baþyazý - somuncu baba dergisimed doðdu. eðer yanlýþým varsa, filistin'in kudsiyetini...

88
Kutlu Doðum O kutlu doðum, kâinat ufkundan bir güneþ doðuþuydu. Bu nur cehaleti ve bütün karanlýðý aydýnlýðýn boðuþuy- du. Tarihin seyri deðiþmiþti o gün. Hayatýn akýþý deðiþmiþti o sabah. Ve dünya yaratýlalý en büyük deðiþimin varo- luþuydu kutlu doðum. Kalplerdeki düðümlerin çözülüþü, iman kervanýnýn yollara diziliþi ve ay parçasý gibi yüzü olaný seyretmekte gözlerin haz alýþý o zaman mümkün oldu. Bilgiler onun özünde birleþti, iman yolculuðu onunla gürleþti ve emni- yet yolundaki yürüyüþ onunla gönüllere yerleþti. Onun teþrifi sadece insanlarýn ruh ve kalbinde deðil, diðer var- lýklarda, hattâ cansýz eþyada bile yansýma bulup cilalanýp sýrlaþtý. Doðudan batýya bütün âlem nurlara büründü. Ýlâhi deðiþimin tecelli ettiði o gece gözlere neler göründü. O gece Yahudi âlimleri semâya bakýp "Bu yýldýzýn doðduðu gece Ahmed doðmuþtur" dediler. Bir Yahudi ileri geleni Mekke'de Peygamberimizin doðduðu gece, içlerinde Hiþam ve Velid bin Muðire, Utbe bin Rabia gibi Kureyþ ileri gelenlerinin bulunduðu bir toplantýda: “Bu gece sizlerden birinin çocuðu oldu mu?” diye sordu. “Bilmiyoruz” diye cevap verdiler. Yahudi, “Vallahi sizin bu ihmalinizden iðreniyorum!” “Bakýn, ey Kureyþ topluluðu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ah- med doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým- týrak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var” dedi. Toplantýda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düþtüler ve daðýldýlar. Her birisi evlerine döndüðünde bu durumu ev halkýna anlattýlar. “Bu gece Abdülmuttalib'in oðlu Ab- dullah'ýn bir oðlu doðdu. Adýný Muhammed koydular.” haberini aldýlar. Ertesi gün Yahudiye: “Bahsettiðin çocuðun bizim aramýzda dünyaya geldi” dediler. Yahudi “Onun doðumu benim size haber verdiðimden önce midir, sonra mýdýr?” dedi. Onlar, “Öncedir” dediler. Yahudi, “Beni ona götürün” dedi.Yahudi ile beraber kalkýp Hz. Âmine'nin evine git- tiler. Yahudi, Peygamberimizin sýrtýndaki beni görünce, üzerine baygýnlýk geldi, fenalaþtý. Kendine gelip ayýldýðý sý- rada: Baþyazý Ýsmail PALAKOÐLU [email protected] Summary The Blessed Birth That blessed birth was the rise of the sun from the universe horizon. This heavenly light was the enlightment’s overwhelming the uncultured and darkness. That day the course of the history changed. That morning the goings also changed. The blessed birth had been the biggest change in the world since the universe was created. Only when it became possible the unfastening of the knots in the hearts, the getting off the faith caravan and the enjoying of the eyes who had been watching the beauty of the most beautiful one in the earth. All the knowledge was conjoined in his spirit. The tour of the faith became abundant thanks to him and the safety and the security were established in the hearts by courtesy of him. His birth not only reflected in the hearts and spirits of human being but it also reflected in other creatures and things by shining and having been a mystery. The universe from the east to the west was wrapped by the light. In that night, when the divinely change occurred, the eyes saw so many things. That night the Jewish intellectuals said by looking at the sky: “The night of the birth of this star Ahmed was born” We, by following his Sunnah, put our best efforts to walk in his heavenly path. Peace be upon Him and his family. “Ey Kureyþ topluluðu, ferahladýnýz mý? Vallahi size, doðudan batýya kadar ulaþacak bir güç, kuvvet ve bir üs- tünlük verilecektir” dedi. Ýþte bir kutlu doðum mevsiminde, bütün kalbimizle, ruhumuzla o efendiler efendisinin dünyayý teþrifini bir kez daha kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karþýlayarak onun âleme teþrifine hürmetle ayaða kalkýyor gönülden selâmlýyoruz. Getirdiði Ýslâm nuruna, sünnet-i seniyyesine yeniden sýmsýký sarýlarak onun saadetli yolunda ilerle- mek için gayret gösteriyoruz. Salât ve selâm Allah’ýn rahmet elçisine ve onun ehl-i beytine olsun…

Upload: others

Post on 15-Mar-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Kutlu Doðum O kutlu doðum, kâinat ufkundan bir güneþ doðuþuydu. Bu nur cehaleti ve bütün karanlýðý aydýnlýðýn boðuþuy-

du. Tarihin seyri deðiþmiþti o gün. Hayatýn akýþý deðiþmiþti o sabah. Ve dünya yaratýlalý en büyük deðiþimin varo-luþuydu kutlu doðum.

Kalplerdeki düðümlerin çözülüþü, iman kervanýnýn yollara diziliþi ve ay parçasý gibi yüzü olaný seyretmektegözlerin haz alýþý o zaman mümkün oldu. Bilgiler onun özünde birleþti, iman yolculuðu onunla gürleþti ve emni-yet yolundaki yürüyüþ onunla gönüllere yerleþti. Onun teþrifi sadece insanlarýn ruh ve kalbinde deðil, diðer var-lýklarda, hattâ cansýz eþyada bile yansýma bulup cilalanýp sýrlaþtý.

Doðudan batýya bütün âlem nurlara büründü. Ýlâhi deðiþimin tecelli ettiði o gece gözlere neler göründü. O gece Yahudi âlimleri semâya bakýp "Bu yýldýzýn doðduðu gece Ahmed doðmuþtur" dediler.

Bir Yahudi ileri geleni Mekke'de Peygamberimizin doðduðu gece, içlerinde Hiþam ve Velid bin Muðire, Utbebin Rabia gibi Kureyþ ileri gelenlerinin bulunduðu bir toplantýda:

“Bu gece sizlerden birinin çocuðu oldu mu?” diye sordu.“Bilmiyoruz” diye cevap verdiler.Yahudi, “Vallahi sizin bu ihmalinizden iðreniyorum!”

“Bakýn, ey Kureyþ topluluðu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ah-med doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var” dedi. Toplantýda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düþtüler vedaðýldýlar. Her birisi evlerine döndüðünde bu durumu ev halkýna anlattýlar. “Bu gece Abdülmuttalib'in oðlu Ab-dullah'ýn bir oðlu doðdu. Adýný Muhammed koydular.” haberini aldýlar.

Ertesi gün Yahudiye:“Bahsettiðin çocuðun bizim aramýzda dünyaya geldi” dediler.Yahudi “Onun doðumu benim size haber verdiðimden önce midir, sonra mýdýr?” dedi.

Onlar, “Öncedir” dediler. Yahudi, “Beni ona götürün” dedi.Yahudi ile beraber kalkýp Hz. Âmine'nin evine git-tiler. Yahudi, Peygamberimizin sýrtýndaki beni görünce, üzerine baygýnlýk geldi, fenalaþtý. Kendine gelip ayýldýðý sý-rada:

Baþyazý Ýsmail PALAKOÐLU

[email protected]

SummaryThe Blessed BirthThat blessed birth was the rise of the sun from the universe horizon. This heavenly light was the enlightment’s overwhelming the uncultured and darkness. Thatday the course of the history changed. That morning the goings also changed. The blessed birth had been the biggest change in the world since the universe wascreated. Only when it became possible the unfastening of the knots in the hearts, the getting off the faith caravan and the enjoying of the eyes who had beenwatching the beauty of the most beautiful one in the earth. All the knowledge was conjoined in his spirit. The tour of the faith became abundant thanks to himand the safety and the security were established in the hearts by courtesy of him. His birth not only reflected in the hearts and spirits of human being but it alsoreflected in other creatures and things by shining and having been a mystery. The universe from the east to the west was wrapped by the light. In that night,when the divinely change occurred, the eyes saw so many things.That night the Jewish intellectuals said by looking at the sky: “The night of the birth of this star Ahmed was born”We, by following his Sunnah, put our best efforts to walk in his heavenly path. Peace be upon Him and his family.

“Ey Kureyþ topluluðu, ferahladýnýz mý? Vallahi size, doðudan batýya kadar ulaþacak bir güç, kuvvet ve bir üs-tünlük verilecektir” dedi.

Ýþte bir kutlu doðum mevsiminde, bütün kalbimizle, ruhumuzla o efendiler efendisinin dünyayý teþrifini bir kezdaha kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karþýlayarak onun âleme teþrifine hürmetle ayaða kalkýyor gönüldenselâmlýyoruz. Getirdiði Ýslâm nuruna, sünnet-i seniyyesine yeniden sýmsýký sarýlarak onun saadetli yolunda ilerle-mek için gayret gösteriyoruz.

Salât ve selâm Allah’ýn rahmet elçisine ve onun ehl-i beytine olsun…

Page 2: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

90NÝSAN / 2008

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

10

GÜL KÜLTÜRÜMÜZ VEHAZRETÝ PEYGAMBER

Bilal KEMÝKLÝ

22

PEYGAMBER EFENDÝMÝZÝNAHLÂKÎ ÖRNEKLÝÐÝ

Prof. Dr. Ý. Hakký ÜNAL ile Röportaj

6

56

PEYGAMBERÝMÝZÝN VEDÂHUTBESÝ’NDEN MESAJLAR

BÝR HUKUK ADAMI OLARAKHZ. PEYGAMBER

Ali AKPINAR

Abdullah KAHRAMAN

66

ÜMMETÝNE DEÐER VEREN PEYGAMBER!

M. Doðan KARACOÞKUN

50

NEBEVÎ MÝZAH VE NÜKTE

Bayram Ali ÇETÝNKAYA

Gönüller Sultaný Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) (4) / Hangi Þâhýn Ýhsaný? - Mehmet AKKUÞ (16) / Sonsuz Merhamet ve Þefkat SahibiAllah’ýn Adýyla Er-Ra’ûf - Ramazan ALTINTAÞ (18) / Güllere Özlem - Ali ÖZKANLI (29) / Muhabbeti En Güzel Taþýyan Ýsim: Muhammed -

Musa TEKTAÞ (30) / Na’t - Ekrem KAFTAN (33) / Regâibiyye ve Üsküdarlý Sâfî’nin Bir Regâibiyyesi - Alim YILDIZ (48) /Aþk Yazýlmýþ - Rýfat ARAZ / Ey Nebi!... - M. Nihat MALKOÇ (53)

AYLIK ÝLÝM - KÜLTÜR VE EDEBÝYAT DERGÝSÝ

ISSN

: 13

02-0

803

Yaygýn Süreli, Aylýk Dergi

NÝSAN 2008 YIL :14 SAYI: 90

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr.

KurucusuA. Þemsettin ATEÞ

Sebahaddin ATEÞ

Ýsmail PALAKOÐLU

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi VakfýAdýna Ýmtiyaz Sahibi

Genel Yayýn Yönetmeni

Yazý Ýþleri Müdürü

Hulûsi YAYLA

Yayýn Editörü

Musa TEKTAÞ

KapakMedine Gülü

Cahide KESKÝNER

Arka Kapak

Hikmet BARUTCUGÝL

Arþiv

Muharrem AKIN

Tashih

Ýbrahim ÞAHÝN

Yusuf HALICI

Grafik Tasarým

Þenol GÜRSOY

Zeynep BARTINLI

Korhan ÞENOL

Page 3: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

40

SÛFÎLERÝN HZ. PEYGAMBER’EOLAN SEVGÝ VE BAÐLILIKLARI

Fatih ÇINAR

44

HZ. PEYGAMBERÝSAVUNAN OSMANLI

Ýsmail ÇOLAK

34

80

MUHAMMEDÎ AHLÂKIN ÝLKELERÝ

ÝYÝ ANNE - BABA OLABÝLMEK

Kadir ÖZKÖSE

Kevser BAKÝ

82

ÞÝFALI ÇAYLAR

Akýn DÝNDAR

74

TERZÝ BABA

Yusuf HALICI

Abdullah b. Selâm - Bünyamin ERUL (54) / Kýrk Hadis - Enbiya YILDIRIM (55) / Armstrong: “Karanlýk ve Korkutucu ZamanlarýAydýnlatabilecek Iþýk Hazreti Muhammed’in Hayatýnda Saklý - Muhsin Ýlyas SUBAÞI (60) / Seyr-i Bahar - Ahmet Süreyya DURNA (65) /

Kitaplýk - Vedat Ali TOK (68) / Kültür - Sanat (72) / / Sýla Hastalýðý - Raziye SAÐLAM (76) / Tavuklu Pilav - Mesude SARI (84)

CTP - Kalýp Çýkýþ

Bizim Repro

(312) 341 10 20-21

Baský & ÜretimAjans Türk

Basýn ve Basým Sanayi A.Þ.Tel: (312) 278 08 24

ÝRTÝBAT TELEFONLARI

Abone Ýþlerive Reklam

Yusuf YILMAZ

Daðýtým

Kültür Dergi Daðýtým

Posta Çeki (Darende): 1361068 Ziraat Bankasý (Darende): 26798480-5001

Basým - Yayým - Daðýtým - PazarlamaVÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi

Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

Darende 44700 MALATYA Tel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79

www.somuncubaba.net - [email protected]

Tek Sayý : 7 YTL

Kurum Abone : 120 YTL

1 Yýllýk (12 Sayý) Abone : 70 YTL

Avrupa 1 Yýllýk Abone : 72 EURO

Avrupa Tek Sayý Fiyat : 6 EURO

Avrupa Harici Y. Dýþý Abone : 102 USD

KAYSERÝ (352) 221 00 26 K.MARAÞ (344) 221 98 99 KARABÜK (542) 240 67 63 KONYA (535) 597 53 05 MALATYA (533) 396 80 66 MERSÝN (324) 320 06 11 OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 339 23 65 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝNOP (368) 671 24 50 SÝVAS (533) 422 75 70TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 275 86 00ZONGULDAK (372) 253 24 74

ADANA (322) 457 66 54ALANYA (538) 322 52 71AMASYA (358) 218 20 28BARTIN (533) 746 70 62 ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 615 19 21ELBÝSTAN (532) 572 50 47 G.ANTEP (532) 424 62 98 GÖLCÜK (532) 579 74 03 GEREDE (533) 385 66 01ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56

Gül Sergisi Albümü / Hattat Hüseyin Kutlu’ya Þükranlarýmýzla

Page 4: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

4 Somuncu Baba

Gönüller SultanýEs-SSeyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)

Page 5: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

5Nisan / 2008

Her demde sürülmez bu devrân-ý Rasûlu’llâh Her demde kurulmaz bu dîvân-ý Rasûlu’llâh

Her dîdeye yüz açmaz her göz o yüze kaçmaz Her merhaleden geçmez kervân-ý Rasûlu’llâh

Bin yýllýk ömür deðmez bir lahzasýný anýn Her câna nasîb olmaz ihsân-ý Rasûlu’llâh

Deryâ-yý maârifden dürr al dil-i ârifden Pür-hikmet-i sârifden der kân-ý Rasûlu’llâh

Erkân-ý Karîbu’llâh bürhân-ý Karîbu’llâh Her þân-ý Karîbu’llâh hep þân-ý Rasûlu’llâh

Her emre itâatda her vech ile tâatda Meydân-ý sadâkatda merdân-ý Rasûlu’llâh

Hulûsî ne devletdir bin lutf u inâyetdir Olmak ne saâdetdir kurbân-ý Rasûlu’llâh

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Page 6: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

6 Somuncu Baba

Ýlim ve HayatAli AKPINAR*

ÝSLÂM’IN EVRENSEL ÝNSAN HAKLARI BEYANNAMESÝ

PEYGAMBERÝMÝZÝN VEDÂ HUTBESÝ’NDEN MESAJLAR

*Prof. Dr.

Page 7: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Vedâ Hutbesi Ýle Ýlgili Tarihî Bilgi

Peygamberimizin umre sayýsýihtilaflýdýr. Çoðunluk onun, hic-retten sonra üç kez umre yaptý-ðýný söyler, onun umre sayýsýnýn4 ve iki olduðunu söyleyenlerde vardýr.1 Onun Peygamber ol-madan önce ve hicretten öncede umre yapmýþ olmasý kuvvet-le muhtemeldir. Zira ömrününelli üç yýlýný Mekke’de yaþayanbir insanýn hac ve umre yapma-masý düþünülemez. Peygambe-rimizin bir tek haccý vardýr, o daArafe günü Cuma’ya denk gel-miþ olan Hacc-ý Ekber’dir. Yev-mü’l-Hacci’l-Ekber þeklindeKur’ân’da geçmiþtir.2 Onun buhaccýna, Vedâ Haccý, Ýslâm Hac-cý, Belâð Haccý, Haccetü’t-Temâda denmiþtir.

Peygamberimiz vedâ hac-cýndan önceki sene Hz. EbûBekir’i hac emîri olarak gönder-miþti. Hz. Ebû Bekir o yýl hacyapacak ve hicaz bölgesini biryýl sonraki peygamber haccýnahazýrlayacaktý. Hz. Ebû Bekir,(H. 9. yýlda) 300 kiþiyle Medi-ne’den yola çýktý, beraberinde20 kurbanlýk deve vardý. Onunardýndan gönderilen Hz Ali ise,yeni inen Tevbe sûresinin ilkayetlerini (1-30/40) insanlaraduyurmakla görevlendirilmiþti.O sene insanlara þu dört önem-li duyuru yapýldý:

1. Cennete ancak mü’minlergirecek,

2. Bundan böyle hiçbir müþ-rik hac yapamayacak,

3. Ka’be asla çýplak tavafedilmeyecek,

4. Peygamberimizle anlaþmasýolan müþriklere, anlaþma süresibitene kadar fýrsat tanýnacak.

Peygamberimiz bundan biryýl sonra binlerce insandan olu-þan sel halinde Medine’den yo-la çýktý, her yer telbiye / tevhîdsesleri ile inliyordu.

O, bu büyük haccýnda Ara-fat’ta, Müzdelife’de ve Mi-na’da, farklý zamanlarda insan-lara hutbe îrâd etmiþtir. OnunVedâ Hutbesi, bu hutbelerinderlenmesiyle oluþmuþtur. Pey-gamberimiz bu hutbelerini, yüzbini aþkýn insan seline (140 binkiþi)3 okumuþ, devesi Kusvâ’nýnüzerinde okuduðu cümleler gürsesli tellallar tarafýndan halkahalka, dalga dalga insanlaraulaþtýrýlmýþtýr.

O, yirmi üç sene didinerekHicaz bölgesine tevhîdi yerleþ-tirmiþ, bir yýl önce Hz. Ebû Be-kir’i Hac Emîri olarak göndermiþve onun vasýtasýyla hac ibâdetiiçerisindeki câhiliye kýrýntýlarýnýbütünüyle temizlemiþ, dahasonra yüz binlerle birlikte hacibâdetini yapmýþtýr. Buna göreMüslüman da gönlündeki, bey-nindeki, dilindeki ve hayatýnda-ki putlarý / þirki temizlediktensonra hac yollarýna düþmelidir.

Câhiliye döneminde dýþarý-dan gelen hacýlar Arafat’ta vak-feye dururken, Kureyþ eþrâfý di-ðer insanlardan üstün olduklarý-ný belli edercesine Arafat yerineMüzdelife’de vakfeye dururlar-dý. Hz. Peygamber (s.a.v.) câhi-liye döneminin bu sýnýf üstünlü-ðüne dayalý âdetini ortadankaldýrdý ve bütün hacýlarla bir-likte Arafat’ta vakfeye durdu.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’e oradabu dinin tamamlandýðý þu ayet-i kerimeyle müjdelendi:

“Ey Mü’minler, þu küfredenmüþrikler bugün dininizi sön-dürmekten ümitlerini kesmiþler-dir. Artýk bundan böyle onlar-dan korkmayýnýz; ancak bendenkorkunuz. Bugün sizin dininizikemale erdirdim, üzerinizdekinimetimi tamamladým ve sizedin olarak Müslümanlýðý beðe-nip seçtim ve ondan razý ol-dum.”4

Dinin kemale erdirilmesinebütün Müslümanlar sevinirkenyalnýzca Hz. Ebû Bekir ile Hz.Ömer, bunun Hz. Peygamber(s.a.v.)’in vefâtýnýn yaklaþtýðýnadelâlet ettiðini anlamýþlar vegözyaþlarýný tutamamýþlardý.Gerçekten de bundan sonraHz. Peygamber (s.a.v.) 82 günyaþamýþ ve vefat etmiþtir.

Vedâ Hutbesi Ýle ÝnsanHaklarý EvrenselBeyannamesininKarþýlaþtýrýlmasý

Biri Hz. Peygamber’e, diðeribir grup insana ait olan ve ara-larýnda on dört asýrlýk bir zamanfarký bulunan bu iki metni birbi-riyle karþýlaþtýrmak, ilk etaptadoðru görülmeyebilir. Ancakbugün, Müslümanlarýn VedâHutbesi’ni, Ýnsan Haklarý Evren-sel Beyannamesi ile karþýlaþtýr-dýklarý yahut ona nazire olarakgündeme getirdikleri bir ger-çektir. Bu itibarla biz iki metnikýsaca karþýlaþtýrýp aradaki fark-lara dikkat çekmeye çalýþacaðýz.

Ýnsan Haklarý Evrensel Be-yannamesi, Birleþmiþ Milletler

7Nisan / 2008

Page 8: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Ýnsan Haklarý Komisyonu’nca30 madde olarak hazýrlanmýþ ve10 Aralýk 1948 de Paris’te kabuledilmiþtir. Bu tarihten sonra 10Aralýk Dünya Ýnsan Haklarý Gü-nü olarak kutlanmaktadýr.

Peygamberimizin Vedâ Hut-besi, bu beyannameden takri-ben 1400 sene önce okunmuþ-tur. Bu hutbe, Mekke gibi, þe-hirlerin merkezi olan kutsal birmekânda, Arafat gibi Hz. Âdempeygamberden itibaren bütüninsanlýðý yakýndan ilgilendirenmübârek bir yerde ve çok mü-bârek bir gün olan Kurban Bay-ramý arafesinde, peygamberle-rin sonuncusu ve efendisi olanbir Peygamber tarafýndan îrâdedilmiþtir. Bilindiði gibi, Kâbe,yeryüzünde ilk bina edilen ma-beddir, Arafat ise, tevbelerininkabulünden sonra insanlýðýnatasý Hz. Âdem ile Hz. Hav-va’nýn buluþtuklarý yerdir.

Ýfadelerine baktýðýmýz za-man Ýnsan Haklarý Evrensel Be-yannamesi, bir hukuk metni gö-rünümünde olup, hakký vardýr,saðlanmalýdýr, yapýlmalýdýr gibiyalýn cümlelerden oluþur.

Vedâ Hutbesi ise, dualarlabaþlar ve dualarla sona erer.Týpký Fâtiha duasý ile baþlayýpFelak ve Nâs dualarýyla sonaeren Kur’ân gibi. Vedâ Hutbe-si’nde, insanlarýn hem gönlüne,hem beynine hitap eden cüm-leler vardýr. Onun, konuþtuklarývahiy olan, hevâsýndan asla birþey konuþmayan peygamberinsözleri olduðu aþikârdýr. Dahaduygulu, daha canlý, daha coþ-kulu ve çok daha veciz ifadeler-den oluþur.

Beyanname, seküler madde-lerden oluþur, onda Allah veâhiret inancý ve bunlarý çaðrýþtý-ran ifadeler yer almaz.

Vedâ Hutbesi’nde ise, he-men her cümlede Allah ve âhi-ret bilinci canlý tutulmuþtur. Buyüzden Vedâ Hutbesi’nde, herzaman, her yerde ve her þarttakiþi ile beraber olan dinin yaptý-rým gücü devrededir.

Vedâ Hutbesi’nden on dörtasýr sonra hazýrlanan beyanna-me maddelerinin dünya üzerin-de bütünüyle uygulamaya ko-nulduðu söylenemez. Bu be-yannameden önce de sonra dadünya üzerinde akan kan vegöz yaþlarý dinmemiþtir.

Peygamberimizin Vedâ Hut-besi ise, onun yirmi üç yýldagerçekleþtirdiði ve uygulamayakoyduðu inkýlâbýn özetidir. Yanio, söylediklerini bizzat hayatageçirmiþ ve son kez bir kere da-ha insanlýða hatýrlatmýþtýr. Onunyýllardýr birbirleriyle savaþanMekkeliler, Evs ve Hazreç kabi-leleri, diðer insanlar arasýndakurduðu kardeþlik hem dilleredestan, hem de bütün insanlýðaörnektir. Peygamberin yirmi üçyýllýk mücadelesinin teorik öze-ti olan hutbe, yüz bini aþkýn in-san selinin huzurunda okunmuþve “lebbeyk” sadâlarýyla oncainsanýn kabulüne mazhar ol-muþtur.

Ýnsan Haklarý Evrensel Be-yannamesi’nde þu temel konu-lar yer almýþtýr: Bütün insanlarözgür, onur ve haklar bakýmýn-dan eþit doðarlar… Herkesin ya-þama hakký vardýr… Kimseye iþ-kence yapýlamaz… Her insanýn

özel hayat, inanç, aile, güvenlik,seyâhat, eðitim, vatandaþlýk,mülkiyet, örgütleþme, yönetimekatýlma, kamu hizmetlerindenyararlanma, çalýþma hakký vesaygýnlýðý vardýr… Suçluluðu is-bât edilmedikçe her insan suç-suzdur...

Vedâ Hutbesi’ndeki Temel Konular

Vedâ Hutbesi’nde ise þu te-mel konular yer almýþtýr: Tevhîd,Allah’a hamd, senâ ve dua… Ýn-sanlarýn kabul ettiði yer ve za-manlarýn kutsallýðý ilkesi üzerine,insanýn can, mal ve namus say-gýnlýðýnýn binâ edilmesi… Âhiretbilinci ve ilâhî huzurda sorgu-lanma þuuru… Cehâlete daya-nan her türlü yanlýþ ve kötü dü-þünce, hurâfe, yanlýþ inanç vedavranýþlarýn ortadan kaldýrýl-masý… Emanet bilinci… Þeyta-nýn oyun ve hilelerine karþý uya-nýk olmak… Kadýnlarýn hakla-rý… Bütün insanlarýn Âdem’inçocuklarý olarak eþit olduðu vetopraktan yaratýldýðý, etnik ay-rýmcýlýðýn yasak olduðu… Kar-deþlik rûhu… Her hak sahibinehakkýnýn verilmesi… Emaneteriâyet… Kur’ân ve Sünnet ema-netine sahip çýkmak… Zina, fa-iz, haksýz yere adam öldürme,kan davasýnýn kesinlikle yasak-lanmýþ olduðu… Suçun bireysel-liði… Allah’a karþý görevlerin lâ-yýkýyla ve vaktinde yapýlmasý…Yaradan ve yaratýlan iliþkilerininsaðlýklý bir zemine oturtulmasý…Hakîkatleri baþkalarýna ulaþtýr-ma görevi…

Ýnsan Haklarý Evrensel Be-yannamesi, “Madde 1” diye

8 Somuncu Baba

Page 9: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

baþlar ve o þekilde madde mad-de devam eder.

Vedâ Hutbesi, “Ey insanlar!”hitâbý ile baþlar ve bu ifade hut-bede defalarca tekrarlanýr. Buise hutbede sayýlan gerçeklerinbütün insanlarla ilgili evrenselilkeler olduðunu gösterir. Hut-bede, “Ashâbým!”, “Ey mü’min-ler!” hitaplarý da yer alýr. Bu ise,peygamberimizin muhataplarý-ný sahiplenip baðrýna basarakonlara seslendiðini ve onlarýnimanlarýnýn gereklerini yerinegetirmeye teþvik ve tahrik ettiði-ni gösterir.

Beyannamede Allah ve âhi-ret bilincine dair cümleler yeralmadýðý gibi, þeytan ve onunlamücadeleye dair ifadelere derastlanmaz. Ayný þekilde can,mal ve aile saygýnlýðýndan bah-seden beyannamede, zina, faizgibi can, mal ve namus saygýnlý-ðý konusunda son dereceönemli olan etik deðerler yer al-mamaktadýr.

Vedâ Hutbesi’nde ise evren-sel ilkeler, mânevî deðerlerle içiçe verilmiþtir. Onda Yaratan-ya-ratýlan iliþkisi, dünya-âhiret,madde-mânâ iç içe ele alýnmýþ-týr. Bu da hutbede yer alan ilke-lerin uygulamaya geçirilmesi ko-nusunda yaptýrýmý olan çokönemli ve belirleyici hususlardýr.

Sonuç olarak þunlarý söyle-yebiliriz: Peygamber sözlerin-den oluþan ve ilâhî yönü olanVedâ Hutbesi ile, o özellikleriolmayan insanlardan oluþan birkomisyonca hazýrlanan ÝnsanHaklarý Evrensel Beyannamesiiçerik olarak birbirine benzesebile, aralarýnda çok temel fark-

lar vardýr. On dört asýrlýk bir za-man farký, mekan farký yanýnda,muhteva ve yaptýrým gücü gibikonularda da çok bâriz farklarvardýr.

Vedâ Hutbesi on dört asýrdýrmü’minleri ve insanlýðý aydýn-latmaya, onlarý çizgide tutmayadevam ediyor. Ne var ki, birÝtalyan tarihçisinin söylediði gi-bi, bizler mücevher sandýðýnýnüzerine oturmuþ bir dilenci gibi,kendi deðerlerimizden habersizbir þekilde yitirdiðimiz bizi veinsanlýðý kurtaracak güzellikleribaþka yerlerde aramaya devametmekteyiz.

Farkýna varamadýðýmýz çokkýymetli deðerlerimizin baþýndaVedâ Hutbesi gelir. Müslüman-lar olarak bizim onu lâyýkýylaanlayabildiðimiz, uygulayabildi-ðimiz ve baþkalarýna anlatabil-diðimiz de söylenemez. Oysa oVedâ Hutbesi’nde Hz. Peygam-ber, ‘Sözümü iyi dinleyiniz! Ýyi

anlayýnýz… Bu vasiyetimi bura-da bulunanlar, bulunmayanlarabildirsin! Olabilir ki bildirilenkimse, burada bulunup da iþi-tenden daha iyi anlayarak, mu-hâfaza etmiþ olur.’ diyerek biz-

den söz almýþ ve bütün söyle-diklerine Yüce Allah’ý þahit tut-muþtu.

O halde bu eþsiz hazine de-ðerindeki Vedâ Hutbesi’ninkadr ü kýymetini bilelim, Onunbize Peygamber emaneti oldu-ðunu unutmayalým, onu insan-lýk sevdalýsý bir peygamberinArafat gibi mübârek bir yer vegünde bizlere okuyormuþçasý-na, özümseyerek ve içselleþtire-rek okuyup anlayalým ve onda-ki evrensel hakîkatleri bütün in-sanlýða ulaþtýralým.

9Nisan / 2008

Ýbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, II, 302-318, VI, 170-171; Asým Köksal, Ýslam Ta-rihi, XVII, 252, 262, 289-296, 303-306,312-313.9/Tevbe, 3.Hamidullah, Ýslam Peygamberi, I, 273.5/Mâide, 3

1-

2-3-4-

Dipnot

Page 10: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

10 Somuncu Baba

GÜL KÜLTÜRÜMÜZ VEHAZRETÝ PEYGAMBER

“Gül servi salýnýþlý güzele âþýktý, onu görmek ve ona görünmek için, baðrýný par-

ça parça etti. Ne kadar güzel bir yaklaþým! Gelenekte olaylarý iyiye yormak vardýr; rüya-

yý hayýrla tâbir etmek. Buna biz hüsn-i ta’lîl diyoruz. Demek ki gül sevgili için zuhûr

etti. Gül, Hz. Peygamber ise, uðruna parça parça olduðu güzel kimdir? Bu güzel,

hayr-ý mutlak ve hüsn-i mutlak olan Allah’týr.”

EdebiyatBilal KEMÝKLÝ

Foto

ðraf

: As

lan

TEKT

Page 11: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Ýnsanýn, insana ve maddeye karþý duruþunubelirleyen bir bütün olarak kültür, toplumsal do-kuyu inþa eden, ona maddî ve mânevî alanda ruhveren ve onu diðer milletlerden ayýran temelözellikleri ifade eder.

Kültür kavramýna buradan bakýnca, Hz. Pey-gamber’in, Müslüman topluluklarýnýn kültürel vetoplumsal dokusunu besleyen temel faktörlerdenbiri olduðu görülür.

Diðer bir ifadeyle Hz. Peygamber, doðrudandoðruya tarihsel ve menkabevî hayatý, fizikî ve rû-hî yapýsý, sözleri, uygulamalarý, âile reisi olarak eþve çocuklarýyla iliþkileri, diðer insanlarla münase-betleri, siyasî ve idarî kiþiliði gibi hususi-yetleriyle bir yandan bir kültürüninþacýsý olmakla birlikte, öteyandan da bir seçilmiþ insanve bir beþer olarak ortayakoyduðu “örnek davranýþ-lar” dolayýsýyla farklýMüslüman toplumlar içe-risinde, o toplumun kül-türel algý kalýplarýna baðlýolarak, zengin ve makulimajlarla anýla gelmiþtir.

Burada gül imajý çerçevesindeHz. Peygamber’i konu edinecek, onuanlamaya çalýþacaðýz. Ama öncelikle bir hu-susu belirtmek isterim. Bizim kültürümüzün iki be-lirgin yönü vardýr:

1. Dilde Derinlik: Ýstiâre/metafor, mecâz, teþ-bîh ve hüsn-i ta’lîl… Bizim kültürümüzün dili, þiirdilidir.

2. Tabiatý, insan-þehir-doða bütünlüðü içindeokuyan bir kültür. Ne þimdiki natüralistler gibi, ta-biatý tek boyutlu ele alýyor; ne de hümanistler gi-bi, insaný her þeyin merkezine koyuyor. Bir bütü-nün parçasý olarak deðerlendiriyor. Evet, insanzübde-i âlem; ama þehirsiz, bahçesiz, baðsýz birinsan deðil. Bütün bunlarla âlemin özü oluyor.

Bunlarý þunun için söyledim, klasik þiirimizdenyola çýkarak ifade edeyim, divanlara baktýðýnýzdaorada bütün renkleriyle çiçekleri, servileri ve kuþ-larý görebilirsiniz. Þair bunlarý anlatýrken, aslýndainsaný anlatýr; insanýn duygularýný, düþüncelerinive tasarýmlarýný anlatýr. Bu bakýmdan gülden sözetmek, aslýnda insandan söz etmektir. Bunun ön-celikle bilinmesi gerekir.

Gül Kültürü Üzerine Birkaç Söz…

Efendim derler ki, “Gülü tarife ne hacet, ne çi-çektir biliriz.” Fakat yine de biz tarifle iþe baþlaya-caðýz… Gül derken,

Bizâtihî gül… Tabiatýn bir par-çasý/ biyolojik varlýk; bahçele-

rimizi ve vazolarýmýzý süsle-yen çiçeklerin en güzelle-

rinden biri.

Bir istiare ve teþbihunsuru olarak gül. Gül,sadece botanikçilerin

tarif ettikleri gibi, “rosa”cinsinden dikenli bir çalý

bitki deðildir; o güzel ko-kusu ve rengiyle çaðlardan

beri insanlarý derinden etkilemiþönemli bir semboldür.

Gül hakkýnda Hint efsanelerinde, Hermetikgelenekte, eski Yunan kültüründe ve Hýristiyanlýk-ta anlatýla gelen pek çok hikâye vardýr. Fakat bi-zim kültürümüzdeki yeri, diðer kültürlerde olma-dýðý kadar yüksektir. Her þeyden önce gül, Ýslâmsanatýnda en yaygýn kullanýlan bir çiçektir; yüzyýl-lar boyunca stilize, natüralist, realist ve sembolisttarzlarda kitap, kumaþ, iþleme, taþ, çini, seramik,duvar resmi ve benzeri pek çok eserde en çokkullanýlan bezeme unsurudur.

Divan þiirinde ise, goncasýyla, açýlýþýyla, yeþilyapraklarýyla, seher vakti bu yapraklara konan çið

11Nisan / 2008

Page 12: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

taneleriyle, hatta dikeniyle, fidanýyla ve renk renkçeþitleriyle gazelleri ve kasideleri süslemiþtir. Bubakýmdan her bir divan, adeta birer gül bahçesi-dir; teþbih, istiare ve mecaz gibi sanatlarla anlamýgeniþletilerek kullanýlan en önemli unsurlardandýr.

Gül Ýmajý

Hz. Peygamber, ilâhî güzelliði ve ihtiþamý engüzel biçimde yansýtan gülü çok severmiþ. Hattasahihlik derecesini bilemem, ama þöyle bir rivâyetvar: “Kýrmýzý gül Allah’ýn ihtiþâmýnýn tezâhürüdür.”Böyle dermiþ, Hz. Peygamber...

Sinan Paþa diyor ki:

Aþkdur gülleri peydâ idenAþkdur gül yüzlüleri hüveydâ iden

“Hüveydâ” kelimesi, “ortaya çýkmak, görün-mek” anlamýna gelir. Diyor ki, gülün ortaya çýk-masýna aþk sebep oldu. Þu halde gül, varoluþtur…Varoluþ, aþkla oluyor.

Efendim, gül ilâhî güzelliðin ve bu güzelliðiniþareti olan Hz. Peygamber’in simgesidir. Hz. Pey-gamber, yine Sinan Paþa’nýn ifadesiyle, “fül-i gül-zâr-ý nübüvvet”tir; peygambelik gül bahçesiningülü… O yüzden bizim þiirimizde Hz. Peygam-ber, gül olarak tasvir edilmiþ, gül olarak anlatýlmýþ-týr.

Vasf idüp bâr-i Hudâ þânýna “Levlâk” okudu,Hâk-i pâyini temennâ idüp eflâk okudu,Geldi Mevlid-i Nebî cümleten eflâk okudu,Güle geldi gülerek gülleri güldürdü o gül,Gül güler miydi güle gelmese gülzâra o gül’

Klasik kültürde gül kelimesinin Arap alfabesiile yazýlýþýnda yer alan kâf ve lam harflerine bir ký-sým sembolik manalar da yüklenmiþtir. Bu sembo-lik anlam ve tevilleri Derviþ Ýbrâhim el-Eþrefî el-Kâdirî’nin Risâle-i Gül-âbâd isimli eserinden öðre-nebiliyoruz. Buna göre gül kelimesinin kâfý

39/Zümer sûresinin 36. âyetine, lâmý ise 42/Þûrâ19’a iþârettir. Zümer sûresinin ilgili âyeti, “Allahkuluna kâfi deðil mi?” anlamýna gelmektedir. Þûrâ19 ise, “Allah, kullarýna çok lütufkârdýr, dilediðinihesapsýz rýzýklandýrýr.” Bunun anlamý þudur; kul-larýna çokça lütufkâr olan Allah, onlarý, tevhit ha-kikatlerini öðretmek üzere gönderdiði Hz. Mu-hammed (s.a.v) ile hesapsýz rýzýklandýrmýþtýr. Bubakýmdan Allah kuluna kâfi deðil midir? Kulunuöyle bir öðretici ile onurlandýrýyor ki, kendi isim-lerinden Raûf (çok þefkatli) ve Rahîm (pek merha-metli) sýfatlarýný bu yüce öðreticiye veriyor. Bu ko-nu Kur’ân’da þöyle ele alýnmaktadýr: “Andolsunsize kendinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki,sizin sýkýntýya uðramanýz ona çok aðýr gelir. O, sizeçok düþkün, mü’minlere karþý çok þefkatli, çokmerhametlidir.” (9/Tevbe, 128)

Kezâ gülün Arapçasý olan verd ise, on iki esmâ-ya iþaret eder. Yine verd kelimesinin vâv’ý Pey-gamberin velîliðine, râ onun raûf ve rahîm oluþu-na, dâl ise, davetçiliðine iþaret eder.

Sûfîlerin güle yaklaþýmlarý sadece bu teville sý-nýrlý deðildir. Onlar Hz. Muhammed (s.a.v)’e olan

12 Somuncu Baba

Hat

: H

üsey

in K

UTL

U T

ezhi

p:Ze

hra

ÇEK

ÝN

Page 13: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

sevgi ve baðlýlýklarýný, sosyal hayatlarýnýn içerisin-de güle verdikleri ayrýcalýklý önemle de anlamlýkýlmaya çalýþýrlar. Þöyle ki tarîkat kisvesi olan tâc-larýn tasarýmý gül merkezli oluþturulmuþtur. Herne kadar Yûnus’un;

Dervîþlik olaydý tâc ile hýrkaBiz de alýr idik otuza kýrka

beytinde olduðu gibi, tâc ve hýrka derviþliðin aslîunsurlarýndan sayýlmasa da, tasavvuf kültüründeönemli yeri bulunan birer sembolik deðerdir. Bunoktadan olmak üzere bazý tarîkatlarda tâcýn aldý-ðý isim; Kâdirî Gülü, Halvetî Gülü, Gülþenî Gülüve Eþrefî Gülü gibidir. Bununla derviþ adeta Hz.Peygamberin hayat tarzýný, öðütlerini ve öðretisinibaþýnýn tâcý ettiðini ihsas ettirmektedir. Rivâyetedilir ki, Hz. Ali son nefesini vermeden önce Sel-mân’dan bir deste gül istemiþtir. Selmân bir destegül getirmiþ, Hz. Ali bunu koklamýþ ve teslîm-i rûhetmiþtir. Bu sebepten Mevlevî ve Bektâþîler, üzer-lerine giydikleri hýrkayý, Deste Gül adýyla anarlar.Bununla onlar, giydikleri hýrkayla yokluk ve ölü-mü simgelemiþlerdir. Nasýl bir deste gül ile “ilminkapýsý” olarak gösterilen Hz. Ali ölmüþ ise, üzerle-rine attýklarý hýrkaya verdikleri adla, onun bu sonanýna telmihte bulunmuþ oluyorlar. Böylece heraný, her demi, yokluk içinde varlýkla ve ölüm ger-çeði ile yaþamýþ oluyorlar.

Ter-i Muhammedî

Gül, gelenekte, ter-i Muhammedî olarak zikredilir.

Terlese güller olurdu her teriHoþ direrlerdi terinden gülleri

Süleymân Çelebi

Yunus Emre’nin sarý çiçekle konuþmasýný pekçoðumuz biliriz. Âþýk, bu konuþmayý gönül diliyleyapar. Gönül diliyle, ancak kalp gözü açýklar ko-nuþur. Yunus sarý çiçeðe sorar; “Gül sizin nenüzolur?” Çiçek cevap verir; “Gül, Muhammed teri-dir.”

Yine sordum çiçeðe gül sizin nenüz olurÇiçek eydür iy derviþ gül Muhammed teridür

Böylece kokusuyla nam yapan gülün varlýksahnesinde yer almasý güzel bir sebebe baðlanýr.Esasen bu anlayýþ, sûfînin yaratýlýþa dâir görüþün-den ve Hakîkat-i Muhammedî düþüncesindenyola çýkýlarak tahlil edilebilir; lâkin þu an için bu-na imkânýmýz yok. Fakat pek açýktýr ki, güle hayatveren kaynaðýn Hz. Peygamber olarak görülmesi,gülün toplumumuzdaki deðerini de artýrmýþtýr. Ni-tekim “Gül koklamayý sevap” olarak görmüþ, gülþerbeti içildiðinde salâvat okumayý gelenek halinegetirmiþ, Mevlit törenlerinde en nadide ikram ola-rak gül suyunu öne çýkartmýþ ve bunun için gülab-danlar icâdetmiþiz.

Öte yandan eskilerin nazarýnda hayat koku,renk, ýþýk ve sestir. Bütün bunlar da gül bahçesin-de zaten var; koku gülde, renk gülde, ýþýðýn kay-naðý olan güneþ burada bir baþka yansýr, güzel se-sin sembolü olan bülbül burada sahne alýr. Bu se-bepten hayatýn merkezinde daima gül buluna-caktýr. Bununla birlikte gül, her dem neþrettiði odillere destan kokusunu Hz. Peygamber’in yana-ðýndan alýr. Esasen gül kokusunun harikulâde ol-masý da bundandýr.

13Nisan / 2008

Page 14: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Þebnem-i gül-zâr-i ruhsâr-i Resûlu’llâhdurNeþr-i ýtrýyla kýlur her dem aný iþ’âr gül

Fuzûlî

Ahmet Hamdi Tanpýnar gülü, saray istiâresiyleizah eder. Burada o, gülü gösteriþliliðinden dola-yý, týpký aslan gibi, hükümdara ve hükümdarýnsembolü olan güneþe benzetir. Nasýl hükümdarbulunduðu veya uðradýðý yeri bir merkeze, bir sa-raya dönüþtürüyorsa; gül de öyle. Nasýl güneþ pa-rýltýsýyla bir merkez ise, gül de öyle. Gül, bahçe-nin þâhý ve güneþidir. Müslümanýn duygu ve dü-þünce zemini bir gül bahçesidir; Hz. Muhammed(s.a.v) de bu bahçenin þâhý ve güneþidir. Vesîle-tü’n-Necât isimli eþsiz eseriyle edebiyat hayatýmý-za mevlid geleneðini kazandýran Süleymân Çele-bi de Hz. Peygamber’in tesiri altýnda olan iklimigül bahçesi olarak tavsif eder:

Hak gülþeninde ötdi girü vahy-i bülbülüRahmet güliyle toldý bu gülzâr-ý Mustafâ

Gül ve Gonca

Gül gonca halinde iken âlem-i kitmânýn, tev-hîdin ve aþk sýrlarýnýn sembolüdür. Ancak zama-ný gelince güle, yani kesret âlemine, gösteriþ venaz âlemine doðmasý gerekecektir. Bu konuyuFuzûlî, Gül Kasîdesi’nde çok güzel tasvir eder.

Goncalar, Fuzûlî’nin ifadesiyle, yýrtýlarak açar-lar; týpký Züleyha’nýn elinden kurtulmaya çalýþanYûsuf’un eteði gibi. Hz. Muhammed(s.a.v)’in risâ-

letle görevlendirilmesini de goncanýn güle tebdîliolarak düþünürsek, ki öyledir; onun bu misyonuîfâsýnda, tevhîd ilkelerini tebliðde ve Kur’ân’ýMekke halkýna sunmasý esnasýnda karþýlaþtýðý sý-kýntýlarý hatýrlamýþ oluruz. Belki Yûsuf gibi eteðiniyýrtarak kurtulmadý ama, gerek Tâif yolculuðundave gerekse hicretle birlikte içinden geldiði toplu-mu, ona hevâ ve heveslerine takýlýp kalarak engelolan halkýný býrakýp gitmek, en önemlisi de doðupbüyüdüðü topraklarý terk etmek durumunda kal-dý. Peki, gonca neden yýrtýlarak, adeta baðrýnýparça parça ederek güle tebdîl oldu? Bunu Fuzû-lî Gül Kasidesi’nde, gülün güzele âþýk olmasýnabaðlýyor. Gül servi salýnýþlý güzele âþýktý, onu gör-mek ve ona görünmek için, baðrýný parça parçaetti. Ne kadar güzel bir yaklaþým! Gelenekte olay-larý iyiye yormak vardýr; rüyayý hayýrla tâbir et-mek. Buna biz hüsn-i ta’lîl diyoruz. Demek ki gül,sevgili için zuhur etti. Gül, Hz. Peygamber ise, uð-runa parça parça olduðu güzel kimdir? Bu güzel,hayr-ý mutlak ve hüsn-i mutlak olan Allah’týr. Pey-gamber’in dünyayý þereflendirmesi bu MutlakGüzelliði seyretme isteðine baðlandýðý gibi, risâletgörevi için seçildikten sonraki dönemde yaþadýðýsýkýntýlarý da, sevgili uðrunda sabýr ve metânetlekarþýlanmasý gereken haller olarak tasvir etmiþoluyor.

Sonuç

Gülden bahsetmek, dikkat edilirse, zengin birdil, düþünce ve kültürden bahsetmektir. Öyle kigülden yola çýkarak, geleneksel düþüncemizdekivarlýk, ahlak ve bilgi problemlerine dönük tahlilleryapmak da mümkündür. Burada gülden yola çý-karak, kýsaca da olsa, kültürümüzde Peygamberimajýnýn oluþmasýna dönük bazý tahliller yaptýk.Fakat konu bu anlattýklarýmýzla sýnýrlý deðildir. Da-ha farklý zaviyelerden bakarak daha zengin tahlil-ler yapma imkâný var. Biz bu kadarýyla yetiniyoruzve Mevlânâ’nýn dediði gibi, “Her ne kadar biz sonversek de söze, bu gazel burada bitmez; kalaný siztamamlayacaksýnýz.” Daha zengin, daha nitelikli,daha kuþatýcý ve anlamlý açýlýmlar içeren gazellerisizler yazacaksýnýz. Derler ki, “Ârife bir gül ye-ter!”… Kalýn saðlýcakla...

14 Somuncu Baba

Page 15: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

15Nisan / 2008

Zaman bir baþka zaman, dünya ‘Dünya’ deðildi...Zulmün önünde dallar yaprak döktü, eðildi.

Gitgide çirkinleþen, kabalaþan duygular, Her yanda cahiliye, her yanda kötülük var.

Kapkara bir çað içre, gerçeði görmeyen göz... Küfür kokan bir mekân; cehennemden gelen köz.

Gökyüzü yere küskün, put evi olmuþ þehir... Denize doðru deðil, tersine akar nehir.

Ve ruhlar kilitlenmiþ, taþlaþmýþ, baþkalaþmýþ...Ýçlerde günah mührü, yüzlerde donuklaþmýþ.

Gün sana hasret kaldý, hasret kaldý sana çað...“Gel” dedi yürek yürek, haber saldý sana çað.

Atýlan taþlar seni, þerha þerha yaralar Tutar beni elimden, derinden sana baðlar.

Bilâller, Sümeyyeler, her yanýmý daðlasýn, Cihat ýrmaklarýyla, þelâleler çaðlasýn.

Çile ve sabýr ile, yeþerdi gün gün fidan,Mekke’de gözyaþýyla aklandý kýpkýzýl kan.

Destanlaþýr Bedirler, bir hüzün taþýr UhudDöner gözyaþlarýna, baþýndaki ak bulut.

Çilelerle, sabýrla, Sýddýk’la sürer Hicret Eyub’un evi nurdan, bir ev olur nihayet.

Kanat kanat yükselip, göklerden güller derdi Mekke’de açan çiçek, Medine’de renk verdi.

Gül yüzünden gül saçtý, kýzgýn çöle sundu suÖteleri getirdi, bülbüllerin “Ya hu!”su.

Bu sesler, “Hû hû!” diye, beni sana baðlasýnGül gül yeþeren bahçe, kokularla çaðlasýn.

Gözlerim aydýnlansýn, ýþýktan gözlerinden Þu taþlaþan yüreðim, incelsin sözlerinden.

Sözlerin ki mümine hayat verir, can verirÞehadet iklimine; istek, heyecan verir.

Iþýktan bir yol çizer, ýþýtýr derin derin... Ruha kapýlar açar, o mübarek gözlerin.

Güzel, seninle güzel; iyi, seninle iyi...Gönül gönül taþýsam, sana olan sevgiyi.

Seninle güzelleþir, topraðýmýz açar gül,Sensiz hayat anlamsýz, böyle anlýyor gönül!

Seni nasýl anlatsýn; bu mýsralar, bu kelâm... Ey Allah’ýn Resulü! Sana salât ve selâm!

Rýfký KAYMAZ

O’NU ANLATMAK

Page 16: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

16 Somuncu BabaSomuncu Baba

HANGÝ ÞÂHIN ÝHSANI?

* Prof. Dr.

“Yoluna can ve baþ konulacak, hayatýn kendi rýzâsýna göre tanzim edile-ceði bu sevgili kimdir? Birçok þairimiz böyle bir sevgiden dem vurur vema’þûkun yolunda terk-i cân etmenin, canýný vermekten çekinmemenin,

yani kendini o yola yönlendirmenin lüzumundan söz ederler.”

Hulûsi Kalb’denMehmet AKKUÞ*

Page 17: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Tasavvufî zâviyeden konulara bakan þairimizbu gazelinde vîrân olmuþ kalbinin tedâvîsi için birpadiþahtan lütuf ve ihsân istemekte; içinde varolan gizli derdi, hastalýðý sadece o þâhýn bilebile-ceðini ifade etmektedir. Ayrýca beyitlerde âþýkla-rýn gerçekten sevdiklerine canlarýný bile fedâ ede-bileceðini, mum gibi onun uðrunda can verebile-ceðini belirtmektedir. Diðer taraftan kiþinin sevdi-ðinin kendisini beðenmesi için onun gösterdiði er-kâna uygun davranmasýnýn da þart olduðundanbahseder.

Yoluna can ve baþ konulacak, hayatýn kendi rý-zâsýna göre tanzim edileceði bu sevgili kimdir?Birçok þairimiz böyle bir sevgiden dem vurur vema’þûkun yolunda terk-i cân etmenin, canýný ver-mekten çekinmemenin, yani kendini o yola yön-lendirmenin lüzumundan söz ederler.

Hulûsî Efendi (k.s.), burada yolunda cân ver-mekten söz ettiði yârdan kastettiðinin kim olduðu,ilk ve son beyitleri birlikte düþünecek olursak ko-layca anlaþýlmaktadýr.

Nitekim birinci beyitte, bir padiþahýn ihsânýnamuhtâç olduðunu belirtirken, son beyitte “Rabbenâeyle meded ihsân kýl lutfun ile” demek suretiyle busevgiye açýklýk getirmektedir. Böylece Cenâb-ýHakk’ýn tecellî edeceðini va’d ettiði mekân olangönlümüzü sevgisiyle doldurup O’nun râzý olacaðýbir hayat sürdürmekten, Ýslâm’ýn erkânýna riâyet et-mekten ve sonunda da O’nun ilâhî lütuf ve ihsâ-nýyla ruhunu teslim etmekten söz etmektedir.

Cenâb-ý Hak’tan bize de bu þekilde bir hayatsürdürmeyi nasip etmesini niyâz ederek gazeli vebugünkü dille ifadesini okuyalým.

Gazelin Metni

1. Et mürüvvet bir nazar kýl kalbimin vîrânýnaÇünkü muhtâçdýr senin gibi þehin ihsânýna

2. Kimse bilmez âþýkýn derd-i derûnundan hemânYârý vâkýfdýr anýn bîmâre-i pinhânýna

3. Dosta bezl-i cân eder âþýk olanlar dâimâÞem’-i rahþândýr sebeb pervâne tek sûzânýna

4. Dil veren dil-dâra sýdkla yapýþýr dâmânýnaTerk-i nâm u þân edip girer anýn erkânýna

5. Âþýk olan aþk oduyla yana yana kül olurSoyunup her varýný dalar o aþk ummânýna

6. Kalb-i uþþâka eðer gelse misâfir dostlarýCân olur kurbân o ân içre hemân mihmânýna

7. Rabbenâ eyle meded ihsân kýl lutfun ileBu Hulûsî’yi kavuþtur sen n’olur cânânýna

Gazelin Açýklamasý

1. Yâ Rabbi! Bana yardýmýný esirgeme, mürüvvet et de þu vîran olmuþ kalbime bir kere bakýver.

Çünkü o gönül senin ulu dergâhýndan gelecek ihsanlara ve nimetlere muhtâçtýr.

2. Senden baþka kimse Seni gerçekten sevenin içindeki derdi bilemez. Çünkü âþýkýn kalbindeki gizli derdi ancak ma’þûku bilir.

3. Iþýðýn etrafýnda sürekli dönen canlýlarýn (pervanelerin), mumun ýþýðýna kapýlarak kendini ateþe atmasý gibi, gerçekten âþýk olanlar da sevdiðinin yolunda her an canýný feda etmekten çekinmezler.

4. Gönlünü cânânýna veren kiþi onun eteðine sa-dâkatle yapýþýr; hattâ bu yolda her türlü nâm veþândan geçip hayatýný onun râzý olacaðý þekilde, onun ortaya koyduðu ilkeler çerçevesinde devam ettirir.

5. Hakîkî âþýk, aþk ateþiyle yana yana kül olur, nefsini öldürür ve benliðini yok eder; her türlü varlýðýn ve dünyalýðýn esâretinden kurtulup o ilâhî aþkýn okyanusuna dalýp kendinden geçer.

6. Eðer aþk-ý ilâhîye sahip olanlarýn kalbine gönül dostlarý tecellî edecek olsa, ev sahibi hemen mi sâfirine cânýný kurban eder.

7. Yâ Rab! Bana yardým et, lütfunla bana ihsanda bulun da, n’olur bu Hulûsî kulunu cânânýna kavuþturuver.

17Nisan / 2008

Page 18: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

18 Somuncu BabaSomuncu Baba

“Er-Ra’ûf,” kavramý, ‘rahme-tin en ileri derecesi’ anlamýnagelen ‘re’fet’ sözcüðünden türe-miþtir. Ra’ûf, bu kökten mübâla-ða bildiren bir sýfat olduðundan,en ileri þekliyle merhamet sahi-bi ve þefkatli olan anlamýna ge-lir.1 Allah’ýn en güzel isimleriarasýnda yer alan “Ra’ûf” ismi,

Rahîm isminden daha özel biranlam ifade eder. Hikmetininbir gereði olarak, Allah’ýn ra’ûfoluþu, kullarýna ileri derecederahmet etmesi ve onlarýn yap-týklarý sâlih davranýþlardan hiç-birisini boþa çýkarmamasý de-mektir. Bir baþka ifade ile Al-lah’ýn Ra’ûf ismiyle muamelesi,

iyilik ve ihsânda bulunmanýn enüstün noktasýný oluþturur.“Re’fet” sözcüðünün anlamlarýarasýnda gelen rahmet ise, ge-nel anlamda acýmak ve esirge-mek mânâsýna olup, acýnankimseye yumuþak davranmak-týr. Allah’tan kullarýna yönelikrahmet; in’âm ve lütuf; insan-

SONSUZ MERHAMET VE ÞEFKATSAHÝBÝ ALLAH’IN ADIYLA

ER-RA’ÛF

* Prof. Dr.

DüþünceRamazan ALTINTAÞ*

“Ra’ûf” ismi, Rahîm isminden daha özel bir anlam ifade eder. Hikmetinin birgereði olarak, Allah’ýn ra’ûf oluþu, kullarýna ileri derecede rahmet etmesi veonlarýn yaptýklarý sâlih davranýþlardan hiçbirisini boþa çýkarmamasý demektir.

Bir baþka ifade ile Allah’ýn Ra’ûf ismiyle muamelesi, iyilik ve ihsânda bulunmanýn en üstün noktasýný oluþturur.“

Page 19: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

lardan rahmet ise, yumuþaklýkve sevgidir. Rahmeti her þeyikuþatan anlamýna gelen Rah-mân sýfatý, sadece Allah için;Rahîm sýfatý ise Allah’tan baþka-sý için de kullanýlabilir. Bundandolayý, Allah, dünyanýn Rah-mân’ý, ahiretin Rahîm’idir. Çün-kü O’nun dünyada lütfumü’minlere ve kâfirlere; ahiret-te ise, sadece mü’minlere tahsisedilmiþtir.2

Kur’ân-ý Kerîm’de Allah’ýnRa’ûf ve Rahîm isimlerimü’minler hakkýnda þöyle kul-lanýlýr:

“Andolsun ki, Allah, yinepeygambere ve en zor günündeona uyan Muhâcirlerle Ensâr’a,içlerinden bir kýsmýnýn kalpleriaz kalsýn kayacak gibi olmuþken,tevbe nasip etti de lütfedip tev-belerini kabul buyurdu. ÇünküO, gerçekten çok þefkatli, çokbaðýþlayýcýdýr.”3

“Ya sizin üstünüze Allah’ýnlütuf ve merhameti olmasaydý;Allah çok þefkatli ve merhametliolmasaydý (haliniz nice olur-du)?”4

“Onlardan sonra gelenler iseþöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizive bizden önce iman etmiþ olankardeþlerimizi baðýþla. Kalpleri-mizde, iman edenlere karþý hiç-bir kin tutturma! Ey Rabbimiz!Þüphesiz sen çok esirgeyicisin,çok merhametlisin.”5

Öte yandan Kur’ân-ý Ke-rîm’de Yüce Allah’ýn þefkat vemerhametini ifade eden Ra’ûfve Rahîm isimleri genel anlam-da bütün insanlara yönelik ola-rak da kullanýlmýþtýr. Þu âyetler

bu konuda açýk misâldir:

“Ve iþte böyle, sizi ortada yü-rüyen bir ümmet kýldýk ki, sizbütün insanlar üzerine adaletörneði ve hakkýn þahitleri olasý-nýz, Peygamber de sizin üzerini-ze þahit olsun. Daha önce içindedurduðun Kâ’be’yi kýble yapma-mýz da þunun içindir: Peygam-ber’in izince gidecekleri, iki ök-çesi üzerinde geri dönecekler-den ayýralým. Bu iþ elbette Al-lah’ýn hidayet ettiði kimselerindýþýndakilere çok aðýr gelecekti.Allah imanýnýzý kaybedecek de-ðildir. Hiç þüphesiz Allah, bütüninsanlara çok þefkatlidir, çokmerhametlidir.”6

“Yine insanlardan kimi devardýr ki, Allah’ýn rýzasýna ermekiçin kendini feda eder. Allah isekullarýna çok merhametlidir.”7

“Bu hayvanlar, ancak güçlük-le varabileceðiniz bir memleketeyüklerinizi taþýr. Rabbiniz, þüp-hesiz çok þefkatlidir, çok merha-metlidir.”8

“Yahut da kendilerini azarazar yakalayýp helak etmesindenemin mi oldular? Þüphesiz Rab-biniz çok þefkatlidir, çok merha-metlidir.”9

Yukarýdaki âyetlerin muhte-vâsýndan anladýðýmýz kadarýyla,Allah’ýn, vahiy yoluyla ve pey-gamberler göndermek suretiyleinsanlarý karanlýklardan aydýnlý-ða çýkarmasý, hakîkatin bilgisinemuhatap kýlmasý, akýl ve anla-ma gücü vermesi, mü’minlerintevbelerini kabul etmesi, dün-yanýn sorunlarýnýn çözümündemü’minlerin þâhid kýlýnmasýRa’ûf isminin bir yansýmasýdýr.

Ayrýca, Allah’ýn Müslümanlaraobjektif anlamda adaleti, birey-sel ve toplumsal hayatýn heralanýnda yaþatmalarý için so-rumluluk yüklemesi, fütüvvetahlâkýný emretmesi, Müslüman-larýn kalplerini birbirlerine karþýkinden arýndýrmasý, insanlarýnhayat þartlarýný kolaylaþtýran çe-þit çeþit hayvanlar yaratmasý, in-sanoðlunun bütün azgýnlýklarýnakarþý süre tanýyýp helâk etme-mesi, adalet ve merhameti bir-likte göstermesi gibi hususlar,Ra’ûf isminin tecellîsiyle alakalý-dýr. Çünkü Allah kullarýna karþýçok müþfiktir:10

Mü’minlere Þefkatli veMerhametli Bir

Peygamber

Yüce Allah bizzat Kur’ân’da“raûf” ve “rahîm” sýfatlarýný,kendisinin dýþýnda baþka varlýk-lara da izafe etmiþtir. Bunlarýnbaþýnda Hz. Peygamber gel-mektedir. Nitekim bir âyetteþöyle buyrulur:

“Andolsun size içinizden öy-le bir peygamber geldi ki, gayetizzetli ve þereflidir. Sýkýntýya düþ-meniz ona çok aðýr gelir üstünü-ze titrer; müminlere gayet mer-hametli ve þefkatlidir.”11

Hz. Peygamber’in ümmeti-ne düþkün olmasýnýn en büyükgöstergesi, onlara son dereceþefkatli ve merhametli olmasý-dýr. Onun bütün direktifleri, ta-limatlarý, öðütleri, iyilikleri em-retme ve kötülüklerden de sa-kýndýrmasý, insaný dünya ve âhi-rette hayra götürür, ýslaha ka-vuþturur ve Müslüman milletidoðru yola eriþtirir. Þefkat vemerhamet peygamberi olan

19Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 20: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Efendimiz, bu sebeple günah-kârlara bile acýr. Çünkü o, ada-let ve merhamet peygamberi-dir. Ayný þekilde onun teblið et-tiði Ýslâm dini de adalet, þefkatve merhameti hayatýn özüneyerleþtirmiþtir. Her ne kadaremir ve sakýndýrma þeklinde ge-len ilâhî teklifler yerine getirilir-ken bir takým külfet ve zorluklartaþýsa da, topyekûn insanlarýnyararýnadýr. Bu sebeple, insanýnÝslâmî emirleri yerine getirmeve yasaklardan kaçýnma sorum-luluðu asla aðýrýna gitmemelidir.Bütün emir ve yasaklarmü’minleri her türlü nifak veimaný ortadan kaldýran küfrünzararýndan korumak içindir.Bunda insanlarýn maslahatý var-dýr. Öte yandan Hz. Peygam-ber’in gönderilmesi, Allah’ýnrahmetinin bir neticesidir.Onun þefkat ve merhameti sa-dece dünyada deðil, özellikleâhirette de iþlevselliðini sürdü-recektir. Bunun en büyük örne-ði, kýyamet günü, insanlar hesa-ba çekileceðinde Hz. Peygam-ber’in secdeye kapanarak, üm-metinin günahlarý baðýþlanma-dan secdeden kalkmayacaðýnýifade eden þefaat dileðinde bu-lunmasýdýr.12 Bundan dolayýKur’ân’da açýkça, Hz. Peygam-ber’e Allah’ýn en güzel isimle-rinden olan raûf ve rahîm isim-leri verilmiþtir. Ünlü sûfi Fudaylb. Iyaz’ýn dediði gibi, Yüce Al-lah, Efendimiz dýþýnda hiçbirpeygambere iki ismi bir aradavermemiþtir. Kendisi hakkýndabuyurduðu gibi, peygamberi-miz hakkýnda da “mü’minlereþefkatli ve merhametli” buyur-muþtur. Bu isimlendirme ve ni-telendirmede Hz. Peygam-

ber’e, çok büyük bir þereflen-dirme vardýr. Bundan, ilahîisimlerin hepsinin; “Allah”, “er-Rahmân”, “er-Rabb” isimleri gi-bi özel isimlerden olmadýðý an-laþýlýyor. Efendimiz, Allah’ýn ah-lâký ile ahlâklandýðýndan, üm-metine raûf ve rahîmdir. Getir-diði din ve þeriat da iman eden-ler için ayný re’fet ve rahmet-tir.13 Biz de “Allah’ýn ahlâkýylaahlâklanmak” suretiyle bütünbir varlýða olan muameleleri-mizde bu engin þefkat ve mer-hameti göstermeliyiz.

Hz. Peygamber bütün birvarlýk alanýna rahmet olarakgönderilmiþtir. Nitekim bir âyet-te bu husus þöyle belirtilir: “(EyMuhammed!) Biz seni ancakâlemlere rahmet olarak gönder-dik.”14 Âyette geçen ‘âlem’ kav-ramý; insandan hayvana, bitki-lerden gökyüzüne vb. varýncayakadar bütün bir oluþumu kap-sam alanýna dâhil eder. Bu bað-lamda varlýða þefkat ve merha-met hususunda Efendimizdenbirçok söz ve davranýþ nakledi-lir. Onun rahmet ikliminde, hepinsanlarýn kurtuluþu, dýþlanma-masý, alabildiðine kazanma fikriön plana çýkmýþtýr. Bu tutum sa-dece kendisine inananlar içindeðil, inanmayanlar için de ge-çerli olmuþtur. O, kavmininkendisine akýl almaz derecedeiþkence yapmasý karþýsýnda bilebir hasým gibi davranmamýþ,aksine onlarýn gelecek nesilleri-ni düþünerek Allah’tan þu dilek-te bulunmuþtur: “Hayýr, ben Al-lah’ýn, onlarýn neslinden sadeceAllah’a ibadet edecek, ona hiç-bir þeyi ortak koþmayacak kim-seler çýkarmasýný diliyorum.”15

Yine O þefkat peygamberininkendisini taþlayan hem Taif’ligençler ve hem de Uhud sava-þýnda kendisini yaralayan müþ-rikler hakkýnda helak duasýndabulunmamýþ, aksine:“Allah’ým!Onlar bilmiyorlar, sen onlara hi-dâyet et!” þeklinde dua etmiþ-lerdir. Eðer gönüller fethedilirse,bedenler ve beldeler kolay birþekilde fethedilir. Ayný benzerdurumlarý biz, Mekke’nin fet-hinde de görüyoruz. Bilindiðigibi Mekke, kýlýçla deðil, gönül-lerin fethiyle alýnmýþtýr. Mekâri-mü’l-ahlak sahibi insanlarýnfethi, böyle olmalýydý. Öyle deoldu. Efendimiz, ashâbýna,Mekke’ye giriþte size karþý ko-nulmadýkça, hiç kimseye sal-dýrmayýnýz, demiþti. O Mek-ke’ye müstekbirlerin yaptýðý gi-bi mutantan bir þekilde deðil,devesinin eðeri üzerine eðilmiþve mütevâzý bir þekilde girmiþ-tir. O, davasýný ilana baþladýðýilk günde oldukça mütevazý,mahviyetkâr, affedici ve mer-hametli halini, zafere eriþincede sürdürmüþtür. Buna en açýkmisal, Efendimizin, fetih hitâ-besinden sonra, Mekke’lileresorduðu þu soruda görülmekte-dir: “Ey Mekke’liler! Þimdi hak-kýnýzda benim ne yapacaðýmýtahmin edersiniz?” Onlar da:“Sen kerem ve iyilik sahibi birkardeþsin, ancak bize hayýr veiyilik yapacaðýna inanýrýz” de-miþlerdi. Bunun üzerine Efen-dimiz, benim halimle sizin ha-liniz Hz. Yûsuf’la kardeþlerininhali gibidir. Ben size, aynen Yû-suf’un kardeþlerine dediði þusözü söylüyorum:

“Bugün sizin için bir kýnama

20 Somuncu BabaSomuncu Baba

Page 21: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

yoktur! Allah, sizi affetsin. O,merhamet edenlerin en merha-metlisidir. Gidiniz, sizler özgür-sünüz.”16 Bu, genel bir aftýr. Al-lah Resulü’nün engin merha-met ve þefkatinin tecellî ettiðiMekke’nin fethinden çýkaraca-ðýmýz birçok ders vardýr. Çünküaffetmenin en makbul olaný; ik-tidarken/muktedirken baðýþla-mak, iyiliklerin en deðerlisi, kö-tülüklere karþý iyilik yolunu ter-cih etmek, merhametli oluþunen üstünü, acýmayanlara acý-mak, þefkat ve merhamet dilinielden býrakmamaktýr.

Sonuç

Sonuç olarak söylemek gere-kirse, hepimizin Yüce Allah’ýnen güzel isimlerinden birisi olaner-Ra’ûf isminden alacaðýmýzbirçok hisse olmalýdýr. ÇünküYüce Allah’ýn rahmeti her þeyikuþatmýþtýr. O rahmetinin bireseri olarak; günahkârlarý ve in-

kâra þartlanan kimseleri bile he-men cezalandýrmaz, yaptýkla-rýndan belki vazgeçerler diyepiþmanlýk süresi tanýr. Allah’ýner-Ra’ûf ismiyle ahlâklanmýþolan bir kimse, kendisine hak-sýzlýk ve kötülük yapan kimsele-ri affeder.

Allah katýndan gelen din, sa-dece insanýn Allah’la deðil, insa-nýn insanla ve çevreyle olan iliþ-kilerini de düzeler. Bu konudaHz. Peygamber bizim için ör-nek bir þahsiyettir. Onun müþ-fikliði ve merhameti, sadecekendisine inananlara deðil, in-kârcýlara, sadece kuþlara, deve-lere deðil, bitkilere, hatta hava-ya ve suya varýncaya kadar ge-niþlemiþtir. Bu rahmet peygam-beri olmanýn bir gereðidir. Bu-nun için, isimlerimizin ‘raûf’ ol-masý yetmez, bu ismin ahlakîanlamda davranýþlarýmýza yan-sýtýlmasý gerekir. O halde biz-lerde raûf ve rahîm olan Rabbi-

mizin kullarý, müþfik ve acýyanbir peygamberin ümmeti ola-rak, bu nitelikleri, hayatýmýzýnher alanýnda gösterelim ki, Al-lah’ýn sevgili bir kulu ve Efendi-mizin sadýk bir ümmeti olduðu-muzu ispat etmiþ olalým.

21Nisan / 2008Nisan / 2008

Dipnot

1- Gazâlî, Kitâbu’l-Esnâ fî Þerhi Esmâilla hi’l-Hüsnâ, Mýsýr, ts., s.102.

2- Râgýb el-Ýsfehânî, el-Müfredât, Ýstanbul, 1968, s. 279.

3- 9/Tevbe, 117.4- 24/Nûr, 20.5- 59/Haþr, 10.6- 2/Bakara, 143.7- 2/Bakara, 207.8- 16/Nahl, 7.9- 16/Nahl, 47.10- 3/Âl-i Ýmrân, 30.11- 9/et-Tevbe 128.12- Bkz. Müslim “Ýman” 327.13- Elmalý’lý M. Hamdi Yazýr, Hak Dini

Kur’ân Dili, Ýstanbul, 1979, IV, 2653–54.

14- 21/Enbiyâ, 107.15- Müslim, Sahîh, “Cihâd”111.16- 12/Yusuf

Page 22: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

22 Somuncu BabaSomuncu Baba

Ahzab sûresinin 36. âyetinde de þöyle buyrulmuþtur:“Allah ve Rasûlü bir konuda hüküm verdiði zaman mü’min bir erkek

ve kadýnýn o konuda baþka bir tercih yapma hakký yoktur. Kim Allah’ave Rasûlü’ne karþý gelirse, apaçýk bir sapýklýða düþmüþ olur.”

Prof. Dr. Ý. Hakký ÜNAL: “Sünnet ve Hadis, Peygamber

Efendimizin Ahlâkî Örnekliðidir”

RöportajKonuþan: Sadýk YALSIZUÇANLAR

Kelim

e-i T

evhi

d -

Hat

:Fe

vzi G

ÜN

ÜÇ

Tez

hip:

Gül

bün

MES

ARA

Page 23: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Kelime anlamý itibariyle veýstýlah olarak ‘sünnet’ neanlama gelir?

Kelime olarak ‘sünnet’, isteriyi ister kötü olsun, davranýþ, ta-kibedilen yol, gidiþ, âdet anlam-larýna gelir. Peygamber Efendi-mizin, “Kim iyi bir sünnet ortayakoyarsa onun ve onu iþleyenle-rin sevabý Kýyâmete kadar onunüzerine, kim de kötü bir sünnetortaya koyarsa onun ve onu iþle-yenlerin günahý da Kýyâmete ka-dar onun üzerinedir.” hadisi buanlama iþaret etmektedir. ‘Sün-net’ kelimesi ýstýlahî anlamýnakavuþup, genellikle Hz. Pey-gamber’in tutum, davranýþ veizlediði yol mânâsýna tahsis edi-lince, kelimenin sözlük anla-mýndaki “kötü sünnet” kullaný-mý hemen hemen ortadan kalk-mýþtýr.

‘Sünnet’in ýstýlahî anlamýnagelince bu konuda Ýslâm âlimle-ri mensup olduklarý ilim dallarý-na göre farklý tanýmlar geliþtir-miþlerdir. Burada hadisçilerintanýmýný esas alýrsak, ýstýlahî

mânâda ‘sünnet’i, “Hz. Pey-gamber’in bütün sözleri, fiilleri,takrirleri (onaylarý), ahlâkî ve fi-zikî vasýflarý” olarak tarif edebili-riz. Dînî açýdan baðlayýcý olma-yan beþerî ve doðal özellikleribir tarafa býrakýlýrsa, sünnet ký-saca, “Hz. Peygamber (s.a.v)’indînî ve ahlâkî örnekliði” olarakda tanýmlanabilir.

”Sünnetu’llah” ne demektir,Hz. Peygamber’in sünneti ileiliþkisi nedir?

Kur’ân’da “sünnet” kelime-si, tekil ve tamlama halinde 14kere kullanýlmýþ, iki yerde deçoðul olarak “sünen” þeklindeyer almýþtýr. “Allah’ýn sünneti”anlamýna gelen “sünnetu’llah”ifadesi ise sekiz defa geçmekte-dir. Bu ifade Kur’ân’da, “Al-lah’ýn kanunu, Allah’ýn davranýþve muamele tarzý” mânâsýna ge-lir. Kur’ân’da yer alan “sünne-tü’l-evvelîn” (öncekilerin sün-neti) þeklindeki ifade ise, “geç-miþ ümmetlerin, toplumlarýn git-tikleri yol, karþýlaþtýklarý muâme-le, uðradýklarý ceza, düþtükleri

âkýbet” mânâlarýna gelmektedir.Kur’ân’da geçen sünnet kelime-sinin, Hz. Peygamber’in sünne-tiyle iliþkisi, kelimenin sözlükanlamý bakýmýndan önemlidir.Sünnet kelimesi sözlükte, sü-rekli yapýla gelen ve bu yüzdenkural ve âdet haline gelmiþ dav-ranýþ biçimini ifade ettiðinden,geçmiþte birtakým olumsuzluk-lar içinde bulunan toplumlarakarþý Cenab-ý Hakk’ýn uyguladý-ðý muâmele tarzý (sünnetullah)da bir süreklilik gösterecek veasla deðiþmeyecektir. NitekimKur’ân buna iþaret etmiþtir(33/Ahzâb, 62; 48/Fetih, 23).Ýþte Hz. Peygamber’in sünnetide, sürekli yaparak, tekrarlaya-rak bir hayat tarzý haline getirdi-ði tutum, davranýþ ve eylemleri-dir.

“Hadîs” ne demektir, sözlükanlamý ve terim olarak ne mâ-nâya gelir?

Hadis, sözlükte, “vukû bul-du, sonradan ortaya çýktý” an-lamlarýna gelen “ha-de-se” fiili-nin, dörtlü kalýbý olan

23Nisan / 2008

1957 yýlýnda Ankara’da doðdu. Ankara Ýlahiyat Fakültesinde1982’de Yüksek Lisansýný tamamladý. 1989 yýlýnda Doktor,1993’te Doçent, 2000’de Profesör oldu. Halen AnkaraÜniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Temel Ýslam Bilimleri BölümüHadis Ana Bilim Dalý Baþkanýdýr. Ayný zamanda Di-yanetÝþleri Baþkanlýðý Din Ýþleri Yüksek Kurulu Üyesidir. 1987-1989 yýllarý arasýnda Riyad Melik Suud Üniversitesi ArapDili Enstitüsünde bursiyer; 1999 – 2000 öðretim yýlýndaKýrgýzistan Oþ Devlet Üniversitesi Ýlahiyat FakültesindeÖðretim Üyeliði görevlerinde bulunmuþtur. Yurt içinde veyurtdýþýnda çok sayýda bilimsel konferans ve sempozyumaiþtirak etmiþtir. Yayýnlamýþ birçok eserleri ve makalelerivardýr. Arapça ve Ýngilizce bilmektedir.

Prof. Dr. Ýsmail Hakký ÜNAL

Page 24: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

24 Somuncu Baba

“haddese” (konuþtu, haber ver-di)’den türetilmiþ Arapça birisimdir ve “söz” anlamýna gelir.Üç harfli kökü dikkate alýnýrsa“el-hadîs”, ayný zamanda “yeni”demektir. Terim anlamý olarakkýsaca, Hz. Peygamber (s.a.v)’insözlerini ifade eder. Kur’ân’da“hadîs” kelimesi tekil ve çoðul

olarak 28 yerde geçmektedir.Bunlarýn çoðu söz ve haber an-lamýnda kullanýlmýþ, bazýlarýylada Kur’ân kastedilmiþtir.Kur’ân’da geçen hadîs kelimesi-nin, terim olarak, Hz. Peygam-ber’in hadisiyle bir ilgisi yoktur.

Ýslâm’ýn ilk asýrlarýnda, ‘sün-net’, özellikle Hz. Peygam-ber’in, tutum, davranýþ ve ey-lemlerini, ‘hadis’ ise onun söz-lerini ifade etmek için kullanýl-mýþtýr. Hicrî 3. asýrdan sonra buiki terim birbirlerinin yerine dekullanýlmaya baþlanmýþ, zaman-la adeta eþ anlamlý hale gelmiþ-tir. O yüzden örneðin, Hz. Pey-gamber’in bir sözüne (hadisine)atýfta bulunulurken, “kavlî (söz-lü) sünnet” denilmiþ, uygulama-larý, “fiilî sünnet” terimiyle bun-dan ayrý tutulmuþtur. Ancak bu-rada dikkat edilmesi gerekenhusus, sünnetin genellikle uygu-lama, fiil ve davranýþa iþaret et-

tiði, hadisin ise, bu uygulamala-rý da içeren sözlü ve yazýlý rivâ-yetler olduðudur. Geniþ anla-mýyla, Hz. Peygamber’in, onunarkadaþlarýnýn (sahâbe) ve onla-rý takibeden neslin (tâbiûn) din-le ilgili söz ve uygulamalarý, ha-dis (rivâyet) þeklinde bize ulaþtý-ðý ve doðal olarak bu da sünnet-

ten daha kapsamlý olduðu için,konuyla ilgili ilim dalýna “HadisÝlmi” denilmiþtir.

Sünnet ve hadis, Müslü-manlar açýsýndan baðlayýcýmýdýr? Bu kaynaðýn belirleyici,etkileyici ve deðerleyici vasýf-larý nelerdir?

Sünnet ve hadis’in baðlayýcý-lýðý konusu Ýslâm âlimleri tara-fýndan asýrlar boyu tartýþýlmýþtýr.Ancak hemen þunu söylemekgerekir ki Hz. Peygamber(s.a.v)’in dînî ve ahlâkî örnekliðiolarak hadis ve sünnet hiç þüp-hesiz, bütün Müslümanlar içinbaðlayýcýdýr ve bu konuda birihtilaf da yoktur. Çünkü Kur’ân-ý Kerîm’in birçok âyetinde Ra-sûl’e itâat emredilmiþ, ona itâa-týn Allah’a itâat olacaðý vurgu-lanmýþtýr. (3/Âl-i Ýmran, 31-32;4/Nisâ, 13-14, 59, 64, 80;24/Nûr, 51-52, 54) 33/Ahzâb

sûresinin 36. âyetinde de þöylebuyrulmuþtur: “Allah ve Rasûlübir konuda hüküm verdiði za-man mü’min bir erkek ve kadý-nýn o konuda baþka bir tercihyapma hakký yoktur. Kim Allah’ave Rasûlüne karþý gelirse, apaçýkbir sapýklýða düþmüþ olur.” Ýlgiliâyetleri dikkate alýrsak,mü’minler Allah’a ve Onun el-çisine itâate davet edilmekte,Hz. Peygamber’e karþý gelmek-ten sakýndýrýlmakta, ona tâbi ol-maya çaðrýlmakta ve ihtilaflý ko-nularda Allah Rasûlü’nün karar-larýna uymak zorunda olduklarýbildirilmektedir. Bu âyetler, ilkbakýþta, o dönemde yaþayanmü’minlere hitap ediyor görün-se de, evrensel bir mesaja sahipve kýyâmete kadar geçerli birkutsal kitabý bize teblið edip,sözleri ve davranýþlarýyla onuaçýklayan, ayrýca Kur’ân’da “yü-ce bir ahlâka sahip olduðu”(68/Kalem, 4) bildirilerek,mü’minler için örnek gösterilenbir Peygamber’e, zaman ve me-kân kayýtlarýna baðlý olmadanbütün mü’minlerin itâat etme-leri dînî bir zorunluluktur. Vefa-týndan sonra Allah Rasûlü’neitâat, onun dînî ve ahlâkî öðre-tilerini ve uygulamalarýný be-nimsemek þeklinde olacaðýn-dan, hadis ve sünnete uymak,Hz. Peygamber’e itâat çerçeve-sinde ele alýnmak durumunda-dýr. Sünnetin baðlayýcýlýðý konu-sundaki tartýþmalar, Hz. Pey-gamber’in beþerî ve yöreselözellikleriyle ilgilidir ki, bununda dinin anlaþýlmasý ve yaþan-masýnda fazla bir önemi yoktur.

“Hz. Peygamber’in bir sözüne (hadisine) atýfta bulunulur-ken, “kavlî (sözlü) sünnet” denilmiþ, uygulamalarý, “fiilîsünnet” terimiyle bundan ayrý tutulmuþtur. Ancak buradadikkat edilmesi gereken husus, sünnetin genellikle uygula-ma, fiil ve davranýþa iþaret ettiði, hadisin ise, bu uygula-malarý da içeren sözlü ve yazýlý rivâyetler olduðudur.”

Page 25: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Hadis ve sünnet Ýslâm dini-nin Kur’ân’dan sonra en önem-li kaynaðýdýr. Bu kaynak, âlimlertarafýndan, Kur’ân doðrultusun-da hükümler getiren ve onu te-yid eden, Kur’ân’ý açýklayan veonda bulunmayan yeni hüküm-ler ortaya koyan sünnet olaraküç kýsýmda ele alýnmýþtýr. Ýslâmkaynaklarýnda binlerce örneði-ne rastlanabilecek bu üç kate-gorideki nebevî sünnet dikkate

alýnmadan Ýslâm’ýn doðru anla-þýlmasý ve yaþanmasý mümkündeðildir.

Bazý kimselerin Efendimiz’iâdetâ bir ‘postacý’ gibi görme-leri hususunda ne düþünüyor-sunuz?

Yukarýda yaptýðýmýz açýkla-malar dikkate alýnýrsa böyle birtabir kullanmak doðru ve uygundeðildir. Çünkü Yüce Elçi’nin gö-

revinin postacýlýk olmadýðýný biz-zat Cenab-ý Hak bildirmektedir.“Biz (kendisine indirileni) açýkla-sýn diye her peygamberi mutlakakendi kavminin diliyle gönder-dik…” (14/Ýbrâhîm, 4), “…Sanada zikri (Kur’ân’ý indirdik ki, ken-dilerine indirileni insanlara açýk-layasýn, umulur ki düþünüp öðütalýrlar.” (16/Nahl, 44) âyetleri,Hz. Peygamber’e, vahyi tebliðyanýnda onu açýklama görevi-

25Nisan / 2008

Foto

ðraf

:Bek

ir AY

DO

ÐAN

Page 26: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

nin de verildiðini göstermekte-dir. Cenâb-ý Hak, kendilerinebir insanýn elçi gönderilmesiniyadýrgayan müþriklere karþý Ra-sûlü’nün þöyle cevap vermesiniistemiþtir. “De ki: Eðer yeryü-zünde (insanlar yerine) yerleþipdolaþan melekler olsaydý, elbet-te onlara gökten bir melek pey-gamber indirirdik.” (17/Ýsrâ, 95).Ýnsanlara, onlarýn dilinden ko-nuþan, (12/Yûsuf, 2; 41/Fussýlet,44) onlara örnek olarak takdimedilen (33/Ahzâb, 21) ve dinionlara anlatabilmesi ve açýkla-yabilmesi için melek deðil beþerolarak gönderilen bir peygam-ber nasýl postacý gibi görülebi-lir? Bu anlayýþdoðru kabul edile-cek olursa, ibadetten ticarete,temizlikten evlenmeye, cezahükümlerinden âdâb-ý muâþe-rete kadar, kendisine dinin ah-kâmýný soran ashabýna Hz. Pey-gamber niçin ve hangi sýfatla

açýklama yapmýþtýr? Fiilî örnek-liði olmasa namazý nasýl kýlaca-ðýmýzý dahi bilemeyeceðimiz birnoktada Hz. Peygamber’i pos-tacý mevkiine indirmek ve öylegörmek, ya bilgisizliðin ya dakötü niyetin bir eseridir.

‘Allah ile kul arasýnda aracýolmaz’ düþüncesi, bir ‘elçi’olarak Peygamber’i ve vahiymeleði Hz. Cebrail’i nasýlaçýklýyor?

Bu ifade, peygamberler veonlarla irtibat kuran meleklerdýþýndaki diðer insanlar için ge-çerlidir. Allah, insanlarla elçileriaracýlýðýyla iletiþim kurmuþ, on-lara da vahiy meleði Cebrail’igöndermiþtir. Peygamberler, Al-lah’ýn kendilerine verdiði elçilikgörevini yerine getirmekle gö-revli ve sorumludurlar. Cenab-ýHak, “Kendilerine elçi gönderi-lenleri sorgulayacaðýmýz gibi, o

elçileri de sorgulayacaðýz.”(7/A’râf, 6) buyurmaktadýr. Buanlamda Peygamberler, Allahile kul arasýnda aracýdýrlar. Buaracýlýk da sadece Allah’ýn vah-yettiklerini insanlara teblið et-mekle sýnýrlýdýr. Kiþinin inanma-sý veya inanmamasý, dînî yaþayý-þýnýn sonucu olarak elde ettiðigünah-sevap gibi hususlardaher insan doðrudan Cenâb-ý Al-lah’a karþý sorumludurlar. Diðerinsanlarýn böyle bir iddiada bu-lunmalarý temelsiz olduðu gibi,ayný zamanda Cenab-ý Hakk’akarþý yapýlmýþ bir bühtandýr.

‘Peygamberi taklit etmek’ten kasýt nedir?

Doðru olan Hz. Peygamber’itaklit etmek deðil, örnek almak-týr. Biz buna Arapça’da ‘teessî’diyoruz. Allah Rasûlü, Kur’ân’ýnifadesiyle bizim için ‘üsve-i ha-sene’(güzel örnek) dir. Örnek

26 Somuncu Baba

Page 27: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

almak bilinçli bir faaliyettir. Budurumda insan, muhâtabýnda,örnek alýnmasý gerekli olan ni-telikler bulunduðunu ve bunlarýbenimsemesi halinde kendisiiçin faydalý olacaðýný düþünür.Taklit ise genellikle bilinçsiz birdavranýþtýr. Kiþi çoðu zamantaklit ettiði þeyi niçin taklit etti-ðinin farkýnda deðildir. Dilimizeyerleþen, ‘körü körüne baðlan-mak” deyimi bu durumu açýkla-maktadýr. Örnek almak, insanýnkiþilik ve davranýþlarýnda ciddîve kalýcý deðiþimlere yol açar-ken; taklit, kiþinin sadece dav-ranýþlarýnda yüzeysel ve biçim-sel bir deðiþim doðurur.

Hz. Peygamber (s.a.v)’in bir-çok konuda ashâbýyla istiþâreederek bundan çýkan sonucagöre hareket etmesi, bazý sahâ-bîlerin uyarýsý üzerine kendi fik-rinden vazgeçerek makul olanönerileri kabul etmesi, kendisi-nin körü körüne taklit edilmesigerekmediðini ve kendisine tâbiolanlardan böyle bir þey bekle-mediðini ortaya koymaktadýr.

Peygamberimizin sünneti-ne iliþkin temel kaynaklar ne-lerdir ve bunlarýn sýhhat dere-celeri nasýldýr?

Hz. Peygamber’in sünnetinigünümüze taþýyan eserler hicrîikinci asýrdan itibaren ortayaçýkmaya baþlamýþtýr. PeygamberEfendimizin saðlýðýnda küçükçaplý kayýt faaliyetleriyle baþla-yan hadis derlemeleri, daha zi-yade sözlü olarak ikinci asra in-tikal etmiþ, bu dönemde bazýresmi giriþimlerin de teþvîkiyle

hadislerin toplanýp (tedvin) ki-tap haline getirilme süreci baþ-lamýþtýr. O dönemden intikaleden Hemmâm b. Münebbih(ö.132)’in ‘Sahife’si, Ma’mer b.Râþid (ö.153)’in ‘Câmi’i gibi ilkyazýlý eserler bugün elimizdedir.Önce toplanýp bir araya getiri-len hadis mecmualarý daha son-ra ya konularýna ya da sahâbîrâvîlerine göre tasnif edilip da-ha kullanýþlý hale getirilmiþtir.Ýkinci asýrdan bugüne intikal et-miþ en önemli hadis tasnifi

Ýmam Malik (ö.179)’in ‘Muvat-ta’ýdýr. Onu takiben tasnif edi-len Abdurrezzak b. Hemmâm(ö.211)’ýn ve Ýbn Ebî Þeybe(.235)’nin ‘Musannef’leri dahakapsamlý ve hacimli hadis eser-leridir. Arkasýndan, Ahmed b.Hanbel (ö.241)’in, sahâbî râvî-lerin adýna göre tasnif ettiði veotuz bine yakýn rivâyeti içeren“Müsned” isimli büyük hadismecmuasýný görüyoruz. Bunlarýtakiben de hepimizin ‘Kütüb-iSitte’ olarak bildiðimiz altý meþ-hur hadis mecmuasý geliyor.Bunlar, Ýmam Buhari ve Müs-lim’in ‘el-Câmiu’s-Sahih’leri ile,Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî veÝbn Mâce’nin “Sünen”leridir.Bunlar konularýna göre tertibedilmiþ eserlerdir. Ön plana çý-

kan bu eserlerin dýþýnda, o dö-nemlerde derlenmiþ, daha yüz-lerce hadis mecmuasý bulun-maktadýr. Bunlarýn bir kýsmý ya-yýnlanmýþ, bir kýsmý yazma ha-linde bulunmaktadýr. Bazýlarý dane yazýk ki günümüze kadar ge-lememiþtir.

Sýhhat bakýmýndan Buhârive Müslim’in “Sahih”leri baþtagelir. Bu konuda Ýslâm âlimleriarasýnda genel bir kabul vardýr.Yukarýda isimlerini verdiðimiz

diðer hadis mecmualarý da te-mel hadis kaynaklarýdýr. Ancakgeçmiþte ve günümüzde, içer-dikleri bazý rivâyetlerin senet vemetinleri açýsýndan tartýþýlma-mýþ hiçbir hadis kaynaðý bulun-mamaktadýr. Bu, o eserlerinkaynak deðerini zayýflatacak birþey deðildir. Bunlar, o eserlerinmusannýflarýnýn insan olarakmaruz kalabilecekleri hata veyanýlma paylarý nisbetinde orta-ya çýkan hususlardýr. Biz, bugünçoðu Türkçeye çevrilmiþ bueserleri okurken, geçmiþ ulema-nýn deðerlendirmelerini de dik-kate almak durumundayýz.Çünkü rivâyetler içinde delileelveriþli olanlar-olmayanlar,amel edilenler-edilmeyenlerfakihler tarafýndan belirlenmiþ

27Nisan / 2008

“Doðru olan Hz. Peygamber’i taklit etmek deðil, örnek almaktýr. Biz buna Arapça’da ‘teessî’ diyoruz.

Allah Rasûlü, Kur’ân’ýn ifadesiyle bizim için ‘üsve-ihasene’ (güzel örnek) dir. Örnek almak bilinçli bir

faaliyettir. Bu durumda insan, muhâtabýnda, örnekalýnmasý gerekli olan nitelikler bulunduðunu ve

bunlarý benimsemesi halinde kendisi için faydalý olacaðýný düþünür.”

Page 28: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

ve dînî yaþantýmýz buna göreþekillenmiþtir. Onun için bueserlerde gördüðümüz her rivâ-yeti tatbîke kalkýþmanýn biziciddî yanlýþlara götürebileceðinigözden uzak tutmamak gerekir.

Hadis ilminin geliþim seyrinasýl olmuþtur, medreselerdeokutulagelen hadis ilminin ni-teliði nedir?

En önemli hadis eserlerinintasnif edildiði hicri 3. asýrdansonra da bazý hacimli hadismecmualarý hazýrlanmýþ olmak-la beraber, artýk bütün mesâilero döneme kadar ortaya konu-lan eserler üzerine yoðunlaþ-mýþtýr. Örneðin, râvîlerin duru-munu açýklayan cerh ve ta’dîlkitaplarý, hadislerin açýklanma-sýný konu edinen þerhler, hadisilminin kurallarýný belirleyenusûl kitaplarý, içlerindeki mü-kerrer hadisler çýkartýlarak vesenedler kaldýrýlarak bir arayagetirilen hadis ansiklopedileri,uydurma rivâyetleri toplayan ki-taplar gibi hadis ilminin alt dal-larýný oluþturan pek çok alandayüzlerce eser sonraki asýrlarýnbu alandaki geliþim çizgisinioluþturmuþtur.

Diðer taraftan, hadis ilmi, ilkasýrlarda baþlayan hadis rýhlele-ri (seyâhatleri) ve oluþturulanhadis meclisleriyle yoðun bireðitim-öðretim faaliyetine konuolmuþ, sonraki asýrlarda açýlan‘dâru’l-hadîs’lerle bu eðitim fa-aliyeti özel bir önem kazanmýþ-týr. Özellikle hadis öðretimininyapýldýðý medreseler olan dâ-

ru’l-hadîs’lerde önemli hadisâlimleri dersler vermiþler vemeþhur hadis kaynaklarýný gele-neksel hadis öðretimine uygunolarak öðrencilerine aktarmýþ-lardýr. Selçuklular ve Osmanlýlardöneminde özel önem verilendâru’l-hadîs geleneði Müslü-man ecdâdýmýzýn Hz. Peygam-ber’e gösterdikleri sevgi veonun sünnetine verdikleri de-ðerin de bir göstergesidir. Gü-

nümüzde, diðer Ýslâm ülkelerin-de olduðu gibi ülkemizde dehadis ve sünnet alanýndaki bi-limsel çalýþmalar baþarýyla sür-dürülmekte ve Hz. Peygam-ber’in sünnetini doðru anlama-ya katký saðlayacak çalýþmalaryapýlmaktadýr.

Peygamberimizi anmak nedemektir?

Bildiðiniz gibi ülkemizdeson yýllarda “Kutlu Doðum Haf-tasý” adýyla Peygamber Efendi-mizin doðum yýldönümü kut-lanmakta ve bu vesileyle ülkeçapýnda çeþitli etkinlikler yapýl-maktadýr. Bu amaçla katýldýðýmpek çok toplantýda halkýmýzýnPeygamberimize karþý taþýdýkla-rý sevgi ve muhabbetin ne kadarsamimi ve canlý olduðuna yakî-

nen þahit oldum. Ýþte Allah Ra-sûlü anýlýrken gösterilen bu sev-gi, onu ve sünnetini hayat reh-berimiz yapmakla pratiðe yansý-týlmalý, ferdî ve ailevî yaþantý-mýzdan toplum hayatýna kadarher alana onun örnekliði taþýn-malýdýr. Bunu saðlamak için debaþta hayatý olmak üzere, dînîve ahlâkî örnekliði konusundasahih bilgilere dayalý ciddi biröðrenim sürecine girilmelidir.

Bu konuda ülkemizde ÝlahiyatFakülteleri ve Diyanet Ýþleri Baþ-kanlýðý yayýnlarý baþta olmaküzere alanýnda uzman bilimadamlarýnýn konuyla ilgili çalýþ-malarýndan faydalanmak sonderece önemlidir. Yanlýþ ve ek-sik bilgilenme, yanlýþ tanýmayayol açar. Doðru tanýmanýn yoluancak doðru bilgiden geçer.Sevgili Peygamberimizi sadeceduygusal planda anmak yeterlideðildir. Onu gerçek mânâdaanmak istiyorsak, Kur’ân’daövülen yüce ahlâkýný ahlâkedinmek ve bunu bizden sonra-ki nesillere aktarmanýn gayretiiçinde olmak zorundayýz.

Hocam, verdiðiniz bilgileriçin çok teþekkür ederiz.

28 Somuncu Baba

“Özellikle hadis öðretiminin yapýldýðý medreseler olan dâru’l-hadîs’lerde önemli hadis âlimleri dersler vermiþler ve

meþhur hadis kaynaklarýný geleneksel hadis öðretimine uygunolarak öðrencilerine aktarmýþlardýr. Selçuklular ve Osmanlýlar

döneminde özel önem verilen dâru’l-hadîs geleneði Müslümanecdâdýmýzýn Hz. Peygamber’e gösterdikleri sevgi ve onun

sünnetine verdikleri deðerin de bir göstergesidir.”

Ben de teþekkür ederim.

Page 29: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

GÜLLERE ÖZLEM

Kâinatýn özüyle bezenmiþGülle yýkanan yüreklerGül’e olan sevgiyle aþka gelenMisk kokularla yüklü ruhlarCananýna özlemle hicret eden gönüllerYýllarýn hasretiyle yanýp tutuþmaktadýr

Muhabbet tezgâhýnda aþký dokuyanYüreklere nakýþ nakýþ sevdayý iþleyenCanlara nurunu yayan erenlerSeherde zikre durmaktaMevlâna ve Þems Dilsiz ve dudaksýz olarak konuþmaktadýr

Güldestesi taþýyarak MuhabbetullahaAþk çilesi çekerek Habibullah’a sevdalý nazenin çiçeklerGüldamlasý olup çaðlayanlar gibi yüreðimize akanGül kokusuyla bezenmiþ bin bir çeþit ve kokudaki goncalarGülistanda zikre duran þu caným güllerHakk dostlarýnýn vuslat heyecanýyla yârine koþmaktadýr

Kargülü sevdasýyla gönlümüzü yakanlarGül kokulu sevdalara âþýk, kalbe nur olup akanlarBaharca kokarak, son gülümüze duru bir gönülle bakanlarGül aþkýyla kavrulmuþ sultan yüreklerGönüllere can sunan afet gönüllerYürekteki aþk yolcularý kendinden geçerek coþmaktadýr

Gül dalýndan yapýlan, gül mürekkebi çekilen kalemlerleYüreklere mutluluk resmini çizen diri gönüllerGül cemresini yüreðine düþürenÇorak gönülleri fethedenGül kokulu sevdalarla bezenmiþ sultanlarBoynunu bükerek nice daðlar aþmaktadýr

Muhabbetten yoksun kalýnca gönüllerimizGül kokusuna hasret kaldýBaharý bekleyen düþlerimizHazan besteledi yýllardýrYüreðimize efil efil esen aþk rüzgârlarýSeherde muþtular sunarak yazmaktadýr.

Ali ÖZKANLI

Fotoðraf: Ýmam Hüseyin BARTIK

Page 30: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

MUHABBETÝ EN GÜZEL TAÞIYAN ÝSÝM:

HAZRETÝ MUHAMMED ( S.A.V.)

“Dürr-i þehvâr-ý risâletdir Muhammed MustafâTâc-ý ‘Levlâk’-i hilâfetdir Muhammed Mustafâ”

(Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi)

EdebiyatMusa TEKTAÞ

Fotoðraf: Hulûsi GÜLSEREN

Page 31: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

31Nisan / 2008Nisan / 2008

Övgüye en çok lâyýk olan Allah Teâla, Peygam-berimize “Muhammed” ismini vermekle övdürdüve sevdirdi.

Yer gök yaratýlmadan önce, âlemlerin Rabbiolan Yüce Allah (c.c) kendi isminin yanýna yakýþtýr-dý ismini. “Lâilâhe illa’llâh Muhammedün Rasû-lu’llâh” yazdý ilk önce kalem. Arþ-ý a’lâda bu mü-bârek levha ýþýðýyla gözleri kamaþtýrdý. Onun hür-metine yaratýldý cümle âlem. Ruhlar, melekler Hz.Âdem ve diðer Peygamberler ismini muþtuladý ge-lecek nesillere, hepsi ‘o gelecek’ dedi. Hz. Âdemcennetten çýkarýlýnca, evladýndan “Muham-med’in” adýnýn hürmetine baðýþlandý, affedildi.

Annesi Âmine Hatun âlemin incisini taþýrkenrüyasýnda þöyle denildi: ‘Bütün yaratýlmýþlarýn üs-tününe hamilesin. Evladýn dünyaya gelince adýnýMuhammed koy.’

Dedesi Abdulmuttalib de bir rüya görmüþtü.Rüyasýnda arkasýndan çýkan bir gümüþ zincir dörtbölüðe ayrýldý. Bir bölüðü semaya yükseldi, birbölüðü yere girdi. Bir bölüðü doðuya bir bölüðübatýya gitti. Her yaný bu gümüþ zincir kuþattý. Son-ra zincirler geri geldi bir aðaç þeklini aldý. Heryapraðýndan nurlar saçýldý. Bunun üzerine doðu-dakiler ve batýdakiler o aðaca tutundular. Rüyasý-ný anlatýnca tabirci þöyle yorumladý: ‘Senin neslin-den bir çocuk gelecek ve Peygamber olacak doðu-da ve batýda yaþayanlar onun getirdiði dine tabiolacaklar. Yerdekiler ve göktekiler onu çokça öve-cekler.’

Adý Güzel Kendi Güzel Muhammed

Tarihler 571 yýlýnýn 20 Nisan’ýný gösterirkendünyanýn en hayýrlý insaný doðdu. Onun nuru zul-meti boðdu. Rahmeti yaðmur olup yaðdý. Putlaryüz üstü düþüp kýrýldý. Bin yýldýr yanan ateþlersöndü. Nice padiþahlarýn tahtý yýkýldý. O gün,övülen peygamberin doðduðu gündü. Annesi onudedesinin kucaðýna verdi. Rüyasýnda isminin“Muhammed” olmasý hususunda iþaret edildiðinisöyledi. Torununu þefkatle kucaðýna alan dedesidoðruca Kâbe’ye gitti. Cenab-ý Hakk’a þükrede-

rek, nur yüzlü evladýnýn kulaðýna senin adýn ‘Mu-hammed’ dedi. ‘Niçin Muhammed adýný koy-dun?’’ diyenlere, “Ýnsanlar ve Allah onu övsün di-ye.” cevabýný verdi.

Âl-i Ýmran sûresinde “Muhammed ancak birPeygamberdir.” (3/Âl-i Ýmran, 144) buyrulurken,onun teblið ettiði Ýslâm’a sarýlanlarýn ve Allah’aþükredenlerin mükâfatlandýrýlacaðý müjdelendi.Ahzâb sûresinde, ‘Muhammed, sizin erkekleriniz-den hiçbirinin babasý deðildir. Fakat o, Allah’ýn Re-sülü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her þeyihakkýyla bilendir.’ (33/Ahzâb, 40) dendi.

Fetih sûresinde, ‘Muhammed, Allah’ýn Resûlü-dür. Onunla beraber olanlar, inkârcýlara karþý çetin,birbirlerine karþý da merhametlidirler. Onlarýn, rükûve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoþnutluk iste-diklerini görürsün. Onlarýn secde eseri olan alâmet-leri yüzlerindedir. Ýþte bu, onlarýn Tevrat’ta ve Ýn-cil’de anlatýlan durumlarýdýr: Onlar filizini çýkarmýþ,onu kuvvetlendirmiþ, kalýnlaþmýþ, gövdesi üzerinedikilmiþ, ziraatçýlarýn hoþuna giden bir ekin gibidir-ler. Allah kendileri sebebiyle inkârcýlarý öfkelendir-mek için onlarý böyle saðlam ve dirençli kýlar. Allah,içlerinden sâlih amel iþleyenlere bir baðýþlama vebüyük bir mükâfat va’d etmiþtir.” (48/Fetih, 29)âyetiyle, Muhammedî muhabbetin tohumu gö-nüllere sevinç ekerken, kâfirler öfkeden çatlar ha-le gelmiþti.

Þair ne güzel söylemiþ:

Muhammed’den muhabbet oldu hâsýlMuhammedsiz muhabbetten ne hâsýl.

Adýný Peygamberimizin isminden alan Mu-hammed sûresinde, “Ýnanýp sâlih ameller iþleyen-lerin ve Muhammed’e indirilene -ki o Rablerindengelen haktýr- inananlarýn ise Allah günahlarýný ört-müþ ve hallerini düzeltmiþtir.” (47/Muhammed,2) ifadesi ilâhî bir ruhsat olarak Muhammed üm-metine bahþedildi.

O bir güldür. Bülbüller aþk ile gelir feryada. Oövülen sevgilidir. Onun için onun güzel adý için

Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 32: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

32 Somuncu Baba

canlar feda. Yûnus Emre’de bu sevgi ile eylemiþsadâ:

Câným kurbân olsun senin yolunaAdý güzel kendi güzel Muhammed

Yaratýlmýþlarýn Birincisi Kâinatýn Ýncisi

Hz. Muhammed(s.av)’i övmek ve çeþitli vasýf-larýný dile getirmek için þairler na’tlar yazdýlar. Dî-vânlar onun adýyla süslendi. Sevgiliye her þairkendi ruhunda mýsra mýsra hislendi. Es-SeyyidOsman Hulûsî Efendi onun sevgisiyle beslendi,na’týnýn ilk beytinde þöyle seslendi:

Dürr-i þehvâr-ý risâletdir Muhammed MustafâTâc-ý Levlâk-i hilâfetdir Muhammed Mustafâ

‘Hazreti Muhammed Mustafa, peygamberlik inci-sinin en büyüðü, en kýymetlisi oldu. Ayný zaman-da o ‘levlâk’ sýrrýnýn tâcýný aldý. Çünkü ona, “Senolmasaydýn Habîbim, âlemleri yaratmazdým.” de-nildi.’

Yüce Mevlâ Hz. Muhammed (s.a.v)’i peygam-berliðin þâh incisi kýldý. “Dürr-i þehvâr” olarak tekparça hâlindeki kýymette birincisi. Bir Nisan ayýn-da rahmet yaðmuru þeklindeydi teþrif etmesi. Ýn-ciler içinde dürr-i þehvâr, seçkin ve gözde, övülenSevgililer Sevgilisi… Peygamberler arasýnda hep-sinden üstün onun eli. Cümlesi ruhlar âleminderisâletine dediler “belî”… Bütün âlem onun yüzüsuyu hürmetine yaratýldý. Burada ‘Levlâke levlâklemmâ halaktü’l-eflâk’ (Ey Muhammed, sen olma-

saydýn, sen olmasaydýn, yeri göðü yaratmazdým.)kutsî hâdisinde buyrulduðu gibi yer gök onunhürmetine donatýldý…

Nûrunu kendi nûrundan yarattý yüce AllahRisâlet gülþeninin gülüdür RasûlullahGetirdiðin Kur’ân’a dedik âmentü billahBu âciz ümmetine eyle ne olur mededSalât u selâm sana Yâ Hazret-i MuhammedHakk Teâla o sevgilinin ismiyle kâinata nakýþ verdi.

Gaflete düþen kullarý uyarmak için kâh kýrmýzýgülün yapraðýna, kâh büyükçe aðaçlarýn meyvesi-nin üstüne “Lâilâhe illa’llâh Muhammedün Rasu-lu’llâh” yazýldýðýný gösterdi.

Bazen denizdeki balýklarýn pullarýnda, bazengünahsýz çocuklarýn kollarýnda o ism-i þerif veuyarýcý sözleri hadîs-i þerif olarak çýktý onu seven-lerin dillerinde.

Nakýþlarla sýrlandý Medine hurmasýnýn çekir-deðine, arýlarýn peteðine, inananlarýn yüreðine…

Gönül âyînesine nakýþtýr güzel resminAllâh’ýn adý ile anýlýr yüce isminGül kokunu cihâna yayýyor soylu neslinÝnandýk îmân ettik baðlýyýz ile’l-ebedSalât u selâm sana Yâ Hazreti Muhammed

“Muhammed” ismi asýrlardýr Ýslâm coðrafya-sýnda, hatta dünyada en çok raðbet gören isim ol-du. Müslümanlarýn hanesi bu isimle bereket bul-du. Anneler babalar o ismi verdiði çocuklarýnýdövmedi, sövmedi, daha çok sevdi; çünkü o ismiyer gök övdü.

Mevcûdâtýn mâyesi bu emsâlsiz aþk oldu“Mîm Hâ Mîm Dâl” harfleri hattatlara meþk olduYaðmura hasret çöller senle murâdýn bulduMuhabbetin gönülde tükenmeyen saâdetSalât ü selâm sana Yâ Hazreti Muhammed

Salât ve selam ona ve gül kokulu ehl-i beytine olsun…

Somuncu Baba

Page 33: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Nisan / 2008

NA’TMekke hâlâ aðlaþýr hicretine ey ResûlKa’be karalar baðlar hasretine ey Resûl

Bakýyorsun Ravza’ndan perîþan halimizeBugün âlem muhtacdýr rahmetine ey Resûl

Neden senden bîhaber, sünnetinden uzaðýzLayýk olamýyoruz hizmetine ey Resûl

Uðrunda canlar veren Sahâbîler kurtulduÞâhid olmuþtur Allah, gayretine ey Resûl

Deve’n bizden bahtiyar Cennet ona açýktýrFeryâdýmýz Ukbâ’da þefaatine ey Resûl

Güllerin baþý yerde râyihasý mahzundurSürünsün yüzlerimiz kâmetine ey Resûl

Hangi hilye cemâlin anlatmaya kâfîdirHatt’lar kývrým kývrýmdýr hürmetine ey Resûl

Hakk’ýn kasem ettiði ismin yazan kalemdirKanýlmaz asrýndaki hâletine ey Resûl

Zamanýn bu dönüþü Asr’ýna götürür müGöz yaþýmýz yeter mi himmetine ey Resûl

Seni andýðým anda ruhumu teslîm etsemTutar mýsýn elimden Cennetine ey Resûl

Sen ki Fahr-i Âlem’sin büyüklük þânýndandýrRahmet iþte Rabb’inden ümmetne ey Resûl

Yazamaz, söyleyemez aczinden eyvâh KâfîSenden gayrý düþmesin fikretine ey Resûl

Ekrem KAFTAN

Page 34: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu BabaSomuncu Baba

MUHAMMEDÎ AHLÂKIN ÝLKELERÝ

“Hz. Peygamber, yalnýzca yakýnlarýnýn, dostlarýnýn ve mü’minlerin deðil; ken-disini tanýyan, kendisiyle iliþkisi olan herkesin güvenini kazanmýþtý. Zamanýnýn Ya-

hudileri ve Hýristiyanlarý da bu güveni duyanlar arasýndaydý. Müþrikler (putpe-restler) onun peygamberliðini kabul etmemekle beraber dürüstlüðünü ve güvenilir-liðini tartýþma konusu yapmýyorlardý. Onun sahip olduðu erdemler, düþmanlarý

tarafýndan bile teslim ediliyordu” * Doç. Dr.

Sûfî PerspektifKadir ÖZKÖSE*

Page 35: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Þefkat ve merhamet pýna-rý olan PeygamberimizinKur’ân’a göre en belirgin va-sýflarýndan birisi “rahmetpeygamberi” oluþudur. O,belli bir zümreye deðil, tümâlemlere rahmet olarak gön-derilmiþtir. Müþrikler tarafýn-dan hayatýna kastedildiði birsýrada, “Ey Allah’ýn Resulü,müþriklere beddua etseniz!”denildiðinde cevabý, “Unut-mayýn ki ben lânetçi olarakdeðil, rahmet olarak gönderil-dim.”1 olmuþtur.

Hz. Muhammed (s.a.v.)’inmerhameti, kiþisel açýdanduyarlý olduðu birçok konu-da fedakârlýk yapmasýný ge-rektiriyordu. Etrafýndaki be-devîlerin birtakým kabalýkla-rýna tahammül ediyor; insan-larýn hatalarý için Allah’tan afdiliyor; onlara müþfik bir ba-ba gibi muâmele ediyordu.Zira Allah, onu þu þekildetavsif etmiþtir:

“O vakit Allah’tan bir rah-met ile onlara yumuþak dav-randýn! Þayet sen kaba, katýyürekli olsaydýn, hiç þüphesiz,etrafýndan daðýlýp giderlerdi.Þu hâlde onlarý affet; baðýþ-lanmalarý için dua et; iþ hak-kýnda onlara danýþ. Kararýnýverdiðin zaman da artýk Al-lah’a dayanýp güven. ÇünküAllah, kendisine dayanýp gü-venenleri sever.”2

Hz. Peygamber, yalnýzcayakýnlarýnýn, dostlarýnýn vemü’minlerin deðil; kendisini

tanýyan, kendisiyle iliþkisiolan herkesin güvenini ka-zanmýþtý. Zamanýnýn Yahudi-leri ve Hýristiyanlarý da bugüveni duyanlar arasýndaydý.Müþrikler (putperestler) onunpeygamberliðini kabul etme-mekle beraber dürüstlüðünüve güvenilirliðini tartýþma ko-nusu yapmýyorlardý. Onunsahip olduðu erdemler, düþ-manlarý tarafýndan bile teslimediliyordu.

Ýslamiyet’e ve kendisinekarþý aðýr hakaretlerde bulu-nanlar onun huzuruna çýkýpMüslüman olduklarýnda can-larý teminat altýna alýnýrdý.3

Hz. Peygamber son dere-ce cömertti. Ashâbýn belirtti-ðine göre özellikle Ramazanaylarýnda “yaðmur yüklü rüz-gar”dan daha cömert olur-du.4

“Leyletü’l-Baîr Olayý”

Zâtürrikâ Gazvesi’ndendönerken Efendimiz (s.a.v.),Hz. Câbir’le sohbet ediyor-du. Câbir’in yeni evlendiðini,bu sebeple pek çok borcu ol-duðunu öðrenince, elindemal olarak ne bulunduðunusordu. O da yalnýz bir deve-sinin olduðunu söyledi. Bu-nun üzerine Efendimiz, onuborçtan kurtarmak için deve-sini kendisine satmasýný iste-di. Hz. Câbir, Medine’ye va-rýncaya kadar binmek þartýyladeveyi sattý. Medine’ye ula-þýnca onu teslim etmek üzereResulullah (s.a.v.)’in yanýna

vardý. O sýrada kendisini çoksevindiren ve diðer insanlarýda þaþýrtan bir davranýþla kar-þýlaþtý. Efendimiz (s.a.v.), onadevenin ücretini ödediði gibideveyi de ona hediye etti.5

Bunun üzerine Câbir (r.a.)duygularýný þu þekilde dilegetirir:

“Allah Resulü devemin üc-retini verdiði ve kendisini debaðýþladýðý zaman tanýdýk birYahudi’ye rastladým. Bu hâdi-seyi ona anlattým. Hayretleriçinde kaldý ve; ‘Demek deve-nin parasýný verdi; sonra daonu sana hibe etti ha!’ þeklin-de söylenmeye baþladý. Bende; ‘Evet’ dedim.”6

Bu alýþ veriþte Efendimiz,Hz. Câbir’in durumunu dü-zeltmeyi hedeflemiþ, onunlaalýþ veriþ yapýyormuþ gibidavranmýþtýr. Ücretini verir-ken de fazlasýyla vermiþtir.Kýymeti ölçülemeyen bu yü-ce zarâfet ve ahlâk, Müslü-manlarý o derece duygulan-dýrdý ki olayýn vukû bulduðubu gece “leyletü’l-baîr/devegecesi” ismiyle hatýrlarda kal-mýþtýr.

Safvân bin Ümeyye’yiÞok Eden Baðýþ

Allah Resulü’nün cömert-liðindeki nihayetsizliði en gü-zel þekilde ortaya koyan birdiðer olay da oldukça ibretli-dir. Kureyþ müþriklerinin ilerigelenlerinden Safvân binÜmeyye, Mekke’nin fethin-

35Nisan / 2008Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 36: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

36 Somuncu Baba

den sonra Müslüman olma-dýðý halde, Huneyn ve Tâifsavaþlarýnda Efendimizin ya-nýndan ayrýlmamýþtý. AllahResulü, Cîrâne’de toplananganîmet mallarý arasýnda do-laþtýðý ve onlara göz gezdirdi-ði sýrada Safvan, Efendimizinyanýnda bulunuyor; develer,davarlar ve çobanlarla doluvâdiye hayran hayran baký-yordu. Onun bu hâlini gözucuyla takip eden SevgiliPeygamberimiz ona hitaben:

“Ebû Vehb! Vâdi pek mihoþuna gitti?” diye sordu.Safvân:

– Evet, dedi. Resul-i Ek-rem Efendimiz:

“O vadi de içindekiler desenin olsun!” buyurdu. Bu-nun üzerine Safvân kendinitutamadý:

“Peygamberden baþka hiç-bir kimsenin kalbi bu derececömert olamaz.” dedi ve þe-hâdet getirerek müslümanoldu.7

Daha sonra Kureyþ’in ya-nýna döndü ve onlara:

‘Ey kavmim! Müslümanolunuz. Vallahi Muhammedöyle ihsanda bulunuyor kiyokluktan ve yoksulluktan hiçkorkmuyor!’ dedi.8

Ýhtiyaç Sahipleri AdýnaBorçlanmasý

Peygamber Efendimizdenbir þey istendiðinde, þâyet ya-nýnda yoksa borçlanýr ve ihti-yaç sahibini memnûn ederekgönderirdi. Bir gün böyle biriPeygamberimize gelerek birþeyler istedi. Allah Resulü,“Yanýmda sana vereceðim birþey yok, git benim nâmýmasatýn al, mal geldiðinde öde-rim.” dedi. Efendimizin sýkýn-týya girmesine gönlü râzý ol-mayan Hz. Ömer: “Ey Al-

lah’ýn Resulü! Yanýnda varsaverirsin, yoksa Allah seni, gü-cünün yetmeyeceði þeyle mü-kellef kýlmamýþtýr!” dedi. Al-lah Resulü (s.a.v.)’in, Hz.Ömer’in bu sözlerinden hoþ-nut olmadýðý yüzünden bellioldu. Bunun üzerine En-sâr’dan biri:

“Anam babam sana fedâolsun yâ Resulallah! Ver! Ar-þýn sâhibi azaltýr diye kork-ma!” dedi. Bu sahâbînin söz-leri Efendimizin çok hoþunagitti, tebessüm etti;

“Ben de bununla emro-lundum.” buyurdu.9

Tüm bu rivayetler ýþýðýndadiyebiliriz ki, Peygamber

Somuncu Baba

Hat

:H

üsey

in K

UTL

U T

ezhi

p:Fe

him

e D

EMÝR

Page 37: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

37Nisan / 2008

Efendimiz (s.a.v.); halimdi,müþfikti, merhametli, celâ-detli, ülfet edilebilen, rýfk sa-hibi, mutedil, öfkesini yenen,gülümseyen, sevgisi musâfa-hasýnda bile hissedilen, se-ven ve mükrimdi.

Allah ve ResulününMerhameti

Ömer bin Hattâb (r.a.)þöyle anlatýr:

“Bir keresinde Allâh Resû-lü’ne bir grup esir getirdiler.Ýçlerinde (ayrý düþtüðü) çocu-ðuna duyduðu hasretten do-layý rastladýðý her çocuðu ku-caklayan, göðsüne bastýrýpemziren bir kadýn da vardý.Efendimiz çevresindekilere(o kadýný iþaretle):

“Bu kadýnýn çocuðunu ate-þe atacaðýna ihtimal verir mi-siniz?” diye sordu.

“Aslâ, atmaz!” dedik. Bu-nun üzerine PeygamberEfendimiz:

“Ýþte Allah Teâlâ kullarýna,bu kadýnýn yavrusuna olanþefkatinden daha merhamet-lidir.” buyurdu.10

Ýmtiyaz ÝstemeyenPeygamber

Yanýnda sýkýlan ve heye-canlanan birine, “Ben kuru-tulmuþ et yiyen bir kadýnýnoðluyum. Yanýmda rahatol…”11

derdi. Kendisi girdiðizaman oturanlarýn ayaðakalkmasýný istemezdi. Cema-at içinde öyle olurdu ki, in-sanlar onu ancak sorarak öð-renirlerdi. Tahtý, tacý, özel veihtiþamlý elbisesi yoktu Ab-dullâh bin Cübeyr (r.a.) anla-týyor:

“Bir gün Efendimiz ashâ-býndan bir grupla yolda yü-rürken onlardan birisi örtü ileAllah Resulü’nü güneþten ko-rumak istedi. Resulullah göl-geyi görünce baþýný kaldýrdý,bir kimsenin kendisine gölge-lik yapmakta olduðunu gör-dü. Adama: ‘Býrak!’ dedi. Ör-tüyü alýp yere koydu ve ‘Bende sizin gibi bir insaným!’ bu-yurdu.”

12

Taht ve Köþk ÝstemeyenPeygamber

Peygamber Efen-dimiz Cenâb-ý

Hakk’ýn Habîbi ve insanlarýnen þereflisi olmasýna raðmenhiçbir kimsenin yapamaya-caðý kadar tevâzu göstermiþ,insanlarýn arasýnda onlardanbiri gibi yaþamýþtýr. Abbâs(r.a.) þöyle anlatýr:

“Resulullah Efendimize,‘Ey Allah’ýn Resulü! Kendiniçin bir taht edinip oradaotursan, görüyorum ki halkseni rahatsýz ediyor.’ dedim.Allah Resulü þöyle buyurdu:‘Hayýr! Allah beni içlerindenalýp huzura kavuþturuncayakadar aralarýnda duracaðým.Varsýn ökçelerime bassýnlar,elbisemi çekiþtirsinler, kaldýr-dýklarý tozlar beni rahatsýz et-sin!”13

Ashâbýndan Dua Ýstemesi

Sevgili Peygamberimiz, Al-lah Teâlâ indindeki (katýnda-ki) izzeti bilindiði, sonsuz lutf-ý ilâhîye mazhar olduðu hal-de sahâbe-i kirâmdan duâ is-teyecek kadar mütevâzý dav-ranabilmiþtir. Hz. Ömer þöy-le anlatýr:

“Peygamber (s.a.v.)’denumre yapmak için izin is-

Nisan / 2008

Page 38: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

38 Somuncu Baba

tedim. Ýzin verdi ve ‘Bizi dua-dan unutma, sevgili karde-þim!’ buyurdu.”14

Hz. Ömer sözlerinin de-vamýnda Peygamber Efendi-miz (s.a.v.)’in bu sözüne kar-þýlýk kendisine dünyayý verse-ler, bu kadar sevinmeyeceði-ni ifâde etmiþtir.

Kendi Ýþini KendiGörürdü

Resulullah (s.a.v.) evindey-ken elbisesini yamar, ayakka-býlarýný tamir eder15 ve koyu-nunu saðardý.16 Eþyasýný ken-disi taþýr, hiç kimseye yük ol-mak istemezdi. Ebû Hureyre(r.a.)’in anlattýðý þu hâtýrasýbunun güzel bir misâlidir:

“Bir gün Efendimiz ile be-raber çarþýya gitmiþtim. Pey-gamberimiz oradan elbise sa-

týn aldý. Hemen koþarak onla-rý elinden almak istedim. Bu-nun üzerine o, ‘Bir kimsenin,eþyasýný kendisinin taþýmasýdaha uygundur. Ancak taþý-maktan âciz olursa Müslü-man kardeþi ona yardýmeder.’ buyurdu.”17

Bedevînin KabalýðýnaKarþý Hz. Peygamber’in

Nezâketi

Bir gün, bir bedevî Arapgelmiþti. Bedevî demek, çöl-de, daðda yaþayan, kültür se-viyesi düþük, bilgisiz kiþi de-mekti. Bu bedevî, Efendimiz(s.a.v.)’e âdeta emir verir gibiþöyle seslendi:

“Hemen bir atýma arpa, di-ðerine de hurma yükle! Zatenvereceðin þeyler de senin ba-banýn malý deðil, devletindir!”

Bu sert ve yakýþýksýz sözle-ri söylerken, bir yandan dacübbesinin yakasýný öyle ha-þin bir þekilde çekiyordu ki,deri olan yaka kýsmý, Efendi-mizin boynuna oturmuþ, da-marlarýný þiþirmiþti.

Bu çok çirkin sözlere vehakarete raðmen, soðukkan-lýlýðýný bozmayan Hz. Pey-gamber, adamýn elinden ya-kasýný kurtarmaya çalýþýpona, daha nâzik olma tavsi-yesinde bulundu. Yani, sade-ce öðreticilik görevini yap-maya devam etti. Çünkü o,bütün mükemmelliðine rað-men büyüklük taslamaz veinsanlarla selamlaþýrdý. ‘Sela-mý yayýnýz. Çünkü selam ara-nýzda muhabbeti artýrýr.’ bu-yururdu. Verilen selamý yaaynen ya da daha iyi dileklerekleyerek almamýzý tavsiye

Somuncu Baba

Page 39: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

ederdi. Ashâbýyla tokalaþýr,onlarýn hâl ve hatýrlarýný so-rardý. Uzaktan gelenlere sarý-lýrdý.18 Ýki þeyden birini yap-makta serbest olduðunda ko-lay olaný tercih ederdi.19 Kö-tü isim yapmýþ biri dahi gel-diðinde onu huzuruna kabuleder. Kendisine güler yüzgösterip ikramda bulunur-du.”20

Muhammedî AhlâkýnTemel Ýlkeleri

Hz. Muhammed (s.a.v.);

‘Ben kuru et yiyen bir ka-dýnýn oðluyum.21 diyecek ka-dar mütevâzi,

‘Yalan söyleyen, aldatanbizden deðildir.’ diyecek ka-dar dürüst,

‘Suç iþleyen kendi öz kýzýmFâtýma da olsa cezasýný ver-mede hiç tereddüt etmem.‘22 diyecek kadar adaletli,

‘Birbirinizi sevmedikçeiman etmiþ olmazsýnýz.’23 di-yecek kadar diðergam; hoþ-görü ve merhamet sahibi,

‘Komþusu açken tok yatanbizden deðildir.’24 diyecekkadar merhamet ve sosyalyardýmlaþmanýn öncüsü,

‘Ýki günü eþit olan ziyanda-dýr.’25 diyecek kadar Müslü-manlarý durup dinlenmedençalýþmaya ve üretmeye daveteden önder,

‘Hikmet mü’minin yitikmalýdýr. Nerede bulursa al-sýn.’26 diyecek kadar ilim veirfan sevdalýsý,

‘Aklý olmayanýn dini deyoktur.’27 buyurarak “iman”gibi temel bir kavramý, “akýl”kavramýna baðlayan ve aklaönem veren bir dahi,

“Hiç ölmeyecekmiþ gibidünya için, yarýn ölecekmiþgibi âhiret için çalýþýnýz.”28 öl-çüsünü Müslümanlarýn þiaredinmesini isteyen bir pey-gamberdi.

Özetle, Hz. Muhammed(s.a.v.)’in en büyük baþarýsý;

Câhiliyyenin bedevî top-lumunu alýp yeryüzünün enmedenî toplumu hâline ge-tirmesi ve o toplum eliyle enbüyük iman hamlesini ger-çekleþtirmesi,

Bir kiþiyle çýktýðý yolda, 23yýl gibi kýsa bir zamanda BatýAvrupa büyüklüðünde bircoðrafya insanýný vahye baðlýkýlmasý,

Yarým yüzyýlda dünyanýniki süper gücünden biriniyerle bir etmesi, diðerini ya-taðýna mahkum eden bir za-fer kazanmasý,

Tek baþýna baþladýðý dave-ti boyunca yüreðini, kâinatýiçine alacak kadar büyük aç-masý, “Gelin” derken, tümkâinatý çaðýrmasý, çözmekiçin en katý kalpleri bile yok-lamasý idi.

39Nisan / 2008

Müslim, Ebû’l-Hüseyin bin Haccâc el-Kuþeyrî, el-Câmiu’s-Sahîh,tah. Muham-med Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul 1992,Kýyâm, 1, c. IV, s. 206.3/Âl-i Ýmrân, 159.Ýmam Malik, Muvatta’, tah. Mu-hammed Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul1992, “Nikâh”, 20; Buhârî, Ebû Abdil-lâh Muhammed bin Ýsmâil, el-Câmiu’s-Sahîh, Ýstanbul 1992, “Meðâzî”, 23; Müslim, Sahîh, Cihâd, 98.Buhari, Sahîh, Bed’ü’l-vahy, 5.Buhârî, Sahîh, Cihâd, 49; Büyû‘ 34; Müslim, Sahîh, Müsâkât, 109.Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, tah.Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul 1992, c. III, s. 303.Muhammed b. Ömer Vâkidî, Kitâbü’l-Meðâzî, Âlemü’l-Kütüb, Beyrut 1989,c. II, s. 854.Müslim, Sahîh, Fedâil, 57-58.Nûreddîn Ali bin Ebî Bekir el-Heyse-mî, Mecmau’z-Zevâid ve Menbau’l- Fe-vâid, Dâru’l-Kütübi’l-‘Ýlmiyye, Beyrut1988, c. X, s. 242.Buhârî, Sahîh, Edeb, 18; Müslim, Sahîh,Tevbe, 22.Ýbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b.Yezid el-Kazvinî, Sünenü Ýbn Mâce, tah.Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul1992, Et’ime, 30.Heysemî, Mecmau’z-Zevâid ve Menba-u’l-Fevâid, c. IX, s. 21.Ýbn-i Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, DâruSâ-dýr, Beyrut 1985, c. II, s. 193; Heysemî,Mecmau’z-Zevâid ve Menbau’l-Fevâid,c. IX, s. 21.Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eþ’as es-Sicis-tânî, Sünenü Ebî Dâvud, tah. Muham-med Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul 1992,Vitir, 23.Ýbn-i Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, c. I,s.366.Heysemî, Mecmau’z-Zevâid ve Men ba-u’l-Fevâid, c. IX, s. 20.Heysemî, a.g.e., c. V, s. 122.Tirmizî, Muhammed b. Ýsa, Sünenü’t-Tirmizî, tah. Muhammed Fuâd Abdül-bâkî, Ýstanbul 1992, Þifâu’l-Kýyame, 46. Buhari, Sahîh, Menakýb, 1; Edeb ,68; Tirmizi, Sünen, Birr, 36.Buhari, Sahîh, Edeb, 38, 48.Ýbn Mâce, Sünen, Et’ime, 30.Buhari, Sahîh, Fezâilu ashâbi’n-nebî,18.Müslim, Sahîh, Îmân, 93.Müslim, Sahîh, Îmân, 93.Ebû Nuaym, Hýlyetü’l-Evliyâ, c. VIII, s.35.Tirmizî, Sünen, Ýlim, 19.Beyhakî, Þuabü’l-Îmân, c. IV, s. 157;Ebû Nuaym, Hýlyetü’l-Evliyâ, c. III, s. 220.Heysemî, Mecmau’z-Zevâid ve Men ba-u’l-Fevâid, c. II, 983

1-

2-3-

4-5-

6-

7-

8-9-

10-

11-

12-

13-

14-

15-

16-

17-18-

19-

20-21-22-

23-24-25-

26-27-

28-

Dipnot

Page 40: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu Baba

SÛFÎLERÝN HAZRETÝ PEYGAMBER’E

OLAN SEVGÝ VE BAÐLILIKLARI “Her tarîkatýn müritlerine, günlük olarak okumalarýný tavsiye ettikleri virdlere ba-kýldýðýnda hepsinde Hz. Peygamber’e salât ü selâm getirme þartý hemen göze çar-

pacaktýr. Bu, hem sûfîlerin Hz. Peygamber’i sürekli akýlda tutma çabalarýnýn birgöstergesi, hem de ona olan sevgilerinin bir ifâdesidir.”

KültürFatih ÇINAR

Page 41: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

“Sûfî” kelimesinin, farklý þe-killerde söyleyenler bulunsa dabu kelimenin “yün elbise” gi-yen anlamýnda “sûf” kelimesin-den türetildiði genel kabul gör-müþtür.1 Sûfî, ismini alan ilk zâ-hitler giydikleri yün elbiseler ile,dünyaya deðer vermediklerini,Hz. Peygamber’in de bu yön-temle dünyaya deðer vermedi-ðini ifâde etmeye çalýþmýþlar vesistemlerini bu anlayýþ üzerinebinâ etmiþlerdir. Sûfîlerin tesisettiði bu anlayýþa tasavvuf den-mektedir. Sûfîler tesis ettikleribu sisteme “tasavvuf” adýný ve-rirken, sistemlerini Ýslâm’ýn ikiana kaynaðý olan, Kur’ân-ý Ke-rîm ve sünnete/hadîse dayan-dýrmýþlar, bu iki kaynaktan sis-temlerini beslemiþlerdir.2 Biz buçalýþmamýzda sûfîlerin gerek busistemlerini tesis ederken ve ge-rekse gündelik hayatta Hz. Pey-gamber’e nasýl bir sevgi besle-diklerini ve nasýl bir baðla baðlýolduklarýný tesbit etmeye çalýþa-caðýz.

Sûfîlerin Sünnete OlanBaðlýlýklarýný GösterenÝþâretlerden Bazýlarý

Tasavvufî sistemin en temelkavramý “ihsân” kavramýdýr. Ýh-sân, Allah’ý görüyormuþ gibiO’na ibâdet etmek ve hayatýnýbuna göre dizayn etmek de-mektir. Tasavvufun bu en temelkonusu, Hz. Peygamber’in“Cibrîl Hadîsi”3 olarak bilinen;Cebrâil’in kendisine gelerek so-rular sormasý, Hz. Peygam-ber’in de imâný, Ýslâm’ý ve ihsâ-ný tarif etmesini içeren, hadîs-i

þerîfe dayanýr. Yani, sûfîlerin or-taya koyduklarý sistemlerinin te-mel hareket noktasý Hz. Pey-gamber’in bu hadîs-i þerîfi ol-muþtur. Bu da, daha yolun ba-þýnda mutasavvýflarýn sistemleri-ni ne ile delillendirdiklerini bizegösteren ve ayný zamanda Hz.Peygamber’e nasýl bir sevgi ilebaðlý olduklarýný gözler önüneseren bir delildir.

Tasavvuf tarihi incelendiðin-de görülecektir ki, ilk sûfîler ge-nellikle hadîs ilmiyle uðraþanâlimlerdir. Ýçerisinde bulunduk-larý siyâsî ve toplumsal kargaþa-lara ve mücâdelelere bir tavýrolarak zühd yaþantýsýný benim-semiþ, Hz. Peygamber’in ve as-hâbýnýn yaþantýsýna geri dönme-yi kendilerine amaç edinmiþseçkin insanlardýr.4 Bu anlamdatasavvufî kaynaklarýn ilklerini“Kitâbü’z-Zühd”lerin oluþtur-masý ve bu eserlerin yazarlarý-nýn büyük hâdis âlimleri olma-larý çok mânîdârdýr.5 Hadîs ilmi-ne bu kadar vâkýf olan insanla-rýn zühd yaþantýsýna yönelmele-ri ve sûfîlere ilhâm veren þahsi-yetler olmalarý da sûfîlerin Hz.Peygamber’e ve onun sünneti-ne olan baðlýlýklarýný gösterenbaþka bir delildir.6

Sûfîler, sistemlerini Hz. Pey-gamber’e dayandýrma konu-sunda da çok hassas davranmýþ-lardýr. Her tarîkatýn Hz. Pey-gamber’e kadar uzanan bir silsi-lesi vardýr ve bu silsile tarîkatlariçin son derece önemlidir. Hz.Peygamber’e dayanmayan tarî-kat anlayýþlarý geçerliliðini koru-

yamamýþlardýr. Sûfîler, Hz. Pey-gamber’e olan baðlýlýklarýný sis-temlerine silsilelerini katarak dagöstermiþlerdir.7

“Vahdet-i Vücûd” anlayýþýnýkabul eden sûfîlerin, varlýk mer-tebeleri içerisinde üçüncü mer-tebe olarak tespit ettikleri “taay-yün-i sânî” þeklinde ifâde edilenve “insân-ý kâmil” olarak da ka-bul edilen “Hz. Peygamber’innûru” anlayýþý da sûfîlerin, onaolan sevgi ve baðlýlýklarýnýn birgöstergesidir. Bu anlayýþa görevarlýk tecellîlerinin bu aþama-sýnda Hz. Peygamber’in nûruvar olmuþ ve varlýklar bu nûr-dan yaratýlmýþlardýr.8

Her tarîkatýn müritlerine,günlük olarak okumalarýný tavsi-ye ettikleri virdlere bakýldýðýndahepsinde Hz. Peygamber’e salâtü selâm getirme þartý hemen gö-ze çarpacaktýr. Bu, hem sûfîle-rin Hz. Peygamber’i sürekli akýl-da tutma çabalarýnýn bir göster-gesi, hem de ona olan sevgileri-nin bir ifâdesidir.

Hz. Peygamber’in sözleri-ne/hadîslerine son dereceönem veren sûfîler, onun hadîs-lerini anlama ve bu þekilde biryaþama tâbi olma noktasýndamesâfe kat etmek için “Kýrk Ha-dîs” çalýþmalarýnda da bulun-muþlardýr. Hz. Peygamber gibiyaþamak isteyen insanlarýn,onun hayat veren sözlerini irde-leme faaliyetleri, ona duyulanderin sevgi ve baðlýlýðýn açýk birgöstergesi olarak kabul edilme-lidir.9

41Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 42: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

42 Somuncu Baba

Hz. Peygamber’in mânevî

þahsiyeti ile aramýzda olduðunu

ve ümmetinin hâlini bildiðini

ifâde eden sûfîler10, bu ifâdele-

ri ile nefisleri Hz. Peygamber’in

huzurunda bir hayat yaþamaya

davet etmektedirler ki, bu; sûfî-

lerin, onunla beraber hayat ya-

þamaya olan özlemlerini göster-

mekte, ona olan baðlýlýklarýný

sürekli canlý tutma çabalarýný

ifade etmekte ve derûnî bir sev-

gi ile onu sevdiklerini anlatmak-

tadýr.

Sonuç

Tasavvufî sistem içerisinde

Hz. Peygamber’e iþâret eden bu

örnekleri zikrettikten sonra, biz-

zat sûfîlerin Hz. Peygamber’e

tâbi olma konusuna verdikleri

önemi gösteren sözleri ile çalýþ-

mamýzý tamamlamak istiyoruz:

“Bizim esaslarýmýz yedi þey-

dir: Allahü Teâlâ’nýn kitabýna tu-

tunmak, Resulullah’ýn sünnetine

uymak, helâl yemek, halka eza-

dan kaçýnmak, günahlardan ka-

çýnmak, tevbe etmek, haklarý ye-

rine getirmek.” Sehl Ýbn Abdul-lah et-Tüsterî

“Bu ilmimiz Kitab ve sünnet-

le sýnýrlýdýr. Sülûkundan önce

Kur’ân okumayan, hadîs yazma-

yan, fýkýh öðrenmeyen kimseye

uymak câiz deðildir.” Cüneyd-iBaðdâdî

“Allah’a giden yolda ef’âl/fiil-

ler, akvâl/sözler ve ahvâlde/dav-

ranýþlarda Resûl’e(s) uymaktan

baþka hiçbir delil yoktur.” Ebû

Hamza Muhammed el-Baðdâdî

“Sünnete uymaksýzýn amel

edenin ameli bâtýldýr.” AhmedÝbn Ebi’l-Hivârî

“Habîbullâh’a (s) ahlâkýnda,

fiillerinde, emrinde ve sünnetle-

rinde uymak Allah’ý seven bir

kulun alâmetlerindendir.” Zun-nûn el-Mýsrî

“Nefsine sünnet adâbýný be-

nimsetenin kalbini Allah ma’rifet

nûruyla kaplar.” Ebu’l-AbbasAhmed Ýbn Atâ

“Hikmet ilimlerin toplamýdýr.

Aslý da sünnettir.” Sehlu’t-Tusterî

“Söz ve fiil olarak sünneti nef-

sine emreden kimse hikmetle ko-

nuþur.” Ebû Osmân el-Hîrî

Somuncu Baba

Page 43: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

43Nisan / 2008

“Kýyâmet gününde insanlarýn

en sâbit-kademleri (doðru bildiði

yoldan ayrýlmayanlarý), Kitab ve

Sünnetle amel edenlerdir.“ Sâ-lih el-Murrî11

Netice olarak diyebiliriz kigerek giyim-kuþamlarý, gereksistemleri ve gerekse ahlâk anla-yýþlarý ile sûfîler Hz. Peygam-ber’e tam mânâsý ile ittibâ çaba-sýný her zaman yerine getirmeyegayret etmiþlerdir. Zaman içeri-sinde sûfîler içerisinde sünne-ti/hadîsi farklý deðerlendirenlerve anlayanlar olmuþsa da, te-melde onlar da Hz. Peygam-ber’e uyma, onu sevme ve onabaðlanma kaygýsý ile hareket et-miþlerdir.

Bu kelimenin epistemolojik açýdan de tay-lý bir deðerlendirmesi için þu kaynaklarabakýlabilir; Süleyman Ateþ, Ýþari T e f s i rOkulu,Yeni Ufuk Neþriyat, Ýstanbul 1998,s.11-25; Dilaver Selvi, Kur’ân ve Tasavvuf;Þûle Yay., Ýst, 1997,s.16-22; Sadýk Vicdani,Tarikatlar ve Silsileleri, Hazýrlayan: ÝrfanGündüz, Enderun Kitabevi Ýstanbul 1995,s.279; Ahmet Yýldýrým, Tasavvufun TemelÖðretilerinin Hadislerdeki Dayanaklarý,TDVY, Ankara 2000, s.7-13; Mehmed Za-hid Kotku,Tasavvufi Ahlak, Seha Neþriyat,Ýstanbul Tarihsiz, II,s.12-29.Ýbn Haldûn, Mukaddime, Terc. SüleymânUludað, Dergâh Yayýnlarý, Ýstanbul 1991, c.II, s.1113. Müslim, Sahîh, Îmân, 1. Bu dönemdeki hadîsçi ve ayný mânâda zâ-hit olan kimseler hakkýnda bkz; AbdullahAydýnlý, Doðuþ Devrinde Tasavvuf ve Ha-dîs, Seha Neþriyât, Ýstanbul 1986, s.79-194. Bkz: Kitâbü’z-Zühd, Ebû Mesûd el MuâfâÝbn Ýmrân el-Ezdî (ö.801); Kitâ b ü ’ z -Zühd, Vekî Ýbnü’l-Cerrâh (ö.812); Kitâ-bü’z-Zühd, Ýmam Beyhakî (ö.1066), (Terc.Enbiyâ Yýldýrým, Semerkand Yayýnlarý, Ýs-tanbul 2005); Kitâbü’z-Zühd, Biþr Ýbnü’l-Hâris el-Hafî (ö.841); Tasavvufî kavramlarýn dayandýklarý hadîs-iþerîfler için bkz; Eþref Ali Tânevî, Hadisler-le Tasavvuf, Terc. Zaferullah Daudi - AhmetYýldýrým, Umran Yayýnlarý, Ýstanbul

1-

2-

3-4-

5-

6-

7-

8-

9-

10-

11-

1996; Ahmet Yýldýrým, Tasavvufun TemelÖðretilerinin Hadislerdeki Dayanaklarý,Türkiye Diyanet Vak fý Yayýn larý, Ankara2000. Sâdýk Vicdânî, Tarîkatlar ve Silsileleri, Yayý-na Hazýrlayan: Ýrfan Gündüz, Enderun Ki-tabevi, Ýstanbul 1995. 8-Selçuk Eraydýn, Tasavvuf ve Tarîkatlar,Marmara Üniversitesi Ýlâhiyat FakültesiVakfý Yayýnlarý, Ýstanbul 2001, s.222-226.“Nûr-i Muhammedî” olarak deðerlendiri-len bu anlayýþ için bkz, Mustafa Takî, Târîh-i Nûr-i Muhammedî, B i r i n c iCildin Birinci Cüzü Sivas Matbaasý, Sivas,1339-1341; Kadir Özköse, Aziz MahmudHüdâyî’de Nûr-ý Muhammedî Telâkki-si,Aziz Mahmud Hüdayi Konulu Uluslara-rasý Üsküdar Sempozyumunda SunulanTeblið, Ýstanbul 22 Mayýs 2005.Sadreddin Konevî’nin “Kýrk Hadîs Þerhi”(H. Kâmil Yýlmaz, Tasavvufî Hadîs Þerh-leri ve Konevî’nin Kýrk Hadîs Þerhi, Marma-ra Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi Vakfý Ya-yýnlarý, Ýstanbul 1990) ve Mustafa Takî’nin“Kýrk Hadîs” (Cemal Aðýrman, Mustafa Ta-kî Efendi, Kýrk Hadîs Yahut Ýlm-i Hâl-i Siyâ-sî ve Ýçtimâ Adlý Eseri ve Bazý HadislereGetirdiði Yorumlar, Cumhuriyet Üniversite-si Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sayý:IX/2, Sivas2005, s.61-89) isimli eserleri burada zik-redilebilir. Mustafa Takî, “Hitâbe”, Sebîlü’r-Reþâd,c.19, Sayý:487, Yýl:1337, s.182.Aydýnlý, Doðuþ Devrinde, s.97-112.

Dipnot

Page 44: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

44 Somuncu BabaSomuncu Baba

HAZRETÝ PEYGAMBERÝSAVUNAN OSMANLI

“Hz. Peygamberin hoþnutluðunu elde etmek de vardý. Ecdâdýmýz, mânevî de-ðerlere hürmet, muhabbet ve hizmeti varlýk sebebi olarak saydýðý gibi;

bunlara yönelik özellikle Batý’dan gelen tahripkâr ve tecavüzkâr saldýrý ve tah-rifatlarý ortadan kaldýrýp “dinin izzetini” korumayý da

kutsal bir görev olarak addetmiþtir.”

TarihÝsmail ÇOLAK

Page 45: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Osmanlý’nýn temellerindeki en saðlam harç yada mayalardan biri de “Allah ve Peygamber Sev-gisi” idi. Osmanlý, Ýslâm’a, Hz. Peygamber’e(s.a.v.) ve kutsal topraklara karþý beslediði sonsuzmuhabbet, hürmet ve sadâkati devletinin esasý veen mümeyyiz vasfý seviyesinde tutmuþtu. Îlâ-yýKelimetullâh uðrunda yedi iklim üç kýtada fütû-hâtta bulunurken, Osmanlý’yý asýrlar boyunca ar-kasýnda sürükleyen baþlýca hedefler arasýnda, rý-zâ-yý Bârî’yi kazanmak kadar Hz. Peygamber’inhoþnutluðunu elde etmekde vardý. Ecdâdýmýz, ma-nevî deðerlere hürmet,muhabbet ve hizmeti var-lýk sebebi olarak saydýðý gi-bi; bunlara yönelik özel-likle Batý’dan gelen tahrip-kâr ve tecavüzkâr saldýrýve tahrifatlarý ortadan kal-dýrýp “dinin izzetini” koru-mayý da kutsal bir görevolarak addetmiþtir. Ýþte,günümüzde Avrupa’dahortlayan çirkin “karikatürfacialarý”nýn Osmanlý öze-linde rastlanan benzer versiyonlarý ve ceddimizinbunlara karþý nasýl mücadele ettiðini gösteren mâ-zî penceresinden muhteþem müdafaa þaheserleri:

En Savunan: Abdülhamid Han

Ýslâm’a, Peygamber Efendimiz’e ve diðer mu-kaddesâta karþý Batý’da patlak veren saldýrý ve ifti-ra kampanyalarýna karþý adeta heykelleþen SultanII. Abdülhamid, bu mel’anetlere karþý tüm duyar-lýlýðýyla müdahale etmiþ ve tam bir azim ve karar-lýlýk içerisinde tavizsiz bir politika izlemiþtir. Dev-letin en güçsüz ve bunalýmlý bir döneminde hü-kümdar olmasýna raðmen “Halife” sýfatýnýnmes’uliyetiyle hareket eden Sultan Abdülhamiduluslar arasý platformda, Ýslâmiyet/Peygamberimizhakkýnda eser kaleme alan yazarlarýn, tiyatrolardapiyesler sahneleyen oyuncularýn dinî deðerlerimi-ze karþý daha itinalý olmalarýný saðlayan derin has-

sasiyetin deðiþmez adresi olmuþtur. Ýngiltere veFransa’da, dinimize ve peygamberimize hakaret-lerle dolu piyes, tiyatro ve kitaplara müdahaledeOsmanlý’nýn ve Abdülhamid’in, ne denli dakik veduyarlý olduðunu þu misâller çok güzel ifade et-mektedir:

Ýlk misâl, Fransýz Yazar Volter’in kaleme aldýðýve Paris’te sahneye konan “Muhammed yahut Ta-assub” isimli piyesle ilgilidir. Piyesin tepkiye sebep

olan en dikkat çekiciözelliði, Peygamber Efen-dimizi küçük düþürmeyeçalýþmasýydý. Abdülha-mid, oyunu duyar duy-maz elçilik vasýtasýyla ha-rekete geçmiþ ve oyunundurdurulmasýný; aksi hal-de bunun bir siyasî mese-le yapýlacaðýný FransýzHükümeti’ne bildirmiþti.Fransýzlar piyesi kaldýr-mýþlar; lâkin bu sefer deayný oyunun, Ýngiltere’yegeçip Londra’da sahne-

lenmesine mâni olunamamýþtý. Bu kez Abdülha-mid, Fransýzlara çektiði ültimatomu aynen ÝngilizHükümeti’ne de gönderecekti. Ýngiltere Hükü-meti ise, geç kalýndýðý, biletlerin çoktan daðýtýldý-ðý; esasen böyle bir hareketin vatandaþlarýn hürri-yetine tecavüz olacaðý karþýlýðýný vermiþti. FakatSultan, tekrar öyle bir ültimatom yazacaktý ki, Ýn-giltere’ye tiyatroyu hemen durdurmaktan baþkaçare kalmayacaktý. Abdülhamid, þöyle demiþti:“Müslümanlarýn Halifesi olarak, ‘Ýngilizler Pey-gamberimizi karalayýcý hakaretler ediyorlar’ diyeÝslâm Âlemi’ne bildiri göndereceðim! Büyük Ci-had ilan edeceðim!.”

Diðer misâl de yine Fransa’da cereyan etmiþtir.Tanýnmýþ Fransýz Yazar Vickonte Marki de Bonni-er, “Muhammed” isimli 1800 mýsralýk manzumbir dram yazmýþ ve bunu Komedi Franz (Comedi-e Français) Tiyatrosu’na 1888’de kabul ettirip

45Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 46: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

programýna aldýrmaya ve sahne provalarýnýn da1890’da baþlatýlmasýna muvaffak olmuþtu. Piyes,peygamberimizi sahnede gösterdiði gibi, O’nu veÝslâm Dini’ni aþaðýlayýcý bir muhtevaya sahipti.Abdülhamid, “Halîfe-i Müslimîn” sýfatýyla durumaderhal müdahale ederek Paris Elçisi Salih MünirPaþa aracýlýðýyla Fransa Cumhurbaþkaný Sadi Car-not’ya bir haber uçurmuþ ve bütün Fransa’daoyunun temsilini, her zaman olduðu gibi yasaklat-mayý yine baþarmýþtý. Emeline Fransa’da ulaþama-yan yazar, bu defa piyesini Ýngiltere’de oynatmakiçin meþhur Ýngiliz aktör Ýrvinç ve Londra LyceumKraliyet Tiyatrosu ile anlaþma yoluna gitmiþti. Sul-tan Abdülhamid bu sefer, diplomatik kanallardanÝngiltere’nin ýlýmlý Dýþiþleri bakaný Lord Salis-bury’yi devreye sokarak piyesin aynen Fransa’daolduðu gibi tüm Ýngiltere’de oynamasýný yasaklat-mýþtý. Ancak bir müddet sonra Salisbury’nin yeri-

ne Ýslâmiyet’e daha mesafeli duran Lord Roser-bery geçince, Marki de Bonnier tekrar ataða kalk-mýþ ve bir baþka Londra tiyatrosuyla anlaþmýþtý.Lakin yine eserini sahneye koyamayacaktý; ziraAbdülhamid’in mahir diplomatik ataklarý dahafazla galebe çalacak ve bu mel’anetin icrasýnamüsaade ettirmeyecekti.

Abdülhamid, art arda vuku bulan tüm bu te-þebbüslerin önüne geçebilmiþti; fakat Bonnier,teslim olacak gibi deðildi. Piyesin yazar ve organi-zatörleri, Avrupa’da sahneye koyamadýklarý oyu-nu, Ýngiliz organizatör Halkin kanalýyla, Ameri-ka’nýn New York ve Chicago þehirlerinde oynat-ma yönünde giriþimde bulunmaktan da geri dur-mamýþlardý. Amerikan medyasýný yakýn takibataaldýran Abdülhamid, 1892 sonlarýnda Osman-lý’nýn Washington Büyükelçisi Mavroyani kanalýy-la etkili bir mücadele vermiþ ve Bonnier’e dör-düncü kez haddini bildirmiþti. Bonnier, 1893’teFransýz Akademisi’ne seçilmesiyle birlikte son kezgiriþimde bulunmuþ; ancak dýþiþleri bakaný ve ak-törlerle anlaþma yapýldýðý ve oyunun oynanacaðýhaberinin gazetelerde yer aldýðý bahane edilmesi-ne raðmen, diðerleri gibi bu da sonuçsuz kalmýþve Bonnier bir defa daha hüsrana uðramýþtý. Bukonuyla ilgili son olarak þu notu düþelim: 1900 yý-lýnda Paris’te oynanmak istenen “Muhammed’inCenneti” adlý bir baþka piyes de, yine Abdülha-mid’in ince diplomatik giriþimleri sonucunda, is-mi ve muhtevasý deðiþtirilerek sahneye konulabil-miþtir.

II. Mahmud’un Savunmasý ve Þiiri

Vehhâbiler, Mekke ve Medine’de çok büyükzulüm ve vahþette bulunarak, Ehl-i Sünnet Müslü-manlarý kýlýçtan geçirip, seleften yâdigâr kalmýþbütün türbeleri ve camileri yýkýnca; devrin Os-manlý hükümdarý Sultan II. Mahmud, Vehhâbisaldýrganlarý def ve tard ettikten sonra, buradakibütün eserleri yeniden inþa ve ihyâ etmiþti.1820’de Hücre-i Saadet’e hediye ettiði þamdanlabirlikte gönderdiði aþaðýdaki þiir, II. Mahmud’un

46 Somuncu BabaSomuncu Baba

Page 47: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Resûlullah’a beslediði hürmet ve muhabbetin birvesikasýdýr:

Þam’dan ihdâya eyledim cür’et yâ Resûlallah!Murâdýmdýr Ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!Deðildir ravzaya þâyeste destâvri-i nâçîzim,Kabûlünde kýl ihsân u inâyet, yâ Resûlallah!Kimim var hazretinden gayrý, hâlim eyleyem i’lâm,Cenâbýndandýr ihsân u mürüvvet, yâ Resûlallah!Dahîlek, el-emân, sad-el-emân, dergâhýna düþdümTerahhüm kýl, bana eyle þefâat yâ Resûlallah!Dü-âlemde kýl istishâb hân-ý Mahmûd-i Adlî’yi,Senindir evvel ü âhirde devlet yâ Resûlallah!

Son Savunan: Fahreddin Paþa

Osmanlý, I. Dünya Savaþý sonrasýnda fiilen yý-kýldýðý Mondros Mütârekesi sýrasýnda bile, Pey-gamberimize ve kutsal beldesine hürmet ve bað-

lýlýðýný, kanýnýnson damlasýnakadar koru-maktan çekin-memiþtir. “ÇölKaplaný” pâye-siyle mârufF a h r e d d i n(Türkkan) Pa-þa’nýn, Ýngilizle-

re karþý giriþtiði destansý ve hazin “Son MedineMüdâfaasý”, bunun en muhteþem bir misâlidir.Fahrettin Paþa, mütârekeye raðmen tam 2 ay 1hafta; sýcaklýðýn gölgede 47, güneþte 72 dereceyibulduðu cehennemî bir atmosferde, subay ve as-kerleriyle “çekirge yemek” pahasýna Medine-iMünevvere’yi savunmuþ; Ýstanbul Hükümeti üze-rinde yoðunlaþan siyasî baskýlar neticesinde teslimolmak mecburiyetinde kalmýþtý. Medine’de kalan500 kadar subay ile 6 bin Mehmetçiðimiz, fevka-lâde mecalsiz, yara bere içerisinde Harem-i Þerif’ison defa ziyaret edip, ceyhun olan gözyaþlarýnýResul-i Kibriyâ’ya sunduktan sonra vedâ etmiþler-di. Kutsal topraklarý Ýngilizlere vermemek için so-nuna kadar direnen Fahreddin Paþa, Hz. Peygam-

ber’e olan sonsuz aþkýný gözyaþlarý içinde, þu dra-matik sözlerle âdeta haykýrmýþtý:

“Ey Nâss! Mâlûmunuz olsun ki, þecî ve kahra-man askerlerim, bütün Ýslâm’ýn sýrtýný dayadýðý yer,mânevî gücün desteði, Hilâfetin gözbebeði olanMedine’yi son fiþengine, son damla kanýna, sonnefesine kadar muhâfazaya ve müdâfaayame’murdur. Buna Müslüman’ca, askerce azmet-miþtir. Bu asker, Medine’nin enkâzý ve nihâyet Rav-zâ-i Mutahhara’nýn yeþil türbesi altýnda, kan veateþten dokunmuþ bir kefenle gömülmedikçe, Me-dine-i Münevvere kalesinin burçlarýndan ve nihâ-yet Mescid-i Saâdet minâreleriyle yeþil kubbesin-den al sancaðý alýnmayacaktýr! Allahu Teâlâ bizim-le beraberdir! Þefâatçimiz O’nun Rasulü, Peygam-ber Efendimizdir! Ey bütün tarihi eþsiz kahraman-lar; þan ve þerefle dolu Osmanlý ordusunun yiðitzâbitleri! Ey her cenkte cihâný tir tir titretmiþ, aslâkimseye boyun eðmeyerek dâimâ nâmus ve dinborcunu kanýyla ödemiþ, þecî Mehmetçiklerim,kardeþlerim, evlatlarým! Gelin hep beraber Al-lah’ýn ve iþte huzûrunda huþû ve vecd içinde göz-yaþlarý döktüðümüz Peygamber (s.a.v.)’in karþýsýn-da, ayný yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Yâ Ra-sulallah, biz seni býrakmayýz!.”

Fahrettin Paþa’nýn karargâh subayý olan ÝdrisSabîh’in, Hz. Peygamberin kabri baþýnda teren-nüm ettiði þu kýt’a da insan hissiyatýný galeyânagetirecek kabildendir:

Yapamaz, Ertuðrul evlâdý sensiz...Can verir, canâný veremez Türkler!..Ebedî Hâdimü’l-Harameyniniz.Ölsek de ravzaný, rûhumuz bekler!”

47Nisan / 2008Nisan / 2008

Kaynakça:

Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Yýldýz Arþivi Hus., 392/112, 283/69,349/43, 303/86, 418/8, 267/60-82, 295/3; Y.mtv. 66/61; Y.PRK.HR.12/77; Dýþiþleri Bakanlýðý Arþivi, 12 No’lu Fihrist, s. 61, Rumuz: TS-TÝ;Ahmet Uçar, “Ýslam’a Hakarete Karþý Acil Müdahale”, Tarih ve Düþün-ce Dergisi, Nisan 2002, Sayý: 27; “Avrupa Sahneleri Osmanlý’nýn De-netiminde”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Kasým 1998, Sayý: 56; FFerieri--dun Kandemirdun Kandemir, , Medine MüdafaasýMedine Müdafaasý , Ýstanbul, 1991; , Ýstanbul, 1991; Ýsmail Çolak,Doðu-Batý Kavþaðýnda Osmanlý, Ýstanbul, 2004; Abdülhamid’i YenidenKeþfetmek, Ýstanbul, 2007, Akis Kitap

Page 48: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

48 Somuncu BabaSomuncu Baba

“Hz. Peygamber – edebiyat - þiir” kelimeleriniyan yana getirdiðimizde ilk akla gelecek þeyna’tlardýr. Hâlbuki edebiyatýmýzda Hz. Peygam-ber’le ilgili çok sayýda dinî nazým türleri bulun-maktadýr. Özellikle yaygýn söyleyiþle Divan Edebi-yatý olarak bilinen Eski Türk Edebiyatý dini refe-rans alýr. Bu biraz da dinî hükümlerin geçerli ol-duðu yaþanan bir hayattan kaynaklanmaktadýr.Eski edebiyatýmýzda edebî dediðimiz eserlerde þi-ir ve hikâye olmak üzere iki ana damar vardýr.Bunlardan ilkiyle her türlü konuda eserler veril-miþtir.

Divan ve mesnevîlerinin baþ kýsmýnda Tevhid,Münacât ve Na‘tlara yer veren ve bunu bir gele-nek haline getiren þairlerimiz, Hz. Peygamber’inhayatýnýn her safhasýný da ayrý birer edebî tür ola-rak iþlemiþlerdir. Mevlidler, Siyerler, Mîrâciyeler,Mucizenâmeler, Hilyeler, Kýrk ve Yüz Hadisler gi-bi daha birçok konu edebiyatýmýzýn manzum di-nî konularý arasýnda önemli bir yere sahiptirler.Bu türlerden hemen her biri müstakil çalýþmalarakonu olmuþtur. Yaygýn olarak iþlenen ve bilinenbu edebî türlerin dýþýnda daha az bilinen türler debulunmaktadýr. Bunlardan biri de Regâibiyye ola-rak bilinen türdür.

REGÂÝBÝYYEVE ÜSKÜDARLI SÂFÎ’NÝN

BÝR REGÂÝBÝYYESÝ

*Doç. Dr.

EdebiyatAlim YILDIZ*

Page 49: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

49Nisan / 2008

“Oldukça çok raðbet edilen þey” anlamýna ge-len Regâib kelimesi, edebiyatýmýzda Regâib gece-si için yazýlan þiirler söz konusu olduðunda Regâ-ibiyye olarak karþýmýza çýkar. Üç aylardan ilki olanRecep ayýnýn ilk Cuma gecesine tesadüf eden vekandil olarak Müslümanlar arasýnda kutlanýlan bugece, yaygýn bir kanaatle Hz. Peygamber’in annekarnýna düþtüðü gece olarak bilinmektedir.

Bazý edebiyatçýlarýmýz tarafýndan bahsedilenfakat çok yaygýn olmayan bu türle ilgili bilinen ilkörnek Salâhî (ö. 1782)’nin Matlau’l-Fecr adlý ese-ridir. Prof. Dr. Mehmet Akkuþ tarafýndan hazýrla-nan bu eser 211 beyitten müteþekkildir. (M. Ak-kuþ, “Edebiyatýmýzda Regâibiyye ve Salâhî’ninMatlau’l-Fecr’i”, Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fa-kültesi Dergisi, Ankara 1992, XXXII/ 129-153).

Bu türle ilgili tarafýmýzdan tespit edilen þimdi-lik ikinci bir örnek de Üsküdarlý Sâfî (ö. 1901)’yeaittir. Þairin yazma Dîvânçe’si içinde yer alan ve‘Leyle-i Regâib’ ismini taþýyan bu þiir altýþar mýsra-lý dörder bendden oluþmaktadýr. Bir terkîb-i bendolan bu þiirde Hz. Peygamber’in anne karnýnadüþüþü ve Hz. Peygamber’in bazý vasýflarý anlatýl-maktadýr.

Ýlk bendde Regâib gecesinde tek ve eþsiz birinci olan Hz. Peygamber’in ana rahmine düþtüðüve Cebrâil’in “bu gecenin çok þeylere gebe” oldu-ðunu ilan ettiði anlatýldýktan sonra ümit þafaðýnýnâlemleri bürüyüp cihandaki herkesin onu bekle-meye baþladýðýný söylemektedir.

Düþdü sadef-i rahme bu þeb ol dür-i yektâCibrîl nidâ etti ki el-leyletü hublâÜmmîd tulûý bürüdü kevn ü mekânýA‘yân-ý cihân muntazýrý oldu ser-â-pâHak eyledi ol nüsha-ý kübrâya riâyetKondu bu gece mahfazaya âyet-i rahmet

Þiirin ikinci bendinde Hz. Peygamber’in anarahmine düþtüðü bu gecenin kýymetinden bahse-dilmektedir. Bu gecenin kandil olarak kutlanmasýsebebiyle yapýlan törenleri de anýmsatarak bu ge-cenin çok mübarek bir gece olduðu ve hiçbir ge-ce ve gündüze benzemediði ve gökteki yýldýzlar

ile yerdeki minarelerin ýþýl ýþýl parlamasý gerektiðiifade edilmektedir.

Olsun bu gece þu‘le-feþân gökde sitâreDönsün bu gece meþ‘aleye yerde minâreZîrâ bu mübârek gece olmaz müteþâbihSâir geceye belki umûmuyla nehâraGeldi bu gece müjde-i ikbâl-i saâdetOldu bu gece mebde-i sad-fecr-i selâmet

Üçüncü bendine doðacak olanýn kim olduðusorusuyla baþlayan þair, Hz. Peygamber’in vasýfla-rýndan bahsederek sorusuna cevabý yine kendisiverir: Doðacak olan, Ahmed ve Mahmûd isimle-rinin sahibi, tüm kâinatýn yaratýlýþ sebebi, bütünpeygamberlerin serdarý ve Allah’ýn en sevgili Pey-gamberi’dir.

Kimdi olacak zîver-i gehvâre-i maksûdKimdi olacak devlet ü ikbâl ile meþhûdOl zât-ý mükerremdi ki elkâb-ý güzîniSerdâr-ý kirâme-i rusül Ahmed ü MahmûdMûcib-i tekevvünü bütün arz u semânýnEn sevgili peygamber-i zî-þân-ý Hudâ’nýn

Hz. Peygamber’in Allah tarafýndan Kur’ân’davasýflarýnýn anlatýldýðýna iþaret eden þair, son ola-rak, Hz. Peygamber’in, sözün ustalarý olan þairlertarafýndan bile gerektiði gibi övülemeyeceðini, ya-pýlan övgülerden hiç birisinin Hz. Peygamber’ihakkýyla tanýtamayacaðýný söylemektedir. Çünküonu anlatan þairin ve dolayýsýyla þiirinin Allah veKur’ân ile kýyaslanamayacaðý aþikârdýr. Þaire dü-þen o yüce Peygamber’in lütuflarýndan hisse ala-bilmektir. Çünkü lütuflarý sýnýrsýz olan Hz. Pey-gamber, ümmetinden hiçbir kimseden de bunlarýesirgemez.

Vasf etdi kitâbýnda onu Hazret-i SübhânVasf eyleyemez hakký ile olsa da sühbânMeydânda hakîkat duruyor gün gibi îþânÞâirle Hudâ nerde kalýr þi‘r ile Kur’ânSâfî ederiz cümlece eltâfýný me’mûlZîrâ olur eltâfý onun cümleye mebzûl

Nisan / 2008

Page 50: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

50 Somuncu BabaSomuncu Baba

NEBEVÎ MÝZAH VE NÜKTE

“Ayný zamanda bir devlet baþkaný olmasýna raðmen Hz. Peygamber (s.a.v),insanlarla o kadar iç içe olurdu ki, çocuklara bile latîfe etmekten kendini ala-

maz, böylece onlara yakýn olduðunu hissettirirdi.”

Bilim ve HikmetBayram Ali ÇETÝNKAYA*

Hat

:H

üsey

in K

UTL

U T

ezhi

p: V

ildan

PÝR

ÝM

* Doç. Dr.

Page 51: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Nübüvvet göreviyle birlikteneþeli ve latif bir insan olan Sev-gili Peygamberimizin (s.a.v),ciddî ve sorumluluk isteyen biriþle görevli olmasýna raðmen,alýþýlmýþ dinî liderlerin aksine,arkadaþlýðý ve dostluðu sýkýcý vekasvetli deðildi. Bilakis, tatlý, se-vinçli ve neþeli olup, ashabýylaþakalaþýr ve onlarla birlikte gü-lerdi.

Yaþlýlarla ÞakalaþanPeygamber

Sahâbenin anlattýklarýný dik-kate alýrsak, Hz. Muhammed(s.a.v) þakalaþmak derecesinevaran samîmî sözlerle onlarýniçine karýþýr ve onlardan biriolurdu. Ancak Allah’ýn Sevgili-si’nin þakalarý ve latîfeleri doðruve edep üzerine kuruluydu. Sa-hâbeden bazýlarý ona sormuþtu:‘Ey Allah’ýn Rasûlü! Bize þakayapar mýsýn’” Rasûlullah, “Doð-ru sözden baþkasýný söylemem.”buyurmuþtur.1

En yakýnýnda on yýl kadarkalan Enes’in bildirdiðine göre,“Yaþlý bir kadýn Rasûlullah’a gel-miþ ve Cennet’e gidebilmesiiçin ona dua etmesini istemiþtir.Rasûlullah’ýn “Hiçbir yaþlý kadýnCennet’e girmeyecektir!” deme-si üzerine, kadýn üzülerek aðla-maya baþlar. Bunun üzerine Ra-sûlullah, ashabýndan kadýnaCennet’e gireceðini, fakat gençbir kýz olarak gireceðini söyle-melerini ister.”2

Enes’in baþka bir olayla ilgilianlatýmýnda “Bir defasýnda, biri-si Rasûlullah’dan bir binek hay-van istemiþti. Rasûlullah da, onabir diþi deve yavrusu vereceðini

söyledi. Adamýn diþi deve yavru-sunu ne yapacaðýný sormasý üze-rine Rasûlullah þöyle demiþtir:Diþi deveden doðmayan bir de-ve var mýdýr?”. Yine Enes’in ha-ber verdiðine göre, bir gün Ra-sûlullah ona, “Ey iki kulaklý”(çok yumuþak baþlý anlamýnda)diye seslenmiþtir.”3

Çocuklara Latife EdenDevlet Baþkaný

Ayný zamanda bir devletbaþkaný olmasýna raðmen Hz.Peygamber (s.a.v), insanlarla okadar iç içe olurdu ki, çocukla-ra bile latîfe etmekten kendinialamaz, böylece onlara yakýnolduðunu hissettirirdi.

Onlar da Allah Rasûlü’nünbu þakalarýndan hoþlanýr, bir an-lamda karþýlýk verirdi. Bir günRasûlullah, küçük kuþunun ölü-münden çok üzülen Enes’in kü-çük kardeþine sormuþtur: “EbûÜmeyr, nuheyr’e (küçük serçe-ne) ne oldu?”.4 Bu ifadeler debize gösteriyor ki, Hz. Peygam-ber, hüzünlü anlarýnda insanlarýteskin edici latîfeler yaparak ra-hatlatýrdý.

Yine Avf b. Mâlik’in anlattý-ðýna göre, Tebük seferinde kü-çük bir çadýrda oturmakta olanRasûlullah’a selam vererek gel-miþti: “Rasûlullah, (Girin) diye-rek cevap verdi. Ben de, “Hertarafým mý, ya Rasûlullah?” diyesordum. O da, “Tamamýn” ce-vabýný verdi ve içeri girdim”.5

“Bu köleyi kim satýnalmak ister…”

Ýnsanlarla karþýlaþtýðýnda mü-tebessim tavrýný sürekli muhafa-

za eden Allah’ýn Sevgilisi, sevi-yeli ve kaliteli þaka ve nükteyapmaktan da kendisine yapýl-masýndan da rahatsýz olmaz; bi-lakis memnun olur, zevk alýrdý.Bir gün kendisinin pek sevdiðisaf gönüllü ve açýk kalpli Zâhiradýnda birine, arkadan belli et-meden yaklaþýp kollarýndan tut-tuðu gibi etrafa þöyle seslendi:“Bu köleyi kim satýn almak is-ter?” Zâhir baþýný çevirdiðindebunun Rasûlullah olduðunu gö-rünce bundan memnun vemesrur oldu ve: ‘Ey Allah’ýn el-çisi! Benim gibi basit ve deðersizbirine kimse fiyat biçip para ver-mez…’ Bunun üzerine, Rasûlul-lah hemen þu mukâbelede bu-lunmuþtur: “Fakat gerçekte se-nin deðerin Allah katýnda bü-yüktür.”6

Sevgi ve Muhabbet Ýnsaný(s.a.v), özellikle çocuklarla þa-kalaþýrdý ki, bununla ilgili çoksayýda yaþanmýþ hadise mevcut-tur. Peygamberimizin þakasýnamuhatap olmuþ ve bununla gu-rur duyan bir sahâbe, daha son-ra yaþlýlýk döneminde baþýndangeçen olayý gurur ve övünçleanlatýyordu:

‘Ben küçük bir çocuktum. Sý-cak bir günde Rasûlullah, bizimeve ana babamý ziyaret etmekiçin gelmiþ bulunuyordu. Serinsu ile harâretini giderdi ve aðzýn-da doldurduðu suyu dudaklarýarasýnda fýþkýrtýp benim bütünyüzümü sýrýlsýklam yaptý. Ýþteben, yüzüme fýþkýrttýðý bu su sa-yesindedir ki hiç ihtiyarlamamýþbulunuyorum.’7

51Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 52: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Peygamber’in (s.a.v)Parasýyla Ona Hediye

Alan Sahabî

Hz. Peygamber (sav), sadeceçocuklarla ve yaþlýlarla þakalaþ-makla kalmamýþ, bazen çok safve iyi niyetli sahabîleriyle arala-rýnda “fýkra” niteliðinde olaylargeçmiþtir: Abdullah adýnda safbir sahabî vardý. Kendisi bir günpazardan veresiye bir takým eþ-yalar almýþ ve bunlarý Rasûlul-lah’a hediye etmek üzere geti-rip sunmuþtu. Bunu yaparkende satýcýya, “Rasûlullah’ýn daadýna ve hesabýna olmak üzerebunlarý satýn aldýðýný” söylemiþ-ti. Sonradan bu satýcý alacaðýnýtakip için Rasûlullah’a müracaatettiðinde Abdullah vurdumduy-mazlýk içinde: “Ya Rasûlullah!Sana bir hediye sunmak istemiþ-tim, fakat yanýmda para yok-

tu…” Bu sâfiyane söz üzerineRasûlullah, tebessüm etmiþ vesatýcýya eþyanýn bedelini öde-miþtir.8

Bir peygamber olmasýna rað-men Hz. Muhammed (s.a.v)’in,kendi takipçileriyle þakalaþmak-tan büyük bir zevk ve haz aldý-ðý görülmektedir. Aktaracaðýmýzolayda da görüleceði gibi, çað-daþ okuyucu için bu örnekolaylar, Ýslâm’ýn Peygamberi’nidaha yakýndan tanýmak için bi-rer vesile niteliðindedir:

Aðrýyan Gözüyle Hurma Yiyen Sahâbe

Nüktedân ve hazýr cevap birmizaca sahip, ayný zamanda Ýs-lâm’ýn ilk çilekeþlerinden olanSuheyb-i Rûmî isimli sahâbî deRasûlullah ile olan bir hatýrasýnýþöyle anlatýr: Allah Rasûlü’ne

uðradýðýmda sofrasýnda ekmekve hurma vardý. Bana: “Buyurye.” dedi. O sýrada göz aðrýsýçekiyordum. Hemen sofrayaoturup yemeye baþladým. Efen-dimiz bana takýldý ve “Hem gö-zün aðrýyor hem de hurma yi-yorsun ha!” dedi. Ben de: “Aðrý-mayan tarafýmla çiðniyorum yaRasûlullah!” dedim. Bu ceva-bým üzerine Efendimiz azý diþ-leri görününceye kadar güldü.9

Kýsaca insan iliþkilerinde vedeðerler düzeyinde bakýldýðýndahiç kimsenin sözünü yarýda kes-meyen Allah Rasûlü, hoþuna git-meyen söz10 ve latîfeyi duyma-mazlýktan gelir ve geçiþtirirdi.Teþekkür eden biri çýkarsa, eðergerçekten Hz. Peygamber onunbir iþine yardýmcý olmuþsa te-þekkürünü büyük bir memnuni-yetle kabul ederdi. Bulunduðuyerlerde herhangi bir konu orta-ya atýlýrsa, ona katýlýr, görüþlerinisöylerdi. Gülüþmeye de nezâ-ketle dâhil olur, bizzat kendiside latîfeli sözler söylerdi.11

52 Somuncu BabaSomuncu Baba

Afzalurrahman, Sîret Ansiklopedisi, çev:Komisyon, II. baský, Ýstanbul 1996, I,83. Tirmizî, Þemâilu’l-Muhammediyye,122.Ebû Dâvûd, Sünen, Teveccül, 15; Af-zalurrahman, Sîret Ansiklopedisi, I, 83.Buhârî, Sahîh, Cenâiz, 40.Afzalurrahman, age, I, 83-84.Ahmet b. Hanbel, Muvatta’, II, 161;Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, çev: Sa-lih Tuð, Ankara 2003, II, 1079.Hamidullah, age, II, 1079 (naklen; Bu-hârî, 80, 31).Buhârî, Sahîh, 86, 5, 1; Hamidullah,age, II, 1079-1080.Ömer Çelik - Mustafa Öztürk - MuratKaya, Üsve-i Hasene (Kullukta-Ahlâkta-Âdabda En Güzel Ýnsan), Ýstanbul trz,429.Bkz. Ebû Davud, Sünen, Edep, 128.Numânî, Mevlânâ Þiblî, Son PeygamberHz. Muhammed (Sîretü’n-Nebî), ç e v :Yusuf Karaca, Ýstanbul 2005, II, 528.

Dipnot

1-

2-

3-

4-5-6-

7-

8-

9-

10-11-

Page 53: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

53Nisan / 2008

AÞK YAZILMIÞ…

Aþk elinden tutsa kiþi;Candan yakýn olur cana!..Aþkla döner her bir iþi;Huzur saçar asûmâna!..

Edep açar gül yüzünü;Rahmet sarar can özünü!..Cana salsa kalp gözünü;Nazar eyler bir cihâna!..

Duyar hasýn en hasýný;Anlar aslýn esasýný!..Silip kalbin kir, pasýný; Dalýp gider bir ummana!..

Elif okur hece hece;Cezbededir gündüz, gece!..Tevhît ile açan gonca; Bir renk olur gülistâna!..

Hayat sunar gönül terim;Vuslât odu soyar derim!.Kâ’be olur gönül varým;Daim döner bir Sübhân’a!..

Bir aþk söyler güle, bülbül;Tanýktýr bað, lale, sümbül!.. Duysun cümle ehl-i gönül;Aþk yazýlmýþ bu Kur’ân’a!..

Rýfat ARAZ

EY NEBÝ!...

Yakar ciðerimi hasretin közüHakikat yoluna kul eyle NebiGönlü imar eder Kur’ân’ýn sözüGünah galerimi kül eyle Nebi!...

Bu asýk suratlý çað seni ararSevr’de ak örümcek, að seni arar Hira’da Cebrail, dað seni ararNurunu bahçemde gül eyle Nebi!...

Gün gelir Ýsrafil üflerken suruZulmeti daðýtýr güneþin nuruBize yeter ümmet olma onuruHakikati bize yol eyle Nebi!...

Göðümdeki güneþ ziya’na muhtaçNurunu eyledik baþýmýza taçKalpler sana meftun, ruhlarýmýz açAðýlarýmýzý bal eyle Nebi!...

Güvercinler konsun pervazlarýmaÂminler karýþsýn niyazlarýmaSýcaklýðýn sinsin ayazlarýmaKutlu Burak’ýna nal eyle Nebi!...

Sevginle tamlanýr eksik yanýmýzSenle mânâ bulur tende canýmýzMübarek yolunda aksýn kanýmýzÞehidin kanýna al eyle Nebi!...

Cennete kokunu verdin hýrkandanÝzin ver geleyim gülüm arkandanSeni ilelebet severim candanMübarek baþýna þal eyle Nebi

Ey Resul yüzüne hasret gözlerimTarifine aciz kalýr sözlerimHer geçen gün yanar, seni özlerimÝman aðacýnda dal eyle Nebi!...

M. Nihat MALKOÇ

Page 54: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

54 Somuncu BabaSomuncu Baba

Adý : Husayn idi, Hz. Peygamber Abdullah olarak deðiþtirdi.Künyesi : Ebû YusufDoðum yýlý : Tespit edilemediDoðum yeri : Yesrib (Medine)Baba adý : Selam b. el-HârisAnne adý : Tespit edilemediEþ(ler)i : Tespit edilemediAkrabalarý : Tespit edilemediOðullarý : Muhammed, YusufKýzlarý : Tespit edilemediKabilesi : Kaynukaoðullarý’ndanolup, Hz. Yusuf’un neslinden geldiði belirtilir.Ýslam’a giriþi : Hz. Peygamber Medine’ye hic-ret ettiðinde Sohbet süresi : 10Rivayeti : 13Yaþadýðý yer : MedineMesleði : BilginHicreti : YokSavaþlarý : Uhud, Beni Nadîr Muhasarasý, Beni Kurayza, Kudüs’ün fethi, Nihavend,Görevleri : Tespit edilemediFiziki yapý : Tespit edilemediMizacý : Çok bilgili, muhakemesi iyi, akýl-lý, açýk sözlü, dürüstAyrýcalýðý : Yahudiler arasýnda saygýn, þöh-retli bir âlimdi. Ömrü : 70-80 civarýndaÖlüm yýlý : H. 43Ölüm yeri : Medine, Bâki MezarlýðýÖlüm sebebi : YaþlýlýkHakkýnda : Þuarâ, 26/197, Ahkaf, 46/10. ve

Ra’d, 13/ 43. ayetler onun hakkýnda inmiþtir. Hz.Peygamber, onun cennetteki on kiþinin onuncusuolduðunu söylemiþtir. Muaz b. Cebel, onu kendi-sinden ilim alýnacak dört kiþiden biri olarak tavsi-ye etmiþtir.

Abdullah b. Selâm Müslüman olunca Hz.Peygamber’e kendisini bir yere saklayýp Medi-ne’deki Yahudilere babasý ve kendisi hakkýnda so-ru sormasýný önerdi. Allah Rasûlü bu teklifi kabuletti ve Yahudilere “Siz Abdullah b. Selâm’ý ve ba-basýný nasýl bilirsiniz?” diye sordu. Onlar: “O vebabasý aramýzda en âlim ve en þereflilerdendir”dediler: Allah Resûlü tekrar “O beni tasdik eder-se, siz ne dersiniz?” dediðinde ise: “Ýmkânsýz, aslaböyle bir þey olamaz!” dediler. Tam o esnada Ab-dullah b. Selâm saklandýðý yerden çýktý. Þehadetgetirip Efendimiz’in peygamberliðini tasdik etti.Neye uðradýklarýný þaþýran Yahudiler bu defa: “Obizim en þerlimiz ve en þerlimizin oðludur!” dedi-ler.Hadisleri: “Ey Ýnsanlar! Aranýzda selamý/dirliði ya-yýnýz, yemek yediriniz, akrabalarla iliþkinizi sürdü-rünüz. Ýnsanlar uykuda iken siz namaz kýlýnýz ki,selametle Cennet’e giresiniz.”Sözleri : ‘Hz. Peygamber Medine’ye geldiðinde,karþýlamaya çýkanlarla beraber ben de çýktým. Ra-sûlullah’ýn yüzüne bakar bakmaz anladým kiO’nun yüzü, bir yalancý yüzü deðildir!”

Kaynaklar: Üsd, III. 264-265; Nubela, II. 413-426; Ýsabe, II.320-3321; DÝA, I. 134-135; Sahabiler Ansiklopedisi, s. 45-46; Ah-med, Müsned, V. 450.

Abdullah b. Selâm

Sahabe Albümü Bünyamin ERUL*

* Prof. Dr.

Page 55: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Nisan / 2008

KýrkHadis

Dördüncü Hadis

Türkçe Açýklamasý“Müslüman, diðer müslümanlarýn elinden ve dilinden emin olduklarýkimsedir. Mümin, insanlarýn kanlarý ve mallarýný kendisine karþý em-niyette bildikleri kiþidir. Mücahid, Allah’a ibadet etmek hususunda

nefsiyle mücadele edendir. Muhâcir de, hatalardan ve günahlardan uzaklaþandýr.”

(Buhârî, Ýman, 4; Tirmizî, Îmân, 12; Musned, VI/21)

Yorum“Bu hadiste, “Allah katýnda din, Ýslam’dýr” (Âl-i Ýmrân, 19) ayetinevurgu vardýr. O da, insanýn gerçek Ýslam’a giriþinin, Emniyet Yur-

du’na girmesi olduðudur. Müslüman buraya güvenilir olduðunda gi-rer. Girince hem kendisi, hem de etrafýndakiler onun eziyetinden eminolur. Ýnsanýn hakiki imana eriþmesi, hakiki cihadý yapmasý ile haki-ki hicreti gerçekleþtirmesi de gerçek Ýslâm’a girmesiyle olur. Öyleyse,

hadiste vurgulanan özelliklere sahip olmak þarttýr.”

Þeyh Hâmid-i Veli Somuncu Baba (k.s)

(Þeyh Hamid-i Veli, Kýrk Hadis, (Haz: Prof. Dr. Enbiya Yýldýrým), Nasihat Yayýnlarý, 2007.) Tezh

ip:

Þehn

az Ö

ZCAN

Page 56: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

56 Somuncu BabaSomuncu Baba

BÝR HUKUK ADAMI OLARAKHAZRETÝ PEYGAMBER

* Dr.

FýkýhAbdullah KAHRAMAN*

Page 57: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Hukuktan Önce Ahlâk

Hz. Peygamber her þeydenönce Yüce Allah’ýn âlemlererahmet olarak gönderdiði ev-rensel bir kurtarýcýdýr1. Peygam-ber Efendimiz hayatýn her ala-nýnda insanlara rahmet yüzünügöstermektedir. Çünkü ayný za-manda o, Allah tarafýndan in-sanlara gönderilen en güzel ör-nektir2. Onun örnekliðinin enkalýcý, en etkileyici ve en kurta-rýcý tarafý insanlýða emânet ettiðieþsiz güzel ahlâkýdýr. Yüce Allah(c.c) onun üstün ahlâkýna þâhit-lik ederek þöyle buyurmuþtur:“Þüphesiz sen yüce bir ahlâküzeresin.”3 Bu âyet ayný zaman-da Hz. Peygamber’in üstün birhayat tarzýna sahip olduðunuifade etmektedir. Bizzat kendiside: “Ben ancak ahlâkýn güzellik-lerini tamamlamak için gönde-rildim”4 buyurarak bu gerçeðeiþaret etmiþtir.

Sevgili Peygamberimizinesas görevi, insanlara üstün ah-lâkýn güzel ilkelerini kazandýr-maktýr. Bu onun rahmet Pey-gamberi olmasýnýn en temelgöstergesidir. Bir âyette onunesas fonksiyonu þu þekilde ifadeedilir: “O (Allah), okuma yazmaile ilgisi olmayan bir topluma,kendi içlerinden, onlara Allah’ýnâyetlerini aktaran, onlarý arýndý-ran, ilâhî kelâmý ve hikmeti öð-reten bir elçi göndermiþtir. Hal-buki önceden onlar apaçýk birsapýklýk içerisindeydiler.”5 Buâyete göre Rasûl-i Ekrem’in ön-celiði ahlâktýr. Hukuk onun sis-teminde ahlâktan sonra gelir.

Çünkü ahlâk olmadan hukukuyaþatmak ve baþarýya ulaþtýrmakimkânsýz deðilse bile çok zor-dur. Dürüst olmayan ve temizbir vicdana sahip bulunmayaninsanlar, ya hukuku delmek içinçareler arar veya polis zoru ileona uymak durumunda kalýrlar.Hâlbuki hukukun gerçek an-lamda baþarýya ulaþmasý için,insanlarýn yaptýklarýný kimse bil-mese de, kendilerini hukukateslim etmeleriyle olur; bu daahlâken ona zorunlulðunu his-setmesi ile mümkündür.. ÝþteHz. Peygamber’in sistemindebu örnekleri görmek mümkün-dür. Suç iþleyen birisi Hz. Pey-gamber’in huzuruna gelip gö-nüllü olarak yargýlanmayý kabuledebilmektedir.

Hukuk ToplumunuOluþturmadaki Yöntemi

Hz. Peygamber’in gönderil-diði toplum tam anlamýyla hu-kuksuz bir toplum deðildi. On-larýn da kendilerine göre bir hu-

kuk düzeni vardý. Fakat yeterlive bütünüyle hakkaniyetli de-ðildi. Çünkü toplumda huku-kun temeli olan adâlet ilkesine,insan onur ve þerefine aykýrý birtakým uygulamalar vardý. Ýþtebundan dolayý Hz. Peygamber,getirdiði ahlâkî ilkelerin hayatageçirilebilmesi için hukuka damüdahale etti. Yüce Allah za-man zaman hukûkî düzenlemeiçeren âyetler indirerek, Rasû-lüne hem yol gösterdi, hem deyardýmcý oldu. Hz. Peygamberbir hukuk adamý olarak toplu-ma müdâhale ederken son de-rece tutarlý, mantýklý, sosyoloji-nin ve psikolojinin kurallarýnauygun bir yöntem takip etti.Toplumda var olan her þeyi de-ðiþtirmek gibi, anlamsýz ve ger-çeðe aykýrý bir yola baþvurmadý.Bunun yerine yapmasý gereken-leri üç kýsma ayýrdý: Getirdiðiilâhî sistemin rûhuna uygunolan bazý uygulamalara dokun-madý ve onlarý olduðu gibi bý-raktý. Biz buna ibkâ tasarrufu di-yoruz. Bir kýsmýný da söz ko-

57Nisan / 2008Nisan / 2008

Hat

:Fe

vzi G

ÜN

ÜÇ

Tez

hip:

Fehi

me

DEM

ÝR

Page 58: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

nusu sisteme aykýrý bulduðuiçin tamamen iptal etti. Bunada ilgâ tasarrufu adýný veriyoruz.Aslý doðru fakat uygulamasýyanlýþ olan bazý uygulamalarýise düzeltme yoluna gitti ki,bunlara da ýslah tasarrufu deni-lebilir. Mesela o, toplumda varolan hukuk ve iktisat uygulama-larýný bütünüyle kaldýrmak yeri-ne, haksýz kazanca yol açan fâ-iz, tefecilik, karaborsacýlýk gibiyanlýþ uygulamalarý yasakladý.Kefâlet, kiralama, kredi gibi uy-gulamalarýn sadece aksak yön-leri ýslah etti. Kan davalarýný,yanlýþ nikâh çeþitlerini, kölelerehukuksuz muâmele etmeyi ya-sakladý. Bunlarýn yerine insanonur ve þahsiyetine uygun hü-kümler getirdi.

Hukuk AnlayýþýnýBaþarýya Ulaþtýran Üç Sýr

Hz. Peygamber bir hukukçuolarak çabalarýnýn baþarýya ulaþ-masý için ilâhî iradenin kontrol

ve yol göstericiliði ile kendi tec-rübe ve kabiliyetini birleþtirdi.Toplumu kendi getirdiði siste-min adâleti saðlayacaðýna, insantabiatýna daha uygun olacaðýnave ebedî mutluluk getireceðinehem inandýrdý, hem ikna etti.Bu inandýrma ve ikna etmeyitemin için üç esastan hareketetti. Bunlar kolaylýk, aþama veihtiyaca cevap vermeyen hü-kümleri deðiþtirme (nesh) yön-temidir.

Hz. Peygamber getirdiði gü-zel hakikatlerle insanlarý buluþ-tururken asla zorlayýcý bir yön-tem benimsemedi. Aksine hitapkitlesine kolaylýk çerçevesindehareket etti ve önder konu-munda olanlara da bunu tavsi-ye etti. O çaðlarý aþan bir hadi-sinde þöyle buyurdu: ‘Kolaylaþ-týrýn, zorlaþtýrmayýn, müjdeleyinnefret ettirmeyin,’6 Onun bu et-kin yöntemine þâhit olanlar daþehâdetlerini þöyle dile getirdi-

ler: ‘Peygamber iki þeyden biriniyapma konusunda serbest býra-kýldýðý zaman, günah olmadýðýsürece daha kolay olanýný tercihederdi; yapýlacak þey günaholunca ise, ondan en uzak du-ran kendisi olurdu. Allah’ýn ya-saklarý çiðnenmediði sürece þah-sý adýna hiçbir þeyden dolayý in-tikam almamýþ, Allah’ýn yasaðýçiðnenmiþse, onun cezasýnýmutlaka vermiþtir.’7

Hz. Peygamber’in hukukalanýndaki baþarýsýnýn ve farklýlý-ðýnýn en önemli unsurlarýndanbiri, aþamalý bir yöntem takipetmesidir. O, kaldýrmasý gere-ken olumsuz uygulamalarý biranda, sert bir þekilde kaldýrma-dýðý gibi, ortaya koymasý gere-kenleri de ne pahasýna olursaolsun kýsa zamanda yerleþtirmeyoluna gitmemiþtir. Yanlýþ biruygulamayý ve alýþkanlýðý orta-dan kaldýrmak için önce yanlýþolduðuna insanlarý ikna etmiþ

Page 59: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

59Nisan / 2008

ve zamana yayarak onu terk et-melerini saðlamýþtýr. Ýçki, kumarve tefecilik böyle kaldýrýlmýþtýr.Namaz, oruç vb. yükümlülüklerde, bir anda deðil de alýþtýraalýþtýra insanlara benimsetilmiþ-tir. Bu aþamada insanlar hemkötülüðü terketmeyi hem iyiyiyapmayý iman haline getirmiþ-lerdir.

Rasûl-i Ekrem’in hukuk siste-minde yürürlükte kalmamasýgereken hükümleri kaldýrmakveya daha elveriþli olanlarla de-ðiþtirmek de önemli bir yer tu-tar. Biz buna nesh tasarrufu adý-ný veriyoruz. O, bazý uygulama-larý, bir kýsým sakýncalar dolayý-sýyla önce yasaklamýþ, dahasonra da bu yasaðý yürürlüktenkaldýrmýþtýr. Böylece hukuka,hem güncellik, hem de iþlerlikkazandýrmýþtýr. Mesela, putpe-restlik baðlarýný ve bazý câhilâneanlayýþlarý devam ettirme tehli-kesi taþýdýðý için önceleri kabirziyaretini yasaklamýþ, daha son-ra bu tehlike ortadan kalkýncaserbest etmiþtir.

Hukuk Alanýndaki BazýYenilikleri ve Prensipleri

Hz. Peygamber’in hukukalanýnda çaðlarý aþan, bütün in-sanlara örnek olabilecek tavsi-yeleri ve getirdiði yenilikler var-dýr. Onlarýn bir kýsmýna sadecemadde olarak iþaret etmek isti-yoruz.

Hz. Peygamber’in getirdiðihukuk sisteminde suç ve cezaþahsidir. Hiç kimse bir baþkasý-nýn suçundan dolayý cezalandý-rýlamaz. Hukukun üstünlüðü vekanun önünde eþitlik esastýr.Mevki ve makamý ne olursa ol-sun kimse hukukun üstündedeðildir ve kimseye soy sop vemakamýndan ötürü hukukî ayrý-calýk tanýnamaz. Kanunsuz suçve ceza olmaz. Bir davranýþýnsuç olduðu ve cezasýnýn ne ol-duðu mutlaka kanunda/hukukmetninde açýk olarak gösteril-melidir. Böylece keyfiliðin önü-ne geçilir ve hukuk alanýnda is-tikrar saðlanýr. Ýnsanlar güçleri-nin yetmediði þeylerle yükümlütutulamazlar. Çünkü sorumlu-luk güç oranýndadýr.

Hz. Peygamber’in hukuk

alanýndaki bazý prensipleri ise

þöyledir:

“Ameller niyetlere göredir”.

“Zarar vermek ve zarara kat-

lanmak yoktur, zarar zarar vere-

rek ortadan kaldýrýlamaz”.

“Kiþi suç iþlemedikçe suçsuz

sayýlýr”.

“Ödeme gücü olduðu halde

borcunu ödemeyen zâlimdir”.

“Ýþçinin ücreti alnýnýn teri ku-

rumadan verilmelidir”.

“Aldatmak Müslüman kimli-

ðine aykýrýdýr”.

Dipnot1- 21/Enbiyâ, 107.2- 33/Ahzâb, 21.3- 68/Kalem, 4.4- Mâlik b. Enes, Muvatta, Husnü’l-hulk, 8.5- 62/Cumu’a, 2.6- Buhârî, Sahîh, Ýlim, 11; Edeb, 80;

Müslim, Sahîh, Cihâd, 6-7.7- Buhârî, Sahîh, Edeb, 80; Müslim,

Sahîh, Fezâil, 77, 78.

Page 60: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

60 Somuncu Baba

“Eðer yirmi birinci yüzyýl Hýristiyan dünyasýnda daha [iyi] bir iþ çýkarmakistiyorsak, Batýlý halklar, gezegeni paylaþtýklarý Müslümanlarý anlamayý öðrenmeyeçalýþmalýdýrlar. Onlarýn inançlarýna, ihtiyaçlarýna, öfkelerine ve amaçlarýna saygý

duymalýdýrlar. Eðer bunu yapmak istiyorsak, özgün dehasý ve bilgeliðiyle bukaranlýk ve korkutucu zamanlarý aydýnlatabilecek Hz.

Muhammed’in hayatýný incelemekten daha iyi bir baþlangýç düþünülemez.”

Somuncu Baba

ARMSTRONG:

Batý Ýslâmý TanýdýkçaMuhsin Ýlyas SUBAÞI

“KARANLIK VE KORKUTUCU ZAMANLARIAYDINLATABÝLECEK IÞIK HAZRETÝ MUHAMMED’ÝN

HAYATINDA SAKLI!”

Page 61: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Karen Armstrong, yedi yýlRoma Katolik Kilisesi’nde rahi-belik yapmýþ bir yazar. SalmanRüþdi adý nda bir Ýslâm düþma-ný meczubun yazdýðý “ÞeytanAyetleri”ne Ýslâm dünyasýnýngösterdiði tepki, arkasýndan 11Eylül’de Amerika’da ikiz kulele-re Müslümanlarýn yaptýðý iddiaedilen saldýrýyla, Batý’da yerleþ-miþ Ýslâm karþýtý görüþlerde cid-di kýrýlmalar oldu. Rüþdi’yeMüslümanlarýn, kulelere yapý-lan saldýrýya Ba-tý’nýn tepkisi birönemli kavþaktabuluþuyordu: Ba-tý’ya göre Ýslâm fa-natik bir din. Müs-lümanlara göre Ba-tý, Ýslâm düþmanýbir kâfir toplulu-ðu… Elbette bu-nun ikisinin deeleþtirilecek taraf-larý çoktu. Özellik-le Batý, karþý karþý-ya kaldýðý bu Ýslâmimajýný sorgulama-ya baþladý. Müslü-man aydýn ve dinadamý kesimininönemli bir kýsmýda, Ýran’ýn Salman Rüþdi içinverdiði öldürülmesi fetvasýný ta-nýmadý. Daha sonra Danimar-ka’da ortaya çýkacak, kuþkusuzHýristiyan ahlakýndan da yok-sun bir sapýðýn Hz. Muhammedkarikatürleri, Batý’da Ýslâm üze-rindeki derin boþluklarla yüzyüze getirdi bizleri. Yazar Arms-trong, karikatür olayýndan önceyazdýðý eserinde, kuþkusuz kari-

katüre müsamahayla bakanlarada cevap olacak nitelikte “Mu-hammed (s.a.v)” adýyla bir Pey-gamber biyografisi ortaya koy-maktadýr. Bu kitabýn önemi, ya-zarýnýn rahibe olmasý ve Hýristi-yanlýðýný koruyarak günümüzünaktüel realitesi içerisinde karþý-laþtýðýmýz olaylara cevap verme-sidir. Daha da önemlisi, özellik-le Batý’ya, Ýslâm’a, Hz. Muham-med’e ve Müslümanlara bakýþ-taki olumsuzluklara aðýr eleþtiri-

ler getirmesidir. Þu satýrlar onunkitabýnýn ön sözünde yer al-maktadýr: “Tamamen deðiþmiþolan þimdiki dünyamýzda, nasýlyaþamamýz gerektiðini öðren-mek için Hz. Muhammed’denalacaðýmýz çok ders vardýr.”(Ka-ren Armstrong, Hz. Muhammed(Çev. Selim Yeniçeri), s. 14, Ko-ridor Yayýnlarý, Ýstanbul 2005.)

Yazar bu dersin muhtevasýnýda bu cümlesinin altýnda izaheder: Ýslâm Peygamberi’nin oyýllarda, acýmasýz bir savaþ veþiddet ortamýna raðmen barýþýhedef almasýnýn, sezgilerine ku-lak vermesinin, insanlarla uzla-þarak hareket etmesinin bu der-si gerekli kýldýðýný söyler. Günü-müzün soðuk savaþ ortamýnýnsilahlarýna ve ideolojilerine bu-gün karþý durulamayacak birnoktada bulunan insanýn ger-

çekten bunalýmlarý aþa-cak büyük ders imkânla-rýný bize sunduðunu ha-týrlatýr ve þunlarý vurgu-lar:

“Hepimizin nasýl ba-rýþ yapacaðýmýzý ve bubarýþý nasýl sürdürebile-ceðimizi ondan öðrene-biliriz. Onun bütün ha-yatý, öncelikle açgözlülü-ðün, nefretin ve baþkala-rýný hakir görmenin önü-ne geçmemiz gerektiðinigöstermektedir. Batý’daÝslâmîyet’e karþý hoþgö-rülü olmayý becereme-dik; bu inanç sistemiyleilgili fikirlerimiz daimakabaca, baþtan savma ve

kibirliydi; ama artýk bu tür cahil-ce ve ön yargýlý bir tutumu sür-düremeyeceðimizin farkýna var-mamýz gerekir. Eðer yirmi birin-ci yüzyýl Hýristiyan dünyasýndadaha [iyi] bir iþ çýkarmak istiyor-sak, Batýlý halklar, gezegeni pay-laþtýklarý Müslümanlarý anlamayýöðrenmeye çalýþmalýdýrlar. On-larýn inançlarýna, ihtiyaçlarýna,öfkelerine ve amaçlarýna saygý

61Nisan / 2008Nisan / 2008

Hat: Hüseyin KUTLU Tezhip: Vildan GÜRAN

Page 62: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

62 Somuncu Baba

duymalýdýrlar. Eðer bunu yap-mak istiyorsak, özgün dehasý vebilgeliðiyle bu karanlýk ve kor-kutucu zamanlarý aydýnlatabile-cek Hz. Muhammed’in hayatýnýincelemekten daha iyi bir baþ-langýç düþünülemez.” (s.15.)

Ön sözünün son cümleleribunlar. Armstrong, bu ifadeleri-nin arkasýndan hemen ÝslâmPeygamberi’nin hayatýný anlat-maya baþlamaz. Yaklaþýk 40sayfa, Batýlý tarafýndan bugünekadar anlatýlagelen “düþmanolarak Hz. Muhammed”i anlatýrve burada da çok düþündürücü

tespitlerde bulunur. Ki bunlar,Batý düþmanlýk ideolojisinin ký-sa bir tarihçesi olmasý bakýmýn-dan da çok önemlidir. Oradanda bazý satýrlarý buraya almanýnyerinde olacaðýný düþünüyo-rum. Yazar konuya günümüzünbir olayýyla baþlar: Salman Rüþ-di’nin Ýslâmîyet’e hakaretlerledolu romanýnýn Ýngiltere’dekiMüslümanlar tarafýndan sem-bolik olarak yakýlýþýyla konuyagirer:

“Ýngilizler, Bradford’dakiMüslümanlarýn romaný (SalmanRüþdi’nin Þeytan Ayetli isimli ki-

tabý) yakýþýný izlerken, asýrlarönce Avrupa’daki Hýristiyanla-rýn büyük ateþler içine attýklarýkitaplarý ne çabuk unuttular!Örneðin Roma Katolik Kilisesitarafýndan bir aziz olarak deðer-lendirilen Fransa Kralý IX. Louis,Hýristiyan kâfirleri adalet önünegetirmek ve sadece kitaplarý de-ðil, yüzlerce kadýn ve erkeðiyakmak için engizisyonu ilk kezharekete geçirendir. Louis aynýzamanda Müslümanlardan danefret ediyordu ve Ýslâmî dünyaüzerine iki kez Haçlý seferi dü-zenlemiþti. Louis’in dönemindebaþkalarýyla var olmayý becere-

Somuncu Baba

Hat

: H

üsey

in K

UTL

U T

ezhi

p: V

ildan

PÝR

ÝM

Page 63: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

63Nisan / 2008

meyen Müslümanlar deðil, Ba-týlý Hýristiyanlar idi.”(s.21.)

Birileri, bir insan ya da birgrubu düþman ilan ediyor veonunla sürekli savaþmak arzu-sunu taþýyorsa, bu düþmanlýðýbesleyecek malzemeyi bulmayamecburdur; çünkü onun anagýdasý budur. Bunu karþýsýndakidüþmanýndan temin edemezsekendisi üretir. Kendi vehimleri,böyle bir düþmanlýðýn malzemeüreten en verimli serasýdýr. Tarihboyunca, bir kýsým ama çoðun-lukla Hýristiyan din adamlarý,böyle bir sosyal psikoloji içeri-sinde yaþadýlar.

Bu görüþten besleniyor ol-malý ki, Karen Armstrong, bubölümün sonuna doðru bugünbile Ýslâm’a karþý yürütülen eleþ-tirilerde Haçlý tarzýnýn kullanýl-dýðýndan(s.57.) söz etmektedir.Onun temel rahatsýzlýðý da bu-dur. Ona bu kanaati saðlayanda sanýrým, rahibelik gibi birmesleði yerine getirirken dinîkültür ve þuuru almýþ olmasýdýr.Bunda Hýristiyan taassubunadüþmemesi, bu mesleði devamettirmediðinden ve daha önem-lisi böyle bir eseri bu üsluplayazmýþ olmasýndandýr. Ve saný-rým bunun için, Batýlýya Hz.Muhammed’in doðru bir pey-gamber biyografisini sunmayýamaçlamaktadýr. Üstelik bunuyaparken de bir hayranlýk duy-gusu içerisinde olduðunu itirafetmektedir: “Hz. Muhammed’ediðer önemli tarihsel kiþilereyaklaþtýðýmýz þekilde yaklaþýrsak,onun dünyanýn tanýdýðý en bü-yük dâhilerden biri olduðunu

kolayca görebiliriz.”(s.69.) “Hz.Muhammed Hýra Daðý’nda aðýrama kesinlikle aydýnlatýcý bir de-neyim yaþamýþtý.” Bu deneyimiKur’ân’a dayandýrýrken, kendi-sine ilk vahiy geldikten sonrakidurumu, “Tanrý daha önce böy-le bir elçinin gelmediði Kureyþ-lilere bir peygamber gönder-miþti. 612’de misyonunun baþ-larýnda, Hz. Muhammed’in ro-lüyle ilgili mütevazý bir baþlangý-cý vardý. Kendini bir Mesih yada bir kurtarýcý olarak görmü-yordu; evrensel bir misyonuyoktur ve hatta o güne kadaryarýmadadaki diðer Araplaravaaz vermesi gerektiðini düþün-memiþti. Uzun peygamberlerzincirinin son halkasý olarak tekyapmasý gereken, mesajý Mek-ke’ye ulaþtýrmaktý: ‘Þehirlerinanasý (olan Mekke’de) ve onunçevresinde bulunanlarý uyarmanve asla þüphe olmayan toplan-ma günüyle onlarý korkutmaniçin, sana böylece Arapça birKur’ân vahyettik. (Ýnsanlarýn) birbölümü cennette bir bölümü deçýlgýn alevli cehennemde-dir.’(42/Þûra, 7. ayet.) Politikfonksiyonu yoktu, kendisini sa-dece bir uyarýcý olarak görüyor-du.”(s.127.) “(Hz.) Muham-med’in tek baþarýsý, sadece po-litik geliþme olsa bile, yine dehayranlýðýmýzý kazanmaya ye-terdi. Ama onun baþarýsý, Arap-lara aktarýlan dinî vizyonundanve imparatorluktaki insanlar ta-rafýndan þevkle kabul edilerekderin bir ruhsal ihtiyacý karþýla-yan Ýslâm doktrininden kaynak-lanýyordu.”(s.61.) Kur’ân içinsöyledikleri de doðru bakýþ ve

deðerlendirme gayretinin sonu-cudur. Yazar Kur’ân’ýn sýradanbir kitap olarak anlaþýlmamasýgerektiðini vurgular ve “Doðrubir zihin yapýsýyla ele alýndýðýn-da barýndýrdýðý Ýlahî gücü anla-mak hiç de zor deðildir.”(s.66.)Çünkü “Kur’ân, asla önceki va-hiyleri yalanlamamakta, gerçekTanrý kavramýna hizmet edentüm kutsal dinleri bir saymakta-dýr.”(s.120.) Þimdi, Ýncil’le dini-ne hizmet etmiþ bir eski rahibe-nin Ýncil konusundaki yaklaþý-mýna bakalým: “Markos, Ýsa’nýnölümünden 40 yýl sonra, 70’ler-de yazdý. Matta ve Luka 80’ler-de, Yuhanna ise yaklaþýk 100 yý-lýnda yazdý. Ama bu Ýncil kayýt-larý, Arap tarihçilerin Hz. Mu-hammed’in biyografisiyle ilgilikayýtlarýndan çok farklýdýr. Ta-rihsel gerçekler yerine, dahaçok Ýsa’nýn yaþamýnýn dinî anla-mýna odaklanmakta, gerçekolaylar yerine daha çok erkendönem kiliselerinin ihtiyaçlarý-ný, meþgalelerini ve inançlarýnýele almaktadýrlar. DolayýsýylaYeni Ahit araþtýrýcýlarý, Ýsa’nýntutkusu ve ölümüyle ilgili Ýncilkayýtlarýnýn son derece karýþýkolduðuna dikkat çekmektedir-ler. Dolayýsýyla gerçekler saptý-rýlmýþtýr.”

Bu saptýrýlan gerçekler, aslýn-da Ýncil’in mevcut dört metniiçin geçerlidir. Zaten yazar dapeþinen bunu söylemektedir.Asýrlardýr Müslümanlarýn söyle-dikleri ile Rahibe Armstrong’unsöylediði farklý þey deðildir: Hý-ristiyan topluma “Ýncil Metni”diye verilen kitaplar, Matta,Markos, Luka ve Yuhanna adýn-

Nisan / 2008

Page 64: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

da dört aziz tarafýndan yazýlmýþmetinlerdir. Kur’ân’ýn farklýlýðýda buradadýr. Kur’ân, Ýncil me-tinleri gibi bir ya da birkaç þah-sýn kendi kiþisel tercihlerine gö-re yazýlmamýþ, Hz. Muham-med’in her Ramazanda tekrarettirdiði ve vahiy kâtiplerince dekontrol edilen metinlerin sonra-dan yazýlý metne dönüþtürül-mesi þeklinde gerçekleþtirilmiþ-tir. Ýþte bu Kur’ân, Allah’ýn Re-sulü’nün tebliðindeki dikkat veMüslümanlarýn sahiplenip ko-rumalarý sayesinde, “Hz. Mu-hammed’in ölümünden sonra,Ýslâm inancýnýn süren mücade-lesi politik çabalarý haklý çýkardýve bir toplum Tanrý’nýn istekleri-ne göre kendini yapýlandýrdýðýn-da güçleneceðini kanýtladý. Arap(buna Ýslâm demek daha doðruolur) ordularý, çok kýsa bir süreiçerisinde Himalayalar’dan Pire-neler’e kadar uzanan bir impa-ratorluk kurdular. Bu olgu, Arapemperyalizminden çok,Kur’ân’dan güç alýyordu. Fethe-dilen yerlerde halk üzerine aslaÝslâm inancý empoze edilmediya da zorlama yapýlmadý… Ýs-lâm inancý bölücü deðil, top-lumda bütünlük saðlayýcý bir güçolduðunu kanýtlýyor-du…”(s.380.)

Yazarýn kadýn ve rahibeliktecrübesine sahip oluþu, onunBatýlýlarca sýk sýk istismar edilen“Ýslâm’da kadýn”ýn durumunabakýþý da önemlidir. Hýristiyanolan, Musevilik dersleri veren,Ýslâm’ý inceleyen böyle bir bakýþtarzýnýn bu alanda söylediklerisanýrým ilginç bulunacaktýr. Ger-

çekten de Kur’ân toplum için-deki cinsiyet arasýndaki iliþkihakkýnda daha olumlu bir resimçizmekte, kadýnlarýn ve erkek-lerin eþitlikçi bir toplumda gö-revleri, sorumluluklarý ve ayrý-calýklarý paylaþtýðýný göstermek-tedir:

“Hz. Muhammed’in evlilik-leri dikkatle planlanmýþ politikittifaklardý” diyerek þu âyetinakletmektedir: “Þüphesiz Müs-lüman erkeklerle Müslüman ka-dýnlar, mümin erkeklerle müminkadýnlar, itaatkâr erkeklerle ita-atkâr kadýnlar, doðru erkeklerledoðru kadýnlar, sabreden erkek-lerle sabreden kadýnlar, Allah’aderinden saygý duyan erkekler,Allah’a derinden saygý duyankadýnlar, sadaka veren erkekler-le sadaka veren kadýnlar, oruçtutan erkeklerle oruç tutan ka-dýnlar, namuslarýný koruyan er-keklerle namuslarýný koruyankadýnlar, Allah’ý çokça anan er-keklerle çokça anan kadýnlar varya, iþte onlar için Allah baðýþlan-ma ve büyük bir mükâfat hazýr-lamýþtýr.”(33/Ahzab, 35.ayet.)

“Gerçek þu ki, Ýslâm ve Batýdünyalarý, ortak bir geleneðipaylaþýyorlar... Hz. Muham-med’in zamanýndan bu yanaMüslümanlar bunun farkýnday-dý, ama Batý bir türlü kabullene-medi. Eðer bugün MüslümanlarBatýlý geleneklerimizi ve yapýla-rýmýzý anlamak zorundaysalar,biz Batýlýlar da kendimizi eski önyargýlarýmýzdan kurtarmak zo-rundayýz. Belki de bunu baþlat-mak için en doðru nokta, bazen

bizim için kabul etmesi zor olanþeyler yapmýþ olan, ama güçlübir düzen ve din kurarak deha-sýný kanýtlayan karmaþýk, tutkulubir adamý, Hz. Muhammed’inkendisini anlamaktýr. Sonuçtaunutulmamasý gereken bir þeyvar ki, Batýlý efsanelerin aksineHz. Muhammed, dini kýlýç gü-cüne deðil, barýþ ve uzlaþmakavramlarýný vurgulayan ‘Ýslâm’anlayýþýna dayandýrmakta-dýr.”(s.389.) Bir rahibenin, Hýris-tiyan öðretisi içerisinden gelen,kendi insanýna/kendi dindaþýnakendi dininin gereklerini öðre-ten bir rahibenin görüþleridirbunlar. Bu ifadeler arasýnda kýyý-sýndan köþesinden tutarakolumsuzluklar aranabilir; amaönemli olan, yapýlan haksýz birsaldýrýnýn tetiklediði iyi niyetliyaklaþýmýn ufkunu yakalamaktýr.Bizim aydýnlarýmýz içerisinde Ýs-lâm’ý ve Ýslâm Peygamberi’ni buþekilde sýcak bir muhabbetlearamaya çýkan insanlar kuþku-suz çok daha baþarýlý ifadelerlemetinler yazabilirler. Bize düþengörev, dýþýmýzdakilerin eðilimle-rini doðruya doðru yönlendiripdeðerlendirerek bu ýþýktan ken-dilerini ve kendi insanlarýný danasiplendirmektir. Ýslâm, o za-man yazarýn sözünü ettiði “Hz.Muhammed dini kýlýç gücüne de-ðil, barýþ ve uzlaþma kavramlarýnývurgulayan ‘Ýslâm’ anlayýþýna da-yandýrmaktadýr” ifadesinin mak-sadýna ulaþmýþ olur…

64 Somuncu Baba

Page 65: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

SEYR-Ý BAHARHavalar ýsýnýnca, sular coþuncaBaharýn sevinciyle mayýþýr toprak anaGök gürler, þimþek çakarKüme küme bulutlar yaðmurla buluþuncaHer þey don deðiþtirir, yeþilden yanaEriyende karlar, daðlarýn yamacýndanDereler taþkýn akar

Bitince kýþ uykusu, bitince rüyaDevinim baþlar önceÂlem içre bir canlýlýk görülürTezâhür ortamýnda, tüm canlýlar gönlünceVedâ eder rehâvetle, uykuyaTabiat, usta ellerce itinayla yenidenNakýþ nakýþ örülür

Çekirdekten, ulu çýnara deðinNebatî ne varsa boy sürer, ýþkýn sürerKuvveden fiile çýkmasýdýr kesin bu,Esrârengiz gerçeðinVe sonra dal, yaprak, çiçek armonisiyle Mevsim, bayrama girerTekmil enerji dolu

Nergisler, papatyalar, gelincikler, sümbüller Açar beyaz, kýrmýzý, pembe, mor, sarýSerâpa renklenir daðlar, ovalarItýr saçar iðdeler, sevgiye teþne güllerHele de geldiðinde göçmen kuþlarýMûsikî türünden cývýltýlarlaÞenlenir o ýssýz kalan yuvalar

Çalkalanýr göð ekinler göceklerTatlý/ sert estiðinde þol bâdi sabâYýlanlar, solucanlar sürüngenler zümresiHaþarat cinsinden börtü/ böceklerDoðaya der, “Merhaba!”Koyunlarla kuzular meleþirken kýrlarda Duyulur çobanlarýn koygunca kaval sesi

Öyle ki aþklarýn en onulmazýMecnunca, sýrýlsýklam bu aylarda yaþanýrBaht-ý baran gibidir týpký bahar aylarýÇekilmez olur nazýDuygular mecrasýndan sel misâli boþanýrKan basýncý, heyecan, isbat-ý vücut hissiKamçýlar olaylarý

Ahmet Süreyya DURNA

Page 66: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

66 Somuncu BabaSomuncu Baba

Bir insanýn kendisini diðerinsanlardan daha deðersiz birvarlýk olarak algýlamasýna de-ðersizlik duygusu adý verilir. Buduygu, insanýn doðal olarak yeryer hissettiði âcizlik duygusun-dan farklý ve sorunlu bir yaþan-týdýr. Kendisini deðerli hissetme-yen bireyler, genellikle baþkala-rýna da, içten gelerek deðer ver-mezler. Bir insana deðer ver-mek, onun gerçeklerini anlama-ya çalýþmak ve onu olduðu gibibenimseyebilmektir. Oysa ken-dini deðersiz hisseden kimseler,baþkalarýný ya kendilerindençok üstün görerek düþmancaduygular taþýr, yahut onlarý ken-

disi gibi deðersiz ve küçük göre-rek onlara öfke duyarlar. Genelanlamda deðersizlik duygusu,insan psikolojisi üzerinde ciddiolumsuz etkilere sahiptir. Bu türbireyler, daima bir üstün olmaçabasý içinde olurlar. Her ne ka-dar kendilerini deðersiz olarakhissetseler de, bunu kabullen-mekte zorlandýklarý için, çevre-lerinde kompleksli insanlar ola-rak görülürler. Hoþgörüsüz,egoist, eleþtirilere kapalý, anla-þýlmaz bir gurura sahip gözükenbu bireyler, doðal olarak sevil-mezler. Kendilerine ve çevrele-rine yabancýlaþarak hayatý yü-zeysel yaþayan bu kimseler, ça-

týþmalý ve uyumsuz tipler olarakgörülürler. Kendi kendileriyleyüzleþebilmek, bir tür yýkýmdýrbu tipler için. Peki, insanlarýn,kendilerini deðerli yahut deðer-siz hissetme ve baþkalarýna de-ðer verme davranýþlarýný etkile-yen en önemli sosyal nedenlerneler olabilir?

Birçok bireysel, ailevî vb. ne-denlerden söz edilebilirse de,konumuz açýsýndan þu noktayýbelirtmek önemli gözükmekte-dir. Ýnsanlar, baþkalarýna gerçekanlamda deðer verdikçe, kendi-lerini deðerli bulurlar. Zaten bi-rini deðerli görüp de, kendimizi

ÜMMETÝNÝ, DEÐER VEREREKEÐÝTEN PEYGAMBER!

* Doç. Dr.

PsikolojiM. Doðan KARACOÞKUN*

PsikolojiM. Doðan KARACOÞKUN*

Fotoðraf: Muhammed GÜLSEREN

Page 67: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

onun karþýsýnda çok küçültmek,kendimize iliþkin benlik tasarý-mý ve özsaygýmýzda problemle-re yol açar. Ayrýca birinin deðer-li olduðunu takdir etmek ve bu-nu ifade etmek de, bir deðerifade eder. Eðer deðer veren,bunu ifade yahut takdir edenkiþi, deðeri olmayan biri olursa,bu deðer vermenin diðer insanaçýsýndan önemi de olmaz.

Elbette herkes genel olarakdiðer insanlara deðer vermeli-dir. Ama bazýlarýnýn deðer tak-diri, daha fazla önem arz eder.Topluluklarda daha nüfuzlu,daha baþarýlý, daha etkili isimle-rin bu iþi yapmalarý insanlarý da-ha fazla mutlu eder. Onlardanaldýklarý bu duygu ile onlar daçevrelerine deðer vermektenkaçýnmazlar. Ýþte tam bu nokta-da Hz. Muhammed (s.a.v)’inçevresindeki insanlarla iliþkile-rinde ortaya koyduðu davranýþ-lar ve sözlerinin, onlara deðervermesi açýsýndan önemi üze-rinde durmanýn yeri olduðunudüþünmekteyiz.

Vahyin ýþýðýnda ve örnekdavranýþlarýyla ruhen saðlýklý bi-reyler ve toplum oluþturmayýhedefleyen Hz. Muhammed(s.a.v), insanlara ayrým yapma-dan deðer verirdi. Böylece on-larýn deðersizlik duygusu yaþa-malarýna fýrsat býrakmazdý. Ken-disine gelen insan, kim olursaolsun onunla mutlaka ilgilenir,dýþlamaz ve kölesinden, tücca-rýna kadar herkesin ayrý ayrýkendini deðerli hissetmesinisaðlardý. Ona göre dünyadakizenginlik ve statü, bir ayrýcalýknedeni deðildi. Üstünlük sade-ce takvada idi. Veda Hutbe-

si’nde bunu þöylece ifade vehatta tüm insanlýða ilan etmiþtir:

“Ey insanlar! Unutmayýn ki,Rabbiniz birdir, atanýz birdir. Ýyibilin ki Arabýn Arap olmayana,Arap olmayanýn Araba, beyaz ýr-kýn siyah ýrka, siyah ýrkýn beyazýrka üstünlüðü yoktur. Üstünlüksadece takva iledir.” (Müsned,V/411)

O, bu söylediklerini ayný za-manda yaþamýþ örnek bir insan,örnek bir Müslümandýr. Özüsözü bir olan Hz. Muhammed(s.a.v)’in hayatýnýn tüm dönem-lerinde bunun sayýsýz örnekleri-ne rastlamak mümkündür. Bun-lardan sadece iki tanesini örnekolarak aktarmak yeterli olacak-týr. Birisi Enes bin Malik’in an-lattýðý þu olaydýr:

‘Resûlullah ile birlikte gidi-yordum. Üzerinde Necran’dadokunmuþ kalýn bir kaftan bulu-nuyordu. Bedevî bir Arap arka-dan yetiþip ridasýný þiddetle çek-ti. Ben Hz. Peygamber’in boynuile iki omzu arasýna baktýðýmdabir de ne göreyim, bedevînincübbeyi þiddetle çekmesindendolayý kenarý Resûlullah’ýn bo-yun kýsmýnda iz býrakmýþtý. Be-devî daha sonra “ Yâ Muham-med! Yanýnda bulunan Allahmalýndan bana bir þey verilmesi-ni emret.” dedi. Resûlullah be-devîye dönüp baktý ve güldü.Sonra da biraz mal verilmesiniemretti.’

Ayný hoþgörüyü, pek çoðu-muzun kýzacaðý ve bu ne biçiminsan diyerek aþaðýlamaktan ge-ri durmayacaðý bir bedevininuygunsuz davranýþý karþýsýnda

gösterdiðine þahit olmaktayýz.Bedevi, ibadet ettikleri mescidebevletme gibi çok kaba ve yer-siz bir davranýþ göstermiþtir. Sa-habe, adamý görüp ayaklana-cakken, Hz. Peygamber neredebevledeceði edebinden bileyoksun olan bu kiþinin ihtiyacý-ný görmesi için sahabelerinemüdahale eder. Ona karýþma-malarýný ister. Ardýndan da idra-rýnýn üzerine su dökmeleriniemreder.

Sonuç olarak Hz. Muham-med (s.a.v), sadece bu iki ör-nekte de görüldüðü gibi, tümsöz ve davranýþlarýyla, insanla-rýn kendilerini deðerli hissetme-lerini ve baþkalarýna deðer ver-melerini saðlamaya çalýþmýþtýr.Bunlar, yol yordam bilmeyen,kaba-saba bedevi kimseler dahiolsalar onlarý incitip, deðersizlikduygusu yaþamalarýna yol aç-mak yerine, onlara deðer vere-rek eðitmiþtir. Öyle ki, insanlýðýnen barýþçýl, en insancýl ve insa-nýn ruh saðlýðýna katký saðlayýcýmedeniyetini onlarla inþa etmebaþarýsý göstermiþtir. O halde,Hz. Muhammed’i örnek alanher mümin de, muhataplarýnaÝslâm’ýn güzelliklerini göstermekistiyorsa, önce kendi þahsýndabunlarý yaþamalýdýr. Bunun enönemli göstergesi ise, insanlaradeðer vermek, onlarýn her þey-den önce Allah’ýn yarattýðý birinsan olarak kendilerini deðerlihissetmelerini saðlamaktýr.

67Nisan / 2008Nisan / 2008Nisan / 2008

Kaknakça

Engin Geçtan, Ýnsan Olmak, Remzi Kitabe-vi, 18. Basým, Ýst, 1997.; Enbiya Yýldýrým,Din-Ahlak Ekseninde Hz. Muhammed, Rað-bet Yay., Ýst, 2007.

Page 68: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

68 Somuncu Baba

Kudret Altun, Ýstanbul Üniversitesi EdebiyatFakültesinden mezun olduktan sonra Erciyes Üni-versitesi, Niðde Üniversitesi ve sonra tekrar Erci-yes Üniversitesinde öðretim görevliliði yapmakta-dýr. Hâlen Erciyes Üniversitesi, Eðitim FakültesiTürkçe öðretmenliði bölümünde öðretim üyesidir.Kudret Altun, bu görevlerini devam ettirirken Ýtal-ya, Ürdün, Bosna-Hersek gibi ülkelerde Türkçeöðretimi için, kýsa adý TÝKA olan, Türk Ýþbirliði veKalkýnma Ýdaresi Baþkanlýðý tarafýndan görevlen-dirilmiþ bir akademisyenimiz. Tezkire-i Mûcib,Vâridatü’l-Enîka, Tuhfe-i Kusûrî ve Pend-Nâme-iNazmî yayýnlanmýþ kitaplarý arasýnda…

Pend-Nâme-i Nazmî, Kudret Altun’un Laçinyayýnlarý arasýnda 2004’te yayýnlanmýþ kitabýnýnismidir. Eser XII+321 sayfa. Edirneli Nazmî’ninPend-Nâme’si üzerine yapýlmýþ bir çalýþma bu.

Pend; öðüt, nasihat anlamlarýna geliyor. Klâsikedebiyatýmýzda bu türde yazýlmýþ çok sayýda eserbulunmaktadýr. Geçiþ dönemi eserlerinden sayý-lan Kutadgu Bilig ise bu türün ilk kitabý olarak bi-linmektedir. Bu muhtevadaki eserler edebiyatý-mýzda “nasihatname” olarak adlandýrýlmýþtýr.

Kudret Altun, eserin önsözünde Klasik edebi-yatýmýzýn dünyaya þiir denilen büyülü bir kelamlabaktýðýný, aklýný, iradesini, sevgisini, inancýný, gön-lünü daima þiirle haykýrdýðýný, âdetlerini, düðünle-rini, eðlencesini, fermanlarýný, ölümlerini þiirle ge-lecek nesillere aktardýðýný ifade ederek bizim kül-türümüzde þiirin þarkýsýnýn ayný zamanda toplu-mun sesi olduðunu söylemektedir. (XII) Yazar, buçalýþmasýnýn amacýný da önsözünde þöyle açýklý-yor: Edirneli Nazmî tarafýndan 16. Asýrda kalemealýnan Pend/nâme-i Nazmî’yi bugüne taþýmak,Pend-Nâmeler arasýnda önemli bir yeri olan bueseri hiç olmazsa gün ýþýðýna çýkarmak… (s. XII)

Eser, giriþten sonra üç bölüme ayrýlýyor: Birincibölümde þairin hayatý, eserleri ve edebî yönü ileEdirneli Nazmî üzerinde yapýlan çalýþmalardanbahsediliyor. Ýkinci bölüm Pend-Nâme-i Naz-mî’nin tahlili, þekil özellikleri ve muhtevasý ile ilgi-li incelemelerden meydana geliyor. Üçüncü bölü-mü ise metnin günümüz alfabesine çevirisi oluþ-turuyor.

Somuncu BabaSomuncu Baba

Yrd. Doç. Dr. Kudret Altun ve

Pend-Nâme-i Nazmî

KÝTAPLIK / Vedat Ali TOK

Page 69: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

69Nisan / 2008

Akademisyenler, bastýrdýklarý kitaplarýn halktarafýndan ilgi görmemesinden yakýnýr. Onlarýnkitaplarý küçük istisnalar dýþýnda ya yine akade-misyenler ya da ilgili bölümde okuyan öðrencilertarafýndan okunur. Bunun sebepleri üzerindedurmak gerekir. Bir defa akademik amaçla hazýr-lanan birçok kitaptaki gereksiz ayrýntýlar ortalamabir okuyucuyu ilgilendirmez ve sýkar. Dipnotlar,çok ciddi ve resmî ifadeler okuyucu dikkatini ça-buk daðýtýr ve kitabýn okunmamasýna yol açar. Ni-tekim bu kitapta da ele alýnan þair Nazmî’nin do-ðum ve ölüm tarihleriyle ilgili yapýlan 2–3 sayfalýktartýþma, Nazmî ile ilgili araþtýrma yapanlarýn tektek görüþlerine yer verilmesi ve üstelik yazarýn dakendine ait bir görüþ serdetmeyip, buluþunu ser-gilemeyip sadece nakillerle tartýþmasý bu bölümüsýkýcý hale getirmiþtir. Bir baþka noktaya daha dik-kat etmek gerekir: Akademik bir çalýþma bile olsabir þairin/yazarýn doðum ve ölüm tarihleri eserininönüne geçmemeli diye düþünüyorum. Ýncelenenþairin/yazarýn doðum ve ölüm tarihleri eserinmuhtevasýna bir açýlým, bir açýklama getirmiyor;ya da diðer þairin/yazarýn sanatýndan etkilenmesi,diðer þairi/yazarý etkilemesi söz konusu deðilse,yani eserin orijinalliðinin tescilini vb. konularý et-kilemiyorsa -ki çalýþmada böyle bir iddia ve amaçda yoktur- bu konu üzerinde bu kadar durulmasýgerekir miydi diye düþünmek gerekiyor. Bu konuile ilgili Prof. Dr. Tunca Kortantamer’in, “GençEdebiyat Araþtýrmacýsýnýn Yanlýþlarý” makalesindesöylediði bir cümleyi nakledelim. “Ýster bir yazarýnhayat hikâyesini ele alsýn, ister bir bölgenin þairle-rini tanýtsýn, isterse bir eseri incelesin, araþtýrmacýeðer söyleyecek yeni bir þeyi yoksa, daha öncesöylenenleri, baþkalarýnýn söylediklerini tekrarlý-yorsa, bu tekrarlarýn araþtýrma dünyasýna kazan-dýrdýðý hiçbir þey bulunmuyorsa, bu çalýþmanýnhiçbir bilimsel deðeri yoktur.”

Pend-Nâmenin edebiyatýmýza kazandýrýlmasýgüzel bir çalýþma olarak deðerlendirilmelidir; fa-

kat ortalama bir okuyucunun kitaptan istifadesiiçin 16. yüzyýlda yazýlmýþ bu eserin günümüzTürkçesiyle nesre çevrilmesi daha hayýrlý bir çalýþ-ma olacaðý kanaatindeyim, yoksa eser ancak kýsýt-lý bir çevrede kalmaya mahkûm olacaktýr.

Din nasihatten ibarettir, mefhumunca biz deNazmî’nin birkaç nasihatine kulak verelim:

Nazmî, Attar’dan tercümesinden kaynaklanantecrübelerini manzum nasihatler þeklinde okuyu-cusuyla paylaþýyor. Nazmî diyor ki: Her belâdanuzak durmak isteyen insan üç nesneden uzakdurmalýdýr. Bunlar nefse uymak, dünyaya meyletmek ve hýrs ile tama’dýr.

Bir kimsede üç haslet bulunursa onlar kurtul-muþ demektir: Allah’tan korkmak, helal rýzýk ara-mak, tevazu sahibi olmak.

Kötü bahtlý olmanýn dört belirtisi vardýr. Bun-lar; cahillik, kimseyle ünsiyet kuramama, tembel-lik ve cimriliktir.

Nazmî insanýn kaçýnmasý gereken dört nesne-nin bulunduðunu söylüyor ve bunlarý þöyle sýralý-yor: Sultandan, kötü insanlardan, kadýnlarla ge-reksiz konuþmalardan ve dünya sevgisinden ka-çýnmak gerekir.

Dönemin Türkçesini de okuyuculara tanýtmakadýna bir iki beyit nakledelim:

Artýrýr beþ nesne ömrü ey azîzAný hûb idrâk ider ehl-i temiz…

Evvelâ anun biri âvâz-ý hûbKim safâ-yý cân bulur andan kulûb…Bir hoþ âvâzý ne dem kim ide gûþEyler ehl-i hâl olan cûþ u hurûþ

Page 70: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

70 Somuncu Baba

Yukarýdaki beyitlerde þair, insanýn ömrünü artýranbeþ þeyin bulunduðunu ve bunlardan birinin de güzelses olduðunu söylüyor. Güzel sesle kalp huzur bulur,safa bulur. Bir güzel sesi iþiten insan, coþar, kendindengeçer.

Klâsik eserlerimiz belirli bir tertibe göre yazýlýr. Budurum, divanlarda, mesnevilerde deðiþmez kurallar-dandýr. Tevhid, münacat, na’t… bu tür eserlerde mut-laka bulunmasý gereken türlerdendir ve þair bu türler-de ustalýk sergileme gayreti içindedir.

Pend-nâme’nin Peygamber Efendimiz için yazýlanna’t bölümünden birkaç beyit:

Rütbetin gayri nebîler bulmadýOl kadar kadr anlara hiç olmadý

Geldi gerçi çok nebî vü çok velîBulmadý sen bulduðun anlar velî

Ahmed ü Mahmûd idüp Rabbü’l-‘ulâKýldý zâtun yâ Muhammed Mustafâ

Sensin ey þeh baþdan ol mümtâz olanTâc-ý levlâk ile izz ü þân bulan

Sensin ey mahbûb-ý Hakk matlûb-ý halkHer cihetden eþref ü mergûb-ý halk ?

Hep senün aþkýna olmuþdur cihânAþkun âsârý durur kevn ü mekân (a.g.e., s. 60)Netice olarak eserin yeni yazýya çevrilmesinin ya-

nýnda günümüz Türkçesiyle manzum/mensur aktarýl-masý daha çok okuyucuya hitap etmesinin yanýnda es-ki kültürümüzün yeni kuþaklara aktarýlmasý adýna dahayýrlý bir çalýþma olacaðýný düþünüyoruz.

Divan Edebiyatýmýzve Ünlü SimalarýÝsmail SarýkayaA. D. YayýnlarýTel: 0212 519 48 10

Kýrk Güzeller ÇeþmesiÝskender PalaKapý YayýnlarýTel: 0212 513 34 20

Sûfî Aþk ve ÖlümBilal KemikliSütun YayýnlarýTel: 0216 522 09 99

Kýrk HadisAlim YýldýzBuruciye YayýnlarýTel: 0346 221 41 00

Bir Kapýdan Bir KapýyaÝbrahim SaðýrMetin OfsetTel: 0222 220 32 35

Page 71: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

71Nisan / 2008

DÝN-AHLÂK EKSENÝNDE HAZRETÝ MUHAMMEDHz. Muhammed (s.a.v.)’in yaþam öyküsünü ya-

zanlar onun peygamberlik öncesi ve sonrasýndamükemmel bir ahlâka sahip oldu-ðunu dile getirirler. Ýnsanlarýn yenibir söyleme kulak kabartmalarý,söylemin içeriði kadar söyleyeninde haliyle baðlantýlý olduðundan,onun oldukça kýsa sayýlabilecek birsüreçte gerçekleþtirdiði dönüþü-mün dinamiklerinden birisi -hiçkuþku yok ki- yaþantýsýydý. Çünküo, Kur’an’ýn da dikte ettiði ve dininhayatî öneme haiz bir parçasý hali-ne getirdiði evrensel ahlakî deðerle-ri öncelikle kendi yaþamýnda prati-ze ettiði gibi, Allah’ýn kullardan yerine getirmele-rini istediði ibadetlere de herkesten önce sahip çý-kýyordu. Yaþamý, hem söylem hem eylem açýsýn-dan insaný etkileyecek bir uyum arz ediyordu. En-

biya Yýldýrm’ýn bu çalýþmasý, dinin ve ahlâkýn in-sana kazandýrdýðý deðerleri ana hatlarýyla ele alan,

dinin ahlâk ile zorunlu iliþkisine ve ah-lâkýn dinî temelli olmasýnýn öneminedikkat çeken, Hz. Muhammed(s.a.v.)’in Ýslâm’ýn hem ibadet hem deahlâkî gereklerini yaþamsal boyuta ta-þýdýðýný ortaya koyan ve onun örnekli-ðini öne çýkarmaya çalýþan bir çalýþ-madýr.

Hz. Peygamberin Ýslâmla birilikte in-sanlýða sunduðu ahlâkî deðerlerin da-ha iyi anlaþýlmasýna katký saðlamayý,imanýn ibadetler ve ahlâkî davranýþlar-

la eylem boyutuna taþýnmadan kendisini gerçek-leþtiremeyeceðini açýklamayý amaçlayan bu çalýþ-manýn, ahlâkýn imanla ahlakla bütünleþmesininönemine bir katký saðlamasý ümit edilmektedir.

GÜL SERGÝSÝ ALBÜMÜTürk Ýslâm sanatýnda lâle, Ýsm-i Celâli gül ise

Peygamber Efendimiz’i temsil eder. Daha önceCemal Reþit Rey Sergi Salonu’nda gül konulu ge-lenekli sanatlar sergisi açýlmýþtý. Muhammed ismi-nin ebced hesâbý ile karþýlýðý olan 92 rakamýna te-kabül eden 92 hat, tezhip, minyatür, ebru, çini,kat’ý ve naht sanatçýlarýnýn eserleri“Gül Sergisi Albümü”nde kitaplaþtý-rýlmýþtý. Kitabýn giriþ kýsmýnda Prof.Dr. Ýskender Pala’nýn þu satýrlarý ga-yet dikkat çekicidir:

“Gülün pek çok millette ismi he-men hemen bir nezaket ve nezahatifade edebilecek biçimdedir. Amahiçbirisi Türkçemizdeki “gül” sözcü-ðü kadar nezih, Türkçemizdeki gülhecesi kadar ahenkli deðil.

Dalý üzerinde bir gül goncasý,minarede Muhammed adý gibidir. Gül Muham-med olunca, o dal üzerindeki bir gonca, Hz. Mu-hammed’in vücudunu temsil eder. Bir goncanýnaçýlmasý, vahdetin kesrete tekabülüdür, dönüþme-sidir. O halde dalý üzerinde açýlmýþ bir gül, çoðal-

mýþ Muhammed demektir ki Ýslam ümmetini kar-þýlar. Her bir ferdin bir Muhammed ruhuyla hare-keti gibi. Bu durumda gül, mutlak güzelliðe (Ce-mal-i mutlak) uzanan bir aynalýk görevini üstlen-meye baþlar. Muhammed adýyla Allah adýný bir ke-lime-i tevhidde birleþtirir. Süleyman Dede’nin ifa-

desiyle “Bile yazdým adýn ile adýmý”buyurmuþtur çünkü Hak Taâla. Bizbir güle bakarak, bir gülün kývrýmlarýarasýndan yol bularak, zihinlerimizdekapýlar aça aça, bir yerlere böyle va-rýrýz.?

Hattat Hüseyin Kutlu yönetmen-liðinde Ali Paþa Kültür Sanat GiriþimGrubu ve Uygulamalý Türk-Ýslam Sa-natlarý Kütüphanesi görevlilerininkatkýlarýyla hayat bulan albüm Sevgi-li Peygamberimizin anýsýna yayýnlan-mýþ çok kýymetli bir eserdir. Dergi-

mizin bu sayýsýnda Hattat Hüseyin Kutlu beyinmüsaadeleriyle Gül Sergisi Albümünden bazý ori-jinal çalýþmalarý yayýnladýk. Bu vesileyle HattatHüseyin Kutlu Beye ve emeði geçen bütün sanat-kârlarýmýza teþekkürü bir borç biliriz.

Page 72: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Vakfýmýzýn 1992 yýlýndan iti-baren baþlatmýþ olduðu Rama-zan ayýnda daðýtýlan “SomuncuBaba Sebil Ekmeði” uygulamasýgeniþletilerek devam ediyor.Vakfýmýz sebil ekmeði uygula-masýný 2008 yýlý içerisinde dinigün ve gecelerde de yapmayýhedefliyor.

Konu hakkýnda açýklama ya-pan Vakfýmýz Yönetim KuruluBaþkaný Ýsmail Palakoðlu, So-muncu Baba Sebil Ekmeðinindaðýtýmýndaki hedefin, Anado-lu’nun Ýslâmlaþmasýnýn önderle-rinden olan Somuncu Baba(Þeyh Hamid-i Veli) Hazretleri-nin hatýrasýný yaþatmak ve böy-

lece tarihin altýn sayfalarýndayer alan bu zatlarýn ýþýklarýylabugünün de aydýnlanmasýnýsaðlamak olduðunu bu sebeplesadece Ramazan ayýnda deðilyýl içerisinde dini gün ve gece-lerde de daðýtým yapýlacaðýnýbelirtti.

Türkiye genelinde 40 il ve il-çe merkezinde 19 Mart 2008Çarþamba Mevlid Kandili ilebaþlayan daðýtýmlar sonraki dinîgünlerde de devam edecek.

Somuncu Baba Kimdir ?

Somuncu Baba adýyla bili-nen Þeyh Hamid-i Veli Hazret-leri M. 1331-1412 yýllarý arasýn-

da yaþamýþ. Ailesi Horasan’danAnadolu’ya manevî fetih içingelen erenlerden. Osmanlý dev-letinin kuruluþunda Anadolu’dainsan topluluklarýný ruhen ol-gunlaþtýran ve devlet haline ge-tiren manevî mimarlardan. So-yu 24. kuþaktan PeygamberEfendimiz (s.a.v)’e ulaþan So-muncu Baba, hâlâ halkýn gön-lünde büyük bir sevgi ve hür-metle anýlýyor. Bursa’da yaþadý-ðý Yýldýrým Bayezid dönemindefýrýnýnda ekmek piþirerek halkadaðýtmýþ, bu nedenle “Somun-cu Baba” veya “Ekmekçi Koca”adýyla tanýnýyor, Þeyh Hamid-iVeli Hazretleri. Bursa Ulu Ca-mii’nin açýlýþýnda ilk hutbeyi za-manýn padiþahý Yýldýrým Baye-zid Hân’ýn huzurunda okuma-sýndan sonra, þöhretten sakýna-rak Bursa’dan ayrýlmýþ ve Aksa-ray’a gelmiþ, büyük oðlu YusufHakiki’yi Aksaray’da býrakýp,diðer oðlu Halil Taybi ve talebe-leriyle Hacca gitmiþ, Hac dönü-þü Darende’ye yerleþmiþ. Tale-besi Hacý Bayram-ý Veli’yi An-kara’ya görevlendirmiþ. Otuzyapraklý gül þehri Darende’ninZaviye Mahallesinde mütevazýbir hayat sürdüren SomuncuBaba’nýn kabri Darende’de So-muncu Baba Külliyesi içerisindeyer almaktadýr.

KÜLTÜR / SANAT

GÖNÜL ATEÞÝYLE PÝÞÝRÝLEN SOMUNLARDAÐITILMAYA DEVAM EDÝYOR

Page 73: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Geçtiðimiz yýl, yani vefatý-nýn birinci yýlýnda yazýlarýn-dan, þiirlerinden ve fotoðraf-larýndan oluþan “ÞemsnâmeAhmet Þemset-tin Ateþ” kitabývakfýmýz tara-fýndan neþredil-miþti. Bu eserintakdim bölü-münde H. Ha-midettin AteþEfendi AhmetAðabeyi þöyletarif ediyordu:“Ahmet Aðabey,gönül ehliydi.Sevdiðini gönül-den sever, amaaçýða vurmazdý. Onun her þe-yi sevdiði dostlarý ve arkadaþ-larýydý. Dünya malý, para pul

gibi birçok insan tarafýndançok önemsenen maddiyatonun için bir þey ifade etmez-di. Adeta gizli bir Hulûsi Efen-

di’ydi. Kazancýnýþahsý için deðil,toplumun istifa-desi için harcar-dý. Herkesin gön-lünde taht kur-muþ bir gönül in-sanýydý. Her ke-simden insanonu sever onamuhabbet bes-lerdi. Hastalýðýnýduyan herkes de-rin üzüntü duy-muþtu. Ýyileþme-

si, þifa bulmasý için sevdikleribol bol duâcý olmuþtu.”

Þemsnâme

1958 yýlýnda Darende’nin Zavi-ye Mahallesi’nde dünyaya geldi.Babasý Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi, annesi Hacý Naciye Haný-mefendi’dir. Ýlk, orta ve lise tahsiliniDarende’de tamamladý. 1980 yýlýn-da Ankara Üniversitesi Eðitim Ensti-tüsü Sýnýf Öðretmenliði Bölümünübaþarý ile bitirdi. Daha sonra 1986yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi OrmanFakültesinden Orman Yüksek Mü-hendisi olarak mezun oldu.

Darende ve civarýnda eðitim,sosyal ve kültürel alanlarda birçokhizmet üreten derneklerde baþkan-lýk yaptý, yönetim kurullarýnda gö-rev aldý. Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi Vakfý’nýn II. Baþkaný idi. Vak-fýmýz tarafýndan 1994 yýlýndan buyana, ilim kültür ve edebiyat alanýn-da yayýn yapan ve yurt çapýnda da-ðýtýmý yapýlan, deðiþik kitlelere hitapeden Somuncu Baba Dergisi’ninkurucu imtiyaz sahibi idi. Çok sayý-da yayýnlanmýþ makaleleri ve þiirleribulunmaktadýr. 17 Mart 2006 tari-hinde Hakk’a yürüdü. Kurucusu ol-duðu dergimiz, yayýn hayatýna de-vam etmekte olup, isminin hayýrlaanýlmasýna vesile olmaktadýr.AhmetÞemsettin Ateþ Aðabeyimizi rahmetve minnetle anýyoruz…

DERGÝMÝZÝN KURUCUSUAHMET ÞEMSETTÝN ATEÞ

DUÂLARLA ANILDI17 Mart 2006 tarihinde Hakk’a yürüyen, dergimizin kurucusuAhmet Þemsettin Ateþ, Mevlid Kandili münasebetiyle 19 Mart2008 Çarþamba günü Darende’de yapýlan bazý etkinliklerleanýldý. Kandil kutlamalarý ve anma günü programý vesilesiyleDarende’ye gelen yüzlerce gönül dostuna yemek ikrâm edildi.

Okuyucularýmýzýn ve yurdun dört bir yanýndan gönül dostlarý-mýzýn okumuþ olduðu 555 Kur’an-ý Kerim hatminin duâsý ÞeyhHamid-i Veli (Somuncu Baba) Camii’nde yatsý namazýný mü-takiben yapýldý. Cami çýkýþýnda cemaate 2.000 adet “Somun-cu Baba Sebil Ekmeði” daðýtýldý.

555 Kur’an-ý Kerim Hatimi Okundu

Ahmet Þemsettin Ateþ

Page 74: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

74 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Terzi Baba bin bir bereketi olan güzel Anado-lu’muzun yetiþtirdiði büyük velilerdendir. Asýl is-mi Muhammed Vehbi’dir. Hayyât Vehbi diye demeþhur olan Terzi Baba, 1780 (H. 1195) yýlýndaErzincan’da doðdu. 1847 (H. 1264) yýlýnda yineErzincan’da vefat etti. Erzincan’ýn manevî bekçi-si, Erzincanlýnýn hikmet ve himmet elçisi, vefatýn-dan sonra kendi imkânlarýyla yaptýrýp ilim ve irfanmektebi olarak kullandýðý dergâhýnýn olduðu yeredefnedildi. Halen burasý Terzi Baba kabristanlýðýolarak anýlmaktadýr.

Terzi Baba gerekli temel dinî bilgileri tahsil et-tikten sonra anne ve babasý tarafýndan bir sanatsahibi olmasý için bir terziye emanet edilmiþ vedaha sonra sanatýndan aldýðý lakabýyla meþhur ol-muþtur. Mesleðini yaparken bile ibadetini hiçterk etmez, yaptýðý iþin ücretini verenden alýr, ver-meyene de hakkýný helal ettiði gibi eðer ihtiyaç sa-hibi biriyse kendisi yardýmda bulunurdu. Dünya-ya hiç raðbeti olmayýp âhirete meyli çok fazlaolan Terzi Baba nefsinin arzu ve isteklerini yerinegetirmeme noktasýnda azamî gayret gösterirdi.Dikiþ dikerken, iðneyi kumaþa her batýrýþ ve çýka-rýþta dili ve kalbi ile Allah Teâlâ’yý zikrederdi. Ha-lim selim ve mütevazý bir kiþiliði olan Terzi Babahiç kimseyi kýrmaz, incitmezdi. Hâlini insanlar-

dan gizler kimsenin, hâlini bilmesini istemezdi.Fakirleri çok sever ve bu sevgisini açýkça belliederdi.

Bir gün Erzincan’a dýþarýdan fakir bir yolcu gel-di. Üstündeki paltosu hem çok eski ve yýrtýk hemde ele alýnmayacak kadar kirli idi. Bu kiþi palto-sunu diktirmek için, þehirdeki birçok terzileri gez-di. Fakat hiç birisi, paltoyu dikmek þöyle dursuneline bile almadý. Üstelik bir de kendisiyle alayederek; “Þurada Terzi Baba var. Ona götür, o di-ker. Bizim, böyle iþlere ayýracak vaktimiz yok “dediler. Zavallý fakir yolcu, Terzi Baba’yý buldu veisteðini anlattý. Terzi Baba, dükkânda ona yergöstererek önce oturttu ve kendisine iltifatta bu-lundu. Sonra da “Paltonu býrak, inþallah yarýnahazýrlarým. “ dedi. Terzi Baba paltoyu alýp önce-likle bir güzel yýkayýp, temizledi. Sonra, sökükle-rini tamir etti. Ertesi gün o fakir geldiðinde, pal-tonuz hazýr deyip teslim etti. Fakir, paltosunu yý-kanmýþ, temizlenip dikilmiþ görünce çok mem-nun oldu. Borcum ne kadar, diye sorunca, TerziBaba, borcun yok, zira ben onu Allah için diktimdedi. Bu sözlerinden öyle memnun oldu ki zaval-lý fakir yolcu ellerini açarak, Terzi Baba’nýn AllahTeâlâ’nýn sevdiklerinden olmasý için kalben duaetti.

HAYATI HÝKMET, ÝÞÝMARÝFET DOLU BÝR

TERZÝ BABA

Örnek HayatYusuf HALICI

Page 75: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

75Nisan / 2008

O günlerde de Mevlânâ Halid-i Baðdadî Haz-retleri, talebesi Abdullah-i Mekkî Hazretlerinihem insanlarý irþat hem de kendisine verdiði biremaneti ehline vermesi için Anadolu’ya gönder-miþti. Önce Erzurum’a, oradan da Erzincan’a ge-len Abdullah-i Mekkî Hazretleri, “Hocamýzýn ver-diði emaneti teslim edeceðimiz zat, Allah bilir yabu memlekette olsa gerek” diyerek kenar bir ma-hallede ikamet eylediler. Abdullah-i Mekkî Haz-retlerinin memleketlerine geldiðini duyan halkakýn akýn ziyaretlerine geldi. Her gelen, onunsohbetlerine hayran kalýyordu. Nihayet Terzi Ba-ba da gelip içeri girince Abdullah-i Mekkî Hazret-leri hemen ayaða kalktý. Çaðýrýp, yanýna oturttu.Hiç kimseye yapmadýðý iltifatý Terzi Baba’ya ya-pýnca cemaat þaþýrdý. Bir terziye, bu kadar ilgi ne-dir, diye ona olan ilgiden, hayrete düþtüler. Dahasonra Abdullah-i Mekkî Hazretleri, “Kardeþim!Hocamýn bende bir emaneti var, ona sen müsta-haksýn. Bu, sana çok menfaat ve nimet saðlar.Kabul edersen sana teslim edeyim. “ dedi. Ýlk ön-ce bu sözlerinden ne murat edildiðini anlamayanTerzi Baba daha sonra, “Siz nasýl emir buyurursa-nýz efendim, ben asla dünyalýk bir þey için Allahdemem” dedi. Abdullah-i Mekkî Hazretleri,“Oðul, sen bu güzel sözünle kendini ispat ettin.Teslim edeceðim emanet seni dünya muhabbe-tinden kurtarýp Allah’a yaklaþtýracak” diyerekhimmetle nazar edip emaneti teslim etti ve kema-le ermesine vesile oldu.

Abdullah-i Mekkî Hazretleri bir kaç gün dahakalýp Terzi Baba’ya insanlarý marifetullaha kavuþ-turma vazifesi verdi. O günden sonra Terzi Ba-ba’nýn hâli deðiþti. Manevî feyizler deryasýna dal-dý. Her konuþtuðu hikmet, her bakýþý ibret olmuþ-tu. Ýnsanlar Terzi Baba’nýn bu hâlini fark edinceondan istifade etmek için sohbetlerine katýlmayabaþladýlar. Gelip sohbetini dinleyen hayran olu-yor, bu dünyadan uzaklaþýp, Allah’a yaklaþýyordu.Günden güne artan ziyaretçi sayýsýna bazýlarý ma-na veremiyordu. Onun bu hâlini çekemeyen kö-tü niyetli insanlar, hakkýnda dedikodu etmeyebaþladýlar. Bildiðimiz, þu ümmi, cahil Terzi Ba-ba’nýn baþýna bu kadar insan niçin toplanýr, de-

meye baþladýlar. Önceleri, yalnýz cahiller bu de-dikoduyu söylerken sonralarý ilim sahibi bir kýsýminsanlar da bu dedikoduya iþtirak eder oldu. Bu-nun üzerine “Kendisini çaðýrýp imtihana çekelim,eðer sorulan suallere cevap veremeyecek olursa,insanlarý irþat edemeyeceðini, kendisinin yol gös-terme davasýndan vazgeçmesi gerektiðini söyleye-lim” dediler. Bütün sorulara gayet güzel cevaplarcevap verince orada bulunanlar mahcup olup,“Efendim, anladýk ki, siz büyük bir velisiniz. Bil-meden sizi üzdük, bizi affet” dediler.

Terzi Baba’nýn Miftâh-ul-Kenz ismindeki man-zum eseri çok meþhurdur. O bu eserindeki na’tý-nýn bir kýsmýnda þöyle der;

Muhammed’dir anýn ism-i þerîfiMutahhardýr anýn cism-i latîfi

Cemi-i enbiyânýn efdalidirBu mahlûkat içinde erkemidir

Anýnla buldu rahmet cümle âlemÞifâlar buldu dert ehli dahî hem

***Ýlâhi umarýz senden atâyýÞefi’ edüp Muhammed Mustafâ’yý

Anýn hürmetine bizi kabûl etRýzâna yol bulam aný þefi’ et

O bu na’týnda, Peygamberimiz (s. a. v)’e duy-duðu sevgisini içtenlikle dile getirir ve Peygambe-rimizin bütün peygamberlerin en yücesi, yaratýl-mýþlarýn en ikramlýsý olduðunu, bütün kâinatýnonunla rahmet bulduðunu, dertlilerin onunla þifa-lar bulduðunu, meleklerin onunla þevke geldiðini,feleklerin onun aþkýndan döndüðünü, Allah’ýnsevgilisi olduðunu, onun þanýnýn yüce olduðunu,onun hürmetine dualarýn kabul edildiðini, halkýsevdiðini, kin tutmadýðýný, kâfirlere bile hak yolagirmeleri için dualarda bulunduðunu, kimseyehor bakmadýðýný, ümmeti için af dilediðini belirte-rek, O’ndan þefaat diler.

Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 76: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

76 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

-Elmas, kýzým! Böyle camýn önünde oturmuþ,ne düþünüyorsun?

Elmas kayýnvalidesi Aliye Haným’ýn geldiðinigörünce hemen toparlandý ve:

Ýstanbul’a göçeceðiz ya, iþte onu…

Aliye Haným gelinin yanýna oturdu ve,

Ben de devamlý düþünüyorum ama Salih dehaklý bir yerde. Artýk burada da hayat kolay deðil.Þey… Elmas, Salih’e de söyledik. Babanla beraberburada kalalým diyoruz. Evlendiðinizden beri bir-likteyiz. Artýk çoluk çocuða karýþtýnýz. Kendi baþý-nýza ailenizle birlikte…

Elmas onun daha fazla konuþmasýna izin ver-meyerek elini tuttu ve:

Biz birlikte bir aileyiz anacýðým. Siz yanýmýzda

olmadan nasýl rahat ederiz? Hem Salih söylemedimi, þimdi birlikte gideriz, baharda isterseniz dö-nersiniz. Okullar kapanýnca da biz döneriz.

Aliye Haným gelininden de bunlarý duyuncaçok sevindi. Salih de, “Siz baþýmýzýn tacý, ocaðýmý-zýn bereketisiniz. Önümüz kýþ, sizi burada nasýlbýrakýrýz?” demiþti.

Aslýnda geliniyle ayný tedirginliði yaþýyordu.Hatta bir gün Hacý Ömer’e:

Efendi, ne düþünüyorum biliyor musun? Hanisen bir gün kitaptan okumuþtun. PeygamberEfendimiz ashabýyla Medine’ye hicret edince, herbir Mekkeli ile bir Medineliyi kardeþ ilan etmiþ veMedineliler Mekkeli kardeþleriyle mallarýný payla-þýp onlara kol kanat germiþler. Bizi de Ýstanbul’daöyle karþýlayanlar olsa…

SILA HASTALIÐI

HikâyeRaziye SAÐLAM

Page 77: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

77Nisan / 2008

Hacý Ömer gülerek lafýný kesmiþ ve:

Haným öyle bir güzellik ancak PeygamberEfendimizin devrinde ve onun eliyle olur, demiþ-ti.

…………………

Salih ile Elmas’ýn on beþ yaþýnda bir kýz veüç oðlu vardý. Ýlknur en büyükleriydi. Çocuklarbüyük þehirden biraz ürkmelerine raðmen yinede çok heyecanlýydýlar. Elmas ise biraz da komþu-larýnýn etkisiyle çok korkuyordu. Öyle ki orayaayak basýnca sanki Ýlknur hemen kötü yola düþe-cek ya da Salih bir iþ tutamayýp geri dönmek zo-runda kalacaklardý. Ýçinde büyüttüðü bu korkularbazen uykularýný kaçýrýyordu.

………………..

Güz baþýnda, Ýstanbul’un uzak bir semtinde birgecekonduya taþýndýlar. Salih iþportacýlýk yapma-ya baþladý. Ýlk günler hepsinde bir gariplik vardý.Salih iþe gidince kendilerini hepten yalnýz hissedi-yorlardý. Üç oðlan; Ali, Bekir ve Ömer ilk gündensokaða çýktýlar. Diðer çocuklar onlarý yabancý gö-rüp yanlarýna almadý. Ömer de bakkaldan lastikbir top alýp üçü birlikte tek kale maç yaptýlar.

Elmas, Ýlknur’a sürekli, “Aman kýzým, burasý Ýs-tanbul. Ne olur, ne olmaz. Kapýya, cama çýkýpkendini gösterme.” diye tembihliyordu. Ýlknur’sa,“Yanýnýzdan hiç ayrýldýðým mý var ana, daha niyeöyle söylüyon.” diye karþýlýk veriyordu.

Günler geçiyor, Hacý Ömer ile Aliye Hanýmçok sýkýlýyordu. Burada çocuklarýnýn yanýndaydý-lar ama köyün havasý, evleri, bahçeleri ikisinin deburnunda tütüyordu. Güneþ bile orada daha par-laktý.

Bir gün Zeliha adýnda bir komþularý, “Hoþ gel-din” e geldi. Hacý Ömer, gidene kadar hiç odasýn-dan çýkmadý. Biraz üç beþten sonra Zeliha:

Kardeþ, ben ev temizliðine gidiyorum. Hemgündelik kazanýyorum hem de temizliðe gittiðim

kadýn giymedikleri üst baþlarýný veriyorlar. Böyle-ce çocuklarýn da giyecekleri çýkýyor. Burada ka-dýnlar hep giderler. Ýstersen sana da, bir iþ bulu-ruz, dedi.

Akþam bunu Salih’e söyleyince, Salih daha la-fýný bitirmesine fýrsat vermeden,

Olmaz Elmas! Yadýrgý yerlerde ne iþin var? Bu-rasý Ýstanbul, ne olur ne olmaz, diye karþý çýktý.

……………………..

Evin kadýnlarý önündeki küçük bahçe hariç hiçsokaða çýkmýyorlardý. Alýþveriþi de Salih yapýyor-du. Günden güne zaman daha aðýr geçmeye baþ-ladý onlar için. Yine bir gün Salih erkenden iþeçýktý. Diðerleri kahvaltýdayken Aliye Haným:

Hacý Ömer, bugün hep birlikte biraz dýþarý çýk-sak? Hem Ýlknur da çok sýkýldý.

Nereye gideceðiz Haným?

Ne biliyim, bir yer mi biliyom ki söyleyim þu-raya götür diye.

Peki, tamam. Yaðmur dinsin de bir bakarýz.

Henüz sofrayý toplamadan kapý çalýndý. Ali ko-þup açtý, kapýda üç tane kadýn vardý. Ali,

Anneeee, misafir geldi, diye seslenirken, Elmasgelmiþti zaten.

Buyurun, birine mi baktýnýz?

Kadýnlardan biri gülümseyerek,

Müsaade ederseniz, içeri girelim de orada an-latalým, dedi.

Elmas tedirgin olarak:

Ev hali, ortalýk da biraz daðýnýk ama þöyle bu-yurun, diyerek geçmeleri için yol gösterdi.

Kadýnlarýn tam karþýsýna sýralanan çocuklar,gözlerini dikmiþ merakla ne söyleyeceklerini bek-

Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 78: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

78 Somuncu Baba

liyorlardý. Bu arada Elmas, çayý tazeleyip birer ta-ne çay koymuþtu.

Biz …. Derneðindeniz. Adým Nermin. Beledi-ye ile ortak çalýþýyoruz, köyden göç eden aileleriziyaret ediyoruz. Amacýmýz, onlarý þehir hayatýnaalýþtýrmak. Ayrýca açtýðýmýz kurslarda okuma-yaz-ma öðretmek ve evlere iþ daðýtarak gelir elde et-melerini saðlamak.

Nermin Haným’ýn anlattýklarý onlarýn çok ilgisi-ni çekti. Geleli birkaç ay olmuþtu ama daha doð-ru düzgün evden çýkmamýþlardý. Akþam Salih’esöylemek için heyecanlanýyordu.

………………….

Tanýmadýðým kadýnlarla sizi yalnýz göndere-mem, olmaz öyle þey.

Salih’ten böyle bir tepki bekliyorlardý. AliyeHaným, Ýlknur’un üzüldüðünü görünce,

Oðlum, ne var olmayacak. Sen hiç korkma.Ben de yanlarýnda gidecem. Nermin Haným ister-sen babanýn da gelebileceðini söyledi.

Hacý Ömer hemen karþý çýkarak:

Yoo haným, beni karýþtýrmayýn. Onca kadýnlaben bi baþýma gidemem.

…………………..

Birkaç gün sonra Nermin Haným saat ondageldi. O gelene kadar evi toparlayýp, öðlen yeme-ðini yaptýlar. Üçü de çok heyecanlýydý. En yeni el-biselerini giyip baþlarýný baðladýlar. Dýþarýya çýkýpda duraða yürürken etraftan bakanlar oluyordu.Ne de olsa onlar gibi deðillerdi. Hareketlerindede bir yabancýlýk vardý. Duraða kadar iki yüz met-re yol yürüdüler. Karþýdan karþýya geçerken AliyeHaným biraz korktu ama Ýlknur babaannesininkoluna girip onu hiç býrakmadý.

Durakta, kocaman otobüsleri arka arkayasýralanmýþ görünce çok þaþýrdýlar. Nermin Haným,nereden bilet alacaklarýný, gidecekleri yere göre

hangi otobüse bineceklerini öðretti. Otobüs bile-tini atarken Elmas birkaç kez denemek zorundakaldý ama olsun sonunda baþardý. Yarým saat ka-dar otobüsle gittiler. Giderek otobüse binenlerinsayýsý artýyordu. Ýnecekleri yere geldiklerindeayakta bile yer kalmamýþtý. Aliye Haným, “Sankibütün herkes buraya gelmiþ.” deyince Elmas gül-dü ve “Doðru diyon ana , bu ne kadar çok in-san.”dedi.

Yol boyunca dýþarýyý ilgiyle izlediler. Büyükcaddeler, çok sayýda yüksek apartmanlar ve bü-yük vitrinli maðazalar. Kaldýrýmlar insan doluydu.Nermin Haným gözlerindeki þaþkýnlýk ifadesini gö-rünce gülümseyerek:

Buralar þehrin en kalabalýk yerleri. Sizin oralargibi sakin deðil ama buralara da alýþmak lazým.

Daha sonra nispeten daha sakin bir yere gelin-ce, Nermin Haným inmek için kalkýp düðmeyebastý. Diðerleri onun hiçbir hareketini anlamýyor-du.

Biraz yürüdükten sonra yemyeþil bahçesi olanbir çay bahçesine girdiler. Kadýnlar böyle kalaba-lýk yerlerde çay içip bir þeyler yemekten önce te-dirgin oldular ama Nermin Haným:

Rahat olun, burada kimse kimseye bakmaz, dedi.

Onlar yola çýktýktan biraz sonra yaðmur din-miþti. Aliye Haným topraðýn kokusunu içine çe-kerken gözleri doldu ve:

Ayný bizim oralar gibi, dedi. Ýlknur gülümseye-rek:

Çok özledin deðil mi babaanne?

Çok ya güzel kýzým…

Ben de babaanne. En çok da kýnalý koçla, ta-vuklarýmýzý… Her sabah ilk onlarý görürdüm.

………………..

Daha sonraki bir gün vapurla karþýya geçtiler.

Somuncu BabaSomuncu Baba

Page 79: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

79Nisan / 2008

Ýlk defa vapura biniyorlardý. Çok heyecanlandýlar.Akþam, öyle çok anlattýlar ki çocuklar da heves-lendi. Dedeleri hafta sonu birlikte gitme sözü ver-di. Sonraki günlerde Ýstanbul’a iyice alýþtýlar. Git-tikleri okuma-yazma kursunda Elmas ile Aliye Ha-ným okumayý öðrendi. Henüz yazamýyorlardý amahikâye kitaplarýný okuyabiliyorlardý. Aliye Hanýmen çok da köyü konu alanlarý okumayý seviyordu.

Bu arada Mart sonu olmuþtu. Evde kazak, ti-þört iþleyip para kazanýyorlardý ama Hacý Ömer’indurumu iyi deðildi. Yataktan kalkamýyor, hiçbirþey yemiyordu. Kolunu kaldýrmayý caný istemiyor-du. Salih eve doktor getirmiþti ama bir teþhis ko-namadý. Hacý Ömer gittikçe zayýflýyordu. Ev halkýçok üzülüyordu. Aliye Haným baþucundan hiç ay-rýlmýyor, bir þeyler yemesi için ýsrar ediyordu. Oise baþýný öbür tarafa çevirip gözünü kapatýyordu.

Bir akþam bir tanýdýklarý akþam oturmasýna gel-di. Hacý Ömer’i görünce:

Geçen yýl benim anamda da aynýsý olmuþtu.Götürmediðimiz doktor kalmadý. Sonunda biri,“Anneniz sýla hastalýðýna tutulmuþ, tez zamandaköyüne ulaþtýrýn.” dedi. Biz ince hastalýða tutuldu-

ðunu, yakýnda öleceðini düþünüp üzülürken, odaha bileti alýnýr alýnmaz canlandý. Þimdi köydeve sapasaðlam…

………………….

Hacý Ömer ile Aliye Haným otobüsle köylerineyaklaþýrken, heyecandan yerlerinde duramýyor-lardý. Köy, ikisinin de burnunda tütüyordu. HacýÖmer, bir bahçedeki aðacýn altýnda oturup çayiçeceðini düþünüyor, bir kahveye gidip arkadaþla-rýný göreceðini. Sevinçten gözlerinin içi gülüyor-du. Aliye Hanýmýn da ondan aþaðý kalýr yaný yok-tu. Komþularýný, bahçesini, evinin kokusunu özle-miþti. Gülümseyerek eþine dönüp,

Bakýyorum iyice iyileþtin. Gözlerinin içi gülü-yor.

Eee haným! Az þey mi baba, ata topraðýna ka-vuþuyoruz. Ýnþallah evimize vardýðýmýzda, eðilipeþiðini öpeceðim.

Aliye Haným sevgiyle eþinin elini sýktý ve,

Ben de Efendi, inþallah ben de, dedi

Page 80: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

80 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Çocuk sahibi olmak bir ni-mettir. Allah’ýn bir lütfu ve iyili-ðidir. Hiç kimse iyi anne-babaolarak doðmaz. Ýyi ebeveyn ol-mak; sevgi, deneyim, sabýr vebilgi edinmeyle oluþur. Ebevey-nin çocuklarýnýn geliþimine yar-dýmcý olabilmesi için önce ken-dileri büyümelidir. Bazý yetiþ-kinler fiziksel olarak büyümüþolsalar da; hal ve hareketleriy-le, fikirleriyle büyümediklerinigösterirler. Baþarýlý bir insan; so-runlarý çözebilen, uzlaþmacý yö-

nü olan, etkili dinleme ve etkilikonuþma becerisine sahip olan,hatalarýndan ders çýkarabilen,özür dilemesini bilen, parayýidare etmeyi bilen, baþkalarýnasaygý duyan, baþkalarýyla bera-ber çalýþabilen ve kendisiyleuyumlu çalýþýlabilen, kýsacasýadý anýldýðýnda gönüllere ferah-lýk veren ve girdiði ortama hu-zur getiren kiþidir.

Çocuðun saðlýklý yetiþmesi,düzenli bir eðitim almasý ve ha-

yatýnda baþarýlý olmasý için, hu-zurlu bir aile ortamýna ihtiyacývardýr. Ýyi bir nesil yetiþtirebil-mek her anne-babanýn arzusu-dur. Bunu baþarabilmek içinöncelikle çocuklarýmýza karþýgörevlerimizi yerine getirmeli-yiz. Sorumluluklarýmýzýn farkýn-da olup, çocuklarýmýza karþý ne-rede, nasýl davranacaðýmýzý iyibilmeliyiz. Yoksa yaptýðýmýz iþ;tabiri caizse “kaþ yapayým der-ken göz çýkarmak”tan baþka biriþe yaramaz. Her þeyden önce

ÝYÝ ANNE-BABA OLMAK ÝÇÝN YAPMAMIZ

GEREKENLER

AileKevser BAKÝ

Page 81: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

ideal anne-baba ailesini sever,çocuklarýnýn Allah’ýn emanetiolduðunu düþünür ve bilir.

Ýyi anne-baba ailede huzu-ru, güveni ve mutluluðu koru-yabilmelidir. Çocuklar anne-ba-bayý tartýþýrken ya da kavgaederken gördükleri zaman, ge-leceðe ait ümitlerini yitirir, aile-nin daðýlacaðýndan korkarlar.Tartýþmayan karý-koca olmaz,lakin eþler mümkün mertebeçocuklarýn yanýnda tartýþmama-lý. Çocuklarýn duyabileceði þe-kilde birbirlerine hakaret edipaðýr sözler söylememeli. Boþan-ma ile asla tehdit etmemeli. Ba-zý ebeveynler tartýþmayý ve kav-gayý çocuklara duyurmayý mari-fet gibi görüp “çocuklar duysun,duysunda senin ne olduðunubilsinler? ya da baba çocuklarahitaben “ananýz ana deðil ki,geri zekâlý hayvanýn teki” anneise “bu adam evlenilecek birisideðilmiþ” gibi sözler sarfetmek-tedirler. Çocuklar sinir ve kýz-gýnlýk anýnda söylenen tüm tar-týþma ve hakaretleri duyduktansonra beyninde fýrtýnalar kop-maya baþlar. Psikolojik olarakyýkýlýr. Sürekli tedirgin olur. Bi-raz yüksek ses duyduðundakavga edildiðini düþünür ve he-men anne-babanýn yanýna gelir.Sonra eþlerde canýmlar-cicimlerdevam eder. Fakat çocuklarýntedirginliði sürekli olur. Hiçbiri-mizin kendi kaprisleri ve bece-riksizliði uðruna Allah’ýn ema-neti olan çocuklarý madden-manen çöküntüye uðratmayahakký yok. Onlar hayatýn gereðizaten ileriki yaþlarda belli zor-luklara ve sýkýntýlara göðüs gere-cekler. Müsaade edelim demutlu bir ailede çocukluklarýný

yaþasýnlar. Unutmayalým; mutluçocuklar ancak mutlu ailelerdeyetiþir. Sevgi, saygý, þefkat, yar-dýmlaþma, iþ birliði, ibadetlerinyerine getirilmesi gibi güzel de-ðerleri çocuklar anne ve baba-sýndan görerek ve yaþayarak öð-renirler.

Çocuklarýmýzýn gerekli mad-dî ihtiyaçlarýný karþýlamalýyýz.Çocuklarýmýzý yiyecek, giyecek,oyuncak ve harçlýk gibi temelihtiyaçlardan mahrum býrakma-malýyýz. Çocuklar kendi sahipolduklarý imkânlar konusunda,kendisini arkadaþlarýyla ve ebe-veynini arkadaþlarýnýn ailesiylekýyaslamada oldukça ustadýrlar.Bir þey almadýðýnýz zaman “amaAli’nin var” veya “Ayþe’nin ba-basý senden daha mý zengin”veya ‘Mehmet’in ailesi bunaizin veriyor? derler. Arkadaþlarý-nýn yanýnda mahcup olmamasýiçin yeteri kadar harçlýk verme-liyiz. Çocuðumuza harçlýk verir-ken diðer babalardan farklý ola-ðanüstü bir þey yapýyormuþ gibibüyütmemeliyiz. Parayý çocuðakarþý bir tehdit aracý olarak kul-lanmamalýyýz. Ýhtiyaçlarý karþý-lanmayan bir çocuk arkadaþlarý-nýn yanýnda aþaðýlýk ve yetersiz-lik duygusuna kapýlabilir. Buduyguyu üst üste yaþayan birçocuk arkadaþlarýnýn yanýndamahcup olmamak için çalmadavranýþýna yönelebilir. Zamanzaman arkadaþlarýna bir þeylerýsmarlamasý ya da elindekinipaylaþabilmesi için teþvik etme-liyiz. Gücümüz nispetinde on-larý besleyip, büyütmeli ve ihti-yaçlarýný karþýlamalýyýz.

Çocuklarýmýzýn ruhî ve sos-yal geliþimi için sevgi ve ilgi gös-

termeli, güven duygusu verme-liyiz. Sadece maddî ihtiyaçlarýnkarþýlanmasý çocuðun geliþimive kendisini mutlu hissetmesineyetmemektedir. Maddî imkân-sýzlýklar içerisindeki bir aile bir-çok ihtiyacýný karþýlamada zor-luk çekebilir. Çünkü fakirlik zorbir sýnavdýr. Ancak çocuðun ru-hî ve sosyal geliþimi için ihtiyacýolan sevgi ve ilgi maddî imkân-larla ölçülü deðildir. Nice fakiraileler var ki çocuklarýný ilgi vesevgi ile büyütmekte ve maddîimkânsýzlýklara raðmen çocuk-larýný okutmaya ve ihtiyaçlarýnýkarþýlamaya çalýþmaktalar. Ço-cuklar böyle sevgi ve ilgi göste-rilen sýcak aile ortamýnda evdenuzaklaþmayý, yanlýþ davranýþlariçinde bulunmayý asla düþün-mezler. Çünkü ailelerinde mut-ludurlar. Öyle aileler de var kigeniþ imkânlara raðmen anne-baba sorumluluðunu yerine ge-tirmez, verdiði üç kuruþ harçlýkve aldýðý iki pahalý kýyafetle so-rumluluðunu yerine getirdiðinidüþünür, çocuðun asýl ihtiyacýolan sevgiyi ve ilgiyi esirger, on-lara zaman ayýrmaz. Bu anne-babalar, çocuklarýnýn maddî ih-tiyaçlarýný karþýlamakla, özelokullara göndermekle, özelkurslar aldýrýp keyifli ve pahalýbir tatile göndermekle görevle-rini yaptýklarýný zannederler.Hâlbuki çocuk ailesinde bula-madýðý ilgi ve sevgiyi arkadaþçevresinde, dýþ dünyada ve za-rarlý alýþkanlýklarda bulduðundaoraya yönelir. Aileden uzaklaþýr.Aile bunu fark ettiðinde ise iþ iþ-ten geçmiþ olur. Ayrýca sevgi veilgide; ödül ve cezada çocukla-rýmýza eþit davranmalýyýz.

81Nisan / 2008Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 82: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu Baba

Uzmanlar, çoðu ilacýn teme-linde bulunan bitkilerin çaylarý-nýn da birer þifa kaynaðý oldu-ðunu bitkilerle tedavinin her za-man için ilaç tedavisinden dahauzun süreceðini belirtiyor. Bit-kiler hastalýða yakalanmadanönce önlem olarak kullanýlma-ya baþlanmalý, basit hastalýklarbitki çaylarý, kompresler ve bit-kilerden yapýlmýþ yaðlarla teda-vi edilmeli. Ciddi hastalýklardada doktorun verdiði tedaviyeparalel olarak bitkilerden yarar-lanýlabilir.

Doðada þifalý bir çok bitki-den þifalý çaylar elde edilebile-ceðini kaydeden uzmanlar, bitkiçayý hazýrlarken de þu tavsiye-lerde bulunuyor: Bitki çayý ha-zýrlarken özellikle taze kayna-

mýþ klorsuz su kullanýlmalý. Bir-çok hastalýkta klorun zararlý ol-duðu saptanmýþtýr. Suyunuzukaynattýktan sonra bir iki dakikadinlendirin. Porselen bir demli-ðe önce çayýný yapacaðýnýz bit-kiyi koyun ve üzerine gereklimiktarda su ekleyin. Genellikle1 tatlý kaþýðý kuru veya bir avuçtaze ot için dörtte bir litre sukullanmak gerekir. Çayýn dem-lenmesi için 2-5 dakika yeterli-dir. Kök bitkilerden çay yapaca-ðýnýz zaman (zencefil, havlýcangibi) ayný miktarda su ve bitkiyibirlikte cezveye koyup kaynat-ma yoluyla çayýnýzý yapabilirsi-niz.

Þifalý çay elde edilen þifalýbitkilerden bazýlarý þunlar:

Ihlamur: Soðuk algýnlýðýnave öksürüðe karþý en etkili ve enyaygýn olarak kullanýlan doðalilaçlardan biri olan ýhlamur, uy-kusuzluk, spazm ve kan dolaþý-mý bozukluklarýnda da kullaný-lýr. Özellikle akþam saatlerinde

fazla içmemeye dikkat etmekgerekir, çünkü fazla miktardaalýndýðýnda uykusuzluða nedenolabilir. Yapraklarýnda çok mik-tarda klorofil taþýmasýndan do-layý kansýzlýk durumunda kulla-nýlmasýnda fayda vardýr. Diðer

ÞÝFALI ÇAYLAR

SaðlýkAkýn DÝNDAR

Page 83: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

çaylarda olduðu gibi ýhlamuruda hazýrladýðýnýz zaman için vebir daha kaynatmayýn. Çünküuzun süre kaynatýlýp içilen ýhla-mur size yarardan çok zarar ve-rebilir.

Yogi Çayý: Hintli yogileriniçtiði baharatlý bir çay. Tam dakýþ mevsimine uygun, yani ýsýtý-cý. Ayurvedik bir çay olan yogiçayý yoðun baharatlarýn karýþý-mýndan oluþuyor. Bu çayý hazýr-lamak için ufak bir tencereyebir parça kabuk tarçýn, 4-5 ka-kule tanesi, 1 ufak kök zencefil,2 karanfil ve 4-5 adet tane kara-biber koyun. Üzerine 2 su bar-daðý su ilave edip 5 dakika ka-dar kaynattýktan sonra dilerse-niz içine 1 tatlý kaþýðý siyah çayekleyip biraz demlendirip sü-zün. Dilerseniz sütle karýþtýrýpiçin.

Rezene: Rezene, Ege Bölge-si pazarlarýnda bahar aylarýndabol bulunan bir bitkidir. Rezeneçayý özellikle gaz ve kramp aðrý-larýnda, mide ve baðýrsak rahat-sýzlýklarýnda kullanýlýr. Özelliklebebeklerin gazlý olduðu zaman-larda sýk baþvurulan bir ilaçtýrrezene çayý. Öksürük ve soðuk

algýnlýklarýnda ve çocuklardaboðmaca hastalýðý sýrasýnda re-zene çayý yararlýdýr. Listeyi uzat-mak mümkün: Hýçkýrýk, bulan-tý, idrar yollarý iltihabý, böbrektaþlarý gibi birçok durumda re-zene çayýna baþvurabiliriz.

Hindiba: Hem salatalarda,hem de haþlanarak zeytinyaðýve limon ilavesiyle kullanýlabi-len hindiba iyi bir idrar söktürü-cüdür. Karaciðer hastalarýnýn,romatizmalýlarýn ve þeker hasta-larýnýn sofralarýnýn baþköþesineoturtmasý gereken otlardan biri-dir hindiba ve bunlardan baþkabaðýrsaklarý yumuþatýr, müzminromatizma, gut, böbrek ve safrakesesi hastalýklarýnda yararlýdýr.Hindiba köklerinden yapýlankahve iyi bir iþtah açýcýdýr. Ro-matizma hastalarý ilkbahar vesonbaharda 4-6 hafta arasý sa-bah ve akþam hindiba çayý içe-rek kür yapabilirler ve faydasýnýda hýzla görürler. Hindiba çayýhazýrlamak için kiþi baþýna 1-2tatlý kaþýðý doðranmýþ hindibakullanýlýr.

Adaçayý: Kýzýlderililerin kut-sal bitkisi sayýlan adaçayý, Akde-niz yöresinde bol bol yetiþir.Antibiyotik ilaç görevi görenadaçayý diþ eti rahatsýzlýklarýndave boðaz aðrýlarýnda çok yararlý-dýr. Sinir bozukluðu, baþ dön-

mesi, titremeye iyi gelir ve me-nopoz döneminde karþýlaþýlanterlemeyi durdurur. Ayrýca do-laþým sistemi hastalýklarýnda,tansiyon düþüklüðünde, sindi-rim sistemi bozukluklarýnda,psikolojik rahatsýzlýklarda, hal-sizlikte, sinir hastalýklarýnda dakullanýlýr. Özellikle boðaz veaðýz içi iltihaplarýnda günde bir-kaç defa adaçayýyla hazýrlanýpsoðutulmuþ çayla gargara yapýn,iyi geldiðini göreceksiniz.

Elma: Elma, besin deðeri dý-þýnda nefes darlýðý ve kalp has-talýklarýna karþý koruyucudur.Vücuttan toksinlerin atýlmasýnayardýmcý olur, lifli olduðu içinbaðýrsaklarý temizler, karaciðe-

rinden þikayet edenler, romatiz-malýlar ve hatta þeker hastalarýbile elmadan faydalanabilirler.Elma yatýþtýrýcý, uyku vericidir,baþaðrýlarýna iyi gelir. Taze elmasuyu cilde sürüldüðünde doku-larý saðlamlaþtýrýr ve teni güzel-leþtirir. Ýlkbaharda toplanan el-ma çiçekleri kurutularak sonba-har ve kýþ aylarýnda kaynatýlýrsave göðse ve öksürüðe iyi gele-cek bir þurup elde edilir. Kuru-tulmuþ elma parçalarýndan çayyapabileceðiniz gibi kabuðuylaküçük parçalara böldüðünüz el-malarý kaynatarak içine isterse-niz limon ve portakal koyarakçay olarak tüketebilirsiniz.

83Nisan / 2008Nisan / 2008Nisan / 2008

Page 84: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Tavuklu Pilav Hazýrlanýþý:

Tavuðu bir tencereye yýkayýp koyuyoruz, bir-birbuçuklitre su ilave edip haþlýyoruz.

Ilýk tuzlu suda pirinci yarým saat bekletiyoruz.

Pilav tenceresinin içerisine küçük küçük doðradýðýmýzkuru soðanlarý ve tereyaðýný alýp bademi, fýstýðý ilave edipkavuruyoruz.

Rendelenmiþ havucu, kuþüzümünü yýkayýp süzdüðü-müz pirinci ilave ediyoruz. Haþladýðýmýz tavuðun suyun-dan dört su bardaðý koyup, bir tatlý kaþýðý yenibahar-tar-çýn ve tuz ilave edip kaynamaya býrakýyoruz.

Kaynayýp göz göz olunca karýþtýrýp kýsýk ateþte dem-lendiriyoruz.

Haþlanan tavuðu tereyaðýnda kýzartýp servis tabaðýnaaldýðýmýz pilavýn üzerine koyup servis yapýyoruz.

Afiyet olsun...

Gönülden ÝkramlarMesude SARI

Malzemeler

• Yarým tavuk• 2 su bardaðý pirinç• 1 adet kuru soðan• 1 kahve fincaný dolmalýk fýstýk • 1 kahve fincaný kuþüzümü• 1 çay bardaðý soyulmuþ badem• 4 adet orta boy havuç• 1 çay kaþýðý tarçýn• 1 çay kaþýðý yenibahar• 3 çorba kaþýðý tereyaðý

Fotoðraf: Bekir SARI

Page 85: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Nisan / 2008

Kaynar (lohusa) Þerbeti

Malzemeler: 4 litre su, 3 kg. toz þeker, 5 adet çubuktarçýn, 1 yemek kaþýðý yenibahar, 4 kök zencefil, 3 kökhavlýcan, 1 yemek kaþýðý karanfil.

Not: Bu 5 baharatý (mümkünse) kök halinde teminetmeniz daha uygun olacaktýr. Ayrýca üzeri için; yeterikadar çekilmiþ ceviz ve toz tarçýn gereklidir.

Hazýrlanýþý: Yaklaþýk 5 litrelik bir tencere içerisinetarçýný, zencefili, yenibaharý, havlýcaný, karanfili koyup;üzerine 4 litre su ilave edip 1 saat orta ateþtekaynatýyoruz. Baharatlarýn rengi ve kokusu çýkýnca 3 kgþekeri ilave edip 45 dakika daha kaynatýyoruz.Kaynattýðýmýz þerbeti süzüp çaydanlýðýn içerisine alýp,kaynar kaynar fincanlara dolduruyoruz. Üzerinedövülmüþ - çekilmiþ cevizi 1 tepeleme yemek kaþýðýdöküp, toz tarçýný serpip servis yapýyoruz. Ara sýrakarýþtýrmak için fincanýn yanýna çay kaþýðý koymayýunutmayalým.

Eðer çok tatlý gelirse servis yaparken kaynamýþ suilave edebilirsiniz.

Kaynarýn artanýný soðuyunca kavanozlara koyupbuzdolabýnda saklýyoruz. Tekrar ikram ederken gerektiðikadarýný kaynatýp 1 yemek kaþýðý ceviz ile toz tarçýnýekleyip servis yapabilirsiniz.

Faydasý çok olan bir þerbettir. Ýçerisine konulanbaharatlar sütü artýrýr, anneye ve bebeðe dinçlik verir.Anne sütünü doyurucu hale getirir. Baðýþýklýk sisteminigüçlendirir. Anneyi rahatlatýr. Sütten bebeðe geçtiði içinbebeði de sakinleþtirir, rahatlatýr, uyutur.

Kaynar; genelde yurdumuzun güney illerinde,özellikle Adana yöresinde yeni doðum yapýlan evlerdesýkça tüketilen, sýcak içilen bir içecektir.

Hayýrlý olsuna gelen misafirler için de güzel birikramdýr. Ýkram ederken bebeðin cinsiyetine uygun maviveya pembe renk aðýrlýklý fincanlar tercih edilebilir.Ýçildikten sonra adet üzerine, “sütünüz bol olsun” diyedua edilir. Þifa olsun.

Nisan / 2008

ÞÝFA NÝYETÝNE

Page 86: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde

Somuncu BabaSomuncu Baba

Page 87: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde
Page 88: Baþyazý - Somuncu Baba Dergisimed doðdu. Eðer yanlýþým varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiþ olayým. Evet, onun iki küreði arasýnda kýrmýzým-týrak, üzerinde