doç. dr. -...

378

Upload: others

Post on 03-Sep-2019

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan
Page 2: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

Doç. Dr. MEHMET ERÖZ

TÜRK KÜL TÜRÜ

ARASTIRMJ\IARI ,

KUTLUG YAYINLARI

Ankara Cad. Basın İşhanı No: 44/11

P. K. 1260 SİRKECİ - İSTANBUL

Page 3: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

Dizgi - Baskı: Erdini Basımevi

Cild Günsan Ciltevi

Kapak baskısı: Kuşak Matbaası

Kapak düzeni: Osman Sınav

1977

Page 4: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

İ Ç İ N D E K İ L E R

ÖNSÖZ 7

Birinci Bölüm

TÜRK KÜLTÜRÜ ve SOSYAL YAPISI

Türkler'de Mülkiyet Müessesesi Hakkında Bazı

Düşünceler . . . •. .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . •.. . . . . . . . . 11

Giriş . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11

I - Türk Kabile ve Boylarında Mülkiyet . . . . . . . . . 14

1 - Orta Asya Türklerinde Mülkiyet . . . . . . 16

2 - Türkiye Türkl-:-rinde Mülkiyet . . . . . . . . . . . . 21

II - Türkler'in Mülkiyet Sahasındaki

Tesanütçülüğü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

ı - Toylar - Şölenler - Ziyafetler ... . . .. . . . .. 29

2 - Türkler'de Hayır Tesisleri ve İçtimai

Yardımlaşma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . 42

Osmanlı Toprak Rejimi ve Yerli Marksistler . . . . . . . . . 48

Marksizmin İçtimai Hadiseleri Tarihi

Maddeciliğe Göre İzahı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49

Osmanlı Toprak Rejiminin Mark:::i3t Yorumu . . . 51

Orta Asya Türklerinde Mülkiyet Müessesesi . . . 53

Osmanlı Cemiyet Yapısı ve Feodalizm . . . . . . . . . . . . 57

Türk Kültürünün Gelişme Seyrine Kısa Bir Bakış ... 67

Türk İçtimai Teşkilatı Hakkında Görüşler . . . . . . 76

İçtimai Gelişmede Türk Göçebeliğinin Yeri . . . . . . 77

Türk İçtimai Teşkilatı Hakkında Genel Bilgi . . . 80

Türk İçtimai Zümrelerini Tasnif Tecrübeleri . . . 83

Türk Ulusları , Urukları, Boy ve Oymakları

Hakkında Kısa Bilgi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97

Köy İsimlerimizle İlgili Bir Not .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 10

Türk Milli Birliğine Doğru . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 113

Töre . . ..... ........ . . ........................................... 130

Zeybeklik ve Zeybekler ........................•........... 141\

Türk Kültüründe «Börk» «Papak» ve :<Keçe Külah» 152

Türk Yemek Adetleri ....... ............... ...............•. 158

Türk Kültüründe «Börk» «Papak» ve «Keçe Külah» .152

Page 5: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

«Milliyet»in Himmeti ile Milliyetimize Yapılan

Hücum ......................................... ......•............ 163

Giriş ..... ........ ... . . ....... ... .. .. . . . .. . .... ... . . . .. . . ..... 163

1 - Türkiye'nin Türkleşmesi Hakkındaki

Tarihi Deliller . . . . . . . . . . . .. . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . . . 168

2 - Toponomik (Yer Adlarına Ait) Deliller . .. 170

3 - Maddi ve Maddi Olmayan Kültüre Ait

Deliller . . . ... . . .. . ... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 171

Evlenme ve Düğün Töreni ile İlgili Türk

Gelenekleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . : ..............•... . . . . . 174

Türk Dili ve Milli Kültürümüz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 183

TRT'nin Himmetiyle «Millet»den «Ulus»a ......... 193

Türkistan' dan Kıbrıs'a Tek Kültür .... .............. 201

Kıbrıs, Türklüğün Bir Parçasıdır . . . . . . . . . . .. • . . . . . • . . 212

Arganistan'da Türk Aşiretleri ........ ................... 221

Kaşgarlı Mahmud ve Anadolu Yörükleri . . . . . . . . . . . . 227

Ertuğrul Gazi İhtifali . ................... ..... .............. 236

Bir Kürt Milliyetinden Bahsedilebilir mi? . ........ 242

Çeşitli İdeolojiler Karşısında Türk Milliyetçiliği

ve İslamiyet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 263

Büyük Sosyoloğumuz Ziya Gökalp ............. ..... . .. 274

Türkçülük Ülküsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 286

İkinci Bölüm

SOSYALİZME DAİR

Kırkbeşinci Kuruluş Yıldönümünde Türkiye

Cumhuriyeti Devleti .. ... ...... ..................... .......... 295

Orta Doğu ve Petrol . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 304

Din ve Sosyalizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 313

Milliyetçiliğimizin «Toplumculuğu» Ne irade Eder? 325

Halk ve Millet . . • . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 338

Fikir Hürriyetine Dair Bazı Fikirler . . . . . . . . .. . . . . . . . . 346

«Karşı Devrim» ve «Kontr-Gerilla» ............ ...... 354

«İşçi-Köylü İktidarı» Sloganının Gerçek Anlamı ... 363

Sosyalist Enternasyonal .............. ...... . .. .. : . . . . . . . 371

Page 6: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

Ö N S Ö Z

Bu kitap, on -onbeş yıl dır çeşitli gazete ve dergi­lerde çıkan makalelerimizin içinden se çilerek bir araya getirilen, birbirini tamamlayan ve birbiri ile uygun düşen yazılardan meydana gelmişt ir. Ona, makaleler toplamı bir kitap olarak değil, konuları, plônına uygun şekilde hazırlanmış bir eser gözü ile bakı labilir. Bu ba kış ve anlayışla, kitabımızın iki an a başlığı vardır: Türk Kültürü ile ilgili meseleler ve sosyalizmle (komünizmle ) ilgili -konular. İ lk bakışta bu ikinci baş lık , Türk Kültürü Araştırmaları adını taşıyan bir kitabın muhtevası içinde yadırganabilir ; sosya­lizmle ilgili meselelerin, Türk Kültürü ile ilgili bulun ­madığı düşünülebilir. Ancak, işin iç ine girince, ikisi arasında bi t bağ ve bağlantının olduğu sezil ip, an­laşılabilir.

Enternasyonal olan sosy alizm {komünizm ), mil ­let leri yıkabilmek için, mil li kültür lere, "burjuvalık" damgasını vurmuş ve onları düşman ilôn etmiştir. Düşman ilôn edilen milli kültürler listesinin başın­da, Türk Kü ltürü yer a lmaktadır . Sosy alizm, Türk Kültürünü yıkarak, yerine, ö zü (muhtevası) belli ol ­mayan bir prolet er kültürünü getirmek i çin bütün il ­mi usulleri denemekte ve insan lığa sığmaz bütün metodları kullanmakta, her vasıtayı meşru say -

Page 7: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

maktad ır . B u bakım dan, milli kültürümüzü tanıtma­ğa çalışan bir kitabın, b u kültür ü yıkmağa çalışan ideolojik akım ve hareketi de tanıtı p, ortaya serme ­si iyi o'ur. Ya ptığımı z iş b ud ur.

D üşman hakkında uyarıda b ul unan b u kitabın esas vermek istediği şey , Türk Kül türünü me ydana getiren uns urlar ve değer lerdir. Kişinin kişiliğini ka­zanmasında, halkın, milli şahsiye tini kazanarak, millet haline gelmesin de, milli kültürün rolü çok b ü­yüktür . Dili yle , dini yle, sanatı yla, yazılı ve sözlü ede­biyatıyla, gelenek ve görenekleriyle, inanç ve itikat­ları ve bütün değer leri yle milli kültür, binlerce yı­lın ol uşt urd uğ u tarihi ve içtimai bir üründür ; mille t ham ur un un ma yası dır. B u değe rl i mirası, gi yim k u­şama, yiyeceklere, kullanılan e şyaya sinmiş şekli ile ve değerler ve k ur umlar (müessesel er) halindeki şekli ile s unmağa çalıştık. S unabil diğimiz, gür bir pı­nardan alabildiğimiz birkaç bakra ç s ud ur. B u ha ­yat s uyun u, genç k uşaklara armağan edi yor uz .

Eserin basılı p ortaya çıkmasını sağla yan idea-­list ve çalışkan genç , Erol KILIC'a teşek i<ür ederim.

İstanb ul, 20 Haziran 1977

Meiımet ERÖZ

Page 8: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

Birinci Bölüm

TÜRK KÜLTÜRU

ve

SOSYAL YAPISI

Page 9: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan
Page 10: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRKLER'DE MÜLKİYET MÜESSESESİ HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER

- G İ R İ Ş -

Ası rlar boyu insanl ığ ın bedbahtl ığ ın ı bu mües­sesede, saadetin i bu müessesenin kald ırı lmasında gören ütopistler gelip geçmiştir. Eflatun gençl iğ inde mülkiyeti avama mahsus görmüş; idareci ve muha­riplerin vazifelerini iyi yapmaları için mülk iyet endi­şe ve ibti lôları olmamasını şart saymış ve bu yüzden onlar için mülkiyetin i lgasına hükmetmişti r. Fakat nazariye plônında kalan bu düşünce, uzun yı l lar hayatın ve insan cemiyetlerin in gerçekleri karşısın­da bir varl ı k gösterememiştir . ömrünün son y ı l ların­da Eflôtun hatasını kabul etmiş, insan fıtratına aykı­rı nazariyen in tatbi k kabil iyetinden mahrum bulun­duğunu anlamıştır. Mülkiyeti h ı rsızl ı k telôkki eden Proudhon, h iç bir zaman bu fikrinden dönmemiştir. Sismondi ise ferdi mülkiyetin ifratların ı , devlet mü­dahalesi ve içtimai siyaset tedbirleri i le g iderme ta­raftarıydı ( 1 ) .

Jean Jack Rousseau'nun tasavvur ettiği b i r eski dünya cenneti var mıydı? Senin benim gailesin­den uzak, mülkiyetsiz bir insanl ık hakikaten mev-

(1) Bu hususta geniş bilgi için bk. Prof. Z. Fahri Fın­

dıkoğlu, Sosyalizm, İstanbul, 1965.

Page 11: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 2 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

cut olmuş mudur? "Rousseau'nun, Marx' ın veya Hobbes'un hakl ı oldukları şüphel id ir. İbtidal insan­lar maişetlerin i temin iç in mücadele etmek zorunda idi ler. Binaenaleyh muhakkak ki bir altın çağ yaşa­madı lar . Bi lôkis ga lebe gelecekleri tabiat kuvvetle­ri pek çoktu ve onlar da hayatta kalabi lmek iç in (Kropotkin' in tabiri i le) "karşı l ık l ı yardımlaşma" su­reti le işbir l iğ i yapmak zorundaydı lar" (2).

Marx ve Engels, Amerikal ı sosyal antropolog Morgan' ın ibtidal kabi lelere dair sathi müşahedele­rine dayanarak, insanlığın i lk devirlerinde müşterek mülkiyet, yani ibtidai komünizm bulunduğunu iddia etmişlerd it. Bu asrın başları nda büyük sosyal ant­ropolog Mal inowski , Trobriand Adaları yerl i leri ara­sında da kalarak, onların müesseselerin i iyice öğ­rendi . Yerl i cemiyetlerinde mülk iyet müessesesinin kollektivizmden uzak, ferdi mülkiyete yakın b ir husu­s iyet arzett iğ in i gördü . Ayrı ört-adet ve gelenekler, bu müesseseye farklı fonksiyonlar, öyinler ve imti­yazlar· yüklemektedir. Trobriand adalarında aşağı yukarı mülkiyete delölet eden bir kel ime vard ı r: Toli. Sahip, mal i k manasına gelen bu kel ime, ön ek ola­rak kul lanı l ı r ve sah ip olunan eşya ismin in önüne getiri l i r. Mesela. toli-waga (sandal sahib i ) , toli-bagu­la (bahçe sah ibi ) . toli-bunukwa (domuz sahibi), toli­megwa (sih i r sah ibi , s ih irbaz) g ib i . Mal inowski 'n in kaydettiğine göre, Trobriand yerl isi kendi adını taşı ­yan ve kendi ma l ı olan b ir toprak parçasına sah ip olmayı şiddetle arzular. Trobriand adaları nda her­kesin ayrı toprağı vard ı r. Malısul a l ınd ıktan sonra hemen anbarlara taşınmaz. Bir müddet, harman ye-

(2) Prof. Carle C. Zimmerman, Yeni Sosyoloji Dersleri

Çev. Dr. Amiran Kurtkan, İstanbul 1964, sf. 311

Page 12: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 13

rinde teşhi r ed i l i r. Yerl i ler tarladan tarlaya dolaşır, mahsu lü mukayese eder, iyi neticeleri takdir eder, överler (3) .

Malaya Negrito' ların ın küçük avlanma ve yaba­ni yemişleri toplama g rupları bi le, bazı yabani ağaç­ları , bel l i fertlerin mü lkü olarak kabul ederler. O ağaçların meyvası . o fertlerin mal ıd ır ve ağaçların bulunduğu saha da onların mülkü sayı l ı r (4) .

Bugünkü Sovyet Rusya'sı nda, daha yüksek sosyal ist safha olan sovhoz sistemine tamamiyle ge­ç i lememiş olması ve kolhoz köylü lerine bir i ki dö­nüm tarlayı ekme ve birkaç hayvan besleme hakkı­nın veri lmiş olması, insan ın yaradı l ışında mevcut mülkiyet sevg isinden ötürüdür. Bu sevg i . köylü­ler arasında bu şekilde tecel l i ederken, kapita l ist sınıf ın yerini alan yeni idareci s ın ıf a rasında araba, apartman, l üks vi l la (Daca) sahibi olma şekl inde te­zahür etmektedi r ki, kollektivizmin ergec yerin i mu­tedi l bir ferdi mülk iyet sistemine bırakacağın ın işa­retidir (5).

(3) Bronislaw Malinowski, Argonauts Of The Western

Pacific, London 1966, Seventh lmpression, sf. 116-

120.

( 4) Daha gtniş bilgi için şu makalemize bakınız:

«Yeni bir İçtimai İlim: Sosyal Antropoloji», Sosyo­

loji Konferansları, Dokuzuncu Kitap, sf. 21-63.

(5) Rusya'daki tatbikat ve Marxizmin toprak mülkiye­

ti görüşü hakkında şu makalelerimize bakınız:

«Zirai Kollektivizm ve Meselenin Bugünkü Rusya Bakımından Tahlili», İktisat Fakültesi mecmuası,

cilt 25, No: 4, 1968, sf. 140-187. Ve «Marxizm - Le­

ninizm ve Toprak Reformu», İktisat Fakültesi

Mecmuası, Cilt 2, No: ..

Page 13: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

14 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

- 1-

TÜRK KABİLE VE BOYLARINDA MÜLKİYET

Acaba eski Türk'lerde mülkiyet ferdi mi id i. yoksa içtimai zümrelere m i a itti? Bu hususu ves ika­ların ış ığında incelemeğe çal ışa l ım .

Avrupa' l ı i l im adamları , göçebeleri, içtimai te­kômül çizg is in in en a lt kademelerinde görür, onla­rın başıboş, rastgele bir h ayat sürdüklerine, sadece çevreler in i istismar etti klerine inan ırlar. Ameri kal ı sosyolog Prof. Z immerman da bunla rdan birid i r. Zimmerman·a göre, tam göçebeler, hayvanları eh­l i leştirmekten uzak ve zi raate yabancıdırlar. Sade­ce toplayıcı l ı k ve avc ı l ı kl a geçin i rler (6) .

Bu görüş türlü bakım lardan tenkit edilebi l i r . Prof. Fuad Köprü lü , içt imai tekômül bakımından b ir­birinden çok farkl ı göçebel i k şeki l leri bulunduğunu, onun bazı i leri şekil lerin in , ekinci likten daha yük­sek bir içtimai tekômül merhalesi teşk i l ettiğ in in , bazı a l im lerce müdafaa edi ld iğ in i be l i rterek bu hu­susta şunları söyler: "coğrafi şartlar ve i kt isadi za­ruretlerle sık ı s ık ıya alôkalı olan ve birbirinden çok farklı şek i l leri bulunan nomadisme' in , içtimai tekô­mül bakımından, geri bir safha olduğunu ve göçebe kavimlerin maddi ve manevi yüksek b ir kültürden ve hukuki teşki lôttan mahrum bulunduklarını zan­netmemel id irler. Tarih ve sosyoloj i tetki klerin in bu­günkü neticeleri , bu yaşayış tarzında da yüksek bir kültür seviyesine erişmek mümkün olduğunu meyda­na koymuş, hatta , yukarı -orta- zamanda Avrupa'n ın yerleşmiş ha lk ın ın , kültür bakımından, Eurasia 'n ın

(6) Prof. C. C. Zimmerman, aynı eser, sf. 309-314.

Page 14: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTüRÜ ARAŞTIRMALARI 15

göçebe kavimlerinden ne g ib i i kt ibaslarda bulundu­ğunu göstermiştir. Bi lhassa askeri teşki lôt, harp ôletleri ve tekniğ i g ibi hususlarda faik iyetleri, ken­d i lerine düşman kavimlerin kronikçi leri tarafından b i le it iraf edi lmiş, bazı göçebe Türk zümrelerin in , bu fôt ih ve isti lôcı atl ı göçebelerin , dah i li teşkilat yani idari ve siyasi müesseseler bakım ından da i leri de­recede olmaları gayet tabi id ir"(? ) .

Prof. Sadri Maksud! Arsal , göçebel iğ in medeni­yet seviyesile, ruhi inkişaf seviyesi le değ i l , tabi i şartlarla yakından i lg i l i bulunduğunu bel irt ir :

«Bazı milletler bazı devirlerde oturdukları saha münhasıra n ziraatıe geçinmeyi mümkün kı lmadığı

· iç in , büyük miktarda hayvan beslemeye mecbur o­l uyorlar, hayvan beslemeye mecbur oldukları iç in göçebel i k hayatı sürüyorlar.

Göçebel i k çok hayvan besleyici olmanı n icap­ları ndandı r. Hayatı ziraatten ziyade hayvan besle­mek sureti le temine mecbur eden ômil ise, vatan ın tabii ve ik l imi şartlarıd ır .» Göçebelerin ziraat müm­kün olan sahalarda z iraat de yaptı kların ı söylüyor, buna m isal olarak Hun' ları veriyor. Hun' larda z ira­at yanında, demir, deri ve yünü işleyen türlü zena­atlar da hayli i lerlem iştir. (8).

Yüksek b ir göçebe kültürüne sahip Türk aşiret­lerin in yı l l ı k göçleri. töre, gelenek, i ktisadi şartlar ve mülk iyet münasebetleri i le ayarlanmıştır. Moğol

(7) Prof. Dr. M. Fuad Köprülü, Ortazaman Türk Hu­

kuki Müesseseleri, İkinci Türk Tarih Kongresi ki­

tabı, İstanbul, 1943, sf. 388 - 90. (8) Prof. Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk,

İstanbul, 1947, sf. 155 - 56, 212, 220.

Page 15: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 6 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

göçebeler in in de yayla ve kışlaları az çok bel l i id i . « Dünyan ın d iğer çoban kavimlerinde olduğu g ibi, Moğol goçebeleri de sürülerine otlaklar a rıyarak se­nede birkaç defa yer değiştirirler, göç ederlerdi . Bu göçler yaylaları n a rasındaki mesafenin uzak l ık ve yakın l ığ ına göre tanzim edi l i rd i» (9) .

Dünyan ın belki de en seyyal göçebeleri olan be­devilerin bi le kendilerine mahsus meraları , dolaşma alanları mevcuttur. "Kendilerine a it birkaç kuyu var­d ı r. Kuyulara kabi lenin markasın ı , yan i develerine vurdukları işareti vururlar" ( 10 ) .

Bu misa l leri, toprak mülkiyeti i le i lg i l i oluşu ba­k ımından ele a lmış bu lunuyoruz. Açıkça görülüyor ki, Türk göçebeleri, Moğol göçebeleri, hatta bede­viler, mülkiyete konu olabi lecek yayla ve kışlalarda, gayet muntazam bir seyir içinde i ktisadi ve içtimai hayatların ı yaşarlar. Şimdi bu hususu biraz daha ya­kından görel im.

1 - ORTA ASYA TÜRKLERİNDE MÜLKİYET

İskitler, n iza ve uyuşmazl ıklar ın kaynağ ı olduğu inancı i le mal, mülk toplamaktan sakın ırlard ı (1 1) . Aynı kaynakta bu kavmin kımız içip, at et i yedikleri de yazı ld ığ ına göre, h iç değilse at sürülerine mal ik idi ler.

(9) B. Y. Vladimirtsov, Moğolların İçtimai Teşkilatı,

Tere. Prof. Abdülkadir İnan, Ankara, 1944, sf. 60.

(10) Robert Montagne, Çöl Medeniyeti, İstanbul, 1950,

Tere. Avni Yakalıoğlu, sf. 17 - 18.

(11) A. Rıza Kılıç, İskitler ve İskitler Hakkında Here­

dot'un Verdiği Bilgiler, İstanbul, 1935.

Page 16: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 17

«Türk tarih in in her devrinde Türkler arasında hem göçer mallar (menkul ler) , hem göçmez mallar (tarla lar, arsalar, bina lar) üzerinde mülk iyet hakkı teessüs etmiş olduğunu görüyoruz. Türklerin her de­virde evi-barkı , yeri-suyu vardır.

Türkçede tarımak, ziraatle uğraşmak; tarla (tarığfak), tarıma mahal l i demektir.

Z iraatle uğraşan Türklerin başl ıca serveti kü­çük z i raat sahaları ndan ibaret tarlalar olduğu g ib i göçebe Türklerin esas serveti hayvan sürülerinden ibaret olurdu . Onun için göçebe Türkler hayvanlara "tavar" derlerdi . Eski türkçe tavar sadece "servet" manôsın ı ifade eder. Göçebe Türklerin esas serveti hayvan lardan ibaret olduğundan hayvanlara "ta­var" demişlerd i . Bu tavar kel imesi Anadolu türkçe­sinde davar telôffuz olunmaktadır . . . Mevlôna'n ın oğ­lu Sultan Veled in ş i i rlerinde "tavar" servet manô­sında kul lanı lmıştır. Bu kelime Mahmut Kaşgari'de bu manôda kul lanı lmışt ır. Bu tavar kel imesi türkçeden Rus d i l ine de geçmiştir. Ruslar bugün ticaret mal ları­na (Marchandise e towar) derler . . .

Eski Türkler servetin muhafaza olunduğu yere de tavarl iğ derlerd i . Eski tü rkçede servet, mü lk ma­nôsını ifade eden d iğer bir kel ime de vard ı : ad (ed ) . Bu kel ime Uygurlardan kalma vesikalarda bozan ta­varla birleştiri lerek ad-tavar şekl inde kullanıl ır. dı . . . Uygurlardan kalma vesikalar arasında arazi mülk iyetine ait b ir çok vesi ka vardır . . . Arazi satışına ait vesi kalardan başka, üzüm bağı k i ralamaya a it ve­sikalar da vardır . . . Bütün medeni mi l letlerde olduğu gibi , !3Ski Uygur Türklerinde de arazi satıld ığ ı , k i ra-

F: 2

Page 17: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

18 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

!andığ ı g ibi terh in { ipotek) dahi ed i lebi l iyor . . . Bütün medeni mi l letlerin hukukunda olduğu gibi eski Türk camia ları nda da ik i türlü varisl i k usulü görüyoruz: Kanuni varis l ik, vasiyetname neticesinde varis­l i k . . . » { 12 ) .

F. W. Müller' i n Doğu Türkistan'da, Turtan şehri kazı ları nda bulup çı kardığı Uygur met in leri arasında, ferdi mülkiyet mefhumu ve ona atfedi len ehemmiye­ti gösteren yazı lar vard ır. Bunlardan i kis i , Türkiye lehçesi i le şöyledir : "Hayatta mal ve mülke, i ktidar ve kudrete karşı temayül görü lür" ve "Mal , servet, eş­ya, kudret ve kuvvet in iz çoğalmış olsun"(13) .

Bir Karaçay atasözünde de ferdi mülkiyet ifade­s i buluyoruz: "Koçkar, koy da malçı l ığa faydalı koç ve koyun hayvancı lara mülktür" ( 14 ) .

Orta Asya'da kışlaklar ve hayvanlar ferdi mül­k iyet; mer'alar, yaylölar ve misafir çadı rı müşterek mülkiyet konusudur. "Kazak-Kırgız' larda m isafi r ça­d ı rı aşiretin müşterek mal ıd ır. Yemek de müşterek çıkar" ( 15 ) . Radloff da kışlakların ferdi mülk olduğu­nu bel i rtir : "Kışlak saha. lor komşulardan umumiyet-

( 12) Prof. Sadri Maksudi Arsa!, aynı eser, sf. 339-43,

(13) Prof Akdes Nimet Kurat, Gök Türk Kağanlığı,

Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt X,

sayı : 1-2, 1952, sf. 5.

(14) Dr. Saadet Çağatay, Karaçay'da Birkaç Metin, Dil

ve Tarih - Coğrafya Fakülte-;i Dergisi, Cilt X, sa­

yı : 3, 1951

(15) Prof. Abdülkadir inan, Kazak - Kırgız'larda Ye­

ğenlik Hakkı ve Konuk Aşı Meseleleri, Türk Hu­

kuk Tarihi Dergisi, Cilt 1, 1941 - 42.

Page 18: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 19

le tabii sın ı rlarla ayrı lacak şeki lde bölünmüştür, de­mek, bunlar dere, göl, tepe, yamaç v.b. g ibi nesne­lerle hudutlan ır. Tabii s ın ırlar bulunmadığı takdir­de d i rek ve taş g ibi sun' i işaretler d ikil ir. B ir saha­nın s ın ırı bütün akraba ve komşu!arca bi l in ir , doku­nulmaz ve bunlar soyların himayesinde bulunur . . . Kışlaklar bir şahsın mülkü sayı ld ığ ı halde, yaylalar soyun müşterek mal ıd ır" (1ô) .'

Göktürk kitabelerinde de ferdi mülkiyeti sarih şekilde gösteren ibarelere rastlan ıyor: "Altı n ı n (sa­rıs ın ı ) . gümüşün beyazın ı , ipeğ in hôl is in i , darın ın ek im l i o lanın ı , atın , aygır ın, kara kakımların , gök sin­capların ( iyisini ) Türkler1nıe, kavmime kazandır­dım" ( 1 7) . Suci Yazıtı nda da: "Zengin id im, ağ ı l ım on, at sürüm sayısız idi" den iyor ( 18 ) .

Eski Türkler atlarını, sürülerin i kendilerine mah­sus damgalarla damgalarlard ı . Tonyukuk kitabesinde bu damga!arı n adından "töğün" diye bahsedi lmekte­d i r ( 19 ) . Ege ve Toroslardaki Kızı lbaş Türkmen aşiretleri arasında "dökün" şekl inde söylendiğ in i kendimiz müşahade ettik . Ege ve Toroslardaki Yö­rükler ise bu damgaya, dövme veya çlöqme diyorlar. Kaşgarl ı Mahmud'un büyük Türk ansiklopedisi de­nebilecek eserinde, kel ime "töğün" olarak geçmek-

(16) W. Radloff, Sibirya'dan, tere Dr. Ahmet Temir, İstanbul, 1956 ci!t 1. sf. 428-29.

(17) Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, İs­

tanb•ıl, 1943 cilt 1. sf. 58

(18) Aynı eser, cilt 1, sf. 56.

(19) Hüseyin Namık Orkun, Eski Türkler'de Arma,

Varlık sayı 172, 1940

Page 19: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

20 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ted ir (20) . Diğer bir damga şekl i , hayvanlar ın kula­ğını biraz keserek yapı lan işarettir. Buna Türkistan ve İ ra n Azarbeycan ı 'nda «En veya İn» deni l i r (21 ) . Yörükler d e «en» kel imesin i kul lan ı r. Kaşgarl ı 'n ın Divan' ı nda bu amel iyenin adı "enemek" t ir (22) . Yö­rükler "enemek" kelimesin i "iğdiş etmek, burmak" manasında kul lanı r. Kulaklara, ferdi mülkiyet işa­reti olarak çent ik yapma usulü Macarlarda da mev­cuttur (23) .

Türk ve Moğol m iras huku ku ferdi mülkiyet esa­sına dayanmaktadı r. Cengiz Han Yasası bu hususta geniş f ik ir veriyor. "intikal meselelerinde Yasa'n ın sadece örf ve ödeti te'yit ettiği görülüyor. Ai le reisi­nin ölümünden sonra, baban ın mameleki çocukları arasında taksim edi l ir, en büyük oğul d iğer oğul lar­dan daha fazla hisse a l ı rd ı" (24) . Radloff'un da Ka­zak'iarın miras müessesesi hakkındaki kanaatı ay­n ıdır: "Zengin Kazak, hayatı esnasında büyük oğul­larını müstaki l yapmak ister ve bu maksatla hayvan­lar ın büyük bir kısmın ı büyük oğluna verir ve kendi kışlağı dar gel iyorsa, onun için yeni bir arazi satın a l ı r. Eğei kışlağı yetecek derecede büyük ise, hay­van mevcudundan oğul larına isabet eden miras h is-

(20) Ka!;garlı lUahmııd, Divan-ı Lugati't-Türk, Besim

Atalay tere. cilt 1, sf. 414.

(21) Prof. Abdüikadir İnan, aynı makale ve aynı mü­

ellifin "Birinci İlmi Seyahaye Dair Rapor" u, İs­

tanbul, 1930, sf. 17.

(22) Divan-i Lil.gati't-Türk, Cilt Hl, sf. 256.

(23) il!. Namık Orkun, aynı makale.

(24) Prof. Dr. George Vernadsky, Cengiz Han Yasası,

Türk Hukuk Tarihi Dergisi, 1941-42, cilt 1, sf. 129.

Page 20: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 21

;:;eierin i ayı rd ıktan sonra, onlara hususi kışlaklar da tahsis eder. Pederden kalan mal ın ve kışlağrn vôrisi küçük oğuldur" (25) .

Kaşgarl ı 'n rn yaşadığı devirde ve ondan önce. Türk içtimai muhitinde côri olan teômül hukukuna göre. miras, m i rasçı lar a rasında "ok atarak" payla­şı l ı rd ı . Dlvan'da "ok" şöyle tarif ediliyor: "paylar ve toprak h isseleri üzerine üleşmek için atılan ok, çeki­len kur'a, mirasta düşen pay demektir.» Bugün. Ba­lıkesir ve Aydın havalisi Alevi Türkmen leri m i rası ok atarak paylaşmaktadır lar (26) .

2 - TURl<İYE TÜRKLERİNDE MÜLKİYET

Büyük Selçuki devletin in ·veziri Nizam ül-Mülk "arôziyi mukataalara taksim ederek askeri h izmetle­ri mukabi l i olmak ve irsen intika l etmek suretile as­kerlere verd i . N izam ül-Mülk'ün Siyôsetnômesinde izahat ettiği bu usul mucibince mukta' lar. yan i ken­dilerine arôzi i kta ed i len ler «reôyôı> yani çiftçi lerden ya lnız muayyen m iktarda vergi (môl- i hakk) a lma­ya selôh iyetdar olup, başka b ir hakka mal ik değil­lerd i ; ve bunu da, ahal iyi rencide etmeyecek bir şe­k i lde ifa edeceklerdi; aha l i ş ikayetin i hükümete bil­d irmekten menolunamıyacaktı ; reôyôya karşı hak­sızl ı k edenlerin ikta'ları el lerinden a l ınacaktı; çün­kü, gerek arôzi, gerekse tebaa ancak hükümdara

(25) W. Radloff, aynı eser cilt 1, sf. 428.

(26) Divan-ı Lıigati't-Türk, Cilt I, sf. 37, 48. Aynca

"ok" ve "okumak" hakkında Sos:yal Antropoloji

hakkındaki, adı geçen makalemize bakınız (sf.

25-26).

Page 21: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

22 TIJ°RK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

aitt i . . . işte bu suretle, Büyük Selçuki İmparatorluğu­nun i lk defa muayyen askeri h izmet mukabi l inde, i r­si olmak üzere, askeri ikta'lar yani t ımarlar vücuda getird iğ in i görüyoruz. Halbuki bundan evvel , Selçu­kiler tarafı ndan birçok idari müesseseleri takl it ed i­len İran ve Maveraünnehir'deki eski İslôm devletle­rinde de ikta' usulü -cöri olmakla beraber, askere a­rôzi verilmez, yalnız muayyen maaş veri l i rdi" (27) .

Askeri ve iktisadi zaruretler dolayısı i le böyle bir karma sistem meydana getiri lmiştir. "İmparator-• luğu kuran bu göçebe unsurun, yine o imparatorlu­ğun yaşaması için, askeri kuvvetin esôsı olması za­rureti var id i. Bu münasebetle, bir taraftan devletin henüz dayanmakta olduğu bu göçebeleri yeni şart­lara uydurmak için onları feodal hayat tarzı ve hô­kimiyet telôkkisinden uzaklaştı rmak, diğer taraftan eski yaşayışın verd iği itiyat dolayısı i le devam eden yağma ve çapul hareketlerine son vererek, devlete bağl ı müstakar bir unsur ha l ine sokmak icap edi­yordu. işte Selçuklu devrinde toprağa bağl ı bir or­dunun meydana çı kması , yôni göçebelere arôzi tev­zi etmek suretile, askeri iktô ların kuruluşu hadisesi bu ihtiyaç ve zaruretlerin askeri hedefler ile te' l if i . asker ve idareci unsurlar i le reôya arasındaki mü­nôsebet ve menfaatlerin ôhenkleştir i lmesi faal iyetle­r:ııin bir neticesidir" (28) .

<27) Köprülüzade M. Fuat, Bizans Müesseselerinin Os­

manlı Müesseselerine Te'siri Hakkında Bazı Müla­

hazalar, Türk Hukul: ve İktisat Tarihi Mecmua­

sı, cilt I, 1931, sf 221-22.

(28) Osman Turan, "İkta" maddesi, İslam Ansiklope­

disi, sf. 952.

Page 22: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜL TÜRÜ ARAŞ TffiMALARI 23

Toprak devlete ait bu lunuyor, reôyô (köylü) "bu­rada muvakkat tapu ile bu lunuyor ve toprağı işledi­ğ i müddetçe, evlôd ve torunlarına da intikal eyle­mek şartiyle kend isine dokunulmuyordu; köylü mu­vakkat tapu i le e l inde bulunan toprağ ı iş leyip bu­

. nun öşür ve resmini devlet hazinesine vereceği yer­de oraya vermeyip, hükümetin o öşür ve resmi bir hizmet mukabi l i kend isine terkeylediği bir sipahiye veya Emire yahut mülk sah ibine, yahut da vakfın mütevel l isine verirdi", Reôyô dört s ın ıfa ayrı lmıştı : İktô reôyôsı (t ımar, zeamet, has,) vakıf reôyôsı, mô­likône reôyôsı veya bunlardan ikisinin müşterek reô­yası. "Köylü, e l indeki toprağın m uvakkat tapusunu kimin reôyôsı ise ondan al ır ve öşür ve resmini ora­ya verird i ; köylü kend i sipahisinin veya vakfın veya­hut mülk sahibin in emrinde olup kendi e l indeki yer­leri sürüp ekmekle mükelleft i ; o toprağı bırak ıp baş­kasın ın toprağına g idemez ve başkasın ın raiyyeti olamazd ı . . . Sipahi h izmet görmezse azled i l i r, köylü. ekip biçmezse toprağı e l i nden a l ın ı rd ı ." Anadolu Beyl i kleri ve Osmanl ı lar arazi idaresin i , Selçukilerde cari olan ikta (tımar). mülk ve vakıf sistemin i i ktibas ederek. yürütmüşlerdir (29) .

Gerek ikta sahibi (muktô ) . gerek reôyô (çiftçi , köylü) bakımından. toprak üzerinde babadan oğula geçen bir nevi veraset hakkı tan ınmıştı r. "Bütün Türk islôm devletleri. eski hukukçuların nazariyeleri h i lôf ına olarak. bu gayeyi temin etmek için, iktôları, hizmetin devamı şartı i le, yaln ız hayatları müddetin­ce, sôhipleri e l inde bırakmadılar; şeriatte ancak mül kiyette côri olan i rsiyeti, b ir örf hôl inde, i ktôlara

(29) i. H. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyun­

lu, Karakoyunlu Devletleri, sf. 210-42.

Page 23: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

24 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

da tatbik etti ler . . . İkta sahib in in oğlu küçü k olduğu , yan i hizmet edecek bir çağda bulunmadığı zaman. büyüyünceye kadar i ktô ın ı idare edecek birisin in ta­yin ed i ldiği , oğlu olmad ığı takdirde i ktô ın ın kardeş­lerine veya kölesine devredi ldiği kaydedi lmektedir. Bununla beraber, mülkiyette côri olan diğer haklara , yôni h ibe, vak ıf ve satışa asla müsaade ed ilmediği­n i b i l iyoruz" (30) .

Yazıcıoğ lu Al i'nin Selçuknôme'sinde Birinci Alô­eddin Keykubad devrinden bahsedi l i rken, onun "tı­marları gazilere yan i sipahi lere tahsis ettiği ve bir t ımar sahibin in ölümünde oğ lu ehl iyet in i ispat edin­ce tımarın ona tevcih ol unduğu" kayıt l ıdır (31).

Reôyô bakımından aynı veraset usu lünü görü­yoruz. "Çiftçi ölecek olursa toprağın mutlaka erkek evlôd ına i ntikal etmesi lôzımdı ; kız evlôda veri lmez­d i ; bu madde on altıncı asır orta larına kadar aynı şe­ki lde Osmanl ı larda da vard ı , fakat Osmanl ı lar son­radan toprağı işlemek şartiyle arazin in kız evlôda da inti ka l in i ka�ul etmişlerdir" (32).

Büyük Selçuklu larda, Anadolu Selçuklu larında, Anadolu Beyl iklerinde ve Osmanl ı larda, İs lam kül­tür çevresinden ve Türk içtimai bünyesinden doğan bir toprak sistemi , mü lkiyet hukuku var olagelmiştir. Bu sisteme. son zamanlarda Marxist çevreleri n kol-

. lektivizmi yakıştırmağa çalışmaları , ideoloj ik gayret­den ötede i lmi bir kıymet taşımamaktadı r. İ ktisadı ve içtimai şartların yarattığ ı usul leri , sistem leri , ken­d i zaman ve mekôn hususiyetlerin i göz önünde bu­l undurarak müteıaa etmelidir . Bu konunun selôhiyet-

(30) "İkta" maddesi, sf. 954.

(31) Köprülüzade M. Fuat, aynı makale, sf. 230

(32) İ. H. Uzunçarşılı, aynı eser, sf. 242.

Page 24: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI /

25

li bir kalemi Osmanl ı toprak hukukunun, nev' ine has oluşunu, aşağıdaki kuvvetl i ifadesiyle bel i rt irken , Marxist idd iaları da çürütmüş oluyor:

" . . defterlerde üzerinde bir m iktar toprak yazı l ı bul unan köylü, cifti -çubuğunu terk ed ip başka yer­lere. başka işler bulmağa g idemez. Bu ta kdirde a it olduğu sipahiye veya has veya vakıf sahibine "çift bozan resmi" veya "leventl i k akçesi" namı alt ı nda muayyen bir tazminat ödemesi lôzım gelmekted ir. Bu tazminat, terk edi len ziraat işleri n in mahsulün­den "ra iyet sah ibi" ne verilmesi lôzım ge!en verg i le­rin muadi l id i r. Aksi takdirde, kaçak reôyô takibedi­l ir ve on sene zarfında bu l unduğu yerden ka ld ırılıp

zorla köyüne, toprağı başına nakled i l ir. Fakat, di kkat edi lecek olursa, bu g ibi kayıt ve

mükellefiyetler, köylünün hukuki statü bakımından medeni haklarından ve hürriyetlerinden mahrumiye­tinin, şahsi tabi iyet in in bir neticesi olmaktan ziya­de, teşki lôtl ı bir devletin mal iye ve idare sisteminin icabı , herkesi vazifeye bağlamak zaruretin in bir ifa­desidir. Bu idari tedbir, onların hukuki statülerinden müstaki l olarak bir imparator emirnômesiyle a l ınmış farz edi lebi l ir" (33) .

Ziya Göka lp "Osmanl ı arazi kanunnamesindeki ("tasarruf"u) ferdi mülkiyetden, ("rekabe"yi) içtimai mülkiyetden ibaret" sayıyordu (34 ) . Gökalp'e göre bu, Türklere mahsus bir sistemdi. Meseleyi şöyle açı klar:

(33) J>rof. Ömer Lütfü Barkan, Türkiye'de "Servaj"

Var Mı İdi? Belleten, cilt xx, sayı: 78, 1956, sf.

245-46.

(34) Ziya Gökalp, Rusya'daki Türkler Ne Yapmalı?

Yeni Mecmua, sayı: 38, 4 Nisan 1918, sf. 234.

Page 25: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

26 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

"Türkler, hürriyet ve isti k lô l i sevd ikleri iç in , işti­rakçi (komün ist) olamazlar. Fakat, eşitl iğ i sevd ikle­r inden dolayı , fertçi de kalamazlar. Türk kü ltürüne en uygun olan sistem sol idarizm yôni tesanütçülük­tür. Ferdi mülkiyet, sosyal dayanışmaya yaradığ ı n isbette meşrudur. Sosyal istlerin ve komü nistlerin ferdi mülkiyeti i lgaya teşebbüs etmeleri doğru deği l­d i r. Ya ln ız , sosyal dayanışmaya yaramayan ferdi mü lk iyet ler varsa, bunlar meşru sayılamaz. Bundan başka, mü lk iyet ya ln ız ferdi olmak lôzım gelmez. Ferdi mülkiyet gib i , sosyal mülkiyet de olmal ıd ır . Cem iyetin bi r fedakôrl ığı veya zahmeti neticesinde husule gelen ve fertlerin hiç bi r amel inden hası l ol­mayan fazla kôrlar cemiyete a itti r . . . Hü lôsa, her türlü sefalete n ihayet vererek umumun refahını temin için her ne lôzımsa yapı l ı r . . . . Demek ki Türklerin sosyal mefkuresi, ferdi mü lkiyeti kald ı rmaksızı n , sosyal ser­vetleri fertlere kaptı rmamak, umumun menfaatına sarfetmek üzere muhafazasına ve ü retilmesine ça­l ışmakdır" (35) .

Ferdi mü lkiyet esas olmakla beraber, her devir­de, Türk cemaatlerinde, onu amme menfaatine ya­rar hale getiren potlacvari müesseseler mevcut ol­muştur. Hakanlar ın , beylerin verd i kleri şölenler, zi­yafetlerden sonra sofra tak ımınin ve bazı eşyan ın yağma latı lması, Ziya Göka lp ve ona istinaden Prof. Mehmet izzet tarafından aşırı sermaye ve mü lk te­rakümünü önleyici , ferdi mülkiyetin ifratlar ın ı g ide-

(35) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Hazırlayan

Mehmet Kaplan, İstanbul, 1970, Bin Temel Eser,

sf. 180-81.

Page 26: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 27

r ici , içtimai tasanüde h izmet ed ici b ir davran ış ola­rak, bir müessese olarak kabul edi lmiştir (36) .

Buna dair b i rçok misal vermezden önce, Yö­rükierdeki toprak ve hayvan mülkiyeti meselelerin i kısaca ele a lmak istiyoruz .

YÖRÜK AŞİRETLERİNDE MÜLKİYET

Yörükler, ferdi mülkiyet konusu olan hayvan­ları n ı kend i ler ine mahsus işa retlerle damgalarlar. Toroslar'da. Barem Yaylasında ziyaret ett iğ imiz Bah­şiş aşiretinden Köpüklüoğ lu Hasan Ağan ın damgası eski yazı "vav" harfi id i . Lôk in Yörüklerin çoğu dam­ga ku l lanmaz. Hemen hemen bütün Yörükler, hay­vanları n kulakları n ı çentmek sureti le sah ip bulun­dukları mal ları n işan lamış oluriar k i , bu n işana, bu işarete "en" tôbir ed i l i r.

Bütün Yörü kler in yaylaları , aşiret hükmi şahsi­yeti namına tapuludur veya aşiretin z i lyed l iğ i a lt ın­dad ı r. Yayla , aşiretin müşterek mülküdür. Yayla hu­dutları iç inde fertlerin hayvanları serbestçe yay ı l ı r . Bunun bir istinasını Söbüce Yaylasında gördük. Kor­kute l i'n i n üstünde, tarihi Orta Asya yayla lar ın ı an­d;ran bu muhteşem yayla, aşiret üzerine tapu lu ol­mak!a berab3r, farazi hudutlarla a i leler arasında. taksim ed i lmiş. insan boyuna yaklaşan bereketl i ça­yırları herkes kendi yerinden biçt ikten son ra , hay­vanlann bütün yaylada serbestçe otlaması kabil olu­yor. Gezdiğ imiz b i rçok yaylada bu tahd it ve kayıtları görmed i k. Sadece her a i le, çad ı rı n ı n veya taş evi n i n etrafına geniş b ir bahçe ayır ıp, çevresine b i r metre

(36) Bu hususta bk. Prof. Dr. Mehmet İzzet, Yeni İç­

timaiyat Dersleri, İstanbul, 1928, sf. 95.

Page 27: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

28 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yüksekl iğ inde taş yığara k hudutlandı rıyor. Bu bah­çenin içindG patates, domates. mısır, ayçiçeği , ka-

. bak. fasu lye v.s. yetişt iriyorla r. Müşterek mülk olan yayla içinde, bu taş evler, çadı rı n kapladığı saha (yurt yeri ) , evin etraf ındaki bahçe, fertlerin kendi mal ıd ır. 35-40 sene önce çad ı rı terk eden yarı göçe­be Manavgat ve Alanya Yörüklerin i , Toroslar üze­rinde, Akseki-Hadim arasındaki Alaybeyli Yaylasın­da ziyaret ettik. Y ı l lard ı r bu yaylan ın zi lyedi duru­munda id i ler. Sekiz sene önce. yayla evleri için 80 kuruş bina vergisi ödüyorlardı. Bu bina verg is in i. yaylan ın mal ik i oldukları n ı isbat için. i leride b ir ihti­lafın zuhur etmesi ihtima l ine karşı , severek ödüyor­lard ı . Ermeneğ in üstünde Yel l ibel mevki inde, va­gon şekl indeki çad ı rlarında yayl ıyan Köserel i Aşi re­t i halk ı , zi lyedi bulundukları yaylada, taşla çevird i kle­ri bahçeler iç in verg i ödüyorlardı . Yayla aşiretin müşterek mal ıd ır . Yarı göçebe olan bu aşiret, k ışın Mut kazasına bağl ı köylerinde, yer fıst ığı dah i l , tür­l ü mahsul elde ediyor. Ziraat sebebiyle ve yaylala­r ın ın yol kenarında olması yüzünden develerin i sat­mışlar. yaylaya kamyonla göçüyqrlar. Nadas yaptık­ları sene, eki lmeyen arazi mer'a olarak kul lanı l ıyor. Bu takdirde z iraat için ferdi mülk iyet konusu olan tarla, mer'a olunca müşterek mü lk ha l ine geliyor. Kışladaki , köydeki arazi ekim, biçime tahsis ed i ld i­ğ inde ferdi mülk iyet kon usudur. Ekim yapı lmayan sene. o tarlan ın sahibi, o sahayı mer'a olarak ayı ra­rak, onun teamül hukuku gereğince, müşterek mülk olarak kul lanı lmasını kabul etm iş oluyor. Gördüğü­müz d iğer aşiretlerde de aynı hal i müşahade ett ik . Yayla ve köydeki (kışla) mer'a, aşiretin mülküdür {tapulu veyo zilyed l ik ha l inde) . Geriye kalan gayrF menkul ve menkul emlôk fertler in . a i lelerin şahsi

Page 28: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 29

mal ıd ı r. Eğer malik veya zi lyed değ i l iseler. yayla sa­h ibi bulunmuyorlarsa. köylerden mer'a icarlayıp, hayvan ları n ı müşterek otlat ırlar. icar bedel in i o a ra­zi üzerinde yayı lacak küçük ve büyük baş hayvan sayısına göre emsal üzerinden bölerler. Hayvan ba­ş ına (bacak başına) otlak iye ücretini bulup, sahip bulunduğu hayvan sayısı i le çarparak herkes kendi borcunu oba'n ın veya aşiretin sözü geçen, f i i len re­isi vaziyetinde olanına öder. O da "köy sandığı"na tesl im eder.

- il -

TÜRKLERiN M ÜLKİYET SAHASINDAKİ

TESA.NÜTÇÜLÜGÜ

- TOYLAR-ŞÖLENLER-ZİYAFETLER

Türkler arası nda mülkiyetin ifratlar ın ı g idermek ve sosyal adaleti tesis etmek iç in bir cok gelenek meydana gelmişt i r. Türk kabilelerinde. bi lhassrı Oğuz boylarında revaçta olan ve potlaç müessesesin i an­d ı ran "yağma lı-toy" ôdet in i misal gösterebi l i riz. Bu ôdette, gösteriş gayesinden çok, servet bir ik imini ön­leme. ferdi mül kiyetin ifratlar ın ı g iderme ve fakirleri doyurma mülôhazası ağ ır basıyordu . Dede Korkut kitabında, mevsim icabı Üçok ve Bozokların birara­ya geldiği zaman. Kazan Hanın {Sa lur Kazan) . bütün ahal iyi davet ed ip "toy verd iğ i" an latı l ı r. «Attan ay­g ı r, deveden buğra . koyundan koç k ırd ı rı l ı p, göller g ibi kımız sağdırı larak» veri len bu ziyafetten sonra, Kazan Han karıs ın ı n elinden tutarak d ışarı çı kar. ge­leneğe göre büyük çadı r içindeki eşyan ı n yağma

Page 29: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

30 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

edi lmesin i isterdi (37) . Büyük çapta gösteriş gaye­sine yönelmiş olan ve çok hal lerde mal lar ın tahribi ile neticelenen ibtidal kabi leler "potlaç" ı ndan, bah­settiğimiz "yağma l ı toy" u ayı rmak gerekir . Burada mal lar tahrip edilmez, ku l lan ı lmak üzere yağma edi ­lir.

«Türkler, Yak ın Doğu Ü lkelerine geld i klerinde, d iğer gelenekleri arasında bu yağma l ı toy geleneği­n i de geti rmişlerd i . Farsça manzum ve mensur e­serlerde görü len hwôn-ı yağma (yağma sofrası) sö­zü, bu yağmalı toyu ifade etmektedir. Selçuklu' lar­dan başka, Suriye Atabeğleri devletinde (ZengllE:ır) ve Osmanl ı larda da bu g eleneğin devam ettiği gö­rülmektedir» (38) .

H i l le Emiri Seyfü'd-Devle Sadaka, Sultan Mel i k· şah şerefine büyük bir ziyafet vermiş ve yemek so­nunda, Türk ödeti gereğince, serviste kul lanı lan aı. tın , gümüş takımların misafirler tarafından yağma edi lmesine müsaade edi lmişti" (39).

Göktürk kitabelerinde hakanın asıl vazifesin in ha lkın insanca yaşamasını temin etmek, onu doyur­mak, hattô içtimai adalet i sağlamak olduğu an latı­l ı r. Orhun kitabelerinde Bi lge Kağan, yoksul m i l le­ti doyurduğunu, fakir kavmi zeng in ettiğ in i söyler.

(37) Doç. Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı,

Ankara, 1964, Türk Kültürünü Araştırma Enstitü­

sü Yay., sf. 52, 116-17.

(38) Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara, 1967, sf.

401.

(39) Doç. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Za­

manında Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstan­

bul, 1953, sf. 138.

Page 30: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 31

"Tanrı buyurduğu (ve tal iim olduğu için , kısmetim ol­duğu için) ölecek olan mi l leti d i ri lt ip doğrulttum, ç ıp­lak kavmi elbisel i , fakir kavmi zeng iı;ı k ı ld ım, az kav­mi çok kı ld ım" "Altın ın (sarıs ın ı ) . gümüşün beyazın ı . ipeğin hôl isin i , darın ın ekiml i o lanın ı , atı n, aygır ın , kara kakımlar ın , gök sincapların ( iyisin i ) Türkleri­me, kavmime kazandırd ım" (40).

Halka karşı şevkatle, babaca davranmak. onu doyurmak şeklindeki bu hükümdarlık an layışı , son­raki yı l larda aynen devam etm işti r. Bu hal , ferdi mülkiyeti sağlam bir müessese hal ine getirmiş ve içtimai huzursuzlukları ortadan kaldırmıştır.

Hôkimiyet an layışı bakımından, kayıtsız şartsız �ir irôdeyi temsil eden meselô, eski İran · İmparatoru ve Al lahı n sözcüsü olan Peygamberi n veki l i İslôm hali fesi telôkkisinden farklı bulunan Türk devletinde hü­kürr.dar i le tebaa arasında bir nevi z ımni mukavele mevcut idi . Halk ın itôat ve sadôkat!e bağl ı l ığı na kar­ş ı l ı k hükümdarın da idaresi a ltı ndaki leri doyurması , giyd irmesi ve zengin etmesi töre icaplarından idi" (41).

Kutadgu Bi l ig 'de, Ögdülmüş, Beğ'e şunları söy-ler:

"Hazineni aç ve servet dağıt. Adamların ı sevin·· d i r, onlar senin her arzunu yerine getirirler . . . Adam­ların çok ve kalabal ık olsun, asker çok olunca gazô­yapar hazineni doldurursun . . . Beyler cömert olursa adları dünyaya yayı l ı r . . . etrafına üşüşerek asker

(40) H. N. Orkun, Eski Türk Yazıtları, cilt I. sf. 27,

42,43,58.

(41) İbrahim Kafesoğlu, Selçuklular Maddesi, İslam

Ansiklopedisi, sf. 390.

Page 31: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

32 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

toplanı r ve ordu olur, asker ve ordu i le insan di leği­ne kavuşur. Cömert ol , bağışla, yedi r, ic ir . . . Dünya hôkimi bey n için hazine toplar, asker nerede ise ora­da hazır hazine olur". Ulug-kent beyi der ki "halk mesut olmal ıdır, halk ın mesut olması için karn ın ın doyması lôzımdır . . . Zira Karabudunun kaygısı hep karınd ı r . . . Onların yiyecek ve içeceklerini eksik et­me" (42) .

Müessesenin manasını en iy i an latan tasvirler­den birin i N izam'ül-Mülk'ün Siyasetnôme'sinde bu­l uruz: " Padişahlar sabah leyi n hizmete gelen kimse­ler yiyecek bir şey bulsunlar diye (sarayda) . zen­g in sofra lar kurdurmak hususunda daima ihtimam göstermişlerd ir. Eğer i leri gelen kimselerde hemen yemeğe oturma isteği yoksa, yemeklerin i zamanı ge­l ince yemelerine môni yoktur. Fakat sabahları mu­

hakak bu sofra kurulur. Sultan Tuğrul güzel sofra­lar kurulması ve çeşit çeşit yiyecek konması husu­sunda fevkalôde d ikkat ederd i . Ata bin ip seyre ve ava gittiğ i zaman, gerektiğ i şekilde yiyecek hazırla­nırdı ve k ı rda sofra kurulduğu zaman o kadar yiye­cek karşısında bütün büyükler ve emirler hayret için­de kalı r lardı. Türkistan Hanlar ı , h izmetl i ler yanında ve mutbakta bol yiyecek bu lunmasın ı tamamiyle dev­let düzen ine a it bir iş olarak kabul ederlerd i . Semer­kand'da Uz-Kent'e gittiğ imiz zaman bazı gevezelerin di l inden şunu işitt ik ki. Ciki l i (Çig i l ) ler ve Maverôün­neh i r' l i ler daima derlermiş ki : B!z Sultanın gelişinden

(42) Halil inalcık, .Kutadgu Bilig'rle Türk ve İran Si­

yaset �Jazariye ve Gelenekleri, Reşit Rahmeti A­

rat için, Ankara, 1966, sf. 269-71-

Page 32: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 33

ayrı l ışına kadar sofrasında bir lokma ekmeğin i ye­med ik" (43).

Bu ôdeti 1 330 larda İbn Battuta Kastamonu Bey­l iğ inde şöyle tasvir etmiştir:

"Her gün ik indi namazından sonra sultan ın ka­bul resminde bulunması ôdetti r. O zaman yemek ge-

1t iri l i r, kapı lar açı l ı r, şehirl i göçebe yabancı m isafir k im olursa yemeğe oturmaktan men ed ilmez."

Aşıkpaşazôdeye göre Osmanl ı sarayında " i kin­di vakti nöbet ururlar ki . ha l k gelip yemek yiyeler."

1 453 de istanbul 'un feth inden sonra büyük toy (hôn-ı yağma) yapı ld ığ ın ı Evl iya Çelebi kaydeder (x,60-62).

Silôhdar Tarih i 'n in kaydettiğ ine göre, 1664 de Kır ım askeri Orduy-i Humôyün'a gel ince "ta'ôm döşe­nüp n i 'metin hod kesreti vasfa gelmez, Tatar askeri yağma edüp orduy-i Hümôyün halk ına bile bezi olundu" (44).

Aşıkpaşazade, hazinelerine paralar yığan, so­nunda kendisi de, mi l leti de helôk olan padişah ve emirlerden misaller vererek, şu nasihatte bulunur:

"İmdi azizler mal oldur kim hayra sarf ola. Padi­şahların desti oldur kim karnı dok ola ve doğru ola.

(43) Halil İnalcık, aynı makale, (Nizam'ül-Mülk, The

Book of Goverment or rules for Kings, trans. H.

Darke, London, 1960, sf. 127-8 e atıf).

(44) Halil İnalcık, aynı makale (Fındıklılı Mehmet, Si­

lahdar Tarihi, 1. yay. A. Refik, 1928, sf. 271 e

atıf) .

F: 3

Page 33: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

34 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Muhkem leşker ana derler k im dok ola ve galaba o­la. Kendi açl ığ ı kayusı olmaya" (45).

Behcetüttevôrih' inde Şükrul lah, Orhan Gazi za­manında "Müslüman ordusunda kişi bulamıyorlard ı k i zekat veya sadaka vereler" d iye memleketin için­de bulunduğu bol luğu ve yardım laşmanın derecesin i ifade eder.

Şükrul lah' ın Orhan Gazi'den İ kinci Murad'a ka­dar gelip geçen padişah lar ın sosyal adaletçi ve Türk töresine uygun icraatları hakkında verdiğ i izahatı kı­saca görel im:

Orhan Gazi "pek az gün geçmişti ki Ul ubadı , Bursayı a ld ı . Ondan sonra birçok uğraşıp izniği de a l­d ı . Ki l iseleri mescit ve medrese yaptı . Onlardan baş­ka İznik ve Bursada yoksul lar evi yaptır ıp yoksul ları doyurmak için mal lar vakfetti . O yoksul lar evinde bi l­g in lere ve hafızlara akça bağlad ı" .

" . . . Ondan sonra gazi ve şehit şah (Birinci Mu­rad) buyurdu : Bursa'da ahret için bir yapı yaptı lar. Hem konuk evi , hem cami, hem medresedir. Kimse­sizler, yoksul lar iç in paçalardan, tatl ı lardan, ekşiler­den, daha güzel i olmıya n yemeklerin hepsinden ve­ri lmesini , konukların hayvanların ın da yemlendir i lme­sini buyurdu. Hatiplere, hafızlara , müderrislere, mu­id lere, öğrencilere vazife karşı l ığ ı akça bağladı".

Sultan Yı ldır ım Beyazıd Beğ "azl i gerekeni azlet­t i . Halk , ü l keler a lan ın yüksek adalet ve şefkatin i işi­tince ekim biçimleri , iş güçleri i le, yurtları n ı şenlen­d i rmekle uğraşır oldular. Osmanel i her nekadar şen­l ik idiyse de on kat daha şenlendi .

(45) Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, Osmanlı Ta­

rihleri, Atsız neşri, 1949, sf. 234.

Page 34: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 35

. . . Gazi padişah sağ l ı k esen l ikle doyum olara k geri dônüp Edirne'ye erd i . Buyurdu : Al ınan uicadan bir darülhayır yaptı lar. Kimsesizlere, yoksul lara, bil­g in lere şeyhlere - ister bey, ister yoksul herkese- türlü yemekler verilmek üzere evkafını tayin buyurdu .

Ondan sonra y ine Bursa başkentine gitti . Buyur­du : Bursada bir darü lhayır, bir hastahane, Ebu İsha­kihane, i ki medrese, bir cami yaptı lar. Onları n efkafın ı tayin buyurdu .

Darü l hayırrn evkafından olmak üzere aş ve yem­den başka, her yıl b i lg in lere ve yerli yabancı yoksul­lara 600 mud ( 1 mud = yirmi k i le, bazı yerde 500 d ir­hem hesabile) buğday veri lmek, her gün konuğa ve yerl iye et ile b irl i kte 300 çanak aş eriştiri lmek üzere vakıfların ı tayin buyurdu . Hastahane, Ebu ishakihane, medreseler ve cami in her biri için ayrıca vakıflar ta­yin buyurdu. Görenek olduğu üzere bunlara şeyh, tabib, imam, m üezzin ve müderris dik ip akçalarını ta­yin ettird i , 30 hafız darülhayıra , 30 hafız camiye ta­yin buyurdu k i hergün biri Tanrı kelamından bir cüz okuya . . "

ik inci Su ltan Murad da «Bursada bir yoksul lar evi yapı lmasını buyurdu. Hemen yapıp gel ip g idene yemek ulaştı r ır oldular . . . Edi rnede bir darü lhad:s. bir yoksul lar evi ve cami yaptırmışlard ı . . . Ergene' de de başka bir darülhayır yapı lmasını buyurdu ki g id ip ge­lene yemek eriştireler. Ergene Suyu üzerinde 1 74 ke­merl i bir taş köprü de yaptırmışlard ı . . . Bu d indar pa­dişahın uğurlu çağ ında yapı lan hayrat; savaşlar; kô­fir el lerin in a l ı nması; medreselerin, mescitlerin , han: kôhların , camilerin , m inberlerin , taştan köprülerin, kervansarayların ve başka hayı r yerlerin in yapı lma­sı; bi lg in lerin u luğlanıp yetiştir i lmesi, zôhidlerin ve Tanrıya tapıcı ların yücelti lmesi ; ahal in in ve güçsüz-

Page 35: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

36 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

lerin acınması; Tanrıya türl ü yakın l ık lar gösterilmesi h içbir çağda görülmemişti r." (46) .

1 701 y ı l ı Haziran ayında Padişah i l . Mustafa Edirne'de bir cirit oyunu hazırlattı . "Bunun üzerine k i ­lorcibaşı i le Helvacıbaşı sabah erkenden adamları n ı toplayarak köşk önünde 400 okka şekerle kı rmızı şerbet kaynatmaya başladı lar. Hazırlanan şerbeti kôşkun alt ındaki havuza doldurup üstüne k ı rbalarla su ve kaya gibi buz parçaları döktüler. Şerbet böyle hazırlanırken Padişah da işi izlemekteydi" . Hazır l ık­lar tamamlanınca Padişah, köşkteki yerini aldı ve i l k önce cirit oyuncularına şerbet gönderdi. Onlar da at­tan inerek şerbeti ictifer ve töre gereğince yer öptü­ler ve tekrar atları na binerek c irit oyununa başladı­lar. Arada bir gel i p gene içiyorlard ı . Hem oyun sey­redi ld i , hem kana kana şerbet iç i ld i . Akşam üzeri sa­ray civarındaki mahal leler ha lk ı , saraya gel ip, "gü­ğüm, dest i , bakraç ve ibri klerin i" şerbetle doldurup, padişaha dua etti ler. (47) .

Hele Üçüncü Ahmed' in şehzadeleri için yapı lan ve ik i hafta süren muhteşem sünnet düğününe bü­tün İstanbul halkı dôvet edildi . hepsine yemek veri l ­d i . Bu ziyafetlerde, mahiyet in i biraz aşağıda açı kl ıya­cağımız "Ü lüş ve Orun" ismi veri len eski Türk an'a­nesi canl ı şekilde yaşıyordu .

İ l k g ü n "derecelerine göre vezirler, ulema efen­d i ler, mataracıbaşıya kapucuya kadar bütün d ivan-i hümôyun görevl i leri bayram tebriklerinde olduğu gi-

(46) Şükrullah, Behcetüttevarih, Osmanlı Tarihleri, At­

sız neşri, İstanbul, 1949, sf. 53-63

(47) Silahdar Fındıklılı Mehmet Ağa, Nusretname, sa­

deleştiren İsmet Parmaksızoğlu, cilt il, Fasikül 1, İstanbul 1966, sf. 81-2.

Page 36: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 37

bi s ıralanara k düğünü kutlamak üzere Padişah ın eteğin i öptüler ve otağ-ı hümayun kapısı önünde ku­ru lan çengede z iyafete katı ld ı lar.

Ayın 1 6ı ncı Perşembe günü, ulemaya ziyafet çe­ki ldi . . . 1 7 Cuma günü, istanbuldaki bütün müderris­lere yemek veri ldi . . . Akşam den izde donanma yapı­l ı p, sayısız hava fişekleri atı larak eğleni ld i . . . Padişah Tersane Sarayından, deniz üstündeki kafesl i köşk­ten . . . donanma şenl i klerin i seyretmişlerd i .

1 8 Cumartesi günü, Nakibü leşraf Efendiyle 1 20 kadar önde gelen seyyid'e ve İstanbul , Galata, Eyüp i le Üsküda rdaki padişah ve vezir cami lerin in 38 ka­dar şeyhlerine yemek veri ld i . . .

1 9 Pazar günü padişah ve vezir camilerinin hatip­lerine, imamlarına yemek veri ld i . . .

20 Pazartesi günü, sipah, si lahdar ve aşağı dört bölük ocaklarına ziyafet çeki ldi . Hazırlanan program üzerine şehirdeki 45 çeşit esnaf 5 gruba ayrı lmış, her gruba birgün veri lm işti . Bunların i lk grubu bu sabah Eyüp tarafında, Kağıthane yolunda, Kayaburnu'nda toplanarak a layları n ı düzmüşler, Fil Köprüsünden ge­çerek otağ-ı hümayun önündeki çengeye gelmişler ve düğün hediyelerin i sunmuşlard ı . Ondan sonra hep­si yemeğe a l ıkonuldu . . .

2 1 Sal ı günü, yeniçeri lere yemek veri ld i . Onlar için hazır lanan sofrada, üç ayakl ı .sehpalar üstünde, boynuzları yaldızlı . . 200 koyundan yapı lma büryan kebabı i le yine boynuzları çeşitl i ren klerle boyal ı 300 pişmiş koyun, 4500 s in i pi lôv ve zerde ve her tablada 2 ekmek olmak üzere büyük bir sofra kurulmuştu . . . Yemeğin sonunda meydana, ne zerdeden, ne pi lôv­dan tek bir pirinç tanesi kalmış, ne de koyunlar ın ke­miklerinden eser görü lür olmuştu . . .

Page 37: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

38 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

22 Çarşamba günü Dergôh-i Al i kapucubaşı larıy­la müteferrikalar ve çavuşlara yemek veri ld i . Bugün ikinci g ruptaki esnaf, sözü geçen yerde toplanarak anlattığ ımız g ibi hediyelerin i getirip yemeğe davet edi ldi ler . . .

23 Perşembe günü, bostancı larla istabl-i ômire hademelerine ziyafet veri ld i . Bugün de üçüncü grup esnafı aynı yerde toplanara k armağanlariyle birl i kte Padişah ın huzurundan geçti ler ve ziyafete katı ldı lar.

24 Cuma günü, Baş defterdar i le Divan- i hümô­yun şeflerine yemek veri ld i ve dördüncü grup esnaf da hediyelerin i get irerek yemeğe a l ı konuldular . . .

25 Cumartesi günü, cebecilere, topçulara, top arabacılara ve tersane ocaklarına yemek veri ld i . Dü­ğüne davet edi len istanbul 'dak i Rusya ve Fransa el­ç i lerine Sadaret kethüdasın ı n yerinde 12 d i rekl i özel b ir çadı r kurularak, oturmaları iç in iskemleler geti ri­l ip ayrı bir sofra hazırland ı . Elçi ler getird i kleri a rma­ğanları Telhisçin in a racı l ığ ıyla Padişaha sunmuştu­lar. Geride kalan beşinci grup esnaf da, bugün geçe­rek armağanların ı getird i ler ve yemeğe a l ı konuldular.

26 ı ncı Pazar günü, İstanbul , Galata, Eyüp, Ka­sımpaşa, Beşiktaş ve Üsküdar'daki camilerin imam ve hatipleriyle Halveti , Celveti , Mevlevi, Kadiri ve öte­ki tari katların şeyhlerine, müridlerine ziyafet veri ld i . Ayrıca çağrı lan İngi ltere ve Felemenk balyoslarına da özel b ir sofra kuruldu. Elçi ler hediyelerin i sunduktan sonra konakları na g itti ler.

27 Pazartesi günü, açı kta bulunan beylerbeyile­re, beylere. kadı lara ve d ivan- i hümôyun şeflerine ye­mek veri ld i . Bugün ise Vened ik balyosuyla Avusturya elçi l iğ i müsteşarı davet edi lmiş, getird i kleri armağan­lar kabul ed i ld ikten sonra , onlara da özel b ir sofra ç ıkarı lmıştı .

Page 38: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 39

28 Sal ı günü, Padişah ın sofrasına çağrı lan İstan­bul , Eyüp, Galata, Kasımpaşa, Beşiktaş ve Üsküdar halkı, posta posta gelerek düğün meydanına seri len 5000 tepsi pi lôv ve zerdeyi yemişlerd i . Bu düğün zi­yafetlerinden kad ınlar ın mahrum kalmaları reva gö­rü lmediğ inden, bugün düğüne gelen ve şurada bura­da dolaşan kadınlar için Okçular Tekkesinde sofra­lar kuru lmuş ve bir oda yeniçeri tekke kapısına göz­cü konularak onları n, padişah ı n herkese açık olan sofrasından yemek yemeleri sağlanmıştı . Bu gün Dubrovnik elcis i davet edi lm iş ve kendisine hazırlanan özel sofrada yemeğin i yemişt i .

29 uncu Çarşamba günü. bu parlak düğünün son günüydü. Sadrazôm Paşa cömertçe keseni n ağzın ı açarak düğünde h izmeti geçenlerin her bir in i a rma­ğanlarla sevindird i ." (48) .

İ ki buçuk ası r önce yapı lan bu muhte�em toy ve şölenle, Oğuz Destan ında bahsedi len toy arasında hiç bir fark yoktur. Destana göre: Oğuz Han, beyleri ve halkı Kurultay'a çağ ı rd ı . Meseleler konuşuldu. "Oğuz Han büyük bir ziyafet verd i , k ırk gün kırk gece yedi ler, içti ler". Ondan sonra Oğuz Han, ü lkesini o­ğu l larına "ü leştirdi" , yan i onlar arasında taksim et­ti. (49} .

Oğuz boyları ve diğer Türk kabileleri zaman za­man bir a raya gelerek, yapı lan büyük taylara kat ı l ı r­lard ı . "Oğuz boyların ın (Türkmenlerin) an 'a nesine gö­re içtimalarda her boyun oturacak ( işgal edecek} ye­ri, damga'sı, ongun'u ve hattô ziyafet için kesilecek

(48) Nusretname, cilt il, Fasikül il, İstanbul 1969, sf.

397-403.

(49) Sadri Maksudi Arsal, aynı eser, sf. 131.

Page 39: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

40 TÜRK �ÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

hayvan ın etinden a lacak pay (ülüş) ları da Gün Han tarafından tayin edi lmişti . . . Her mevki i n kendine mahsus "ül üş"ü vard ı r. Bir kabilenin muayyen bir mevkie oturması, kesi len hayvanın muayyen bir veya birkaç azasında onun hakkın ı göstermiş olur. Bu hak yalnız kabilenin deği l , b ir ai le azalarına karşı bi le ria­yet edil i r . . . "Orun" ve "Ülüş" her kabi len in ve her oymağın kavim ve cemiyet içinde bir çok şeyler üze­rindeki hukuklarını gösteren del i ld ir, müessesedir . Yayla, av, harp ganimetleri taksim edi l irken her ka­bi lenin "orun"u ve "ülüş"ü nazar- i itibara a l ı nara k ona göre "pay" veri l i r. "Pay, müçe" d e deni len bu . . ü lüş" an ·anesi Anadolu 'da uzun müddet yaşamış­tır: "Ala'ad-d in Keykubôd devrinde ise, an 'anenin bir kanun (Oğuztöresi) sıfatı i le tatb ik edi ldiği o zamanda rivayet olunmuştur". Kazak Kırg ız' larda da kesi len hayvan uzuvlarına göre on i ki parçaya (müçe) ayrı l ı r, içtimai mevki lerine göre, misafirler arası nda dağıtı­l ı rd ı (50.)

İ kinci Kılıç Arslan da Türk töresince, ü lkesini "ü lüş" usulüne göre oğulları arasında taksim etmişt i . (51) .

M.F. Gavri lov'un , 1 925-40 yı l ları arasında Güney Altay' larda, Türk aşiretleri arasında yaptığ ı araştı rma­lar, aynı geleneklerin halen orada da yaşadığ ın ı gös­termektedir. Altay' l ı lar zaman zaman toplanır, ziyafet­ler çeker, ekşi sütten yaptı kları rakıyı , bu taylarda müştereken içer ve şarkı söylerler. "Toplantıya işti-

(50) Abdülkadir İnan, Orun ve Ülüş Meselesi, Türk

Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, İstanbul, 1931,

cilt 1, sf. 121, 131-33.

(51) Prof. Dr. Z. Velidi Togan, Umômi Türk Tarihine

Giriş. İstanbul, 1946, sf. 194.

Page 40: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 41

rak edenler, kulübenin toprak zemin i üzerinde seril­miş keçe parçası, kayın kabuğu, dana ve toy postla­rı üzerinde bir daire şekl inde otururlard ı . Erkekler bağdaş kurarlar, kadın lar (ôdet üzere bağdaş kurup oturan ihtiyarlar müstesna) bir ayağın ı altlarına ala­rak otururlard ı . Erkekler ve kadınlar mevki ve yaşla­rına göre sıralanırlar; daha çok hatırı sayı l ı r i htiyar erkek ve kadın lar, ev sahibi ile han ımın ın hemen ya­n ında, d iğerleri ve gençler kapıya yakın, dô ireyi ta­maml ıyarak otururlard ı . Rakı şöyle içi l ird i . . . " (52 ) .

Bugün Ege ve Toros Dağları Tahtacı Türkmen­lerinde ve diğer Kızılbaş Türkmenlerde "Ülüş" gele­neği yaşamaktadı r. Bu, "ü leşmek = pay etmek" fi­i l inden meydana gelen bir kelimedir. Kaşgarl ı Mah­mud da kel imeye aynı manayı vermiştir .

Cuma Gkşamları her Türkmen pişird iğ i yemekten en az üç komşusuna gönderir. Buna "ü lüş" denir. "Pay", "komşu hakkı", "hak" ad ın ı verenler de var.

Cem ayin lerinde kesilen kurban etinden yaşl ı , dul kadın lar, düşkün kad ın lar, sakatlar, hastalar, 1 2 yaşından küçükler, kimsesiz fakirler, yaşl ı du l erkek­ler yiyebi l i r. Buna "Tercüman Lokması" den ir. Cem'e katı lma hakkı olan lar da yer. Bir de misafirler için ha­zır lanan "Mihman Lokması" vard ı r. Bu geleneğin iç­timai fonksiyonu meydandadı r: tenceresinde et kay­namayan fakire, çoluk çocuğu ile et yedirmek, ona da insanca yaşama hakkı vermek. Türk geleneğ i bu­nu iyice gel iştirmiş. Fakat aşiretler dağ ı l ıp, köylerde

(52) L. P. Potapov, Göçebelerin İbtidai Cemaat Hayat­

larını Anlatan Çok Eski Bir Adet, tere. Rasime

Uygun, i. Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi,

cilt xı, sayı : 15, Eylül 1960.

Page 41: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

42 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ôdetler sarsı l ınca ve şeh irler büsbütün töreden uzak­laşı nca, fakirin ha l in i düşünen yok. Modern içtimai yard ım (sosyal güvenl ik ) müesseseleri de tam mana­siyle a l ı nmadığından, bünyeyi sarsıcı , içtimai patlama­lara hazır bir vasat doğuyor.

2 - TÜRKLERDE HAYIR TESİSLERİ VE İÇTiMAI YARDIMLAŞMA

Bazı hukukçulara göre islômiyetten önce, Türk d iyarlarında "tam bir hususi hukuk olarak, vakıf ku­rumuna rastlanamaz" denebi l i r. Sadece "yard ımlaş­ma" dan bahsed i lebi l i r (53) .

Halbuki Uygur' lara a i t bulunan kültür mahsulle­ri arasında "ekseriyeti d ini olmakla beraber edebi, i k­tisadi, t ıbbi ve idari metin ler, vakfiye, vasiyetname, imtiyaz verilmesi g ibi vesikalarla hususi mektuplar bulunmaktad ı r." (54).

"Şarki Türkistan'daki kazılarda ele gecen Uygur Vakfiyeleri , bu bölgeye is lômiyetin g irmediğ i b ir za­mana a it" t ir (55).

islômiyetin kabulünden sonra Türk ü l kelerinde, Selçuklu ve Osmanl ı larda «vakıflar» en yüksek mer­tebeye cı kmıştır. «Muası r müverrih Reşidüddin' in Ga­zan vakıfları hakkında -onun vakfiyye'lerine dayana-

(53) Dr. Hüseyin Hatemi, Önceki ve Bugünkü Türk

Hukuku'nda Vakıf Kurma Muamelesi, İstanbul,

1969, sf. 16-17.

(54 ) İsmet Binark, Vakıflar ve Uygur Türklerinde Va­

kıf, Türk Kültürü, sayı : 78, Nisan 1969, sf. 426

(M. Şükrü Akkaya, Uygur Türklerini ve Kültür­

lerini Tanıyalım, DTCFD, Hl, 1943. sf. 77 ye atıf) .

(55) İ. Binark, aynı makale.

Page 42: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 43

rak- verdiği malumat. b i lhassa Tebriz yan ında Şenb- i Gazan diye an ı lan yerde yaptırd ığ ı türbe ve sair ha­yır müesseseleri hakkındaki izahat, bunu acıkça gös­termekted ir: Ebvôb-ül-birr-i Gazan! d iye môruf olan bu binalar, muazzam bir türbe i le, cuma namazı k ı l ­mağa mahsus büyük bir cômi , Hanefilere ve Şafiilere mahsus ik i medrese, Hônikah, dôrüssiyade (seyyid­lere mahsus misafi rhane). darüşşifô, rasathane, kü­tüphane, Beyt-ül-kanun (devlet a rşivi ) , mütevell iye mahsus bir bina, havuzhane (umumi helô ) . umumi ha­mam, eytemhane (yüz çocuk için), metruk çocukla­ra bakmak için b ir müesseseden ibaretti . Bunlardan başka, dul kadın lar için, yolcular iç in , fakirler iç in kimsesiz fakirlerin cenazelerin i ka ld ırmak için, yol ları temizlemek için, efendilerinden korkan köle ve cariye­lerin k ı rd ıkları çanak ve çömleklerin tazmini iç in , k ı­ş ın aç kalan kuşların b.eslenmesi iç in ayrı vakıf lar ya­p ı lmıştı . Buralar ın memurları , hademesi epey büyük bir kadro teşki l ed iyordu. Gazan , bu vakıflara , şer'an kendi mülk-i mutlakı olan mülkleri ve toprakları tahsis etti ve bu vakfı n sıhhatine dair birçok ô l im ve müf­tllerden fetvôlar ald ı . . . Gazan ın vakıfları ya ln ız bun­.dan ibaret ka lmad ı . . . » (56) .

Selçuklular. Anadolu Selçuklu la rı ve Osmanl ı lar da aynı şekilde sayısız vakıf lar tesis etmiş, yirminci asır d ünyasına örnek olacak sosyal adalet örneği gös­termişlerd i r. Bu d iğergôm ve çok asi l gayretleri . iç in­de bir m iktar öğünme payı , şahsi menfaat endişesi bulunmuş olsa dahi . taktir etmemek elde değ i ld ir. Bu bakımdan Prof. Ülgener'in bedbin görüşüne katı lamı-

(56) Prof. Dr. Fuad Köprülü, Vakıf Müessesesinin

Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekamülü, Vakıflar

Dergisi, Sayı : il, Ankara, 1942, sf. 20-1.

Page 43: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

44 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yoruz. Prof. Ülgener'e göre, bu hayır işleri « ictimai eh­ramın z irvesine toplanan servet ve i htişamı zaman zaman bir miktar aşağıya taşıyarak geniş kütleleri daha sık ı bir itaat çemberi içine almak» için yapı l­maktadır. «Siyasi merkeziyetsizl iğ in her an büyük bir teh l ike hal inde karşı larına d iki ld iği saray ve devlet erkôn ı iç in bundan daha g üveni l i r bir yol olamazdı .ıı « Fakat unutmamak lôzımdır ki , tarih boyunca mi lyon­ları aşan mal ve servet sah ipleri arası nda n ihayet bin leri geçmeyen hayrat sahip leri kaide değ i l , ancak istisna olabi l irler. Bugünün maddi hayatına karşı eski devirlerin hayır severler in i tahassürle ananlar, hay­rat ve hasenat sah iplerin in sayısını fazla mübalôğa etmişe benziyorlar. Hakikatte hayrata misal d iye gös­terilecek vak'aların çoğu h ıssetin tersi olan hasbi ( iç­tengelme) bir hayı r severliğe, el ve vicdan açıkl ığ ına del i l sayı lamaz. En başta, saltanat ve imaret sah ip­lerin i cömertl iğe zorlayan sebeplerden bir kısmın ın siyasi düşüncelere dayandığın ı yukarıda gördük . . » (57) .

(57) Doç. Dr. Sabri F. Ülgener İnhitat Tarihimizin

Ahlak ve Zihniyet Meseleleri, İstanbul, 1951 sf.

120, 180.

Bize göre törelerin, dini geleneklerin kuvvetli

olduğu devirlerde_ hasbi yardımlar büyük bir ye­

kfın teşkil eder. Bugün memleketimizde iki züm­

renin harcamaları yukarıdaki tavsife uyar. Bun­

lardan biri Hacca gitmeyi meslek haline getiren­ler, diğeri de su gibi para harcamalarını fakirle­rin gözlerine sokarcasına gazete sütunlarına ge­çirten, idraksız ve şuursuz �osyete mensuplarıdır.

Page 44: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 45

DiGER YARDIM ŞEKİLLERİ

Yakut ve Azerbaycan Türkleri, yardıma muhtaç olanlara damızl ı k hayvan temin ederek, ka lk ınmasına yardım ederler. Bu yard ım şekl in in kendine mahsus usul ve erkôn ı vard ı r. Kırgız Türklerinde borca düşen bir kimse «cila» ve «yurtcilik» adı veri len yard ım mü­esseselerine baş vurur. Ayrıca «gedayçilik» sistemi vard ı r. Yakutlar ve Azeri Türklerinde bütün evlenen kızlara ve bi lhassa fakir kızlara büyük yard ım yapı l ı r. Azeri köy düğünlerinde düğün sah ibi iç in «şabaş» adı altında para toplanır (58) .

Bütün Türk cemaatlerinde «bitiri lmesi müstacel olan ve fakat sahibi tarafı ndan becerilemiyen tarla ve yahut ev işlerine konu komşunun, akraban ın ve bozan da bütün köy ahal isin in kol lektif bir şekilde bi­lôbedel muavenette bulunmasıd ır. Yapı lan yardım, bedenle olur . Diğer muavenet vasıtasına müracaat yasaktır. Yan i örfce mükel lef bulundurulan işten ka­çı n ıp para vesaire i le yardımda bulunmak imkônı yoktur» (59�. Bu imece ôdeti Anadolu'da da çok yay­g ınd ı r. Prof. Togan, «Hatı ralar» ında, babasın ın tertip­lediği böyle bir imece faal iyetinden bahseder: «Her taraftan babamın dost ve akrabası k ımız ve koyun ge­tirmişler, babam da bir kaç öküz kestirmişti . Ekserisi genç yüzlerce Başkurt şarkı söyliyerek güle aynıya ot biçiyordu. İkindi sıralarında ot biçme bitt i . Kesi lmiş koyun ve öküzler pişti, yemekten sonra babam, mey-

( 58) Bu hususta geniş ve zengin bilgi için bk. Prof.

Dr Ahmet Caferoğlu, Türk Taamül Hukukuna

göre İçtimai Muavenet Müe.;sesesi, Vakıflar Der­

gisi, sayı : il, Ankara, 1942, sf. 186-89.

(59) Aynı makale, sf. 190-91.

Page 45: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

46 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

danı oyuncu, şarkıcı, güreşçi lere b ırakıp eve g itti . Biz gece yarısı na kadar eğlend ik . . . » (60) .

Türkiyemizde yaşıyan içtimai yardım gelenekle­rinden birisi de «Başakçı l ı k Müessesesi»d ir. Ayd ın haval isinde müstahsi l mahsulünü ( incir, zeytin , h u­bubat) a ld ıktan sonra, fakir fukaran ın toplaması (ba­şak yapması) için, bir kısım mahsulü tarla veya bah­çede bırakı r. Yan i mahsulün tamamın ı hasat etmez, içtimai endişelerle (yardı m mülôhazalarıyla veya hep­sin i toplama imkônı bulamadığı iç in) bir kısmın ı b ıra ­kır. (61 ) . Bunları toplayanlara «Başakçı» denir. Ter-

(60) Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Hatıralar, İstanbul,

1969, sf. 86.

(61) Bu sene i Ü. Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi Enstitü­

sünde yaptığımız bir seminerde bereketli netice­

ler elde ettik. Dr. Müslim Gür Paşa, Malatya-Ela­

zığ havalisinde "başakçılığa'', "denekçilik" den- ·

di.ğini belirtti. Şükrü Güllüoğlu Bey, Adana, Ma­

raş, Urfa, Diyarbakır taraflarında "müessese"

nin yaşadığını belirtti. "Buğday başakçıları" "üzüm başakçıları" "başakçı geldi" tabirleri kulla­

nılıyormuş. Başakçı gelip, başak yapmadan tar­

laya hayvanlar sokulmazmış. Sırf "başakçılık"la

geçinen aileler varmış.

Kerim Yund Bey, Silifke'de de bilindiğini söy­

lemişti

Kemal Bozkurt Bey, daha önce, bize Antalya

havalisinde de bu müessesenin bulunduğunu söy­

lemişti. Hatta "birader sen başakçıyla, tırmıkçıyı

farketmiyorsun" sözü bile bazı durumlarda kul­

lanıhyor.

Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu da, eski İstan­

bul'un mahallelerindeki sıkı dayanışma ve içti-

Page 46: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 47

ked ilen mahsul nekadar çok olursa, içtimai itibar ve manevi tatmin o n isbette yüksek olur (62) .

Aynı ödetin Karadeniz sah i l lerinde de olduğu şu türküden an laşı l ıyor:

Dalda fındık kalmasın

İyi toplayın kızlar Başakçılar almasın

Netice :

Büyük bir geleneğe sah ibiz. «Sosyal izm» den, «sosyal adalet» d i lemek, böyle bir geleneğe sahip , ta­rih kadar eski . bir m i l let iç in züldür. Türk geleneğin i ve is lômi yard ım hükümlerin i (zekat, sadaka v.s. ) . modern müesseselerle birleştir irsek, sokaklarda d i ­lenci görü lmez, h içbir fakir sefa letin kamburuna du­çar olmaz. Ziya Gökalp' in dediğ i g ib i , ne ferdci l ik, ne kol lektivlzm: · içtimai dayanışma, tesanütçü lük bizim öz yolumuzdur.

mai yardımlaşmadan, gizli bir elin kimsenin hay­

siyet ve gururunu kırmadan muhtaçlara yardım

için uzandığından, bugün böyle bir şeyin bulun­

mayışından bahsetti, ve yakındı.

(62) Çocukluğumun tatlı yaz aylarını geçirdiğim Ay­

dın'ın bir köyündeki incir bahçemizden, bir ey­

lül ayında kasabamıza dönerken, ağaçlardaki ve

yere dökülen incirleri niçin toplamadığımız hu­

susu merakımı çekmişti. Sualime ; bir yörük kızı

olan rahmetli annem şöyle cevap vermişti: "Fa­

kircikler başak etsin oğlum. Onların da hakkı

var. Kış kıyamette onlar ne yiyecek?"

Page 47: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

OSMANLI TOPRAK REJİMİ VE

YERLİ MARKSİSTLER

Son on-onbeş yı ld ır Türkiye'de, içtimai had ise­lere Marksist bir görüşle bakan bazı i ktisatçı ve sos­yologları n ve pek çok solcu amatörün, Osmanl ı top­rak rej imin i , kendi i nançları na göre açıkladıkları , yo­rumlad ıkları görü lmektedir . Bu konuda epeyce kitap çıkarı lm ış ve solcu derg i lerde pek çok makale yaz ı l ­mıştır. Osman l ı toprak düzenin i , Marksist gel işme şe­ması içinde bir yere oturttuktan sonra, mazis in i se­ven Türk mi l letine, Marksizmin daha i leri merhalesi

' ( «aşaması» ) olan sosyal izmi ben imsetmenin daha ko­lay olacağı i nancı içinde olsalar gerekti r. Aksiyon he­vesi «devrim» aşkı buna sebep olmaktadı r: tarihi ve i lmi hakikatleri tesbit etmek, içt imai vakıayı anlamak gayreti değ i l . Bu i l im kisve l i , ideoloj ik yayımlara kar­şı . tarihçi lerimizin sessiz kalması acıd ı r. Uzun ve yo­rucu ça l ışmalara lüzum gösteren ve büyük b ir k itap hal inde sunulması gereken bu konuyu, ik i veya üç makale hal inde ele a l ıp, TÖRE'mizin kıymetl i okuyu­cularına arzetmek istiyoruz. Kitap çı karmak için im­kônımız, yeter malzememiz, vakt imiz yoktur. Makale sayısını 5-6'ya çıkarmak da okuyucuyu sıcak ve i l­g is in i dağ ıtacaktır. Bu bakımdan, ş imd i l i k meseleyi kısa şekilde de olsa ele a lmakta fayda olduğu i nancı i le konuya g irel im.

Page 48: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÖRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 49

MARKSİZMİN İÇTİMAİ HADİSELERİ T ARİHI MADDECİLİGE GÖRE İZAH I :

Sistemin kurucusu Marks ve Engels'e göre, ce­miyetin i ktisadi bünyesin i , gerçek temel in i ,alt yapısı­nı teşki l eden istihsal münasebetleri ve istihsal tarzı , hukuki ve siyasi üst yapıyı tayin eder. Bu üst yapıya da « İçtimai şuurun bel l i şeki l leri tekabül eder.» Yan i b i r cemiyette tatbik edi len istihsal tekn iğ in in v e ist ih­sal münasebetlerin in , o cemiyetin hukuk ve siyasi sistemini , d in ; ah lôk ve san'atın ı kat'i şekilde tayin edeceği g ibi doğmatik, tek tarafl ı bir görüş karşısın­dayız. Gayet g irift, karış ık olan içtimai hayat, sadece i ktisadi tekn ikle açıklanmakta, üst-yapın ın i ktisadi bünye üzerindeki tesiri hiç göz önüne a l ınmamakta­d ı r. Sorokin' in deyimi i le « i ktisadi içinde mistik bir kuvvet» tasarlamaktad ı rlar. Fakat sonunda Marks ve Engels, gayrı i ktisadln in , i ktisadi ami l üzerindeki te­siri n i kabul zorunda kaldı lar. Marks' ın ö lümünden sonra Engels, i lk ve baş ami l in i ktisadi faktör oldu­ğunu bel irtti . Plekhanov da, üst yapın ın tesir ini ele a ld ı .

Sombart, Marks' ın aksine, istihsa l tekniğinin, i k­tisadi ve içtimai teşki lôt şeki l lerini tayin etmesi ge­rekmediğ in i , b ir cemiyette kü ltürün yı kıma uğrama­sına karşı l ı k, istihsal tekniğ in in çok zaman aynı kal­d ığ ın ı , tamamiyle farklı istihsal tekn ikleri esası üze­rinde ayn ı iktisadi sisten;ı in kul lanı ld ığ ı veya aynı tek­n iğ in tamamiyle farklı i ktisadi sistemlere tatbi k edi l ­d iğ i ha l ler bulunduğunu; ayn ı i ktisadi teşki latta , çok farklı kültür komplekslerinin bulunduğu veya aynı kü ltür komplekslerin in çok farklı i ktisadi sistemlere sah ip bulunabileceğin i büyük bir vukufla gösterdi . Ef-

F: 4

Page 49: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

50 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

lôtun, Spinoza ve Hegel ' in üç ayrı i ktisadi sistem için­de yetiştiklerin i , bu sistemlerin mahsulü olduğunu söylemeğe imkôn olmadığ ın ı bel i rtir.

Bu uzun g irişten sonra, Marksizmin cemiyetteki gelişme merhalelerin in izahına bir göz atal ım . Onla­ra göre, i lk iptidai merhale hariç, bütün insan l ık tarih i sınıf mücadeleleri tarih id ir. insan l ık determin ist (mu­ayyeniyetçi, bel i rleyici) b i r gel işme çizgisi üzerinde yürümektedir. Bu beş safhal ı bir ge! işmed ir. İ lk basa­mak « iptidai kabile komünizmidirn . Son merhale, sosyal izm (olgun hal i komünizm) d i r. Arada, kölel i k devri, feodal izm ve kapita l izm merhaleleri vard ı r. Marks ve Engels, Amerika' l ı sosyal antropolog Le­wis Morgan' ın acele ve i kinci el kaynak ve müşahe­delerine dayanarak, insanl ığ ın başlangıcında, ferdi mülkiyet bulunmadığına, kollektif mülk iyetin cari ol­duğuna hükmetmişlerd ir. Engels daha i leri g iderek, i l k insanların aile müessesesine sah ip bulunmadıkla­rını, hayvanlar g ibi cinsi hayat yaşadıkların ı bel i rt­miştir. Ai leden bahsetmeksizin, sosyal izmde, insan­l ığ ın eski mülkiyetsiz ha le döneceği bel irt i lmiştir. Bir merhaleden bir merhaleye geçişin d iyalektik mad­deci l iğ in işleyişine göre olacağı ve bunun önüne ge­çi lemiyeceği iddia ed i l i r. Bizim yerl i solcuları n ağızla­rında geveled ikleri «tarih in tekerleğinin geriye çevri­lemeyeceği, bunun gerici çı rpın ış olduğu» şekl indeki sözler, Komünist Beyannamesi'nden a l ınmıştır.

Marks, bütün insanl ığ ı , birbirinden apayrı cemi­yetleri, beş sınıf içine sokmağa çal ışmıştır. Rusya'da görü len mir (köy ortak mülkiyeti) düzeni , onu şaşırt­mış ve sisteminde tadilôt yapmağa zorlamıştı r. Feoda­l izme sokamadığı bu mülk iyet şekl ine, «Asya Üretim {istihsal) Tarzı» adın ı vermişti r. Bu düzende, her köy, bütünden ayrı ve kendi başına bir varl ı kt ır. Müstebit

Page 50: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 51

bir hükümdar, su kanal ları açmakta, «binlerce y ı l l ı k durgunluğa sahip» bu ekonomiden payın ı a lmaktadı r. Marks, Rusya'daki Narodnik'lerin (Popülist, Halkçı} köy ortak mülkiyeti üzerinde, sosyal ist bir düzen kur­ma ümitlerine kapı ld ı . Len in de önceleri aynı inançta id i . Sonradan, sosyal izme geçmek iç in, cemiyetin ka­pital ist merhaleyi aşması gerektiğ in i bel i rtti . Fakat 1920 de Üçüncü Beynelmi le l ' in İkinci Kongresinde, ka­pital izme ulaşmamış yarı müstemlekelerin, bu safha­n ın üzerinden atlıyarak, i ht i lôl le doğrudan doğruya sosyal izme ulaşacaklar ın ı söylemiştir .

Sosyal antropolog Mal inowski 'n in müşahedele­rine ve Herskovits' in bahsettiği bi rçok iptidai cemi­yet araştırıcısı n ın ifadelerine dayanarak, insan l ığ ın hiçbir devirde iptidai komün izm hayatı yaşamadığ ın ı belirtebi l i riz. Ortak mülkiyet şekil lerinin görüldüğü devreler ve cemiyetler olmuştur. Fakat bunu bütün insanl ığa teşmil etmek yan l ıştı r. Ferdi mülkiyet duy­gusu insan ların yaradı l ış ı nda vard ı r. Çeşitl i cemiyet­lerde, çeşitl i ferdi mülkiyet biçimleri görü lmüştür. Aile müessesesi de daima var olmuştur. İnsan l ık ta­rihinde, sınıf mücadelesinden ziyade, ı rklar, d inler ve siyasi kuvvetler mücadelesi görü lmüştür. Kropot­kin' in bel i rttiği g ib i , insanlar arasında «karşı l ık l ı yar­d ım» dayanışma, işbirl iği de yaygın hal ler olmuştur. Marks' ı n dar, katı ka l ıp ları na g irmeyecek yüzlerce cemiyet var olmuştur. Türk cemiyeti de bunlardan bi­rid i r. Bunu biraz i leride de ele a lacağız.

OSMANLI TOPRAK REJ İMİNİN MARKSİST YORUM U :

Türkiye'de solcular, üstadları Marks gibi zorla­malara başvurarak, Osman l ı toprak düzenin i , Marks-

Page 51: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

52 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

sist kal ıplar içine oturtmağa çal ışmaktadırlar. Onla­rın k imine göre, Osman l ı cemiyetinde, Bat ı Avrupa feodal itesine benzer bir bünye mevcuttur. Derebey­ler el inde ferdi mü lkiyet mevcut olmuştur. Senyö:-­sert, sipahi - reaya münasebetleri arasında fark yok­tur. N iyazi Berkes, İsmai l Hüsrev, Behice Boran bu f ik irded ir. Sencer Divitçioğlu, Osman l ı istihsal tekni­ğ in in ve i ktisadi bünyesin in , «Asya ü retim Tarz ı»na uyduğunu söylemekte ve bunu ispatlayabi lmek iç in , Osman l ı tar ih inden vesikalar tedarikine çal ışmakta­d ı r. Doğan Avcıoğ lu ise, Divitçiğolu 'nun f ikr in i .kabul etmemekte. Osmanl ı içtimai ve i ktisadi teşk i latında, kapital izme yönelebilecek bir vasıf görmekte ve bu düzenin feodal izme benzer yönleri bu lunduğunu, bu­na Marksist b ir deyişle «Prekapital ist (kapita lizm ön­cesi) » devrn denilebi leceğin i söylemektedir. Muzaf­fer ve Oya Sencer, «Gecikmiş bir feodalizm» d iye va­sıflandırmaktad ı rlar. Sencer Divi tçioğ lu ve aynı f ik ir­de olanlar, Osmanl ı larda arazin in görünüşte padişa­h ı n oluşuna ve gene kendi inan ışlarına göre ferdi mül­kiyetin var olmayışına ve Osman l ı i ktisadi-içtimai bünyesinin durgunluğuna bakarak, «Asya Ü retim Tarzı» damgasın ı vuruvermiştir. Osmanlı i ktisadivatı­n ın durgun olmadığ ın ı . ayn ı ideoloj iye bağ l ı olan Do­ğan Avcıoğ lu bi le söylemekte ve Divitçioğ lu'nu tenkit --tmektedi r. Osmanl ı larda toprak üzerinde ferdi mül­kiyet o lup olmadığı konusunu diğer yazımızda ele a la­cağız. D iğerlerin i n iddia ett iği «feodal itfö> veya «geç kalmış feodal ite» veya «pre-kapita l izm» hükümlerini de o zaman ele a lacağız. Şimdi Selçuklu ve Osman­l ı lar dışındaki Türk Devlet ve Cemiyetlerinden misal­ler vererek, Türkler'de h iç değilse ik i bin y ı ld ır ferdi mülkiyetin mevcut bulunduğunu göstereceğiz. Marks Rus mir' ine ve H indistan hakkında okuduğu yazılara

Page 52: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 53

dayanarak, bütün Asya'yı içine a lan bir i ktisadi ve iç­timai t ip yaratmıştır. Türk mülk iyet sistemi hakkında bi lg i sahibi olsayd ı , sistemin i yeniden düzeltmek zo­runda kalacağı muhakkaktı. Tabii bizdekiler de ona uyarak, Türk mülk iyet şekl in i ve toprak d üzenin i , bu yeni modele sokmağa çal ışacaklard ı .

ORTA ASYA TÜRKLERİNDE MÜLKİYET MÜESSESESİ

Marksizmin, Asya tipine sokarak iddia ettiği g i ­b i , Orta Asya Türklerinde bütün topraklar hakana ait deği ld i . Ne de bütün mülkiyeti el inde bulundura n ve serfler ku l lanan feodal beyler vard ı . Göçebe ekono­misi i le , yerleş ik hayat i ktisadiyatı yanyana ve ahenk iç inde yürütü lmekteydi . Göçebe olsun, yerleşi k olsun, her cemaatin kendine mahsus toprakları vardı ve bu topraklar ferdi mü lkiyet konusu idi . Sodece yayla ve mer'alar ortak olara k kul lan ı lmakta idi ve boyların malı sayı l ı rd ı . Fakat bu otlaklarda yayı lan hayvanlar, şahısları n, a i lelerin mal ı id i . Her fert, kend i hayvan ına kendi damgasın ı vururdu . Bu damgaya, Göktürk (Or­hun) yazıt ları arasındaki Tonyukuk Kitabesinde, «Tö­ğün» deni lmektedir. Kaşgarl ı Mahmut da, hayvan lara vurulan damgaya «Töğün» den i ld iğ in i bel i rtmiştir. Buna bugünkü Türkiye'n in Sünni ve Alevi Türkmen boyları , oymakları «Dövme» veya «Döğme» adın ı ve­rirler. Ferdi mülkiyetin hayvanlar üzerindeki d iğer bir işaret şekl i , hayvan ın kulağın ın ucunun çenti lmesidir. Buna Yörükler-Türkmenler «En veya İ n » adın ı verir­ler. Kaşgarı ı Mahmut bu amel iyeden «enemek» d iye bahseder ki , bu kelime Yörükler arasında biraz deği­şik anlamla hayvan ların iğdiş ed i lmesi demek olur.

Türklerde ve Moğol lar'da miras hukuku, ferdi

Page 53: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

54 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

mülk iyet esasına dayanmaktadı r. Cengiz Han Yasası bu hususta acık hükümler getirm işti r. Radloff'un da Kazak' lar ın miras müessesesi hakkındaki kanaati aynidir. Bütün Türkler, toprak ve d iğer terekeyi, «Ok atmak» la paylaşır lard ı . Mirasçı sayısına göre oklar hazırlan ı r, üzerlerine mirasçı ları n işareti konur ve son­ra bu oklar ya bir çocuğa veya bir yabancıya attır ı­l ı rd ı . Herkes mirastan payın ı bu şekilde a l ı rd ı . Kaş­garl ı Mahmut, bütün Türk dünyasında yaşadığ ı a n la­tı lan bu geleneği an latmaktadır . Biz bu geleneğ in , bütün can l ı l ığ ı i le Edremit ve Aydın Kız ı lbaş Türk­menlerinde yaşadığ ın ı gördük. Onlar da buna «Ok atmak» diyordu . Yalnız ok yerine ağaç kazı k kul lan ı­yorlard ı . Kazığa da «Ok» d iyorlard ı .

Bi lhassa Uygu r Türklerinde canl ı b i r i ktisadiyat vardı . Prof. Caferoğlu 'nun çok güzel şekilde gösterd i­ği g ibi , Uygur Türklerinde i ktisadi ve mali deyimler ve muameleler çok gelişmişt i . Avrupa' l ı lardan yüzyı l­larca önce çek kul lan ıyorlard ı . Borç a l ıp verme, reh in ( ipotek) . icar, a l ım satım muameleleri çok gel işmişti . Menkul ve gayrimenkul a l ım satımları , tamamen fer­di mülk iyet düzenin in hakim ve cari bulunduğu bir i k­tisadi, içtimai, hukuki ve siyasi düzen içinde yürütü­lüyordu . Çin i le İ ran ve Arap ü lkeleri arasında ticaret yapan sayısız kervanlara sah ip id i ler. Çok canl ı b ir hayat vard ı . Göçebelerin kışlaları (aul ' ları ) . obaları , yaylaları yan ında, büyük ve hareket l i ticaret şehir­leri kuru lmuştu .

Orta Asya'da kışlalar ve hayvan lar ferdi mülk i ­yet, mer'a lar, yaylalar ve misafir çad ırı müşterek mül­k iyet konusudur. Bu müşterekl ik töreden gelme bir şeki ldir. Marksistlere ümit verici b ir ortakl ı k deği ld i r ve Marksist şeman ın dar kal ıplarına ve tarihi mad­deci l iğ in determin ist basamaklarına sokulamaz. O,

Page 54: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 55

Türk içtimai muhitinde. Türk kültürünün. töresin in , tar ih boyunca şeki l lendird iğ i bir müessesedir. mi l li bir vakıad ı r.

Göktürk kitabelerinde de. ferdi mü lkiyeti göste­ren bir çok kayıt mevcuttur. Tarihi kayıtlar, Hun' ların da kışlalarda ve hayvanlar üzerinde ferdi mülkiyeti kabul ettiklerini göstermektedir . Şahıs tarlalar ı . ta­bii s ın ı rlarla veya kazık, taş gibi işaretlerle bel l i edi­l i rd i .

Orta Asya Türklerinde feodal beyl ikler ve serf­l ik de yoktu. Uçsuz bucaksız mer'alarda ve kışlalar­da herkes kendi mal ve mü lkünün efendisi id i . Kara budun ile beğler arasındak i münasebetleri töre dü­zen l iyordu. Bu münasebetler sın ıf çatışması deği l , birl i k, dayanışma ve ahenk esasına dayanıyordu . Do­ğum, ölüm. av, bahar bayramı , çeşitl i adaklar, m isa­fir şerefine kesilen hayvanlar g ibi türlü vesilelerle ke­si len kurbanlar, oymakların ve boylar ın bir araya gel­mesine sebep olur ve «Yuğ» (Yas) ta birleşir ve «Yuğ­aşı» yiyerek, tasaya ortak o lurlar, veya düğün, bay­ram, doğum şölenlerinde kı mızlar iç i l i r, Türkistan pi­lavı yenird i . At yarışları , c i rit oyunları , pehl ivan güreş­leri Türklerin kaynaşmasın ı n yol ları id i . Töre'ye göre, hangi boyların hangi mevkilere oturacağı ve kurba­n ın hangi parçaların ı yiyeceği töre ile tesbit edi lmişti. Buna «Orun ve Ülüş» denmekteydi . Bu gelenek bu­gün, Gaziantep Barak'ları nda ve Siverek Karakeçi l i ­lerinde (Misafire hürmet olarak sadece koyunun ba­şın ı i kram etmek) şekl inde ve Ege ve Akdeniz Kızı l­baş Türkmenlerinde cuma a kşamları bi rkaç komşuya pişiri len yemekten göndermek veya Cem'ler de etin en iyi yerinden kazan ında et kaynamıyanlara . düşkün­lere, «Pay» adı alt ında göndermek şekl inde yaşamak­tadır . Komşuya veri lene aynen «Ülüş veya Ülü» de-

Page 55: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

56 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

n ir. B i lhassa Oğuz Türklerinde yayg ın olan «Yağmalı Toy» geleneği, Amerika Kızı lderi l i lerin in mü lkiyeti tahr ip ve gösteriş şek l inde sonuçlanan «Potlaç» ın­dan çok yüksek içtimai fonksiyonları ha iz b ir müesse­sedir. Her yı l , büyük gel i r sah ibi olan beyler, oymak­lar ve boylar halk ın ı şölenlere davet eder, onları ye­dir ir iç iri r, sonra hatununun e l inden tutup çadırı ter­kederlerdi . Çadı rda kalan m isafirler, bırakı lan mal ları yağma ederlerd i . Mal ın m i ktarı. beyin mürüvvetine, cömertl iğine, asaletine bağl ıyd ı . Fazla b ıra kan ın ünü büyük olurdu. Bu geleneğin izleri, bütün Türkiye'de «Başak» müessesesi şek linde halen yaşamaktadır. Her türlü mahsulden bir k ıs ım fak irlere a l ı konulur ve bunları toplamaya gelenlere «Başakçı» , ve yaptı kla­rı işe «Başak Yapmakıı denird i . Osmanl ı saray ve ko­naklarında, Ramazan' larda iftar yemeğinden sonra , m isafirlere ev sahibi tarafından b i r kese içinde hediye edilen ve «Diş Kirasrn adı veri len para «Yağmal ı Toy» geleneğin in lslömi ve devrin şartlarına uydurulmuş şekl i nden başka bir şey deği ld ir. Kederde ve sevinç­te birb iri i le kaynaşmış insanları n a rasında, bugüne örnek olabi lecek sosyal adalet örneklerin in tatbik in­den doğan h uzur ve sevine sın ıf mücadelesine yer b ırak ı r m ı? Bu şekildeki bir münasebetler sistemine feodal münasebetler demek, i lmi ve tarihi hak ikatler­le bağdaşır mı?

Türk mi l letin in körü körüne Batıyı tak l it etmeyi sevmediğ in i ve dolayısiyle Tanzimat'tan pek hoşlan­madığ ın ı gören bazı M arksistler, bu yoldan g i rmeyi düşünmektedirler. Onlara göre, ferdi mülkiyet, l ibe­ra l z ihn iyetli Avrupal ı 'n ı n eseridi r ve bize Tanzimat yolu ile gelmiştir. Tanzimat'a bir vururken, ferdi mü l ­kiyete on vurmak sureti le, gayelerine erişmeyi düşün­mektedirler. Yukarıda kısaca açıkladığımız g ibi , Orta

Page 56: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 57

Asya Türklüğünde ferdi mülkiyet vard ı . Sonraki say­falarda, Selçuklular ve Osmanl ı larda da mevcut bu­lunduğunu göstermeğe çal ışacak ve bu müessesenin Avrupa' l ı lardan a l ınmadığ ın ı anlatacağız. Esasen yu­karıda dediğ imiz g ib i , en i ptidai devirlerde ve insanlar­da ferdi mülkiyet var olmuştur.

i nsanoğlunun yaratı l ış ında «benim mal ım» duy­gusu vard ı r. Rusya ve Cin komün istleri b ir türl ü bu duyguyu, insanların gönlünden ç ıkarı p atamamışlar­d ı r. Mesele onu yıkmak deği l , i nsafl ı ve mutedi l hale getirmektir. Onu da sonra inceleyel im.

*

Yukarıdaki satı rlarda umumi bir g i riş yaparak, Marxizm in nası l bütün insan l ık tarih in i , zaman ve mekôn şartlarına, ırk ve kültür hususiyetlerine bak­maksız ın , b ir bütün olarak, beş içtimai t ip hal inde in­celemek iddiasında bulunduğunu açıklamış ve yerli Marksistlerin bu şemaya uygun şekilde Türk toprak rej imin i , «feoda l» , «Asya üretim tarzı» «pre-kapita­l ist» sıfatlarıyla bel i rlemeye çal ışt ıkların ı ifade etmiş. buna karş ı l ı k eski Türk töresi ve mülkiyet sistemin in , Marx' ın şemasına. sın ıf landı rmasına uymayan. <<Türk'e mahsus» bel i rgrn vasıf larından bahsetmişti k . Bu maka lemizde, Selçuklu ve Osmanl ı cemiyet yapı­ları nı n feodal bir bünye arzedip a rzetmed iği üzerinde duracağız.

OSMANLI CEMİYET YAPISI VE FEODALİZM

Jean Deny ve Scala g ib i müsteşrikler (oryanta­l istler) . H ıristiyan l ık tesir i i le ve Türk'e karşı olan «pe­şin hüküm» lerinden ötürü, Osmanl ı cem iyet yapısı

Page 57: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

58 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

n ı n ve toprak rej im in in derebeyl ik vasf ı taşıd ığ ın ı , bu feodal izm in Avrupa ve Bizans feodal itesinden mül­hem olduğunu iddia ediyorlard ı . Bu yazarlar k ırk y ı l önce, çok kuvvetli i lmi b ir cevabı , Köprü lü'den ala­rak, tezlerin in çürüdüğünü gördü ler. Şimdi de son yı l larda yerl i Marxistler ve bazı Rus ve Bulgar araş­t ı rıcı ları , Osmanl ı toprak rej iminde, feodal veya kol­lektivist bir çehre bulma gayreti içindedirler. Bunlar­dan Behice Boran, tarihçi lerin «tarih metodwına çat­makta ve «sosyoloji metodwı n u i leri sürmektedir. Boran, tarihçilerin, Osmanl ı İmparatorluğunu kendi tarihi ve hususi şartla rı iç inde i ncelemek gerekt iğ in i . m i l li dini faktörleri hesaba katmak icap ett iğ in i söy­lemelerinden hiç hoşlanmıyor. Ona göre, en güzel izah ı , müsbet bir i l im olan sosyoloj i yapabi l i r . Sosyo­loj i , tecritler ( «Soyutlama lanı ) ve umumileştirmeler ( «genellemeler» ) yoluyla, cem iyetleri idare eden ka­nunlara ulaşabil ir. Behice Boran' ın kanunları , Marx'­ın , Engels' in diyalektik kanun larından başka bir şey değ i ld ir. Cemiyetler, katı b ir determ in ist görüşle beş içtimai t ip içine sokulacaklard ı r. Böylece, Osmanl ı cemiyeti de üçüncü gel işme merhalesine rahatça oturtulacaktı r. «Sosyalizm» in de ötesine geçen bu zihniyete, Sorokin ' in deyimiyle «gayri i lmi» , « i l im dı­şı» sıfat ın ı verebi l i riz.

Osmanl ı Devleti, bir Türk devletidir. Bu devleti getiren mi l let ve mi l l iyet, Türk Mi l leti ve mi l l iyetidir. Çokluğu Oğuz (Türkmen) olmak üzere, çeşitl i Türk u lusları tarafı ndan kurulmuştur. Bu bakımdan içtimai teşki lat ve devlet yapısın ın , eski Türklük izlerin i taşı­ması kadar tabii bir şey olamaz. N itekim bunu, erbabı göstermiştir, biz de i leride bir kitap hal inde sunmağa çal ışacağız. Demek oluyor k i , Osmanl ı müesseseleri, h iç değ i lse Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklula-

Page 58: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 59

rında var olmuş olan müesseselerin b ir devamıdır. Osmanl ı toprak rej im in in kökler in i de, onlarda ara­mak lazımdır; Avrupa'da, Bizans'ta , feodal izmde de­ği l .

Büyük Selçuklular fethettikleri ü lkelere, Türk boylarını yerleştirmek, askeri h izmet sağlamak ve ik­t isadi hayatı can landırmak maksadıyle kendi lerine uygun bir toprak siyaseti tak ip etmişlerd i . Toprağı üç şeki lde bölmüşlerd i : İktô, vakıf ve mülk usul leri i le . Osmanl ı lar'da da bu üç şeki l aynen devam etmiş. Fa­kat, « iktôı> yerine, «tımar» ve «zeamet» kel imeleri kul­lan ı lmıştır. Pad işah ve hanedan mensuplarına ayrı lan i ktôlara da «has» denmişti r. Niza mülmü lk'ün Siyaset­nôme'sinde açıklandığı ve Köprü lü tarafından nak­led i ld iğ i g ib i , «mukta'lar» yani kendilerine arazi i ktô edi lenler « reôyô» lardan yan i çiftçilerden yaln ız bel l i m iktarda verg i (môl- i hakk) a lmaktan başka hakları yoktu. Siyasetnamede bahsed i ld iğ i ve İ .H . Uzunçarşı­l ı n ın naklett iğ i g ib i , reaya ( ha lk , çiftçi ler) dergôha ya­n i Sultan ın kapısı na ve Büyük Divan'a başvurabi l i rd i . Timar sah iplerin in onları bu işten menedemiyecek­leri açı kça yazı lmıştır. l ktô sah ibi (Mukta ) . bu k�nuna riayet etmediği takdi rde icabında t imarı el inden a l ın ı r­d ı . işte bu hükümler, Türk reôyası (çiftçisi) i le Avru­pa feodal izmindeki serf' in (toprağa bağl ı yarı köle) birbirinden tamamen ayrı zümreler olduğunu ortaya koymaktadır .

İ ktô' lar (mukataa veya timar, zeametler) Avru­pa Feodal izm indeki senyör «fief» leri olmadığı g ib i . reaya (çiftçi köylü ler) de Avrupa'daki «serf>ı ler de­ğ i ld i r. Ömer Lütfi Barkan' ın işaret ettiğ i g ib i , serf­ler toprağa bağl ı yarı - kölelerd i r. Efend ileri n i n izn i olmadan evlenemezler ve başka derebeyl i klerinden

Page 59: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

60 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

kız alamazlar. Miras hukukundan faydalanamaz, ev­latlarına bir şey bıra ka mazlar. Toprağ ı terkedip, her hangi b ir meslek seçemezler. Efendi lerin in bütün angaryalarına koşmak zorundadır lar. Efendilerin in takip ve cezalandırma hakk ı vard ı r. Ruhban sın ıf ına, manastırlara g iremez ve hür insanlara karşı şahitl i k yapamazlar. Buna karş ı l ık Selçuklu ve Osmanl ı rea­yası (çiftçi leri ) . «ra iyet sahibine» (muktaıara, t imar. zeamet yan i d irl i k sah iplerine, iktô sah iplerine) . «resm-i çift» denen tarla verg is in i ve «öşür» is iml i mahsul verg is in i ödedikten sonra, hür ve müstakil b ir çiftçi olara k çal ışabi l i rd i ; veya ortak olarak tarlaları sürerlerd i . Eğer toprak, «vakıf» veya «mülk» ise köy­l ü ler verg ilerini vakıf mütevel l is ine veya mülk sahi­bine öderlerd i ; onların reayası olurlard ı . İ ktô hal inde mülkiyet (çıplak mülkiyet, rakabe) sultan ınd ır, tasar­ruf hakkı , askeri bir h izmet mukabi l i «muktô» lara ( ikta , mukataa sahiplerine, t ımar, zeamet sah iplerine zaimlere) veri lmişti . Onlar da verg i mukabi l i , bu top­rağın işlenmesini köylü lere bırakır, savaş hallerinde hemen hazı r olmak üzere asker bulundururlard ı . Sü­vari ola n askerlerine ve kendi lerine «Sipahi» denmiş­tir . .

Reaya (köylü çiftçi ler) verg i lerini vererek ekip biçerlerd i . Eğer çift i çubuğu terkedip başka d iyarla­ra g itmek veya tekrar göçebel iğe başlamak istedikle­ri takdirde «çift bozan» veya «levendlik» a kçesi isim­l i bir tazminat ödemek zorunda idi ler. Bunu ödeme­d ikleri takdirde, on yıl içinde yakalanırlarsa, yerlerine iade edi l i rlerdi. Osmanl ı arşiv vesikaları, Yörüklerin bu şekilde çift çubuklar ın ı terkedip yaylalara kaç­t ıkların ın , Rakka çöllerine yerleşmek istemeyişlerin in h i kayesi i le doludur.

Bu durumu «serf' » in toprağa bağ l ı l ı k mükellefi-

Page 60: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 61

yetine benzetmek isteyenlere karşı , ö. L. Barkan, bu­nun hukuki statü d ışında, devlet in i ktisadi - içtimai hayatı tanzim etme yol unda bir imparatorluk tasar­rufu olduğunu söyler. Gerçekten bu çok doğrudur. Bu mükel lefiyet, onların sosyal s ın ıf lar ehramındaki (p iramid indeki) aşağı b ir statüden gelmemekted ir. Memleket şartlarından, iktisadi - içtimai zaruret ve ihtiyaçlardan doğmaktadır. Çiftçi ler, aynı töre'n in , ayn ı d in in müntesipleri olarak, o cemiyet içinde di­ğerlerin in sahip olduğu itibara sahipti rler. Türk töre­sine göre, istedikleri boy ve oymaktan kız alabi l i rlerd i . Neşet Çağatay'ı n iV . Türk Tarih Kongresine sundu­ğu rapprda çok güzel bel irttiğ i ve İ .H . Uzunçarşı l ı 'n ın da yer yer işaret ettiği g ibi , reôyö, çoluk çocuğuna mal mülk b ırakabi l i r, m iras hakları ndan fayda lanabi­l i r, çocukların ı okutup, müderris ve kadı yapabi l i rd i . «Serf» durumunda olanlar, «Ortakçı kullar», «Sığır oğlanları» adı veri len Hı ristiyan çiftçi ortaklard ı . Bun­ların Türk nüfusuna n isbeti , XVI . Asırda, Ö.L. Barkan­ın verdiği b i lg iye göre, Rumel i'de (% 2) ve Anadolu '­da ( % 0,5) g ibi çok küçük bir n isbette idi ki , onlara bakıp bütün hakkında hüküm vermek çok hata l ı olur. % 95,5'u veya % 98'i hür çiftçi lerden ibaret bir ce­miyete, feodal yapı l ı demek, b ir maksadı n eserid i r.

Sultan Mel i kşah zaman ında hakan ın emrinde her an hazır olarak 46.000 süvariden ibaret bir askeri b irl i k vard ı . Savaş hal inde tımarl ı süvariler, sipahi ler hemen kat ı l ı rd ı . Bu 46.000 kiş i l ik birl iğ in geçtiğ i yer- · !erde köylülere yük olmaması ve ikmal sağlamak için Sultan «hôs»ları tertip edi im işti . Mahsulü bu maksa­da sarfed i l i r, artarsa hazineye gel ir kaydedi l i rd i . De­mek ki, içtimai şartlar, askeri iktö ları doğurmuştur. Harezmşahlarda ve d iğer Türk devletlerinde de aske­ri iktö sistemi görü lmüştür.

Page 61: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

62 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

is lôm Ansiklopedisin in «ikta» maddesinde ve «Ciftlik» maddesinde bu hususta zengin bi lg i vard ı r. Dr. Hal i l C in ' in bu konudaki doktora tezi de çok kıy­metl idir. Gelecek yazıda atıfta bu lunacağız. « Dev­ıet» Derg isinde M. Demirci imzası i le yayımlanan ma­kulede de, Doğan Avcıoğlu tenkit ed i l i rken, g üzel noktalara temas edi lmiştir.

Feodal izmle i lg i l i bahis olara k bu kadarı , bir ma­kale için kôfid i r. Ferdi ve hususi ve kol lektif mülki­yetle, diğer hususlarla i lg i l i bahisleri gelecek makale­ye saklıyoruz.

*

Geçen sah ifelerde, Marksizm' in cem iyetleri s ın ıf­land ı rma iddiası n ı an latmış ve yerl i Marksistlerin , Osmanl ı içtimai bünyesin i ve toprak mülkiyeti siste­min i Marksist şemaya uydurma gayreti içinde olduk­ların ı bel i rtmiş ve bu konuda çal ışan mütehassısların f ik irlerine dayanarak, Osmanlı Türkiyesi yapısı n ın fodal ve prekapita l ist veya Asya tarzı arzetmediğin i kendi tarihi şartlarından , mi l li bünyesinden gelme bir hususiyet' gösterdiğ in i ortaya koymağa çal ışmıştı k . Konuyu bağlamayı düşündüğümüz bu yazımızda da, kol lektif ve ferdi (hususi) mülkiyet meseleleri üzerin­de duracak, konuyu umumi bir şekilde, bir terkibe kavuşturmağa yöneleceğ iz.

Hobhouse, Ginsberg ve Wheeler yaptıkları araş­tırma neticesinde, 1915 yı l ında, farklı gel işme sevi­yelerinde ve farkl ı bünyeler arzeden, dört yüzden fazla az gel işmiş ü lke tipi bulmuşlard ı . Bunları biyo­loj ik sın ı flandı rmalardaki g ibi, bi rkaç tip içine sok­mak mümkün deği ld ir. Cemiyetlerin bazı benzer yan-

Page 62: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 63

lan olabi l i r; fakat benzemiyen yanları pek çoktur. Hepsin i kendi şartları iç inde incelemek ve değerlen­d i rmek gerekir. Marksistler ise, hususiyetleri s i l ip , umumi l iklere ulaşmağa çal ış ı r ve bunu başard ıkların ı iddia ederler. Aynı doğmatik görüşleri harfi harfine ele almak zorunda olan Marksistler de, teori lerin i Os­manl ı cemiyeti ile aynı kı lmağa çal ışmaktadı rlar. Bu­nu kabul ettirebi l i rlerse, Osman l ı devlet ve cemiyet yapısına «feodal» d iyenler için, «kapital ist» karakter arzeden günümüz şartla rı nda, «sosyal ist iht i lôl» te­ori ve tatbikatı n ın zaruretine, i lmi b ir fetva var de­mekti r. Prekapital ist ve Asya Üretim Tarzı bulanlar iç in , varl ığ ı ispatlanacak Osmanl ı kol lektif mülkiyet sistemi, sosyal izmi meşru kı lacaktı r ve bu esastan , şimdi l ik «demokratik iht i lô l» için, küçük burj uvaziyi de istismar ederek, geniş cephe hal inde çal ış ı lacak­tır.

Gecen yazımızda da işaret ettiğimiz gibi Dr. Ha­li l Cin, Osmanl ı mülkiyet rej imin in , «dirl ik» (zeamet, timar) . «vakıf» ve «mülk» olmak üzere üçlü bir mül­kiyet sistemi tatb ik ettiğ in i , gen iş misal lerle göster­miştir. Prof. Şakir Berki de aynı konuda, zengin mi­sal ve izahlar vermektedir. Omer Lütfi Barkan, Hal i l i nalcık, Neşet Çağatay, İsmai l Hakkı Uzuncarş ı l ı , Os­man Turan, lbnülemin Mahmut Kemal ve Osmanl ı toprak meseleleri i le uğraşan araştı rıc ı lar, bu konuda aydın latıcı bi lgi ler vermişlerd ir. Bütün bu b'. lgi ler Marksistleri ya lanlamaktadır. Orta Asya Türklüğüne a it kaynaklar - ki bunlara çok kısa atıflarda bulun­duk - ve Türkiye'ye göç etmiş olan çeşitl i Türk uruklarına mensup kimselerin ifadeleri , Anadolu Yö­rükleri ve Türkmenleri arasında şahsen yapmış bu­lunduğumuz incelemeler, Marksist teorinin i lmi sıh­hatten mahrum olduğunu gösteriyor. Gerek tarih

Page 63: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

64 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

içinde, gerek bugün, Türk cemiyetlerinde, karma bir mülkiyet sistemi hü lsüm sürmüştür. Bu sis­tem içinde, ferdi mülkiyetin yeri büyüktür. Onun yan ında oymak mülkiyeti vard ı r k i , bunu sos­yal istlerin kol lektif mülkiyetine benzetmek büyük ha­tadır. O Türk töresin in yarattığı ve Türk içtimai bün­yesine uygun olan, bize mahsus bir sistemdir. Sa­dece yayla ve mer'a larda tatbi k edi len bu sisteme göre, oymak veya köy halkı , hayvan la rın ı müştere­ken otlat ı rlar. Onun dışı nda, hayvanlar üzerinde, kış­lalarda, toprakta, taş ın ı r ve taşınmaz mallar üzerin­de ferdi mülkiyet vard ı r. Bu sosyal sınıf ve tabaka farkları olmaksızın töreye göre, varl ı kl ı ve varl ı ksız­ların hayvanları otlaktan aynı şekilde faydalanır . Bazı köylerde, fertler arası ahenk sarsı ldı ve statü farkları çok açık şekilde bel i rdi ise bunu törenin ve bünyenin sarsılışında ve milli esasta yeni bir kaideler sistemine kavuşmayışımızda aramak gerekir.

İ lmi s ıhhati olmıyan Marksizmin samimiyet bah­sinde de sağ l ığ ından şüphe etmek gerekir. Çünkü, Asya Üretim Tarzından , Osmanl ı larda ferdi mülk iyet bulunmadığından bahseden ve sosyal ist b ir rej ime geçmekle her türlü ferdi mülkiyetin sona ereceğin i bi len ve onun için çal ışan insanları n, samimi olsalar­dı , toprak reformu türküsü çağı rmamaları gerekirdi . Cünkü toprak reformu, mülkiyet üzerinde düzenle­meler yapmak, büyük mülkleri parçalayıp, hür ve müstakil küçük köylü, çiftçi mülkleri yaratmak isti­yen bir ıslahat tedbiri, ferdi mülkiyet rejimini pekleş­tirici hukuki, iktisadi, mali, teknik tedbirleri gerekti­ren içtimai bir tasarruftur. Hazı rl ık l ı ak ı l l ı , hesapl ı b i r toprak reformu içtimai bünyeyi kuvvetlendiri r, kendi toprağ ın ı ekip biçmenin huzurunu tadara k; ocağın ı tüttüren küçük çiftçi ler yaratır. Bunu sosya-

Page 64: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 65

l ist arzu eder mi? Marx ve Engels, köylü lerden nefret ediyordu. Onları ihti lale yaramaz, geleneğine ve top­rağına bağ l ı şekilsiz bir sürü olarak görüyorlardı . Onun bir an önce ortadan kalkmasın ı istiyorlard ı . Büyük, makinal ı ziraat önünde küçük işletmelerin dayanamıyacağın ı düşünüyorlardı . Bu sebebten onu kendi ha l ine bırakmak, sefa letle, tefeciyle, i mkôn­sızl ı klarıa boğuşmasın ı ve böylece yok olup g itmesi­ni isteyen, muhteris bir arzu ile, reforma hiç taraf­tar olmad ı lar. Kldsik iktisatçıların kapitalist zihniye­ti ile tıpa tıp uyuşarak, «Bırakın ız yapsınlar, bırakı­nız geçsinler» dedi ler. Ne halleri varsa görsünler, yık ı l ıp g itsinler ve ihti lôl sürülerine katı ls ınlar, iste­di ler. Sonradan gelen sosyal istler ise, köylünün kor­kusunu g idermek ve reyini alabilmek endişesi i le, toprak reformundan bahseder oldular. Sonradan Lenin de, toprak reformundan bahsetti ve hattô köy­lüye reformu kend ilerin in yapmasın ı tel kin etti . 1917 yazında, büyük mal ikaneler yağma edi ld i , Rusya'n ın dört bucağında meydana gelen toprak işgal leri i le memleket alt üst olmuştu. Köylüler toprak sahibi o l ­muş, sosyal istler bunu teşvik etmişti. Ek im İ ht i lô l i 'n­den sonra, ka lan toprakları da köylüye dağıttı lar. Bunu teh l ikeyi atlatmak ve köylünün desteğin i ka­zanmak için yapıyorlard ı . Troçki hemen kollektif top­rak mülkiyetine geçilmesin i istiyordu. Len in ve Bu­harin bunun bir zaman meselesi, köylünün biraz de­ğ işmesi, daha doğrusu Sosyal ist Devlet' in kudretlen­mesi meselesi olduğunu, bu bakımdan köylünün el in­den toprakları hemen a lmanın büyük teh l ikeler ya­ratacağın ı söyleyerek, bu tekl ife karşı çıktı lar. Köy­lü ler işin asl ın ı çabuk öğrendi . «Kahrolsun Komünist-

F: 5

Page 65: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

66 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lenı şiarı i le ayaklanıp, iç savaşa g i riştiler. Arkasın­dan taviz devri ( NEP) geldi ve 1 929 lorda bütün köy­lü toprakları kolhoz ve sovhoz hal ine getiri ld i . Dün köylüyü, küçük ferdi mülkiyeti savunanlar, toprak reformunun faziletlerinden bahsedenler, şimdi «za­mirlerindekini» ortaya çıkarıyor, içlerinde yatan as­lanın ne olduğunu gösteriyorlardı . Fakat atı a lan, Üsküdarı geçmişt i . Dünyan ın her yerinde bu böyledir. Sosyal ist, köylüyü sevdiğ inden, küçük köylü mülki­yetine taraftar olduğundan değ i l , fakat, i ktidarları müşkül durumda bırakmak, acele ve yıkıcı toprak reformlarına yol açmak ve kitleleri a rkası na alabi l­mek ve kend isine taraftar edebi lmek iç in , toprak re­formu havarisid ir. İşi başard ı , bünyeleri sarstı , mu­radına erdi mi , bi ldiğini yapacak, ferdi mülkiyeti or­tadan kaldıracaktır. İşte Marksistlerin samimiyeti budur. Burada Marksiszmle sosyal izmi eş manal ı olarak a ld ık. Marks bütün sosyal istlerin vaftiz baba­sıdır . Ş imdiye kadar edindiğimiz bilg iye göre, ikisi a rasında az fark l ı l ı k gördük. Biri muradına ihti lal le, diğen ağır ağ ır, secim oyunları i le erer.

İ lmi sıhhati ve samimiyeti olmıyan bir sisteme nası l bağlan ı l ı r? Hele mazimize ış ık tutmada, onu fener olarak nası l a l ı rız? Cidden hasbi şeki lde, yü­rekten inananı var mıdır b i lmiyoruz? Burada kastımız, sistemi tam manası i le an l ıyanlard ır. Bize göre gü­zel teorik kal ıplar içinde sunulmuş, teh l ikel i bir oyun­d ur. Môzimize de, hôl imize de mi l li kaynakları mıza göre izah ve deva bula l ım. Marksizmden teorik plôn­da, mukayeseli tahlil gücü bakımından erbabı fayda­lanabilir. Onun dış ında, kitleleri bu zehirden koru­mak bir hekim ve eczacı hazakatiyle, ak l ı erenlere büyük bir borçtur.

Page 66: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜL TÜRÜNÜN GELİŞME SEYRİNE KISA BİR BAKIŞ

Yirminci ası r dünyasında, yeniden Büyük Türki­ye h a l i n e geliş ve Türk M i l l et i h a l i n e varış vetiresi n i n

h ızlandır ı lması ve tamamlanması iç in , mi l li kültür ve sosyal yapı incelemelerin in , i lmi esaslara oturtul­ması gerekir. incelmiş ve süzülmüş bir kültürün or­taya çıkarı lması ve işlenmesi, herşeyden önce o kül­türü yaşayan mi l letin tan ınmasına bağl ıd ır. Türk kül­türünün kaynakları n ı tarihimizin derin l i klerinde ve bugünkü Türk cemaatlerinde bulabi l i riz. «Böyle bir hareket, ha lkı boş bir levha, pasif bir ham madde gi­bi görmiyecek, kuvvetin i içtima i bir şuura ltı 'ndan a lacaktır.» Tanzimat z ihniyeti , ha lkı côhi l ve ôciz bu­luyor, ona i l im ve fen götürmekle her şeyin hal ledile­ceğine inan ıyordu . Maarif Nazırı Emrullah Efendin in «Tuba Ağacı» nazariyesi de bu görüşü işl iyordu . «O­na göre, münevverlerin Ü niversitelerde yapacakları bu zihni kültür, yukarıdan aşağ ı inmek suretiyle hal­ka kadar yayı lacak, garpçı l ığ ı ve mi l l i yetçi l iğ i halka yerleştirecekti. Bu görüşte halk bir levhadan , tama­miyle pasif bir i ptidai maddeden ibaret olup, yukarı­dan aşağı i r•en zihni kültür, ona istediğ i bütün şekl i , hüviyeti ve manayı verebi l ird i .» Ahmet Mithat Efendi de aynı görüşteydi . «Ahmet Mithat. Anadolu 'nun folk­lor temel lerine, mi l li bünyenin bütün Mythos'larına

Page 67: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

68 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI .

'Acem basması' , 'batı l itikad' gözüyle bakarak unut­turmağa çal ışıyordu» (1 ) .

Hal kımız mi l li kü ltürümüzün yaratıc ıs ıdır. Köyle­rimizde, Alevi ve Sünni Tü.rkrnen aşiretleri arasında Yörüklerde mi l li kü ltürümüzün en saf ve kıymetli şe­ki l lerin i , ham madde, yarı mamul ve mamul hal inde bulabi l iriz. Böyle bir araştırmada Kars i le Edirne ara­sında kalmak bizi kısı r neticelere ulaştıracaktır. Kül­türün bütünlüğü ve devaml ı l ığ ı , zaman ve mekônı kesintisiz şekilde, bütün olarak ele almamaızı gerek­tirmektedir. Yan i zaman içinde, Türk kültürü araştır­malarına ne yalnız Cumhuriyet' le, ne Osmanl ı Dev­letin in kuruluşu i le, ne de Selçuklu ' larla, Malazg irt' le başl ıyacağız. M i l li kültürümüzün kökleri Hun Türk­lerine dayanır ki , bu da bin beş yüz, i ki bin yı l öncesi demektir. Mekôn içinde de Kars' ın ötesindeki Aze­ri ' leri, Türkmen'leri, özbek'leri, Kırgız' ları , Kazak'ları , Uygur'ları, Tatar' ları , Başkurt' ları , Kerkük ve Kıbrıs ve Rumeli Türkleri 'n i ele almal ıyız. Bu incelemizde, türlü s iyasi ve . içtimai şek i l ler içinde, muhtel if Türk cemaatlerin in , devrin şartlarına göre oldukça yük­sek bir medeniyet ha l inden, derece derece göçebe basitl iğ ine doğru, çeşitl i kültür nümuneleri verd ikle­rini müşahode edebi l iriz. Bu basit l ik, iptidail i k değ il­d i r. Basit bir hayat yaşayan göçebe Türkler'de bile, oldukça yüksek bir kültürün izlerin i vesikalardan ta­kip etmek mümkündür. Veri geldikçe bunlara doku­nacağız. Esasen «İptidailik» izafid i r. Durkheim ve Se­eley: «En ileri devleti, en iptidai kabi le ile mukayese

(1 ) Prof. Hilmi Ziya Ülken, Millet ve Tarih Şuuru, İs­tanbul, 1948, sf. 182-183.

Page 68: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 69

ed in iz, n isbetler farklı olmakla beraber, aynı husu­siyetleri göreceksiniz» der. (2) .

Uygur'lar yüksek bir kültür seviyesine u laşmış­lard ı . Modern Avrupa'dan cok önce, birer ticaret merkezi hal ine gelmiş olan can l ı şehir merkezlerinde, reh in , faiz ve temettü işlerin in yürütü ldüğü iktisadi, mali, hukuki muamelelerde bulunuyordu (3) .

Uruklar, boylar, oymaklar kendi mi l li hayatlarını yaşarken, bazı hanedanların zaman zaman mi l li kü l­türden uzaklaştı kları görü lmüştür. Buna misal olarak Selçuklu' ları verebil i riz. Bazı «Selçuklu hükümdarla­rı kuvvet l i bir Türk kültürü i le gelmedikleri için; yan­larında i ran' l ı kôtipler getirmişler ve resmi muhabe­releri Fars'ça yazmışlar, i ran' l ı münşiler kul lanmış­lar, tarih lerin i Fars'ça yazdı rmışlardır. İ l k hükümdar­lar henüz yarı göçebe ruhu muhafaza ettikleri için , eski Türk adların ı ve geleneklerin i muhafaza ediyor­lard ı . Alp Arslan , Kı l ınç Arslan, Kuta lmış, Sancar, Kara Arslan nah . . . g ib i . Fakat şehirlerde yerleştik­ten ve Fars kültürünü ben imsemeye başladıktan son­ra İ ran hükümdarları n ın adları n ı a ld ı lar. İran saltanatı­n ı devam ettirmekle öğündüler. İ l k zaptettiklere şe­h ire Arz-ı Rum, memlekete Mülk- i Rum, kendi lerine Sultan- ı İ kl im-i Rum diyerek, Roma' l ı l ığ ı benimser göründükleri halde, Doğu-Roma imparatorluğunun büyük bir kısmı üzerinde İslamı İ ran kültürüne dayan­maları yüzünden İ ran geleneğine bağ landı lar. Key­kubad, Keykavus, nah . . . g ib i İ ran hükümdarları n ı n adlarını a ld ı lar.» (4).

(2) G. Lienhardt, Social Anthropology, London, 1966,

sf. 32.

(3) Ahmet Caferoğlu, Uygurlar'da Hukuk ve Maliye Is­

tılahları, Türkiyat Mec. Cilt iV, 1934, sf. 1-44.

Page 69: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

70 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Böyle olmakla beraber, Moğol teh l ikesini uzak­laştıran Sultan Alöaddi n Keykubad halk arasında « Uluğ Keykuböd» adiyle an ı ld ı (5) . Bu ha l , onlar ın Fars kültürü tesirinde kalmalarına rağmen, gene de mil li kültürden bazı unsurlar taşıdık ların ı , meziyet ve fazi let sahibi oldukların ı , bu yüzden halk tarafından sevi ldi klerin i gösterir.

Ayn i hal i Osmanl ı padişahlarında da görüyoruz . İ l k padişahların sadel iğ i ve töreye bağ l ı l ığ ına naza­ran , sonrakiler mi l li kültürden hayli uzaklaşmışlardır. Fakat Sultan Hamid' in babası Abdülmecid Han'ı , bir bakıma son Selçuklu hükümdarlarından daha şuurlu olarak görmekteyiz. Gerçekten, 1 855 yı l ında Osmanl ı Devleti i le İngi ltere ve Fransa arasında akdolunan %4 fa izl i isti kraz an laşmasında, Pad işah kendisin" den şu şekilde bahsederek, bu şuuru ortaya koyu­yor: «Biz ki, b i lOtfih i teô lô Türkistan ve Türkistan'ın şamil olduğu nice memelik ve büldônın Padişahı, es-Sultan ibnü's-Sultôn es-Sultôni'I Gôzi Abdülme-

Bu hususta ayrıca şu kaynaklara bakınız: Re­

şit Rahmeti, «Uygur Istılahları», Türkiyat Mec. Cilt

VII , Reşit Rahmeti, «Türkçe Turfan Metinleri»,

Türkiyat, XII. 15-22. Baaheddin Ögel, «İslamiyet­

ten Evvel Türk Kültür Tarihi ve aynı müellifin Bin

Temel Eser dizisinde çıkan dört cilt ki.tabı. Ziya Gö­

lialp, «Türk Medeniyeti Tarihi» ; Orhun Kitabeleri

Hakkında H. Namık Orkun ve Muharrem Ergin'in

kitapları. Prof. Kafesoğlu'nun Bin Temel'de çıkan

kitabı ; Zeki Velidi Togan ve Eberhard'ın eserleri.

(4) Hilmi Ziya Ülken, aynı eser, sf. 348.

(5) Prof. Dr. Osman Turan, «Yeni Selçuklular Tarihi»

Ankara, 1956, sf. 211.

Page 70: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 71

cid Han . . . » (6) . Bunun la beraber, fazilet ve meziyetle­ri bir yana, Türk töresin in b i rçok Osmanl ı sultan ında k.oybolmağa yüz tuttuğunu görüyoruz. Sultan İ kinci Murad'a kadar Türk töresi muhafaza edi lmişt ir. İ kin­ci Murad' ın sarayında ozan lar ve kopuzcular Oğuz Destanı okur ve çalarlard ı . «Onbeşinci asrın sofi şa­irlerinden Kemal ümmi, bir gazel inde «Oğuz ozanla­rın ın bağıra çağıra şi irler inşat» etti klerin i söylüyor kf, bu ifade, lslôml an'anelerden z iyade, kavmi an'a­nelere bağl ı olan ozan' ların a leyh indedir» . (7) .

Fatih devrinde Candarl ı Kara Hal i l Paşa'n ın kat­li i le, dönme vf:} devşirme saltanatı başlamış oluyor­du. Rum Mehmet Paşa, Rum dönmesi Zağanos Pa­şa, Türk düşmanı idi ler. Türk çocuklarına kapal ı olan Endurun Mektebinden, dönme devşirme çocukları , her y ı l mezun oluyor ve Osmanl ı idareci s ın ıfı na ka­tıl ıyordu. Bu idareci s ın ıf n azarında Türkler, kaba, ca­h i l ve Kızı lbaş'tı . Türk'lere « Etrôk-i blidrôk» (anlayış­sız Türkler) adın ı verd i ler. (8) .

Bu sıralarda saray çevrelerinde ayrı bir kültür gel işiyordu . Bu hal, Türk kültürünün uzvi bir şekilde inkişaf etmesine engel olmuştur. Seçkinler tabakası mi l ll küİtürün kaynağına yabancı , hattô ona düşman idi ler. Anadolu Beyliklerinde ise mi l ll bir g id iş var­d ı r. «Menteşe Beğlerin in m i l ll l isanları na da ehem­miyet verdiklerin i» bi l iyoruz. Denizl i Beği « İ nanç Be-

(6) İ. Hakkı Yeniay, «Yeni Osmanlı Borçları Tarihi,» İstanbul, 1964, sf. 22.

( 7 ) Prof M. Fuad Köprülü, «Türk Dili ve Edebiyatı Hak­

kında Araştırmalar». İst. 1934, sf. 278.

(8) Azmi Güleç, «Türklük Hakkında İftira Edebiyatı»,

Türk Düşüncesi, sayı 3 (36 ) , 1957 sf. 16-24.

Page 71: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

72 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ğ in oğlu M urad Arslan Beğin emri i le Türkçe ( Fati­ha tefsiri ) yazı ld ığ ın ı söyl iyebi l iriz» (9) . Karamanoğ­lu Mehmed Beğin mi l li şuuru ise meşhurdur.

İ ki , üç asır Osmanl ı padişahları , ata ları Ertuğrul Gazi'yi hatırlarına bile getirmemişlerdir. Eskişehir -Bi lecik Yörüklerin in , beş altı asırd ır, her y ı l ın eylü l ayında Ertuğru l Gazi Türbesi 'n i ziyarete g itmeleri, padişahların gözünden kaçmış, bu sevg i gönül lerin­den ı rak olmuştur. Bu ziyarete «Yörük Bayramı» adı veri l i rd i . Beş yüz kadar atl ı , başlarında sancaktarla­rı olduğu. halde, konakl ıya konakl ıya Söğüt kasaba­s ına gelir, Türbe civarına çad ırların ı kurar, atlarıyla Türbe'nin etrafında dolaşır. dua ederlerdi . Sonra ka­zanlar kaynar, etl i bu lgur pi lavı ve zerde pişer, kur­banlar kesi l i r, davul lar döğülür, yiğitler c irit oynar, pehl ivanlar güreşird i . Bu ziyaret üç gün sürerdi . Bu Türkmen - Yörük Töresin i n fark ına ancak Sultan Ha­mid varabi lmiş, «U lu Ceddim» d iye tebci l ederek, Er­tuğrul Gazi 'n in Türbesin i tômir ve i hyô etmiştir. ( 1 0) .

Devşirme saltanatı , Türk Töresin i , Osman l ı Sa­rayından tamamiyle ihraç edememiştir. 1453 de İs­tanbul 'un fethinden sonra, büyük toy (hôn-ı yağma) yapıld ığ ın ı Evliya Celebi kaydediyor ( 1 1 ) . Yağmal ı

(9) Köpriilüzade M. Fuad, «Anadolu Beylikleri Tarihine

Ait Notlar», Türkiyat Mec. Cilt 2, 1928, sf. il.

(10) Bu hususta bk. İbrahim Hakkı Konyalı, «Ertuğ­

rul Ga:ı:i Türbesi» İst. 1959 ve Ali Rıza Yalgın'ın bir

makalesi ve ileriki sahifelerde <<Ertuğrul Gazi İh­

tifalh> başlıklı yazımız.

(11) Halil İnalcık, «Kutadgu Bilig'de Türk ve İran Si­

yaset Nazariye ve Gelenekleri» Reşit Rahmeti Arat İçin, Ankara, 1966; sf. 270.

Page 72: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRl\1ALARI 73

toy bi l indiği g ib i , eski bir Türk geleneğ id ir. { 12 ) . 1 701

yıl ı haziran ayı nda, Pad işah İkinci Mustafa, Edirne' -de bir cirit oyunu tertipled i . Türk töresine uygun şe­kilde cirit oynandı , havuz dolusu karl ı şerbetten hem kendileri içti , hem de Edirne halk ına dağıtt ı lar. { 13 ) .

Osmanl ı sarayları nda ve zengin konaklarında, if­tar yemeğinden sonra, davetl i lere, bir kese içinde. ev sah ibin in kudretine göre dağıtı lan ve «Diş Kirası» adı veri len, para, eski Türk geleneğin in yeni şekl i id i . Padişah Üçüncü Ahmed' in şehzadeleri için yapı lan, ik i hafta süren, yemekli , eğ lencel i muhteşem sünnet düğünü, eski Türk geleneğ i olan «Orun ve Ü lüş» usu­lünü aynen yaşatıyordu. ( 14 ) .

1 396 yı l ında, T imur beş yı l l ı k ayrı l ı ktan sonra, za­ferler kazanmış olarak Semerkand'a dönerken, karı­ları , kızları ve kız torunları (maiyetleri i le birl ikte) ta­rafı ndan muhteşem bir merasimle, Ceyhun Nehri kı­y ı larında karşı lanmıştı. Bu karşı lama töreni esnasın­da, mi l li geleneğe göre, Hakan' ın üzerine altun ve kıymetli taşlar serpti ler. Bunu nakleden Vambery, Osmanl ı Sarayında Bayram merasimlerinde, padişa-

( 12) Bu hususta, kitabımızın sf. 11 ve devamına bakı­

nız.

(13) Silahdar Fındıklılı Mehmet Ağa, Nusretname, sa­

deleştiren İsmet Parmaksızoğlu, cilt il, Fas. I, İstan­

bul, 1966, sf. 81-2.

(14) Nusretname, cilt il, Fas. il. İst. 1969, sf. 397-403,

Bu hususta ayrıca bk. Abdülkadir İnan «Orun ve Ülüş Meselesi» Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mec­İstanbul 1931, cilt 1. Zeki Velidi Togan, Umumi

Türk Tarihine Giriş, 1. İst. 1946, sf. 201, 273-93, İb­

rahim Kafesoğlu, «Selçuk'un Oğulları ve Torun­

ları», Türkiyat Mec. XIll. 118.

Page 73: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

74 TÜRK KÜLTÜRÜ' ARAŞTIRMALARI

hın önüne doğru, gümüş paralar serpi lmesi ôdet in i bu Orta Asya geleneğine bağl ıyor ve aynı geleneğ in Anadolu'da düğünlerde, ge l in gel i rken üzerine para serpme şeklinde devam ettiğ in i söylüyor ( 15 ) .

Devlet in , ha lk arasında mi l li kültürün canlandı­rı lması ve yayı lması h ususundaki i lg isizl iğ i , dağ ın ık­l ığa ve kabile kültürlerin in gel işmesine yol açar. Mi l ­li dayanışmanın yerin i , kabi le tesanüdü a l ı r. Bu duru­mu ne yazık ki, Osmanl ı lar devrinde görebi l iyoruz. ibni Arabşah gibi mutaassıp üleman ın tesiri ie, halka yabancı gözüyle bakı ldı . B u hal , b irçok Kızı lbaş Türk­men aşiret in in küskünlüğüne yol açt ı . Devlet yıkmak, mi l li bir l iği parça lamak isteyen cereyanların. propa­gandaların bu aşiretler üzerinde tesir l i olmasına yol açtı . Birçoğunu kı l ıçtan geçird ik , kalanları i ran'a kaç­tı. Bir kısmı da Doğu'daki aşiretler arasında eriyip, Türkçeyi terkett i . Doğu Vi lôyetlerin in Türkleşmesi vetiresi ters yönde işled i . «Bu müfrit sünnll il< . Azer­baycan Türklüğünü müfrit şillerin kucağına atacak, iki buçuk asır sonra da mezhepleri birleştirmek husu­sunda Nôdirşah Afşar tarafından yapı lacak çok mü­sait ve her iki taraf için kabule şayan tekl iflerin red­d ine saik olacaktır .» ( 1 6) . Türklüğün bu parçalanmış hal inden büyük bir üzüntü duyan , kudret l i Azeri şai­ri Mirza Ali Ekber Sôbir şöyle yakın ır:

«Bir vakt Şah ismail-ü Sultan Selime, Meftun olarak eyledik islômı dünime (iki parça) . Koyduk i k i taze adı b i r d in- i kadime {eski b i r d i -

ne) ,

(15) A. Vambery, Bistory of Bokhara, London, 1873, sf.

187.

(16) Prof. Dr. Z. Velidi Togan, aynı eser, sf. 378.

Page 74: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 75

Saldı bu teşeyyü ' (şill i k ) . bu tesennün (Sünnil i k) bime biz,

Kaldı kça bu hôletle sezô-i esefiz biz Öz d in im izin başına engel kelefiz biz. İmdi yine var taze haber, yakşı temaşa, l ran l ı l ı k . Osman l ı l ı k ismi olup ihya, Bir kıt'a yer üstünde kopup bir yeke dôvô, Meydan ki kızıştı olara k mahv serôpa, Onsuz da k i her çend ki yekser telefiz biz, Öz kavmimizin başına engel kelefiz biz» ( 17 ) .

Halktan kopan Osman l ı münevveri, yapma bir Osmanl ı Di l i meydana getirmiş, halk güzel Türkçesi­ni konuşurken. o «Lisan-ı Osmaniyi tekel lüm eyle­miştin> . İ lm'i kavram ve deyimlerden vazgeçtik, gün­lük konuşma d i l ine bi le, Arapça ve Farsça'dan kel i­meler alarak, bunların Türkçe'sini terketmiştir. Bu aşırı l ık , tamamiyle a ksi istikametteki bugünkü aşırı ­l ığ ı davet etmiştir. Bugünkü de , Fransızca ve İng i l iz­ce'den gün lük konuşma di l indeki kel imeleri al ıyor. Osman l ı münevveri , «Baş sağl ığ ı »n ı b ıraktı , «Tazi­yet>ı i a ld ı ; « Karşı lama» yerine << İstikba l» i , «Uğurlama, yolcu etme» yerine, «Teşyi» i . «Hoş geld in» yerine «Hoş amedl» yi a ld ı . Kaşgarl ı Mahmud'un «Cay ar­d ı» 'd iye bahsettiği yerden, Araplar gibi «Mavera-en­nehr» d iye bahsett i . Onun d i l inde, Seyhun ve Cey� hun Nehirleri Arapçaları i le yer değiştird i . Amu Derya ve Siri Derya Nehirleri oldu. Böyle bir aşırı l ı k, bugün­kü ayd ın ın «Anons» ları na, «Lônse» lerine, « Entere­se» lerine, «Etap» lar ına, «Skor» lar ına, «Pi kn ik» le-

(17) Süleyman Tekiner, «Sovyet Azerbaycanında Ten­

kitlere Hedef Olan Bazı Şiirler Üzerinde İnceleme­

ler», DERGİ, No. 17, 1959, sf. 69 (Azerbaycan Mec­

muası, No. 8-9 (80-81) Ankara, 1958'e atıf ) .

Page 75: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

76 TÜRK KÜL TÜRÜ ARAŞTIRMALARI

rine, «Tape etme» !erine, «Olanak» lar ına, «Sapta­ma>> larına yol açmıştır ( 18 ) .

Bu bahislere sonra tekrar dönmek üzere konu­muzun belkemiğin i teşki l eden mevzuulara g irel im . Türk mi l let in in sosyal yapısı, mi l li kültürümüzün hak­kında iyi bi lgi ed inmemize yardımcı olacak ve mi l let hal ine gel işimizde tak ip edilen siyasi ve içtimai şe­ki l leri, içtimai teşki lôt tarzlarını açı kl ığa kavuştura­caktır. Bu bakımdan Türk uruk, ulus, boy ve oy­makların ı , aşiret sistemlerin i ele a lmamız icap ediyor. Onun iç in böyle bir usul tak ip ediyoruz.

TÜRK iCTIMAİ TEŞKİLATI HAKKI N DA

GÖRÜŞLER

Her cemiyette olduğu gibi, Türk mi l li kültürü i le, Türk içtimai bünyesi (sosyal yapısı) birbiriyle sık ı sı­kıya kenetl idir. M i l l i kü ltürümüzün meydana ç ıkarı l­masında, mi l li bünye araştırmaların ın büyük rolü ola­cağı muhakkaktır. Şu ha lde, mi l li sosyal yapımızın belkemiğin i teşki l eden , Türk boy sisteminin incelen­mesi, aynı zamanda mi l li kültür sahasındaki araş­tırmalara ışı k tutucu olabi l i r. Biz bu makalemizde Türk göçebelerin i n kabile teşki lôtını ele a lacağız . Konuya el atmadan önce, Türk göçebel iği hakkında . b i lg i vermemiz isabetl i olacaktı r.

( 18) Bu hususta bk. Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu'­

nun, «TÖRE» nin 29 ve 31. sayılarında çıkan yazı­

ları ve Doç. Dr. Erol Güngör'iin aynı Derginin 29. ve 30. sayılarındaki yazıları.

Page 76: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 77

iCTiMAf GELİŞMEDE TÜRK GÖCEBELİGİN İN YERİ

Bütün mi l letler gibi Türk mi l leti de, yerleşik ha­yata geçmezden önce, b ir göçebel ik hayatı geçir­miştir. Bugün bi le Anadolu'nun çeşitl i yerlerinde ve muhtel if Türk ü lkelerinde göçebel iğ i devam ettiren perakende oymaklara rastlan ı r. Fakat bunlar küçük cemaatler olup, çok cüz'i b ir azı n l ı k teşki l etmekte­dirler. Türk soyu artı k yerleşik hayata geçmiş, zira­at, ticaret ve sanayide i leri şekil ler gösteren bir ham­l e içinde, m i l let h a l i ne gelme yol u ndad ı r.

Türk göçebeleri i leri b ir medeniyet seviyesinde bulunmuş, yüksek bir kültüre sah ip olmuşlard ır. Bu hükmün hudutların ı Göktürk'lere kadar götürebi l iriz. Merhum Prof. Fuad Köprü lü «coğrafi şartlar ve i kti­sadi zaruretlerle s ıkı sı kıya alakal ı olan ve birbirin­den çok farklı şekil leri bulunan nomidisme' in (gö­çebel iğ in) , içtimai tekamül bakımından, geri b ir saf­ha olduğunu ve göçebe kavimleri n in maddi ve ma­nevi yüksek· bir kültürden ve hukuki teşki lattan mahrum bulundukları n ı zannetmemelidir» d iyerek, Türk urukların ın yüksek b ir yaşayış seviyesi göster­di klerin i ifade ediyor ve: «Asırlardanberi Karadeniz şimal indeki geniş bozkırlardan geçen Türk şubeleri hakkında teıkiklerde bulunan a l imler bu hakikati te­yit etmektedirler» ( 1 ) diyor.

Göçebelere dair zengin bi lg i ler veren Prof. Ze­ki Velid! Togan, göçebelerin medeniyet seviyesini gös­teren şu d ikkat çekici açıklamada bulunuyor: «hü-

(1) Prof. Dr. M. Fuad Köprülü, «Ortazaman Türk Huku­

ki Müesseseleri», İkinci Türk Tarih Kongresi Kita­

bı, İstanbul,, 1943, sf. 388-90.

Page 77: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

78 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

kümdarları n ve zeng inlerin 'arda' larında da ipekle dokunmuş hal ı lar olmuştur. Böyle 'dermeev' !erin (çadı rların ) . ' ki rege ve ok' lan (çadı r ın ağaç a ksamı ) . altın la ve f i l dişleriyle ziynetlenmiş ve mi lyonlara mal olan bir mesken ve medeniyet ôbidesi olmuştur» (2) . Böyle muhteşem bir hayat yaşıyan göçebe halk , şeh irlere yerleşenleri hor görüyor, onlara aşağı göz­le bakıyorlard ı . Şehirlere yerleşenlerin bir kısmı h iç olmazsa yazları yayla lara çı karlard ı . Bu gelenek ha­len Türkiye'n in birçok yerinde cörid i r. Göçebe Oğuz'­lar, şehirlere . yerleşen soydaşlarına «Yatuk» adın ı verirler. Kaşgar l ı M a h m ud b u dey i m h a k k ı nda şun­

ları kaydediyor: «Tembele 'yatuk kişi' denir. Oğuz­lardan bir takımları vard ır k i , şehirlerinden dışarı çı kmazlar, savaş yapmazlar. Onun için bunlara 'ya­tuk' denir. 'tenbeller ve atı lmışlar' demektir» (3) . Ziya Gökalp, Leon Kahun'un «Göçebeler, coğrafi muhit in icbôrile, zaruri olarak göçebedirler» şekl indeki iddi­asına Türk tarih inden misaller vererek, meselenin esasın ın başka olduğunu izah ediyor. Gökalp' in be­l irttiğine göre, Bi lge Kağan bir gün kayın babasına, kavmini şehi rlere yerleştirmekten balısediyor. Kayın babası bunun iyi b ir f ik ir olmadığ ın ı , şeh irler kurup yerleşti kleri takdirde hürriyet ve isti klôl leri ka lmıya­cağ ın ı , Çin'e isted ikleri g ib i ak ın yapamıyacaklarını söylüyor. Halbuki göçebe halde akın yapınca, Çinl i­lerin onları bulmasına imkön yoktur. Çadırların ı yük­ledikleri gibi uzak diyarlara göçmeleri işten bi le de-

(2) Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili

(Türkistan) ve Yakın Tarihi, C. 1, İstanbul, 1942-

47, sf. 46

(3) Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lugati't-Türk, B. Ata­

lay çev .. C. ili, sf. 14.

Page 78: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 79

ğ ild ir. Bu i kna edici cevap karşısında Bilge Kağan fi krinden vazgeçiyor. Ziya Göka lp bu konuda şu mi ­sa l i de veriyor. Selçukname müell if i , dayısın ın göçe­bel ik hakkındaki f ik irlerin i şöyle nakleder: «Dayım daima bize nasihat ederdi , derdi k i : 'Sakın olmaya ki şeh irlerde oturasın ız, yerleşesin iz . Zira, şeh irlerde oturanların ili ve boyu malum olmaz, asalet ve şere­feti kalmaz; beğl ik ve asalet ancak göçebeli kte ve Türkmenl i ktedir'» (4) .

Anamur'da Yörüklere «Yaylacı», köylerde kal ıp , yaylaya çıkmayan yerleşi k halka «yaycı» denir. Yay­c ı ' l a r yaylaya çı ksa bi le, bu göçebe yayl ac ı l ı ğ ı değ i l ­

dir, deve ve davarları hemen hemen kalmamıştı r. Karadeniz'de, bi lhassa Giresun taraflarında vaktile bu mefhumları «Cepni)) ve «Ekinci» kel imeleri ifade edermiş. Anadolu'nun muhtelif yerlerinde Türkmen, Yörük ve Göçer kel imelerine karş ı l ı k, «Manav» ve «Köylü» kel imeleri aynı şeyi ifade eder. Toros Dağ­ları nda ve Amanos Dağı yaylalarında gördüğümüz ihtiyar Yörükler, köylere ve şehi rlere yerleşen Yörük­ler için hüzünlen iyor, onları garip, unutulmuş, zqval­l ı buluyorJardı . İçlerinde onlar iç in göz yaşlarını tu­tamıyanları gördük. Bu hal, Kaşgarlı Mahmud'un bahsettiği göçebe zihn iyetin in en canl ı ve yaşıyan misa l id ir. Birçok ihtiyar da, cenazelerin in toprak ve taş damlardan deği l , ata yôdigôrı çadı rlardan çı k­masın ı istiyor ve evlatlarına bunu vasiyet ediyorlar­d ı . Bununla beraber yı l lar, büyük sosyal ve kültürel değişmeler getirmiş, n ice ihtiyar da şeh irlere gönül­lü olarak koşmuş, ziraat hayatına iyice int ibak etm:ş­lerdir. Aynı ha l i n Orta Asya'daki tecelli şekl in i Prof.

(4) Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul,

1341, sf. 11-12.

Page 79: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

80 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Zeki Velidi Togan' ın , Prof. Ahmet Caferoğlu 'nun, Prof. Bahaeddin Ögel ' in ve Prof. Eberhard ve Prof. Barthold'un yazı larından takip etmek mümkündür, Bugün ise, Sovyet idaresi, Türk göçebelerin i cebri şekilde, kolhoz çift l iklere sevketmekte, hür göçebe­leri kolhoz ı rgatları ha l ine getirmektedi r. Bu amel iye­de de başarı elde etmiştir.

TÜRK İÇTİMAI TEŞKİLAT! HAKKINDA GENEL BİLGİ

Prof. Eberhard, Çin kaynaklarında, Türklere mensup oldukları n ı kuvvetle tahmin ettiğ i , b in küsür kabile ve klôn ismi bulduğundan bahseder (5) . Türk boyların ın ismine dair bir l isteden Prof. Togan şöy­le bahsetmektedir : «Kutbeddin Aybek namına 1 206

· da Fahreddin Mubarekşah Guri tarafından, Türkle­rin tarih , d i l , hayat, akide ve adetlerinden ve fazilet­lerinden bahsederek bir eser yazı lmıştı r, buna bir türkçe şiir i le beraber Türk kabilelerin in çok ehem­miyet l i bir l istesi de dere edi lmişti r.» (6) .

Hun Türklerinden Osmanl ı Türklerine kadar bü­tün Türk şubelerinde, on iki l i bir boy ve oymak taksi­matı görü lür. «H iong-nu (Hun) teşki latında on ik isi sağ on ikisi sol olmak üzere yirmi dört büyük memu­riyet vardı ; memuriyetlerin böyle sağ ve sol d iye ikiye ayrı l ış ın ı Tu-kiü ler'de (Göktürkler) gördüğümüz g ib i , sonradan meselô Oğuzların içtimai teşkilatında, Mo­ğollar'da, 1-larzemşah' larda, Memlukler'de, Akkoyun­lular'da, Safeviler'de de görüyoruz. Macar ôl imi And-

(5) Prof. D!'. w. Eberhard, «Türkiye'de Sinolojinin Va­

zifeleri», Çığır Dergisi, 1941, sayı 99.

(6) Prof Dr. Z. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Gi­

riş. İstanbul, 1946, Sf 146.

Page 80: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 81

ras Alföld i , Çin serhadlerinden cenubi Rusya bozkır­larına kadar muhtelif sahalarda kurulmuş muhtelif

, Türk devletlerinde mevcudiyet in i iddia ettiği cifte h ü­kümdar müessesesin i de bununla a lôkal ı bulmakta­dır» (7) . Osmanl ı Türkleri devlet teşki lôtında da, bu sağlı sol lu , on i kişerden yirmi dört lü boy düzenin in aynen yaşadığını görüyoruz. «Osmanl ı devleti teşki­lôtında sağ kol, sol kol olmak üzere ik i l i düzen esas­lı b ir kaide olarak yer a ld ıktan başka, 24 lü düzene a it de bazı misaller vardır. Meselô Rumeli eyaleti 24 sancağa ayrı ldığı g ib i , D iyarbakır eyaleti de sekizi yurt luk, beşi ocak l ık olmak üzere 24 sancak id i . . . » (8) . Kaşgarl ı 'n ın bahsettiğ ine göre 24 Oğuz ı boyunun kendi lerine mahsus ayrı damgaları vardı . Her dört boyun ise, müşterek bir Ongun'u (Töz'ü, Totem'i ) var­dı . Bu totemler, cok eski devirlere a it olsalar gerek­t ir. Bugün Anadolu'da bazı hayvan ların uğurl u veya uğursuz sayı lmaları , tekin sayı lmamaları o günlerden kalma s i l ik izler olsa gerektir. Meselô, tavşan' ı uğur­suz sayma, ayıdan çekinip adını anmama, kurttan korkarak canavar veya «Peygamber köpeği» diye an­ma gibi . Edremit Türkmenlerin in kurda peygamber köpeği dediklerin i b iz kendimiz gördük. Çuvaşlar da kurda «Peygamber it i» adın ı verirler ki, Edremit Türk­menlerinden farksız b ir söyleyiştir. Yakutlar ise aynı hayvan için «Kuyruklu» adını verirler (9) Aydın bölge­sinde akrebi n adı « kuyruklu» dur.

(7) Prof Dr. F. Köprülü, aynı makale, sf. 391.

(8) Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara, 1967, sf.

206.

(9) Prof. Dr. Abdülkadir İnan, Makaleler ve İnceleme­

ler, Ankara, 1968, sf. 626.

F: 6

Page 81: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

82 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Yirmi dört Oğuz boyunun ayrı damgaları vard ı . «Kaşgarlı ve Reşideddin' in l istelerinde, boyların dam­gaları da veri lmiştir . . . Sa lgurlu ların paraları nda Sa­l ur damgası görüldüğü g ibi , Akkoyunlu para larında Bayındır ve Osmanl ı hükümdarı i l . Murad' ın bazı sik­kelerinde de Kayı damgası bulunmaktadır . Akkoyun­l u lar damgalarını ya lnız paralarına değ i l , yaptı rdı kları eserlere, resmi vesi kalara . bayraklara da koydurmuş­lard ır. Herhalde i l . Murad' ın ha leflerin in para larında Kayı damgası görülmüyorsa da, hükümdarlara a it şahsi eşyalarda, toplar da dahi l olmak üzere, si löh­larda bu damgaya s ık s ık rastgel inmektedir .» ( 10 ) .

Kürt adıyla anı lan. asl ın ı unuttuğuna. Türkmen­l iğ in i kaybettiğine inandığımız kabilelerde de 24 l ü boy teşki latına rastl ıyoruz. «Safevi devrinde Kara­bağ'da yaşayan ve 24 obadan meydana gelen bir toplu luk da, teşki lôtına uygun olarak, « lğ i rm i Dört» adını taşıyordu. Şeref Han, bu toplu l uğun Kürd men­şel i olduğunu söylüyor. Yine ona göre. kend i mensup bulunduğu Bitl is dağları ndaki Ruzegl adlı Kürd boyu­nun 24 obadan müteşekki l o lup, bun lardan 12 oban ın Bi lbasl ve 1 2 obanın da Kovalsl adın ı taşıdığın ı söy­lüyor» ( 1 1 ) . içtimai teşki latta bu derece bir takl it dü­şünülemiyeceğinden, bu boyların eski Türk geleneği­n i devam ettird iklerine hükmolunabi l i r.

(10) Prof. Dr. Sümer, aynı eser, sf 204. Anadolu'daki

ülkücüler çevrelerindeki göçebeler ve köylere gide­

rek, hayvan ve eşyaları üzel"indeki damgaların şekil­

lerini tesbit etmelidirler. Kaybolmadan onları tes­

bit etmek milli vazifedir.

(11) Aynı eser, sf. 207-8.

Page 82: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

Tl.İRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 83

TÜRK iCTİMAT ZÜMRELERİNİ TASNİF TECRÜBELERİ

Türk sosyolog ve tar ihçi leri , bugüne kadar Türk kavmi, içtimai zümrelerine a it ortak bir terminoloj i üzerinde an laşmış değ i l lerd i r. B i r içtimai heyetin, başka başka tabirlerle ifadeye çal ışı ldığı s ık s ık gö­rülen bir haldir. Ziya Göka lp , imam Môverdi'nin «Ah­kôm-ı Sultan iye» kitabında , kavmi zümrelerin tasnifi­n i gösterdiğ in i , bu tasn if i Hz. Ömer' in kabul etmiş olduğunu bel i rterek, eski Arapların «Şaab, kabile, amare, batn, fahz, fasi le» 9ekl indeki ensap s i lsi lesin i biraz değ işi i rerek, «kavim, şaab, kabile, amare, batn, semiyye, tôli sem iyye» şekl inde sıral ıyor ve a i le züm­relerini de «usbe, eh i l , ôyôl (baba, ana ve çocuklar­dan ibaret a i le)» olarak sın;f landı rıyor. Bu tasn ifi e­sas alarak Türk kavmini de şöyle bir sınıf landı rmaya tabi tutuyor: «Türk kavmi uruklardan mürekkeptir» d iyerek, «uruk» tan sonra gelen zümrelere s ırasıyla şu is imleri veriyor: «ci l , i l , kul, boy, bölük, t ire. yarım­t ire, fasi le, soy, ocak, akev» ( 1 2 ) . Bu tasn if deneme­sinden sonra bu hususta şunları kayded iyor: «Arap ve Türk ıstı lahları zah i rde b irbi rine mütenazır olmakla beraber, delôlet etti kleri zümreler arasında farklar vard ı r. İ k i taraftaki a i levi zümreler ayni enmuzeçten olmadığı g ib i , Türklerde kavmi zümreler çok mürek­kept ir. Demek k i , yukarıdaki tenazür tamamiyle doğ­ru değ i ld i r» d iyerek, açı klamasına şöyle devam ed i­yor: «Aşiretler merkezi sıkleti ha iz zümre esas olmak üzere. tasnif edilmiştir. Bir aşirette merkezi sı klet (se-

(12) Ziya Gökalp, «Eski Türklerde İçtimai Teşkilat İle

Mantıki Tasnifler arasında Tenazür», «Milli Teteb­

bularıı, Cild 1, sayı 3, 1331.

Page 83: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

84 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

miyye) de ise ona (semiyyevi aşiret) namı veri l i r. Avusturalya aşiretleri bu sın ıfa mensuptur. Bunlara (basit toteml i aşiretler) adı veri l i r. Merkezi sıklet (batn) da ise ona (batni aşiret) namı veri l i r. Şimall Amerika Hindl i leri bu sınıfa mensuptur. Bunlara (mü­tekômi l toteml i aşiretler) deni l i r. Merkezi sı klet (ama­re) de ise buna (ômarevi aşiret) adı veri l i r. Ameri ka aşiretleri bu enmuzece mensuptur. Bunlarda art ık to­temizmden eser kalmamıştı r. İki evvelki s ın ıf larda (maderi nesep) esas iken, bu enmuzecde (pederi ne­sep) hôkimdir. Merkezi sı klet (kabi le) de ise, buna da (kabl levi aşiretler) deni l ir . Arap aşiretleri de bu en­muzece mensuptur. Merkezi sı klet ( şaab) da ise, bu­na da ( i l ) namı veri l ir. işte Türk i l leri bu enmuzecden­d i r. İ l , aşiret mahiyetinde değ�I. küçük b ir mi l let tabi­atındadır. Binaenaleyh Türkmen i l lerine göçebe ol­dukları na bakı larak aşiret den i l i rse de. hakikatte aşi­ret enmuzecinden uzaklaşmışlard ır. Çünkü kan da­vasını ka ldırara k, küçük b ir hükumet şekl ine girmiş­lerdir» ( 13 ) .

Prof. Sadri Maksudi Arsal , eski Yunan ve eski Cerman d i l lerindeki, kel imeler yard ımıyla, Türk içti­mai zümrelerin i isimlendirmeğe çal ışı r. Şöyle ki: Aile­ler ittihadı (soy = gens = genos) ; soylar ittihadı (oymak = curia, fratria) oymaklar itt ihadı (ok = tri­bus, f i le) . Sadri Maksudi devamla şu açı klamada bu­lunuyor: «Yakut oymakları birleşerek «con» (Yakutça halk, ahal i , kalabal ık ve kabi leler ittihadı manalarını ifade ederi meydana getirirler . . . Con, Romal ı lar ın tribus. eski Türklerin «0k» larına tekabül ediyordu»

(13) Ziya Gökalp, «Aşiretler Hakkında Sosyoloji Tet­

kiklerh>, Doğu Mec., sayı 9 .11.1943.

Page 84: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 85

( 14 ) . Merh um Sadri Maksud! Bey, Oğuz'u b ir Türk şubesi olara k görmez, bir oklar itt ihadı olarak kabul eder. Bu hususu şöyle açık lar: «Bir zümrenin diğer beşeri zümrelerle mücadele, onların tecavüzüne kar­şı kendi hayat ve mevcudiyet in i muhafaza zarure­tinden oymaklar ittihadı «ok» lar (tribus) zuhur eder. Bunlar da daha geni şbir içtimai birl i k kurdukları za­man «oklar» itt ihadı «Oğuz» (Confederation de tri­bus) meydana gelir. Oymak, ok ve oklar itt ihadı içti­mai olduğu kadar da siyasi teşekkül lerdir» ( 15 ) .

Prof. Sadri Maksudi'n in yukarıdaki tebl iğ in i , bah­si geçen Türk Tarih Kongresinde merhum Prof. Mük­r imin Hal i l Yinanç şöyle tenkid etmiştir: «Anadolu'da ve Yakınşark Türklerinde kabile teşki latı başkadır. Evvela uruk, sorıra oymak, badehu boy, daha sonra ulus, ondan sonra da il gel i r. Nitekim Uzun Hasan' ın Amasya val isi olan Şehzade Bayezid'e yazdığ ı mek­tuplarda «Oğuz i l i ve Bayındır u lusu» ibaresi geçmek­tedir>> ( 16 ) . Aynı konu ve tebl iğ üzerinde yaptığı ten­kidde Abdü lkadir inan şunları söylem iştir: «Eski Türk teşki latında soy, oymak v.s. birl iklerini ifade eden te­rimleri tasnif tecrübesi rahmetl i Z. Gökalp tarafından yapı ld ı . Gerek onun ve gerek S. M. Arsal ' ın tasn if ve bu tasnif iç in kul landıkları terimler çok karış ıktır. Türklerin boy teşki latı n ı ifade eden boy, u lus, i l , oğuş (Vakutca us). oba, ok v.s. gibi terimler on birinci asır­da (Mahmud Kaşgari'de) bi le ittiradl ı deği ld ir. Meselô

(14) Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal, «Eski Türklerdeki

Soy-Oymak Teşkilatının . . . », iV. Türk Tarih Kong­

resi, Ankara, 1952, sf. 111, 120.

(15) Prof. S. M. Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, İst. 1947,

sf. 348. (16) Tarih Kongresi Kitabı, sf. 122-3.

Page 85: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

86 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

boy bir yerde kabile, bir yerde kavim, b ir yerde nas diye tercüme edi lm iştir. «Boy» kel imesine « kabi le» dediği gibi , «obmıya da «kabile» diyor. Bir yerde Yıva kabile, diğer yerde batın ile karşı lan ıyor. Tasnifler tıncak muayyen bir asır yahut iki üç ası r için yapıla­b i l i r. Bir ası rda oymak yahut soy dediğimiz zümre, ik i üç as ır sonra büyük kabile hatta kavim olur, yeni oy­maklar türer» ( 17 ) .

Abdülkadir inan Beyin ifadesinin son kısmına biz katı lmıyoruz. Boylar, oymaklar büyüyüp, küçülebi l i r. Bu hal , içtimai heyet ve zümre isimlerinin de değişme­sini gerekti rmez. İçtimai kadroları, yeni zümreler dol­durur.

Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu şöyle bir s ıralama ya­pıyor; kemik manasına gelen söyük (müşterek bir menşe ve ecdattan inen fertlerin birleştiği b ir ün ite) . klôn (siyasi içtimai ve ekonomik esaslar üzerine ku­rulmuş bir teşekkül mahiyetindedir) . Birincisi kapal ı bir muhit haricine çı kmayan zümre, ikincisi kolayca değişen ve hatta ortadan kalkan bir teşekkül id i . Her i kisinin birleşmesi ile, daha kuvvetl i ve idari değeri haiz yani oymak adın ı a lan tribü vücude gelmekte idi . . . Kabile, bozan büyük bir federasyondan vücuda gel i rdi ; bazanda büyük, bir k lônın idari hakimiyetini kabul ederd i . Bu takdirde, yeniden tamamiyle yeni bir ad a lt ında birleşik bir klônlar koal isyonu vücuda gel­miş oluyordu. Bu kabil klônlar birl iği , Türk onomasti­ğ inde esas kabile adı yanında bir de koa l isyon'a g i­renlerin sayısın ı bel i rten rakamlar i lôvesiyle ifade e­di lmekte idi . Meselô : Tokuz Oğuz, Tokuz Tatar, Üç Kurı kan, Otuz Tatar, On Uygur gib i . Bunların vücude

(17) Aynı eser, sf. 124.

Page 86: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 87

gelmesiyle, bozkır larda yen i u l us, yahut i l hatta yurt adı altında göçebe b ir devlet kurma sistemi de vücu­da getir i lm işti r ki, bunlar e kseriya birb ir inden farkl ı etn i k birl ik ler kompleksinden terekküp etm işlerd i r.

Lakin seyyar bozkır hayat şartlarına bağ l ı tribü, ulus. i l teşekkütleri kem ik ve klôn bir l iklerine n isbet­le daha az sağlam ve sabit id i ler. Bunların ist ikrarı her şeyden evvel gündel ik hayat i htiyaçlarına bağl ı bulunmaktaydı , zaruret icabı ansızın toplan ı l ı r ve da­ğ ı l ı r idi. Mütemôdl değişmeler il , u lus, ve tribünün en karakterist ik b ir vasfı ha l i n i a lmıştı . ( 18) .

Kazak' ların içtimai yapısını ele alan yabancı b i r sosyolog, tayfa 'dan orda'ya kadar g iden bir sınıf la­ma veriyor. Yazar, Kazak içtimai bünyesini önce ((Ak­

kemikler» (varl ık l ı lar, imtiyazl ı lar) ve «Kara kemikler» (ha lk }d iye i kiye ayırdı ktan sonra, en küçük içtimai zümre olarak, a i leden son ra, «Tayfmıyı (Klôn' ı ) ele a l ıyor. Bazı yerlerde buna «Taife» de denmektedi r. Tayfa' ların başında «Ak sakal» denen yaşl ı , nüfuzlu kimseler bulunmaktadır. Sovyet idarecileri bu içti­mai teşki latı felce uğratmış oldukları halde, geleneği yı kamamışlar ve aksakal ' ları n otoritesin i sarsama­mışlard ı r. Birkaç yı l önce Özbekistan ve Türkmenis­tan kolhozlarında, geneler in pasif mukavemeti önün­de ôciz kalan Sovyet idareci leri , aksakal lar ın nüfuz ve otoritesine sığ ınmağa mecbur kalmışlard ı r.

Adı geçen s ın ıf landı rmada tayfa'dan sonra «sök» (fratri) gelmektedir . Tayfa'lar (k lonlar) daha sağlam bir l i klerd i r. B ir l ikte göç ederler. «Sök» ler ise, tayfa'ların savaş veya başka zaruretlerle b i r araya gelmesinden ortaya çı kan, pek sabit olmıyan b ir l ikler-

( 18) Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Türk Dili Tarihi : cilt

il, İst. 1964, sf. 23-25.

Page 87: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

88 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

dir. Yirmiden fazla tayfa ( klôn) veya birkaç sök (frat­ri) b i r a raya gelerek «Liruk»u meydana getirirler. Baş­larında «Bi» (Beğ) vard ı r. Uruk' ları n b irleşmesinden «Orda» lar meydana geli r. ( 19 ) .

Bütün bu misaller gösteriyor k i , üzerinde anla­şı lmış ortak terimler mevcut deği ldir. Biz Türk etno­loj isi sahasında büyük otorite olduğuna inandığımız Prof. Abdü lkadir i nan' ın yukarda naklettiğ imiz bi lg i­lerine ve kendi araştırmalarımıza dayanarak, bir tas­n if denemesinde bulunacağız.

Tabii, tarihi ve sosyal bir varl ı k olan «mi l let» manasını vermemekle beraber, kısmen ona yaklaşan «Budun» kelimesinden başlayarak, «Aile» ye kadar uzanan b i r sı ralama içinde açıklamalarımızı yapaca­ğız. Hemen bel i rtE'-l im ki, bu tabirlerin hemen hepsi bugün ortadan kalkmışt ır. Toprağa yerleşme, sosyal ve kültürel değişmeler, sosyal teşekkül ve şekil lerin dağ ı l ıp kaybolmasına yol açmıştır. Bununla beraber bu günün «Türk mi l leti» ha line gel işimizdeki, seyri, tarihi ve sosyal vetireyi takip etmek bakımından böy­le bir bi lg i son derece lüzumludur.

B U D U N

Tarihi kaynaklarda kavim ve ha lk manasına gel­mekted i r. «Orhun yazıtlarında Cin gib i yabancı kav­me budun den i ldiği gibi , Türk olduklarından şüphe olmayan Kırgız, Karluk , Oğuz toplu luklarına ayrı ayrı budun denilmektedi r . . . Yusuf Has Hacip, «Kutadgu Bi l ig » de budun kelimesin i çok kul lan ıyor. Peygam­berin na'tinde «budun» kelimesini «ha lk)) anlamındc

(19) C. D. Forde, Habitat, Economy and Society, Lon­

doıi, 1964, sf. 321.

Page 88: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 89

kul lanıyor: (Sevgi l i peygamberi esirgeyen Tanrı gön­derd i , o halkın seçkini , kişinin iyisidir) . . . (Halka reh­ber ve kişinin en iyisi olan ak ı l l ı ilbeyi ne d iyor, d in ­le) . . . XIV. yüzyı l başlarında yazı lan Kısas-ı Enbiya' -da ve bu yüzyı l ın orta larında Altın Orduda Saray ken­tinde yazı lan «Hüsre vü Ş i rin» de budun kelimesi çok geçer. Fakat XV. yüzyı lda yazı lan eserlerde, hele Ça­ğatay edebiyatı nda budun kel imesine rastlanmaz. Bu devirde eski «budun» terim i yerine «u lus» kel imesi geçmektedir.» (20) .

Bir Türk Hakanı , «el» ve, «budun» dan şöyle bah­seder: «Adım El Togan Tutuk; ben semavi (veya i lô­hl) el imin elçisi id im. Alt ı müttefi k buduna beğ idim» (21 ) . Göktürk harfleri i le yazı lmış Yenisey nehri kıyı­lar ındaki Kırgız Türklerinin yazıtlarında, Beş-Bal ığ ' ­da oturan Basmı l Türklerinden « Uguşım, budunum» d iye bahsedi l iyor (22) .

Kaşgarl ı Mahmud'un büyük eserinde de «bu­dun», «ha lk, kavim» manalarında kul lan ı lmıştı r. Buna dair bi rkaç misal verel im: «Budun teri ldi = halk top­land ı . . . Budun kamuğ sakladı = bütün ha lk birbirin­den saklaştı, g izlend i . . . Budun ekşi suratlı sıkı adam bakmaz . . . Budun yuş bald ı = halk sı kıştı . . . Budun yığ ı ld ı = halk toplandı » (23) .

(20) Prof. Abdülkadir İnan, Makaleler - İncelemeler, sf.

629.

(21) Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, İstan­

bul, 1940, cilt 111, sf. 31.

(22) Bahaeddin Ögel, Türk Kiiltüriiniin Gelişme Çağla­

rı, İstanbul, 1971, cilt il, sf. 28.

(23) Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lôgati't-Tiirk, Besim

Atalay tere., il 127, 216, 250 ve 111.

Page 89: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

90 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALAR!

EL ( İL) .

Kavmi olmaktan çok, siyasi bir teşekküldür. Buh­ran l ı , karış ık devirlerde bir araya gelen ulus, boy ve urukları n, teşkilôtlannı bozmadan siyasi bir teşekkül meydana getird ikleri çok görülmüştür. İ l de bunlar­dan biridir. « İ» harfi i le değ i l , yumuşak bir «E» sesi ile okunması ge.rekir. Kaşgarl ı Mahmud'un Divan' ı ­n ın bir çok yerinde bu kel ime i le i lg i l i misal ler veri l ­miş , açı klamalar yapı lmıştı r. Bir ikisini gösterel im: « El kal ır törü ka l mas = el bırak ı l ı r, töre b ırakı lmaz . . . Bey el basd ı . . . El bulgandı = el karıştı » (24) . Arna­vutl uk'taki « Elbasan» Kasabası «el basmak» f i i l i i le yapı lmış bir şehi r ismidir ve tavası meşhurdur.

Z iya Göka lp el ve elçi kelimelerini şu şekilde açı klar: «İl kelimesinin en eski manası (sulh ) dür. Mahmud Kaşgari'de böyled ir. İ lc i kel imesi bu mana­dan gel i r. ( İ lç i ) bidayette (sulhçü) manasınaydı . İ l ke­l imesin in i kinci manası da (devlet) oldu. Orhun kita­belerinde ( i l ) kel imesi bu i kinci manada kul lanı lmıştır. Türklerin aşiret devri tarilıten evvel geçmiştir. Tarih , Türkleri ( i l ) hal inde yani göçebe devletler şeklinde görmüştür. !<üçük i l lerde sulh môbudu (Oğan» d ır. Di­ğer yersular aşiretlerin i harbe teşvik etti kleri halde, Oğan bunları harpten ve kan davasından men eder . . . Sonradan halk manasına geld i . . . « İ l le kara gün bay­ramdır,» yahut «elle gelen düğün bayram . . . » Sonra bu, hal kın c7urduğu ü l ke manasına gelmeğe başlad ı : İ ç İ l . . D ı ş İ l , Rum i l i g ib i . Daha sonraları (yabancı ) manasına gelmeğe başlad ı : Kôtip benim, ben kôti, bin il ne karış ın> (25) .

(24) Aynı eser, il, 10, 25, 238 ve 111, 221.

(25) Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, sf. 35-36,

Page 90: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 91

Gökalp, « İ l » in başında bulunan «İ lhan» için «Ha­kanlar hakanı » deyimini kul lanır (26) .

Osmanl ı kaynaklarında da bu kel imenin kul lanı l ­d ığ ın ı , Türklerin Rumeli 'yi fethed işlerin i , Aydı n ve Ba­l ı kesir Yörüklerin in Rumei i 'ye geçiş in i nakleden İbni Kemal tarih in in şu satırlarından anl ıyoruz: « . . . Aydı n­cı k nevôhis inden hayl i i l ve boy geçüp ol kenarda şe­h i r ve ·köy edindiler ve yerleştiler . . . Türkler terekele­rin terk idüp akıncı l ığa gönül berk idüp evlerin bark­ların bırak ıp g itt i ler. Öküzler satup at ve don tahsi l eyledi ler. Öğend i relerin göndere, sapanları n kemana tebdi l eyled i ler. Karesi nôh iyesinden göçer - konar hayl i Arap ev leri vard ı . . . Göçtüler, Rum-İ l i nah iyetine

geçdi ler ve ol kenarlarda a l ınan h isarlar civarında yerleşti ler . . . » (27) . Burada adı gecen «Arap evleri »n­den ta ri hçi , «Arapl ı Yörükleri »n in çadırlarını kasdedi­yor. Yan i birçok çadırl ı Yörük Rumel i'ye geçt i , demek istiyor. «Arap» kel imesin i «Arapl ık la» i lg i l i zanneden Prof. ö. L. Barkan, bir neticeye varamamış, epeyce tereddüde düşmüştür. Bu bahsin açı klamasını i leride yapacağız.

Şifahi kaynaklarda da bu kelimeye rastl ıyoruz. Pir Sultan Abdal :

«Türkmen yaylasına yürümez. Aşiret dağ ı lmış, el bozuk bozuk» d iyor. '

(26) Z. Gökalp aynı eser, sf. 194.

(27) Prof Ömer L. Barkan, «Osmanlı İmparatorluğunda

Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgün­

ler», İktisat Fakültesi Mec., c. xııı. No. 1-4, 1954

den ayrı basım, sf. 6.

Page 91: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

92 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Bir ata sözünde «El m i yaman, bey mi yaman?» denir. Gene buna cevap teşki l eden bir şekl i söyle­n ir: «El b ir olursa, bey yaman.»

Aşşı k (Aşık) Seydi'nin İskôn bozlağ ında:

«Oymak oymak i l imiz in bozulaşır mayaları» de-n ir.

Buhur (Buğra ) dan olma dişi deveye Yörükler «maya» derler ve devenin bağırmasın ı «bozulamak, bozulaşmak» sözüyle ifade ederler.

Barht' ı n ifadesine göre, Güney iran'da Fars gö­çebelerinden «Basseri» ler, aşiret teşkilôtların ın en yüksek seviyesine « İ l » ad ın ı verirler. « İ l» on i ki «Tire» ye (soy zümresi) ayrı l ı r. (28) . Türk tesir i aç ıkça görül­mektedir. l ran' ın Türk göçebelerinden olan «Şahse­venler» de de «tire» ve «taife» kelimeleri n i buluruz. Of'un «Catalt ire Köyü» nün adı da buradan gelmek tedir.

Cin kaynakların ın Tu-cüe'ler adını verdiğ i bir Türk i l in in hakanları, «şahsi kudrete bakılarak seçi­l i r» di. Ayn ı kaynaklar, b ir «TU>> (tuğ) a ltında toplanan Hunların hakanlarına «A-j i » adın ı verir. «A- i i k ış ın sa­murdan bir külôh g iyer. Yazın kü lôhta alt ın düğmeler bulunur. Külôh ın ucu sivri v� sonu kıvrı lmıştı r. Daha aşağı mevkide bulunanları n hepsi beyaz keçe külôh g iyen> (29) . Beyaz keçe kü löh g iyme ôdeti , Osmanl ı ­larda ve Anadolu Beyl ik lerinde de devam etmiştir. Orhan Gôzi, askerlerin in « kız ı l börk»ünü, «ak keçe

(28) F. Barth, Nomads of South Persia, Oslo, 1965, sf.

50.

(29) Prof. D. W. Eberhard, Çin'in Şimal Komşuları, An­

kara, 1942, sf. 68,86.

Page 92: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 93

külah» şekl ine çevirm iştir (30) . Antalya i le İzmir ara­sındaki Türkmen aşiretleri tarafından büyük saygı gören ve sevilen Aydınoğ lu Mehmet Bey de askerleri­nin «kız ı l börk» ünü, ak keçe külah hal ine çevirtmiş­tir (31 ). Prof. Fuad Köprü lü , eski kaynaklarda Oğuz Türklerin in kızı l börk g iyd i klerin in kaydedi ldiğ in i nak­leder. « Kız ı lbaş» tabiri buradan kalmadır. Gene b ir kü ltür bağı kurmak, Türk kültürünün devaml ı l ığ ın ı be­l i rtmek bakımından şu h ususu nakletmeden geçemi­yeceğiz. Rasonyi'nin kaydettiğ ine göre, « Romal ı lar Hun kemerlerin i en değerl i ganimet sayıyorlard ı» (32) Anlaşı lan bu kemerler a ltun ve gümüştendi . Biz bu kemerlerin gümüş olanın ı Söğüt, Bozüyü k Karakeçi l i Yörüklerinde ve Kürt ad ı verilen, fakat Türkmen' in ta kendisi olan Siverek Karakeçi l i ler'inde gördük. Bu kemerler, Hun Türklerin in kültürünün günümüz Tür­kiyesinde yaşadığ ın ın canl ı şahid id ir.

Kırgız Türklerinde prenslere «Manap» adı ve­r i ld iğ in i Vambery kaydeder (33) .

U L U S

Prof. Abdülkadir inan, kel imenin asl ın ın , b i rçok kimselerin iddiasının aksine olarak, Moğolca olmadı­ğ ın ı söyliyerek «Eski Türkçe'de şehi r ve karye anla­mına gelen ULUS terimi Moğol isti lası ndan sonra ş/s

(30) Aşıkpaşaoğıu, Tevarih-i Al-i Osman, Atsız neşri, İstanbul, 1949. sf. 117.

(31) Prof Dr. Fuad Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuru­

luşu, İst. 1959, sf. 49 ve aynı müellifin «Anadolu

Beylikleri Tarihine Ait Notlar» Türkiyat Mec. il. 21.

(32) L. Rasonyi, Tarihte Türklük, sf. 74.

(33) A. Vambery, History of Bokhara, London, 1873, sf.

13.

Page 93: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

94 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

değişimiyle ULUS şeklinde yayı lmıştır» diyor ve halk , kavim, devlet manalarına geld iğ in i söylüyor. Devlet manası «Cağatay u lusu, Çuçı ul usu» deyimlerinde ol­duğu gibi . Şöyle devam ediyor: «Ulus kelimesine i l k defa V l l l . yüzyı lda, Kü l Teg in yazıt ında rastlanıyor. Yazıtın kuzey yüzünde ( in , 1 2) cenaze törenine gelen kavimlerden bahsederken: « kün batısındaki Sogd, Bereçker, Bukarak Ulusta Nen Sengün , Ogul Tarkan kelti» (34) .

Kaşgarlı Mahmud, «U lus» kel imesinin Çigi lce «köy» , Arguca «Şehir» manalarına geld iğini söyler (35) . Ziya Göka l p ise, u l us'ları ong un' larına göre ayı­rarak, «Türkler eski zamanda (dört u lus)dan mürek­kep (bir İ l ) hal inde idi fer» der ve bu ul usların Hiyong­nu (Hun) . Tunguz, Saka ve Kuşan u lusları olduğunu söyler (36) . İsmai l Hakkı Uzunçarş ı l ı , Oğuzları bir u lus sayarak, «Türklerin aşiret hayatında Ulus riyaseti esas itibarile a i lenin ve sonra bütün aşiret beylerin in muvafakat ve kararlariyle tevcih edi legeldiğinden, hükümdarlığa getirilen Tuğrul Bey hakkında da bu yolda hareket edi lm iştir» (37) .

Pı of. Mükrimin Hal i l Yinanç' ın, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey' in kend isinden bahsederken « İ l im Oğuz, Ulusum Bayındır» ibaresin i ku l landığını nakledişin­den bahsetmiştik. Diğer yandan aynı zat « İnal lu , Ka-

(34) Prof. Abdülkadir İnan, Makaleler - İncelemeler,

sf, 629-30.

(35) Kaşgarlı Mahmud, Divan, 1. 62.

(36) Ziya Gökalp, «İçtimai Teşkilat ile Mantıki Tasnif­

ler Arasında Tenazur» Milli Tetebbular Mec. İstan­

bul, 1331, c 1, Sayı : 3, sf. 401.

(37) Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Dev­

leti Teşkilatına Medhal, Ankara, 1970, sf. 21.

Page 94: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 95

ramanlu, Tarakluıı ları da «U lus» saymaktadır (38) . Bize göre, merhum hocan ın i l k nakl i daha doğrudur. Sonuncular, «uruk» veya «boy» sayı lmal ıd ır. Töreye bağl ı , geleneklerin i iyi bi len Uzun Hasan Beyin ifade­si, en sağlam vesi kadır. Buna göre, Oğuz' lar (ve Kar­luk, Uygur, Peçenek, Ağaçeri, Kıpçak, Kırgız, Uygur, Kuman. Kazak Yağma'lar . . . ) b irer « İ l » sayı lmal ıd ır. Oğuz'ların y irm i dört boyu birer u lus sayı lmal ıd ır. Böyle olunca ,her Allah ın günü «Türk ulusu» d iye bağı ran TRT'nin cehl ine ne demel i? Türk mi l leti , b i r­çok « i l » den ve pek çok «U lus» tan meydana gel­m iştir. Türk Ulusu yok, Türk u lusları var. Fakat u ı us'­lar tarihe karıştı . Bugün b i rtek Türk mi l leti var, « Uluğ Türklük» var. Bunu onlara nasıl an latmal ı?

Tarih in d iya lekt ik ve materyal ist tefsir i iddia ve bahanesiyle. d ini ve mi l li bağları koparmak, mi l li ve manevi değerleri yok etmek, mi l letleri ortadan kal­d ırmak iç in, i ktisadi, sosyal ve siyasi bir doktrin ha­l inde yaratı lan, şeytani dehôların eseri komünizm (Marksizm-Leninizm). insan l ığ ın üzerine kôbus g ib i çökmüstür. Kültür iht i lô l i de onun tatbi kattaki bir te­zôhür şekl id ir. Si lôh l ı b i r ayaklanma ile devri len hü­kumetler, y ık ı lan devletler yan ında, cemiyet in sosyal yapısın ın ve kültürünün de tahr ip ed i l ip , yerine pro­leter kültürünün getirilmesi gerekmekted ir . Bunu « kül ­tür iht i lô l i >' i !e yaparla r. Bu iht i lô l in en mühimi , d i l sa­hasında yapı lanıd ır. Merhum Azerbaycanl ı Türk mi l ­l iyetçi f ik i r adamlarından Mirza Bala'nın dediğ i g ibi , Rus Sosyal Demokratları n ın (sonradan Bolşevi k adı­nı aldı lar) babası ve Lenin ' in hocası olan Plehanov,

(38) Prof. M Halil Yinanç, Türkiye Tarihi, Selçuklular

Devri, sf. 174.

Page 95: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

96 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

«Her muhteva, kendisine mahsus şekil talep eder» der. Yan i sosyal ist-proleter kültürü, mi l l i kal ı plar içinde sunmağa imkôn yoktur. M i l let, mi l li, mi l l iyet­ç i l ik kel imeleri yaşadı kça, m i l li kü ltürün yıkı l ıp , sos­yal ist kültürün yerleşmesi beklen i lemez. Onun için «u lus, u lusal , u lusçuluk, bağ ımsızl ı k, özgürlük» de­melidir. Bizim gafi l ler de buna, «arı d i lc i l ik» aşkıyla , olanca şevk ve gayretle hizmet ederler. Bu hususta Orta Asyadaki tatbi kat şöyle old u : Türk u lusların ı (Türkmen, Kazak, Kırgız, Uygur gib i ) veya i l lerin i , ayrı birer mi l let gösterip, aşiret şuurunu (asabiyeti­ni) teşvik etti ler. Ayrı a lfabe kul land ırd ı lar, Rus alfa­besini mecbur tuttular, lehçe farkların ı arttı rd ı lar. Türkiye Türkçesi i le ortak yanların, Arapça ve Fars­ça ası l l ı o lup, bütün Türk dünyasın ın kul landığı müş­terek kelimelerin atı lmasını sağladı lar . Atı lan kel ime­ler a rasındc. «mi l let, mi l li, mi l l iyetç i l ik» kel imeleri de vard ı . Türkiye Radyoların ın an laşı lmaması için d i lde her türlü oyunu oynadı lar. Türk lehçelerine, Rusça terimler, ıst ı lahlar soktular. Türkmenl i k, Kazakl ık , Uy­gurluk, Özbekl ik , Kırg ız l ık şuurlar ın ı canlandırıp , Türklük şuurunu söndürmeğe çal ıştı lar, «Mi l let» i , «U lus» ha l ine sokmağa gayret gösterd iler. Bu duru­mu Z iya Gökalp el l i yı l önce sezmiş ve Türkleri uyar­mıştı . Şöyle k i : «B ir ü lke dahi l inde bulunan muhtel if Türk şubelerin in , ayrı asabiyetler (kabi le şuurunu kastediyor} teşki l etmesine kat'iyen meydan verme­mel i , aşiret yahut kabile ve şube mefkureleri varsa öldürülmeli , canl ı ve kuvvetl i olarak ya lnız ( «Türk müslüman mefkures i» ) bırakı lmal ıdır . Bütün Türkler, müslüman olduğu için, mi l l iyetimizin esasını ya lnız Türklükle müslümanl ık teşki l eder. Bunların haricin­de evvelden aşiret, kabile, şube mefkureleri mara­zi hadiseler olduğu için, sür'atle tedavisine çal ış ı l -

Page 96: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 97

mal ıd ı r» (39) . Bu nasihati duyan bi le olmadığı için, Ruslar bu '<marazi duygw>yu kuvvetlendirip, Türk­leri parçaladı ve hükmü alt ına a ld ı .

TÜRK ULUSLAR!, URUKLARI, BOY ve OYMAKLAR! HAKKINDA KISA BİLGİ

URUK

Bize göre, «uruk» , «u lus»tan küçük, «boy» dan büyüktür. Babür'ün «Vekayi» inde bu kel imeni n ma­nası i ki şekilde gösteri l iyor: 1 - Hıs ım, akraba ve taal l ukat, 2 - Hükümdar eşyası (40) . Uygur Sözlü­ğü'nde de kel imenin iki manaya geldiği gösteri l iyor: 1 - Nesi l , kuşak, soy, torunlar, 2 - Tohum. ekin . (41 ) .

«Uru k sözü eski türkçede kan bağ ı i le bağl ı b i r­l ikleri ifade etmek için yerinde kul lanı lan b ir deyim­d i r. Urug veya Uruk sözünün esas anlamı , tohum, nesi l , zürriyet ve soy demektir. Fakat aynı söz, Gök­türk harfleri i le yaz ı lmış K ırgız yazıtlarından beri, çok küçük boylar için de kul lanı lan b i r deyimdir» (42) . Kel imen in sonları «boy» dan büyük cemaatleri ifade için kulandığı anlaşı l ıyor. (Onuncu asırda Peçenek-

(39) Ziya Gökalp, «Rusya'daki Türkler Ne Yapmalı?»,

Yeni Mecmua, sayı 38, 4 Nisan 1918 sf. 234-35.

(40) Babür, Vekayi, Ankara, 1946, c. il, sf. 659.

(41) Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi

Sözlüğü, İst. 1968, sf 266.

(42) Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağ­

ları, C. il, sf. 28-29.

F: 7

Page 97: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

98 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ler b irçok uruğlardan başka, sekiz büyük uruğa ay­r ı lmışlard ı . Bir asır sonra ise bu uruğların m iktarın ın on üçe bôl iğ olduğunu görüyoruz k i bunlar umumi Peçenek adından başka bir de kabile reislerin in isim­leriyle yadolunuyorlard ı . Bu hadise daha sonraki devirlerdeki Türk kabi lelerinde dahi görülmektedir .» (43).

Prof. Z. V. Togan, «uruk» un «oymah. «aris» . «SOY» , «ti reı:- , «ara» g ib i tô l i bölümlere ayrı ld ığ ın ı söyler ve «Türkmen urukları ı> , «Yağma ve Çiğ i l Uruk­lam) ndan bahseder. (44)

BOY

Kaşgarlı Mahmut kel imenin Oğuz lehçesinde, ka­b i le, aşiret, h ıs ım manasına geld iğ in i söyleyerek, şu açı klamada bulunur. «Birbir ini tan ımayan ik i adam karşı laştıkları zaman önce selômlaşı rlar. sonra «boy kim» d iye sorarlar. «Hangi kabi ledensin?» demektir. ı<Salgunı d iye cevap verir. Yahut. . . (başka boy adla­rından bir isini söylen> . (45)

Bu ifadeye göre Oğuzların 24 şubesi birer «boy» dur. Halbuki Uzun Hasan Bey «Bayındır» ın «Ulus» olduğunu ifade ediyordu.

Türkçe konuşan, fakat kendi lerine «Kürt» denen Kozan Türkmenlerinden, Aslan l ı Köyü halk ından Mu­sa Sedefoğlu'dan ald ığ ım şu mısra lar, «boy» ve «boybeği» kel imelerin in Anadolu Yörük ve Türk­menleri arasında yaşadığ ın ı gösterir.

(43) P.P. ivanov, «Karakalpakların Tarihine Dair Ma­

teryaller,» "Ülkü Mec., c. xl, sayı 65, 1938

(44) Z. V. Togan, Türkistan Tarihi, sf. 39, 75, 98.

(45) Divan-ı Lugati't Türk, 111 , 141.

Page 98: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 99

Bozuluk bahçesi bağı · Yık ı l ık avl ığı dağı Dundarl ıel i ' boybeği Nenni Süleyman ım nenn i

Refahiye (Orcur)n in , Zenber Nahiyesine bağ l ı Zaba beylerine «Boybeğ i» dendiğ in i duyduk.

Osmanl ı kaynakları nda «boybeği» t®iri geçmek­ted ir. Mesela : «Pürtek boy beğisi Cafer Bey . . . » , « . . . z ik­rolunan cemaat ve aşiretlerden rastgeldüğün cema­at ve aşiret boy beğlerin i ve kethuda ve iş erlerin i ve sairlerin i . . . ı> (46) «Lekvan ik Ekradı boybeğisi . . . ve kethudaları» «Reyhaniye aşireti boybeğ isi Mürsel-za­de merhum Ahmet Paşa·n ın oğlu Mustafa şevki Bey gel ip . . . » (47)

1 71 7 yı l ı nda Kazak Hanı tarafından 1 1 1 . Sultan Ahmed'e; hediyelerle beraber bir elci gönderi lmiş, Sultan Ahmed tarafı ndan da Kazak Hanına «Türkis­tan Beylerbeyi» pôyesi veri lmiştir. (48)

OYMAK

Kaşgarl ı Mahmud'un Divôn ' ında «Oğuş» kel imesi oymağı ifade etmekted ir. (49) Anadolu'nun birçok köy ve Yörük - Türkmenlerinde «oymak» kel imesi bi­l inmekte ve ku l lan ı lmaktadı r.

(46) Ahmtt Refik, Anadolu'da Türk Aşiretleri, İst. 1930,

sf 91, 145, 185.

(47) Cevdet Paşa, Tezakir, yay. Ord. Prof. Cavid Baysun

Ankara, 1963, 111, 140.

(48) Merhum Prof. Z. V. Togan'n bir konferansında,

merhum Ahmet (Zaptiye) tuttuğu nottan •

( 49) Divan, 1, 61, 88 il, 83, 103

Page 99: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 00 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Güney Doğu Azarbeycan'da, Meraga yakın la­rında bir bölgenin adı «Car-Oymak>l tır . Bugün Ana­dolu yörüklerin in bir arada konup göçenleri bir «oba» teşki l eder. Beş on çadı r b i r «oba» d ır. Mekôn ifade eden bir kelimedir. «Oymak» ise, «oba» halk ın ın veya bir i ki «oba»n ın teşki l ettiğ i sosyal g urubun, içtimai hey'etin adıdır.

Söğüt Karakeçi l i leri , vagon şekl in i andırorı keçe çadırları na «oba» adın ı verirler. Yeni Osman l ı Yörük­lerine.le, çadır toplu luğu manasına geldiği g ib i , kom­şu manasına da gel iyor, «Obaıı n ın en yaşl ısı oba baş­kanı olur. Son devir Osmanl ı kaynakları , ve Devlet idaresi, «oba» yerine «mahalle» kel imesin i kabul et­miştir. Bugün birçok Yörük boyu, oymağı da, «Oba» yerine «mahalle» kel imes in i ku l lanmaktadı r. Bunların başında «kethüda» bulunurdu. Yörükler «kethüda» ya «kôhya» derler. Konya Ereğ l isi köylerine yerleş­miş olan Bekdik'ler «oba» n ın hatır ı sayı l ı r şahsına «oba başı» adın ı verirler. «Oymak reisi» mukabi l id ir. Bekdik' lerde «Oba baskını» adı veri len, yarı şaka baskın lar olur. Bekdik'lerde bir ata sözü şöyledir :

«Oğlunla oba ol , kızın la komşu ol .» Prof. Abdü lkadir inan' ın adı geçen eserin in 614-

1 6 ıncı sayfalarında. «Oba» hakkında iyi, zengin bi l ­g i vard ı r.

SOY - SOP

«Yakutların bugün semiyyeye verd ikleri is im (Sib) kelimesid ir k i (Soy-Sop) kel imesindeki (Sop) i le müteradiftir. Eski Türklerde (Sop) kel imesi (Soy) manasına olup, gerek (Soy) ve gerek (Sop) kel ime­leri bu iki kel imeden müştaktır. O halde (Clan) keli­mesin in Türkçedeki mukabi l i şark Türkçesinde (Sop) ve Oğuz Türkçesinde (Soy) dur. (Soy-Sop) tabiri i ki-

Page 100: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 101

sinden mürekkeptir. . . . Hatta Diyarbekir'de kadınla­rın ıstı lah ına göre (Soy) baba cihetinden olan akra­baya, (Sop) ise ana cihetinden olan akrabaya deni-l i r» .

«Aile» bahsin i , hakan tarafından oymak ve boy' -lar ın «ok» la dôvet ed i l iş in i , töre'yi, şölen ôdôbını başka yazı lara saklayarak, şimdiye kadar Türk iç­timai teşki lôtı hakkında yazdıklarımıza devam ede­rek, Türklü k ve onun kol larına dôir açı klamalarda bulunacağ!z. Önceki yazı larımızda takip ett iğ imiz usulün aksine bu makalemizde atıf larda bulunmıya­cak, dip notlar düşmiyeceğiz. Bunun birinci sebebi , sadece bu makalemiz iç in en az k ı rk e l l i kaynak is­mi göstermek zorunda oluşumuz ve bunun b ir ma­kale çerçevesinde mümkün bulunmayışıdır. İ kincisi , cok dip notunun b i r çok okuyucuyu sıkmış oluşuna dair aldığ ımız haberlerdir. Geniş atıf lara, kaynaklara, gene okuyuculara , ü l kücülere geniş b ir bibl iyografya verebi lmek, kü ltürlerine yardımcı olabi lmek düşünce ve endişesi ile baş vurduk. Maksadımız yerine gelmiş sayı labi l i r.

Konumuza «Türk» sözünü açı klayarak g i rel im. Merhum Hüseyin Namık Orkun'un yazdığı g ibi , «Türk», «mukaddes soyumuzun ebedi adıdır. » Yaza­rı n ı heyecana garkeden bu ifade bize de heyecan vermel id ir. Sadece bugün yeryüzünde yaşıyan Türk­ler değ i l , en azından iki bin sene öncesine kadar va­ran bir geçmiş içinde yaşamış bulunan mi lyonlarca insan (atalarımız) ve bizden sonra yaşayacak olan torun ları mız, hep bu «mukaddes Türk soyuna» dahi l ­d ir. Akan bir nehrin sular ı g ibi , zaman suyu içinde ge­l ip gecen ve «İ lôhi vazifesini» yerine getiren bir soy b ir kavim. Kaşgarl ı Mahmud'un rivayet ett iği Hadis-i Kudsi'deki ifadeyle, Doğu'ya yerleşti r i lmiş ve insan-

Page 101: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

102 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

l ığa adalet götürmek, mazlumu korumak, zal imi ez­mek iç in h izmete çağ ırı lmış bir soy. Mevlana, b ir ş i­i rinde soyumuzu şöyle an latır:

«Türk odur ki onun korkusundan köy hôricden emin olur.

Türk o deği ld ir ki tamahkôrl ığ ı yüzünden her uy­gunsuzun şamarı alt ında kal ı r. Şamarını yer.»

Türk kavmi , çeşitl i şube ve kol lara ayrı l ı r. Bun­lar: Oğuz (Türkmen, Karluk, Ağaçeri, Çiğ i ! , Kalaç,} Uygur, Kazak, Kırgız, Kuman-Kıpçak ( Kır ım ve Ka­zan Tatar' lar ın ın asl ı ) , Başkurt, Bulgar (Bugünkü Slav'laşanlar değ i l , eski Bulgar' lar) . Peçenek, Hazar, Yağma , Avar. gibi Türk şubelerini sayabi l iriz. Şimdi bunlar ve kol ları hakkında gayet kısa bi lg i ler verme­ğe çal ışa l ım.

OGUZ (TÜRKMEN)

Türklüğün en büyük, en kalaba l ı k b ir şubesidir. Buna «U lus» değ i l , « İ l » demek gerektiğ in i daha ön­ce söylemiştik . Oğuz İ l i , gönül rızası i le Müslüman olduktan sonra «Türkmen» adın ı a ld ı . Azarbeycan Türkleri, I ra k Türkleri, Anadolu Türkleri , Rumel i Türkleri , hep Oğuz Türk'üdür. Türkmendirler. Batı Türkistan'da, Sovyetler tarafı ndan kurduru lmuş söz­de Türkmen istan Cumhuriyeti halk ı da Türkmen'd i r. Afgan istan Türkleri 'n in bir kısmı da Türkmen'dir . Oğuz'lar (Türkmen)ler Anadolu'yu taşı ve toprağı i le Türkleşt ird ikten sonra, yavaş yavaş yerleşik haya­ta geçti ler. Göçebel iğe devam edenlere Türkmen de­n i lmekle beraber, bu tabir daha ziyade yarı göçebe­ler iç in kul lanı l ı r oldu. Göçebelere «Yörük» den i ld i . B u kel ime <<Yörümek»ten gel i r. «Yüğrük at» misal in­deki , canl ı , hareketl i , kabil iyetl i anlamın ı veren «Yüğ-

Page 102: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 03

rük» kelimesinden yapı lmış, «Yürük» kel imesi i le, «Yörük» ün i lg isi yoktur. Manalar başka başkadır. Ba­zı tarihçi ve araştı r ıcı lar, kel imeyi yan l ış kul lanmak­tadırlar.

Oğuz' lar hakkındaki g üzel b i lg iyi Kaşgarl ı Mah­mud vermektedir. Arap ve Fars kaynakların ın verdiğ i b i lgiyi ve Oğuzların ahva l in i , Prof. Faruk Sümer ve Prof. Osman Turan , Prof. Mükrimin Hal i l Yinanç ve Prof. İbrah im Kafesoğlu 'nun eserlerinden tak ip et­mek mümkündür. Oğuzlar önce «Bozok» ve « Üçok» d iye ik i kola ayrı l ı rlar. Bu ana kol lar da on ikişer «Ul us» veya «Bay» a ayrı l ı r. Böylece Oğuz İ l i , 24

Ulus veya Boy'dan meydana gelir . Bunlar: «Kayı» (Türkiye'n in muhtelif yerlerinde 25 adet Kayı köyü vard ır) ; «Kara-Evli» (Bu is im.de 8 köyümüz vard ı r) ; «Yazır» ( 1 7 adet köy adı ) ; «Avşar (Afşar)» (Bu isim­le an ı lan 48 köyümüz mevcuttur. Fakat Avşar köyle­ri daha çoktur, fakat hepsi Avşar ismi a lmamış, oy­mak isimleri le an ı lmakta bulunmuştur. Sadece Kay­eri 'de yüz e l l i kadar Avşar köyü mevcuttur. lsparta'­n ın Gelendost kazasında on kadar, Adana, Maraş arasında ve muhtelif yerlerdeki Avşar köylerin in top­lamı b irkaç yüzü bulur) ; «Karkın» ( 1 3 Kark ın köyG vard ır ) ; «Bayındır» (20 adet bu is imde köyümüz var­d ır. Ayrıca lzmir' in b ir kazasın ın adı da Bayındır'dır) ; «Peçenek (Becenen)» ( iki köy) «Cavuldur» (Çavun­dur) (On bi "' köy). «Cepni» (Köy adlarımızda on sekiz kadar Çepni köyü adı vard ı r. Halbuki Karadeniz sa­h i l lerin in Rize'den Sinop'a kadar uzanan kıy ı lar hal­kın ı n büyük ekseriyeti Çepni Türklerindendir . Vaktiy­le bura Çepnileri Alevi id i ler. Sonradan Sünni leşerek, Çepni adın ı kaybetti ler, köylü ve şeh i rl i ha l ine geld i ­ler. Yiğit Cepni ler vaktiyle kad ın ı ve erkeği i le, Rum­Pontus devletine karşı kahramanca savaşmış, onla

Page 103: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 04 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

rın muntazam askeri b i rl ik lerin i geri püskürtmüşler· d i r. Halen Gerze, Ünye dağlarında, Giresun'un Ana­dolu 'ya bakan yaylalarında, Çayel i 'n in «Büyükköy Nahiyesi» nde çok sayıda Çepn ; olduğunu duyduk. Art ık «Cepni" deği l , «Cetmi» adıyla an ı lmaktadırlar. Giresun'un Derel i 'sine bağl ı «Yıldız Köyü» ve Espi­ye'ye bağl ı «Elmal ıbelen Köyü» halk ı , Cepni 'd i r. Ege'­de de bir çok Cetmi köyü vardır. Bal ıkesir'e bağl ı olan lar: Karaged ik, Karaman, Çukurhüseyin, Macar­lar, Söğütkırı , Soğanbükü, Kabakdere Kepsut; Sın­d ı rg ı ve B igadiç'e bağl ı Çepni köyleri Kocasinan; Gü­vem. Kozpı nar. Akyar. Elyapan, Vumrukl uçetmL �nka · ya, Kuşkaya köyleri. Ayd ın ' ın Söke'sine bağ l ı Sofular ve Terzi ler köyleri hep Çepni köyleridir) ; «Salur» (beş Salur köyümüz vard ır. Solurlar, Yalvaç ve Ka­raman boylarına ayrı l ı r. Isparta Yalvaç' ın bir mahal­les in in adı «Salunıdur. Burdur'un Karamanl ı Nahiye­si, eski Karaman' l ı lar tarafından kurulmuştur. Kon­ya Ermenek tarafında, epeyce Karaman köyü var­d ı r. Suriye'de Lôzkiye Vi lôyetine bağl ı Bayır-Bucak nahiyelerinde ik i Karaman köyü vard ı r. Bugün halö Türkçe konuşmakta, Türklüklerin i bi lmektedirler) ; {{Ala-Yundlu» (bir köy vard ı r) ; « Eymür» (yirmi dört köy adı vard ı r. ömrünün en k ıymetl i yirm i beş yı l ın ı . Osman l ı arşiv kayıtlarına veren kıymetli b ir dostu­muzun verdiğ i b i lg i lere göre, Rumel i'de, Varna'da on a ltıncı asırda ik i Eymür köyü vardı : Eymiroğlukuyu­su Köyü ve Eymiroğul la rı Köyü. Bundan sonra Ru­meli köylerine ait vereceğimiz bi lg i , a ksi gösteri lme­d ikçe, bu kaynaktandır. ) «Bayat» (Otuz bir Bayat köyümüz vardı r. Kerkük'te de birçok Bayat köyü bu­lunmaktad ır. l ran'da da Bayat' lar ve Bayat köyleri olduğu bi l inmektedir) . «Kınık» ( İzmir' de bir kazan ın adıdır. Selçukoğul ları da bu boya mensuptur. Otuz

Page 104: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 05

sekiz tane Kın ık isiml i köyümüzün varl ığı b i l iniyor. Hüseyin Namık' ın yazdığ ına göre, sadece lsparta'da beş adet Kın ık köyü olup, köy adlarımız kitabında mevcut bulunmamaktadır) ; «Yıva» (Otuz kadar köy) ; «Iğdır» (On beş kadar köy adı ) ; «Yüregir» (altı köy) : «Dodurga» (on bir köy) ; «Döger» (Sadece Urfa, Si ­verek'te bir köy) ; «Kızık» (Onyedi köy) . Mevcut Oğuz boy ve köyleri bun lard ı r. Urfa ve Kayseri Sarız'da Badıllı adı veri len ve Türkçeyi unutmuş olan ve Ana · dolu'nun d iğer taraflarında da bulunması gereken Beğdi l i ' lerle i lg i l i köy adlarına rastlanamamıştır.

Doğ rudan doğruya «Oğuz» adın ı alan yedi köyü­müz vard ır. «Türk» ve «Türkmen» adlarıyla kayıt l ı a ltmış beş köyümüz mevcuttur. Yirmi bir köyümüz de «Yörük» adı a lmışt ır. Urfa 'n ın B irecik Kazasında bir köyümüzün adı da «Bozok»tur.

Ege'de birçok köy Türkmen olduğu g ib i , Afyon' un Emirdağ' ına bağ l ı köylerin çoğu Türkmen köyüdür. Dinar' ı n Dombayovası ve Çölovası'ndaki köylerin ço­ğ u da Danişmend Türkmenidir. Keskin'e bağl ı Türk­men köyleri : Mehmetbeyovası , Kenanbeyobası , Bü­yükoba, Hal ifel i , Gazibeyl i , Konur, Efend iköyü, Emi­nefendiköyü, Armutlu, Maşatl ı , Kevenl i , Batta lobası , Karakasık l ı , Danacaobası , Hacıal iobası, Göçbeyl i , Olun lu , Solakl ı , Hacıömersolakl ıs ı , Dağsolakl ıs ı , Ka­yasolakl ısı , Kavurgal ı ve Kaçak köyleri ; Akşehir ci­varında Taahhütlü Köyü de Türkmen'dir.

Batı Türkistan ve Afgan istan'daki Türkmen' le­rin «Teke» Boyu, «Tohtamış» ve «Otamış» oymakları­na ayrı l ı r. Otamış' ın sonraki şekl i «Ödemiş»tir. izmir­e bağ l ı bir kazamızın adı Ödemiş olduğu g ib i . Kı rşehir, Çankırı ve Zonguldak'a bağl ı bu isimde üç köyümüz vardır. Afgan istan Otamış Boyu veya oymağı , «Bahşi» ve «Sıçmaz;ı oymaklarına ayrı l ır. Bahşi 'lere Türkiye'-

Page 105: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 06 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

de Bahşiş Yörüğü den i r. Bunlar yazın Had im - Erme­nek arasında Barc ın - Balgusan yaylaları nda yay­l ıyan ve k19ın Anamur, Gü lnar köylerinde kışlayan Yörüklerd i r. «Sıçmaz» İzmir, Aydın bölgesi Karateke­l i ' lerin in bir oymağın ın adıdır ki, Afganistan Teke'l i le­rine aynen uymaktadır. izmir' in Cumaovası , Torba l ı c ivarı ndaki Kaplancık, Hortuna, Oğlananası , Tekel i , ve Tire'ye bağ l ı Alayl ı , Doyran l ı köyleri, Aydın ' ın Selô­t in, Balatc ık köyleri ; Adapazarı Karası Kazasına bağ­lı bir i k i Yörük köyü ve Bal ı kesi r'de b irkaç köy ve Samsun Bafra 'sına bağ l ı «Yörükler Köyü» halkı Kara­tekel idirler. XVl . Asırda Varna'da bir «Tohtamış Kö­

YÜ» ve Bahşiş'lerin kurduğu i ki köy vard ı . Karakeçil i ler: Ertuğrul Gazi torun ları oldukların ı ,

Kayı Boyundan geld i klerin i söylerler. Bozöyük'e bağ­l ı Karakeçi l i ler: Kızı ltepe ,Yörükçetmi (Dibekl i ) , Bo­zazlan, Dardere, Eceköy, Oğlakçı (yen i ad ı : Aşağıar­mutl u ) . Muratdere, Derealmacık, Aksutekke, Kızı lça­pınar, Caydere, Kapanalan , Kuyupınar köyleri. Pa­zaryerine bağl ı olanlar: Bakraz (Yeni adı: Günyurdu ) . Küçükelmal ı , köyleri. Eskişeh i r'e bağ l ı köyler: Aşağı­g uzfı ndık, Yukarıguzfındık, Karta l , Dutl u , Yusuflar, Durgutlar, Akçayı r, Karacaşehir, Eşenkara , Mol laoğ­lu, Karacaören, Yarımca, Marg ı , Kıravdan, Kuyucak Yörükyayla köyleri Gördes'te otuz ik i parça Karake­ç i l i köyü, Sal ih l i 'de beş Karakeçi l i köyü vard ır. U rfa­n ın Siverek kazasına bağ l ı 60-70 kadar Karakeçi l i kö­yü vard ı r k i , Türkçelerin i unutmuşlard ı r, kendilerine Kürt demektedirler. Bunlar Yörüklere, Karakeçi l i Yö­rükleri bun lara akraba oldukları n ı söylemektedir. Si­verek Karakeçi l i ler ini Belgelerle Türk Tarih i Derg isin­de, bir dizi yazı ha l inde ele a lmış bulunuyoruz.

Diğer Oğuz (Türkmen-Yörük) . boy ve oymakları­nın bazı ları da şunlardır :

Page 106: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 07

Araplı - Arapçı : Türkmenler arasında bulunduk­ları gibi. Orta Asya Özbekleri arasında da görülür. i ran' ın Şahseven Türkmenleri arasında da bir Arap · g i rlü oymağı olduğunu bi l iyoruz. Bu is imle anı lan seksen beş köyümüz mevcuttur. Bir kısmın ın ismi de­ğ iştiri lmiştir. Bunların Arap' l ıkla i lg isi yoktur. arı Türk'tü rler, Yörük Türkmen'dirler. Tarihi kayıtlarda, Manisa - Balı kesir bölgesinden, Rumel i'ye gönderi l i p iskôn edilen «Buğurcu Arapları» bugünkü Arapl ı Yö . rüklerin in dedeleridir. Buğur (Buğra) deni len. ç ift hörgüçlü damızl ık, erkek Orta-Asya devesini besle­di klerinden bu is im veri l miştir. Arap ismi, Prof. Ömer Lütfi Barkan'ı şaşırmıştır. Kadınların ın ve erkekleri­nin adı, çok eski Türkçe olan bu göçebelerin Arap ismiyle yadedi lmelerine b i r mana verememişt ir. Ka­rasu'ya bağ l ı Denizköyü, Arapl ı Yörükleri ta rafından kurulmuştur. On Altıncı asırda Si l istre'de de bir Araplar Köyünün olduğunu bi l iyoruz.

Atçekenli . Gal iba Kayı ' lardan gelmedirler. Kara­man' ın Ortaoba Köyü ve c ivarındaki birkaç köy Atçe­kenl i 'd i r.

Bozdoğan. Büyük b i r Yörük boyudur (aşiretidir) Ahmet Refi k Beyden öğreniyoruz k i , Karahacı l ı ' lar. Kürkcülü ' ler. Tekelü 'ler, Melmenci' ler. Alôd in lü ler, Keşşaflar. Bozdoğan' l ı lardandır. Böyle olunca. Ana­mas Dağlarında konup göçen, kışın Antalya'ya i nen Karahacı l ı lar' ı Bozdoğan' l ı sayacağız demektir. Keş­şafl ı lar, Keşefl i adıyla Ermenek c ivarı nda , Balgusan'­da ve bi lhassa Yel l ibel'de yaylarlar, kışın Mut'tak i köylerine inerler, Manisa 'n ın b ir kazasın ın adı Mene­men'dir. Burayı bu boy kurmuş demekd ir. Si l ifke'­nin Taşucu Nahiyesi ha lk ı Menemenci boyundandır. Ermenek, Yel l ibel c ivarında Menemenci lerin bir köy,ü vardır. Bozdoğan adıyla b i r kazamız Aydın'a bağl ıd ır.

Page 107: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 08 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Bunu da Bozdoğan' l ı lar ın kurduğunu bi l iyoruz. Adana taraflarında çok sayıda Bozdoğan köyü vard ı r.

Cabar - Capar. Caber Kalesi ad ın ı bu boydan al­m ıştır. Ahmet Ref ik Beye göre, bunlar Yeni i l Türkmen­lerine bağl ıd ır. Kayseri , Adana, Gaziantep ve Ayd ın'­da Çapar' lar çoktur.

Cerit. Yiğit bir Yörük boyudur. Ege'de vaktile Yö­rük, Cerit Osman d iye ün lü bir efe vard ı . Sultan Aziz tarafından Bulgar komitecilerin in fesadın ı ön lemek üzere Bulgaristan'a gönderi l miş, Çakırca l ı 'n ın baba­sı ve maiyetleri i le bir l ikte bu işi başarmışlardır. Kes­k in 'e bağ l ı on sekiz Cerit köyünün varl ığ ın ı bi l iyoruz. Adana, Sivas taraflarında da Cerit köyleri vardı r. Ga­ziantep'te «Kuşcucerit» . Maraş'ta «Çağlayancerit, Kücükcerit, Yumakl ıcerit» köyleri b i l inmektedir.

Cıtak. Ali Rıza Yalgın'a göre. Kayseri'de Çıtak . «Oynak» demektir. D inar Türkmenlerine göre, kavga­cı, n izacı demektir. Rumel i Türkleri arasında da bu manaya gel ir. Yunanistan ve Bulgaristan Türkleri a ra­sında birçok Çıtak vard ı r. Halen Anadolu'da beş par­ça Çıtak isim l i köyümüz mevcuttur.

Hayta. Bir Yörük boyudur. Vuruculuk, k ı rıc ı l ı k. gezic i l ikleri yüzünden tan ınmış, «Hayta g ibi gezmek» . «Hayta. Hayta l ı k» deyimlerine konu olmuşlard ı r. Ege ve Akdeniz sahi l lerinde pek çokturlar. Anamas yayla­larında yaylar, kışı n Antalya'ya iner veya Isparta civa­rında kal ı r veya Aydın'a g iderler. Eski Türk vasıfları n ı encek devam ettiren bir boydur.

Çok sayıdaki Yörük boyunu ve köyünü yazmağa imkôn yoktur. Beş a ltı ay içinde ç ıkarmağı umduğu­muz bir kitapta bunları çok geniş olarak ele alacağız.

Kısaca birkaçına da temas edel im . Nevşehir'de on aft ı Herik l i Köyü vard ır. Nevşehir'de Boynu incef i

Page 108: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 09

Yörükleri de çoktur. Bunların b ir kolu Si l ifke-Erdem­l i 'dedir. Honamlı ' lar Konya, Antalya, Adana tarafları n­da köyler l<urmuştur. Antalya, Korkutel i 'de on kadar Yeniosmanl ı Yörük köyü vard ı r. Eskiyörük, Yeniyörük, Çakal l ı , Karakoyunlu , Burhanl ı , M uratl ı , Sarı keçi l i , Sa­rıtekeli , Kızı l keçi l i , Akkeçi l i , Akkuzul, Farsak, Bolaca­l ı , Kızı l ış ık l ı , Horzum boylar ın ın kurduğu köyler, İz­mir, Ayd ın , Denizl i , Muğla, Anta lya, Isparta, Burdur, Mersin , Konya, Adana taraflarında yüzleri bu lur. Kon­ya Ereğl isi 'nde beş on tane Bekd i k köyü vard ı r. Kur­g utlar, Yağmurlar g ib i köylerimiz de çoktur.

DİGER TÜRK İL, U LUS VE URUKLARI :

Ağaçeri. Büyük bir Türk şubesid ir. Karakoyunlu­lar arasında da bir oymôğın adı bu şeki ldedir.

Avar. Kafkasya'da d i l lerin i kaybetmiş Türklerd i r. Gerede'de üç sülale vard ı r. Avarlar, Congarlar, Ala­manlar. Bu Alaman kel imesin in asl ın ı k itabımızda açı klayacağız. Köy adlarımız arasındaki «Avan , Ava­na» kelimeleri, Avar' ın bozulmuş şekl i olsa gerektir.

Cigil. Büyük b ir Türk şubesid ir. izmir'de, Deniz­l i taraflarında, Çiğl i köy ve nôhiyeleri vard ı r. Konya , I lg ın kazasına bağl ı b ir nah iye ve b ir köy Cig i l köyü­dür. Maraş, Pazarcı k Kürt Alev i leri a rasında bir ik i köy Ciğ i l köyüdür ve kend i leri de «Ciğ i l l i » oldukları n ı kabul eder ve bununla öğünür.

Kuman - Kıpçak. Karadeniz' i n kuzeyinden göç eden Türklerd i r. Bugünkü Kazan ve Kırım Tatar' ları ­n ın dedeleridir. Bu Türkler b ir ara Moğol hakimiyeti alt ına düştükleri iç in kendi lerine Tatar deni lmiştir. Türkçeleri Kuman - Kıpçak lehçesidir. Halis Türk'· türler, fakat Hüseyin Namık Beyin dediği g ib i , inatla Tatar ismini taşırlar, Bal ı kesi r, Bursa, Eskişehir, is-

Page 109: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 10 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

tanbul , Ankara'da kalabal ı k halde bulunan ve Tatar ded iğ imiz cemaatler, Kuman - Kıpçak Türklerinden. kısmen de Peçenek Türklerinden başka b i rşey deği l ­d i rler.

Kazak. Rus Kossak'ları ndan bu Türkleri ayırma­l ıyız. Rus' lara yanl ış olarak Kazak deni lmiştir. Bugün Orta Asya'da sözde b ir Kazak istan Cumhuriyetinde en az 6-7 mi lyon Kazak Türk'ü yaşamaktadır . Doğu Türkistan'da, Cin esaretinde de pek çok Kazak Türk' -ü vard ı r. İstanbul'da, Sal ih l i 'de, Konya'da, Adana'da ve U lukış la'n ın Kazak köyünde, Gerede ve Koçh isar'­da bir iki Kazak köyü bulunmaktadır.

P.nadolu'da b i rçok Karl uk köyü de vard ı r. Birkaç Özbek köyü. bir iki Hun köyü vard ı r. Diğer Türk şu­belerin in etrafl ı açı klamasını çı karacağımız kitaba sakl ıyoruz. Son söz ve öz olarak şuras ın ı bel i rte l im ki , Anadolu'muz hal is Türk vatanıd ır . Çokluğu Oğuz (Türkmen) olmak üzere, çeşitl i Türk uruk ve boyları tarafından iskan ed i lmiş, kurulmuş, Türkleştiri lm işti r. Bu vatan üzerinde büyük bir soy, modern mônada b i r m i l let ha l ine gelmektedi r. Bu ml l lete, Türk mi l l iyet ine dahi l Türk ulusları . urukları da yabancı kalamaz. Bu konuları da gelecek ve son yazımızda i nceleyel im.

KÖY İS iMLERİ MİZLE iLGiLİ BİR NOT

Türk lç•imal Teşki lôtı ve Türk göçebeler in in yer­leşerek köyler kurma larına dair yazdığımız b ir d izi yazı i le i lg : l i olarak ü lkücü gençlerden Abdurrahman Çel i k'ten b ir mektup ald ık. Abdurrahman Çeli k mek-

Page 110: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 1 1

tubunda, Burdur'da da bir « Döğer» köyünün bulun­duğunu söyleyerek, «Beyd i l l i Yörüklerin in eskiden bizim taraflara (Tefenni ) geld iğ in i ataları mız anlatı r­lar» diyor. Bahsi geçen mektubun, kısaca da olsa, üzerinde durmak isted iğ imiz kısmı şurasıd ır: «Son yı l larda köylerimiz üzerinde korkunç bir isim katl iamı devam etmekted ir. Tefenni ve Gölhisar yöresinde Yüreğ i r, Barak, Bayındır, Dodurga, Yazır ve malumat ed inemediğ im başka köy adları değişti r i lmiş. Bu konu i le de i lg i len ir ve yazarsanız iyi olur . . . »

Bu konuda birkaç satır yazmak ve içimizi dökme fı rsatı verdiğ i iç in Abdurrahman Çel i k'e teşekkür e­derim . Çok uzun olan yazı lar ım arasına bu konuyu sıkıştıramamıştım. Bu mesele cidden yürek yarasıd ı r. Yukarıdaki satır larda görü ldüğü g ib i , Oğuz İ l i n in boy­ları ndan olan Yüreğir, Bayındır, Dodurga ve Yazır köylerin in adları değ iştir i lmiş. Barak da büyük bir Türk boyudur. Orta Asya'dan geti r i len çok eski Türk töresi olan «Ü lüş» sistemini bütün canl ı l ığ ı i le Türki­ye'de yaşatan boydur. En büyük kol ları Gaziantep'­ted i r. Otuz kırk köy olduğu söylenir. Türkiye'n in muh­telif yerlerinde de Barak köyleri vard ır. Rumel i 'de, Bulgaristan'da da üç Barak köyünün varl ığ ın ı b i l iyo­ruz. Bizim işgüzar idareci lerimiz, manasız, anlamsız, d iye demek ki, eski Türk isimlerinden a l ınmış köyle­rin adlarını değişti riyorlar. Yedi yıl önce, Türk Kültü­rünü Araştırma Enstitüsü tarafından çı karı lan Reşid Rahmeti Arat İçin is iml i kitapta, bu konuya dokun­muş, köylüleri n ş ikôyetlerinden bahsetmiş, i lg i l i lerin d i kkat in i çekmişt ik. Meğer h iç d i kkat çekememişiz.

Atalarımız rastgele köy adı koymazla rd ı . İdareci­lerimiz i lk önce bunu bi lmel i ler. Köy adları n ı , uruk, boy, oymak isimlerinden koyarlard ı . Yahut, Orta As­ya'daki bir yerin adın ı buradaki köye veya kente ve-

Page 111: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 12 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

rirlerd i . «Talas» , «Karaswı , «Ula» (Muğla) Taşköp­rü» g ib i . Bu gelenek daha ziyade dağ ve nehir, göl adları nda görü lür: Akdağ, Karadağ, Karacadağ, Boz­dağ, Al idağ, Babadağı, Aksu, Göksu, Karasu, Sarı­su, Seyhun, Ceyhun, Akçay, Gökçay, g ib i . .. Arazi şek­l ine, yerleşme esnasındaki bir hadiseye, eski bir to­tem (töz-ongun) olan ve s i l ik izleri kalan b ir hayvan ın adına göre i s im al ı n ı rd ı . Atalarımız bu kadar şuurluy­du . Onları n bugünkü çocukları da aynı derecede şu­urlu. Her g itt iğ imiz köyde bize köy is imlerin in değ işti­ri lmesinden şikayet ett i ler. Köylüler tasavvur edi lemi­yecek derecede üzülüyor, bu işi türlü türlü yorumlu­yorlard ı .

Vaktile lzmir' in Ödemiş'ine bağl ı «Keles Nah iye­s i »n in adın ı b i r idarecimiz çok kaba bulmuş olacak ki , değiştirip kendi a kl ına göre yakışıkl ı olan « Ki raz» kel imesin i almış. Halen Kiraz d iye geçmektedir . «Ke­les» b ir Yörük boyunun (aşiretin in) adıdır. Vakti le Kazdağı, Bal ıkesir taraflarında dolaşırlarmış. Bursa'­nın bir kazasın ın adı bugün de « Keles» tir. Sakın ola ki, b ir idareci bizim bu yazımızı okuyup, onu da «Ki ­raz» laştı rmaya . . . Aydın ' ın , Söke kazasın ın Serçin Kö­yünün adı «Gölönü»ne çevri ld i . Köylüler on yı ld ır ge­ne «Serçin» diyor ve bu değişti rme işJne son derece s in i rlen iyorlar. «Serçin» eski Türkçede, Osman l ı ver­gi terimlerinden koyunlardan a l ınan verg in in adıdır. «Osmanl ı Tarih Deyimleri Sözlüğü»nde ismi geçmek­tedi r. Şimdi bu kaynağı bulma imkanımız olmadığı iç in tam karşı l ığ ın ı veremedik . Verg i ismi i le köy adı verme geleneği vard ı r. Buna d iğer b ir misal, Ulukış­la'nın «Kı lan» Köyüdür.

Köy adları üzerinde hassasiyetle durmalıyız. On­lar bizi ulu soyumuza bağl ıyan canlı izlerd i r. İdareci­lerin keyfi tasarruflarına , b i lg isizl i klerine terketmeme-

Page 112: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 13

l iyiz. Ermenice, Rumca ası l l ı kelimeler elbette değiş­t ir i lmel i . . Fakat Türkçe kel imeler üzerindeki kararı, Türk etnoloj isi ve tar ih inden an layanlar, sosyoloj ik ve sosyal antropoloj i k bi lgisi olanlar ve hepsinden mühimi , Türk tarih in i gözbebeği gibi sevenler verme­l id i r. Onun için bu vasıfları taşıyan bir heyet kurulma­l ı ve bu heyetin kararı olmadan h içbir köyün adı de­ğ işti r i lmemelidir. Ayrıca kurban edi lmiş olan köy isim­leri de asl ına kavuşturulmal ıd ır.

TÜRK M i lli BİRLİGİNE DOGRU

önceki yazı larımızda Türk boy ve oymak teşki­lôtı hakkında bi lgi verd ik ve çeşitl i Türk u luslarına, uruklarına, boylarına ve oymaklarına dair açı klama­larda bulunduk. Konuya ait bu son yazımızda, Cin Seddinden Balkanlara, Sib irya'dan Basra Körfezine kadar çok büyük bir saha üzerinde yayı lmış olan ve tarih in muhtel if devirlerinde mi l li küruluşlar hal inde, tarih sahnesinde görünen Türk u lusları n ın , urukları­n ın, bugün an laşı lan r'nanôsı i le , mi l let hal ine gelişi vet iresin in şartlarından, karşı laşı lan g üçlüklerden ve bize mahsus imkônlardan bahsedeceğiz. Hemen be­l i rtel im ki, bu mi l ll b ir l ik, bugünkü Türkiye s ın ı rları içinde kuvvetlenip, bütünleşip (50) . mi l let hal ine ge­l iş yolunda i lerlemekle bitmiş olmayacaktır. Türkiye s ın ı r ları dışı nda yüz mi lyona yakın ve mi l l iyetimize da-

(50) Bütünleşme, tamlaşma hakkında geniş ve kıymetli

bilgi veren şu makaleye bk. Doç. Dr. Amiran Kurt­

kan, «Sosyal Entegrasyon», Refii Şükrü Suvla'ya

Armağan, İst. 1971 Sf. 233-241.

F: 8

Page 113: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 1 4 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

h i l bu lunan bir Türklü k yaşarken. onları h iç hesaba katmıyan bir mi l let ve mi l l iyet telökkisi ; tarihimizi e l l i yı l öncesin in Cumhuriyet' i i le , Osmanl ı İmparatorlu­ğunun kuruluşu i le , Malazgirt Zaferi i le başlayan ta­rih tezleri kadar sakat ve yanl ış b ir sosyoloj ik görüş olacaktı r. Bu konudaki geniş açı klamayı yaz ın ın so­nuna b ıra kal ım.

Büyük Arap tarihçisi ve bazı larına göre dünyan ın i l k sosyoloğu İbn i Haldun'un deyimi i le, «kabile asa­biyeti»nin (u lus, boy, oymak dayanışma ve şuuru) nun, mi l li şuur ve tarih şuuru hal ine gelmesi, mi l let dedğimiz tabii, tarihi ve sosyoloj ik varlığ ı n şekil a lma­sına yol açabi l i r. Böyle bir tamamlan ış. Gökalp' ın de­yimiyle «Hars» ı n (mi l li kü ltür) ün , o cemiyetin bütün fert ve zümrelerince benimsenmesi ve yaşanması i le mümkün olur. Soyumuzun büyük devletler kurma ve mi l l1 hayat yaşama tecrübesine söh ip bulunuşunu, mi l li kültürün yayı l ış ın ı kolaylaştıracak ve mi l l i b ir l i ­ğe g id işi hızland ı racak, B iz'e has kabil iyet ve haslet­lerdir. M i l li bir l iğin büyük adımları elbette, bir icik müstaki l Türk devletine sahip olan Türkiye'de atı la­caktır.

Çokluğu Oğuz (Türkmen) olmak üzere, Kuman­Kıpçak, Kazak, Peçenek, Çiğ i l , Kar luk g ibi Türk u lus­ları Türkiye Türklüğünün soy temel in i teşki l etmekte­d i r. «Soy» dan, biyoloj i k ve antropoloj ik manödaki « ı rk» ı değl l , etnolo j ik ve sosyoloj i k anlamdaki «SOy» u tarihi ve içtimai menşe bir l iğ in i anl ıyoruz. Bu husus Sadri Maksudi Arsal ' ın . mi l let tarifinde iyice bel irmek­tedir : «Mi l le�. antropoloj i k manöda ı rk birl iğ i i le bir­b irine bağlanmış fertlerin mecmuu olmaktan ziyade, M iLU RUH birl iğ i le, müşterek tarih, müşterek kültür, müşterek möşeri ruh, mi l l i seciye, l isan, örf ve ödet

Page 114: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 15

bir l iğ i le birbirine bağlanmış insanlar kitlesinden iba­ret etnolo j ik ve psikolo j ik varl ı ktır.» Gökalp de aynı görüşle mi l leti şöyle tarif eder: «M i l let, l isanen müş­terek olan, yani ayn i terbiyeyi a lmış fertlerden mürek­kep bulunan harsi bir zümredir .» Biz bu tarifleri be­n imsemekle beraber: ortak d i l , aynı mi l li kültür ve terbiyeyi a l ış ın , etnoloj ik ve sosyoloj i k manôda « ırk»a mahsus bir vakıa olduğunu kabul ederek, mi l letin tarihi ve içtimai olduğu kadar, tabii bir varl ı k olduğu­nu da bel irtmiştik. Asırlarca b ir arada yaşıyan i nsan­lar, aynı kültür hususiyetleri n i paylaşırken. n isbi bir tecritten doğma tabii hususiyet de kazanıyorlar. Böy­le b ir tabii ayn iyet, büyük Türklük potası içinde, mi l­li kültürün yardımı i le Türkiye'mizde, yarım asır iç inde başarı labi l i r. O zaman «soy» problemi bulunmayaca­ğ ından, m i l li kültürün iyice ben imsenmesi mümkün o­lacağı iç in , çok sağ lam bir mi l let hal ine geleceğiz. Bu gayrette, Türk d i l i n in ve d in im izin büyük yard ımı ola­caktı r. Türk soyunun büyük bir nüfus çokluğuna sa­hip bulunuşu, azl ıkları n ayn ı qini paylaşışı . içlerinden bi rçoğunun vakti le Balkanlara geçmiş Türklerin ço­cukları oluşu, müşterek bir maziye sahip bu lunuşu­muz lehteki hususlard ır. Ayrıca, Kürt Uruğu'nun Batı Hunları , Göktürkler, Çiğ i ! Türkleri, Kuman Türkleri ve Oğuz (Türkmen) Türkleri i le aynı boylar arasında zik­red i lmesi de mühim bir noktadır.

«Soy» u böyle geniş ve müsamahal ı b ir manôda anl ıyarak, onu şeki l lenmek üzere, m i l li kültürün em­rine veriyoruz. Mi l li kültürümüzün gel işmesin in ve h izmet görmesin in imkônları n ı ve bunu engel leyen saikleri biraz aşağıda göstermek üzere. «soy» umuz hakkında bir ik i şeyi daha açıklamak istiyoruz. Türk soyunu, gerek kendi içinden, gerek siyasi, ideolo j ik maksatlarla dışarıdan ayrı menşelere ç ıkarmak iste-

Page 115: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 16 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yen nazariyelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Bunla­rın en teh l ikel isi «Etno-Jenis» denen nazariyedir, ta­rih görüşüdür. Bu teze göre, Anadolu Türklerin in ata- . lan Orta Asya Türkleri değ i l , Eti (Hitit) ler, Frikya l ı lar, Lidya l ı lar, Romal ı lar. B izansl ı lard ır. Truva, Aspendos, Efes festiva l lerinde bu z ihniyet sırıtır. Turizm hasta­sı, tarih şuurundan nasipsiz bazı aydın lar da buna a let olmaktadırlar. istanbul 'da, Bayezid'te, Bizans Tôk-ı Zaferi 'n in toprak alt ından çı kar ı l ıp, yolumuzun üstüne dik i l işinde, Fatih ' in Simkeşhane'sin in , İ k inci Bayezid' in Hamamı 'n ın , Patrona bahanesi i le y ık ı lmak istenişinde, Sultanahmet'teki Bizans sarnıcın ın (Ye­rebatan) ihya edilerek, Türk - Osmanl ı çeşmesin in boynu bükük kenara atı l ı şı nda ve Selçuk'da Aydı­noğlu İsa Beğ cami in in perişan bırakı l ış ında bu zih­n iyet ve hain teşebbüs kendisin i göstermektedir. Ay. n ı z ihn iyet ve tez, Türk kü ltürüne a it temel kitap ola­rak, birkaç yabancı di lde, Türk h ükumet in in de maddi desteği ile, Unesco tarafından çı karı lan «Fundamen­ta» kitabında, Türk soyunu ayrı menşelere çı karmak­ta, Türk kültürüne başka kaynaklar bulmaktadır. Pertev Nai li Boratav' ın bu işte menfi rolü büyük ol­muştur. Rahmetl i Zeki Vel id! Hoca, b ir yandan protes­to mahiyetinde Fundamentcı yazı heyetinden çeki l i r­ken , diğer yandan muhtelif gazetelerde maka leler neşrederek, Türk il im çevrelerin i , siyasi mahfi l leri, Hükumeti uyarmağa çalıştı, feryat etti ise de, her yer­den taş sessizl iğ i i le mukabele gördü. Kimsenin k ı l ı bi le k ıp ırdamadı. Bu maka leler, ölümünden sonra çı­karı lan «Türklüğün Mukadderatı Üzerine» is iml i ki­tapta bulunmaktadır. Ayrıca, Prof. F ındıkoğlu 'nun, Türk Yurdu'rıun Ekim 1 966 sayısında çıkan bir maka­lesinde de, buna dair kısa bi lgi vard ır. Bunun üzerine Zeki Vel idi Bey, Türkiye'de on ci ltl i k bir «Türk Kültü-

Page 116: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 1 7

rü E l Kitabı» çıkarı lması teşebbüsüne geçti. Bütün Türk dünyasın ın , tarihi , sosyoloj i , etnoloj isi , i ktisadi, edebiyatı, sanatı, etnografyası , tabii, içtimai i l imleri bu . kitapta olacaktı . Yerl i ve yabancı ô l imlerden , ken­di konularına ait söz a l ınd ı ve siparişler veri ld i , kitap­ların ön muhtevası neşredi ld i . Gelgelel im, Türk Hü­kumetinden h immet ve yardım görülmedi . Zeki Veli­di Hoca, ölümünden b irkaç gün önce bile, yatağında bu eserle meşgu ldü .

Aynı tez, Orta Asya'da kendisin i göstermiştir. Bir kısım Batı Türkistan Kent Türkleri, Özbek adını «mi l ll)) isim olarak a lmışlar ve kendi lerini mi lôttan ön­ce yaşamış «Kanguylar»a ve islôm devri ndeki «So­maniler»e bağlama garabetin i göstermişlerd ir. Bazı Kazak bölgecileri, Kazak' ların tarih in i mi lôttan önceki «Usun)) ve «Yuybamı lara bağlanmaktadır lar. Batı Türkistan Türkmenleri içinden bazı garip ve bölücü f ik irdeki kimseler, tarihi köklerin i , soyların ı , Türkten ziyade, mi lôttan önce yaşamış olan Masagit ve Sar­mat zümresine dahi l bulunan Alan kavmi hal itasına bağ l ıyorlard ı . Bugün bu tez, Ruslar el inde büyük bir s i lôh olarak kul lanı lmakta , çok ince, usta metodlarla Türk uluslarını ayrı birer mi l let imiş g ibi göstermeğe çal ışmaktadır. Lehçe farklarını a rttı rıcı l isan gayret­leri ve Rus a lfabesinin her b irine farkl ı tatbikinden meydana gelen ayrı edebi d i l , bu tarih tezi i le b irl i kte, Türk dünyasın ı bölmektedir. Bunun farkında bi le ol­mıyan gafi l TRT halô, «u l us»tan bahsededursun ba­kal ım . . .

Mi l li kültürümüzün (harsımızın) temel unsurların­dan biri d indir. Din deyince elbette İslômiyeti an l ıyo­ruz. Türk soyunun ası rlarca kı l ıç ve kalemiyle h izmet ettiği i slômiyet, sanki Al lah tarafından bu kavme

Page 117: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 18 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

emanet ed i lmiştir. Türkler olmasayd ı , korkunç dalga­lar hal inde gelen Haclı sürüleri önünde, i ran' l ı lar ve bugün Kudüs'te maskara olan Arap' lar kaç gün daya­nabi l i rd i? Biz bu yüce ve en ilen d ine böyle h izmet ederken, islômiyet de mi l l iyetimizin koruyucusu oldu . Müslüman olan Türkler m i l l iyetler in i muhafaza eder­ken, Hristiyan Batı Hun lar ı . Kuman-Kıpçaklar. Peçe­nekler. Bulgarlar ve Musevi olan Hazar' lar b irer birer eridi ler, Slavlaştı lar, Türklüklerin i kaybett i ler. Gaga­uz'ların da sonu budur. Demek ki milliyetimizi, din temelinden mahrum edersek, ileriki nesilleri erimeğe mahkum edeceğiz. Baş döndürücü tekn i k yen i l ikler, maddi kültür değişmeleri karşısında, mi l ll ve manevi değerlerin in çoğunu kaybeden di l iyle ve nüfus kôğıd ı i le Türk olan Türk'ün, m i l l iyet in in h ızla kaybolmasın ı ön lemeğe h izmet edecek olan m i l li kültürümüzün en büyük desteği , y ine islômiyet olacaktır. M i l l iyetim izle d in imiz birçok noktada içice g i rmiştir. Lokmalar. köm­beler. paylar. aşureler. «dede aşları , » «hayır» lar, kan­dil s imitleri, «hayır helva lam . susam helvaları . arife ve bayram günlerinde mezarl ı k ziyaretleri, mersin dal­ları i le mezarl ığ ı süsleme, türbe ve yatırları z iyaret. bez bağ lama, d i lek d i leme, adak adama g ib i ôdetler. d in imizle mi l l iyetimizin kucaklaştığ ı Türklüğe mahsus geleneklerd i r. Hele Ramazan ayında (diş kirası g ib i ) ve i ki d ini bayram günlerinde, İslôml gelenek içinde Türklüğümüzden gelme b irçok gelenek mevcuttur. i slômiyet in bu birleştirici rolü yanında, onu dar b i r ka­l ıp iç inde anlar ve müsamahasız b ir görüşe sapla­n ı rsak, böl ücü bir tesiri o labi l i r. Buna da biz sebep olmuş oluruz: d i ni müessese değ i l . Şunu demek is­tiyoruz: mutaassıp bir görüşle, Sünnil iğ in dışındaki mezhep mensuplar ın ı İs lôm camiası ndan çı kari rsak. mi l li bir l iğ im ize ağı r b ir darbe ind irmiş oluruz. Bunun

Page 118: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 1 9

yerine, Ş iil i k v e Alevil iğ i d e şefkat kol ları arasına a lan gen iş b ir islômiyet an layış ı , d ini ve m il l f hayatım ıza bereket geti recektir. Din im izi , Arap kültüründen de kurtarmak zorundayız. Bunun ne demek olduğunu şu misal le an latal ım : On yedi yı l kadar önce kasabamız­da, Türk ası l l ı , çok mutaassıp Müslüman olan bir hem­şehrimizin, Türkler iç in «Ye'cuc-Me'cuc» deyişine ve kendi soyunu kötü leyişine şahit olmuştuk. Bu kel ime­lerin ne demek olduğunu sorduğumuzda, Kur'an'da yaz ı l ı olduğu, oradan öğrenmemiz gerekt iğ i cevabın ı ald ı k. Son devrin en büyük müfessi r ve d in ô l imlerin­den merhum Elmal ı ' l ı Küçük Hamdi Efendin in on c i lt­l i k muhteşem tefsirine başvurd u k . Avrupa·ı ı ıarı n «A­gog-Magog» dediğ i , İslôm kaynakları nda «Ye'cuc­Me'cuc» d iye gecen kelimeler, zal im bir kavmi ifade ediyordu . Bu kavim büyük bir seddi n bir yanında otu­ruyordu. Kısa boylu, çeki k gözlü ve çok kalaba l ı k idi­ler ve dünyayı fesada boğacaklar, i nsanları mahvede­ceklerd i . Bunların şerrine karşı , Seddin öbür yanında­ki kavim, veli veya peygamber olan «Zülkarneyn» den yard ım di lemişlerd i . Kur'an'da böyle yazıyordu. Bu Ayet' i tefsi r eden bazı Osmanl ı devri d in adamları, aman d i leyen, yard ım isteyen kavmin Cin ' l i ler oldu­ğunu , «Ye'cuc-Me'cuc» denilen ve dünyayı ifsat ede­cek kavmin ise Türkler olduğunu. Türklüğün İslômiye­te olan h izmetin i bir kalemde si l ip atarak, yazabi lmiş söyleyebi lmişlerd i . Kulaktan kulağa, nesilden nesi le, bu hain inanç ve iftira, bizim cahi l ve mutaassıp hem­şehrimize kadar gelmiş ve ona İslômiyet ad ına. Türk düşmanl ığ ın ı öğretmişti . Antalya Yörüklerinden, Yazır Boyu'ndan olan, E lmal ı ' l ı Muhammed Hamdi Yazır. İs lômiyeti Arap kültüründen ayı rd ığ ı iç in, Türk'lerin Ye'cuc-Me'cuc deği l , Ye'cuc-Me'cuc olan C in kavmi­ne karşı , dünyayı koruyacak b ir kavim olduğunu be-

Page 119: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 20 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

l i rtmişt ir. Bin dört yüz yıl önce, Ayet ha l inde insanl ığa sunulan ibretl i b i ld iride gösteri ld iğ i ve yarım asır ön­ce Elmal ı ' l ı Hamdi Efendin in Tefsir i 'nde açıklandığı gibi , Çin ı rk ı , kalaba l ık nüfusu, bütün insani, d ini, ma­nevi kıymetleri ortadan kaldıran b ir komünizm he­yulôsı i le, insanl ığ ın başına bir Ye'cuc ve Me'cuc ola­rak çı kmıştır. Ayet ve tefsir in in i ki nci kısmın ı bekle­mek, yan i Türklerin , Zülkarneyn' in yardımı i le, insan­l ığ ı bu belôdan kurtarması, i leride olacaktır. Buna i nanmak ve onun için hazı rlanmak, d ini ve mi l li ideo­lo j imiz olmal ıdır. Türkler, dünyada bunu yapacak bel­k i de tek mi l lettir. Gökalp bu h ususta şöyle söyler: «Alman feylesofu Niçe'n i n tah l i l ettiği fevkalbeşer­ler, Türklerdir . Türkler, her asrın (yeni insanları )dı r.»

Burada şu h ususu da bel i rtmeden geçemiyece­ğ iz . Türklerin Ye'cuc-Me'cuc olduğunu idd ia eden Os­manl ı devri devşirme zihn iyet l i , Arap kültürü almış d in adamın ı tenkit ederken , sadece dönme ve devşirme ihanetlerin i tenkit ediyoruz. Topyekun Osmanl ı ' l ığ ı , Osmanl ı devrin i kötüleme kastımız yoktur. Esasen Osmanl ı l ı k, kavmi değ i l , s iyasi bir kuruluştur. Onu meydana getiren, Avrupa' l ı ların ve bazı devşirmelerin iddia ettiği gibi , dört yüz çadırl ı k bir Kayı Aşi reti de­ğ i ld ir. Çoğu Oğuz olmak üzere, çadırl ı ve yerleşi k, çeşitl i Türk u lusları , boyları ve oymakları bu devlet! meydana getirmiş, onun asli ve kurucu unsuru olmuş­lard ı r. İmparotor luk yıkı l ı nca, yen i Türk devlet in i gene bu mi l let- i asli kurmuş ve devlet sadece ona dayan­mıştır. Osmanl ı devletin i n bütün müesseseleri , Türk­leşmemiş dovşirı:nen in gayretine rağmen, eski Türk kültür ve müesseselerin in devamıdır. Yeniçerin in ba­şında ak l<eçe külôh b i le, Hun devri nden kalmadır . Bu kültür devaml ı l ığ ı ve Türk unsurunun Osmanl ı dev­let ini kurmuş olduğu vakıası, Fuad Köprü lü 'nün çok

Page 120: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 21

kıymetl i a raştırmaları , Ömer Lütfi, Faruk Sümer, Ze­ki Vel id! ve diğer Osmanl ı ve Selçuklu tarihç i lerin in çal ışmaları i le meydana ç ıkmıştı r. Onun iç in , eski Türklüğe sarı l ıp, Osmanl ı l ığ ı yermek de; eskiyi, eski Türk kültürünü, Hun ları , Göktürkleri, Uygurları , Kara­hanl ı lar ı , Selçuklu ları bir kenara iterek, Osmanl ı l ığa sarı lmak da hatal ıd ır. Türk kültürünü sevmek, hepsi­n i aynı derecede sevmekle mümkündür.

M i l li kü ltürümüzün i kinc i temel d ireğ i Türk d i l i­d i r. Mi l li b irl iğ imizin kurulmasında, d i l imiz büyük rol oynayacaktı r. B ir yandan Türkiye'de herkesin ana di­l in in Türkçe olmasın ı sağl ıyacak olan d i ldeki bu gel iş­me, diğer yandan Türk dünyasındaki lehçe farkları­n ı ortadan kaldıracaktır. Bunu bir asır kadar önce Kı­r ım' ın Bahçesaray' ında doğan büyük mi l l iyetçi Gas­p ı ra' l ı İsma i l Beğ sezmiş ve «Dilde, fikirde, işde birlik» şiarı ile Türk dünyasına mal etmeğe çal ışmıştı . Türk dünyasın ı n ortak edebi d i l i n in , istanbul 'da konuşulan ve yazı lan yazı di l i olmasın ı tekl if etmişt i . İstanbul Türkçesi i le Tercüman Gazetesi 'ni ç ıkarmış, Kırım'­da, Kazan'da, Azerbaycan'da, Türkistan 'da çok se­v i lmiş, tutu lmuştu . Bu büyük b ir hamle id i . Orta As­ya'da Ruslar ve Çinl i ler el iyle Türk lehçeleri arası nda­ki ufak farklar uçurum ha l ine geti r i l i rken, biz de boş durmuyor onlarla ve mazimizle a ramızdaki bağ ı ko­parıyoruz. Teknik i lerlemelerin y ık ımı yan ında, onları n ·getird iğ i n imetlerden de faydalanmak gerek. Radyo­dan, televizyondan, sinemadan, gazete ve derg i ler­den, yani matbaadan istifade etmek lôzım. Fakat bi­z im gayretimiz aksi ist ikamette. Gerek bu vasıtalarla, gerek mekteplerimizde Türk d i l i n in lehine çal ışmıyo­ruz. Bir yandan Türkçe i le i lgisi olmıyan kel imeler uy­dururken, d iğer yandan da İng i l izce, Fransızca kel i ­meler; s ık ı lmadan bol bol d i l im ize, karşı l ı k ları olduğu

Page 121: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 22 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

halde sokuyor, kendi kel imelerimizi boğuyoruz. Lôn­seler, anonslar, parafe etmeler, brif ing ler, etaplar bi­ze Erasmus'u hatı rlatıyor. Erasmus, devrindeki yaban­cı d i l züppel iğ in i acı b ir d i l le tenkit eder: «d i l i sülükler gibi kul lan ır görünce, kendi leri n i b irer tanrı sanan, lôtince bir söylevde yunanca bir kaç kelimeyi yerl i yersiz, arao saçı hal ine geti rerek kul lanıp, sözü mu­amma hal ine sokan şu günümüzün beyan öğretmen­lerin i ben im de takl it edesim geldi. Bu öğretmenler h içbir yabancı di l b i lmeseler bi le, küflü dört beş ki­taptan eski bir kaç kel ime ç ıkar ıp, bunlarla okuyucu­nun gözlerin i kamaştı rır lar. Bu kel imeleri an l ıyanlar a l lô m e l i kleri n i n tad ı n ı tatmak f ı rsatın ı bulmakla ku­rum satarlar: an lamıyanlarda ise, an laşı lmadıkları oranda hayran l ık uyandır ı rlar. Çünkü, uzaktan gelen şeylere fazla hayran l ı k göstermek, dostlar ım ıç ın azımsanacak bir zevk değ i ld i r. Sonuncular arasında, b i lg i n geçinmek benbenl iğ inde olanlar varsa, küçük b i r hoşnutl uk gü lümsemesi, küçük b i r «evet» işareti, eşeklerinkine benzer bir kulak sa l lama, bunların ca­h i l l i klerin i başkalar ın ın gözünde örtmeğe yeter» (51 ) .

Ninn i ler, türküler, şarkı lar, ağ ıtlar, masa l lar, h i­kôyeler, atasözleri, deyişler, dualar, n iyazlar nesi l ler in ruhuna nakşolunur. Edebi mahsul ler romanlar, h i kô­yeler, piyesler, ş i i rlerle Türk d i l i iş lenip, gel iştiri lecek­t ir. Bu iyi n iyet ve b i lg iye bağl ıd ı r. Bu konuda TRT ve televizyon b ize bedbin l i k veriyor. Ümid imiz yen i ka­nundadır.

M i l let oluşumuzda Türk musikisin in büyük rolü olacaktı r. Dini ve lôd inl k lôs ik Türk musikisi , Türk

(51) Erasmus, Deliliğe Methiye, Çev. Şerif Holü.si, İstan­

bul, 1956, sf. 11-12.

Page 122: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 23

san'at musikis i ve Türk ha lk musikisi i le, mi l l i kü ltür­den gıdasın ı a lmış bir nesil yetiştirmek mümkündür. Hepsi de bizim öz mal ımızd ı r. Ziya Gökalp, Türk san'­at musik is in i bizim saymamakla hata işlemiştir. B ir­çok konuda el l i y ı l ötesin i görmüş, Türkiye'n i n bugün­kü birçok meselesine ışı k tutmuş olan ve birçok ko­nuda henüz aşı lamamış bu lunan Ziya Gökalp' i , bun­dan dolayı kötü lemek olmaz. Bu büyük adam, musiki­m iz lıakkında henüz esasl ı araştırmalar yapı lmamış olduğu iç in , o gün bu hükme varmıştı . Dr. Suphi Ez­g i 'n in , Rauf Yekta Beyin ve Hüseyin Sadettin Arel ' i n a raştı rmaların ı görebi lmiş olsaydı , Gökalp' in düşün­cesi muhakkak başka o lurdu. Bu araşt ırmalar onun ölümünden sonra yapı ld ı ve yayımlandı . Hüseyin Sa­dett in Arel ' in önce derg i lerde tefri ka edi len ve 1 969 yı l ı nda Mi l li Eğit im Bakanl ığ ı tarafı ndan kitap hal in­de bastır ı lan «Türk Musikisi Kimindir» is iml i eseri , dostları sevindirecek, düşmanları yerindirecek kıy­mettedir . Bu kıymetl i eserin gösterd iğ i gibi , san'at musik imiz de öz mal ımızd ı r ve çok yüksektir. Onu da art ı k üvey evlôt muamelesinden kurtararak, devlet in resmi himayesi a lt ına a lmak zorundayız. Devlet Kon­servatuarında Türk musikisin in öğreti lmemesi, Türk sazları n ın tedris ed i lmemesi ne demektir? Bu ne aşa­ğ ı l ı k duygusudur; nası l kendi kend in i i nkôrd ı r? Mi l le­tin parasıylc, devlet in bütçesinden ayrı lan paralarla kurulan konservatuarda yaln ız sanat musik imiz değ i l , ha lk musik imiz, ha lk oyunlarımız da öğreti lmel i , Türk dünyası taranarak, oyunlar, sesler tesbit ed i lmel id i r. (52 ) .

(52) Bu kGnuyla ilgili bir hatıramı anlatmak isterim

Dokuz yıl kadar önce Aydın ve Söke'ye, Türkistan

milli oyunlarını göstermek üzere, Salihli'den bir

Page 123: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 24 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Konservatuarın yetiştireceği büyük nazariyatçı ­lar. san'atkôrlar sayesinde Türk musikisi , günümüzün kıymetl i bestekôrı Avn i Anı l ' ın deyimi i le, «Montönı lerin e l inden kurtarı lmal ıd ır. Gerek halk musikimizi .

Türkistanlılar kafilesi gelmişti. Hepsini sevdiğim

bu in!l-anlar arasından Doğu Türkistan Uygur

Türklerinden Eyüp Beği hiç unutamadım. Eyüp

Beğle hayatta iki gün görüşmek nasip oldu. Doğu

Türkistan'dan kaçıp gelen bu kıymetli san'atkarla

Söke'dc tanıştık, ertesi gün Aydın'da da dertleştik. Sonra selamlar geldi gitti. O gece Aydın'da ye­

mekte, kalabalık arkadaş grubu arasında Eyüp

Beğ, tarif edilmez bir coşkunluk belirtisi içinde

ayağa kalktı. Hepimizi heyecana garkeden konuş­

masında, Türkistan'ın _batısının, doğusunun olma­

dığını belirterek, dünyada bir tek Türkistan oldu­

ğunu, onun da «Uluğ Türkistan» olduğunu söyledi.

Onun gözleri mi nemliydi, yoksa bizim gözlerimiz

nemliydi de, onunkileri öyle mi gördük? Bilemem,

Fakat o gece, Eyüp Beğ, meşin çizmeleri, kuşağı

sıkıca bağlanmış ve dizinden aşağı inen paltosu

ve börküyle, sahnede adeta uçuyordu. İki peri kı­

zının arkasından saklıca gelerek kovayla su bırak­

malarını geç farkederek, hayıflandı.. «Görmege­

nim, görmegenim» (Görmemişim, görmemişim) di­

yerek meşin çizmelerinin burnuna basıp sekiyor,

san'atın inceliğini gösteriyordu. Eyüp Beğ yaradı­

lıştan san'atkardı. Oynadığı oyunu mektepte öğ­

renmiş değildi. Atalarından gördüğü gibi oynu­

yordu. Fakat onda başka bir incelik, dille ifade<ıi

kabil olmayan bir başkalık vardı. Ne yazık ki o gü­

zelim oyunlar, onun yüksek san'at kabiliyeti, onun-

Page 124: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 25

gerek san'at musikimizi «aranje eden», «düzenli­yen» «Montajcıların», «Montaj müziği»n in , m i l li kü ltü­rümüze büyük zararı oluyor. Türk san'atın ı ve musi­k is in i b i lg i l i ve iyin iyetl i e l lere tesl im etmenin zama­n ı geçmek üzeredir . Bu sahadaki y ık ım, bir kültür is­t i lôsın ın zaferi olacaktır ki, art ık cephelerde yeni lme­ğe lüzum kalmaz, m i l let öz evlôtların ın el iyle ciğerin­den hançer yer.

M i l li kültürden i lham ve feyiz a lan m i l li bir hayat, mi l li bir i ktisat s istemi ile kuvvet kazanır. Fertlere, sosyal s ın ıf ve tabakalara, huzur içinde yaşama imkô­n ı verecek. onları fakir l iğ i n pencesinden kurtaracak olan mi l li i ktisat sistemi , elbette ne sosyal izm (ko­münizm) , ne de kapita l izmdir. Bu, kendi tarihi, sos­yal , i ktisadi, tabii şartlar ımızın yarattığ ı , kendimize mahsus sistem olacaktlr. Böyle b i r kalk ınma şek l in i başarı i le ytirüttüğümüz takdi rde, kapital izmden y ı l ıp komünizme koşan Asya ve Afrika'n ın b içare aydın la-

la birlikte mezara gitti. Fakirliğin, vatanından

oluşun çilesi ile geçen kahırlı yıllardan sonra, pek

bir vefa görmediği ikinci vatanında, birkaç yıl ön­

ce ebedi aleme göç etti. Devletimizin konservatu­

arının böyle kıymetleri köşelerinden bulup çıkar­

ması ve Türk kültürüne faydalı kılması gerekmez

mi? Fakat nerede . . . Onun aklı hep Frengistan'da . .

Operada da, konservatuarın himmeti gerek. Am­

ma şimdiki gibi değil. Ruhuyla, sesiyle, sözüyle bi­

ze yabancı olanı değil. Anlamadan, ileri görünmek

hevesile alkışlayan bir avuç insana karşılık, mille­

tin sesini dile getiren, Azeri Türklerinin. kendi mü­

ziklerile, kendi milli hayatlarından alarak oyna­

dıkları «Arşın Mal Alan»a benzer bir opera.

Page 125: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 26 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

nna da örnek olmuş oluruz. Onlar, sosyal izmin yaln ız b ir i ktisadi doktri n olmayıp , bütün mi l li ve manevi de­ğerleri ortadan kaldıran , m i l leti yok eden, kozmopol it bir sistem olduğunun farkına varmıyor, sosyal adalet heyecan ın ın narı na yanıyorlar. Bu konuda ayrı maka­leler yazmayı i leriye bıra kıyoruz.

Türkiye'de gel işecek, gel iştir i lecek mi l li kültürün, bütün Türk dünyasına yayı lmasından sonra , i leride Türk birl iğ i de meydana gelecektir. Bunu engellemek isteyen iç ve dış düşmanlar vard ır . Hem komün ist, hem kapital ist dünyası bunu istemez. Cin ve Rusya bundan dehşet duyar. Bir de bu f ikrin iç düşmanları var. Bunu, merhum profesör Zeki Velidi Togan' ın 1 942 yı l ında, Türk Yurdu'nun 8. sayısında ç ıkan bir makalesinden, uzun bir naki l yaparak göstermeğe çalışa l ım. Prof. Togan , Türk dünyasın ın yediye bölün­müş olduğunu an latarak, buna dair misal ler veriyor: «Türkiye Türkü, Azeriler, Türkmen, Özbek (Batı Tür­k istan) . Uygur (Doğu Türkistan) . Tatar (Kazan Tür­kü) . Kazak (Kazak-Kırgız) şekl inde taazzuv etmek yo­luna g i rd i . (Bunlardan başka, Kırgız, Karakalpak, No­gay-Kumuk ve Başkurt g ib i taazzuvlarda baş göster · mişse de, çok mahal li mah iyetted irler) . Bu taazzuvlar arasında son yirm i sene zarfı nda cereyan eden müna­sebetler, her mi l l iyetçi Türkün yakından alôkadar o­larak takip etmesi icabeden bir keyfiyet olmuştur. Ş imdi bu yedi grubun edebiyatlar ı , on ları yaşatan mu­harri rler, şai rleri ve ayrı «mi l li varl ık» idd iaların ı esas­landırmağa çalışan ideoloğları vard ı r. Bu ideoloğ!ar, temsil ettikleri grupları müstaki l m i l letler g ib i telôkki ederler ve her bir i d iğerin i n müstaki l mi l let olduğunu tan ı r. Bu taazzuvlardan Türkiye Türklüğü kendi başı­na bir mi l let olara k teşekkül etmişt ir ve burada bahis mevzuu değ i ld ir. Diğer teşekkül ler ise, ş imd i l i k bu ka-

Page 126: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 27

v imler üzerine yabancı lar ın hakimiyetin i kolaylaştırı­cı ve bu Türk zümrelerin i , yalandan olsa bi le, ayrı bi­rer mi l letmiş g ibi göstererek müntesiplerine, tesel l i verici b ir hal a lmaktan i leri g idememiştir. Her grubun nüfusça az, kü ltürce zayıf, yabancılarla karışık ve coğrafi cihetten bozan pek dağ ın ık (meselô Kazaklar ve Kazan Türkleri ) oldukların ı müdrik olan ideoloğla­rı , bu «mi l let» lere bir hayat hakkı kazandırmak fikriy­le kend i zümrelerine bitiş ik küçük Türk kabi lelerin i i lhak ederek büyümek davalarıyla meydana atı l i riar k i , bugünkü ve müstaki l ihti lat ve anlaşmazl ı kların kaynağın ı teşki l eder. Azeri Türkü, Dağıstan Kumuk­lariyle b ir l ikte oradaki Nogayları da kendi lerine i lhak etmek ister; halbuki Kazan rej iyonal istleri bu Nogay­ları Tatar bi ldikleri nden kendi lerinden sayarlar. Öz­bekler, Aral Gölü civarındaki Kara ka lpakları kendile­rine çekerler; halbuki Kazaklar onları kendi lerinden bi l i rler n itekim bir ara l ı k cumhuriyetlerine dahi l id i ler . Kazanlarla Başkurtlar 1 91 7-1920 senelerinde, Özbek­ler de beraber olduğu halde, daha geniş bir camiada birleşmek istedi ler, fakat Kazan İdeoloğ ları Başkurt­ları Tatar addetti klerinden, onları muhakkak kendi camialarında bulundurmak, «Tatar-Başkurt» yahut «Edi l -Ural» mi l leti yaratmak azminde bulundular. Ba , tı Türkistan' ın eski medeni «Kent Türkü» kend isin i sadece «Türk» tesmiye etmeği kôfi görmeyip, kabi le m ikyasında bir «mi l let» olmak fikriyle ôşiret hal inde yaşayan Özbeklerin adın ı «mi l let ismi» olarak ben im­semek yoluna g i rd i ve bu aşiret hal inde yaşıyan Öz­bekleri kend inden sayd ı ; halbuki etn ik c ihetten bu Özbekler daha ziyade Kazaklara (ki bunlara eskiden Özbek Kazağı deni lmiştir) yakındır. Avrupa l ı ô l im ve seyyahlar ta rafından bile daima «Türk!» tesmiye olu­nan Doğu Türkistan Kent Türklerin in mahal llci leri

Page 127: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 28 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

de, «Türk» ismi yerine kabile mikyasında «mi l let» is­mi olara k «Uygun>, ad ın ı a ld ı lar ve bu «m il let» i n civar kabileler hesabına genişlemesin i i leri sürdüler Tiyenşan Dağları ndaki Kı rgızlar etn i k ve menşe iti · bariyle Batı ve Doğu Türkistan ın Kent Türküne ya­kındır: Halbuki hayat şartları ve lehçelerin in foneti k hususiyetleri b ir olmak itibariyle Kazaklar bu Kırgız­ları kendi lerinden sayarlar ve «Kırg ız - Kazak» tabir in i «mi l let» ismi olarak kabul ederek, buna dört el le sa­rı l ı rlar. . . Bu mahal l i taazzuvlar, Türk mi l leti vücudun­da en belô l ı müzmin bir hasta l ı k şekl in i a l ıyor.» Bu ibretli ve Türk dünyası real itesinden a l ınmış satı rlar­dan sonra, Prof. Togan, ayrı «ulus»lar kurarak, Türk dünyas ın ın parçalanmasına sebep olacak f ik ir sah ip­lerinin b ir azl ı k teşki l ettiklerin i söylüyor. Bunların b ir kısmı samimidir, Türk bir l iğ in in gerçekleşmesine pek inanmadıkları için veya kendi «u lus» u etrafında halkalanacak bir b irl i k tasarladıkları için bu f ik irde­d irler. Diğerleri ise soyca Türk olmadıklarından Türk­çülüğe karşı çıkarlar. Bazı Tacik' leri misal göstere · b i l i riz. Mesela menşe itibarile Tac ik olan, şair Fıtrat, «Umumi Tür k hayôl leri ile avare olmaktan mi l leti kur­tard ık» , «Osmanl ı k itapların ı mekteplerimizden sür­dük» d iye mektep kitapları nda öğünüyor. «Kozan l ı ­lardan Azim Kasimov, Azerbaycan l ı lardan Mir Cafer Bagı rov, Kazaklardan eski Altınsarı 'n ın halefleri hep ayni f ik irdeki insanlard ır. Bunların hepsi, Türkiye Türkçesine karşı a lôka gösterenleri «Osman'izm he­sabına mi l letimizi dolandıranlar» diye muaheze eder­ler. Bunlaru göre umumi Türk kültür meseleleri iç in sade bir a lôka bi le, t ıpkı buradaki Anadolucular iç in olduğu g ib i , kendi mi l letlerin i «Türklük hü lyôsı nam · sına kumara basmak'tır» . Diğer ta raftan , 1 924 yı l ın­da Taşkent'te Münevver Kari, Abdul lah Evlanl, Aşur

Page 128: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 29

Al i Zöh i rl, Abdülhamid Çolpan g ibi . Özbek yazarları «Sada-i Türkistan», «Uluğ Türkistan» gazetelerin i çı­kararak, ası l gayenin «Özbek» l ik , « Kazak» l ı k olma­yıp, «Tü rkl ük olduğ u n u göstermişlerd i . Bundan gocu­nan Ruslar büyük Türk şa i ri Colpan' ı uzun yı l lar zın­danda çürüttükten sonra öldürmüşlerdi .

Türk bir l iğ i konusunda Gaspıra ' l ı İ smai l Beğin müsbet ve i lml gayretlerin i an latmıştı k . Azerilerden Hüseyinzöde Ali, Zeki Velidi, Sadri Maksudi'n in ça­l ışmaları da kayda değer. Türkiye'mizde halö Tatar' -l ı k, Uygurlu !<, Kazak l ık, Azeril i k, Özbekl ik şuuru ta ş ıyıp, Türklük şuurunu öldüren. dış Türk l iderlerin i n

ve f ik i r adamları n ın bu lunacağına iht imal vermiyo­ruz. Fakat bazı emareler de mevcut değ i l dene­mez. Bizim Anadolucular ın da, Oğuzcular ın da, «su­yun ötesi , berisi» löfın ı d i l lerinden eksik etmeyenle­rin de bu huylarından vazgeçip, kabile asabiyeti öte­sinde, «u lus şuuru» ötesinde, «mi l l i şuura» , tarih şuuruna» ermeleri höl isöne temenn imizdir. Hemşeh­ri l i k d uygularını büsbütün azdıran futbol l ig maçları­nın da bir yoluna konulması gerekir. Biz ne Oğuz Ulusu'yuz. ne Tatar, ne Kazak, ne Kı rgız, ne Uygur. ne Özbek, ne Azeri u lusuyuz. Biz Büyük Türk M il le­tiyiz. TRT de bunu böylece bile . . .

F: 9

Page 129: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÖRE

«Töre» Dergisi , Türk töresine yakışır şeki lde yı­l ın ı doldurdu; özüyle ve kal ıb ı i le , ismiyle müsemma olduğunu gösterd i. Töre, türk töresine ve Türk mi l ­l etine armağan olsun. h izmetleri kutl u olsun. Bu m ü ­

nasebetle Töre'de, töreden, Türk töresinden bahse­deceğiz.

Türk içtimai hayatın ı düzenleyen kaideler bütü­nünü ifade eden «Töre» kel imesi, Türk' lükle yaşıt ol­sa gerektir. Kelimeyi, i lk defa yazı l ı şekilde Orhun k itabelerinde görüyoruz. Esk i Türk yazıtlarında, «Tö­rü» şeklinde geçmekte ve « kanun . n izam. anane ve türemek» anlamları na gelmektedir . Da i ma «El (il) törüsü» şeklinde geçmekte ve «Devletin, milletin, va­tanın töresi» ni ifade etmektedir. Elegeş Yazıtı 'nda Göktürk hakan ı , Türk m i l letine «El töres i»n i terket · memelerin i söylüyor. Başka bir yerde, Türk hakan ı , «Hakan ın ı kayıp etmiş o lan m i l let i , cariye ve ku l ol­m uş mi l leti, Türk töresi bozu lmuş olan mi l leti ecda­d ımın töresince vücude getirmiş . . . ıı olduğunu söyler. Bu kel imeden yapı lan «törün» kel imesi de «düğün, merasimı> anlamına gel i r. Göktürk'lerden sonra haki­m ivet kuran , dokuzuncu asır başlarındaki Uygur han­larından bir in in adı da «U-töre» dir. ( 1 ) . Töre'den baş-

(1) H. Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, 1,35 ve çok

yerde; il, 35 37, İst. 1938 - 40 111, 180 - 81, 189.

Page 130: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 131

ka kel imeler de yapı lmıştır. Meselô bugünkü «Tele­ut» larda, «Töröngey», i l k yaratı lan insan demektir. «Cedd ialô töztör» i l k yaratı lmıştır. Gene Teleut ve diğer lehçelerde «Törül», kabi le, a kraba, menşe de­mektir. «Bir tör - töz den neşet eden ler» manasına gel i r (2) .

Divôn- ı Lügati 't-Türk'te «Törü» şeklinde geçmek te ve düzen, n izam, görenek, ôdet ve yaratı lmak ma­nalarına gelmekted i r. Divan'da «Töre veya Tör» kel i­meleri evin , çadır ın başköşesi, m isafi r yeri, sedir an­lamlarına gel i r. «Törüt veya Türüt», yaratmak, birşey ta kd i r veya ıslah e d i l m e k manalarını verir. «Törütti

ve törütür» kel imeleri de buradan cıkmıştır. Kaşgarlı Mahmud «Töre» ile i lg i l i şu atasözünü nakled iyor: « Küç elden kirse, törü tünglükten çı kar - zor (zu­lüm) elden (ü lkeden, kapıdan) g i rerse, töre (n izam, insaf) bacadan çıkanı . Diğer bir atasözü, Türkler' in töreye ne derece bağl ı o lduklarını gösterir: «E l ka l ı r, törü ka lmaz - el bırak ı l ı r, töre b ırak ı lmaz» (3) . Ziya Gökalp, bunu şöyle açıklar: «Eski Türkler'e göre, va­tan, töre'den yan i m i l li kültürden ibarett i . Kaşgarl ı Mahmud'un lügatı nda zi kred i len ü lkeden geç i l i r, tö­reden geçilmez atasözü, mi l l i kültüre verilen kıymet derecesin i gösterir» (4) .

«Vamberi, Türkmen gençlerin in tepelerinde bı­raktı kları b i r tutam saçın, omuzlarına kadar uzandı-

(2) Prof. Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler,

Ankara, 1 968, sf. 272.

(3 ) Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Ltigati't-Türk, B. Atalay

tere, 1, 106; il, 18, 25, 303 111, 120, 221, 262, 303.

(4) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 1970

(Bin Temel Eser) , sf 153.

Page 131: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

132 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ğ ından bahseder. Başın diğer kısmı (yüzde doksa­n ı ) ustura i le traşl ıd ı r. (5) Cin kaynakları da bütün Türk uruklarında bu geleneğin varl ığ ından bahseder. Edremit Türkmenlerinden ik i i htiyarın bu şekilde re­s imlerin i a lmışt ık. Kend i lerine bu saç şekl in in sebe­b in i sorduğumda: « Düşman el ine geçersek, başımı­z ı keserken murdar e l iyle yüzümüzden tutmadan , sa­çımızdan tutup, boynumuzu öyle kessin diye b ırakı­r ız .» dediler.

Kutadgu Bi l ig 'de de «Törü» şekl inde geçer ve «kanun, n izam, adôlet» an lamın ı ifôde eder:

Kılıç ursa, bıçsa yagı boynını Törü bile tüzse ili budum Törü tüz yorıttı bayudu (zenginleşti) budun Atın ezgü kıldı ol ezgü ödün (5).

Ziya Göka lp, Doğu Türklerin in «Törü» , Batı Türk­lerin in «Töre» dediğ in i , Türk Töresi is iml i eserinde açıkla'r ve Türk kel imesin in «Törel i» anlamına gele­bi leceği n i söyler (6) . Hüseyin Namık Orkun da, «Türk Sözünün Asl ı » is iml i broşüründe aynı fikri i leri sürü­yor olsa gerektir (Hatırımızda kaldığına göre) .

« İbn- i Kemal ; « Dekayık'ü' l -Hakayık» adl ı ese­rinde «ôyin» kel imesi için izahat verirken ôyin in «tü­re» manasına geld iğ in i de söylüyor. Müell i f in ifadesi şöyledir:

· «Ayin, Farsça'dır. Şol nesnenin ismidir ki Arap dilinde ona kanun derler, resim derler. Türk dilinde

(5) Vambery, Travels . . . , sf. 69, 172.

(5) Abdülkadir İnan, aynı eser, sf. 641.

(6) Ziya Gökalp, Türk Töresi; İstanbul, 1339, sf. 3-4 vd.

Page 132: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 133

türe derler ve ôdetle lüzum olduğundan ötürüdür»

(7) . Kazak-Kırgız'lar, yazısız o lan örfi hukuklarına

«Töre» veya «Zang» yahut «Yol» adını verirler. Ka­zak-Kırg ız hanlarından Tavke Han ( 1 71 0-24) Ceyhun (Sirderya) havzasında bulunan Kültübe (Gültepe) de­n i len yerde, i leri gelen beylerin kat ı ld ığ ı bir kuru ltay toplamış ve «Kasım Han'dan kalan kaska (yeni , ay­dın ) yol , İs im Han'dan kalan eski yol» a bazı ka ide­ler eklemiştir. Eski töreye yapı lan yeni i lôvelere «Ceti cargı - yedi yargı» denir. «Bu kaideler tesbit ve tedvi n edi lmemiş ise de, kısa cümlelerle atalarsö­zü olara k tert ip edi l miştir.» (8) .

Osmanl ı kaynaklarında da «Töre» yi görmekte­yiz. Aşıkpaşazade kelimeden şöyle bahseder. «Türe­dür hanum! Ezelden kalmışdunı (9) . Babur, «Vekayi» i nde «Yasa» i le töreyi aynı a nlamda kul lanmakta ve hem «Cengiz Yasası » , hem «Cengiz Töresi» demek­tedir ( 1 0) . Yasa kel imesi de Moğolca değ i l Türkçe­d i r ve töre ile eş anlaml ıd ır. Divön-ı LCıgati't Türk, Kutadg u Bi l ig g ibi Moğol isti lasından çok önce ya­z ı lmış olan eserler meydana ç ıkarı ld ı ktan sonra Mo­ğolca sayı lan b irçok kel imelerin Türkçe olduğu an la­ş ı lmıştır. «Yasa» kel imesi de bu kel imelerden biridir. Kül Tegin yazıtında «öd tengri yasar k işioğ lu kop

(7 ) M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri Terim­

leri Süzlüğü, İstanbul, 1951, «Töre» maddesi.

(8) Abdülkadir İnan, aynı eser, sf. 288.

(9) Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, Atsız neşri, İs­

tanbul, 1949, sf. 104.

(10) Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi, Ba­

bur'un Hatıratı, Ankara, 1946, il, 657 (Çeviren

Prof. R. Rahmeti Arat'ın notu) .

Page 133: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 34 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ölügl i töremiş - zamanı Tanrı _takdir (yapar) eder, k işioğ l u ölmek üzere türemiştir» cümlesi vard ır ki bu­radaki «yasar» (yapmak, n izama koymak) kö­künden teşkil edi lmiş partisiptir. Kazak Türkçesi'nde «yasagan - hôl ık» demektir. «Yasagan Tanrım» der­ler ki «Hô l ı k Tanr ım» demektir. Eski bir Uygur metnin­de <m izam, kanun» anlamına gelen «yasak» kel ime­si bulunuyor. «Yasa» türlü Türk lehçelerinde « kanun , nizamname» an lamın ı ifade için kul lanı l ı r. Çağatay­ca'da bu «yasa» kelimesinden, pek çok kelimeler teşki l ed i lmiştir. «yasal = savaşa hazırlanmış asker safı ; yasavul = çavuş, yasan ın emirlerin i tatbik eden kimsed i r . . . ) Yargan (Eski Türk yazıt larında şah ıs adı) . . . ve yargucı kelimelerin in an lam bakımından farkı yoktur . . . aynı kökten gelen «yarlığ» (hakan ın fer­manı , hükmü) terimi Kôşgarl ı tarafı ndan tesbit ed i l ­miştim ( 1 1 ) . Eski Türk yazıtlarında bir de «Yaryan» kel imesi vard ır ve «zôbıta ômiri» a nlamına gel i r ( 12 ) .

Gezdiğimiz, gördüğümüz Yörük ve Türkmen oy­makları n ın «Töre» kel imesin i b i ld iğ in i müşahade et­t ik . Hemen hepsi «El ödeti , Türkmen töresi» ifadesiy­le mefhumu di le getiriyor. Bozöyük-Söğüt çevresi Karakeçi l i Yörükleri (Sünni olanları da, Alevi olan­lar da) huysuz, n izacı insana «Töresiz» isim ve sıfatın• veriyorlar. Adapazarı , Karasu'ya bağ l ı Melen Köyü' -nde «Törel i •> inatçı , di rayetl i kimse demektir. «Töre­lenmek», inat etmek, demek oluyor.

Prof. Togan, Türk h ukuk, tarih ve etnografisi i le uğraşan Batı l ı lar ın töreyi, yasayı , iptidai göçebelerin hukuk taslağı telôkki etmeleri n in yanl ış l ığ ın ı bel irte­rek, Türk yasasın ın , töresin i n sadece göçebelerin de-

(11) Abdülkadir İnan, aynı eser, sf. 642-43.

(12) H. Namık Orkun, Aynı eser, 1 54, 156.

Page 134: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 35

ğ i l , yarı göçebelerin de hukuku olduğunu ve toprak hukukuna a it pekçok hükmün mevcudiyet in i göstere­rek, bu iddiaları çürütür ( 13 ) . Babur da, Türk töresi ­n in , yasasın ın bir «nas» g ib i katı şekilde an laşı lamı­yaca ğ ı n ı , zamanla gel işeceğ i n i k a b u l ederek şöyle

söyler. « . . . bir k imseden iyi bir n izôm (kaide) kalmış­sa, onunla amel etmek lôzımd ı r, eğer babalar kötü bir iş yapmışlarsa, onu iyi b i r işle değiştirmek lôzım­dır .» ( 14) .

TÜRK TÖRESİNE DAİR BAZ! M İSALLER

Çinl i lerin Tu- k i u adını verdi kleri eski Türklerin

«ceza kanunlarına göre isyan, ihanet, adam öldür­me, z ina ve bağl ı b i r atı çalmak ölümle cezalandırı ­l ı r» ( 15) . Bugün Anadolu Yörük ve Türkmenlerinde de buna benzer hükümler vardı r. Hele yarım asır önce, bin beş yüz yıl önceki töre, yasa hükümleri aynen uy­gulan ıyordu . 1961 y ı l ı nda İzmir' in , Cumaovası'na bağ­l ı Hortuna Köyündeki Karatekel i Yörüklerinden Ah­met Ağadan (o zaman 83 yaşında çok ak ı l l ı , görgü­l ü b ir i htiyar) d in led iğ imize göre, h ı rsızın Yörük oba­ları nda yeri olmaz, h ı rsız bir daha obaya dönemez­miş. Namus iç in cinayet işleyenin itibarı sonsuzdur. Z ina işleyen kötü kadın ı «ardıç ağacı» na bağlayıp yakarlarmış. Kötü kadın çok seyrek çı karmış, genç­l iğ inde bir defa bir kad ın ın yakı ldığ ın ı görmüş. Bu du­rumu tasvip etmiyor ve «Alması farz, boşanması

(13) Prof. Z. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş,

İst. 1946, sf. 375-78.

(14) Babur, aynı eser, sf. 657.

(15) W. Radloff, Sibirya'dan, Çev. Dr. A. Temir, İst. 1954

sf. 131.

Page 135: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 36 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

sünnet. Öldürmeğe ne lüzum» d iyordu. Şimdiye ka­dar Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Karatekel i Yö­rüklerinin yerleşmiş bu lunduğu , Alaylı Köyünde (Ti ­re- İzmir) ve Doyranl ı köyünde {Tire) ve Selatin Kö­yünde (Orta klar-Aydın) de vakti le kötü kadın «cam ağacı» na bağlanarak yakı l ırmış. D iğer yörelerde ve Edremit Türkmenlerinde buna benzer misa ller var. Kızı lbaş Türkmenlerinde, namusla, başkasın ın mal ına el uzatmamakla ve dedikodu yapmamakla i lg i l i töre şu veciz ifadeyle bel i rti l i r .

«Eline, beline, diline, Özüne, gözüne, sözüne».

Selçuklu lar devrinde, Oğuz töresine cok ehem­m iyet ver i l i rd i . Sultan Alaadd in Keykubad' ın verd iğ i şöleni Türk Oğuz töresin i de açıkiayarak , Yazıcıoğ lu Al i şöyle an latır:

« . . . Sadra ve iki kola Oğuz resmince başdan ba­şa döşeni p müzeyyen ve mürettep oldu ve kôsôt-ı k ımız ve k ımran ve mümessik ü muattar şerbetler Oğuz'un resim-ü erkanı üzere içi ld i ve bunun zama­nına ve oğlanları zamanına değin işbu ebyat terti­bince töre sürüldü . Ve sağ kol beyler beyl iğ i Kayı ve Bayat beyine ve sol kol beyler beyl iğ i Bayınd ı r ve Cavuldur beyine veril iyordu . Ve kalan beyler dahi bu yirmi dört boyun beyleri oğlanlarına veri lmeyince gayriye verilmezd i . işbu tertip üzerine ki z ikrolunur.

Hanlar atası Oğuz Han söyledi Böyle töre, yol ü erkan eyledi işbu resmiyle vasiyet kı ldı Tô ola oğlanlarına töre. yol. Dedi : Kayı çünkü sonra han ola

Page 136: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 37

Sağ beğler beği andan ola Töremiz beğler beğ i hem sol kola Şöyle gerektir ki Bayındır ola Töre ü yol ü ag ırlamak dahi İşbu tert ip üzre ola ey ehi Kim Kayı otursa andan sonra Bayat

işbu tert ip üzre oturmak gerek Önlerinde müçeler durmak gerek Kımız u k ımran da bu tert ibi le Aga (ağabey, büyük erkek) u in i (küçük

erkek kardeş} arasında iç i le

Mansab u beğ l i k dahi bu resmi le Urug u soyuna göre verile» ( 16 ) .

Yukarda uzun şekilde yaptığ ımız i ktibasta gö­rüldüğü üzere, şölen lerde Türk töresin in ortaya koy­duğu birçok kaidelere uyulur. Z iya Göka lp' in ded iğ i g ib i , Türk içtimai hayatın ın esası olan şölenler, tay­larda «Ülüş» , «Orun» denen kaidelere uyulurdu. Bu­nu Fat ih ' in istanbul 'un feth i nde verdiğ i yağmal ı toy'­da ve 1 1 1 . Ahmed'in çocukların ın sünnet düğünü do­layısiyle bütün İstanbul halk ına verd iğ i ik i hafta sü­ren şölende görebi l i riz. Bu bahsi i ler ik i yazı larımızda daha geniş olarak ele a lacağız.

Lütfi Paşa Tarih i nde, Osman Gazi 'n in tahta ge­çiş merasim i şöyle anlatı l ı r: «Oğuz resmince üç kere yükünüp baş koydular. Andan dürlü ba l lardan ve k ı ­mızlardan getirüb Osman Gôzi 'ye sağrak sundı lan>

(16) Abdülkadir İnan, aynı eser, sf. 640-41.

Page 137: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 38 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

{17) . Şükrul lah Tarih inde, Osman l ı lar ın sefer esna­sında çal ınan davulu ayakta d in lediklerin i , bunun tö­re olduğunu şöyle anlatır:

« . . • Doksan üç yaşında idi. Er Tuğru lun ölümü nuberi Sultan Alôeddine erişince buyurdu. Er Tuğ­rul oğl u Osman'a yarl ı k yazd ı lar. Tuğ, davul , k ı l ıç, kaf­tan gönderd i . Osmanı savaşa memur k ı ld ı . Sancak, kaftan ve davul gel ince Osman Beğ ayağa kalktı . Padişah l ık türesince davul ça ld ı lar. Kutlu olsun dedi­ler. O zaman oturdu . O çağdanberi Osmanın türesi­d ir: ne zaman seferde davul ça l ı nsa Osmanoğul la rı ayak.ta dururlar» ( 18 ) .

Vambery, Orta Asya'ya yaotığı seyahatinde Türl<

töresine dair çok şeylere şahit olmuştur. Birgün Gü­müştepe (bugün kuzey doğu i ran'da) i le Etrek Neh­ri arasında bir yerde, ihtiyar ve fak i r bir Türkmenin (Al lah Nezir) çadırında m isafir ol uyor. İhtiyar Türk­men, bütün ısrarlara rağmen el indeki tek keçiyi mi­safi rleri iç in kesiyor. Vambery «Ü sahnenin hôtırôsı a kl ımdan hiç çı kmayacak» ( 19) d iyerek, Türk töresi karşısında hayretin i gizleyemiyor. Gene bir yerde hayv9n al ış verişi yapan, tüccara mal ları n ı satan gö­çebe Türkmenlere rastl ıyor. Veresiye olan muamele­n!n senet yazısın ı Vambery'e doldurtuyorla r. Borçlu senedi imza l ıyor. Fakat burada Vambery'yi hayretle­re garkeden bir davranış oluyor. Senedi alacakl ı de-

(17) Ziya Özkaynak, «Kımız Kitabı Hakkında Kitabi­

yat», Kopuz, sayı: 5 (Lütfi Paşa Tarihi, İst. 1341,

sf. 22 ye atıf) .

( 18) ŞükruUah, Behcetüttevarih, İst. 1949, Atsız neşri,

sf. 52.

(19) A. Vambery, Travels in Central Asia, London, 1864,

sf. 74.

Page 138: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 39

ğ i l , borçlu a l ıp cebine koyuyor, Vambery i kaz edince, alacakl ı olan Türkmen, senedi ne yapacağın ı , bor­cunu hatı rlatması iç in senedin borçluda kalması ge­rekt iğ in i söylüyor (20) . Bu misal ler, Vambery'yi şaş ır­tan hal ler, Türk töresi üzerine kuru lmuş muhteşem Türk ahlak ın ı gösterir. «Anda» ve «Andağa» deni len kan kardeşl iğ in in ( ik i k iş in i n birb ır in in kanını içere!-. kan kardeşi olması adet i ) misal ler in i veriyor ve esk� Macarlarda da «Aldomas» adıyla bu ôdet in yaşadığ ı ­n ı söylüyor. Hatta Müslüman olan Osmanl ı larla. H ris­tiyan olan Macarların , bu adete uyarak birb ir in in ka­n ın ı içtiğ in i ve sulh yaptık ların ı söylüyor (21 ) .

Timur'un uzu n börkü nden ve k u l a klarındaki kü­

pelerden bahsederek, bunun Moğol lideti olduğunu söyler. (22 ) . Fuat Köprü l ü, b ir makalesinde Oğuz beylerin in kulaklarına küpe takmak adetinde oldu . ğundan bahseder. Ayn i geleneğ i Yavuz Sultan Sel im , ku laklarına küpe takara k devam ett irm işti r. Bal ım Sultan' ın «mücerret dervişleri» de kulağı küpel i id i­ler ve eski «kulağı kesi k» deyimi de buradan gel ir.

Kısacası biz kend im ize dönersek Türk hakan ın ın dediğ i ve Töre'n in her sayısı nda bel i rt i ld iğ i g ib i :

Ey Türk! Üstte gök çökmedikçe Altta yer delinmedikçe Senin ilini ve töreni Kim bozabilir?

(20) Aynı eser, sf. 101.

(21) A. Vambery, History of Bokhara, London, 1873, sf.

151.

(22) Aynı eser, sf. 195.

Page 139: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

ZEYBEKLİK VE ZEYBEKLER

Bir nazariye'ye göre Orta Asya Kazak Türklüğti, on altıncı asırlarda, türl ü sebeplerle hanlarına asi olan göçebelerin meydana getirdiğ i b i r uruk. b ir iç­t imai heyetti r. Zeybekl i k de, Kazak l ık g ib i , haksızl ığa, yolsuzluğa isyanın bir ifadesi, yiğitl iğin, dadaşl ığ ın Batı Anadolu'da, Yörükler a rasındak i bir tecel l isid i r. Zeybeklerin başında b ir « Efe» bu lunur. Efe, zeybekle­rin başı. ağasıdı r. Yiğit l iğe, cesôrete, d i rôyete, göre efe seç i l i r. Genç bir zeybek de efe olabi l i r. Babası ölen zeybek, zeybeklere gücünü, kuvvetin i i spat ede­b i l i rse «Efe» seç i l i r. Sarıtekel i Yörüklerinden olan Yörük Al i Efe, yirm i yaşlarında, babasın ın ölümü üze­rine efe seçi lm iştir. Babası Abdi Efen in yürek ve va­sıfların ı oğlunda bulan yaşl ı zeybekler ona seve se­ve itaat etmişti .

Ziya Gökalp'e göre, Zeybekl ik , tahsi ldar ve zap­tiye zulmüne karşı . Yörüklerin yiğ itçe mukabelesid i r. Enver Behnan Şapolyo, Aşıkpaşazade Tarih i ne da­yanarak, zeybekleri Rum d iyarı gazileri . s ın ırlardaki . uçlardak i yiğ itler olarak gösterir. Zeybekl iğ in ortaya çıkış sebebi n i söyleyebi lmek iç in uzun çalışmalar i s­ter. Sebep ne olursa olsun. zeybekler mert. dürüst. cesur, hakl ıyı koruyan. zal ime aman vermeyen i n­sanlard ı r. Ege'de, Yörükler ve Yörük köylerinde, ma­la, cana. ı rza, namusa göz d i kenlere, efe ve zeybek değ i l , «Calıkakıcı» denir. Meşhu r Cakırca l ı Mehmet

Page 140: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 141

Efe, kendi adın ı kul lanarak, b i r Yörüğü soyan ve kı­z ın ı kaçıran çal ıkakıcı ları yakaladığı nda kurşunlama­yı efe l ik töresine aykırı bularak, ateşte yaktırmıştı r.

Bolu ve Ankara zeybeklerine «Seymen» - seğ­men - denmektedir. Bu kel ime zeybek'le aynı kök­ten gelmiş olabi l i r. (Zeybek ve Seymen kel imeleri bir b irine yak ın olmal ıd ır. Yenisey, Seyhan, Seyhun yer ve ı rmak adların ın varl ığ ın ı b i l iyoruz. Zeybek, şeş­bek' in değişmiş şekl i olabi l i r. «Sey» kel imesi hakkın­da bi lg i elde edi l i rse, ipucu bulunabi l ir . ) Erzurum'da söylenen «dadaş» kel imesi de ayn ıd ır. Aydın'da bi r « Dadaş» köyünün bulunması da bunu gösterir. E. B Şapolyo, 1 938 yı l ı nda Aydın'da yaptığı a raştı rmalar­da, ya ln ız Koçarl ı , Germencik ve Dadaş'ta ve Kuşa­dası Varsak' larında ve Aydın ' ın Sarı keçi l i , Sarıtekel i ve Çakal Yörüklerinde zeybekl iğ in izlerin i bulmuş­tur. Aynı yazar, ağ ır olara k ve çift zeybek tarafı ndan oynanan oyunlar olarak «Harmandal ı » ve « Dadaşıı ı sayıyor. B i z i kincisin i h iç duymadık. Demek k i , zey­bekl iğ in dadaşl ı kla çok yakın l ığ ı vard ı r.

Efenin maiyetinden olan zeybeklere « Kızan» de­n i r. Enver Behnan Bey, zeybeklerle kızanları ayırıyor ve yeni zeybek olan lara kızan diyorsa da, bizim du­yuşumuz, bütün zeybeklere « Kızan» deni ldiğidir. Ru­meli Türkleri arasında «Kızan» çocuk anlamına ge­l i r. Ege'de kul lanı lana yakın oluyor. Dağıstan Avar'­ları nda «Hızan» şeklinde kul lan ı l ı r ve «ai le efradı» an­lamına gel ir ( 1 ) . Adapazarı 'na bağl ı Kızan l ı k köyü­nün ve Bulgaristan'daki Kızan l ı k kasabasın ın ve Do . ğudaki Hizan kazasın ın adı buradan gelse gerektir.

(1) Prof. Dr. A. Caferoğlu, «Etimolojik Araştırma Dene­

melerh, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı (Belleten)

1957 den ayrı basım, sf. 4-5.·

Page 141: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

142 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Bulgaristan Türkleri, Azeri ve Orta Asya Türkleri g i ­b i , «Bala» kelimesin i «Cocuk» manasında kul landı k­ları halde, .ayrıca « Kızan» kelimesin i de ona yak ın an ­lamda kul lanmaktadırlar. Bu da gösteriyor k i , kel ime Dağıstan , Doğu Anadolu, Ege ve Bulgaristan gibi , Türk kü ltürünün üç ayrı uzak coğrafi bölgesinde ya­şamaktadı r.

Zeybekler gerçekten yiğ it, dadaş, mert i nsanlar­d ı r. Yörük Al i Efeyi çocukluğumuzda gördük. Ayakla­r ını izmir'de tranvay kestiği için , bir adam s ırtında götürüyordu. Yaşlıca, ufa k tefek ve gövdesin in ya­rısı noksan adam, belinden kesi lmiş bir arslana ben­z iyordu . Dokuz sene önce de, Eğrid ir Gölü'ne bakan Anamas Dağı Yaylalarında, Hayta Yörüklerinden «Mart in l i Zeybeği» gördük ve çadı rı nda misafir ol ­duk. Doksanı geçkin olmasına ve hasta bulunması­na rağmen, gene de heybetl i id i . Ayakları n ı çatarak, yan i bağdaş kurup, bir ayağın ı , d iğerin in üstüne ata­rak oturuyordu. Bu, zeybek oturuşu, yiğit oturuşu­dur. Bol bol tütün içiyordu . Ondan din lediğimize gö­re, Demirci Mehmet Efe, kend isine kızan olmak için gelen zeybeklere, «Din ine düşkün olan Yörük Al i ' -n in yan ına g itsin» der, gönderirmiş. Martin l i Zeybek, Demirci Mehmet Efe'nin zeybeklerinden idi . Aydın'­ın, Bozdoğan Kazasın ın , Bi rese köyünde gördüğü­müz 84 yaşındaki diğer b ir zeybek de aynı şeyleri söyled i . O da Demirci 'n in kızanları ndan imiş. Blrese Köyüne komşu olan Dutağacı Köyünden id i . Atın üzerinde b ir heykel g ib i duruyordu. Her gün en az üç saat ata biner, köy köy gezermiş . Dinç, zinde, şakacı idi . iki zeybeğin birleşt iğ i nokta, Yörük Al i Efe'nin mi l l iyetine, d in ine çok düşkün, çok şuurll.I olduğu idi . Yörük Al i Efe'n in şu sözlen de bunu açı k ­ç a gösterir: «Bir fert n e kadar yüksek ve kahraman

Page 142: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 43

olursa olsun, «mi l lete iyi l i k yaptım» d iyemez. ancak «h izmet ettim» d iyebil ir .» (Orkun Dergisi . 54. sayı , 1 2 Ekim 1 951 )

Demirci Mehmet Efe, Demirci Yörüklerindendir. Babası da efe imiş. Demirci Yörükleri Türkiye'nin her yan ında vard ı r. Maraş'ı n Pazarc ık' ına bağ l ı De­mirci Köyü halk ı , Hatay'ı n a l ı nması i le. Suriye'den buraya nakledi len Türkmen' lerdendir. Hemen hepsi demirc i l ikten an layan. oldukça sert ve yırtıcı insan­larmış. Yörük Al i Efe, Demirci Mehmet Efe ve Baş­kızanı Sökel i Ali Efe, Gökçen Efe, Danışman l ı (Da­nişmendl i l İsmai l Efe (Bata Gölü kenarında Danış­manl ı - Tanışmanl ı Köyünden ) . Mestan Efe, Kı l l ı Hü­seyin Efe, kızanları i le bir l ikte, M i l li Mücadeleye ka­t ı l ın ış ve Yunan l ı lar'a kan kusturmuşlard ı r. Bu zey­bek ruhu bütün Yörüklerde mevcuttur. Mesela, on y ı l öncesine kadar Söke'n in dağ köylerinde yaşa­makta olan «Pınarcı» a i lesi . Gal iba Birinci Dünya Harbin in sonlarında veya Mütakere yı l larında, Ay­d ın haval isi nde azg ın l ı k ların ı a rttıran Rum eşkiyası , b ir gün, bir Yörük çadır ın ı basmak üzere harekete geçer. Köpeklerin korkunç havlamalarından işi an­layan Pınarcı a i lesi, hemen mart in lerini kapıp çadı­r ın önünde mevzilen irler. Aile ik i kişi l i ktir. Bir karı , b i r koca ve ik i de tüfekleri var. Rum eşkiyası on kişi kadar. Uzun b ir çatışma sonunda, bir Rum ölüyor, birkaç yaral ı olduğu halde Rumlar kaçıyor. Aydın Va­l isi , bu yiği� Yörüklere madalya veriyor. Aydın ve Söke'de halk ın takdirleri arasında dolaşıyorlar. Bir ara ziyaret etmek için n iyetlenmiştik, nasip olmadı. Şimdi i kisi de Tanrın ın rahmetine kavuşmuştur.

Yaşl ı bir akrabamdan dinlediğime göre, 1 956

Kırım Savaşına gönül lü olarak katı lan «Ger Ali Efe» Sivastopol'da, Malakof Tabyasına bayrağı d iken yi-

Page 143: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

144 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ğittir. Gene aynı akrabamız ın an lattığ ına göre, Bul­garistan'da, Bulgar komitacı lar ın baskınlarından b ı ­kıp usanan Sultan Abdülôziz. Alaşeh ir' l i Süleyman Paşa'n ın (meşhur Türkçü Süleyman Paşa olacak) . tavsiyesine uyuyor. Süleyman Paşa, bu komitacı la­r ın hakkından zeybeklerin geleceğ in i söylemiş. Zey­bek bir l iğ i teşki l ine memur edilen Süleyman Paşa, Aydın i l inden gönül lü bir zeybek taburu teşki l ed i­yor. Cak ırca l ı Mehmet Efe'n in babası Çakırca l ı Ah­met Efe, Yörük Osman (veya diğer adıyla Cerid Os­man - Cerdosman) Efe maiyetleri i le katıl ıyorlar. Hep­s in in başında Bakır' l ı Mehmet Efe (Bakır Köyünden} vardır. Sekiz yüz kadar zeybek istanbul'a getiril iyor. Caml ıca s ırtlarında ta l im yapıyor, kulakl ı bıçakları n ı k ın larına bakmadan, süratle sokup çı karıyorlar. Bir Beyoğlu yürüyüşünde, bu dağlı yiğitlerin heybetin­den, Beyoğlu'nun tatlısu frenkleri paniğe uğrayıp , kaçacak del i k arıyor. Zeybekler vakur, heybetl i , sa ­ğa sola bakarak geçip gid iyor. O gece Beylerbeyi Sarayı 'na davet edi l iyorlar. Bakır l ı Mehmet Efe, Ca­k ı rca l ı Ahmet Efe, Cerid Osman Efe, diğer efeler, başkızanları ve i len gelen zeybekler, Sultan Aziz'le bir salonda yemek yiyorlar. Yemekten sonra, bağla­ma refakatinde, Sultan Aziz' in isteğ i üzerine, Bakır­l ı Meh met Efe, kalkıp zeybek oynuyor. Bir arslan heybetiyle, yere diz vurup, hoplayışlar, nara atışlar padişahı son derece heyecanlandırıp , gözlerin i ya­şartıyor. Bakır l ı Mehmet Efe'yi a ln ından öpüyor ve s ırt ındaki paltoyu, e l iyle ona g iydiriyor. Sultan Aziz'i heyecanlandıran yiğit oyununun ihtişami ı tablosunu Rıza Tevfi k Bölükbaşı 'n ın kaleminden takip etmek lôzım. Ne yazık ki, on yıl evvel bir makalede veya ma­kale içinde okuduğumuz bu tasviri , ne kadar a radıy­sak da bulamadık . Rıza Tevfik, zeybek oynuyan bii

Page 144: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 145

efeyi seyrederken d uyduğu h uşu, ürperti , heyecaıı ve gururu, o kadar sanatkôrane anlatıyordu ki, h ic bir kalemin bu seviyeye ulaşacağın ı ummayız. *

Ertesi sabah Padişah' la vedalaşan efeler, zey­beklerin i · a larak Bulgaristan'a hareket ediyorlar. B ir­kaç ay içinde, b i lmedikleri dağlarda, Bulgar eşkiyası­na ağır darbeler indirerek, vatana şan ve şerefle dö­nüyorlar. Fakat, idareci ler kendi lerinden çekin iyor. Bakı rlı Mehmet Efeyi Bergama'da pusuya düşüre­rek vuruyorlar. Cakı rca l ı Ahmet Efe'yi, devlete h iz­met ettiğ i , eşkiya takibi vazifesinde bulunduğu hal­de, bir Ramazan günü, ödemiş dağları nda, a kşam namazı k ı lmak üzere secdeye kapandığı zaman, ma­iyetinde bulunan Hasan Çavuş, sırt ından hançerli­yor. Secdeye kapanmış halde kal ıp , ruhunu tesl im ediyor. Cerid Osman Efe ve başkızan ın ı , aynı günler­de İzmir Konağına iftara çağ ı ran İzmir Val is i Hal i l R i ­fat Paşa. iftardan sonra b ir bahane i le dışarı çı kıyor ve efeler kurşun yağmuru a ltı nda can veriyor. Cerid Osman Efe'den başka, bir de « Koca Cerit» d iye bir efe daha vard ır. Enver Behnan Şapolyo'nun. Türk Vurdu'nda (Temmuz 1 954, sayı 1 (234) ç ıkan maka­lesindeki resim (sf. 52) bahsettiğimiz Bulgaristan Se­feri i le i lg i l i olsa gerektir.

Hatı rımızda kald ığ ına göre. bir gazetede çıkan Hamidiye Zırhl ısı n ın maceraların ı anlatan tefri kada (Cemal Saraçoğlu'nun olacak) . Balkan Harbinde, askeri bir l i klerimizin bazı cephelerdeki ric'atin i ge­milerden gören gönül lü zeybekler, h ı rslarından del i

( * ) Adı geçen malumat, M. Ragıp Kösemihal'in «mu­

siki» hakkındaki eserinde mevcuttur.

F: 10

Page 145: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 46 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

oluyor ve kaptanlara kendi ler in i karaya çı karmaları için yalvarışları a nlatıl ıyordu . Plevne Savaşı'na da Ayd ın'dan bir gönül lü zeybek ve Yörük köyleri halk ı katı lmıştır . Bu satırların yazarın ın dedesin in babası Şakir Efendi de, Gönül lü Ayd ın Taburu, Dördüncü Bölük Emini olarak harbe işti rak etmiş, yara lanmış, geri çeki lme esnasında Kuşadası 'n ın Can l ı köyünden bir arkadaşı kendisin i s ırt layarak saatlerce taşımış­t ır.

Toros dağları Yörüklerin i ve b i lhassa Kozanoğul­ların ı tedip için «Fı rka-i ls lahiye» teşki l edi lmiştir. Cevdet Paşa da bu işle vazifelendir i lmiştir. Bugünkü « ls lahiye Kazası» , o zaman Yörüklerin zorla iskôn ı i le kurulmuştur. Avşar bozlaklarında bunlar yan ık ya­n ı k an latı l ı r. Cevdet Paşa, Fırka-i ls lahiyenin temeli­n i teşki l eden zeybekleri şöyle a n latır: «Derviş Paşa, Ostrok Boğazından mürur ile Karadağ'ı yarı p muzaf­ferane İşkodra cihetine geçmiş olan asôkir- i şôhône­nin en g üzidelerinden yed i tabur n izamiye seçti ki ekseri neferatı zeybek bahôdı rları . . . . . . idi . Dağlarda ve taşlarda kek l ik g ib i seğ ird irlerd i ve tüfenkleri hep nev-icôd şeşhône id i . . . . . . Zeybekler ise mehôl ik ve muhôtarôttan (ölmekten ve teh l ikeye atı lmaktan} sa­kınmaz, yoru lmaz ve usanmaz şuhu şen sanki asker · l i k iç in yaratı lmış b ir kav imd ir. Doğrusu insan ın b ir g üzel soyudur» (2) .

Yunanl ı lar Ege'yi v e d iğer devletler Anadolu'nun muhtel if yerlerin i işgal ett iğ inde, Türk vatan ı ayaklan­mış, Gaziantep' i , Maraş' ı , Doğusu. Batısı i le si laha sarı lmıştı . Ege'de de Yunan' lara karşı zeybeklerin mücadelesi çok sert oluyordu . İng i l izler'e veri len res-

(2) Cevdet Paşa, Tezakir, 21-39, Yay. Ord. Prof. Cavid

Baysun, Ankara, 1963, sf. 133.

Page 146: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 147

mi bir raporda, bu bölge Yörük ve zeybekleri için şu ifadeler yer a l ıyor: « . . . Bu insanlar Yunanl ı lardan nef­ret etmektedi r ve kahramanl ık ları da bi l inmektedir. B i lhassa dağ l ı k bölgelerdeki zeybek ve yörükler kor­ku ned ir 1 bi lmezler. Moral leri ise çok yüksek olup, Yunanl ı ları yurtlarından atacaklarına emin ler» (3) .

İstanbul tulumbacı ları , tulumba takımların ı isim­lendirmişlerd i r. lstanbul 'un bütün sandıkları tarafın­dan kabul ed i lmiş dört isim vard ı r. Bunlardan bir i «Zeybek Takımı»d ı r (4) .

Yörüklerin çoğu, eski Yörüklerin hemen hepsi zeybek elbisesi giyerdi . Adana, Gaziantep, Hatay, Maraş, Adıyaman, Kayseri, N iğde, Bingöl tarafların­da Yörüklere «Aydınlı» derler. Erzurum Üniversitesi Ziraat Fakültesi profesörlerinden Prof. Lütfi Ü l kü­men'den «Aydın l ı >ı larla i lg i l i bir oluş (hôdise) d in le­mişti k. Prof. Ülkümen, bir yaz ayında Bingöl Yaylala­rında «Köcer-Göcenı adı veri len koyuncu aşiretleri ziyaret ediyor. Konuşurlarken, karşıdan zeybek k ı l ı ­ğ ı nda bir Aydın l ı gel iyor. «Hoca» diyorlar. «Gördü· ğün Aydın l ı 'da birkaç y ı l geçmeden bizim gıb i Kürt olur. Vaktiyle biz de Aydın l ı idik.» Yörüklük, Zeybek l i kten bahseden bu satırlar memleket gerceklerinıı ışık tutuyor.

Zeybek Olma Merasimi: Enver Behnan Şapolyo' -nun ifadesine göre, zeybekliğe a l ınma, ona göre, «K•­zan olma» merasimi şöyle yapı l ı r. Dağ başları nda ye­tişen «Teknel-Tehnel (Defne benzeri )» ağacınm ö­nünde yap ı l ı r. Bu ağaç totemdir. «Ölüm ağacı» da de

(3) İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İnceleme: Erol

Ulubelen, İstanbul, 1967, sf. 207, Vesika No. 509.

(4) Reşat Ekrem Koçu, «İstanbul Tulumbacılar1», Ter­

cüman, 14 Temmuz ve 3 Eylül 1968.

Page 147: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

148 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

n i r, zeybeklerce kutlu sayıl ı r. Efe, koca yatağanın ı bu ağaca saplar, yeni aday, töreye uygun yemin eder. Efesinin el ini öper, zeybe kler efenin a l nından öper,

aday tehnel ağacına saplanmış olan yatağan (büyük bıçak) ı n alt ından yedi kere geçer. Sonra tehnel in zeytine benzer meyva la rın ı si lôhlarına sürerler. Bu merasimin teferruat ın ı bahsett iğ imiz yazarın , adı ge­çen makalesinden tak ip etmek gerekir.

Efe ve Zeybek Kıyafetleri: Bu bahsi Enver Beh­nan Şapolyo'dan aynen nakled iyoruz. «Efelerin başı · na g iydikleri nar çiçeği reng i ndeki fese «Koz u n l u

başl ık» derler. Bu, çuhadan yapı lmış ve işlemel id ir. Zeybeklerin giydiğ i fese de «Kabalak» adı verilmek­tedir. Bu fesler Mevlevi s ikkesi g ibi uzun ve kal ıpsız­d ı r. Efelerin kozun lu başl ığa sardıkları kefiyeye «Po­şu» derler. Bu poşunun kenarlarına genç kızlar oya­lar işlerler. Bu sanatkôrane örmelerin b ir senede b it­tiğ in i söyleyenler vard ır. Efenin g iyd iği mavi renk l i şalvara «Caşir menevrek» adı veri l i r. Bu şalvarın bo­yu diz kapakların ın üstüne kadar uzanır. Dizleri yaz ve kış daima açıkt ır. Diz kapakları ak olanlar, ancak yeni kızan olanlard ır. Caşir menevreğ in in yan taraf­ları siyah ipek işlemel i kaftandandır. Efenin çaşir me­nevreğin in göğsüne yakın tarafları ndan donun kenar­ları görünmez. Zeybeklerde görünür. Donlarına « Diz­l i k» derler. Efelerin feslerindeki püskül pek uzundur. Efe püskülü yüz d i rhem olmak ôdettir. Bu püsküle « Koza» adı veri lmekted ir. Koza sağ taraftan omuza doğru sarkar. Siyah renkte ve i pektendir. Efelerin g iy­di kleri ceketin kol ları o lursa «Cepken», kolsuz olur­sa «Camadan» derler. Camadan ve cepkeni mavi ve­yahut lôcivert çuhadandır. üzeri siyah ipek kaftanla pek sanatkôrane işlenmiş ve üzerinde birçok tezyini motifler vard ı r. Sırmal ı cepken de vard ı r. Bunu efe-

Page 148: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 49

ler g iymez, ekseriya zeybekler ve kızanlar g iyerler. Bu çepkenlerin a lt ına pul lu m intan g iyerler, yakası yoktur. Bu m intanlara «Alakye» derler. Bellerine de kumaş sararlar. Buna da «Acem şal ı» den i l i r. Acem şal ın ın üstüne meşinden bir kuşak daha sarı l ı r ki bu­na da «Si lôhl ı k» den i l i r. Bu si lôh l ığ ın arasından ku­lakl ı b ir yatağın bıçağı sokulur . . . Efelerin kol larında gümüşten kabı olan «Bazubent» ler vardır. Bunun iç inde kurşun geçmez muskası vard ır. Bu muskaların içindeki yazı lar, şôyôn-ı d ikkatt ir. Tamamen eski Türklerin Orhun ve Uygur yazı larına benzer bir takım işaretlerle doludur. Göğüslerinde b ir de gümüşten «Hamaylı» den i len gümüş bir muhafaza ası l ıd ı r. Bu· nun içinde �n'am vard ır. Bazubent daha kızan i ken tak ı l ı r, ölene kadar taş ın ı r: Efelerin mavzerleri baştan başa gümüş kakma işlemel idir . Efelerin göğüslerinde çapraz bir vaziyette duran bir fişekl i k vard ır. Buna da « Karkı l ı k» derler. üzerinde g ümüşten işlemeler vardır. Eteler ayaklarına da ayrı ayrı ad verirler. Üze­rinde birtak ım işlemeli olan çizmeye « Kayal ık» derler Bunu yalnız efeler g iyerler. Zeybek ve kızanlar ise ça­rık g iyerler . . . Efeler ç izme g iymedi kleri zaman çora­b ın üstüne. bir meş in d iz l ik g iyerler. Buna da «Kep­men» tabir ederler. Kepmenin arasına bir kama so­kulur. Cok kere bu kama ile zeybek oyunu oynamak-tadır lar. . . . . . . . . » (5) . !*l

(5) Enver Behnan Şapolyo, «Efe, Zeybek, Kızan . . . Ya­

şayışları ve Adetleri», Türk Yurdu, Temmuz 1954,

sayı 1 (234) , sf. 43-55.

<*> «Zeybeklerin giydiği, dize kadar gelen kısa panta­

lona, «dizlik» denir. Kıbrısta da böyle söylenir. Bun­

ların en kısası, Aydın ve Muğla zeybeklerinin giy­

diği, dizin dört parmak yukarısında olan dizlik idi.

Page 149: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 50 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Zeybek Oyunları: Aydın , M uğla, Tavas, Kordon, Bergama, Soma, Ortaklar, Pamukçu, Harmandal ı , Sa­kız, Tefenni , Kadıoğlu, Kocaarap, ve Beng i zeybekleri meşhurdur. Malatya'n ın «Üç ayak zeybeği» ve Bingöl taraflarındaki bir oyun havası da zeybektir. Biz sade­ce Bengi zeybeği üzerinde duracağız. Bu oyun Balı ke­sir çevresinde oynanır. Çok muhteşem bir oyundur. i nanca göre, düşman kumandanın ın kellesi etrafında oynan ır. Aslen Karakeçi l i Boyundan olan bir paşadan d inled iğ imize göre, Elôzığ'da da Bengi oyunu oyna­nırmış .

Bengi , « Mengü» nün bozulmuş şekl id i r. Kôşgarl ı Mahm\,Jd'un eserinde ve d iğer tarih i kaynaklarda ke­l ime «Ebedi, ölümsüz» an lamına gelmektedir. Si l ifke'­n i n üzerinde, Balandız Yaylası eteklerindeki bir Tah­tacı Köyünde (Kırtı l ) , on yıl kadar önce, bir kış gecesi seyrett iğ imiz « Mengü» oyunu, sözüyle, özüyle eski b ir Türk oyunudur. Zeybekten başka bir b içimde, ka­dın erkek oynanıyor. insana huşu veren bir oyun . Çam kütüğünün ışığında aydın lanan Türkmen çehre-

Bursa kılıç-kalkan ekibinin giydiği, mayo bozması

şeyleri, Bursa çevresi zeybeklerinin giymiş olaca­

ğına aklımız pek yatmıyor. Balıkesir Pamukçu ve

Türkali köyleri zeybek oyunu ekiplerinin giydiği

dizlikler, dizi örter ve altına da çorap ve tozluk

giyilir. Söğüt çevresi Karakeçili Yörüklerinin zey­

bek kılığı da bundan farksızdır. Bursa'nın Keles

zeybekleri, dizden aşağıya inen, pamuklu beyaz bir

dizlik giyerler. Böyle olunca, Bursa Kılıç-Kalkan

Takımının, bir geleneğe sahip çıkarken, asla sa­

dık kalması ve o geleneğin bütün icaplarını yerine

getirmesi gerekirdi. Bizim bildiğimiz, mayonun

giyildiği yer, plajlardır.

Page 150: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 151

teri arasından kabak kemane ve çöğürün nağmeleri arasında, «Ölümsüzlü k oyununu» seyredip, sank i ö lümsüz olmuştuk.

Afganistan'da, Hanabad' ın doğusundaki dağlar­da, Özbek'lerle meskun yerde, «Bengi» adı veri len b ir cukur vard ır (6) . Ulukış la'n ın batısında, Dikmen Yaylası i le bitişi k olan yaylan ı n adı : «Bengi Yaylası»·· d ı r ve bu civardaki boğaza «Bengi Boğazı» denir. Do­ğ u Azerbaycan'da, Sarab bölgesinde bir köyün adı «Menkütay Köyü»dür. İsim olarak da tarihte geçmek­tedir. Çağatay lehçesinde «Mengü» nün yerin i , «Toh­tamış» a lmıştır. Buradan, Arapça, «Baki» karş ı l ığ ı «Tohta» kelimesi yapı lmıştır (7) . Sovyet zulmüne kar­şı ömrü boyunca mücadele eden ve Sovyet zindan la­rında uzun y ı l lar in leti ld ikten sonra öldürülen Türkis­tan mi l li şairi Çolpan, bir şi irinde (komünistlere kar­şı Türk dünyasın ı ayaklandırmak için yazmış olduğu b ir şi irinde) «Tohtanmak» f i i l in i «Dayanmak, mukave­met etmek» a nlamında kul lan ır:

«Halk den izd i r, halk tol kundur, hal k küçdür, Halk isyandır, ha lk oddur. ha lk öçdir . . . Halk kozgalsa (ayaklansa) küç yoktur k i tohtan­

s ın ;» (8) . Bu misaller de iyice gösteriyor ki , zeybekl ik ve

efel i k, kökü Orta Asya'ya dayanan mi l li b ir davranış, yaşayış ve gelenektir.

(6) Gunnar Jarring, On The Distribution Of Turk Tri­

bes in Affghanistan, Lund, 1937, sf. 15.

(7) A. Vii.mbery, History Of Bokhara, Loiıdon, 1873, sf.

179, dip not 2.

(8) Dr. Baymirza Hayit, Türkistan'da Öldürülen Türk

Şairleri. Ankara, 1971, sf. 28. («Halk» isimli şiirin­

den) .

Page 151: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜNDE «BÖRK» «PAPAK» VE «KECE KÜLAH»

Buradan başlamak üzere Türk Töresi i le i lg i l i ya­z ımıza devam edeceğ iz. Şimdi i l k olarak Türk baş g i ­yimlerin in Türk kültüründeki yerine dokunal ım.

Sosyoloj i ve sosyal antropoloj ide, cemiyet ve ce­maatlerin maddi kültür u nsurları üzerinde, maddi ol­m ıyan kültür unsurların ın tesirinden bahsedi l i r. Bir yemeni , b i r yazma, b ir para kesesi, bir hal ı , b ir k i l im sadece bir eşya deği ld ir. On ların üzerindeki işleme­ler, nakışlar, süsler, birer göz nuru ve emek mahsu­l üdür, ustasın ın zevkini , kabil iyetin i , maharetin i gös­terd iği gibi , o cemiyetin kü ltürünün de aynasıdır . O yüzden bazı maddi kültür u nsurları, kültür değişme­lerine karşı . sadece eşya olmadıkları için m ukavemet gösterirler. Vaktiyle şapkaya karşı olan mukavemet­de bu h ususun da tesiri olsa gerektir. Eski baş g iyi­m i olan , «börk» , «kalpak» . «papak» yerine, «fes»i!"I mücadelesiz mi kabul edildiği hususu incelenmeğe değer. Tabii bunu «devrim heyecan ve cazibesi» i le değ i l , i lmi araştı rmalarla an lamak lôzım . Çünkü, dağ­daki zeybeklerin baş g iy imine kadar ulaşan «fes»in Greklerden nasıl geçtiği, i lmi tedkiklere lôyı k bir kom; teşkil eder.

Biz bu makalemizde. «börk», «papak» ve «keçe külôh» ı n Türk kültüründeki yerin i ele alacağız. Börk. bütün Türk lehçelerinde kul lanı lmakta ve aşağı yu-

Page 152: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 53

karı buna yakın şekilde telôffuz edilmektedi r. Kaşgar­l ı Mahmud, «Başsız börk bolmas. Tatsız Türk bol­mas» «başsız börk olmaz, Tatsız Türk olmaZ» demek­tedir. Bu atasözünden, eski Türklerde börk g iymeyen bir kimsenin düşünülmiyeceğini an l ıyoruz. «Tat» ya­bancı demektir. Farsıar·a dendiği g ibi , kabi le şuuru i le ayrı boy mensuplarına da söylendiğ i vak id i r. N ite­k im «Sart» kel imesi de böyled ir. Bu kelime hem Fars­lar'a, hem de ticaretle uğraşanlara verilen isimdi r. Küçültücü bir anlamı vardır. Göçebe zihn iyeti , yerle­şik olanları , korkak ve tembel olarak görür. Kaşgarl ı Mahmud, göçebe Oğuzlar' ın , şehirden çı kmayan Oğuzlar'a, «tembeller, at ı lmışlar» mônôsında «Yatuk» dedi klerin i söyler. İşte aynı mônôda olmak üzere gö­çebe Kazak Türkleri, yerleş ik Uygur Türkleri'ne «Sart» derler. Türkiye'de aynı ayırım, Karadeniz'de «Cepni-Ekinci» , diğer tarafla rda «Yörük-köy lü» , «Yö­rük-Manav» şekl inde yaşamaktadı r. Kaşgarl ı Mah­mud'a dayanarak, «börk»ün, eski b ir Türk başl ığ ı ol­duğunu an lamış bulunuyoruz.

Fuad Köprü lü'nün tarihi araştırmalarından an l ı ­yoruz k i , (Anadolu Beyl i kleri Tarihine Ait Notlar, Tür­kiyat Mecmuası. 1 1 , 21 ve Osmanl ı Devlet in in 'Kuru lu­şu, sf. 49) . Selçuklular devrinde Türkmen boy ve oy­makları , «kızıl börklü ve çarıklı» id i ler. Osmanl ı lar devrinde de aynı g iy im devam ediyordu . Aşıkpaşazô­de Tarih i 'n in kaydettiğ ine göre (Osman l ı Tarih leri, İs­tanbul , 1 949, Atsız neşri, sf. 1 1 7- 18 ) . Orhan Gazi, kar­deşi Alôaddin Paşan ın tavsiyesi i le, askerler in in kı­zılbörk'ünü, akbörk haline çevirtmiştir. Bu iş şöyle an latı l ı r: «İmdi, etrafdağ ı beğlerin börkleri kızı ldur. Senin ağ olsun» dedi . Orhan Gazi emretd i . B i leci k'de ak börk işled iler. Orhan Gazi geyd i . Ve cemitevabi i bi le ak börk geydi lenı . « Divanda burma dülbend ge-

Page 153: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 54 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yerler id i. Kaçan k im sefere g itseler börk g iyerler id i . Ve börkün alt ına şevküle geyerler id i . . . » . Köprü lü'­nün bahsettiğ ine göre (Osmanl ı Devlet in in Kuruluşu, sf. 75) . Orhan Gazi 'n in dünürü Aydınoğlu Gazi Meh­met Beğ, uçlarda savaşan askerlerine diğer Türk­menler'den farkl ı olarak, «Ak keçe kQlôh, ak börk» g iydirmişti . Türkmenler kızı l börk g iymekteydi ler. İb­ni Batuta'n ın bahsett iği «Ahiler» de «Ak börk» g iy­mekie id i ler. Bu değişik l iğ in mezhep mülahazaların­dan ötürü mü, yoksa daha düzenl i askeri b irl ikleri aşiret kuvvetlerinden ayı rmak için m i yapı lmışt ır, bi le­miyoruz. Yeniçerilere de, ak keçe külah, ak börk g iy­d i ri lmişti. Börk asl ında sivri uçlu kon i şekl indedir. Ye­n içeri börkü biraz değişmiş olmal ı . Osmanl ı lar zama­n ında, «tüfekçi taifesi n in» , «yeniçerileri g ib i ak börk g iymesi, yasağ» olundu (Ö. L. Barkan, Kanunlar, sf. 356 ve Caferoğlu , Serpuş ve Baş g iyimi hakkındaki makalesi, sf. 1 20) .

Çeşit l i Türk uruk ve boylarında, baş g iyimine bağlanan içtimai teşki lat şeki l leri görmekteyiz. Börk, papak, kalpak ismi a lmış uruk ve boylar pek çoktur. Mesela «Karapapak» lor, kalabal ık bir Türkmen boyu­dur. İra n Azerbaycanı'nda, Kars'ta, Muş'ta ve Ada­na'nın Osman iye'sinin köylerinde yerleşmişlerd ir. «Karakalpak» lar da deni r. 1 946 yı l ı nda, Rusya'n ın aldattığ ı bazı asiler, Batı i ran'da, Savuçbulak (Ma­habad) da bir kukla hükumet kurmuşlard ı . İ leri gelen­leri hep ası ld ı . Kalaba l ık bir Karapapak topluluğu, gafletle bu asilere yardımcı olmuştur.

Kazak Türkleri 'n in bor koluna bağ l ı (Büyük Ka­zak ord usu) . i ki uruğun adı : Abdan ve Suvan uruğla­rı . Bu ik i boyun adı: «Kızılbörk» ve «Konurbörk» tür ( P.P. İvanov, Karakalpakların Tarih ine Dair Meteryal­ler, Ü�kü Mec. c . XI , s . 65, Temmuz 1 938, Tere. H . Or-

Page 154: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 55

tekin . ) Buradaki « konur» , kahverengi i le duman ren­g i arasında bir ren ktir k i , bütün Türkmen ve Yörükler tarafı ndan b i l inmekte ve kul lan ı lmaktadı r. Bundan üç yı l önce, Pakistan' ın Mal iye Bakan ı , « Nawab M u­zaffer Ali Han Kızı lbaşı> id i . Anlaşı lan bu zat Türk ası l­l ıd ı r ve böyle b ir uruğa mensuptur. Nitekim, Caferoğ­lu'nun adı ı;ıecen makalesinde öğrendiğ imize göre, Afganistan'daki Şii olan Türklere « Kızı lbaş» denmek­ted ir. İ ran Alevi Türklerinden de Osmanl ı kaynakları , «Kızı lbaş». « Kızı lbaş ordusu» d iye bahsetmektedir. Demek ki daha önce, uruk ve boy ismi olarak ku l la­n ı lan börk ve külôh, sonradan mezhep ifade eder ol­muştur. Kızı lbaş Türkmenlerin , « kız ı lbörk»ü devaml ı 9eki lde g iyme lerin in bunda rolü büyüktür. Kend i leri, bu baş giyimin i , Hz. Muhammed'e, Hz. Al i 'ye Uhud, Sıffiyn, Hayber cenklerine bağl ıyorsa da, yukarıda gösterdiğ imiz gibi, bu çeşit baş giyimi tamamiyle mil­li kaynaklara. Orta Asya'ya dayanmaktadır. Prof. Ab­dü lkadir inan· ın kıymetl i kitabından (Makaleler ve in­celemeler, sf. 6-7) öğreniyoruz k i ,Kırg ız urukları , «Ong» (sağ) ve «sol» d iye i kiye ayrı l ı rlar. Sağdaki uruklar: Adigene, Tagay'd ı r. Adigene'ye bağl ı boylar­dan olan « İck i l ik» in oymaklarından bir in in ad ı da « Kı­z ı lbaş»tı r.

Akbörk g iyen Türkmen boy ve oymakları ndan ba­zı ları , «Akbaş» ismin i a lmıştı r. Atsız' ın son çı kard ığ ı «Oruç Beğ Tarih i» nde, «Akbaş» lar hakkında bi lg i o l ­duğu gib i , Ahmet Refi k Beğ de, Anadolu'da Türk Aşi­retleri is iml i kitabında bu boydan bahsetmekte, fer­manlardan parçalar vermektedir. Ege tarafları ndc Akbaş' lar köy ve kasabalarda dağ ın ı k şekilde bulun­duğu gibi , bu isimle anı lan köyler de kurmuşlard ır. Caferoğ lu'nun adı gecen makalesinde (ayrı basım, sf. 1 23) . Orhan Gazi devrinde Kandıra eyaleti reisin in

Page 155: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 56 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

adın ın ve i l . Bayezid zamanında Varsak (Farsak) bo­yunun beğlerinden bir ini soyadın ın «Akbaşoğlu» ol­duğu kayıtl ıd ır. Caferoğlu 'nun aynı makalesinden öğ­reniyoruz ki , İ ran kaynakları . Lezgi kabi lelerinden bi­r in in adın ın «Kara Börklü» olduğunu bel i rtiyorlar (sf. 1 1 9-20) . Kırgız destan ı kahramanı «Manas» ın karı la­rı ndan b iri n in adı «Karabörk»tür. Buhara Sünni eko­lüne «Yeşilbaş» denmekte idi. Dede Korkut'ta, « ip­üzeng i lü , k ice börklü» b ir taifeden bahsed i l i r. Yıldırım Bayezid devrinde, « Kice Börklü vakfı mevcuttu. (Ca­feroğlu, sf. 1 20, 1 23) . Bugün Anadolu'da, Karabörk, Karabörklü , Kızı lbörk, Börklü, Akbaşl ı köyleri vard ır. «Börk» kelimesi de b i l inmektedir. Kayseri Avşar'la­rında küfür olarak da kul lanı l ı r.

Büyük Selçuklu Sultan ı , Mel i kşah ' ın , «Zübeyde Hatun»dan olan oğlunun adın ı , b i rçok tarihçi «Berki­yaruk» veya «Berkyaruk» d iye kaydeder (Mesela bk. İbrah im Kafesoğlu, Sultan Mel ikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul , 1 953, sf. 15 . ) Bizim kanaatımıza göre bunun doğrusu «Börküyaruk»tur. Yan i «yarım börklü , yırt ık börklü» demektir. Prof. Ab­dü lkadir inan çok g üzel g österiyor ki, eski Türkler, çocuklarını kötü ruhları n şerrinden korumak içirı on­lara çok kötü isimler verirlerd i . Vambery'in eserlerin­de de, Türkmen boy ve oyma k isimleri arasında böy­lelerine rasladık . Anadolu'da bugün Durmuş, Durdu, Duran, Dursun, Satı lmış g ib i is imler aynı inanç ve ge­leneğ in devamıdır. Vaktile böyle bir isim «Cirkin» id i . Bugün çocuğuna böyle b ir isim koyacak ana baba düşünemeyiz. Fakat devrin inanç ve mantığ ına göre bu tabiid i r. Bugün Antakya taraflarında «Cirkinoğul­larm meşhurdur. ızmir' in Selçuk kazasına bağl ı Şir in­ce Köyünde bugün Yunanistan'dan gelen muhacir Türkler oturmaktadı r. Vaktiyle burada «Cirkince» oy-

Page 156: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 57

mağı oturuyordu . Cirkincel i ler Hı ristiyan idi ler, fakdt Türkçeden başka d i l b i lmiyorlard ı . Giyim kuşanı lan, gelenek ve örf-adetleri bizimki g ibi id i . Aydın ' ın bir köyünde oturan Kızı lbaş Türkmenleri'nden d inlediği­me göre, vaktiyle bu köye tahta biçmeğe g iden kad ın­lara, oran ın ihtiyar kadın ları , b ir zamanlar kendi leri­n i n de Müslüman ve Türk olduğunu, Efes'e gelen pa­pazları n kendilerin i kandırı p Hı ristiyan etti klerin i ve göçebel iğ i b ıra ktı rarak bu köye yerleştirdik lerin i , aç­t ıkları mektepte çocuklarına Rumca ve d in dersleri verd iklerin i anlatmışlardır. Köyün ismine de oymağı n ismini vermiş. eski Türk geleneğ ine uymuşlard ı r. Elen Kil isesi 'n in Elenleşti rme siyaseti ve Türk kültürünün devlet el inde h imaye görmeyişi , pek çok Türk oyma­ğ ından birin i de böylece kurban vermiş, M i l li Müca­deleden sonra «mübadi l» olarak Yunanistan'a gönde­r i lmişlerdir. Yunan işgal inde, Yunan askerlerine kar­şı Müslüman Türkleri saklad ıklar ın ı , h imaye etti kleri­ni eskiler söylüyor.

Demek ki, Türk baş g iyimlerin in Türk içtimai ha­yatında ve kü ltüründe yeri büyüktür. Kısa bir makale içinde ancak bu kadar bir açıklama i le bunu anlata­bi lmeğe çal ıştı k.

Page 157: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK YEMEK ADETLERİ

Bu yazımızda, maddi ve maddi olmayan kültürü birleştiren bazı eski Türk yemeklerinden ve yemek etrafında teşekkül etmiş olan yemek geleneklerin­den bahsedeceğ iz. Bunların çoğu kaybolmuş ve kay­bolmakta bulunan, Türk kü ltür yadigôrlarıdır. Yerle­r in i , şeh ir «vaşantrns ın ın ve sanayileşmen in g·etirdiği , biraz da zaruri olan , «benzi solmuş sandöviç» , tost, hamburger almıştır. Heyecanl ı , aceleci bir hayat tar­z ın ın getird iğ i , ayak üstü yeniveren yemeğ in , eskisi i le kıyaslanması mümkün deği ldir. Türk töresinde ye­meğin yeri büyüktü. İçtimai hayat ın hemen her saf­hasında, sosyal münasebet lerin çoğunda, yemek işin esası olurdu . Doğumlar, sünnet düğünleri, düğün­ler, bayramlar, yağmal ı toylar, im�ce toplantı ları ve ölüm had iseleri hep yemekle bir arada g ;derd i . Gele­neğin tesbit ettiği şekilde, sofralar hazırlanır, yemek­ler çı karı l ı r, bütün oymak, boy veya köy ha lkı bir l ikte yer, birl i kte eğlenir veya acıyı paylaşırd ı . Anadolu'­da hala bu gelenek yaşamaktadır.

Yağmalı toylarda, veri len ziyafetten sonra, ayrı­lan şeyler potlaçvari bir şekilde yağma edi l i rd i . Bu bir Oğuz geleneğidir ve diğer Türk u lus ve urukların­da da mevcut olmuştur. Kımızları n sağdırı l ıp , tepeler gibi etlerin yığdırı ld ığı ve herkesin doyurulduğu şö­lenlerde, güreşler, yarışlar, eğlenceler hep yemekten sonra olurdu. Ek in biçme işinde, eşi dostu. konu kom­şuyu davet eden tarla sahibi , imeceye gelen lere z iya-

Page 158: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTüRÜ ARAŞTIRMALARI 1 59

fet verir, emeklerin in karş ı l ığ ın ı dar i ktisadi düşünce­ler ötesinde, tatlı tatlı söyleşip, tatlı tatlı yeni len ye­mekle müköfatlandırm ış ol urdu. Doğumlarda, sünnet d üğünlerinde, herkesin damakları tatladıktan sonra, gönül leri tatlan ır. eğ len i l i r, gü lünür oynanı l ırdı . Ölüm hadisesi meydana gelmiş evin acısına katı lmak için oraya önce komşuların yemekleri g ider, sonra kom­şular g iderd i . Bir l ikte yemek yeni l i r, birl ikte acı duyu­l urdu. Yakın ın ı kaybetmiş olan üçüncü veya yedinci günü, b ir horoz veya kudreti varsa oğ lak veya koyun keser, pi lôv ve diğer yemekler hazı rlan ı r ve bütün oy­mak veya köy halk ı davet edi l i rd i . Buna Göktürk kita­belerinde «Yuy» denmektedir. Kaşgarlı Mahmud. bundan «Yoğ» ve «Yoğ-basan» d iye bahseder. Bugün « kırk hayrı » adı veri l i r. Göktürk Kitabelerinde «aş», «hayır aşı » , «hayın> veya «üç hayrı » . . «yedi hayrı» , «kırk hayrı» adı veri l i r. Göktürk Kitabelerinde «aş» , «yemek» manasına gel iyor. Aydın taraflarında, bir d i ­lekte bulunan kimse, isteğine erince, adak olan horoz veya koyunu keser, bir kazan bulgur pi lôvı pişirir ve mahal lenin çocukların ı çağı rı r, her çocuk kaşığ ın ı a l ıp bu ziyafete koşar. Buna «dede aşı» ad ı veri l i r.

Alevi Türkmenlerin bir H ıd ıre l lez şen l iğ inde, ye­meğin nası l eğlencenin , inançların tezahür şekli oldu­ğunu yakından müşahade etm işizd ir. Akşam üzeri, önümüze her evden yünden dokunmuş bir sofra için­de bi rkaç yemek konuyordu . Birkaç lokma al ıyor, du­a ediyorduk. Bu sofra lar küçük toplu luklar hal inde çayı rlara oturmuş guruplara g iderek devrolunuyor­du . Yemeğ i yiyen hayır dua ed iyor, yemekten hem yiyen hayır görüyor, hem sofra sah ibi ev hayır görü­yordu. Yemek etrafında şeki l lenmiş kaideler, yal­n ız istih lôk yol ların ı , yemek ôdôbın ı değ i l , birçok kül­tür motif in i de ihtiva ediyordu.

Page 159: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

160 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Şimdi k ısaca ele a lmış bulunduğumuz bu yemek geleneğ inden sonra, eski Türk yemeklerinden bazı la­rı n ı ele alal ım. Alfabe sırası i le, bazı ları hakkında kısa bi lg i verel im.

Akıtmac: Yörük ve Türkmenlerin saç üzerinde yaptıkları hafit b ir hamur yemeğid i r. Deve veya ko­yun sütü ile olur. Deve doğurunca a l ınan i l k sütten (Ağın'dan) . veya koyunun i l k sütünden (Ağız) yap ı l ı r. Bu süt unla karıştı r ı l ı r ve saç üzerinde hazırlan ı r.

Bulamaç: Un, yağ ve yoğurtla yapıl ır . Kaşgarl ı ' -n ı n Divan' ı nda «Bula», «pişirmek» demek oluyor.

Keşkek: En iyi buğdaydan ve etle pişir i lerek ya­p ı l ı r, del ikanl ı lar tarafı ndan kepçelerle döğülür, lôs­t ik g ibi olunca, üzerine k ırmızı biberle erit i lmiş yağ gezdir i l i r ve düğünlerin zerde ve pi lôvla birl i kte ge­len baş yemeği, lezzetl i , haşmetli yemeğidir.

Höşmerim: Yörüklerin meşhur peynir tatl ısıd ı r. Yağ ve şekerden de yap ı l ı r. Edremit ve Tekirdağ'da tatl ıc ı lar tarafından yapıl ı p satı ld ığ ın ı gördük . Rize taraflarında «Höşmerl i» d iye an ı ld ığ ın ı da işitt ik.

Mantı : Çok eski b ir Türk yemeğ idir. Orta Asya'­da bu yemeğe «Menti» den i l i r. Kazak ve Uygur Türk­lerinden böyle dendiğ in i işitt ik . Kayseri taraflarında çok meşhur olmuştur. Başka yerlerde «Tatar Böreği» de denmektedir ve çok çeşitleri vard ı r.

·

Samsa: Uygur Türkleri, kuru boğaça şekl indeki b ir hamur yemeğine «Samsa»derler. Buna, bu satı r­ları n yazarı n ın n inesi «Yaylankrn derd i . Osman Gazi'­nin silah arkadaşlarından birin in adı «Samsa Çavuş» id i . Türkiye'de «Samsa Tatl ıs ı» b i l inmektedir. Bulga­ristan Türkleri , baklava d i l imine «samsmıderler. «Bir samsa baklava» , «bir samsa koymuş tabağa» şekl in­de söylenir.

Page 160: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 6 1

Tutmaç : Kaşgarl ı Mahmud, bu yemeği şöyle a n­latır : «Türklerin tan ınmış bir yemeği. Bu yemek Zül­karneyn' in yaptığ ı azıklardandır; şöyle yapı lmıştır: Zül karneyn, karan l ıktan çı ktıktan sonra azıkları azal ­mış; Zülkarneyn'e açl ıktan yakınmışlardır; ona (bi­z i aç tutma) demek olan (bizni tutma aç) d iyerek (yolumuzu aç, biz yurtlarımıza gidel im) g ib i sözler söylemişler. Zülkarneyn, b i lg in lerle konuşmuş, bu yemeği çı karmışlar, işbu yemek, bedeni kuvvetlendi­rir, yüze kırmızı l ı k verir, kolayl ık la sindiri lmez. Tut­maç yeni ld ikten sonra suyundan da iç i l ir. Türkler bu yemeği gördükten sonra (Tutmaç) demi�ler. Asl ı (Tutma aç)tır. (Divan, 452) . Tutma çöpi: tutmaç ya­pı lmak için kıyı lan yufka parçaların ın herbiri, (Di­van, 1 1 1 , 1 19) . «01 tutmaç bulgadı = o tenceredeki tutmacı bulandırıc ı , karıştırıcı» (Divan , 1 1 1 , 289) .

Yumurta l ı' hamurdan yapı lmış yufka, et, tereya­ğı i le yapı lan güzel bir yemektir .Bulgar Dağlarında yaylıyan bütün Yörükler ve Konya Ereğlisi 'nde otu­ran Bekdik oymakları , halen bi l iyor ve yapıyorlar. Bekd ik oymağında, analar çocuklarına «ata b in ip, atın sağrısı n ı sa l landırsın » , yani kuvvetli olsun d iye tutmaç yedirir. Büyük Türk hakanı Tuğrul Beğ de, Türkmen oymakları arasında yediğ i tutmacı çok be­ğenmiş. Bunu okuduğumuz yeri hatırl ıyamıyoruz. Mevlôna'nın Mesnevi 'sinde «Senin iç in böyle güzel tutmaç pişird im. Sen kibirlen iyor, yemiyorsun . . . Tut­macın hamurunu istemezsen suyunu ye, kendine g ı ­da et» deniyor (M . Zeki Oral , Selçuk Devri Yemekleri . Türk Etnografya Derg isi, i l , 31 ) .

Yufka : Yörüklerin, Türkmenlerin ekmeğidir, Saç üzerinde yapı lan, mayasız ekmektir. B in üç yüz

F: 1 1

Page 161: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 62 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yı l önce Türklerin bu ekmeğ i yediklerin i Göktürk ki­tabelerinden an l ıyoruz. Orada, «Yuyka» d iye geçer (H. N . Orkun, Eski Türk Yazıtları , 1, 104) .

Yoğurt: Eski b ir Türk yiyeceğidir. Bulgar' lar ken­d ilerine mal etmek istiyor. Onla ra da Sı lavlaşmadan önceki Bulgar Türklerinden kalmışt ır. Kaşgarl ı Mah­mud, bu meşhur Türk yiyeceğ inden «Yoğurt» d iye bahsetmektedir (Divan , 1, 1 82, 208, i l , 1 89, 1 1 1 , 1 64,

1 90) . Rumeli Türkleri patl ıcan salatasına « Köpoğlu» derler. Romanyal ı lar Almanya ve İng i ltere'ye sevket­tikleri konservelerinden bir in in adı « Köpogl i» d i r. Yo­ğurt da böylece bizden geçmiştir.

Burada kısaca bahsettiğ imiz Türk yemek gelene­ği ve yemekleri i le Türk kültürünün kaybolmakta olan bir yönüne birazcık ışı k tutmak istedik .

Page 162: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

«MİLLİYET» İN HİMMETİ İLE MİLLİYETİMİZE YAPıLAN HÜCUM

GİRİŞ

Türkiye'nin bu kadar i ktisadi ve içtimai mesele­si çözüm yc· lu beklerken, «börk» g ibi , «yemek» g i­bi konuların ele a l ın ıp incelenmesin in manasız bir gayret ve bir fantazi olduğuna hükmederek, yaz .. d ığ ımız m i l li kültürle i lg i l i yazı lanmıza dudak büken ­ler hatta tenkid edenler bulunabi leceğin i tahmin ediyoruz. Fakat b iz bu kanaatte deği l iz, onun için yazıyoruz v0 yazmakta devam edeceğiz. Bir kere yazdığ ımız yazı ların Türk içtimai hayatı ve mesele­leri ile yakından i lg is i vard ı r. Ayrıca, m i lli kü ltürümü­zün de öğreni lmesi, genç nesi l lerde tarih şuurunu, mi l li şuuru kuvvetlendi recektir. Bir icik meselem iz i ktisadi ka l kınma deği ld ir. M i l li bütün lük ve isti k la l in teh l ikede olduğu bir ül kede, i ktisadi gel işme h içbir şey ifade e-�mez. Yarın başkaları gel ip o maddi n i ­metlere konabi l ir. i ktisadi refah gaye değ i l , b i r vası­tadır. Türk mi l letin in , mi l ll hayatı n ı en iyi şekilde ya­şamasına yardım eden vasıta lardan birid ir.

M i l li kü ltürün bi l inmesi ve kaynakların ın bulun­ması, ideoloj i lere ve maksatl ı tar ih tezlerine karşı bizi uyan ık ve sağlam bulundurur. Baş g iyimim izle, ayağımızdaki «ed ik» le, çad ı rımızla, maddi ve maddi olmayan kü ltürümüzle Orta Asya-Türkiye bağ ın ı ku.-­maya ça lış ıyoruz ki, şom ağızlar bühtan etmeye, z i ­

h inleri bulandırmaya. Gerçi tarihi ves ikalar, Türk d i -

Page 163: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 64 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

l i ve edebiyatı ve n ice görünür del i l ler, bu soy ve kültür bağ ına şehadet ediyorsa da, eloğ lu bu, diye­ceğin i gene der. Yı l lard ı r d iyorlar. Türkiye'deki Türk­ler, Orta Asya Türkleri ile i lg is i olmayan karış ık bir ha lktı r, demeye getiriyorlar, hatta bazı ları bunu acık acı k söylüyor. Turizm del i leri bunu bi lmeden söylü­yor.

Canakkale'de yapı lan «Truva Yüzme Yarışla­rı» nda; Selçuk'ta yapı lan «Efes Festival i » nde Roma Kral ve Kra l içesin i temsil ed ip ve «canlandırış» ta: Bergama, Aspendos, Didim, M i let, Priyen v.s. kal ın­t ı ları n ı ihya edişte; İ stanbul Beyazıt'ta, Sultan Fôtih'­in «Şim keşhane»sin in y ık ı larak, yerine Bizans «Tôk- ı Zafer» in in kuru luşunda; İ kinci Beyazıd zamanında yapı lmış olan Patrona Hamamı adıyla anı lan , istan­bul 'daki en büyük i lk Türk hamamın ın yık ı lmak, altı n · dan Bizans taşları ç ıkarı lmak isten işi nde hep aynı köhne zihn iyet ve sinsi ruh sırıtmaktadır. Kırk yı ld ır bu türküyü çağı rı rlar. Hal ikarnas Bal ı kçısı, Sabahat­t in Eyüboğ lu, Nadir Nadi, Pertev Nai l i ve diğerleri hep bunu söyler. Sabahatt in Eyüboğlu, Fatih' in , Ro­ma' l ı lar ın soyundan geld iğ in i iddia edecek kadar işi i leri götürmüş, cı lgın laşmıştır. Güya Fatih İ stanbul'u a lmakla, Bizansl ı lardan, Romal ı lar ın intikamın ı a lmış olmuş. Bu yüksek tarih tezin i kendisine açtığı nda merhum Mükrimin Hal i l Hoca, deli saçmasına gü l ­mekten başka mukabele yolu bulamamış. Fakat merhum Yahya Kemal kükremiş ve o meşhur tarih sohbetlerinden birin i yapmış. Secaatin i arzeden Sa­bahatt in Eyüboğ lu, tezi karşısında ôciz ka ldı kların, söylüyordu . Bu « EtnojeneZ» nazariyesi, Ruslar el in­de de mükemmel b ir si lôh olmuş ve Orta Asya Tü.rk­lerini ayrı ırki menşelere bağlaman ın sinsi bir vasıta­sı hal ine gelmişti. Azeri Türkleri n i , Kazak Türklerin i ,

Page 164: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 165

Kırgız Türklerin i , Özbek Türklerin i , Uygur Türklerin i , Türkmen Türklerin i , Kıpçak asl ından gelen Kırı m ve Kazan Türklerin i ; yaşadık ları ü lkelerde daha önce yaşadığı iddia ed i len mevhum ve farazi ı rklara bağla­yarak, «Türklük» ten koparmağa çalışan sözde i lmi tarih tezleri meydana geti r i lmiştir. Bu vadiden hare­ket eden ve Türk kü ltürün ü tan ıtmak için çıkarı lmış olan «FUNDAMENTA» is iml i temel kitaba bu sakat z ihn iyeti sokan Pertev Na i l i Boratav'a karşı merhum Zeki Velidi 1 ogan , makaleler yazmış i lg i l i leri uyarma­ğa çalışmışt ı . Ne Ü niversiteden, ne i ktidarlardan ses geld i . Kimse olanın biten in farkında deği ld i . Zeki Ve­l idi'n in feryadına k imse ku lak asmıyordu. Daha son­ra İ lhan Selçuk, Rusya'ya dôvet edi ldi ve dönüşünde Rus resmi tarih tezin i burada tekrarladı. Cumhuriyet Gazetesi, günlerce tefrika etti. Azeri' lerin , Kazak' -ların, Kırgız' ların , Uygur' ların , Türkmen'lerin , Özbek'­lerin kaba saba aşiretler olduğunu, Türk olmadıkla· r ın ı oral ı bazı Türklerin ağzından ispatlamaya cal ı ­şıyordu. Gene ses yoktu. Herkes kös dinlemiş g ibi d in l iyor; bazı ayd ın gafi l ler, i lmi hak ikatleri öğrenirce­sine okuyor, aynen kabu l ed iyorlard ı . Gene i lm in ve Türklüğün sesin i , Zeki Vel idi Hoca duyurdu ve yaza . ra hak ettiği cevabı, i lmi vekar ve soğukkan l ı l ı k için ­de verdi . Bu makaleleri b ugün, «Türklüğün Mukad­deratı Üzerine» is iml i eserde okumak mümkündür.

Bu sözde tarih tezlerin in en sinsisi bugünlerde tefrika edilmekted ir. Bu makalemizin esas konusu, 22 Nisan 1973'den beri «Mill iyet»te yayın lamakta olan <ffürkler» başl ı kl ı tefrikadır. Gazeteden öğrendi­ğ imize göre, «David Hotham» is iml i b ir İng i l iz, Türki­ye'ye gelerek sekiz yı l kalmış, Türkçeyi iyice öğren . miş ve Türkler hakkı nda bir kitap yazmış- Ga -zetede günlerce övü lerek reklômı yapı lan bu kitap,

Page 165: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 66 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

M. Ali Kayabal tarafından Türkçeye çevri lmiş ve tef­r ika edi lmeğe başlanmıştır. Bahsi gecen tezlerin en sinsisid ir". Bi t' yandan Türkler pohpohlanıyor, diğer taraftan yerin dibine ustaca batı rı l ıyor. Tenakuzlarla dolu. Düzeltmek ve doğrusunu göstermek bir kitap a l ı r. Biz bazı noktalarına dokunacak ve tenkide tôbi tutacağ�z .

Bay David Hotham, herşeyden önce Türkiye Türklerin in , Rusya ve Batı Cin'deki Türklerden apay­rı bir mi l l iyete, Anadolu 'da teşekkül etmiş karış ık bir ı rka mensup bulund u kların ı ispat etmeyi kendisine vazife bi lmi9. Bu kadar mühim ve büyük bir konuyu , pervasızca ve cür'etle ele a lmış ve kat'i hükümler vermiştir. Buna bakıp kendis in in bir Türkolog, derin bir tarihçi ve etnolog olduğunu san ırsınız. Fakat böy­le olmadığ ın ı kendi ifadesi ile an l ıyoruz. Esasen d ik ­katl i b i r göz, gayet sathi b i r yazı olduğunu hemen farkediyor. «Başkasın ın küreği i le kar kürüyor» , Tür­kiye'de a kı l hastalarından edindiği bi lg i leri, «teorik» ve «tez» diye i leri sürdükten sonra, ik i adım geril iye­rek ihtiyatı elden bırakmıyor. Gerilerken şöyle söylü­yor: «Bunu alay etmek için söylemiyorum, -çünki ben idd ianın doğruluğu hakkında hüküm verebilecek bir etnolog veya tarihçi değ il im.- ama sadece eğitim metodlariyle . . . » Bu ihtiyatlı ifade, 1 Mayıs 1 973 ta­rih l i Mi l l iyet'te (tefrika: 1 0) cıkmıştır. Fakat 22 Nisan 1973 tar ih l i M i l l iyet'te (tefrika: 1 ) ise, m i l l iyetimize şu şekilde hücum ed ilmektedir.

«Türk isti lôsından sonra Anadolu'da cereyaıı eden olaylar hakkında çeşitl i teori ler vard ır. isti lôcı­ların , mahalll ha l kla aralarında ne derece yaygın bir şekilde evlendikleri bahis konusudur. Bir şey, man­tığa açıkça uygun görü lmektedir. Anadolu 'nun Türk­lerden önceki ha lkı kabataslak söylemek gerekirse

Page 166: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 1 67

H ititlerden öncekiler, Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Keltler, Yahudiler, Yunanlı lar, Romalılar, Ermeniler, Kürtler, Moğollar ve Allah b i l i r daha n iceleri yerlerini Türklere asla bırakmamışlard ı r. Asya'dan gelen bir avuç Türk, kendilerini hazır mevcudun arasına kat­mış, böylece bir Anadolu karışımı , aşağı yukarı ön­ceden neyse, öyle devam edip g itmiştir. Bütün mese­le, kalaba l ı k karış ımın Türkleri hazmedip a rasında

· eritmesi gerekirken sayıca az Türklerin, yerli halka damgasın ı basacak derecede kuvvetli çıkmalarıd ır Bunun sonucu olarak da, önceden var olan kavimler. Türkçe konuşan Müslüman bir ha lk hal ine dönmüş, o dönemden sonra «Türkiye»de yaşayan «Türkler» olara k tanı n m ışlard ı r . . . B u teoriler, Türkiye Türkle­riyle, Sovyetler Bir l iğ i ve Batı Çin'de yaşayan Türk halkları arasındaki büyük farklardan doğmaktadır.»

Etnolog olmayan, tarihçi olmayan Bay David Hotham' ın bi lmediği , tan ımadığı Türk tarih i ve Türk­ler hakkındaki « inc i» leri bunlardır. Adamın bunları buradaki, kendisi g ibi tarihten ve Türk etnoloj is inden anlamayan dostları ndan topladığı a nlaşı l ıyor. Rus­ya ve Batı Dünyası, Türkiye'yi parçalamak için sun' i b ir «Kürt» mi l l iyeti yaratma k gayreti içindeler. Bay David, çorbada tuzum olsun d iyerek, ayn� gayrete katı lmış. Fakat Mi l l iyet'e ne oluyor? Tek cümlel ik bir d ip not, bir açıklama yapmadan bunu aynen nası l neşredebil iyor? Bizim bi ldiğimiz « Kürtler,» «Türk­ler»den ayrı bir ı rk deği ld ir, Türklüğün bir koludur. Orta Asya'da, Orhun Nehri kıyı larına bin üçyüz y ı l önce dik i lmiş o lan Elegeş Yazıtı'nda «Kürt El i 'n in Hanı Alp Urungu» dan bahsedi l iyor. Ayn ı Kürt boyu' . nu , Macaristan'da Hun Türkleri arasında görüyoruz. Türkiye'deki Kürt Boyu arasına diğer Türk boyları da karışmıştı r. Meselô Öiz bunlardan «Karg ı» lan, «Ci-

Page 167: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 68 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ği l» leri «Kıpçak» ları , cffürkmen» leri tesbit ett ik ( 1 ! , Çeşitl i Türk boyları , Doğ udaki Kürt Türklerin i meyda­na getirmiştir. Bu bizim meselemizd ir; mi l l i kültür araştırmaları ile aydın l ığa çıkacaktır. Bay Oavid ve arkadaşları , gölge etmesi nler, başka ihsan istemez. Avrupa' l ı l ı k onların olsun . Bizi pohpohlayıp, «Türk­lerin Avrupa'l rn olduğunu söylüyorlar. Japonlar. i n ­sanl ığ ın ortak malı olan Batı i l im ve tekniğ in i a ld ı . fakat gene Asya' l ı kaldı , Biz de Asya' l ı kalsak ne olur? Mesele i l im ve tekniği a l ıp, mi l l i kültürü kaybetme. mek . . .

Şimdi David Hotham'ın yukarıya aldığımız iddia­sını çürütecek birkaç hususu kısaca verel im.

1 - TÜRKIYE'N İ N TÜRKLEŞMESİ HAKKIN DAKİ TARİHİ DELİLLER

Bizans imparatorları , i ran' l ı lara karşı kendilerin i emniyet alt ına alabilmek iç in 6. ve 7 . asırlarda Bal­kanlardan getird ikleri Hristiyan Bulgar Türklerin i Trabzon ve Rize taraflarına yerleştirdi ler. Bulgaris­tan'da kalabal ı k Slav k itleleri a rasında ası l ların ı . Türk lük ler in i kaybeden bu Bulgar Türklerin in diğer bi! kolunu Güney Anadolu'da görürüz. Toroslar si ls i le­sinden olan Bulgar Dağı 'na isim vermişler ve Kara­manoğul lan tar ih inde müh im rol oynamışlardır . Bi­zansl ı lar daha sonra , Hazar, Peçenek ve Uz Türkleri­ni de Anadolu 'ya iskôn etti ler . Bunların hepsi Hristi­yan Türktü, Kayseri c ivarındaki Peçenek' lerden bir kısmı Ermeniler içinde eridi . Diğerleri, b ir iki asır son­ra gelen M üslüman Türk uruk ve boylarına katı larak

(1) Doğu Anadolu hakkında, Ankara 1973 isimli bro­

şürümüz, Davit Hotham ve onun fikrinde olanlara

cevap teşkil edecek mahiyettedir.

Page 168: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRWıALARI 1 69

Müslüman oldu. Hristiyan Kıpçak'lardan bir kol Gür­cistan'a yerleşti . Moğollar önünden kaçan Kıpçak' -lordan kalaba l ık boy ve oymaklar, Kafkasya, Karade­niz ve Doğu Anadolu'ya gel ip yerleşti ler .. M ükrimin Ha l i l . Zeki Vel id i . Fuad Köprülü ve diğer tarihçi lerimi­z in bel irtti kleri bu kayıt lar gösteriyor ki , Malazg irt Zaferi 'nden birkaç asır önce Türkler Anadolu'yu Türkleşti rme işine başlamışlard ı . Malazg i rt'ten son­ra on binlerce çadı r Türk uruk ve boyları ha lkı Ana­dolu'ya akmış ve bu Türkleştirme iş in i tamamlamağa başlamışlard ır. Arap coğrafyacı ve seyyahı Ebu El Fida'nın bahsettiğine göre, Onikinci asırlarda Antal­ya i le Aydın arasında i ki yüz b in çadı r Türkmen ha lkı yaşıyordu. Bu ik i m ilyon nüfus demektir. Bunda müba­lağa olmakla beraber, Anadolu'nun nası l Türk d iyarı olduğunu gösteren bir vesi kadı r. Oğuz (Türkmen) . Kıpçak, Uz, Peçenek, Hazar ve Bulgar' lardan başka, Karluk, Kalaç, Ağaçeri ve Kangl ı ve Ciğ i l Türkleri Anadolu'nun Türkleşmesinde mühim rol oynamışlar­d ı r. Sivas taraflarına Uygur Türkleri yerleşmiştir. Bu Uygurların on bin asker ç ıkardığ ı b i l in iyor. Ankara . Eskişehir, Kütahya taraflarına yerleşen Cavdar' lar otuz bin asker ç ıkarabi l iyordu . Kastamonu tarafları Türkmen d iyarı olmuştu. Tarihi vesikalar bunu gös­termekte, Osmanl ı arşiv vesikaları buna şahitl i k et­mektedir. Prof. Faruk Sümer'in «Oğuzlar» isiml i ese­ri, Türkiye'nin Türkleşmesine ait en i lmi del i l leri göz­ler önüne sermektedir. Fuad Köprü lü , Osmanl ı Devle­t in in Kuruluşu isiml i eseri ve d iğer a raştırmaları i le, Osmanl ı İmparatorluğu'nu dört yüz çadı rl ı k bir aşi ­retin değ i l , mi lyonlarca Türk'ün kurmuş olduğunu göstermiştir. Atsız ve Mustafa Kafal ı 'n ın da bu ko­nuda maka1eleri istifadel idir. Ahmet Ref ik' in «Anado­l u'da Türk Aşiretleri» is iml i eseri , Cengiz Orhonlu ve

Page 169: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 70 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Ömer Lütfi Barkan' ı n ça l ışmaları , d iğer Selçuklu ve Osmanl ı tarih lerine ait araştı rmalar ve eserler, Tür­kiye'n in nası l Türklerin mal ı olduğunu gösterir.

Türkler Anadolu'yu tenha buldular. Bulaşıcı has­ta l ı klar, bitmez tükenmez savaşlar yerl i kavimleri k ı r­mıştı . Buna bazı yabancı tarihçiler de kabul ediyor. Türkler, yaylacı l ı k sayesinde bu hasta l ı klardan ken­d i lerin i korudular. Türklerle yaptı kları savaşlarda yer­l i kavimlerden epeycesi de k ırı ldı . Ka lanları , Ermeni­ler ve Bizans Rumları arasında buluruz. Hitit' i , Frikya­l ıs ı hep bu iki kavim içinde erimiştir . Yerli kavimler­den büyük çapta Müslüman olan yoktur. Tarihi ka­yıtlar bunu teyid eder. Tek tük ihtida hadisesi d ış ın­da, Rum ve Ermeni ler varl ı k ların ı günümüze kadar devam ettirebi lmişlerdir. Hatta Karaman. Kayseri çevrelerinde bir k ıs ım Türkler Rumlaşmış ve Ermeni­leşmiştir. Radyonun, gazetenin olmadığ ı , s inemanın bulunmadığı b ir çağda, bir avuç Türk'ün kalabal ık yerl i kavimlere üstün gel i p, b ir anda d i l in i kabul ettir­mesine David Hotham' ın ak l ı nası l yatıyor? Bunu na­sı l iddia edebi l iyor? Sosyoloj i i lmi bunun mümkün ol ­madığ ın ı göstermektedir. Fakat an laşı lan mutlaka Türklerin karışı k l ığ ın ı ispatlamak ve Türk asl ından olanlara bir azın l ı k ı rkçı l ığ ı yaptı rmak arzusunda ol­mal ı ki , boyuna bu meseleleri karıştı rıyor. Mesela, Hazar'lara , Hun' lara. Kıpçak'lara , Kırgız' lara dayanan Çerkes ve Laz· ıarı bizden ayırmağa, m il li birl iğ imizı parçalamaya çal ışıyor. Mi l l iyet de buna a ıet oluyor.

2 - TOPONOMİK (YER ADLARINA AİT} DELİLLER

Türkiye'deki köy, dağ, dere, tepe, göl, ı rmak, ne­h i r, p ınar, vayla , kışla, arazi parçası isimleri Türk damgasın ı taşımaktadır. Atalarımız bu konuda şuur

Page 170: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 71

sahibi ve hassas imiş . Bi lerek, düşünerek, geleneğe uyarak, isim koymuşlar. İdareci lerimiz ise bi lmederı bu isimlerin çoğunu kurban etmektedir. Biz çeşitl i makale ve araştı rmalarımızda bu isimleri ele a l ıp in­celed ik ve daha geniş çapta i leride (Kaşgar'l ı Mah · mud'un büyük eserinin yazı l ışı n ın 900. Yı l ı dolayısiy · le birkaç y ı l teh irle yazmayı umduğumuz eserde) gös­termeye çal ışacağız. Ata larımız, Türk ulus, uruk, boy ve oymak isimlerin i ; totem isimlerin i , Orta Asyc ve Azerbaycan'daki yer isimlerini köy, dağ, nehi r, göl ismi olarak a lmışlard ır. Bozan da arazi parças ın ın durumuna göre ad takmışlard ı r. Her yerde Türklüğün damgası vard ır. Bu vatan bizim mal ımızd ır, atalarımı­z ın ocağıd ır. B i lmiyorla rsa gelsinler öğrete l im .

3 - MADDi VE MADDi OLMAYAN KÜL TÜRE DAİR DELİLLER

Bunlar o kadar çoktur ki , burada vermeğe im­kôn yoktur. Bunları «Töre» de yazıyoruz ve yazaca­ğız. Adından bahsettiğ imiz eserlerim izde de geniş­l iğ ine ve derin l iğ ine i ncel iyeceğiz.

Bay David' in «Turancı l ı k» tan çok gocunduğu, Türk dünyasın ın b irleşmesinden dehşet duyduğu an­laşı l ıyor. Pan-Türkizm d iyor; Pan-Slavizm'den, Pan ­Cermenizm'den, Pan-Arabizm'den üstünkörü bahse­d ip geçiyor da, «Siyonizm » i ağzına bi le almıyor.

Bay David' in solcu olduğu da an laşı l ıyor. Mi l l i ­yetçi l iğ in , sağcı lar ın inh isarında olmadığ ın ı , solcula­rın da mi l l iyetçi olduğunu söylüyor. Bir defa bu sağcı ve solcu terimleri herşeyi ifade etmiyor. Mil li şuurda� hareket eden ve mi l l iyet esasın ı benimseyen, Müslü­manl ığ ı mi l l iyetçi l iğ in ayrı lmaz bir parçası sayan Türk mi l l iyetçileri i le; mi l l iyet esasın ı kaldır ıp, ümmet temeline dayanan, mi l li şuura sırt çeviren h i lôfetçi

Page 171: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 72 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

ve şeriatci lerin aynı safta (sağda) mütalôa edi lmesi yanl ışt ı r. İk incisi , Türkiye'de Marksizm yolundan g it­tiğ in i söyleuiği sol nasıl m i l l iyetçi olabi l ir? Marx ve Engels, «mi l l iyetçi l iğ in» ve «mi l let» mefhumunun bir «burjuva ideoloj is i ve uydu rması» olduğunu söyleme­mişler m iydi? Lenin , vazifeleri n in m i l li kü ltürleri yı­kıp, proleter kültürünü getirmek olduğunu yazmıyor ve söylemiyor muydu? Tek taraflı bir emperyalizm­den bahsetmek gel i r dağı l ımın ın ôdil olmadığın ı söy­leyip, bu vakıayı gayeleri iç in istismar etmek ve kal­kınma edebiyatı yapmak, mi l l iyetç i l ik midir? Bay Da­vid Hotham niçin ya lan söylüyor? Hani sosyal ist ya­lan söylemezdi . . .

«En radikal reformcu» d iye bahsett iği mi l l iyetçi­lerden «tutucu» d iye bahsetmesi katmerl i bir «güldü­rü» . . .

M i l l iyetçi lerimiz in doğu m kontroluna karşı olu­şundan yakın ıyor. Türk m i l let in i kısı rlaştırmak iste­yenlerin kimler olduğu iyice a nlaşı l ıyor. Resmi çev­relerin, i l im adına konuştuklarını iddia eden «bi l im­sel» !erin kulağı çınlasın.

«Mi l l iyet» in, «Mi l l iyetimize» bühtan bahsindeki bu gayret ve h immeti var olsun . . .

Q

Maksadımız Türk mi l letine ve kültürüne h izmet olduğu icin, gecen ik i sayıda çıkan «börk» ve «ye­mek» yazılarında unutulan b i r i k i bahsin buraya ek­lenmesini okuyucularımızı n hoş karşı layacağın ı uma rak, şu i lôveyi yapıyoruz. :

Evl iya Çelebi , Doğu Anadolu'da börk ve edik (sarı meşin çizme) g iyi ld iğ inden bahseder. Malatya' .. n ın «Zeng in kadın ları muhayyer ferace ve yassı baş i le gezerler. Amma ekseri fukara hatunları beyaz car bürünüp sivri takke g iyerler. Ayaklarına sarı ve k ır -

Page 172: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 73

mızı çizme g iymeleri m ukarrerd i r-» Diyarbak ı r « ka­d ınları , cümlesi beyaz çarşafa bürünürler, yüzlerinde kıl n ikôp ve başlarında sivri a ltun ve gümüş takke g i­yerler. Ayaklarında elbette çizme g iyerler» (Evl iya Celebi Seyahatnamesi, c. 4, Reşat Ekrem Koçu Yay. sf. 6, 1 4) .

iran'daki Kaşkol Türkleri b i r nevi keçe külôha «Kec külôh>i derler.

Afganistan'daki Türkler arasında «Tütek» adı verilen dağ hastal ığ ı «kurut» hasta l ığ ı adı veri len ku­rutu lmuş peynir yiyerek tedavi edi l i r. (Gunnar Jar­ring, On The Distribution Of Turk Tribes in Afghanis­tan, Lund, 1 939, sf, 30) . Anadolu 'nun çeşit l i yerlerin­de bi l inen « kurut» un Türk dünyasın ın müşterek ma­l ı olduğu bel l id ir.

1 389 kışında, atları n karnına kadar ulaşan kar­da, Toktamış'a karşı Semerkant'tan sefere çı kan Ti­mur, yiyecek sıkı ntısı karşısında, askerin yiyeceğin i g ünde bir kap «bulamaç» çorbasına indirmişti . Ter­t ip edilen dev bir av seferi i le, biraz yiyecek tedarik etti ler. (A. Vambery, History Of Bokhara, London, 1 873, sf. 181 ) . Demek ki, Türkmenlerin, Yörüklerin ve bütün Türkiye'nin bi ld iği «bulamaç» Orta Asya menşel idir .

Mantı Orta Asya'dan cı kmıştır. Kore'l i ler, Cin' l i ­ler ve Mançular da b i lmektedir. Bütün Türk lehçele, rinde «Mantrn , «montu» , «mantuy» d iye bi l inmekte­d ir. «Tatar böreğ i» , d iyenler de vard ı r. Çağataycada buna « kıymal ı yufka taamı» denir (A. Caferoğlu , « Eti­molo j ik Araştırma Denemeleri» , Türk Di l i Araşt. Yı l­l ığ ı , 1957 den ayrı basım, sf. 8 - 9) .

Ord. Prof. Süheyl ünver' in, Hayat Tarih Mecmu­ası 'n ın Ocak 1967 tarih l i 1 2. sayısında «Eski Türk Ye­mekleri» hakkında bir yazısı cı kmış.

Page 173: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

EVLENME VE DÜGÜN TÖRENİ İLE İLGİLİ TÜRK GELENEKLERİ

Örf-ôdet, gelenek ve mi l l i kü ltürü teşki l eden t0-re ve d iğer ruhi, bedeni ômi l ler gib i sosyoloj ik , psi ko­loj ik ve d iğer tabii faktörler, mi l letlerin birbirinden bariz farklarla ayrı lmasına sebep olan tesir ed ici ler­d i r. Bu bakımdan, mi l letlerin ayrı seviyeleri ve duygu­ları vard ı r. Mi l letlere mahsus olan bu karaktere bu seciyeye, «milli seciye» adı veri l i r . Durkheim, mil li şu-· urun, môşeri vicdan ın , çok ağ ır b ir_ şekilde, asırlar boyu meydana geld iğ in i ve bir defa teşekkül ettikten sonra kolay kolay y ık ı lmadığ ın ı söyler. Gustav Le Bon, mi l letlerin ruhundan ve seciyesinden bahse­derken, Durkheim'ı n f ik irleri n i paylaşır. Bu ik i düşü­nürün f ik irlerin i nakleden Prof. Sadri Moksudi Arsal Türk seciyesin i yaratan unsurları ele a l ıp inceler ( Mi l ­l iyet Duygm::unun Sosyoloj i k Esasları, İstanbul , 1 955. sf. 81 - 6) . Biz de bu makalemizde. Türk mi l l i seciye­s in in bir görünüşünden , evlenme ile i lg i l i gelenek ve telôkki lerden bahsedeceğiz.

Türk a i lesin i n yapısı hakkında Gökalp ve Abdül ­kad ir inan . iy i b i lg i ler vermektedirler. Türkler, ist is ­nalar dışında, tek kad ın a l ı rlar. Bütün Türk urukların­da evlenme beş, yedi veya dokuz göbekten sonra olabi l ir. Yani dokuz göbeğe kadar akraba olan lardan kız a l ınmazd ı . Dede Korkut h ikôyelerinde, Oğuz uruk ve boyların ı n , kendi oymakları d ış ından evlendikleri

Page 174: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 75

(ekzogami kaidesi) an iatı l ı r. Bugün Türkiye'n in birçok yerlerinde, kardeş çocukları n ın evlendikleri görülmek­tedir. Bu değiş ik l iğ in hangi şartlar alt ında meydana geldiğin i bi lmiyoruz.

Sosyal ve kü ltürel değişmeler, dünya görüşünde farkl ı f ik irler getird iği ha lde, b ir bütün olarak a i le ve evlenme müessesesi hakk ındaki duygu ve düşünce­ler, bütün Türk dünyası için, asırlar boyunca aşağı yukarı ayn ı hususiyetleri taş ı r. Soyun ve sopun temiz · l iğ i ah lôkl ı l ı k ve namuslu luk mônasındaki «asôlet»e çok ehemmiyet veri l i r. Yörükler bu konuda birçok atasözüne, deyesek'e sah iptirler. Meselö : «ası l ara, soy ara , bulunmazsa ne çare» «At beslenirken, güzel istenirken» çok di kkat etmel id ir. Geleneğ in i devam ettiren Türk uruk ve boylarında, evlenecek olan kız ve erkeğin rızalarına da bakı l ı r. Sevg i ve an laşmaya d ikkat edi l ir . Bazı hal lerde, beşikteki çocuklar nişan­lan ı r. Beşiklerin in kenarına bir işaret konur ve buna «beşik kertmesi» denir. Dede Korkut h ikôyelerinde de «beşik kertmesi>ı nden bahsedi l i r. Bazan evl i l i k, kız kaçırma i le olur. Korkutel i 'n in üzerindeki «Söbü­ce Yaylası» nda yaylayan «Yeniosmanlrn Yörüklerin­de bir kız l<açırma hadisesinden sonraki davranışla­ra şahit olmuştuk. Neticede, yaşl ı lar araya g i rip, kı­z ın anasın ı ikna etti ve «kaim kesildi» . Kız için öde­nen paraya, pek çok yerde «kalın» denir. Bazı yerler­de buna «başlık» da denir. Göktürk Yazıtlarında bundan «kolin» d iye söz edi lmektedir. (Eski Türk Ya­zıtları , 1 , 1 56) . Kaşgarlı Mahmud, çeşitl i Türk uruk ve u lusların ın buna «kalınq» adın ı verd i klerin i söyler (Divan, 1 1 1 , 371 , 372) . Dede Korkut'ta «kalınlık» d iye geçer. Prof. Zeki Velidi Togan' ın eserlerinden bir in­de, Orta Asya'da eski b ir Türk düğünü an latı l ı rken, Yörüklerin «beserek» ödını verd ikleri çok i ri ve kıy-

Page 175: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 76 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

metli develerin « ka l ım> olarak veri lmiş olduğunun be­l i rti l iş in i hatırlıyoruz (eğer yanl ış hatırlamıyorsak) . D iğer taraftan, Abakan Tatar' larında «düğün merasi­mi , k ıza tö ı ip olma, ka l ın ' ın ödenmesi, düğün ôyin i ve ziyafet gibi kısımlardan ibaret olmak üzere, he­men hemen aynen batı komşularında olduğu g ibid ir. Fakat çok defa Şor' larda olduğu g ib i , gel in kaçı rı l ­mak suretiyle götürü lür ve ödenmesi icabeden ka­l ı n müzakeresi ancak ondan sonra bir neticeye bağ­lan ın> . (W. Radloff, Sibirya'dan, Cev. A. Temir, 1 , 386) .

Cin kaynakların ın yazdığına göre, Kırgız düğün­leri çok muhteşem olurmuş. Bazan b in koyun kadar hediye veri l i rmiş (Bahaeddin Ögel, İslômiyetten Önce Türk Kültürü , Ankara, 1 962, sf. 209) . Doğu Türkis­tan'da Karahanl ı lar zamanında, Humar Hatun isiml i b ir kadın , oğlunun düğünü dolayisiyle yedi küp do­lusu altun kü lçe ( «bal iŞ» ) döktürmüş, üzerine yazı yazdırmıştı. Bu külçeler, 1 5. Asrı n sonlarında Hoten'­de buiunmuş ve eriti lmiştir. (Z. V. Togan , Umumi Türk Tarih ine Giriş sf . 1 1 7) .

Bugün Türkiye'n in b irçok yerinde, bi lhassa köy­lük yerlerde düğün dôvetiyesine «oku» veya «okun­tu» denir. Bu kel imeler, «Ok» sözünün aldığı yeni şe­kil olmal ıd ır. Eski Türklerde «Ok» bir dôvet sembolü id i . Hun, Göktürk ve diğer Türk devletleri hakanları , kabilelerin i Iıarp veya başka b i r sebeple b i r yere top­lamak istediklerinde, onlara «Ok» gönderirlerdi .Bu, dövet mônôsına gel ird i . Göktürk kitabelerinde Bilge Kağan' ın 714 senesindeki Beş-Ba l ı k seferinden bah­solunurken <(Okığ l ı kelti» , yan i okunmuş, ok gönderi l ­miş olan lar, çağırı lan imdat kuvvetleri ge ld i deni l i ­yor» (Dr. Osman Turan, « Eski Türklerde Okun Haki­ki Bir Sembol Olarak Kul lanı lması » , Belleten, sayı: 35, sf. 308) . Kaşgarl ı Mahmud'un meşhur eserinde de

Page 176: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 77

«okumak» , «dôvet etmek» mônasına gel iyor. Bu son eserde, «Ok» un, mirasın bölüşülmesinde de ku l lanı l ­d ığ ı bel i rt i l iyor. Buna «Ok atmak» deni l iyor ki , ayn ı usul ve isimle bugün, Ayd ı n ve Edremit Alevi Türk­menlerinde yaşadığ ın ı gördük.

Osmanl ı Türklerinde de, dôvet etmek, aynı keli­me ile ifade olunuyordu. Aşıkpaşazade Tarihinde bu­na dair güzel misôl ler vard ı r. Bir i kisin i gösterel im: Köse Mihal ' ı n kızı n ın düğünü için büyük hazırl ık lar yapı ld ı . «Etrafı n kôf irlerine ve tekfürlerine okuyucu­lar gönderd i . Ve hem Osman Gaziyi dahı okıdL Ve hem tekfürlere dahı habar göndürdü k im: «Gel in ; Bu Türk i le ôşina olun kim bunun şerrinden emin ala­sız» dedi . Vôde olundığı gün geld i ler. Mubalôğa sa­çular getürd i ler. Osman Gazi cemiisinden sonra gel­di . Eyü hal ı lar ve ki l imler ve süriyi le koyunlar getür­d i . Ve i l lô Osman Gazinün saçusın ı gayetle beğendi leç. Hôsı l ı üç gün düğün aldı . Ve bu tekfürler Osman Gôzin in keremine hayran kald ı lar» (Aşıkpaşazade Tarih i , Atsız neşri, İstanbul , 1 949, sf. 1 00) .

Bi lecik Tekfürünün düğününde: «Ve Gôziyi dü . ğüne dahı okıdı . Osman Gôzi dahi M ihal'a okıyıcı l ı k haylı nesne verdi» (sf. 1 01 ) .

Osman Gazi birgün eyitdi : « Mihal ı okıya lum, islôma dôvet edelüm. Anı müslürnan edelüm.» So­nunda «ve ol batı l dini terk edüb hôl is müslüman ol · d ı >ı (sf. 1 07) .

Günümüzde Yörük ve Türkmen düğünleri de çok debdebel i olur. «Okuıı veya «okuntuıı ile, köy halkı ve civar köylerdeki tanıdı k lar «okunur» , düğüne dô-

F: 12

Page 177: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 78 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

vet edi l i r. Düğün törenlerin i tafsi lôtı i le burada anlat . mağa imkôn ve lüzum yoktur. Sadece bazı mühim noktalara işaretle yetineceğiz. Teferruatlı bi lg iyi, Hô­mit Zübeyr Koşay'ın, Yusuf Ziya Demirci 'n in eski Türk düğünlerıne ait zengin ve mukayesel i ma lzemeyi ih­tiva eden eserlerinden ed inmek mümkündür. Türk Folklor Araştı rmaları Derg isindeki bu konu i le i lg i l i makaleler, Uğural Barlas' ın , Maraş ve d iğer bir kaç i l in mahal li düğün ôdetlerine ait kitabı istifadelidir.

Si l ifke köy düğünlerinde, del ikanl ı lar dağdan odun kesmeğe g iderler. En çok, en düzgün odunu i l k önce getiren gencin itibarı büyük olur; ona mend i l , havlu, yağ l ı k hediye ed i l ir ; bu oduna «yüğrük odu­nu» denird i . Bir çok yerde, düğünün düzenle ve hô­disesiz geçmesi için geneler arasından d i rayetl i , ce­sur bir del ikanl ı seçi l ir . Buna, yerine göre, «yiğ itba­şı» , «efebaşı» , «seymen» denir. Bunların yardımcısı, bayrak taşıyan «bayraktar» d ır. Güveğ iye yardımcı olan arkadaşına «sağdıç» adı veri l i r. Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da ve Adana taraflarında, sünnet dü­ğünlerindeki «kirvelik» müessesesin i Göka lp, «pot­laç» a benzetir.

Düğün töreni, davul zurna refakatindeki kafile­nin, bayrak di kmek üzere hareket etmesi i le başla r Sekiz yı l önce, Edremit' in Çamcı Köyü'nde (Alevi Türkmen köyü) böyle bir düğün gördük . Gene kızlar. b ir evde, bayrağımızı atlas g ibi süslemiş kenarına sırma püskül ler işlemiş, d ikmişler, sancak g:bi hazı r ­lamışlardı . Bu i ş bitince, bul unan lar, beş veya on l i ­ra bahşiş verdiler. Yığı lan paralar kızlar tarafından a l ınd ıktan sonra, k i l imin üzerinden hürmetle ka ldırı­lan bayrak. dört tarafından tutularak, ik i tarafa doğ ru sal lanarak, şu dua okundu :

Page 178: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 79

«Peygambere salavat Seyyidina Muhammed Kutlu olsun, kutlu olsun, diyenin Akıbeti hayrolsun.»

Fakat, bu düğünden .iki yıl önce, 1963 te, Ege'­n i n başka bir Alevi Türkmen köyünde şahit olduğu­muz bir nişan töreni ; mi l li seciyen in sarsı lması . töre'­n in değişmesin in en bel i rg in bir ifadesi olarak, bizi dehşete d üşürdü . Öğreti len şekilde, «kut lu olsun kutlu olsun , d iyen in akıbeti hayrolsum diyerek yü­zük taktığ ımız bu «asri» n işanda, izmir'den getirt i l ­miş olan caz takımın ın önünde ıapone kol l u kızlar ve erkekler, büyük bir maharetle «rokn-rol» (rock and rol l ) yapıyordu . Davul zurna önünde, üç etek ve zey­bek kı l ığ ı ile oynanacak zeybek oyun larını seyretme­yı umduğumuz bu köyden, hayal k ırık l ığ ı i le ayrı lmış t ık . Durkheim ve Gustav Le Bon 'un bahsettiği , «mii· !etlerin ruhu», zamanla bambaşka bir kalıba mı bü­rünüyordu? Yoksa bunlar mevzii ve geçici hadiseler­miydi? Bunu, içtimai bünyemizin ve kültürümüzün, i lerideki mahiyeti gösterecektir. Bu, değişmelerin h iç olmayacağı, bünye ve kültürlerin kaskatı kalacağı mônasına gelmez. Yirm;nci asırda en iptidai kabile­lerde bile, büyük sosyal ve kültürel değişmeler mey­dana gel iyor. Fakat, ihti lôlci değişmelerde bile, ce­miyetlerin sabit kalan tarafları vardır . Sarsıcı değiş­meler önünde, Türk, seciyesin in istikrar ve sebatı n ı zaman gösterecek . . .

Eski Türk düğünlerinde, gel in ler üç etekl i ve «ed ik» li olurlard ı . Üç etek, ata binmede kolayl ı k sağ­layan, Orta Asya'dan geti ri lme kad ın ve erkek g iy: . mid ir. Toroslar'da, ihtiyar Yörük erkeklerin in de üç etek g iyd iğ :n i görmüştük. Osman l ı ' larda da bu giyim vurdı . «Edik» , yumuşak kırmızı meşinden yapı lmış

Page 179: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 80 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

kısa konçlu bir çizmedir. Evliya Celebi, Malatya ve Diyarbakır' l ı kadın ların «edik» g iyd iğ inden bahsedi­yordu. Toroslarda, edi k g iyen genç kızlar gördük. Maraş'ta halen meşhurdur. Uygur ve Kazak Türkleri, Tatar Türkleri (Kıpça k - Peçenek), buna «etük» , «e · dük» , «ötük}) adını verir. B in üç y ı l önce Orta Asya'­da, Göktürkler bu çizmeyi g iyiyor ve adına «edük» diyorlard ı . (Eski Türk yazıtları, i l i , 175, 1 80) . Kaşgar­lı Mahmud'un eserinde «etük» d iye geçiyor ve dokuz yüzyı l önce Orta Asya u lusu ve urukların ın bu çizmeyi g iyd iğ i an laş ı l ıyor. Yan i kesintisiz günü müze kadar ulaşmış bir maddi kültür u nsurudur. Gerek Bilecik -Eskişehir çevresi Karakeçi l i yörük kadın ları , gerek Siverek - Viranşehi r arasında Türkçeyi kısmen unutmuş olan Karakeçi l i kadın ları, bellerine gümüş­ten, gayet kıymetl i kemerler takarlar. Gel in in de esas ziyneti arasındadır. Hun Türklerin in , Göktürk'lerin , Hazarları n ve diğer Türk u lusların ın bu kemeri kul­landıkların ı , eski mezarlardan çıkan malzeme göster, m iştir.

Gel in perşembe günü ata b indir i l ir ve oğlan evi . ne doğru düğün kafi lesi hareket ederdi . Ev veya ça­d ıra gel indiğ inde, gel in attan inmez; geleneğe göre hed iye beklerdi , kayınbabası «indirmelik» adı veri len bir meblôğ (altun, koyun, davar, sığ ır, at, tarla gibi l bağışlamaya söz verince, attan inerdi . Bu meblôğın yüksek olması için, oğlan evinden bir akraba kıza de­l i l olurdu . Pazarl ı k bitince, kızın attan inmesi için ka· para mah iyetinde «Arılık» denen nakit ödenird i (To ros yörük ve Türkmenlerinde) .

Cok yerde, gel in in ü zerinden, susam, üzüm, buğday, darı i le karışık bozuk para atı l ı r. Yaşl ı lar bi le uğur getireceği inancı i le para kapmağa çal ış ır. Bu­na «saçı saçma» adı veri l ir. «Darısı başımıza!» te-

Page 180: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 81

mennısı buradan gel i r. Ve çok eski mi l li geleneğe dayan ı r (Abdülkadir inan, Makaleler ve i ncelemeler, sf. 191 ) . «Şamanist ve Müslüman Türkler' in evlenme törenlerinde müşterek olan Şamanizm unsuru, gel i­n in geld iği gün başına saçı saçmaktır. Bu saçı, yuka­rıda zikrett iğimiz veçhi le, her devirde toplu luğun is­tihsal ett iği en mühim mahsulünden olmuştur. Avcı · l ı k devrinde avın kanı , yağı ve eti, çoban l ık devrinde süt, k ımız ve hayvan ların yağ ı , çiftç i l ik devrinde darı . buğday, muhtel if meyvalar saçı olarak kul lan ı lmış· t ır . Saçı , yabancı soya mensup olan bir kızı kocası ­n ın soyunun ataları ve koruyucu ruhları tarafından kabul ed i lmesi için yapı lan bir kurban ôyin in in kal ın­tısıdı r.» (Abdü lkadir İnan, Tarih'te ve bugü n şama·· n izm, sf. 1 67) .

Vambery, Osmanl ı sarayında, bayram kutlama tören leri esnasında, padişah ın önünde gümüş para serpi ld iğ inden bahseder. Ayn ı yazar ın beli rtt iğ ine gö­re, 1396'da 5 senel ik ayrı l ı ktan sonra Timur, bir­çok zafer kazanmış olarak Semerkand'a dönerken; maiyetleri i le birl i kte gelen karı ları , kızları ve torun ­ları tarafından Ceyhun Nehri kıy ı larında karşı lanmış ve Türk töresine göre hakan ın üzerine a ltun ve kıy­metli taşlar serpi lmiş ve hakana, donatı lmış, süslen­miş bin at ve katır hediye edi lmişt ir [A. Vambery, H istory of Bokhara, London, 1 823, sf. 1 871 .

Osman Gazi zamanında bu geleneğe «saçu» dendiğ in i yukarıda nakletmiştik. Türk dünyasın ın her köşesinde, binbeşyüz yı ld ır yaşayan köklü bir Tür!< geleneğidir.

Gel in i çadırda ayakta tutar, türkü söyleyip, ağ ­latırlar. K ına gecesinde de , k ına yakı l ı rken, türkü söylenir ve gelin ağ latı l ı r. Si l ifke Alevi Türkmenle rinde, k ına gecesi türkülerinden bir i şöyledir:

Page 181: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 82 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Cattılar ocak daşını Vurdular düğün aşını Cağırın oğlan gardaşını Gız anam kınan gutlu ossun lolsunl Duyduğun diller datlı ossun Gırat lkır ati gelmiş gemini gever Gonur [duman ile kahverengi renkl daylak

ldevel çanını döver Gız anam kınan gutlu ossun Duyduğun diller datlı ossun Anası besler el gönenir.

Gerdek gecesin in ertesi günü Barak Türkmen kadınlar ı , geline eziyet etti d iye güveyi tartaklarlar [Ömer Özbaş, Gaziantep Dolaylarında Türkmenler ve Bara klar, Gaziantep, 1 958] .

Kısaca el a ld ığ ımız Türk düğün gelenekleri bun lard ır . Türk seciyesin i aksettiren bu kültür unsurla · rı , kısmen zamanın tahribine uğramış, kısmen de devam etmekte bulunmuş ve bulunmaktadı r.

Page 182: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK DİLİ VE MİLLİ KÜL TÜRÜMÜZ

Şu dünyada bir kişiye

Yanar gözüm köynür özüm

Yiğit iken ölenlere Gök ekini biçmiş gibİ

Miskin adem oğlanını

Benzetmişler ekinciğe

Kimi biter kimi yiter

Yere tohum saçmış gibi ..

Yunus Emre

Türk d i l i perişan, Türk d i l i hasta. Zevksiz bi lg i ­siz, gafi l ve maksatl ı kimseler onu amel iyat masası­na yatı rmışlar, amel iyat ediyorlar. Sağ çı kacağını Al lah b i l i r . . . Basiret l i gözler bunu görüyor. Vicdanl ı insanlar bu durumdan feryôd ediyor. E lbir l iğ iyle ona kıyıVoruz.

Türk d i l in in bu hal in i bir makale çerçevesi iç in­de zaman ve mekôn bakımından , tarihi ve sosyolo­j i k yönden ele alacağız. Hep bi l iyoruz k i , Selçuk lu saraylarında farsça hôkimiyet kurmuştu. Bundan müteessir olan Aşı k Paşa şöyle şi kôyet ediyordu :

Page 183: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

184 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Türk diline kimesne bakmaz idi Türklere hergiz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi ol dilleri, İnce yolı, ol ulu menzilleri.

Kaiıramanoğlu Mehmet Beyin meşhur ferma­n ıyla türkçenin itibarı yerine geld i . Osman l ı İmpara ­torluğu saray çevrelerinde çöreklenen b i r devşirme zümresin in tesiriyle i l . Murad'dan sonra türkçe tek ­rar hakir görü lmeğe, aşağı lanmağa başlandı . Türk­ceniıı itibarl ı bir d i l olmasına engel olundu. Dahi l bu­l unduğumuz İslôm cômiasından d ini kültür kanal iy­le a ktarı lan zaruri ve faydal ı kel i me ve ıstı la hlar, bu niyet ve gayrete f ı rsat oldu, imkôn oldu. Sonund'J Türkmenlerin , Yörüklerin , yani Türk halk ın ın konuş­madığı sun't bir edebi di l doğdu ve halktan kopmu� ona yabancı bir münevver s ın ıf türedi .

Türkmenler, Yörükler saf türkçeyi konuştu; münevverler sun'i l isanların ı tekel lüm ett i . N ihayet geçen asrın sonları nda Türk münevverleri arasında doğmaya başlıyan Türkçü f ik ir d i l in sôdeleşmesi ce­reyan ın ı yaratt ı . Bu cereyan ın başında Ziya Gökalp' ler, Ömer Seyfeddin ' ler, Veled Çelebi' ler, Necib Asım'­lar vard ı . Bu yüzden i lmil i kten uzaklaşmadı , çığrından çıkmadı. Gökalp meseleyi i lmi olara k ele aldı . «Bir di­l in başka d i l lerden eş an lamda olmamak şartiyle ke­l imeler alabileceğin i ; fakat gramer şekl i (siyga) ala­mayacağın ı bel i rten Göka lp, d i l imizde kul lanı lan a rap­ca ve farsça kelimelerden siyga môhiyetinde olan la­rın derhal atı lmasın ı , öbürlerin in eğer halk d i l inde kar­ş ı l ı kları yoksa, kabul ed i lmelerini söylüyor. Bir kelime­n i n cemi şekli de sıyga sayıldığı iç in , cemtler kul lanı l ­mayacal<tır. Fakat siyga rnôhiyetini kaybetmiş, kl işe ­leşmiş olan ahlôk, edebiyat, talebe, evlôd, amele gibi

Page 184: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 185

kelimeler muhafaza edi lecektir . . . Başka bir d i lden siy­ga ve ek gibi terkipler ( isim ve sıfat tamlamaları ) da a l ınamıyacağından Gökalp, arapça ve farsça terkiple, re hiçbir lüzum olmadığ ın ı , esasen türkçe'de terkip­lerin her cinsi bulunduğunu açıklamaktadı r.» ( 1 )

Göka lp fazla müdahale etmeden, d i l in tabii sey ­ri içinde sadeleşeceğin i ifade ediyordu. Fakat mi l li mücadele ruhunun getird iği Türklük sevgisi , d i l bah . sinde yavaş yavaş bizi ifrata götürdü . Halka mal ol ­duğu köylerde bi le konuşulduğu halde, gözünün ya · ş ına bakı lmaksızın Arap ve Fars ası l l ı her kel ime atı­l ıp yerine, nesebi sahih olmıyan «Sözcükı> ler uydu ­ruımağa başl".1ndı .

M i l li kü ltürümüzün ôk ıbetin i düşünen istanbı..: I M ual l imler Birl iğ i , 1948 senesinde bir Di l Kongresi toplad ı . Kıymetl i i l im ve fikir adamları raporlar ver d i ler. Prof. Fı ndıkoğlu , Prof. Hal ide Edip Adıvar' ın tebl iğ leri i lg i çekiciyd i . Hal ide Edib Hanım şöyle di yordu: «Di l imize g i ren ve türkçeleşen Arap menşel i kelimeleri bir Arap hôkimiyeti g ibi görmek yan l ıştır. Nası l k i , Garp mi l letleri, bugün kendilerine n isbeten siyasi b ir kuvvet ifade etmiyen Yunan l ı la rı n hars ını. ortadan kalkmış olan Roma' l ı lardan Lôtin a lfabesi r ı ; ve ı stı lah la rın ı a lmış oldukları n ı söylerken, şerefler: ­ne halel geld iğ in i hiç hatırlarına getirmezler.» (2)

Bu kongrenin hayli faydası oldu. Bugün böyle kongrelere, hattô d i l ve mi l li kültür seferberl iğine muhtacız. Çünkü bir yandan samimi olarak türkçe-

(1) Doç. Dr. Faruk Kadri Timurtaş. Dil Davası ve Zi­

ya Gökalp, İstanbul, 1965, Saf. 33-34.

(2) Prof. Halide Edib Adıvar, İngiliz Dilinin Tekamülü

ve Türkçe, kongreye sunduğu rapordan, (Birinci

Dil Kongresi, İst. 949 Saf. 13) .

Page 185: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 86 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yi arıtmak isteyen iyi n iyetli vatandaşlarımız, d iğe;­yandan solcu lar a labi ld iğ ine Türk d i l iyle uğraşıyor­lar. Samimi olanlara yazımızı n sonunda birkaç sözü­müz var. Diğerlerine gel ince: Türk'ün hiçbir şeyini , d in , örf - ödet, ah lôk, san 'at, müzik vs. n i sevmiyen komün istleri n Türk d i l ine olan aşırı sevq i lerinin ( ! ) fart-ı muhabbetlerin in ( ! ) sebebin i araştırmak lôzı m . Niçin bunlar böyle türkçenin üzerine titriyorlar? Me­seleye önce tarih içinden baka l ım, Kırım Türklerin­den Gaspı ra ' l ı İsmai l Bey, 10 Nisan 1 883'te Kırım'­da Tercüman Gazetesin i ç ıkard ı . Gazetesinde, Rus­ya'daki Müslüman halk lar ın kültür bir l iği için, (d i l bir l iğ i , ü lkü birl iğ i , faa l iyet birl iğ i ) n i zaruri görüyor, müslüman mektepleri nde ve basın ı nda Osman l ı türk­çesin in ( İstanbul ha l k d l l i kastedi l iyor) ortak edebi d i l olarak ku l lan ı lmasın ı tavsiye ediyordu. Azerbay can 'da Ağaoğ lu Ahmed Bey ve Hüseyinzade bu fi kri benimseyip, desteklediler. 1 906 Ağustosunda N izhnı Novgorod'da toplanan (Üçüncü isıam Kongresinde) Rusya Müslümanları için tek bir islôml edebi dil iht1.­vacı olduğuna, bunun da Osmanl ı türkçesi olabi lece­ğ ine, Müslüma n mekteplerinde (gayr-ı Türk müslü· man mektepleri dôhi l ) tatbik ed i lmesine ve yeni nes­l i n mi l li bir ruh içinde yetiştir i lmesine karar veri ld i . (3)

Bu yazı lar ve kararlar Rusya Türklerin i , Müslü­manların ı y ı l larca canl ı , d iri tuttu . Carl ı k Rusya'sı bu ha lden gocunuyordu . Ne zaman k i komünist ejder: pençesin i Türk el lerin in can evine geçird i , herşey g i ­bi Türk d i l i de kara gün lerin i yaşamağa başladı . Türk ­men. Özbek. Uygur. Kırgız. Kazak. Tatar' ı n Türk kav-

(3) Serge A. Zenkovsky, Pan-Türkism and İslam in Rus­

sia, Harvard Üniversity Press, 1960, pp. 30-49.

Page 186: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 187

m ın ın kolları, aşiretleri olduğunu biraz tarih, coğraf­ya kültürü olanlar b i l i r. Komünist Rusya Türk kavm i­ni tarihten si lmek için Rusya Türklerin i Türkmen is · tan, Özbekistan, Kazakistan , Kırgızistan g ib i yalancı cumhuriyetlere ayı rd ı . Güya burada ayrı kültürden, ayrı soyda insanlar yaşıyordu . Kaynaşmayı ön lemek, uçurumu iyice açmak, mil li kültürü ba ltalamak için Türkmen, Uygur, Özbek, Kırg ız, Kazak, Tatar lehçe­leri arasındaki ufak tefek farkları başka başka yazı ve gramer tatb iki sureti le artt ır ıp, ayrı d i l ler hal ine getirmeğe çal ışt ı lar ve bugün de bütün güçleri i le bu işe devam ediyorlar .

Bu gayrete bizim yerl i kızı l lar seyirci m i kalsın , kızı l imana sığar mı bu? Onlarla temasımızı ve ma · ziyle i lg imiz i kesmek için ne lôzımsa yapıyorlar. Ak­si halde bütün Türk dünyası bizi an l ıyacak, bel ki ya­rınk i kuvvetl i radyo yayın ımızı d in l iyecek, derg i ve ga­zetelerimizi okuyacaklar. Müşterek ve büyük bir Türk kü ltürü doğacak. Onlar ın biz i , bizim onları rahatça an l ıyabileceğimize dair işte üç misal (Türkistan'dan . Azerbaycan'dan, l rak'tan , Kerkük'ten) : Sta l in tara­fından öldürülen Türkistan mi l li şairi Çolpan, Türkis­tan ' ın esareti için şöyle d iyordu :

Güzel Türkistan senge ne boldu (Sana ne oldu?\ Sebep vakitsiz güllerin soldu, ah, güllerin soldu Bilmem ne için kuşlar ötmez bahçelerinde, ah,

bahçelerinde

Kırk sene önce Rus isti lôsı karşısı nda Azerbay candan şu feryat yüksel iyordu :

Yuvası dağılmış, ocaklar tütmez Virandır vatanım bülbüller ötmez, Bu zulmü bizlere kimseler etmez,

Page 187: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

188 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Ağla vatan ağla, nerde istiklôl? Salibin zulmüyle sönsün mü Hilôl?

Azerbaycan ili, Türk'ün öz yurdu Oğuz Han yurdunu bu ilde kurdu Cihan sarsmışdı muzaffer ordu

Ağla Azerbaycan, ordun ne oldu? Söyle Azerbaycan, yurdun ne oldu?

Bağrında düşmanlar gezsin mi her an, Esir yetimleri kessin mi her an Yadlara mı kalsın bu aziz vatan,

Ağla Azerbaycan, kanlar çağlıyor, Bu hale Türkistan, Turan ağlıyor.

Bugün Bağdat'ta Türkmen Kardeşl ik Kulübü · nün ç ıkardığı (Al- lhva-Kardeşl ik} Dergisin in 1 964 tem­muz ve 1 965 n isan nüshalarından ald ığ ımız bir kaç örnek:

Yetimlere yoksullara dayak ol (destek dayanak) Yetimlere yohsullara dayak ol Sahavete, yahşiliğe ortak ol Gadir bile yahşiliği anar hey

Bir Horyat Gül onun Bülbül onun gül onun Bağda bir bülbül ölmüş Kanlısıdır gül onun

Bir Atasözü «Yüz aklın varsa, bir akıllıya daha danış.»

Bu üç misal gösteriyor ki, bütün Türk dünyası , Türklüğün son kalesi Türkiye'den yükselen sesi du-

Page 188: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 189

yup, anl ıyabi lecek. Bunu önlemek, ortak d i l i yok et­mek kızı l ların (yabancısı yerl isi ) en büyük vazifesi ­d ir. Türk di l ine sarı lmanın arıtmanın, yozlaştı rmanın işte en mühim sebebi . Ne yaz ık ki muvaffak olmağa başlad ı lar bi le. Değ i l d ış Türkler, iç Türkler bi le rad­yonun, gazetelerin , derg i lerin d i l i n i anlamaz oldu Eski eserler ise bir muamma hal ine geld i . İk i sene önce Dinar Türkmenleri, Toros Yörükleri, Edremit' i r. Alevi Türkmenleri radyonun d i l inden anlamaz oldu k . larından yakınıyor, ş i kôyet ed iyorlard ı . Bu ne mene türkçedir ki, onu Yörük an lamaz, Türkmen an lamaz. Alevi Türkmen anlamaz? . . Hü lôsa, nesil ler arasında ve Türk e l leri arasında kültür uçurumları yaratıl ıyor, mazimizi unutmağa mahkum edi l iyoruz. Yarı nki ne­si l ler deği l dünü biz i b i le an l ıyamıyacaklar. Türk mi l ­l i kültür sarayının yıkı lmasına çal ışan baykuşlar onun harabelerinde tünemek için bekl iyor . . .

Şimdi samimi, içi Türk lük sevg isi i le dolu olan münevverlere sesleniyoruz. Şimdiye kadar söyle ­d iklerimizden anlaşı l ıyor k i . biz öztürkçenin değ i l , uydurma türkçenin aleyhindeyiz. Yunus' un, Dadal -oğ lu'nun, Karacaoğlan' ın, Aşık Veysel ' in d i l indeki tü rkçelerin başımızın üzerinde yeri vard ı r. Biz de­mek istiyoruz ki, dil bahsinde muhafazakôr olal ım; uydurmacı l ığ ı b ırakal ım, türkçede karşı l ığ ı bulunan frenkçe kelimeleri almıya l ım. , d i l imizin üzerinde t it · reyel im, gerekl i değişik l iğ i yarın ın kudretl i (Di l Aka­demisi )ne bıraka l ım. Daha iyis in i Gökalp söylemiş, şimdi l i k onu takip edel im, Di l imiz kendi akışı içinde .yatağını bulacak, büyük Türk edebi d i l i ve kü ltürü doğacaktır. Gelin ş imdi olanı biteni yakından göre · l im. Batıya g ümrük d uvarlarını açmışız, hergün izin­siz, ruhsatsız yüzlerce kelime gel iyor ve siz öztürk­çec i ler onları rahatça kul lanıyorsunuz. Bunlar, i lmi

Page 189: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 90 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ıstı lôh, tekn ik tôbir olmayıp, d i l imizde karşı l ı k ları olan gün lük konuşmada gecen kel imelerd ir. Misal mi iş­te: lônse etmek (ortaya çı karmak, neşretmek yerine kul lan ıyorsunuz), empoze etmek, (tesir etmek, ka­bul etmek yerine kul lan ıyorsunuz), anons vermek, anons yapmak, ( i lôn etmek, yaymak) . problem (me ­sele) . amblem (alômet, işaret, rumuz, bel i rt i ) mansi­yon (tesel li mükôfatı ) etap (konak, merhale) brifing (bir karara varmak için yapılan toplantı . Toplantı de mek de kati . Yedek subayl ığ ımızda Türk askerin in bu kel imeyi safiyetle, bir ik inti olarak kul land ığ ın ı gördük) , deklerasyon (beyanname, bi ld iri ) . kostüm (elb:se v.s. ) Türkçe adına uydurma kelime yaratmağa da son veriniz. B ırakın ız bu işi yarın ın Dil Akademi­sin in Al i Şir Nevfü' leri, Kaşgar' l ı Mahmud' ları dev i l im lerile hal letsi n ler, bu iş cücelerin işi değ i ld ir. iş­te size «sala b indiri l ip, sele veri len zava l l ı türkceye» musal lat olan birçok kel imeden birkaçı : (parantezin dış ındaki uydurmacası , iç indeki halk ımız ın kul land ı · ğ ı hakikisid i r.)

Anı (hatı ra yerine uydurulmuş) . Atanma (tayin etme, b ir yere verme, atı lma, fı rlatı lma gibi birşey) . Aşama (manôsını tam b i lmiyoruz) . Tekômü! , <merha­le demek olsa gelse gerek.) Bi l inçl i (şuurlu yerine kul­lanı l ıyor) . Birey (fert) . Denetlemek (Teftiş etmek,) De­netçi fmüfettiş. Bir zamanlar espektör id i ) . Düzey (seviye yerine kul lan ı l ıyor. Yatay' ın yatı k şekl inde d i key' in d i kine şekl i nde söylenmesi gerektiği g ibi . buradaki düzey ae yanl ıştır. Belk i düzlük denebi l i r amma, o da seviye demek olmaz, muşahhas bir

. mana ifade eder) . doğal (tabii yerine) . eğit im (terbi ve etme, yetişt irme yerine. Bu vaziyette artık terbiye­li köfteye, lokantacı lar eğ itiml i köfte demel id:rler) eleştirme (tenkit yerine kul lan ı l ıyor. Elekle _eleme g i -

Page 190: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TtıRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 191

b i . . . ) Etki (tesir) . Genel, (umumi, İngi l izce ve Fran­sızca General 'den a l ı nsa gerek) . Görev (vazife, h iz­met, iş) . içtenl ik le (samimi olarak) i l işki ( i lg i a lôka­Güzel im türkçede i lg i duruken, uydurma i l işki 'ye can mı dayan ı r? . . . ) . i lg inç (i lgi çekic i ) . inan ( iman, inanç) . kapsamak ( ihtiva etmek, şumulü içine a lmak, sar · mak) . kesin (kat'i) . kural (ka;de) . kurum (müessese, baca kurumu değ i l ) , koşul (şart) . kutsal (Dede Kor­kurt'un bi le kul landığı kutlu kelimesin i öztürkçeci l i l< adına bırakıp, kutsa l ' ı uyduran lara bugün Anadolu'da Yörük ve Türkmenlerin Alevi Türkmenlerin kutlu ke­l imesin i kul landığ ın ı hatı rlat ır ım. Meselô kına gece­sinde söylenen: «Gız anam kınan gutlu ossun» veya «Gutlu olsun d iyen in ôkibeti hayrolsun» g ib i ) . n itele­mek (vasıflandırmak) özerk (muhtar, müstak i l ) . öz­gürlük (hürriyet, istiklô l ) , örneğ in (meselô) . ödev (vazife, iş, h izmet) . özel (hususi) . öngörmek (derpiş etmek kararlaştırmak, gözönüne almak) . o lumld (müsbet) . ol umsuz (menfi) . onay (tasdik etmek) . mevsimsel (mevsiml ik) , neden (sebep) . sorun, (sor­mak f i i l i nden yapı lan sorun kel imesinin mesele'n irı yerin i tutmıyacağı meydandadır . ) , Sakı nca (mahzur, engel, sak ın ı lacak şey) . süre (vade, zaman, vakit müddet, ecel . Görü ldüğü g ibi farkl ı mônalar taşıyan 5-6 kel ime b i r uydurma süre kel imesiyle ifade ed i l­mek isteniyor. Böylece d i l imizi iyice fakirleştirecek ­ler, kültürümüzü kısırlaştı racaklar. Sürmek f i i l inden, fransızca du ree'ya benzeterek süre kelimes in i uy­durmuşlar.) . Toplum (cem iyet, cemaat) . Tepki (ak ­si tesir) . zorunlu (zaruri ) . Yarar (fayda, menfaat iyi­l ik , istifade) . Yöntem (usul metod) . Yükümlü (müke l lef, vazifel i ) Yarışmacı (Yarışçı yerine kul lan ıyorlar. Güreşçi 'n in güreşmeci , koşucu'nun koşmacı olama -yışı g ibi yarışçı da yarışmacı olamaz. Müsabık yeri ·

Page 191: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 92 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ne belk i yarışçıyı ku llanabil i riz . ) , uygulamak (tatbil< etmek) . uygarl ı k (medeniyet). Yaşantı (hayat. ömür) , Yönetim kurulu ( idare mecl is i ) , Yönetici ( idareci ) . Tutuk lu (mevkuf; tutul muş, yakalanmış k imse manô·· s ına kullan ı l ıyor. Tutuk kelimesi yakalanmış k imse mevkuf manôsına geldiğ ine göre, «tutuk» lu demek yan l ıştı r. Tutuklanmış yerine, «yakalanmıştı r» , «tu tulmuştur» dense, türkçe olmaz mı? Tatlı su frengi ağzıyla konuşmak mı türkçeci l ikti r? Bu ne taassup ve maksatl ı ktır? .:)

Değ inmek (temas etmek dokunmak, değmek manasında ku l lan ıyorla r. Türkçemizde «değinmekı> f i i l i yoktur «değmek» f i i l i vard ı r. «Konuya temas ett ik» arapça oluyorsa « konuya dokundw> veya « konuya değdi» denir. « Konuya değ indi» demek, bir kitabı gö . ren kimse için «kitabı görü ndü» denmesi kadar aca . ip, sakat, Türk d i l kaidelerine aykı rı ol ur. Bunu an la · mak iç iiı g ramer bi lg isine de ihtiyaç yok. Gidip bir Türk köylüsüne sormal ı ! . . )

işte di l imiz böyle fakirleşiyor, kültürümüz bu türlü zava l l ı laşıyor. Balkan Türkl üğü, Orta Asya Türk­lüğü i le dil bağımız, kültür bağımız kopuyor. Eski kü l ­tür hazinemizden habersiz, köksüz ve s ığ bir nesil ye . tişiyor. Bunun vebal inden samimi öztürkçeciler sa­kınsın lar. Şuurla, maksatla bu d i l i bozma iş in i Üzer­lerine alan lara sözümüz yok. Onlar o yolun yolcusu­durlar; g itmeden olmazlar, etmeden olmazlar, yı kma · dan durmazlar . . .

Page 192: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TRT'NİN HİMMETİYLE «MİLLET»DEN «ULUS»A

1 960'dan önce i ktidarlar, koyu bir partizan l ı k yapması , Vatan Cephesi i lôn ları yayın laması şartiy-1�. radyonun kültür siyaseti ne seyirci kalmışlard ı . 1 960'dan önce solun eline d üşen TRT, gayet sistem­

li b ir şekilde hedefine doğru yürümeğe başladı. B ir yandan Türk d i l in i , yabancı kel imeler almak, uydur­malarla beslemek suretiyle yı kmağa çal ışı rken; d in i ve mi l li duygu ları sarsıcı her tür lü programa yer ve­riyor, Türk musikisin i baltal ıyordu; d iğer yandan, Türk Mi l letin in, halk' lardan oluştuğunu i leri sürüyor, etn i k çatışmalar, s ın ıf mücadeleleri yaratmaya gay ret ed iyordu. Türk Ordusu 1 2 Mart'ta bu g id işe son verd i . Fakat Ordunun dışındaki hemen hemen bütün organize güçlerin gayretiyle, iş ç ığ ırı ndan c ıkarı ld : , mi l l i güçler yıpratı ld ı ; dehşetl i b i r iç ve dış propagan da kampanyası yard ımıyla seçimlere g id i ld i ve tal ih . düzeni değiştireceklerin i söyleyen lere güldü. Ve TRT'nin başına eski hata ve açı klardan ders a lması­n ı bi len İsmai l Cem İpekçi ve ekibi get ir i ld i .

Yen i TRT ekibi , televizyonu bütün vatan sath ıno yayarken, bu büyük si lôhtan istifade etmesin i son derece iyi b i l iyor ve fı rsatları son noktasına kadur değerlendi rebi l iyor. Televizyonda her vesi le i le acık oturumlar tertipl iyor, buralara solcu ları ç ıkarıyor.

F: 13

Page 193: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

1 94 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

Halka bunların b i lg in kişi ler olduğu ve askeri mah­kemelerde haksızl ığa uğradıkları f ikri verilmeye ça . l ış ı l ıyor; arkasından , onların Marxist - Lenin ist f iki r­lerin in tel k in i gelecek. Sanat ve edebiyat programla. rında, mi l li edebiyat yerine, solcu ve kozmopolit b i ; edebiyat, Truva, Efes, D id im, Aspendos festival leri i le, Türklüğü, Hal ikarnas'a, Fri kyal ı lara , Lidyal ı lara bağlamak isteyen hain v·e Türk düşman ı bir sana: anlayışı işlen iyor. Bu an layışd ı r k i , radyo ve televiz­yonda, Nevşehir - Ürgüp bölgesinden, « Kapadokya Bölgesi» d iye bahsetmek cesaretin i gösterd iler. is tanbul Festiva l i ve modal müzik velvelesi de çok ib· ret vericidir . Buradaki maksat ve oyunun iç yüzü Or ta Doğu Gazetesi'nde çıkan birkaç makale i le , ger · çekten güzel şekilde açıkland ı . Gene san'at bahsin ­de, Türk'ün öz müziği , TRT indinde üvey evlôttır: t ıp ­kı Devlet Konservatuarına Türk müziğ in i sokmayan zihn iyet gibi . Fakat burada bu kadarı mümkün de­ğ i l . M i l letin uyanması iht imal i var. Onun için hesaplı olmalı , damla damla idare etmeli «Türkçe sözlü ha fit şarkı lar» adı alt ında biraz müzik bi lgisi olan bir f i · se öğrencisin in bestel iyebi leceğ i seviyede, basit, zevksiz, sanattan uzak ve pek çoğu da türkülerimiz den aşırı lmış «aranjman'a tôbi tutu lmuş» olan par­çalara , kıymetl i bestekôr Avn i Anı l ' ın deyimiyle mon · taj müziğine ve montajcı lara bol bol yer veren prog-. romlar. Yabancı sözlü caz - baz müziğ in i tutturama­yınca böylece, Truva Atı g ibi , kale içeriden fethedi­lecek. Onun dışında, Türk müziğ in in yeri, halk ın öf­kesin i kabartmıyacak, d i kkat in i üzerlerine çekmeye cek bir dozda olacak. Birinci Kıbrıs Harekôtı sırasın­da, bu ölçü, mi l li kültür lehine, Türklük leh ine bozu l ­muştu. Mehterler, klôsik ve ha lk musikileri, mevlid­ler, Türk askerin in kahramanl ığ ın ı gösteren, Kıbrıs'-

Page 194: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 95

tan savaş sahneleri. Fakat İ kinci Kıbrıs Harekatın­da tedbirl i hareket ederek ik i gecenin ik i üç saatini dolduran , seviyesiz ve manösız b ir acık oturumla, yasak savdı lar, iş i geçişt ird i ler.

TRT TÜRK DİLİNİ BOZUYOR

TRT'n in başına geçip oturmuş bulunan İsmai l Cem İpekçi TRT'n in bu siyasetine, «ön yargı lardan kurtularak kamuoyunun serbestçe oluşturulması» d iyor. «Ön yarg ı lan> dediğ i , mi l li ve d ini değerlerimiz. m i l li kültür varl ığ ımız olma l ı . Onları kurban veren bir z ihn iyet, b ir «ön yarg ı » i le hareket etmiş olmuyor mu? Mi l li kü ltüre, ön yargı demek cür'et ve cesare ­t in i nereden al ıyor? Kamuoyu, ha lk ın düşüncesi, «ser­bestçe» nası l o luşturulacak? «Zurnada peşrev ol­maz, ne çı karsa bahtı na» d iyen bir an layışla mı? Öy­le ise, bu bir kargaşal ı k ve keşmekeşe, anarşiye yol açacak demektir. Fakat, yukarıda kısaca dokundu­ğumuz tatbi kata bak ı l ınca, kamuoyunun «serbestçe» değ i l , b i r plôn ve program dah i l inde ve kendi lerince bel l i ve bizim de sezdiğimiz prensiplere göre oluştu ru lmaya çal ış ı ld ığ ı anlaşı l ıyor. Prof. Dr. Muharrem Erg in ' in , İsmail Cem İpekçi'ye h itaben, Orta Doğu ' . da yazdığ ı açı k mektupta, bu hususlar del i l l i isbat! ı gösteri lm iştir Fakat, ad ı geçen, büyük b i r vurdum duymazl ık iç inde hedefine doğru yürüyerek, bu yazı ­lara «cevap lüzumunu h issetmed iğ in i» söylemişti.

TRT'n in en köklü icraatı , Türk d i l i üzerinde olLı· yor. TRT, Türk d i l in i bozuyor, yozlaştı rıyor, kısırlaş · tı rıyor. Türk Di l Kurumunun, kırk yı ldır yapamadığ ın ı yapıyor, iş in i beceriyor. Hergün yeni yeni , Fransızca ve İngi l izce kel imeler kul lan ıyor ve d i le sokuyor. Bun­ları n Türkçemizde karşı l ı kları vard ı r ve i lmi terim

Page 195: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

196 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

deği ld irler, tekni k eşya ismi de deği ld irler. Bunları a lmaya h iç lüzum yoktur. Meselô , «otomobil yarış•» yerine «otomobi l ra l l is i» , <<yumuşama» yerine ccde , tant» , «bi ld irmek, tebl iğ etmek, açıklamak, i lôn et­mek bel i rtmek» yerine, «anons etmek», «tan ıştı rmak, takdi m etmek, ortaya ç ıkarmak» yerine, cc lônse et­mek» , «tel k in etmek, kabul etti rmeye çal ışmak» ye . rine «empoze etmek» g ib i , yüzlerce kel ime. Diğer taraftan, öztürkçe d iyerek uydurdu kları yüzlerce ke . l imeyi , b in senedi r Türkçeye yerleşmiş, ha lkımızın ben imsemiş olduğu Arapça, Farsça ası l l ı kel imeler yerine koymak. Bin lerce Lôtince ve Grekçe kel im� · n in , İng i l izce ve Fransızca asl ından değ i ld ir d iye, İ n­g i l izce'n in ve Fransızca'n ın bünyesinden atı lmasın ın gerektiğ i şek l inde b ir düşünce, h içbir İng i l i z ve Fran­s ız münevverin in a kl ından geçmez i ken, bizim ak ı l l ı lar bu yola gid iyor ve çok yarı ayd ın ı da inandırıyor­lar. İmkôn, mümkün, iht imal , itibar, tespit etmek ke­l imeler in i b i lmeyen mi var? TRT bu, durur mu? Bun . lar ın yerine, «olanak, olanak l ı , olanaksız, olası l ı k. saygın ve saptamak» kel imelerin i «hayat, yaşayış» yerine «yaşam, yaşantı»yı bu lup çı karıyor. her Allah'­ın günü, üç beş öğün halkın kafasına sokmaya ça-· ! ışıyor. « İtibar» yerine «saygım> ı duyup «bayg ın» dü şenlere: cc iht imôl» yerine, ccolası l ı k » ı duyup, « kara ye­re g ires i» , «Cehennem olası» d iyen lere; « imkôn» ye rine, «olanak» sözünü duyup, Aydın Yörüklerin in de­yişiyle bir «dokanak!» çekenlere hak vermemek müm . kün mü?

RADYONUN D İ Lİ N DEN BİR ŞEY ANLAMIYORUZ

Bu Frenkçe ve uydurmaca çorbasının art ık Türk­çe ile i lg isi kalmış mıdır? On ik i y ı l önce, Anadolu'-

Page 196: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 97

nun çeşitl i yerlerinde ziyaret ettiğ im iz Yörükler ve Türkmenler, «Şu radyonun di l inden biz b irşey anla­mıyoruz» d iye bize dert yanmışlard ı . Şimdi ne halde­d irler bi lmem? Ya büsbütün çı lg ına dönerler, ya da kuş d i l ine a l ışk ın uysal i nsanlar olarak, «yaşantı la · r ın ı sürdürürler» . Tıpkı uydurmacı lar ın , «Yaşamları · nı sayg ın l ı kla sürdürmeleri» g ib i . . . TRT'n in d i l inden yaln ız iç Türkler deği l , dış Türkler de birşey anlamı­yor. 1967 Yı l ında, Türkiye'den Rus Azerbaycan' ı na g iden bir Türk parlamento heyeti, Bakü'da, üçyüzbi n Türk'ün gözyaşları v e çiçek yağmuru a lt ında karşı­lanmışt ı . Gece veri len ziyafette, çok samimi sohbet­ler ed i l m işti. Yemeğ i n ve sohbetin en tatl ı a nında. Azerbaycan Türklerinden b ir bakan, Türkiye Türk­leri heyetine şu sua l i yöneltmişt i : «Sabahtan beri aramızda ne yahşı danışıyoruz (ne güzel konuşuyo. ruz.) Fakat radyonuzun di l i nden h içbir şey anlam ıyo . ruz-» Bu acı sitem karşısında, Türkiye heyetinden bakan, şu cevabı vermişti : «H iç üzülmeyin ekselöns. Onun d i l inden biz de birşey anlamıyoruz.»

Nesi l lerin birbir ini anlamaması, dedeyle torunun d i l in in bcrşka oluşu, dış Türklerin , Türkiye Radyola · rı ndan b irşey an layamayışlar ı , Türk kü ltürüne yapı ­labi lecek, en büyük kötü lüktür. Ruslar, 1 937'de Ba­kü'da, « İmla ve Terim Konferansrn topladı lar. Bu top·· lantıda, kültürü Sovyetleşti rme, Ruslaştırma, sosya­l i stleştirme, proleterleştirme görüşünde olan larla, onun mi l li karakterin i muhafaza etme taraftarı olan­lar arasında çok çetin bir mücadele oldu. Bir inci ler. Arapça, Farsça, Osmanl ıca ası l l ı kelimelerin atı la ­rak, yerine Rusçaları 'n ın a l ınmasın ı , d iğer Türk leh çelerinden kel ime a l ınmamasın ı , Rusça terimlerin aynen benimsenmesin i istiyorlardı . M il li kültürü mu­hafaza etmek isteyenler buna karşı çıkt ı . Neticede.

Page 197: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

t98 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yüzkı rkbin Türk münevveri öldürüldü ve Sibirya'ya sürüldü. Bu ibret verici misalden acaba bizimki lerin haberi var mı?

Rus Marxistlerinden Plehanov, «her muhteva (öz) , kendisine uygun bir şekil ta lep eder» diyerek, proleter kültürü, sosyal ist kü ltürü verebi lmek için . ona yakışan bir kal ıb ın , uygun bir şekl in gerekl i l iğ in . den bahsed iyordu . Sosyal ist kültür, m il l i ka l ıp lar içinde verilemezdi . D i l i yozlaştırmadan birşey yapı la­mazdı . Mi l li kültürün mühim bir kolu olan mi l ll d i l sosyal ist kültüre vasıta l ı k yapamazdı . Maziyle, bütün mi l li kıymetlerle bağı koparmanın gaye olduğu bi; «eylem» de, mi l li d i l i n yeri olamazdı . Onun ic in o da . s0syal ist kü ltüre uygun bir kal ı p hal ine getir i lmeliydi Sosyal istlerin Türk d i l in i «arıtma» (!) gayretlerin in sebebi budur. İyin iyetl i ler ise, yaptıkları kötü lüğün farkında deği l lerd i r.

«ULUS» MİLLET DEMEK DEGİLDİR

TRT'n in Türk di l i üzerindeki marifetlerinden eı ı flıüh imi , «mi l let» , «mi l li» ve «mi l l iyetç i l ik» kelimele rini yok edip, yerlerine, «u lus» , «u lusal » , «u lusçu luk>; sözlerin i koymaya çalışmasıdır. Çünkü mi l l iyetçi l ik düşmanıd ır. M i l let yerine u lus'u koydu mu, bu tehl i · keden kend isin i kurtarmış ol ur. Kötü niyetin olduğu kadar, bi lg isizl iğ in de eserid i r. «U lus» , «mi l let» de­mek deği ld ir. Türk içtimai teşki latı içinde «u l us» , Türk mi l let in i meydana getiren büyuk içtimai zümre . lerden biridir. Türk mi l leti, Oğuz, Karl uk, Kıpçak, Ağa · çeri, Çiğ i l , Kang l ı , Peçenek, Hazar, Uygur, Kırgız . Kazak, Avar g ibi u luslardan ibarettir. Bunda ısrar et ­mek, erişilen m i l ll bir l iğ i , m i l let seviyesin i arzu etme· yip, tekrar kabile şuuruna dönmek, m il l i şuuru ter ..

Page 198: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 1 99

ketmek demek olur. Göktürkler arasında <mlus» ; «boy» veya «uruk» çapında heyetlerin «hal.k» ın ı ifa · de ediyordu . Kaş,garl ı Mahmud'un yazdığ ına göre. «u lus» , Çiğ il Türklerinde «köy» , Argu Türklerinde «şehir» manôsına gel iyordu. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Bey, bir mektubunda, «Akkoyunlu Bo · ywı ndan, «Bayındır Ulusuıı ndan olduğunu yazıyordu . Altı nordu Hakanl ığ ında, «u lusbeyi» , «beyterbeyi» de­mekti. Osmanl ı imparatorluğunda da, boy beylerine «U lus beyi» denird i . Gene Osmanl ı lar devrinde, Türk­menler arasında, «Boz - Ulus» , «Kara - Ulus» adını a lon, boyların birleşmesi i le meydana gelen teşekkül­ler vard ı . Bütün bu tarihi ve i lmi del i l ler karşısında ısrar etmek, bi lg isizl iğ in veya kötü n iyetin eserid i r.

Mi l letimiz, «mi l let» kel imesin i bi l iyor ve kul lan.­yor. «U lus» u bi len pek yok. Mi l let, mi l li kültüP'ün or­taya çıkardığ ı bir mahsuldür; u lus ise, kabile çapın­daki bir kültürün mahsulüdür. Bütün i lmi ve edebi eserlerim izde, «mi l let» kel imesi vard ır. Namık Ke­mal' ler, Yahya Kemal' ler, Mehmet Akifler ve pek çok şai r ve edibimiz, «mi l let» kelimesi ile, mi l lete ve mi l­li kültüre büyük mahsul ler hediye etmişlerd i r. Ata­türk'ün Kars'a i lk g idişinde, Kars'l ı lar, Azeri oğzıy!.1 bir türkü yakmışlard ı . Bin dalkavuğun şi irinden b in defa güzel ve içten o lan bu türküde, «u lus»tan deği � «mi l let»den bahsedi l iyordu :

«Yaşa Mustafa Kemdi Paşa yaşa Askerin, milletin, bayrağınla bin yaşa»

Bütün bu fikri ve edebi mahsulleri , el imiz in tP-r­siyle itersek, mazisiz bir mi l let hai ine, daha doğrusu proleter kültürü verilmeye namzet bir «u l us» ha l ine gel iriz. «Mi l l iyetçi l ik» kalk ıp «u lusçuluk» bunun yeri­ni a l ı nca, boş bir kal ıptan başka birşey olmaz. Mi l l i -

Page 199: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

200 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yetçi l i k mefhumu etrafındaki f ikri, h issi, m i l li canla . n ış yerine, «Suculuk» kadar sudan b ir tavır kalır. is ­tenen de b u olsa gerek .

TRT'n in şaşmaz ısrarın ın neticesi kötüdür. İk in · ci Kıbrıs Harekatından ve zaferinden sonra, TRT'n in i ki numaralı adamı Mehmet Barlas, Genel Kurmay Başkan ımız Orgeneral Semih Sancar' la bir mülôkat yapmış ve bu konuşma radyo ve televizyonda veri l­mişti. Barlas soruyor: <<Efendim, acaba u lusa söyle ­ceğin iz b i r şey var mı?» , Sayın Sancar' ı n cevabı : «Za­fer büyük Türk M i l letin indir .» Bu cevaba rağmen, ha­berlerin başında ve sonu nda veri len «özet» lerde, Sa­yın Sancar· ın , «Türk uıusu·na mesa j 1 »ndan söz edi l ­d i . Paşan ın kendi sesiyle söyled iğ i «mi l leti » , ccu lus»a çevirmişler. Demek Paşa doğrusun u b i lmiyor. Bar­las onu doğru hale getiriyordu.

Bütün bunlar, solun, Türk mi l l iyetç i l iğ inden kor­kusundan ötürü olsa gerek . N itekim, 26 Temmuz 1 974 Cuma günü i l k Kıbrıs zaferinden b irkaç gün son­ra, televizyonda, «Faşizm ve Mussol in i» is iml i prog­ramda, mi l l iyetç i l i k ve askerl i kten «umacııı g ib i bah ­seden şu cümlelere yer veri lm iştir:

«Mi l l iyetç i l i k belôsı na uğrayan İtalya» . «Rus ve Alman askerleri , cephedE! kardeşçe ku ­

caklaşıyordu.» «Yediden yetmişe bütün İta lyanlara . savaş ruhu

ve askerl i k duygusu aşı lanıyordu.»

TRT, «mi l letıı i «u lusıı yapıp, «mi l l iyetçi l i kıı i . «u lusçuluk» hal ine getirerek sulandıracağın ı düşünü ­yorsa aldan ıyor. Çünkü, Türk m i l l iyetçi l iğ in i ü lkli edinmiş ve gönüllerine bayrak yapmış b in lerce, on­b inİerce Türk genci, Türk münevveri yetişiyor.

Page 200: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRKİSTAN'DAN KIBRIS'A TEK KÜLTÜR

Kıbrıs Türkleri 'n in kültürüne baktığımızda, çev­reden gelen ufak tefek tesirleri bir yana bırakı rsa k, Türkiye Türklüğü, Balkan Türklüğü, Azerbaycan ve Orta Asya Türklüğü ile hemen hemen aynı husus i ­yetlere sah ip olduğunu görürüz. Gerçekten, Kıbrıs Türkleri çokluğu itibarile, Ayd ın' la Adana arasında yaşıyan Yörüklerin, oymaklar hal inde Kıbrıs Adasına yerleştiri lenlerin in torunlarıd ı r. Yan i , Anadolu YörCık­leri'n in Türkmenleri 'n in torunlar ıdırlar. Bu bakımdan , aynı m i l l i kültüre sah ip bulunmalarında şaşı lacak bir­şey yoktur. Rumeli Türkleri 'n in , Kerkük Türkleri 'n in . Azerbaycan , Kır ım, Kafkas, Türkistan Türkler i 'n ir. de aynı kültüre sah ip oluşları g ib i . Çünkü aynı soy­dan gelmektedirler, coşkun aka n aynı mi l li kültür pı­narından içmişlerdir. O yüzdend ir k i , Türk Müziği sa­natçısı Emel Sayın, Moskova ve Bakü'da verd iğ i kon­serde çı lg ınca a lkışland ı . TRT televizyonu'nun açik­lamaması ve seyircileri göstermemesi yüzünden öğ­renemediğimiz, fakat Moskova'da oturdukların ı veya yakın yerden geldiklerin i tahmiri ett iğimiz çok kala­bal ı k Türk olan d in leyici ler salonu doldurmuştu. Çok manal ı şarkı lar isted iler ve sanatçımız, büyük biı mi l li heyecanla onları okudu. Çiçekler gönderdiler. Sanatçımızın etrafın ı sarmışlar, gözyaşları dökmüş­ler, boynuna sarı lmışlar. Bunun ne demek olduğunu

Page 201: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

202 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Emel Sayın iyi an lamış. Fakat aynı yerlere g iden Ay · la Algan an l ıyamamış. TRT'n in televizyonu'nda, «ha . f if şarkı lar» söylemezden önce, kendisine soru lan bir soru üzerine bunu ortaya koydu . BakCı'da şarkı söylerken, salondan bir ses yükselmiş: «Men seni sevirem» . Ayla Algan, bunu, mônaı ı manal ı gü lerek. «söz aramızda» diye nakletti . Bu sevgin in , b i r kadına duyulan sevgi olduğunu sanmış; kendisinin şahsın­da, Türkiye Türklüğüne, dünya Türklüğüne duyulan sevgi ve gönderilen selam olduğunu gal iba an laya­mamış. Gene aynı şarkıc ı , Taşkent'te Özbek Türk­lerinden büyük sevgi görmüş. İhtiyarı genci etraf ın ı sarmış . «Repertuarı mda - dağarcığ ı mda diyemiyor hep Batı müziğ ine ait eserler vard ı . Fakat Taşkent­li Özbekler, benden hep alaturka - Türk müziği diye­miyor - şarkı lar istedi ler. Türkiye'yi çok yakından bi . l iyorlar. Çanakkale içinde vurdular beni , indim ya­rın bahçesine ve daha neler neler. Bir buçuk saat sürdü» dedi.

Bu iki örneği, çok yeni olduğu, çok şey ifade ettiğ i ve Türk kültürünün, bütün Türk dünyası üze­rinde, ortak bir atalar mirası olduğunu gösterebi l ­mek iç in verd ik. Bu h ususta sayısız örnek vard ır ve bunlar, i lmi eserlerin konusunu teşki l etmektediL Pek az mi l lete iıasip o lan bu kültür bir l iğ i . büyük b ir coğrafya parçası üzerinde, b in yı l l ı k mekan ayrı l ığ ı ­na rağmen, sarsı lmadan yürüyebilmiştir. Çeşit l i iç ve dış düşmanları n , onu yıkmak için sarf ett ikleri bü . tün gayretlere rağmen, yeniden yen iye canlanmak .. tad ır. İ lerideki gün ler, onun ihtişaml ı devirlerine şa ·

h it olacaktır. Bu g i rişten sonra, büyük Türk lük ve onun kü ltürü iç inde, Kıbrıs Türk kültürünün yerine kısaca baka l ım .

Page 202: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 203

FETİHTEN GÜNÜMÜZE KADAR KIBRIS

1 571 'de Türk ordusunun Kıbrıs'a g i rmesinden sonra, bir Türk vatan ı ha l ine gelen Kıbrıs'a ard ı ard ı ­na Türk cemaatleri gelerek yerleşmiştir. Bir asırdan fazla devam eden bu Türk göçü, bozan gönü l lü , ba . zan cebri olmuş, ,Türk göçebeleri adaya yerleştir i l­m işti r. Adan ın Türkleşti r i lmesinde büyük rol oyna­yan Yörükler, Türkmenler, Türk kültürünü adaya ta­ş ımış oldular. Art ık buralarda, Aydın , İçel, Çukurova Yörüklerin in ağzıyla Türkçe konuşuluyordu. Adan ın 1 878'de f i i len el imizden çı kması, Türkiye i l e olan kül ­tür bağ ın ı birazcı k zedelemişti.

Ayastefanos Andlaşmasın ın çok ağır hükümle­ri, Osmanl ı imparatorluğunu Rusya'n ın tehdidi a ltı­na sokmuştu. Bunu, çı karlarına aykır ı bulan İngi lte­re, teşebbüse geçt i . «Rusya neticede, büyük devlet­ler arasında Berl in 'de b ir kongre akdin i kabul etmiş ve Londra'daki Büyük Elçisi Şovolof i le, Lord Sal is­bury arasında 30 Mayıs 1878'de bu kongreni n esasla · r ın ı teşkil edecek b ir muhtı ra i le bi lhassa Türkiye'­n in şark vi !ôyetleri hakkında, Rusya'n ın ele geçird iğ i imtiyazların kend isine dahi veri lmesi keyfiyetin i h ü ­küm alt ına a ld ırmış bu lunuyordu .» İ ng i l iz Dışişleri Ba­kan ı Lord Sal isbury, yaptığ ı gizli görüşmelerden son­ra, 30 Mayıs 1 878'de İstanbul 'daki İ ng i l iz Büyükelçi­si Si r Layard'a bir telgraf çekerek şunları b i ld irm iş­t i :

« İng i ltere ve Rusya devletleri arasında yapı lan g iz l i müzakereler i lerlemiştir. Ayastefanos Andlaşma­sın ın Osmanl ı , Avrupasına dair olan maddelerin in Avrupa ve bi lhassa İng i ltere menfaatlerine muvafı k surette tôd i l i muhtemel görülüyor . . . İng i ltere'n in it-

Page 203: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

204 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

tifak taahhüdünü yerine getirebilmesi ıç ın , küçük Asya ve Suriye sahi l leri civarında bir mevkie mal ik olması lôzımdır. Kıbrıs Adası , İng i ltere nazarında bu maksada köfi görülmektedir. İng i ltere, Osmanl ı Dev­letinden mülk a lmak arzusunda bulunmadığ ından Adanın kemakön Osmanl ı Devleti aksamından kalma­sını ve sadece idare ve zapt ve raptı n ın İngi ltere'yo a it buulnmasını kôfi addetmektedir .» İng i l izler, Kıbn3 Adasındaki heveslerine kavuştu lar ve Ada kend ileri ­ne verild i . Osmanl ı Devleti sı kış ık durumda id i . Baş­ka çare kalmamıştı . «Kıbrıs an laşması iki madde ha­l inde, 4 Haziran 1 878'de Sadrazam Saffet Paşa i la İngi l iz sefiri Layard tarafından imzalanmışt ı . İ kinci Abdülhamit, andlaşmanın üstüne» «hukuk-ı şökône me asla halel gelmemek şartıyla muahedenômeyi tasdik ederim.}} ibaresin i yazmışt ı . Hükümdarın İng i­l iz Sefiri Layard'dan aldığı senet de şöyleydi :

Tarabya, 15 Temmuz 1878 - Haşmetlu Kraliçe Hazretlerinin Sefiri, Zat-ı Hazret-i Pôdişahi'nin 1 5 Temmuz 1878 tarihli ittifak tedafüi ahidnômesinin tasdiki ile murad buyurdukları veçhile hukuk-ı şaha­nelerine asla halel getirilmemeye sô'yedileceğini be­yan eder» deniyordu.

Ada geçici olarak İngi l izlere terk edilmişti . Ve­kil ler Heyeti yaptığı toplantıda adan ın geçici olarak terki yan ında şu kararları da almıştı : Adada yaşıyan Türkler' in miras, . evlenme davô ları 'n ın şer'i mahke­melerde görü lmesi; cami, mektep, tekke, hayrat, err • . lôk ve arazin in gel i rlerin i toplamak üzere, Evkafın Kıbrıs'ta bir memur bulundurması ; Adada miri'ye a i t emlôk ve arazin in Osmanl ı Devleti tarafından gere - •

kirse satı lması; Adan ın Türkiye'ye geri veri lmesinde,

Page 204: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 205

ing i ltere'n in yol v.s . yapımında harcadığı parayı i s­tememesi ( 1 ) .

Veki l ler Heyet in in a ld ığ ı bu kararlara karşı l ı k. yirmi otuz y ı l iç inde Kıbrıs Türk cemaati kend i hal i · n e terked i lmişt i . Gayet teşki latl ı olan Elen Ki l isesi ve mi l ll meseleleri de iç ine a lan d ini faal iyetleri; İng i ­l !z idaresi, misyoner faal iyetleri , Batı medeniyet in i t�msil ett iğ ine i nan ı lan İng i l iz kü ltürü yan ında, Türk­ler sah ipsiz hale gelmişlerd i . Merhum Ramazanoğh� N iyazi Beyden duyduğumuza göre, Adaya Türkiye' den d in ve mektep hocası gönderi lmiyordu . Bu yüz. den, Türklerin akl ı eren ve i leri gelenleri Osman l ı Devlet ine başvurarak, çocukları n ın İngi l iz ve Rum te­

sir i alt ında d ini ve mi l ll terbiyelerinden çok şey kay­betmekte olduklarından yakınarak, çok acele olarak hoca ve öğretici gönderi lmesini rica ed iyorlard ı . Mer­hum N iyazi Bey, buna dair olan vesikaları , Arşivde görmüş. Bu arzunun nası l karşı landığı , yerine getir i l ip geti r i lmediğ i , neticelerin in ne olduğu, araştır ıcı lar ta­rafı ndan i ncelenmeğe değer.

Sevr Anlaşmasın ın 1 15. Maddesi i le, Kıbrıs' ın İn · g i l tere tarafı ndan i lhôkı Türkiye'ye kabul ett ir i l iyor ve 1 16. Madde i le de Türkiye'n in «Kıbrıs Aciası üzerin . de veya Kıbrıs Adasına dair b i lumum hukuk ve müs ten idatından feragat» ett iğ i bel i rt i l iyordu . Lozan And­laşması 'n ın 20'nci Maddesi, Sevr' i n 1 5'nci Maddesi'­n i n ayn ıd ır. Buna rağmen, Kıbrıs üzerindeki haklar: ­mızdan vazgeçt iğ imize, feragat ettiğ imize dair bir taahhüde g i rmemiş olmamıza, feragatname verme-

(1) Halıik Y. Şensuvaroğlu, «Kıbrıs'ın İngiliz İdaresini'

Geçişi», İş ve Düşünce S. 246, Haziran 1964, Sf. 3-7.

Page 205: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

206 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

mize rağmen, adı geçen 20. Madde yüzünden, 1 924' de Ada , huku ken de el imizden cı kmış sayı ldı . (2)

1960 Londra ve Zürih an laşmaları i le, Kıbrıs Türklüğü i le hukuki bağımız yeniden kurulmuş oldu .

KIBRIS TÜRKLERİ 'N İN KÜL TÜRÜNE DAiR BAZI İ PUÇLAR! :

Hukuken de, f i i len de, e l im izden cıkmış olsa da. Ada Türklüğü i le Türkiye Türklüğü'nün bağı tamamen kesi lmedi . Kıbrıs' l ı Türklerin gözleri kulaklar ı . Türki­ye'de oldu . . Tahsile, gezmeğe geldi ier, b i r kısmı iş bulup burada yerleşti .

Şimdi kısa · b ir şeki lde, Kıbrıs Türkleri 'n in kültü rüne dair bazı nokta ları bel i rteceğ iz. (3)

DOGON ADETLERİ: Vaktiyle Kıbrıs'ta, evlenme. yuva kurma işinde, Türkiye'de olduğu g ibi «görücü lük» usulü vard ı . «Görücüler» , « kız görmeye» g ide;­lerd i . Kızı beğendikleri taktirde, «dünürcülüğe» g id! ­l i rdi . «Al lah ın emri , peygamberin gavliyle, g ız ın ızı oğ lumuza isterig » deni l i rd i . Kız evi nazl ı olduğunda!", bu isteme b irkaç defa olur ve sonuncusuna «büyük dünürcülük» denird i . Dünürcüler şu ş i i r i okurdu:

(2) Ramazanoğlu Niyazi, «Kıbrıs Adası'nın Mukadde ..

ratı ile Çok Yakından Alakadarız,» İş ve Düşünce,

Sayı: 246, Haziran 1964, Sf. 10

(3) Öğrencilerimizden Kıbrıs'Iı Şirin Hayrettin ve Nec ­

mi Mebmet'e hazıı:Iattığımız öğrenci vazifesinden

faydalanıyoruz.

Page 206: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 207

Uzun uzun gozlar (cevizler) Yeter oldu sözler İşte geldig bizler Ne dersiniz sizler

Havlımızda (avlu, evin bahçesi) vardır padem Size getirdig oğur gadem Sizden bir cevahır isterig Verecen yoksa ne den (ne dersin?}

Bu ş i i rden sonra, «Fahr- ı ôlem Efendim izin buy. ruğu şeriat üzerine gızınızı isterig» derler. Kızın ana ­sı cevap olarak şöyle söyler:

Tencerede bişen oddur Şimdi yedig gamımız togdur Alem mehel (4) görduysa Bizim deyeceğimiz yogdur

Bu tatlı çekişmeden sonra, söz kesi l i r ve «ağır­l ık» adı veri len başl ık parası tesbit edi l i rd i . Bu baş­l ı k parası , Türkiye'de ve Orta Asya'da vard ı r. En es­k i Türk metinlerinde «Kal ıng» d iye geçer. Düğün, ay ­nen Anadolu'daki g ibi , b i r hafta sürerd i . Pazartesi düğün başla rdı . Çarşamba gecesi, Kına Gecesid i r. Gel ine k ına yakı l ı r. kadın lar kendi a ralarında oyunlar oynarlar. Çalgı lar çal ın ır . Oyun esnasında uğur ge­t irs in d iye bir testi k ırı l ı rdı . N ikôh ın imam n i kôh ı ol­duğunu da bel i rtel im. Günümüzde, Türkiye'ye bağl ı

(4) Aydın ili v e çevresinde, «mehel», «münasip, uy­

gun» yerine balen kullanılır. Kıbrıs'ta da aynı ma­

naya geldiği anlaşılıyor.

Page 207: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

208 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

olarak değişmiştir. Perşembe günü, gel in a lma günü­dür. Çalg ı lar ça lar, oyunlar oynanır. Önce kızın ba­bası, e l indeki kuşağı üç defa kızın ın bel ine bağlar ve çözerdi . Buna «Kuşatma» denir . Türk iye köy dü · ğünlerinde, bunun benzeri vard ı r. Sonra kızına bir mücevher takard ı . Sonra, annesi, kardeşleri ve ya . k ın akrabaları «kuşatma» ve ziynet tokmağa başlar­dı. Bu merasim bittikten sonra , gel in ata bindir i l ir ve oğlan evine doğru yola çı kard ı . Eski düğünler iht i ­şamlı olurmuş. Misafirlere veri len yemekler arasın ­da «mantı» ve «herse» de vardı . Herse, buğday ve etten yapılan ve Anadolu Yörükleri 'n in «keşkek» a­

dını verdi kleri yemek olsa gerek. Bazı Yörükler, «her­se» yerine «helise» sözünü, bir tat l ı adı olarak kul la­n ı rlar.

Gel in , oğ lan evine geldikten itibaren, bir hafta «mübarek» adı veri len tebr ik ziyôfetleri olur ve eğ­lenceler yapı l ı r. Yak ın a kraba, kardeş çocukları ara · sında evlenme pek yoktur. Bunu sağlığa zararlı gö­rürler. Orta Asya Türkleri de, yedi veya dokuz göbe­ğe kadar akraba ile evlenmezler. Türkiye Yörük ve Türkmenleri, nası l o lupda kardeş çocukları i le evlerı­meğe başlamış? Bu ne zaman ödet hal ine gelmiş, in­celenmeğe değer. Çok kad ın la evlenme, seyrek ola­rak görü lürdü. Bugün bu usul lerin çoğu terkedi lmiş tek kad ın a l ınmağa başlanmışt ır. Bazı köyler müstes­na, Kıbrıs' ın her tarafında düğünler, bir günde oluo bitiri l iyor. Türkiye'deki sosyal ve kültü rel değişmelere ayak uydurularak, değişmeler oldu. Bugün, gel ine para takı l ıyor. Londra'da ki Kıbrıs' l ı Türkler bu ôdeti devam ettiriyorlar. Böylece, yeni evl i lere, maddi yar­dım yapı lmış oluyor. Bu ödet, Azerilerin, evlenme do­layısiyle, yen i çiftlere yaptı kları ve «Şabaş» adın ı ver­d ikleri yardıma çok benziyor.

Page 208: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 209

DOGUM ADETLERİ : Türkiye ve Orta . Asya'da hôlô can l ı ha lde yaşıyan ve menşei Şamanizme ula­şan, «k ırkı çı kma» ve «albastrn inancı , Kıbrıs'ta da mevcuttur. Lohusa, k ırk ı ç ıkı ncaya kadar yalnız bı . rakı lmaz. Çocuk sarı l ı k olmasın d iye, kırkına kadar eve sıcak ekmek sokulmazdı . Bu tedbirlerle, lohusa, «a lbast ı» denilen felôketten korunurdu .

Çocuğu yaşamayanlar, çocukların ı farazi olarak satarlardı . Buna «çocu k satma» denird i . Çocu k tar­tı l ı r, ağır l ığ ı nca para veren, çocuğu satın a l ı rdı . So­nunda çocuk kendi babasına veri l i r, parayı verer parasını geri a ı ı rd ı . Eğer satın a l ınan kız çocuğu ise, sat ın a lan, çocuğun düğününde ona güzel bir bakır tencere hediye aderdi . Böylece, ölümünün önünün a l ınmış olduğuna inanı l ı rd ı . Bu inanış, Türkiye ve Or­ta Asya'da da vardır. Çocukların ı kötü ruhların şer­rinden korumak iç in , Orta Asya'da onlara çok kötü is imler veri l i rd i. Böylece kötü ruhun artı k o çocuğa musallat olmıyacağına inan ı l ı rd ı . Vamberi ve Prof. Abdülkadir l nan' ın Orta Asya'ya dair verd iğ i , m isôl­ler bunu acı kça gösteriyor.

Türkiye'de de, islômiyet in tesiri i le olsa gerek, bu gelenek yumuşatı lmış ve kötü isimler yerine, « Dursun, Durmuş, Duran, Satı lmış» g ib i is imler veri lmeğe baş­lanmıştı r. Trabzon, Of tarafları nda ise, «Dur Al i , Dur­sun Al i» isimleri verilerek, bu i nanç yaşatı l ı r.

SÜNNET ADETLERİ : Sünnet düğün leri, Türkiye'­deki g ib i muhteşem olurdu. ıVlerasime, cuma günü başlan ır, pazar günü son bulurdu . Sünnet olacak ço­cuk ve sünnet olmuş arkadaşları ndan seçi lmiş «sağ­dıc» ları , fesler g iyerlerdi . Feslerinde kıymetl i taşlar

F: 14

Page 209: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

2 1 0 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

bulunur, Cumartesi yemek ver i l i r, pazar günü sünnet olurdu. Ogüne kadar. çalg ı lar çalar, eğleni l ird i . Oyun­ları , zeybek ve Si l i fke oyunları n ı n hemen hemen ay­n ısıdır. Bazı yerlerde, davul, S i l i fke'de olduğu gibi , el­le ve kucakta çal ın ı r.

Pazar günü , çocuklar, cemaatle camiye g iderler ve ôyinlerle dönerlerdi . Sünnet yaln ız erkeklerin bu­l unduğu mecl iste yapı l ı r. Çocuğun ağzına lokum ve­r i l i rd i . Sünnetten sonra. hediyeler, paralar veri l ir , a k­şam kadın lar eğlenird i . Bütün bu törenler, Türkiye'de yapılandan farksızd ır.

ÖLÜM ADETLERİ : Ölüm hal inde, son nefesin i vermekte olan ın başında Kur'an okunur ve ağzına zemzem damlatı l ı rd ı . Gece ölüm vaki olmuşsa, cena­zenin üzerine beyaz çarşaf örtü lür ve üzerine, kad ın­sa makas, erkekse siyah saplı bıçak konurdu. Me­zarl ıktan dönenlere, ölü evinde yemek veri l i rd i. Bu ôdet, Baf'ın Aydın Köyünde ve Magosa'n ın Livatya Köyünde yaşıyordu . Fakat a'rtı k, Aydı n Köyünde, ö lü evinde yemek veri lemiyecek. Çünkü, her ev ölü evi . Evlerde canl ı kalanlar ise. asrımızın barbarları olan Rumlar.

Lokma ve helva da dağıtı l ırdı (cami ve mektep­lerde) . Helva, her yerde bugün de dağıtı lmaktad ı r. Üçüncü ve Kırkıncı günler mevlld okutu lurdu . İ l k üç gün ve yedi cumartesi , şafaktan önce mezara okun­muş su dökülürdü . Bunlar, İslôml renge bürünmüş. Şamanizme ait ôdetlerd i r. Ölünün ç ıktığı odada, üç gece ış ık yak ı l ı r {halen, Adan ın her yerinde) . Ölünün elbiseleri fakirlere dağıtı l ı r.

MADDi KÜL TÜR : Bazı köylerde halen çok yaş­l ı lar, siyah «dizl ik» g iyerlermiş. Bu zeybek k ı l ığ ı ola­cak. Londra Camiinde, yetmiş ik i mi l let arasında, el-

Page 210: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 21 1

l i yaşlarında ve a ltmış yaşlarında ik i Şahsın, Kıbrıs Türk'ü olduğunu hemen anlamıştım . Orta yaşlısın ı n bel inde kı rmızı kuşak vard ı ve cepkenle, yelek arası bir şey giymiş. Tavır ve hareketlerinde, zeybekl ik , da­daşl ık , yiğitl i k sezi l iyordu. Tereddütsüz Türkçe h itap ettim ve tatl ı Türkçe cevap aldım. Bu d izl i k adı veri .. len k ı l ığ ın , son zamanda ald ığ ı şekil böyle olacak.

Baf'ta pastı rma yapı lmaktadır. «Hel l im» adı ve­ri len peynir in, eşi yoktur. Tadına doyulmaz.

Keçi boynuzuna, İçel Yörükleri g ib i , «harnup)> derler.

Bazı gü nlerin uğursuzluğuna inan ı l ı r ve yapı lan iş in ters g ideceği san ı l ı r. Cuma günü y ıka nan çama­ş ırı n suyu ölü lerin üzerine g ideceği inancı g ibi .

Bir mülkün «tapu»suna « koçan» adın ı verirler. Batı Anadolu Yörükleri de, tapuya kocan derler. Ko­can aynı zamanda, mısır ın yen i lmeyen ic kısmına da denir. Mısır ' ı İng i l izlere kaptırdığımızda, Şair Eşref, Mısı r' ın kocan ı 'n ın (tapusunun ve yeni lmeyen kısmı­nın) e l imizde kaldığ ın ı . söyleyerek, Padişah ı h icvedi­yordu .

Cok kısa şekilde bel i rtmeğe çal ıştığ ımız, Kıbrıs Türklerin in kültürü, Türk kültürünün bir parçasıdı r.

Page 211: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

KIBRIS, TÜRKLÜGÜN BİR PARCASIDIR

16 Ağustos 1 974 Cuma günü, kahraman Türk Or­dusu, şanl ı atası «Atillannın ismin i . vererek plônladığ ı «Atilla Hattı»n ı , Yunanlı 'n ın ve Rumun an ladığı d ' I olan s i lôh la çizerek, Kıbrıs' ın kuzeyini a ld ı . Veni b ir zafer daha kazandı ve Kıbr ıs Türklerin i kurtard ı . 1 571 y ı l ında Magosa'ya g i ren Türk kumandan ı , «Lala Mus­tafa Paşa» olmuştu. 1974 yı l ında Magosa'ya g i ren Türk kumandanı , «Osman Fazıl Polat Paşa» olmuş­tur. Dörtyüz yı l sonra Türk askeri Magosa'ya g irer­ken, eskisinden farkl ı olarak, Magosa Kalesi'nde b i r aydır mahsur durumda kalan, yiyecek i kmal i yapmak­tan mahrum, fakat kendis in i yiğ itçe savunan 1 3.000 Kıbrıs Türk'ünün sevinç gözyaşları içinde karşı lan­dı. Kale duvarlarından Türk bayrakları sa l lan ıyor, Türk askerin in üzerine ç içek yağıyordu . Kıbrıs' ı n ku­zeyi i ki nc i defa fethedi lm işti .

B irinci fetihte, Türkiye'den Türk cemaatler in in getiri l ip, Kıbrıs'a yerleştir i lmesi söz konusu id i . Bu sefer, esasen Kıbrıs'ta oturan Türk'leri Atilla Hattı'­n ın kuzeyinde kalan yerleşme bölgelerine bir plôn da­h i l inde, ak ı l l ıca yerleşt irmek gerekiyor. Magosa, Ser­darl ı Sancağı , Lefkoşe, Girne, Lefke Türkleri, zaten yerli yerinde kalacaklar. Lôrnaka, Limasol ve Baf Türklerin i de buralara geti rmek, i ktisadi hayatı can­landırmak ve Türk cemciatine refah ve mutlu luk ge ­t irmek, bu iskôn siyasetin in gayesin i teşk i l edecek-

Page 212: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 213

tir. Bunun da başarı lacağından emin bulunuyoruz. B iz bu makalemizde, dört asır önceki Kıbrıs feth in­den sonra takip edi len iskôn siyasetinden bahsede­ceğ iz.

1 571 'DEN SONRA KIBRIS'A TÜRKLERİN YERLEŞTİRİLMESİ

Osmanl ı Türk Devleti, çok yüksek bir iskôn siya­seti takip EUJ1liş, fethett iği yerlere Türk nüfusu sev­kederek, oraları Türkleşt irm iştir. Rumel i'de; yolların . geçitlerin , derbentlerin emniyet in i sağlamak, yeni köyler kasabalar kurulmasını temin etmek, a l ı nan ye­ni toprakları şenlendirmek, ordunun arkadan vurul­masıhı ön lemek gibi düşüncelerle, Anadolu 'dan çok kalaba l ı k sayıda Yörük - Türkmen oymakları geti ri­l i p, yerleştir i ldi . Bu sayede, Rumel i , Türk d iyarı olmuş­tu. Ayn ı iskôn siyôset in i Kıbrıs'ta da tatb ik eden Os ­manl ı Devleti, oraya da Türk göçebelerin i gönderi­yordu. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyordu . B ir yandan, yerleşi k ha lka huzur vermeyen Yörük­lerden kurtu lunmuş oluyor, diğer yandan bu Yörük­ler, Kıbrıs'ı Türk yapıyorlard ı . Türk askerlerinden başka, çadırları ve sürü leri i le buralara sürülen göçe­be Türkler, Kıbrıs' ın çehresin i değ iştirmişlerd i . Çoğu göçebel iğ i bırakı p, köyler, kasabalar kuruyorlardı . Kıbrıs' ın birçok yeri, taşıyla toprağıyla Türk olmuş­tu .

Bu sürgünlerden b iri , 1 708 yı l ı nda olmuştur. İçel, Antalya taraflarındaki köyler ha lk ın ı , ekin ler in i . ağaçların ı , koyun ve keçi leri i le harap ettikleri ve za­rarlara ve kavgalara sebep oldukları iç in, b i rçok Yö­rük oymağın ın Kıbrıs'a sürü lmelerine ferman çıkmış, emre itaatsizl i k ettikleri takdirde, «katillerinin cöiz

Page 213: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

214 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

olduğuna» dair, Şeyhü l is löm Abdul lah Efendi 'den bir de fetva a l ınmıştır . Adı geçen fetvada, «Taifei mez bureyi ahiz ve şerlerini def' ve Kıbrıs ceziresine is· kôna me'mur olan Zeyd Vali taifei mezbureyi ahz ve Kıbrıs ceziresine iskôn murad itdikde mezburlar şer'i şerife ve emri sultaniye itaat itmeyüb muharebe sa · dedinde olsalar emri veliyyül emr ile taifei mezburı:ı ile mukatele idüb şerlerini def' içün katletmek caiz» olduğu bel i rt i l iyordu . Bunun üzerine Yörükler, An­talya 'dan gemi lere bindiri ld i . Yolda, bir kısmı gem! kaptanları nı öldürüp kaçt ı lar. Bir kısmı da, adaya geldikten sonra , Aydın, Menteşe, Saruhan ve Kütah . ya taraflarına kaçarak ora lara dağ ı ld ı lar. İ ki y ı l son · ra, 1 71 0 da, çeşitli baskı ve tehditlerden sonra, zira­at ve hayvancı l ıkla uğraşmak, kendi hal lerinde otur­mak şartiyle affolundular. Bir kısmı iskanı kabul ede ­rek, köyler kurdu ve ziraate başladı , b i r kısmı da gö­çebel iğe devam ederek hayvancı l ı k ve dağlarda odun kesmekle uğraştı lar (1 ) . Hayvancıl ı kla uğraşan ­lara, gene «Yörük», odunculukla uğraşanlara «Tah­tacı» deni ldi . Ege ve Akdeniz dağ eteklerinde bugün bi le aynı mesleği yürüten «Tahtacılar», Kızı lbaş Türk­menlerd ir. Demek ki , Türk göçebelerin in bir kolu böylece Kıbrıs'a g id ip yerleşmiş, diğer kolu Türkiye'­de kalmıştır. Bu iskan ve sürgün hareket in in , diğer bir misa l in i Si l ifke Limanı'ndan (Taşucu'ndan) yapı­lan sefer teşkil etmektedi r (2) . Osmanl ı arşiv vesika­larında, bu iskôn faa l iyetine dair pek çok vesika ol-

(1) Ahmet Refik, Anadolu'da Türk Aşiretleri, İstanbul,

1930, sf. IX ve 145.

(2) Prof. Ö. L. Barkan, «Osmanlı İmparatorluğunda . . . >ı ,

İktisat Fakültesi Mecmuası, c. 11, sf. 551-52.

Page 214: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 215

duğu bi l inmektedir. Yukarıdaki bir ik i misô l , bu konu­da bir f ik ir vermek için nakled i lmiştir.

KIBRIS'T A VER ADLARI (3)

Yer adları, iskônla, yerleşme ile sıkı sı kıya i lg i l i ­d ir. Bir toprağa yerleşen i nsanlar, kültürlerine göre, ora ları isimlendiri rler. Bu hususta Türkler çok hassas ve i lerid ir. En ufak bir arazi parçasını bi le, bir coğraf yacı, bir haritacı g ib i bel l i eder ve adland ırı rlar. Köy ve kent isimlerinden başka, dağ, tepe, yayla, geı;it, bel, belen, dere, ı rmak, göl ve d iğer arazi parçaları . Türklerin hafızasında şifahi b i r harita g ib i bel i rt i lmiş ve kaydedi lmiştir, Atalarımızın bu meziyet ve titizl iği bizde yok. Bizler, idarecilerimiz el iyle, bu g üzel im isimleri birer birer kurban ediyor, köy adlarını rastge­le değiştiriyoruz. Bunu çeşitl i yazı larımızda, misal leri i le açıklad ık, yakındık . Kimsenin duyduğu yok.

Kıbrıs'a yerleşen Türkler de, kurdukları köylere ve bulundukları yerlere, Türk geleneğine göre isim verdiler. Türk geleneğinde yer adı, şu kaidelere göre konur: 1 - Orta Asya, Azerbaycan'daki b ir yer adı -­n ın , Anadolu ve Rumeli 'deki bir yere konması, 2 -Ulus, uruk, boy ve oymak adın ın , yerleşi len köyün adı olarak kabul edi lmesi , 3 - Bir totem (ongun, töz) adı­n ın , yer adı olarak kabulü , 4 - Yerleşme sırasındnki b ir vak'anın, b ir oluşun, köy adına tesir i , 5 - Yerleş i ­len arazi şekl ine göre is im verme.

Kıbrıs'ta bu kaidelere uygun şekilde yer ve köy

(3) Öğrencilerimizden Kıbrıs'lı Şirin Hayrettin ve Nec­

mi Mehmet'in hazırladığı vazifeden ve büyük biı

Kıbrıs haritasından faydalanıyoruz.

Page 215: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

216 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

adların ın a l ı nmış olduğunu, vereceğimiz bazı misa:­lerle gösterel im. Aydın ' la Mersin a rasından sürülen Yörükler, buradaki yer adlarını ve kendi oymak adla­rını . adadaki köy ve arazi parçalarına verd i ler. Bun­lardan bazı ların ı şöylece sıralayıp, açıklayabi l i riz.

Beşparmak Dağları : Aydın' la Muğla a rasınc!•J uzanan çok sarp dağlara, Beşparma k Dağları denir Buraları çete savaşı için çok elverişl idir. Cakırcal ı 'n ın ve diğer zeybeklerin y ı l larca barındığ ı yerler bura ları id i . Son y ı l la rda, «Kır gerilldcılarrn ndan «Şafak Gru­bu» na mensup olanlar da bura larda saklanmıştı . S:­kı bir komando harekatı i le ele geçiri ld i ler ve bugün «Affı Şahane»ye mazhar oldular. Kıbrıs'a g iden Türk­ler, Türkiye'deki Beşparmak Dağları 'na çok benzeyen dağlara da aynı adı verd i ler. Son zamanlarda Rum çetecilerinin üssü olmuştu. Gene, yiğit komandoları­mızın sıkı bir askeri harekôtı neticesinde, Türklerin el ine geçt i .

Kızılbaş Bölgesi: TÖRE derg isinde geçen yı l ve . ya daha önceki y ı l yazd ığ ımız bir makalede, Türkleı -de baş g iyimine uyularak, oymak ve boy ismi al ındı­ğ ın ı göstermiştik. Kazaklar arasında «Kızı lbörklü», «Konurbörklü» oymakları vard ı . Ayrıca, Afganistan' da, i ran'da ve Türkiye'de «Akbaş» ve «Kızılbaş» ismi a lan oymak ve boylar olduğu bi l inmektedir. Sonra­dan, Kızı lbaş adı Alevi Türkmenlere veri lm iştir. Kıb · rıs'taki bu Kızı lbaş Bölgesi, bu isimdeki Yörük oyma­ğ ın ın yerleşmesinden ötürü konulmuş olabi leceği g i ­b i , Kızı lbaş Türkmen oymakların ın yerleşmesinden de a l ınmış olabi l i r. Kızı lbaş ismi Türkiye'de mônôsız b i r korku havası yaratı r, üzerinde konuşulması adetô ta budur. Bunu başko makalelerimizde açık l ığa kavuş . turmağa çalışacağız.

Page 216: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 217

Lefkoşe'ye Bağlı Köyler;

Camlıköy. Caml ık b ir arazide kurulmuş olmal ıd ır. Burada verdiğ imiz köy adları eski isimlerd i r. (Rumco ası l l ı o lup sonradan Türkçeleştiri len köy isimlerini buraya a lmıyoruz.)

Küçükkaymaklı. Türkiye'de «Kaymak, peynir, yağ, yün, ayran, süt» le anı lan pek çok köy ve kent is­mi vard ı r: Ayrancı lar, Sütçü ler, Yoğurtçular, Yağcı­lar, Peynirci ler g ib i . Adı geçen Yörük oymağın ın ihti­saslaştığ ı konuyu gösterse gerektir ve ona göre oy­mak isim a lmıştır. Oymak yerleşince. köye de aynı is im veri l iyor. Burada da öyle olmuş. Ayrıca, Büyük­kaymakl ı da olacak.

Dizdarköy, «Dizdar», Farsça «Kale muhafızı» de . mek imiş. Doğu Anadolu'da, Sultan Alparslan devri . ne soyların ı ç ıkarak «Dizdaroğullarrn vardır.Bu köyde de böyle b ir gelenek bulunsa gerektir .

Beyköy. Anadolu'da, göçebel iğ i terkedince veya yarı göçebe hal ine gel ince, boy (aşiret) beylerin in oturduğu köye, «Beyköy» deni l iyor. D inar Türkmenle ­ri arasında gezerken. böyle bir bey köyüne rastladık . Onlar da aynı şeyi söyledi ler. Kıbrıs'tak i «Beyköy»e de aynı şekilde yerleş i lmiş demektir .

Gönyeli . (Yeni adı : Gönenl i ) . Softalar (Yeni ad ı · Düzova) . Hamitmandralar (Hamitköy) . Bunlarda da bir oymak adı, .bir oymak beyin in adı, köy adı olar�k a l ınmıştır.

Lefke'ye Bağlı Köyler :

Alevkaya. Arazi şekliyle i lg i l id ir. Gaziviran. «Ören» veya «Viran, veran», bir yerde­

ki eski eserleri, y ık ık yerleri ifade eder. Böyle b i r yer­de köy kurulunca, köyün adı bu kel imelerle meydana

Page 217: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

2 1 8 TÜRK KD'-LTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

gel ir: Karacaören, Kızı lcaören, Akören, Akviran, Be lö­ren , vs. g ib i . Adı gecen köyde de aynı geleneğ i bul u ­yoruz. Buradaki «Gazi» ismi . b i r savaşla i lg i l i olabile­ceği g ib i , Gazi is iml i b i r şahsın adı i le i lg i l i olabi l i r.

Magosa'ya Bağlı Köyler:

Bcıhçalar, Kaleburnu, Kukla (Yeni adı : Köprü ) . Sandallar. B u köy adları d a , arazin in şekl ine v e oy­mak isimlerine göre a l ınmış olmalı .

Gömeç. Yörükler, bal ı n peteğine «Gömeç» der­ler. Petek l i bal yerine de gömeçli bal derler. Bu kö­yün adı da, bu h ususla i l g i l i olab i l ir .

Sinde (Yeni adı : İnönü ) . «Sinde», «Sindel»in bozulmuş şekli olmal ı . «Sindel», bir Türkmen oyma­ğ ın ın adıdır . Kayseri 'n in Pazarören Kazasında yerle­şen Avşarlar'ın bir oymağın ın adı «Sinde!» idi ve «Sin­delhöyük Köyü»nü kurdular. Biz bu köye gittik . Berga­ma'nın, Yörük köylerinden bir in in adı da «Sindel» dir B i r araştırmaya konu olmuş. fakat araştı rıcı ismin nereden olduğunu b i lmeksizin konuyu işlemiş. Yörül< oymağın ın adı olduğunu an layamamıştı r. Gal iba Feh­mi Aksu'nun <dsparta İl i Yer Adlan» is iml i kıymetli eserinde · . Yörük-Türkmen oymakları arasında, «Sin · deh> de sayı lmaktad ı r. Bu bakımdan bu köy adın ın değiştiri lmesi iyi o lmamış. Kıbrıs Türkleri , bunu belk i de Rumca bir is im zannederek değ işt irmişler. Türki­ye'deki idareciler ise, bundan misl i misl i i htiyatsız. Arayıp sormadan yüzlerce ismi değ işti riveriyorlar. Burdur'daki «Oğuzhan» ismin i «Bucak» yapıveriyor­lar. Burada saymağa imkan olmayan n ice güzen�n isimleri yok ediyorlar.

Baf'a Bağlı Köyler :

Yalya (Yayla ) , Kukla (Sakarya) köyleri .

Page 218: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 219

Kurtaka (Kurtağa) . l kib in yı l önceki Orta Asya Türkleri, büyüğe, babaya «Aka» derlerdi . «Kurt» is im­l i b ir oymak beyin in bu köyü kurmuş olması muhte­meldir.

Lôrnaka'ya Bağlı Köyler :

Tatlısu, Terazi, Bohçalar, Mormenekşe köyler: . Bu köylerin adı da, a raz in in şekl ine, toprağın biçim i . ne, a karsulara göre a l ınmıştı r.

Girne'ye Bağlı Köyler :

Ağıda (Ağıdağ). Kambilli (Hisarköy) , Kömürcü, «Kam» , eski Türklerde, Şamanizmde, d in adamlarınn veri len ad idi . Buradaki köyün adın ın onunla i lg isi olup olmadığını b i lmiyoruz.

limasol'a Bağlı Köyler :

Aytuna (Mersin l i ) . Gilôn (Ceylôn) . Muttakaya (Mutlukaya) köyleri.

Son olarak üç köy üzerinde duracağız. Lefke ci­varındaki «Doğancı» Köyü, doğan kuşu i le i lg i l id ir. Bu isimde pekçok Türkmen, Yörük oymağı b i l in iyor .

Arapköy. Lefkoşe i le Magosa arasında bir köy­dür. Arap ırkı i le i lg is i yoktur. Türk köyüdür. Türkler, yağız çehrel i insanlara «Arap» derler. Takma ad ola­rak pek çok kimseye veri l i r. Bu isimle anı lan şahısla­rın oymak beyi olması ha l inde, Türk geleneğine gö­re ,oymak aynı adı a l ı r. Tarihi vesika larda, bu isme rastl ıyoruz. Bal ı kesir c ivarında oturan pekçok «Arap­l ı » yörüğü vard ı . Birinci M urad ve Yı ldırı m devrinde Rumel i 'n in iskônı sırasında bu Arapl ı ' ların rolü bü­yük oldu. Aşı kpaşazôde Tarihi ve d iğer Osmanl ı ta­rihleri , bohur-buğur (çift hörgüçlü damızl ı k erkek de­ve, Türkistan'daki adı : Buğra) besleyen Arapl ı Yörük-

Page 219: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

220 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

!erin in , zorla kafi leler ha l inde Rumel i 'ye götürüldük­lerinden ve Selôn ik tarafları i le, Bulgaristan'da Fi l i be taraflarına yerleşt ir i ld ikler inden bahsederler. Arapl ı Yörüklerin in bir kolu Ege'de kalmıştı . Bugün Ayd ın İ l i nde, on kadar «Araplı» köyü vardır k i , is imleri de­ğ işti ri lm iştir. Tarihi vesi kalarda, bu oymaklara men­sup şahısların, çok eski Türkçe is imler almış olduk­ların ı görüyoruz. Adı geçen boy veya oymağı n b ir ko­lunun Kıbrıs'a yerleşmiş olduğu an laşı l ıyor. Merhum Prof. Z. V. Togan, Özbekler a rasında da b ir «Araplı'> oymağın ın olduğunu kaydeder.

Çerkez. Limasol'a bağl ıd ır. «Cerkes», bir Türk boyunun adidır. Kıpçak Türklerin in Küçük Yüz (K iç i ­cüz) koluna bağl ı Bayulu (Bayoğ lu )na tôbi boylardan bir in in adı, «Cerkes»tir. (4) . Gerçekten , Kıpçak Türk­lerinden olan Kırım Tatarların ın , Kırım'da, Bahçesa­ray'da kurmuş oldukları köylerden b irin in adı da «Cer . kez»dir. Türkçe konuşan Kuman - Kıpçak, Peçenek Türkleri tarafı ndan kurulmuştur. Anadolu' da da, «Cer . kez» is iml i Türk köyleri vard ır. Vamberi, Batı Türkis­tan'da, Yomut Türkmenleri 'nin beyi olan «Kolçak Hamım kardeş in in adın ın «Cerkes Bey» olduğunu söy ler (5) . Demek ki. Batı Anadolu'da bulunan Türkmen oymakları arasında bir oymağın adı «Cerkes» id i ve Kıbrıs'ta b ir köy kurdu.

Kıbrıs'ta, Türklerin oturduğu bölgelerde, dağ de­re, ırmak, göl g ib i arazi parçalarına veri len isimler d ikkatle tesbit edi lmiş olsa, çok d i kkat çekici netice­ler a l ın ı r. Bu da art ık bundan sonra · mümkün olabi l i r .

(4) Prof. Abdülkadir İnan, . Makaleler ve İncelemeler ,

Ankara, 1968, sf. 4-5.

(5) Vambery, Travels in Central Asia, London, 1864, sf.

79.

Page 220: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

AFGANiST AN'DA TÜRK AŞİRETLERİ

Son Arap - İsra i l çatışmasından sonra, Orta-Do­ğu buhran ın ı sulh yolu ile hal letmek ve Araplarla Yrı · hudi lerin arasını bulmak üzere, Birleşmiş Mi l letler Genel Sekreteri Utant, Gunnar Jarri ng ' i töyin ett i . Ga­l iba isveç'i n Moskova Büyükelçisi olan bu kıymetl i diplomat, aynı zamanda kıymetli b i r Türkiyatçıd ır da. Türkolo j i üzerinde tatbi ki ve nazari araştırma yapabi­lecek derecede Türkçeye ve Rusçaya hökimdir. Biz bu kısa makalemizde, kıymetli araştırıcın ın Afgan is­tan Türkleri hakkındaki eserinden* faydalanarak, Tür­kiye'deki Türkmen aşiretleri i le Afganistan'daki Türk­men aşiretleri arasında bir mukayese yapacağız, Makalenin çerçevesi, d iğer Türk boyları i le mukaye­seye imkön vermiyor.

Afganistan'da Türk kavmin in kol ları , dal ları olan Türkmen, Kazak, Kırgız, Özbek, Kıpçak, Karluk, Ka-

( * ) Gunnar .Tarrin:g, The Distribution of Turk Tribes

in Afganistan, Lund, 1939. Türkoloji Ue ilgili eser­

leri :

G . .Tarring, Some Notes on Central Asian Turkish Pla­

ce Names, The Bulletin of the Geological Institu­

tions of The University of Uppsala, Vol. XL. Up­

psala, .Tune 1961 ve.

G . .Tarring, Uzbek Texts from Afghan Turkestan.

Page 221: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

222 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

kalpak Türkleri mevcut bulunmakta ve Afganistan' ı . b ir k ısmı i le Türk ü lkesi ha l inde muhafaza etmekte­d i rler.

TÜRKMENLER :

G. Jarring, Tumanovich'i n Türkmenleri beş gru­ba ayırd ığ ın ı söyleyerek, onun tasn ifin i şöyle nakle­d iyor:

1 - Bu guruba mensup aşiretler doğrudan doğ­ruya Salur-Kazan' ın torunu Salur-Ogurcik ' in nesl in­den gel i rler. Salur-Ogurc ik ' in soyunrlan gelenler beş aşiret teşki l ederler:

a - Salur . 1 - Karaman 2 - Yelovaç (Yalavaç) 3 - Kiçi-aga.

Bu üç gurubun herbiri tekrar 6-7 kola ayrı l ı r . Her­b i ri , tekrar kendi araları nda 2 ilô 1 0 bölüme ayrı l ı r Böylece Salur'ların aşiret sisteminde 1 10 aşiret ismi mevcuttur.

b - Sarık : A - Alaşa:

1 - Aln ış 2 - Alnah 3 - Usta 4 - Heci Nazara.

B - Pulat-Şah :

1 - Sapı 2 - Bai rach (Bayıraç) 3 - Horasan l ı 4 - Gerzeki 5 - Arhaki , vs.

Keza bunun da birçok kollmı vardır . c - Teke :

Page 222: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 223

A - Takhtamish (Tohtamış) : 1 - Vekil 2 - Bek.

B - Otamish (Otamış) : 1 - Bahşi 2 - Sıçmaz.

Teke'lerin de birçok bölümleri vard ır. d - Yomud:

A - Oara-cheqa (Kara-çeke) veya Kutlu Temir : 1 - Ceni-Atabay: 1 0 küçük kola ay­

r ı l ı r. 2 - Şerif-Cafarbay: Önce 3 kola ay­

rı l ı r. Bu üç kol da ayrıca 2-3 ko la ayrı l ı r.

B - Bayram-Coli veya Utli-Temir: 1 - Orsuqchi (Orsukçı) 2 - Okuz (Öküz) 3 - Salakh (Salah) .

Herbiri 2-3 kola ayrı l ı r. C - Ushaq (Uşak):

önce 7 kola ayrı l ı r. Bu yedi kol da . kendi ara larında 2-3 kola ayrı l ı r.

Yomud' lar ın 1 40 kadar aşiret kolu vardır . 2 - İ kinci gurup, doğrudan doğruya Oğuz Han'­

ın torun larıdır : a - Choudar veya Djaudor (Çavdar} :

A - Abdal (Anadolu'daki Abdal' larla i lg i ­si yoktur. Anadolu Abdal ların ın Türk­lükle i lgisi şüphel id i r. F. Köprü l ü kıs­mi bir i lgi görüyorsa da, pek ihtimal dah i l inde değ i ld i r. )

Page 223: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

224 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

B - Maşrı k C - l kdir ( Iğdır) C - Kara

·

D - Bazachi (Bozacı) E - Buruncuk.

Cavdar'lar 50 kola ayrı l ı r . b - Göklen :

A - Kai (Kay) : Üç kola ayrı l ı r. Osman' l ı la­rın « Kay» lara mensup olduğu isbat­lansa bile, Moğol' l ukla i lg i l i olmadı k­ları buradan anlaşı l ıyor.

B - Duberga (Dodurga olabi l i r) : İ k i kola Göklen 'ler 78 kola ayrı l ı r. c - Khatab d - Mukri -Bunlar, Göklen'lerle

i lg i l id i rler. Khatab (hatap) de­venin havudu (semeri) üzerin­deki b ir çift ağaca Yörükler ta­rafından veri len isimdir. İ ran ' -da Mukri Kürtleri olduğu ma­lumdur. Mükri'lerin Göklen Türkmenlerinden olması i lgi çe­kicid ir.

e - Oara-dashl i (Karadaşl ı-Karadeşl i ) : Müel l it «Yazı r aşiret in in yeni adıd ır» d iyor. A - Gendel ial i : Üç kola ayrı l ı r . B - Jalal i (Calal i ) : Dört kola ayrı l ı r. C - Göklen-çak l ı : Altı kola ayrı l ı r.

f - Karkın : Birkaç kola ayrı l ı r. g - Ersan :

A - Uluq (U luk) B - Güneş C - Kara-aul C - Bek-aul .

Page 224: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 225

h - Beiat (Bayat) i - Ager i - Ogurcal i . 3 - Üçüncü gurup, Türkmenleşmiş olan lar:

a - Ata b - Şıh c - Hoca c - Said e - Mahtum

A - Nur-Mahtum B - Kal l i-Mahtum.

Bu guruptakiler 55 Kola ayrı l ırlar. 4 - Dördüncü gurup:

a - Suncı b - Nuhurl ı c - Anau l ı c - M urca.

5 - Beşinci gurup: Oğuz menşeinden olmayan. yeni teşekkül etmiş aşiretlerd ir : a - Al i - i l i b - Hızır (veya Kutlar) c - Hızr- i l i. Salur' lar, şu şeki lde tasn if ed i l iyordu : 1 - Yalavac, 2 - Karaman, 3 - Anabölegi ,

Gecen ası rda Anadolu'da «Yalavac» aşireti var­d ı . Halen lsparta 'n ın «Yalavac» kazasın ı kurmuşlar­d ı r. Ayn ı aşiret tarafından kurulmuş birçok «Yalavaç)> is iml i köyümüz de vardır.

F: 15

Page 225: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

226 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

«Karamanlm> lar Türkiye tarih inde mühim rol ler oynamışlardır. Bu aşiret tarafından kurulmuş bir ka­za ve 20-30 köyümüz vard ı r.

«Teke» aşiretin i n kol ları olan Tohtamış, Otamış, Bahşi ve Sıcmaz'a gel ince:

Anadolu'nun birkaç yerinde «Tohtamış» köyü mevcuttur. Otamış, Ödemiş şekl ine dönmüştür. Öde­miş aşireti, lzmir' in Ödemiş kazasın ı teşki l etmiştir. Ege bölgesinde yarı göçebe hayatı yaşayan Kara-Te­keli Yörükleri n in b ir «obm> ların ın adı «Sıcmazl ı »d i r k i , aynen Afganistan'daki Teke aşiret in in aşiret tec,>­ki lôtına ve ismine uymaktadı r. «Bahşi>> ler, Türkiye'­de «Bahşiş» adın ı a lmışlard ı r. Mersin' in köylerinde kışlar, Balgusan -Balasagun'dan bozulma- ve Bar­cın yaylalarında yaylarlar.

Anadolu'nun her yerinde «Cavdar» is iml i köy ve

nahiyeler bolcadır. Bunlar «Cavdarlu» aşireti tarafı ı ı­dan kurulmuştur. Bir vi lôyetimizin adı da « Uşak»tı r. Adı gecen aşiretle i lg i l id ir. Iğdır, Kars' ı n kazasıd ır. Anadolu'nun birçok yerinde bu is imle an ı lan 50 kadar köy vard ı r. Oğuz' lar ın bel l i başl ı bir boyudur.

Kısa bir makale çerçevesi içinde daha fazla de­rine inmeğe, muhtel if kaynaklara atıflar yaparak, te· ferruatlı neticeler çı karmağa imkônımız yoktur. Fa­kat şu kısa yazı bi le gösteriyor k i , Anadolu'daki , Ai­ganistan'daki Türk aşiretleri bir kaynaktan doğmuş, müşterek bir kültürden gelmiş, uzak coğrafi sahalarn ak ıp g itmişlerd i r. Anavatan Türkistan , hepsin in kutlu ocağı , mukaddes menşeid ir. Coğrafi engeller, mi l li kü ltürümüzü kat'iyen yı kamıyor.

Page 226: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

KAŞGARLI MAHMUD VE ANADOLU YÖRÜKLERİ

i lm iye s ın ıf ına, asil bir soya mensup bulunan Kaş­gar' l ı Mahmud, bize büyük bir miras,'büyük bir ôbide olarak b ırakt ığ ı eserini , yalnız kitôbiyat plônında, şe hir muh itlerinde, saray çevrelerinde hazı rlamam19· Türk el lerini , yayla lar ın ı , k ış la ları n ı , göçebe Kırgız. Kazak, Uygur v.s. çad ı rları n ı gezmiş, onlarla haşır ne­ş ir olmuş, deyeseklerin i , atasözlerin i zaptetm :ş. ke­l imelerin i kaydetmiş, yaşayışlarını i ncelemişd ir . Bu yüzden, onu okurken sanki bugünkü Anadolu'nun Yö­rükleri ve Türkmenleri arasında dolaşıyor g:bi oluyo­ruz. İ l kbaharın binbir renk l i çiçeklerin in mis kokular saçtığ ı yaylalara doğru, ağ ı r ağ ı r i lerl iyen Yörüklerin göçüne katı lmış g ibiyiz sank i . Uzerlerine en güzel k;­

l im ve ha l ı lar ın atı ld ığ ı yük lü develerin en önünde, ye­ni elbiselerin i g iymiş on beşin sunasın ı n el indeki k ir­menini çevire çevire, yününü eğ ire eğire g iderken, göz ucuyla (Karacaoğlan) ı na bakış ın ı , Kaşgar' l ı görü­verm iş. Konalgalarında, konak yerlerinde onlarla ev­leşmiş, çad ırlarında yatmış, ocak başında odunla ·ı ölçere ölçere, közleri karıştı ra karıştıra, o yı l ı n gidi­ş inden, mal lar ın bereketinden, tokluklar ın . oğ laklar ın. erkeçlerin fıatı ndan konuşmuş, dertleşmiş . Divan' ın yüzlerce bin lerce kel imesinden anladığ ımız bu ünsi­yeti, kısa zamanın içinde a ncak 1 0- 15 kelimeyle izn ha ça l ışacağız. Vakt imiz olsa, kel imeler meşheri . ça-

Page 227: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

228 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

d ı rları 'nın önünde, bişşekle yayık yayan Yörük kadın­lar ın ın musikisiyle bir kat daha mônôlanı rd ı . Biz tez elden kelimelere geçelim, b i r Divôn'dakine bakal ım , b ir de Yörükler ve Türkmenler arasındaki mukabi l in i arıyal ım, büyük ve müşterek Türk kültürünü biraz ol . sun tadal ım.

Ala : H ile, insan ın iç indeki şey. «K iş i alası içtin . yı lk ı alası taştın = yani insanın alası içinde, hayvanm alası dışında.» Yörükler de, insan oğlunun g iz l i n iyeti­ni anlamanın imkônsız olduğunu bel i rtmek için aynı şeyi söylerler.

Alaçu : Yörükler, Türkmenıer'de (Alaçuk, a ıaçığ) şekl inde söylenir. Birkaç çal ı çırpı, eski çul ve ki l imle yapı lan derme çatma ku lübeciğe bu is im veri ld iğ i gi­bi , vaktile Alevi Türkmenlerin kul landığı , şimdi To­roslar'da, Barcın ve Balgusan Yayla ları'nda yaylıyan Bayazıd' l ı , Murad' l ı , lş ık ' l ı , Köserel i , Keşefl i , Bahşiş aşiretlerin in içinde oturduğu, tren vagonu biçimindeki keçe çadırlara da bu ad ver i l i r.

Basan veya Yoğ Basan : Ölü gömüldükten son­ra üç yahut yedi güne kadar veri len yemek. «01 ö lüğ­ge yogladı = o, ölü iç in yemek verdi .» demektir. Kaş­gar' l ı , «Türklerin geleneği böyledir» d iyor. Yörükler ve bi lhassa Alevi Türkmenler yediri len bu yemeğe (üçüncü, yedinci, k ı rkıncı günü ve yı l ında veri ld iği iç in) Üç Hayrı, Yedi Hayrı, Kırk Hayrı, Yıl Hayrı derle,·. Davar keserek, bulgur pi lôvı pişiri lerek yapı l ı r. Orta Asya Şamanizm i'nde de aynı şeyi görüyoruz. (Bk. Ab . dü l kadir inan, Şamanizm, Ankara, 1 954 ve Türkiye Alevileri ile Orta Asya Şamanizmin i mukayese eden ve yakında çıkacak olan broşürümüz) .

Bay ve Boyut : Zengin ve zengin etmek mônôla. rına gel ir. «Tenğri men i bayıttı = Tanrı beni zengin·

Page 228: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 229

letti» g ibi . Kırgız, Kazak, Uygur, Tatar, Oğuz g ibi bü­tün Türk lehçelerinde bu kel ime (Zengin ) demek olu­yor. Toroslar'da, Iş ık l ı Aşiretinde (Bayıtmak = zen­g in etmek) şekl inde kul lanı l ıyor. Farsça'ya da Türk çeden geçmiş olsa gerek. (Bu tesir iç in bk. Fuad Köp­rülü, Yeni Fôrlside Türk Unsurları, Türkiyat Mac. Vl l ­Vl l l , sf. 1 -1 6) .

Zengin demek olan (Bay) , bugün (Beğ) kel imesi yerine geçiyor. Buna biz (Züğürt tesel l isi ) d iyor, (Ba · yan) kel imesi için bir izah tarzı bulamıyoruz.

Bozlamak : Devenin bağırması . D ivôn'da «01 bo tunı bozlattı» den iyor_ O. deve yavrusunu. dorumu nu bağ ırttı , demektir. Yörükler de devenin bağırma­sını aynı (Bozlama, bozulama) kelimesiyle ifade eder­ler. Hatta , deve cinslerin i n ç ıkard ıkları seslere göre, bu kel imeyi daha zenginleştiri r, genişletirler : Deve Bozular, Lök Öter, Kirinci Tırlar, Beserek Guğurur gi­bi . Dede Korkut h ikôyelerinde de (Bunlatmak) şeklirı­de görüyoruz: « İv in i çözd i , kaytaban ın buzlatd ı , ka ra koçın kişnetdi, dün katdı , .köçdi .» ( Doç. Dr. M uhar­rem Ergin , Dede Korkut Kitabı , Ankara. 1 964, sf. 75\

Yani, «Cadır rn ı çözdü , devesini , kara koçunu bağırttı , dün göçüp g itti» demektir.

Börk : Başl ık, külôh demektir. Bekdik Aşiretinde, ve bugün Kayseri, Adana, Maraş arasında 1 00 - 1 50 köy teşki l eden Avşar'larda örme başl ığ ın adı (Börk) tür. Avşarlar'da (Börküne bi lmem ne ederim) d iye bir de küfür vard ır. Türk Alevilerine, Kızı lbaş denmesi vaktile kırmızı renkl i , keçeden mamul börk g iymele rinden ötürüdür. Esasen tarihi kaynaklarda da, bü­tün Türkmen aşiretleri, «Siyah l ibasl ı , kızı l börklü ayakları çarı k l ı » olarak tavsif olunur. {Prof. Dr . F. Köprülü, Osmanl ı Devletin in Kuru luşu, İst. 959, sf. 4P

Page 229: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

230 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

ve aynı müel l if in Anadolu Beyli kleri Tarih ine Ait Not­lar, Türkiyat Mec. i l , sf. 2 1 )

El : Memleket, ü l ke , sulh , yabancı mônôlarına gelen bu kel ime, bütün Ar.adolu'da hemen aynı mô­nôlarda yaşıyor. Sulh mônôsına gelen (E l )den (Elçı) kel imesi doğmuş.

Em : i lôç. « Erkeç eti em bolur = erkeç eti i lôç olur demektir.» Yörükler de bunu i lôç mônôsında ku l ­lan ıyorlar. Bir de deyesekleri var: « Kel in emi olsa, örı­ce kendi başına sürer.»

Etük : Yumuşak meşin çizme demektir. Ata bin­mek için gayet iyidir. Yörükler «edik» der. Kadınlar sarı renkl is in i g iyer. Vaktile «edik»siz gel i n olmazmış. Iş ık l ı , Köserel i aşiretleri halen kul lan ıyor.

ilenç : Beddua demektir k i , aynen Türkiye'de d� kul lan ı l ı r.

Kargış : Divan'da lônet manôsına gel iyor. Sünni Dinar Türkmenlerinde (Yas, matem) demek oluyor.

Kımız : Kısrak sütünün mayalandır ı lması i le ya­pı lan bu şifa l ı mi l ll Türk içkisi , Anadolu'da unutulmuş­tur. Bugün Rusya'da, sırf k ımızla verem tedavisi ya­pan prevantoryumlar, sanatoryumlar mevcuttur. Yal·· n ız Dinar Türkmenleri, Horzumlula r, Bekd ikler inek ve koyundan, doğumu müteakip ald ı kları ve adına (Ağız) dedikleri sütle, diğer sütü karıştı rı r lar, meyda ­na gelen kıvaml ı süte (Kımız) derler.

Kutluğ : Mukaddes demektir. « Kışka etin kelse kal ı kutluğ yay = kutlu yaz geldiğinde kış için hazı,:� lan» deyiminde görü lür. Bütün Yörükler bu kelimeyi kul lanır : (Evin kutlu olsun, çadır ın kutl u olsun, çocu­ğun kutlu o lsun, s i lôhın kutlu o lsun g ib i ) . Edremit Alevi Türkmenleri , düğün başlarken yapı lan bayrak duasında bu kelimeyi şöyle kul lanırlar: «Peygambere. salôvat. Seyyid ina Muhammed, Kutlu olsun d iyenin ,

Page 230: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 231

ak ıbeti hayrolsun ! . » Dede Korkut h ikayelerinde de bu kel imenin s ık sık geçt iğ in i b i l iyoruz. O halde öz­türkçe adına d i l imize yapışan (Kutsa l ) «sözcüğü» ne oluyor?

Oğulcuk : Ana rahmi , oğulduruk demektir. Ay­d ın ' ın Bozdoğan kazası c ivarındaki Yörük, Türkmen­ler kardeş torunlar ına (Oğulduruk) derler.

Ok : Paylar ve toprak hisseleri üzerine üleşmek için atı lan ok, çekilen kur'a, mirasta düşen pay de­mektir. «Anga bir ok tegdi = ona mirastan bir pay düştü» manasına gel ir. Anlaşı l ıyor ki , Kaşgarlı 'nın ya­şadığ ı devirde ve hatta daha önceleri Türk içtimaı muhitinde, örfe dayanan hukuk, mirasç ı lar ın mirası

paylaşmaları için (Ok atmaların ı ) gerektiriyordu. En azı ndan b in senel i k zaman farkı na ve Türkistan' la Ege sahi l leri arasındaki korkunç mekan engeline rağmen mirasın bölüşülmesinde cari olan bu (Ok atma) ade­ti , bugün halen Edremit Alevi Türkmenlerinde tatbik edi lmektedir. On lar da bu ameliyeye, bu geleneğe (Ok atma) derler. Kadın , erkek ayı rmaksızı n , miraa kalan menkul ve gayrimenkul mal ları müsavi parça · lora ayı rı rlar. Faraza dört mirasçı olsun . (Ok) adı veri­len dört tane ağaç kazı k hazırlan ı r, herbirin in üzeriııe bu dört mirasç ın ın ismi yazı l ı r veya işareti, a lameti konur. Yabancı, tarafsız b ir ihtiyar bu dört (Ok) u bak­madan a l ı r. ik i avucunun içinde tutar ve el lerin i arka sına kavuşturur. Görmeksizin, okları birer b irer men­kul ve gayrimenkul hisselere bırakı r . Herkes kaderine �azı olur. Olmıyan Edremit'e iner, mahkemeye baş ­vurur. Fakat bu hal vaki deği ld i r. Bunları söylerken, masa başında araştı rma yapan hukukçularımıza, h u­zurunuzda bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Türk mi l letin in içine g irsin ler, ört-adetlerin i i ncelesin le'.". Yeni kodifikasyonlar. hukuki tedvin ler böyle vucüde

Page 231: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

232 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

gel i r. Hazır elbise m isal i tercüme kan unlar ve bam­başka içtimai v icdan ların bel i rt isi hukuki metinler ya. n ında, biraz da kendimize dönel im . . .

Eski Türklerde (ok) aynı zamanda bir dôvet sem­bolüydü. Hun, Göktürk ve d iğer Türk devletleri ha­kanları , kabi lelerin i harp veya başka b ir sebeple h i r yere toplamak istedi klerinde, onlara (ok) gönderirler . d i . Bu, dôvet manasına gel i rd i . Gök Türk kitôbelerinde B ilge Kağan'ın 714 senesindeki Beş-Ba l ı k seferinden bahsolunurken (Okığl ı kelti , yan i okunmuş, ok gön­deri lmiş olan lar, çağrı lan imdat kuvvetleri geld i ) de­n i lmektedi r. (Dr. Osman Turan, Eski Türklerde Okun Hukuki Bir Sembol Olarak Kullanılması, Belleten, sa­

yı: 35, sf. 308) Dlvôn-ı LOgati 't-Türk'te de (Okumak) dôvet etmek manôsına gel iyor. Anadolu'da Yörük, Türkmen ve bütün köylüler düğüne, sünnet düğünü� ne dôveti {Okumak) kel imesi i le ifade ediyorlar. (Fa­lan okundu-falon dôvet ed i ld i ) demektir. Kendisine, (Oku) denen, bir mendi l , çevre, yazma, poşu, yağ l ık gönderi len k imse, (Okunmuş). yan i düğüne dôvet ed i l ­miş demektir. Zamanla (Ok) . (Oku) kel imesine dön­müş.

Pışmak, bişmek : (Er kımız pışdı) demek, (Piş­bek, pişkek, bişek, bişşek) den i len değnekle k ımız dövdü demektir. Saba deni len kocaman tulumda kı­mız biş i ld iğ i g ib i , yağ ç ıkarmak iç in süt de biş i l i r. (Abdul lah Taymas, Divôn- ı Lugati't-Türk Tercemesi, Türkiyat Mecmuası , Vll - Vll, sf. 239) Yağ çı karmağa yarıyan, b ir, bir buçuk metre uzunluğunda olup, ucurı­da da ire şekl inde del ik l i b i r parçası bulunan bu ağaç­tan mamul ôlete Yörükler, Türkmenler (Bişşek, bişek, fişek, f işşek) derler ki, (bişmek) f i i l inden gelmedir . Fa . kat bu f i i l terkedi lm iştir. Orta Asya'dak i (Saba) deni­len büyük tulumun yerin i de, keçi derisinden tuluk

Page 232: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 233

olarak ç ıkar ı lan (Yayık-Yann ık ) a lmıştı r . Yerleşme ile, deri ağaç şekl ine istihsal eder. Bu maksat için test! de kul lanan köyler vard ı r.

Tutmaç : Kaşgar' l ı (Tutmaç) iç in şöyle d iyor: «Türklerin tan ınmış bir yemeği. Bu yemek Zülkar­neyn' in yaptığı azıklardandır; şöyle yapı lmıştır: Zül­karneyn , karan l ı ktan çıktı ktan sonra azıkları azal ­mış; Zülkarneyne açl ıktan yakınmışlar, ona (bizi ac tutma) demek olan (bizni tutma aç) d iyerek (Yolumu­zu aç, biz yurtlarımıza g idel im) g ibi sözler söylemiş­ler. Zül karneyn, bi lg in lerle konuşmuş, bu yemeği çı­karmışlar, işbu yemek, bedeni kuvvetlendi rir , yüze k ı rmızı l ı k verir, kolayl ı kla sindir i lmez. Tutmaç yendi k­ten sonra suyundan da iç i l ir. Türkler bu yemeğ i gör­dükten sonra, (Tutmaç) demişler. Aslı (Tutma aç)tını ( 1 , 452) .

Yumurtal ı hamurdan yapı lmış yufka, et, tereyağı i le yapı lan güzel b ir yemektir . Bu lgar Dağlarında yay­l ıyan bütün Yörükler, Bekd ik aşiretleri halen yapıyor­lar. Bekd ik Aşiretinde analar, çocuklarına «Ata bin ip, atın sağrısın ı sa l landırsın » , yan i kuvvetl i olsun d iye tutmaç yedirir . Büyük Türk Hakanı Tuğrul Beğ de Türkmen aşiretleri arasında yediği (Tutmaç) ı çok be­ğenmiş. Mevlônô'n ın Mesnevisinde «Senin için böy­le g üzel tutmaç p işirdim. Sen kibir leniyor, yemiyor sun . . . Tutmacın hamurunu istemezsen, suyunu ye, kendine gıda et» deniyor. ( M . Zeki Oral , Selçuk Dev­ri Yemekleri, Türk Etnoğrafya Derg isi , i l , sf. 31 ) .

Ülüş ve Ü leşmek : Kaşgar' l ı bu kel imelere şu ma­nôyı veriyor: (pay, halk arasınd:::ı taksim, paylaşmak) «Olar i kki tawarın ü leşdi = onlar i kisi mal lar ın ı ü leş · t i ler» demek oluyor. «Oğuz boylar ın ın (Türkmenle ­r in) ananesine göre içtimalarda her boyun, oturacak (işgôl edeceğ i) yeri, (Damga)sı , (Ongun)u ve hatta

Page 233: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

234 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

z iyafet iç in kesi lecek hayvanın etinden alacaklan (Pay) lar, (Ü lüş) ler de (Gün Han) tarafı ndan tayin ed i l ­mişti .» Pay, müçe de deni len bu (Ü lüş) an 'anesi Ana ­dolu'da uzun müddet yaşamıştı r. «Ala'ad-din Keyku­bôd devrinde ise bu an'anen in bir kanun (Oğuz töre­si) sıfatı i le tatbik ed i ld iğ i o zamanda rivayet olun­muştur. (Tevarih-i Al-i Selçuk, Houtsman. 3, 21 4-2l7)» (Aldül kad i r, Orun ve Ülüş Meselesi, l;ürk Hukuk ve i ktisat Tar ih i Mecmuası, İstanbul , 1931 , sf . 121 , 131 )

İ kinci Kı l ıç Arslan da Türk töres ince. ü lkesin ı (Ü lüş) usulüne göre oğul ları arasında taksim etmişti . (Prof. Dr. Z. V. Togan, Umumi Türk Tarih i ne G i riş, ls­tanbul, 1946, sf. 194)

Bugünkü Anadolu Yörüklerinde (ü leşmek) f i i l ı yaşıyor. Si l ifke ve Edremit Alevi Türkmenlerinde ise (ü leşmek) f i i l i n in yanında (Ü lüş) geleneğ i , müessese­si de canl ı l ığ ın ı muhafaza ed iyor. Cuma akşamlan her Türkmen pişird iğ i yemekten en az üç komşusuna gönderir. Onlar da aynı şekilde mukabele ederle;· . Buna (Ü lüş) den i r k i , Kaşgarl ı 'n ın ve diğer kaynakla­r ın bahsett iğ i Türk töresine tıpatıp uyar. İmdi (Ü lüş) ün ihtiva ett iğ i yüksek yard ım şuuru, tesanüd ruhu, komşu bağ ı , Türklü k sevg is in in i lhamiyle sosyal ada letçi oldukların ı iddia eden ve bunu temin iç in dışarı­dan sistem get irmek istiyen i ktisatçı lara şunu demek isteriz. Türk mi l letin in ruh cevherin i , geleneklerin i , müesseselerin i tan ımadan, b i lmeden, i ncelemeden bir mi l li i ktisat s istemi yaratı lamaz. sosyal adalet ku­rulamaz. Dışarıdan ödünç a l ınan sistemler, iğretid i r buhranla r, felôketler geti rir. Onu biz yaratacağız. Bi r yandan kıymetlerimizi , müesseselerimizi topl ıyacak, d iğer yandan i l imle mücehhez olacak, sonra ikis ini yuğurarak Türklüğün bekled iğ i m i l li sistemi yarata­cağız.

Page 234: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 235

Türklük ve i l im muhabbetin in sevgisiyle, Kaşgarl ı Mahmud'un mekôn ın ın cennet olmasın ı Al lahtan ni yaz eder, i l im şubelerin in her da l ında aran ızdan bir­çok, Kaşgarl ı ' n ın cıkmasını d i lerim.

Page 235: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

ERTUGRUL GAZİ İHTİFALİ

Birkaç gün önce, 1 3 Eylü l Pazar günü Söğüt ka sobasında Ertuğrul Gôzi i htifô l i yapı ld ı . Osmanl ı Dev­leti 'n in büyük atası ve kurucusu an ı ld ı . Burada söz­leri yürekten, ciğerden değ i l , gırt laktan gelenlerin yapmacık ve kl işeleşmiş nutukları d in lenmed i , fakat a ltıyüz yı l l ı k gelenek canlandırı ld ı . Biz bu makalemiz­de, tarih şurundan mahrum yetişti ri len gene nesil le­re, bahsi gecen geleneği an latmağa çal ışacak, gene ruh ve d imağlar ın g iz l i köşelerinde kül lenmiş közleri parlatmağa, alevlendirmeğe gayret edeceğiz.

- 1 -

Büyük Türk Hakanı Alparslan' ın 1071 yı l ı nda Ma­lazg i rt Meydan Savaşı'nda Bizansl ı ları .yenmesiyl0 Anadolu kapı ları Türklere açı lmış, yüzbin lerce çadı r ha l inde, sayısız Türkmen (Oğuz) aşiret ve oymağı Anadolu'yu Türkleştirmiş ;taşıyla toprağı i le Türk di­yarı haline getirm işti. Ovalar, yaylalar, köyler, şeh i r­ler Türkmen aşiretlerin in yurdu olmuştu. Merhuırı Prof. Fuat Köprü lü 'nün «Osmanl ı Devleti 'nin Kurulu­şu» isiml i eserinde bahsettiğine göre 1 3. asırda Ar.a­dolu'yu dolaşan bir Arap coğrafyacısı Antalya i le Ay­d ın arasında yüzbin Türkmen çadırı saymıştı . Bu ra­kam Anadolu'nun nası l Türkleştiğ i n i göstermektedir.

Anado!u'ya gelen Oğuz boyları ndan «Kayı Bo yu» nun «Boybeği » Ertuğrul Gazi id i . «Orhan Gazi 'n in

Page 236: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 237

imamı ishak Fakih ' in oğlu Yahşi Fak ih i le Şeyh Ede­bal i 'n in oğlu Mahmut Paşa'n ın ağız rivayetlerine da­yanarak Osmanl ı Devleti 'n in i l k zamanlarına a it» ha­d iseleri toplayan Aşıkpaşazôde ( 1 ) Ertuğrul Gôzi'­den «Erdungrı l » d iye bahseder ve Süleyman Şah' ın oğlu olarak gösterir (2) .

Şü krul lah da «Behcetüttevarih » isim l i eserinde Ertuğrul Bey' in babasın ı n «Süleyman Şah» olduğu­nu, Fı rat Nehrine atın ı sürüp boğulduktan sonra bu ­gün Suriye topraklarında bulunan Caber Kalesi'ne gö müldüğünü kaydeder (3) . « Düsturname-i Enver! sa­hib i i le Fatih' in son ve şehid Sadrazamı Karamanl ı

Nişancı Mehmet Paşa; tarafımızdan Türkçeye çevri­len Arapça Tevarih-i Al-i Osman' ında, Ertuğrul 'un ba­basın ın adın ın Gündüzalp olduğunu yazar.» (4)

Ertuğrul Gazi muhtel if kaynakların kaydettiğ ine göre doksan , doksanbeş yı l yaşamış, Bizansl ı l.arla sa­vaşmış, civardaki bütün Türkmen aşiretlerine kendi­sini sevdirmişti . Oğlu Osman Gazi de ayni cenga­verl i k ruhu ve Türklüğe has tevazu, merhamet ve fa­z i leti i le büyük bir Türk i mparatorluğunun temel in i at­mıştı. Osman Gazi ve oğlu Orhan Gazi Türklük şuu­runa sah ip idi ler. Aşıkpaşazôde, Osman Bey Karaca­hisan a l ıp cuma namazı k ı ldırmak için Selçuk sulta­n ından izin a l ınacağ ın ı söyleyenlere karş ı onun ağzın-

(1) İbrahim Hakkı Konyalı, Söğüt'de Ertuğrul Gazi

Türbesi ve İhtifali, İstanbul, 1959, Sf. 4.

(2) Aşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul, 1970, Sf. 6-7 (Bin Te­

mel Eser)

(3) Osmanlı Tarihleri, Atsız Neşri, Türkiye Yayınevi.

(4) İbrahim Hakkı Konyalı aynı eser Sf. 4.

Page 237: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

238 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

dan dedelerin in Anadolu'ya Selçuklu lar'dan evvel g i rd ikleri n i şöyle yazar: «Bu şehri hut kendi k ı l ıc ımla a ld ım. Sultan ın bunda ne dahl i varkim ondan iz in alam? Ona Sultan l ı k veren bana dah i Han l ı k verdi . de­d i . Eğer minneti şu sancağsa ben h ut kendi sanca­ğıla getirup uğraştım ve eğer iderse ki, ben ôl-i Sel­çukurn derse ben hut Gök Alp nesl iyim. Eğer bu vi lô­yete ben önce geld im derse Süleyman Şah hut önden geldi .» (5)

Ertuğrul Gazi, oğ lu Osman Gazi ve torunu Or · han Gazi zamanındaki bu «Oğuzluk şuuruı> na, «Türk'­cülük şuuruna» Pau l Wittek, «Mi l li Romanti!m» adı­

n ı verir (6) . Bu şuur, Oğuz boylarından «K ın ık Boyw, nun kurduğu Selçuklu Devleti'nden sonra gene Oğuz boylarından «Kayı Boyuı> nun kurduğu ve a ltıyüz yıl sürecek olan, muhteşem Osman l ı imparatorl uğunLın doğmasına sebep olmuştur. Bu şeref Ertuğrul Ga­zi'ye ve bi lhassa oğlu ve torununa a ittir.

işte ö lüm yı ldönümü yôded i len Ertuğrul Gm:i böyle bir Türkmen beyidir. Tarihi kayıt bulunmamak la , beraber, oğul lar ı gününden, yan i a ltıyüz senederı beri her yıl bu i ht i fô l yap ı lmaktad ı r.

- il -

Ertuğrul Gazi İ htifô l i hakkında, merhum Al i Rıza Valg ın ' ın «Cekiköy» is iml i makalesinde (U ludağ, 1 941

42 sayı 42-43) ve d iğer yazı ları nda geniş bi lgi vard ı r Şakir Ü l kütaşır' ın «Ü lkü» mecmuasında çıkan t. u

husustaki makalesi de kıymet l id ir. İbrah im Hakkı

(5) Aynı eser, Sf. 5

(6) Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) , An ·

kara, 1967, Sf. 166.

Page 238: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 239

Konyal ı 'n ın adı geçen kitabında geniş tarihi b i lg i var­d ı r.

Vaktiyle bu ihtifô l , martı n dokuzuna rastlaycm Nevruz günü yapı l ı rmış, sonradan eylü l ayı n ın ik inci haftasın ın pazarı na a l ınmış. Vaktiyle Karakeçi l i Aş: ­reti reisi, onbeşgün önceden bütün yörükleri ihtifôie davet edermiş. Şimdi bu işi, «Söğüt Eski Eserler Ku­rumu ve Ertuğrul Gazi Gününü Anma Cemiyeti» ya­pıyor. Türbe önünde yenen etl i bulgur pi lôv ın ın mas­raf ın ı ve d iğer masrafları onlar karşı l ıyor.

Vaktile ihtifôl çok debdebeli ve heyecan verici o lurmuş. «Yörük Alayı » adı verilen bir kaç bin kiş i l ih at l ı yörük kafilesi, muayyen konak yerinde buluştuk­tan, bir araya geldikten sonra, önde sancaktar ve k i ­l ıc l ı muhafızı olduğu halde, zeybek kıyafetleri i le Sö­ğüt'e doğru yürüyüşe geçerlerd i . Tabii, gün lük kıy:::ı­fetleri esasen zeybek kıyafeti idi - Sadece en yen i el­biselerin i g iyerek merasime katı l ı rlard ı . Bugün kadır.­lar kıyafetlerin i aynen muhafaza etmekte, fakat er­kekler biraz daha değiştirmiş durumdadı rlar. Ertuğ­rul Gazi'n in i l k çadı rın ı kurduğuna inandıklar ı . Türbe'­n i n karşısındaki «Yurt Yeri» deni len tepeye çad ı rların ı kurarlard ı . Türben in etrafı nda döner, ziyaret ede ... dualar okurlard ı . Sonra kurbanlar kesi l i r, aşlar p:şer, davul lar döğülür, peh l ivanlar güreşir, yiğitler ci rit oy­nard ı . Bu merasim üç gün sürerd i . Bu gelenek h içbir resmi makamın zorlaması i le yap ı lmıyordu. Öyle olsrı zaten bu şekilde güzel , canlı ve içten olmazd ı . Bunu yaptıran Türkmen töresi id i . « Kavmi şuura sah ip olan i l . Abdülhamid Karakeçil i ler in bu ziyaretine resmi bir mahiyet verdi rd i ; öz oymağı saydığ ı Karakeçi l i genelerin bulunduğu bir a lay meydana getirdi ve ona Ertuğrul Alayı adın ı verdi . Ayrıca yine onun devrinde veya daha sonra: «Ertuğrul 'un ocağında uyandın. şe-

Page 239: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

240 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

h itlerin kanlarıyla boyandınıı beyti i le başlayan bir marş bestelendi . Abdülhamid, Karakeçi l i oymağı men­suplar ın ı Alman imparatoruna, kendi akrabaları ola­rak tanıtmıştı .» (7)

Biz sekiz sene önce bu i htifa l i görmek üzere git ­mişti k. i htifale üç aşiret katı lmıştı : Karakeçel i, Kara keçili ve Karatekeli aşiretleri . Ayrıca Samsun'u n Baf­ra ve Çarşamba kazas ın ın «Yörükler Köyü»nden Kara� tekeli Aşireti halkından 30-40 kişi b ir otobüs tutarak Söğüt'e gelmişlerd i . Yörük'ler arasında merasime ka­tı larak, kendileri i le bol bol konuşma fı rsatı buldum. Kend i l erine İzmir, Ayd ı n , Antalya, Mersin v e Adana

havalisi yörüklerinden bi lgi verd iğ imde hayret etmiş·· lerdi . Bir Yörüğün Ertuğrul Gazi Günü'ne kat ı lmayış:­na ak ı l ları ermiyor; bu işi havsalaları a lmıyordu . Hal­buki bahsett iğ imiz yerlerin Yörükler in in böyle b ir gün­den haberleri yoktu.

Gittiğ imiz yı l dehşetli yağmur yağmış. adamakı l l ı ıs lanmıştı k. Merasim yarım kalmış. c i rit oyununu d·J seyredememiştik. Bizim g ittiğ imiz sene Yörük süvari . lerin in arkasına, merakl ı b ir şehir l i , atına b in ip katı l­mışt ı . İnsan bu durumu yadırgıyordu . Duyduğumuza göre, son yı l larda a ltı yüz y ı l l ı k gelenek soysuzlaştınl ­mağa başlanıyormuş.

İhtifa l , Yörüklerin anlattığ ına göre 37 yıl yapı lma­mış , 37 yı l türbe kapal ı ka lmış. Gal iba i kinci meşrut;­yet y ı l larında kapatı lmış . 1946 yı l ında, Yörük Çolav İ brahim Cavuş'un öncülüğünde, Kızıltepe, Yörükyaylo, ve Vörükçetmi köylerinde 35 atl ı , geleneği yenideıı canlandı rıyorlar. Söğütlülerin de teşvik in in tesiri olu­yor. Söğüt panayırı esnasında 35 atl ı Eskişehir yolurı ·

(7) Prof. Dr. Faruk Sümer, aynı eser, Sf. 219.

Page 240: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 241

do, Çoto lçeşmelerde otlarından i n iyorlar. İhtiyarların ta l imatı i le abdest a l ıyorlar. Bu abdestle türbeyi zi­yaret edecekleri kendi lerine tenbih ed i l iyor. «Doruk­tan aşarken» Söğütlü atl ı lar karşı l ıyor. Söğütlü atl ı­ların sayısı 1 20 d ir. Sonuncu atl ı tek kalmasın diye Sakarya köylerinden bir ihtiyar handan katırı çekiyor ve 1 56'yo iblôğ ediyor.

Söğütlüler gözyaşları dökerek, çı lg ınca a lkışl ı­yorla r. Üzerl i k otu serpiyor ve yak ıp tütsülüyorlar. Süvariler, otlarıyla üç defo türbenin etrafında dö­nüp, ziyarette bulunuyorlar. ,

Fazla kalmaktan çekinerek Söğüt'e dönüyorlar. Sı raca l ı Hacı Hol i l ' in han ına gel ip oturduklarında, çok ihtiyar bir Söğütl ü , «Al loh'o çok şükür bu günleri de gördük. 37 sene kopal ı kaldı , 38'nci sene açı ld ı» d iye kambur bel in i doğrultmaya çal ışarak , ok sakal ına do­lan gözyaşlarını silmeye çal ışmış. Bugünden cesaret o lan atl ı lar. ertesi günü türbeye tekrar g itmişler. Şük­rü Soraçoğlu'nun o lôkosı görü lmüş. Soraçoğlu : «Ber. evvelô Söğüt'e, sonra Kôbe'ye g iderim. Bu dedemi n mal !» demiş.

Bu kafilede en ihtiyar Ertuğrul Alayında süvari çavuşluğu yapan Bozalan köyünden İsmai l Çavuş imiş . Yiğ itbaşı do, Bozolon' l ı Koro Mustafa:

Yunan l ı lar Ertuğrul Gozi'n in sandukasın ı do toh · rip etmişler, Sultan Homid' in hediye ettiği şal vs. yi Birinci Mahmud'un türbeye hediye ettiği kıymetl i « Kur'ôn-ı Kerim» i de çalmışlard ı r.

Ertuğrul Gazi böyle büyük bir zat ve u lu otamız­d ı r. O'nun gününü yaşatmak, mi l li şuur sahibi her Türk'ün borcudur.

F: 16

Page 241: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

GİRİŞ :

BİR «KÜRT» MİLLİYETİNDEN BAHSEDİLEBİLİR Mİ?

Töre'nin 38. sayısında i l k bölümünü yazdığ ımız bu yazı d izisinde, iç ve dış düşmanları n iddia ettikle­r in in aksine olarak, bir Kürt mi l l iyeti , hatta kavm i ol­madığ ın ı göstermeğe çal ışıyoruz. Del i l olarak da, çok· luğu itibari le, iç ve d ış düşmanları n dayanak yaptı k. lan, s ık ı sıkıya sarı ldı kları kaynaklara dayanıyoruz. Onları kendi del i l leri ile çürütmek istiyoruz. Burada takip ettiğimiz usül şahıs isimleri, kabile ve aşiret ad lan, yer adları üzerinde durmak, örf-ödetleri ele al­maktır. Pek uzatmamak, okuyucuyu sı kmamak şar­tiyle, bi rkaç makale içinde konuyu incel iyeceğ iz.

Gecen yazımızda da bel irttiğ imiz g ibi , tarihte ve zamanımızda bir Kürt kavmi mevcut olmamıştı r ve yoktur. Gerçi, Göktürkler zamanında, Orta Asya'd:ı bir Kürt Uruğu vard ı ; fakat adı geçen uruk. Türklü­ğün bir parçası , bir uruğ u idi. Elegeş Yazıtında ismı gecen bu uruk, Karadeniz' in kuzeyinden Macaristan ve Cekoslavakya'ya kadar uzanmıştı r. Belki de Hun Türkleri arasında bulunarak oralara gitmişlerd ir Ma­car bi lg in leri de bunu kabul etmekte ve halen Maca ristan'da, Macarca konuşan otuz kadar Kürt köyün ­den söz etmekted irler. İ ran ve Türkiye'ye gelen gü­ney kolu ise , Farsça ve Arapçan ın tes iri a ltında kal­mış ve Türkçe, Arapça ve Farsçan ın karış ımından

Page 242: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 243

ibaret b ir d i l konuşmağa başlamışlardır. Buralarda Kürt adı i le an ı lan toplu luk iç inde, Göktürkler arasın­daki «Kürt» uruğu bulunduğu gibi; Kanglı, Ciğil , Ka­laç, Kıpçak, Avar, Alan, Ağaçeri, Oğuz ulusları , uruk­ları mevcut olmuştur. Hun, Uygur, Hazar, Peçenek u lusların ın da bu «Kürt» adı veri len potaya katı lmı� olmaları çok muhtemeld i r. Oğuz boylarından , oymak . !arından pekçokların ın da böylece erid ikleri an laşı l ı ­yor. Yani hangi ul us, uruk, boy ve oymak olursa ol­sun, «Kürt» adı verilen cemaatleri tarih boyunca Türkler beslemiş, bu içtimai heyetin kadrosunu onlar doldurmuştur.

Doğu Anadolu'da yerleşen Kürtlerin, daha Oğuz Türkleri gelmeden önce, çok önce, d i l lerin i çeşitl i ta­rihi ve içtimai şartlar ın tesiriyle unutmuş oldukları n ı i leri sürmek mümkündür. Macar Türkologları , Kürtle­r in konuştuğu d i l ler içinde, pek çok eski Türkçe kei i­menin ve bi l hassa eski Bulgar Türklerin in (Slavlaş- · mamış olan Bulgar Türkleri) d i l lerindeki kel imeleri n bulunabi leceği kanaatindedi rler. Gerçekten yapı laca!<" sistem l i araştı rmalar bunu ortaya koyabi l i r. Tabii bu b ir iht isas iş idir. Biz sahamız olmadığ ı halde, Göktürk Yazıtlarında bulunan çok eski Türkçe kel imenin bazı ­ların ı , Kürt oymakları arasında tesbit ettik ve yazd•k . Hatta Hun' lara dayanan bir ik i kelime b i le bulduk (peynir suyu demek olan « Lor» kel imesi gibi ) . Adet ler, kabile, şahıs ve yer adları ise, konuya büyük nis­bette ışık tutmaktadır . Onun için o yönde yürümeğP devam edeceğiz.

1 - KÜRTLERDE ŞAHIS İSİMLERİ : Bundan ör.­ceki makalemizi okuyanlar ın da kabul edecekleri g • ­b i , Kürt aşiretlerinde şahıs isimleri (beylerin, i leri g e · !enlerin) o kadar eski ve saf Türkçedi r k i , onlara , Anı.l­dolu Selçukluları ve Osman lı la r devri Türk aşiret bey -

Page 243: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

244 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lerinde bi le rastlamak biraz güçtür. Şerefnôme birkaç isim müstesna, sadece erkek isimlerini vermiş, kadı n adlar ın ı vermemiş. Eğer el imizde kadın isimleri de ol­sa, çok güzel neticeler ç ıkarı labi l i rd i . Bahsed i len b ir­kaç kadı n adı bi le, i p uçları veriyor. Kaynağında , eski devirlerinde Türklük olmayan şahıslar ve aşiretler bu Türk adlar ın ı h iç a l ı rlar mıyd ı? Sadece bu isimleri bile, onların Türk ası l l ı oldukları n ı gösterir. Şimdi bu is imleri görmeğe devam edel im. Şunu tekrar bel i r· tel im k i , islôml olan isimlerde bile, Atabey, Aka, Bey, Hatun, Han kelimeleri bulunmaktadır.

H izan beylerinden Sultan Ahmed Bey' in beş er ­kek çocuğu vard ı : Emir Muhammed, Yusuf Bey, Me · lik Halil, Melik Han ve Han Mahmud. (Şerefname, St 241 ) .

Müks beylerinden Emir Ebdal ve torunu Ebdaı Bey (Sf. 245) . «Ebdal» , «Abda l» ın bozulmuş şekl id ır. «Abdal » , «sülôlen in» (Ehl- i Beyt' in ) kulu» mônôsına gelmekted ir. Merhum Köprülüzade Fuad Beyin, Ab­dal lar hakkında çok güzel bir makalesi vard ı r. Türki­ye'de Abda l cemaatlerin i n bulunduğu da b i l inmekte­d i r. Buradaki «Abdal» ismi , Horasan Türkmenleri ara­sında bulunan «Abdal» isimli Türk oymağında görü­len isim a lma geleneğine uygun olarak a l ınmış olma­l ı . Ehl- i Beyt' in kulu demek olan «Abdal» ı , Kaygusuz Abdal , Abdal Musa ve Pir Sultan Abdal'da görüyoruz

İsbayerd beylerinden Muhammed Bey' in oğlu Mir Şeref ik i erkek çocuk bırakmıştı : Bahaddin Bey, Örkmez Bey. (Sf . 247-248) .

Şerefnôme, Türkçeyi h iç bir zaman unutmamış olan ve Türkmenliğe, Türkmen töresine bağl ı bulunan Ki l is beyleri , Hakkari ve i mad iye beylerin in amca ço­cukları olara k gösteriyor. Şemseddin , Bahaddi n ve Menteşa isiml i üç kardeşin soyundan gelmişler. Hak-

Page 244: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 245

kôri beyleri soyundan geldi kleri için, onlara «ŞemOı> deniyormuş; imadiye beylerine, Bahaddin' in çocuk­ları oldukları için « Behdin» denirmiş. Ki l is beylerine de, Menteşa'nı n soyundan geldikleri için «Mend» de­n i rmiş. Menteşa'dan sonra yerine «Arab Bey» geçmiş. Arab Bey' in torunu olan Ahmet Bey'in torununun adı , «Canpolat Bey» idi . (Sf. 248-253) . Türk geleneğinde, kara yağız olan kimselere «Arap» derler. Bu adı oları pek çok şahıs olduğu gibi , oymak ve köy adı da var­d ı r. «Arap» «Arapl ı» adları n ı a lmış olan, köyler Batı Anadolu'da pek çoktur. Kıbrıs'ta, Lefkoşe i le Magosa arasındaki bir Türk köyünün adı da «Arapköy»dür Orta Asya'da. Özbekler arasındaki bir oymağ ın adı da «Arap»t ır. Orhan Gazi, Murad Han ve Yı ld ır ım Han zamanları nda Rumel i 'n in iskônı için gönderi len, sürü · len Yörükler arasında, Bal ı kesir civar ın ın Arapl ı Yö ­rükleri büyük bir nüfus teşki l ediyordu. Tarih vesiko­larında, arşiv kayıtlarında bunu görmekteyiz. Bütün bu şahıs, oymak ve köy isimleri, yukarıda açıkladığ! mız gibi , Türk menşel idir.

Şirvan beylerinden Mir Hasan' ın oğlu Mir Şah Muharnmed'in oğul larından birin in adı, «Mir Ebdah> idi . Oğlu Mir Şah Muhammed, Kızı lbaş kıyafeti g iyd i . ğ i için, Şah İsmai l taraf ından itibar görmüş ve onlar­la kaynaşmıştı . Dört oğlu vard ı : Muhammed Bey, Eb­dal Bey, Ali Bey, izzeddin Bey. Ebdal Bey'i n torunu da Ebdal Bey idi (Sf. 259-265) .Kurne beylerinden bi­rinin adı da «Mir Ebdalndır (Sf: 266) .

Derzin! beylerinden Emir Gazi 'n in torunu Emir Hamza'nın oğlu Muhammed Beyin dört oğlu vard ! : Al i Bey, Şah Kuli Bey, Yakub Bey, Cihanşah Bey (267-268) . Yakub Bey' in oğlu «Duman Bey» idi . Dumun Bey' in iki oğ lunun adı , Muhammed Bey ve Ali Bey'd ir. (Sf. 269-270) .

Page 245: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

246 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Lice beylerinden Ahmed Bey' in oğlunun adı, <<Şa­hım Bey» id i . (Sf. 274-275) .

Tercıl beylerinden bir in in adı , «Buduk Bey» idL Daha sonraki nesi l lerde bir torunu da aynı adı taşı makta idi . (Sf. 280-28 1 ) .

Sıvedi beylerinden birin in adı d a «Ebdal Bey» id i . (Sf. 286) .

Kulp beylerinden Şah Beled Bey' in a ltı çocuğu vard ı : Ali Bey, Mir Diyadin, Veli Han, Cihangir, Emir Yusuf, Emir Süleyman. Al i Bey'in iki oğ lu vard ı : Sul­tan Hüseyin Bey, Veli Han Bey. Sultan Hüseyin Beyin oğul la rı ndan birin in ad ı : «Kılıç Bey» idi (Sf. 297-299) .

Ad ilcevaz beylerinden Emir Hen Bey, Cihangii Bey ve oğl u Aksak İbrahim Bey (Sf. 300-302) .

Sohran beylerinden i lk i , «Kelos» dur. Şerefnôme onu, Arap bedevilerine dayandı rmaktadır. Bize göre bu, «Keles Bey» olacaktır. Çünkü, Yörükler arasınd<ı , «Keles» is iml i şah ıslar ve oymaklar vardı . Ayrıca, «Ke · leş» ismi de vardır. Fakat buradaki , « Keleş» değ i l «Keles» le i lg i l id i r. Fatih devri vesikalarında, konar göçer, Yörük oymakları arasında bulunan bir «Keles Cemaati»nden bahsedi l ir . Bu oymak, Bursa"da Kele ·3 Kazasını meydana getirmiştir. izmir' in Ödemiş kaza­s ın ın bir Keles Nahiyesi vard ı ; fakat idarecilerin el iy­le kurban g itti ve «Kiraz» oldu. Yukarıda adı geçen Kelos'un üç oğlu vard ı : İsa, İbrahim, Şeyh Üveys. İsa' nın oğlu: Şah Ali Bey, Şah Ali Bey'in dört oğl u vard ı : İsa, Pir Budak, Mir Hasan, Mir Seydi. P ir Budak' ın ik i oğ lu : Emir Seyfeddin ve Emir Hüseyin. Emir Hüseyin'­in yedi oğlunun bir i müstesna (Emir Seyfeddin) isim.· leri veri lmemiş. Amca çocuklarından birirı in adı : Ku­lı Bey. Onun da oğlu «Budak Bey» . Budak Bey' in am­ca oğ lu «Kubad Bey» (Sf. 303-312) .

Page 246: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 247

Baban beylerinden «Mir Ebdal», oğlu «Pir Bu· dak», yeğen i «Budak». Yerlerine «Bayramoğlu Pir Na­zar» ve «Hacı Şeyh» geçti . Sonuncusunun ik i oğ lu , «Budak» ve ,«Sarım» adların ı taşıyordu (Sf. 312-320) .

Mekri beylerinden«Mekri»n in oğlu «Sarım» ve «Baba Ömer». Baba Ömer' in üç oğlu : Şeyh Haydar, Mir Nazar, Mir Hıdır. Mir Nazar' ı n oğlunun adı : «Bay· ram» id i . M i r Hıdır ' ın oğul ların ın ad ı : «Uluğ Bey» ve «Mir Hasan»d ı . Şeyh Haydar'ı n oğul lar ı : Emire ve HÜ· seyin. Birincis i ı ı i n dört oğlundan bir in in adı : «Budak Bey» idi (Sf. 321 -329) .

Somay beylerinden Gazi Kıran oğ lu Şah Muham­med Bey ve oğ lu «Bucak Bey» (331 -333).

Terkever beylerinden Nasır Bey' i n sekiz oğlu : Sir Bey, Yusuf Bey, Karahan, Saruhan, Sah Muham· .:ned, Timurhan, Hüsey�i ve Haydar (Sf. 333-335) .

Mahmudiyan beylerinden ivaz Bey' in beş oğlu­nun adı : Hüseyin Kuli Bey, Şah Ali Bey, Hamza, Ha­san ve Budak. Hüseyin Kuli Bey'i n oğ lunun adı ise: «Bayındır Bey» idi (Sf. 335-337) .

Dınbı li beylerinden Şeyh Behlül'ün yedi çocuğu vard ı : Cimşid Bey, Muhammed Bey, Halikverdi Bey, Hacı Bey, Ahmed Bey, İsmail Bey, Cafer Bey. Muham­med Beyin oğlu olan Mansur Beyin ik i oğ lunun adı : «Veli Bey» ve «Kılıç Bey» id i . Hacı Beyin oğlunun adı da «Hacı Bey» id i . Yörük geleneğinde böyledir, bazı babalar çocuklarına kendi isimlerin i veı ·i rler. C imşid Bey' in oğ lu Sultan Al i Bey'in üç oğlu vard ı : Nazar Bey, Kılıç Bey, Hasan Bey (Sf. 345-353) .

Hi lvan beylerinden «Sohrab Bey» ve torunu «KU· bad Bey» (Sf. 356-357) .

Bane beylerinden Mir Muhammed Bey'in oğl u Mirza Bey, Erdelan beyi Beyke (Böke?) Bey'i n kızkar ·

Page 247: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

248 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

deşi i le evlendi . Beyl ik için Sultan Ali Bey ve Kardeşi «Katınmış Bey»le mücadele ett i . Beş oğlunun adları şöyledir : Budak Bey, Süleyman Bey, Gazı Han, Mir Muhammed ve Uğurlu. (Sf. 358-360) .

Gelbaği beylerinden Beyke Bey'in h izmetine, Us­taçlu Aşiretlerinden Abbas Aka girmişti. Rengeroj Kabilesi Reisi «İlyas Aka>rn ın kızıyla evlendi . Sulak b i r toprak bağışlandı . Orada üzüm yetiştiriyor ve ge­len geçene yediriyordu . Yoldan geçenlere, «gel bağa» derdi . Bu kelime sonradan bozuldu ve «Gelbaği» hal ine ve Abbas Aka'n ın lôkabı hal ine geldi . Ara bozucular, beyle olan iyi münasebetin i bozdular. Rengeroj Kabilesinden olan kızkardeşin in oğ lu «Ya­rullah Aka-i Rengeroji» ye ve kendisine tuzak hazırla­d ığ ın ı haber a l ıp , yeğeni i le birl i kte kaçtı . Ustaçlu' la� Bayındır' l ı lardan, Akkoyunlu ' lardandır. «Beyke Bey, onların nadir rastlanan cesaretlerin i bi ld iği iç in yerin­den k ıp ırdamadı . » Gitt ikleri yerde, Lek ve Kelur aşi­retleri i le dost luk kurdu lar. Abbas Aka'n ın oğlu «Ali Aka», «Gelbaği» Aşireti Reisi oldu . İ ki oğ lu vard ı : Haydar Bey, Kah Bey. Haydar Beyin oğlu «Surhab Bey» . Yarul lah Aka'n ın oğlunun adı ise: Muhammed Keli id i . (Sf. 360-366) .

Bitl is d in bi lg in lerinden Mevlônô Hıdır Bibi'n in

adı d ikkat çekicidir. «Bibi» Yörüklerde, «hala» mônô­sına gelmektedir. Orta Asya'da, «Bibi» isiml i bir hô­tun olduğunu okumuştuk (Sf. 399) .

1 2 kola ayrı lan «Bi lbasi>> Aşiret in in Reisi «Kalen . der Aka» dır . (Sf. 41 1 - 416) . Kerkük çevresi Bayat Türkmenlerinde, Kalender is iml i şahıslar ve bir oymak vard ır. Anadolu Türkmenlerinde de bu isim vard ı . DL ğer bir beyin adı , Mühürdar Şah Hüseyin Aka'd ı r (Sf. 4 17 ) .

Bitl is beyi Emir Şeref'in karıs ı , Hasankeyf beyin irı

Page 248: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 249

kızı , «Şahım Hatun»dur. (Sf. 440 - 441 ) . Başka bir bey , İmad Ağa Bayki (Bayı k?) (Sf. 468) .

Şah ismai l ' in kumandan ı «Capan Sultan Ustaç · lu», Bid l is Kalesin i aldı ve muhafız olarak, «Kürd Bey Şarkluvi Ustaçlu»yu bıraktı (Sf. 468 - 69, 468) . Prof. Faruk Sümer'den duyduğumuza göre, Şah ismai l ' i ı ı kumandanları ndan b i r in in adı , «Cayan Sultan» id i . Bu i kisi ayn ı şah ıs mıd ı r b i l inmez. Diğer şahsın ism indeki « Kürd» , yukarıda bahsettiğ imiz, Göktürkler arasında­k i Kürt oymağı veya uruğunun bakiyesini gösteri r V<J

Ustaclu' lar iç inde de vard ı r demektir. Rozkan Kabi les in in ileri gelen lerinden bir in in ad: ,

«Kara Vadigôr» id i . (Sf. 481 ) . Bitl is beyi Şeref Han' ı n karıs ı , Sasonlu Al i Bey'i n

kızı «Şahbeygi Hôtun» i d i (Sf. 502) . Yukarıda Şerefname'ye dayanarak verdiğimiz

b i lg i «Kürt» adıyla an ı lan cemaatleri n Türklüklerine bir deli l teşki l eder. «Bayındır, Menteşe, Saruhan» ke ­l imeleri üzerinde durmağa lüzum yok. Gene de kısa­ca bel i rtel im : «Bayındır» , 24 Oğuz boyundan bir idir va Akkoyun lu Uzun Hasan Bey, bu boya mensuptu:-. Menteşoğul lar ı , Saruhanoğul ları , Türkmendirler ve Türkmen beyl i kleri kurmuşlard ır. «Uluğ Beğ» ise T i ­mur'un torunudur. Başka Kaynaklarda, kürt beyleri nin a ld ığ ı isimler «Beg» d iye geçer.

Son olarak , is im bahsinde şunu kaydedel im: Es . ki Van Mi l letveki l lerinden İbrahim Arvas, bu konu i le i lg i l i b ir hatırasın ı şöyle aç ıklar: «Aslı nda Türk olup da l isanın ı değişti ren bu muazzam kütleye kötü bir­şey etfetmek günôh ve vebôldir. Bendeniz Şemdinan Kaymakamı i ken Gerdi Aşireti Reisi Oğuz Bey'e sor­dum: «Bu ad Türk adıd ır. Sana nereden gelm iş?» Ce ­vaben: «Bendeniz yirmibirinci Oğuz'um. Bizdeki an'a­ne, baba kendi evlôdına kend i babasın ın ismin i ver : r

Page 249: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

250 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

ve böylece müteselsi len devam eder. . . » « Maalesef Oğuz kabilesinden olan Oğuz Bey ise bir kel ime Türkçe bi lmiyordu. Amcası Kı l ıç Bey de öyle. Ve Koc beyi Kabilesinin Reisi Mehmet Emin Bey de öyle id i . . » ( 1 ) .

*

Bu diziyi tamamlamayı düşündüğümüz aşağıdaki makalemizde Kürt kabile is imleri ve yer adları üzerin­de duracak, örf-ôdetlere kısaca dokunacak ve bir ne­ticeye varacağız.

Birkaç sayı sürecek olan bu yazı d izimizde, «Kürt» adı a lt ında an ı lan toplu luklar ın etn ik menşe­ine ış ık tutucu bazı vesikalar vermek ve bunları yo­rumlamak düşüncesindeyiz. Birbirinden tamamen av­rı dört d i l konuşan cemaatlere, «kavim» veya «di l zümresi» denemiyeceği açıktı r. Çok sayıdaki lehçeyi ise söylemeğe lüzum yoktur. I rak hôkimiyetleri a lt !n­da iken İngi l izler, «Kurmançcmıya dayanan bir a lfa­be meydana getirdi ler ve diğer üç d i l zümresin i , bu di l etrafında bi rleştirerek, sun' i b i r kavim ve bir mi l l i ­yet yaratmağa çal ıştı lar. Acaba gerçekten böyle b i r mi l l iyet var mıdır? Makalelerimiz in konusunu bu teş­kil edecektir.

Kürt adı alt ında birleştiri lmek istenen cemaatler den biri, i ran ' ın güneydoğusunda yaşayan « Kalhunı ­!ard ı r ve « Kalhurca» konuşurlar. Mütehassısların de­d iklerine göre, bu d i l i d iğerlerin in an lamasına imkan yoktur, İ ran ve Afgan ası l l ı aşiretlerden meydana gel -miş olsalar gerektir . Lur Güran (Zaza) . Kurmanç a-::! ı

(1 ) Kadir Mısıroğu, «Lozan Zafer mi, Hezimet mi? C : il,

İstanbul 1973, sh. 113. (İ Arvas, «Tarihi Hakikatler,

Ankara 1969, sh. 25 - 26'ya atıf.)

Page 250: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 251

a lan aşiret ve kabilelerin , b i rbirlerin in d i l in i hiç bir şe­ki lde an lamadı kları da b i l inmekted ir. Türkiye'l i b : ı­Kürdolog, « Kurmanç» ın , « Kürtmamıdan çı ktığ ın ı , tü rediğ in i iddia ediyor. Güya, Farslar ve Araplar, Türk­lere nası l «Türkmen» demişlerse, Kürt denilen bu aşi­retlere de «Kürtman» demişler ve oradan «Kurmanç,ı şekl ine gelmiş. Türkçe'de «Kurmanç» kel imesi yoksa da, « Kurman» kel imesi vard ır ve Kaşgarl ı Mahmud'un açı klamasına göre, «yay kabı» manôsına gel ir. Rasorı ­y i 'n in bel i rttiğ ine göre, Balkanlara kadar i nmiş olan Kuman Türkleri arasında bir boy veya oymağ ın adı , «Kurman»dır. «Kürt» kel imesinin asl ı ise Türkçedir · adı geçen dört d i lde « Kürt» d iye bir kel ime yoktur. Orhun Yazıtları ndan olan Elegeş Yazıtında, «Kürt Eli ' nin hanı Alp Urungu» dan bahsedi l i r . Göktürkler ara­sında bulunan bu Kürt' lerin , Hun Türkleri arasında da bulunduğu ve onlarla birl i kte Macaristan ve Cekoslo­vakya'ya kadar g ittikleri a n laşı l ıyor. Çeşitl i makale ve broşürlerimizde, kaynaklarını en açık şekilde gös ­terd iğ imiz g ibi , bu Kürtler iki koldan Batı'ya akmış . lardı r. Karadeniz' in kuzeyinden g idenler, Macar d i l i n i öğrenerek erimişlerd i r. Bugün Macaristan'da 30 ka . dar «Kürt» köyünün mevcut olduğunu Macar Türko­loglarından bizzat d in led i k ve kendi leriyle bu konu 1u konuştuk. Onlar ın da kanaati ayn ıd ı r ve Kurmanç ve Zaza d i l lerinde birçok Bulgar (Proto - Bulgar) Türkle­r in in lehçesine ait kel imelerin bulunabi leceğin i tah­min etmektedirler. Buradaki Bulgar, tabii bugünkü Bulgaristan'da Slavlaşmış olan Bulgar Türkleri i le alôkal ı değ i ldir. Slavlaşmadan önceki Bulgar Türkle ­r ini ifade etmektedir. Karadeniz' in güneyinden gelen «Kürt» ler de, Farsça 'n ın tesirinde kalarak, Türkçeyi unutmuşlard ı r. Fakat gene de çok eski kelimeleri bi l ­mektedi rler. Biz bu kel imeleri n bazısını tesbit ett ik ve

Page 251: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

252 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yazdık . Bu kelimeler en az binbe_şyüz sene öncesi Türklüğünün kelimeleridir. Güneyden gelenlerin i li< kafilesin in , Kırzıoğlu 'nun sürdüğü gibi , Saka Türkler i i le gelmiş olması muhtemeldir. Ondan sonra dalga dalga çeşitl i Türk u lus ve urug ları bu isim a ltında ta ­n ınmıştır. Doğu Anadolu'ya gelen ve bugün Kürt de­nen Türkler arasında, . «Hun» lor. «Ciğil» ler, «Kang­lrn lor, «Kalaç» lar «Peçenek» ler, «Kıpçak» lor ve di­ğer Türk uruk ve u lusları o lduğu g ib i , Oğuz u l usunun çeşitl i boyları (Avşar, Beğdi l i , Büğdüz, Salur v.s.) var­dır. Gerek tarihY kaynakları sisteml i bir şekilde tara­ma, gerek sosyoloj ik saha araştırmaları bu gerçeği ortaya çıkaracaktır. Bu, mümkün olursa. Türkiye'n in iç ve dış düşmanları hüsrana uğrayacaktı r. B iz bu bir­kaç makalemizde, iç ve dış Kürtçü lerin , Kürt ideolog -!arın ın bel bağladığı , «Şerefname» g ibi eserlere ve yabancı lar ın bu yoldaki eserleri ne dayanarak, kendi d i l leriyle, meselen in asl ın ı ortaya kaymağa çal ışaca­ğ ız.

1 - Kürtlerde Şahıs İsimleri.

Bu bahiste esas itibari le, «Şerefnôme»ye daya­n ıyoruz. Yeri geldikçe başka kaynaklara da baş vura ­cağız. Selçuklu, i lhanl ı , Osmanl ı , Safevi, Akkoyun lu ve diğer Türk devletlerine tôbi olmuş o lan Kürt emi(­l ik ve beyl iklerinde hüküm süren Kürt beylerin in isim­lerin i şöylece sıra layabi l ir iz. Burada, tamamen Türk­çe olan isimler yanında, «Atabeg», «Han», «Bey:>, «Ağa», «Hatun» ünvanları i le an ı lan ları da vereceğ iz.

Nureddin Mahmud 1 1 74'de ölünce, Salahaddin, Mısır'a hôkirn oldu ve Şam' ı da a ld ı . Kardeşin in oğlu «Karakuş» u büyük bir orduyla Trablusgarb'ın feth iM gönderd i (Şerefnôme, sf. 77) .

Page 252: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 253

Eyyubllerden Necmeddin Eyyub'un altı oğlundan . üçünün adları şöyledir: «Turan Şah», «Tuğrultekin {veya Tuğtekin)», «Buri» . Bu son isim, eski yazıda «U» sesi de, «Ö» sesi de veren bir harfle yazı ldığı için böyle okunmuştur. Asl ın ın Orta Asya Türkçesinde «kurt» mônôsına gelen «Böri» olması muhtemeldir. (Şerefname, sf. 76) .

«Atabey Sungur»un el iyle d iki lmiş b ir fidan olan Ebu Tahir, Loristan'da duruma tam hakim oldu . 1 161 ' . de öldü. Beş erkek çocuk b ıra kt ı . Hezar - Esb (B in at­l ı ) . Behmen, İmadeddin Pehlivan, Nasrüddevle İlva ­goş, Kızıl Atabey (sf. 38)

Loristan emirlerinden izzeddin Kı rşasef' in karısı · n ın adı «Melike Hôtun»dur (sf. 53) . 1317'de ölen Lo­ristan emiri lzzeddin M uhammed' in karısı n ın adı , «Devlet Hôtun» dur {sf. 59) . İ ran Türklerinden Şah Abbas'ı n kendisine h i l 'atler g iydird iğ i Loristan emirle­r inden bir inin adı da «Şahverdi» dir (sf. 69 - 71 ) .

«Uğur», Şah Rüstem' in e n büyük ve e n a kı l l ı oğ­luydu. Babasın ın tialefi olarak yönetimi el ine ald · . Sonra, Ubeydul lah Han Özbek'in sa ld ırısın ı püskürt ­mek üzere, 940 (1 534) yı l ı nda Horasan' ın üzerine yii­rüyen Şah Tahmasp' ın maiyetine g i rd i . Emir Uğur, bu seferi boyunca kendisi ne vekôlet etmesi için kav-· mi ve aşireti arasında küçük kardeşi Cihangir'i bıra!r -mıştı (Şerefname, sf. 6 1 ) .

Salgur {Salur) Hanedanından Atabey Sungur'un h izmetine g i ren Ebu Tahi r'e, Sungur Bey «Dağ Ata­beyi» ünvanın ı vermişti . Loristan' ı a ldı , kendisine vo çocuklarına hep «Atabey» deni ldi (sf. 37) .

Hezar - Esh' i n (Bin Atl ı 'n ın) i kı oğl u vard ı : Atabey Tekle (Tekeli olobi l ir ) , Alp Ergun. Atabey Tekle, önce Hülôgu emrinde çal ıştı . Tebriz'de öldürülünce, adam-

Page 253: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

254 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lan cesedin i Loristan'a kaçırd ı lar ve Zerde Köyüne gömdüler (sf. 40) . Alp Ergun, ana tarafından «Salgur­luı> a i lesine mensuptu. Oğlunun adı «Atabey Yusuf Şah»tır. (sf. 39 - 41 ) .

Alp Ergun'un oğ lu Atabey Yusuf Şah, i k i oğul bı­rakarak 1 286 yı l ında Loristan'da öldü. Oğul larından bir in in adı : Efrasiyab'd ı r. Efrasiyab, İ ran şa i ri F irdev­sl'n in Şehname'sinde bahsettiğ i İ ran-Turan savaşla­rında ünü yücelen efsanevi Türk kahramanı «Alp Er­tunga»n ın Farslar d i l indeki adıd ır. Burada, Alp-Ergun'­un torunu olan Efrasiyab, bu gelenekten a l ınmış b ir is im olsa gerektir. Veya «Alp Ertunga» idi de. belk i L:amanla Farsçası kabul ed i ld i . Çünkü, Alp Ergun'un torununun, Atabey Yusuf Şah'ın oğlunun ad ın ın «Alp Ertunga» olmasında şaşılacak b i rşey yoktur. Ayn ı soydan, Timur zamanında da b i r Efrasiyab yaşamış­t ır. Efrasiyab' ın amcasın ın oğlu ve Yusuf Şah' ın yeğe­n in in adı «Valid Kızıl» d ı r. (sf. 42-44) .

Küçük Lor beylerin in ,Cengrevi ve Salguri kolun­dan oldukları da, Şerefnôme'de kayıtl ıd ır. (sf . 46) .

Erdelan emirleri , Baba Erdelan soyundandır. To­runlarından bir in in adı «Kubad Bey»dir. Aynı soydan b i r de «Beyke Bey» vard ı r. Kardeşi «Surhab Bey»in emir l iğ i 67 yı l sürmüştür. 1 1 erkek çocuğu bıraktı . Bunlardan üçü: Besat, Asrlmış, Saru'dur . Dede Kor­kut h i kôyelerinde adı geçen, «Tepegöz» denen cana­vardan , Oğuz Türkleri n i kurtaran Oğuz yiğid in in adı­n ın «Basat» olduğu b i l inmektedi r. Buradaki «Besat» «Basat» ı n bozulmuş bir şekl i veya yanl ış okunuş ne­ticesi olsa gerekt ir (sf. 1 00-1 03) . «Besat Bey» in karde­ş in in oğlunun adı : «Teymur Han»dır . Teymur Han' ın annesi Sultan Ustaclu'nun kızkardeşi «Menteşa» (Menteşe olmal ı ) Hatundur. Teymur Han' ın oğul lar ın-

Page 254: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 255

dan bir in in adı «Budak Bey»dir. Osmanl ı Devlet in in h izmetine g i ren Teymur Han, 1 581 ' 1erde, Sultan Mu­rad Han (Üçüncü) zamanında, «Teymur Paşa» ünva­n ın ı kazandı ve beylerbeyi oldu. Teymur Han ölünce yerine «HilCı Han» geçti . (sf. 1 04-1 05) .

Hakkôri beylerinden «Melek Bey» in çocukların ın adları , «Bayındır Bey» ve «Budak Bey» ve Zeynel Bey'dir . Zeynel Beyin dört oğlundan birin in adı , «Sey­di Han Bey» dir (sf. 1 1 4, 1 20) . ,

imadiye beylerinden Emir Hasan' ın yedi oğ lunun isimleri şöyled ir: Murad Han, Pir Budak, Mirza Mu­hammed, Han Ahmed, Sultan Hüseyin, Seydi Kasım, Süleyman, Seydi Kasım' ın Ali Han adında bir oğ lu ol­du. Han Ahmed' in oğlu , «Şah Yusuf»tur. Gene bu sü­lôleden olan Seyfeddin ' in oğlunun adı , «Bayrık Bey» dir . Sultan Hüseyin' in beş erkek çocuğu oldu: Kubad Bey, Bayram Bey, Rüstem Bey, Han İsmail ve Sultan Ebu Said'dir . (sf. 1 28-1 29) « Kubad Beyin oğlu Seydi Han Bey Sultan Murad Han' ın eşiğine vardı . . . » (sf. 1 32) .

Aziziye veya Cezire beylerinden birin in adı , «Eb­dal Bey»dir. Vamberi 'nin kaydettiğ ine göre, Göklen veya Tekke Türkmenleri arasında bir oymağ ın adı, «Abdal» idi . Ondan sonra da, Ebdal Bey is iml i şahıs­lar vard ır. Akkoyunlu Türkmen leri Türkmen olan «Ce­labi Bey» i , Cezire beyi olarak tôyin etti ler. Şerefna­me'n in yazdığ ına göre, bunun torun larına Türkmen'­ler «Celebi Lo» dermiş. (sf. 1 4 1 - 1 44)

Hazzo (Kozluk i lçesi ) beyi, «Saruhan Bey» ve Zır­kanl ı beyi «Duman Bey»dir (sf. 152) .

Hasankeyf beylerinden , Başıbüyük Beyki (Bayık olmal ı . Daha önce de bu isimde biri vard ı . )

Cemişkezek beylerin in , Sultan Mel ikşah ' ın so­yundan geld iklerin i yazan Şerefname, bu yüzden on-

Page 255: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

256 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lara «Melikiş» dendiğ in i söylüyor (sf. 1 89) . Meşhur­larından biri «Yalman Bey»dir. (sf. 1 90) .

Mıcıngerd Beylerinden Pilten Bey'i n dört oğlu. «Cihangir» ve «Kel Ahmed Bey», Al i Bey, Osman Bey­l i, Beyin üç erkek çocuğu oldu: Haydar Bey, Allah­verdi Bey, Pilten Bey (sf. 1 96-197)

Pertek beylerinden Rüstem Beyin üç oğl u vard ı : Baysungur, Muhammed ve Ali. Şerefname, Baysun­g ur'un . Kürdistan beyleri arasında eşi bulunmayan bir insan, d i ray€tl i , akı l l ı . politikacı bir bey olduğunu söylüyor. (sf. 1 97)

Sakaman (Cemişkezek'te) beylerinden Ali Han Bey, Yalman Bey, Vaybe Sultan, Oruç Bey (sf. 201 )

Eği l 'veya Buldukani beylerinden, Emir Bulduk «Buldukani» kelimesi Şerefname'n in kaydettiğine gö­re Türkçe, «çok şükür Hüdô'ya, istediğimizi bulduk» şeklindeki bir konuşmadan ve bir hôdiseden kalma imiş (sf. 204-205) . Emir Bulduk'un torunu Emir Mu­hammed' in üç oğlu vard ı : Emir İsa, Emir Timurtaş, Emir Hüseyin . Emir isa 'n ın oğlu, «Devletşah Bey» dir (sf. 206-207) .

Pa la beyleri de, Emir Bulduk'un torunlarından olan Emir Timurtaş' ın soyundandı rlar. Timurtaş Bey, iy i l ik, cömertl ik yiğit l ik, cesaret, ô l icenapl ı k timsa l i imiş. Bir tek oğl u olmuş. Mir Hamza Bey. Mir Hamza Beyin dört oğlu oldu : Hüseyin Bey, Yağmur Bey, Ali Bey ve Rüstem. Rüstem Beyin oğlu Cimşid Beyin beş erkek çocuğu olmuş: Hüseyin Han Bey, Hasan Bey, Hamza, Timurtaş ve Devletşah. Timurtaş Beyin iki oğ­lu oluyor, adları : «Allahverdi» ve «Asıl» (sf. 209-214) .

Cermok beyleri. Emir Timurtaş'ı n amca oğul ları im iş. Bunlardan Emir Seyfeddin ' in oğl u Şah Yusuf'un

Page 256: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 257

oğ lu Velat Bey imiş. Velat Beyin oğl u Şah Ali Bey. On­dan sonra beyl ik, Bayındır Bey'e geçti . (sf. 2 16-217)

Hazzo veya Sason beylerinden Muhammed Bey, 17 yı l beyl ikte kald ı ktan sonra. öldü ve altı erkek ev­lôdı bırakt ı : Süleyman Bey, Bahadır Bey, Saruhan Bey, Han Budak Bey, Hüseyin Bey, Ali Bey. Saruhan Beyin oğlunun cdı , Muhammed Bey'dir. Yeğenin in ad ı ise. Hasan Han'dı r. Hasan Han' ın oğlunun adı , Han Gazan'dır . (sf.21 7-227) .

KÜRT KAVMİ DEGİL, KÜRT KABİLESİ

Siyasi ve ideolo j ik maksatlarla, «Kürt» adı ve m il­l iyeti altında birleşti ri lmek istenen kabileler, asl ında dört büyük kola ayrı lmaktadır : Kurmanç'lar, LOr' lar, Kalhur' lar ve Guran'lar: Bu dört kabile zümresi, b irb i ­r inin konuştuğunu anlamamakta, dört ayrı d i l konuş­maktadı rlar: Kurmanca, Lürca, Kalhurca, Güranca.

Bu hususu tesbit ettikten sonra. şimdi de « Kürt» kelimesi üzerinde dural ım. «Kürt» adı , bir kavmin, bir m i l l iyetin deği l , b ir kabi lenin adıd ı r. « Kürt» ismi veri­len bu kabilenin aslı Türk'tür. Çünkü, bundan 1200 yı l önce Ort'l Asya'da, Orhun Nehri kıyı larında, Türk hakanları adına diki len abidelerde, k itôbelerde (Ele­geş Yazıtı 'nda) . «Kürt elinin hanı Alp Urungu»dan ve­ya «Kürt ilhanı Alp Urungu>idan bahsedi l iyordu . D iğer kavimlerle karıçmazdan önce Hun Türk' lerine men­sup olan eski Macar' lar arasında da « Kürt» adıyla anı lan kabileler olduğunu bi l iyoruz. «Macar ô l imleri eski Macar kabi lelerinden Kürt-Gyarmat kabilesinin ismini , buradaki (Eleğeş Kitôbesi 'ndeki) Kürt kabile adıyla birleştirmektedirler. Hatta bu Macar kabilesi-

F: 17

Page 257: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

258 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

nin içinde Yenisey hava l is indeki bu Kürt kabilesinin bulunduğunu dahi kabul eylemektedi rler» ( 1 )

Rasonyi de Kuman Türkleri arasında b i r kabile­nin ismin in «Kurman» olduğunu söylemektedi r ki , bu ismin Macaristan'daki Kürt kabi lesi i le ve «Kurmanc» kelimesi i le yakından i lg is i olması akla çok yakın ge­l iyor. Kaşgarl ı Mahmud da, «Kurman» kel imesin in Türkçe olduğunu, «ok ve yay konan kap» mônôsına geld iğ in i söyleyerek, bu tahmin i kuvvetlendiriyor; Ne maksada h izmet ett iğ i bel l i olmayan bir Kürt ideolo­ğ unun, «Kurmanç» ı «Kürdmanı> ' ın bozulmuş b ir şekli olarak göstermeğe çal ışması , çok gülünçtür.

Bugün Urfa bölgesinde «Badıllrn adıyla an ı lan ve Türkçe, Farsça, Arapça karışığı b i r d i l konuşan , ken­d i lerine «Kürt» a iye bir kavmiyet izafe eden kabi leler, Kanuni devrinde Oğuz boylarına mensuptu lar ve 40 oymakl ı k «Beydili» kabi lesini teşki l ediyorlard ı . Bu kırk oymaktan bir i , 204 nüfuslu « Kürtler» oymağ ı id i (2) .

Bozulus Türkmenlerine mensup, «Kürt Mihmatlu» oymağ ı , i ki asır kadar önce Aydın ' ın , Kuşadası kaza­sına yerleşmişti (3) . Bugün Kuşadası 'nda Türkmen Mahallesi deni ien mahal leyi Kürt M ihmatlu oymağı . kurmuştu. Aynı «M ihmadlu Kürtleri» n i , Afyon - D inar haval isine iskôn edi len Danişmend Türkmenleri ara-

(1) Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, İstan­

bul, 19-10, Cilt 3 Sf. 180-1

(2) Prof. Dr. F?.ruk Sümer, Bozoklu Oğuz Boylarına Da­

ir, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakülteleri Dergisi, Cilt

XI, Sayı 1, Sf. 80.

(3) Çağatay Uluçay, Saruhan'da Eşkiyalık ve Halk Hare­

ketleri, Istanbul, 1945, Sf. 384 - 5.

Page 258: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 259

sı nda da görüyoruz (4) . Urfa i le Maraş arasında otu­ran ve başka bir dil konuşan «Kı l ıç l ı Kürtleri» tarihi vesikalarda Türkmen aşireti olarak kayded i lmekte­d i r (5) . Meşhur Şerefname, «Kürt Döğer» is iml i bir Kürt kabilesinden bahseder. Halbuki , Döğer veya Dö­ğerlü boyu, 24 Oğuz boyundan bir idir (6) .

Döğer boyunun asl ı n ı nası l kaybettiğine dair şu vesika da d ikkat çekicid ir:

«976 ( 1 568) tarih l i Ruha (Urfa) sancağı defterin­de bu kabi le, Cemaat-ı Ekrôd-ı Döğerl ü (Döğerl ü Kürtleri Cemaatı ) suretinde zikred i lmektedir. Kabi le­n i n verg iye tôbi şahısları arasında; Bayram, Gündoğ­muş, Budak, Yağmur, Kaya, Sarı, Tanrıverdi, Durmuş, Dündar ve Satılmış gibi Türkçe adlar taşıyanlar gö­rülmekte ve hatta Karkın gibi bazı Oğuz boyları adı a lmış kimselere bi le tesadüf olunmaktadır. Bu Döğer­lü (oradaki ha lk arasında telaffuzu Düğerlü) kabi lesi­nin Urfa'n ın şimal doğusunda bulunan yurdu, son za­manlara kadar kendi adıyla an ı lmakta idi» (7) .

Azerbaycan'daki «Şahseven» is iml i Türk aşiret­leri arasında da «Kürt» adı veri len bir Türkmen aşireti vard ır ve Türkçe'den başka d i l bi lmez. Anadolu 'nun muhtelif yerlerinde «Kürt» adıyla an ı lan b:rçok Türk köyü vard ır. Adana'n ın Kozan kazasına bağ l ı beş tane köyde meskun ahal iye «Kürtler» denir. Türkçe'den

(4) Dr. Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatoruğu'nda Aşi­

retleri İskan Teşebbüsü, İstanbul, 1963, Sf 69.

(5) Ahmet Refik, Anadolu'da Türk Aşiretleri, İstanbul,

1 930, Sf. 86 96, 107, 191.

(6) Prof. Dr. Faruk Sümer, Döğerlere Dair, Türkiyat

Türkiyat Mecmuası, Cilt X, Sf. 153.

(7 ) Aynı makale, Sf. 152.

Page 259: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

260 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

başka di l bi lmediklerini gördük. Kendi lerine «Horasan Kürdü» diyen bu köylüler, ha l is Türkmen idi ler. Toros dağlarında, Akseki ve Hadim kazaları arasında, «Tan­rı Dağ ı» 'n ın etel< lerinde «Kürt» denilen Yörüklere rast­lad ık ki, Türkçe konuşuyorlardı ve Türkmen idi ler.

Maraş havalisinde ası l la rın ı unutan «Kızkapanlrn' l o r, 1 6. asırda Adana havalisindeki Farsak Türkmen­lerin in bir oymağı idi ler. Asl ın ı kaybetmemiş bir Kızka­panlı köyünü Trakya'da buluyoruz.

Bütün bu vesika ve del i l ler gösteriyor ki; «Kürt» isimli kabileler. Türk aslından gelmed i r ve Oğuzlar arasında olduğu gibi , diğer Türk zümreleri arasında da görü lebilmektedir. Kürt isminin Türk'ten başka ka­bi lelere de alem olması, belk i şöyle izah edi lebi l ir : Kürt kel imesi. Yörük kel imesi g ib i , göçebe Oğuz boy­ların ı ifade ederı bir isimdir. Nitekim, yak ın bir a rkada­şımızın annesin in an lattığına göre, e l l i sene önce Can­kırı 'n ın Çerkeş kazasında I lgaz Dağı eteklerine gel ip yaylayan Yörükler için ora hal k ı : «Yörükler geldi , Kürtler geld i» der ve onlardan yağ , peyni r a l ı rlarmış. Türkçe konuşan göçebelere ha lk, ' «Yörük» veya « Kürt» dem�yi tabii bu lmakta. bu ik i kelimeyi aynı mônôda kul lanmakta imiş.

Demek ki, çoğu Türk asl ından gelme kabileler, sun'i bir kavmiyet içinde, «Kürt» ismi a ltı nda, bir mi l ­l iyet olara k ortaya çıkar ı lmak istenmektedir. Vaktiy­le bu işi ingi l iz'ler yapıyordu; şimdi Ruslar ve diğer mi l letler de bu gayrete kat ı ld ı . 1 1 Ara l ı k 1919 da Ami­ral Sir F. de Robeck, Lord Curzon'a, Kürt meselesi hakkında şunları yazıyordu :

«Kürtler bütün ümitlerin i İngi l iz Hükumetine bağ­lamış durumdalar. Bu ara Mustafa Kemal g ittikçe teh l ikel i olmaya başl ıyor. Kuvvetler, Kürtleri Mustafa

Page 260: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 261

Kemal'e karşı kul lanmak iç in her parayı ödemeğe ha­zırlard ı r . . . » (8)

26 Ara l ık 1 91 9 tarihinde İ ng i l iz ve Fransız'lar ın Türk meselesine dair yaptı kları üçüncü toplantıda şu karar a l ınd ı :

« . . . Kürt kabileleri İ ng i l iz ve Fransız hakimiyetine konacak, Kürd istan 'da hiçbir şeki lde Türk bırak ı lmıya­cak. Bir tek Kürt devleti mi, yoksa b irçok küçük Kürt devletleri mi kuru lacağı d üşünülecek. Ermenilere Amerika' l ı lar kanal ıyla s i lôh temin edi lecek . . . » (9) .

İng i l izler Lozan'dan sonra l rak' ı hükümran l ı kları a ltına a l ınca aynı meseleyi gene kurcaladılar v e Kur­

mançca'yı edebi b ir d i l ha l ine geti rip, diğer üç d i l zümresin i , bunun içinde eritmeğe ve bir Kürt mi l l iyeti yaratmağa çal ıştı lar.

Ruslar bu meseleye sıkı s ık ıya sarı lmış durumda­lar. Bir Kürdoloi i Enstitüsü kurmuşlar, bozguncu ya­yım yapıyorlar. Radyo neşriyatı da daha yıkıcı . Mese­leyi ideolo j ik bakımdan ele a l ıyor, Marksizmle birleş­t i riyorlar. Bizim gafi l basın ı mız da Doğu ve Batın ın is­tediğ i istikametle gafletle i lerlemekte.

Mi l ll kültür fukaral ığ ım ızı ve zava l l ı ha l imiz i ; mer­h um Ziya Gökalp' in şu sat ı rlarında takip edip, ibret almal ıyız. Aksi halde hepimize yazık olacak. Göka lp şöyle diyor:

« İstanbul ' lu lar, kendilerine (şehri) namını veriyor, taşral ı lara ise, coğrafi karabete göre, Arnavut, Arap,

(8 ) Erol Ulııbe1en, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye İs­

tanbul, 1967, Sf. 217.

(9) Aynı kitap, Sf. 218.

Page 261: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

262 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Kürt, Laz d iyorlard ı . Rumeli ahal is i , umumiyetle Arno­vuttu, Karadeniz sah i l i yaln ız Lazlarla, Şarki Anadolu yalnız Kürtlerle meskOndu . Böyle b ir coğrafi kavmiyet ünvan ı bulamayanlar da, mefahir in i daha parlak gör­düğü kavimlerden b i rine gönül lü yazı l ıyordu. Bu su­retle aslen Türk olan b i rçok gençler Arnavutl uk la , yahut Kürtlükle ift ihar ediyorlard ı . Türklükle müba­hat eden tek bir fert yoktu. (Türk) kel imesini ayıp l ı ünvanlar g ibi , k imse üzerine a lmıyordu. (Türk) Şarkl Anadolu'da (Kızı lbaş) . istanbul 'da (Kaba ve Köylü ) manalarına ;di . Naim Beyin en hararetl i arkadaşların­dan i kisi n isbeten Türk oğl u Türk'tü . Bunların telk in i ­le Türk olduklarına asla şüphe olmıyan bazı Diyarba­kır ' l ı ve Harput' lu doktorlar da kendi ler ini Kürt sanı­yorlard ı .

Tarihte bu acıkl ı ha le b i r i kinci misa ı gösteri le­mez.» ( 10 ) .

(10) Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, :Muassırlaş­

mak (H. z. Ülken, Ziya Gökalp kitabı, Sf. 88 - 9) .

Page 262: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

ÇEŞİTLİ İDEOLOJİLER KARŞISINDA TÜRK

MİLLİYETCİLİGİ VE İSLAMİYET

Bu konuyu iki makale hal inde sunacağız. i l k ma­kalemizde din a leyhindeki sisteml i fi kirleri ele a laca­ğız. ik inci makatemizde, islômiyeti yı kmak isteyen çe­şitl i f ikir ve cereyanlar karşısında, mi l l iyetçi l iğ imizin ve dini hayatımızın meselelerin i gözden geç ireceğiz. Şimdi i lk makalemizin konusuna g i rel im :

- 1 -

Totemizmden, vahye dayanan semavi dinlere ka­dar, bütün dinler, cemiyet hayatında vazgeçilmez bir gerçek olmaları bakımından, içtimai hadisedirler. Din , iptidai düşünceden modern düşünceye kadar, bütün ferdi kol lektif şuurların sıkı sı kıya bağlandığı b ir rea­l ited ir. Durkheim ve Levy-Bruhl, din in iptidai hayatta bi le oynadığı role işaret etmişlerd ir. Max Weber, i ler­lemiş bir Batı dünyasında, Protestan l ığ ın , nası l kapi­talizmi hazırlad ığ ın ı del i l leriyle gösterm iştir. H ind is­tan'da dini düşüncenin içtimai bünye üzerindeki bü­yük tesir ini , sosyal ve kültürel değişmelerin d in in , iç­timai ve ruhi hayattaki yerin i sarsmadığ ın ı bilmekte-yiz.

Ferdi ve içtimai plandaki bütün buhranlı hallerde, fert ve cemiyetler, davayı onda bulmuşlardır. Bu du­rum, d in in , sosyal kontrol vasıtası o lması kadar, in­san ruhunun derin l i klerinde yata n bir güç ol.arak bu-

Page 263: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

264 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

l unması i le izah edilebi l i r. Bu bal<ımdan her ruhi hem de içtimai yönü vard ır. İ ptidai ve semavi din lerde ve­ya Toynbee'n in deyimi ile, « iptidai», «nüve hal indeki» «yüksek ve i kinci derecede yüksek» d inlerde aynı se­ciyeyi buluruz. Böylece din, tabii, içtimai ve ruhi hadi­seler karşısında, insana vergi yüksek ruhi ve içtimai kabi l iyetlerin bir yaratması olduğu g ib i , bir peygam­bere gönderilen İ lôhi haber ve emirler manzumesi de olabilmektedir.

Her cemiyette kudret sahibi olan bu müesseseye karşı , asırlar boyu hoşnutsuzluklar da gösteri lmiştir. Aleyhteki f ikirlerin bir kısmı maksatlı iken, bir kısmı da vakıa ları obwktif tahl i le tôbi tutma iddiasın ın ese­rid i r. İ lmi hareket etmek ve düşünmek endişesi, bazı fikir adamların ı , din a leyhinde düşünceler beyan et­meğe sevketmiştir. Bunlardan biri olan A. Comte, in­sanl ığ ın tek yönl ü bir tekômül çizgisi üzerinde, üç iç­timai tekômül merhalesinden geçtiğini bel irtir. Bu merhaleler, «Üç. Hal Kanunwı nda ifade edilen, «Te­oloj i k» , «Metafizik» ve «Pozitif» devirlerd ir. Cok ten­kid edilen bu felsefi düşünceye göre, din müessesesi, devrini tamamlamış ve pozitif düşünceye yerin i b ırak­m ıştır. Pozitivizm veya müsbet düşünce deni len bu te­lôkki gereğince, i lôhi d in in yerini , pozitif i lme dayanan bir insan l ı k d in i alacaktır. Bu f ik ir Avrupa'da d in a iey­h inde yeni yen i fikirlerin gel işmesine yol açtığı g ibi , Tanzimat'tan scnra Türk düşünce hayatına g i rerek, bazı münevver çevrelerde tesir bırakmıştı r. Ahmet Rı­za Bey de gal iba bu düşüncede idi. Comte'un görüş­lerin i bu bakımdan benimseyen Feuerbach, dinlerin zamanlarını tamamlamış oldukların ı ve yerlerin i bir insan l ık dinine b ırakacakların ı söyler. Marx ve En­gels'i n din hakkındaki düşüncelerinde, bahsettiğ imiz f ik ir cereyanların ın tesiri vardır. Comte'un tesiri 'alt ın-

Page 264: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 265

da kalan sosyal antropologlardan Sir James Frazer, insan l ığ ın gel işme merhalelerin i , «s ihri» , «dini» ve « i l­mi» devrelere ayırmaktadı r. Bu tesirlere kapı lan b ir çok düşünce adamı , d ini inançlara s ıkı s ıkıya bağl ı bir çok i l im adamın ın bu lunuşundan yakınmış, bunu teo­ri lerin i çürüten canl ı bir hadise olarak görmüşlerd i r.

Daha başka cereyan la rdan bahsetmek mümkün­se de bunların iç inde en keskini ve en şiddetl isi olan Marxist-Len inist teoriyi kısaca incelemek, bütün d in a leyhtarı f ik irler hakkında bi lg i edinmemize imkôn sağlar . Komünist Beyannamesi'nde dinin istismarı gizlemek üzere burjuvazi tarafından uydurulmuş bir hayal olduğu söylenir. Feuerbach, Allah' ı i nsanların yarattığ ın ı söylüyordu . Marx ve Engels, b i r ad ım da­ha i leri g itmiş ve onun, burjuvazin in eseri olduğunu iddia etmişlerd i . Marx, <<The Poverty of Phi losopy» isiml i eserinde, Proudhon'un felsefi ve i ktisadi f ik ir­ler in i ağ ı r b i r d i l le tenkit ederken, onun d ine ve k i l ise­ye hücumların ı da takdi rden geri kalmaz. Moskova'da Marx ve Engels' in din hakkındaki f ik irlerin in toplan­ması i le meydana getir i len «On Relig iomı isimli eser­de, Marx' ın , d in i , ha lk ı aldatan , uyuşturan b ir «afyon» olarak kabul eden satı r lar ın ı bu luruz (sf. 4'2) . Lenin'­de «SociOl ism cınd Relig iornı isiml i eserinde dini, «ru­hi baskı şekillerinden biri», halkı istismar etmenin bir vasıtası, bir «ofyon» olarak görüyordu. Aynı eser­den öğreniyoruz ki , Lenin , parti programlarına açı kça ateist (dinsız) olduklar ın ı yazamayışların ın , k itlelerin halô o a ldatıcı haya l lere bağl ı bu lunuşlarından ötürü olduğunu söyler. Lenin, d insizl i k propagandası iç in kitlelere, sorı derece bol ve çeşitl i malzeme sunul­ması yı lmadan çal ışı lması gerektiğ in i söyler. 1 955 Ey­lü l 'ünde Sovyetler Bir l iğ i 'n i ziyaret eden Fransız Par­lômento Heyetine, «din in , k itlelerin afyonu» olduğu

Page 265: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

266 TÜ'RK KÜL TüRÜ ARAŞTIRMALARI

görüşünün halô muhafaza edi ld iğ i b i ld iri lm işti r. Len in , sonradan Bolşevik (Komünist) Partisi ad ın ı alacak olan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi nde, Hır istiyan­l ı kla sosyal izmi bağdaştırmaya uğraşan Bogdanov ve Lunacerskiy i le mücadele etmiştir. Diğer yandan, meşhur takti kler i i le, Carl ı k rej imine karşı Rusya'daki çeşitl i m i l l iyetlerle ittifak yoluna g itmişti r. Rahmetl i Zeki Velidi Togan'dan d in led iğ imize göre, Len in , To­gan'a sosya l izmlE. d in in bağdaşabileceğin i söylemiş­tir . Gerçek düşüncelerin i ise, yukarıda kısaca verdik . Bu hususta Bolşevik nazariyeci lerinden Buharin daha açıktı r. D in le komünizmi bağdaştıracağ ın ı sanan za­yıf komünistlerden bahsederek, «D in ben im bir komü­n ist oluşuma men i deği ld ir . Hem Al lah 'a , hem komü­n izme inan ırım Al lah'a imanım, proletarya iht i lô l i uğ­runa dövüşmekten ben i a l ı koyamaz» düşüncesin in kökünden sakat olduğunu, çünkü, lldin!e, komünizmin hem nazari, hem ameli bakımdan birbirine zıt» oldu­ğunu, ik i büyük öğretic in in tarihi materyal izmine bağ­lı olarak , d in i bir hayôl , bir afyon olarak kabul etme­n in icap ettiği n i bel i rt ir. Ona göre din le mücadelen i n i k i yolu vard ı r. Birincisi , d ini f ikirlerin yayıcısı olan d in teşki lôtları i le, i k incisi ha lk ın kafasındaki «yanl ış fi­k irlerle» .

Sovyetler Birl iğ inde, bu dünya görüşü i le, bütün d in lerle ve bi lhassa is lômiyetle o kadar mücadele edi lmiştir ki , buna a it bi lg i ler in nakl i bir kitabı kaplar. Burada çok kısa olarak, bir iki h ususu bel i rt ip, maka­leye son verel im. Ateist dernekleri i le bütün Rusya'­da d in a leyh ine büyük propagandaya g i rişi l i rken, 1 930 yı l ı nda, bütün ki l ise, cami , ibadet yerleri, depo ve eğ­lence kulübü hal ine getir i lmiştir. 1 953 de, Büyük Sov­yet Ansikloped isin in ik inci baskısı nda, İslômiyet iç in şöyle deniyor: «Da ima bir i rtica rolü oynamış olan is-

Page 266: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 267

lômiyet, istismarcı sınıf ların e l i nde emekçileri manen ezen bir a let olup, yabancı sömürgeci ler tarafından Doğu halkları n ı esaret alt ına almak iç in kul lan ı lmak­tad ır.» 23 Mayıs 1 953 tar ih l i Kızı l Özbekistan Gaze­tesinde «İslômiyeti tam manasiyle yı kmadan. komü­n izmi kurmanın imkônı yoktur» deniyordu. 1 956 da Stal inabad'da toplanan Orta Asya Arkeologlar ve Et­nografla r İk inci Kongresinde, ha lk ın v icdan ından is­lômiyet in sökü lüp atı lamamış olduğu it iraf ed i ld i . 21 Ağustos 1959 tarih l i Pravda'da, din in, işçi ler in men­faatine aykırı olduğu bel i rt i l iyordu. 21 Temmuz 1 959 tarih l i , «Pravda Vostokm>da Hz. Muhammed ve Kur'­ôn hakkında şu ağır sözler sarfedi l iyor: «Kendi şahsi şölıreti ve köle sah iplerin in ç ıkarları iç in yeni b i r d in ( İs lôm d in i) yaratan kurnaz bir dolandır ıc ıdır. » «Kur'­an ve islômiyet. kölel iğ i , hususi mülk iyeti , sosyal ada­letsizl iğ i ve saldırgan savaşları savunan eserlerd ir .»

Hıristiyanlıkla da, diğer dinlerle de mücadeleleri vardır. Fakat vicdanlardaki din duygusunu söküp ata­mamış, yaşayan bir sosyal müessese olarak dini yı­kamamışlardır. Din i , bir yandan hayôl sayarken, d iğer yandan onun muazzam gücünü kabul zorunda kalmış­lard ır. Marx, b ir üstyapı müessesesi saydığı d in in , is­tihsal tekniğine tabi olarak değişip sosyal izmle orta­dan kalkacağın ı söylemişti . Bu kehaneti de, Sovyet­ler B irl iğ i 'ndeki içtimai gerçekler ya lanlamıştı r. Bot­tomore'un çok güzel şekilde bel i rttiği g ib i Marx, b i r yandan d in in lıôdise karşısında duyulan korku ve he­yecan ın eseri olduğunu ve zamanla kaybolacağ ın ı söylemekle, d iğer yandan çeşitl i cemiyetlerde d ini doktorinler in rolünü , ideoloj i ler g ib i saymakla, tenaku­za düşmüştü.

D in in , bi lhassa islôm Din in in , içt imai hayattaki yapıcı rolünü ve m i l l iyetçil i kle s ıkı bağ ın ı , gelecek ya-

Page 267: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

268 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

z ımızda göstermeye çalışacağız. D in a leyh indeki tu­tum ve tavırları . fikir çerçevesinde kalan cereyanlar da zararl ı olmakla beraber, dine karşı aktif ve yıkıcı bir mücadele veren Marxizm-Leninizm, en tehlikelisi­dir. Tarih in akışı d iyalekti k kanunların determin ist seyri iç inde n izomın değ iş ip, yeni merhalelere geçile­ceğ in i kat'i şekilde söyleyen ve bu yen i düzende di­n in ortadan kalkacağın ı müjdeleyen komünist «Ütop­ya» rüyalar ın tahakkukuna engel gördüğ ü «d in» le. determin izme uymayan « i radeci» bir hamle i le müca­dele etmektedir. Böylece, zamanla ortada n kalkaca­ğ ın ı · umdukları bir hayôl olan d in , aynı zamanda en korktukları gerçek de olmaktadır. Dini ve mi l li hayatı­mıza , b i lhassa bu ideoloj iyi de göz önüne alara k bak­mak gerekir.

Bunu da gelecek makaleye bıraka l ım . Gecen yazımızda, en i ptidai cemiyetlerden en

medeni mi l letlere kadar cemiyet plônında; en i ptidai z ihn iyetten en i lmi düşünceye kadar fert p lôn ında, di­nin oynadığı müh im rolü ve onu yıkmak iç in çal ışan bazı mühim ideoloj i ve f ik irleri kısaca bel i rtmeğe ça­l ışmıştı k . Bu yazımızda, Türkiye'n in durumunu, d ine karşı olan cereyanlar ı , is lômiyet' in mi l li kültürümüz­deki yerin i göstermeğe gayret edeceğiz.

Sovyetler Birl iğ i 'nde çeşit l i baskı lara rağmen, di.­n in canl ı l ığ ın ı devam ettir işi yan ında, Türkiye'de ser­bestl iğe rağmen bir a ra l ı k d ini hayatta bir sarsıntı meydana gelmişti ve halen arôzları ve sarsıntı ları de­vam etmektedir. Sosyal değişme ve değişti rmeler­den, kültür değiş ikl iklerinden çok, sisteml i propagan­da, telk in ve eğit im usul leri bu yıkıntıyı hazı rlayıcı ol­muştur. Gazete, derg i , k itap, radyo, s inema, tiyatro ve kitlelere tesir edici d iğer vasıtalar, bu yı kı ntın ı n hazırlanmasında pay sah ibidir ler. « Kabahat Müslü-

Page 268: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜI.TÜRÜ ARAŞTffiMALARI 269

manl ıkta Değ i l , Müslümanlardadı r>> is iml i kitabı n ha­t ır lattığ ı g ib i , b i lhassa d in adamlar ın ın tutum, davra­n ış ve tavırları ve hepsinden mühimi bi lg i seviyeleri, bu yıkı ntın ı n hczırlanmasına yardımcı olmuştur. Ze­kôt gibi çok mühim bir farzın d ikkate a l ınmadığı bir zamanda, sakal sünneti g ibi teferruata bağlanara k. gene nesi l lere l� lômiyet'i kara sakal l ı ve kara çarşaf­lı olarak sunmak, a kl ın , imanın, izan ın , d in gayret in in işi olamaz. Bunıorda misyoner ruhunun zerresi b i le yok. Bu tutum ve davranış, yukarda bahsett iğimiz pro­paganda ve telk in in de h immetiyle, genç nesil leri ya dinden imandan ediyor veya müesseseni n kuvveti yü­zünden gençlerde ik i l i bir şahsiyet doğuyor. Müesse­se çok kuvvetl i olduğu için , Ramazan ve Kurban bay­ramları na katı l ıyor; tebri kleşmelerde bulunuyor; kan­di l s imidi a l ıp ev ine götürüyor; bazı hallerde bayram namazına bi le katı l ıyor, fakat diğer taraftan «din af­yondur» d iyebi l iyor. Alevi cemaatlerinde ise, daha dün «Muhammed-Ali 'n in yolunda:> olduğunu söyleyen gene, bugün Marx-Lenin ve Mao'nun yoluna düşmüş­tür. Bunda, b ir taraftan dedelerin cahi l l iğ i ; hocalar ın cami lere gelen Alevlleri itişi - (Alevin in önce M usevi. sonra Hıristiyan olması gerektiği g ibi ahmakça ve ha­ince bir iddia i le)- , diğer taraftan Marxist-Lenin ist propagandanın bütün gençler gibi , Alevi gençlerine de el atışı rol oynamaktadı r.

İyi el lerde, d in büyük h izmetler görür. Hele İslôm dini gibi çok yüksek bir din, mi l li hayatımıza bereket getirir . Gaspıra l ı İsmai l Bey, Hüseyinzôde Ali Bey ve Ziya Gökalp, modern i lml z ihniyetle d in i bağdaştı rma­ğa çal ışmışlard ı . Bu sayede İslômiyet bize çok şeyler kazandı r ı r. Genç nesil ler o zaman ona sah ip ç ıkabi l i r. İ lm i teşvik eden prensipleri , İslômiyetin devirlere uy­gun bir hayatiyet taşıd ığ ın ı gösterir. Hele varl ı kl ı lar ın

Page 269: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

270 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

pek dem vurmadığ ı , bahsetmediğ i zekat, modern sos­yal güvenl iğe örrıek olacak kudrette ve fonksiyon _ta­şıyıcı l ı k kabil iyetindedi r. Hac üstüne hac tazeliyen, cennet garantici lerine, önce zekat farz ın ın yerine ge­tir i lmesi gerektiği ve zekat veremiyecek durumda olanlara hac düşmiyeceğin i hatı rlatabilecek, ihtar edebilecek cesôrette hoca lar olmuş olsaydı , mahal le­s in in fakirleri yakacak odun bulamaz, çoluğu çocuğu i le soğukta titrerken, İslômiyet adına hacı beyler yen i yeni masraflara g irmezler, komünizme fı rsat hazırla­maz, biçare insanları dermansız b ırakmazlard ı . Avru­pa'ya g idenler din adına g itmiyor; bunu emsôl göster­mek yanl ıştı r. Hac, ancak varl ık l ı o lup, zekôt ın ı veren, fakir babası olcn !ara yaraşı r. Bu, din in de, örfün de, mi l ll vicdan ın du emri olsa gerektir. Din i tanıtan ses­ler, i l imden nasip almış olmal ıd ır. İ l kokul seviyesin i aşamamış bir hocan ın önüne, ka lp kapı ların ı açıp, cu­ma namazına koşup gelmiş insan lara , o hoca bi lmem ne kıssaları anlatırsa, yı kıcı cereyanlar önünde sarsı­lan d in in değ i l , d indarları n bunda günahı büyüktür. Bu d in akı l d in id ir, i l im d in id i r. Onu cah i l in , mutaassıbın el inden kurtarmak lôzımdır. Ziya Gökalp' in açı kladı­ğ ı g ibi , islôm dini , rea l ite (şe'n iyet) hükümlerinden bahseden i lmint- «Kelôm» , kıymet hükümlerinden bahseden i lmine «Fı kıh» adın ı vermişti r. Kelôm' ın esa­sı, bir iti kat meselesinde ak ı l ile naki l arasında bir uyuşmazl ık doğduğu takdirde, nakl in (Ayet, hadis) akla göre yorumlanacağıdır . Demek ki İslômiyet iti­katlarda, yan i rea l ite hükümlerinde akl ı hak im sayı ­yor. Fıkıh'da imam Ebu Yusuf: «Örfden mütevel l it nas­larda itibar örfed in> diyor.

ı ran 'da Türk hakimiyeti varken, Afşar hanları n­dan Nadir Şah istanbul 'a, Osman l ı sarayına bir d in ve i l lm heyeti göndermiş, Sünni-alevi ayrı l ığ ın ı n ka ldı-

Page 270: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 271

r ı lması, islôm d in in in bir bütün hal ine getiri lmesi iç in onları memur etmiştir. Ziya Göka lp' in , Türkçülüğün Esasları'nda , Koca Rag ıp Paşa'n ı n bir kitabına daya­narak bel i rttiği g ib i , Nadir Şah' ın yol ladığı heyet, Os­manl ı «Ü lema-i Rüsum» u ( resmi bi lgi nleri) ile, onların rütbe, mertebe ve şatafatları yüzünden görüşme im­kön ı bulup görüşemedi ve netice alamadan döndüler. Bu hadiseden, Zeki Vel id! Togan da bahseder. Azeri şa ir i Ali Ekber Sabir de bu ik i l ikten yakın ı r. İs lôm d i­n in in kuvvetlenmesi ve mi l ll bünyemizin sağlamlaş­ması iç in , bu ayrı l ığ ın ka ld ı rı lması gereki r. Fakat her iki mezhep içinde, bu işi tahakkuk ettirecek yürekl i , imanl ı , mütebahhir, misyoner din adamların ı nası l bu lma l ı . . .

Gökalp, lslôm dinini, Türk mill iyetinin temel un­suru sayıyordu Gerçekten, d in imizle mi l l iyetimiz bir­birinden ayrı lmaz şeylerd i r. Çadı rından, hal ısı ndan, g iyim kuşa ın ına kadar pek çok unsurunu kaybettiği­miz maddi kültürümüz, son derece değişikl iğe uğra­m ıştı r.• M i l li kültürümüzün maddi olmıyan sahasında da büyük ka yıplar var. Di l imiz perişan halde. Gelenek­lerimiz , örf-ôdetlerimiz, düğün usul lerimiz yer yer kay­bolmakta. Bu şortlar alt ında, ls lôm d in i , mi l li kültürü­müzü yaşatmakta büyük h izmet görecektir. Müslü­man olmıyan Türk uruklarınm nasıl eridiğini, Slavlaş­tığmı, Cermenleştiğini, Grekleştiğini (Peçenek, Ku­man, Bulgar, Hun uruk ve ulusları gibi) tarih göster­miştir. Yarım asır önce, Konya ve Ege'de bazı Hıristi­yan Türk cemaatlerin in , Elen leşti rme siyaseti a lt ında eriyip g ittikleri b i l inmektedir . Şeh i rlerin erit ici havası, mi l l l kültürü yıkmağa ça l ışan türlü cereyanlar karşı­sında, bir şahıs eğer d ini terbiye almamışsa, d ini inan­cı zayıfsa, erimeğe mahkumdur. Kendisi deği lse ço­cuğu kaybolacaktı r. Bugünkü şartlar içinde, İslômi-

Page 271: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

272 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yet olmadan, sadece Türk mi l li kü ltürü i le, inancın ı devam ettirmek belk i mi l li kültür araştırıcı ları iç in m ümkü n olur. O da bu vasf ın ı çocuğuna zor geçirebi­l i r. Bu sözlerimizle, Türk kültürünün zayıf olduğu g i ­bi b i r iddiada bulunuyor deği l iz. Türk töresin in canl ı olduğu köy ve oymak çevrelerinde yaşamıyan , kitabi kaynaklardan da bunu alma imkônın ı tam bulamıyan -h iç deği lse son y ı l lardaki şartlar içinde- şehi r çocuk­ların ın , mi l li kültürlerin i ancak islôm d in in in yard ımı i le koruyabi leceklerin i söylüyoruz. Bunun daha etraf­l ı şekilde açıklcnması, uzun yer a l ı r. Fert olarak da, cemiyet olarak da d in imiz b ize çok şey verir. Türkler de Kaşgarl ı Mahmud'un dediğ i g ib i , sanki İslôm d ini­ne h izmet için yaratı lmışlard ı r. Onun k ı l ıc ı ve kalemi olmuşlard ı r. Bunu, Kazan Türklerinden, büyük din b i lg in i Musa Carul lah'ı n 1 921 yı l ında Türkiye Büyük Mi l let Mecl isi 'ne gönderdiğ i Beyannôme'den de an l ı ­yoruz. Bu beyannômaden bir ik i cümleyi aktararak, bunu gösterel im: «Şark milletleri Bolşevik'lerin lôfla­rıncan, vahşetlerinden, bütün proletaryanın her biri mahrumiyetten, esôretten bezdi, tamam usandı . Her fertte, her millette necat arzuları gayet büyüktür. (On­ların} esaretten halôsı yalnız sizin elinizde olabiliyor ... Türk'ün kuvvetli eliyle, İslômiyet'in altın kalemiyle ye­ni hayatın, yeni bahtın kanunlarını, siz necip Türk mil­leti, medeniyet sahifelerine yazınız! . . . Bütün Türkis­tan, bütün Turan müslümanlarına sadık bir tercüman olmak şerefiyle ben şu risalemi, Büyük Millet Meclisi' -ne tebliğ ediyorum. Türkiye Türkleri'ne, bütün Turan Türkleri'nin ihlôslı dualarını, hürmetli selômlarını, bü­yük ihtiramlarını , hôlis muhabbetlerini, takdirlerini, teşekkürlerini emanetli, sadakatli bir lisanla Büyük Millet Meclisi'ne arzediyorum. Türkiye Türklerinden,

Page 272: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 273

bütün Turan Türkleri'nin ümitleri gayet büyüktür.» (1) Yetişmiş, i l imden nasib in i a lmış, mutaassıp olmı­

yan din adamların ın e l inde parlayacak bir islôm din in i bekleyel im ve ümit edel im. Birleştirici kaynaştır ıcı , yükselt ici , i leri götürücü olacak olan, d in im iz, m i l l iye­tim izle, mi l l iyetçi l iğ imizle, i l im hayatımızla çatışma­dan, tam bir ahenk içinde g idecekti r. Birbirini tamam­layacaktı r. Bu islômiyet, sosyal adalet için sosyal iz­me muhtaç olmayacaktır. Türkçülüğümüz, mi l l iyetçi l i ­ğ imiz Türkiye'nin ka lkınması için sosyal ist «yöntemle­re» (usullere) el açmayacaktır. Kalk ınma, sosyal ada­let meselelerimizi, kendi d ini ve mi l li kaynakları mızda bulacak, onları hummalı bir i lmi faa l iyetle nurlanan mi l l iyetçi beyinlerin çal ışmalarına havale ederek, dertlerim ize devôlar bulacağız. M i l l iyetimizi, d in imiz­den ayı rma!< isteyenlerin ası l n iyetlerine di kkat etmek gerekir.

(1) Musa Carullah, «Türkiye Türklerine Beyanname»,

İş Mec., sayı : 82, 1948, sf. 137-8.

F: 1 8

Page 273: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

BÜYÜK SOSYOLOGUMUZ ZİYA GÖKALP

Ölümünün e l l inci y ı l ında büyük sosyoloğumuz, büyük f ik ir adamımız Ziya Gökalp' i , sağ cephe olarak, mi l l iyetçi csvre olarak , gerektiğ i şekilde anamadik. Güzel makaleler yazmadık; acık oturumlar, seminer­ler, konferanslar tertiplemedik . Prof. F ındıkoğlu 'nun hasta l ığ ı olmasa idi , sağ cephede büyük bir anma haf­tası düzenlenir, Ziya Gökalp hakkında kuvvet l i f ik ir­lerden örü lü düşünce örgüleri ortaya çıkarı l ı rd ı . Ken­dimizi iyice suçlu h issediyoruz. Biraz olsun rahatla­mak ve vicdan huzuru duymak için, cephemizde gö­rünen birkac makaleye biz de ufak bir katı kda bulun­mak istiyoruz. Ankara ve istanbul'da ül kücülerin yap­tığı toplantı ları anmamak ise haksızl ı k o lur.

Sol cepheye gel ince, i ki haftadı r Ziya Göka lp' le haş ır neşir. Altmış y ı ld ı r Türk düşüncesine hükmeden ve i leride de hükmedeceğ i anlaşı lan Ziya Göka lp' in karşısına ç ıkmak yerine, onu istedikleri şekilde yo­rumlamayı uygun gördükleri anlaşı l ıyor. Zaten yı l lar önce bu adımı Niyazi Berkes att ı ; yen i ler de arkasın­dan g id iyor. Açık oturumlar tertipledi ler, yazdı lar, ko­nuştular. Solcu gazetelerde bol bol bu konu işlendi : «Hayır söylemez» ( 1 ) , her ?'.aman k i ağzı . edôsı ve bo-

(1) Antalya'nın Söbüce Yaylası'nda yaylayan Yenlos­

manlı Yörüklerinden olan Mustulu (Mustafa) Heki­

moğlu'ilan dinlemiş olduğumuz şu çok düşündürü-

Page 274: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 275

zuk Türkçesi ilP söyled i . Gökalp'e «eylemci» dediler: övmeler arasında içlerindeki h ı rs ve nefreti yeneme­yip, «düşseh> (hayalci demek olsa gerek) f ik irleri ol­duğunu bazı düşüncelerin in «çel işik» bulunduğunu; cemiyetteki «çotışmm»yı ele a lmaktan kaçınmış oldu­ğunu yazdı lar. Düşlerine g i rip, uykuların ı kaçıran «Tu­ramı konusunu, umacı g ibi gösterip, sahibin i «düşsel» led i ler. İ ktisadi fik irlerini kendi lerine göre açıkladı lar. Di l bahsini istedikleri gibi ele a ld ı lar. Mi l li kültüre da­ir olan görüşlerinden gocunduklarını iyice bel l i ettiler. Şimdi biz bu birkaç nokta üzerinde durarak, hem Gö­kalp' in bu konudaki görüşlerin i açık!amış olacak. hem de çarp ı k f i k i rl erin genç d i ma ğ l a rda kötü iz bırakma­sın ı önlemeye çalışacağız.

1 - GÖKALP'İN İKTİSADI FİKİRLERİ

Gökalp, l ibüral ist deği ld i . O yüzden, Selôn i k dön­melerinden olup Atatürk tarafı ndan astı rı lan Möl iye

cü Yörük fıkrası, okuyucularımıza Hayırsöylemez'in

kim olduğunu açıklar sanırız. Bir tarihte Hicaz'a

giden bir Yöıük, hac dönüşünde yeni yerleşmiş bu­

lunduğu köyün dışında, Hayırsöylemez tarafından

karşılanır. Yörük hacı heyecanla, Hayn-söylemez'e

sormu;; : «Hayırsöylemez, ne var ne yok? Bir hacı

poşusu (baş örtüsü, yağlık) vereceğim, bana hayır

söyle.)> Hayırsöylemez'in cevabı şöyle olmuş: «Sizin

gara köpek öldü » «Neden öldü?» «Sizin gara lök

(bi.r deve cinsi) öldü de, onun dabanını geverken öl­

dü.» «Gara lök de mi öldü'?» «Babanın kabir taşını

getirirken göbeği düşmüş, ondan öldü.» «Vay anam,

bizim kapı kapandı desene.» «Hayn· kapınız kapan­

madı. On lira borcunuz varmış. Alacaklı kapıyı sö­

küp gitti.»

Page 275: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

276 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Veki l i Cavit Bey'le uyuşamıyordu . CaviCBey, beynel­mi lel kapital izmin Türkiye temsilcisi g ib i , h imayeci­l iğ in a leyhtar ı , tam bir i ktisadi serbest l ik taraftarı id i . Gökalp, sosyal izmden de nefret ediyordu. Onun içti­mai (sosyal ) adaletçi f ikir lerin i , sosyal izm g ibi göster­mek isteyenler doğruyu söylemiyorlar. Bu, i kis in in a rasında, karma ekonomiyi benimsiyordu. Amerika' l ı sosyoloji profesörü Zimmerman' ın söylediği g ibi , Gö­kalp, Atatürk'ün f ik ir babası olmuş inki lôpların yara­t ı lmasında ve yapı lmasında büyük rol oynamışt ır. Mi l ­letlerarası kapita l izmin desteklediği Yunan işgal kuv­vetleri, Anadolu'yu yıkara k, zaten fakir olan vatan ı ­mız ı büsbütün perişan hale getirmişti. Bu sırada, Bol­şevik Hükumeti bize yard ım el in i uzatıyordu. Bu, Orta Asya Türkleri 'n in , Buhara Cumhuriyeti başkanı mer­hum Osman Hocan ın Türkiye'ye ulaştırmak üzere top­ladığı alt ın ların . Lenin tarafından si lah olarak gönde­ri lmesinden başka birşey deği ld ir. Lenin' in buna vası­tal ı k etmesinin sebebi aç ıktır . 1 920 de, Moskova'da, Üçüncü Beynelmi lel ' in (Komintern ' in ) ikinci kongresi toplanmıştı . Burada, az gel işmiş ü l kelerin sömürgeci kapital ist ü lkeiere karşı açacakları mi l li kurtuluş sa­vaşlarında, her vasıtayla desteklenmelerine karar ve­r i lmişti. Bu karar gereğince, mi l li kurtu luş savaşın ın başındaki mi l l iyetçi l iderler yerine, sosyal ist l iderler getiri lmesine çal ış ı lacak, savaşın mil li reng i , sosya­l ist renge büründürütecekti . Türk istiklôl (Kurtul uş) Savaşı'nda da böyle bir ümide kapı lmışlard ı . Bu yar­d ım ın psikoloj i k tesiri büyüktü. Gökalp' in büyük f ikri , şahsiyeti, kuvayı mi l l iye ruhu, Atatürk ve arkadaşları­n ı n mi l l iyetçi görüşleri, Türk Ocağı etrafında ha lka la­nan mi l l iyetçi münevverler olmasa, bugünkü Asya ve Afri ka 'n ın ezi lmiş- birçok devletinde olduğu g ibi, yen i Türk Devletinde de ideoloj ik sapmalar ve korkunç

Page 276: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 277.

yanl ış adımlar cıtı labi l i rd i . Çünkü kapital izmden ağzı­mız yanmıştı ve önümüzde taze bir misöl vard ı : Bol­şev ik tecrübesi vardı ve bize yard ım elini uzatmışt ı . Aidanabi l i rd ik . Fakat, 3 - 4 yı l önce, 1918 de Göka lp , Komünist İht i lô l i 'n in arkasından Yeni Mecmua'da . «Kızı l Teh l ike»den bahsetmişti . Ayn ı Tarihte, ayni dergide, «Rusyo'daki Türkler Ne Yapmal ı?» başl ığ ın ı taşıyan makalesinde, Rus teh l ikesine işaret ediyor ve Rusya Türklerin in kabile şuurunu b ırakarak, mi l li şu­ur iç inde birleşmelerinin fayda ve zaruret inden söz ediyordu . işte bu fikri hazı rl ı k ve yol gösterici düşün­celer, Türkiye Cumhuriyeti Devlet in in selômete ç ık­masın ı mümkürı k ı lmıştır.

«Türkçülüğün Esasları» isiml i eserinde, yukarıda­ki ve diğer makalelerinde, mi l li bir i kti.sadın esasları hakkındaki düşüncelerini ortaya koyuyordu . « İktisadi Türkçülük» fikri, i lhamın ı m i l li kaynaklarımızdan, Türk Töresinden alan bir karma ekonomi idi . H imayeci l ik ve tesanütçülüğe (dayan ışmacı l ığa) dayan ıyordu. Durkheim' ın , içtimai (sosyal ) ve mesleki tesanüt dü­şüncelerin i , mi l ll bünyemize uydurmuştu. Türk Töre­sinden gelen bu tesanütçül ü k metod bakımından Ba­tı sosyoloj isinden yardım görüyordu. Türk Medeniye­ti Tarih inde ve Türk Töre'sinde verdiği misallerle, es­k i Türk cemiyetindeki dayan ışmayı göstermişti . Bu­rada sınıf çatışması yoktu. Cemiyetin her tabakasın­daki her fert. şölenlere katı l ıyor, yağmal ı toydan na­sibini al ıyor, aynı sofraya oturuyor, «ü lüş»ten gelene­ğe göre kendisine düşen payı a l ıyordu. Bunun izleri lialô Türkiye'nin çeşitl i yerlerinde bulunur. Yörükler­de, Türkmenlerde, yanaşmalar, s ığ ırtmaçlar. çobanlar, bedel ler, kantarcı lar, ağa i le aynı sofrada yemek yer­ler. Bazı yerlerde zulüm örnekleri, haksız l ık lar olması, kü l li (üniversel) b ir sınıf çatışması ka idesi çı karmamı-

Page 277: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

278 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

zı gerektirmez Bu bakımdan , Gökalp'te «çatışma» f ikrin in olmayışın ı , i lmi b ir eksikl i k, sosyoloj ik bir noksan gibi göstermek isteyenlerin, bir takım emel­lerle yüklü oldukları anlaşı l ıyor. M i rza Bala veya Meh­met Emin ResCılzôde, bir makalesinde, Azerbaycan Türklerin in , a i le g rupları , h ısım zümreleri, obalar ve oymaklar olarak, gerek sevinçte ve gerekse tasada kaynaşmış, dayanışma içinde bulunan bir kitle ola­rak yaşaya geld iğ in i , emekçileri ağa zulmünden kurtarma iddia�ın ın , Bolşevik'lerin Azerbaycan' ı iş­gal lerinin bir gerekçesi , b ir maskesi olduğunu bel i rti­yordu. Gerçekten de Türk dünyası iç in aynı şeyi söy­leyebi l iriz. Sanayileşmenin ve şehirleşmenin yarattı­ğı yeni problemleri yen i meseleleri de sınıf çatışma­sına yer bırakmadan hal letmek mümkündür. Sonra çatışmanın sadece s ınıf lar arasında olacağı fikri de sakattır. Keynes'in bel i rttiğ i enflôsyonun son haddine vard ığ ı devrelerde sermaye sah ipleri i le işçiler, sabit gel irl i ler a leyhine olarak birleşirler. Çeşit l i zümreler a rasında, çeşitl i menfaat ayrı l ı kları görü lebi l i r. D in , mezhep, ı rk, devlet çatışmaları da olab i l i r. Fakat «ça­tışma»yı , sosyal değişmenin hareket ettirici gücü saymak, sosyal ist ( komünist) cemiyette yerini daya­n ışmaya bırakacağın ı iddia etmek, i lmi düşünceye aykı rıd ı r. Türk cemiyeti hakkında, tarihi kayıtlardan i lmi araştırmalardan edin i lm iş f ikirleriyle Z iya Gökalp , elbette bundan başkasını söyleyemezdi . «Eşrafçı l ı k» ı n olmayacağın ı söylemesi, l i beral zihniyete aykırı dü­şündüğünü gösterir; tesanüt f ikrinden vazgeçtiğ in i , çatışmaya yer verd iğ in i deği l . Bunu mülkiyet görü­şünden de anlarız.

Asırlarca kapitü lôsyonları n pençesi alt ında in le­miş olan Türkiye için himayeci l iğ i sa l ık veriyordu. Sa­nayileşme, i ktisadi kalk ınma iç in böylesi lôzımdı . Tam

Page 278: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 279

bir iktisadi serbestiyi savunan David Ricardo, JB. Say'ın görüşler :r.den deği l , Frederick List' in f ikirlerin­den i lham ald ığ ı söylenebil ir. Böyle bir karma ekono­mi, karma bir mülkiyet anlayışı da getirmektedir. Ferdi cemiyete. cemiyeti ferde feda etmemekte, bir­birine ezdirmemektedir. Eski Türklerde de böyle idi . CHP organı durumuna gelmiş olan gazetede yapı lan acık oturumda, sevip saydığ ımız mi l l iyetçi bi� hoca­mızın, «Gökalp eski Türklerde mülkiyetin kamuya, umuma ait olduğunu söylüyordu.» demesine şaşt ık ve üzüldük. Gökalp, karma mülkiyetten bahseder ve bütün vesikalar da bunu gösterir. Göktürk' lerden ve Uygurlar'dan bahseden Çin vesikalarında; Kaşgarl ı Mahmud'un büyük eserinde, Radloff ve Borthold'un araştırmalarında; Zeki Vel idi, Sadri Maksudi ve Abdül­kadir inan' ın eserlerinde de bu böyledir. Hayvan sü­rüleri, çadırlar, taşın ı r eşya ve kışlaklar. ai lenin ferdi mülküdür, yayla lar, oymağ ın veya boyun ortak ma­l ıd ı r. Uygurlar'da miras lıu kuku gel işmiştir, ölüme bağl ı tasarruflar vard ı r. Sosyal izmin her çeşidi eninde sonunda ferdi mülkiyeti ortadan kaldırmayı hedef a l ı r. ister demokratik sol olsun, ister ihti lô lci sol ol­sun, komünizmde birleşirler. Yaln ız oraya doğru yü­rürken, b iri seçimi ; demokrasiyi ister ( işin garantisi bakımdan) . d iğeri ise ihti lal metodunu benimser. Yol­ları ayrı, hedefleri birdir. İ kisi de ü retim ister insanl ı ­ğ ın kol lektifleştir i lmesini ister. i nsanl ığ ın i lk devirle­rinde mülkiyetin kol lektif olduğunu iddia eder ve son merhalede de tekrar kollektifleşt iri leceğini söylerler. Bu iddia sosyoloj ik ve sosyal antropolojik a raştı rma­ların ortaya koyduğu del i l lerle çürütülmüştür.

Fakat gene de, sosyal izmin oturduğ u bir koç te­melden biri bu kollektif mülkiyet meselesidi r. Gö­kalp' i anarken . onun adına Türk mülk iyet sisteminin

Page 279: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

280 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

kollektif olduğunu söylemek, sosyal izme veri lecek en büyük tôviz olur ve genç mi l l iyetçi lerin z ih in lerini bu­landırı r. d üşüncelerin i karartı r.

Ziya Gökal p, Türklerin hürriyet ve ist ik lô l i sev­d ikleri ic in . iştirakçi (komünist) olamıyacakların ı , fa­kat eşitl i k ve yard ımlaşmayı sevdi kleri iç in de ferd i­yetçi oıamıyacaklarını söylüyordu . Bu ne kaipta l izm. ne sosyalizm demektir. Ara yol , karma e konomi , mü­dahaleci l i k, h imayecil i k dayanışmacı l ı k demektir. Bu anlayışa göre, kamunun menfaatine h izmet ett iğ i öl­çüde, cemiyete hayır l ı olduğu takdi rde, ferdi mülki­yet meşrudur. Gökalp'e göre, ferd in çalışmasın ın ,

gayret in in eseri olmaksız ın elde ett iğ i «fazla kôr» lor (p lus val ue) cemiyete a it olmal ıd ır. Ancak, şah ısların çal ışmaların ın , helôl kazançların ın neticesi onların­d ı r. Buradaki «Fazla kôr»' ı (Plus value)yü, Marxist kıymet teorisindeki «fazla k ıymet»e (plus value)ye benzetmek i steyenler vard ı r. Buradaki kasıt bambaş­kadı r. Gökalp, Marx' ı n yaptığ ı g ib i , bedeni emeği kıy­metin b iric ik yaratıcısı sayacak, sermaye ve teşebbüs ve toprağın payın ı hesaba katmayacak ve mal larda b ir fetiŞ" karakteri görecek derecede mistik b ir inanış ve ideoloj i k b ir bağlanış iç inde deği ld i . İ lmi düşünce­den ve z ihn iyetten ayrı lamazd ı . Komünizmden, « kız ı l tehl i ke» olara k bahsetmesi de bunun en açı k del i l i­d i r. Onun ifadesindeki «fazla kôrn . sosyal adaleti , sosyal istlere kaptı rmayan, karma .ekonomi ve karma mülk iyet anlayış ın ı getiren ve bugün için bi le yüksek değer taşıya n bir mefhumdur.

Gökalp' in i ktisadi Türkçülük hakkında verdiği b i l ­g i , üzerinde durulacak h ususlar getirmişt i r. Büyük sa­nayi, send ikalaşma, kooperatifleşme ,şi rketlerin a i le ortakl ığ ı ha l inden ç ıkarı larak bütün halka mal edi l -

Page 280: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 281

mesi meselelerin i a ltmış yı l önce düşünmüştü . Günü­müz Türkiye's in in en müh im meseleleri arasında bun­lar da vardır.

2 - ZİYA GÖKALP'E GÖRE KÜLTÜR VE MEDENİYET

Gökalp, he:- mi l letin kü ltürüne, «hars» (mi l li kül­tür) adın ı veriyordu . Hars, bir mi l leti n kend i mal ı olan di l i , d in i , ödetleri, hukuku, ah lök ı , bediiyatı (estet iğ i ) felsefesi ve iktisadından ibaret m i l li b ir bütündür. Bu maddi olmayan bir kültürdür. Medeniyet ise. mi l let­lerin ortak mal ıd ı r. İçine, o meden iyet zümresine g i ­ren mi l letleri n maddi olmayan kültür unsurları g i rmiş­se de, daha çok i l im ve teknikten ibaret. maddi kültürü ifade eder. Gerçi bunlar da, çeşitl i m i l letlerin manevi mahsul leridir. Fakat mi l letlerarası ve maddi olma va­sıfları ağır basar . Kültürün mi l li oluşu ve o mi l leti d i ­ğerlerinden ayıran acık vasıflar kazandırışı bak ımın­dan, müşterek olan medeniyetten çok farkl ıd ı r. M il li kültürü kurban etmeden, medeniyetin ortak n imetle­rinden faydalanmak lözımdır. M i l l i kültürü, asl iyetin i , saf l ığ ın ı bozmadan işlemek ve medeniyetin yardımıy­la beslemek, gel iştirmek (tehzip) yarayışl ı olur. Gö­kalp' ın kültür ve medeniyet hakkındaki görüşleri, bu­gün sosyoloj i ve sosyal antropoloj in in söyled iklerin­den farksızd ı r.

Böyle keskin çizg i lerle kültürün medeniyetten ay­rı l ış ı , m il li b ir sı n ı r çizi l işi , çağdaşlaşmayı, Avrupa'yı ve Amerika'yı l<örü körüne takl it etmek manasında an l ıyanlar için hiç hoşa g idecek bir şey değ i ldir. On­lara göre, büyük kültür değişmeleri ve sosyal değiş" meler, kültürün ve cemiyetin ml l l1 l ik vasf ın ı ortadan irnldı rmakta. g itti kçe beynelmi lel renk yaratmakta-

Page 281: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

282 TURK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

d ı r. Yı lbaşı eğlencelerinin , yaş günü toplantı ların ın , moda cereyanları n ı n, ôdetlerdeki değişik l ikleri n bunu hızlandırd ığ ın ı söylerler. D i l i bozmak için yapı lan gay­retler de buna eklenebi l i r. Fakat. içtimai hôdiselerin fert i radelerine rağmen gerçekleşebi leceklerin i gös­terdikleri bir vôkıad ı r. Sosyal ve kültürel değ işme bir vôkıa olsa bi le . m i l letin kültür değerleri, içtimai mües­seseleri de bir gerçektir; ergeç varl ığ ın ı gösterecek­tir . Batı'yı körü körüne tak l it etmenin en güzel m isa­l in i , kırk yı l öncesi Türkiye'sinde meydana gelmiş bir hôdise çok güzel ortaya koyuyor. Hal ide Nusret Hanı­mefendi 'den d in lediğ imize göre. gal iba Antalya'da, ilk defa emir üzerine bir ba lo tertiplenmiş. Val i Saffet Arı kan, baloya gelen memu r ve eşrafa, «Hanımları­n ızla edep dairesinde dans oynayacaksınız» emrin i vermiş ve meden iyet in n ur lu yüzü, Antalya ufukların ­da görünmüş.

Gökalp ' in �-üıtür ve medeniyeti, bir sentez içine al ış ı , birbirinden kesin sın ı rlarla ayı rmayışı da, sos­yal real iteyi çok iyi b i l iş in in işaretidir. Türklüğü, Müs­lümanl ığ ı ve çağdaş medeniyeti iç ine alan bu üçlü, «Türk mi l letindenim, is lôm ümmetindenim, Garp (çağdaş) medeniyetindenimıı formü lü i le açıklanıyor­du . Tanzimat'tarı beri gelen (müsbetçi l iğ i ) körü körü­ne takl it eden, Batı hayranl ığ ı şekl i nde görülen bu dü­şünceler, Abdul lah Cevdet'te diğer bir temsi lci buldu, bugüne ulaştı . 1-!epsin in de bu sentezden, bu tertipten bu folmülden hoşlanmıyacakları meydandadır. Buna rağmen, Gökalp' in klôsik Türk musıklsin i (sanat mu­sıklsin i ) yanl ış an layışına sarı l ıp, Türk musıkisin i y ık­ma gayretin i de gösterirler. Gökalp, bunda mazurdu . Türk musıkis in in nazariyatı n ı ve tarihçesin i e le a l ıp inceleyen bir Hüseyin Sadettin Arel . Dr. Suphi Ezgi ve Rauf Yekta beyler henüz yoktu. Farabl'n in m usıki-

Page 282: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 283

sın ı , Bizans'tan a lmış olacağı şekl indeki inanc ın ın yanl ış l ığ ın ı gösterecek fikri çal ışmalar yoktu. Köprü­lü 'nün Bizans müesseseleri hakkındaki makalesi ya­z ı lmamıştı . Orta Asya Türklerin in . ha lk (boy oymak­ların ın ) musıklsin in de. Türk sanat musıkisinden fark­sız olduğu görülüp, anlaşı lamamıştı . Gökalp de, bu i lmi aktüel çal�şrrıaları görse ve müşahede etse, Türk sanat musikisin in de, Türk halk müziğin in de bizim öz malımız 'JldLığu hak ikatini tesl im ederdi . Onu sev­meyenler, onun bu açığından faydalan ıp, onun adına, Türk kültürüne vurmak istiyorlar.

3 - GOKALP' İN DİLDE TÜRKÇÜLÜGÜ

Gökalp, Ti.irkçenin zengin leşmesini , ıayı k olduğu yere oturtu lmasını istiyordu . Bunun iç in d i lde Türk­çülüğü gel işti rmişti . Türk d i l in in yabancı d i l ka idele­rinden, sigalarından (kiplerinden) edatlarından, ter­kiblerinden (tamlamalarından) kurtulmasını istediğin­den ötürü «fesôhatçi lenı e (Arapça ve Farsçanın hô­kimiyeti alt ında bir d i l isteyenler) karşı olduğu g ibi , «tasfiyecilerııe (P.rı Türkçe adı alt ında Türkçeyi yoz­laştı rmağa çalışan di l devrimcilerine)de karşı idi . İ k i­sinin de aşı rı l ık la r ın ı , yanl ış düşüncelerin i göstererek, konuşulan, tabii Türkçeyi benimsiyordu. «Türk hal­k ın ın bi ld iği ve tanıdığ ı her kel ime mi l lid i r» diyordu . Yabancı d i l kaidelerin in b i r d i l i n özünü bozacağın ı , d i ­ğer yandan, taBfiyecil i kle, zorlama ve ölü eklerle ke­l imeier yaratı lmasının zararlı olduğunu söylüyordu . Türkçe asl ından. Türk kökünden geld iği san ı larak a l ı ­nan ve hergün konuşulmakta o lan karşı l ığ ı at ı lan bu kel imen in , sonunda Moğolcaya, Tunguzca'ya çıkma­yacağın ı kimse temin edemezdi . Canlı varl ı k ha l indeki d i l in uzviyet lnden kopmuş, fosll leşmiş parçalar ın , tek-

Page 283: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

284 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

rar bu organizmaya takı lmak istenmesi, vücudu sa­katlayabi l i rd i . Arap ve Fars aslından gelm iş kel ime de, Türk asl ından gelmiş kel ime de, bazen türediğ i kel imedeki mônasından farkl ı manôda kul lan ı labi l ­mektedi r (dikkat, i l tifat, yabancı, kahve altı g ib i ) .

Göka lp' in d i lde Türkçü lüğünün esasları çok açık olmasına rağmen, di l i bozmak isteyenler, di l devrim­c i ler i , Türkçe adına Göka lp adına, Gökalp'e sarı l ı r ve Türkçeye vururlar. Di l Kurumu bunu yapıyor, bazı ga­zete ve derg i ler bunu yapıyor, tiyatrolar ve f i lmler bu­nu yapıyor, bazı kuruluşlar ve şah ıslar bunu yapıyor ve Havırsöylemez hep öyle konuşuyor.

4 - GÖKALP' İ N TURANCILIGI

Devrimbazlorın , solcular ın en çok gocundukları budur. Gökalp'ten en çok bu noktada ürkerler. Onla­ra göre bu b ir felöketti r, b i r hayôld ir. Türkiye'yi mace­raya atmaktır. Onun için Gökalp' i «düşsel» görürler. K ıbrıs iş in in de b ir «Turan» konusu olduğunu, batı Trakya Türkleri ile i lg i lenmenin de aynı şey olduğunu unutur veya öyle görünürler. Bu , b ir «mefkuredir» (ü lküdür, ideald ir ) . İmparatorluğu dağılan, aşağ ı l ı k duygusuna kapı lmak, çözülmek üzere olan b ir m i l le­te veri len büyük bir hedef ve hayat hamlesidir. Önce. mi l li, Türkiye çapında bir devleti hedef al ıyordu. Son­raki hedef Oğuz itt ihadı (Türkiye çevresi ndeki Türk­lerin birleşmesi ) . Daha sonra, bütün Türk u l usları n ın b irleşmesi . Tabii ki önce kültür birl iğ i olacak. Turan önce kültür sahasında gerçekleşecekti . O yüzden, Türk d i l in i arıtı p yozlaştırmağa çal ışanlara kızıyordu . Bun ların Türk dünyasın ın kültür b irl iğ in i bozacağın ı söylüyordu . İstanbul hanımlar ın ın konuştuğu d i l i n bütün Türk dünyasın ın edebi d i l i hal ine gelmesi , kül-

Page 284: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 285

tür Turanı 'n ı gerçekleştirebil i rd i . İ leride gerçek bir­leşme olurdu. Gaspıralı İsmail Beyin de gayesi budur. Bugün, Türkistan'da, komünist re j imin baskısı alt ın­da bi le Türk i l im adamları ayni şeyi söylüyor ve bü­yük Türk kültüründen, ortak bir yazı d i l inden bahse­d iyor, eski Türk yazıt ları n ı , Kaşgarl ı Mahmud'u misal veriyorlar. Yahudi 'n in ik i bin y ı l l ık rüyösı. gerçek ol­madı mı? Bizimki çok daha gerçek. Yanyana, aynı kü ltüre sah ip yüz küsur mi lyon Türk ve hedefleri olan « Kızı lelma » . Bursa'nın Mustafa Kemal Paşa'sın ın dağ köylerinden bir in in adı « Eskikızı lelma»dır. Buraya yerleşen Yörüklerde mi «düşsel>ıd i , eylemci idi? Er­demli civarı yörü klerine «eylemci» denilebil ir . Çünkü crada tuluk olara k bütün ç ıkarı lan oğlak derisin i to­katlama işine, «eylemek» deniyor.

«Eylem»ci l ik b i r nevi debbağl ık (tabakl ık) demek oluyor. Gökalp, bir «eylemci» deği l , büyük bir ü lkü, f ik ir ve hareket adamı idi . Ölümünün el l inc i y ı l ında kendisini minne1 ve rahmetle an ıyoruz.

Page 285: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRKÇÜLÜK ÜLKÜSÜ

Türklüğün kültür değerlerin i ; f ik ir ve duyguyla benimseyip, ya�.amak ve onların yard ımı i le, Türk Mi l ­letin i maddi ve manevi a landa yüceltmek ü l küsü ( ide­a l i ) demek olan Türkçülüğün tarihçesin i çok eskilere çıka rabi l i riz. Göktürk hakanların ın , bugünkü kadar acık ve gelişmiş olmamakla beraber, gene de takd irle an ı lacak bir Tür klük sevg isine ve duygusuna sah ip bulunduklarını b i l iyoruz. Daha sonraki çeşitli Türk devletlerind;; ve toplu lukları nda mi l ll kültür, hayatı n ın bütün canl ı l ığ ı i l e varl ığ ın ı devam etti rd iği , bi l inen bir gerçektir. Kaşgarl ı Mahmud, Al i Şlr Nevôi, Aşıkpaşa­zôde, Kemalpaşazôde ve d iğer Türk bi lg in ve şairleri Türkçülük ·ruhuna sahip id� ler. Hele geçen Yüzyı l ın sonlarında, Osman l ı Türkleri arasında yetişen Ahmet Vefik Paşa ve Süleyman Paşa g ibi tarih ve edebiyat bi lg in leri ; Kırım'da yetişen Gaspıra l ı İsma i l Bey gib i değerl i bir düşünür ve yazar, Türkçülük idea l in in , s is­teml i şekilde işlen ip gel iştiri lmesine yard ımcı oldular. İki paşa, Türklüğü bir bütün olarak ele a l ıp, Türk d i l i , edebiyatı ve tarih i üzerinde değerl i ça l ışmalar yapar, eserler veri rken; Kırım'da İsmail Bey, Türkçülüğün fi­k i r temellerini at ıyordu. Gaspıral ı İsmail Bey, Türklü­ğün içine düşmüş olduğu buhrandan, yeni bir ruh i le kurtulabi leceğin i an lamıştı . Bu ruh, Türk Dünyasın ı , f ik i r ve iş (aksiyon, eylem) olarak birleştirecek olan Türkı;ü lük ruhu idi . Bütün Türklerin düşünce ve işbi r-

Page 286: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 287

l iğ i yapması, herşeyden önce d i l b irl iğ ine bağl ıydı . Bo­ğaziç,l 'n in sandalcısından, Kaşgar' ın devecisine kadar bütün Türkler, aynı ağızla konuşmalıydı lar. Bu ortak Türk şivesi, «cok sadeleştirilmiş İstanbul Türkçesi» olacaktı . ( 1 ) Dil bir l iği , f ikir birl iğ in i temin edecek. Böylece, aynı düşünce i le işbirl iğine g idi lecekti . Bu görüşleri anlatan «Üç umde» (prensip} : «Dilde, fikir­de, iş'de birlik» idi . Yüz yıl önce ç ıkardığı ve Türk Dün­yasın ın her yerinde aranıp okunan Tercüman Gazete­s in in başında bu prensipler yer a l ıyordu. Yen i l ik geti­rici bu öğretici ve yazara göre, i l im ve öğretimde köh­ne medrese metodları b ırakı lmal ı , yen i metoalar { « Usul-ü cedit» ) benimsenmeli idi . Bu yeni metod, i l im ve teknikte i lerlemeyi, Batıya ulaşmayı sağlaya­caktı . Ancak, bunu yaparken, m i l li şahsiyeti yitirme­meli , Türklük ve Müslüman l ıktan asla ayrı lmamal ı id i . Türklük ve Müslümanl ı kla, Batı medeniyetin i bağdaş­tı rma l ı idi . Batı 'dan sadece metod a l ınmal ı , i l im ve tekniğinden faydalanı lmal ı id i . Yoksa. Batı Meden iye­tine fazla bel bağlamamalı id i . Çünkü, Fourier, Sa­int-Simon ve Marx' ı n yaymağa çal ıştığ ı sosyalizm, içtimai eşitsizl iklerin kuvvetl i olduğu Avrupa'yı tehdit etmektedir. Avrupa bu hal i ile, c:;osyal izm önünde tu­+unamıyacaktır. Gaspıra i ı İsmail Bey, 1 884 te sosya­;izm hakkında, yüz yıl i lerisi n i görerek şu hükmü ve­riyor: «Avrupa medeniyeti sosyal izm denizinde gar­kolacaktır. Fakat sosyal istler de sudan kaçarak ate-9e g iren insanlard ı r. Sosyal izmin tesis etmek istediği k ış la hayatı ve teşebbüs-i şahsin in öldürü lmesi, Av-

(1) Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, İsmail Gaspıralı, İstan­

bu (Kırım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği

Neşriyatından) , sf. 13.

Page 287: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

288 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

rupayı fakir (edecek) , zaruret ve sefalete sürükl iyecek ve iflôs ettirecektir. İçtimai müsavatsızl ığ ı ancak uy­gun ah lôki prensiplerin (yaygın laşt ırı lması ve yayı l­ması i le) ortaaan kaldırmak mümkündür.». İslamiyet ve onun koyduğu zekôt g ib i müesseseler ve ahlôk prensipleri en iyi yoldur (2) .

Gaspıralı İsmai l Bey, Türkçülüğün esasları n ı ge­t iri rken, içtimai ve i kt isadi doktr in ler karşısında, Türk. çülüğün ekonomi k görüşlerin i n temeller in i , çok ileriyi görerek, akı l l ıca atıyordu. Bu düşüncelerin yankısı . Kırım'da, Kazan çevresinde, Azerbaycan ve Kafkas­ya'da, Türkistan'da ve Türkiye'de büyük olmuştu. Kı­r ım' l ı , Kazan' I ı ve Azerbaycan' l ı m i l l iyetçi aydın lar, İs­mai l Beyin düşünceleri i le dolu olarak Türkiyeye kaç­t ı lar. Bunlar ın başında, Hüseyinzôde Ali Bey, Ağaoğ­lu Ahmet Bey, Akcuraoğl u Yusuf Bey ve sonra Zeki Vel idi Bey g ibi ler i vardı . Türk Ocağı ve Türk Yurdu çevresinde toplanan bu mi l l iyetçi aydınlar, Türkçülü­ğün büyük siması Ziya Gökalp' in yetişmesine yardım­cı olacak olan, içtimai ve f ikri bir çevre hazırlamışlar­d ı . Bu ruh , Türk ıst iklôl Savaşında, Atatürk ve arka­daşlarında, Kuvayı Mi l l iye Ruhu olarak, son mertebe­sine varacaktır.

İsmai l Beyin düşünceler in i Hüseyinzôde Al i Bey vasıtasiyle iyice öğrenen Ziya Gökalp, onları daha s isteml i hale getirdi ve «Türkleşmek, İslômlaşmak, Muassırlaşmak (Çağdaşlaşmak)» ve «Türk mi l letin­denim, is lôm ümmetindenim, Garp meden iyetinde­n im» prensipler; i le açıkladı . Bu prensiplere uygun olarak, mi l l iyetimizin esasın ı , Türklük ve müslüman l ık

(2) Prof. Zeki Velidi Togan, Türkili (Türkistan) Tarihi,

İstanbul, 1S47 sf. 559-561.

Page 288: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 289

oluşturacakt ı . Türkçülüğün i ktisadi görüşlerini açık­larken orta bir yol tutuyor, l iberal zihn iyet l i kapital iz­me de, sosyal izme de, Türk'lerin yabancı olduğunu söylüyor ve Türk'lerin dayanışmacı b ir dünya görüşü­ne sah ip bulur.duklarını an latıyordu . Türkler, ferdi mülkiyeti ka ld ırmaksızın, onu cemiyet üzerine oturta­b i l i r, karma hüviyet l i bir g id işe sah ip bulunabi l i rd i . 1918 de, Yeni Mecmua'da, « Kızıl ve Kara Tehl ike» is iml i b ir makalesi cı kt ı . Burada, d inde cehôlet ve ta­assubun , Türk cemiyeti iç in arzett iğ i tehl ikeye işaret ediyor ve bi lhassa sosyal ist teh l ike üzerinde duru­yordu . Türkçülüğün iki büyük şahsiyeti ( İsmail Bey ve Ziya Gökalp) 32 yıl a ra i le, aynı hassasiyeti gös­teriyor ve Türklüğü uyarıyordu . Bu uyarma, Bolşevik model in in b ir örnek olarak a l ınması teh l ikesin i önle­miştir.

Prof. Zeki Vel idi Togan , Ziya Gökalp' i , Türkçülü­ğün manevi rehberi olarak kabul etmeliyiz, d iyor ve yanlışları , eksikleri varsa tamamlanmalı d iye belirt i­yor ki (3) . bunda çok hakl ıd ı r. Bu türkçülük hareketi, tamamen bir mi l ll kültür hareketidir . Fakat Türk'lerin siyasi bir l iğinden kaygı duyanlar, ona bir «Pan» sıfa­t ın ı eklemişler, «Panturanizm» , «Pantürkizm» adını vermişlerd ir. Panturan izm, Panslavizm ve Pancerme­n izm karşısında ürken Macarlar tarafı ndan ortaya atı lmıştı r. Orta Asya'da Rus'ların i lerlemesine karşı­l ık, İng i l izler Vambery vasıtası ile Pantürkizm cereya­n ın ı yaymışlar, fakat aynı cereyan ın , Bir inci Dünya Harbi s ırasındu Almanlar tarafından teşvik edi lmesi

(3) Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Türklüğün Mukadderatı

Üzerine, İstanbul, 1970, sf. 85-86.

F: 19

Page 289: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

290 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ihtimal inden çok korkmuşlard ı r. İng i l iz Genel Kurma­yın ın bu konudaki raporunda şöyle den iyordu : «Tür­kiye, Kafkasya, Türkistan ve Edi l sahalarındaki müs­lüman Türklerin birleşmesi de d ini, medeni ve coğrafi nokta lardan mümkün görü lü r ise de, mi l li şuur itiba­riyle geri kalmış, siyasetten gafil ve zevksiz oldukla­rından, en faô! zümrelerinden olan Anadolu Türkleri de gittikçe azald ığ ından bir teh l ike teşki l etmez. Fa­kat bu hareket, Kafkasya 'da olduğu gibi. Almanların el iyle teşkil edilecek olursa, keza Türk kavimlerin i n beşte birini teşki l eden cesur ve cengôver İ ran Türk­leri kendi lerin in Kafkasya'daki kardeşleriyle birleşip ve propaganda sayesinde Osmanl ı larla da sıkı mü­nasebet tesis edebil irlerse. Türklerin böyle bir birl iğ i Hindistan İ ng i l iz hôkimiyeti iç in teh l i ke teşki l edebi­l i r.» (4) .

Günümüzde Türkçül ü k, Rumeli 'den Doğu Türkis­tan'a kadar bütün Türk'lerin gönlünü ve kafasını tu­tuşturan bir ü l küdür. Bu ü l küyü yok etmek isteyenle­rin başında komün istler gel i r. Len in ondan dehşet du­yuyor ve Üçüncü Enternasyonal ' in İkinci Kongresinde (Moskova, i920) . «Pantürkizm» diyerek damgaladığı Türkçülüğe şidaetle çatıyordu. Ru kongreye, sömür­geler ve mi l l iyetler meselesi hakkında sunduğu tez­leri kabul ettirmiş ve Türk kültür birl iğ in i yıkmanın i lk hazırl ı klarına g i r işmişlerd i . Türkçülük fi kri y ık ı lacak, uruğ (kabile) şuurları canlandırı lacak, edebi di l ler bal­talanarak, «halk d i l i » gel iştiri lec'3k, Türk lehçeleri ara­sındaki farklar arttır ı lacak, Türkleri bi rleştiren ortak kelimeler atı !arak, yerine uydurmalar veya Rusça ke­l imeler getirilecekti . Bu f ik irler. Plehanov'un düşünce­lerine de uygundu . 1 936 da BakQ'da yapı lan d i l kong-

(4) Togan, Türkistan Tarihi, sf. 562-5631 .

Page 290: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 291

resinde bu yolda i leri adımlar atı ld ı . Türk'lere Kiri l (Rus) a lfabesi kabul etti ri ld i . Bunun yan ında, «Etno­jenez» adı veri len bir nazariye gel iştiri ld i . Buna göre, Türkmenler, Özbekler. Kazaklar, Tatarlar, Azerbay­canl ı lar, Türk menşeine deği l . çoğrafyaya, bel i rsiz köklere bağlanacaktı . Bunu o zamandan beri uygula­d ı lar, fakat pek az hainden başkasına benimsettire­medi ler. Rus ve Cin esiri Türkler, Türkçülük ruhunu, tarih in hiç bir devrinde görü lmeyen şekilde yaşatmak­tadırlar. Bütün baskı lara rağmen bu ruh söndürüle­memiştir.

Türkiye'de de dil üzerinde oynanan oyunlar her­kesçe bi l in iyor. Bunu yapanları n pek azı samimidir . Çoğu , yukarıda an latı lan amaçla bu işe sarı lmıştı r. Türklüğün h içlı ir şeyini sevmeyen, onun var l ığ ından nefret edenlerı n . Türk d i l in i arıtmak hevesi nereden gel iyor acaba? Di l birl iğ i kalmayınca. çeşitl i Türk toplu lukları birbir in i anlamaz hale gel ince ve dede ile torun arasırda d i l bak ımından uçurumlar yaratı­l ınca ,ml l ll kültürün yık ı lması kolaylaşacaktır. Bundan başka. Etnojenez Nazariyesi i le de mil li ü l kı"iyü yok etmek isteğin i taşıyorlar. Arkeoloj i , sanat tarihi ve tu­rizm alanlarında. Anadolu 'nun eski kavimleri ile bu­günkü Türkler crasında bağ kurulmağa çal ış ı l ıyor. Bunun örnekleri pek çok. Böylece, Türklükten, Orta Asya Türklüğünden koparı l ı p kökü, asl ı bel i rsiz halk yığınları hal ine getiri leceğiz. Bunu, d iğer kozmopol it ve beynelmiieıc; cereyanlar tamamlamağa çalış ıyor. Türk mi l l iyetçi l iğ ı , Türkçülük ül küsü yık ı lmağa çal ışı­l ıyor.

Orta Asya'da yapı ldığı g ibi , Türkiye'de de kabi le şuurları d i ri l t i lrrıE·k, mezhep ayrı l ı k ları körüklenmek. bölgeci l ik canlandır ı lmak suretiyle, son Türk Devleti yıkı lmak. TürkçL!ük ve Türklük yok edi lmek isteniyor.

Page 291: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

292 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Yüzbin lerce gencin ruhunda ateş olarak yanan bu ü l ­kü, hiçbir ideoloj i ve yabancı güç karşısında sönme­yecektir. 1944 ve 1 953'teki darbelerden sonra, buda­nan ağaç g ibi f ışkıran bu güç, Türk Dünyasın ın ümi­didir. Şehid ler verd ikçe güçlenecek, Büyük Türkiye' -yi yaratacaktır. Türk'ü Türk'e kırdırmak isteyen ya­bancı ideoloj i lere karşı birleşince, yıkı lmaz bir mi l let ve devlet ha l ine geleceğiz. Alevi Türk'lerin de mezhep taassubunu bırakarak, Türkçülüğe sarı lmaları . Türk Mi l letin i bütünleştirecektir . Türkçülüğün ü lküsü bu­dur.

Page 292: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

ikinci, Dölüm

SOSYALİZME

DAİR

Page 293: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan
Page 294: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

KIRK BEŞİNCİ KURULUŞ VILINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

Dev kapita l ist ve komünist i ktisadi ve içtimai sistemleri arasında, Japon mucizesinden daha mana­l ı b ir ka lkınma modeli göstermeğe namzet bir devlet ve onun memleket şartları na göre meydana çıkard ığ ı karma ekonomi sistemi , k ı rk beş yaşına bastı . Kırk beş yı l önce kapita l izmin ve komünizmin müstemleke­si ve yarı müstemlekesi durumunda olan geri kalmış ve az gel işmiş ü l kelere, siyasi ist iklôl ve hürriyetin en güzel örneğin i verdik . Sosyal demokrasiden biraz daha müteessi•· o lur, sosyal adalet prensiplerine bi­raz daha di kkat eder, i ktisadiyatımıza mi l l iyetç i l iğ i-· mizin kanatların ı gerer, sanayide Avrupa' l ı larla boy ölçüşebi lecek hole gelmeden Ortak Pazar'a g i rmek g ibi yeni bir kapitülôsyon tecrübesin i cür'et etme­den, ihti lôl maceralarına maruz kalmadan üç - dört plôn devresi daha atlatabi l i rsek, i ktisadi ve mali is­t lklô l in de en güzel örneğini vermiş olacağız. B u hal , mi l li ve içtimai bünyenin sars ı lmamasına bağ­l ıd ır. Bir mi l li kültür siyasetiyle dil ve kültür farkları g ideri l i r. Sünni - Alevi ihti latı Türklük ruhuyla hal­led i l i r ve mi l li temsi l ve entegrasyona ulaşı l ı rsa, mi l l1 bünye i ktisadi kalkınma için sağlam bir esas teşki l eder. Fakir kitlelerin, işçi ve köylülerin, dar gel ir l i vatandaşların refaha kavuşturulma·sı , t ıb­b ın sosyal leştiri lmesi, bütün mi l leti içine alacak umu­mi bir sağl ık sigortasın ın kurulması, vatandaşların

Page 295: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

296 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

hasta l ık, işsizl ik. yaşl ı l ı k hal lerinde istikbal leri nden emin olmaları , içtimai bünyeyi sarsı lmaz hale get ire­cek ve komünizm propag_andasmı tesirsiz kı lacaktır. Bu hususta n iktı in iz. Yanmış yak ı lmış bir Anadolu dev­ralmamıza. dünyada başka misal i olmayan şekilde anavatan ın ı istismar ettiren, idareci s ın ıf ı imparator­l u k kurucusu mi l letten olmayan (Onbeşinci asırdan sonra) b ir impcrotorlu k bakiyesi devralmamıza, kapi­tal ist dünyasının taarruzuna uğramamıza, komünist dünyasın ın yutmak için fı rsat kollamasına rağmen. şanl ı b i r maziyı:ı sah ip bu lunan, imparatorlu k ve dev­let tecrübesi olan, köklü bir mi l li kültür içinde yuğrul­m uş bir soya mensup oluşumuz ve Türkiye'mizin jeo­pol it ik vaziyeti dolayisiyle her badireyi atlattık .

Kapital ist devletler Anadolu'yu isti lô etmişt i . Ka­p ital izme karşı ç ık ıp; sol bir ihti lôlle komünizmi kuran Sovyet Rusya mi l li mücadelemize yardımda bulunu­yordu. ( 1 ) Önümüzde taze b i r misô l vard ı . «Papaza kızıp oruç yer» , kapitalizme gücenip komünist olabi­l i rd ik. Hissi sebepler vardı . Yerli komünistler buna ça­l ışıyorla rdı . Fakat Mustafa Kemal ' in mi l l iyetçi şahsi-

(l> Bu yardım aslında Orta Asya Türk'lerinin yardımı

idi. Buhara Cumhuriyetinde Cumhurbaşkanı Osman

Hoca ve Başbakan Feyzullah Hoca eliyle toplanan

milyonlarca altun, Türkiye milli mücadelesine yar­

dım için Lenin'e gönderilmişti. Bu altunlar Mosko­va darphanesinde Rus sikkesine çevrilip, Türkiye' -

ye sevkedilmişti. Osman Hoca Ağustos 1968'de dok­

san yaşında İstanbul'da Hakkın rahmetine kavuş­

muştur, Türkistan'ının istiklalini göremeden göç­

müştür. Gönderilen altunlar için bk. Dr. A. N. Ök­

tem, Osman Kocaoğlu'nun Ardından, Türk Kültü­

rü Eylül 1968, sayı 71.

Page 296: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 297

yeti ve onun etrafında ha lka lanan Türk Ocağı men­supları, daha 19 17'de. Rus ihti lô l in in hemen akabinde «Küçük Mecmum sında, «Kızı l Tehl i ke»ye işaret et­miş bulunan Ziya Gökalp, Ağaoğl u Ahmet. Sadri Mak­sud!, Yusuf Akcura, Zeki Velid!, Hamdul lah Suphi ' ler. ve o yı l lar ın Ancıdolu'suna hakim bulunan kuvayı mi l ­l iye ruhu bunu önledi. Mazlum mi l letlere b i r ış ık , b i r rehber olarak ayrı bir yol . orta b ir yol tuttuk .

Rusya o yı l larda kapital izmden mağdur o lan mi l ­letleri komün is: yapıp, hakimiyeti alt ına alabi lmek için- büyük gayretler sarfediyordu. Üçüncü Komünist Beynelmi le l ' in in i kinci Kongresinde Len in bu husus­ta şöyle d iyordu : « . . . Geri kalmış memleketlerde nü­fusun kahir ekseriyeti , burjuva-kapital ist münasebet­leri gösteren köylü lerden ibaret olduğu iç in , herhan­g i b i r mi l li hareketin sadece bir burjuva-demokratik hareketi olabi leceği şüpheden uzaktı r. Bu geri kalmış memleketlerde. köylü hareketi i le bel ir l i münasebet­ler kurmadan ve ona tesirl i yard ımda bulunmadan, proleter parti ler inin komünist taktiklerin i yürütebi le­ceklerine ve bir komünist politi kası takip edebi lecek­lerine inanmak ham hayôl olacaktır. Ezi len memle­ketlerin bur juvazisi mi l li hareketi tamamiyle destek­lerken, ekseriya emperyal ist burj uvazi ile tam ahenk hal indedir. Yan • , bütün ihti lôlci hareketlere ve ihti lôl­ci s ın ıf lara karş ı onunla işbirl iği eder . . . Bu farkı d ik­kat nazarına (a larak) . «burj uva-demokratik» tôbiri yerine, «mi l ll- ihti lôlci» terimin i i kôme etmenin yega­ne doğru davranış olacağına karar verdik . Bu değiş­menin ehemmiyeti şudur: komünistler olarak biz. müstemlekeleraeki burjuva-kurtuluş hareketler ine. sadece samimı şeki lde ihti lôlci oldukları ve hareke­t in temsilci leri köylü ve istismar ed ilen kitleleri ihti­lfüci b ir ruhla yetiştirme ve teşki latlandı rma işimize

Page 297: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

298 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

môni olmadıkları takdirde yardım etmeliyiz ve yardım edeceğiz. Bu şortlar mevcut değ ilse, bu memleketler­deki komün istler, İkinci Beynelmi le l ' in kahramanları­n ı n da dahil bulunduğu reformcu burjuvazi i le savaş­mal ıd ırlar. Müstemlekelerde mevcut bulunan reform­cu parti ler ve bazı hal lerde onların sözcüleri kendi­lerine Sosval-Demokrat derler.»

Bu sözler mi l li mücadelemizin kızıştığ ı bir sırada, 26 Temmuz 1920'de söylen iyordu. Lenin , mi l ll müca­deleleri n kazan ı l ıp, komünist ihti lôle çevri lmesini is­tiyordu . Önce ycıbancı kapita l ist burjuvaziye karşı sa­vaş, sonra iç s ın ıf kavgası ve yerli burjuvazi i le savaş. Bunu temin edebi ldikleri takdirde o memleketin miUi mücadelesine yardım edeceklerdi . Anadolu'ya da yar­dım bu maksatla yapı l ıyordu. Lenin . komünist faal i ­yetler in i önleyen reformcu, sosyal demokrat parti lere bu yüzden yüklen iyordu. Sosyal demokratların haki­miyeti a lt ına g iren İ kinci Beynelmi lel'e çatıyor, men­supları i le i kinci Beynelmi lel ' in Kahramanları diye alay ed iyordu. Lenin ayn ı konuşmasında, bu geri kal­mış ve müstemleke durumundaki ül kelere, Üçüncü Beynelmi le l ' in Sovyet hükumetlerin in , i leri ü l keler ko­münist parti lerin in ve proleteryası n ın yapacağı yar­d ımlarla, bu memleketlerin, i ktisadi gel işmenin kapi­tal ist safhasından geçmeğe ihtiyaç duymaksız ın , sosyal izm ve komün izme ulaşacaklarını söylüyor ve Marksizmi revi;::yona tôbi tutmuş oluyordu. Bunun için iht i lô lci proletarya sistematik b ir propaganda yürü­tecek. işçi ve köylü ler teşkilôtlandırı lacaktır. (2) Aynı

(2 ) V . 1. Lenin, Report of The Commission On The Na­

tional And Colonial Questions in On The Unity of

The International Communist Movement, Progress

Publishers, Moscow, 1966, pp. 224-9.

Page 298: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 299

kongrede geri kalmış memleketlerde toprak sahiple­rine ve feodal iteye karşı köylü hareketlerin i , ihtilôlci hareketleri des1ekleme kararı a l ınd ı . Kolon i lerde he­men komünist iht i lôl i yapmak ve komün ist prensiple­rine uygun olarak zirai meseleyi hal letmek mümkün deği ldi . İ l k önce kapitalizme karşı savaş açılacak, küçük burj uva reformları , mesela toprak reformu tat­bik edilecek, i l k ağa-köylü ihti latı yaratı lacak, adım adım ik inci merhaleye yaklaşı lacaktı . (3)

Rusya Türk mi l li mücadelesine, Üçüncü Komü­n ist Beynelmi lel ' i n in kararları sebebiyle yard ım edi­yor, mi l li iht i lô l in sonunda komünist ihtilô l ine dönece­ğ in i umuyordu .Aynı yıl BakQ'da toplanan «Şark Mi l ­letleri Kurultayl>l nda, Rusya'n ın dört numaralı adamı Z inovyev bu hususta şunları söylüyordu : « Komün ist­ler şuna inanmışlardır ki, mi l li uyanış safhasına gelen Türkiye'nin emekçi kitleleri, kaçın ı lmaz bir surette sosyal uyanışa gel ip duracak, yalnız yabancı burju­vazin in deği l , belki Türkiye burj uvazisin in de devri l ­mesini , günün meselesi hal ine koyacaktır . . . Türkiye' -deki harp mi l l iyetçil i k parolası alt ında yapı lmaktadır . . Burada, bittabi komünizm kokusu yoktur. Bununla be­raber komünistler. İng i ltere ve Fransa'ya karş ı olan mücadelelerinde Kema l istleri destekliyor ve bundan sonra da desteklemeğe devam edeceklerdir .» (4) Zi­novyev Türkiye hakkındaki Rus emellerin i yukarıdaki sat ırlarla en açık şeki lde bel i rtmiş oluyordu . Yaln ız kuvayı mi l l iyeci ler Türkiye burjuvazisinin devri lmesini sağlayabi lmiş olsalard ı , solcu bir harekette deği l , mi l -

( 3 ) Sidney Hook, World Commnnism, Princeton, N . J.,

1962, pp. 187-9.

(4) Dr. G. Von Stackelberg, Baku'dan Bandung'a kadar,

DERGİ No. 2. 1955. s. 4 .

Page 299: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

300 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

il bir harekette bulunmuş olacaklard ı . Zira o zamanki Türkiye burjuvazisi, kapitülôsyonların ve Avrupa ka­p ita l izminin temsilcisi d urumunda olan gayrimüsl im azın l ı kt ı .

Daha sonra Trabzon'da öldürülen Türk iye Komü­n istlerinden Muı::tafa Suphi o yı l larda Len in ve Zinov­yev'in f ik irlerir i aynen paylaşıyordu . M i l ll mücadele­miz için onun da görüşü aynıyd ı . Şöyle söylüyordu : « . . . Türkiye ve Şark memleketlerindeki kıyamlar mi l ­l i müdafaa şiôrı i le başlasa bi le, dünyayı saran ve zulüm i le çarpıştıkça, mağdur amele ve rençber sınıf­lar ın ın gönül ler ın i fetheden inkı lôp hareketlerin in az zamanda beynelmilel vasata geçmesi bir zaruret­t i r . . » (5) .

Mi l li mücadele şanla, şerefle kazanı ld ı . Cumhu­riyet kuruldu. Yunan sürü lerin in yakıp yıktığı dertl i Anadolu 'nun yaralarını sarmak için merhem aranma­ğa başlandı . 1924-25'te Musul meselesinden İngi l iz­lerle aramız açı l ınca Rus' lara yaklaşı ldı . 1 7 Ara l ık 1 925'te Rus-Türk dostl uk an laşması imzalandı . Bu an laşma ideoloj ik tesirler getirmedi . Bi lôkis, 1922'de komünist propagandasını yasaklayan Rauf Orbay h ü­kumetin in kararların ı 1 925'te komünistler a leyhine a l ınan sert kararlar tak ip etti . Rusya bunları yutma­ğa çal ışıyordu . Komintern ideologları Mustafa Ke­mal' in anti-komün ist olmasına rağmen, i lerici ve hattô ihti lôlci sayı labi leceğin i düşünüyorlard ı . Çünkü feoda­l izmin ka l ı ntı ları n ı y ıkıyor, l iberal zirai siyaset takip ed iyor, sanayi kalk ınmasına başlıyor, kapital ist Batı ' ­n ın tecavüzlerine mukavemet ediyord u . 1 928-29'da

(5) Dr Fethi Tevetoğlu, Türkiye'de Sosyalist ve Komü­

nist Faaliyetler, Ankara, 1967, s. 218.

Page 300: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TlRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 301

Moskova Türkiye'den umduğunu bulamadı ve Musta­fa Kemal 'den ümidin i kesti. Moskova f ik ir değ işt ird i . Mustafa Kemal i hti lö lci b ir kahramanl ıktan çıkarı ld ı , gerici ve müstebit olarak vasıf landırı ldı ve kendisi iç in « Faşist» deni ld i . 1 929 yazında Sovyet basın ı Türk hü­kümetin in faal iyetlerin i ve iktisadi siyasetin i sert bir d i l le takbih etti . Türk basını da buna çok sert cevap­lar verdi. 1 929 sonunda ve 1 930'da tekrar münasebet­ler gel işti . Batın ın iktisadi buhran içinde bunaldığı bir s ırada, Ruslar i kt isadi yard ım teklif etti ler. Sekiz m i l ­yon dolarl ı k istikraz iç in a n laşmaya varı ld ı . Bunun co­ğu dokuma sanayi in in gel işmesi iç in kul lan ı ld ı .

Kemal ist devletçi l iğin komünizmle i lg isi yoktu. Bu devletçi l ik sermaye terakümünün imken dahi l inde bulunmadığı bir ü lken in şartlarına uygun bir ka lkın­ma model i id i . Mustafa Kemal ve hükumet mensup­ları , 1 932-33'1erde, sosya l ist olmadıkların ı , ekonomi­yi kol lektifleştirmek veya devlet inh isarları tesis et­mek n iyetinde olmadıkların ı , ziraate h iç dokunmaya­cakların ı , sanayi ve ticaretten hususi teşebbüsü kal ­d ırmak arzusunu taşımadıkları n ı acı kça beyan etti­ler. (6) Bu şuurlu bir hareket, g idecekleri yolu bilen­lerin gayreti idi . Yoksa bugünün sosyal istler in in itham etti kleri g ib i , «bu zümrenin kendine özgü bir devrim­c i ideoloi is inn olmayışı» onları memleket menfaatle­rine aykı rı bir harekete götürmüş değ i ldir. Bu zihn iyet­te olanlar korkunç f ik irlerin i şöyle bel irtiyorlar: « . . . N i-

(6) Bernard Lewis, The Enıergence of Modern Turkey,

Oxford Üniversity Press Second Edition, 1968, pp.

284-6. Ve ayrıca takip edilen iktisadi siyaset için

bk. Prof. Dr. Z. Fahri Fındıkoğlu, Türkiye'de Orta

Sınıf Meselesi, 1965.

Page 301: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

302 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

tekim zor günlerde gerekirse Sosyal ist Devrim safia­rına katı lmanın sözünü eden adamlar, pek kısa bir sü­re sonra, askeri zaferin sonucu, emperyal istlerden tavizler koparınca 1 924 İzmir İktisat kongresinde. l i ­bera l izm yolunu, kap ital ist gel işme yolunu seçecek­lerd i r .Bu da söz konusu zümrenin kendine özgü yer­leşmiş b ir dünya görüşünün olmayış ın ın b ir başka ka­n ıt ıdır . . . Türkiye'n in meselelerin i kesin olarak çözü­me bağlayacak olan akım elbettek i ne kadar iyi n iyet­l i olursa olsun küçük burj uva rad ika l izmi deği ld i r. Sosyal ist akımdır. Ama gerçek sosyalizm, emekçi sosyal izmdi r» (7) . Ayn ı görüş Siyasal Bi lg i ler Fakül­tesinin Sosyal ist Fikir Kulübü taraf ından da paylaşı l ­maktadı r. Biraz hoca üslubu taşıyan ifadelerde şun­lar bel i rt i l iyor: « . . . Yakın geçmiş imiz in kutsal sayı lan değer yargı ları ndan sıyrı lm ış bir görünümü henüz çi­z i lememiştir. Bu yüzden incelememizde Mustafa Ke­mal ve çevresindekilerin k iş i l iğ i üzerinde durulmamış, Mustafa Kemal hareketi , sadece maddi sonuçlan açısından değerlendir i lmiştir. Anadolu'daki sıcak sa­vaşın bitimi olan 1 923'ten sonraki ve Türkiye'n in açık­ça sömürgeleşme yoluna g i rd iğ i yı l olan 1947'den önce . . . Anadolu, 1920'1erde, sosyal izmin kurulacağı, sınıf kavgasın ın keskin bir bicimde ortaya çı ktığı b i r bölge deği ld i r. Görünür kavga, sadece emperyal izme karşıdır . . Rus halkı , iki yı l önce. yüzyı l lard ı r i l iğ in i ku­rutan Carl ı k rej im in i ve hök im sınıfı a ltetmiş, i ktidara kendisi geçmiş, Bolşevik Partisi yönet iminde Sovyet sistemin i kurmuştu. Bu genç sosyal ist devlet, Ana­dolu iht i lô l ine sempati i le bakıyordu. İki i ht i lô l in , Batı emperyalizmine karşı tutumları aynıyd ı . Sovyetler Bir-

(7) Türk Solu gazetesi, 15 Aralık 1967, sayı 5, Başmaka­

le.

Page 302: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 303

l iğ i , Anadolu iht i lô l ine s i lôh yard ımı da yapmıştı . 'Ya­ni Anadolu ihti lô l in in sosyal ist olmasın ı kolaylaştı ra­cak bir etken ortaya çıkmıştı . . . Kapital ist sistem ken­dis in i y ıkacak bir devrime tahammül edemiyor, kuy­ruğuna bası lmış köpekler g ibi saldırıyordu. Anadolu ihti lô l i de aynı teh l ike i le karşı karşıyaydı . Yan i gene b ir sosyal ist komşunun varl ığ ına rağmen, dünyadaki ortamın da Anadolu ihti lô l in in sosyal ist olmasını ha­zı rlayıcı bir etken olduğu söylenemez. Türkiye'de de ü lke mi l ll ihti lôlci gel işme biçimi i le başlayıp, sosya­l ist üretim i l işki ler'ine ağır l ık verdiği. yo.ni ekonomin in düzen lenmesin i merkezi plônlama bir imine b ıraktığı ölçüde başarı şansı vard ı r- Fa kat bu re j ime sosyalizm d iyebi lmek için, bir şartın daha yerine gelmesi gerek­mektedi r: işçi-köylü sı n ıfla rın ın i ktidarın ın gerçekleş­mesi . . . » (8)

Cumhuriyetin kırk beşinci kuruluş y ı l ında, iktisa­di ve mali kurtuluş ve kal kı nmanın eşiğ inde, m i l ll dev­letimizin üzerinde ihtimamla titremel i , onu sosyaliz­min tasal lutundan, kapital izmin iştah ından korumal ı­yız.

(8) Sosyalizm ve Türkiye, FKF Siyasal Bilgiler Fakülte­

si Sosyalist Fikir Kulübü Yayınları sayı : 2, Ankara­

Aralık 1967, sf. 3-15.

Page 303: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

ORTA DOGU VE PETROL

İk i as ırd ı r gerek Rusya'n ın , gerek Batı ' l ı devlet­lerin , stratej ik ehemmiyetlerinden, jeopol itik durum­larından ötürü Orta Doğu ve bi lhassa Türkiye üzerin­de, büyük arzu. n iyet ve düşünceleri vardır. Bu tasav­vurları , petrol meselesi, son haddine ç ıkarmışt ı r.

Büyük Petro'dan beri Car hükumetler in in Şark siyaseti şu üç büyük prensibe dayanmışt ı r:

« 1 - Paleologue'ların mirasına konmak iç in , Osmanl ı imparatorluğunu parçalamak, Ortodoks di­n in i müdafaa etmek, Akden iz'e ç ıkmak;

2 - Basra Körfezine ve Hint Okyanusu'na in­mek; ·

3 - İran, H indistan ve Orta Asya ticaret in i Rus­ya'ya doğru çekmek.

Bu geniş h ı rs ıcah lar, XIX. asırda İng i ltere i le Rusya arasında s ık s ık diplomasi ihti latları tevlit et­mişti r . Çünkü Rusya'n ın bu emelleri , Büyük Britan­ya'n ın asaslı menfaatleri i le çarpışıyorlard ı : Boğaz­larda Küçük Asya'da. i ran 'da Basra Körfez inde ve Türkistan i le Afganistan'da Rus ve İngi l iz menfoatle­ri birbir ine zıt idi ler. » ( 1 )

(1) Jean Pichon, Cihan Harbinin Şarka ait Kaynakla­

rı, Çeviren: Hüseyin Cabit Yalçın, İstanbul, 1939,

sf. 94-5.

Page 304: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 305

1900 tari hinden it ibaren bu rekabetin içine, pet­rol de g i rd i . «Yak ın Şarktaki petrol tabakaları keşfe­d i l i r edilmez, ingi ltere'n in , Almanya'n ın ve Rusya'n ı n h ı rs ve tamahın ı tahrik edeceklerdi . İ k i büyük şirket teşekkül ett i . Bu rakip kudretler, h isse senetlerin i ele geçirmeğe ça l ıştı lar . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 91 3'te, İng i ltere Bahriye Nezareti, Amira l Slade'ı, Anglo-Persian Com­pany'n ın idaresine hükümetin iştiraki imkönların ı ma­hal l inde tetkik eylemeğe memur eyledi . İng i l iz'ler, o zaman bir harp takd irinde, donanmaların ın şüphesiz Akdenize hakim olacağın ı ve İ ran petrolünün nakl in i temin edebileceğin i düşünüyorlard ı . Çünkü, Süveyş tari ki le nakl iyat muvakkat bir zaman için sekteye uğ­rasa bi le, onlara o Büyük Okyanus yolu her zaman acık bulunuyordu . 19 14'te, Slade Heyetin i n tetk ikatı neticesinde, Londra kabinesi Anglo-Persian' ın ôdi tahvi lôtından el l i m ilyonun ve beş mi lyon obligasyo­n u n iştirası iç in 2 .000.000 l i ra tahsis etti ve biraz son-ra bu miktar 5.000.000'a çı karı ldı . . . . . . . . . . . .

Büyük Britanya hükümetin in İ ran petrollerin i iş­letme işine müessir ve faik bir surette işti raki Peters­burg hükumetin in protestosunu davet ediyordu. Çün­kü Karun petrol damarları , 1907 ihti lôfı n ı n tesbit et­tiği bitaraf mınt ıkada bu lunuyorlard ı . Fakat, Ruslar petrol h ususunda gayet zeng in oldukları iç in, Tibet ve Afganistan hudutlarında bazı tavizata mukabi l , bi­taraf mınt ıkan ın bu kısmın ı lngi ltere'ye b ırakmağa hazı r idi ler. » (2)

1 . Dünya Savaşından sonra, Türkiye'yi isti lô ve işgal eden İng i l izler sun'i devletler kurmağa çal ışıyor-

(2) Aynı eser, sf. 168-70.

F: 20

Page 305: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

306 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

!ardı . l ra k'taki ve Basra körfezindeki petrol menfaat­leri. Türkiye'n in parçalanmasına bağl ıyd ı . Dört ayrı dil konuşan, ayrı kültüre mensub olan ve içinde cok sayıda Türk aşireti bulunan kabileleri, Kürt adı altın­da birleştirmeye çalıştı lar. Halbuki «Kürt» kel imesi Orta Asya'da Orhun Nehri kıyısındaki bir Türk boyu­nun adı id i . (3) . Şimdi bu husustaki gayret ve faal i ­yetlerin i , gerıe kendi vesika larından, İng i l iz kaynakla­rından tak ip edel im:

« . . . Arap meselesi.yle ilgili 12 Aralık 1919 tarihli yazıda. Fransızlar da Kürt ve Mezopotamya petrolün­den hisse istiyorlar . . . »

21 Temmuz 1 91 9, Mr. Hohler'den Sir F. Til ley'e: « . . . Mezapotamya şimdi bizim olacağına göre,

ona (Albay Noel'e) bir Kürt Devleti kurdurup, kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz . . . ,>

1 9 Ağustos 1919, Amira l Webb'den Lord Cur-zon'a:

« . . . Amerika Trabzon ve Erzurum'u içine alan bir Ermenistan'ı himdye edecek. Geri kalan dört vila­yeti de bir Kürt Devleti olarak lngilizlerin himayesine bırakıyor . . . »

27 Ağustos 1 91 9, M r. Hohler'den Mr. C. Kerr'e: « . . . Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni hiç il­

gilendirmez. Kürt meselesine verdiğimiz ehemmiyet Mezapotamya bakımındandır. Diğer taraftan Wilson beni korkutuyor, a janları devamlı hatalar yapıyor-lar . . . »

İ ng i l iz Yüksek komisyonunun raporu: « . . . Kürt meselesi Mezapotamya'da tatmikôr bir

sınır içindir. Şerif Paşa'nm konferansa gelip, Kürtle­ri temsil etmek arzusu ciddiye alınamaz . . . »

(3) Bu konudaki makalelerimize bakınız.

Page 306: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 307

28 Kasım 1 919, Mr. Kitson'dan Sir E. Crowe'a: « . . . Kürtlere her ne kadar inanmazsak da, onla­

rı kullanmamız menfaatimiz icabıdır. Doğu vilôyetle­rine gelince, Türklerle harp etmeden o bölgeleri Er­menistan ve Kürdistan diye bölemeyiz. Cok korkarım ki, geçen Haziran�a aldığımız kararları Türklere ka­bul ettiremiyeceğiz, keşke aksini düşünebilseydim.»

4 Ara l ık 1 919, Mr. Ryan' ın raporu : « . . . Gerçi Majeste'nin hükümetinin Kürt mesele­

sinde büyük menfaati olduğu doğrudur. Fakat bu sa­dece Mezopotamya ile ilgilidir ve sırf orayı korumak içindir-»

9 Ara l ık 1 9 1 9, Amira l Sir F. de Robeck'ten Lord Curzon'a:

«Kuvvetler (İngiliz, Fransız), Kürtleri Mustafa Kemal'e karşı kullanmak için her parayı ödemeğe ha­zırlardır . . . »

26 Ara l ı k 1919, Türk meselesinde üçüncü toplan-t ı :

« . . . Kürt kabileleri, İngiliz ve Fransız hakimiye­tine konacak, Kürdistanda hiçbir şekilde Türk bıra­krlm·yacak. Bir tek Kürt devleti mi, yoksa bir çok kü­çük Kürt devletleri mi kurulacaö,ı düşünül�cek Erme­nilere Amerikalılar kanalıyla silôh temin edilecek . . . »

25 Ara l ık 1919, Mr. Ryan' ın raporu: « . . . Bizim şimdiki gayemiz bölmek, arkadaş gibi

oavramp kazanmak ve sonra Jıükmetmek olmalı­aır . . . »

13 Ara l ık 1919 : « . . . İngiliz petrol şirketleri kendilerini, Amerikan

petrol şirketlerinden kurtarmak istiyor!arsa Batum, -:-iflis, Baku'den başka yeni kurulacak Ermeni devle­tindeki petrol işini de üstlerine alır. Bundan başka Musul, Kerkük ve Mezapotamya'daki petroller İngiliz-

Page 307: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

308 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lerin tesirinde olacaktır. Mezapotamya'daki Türk pet­rol şirketinden Fransızlara verilecek hak Türk hüku­metinin hissesinden verilmelidir . . . »

1 8-26 N isan 1920, San Remo Konferansı : « . . . Mezopotamya ve Filistin, İngiliz, Suriye, Fran­

sız mandasına girecek. Mr. Lloyd George, Amerikan standart petrol şirketinin işieri karıştırmasından ve Fransızların petrolden yüzde elli hisse istemelerinden hoşlanıyor . . . »

1 9 Nisan 1920. San Remo Konferansı : « . . . Kürdistan meselesine gelince: Lord Curzon,

bunun çok mühim bir soru olduğunu, İstanbul'dan Bağdat'a kadar bütün bölgelerde yaptığı incelemede Kürtleri temsil edecek hiç bir kimseye rastlayamadı­ğını, Şerif Paşa'nın kendisini Kürt temsilcisi gibi gös­termesine rağmen bundan emin olmadığını, esasen Kürtlerin Türklerle beraber yaşamağa alışmış oldu­ğunu, Türklerle Kürtleri birbirinden ayırmanın çok zor olduğunu, ancak İngiliz ve Fransızların manda yoluy­la bu işi başarabileceklerini, Musul'da yaşayan Kürt­lerin İngiliz mandasına girdiğini söyledi . . . » (4)

Vesikaların ibretle gösterd iği g ibi , İngi l izler, d i ­ğer müttefi klerin yardımı i le , Türkiye'yi parçalamak, Ermen istan ve Kürd istan kurmak istiyorlard ı . Fakat a rzuları tahakkuk etmiyordu. Kazım Karabekir Paşa idaresindeki ordu bir l iklerimiz Doğu'da Ermeni lere ağı r bir darbe vurmuştu. Batı'da ise Mustafa Kemal Paşa idaresindeki mi l l1 kuvvetler, Yunanl ı lara ağır ağır darbe indirmeğe başl ıyordu. İşgal kuvvetleri bu-

(4) İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İnceleme: Erol

Ulubelen, İstanbul sf. 198, 203, 205, 206, 216, 217, 218,

220, 224, 238, 241.

Page 308: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞrm.MALARI 309

n u üzüntüyle seyrediyordu. Bu sıra larda Azeri Türk­leri ,Bolşevik ihti lôl inden f ırsat bularak Rusya'dan ay­rı l ıp, M il li b i r devlet kurmuşlardı . Bu devletin felse­fesi büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp ve Hüseyin­zôde Al i 'n in fik irlerine dayanıyordu. Anadoluda şafak g ib i doğmakta olan mi l li Türk devletine ümitle bakı­yor, el lerinden gelen yard ıma hazırlanıyorlard ı .

Gene İng i l i z vesikaların ı takibe devam edel im : 1 5 Mart 1920, Amira l Sir F.de Robeck'ten Lord

Curzon'a: « . . . Azerbaycan Hükumetiyle, Türk milliyetçileri

temas halindedir. Azerbaycan'a silôh vermiyelim . . . » Aynı tarihte Türkiye'deki Genel Durum hakkında

General lerin Gizl i Bi ld irisinde, Azeriler «Türklere sem­pati duyuyorlar. Ermenilere çok teşekkür edilir ki, bunların (Azeri Türkleri) ve Tatar'ların (Kırım, Kazan. Türkistan Türkleri kastedi liyor•M. E.) Türklerle (Ana­dolu Türkleri) birleşmesini önlüyorlar,» den iyordu .

6 Kasım 1 920, Albay Stokos'tan Lord Curzon'a: « . . . Türklerin Ermenistanı muvaffakiyetle işgali,

Orta Doğu'nun çehresini değiştirmiştir. Türkler şimdi Azerbaycanı da kontrol etmek istiyeceklerdir. Ve bu durumda Bolşevikler'le de çalışmaları kaçınılmaz ha­le gelecektir. Biz bunların ikisine de düşmanız, fakat hiç biriyle savaşmayacağız. Bir fırsat anında, biriyle birleşip diğerine karşı olalım . . . . . . . . . . . .

Sünniler ile Şiiler arasındaki zıtlık büyüktür, biz bu zıtl ığı daha da geliştirebiliriz. Mustafa Kemal ile Tiflis'ten temas kurabiliriz, emrinizi bekliyorum . . » (5)

Bu İngi l iz tutumu, Bolşevik' lere imkôn ve cesa­ret verd i . Kızı lordu bir l ikleri , 27 N isan 1920'de Bakü-

(5) Aynı eser, sf. 253, 262, 282-83.

Page 309: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

310 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yu işgal etti ler. Len in'e çektikleri telgrafta , mi l l i Azer­baycan Türk Devletin i yıktı kların ı şöyle an latıyorlard ı :

« . . . İ ktidardan çekilmesiyle petrol hazinelerin i de mahvetmek isteyen burj uvazin in bu cehennemi f ikri­nin gerçekleşmesi akim b ı rakı lmıştır. Bu başarı b iz im 1 Mayıs hediyemizd ir . Beynelmi lel burjuvaz in in el in­den al ınan mi lyonlarca ton petrol stoku, proletarya-n ın h izmetine arzedi lmiş oluyor . . . . . . » (6) .

Beynelmi lel proletaryanın el ine geçtiği söylenen µötrol ler, Rusya'ya akmağa başladı ve Rusya'n ın bü­tün petrol ihtiyacın ın üçte i kis in i yaln ız başına Azer­bay..:an karşı l ıyordu.

Bundan sonra, Batı'lı güçlerle birlikte, hatta on­lardan daha sıkı şekilde olmak üzere, Ermeni ve Kürt meselesini Rusya eline aldı. Bunu bir «halklar mese­lesi» bir «Bağımsızlık meselesi» haline getirdi ve sos­yalizmle bir arada yürütmeğe başladı. 1946 yılında iran'ın batısında, Savuç Bulak'da (Mahabad'da) Rus ve İngiliz gayretiyle kukla bir hükumet kurduruldu. Bu hükumete, içinde birçok Türk aşireti bulunan LUR'lar, Türk aslından olmaları muhtemel olan İLHA­NiZADE kabileleri. KARAPAPAK Türkleri (Türk asıllı ve Türkçe konuşur) destek oluyordu. Kırmızı, beyaz ve yeşil renkli, üzerinde buğday başağı bulunan bir bayrak kabul eden bu hükumetin, milli marşından bir kaç mısra şöyledir:

«Baba Gurgur (Kerkük) b i l i r, Sert (Türkiye)den Kirmanşah'a kadar, Petrolümüz hayat suyudur, Musul 'da da ona sahibiz .»

(6) Süleyman Tekiner, «Ekim İhtilali ve Sovyet Doğusu

Halkları» DERGİ, (Münib) , No. 47, sf, 23-24.

Page 310: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 31 1

Rus ve İngiliz menfaatlerinin uyuşmaması sonun­da, 'bu kukla hükumeti İran ordusu ezip yok etti.

1956 yı l ında Orta Doğunun toplam petrol ist ihsa­l i 1 72 milyon ton kadardı (Sovyetler · Birl iğ i dışında, bütün dünya istihsal in in % 20'sinden fazlası ) . 1965'­te dünya ihtiyaçları iç in Orta Doğu'nun 400 mi lyon ton istihsal etmesi gerekiyordu (o yı lk i hür dünya is­tihsa l in in % 35 kadarı ) . 1 975'e doğru hür dünya pet­rol talebi, 1 .600 mi lyon ton civarında olacak. ve bu­nun yarıs ın ın , Orta Doğu'dan istihsa l i gerekecek­tir-» (7)

Süveyş kanal ın ın . kapatı lmasından sonra . Türki­ye'n in ehemmiyeti bir kat daha artmışt ır. Petrol boru hatları i le, İran, I rak ve Suudi Arabistan petrol leri , Akden ize akıtı lmağa çal ışı lacaktır. Bunun için an laş­malar yapı lmış, İskenderun'a doğru boru döşenmeğe başlanmıştır.

A.B.D. de mühim petrol a lıc ı ları arasına g i rmiş­t ir. «AB.O. de istih lôk edilen umum enerj in in % 28.7 si kömürden, % 41 . 1 ' i petrolden, % 26.7'si tabii gaz­dan % 3.4'ü hidroelektrik santra l lerinden gelmekte­d ir. 1 980 için yapı lan tahmin lere göre, atomdan elde edi lecek enerj in in n ispeti sadece % 8.7 olacaktır. Petrol 1 980'de de yüzde 41 .5 i le hissesin i muhafaza edecektir. Bu da demektir k i 1980 ve daha i leri yı l lar­da Amerika, ihtiyacı olan petrolü imkôn nispetinde dahi lden ve daha fazla dış memleketlerden tedarik etmek mecburiyetinde kalacaktır.

Atomun ticari bir kıymet kazan ıp petrolün yerin i /

alması iç in daha bir hayli beklemek lôzım geleceğe benzemektedir. Daha uzun yı l lar petrolün Dünya eko-

(7 ) Sir Reader Bullard (ed. ) , The Middle East, London,

1961, sf. 57.

Page 311: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

31 2 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

nomisinde oynamakta olduğu mühim role devam ede­ceği söylenebi l i r.» (8)

Gerek Doğu, gerek Batı güçlerinin, diğer düşünce ve ihtiyaçları yanında, genişleyen petrol ihtiyaçları, gözlerin Orta Doğu'ya dikilmesine sebep olmuştur. Bu, önümüzdeki yıllarda, buradaki ülkelerde, birçok ihtilôl ve anarşi hareketleri olacağı ve kukla hüku­metler, devletçikler kurdurulmağa çalışılacağı anla­mına gelir.

(8) Dr. Fazlı Ayverdi, «Dünyada Petrol», İktisat ve Ma­

liye Mecmuası, 15 Ekim 1958, cilt. V,. sayı: 7, sf. 354

Page 312: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

DİN VE SOSYALİZM

Son senelerde Sovyetler'in Or­

ta Doğu'da propaganda ettikleri

«İslami Sosyalizm», taktik icabı

kullanılan bir yalandan ibarettir. Komünizm gerek nazariyesinde,

gerekse uygulamasında dine kesin -

likle karşıdır ve dinin yok edilme­

sini hedef alır. Bu gerçeği komü­

nizmin doğuşundan bu yana ya­

yımlanan nazari yazılara ve giri­

şilen uygulamaya dayanarak is­

patlayalım:

Bir asırd ı r cemiyetleri yıkıcı , düzenleri değiştiri­ci bir tesire sahip bulunan sosyal izmin, din karşısı n­daki tutumunu da hôd iseler pek güzel göstermiştir. Esasen sosyal ist teoride, d ine nası l bakı ld ığ ı erbabın­ca b i l inmekted ir. Fakat kitlelerin i stenen yöne götü­rü lmesi için, sosyal istlerin gerçek n iyetlerin i çok za­man saklayıp, kuzu postuna büründükleri çok olmuş­tur. Bu oyun bi lhassa bugün Müslüman memleketle­rinde oynanmaktadır. Bunu, tarihi kaynaklardan ala­cağımız misôl lerle göstermeğe çal ışacak, sosyal ist teorideki yeri ile a raları nda münasebet kurmağa ve yurdumuz için ibret dersleri çı karmağa gayret edece-ğ iz.

·

Page 313: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

314 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

SOSYALİZM (KOMÜNİZM) VE SOSYAL ADALET :

Ondokuzuncu asrın şeh irleşme ve sanayileşmesi ile birl i kte ortaya ç ıkan içt imai buhran ve sosyal me­selelere çare bulma gayret ve endişesi, içtimai me­seleyi doğurmuştur. O zamanlar, bu içtimai mesele­ye, cemiyet endişesine, ccsosyalizm» adı veri lmiştir. Bu endişeyi duyanlar arasında, vicdan sah ib i düşü­nürler. din adamları , Sismondi gibi i ktidatçı ve sos­yolog lar vard ı . Onları n gayesi, cemiyette sosyal ada­leti temin etmek. insanların ızd ırabını gidererek, re­fah temin etmekti . Bunun için birçok sosyal adalet ve sosyal siyaset tedbirleri a l ınd ı . Fakat gene bu sı ­rada, l ibera l ist-kapita l izmin doymak b i lmez iştah ve merhametsiz tutumu yüzünden ezi len işçi kitlelerin in sefa letin i istismar ederek, kafalarındaki d üzeni kur­manın f ı rsatın ı arayan ideolog lar yetişti . Bunlar, yaş­l ı l ı k yı llarında fikirlerin in birer hayôl olduğunu anla­yıp bunu itiraf eden Efldtun'dan ve ömrünün çoğunu zindanlarda geçirip, güneşl i ü l keler hayôl eden Cam­panella'dan i lhamın ı alan, hayôlci (ütopist) düşünce­ler zincir ini gel iştirerek, yen i ütopyalar i lôvesi i le, ye­n i f ik ir manzumeleri ortaya çı kardı lar. Kurucusu Marks "ve Engels olan bu yen i doktrin, tarihi ve d iya­lektik materyalizmle, bütün tabii, içtimai ve ruhi ha­d iseleri izah ettiğ in i iddia ediyor ve sistemlerinin adı­nın sosyal izm olduğunu söylüyordu. Sosyal izmin ol­gunlaşması i le komünizme geçi lecekti.

Böylece, Ondokuzuncu Asr ın içtimai meselesi; cemiyet endişes in in mahsul ü olan, sosyal adalet ma­nôsına gelen sosyalizm, yen i sah ip bulmuş, môna de­ğ iştirmiş oldu. Yeni görüş sah ipleri, sosyal adalet in ancak düzeni değiştirmekle mümkün olacağı nı söy-

Page 314: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 315

lüyordu. Bu düzen değişikl iğ i , yerine göre ihti lôl le, yerine göre sulh yoluyla olacakt ı . Fakat her ikisinde de s ın ıf mücadelesi esast ı . i nsanlar b irbirine düşü­rülecek. cem iyetler sarsı lacaktı . Ferdi mülk iyet Kal­d ırı lacak, herşey kollektifleştiri lecekti. Piyasa meka­n izması yok edi lecek, bütün fertler merkezi bir otori­ten in el ine bakan esirler olacaktı . Sosyalizm ve ko­münizm bu id i . Ferdi mülkiyeti kald ırmadan , insan ın , tasarruf, çalışma, i leriyi görme ve kabi l iyeti n in ese­ri olan , çocukları na devredi lebi len ve insan haysiyeti­n in ve h ü rriyet in in teminatı olan, cemiyetin hayrına çal ışan bir ferdi mü lkiyete dokunmaksızın , sosyal

adalet kurulamaz imiş g ib i bir hükümle hareket edi­yorlard ı . En iptidai cemiyette bile bulunan serbest mübadeleyi yok ederek, insan ları saadete kavuştura­cakları ütopyası içinde id i ler. Buna ya inan ıyor veya inanır görünerek, kitleleri inandırmağa çal ışıyorlard ı . Art ık sosyal izm, sosyal adalet demek. sosyal adalet demek. sosyal izm demek olmuş , eş manôlı hale gel­m işlerd i . Kapital izm zaten vurdumduymazdı ve sos­yal izme anal ık ediyordu. Sosyal adaleti, sosyal izmin el inden kurtarmak gerekti. Yirminci asrın iktisadi ve içtimai sistemleri, kapita l izm ve sosyal izmin dışı nda kalarak sosyal adalete sah ip çıkmal ıydı . Yoksa, ihti­lôlci olsun, su lhçu olsun bütün sosyal izrn!er, sonun­da sosyal adaleti boğacak, insan l ığ ı ve onun kıymet­lerini felôkete maruz bırakacakt ı . Çünkü bütün sos­yal izmler, s ın ıf mücadelesini esas a l ıyor, ferdi mülki­yetin ka ldırı lmasını gaye ediniyor ve komünist bir ce­miyette i nsanları esir kamplarına tıkmayı istiyordu. Bu doktrin lerin içindeki safla r ne olursa olsun, doktri n in yaratıcıları ve tatbikçiler in in n iyeti budur. Sosyalizm­lerin en hafifi sayılan, sosyal demokraside b i le bu va­sıflar vardır . Vaktiyle, Rusya sosyal demokratları,

Page 315: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

316 TÜRK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Marksist id i ler; sonunda, «Bolşevik», daha sonra «Ko­münist» adın ı a ld ı lar. Rosa Lüksemburg ve Hilferding'­in yön verd ikleri Alman ve Avusturya Sosyal Demok­rat parti leri , Marksist id i ler. Sosyal demokrat olan İngi l iz İşçi Partisinin l ideri Wilson, 1 966 yı l ında, Brig­hton'da yapı lan part i kongresinde, partisinin Mark­sistlerin isti lôsına uğrayışından yakınıyordu. Sosya­l izmlerin en muted i l i olan Hı ristiyan Sosyal izmi b i le. sosyal izmin prensiplerini ( istihsal vasıtaların ın sos­yal leştir i lmesi, s ın ıf kavgası, beynelmi lelci l i k) kabul etmiştir ( 1 ) . Arap sosyal istleri de, «İslam Sosyalizmi» ütopyası iç inde, sosyal adaleti el yordamı ile a ramak­ta, karan l ıkta bi l inmeyen yönlere doğru i lerlemekte­dirler. Düşünmemektedirler ki, sosyal izmle d in , sos­yal izmle mi l l iyetçi l ik , barışmaz düşmanlard ı r. Bir inin olduğu yerde diğeri barınamaz: Mikropla i lôç gibi .

Yirminci Asrı n mi l li doktrinleri, sosyal adaleti sosyal izmde değ i l . kendi d ini ve mi l li kaynaklarında aramak zorundadırlar. Mevcut düzeni sarsmadan, a ksakl ı k ve kötülükleri ıs lah ederek modern şartlara göre bir sistem yarat ı lmal ıd ır. Bu g irişten, açı klama­lardan sonra, sosya l izmin dine bakışını ve tarihi ibret sayfalarını öz ha l inde açabil ir iz.

SOSYALİZMİN DİNE BAKIŞI :

Komünist Beyannômesi'nde, d in in , istismarı g iz­lemek üzere burjuvazi tarafından uydurulmuş bir ha­yôl olduğu söylenir. Lenin, dini . «ruhi baskı şekille­rinden biri», halk ı istismar etmenin bir vasıtası sayı-

(1) C Gide - C. Rist. A. History Of Economic Doctrines,

London, 1943 sf. 540.

Page 316: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 317

yor, b i r «Afyon» olarak vasıflandı rıyordu (2) . Lenin, Rusya Sosyal Demokrat işci Partisi'nde, H ı ristiyan­l ı kla sosyal izmi bağdaştırmaya uğraşan Bogdanov ve Lunaçerskiy i le mücadele etmiş, d iğer taraftan meş­hur ya lan ve takti kleri ile, merhum Prof. Zeki Velidi Togan ve arkadaşlarına, sosyal izmle d in in bağdaşa­bi leceğin i söylemiştir.

Daha acık olan, Bolşevik nazariyeci lerinden Bu­harin, d inle sosyal izmi (komünizm) bağdaştı racağın ı sanan zayıf sosyal istlerden bahsederek, «Din benim bir komünist oiuşuma mani değiidir. Hem Allah'a, hem komünizme inanırım. Allah'a inancım proleterya ihtilôli uğruna dövüşmekten beni alıkoyamaz» düşün­cesinin kökünden sakat olduğunu, çün kü «Dinle, ko­münizmin, hem nazari hem ameli bakımdan birbirine zıt» olduğunu, i ki büyük öğretic in in tarihi materyal iz­mine bağl ı olarak, d in i b ir hayôl , bir kuruntu, b ir af­yon olarak kabul etmen in icap ett iğini bel i rtir. Ona göre d inle mücadelenin iki yolu vard ı r. Birincisi d ini fik irlerin yayıcısı olan d in teşki latları ile, ik incisi hal­k ın kafasındaki «Yanlış fikirlerle» (3) .

Marks ve Engels'ten, Buharin'e kadar bütün sos­yal ist nazariyeci ler, d ine afyon demekte, i lmi gerçek­leri inkôr etmektedirler. Sosyoloji ve sosyal antropo­loj i i l im leri gösteriyor ki , içtimai, ruhi ve İ lôhl bir mü­essese olan d in , h içbir sosyal farklı laşma ve tabaka­laşmanın ve burj uvazin in bulunmadığı iptidai kabi le­ler, klonlarda bile var olmuştur ve insanl ı k kadar es­kidir. Bunu bile bile inkôr etmişler, ona bazen cep-

(2) Lenin, Socialism and Religion, Moscow.

(3) N. Bukharin, The ABC Of Cummunism, Michigan,

1966 sf., 247-53.

Page 317: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

318 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

tıeden , bozan vasıta l ı şekilde hücum ederek, ortadan kaldırmaya çal ışmış lard ı r. Sovyet tatbikatı, sosya­l istlerin bu bahiste ne kadar sinsi ve dünyan ın en şa­şırtıcı metodların ı kul landıkların ın isbatçısıdır. Şim­di biraz da onu görel im.

DİN VE SOVVET TATBİKAT! :

Ekim 1 91 7 de Bolşevikler, Rusya'n ın idaresini ele geçird i kten çok kısa bir müddet sonra, 24 Kasım 19 17 de, Lenin ve Stalin'in imzaları i le, «Rusya'nın ve Şark'­ın Bütün Müslüman işcileri»ne h itaben. kudretli ve heyecanl ı b ir uslüp içinde, b ir beyannôme yayınladı­lar. Bu beyannômenin, Orta Asya, Kırım , İdi l -Ura l , Azerbaycdn , Kafkasya Türkleri'ne h itap eden kıs­mında, din hakkında şu müjdeler veri l iyordu : «Cami ve mescitleri, dini inanç ve ôdetleri, Rusya'nın carları ve müstebitleri tarafından tahrip edilen ve çiğnenen herkes! inançlarınız ve adetleriniz, bundan böyle serbesttir ve onlara dokunulamaz. Milli hayatınızı tam hürriyet içinde kurunuz. Bu sizin hakkınızdır. Bi­liniz ki, haklarınız, Rusya'nm bütün halklarının hakla­rı g!bi, İhtilôlin ve onun organları olan İşçi, Asker ve Köylü Sovyetleri'nin kudretli himayesi altındadır. Bu ihtilôle ve onun hükumetine destek olunuz» (4) . Bu beyannômedeki vaadlerin nasıl büyük birer yalan ol­duğunu sonraki yı l la r gösterecekti . Bolşevikler, rej im oturuncaya, hasımları'nı yok edinceye · kadar, Türk­Müslüman dünyasın ı kazanmak, gönül lerin i almak, zaman kazanmak düşüncesinde id i ler.

İht i lô l arefesinde de böyle olmuştu. 1917 yı l ı nda Türk dünyası istiklôl ve hürriyet içinde şahlanmıştı .

(4) E. H. Carr, The Bolshevik Revolution, London, 1966,

c 1. sf. 323.

Page 318: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 319

Türk dünyasında, Gaspıralı İsmail Bey' i n f ik irlerin i n tesirinde ka larak yetişen münevverler, bu ateşi yakı­yordu. İsmai l Bey, Kırım'da kurduğu mektepte, Türk­lük ve Müslümanl ı k' la, Batı i l im ve tekn iğin i bağdaş­t ı ran yen i b ir .öğretim metod ve zihniyeti getirmişt i . Buna «Usulü cedid» (yeni metod) adı veri lm iştir. Bu usulü benimseyen lere de, «Cedidilern denmiştir . Usu­lü cedid ya lnız eğitimi değ i l , içtimai ve siyasi haya­tın her safhasını hedef a lan bir dünya görüşü id i. Bu fikrin karşısına ç ıkan muhafazakôrlara da «Kadimi» deniyordu. lsma il Bey, 1 883 te. Bahçesaray'da, «Ter­cüman» Gazetesini çıkard ı . «Dilde, �ikirde, işde bir­lik» şiarını işleyen ve İstanbul Türkçesini edebi dil

olarak kabul eden gazete, Türk dünyasında (Türkiye dahi l ) büyük rağbet gördü. İsmai l Bey, Türkçülüğü işl iyor ve bütün Türklerin kurtu lmasın ı , kültür bir l iğ i­n i hedef a l ıyordu. Hüseyinzôde Ali Bey, Ağaoğıu Ah­met, Sadri Maksudi, Zeki Velidi, Mehmet Emin ResUl­zôde. Alihan Bökeyhan, Çolpan, Elbek, Maocan hep onun manevi talebesi sayı labi l ir. İşte bu «Cedidiler», Türk mi l l iyetçi l iğ ine gönül vermiş bulunan bu Türk münevverleri, 1917 de Orta Asya'n ın çeşitl i yerlerin­de gazeteler çı kararak mi l li bayrağı açmışlard ı . Bu gazetelerden «Uluğ Türkistan», «Birlik Tuvı (Tuğu) » , «Turan», «El Bayrağı», «Türk Söz», «Sada-i Türkis­tan», «Hürriyet» gib i leri meşhurdur.

Türkler mi l li b ir f ik ir etrafında toplan ıyor. bir l iğe doğru gidiyordu. İdi l-Ural . Kır ım, Başkurt . Azerbay­can , Türkistan Türkleri «Milli ŞCira» lar kurmuşlar, parti ve h iz ip çekişmelerinden uzaklaşır olmuş­lard ı . Fakat. bu birl iğ i bozan iki güç vard ı : Mi l leti ayırmağa çal ışan ik i zümre vard ı : Bir i , ulema (d in adamları) i le işbirl iği eden monarşistlerle, Kadetler ( konstitüsyonel demokratlar) .

Page 319: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

320 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Bu ulema ve onlara bakan köhneperestler (ka­dimiler}, «Car ve Şeriat» istiyorlard ı . D iğer ayırıcı zümre ise, Sosyal Demokrat ve Bolşeviklerden ibaret sosyal istlerd i . D in adamları , «Cemiyet-i Ulema» is im­l i b ir siyasi parti kurdular. Monarşist ve Kadetler ken­c:'i lerine yardım ediyordu. Taşkent Belediye seçimle­rine katı ld ı lar. Türk mi l l iyetçileri 1 1 üyel ik kazan ı rken, din adamların ın partisi, 65 üyel ik kazanmıştı . Çar l ık zamanın ın val i muavinlerinden Likoşin'i belediye re­isi seçti ler. 1 1 Eylü l 'de, Taşkent Belediye Meclisi pek gürültülü bir toplantı yapt ı . «0 gün, çok dindar sanı­lan ulema ve kadılar, en mütaassıp Rus mill iyetçileri ve papazları i le» bir olup, Türk Mi l l iyetçi lerine. Ce­d idilere karşı mücadele ett i ler. Mi l l iyetçi ler bundan son derece müteessir olmuşlard ı . Bir kısmı: papaza kızıp oruç yiyen, Ameri kaya kızıp, Rusya'ya sarı lan Arap sosyal istleri gibi , sosyal izme bel bağladı . Bol­sevikler bu durumdan faydalanmasın ı b i ld i ler. Taş­kent Amele ve Asker Şurası (Sovyeti) i leri gelenleri. Türk münevverlerin in kafasına ve gönlüne g irmeğe çal ışt ı . «Genç Buharalılar» Cemiyetin i kuranlar ın . b i rçoğu, bu şekilde küstürülen gençlerdi . 1 920 yı l ın­da, Rus' ların harekôtı na si lôhla yardım ederek, Bu­hara Emirl iğ in i ortadan kaldırd ı lar. Bombardımanda tarihi Türk şehri Buhara mahvolmuş, binlerce ci lt l ik kitapl ı k da yanmıştı . Rus tarih bi lgin i Barthold, ist i lô­dan birkaç gün sonra Buhara'ya gelmiş ve yanan ki­tapları üzüntü i le seyretmişti . Sayfaları n üzerindeki yazı lar henüz okunuyor fakat el le tutulunca kül olup, ufalan ıyordu. Dini taassup, ona küsen gene aydınla­rın sosyal istlerle işbirl iği ve yakı lan Buhara . . . (5) .

(5) Bk. Prof. Dr. Z. Velidi Togan, Türkili Türkistan Ta­

rihi, İst. 1947, sf. 354-64,

Page 320: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 321

Azerbaycan'da da, Şii din adamların ın (Ahund­ların ) . Fars taraftarı olması ve Fars kültürüne meyi l le­ri, b i rçok münevveri küstürmüş, b ir kısmı sosyal ist olurken, bir kısmı da Batı hayranı olmuştur.

Bolşeviklerin , İhti lôlden sonra, Türklere d ini h ür­riyet vaad eden bir beyanname yayımladıkların ı yukarıda söylemiştik. Bu beyann�meden kısa b i r müddet sonra. 12 Ara l ık 1 917 de, Halk Komiserleri Hey'eti, Hz. Osman' ın Kur'ôn ı 'n ın , Petrograd Mi lli Kü­tüphanesi'nden, İslôm Kongresi'ne nakl in i kararlaş­t ırd ı . Kısa bir müddet sonra, son Kazan kral içesi cSüyüm - Bike» Hatun tarafından yaptırı lmış o'lan Süyüm - Bike Kulesi'ni , Kazan Sosyal ist Komitesi'n in emrine verd i . Mi l l iyetler Halk Komiseri Sta l in , Petrog­rad Mi l li Şura başkanı Ahmet Bey Calıkoğlu'na, Müs­lümanların yeni rej im i le işbirl iğ i etmesin in sayısız faydalarından bahsetti. Cal ıkoğlu , tekl ifi Ufa'da top­lanan «Milli Meclis»e götürdü . Türkler bu teklifi ka­bul etmedi (6) . Bu misôlde olduğu gib i , Rusların ger­çek niyetlerin in farkı na varı ld ığ ı hal ler olmuşsa da. onları n samimiyetine inanan Türkler de çok olmuş­tur. Nitekim, Kır ım ve Kazan'da mol lalar ikiye ayrı l ­mıştı : 1 - Ak Molla!ar (rej ime düşman olanlar) . 2 -Kızıl Mollalar (rej imi destekleyenler) . Sonunda hep­si ayı ldı amma, iş işten geçmişti .

Sovyet re j imi d in i ortadan kald ırmakta kararl ı idi ; müsait zaman koll uyordu. Kazan Türkleri arasın­da çıkmış bulunan Marksist Sultan Galiyev, 14 ve 23 Ara l ık 1921 tarih inde, «Zhizn, Natsional'nostey» Der­g isinde, «Müslümanlar Arasında Din Aleyhtarı Pro-

(6) Bk. A. Bennigsen C. Lemerciler-Quelquejay, Islam

in the Soviet Ünion, London, 967

F: 21

Page 321: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

322 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

paganda Metodlarrn başl ık l ı b i r makale yayınlamış­t ı . Bu uzun makale, 1 922 yı l ında Moskova'da kitap hal inde bası lmıştır. Bu makalesinde Sultan Galiyev, sosyalizmin inşası yolunda, diğer d inler gibi , b i r en­gel teşki l eden islômiyetle mücadele etmenin zaru­retinden bahsediyordu. Fakat bu mücadelede ihtiyat­lı olmak lôzımdı. Çünkü İslôm d ini, Hıristiyanl ı ktan daha «Canlı», daha «Demokratik» ve içtimai hayatı n her sahasına g irmiş bir d ind i . O sebepten, Sultan Ga­l iyev'e göre, Türk urukların ın kültür seviyelerine ve d ini teşki lôtların ın kuvvetine göre bir mücadele me­todu secmek gerekiyordu . «Cedidiler» le «Kadimi» ler­

rin çatışması , mollaların i kiye ayrı lmış olması , d in le mücadele iç in iy i bir vasat hazı rlamıştı .

Bu tavsiye üzerine Sovyetler 1925'e kadar din müesseselerine epeyce h ürriyet tanıd ı lar. 1925'ten itibaren, hücuma geçild i . D in mektepleri kapatı ld ı , di­ni ibôdetler yasakland ı . Din müesseselerin in i ktisadi kaynakları el lerinden a l ınd ı . «Allahsızlar», «Dinsiz­ler», «Hudas!zlar» cemiyetleri üyeleri büyük bir din aleyhtarı propagandaya g i riştiler. Bunların üyelerin in çoğu Rus id i. Yayl ım ateşi 1 941 'e kadar devam etti . 1941 de Alman' lar önünde bocalayan Ruslar, d inden medet umdular. Bu arada Müslümanları kazanmak ic;:in, d ine yeni serbestl i k verdi ler. Ufa Müftüsü Resuli­vev, Almanlar'a çattı . 1 0 Haziran 1941 de Bütün Rus­ya Müslüman Kongresi Ufa'da toplandı ve dünya müs­lümanlar ın ı faşizme karşı savaşa çağ ırdı . (7)

Harpten sonra din a leyhtarı propagar:ıdaya, es­kisi kadar olmasa da g ir i ld i . 1 955 Eylülü 'nde Sovyet­ler Bir l iğ in i ziyaret eden Fransız Parlômento Heye­tine, «Dinin, kitlelerin afyonu» olduğu görüşünün halô

(7) Aynı eser, sf. 142-52.

Page 322: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 323

muhafaza edi ldiği b i ld ir i lm işti . 1953 de, Büyük Sov­yet Ansiklopedisinin i kinci baskısı nda, islömiyet iç in şöyle den iyor: «Daima bir irtica rolü oynamış olan İs­lômiyet, istismarcı sınıfların elinde, emekçileri mônen ezen bir ôlet olup, yabancı sömürgeciler tarafından doğu halklarını esaret altına almak için kullanılmakta­dır» . (8) . 29 Ekim-4 Kasım 1956 da Stal i nabad'da top­lanan, «Orta Asya İkinci Arkeologlar ve Etnograflar Kongresi»nde. İslômi inanç ve geleneklerin devam et­mekte bulunduğu, İslômiyet'le kôfi derecede müca­dele edi lememiş olunduğu itiraf ed i ld i . Sovyet etnoğ­raflar ına, i lmi ve tatbiki Al lahsızl ı k propaganda me­todların ın hazırlanması hakkında ta l imat veri ld i . (9)

Ağustos 1959 tarih l i Pravda'da, din in ,«İşcilerin menfaatlerine düşman» olduğu. sosyal izmin kurulma­sını önlediği ifade edi l iyordu. ( 10)

Bunlar, bin lerce ibretli m isôldan birkaçıd ı r. Şunu da hemen beli rtel im k i , Sovyetlere, dini yıkmasın ın yol ların ı öğretmeğe ça l ışan Sultan Galiyev bile mak­bul tutulmamış, o yazıs ından sekiz yı l sonra . <<Burjuva milliyetçiliği» yapmakla suçlanarak vok edi lmiştir.

NETİCE :

Sosyal izm, sosya l ada let demek deği ld ir. Mukad­des kitabımız Kur'an , s ın ıf mücadelesin i kabul etmez.

(8) Prof. A. Kunta, «Sovyetler Birliğinde Müslümanlı­

ğın Gerçek Durumu, DERGİ, Nu. 35-6, 1964, sf. 34.

(9) Dr G. A. von Stackelberg, «Current Soviet Policy

Towarcl Islam», Religion in the USSR, Munich, 1960,

sf. 150-51.

(10) N. Teodorovich, «A Fresh Campaing Against Islam

in the USSR», Religion in the USSR, Munich, 1960,

sf. 227.

Page 323: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

324 TüRK KÜLTüRÜ' ARAŞTIRMALARI

Vatan ı iç in ölmeyi , «şehit»l i kle müjdeler; mi l let in i sev­menin herşeyden önce geldiğ in i söyler. Böylece bey­nelmilelci l iğe karşıd ı r. M i l let real itesin i , ôyet ve hô­dislerin ış ığ ında görmek mümkündür.

islôm d in in in tarihi materyal izmle bağdaşması yersiz bir düşüncedir . Böyle olduğu halde, İslômi sos­ya l izmden bahsetmek, b i lg isizl iğ in veya kötü n iyetin eseridi r. İslôm'da sosyal izm aramak başka, İslômi­yetin prensiplerinden, müesseselerinden faydalana­rak. sosyal adaleti sağlamağa çal ışmak başka şey­lerd ir. D in imiz ve mi l l iyetimizin pek g üzel müessese ve gelenekleri vard ı r k i , günümüzün modern mi lli' i k­tisat ve sosyal adalet sistemi n i kurmada, rehber ve yardımcı olabil i r.

Dini taassup ve ona küserek başka yol lara g it­mek fe!ôketler geti r ir. D in a leyhi nde usta propagan­dalar yapanlara d ikkat etmek lôzımdır. Böyle bir i hti­yatın ne derece lüzumlu olduğunu şu misôl ortaya ko­yc:ır:

1 1 1 . Beynelmi le l ' in (Komintern ) . i l . Kongresinde, 1920 y ı l ı nda şu karar a l ınd ı : Türkiye, İ ran, Afganistan ve Arap ü lkeleri g ib i kapital ist gel işmesin i tamamia­mamış memleketlerde sınıf mücadelesi yerine, mez­hep, tarikat mücadeleleri n i k ışkırtmal ı , b ir avuç mü­nevveri f i kren bölmel idir. Türkiye'de «Yeşil Or­clm> bu d i rektife uyularak kuru lmuştu. ing i l izler'de de aynı gayret görü lmüştür. 6 Kasım 1920 de. Albay Stoks'tan , Lord Curzon'a gönderilen resmi yazıda, Azerbaycan 'da «Sünnilerle Şiiler arasındaki zıtl ık bü­yüktür, biz bu zıtlığı daha da geliştirebiliriz» deniyor­du (1 1 ) .

(11) İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İnceleme : Erol

mubelen, sf. 283.

Page 324: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

MİLLİYETCİLİGlMİZİN «TOPLUMCULUGU» NE İFADE EDER?

Mi l l iyetçi - toplumculuğumuz, kasıtl ı şekilde yorumlanmakta ve zaman zaman çeşitl i f ik ir, doktrin ve hareketlerle aynı şeymiş g ib i gösteri lmek isten­mektedir. Bozan ona sosyal izm damgasın ı vuranlar ç ıktığı g ibi , onu nazizim ve faşizmle bir tutanlar do çıkmaktadı r. Biz bu yazımızda, rürk mi l li kaynağın­dan i lhamın ı alan mi l l iyetçi toplumculuğun, sosya­l izmden, nazizim ve faşizmden farkl ı . bambaşka ma­hiyette olduğunu göstermeğe çal ışacağız.

KOMÜNİZM, SOSYALİZM VE SOSYAL DEMOKRASİ KARŞISIN DA TOPLUMCULUGUMUZ

Sombart, sosyal izm kel imesin in i l k defa «içtimai mesele» an lamında İta lya'da kul lan ı ld ığ ın ı söyler. Bu i l k şekl i ile kul lan ı lan sosyal izm, cem iyet endişesi manôsına gelerek, bir «toplumcu» vosıf gösterebi l i r. � 847 de sosyal izm in bu türlüsünden bahseden Engels, bunun bir «burjuva» hareketi olduğunu, ancak « ko­münizmin, işçi s ınıf ı hareketi» olduğunu söyler. Marx, her iki terimi de kul lanmış. kendisinden önceki sos­yal istlere «ütopist = hayalci» demiş ve kendi sosya­l izmine i lml (bizimki lerin deyimi i le «bi l imsel» ) sıfat ın ı yakışt ırmıştır. 1 872 i le 1917 y ı l ları arasında komünizm ve sosyalizm aynı manôya gelmeye başlad ı . Hatta ko-

Page 325: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

326 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

münizm kel imesi kaybolarak , yerin i «sosyal izmııe bı­raktı . 19 17'de Bolşevizmin Rusya'da i ktidarı a lmasıyla iki terim arasındaki eski fark yeniden ortaya çı kt ı .

i lmi sosyal izm adı veri len, sonunda komünist bir düzen kurmayı hedef alan Marxist sosyal izm (Marx­izm) . sosyal istlerin i l k vazifesin in ferdi mülkiyeti yık­mak. mülk iyet düzen in i tahrip etmek olduğunu. Komü­n ist Beyannamesinde ve d iğer eserlerde ortaya ko­yar. Marx, Engels ve Lenin ' in , « Ütopisti> adın ı verd i­ği sosyal istler de bu hususta Marxist'lerle b irleşir ve ferdi mülk iyetin kald ırı lmasını isterler. Hattô içlerin­de Eflôtun ve Campanel la g ibi leri, a i le müessesesine bile düşman idi ler. Eflôtun. ömrünün sonunda bu f ik­rinden dönmüştür. D iğer sosyal istler de. ferdi mülki­yeti ortadan kaldırmada Marx'tan farkl ı düşünmüyor­lard ı . Farkları , kol lektif mü lk iyete, su lh yolu i le veya ihti lôl metodu i le varma düşüncesindeki ayrı l ı ktan iba­retti . Marxizmin tarihi ve d iyalektik materyalizm in in hepsinde müşterek f ik ir olmayışı , d iğer farkı teşki l eder. Bunun dışında, revizyonistler, çeşitl i sosyal ist doktrinler ve bazı demokratlar ara3ında birçok husus­ta f ik ir birl iğ i görülür. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi sonradan «Bolşevik», daha sonra da «komü­nist» adın ı a lmıştı r. Alman Sosyal Demokratların ın Len in'den akı l danıştıkları ve tal imat aldı kları b i l in­mektedir. Gerçi isveç Sosyal Demokrasisi, Marxizm­L.enin izmin tesirinden uzak, orta bir yol tak ip etmek­tedi r. Fakat öte yandan, sosyal demokrat olduğu bi­l lnen İ ng i l iz İşçi Partisin in gel işme seyri düşündürü­cüdür. İngi l iz İşçi Partisi, Bir inci Dünya Harbi sonuna kadar, «Sosyal ist» lôfın ı ağzına a lmamıştı r . Bu arada safları na sosyal istleri a lmakta da tereddüt etmemiş­tir. 1 91 8 de kabul ed ilen yen i tüzükte «istihsal vasıta­larının müşterek mülkiyeti esasına dayanan» bir sis-

Page 326: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 327

teme taraftar oldukları açı klanmıştır. « İstihsal vasıta­ları n ın müşterek mülkiyeti» fi kri, sosyal izmin en mü­h im unsuru olmasına rağmen, işçi Partis i kendisine halô «sosyal ist parti» demekten d ikkatle kaçınıyordu. Ancak 1 932 den sonra İşçi Partisi , n ihai gayesin in sosyalizm olduğunu söylemeğe başlad ı . 1 945 secim beyannamesinde sosyal izm ve sulhten bahsedi l iyor, «Büyük Britanya M il letler Camiasında, . . . i l erici, de­mokratik, hür, ha lka dayanan» bir sosyal izm kurula­cağı vaadedi l iyor ve bu sosyal izmin «bir hafta son u ihti lô l in in mahsulü olarak bir gecede gelemiyeceği» bel i rt i l iyordu. Bu müphem ifadede. r ihai gaye sosya­l izm olmakla beraber, secimden vazgeci lmeyeceği söyleniyordu. Ayrıca, halk ın siyasi, i ktisadi ve sosyal bakımdan kurtuluşunu sağ lamaktan başka, doktriner bir gayeleri olmadığ ı ifade edi l iyordu. Fakat, İşçi Par­tisi , 1948 yı l ı nda, Komünist Beyannômesi'n in yüzün­cü yı l hôtı rası olarak çı kard ığ ı eserde, Marxist Sos­yal izme (komünizme) bağ l ı l ığ ın i resmen gösterd i . Ki­tabın başına İşçi Partisi adına yazı lan önsözde şu iba­re vardır : «İşçi Partisi, bütün işçi sınıfı hareketine il­ham veren insanlardan ikisi olan Marx ve Engels'e şükran borcunu kabul eder.» Devamla: <<İngiliz İşçi Partisinin kökü İngiliz tarihindedir . . . Fakat. İngiliz sosyalistleri kendilerini Avrupa kıt'asındaki arkadaş­larından asla tecrit etmemişlerdir. Bizim fikirlerimiz, doğrudan doğruya Marx'tan filizlenen Avrupa sosya­lizminin fikirlerinden farklı olmuştur, fakat biz de, Av­rupa düşünür ve savaşçılarından ve bilhassa Mani­festo'nun müelliflerinden yüz türlü tesir almış bulunu­yoruz.»

Bu önsözde, Manifesto'ya uyarak, toprak üzerin­deki ferdi mülkiyetin ka ld ırı lmasın ın , İşçi hareket in in isteği olduğu, çok ağır müterakki ge l i r verg i lerin i n

Page 327: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

328 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

sosyal adalet vasıtası sayı ld ığı , haberleşme vasıtala­rın ı n geniş ölçüde mi l lileştir i ldiği , kredi ve diğer istih­sôl vasıtaların ın da devletleşti ri lmesine çal ış ı ld ığ ı , ya- . n i adım adım kollektif mülk iyet düzenine g idi ld iği ifa­de edi lmiş oluyordu. ( 1 ) .

İng i l iz işçi Partis in in 1 966 Ekim' inde Brighton'da yapı lan Kurultayında. Başbakan ve Parti Başkanı M r. \J\Ti lson, Parti içinde Marxist düşünceyi hakim k ı lmak için ça l ışanları . «İngiltere'nin iktisadi ve içtimai me­seieierine Highgate Mezarlığında ( Marx'ın gömülü olduğu mezarl ık ) çare aramakla», «fosilleşmiş fikir­lere sahip olmakla» itham etti (2) . B irkaç gün sonra Moskova Radyosu«Marxizm ve sosyalizm fikirlerini Highgate Mezarlığına gömmeğe çalışıyorlar» (3) . di­yerek, Mr. Wilson'a çatt ı .

İng i l iz İşçi Partisi ne kadar sosyal demokrat o­lursa olsun, içindeki Marxistler bu sosyal demokrasiyi birgün sosyal izme çevirebi l irler. Yerl i yersiz, aşırı şe­ki lde başvurulan devletleştirmelerin , kamulaştı rma­lar ın gayesi de, eninde sonunda ferdi mülkiyetin or­tadan ka ldırı lmasıd ır. Esasen. iktisat ve sosyolo j i ede­biyatında da «sosyalizm»den « istihsal vasıtaların ın kollektifleştir i ldiği b ir sistem» diye bahsedi l ir . Bu ga­yen in ihti lôl le tahakkuk ettiri l ip ettiri lmemesi. sosya­l izmleri b i rb irinden ayırır. Sosyal izmin bir basamak atesi komün izmdir ki , burada ist ih lôk vasıta ları da kollektifleşti ril i r ve insan ların yiyecek, içecek, g iyecek ve diğer ihtiyaçları bir «tayın» sistemine bağlanır. İn-

(1) Ivor Thomas, The Socialist Tragedy, London, 1949,

sf. 106-11.

(2) Evening Standard, 4 Ekim 1966.

(3) Tlıe Daily Telegraph, 7 Ekim 1966.

Page 328: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 329

sanlar ın iştah larına, zevklerine, istek ve arzularına böylece gem vurulduktan sonra, düşüncelerine de yön veri l i r ve nasıl düşünmeleri gerektiği, komünist idareciler tarafından öğreti l i r. Bütün insani, d ini, mi l­li ve manevi değerler y ık ı lmağa çal ış ı larak, mi l l iyet­siz, d insiz, maneviyatsız, yı kıcı proleterler yarat ı lma­ya çal ış ı l ır . Beyinler böylece yı kanmak, vicdanlara mühür bağlatı lmak, insan l ık sona erd iri lmek istenir. M i l li şerefler ( «Ulusal Onur» deği l ) ayaklar alt ına a l ı ­n ı r, mi l letler yı k ı l ı r, istik lôl ler ve hürriyetler sona erer. Bunların burj uva kal ı ntısı olduğunu söyleyerek, insan­lar ın isyan ın ı bastırmağa çal ış ırlar. Bu hal . i nsan l ığ ın karşı karşıya bulunduğu büyük b ir teh l ikedir.

Ferdi mülk iyet, insaf ölçüleri içinde kal ındığ ı tak­d irde, insanların şahsiyet, hürriyet ve şereflerin in te­minatıd ı r. Dağların , ormanların, göllerin devlete ait elması gerektiğ i g ib i , umumun faydalanacağı yerler­de de kamu mülkiyeti insan l ık hayrı nadı r. İstanbul Bo­ğaziçi 's in in ik i yakasın ın parsel lenip, fertler tarafın­dan gasbed i lmesi, cennet gibi yerlerin kelleştir i lmesi, umumun zararınadı r ve ferdi mülk iyet burada zarar­l ıd ır. Ziya Göka lp' in dediği g ibi , «Ferdi mülk iyet umu­mun faydasına hizmet ettiği takdirde meşrudur)> . Bu manôda anlaşı lan mülk iyet düzeni , insanl ığ ın vazge­cemiyeceği büyük bir hakkıd ır. Ya ln ız b ir iktisadi sis­tem olmayıp, topyekun bir dünya görüşü olan Marx­izm-Lenin izm, i ktisadi d üzeni , mülkiyet sistemini y ık­makla ka lmıyor, insan l ığ ın neyi var, neyi yoksa hepsi­ni ortadan ka ld ırıyor. Sosyal izm bunlardan sadece hirincisin i (mülkiyet düzen in i ) sulh yoluyla , uzun va­dede yı kmağa ça l ış ırsa, komün izmden az mı teh l ike­l id i r ve komünizme basamak teşk i l etmez mi?

İ ktisadi bakımdan zayıf olan s ın ıf ve tabakalar için , yaşama teminatı ve sosyal güvenl ik imkônları ge-

Page 329: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

830 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

tiren Batı Avrupa sosyal adalet telôkki leri, sosyal izm ve komün izmle gerek terim, gerek muhteva bakımın­dan birçok hususlarda içice. yan ı ltıcı , şaşırtıcı bir gö­rünüşte bulunduğundan , b i lhassa az gel işmiş ü lke­lerin. kapita l izmin pençesinden kurtulur ve i ktisadi kalk ınmaların ı tahakkuk ettir irken ve vatandaşlarına insanca yaşama imkôn ları tem in etmeye çal ışı rken. takip etti kleri i ktisadi ve içtimai sistemlerine «sos­yalizm» adın ı vermekten, yukarıda sıralad ığımız se­beplerden ötürü , şiddetle sakınmaları lôzımdır. B izim bu i ktisadi ve içtimai sisteme verdiğ im iz isim, «Top­lumculuk�tur. Toplumculuğun, komünizmle, sosya­l izmle. sosyal demokrasi ile i lgisi bu lunmadığ ın ı be­l i rttikten sonra ,onun faşizm ve nazizmle olan farkı­n ı görel im.

FAŞİZM VE TOPLUMCULUK

İta lyan Faşizmin in öncüleri, Hegel Felsefesin i biraz değiştirerek kabul eden ve Hegel ' in. devlet in yeryüzünde Al lah ' ın en yüksek tezahürü o lduğu hak­kındaki f ikrin i ben imseyen bir grup aydındı . Roma İm­paratorl uğu ve Rönesans çağ ında olduğu gibi, mede­ni dünyaya ış ık vermek g ib i şanl ı bir vazifeye sah ip bulundukların ı iddia ediyorlard ı. Şiarları «Fert için hiç bir şey, İtalya için herşey» idi . Liberal izmi, demokra­siyi, savaş aleyhtarı f ik irleri lônetl iyor ve harbi «dün­yan ın bir icik sağ l ık koruyucusu» olarak yüceltiyorlar­d ı . Onlar için savaş, m i l leti tekrar canl ı hale geti rme­n in zaruri bir vasıtası id i .

İtalyan Faş izmin in tanınmış f i lozoflarından i lk i , Pisa Üniversitesinde felsefe, Roma Üniversitesinde tarih felsefesi profesörl üğü yapan Giovanni Genti le ( 1 875 - 1 944) d ir. 1 923 yı l ında Mussolin i tarafından fa-

Page 330: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 331

şist devlet in in eğitim programın ı gözden geçirmekle vazifelendiri lmiştir. Daha sonra Faşist Kültürü Ensti­tüsünün müdürü oldu. Hegel ' in yolundan yürüyerek, üstadın ın idea l izmin i , hemen hemen mistisizm nokta­sına kadar götürdü . Medeni kültürün i lmi pozitivisit temayülünü ve son derece spiritüel olarak vasıf lan­d ı rd ığ ı Eflôtun felsefesin i tenkit etti. Ona göre. dev­let mukaddestir ve fertle devlet arasında tezat ola­maz.

Faşist felsefesin in inkişafına hizmet eden ikinci yazar, Giuseppe Prezzolini'dir. 1 882 de Perug ia'da doğmuştur. Kültürlü bir a i leye mensup olup, çok oku­yan ve zeng in bir bilgi hazinesine sah ip olan bir insan­ct ı . Fakat 1903 yı l ında büyük ideal ist ve romantik şa­ir Giovanni Papini 'ye rastlayı ncaya kadar, bir ideal rnhibi deği ld ı . 1 903- 1907 arasında Floransa'da, bera­berce Leonardo isiml i edebi bir tenk it dergisi ç ıkar­dı lar. Prezzolini, 1908-1916 arasında La Voce (ses} un yazı işleri müdürü oldu ve bütün gayretini İtalyan Mil l iyetçil iğini caniandırmağa hasretti . Harpten son­ra, siyasete faal şekilde katı lmaktan vaz geçti . Prez­zolini de Gontile gib i Hegelci ideal istti ve devleti. fer­d in üzerinde kutlu b ir varl ı k sayıyor, parlômento mü­esseselerin i hakir görüyor ve ondokuzuncu asrın l i ­beral demokrat ik geleneğ in i . mi l let gücüne karşı bir tehdit vasıtası olmakla itham ediyordu. Prezzolini, Fa­şizmi, İtalyan «Vatanperverl ik ruhunun en yüksek kav­ramı» olarak vasıf landırmıştı r. 1922 Roma Yürüyüşü­nü arzu edi l ir buluyor ve kaçın ı lmaz olarak görüyor­du. Onun nazarında eski l iderler kifayetsiz, rüşvet yi­yici ve soysuzlaşmış idi ler. İta lya hiçbir zaman Ang­lo-Sakson anayasası i le, hiçbir zaman sanayileşmiş kapital ist bir ü l ke hal ine gelemezdi . Sosyal izm, sen­d ikacı l ı k ve Bolşevizm gibi yabancı radikal i thalôt

Page 331: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

332 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

İtalyanlar için birer teh l ike idi . B ir sın ıfı d iğerine kar­şı çıkarmışlar, kanunsuzluğu teşvik etmişler, ayaklan­ma ve grevler yüzünden büyük kayıplara sebep ol­muşlard ı . Bu kötülü kler karşısı nda parlômento hüku­meti pasif kal ıyordu.

işte bu f ik irlerin hôkim olmağa başladığı b ir iç­timai muhit içinde çabucak sivrilen Benito Mussolini, tarihteki yerin i , İtalyan Faşist hareketin in kurucusu ve demagoj ik ağzı olarak kazandı . Faşizm teorisine hk�bir şey getirmediğin i d üşünmek hata olur. İtalyan düş:Jncesindeki mühim temayül leri kavrayacak kadar idrak sahibi ve bu düşüncelere bel iğ bir ifade verecek kadar kabi l iyetl i id i .

Mussolini l ider olduktan sonra. sendikacı l ı ktan a l ınma bir iktisadi teşkilat tarzı getird i . Bu bünyeye korporatif devlet adın ı verd i . Sermaye i le emek ara­sındaki bütün mücadeleyi ortadan kaldıracak şekil­de, lıer ik i taraf ın temsi lci lerini sendika ve korporas­yonlarda, devlet kontrolu alt ına almayı hedef tutu­yordu. Barış taraftarları n ı kötü led i . Harp, insan oğ­lunu yükseltir ve asi l leştirirdi . O vasıtayla mil let bü­yür ve imparatorl uk hal ine gel ird i . Emperya l izm. haya­tiyetin esaslı b i r tezahürü id i . Onun reddedi lmesi za­yıfl ı k ve ölüm alômeti idi . Fert için hayat, vazife, mü­cadele ve fetihten ibaretti . (4)

M ussol in i , 19�4'te sosyal ist derg i Avanti'n in yazı iş leri müdürlüğünden, f ik i rleri değiştiğ inden ötürü uzaklaştı r ı ld ı . Popolo d'italia'yı kurdu ve Fasci di Com­battimanto'yu tesis etti . Bundan Faşist hareketi ge-

(4) E. Mc Nail Burns, Ideas in Conflict, London, 1963,

sf. 217-22.

Page 332: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 333

l işti . Mütecaviz b ir mi l l iyetçi l i k görüşüne sah ipdi . Kor­poratif devlet f i kri Sorel'den mülhem ve tatbikatta tam başarı sağ layamamıştı r. (5)

NAZİZM (NASYONAL SOSYALİZM) VE TOPLUMCULUK

İtalyan Faşizmin in aksine, Alman Nazizmi. doğ­rudan doğruya felsefi öncülere sah ip deği ld i r. Mus­solini, Makyavel ve Sorel' i iht irasla okuyan bir kimse olduğu halde, Hitler, Yahud i düşmanların ın ve ·d iğer ı rkçı lar ın eserleri d ış ında pek az şey okuyordu . İta l ­yan Faşizmin in , devlet i , insan tekômülünün zaruri b ir vasıtası olarak yücelten Hegel idea l izmi i le s ık ı b i r bağı vard ı . Hegel felsefes in in Alman menşeine rağ. men, Nazizm üzerinde tesir i hemen hemen yok g ibi­d ir. H itler, devlet f ikrin i , onu sadece bir cihaz. bir me­kanizma sayarak, aşağı bir seviyede tutuyordu. Onun yerine millet'i veya Volk'u yüceltt i .

Nazizmin temel lerin i Nice'de bulan lar yanı l ı r. Çünkü N ice mi l l iyetç i l i k, savaşçı l ı k a leyhtarı id i ve Prusyal ı askerlerden nefret ediyor ve Yahudileri , Av­rupa'n ın en yüksek soyu olarak görüyordu. Naziler nazarı nda, Alman mi l letin i 19 18 de arkadan hancer­l iyenler Yahudi lerd ir. 1 923 eflôsyonunda, mi l let za­rarına spekülasyona g irişmiş ve mi lyonlar vurmuşlar­d ı . Weimar Cumhuriyet in in zayıfl ı k ve başarısız l ığ ı n­dan mes'ul id i ler.

Alman Nazizmin in en ori j ina l ideoloğu Cari Sch­mit'tir . Muhtel if üniversitelerde hukuk' profesörlüğü

(5) G.D.H. Cole, Communism And Social Democracy,

London, 1961, sf. 367-68, 401-3.

Page 333: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

334 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yapmıştır. Eserinde, mi l letler a rasındaki mücadeleyi bir hayat kanunu olarak kabul ed iyordu .

Diğeri Alfred Rosenberg 'dir. Alman ası l l ı olarak Moskova Ü niversitesinden mezun oldu . Bolşevik ihti­lôl i üzerine Almanya'ya kaçtı . Yahudilere karşı düş­manlığı i le tan ınd ı . Sarış ın Nord ik ı rk ın , ata ların ı n yo­lunda zaferler ve şerefler kazanacağına inanıyordu . H itler. kendisine müh im bir mevki verd i . Ona göre /\ iman halk ı Hı ristiyan l ık yerine, Nordisizmi din olarak kabul etmel iyd i . Yahudi leri , kültür y ık ı l ış ın ın canl ı varlıkları olarak görüyordu . Onlar ı , Almanlar ın Nordic ırkı safl ığın.:ı karşı ç ıkan su ikastciler sayıyordu. Yahu­d i mali faal iyeti i le b ir tuttuğu, verimsiz kapital izme hücum ediyordu.

Hitler, Mein Kampf is iml i eseri i le, mi l l iyetçi l i k, tührerl ik , ırkçı l ı k (Rosenberg' in Nordic' i yerine Ar­yan) , Yahudi a leyhtarl ığ ı . Lebensraum (mi l let iç in a k­tif canl ı mekôn , müstemlekeci l ik fi kri) ve yayı lma fi­k irlerin i getird i .

Faşizmle benzerl iği , otoriter, mi l l iyetçi, mi l itarist ve seçkin ler iderasi taraftarı oluşudur (6) .

Nazizmin vasıfları kısaca Pan - Cermen anti- se­mitik (yahudi düşman ı ) . otoriter ve küçük burjuva ta­raftarı o luşudur.

Nazi Partisi Programın ın 24. maddesi. Part in in herhangi bir mezhep ve imana r:leğ i l , pozitif H ıristi­vanl ığa bağl ı , olduğunu söyler (7) .

Kısaca açıklamağa çal ıştığ ımız Nazizm de. gö­rüldüğü g ib i toplumculuktan bambaşka şeydir .

(6) E. McNall Burns, aynı eser, sf. 223-39

(7) G H D. Cole, Socialism And Fascism, London, 1961,

sf. 35-40.

Page 334: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KULTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 335

Türkçülük toplumculuğu ne demektir? Türk top­lumculuğu, Türk ve İslam kaynağından gelme bir zih­n iyet ve dünya görüşüdür. Ziya Göka lp, Türklerin hür­riyeti ve yard ımlaşmayı sevdiklerinden ötürü, hem ferdiyetçi ( l iberal ist - kapita l ist) . hem de iştirakçi (ko­mün ist - kollektivist) olamıyacakların ı , Türklerin «Da­yanışmacı - Tesanütçü» olduklar ın ı söyler. Gerçek­ten, Hunlar, Göktürk ve Uygur'lardan, Selçuklu, Os­manl ı ve günümüz Türklüğüne kadar. bütün Türk uruk ve boyları, ferdi mülkiyetle, kamu mülkiyet in i öyle güzel bağdaştırmış, yaylakları , mer'a ları bütün boyun istifadesine sunarken, kıŞlakları ferdi mü lkiyet konusu yapmıştır. Şölenler, toylar, yağmal ı , toylar, ü lüş' ler, başak' lar, imece'lerle. gel ir dağ ı l ım ın ın adi l o lmasına çal ış ır, içtimai yard ım şuurunu kuvvetlendi ­ri rken , İslamı kaynaktan gelen «Zekat ve sadaka» rrıüesseseleri i le bu ruhu asrımıza b i le örnek olacak hale getirebi lmiştir. Mesele bu ruhu tekrar d iri ltmek, Türk'ün bu «Toplumcu» vasıf ve an layış ın ı i hya et­mektir. Kanunların , toplumcu zihn iyetin kazandıra­cağı hukuki mevzuatın ortaya koyacağı, sosyal sigor­ta lar, sosyal güvenl ik tedbirleri, fertlerin hukuki mü­kel lefiyetlerid i r. Bunları n yerine getiri lmesi cemiyeti elbette refaha erd irecektir. Hayı rl ı hususi teşebbüs­le bir arada çal ışan ve ihracat ın ve ithalatın çoğunu yapan kooperatifler ve kend i istihsal in i kendisi ihraç eden devlet kesimi , kendi yatırı m ihtiyaçları n ı kendi ­s! ithal eden devlet sektörünün örnek olduğu «Top­lumcu» mi l l iyetçi i ktisat düzeni de, sosyal güvenl i k tedbirlerine a i t mevzuat da «Toplumculuk» u tam ifa­de edemez. Toplumculuk bunları da bünyesinde taşı­d ığ ı g ibi . Türk ve İslam kaynakları ndan rln"n"' nP'�­nekleri de ihtiva etmektedir. Varl ı kl ı kimselerin , hu­kuki vecibelerin in ötesinde yapacakları yard ımlar, sı-

Page 335: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

336 TÜRK KÜL TÜRÜ ARAŞTIRMALARI

nıf ahengi yaratacaktır. Zekat. sadaka, ü lüş, başak, doğum, düğün , d ini g ünler ve ölüm hal lerinde veri len :ziyafetler, lokmalar hayı rlar; diş k ira ları . Türk «Top­l umculuk»unun unsurlarıd ır. Hayatı n manasını hasis menfaatlerin i tatminde, hudutsuz bir kôr h ı rsında gör­meyen, mi l li kültürün verdiğ i b ir toplumcu - dayanış­macı ruhla hareket edenler iç in, bu d i ri lt i lm iş b ir Türk dünya görüşü olacaktır.

ıToplumculuk» u, dokuz ş iarı ndan b iri olarak ele a lan büyük bir mi l l iyetçi l ider, onu üç başl ı k alt ında şöyle ele almaktadı r: «1 - özel Teşebbüs: Burada özel teşebbüsün destekleneceğ i , işverenle ışc ın ın hakların ın karş ı l ık l ı olarak korunacağı ve « İk i tara­fın münasebetlerin in mi l let in zararına olmayacak şekilde kontrol, tanzim ve nezaret altında bulundu­rulması » nın şart olduğu kayded i l iyor» . « i l - Küçük Sermayeler in B i rleşmesi : «Ayrı ayrı k imselerin el i nde bulunan küçük tasarruflar, mesela on bin kişin in . y ir­m i bin kişin in katı l ı p birleşmesiyle büyük sermaye ha­l ine gel i r ve bu sermaye büyük tesislerin kurulması­n ı sağ lar . . . Halkı buna teşvi k etmek, a l ıştı rmak. ce­saretlendirmek ve organ ize etmek, önayak olmak devlet in görevleri arasında olacaktır. Bundan gayri olarak yapı lması icabeden birçok büyük işlerin ay­rıca yine devlet el iyle b izzat ele a l ı narak başarı lma­s ı gerekir . . . Atom, füze araştırmaları ve i lmi araştır­malar g ib i büyük organ izasyon isteyen , büyük mas­raflar isteyen ( işler) tamamiyle devletçe ele a l ın ıp plan lanması ve sür'atle başarı lması esasını iç ine a lan b i r görüşü tutuyoruz.» « 1 1 1 - Sosyal Yardım ve Gü­venl i k Teşki lat ı : Bu da, Türk mi l leti n i içine alacak bir sosyal yardımlaşma ve g üvenl i k teşk ilatı meydana getirmek görüşüdür . Türk mi l leti bugün sosyal ba­kımdan organize edi lmemiş, dağ ın ık b ir durumdadı r.

Page 336: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 33�

Eskiden onun b ir takım sosyal bağları , sosyal kuru­luşları vard ı . Bunlar, dağı ldı , yıkı ld ı . Mesela eskiden vakıflar vard ı , mahal le heyetleri vard ı . O günün şart­larına göre zamana uygun düşecek b ir takım sosyal ve ekonomik organizasyonlar vard ı . Loncalar vardı , loncaların da ayn ı zamanda sosyal fonksiyonları vard ı . Bunlar zamanla yok oldu lar, kalktı lar.

Bugün mil leti tekrar organize etmek lôzım geli­yor. Bunların en başında gelen , işlerden b iris i de bü­tün halkı iç ine alacak b ir sosyal yard ımlaşma ve sos­yal güvenl ik teşki latı kurmaktır. Yan i Türkiye içerisin­de hiç kimse sahipsiz, yard ımsız. h imayesiz, destek­s iz, işsiz ka lmamal ı , kalmak korkusuna düşmemel id ir. Bir a i lenin reisi m i öldü, çocukları, a i lesi m utlaka b u teşk i lat tarafı ndan derhal h imaye edi lmel id i r . . . Böy­le b ir organizasyon olmaksızın , cemiyette büyük hak­sız l ıklar meydana gel ir, büyük fôcialar meydana gel ir ve böyle bir durum mi l leti s ıhhatl i olmaktan çıkarır . . . Ayrıca sağl ık ve adalet güvenl iğ i sağ lanmal ıd ı r. (8)

Görülüyor ki , bizim sosyalizm ve komünizmden sosyal adalet ve insan l ık d i lenmeğe ihtiyacımız yok­tur. Bin lerce yıl önce biz bunu b i l iyor ve yapıyorduk. Bizim «Toplumculuğumuz» en yüksek dayanışmayı, en yüksek sosyal adaleti temin edebi lecek bir anla­yıştı r.

(8) Alparslan Türkeş, Milli Doktrin · Dokuz Işık, İstan­

bul, 1972, Ergenekon Yayınları, sf. 21-25.

F: 22

Page 337: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

HALK VE MİLLET

Cok hal lerde birbir ini tamamlayan, bozan b i rbi­rine aykırı düşen bu iki mefhum etrafında, f ikir ideo­loj i ve hareketler doğmakta, f ı rtınalar kopmaktadır. Günümüzde ise sosyal meselelerin en mühimlerinden olma yoluna g i rmişlerdir. Henüz m i l let hal ine gelme­miş halk toplulukların ın , kendilerin i diğer cemaatler­den ayırışına ve onları yabancı ve düşman görüşüne ait duygu ve düşünceler, insanl ık kadar eskidir. Orta çağ ın büyü'< tarih felsefecisi İbn Haldun, bu manaya yakın b i r kabi le şuurundan ( «asabiyet>> ) i nden bahse­c'iyordu. İhtimal bu şuur, sonraki m i lli şuurun gel iş­mesinde ve meydana çıkmasında rol oynamıştır. Fa­kat 1 300 yıl öncesinin Türklüğünde, bu aşiret düşün­cesini aşan b ir mi l li duygunun varl ığ ına, Orhun Ya­zıtları ve diğer kitabeler şahitl i k etmektedir. Bununla beraber, gerçek manasiyle «Mi l let» hal ine gel iş, b iz­de ve bütün dünyada, son ası rla rı n işidir. Bu vetire, elbette tarihi maddeci leri n iddia ettikleri g ibi , kapi­ta l izmin eseri. burjuvazin i n yaratması değ i ldir. İçti­mai i l imlerin gel işmesi, mekteplerin yayg ın laşması , mi l li kültürü yayan haberleşme ve ulaştı rma vasıta la­rı n ın artması ve tekômülü , mil li devletlerin kurulma­sı , halk toplulukların ın , aynı mi l lete mensup bulunduk­ları an layışı içine g i rmele ri; bu mi l li şuurun, tarihten gelen bi lg i ile (tarih şuuru ile) beslenmesi, mi l letleri meydana get irm iştir. Fransız İht i lô l i , m i l li uyanışta büyük rol oynamış, mll ll şuurları canlandırmıştı r. Yüz-

Page 338: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

'!'ÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 339

yı l ımız ın başında. mi l l iyetç i l ik cereyanları , m i l letlerin şahlanışı , z irvesine ulaşmıştır. Amerika' l ı sosyolog Zimmerman' ın deyişiyle, haşmetl i mazilerine karşı l ı k, kendi perişan hal lerine bakan halk lar, «devlerin omuz­hm üzerinde duran cüceler oldukların rn h issederek, mi l let hal ine gelmek, i lerlemek, iktisadi ve sosyal ba­kımdan kalk ınmak ihtirasına kapı lmışlard ır. Birinci Dünya Harbinden sonra, mi l let hal ine gelmek imkônı­n ın hukuki resmi vesikası, ABD Cumhurbaşkan ı Wi l ­son'un «Prensipleri» olmuştur.

Bu prensiplere göre. i nsanların hakkı , demokra­ti k bir hürriyete sah i p olma kt ı ; halklar mi l ll kaderleri­ni istedikleri g ib i tayin edebi l i rlerd i . Bu prensipler. Türkiye'de, Türklüğün a leyh ine, Türk mi l let in in ve vatan ın ın parçalanması yönüne işleti lmiş ve götürül­müştür.

İçtimai ve kültürel bütünlüğe kavuşmuş, mi l li kü ltürünü yaşayan halklar, «mi l let» hal ine gelmiş de­mektir. Mi l leti n dayandığı nüfus varl ığ ı ise, «halk»­t ır. Mi l let ve halk, birbirinden ayrı lması güç mefhum­lar ve gerçeklerd i r. Bunun yan ında, mi l let hal ine ge­lememiş cemiyetlere de, « ha lk» denir. Bu toplu luk ıar, henüz kabi le seviyesin i aşamamış, mi l li kültür bü­tünlüğü içine g irememişlerd i r. M i lli b i r şekil alama­dı kları ndan bir nevi yığın karakteri gösterirler. O yüz­den, böyle toplu l uklara Marxistler, «sürü» , «yığ ın» inônasında olmak üzere, «halk» adın ı verirler. Sade­c:::e bunlara deği l . mi l letlere de «halk» derler. Bunun sebebini biraz aşağıda açı klayacağız.

Mi l letin , maddi ve manevi sahada yükselmesi Ci lküsünü ifade eden mi l l iyetçi l iğ in düşmanları , koz­mopolit ik, ümanizm { İnsan l ı k sevg isi idd iası) ve ko­münizmdir. Marxizm-Lenin inzm adı da veri len komü­rıizm, mi l l iyetçi l iğ in amansız düşman ıd ı r. Lenin «pro-

Page 339: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

340 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

leterler, her türlü mi l l iyetç i l iğe muhal ifti rler» der. Ge­ne Lenin' in ifadesiyle, komünistlerin vazifesi «mi 1 11 kü ltür» leri kafa lardan sürmek ve onun yerine, mad­ceci bir kültür olan <{proleter kültürÜ>ınü yerleştirmek­tir. Marx ve Engels, «Komünist Beyan nômesi»nde, mi l l iyetçi l iğe karş ı olan büyük nefretlerin i satırlara dökmüşler; mi l let ve vatan gerçeğin i inkar etmişler; yeryüzündeki mi l letler, « buriuvalar» ve «proleterler» d iye i kiye ayı rmışlar; işçilerin vatan ı bulunmadığ ın ı id­d ia etmişlerd i r. Marx, İtalyan d üşünürü Mazzini 'n in mi l l iyetçi l i k hakkındaki f ik irleri i le mücadele etmiş­tir. Diğer taraftan bugün tesiri görü len i rlônda mi l ll nareketinden büyük ümide kapı lmış, onu sol renge büründürmek için çalışmıştır. Kendi ihtilôl şemaları­nın birinci basamağı olan ve «Buriuva ihti lô l i » adın ı verd ikleri, mi l li ihti lô l hareketlerine de, mi l letleri par­çalama yönünde olduğu için sempati beslemişlerd ir. Avrupada bu biçimde hareketlerden, Marx ve Engels, sevgi ve ümitle bahseder. Marx, dünya komünist ih­t i lô l in i yaptı rmak için kurduğu «Bir inci Beynelmi lel» in toplantısında, «Mi l let» yerine «memleket» demeyi terc ih etmiştir. Bu konuşmada, Rusya'dak i azl ık ların lehinde, Rusların a leyh inde konuşmuştur. Daha son- · ra bir Amerikan gazetesinde (New York Times) yayın­ladığı makalelerinde, Rus şöven l iğ in in hakkından Osman l ı Devlet in in geleceğin i söylüyordu. Bu yazı­lar, Ahmet Emin Yalman tarafından Türkçeye çevri­l i nce, bazı iyi n iyetli Türk münevverleri, Marx' ın Türk­leri sevdiği inancına kapı ld ı lar. Halbuki Marx, Türkleri sevdiğ inden değ i l , sınıf izahından ötede, mi l li bir izah­la, Rus meselesine baktığ ı ndan ötürü böyle davra­nıyordu. Bu davranış ve izah Lenin'de çok bel i rg in hale gelecektir.

Alman sosyal demokrasi hareketinin öncüsü, Po-

Page 340: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 341

lonya' l ı Marxist Rosa Luxemburg, 1 901 Paris Kong­resinde, Güney Afrika'daki savaşla i lg i l i olarak, «mi ­l itarizm» ve «müstemlekeci l ik» i kötüleyen karar al­d ı rmıştı . Halbuki , Güney Afrika'da koloni meselesi yan ında, mi l li mesele de vard ı r. 1 905 Rus iht i lö l i 'nden ve 1 908 Türk İht i lô l inden ( i l . Meşrutiyet) sonra göz­ler Afr ika'dan Asya'ya çevri lm işti . « Büyük Rusla r. Rusya'da ezen bir mi l lettin> d iyen Len in Marxist teo­riyi, mi l l iyet meselesi i le bağdaştı rmağa çal ışıyordu. Bunun iç in herhangi b ir mi l li talebi, b i r mi l li ayrı lma­yı , mi l li kaderi tôyin etme hakkını . işçi s ınıf ın ı n mücadelesi açısından değerlendi rd i klerin i söyler. Troçki, ayn ı görüşten hareket ederek. kapita l izme karşı çevri lm iş, mi l li kurtuluş hareketlerin i , mi l li kaderi tôyin etme isteklerin i an layışla karşı layacak­larını ve destekleyeceklerin i söylüyordu. Fakat bu si lôh sosyal izme karş ı çevri ldiğinde. b i r « karş ı iht i lôl» hal in i a ld ığ ı nda derhal ezilmeliyd i . Len in , 1 91 0' 1arda. ısviçre'den, yoldaşı Şaumyan'a yaz­d ığ ı bir mektupta. Rusya, Kafkasya, İ ran ve Türkiye'­n in mi l l iyet istatistik rakamlarını istiyordu. Ve yolda­şı bu bi lg iyi kendisine temin edip göndermişti . Bu b i l ­g in in ışığı nda, Len in, mi l l iyet tezlerin i gel iştird i .

Len in , başta Rusya o lmak üzere, çeşitl i ü lkeler­deki mi l li azlı kların , mi l let i parçalama yönündeki ha­reketlerinden çok şey bekl iyordu. Bu görüşlerin i , Bol­şevik Partisine kabul ettirmişt i . Azl ıkların, mi l li ka­derlerin i serbestçe tayin edebi leceklerin i bel i rtiyor­du . Fakat bu tôyin işinde, sosyal ist rengin kaybolma­masına d ikkJt ed ilecekti . N itekim, Len in tarafından kurulmuş olan « Üçüncü Beynelmi lel» in , 1 920 yı l ında Moskova'da yapı lan İk inci Kongresinde, mi l l i mesele ve müstemleke meselesi hakkında Lenin' in tezleri doğrultusunda kararlar a l ınd ı . Bu kararlara göre, ko-

Page 341: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

342 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

!ani lerde ve az gel işmiş ü lkelerde, Batı Emperyal iz­mine karşı ycpı lan «mi l li kurtu luş savaşları» maddi ve manevi şekilde desteklenecek; bu m i l li hareket, en kısa zamanda sosyal ist b ir renge büründürülecek­ti. Bunun için l iderl iğ i , m i l l iyetçi l iderlerin e l inden a l ­mal ı id i . Bu noktada, daha önceleri Lenin i le Rosa Luxemburg orasında münakaşalar olmuştu. Lenin , «ayrı lma hakkın ı desteklediğimiz iç in b ize, ezilen mi l­letlerin burjuva mi l l iyetçi l iğ in i destekl iyorsunuz deni­l iyor. Rosa Luxemburg'un söylediğ i budum d iyordu. Asl ı nda Len in bu mi l l iyetçi l iğ i , kendi kontrolu a lt ında b ir yere kadar kul lan ıyor, onu istediğ i şeki lde azd ı rı­yordu. Sonunda onu tepeleyecekti. Önce mi l let b ir yıkı lsı n, ötesi kolayd ı . Sonradan bu görüşle, azlı kların mi l li duyguları canlandırı l ı rken, fren vazifesi görmek üzere, onlardan «mi l let» yerine «halk» diye bahsedi­lecektir. 1 2 Mart öncesinde «Türkiye Halkları »ndan bahsedenler, buradan i lham al ıyorlard ı .

1 91 0 yı l ında kurulan Osmanl ı Sosyal ist Fırkası , mi l li azl ık lar tarafından ve Len in ist prensiplere uy­gun biçimde kurulmuştu. Mustafa Suphi, mi l li hareke­ti , sosyal ist renge çevirmek için, Lenin tarafından gönderi lmişti. Türkiye'de, i kinci b ir kurtuluş savaşın­dan bahsedenler, bunları demek istemektedirler.

Len in ve Bolşevi kler, sanayileşmiş Avrupa ile zi­raatçi Doğu arasında, çifte vazife yüklemek, ik i l i gö­rüşe sah ip o!mak zorunda kalmışlard ı . Bu iki görüş « ihti lôlci» ve «mi l ll» , stratej i lerden ibarettir. Gelişmiş sanayi ül kelerinde, mi l li i ht i lô l tamamlanmış. burju­va demokrasi leri kurulmuş olduğundan. sosyal ist ih­ti lôl iç in, «sın ıf mücadelesi» ne h ız veri lecekt i . Asya ve Afrika ü lkeleri iç in , iç m utlakiyet idareleri, Avrupa kolonya l izmi ve feodal ka l ı ntı lar yı k ı lma l ıydı . Bunun mônôsı , mi l li karakterli b i r burjuva iht i lô l i id i . Len in

Page 342: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 343

sonradan b ir adı daha i leri g iderek, böyle geri ve müstemleke ourumda olan ü l kelerin , Rusya ve Avru­pa proletaryasın ın yard ımı i le, kapital ist merhaleye u laşmaksızı n, doğrudan doğruya feodal izmden sos­yalizme geçebileceklerin i müjdel iyordu. Bu ü l kelerde. mi l l iyetçi ayaklanmalara derhal sosyal ist bir hava ve­ri lerek, bu gaye gerçekleştiri lecekti . Böyle b ir görüş ve stratej i insan l ık tarih in in , sın ıf mücadeleleri tari­h inden ibaret olduğunu söyleyen ve beş sosyal teka­mül merhalesin i , « i lmi» d iye gururla i lô n eden tarihi maddeci l iğ i bir kenara itmek demektir. ( 1 ) Gayeye

(1) «Milliyet»in fıkra yazarı 14 Mayıs 1974 tarihU yazı­sında; «!!ağ 'millet' kavramını kendisine bayrak

yapmış, sul da 'halk' kavramını» diyor ve «millet»

«milli» «milliyetçilik», kelimelerinin çok kullanılma­

sından ;)akmıyor. Milliyetçiliğin bazı hallerde, «ile­

ri götürücü», bazı hallerde ise «geriletici» olduğu­

nu söyliyen yazar, buna dair misaller veriyor. Di­

yor ki, Fransız İhtilalinden sonra, «İnanç ve bilinç

birliğine dayanan topluluklar, milliyetçilik akımı

sayesinde yabancı boyunduruğuna karşı ayaklanı­

yor, kendi kaderlerini kendileri çizerek bağımsız bi­

rer devlet oluyorlardı. Ayrıca, demokrasiye gidiş

bakımından da olumlu bir "rolü oldu milliyetçiliğin».

Fakat yazara göre, sonraki asırlarda, bazı ülkeler­

de, milliyetçilik, «olumsuz ve geriletici olmuştur».

Türkiyede de böyle olduğunu söyleyen yazar, delil­

siz iddialarda bulunuyor; Milliyetçiliğin, «Irkçılık

ve hayalci bir turancılığa» döndüğünü «ekonomik

ve sosyal yapıyı değiştirmeğe yönelmiş her hareke­

tin karşısına çıkarılmış olduğunu iddia ediyor. Bun­

lar, burada cevaplandırılması mümkün olmayan, bü­

yük yanlışlar ve insafsız iddialardır.

Page 343: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

244 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

ulaşmak iç in her vasıtayı meşru gören b ir doktrin için, bunu da kitabına uydurmak zor deği ld ir.

Sadece i kt iSadi menfaat iht i latları i le mi l letleri bölüp, yıkamıyacağın ı b i len komün izm, m i l li mesele­ye ve mezhep kanun larına el atmış bulunmaktadı r . Cekoslavakya'yı , Çek ve Slovak d iye ayı rarak yuttu­lar. Almanya, Vietnam, Kore, Pakistan'ı bu şekilde böldüler. isparıya'da, «Bask» mi l li ayrı l ı ş hareketin i gene on lar yarattı İr lônda'daki tedh iş hareketlerin in arkasında onlar var. Yugoslavya'ya böyle sah ip ol­muşlard ı .

önce tahri k ederek faydalandıkları , m i l l i azl ı k hareketleri, şimdi başlarına belô oldu. Başta H ı rvat olmak üzere çeşit l i etn i k unsurlar mi l li i st iklôl peşin­deler. Şimdi l ik Tito'n,un otoritesi, ayrı lmayı , bölünme­yi önlüyor. Onun ölümünden sonra, Yugoslavya'n ın ece l i yakınd ır.

Mi l l i Kültürlerin kuvvetlenmesi ve mi l let hal ine gel iş in hızlanması . komün izmin h iç hoşlanmıyacağı b i r şeydir . Onun için b ir yandan mi lH kültürleri yıkma­ğa, kültür i ht i lô l i yapmağa çal ışı rken, d iğer yandan sun'i m i l l iyetler yaratarak, ona mi l li şuur kazandırma­ğa, sosyal ist hareketin kontrolu altında ondan fayda-

(2) «Millet->ı, «ulus» yapanlar; «milli»yi, «Ulusal»a çe­

virerek sulandıranlar, şimdi de folklorumuza el

uzattılar. Önce halk türkülerimizi, «anırajman»a

uğratırken, son zamanlarda milli oyunlarımızı da

bozınağa başladılar. Türk'ün yiğitlik ve mertlik

sembol.i olan, .Ankara Zeybeği, kendi milli kılığı ve

kendi musikisi ile oynanır. Blzim bildiğimiz budur.

Page 344: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 345

lanmağa gayret ederler. Türkiye'de de s ık sı k sozu edilen , « iç sömürü» , «dış sömürü» lôfları, i lhamın ı bu­düşünceden olmaktadır. Türkiye'de yaratı lmak iste­nen sun'i mi l l iyetler karşısında, mi l li kültürümüzü kuv­vetlend i rmek zorundayız (2) . Bu konuyu başka b i r yazıda e le a ic l ım .

Onun mayo ve anırajman havası ile de oynanabile­

ceğini, bu yılki 19 Mayıs şenliklerinde gördük. Gazi

Terbiyeli kızlar jimna&tik grubunu bu işe sevkeden­

ler, milli kültürle oynadıklarının farkındalar mı?

Hoş, Bursa kılıç-kalkan oyunlarında, zeybek «ca­

şır»ı yerine, mayoya benzer bir kılığa bürünülebil­

dikten sonra, bu gidişi pek yadırgamağa da hakkı­

mız yok demektir.

Page 345: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

FİKİR HÜRRİYETİNE DAİR BAZI FİKİRLER

Komünistler dünyanın her ye­

rinde, muhalefetteyken fikir hür­

riyetinin bir numaralı savunucu­

ları, iktidara geldikleri zamansa baş düşmanı olmuşlardır.

Fikir veva düşünce hürriyeti, yahut uydurmaca­sı i le «özgürlüğü» hakkında söylenecek şeylerin, i le­ri sürü lecek f ık irlerin, ifade edi len düşünce ve «İŞ» ha­l ine gelen, «aksiyon» şekl ine bürünen, «eyleme dönü­şen» f ik i rler için söz konusu olduğunu herkes kabul eder. Belirti lmemiş, açığa vurulmamış düşünceler, ancak Al fah'a malumdur ve açıklanmadığı müddetçe düşünce sahib in in s ırrı olarak kalmakta devam eder. Açıklanan. aksiyona geçen. fakat gerek açıklanması , gerek aksiyon hal ine gelmesi, cemiyet hayatı nda göz­le görü lür ve tesi r yaratmayan sarsıcı b i r netice do­ğurmayan düşüncenin , hürr iyetten faydalan ıp fayda­lanmayacağı hususundan pek söz edi lmez. Kısaca­sı. kafa lardaki «sını lar ; veya sır olmaktan ç ıkt ığı , açı k­landığı halde, cemiyetin mevcut n izamı i le çatışma hal ine gelmeyen, veya öyle görünen f ikr in , hürriyeti hürriyetsizl iğ i d iye birşey yoktur. Hürriyetten fayda­landı rı l ı p, faydalandı rı lmaması istenen f ik irler. sos­yal değişme yaratıcı olan f ik irlerin, cemiyeti sarsıcı

Page 346: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 347

olan düşüncelerin mevcut d üzenle çatışma hal ine ge­len leri ve aksiyon, «eylem» yaratıcı olanlarıdır .

Fi kirler ve kaynağı f ik ir olan ideoloj i ler, ta­rih boyunca insan cemiyetlerindeki d inamizmin mo­tor gücü vaz;fesin i görmüşlerd ir. Tarihi maddeci­ler bu muharrik gücün «madde» olduğunu, «istihsal tekniği» olduğunu söyleye dursunlar, cemiyetleri a l­tüst eden, devletler y ıkan tesirleri i le kendi ideoloj i ­leri bunu yalanlamaktadır. Bu bakımdan. f ik ir ve ide­oloj i ler tarih in a kış ın ı değ iştirmişler, ona yön ver­mişlerd ir. O yüzdend i r ki. mevcut cemiyeti koruma endişesi i le baskı a lt ına a l ınmışlar, hürriyetten mah­rum edi lmiş lerd ir. Tarih içinde görülen sayısız f ik ir, ideoloj i ve hareketlere hürriyet tan ın ıp tan ınmaması konusu, sah ip olunan f ik ir ve ideoloj iye göre şeki l a lmaktadır. Tarihe yön veren f ikir ve ideoloj i lerin, hürriyeti üzerinde durmak gerekir.

DÜŞÜNCE HÜRRİYETİN İN S IN IRLARI

Yukarıda açıklanan manası ile düşüncenin hür­riyetinden ne anlamak ıazımdır? Bu hürriyet s ın ır­sız mıdır? Değilse, hudutları nereye kadar dayanır? Burada bu sual lere cevap arıya l ım.

Mutlak b ir tarife varmak, bütün zaman ve me­kanlar iç in benimsenebi lecek bir f ik ir hürriyetinden bahsetmek mümkün değ i ld ir. Hürriyetin her zaman , mutlak değ i l . şartl ı olduğunu, izafi olduğunu bi len her zümre, onu içinde bulunulan şartlara elveriş l i ola­cak şekilde yorumlamaktadır . Mesela muhalefette olan bir siyasi parti, muhalefette iken onu başka tür­l ü an l ıyor; i ktidarda bulunurken başka. Bir menfa­at grubu, bir din ve ideoloi i zümresi, bu hürriyeti farkl ı

Page 347: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

348 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

zaman ve şartlarda, farklı şeki lde kabul lenmekte­d i r. Meselô, Roma' l ı lar i l k H ıristiyanları d ini inançla. r ından ötürü cldürmüşlerd i . O devrin mazlum Hıris­tiya n ların ın çocukları . sonraki asırlarda, H ıristiyan­l ı ktan saptığ ı na inandıkları d indaşları n ı Eng izisyon mahkemeler!ne sevketmişlerd i . Protestanlar, katol ik kardeşleri tarafından boğazlanmışt ı . öte yanda Türk'lerin d ini müsamahası ise pek meşhurdur.

Rus Çar' ların ın zulmüne karş ı , ezi len insanları ve mi l l iyetleri h ürriyet ve istiklale kavuşturma vaad i i l e propagandaların ı yürüten hapisdeki , sürgündeki ve cemiyet içindeki Rus sosyal istleri (Bolşevikler) , i ktidara geçince değişivermişlerd i . Artık «Proletarya iktidarı» kurulmuş olduğundan, kendi iktidarlarına karşı f ikir hürriyetinden bahsetmenin manôsız l ığ ın­dan söz ediyorlard ı . Önceki yı l ların bu düşünce <lÖZ· gürlüğü» havarileri , 1 91 8 i le 1 956 y ı l lar ı arası nda Sov. yetler Birl iğ inde, düşüncelerinden ötü rü altmış mi l ­yon insan ın canına kıymışlard ı . Bu gerçek, bu yazı­n ın yazı ld ığ ı bu günlerde, Sovyet yazarı Alexander Soljenitzin tarafından açıklanmıştır . Vugoslavya'n ın ik i numaral ı adamı Milovan Ci!as, teorideki ya lan lara karş ı l ık, tatbikattaki maskara l ığ ı del i l leriylEl ortaya koymuştu.

Meselen in i nsaf l ı bir çözüm şekl i ne olabi l i r? Memleket şartlarım ızı da göz önüne a larak, buna ce­vap bulmağa çal ışa l ım .

Batı l ı b ir kaynakta << i lmi hürriyet» . ik i yan l ı olarak ele a l ın ır: Bunun «bir parçası (gelenekçi) görüşleri yeniden dile getirip savunmak hakkı ise. diğer par­çası da yerleşmiş felsefi veya siyasi görüşlerden ay­r ı labi lmek hakkıdır .» Fakat «yerleşmiş felsefi ve si -

Page 348: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 349

vasi düşünceierden ayrı labi lme hakkı , fesat tertip et­me hakkı olarak tefsir edi lmemel id ir. » ( 1 )

Fik ir h ürriyet in in aşığ ı J . J Rousseau bi le, ha lkı aldatmaya çalışma iş in in , f ik ir hürriyeti i le i lg is i bu­l unmadığ ın ı şöyle a nlatır : « İnsan daima kendi iyi l iğ i ­n i ister; fakat bunu her zaman göremez; ha lk kat'i­yen ifsat edi lemez; fakat ekseriya a ldatı l ı r, ve işte yaln ız o zamandır ki fena olan şeyi ister görünür .» (2)

Halk ın aldatı l masına engel olmak, f ikr i öldürmek deği l , yaşamasına imkôn sağlamaktır. Bunu Hegel'in a nladığı rnanôdaki, kudretli milli devlet yapabi l i r.

Ülkemizde, her f ikri ve içtimai hareketi «Atatürk m i l l iyetç i ! iğ i »ne, «Atatürk devrimleri» ne oturtan , onu «mutlak başlangıç», «kat'! hareket noktası» sayanlar, Atatürk'ün tenkit ed i lmesine, «Atatürk'ü koruma kc­nunuı>nun kaldırı lmasına, Atatürk «devrimlerin in» ( İ n­kı lôpların ın ) zedelenmesine razı olacaklar mı? 1 63.

maddenin ka ldırı l ıp, din ve mezhep esasına dayanan siyasi parti kurulması iç in imkôn hazırlanmasına, di­n in istismarına göz yumacaklar mı? Razı olmayacak göz yummayacaklarsa -ki bundan şüphemiz yok­fikir hürriyetin in . ü l kenin kurulu düzeni i le şartlı bu­lunduğunu görüyor ve ben imsiyorlar demekt ir. Ayn ı k imselerin b i r başka bah iste, bütün içtimai n izamı sarsacak bir konuda, d üşünce «özgürlüğü»nden ya­na oldukların ı bel irtmeleri, i nsan ı samimiyetleri hak­kı nda şüpheye düşürüyor. Memleketi düşünerek, ba-

(1) Sidney Hook, Akademik Hürriyet ve Akademik

Anarşi. Çev. Prof. Sencer Tonguç, Ankara, 1973, sf.

30-1.

(2) 6 Kitabile . Birlikte Ruso (Rousseau) İstanbul,

1945, kitabı içinde «İçtimai Mukavele» bahsi, sf. 181,

Çev. Selmin Evrim-1\iebmet Evrim.

Page 349: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

350 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

zı konularda f ik ir hürriyeti olamayacağın ı kabul eden­ler, bir bakıyorsunuz, Türk Ceza Kanunu'nun 1 4 1 . maddesin in suç saydığı komünizmle i lg i l i f ik i r ve ha­reketlerin savunucusu kesi l iyorlar. Diyorlar ki , «ör­nek ald ığ ımız Batı dünyasında Marxist-Len in lst ede­biyat serbestçe yayın lan ır ve en ufak kasabalarda bi le serbestçe sat ı l ı r. »

Başka hususları bel i rtmeden önce, Anayasamı­zın buna cevaz vermediğ in i bel irte l im. Anayasa Hu­kuku otoritesi Prof. Kuba l ı , bakın ız ne d iyor: «Ana­yasamızın 4 . ve 57. maddelerin in tereddüt ve tartış­maya asla yer vermeyen açık l ığ ına ve genel esprisine rağmen, i leri sürülen her aşırı solcu, yani Marxçı , Le­n inci veya Moocu fikri . Anayasamıza aykırı deği lmiş gib i savunmak, Anayasayı tahrif e�mektir ve her aşırı 8olcu eylem ise anayasan ın çizd iğ i meşru luk s ın ırla­rına tecavüz etmektir .» (3)

Komünizm, f ik ir hürriyetinden faydalanmal ı mı­d ı r? Komün izm, komünist f ik ir l i lerin onu gözler önün­den kaçırmak için i leri sürdükleri şekilde, asl ı nda mevcut bulunmayıp, şişiri lm iş , «umacrn ha l ine getiri l­m iş bir nesne deği ld ir. O, ismiyle, cismiyle. teori ve tatbikatıyla mevcuttur. Tohumları çok eski olmakla beraber, bir buçuk asra yaklaşan bir teorisi, 67 yı l l ı k b i r tatbikatı vard ır . Bu f ikrin teorisine Marxizm-Leni­nizm deni lmektedir. Teori, dünya üzeri nde Marxizm­Lenin izm'den başka tabii ve içtimai i l im kabul et­memekte, «diyalekti k materyal izmı>den başka i l im metodu olmadığ ın ı , diğer metodların «metafizik» ol­duğunu söylemektedir.

Marx ve Engels, Komünist Beyannômesi'nde, ko-

(3) Prof. N. Nail Kubalı, Anayasa Hukuku Dersleri, İs­tanbul, 1971, sf. 51.2.

Page 350: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 351

münizmin, kapita l izmin rahminde gel işeceğin i söylü­yorlard ı . Gerçekten de öyle oluyor. Kapita l izm, b ir yandan korkunç b ir kôr h ı rsıyla kitlelerin sefôletini hazırlar, fakirl iğe göz yumar. bunun çaresin i arayıp bulma gayreti göstermezken; diğer yandan bu sefô le­t i komün izm hesabına istismar edecek komünistlere, geniş b ir f ik ir hürriyeti tan ıyarak çifte günah işlemek­tedir. Onun :çin Marx ve Engels, kapital izmi yıkmağa çal ışan komünistlere, «kapitalizmin mezar kazıcıları» adın ı veriyor. Arada yanan, kapital istle;den de, ko­münistlerden de yana olmayan, kendilerin i ha lka an­latamamış :::ı lan f ik i r sah ipleri i le a ldatı l m ı ş hal kt ı r. Bu mi l l iyetçi f i ki r sahip leri boşuna bağırıyorlar; ka­pita l izm, bir kozmopolit zi hn iyettir, ayrı bir dünya gö­rüşüdür. O, serbest piyasa düzeni demek deği ld i r. «Özel» (hususi) teşebbüs, serbest p iyasa düzeni in­sanl ık kadar eskid ir. Kapita l izmin felôketin i yok et­mek üzere, gene onun taraf ından veri lmiş f ik ir hür­riyetinden faydalanarak harekete geçen ve b ir komü­n ist düzen kurmağa çal ışan komün istlere inanma­mal ı , dediklerine itibar etmemel idir. İki kutupta da felôket vard ı r.

Fakat bu i kazları ha lka duyuracak vasıtalar yok­tur. Halk a ldatı lmaktad ı r. Bütün yayın organları , ka­pita l istlerle komünistlerin el indedir. Can düşmanı olan bu ik i zihn iyet ve zümre, hareket nokta larında birçok yerde birleşirler. Feodal izmi, aristokrasiyi, mutlôkiyet idarelerin i yı kı p, demokrati k rej im i kurma işinde, Avrupa'da , Rusya'da, dünyan ın her yerinde kapital ist burjuvalarla, komünist proleterler işbirl iğ i etmişlerd ir. E-sasen, teoride «proleter» , «sanayi işçi­si» demek olduğu halde, tatbikatta komün ist f ik ir l i burjuva ve küçük burjuvalar da «proleter» adını al­m!ştır. O bakımdan kapita l ist burjuva i le proleterler

Page 351: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

352 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

içindeki burj uva menşel i proleterler arasında, ıç ın­den cı kt ık lan sosyal s ınıf bakım ından ayniyet var­d ır. İ kisi de sefa let in devamından yanadır. Kurduk­ları demokrasi rej imin in işlemeğe başlamasından sonra ayrı l ı rlar. Komünistler bu demokrasiyi son noktasına kadar sömürür, hürriyetlerden son nok­tasına kadar istifade �der, anayasa kuruluşları n ı iyi­ce kul lanır. Ne için? Hürriyet, «özgürlük» adına, so­nunda hürriyeti boğmak iç in .

Komünist, Marx ve Engels' in öğrettiklerine uya­rak, «2» harfine gel ince ne yapı lacağın ı , daha «A» harf in i yazarken bi lmektedir. Demokrasi bayrağı açı­lacak , ideolo j ik grevler, genel grevler yayg ın laştı rı la­cak, komünist neşriyat ve fik irler basın, radyo, tiyatro, s inema ile kitlelere yayı lacak, s ın ıf mücadelesi kızış­tırı lacak, arada kazôra mahkum olan olursa. «düşün­ce özgürlüğü» yaygarası koparı lacak, şart lar olgun­laşmaya başlayınca, istiföde edi lmiş olan demokrasi­den, «burjuva demokrasis i » , «biçimsel (şekli) demok­rasi» d iye bahsedi lecek. bir s ın ıf devleti olduğu söy­lenen devlet kötü lenecek, anarşi yaratı lacak ve i kin­ci merhale olan «proleter» (sosya l ist) devrim ( iht i lô l ) aşaması (sathosı )» nda, b ir sosyal ist iht i lô l i i le , dev­let ve düzen y ıkı lacaktır.

işte mezar kazıcı ların ın , müstakbel ölü leri i le b irl i kte geçe�ı uzun serüvenleri . Avrupa ve Ameri ka, ölümünü bi le bile, öldürücüsüne göz yumuyor. Önce onunla işbir l iği ediyor, sonra onun g ittikçe kuvvetle­nerek kafa tutmasına, tôviz koparmasına ses ç ıkar­mıyor. Mezar kazıcı . kôh hürriyet istiyor; kôh sertle­şerek. tabiat (doğa) kanunu'nun geçer olduğunu söy­ıüyor, Darwin' in «hayat mücadelesi» kanununu cemi­yete tatbik ederek «sınıf mücadelesi» ne çeviriyor. Yarın ın ölüsü: sefi l kitleleri doyurup, onların gönlü-

Page 352: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 353

nü kazan ıp; mezar kazıc ın ın bel ine kazmayı vuramı­yor. Gönlü bL:na razı deği l , ruhuna şer sinmiş; ölecek, fakat «halkı ondurmayacak» .

Türkiye buna razı olamaz, Avrupa g ib i kuvvetl i b ir orta sın ıf ımız yok. Mi l li gel ir imiz düşük. Mi lyonlar­ca g izl i ve açık işsizimiz var. İ lmi z ihn iyet yerleşme­miş, geniş bir münevverler zümresi yok. Mi l li sesi bo­ğan yayın organları son derece bol . Hal k «dünya cen­neti» vaadi ile a ldatı labi l i r. Böyle bir hürriyeti; ne ana­yasamız kabul eder ne de Türk Mi l let i .

Fik ir hürriyetin i arzu eden şahıs ve zümrelerin Descartes'in ahlöki davranış ından ibret a lmaları ge­rek ir. OrtaçaıJ Hı ristiyan skolöstisizmine karş ı ç ıkıp, Rönesansı getirenlerin başında bulunan Descartes, tak ip ett iği düşünce ahlôk ın ı şöyle açıklar: «Birinci­si , Tanrın ın çocukluğumdanberi içinde yetişmeme IG­tuf ve inayet buyurduğu d ine sağlamca bağl ı kalarak, memleketimin kanun ve ödetlerine itaat etmek, baş­ka her şeyde de kendimi bir l ikte yaşıyacağım kim­seleri n en ak ı l l ı ları tarafı ndan umumiyetle amel olu­nan ölçülü ve aşırı l ı ktan en uzak kanaatlere göre ida­re etmekti . . . Üçüncü düsturum. daima tal ihten zi­yade kend imi yenmeğe ve dünyanın düzeninden çok kendi arzularımı değişti rmeğe . . . çal ışmaktı» (4) .

Haklar vczifeleri gerekt iri r. Yaln ız istemek, bir­şey vermemek, yı kmak insafla bağdaşamaz. Fik irler elbette muhteremdir. Fakat diğer f ikirlere, mi l l i kül­türe. hukuk düzen ine saygı l ı olmak şarti le. Fikr in, dü­şüncenin hürriyeti, haysiyet l i b i r tutuma, ah lök l ı b ir davranışa bağ l ı olmal ıd ı r.

(4) Descartes, Metod Üzerine Konuşma, Çev. M. Kara­

san, Ankara ,1962 sf. 30-2.

F: 23

Page 353: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

«KARŞI DEVRİM» VE «KONTR GERİLLA»

Şu ik i mefhumun, on onbeş yı ldır sol çevreler­de, i l im ve siyaset çevrelerinde, en yetki l i ağızlar ta­rafından b i le kul lanı ld ığ ı görü lmekted ir. Gazetelere geçmiş, kitaplara geçmiş, radyo ve televizyonda söy­len ir olmuştur. En f ırt ınal ı konularda, çatışmalı me­selelerde sık s ık ortaya ç ıkan bu ik i deyimin , içyüzü ile açıklanması , makalemizin mevzuunu teşki l ede­cektir.

«Karşı devrim» acaba, Atatürk devrim lerine kar­ş· oıuşu mu ifade ediyor? Yerli b ir buluş mudur? Bunlarla h iç b ir i lg is i yoktur; fak:::ıt, o intiba veri lmek istenir. Karsı - devrim'den önce, «devrim» üzerinde durarak , meseleyi aydın l ığa kavuştura l ım . İ ng i l iz ve Fransız di l lerinde «Revolution» , « İht i lö l ve inkı lôp» demek oluyo"'. Birbirinden çok farkl ı ik i manöya sa­h ip olan bu kelime, Marxist-Lenin ist edebiyatta çok ustaca ve rahatl ı kla kul lan ı lmış, çok işler başarmış­tır. Kendi mensupları iç in , « ihti lô l , s i lôhl ı ayaklanma» işaret in i verirken, kendi lerinden olmayanlara karş ı , yumuşak bir « inkı lôp» hareketi iç in çalıştıkları kana­atini uyandırmaktadı r. Türkiye Solu tarafından da, «devrim» kelimesi bu maksat için kul lan ı l ı r. Kendi le­ri için « iht i lô l» i ifade eder, kend ilerinden olmayanla­ra «Atatürk inkı lôpların 1 >> an latı r . Şimdi , tarihi kökle­rine inerek, meseleye daha yakından baka l ım . Dün­yan ın a lt ın ı ü�tüne getirmek, cem iyetleri yık ıp, bir ko-

Page 354: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 355

münist düzen kurmak isteyen Marx ve Engels, «Sos­yal ihti lô l » i b ı r ıc ik vasıta olarak düşünmüşlerd i . Ko­münist Beyannamesi'nde bunu acıkça i fade etti ler ve silôh l ı ayaklanma manasına geld iğ in i çekinmeden söylediler. Kuil1ünist olmayan ha lk k itleleri demek olan «burjuvazin in» , bu sosyal ihtilôl önünde «titre­mesi gerektiğ in i» söyledl ier. 1 850'de Marx Komünist Bir l iğ i 'nde yaptığ ı konuşmada aynı şeyleri bel i rtti . Proudhon'u tenkit ett iği , Felsefen in Sefôleti isimli eserinde de «Ya ihti lôl , ya ölüm» d iyordu. Bu « revo­lutionı> . bu «devrim» ik i kademeli , i k i safhal ı olacak­tır. Birinci kademede, ist i bdat idareleri yıkı lacak, meş­rutiyet veya cumhuriyet idareleri kurulacak , demok­rasiye geçi lecektir; anayasa kabul ed i lecektir. Bu bi­rinci kademe emperyal izme toprak asi l leri ne, feoda­l ite ve istibdada karş ı , cemiyetin bütün s ın ıf ların ın iş­bir l iğ i i le kazanı lacaktır . Methedi lerek ulaşılan bu si­yasi rej ime. «burjuva demokrasisi» adın ı verirler. Bu düzene. «burjuva demokrat:k ihti lôl safhası» da. den ir ve ona, «burjuva demokrat ik iht i lôl i» i le ulaşı­l ı r. Yerl i Marxistlerin d i l inde bunlar ın tam karş ı l ığ ı şöyledi r: «burjuva demokratik devrim aşaması» ve «burjuva demokratik devrim i » .

Marxist i7aha göre , demokratik düzen in cari bu­l unduğu bu merhalede, i ktisadi düzen kap:ta l izmdir . Kapital izm, sistemin kaçın ı lmaz b i r icabı olarak kendi felôket tohumunu kendisi yaratacak, «mezar kazıcı­ları n ı )) , «rahmiPde büyütecektir» . Bu mezar kazıcı la­rı , «proletaryaıt adı veri len işçi s ın ıfıd ı r. İşçi s ın ıf ı , ce­miyetin çok büyük b i r çokluğunu teşki l etmektedir . Cünkü . korkunç bir kôr h ı rsı ve '"ekabet içinde, bir kapltal ist d iğer kapital isti yok etmekte. orta sınıf or­tadan kal kmakta, sefi l leşme artmakta, tarihi b ir mis­yon (sosyal i !ıt i lô l } iç in hazırlanan proletarya , kanl ı

Page 355: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

356 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI

ihti lôl gününü beklemektedir . Marx ve Engels' i n de­d iklerine göre işçi sın ıf ın ı n sefôleti dayanı lmaz ha­le geleceğ i için, kapita l izmi yıkmak için ayaklanacak­lar ve onu devirip sosyal ist (komünist) düzen i kura­caklard ı r. Bu g id iş i h ızlandırmak için, işçi sınıf ına reh­berl i k edecek b i r part i kurulacaktır. İ kinci merhaleye geçmek için, demokrasinin bütün n imetlerinden son noktasına kadar faydalanı lacaktır. Daha önce met­hetmiş o ldukları demokrasiyi, «bur juva demokrasisi» , b ir s ın ı f ın demokrasisi d iye kötüleyecek, «gerçek demokrasi » . «halk demokrasisi» iç in çalışacaklard ır. Yani bugünkü Batı demokrasi lerindeki rej imler yeri­ne, Doğu Almanya'n ın , Rusya'nın , Cin' in ha lk demok­rasileri (!) gaye olarak gösterilecektir. Anayasa ve Anayasa müesseseleri, «özgürlük» (hürriyet)ler son haddine kadar istismar edi lecektir. İşçi g revleri, si­yasi ve ideoloj i k g revlere çevrilecek, «genel g rev» ­lerle memleketler a ltüst edi lecektir.

GERİLLA SAVAŞLARI

Ü lkelerin kendi, tarihi sosyal , tabii ve · i ktisad1 şartlarına göre, komünist stratej i ve taktiğ inde bazı değişmeler yapı lmakla beraber. ana stratej i ve taktik ayn ıd ı r ve devaml ıd ı r. Marx ve Engeis' in söyled iği g i­bidir. Dünya Marxist - Len in ist nazariye ve tatbika­tında, tamamen ona bağl ı ka l ın ı r. Kapita l ist iktisad1 d üzen ve burj uva demokratik rej imi adın ı verd ikleri cemiyet şeklinden, sosyal ist (komünist) re j ime geç­mek iç in başvuracakları sosyal i hti lö l in adı , «prole­ter veya sosyal ist iht i löldir.» Adı geçen «devrim» { ih­t i lô l ) . burjuva2'iye karşı , kapital ist sınıf ın ezd iğ i pro­letarya tarafı ndan yapı lacaktır. Bu s ın ıf kavgasına, sefaletin çe!<i lmez hôl a lması h ız verecek, sonu i ht i -

Page 356: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 357

lô l le b itecektir. Lenin , Rusya şartların ı d ikkate a larak, proletaryan ın yanına, köylü s ın ıf ın ı da ekledi. Bura­da, «proletarya» sözünden, komün ist ideoloj is in i be­n imsemiş bütün s ın ıf mensupların ı a nlamak gerekti­ğ in i hemen bel i rtel im. Onun için de, işçi ve köylü ler azl ı k teşki l eder. Teoride ise tam tersine. Devrim ve memleketin şartlarına göre, bu ihti lô l stratej isine çe­şitl i s ın ıf lar çekilebiir . M.ao ve Castro, iht i lô l i , geri l la savaşlarıyla başardı lar.

Demek l<i, komünistlerin «Amentü»sü, Marxizm ve onun ihtilôl şeması olmakla beraber tatbikatta ay­rı l ık lar görüWr. Şartları yorumlama farkından doğan bu ayrı l ı k lar. komünist olmayanları yan ı ltab i l i r- Tü rki­ye solcuları arasındaki fikir münakaşalan da böyle yanı lmaya yol açmıştı . B ir k ısmın ın Marxist olmadı­ğ ına hükmedi lmişti . Halbuki çatışma, Türkiye'n in han­g i gel işme t:osamağında bulunduğunun yorumlan­masından çı kıyordu. «Sosyal ist devrimciler proleter devrimciler» , Türkiye'nin, «mi l li demokratik devrimi ­n i» çoktan yapmış olduğunu, onun iç in «proleter-sos­yal ist devrime» ( ihti lôle) hazır lanmak gerektiğ in i söy­lüyordu. Bu i l ı� i lô l i yapacak olanl�r. sadece proleter­lerd i . Sloganları da «Sosyal ist Türkiye» olmalıyd ı . «M i l li demokratik devrimciler» ise Türkiye'de, b irinci merhalen in tıenüz aşı lmamış olduğunu, «devrim» iç in , «mi l ll ve geniş cephe»n in şart bulunduğunu, bu geniş cepheye s iv i l ve asker küçük-burjuvaların da dahi l edileceğin i söylüyorlard ı . O yüzden, slogan (şi­ar). «Bağımsız Türkiye» olmal ıyd ı . Birinci ler, «mi l li demokratik devrim» in , 27 Mayıs 1 960'da başarı lmış bulunduğunu söylüyordu.

SOLDAKİ BÖLÜNME

Şu anda TRT'n in başına geçip oturmuş bulunan

Page 357: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

358 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

İsmai l Cem, soldaki bölünmeleri, «Türkiye gerçekleri­nin yeterince b i l inmemesi >> ne, bağl ıyordu. İsmai l Cem, meseleyi şöyle açıklar: «Soldaki bölünmelerin bence i l k temel nedeni , , yeterli teorik çal ışma yapı lmadan, bu çal ışman ın yapı lmasına imkô n bu lunmadan sosya­l ist eylemin başlamış olmasıdır . . . İşçi Partisi (hareke­tinde) . . . bu güçlük . . . parçalanmaya yol açmıştır. Ör­neğin , i lk çatışma part in in dar an lamdaki işçi sınıf ı­na mı , yoksa geniş anlamdaki işçi sınıf ına mı dayan­ması gerektiği meselesinden çıkmıştı. Oysa, bu so­runun teorik olarak parti kurulmazdan önce çözüm­lenmiş olması gerekird i . Aynı g üçlüğe, part i içi de­mokrasisi sorununda da rastlandı . Tü rkiye modeli

dendiğ inde de rastlandı. Teorik açıdan önceden çö­zümlenmesi gereken sorunlar, eylem sırasında sos­yal istlerin karşısına çıktı . Bu durum ise hemen bölün­melere yol açtı Bence soldaki bölünmelerin i l k ne­deni teoriyi kurmadan eylemin başlamasıdır ki, tabii bu kimsenin sucu deği ld i r. Türkiye'nin şartları eyle­min böyle eksik bir şekilde doğması zorunlu luğunu yaratmıştır.

Gerekli cal ış.maların ve tartışmaların yapılma­sına ne Atatürk dönemi , ne de Tek Parti ve DP. yö­netimlerl imkôn b urakmadı» (1 ) .

Sabatay Sevi çocuklarından, Selôn ik dönmesi, Tan Gazetesi sah iplerinden Sabiha Sertel ise, Demok­rat Parti hareket inden büyük şeyler bekliyor. 1945'­lerde « Demokrat ik iht i lôl safhasına» geçilmekte ol­duğunu yazıyordu .

(1 ) Bu hususta bkz. Dr. Çetin Yetkin, «Türkiye'de Sol­

daki Bölünmeler 1960 - 1970» İstanbul, 1971.

Page 358: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 359

Prof. Sadun Aren ise, ayrı lmanın hatasın ı , «mi l li demokratik oevrimcilere» şöylece yükler: «Türk iye'de emperyalizm ile mücadeleyi Türkiye'n in kendi yerli hôkim sınıf ları ile ve diğer hakim s ınıflarla, toprak ağası g ib i sınıf larla, mücadeleden ayırmağa imkôn yoktur. Böyıe bir ayırıma kalkmak, sosyal ist müca­deleyi geriye itmek herhalde Türkiye'n in devrimci b ir başarı göstermesine imkôn vermez. Türkiye'deki devrimci mücadeleyi yozlaştı rı r. Bundan ötürü ben şahsen mi l li demokratik devrim düşüncesindeki arka­daşları, bu ak!mı , sosyal ist bir ak ım telôkki edemem. Sosyal izm i le h iç a lôkası o lan b ir ak ım değ i ld i r. Bu akım doğru da olmadığı iç in dejenere olmaya mah­kumdur. Evvela bunu yapacağız. ondan sonra sos­yal izmi yapacağız f ikri , dünyan ın bugünkü ortamında geçerli değ i ldir. Belk i , Sovyet devriminden evvel böyle b ir şey tartış ı labi l i rd i . Fakat bugün hem burju­vazi , hem de proletarya, . olaylar hakkında b i l i nçlen­miştir. Biz h iç kimseyi, hele burjuvaziyi kanaırama­yız. Burjuvazin in kanacağın ı , b ir müddet işçi s ın ıfı i le bir l ikte kendi kuyusunu kazacağın ı sanmam, böy­le devirler geçmişti r.» (2)

« DEVRj M» j N MANASI

Yukarıdaki münakaşalar devam edip g iderken, Türkiye uykuda idi . Kulak verenlerin çoğu da. «Ata­türk devrimleri tartış ı l ıyor» sanıyorlard ı . Tô k i , si lôh­lar patladı ; irısanlar öldürüldü ve kaçırı ld ı ; bankalar soyuldu; çeşitl i sabotaj lar yapı ld ı , «devrim»in ne de-

(2) Adı geçen esere bakınız.

Page 359: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

360 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

mek olduğu o zaman anlaşı ld ı ve 1 2 Mart'a gel indi . Siyasilerin istismarı, organize g üçlerin yıpranması ve halk ın i lg isiz l iğ i yüzünden, 1 2 Mart hedefinden uzak­laştı ve zayıf kald ı . Avrupa ve Amerika'da ise durum başkayd ı . Komünist Beyannômasi'n in yayımından he­men sonra , «Revolution» un , « inkı lôp» mı , yoksa « ih­t i lô l» m i demek olduğu anlaşılmağa başlanmıştı . Bir dehşet havası esiyordu. D iğer yandan. sosyal güven­l i k tedbirleri a l inmış, sosyal mevzuat gel iştiri lm iş. sosyal adalet umumi efkôrın i lg i lendiği konu hal ine gelmişt i . İşçi sınıf ı n ın hayat seviyesi düzel iyordu . İş günü, 15-16 saatten, 8 saate inmişti . Tati l ler bayram günleri vard ı . Hele vasıf l ı işçilerin gel irleri daha da yüksekti . işç i s ın ı f ı , sefi l leşmenin son hadd inde ca­n ından bezip iht i lôle hazı rlanmıyor, aksine o cemi­yetin o mi l letin bir parçası olmanın hazzı içinde, hak ve vazifelerin i bi l iyordu. Bu şartlar, Marxistlerin ağız değiştirmesine yol açtı . Marx, 1 872 yı l ında. Beynelmi­lel 'e h itaben yaptığ ı konuşmada. kapita l izmin, barış yoluyla da yıkı labi leceğ in i ve sosyal izme böylece de geçilebi leceğ irı i açı klad ı . Marx' ın bu ihtiyat l ı l ığ ın ı , daha sonra, kitlelerin reyin i a lmak zorunda bulunan demokrat ik sol da paylaşt ı . Sosyal demokrasi hare­keti böylece gelişt i . Sosyal izme ihti lôl le deği l , seçim­le geçilecekt i . Engels, kendi lerine yüz vermez olan iş­çi leri , «bur juvazin in uşağı » d iyerek k ın ıyordu. D iğer taraftan, sefa letin artmakta ve proletarya ordusunun kabarmakta olduğu idd iası üzerinde gene ısrarla dur­d u. Buradan hareket ederek, « iht i lô l» mefhumundan, « ka rşı iht i lô l» mefhumuna geçti . Yerl i Marxistlerin de­yimi i le, «devrim»den, «karşı devrim»e geçti . «Karşı­devrim» in esası şu idi: Marx'la b ir l ikte burjuvaziye karşı proletaryan ın «devrim» yaoacağın ı söylüyorlar­d ı . Şimdi ise, «devrim» yapma. sefalet yüzünden doğ-

Page 360: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 361

rudan doğruya proletaryan ın hareketi olarak meydana gelmiyecekt i . Proletaryan ın günden güne büyümesi karşısında dehşete kapı lan burjuvazi, « karşı-dev­rim» yapmaya teşebbüs edecekti . Engels' in ağzıyla , burjuvazi anayasayı ih lô l eden, «özgürlükleri» orta­dan kaldırmaya çal ış ırsa, proletarya ona karşı «dev­rim» yapıp yapmamakta serbesttir. Yan i «devrim»e sebep o lan , <:karşı devrim»e hazırlanan burj uvazi id i . Günah varsa onundu.

« KÖREBE» OYUNU

Engels'in, bu « ka rşı-devrim» m ef h u m u son radan

çok kul lanı ld ı . 1 2 Mart'tan sonra. Türkiye'de de çok söylen ir oldu . Yeni solun fikir babası rolünde olan Marcuse, konuyu enine boyuna ele aldı ve sosyal iz­mi barındırmayan bütün sistemlere «faşizm damgası­n ı bast ı .» « Karşı devrim»e misôl olarak, komünistleri •

temizleyen fndonezya'yı gösterd i . Ş i l i 'de, halkı va­adlerle a ldatıp, işbaşına gelen Marxist Ailende idare­si önce solcular tarafı ndan göklere çı karı ld ı . Sessiz sessiz icraata g irişen Ailende, bütün ferdi mülkiyeti ortadan ka ldırmak için tedbirlere g i rişince, ha lk ın gö­zü açı ld ı ve ard ı arkası gelmeyen grevler başladı . So­nunda ordu işe el attı ve s i lôhl ı mukavemete g irişen Ailende ve Marxist taifesin i imha ett i . Dünyada kıya­metler koptu . Demokrasi havarileri , Ş i l i'yi lônetleme­ğe başladı . 12 Martta Türkiye'ye de böyle hücumlar yönelti lmiş, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden atı laca­ğı tehd idi savru lmuştu. Bu kampanyayı açanların ba­şında, Hol landal ı parlômenter Dankart gel iyor. Dan­kart geçenlerde de Türkiye'nin işlerine burnunu sok­tu . 141 ve 1 42. maddelerden mahkum olanları n af d ı­şı b ıra kı lmasın ın, Avrupa Konseyince hoş karşı lanmı-

Page 361: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

862 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

yacağın ı söylE:d i . Bun ların durumunu «körebe» oyu­nuna benzetmek mümkün. Ebe olan ın gözleri bağ la­n ı r. Diğer çocuklar kaçıp saklanır. Birkaçı da serbest olarak bağ ı r: r : « Elma dersem çıkma, armut dersem çık» . Bu, yakalanmamaları için paroladır ve açık açık söylenir . Demokrasi havari lerin i n çığırtkanl ığ ı da ay­n ı ; sosyal istlere birşey olmasın da, d ünyan ın a ltı üs­tüne gelsin.

«Kontr-geri l lföı ise, geri l lô savaşı i le «devrim» i yapmağa hazı rlanan Marxist-Len in istlere göz açtır­mayan , ordu birl i klerin in , emn iyet kuvvetlerin in , jan­darmanın ve mi l li emniyetin Marxistlerin d i l indeki adıdır. Ötesin i okuyucular düşünüp, anlasın . . .

Page 362: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

«İŞCİ - KÖYLÜ İKTİDARl» . SLOGANl'NIN GERÇEK ANLAMI

On yı ld ır, secim konuşmalarında. yürüyüşlerde, mit inglerde, çeşit l i toplantı larda, propaganda yazı­larında, i lml k isveye bürünmüş makalelerde, i ktida­rı n kapital ist sınıf ın e l i nden a l ı n a rak, e mekçi sın ıf­

larına devredileceği söylen ip durmuştur. Bu ş iar Le­nin'in «Proletarya Diktatörlüğü» şiarın ın , kanunları­mıza, sosyal ve siyasi şartlarımıza uydurulmuş, çev­r i lmiş. k ibar ve nazik b ir ifadesid ir. Bu gecen asırdan Komünist Beyannômesi'n in yazı l ış ından, beri sın ıf ları b irbirine düşürmek, m i l letleri y ıkmak, cemiyetleri tah­rip etmek için p iyasaya sürülen, çok ustaca hazırlan­mış b ir ya landır. Gaye, emekçilerin omuzlarına basa­rak, za l im b i r «Yeni sınıf» yaratmak, k i l i t noktalarını tutmuş olan Komünist Part i l i bu mutlu azın l ığ ın yar­d ım ı i le, b i r «Presidyum» un ve onun üzerindeki tek şahsın korkunç saltanatın ı kurmaktır. Marksizm-Len i­n izm. Marksist Sosyalizm, Komünizm ve Bolşevizm adı verilen doktrin in vaadleri ve tatbi kat, makalemizin konusunu teşki l edecektir .

MARKSİZM-LENİNİZMİN HEDEF VE TAKTİGİ :

Marks ve Engels tarafından ortaya at ı lan ve Le­n in tarafı ndan gel iştir i len komünist (Marksist sosya-

Page 363: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

364 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

l ist) doktr in in hedefi , ik i safhal ı iht i lôl stratej isi ve çe­şitl i taktiklerle, kapital ist ad ın ı verdi kleri kurulu dü­zen i yı karak, sosyal ist (ve olgunlaşı nca komünist) b i r düzen kurmaktı r. Birinci merhalede, s ın ıf mücadelesi yaratıcı , çok acele toprak reformları i le feoda l kal ın­t ı ları ve istibdat idarelerin i yı karak «Burjuva Demok­rasisin, «Şekli» {«Biçimsel» ) adını verd i kleri Batı De­mokrasilerini kuracaklard ır . Buna «Demokratik İhtilôl Safhası» (Bi7im mahutların d i l iyle «Demokratik Dev­rim Aşamasrn) deni r. Bu merhale için, aristokrasiye ve istibdada karş ı cemiyet in bütün sın ıf ları geniş cep­he hal inde mücadele edecektir. Bu Marksist ihti lôl şe­masına aynen uydukları n ı , Sabiha Sertel, Hatırôların­da şöyle itiraf eder. «Biz Tan Gazetesinde i kinci b ir part in in kurulmasın ı , burjuva demokrati k devrimin i tamamlama yolunda atı lm ış b ir ad ım olarak övdük.»

Batı Demokrasisi kurulduktan sonra, b ir yandan bu demokrasi kötülen i rken, d iğer yandan onun n imet­lerinden, anayasa kuruluşlarından son haddine ka­dar istifade edi lecek, Lenin ' in tö ı imatı gereğince «Ge­nel grevlen>e g id i lecek, grev, ücretleri arttı rma k iç in , iş şartları n ı düzeltmek için deği l , devleti yıkmak, ce­miyeti tahrip etmek için b ir vasıta sayı lacaktır. O yüzden Lenin , ideoloj ik gayesi olmıyan, gerekl i hal­lerde sadece . i ktisadi gayelerle g reve başvuranlara « İ ktisatçı» adın ı vermiştir. Köylüler kendi a raları nda bölünecek, subay ve sivil küçük burjuva bürokratla­rından ve diğer küçük bur juvalardan yarı yola kadar. «Sosyal demokrasi» vaadleriyle istifade edi lecek, sonra onlar da terkedi lerek, bir avuç komün ist işçi, köylü, askerh'3 kanlı «Proleter veya Sosyalist İhtilôl Safhası» («Proleter-Sosyalist Devrim Aşaması») ta­mamlanacaktır. Mao. Castro. Guevera, Ho'dan sonra bu stratej iye, şehir ve k ır geri l lôcı l ığ ı eklenmiştir. 1 2

Page 364: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 365

Mart'a kadar Türkiye, bu nazariyenin uygulama a la­nı hal ine getir i lmişti r.

Geniş cephe takti kleri. sosyal adôlet vaadleri, emekçilerin iktidarı ya lanları i le hedeflerine ulaşan komünistler, insan hakların ı nasıl katlederler, Rus­ya'dan misôl vererek göstermeğe çal ışa l ım.

SOVYETLER BİRLİGİ TECRÜBESİ :

191 7 baharında Lenin , Rusya'n ın başındaki de­mokrati k hükumeti, kapita l istlerin adamı , emperya­l istlerin uşağı clarak suçlarken, kendisi g izl ice, Rusya i le harp hal inde bulunan kapital ist Almanya'dan pa­ra yardımı a l ıyordu. Almanya'n ın işgal inden sonra bunun vesikaları müttefiklerin el ine geçmiştir. Ard ı a rkası kesi lmeyen ideoloj ik g revlerle ve kul landı kları toprakları derhal işgal etmeleri için, köylüleri kışkırt­malariyle Rusya'n ın sosyal , siyasi ve iktisadi bünyesi a ltüst oldu ve Marksist-Lenin ist ihti lôl programın ın uygulanması i le . 25 Ekim (7 Kasım) 1917 sabahın ın erken saatlerinde, iktidar komünistlerin el ine geçti . Bütün demokratik parti ve müesseseler, böyle b ir ol­du bittiye karşı ç ıktı lar. Komünist l iderlerin i lk işlerin­den biri , 19 17 Ara l ı k ayında, Ceka adı verilen bir ko­mün ist tedhiş teşki lôtı kurmak oldu. Bu teşkilôt o za­mandan beri GPU, N KVD, MVD, MGD adlarıyla fa­a l iyetlerine devam etti, halen devam etmektedir.

Komünist darbesinden üç hafta sonra, çeşitl i parti ve müesseselerin zorlaması i le, Bolşevikler. çok önceden kararlaşt ırı lmış olan seçimleri yapmak zorunda kald ı lar. Rusya Kurucu Mecl isi için yapı lan seçimde, ancak otuz a ltı m ilyon seçmen rey kul lan­dı . Bolşevikler azl ı k hal ine düştüler. Lenin , Troçki, Sta l in ve arkadaşları, 19 Ocak 1918 de Kurucu Mec-

Page 365: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

366 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTJRMALARl

l isi dağıtt ı lar. Rusv,an ın her yan ında, köylüler ve işçi­ler, işçi ve köylü i ktidarını kurduklarını iddia eden Bolşeviklere karşı ayaklandı . 23 Mart 1919 tar ih inde, Rusya Komünist Partisi Sekizinci Kongresinde Leni­nin yoldaşlar ına açıklad ığ ına göre, köylüler si lôha sa­rı lmışlard ı ve «Kahrolsun Kommuniya» ( Köylü ler ko­mün izm demesin i beceremediklerin «Kommuniya» d iyorlard ı ) şiôriyle Bolşevik lerin Kızı l Ordu'suna kar­!;il dövüşüyorlardı . Troçki 'n in idaresindeki Kızı l Ordu. isyanı bastı rd ı ve köylüleri büyük kitleler ha l inde öl­dürdü. İşçi ayaklanmaları da kan ve ateşle bastı r ı ld ı . Maksim Gorki bunu çok a-:: ı bir di l le k ınadı . 1921 y ı l ı başları nda Kronştad Den ız üssünde çıkan isyan da aynı şekilde bastı rı ld ı . Bolşevikler çaresiz ka larak, NEP adı veri len «Yeni İktisadi Siyaseti» (Bir nevi kar­ma ekonomi) kabul etti ler ve birçok tavizler verdi ler. Troçki, bütün toprakların köylüler el inden a l ı narak, hemen kollektifleştiri lmesin i istiyordu . Fakat Len in ve Buharin, bunu mevsimsiz, erken ve teh l ike l i buldu­lar.

Len in ' in hasta l ığ ı s ırasında üçlü b ir idare vardı . (Sta l in. Leo Kamenev, G. Z inoviev) . Len in ' in ölümün­den sonra Sta l in , Zinoviev ve Kamenev'i «Sol Muha­,P.�e·»>le suçlayarak Troçki 'n i n a kıbetine uğratt ı . 1928-29' 1arda N. Buharin , A. Rykov ve Sovyetler Birl iğ i İş­çi Send ika ları başkanı M . Tomsky'i de «Sağ Muhale­fet» le suçlayarak, bertaraf etti .

1 929-30 yı l ları , köylü toprakların ın kollektifleştir i l­mesi ve acl ı'< yı l ları oldu . Kıtl ı ktan 5-1 0 milyon insan ölürken, Sta l in ' in «Bir Sınıf Olarak Ku'akların (ağala­rın) Tasfiyesi» şiarı altında on-on iki mi lyon köylü Si­b irya'daki cebri iş kamplarına sürüldü. Alelôcele ya­pı lan barakalarda ka larak, korkunç ik l im şartları al-

Page 366: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TD'°RK KüLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 367

tında, sabahın erken saatlerinden gece karanl ığ ına kadar, boğaz tokluğuna çal ışmaya mecbur tutu lan bu biçare insanların çoğu, k ısa zamanda öldü ler. Kalan­ları , Sovyet mücizesin in dev eserleri olan elektrik santra l lerini , bara j lar ı , büyük tesisleri t ırnaklarıyla ka­zarak kurdu l ı1r. Bunlar, yirminci asrın modern serfle­ri ve hatta esi r leri idi .

Sta l in , kendisine muhal if olan komünist l iderle­rinden S. Kytcv'u öldürttükten sonra, kitleleri tedhişe tabi tuttu. 1 936-38 yı l ları nda NKVD şefi N. Yezhov'un idaresinde bı.iyli k temizl i k hareketleri ne g i rişi ldi . Ko­münist l iderlerinden Kamenev, Zi noviev, Buharin ve

Rykov ve pek çok komünist i leri gelen i , Halk Mahke­meleri'ne ç ıkarı larak, suçları n ı itiraf etti ler ( ! ) ve öldü­rü ldüler. 1 948 de Zdanov'un ölümüyle, Devlet Plôn­lama Teşkilôtı Başkanı N. Veznesensky ve diğer ta­raftarları temizlendi.

Sta l in ' in ölümünden sonra , Kruşçev' in ve Malen­kov'un dahi l bulunduğu b ir heyet işleri yürütüyordu. Parti sekreterl iğ in i e l ine geçiren Kruşçev. « 1957 yı­l ı nda d iğerlerin i harcayarak tek l ider hal ine geldi . 1964'de Kruşçev' in i ktidardan düşürü lmesinden son­ra, gene ortak l iderl ik başladı . Halen öyle görünmek­le beraber, Bre jnev tek l ider olma yolundadır. Brej­nev, 1964 de aynı zamanda Politbüro üyesi olan dört kudretl i sekreterle (M.A. Suslov, A.P. Krylenko, N.V. Porlaorni, A.N. Şelepin) mücadele etmek zorunda kalmıştı. 1 965 sonunda Podgorn i 'yi sekreterli kten uzaklaştı rmayı başardı . 1967 de Şelepin'i uzaklaşt ır­d ı ve adamların ı k i l it nokta lardan attı . Krylenko i le Suslov sekreterl ikte kalmakla beraber, onları kendi tarafına çekti . Daha sonra, «Birinci Sekreter» ünva­nı yerine, «Genel Sekreter» ünvan ın ı a ld ı . Brej nev, 1 5 kişi l i k Pol itbüro'daki rakiplerin i tasfiye için f ırsat kol-

Page 367: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

368 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

lamaktad ı r. Çekindi kleri Podgorn i 'n in yerin i devlet başkanl ığ ına (Yüksek Sovyet Presidyum Başkanl ı ­g ına) yükselterek. kurtulabi l i r. İ kisi a rasında keskin ve s insi bir mücadele devam etmekted ir.

Kruşcev gecen yı l öldü ve gayet sönük bir şekil­de, s ıradan bir Sovyet vatandaşı gibi gömüldü. İn­sanl ığ ın , hü :-,.iyetlerin ve faziletlerin yeri olmıyan bir rej imde bundan fazlası nı beklemek hatadı r. Birbir in i boğazlayan insanlar diyarına hala <ıyaşasın» çeken­lerin ve orada cennet umanların ya safl ığ ına-bönlüğü­ne, ya beyin ve vicdanların ın karartı lmış, söndürül­müş olduğuna, yahut hain l ik lerine hükmetmek lôzım­d ır. Başka türlü düşünmeğe imken yok. İşçilerin e l in­den grev hakkı a l ınmış, sendika idarecileri Komünist Partisi tarafından tayinle getiri l iyor. Toplu sözleşme yok. İşçi lere, « kime karşı çı kıyorsun? İşte senin i kti­darın, işte senin devletin» d iye gözünün içine baka ba­ka yalan söylüyorlar. Komünist İhti lcl i 'n in yı ldönüm­lerinden, Parti Kongrelerinden bir ik i ay önce, «Bu Gün ler Şerefine» işçi yarışmaları , istihsôl i arttırma kampanyaları düzenl iyorlar. Stahanov'cu işçi leri teş­vik ederek bir işçi Aristokrasisi yaratt ı lar. Kapital izm­de tenkit ettiklerin in çok fazlasın ı , işçiye bir pay ayır­madan, fazla kıymet'i ( «art ık değer» ) işçiden söküp a larak , mutili azın l ığ ın kesesine si lchlanmaya, hür ü lkelerde propaganda masraflarına ve oran ın komü­n istlerin in si lchlandırı lmasına harcıyorlar. Sovyet Bir­l iğ i Anayasası 'n ın 1 26'ncı maddesine göre Sovyet va­tandaşları i kiye ayrı lmıştır. Bir tarafta «Sovyetler Bir­liği Komünist Partisine dahil, daha aktif ve şuurlu va­tandaşlar» ycın i mutlu azın l ık , d iğer tarafta «yeteri kadar aktif ve şuurlu olmıyan», yan i Komünist Parti­sine g irmemiş olan. ona a l ınmıyan vatandaşlar. Bu, insanl ığa saadet vaad ederek, emekçilere i ktidar müj-

Page 368: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 369

del iyerek gelen bir beladır. insanl ığ ın yarısı bu felô­ketin pençesi alt ına düşmüştür. Kalan yarısın ı n çok uyan ık olması gerekir. Kapita l ist devletler ve müesse­seler, kôr h ı rs ın ı b iraz azaltarak, i nsafa dönsünler. M il l i devletler, mi l l i doktrin ler, her ü lken in tarihi ve sosyal şartların ın çok farkl ı olduğunu, Marks ve En­gels' in kafalarındaki şemalardan bambaşka bu lun­duğunu, icraatları i le ispat ederek. sosyal g üven l ik yolunda iy i adımlar atmal ıd ı rlar. İşçilerin ve diğer va­tandaşları n da sah ip bu lundukları n imetin kıymetin i takdir etmelerj ve onu korumaları gerekir. Yolsuzluk­lar. hatalar düzelti leb i l i r, memleket y ık ı l ı rsa, b ir da­ha düzeltmek mümkün değ i ldir· İnsaflı , kararında bir

«Mü lkiyet Müessesesi » insa n haysiyet ve hürriyet in in teminatıd ır. Küçücük bağ ve bahçelerin i , tarlalarını , kooperatifçi l iğ in yardımı i le, fenni şeki lde işleyen köylü lerin , küçük atölye ve işletme sah iplerin in ocak­ları tüttükçe, m i l letler yıkı lmaz. Z iya Gökalp' in sözle­riyle Türkler mutedi l bir ferdi mülk iyet an layışına sa­hip bulunmuşlard ı r. Komünist ve l ibera l ist a nlCJyış onlara hiç uyrr•az. Türkler dayanışmacıdır. Birçok sos­yal ist ve bazı sosyal demokrat parti lerin in . su lh yolu i le de olsa. ferdi mülk iyeti öldürmeğe çalışmaları, so­n unda komünizmin ekmeğine yağ sürecektir.

Sosyal izmle kapital izm arasında, mi l l i olan ın ı , kendimize has olan tarihi ve sosyal şartlarım ıza uy­gun bulunanı seçmel iyiz. Sadece şu kadarın ı söyle­yelim ki, Susurl uk Şeker Fabrikası'nda, sendika baş­kanlar ın ın atı lganl ığ ı ve çal ışkanl ığı i le, işçilerin koo­peratif kuroiOk, profesörlerin bile sah ip bulunmadı­ğ ı bahçel i evlere sah ip olmaları . çok ümit vericidir. İ leride, kooperatifçi l i k, hususi teşebbüs ve kamu kesi-

F: 24

Page 369: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

370 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

minin, mi l li bir ruh ve a nlayış içinde büyük hamleler yapabi leceğin in işaretid i r. Sosyal adaleti de, kalkın­ma yol larını da kendimizde arayacağız. Marks'ta, Le­n in 'de veya l ibera l istlerde değ i l . Bunu yapmadığımız ta l<di rde, komünist i ktidarın ın pençesi a lt ına düşmek mukadderdir. Böyle bir rej im de, köylü ve işçilerin i k­tidarına deği l , kitlelerin sefôlet ve ızdırabına yol acar. ( 1 ) .

(1) B.I. Nieolaesky, «The Crimes 'lf The Stalin «Era»,

The New Leader, 1956. L. Schapiro, «Keynote­

Compromise», Problems of Communism, Temmuz­

Ağustos 1971, sf. 2-8.

M Rush, «Brezhnev and the Succession Issuev», aynı

dergi, sf. 9 - 15

Münih'te çıkan «Dergi»nin çeşitli sayıları ve Mark­

sist-Leninist literatürün İngilizceleri ve bazı yerli­

leri.

Page 370: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

SOSYALİST ENTERNASYONAL

Halk Part is in in geçen ay yapı lan 23. Kurultayın­da ( 1 ) . CHP'n in Sosyal ist Enternasyonale üye olması tekl if i , müzakere bi le edi lmeden, 'J l kışlarla kabul ed i l ­di . Buna, Halk Partisi içinden en ufak bir itiraz olma­dı : Fakat, diğer parti çevrelerinden esasl ı tenkitler yö­nelti ld i . «Düşünce özgürlüğü» sözünü d i l inden eksik etmeyen CHP'nin başkanı . bu tenkitleri, «çağ dışı bir davranış »olarak n itelendird i . M i l l iyet' in başyazarı ise, bu üyeliğe karş ı ç ıkmanın, «safsata ve cehôlet örne­ğ i » bir tutum ve davranış olduğunu söyledi . Bu fetva­ya kendis in i bi le inandıramamış olacak ki , derhal ü le­manın fetvasına başvurdu. Pol iti kac ın ın ve gazeteci­n i n sözlerin in üzerinde durmağa değmez. Bizi üzen, i l im adamların ın , i l im adına söylediklerid ir. Bu durum karşısında Sosyalist Enternasyonal ' in ne olduğunu bir de biz açı klayal ım.

SOSYALİST ENTERNASYONAL' İN TARİHÇESİ :

Bugün ad 1ndan söz edilen Sosyal ist Enternasyo­nal . 1951 'de Frankfurtta kurulan Demokrati k Sosya­l ist Enternasyonal ' id i r. Buna Beşinci Enternasyona l d iyenler olduğu g ibi , İ kinci Enternasyonal ' in devamı gözüyle bakanlar da vard ı r. 'Bu beynelmilel teşkilô-

(1) 27 Kasım 1977.

Page 371: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

372 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

t ın, yirmibeş y ı l l ı k b i r maziye sah ip olduğu san ı lma­mal ıd ı r. Onun mazisi, Birinci Enternasyonal 'e (Birinci Beynelmi lel 'e) dayan ı r. Kari Marx ( Kari Marks) tara­fından kurulan Birinci Enternasyonal ( 1 864 - 1 876) . bunun dedesi sayı l ı r.

Marks, arkadaşı Engels i le birl i kte kurulu dü­zeni değiştirerek, sosyal ist b ir düzen kurmak için, profesyonel ihti lôlci lerin iştirakiyle Enternasyonal ' i teşk ilatlandırdı. Önce sosyal izme geçilecek, bu dü­zen olgunlaştı ktan sonra komünizme varı lacakt ı . Sos­yalizmle komünizm arasında, kolayca aşı labi lecek olan basamaklar vard ı . Böyle bir düzene u laşman ın yolu, kan l ı b i r ihti lô l id i . Buna sosyal ist veya proleter iht i lô l i adın ı veriyorlard ı . Türkiye'de « iht i lô l» kelime­si, «devrim»e çevri lmiştir. Bu ihti lôl , işçiler kandırı la­rak, on lara dünya cenneti müjdesi verilerek yapı la­caktı . Bu Enternasyonal. beş kongre yaptı . Bakunin '­cilerle arası açı l ınca, Marx, teşki lôtı New York'a ka­çırd ı . Teşki lat, 1 876'da dağı ld ı .

Avrupa'doki ve diğer ü lkelerdeki sosyal ist parti­leri ve grupları , 13 y-ı l dağın ık kaldı ktan sonra, güçle­rini birleştirip, yeni bir teşki lôta kavuşmak maksadı i le, 1889'da Paris'te toplandı lar ve 1 Mayıs 1 889'da İ kinci Beynelmi lel ' i kurdular. Bu kuruluşun sevinci i le, 1 Mayıs'ı dünya sosyal ist bayram ı olarak kabul etti­ler. 1900 y ı l ı nca merkezi, Brüksel'e a l ınd ı ve burada. bütün teşki latı idare edecek bir «Enternasyonal Sos­yal ist Büros ı ı ı; kuruldu. Bunun başkanı E. Vandervol­de, sekreteri C. Huymans idi . Bu teşki lôta üye olan parti lerin hemen tamamı Marxist (Marksist) idi ler. 1 900 y ı l ında, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partis i de buna üye oldu. Bu part i , b irkaç yı l sonra, Bolşevikler (çokluk grubu) Menşevikler (azl ı k grubu) olarak i kiye ayrı lacaktır. i kinci Enternasyonal , Avrupa'n ın çeşitl i

Page 372: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTffiMALARI 373

şeh irlerinde yaptığı kongrelerde, sosyal ist düzeni kur­manın yol ların ı araştırarak, bu yolda kararlar a l ıyor ve üye sosyal ist parti ler, iç ve dış pol iti kaları n ı buna uyduruyordu. 1 91 4 y ı l ına kadar büyük hamleler yap­t ı lar, fakat bu sırada çı kan Dünya Savaşı, işlerin i boz­du. Dağ ın ıkl ık , harpten sonra da devam ett i .

1 91 7'de Rusya'da, Bolşevik i ht i lôl i o lmuş, düzen değişmişti . Lenin , 1 919 yı l ı nda Moskova'da Üçüncü Enternasyonal ' i {Komünist Enternasyonal ' i ) kurdu. Bazı sosyal ist parti ler buna katı l ı rken, b irçoğu başka bir teşki lôt kurma gayreti içinde bulundu. Çoğu Mark­sist olmakla beraber, Marx· ın orensiplerini günün şartlarına uydurmanın gerekl i l iğ in i çok iy i görüyor­lard ı . Avrupa değ işmiş ve uyanmıştı . Proletarya ihti­lô l i ,teh l i kelerle dolu id i ve kanunlar karşısında barı­namazd ı . Uygulamada, prati kte. sosyal izme erişme­nin yol larında, ihti lôlden ayrı lmak gerekiyordu . Bern­stein g ibi leri çoktan bunun öncü lüğünü yapmışt ı . Te­oride Marxist olmakla beraber� orati kte ondan ayrı l ­mal ı , demokratik ve parlômenter yoldan, ha lkı n re­yin i a la ala, ona «yavrum, kuzum» d iye, d iye i ktidara gelmeli id i . Bu düşüncelerle, 1923'te Dördüncü Bey­nelmi lel ' i kurdular. Bu teşki lôt, 1 930 i ktisadi krizinden sonra dağı ld ı ve n ihayet Beşinci Beynelmilel , 1951 '­de kuruldu. Şimdi bu teşki lôtların görüş ve prensiple­rini kısaca inceleyel im.

1 - BEYNELMİLELCİLİK

Enternasyona l , sosyal izmin beynelmilel oluşunun en açık ifadesidir. Marx ve arkadaşları , mi l let ve mi l­l iyet gerçeğın i i nkôr ederek, beynelmi lelci l ikten söz ediyorlard ı . İ kinci ve Üçüncü Beynelmi le l ' in görüşü

Page 373: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

37 4 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

de budur. i kinci Beynelmilel ' in (Enternasyonal ' in) 1 904 Amsterdam Kongresinde, beynelmi lelci l i k gök­lere ç ıkarı l ıp . övüldü. Burjuvazin in mi l li marşlar söy­lediğ i proletaryanın ise beynelmi lel marşlar söyle­diğ i bel i rti ld i . Bu sonuncular, «devlete karşı, öç ve öfke duygusu ile dolu olan proletaryanın savaş şarkı ları» imiş. 1 896 Londra Kongresinde, sos­yal ist parti lerin, genç nesl i , m i l itarizme karşı · d iş ve tırnakları ile savaşacak şekilde yetişti ri lmeleri isten­d i . Parlamentclann sosyal ist üyeleri, kara ve deniz kuvvetleri iç in, hükumetleri tarafı ndan istenen tahsis­ler a leyh indo rey vermel i id i ler. Gerektiği nde, merkez bürosu, bütün ü l kelerde aynı anda, mi l itarizme kar­şı protestolar düzenlenmesi ta l imatın ı verecekti. 1907 Stutgartt Kor.gresinde, Alman Sosyal ist Demokrat­ları n ın i leri gelenlerinden Bebel , «savaş sırasında ge­niş halk tabakaların ın aşır ı coşkunluğunun, mil li sa­vunmaya karşı durmayı pek g üçleştirmesinden» ya­kındı . Bu kongrede, Lenin. Rosa Luxemburg, Martov ve Bebel ' in hazı rladığ ı karar taslağı , Kongre tarafın­dan benimsendi . Bu kararda. «mi l itarizm» adı ait ında, mi l li düşünce ve askerl iğe çatıl ıyordu. Sın ıf şuurunu ve enternasyonal dayanışmayı önleyen, «mi l li peşin hükümler» lönetlen iyor ve bu türlü mi l li düşünce ha­reketleriyle mücadele edilmesi isteniyordu. «Halk Demok.rasisi »n in ancak, böyle bir dayanışma sonun­da, Proletarya Diktatörlüğü i le kurulabi leceğin i Lenin müjdel iyordu . Bu kongre, daha önceki kong­relerde mi l itarizm a leyhinde a l ınan kararları ben im­sediğ in i , onlara bağ l ı olduğunu açı ki ıyordu . Teşki­latl ı kara ve deniz bir l ik lerine karşı, işçi sınıf ın ı demokrati k yol lardan hazırlamal ı , m i l itarizme karşı­mücadele etmel i , mi l l i fark l ı l ı klar kald ırı lmal ı , mi l l i pe­şin hükümler yok edi lme! iyd i . Enternasyona l Büro,

Page 374: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 375

savaşın çı kmasın ı önlemeli , ön leyemediğ i taktirde sa­vaş sonu ekonomik, siyasi ve sosyal güçlükleri sö­mürerek, i ktidara gelmeli id i . Bu kararlara aynen uyan Alman Sosyal Demokratları, her yıl bütçe müzakere­lerinde, kara ve deniz bir l iklerine ayrı lan tahsisat a ley­h ine rey kul lanmışlard ı . 1 940'ta Japonya i le Rusya savaş hal inde idi ler. Bu sırada İkinci Beynelmi lel ' in Amsterdam Kongresi toplandı . Burada , Rus delegesi Plehanov i l e Japon delegesi Katayama, sarı l ı p öpüş­tüler. Kongre üyeleri onları çı lg ınca a l kışladı lar; bu­nu, barış ın ve beynelmilelci l iğ in en bel i rg in sembolü olara k selômıodı lar. Kendi vatan ına, kendi mi l letine en büyük ihanet demek olan böyle bir davranış, sos­yal istlerin gözünde en büyük 'Tleziyet sayı lmaktadı r. Sosyal istlerin , s ın ıf ve beynelmi lele olan sıkı bağl ı l ı k­ları n ı n sebebi, m i l let, m i l l iyet ve mi l l iyetç i l iğe olan amansız düşmanl ıklarıd ır. Tahammül edemedi kleri şey, mi l l iyetçi l i ktir. Onu zaman zaman şövenistl i kle'. mi l itarizmle, faşizmle n itelendirmiş, eş mônôda tut­mağa çal ışmı� lard ır. M i l l iyetç i l iğe yapt ığ ı hücumlarla tan ınmış olan, Alman Sosyal Demokratlarından Dr. E. David, mi l l iyetçi l iğe karşı duyduğu amansız k in ve nefreti gizlememekted ir. Ne garip tezattır k i , her tür­lü mi l l iyetçi l iğe düşman olan bu sosyal ist, küçük et­n ik grupları n , mi l li azl ık lar ın mi l l iyetçi l iğ ine sempati duymakta, on ları teşvik etmektedi r. Bu tutum ve dav­ran ış sadece ona mahsus deği ld ir. Sosyal istlerin ba­bası Marx da öyle yazmış, bu yolda faal iyet göster­mişti. Len in ir-:e mi l l iyet meselesin i en ince noktasına kadar ele a lan ve kendi lehlerine olmak üzere sömü­ren bir sosyal isttir. İşin asl ı n ı arıyacak olursak, ekono­mik çehrel i ve sosyal adalet maskel i görünen sosya­l ist hareket, birçok ü l kede, küçük etni k grupların, az­l ı k lar ın hareketi olmuştur. Rusya Sosyal Demokrasi-

Page 375: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

376 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

si 'n in belkemiği , Yahudi ler ve Ermeniler id i . Alman, Avusturya sosyal demokrasilerinde, Hollanda, Fran­sa, İsveç sosyal izmlerinde az çok bu korakter göze çarpar. Böyle bir azın l ık şuuru i ledir ki Marx, mi l li kül­türlere saldırıyor, bunların birer burjuva uydurması olduğunu söylüyor ve işçilerin vatanı olmadığ ın ı iddia edebi l iyordu. Burjuva adı veri len, ticaret ve sanayi kapital istlerinin ortaya çıkmasından yüzlerce yı l önce, Türk turih i bakım ından binlerce yı l önce, m i l ll kü ltürler doğmağa başlamıştı . üstel ik, 1 8. ve 19 . Yüz­yı l larda, Fransa ve d iğer Batı Avrupa ü lkelerinde, mo­da hal ine gelen maddeci l ik , sadece zengin taba kalar, burjuvalar arasında yayı l ı rken. fakir ve orta tabaka­lar, d in lerine. m ill1 kültürlerine s ık ı s ıkıya sarı lmış hal­de idi ler. Marxizme ve ondan çeşitli derecelerde şer­bet içmiş olan sosyal izmlere gösteri len sempatin in , daha çok burjuva çevrelerinden gelmiş olması da, mi l ­li kültürlerin , burjuva kültürü i le en küçük bir i lg is i olmadığ ın ı gösterir. Mi l l i kültürler, mi l letlerin öz var­l ığ ından, şah damarından hayat kaynağı a l ı rlar. Bu ölümsüzlük suyundan içerek, m il let sevgis in in sar­hoşluğuna erenler, damarlarında dolaşan böyle b ir ateşin sıcakl ığ ı i le hayatlarını mut lu k ı lanlar, maddi menfaatlerin esiri olmayan , burjuva saltanatının sos­yetik batakl ığ ına saplanmıyanlard ı r. Marxizm, bunu pek ô lô bi l iyor, fakat s ın ıf çatışması ve ekonomik kavga perdesi arkasında g izlemeğe çalışıyordu . Marxizmdeki kadar ac ık olmasa da , dünyanın çeşitl i yerlerindeki sosyal izmlerde de, bu mi l li kültür düş­manl ığ ı s ırıtmaktad ır.

Kısa bir makôle çerçevesi içinde anlatı lması güç olan pek çok nokta vard ı r. Fakat kısaca söylenecek olan odur ki, ne türlüsünden olursa olsun, sosyal izm, beynelm ilelcidir, maddecidir .

Page 376: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜL TÜRÜ ARAŞTIRMALARI 377

· 2 - DİN

Marx ve Engels'in diyalekt ik ve tarihi maddeci­l iğ ine göre, d in , burjuvazin in sömürü aracı olarak kul­landığı bir afyondur. Yukarıda kısaca bel i rttiğ imiz gi­bi, burj uvaziden bin lerce yı l önce, d in müessesesi ( kurumu) . totemizmle bir l ikte doğmuştur. Hiç farkl ı -­laşmamış b ir toplu luk olan klonda doğan böyle b i r d in , üretim n ıünasebetlerin in , sömürme i htiyacın ın eseri deği l , insanlar ın kendi lerin i yaratan ı bulma yo­lunda harcadıkları psi koloj i k, mist ik ve sosyoloj ik gayret in eseridir. Marxizmde ve ondan g ıda alan sos­yalizmlerde, d in in yeri yoktur. İ kinci Enternasyonal kongrelerinde, Protestan l ığ ın Katol i kle birleşme gay­retlerin in yaratacağı teh l ike üzerinde durulmuştur. Sosyal izme ihti lôl yolu i le varan ü l kelerde, d ine karşı ne gibi tedbirler a l ındığ ı b i l inen bir gerçektir ve ci ltler­ce kitabın konusu olmuştur. Mi l li kültür yerine, prole­ter kültürü getirmek isteyen Marxizme, İ kinci Enter­nasyonal , teori k plônda tam manôsiyle bağ l ı id i . Bu husus, çeşitl i kongrelerinde tesbit ed i ldiği g ib i , Alman Sosyal Demokratları 'n ın 1 891 Erfurt Programında açı kça bel i rti lm iştir. Dördüncü ve Beşinci Enternasyo­nal ' ler b ir çok şeyden ders aldı kları iç in, bu konuda çok hesapl ıd ırlar. Dolaylı yol lardan neticeler çı karmak mümkün olabi l ir . Mesela, İ ng i l iz İşçi Partisi, Komün ist Beyannômesi 'n in yazı l ışın ı n Yüzüncü Yı l ı münasebe­tiyle 1 948 yı l ı nda çı kardığı kitapta, üstadları olan Marx ve Engels'e, E"evgi, saygı ve bağ l ı l ı kları n ı h iç bir za­man kaybetmediklerin i ift iharla açı kl ıyorlardı . Avus­turya Sosyal Demokratları n ı n ideoloj isin in Marxizm olduğu iyice b i l inmektedir; bu sebepten ötürü, bir «Avusturya Marxizmi» nden bahsedi l i r. Alman Sosyal Demokratları , Marxizmde en i leridirler. Kari Kautsky,

Page 377: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

378 TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Rosa Luxemburg, Bebe!, Liebecht. Eduard David meş­h urdurlar. Bunların i hti lôlci l iğ ine karşı . Bernstein, re­vizyonizmi temsi l ed iyordu . O, Marxizme bağ l ı kal ın­makla beraber, prati kte değişik l ik yapı lmasın ı n fay­daları ndan bahsedi l iyordu . Takt ik ve stratej i değiş­mel i id i . İ ht i lô lci yolun tehl i kelerine g itmektense, par­lômenter yoldan, barış içinde, sosyal izme ulaşmalı idi . Anayasan ın ve kanunların çizgisinden çı kmamalı id i . Bu görüş. Dördüncü ve Beşinci Enternasyonal' -!erin titizl ikle üzerinde durduğu nokta olmuştur, de­nebi l i r.

3 - MÜLKİYET

Marx ve Engels, sosyal izm cenneti adı veri len mezbahaya insanları t ıkt ıktan sonra, onları boğazlı ­yabi lmenin mühim vasıta larından bir in in, mülkiyet müessesesi olduğunu çok iy i b i l iyorlard ı . Kişi lerin el inde bulunan mal ve mülkü , devleiin el ine tesl im ederek, terör re j imleri , istibdat idareleri kolayca kuru­labi l i rd i . İ nsan şahsiyet in in ve haysiyetin in teminatı olan ferdi mülkiyeti kaldı rma arzu ların ın . geniş halk kitlelerinde yaratacağ ı dehşeti hesaba katarak. buna bir formü l buldular : Ortadan kald ı racakları mülkiyet, burjuva mülkiyeti id i ; orta tabakalar, orta sınıf lar, kü­çük bur juvalar, rekabet önünde s i l inecek, proleter olacaklard ı . Onun için ortadan kald ıracakları mü lk, cemiyetin sadece çok küçük b ir azl ığ ın ın mülkiyeti id i . Fakat, ekonomik ve sosyal gel işme ile b irl i kte, pek çok ü lkeae, orta sınıf lar çoğaldı , karma ekonomi ve mi l li bir anıayışla. k itlelerin refah seviyesi yüksel­t i ld i , mülkiyet ha lka yayı ld ı . Roma Hukuku'ndaki mut­lak mülk iyet an layışından uzaklaşarak, Türk Töresin­deki mülk iyet müessesesi g ib i mülk iyet şekli yayıld ık-

Page 378: Doç. Dr. - bizdosyalar.nevsehir.edu.trbizdosyalar.nevsehir.edu.tr/730e49dd832d57ab6904489e30173dd6/mehmet... · Bu kitap, on-onbeş yıldır çeşitli gazete ve de rgi lerde çıkan

TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI 379

ça, bütün cemiyetlerin her zümre ve ferd i , bu imkôn­dan faydalanır hale gelecektir. O zaman, değişti ri le­cek düzen, bütün insanların faydaland ığ ı mal ve mülkün zorla gasbedi lmesi olacaktır. Bu konuda, Bi­rinci Enternasyonal pervasızd ı ve bütün üretim, bö­lüşüm, müb.:ıdele vasıtaların ın sosya lleşti ri lmesini . kol lektifleştir i lmesin i , devletleştiri lmesin i kararlaştı r­d ı . İ kinci Beynelmilel , biraz daha ihtiyatlı olarak, ay­nı kararları a ld ı : Önce topraktan. başlamak üzere, ka­mu mülkiyetı ne geçeceklerdi . Bu ruh lad ı r ki, İ ngi l iz İşçi Partisi , 1918 Programına, ferdi mülkiyetin yavaş yavaş ortadan kald ı rı lması prensibini dahi l etmişti . Alman ve ısveç Sosyal Demokratların ın da program­larında aynı hükümler görü lür. isveç'te tam bir kar­ma ekonomi hüküm sürüyordu; i ktidarda uzun y ı l lar ka lan ve geçenlerde uzaklaştı rı lan İsveç Sosyal De­mokratları, i ktisadi. içtimai, siyasi şartlar ın henüz ol­gunlaşmaması yüzünden, gayelerin i gerçekleştireme­d i ler, mülkiyeti , kamuya mal edemediler.

Ş imdiki Sosyal ist Enternasyonal , Birinci Enter­nasyonal ' in torunudur. Dedesi g ib i pervasız deği ld ir. Cok şeyden cers a lmıştı r. İhti lôle ihtiyacı yoktur; sos­yal izme, parlômenter yoldan ulaşı labileceğin i b i lmek­tedir.

---0·---