din mezhep İlişkisi - 1
TRANSCRIPT
![Page 1: Din Mezhep İlişkisi - 1](https://reader036.vdocuments.net/reader036/viewer/2022082207/55b7342abb61eb85678b464f/html5/thumbnails/1.jpg)
Din Mezhep İlişkisi-1
Modern zamanların önümüze koyduğu bir illüzyondur bu mesele.
Din'i "mezhepler üstü" bir anlayışla ele almak, temel referansları
mezheplerin dar çerçevesine hapsolmadan kuşatıcı bir açıdan
görmek/okumak… Bu bir gerekliliktir; zira Din ilahî olduğu halde mezhep
beşerîdir. İlahî olanı beşerî olana indirgemekse başlı başına bir arızadır…
Asırlar boyunca bu ümmetin tefrika tuzağında birbirini boğazlamasına
sebebiyet vermekten başka bir şeye yaramamış olan mezhep, bugün de İslam
Coğrafyasının bizzat Müslümanlar eliyle kana bulanmasında başrolde
bulunuyor. Ümmet mezhebi din yerine koyma arızasına bir an önce son vermek
zorundadır…
Yukarıda özetlemeye çalıştığım algı, "Ümmet'in vahdeti" konusunda
hassasiyet taşıyan herkesin ortak hissiyatının ifadesi ve bizim, "Din-mezhep
ilişkisi nerede başlar, nerede biter?" sorusunun cevabını acilen netleştirmemiz
gerekiyor. Bunu yaparken küresel ya da bölgesel dengelerin, devletler
arasındaki siyasî, ekonomik, ticarî… ilişkilerin baskısından azade, "hakikat
adına, olanı olduğu gibi görme/gösterme sorumluluğundan" başka bir endişe
taşımadan hareket etmek durumundayız. En azından ben böyle hissediyorum
kendi mükellefiyet alanım itibariyle. (Burada bahsimizin konusunu "itikadî
mezhepler"in oluşturduğunu baştan belirtmiş olayım.)
![Page 2: Din Mezhep İlişkisi - 1](https://reader036.vdocuments.net/reader036/viewer/2022082207/55b7342abb61eb85678b464f/html5/thumbnails/2.jpg)
Efendimiz (s.a.v), vahyin aydınlığında tevhid merkezli bir dünya
kurarken, geçmiş peygamberlerin yaşadığı tecrübeleri de dikkate almak
suretiyle, İslam'ın kıyamete kadar murad-ı ilahî doğrultusunda yaşanan bir din
olarak bekasını temin edecek olan hususları da dikkate almıştı hiç şüphesiz.
Ayrı bir önem ve itinayla yetiştirdiği Sahabe-i Güzin'in bu Din'in geleceğe
taşınmasında kilit rol oynayacağını elbette çok iyi biliyordu. Peygamberi terk-i
dünya etmiş bir neslin kendi ayakları üzerinde nasıl durduğunun, sadece "kendi
ayakları üzerinde durmakta" değil, vahy-i ilahîyi muhafaza etmede, hayata
aktarmada ve en küçük bir ihlale uğratmadan geleceğe taşımada ne büyük bir
muvaffakiyet gösterdiğinin müşahedesi bize, Efendimiz (s.a.v)'in bu noktada
gösterdiği olağanüstü hassasiyetin mükemmel neticelerini görme imkânı
bahşedecektir. Sahabe'de kemal, isabet, dirayet, muvaffakiyet, emanet… adına
gördüğümüz ne varsa, O'nundur, O'na racidir. Zaten Ümmet'in İmâmiyye ve bir
kısım aşırı fırkalar dışında geriye kalan kesiminin tamamının ortak kabulü ve
inancı da bu çerçevededir. (Haricîleri saymıyorum, çünkü onların Sahabe ile
ilgili olumsuz değerlendirmeleri "Hakem olayı" öncesine ilişkin değildir.)
Vahiy kapısı kapandıktan sonra İslam'ın, anlaşılmak ve yaşanmak
noktasında "beşer okuması" zeminine inhisar ettiği bu ilk dönemeç son derece
önemlidir. Zira "ilahî olan"ın "beşerî olan"la kesiştiği alanın merkezinde
bulunan tek nesil olarak Sahabe'nin elinde olan sadece "kendi ictihadları ve
tercihleri" değildir; onlar daha sonraki hiçbir nesle nasip olmayacak biçimde
vahiyle iç içe yaşamışlar, çoğu zaman vahye nüzul sebebi teşkil etmişlerdi.
![Page 3: Din Mezhep İlişkisi - 1](https://reader036.vdocuments.net/reader036/viewer/2022082207/55b7342abb61eb85678b464f/html5/thumbnails/3.jpg)
Vahyi, günlük hayatının bir parçası olarak adım adım, ayet ayet yaşayan,
vahyin ihya ve inşa ettiği tek kuşak Sahabe'dir. Bu bakımdan onlardan bize
gelenler, diğer kuşaklardan gelenlere kıyasla epistemolojik, hatta ontolojik
olarak farklıdır. Esasen Sahabe'nin vahyi daha sonraki kuşaklara taşıyan kilit
nesil olduğu hakikati bunun her türlü tereddüdün ötesinde tutulması gereken
vakıa olduğunu anlatır. Onlara, onların konsensüsüne güvenmeyeceksek,
onlardan intikal etmiş hiçbir şeye –Kur'an ve Sünnet de dahil– güvenmemek
durumundayız…
Bu tesbitin önümüze koyduğu hakikat şudur: "Mezhep" olgusu temelde
"beşerin, ilahî olana ilişkin olarak ortaya koyduğu farklı anlama ve
yorumlama"yı anlatıyorsa –ki öyledir– bizzat vahiy tarafından ayrıcalıklı bir
mevkie konulmuş bulunan Sahabe'nin bilhassa "söz birliği" ettiği hususları
bunun dışında tutmak durumundayız.
Bunların başında Sahabe'nin, "itikada dair" ittifakları gelir. Yani
Sahabe'nin itikadî alana dair bize ittifakla naklettiği hususlar "mezhep"
tabirinin anlattığı sübjektif alanın dışında değerlendirilmek zorundadır.
Çarşamba günü devam edelim.
20 Nisan 2015 – Vahdet Gazetesi