edebİyat nedİr?

51
Hazırlayan : Viranşehir Anadolu İHL Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri Reviyye Şahide Aygül & Şehriban Uykun 9.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DEFTER NOTLARI 1 EDEBİYAT NEDİR? Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatına edebiyat denir. Edebiyat kelimesi Fransızcadaki “literatür” kelimesinin karşılığıdır. Edebiyat kelimesi Arapça “edeb” kökünden türemiştir. Edebiyat kavramı ilk kez Tanzimat Dönemi’nde Şinasi tarafından bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır. Edebiyat; derin hisler uyandıran duygu, düşünce ve hayallerin dil aracılığıyla güzel, etkili ve belli bir şekil içerisinde anlatımıdır . İnsanı etkileyen; duygu, düşünce ve hayalleri harekete geçiren her türlü sözlü ve yazılı eserlere ise edebi eser denir. Edebi eserler dilin en güzel ve etkili biçimde kullanılmasıyla meydana gelir. EDEBİYATIN BİLİMLE İLİŞKİSİ Edebiyatın birinci ve en önemli konusu; tarihi, psikolojik ve sosyal bir varlık olan insandır. Bu bakımdan edebiyatın, insanı ve toplumu değişik yönleriyle inceleyen psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe, coğrafya, din gibi bilim dallarıyla yakın ilişkisi vardır. Tarih Tarih bilimi olayları neden-sonuç ilişkisi içinde açıklar. Edebi metinlerde de sosyal çevreden ve her türlü insan ilişkisinden söz edilir. Bunun incelenmesinde tarih metodundan yararlanılır, yani neden- sonuç ilişkisi üzerinde durulur. Ayrıca edebi metinler tarihi olay veya durumları kendine konu edebilir. Örneğin; İstanbul’un fethini konu olarak işleyen bir roman yazarı tarih biliminden ve o döneme ait belgelerden yararlanarak bir roman yazabilir. Burada önemli olan yazarın kitabını hangi amaçla

Upload: others

Post on 18-Oct-2021

22 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: EDEBİYAT NEDİR?

Hazırlayan : Viranşehir Anadolu İHL Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri Reviyye Şahide Aygül & Şehriban Uykun

9.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DEFTER NOTLARI 1

EDEBİYAT NEDİR?

• Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatına

edebiyat denir.

• Edebiyat kelimesi Fransızcadaki “literatür” kelimesinin karşılığıdır.

• Edebiyat kelimesi Arapça “edeb” kökünden türemiştir.

• Edebiyat kavramı ilk kez Tanzimat Dönemi’nde Şinasi tarafından bir sanat türünün adı olarak

kullanılmıştır.

• Edebiyat; derin hisler uyandıran duygu, düşünce ve hayallerin dil aracılığıyla güzel, etkili ve belli

bir şekil içerisinde anlatımıdır .

• İnsanı etkileyen; duygu, düşünce ve hayalleri harekete geçiren her türlü sözlü ve yazılı eserlere ise

edebi eser denir.

• Edebi eserler dilin en güzel ve etkili biçimde kullanılmasıyla meydana gelir.

EDEBİYATIN BİLİMLE İLİŞKİSİ

• Edebiyatın birinci ve en önemli konusu; tarihi, psikolojik ve sosyal bir varlık olan insandır. Bu

bakımdan edebiyatın, insanı ve toplumu değişik yönleriyle inceleyen psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe,

coğrafya, din gibi bilim dallarıyla yakın ilişkisi vardır.

Tarih

• Tarih bilimi olayları neden-sonuç ilişkisi içinde açıklar. Edebi metinlerde de sosyal çevreden ve her

türlü insan ilişkisinden söz edilir. Bunun incelenmesinde tarih metodundan yararlanılır, yani neden-

sonuç ilişkisi üzerinde durulur. Ayrıca edebi metinler tarihi olay veya durumları kendine konu edebilir.

Örneğin; İstanbul’un fethini konu olarak işleyen bir roman yazarı tarih biliminden ve o döneme ait

belgelerden yararlanarak bir roman yazabilir. Burada önemli olan yazarın kitabını hangi amaçla

Page 2: EDEBİYAT NEDİR?

yazdığıdır. Burada amaç ,okuyucuya direk bilgi vermek değil tarihi bilgiler yardımıyla okuyucunun

duygu, düşünce ve hayal dünyasını harekete geçirerek estetik bir eser ortaya koymaktır.

Sosyoloji

• Sosyolojinin ana konusu toplumdur. Edebi metinler de genellikle sosyal çevreyi yansıtır. Yani edebi

metinle onun ortaya çıktığı sosyal çevre arasında bağ vardır.

Psikoloji

• Psikoloji insan davranışlarını inceler. Edebi metinler de yazarının veya başkalarının hayatlarından izler

taşır.

• Yazarının sanatçısının duygu, düşünce ve ruh halini yansıtır; psikolojik durumuna ait ipuçları taşır.

Felsefe

• Sanatçı eserini ortaya koyarken değişik felsefi görüşlerin etkisinde kalabilir. Ama bunlar açık

değildir, eserin içine sindirilmiştir. İşte bu durum da felsefe biliminin bilinmesiyle anlaşılabilir.

EDEBİYATIN GÜZEL SANATLARLA İLİŞKİSİ

• Sanat; insanların kendileri ve doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerinin çizgi, renk, biçim, ses ve

ritim gibi unsurlarla, güzel ve etkili bir üslupla ifade edilmesidir.

• Sanat eserleri kullanılan malzemeye göre sınıflandırılır.

› İşitsel (Fonetik) Sanatlar: Edebiyat, müzik...

› Görsel (Plastik) Sanatlar: Resim, heykel, mimari...

› Dramatik (Ritmik) Sanatlar: Tiyatro, opera, bale, dans, sinema...

Page 3: EDEBİYAT NEDİR?

Güzel Sanatların İçinde Edebiyatın Yeri

• Edebiyat işitsel (fonetik) sanatlar arasında yer alır.

• Edebiyatın temelinde kurgu vardır, gerçeklerle beslense bile bunu belli bir kurguyla anlatır. Edebi

eser planlıdır, gelişigüzellik yoktur; özgündür.

• Yarar sağlama ikinci plandadır, en önemli öge estetiktir. Üslup çok önemlidir.

Sanat

• Bir duygu, tasarı, güzellik ve hayalin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım

sonucunda ortaya çıkan ve insanda güzel duygular uyandıran üstün yaratıcılığa denir.

• Sanat eseri, yaratıcılık ve ustalık sonucu ortaya çıkan üstün ve estetik değeri olan esere verilen

addır. Sanat eserini oluşturan kişilere sanatçı denir.

Zanaat

• İnsanların maddeye dayanan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri

ve ustalık gerektiren, el emeğine dayanan, amacı para kazanmak olan faaliyetlerdir. El becerisi

gerektiren ve bir ustanın yanında öğrenilen “Çinicilik, terzilik, dokumacılık, berberlik, kuyumculuk,

kunduracılık, marangozluk…” birer zanaattır. Belli bir zanaatla uğraşan kişilere zanaatkar adı verilir

Page 4: EDEBİYAT NEDİR?

DİLBİLGİSİ

Dilin Kullanımından Doğan Türleri

Türkçe Ural – Altay Dil ailesinin Altay koluna bağlı sondan eklemeli bir dildir.

Lehçe (Diyalekt)

• Bir dilin, bilinmeyen, karanlık bir devrinde (metinlerle izlenemeyen dönemlerde) kendisinden

ayrılmış olan, çok büyük farklılıklar gösteren ve farklı bir dil olma yolu tutan kollarına denir.

• Türk dilinin Çuvaşça ve Yakutça olmak üzere iki lehçesi vardır.

• Örnek: En ubayın hanna üöreneriy? (Senin ağabeyin nerede okuyor?) (Yakut lehçesi)

Şive

• Bir dilin bilinen veya metinlerde izlenebilen devirlerinde kendisinden ayrılmış olup bazı ses ve yapı

ayrılıkları gösteren kollarıdır.

• Bir dilin şiveleri arasında ses, yapı ve söz dizimi bakımından benzerlikler görülür.

Örneğin; Türkiye Türkçesinde “gelirim” kelimesi Orta Asya’daki Türkistan şivelerinde “kelür men”

şeklinde yazılır. Azerbaycan Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek

Türkçesi, Tatar Türkçesi, Türkiye Türkçesi Türk dilinin şiveleridir.

Örnek: Neçe yaşın var? (Kaç yaşındasın?) (Azeri şivesi)

Türkiye Türkçesi: Yakında bakkal var mı? Bana bakkaldan ekmek getirir misin? Bir kilo şeker istiyorum.

Yarım kilo yemeklik yağ verin. Unun kilosu kaça?

Azeri Türkçesi: Bu yahınlarda erzag dükkânı varmı? Dükkândan mene cörek getirersiniz mi? Hahis

edirem bir kilo gend verin. Yarım kilo kere yağı istiyrem. Unun kilosu neceyedir?

Türkmen Türkçesi: Golayda bakgal bar mı? Manga bakgaldan cörek getirip bilersing mi? Bir kilo seker

isteyerin. Yarım kilo iymeklik yağ bering. Uning kilosı nece?

Page 5: EDEBİYAT NEDİR?

Ağız

• Bir şive içinde mevcut olan ve söyleyiş farklılıklarına dayanan küçük kollara, bir memleketin çeşitli

bölge ve şehirlerindeki halkın, kelimeleri söyleyiş bakımından birbirinden ayrı konuşmalarına ağız

denir.

Türkiye Türkçesinin “Trabzon ağzı, Elazığ ağzı, Malatya ağzı, Kayseri ağzı” gibi çeşitli kolları vardır.

Örnek: Beni bak gıı, n’apıp durun? (Bana bak kız, ne yapıyorsun?) (Ege ağzı)

Gaziantep ağzı örneği:

Sorma, güccük o(o)lanı everdim. Eşgi, üşgü bağımızın goro(o) deyip, görümümün gızını alıym dedim.

Almaz olaydım. Başıma gelen bişmiş tavığın başına gelmezdi. Germece gerilesice gelinin eli yüzünde

ekme(e) dizinde. Elinden gabıklı goz yinmez. Onca eme(e)m boşa geddi. Me(e)rsem, o(o)lan geder it

getirir; gız geder yiğit getirirmiş. Şindi de erceden odalarına çekiliyler, bana gırcıvık veriyler.

Argo

• Ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların ses, yapı, söz dizimi ve anlam bakımından farklılık

gösteren dil veya kelime dağarcığıdır.

• Örnek: Adam afili, etrafa caka satıyor.

• Bazı argo kelimeleri aşağıdaki gibidir.

Page 6: EDEBİYAT NEDİR?

Jargon

• Aynı meslek veya topluluktaki insanların kendi aralarında kullandıkları dildir.

Örnek:

Hasta eks oldu.

Alabanda (denizcilik), fiyonta (ayakkabıcı)

Yazı Dili

Yazı dili; kitaplarda, eserlerde kısaca yazıda kullanılan dildir. Yazı dili bir kültür, medeniyet dilidir. Yazı

dili bir kültür ve edebiyat dili olduğu için “edebî dil” olarak da adlandırılır.

Bir ülke içinde yörelere göre farklılaşan ağızlardan birisinin kültürel baskınlık sonucunda o ülkenin ortak

dili haline gelmesine “Yazı Dili” denir. Her bölgede farklı bir konuşma dili olsa da standart dil ülkenin

her yerindeki ortak yazı dilidir.

Yazı dili haline gelmeyi başaran ağız, o ülkenin kültürel anlamda merkezinde olur ve genellikle de en

gelişmiş konuşma dilidir. Türkiye’de bölgelere göre farklı ağızlar olsa da yazı dili olarak “İstanbul ağzı”

baz alınmıştır.

Konuşma Dili

• Konuşma dili; evde, sokakta, günlük hayatta kullanılan doğal dildir.

Örnek:

Nası gelecem ki ben oraya diyordu. (Nasıl geleceğim ki…)

Standart (Ölçünlü) Dil (Yazı Dili)

• Bir dili toplum olarak konuşan ve yazanların hep birlikte uydukları, ağız özelliklerinden arındırılmış,

belirli ölçü ve kurallara bağlı ortak dildir.

• Türkiye Türkçesi için standart dil, İstanbul ağzının esas alındığı dildir

Page 7: EDEBİYAT NEDİR?

Genel örnekler

• Döviz piyasalarında bu hafta dalgalanma bekleniyor. (jargon)

• Adamı sokakta kıstırıp bir güzel marizlemişler. (argo)

• Haydah oloroğut? (Nasılsın?) (lehçe)

• Bir toplumun gelişmesi, eğitime verdiği öneme bağlıdır. (standart dil)

• Menden heç ne soruşma. (Bana hiçbir şey sorma.) (şive)

• Sene diyirem! Gaç gündür ariram, yoksan, e ben sene neyidim? (ağız)

Page 8: EDEBİYAT NEDİR?

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI

Kitabımızdaki tablo (MEB )

Page 9: EDEBİYAT NEDİR?

SANATSAL TÜRLER (Edebi Metinler)

• Öğretici metinlerin aksine insanlarda estetik bir zevk oluşturmak amacıyla, kurguya ve hayale dayalı

olarak bir konuyu ele alan metinlere sanatsal metinler denir. Sanatsal metinlerin özellikleri şunlardır:

› Öğretme ve bilgilendirme değil, çeşitli duyguları yaşatma amacı

güdülür. › Sözcüklerin yan ve mecaz anlamlarına ağırlık verilir.

› Dil, sanatsal (şiirsel) işleviyle kullanılır.

› Estetik ve söyleyiş güzelliği ön

plandadır.

› Üslup kaygısı vardır. Okuyucuya edebî bir zevk verme amacı

güdülür. › Nesnellik ve bilimsellik değil, öznellik hâkimdir.

› Gerçeğin kendisi değil, kurgulanmış biçimi anlatılır.

ÖĞRETİCİ METİNLER

• Öğretici metinler; günlük hayatın gerçeklerini, tarihî olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri

anlatan metinlerdir. Genellikle kelimelerin ilk anlamlarıyla oluşturulduklarından, bu metinler her

okuyucuda aynı izlenimleri bırakır. Öğretici metinlerin başlıca özellikleri şunlardır:

› Öğretici türler, gazete ve dergilerin çıkmasıyla yaygınlaşmıştır.

› Gerçekler yorumlanmaz, olduğu gibi aktarılır.

› Dil göndergesel işlevde kullanılır.

› İfadeler oldukça açık, duru ve yalındır.

› Bu metinlerin yazarı, anlatacağı konuyu tarafsız bir tutumla yansıtır.

› Duygu ve hayale yer verilmez.

› Okuyucuya bilgi vermek amaçlanır.

Page 10: EDEBİYAT NEDİR?

İLETİŞİM VE ÖGELERİ

İLETİŞİM

• Gönderici ile alıcı arasındaki her türlü bilgi alışverişine iletişim denir. Bu alışveriş sözlü ve yazılı

olabileceği gibi işaret ve simgelerle, hatta el kol hareketleriyle de gerçekleşebilir. İletişimde

bulunması gereken birtakım ögeler vardır.

İLETİŞİMİN ÖGELERİ

Gönderici (Kaynak): İletişimi başlatan, iletiyi hazırlayan ve gönderen iletişim ögesine gönderici ya da

kaynak denir. Gönderici; sahip olduğu her türlü bilgiyi, duyguyu, düşünceyi, isteği veya hayali diğer

insanlarla paylaşmak amacıyla iletişim sürecini başlatır.

Alıcı: Göndericinin muhatabı olan, iletinin yansıttığı bilgiyi alan iletişim ögesine alıcı denir.

İleti (Mesaj): Göndericinin aktardığı her türlü duygu, düşünce, istek, hayal ya da bilgiye ileti (mesaj)

denir. İletiler sözlü, yazılı ya da görsel bir malzeme olabileceği gibi yerine göre bir işaret bile ileti

kapsamında değerlendirilebilir.

Kanal: İletinin göndericiden alıcıya ulaştığı yol veya araca kanal denir. İletinin aktarılma sürecinde

yazı, rakam, söz ve çeşitli araçlar (telefon, bilgisayar...) kanal olarak kullanılabilmektedir.

Dönüt (Geri bildirim): Alıcının göndericiye verdiği olumlu ya da olumsuz her türlü yanıta dönüt veya

geri bildirim denir. İletişimin gerçekleşebilmesi için alıcı, göndericinin aktardığı iletiyi aldığına dair

göndericiye dönüt vermelidir.

Bağlam: İletişimin gerçekleştiği, iletişimde görev alan unsurların birlikte meydana getirdikleri

ortamdır. Örneğin, bir kişi arkadaş ortamında daha sıcak, daha samimi ifadeler kullanırken resmi bir

ortamda daha seviyeli bir tavır takınır.

Kod: İletinin üretildiği şifreleme sistemidir. İletişimin gerçekleşebilmesi için gönderici ile alıcının aynı

kodu bilmesi gerekir.(örn: Türkçe)

Page 11: EDEBİYAT NEDİR?

Örnek: İletişimin Ögelerini Belirleme

Sokakta karşılaşan Selin ve arkadaşı Müge arasında şöyle bir konuşma geçer:

Selin:

- Merhaba Müge! Akşam sinemaya gelir misin, bizimle?

Müge:

- Merhaba Selin! Teşekkür ederim ama gelemem, akşam teyzemlere gideceğiz.

Örnekte gönderici Selin, alıcı Müge'dir. İleti, "Merhaba Müge, akşam sinemaya gelir misin, bizimle?"

ifadesidir. Kanal, iletişim dille gerçekleştiği için sözdür. Bağlam, sokaktır. Dönüt ise "Merhaba Selin!

Teşekkür' ederim ama gelemem, akşam teyzemlere gideceğiz." ifadesidir.

DİLİN İŞLEVLERİ

Dilin iletişimdeki işlevlerini şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

› Göndergesel işlev

› Heyecana bağlı işlev

› Alıcıyı harekete geçirme işlevi

› Kanalı kontrol işlevi

› Dil ötesi (Üst dil) işlev

› Sanatsal (Şiirsel-Poetik) işlev

Page 12: EDEBİYAT NEDİR?

1. Göndergesel İşlev: Bir iletinin, mesajı olduğu gibi ifade etmesi amacıyla oluşturulmuş işlevdir.

Başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç; ele alınan konuyla ilgili doğru, nesnel,

gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda,

bilimsel bildirilerde, kısa not ve özetlerde karşımıza çıkar. Örnek: Bir dildeki kelimeleri alfabetik

sıraya göre açıklayan esere sözlük denir.

2. Heyecana Bağlı İşlev: Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını

dile getirmek amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlevde

çoğunlukla duygular, heyecanlar, korkular, sevinç ve üzüntüler dile getirilir. Örnek: Her taraf yanıyor,

kaç da canını kurtar!

3. Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi: Bu işlevde ileti alıcıyı harekete geçirmek üzere

düzenlenmiştir. İletinin bir çeşit çağrı niteliği taşıdığı bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve

davranış değişikliği yaratmaktır. Emir kipiyle çekimlenmiş cümlelerde dil, bu işleviyle kullanılır.

Örnek: Hemen elindekini bırak!

4. Kanalı Kontrol İşlevi: Bir ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla

düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Gönderici ile alıcı arasında iletişimin

kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan bu işlevde, iletinin içeriğinden çok,

iletişimin devam ettirilmesi önemlidir. Örnek: Sesimi duyabiliyor musun?

5. Dil Ötesi (Üst Dil) İşlev: Bir ileti dille ilgili bilgi vermek üzere düzenlenmişse o iletide dil, dil ötesi

işlevde kullanılmıştır. Dilin, dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak ve dille ilgili bilgi vermek

amacıyla düzenlenir. Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan

dil ötesi işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur.

Örnek: Yüklem, cümlenin sonunda olabileceği gibi başında ya da ortasında da bulunabilir.

Örnek: Bitmiş cümlelerin sonuna nokta konur.

Page 13: EDEBİYAT NEDİR?

6. Sanatsal (Şiirsel / Poetik) İşlev: Dilin bir anlam aktarmaktan ziyade çağrışım uyandırdığı işlevidir.

Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti,

kendisi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz.

Örnek: Tarihin dilinden düşmez bu destan

Nehirler gazidir, dağlar kahraman

Her taşı bir yakut olan bu vatan

Can verme sırrına erenlerindir

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

Tanımlama

• Bir varlığın, durumun, olayın ya da eserin temel özellikleri bakımından açıklanması ya

da tanıtılmasıdır.

Örnek: Yalınlık, şiiri gereksiz sözcüklerden arındırma işidir. Geçmişten günümüze ulaşmış hangi şiiri

alırsanız alın o şiiri kalıcı kılan ögelerin başında yalınlığını göreceksiniz.

Karşılaştırma

• Olaylar, durumlar, kişiler ya da eserlerle ilgili özelliklerin anlatımında bunlar arasındaki benzer ve

farklı yönlerin dile getirilmesidir.

Örnek: Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz biçimde yapar. Oysa insanoğlu uğraştığı on

binlerce işi binlerce yıldır giderek geliştirmekte ve hâlâ en kusursuza ulaşmaya çalışmaktadır.

Örnekleme

• Bir bilginin ya da düşüncenin daha anlaşılır ve somut hale gelmesi için başvurulan anlatım

yoludur. Bu anlatım yolu soyut olan bilginin somutlaştırılmasını sağlar.

Örnek: Bir yerde sabit cıvata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır ne de çevredekilere.

Page 14: EDEBİYAT NEDİR?

Tanık Gösterme

• Okuyucuyu savunduğu düşüncenin doğruluğuna inandırmaya çalışan yazarın; beğendiği,

değer verdiği ve kendi alanında söz sahibi olan başka bir kişinin sözüne yer vermesidir.

Örnek: Şiir yalnız hayallerin görkemi, fikirlerin oturmuşluğu, duyguların coşkunluğuyla

oluşturulamaz. Duygular, sanatlar, fikirler, başka eserlere taşınır belki ama söyleyiş şiirden

koparılamaz. Ahmet Haşim, “Şiir, nesre çevrilmesi mümkün olmayan nazımdır.” sözünü

bunu anlatmak için söylemiştir.

Sayısal Verilerden Yararlanma

• Düşüncelerin istenen etkiyi uyandırması ve inandırıcı olması için üzerinde durulan konuyla ilgili

yapılmış araştırmaların sonuçlarından yararlanma yöntemidir.

Örnek: Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola verilmeden

yapılan uzun soluklu çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz soruluk bir test

uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken diğer gruba elli sorudan sonra 15 dakikalık

dinlenme verilir. Dinlenmeyen grubun başarısı, dinlenen grubun başarısından %30 daha düşük çıkar.

Somutlama

• Soyut kavramları benzetme yoluyla görünür kılmaya somutlama denir. Düşünceyi kolayca

kavratmak amacıyla başvurulan somutlama tekniği en çok örnekleme, tanımlama ve karşılaştırma

yapılırken kullanılır.

Örnek: Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan

oksijenden mahrum kalamaz. Ruhumun kanına can veren manevi oksijen “ümit”tir.

Benzetme

• Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan varlıklardan benzerlik yönü bakımından zayıf olanın

güçlü olana benzetilerek anlatılması yöntemidir.

Örnek: Sokaktaki kavga, karıncaların şekere üşüşmesini hatırlattı bana. Nedir bu paylaşamadıkları

hiç anlamadım.

Page 15: EDEBİYAT NEDİR?

ÇÖZÜMLÜ SORULAR

1-Edebiyatın tanımını yaparak onu, diğer bilimlerden ayıran en önemli özelliğini söyleyiniz.

Cevap: Edebiyat; düşünce ,duygu ve hayallerin söz ve yazı halinde güzel etkili bir şekilde anlatılması

sanatıdır. Edebiyatı diğer bilimlerden ayıran en önemli özelliği malzemesinin duygu, düşünce ve

hayal dünyası olmasıdır. Bu malzemeyi estetik bir dille birleştirerek muhatabına aktarması onun en

belirgin özelliğidir. Diğer bilim dallarında böyle bir estetik kaygı yoktur.

2-“Edebiyat , hakikatlerin hayalle süslenmesidir” diyen Hüseyin Nihal Atsız bu sözü ile edebiyatın

hangi yönünü vurgulamak istemiştir.

Cevap : Edebiyat çoğunlukla gerçek ya da hayallerin sözlü ya da yazılı şekilde aktarılması ile oluşan

bir bilim dalıdır. Burada yazar hakikat kelimesi ile gerçeği kastetmiştir. Diğer bilimler gerçekleri

bilgi şeklinde okuyucuya aktarırken edebiyat bunu hayallerle süsleyerek kurmaca bir dünyada

okuyucuya aktarır. Bu yönden diğer bilim dallarından farklıdır.

4-Türk Edebiyatı dergisinin çıkarılmasında büyük katkısı olan ve Türk Edebiyatı Vakfının

kurulmasına öncülük ederek Türk Kültür ve edebiyatına büyük hizmetler sağlayan yazarımız

kimdir?

Cevap : Ahmet Kabaklı

Page 16: EDEBİYAT NEDİR?

5-Dilin Kullanımından doğan türler nelerdir ? Yazınız

Cevap : 1-Lehçe

2-Şive

3-Ağız

4-Argo

5-jargon

6-Standart dil (yazı dili)

6-Lehçe nedir ? Örnek vererek açıklayınız .

Cevap : Lehçe : Bir dilin tarihi gelişim sürecinde , metinlerle takip edilen dönemlerden önce o dilden

ayrılmış ve farklı biçimde gelişmiş koluna denir. (Burada dikkat edilmesi gereken şey lehçelerin

karanlık dönemlerde ayrılması ve dilin ses ve yapı özelliklerinin oldukça farklılık göstermesidir.Yani

lehçelerle yazılan yazıları anlamakta oldukça güçlük çekeriz çünkü çok eski zamanlarda ayrıldığı için

dil artık çok değişmiş ve anlaşılması güçleşmiştir.)

Lehçeye örnek verecek olursak : Egihini şanga cılınan eğerdelibiin (Yeni yılınız kutlu olsun)

Bu cümle yakut Türkçesi ile yazılmış bir cümledir gördüğünüz gibi anlaşılması oldukça güçtür ve

tanıdık hiçbir kelime yoktur. Çünkü çok fazla değişikliğe uğramıştır.

7- Türk lehçeleri nelerdir yazınız.

Cevap :Türkçenin iki lehçesi vardır 1-Yakut Lehçesi 2- Çuvaş Lehçesi

8- Şive nedir örnek vererek açıklayınız.

Cevap : Şive lehçeden farklı olarak bir dilin izlenebilen yani takip edilebilen dönemlerinden ayrılan

kollarıdır. Şiveler lehçelere göre daha anlaşılırdır yakın zamanda değişiklik olduğu için çok fazla

değişiklik göremeyiz . Uygur Türkçesi, Kazak Türkçesi ,Özbek Türkçesi ,Azeri Türkçesi , Kırgız

Page 17: EDEBİYAT NEDİR?

Türkçesi Türkçenin belli başlı şiveleridir.

Şive örnekleri :

Türkiye Türkçesi : Yakında bakkal var mı

Azeri Türkçesi :Bu yahınlarda erzag dükkanı var mı?

Özbek Türkçesi :Yakında bakkal barı mı?

Uygur Türkçesi : Yakında bakkal dukini barmu?

9-Ağız nedir örnek vererek açıklayınız.

Cevap: Bir ülke sınırları içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine ağız denir. Ağızda önemli kısım

şudur bu farklılıkların söyleyişte görülmesidir.Yazıda bu farklılıklar görülmez

İstanbul ağzı : Ne yapacaksın?

Kayseri ağzı : Nööörecen ?

Kütahya ağzı : Netcen ?

10- Argo , Jargon ve Yazı Dilini siz açıklayınız ve örnek veriniz

Cevap : Argo :

Jargon :

Yazı Dili (Standart Dil) :

11- Aşağıdaki yargıların sonunda doğru ise “D” yanlış ise “Y” yazınız.

a. Çuvaş Türkçesi ve Yakut Türkçesi, Türkçenin lehçeleridir. ( )

b. Ağız özellikleri, konuşma dilinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı için yazı dilinde bu özellikler

korunur. ( )

Page 18: EDEBİYAT NEDİR?

c. Ana dile bağlı olarak “konuşma dili” ve “yazı dili” ayrımı bütün dillerde görülmektedir. ( )

ç. Bir dilin zenginliğini anlamak için o dilde kullanılan jargon ve argo kavramlarına bakmak yeterlidir. (

)

d.“Gelmeyecekler” kelimesinin, “gelmiyecekler” şeklinde telaffuz edilmesi, yazı dili ile konuşma dili

arasındaki söyleyiş farkını ortaya koymaktadır. ( )

e. Türkiye Türkçesinde standart dil olarak “Orta Anadolu ağzı” esas alınmıştır. ( )

f. Lehçeler arasındaki ses, şekil ve kelime farklılıkları anlaşmayı kolaylaştırır. ( )

g. Son yıllarda televizyon ve genel ağın iletişimdeki etkisine paralel olarak Türkiye Türkçesinde

konuşma dili ile yazı dili arasında ayrılıklar çoğalmaya başlamıştır. ( )

12- Edebiyat hangi bilim dalları ile ilişkilidir açıklayarak yazınız.

Cevap : Edebiyatın malzemesi dil ve konusu da insandır.Bu sebeple edebiyat, mazemesi dil ve

konusu insan olan diğer bilim dalları ile sıkı bir ilişki içindedir . Felsefe ,psikoloji ,tarih ,coğrafya

,sosyoloji ,ekonomi gibi bilim dalları ile ilişki halindedir. Onlardan aldığı bilgiler ışığında

okuyucunun duygu ve hayal dünyasında daha iyi etki edebilmek için bu ilişkiyi geçmişten

günümüze kadar sürdürmüştür.

13-İletişimin ögeleri nelerdir ? Bu ögeleri açıklayınız.(bknz kitap syf 36)

Cevap: Gönderici :

Alıcı :

İleti :

Geri Bildirim :

Bağlam :

Kanal :

Kod :

14-Güzel Sanatlar içinde edebiyat hangi sanat dalının içerisinde yer alır.

Cevap :Edebiyat işitsel (fonetik) sanatlar arasında yer alır.

Page 19: EDEBİYAT NEDİR?

15-Metinlerin sınıflandırmasındaki tabloyu dikkate alarak Anlatmaya bağlı metinleri yazınız.

Cevap : Anlatmaya Bağlı Metinler:

1-Fabl 2- Masal 3-Halk Hikayesi 4-Hikaye 5- Roman

16-Düşünceyi geliştirme yollarından 5 tanesini yazınız.

Cevap : 1- Tanımlama

2-Benzetme

3-Karşılaştırma

4-Tanık Gösterme

5- Örnekleme

17-Sanatsal(Edebi ) metinler ve öğretici metinler arasındaki temel farkları yazınız .

• Öğretici metinler okuyucuya bilgi vermek amacıyla yazılırken; sanatsal metinler okuyucuya

estetik zevk vermek amacıyla yazılır.

• Öğretici metinler kurgu değildir, gerçekler dile getirilir. Sanatsal metinler ise kurgulanabilir,

anlatılanlar hayal ürünü olabilir.

• Öğretici metinlerde nesnellik; sanatsal metinlerde öznellik hâkimdir.

• Öğretici metinler değişmez; sanatsal metinlerde değişiklik yapılabilir.

• Öğretici metinlerden kelimeler gerçek anlamda kullanılırken; sanatsal metinlerde kelimeler

mecaz ve yan anlamında kullanılabilir.

• Öğretici metinler açıklayıcı anlatım türüyle kaleme alınırken; sanatsal metinler betimleyici ve

öyküleyici anlatım türüyle yazılır.

• Öğretici metinler resmi, açık ve sade bir dille yazılır, üslup kaygısı yoktur. Sanatsal metinlerde

ise dil sanatsaldır, üslup kaygısı vardır.

• Öğretici metinlerde söz sanatlarına yer verilmez, sanatsal metinlerde ise söz sanatları yer alır.

• Öğretici metinlerde dil göndergesel işlevde kullanılırken; sanatsal metinlerde dil sanatsal işlevde

kullanılır.

Page 20: EDEBİYAT NEDİR?

ÜNİTE DEĞERLENDİRME TESTİ

1-Aşağıdakilerden hangisi edebî eserlerin özelliklerinden değildir?

A) Edebî eserlerde gelişi güzellik yoktur.

B) Kendine özgü bir disiplini vardır.

C) Estetik zevk vermeyi amaçlar.

D) Gelenek ve alışkanlıklar edebî eserlere yön verir.

E) Edebî eserler sadece gerçeği okuyucuya sunar.

2- “İnsanı etkileyen, insanda güzel duygu, düşünce ve hayaller uyandıran her türlü sözlü ve yazılı

eserlere…………. denir.”

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Edebî eser B) Tarihî eser C) Edebiyat tarihi

D) Güzel sanatlar E) Edebî zevk

3- Aşağıdakilerden hangisi edebî eserlerin özelliklerinden değildir?

A) Yazar, dili büyük titizlikle ve ustalıkla kullanır.

B) Eser belli bir biçim(form) içerisinde olmalıdır.

C) Eser, insanda derin duygu ve düşünceler uyandırmalıdır.

D) Eserde yer alan olaylar ve durumlar edebî bir anlatımla verilmiş olmadır.

E) Edebî eserlerde dil bilgisi kurallarına fazla yer verilmez.

4-Edebiyat aşağıdaki bilimlerden hangisinin içerisinde yer alır?

A)Dil bilimi B)Folklor C)Tarih D)Sosyoloji E)Güzel sanatlar

5-Edebî metinler sosyal çevrede ortaya çıkarlar. Bu sosyal çevrede yaşayanlar, konuşup tartışılanlar

belirli oranda edebî metinlerde de dile getirilir. Ayrıca sosyal hayatı düzenleyen ilişkiler edebî

metinlerdeki kişi ilişkilerine de model olur.

Yukarıda özellikleri verilen edebiyatın ilişki kurduğu bilim dalı hangisidir?

A)Felsefe B)Sosyoloji C)Tarih D)Psikoloji E)Antropoloji( İnsan Bilimi)

Page 21: EDEBİYAT NEDİR?

6-Edebiyat araştırmalarının aşağıdaki bilim dallarından hangisi ile ilişkisi yoktur?

A) Felsefe B) Sosyoloji C) Psikoloji D) Jeoloji E) Dil Bilimi

7-Edebî metinlerdeki kişilerin de psikolojik halleri vardır. Onlar da bazı olaylar, kişiler, görüşler

karşısında duygulanır; kendi kendileriyle hesaplaşırlar. Bunların anlaşılıp yorumlanması için psikoloji

bilgisine ve birikimine ihtiyaç vardır. Bu nedenle edebî eserler incelenirken metnin özelliğine göre

bilimlerin özelliklerinden yararlanmak gereklidir.

Yukarıdaki parçada yazar neyi vurgulamak istemiştir?

A)Her insan psikoloji bilgisine sahip olmalıdır.

B)Edebî metinlerdeki kişilerin özellikleri yazarıyla örtüşür.

C)Bir edebî eser incelenirken diğer bilimlerin verilerinden yararlanılmalıdır.

D)Edebî metinler, yazarının bilgi birikimine göre değer kazanır.

E)Psikoloji, edebiyatın sık başvurduğu bir bilimdir.

8-Duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı halinde güzel ve etkili bir şekilde

anlatılmasına…………..denir.

Yukarıdaki boşuğa aşağıdaki seçeneklerden hangisi gelmelidir?

A)Edebiyat B)Dil C)Edebî Eser D)Güzel Sanatlar E)Kültür

9-

I. Edebiyat, duygu, düşünce ve hayallerin söz ya da yazıyla güzel ve etkili bir üslupla anlatılmasıdır.

II. Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaret sistemidir.

III. Güzel sanatlar, edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık gibi insanda coşku ve

hayranlık uyandıran sanatların genel adıdır.

IV. Gerçeklik, hayatı ve tabiatı olduğu gibi göstermektir.

V.Edebî metin, gerçek dünya ile ilgili olmayan hayali metinlerin genel adıdır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı varıdır?

A)l B)ll C) III D)IV E) V

Page 22: EDEBİYAT NEDİR?

10- “Edebi metinler yazıldığı dönemin izlerini taşır.”

Yukarıdaki ifade edebî metinlerin hangi özelliğini ortaya koymaktadır?

A)Edebî metinler kurgusal bir yapıya sahiptir.

B)Edebî metinler gelenekten beslenir.

C)Edebî metinlerin yazıldığı dönem ile edebî metin arasında sıkı bir ilişki vardır.

D)Edebî metinler insanı konu edinir.

E)Edebî metinlerde mecazlı anlatıma sıkça başvurulur.

11-Malzemesi dil olan, sanat maksadıyla mey dana getirilerek hayal dünyasına hitap etmek suretiyle

insanda hissî, fikrî tesir alış verişlerine yol açan; zevk ve heyecan yaratma kabiliyeti bulunan sözlü ya da

yazlı eserlere…………….denilir.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Sanat B) Edebî Eser C) Estetik D) Düşünce E) Gelenek

12-Bir dilin tarihi gelişim sürecinde, yazıyla tespit edilen dönemlerden önce o dilden ayrılmış ve farklı

biçimde gelişmiş kollarına ……..... denir. Bir başka ifadeyle bir ana dilin karanlık dönemlerde kendisinden

ayrılan ve ana dilden önemli farklılıklar içeren kollarıdır.

Bu parçadaki boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Lehçe B) Jargon C)Argo D)Şive E)Ağız

13-Tıp alanında "akut" kelimesi "çabuk ilerleyen hastalık anlamında", "kronik" kelimesi "uzun zamandan

beri süren hastalık" anlamında kullanılır.

Bu durum dil içindeki farklılıklardan hangisiyle ilişkilendirilebilir?

A)Lehçe B) Argo C) Jargon D)Ağız E) Şive

Page 23: EDEBİYAT NEDİR?

14- Aşağıdakilerin hangisinde argo kullanılmamıştır?

A) Kafamı ütülemenden bıktım, sabah sabah başlama yine!

B) Hilesi anlaşılınca yakayı ele vermemek için oradan bir anda gazladı.

C) Onun zırtapozun teki olduğunu ben de biliyordum

D) Hırsızlar bir gecede yüz bin liralık mücevher araklamasınlar mı?

E) Makarayı güzelce sardı ve son işlemi de tamamlamış oldu böylece.

15- ....….. bir ülkede dilin bölgelere, yörelere göre farklı söyleyiş özellikleri gösteren şeklidir.

Bu cümledeki boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Şive B)Standart Dil C)Konuşma Dili D)Ağız E) Lehçe

16- Bir dilin yazılı metinlerle takip edilemeyecek kadar eski dönemlerinde ayrılmış kollarına verilen

addır. Lehçeler ana dilden büyük farklılıklar gösterir. Ses, şekil ve kelime ayrılıkları büyüktür. Türkçenin

....... ve ....... olmak üzere iki lehçesi vardır.

A) Çuvaşça – Özbekçe

B) Özbekçe – Kazakça

C) Yakutça – Çuvaşça

D) Kırgızca – Yakutça

E) Türkmence – Azerice

17- I. Şiveler bir dilin metinlerle izlenen tarihi döneminde oluşmuştur.

II. Şivelerdeki söyleyiş farklılıkları lehçede olduğu gibi büyüktür.

III. Türkistan, Özbek ve Kırgız Türklerinin kullandığı dil lehçedir.

IV. Şiveleri konuşan kişilerin birbirlerini anlaması lehçeye göre daha kolaydır.

V. Ağızlar ülke sınırındaki söyleyiş farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

Numaralanmış cümlelerin hangi ikisinde bilgi yanlışı yapılmıştır?

Page 24: EDEBİYAT NEDİR?

A) I. ve II B) IV. ve V. C) I. ve III D) II. ve IV E) II. ve III

18- Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmış. Tilki durmadan ne kadar hilekar ve kurnaz oluğunu anlatıyormuş.

Söylediğine göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile

bilirmiş. Kedi biraz da utanarak "Ben fazla oyun bilmem ki!" demiş. "Düşmanlarımın elinden kurtulmak

için bir tek yol bilirim, o da kaçmaktır." Tilki "Kedi kardeş!" demiş, "Ben her tehlike karşısında başımın

çaresine bakabilirim ama senin durumuna üzülüyorum. Korkarım bir gün düşmanların seni çabuk alt

edecek." Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını duymuşlar.

Bu metin aşağıdakilerin hangisinden alınmış olabilir?

A)Göstermeye bağlı metinden

B)Coşku ve heyecana bağlı metinden

C)Felsefi metinden

D)Sanatsal metinden

E) Öğretici metinden

19- Yazılış amaçları yönüyle metinler öğretici ve sanatsal metinler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Buna göre aşağıdaki metin türlerinden hangisi yazılış amacı yönüyle diğerlerinden farklıdır?

A)Roman

B)Tiyatro

C)Makale

D)Masal

E) Öykü(Hikaye)

CEVAP ANAHTARI: 1-E ,2-A ,3-E, 4-E ,5-B, 6-D, 7-C, 8-A, 9-E ,10-C ,11-B ,12-A , 13-C , 14-E

15-D,16-C,17-E,18-D,19-C

Page 25: EDEBİYAT NEDİR?

ÜNİTE 2

HİKÂYE ➢ Yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayların bir yazar tarafından okuyucuda heyecan,

zevk uyandıracak şekilde kısaca anlatıldığı edebi metinlere hikâye ya da

öykü denilmektedir.

HİKÂYENİN ÖZELLİKLERİ

➢ Hikâye yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayları anlatır.

➢ Romanlara göre olaylar çok daha kısa anlatılır.

➢ Hikâyelerin olay ve durum olmak üzere iki ayrı türü vardır.

➢ Hikâye; kişiler, olay örgüsü, mekân, zaman, çatışma, konu, tema, anlatıcı ve bakış açısı gibi

unsurlardan oluşur.

➢ Hikâyede plan şu şekildedir: serim, düğüm ve çözüm.

➢ Hikâyelerde insanın hayatından bir bölüm ya da bir olay, kişi, yer ve zamana bağlı olarak

verilir.

➢ Hikâye hem dünya hem de Türk edebiyatında köklü bir geleneği olan bir türdür. Dünya

edebiyatında Boccacio‘nun (Bokasyo), “Decameron (Dekameron) adlı hikâyeleri bu türün

ilk modern örnekleri kabul edilir

➢ Modern anlamda hikâyenin Türk edebiyatında görülmesi Tanzimat Dönemi’ne rastlar.Türk

edebiyatında ilk hikaye Ahmet Mithat Efendi‘nin “Letaif-i Rivâyat” adlı eseridir. Türk

edebiyatında batılı anlamda ilk hikaye ise Samipaşazâde Sezai‘nin “Küçük Şeyler” adlı

eseridir. Ancak daha sonraki dönemlerde yani Servet-i Fünun, Milli Edebiyat ve

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatlarında bu türün çok daha başarılı örnekleri verilmiştir.

Page 26: EDEBİYAT NEDİR?

HİKÂYENİN YAPI UNSURLARI

Olay örgüsü

Kişiler (şahıs dünyası)

Yer (Mekan)

Zaman

Anlatıcı

Kişiler: Hikâyede yer alan olaylar, genellikle merkezde yer alan kişilerin çevresinde gelişir.

Hikâyede kişiler, olay örgüsünde üstlendikleri işlevlere göre önemli hâle gelirler. Kişiler, olay

örgüsü içindeki tutum ve davranışları ile bireysel veya toplumsal bazı değerleri temsil eder. Kişileri

ve onların olaylar içinde kazandıkları özellikleri belirlemek hikâyeyi anlamakta önemli bir

aşamadır.

NOT: Olay örgüsündeki kişi, bir toplumsal sınıfı ya da tabakayı temsil ediyor ise (genel özellikler

gösteriyor ise) tiptir. Eğer genel özellikler değil de kendine has (özel, şahsına ait) özellikler

gösteriyor ise karakterdir.

Olay örgüsü: Olaylar, gündelik hayatta her zaman yaşanabilecek gerçek durumlardır. Olay örgüsü

ise kurgusal olayların edebî metinde sıralanışı ile oluşan bir düzenlemedir. Bu bakımdan olay

örgüsü, edebî metinlerin kurmaca dünyasının önemli bir parçasıdır.

Mekân: Hikâyede olayın oluştuğu, geliştiği çevre veya yere “mekân” adı verilir. Edebî metinlerde

mekân, genellikle kişilerin psikolojik özelliklerini ortaya çıkarmanın bir aracı olarak kullanılır.

Ayrıntılı olarak tasvir edilmez.

Zaman: Hikâyede olayların yaşandığı; an, saat, gün, mevsim veya yıl gibi ifadeler metnin zaman

çerçevesini oluşturur. Hikâyedeki olayların kendine özgü bir zaman çerçevesi vardır ve tercih

edilen zaman olayların akışını doğrudan etkiler. Hikâyelerdeki olaylar genellikle çok uzun zaman

dilimlerine yayılmaz. Özellikle kısa hikâyede olaylar çok kısa zaman dilimlerinde oluşur ve

tamamlanır

Anlatıcı ve Bakış Açısı: Hikâyede, olay veya durumları aktaran, anlatan kurmaca kişilik “anlatıcı”

olarak adlandırılır. Anlatıcı, yazarın dışında yer alan ve yalnızca o hikâyeye özgü olarak kurgulanan

bir kişiliktir. Anlatıcının, aktardığı olayla ilgili ayrıntılara hâkimiyeti ve ayrıntıları aktarma biçimi

“bakış açısı” olarak ifade edilir. Bakış açısı, metinde seçilen anlatıcıya göre değişir. Hikâye ve

romanlarda üç farklı anlatıcı ve onlarla birlikte gelişen üç bakış açısı vardır.

Page 27: EDEBİYAT NEDİR?

BAKIŞ AÇILARI

1. Kahraman Anlatıcının Bakış Açısı: Kendisi de olayların içinde yer alan ve olayları aktaran

anlatıcı “kahraman anlatıcı” olarak adlandırılır. Bu anlatıcı, hikâyedeki ayrıntıları kendi bakış

açısından görür ve yaşadığı, gözlemlediği kadarıyla bilir. Bu bakımdan kahraman anlatıcının bakış

açısı ve olaylarla ilgili bilgileri sınırlıdır. Anlatım birinci kişi ağzıyla yapılır.

Örnek: Asansörü kullanmak aklıma bile gelmemişti, onuncu kata kadar merdivenlere ağır ağır

tırmandım. Aksilik bu ya anahtarlarımı yanıma almayı unuttuğumdan büyük bir mahcubiyet

içinde zile hafifçe dokundum. Kısa bir süre sonra ses geldi ve büyük bir korkuyla bana bakan

annem kapıyı açmıştı. Ben uyuduklarını zannetsem de gece yarısına kadar benden haber

alamadıkları için endişe içinde beni beklediklerini hemen sezdim. Annemin arkasında gözleri

kızarmış ve yorgun bakışlarıyla babam hem azarlar hem de acıyan ses tonuyla “Neredesin be

oğlum? Çok merak ettik seni.” dedi.

2-Hâkim (İlahi, Tanrısal) Bakış Açısı: Anlatıcı olayların içinde yer almaz. Anlatıcı her şeyi (kişilerin

zihinlerinden geçenleri, geçmişte yaşadıklarını vb.) tüm ayrıntısıyla bilir. Kahramanların

bilmediğini dahi hâkim bakış açısında anlatıcı bilir. Bu bakış açısında üçüncü kişi ağzından anlatım

vardır.

Örnek: O anki dalgınlığı ile asansörü kullanmak aklına bile gelmeden onuncu kata kadar yavaş

adımlarla çıktı. Elini cebine attığında anahtarlarını yanına almadığını fark etti ve evdekileri rahatsız

etmenin huzursuzluğu içinde çekinerek zile hafifçe dokundu. Böylelikle kimseyi rahatsız etmeden

birinin zili duymasını umdu. Kısa bir sonra kapıdan ses geldi ve oğlundan bir süredir haber

almadığı için yüreği korkuyla dolu olan annesi kapıyı açtı. Annesinin ve evdekilerin bu halini görür

görmez kendisinden uzun süredir haberdar olmayan ailesinin endişe içinde olduğunu hemen

sezdi. Zil çaldığında büyük bir telaşla karısının ardından kapıya giden babası oğluna sinirlenmiş

ancak bir yandan da onun bu haline acıdığından karışık bir ses tonuyla “Neredesin be oğlum? Çok

merak ettik seni.” dedi. Babasına bir şey demedi, sustu ve sadece yüzündeki yaşlılık görüntüsüne

daldı. Bugüne kadar babasının bu kadar yaşlı olduğunu fark etmemişti.

3-Gözlemci (Müşahit) Bakış Açısı: Anlatıcı olayların içinde yer almaz. Olayları bir kamera

tarafsızlığı ile nesnel olarak anlatır. Olayları dışarıdan gözlemlediği kadarıyla anlattığı için

kahramanlardan çok daha az şey bilir. Anlatım üçüncü kişi ağzıyla yapılır.

Örnek: Asansör yerine onunca kata kadar yavaş adımlarla merdivenleri çıktı. Cebini karıştırdı ve

anahtarı bulamadığından zile hafifçe bastı. Kısa bir süre sonra annesi korkulu bir yüz ifadesiyle

kapıyı açtı. Geç saatlerde olmamıza rağmen uyumamış olan ailesi kapıda onu karşıladı. Babası ona

Page 28: EDEBİYAT NEDİR?

yorgun bir şekilde bakarak hafifçe de kızan ve acıyan ses tonuyla “Neredesin be oğlum? Çok

merak ettik seni.” dedi. Fakat o hiçbir şey söylemedi, babasının yüzüne bakarak sadece sustu.

HİKÂYE İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Konu: Hikâyede ele alınan, üzerinde durulan düşünce, durum veya sorun metnin konusunu

oluşturur. Konu, somut bir durumu veya sorunu ifade eder.

Tema: Bir metindeki temel duygu veya kavram “tema” olarak adlandırılır. Temaları ifade eden

kavramlar soyuttur. Örneğin yalnızlık, aşk, umut, yaşama sevinci gibi kavramlar bir hikâyede tema

olarak işlenebilir. “Bir kişinin şehirde yaşadığı olaylar” gibi bir ifade ise bir metnin konusu olabilir.

Dolayısıyla tema daha genel, konu ise daha sınırlandırılmış bir kavramı ifade eder.

Çatışma: Hikâyelerde, farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı

yaşanan anlaşmazlık durumları “çatışma” terimiyle ifade edilir. Edebî metinlerde çatışmalar

genellikle birbirine zıt kavramlar, değerler çerçevesinde oluşur. Söz gelişi iyi ile kötü, yoksul ile

zengin, idealist ile bir amacı olmayan kişiler, kendi özelliklerinden dolayı hikâyelerde karşı

karşıya gelirler. Hikâyeler genellikle bu çatışmaların sergilenmesi ve sonuçlanmasını anlatır. Edebî

metinlerde kişiler, kendileri, bir başkası veya doğa ile ilgili bir unsurla karşı karşıya gelerek

çatışabilir.

HİKÂYENİN BÖLÜMLERİ

Hikâye serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur. Ancak her hikâyede bu bölümler

olmayabilir

Serim: Yer ve zamanın belirtildiği, kişilerin tanıtıldığı, olayların anlatılmaya başlandığı bölümdür.

Düğüm: Olayın okuyucuda merak duygusu oluşturacak şekilde işlendiği bölümdür.

Çözüm: Olayların düğümlerinin çözüldüğü bölümdür. Okuyucuda merak unsuru uyandıran

sorular bu bölümde cevaplanır.

Hikayede Anlatım Biçimleri

-Öyküleyici Anlatım (öyküleme): Anlatılmak istenen duygu ve düşüncenin olaya, şahsa, zamana,

mekana bağlı olarak anlatılmasıdır. Yani öykülemede bir olay dizisi anlatılır. Yazarın amacı

okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır. –

-Betimleyici Anlatım (betimleme): Bir varlığın kendine özgü iç ya da dış niteliklerini tasvir ederek

anlatmaktır. Amaç okurun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri okurun zihninde canlandırmaktır.

Yazar burada ağırlıklı olarak görme duyusundan yararlanır. Bu nedenle gözle algılanan renk ve

biçim ayrıntılarına yer verilir.

Page 29: EDEBİYAT NEDİR?

NOT: Öyküleyici anlatım, kelimelerle video çekimi gibi olur. Ağırlıklı olarak fiiller ve hareket vardır.

Betimleyici anlatım kelimelerle resmi yapma, fotoğraf çekme gibidir. Ağırlıklı olarak sıfatlara yer

verilir.

HİKÂYEDE ANLATIM TEKNİKLERİ

Anlatma Tekniği: Hikayede işlenen konunun bir anlatıcı tarafından anlatılmasıdır. Bu tekniğin

kullanıldığı hikayelerde okur, anlatılanları anlatıcının bakış açısından anlatıcının anlattığı kadar

dolaylı olarak öğrenir.

Gösterme Tekniği: İşlenen konunun bir aracı olmadan, doğrudan canlandırılması, gösterilmesidir.

Okur ile hikaye arasına anlatıcı girmez. Diyalog, iç monolog ve bilinç akışı ile kişilerin konuşma ve

hareketleri okura gösterilir.

Diyalog: Hikayede iki ya da daha çok kişinin karşılıklı konuşturulmasıdır.

İç Monolog: Hikaye kişisinin duygu ve düşüncelerini mantıksal düzen içinde kendi ağzından

olduğu gibi anlatması, kendi kendine konuşmasıdır.

Bilinç Akışı: Hikaye kişisinin duygu ve düşüncelerinin mantıksal düzene uymadan kendi ağzından

olduğu gibi anlatmasıdır. Konuşma sırasında gramer kurallarına uyulmaz, düşünceler çağrışımlarla

ilerler.

HİKÂYE TÜRLERİ

Olay Hikayesi (Maupassant Tarzı Hikaye)

Bir olayı serim(giriş), düğüm(gelişme), çözüm(sonuç) planıyla anlatıp bir sonuca bağlayan

öykülerdir.

➢ Olay hikayesinde kahramanlar ve çevrenin tasvirine yer verilir.

➢ Bir fikir verilmeye çalışılır; okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Olayların başlangıcı ve

bitişi belirgindir. Bu hikaye türü, Fransız yazar Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan)

tarafından yaygınlaştırıldığı için “Maupassant Tarzı Hikaye” adıyla da bilinir.

➢ Maupassant tarzı hikâyede asıl olan “olay”dır. Okuyucunun hikâyeyi şöyle ya da böyle

yorumlamasına pek imkân verilmez. Çünkü hikâyedeki olaylar, yazarın belirlediği bir seyir

halinde devam eder.

➢ Maupassant tarzı hikâye çok belirgin olarak “serim, düğüm ve çözüm” bölümlerinden oluşur.

➢ Yazar, hikâye malzemesini, vermek istediği mesaja göre bir seçme işleminden geçirir.

➢ Maupassant tarzı hikâyeler çok büyük ölçüde olay örgüsü üzerine kurulur. Hikâye bütün

gücünü olaydan alır. Okuyucunun merak duygusu sürekli canlı tutulur. Olay örgüsü şaşırtıcı

bir sonla biter.

Page 30: EDEBİYAT NEDİR?

➢ Kahramanlar, yazar tarafından özenle seçilmiş insanlardan oluşur. Her kahraman belli bir tip

özelliğine sahiptir.

➢ Bu tür hikâyeler yorumlanmaya pek müsait değildir.

➢ Bu hikâye tarzının edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Ömer

Seyfettin’den sonra Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin ve

Sabahattin Ali bu hikâye tarzının önemli örneklerini vermişlerdir.

ÖRNEK:

Arkadaşım yanına sokularak sordu:

“Senin adın ne oğlum?”

“Ali!”

“Nerelisin?”

“Sivaslıyım!”

“Sazı nereden öğrendin?”

“Ne bileyim? Küçükten beri çalarım.”

“Söylemeyi?”

“Onu da öyle… Sonra bir iki usta âşık yanında gezdim.”

Arkadaşım bana baktı:

“Harikulade bir ses, azizim, yıllarca arasak bulamayız. Ben bu oğlanın arkasını bırakmam!”

dedi. Sonra tekrar ona dönerek yaşını sordu. Yirmi iki imiş. Cebinden defterini çıkararak bir

şeyler not etti ve delikanlının adresini almak istedi. Çocuk evvela şaşırdı. Verecek bir adresi

yoktu. Bugün burada, yarın orda amelelik yapıyordu. “Beyşehir yolunda Sivaslı Ali desen

olmaz mı?” diye soruyordu. Nihayet Konya’da, gelip gittikçe uğradığı bir hanın ismini

söyledi. Dostum onları da kaydetti. Bu sırada, epeyden beri yanımızda durup bizimle saz

dinleyen şoför: “Beyler, otomobil hazır!” dedi.(SABAHATTİN ALİ)

Durum (Kesit) Hikayesi (Çehov Tarzı Hikaye)

➢ Bir olayı değil günlük yaşamın herhangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir. Durum

hikâyelerinde serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz. Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve

heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez. Okuyucuyu bir durum

veya ruh hali içinde yaşatmak amacı vardır. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal

gücüne bırakılır.

Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için bu tür

hikayelere “Çehov Tarzı Hikaye” de denir.

➢ Çehov tarzı hikâyede asıl olan “olay” değil, kişinin ruh hali ve duygularıdır.

➢ Hikâye sona erdiği zaman her şey bitmiş değildir.

➢ Kişiler tamamıyla tanıtılmadığı, olaylarda kesinlik hâkim olmadığı için okuyucunun

hayal dünyası devamlı hareket halindedir ve kendine göre yorumlar yapmaya

uygundur. Konuyu sezmek büyük ölçüde okuyucuya bırakılmıştır.

➢ Hikâyelerde olaylar, insanlar ve hayat doğaldır. Olay örgüsünün önemi azaltılmıştır.

Büyük olaylardan, çarpıcı ve şaşırtıcı gelişmelerden kaçınılır. Hikâye, gücünü olaydan

Page 31: EDEBİYAT NEDİR?

almaz. Bu nedenle Çehov tarzı için daha çok durum hikâyesi veya kesit hikâyesi sözü

kullanılır.

➢ Çehov tarzı hikâyelerin kahramanları her zaman çevremizde rastladığımız insanlardır.

Mekân üzerinde fazla durulmaz, mekânlar ana hatlarıyla belirtilip geçilir.

➢ Durum hikâyeciliğinin edebiyatımızdaki en güçlü temsilcisi Sait Faik Abasıyanık’tır.

Ayrıca Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra yazdıkları durum hikâyeleriyle bu türün

güzel örneklerini vermişlerdir.

ÖRNEK:

Ağustos. Cuma günü. Sicil Müdürü Cavit Bey, yemekten sonra minderin üstüne uzanmış, uyumak

istiyor. Ama karasinekler rahat bırakmıyorlar. Köylülerin, duvar diplerine uzanıp, yüzlerine birer

mendil örterek mışıl mışıl uyudukları gözünün önüne geldi. İmrendi. Uzandı. Sandalye üzerinde

durak ceketinin cebinden beyaz keten mendilini alıp yüzüne örttü, sıkıntılı olmasına aldırmayarak

uyku gelecek diye bekledi. Bu arada da ilkin çocuklarının mektep taksitleri için gönderdiği paranın

makbuzunu nereye koyduğunu düşündü. Sonra, karısının “para yetiştiremiyorum” diye

sızlanmasını hatırladı. “Ben burada aç duracak değilim ya!” dedi. Maaşlara zam yapılacak

diyorlardı. Müsteşarın kendisini sevdiğini düşünüp sevindi. Yanlışlıkla işten el çektirilen bir

memuru Cavit Bey’in sözü ile Müsteşar hemen eski işine göndermişti. Ya böyle olmayıp da

Müsteşar dayatsaydı. Bu zavallı adam sefil olurdu.

Sonra onun han köşelerinde nasıl sürüneceğini, nasıl borçlanacağını, kılığının nasıl bozulacağını,

tıraşının nasıl uzayacağını birer birer gözünün önüne getirdi

(MEMDUH ŞEVKET ESENDAL)

NOT: Bir eserin olay öyküsü mü, yoksa durum öyküsü mü olduğunu anlamanın en iyi yollarından

bir tanesi, bu hikâyeyi özetlemeye çalışmaktır. Eğer hikâyede yaşanan olayları rahatlıkla

özetleyebiliyorsanız, bu bir olay öyküsüdür. Eğer özetlemeye çalıştığınızda bir karakterin

düşündükleri, hissettikleri, bir olaya karşı verdiği tepkiler işinizi zorlaştırıyorsa, bu muhtemelen bir

durum öyküsüdür.

OLAY HİKÂYESİ DURUM (KESİT )HİKÂYESİ

Bir olayın çevresinde gelişir Hayattan alınmış bir kesit anlatılır.

Merak ön plandadır. Hayal ve duygular ön plandadır. Merak

unsuru ikinci plandadır.

Serim-Düğüm-Çözüm bölümleri vardır. Serim-Düğüm-Çözüm bölümlerine

uyulmaz.

Hikâye, mantıksal bir sonuca bağlanır. Hikâye, bitmemişlik duygusu verir.

Dünya edb .: Maupassant

Türk edb.: Ömer Seyfettin

Dünya edb. : Çehov

Türk edb.: Sait Faik Abasıyanık / Memduh

Şevket Esendal

Page 32: EDEBİYAT NEDİR?

HİKÂYE-ROMAN FARKI

• Hikâyeler kısa ya da orta uzunluktadır. Romanlar ise daha uzundur.

• Hikâyede kişi sayısı romana göre daha azdır.

• Hikâyede genellikle bir tek olayanlatılırken, romanda birbirine bağlı olaylar

anlatılır.

• Romanlarda kişi ve mekântasvirlerineağırlık verilir. Hikâyede yüzeyseldir.

HİKAYENİN YAZMA AŞAMALARI

Hazırlık : Tema – konu belirlenir. Kişiler oluşturulur.

Planlama : Olay örgüsü, çatışma, mekân, zaman, anlatıcı, bakış açısı belirlenir.

Taslak Metin Oluşturma : Metin yazılır. Anlatım biçimlerinden yararlanılır.

Metni Düzeltme ve Geliştirme : Yazım – noktalama düzeltmeleri yapılır.

Yazılan Metni Paylaşma : Oluşturulan hikâye okunur, sergilenir veya elektronik ortamda yayımlanır.

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEKLER

SORU- 1-

Hikâyelerin genel özellikleri nelerdir?(En az 5 tane yazınız.)

CEVAP:-Heyecan ve zevk uyandırırlar

-Kısa türdür.

-Kahramanların bir yönü üzerinde durulur.

-Zaman mekan ve kişilerde ayrıntıya girilmez.

-Kısa cümleler kurulur.

-Kişi sayısı azdır

SORU-2-

Dünya edebiyatında ilk hikaye nedir, hikayeyi kim yazmıştır?

CEVAP: Decameron Hikâyeleri – Boccacio – İtalyan Sanatçı – 14.yy

SORU-3

Türk Edebiyatında ilk hikayeyi kim yazdı?

CEVAP:Ahmet Mithat Efendi – Letaif’i Rivâyât

SORU-4

Teknik açıdan güçlü, Batılı örneklere benzeyen ilk hikâye hangisidir?

CEVAP:Küçük Şeyler – Samipaşazade Sezai

SORU-5

Page 33: EDEBİYAT NEDİR?

Hikâyenin bölümleri nelerdir?

CEVAP:Serim ( giriş, hazırlık ) , düğüm ( gelişme ) , çözüm ( sonuç )

SORU-6

Karakter nedir? Tip nedir ? Açıklayarak örnekler veriniz.

CEVAP: Karakter yalnızca kendini temsil eder. Tip ise belli bir özelliği, ( cimri .. vb) belli bir sınıfı (

eşkıya, köylü…vb) belli bir kesimi temsil eder. Karakterin iç dünyası, hayalleri, kişisel özellikleri

hikâye veya romanda daha çok verilir. Tipte ise abartılmış özellikler verilir. Sıradan insanlara

benzemez tipler.

KARAKTER ÖRNEĞİ: Suç ve Ceza’daki Raskolnikov, Madame Bovary’deki Emma Bovary

TİP ÖRNEĞİ: Harpagon Cimri tipi ( Moliere Cimri tiyatrosundan )

Bihruz Bey Mirasyedi tipi ( Recaizade M.Ekrem – Araba Sevdası )

SORU-7

Hikâye veya romanda kaç çeşit bakış açısı vardır?

CEVAP: 3 çeşittir.

Hakim ( ilâhi, Tanrısal ) bakış açısı

Kahraman ( Ben Merkezli ) bakış açısı

Gözlemci ( Müşahit ) bakış açısı

SORU-8

Tema ve konu arasındaki fark nedir?Örnekler veriniz.

CEVAP: Tema ; geneldir, her şeyi kapsar. Soyuttur. Genellikle tek sözcükle ifade ederiz.

Konu ; özeldir, sınırlı olandır. Somuttur. Temadaki sözcüğe ilave sözcüklerle ifade ederiz

Tema : Sevgi Tema: Eğitim

Konu: İnsan sevgisi Konu: Ailede eğitimin önemi

SORU-9

Olay hikâyesinin ( Maupassant tarzı hikâye ) özellikleri nelerdir?Türk edebiyatında temsilcileri

kimlerdir?

CEVAP: -Fransız yazar Guy de Maupassant geliştirdiği için Batı’da Maupassant tarz hikâye diye

bilinir.

-Olay ağırlıklıdır, merak unsuru fazladır. Heyecan verir.

Page 34: EDEBİYAT NEDİR?

-Serim ( giriş, hazırlık ) düğüm ( gelişme ), çözüm ( sonuç ) bölümleri belirgindir.

-Kahraman ve çevre tasviri ( betimleme ) yapılır.

-Olaylar mantıksal sıralamayla verilir. Beklenmedik sonla bitirilir.

Türk Edebiyatındaki temsilcileri. : Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin…

SORU-10

Hikâye yazma aşamaları nelerdir?

CEVAP:-Hazırlık : Tema – konu belirlenir. Kişiler oluşturulur.

-Planlama : Olay örgüsü, çatışma, mekân, zaman, anlatıcı, bakış açısı belirlenir.

-Taslak Metin Oluşturma : Metin yazılır. Anlatım biçimlerinden yararlanılır.

-Metni Düzeltme ve Geliştirme : Yazım – noktalama düzeltmeleri yapılır.

-Yazılan Metni Paylaşma : Oluşturulan hikâye okunur, sergilenir veya elektronik ortamda

yayımlanır.

SORU-11

Durum ( Kesit ) hikâyesinin genel özellikleri nelerdir?Temsilcileri kimlerdir?

CEVAP:-Rus yazar Anton Çehov geliştirdiği için Çehov Tarzı Hikâye diye bilinir.

-Hayatın bir kesitinin, bir durumunun ele alındığı hikâyelerdir.

-Hareket azdır. Merak duygusu, heyecan yoktur.

-Ruhsal çözümlemelere, psikolojik hallere daha çok önem verilir.

-Olay ikinci planda kalır.

-Serim-düğüm-çözüm bulunmaz. Olaylar kişilerin ruhsal durumuna göre sıralanır. Olaylar

bitmemişlik duygusu bırakır okuyucuda.

Batıda : Anton Çehov Türk Edebiyatında : Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket

Esendal

SORU-12

. (I) Hikâyede olaylar romana göre genellikle yüzeysel olarak anlatılır. (II) Kişiler çoğu zaman

hayatlarının belli bir dönemi içinde ele alınır. (III) Hikâyelerde kişiler detaylı tasvirlerle anlatılan çok

yönlü insanlardır. (IV) Kabul gören sınıflandırmaya göre hikâyeler olay ve durum diye ikiye ayrılır.

(V) Modern anlamda hikâye Türk edebiyatında Tanzimat'tan sonra görülmeye başlanmıştır.

Page 35: EDEBİYAT NEDİR?

Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangisinde hikâyeyle ilgili bir bilgi yanlışı vardır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

CEVAP: C -Hikayelerde kişiler ayrıntılı olarak tasvir edilmez ve çok yönlü değil daha çok sadece

olayla ilgili “çalışkanlık, titizlik, korkaklık, tembellik” gibi tek yönlü olarak ele alınır.

SORU-13

Gökova Koyu, körfezin kuzeybatısında küçük bir girinti şeklindedir. Beton rıhtım üzerindeki iskele

koyun belirlenmesini sağlar. Doğusunda denize dökülen ırmak, kum bir sığlık oluşturur. Irmağın

kuzeyindeki köyün meydanında küçük bir lokanta var. Çınar ağaçlarının altındaki bu lokantada kuş

cıvıltıları iştahınızı açar. Çınar ağaçları yemek zevkinize eşlik eder.

Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?

A)Betimleyici anlatım

B)Öyküleyici anlatım

C)Diyalog

D)İç diyalog

E)Tartışmacı anlatım

CEVAP: A Betimleyici anlatımla sunulan metinde anlatılanlar gözümüzde bir resim gibi canlanır.

Paragrafa baktığımızda yapılan betimleme sayesinde Gökova Koyu gözümüzde canlanmaktadır.

SORU-14

Aşağıdaki parçalardan hangisi ilahi (hâkim) bakış açısıyla oluşturulmuştur?

A) Bu dakikalar, odamda, arkam pencereye dönük, eski koltuğa gömülür otururdum.

B) Kapıyı açıp içeri girdim. Umduğum kadar bakımsız değildi. Her şey yerli terinde: Dut ağacı, taş

duvar, köşede kullanılmayan sarnıç...

C) Ağlamak istemiyorum. Ağlarsam burnum akacak, burnumu çekersem annem ağladığımı bilecek.

D) Tekrar yola koyulduk, bir hayli daha çıktık. Dönüp boğazın geldiğimiz tarafına baktığım zaman

ovayı epeyce aşağılarda, adamakıllı küçülmüş olarak görüyordum.

E) Koşar adım sokaklardan geçti. Evine, çocukluğuna gitmek istiyordu. Aklından "Ya beni

tanımazlarsa?" sorusu geçti bir an. Cevap vermek istemedi bu soruya. Koşmaya devam etti.

CEVAP: E Hâkim bakış açısıyla yazılan metinlerde anlatıcı her şeyi bilir .E seçeneğinde anlatıcı kişinin

aklından geçenleri söylemiştir .Bu hakim bakış açısını bulmada çok önemli bir ipucudur.

Page 36: EDEBİYAT NEDİR?

ÜNİTE DEĞERLENDİRME TESTİ 1) Olay hikâyelerinin Türk edebiyatındaki temsilcileri arasında;

I. Sait Faik Abasıyanık,

II. Hüseyin Rahmi Gürpınar,

III. Reşat Nuri Güntekin,

IV. Ömer Seyfettin,

V. Refik Halit Karay

isimlerinden hangisi gösterilemez?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2) Hikâye türüyle ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisinde yanlışlık vardır?

A) Hikâye metinlerinde olay ve anlatıcı vazgeçilmez öğelerdir.

B) Hikâyelerin anlatıcısı kurmaca bir kişidir.

C) Hikâyelerde olayın ortaya çıkması için kişilere, mekâna ve zamana ihtiyaç vardır.

D) Hikâyelerde olayın ortaya çıkması için kişiler arasında çatışma olması gerekir.

E) Üslup bir hikâyenin en temel yapı öğesidir.

3) Çehov, “Bir insanı unutmak istiyorsanız onunla yaşadıklarınızı değil, onun size yaşattıklarınızı

düşünmelisiniz.” sözüyle aslında hikâyecilikte izlediği yolun da ipuçlarını verir. Onun hikâyelerinde

olaylar beklenmedik bir sonla bitmez. Aksine bittikten sonra da devam ediyor etkisi bırakır. O;

olayları ve kişileri değil, olay ve kişilerin yansıttıkları, hissettirdikleri üzerinde durur.

Bu metinde sözü edilen hikâye türü aşağıdakiler- den hangisidir?

A)Durum hikâyesi B)Olay hikâyesi

C)Halk hikâyesi D)Postmodern hikâye

E)Bireyin iç dünyasını ele alan hikâye

4)Anlatımda her şeye hâkim, kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına giren, gizli kalmış duygu

ve düşüncelerini dışa vuran bakış açısına —; anlatıcının aynı zamanda eserin kişilerinden biri olduğu

bakış açısına -—; anlatıcının olayları bir kamera tarafsızlığıyla anlattığı bakış açısına -— denir.

Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) kahraman bakış açısı - ilahi bakış açısı - gözlemci bakış açısı

B) gözlemci bakış açısı - ilahi bakış açısı - kahraman bakış açısı

C) ilahi bakış açısı - gözlemci bakış açısı-kahraman bakış açısı

D) ilahi bakış açısı - kahraman bakış açısı - gözlemci bakış açısı

E) kahraman bakış açısı - gözlemci bakış açısı - ilahi bakış açısı

Page 37: EDEBİYAT NEDİR?

5) Hikâyeyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?

A) Gerçek ya da gerçeğe uygun olayları konu edinir.

B) Durum ve olay hikâyesi olmak üzere iki türü vardır.

C) Maupassant tarzı hikâyeler, serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.

D) Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk örnekleri Tanzimat Dönemi’nde verilmeye başlanmıştır.

E) Hikâyelerde olağanüstü olaylara ve kişilere sıkça yer verilir.

6) Her hikâyede aynı olmamakla birlikte, bir hikâyenin planı üç bölümden oluşur:

I …..Hikâyenin giriş bölümüdür. Bu bölümde olayın geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya giriş

yapılır.

II ……Hikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür. Merak öğesi olayı sürükler.

III …..Merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür. Olaya dayalı hikâyelerde olay

beklenmedik biçimde çözümlenir.

Yukarıda boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Serim - düğüm - çözüm

B) Çözüm - serim - düğüm

C) Serim - çözüm - düğüm

D) Düğüm - serim - çözüm

E) Düğüm - çözüm – serim

7) Durum hikâyeleri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Belirli bir başlangıcı ve sonu olmayan hikâyelerdir.

B) Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.

C) Çehov tarzı hikâyecilik olarak da bilinir.

D) Hayatın bir kesiti kendi doğası içinde ele alınır.

E) Anlatımda gerçekçilik ve samimiyet esastır.

8) Belirli bir başlangıcı ve sonu olan bu tarz hikâyelerde olayın ön plana çıktığını açıkça

söyleyebiliriz. Serim, düğüm, çözüm planında yazılan bu hikâyeler gerilime dayalı, merak unsurunun

öne çıktığı hikâyelerdir ve edebiyatımızda 19. yüzyıldan sonra örnekleri verilmeye başlanmıştır.

Bu parçada sözü edilen hikâye türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kesit hikâyesi B) Ben merkezli hikâye C) Manzum hikâye

D)Olay hikâyesi E) Halk hikâyesi

9) I. Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur.

II. Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayanlardır.

III. Olayın yaşandığı çevre veya mekândır.

IV. Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür.

Numaralı cümlelerde aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bir açıklama yapılmamıştır?

A) Kişi B) Olay C) Yer D)Üslup E) Zaman

Page 38: EDEBİYAT NEDİR?

10) — Canım, neden söküyorsunuz? dedim.

— Mühendis Ahmet Bey söktürüyor.

— Ne yapacak bunları?

— Yukarıda deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzeltiyorlar da...

— İngiliz çimi alsın, eksin, mademki herif zengin...

Yukarıdaki parçada aşağıdaki tekniklerden hangisine örnektir ?

A-Anlatma B-Gösterme

C- Özetleme D-Diyalog

E-İç Konuşma

11) . İstanbul’u ilk gördüğünde bütün Anadolu çocukları gibi şaşıp kaldı. Orman gibi minareler, dağ

tepesi gibi kubbeler,kat kat yapılar ve bunca insan. Yakında bu şehir denize batar diye düşündü.

Öyle ya bunca ağırlığı ufacık kara parçası nasıl çeker? Ne yana baksan deniz. Hele Sarayburnu’nda

öyle yüksek yapılar, öyle kalın duvarlar var ki bayağı korktu. “Bunları yapan ustalar denizi hiç

düşünmemişler.”dedi Mehmet kendi kendine. “Hep buraya yapacağınıza biraz da bizim oralara

yapsanıza hey ustalar!”

Bu metinde aşağıdaki yapı unsurlarından hangisi belirgin değildir?

A)Mekân B)Zaman C) Kişi

D)Olay/Durum E)Anlatıcı

12) . (I) Hikâye (öykü); yaşanmış ya da yaşanabilir olay veya durumların kişi, yer ve zamana bağlı

olarak okuyucuda heyecan ve zevk uyandıracak şekilde anlatıldığı kısa edebî türdür. (II) Hikâyede

genellikle olay tek, kişi sayısı az ve tek boyutlu, zaman ve mekân anlatımı yüzeysel

olup çoğu kez uzun cümleler kullanılmaz. (III) 14. yüzyılda İtalyan edebiyatında Boccaccio’nun

yazdığı “Decameron” adlı eser, hikâye türünün ilk örneği kabul edilir.(IV) Batılı anlamda hikâye, Türk

edebiyatına Tanzimat’la girmiş olup Ahmet Mithat Efendi’nin “Letâif-i Rivâyât” adlı eseri, ilk hikâye

örneklerindendir. (V) Teknik açıdan güçlü, Batılı örneklere benzeyen ilk hikâye ise Şemsettin

Sami’nin “Küçük Şeyler” adlı eseridir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

13) Aşağıdakilerden hangisinde olay ve durum hikâyesinin diğer isimleri bir arada verilmiştir?

A) Yapay - Doğal B) Maupassant - Çehov

C) Klasik - Romantik D) Bütün - kesit E) Uzun – kısa

Page 39: EDEBİYAT NEDİR?

14) Aşağıdaki metin parçalarından hangisinde öyküleyici bir anlatım yoktur?

A) Çatı katındaki evin mutfağı çok küçüktü. İki kişinin içinde çarpışmadan hareket etmesi

olanaksızdı. Mutfağa gül ağacından yapılmış bir masa konulmuştu. Yer sorunu nedeniyle sandalye

yerine taburelerde oturulurdu.

B) En sonunda anne oğlunun göz kapağına çok az oksijenli su damlattı, kurulayıp üzerine beyaz bir

merhem sürdü ve göz kapağını gazlı bir bezle adamakıllı örttü. Plasterle yapıştırıp gazlı bezi

kapadı…

C) Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına

sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.

D) Amsterdam Hollanda’nın başkenti. Kuzey Denizi kıyısında bulunan bu kent, yaklaşık 90 adanın

üzerinde kurulu. Bu kentteki kanalların toplam uzunluğu 100 kilometreyi geçiyor. Kentte 1500’e

yakın köprü yer alıyor.

E) Demirci anladı, ses çıkarmadı, duvardan üç beş halka aldı, sanatına vakıf bir adam sükunetiyle

değneğe taktı. Lakin genç adam, usul hilafına, değneğin yan tarafına bir halka daha taktırmak

istiyordu. Çilingirle aralarında mubahese başladı. Çilingir, “Olmaz” dedi, “Bunun usulü böyledir.”

15) Aşağıdakilerden hangisi hikaye türünün dünya edebiyatındaki ilk örneğidir?

A)Sefiller B)Don Kişot

C)Decameron D)Dede Korkut Hikâyeleri

E)Letaif-i Rivayat

CEVAP ANAHTARI: 1-A ,2-E ,3-A, 4-D ,5-E, 6-A, 7-B, 8-D, 9-D ,10-D ,11-B ,12-E , 13-B , 14-D

15-C

Page 40: EDEBİYAT NEDİR?

DİLBİLGİSİ

SÖZCÜK TÜRLERİ

İSİM SOYLU SÖZCÜKLER FİİL SOYLU SÖZCÜKLER

İsim ,sıfat,zamir,zarf,edat,bağlaç ,ünlem Fiiller

UYARI: Sözcük türü belirlenirken sözcüğün cümle içindeki yerine çok dikkat edilmelidir.

Kullanıldığı yere göre sözcüğün türü değişebilir:

Kuru ekmekle karnını doyurdu. (sıfat—isimden önce gelmiş.)

Merak edilen konuyu çok kuru açıkladı. (zarf—fiilden önce gelmiş.)

İSİM (AD)

Canlı, cansız bütün varlıkları ve kavramları karşılayan, onları ifade etmemizi sağlayan sözcüklere

isim denir

A)Varlıklara Verilişine Göre

-Özel İsim

-Cins İsim

B)Varlıkların Sayısına Göre

-Tekil İsim

-Çoğul İsim

-Topluluk İsmi

Page 41: EDEBİYAT NEDİR?

C)Varlıkların Oluşuna Göre

-Somut İsim

-Soyut İsim

A)Varlıklara Verilişine Göre isimler

1.Özel İsimler: Bilinen tek bir varlığı gösteren yani sadece tek varlığı belirten adlardır.

Özel isimler bir varlığa sonradan verilmiş ve o varlıkla özelleştirilmiştir.

İnsan, kurum, ülke, millet, gezegen, şehir, dağ, deniz isimleri gibi…

Örnek: Türkiye, İstanbul, Pendik, Kadıköy Lisesi, Ayşe, Mehmet, Marmara Denizi, Ağrı Dağı

Kişi (şahıs) adları ve soyadları: Mustafa Kemal Atatürk, Cem Yılmaz, Tarkan, Arda Turan…

Kıta, devlet, ülke, millet isimleri: Avrupa, Türkiye, Almanya, Türk, Yunan…

Bölge, şehir, köy, semt, cadde ve yer adları: İç Anadolu Bölgesi, İstanbul, Kadıköy, Ortaköy,

Vatan Caddesi…

Dil, din ve mezhep adları: Türkçe, İngilizce, İslamiyet, Hristiyanlık, Sünni…

Eser (kitap, dergi, gazete) isimleri: Safahat, Bilim Çocuk, Milliyet…

Kurum, dernek, işletme isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Yeşilay Derneği,

Atatürk Çapa Fen Lisesi, Güven Bakkaliyesi…

UYARI: Özel isimler büyük harfle başlar. Kurum ve kuruluş adları dışında özel isime gelen çekim

ekleri kesme işareti ile ayrılır.

Cins İsim---------------------Özel isim

Köpek--------------------------Karabaş

Avm---------------------------Akbatı AVM

Şehir----------------------------Bursa

Page 42: EDEBİYAT NEDİR?

2.Cins (Tür) İsimler: Aynı türden olan varlıkları karşılayan adlardır.

Özel isimde tek bir varlık zihinde canlanırken cins isimde birbirine benzeyen birçok varlık zihinde

canlanır.

Organ, meslek, akrabalık, giyecek, yiyecek, araç, renk isimleri gibi…

Örnek: Göz, çiçek, araba, ev, köpek, öğretmen, makas, gömlek…

Not: “Güneş, ay, dünya” sözcükleri, astronomi, coğrafya terimi olarak kullanıldığında özel addır.

Diğer kullanımlarda ise tür adıdır.

-Mars, Dünya’ya göre Güneş’e daha yakındır.

Bu cümlede “Dünya” ve “Güneş” sözcükleri terim olarak kullanıldığından özel addır.

-O kazadan sonra dünyası karardı.

-Doktor, güneşte fazla kalmamasını istedi.

Bu cümlelerde “dünya” ve “güneş” sözcükleri tür adıdır.

NOT:Bazı tür adları, özel ad olarak kullanılabilir.

-Deniz, bugün masmaviydi, (tür adı)

-Deniz, arkadaşlarıyla maça gidecek, (özel ad)

NOT Bazı cins isimler özel isim olarak kullanılabilmektedir.

Page 43: EDEBİYAT NEDİR?

B)Varlıkların Sayısına Göre

Tekil İsim: Tek bir varlığı karşılayan –lar/-ler çoğul ekini almayan isimlerdir.

Kitap, defter, çiçek, kalem…

Çoğul İsim: -lar/-ler çoğul ekini alarak birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir.

Kitap-lar, defter-ler, çiçek-ler, kalem-ler…

UYARI: -lar/-ler çoğul eki cümleye farklı anlamlar da katabilir:

-Dünyalar kadar ödevim var. (Abartma)

-Aliler de bizimle gelecekmiş. (Ali ve ailesi, Ali ve yanındakiler “-gil” anlamı katar.)

-Türkler bu topraklara yıllar önce gelmiş. (Soy anlamı katmış.)

-Ali Beyler geldi mi? (Saygı)

Topluluk ismi: -lar/-ler eki almadığı halde anlamca birden çok varlığı karşılar.

Sürü, aile, ordu, halk, millet, deste, buket, ekip, grup, düzine…

Sürüler, çobanı takip ediyor. (Eğer topluluk isimleri –lar/-ler eklerinden birini alırsa çoğul isim

dememiz gerekir.Sürüler çoğul isimdir.)

Çocuklar, çok ağlıyorlar. (çoğul isim değildir. Çünkü ağlamak fiildir.)

C) Varlıkların Oluşuna Göre

Somut İsim: Beş duyu organımızın herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavramları karşılayan

adlardır.

Kalem, taş, koku, tat, rüzgâr , yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık,

mavi, koku, uzun, deniz…

Beş Duyu Organımız

Page 44: EDEBİYAT NEDİR?

NOT

Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun,

deniz…

Yukarıdaki kelimeler beş duyu organımızdan en az biriyle algılanabilir. Sıcak, soğuk, rüzgâr

dokunmayla; gürültü işitmeyle; mavi, uzun, deniz, çiçek görmeyle algılanabilir. Bu yüzden bu

sözcükler somuttur.

Soyut İsim: Beş duyu organımızın herhangi biriyle algılayamadığımız ancak zihnimizle

kavradığımız, var olduğuna inandığımız varlıkları karşılayan adlardır.

Sevinç, özlem, keder, cesaret, rüya ,kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı

(üzüntü), mutluluk, vicdan, umut,

Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin “nefret” dokunulabilen,

görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.

Not: Somut anlamlı bir sözcük, anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir.

Ağacın gölgesinde dinlendik.

O, her zaman babasının gölgesinde kaldı.

Birinci cümledeki “gölge” sözcüğünün somut anlamlı bir ad olduğunu görüyoruz. İkinci cümledeki

“gölge” sözcüğü “ikinci planda kalınan bir durum”u karşıladığı için soyut anlamlı bir addır.

İSİMLERDE KÜÇÜLTME

-Adlarda küçültme “cik ve ceğiz” ekleriyle sağlanır.

Şu tepeciği aşarsak köy görünür.(Küçük tepe)

Çocukcağız evin yolunu şaşırdı.(Küçük çocuk)

-Adların sonuna getirilen “cik,ceğiz” ekleri adlara değişik anlamlar da katabilir.

Anneciğimi çok özledim.(Sevgi)

Bir milyarcık borç verir misin (önemsememe-azımsama)

NOT:-cik eki kimi zaman somut bir varlığa ad oldukları zaman küçültme anlamını

yitirebilir.

Mehmetçik (Türk askeri)

Gelincik (Çiçek ismi)

Maymuncuk (Kapı kilidini açan araç)

Page 45: EDEBİYAT NEDİR?

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEKLER

Soru 1: Sözcük türlerinden birisi olan isimler kaça ayrılır tablo halinde çiziniz

Cevap :

Soru 2 : İsim soylu sözcükleri fiil soylu sözcüklerden nasıl ayırt edebiliriz örnek vererek

açıklayınız.

Cevap : İsim soylu sözcükleri fiil soylu sözcüklerden kelimenin köküne “-mek , -mak “ eki getirerek

ayırt edebiliriz.

Örneğin ; kalemlik kelimesinin kökü kalem- dir. Bu köke “-mek , -mak “ ekini getirirsek kalem-mak

şeklinde oluyor ve kelime anlamsız bir sözcük oluyor bu sebeple bu sözcük isim soylu bir sözcüktür.

Gidiyorum kelimesinin kökü git- ‘dir ve bu köke “-mek , -mak “ mastar ekini getirdiğimizde kelime

git-mek şeklinde fiil gövdesi olarak anlamlı oluyor. Bu kelimenin fiil olduğunu göstermektedir.Bu

şekilde isimleri ve fiilleri birbirinden ayırt etmemiz mümkündür.

Soru 3 : Varlıkların verilişlerine göre isimler kaça ayrılır ikişer tane örnek vererek açıklayınız.

Cevap : Varlıkların verilişlerine göre isimler 2’ye ayrılır

1- Özel İsimler : Ahmet ,Türkiye ,Şanlıurfa ,İslam , İngilizce …

2- Cins İsimler : Kedi ,çiçek , kuş ,ağaç , korku

Soru 4 : Varlıkların sayılarına göre isimler kaça ayrılır ikişer tane örnek vererek açıklayınız

Cevap :

Page 46: EDEBİYAT NEDİR?

1- Tekil İsimler : Defter, tahta ,para ,ağaç

2- Çoğul İsimler : gözler ,çiçekler , insanlar

3- Topluluk İsimleri : ordu , millet ,zümre , kafile

Soru 5 :Varlıkların oluşlarına göre isimler kaça ayrılır ikişer tane örnek vererek açıklayınız.

1- Soyut İsimler : korku , üzüntü , sevgi

2- Somut İsimler : rüzgar , koku ,masa , çiçek

Soru 6 : Aynı türden olan varlıkların ve kavramların ortak isimlerine ne ad verilir?

Cevap : Cins isim denir. Örneğin kalem kelimesi.

Soru 7: Tek olan, diğer varlıklara benzemeyen varlıkları karşılayan adlara ne denir?

Cevap : Özel isim denir. Örneğin Ahmet kelimesi.

Soru 8: Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden

sözcüklere ne ad verilir?

Cevap : Soyut isim denir. Örneğin sevgi kelimesi.

Soru 9:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem tekil hem topluluk ismi kullanılmıştır?

A) Kedilerin mamasını verdiniz mi?

B) Ormanda gezerken bir vaşak görmüşler.

C) Bugünlerde asıl savaş, insan kalmak için veriliyor.

D) Kalemliğinde kaç kalem var?

E) Kitabımın kenarına bu imzayı kim attı?

CEVAP:B Orman sözcüğü topluluk ismi ,vaşak sözcüğü ise tekil isimdir.

Page 47: EDEBİYAT NEDİR?

Soru 10:

Aşağıdaki metinde isimleri ve türlerini bulunuz.(en az 10 tane)

-Sabah ezanı okundu. Kalk yavrum, işe geç kalacaksın.

iş bulmuştu. Bir haftadır fabrikaya gidiyordu. Anası memnundu. Namazını kılmış, duasını

yapmıştı.İçindeki Cenabı Hak'la beraber oğlunun odasına girince uzun boyu,geniş vücudu ve çok

genç çehresi ile rüyasında makineler, elektrik pilleri,ampuller gören, makine yağları sürünen ve bir

dizel motoru homurtusu işiten oğlunu evvelâ uyandırmaya kıyamadı. Ali işten çıkmış gibi terli ve

pembe idi. Halıcıoğlu'ndaki fabrikanın bacası kafasını kaldırmış,bir horoz vekarıyla sabaha,

Kâğıthane sırtlarında beliren fecr-i kâzibe bakıyordu. Neredeyse ötecekti.

CEVAP:

sabah: tekil, somut,

ezanı: tekil, somut

yavrum: tekil, somut, cins

iş:tekil, somut, cins

Ali: tekil, somut, ÖZEL

fabrikaya: tekil, somut, cins

anası: tekil, somut, cins

Cenab-ı Hak: tekil, soyut, özel

rüyasında: tekil, soyut, cins

oğlunun: tekil, somut , cins

pilleri: çoğul, somut, cins

ampuller: çoğul, somut, cins

Halıcıoğlu: tekil, somut, özel

horoz: tekil, somut, cins

Kağıthane: tekil, somut ,özel

sırtlarında: çoğul, somut, cins

Page 48: EDEBİYAT NEDİR?

ÜNİTE DEĞERLENDİRME TESTİ

1- Aşağıdakilerden hangisi hem özel hem de cins isim olarak kullanılamaz?

A) ümit

B) deniz

C) pınar

D) duygu

E)orman

2-Hele İstanbullu milyoner bir tüccar hanımı için işittikleri inanılır olaylardan değildi. İkisinin

kafilelerden ayrılıp uzaklara gittiği bir gün isteğine boyun eğmeyen Yusuf’a tabanca çekmiş ve

kolundan yaralamıştı

Yukarıdaki parçadan alınan aşağıdaki kelimelerden hangisi topluluk ismidir?

A)tüccar

B)olay

C)kafile

D)gün

E)tabanca

3- İsimlerle ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Varlıklara verilişlerine göre isimler özel ve cins isim olmak üzere ikiye ayrılır.

B) Varlıkların sayılarına göre isimler tekil, çoğul ve topluluk ismi olmak üzere üçe ayrılır.

C) Varlıkların oluşlarına göre isimler somut, soyut ve eylem isimleri şeklinde ayrılır.

D) İsim soylu sözcüklere “-mek, -mak “ mastar eki getirilemez.

E) Topluluk isimleri aynı cins birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir.

4- Aşağıdakilerden hangisi özel isimler arasında yer almaz?

A) Kişi adları ve soyadları

B) Takma adlar

C) Kişi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı sözleri, rütbe adları

D) Millet, boy, oymak adları

E) Organ-uzuv isimleri (vücudun bölümleri)

5- Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi somut anlamlı değildir?

A) Rüzgar sert esmeye başlayınca köye dönmek zorunda kalmışlardı.

B) İşlerinde adaleti gözetmeyenler başarılı olamaz.

C) Sesi işitir işitmez aşağıya doğru yönelir.

D) Balık kokusu bütün eve sinmişti.

E) İlk kez hava bu kadar soğuk olmuştu burada.

Page 49: EDEBİYAT NEDİR?

6- Aşağıdaki altı çizili sözcük veya söz öbeklerinden hangisi özel isim değildir?

A) Deli Petro, savaşta Osmanlılara esir düşer.

B) Her akşam Minnoş sobanın yanında mırıldanarak uyurdu.

C) Geleneklerimizi Karakeçili olanlardan da öğrenebiliriz.

D) Cennet, anaların ayakları altındadır.

E) İslamiyet, bizim edebiyatımızda bir dönüm noktası olmuştur.

7- Güneş ufkun kenarından

Yavaş yavaş yükseliyor

Köyün yüce dağlarından

Serin nefesler geliyor

Yukarıdaki dizelerde kaç isim vardır?

A) 3 B) 4 C) 5 D) 6 E) 7

8- I. Bahçedeki otları tek tek yoldu.

II. Yaşamak demek, aslında başkalarının ölümünü yaşamaktan pek fazla bir şey değildir.

III. Okuma alışkanlığını kazanmak süreçle alakalıdır.

IV. Sözde özneyi iyice öğrenmek gerekir.

Yukarıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangi ikisi isimdir?

A) II ve III

B) I ve II

C) III ve IV

D) I ve III

E) I ve IV

9- Yapıca tekil olduğu hâlde, yani çoğul "-ler, -lar" ekini almadığı halde birden çok varlığı

karşılayan adlara topluluk adları denir.

Buna göre aşağıdaki cümlelerden hangisinde topluluk ismi yoktur?

A) Bu konuda halk ne düşünür asıl ona bakmak gerekir.

B) Bugün okulun birinci katında yer alan en sondaki sınıf boyanacak.

C) İlk toplantıda komisyon bunu karara bağlayacak.

D) Bir ülkede demokrasi gelişmişse o ülkede ordu siyasetten uzak durur.

E) Kurul, birkaç eksik üye ile toplanacak.

Page 50: EDEBİYAT NEDİR?

10- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde topluluk ismi yoktur?

A) Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi der, Kemalettin Kamu.

B) Bir millet kültürüyle diliyle ancak tarih sahnesinde yer edinebilir.

C) Meclis, bu yıl tümden tadilattan geçirilecek.

D) Bu oyunla takım çok şey başaracaktır.

E) Bir yerde orman tahrip edilmişse oranın sakinleri de suçludur.

11- Aşağıdakilerden hangisi cins isimler arasında yer almaz?

A) Araç ve eşya isimleri

B) Hayvan ve bitki isimleri

C) Meslek ve meslek sahibi isimleri

D) Renk isimleri

E) Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge isimleri

12- Aşağıdaki altı çizili isimlerden hangisi somut anlamda kullanılmıştır?

A) Sevgi, gözlerin içine bakmak değil aynı istikamete bakmaktır.

B) Yapılırken heyecan duyulmayan işler, başarılamaz.

C) Büyük bir sevginin bittiği yerde, büyük bir özlem başlar.

D) Şövalyelik çağı geçti; insanlık çağı geldi.

E) Bu havada sıcak bir çorba iyi gelir.

13- Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formlar kullanmaktır.

I II III IV V

Yukarıdaki cümlede geçen altı çizili sözcüklerden hangisi isim değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

14- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde herhangi bir özel isim yoktur?

A) Güneş girmeyen eve doktor girer.

B) Musevi toplumu da bunları hoş görmüyor.

C) Zeus aşkı herhalde hiç bitmeyecek Yunanlılarda.

D) Resmi Gazete sayesinde o haberi öğrenmişti.

E) Yorgun Herkül de Türkiye'den kaçırılan heykeller arasında yer alır.

Page 51: EDEBİYAT NEDİR?

15- Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi somut bir isimdir?

A) Yalnızlık, tek ağaçlı bahçedir.

B) Sevgi ve ahlak gücünü yitiren kimse, yaşlanmıştır.

C) Rüzgâr akşama doğru ters estiği için her taraf buz tutmuştu.

D) Sen daima mutluluğu yakalamaya çalış, hüzün nasıl olsa gelip seni bulur.

E) Başarı, cesaretin çocuğudur.

CEVAP ANAHTARI: 1-E ,2-C ,3-C, 4-E ,5-B, 6-D, 7-D, 8-D, 9-B ,10-C ,11-E ,12-E , 13-E , 14-A

15-C