dİz osteoartrİtlİ hastalarda fİzİk tedavİ modalİtelerİ
TRANSCRIPT
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL FİZİK TEDAVİ REHABİLİTASYON EĞİTİM ve
ARAŞTIRMA HASTANESİ 1. KLİNİK
DİZ OSTEOARTRİTLİ HASTALARDA FİZİK TEDAVİ MODALİTELERİ (TENS, ULTRASON, KISA DALGA DİATERMİ) NİN FİZİKSEL FONKSİYON ÜZERİNE
OLAN ETKİSİ
Dr. BETÜL BAŞAR
UZMANLIK TEZİ
Tez Danışmanı Doç. Dr. BELGİN ERHAN
1.Klinik Şefi
İstanbul –2009
1
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL FİZİK TEDAVİ REHABİLİTASYON EĞİTİM ve
ARAŞTIRMA HASTANESİ 1. KLİNİK
DİZ OSTEOARTRİTLİ HASTALARDA FİZİK TEDAVİ MODALİTELERİ (TENS, ULTRASON, KISA DALGA DİATERMİ) NİN FİZİKSEL FONKSİYON ÜZERİNE
OLAN ETKİSİ
Dr. BETÜL BAŞAR
UZMANLIK TEZİ
Tez Danışmanı Doç. Dr. BELGİN ERHAN
1.Klinik Şefi
İstanbul –2009
2
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerini, tez çalışmamda yardımlarını
esirgemeyen değerli hocam, klinik şefim Sn. Doç. Dr.Belgin ERHAN’ a teşekkür ederim.
İlgi ve desteklerinden dolayı klinik şef muavinlerimiz Sn. Uzm. Dr. Berrin GÜNDÜZ ve
Uzm. Dr. Ayşe Nur BARDAK’ a, eğitimime katkılarından dolayı 2. klinik şefi Sn. Doç. Dr.
Nurdan PAKER’e ve Başhekimimiz, 3. klinik şefi Sn. Doç. Dr. Kadriye ÖNEŞ’e, ve
hastanemizin tüm uzman hekimlerine, birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan
arkadaşlarıma, yardım ve desteklerinden dolayı fizik tedavi salonu sorumlu hemşiresi
Neriman Demirtürk ve ekibine, tezimin istatistik analizlerini yapan Uzm. Dr. Ebru
YILMAZ YALÇINKAYA’ya teşekkür ederim.
Her zaman yanımda olan ve tez çalışmamda yardımlarını esirgemeyen kardeşim Serhat
AKARVARDAR’a, hayatımın her aşamasında sabırla ve sevgiyle yanımda olan sevgili
annem ve babama, tabii ki hayatıma girdiği ilk günden beri gösterdiği destek ve ilgiden
dolayı biricik eşim Dr. Hakan BAŞAR’ a ve yaşam kaynağım canım kızım Berra’ ma …
SONSUZ TEŞEKKÜRLER
3
İÇİNDEKİLER
SAYFA GİRİŞ VE AMAÇ …………………………………………………. 4 GENEL BİLGİLER……………………………………………….. 5 GEREÇ VE YÖNTEM ……………………………………………. 31 BULGULAR ……………………………………………………….. 34 TARTIŞMA ………………………………………………………... 51 ÖZET……………………………………………………………….. 58 SUMMARY……………………………………………………….. 60 KAYNAKLAR…………………………………………………….. 62 EK-1 ………………………………………………………………... 69
4
GİRİŞ ve AMAÇ
Osteoartrit(OA) özellikle yük taşıyan eklemlerde progresif olarak ortaya çıkan kıkırdak
yıkımı, osteofit oluşumu, ve subkondral skleroz ile karakterize noninflamatuvar kronik
dejeneratif bir hastalıktır. Eklem ağrısı , eklem hareketlerinde kısıtlanma ve sonuç itibariyle
fonksiyon kaybına yol açan bu hastalık nedeniyle her yıl çok sayıda hasta doktora
başvurmaktadır.
Diz, osteoartritte semptomatik olarak en sık tutulan eklemdir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde
yapılan epidemiyolojik çalışmalarda 65 yaş üzerindeki kişilerin %10-30’unda semptomatik
diz OA’i görüldüğü bildirilmiştir (1,2). Diz OA tedavisinde amaç ağrı ve sabah tutukluğunu
azaltmak, eklem hareket açıklığı ve kas gücünü korumak ya da yeniden kazandırmak, günlük
yaşam aktivitelerindeki bağımlılığı azaltmaktır. Bu amaçla hasta eğitimi, diyet, fizik tedavi
ajanları, tedavi edici egzersizler, medikal ve cerrahi tedavi programları tek tek ya da kombine
olarak uygulanabilmektedir.
Diz osteoartritinde fizik tedavi ile ağrı ve sertlik azalmakta, kas spazmı hafiflemekte,
paraartiküler yapılar güçlenmektedir. Böylece hastanın fonksiyonel kapasitesi artmakta ve
yaşam kalitesi yükselmektedir.
Ağrı, tutukluk gibi diz osteoartriti semptomları fiziksel fonksiyonun azalması ve günlük
yaşam aktivitelerinin bozulması için birer risk faktörüdür. Bu çalışmanın amacı, diz
osteoartritli hastaların fonksiyonel durumunu değerlendirmek ve diz OA tedavisinde sıklıkla
kullandığımız fizik tedavi modalitelerinden TENS, ultrason ve kısa dalga diaterminin
hastaların ağrı ve fiziksel fonksiyonları üzerindeki kısa dönem etkisini araştımak ve bu
modalitelerin etkinliklerini karşılaştırmaktır.
5
GENEL BİLGİLER
DİZİN ANATOMİSİ
Diz eklemi, eklem yüzeylerinin şekline göre menteşe (ginglimus) grubunda olup insan
vücudunun en karmaşık ve en büyük eklemidir. Menteşe tipli eklemlerde eklem yüzleri tek bir
eksen etrafında sadece fleksiyon ve ekstansiyon yapabilirken diz ekleminde bacak fleksiyon
durumuna getirilirse bacağa bir miktar rotasyon ve sirkumdiksiyon hareketleri de yaptırılabilir.
Bu yönüyle diz eklemi diğer menteşe tipli eklemlerden farklıdır.
Diz eklemi tek bir eklemden çok femur kondilleri ve tibia platoları arasında medial ve lateralde
iki adet tibiofemoral eklem ile patella ve femur arasında yer alan patellofemoral eklemin
oluşturduğu 3 eklemden meydana gelen kombine bir eklemdir (3).
Diz eklemi kemik yapısı itibari ile instabiliteye müsaittir. Uygun fonksiyon ve stabilitesi iç ve
dış yan bağlar, çapraz bağlar ve çevre kas dokusu ile sağlanır. Kemik yapı, menisküsler ve
bağlar statik bir stabilite sağlarken, çevre kaslar dinamik bir stabilite sağlar (4).
Diz eklemini meydana getiren oluşumlar üç bölümde incelenebilir:
I.Eklem dışı yapılar
II.Kemik ve kıkırdak yapılar
III.Eklem içi yapılar
I.Eklem dışı yapılar
Kapsül, bursalar, bağlar, kaslar, damarlar ve sinirler dizin eklem dışı yapılarıdır. Dizin
stabilitesi kemik yapısından çok kapsül, kaslar ve bağlar ile sağlanmaktadır.
Eklem kapsülü tüm eklemi çevreleyen, kıkırdağın kemiğe yapıştığı yerde kemiğe tutunarak
periost olarak devam eden fibröz bir yapıdır. Bazı tendon ve bağların yapısına katılmaları
nedeniyle her tarafı aynı kalınlıkta ve sağlamlıkta değildir. Arka tarafta, yukarıda femur
kondillerinin kenarlarına ve fossa interkondilarisin arka kenarına, aşağıda ise tibia
kondillerinin arka kenarı ile area interkondilarisin arka sınırına tutunur. Ön tarafta patellanın
bulunduğu yer ile yukarı kısmında fibröz kapsül bulunmaz. Önde femura eklem kıkırdağının 2
cm. kadar üst kısmına tutunur. Yanlarda iç ve dış epikondiller eklem kapsülü dışında kalır (5).
Patellar ligaman, Kuadriseps femoris tendonunun patelladan tuberositas tibiaya kadar olan
devamıdır. Yaklaşık 8 cm uzunluğunda, 2 cm genişliğinde ve 0,5 cm kalınlığında bir bağdır.
Eklem stabilitesindeki rolü çok önemlidir (6).
Medial kollateral ligaman düz bir bant şeklindedir. Adduktor tüberkülün hemen distalinden
6
medial epikondilden başlar ve tibial kondilin 2 cm. aşağısında tibia medial kısmına tutunur.
Yüzeyel ve derin olmak üzere iki bölümden oluşur. Yüzeyel lifler medial stabilitenin
sağlanmasında görev yapar ve 0-40 derece fleksiyonda valgus zorlamasına karşı birincil
engeli oluşturur (6).
Lateral kollateral ligaman, femur lateral epikondilinden başlar ve fibula başına yapışır.
Büyük kısmı M. Biseps femoris’in tendonu ile örtülmüştür. Bu ligamanlar fleksiyonun tüm
derecelerinde varusta zorlamaya karşı stabiliteyi sağlayan en önemli yapılardır (6).
Ekstansör Kaslar
M.kuadriseps femoris: M vastus medialis, M vastus lateralis, M.vastus intermedius ve
M. rektus femoris tarafından oluşturulan uyluğun dört başlı kasıdır. Rektus femoris spina
iliaka anterior inferior ve asetabular kenardan başlar, kalça eklemini çaprazla kalça hareketini
de etkiler. Vastus kasları femur şaftından başlarlar. Diz ekleminin en önemli ekstansörüdür
(3). İnnervasyonu N.femoralis tarafından sağlanır.
Ekstansiyon hareketi krusiyat ligamanların gerilmesi ile sınırlanır. Diz tam ekstansiyonda iken
tüm ligamanlar gerilir. Buna dizin kilitlenmesi denir. Bu durumda tibia ve femur birbirine
yaklaşır ve menisküsleri sıkıştırırlar.
Diz ekstansiyonda iken patellar yüze binen yük en azdır. Fleksiyonun artması ile bu yük artar,
60-90 derecelik fleksiyonda ise en fazladır.
Fleksör Kaslar
Hamstring grubu kaslar: Uyluğun arka tarafında bulunan kaslardır. M.semitendinozus, M.
semimembranozus ve biceps femoris kaslarına “hamstring grubu kaslar” adı verilir. Aşağıda
bu üç kas pes anserinusu oluşturarak, tibianın iç kondiline yapışırlar. Bu kaslardan Biceps
femorisin kısa başı dışında tümünün innervasyonu N. Tibialis tarafından sağlanır. M.biceps
femorisin kısa başı ise N.peroneus kommunis tarafından innerve edilir.
Hamstring grubu kaslar iki eklem üzerinden geçtiklerinden kalça eklemi aracılığı ile uyluğa
ekstansiyon ve diz eklemi aracılığı ile bacağa fleksiyon hareketi yaptırırlar. Dize olan etkileri
kalça ekleminin pozisyonuna bağlıdır. Kalça fleksiyonda iken kasların başlangıç ve bitiş
noktaları arasındaki uzaklık giderek artar. Kas uzadığı derecede gerileceğinden kalça
fleksiyonda iken diz fleksörü olarak etkisi artar (3).
M.sartorius: Kalçanın fleksör, abduktor ve dış rotatoru, dizin fleksörüdür.
M.popliteus: Femur lateral epikondilinden çıkar ve posteromediale giderek tibanın posterior
yüzüne yapışır. Femur üzerinde tibiaya rotasyon gücü sağlar ve tibianın femur altında arkaya
doğru hareket etmesine direnç gösterir.
7
M.gastroknemius: Medial ve lateral başları femural kondillerin arka yüzünden çıkar soleus
kasını da içine alarak, aşağıda aşil tendonunu oluşturup kalkaneusa yapışır ve diz eklemine
fleksiyon yaptırır. En kuvvetli bacak kasıdır. Kapsül ile sıkı ilişkisi vardır.
M.plantaris: Femur kondilinin üst dış kısmından başlayıp, ince bir tendon halinde
gastroknemius kasının içteki başı altında ilerler.
Rotasyon yaptıran kaslar
Diz eklemindeki rotasyon hareketi, fleksiyon ve ekstansiyona göre çok daha küçük bir eklem
hareket açıklığında gerçekleşir. Bu hareket sırasında menisküsler femoral kondiller ile birlikte
tibianın üst artiküler yüzü boyunca hareket eder (3).
İç rotatorlar: M. popliteus, M. semitendinozus, M. semimembranozus, M. sartorius ve
M.gracilis’tir. Çapraz bağlar ile iç rotasyon hareketi sadece 5 - 10 dereceye kadar yapılabilir.
Dış rotatorlar: M. biceps femoris ve tensor fasia lata’dır. Dış rotasyon sırasında çapraz bağlar
gevşediği için diz ekleminde dış rotasyon iç rotasyona göre daha fazladır ve 40-50 dereceye
kadar yapılabilir.
II.Kemik ve kıkırdak yapılar
Diz ekleminin konveks yüzü femurun kondillerine, konkav yüzü de tibianın üst ucuna aittir.
Üçüncü kemik olarak önde patella da ekleme katılır.
Femur: Konveks eklem yüzü femur kondilleri tarafından oluşturulur. Kondiller sagital ve
transvers yönde konvekstirler. Kondillerin yüzleri önde oval arkada ise daireseldir. Bu şekil
ekstansiyonda stabiliteyi sağlarken fleksiyonda ise hareket açıklığının artmasını ve rotasyon
hareketlerinin yapılabilmesini sağlar.
Kondiller büyüklük ve şekil açısından asimetriktirler. Medial kondil daha büyüktür ve uzun
aksı sagital düzlemde 22 derecelik açı yapar. Lateral kondilin ise uzun aksı medial kondile
göre daha uzundur ve vertikal planda yerleşmiştir. Bu yapı diz biomekaniği açısından çok
önemlidir. Kondiller sagital planda eksantrik yerleştiğinden ekstansiyonda bağlar gerilir,
fleksiyonda ise gevşer (5,7) .
İki kondil arasında patellanın yuvalandığı bir oluk vardır. Bu oluğa patellofemoral oluk ya da
troklea denir. Kondiller ön tarafta birleşerek ‘fasies patellaris’i oluştururlar. Bu yapı
yukarıdan aşağıya doğru uzanan bir oluk olup eklem yüzeyini ikiye ayırır. Dış taraftaki eklem
yüzeyi daha geniş olup patella ile daha geniş eklem yüzeyi ilişkisi sağlar.
Tibia: Dış ve iç tibial platolar görsel farklılıklar taşırlar. İç plato, esas yük taşıyan kısım olup,
dışa göre daha büyük, içbükey veya düze yakındır. Dış plato ise hafif dışbükeydir. Bu yapı
‘’vida-yuva’’ mekanizmasını oluşturur. Tibia platoları arkaya doğru yaklaşık 8-10° eğimlidir.
8
Bu iki plato eminentia interkondilare ile birbirinden ayrılır. Eminentia interkondilarisin
önündeki anterior interkondiler fossada önden arkaya doğru medial menisküs ön boynuzu, ön
çapraz bağ ve lateral menisküs ön boynuzu bulunur. Posterior interkondiller fossada ise önden
arkaya medial menisküs arka boynuzu, lateral menisküs arka boynuzu ve arka çapraz bağ
bulunur. Tam ekstansiyonda tibial eminentialar femoral interkondiller çentiğe yerleşerek
eklemi kilitler. Böylece rotasyon hareketi yapamazlar (7,8).
Patella, ekstansör mekanizmada yer alan, kabaca üçgen şeklinde olan vücuttaki en büyük
sesamoid kemiktir. Ekstansör mekanizmanın kaldıraç kolunu uzatıcı görevi vardır. Patella
eklem yüzeyi vertikal bir krista ile medial ve lateral fasetlere ayrılmıştır. Medial faset daha
küçük ve hafif konvekstir. Lateral faset patellar yüzeyin 2/3 ünü oluşturur, sagital planda
konveks, koronal planda ise konkavdır.
Patella ve femur arasındaki eklem yüzeyleri tam bir uyum içinde değildir. Patella ve femur
arasındaki temas yüzeyi hiçbir zaman patella eklem yüzeyinin 1/3 ünden fazla olmaz. En fazla
temas diz 45 derece fleksiyonda iken olur (7,8).
III.Eklem içi yapılar
Menisküsler, femur kondillerinin, tibia eklem yüzeyine oturmasını sağlayan ve eklem yüzeyini
derinleştiren fibrokartilajdan oluşmuş yarımay şeklinde yapılardır. Tibia platosunun üçte iki
eklem yüzünü örtecek şekilde ve merkeze doğru incelerek seyrederler. Medial ve lateral olmak
üzere iki adet menisküs bulunur. Kompresyona direnç gösterecek şekilde yoğun, sıkı örgü
şeklinde kollajen lifleri bulunan elastiki yapılardır. C harfi şeklinde ve kesiti üçgene benzeyen
bu yapılar bağlarla çevre kapsüle ve interkondiller mesafeye sıkı bir şekilde yapışmıştır.
Periferik kısımları kalın ve konvekstir, içe doğru gittikçe incelir ve iç kısımlar serbesttir. Ön
tarafta her iki menisküsü birbirine bağlayan ‘lig. transversum genus’ bulunur. Proksimal
kısımları içbükey olup femur kondilleri ile temastadır. Periferik kısımları ise kalın,
dışbükeydir ve eklem kapsülüne yapışır.
Menisküsler ekstra-sinovyal yapılardır ve beslenmeleri özellik gösterir. Meniskosinovyal
bileşkeden giren damarlar, perimeniskal kapiller pleksusu oluşturur. Bu pleksus menisküsün
% 25-33 ‘lük periferik kısmını besler, merkezi kısım ise doğrudan eklem sıvısından beslenir.
Propriyoseptif reseptörleri sayesinde diz eklemini aşırı zorlanmalardan koruyan bir
propriyoseptif duyu organı olarak görev yaparlar. Menisküsler temas yüzleri arasındaki
eşitsizliği kompanze ederken eklem arasındaki boşluğu doldurarak, hareket genişliğini artırır
ve basıncın eşit dağılmasını sağlarlar. Femurdan tibiaya aktarılan yükün ekstansiyonda en az
% 50’ si, diz 90˚ fleksiyonda iken en az % 85’ i menisküsler üzerinden aktarılır.
Medial menisküs, C şeklinde olup kenarları dış menisküse oranla daha kalındır. Ön
9
boynuzunu lateral menisküse transvers meniskal ligaman isimli bir fibröz band bağlar. Medial
menisküs periferde kapsülle bileşiktir tibial taraftaki bağlanması koronal bağ olarak bilinir.
Orta noktada tibia ve femura sıkıca yapıştığı için derin iç bağ olarak isimlendirilir. Medial
menisküs, tibia ve eklem kapsülü ile çok sıkı bağlantı göstermektedir. Sıkı yapışmadan dolayı
medial menisküs daha az hareketlidir ve bu yüzden sık yaralanır (7,9,10).
Lateral menisküs, daha dairesel yapıda olup eklem yüzünün tamamına yakınını kaplar. Ön
boynuzu, ön çapraz bağın dış ve arka kısmında kalan tibia interkondiller bölgesine yapışır.
Arka boynuzu ise iç menisküsün arka boynuzunun ön kısmında kalan tibia interkondiller
mesafeye yapışır. Lateral menisküs arka boynuzundan medial femoral kondil dış yüzüne
uzanan iki ligamentöz yapı vardır. Bunlar lig.meniskofemorale posterius (Wrisberg ligamanı)
ve lig. meniscofemorale anterius (Humphry ligamanı) olarak bilinir. Posterolateralde
menisküs, popliteus tendonu nedeniyle oluklaşmıştır ve eklem kapsülüyle olan ilişkisi eklem
içi seyreden popliteus tendonu nedeniyle kesintiye uğrar. Dış yan bağ ile bağlantı göstermez.
Popliteus tendonunun bazı fibrilleri menisküsün periferinde ve superior kenarında sonlanırlar.
Lateral menisküs daha hareketlidir ve bu nedenle daha az yaralanır (7,9,10).
Ön çapraz bağ: Lateral femoral kondilin medial yüzünde ve posteriorunda yer alan fossaya
yarım daire şeklinde yapışır. Femoral yapışma yerinin uzun ekseni vertikal eksenle yaklaşık 25
derecelik bir açı oluşturur. Ön çapraz bağ tibiada anterior eminensiyanın ön ve lateralinde yer
alan fossaya yapışır. Bazı lifleri lateral menisküsün ön boynuzu ile de ilişki gösterebilir. Tibial
yapışma femoral yapışmaya göre daha geniş ve kuvvetlidir. Ön çapraz bağ femurdan tibiaya,
öne ve mediale doğru eklemi çaprazlayarak uzanır. Bağ femur ve tibiaya tek bir bant şeklinde
yapışmaz bağı yapan fasiküllerin iki bant oluşturduğu görülür. Bunlar; anteromedial bant hafif
gevşek iken fleksiyon hareketinde posterolateral bant gevşek, anteromedial bant ise gergindir.
Ön çapraz bağ diz ekstansiyonda iken rotasyon hareketini kısıtlar. Primer fonksiyonu tibianın
öne deplasmanını engellemektir (11,12).
Arka çapraz bağ: Femurda medial kondilin lateral ve posterior yüzüne yapışır. Femoral
yapışma ön çapraz bağda olduğu gibi yarım daire şeklindedir. Femoral yapışma yeri geniş iken
tibiada daralır. Lifler femurda anteroposterior yönde iken tibiaya lateromedial yönde bağlanır.
Ön çapraz bağda olduğu femur ve tibia yapışma yerlerinin farklılığından dolayı arka çapraz
bağ da iki banttan oluşmuştur. Anterolateral bant fleksiyonda, posteromedial bant ise
ekstansiyonda gergindir. Bu bağ femurun tibia üzerinde rotasyonu esnasında menisküsü
stabilize eder. Primer fonksiyonu tibianın posterior translasyonuna engel olmaktır. Dizin
fleksiyonu sırasında “femoral yuvarlanma” arka çapraz bağ sayesinde gelişmektedir (12).
Sinovyal zar, kapsülün arka iç yüzeyi boyunca yayılan, kemiğin eklem içi kısmında bulunan
10
ancak eklem kıkırdağını örtmeyen bağ dokusudur. Damardan zengindir. Vasküler beslenmesi
iyi olduğu için rejenerasyon kapasitesi yüksektir (7). Vücutta en geniş ve karışık yapılı
sinovyal zar diz eklemindedir.
Sinovyal sıvı, plazmanın sinovyal dokuyu geçerek sinovyal aralığa gelen bir filtrattır. Plazma
sinovyal dokudan geçerken içine sinoviositler tarafından salgılanan yüksek molekül ağırlıklı
glikozaminoglikan olan hyaluronik asit eklenir. Sinovyal sıvı parlak saman sarısı renkte, berrak
yumurta akı kıvamında ve viskositesi yüksek bir sıvıdır (13).
Diz ekleminin bursaları, diz eklemi çevresinde eklem boşluğu ile ilişkili olan ve olmayan çok
sayıda bursa vardır. Bunlar kemik ve tendonların arasında bulunan sürtünmeyi önleyen
sinovyal keselerdir.
• Suprapatellar bursa (derin)
• Prepatellar bursa (ciltaltı)
• İnfrapatellar bursa (ciltaltı, derin, subtendinöz)
• Medial ve lateral gastroknemius başları altındaki bursalar
• Semimembranosus bursası
• Pes anserin bursa
• İliotibial bant altında bursa
• Dış yan bağ ve eklem kapsülü arasındaki bursa
• Biceps bursası
• İç yan bağın yüzeyel ve derin tabakaları arasındaki bursa
• Medial gastroknemius bursası ve suprapatellar bursa
eklem boşluğu ile ilişkilidir (4,11).
DİZ EKLEMİ BİYOMEKANİĞİ
Diz eklemi menteşe tipi bir eklem olsa da 3 ayrı planda ve çeşitli akslarda hareket eder. Diz;
sagital planda transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstansiyon yaparken, frontal planda
abdüksiyon ve addüksiyon, medial-lateral planda ise iç ve dış rotasyon yapar.
Normal dizde aktif 140º, pasif 160º fleksiyon hareket açıklığı vardır. Kalça ekstansiyonda
iken; diz fleksiyonu 120º, kalça fleksiyonda iken 140º dir. Ayak sabit iken; kalça fleksiyona
getirilirse, diz fleksiyonu 160º kadardır. Diz ekleminde ekstansiyon 5-10º hiperekstansiyon
şeklindedir (14,15).
Normal yürüme için 0-75º ve koşma hareketi için 0-90º hareket açıklığı yeterlidir. Kettlekamp
bu değerleri normal yürüme için 63º, merdiven çıkmak için 83º, merdiven inmek için 90º ve
11
sandalyeden doğrulabilmek için 93º olarak tariflemiştir.
Dizin sagital planda yaptığı fleksiyon-ekstansiyon hareketi sabit bir rotasyon aksı üzerinde
gerçekleşmez. Diz ekleminde hareketler polisentriktir ve her fleksiyon açısında dönme
merkezi femur kondillerinden geçen farklı bir eksen üzerindedir. Bu dönme merkezlerine
‘anlık dönme merkezleri’ denir. Sagital planda bu merkezler birleştirildiğinde J harfini
andıran eğri elde edilir.
Dizin fleksiyon ekstansiyon kinematiği bağlaşık dört bar sistemi ile açıklanmıştır. Bu
sistemde dört bar, ön ve arka çarpraz bağların nötral lifleri ile bağların femoral ve tibial
insersiyolarını birleştiren çizgilerdir. Femur ve tibia eklem yüzlerinin geometrik yapısı ve
bağlaşık dört bar sistemiyle diz ekstansiyondan fleksiyona gelirken tibianın femur üzerindeki
hareketine rotasyonla birlikte kayma hareketi de eşlik eder. Böylelikle femur üzerindeki
dönme merkezi de sürekli değişir. Bu kayma ve yuvarlanma hareketlerinin kombinasyonuna
‘femoral rollback’ adı verilir. Femoral rollback’tan birinci derecede arka çarpraz bağ
sorumludur. 90º fleksiyona gelene dek femoro-tibial temas noktası ortalama 14 mm. geriye
doğru kayar. Dört bağ sistemi ile geriye kayma esnasında femurun tibianın posterioruna
düşmesi engellenir (15,16). Femur kondillerde sabit bir noktanın tibia platosu üzerindeki
hareketi yuvarlanma olarak tanımlanırken, femur kondillerinin tibia platosunda sabit bir nokta
üzerindeki hareketi kayma olarak tanımlanır. Eğer femur tibia üzerinde sadece yuvarlanırsa
45º fleksiyonda tibia platosunun dışına çıkar. Eğer femur tibia üzerinde sadece kayarsa, 130º
fleksiyonda femur medullası tibia platosu arka kenarına çarpacağından fleksiyon 130º ile
sınırlı kalır. Yuvarlanma ve kayma hareketlerinin dizin değişik derecelerindeki kombinasyonu
ile eklem dar bir hacim içinde geniş açısal sınırlara ulaşır (17).
Dizin fleksiyonu ile birlikte önce kayma olmaksızın sadece yuvarlanma hareketi gözlenirken,
20º fleksiyondan sonra yuvarlanma hareketine kayma hareketi de katılır. Fleksiyon ilerledikçe
yuvarlama hareketi azalır, kayma hareketi daha ön plana çıkar ve fleksiyon sadece kayma
hareketi ile tamamlanır. Femur kondillerinin asimetrik yapısı nedeniyle medial ve lateral
kondillerin hareketleri birbirlerinden farklıdır. Medial kondil fleksiyonun ilk 10-15
derecesinde sadece yuvarlanırken, lateral kondilde bu hareket 20º fleksiyona kadar devam
eder. Böylece lateral kondil medial kondilden daha fazla yuvarlanır. Ekstansiyon ilerledikçe
femur lateral kondilinin artiküler yüzeyi biter ve hareket ön çarpraz bağ ile sınırlanır. Bu
sırada daha büyük ve daha az eğri olan medial kondil hareketine devam eder. Bu asimetri
nedeniyle dizin lateral kompartmanı önce ekstansiyona gelir. Ekstansiyonun sonunda femur
mediale döner, tibia dış rotasyon yapar ve lateraldeki bağların gerilmesine yol açar. Buna
12
‘screw-home’ (vida-yuva) hareketi denir. Çarpraz bağların yokluğunda vida-yuva hareketi
gözlenmez.
Dizin ikinci önemli hareketi rotasyondur. Rotasyon, ancak diz fleksiyonda iken mümkün
olabilmekte ve fleksiyon derecesine paralel olarak rotasyon kabiliyeti de artmaktadır. 90º
fleksiyonda rotasyon kabiliyeti maksimuma çıkmakta, 90º dereceden sonra yumuşak doku
gerginliği nedeniyle tekrar azalmaktadır. Tam ekstansiyonda tibia tüberkülleri femur
interkondiller oluğa oturduğundan rotasyon gözlenmez (7,16,17).
Dizin diğer bir hareketi olan abdüksiyon ve addüksiyon 30º fleksiyonda maksimuma
ulaşmakta, 30º fleksiyondan sonra yumuşak doku gerginliği nedeniyle azalmaktadır. Tam
ekstansiyonda abdüksiyon ve addüksiyon gözlenmez. Normal yürüme esnasında maksimum
abdüksiyon ve addüksiyon miktarı ortalama 11º kadardır (7,14,16).
Çeşitli pozisyon ve aktiviteler sırasında diz eklemine etki eden kuvvetler farklıdır. Diz
ekleminde tibiofemoral eklem özellikle kompresif yükleri taşırken, patellofemoral eklem
kuadriceps kuvvetinin tibiaya aktırılmasında ekstansör mekanizma içinde rol alır. Her iki ayak
üzerinde duran birinde her iki diz eklemi vücut ağırlığının %43’ünü taşır. Tek ayak üzerinde
durulduğunda ise dengeyi sağlamak için lateral bağ gerilmesi ile oluşan kuvvetler vücut
ağırlığının iki katına ulaşır (14,16,17).
Yürüme esnasında tibiofemoral ekleme iki yük biner. Bunlar yürümenin basma fazında yer
reaksiyon kuvveti ve salınım fazında bacağın kendi yüküdür. Yürümenin fazına göre
değişmekle birlikte, normal yürüme sırasında dize vücut ağırlının iki ile beş katı yük biner.
Bunlar koşma esnasında vücut ağırlığının 24 katına çıkabilir. Yürüme esnasında dize gelen
yükler 1300-3500 Newton arasındadır. Dize binen fonksiyonel yükün yön ve büyüklüğü, o
anda dize etki eden kas kuvvetinin büyüklüğü ile beraber belirli bir yön ve büyüklükte eklem
reaktif kuvveti oluşturur. Bu oluşan eklem reaktif kuvveti eklem temas noktalarının eklem
yüzeylerine dik olduğu durumda, çarpraz ve kollateral bağlarda bir gerilme yaratmadan
dengeyi sağlar. Dizin anlık merkezi dik olduğu durumdan dışarı düşerse eklemde mekanik
desteği sağlayan bağlara gereğinden çok yük biner. Patellofemoral ekleme etki eden kuvvetler
tibiofemoral ekleme etki eden kuvvetlerden farklıdır. Patellanın ana mekanik fonksiyonu
kuvvetin yönünü değiştirmektir. Patella, kuadriceps kasının kuvvet kolunu artırır ve ekstansör
mekanizma içinde kuadriceps kasının kuvvetini tibiaya aktarır. Patellaya; kuadricepsin çekme
kuvveti, patellar tendonun çekme kuvveti ve patellofemoral yüzeydeki baskılayıcı kuvvetler
etki etmektedir. Yürüme esnasında vücut ağırlığının 1/3’ü, merdiven çıkarken vücut
ağırlığının 2,5 katı ve merdiven inerken vücut ağırlığının 3,5 katı kuvvet etki eder.
13
Fleksiyonun artması ile bu baskılayıcı kuvvetler de artar. 60º-90º arasında baskılayıcı
kuvvetler maksimum iken, ekstansiyonda patella eklem yüzüne gelen kuvvet en azdır (7,14). OSTEOARTRİT
Osteoartrit(OA) eklem kıkırdağı ile subkondral kemikte yapım ve yıkım olayları arasındaki
normal dengenin bozulması sonucu gelişen dinamik bir hastalık sürecidir. Artiküler kartilajda
yumuşama ve disintegrasyon, subkondral kemikte artmış osteoblastik aktivite ve vasküler
konjesyon, eklem kenarındaki kartilaj ve kemikte büyüme gibi reaktif olaylar ve kapsüler
fibrozis ile karakterize kronik bir hastalıktır (10).
I.Patogenez
OA günümüzde çeşitli biyokimyasal ve mekanik etmenlerle tetiklenen yıkım ve onarımın bir
arada bulunduğu metabolik olarak aktif, dinamik bir olay olarak düşünülmektedir (18,19).
OA’in moleküler patogenezi tam olarak bilinmemektedir. Ancak çeşitli genetik, çevresel,
metabolik ve biyomekanik faktörlerin patogenezde katkısı olduğu düşünülmektedir (20,21).
OA’de kıkırdağın kaybına aynı zamanda kıkırdaktaki onarım çabaları, subkondral kemiğin
sklerozu ve remodelingi ile çoğu olguda subkondral kistler ve marginal osteofitler eşlik eder
(20). OA genellikle ellerde, ayaklarda, dizlerde, kalçalarda ve omurgada görülse de her
sinoviyal eklemi tutabilir.
OA genellikle bilinmeyen bir nedenle başlar ( Primer veya ideopatik OA). Daha az sıklıkta ise
bir eklem travması, infeksiyon veya herediter, gelişimsel, metabolik ve nörolojik hastalıklar
sonucu sekonder olarak gelişir. Sekonder OA’de hastalığın başlangıç yaşı altta yatan
nedenlere göre değişir. Primer OA’de ise hastalığın başlangıcı ile yaşlanma arasında çok
güçlü bir ilişki vardır. 65 yaş üzerindeki kişilerin % 60-90’ında OA bulgularına raslamak
mümkündür. Fakat bu ilişkiye rağmen yaşlanma, eklem kullanımı ve OA arasındaki ilişki tam
olarak anlaşılmış değildir. Ayrıca yaşlılardaki eklem kıkırdağındaki değişiklikler, OA’deki
kıkırdak değişikliklerinden oldukça farklıdır ve normal eklem kullanımının dejenerasyona yol
açtığı gösterilememiştir .
OA sinovyal eklemi oluşturan kıkırdak, kemik, sinovyal doku , ligamentler, kapsül ve kaslar
gibi bütün elemanları tutmasına rağmen, primer değişiklikler eklem kıkırdağının kaybını,
subkondral kemiğin remodelingini ve osteofitlerin gelişimini içermektedir. OA’de görülen en
erken histolojik değişiklikler kıkırdağın yüzeyel tabakasından geçiş tabakasına doğru uzanan
fibrilasyon ve çatlaklar, tidemark vaskularizasyonu ve subkondral kemiğin remodelingidir.
Eklem kıkırdağının yüzeyel tabakasında ortaya çıkan lokalize filtrasyon ve ayrılmalar OA’in
gözle görülebilen en erken belirtisidir. Hastalık ilerledikçe eklem yüzeyinin daha büyük bir
14
bölümü düzensizleşir. Fibrilasyon gittikçe derinleşerek sonunda subkondral kemiğe ulaşır.
Kıkırdaktaki çatlaklar ve yarıklar derinleştikçe fibrilasyona uğramış kıkırdağın yüzeyindeki
uçlar yırtılır ve eklem boşluğunda serbestçe dolaşan parçaların kopmasına ve kıkırdak
kalınlığının azalmasına yol açar. Bu sıralarda seyreden enzimatik matriks yıkımı kıkırdağın
hacmini daha da azaltabilir. Sonunda eklem kıkırdağının gittikçe kaybolması kemiğin açıkta
kalmasına neden olur. OA’de kıkırdağın gittikçe azalma süreci kıkırdak hasarı, kondrosit
cevabı ve kondrosit cevabının azalması şeklinde sınırları pek de net olmayan üç döneme
ayırabilir.
İlk dönemde, fibrilasyon öncesinde veya sırasında matriksin makromoleküler çatısı bozulur ve
su içeriği artar. Bu sırada Tip II kollajen konsantrasyonu normal kalırken, proteoglikan
konsantrasyonu ve agregasyonu ile GAG zincirlerinin uzunluğu azalır. Aynı zamanda kollajen
ağındaki minör kollajenlerle kollajen fibrilleri arasındaki ilişkilerin bozulması agregan
moleküllerinin şişmesine neden olur. Bütün bu değişiklikler geçirgenlik artışına yol açarak
suyun ve diğer moleküllerin matrikste daha kolay hareket etmesine neden olur ve matriksin
sertliği azalır. Sonuçta mekanik hasarlara daha az dayanıklı hale gelir.
Kondrositler dokudaki bu değişiklikleri erkenden fark eder ve bir doku cevabını uyaran
medyatör salgılarlar. Bu cevap kondrosit proliferasyonu yanı sıra anabolik ve katabolik
aktiviteleri de içerir. Bu dönemde oluşan kondrositik cevapta muhtemelen nitrik oksit (NO)
rol oynamaktadır. Çünkü kıkırdak hücreleri çeşitli kimyasal ve mekanik streslere cevap olarak
bu molekülü yaparlar. Hızla hücre dışına çıkan NO matriks moleküllerini parçalayan
metalloproteazların üretimini indükleyen IL-1 yapımını başlatır. Fibronektin parçaları ve
hasar gören dokudaki diğer moleküller sürekli IL-1 yapımını ve proteaz salgısını uyarırlar. IL-
1’in kondrositler üzerinde değişik etkileri vardır; matriks komponentlerinin sentezini azaltır,
degratif enzimlerin yapımını artırır ve kondrosit proliferasyonunu inhibe eder. Kondrositler
IL-1 reseptörüne sahiptirler.
Son yıllarda elde edilen bulgular, OA’deki kıkırdak yıkımında dokuda yüksek oranda bulunan
matriks metalloproteazlarının (MMP) anahtar bir rol oynadığına işaret etmektedir. Bütün bu
konnektif dokular endojenöz metalloproteinaz doku inhibitörlerini (TIMP1-4) içerirler. Bu
inhibitörler matriks metalloproteinaz aktivitesini bloke ederler. Normal dokuda MMP ile
TIMP arasında doğal bir denge vardır. Metalloproteinazlar OA’de agreganın enzimatik
proteinolizinde de anahtar bir rol oynarlar. OA’de kıkırdağın onarım çabaları olgun doku
komponentleri arasındaki dengeyi kuramaz. Bazı normal komponentler fazla üretilirken,
normalde eser miktarlarda bulunan yeni moleküller ortaya çıkar. Daha spesifik olarak
kıkırdağın orta tabakası ve osteofitlerde kollojen II yoğunluğunda artış ve kollojen I görülür,
15
kondrosit dediferansiasyon sahalarında kollojen III belirginleşirken, derin tabakalarda
kollojen KS konsantrasyonında artış görülür. Duyu stabilize veya restore etme çabalarının
yetersiz kalması OA’in üçüncü dönemini başlatır. Bu dönemde kondrositlerin anabolik ve
proliferatif cevabında bir azalmayla birlikte artiküler kıkırdakta progresif bir kayıp olur. Bu
azalma fonksiyonel ve stabilize bir matriks tarafından korunulamayan kondrositlerin mekanik
hasardan ve ölümünden kaynaklanabileceği gibi, kondrositlerin anabolik sitokinlere
cevabındaki azalmadan da kaynaklanabilir.
Kemik değişiklikleri: Yerleşmiş OA’de radyografilerde sıklıkla subkondral kemik
değişikliklerine rastlanır. Bu değişiklikler eklem kıkırdağındaki hasarın bir sekeli olmaktan
çok, artık OA’in önemli bir sekeli olarak düşünülmektedir. Bir görüşe göre repetatif
mikrofraktürlerden sonra subkondral kemiğin sertleşmesine yol açarak OA’e neden
olmaktadır.
İnflamasyonun rolü: OA’de inflamatuar bir komponent en azından hastaların bazılarında ve
bir dönemde olabilir. Örneğin belirgin bir sinoviyal hiperplazi ve RA’den farksız yoğun
mononukleer hücre infiltratı görülebilir. Böyle bir tablo daha çok fokaldir ve kıkırdağa komşu
sinoviyal dokuda görülür. Eklem boşluğuna düşen parçacıklar inflamatuar bir siklüsün
başlamasına ve sinoviyanın ve sitokinlerin aktivasyonuna neden olabilirler. İnflamasyonun
şiddeti ile kıkırdak kaybı arasında bir ilişki vardır. İnflamasyon IL-1 gibi inflamatuar
sitokinlerin ve dolayısıyla kıkırdağı yıkan kollojenaz ve stromelizin gibi matriks
metalloproteinazlarının ve plazminojen aktivatörleri ve prostaglandinlerin salınımına neden
olarak kıkırdak kaybına yol açar.
Sistemik hormonlar: Postmenopozal OA’li hastalarda büyüme hormonu yüksek bulunmuştur.
Ayrıca akromegalili hastalıklarda saptanan kıkırdaktaki kalınlaşma, marjinal kemik
kalınlaşması, ROM kaybı ve sekonder erozyonlardan sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Kadınlar özellikle menopozdan sonra OA gelişimi açısından erkeklerden daha fazla risk
taşırlar. Seks hormonlarının kıkırdak üzerindeki etkisi menopozal durum ve OA’in evresine
göre değişiklik göstermektedir.
Genetik faktörler: OA genetik olarak kompleks bir hastalıktır. Özellikle heberden nodülleri ile
birlikte olan generalize OA’deki herediter temel uzun yıllardan beri bilinmektedir. OA
genetik faktörlerle çevresel faktörlerin etkileşiminden kaynaklanan dinamik bir hastalık süreci
olarak düşünülebilir.
16
II.Sınıflandırma
OA için yaygın olarak tutulan ekleme göre , etyolojiye göre ve spesifik sınıflamalar yapılmaktadır
(19,21).
1-TUTULAN EKLEME GÖRE SINIFLANDIRMA
A.Tutulan eklem sayısına göre a-Monoartikuler
b-Oligoartikuler c-Poliartikuler
B.Tutulan eklem lokalizasyonuna göre a- Kalça OA
1. Superolateral 2. Medial 3. Konsantrik
b- Diz OA 1. Medial kompartman 2. Lateral kompartman 3. Patellofemoral kompartman
c- El OA 1. İnterfalangeal 2. Başparmak tabanı 3. İnterfalangeal ve başparmak tabanı
d- Vertebra OA 1. Apofizyal eklem 2. İntervertebral disk hastalığı
e- Diğer
2- ETYOLOJİK SINIFLANDIRMA
A. Primer ( İdyopatik ) OA
B. Sekonder OA a. Metabolik nedenlere bağlı
1. Okranozis 2. Akromegali 3. Wilson Hastalığı 4. Hiperparatroidizm 5. Hemokromatozis 6. Kashin-Back hastalığı 7. Kristal depo hastalığı 8. Monosodyum ürat monohidrat ( Gut) 9. Kalsiyum pirofosfat dehidrat (Psödogut) 10. Basit kalsiyum fosfat (Hidroksi apatit gibi )
b. Anatomik nedenlere bağlı 1. Üst femoral epifiz kayması 2. Epifizyal displazi 3. Doğuştan kalça çıkığı 4. Blount hastalığı 5. Perthes hastalığı
17
6. Bacak boyu eşitsizliği 7. Hipermobilite sendromları
c. Travmatik nedenlere bağlı 1. Major eklem travması 2. Ekleme uzanan kırıklar ve osteonekroz 3. Eklem cerrahisi 4. Kronik hasarlanma ( meslek artropatileri)
d. Enflamatuar nedenlere bağlı 1. Enflamatuar hastalıklar ( Romatoid artrit gibi ) 2. Septik artrit
e. Nöropatik hastalıklara bağlı ( Charcot eklemi ) 1. Tabes Dorsalis 2. Diabetes mellitus
3-SPESİFİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE A.İnflamatuar OA
B. Erozif OA C. Atrofik veya destruktif OA D. Kondrokalsinozis ile beraber olan OA E. Diğerleri
III.Prevalans Osteoartrit, tüm eklem hastalıklarının en yaygını ve fiziksel yetersizliğin en sık nedenlerinden
biridir. Osteoartrit prevalansı çalışılan populasyonun yaş dağılımına, değerlendirme
yöntemine ve kullanılan tanı kriterlerine göre değişmektedir. Otopsi çalışmaları 65 yaş
üzerinde hemen herkeste en az bir eklemde kıkırdak değişiklikleri olduğunu göstermiştir.
Klinik ve radyografik değerlendirmelere göre prevalans:
30 yaş altında %1
40 yaş civarında % 10
60 yaş üzerinde % 50’ den fazladır.
Osteoartirt gelişme eğilimi kadın ve erkekte kabaca eşittir. Ancak kadınlarda generalize
osteoartrit daha sık görülür ve daha çok eklem tutulur. El ve diz osteoartriti kadınlarda daha
sık görülür. Osteoartrit bazı eklemleri (parmaklar, kalça, diz ve omurga) daha sık tutar.
IV.Risk Faktörleri 1 Yaş: Çok sayıda epidemiyolojik çalışmada ilerlemiş yaşın OA için önemli bir risk faktörü
olduğu ortaya koyulmuştur (18,20,22,23). Yapılan otopsi çalışmaları dejeneratif eklem
değişikliklerinin 2. dekatta ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir. Röntgen bulguları ise
üçüncü dekatta başlar ve yaşla birlikte ilerler (19,22).
2 Cinsiyet: Genel olarak kadınların erkeklere göre daha fazla OA riski taşıdığı bilinmektedir.
Ayrıca hastalık kadınlarda özellikle menopoz sonrası dönemde olmak üzere daha ciddi
seyretmekte ve primer jeneralize OA, enflamatuar OA ve Heberden nodülleri daha sık
görülmektedir (22,24,25).
18
3 Obesite: Obesite OA için en sık görülen değiştirilebilir risk faktörüdür. Obesite ve OA
arasındaki ilişki en sık diz ekleminde olmak üzere sırasıyla diz, el ve kalça eklemlerinde
belirgindir. Diz ve kalçada bunun mekanik yüklenmeyle ilişkili olduğu tahmin edilse de bazı
yazarlara göre obesitenin rolü hala tartışmalıdır (19,24).
4 Genetik faktörler: Heberden nodülü, Bouchard nodülü, kalça tutulumu ve diz tutulumu ile
birlikte olan primer jeneralize osteoartritte genetik faktörler etkili bulunmuştur. Bu durum
özellikle Heberden nodüllerinde çok belirgindir ve kadınlarda dominant erkeklerde resesif olan
otozomal bir genle taşınır (11,19,22). 5 Osteoporoz: Osteoporoz kısa ve ince kadınlarda, OA obes kadınlarda sık görülmektedir.
Kemik kitlesi değerlerinin normalin üzerinde olması, yaşlı kadınlarda kalça osteoartriti için
bir risk faktörüdür. Hormon replasman tedavisinin OA oluşumunu hızlandırdığını gösteren
çalışmalar olduğu kadar aksini savunan çalışmalar da vardır (11).
6 Eklem bozuklukları ve travma: Konjenital kalça çıkığı, kalça eklemi epifiz kayması ve
Perthes hastalığının OA için risk oluşturduğu bilinmektedir.Travma diz OA’inin yaygın
nedenlerinden biridir. Major bir travma ya da minör travma atakları dejeneratif eklem
hasarının yerleşmesini kolaylaştırır (11,18).
7 Mesleki zorlanmalar: Uzun süre dizin bükülü olmasını gerektiren mesleklerde diz OA’inin
daha sık olduğu gösterilmiştir, ancak meslek değiştirmenin OA riskini azaltıp azaltmadığına
dair veriler yoktur (18,19).
8 Spor aktiviteleri: Güreşte servikal vertebra ile diz ve dirsek, boksta karpometakarpal
eklemler, bisiklette patellofemoral eklem , futbolda diz ve ayak bileği, balede talar eklemlerde
OA gelişim riskinin daha fazla olduğu bulunmuştur (18,19). 9 Kas güçsüzlüğü ve propriosepsiyon bozukluğu : Kuadriseps kasında zayıflık diz
osteoartritli hastalarda oldukça sıktır. Bazı hastalarda da propriosepsiyon duyusunda bozulma
olduğu bildirilmiştir. Bu daha çok eklem içi ya da çevresindeki mekano- reseptörlerdeki hasar
dolayısıyladır. Charcot eklemi bunun klasik bir örneğidir (19,26).
10 Fiziksel aktivite azlığı: Uygun ve yeterli egzersiz yapılmadığında nöroanatomik olarak
normal olan eklemlerde bile OA riski artar (19).
11 Kalsiyum kristalleri: CPPD ve bazik kalsiyum fosfat(BCP) varlığı OA’li hastalarda
kıkırdak hasarını başlatabilir ya da arttırabilir. Gonartrozlu hastaların sinovyal sıvılarında
%30-60 oranında BCP kristalleri bulunmuştur.
12 Hipermobilite: Jeneralize eklem laksisitesinin görüldüğü kalıtsal Ehler Danlos Sendromu
gibi laksitenin arttığı hastalıklarda OA riskinin arttığı bildirilmektedir (18).
19
13 Sigara: Sigaranın OA riskini arttırdığını destekleyen analizler yanında sigara kullanan
kişlerde nikotinin kondrositlerin glukozaminoglikan ve kollajen sentez aktivitesini fizyolojik
düzeyde arttırdığına işaret eden yayınlar da bulunmaktadır (27).
14 Diğer Hastalıklar: OA ile hipertansiyon, hiperürisemi ve diabetes mellitus arasında
obesiteden bağımsız olarak ilişki tespit edilmiştir. Diabetes mellitus eklem beslenmesinin
bozulması ve nöropati sonucu duysal uyaranların azalması sekonder OA gelişimine zemin
hazırlamaktadır. DİZ OSTEOARTRİTİ
Periferik eklemler arasında OA’in en sık görüldüğü eklem diz eklemidir. Diz osteoartriti(diz
OA) dizdeki üç komponenti de tutabilir. En sık tutulan komponent medial tibiofemoral (%75),
ikinci sıklıkta tutulan patellafemoral (%50) komponenttir. Tek başına lateral tibiofemoral
komponent tutulumu ise oldukça nadirdir (28). Daha sık görülen ise medial tibiofemoral ve
patellafemoral OA’in birlikte bulunmasıdır (29).
Lokalizasyondaki bu farklılığın sebebi, her komponentin farklı risk faktörlerine maruz
kalmasıdır. Tibiafemoral komponent için şişmanlık, diz yaralanması ve menisektomi;
patellafemoral komponent için post travmatik olaylar, patella subluksasyonu ve genu valgus
gibi risk faktörleri sayılabilir (11).
Diz OA’nin klinik sınıflaması ACR ( American College of Rheumatology) kriteri olarak
kabul görmektedir (30).
I.Klinik Tanı Kriterleri
1 Geçirilen ayın günlerinin çoğunda diz ağrısı olması
2 Aktif eklem hareketi sırasında krepitasyon varlığı
3 Dizde sabah sertliğinin 30 dakika ya da altında olması
4 Yaşın 38 ya da üzerinde olması
5 Muayenede dizde kemiksel genişlemenin saptanması
Diz OA tanısı için; 1, 2, 3, 4
veya 1,2,5
veya 1,4,5 numaralı kriterlerin sağlanması gerekir.
Klinik,laboratuvar ve radyolojik tanı kriterleri 1 Geçirilen ayın günlerinin çoğunda diz ağrısı olması
2 Eklem köşelerinde osteofitler (radyolojik )
3 OA’in tipik sinovyal sıvı bulguları ( berrak, visköz, veya beyaz küre < 2000/mm3‘den
20
en az ikisi )
4 Sinovyal sıvı elde edilemiyorsa yaşın 40 veya üzerinde olması
5 Dizde sabah sertliğinin 30 dakika ya da altında olması
6 Dizin aktif hareketlerinde krepitasyon varlığı
Diz OA tanısı için: 1,2
veya 1,3,5,6
veya 1,4,5,6 numaralı kriterlerin sağlanması gereklidir.
II.Klinik belirti ve bulgular Ağrı: OA’in ana semptomudur. Derinde ve sızı şeklinde tanımlanır. Ağrının lokalizasyonu
genellikle zordur. Hastalığın ilk dönemlerinde, ekleme aşırı yük bindiren ve zorlayan
aktiviteler sonrasında artar, istirahat ile azalır. Hastalık ilerledikçe minimal hareketle ve
istirahat sırasında ağrı olmaya başlar. Ağrı hastayı uykudan uyandırabilir. Bu durum
uykudayken kasların gevşek olması ve eklem fonksiyonu üzerinde destek ve kontrol
mekanizmalarının işlemeyişi sonucu olabilir.
Kartilaj dokusunun sinirsel innervasyonu olmadığından ağrı intraartiküler ve periartiküler
dokulardan kaynaklanır. Ostefitlerin periostu irrite etmesi, trabeküler mikrofraktürler,
kapsülde distansiyon ve eklem çevresindeki kaslarda spazm ağrıya neden olabilir. Sinovit
atakları, subkondral kemikteki vasküler basınç artışı, kapsüler fibrozis, eklem kontraktürleri
ve kas yorgunluğu da ağrıya neden olabilir.
Eklem sertliği: Genellikle sabahları ilk kalkıldığında ve gün içinde uzun süren hareketsizlik
dönemlerinden sonra görülür. Süresi 15-30 dakikayı geçmez (31-34).
Eklem hareket açıklığının (EHA) azalması: Kıkırdaktaki harabiyete bağlı gelişen eklem
yüzlerinin uygunsuzluğu, ağrıya bağlı kas spazmı ve kontraktürler, osteofit ya da serbest
cisimciklerin mekanik engellenmesinden eklem hareketlerinde kısıtlılık gelişir. Fleksiyon
kısıtlılığını ileri dönemde ekstansiyon kısıtlılığı izler (31-36).
Krepitasyon ve krakman: Eklem kıkırdağı kaybı ve eklem yüzeyi düzensizliğinden olan
krepitasyon, önemli bulgulardan biridir. Aktif ve pasif eklem hareketlerinde duyulan
krepitasyon, kaba bir krepitasyondur. İlerlemiş vakalarda olana ise krakman adı verilir (31-
34,36).
Eklem kilitlenmesi: Eklem içindeki hareketli cisimler (osteofit, kıkırdak vs.), kıkırdak ya da
sinovyumun tibia ile femur arasında sıkışmasından olur (33,36).
Eklem genişlemesi : OA’te kıkırdak ve kemikte görülen proliferatif değişikliklere osteofit
denir. Bu osteofitler, eklem genişliğini arttırır. Ayrıca sekonder sinovite bağlı sıvı artışı da
21
eklemin genişlemesine neden olur (31-33,36).
Eklem deformitesi: İleri dönemlerde instabilite, subluksasyon ve çeşitli deformiteler
görülebilir. Medial kompartman tutulumuna bağlı varus deformitesi sık görülür. Lateral
kompartman tutulumundaki valgus deformitesi ise daha az görülür. Kollateral ligamanlarda
gevşeklik varsa instabilite olur ve hastalığın ileri dönemlerinde subluksasyon gelişir (32-
34,36).
Kuadriseps atrofisi: Normalde eklem çevresi kasları şok absorbe ederler ve eklemlerin
fonksiyonlarında önemli rol alırlar. OA’te ağrıdan dolayı eklem daha az kullanılır. Ağrı
refleks olarak kas spazmına, eklem hareket açıklığında azalmaya ve kontraktüre neden olur.
Bu durum kuadriseps kası inaktivasyonuna sebep olur. İnaktivasyondan dolayı eklem
stabilizasyonu bozulan diz daha kolay travmatize olur. Böylece oluşan irritasyon ve efüzyon
ağrıyı daha da arttırır. Bu kısır döngü halinde devam ederek kuadriseps femoris kasında
ilerleyici bir fonksiyon kaybı ve atrofiye yol açar (31-34,36).
Fonksiyon kaybı: Yürüme mesafesinde azalma, topallama ve çabuk yorulma görülebilir.
Merdiven inip çıkma aktiviteleri zorlaşır (37).
III. Laboratuvar bulguları
Diz OA’nin spesifik bir laboratuvar bulgusu yoktur. Sedimentasyon, kan biyokimyası, tam
kan sayımı ve tam idrar tetkiki normaldir. RF ve ANA negatiftir. Eğer mevcutsa sinovyal
sıvıda spesifik olmayan inflamatuar bulgular görülebilir (12).
IV. Radyolojik bulgular
Radyolojik değerlendirmeler hem hastalığın tanısı hem de şiddetinin saptanması için oldukça
faydalıdır. Diz OA’de radyografik olarak eklem aralığında daralma, osteofitler, subkondral
kemik sklerozu, subkondral kemik kistleri, kemik kollapsı, eklem içi kemiksi cisimler,
deformite ve subluksasyon izlenebilir (38).
Değişikliklerin saptanmasında standart olarak kullanılan posteroanterior ya da anteroposterior
grafiler sadece tibiofemoral eklemi görüntüleyebilirler. Patellofemoral (PF) eklemin ve
tibiofemoral (TF) eklem arka yüzünün en iyi değerlendirmesi lateral ve tünel grafilerle
mümkün olmaktadır(39). Bir diğer teknik olan tanjansiyel grafi PF kompartmanı
değerlendirmede önemlidir.
Semptomatik diz OA ve radyolojik değerlendirme arasındaki ilişkiyi değerlendiren bir
çalışmada, PF eklemde osteofit varlığının TF eklemde izlenene göre daha sensitif ancak daha
az spesifik olduğu; osteofitlerin diz ağrısı ile en iyi ilişkisi olan radyolojik bulgu olduğu
gösterilmiş, eklem aralığı daralmasının asemptomatik yaşlanma bulgusu olmadığı ve diz
ağrısının anlamlı olarak arttığı belirli bir eklem aralığı mesafesi sınırı olmadığı ifade
22
edilmiştir (40).
Diz OA’de radyolojik evrelemesi için sıklıkla, klinik olarak OA ile uyumu gösterilmiş olan
Kellgren-Lawrance Skalası kullanılır (38).
Evre 0: Normal
Evre 1: Şüpheli osteofitler, normal eklem aralığı
Evre 2: Kesin osteofit, eklem aralığında şüpheli daralma
Evre 3 : Orta derecede çok sayıda osteofit, eklem aralığında kesin daralma, hafif skleroz
Evre 4 : Büyük osteofitler, belirgin skleroz ve kistler, eklem aralığında ileri derecede
daralma, kemik uçlarında kesin deformite
Diz OA’ine tanısal yaklaşımda direkt grafiler çoğunlukla yeterli olmakla birlikte, kemik
yapıları daha iyi görüntülemek için bilgisayarlı tomografi, yumuşak dokuları net izlemek için
manyetik rezonans görüntüleme ve eklem içi ve çevresi yapılar hakkında daha fazla bilgi için
ultrasonografi tetkikleri gerekli olabilir.
V. Tedavi
OA, morbidite ve dizabilitenin en önemli nedenlerinden biri olup, ileri yaşlarda yaşam
kalitesini olumsuz yönde etkileyen birincil sebeptir. OA’teki kıkırdak kaybı, yeni kemik
oluşumu gibi değişiklikleri yok ederek hastalığı tamamen geri döndüren veya önleyen bir
tedavi yöntemi yoktur (41). Buna karşılık OA’i tamamıyla tedavisi olmayan bir hastalık
olarak görmek doğru değildir. Uygun tedavi ile ağrı gibi temel şikayet giderilerek hasta
rahatlatılır ve eklem fonksiyonları düzeltilir. Buna paralel olarak fonksiyonel kapasiteleri ve
yaşam kaliteleri arttırılabilir (42).
Diz OA tedavisinde amaç ağrı ve tutukluğun giderilerek yaşam kalitesinin arttırılması, eklem
fonksiyonlarının korunması ve iyileştirilmesi, kas gücünün korunması ve geliştirilmesi,
sakatlıkların önlenmesi veya düzeltilmesi ve tedavi komplikasyonlarının önlenmesidir.
Çoğunlukla önerilen tedavi algoritması şu şekildedir:
1- Hazırlayıcı faktörlerin düzeltilmesi
2- Hasta eğitimi
3- İstirahat
4- Eklem koruma teknikleri
5- Aşırı kilolu hastaların zayıflatılması
6- Çevresel önlemler
23
7- Medikal tedavi
8- Fizik tedavi
9- İntraartiküler tedavi
10- Cerrahi tedavi
1- Hazırlayıcı faktörlerin düzeltilmesi: Tutulan ekleme aşırı yük bindiren aktiviteler ve
bunlardan kaçınma yolları hakkında hastanın bilgilendirilmesi sadece ağrıyı azaltmakla
kalmaz ileride oluşabilecek hasarı da önler. Bu amaçla hastaların uzun süre ayakta
durmamaları, çömelmemeleri ve diz üstüne çökmemeleri istenir. Sandalye boyunun
arttırılması, tuvaletin yükseltilmesi, merdiven kullanımının azaltılması gibi ev içinde
düzenlemeler yapılması önerilir (30).
2- Hasta eğitimi: Hastalar hastalıkları hakkında bilgilendirilmeli, alması gereken önlemler
konusunda eğitilmelidir. Hastaların tedaviye aktif katılımları ile global fonksiyonlarda
düzelme, ağrıda azalma ve uyku kalitesinde artma sağlanabilir. Rene ve ark. yaptığı bir
çalışmada diz OA’li hastalar tedavi değişikliği yapılmaksızın bir yıl süreyle izlenmiş, bu
arada aylık telefon görüşmeleri ile iletişim kurulmuştur. Sonuç değerlendirmede izlenen
ağrı azalması, sağlanan sosyal destek, eğitim ve bilgilendirmeye bağlanmıştır (46).
3- İstirahat: Hasarlı eklemin aşırı kullanımı hem semptomları hem de başlamış olan
dejeneratif süreci olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle istirahat ve mekanik travmatik
etkilerden korunma tedavinin önemli bir parçasıdır. Özellikle akut alevlenmelerde
istirahat mutlaka önerilmelidir.
4- Eklem koruma teknikleri: OA gelişmiş bir ekstremitede gerek ağrıya bağlı duruş
bozukluğu gerekse gelişen deformiteye bağlı yük dağılımında dengesizlik sonucu eklem
statiği olumsuz etkilenir (19,45,47). Diz ekleminin mediolateral instabilitesine yol açan
durumlarda kollateral destekli dizlikler, varus ve valgus stresini azaltarak faydalı
olabilirler. Diz ekleminin medial ya da lateral kompartmanını etkileyen durumlarda
ayakkabı tabanına yerleştirilecek medial veya lateral topuk kamaları alt ekstremite
açılarını ve ekleme binen yüklerin dağılımını değiştirerek belirgin semptomatik düzelme
sağlayabilirler. Ayrıca diz breysleri ile dize lateral destek sağlanarak varus ve valgus
deformiteleri önlenebilir (47). Patellafemoral eklem OA’inde patellanın medial
bantlanması kısa dönemde ağrının %25 azalmasını sağlar (48). Baston, yürüteç gibi basit
yürüme cihazları aşırı eklem yükünü azaltarak ağrıyı azaltırlar.
24
5- Diyet: Obesite en sık görülen değiştirilebilir risk faktörü olduğu için, yük taşıyan
eklemlerin OA’inde kilo verdirilerek ekleme binen mekanik stres azaltılıp süreç
yavaşlatılabilir. Kilo vermenin ağrıda azalma, fonksiyonel kapasitede artmayla ilişkili
olduğu çeşitli yayınlarda gösterilmiştir (49,50).
6- Çevresel önlemler: Yaşanılan ve çalışılan ortamın hasta koşullarına göre düzenlenmesi
tedavinin önemli bir parçasıdır. Bu amaçla sandalye boyunun yükseltilmesi, klozetin
boyunun yükseltilmesi, merdiven kullanma zorunluluğunun azaltılması gibi önlemler
alınabilir.
7- Medikal tedavi: OA’in en önemli semptomu olan ağrıyı azaltmak ve enflamasyonu
gidermek için çeşitli farmakolojik tedavi seçenekleri mevcuttur.
Analjezikler: Bu grupta opioid ve opioid olmayan analjezik ilaçlar yeralmaktadır.
Opioid olmayan analjeziklerden parasetamol çok sayıda araştırmacı tarafından ve çeşitli tedavi
rehberlerinde (ACR,RCP,EULAR) diz OA için başlangıç oral analjezik olarak önerilmekte ve
eğer etkili ise uzun dönem tedavide de devam edilmesi tavsiye edilmektedir (44,51,52).
Yapılan 4 haftalık randomize kontrollü bir çalışmada 4g/gün parasetamolün ciddi ağrılarda bile
ibuprofen (2400mg/gün‘e kadar ) ile eşdeğer etkinlikte olduğu gösterilmiştir (53).
Tramadol, propoksifen, kodein ve oksidon gibi opioid analjezikler gastrointestinal ve
kardiyovaskuler düşük yan etki profili nedeniyle yaşlı hastaların tedavisinde
önerilebilmektedir.
Steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar(SOAEİ): Diz OA tedavisinde kanıta
dayalı yaklaşımla EULAR tarafından düzenlenmiş tedavi rehberine göre (2003) SOAEI’lar
erken dönem diz OA’de parasetamole yanıtsız olgularda ve sinovitin eşlik ettiği akut
alevlenme dönemindeki kronik olgularda kullanılmalıdır. Parasetamole yanıt vermeyen
hastalarda düşük evreli bir enflamatuar sürecin, altta yatan bir sinovitin olabileceği
düşünülürse SOAEİ‘ların bu noktada önemi artmaktadır.
Gastrointestinal risk faktörü olan olgularda selektif olmayan SOAEİ‘lar ve mide koruyucu
ajanlar birlikte kullanılmalı ya da COX-2 selektivitesi yüksek ajanlar tercih edilmelidir
(44,51).
Topikal analjezikler: Çeşitli topikal SOAEİ’ların plaseboya üstün olduğu
gösterilmiştir(51). Nosiseptif C liflerini geri dönüşümlü olarak desensitize ederek etki
gösteren topikal kapsaisinin diz OA‘de etkinliğini ve etkinliğin kalıcılığını destekleyen
deliller mevcuttur (54).
Kortikosteroidler: Sistemik kortikosteroidlerin eroziv OA dışında osteoartrit
tedavisinde yeri yoktur. Eroziv OA’de düşük doz ve çok kısa süreli sistemik steroid tedavisi
25
önerilmektedir. Eklem içi kortikosteroid enjeksiyonlarının, enflamasyonun özellikle
efüzyonun ön planda olduğu dizlerde etkili olduğu, ancak etkilerinin göreceli olarak kısa
süreli olduğuna dair deliller bulunmaktadır (51).
Kondroprotektif ilaçlar: Çeşitli hayvan deneylerinde bir çok farmakolojik
ajanın eklem kartilajının proteolitik yıkımını önlediği ve/veya matriks tamirini stimule ettiği
gösterilmiştir. Bu ajanların yüksek risk taşıyan kişilerde semptomatik OA gelişmeden önce
uygulanması daha etkili bir tedavi sağlamaktadır (55).
GAG-peptid: Sığır kartilajı ve kemik iliğinin sulu bir ekstresidir. GAG-peptidin kartilaj
matriks sentezini stimule kapasitesi vardır. Hem proflaktik hem de terapötik uygulamasının
OA gelişimini geciktirdiği gösterilmiştir (56,57). İnsanlardaki OA çalışmalarında kalça ve diz
OA’de GAG-peptit uygulamasının çeşitli klinik parametrelerde düzelme yaptığı bildirilmiş
fakat radyolojik progresyon üzerinde anlamlı bir etkisi gösterilememiştir.
GAG-polisülfat: Sığır trakeal ve bronşial kartilajının sulu bir ekstresidir ve heparinoid
özellikler taşır. GAG-polisülfat kartilaj matriks sentezini stimule eder ve bir pan-proteaz
inhibitörüdür. İnsanlarda diz OA’de yapılan 5 yıllık bir çalışmada GAG-polisülfatın değişik
klinik parametrelerde düzelmeye neden olduğu bildirilmiştir.
Doksisiklin: Oral verilmesinin OA’de artmış olan jelatinaz ve kollajenaz aktivitesini inhibe
ettiği in vitro olarak gösterilmiştir (58).
Diaserein: Doğal olarak bulunan dihidrosiantrakinon karboksilik asitin yağda çözünür formu
olup PGE2 sentezini stimule ettiği, İL-1 ile indüklenen kollajenaz ekspresyonunu inhibe
ettiği ve TGF-beta ekspresyonunu stimule ettiği gösterilmiştir.
8- Fizik tedavi: Ağrının azaltılması, eklem hareket açıklığının korunması ya da düzeltilmesi,
etkilenmiş kaslardaki spazmın çözülmesi veya kasların güçlendirilmesi amaçlarıyla
uygulanan tedavinin önemli bir parçasıdır. Fizik tedavi ile hastanın egzersizleri daha iyi
tolere etmesi de sağlanmaktadır (11,18,19,43,45).
Diz osteoartrit tedavisinde uygulanan başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:
Sıcak uygulama
Yüzeyel ısı: hot pack, sıcak su banyoları, parafin, infraruj
Derin ısı: ultrason, kısa dalga diatermi
Soğuk uygulama
Elektroterapi
Diğer fizik tedavi yöntemleri
Elektromanyetik alan
Akupunktur
26
Manipulasyon, masaj, traksiyon
Lazer
SICAK UYGULAMA
Sıcak uygulama yöntemleri, ısının penetrasyon derinliğine göre yüzeyel ve derin olarak, ısının
transfer mekanizmalarına göre ise iletim (konduksiyon), dönüşüm (konversiyon), dolanım
(konveksiyon), yayılım (radyason) ve buharlaşma (evoparasyon) olarak sınıflandırılabilir
(30,59,60).
Sıcağın fizyolojik etkileri
a- Hemodinamik etkiler: Sıcağın en iyi bilinen etkisi vazodilatasyondur. Vazodilatasyon sonucu
dokulara kan akımı artarak oksijen, besin ve kan savunma elemanlarının taşınması ve metabolik
artıkların, doku debrislerinin uzaklaşması sağlanır, enflamatuar olayların rezolüsyonu, dokuların
iyileşmesi ve yenilenmesi kolaylaştırılmış olur (59,61).
b. Metabolizmaya etkileri: Van’t Hoff kanununa göre ısının artmasıyla kimyasal tepkimelerin
hızlandığı bilinmektedir. Dolayısıyla metabolizma da hızlanarak kollajenaz gibi enzimlerin
aktiviteleri artar (61).
c. Ağrı üzerine etkileri: Sıcağın analjezik etkisinden çeşitli mekanizmalar sorumlu
tutulmaktadır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
一. Isı uyaranları , kapı kontrol teorisine göre ağrı duyumunu kontrol edebilirler,
一. Sıcağın etkisiyle bu bölgede ağrı eşiğinde yükselme olabilir,
一. Isı endojen endorfinleri arttırarak ağrı oluşumunu azaltabilir,
一. Sıcakla dokuların viskoelastik özelliklerinde değişmelere bağlı olarak sinir
uçlarındaki baskı ve gerilme gibi mekanik etkenler azaltılarak analjezi oluşturulabilir,
一. Oluşan vazodilatasyon sonucu iskemiye bağlı ağrı ortadan kalkabilir. Aynı zamanda
vazodilatasyonla ağrı oluşturabilecek metabolik artıkların bölgeden uzaklaşması
kolaylaştırılabilir.
d. Eklem ve bağ dokusuna etkileri: Isının etkisiyle eklem çevresi bağ dokularında uzama
yeteneği artarak eklem hareketleri rahatlar. Yapılan çalışmalar ısı uygulaması yanısıra
yapılacak germe işlemlerinin bu uzamayı kalıcı hale getirebileceğini göstermiştir.
e. Nöromuskuler etkileri: Isının etkisiyle sinir ileti hızı ve aksiyon potansiyallerinde artış
meydana gelebilmektedir. Grup Ia lifleri ile golgi tendon organlarının uyarılma oranları sıcak
uygulamakla artar. Aksine ısı etkisiyle kas iğciklerindeki grup II liflerin aktivitesinde azalma
meydana gelmektedir (59,61).
Tüm bunların yanında sıcak uygulamanın vücutta genel bir gevşeme, deride vazodilatasyon
27
sonucu terleme ile deri yoluyla buharlaşmada artma, iç organ kan akımında azalma, kalp atım
hızı ve solunum hızında artma gibi genel etkileri de mevcuttur.
A- YÜZEYEL ISITICILAR
Yüzeyel ısıtıcı ajanlar en yüksek ısıyı deri ve deri altı dokularda oluşturmaktadır. En güçlü
terapötik etki yüzeyel dokularda ortaya çıkar, derin dokularda ise orta derecede etkili
olabilirler (60,62).
Sıcak paketler (hotpack), sıcak su torbası, sıcak kompresler, sıcak su, sıcak katı maddeler,
parafin banyosu, fluidoterapi, hareketli sıcak su banyoları, nemli hava, inraruj ışınları başlıca
yüzeyel ısıtıcılardır.
B- DERİN ISITICILAR
Derin ısıtıcı araçlar deri üzerine uygulanan enerjinin emilerek dokularda ısı enerjisine
dönüşümü (konversiyon) yoluyla ısıtma sağlarlar. Kullanılan enerji şekli kısa dalga
diatermi’de yüksek frekanslı akım, mikrodalga ya da radar diatermi‘de elektromanyetik
ışınsama, ultrason diyatermi’de ise yüksek frekanslı ses dalgalarıdır (60).
Derin ısıtıcılar, deri ve deri altı dokularda minimal ısınma sağlarken kas, tendon, bağlar,
kemikler gibi derin dokularda maksimal ısınma meydana getirirler. Ulaşılmak istenen hedef
sıcaklık 40-45°C arasındadır. 40°C altında istenilen terapötik etki sağlanamazken 45°C
üzerinde doku hasarı oluşmaktadır (60).
Kısa dalga diatermi
Elektromanyetik enerjinin ısı enerjisine dönüşümü (konversiyon) yoluyla derin dokularda
ısınma meydana getiren yüksek frekanslı bir akımdır. Tıpta genellikle 27,12 MHz frekans ve
11m dalga boyuna sahip olan formu kullanılır (59).
Kısa dalga diatermi(KDD) ile dokularda oluşturulan ısı değerleri; enerji kaynağının gücü,
uygulama yöntemleri, dokuların ısı içerikleri ve elektriksel özellikleri gibi fizyolojik
faktörlere bağlıdır.
Uygulama şekli;
Hasta metal olmayan, tamamen tahtadan yapılmış bir masaya alınmalıdır. Tedavi edilecek
alan kuru ve tamamen çıplak olmalıdır. Hastanın üzerinde metal bulunmamalıdır. Elektrotlar
uygun şekilde yerleştirilmeli ve tedavi boyunca konumları bozulmamalıdır. Akım yavaş yavaş
yükseltilir. Doz hastanın tatlı bir sıcaklık duyduğu noktada ayarlanmalıdır. Tedavi süresi 15-
30 dakikadır (28).
Kondansatör alan yöntemi: Elektrotlar tedavi edilecek alanın iki yanına yerleştirilerek
uygulanır. Akım verilince elektrotlar arasında hızlı değişim gösteren bir elektriksel alan
oluşur. Elektriksel alan içindeki doku ve sıvılarda iyon hareketi, dipol hareketi ve moleküler
28
distorsiyon ortaya çıkar ve ısı meydana gelir. Optimal elektrot deri uzaklığı 2-3 cm’dir. Her
iki elektrotun boyutu aynı büyüklükte seçilmelidir. Her iki elektrotun cilde uzaklığı eşit olmalı
ve cilde paralel yerleştirilmelidir (28).
İndüksiyon Alan Yöntemi: Elektrot kalın ve izole edilmiş bir kablodur. Kablo ekstremitelerde
genellikle çevresine sarılarak, omurgada ise yassı biçimde sarmal olarak kullanılır. Tedavi
edilecek alanda kontraktür varsa, geniş veya girintili çıkıntılı ise kondansatör tekniği yerine
induksiyon yöntemi tercih edilir.
Endikasyonları: Eklem kontraktürlerinde eklem hareket açıklığını artırmak amacıyla
yapılacak egzersizler öncesinde uygulanabilir (59).
Dejeneratif eklem hastalıklarında, posttravmatik eklem lezyonlarında, inflamatuvar artritlerin
kronik döneminde ve yumuşak doku romatizmalarında kullanılabilir. Periferik arter
yetmezliğinde tıkanmanın proksimaline uygulandığında distalde refleks vazodilatasyon veya
derin kollateral oluşturarak yararlı olmaktadır (59).
Ultrason
Ses maddesel ortamlarda longitidünal yayılan basınç dalgaları şeklindeki mekanik
titreşimlerdir. Ultrason(US) ise insanın işitebileceği seslerden çok daha yüksek frekansa sahip
ses dalgalarıdır. Tedavi amacıyla kullanılan US dalgalarının frekansı 0,5-3,5 MHz arasındadır
(60,62).
Ultrasonik dalgalar doku içinde çeşitli oranlarda absorbe olurlar. Absorbsiyonda özellikle
doku proteinlerinin rolü olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca farklı dokuların ara yüzeylerinde
de çeşitli oranlarda yansımaya uğrarlar. Bu şekilde başlangıçtaki yoğunluk giderek azalır.
Yoğunluğun yarıya düştüğü derinlik önemlidir (yarı değer). Frekans arttıkça yarı değer
derinliği azalır. Ultrasonik dalgaların dokularda absorbsiyonu esnasında ve ara yüzeylerden
yansıması esnasında ısı enerjisi açığa çıkar. Yağ dokusunda absorbsiyon azdır, en fazla kemik
dokusu tarafından absorbe edilir. Kas dokusunda da ultrason oldukça iyi absorbe edilir, ancak
kasların yüksek oranda vaskülarize olmaları nedeniyle ısı hızla kaybedilir. Daha az
vaskularize olan tendon, ligament gibi yapılar ısıyı daha uzun muhafaza ederler. Bunun
sonucu olarak ultrason uygulaması ile kemik. eklem, kapsül ve tendonları iyi bir şekilde
ısıtmak mümkün olur. Yapılan çalışmalarda ultrason uygulamasının eklem içi sıcaklığında
belirgin artışa yol açtığı belirlenmiştir (60,62,63).
US etkileri
Termal etki: Ultrason dokular tarafından absorbe edilirken ısı enerjisi açığa çıkar. Ortaya
çıkan ısı miktarı dokunun absorbsiyon özelliğine, uygulama süresine, doza, uygulama şekline
bağlı olarak değişir. Kas, kemik gibi dokularda ve ara yüzeylerinde daha çok ısı meydana
29
geldiğinden ultrason derin dokuları çeşitli derecelerde ısıtan bir diatermi yöntemidir.
Metabolizma artışı ve buna bağlı iyileşmenin hızlanması, vazodilatasyon, membranlarda
geçirgenlik artışı, kollajenin esneyebilme yeteneğinin artışı gibi ısının ikincil etkilerinden
yararlanılır.
Nontermal etki: İçinde erimiş gazlar bulunan sıvılarda ses dalgalarının gevşeme fazında ortam
basıncı düştüğü için erimiş gaz parçacıkları baloncuklar oluşturabilir. Sıkışma fazında ise ya
bu baloncuklar sıvı içinde dağılır ya da birleşerek büyür. Bu olaya kavitasyon denir.
Kavitasyon iki şekilde olur. Dengeli kavitasyon birkaç mikronluk küçük gaz taneciklerinin
ultrason basınç dalgalarının etkisiyle ileri geri hareketidir ve ultrason tedavisi esnasında
ortaya çıkar. Dengesiz kavitasyon ise terapötik ultrason dozlarından daha yüksek dozlarda
ortaya çıkar ve hızla büyüyen baloncuklar gelişerek hızlı hücre harabiyeti meydana gelir.
Bunun sonucunda hemoliz, nekroz ve kanama görülebilir Bu etkiden kaçınmak için uygun
dozlar kullanılmalı ve sürekli aynı noktaya tedavi uygulamamaya özen gösterilmelidir. Sabit
nokta uygulamalarında kan hücrelerinde kümelenme olduğu gösterilmiştir. Ultrasonun
dokulardaki interstisyel sıvının hareketini sağlayan mikromasaj etkisi de vardır. Ödemli
dokularda bu etkiden yararlanılır. Yara iyileşmesini hızlandırır.
Uygulama teknikleri:
Kliniklerde kullanılan US dalgalarının frekansı 0,8-3 MHz, tedavi dozu ortalama 1,5 W/cm2
dir. Uygulamada başlığın deriye tam uyum sağlaması için araya su, vazelin, çeşitli pomadlar,
jeller kullanılabilir. Düzgün olmayan vücut bölgeleri için su içinde US uygulanabilir. US
başlığının cilt üzerindeki hareketine göre sabit ve hareketli tip uygulama teknikleri vardır.
Hareketli uygulamada longitidinal veya sirküler tarzda başlık hareket ettirilir. Böylece geniş
bir alan tedavi edilir ve ısının belirli bir bölgede birikimi önlenmiş olur. Bir seansta 5-15 dk.
uygulama yapılır (59).
Endikasyonları: Eklem dışı romatizmalarda veya bu dokulara ait lokal ağrılı durumlarda,
dejeneratif ve enflamatuar eklem hastalıklarının akut yangılı dönemleri dışında, spor
yaralanmalarında akut dönem geçtikten sonra, periferik sinir hastalıklarında, periferik
vasküler hastalıklarda, kırıklardan sonra ortaya çıkan eklem sertliklerinin giderilmesinde,kas
dokusununağrılı sertliklerinde US tedavisi kullanılmaktadır.
SOĞUK UYGULAMA
Tedavi amacıyla lokal soğuk uygulaması kriyoterapi olarak adlandırılır. Genel olarak akut
olaylarda soğuk uygulamadan tedavi amacıyla faydalanılmaktadır. Örneğin akut kas iskelet
sistemi travmaları sonrası gelişen ödem, hemoraji, şişlik gibi durumlarda, minör yanıkların
acil tedavisinde, myofasiyal ağrılarda, tendinit, bursit, kapsülit gibi periartiküler dokularla
30
ilgili enflamasyonların akut dönemlerinde, kas spazmı ve spastisite tedavisinde soğuk
uygulamadan faydalanılmaktadır (60).
ELEKTROTERAPİ
Elektroterapide teknik olarak sıfır frekans galvanik akımı ifade etmektedir.1-1000 hertz arası
alçak frekanslı akımları ( faradik akım, diyadinamik akım, TENS), 1000-100000 hertz arası
akımlar ise orta frekanslı akımları ifade eder. Fizik tedavide bu tür akımlar daha ziyeade ağrı
kesici ve trofik etkilerinden faydalanmak üzere kullanılabilirler (60).
TENS( transkutan elektriksel nöral stimulasyon )
Deri üzerine yerleştirilen yüzeysel elektrotlar aracılığıyla uygulanan ağrı kesici amaçlı alçak
frekanslı elektrik akımıdır.
Akım geçiş süresi, frekans ve amplitüdünü ayarlayarak liflerin seçici olarak uyarılmasını
sağlamak olasıdır. Buna göre ya A alfa, beta ve gama lifleri seçici olarak uyarılarak omurilik
düzeyinde inhibitör T hücrelerinin devreye girerek ağrı duyusunu taşıyan liflere karşı geçişin
kapatılması sağlanır ya da ağrılı uyaran vererek A delta ve myelinsiz C lifleri gibi ince çaplı
afferentler uyarılmış olur. Böylece üst seviyelerdeki inhibitör mekanizmaların aktive
olmasıyla santral sinir sisteminden opioid salgısı arttırılır. Tüm bu yollarla ağrı azaltılır (59).
Yüksek frekanslı TENS (konvansiyonel): Frekansı 50-100 Hz olup akım süresi 100 μsn’dir.
Uyarı motor eşiğin altında olup kas kontraksiyonu veya fasikülasyon olmadan parestezi
oluşur.
Düşük frekanslı TENS (akupunktur benzeri): Burada akımın frekansı düşük (1-4 Hz), süre ve
şiddeti yüksektir. Süre 150-250 μsn ve şiddeti de 30-80 mA’dir. Kas kontraksiyonu yapan
formdur. Endojen opioid salgısını arttırarak etkili olur.
Burst (patlayıcı) TENS: Yüksek ve düşük frekanslı akımlar birbiri ardına verilir.
Modüle TENS: Sinirin uyumunu azaltmak için akım geçiş süresi veya şiddeti ya da her ikisi
birden belirli aralıklarla değil raslantısal verilir (59).
9- İntraartiküler tedavi: Eklem içi hyaluronik asit uygulaması ile homeostazın geçici
restorasyonu, hiyaluronan sentezleyen hücreler için normal mikroçevre oluşumu sağlanır.
Bunların sonucu olarak eklemin normal hiyaluronan içeriğinin uzun süreli olarak restore
edilmesi sağlanır (65).
10-Cerrahi tedavi: OA’de cerrahi için primer neden şiddetli, dayanılmaz ağrıdır. İkincil bir
neden de bozuk olan fonksiyonun düzeltilmesidir. Bu amaçla yapılan işlemler arasında
artroskobik eklem lavajı ve/veya debridmanı, subkondral kemik penetrasyonu (drilleme),
osteotomi, artrodez ve total diz protezi yer alır.
31
GEREÇ- YÖNTEM
Çalışmaya İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi polikliniğine
diz ağrısı nedeniyle başvuran ve American College of Rheumatology (ACR) kriterlerine göre
bilateral diz OA tanısı alan 72 kadın hasta alındı. 4 hasta tedavileri devam ederken çeşitli
nedenlerden tedaviyi yarım bıraktılar, 3 hasta tedavi sonrası, 5 hasta da 4. haftadaki
kontrollerine gelmemeleri üzerine çalışma dışı bırakıldılar. Çalışmaya aşağıdaki kritelere
uygun 60 kadın hasta alındı.
-40-65 yaş aralığında olmak
- 6 aydan uzun süren diz ağrısı
- Radyolojik değerlendirmede Kellgren- Lawrence sınıflamasına göre evre 2 ve 3 diz OA
olması
- Son 6 ay içinde fizik tedavi ve düzenli steroid olmayan antienflamatuar ilaç almamış olması
- Dize ait gonartroz dışında diz ağrısı yapabilecek farklı bir patolojilerinin olmaması
- Dizde yansıyan ağrı yapabilecek bel ve kalçaya ait herhangi bir patoloji olmaması
- Özellikle alt ekstremiteye ait kas kuvvetlendirme programı uyguluyor olmaması
- Egzersiz ve fizik tedavi yapmasına engel olacak bir hastalığının olmaması
- Çalışmaya kendi isteği ile ve düzenli katılması
Çalışmaya alınan tüm hastalara başlangıçta sedimentasyon, rutin biyokimya, tam kan sayımı
ve idrar tahlili yapıldı. Hastaların AP ve lateral radyografileri Kellgren-Lawrence radyolojik
evrelendirmesine göre yapıldı. Çalışmaya alınan hastaların yaş, boy, kiloları kaydedildi. Boy
ve kilo arasındaki ilişki için Vücut Kitle İndeksi(VKİ) kullanıldı.
60 hasta kapalı zarf yöntemiyle randomize edilerek kısa dalga diatermi, ultrason ve TENS
tedavileri almak üzere 3 gruba ayrıldı. Her gruba fizik tedavi ile beraber ev programı olarak
kuadriseps kuvvetlendirme egzersizi verildi. Hastalara haftada 5 kez olmak üzere 2 hafta
boyunca toplam 10 seans fizik tedavi modaliteleri uygulandı.
Kısa dalga diatermi uygulaması, Chattanooga- Intellec Short wave 400 cihazı ile dizlere
karşılıklı paralel yerleştirilen 12 cm çapındaki elektrodlarla kontinü olarak 15 dakika
uygulandı. Termik ısı verildi.
Ultrason tedavisi ENRAF Nonius Sonopuls 490 cihazı ile diz eklemine 1 MHz, 1,5 W/cm²
dozunda 5 cm çapında başlık kullanılarak uygulandı. Her seansta her bir dize 5 dakika
uygulandı. US başlığı her iki diz eklem mesafesine mediolateral yönde ve başlık küçük
sirküler tarzda hareketler yaptırılarak uygulandı.
TENS tedavisi ENRAF Nonius EN Stim 4 cihazı ile her iki dize 20 dakika freakans 100 Mhz
32
,uyarı süresi 300μs olarak 10 seans uygulandı. Hastalara sırt üstü pozisyonda dizler
ekstansiyonda iken ağrılı alanın etrafına elektrodlar yerleştirilerek uygulandı.
Değerlendirmeler tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 4. haftada Vizüel Analog Skala (VAS) ,
Western Ontorio and McMaster Universities Osteoarthritis Index (WOMAC) ve fiziksel
fonksiyon testleri ile yapıldı (37).
VAS: Ağrı değerlendirmesi için kullanıldı. 0-10 arasında işaretlenmiş yatay bir doğru
üzerinde hastadan ağrısının şiddetini işaretlemesi istenmiştir.
Western Ontorio and McMaster Universities Osteoarthritis Index (WOMAC) : Dizin
fonksiyonel açıdan değerlendirmesi için kullanıldı. WOMAC indeksinde ağrı 5 soru, tutukluk
2 soru, fonksiyonel düzey 17 soru ile değerlendirildi. Her ölçüm için sorular 1-10 arasında
puanlandı ve her bölüm için toplam skor tespit edildi.
Fiziksel fonksiyon testleri: Hastaların fiziksel fonkiyonel durumlarını değerlendirmek için
aşağıdaki testler uygulandı (37).
Lift test( kaldırma testi): Hastalardan 8,5 kg ağırlığındaki kutuyu yerden 73 cm
yüksekliğindeki masaya iki elle kaldırması istenir. 1 dakika içindeki kaldırma sayısı
kaydededilir (37, 65).
Pick-up test( toplama testi): Hastalardan kağıdı tek elle yerden kaldırması istenir. 0-3 puanlı
skalada değerlendirilir. 0; kolaylıkla uygular, 3; kağıdı kaldıramaz, destek kullanır (66).
Repeated sit-to-stand test ( tekrarlı oturup kalkma testi): Hastalara ellerini göğüs hizasında
bağlayarak 5 kere bulundukları sandalyeden oturup kalkmaları istenir. 2 uygulamanın
ortalama süresi kaydedilir ( 67,68,69).
Sock test(çorap giyme testi): Hastalardan çorap giymesi istenir. 0-3 puanlı skalada
değerlendirilir (70).
Stair ascending and descending test( merdiven inme-çıkma testi) : Hastaların 12 basamaklı
merdiveni inme ve çıkma süreleri ayrı ayrı kaydedilir (71,72).
Straight line walking( düz çizgide yürüme): Hastalardan 10m.’lik mesafeyi düz bir çizgide
yürümesi istenir. 3 testin ortalaması kaydedilir (73).
Timed Up & Go test: Hastanın oturduğu sandalyeden kalkması, 3m yürüyüp geri dönerek
oturması içi geçen süre kaydedilir. 3 testin ortalaması alınır (74,75).
Twenty meter walk test( 20 metre yürüme testi ): Hastadan 20 metrelik mesafeyi en hızlı
şekilde yürümesi istenir, geçen süre kaydedilir (76).
Çalışmamıza bilateral diz osteoartritli 60 kadın hasta alındı. Hastalar 20’şer kişiden oluşan 3
gruba ayrıldı. Birinci gruba KDD, 2.gruba ultrason, 3. gruba TENS tedavisi uygulandı. Tüm
33
hastalara ev egzersiz programı olarak izometrik kuadriseps güçlendirme egzersizleri verildi.
Etkinliği saptamada VAS’a göre ağrı, WOMAC skalası ve fiziksel fonksiyon testleri
kullanıldı. Hastalar tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 4.haftada kontrollere çağrılarak
değerlendirildi. Her grup kendi içinde tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 4. hafta sonuçları
istatistiksel olarak değerlendirildi. Ayrıca gruplar arasında tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 4.
hafta sonuçlarına ve fizik tedavi modalitelerinin etkinliklerini karşılaştırmak için düzelme
farklarına bakıldı.
İSTATİSTİKSEL ANALİZ
İstatistiksel analizlerde SPSS for Windows 13.0 paket programı kullanıldı. Demografik veriler
için tanımlayıcı istatistiksel yöntemler seçildi. Parametrik test varsayımlarının karşılanmadığı
durumlarda, bu testlerin non-parametrik karşılıkları olan Mann Whitney-U testi ya da
Wilcoxon testinden yararlanıldı. Gruplar arasındaki demografik oranların karşılaştırılmasında
Ki-kare testi, gruplar arasında ortalamaların karşılaştılmasında Kruskal-Wallis testi kullanıldı.
İstatistiksel anlamlılık düzeyi olarak p<0,05 alındı.
34
BULGULAR – SONUÇ
Çalışmaya 60 bilateral diz OA’li kadın hasta alındı. 3 farklı grupta incelenen olgulardan kısa
dalga diatermi uygulanan 20 kişi Grup I, ultrason uygulanan 20 kişi Grup II, TENS uygulanan
20 kişi Grup III olarak tanımlanmıştır.
Tablo 1 Grupların yaş, boy, kilo, VKİ, ağrı süresi ve radyolojik evreleme açısından
karşılaştırılması
Grup 1 Grup 2 Grup 3 p
Yaş (Yıl) 55,15±6,61 54,75±6,12 55,20±5,32 0,87
Boy (cm) 158,30±6,82 162,00±6,68 160,45±5,35 0,22
Kilo (kg) 78,35±12,70 79,45±14,39 75,55±10,14 0,30
VK (kg/cm²) 29,66±9,25 30,80±5,53 29,57±5,06 0,66
Ağrı Süresi (ay) 23,20±13,92 16,26±9,34 18,30±10,05 0,31
Kellgren-
Lawrence Evre
2
3
5
15
4
16
8
12
0,31
Çalışmaya alınan olgularda yaş, boy, kilo, VKİ ortalamaları, ağrı süreleri ve radyolojik
değerlendirme açısından anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Hastaların eğitim düzeyine bakıldığında % 75 ilkokul mezunu idi ve meslek dağılımı
incelendiğinde hastaların % 90’ı ev hanımıydı. Meslek dağılımı ve eğitim düzeyi açısından
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Çalışmaya katılan hastaların ortalama ağrı süresi 19±11,23 aydı ve gruplar arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
35
Tablo 2 Tedavi öncesi VAS, WOMAC, fiziksel fonksiyon testleri ortalamaları
Gruplar arasında tedavi öncesi VAS, WOMAC ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyon ve toplam
değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Fiziksel fonksiyon testleri
sonuçları incelendiğinde sadece lift test, sock test, stair ascending test ve timed up & go test
sonuçlarında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p<0,01), TENS tedavi alan grubun
fonksiyonel durumu daha iyi olarak değerlendirildi. Diğer fiziksel fonksiyon testlerinde
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Grup 1 Grup 2 Grup 3 p VAS 1 7,45±0,99 7,25±0,91 7,35±0,67 0,67 LIFT TEST 1 (Kaldırma testi)
11,40±2,13 11,30±2,34 13,60±2,64 0,001
PICK UP TEST 1(0-3) (Toplama testi)
2,15±0,67 1,85±0,71 1,75±0,63 0,06
REPEATED SIT TO STAND TEST 1 (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
16,46±3,68 15,14±2,81 14,67±2,38 0,18
SOCK TEST 1(0-3) (Çorap giyme testi)
2,25±0,71 2,16±0,75 1,65±0,58 0,001
STAIR ASCENDING TEST 1 (sn) (Merdiven çıkma testi)
13,79±4,06 11,72±3,29
9,75±3,03
0,001
STAIR DESCENDING TEST 1 (sn) (Merdiven inme testi)
13,72±4,33 11,33±2,59 9,53±3,62 0,08
STRAIGHT LINE WALKING 1(sn) (Düz çizgide yürüme testi)
16,38±5,24 18,27±5,74 17,37±4,52 0,32
TIMED UP&GO TEST 1 (sn) (Kalk yürü testi)
12,31±3,22 11,22±2,39 9,69±1,89 0,001
TWENTY METER WALK TEST 1(sn) (20 metre yürüme testi)
20,36±4,26 19,31±4,92 18,80±3,96 0,36
WOMAC AĞRI 1
14,80±2,82 13,65±2,20 14,15±2,25 0,36
WOMAC TUTUKLUK 1
5,10±1,11 5,20±1,50 5,30±1,17 0,48
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON 1
50,70±4,90 37,25±8,03 48,40±6,72 0,25
WOMAC TOPLAM 1 70,60±6,07 67,75±9,17 68,10±7,30 0,14
36
KDD tedavisinin etkinliğinin VAS,WOMAC ve fiziksel fonksiyon testleri ile
değerlendirilmesi
Tablo 3 KDD tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmesi
KDD tedavisi öncesi ve sonrası değerler karşılaştırıldığında VAS, WOMAC ile
değerlendirmede ve repeated sit to stand test, stair ascending descending test, straight line
walking, timed up&go test, twenty meter walk testlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark
mevcuttu (p<0,05). Sock test ve repeated sit to stand test sonuçlarında istatistiksel olarak
anlamlı düzelme yoktu (p>0,05).
Tedavi öncesi Tedavi sonrası z p VAS 7,45±0,99 5,40±1,09 -4,02 0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
11,40±2,13 13,05±2,23 -3,10 0,002
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
2,15±0,67 1,75±0,78 -2,82 0,005
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
16,46±3,68 13,83±3,80 -1,41 0,157
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
2,25±0,71 1,80±0,69 -2,46 0,114
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
13,79±4,06 11,06±4,08
-3,82 0,001
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
13,72±4,33 11,23±4,50 -3,80 0,001
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
16,38±5,24 14,51±5,24 -3,39 0,001
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
12,31±3,22 9,91±2,75 -3,36 0,001
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
20,36±4,26 18,12±3,18 -3,69 0,001
WOMAC AĞRI
14,80±2,82 10,85±2,66 -3,73 0,001
WOMAC TUTUKLUK
5,10±1,11 3,70±1,30 -3,30 0,002
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
50,70±4,90 38,80±8,28 -3,92 0,001
WOMAC TOPLAM 70,60±6,07 54,85±11,37 -3,92 0,001
37
Tablo 4 KDD tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve 4. hafta değerlendirmesi
KDD tedavisi alan grupta tedavi öncesi ve 4. hafta VAS, WOMAC, fiziksel fonksiyon testleri
incelendiğinde tüm parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı değişim gözlenmiştir
(p<0,001).
Tedavi öncesi 4. hafta z p
VAS 7,45±0,99 4,60±1,09 -3,95 p<0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
11,40±2,13 12,70±2,17 -2,76 p<0,001
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
2,15±0,67 1,76±0,67 -3,16 p<0,001
REPEATED SIT TO
STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
16,46±3,68 13,17±3,82 -3,92 p<0,001
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
2,25±0,71 1,80±0,69 -2,46 p<0,001
STAIR ASCENDING
TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
13,79±4,06 10,31±3,88 -3,77
p<0,001
STAIR DESCENDING
TEST (sn) (Merdiven inme testi)
13,72±4,33 11,15±4,32 -3,84 p<0,001
STRAIGHT LINE
WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
16,38±5,24 14,44±5,17 -3,17 p<0,001
TIMED UP&GO TEST
(sn) (Kalk yürü testi)
12,31±3,22 9,92±2,65 -3,54 p<0,001
TWENTY METER
WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
20,36±4,26 17,61±2,86 -3,54 p<0,001
WOMAC AĞRI 14,80±2,82 10,00±2,90 -3,83 p<0,001
WOMAC TUTUKLUK 5,10±1,11 3,25±1,25 -3,15 p<0,001
WOMAC FİZİKSEL
FONKSİYON
50,70±4,90 39,50±9,29 -3,92 p<0,001
WOMAC TOPLAM 70,60±6,07 51,75±11,67 -3,92 p<0,001
38
Tablo 5 KDD tedavisi etkinliğinin tedavi sonrası ve 4. hafta değerlendirmesi
KDD tedavisi alan grupta tedavi sonrası ve 4. hafta sonuçları karşılaştırıldığında yalnızca
VAS, WOMAC ağrı ve WOMAC toplam değerlerind istatistiksel olarak anlamlı fark
mevcuttu (p<0,05), fiziksel fonksiyon testleri ortalama sonuçlarında tedavi sonrası ve 4. hafta
karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).
Tedavi sonrası 4. hafta z p
VAS 5,40±1,09 4,60±1,09 -3,55 0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
13,05±2,23 12,70±2,17 -1,18 0,23
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,75±0,78 1,76±0,67 -1,41 0,15
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
13,83±3,80 13,17±3,82 -2,37 0,018
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
1,80±0,69 1,80±0,69 0 1,00
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
11,06±4,08
10,31±3,88
-0,18 0,85
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
11,23±4,50 11,15±4,32 -0,44 0,65
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
14,51±5,24 14,44±5,17 -0,85 0,39
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
9,91±2,75 9,92±2,65 -0,22 0,82
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
18,12±3,18 17,61±2,86 -1,86 0,06
WOMAC AĞRI
10,85±2,66 10,00±2,90 -2,93 0,003
WOMAC TUTUKLUK
3,70±1,30 3,25±1,25 -2,25 0,02
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
38,80±8,28 39,50±9,29 -0,80 0,41
WOMAC TOPLAM
54,85±11,37 51,75±11,67 -2,94 0,003
39
Ultrason tedavisinin etkinliğinin VAS,WOMAC ve fiziksel fonksiyon testleri ile
değerlendirilmesi
Tablo 6 Ultrason tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmesi
Ultrason tedavisi alan hastaların tedavi öncesi, tedavi sonrası VAS, WOMAC değerleri ve
fiziksel fonksiyon testleri sonuçları incelendiğinde tüm parametrelerde istatistiksel olarak
anlamlı değişim saptandı (p<0,001).
Tedavi öncesi Tedavi
sonrası
z p
VAS
7,25±0,91 4,50±1,10 -3,99 p<0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
11,30±2,34 13,65±2,36 -3,66 p<0,001
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,85±0,71 1,10±0,44 -3,69 p<0,001
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
15,14±2,81 12,30±2,34 -3,92 p<0,001
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
2,16±0,75 1,00±0,45 -4,14 p<0,001
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
11,72±3,29 9,05±2,83
-3,92
p<0,001
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
11,33±2,59 9,30±2,15 -3,73 p<0,001
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
18,27±5,74 18,27±5,74 -3,92 p<0,001
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
11,22±2,39 8,91±2,08 -3,92 p<0,001
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
19,31±4,92 17,30±6,06 -3,88 p<0,001
WOMAC AĞRI
13,65±2,20 9,95±2,41 -3,85 p<0,001
WOMAC TUTUKLUK
5,20±1,50 3,55±1,09 -3,87 p<0,001
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
37,25±8,03 37,25±8,03 -3,89 p<0,001
WOMAC TOPLAM
67,75±9,17 51,00±10,84 -3,92 p<0,001
40
Tablo 7 Ultrason tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve 4. hafta değerlendirmesi
Ultrason tedavisi alan grupta tedavi öncesi ve 4. hafta sonuçları karşılaştırıldığında VAS,
WOMAC, fiziksel fonksiyon testleri sonuçlarında istatistiksel olarak anlamlı değişim saptandı
(p<0,001).
Tedavi öncesi 4. hafta z p VAS
7,25±0,91 4,20±0,95 -4,00 p<0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
11,30±2,34 12,75±2,,44 -3,49 p<0,001
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,85±0,71 1,05±0,39 -3,81 p<0,001
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
15,14±2,81 12,54±2,45 -3,92 p<0,001
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
2,16±0,75 0,95±0,39 -4,26 p<0,001
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
11,72±3,29
9,63±2,65
-3,54 p<0,001
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
11,33±2,59 9,50±2,15 -2,76 p<0,001
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
18,27±5,74 15,88±4,33 -3,36 p<0,001
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
11,22±2,39 9,26±2,27 -3,77 p<0,001
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
19,31±4,92 17,30±7,57 -3,92 p<0,001
WOMAC AĞRI
13,65±2,20 9,65±2,25 -3,94 p<0,001
WOMAC TUTUKLUK
5,20±1,50 3,30±0,97 -3,94 p<0,001
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
37,25±8,03 36,65±7,14 -3,89 p<0,001
WOMAC TOPLAM
67,75±9,17 49,60±9,25 -3,92 P<0,001
41
Tablo 8 Ultrason tedavisi etkinliğinin tedavi sonrası ve 4. hafta değerlendirmesi
Çalışmaya alınan hastalarda ultrason tedavisi sonrası ve 4. hafta sonuçları karşılaştırıldığında
lift test ve repeated sit to stand test ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttur
(p>0,05), diğer fiziksel fonksiyon testlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı.
VAS, WOMAC ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyon, toplam skorlarında tedavi sonrası ve 4.hafta
sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Tedavi sonrası 4. hafta z p
VAS 4,50±1,10 4,20±0,95 -1,89 0,058
LIFT TEST (Kaldırma testi)
13,65±2,36 12,75±2,,44 -2,55 0,011
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,10±0,44 1,05±0,39 -1,00 0,31
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
12,30±2,34 12,54±2,45 -2,07 0,038
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
1,00±0,45 0,95±0,39 -1,00 0,31
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
9,05±2,83 9,63±2,65 -2,42
0,15
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
9,30±2,15 9,50±2,15 -1,13 0,25
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
18,27±5,74 15,88±4,33 -3,28 0,12
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
8,91±2,08 9,26±2,27 -2,07 0,38
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
17,30±6,06 16,30±7,57 -2,12 0,33
WOMAC AĞRI
9,95±2,41 9,65±2,25 -1,40 0,16
WOMAC TUTUKLUK
3,55±1,09 3,30±0,97 -1,89 0,59
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
37,25±8,03 36,65±7,14 -0,63 0,52
WOMAC TOPLAM
51,00±10,84 49,60±9,25 -1,07 0,28
42
TENS tedavisinin etkinliğinin VAS,WOMAC ve fiziksel fonksiyon testleri ile
değerlendirilmesi
Tablo 9 TENS tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmesi
TENS tedavisi uygulanan hastalarda VAS, WOMAC, fiziksel fonksiyon testlerinde tedavi
öncesi ve tedavi sonrası değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı düzelme bulundu
(p<0,001).
Tedavi öncesi Tedavi sonrası z p
VAS 7,35±0,67 4,55±0,95 -3,99 p<0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
13,60±2,64 14,80±3,05 -3,51 p<0,001
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,75±0,63 1,00±0,45 -3,87 p<0,001
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
14,67±2,38 12,09±2,58 -3,92 p<0,001
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
1,65±0,58 1,05±0,39 -3,46 p<0,001
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
9,75±3,03 8,39±2,08
-3,92 p<0,001
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
9,53±3,62 8,39±2,08 -3,92 p<0,001
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
17,37±4,52 15,93±3,69 -3,06 p<0,001
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
9,69±1,89 7,81±1,34 -3,92 p<0,001
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
18,80±3,96 17,04±3,30 -3,91 p<0,001
WOMAC AĞRI 14,15±2,25 9,90±1,74 -3,94 p<0,001
WOMAC TUTUKLUK
5,30±1,17 4,05±1,19 -3,34 p<0,001
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
48,40±6,72 35,95±8,83 -3,92 p<0,001
WOMAC TOPLAM
68,10±7,30 49,90±10,69 -3,93 p<0,001
43
Tablo 10 TENS tedavisi etkinliğinin tedavi öncesi ve 4. hafta değerlendirmesi
TENS tedavisinin tedavi öncesi ve 4.hafta sonuçları incelendiğinde VAS, WOMAC değerleri
ve fiziksel fonksiyon testleri ortalama değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu
(p<0,001).
Tedavi öncesi 4. hafta z p
VAS
7,35±0,67 4,20±0,95 -4,00 p<0,001
LIFT TEST (Kaldırma testi)
13,60±2,64 14,75±3,59 -2,79 p<0,001
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,75±0,63 1,00±0,45 -3,87 p<0,001
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
14,67±2,38 11,43±2,45 -3,92 p<0,001
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
1,65±0,58 1,05±0,39 -3,46 p<0,001
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
9,75±3,03 8,41±2,49 -3,92
p<0,001
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
9,53±3,62 9,50±3,62 -3,92 p<0,001
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
17,37±4,52 15,54±3,86 -3,62 p<0,001
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
9,69±1,89 7,76±1,43 -3,92 p<0,001
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
18,80±3,96 17,17±3,40 -3,81 p<0,001
WOMAC AĞRI
14,15±2,25 9,60±1,78 -3,94 p<0,001
WOMAC TUTUKLUK
5,30±1,17 3,50±0,94 -3,86 p<0,001
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
48,40±6,72 33,95±8,88 -3,92 p<0,001
WOMAC TOPLAM
68,10±7,30 47,05±10,50 -3,92 p<0,001
44
Tablo 11 TENS tedavisi etkinliğinin tedavi sonrası ve 4. hafta değerlendirmesi
TENS tedavisi alan hastaların tedavi sonrası ve 4.hafta fiziksel fonksiyon testleri sonuçları
karşılaştırıldığında straigt line walking testinde istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0,05),
diğer fiziksel fonksiyon testleri sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.
Hastaların WOMAC değerleri incelendiğinde tutukluk, fiziksel fonksiyon ve toplam
skorlarında tedavi sonrası ve 4. hafta değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
mevcuttu (p>0,05).
Tedavi sonrası 4. hafta z P
VAS 4,50±1,10 4,20±0,95 -1,94 0,052
LIFT TEST (Kaldırma testi)
13,65±2,36 14,75±3,59 -0,25 0,79
PICK UP TEST (0-3) (Toplama testi)
1,10±0,44 1,00±0,45 0,00 1,00
REPEATED SIT TO STAND TEST (sn) (Tekrarlı oturup kalkma testi)
12,30±2,34 11,43±2,45 -2,70 0,007
SOCK TEST (0-3) (Çorap giyme testi)
1,00±0,45 1,05±0,39 0,00 1,00
STAIR ASCENDING TEST (sn) (Merdiven çıkma testi)
9,05±2,83 8,41±2,49 -0,63
0,52
STAIR DESCENDING TEST (sn) (Merdiven inme testi)
9,30±2,15 9,50±3,62 -0,24 0,80
STRAIGHT LINE WALKING (sn) (Düz çizgide yürüme testi)
18,27±5,74 15,54±3,86 -2,05 0,04
TIMED UP&GO TEST (sn) (Kalk yürü testi)
8,91±2,08 7,76±1,43 -0,13 0,89
TWENTY METER WALK TEST (sn) (20 metre yürüme testi)
17,30±6,06 17,17±3,40 -0,78 0,43
WOMAC AĞRI
9,95±2,41 9,60±1,78 -1,29 0,19
WOMAC TUTUKLUK
3,55±1,09 3,50±0,94 -3,31 0,001
WOMAC FİZİKSEL FONKSİYON
37,25±8,03 33,95±8,88 -3,87 0,001
WOMAC TOPLAM
51,00±10,84 47,05±10,50 -3,89 0,001
45
Gruplar arasında tedavi etkinliklerinin karşılaştırılması
Tablo 12 KDD ve ultrason tedavilerinin etkinliklerinin karşılaştırılması
KDD ve ultrason tedavilerinin sonuçları karşılaştırıldığında tedavi öncesi ve sonrası VAS
değerlerindeki düzelmelerde istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttur (p<0,05),KDD daha
etkili bulunmuştur. Diğer sonuçlarda iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
saptanmamıştır (p>0,05).
Grup 1 Grup 2 MW P
∆VAS 1-2 2,35±0,75 2,05±0,78 104,5 0,006
∆VAS 2-3 0,80±0,61 0,540±0,65 138,0 0,14
∆VAS 1-3 2,85±1,08 3,05±0,68 176,5 0,24
∆ AĞRI 1-2 3,95±2,91 3,70±1,45 191,5 0,82
∆ AĞRI 2-3 0,85±0,9 0,30±0,92 129,0 0,056
∆ AĞRI 1-3 4,80±3,08 4,00±1,2 182,0 0,64
∆ TUTUKLUK 1-2
1,40±1,46 1,65±0,81 175,0 0,51
∆ TUTUKLUK 2-3
0,45±0,75 0,25±0,55 177,0 0,54
∆ TUTUKLUK 1-3
1,85±1,78 1,90±1,02 195,5 0,90
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-2
10,90±6,12 11,65±5,10 157,5 0,24
∆FİZİKSEL FONKSİYON 2-3
0,30±4,61 0,60±2,94 188,5 0,65
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-3
11,20±7,45 12,32±5,38 146,5
0,22
∆TOPLAM 1-2 15,75±9,15 16,75±5,59 153,0 0,20
∆TOPLAM 2-3 3,10±3,97 1,40±4,37 133,5 0,07
∆TOPLAM 1-3 18,85±10,47 18,15±5,57 193,0 0,84
( ∆ 1-2 tedavi öncesi – tedavi sonrası düzelme farkı, ∆ 1-3 tedavi öncesi – 4. hafta düzelme
farkı, ∆ 2-3 tedavi sonrası – 4. hafta düzelme farkı )
46
Tablo 13
KDD ve ultrason tedavileri sonrası ve 4.hafta kontrollerinde repeated sit to stand test ve 20
meter walk testlerinde KDD lehine istatistiksel anlamlı fark mevcuttu (p<0,05). Diğer fiziksel
fonksiyon testleri değerlerindeki düzelmeler incelendiğinde KDD tedavisi ve ultrason tedavisi
alan hasta gruplarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).
Grup 1 Grup 2 MW P
∆ REPEATED
SİT TO STAND
TEST 2-3 (Tekrarlı oturup kalkma
testi)
0,66±1,11 0,24±0,59 91,5 0,003
∆ 20 METER WALK
TEST 2-3 (20 metre yürüme testi)
0,50±1,19 0,27±0,59 119,0 0,028
47
Tablo 14 KDD ve TENS tedavilerinin etkinliklerinin karşılaştırılması
KDD ve TENS tedavilerinin etkinlikleri sonuçları incelendiğinde tedavi öncesi ve sonrası
VAS skorlarındaki düzelme değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p=0,02).
TENS tedavisi daha etkili düzelmeye neden olmuştur. WOMAC değerleri ve fiziksel
fonksiyon testleri değerlerinde 2 grup arasında istatistiksel açısından anlamlı fark yoktu
(p>0,05).
Grup 1 Grup 3 MW p ∆VAS 1-2
2,35±0,75 2,80±0,69 96,5 0,02
∆VAS 2-3
0,80±0,61 0,35±0,74 141,0 0,74
∆VAS 1-3
2,85±1,08 3,15±0,87 170,5 0,40
∆ AĞRI 1-2
3,95±2,91 4,25±1,61 173,0 0,47
∆ AĞRI 2-3
0,85±0,98 0,30±0,92 135,0 0,08
∆ AĞRI 1-3
4,80±3,08 4,55±2,03 197,0 0,94
∆ TUTUKLUK 1-2
1,40± 1,46 1,25±1,11 185,0 0,67
∆ TUTUKLUK 2-3
0,45± 0,75 0,55±0,51 166,5 0,30
∆ TUTUKLUK 1-3
1,85±1,78 1,80±0,95 190,0 0,78
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-2
10,90±6,12 12,45±4,51 144,0 0,13
∆FİZİKSEL FONKSİYON 2-3
0,30±4,61 2,00±1,25 163,5 0,21
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-3
11,20±7,45
14,45±4,66
129,5
0,24
∆TOPLAM 1-2
15,75±9,15 18,20±1,22 146,5 0,14
∆TOPLAM 2-3
3,10±3,97 2,85±1,34 193,5 0,79
∆TOPLAM 1-3
18,85±10,47 21,05±7,14 163,0 0,32
48
Tablo 15 Ultrason ve TENS tedavilerinin etkinliklerinin karşılaştırılması
TENS ve ultrason tedavisi alan grupların VAS ve WOMAC değerlerindeki düzelmeler
incelendiğinde istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Grup 2 Grup 3 MW P ∆VAS 1-2 2,75±0,78 2,80±0,69 196,5 0,91 ∆VAS 2-3 0,30±0,65 0,35±0,74 181,0 0,85 ∆VAS 1-3 3,05±0,68 3,15±0,87 195,0 0,88 ∆ AĞRI 1-2 3,70±1,45 4,25±1,61 176,5 0,52 ∆ AĞRI 2-3 0,30±0,92 0,30±0,92 192,5 0,84 ∆ AĞRI 1-3 4,00±1,29 4,55±2,03 183,0 0,65 ∆ TUTUKLUK 1-2
1,65±0,81 1,25±,1,11 152,5 0,20
∆ TUTUKLUK 2-3
0,25±0,55 0,55±0,51 135,5 0,08
∆ TUTUKLUK 1-3
1,90±1,02 1,80±0,95 192,0 0,84
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-2
11,65±5,10 12,45±4,51 184,0 0,67
∆FİZİKSEL FONKSİYON 2-3
0,60±2,94 2,00±1,25 117,0 0,20
∆FİZİKSEL FONKSİYON 1-3
12,32±5,38 14,45±4,66
138,5
0,14
∆TOPLAM 1-2 16,75±5,59 18,20±1,22 175,0 0,51 ∆TOPLAM 2-3 1,40±4,37 2,85±1,34 115,5 0,21 ∆TOPLAM 1-3 18,15±5,57 21,05±7,14 135,5 0,081
Tablo 16
TENS ve ultrason tedavileri sonrası repeated sit to stand test ve straight line walk testlerinde
tedavi sonrası ile 4. hafta düzelme değerlerinde ultrason tedavisi lehine istatistiksel olarak
anlamlı fark mevcuttur (p<0,001), diğer fiziksel fonksiyon testleri ortalamalarındaki
düzelmelerde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Grup 2 Grup3 MW P ∆ REPEATED SIT TO STAND TEST 2-3 (Tekrarlı oturup kalkma testi)
0,66±0,59 0,24±0,90 76,5 0,001
∆ STRAIGHT LINE WALKING 2-3 (Düz çizgide yürüme testi)
0,52±0,63 0,39±0,68 69,0 0,001
49
0
10
20
30
40
50
60
Tedavi öncesi 2. hafta 4. hafta
VAS
WOMAC ağrı
WOMAC tutukluk
WOMAC fizikselfonksiyon
Grafik 1 KDD’nin etkinliğinin VAS ve WOMAC ile değerlendirilmesi.
0
10
20
30
40
50
60
Tedavi öncesi 2. hafta 4. hafta
VAS
WOMAC ağrı
WOMAC tutukluk
WOMAC fizikselfonksiyon
Grafik 2 Ultrason tedavisinin etkinliğinin VAS ve WOMAC ile değerlendirilmesi.
50
0
10
20
30
40
50
60
Tedavi öncesi 2. hafta 4. hafta
VAS
WOMAC ağrı
WOMAC tutukluk
WOMAC fizikselfonksiyon
Grafik 3 TENS tedavisinin etkinliğinin VAS ve WOMAC ile değerlendirilmesi.
02468
1012141618
VAS WOMACAğrı
WOMACTutukluk
WOMACFiziksel
Fonksiyon
KDDUltrasonTENS
Grafik 4 Tedavi sonrası düzelmelerin karşılaştırılması
51
TARTIŞMA Diz ağrısı, poliklinik koşullarında özellikle orta ve ileri yaşlarda en sık görülen
semptomlardan biri olup, en önemli nedenlerden biri de diz osteoartritidir. Diz, osteoartritte
en sık tutulan eklemdir. Epidemiyolojik çalışmalarda osteoartritin yaşla güçlü bir bağlantısı
olduğu gösterilmiştir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda 65
yaş üzerindeki kişilerin %10-30’unda semptomatik diz osteoartriti görüldüğü bildirilmiştir
(1,2).
ACR (American Collage of Rheumatology) ise diz osteoartriti tanı kriterlerinde yaş sınırını 38
ve üzeri olarak kabul etmiştir (47). Çalışmamıza aldığımız hastaların ortalama yaşlarına
baktığımızda grup 1’de 55,15±6,61, grup 2’de 54,75±6,12, grup 3’de 55,20±5,32 olarak
bulunmuştur ve istatistiksel olarak gruplar arasında yaş açısından anlamlı fark bulunmamıştır
(p = 0,87). Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalamaları literatürle uyumluydu.
Kadınlarda diz osteoartriti gelişme riskinin erkeklerden daha yüksek olduğu saptanmıştır (47).
Osteoartritin toplumdaki sıklığı, ortalama yaşam süresinin uzaması, obezitenin artması ve
hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşması gibi nedenlerle giderek artmaktadır. Sosyoekonomik
önemli kayıplara yol açan hastalığın tedavisi bu nedenle giderek önem kazanmakta ve yeni
arayışlar ortaya çıkmaktadır.
Obezite ve osteoartirit arasında en iyi korelasyon diz ekleminde gösterilmiştir. Tibiafemoral
diz osteoartriti ile obezite arasında güçlü bir ilişki vardır. Ciccuttini ve arkadaşları tarafından
yapılan çalışmada obezitenin diz osteoartiritinin tüm kategorileriyle ilişkili olduğu
saptanmıştır (77).Amerika’da yapılan Framingham çalışmasının analizi, çalışma
başlangıcında ölçülen BMI’ının 36 yıl sonra radyografik diz osteoartiritinin gelişimini
önceden tahmin edebildiğini göstermiştir. Üstelik longitudinal veriler, kilo kaybının diz
osteoartiriti riskini azaltabileceğini düşündürmektedir. Bu nedenle, obeziteyle sonuçlanacak
olan kilo artışının önlenmesi, diz osteoartiritine karşı primer koruyucu stratejilerin önemli bir
parçası olarak görünmektedir (78). Çalışmaya aldığımız hastaların VKİ’ne baktığımızda KDD
grubunda 29,66±9,25, ultrason grubunda 30,80±5,53, TENS grubunda 29,57±5,06 olarak
bulunmuştur ve istatistiksel olarak gruplar arasında VKİ açısından fark bulunmamıştır (p =
0,66). Bu konudaki literatür ile çalışma gruplarımızın ortalamalarının uyumlu olduğu
görülmektedir.
Ağrı, özellikle kullanmaya bağlı eklem ağrısı, osteoartiritin en önemli semptomudur. Ağrı
tipik olarak eklemin hareketi ile artar ve istirahat ile azalır, genellikle sızı tarzında ve iyi
52
lokalize edilemez. Olayın ilerlemesiyle minimal hareket sonrası hatta istirahatte dahi ağrı
görülmeye başlanır.
Diz osteoartiriti tedavisinde amaç ağrı ve tutukluğu gidererek yaşam kalitesini arttırmak,
eklem fonksiyonlarını korumak ve iyileştirmek, kas gücünü korumak ve geliştirmek,
sakatlıkları önlemek veya düzeltmektir. Bu amaçlarla çeşitli tedavi rehberlerinde, tedavi
yaklaşımlarında farklı öncelikler izlenebilmekle birlikte genel yaklaşım hemen hemen
benzerdir. Fizik tedavi genel tedavinin temel taşlarından birini oluşturur. Fizik tedavide ağrı
tedavisi amacıyla en sık kullanılan yöntemler yüzeyel ısı, derin ısı (KDD, ultrason), soğuk,
orta ve alçak frekanslı akımlardır. Ultrasonun yüksek frekanslı mikromasaj etkisi vardır.
Derin ısıtmayı sağlar. Aynı zamanda analjezik dolaşımı hızlandırıcı, beslenmeyi düzeltici
etkileri vardır. KDD’nin etkisi ise kapiller damar üzerinedir. KDD etkisi ile kapiller genişler
ve kan dolaşımı artar. Fibröz doku liflerinin elastikiyetini arttırır ve ağrı eşiğini yükseltir.
TENS, deri üzerine yerleştirilen yüzeysel elektrotlar aracılığıyla uygulanan ağrı kesici amaçlı
alçak frekanslı elektrik akımıdır. Diz osteoartriti tedavisinde analjezik amaçlı kullanılır.
(31,61,62)
Herhangi bir klinik çalışmada hangi ölçütün kullanılacağında karar vermede güvenilirlik ve
yanıt oranı en önemli kriterdir. Diz osteoartiritinde en sık kullanılan hastalığa spesifik yaşam
kalitesi ölçütü olan ve OMERACT (Outcome Measures in Rheumatology Clinical Trials)
tarafından önerilen WOMAC, 1986’da oluşturulduğundan bu yana osteoartirit’li hastaların
değerlendirilmesinde giderek kabul görmüş ve Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması
Tüzün ve ark.tarafından yapılmıştır (79). Bu nedenle bizim çalışmamızda da tedavi öncesi
durumu saptamak ve tedaviye yanıtı değerlendirmek amacıyla WOMAC anketi kullanılmıştır.
Çalışmaya aldığımız hastaların tedavi öncesi WOMAC ağrı değerlerine bakıldığında grup
1’de 14,80±2,82, grup 2’de 13,65±2,20, grup 3’de 14,15±2,25 olarak bulunmuştur ve
istatistiksel olarak gruplar arasında tedavi öncesi WOMAC değerlerinde istatistiksel olarak
anlamlı fark bulunmamıştır (p = 0,36). Her üç grupta da tedavi öncesi WOMAC değerleri
tedavi sonrası ve 4. hafta WOMAC değerleriyle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı
değişim bulunmuştur. Fakat her üç grubun WOMAC skorlarındaki düzelmelerde istatistiksel
olarak gruplar arasında anlamlı farklılık gözlenmemiştir.
Çalışmaya aldığımız hastaların tedavi öncesi VAS ortalamalarına bakıldığında grup 1’de
7,45±0,99, grup 2’de 7,25±0,91, grup 3’de 7,35±0,67 olarak bulunmuştur ve istatistiksel
olarak gruplar arasında tedavi öncesi VAS ortalamaları açısından fark bulunmamıştır (p =
0,67). Her üç grupta da tedavi öncesi VAS ortalamaları tedavi sonrası ve 4. hafta VAS
ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı düzelme saptanmıştır. Fakat her üç
53
grupta tedavi sonrası ve 4. hafta VAS ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak
anlamlı değişim gözlenmemiştir.
Diz osteoartiriti tedavisinde çeşitli fizik tedavi modalitelerinin analjezi amacıyla kullanılması
klasik konservatif tedavi seçenekleri arasında yer almaktadır. Diz osteoartiriti tedavisinde
uygulanan tüm girişimler, ağrıların giderilmesi ve mevcut kısıtlılığın ortadan kaldırılması
veya iyileşmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Değişik fizik tedavi uygulamalarının diz
osteoartirit tedavisindeki etkinliğini araştırmak için yapılan birçok çalışma mevcuttur fakat
modalitelerden tedavi bitiminde elde edilen düzelmenin nasıl devam ettiği konusunda yeterli
yayın yoktur. Çalışmamızda biz bu modalitelerin 4.hafta etkinliğini de tedavi öncesi değerler
ile karşılaştırdık.
Laufer ve ark., diz osteoartiritli hastaların tedavisinde pulsatif KDD ile plasebo KDD’yi
karşılaştırdıkları çalışmada, her iki grupta da tedavi sonrası anlamlı düzelme tespit etmişler,
gruplar arası istatistiksel olarak karşılaştırmada ise anlamlı bir fark saptanmamıştır (80).
Karaburun ve arkadaşları (81), sürekli ve kesikli KDD uygulamasının diz osteoartirit
tedavisindeki etkilerini inceledikleri prospektif çalışmalarında, istirahatte ve hareketle oluşan
ağrıda iki grupta da anlamlı düzelme olduğunu kaydetmişlerdir.
Güney diz osteoartiritinde KDD ile hidroterapi uygulanmasını karşılaştırdığı tez çalışmasında,
KDD uygulanan grupta; merdiven çıkarken ağrı, çömelme sırasında ağrı, pasif fleksiyonda
ağrı, inaktivite katılığı, 15 metre yürüyebilme süresi parametrelerinde istatistiksel anlamlı bir
düzelme tespit etmiştir (82). Bu sonuçlarla uyumlu olarak bizim çalışmamızda KDD
grubunda tedavi öncesi ile tedavi sonrası VAS skorları arasındaki değişim istatistiksel olarak
anlamlı bulunmuştur(p<0,001). Hastaların tedavi öncesi ve sonrası WOMAC ağrı, fiziksel
fonksiyon skorlarında merdiven inme ve 20 metre yürüme sürelerinde istatistiksel olarak
anlamlı düzelme saptandı (p<0,001).
Osiri ve ark, diz osteoartiritlilerde diz ağrısı üzerine TENS’in etkinliğini araştırdıkları
çalışmalarında TENS’in plasebo grubuna göre 4 hafta ve daha uzun sürede daha etkili
olduğunu bulmuşlar (83). Bizim çalışmamızda TENS tedavisi alan grup 3’ün tedavi öncesi
VAS ortalaması 7,35±0,67 idi. 10 seans tedavi sonrası VAS ortalaması 4,55±0,84, 4.haftada
ise 4,20±0,95 olarak bulundu. Tedavi öncesi ve sonrası VAS skorlarında istatistiksel olarak
anlamlı düzelme mevcuttu (p<0,001). Tedavi sonrası ve 4. hafta VAS ortalamalarında
istatistiksel olarak olarak anlamlı fark yoktu (p=0,052). 4. hafta VAS değerleri tedavi öncesi
ile karşılaştırıldığına istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttur. Çalışmamızda daha kısa
sürede olumlu sonuçlar elde edilmesinin nedeni tedavinin egzersiz tedavisi ile kombine olarak
uygulanması ve tedaviye radyolojik evresi 2 ve 3 olan aktif hastaların alınması olabilir.
54
Diz osteoartiritli hastalarda egzersiz ile kombine edilmiş TENS uygulamasının etkinliğini
araştıran bir çalışmada, tek başına egzersiz uygulanan gruba göre TENS eklenen grupta
fonksiyonel sonuç değişkenlerinde daha belirgin düzelme elde edilmiştir (84).
Paker ve ark, diz osteoartritinde TENS ve intra-artiküler hyaluronik asit enjeksiyonun
etkinliklerini karşılaştırdıkları çalışmalarında TENS tedavisi alan grupta WOMAC ağrı
skorlarında ik kontrolde istatistiksel olarak anlamlı düzelme saptanmış (85). Çalışmamızda
TENS tedavisi alan grubun tedavi öncesi ve sonrası VAS değerlerinde ve WOMAC ağrı
skorlarında istatistiksel olarak anlamlı düzelme olmuştur. Bu hastaların analjeziye paralel
olarak fiziksel fonksiyon testleri tedavi öncesi ve sonrası sonuçlarında istatistiksel olarak
anlamlı iyileşme saptandı (p<0,01).
Law ve ark.’nın yaptığı çalışmada diz osteoartritli hastalarda TENS ve plasebo TENS
tedavileri VAS, timed up&go test ve eklem hareket açıklığı değerlendirmeleri ile
karşılaştırılmış. TENS tedavisi alan grupta VAS skorundaki düzelmeyle timed up&go
testindeki ilerleme arasında anlamlı ilişki bulunmuş (86). Bizim çalışmamızda TENS tedavisi
alan grupta timed up&go test süresi 9,69±1,89 saniyeden 7,81±1,34 saniyeye gerilemiştir. Bu
değişim istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001).
Nacitarhan ve ark. diz osteoartiritinde fonoforez ve konvansiyonel ultrasonun etkinliklerini
karşılaştırdıkları çalışmalarında fonoforez ve konvansiyonel ultrasonun tedavi sonrası
verilerinde 2 grup arasında anlamlı farklılık gözlenmemiştir (87). Aynı çalışmada ultrason
uygulanan grupta VAS, WOMAC değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düzelme
bulunmuştur. Bizim çalışmamızda da ultrason tedavisi alan grubun tedavi öncesi ve tedavi
sonrası VAS skoru ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı değişiklik
saptandı. Grup 2’deki bu hastaların tedavi öncesi ve 4. hafta sonuçları arasında da istatiksel
olarak anlamlı fark mevcuttu. Bu sonuçlar bize ultrason tedavisinin etkinliğinin 4. haftada da
devam ettiğini düşündürmektedir.
Çetin ve ark. çalışmalarında diz osteoartiritli hastaların tedavisinde yüzeyel ısı + izokinetik
egzersize KDD, ultrason ve TENS ekleyerek tedavi sonuçlarını karşılaştırdıklarında; TENS
ve KDD tedavisi alan gruplardaki hastalarda ultrason ve yalnız izokinetik egzersiz uygulanan
hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar alınmıştır (88). Bizim yaptığımız çalışmada
KDD ve TENS grupları arasında VAS değerlerindeki düzelmede TENS daha etkili bulunmuş
(p=0,02), ultrason ile KDD tedavisi arasında ise KDD’nın ∆VAS değeri ultrason grubunun
∆VAS değerinden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Uyguladığımız
tedavilerin fiziksel fonksiyon testleri üzerindeki düzelmeleri karşılaştırıldığında gruplar
55
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadığı için herhangi bir modalitenin
üstünlüğünü gösteremedik.
Welch ve ark. diz osteoartiritinde ultrason tedavisinin etkinliğini araştırdıkları çalışmada
ultrasonun sonuçları KDD ve TENS’e göre daha az efektif olarak bulunmuştur (89).
Çalışmamızda TENS ve ultrason grubundaki tedavi sonrası düzelme değerleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
Cantürk ve ark.(90), diz osteoartiriti tedavisinde KDD ve ultrasonu karşılaştırdıkları
çalışmalarında, her iki grupta da tedavi sonrası anlamlı düzelme tespit edilmiş. KDD ve
ultrasonun istirahatte ve pasif eklem hareketleri ile olan ağrıyı azalttığını belirtmişlerdir.
Bizim çalışmamızda da KDD ve ultrason tedavisi alan hastaların VAS, WOMAC skorları ve
fiziksel fonksiyon testlerinde istatistiksel olarak anlamlı düzelme saptandı(p<0,001). İki
modalite arasında düzelme farkları değerlendirildiğinde sadece ∆VAS değeri KDD grubunu
üstünlüğünü düşündüren istatistiksel olarak anlamlı fark varken diğer parametrelerde
istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).
Eyigör ve ark’nın(91) çalışmasında diz osteoartritli hastalara TENS, ultrason ve egzersiz
tedavileri tek başına uygulanmış. Tedavi öncesi ve sonrası VAS, WOMAC ve 20 m yürüme
sürelerinde istatistiksel olarak anlamlı düzelme olmuş ama tedavi grupları sonuçlarında fark
bulunamamıştır. Bizim çalışmamızda da TENS ve ultrason tedavisi alan hastaların VAS ve
WOMAC skorlarında düzelme anlamlı olarak bulundu. İki grup arasında ∆VAS, ∆WOMAC
ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyon değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu
(p>0,05). 20 m. yürüme testi sonuçları incelendiğinde ise tedavi öncesi TENS grubunda
18,80±3,96, ultrason grubunda 19,31±5,92 sn idi. Tedavi sonrası sırasıyla 17,04±3,30 ve
17,30±6,06 sn olarak bulundu. Tedavi öncesi ve sonrası arasında istatistiksel olarak anlamlı
düzelme mevcuttu fakat iki grup etkinliği karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunmadı. Tedavi öncesi ve 4. hafta sonuçları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı
fark olması tedavi etkinliklerinin devam ettiğini öngörmektedir.
Jan ve ark. tarafından yapılan çalışmada ultrason ve KDD egzersizle beraber ve tek başına
osteoartritli dizlere uygulanmış. Çalışmaya alınan 61 hasta 4 gruba ayrılmış. 1. gruba ultrason,
2. gruba KDD, 3. gruba ultrason ve egzeriz programı, 4. gruba KDD ve egzersiz programı
verilmiştir. Tüm hastalarda fonksiyonel kapasitede gelişim gözlenmiştir. Sadece KDD ve
beraberinde egzersiz programı alan grup daha üstün sonuçlar vermiştir (92). Bizim
çalışamamızda KDD ve ultrason grupları etkinlikleri arasında sadece VAS değerlerindeki
düzelme KDD lehine anlamlı olarak farklı bulunmuş diğer parametrelerde iki grup arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur.
56
Kalpakçıoğlu ve ark.’nın (93) yaptığı çalışmada diz osteoartritinde ultrason ve kısa dalga
diatermi tedavileri karşılaştırılmış bizim çalışmamızdaki sonuçlarla uyumlu olarak tedavi
öncesi ve sonrası VAS ve WOMAC değerlerinde düzelme bulunmuş fakat iki modalitenin
etkinlikleri arasında fark saptanmamıştır. Bu çalışmada yalnızca tedavi öncesi ve sonrası
değerlendirmeler yapılmış. Çalışmamızdaki hastaların 4. hafta kontrollerindeki sonuçlarıyla
tedavi öncesi sonuçları arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptandı.
Hazneci ve ark.’nın 15 seans fizik tedavi (kısa dalga, interferensiyal akım, masaj) ile kombine
edilmiş ve egzersiz programının etkinliğinin değerlendirildiği çalışmada, egzersiz ile birlikte
fizik tedavinin özellikle merdiven inme ve çıkma gibi diz eklemine yük bindiren aktivitelerin
hızında ve günlük yaşam aktiviteleri üzerinde etkili olduğu gösterilmiş; fizik tedavi
uygulamaları ile ek olarak egzersiz kapasitesinin arttırılarak ağrı ve günlük yaşam
aktivitelerinde meydana gelen kısıtlılık üzerinde anlamlı bir azalma sağlandığı izlenmiştir
(94). Çalışmamızda tüm hastalara izometrik kuadriseps egzersizleri verildi. Egzersiz diz
osteoartritinde tedavinin önemli bir kısmıdır fakat sadece egzersiz ile tedavi yeterli değildir.
Egzersiz mutlaka fizik tedavi modalitelerinden biriyle kombine edilmelidir(84,88). Bizim
çalışmamızda fizik tedavi programına alınan hastalarda 2 haftalık tedavi sonrası fiziksel
fonksiyonlarını objektif olarak değerlendiren repeated sit to stand test, stair ascending-
descending test, straight line walk test, timed up&go test ve 20m. walk test değerlerinde
istatistiksel olarak anlamlı düzelme olduğu gözlendi (p<0,01). Bu değişim ayrıca
modalitelerin analjezik etkisinden ve derin ısıtıcıların eklem çevresi yumuşak dokularda
dolaşımı arttırma, venöz ve lenfatik sistemde stazı önleme ve ısının etkisiyle eklem çevresi
bağ dokuda uzama yeteneğini arttırarak eklem hareketini rahatlatmasıyla ilişkilendirildi. Bu
nedenle diz osteoartritli hastalarda egzersiz ile fizik tedavi modalitelerinin beraber kullanımı
önerilmektedir.
Bu çalışmamızda hastalara steroid olmayan antienflamatuar ilaç vermeden sadece KDD,
ultrason ve TENS tedavisi ile egzersiz uyguladık. Genelde yaygın uygulama fizik tedavi
modaliteleri ile steroid olmayan antienflamatuar ilaç vermektir. Çalışma sonunda steroid
olmayan antienflamatuar ilaç vermeden hastalarımızda tedavi sonrası tedavi öncesine göre
istatistiksel anlamlı iyileşme gözlenmiştir. Yani steroid olmayan antienflamatuar ilaç
vermeden sadece fizik tedavi modaliteleri ile iyileşme görülebilmektedir. Bununla ilgili
Tüzün, Erhan ve ark.(95) tarafından yapılan bir çalışmada 4 haftalık nabumeton tedavisi
sonrası plasebo grubuyla karşılaştırıldığında günlük yaşam aktivite parametrelerinde,
merdiven inmede, merdiven çıkmada, çömelmede belirgin düzelme saptanmış. Topaloğlu ve
arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada (96) primer gonartrozlu 30 hasta 20 ve 10 kişilik
57
2 gruba ayrılmış ve 3 hafta süre ile takip edilmiştir. Birinci gruba nabumeton(1000mg/gün) ile
beraber fizik tedavi (hot pack,ultrason, egzersiz) uygulanmıştır. İkinci gruba sadece fizik
tedavi uygulanmıştır. Hastalar tedaviden önce ve 21. gün diz çevreleri, yürüme mesafeleri,
VAS’a göre ağrı değerleri, eklem hareket açıklığı ve tolerans yönünden değerlendirilmiştir.
Bu açılardan her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır. Sonuçta
uygun olgularda fizik tedavi uygulamasının tek başına yeterli olabileceği iddia edilmiştir.
Sonuç olarak diz osteoartriti tedavisinde fizik tedavi modalitelerinden kısa dalga diatermi,
ultrason ve TENS uygulamalarının ağrı ve fiziksel fonksiyonel kapasite üzerindeki etkinliğini
araştırma ve karşılaştırmayı amaçladığımız çalışmamızda bu modalitelerin etkinlikleri
istatistiksel sonuçlarla gösterilmiştir. Tedavi sonrası etkinliğin devamı ile ilgili yeterli literatür
olmadığı için biz 4. hafta kontrolü de yaptık. Bu kontrollerin sonuçları ile tedavi öncesi
değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptadık. Bu sonuçlar tedavi etkinliğinin
devam ettiğini düşündürmekle beraber plasebo kontrollü, hasta sayısının daha fazla olduğu
modalitelerin etkinlikleri ve üstünlüklerini araştıracak çalışmaların gerekli olduğu
görüşündeyiz.
58
ÖZET AMAÇ Diz osteoartritli hastaların fonksiyonel durumunu değerlendirmek ve diz OA tedavisinde
sıklıkla kullandığımız fizik tedavi modalitelerinden TENS, ultrason ve kısa dalga diaterminin
hastaların ağrı ve fiziksel fonksiyonları üzerindeki kısa dönem etkisini araştımak ve bu
modalitelerin etkinliklerini karşılaştırmak.
GEREÇ YÖNTEM
Çalışmaya İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi
polikliniğine diz ağrısı nedeniyle başvuran ve American College of Rheumatology (ACR)
kriterlerine göre diz OA tanısı alan 72 kadın hasta alındı. 4 hasta tedavileri devam ederken
çeşitli nedenlerden tedaviyi yarım bıraktılar, 3 hasta tedavi sonrası, 5 hasta da 4. haftadaki
kontrollerine gelmemeleri üzerine çalışma dışı bırakıldılar. Çalışmaya kriterlere uygun 60
kadın hasta alındı.
60 hasta randomize olarak kısa dalga diatermi, ultrason ve TENS tedavileri almak üzere 3
gruba ayrıldı. Her gruba fizik tedavi ile beraber ev programı olarak kuadriseps
kuvvetlendirme egzersizi verildi. Hastalara haftada 5 kez olmak üzere 2 hafta boyunca
toplam 10 seans fizik tedavi uygulandı. Değerlendirmeler tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 4.
haftada Vizüel Analog Skala (VAS) , Western Ontorio and McMaster Universities
Osteoarthritis Index (WOMAC) ve lift test (kaldırma testi), sock test (çorap giyme testi),
repeated sit to stand test (tekrarlı oturup kalkma testi), stair ascending descending test
(merdiven inme-çıkma testi), timed up & go test (kalk yürü testi), straight line walk test (düz
çizgide yürüme testi) ve 20 meter walk testi (20 metre yürüme testi) içeren fiziksel fonksiyon
testleri ile yapıldı (37).
BULGULAR
Çalışmaya alınan olgularda yaş, boy, kilo, BMI ortalamaları, ağrı süreleri ve radyolojik
değerlendirme açısından anlamlı fark yoktu (p>0,05). Çalışmaya katılan hastaların ortalama
ağrı süresi 19±11,23 aydı ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Gruplar arasında tedavi öncesi VAS, WOMAC ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyon ve toplam
değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Fiziksel fonksiyon testleri
sonuçları incelendiğinde sadece lift test, sock test, stair ascending test ve timed up & go test
sonuçlarında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p<0,01). Diğer testlerde gruplar
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05).
59
Hastaların tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmelerde tüm tedavi gruplarında istatistiksel
olarak anlamlı düzelme oldu. Tedavi sonrası ve 4.hafta kontrollerinde incelenen
parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı değişme saptanmadı. Tedavi öncesi ve 4. hafta
sonuçları karşılaştırılıdığında VAS, WOMAC skorları ve fiziksel fonksiyon testleri
ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı düzelme oldu (p<0,001). KDD ve ultrason
tedavilerinin sonuçları karşılaştırıldığında tedavi öncesi ve sonrası VAS değerlerindeki
düzelmelerde istatistiksel olarak KDD lehine anlamlı fark mevcuttur (p<0,05). Diğer
sonuçlarda iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05).
KDD ve TENS tedavilerinin etkinlikleri sonuçları incelendiğinde tedavi öncesi ve sonrası
VAS skorlarındaki düzelme değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p=0,02).
TENS tedavisi daha etkili düzelmeye neden olmuştur. WOMAC değerleri ve fiziksel
fonksiyon testleri değerlerinde 2 grup arasında istatistiksel açısından anlamlı fark yoktu
(p>0,05).
TENS ve ultrason tedavisi alan grupların VAS ve WOMAC değerlerindeki düzelmeler
incelendiğinde istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05).
SONUÇ
Diz osteoartriti tedavisinde fizik tedavi ajanlarının kullanımı hastaların ağrı, fiziksel
fonksiyon kapasitelerinde ve günlük yaşam aktivitelerinde anlamlı iyileşmeye yol açmaktadır.
Çalışmamızda fizik tedavi ajanlarının tedavi sonrası etkinlikleri arasında belirgin fark
olmadığı için diz osteoartriti tedavisinde diğer tedavi seçenekleriyle beraber veya tek başına
hastaya en uygun modalite tedavi maliyeti de düşünülerek klinisyen tarafından seçilmelidir.
60
SUMMARY OBJECTIVE To evaluate the physical functional state of people with knee osteoarthritis and to investigate
and compare the theurapeutic effects of physical agents short-wave diathermy, ultrasound and
TENS on pain and physical function.
MATERIALS AND METHODS 72 women who applied İstanbul Physical Medicine and Rehabilitation Training Hospital
because of knee pain and diagnosed knee osteoarthritis according to ACR criteria included to
our study. 4 patients during treatment, 3 patients after treatment and 5 patients at forth week
controls excluded because of discontinuing the follow up.
Sixty patients with bilateral knee osteoarthritis were randomized into 3 groups of 20 patients
each: group 1 received short wave diathermy; group 2 received ultrasound; group 3 received
TENS therapy. Patients had gone therapy for 2 weeks, totally 10 sessions. Additionally, each
patient performed isometric quadriceps exercises at home everyday. Pretreatment, post-
treatment and forth week evaluations of the patients were done with visual analogue
scale(VAS), Western Ontorio and McMaster Universities Osteoarthritis Index (WOMAC),
physical function tests including lift test, sock test, repeated sit to stand test, stair ascending
descending test, timed up & go test, straight line walk test and 20 meter walk test.
RESULTS
Comparing age, height, weight, BMI, illness duration and Kellgren-Lawrence grade there are
no statistically significant differences between groups (p>0,05). In pretreatment evaluations
there is no statistically significant difference between VAS, WOMAC pain, stiffness, physical
function scores (p>0,05). Statistically significant differences were found in lift test, sock test,
stair ascending test and timed up&go test (p<0,01).
In pretreatment and post-treatment evaluations statistically significant improvement were
found in both of the parametries. There was no statistically significant difference between
post-treatment and 4. week evaluations. Statistically significant improvement were found in
VAS, WOMAC scores and physical function tests between pretreatment and forth week
evaluations.
61
When short wave diathermy treatment compared ultrasound group, there was only statistically
significant difference in ∆VAS scores (p<0,05). When TENS treatment compared with short
wave diathermy, TENS therapy has a statistically significant better improvement in ∆VAS
scores. There was no statistically significant difference in the outcomes of TENS and
ultrasound therapy groups (p>0,05).
CONCLUSIONS
Using physical modalities in the treatment of knee osteoarthritis has a positive significant
effect on pain, physical function capacity and daily time activities. In our study there is no
statistically significant difference in the theurapeutic effects of short wave diathermy,
ultrasound and TENS. Clinicians should choose the most appropriate modality for each
patient.
62
KAYNAKLAR
1- Felson DT.The epidemiology of hip and knee osteoarthritis.Epidemiol Rev 1988;10:1-28.
2- LawrenceR,Hochberg M,Kelsey J,et al.Estimates of prevalance of selected arthritic
and muskuloskeletal disease in the USA.J Rheumatol 1989;16:4:427-41.
3- Çimen A : Anatomi. Uludağ Üniversitesi Basımevi 1994.
4- Tandoğan RN. , Alparslan M.: Diz cerrahisi, Haberal Eğitim Vakfı, Ankara 1999 s5,19
5- Rasch PJ, Burke RK. Kinesiology of the knee joınt. Rasch PJ, Burke RK ed(s). In:
Kinesiology and Applied Anatomy 6th
edition, Lea& Febiger, Philadelphia 1978: 285-303
6- Snell R.S.: Klinik Anatomi, Ed: Yıldırım M, 5. Baskı, Nobel Tıp Kitabevi, 1998.
7- Clarke ED, Scott WD, Insall JN. Anatomy. Insall JN, Scott WD ed(s) In: Surgery of
The Knee 3rd edition, Churchill Livingstone, Philadelphia 2001; Volume 1: 13-77
8- Shoemaker SC, Skyhar MJ, Simmons TC. Rehabilitation of the knee. Nickel VL ed. In: Orthopaedic Rehabilitation 2
nd edition, Churchill Livingstone, New York 1992:
791-802.
9- Ege R. Diz anatomisi. Ege R (Ed). Diz sorunları. Bizim Büro Basımevi, Ankara, 1998: 27-54.
10- Aydın AT. Diz eklemi anatomisi. Editörler Tandoğan RN, Alpaslan AM.Diz cerrahisi.
Ankara.5-19.1999
11- Tune N: Romatizmal hastalıklar. Haccetepe Taş Yayıncılık, 3.Baskı, Ankara 1994.
12- McCarty: Arthritis and Allied Conditions, Lea and Febiger, 1985.
13- Tüzün F.Hareket Sistemi Hastalıkları Nobel Tıp Kitapevleri, 1997.
14- Cailliet R. Knee Pain and Disability FA. Davis Company, Philadelphia 1977
15- Tandoğan R, Alparslan M. Diz Cerrahisi. Haberal Vakfı Basımevi, Ankara, 1999: 5-18.
16- Burstein H, Wright A, Timothy M. Biomechanics. In: Insall JN (Ed). Surgery of the
knee. 2nd
edition, New York, Churchill Livingstone, 1993: 43-54.
17- Heck DA, Murray DG. Biomechanics of the knee. In: Evarts CM (Ed). Surgeryof the musculoskeletal system. 2
nd edition, New York, Churchill Livingstone, 1990: 3243-51.
63
18- Dennisson E,Cooper C: Osteoarthritis:Epidemiology and classification, in
Rheumatology, Mosby,2003
19- Karaaslan Y, Osteoartrit, MD Yayıncılık, Ankara, 2000
20- Henry J, Mankin D: Pathogenesis of Osteoarthritis. Kelley‘s Textbook of Rheumatology, sixth edition, volume II, Saunders Company, 2001
21- Hurley MV, Scott DL, Rees J, Nweham DJ: Sensorimotor changes and functional
performance in patients with knee osteoarthritis. Ann Rheum Dis 1997;56:641-648
22- Felson DT, Radinb EL: What causes knee osteoarthritis: are different compartments susceptible to different risk factors? J Rheumatol 1994; 21:181-183
23- Pai YC, Rymer WZ, Chang RW, Sharma L. Effect of age and osteoarthritis on knee
proprioception. Arthritis Rheum 1997; 40(12):2260-65
24- Davis MA, Ettinger WH, Newhaus JM, Hauck WW. Sex differences in osteoarthritis of the knee: The role of obesty, Am J Epidemiol., 1988, Vol.127No:5, 1019-1030
25- Srikanth VK, Fryer JL, Zhai G, et al. A meta-analysis of sex differences prevalence,
incidence and severity of osteoarthritis. Osteoarthritis Cartilage 2005;Jun 21
26- Sharma L, Pai Y: The relationship between impaired proprioception and osteoarthritis. Curr Opin Rheumatol. 1997, 9(3):253-258
27- Gullahorn L, Lippiello L, Karpman R: Smoking and Osteoarthritis: differential effect
of nicotine on human chondrocyte glycosaminoglycan and collagen synthesis. Osteoarthritis and cartilage. 2005 My 19.
28- Tuna N (Ed.): Elektroterapi, 2.baskı, Nobel Tıp Kitabevi 2001.
29- Goldberg VM, Kettelkamp DB, Colger RA. Osteoarthritis of knee. IN;Moskowwitz
R.W.,Howel D.S.,Goldberg V.M.,Mankin H.J (Ed.).Osteoarthritis (Second Ed ). B.Saunders Comp USA,1992.
30- Beyazova M, Kutsal YG. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Güneş Kitabevi, İkinci cilt
2000.
31- Aydın R. Dejeneratif Romatizmal Hastalıklar. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Diniz F, Ketenci A (Ed). Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul 2000:331-341.
32- Peker Ö: Osteoartrozda ayırıcı tanı. Osteoartroz Kutsal YG (Ed) Güneş Kitapevi,
Ankara 2000:94-108.
33- ACR subcommitee: Recommendations for the medical management of osteoarthritis of the hip and knee; 2000 update, Arthritis Rheum 2000;43:1905-1915.
64
34- Dieppe P, Peterfy C, Watt I. Osteoarthritis and Related Disorders-Imaging. Rheumatology 2nd ed.Klippel JH, Dieppe PA(Eds). Mosby, London 1998:Vol(2):8,4.1-10.
35- Kirazlı Y. Osteoartrit .Klinik Romatoloji. Gümişdiş G, Doğanavşargil E (Ed). Deniz
Matbaası, İstanbul 1999,531-547.
36- Altınok D. Osteoartritte görüntüleme yöntemleri. Osteoartrit Karaaslan Y (Ed). MD Yayıncılık, Ankara 2000:119-131.
37- Tuomas Liikavainio, MD, MSc, Tarja Lyytinen, BM, Erja Tyrainen, MD, Sarianna
Sipila,PhD, Jari P. Arokoski, MD, DMSc. Physical Function and Properties of Quadriceps Femoris Muscle in Men with Knee Osteoarthritis. Arch Phys Med. Rehabil.Vol 89;November 2008,2185-194.
38- Kellgren JH, Lawrence JS. Atlas of standard radiographs of arthritis. Oxford:
Blackwell Scientific Publications.
39- Chaisson CE, Gale DR, Kazis L, Skinner K: Detecting radiographic knee osteoarthritis: What combination of views is optimal? Rheumatology 2000;39:1218-1221
40- Gomis A, Pawlak M, Balazs EA, Schmidt RF, Belmonte C. Effects of different
molecular weight elastoviscous hyaluronan solutions on articular nociceptive afferents. Arthritis Rheum;50(1):314-326
41- Akarırmak Ü. Osteoartroz (Dejeneratif Eklem Hastalığı) Hareket Sistemi Hastalıkları
Tüzün F, Eryavuz M, Akarırmak Ü (Ed). Nobel Tıp Kitapevleri İstanbul 1997:109-115.
42- Karamehmetoğlu Ş. Derin Isıtıcılar (Diyatermiler), Hareket Sistemi Hastalıklarında
Fiziksel Tıp Yöntemleri Sarı H, Tüzün Ş, Akgün K (Ed) Nobel Tıp Kitabevleri 2002:51-60.
43- Brandt KD: Management of osteoarthritis Kelley‘s Textbook of Rheumatology, sixth
adition,volume II, Saunders Company 2001.
44- Leslie M: Knee osteoarthritis management therapies. Pain Manag nurs 2000;1(2):51-57.
45- Özge Ardıçoğlu, Salih Özgöçmen: Romatizmal Hastalkların Rehabilitasyonu, içinde
Tıbbi Rehabilitasyon, Nobel Tıp Kitabevleri, 2004.
46- Rene J, Weiberger B, Mazucca SA, et al: Reduction of joint pain in patients with knee osteoarthritis who have received monthly telephone calls from lay personnel and whose medical treatment regimens have remained stable. Arthritis Rheum 1992;35:511-515.
65
47- Birmingham TB, Kramer JF, Kirkley A, Inglis JT et al: Knee bracing for medial compartment osteoarthritis: Effects on proprioception and postural control. Rheumatology 2001;40:285-289.
48- Brotzman SB, Kevin EM: Clinical Orthopaedic Rehabilitation. Mosby,2003.
49- Christensen R, Astrup A, Bliddal H: Weight loss: the treatment choice for knee
osteoarthritis? A randomized trial . Osteoarthritis and Cartilage (2005) 13: 20-27.
50- Rjeski WJ, Focht BC, Messier SP: Obese older adults with knee osteoarthritis: Weight loss, exercise and quality of life. Health Psychology 2002;21(5):419-426.
51- Jordan KM, Arden NK, Doherty M, Bannwarth B,Bijlsma JWJ, et al: EULAR
Recommendations 2003: an evidence based approach to the management of knee osteoarthritis: Report of a Task Force of the Standing Committee for International Clinical Studies Including Therapeutic Trials ( ESCISIT) Ann Rheum Dis 2003;62:1145-1155.
52- Zhan W, Jones A, Doherty M: Does paracetamol (acetaminophen) reduce the pain of
osteoarthritis?: A meta-analysis of randomised controlled trials. Ann Rheum Dis 2004;63:901-907.
53- Bradley JD, Brandt KD, Katz BP, Kalasinski LA, Ryan SI: Treatment of knee
osteoarthritis: relationship of clinical features of joint inflammation to the response to a non-steroidal anti-inflammatory drug or pure analgesic. J Rheumatol 1992;19:1950-1954.
54- Deal CL, Schnitzer TJ, Lipstein E, Eibold JR, et al: Treatment of arthritis with topical
capsaicin: a double blind trial. Clin Ther 1991;13:383-395.
55- Kraus VB: Pathogenesis and treatment of osteoarthritis. Med Clin North Am 1997;81(1):85-112.
56- Dean DD, Muniz OE, Rodriguez I, et al. Ameloration of lapine osteoarthritis by
treatment with glucosaminoglycan peptite complex association complex(Romalon). Arthritis Rheum 1991;34;304-13.
57- Moskowitz RW, Reese JH, Young RG, et al. The effect of Rumalon a
glucosaminoglycan peptite complex, in a partial menisecectomy model of osteoarthritis in rabbits. J Rheumatol.18;205-9.1191.
58- Dean DD. Proteinase-mediated cartilage degradation in osteoarthritis. Semin Arthritis
Rheum.20:2:2-1.1991.
59- Cihat Öztürk, Ramazan Akşit: Tedavide Sıcak ve Soğuk, İçinde Tıbbi Rehabilitasyon, Nobel Tıp Kitabevleri, 2004.
60- Low J & Reed A : Electrotherapy Explained Principles and practice, Butterworth
Heinemann, 3rd edition, 2000.
66
61- Weber DC, Brown AW. Physical agent modalities. In Braddom RL (ed). Physical Medicine &Rehabilitation. Philedelphia: WB Saunders, 1996:449-463.
62- Basford JR. Physical agents. In DeLisa JA, Gan BM (eds). Rehabilitation Medicine
Principles and Practice. Philedelphia. JB Lippincott,1993:404-424.
63- Oosterveld FGJ, Rasker JJ: Effects of local heat and cold treatment on surface and articular temperature of arthritic knees. Arthritis Rheum 1994;37:1578-1582
64- Balazs EA, Denlinger JL. Viscosupplementation: A new concept in the treatment of
asteoarthritis. J Rheumatol 1993; 20 (Suppl 39): 2-9 65-Strand LI, Ljunggren AE, Haldorsen EM, Espehaug B. The impact of physical
function and pain on work status at 1-year-follow in patients with back pain. Spine 2001;26:800-8.
66-Strand LI, Ljunggren AE. The pick-up test for assesing performance of a daily activity
in patients with back pain. Adv Phystiother 2001;3:17-27. 67-Sharma L, Hayes KW, Felson DT, et al. does laxity alter the relationsip between
strenght and physical function in knee osteoarthritis? Arthritis Rheum 1999;42:25-32. 68-Guralnik JM, Ferrucci L, Simonsick EM, Salive ME, Wallace RB. Lower-extremity
function in persons over the age of 70 years as a predictor o subsequent disability. N Engl J Med 1995;332:556-61.
69- Simmonds MJ, Olson SL, Jones S, et al. Psychometic characteristics and clinical
usefullness of physical performance tests in patients with low back pain. Spine 1998;23:2412-21.
70-Strand LI, Wie SL. The Sock Test for evaluating activity limitation in patients with
musculuskletal pain. Phys Ther 1999;79;136-45. 71-Arokoski MH, Haara M, Helminen HJ, Arokoski JP. Physical function in men with
and without hip osteoarthritis. Arch Phys Med Rehabil 2004;85:574-81. 72-Rejeski WJ, Ettinger WH Jr, Schumaker S, James P, Burns R, Elam JT.Assessing
performance-related disability in patients with knee osteoarthritis. Osteoarthritis Cartilage 1995;3:157-67.
73-Cho CY, Kamen G. Detecting balance deficits in frequent fallers using clinical and
quantitative evaluation tools. J Am Geriatr Soc 1998;46:426-30. 74-Freter SH, Fruchter N. Relationship between timed ‘up and go’ and gait time in an
elderly orthopaedic rehabilitation population. Clin Rehab 2000;14:96-101. 75-Podsialdo D, Richardson S. The timed ‘Up & Go’: a test of basic functional mobility
for frail elderly persons. J Am Geriatr Soc 1991;39:142-8.
67
76-Reuben DB, Siu AL. An objective measure of physical function of elderly outpatients. The Physical Performance Test. J Am Geriatr Soc 1990;38:1105-12. 67.
77-Jennings AG, Seedhom BB: Proprioception in the knee and reflex hamstring
contraction latency. J Bone Joınt Surg Br 1994;76(3):491-6. 78-Cooper C: Osteoarthritis and related disorders: epidemyology in Klippel JH, Dieppe P,
ed Rheumatology sec Edition, Mosby. 8.2.1-82.8-1998. 79-Tüzün EH, Eker L, Aytar A. et al: Acceptability, realibility, validity and
responsiveness of the Turkish version of WOMAC osteoarthritis index. Osteoarthritis and Cartilage 2005; 13:28-33.
80- Y.Laufer. et al: Effect of pulsed short-wave diathermy on plain and function of
subjects with osteoarthritis of the knee:a placebo-controlled double-blind clinical triel. Clinical Rehab 2005;19:255-263.
81- Karaburun S, Akşit R, Cüreklibatur F. Sürekli kısa dalga diatermi ile kesikli kısa dalga
diatermi uygulamasının gonartroz üzerine etkileri. Fizik Ted ve Reh Dergisi 5;3-4:88-93,1986
82-Güney C. Diz osteoartritinde kısa dalga diatermi ile hidroterapi uygulamasının
karşılaştırılması. Uzmanlık tezi.UÜTF, Bursa 1993. 83- Osiri M,Welch V,Brosseau L,et al: Transcutaneous electrical nevre stimulation for knee osteoarthritis.Cochrane Database Syst Rev 2000;(4).CD002823. 84- Cheing GL, Hui- Chan CW. Would the addition of TENS to exercise training produce
better physical performance outcomes in people with knee osteoarthritis than either intervention alone? Clin Rehab. 2004 Aug;8(5):487-97.
85- Paker N, Tekdös D, Kesiktas N, Soy D. Comparison of the therapeutic efficacy of
TENS versus intra-articular hyaluronic acid injection in patients with knee osteoarthritis: a prospective randomized study: Adv Ther 2006 Mar-Apr;23(2):342-53
86-Law PP, Cheing GL, Tsui AY. Does trancutaneous electrical nevre stimulation improve the physical performance of people with knee osteoarthritis. J Clin Rheumatol 2004 Dec;10(6):295-99
87- Vedat Nacitarhan, Mustafa Kısa, Fatih Demir, Sami Hizmetli, Hasan Elden. Diz
osteoartiritli hastalarda fonoforez ve konvansiyonel ultrason etkinliği. C.Ü Tıp Fakültesi Dergisi 27 (1):24-28,2005.
88- Çetin N, Aytar A, Atalay A, Akman MN: Comparing hot pack,short-wave diathermy, ultrasound and TENS on isokinetic strength, pain and functional status of women with osteoarthritic knees:a single-blind,randomized,controlled trial. Am J Phys Med Rehabil 2008;87:443-451.
89- Osiri M, Welch V, Brosseau L, et al: Transcutaneous electrical nevre stimulation for knee osteoarthritis. Cochrane Database Syst Rev 2000;(4).CD002823.
68
90- Cantürk F, Tilki F, Kuru Ö: Gonartrozda ultrason ve kısa dalga diatermi tedavileri. Acta Rheumatologica Turcica, 10(2): 84-88, 1995.
91-Eyigör S, Karapolat H, İbsioğlu U, Durmaz B: Diz osteoartritinde transkutanöz
elektriksel sinir stimülasyonu veya tedavi edici ultrason kullanımı egzersizin etkinliğini arttırır mı? Randomize kontrollü çalışma. Ağrı, 20:1;32-40,2008.
92-Jan MH, Lai JS. The effect of physiotherapy on osteoarthritic knees of females. J
Formos Med Assoc 1991;90:1008-13. 93-Kalpakçıoğlu BA, Çakmak B, Bahadır C. Diz osteoartritinde ultrason ve kısa dalga
diatermi tedavilerinin karşılaştırılması. Türk Fiz Tıp Reh Derg 2006;52:168-73. 94- Hazneci B, Göktepe AS, Alaca R ve ark. Diz osteoartrozunda fizik tedavi modaliteleri
ile kombine edilmiş ev egzersiz programının ağrı ve fonksiyonel değerlendirme üzerine etkisi. Türk Fiz Tıp Reh Derg. 2000;3(4):30-34.
95- Tüzün F, Erhan B, Tüzün Ş. Gonartroz tedavisinde nabumetonun etkinliği: Plasebo
kontrollü, tek kör çalışma. Fizik Ted Rehab Derg 18,4,1994. 96-Topaloğlu D, Kacar Y, Küçükgül N, Günaydın R ve ark. Primer aktif gonartrozda fizik
tedavi ve nabumeton. Ege Fiz Tıp Reh Derg 1995;1(1):41-44.
69
EKLER
EK-1
WOMAC Osteoarthritis Index
A.AĞRI
Son 48 saat içinde kireçlenme nedeniyle --------------- ekleminizde hissettiğiniz ağrıyı
düşününüz.
SORU: Aşağıdaki durumlarda ne kadar ağrınız olduğunu belirtiniz.
1.Düz bir zeminde yürüken
2.Merdiven inerken ve çıkarken
3.Gece yatağınızda uyurken
uykunuzu bozan ağrı
4.Oturur ve yatar haldeyken
5.Ayakta dururken
1 puan
Yok
2 puan
Hafif
3 puan
Orta
4 puan
Şiddetli
5 puan
Çok şiddetli
70
B.TUTUKLUK
Son 48 saat içinde kireçlenme nedeniyle ------------------ ekleminizde hissettiğiniz
Tutukluğu düşününüz. Tutukluk kireçlenen ekleminizi hareket ettirirken hissettiğiniz
güçlük ve yavaşlamadır.
6.Sabah uyandıktan hemen
sonra hissettiğiniz tutukluğun
şiddetini belirtiniz.
7.Günün ilerleyen saatlerinde
oturduktan,yattıktan dinlendikten
sonra hissettiğiniz tutukluğun
şiddetini belirtiniz.
1 puan
Yok
2 puan
Hafif
3 puan
Orta
4 puan
Şiddetli
5 puan
Çok şiddetli
71
C.FİZİKSEL FONKSİYON
Son 48 saat içinde aşağıda belirtilen günlük fiziksel faaliyetleri yaparken kireçlenme nedeniyle
-------------- ekleminizde yaşadığınız zorlukları düşününüz.
8.Merdiven inerken
9.Merdiven çıkarken
10.Oturduğunuz yerden kalkarken
11.Ayakta dururken
12.Yere eğilirken (çömelme)
13.Düz bir zeminde yürürken
14.Arabaya inip binerken
15.Alışveriş yaparken
16.Çorap giyerken
17.Çorap çıkartırken
18.Yataktan kalkarken
19.Yatakta uzanırken
20.Banyo küvetine girip çıkartırken
21.Otururken
22.Tuvalete girip çıkarken
23.Hafif ev işleri yaparken
24.Ağır ev işleri yaparken
1 puan
Yok
2 puan
Hafif
3 puan
Orta
4 puan
Şiddetli
5 puan
Çok şiddetli