Dünyanýn En Zor Mesleði

ANNE VEBABALIKNevzat ÖZER

Nevzat ÖZERDünyanýn En Zor Mesleði ANNE BABALIK

ISBN 978-605-0022-25-4

Kitaptaki bölümlerin tüm sorumluluðu yazarýna aittir.

2008, Pegem AkademiBu kitabýn basým, yayýn ve satýþ haklarý

Pegem Akademi Yay. Eðt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Þti’ye aittir.Anýlan kuruluþun izni alýnmadan kitabýn tümü yada bölümleri,kapak tasarýmý, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayýt

ya da baþka yöntemlerle çoðaltýlamaz, basýlamaz, daðýtýlamaz.Bu kitap T.C. Kültür bakanlýðý bandrolü ile satýlmaktadýr.

Okuyucularýmýzýn bandrolü olmayan kitaplar hakkýndayayýnevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayýnlarý

satýn almamasýný diliyoruz.

1. Baský: Mart 2008

Dizgi-Grafik Tasarým: Gürsel AvcýKapak Tasarýmý: Gürsel Avcý

Baský: Öncü Basýmevi(Ankara-0312-3843120

Sempati bir Pegem Akademi markasýdýr.

©

iii

Nevzat ÖZER

Yozgat’ın Sorgun ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Yozgat–Sorgunda tamamladı.

Sırasıyla, Anadolu Üniversitesi (1994-1996) Ön lisans

Erzurum Atatürk üniversitesi (1997–2001) Lisans

Malatya İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (2001–2003) Yüksek lisans

Eğitim Bilimleri ve Pedagojik Formasyon Eğitimini tamamladı. 2003 yılında özel bir dershanede felsefe ve rehberlik derslerine girdi.

2004 yılında Yozgat merkez Erdoğan Akdağ İlköğretim Okulu’na rehber öğretmen olarak atandı. Daha sonra geçici görevle Vali Baran İlköğretim Okulu, Yavuz Selim İlköğretim Okulu ve Şehitler Fen Lisesinde çalıştı. 2006 yılında Yozgat Kız Teknik Anadolu Meslek Lisesi’nde rehber öğretmen olarak göreve başladı. Halen bu okulda çalışmaktadır.

Özellikle veli ve öğrenci konferanslarına ağırlık verip bu konuda çalışmaları halen sürdürmektedir.

iv

Bu kitap, hangi meslekten olursa olsun Anne ve Baba olan tüm

insanlara yönelik yazılmıştır.

Hatice Özer’in Anısına…

v

TEŞEKKÜR

Bu kitabın hazırlanma aşamasında bana destek veren Yozgat Valimiz Amir Çiçek Bey’e Milli Eğitim Müdürümüz, Sabahattin Gamsız Bey’e, Okul müdürüm Hüseyin Kaya Bey’e, Muğla Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. A. Osman Gündoğan’a, Atatürk Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Sabahattin Çevikbaş’a, Yrd. Doç. Dr. Kutsi Kahveci’ye, Van 100. yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Suphi Erdem’e, Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr Nurten Gökalp’a, Meryem Yaşar’a, İbrahim Gökhan’a, İkram Bağcı’ya, Okul müdür yardımcılarıma, okul öğretmenlerime, Kız Meslek Lisesi Öğrencilerime, Bu kitabı yazma konusunda beni ateşleyen ve kitabın çıkmasını dört gözle bekleyen velilerime, Psikolojik Danışman Yusuf Karakaş’a, Psikolojik Danışman Murat Değirmenci’ye, Psikolojik Danışman Çelebi Çağlayan’a, coğrafya öğretmeni Menderes Kılıçaslan’a, Kemal-Ayşe Yalçınkaya’ya, Psikolojik Danışman Ahmet Ertürk’e, Anaokulu öğretmeni Meliha Çatal’a, Mustafa Akdoğan’a, okul Müdürü Işık Gün’e, Şeref Kayaalp’e, Ümit-Öcal Yenice’ye, Kemal-Züleyha Koç’a, fen lisesi idareci ve öğretmenlerine, Yayınevim Pegem Akademi’ye, Servet Sarıkaya ve Gürsel Avcı’ya, fen lisesi müdür yardımcısı Mustafa Özel’e, aile fertlerim, Ali Özer’e, Emrullah, Bekir, Keziban, Ülkü, Ömer Ulvi’ye, Duygu, Ayfer, Gülhan Özer’e, Kimya öğretmeni Mehmet Ergin’e, Hüseyin-Fadime Demircan’a ve beni her konuda cesaretlendiren, yanımda ve arkamda olan fedakar eşim Nagehan Özer hanıma, yazma aşamasında beni güldüren ve onun varlığından ders aldığım minik oğlum Kubilay Özer’e sonsuz teşekkür ederim.

vii

ÖNSÖZ

Anne ve baba olabilmek… Belki de sorgulamamız gereken en önemli hayati soru… Anne-baba olduktan sonra bu mesleğin geri dönüşü, istifası ya da emekliliği ne yazık ki yok. 21.yüzyılda insan yetiştirmek sanırım biraz daha zor. Biz, burada anne ve babalığı bir meslek olarak ele aldık. Zor ve kutsal bir meslek, sadece klasik olarak ve kendiliğinden yapılacak kadar basit bir iş olmadığını, insanların bu meslek hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları, hem anne ve babalar için hem de evlatlarıyla olan her türlü ilişkileri için yararlı olacağını düşünüyoruz.

Her şeyden önce çocuklarımızın kalplerini ve gönüllerini fethetmek, yapacağımız en önemli şey bu olsa gerek. Çocukların ceplerine birkaç lira para koymakla ya da onların yeme, içme ve yatma ihtiyaçlarını karşılamakla bu işin bitmeyeceğini, bunlardan daha önemlisi onların içsel mutluluklarının ön planda tutulması gereğine inanan, anne ve babalarımızı saygıyla selamlarım.

ix

İÇİNDEKİLER Öz Geçmiş ...................................................................................... iii Teşekkür .......................................................................................... v Önsöz ............................................................................................ vii Gönül ve Kalp Kazanmanın Olmasa Olmazı...................................5 İlişkileri Bakıma ve Tamire Almak....................................................7 İltifatın Albenisi...............................................................................10 Aslında İltifat Etmekten Korkuyoruz...............................................11 Ayda Bir Toplantı ...........................................................................12 Doğum Günün Kutlu Olsun............................................................15 Benim Adım Güzel Adım ...............................................................17 Çocuklarımıza Ne Söylüyorsak Öyle Olma İhtimallerini Artırıyoruz ......................................................................................18 Kendini Doğrulayan Kehanet.........................................................20 Çocuğa Öz Güven Aşılama Yolları................................................21 Mutluluk Parfüm Gibidir Kendine Bulaştırmadan Başkalarına Veremezsiniz .................................................................................22 İlaç Kadar Etkili Olan Madde (Gülmek) .........................................24 Hatalar Etkili Bir Öğrenme Yöntemidir...........................................28 Sevginin, İlginin Dozajı ..................................................................31 Sevginin Gücü ...............................................................................32 Eleştiri Bombardımanı ...................................................................34 Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin En Basit Kuralları..................35 Doğru ve Yanlış Adresler...............................................................36 Boşanma ve Boşanmış Aile Çocukları ..........................................38 Kıyastan Sakınmanın Önemi.........................................................40 Dinlemenin Kurtarıcılığı .................................................................46 Ev Yanıyor! Kaçın! Kaçın!..............................................................49 Dikkat! Tencereden Yemek Taşıyor ..............................................50 Bunları Asla Yapmayınız ...............................................................51 Dikkat Bulaşıcı Hastalık: Kaygı......................................................55 Yüksek Yüksek Tepeler.................................................................59 Her Şey Bizim Elimizde Aslında ....................................................62 Çocuğumu Yeniden Yetiştirmem Mümkün Olsaydı.......................65 Hadi Bakalım Yılancık, Dışarı........................................................66 Unutmayın Bundan 100 Yıl Sonra Dünyada Bambaşka İnsanlar Olacak..............................................................................70 Babacığım Orada Mısın?...............................................................73 Bir Babanın Çocuğuna Öğütleri.....................................................77

x

Benim Babam Senin Babanı Döver...............................................79 Mısır Patlatmayan Var Mı? ............................................................81 Şarta Marta Hayır ..........................................................................82 Kontrolsüz Teknoloji, Teknoloji Değildir. .......................................86 Ailelerimize Son Bir Not: Cep Telefonu ile İlginç Bir Sonuç ..........89 Değişik Anne –Baba Modelleri ......................................................98 Sevgi Esirgeme............................................................................105 Gereğinden Fazla Fedakârlıktan Kaçının....................................107 Hareketler Sözlerden Daha Yüksek Sesle Konuşur....................109 Zorunluluk İfade Eden Cümlelerden Kaçının...............................112 Neler Öğrendik Şu Hayatta..........................................................114 Çocuğunuzun Özel Hayatına ve Mülkiyetine Saygılı Olun..........117 Kucaklar, Çocukların Oturulması İçin Yaratılmıştır......................119 Kişilik Oluşmasında Sizlerin Katkısı ............................................121 Unutmayın! Çocuklarınıza, .........................................................123 Seni Seviyorum............................................................................126 Ergenlik Çağı, Mutluluk Çağı .......................................................129 Ağzına Koyduklarına ve Azgından Çıkarttıklarına Dikkat Edin ...133 Okula Gelmenin Önemi ...............................................................134 Ne Söylediğiniz Değil, Nasıl Söylediğiniz Önemli........................136 Biri Beni Anlatsın .........................................................................138 Nazik, Zarif ve Nezaketli Olmayı İlk Olarak Evde Aşılayın..........142 Sınav Çocukları ve Empati ..........................................................145 Bizimkisi Bir Aşk Hikâyesi............................................................150 Tırnaklarını Yiyen Çocuklar Size Bir Alarm Veriyor.....................153 Doktor: “Müjde Baba Oluyorsun” .................................................155 Yalan Söylemek...........................................................................156 Sorumluluk Kazandırmanın Önemi..............................................159 Okumayan Anne ve Baba Olmak ................................................162 Toprak Mahsulleri Ofisi ................................................................166 Öğrencisini Sadece Sınavla Değerlendirmenin Çıkmazı.............167 Çocuklar Egoist Oluyor ................................................................169 Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır ................................................170 Engelli Çocuğu Olan Annelerin Ellerinden Öpüyorum.................173 Çocuğumuzun Okul Başarısını Artırmak İçin ..............................176 Kaynakça .....................................................................................181

1

“Bu kitap, hangi meslekten olursa olsun anne-baba olan ve olacak tüm insanlara yönelik yazılmıştır.”

Her şey bir hastane koridorunda beklerken, bir hemşirenin “gözünüz aydın baba oldunuz” demesiyle başladı. Sonra anne, kendine geldikten sonra yine aynı cümleler döküldü hemşirenin ağzından ve yavrusunu bağrına basan anne ilk “Inga” sesinin vermiş olduğu tarifsiz mutluluğu derinden yaşamaya başladı.

Evet, artık anne ve baba olunmuştu. Bu mesleğin istifası ve emekliliği yoktu. Uzun, zahmetli ve bir o kadarda kutsal yolculuğa ilk adım atılmıştı. Sonra hemşire kayıta geçti ve sordu babaya mesleğiniz nedir? Babanın cevabı kısa ve anlamlı olmalıydı:

-MESLEĞİM BABA… -MESLEĞİM: ANNE…

Ben, anne ve babalığı özel bir meslek olarak nitelendirenlerdenim. Tıpkı bir hâkimlik, öğretmenlik, mühendislik mesleği gibi. Açın bakın dini, ahlaki, eğitimsel kitapların birçoğunda anne ve babalığın önemi üzerinde sayısız yazı ve makale görürsünüz. Anne ve babalık özel bir meslektir. Her mesleğin kendine has birtakım gereklilikleri, altyapıları, uğraşları ve özel nitelikleri vardır. Anne ve babalıkta biyolojik bir zorunluluk olmamalı. Bu mesleğin, incelikleri, nasılları, nedenleri, özellikleri ve nelere dikkat edilmesi gibi… Kısaca bu ve bunlar gibi birçok şeyin insanlar tarafından bilinmesi ve öğrenilmesi gerekiyor.

Ünlü bir düşünüre göre, gerçekleştirmesi çok hayati ve çok güç olan üç meslek vardır: Anne baba olmak, psikolojik

10

İLTİFATIN ALBENİSİ

Günlük iş sıkıntısı, hayatın zorlukları ve modern çağın hastalığı olarak bilinen stresin yüzünden, çok az iltifat eder olduk. Bir konferans esnasında ilkokul mezunu bir anne “Hocam iltifatın anlamını bilmiyorum ama bu dediğinizden ne eşim bana, nede ben ona hiç yapmadım. Hele çocuklarımıza hiç yapmadık dedi”.

Tam o sırada değerli velilerimize, “iltifat ediyor musunuz?” diye sordum. Yaklaşık 400–500 kişilik bir veli grubundan sadece 50–60 kişi parmağını kaldırdı. Beni üzen, aslında o bayanın iltifatın anlamını bilmemesi değildi. Bilenlerin bunu hayatlarında uygulamaması idi.

Annelerimiz, babalarımız lütfen iltifatı hayatımızın her anında yemeğimize attığımız tuz gibi, çayımıza attığımız şeker gibi eksik etmeyelim.

Bir ilaç aldığımda ilk baktığım yer endikasyonlarıdır. Yani ilacın ne işe yaradığı ve etkileridir.

Size, iltifatın etkilerini (Endikasyonlarını) sıralıyorum:

Sihirlidir Kuvvet ve moral verir İştah açıcıdır Güç kazandırır Dinç tutar Bedavadır Sağlıklıdır Zorlamaz Etkisi büyüktür Hastalandırmaz Tedavi edicidir Lezzetlidir Artı değer kadar (En az 10 tanede siz katın bu sıralamaya…)

32

SEVGİNİN GÜCÜ

Hasan YILMAZ hocamın bir konferansında bir örneği beni çok etkilemişti. Hayvanlar içinde yavrusunu en çok seven hayvan gorilmiş. Ancak yavrusunu en fazla öldüren ve yıpratan hayvan da yine gorilmiş. Bu çelişkiyi araştıran zoologlar (hayvan bilimciler)gorilin müthiş bir içgüdüsünü keşfetmişler. Yani Goril, yavrusunun başına bir sinek konsa koca pençeleriyle yavrusunun başına indiriveriyormuş.

Sonuç: Hayvanın beyni darmadağın… Bu komik, düşündüren olaydan bize verilen çok önemli bir mesaj var aslında. Yavrularımızı severken, onları öldürmeyelim. Elbette hayatın bazı zorluklarını yasayacaklar, bizzat tadacaklar. Zorluklar ya da herhangi bir çıkmazda, aşmazda devamlı annesinin ve babasının yardımını alan bireyler en ufak bir tercih aşamasında bile başkalarının görüş ve düşüncesini almadan hareket edemezler. Örneğin kendine alacağı küçük bir çorapta bile acaba nasıl, ne diyorsun anne, baba alayım mı gibi ifadeleri duyarsınız.

Bakınız hayvanlar âlemine. Yeni doğan bir yavruya, anne aslanın hayatta kalma mücadelesinde nasıl da onu yaşamla baş başa bıraktığını ya da bir ceylan yavrusunun bir aslana yem olmamak için doğar doğmaz etrafı koklayıp, ayağa kalma mücadelesine girmesi. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.

Hayvanlardan konuyu açmışken,

Afrika da bir günün anısına,

Her sabah bir Ceylan uyanır Afrika’da; kafasında tek bir düşünce vardır, en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek yoksa aslana yem olacaktır. Her sabah bir Aslan uyanır Afrika’da; kafasında tek bir düşünce vardır, en yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek yoksa açlıktan ölecektir. İster aslan olun, ister ceylan olun hiç önemi yok, Hayatımız bir mücadeleden ibaret…

59

YÜKSEK YÜKSEK TEPELER

(Yüksek Yüksek Beklentiler)

Anne ve babalar, bazı zamanlar annelik ve babalık duygularının oluşturduğu objektif olmayan hislerle ya da içlerinde kalan uhdeler, hayat akışı içinde yapamadıkları şeyleri, telafi etme yoluna girerek çocuklarından, kapasiteleri ve yeteneklerinin üstünde beklenti içine girerler.

Ailelerin beklentileri, gerçek dışı ve yüksek olmadıkça herhangi bir problem yoktur. Ama bazen beklentilerin, gerçekliliği ve normalliği ayarlanamadığında oluşan durumlar, ailelerde hayal kırıklılığına, çocuklarda ise bazı psikolojik ve davranış bozukluklarına neden olabilmektedir. Anne ve babalar her hangi bir ev ziyaretinde ya da bir toplantı esnasında çocuklarından bahsederken onları abartma eğilimine girebilirler. Örneğin: Ya, bizim oğlan o kadar yetenekli ki anlatamam, sınıfında birinci, okulunda her zaman dereceye giriyor. Ya da benim oğlum var ya benim oğlum, o kadar akıllı ki ne desem ilk söyleyişte anlıyor gibi.

Yani, benim oğlum ve benim kızımla başlayan her cümlede az da olsa biraz abartma vardır. Oysa durum çocuk ya da genç açısından hiçte öyle değildir. Ah, gence o anda bir fırsat verilse, diyecek ki -hayır ben o kadarda değilim, anlattığınız gibi her şeyi çabucak anlayan biri değilim, ama tabii buna fırsat tanınırsa... Kıymetli ebeveynler, çocuklarımızdan beklentilerimizi, yaşlarına, kapasitelerine hatta cinsiyetlerine uygun davranışlar ve roller beklemek hem onlar için hem de ilerde yaşanabilecek hayal kırıklıklarını önlemek için faydalı olacaktır. Burada ki esas gaye, çocuklarımızın var olan potansiyellerini, yeteneklerini, zekâlarını, hatta neler yapabileceklerini ve neler yapamayacaklarını bilmek son derece önemlidir. Bunun yolluda, onları tanımak ve anlamaktan geçer.

Anne-baba olarak elinizden gelenin en iyisini yapmaya gayret edin. Ancak kusurlarınız olabileceğini, zaman zaman hatalar

63

Bir hayat dersi:

Bir gün bir babayla oğlu dağlık bir orman alanına giderler., Tepeye çıkarken çocuk birden ahhhhh der. Ve iki saniye içerisinde ahhhh diye tekrar bir ses gelir. Şaşıran çocuk babacım bu da ne, orada birimi var acaba diye sorar. Ve, babası ona hayatı boyunca unutamayacağı bir hayat dersi verir.

Bak oğlum bunun adına biz yankı diyoruz. SEN,

• Hayata ne verirsen hayatta sana aynısını verir.

• Sevgi, saygı hoşgörü istiyorsan ilk sen vermelisin bunun geri dönüşü muhakkak olacaktır.

• Mutlu olmak istiyorsan bunu ilk sen yap.

• Seni seviyorum diyeceksen bunu ilk sen söyle. Biride seni elbet sevecektir.

• Nazik olmak istiyorsan bunu ilk sen uygula, sonrası malum.

70

UNUTMAYIN! BUNDAN YÜZYIL SONRA DÜNYADA BAMBAŞKA İNSANLAR OLACAK

Bazen bu dünyadan sanki hiç göçmeyeceğiz gibi yaşarız. Sorunlarımız, işimiz, gücümüz o kadar çoktur ki sanki altında kalıp ezileceğiz. Bu kadar çok sahiplendiğimiz şey zaten bizim değil. Sadece belli bir zamana kadar kullanıp tabusunu başkasına vereceğiz. Onlarda bizim yaptığımızı bir diğerine verecek Çoğumuz, yaşamımıza sanki gizli bir hedef konmuş ve bir şeyleri yapmamız gerekiyormuş gibi süreriz. Gece geç saatlere kadar çalışıp erken kalkarız. Eğlenmekten kaçınır, sevdiklerimizi beklemede bırakırız. Ne yazık ki birçok insan sevdiklerini öyle uzun zaman beklemede bırakmışlardır ki sevdikleri insanlar onlara olan ilgisini bırakmış, ilişkilerin tamamen bozulmasına neden olmuştur.

Hayatımızda yapılacak işlerin listesi o kadar fazladır ki., birini yaparız sonra bir diğeri, onu da hallettim tamam derken başka biri… Bu liste hiç bir zaman kapanmayacak ne yazık ki… Eğer her işi tamamlama saplatınız varsa gerçek bir mutluluğa hiç bir zaman ulaşamayacaksınız, işin gerçeği şudur ki hemen her şey bekleyebilir. Ama zaman ve gecen ömür buna dahil değildir. Özellikle çocuk eğitiminde, zamanla bir meyve nasıl olgunlaşıyor ve yenmeye hazır hale geliyorsa onların olgunlaşması içinde zamanın en iyi ilaç olduğunu unutmamalıyız. Evlatlarımız, çocuklarımız her şeyden ama her şeyden önemli olmalı. Sürekli akan zamanda onları iyi anlamalı ve zamanımızın önemli anlarını onlarla paylaşmaktan geri kalmamalıyız.

Düşünün, arkanızı yasladığınız bir duvar var. Çatlak ve çok ince. Her an yıkılmaya müsait. Bu durumda kendinizi mutlu ve huzurlu hissedebilir misiniz? Veya arkanızda yirmilik demirlerle bağlanmış, kaliteli betonlarla yapılmış bir duvar var. Bırak yaslanmayı üzerine koca bir uçak düşse gene yıkılmaz. Yaslanın bakalım gönül rahatlığıyla… İşte o yıkılmayan duvar siz olmalısınız. Ergenimiz, gencimiz bunu hissetmeli. Benim dağ gibi babam, anam arkamda diye bilemeli…

Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.

SENECA

82

Olabilirsen başkalarından daha akıllı ol. Fakat onlara daha akıllı olduğunu söyleme.

Chesterfıeld

ŞARTA MARTA HAYIR…

Bilerek veya bilmeyerek yapılan en önemli hatalardan biride; çocuklarımızı şarta bağlayarak, koşula bağlayarak sevmektir.

Örnek: -Seni severim eğer uslu çocuk olursan… çocuk tarafından geri dönüşü, bende seni severim ama sende benim istediklerimi yaparsan olacaktır.

Bu şartlı sevme duygusuna alışan çocuklar, gençler, anne ve babalar ya da insanlar her işin sonunda pragmatist (faydacı) bir beklenti içine girer. Eee, tamam senin dediğini yaptım, peki bana faydası, çıkarı ne olacak? Benim bir işime yarayacak mı? Bunun karşılığında bana ne vereceksin? gibi duygular hakim olacaktır. Bırakın çocukları, aslında her şeyi karşılıksız ve şartsız sevmek gerek, ne yazık ki bende biliyorum bunun ne kadar zor olduğunu. Ama seven birilerini tanıyorum. Kim derseniz? Söyleyeyim: Anneler.

89

AİLELERİMİZE SON BİR NOT:

(CEP TELEFONU İLE İLGİNÇ BİR SONUÇ)

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA, “Gelişmiş ülkelerdeki astım, saman nezlesi ve egzama gibi alerjik hastalıklardaki artışla, cep telefonlarının kullanımındaki ve yaygınlığındaki artışa büyük bir paralellik göstermektedir” demiştir.

Prof. Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA, cep telefonlarının beyin tümörlerine, hafıza kaybı ve uyku bozukluklarına, depresyona, Alzheimer'e, baş dönmesine, bulantıya, baş ağrısı ve geçici bilinç kayıplarına kadar pek çok hastalığa yol açabileceğinin ileri sürüldüğünü söyledi. Cep telefonlarının, en son astım, saman nezlesi ve egzama gibi alerjik hastalıklardan da sorumlu tutulduğunu ifade eden Prof. Dr. KÜÇÜKUSTA, “Gerçekten de, gelişmiş ülkelerde alerjik hastalıklardaki artışla, cep telefonlarının kullanımındaki ve yaygınlığındaki artış büyük bir paralellik göstermektedir” der. Bunların hiçbirinin kesin olarak kanıtlanmadığını da söyleyen Rasim KÜÇÜKUSTA, Kedi ve tavşanlar üzerinde yapılan araştırmalar, cep telefonlarının beynin elektrik aktivitesini değiştirebileceğini, hücrelerin çoğalma hızını, enzim aktivitelerini ve hatta genleri bile etkileyebileceğini dile getirir.

Diş Dolgularını Dahi Etkiliyor

Yapılan araştırmalarda, cep telefonlarından yayılan mikrodalgaların mast hücrelerinden histamin, P maddesi, VIP ve NGF gibi kimyasal maddelerin salgılamasını iki misline kadar artırabildiklerinin saptandığını belirten KÜÇÜKUSTA, “Bunlar, özellikle de histamin ve P maddesi, astım, saman nezlesi, egzama gibi hastalıkların ortaya çıkmasında çok önemli rolleri olan maddelerdir. 800-900 MHZ arasındaki bu mikrodalgaların, anti histaminik ve kortizon gibi alerji tedavisinde kullanılan ilaçların etkilerini azalttıklarının da anlaşılması bu konudaki

105

SEVGİ ESİRGEME

Özellikle bazı anneler küçük yaştaki çocuklarına “Ben bir daha senin annen olmayacağım, karşı komşunun kızı Aysel’in annesi olacağım, bir daha seni sevmeyeceğim” gibi ifadeler kullanmaları, farkına varmadan hem karşı komşu kızına, hem de kendilerine karşı olumsuz duyguların ve kinlerin oluşmasına vesile olabilirler.

Sevgi esirgemenin de vicdan gelişimi üzerinde olumsuz etkileri vardır, Cezasını çeken çocuk burada, yaptığı yaramazlığın karşılığını ödemiş demektir. Pişmanlık duyarak yanlışını düzeltmek için bir şey düşünmesine gerek yoktur. Çocukla konuşmamak, küsmek, ona aldırmaz bir şekilde davranmak, onu artık sevmediğini söylemek çocuğu rencide eder ve onu korkutur. Çocuk anne ve babasından yeterli ilgi ve sevgi göremezse, onların ilgisini çekmek için kimi yan yollar arar. Örneğin; yemek yemez, ev halkı da yemek yemesi için çocuğun üzerine düşer. Çocuk sevgi ve ilgi gereksinimini bu yoldan gidermeye çalışır. Hatta çocuk öğretmen ve aileden yeterince sevgi göremezse onların isteği olan öğrenmeye karşı durur.

Çocuk, her zaman ana ve babasının sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duyar. Bu yöntemi daha fazla kullandığımız bir alan ise çocuğun yaramazlık yaptıktan sonra “bak Allah seni yakar, Allah çarpar” gibi ifadeleri kullanmamızdır. Bu gibi ifadeler onların ilerde dine bakış açılarını olumsuz yönde etkileyebilir.

123

UNUTMAYIN! ÇOCUKLARINIZA,

• Çocuklarınızın üzerinde yarattığınız ilk izlenimleri değiştiremezsiniz.

• Çocuklarınızın yapmasını istediğiniz şeyler, sizin de yapmak istediğiniz şeylerdir.

• Saygı görmeyen bir çocuktan saygı, sevgi görmeyen bir çocuktan da sevgi beklemeyin.

• Merakı, girişimciliği ve birey olma içgüdüsünü engellemeyin. Merak bilginin, girişimcilik canlılığın, bireysellik ise bilgeliğin kaynağıdır. Çocuğa bir şeyler öğretmek için olduğu kadar, ondan bir şey öğrenmek için zaman harcayın. İçten bir sarılma, sevgiyi tüm kelimelerden daha iyi anlatır.

• Hemen hiçbir şey göründüğü kadar önemli değildir. Kızmadan önce bir kere daha düşünün.

• Dövmek mi? Asla yapmayın!.

• Bir çocuğu yemek için asla zorlamayın, açlık bu işi sizden daha iyi yapar.

• Bir anne / babayı akıllı yapan, söyledikleri değil söylemedikleridir.

• Kurallarınız varsa, nedenleriniz de olmalı. Bu nedenleri bilmek çocuğunuzun hakkıdır.

• Çocuğunuzun arkadaşlarını kendi arkadaşlarınız gibi sıcak karşılayın.

• Çocuğunuzu sürpriz hediyelerle sevindirin, çünkü onu seviyorsunuz.

• Çocuğunuz, hayallerinden ya da sırlarından birisini sizinle paylaşmak istiyorsa, size ne kadar değer verdiğini anlayın ve onu dinleyin.

142

NAZİK, ZARİF VE NEZAKETLİ OLMAYI İLK OLARAK EVDE AŞILAYIN

Zarif kelimesi zarf kelimesi ile aynı köktendir. Zarf, “içine bir şey konulan kap” anlamını taşır. Mektup zarfı gibi. O halde zarif insan da, “içinde latif ve hoş şeyler bulunan kişi” anlamına gelecektir. Özellikle biz hocaların, Öğrencilerimiz mezun olduktan sonra unutmadıkları iki tip öğrenci kategorisi vardır.

1. Yaramazlar ve saygısız kategorisinde olanlar:

2. Nazik, zarif, saygılı ve nezaketli olanlar:

Nezaketi kendine düstur edinmiş öğrencilerimiz hemen hemen her öğretmeni tarafından sevilir. Konuşmasıyla, oturmasıyla, kakmasıyla, iletişimiyle, yemesiyle, içmesiyle o bir örnektir. Onun yokluğu sınıfta hemen fark edilir. Bu öğrencinin anne ve babasına baktığımızda muhakkak onlarda tıpkı çocukları gibi nazik ve zariftirler. Bu kavramları ve eğitimini evde ilk veren onlar olduğu için çocukları da kendilerini elbet teki örnek alacaklardır.

Zarif olmanın ilk şartı hiç şüphesiz nazik olmaktır. Konfüçyüs, insaniyeti tanımlarken “Kendine hakim olmak ve nezaketli olmak.” der. Bu bir bakıma zarafetin de tanımıdır. Çünkü zarif kişi hiç kimseye zararı dokunmayan, bilakis kendisinden çevresine güzellik ve iyilik yansıyan kişidir. Zarafeti olmayan, nezaketle terbiye edilmeyen bütün varlıklar, gitgide canavarlaşır. O halde zarafet haddi aşmamak da demektir. Haddi aşan her şey çevresine zarar verir. Zarif kişide bulunması gereken özellikler arasında yüzün aydınlığı, vücut ve elbisenin temizliği, güzel koku sürünme, görünümün iç açıcı oluşu, konuşmasının düzgün ve akıcılığı, fikirlerin mantık ve akıl çerçevesinde olması, müstehcenlikten kaçınma ve pis şeylerden uzaklaşma gibi özellikler vardır

Buna gülümseme, kararlılık, samimiyet, tek yüzlülük, sevgi, takdir hissi vb. de eklenebilir. Ama bizce hepsinden önemlisi sözün güzel olmasıdır. Sözün güzel olmasından kasıt, onu

167

ÖĞRENCİSİNİ SADECE SINAVLA DEĞERLENDİRMENİN ÇIKMAZI

Bazen öyle oluyor ki velilerimizin bir kısmı hayatın anlamını, öğrenciliği, başarı, ders, sınavlar, fizik kimya, tarih, coğrafya vs olarak görüyorlar. Ebetteki bunlar son derece önemli olan şeyler. Ancak sadece sınavlar, onların başarısını ölçmek için bir kıstas olarak kabul edilmemeli. Sınavlar bir amaç değil bir araç olmalı. Özellikle veliler, öğrencisinin durumunu öğrenmek için okula geldiklerinde hemen sordukları sorulardan biri çocuğunun dersleri oluyor. Hocam matematiği kaç, biyolojisi nasıl gibi ifadeler işte. Yani çoğu zaman sadece derse indirgenmiş bir soruyla karsımıza çıkıyorlar.

Biz eğitimciler, bunların yanı sıra kızınızın ya da oğlunuzun hocasıyla olan, arkadaşlarıyla olan ilişkileri, saygısı, sevgisi gibi karakteristik özelliklerinin de veli tarafından her zaman sorulmasını bekliyoruz. Her insanın kapasitesi ve potansiyeli elbetteki farklıdır. Herkes üniversiteli olacak diye bir şey yok. Bazen insanların kapasitelerini de fazla zorlamamak gerekiyor. Elma ağacından nar alamazsınız.

181

KAYNAKÇA

Türk Psikolojik Danışmanlar Derneği

Sevgili Annecim ve Babacım lütfen bu kitabı okur musun, Hasan Yılmaz, Çizgi Yayınevi,2002

Bilecik RAM

Ufak Şeyleri dert etmeyin, R.Carlsın, Alkım Yayın evi,1998,1999

Yörük oğlu A. Çocuk ruh sağlığı. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1986. ram

Rehberlik servisi net

Rehberlik portali.com

Rehberlik. biz

Büyükler için Küçüklere, Mamak RAM, 2004

Ödev sitesi.com

Annecocuk.com

Jackson Brown, Neler öğrendik şu hayatta, Oğlak Yayınları, 1999