ders 4 türkiyede eğitim kurumu
DESCRIPTION
Türkiye' nin Sosyal ve Kültürel Yapısı Ders NotlarıTRANSCRIPT
Demokratik bir toplumda, vatandaşların en rahat şekilde ulaşmasına
imkân tanınması gereken kamusal hizmetlerin başında eğitim
gelmektedir. Ancak günümüzde en iyi şekilde işleyen bir eğitim
sisteminde bile kişisel özellikler ya da bir gruba ya da sınıfı ait olmaktan
kaynaklanan bir takım farklılıklar tümüyle ortadan kalkamamaktadır.
TÜRKĠYE’DE EĞĠTĠM KURUMU VE
SORUNLARI
Eğitim sistemi ve onun alt sistemi olan okuldan beklenen, bireyi kendi
ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, toplumsal beklentilerine uygun
olarak yetiştirmek ve gelecekte ihtiyaç duyacakları kabiliyetlerle
donatmaktır.
TÜRKĠYE’DE EĞĠTĠM KURUMU VE
SORUNLARI
Osmanlı İmparatorluğu eğitim sistemini iki ayrı döneme ayırarak
inceleyebiliriz
TÜRKĠYE’ DE EĞĠTĠMĠN KISA TARĠHÇESĠ
Türkiye’ De Eğitimin Kısa Tarihçesi 1839’daki Tanzimat Fermanı ve yenileşme dönemine kadarki eğitim
sistemi genel hatlarıyla bir feodal teokratik düzeni temsil etmektedir.
Bu okullar:
Sıbyan Okulları
Medreseler
Enderun Okulları
Türkiye’ De Eğitimin Kısa Tarihçesi 1839’da Tanzimatla başlayan Avrupalılaşma hareketinden sonra, bu
sıraladığımız okulların yanı sıra Avrupa tipi laik okullar kuruldu.
Bu okullar:
İlköğretim okulları olarak hizmet everen “Mekteb-i İbtidaiye
Orta öğretim okulları olarak hizmet veren: İdadiye, Rüştiye,
Sultaniye
Yükseköğretim olarak hizmet veren: Darülfünun’ dur.
Türkiye’ De Eğitimin Kısa Tarihçesi Bu Avrupa tipi okullar ve üniversite ile diğer okul kuruluşları iki ayrı
ve birbirine karşıt sistem haline dönüştü ve sonuç olarak eğitim
kurumları iki ayrı gruba ayrıldı. Bunun sonucu olarak da iki ayrı dil,
iki ayrı edebiyat, iki ayrı hukuk, iki ayrı kültür gelişmeye başladı.
Osmanlı Devleti’ nin ciddi anlamda eğitimle ilgilenmesi, eğitim
üzerine bir devlet politikası yürütmesi ancak 18. Yüzyıldaki Avrupa
karşısında alınan savaş yenilgileri sonucunda gündeme gelmiştir. Bu
yenilgiler neticesinde 3. Selim Han’ ın başlattığı “Nizam-ı Cedid”
isimli reform hareketleri temelde askeri yenilenmeyi hedef almıştı.
Türkiye’ De Eğitimin Kısa TarihçesiBu anlamda
İlk askeri deniz okulu olan Mühendishane-i Bahri Hümayûn 1773’te;
Askeri kara harp okulu ve haritacılık okulu olan Mühendishane-i
Berri Hümayûn 1793’te;
Askeri tıp okulu olan Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure
1826’da;
Mehterhane yerine açılan Mızıka-ı Hümayûn Mektebi 1834’te
açılmıştır.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte yapısını kazanan
bugünkü okul sistemi, ayrı bir sosyal, ekonomik politik ve kültürel
düzende bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel eğitim
sisteminden tamamen farklıdır.
Eğitim alanındaki yenilenme, Fransız İhtilali düşünürlerinin ve
özellikle Condorcet’nin ilkelerinin gerçekleştirilmesi şeklinde
kendini göstermektedir.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Cumhuriyet kadroları ve Atatürk, Türkiye’yi modernleştirmek ve
Batı ülkeleri standartlarına taşımak için politik, toplumsal ve kültürel
alanda bir çok köklü reformları gerçekleştirmiştir. Bunların en
önemlisi kuşkusuz laikliğin kabul edilerek dinin sadece devlet
işlerinin değil toplumsal ve kültürel hayatında dışında bırakılmasıdır.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Medeni Kanun’un kabulü, alfabenin değiştirilmesi, Şapka Kanunu ve
diğer reformlar Türk toplumunu her alanda topyekün değiştirmeyi
amaçlamıştır. Bu reformların amacı, Batı standartlarına göre
belirlenmiş yeni kurumlar, yeni değerler ve yeni bir “Türk”
yaratmaktı.
Cumhuriyet Döneminde eğitim alanında yapılan yenilikler şüphesiz
politik, toplumsal ve ekonomik alanda gerçekleştirilen radikal
reformlara hakim ideolojiye paralel olarak gerçekleştirildi. Eğitim ya
da okullar 1923-1946 yılları arasındaki dönemde Kemalist politika,
toplumsal ve kültürel dönüşümün temel taşları oldu.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Eğitim, Cumhuriyet Dönemi boyunca ulusal bilinçlenmenin en
önemli aracı olarak düşünülmüştür. Okulları, öğretmenleri, program
ve yapılarıyla eğitim sistemi ulusal, laik, demokratik bir özü
gerçekleştirecekti.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, yukarıda belirtilen amaçları
gerçekleştirmek için Türk eğitim sisteminde ve programlarda köklü
değişikliklere gidildi.
İlk olarak 3 Mart 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile
mektep-medrese şeklindeki ikili yapıya son verildi.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla birlikte tüm dini okullar fesh edildi ve
bunların yerine İstanbul’da ilahiyat fakültesi ve tüm ülke çapında
imam hatip okulları kurulması kararlaştırıldı. Buradaki amaç dini
eğitimin devlet kontrolü dışındaki yapısının devlet kontrolüne
alınmasıydı.
Ancak bu durum kanunun ilk yıllarında geçerli olsa da daha sonra bu
ideal gerçekleşemedi. “Tevhid-i Tedrisat”, İslam Medeniyeti ve
Kültürünün binlerce yıllık eğitim kurumları olan medreselerin
kapatılmasını amaçlayan Türkçü-Batıcı siyasetin hedefine ulaşması için
yasal zemin olmaktan öteye gidemedi.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Türkiye’nin değişim sürecinde oldukça önemli yerleri olan eğitim
reformları 1923-1946 yılları arasında hızla devam etmiştir. Örneğin
Türk eğitimini yenileştirmek ve geliştirmek için yabancı uzmanlar
değişik aralıklarla Türkiye’ ye gelmişlerdir. Atatürk önderliğinde
1928 yılında Latin kökenli alfabenin kabul edilmesiyle birlikte açılan
millet mektepleri Türkiye’ nin her köşesine yayılarak okuryazarlık
oranının hızla arttırılmasına çalışılmıştır.
Yine, 1937 yılında kurulan “köy enstitüleri” sadece köy öğretmeni
yetiştirmekle kalmamış, köyün toplumsal, kültürel ve ekonomik
değişim ve kalkınma sürecinde önemli rol oynayan aynın kitlenin
yetiştirilmesinde önemli bir görev üstlenmişlerdir.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Sistemi
Türkiye’ de eğitim planlamasının 1963-2005 yılları arasındaki
dönemde geçirdiği yaklaşık 40 yıllık dönemde eğitim anlayışında
önemli bir değişme olmadığı; eğitimin, kalkınma planının ekonomik
hedeflerine ulaşmasında bir araç olarak ele alındığı ve eğitim
sisteminin buna göre planlandığı saptanmıştır.
Milli eğitim sistemi, “örgün eğitim” ve “yaygın eğitim” olmak üzere 2
ana bölümden oluşmaktadır.
TÜRKĠYE’DE EĞĠTĠM SĠSTEMĠNĠN GENEL
YAPISI
Türkiye’de Eğitim Sisteminin Genel Yapısı
Örgün eğitim: Okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve
yükseköğretim kurumlarını kapsamaktadır.
Yaygın eğitim ise halk eğitimi, çıraklık eğitimi ve uzaktan eğitim
şekliden gerçekleştirilmektedir. Halk eğitim merkezlerinde meslek
edindirme kursları, ana-çocuk eğitimi, okuma yazma kursları gibi
değişik eğitim hizmetleri sunulmaktadır.
OkullaĢma Oranları Okullaşma oranı; eğitim yaygınlığı hakkında fikir vermektedir. Bir
öğretim düzeyinde okullaşma oranı, bu düzeydeki okullara kayıtlı
olan çocuk sayısının, bu düzeydeki okul çağında olan toplam nüfusa
bölünmesiyle elde edilmektedir.
Günümüzde okul öncesi eğitimin çocukların dil yeteneklerini ve
soyun düşünme kapasitelerini arttırdığı ve ileriki yaşlarında gerek
akademik ve gerekse iş yaşamlarında başarılarına olumlu etkide
bulunduğu yaygın olarak kabul görmektedir.
OECD Ülkelerinin Okul Öncesi Net Okullaşma Oranları (2005-2006 yılı Öğretim Yılı %)
OkullaĢma Oranları 2006 ÖSYS sınavına başvuran 1.678.326 adaydan 176.218’i (%10,5)
lisans programlarına, 191.498’i (%11,4) ön lisans programlarına,
222.816’sı ise açık öğretim programlarına yerleştirilmiştir (TÜİK,
2007).
OkullaĢma Oranları Türkiye’ de okullaşma oranları kentlerden köylere ve batıdan doğuya
doğru gidildikçe önemli ölçüde düşüş göstermektedir. 2008 yılındaTürkiye’ de orta öğretimde okullaşma oranı %80’in üzerinde olan 4il bulunmaktadır: Bilecik, Bolu, Eskişehir, Kırıkkale.
En düşük okullaşma oranı ise %21 ile %26 arasında değişmeklebirlikte en düşükten sırayla Ağrı, Muş, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’ dır.(TÜİK,2008)
Bölgesel eşitsizlikler yetişkin okur-yazar oranında da gözeçarpmaktadır. Türkiye’ de ortalama okur-yazar oranı ortalama %88iken Diyarbakır’da %69,Adıyaman’da %67, Şırnak’ta %65’tir.
Eğitim sistemimizin zaten geçmişten beri süregelen ve bir türlü
çözümlenemeyen çeşitli sorunları bulunmaktadır. Bunlara bir de 20.
Yüzyılda bilim ve teknolojide yaşanan hızlı değişim ve dönüşümler
sonucu ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar ve küreselleşme olgusu eklenince,
sistem daha da etkisiz ve verimsiz bir hale gelmiştir.
TÜRKĠYE’DE EĞĠTĠM SĠSTEMĠNĠN
ĠġLEYĠġĠ VE SORUNLARI
Eğitim Harcamaları Finansmanı Türkiye gibi sosyal sorunların ekonomik sorunlar kadar önem
taşıdığı, hızlı nüfus artışına sahip ülkelerde, eğitim harcamaları
üzerinde ciddi bir baskı vardır. Gelişmiş ekonomiler, eğitim
hizmetlerinin gelişmesi, bilgi ve teknoloji üretiminin sağlanabilmesi
için daha fazla kaynak tahsis edebilirken, bir yandan da negatif nüfus
artış hızı nedeniyle kişi başına düşen eğitim harcamaları yüksek
olmaktadır.
Her ne kadar eğitime ayrılan kamu kaynaklarında son yıllarda
sevindirici bir gelişme söz konusu olsa da Türkiye hâlâ kamu
kaynaklarından öğrenci başına yaptığı harcama açısından OECD
ortalamasının çok gerisindedir.
Eğitim Harcamaları Finansmanı OECD 2009 verilerine göre 2006 yılı itibariyle ilköğretim düzeyinde
Türkiye’ de öğrenci başına kamu kaynaklarından yapılan harcama
1.130 dolar iken, OECD ülkeleri ortalaması 6.517 dolardır.
Orta öğretim düzeyinde ise Türkiye’de kamu kaynaklarından öğrenci
başına yapılan harcama 1.834 dolar iken OECD ortalaması 7.966
dolardır.
2013 Bütçesinde ise sevindirici bir oran mevcuttur. 404 Milyar TL
olan bütçeden MEB’ e ayrılan bütçesi 65 MilyarTL’dir. (%16)
Fiziksel Altyapı ve Donanım Eğitim sistemindeki her iki okuldan biri, çok çeşitli türde fiziksel
altyapı sorunları yaşamaktadır. İlköğretim okullarının
%70’inde,normal liselerin %68’inde ikili öğretim yapılmaktadır.
Derslik başına ilköğretimde 50, liselerde 53 öğrenci düşmektedir.
Öğretmen YetiĢtirme ve Ġstihdamı Öğretmenler sayıları 600.000’i aşan sayılarıyla Türkiye’ de önemli
bir toplumsal kategoridir. Öğretmenlerin artık tek bir formasyonla
ömür boyu yetinmeleri güçtür. Öğretmenlerin mezuniyet
formasyonlarını geliştirmeleri, yeni bilgi ve kültürlerle sürekli
iletişim halinde olmaları gereken kesimlerin en başında gelmeleri
gerekmektedir. Ancak Türkiye’ de durumun böyle olmadığı
görülmektedir.
Merkeziyetçilik ve Bürokrasi 16 genel müdürlük, çok sayıda müşavirlik ve daire başkanlıklarıyla
dev bir yapıya sahip olan MEB, yürüttüğü faaliyetler ve karar alma
süreci bakımından oldukça merkeziyetçi bir görünüm arz etmektedir.
MEB’ e bağlı 45.969 örgün eğitim kurumu ve 13.013 yaygın eğitim
kurumu vardır (MEB, 2009). MEB’ in bu kadar kurumu sadece
mevzuata uygunluk açısından denetlemesi bile teknik olarak
imkansızdır.
Merkeziyetçilik ve Bürokrasi Türkiye’ deki genel kamu reformu ihtiyacına paralel olarak, milli
eğitimin örgütlenmesinde de yerelleşmeye gidilmesi ve daha az
merkeziyetçi bir yapının esas alınması gerektiği konusunda önemli bir
uzlaşı mevcuttur.
MEB’ in siyasi ortam nedeniyle devamlı değişim geçiriyor olması da
istikrarsızlığın temel nedenlerindendir.
Dershaneler ve Sınav Odaklı Eğitim Bugün eğitim sistemi içerisinde resmi öğretimin yanı sıra resmi
olmayan ikinci bir öğretim ağı oluşmuştur. “Gölge Eğitim” diye
adlandırılan bu yapılanma neredeyse sınavlarda başarılı olmanın bir
şartı durumuna ge(tiri)lmiştir.
Öğrenciler arasında dershaneye gidilmezse sınavlarda başarılı
olunamayacağına dair güçlü bir inanç oluş(turul)muştur.
Dershaneler ve Sınav Odaklı Eğitim 2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre 4193’e ulaşan dershane
sayısı genel lise sayısını geçmiş, ortaöğretime ve yükseköğretime
giriş sınavları için yapılan harcamalar ise 16 MilyarTL civarındadır.
Bu eğitim piyasasında fiyatını ödeyebilenler bilişsel kapasitesi ve hazır
bulunuşluk düzeyleri birbirine benzeyen az sayıda öğrencinin bir
araya geldiği sınıflarda özel öğretmenlerden dersler alarak sınavlara
hazırlanmaktadır.
Sınavlara hazırlanma psikolojisinin de öğrencileri derinden etkilediği
kesindir.
Milli Eğitimin Uluslar arası Açıdan
Değerlendirilmesi
OECD’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programına göre,
OECD ülkelerinde 15 yaşındaki öğrencilerin matematik
performansına göre en başarılı ülkeler Finlandiya, Kore, Hollanda ve
Japonya’dır.
Bu ülkelerde temel seviyede matematik yeterliliğine sahip
olmayanların oranı yüzde 10’dan az iken, Meksika, Türkiye,
Yunanistan, İtalya ve Portekiz’de yüzde 25’in üzerindedir. OECD
ülkelerinin skor ortalamasının 500 olduğu düşünüldüğünde; Kore’de
öğrencilerin matematik performansı 542, Finlandiya’da 544,
Hollanda’da ise 538’dir.
Milli Eğitimin Uluslar arası Açıdan
Değerlendirilmesi
Türkiye Meksika’dan sonra matematik performansında en başarısız
ikinci ülke’dir. Türkiye’de öğrencilerin matematik performansı
423’tür.
OECD ortalamaları 500 olan problem çözme, matematik ve
fen bilgisi alanlarında Türkiye’ nin skorları sırasıyla 408,
423 ve 432’ dir.
Milli Eğitimin Uluslar arası Açıdan
Değerlendirilmesi
Türkiye Meksika’dan sonra matematik performansında en başarısız
ikinci ülke’dir. Türkiye’de öğrencilerin matematik performansı
423’tür.
OECD ortalamaları 500 olan problem çözme, matematik ve
fen bilgisi alanlarında Türkiye’ nin skorları sırasıyla 408,
423 ve 432’ dir.
Temel Yeterlilik Düzeyinin Altındaki Öğrencilerin Oranı (PISA 2006)
KüreselleĢme ve Eğitim Küreselleşme ve teknolojideki devasa ilerlemeyle birlikte “bilgi” ön
plana çıkmaktadır. Artık sanayi toplumunun ötesine geçildiğiiddialarıyla fiziki sermaye ve bilgi de önemli bir unsur olarakkarşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bilgi ve bu bilginin üretilmesi,sistemin devamlılığını sağlamada anahtar bir rol üstlenmektedir.
Bilginin piyasada alınıp satılan bir ticari meta haline gelmesi sözkonusu olmuştur. Aynı zamanda söz konusu bilginin üretilmesi süreciolan eğitim/öğretimin de metalaşması söz konusudur.
Küreselleşmeyle birlikte önemli bir eğilim de artık öğrencilerinbirer katılımcı değil “müşteri” olarak görülmesidir.