ekoyapı ekolojik yapı ve yerleşimler dergisi - sayı 23

156

Upload: ekoyapi-dergisi

Post on 07-Apr-2016

288 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Ekoyapı Dergisi

TRANSCRIPT

YAPININ KİMLİĞİ CEPHE & SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İÇİN

DEK

İLER

HABERİNİZ VAR MI?

TOP 10

36

630

68

30 366

13064

DOSYA MİMARLAR VE VAZGEÇEMEDİKLERİ MALZEMELER

-Ali Osman Öztürk-Bahadır Kul -Murat Tabanlıoğlu-Tuncer Çakmaklı

68 MİMARİ BAKIŞ

92

22

MALZEME / YÖNTEM/ UYGULAMAKUTU KUTU YAŞAMKONTEYNER MİMARİSİ

96

Dünya’dan Sürdürülebilir Cephe Örnekleri

Kasım + Aralık 2014

RÖPORTAJSADETTİN ÇAĞLARGAGGENAU TÜRKİYE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

64

RÖPORTAJÖMER ÖZKANINTEGREEN GENEL MÜDÜRÜ

92

Dergimizin Eylül-Ekim 2014 sayısında yayınlanan RÖNESANS BİZ KÜÇÜKYALI projesinin Mimari projeleri A Tasarım Mimarlık-Ali Osman Öztürk tarafından tasarlanmıştır. Sebep olduğumuz karışıklık için özür dileriz.

TEKZİP

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

96

150142128

RÖPORTAJAYDAN HEKİM

HEKİM HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ, MALİ VE İDARİ

İŞLER BAŞKAN YARDIMCISI

PEYZAJYEŞİL MİMARİ ADINA

UMUTLU DEĞİL; EMİNİM

110

142

Reklam İndeksi

178114

AKÇANSA 7 AKG GAZBETON 11AKG GAZBETON 85 BTM 27 DIGITALSTROM 15 DÖRKEN SİSTEM ARKA KAPAK EKOBORD 101 ERSA MOBİLYA 19 ERYAP 13FORBO FLOORING SYSTEM 129 HANEYWELL 21HOMTEKS Ö.K.İÇİ VE KARŞISI ISICAM KONFOR 75 KİLSAN 34 ONDULINE 9ORKA BANYO 23 ORMAN ADA 147PETRA 25PULVER İNSERTSERANİT GRUP 5SWISS AIR 125 UNICERA İSTANBUL 95YEŞİL KATALOG 2014 ARKA KAPAK İÇİYEŞİL RAPİDO 49YTONG 91

110

3

ÜLKEYEŞİL EKONOMİYE

UZANAN YOLDA: İSVİÇRE

114

EKODİZAYNSANJA JURCA AVCI

Mekan ile Hikaye Anlatımı AVCI+

128

ÜLKE / UKRAYNABİR ÖNCEKİ KUŞAĞIN FELAKETİ

HALA BURADA

150

YAYINCIGİZMO İletişim Hizmetleri Adına İmtiyaz Sahibi Sevda Yayla

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL0216 291 2520

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜEren Cerciz

GENEL YAYIN YÖNETMENİNeşe Jones

EDİTÖRLER Alican Kozoğlu Esra Kirpi

REKLAM SATIŞDeniz YılmazKübra Avinal

REKLAM [email protected] 2912520

HABER MERKEZİ[email protected] 2912520

GÖRSEL TASARIM Nilsu CanberkPınar Irmak KAPAK GÖRSELİEmporia BinasıBU SAYIDA KATKIDA BULUNANLARCan Görkem Halıcıoğlu (Fotoğraf)Cenap Hakan Balcı (Makale)Ezgi Beyazıt (İlüstrasyon)Neslihan Aksoy (Makale)Mehmet Okumuş (Makale)Steven Alan Richard Jones (Yurtdışı Temsilcisi)Şehnaz Bugay Kaya (Makale)

* Katkıda bulunanlar isme göre alfabetik olarak sıralanmıştır.

TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBULTel: 0216 2912520Faks: 0216 2911799www.ekoyapidergisi.org

BASKIBİLNET BASKI ÇÖZÜMLERİEsenşehir Mahallesi Dudullu Organize Sanayi Bölgesi1. Cadde No:16 Ümraniye/İSTANBUL 444 44 03 , [email protected] No: 15690

YAYIN TÜRÜYerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır.

Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

“Ailenizin, arkadaşlarınızın ve çocuklarınızın sürdürülebilir olmasını mı, uygun şartlar içinde hayatlarına devam etmelerini mi istersiniz?” Peter DeMaria

Düşünecek olursak; gerçekten çok uzun ve bir o kadar da zor bir yıl geçirmedik mi? Bir üst bilinç halinde hepimizin kişisel almanaklarını gözden geçirdiği bugünlerde normalden daha çok ortak nokta birleştiriyor bizi. Yıl içinde yaşanan doğal felaketler, işçi ölümleri, ihmalcilik kaynaklı kazalar bizi birleştiren ortak noktalar olacağına keşke birleşmeseydik demekten kendini alamıyor insan. Ekoyapı olarak tüm içtenliğimizle 2015’in çok daha iyi bir yıl olacağına inanıyoruz.

2014 yılını noktalayacak olan bu sayımızda, detaylarıyla birlikte ele alınması gereken üstelik yeşil bina sistemlerinde büyük önem taşıyan sürdürülebilir cephe çözümlerini inceledik. Sadece görünen yüz olmanın çok ötesinde, kelimenin tam anlamıyla yeşil sistemlere uygun hale getirilip kendi içlerinde bir ekosisteme ev sahipliği yapabilen yeşil cephelerden, enerji tasarrufu konusunda çok ciddi kazanımları beraberinde getiren sistemlere uzanan dosyamızı tatmin edici bulacağınızdan eminiz.

Mimari Bakış bölümümüzde yer verdiğimiz kıymetli mimarlar Ali Osman Öztürk, Bahadır Kul, Murat Tabanlıoğlu ve Tuncer Çakmaklı yer alıyor. Çakmaklı’nın son derece açık bir anlatım biçimiyle “İstanbul’un yeşil alanı yüzde 1,5” diyerek söze başladığını düşünecek olursak 2014 yılının son sayısında sizinle bir araya getirdiğimiz dört mimar röportajını keyif ve ilgiyle okuyacaksınız.

Malzeme/Yöntem/Uygulama bölümümüzde Peter DeMaria sürdürülebilirlik konusunda çarpıcı fikirlerini bizimle paylaşırken, konteyner merkezli mimari tipini tartışmaya açıyoruz.

Ekodizayn bölümümüzün bu ay ki konuğu ise Sanja Jurca Avcı. Avcı, mekanın sanata ve hikaye anlatımına katkısını anlatıyor.

Rainer Schmidt ile peyzaj bölümümüzde Ormanada proje kararlarını konuştuk. Aynı zamanda bir akademisyen olan Schmidt, “Öğretmeyi bilmeyenler yapar, yapmayı bilmeyenler öğretir” inanışıyla ilgili de düşüncelerinden bahsediyor.

2015’de tekrar görüşmek üzere,

EkoYapı

E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

ISSN NO 2146 - 9636

edit

ör’d

en

44

Kasım + Aralık 2014

SERANIT

Kasım + Aralık 2014

6

ECE Holding Ar-Ge merkezinde görev yapan mühendislerin uzun süreli uğraşları sonucunda özel hammaddeler kullanılarak elde edilen Bioksit Kiremit formülü ile geleneksel kiremitlere oranla daha yüksek donma dayanımı olan, daha iyi su, ısı ve ses yalıtımına sahip kiremitler üretilebiliyor. Bioksit Kiremit’in önemi; fiziksel ve doğal şartlara karşı daha dayanıklı dolayısıyla daha uzun ömürlü, tasarruf sağlayan buna bağlı olarak daha çevreci ve renginden dolayı daha estetik bir ürün olmasından kaynaklanıyor.Daha yüksek sinterleme sıcaklığında üretilen Bioksit Kiremit; su emmesinin daha düşük, basınç dayanımı ve termal şok direnci gibi özelliklerinin daha yüksek olmasının yanı sıra yüzey sertliğinin de daha fazla olması özellikleriyle geleneksel hammaddelerle hazırlanmış kiremitlere oranla farlılık gösteriyor. Rengi ile kalite ve fiyat bakımından sınıflandırılan kiremitte, koyu renk hem pahalı hem de en çok talep gören

ECE Holding’in kiremit sektöründe faaliyet gösteren firması ECE Kiremit, ürettiği Bioksit Kiremit ile sektörde bir ilki gerçekleştirdi. ECE Holding Ar-Ge merkezinde geliştirilen Bioksit Kiremit; daha koyu rengi, daha iyi ses, su ve ısı yalıtımı sunan çevreci özellikleriyle modern ve geleneksel tüm mimari tarzlarına hitap ederek, yapı sektörüne alternatifi olmayan bir ürün olarak giriş yaptı.

Dünya Pazarında Rekabet Edecek Türk Kiremiti

habe

riniz

var m

ı?

ürün. Bioksit Kiremit, açık renkli olduğu için arzu edilen ekonomik değeri yakalayamayan geleneksel kiremidin değerini de yükseltmiş ve ihracat şansını artırmış oluyor.Bioksit Kiremit geleneksel kiremitlere oranla yüzde 25 daha yüksek fiyatlandırılacak. Ürünün pazarda talep edilir olması ile birlikte bu oranın yüzde 30’a kadar çıkması hedefleniyor. Bioksit kiremidin yaygınlaşması ile sadece Çorum bölgesindeki kiremit üreticilerinin 20 milyon TL’den daha fazla ilave gelir elde etmesi bekleniyor. Elde edilecek bu gelir sayesinde üreticiler teknolojilerini geliştirmek üzere yeni yatırımlar yapma fırsatı da bulacaklar.Türkiye kiremit ihracatı komşu ülkelerle sınırlı olup; ihracatının artması da bu ürün grubundaki Ar-Ge çalışmalarını artırması ve kaliteli, katma değeri yüksek ürünleri pazara sunması ile mümkün. Doğu komşularımızdan Gürcistan bile batı komşumuz Yunanistan’da üretilen kiremitleri kullanılırken; ihracatımızın ve ticari ilişkilerimizin yüksek olduğu Arap Yarımadası’nda dekoratif amaçlı kullanabilen kiremitler İtalya’dan ithal ediliyor. Bioksit Kiremit sayesinde hem kalitesi hem de rengi ile daha çok tercih edilen ve böylece yurt dışında kendisine daha kolay yeni pazarlar bulabilen hatta dünya ile yarışabilecek seviyede değerli bir ürün oluşturuldu.

Kıymetli Tarım Arazilerinin Kullanılmasına Son Verecek

Ülkemizde tarım arazilerinin kiremit hammaddesi olarak kullanılması yasak. Ancak bunun bir istisnası olarak kiremit üreticilerinin yoğun olduğu bölgelerde kiremit üretimi yapılabilecek kayaç hammadde bulunmadığı tespit edilirse, o bölgedeki üreticilerin üretime devam edebilmesi için “kamu yararına” kapsamında tarım arazilerinin kullanımına izin verilmekte. Bioksit Kiremit tamamen tarım arazisi dışındaki kayaç alanlardan temin edilen hammaddelerden oluşan bir formülle üretildiği için bu kıymetli tarım arazilerin kamu yararına dahi olsa hammadde olarak kullanılmasının önüne geçilecek. İşte bu ekolojik özellikleri sebebiyle de Bioksit Kiremit, önemli bir inovasyon ayrıcalığı taşımaktadır.

ECE Kiremit Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmail Çenesiz, kiremit endüstrisinin hem yurt içinde hem de yurt dışında rekabet avantajı sağlayabilmesi adına Bioksit Kiremit üretimi konusunda diğer üreticilere de teknik uzmanlık desteği vereceklerini söylüyor.

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

AKC sur ilan EKO YAPI.pdf 1 27.11.2014 18:24

habe

riniz

var m

ı?

TakviminizeNot Edin…4’üncü Uluslararası Yeşil Çatı Kongresi 20-21 Nisan 2015’te İstanbul’da düzenleniyor.

“Kentlerde yeşile ayıracak yer kaldı mı?”

Bu soru kent yoğunlaşmasının yarattığı sorunlarla mücadele eden bina uzmanları tarafından tüm dünyada sıkça sorulur hale geldi. “Doğayı çatıda keşfedin” teması altında, başarılı çözümler ve yeşil çatı teknolojisindeki en yeni gelişmelerin sunulacağı 4’üncü Uluslararası Yeşil Çatı Kongresi, 20-21 Nisan 2015’te İstanbul’da düzenleniyor.

Yeşil çatılar, kentsel dönüşümün ana gündem maddesi olduğu dünya metropolü İstanbul’da, sunumlar ve interaktif çalıştaylarla tartışılacak. Sertifikalı yeşil çatı uzmanları, mimarlar, peyzaj mimarları, bitki uzmanları, tasarımcılar, uygulamacılar, yerel yönetim temsilcileri bilgi ve uzmanlıklarını paylaşacak, uygulama odaklı çalıştaylarla da spesifik konuları derinlemesine tartışacaklar.

Uluslararası Yeşil Çatı Derneği IGRA tarafından düzenlenen kongre, farklı kotlardaki 72 bin metrekare yeşil çatılarıyla tüm dünyanın dikkatini çeken Zorlu Center içinde bulunan Raffles Otel’de gerçekleşiyor.Onduline Avrasya’nın ana sponsorluğunda gerçekleşecek zengin bir içeriğe sahip kongrede farklı disiplinlerden ünlü konuşmacılar yer alacak.

Ken Yeang (Eco-architect, T.R. Hamzah & Yeang Sdn. Bhd.): Eko-mimarlık ve Eko-planlama alanındaki farklı yaklaşımlarıyla yeşil tasarımın öncülerinden olan Malezyalı mimar kongreye, Singapurun one-north bilim merkezinde yer alan Fusionopolis’in göbeğindeki Solaris projesiyle katılacak.Bosco Verticale (Düşey Orman): İtalya Milan’da yer alan 119 ve 87 metrelik kuleler, 8 bin 900 metrekare teras alanıyla, 900’den fazla ağaca ev sahipliği yapıyor. Birkaç senedir kullanımda olan Bosco Verticale’nin peyzaj tasarımcısı Laura Gatti, proje ve kullanım süreciyle ilgili derin bilgi birikimini kongre katılımcılarıyla paylaşacak.

Daha birçok ünlü konuşmacıya ev sahipliği yapacak kongreye, doğayı çatılarda keşfetmek için sizleri de bekliyoruz! www.greenroofworld.com adresinden e-bültenimize abone olarak bu önemli kongreyle ilgili güncel haberleri düzenli olarak alabilir veya daha fazla bilgi için, aşağıdaki e-posta adresinden IGRA İstanbul sekreterliği ile iletişime geçebilirsiniz.

IGRA Uluslararası Yeşil Çatı Derneği İstanbul 2015 Sekreterliğ[email protected]

8

Kasım + Aralık 2014

habe

riniz

var m

ı?

Doğayı Çatıda Keşfedin!

Ondugreen markasıyla, 2003 yılında Türkiye’yi ilk defa yeşil çatı sistemiyle buluşturan Onduline Avrasya, 500 bin metrekareye yaklaşan yeşil çatı uygulamasıyla sektöre liderlik yapmaya devam ediyor.

Bunlar arasında 72 bin metrakare yeşil çatı alanına sahip Türkiye’nin dikkat çeken projelerinden Zorlu Center Zincirlikuyu başta olmak üzere, Ulus Savoy Konakları, Micosta Villaları, Forum Marmara, Forum İstanbul, Soyak Park Apart, Nuh’un Gemisi, Maxx Royal Otel, Bodrum Hebil 157 Evleri, Bakü Haydar Aliyev Merkezi, Milli Reasürans gibi birçok prestijli projede Ondugreen sistemi başarıyla uygulandı. Halen yapımı devam eden uygulamalar arasında, Truva Müzesi, Ulus Tepe Konakları, Göktürk Yalın Evleri gibi önemli projeler bulunmaktadır.

Ondugreen’in LEED Sertifikası Alacak Yeşil Binalara KatkılarıSistem Ondugreen, geri dönüştürülmüş malzeme içeriği, yağmur suyu tutma, ısı adası etkisi azaltma ve ısı yalıtımı sağlama gibi birçok özelliğiyle çevre dostu bir sistemdir. Bu özellikleriyle LEED ve benzeri yeşil bina sertifikaları almak isteyen projelere kredilerinde katkı sağlayabilmektedir. Ondugreen ürünleri, Soyak SOHO, Uniq İstanbul, Şişecam Ar-Ge ve İş GYO gibi LEED sertifikası almış ve başvurmuş birçok projede kullanılmaktadır.

SİSTEM ONDUGREEN® LEED SERTİFİKASI KILAVUZU

SÜRDÜRÜLEBİLİR ARAZİ

SU VERİMLİLİĞİ

ENERJİ & ATMOSFER

MALZEME & KAYNAKLAR

İlgili Leed Kredisi Kredi Adı Açıklama Puan

Sürdürülebilir AraziKredi 5

Sürdürülebilir AraziKredi 6

Sürdürülebilir AraziKredi 7.2

Su VerimliliğiKredi1

Enerji & AtmosferKredi 1

Malzemeler &KaynaklarKredi4

Malzemeler &KaynaklarKredi5

Arazi Geliştirme 2 puan

2 puan

1 puan

2-4 Puan

N/A

1-2 puan

1-2 puan

Yağmur Suyu Tasarımı

Isı Adası Etkisi-Çatı

Su Verimli Peyzaj

Enerji Performansının Optimizasyonu

Geri Dönüştürülmüş İçerik

Yerel Malzeme

Ondugreen sistemi üzerinde sedum ve yerel bitki türleri kullanılabilir. Aynı zamanda yeşillendirmeye uygun arsa imkanı yoksa bile, Ondugreen’in yüksek eğimli çatılarda da uygulanabilir olması ilgili kredilerden puan kazandırabilir.Ondugreen sistemi çatıdan drene edilen yağmur suyundan %90’a kadar tasarruf sağlayarak bu krediye katkı sağlar.

Çatıların en az %50’si Ondugreen sistemi ile kaplanırsa bu krediden puan kazanılabilir.

Ondugreen sistemi,sedum ve yerel bitkiler gibi uygun bitkilerle sulama ihtiyacını dü-şürür. Sistemden süzülen fazla su da diğer yeşil alanların sulamasında kullanılarak su verimliliğine katkıda bulunur.

Ondugreen sistemi geleneksel çatılara gore binanın ısı kayıplarını azalttığı için binanın enerji verimliliğinin iyileştirmesine katkı sağlar.

Ondugreen sisteminin bazı bileşenleri (drenaj elemanları, keçeler, bitki taşıyıcı tabaka vb.) büyük oranda geri dönüştü-rülmüş içeriğiyle bu kredinin alınmasına katkı sağlar.

Ondugreen sistemi içinde kullanılan su yalıtım membranları, İstanbul’a 140 km ötede üretilir. İçeriğindeki ham maddeler %91 oranında yerel malzemedir.

1010

Kasım + Aralık 2014

habe

riniz

var m

ı?

Kasım + Aralık 2014

Hürriyet’in öncülüğünde gerçekleşen ve Türk gayrimenkul sektörünün merakla beklediği “Sign of the City Awards” 6 Kasım 2014’de sonuçlandı. Türk gayrimenkul ve inşaat sektörünün en iyi projelerinin seçildiği yarışamada 24 proje alanında en iyi seçilirken, 4 jüri özel ödülü de sahibini buldu. Jüri Başkanı Y. Müh. Mimar Doğan Hasol önderliğinde toplanan jüri, her kategoride tamamlanmış ve devam eden finalist projeleri değerlendirerek ödül sahiplerini seçti. Jüri, yarışma için 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle tamamlanmış ve proje aşamasında olan 142 farklı projeye ait 199 başvuruyu değerlendirdi. Yarışmada 16 kategoride 24 adet tamamlanmış ve devam eden proje ödüle değer görülürken, 4 jüri özel ödülü verildi.

Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan ve Hürriyet Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen geceye, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum, KONUTDER Başkanı Ömer Faruk Çelik, İNDER Başkanı Nazmi Durbakayım, Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, Sinpaş HoldingYönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik, Tahincioğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Tahincioğlu, NEF Yönetim Kurulu üyesi Erden Timur, VIA DMC Yönetim Kurulu

“Sign Of The City Awards” Ardından...Yarışmada 16 kategoride 24 adet tamamlanmış ve devam eden proje ödüle değer görülürken, 4 jüri özel ödülü verildi.

Başkanı Coşkun Bayraktar ve Artaş İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya gibi sektörün önde gelen isimleri katıldı. İnşaat ve gayrimenkul sektörünü, uluslararası normlara taşımak ve sektörü en iyiye teşvik etmek amacıyla düzenlenen gecede 500’den fazla sektör temsilcisi biraraya geldi. MIPIM ve EY Türkiye’nin stratejik ortaklığı, GYODER, IMSAD ve KONUTDER’in işbirliğiyle bu yıl ilk defa düzenlenen yarışmanın sponsorları ise Cushman&Wakefield, Daikin, Hafele, Hyundai Asansör, Vestel ve VHF Versicherungen oldu.

“SIGN OF THE CITY” ÖDÜLLÜ PROJELER 1- EN İYİ AVM (Tamamlanan) PRIME MALL GAZİANTEP AVM / Prime Development 2- EN İYİ SOSYO KÜLTÜREL YAPI (Tamamlanan)VIALAND TEMAPARK VE AVM / Via Properties & Gürsoy Grup3-EN İYİ SOSYO KÜLTÜREL YAPI (Devam eden)UNIQ İSTANBUL / Ayazağa Kongre Kültür Sarayı4- EN İYİ SAĞLIK (Tamamlanan)İSTANBUL FLORENCE NIGHTINGALE HASTANESİ / Türk Kardiyoloji Vakfı5- EN İYİ DÖNÜŞÜM (Tamamlanan)TERRACE FERİ / İnanlar İnşaat6- EN İYİ DÖNÜŞÜM (Devam eden)DENİZLİ HÜKÜMET KONAĞI / Denizli İl Özel İdaresi7- EN İYİ KARMA (Devam eden)TEMA İSTANBUL / Mesa, Artaş, Kantur-Akdaş, Öztaş Adi Ortaklığı8- EN İYİ OFİS (Tamamlanan)MASLAK NO BİR / Alsar Maslak Gayrimenkul9-EN İYİ OFİS (Devam Eden)BULVAR 216 OFİS & AVM / Özak Gyo

10- KONSEPT KENTSEL TASARIM DALINDA JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ İSTANBUL TİCARET ODASI VE ÇEVRESİ / Sepin Mimarlık11- KONSEPT KENTSEL DÖNÜŞÜM DALINDA JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ KÜÇÜKÇEKMECE MEYDAN ÇEVRESİ / Sepin Mimarlık12- EN YEŞİL BİNA (Tamamlanan)ERKE GREEN ACADEMY / Erke13- EN İYİ MÜSTAKİL KONUT (Tamamlanan)BODRUM HOUSES TUCKER AİLE EVİ / Berggruen İnşaat14- EN İYİ MÜSTAKİL KONUT (Devam Eden)SOYAK İZMİR İZMİR / Soyak15- EN İYİ PAZARLAMA KAMPANYASI (Devam Eden)SIESTA BLUE / Soyak16- EN İYİ MİMARİ TASARIM (Tamamlanan)MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ MERKEZ BİNASI / Türkiye Müteahhitler Birliği17- EN İYİ AZ KATLI KONUT (Tamamlanan)SUNRISE COURT BURSA / Eser Mimarlık A.Ş.18- EN İYİ AZ KATLI KONUT (Devam Eden)35. SOKAK / Akşan19- EN İYİ ÇOK KATLI KONUT (Tamamlanan)ÇINARLI BAHÇE TUZLA / İş GYO20- EN İYİ ÇOK KATLI KONUT (Devam Eden)PENDİK CEBECİ RESIDENCE / Cebeci Group Gayrimenkul 21- EN İYİ REZİDANS (Tamamlanan)SOYAK SOHO / Soyak22- EN İYİ REZİDANS (Devam Eden)NİDAPARK BEŞİKTAŞ / Tahincioğlu23- EN İYİ EĞİTİM (Tamamlanan)ACIBADEM ÜNİV. KEREM AYDINLAR KAMPÜSÜ Acıbadem Sağlık ve Eğitim Vakfı24- EN İYİ EĞİTİM (Devam Eden)TED ISPARTA KOLEJİ / Ettaş25- EN İYİ ENDÜSTRİYEL YAPI (Tamamlanan)NG KÜTAHYA SERAMİK26- EN İYİ ENDÜSTRİYEL YAPI (Devam Eden)ICI HALI FABRİKA VE YÖNETİM BİNASI / Aps Ambalaj Paketleme27- SEKTÖRDE YENİLİK JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ NEF28- ONUR ÖDÜLÜ Sektörde 1960’larda toplu konut girişimi olarak Mesa Mesken Sanayi A.Ş.’nin kurulmasıyla başlayıp, Ankara Portakal Çiçeği Vadisi’ndeki katkıları, Sarıgerme, Bursa Zafer Plaza ve sonra da Alaçatı Port projeleri ile pekişen mesleki serüvenini günümüzde de hala aynı tutarlılık, sebat ve başarıyla sürdürmesi nedeniyle; Sign of the City Awards Onur Ödülü Yüksek Mühendis (Mimar) Aykut Mutlu’ya verildi.

1212

Büyükdere Cad. Enka İş Merkezi No:108/4 34394 Esentepe / İSTANBUL T (+90 212) 213 15 15 F (+90 212 ) 212 21 00

www.er-yap.com.tr

Yeni

Yapı sektörünün öncü şirketi Eryap’ın uzmanlığı yüksek teknolojiyle birleşti; yapı ve doğa dostu taş yünü ortaya çıktı. Wooler marka taş yünü ile ısıya, sese ve yangına karşı özenle korunan yapılar; artık daha modern, güvenilir ve sağlıklı.

Wooler üretim tesisinin altyapı ve kurulu kapasitesi ilk yıl için 40.000 ton olarak, üç yıl sonunda ise 120.000 ton’a ulaşacak şekilde projelendirilmiştir.

Taş yününün yeni adı

eryapW_insaatyatirim.indd 1 8/8/12 10:47 AM

Kasım + Aralık 2014

1414

MIPIM fuarı dünyanın en büyük ve en önemli gayrimenkul fuarı olarak kabul ediliyor. 2014 Mart ayında düzenlenen fuara 93 ülkeden 20 bin civarında katılımcı dahil oldu. Açılan 2 bin 200 standı 21 bin kişi ziyaret etti. Türkiye bu yıl fuara en çok katılım gösteren ilk 9 ülke arasında yer aldı.

MIPIM’in Türkiye temsilcisi Avi Alkaş, 2015 katılımı için ciddi bir şekilde organizasyon gerçekleştirdiği ve Türkiye’nin 2015 MIPIM’de adını oldukça duyuracağını belirtti.

Alkaş aynı zamanda MIPIM 2015 fuarının en önemli bölgesinde yer alan 300 m2’lik İstanbul çadırının kurulacağını ve İstanbul’un burada 5 adet dev proje ile ve 72 m2’lik İstanbul maketiyle tanıtılacağını, saat başlarında ise dijital yayınlarda proje tanıtımlarının yapılacağını belirtti.

İTO Başkanı İbrahim Çağlar, MIPIM 2015 için ciddi şekilde hazırlandıklarını, İstanbul’un marka değerinin uluslararası alanda başarılı olmasını hedeflediklerini açıkladı. İstanbul

çadırının fuarda lokasyon olarak çok önemli bir yerde olduğunu belirten Çağlar, İTO’nun bu desteğinin yanında konut sektöründen de ciddi bir katılım ve destek beklediklerini ifade etti. Ayrıca İTO’nun 2015 açılış kokteylinin sponsoru olduğunu ve bu açılış gecesine tüm fuar katılımcılarının davetli olduğunu söyledi.

İddialı Projeler TanıtılacakÇağlar, “Kanal İstanbul Projesi, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, Marmaray, Avrasya Tüp Geçiş Projesi, Finans Merkezi Projesi gibi projelerle gayrimenkul piyasası olağanüstü ivme kazanıyor. Çadırda, iddialı projeler tanıtılacak. İnşaat ve gayrimenkulde daha fazla Yatırımcı çekmek için el ele çalışacağız” diye konuştu.

MIPIM fuarının Türkiye temsilcisi Alkaş da, Türkiye özel sektörünün uluslararası fuarlara daha erken hazırlanması gerektiğini belirterek, ilgili tüm paydaşların MIPIM gibi yatırımcı çekecek etkinliklerde yerini alması gerektiğini söyledi.

habe

riniz

var m

ı?

Mipim 2015’de 72 Metrekarelik İstanbul Maketi

Hollanda’nın lider mühendislik ve danışmanlık kuruluşu DEERNS, dünyadaki 12’inci ofisini, Türkiye’de açtı. Hollanda Başkonsolosluğu’unda; Başkonsolos Robert Schuddeboom, DEERNS Group CEO’su Jan Karel Mak ve DEERNS Türkiye Genel Müdürü Rabia Recla’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen açılışa, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin üst düzey yöneticileri ve fikir önderleri katıldı.

1928 yılından beri mühendislik kavramlarına hayat veren DEERNS; özellikle sağlık, güvenlik, hijyen, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği alanlarında aktif olarak faaliyet gösteriyor. Plazalar, ofisler, çokamaçlı ticari alanlar, eğlence merkezleri, sağlık merkezleri, havaalanları ve veri merkezlerinin tasarımı ile mühendislik danışmanlığı konularında, dünyanın lider kuruluşları arasında yer alıyor. Şirket güvenilir ve pratik uygulamalarla,

sürdürülebilir ve inovatif yaşam alanları, ofisler oluşturuyor. Ayrıntılı tasarım ve yapı yönetiminden binaların teknik ve teknolojik altyapılarına kadar her alanda, mühendislik, tasarım ve danışmanlık hizmetleri sunuyor. Son yıllarda modern veri merkezleri üzerinde yoğunlaşan DEERNS; yapı fiziği, enerji, bakım ve işletme, maliyet yönetimi, kontrol mühendisliği, güvenlik, iletişim ağları, elektronik ihale hazırlığı, teknik çizim, termal modelleme, üretim ortamlarında “temiz oda”lar, aydınlatma tasarımı ve yapı bilgi modellemesi hizmetleri veriyor.

Yeşil ve sürdürülebilir yapı konularında yetkinliğe sahip DEERNS’in; ABD Yeşil Binalar Konseyi, Hollanda Yeşil Binalar Konseyi, European Code of Conduct for Data Centers, International Society for Pharmaceutical Engineering, Orange Goes Green ve Refill üyelikleri bulunuyor. Deerns, dünya çapında 600 uzmanla faaliyet gösteriyor.

DEERNS, Türkiye’de

Düs ünüp tas ınan bir akıllı ev sistemi:digitalSTROM

www.digitalstrom.com Atas ehir Brandium | I·stanbul R4-41 | +90 216 706 15 40 | [email protected]

ds_anz_TU_220x275_20140729.indd 1 29.07.14 13:53

İş yaşamındaki gelişmelere paralel artan yoğun ve uzun süreli çalışmalara sahne olan ofislerde, mobilya tercihleri oldukça önem taşıyor. Küçük detayların iş veriminde büyük fark yaratmasına etki eden tasarımcılar, ofis mobilyasında kullanış, zevk ve rahatlığı ön plana çıkaran trendleri kullanıcıya sunuyor.

Dünyanın 41 ülkesinden 627 firmanın katıldığı ‘ORGATEC 2014’ Uluslararası Ofis Mobilyaları Fuarı Almanya’nın Köln şehrinde 21-25 Ekim tarihleri arasında düzenlendi. Fuarda; dünyanın önde gelen mobilya üreticileri, döşeme, akustik, aydınlatma ve medya teknolojileri alanlarında yeni ürünlerini sunarken, ofis mobilyasındaki 2015 modasını da tanıttı.

ERSA MOBİLYA, TASARIMLARIYLA İLGİ ODAĞI OLDUERSA Mobilya’nın ORGATEC 2014’te 196 metrekarelik standında yenilenen Wall Dolap serisi, Erdem Akan ve Boğaç Şimşir’in

imzasını taşıyan Boxer Grubu ve Ersa Green Line serisini ilk kez sergiledi. Ece Yalım ve Oğuz Yalım tasarımı Frame ve Twins de fuarda yer aldı.

ERSA Mobilya’nın Kültürel ve Sosyal Sorumluluk girişimi olan ve İKSV Tasarım Bienali kapsamında “Box in a Box Idea” ekibi tarafından hazırlanan “Tekrarsız” belgeselleri yurtdışında ilk kez izleyicilerle buluştu. “Tekrarsız” unutulmaya yüz tutmuş zanaat ve zanaatkârları konu alıyor...

FARKLI ÇALIŞMA ALANLARININ AYRICALIKLI KONSEPTİ; NURUSNurus, Orgatec 2014’te 621 metrekarelik standında ziyaretçilere sunduğu farklı çalışma alanlarının deneyimlenebildiği ayrıcalıklı konsepti ile fark yarattı. Fuarda yeni ve yenilenen birçok ürününü ilk kez sergileyen Nurus’un stant alanın içerisinde yer alan ‘Executive Space’ alanı, yönetici çalışma alanını yaşam alanından farksız

Kasım + Aralık 2014

ORGATEC 2014 Ardından “Ofislere Yön Verecek 2015 Trendleri” Dünyanın 41 ülkesinden 627 firmanın katıldığı ‘ORGATEC 2014’ Uluslararası Ofis Mobilyaları Fuarı Almanya’nın Köln şehrinde 21-25 Ekim tarihleri arasında düzenlendi.

kılan ayrıcalıklı yapısı ile ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Toplantının tanımını değiştiren ‘Pitstop&Lodge’ en güncel hali ile fuarda yer alırken; sosyalleşme alanlarında bir kesişim ve buluşma noktası olan ‘Have a Break’ ve toplantıları rastlantısal alanlara dönüştüren Picnic de yenilenen tasarımları ile ilk kez Orgatec 2014 Fuarı’ndaydı.

KOLEKSİYON’DAN “AÇIK İŞ” TEMASI Güncel iş ve çalışma kültürüne yönelik yenilikçi öneriler sunan Koleksiyon geçtiğimiz 20 yılda olduğu gibi bu sene de, ofis sektörünün en önemli fuarı olarak kabul gören Orgatec’in katılımcılarındandı. Fuarda ‘Açık İş’ teması doğrultusunda tasarlanan yeni ürünlerini ziyaretçilerle buluşturdu. Çağdaş ofisler ve çalışma ortamları için geliştirilmiş Oblivion, Borges, Cap, Tube, Halia, Vis gibi ilk defa kamuoyuna sunulan tasarımlar ofis, turizm, finans, eğitim ve kamu gibi çok farklı ihtiyaçları olabilecek projelere esnek çözümler getirmek üzere hazırlar.

BÜROTIME İLE “İŞ HAYATINDA KONFOR VE KEYİF” Yenilikçi ürünlerini tanıtmak ve yeni işbirliği imkanlarını değerlendirmek için altıncı kez fuara katılan Bürotime, “İş hayatında konfor ve keyif” konseptli en yeni ürünlerini fuar alanında sergiledi.

Bürotime, Ofis Yönetim ve İç Tasarım Fuarı- Orgatec 2014’te en yeni ürünlerini uluslararası platformda tanıttı. Magnate, Runner, Theo, Keops, Boss, Onyx, Bistrodern, Neat, Piet, Connect ve Gilda ürünleriyle fuarın fark yaratan markası olan Bürotime, ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü.q

habe

riniz

var m

ı?

1616

Dünyada nüfus artışı ve sanayileşme dendiği anda artık tüm dikkatimizi sürdürülebilirliğe çeviriyoruz. Tüm sektörlerde olduğu gibi Ofis ve Ev Dışı İçmekan Mobilya sektöründe de tüm dikkatler sürdürülebilirlik planlarına, standartlar ve sertifikalara çevrilmiş durumda.

Dünyanın 41 ülkesinden 627 firmanın katıldığı Uluslararası Ofis Mobilyaları Fuarı ORGATEC 2014’de bu yıl “Ofis ve Ev Dışı İçmekan Mobilya Kullanımında Sürdürülebilirlik Koşulları” ele alında. Bu anlamda FEMB (European Federation of Office Furniture - Ofis Mobilyaları Avrupa Federasyonu), Ofis Mobilyaları Endüstrisi’ne açıklık getirecek büyük bir adım attığını açıkladı.

Dünyada ofis ve ev dışı mobilya üretimi üzerine düzenlenmiş pek çok çevresel ve sürdürülebilirlik planları var ancak bunların çoğu için kafa karıştırıcı diyebiliriz. Avrupa düzeyinde bir belgelendirme olan FEMB Standart ise buna son derece yardımcı olabilecek gibi gözüküyor. Yeni standartlar ve sertifikalar eklemek yerine çeşitli Avrupa ülkelerinin planlarını birleştiren bir şemsiye görevi görecek bir standart getirdiklerini belirten FEMB ile yapılan röportajı sizlerle paylaşmak istedik.

Yeni sürdürülebilirlik koşullarını oluştururken FEMB’nin amaçları nelerdi?

Amacımız bir sürdürülebilirlik sertifikasında olması gereken her konuyu kavrayan koşullar oluşturmaktı; ürünlerin kendileri,

tesisler ve organizasyonların eğilimleri bu konulardan birkaçı… Bunları yaparak oluşturduğumuz standartların ülkede var olan standartlarla birleşmesini istiyoruz.

Gerçekten de bir tane daha sürdürülebilirlik sertifikasına ihtiyacımız var mı? Evet, kesinlikle var. Avrupa’da şu an mobilya konusunu işleyen sertifikalar bulunuyor ama hiçbiri sürdürülebilirlik performansının tamamını dikkate almıyor. Ayrıca bunların bazıları birbirileriyle rekabet içindeler, test metotlarındaki farklar yüzünden. Bu sebeple uzmanlar bile hangi sertifikalar beraber kullanılırsa yeterli olacağını anlayamıyorlar. Bu sebeple daha saydam bir sertifikaya ihtiyaç duyuldu ve Avrupa’da böyle bir sertifika bulunmadığı için de biz kendimiz yaptık.

Sertifikanın kapsadığı sürdürülebilirlik unsurları nelerdir?

Yeni sertifikamız sürdürülebilirliğin bütün geçerli konularını kapsıyor ve dört ana alana bölünmüş biçimde bulunuyorlar. Bunlar ‘materyaller’, ‘enerji ve atmosfer’, ‘insan sağlığı ve ekosistem ’ ile ‘sosyal sorumluluk’ başlıklarından oluşuyor.

OFIS VE EV DIŞI IÇMEKANMOBİLYA KULLANIMINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KOŞULLARIDünyada ofis ve ev dışı mobilya üretimi üzerine düzenlenmiş pek çok çevresel ve sürdürülebilirlik planları var ancak bunların çoğu kafa karıştırıcı diyebiliriz. Avrupa düzeyinde bir belgelendirme olan FEMB Standart ise buna son derece yardımcı olabilecek gibi gözüküyor.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

17

Kasım + Aralık 2014

Sertifikanızın koşulları BIFMA Level sertifikasının koşullarıyla ne kadar uyuşuyor?

Gerekçelerin yapısı, sertifika süreci ve koşullarındaki büyük bir kısmı aynı ancak bazı farklı yönleri de var. FEMB Level sertifikasının daha global bir yaklaşımı var ve Avrupa koşullarına da uyuyor.

BIFMA Level sertifikasından farklı bir model kullanabilir miydiniz?

Sanırım hayır, mobilyalara bizim istediğimiz gibi yaklaşan başka bir sürdürülebilirlik standardı yok. Ayrıca globalleşme sürecinde bunu yapmak doğru gelmedi bize ve kendimiz yapmaktan başka çaremiz kalmadığı için de biz yaptık. BIFMA ve FEMB’nin sık sık birlikte çalıştığı bir dönemdi ve ayrıca BIFMA (Business + Institutional Furniture Manufacturers Association - İş ve Kurumsal Mobilya Sanayicileri Derneği)’nin iki uzmanı FEMB’yi oluşturan takımda çalıştılar. Gelecekte iki standardı beraber oluşturarak (kısmen) ortak bir anlaşmaya varılabileceği umuluyor.

Diğer serifikaların yerini temelli alabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Olabilir, ancak Avrupa’ya ait bu sertifikanın Avrupa’da bulunan ülkelerin bütün

koşullarını göz önünde bulundurduğunu unutmamak gerek. Örneğin, eğer bir firma sertifikasını başka bir sertifikayla almışsa büyük ihtimalle o sertifika level-sertifikasının fark ettiği bir sertifikadır.

Bizim şu an EMAS ya da ISO 14001 sertifikalarıyla olan anlaşmalarımıza benziyor, hali hazırda FEMB sürdürülebilirlik koşullarını karşılayan, kabul ettiğimiz bir çok sertifika bulunmakta.

‘Level’ ismi ne anlama geliyor?

Genel olarak bu; bir firmanın sertifikalı sayılabilecek bir performans ‘level’ına (seviyesine) geldiğini gösteriyor. Aynı zamanda da isim sertifikanın üç seviyesine referans yapıyor. Firmalar sertifikalarını almak için bütün basit koşulları karşılamak zorunda. Ancak bunlar karşılandıktan sonra firmanın sertifika puanlarını toplamak için yapabileceği başka şeyler de var. Yeterince puan topladıklarında ‘level 1’, ‘level 2’ ve ‘level 3’ sertifikalar alabiliyorlar. Bu fikrin sağlamak istediği ise sürekli devam eden bir gelişme dürtüsü tetiklemek.

Yani ‘Level 3’ olan bir ürün diğerlerinden daha üstündür diyebilir miyiz?

Hayır. Firmalar hangi seviyede olurlarsa olsunlar hepsi sertifikasyon sürecinden geçmişler demektir. Üst seviyede olanların tek farkı gelişmek için yaptıkları azimli çalışmalarıdır.

Bir firmanın kendisi ya da ürünleri için sertifika alması ortalama ne kadar sürer?

Hazırlık gerekçelerine göre bu süre değişebilir. Tamamı ile sürdürülebilir çalışan firmalar başvurularından iki ya da üç ay sonra sertifikalarını alabilirler.

Level markasının sahibi ve incelemeleri yapacak kişilerden bahsedebilir misiniz?

Level markasının sahibi FEMB olsa da sertifikasyon süreci tamamen bağımsız organizasyonlar tarafından uygulanıyor. Level üçüncü şahış bir sertifika olduğu için bütün test bölümleri ülkesel enstitüler tarafından seçilip FEMB’ye kayıt ettirilmek zorunda.

İlk sertifika ne zaman alınabilir olacak?

İlk sertifikalarımız 2015’in ikinci yarısında verilecek. O zamana kadar firmaların kendilerini hazırlama süreleri bulunmakta.

Sertifikayı kimler alabilir? Yalnızca FEMB üyeleri mi?

Sertifika ilgilenen herkes tarafından alınabilir. Ne FEMB’yle ne de Avrupa’yla kısıtlıdır.

Bütün koşullarınızın halka açık olduğunu söyleyebilir misiniz?

Evet, level sertifikasının bütün koşullarıyla ilgili saydamlığımızı korumak istiyoruz. Standardımız www.levelcertified.eu ya da www.femb.org linklerinden indirilebilir.q

1818

ersamobilya.com

Comforto 62

Its straight, clean design makes it a chair for all work settings and it integrates easily into any office environment.

Onun net, temiz tasarımı bütün çalışma ortamlarına ve ofislere kolayca entegre olmasını sağlar.

20

Kasım + Aralık 2014

HU

Bnews

Bu yıl ilki AKG Gazbeton tarafından İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen, Türkiye’nin önde gelen mimarlarının “anlatıları” ile şekillenecek olan “Tasarımın Binbir Yüzü” etkinliklerinin ilk ikisi gerçekleştirildi. İlkinde 20’ye yakın mega projeye imza atan Bahadır Kul, ikincisinde ise Kreatif Mimarlık’ın kurucu ortaklarından Aydan Volkan, İzmir’li sektör temsilciler ile bir araya geldiler. Uluslararası Mimarlar Birliği tarafından 2014 yılının teması olarak seçilen “Sağlıklı Kentler, Mutlu Kentler” temasının, AKG Gazbeton’un bu proje için ilham kaynağı olduğu belirtilen etkinlikte, Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı Sırrı Güvenç; “Ülkemizin usta tasarımcılarıyla bir arada olacağımız bu etkinlikler serisinde Bahadır Bey’e ve Aydan Hanım’a tasarım hikâyelerini bizimle paylaştıkları için teşekkür ediyor, 2015 yılında da farklı projelerle işbirliğimize devam edeceğiz” dedi.

“Tasarımın Binbir Yüzü” Anlatıları

İzmir Mimarlık Merkezi’nde AKG Gazbeton’un ev sahipliğinde düzenlenen “Tasarımın Binbir Yüzü” anlatılarının ilkinde İzmirli sektör temsilcileri, mimar Bahadır Kul ile bir araya geldi. Mega yapılarda tasarımın inceliklerini İzmirli meslektaşları ile paylaşan Kul, “Yapılarımızla insanların duygularına hitap ediyor, mega projelere sosyal donatılar ekleyerek konforu arttırıyoruz” dedi. Kayseri Stadyumu’ndan, Eskişehir Stadyumu’na kadar sayıları 15’i geçen stadyum projeleri ile toplamda 20’ye yakın mega projeye imza atan Bahadır Kul, tasarım yolculuğunu ve tasarımın hikâyesini dinleyicilerle paylaştı.

Başta Eskişehir’deki stadyum projesi olmak üzere AKG Gazbeton’la çok sayıda proje yürüttüklerini ve proje süreçlerinde karşılıklı olarak yaratılan verimli ve çözüm odaklı çalışma dinamiğine de değinen Kul, “AKG Gazbeton ile çalışıyoruz çünkü gazbeton kolay ve hızlı taşınabiliyor, istenilen forma giriyor, rahat şekil alıyor, yapıya az yük bindiriyor ve iklimlendirme konusunda yapıya önemli katkı sağlıyor” dedi.

Haber detayları için

Mimar Bahadır Kul “Yapılarımızla Duygulara Yön Veriyoruz”

“Tasarımın Binbir Yüzü” etkinlikleri çerçevesinde AKG Gazbeton, ülkemizin önemli projelerine imza atan Kreatif Mimarlık’ın kurucu ortaklarından Aydan Volkan’ı İzmir’de sektör temsilcileri ve gazetecilerle bir araya getirdi. İlk olarak basın mensuplarıyla buluşan Volkan, Türkiye’nin son dönemdeki yapılaşma sürecini eleştirdi. “Son 12 yıldır istisnalar dışında Türkiye’de mimarlık icra edilmiyor, sadece “imar” ediliyor” diyen Volkan, yaşam alanların insanlara empoze edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Aydan Volkan’ın “Tasarımın Binbir Yüzü Etkinliği”nde İzmirli sektör paydaşlarıyla Türkiye’nin ilk yeşil kampüsü Piri Reis Üniversitesi projesini anlattı. Volkan, “İlk defa bir İşveren bize sürdürülebilir bir yapı talebiyle geldi.” 2008 yılında bizim için süreci başlayan proje için 1 yıl boyunca özellikle denizcilik alanında faaliyet gösteren dünyadaki üniversiteleri ve tersaneleri gezdik, gemilerde yaşadık. Edindiğimiz tecrübelerle, geçen yıl eğitim hayatına başlayan Piri Reis Üniversitesi’nde gemi üzerindeki sürdürülebilir yaşamı üniversiteye aktardık” dedi.

Haber detayları için

Mimar Aydan Volkan “Türkiye’de Mimarlık İcra Edilmiyor, sadece “İmar” ediliyor”

20

Akasya Acıbadem, The International Council ofShopping Centers (ICSC) ödüllerinde finale kalarak önemli bir başarıya imza attı. 1975’ten beri dağıtılan ödüllerde, 2014 Mart ayında faaliyete başlayan Akasya Acıbadem, şimdiden en güçlü adaylar arasında bulunuyor. Avrupa’daki saygın, prestijli ve beğenilen alışveriş merkezlerine verilen ICSC ödüllerinin sahibi 21 Nisan 2015’te Londra’da düzenlenecek ödül töreninde açıklanacak.

Akasya Acıbadem, enerji verimliliği ve kaynakların en verimli şekilde kullanımı ile BREEAM sertifikası sahibi olmasıyla da rakipleri arasında öne çıkmakta.

Türkiye’de mimarlık alanındaki en iyi diplomaprojelerini seçmek üzere bu yıl 19’uncusu düzenlenen Archiprix-TR 2014’ün ödül töreni Seranit Grup’a bağlı Serra Seramik’in Ana sponsorluğunda Yapı-Endüstri Merkezi’nde gerçekleştirilecek. ‘Archiprix-TR Mimarlık Öğrencileri Bitirme Projeleri Ulusal Yarışması’ bu yıl 30 farklı üniversiteden toplam 163 proje başvurusu alarak daha önceki yarışmaların rekorunu kırdı. Yarışma, genç mimarların mesleğe ve mimarlık ortamının dinamizmine olan katkılarını ve farklı disiplinlerin mimarlık pratiğinin gelişimindeki etkisini vurgulamayı amaçlıyor.

Kuruluşundan bu yana sürdürülebilirlik kavramının önemini vurgulayan Artema, sektöründe bir ilke daha imza attı. Artema, bağımsız belgelendirme kuruluşu Bureau Veritas’ın denetimlerinden başarıyla geçerek, sektörünün Almanya Ulusal Akreditasyon Kurumu (DAkkS) onaylı ilk TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi sertifikasına sahip oldu.

Faaliyetler kapsamında tüketilen enerjinin sürdürülebilir şekilde verimli kullanılması esasına dayanan ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi standardı, enerjinin sistematik yönetimi yoluyla maliyet, sera gazı emisyonu ve çevresel etkilerin azaltılmasını sağlıyor.

Bu Yıl 20’ncisi Düzenlenen MAPIC Fuarında Atakule GYO, Ali Osman Öztürk ‘ün mimarı olduğu Yeni AVM Projesi İle Türkiye’yi Temsil Etti. 67 ülkeden 8 bin 500 kişinin katıldığı MAPIC ( The International Retail Property Market) fuarı 19 Kasım’da başladı. Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur’un da katılım gösterdiği fuarda perakende devleri bir araya geldi.

Türkiye ekonomisi için önemli bir yeri olan MAPIC fuarında, Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar sektörler hakkında yakından bilgi edinme fırsatı buluyor.

Haber detayları için Haber detayları için

Haber detayları için

Haber detayları için

Akasya Acıbadem ICSC Ödüllerinde Finale Kaldı

ARCHIPRIX-TR’deRekor Katılım!

İlk “Enerji Yönetim Sistemi” Sertifikası Artema’nın!

Cannes’da Türkiye’yi Atakule Temsil Etti

ARKIMEET bu yıl 2. kez VitrA’nın öncü sponsorluğunda yapıldı. Tasarım ve mimarlık dünyasının önde gelen isimlerini ağırlayan etkinlikte MIT SENSEable City Lab’ın yürütücüsü Carlo Ratti ve Gaudi’nin muhteşem eseri Sagrada Familia’nın tamamlama projesi baş mimarı Mark Burry gibi isimlerin yanısıra farklı disiplinlerden uzmanlar da tasarımcılar ile buluştu. Etkinliğin bu yılki konuşmacıları arasında; karikatürist Cem Dinlenmiş, köşe yazarı Özgür Mumcu, gazeteci Elif İnce, müzisyen Harun Tekin, tasarımcı Derin Sarıyer, mimar Nevzat Sayın, Sedat Bayrak ve Hakan Evkaya yer aldı.

Haber detayları için

ARKIMEET 2014 “Ya Sonra” Dedi

HU

Bnews

2222

Kasım + Aralık 2014

Arkas’ın yapı sektöründeki iştiraki PonceBloc, Arkitera tarafından düzenlenen törende En İyi Yapı Malzemesi Ödülü’ne layık görüldü. 2014’ün Raf Yapı Malzemesi Ödülünü Taşıyıcı Sistemler, Kaba ve İnce Yapı Bileşenleri kategorisinde almaya hak kazandı.

Fransız tecrübesi, Alman teknolojisi ve dizaynı ile Kayseri’de ponzadan üretilen PonceBloc, hafifliğinin yanı sıra çevreci, yüzde yüz geri dönüştürülebilir doğal bir ürün. Üstün ısı ve ses yalıtım performansına sahip PonceBloc, kolay uygulama imkanı ve uzun yapı ömrü ile de fark yaratıyor.

Onduline Avrasya, hızlı nüfus artışı ve yoğun yapılaşmanın sonucu nefes alamaz hale gelen şehirler için çözümü çatıya taşıdı. İstanbul’da kişi başına düşen 1,5 m2’lik yeşil alan oranının yükselmesi gerektiğine dikkat çekilirken, uygun çatıların yeşillendirilmesinin büyük yararlar sağlayacağı belirtildi. Yeşil çatılar çatıdan drene edilmesi gereken su miktarında yüzde 90’a kadar tasarruf sağlayarak şehir şebekesine binen yükü de azaltıyor. Onduline Avrasya Sürdürülebilir Büyüme Koordinatörü Ayşe Miray Şen’in; aşırı betonlaşmanın şehirlerin eko dengesini nasıl bozduğunu açıklıyor.

Evrenol Architects ortaklarından Mimar Burak Karaca, yaptığı basın açıklamasında; “İstanbul’da uygulanmakta olan kentsel dönüşüm faaliyetlerini yeterli görmemekle birlikte doğru bir yöntem izlenmediği için bu uygulamaları kentin geleceği açısından endişe ile izliyoruz. Sağlıklı bir yeniden yapılanma için yapılan planların kent ölçeğinden başlayarak, fiziksel ve sosyal alt yapının güçlendirilmesi yönünde geliştirilmesi gerekirdi...” diyerek İstanbul’da kentsel dönüşümün acil bir zorunluluk olduğunun ve kentsel dönüşüm sürecinde esas amacın kaliteli ve yaşanabilir kentler elde etmek olması gerektiğinin altını çizdi.

Yarım yüzyıldır dünya çapında faaliyet gösteren Intercolor (Ulusalararası Renk Komisyonu-ICC) çatısı altında bulunan 13 ülkenin 30 temsilcisi, 2016-17 yıllarının renk ve trendlerini belirlemek için İstanbul’a geldi. Filli Boya’nın desteği, Ümit Ünal’ın kurucularından olduğu 34.Color.İst organizasyonuyla hayata geçen toplantı, Cezayir adlı mekanda gerçekleştirildi.

Yaşam eğilimlerimizi şekillendirecek geleceğin trend ve renklerinin açıklandığı toplantıda, 13 ülke içerisinde Türkiye, İtalya ve Japonya en çok ilgi gören ülkeler oldu.

Haber detayları için Haber detayları için

Haber detayları için

Haber detayları için

Poncebloc,2014’ün “En İyi Yapı Malzemesi” Seçildi

Aşırı Betonlaşma Şehirlerin Eko Dengesini Bozuyor !

Kentsel DönüşümünAmacı “Kaliteli ve Yaşanabilir Kentler” Olmalı

2016- 2017Renk ve TrendleriBelli Oldu Bakanlık ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı (TÜÇEV), üniversiteli

gençler arasında “çevre” farkındalığını artıracak önemli bir projeye imza atıyor. Ana konusunun “çevre” olacağı ”Yeşil Ekran Üniversiteler Arası Kısa Film Yarışması” ile en iyi kısa film çeken öğrenciye 30 bin lira ödül verilecek. 15 Kasım’da başlayan ve tüm üniversitelerin katılabileceği yarışmada, öğrenciler en az 4 kişilik gruplar oluşturacak. Jüri değerlendirmesinin ardından yarışmanın kazananı 1 Mart 2015 tarihinde İstanbul da düzenlenecek törende belli olacak.

Nasıl başvurulacak?

Üniversiteler Arası “Yeşil Ekran Kısa Film Yarışması” Başladı

HU

Bnews

2424

Kasım + Aralık 2014

• Birebir doğal ahşap, parke, taş ve seramik görünüme sahiptir.

• Doğal kaynaklar tüketilmeden, üretilmesi sayesinde oldukça çevrecidir.

• Düşük VOC değeri ile sağlıklı ortamlar sunar.

• Özel tabanı ve katmanları sayesinde 13 dB akustik sağlar.

• Yine özel tabanı sayesinde yüksek kayma direncine sahiptir.

• Yapıştırıcı kullanmadan uygulanabilir.

• Kaymaz tabanı sayesinde uygulamada kolaylık sağlar.

• Çok dayanıklıdır.

• Çok hızlı uygulanıp sökülebilir.

• 12-17 yıl garantisiyle uygulandığı her alanda uzun süre göz kamaştırır.

• 610 mm x 500 mm karo, 1050 mm x 250 mm plaka ebat seçenekleri sunar.

www.petratr.com

Looselay Yapıştırıcı Gerektirmeyen Lüks Dizayn Zeminler

İş disiplinleri doğrultusunda mimarisini şekillendiren ofisler yeni çağa imzasını atan çalışma alanları olarak dikkat çekiyor. Bu ofislere CT Hukuk Bürosu da örnek olarak kaydediliyor. Salon Architecs imzası taşıyan Alper Derinboğaz ve Melike Altınılşık’ın projesini yürüttüğü CT Hukuk Bürosu tek düze taşıyıcı grid sistem ile oluşturulmuş bir ofis binasında yer alıyor. Tasarımın yer aldığı binanın bu tekdüzeliğine inat iç mimarisinde iş akışına göre yaratılan düzen ve projede kullanılan Faruk Malhan ve Studio Kairos tasarımı çalışma masalarından keskin hatlarıyla dikkat çeken Ikaros kanepelere kadar Koleksiyon ürünleri dikkat çekiyor

Konumu ve mimarisiyle fark yaratan Helis Metro Ofis projesi, ısıtma-soğutma ihtiyacı için sürdürülebilirlik ilkeleri dikkate alınarak tasarlanan enerji verimliliği yüksek Mitsubishi Heavy VRF klima sistemlerini tercih etti.

Helis Yapı’nın Kartal da inşa ettiği Yakacık metrosuna 5 adım uzaklıktaki Metro Ofis, 19 kattan ve 77 bağımsız bölümden oluşuyor. Form VRF Sistemleri A.Ş’nin gerçekleştirdiği uygulamada 1.200 kW’lık ısıtma ve soğutma sistemi için 56-68 kW aralıklarında 20 adet dış ünite ve 113 adet kanallı tipi iç ünite kullanıldı.

Koleksiyon’dan Çizgisel ve Keskin Hatlar

“Metro Ofis Kartal” ın Enerji Verimli Klima Sistemleri Form’dan...

Haber detayları için

Çamlıca Mesa Konut Projesi’nde Bosch Termoteknik bünyesinde bulunan Buderus GB162 Duvar Tipi Yoğuşmalı Kazan Kaskad Sistem, Buderus Logalux Duoclean Boyler ve LG Multi V IV VRF sistemleri tercih edildi. Çamlıca Mesa’da 5 adet 2 katlı, 15 adet 3 katlı olmak üzere; toplam 20 adet apartmanda, 40 adet bahçe kullanımlı, 40 adet dubleks ve 30 adet de ara kat daire bulunuyor.

YOĞUŞMALI KAZAN KASKAD SİSTEMİ, BOYLERVE VRF SİSTEMLERİ ÇÖZÜMÜProje: Çamlıca Mesa ProjesiProje Yeri: Üsküdar / İstanbul

Haber detayları için

Çamlıca Mesa Projesi’nde Buderus SistemleriTercih Edildi

CT HUKUK BÜROSU PROJESİProje: Hukuk Bürosu

Mimari Tasarım: Alper Derinboğaz,Melike Altınışık / Salon Architecs

Metrekare: 250 m2

Fotoğraf: Büşra Yeltekin

1.200 KW’LIK ISITMAVE SOĞUTMA

SİSTEMİ PROJESİ Proje: Helis Metro Ofis

Proje Yeri: Kartal / İstanbul

Haber detayları için

1094 Odalı ve 3100 Kişilik bir tesis olan Antalya Rixos Sungate Hotel Beldibi mevkii Kemer ilçesinde Lectus Yoğuşmalı Duvar Tipi Kazanları tercih edildi. “Pahalı Enerjiye Karşı” ve “Daha Temiz Bir Doğa İçin” yaklaşımıyla çalışmalarını sürdüren Baymak, merkezi ısıtma sistemi ihtiyacına, çevre dostu ve yüksek tasarruflu Lectus Yoğuşmalı Duvar Tipi Kazan ve sistem kurulumuyla çözüm sunmaktadır.

TEK KAZAN DAİRESİNDE 46’LI KASKAD PROJESİ Proje: Antalya Rixos Sungate Hotel Proje Yeri: Beldibi/Kemer

Haber detayları için

Baymak’tan Yüksek Verimli, Çevre Dostu Çözümler!

Kasım + Aralık 2014

HU

Bnews pr

oje

& m

arka

2626

Ödüllü proje / tasarım nasıl ortaya çıktı?

5+1 örnek daire, Mavera projesi içinde yer alıyor. Son yıllarda 1+1 gibi küçük dairelerin satışının artış gösterdiği İstanbul’da, büyük metrekarelerin çoğunlukta olduğu bir projede örnek daire yapmak bizim için farklı bir deneyim oldu. Projede istenen tarz ve ihtiyaçlar önümüze geldiğinde, her zaman yaptığımız modern tarzdan farklı bir tasarıma yönelmemiz gerektiğine karar verdik.

İç mimari tasarımın, kişisel bir ev için değil tüm proje için yapılıyor olması, bazı belirleyici kriterler getiriyordu. Bu kriterlerin ilki, projeden ev alacak herkesin beğenisini maksimum ölçüde kazanmaktı. Öte yandan, çok adetli projelerde üretim detay kolaylığı, seçilen malzemelerin kullanışlı ve uzun ömürlü olması ve satış fiyatlarıyla orantılı bir bütçede tamamlanması da dikkate alınması gereken konulardı.

Böylelikle, ev boş olarak teslim edildiğinde daha düz hatlı sabit mobilyalara sahipken, örnek dairede kullanılan bazı klasik detaylarla farklı bir tarz yakalandı.

Loft Daire hangi ihtiyaçlara cevap veriyor?

5 odalı bu daire, kalabalık bir aile yaşamına uygun planlandı. Çamaşır odası, koridordaki gömme dolap ve geniş mutfak, kalabalık aile ihtiyaçlarına cevap veriyor. Ayrıca markalı konut projelerinde görmeye alışık olmadığımız bir de Türk hamamı bulunuyor.

Bu ödülü almak sizin için ne ifade ediyor?

Gönye Proje Tasarım, ağırlıklı olarak markalı konut projelerinin iç mimari çözümlerinde, spesifik olarak da satış ofisi ve örnek daire tasarımları konusunda uzmanlaşmış bir proje tasarım firması. Bu anlamda inşaat, yatırım ve gayrimenkul firmaları ile çözüm ortağı olarak çalıştığımız için, gayrimenkul projelerinin ödüllendirildiği International Property Awards, önemli bir yarışmadır. Projemizin ödül almasının mutluluğunun yanında, birlikte birçok proje yaptığımız müşterimiz Makro İnşaat’ın Mavera projesine ödül kazandırarak, tasarımımız dışında farklı bir katkıda bulunmak bizi ayrıca mutlu etti.q

Gönye Proje Tasarım “Loft Daire” Projesiyle Ödül AldıProperty Awards, önemli bir yarışmadır. Projemizin ödül almasının mutluluğunun yanında, birlikte birçok proje yaptığımız müşterimiz Makro İnşaat’ın Mavera projesine ödül kazandırarak, tasarımımız dışında farklı bir katkıda bulunmak bizi ayrıca mutlu etti.

Ödül haberi detayları

HU

B

Son dönemde arka arkaya kazandığı ödüllerle gündeme gelen Gönye Proje Tasarım, International Property Awards’ın Avrupa ayağını kapsayan European Property Awards’tan da ödülle döndü.

Gönye Proje Tasarım, European Property Awards’tan “Highly Commended” ödülü aldığı Loft Daire tasarım prensiplerini ve aldığı ödülle ilgili sorularımızı yanıtladı.

news ödül

& m

imar

Kasım + Aralık 2014

2828

HU

Bnews öd

ül &

mim

ar

Ödüllü proje / tasarım nasıl ortaya çıktı?

Tanzanya hükümeti pek çok ülkede sosyal konut alanlarını incelemiş ve en son TOKİ modelinde, yani hasılat paylaşımı modelinde karar kılmış. Bizim yaptığımız çalışmalar ve aldığımız ödüller kendilerine de ulaşmış olacak ki, bizimle irtibata geçtiler. Proje önümüze ilk geldiğinde hem şirketin ortakları olarak ben ve Sema Eser Özsaruhan, hem de ekip arkadaşlarım gerçekten çok heyecanlandık. Çünkü elinizde bomboş bir arazi var ve sizden bunu bir kente dönüştürmeniz isteniyor. Bütün ekip toplandık ve hayal ettik. Nasıl bir kentte yaşamayı isteriz? Doğayla bütünleşen, ama aynı zamanda kendi kişiliğini ortaya koyan bir kenti nasıl oluştururuz? Tabii tüm bunları yaparken halkın alışkanlıkları ve yaşam tarzını da inceledik. Örneğin Tanzanyalıların çok katlı binalarda oturmayı sevmediğini öğrendik ve çalışmalarımızı bu

yönde planladık. Merkezden kenarlara doğru yayılan, göz biçiminde bir kent tasarladık. Parklar, ibadethaneler, okullar gibi sosyal alanların, ticari alanlarla ve konutlarla saygılı bir şekilde selamlaştığı, her mevsim farklı güzelliklere ev sahipliği yapan Serengeti Milli Parkı’yla uyum içinde bir kent... Kentimiz inşa edilmeye başladı ve biz de heyecanla sonuçlarını bekliyoruz.

Proje hangi ihtiyaçlara cevap veriyor?

Biraz önce de bahsettiğim gibi Tanzanyalılar çok katlı binalarda oturmayı sevmiyor. O nedenle yatay yerleşim planladık. Kendi özel alanlarına çok dikkat ettikleri için, biz de buna büyük özen gösterdik. Okul, ibadethane, hastane gibi birincil öncelikli mekanlara ulaşımın kolay olduğu, halkın ihtiyaçlarını karşılayacak olan ticari alanların yerleşiminin belli bir düzende olduğu bir kent tasarladık.

İnsan, şehir ve doğa arasındaki ilişkiler artık dünyamızın gündem konusu, doğal kaynakların kıtlığı ise ortak sorunumuz. 55 bin kişilik nüfus için tasarladığımız Safari City Projesi bu konudaki hassasiyetiyle doğaya, toplumun kültürüne ve alışkanlıklarına saygılı bir proje. Dengeli bir arazi kullanımı sunarak hem gelişme ve ekonomik kalkınmayı hem de doğal ve toplumsal kaynakları korumayı hedefleyen bir yerleşim projesi.

Projenin bence en önemli özelliklerinden biri farklı gelir gruplarına ve toplumun farklı kesimlerine hitap eden, çeşitlilik gösteren

Tanzanyalılar Çok Katlı Binalarda Oturmayı Sevmiyor!Tanzanyalıların çok katlı binalarda oturmayı sevmediğini öğrendik ve çalışmalarımızı bu yönde planladık. Merkezden kenarlara doğru yayılan, göz biçiminde bir kent tasarladık.

İki Design Group Kurucu Ortağı Yüksek Mimar Murat Kader, International Property Awards tarafından Afrika’nın en iyisi, “African Best Architecture Multiple Residence 2014” seçilen Safari City Projesinin tasarım prensiplerini ve aldığı ödülle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Ödül haberi detayları

Gayrimenkul sektörünün en önemli ve en prestijli yarışmalarından biri olan ‘International Property Awards’ta birçok kez ödül alan Yüksek Mimar Murat Kader, bu kez de Tanzanya’da yarattığı Safari City ile ödüllendirildi.

konut biçimleri ve yaratılan yeni merkezi. Kullanıcıların farklı zevkleri, ihtiyaçları ve yaşam biçimleri olabileceğini kabul eden bir tasarım olması. Tek tip konutların yerine kullanıcıya hitap eden bir kentsel alan tasarladık.

Bu ödülü almak sizin için ne ifade ediyor?

Uzun bir süre emek verdiğiniz projelerin prestijli uluslararası ödüllere layık görülmesi son derece sevindirici. Bu durumun aynı zamanda öğretici olduğunu da düşünüyorum. İşlevsel, yararlı ve kültürel verileri aktarabilen projelere imza attığınızda karşılığını da mutlaka alıyorsunuz. Ayrıca Türkiye’deki mimari üretkenliğin artık yurdışında da standartları yükselten bir konuma ulaşması adına da büyük bir mutluluk. Ama aynı zamanda çok büyük de bir sorumluluk. Biz de bu sorumluluk bilinciyle, fark yaratan projeler üretmeye devam edeceğiz.q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

29

TOP

10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK10Çevre dostu yaşam alanlarıyla tanıdığımız Japon mimar Shigeru Ban imzalı Aspen Art Museum Ban’ın saydam ve havadar mekanlara düşkünlüğünü bir kez daha vurguluyor. Mimarın Amerika’daki ilk kalıcı müze tasarımı olan Aspen Art Museum’un dış cephesi reçine, kağıt ve ahşap karışımı materyalle örülmüş. Binanın kocaman hasır bir sepeti andıran dış cephesi içi ve dışı arasında görsel bir bütünlük yakalamış.

Aspen şehir merkezinde konumlanan Aspen Art Museum’un ana girişi ise binanın kuzey tarafında yer alıyor ve resepsiyon ile zemin kattaki iki galeriye erişim sağlıyor. Aspen Art Museum’un fark yaratan yenilikleri arasında cephenin iç ve dış kısmında yükselen ve camla ayrılan devasa merdivenler, hareketli cam bir oda görünümündeki büyük asansör ve ahşabın şekillendirdiği çatı bölümü yer alıyor.

KOCAMAN BİR HASIR SEPET GİBİ: ASPEN ART MUSEUM

“Seona Reid Binası, Charles Rennie Mackintosh’ın 1909 Glasgow Sanat Okulu’na tamamlayıcı bir tezat oluşturur. Aslında her yapı yanındaki bir diğerinin niteliklerini arttıran simbiyotik bir ilişki içinde bu tezatlığı tamamlar. Mackintosh Binası kalın bir yüzeyle kaplıyken bizim binamızın ince bir yüzeyi var ki bu yüzeyle oluşan ışık hacimleri; sanat için ileriye dönük yaşamı barındıran kent dokusu içinde okulun etkinliğini ifade ediyor” diyor Steven Holl.

Işığın binanın içine doğru süzülmesiyle enerji kullanımının azaltılmasına odaklanılan Glasgow Sanat Okulu’nun cephesi yüzde 100 geri dönüştürülmüş mat camla kaplanarak çok fazla yansıtıcı olmayan şeffaf bir etki yaratılmaya çalışılmış. İtinayla yerleştirilmiş geniş pencereler ve ışık kuyuları sayesinde de iç mekanlar tamamen doğal ışıkla aydınlatılmış.

SİMBİYOTİK İLİŞKİNİN TEZATLIĞI:THE GLASGOW SCHOOL OF ART

30

Kasım + Aralık 2014

Mimar: Shigeru Ban ArchitectsYer: Aspen, USAYıl: 2014

Mimarlar: Steven Holl, Chris McVoyMühendisler: Ove Arup & Partners BREEAMYer: 167 Renfrew Street, Glasgow City Yıl: 2014

31

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

Zaha Hadid tasarımı olan Eli and Edythe Broad Sanat Müzesi, Michigan State Üniversitesi’nde bir çağdaş sanat müzesi. Üniversitenin kırmızı tuğlalarla kaplı kuzey kampüsüyle çelişen müze binasının paslanmaz çelik ve camdan pilili cephesi kültürel birleşimlerin olağanüstü özelliklerini yansıtıyor.

Hadid’in tasarımını pekiştirmek için cephede kullandığı çizgisel hatlar binanın çevresiyle olan ilişkisini güçlendirirken farklı yön ve yönelimleri tekrarlayarak bina içinin dahi uyandıramayacağı bir merak uyandırıyor. Tüm bu özellikleriyle cephe; çelik ve cam yüzeylerin keşfedilen niteliklerini yansıtmakta ve sundukları sonsuz olanaklara dikkat çekmekte.

Eli and Edythe Broad Sanat Müzesi’nin yarışma jürisi Hadid’in tasarımı hakkında “Bir insanın vizyonunun bir devletin geleceği üzerine bir düşünceye dönüşmesinin son derece çarpıcı bir örneğidir. Çünkü yeni bir sanat müzesi yaratmak, öğrenmenin ve yaratıcılığın gelişmesinin geri dönüşü Michigan ekonomisine ve eyaletin yaşam kalitesinin yükselmesine katkı sağlayacak” şeklinde açıklama yapmıştı.

MERAK UYANDIRAN BİR CEPHE: ELI AND EDYTHE BROAD ART MUSEUM

Mimar: Zaha Hadid ArchitectsYer: Michigan State University, East Lansing, USAYıl: 2012

Emporia Binası, Malmö’nün güneyinde bulunan Hyllie’deki Boulevarden ve Stationsgatan boyunca uygulanacak olan, ofis, konut ve alışveriş merkezini de içine alan karma-kullanım bir kentsel planlama projesi. Proje hakkında “Bu yarışmaya girmemizdeki ana fikir, içedönük alışveriş merkezini konut ve ticari bina çelenginin arkasına gizlemekti. Böylece tüm alışveriş merkezi şehir dokusu içine entegre edilmiş olacak.” diyor Wingårdhs. Tüm binalar tamamlandıktan sonra Emporia Alışveriş Merkezi’nin amber girişi yeni sokakları çevreleyen görünür tek bölüm olacak.

Emporia Binası aynı zamanda ticari bir ortamda nadiren görülen bir sanat niceliği de içeriyor. Amber girişi Petteri Nisunen ve Tommi Grönlund tarafından tasarlanan aydınlatma tesisatını 99 ışıklı direk süslerken, deniz girişini ise Joep van Lieshou’un bronz heykelleri ile Silja Rantanen tasarımı camdan bir sanat eseri süslüyor.

SANAT NİCELİĞİ TAŞIYAN ALIŞVERİŞ MERKEZİ: EMPORIA BİNASI

Mimar: WingårdhsYer: Hyllie Boulevard 19, Malmö, SwedenYıl: 2012

KA

PA

K P

RO

JE

SI.

32

TOP

10

Shanghai Kent Metropol Projesi’nin üçüncü ayağını oluşturan ve Huatai Road üzerinde yer alan Shanghai Wuzhou International Plaza, şehrin farklı bölgelerinde enerji ve canlılık oluşturacak kentsel çevrelerin bir ayağı olarak planlanmış. Synthesis Design + Architecture ve Shenzhen Mimari Tasarım Enstitüsü tarafından Shanghai Wuzhou International Plaza için geliştirilen “Kentsel Kanyon” projesi ise açılan uluslararası yarışmada birincilik ödülü kazandı.

Yin and Yang kavramının geleneksel Çin konseptinden esinlenerek, şehrin kent dokusuyla projeyi birbirine bağlayan tasarım; kırılarak iç içe geçmiş iki kaya parçası gibi organize edilmiş ve böylece kayan bir kanyon formu yaratılmış. Plaza bina kabuğunun kavramsallaştırılan ‘nehrin oyduğu kanyon’ desenlenişi ise çizgili artikülasyonlarla ifade edilerek şehrin kentsel enerjisini cepheden çatıya birleştiriyor.

KIRILARAK İÇİÇE GEÇMİŞ İKİ KAYA PARÇASI GİBİ;SHANGHAI WUZHOU INTERNATIONAL PLAZA

LİMANIN DOĞAL GÜZELLİĞİNE OTURTULMUŞ, ALBANY ENTERTAINMENT CENTRE

Limanın doğal güzelliği içine oturtulmuş bir sahil ikonu olan Albany Eğlence Merkezi, yerel toplum ve etrafındaki Güney Batı bölgesi için önemli bir proje. Albany Eğlence Merkezi aynı zamanda uluslararası standartlarda eğlence alanlarıyla, performans ve kongre tesisleriyle bulunduğu bölgedeki toplum için önemli bir katalizör görevi de üstleniyor.

Üç bölüme ayrılmış olan bu çok amaçlı bina, konferans, tiyatro ve sanatsal performanslar için tasarlanmış. Oditoryum, bir sergi alanı barındıran küçük bir yapının üzerinde iki büyük çinko üçgen altında konumlanmış. Üçgen şeklindeki çatılar ise bir yandan binaya görsel istikrar kazandırıken bir yandan da bulunduğu bölgeyi adeta ele geçiriyor.

Eylül + Ekim 2014

Architects: Cox Howlett & Bailey Woodland, Roberts GardinerYıl: 2010

Mimar: Synthesis Design + Architecture & Shenzhen General Institute of Architectural Design and Research Co. LtdYer: Shanghai, China

Kasım + Aralık 2014

Norveçli enerji üreticisi Statoil’in eşsiz ofis binası ikonik ve yenilikçi yapısı ile bu uluslararası öncü petrol şirketine yeni bir kimlik kazandırarak bulunduğu yerel çevreye de heyecan katıyor.

a-lab mimarları tasarımdaki en önemli zorluğu “Mimari boyut ile çevresindeki park ve ticari alanlar arasındaki dengeyi doğru ifade edebilmekti” olarak tanımlıyor.

Bu modüler çelik yapıda her lamel 3 kat yüksekliğinde, 140 metre uzunluğunda ve 23 metre genişliğinde. Modüller iç mekanda günışığı koşullarını optimize etmek için farklı noktalara odaklanmış ve zemin katında bir ortak atrium oluşturularak sosyal işlevlerin çoğunu bağlayan bir “kentsel plaza” yaratılmış. Böylece tasarım, binanın tüm kullanıcılarına demokratik kullanım hakları tanıyarak mükemmel çalışma koşulları sunmakta.

Bina tasarımının petrol endüstrisinin kendi inşaat form ve tekniklerini de üzerinde barındırdığı bu çelik üstyapı, farklı modüllerin 30 metreye kadar çıkma yapmasına da olanak sağlıyor. Yangın merdiveni ve servisleri de üstyapı ile stabilize dört dev beton çekirdek ile yoğunlaşmış. 1600 prefabrik parçadan oluşan yapının cephesi ise entegre pencereleri, yalıtım ve gölgeleme sistemleri ile yüksek enerji verimliliği sağlıyor.

ARKAİK FORMU İLE ÇEVRESİYLE BÜTÜNLEŞEN, PALÄONPALÄON’un metalik bina kabuğu etrafını çevreleyen çayır ve ormanların yanı sıra gökyüzünden geçen bulutların hareketlerini de yansıtmakta. PALÄON araştırma ve deneyim merkezi bu arkaik formu sayesinde çevresi ile bütünleşiyor.

Etrafındaki geniş açılı büyüleyici manzara adeta bu keskin ve büyük formatlı bina cephesini bir anlamda kesintiye uğratarak ormanın yeşilliğini, kömür madeninin kahverengi çukurlarını ve çayırda otlayan Przewalski atlarını kocaman bir ekran gibi yansıtıyor.

Sonuç olarak ortaya çıkan ve ifade yöntemleri üzerine kurulu olan mimari unsur insan yapımı bir görüntü ile doğal peyzaj arasında kalan ve alan için amblem görevi gören bir görüntüye sahip.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

Mimar: Holzer Kobler ArchitekturenYer: Lange Trift, GermanyYıl: 2013

İKONİK VE YENİLİKÇİ; STATOIL REGIONAL AND INTERNATIONAL OFFICES

Mimar: a-labYer: Fornebu, Bærum, Norway

33

BAHÇE GİBİ BİR OTEL; PARKROYAL ON PICKERING Woha, Parkroyal’i ‘bahçe gibi bir otel’ olarak tasarlamış. Frangipani ve palmiye ağaçlarını destekleyen bol dökümlü bir sargı gibi tropikal bitkilerle düzgün silüetli muazzam gök bahçeler oluşturularak, her dört katta bir misafir odalarının arasındaki kolonlarla desteklenmiş.

Singapur’un son dönem mimarisi - özellikle şehir merkezi ve etrafında - jenerikten başka bir şey değil; iklim ve kültür farklılıkları gözetilmeksizin dünyanın herhangi bir yerinde görülebileceğiniz yapılar. Oysa mimari anonimdeki denge, bir dizi faktörü içinde barındırmasına rağmen yenilikçi tropikal bir şehri göz ardı etmiştir. Woha ise bu projesiyle Singapur’un modern silüetinin yersiz mülayimliğine aldırış etmeksizin kentin konumunu benzersiz bir ifade ile yeniden yorumlamıştır. Bu sıradışı bahçe gibi bina konsepti idealize edilmiş bir yeşil şehir.

TOP

10

SLEUK RITH INSTITUTEPhnom Penh kentinde yapılan ve Sleuk Rith Enstitüsü, Kızıl Khmer zulümlerinin bir araştırmacısı ve insan hakları aktivisti olan Youk Chhang tarafından kurulmuş. Kamboçya (DC-Cam) Dokümantasyon Merkezi’nin direktörü aynı zamanda insan hakları savunucusu olan Chhang “En iyi anıt sadece ziyaret amaçlı, düşünce ortamı sağlayan ancak günlük yaşantıdan uzak bir nesne değildir. Anıt sadece yansıma ve anma işlevine hizmet etmemeli aynı zamanda tüm nesiller için dinamik ve kapsamlı ortam oluşturmalıdır.” diyor.

Zaha Hadid Architects’in tasarımı olan yapı 5 ahşap strüktürden oluşuyor. Zemin katta ayrı hacimler oluşturan bu strüktürler, yükseldikçe ziyaretçiler, öğrenciler ve personel için farklı bağlantılar sağlayarak birbiri içine geçiyor ve bağlanıyor. Aynı zamanda bu 5 yapının her biri farklı işlevlere ev sahipliği yapıyor. Bu işlevler; soykırım çatışmaları ve insan hakları üzerine yoğunlaşan bir lisansüstü okul ile Güneydoğu Asya’daki soykırım üzerine bulunan tüm kaynakların koleksiyonunu barındıran bir kütüphane; ulusal ve bölgesel politikalarla söylemlerin üzerine yoğunlaşan bir araştırma ve arşiv merkezi ile bir medya merkezi olarak sıralanmakta. Ayrıca herkes tarafından kullanılabilecek bir de oditoryum bulunuyor.

Zaha Hadid mimarisinin şiirsel bir parçasını oluşturan enstitü mimari dilde radikal bir değişimi göstermekte. Fütüristik geometriler yerine daha doğal algılanan bir görünüm elde edilen yapının bina kabuğunda yerel ağaçlardan elde edilen keresteler kullanılmış. Böylece yapının bulunduğu çevreye uyumu sağlanmış.

Mimar: WOHAYer: Singapore, SingaporeYıl: 2013

Mimar: Zaha Hadid ArchitectsYer: Phnom Penh, Cambodia

TOP

10

34

Kasım + Aralık 2014

Ortama uyum ve işbirliğiAfrika’nın tropikal ormanlarında yaşayan dokumacı karıncalar, yağışın bol olması nedeniyle toprakta yuva yapamadıklarından çözüm yolunu tropikal ağaçların geniş yapraklarında bulmuşlardır.

İçinde pek çok odanın ve depoların bulunduğu, bazıları üç ağaca yayılabilecek genişlikte olan bu yaprak yuvaların yapımı şaşırtıcı bir işbirliği ile gerçekleşir.

Yüzlerce karınca, yuvaları olacak yaprağın bir ucunu ağırlıklarıyla aşağı doğru bükerler ve diğer uçta bulunan karıncaların ayaklarına tutunup birbirlerine kenetlenerek yaptıkları asma köprülerle yaprak uçlarını birleştirirler.

Yaprak uçlarını yapıştırmak için ise kuluçkada olan yavru karıncaların ağız salgılarındaki yapışkandan faydalanırlar. Yavruları birleşme yerinde ileri geri hareket ettirerek uçların açılmayacak şekilde birbirlerine yapışmasını sağlarlar.

DOKUMACIKARINCALAR

Yaşam alanlarını kurarken tuğlayı tercih edin.

YAPININ KİMLİĞİ CEPHE&SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Enerji verimliliği ve tasarrufunun üstünde önemle durulması gerektiğini kabullenmiş durumdayız. İçinde bulunduğumuz dönem hem gerekli teknolojinin hızlı ilerlediği hem de gelişim ortamının ihtiyaç duyduğu bilinçlenmenin yaşanması açısından şanslı olduğumuzu işaret ediyor. Detaylandırmanın elzem doğasını kavradıkça, başta şeytanın oralarda bir yerde gizlendiğini unutup, detay yapısından korkmamayı da öğreniyoruz.

Bina inşası gibi dikkat gerektiren bir alanda farklı disiplinlerin her birinin farklı uzmanlıklar gerektirdiğini içimize sindirdiğimiz günler beraberinde çevreye ve ikamet edene saygılı, hatta pozitif değer katmaya meyilli sonuçların ortaya çıkışını da mümkün kılıyor. Bu

noktada, 2014 yılının son sayısını binanın görünen yüzü cephenin bir makyajdan, bir örtüden fazlası olduğunu söylemeye ayırdık.

Yalıtım, enerji tasarrufu ve kimi örneklerinde enerji yeterliliği sağlayan cephe sistemleri hayatımıza her geçen gün daha da çok nüfuz ediyor. Cephe mühendislerinin mimarlarla ortaklaşa ürettikleri çözümlerin ve bu çözümlere ortak olan ürün skalasının artması, karbon izi özelinde ciddi bir azalma sağlarken cepheye fonksiyon katıyor. Doğru materyal seçimi, doğru pencere ve pervaz uygulamasının binaya enerji tasarrufu konusunda yüzde 30’a varan oranlarla yardımcı olması bu konuda verilebilecek en basit örnek.

Isı kaybını minimuma indiren sistemlerin ötesinde yeni foto-voltaik sistemler sayesinde kendi enerjisini üretmeye muktedir binalar artık hayatımızın içinde. İster trend olduğu için, ister artan bilinç düzeyi sayesinde olsun; dilimizi ısıralım, insan ırkı olarak bir şeyi düzgün yapmaya başlamış olabiliriz.

DOSYA ŞEHNAZ BUGAY KAYAARUP İSTANBUL, CEPHE MÜHENDİSLİĞİ

CEPHE TASARIMI, HAVALANDIRMA SISTEMLERI ILE AYDINLATMA TASARIMIBIREBIR BAĞLANTILI KONULAR. ENERJI TASARRUFUNDAN BAHSEDERKEN TÜM BU

SISTEMLERIN BIRBIRLERI IÇIN YARATACAĞI FAYDALARI DEĞERLENDIRMEK GEREKIYOR. MAKSIMUM GÜN IŞIĞI SAĞLAYAN BIR CEPHE TASARIMI, HAVALANDIRMA MALIYETINI

AZALTACAK BIR AYDINLATMA SISTEMI, TÜM BUNLARI DÜZENLEYEN BIR OTOMASYON KURGUSUNUN OLUŞTURULMASI BIR GEREKLILIK.

SÜRDÜRÜLEBİLİR CEPHELERAb

u Dh

abi In

vest

men

t Cou

ncil H

eadq

uart

ers

38

Kasım + Aralık 2014

Bize ARUP’u kısaca anlatabilir misiniz? Türkiye’deki ARUP Mühendislik hakkında çok fazla şey duyuyoruz ve yaptığınız projeler hakkında daha çok bilgiye sahip olmak isteriz.

Arup 1946 yılında kurulan bağımsız bir şirkettir. Bugün 38 farklı ülkede yer alan ve 90 ofiste çalışan tasarımcılar, planlamacılar, mühendisler, mimarlar, danışmanlar ve teknik uzmanlardan oluşan 11 bin kişilik bir ekibiz. Bir projenin başlangıcından tamamlanma ve hatta sonrasına kadar her aşaması için gerekli olan mühendislik ve ilgili danışmanlık hizmetlerini sağlıyoruz. Projenin ve işin durumuna göre bu hizmetleri bir arada ya da tek tek de sunabilmekteyiz.

Arup, 1982 yılından bu yana her biri alanında uzman personel kadrosu ile Türkiye’de çalışmalarına devam ediyor. Şu anda 300’den fazla kişiden oluşan ekibimizle ülkedeki en büyük mühendislik danışmanlık firmaları arasında yer alıyoruz. Hem uluslararası hem de yerel yönetmeliklere hakim olan Arup ekibi, alt yapı, yapı mühendisliği ve deprem mühendisliği, geo-teknik, mekanik, elektrik, cephe, aydınlatma, kıyı mühendisliği, mimari, ulaşım, çevresel araştırmalar, proje yönetimi,

proje planlaması ve inşaat kontrol ve denetimi alanlarında uzmanlaşmış bir ekiptir.

Kamu ve özel sektörde yer alan işverenlerimize bina, alt yapı projeleri ve danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Bunlar arasında Forum TEM, Forum Trabzon, Forum Kayseri, Forum İstanbul Alışveriş Merkezleri, Maçka Rezidansları, Yapı Kredi Bankacılık Operasyonları Merkez Kompleksi, Ford Otosan Fabrikası ve İskelesi, Toyota Otomobil Fabrikası, Konya Kelebek Müzesi, Aşkabat Olimpik Kompleksi ve Çiftçi Kuleleri yer almaktadır.

Sürdürülebilirlik günün mimari dünyasının en gözde konularından biri. Kavram sizin için ve Arup için ne ifade ediyor? Bunu konumuzla ilişkilendirecek olursak; cephe tasarımı konusundaki sürdürülebilirlik kriterleri nelerdir?

Sürdürülebilirlik kavramı basit gibi görünmekle birlikte tasarım sürecine sosyal, ekonomik ve çevresel ölçütleri de dahil ettiğinden hayata geçirilmesi daha karmaşık olmaktadır. Arup’un kurucusu Ove Arup’un 30 yıl önce “Genel anlamda dengeli ve verimli bir tasarım ortaya koyan tasarım ekibi daha iyi

GEÇMİŞTE ÇEVRECİLİK BİLİNCİ İLE YAPILMIŞ BAZI BİNA VE CEPHELERİN SADECE TEKNİK KAYGILAR GÖZETİLEREK, ESTETİKTEN UZAK VE ACEMİCE TASARLANDIĞINI BİLİYORUZ. AMA ARTIK ZAMAN DEĞİŞTİ. TEKNOLOJİ VE

ESTETİK UYUM İÇİNDE VE BİRBİRLERİNI OLUMLU YÖNDE ETKİLEYECEK BİÇİMDE TASARIMA DAHİL EDİLEBİLİYORLAR.

Colt International

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

39

bir çevrenin yaratılmasına katkıda bulunur” diyerek belirttiği gibi dünya üzerinde pozitif bir etki yaratmayı amaçlıyoruz. Projelerimizin merkezine sürdürülebilirliği yerleştirmek de bu etkiyi yaratmanın yollarından biridir. Cephe mühendisliği pek çok teknik kaygıyı içeren detaylı bir çalışma gerektiriyor. Sürdürülebilir bir cephe yapmakta bu kaygılardan biri haline gelmelidir. Sürdürülebilir cephe mühendisliğine yaklaşımımız, gelişen teknoloji ve stratejileri kullanıp, yenilikçi çözümleri çalışmalarımıza dahil ederek çevresel etkileri azaltmak ve performansı arttırmaktır.

Arup Mühendisleri, Mimarları ve Danışmanları olarak işverenlerimize, binalarının nasıl karbon-nötr olabileceğini, suyu toplayarak ve yeniden kullanarak binaların nasıl kendisine yetebilir bir konuma geleceğini, sürdürülebilir malzeme kullanarak inşa etmeyi, gelecekte yaşanacak bir iklim değişikliğine nasıl uyum sağlanabileceğini ve toplum ile çevreye nasıl pozitif bir katkıda bulunabileceklerini hayal etmeleri konusunda yardımcı oluyoruz.

Bina cepheleri ilk izlenim sebebiyle son derece önemliler. Bir cephe hem estetik olarak tasarlanıp görsel açıdan çekici olurken hem de sürdürülebilirlik prensiplerine uyabilir mi?

Geçmişte çevrecilik bilinci ile yapılmış bazı bina ve cephelerin sadece teknik kaygılar gözetilerek, estetikten uzak ve acemice tasarlandığını biliyoruz. Ama artık zaman değişti. Teknoloji ve estetik uyum içinde ve birbirlerini olumlu yönde etkileyecek biçimde tasarıma dahil edilebiliyorlar. Enerji verimli modern binalarda estetik, performans, konfor ve maliyet arasında yeni bir denge yaratmak için, binanın görünüşü, konumlandırılması, rüzgar yönü, doğal havalandırma, akustik gibi pek çok değişken dikkate alınarak tasarımda çeşitliliğe gidiliyor. Mimarlar daha eşsiz ve ilgi çekici cepheler yaratırken enerji tasarruf stratejilerini tasarımlarında avantaj olarak kullanabiliyorlar.

Estetik olarak başarılı cam cepheler aynı zamanda enerji verimli olabilir. Geçmişte Avrupa’da yaygın olarak görülen ve artık ülkemizde de uygulanmaya başlanan

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMI BASİT GİBİ GÖRÜNMEKLE

BİRLİKTE TASARIM SÜRECİNE SOSYAL, EKONOMİK VE

ÇEVRESEL ÖLÇÜTLERİ DE DAHİL ETTİĞİNDEN HAYATA

GEÇİRİLMESİ DAHA KARMAŞIK OLMAKTADIR.

CEPHE MÜHENDISLIĞI PEK ÇOK TEKNIK KAYGIYI

İÇEREN DETAYLI BİR ÇALIŞMA GEREKTİRİYOR.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR CEPHE YAPMAKTA BU KAYGILARDAN

BİRİ HALİNE GELMELİDİR.

DOSYA ŞEHNAZ BUGAY KAYAARUP İSTANBUL, CEPHE MÜHENDİSLİĞİ

Kanyon, İstanbul

Kanyon, İstanbul

40

Kasım + Aralık 2014

çift cidarlı cepheler buna örnektir. Ayrıca gölgeleme elemanları ve fotovoltaik paneller dinamik bir doku yakalayıp binayı görsel anlamda oldukça ilgi çekici kılabiliyorlar.Yeni teknoloji, inovatif malzemeler ve çok iyi kurgulanmış bir tasarım… Bu üç bileşenin kombinasyonu ile tasarlanmış yüksek verimli, sürdürülebilir cepheler aynı zamanda görsel anlamda tatmin edici olabilirler.

Hali hazırda var olan bir binanın cephesini sürdürülebilirlik prensiplerine uygun olarak yenilemek, kendisine yeni teknolojileri adapte etmek mümkün müdür?

Pek çok mevcut binanın cephesi ısıl açıdan kötü bir performans sergileyebilir. Bina gereğinden çok ya da az ısınarak içerideki ısıtma ve soğutma maliyetlerinin artmasına sebep olur. Ayrıca cephe kaplama malzemelerinin dokusu yapısal olarak yıprandığında, bina demode, eskimiş görünebilir ve yenileme ihtiyacı duyulabilir. Tüm bu gereksinimler nedeniyle maliyet ve sürdürülebilirlik konuları düşünüldüğünde çoğu zaman mevcut bir binanın yenilenmesi, yıkılıp yeniden inşa edilmesine oranla daha avantajlı olur.

Bina kabuğunun yenilenmesi, gayrimenkulü her anlamda iyileştirme konusunda sürdürülebilir bir yaklaşım olarak kabul edilir. Cephe yenilemesi yapılırken cephe kaynaklı ısı kayıplarını ve güneş ışığı sebebi ile oluşan aşırı ısınmayı azaltmak, doğal ışık kazanımını arttırmak, akustik performansı iyileştirmek, doğru seçilen malzeme ve sistemlerle bakım ve hizmet maliyetlerini azaltmak cephenin performansını iyileştirmek için belirlenmesi

CEPHE MÜHENDİSLİĞİPEK ÇOK TEKNİK KAYGIYI

İÇEREN DETAYLI BİR ÇALIŞMA GEREKTİRİYOR.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR CEPHE YAPMAKTA BU KAYGILARDAN

BİRİ HALİNE GELMELİDİR.

Forum Istanbul

Kanyon, İstanbul

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

gereken hedefler olmalıdır.Yenilenecek cephenin dikkatlice tasarlanması, işlevsel, estetik ve enerji tasarruflu yapılar elde edilmesini sağlar. Mevcut bina cephesine yeni teknolojileri adapte etmek; örneğin ısıl performansı geliştirilmiş cephe sistemleri kullanmak, havalandırma ve aydınlatma kontrolü, gölgeleme elemanları, fotovoltaik paneller, güneş kollektörleri, rüzgar türbinleri gibi cihazları mevcut bina cephesine dahil etmek tasarım sırasında dikkate alınabilir.

Cephenin karakteristiği iklimlendirme açısından son derece önemli. Bize cephelerde uygulanabilecek ve enerji verimliliği konusunda çözüm sağlayacak tekniklerden bahsedebilir misiniz?

Bina cepheleri ısı transferi yapan geniş yüzeylere sahiptir ve pencereler, balkonlar, havalandırma elemanları gibi pek çok kritik elemanı bünyesinde barındırır. Bu nedenledir ki yapı kabuğu, bina tasarımında enerji verimliliği hedeflenirken anahtar bir rol oynar.

Enerji verimli bir cephe tasarımı, binanın daha ilk tasarım aşamasında alınacak kararlarla başlar ve sistem seçimi de dahil olmak üzere genel bina tasarımının

bütününü doğrudan etkiler. Enerji verimli cepheler çevre dostu olmalıdır ve aydınlatma, ısıtma, doğru malzeme kullanımı, akustik ve diğer gereksinimlere cevap vermelidir.

Bina kabuğunda ısı yalıtımlı pencere ve çerçeveler kullanmak, yansımayı düşük, gün ışığı seviyesini yüksek tutup yapay aydınlatma seviyesini en aza indirmek, gün ışığı seviyesi ile solar faktör arasında doğru bir denge kurabilmek, fotovoltaik paneller gibi cephe elemanları ile elektrik üretebilmek, bakım ihtiyacı en az olan cephe elemanları seçmek, ‘’night cooling’’ diye adlandırdığımız; gece saatlerinde binayı doğal yollarla soğutup gündüz yapılacak enerji harcamasını azaltmak enerji verimli bir cephe tasarlanırken çözüm sağlayacak tekniklerden bazılarıdır.

“Akıllı Şehir” ve “Akıllı Bina” konseptleri yayınımızda düzenli olarak yer verdiğimiz konular. Akıllı cephe konusundaki genel düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

İnovatif, çevreye duyarlı cephe sistemlerinin akıllı cephe sistemleri ile birleştirilerek doğru bir şekilde uygulanması genel enerji maliyetlerini azaltıp aynı zamanda bina içi konforunda çok önemli derecede artış sağlar. Akıllı bina kabuğu şeffaf ya da opak cephe

ALMANYA’DA YER ALAN DÜNYANIN İLK TAM ÖLÇEKLI

‘’BIO’’ BINASI BIQ HOUSE ARUP TARAFINDAN SİSTEME

DAHIL EDİLEN MİKRO ALGLER SAYESİNDE “YAŞIYOR”.

DOSYA ŞEHNAZ BUGAY KAYAARUP İSTANBUL, CEPHE MÜHENDİSLİĞİ

Tropik Kelebek Bahçesi, Konya

42

Kasım + Aralık 2014

şeffaf cepheleri oluşturacak sistemlere örnek olarak verilebilir.

Fotovoltaik paneller ve güneş enerjisi kollektörleri ise akıllı opak cephelerin kaplama malzemesi olarak sisteme entegre edilebilirler.

elemanlarıyla inşa edilebiliyor. Kutu pencerelerin yerleştirildiği ya da hibrid havalandırmalı çift cidarlı cepheler, ışık geçirgenliği, solar faktörü, ısı geçirgenlik katsayısı gibi özellikleri isteğe ve çevresel etkilere bağlı olarak değişebilen ayarlanabilir’’switchable’’ pencereler akıllı

Almanya’da yer alan dünyanın ilk tam ölçekli ‘’bio’’ binası BIQ House ARUP tarafından sisteme dahil edilen mikro algler sayesinde “yaşıyor”. Dört kattan oluşan bu enerji evinin cephe sistemi mikro algler yetiştirerek yenilenebilir enerji kaynağı olan ısı ve biokütleler üretmek üzere kuruldu. Toplam 200 m2’den oluşan foto-bio reaktörler doğu ve güney cephelerine yerleştirildi ve içleri mikro algler ile dolduruldu. Burada istenilen şey mikro alglerin büyümesi… Mikro algler gün ışığı yardımıyla fotosentez yaparak daha hızlı büyüyüp iç ortam için gölgeleme elemanı gibi çalışıyorlar. Foto- bio reaktörler sadece biokütle üretmekle kalmıyor aynı zamanda güneşten gelen ısıyı da hapsediyor. Biokütle ve ısı ise binanın enerji ihtiyacının karşılanmasında kullanılıyor.

Nano teknoloji, biyomimikri, fotovoltaik enerji üretimi, dinamik cephe teknolojisi, yalıtım membranlarının geliştirilmesi ve akıllı bina materyalleri konularında gelişen algı sayesinde, bina cepheleri, gelecekte güzel bir yüzeyden daha fazlası haline gelerek enerji üretmeye, diğer bir deyişle çalışmaya başlayacaklar. Bu anlamda inanıyorum ki binalar çok kısa bir süre sonra gözümüzü güldüren çehreleri ile birer enerji merkezine dönüşebilecekler.q

Tropik Kelebek Bahçesi, Konya Tropik Kelebek Bahçesi, Konya

Colt International, Arup DeutschlandE K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

DOSYA

CEPHE MÜHENDİSİNİN BİR BİNANIN MİMARİ KONSEPT TASARIMININ GELİŞTİRİLMESİ GİBİ ÇOK ERKEN BİR AŞAMADA MİMAR VE YATIRIMCI İLE ÇALIŞMAYA BAŞLAMASI TÜM STRÜKTÜREL VE ÇEVRESEL TEKNİK PERFORMANS GEREKLERİNİ SAĞLAYARAK UYGUN BÜTÇELİ TASARIM YAPILABİLMESİ İÇİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR.

YÜKSEK PERFORMANSLI BİNA TASARIMINDA CEPHE MÜHENDİSİNİN ROLÜ

Kasım + Aralık 2014

44

CENAP HAKAN BALCIY. MİMAR, CEPHE MÜHENDİSİ (UNIVERSITY OF BATH, İNGİLTERE) CIBSE MSFE (İNGİLTERE),

INTERNATIONAL BREEAM ASSESSOR BDS MİMARLIK DANIŞMANLIK

44

Dünyada yaşanan küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi ve susuzluk tehdidi gibi ekolojik sorunlar yüksek performanslı ve çevresel etkisi düşük binaların tasarlanmasının önemini arttırmıştır. Çevreye duyarlı yapılanmayı teşvik etmek için birçok ülke kendi çevresel etki değerlendirme metotlarını geliştirmiştir ve bu metotlardan bazıları uluslararası tanınmışlık kazanarak daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu metodların tümü prensipte birbirinin benzeridir ve hem etik hem etkin bina tasarımında halihazırda zaten referans alınan uluslararası norm ve standartları işaret ederek bütünsel veya entegre tasarımın uygulanabilmesi için disiplinlerarası yürütülmesi gereken çalışmalarla ilgili usulleri belirlemektedirler. Çevresel etkisi düşük, enerji etkin, iç ortamda gerek ısıl gerekse doğal aydınlatma ve akustik konfor koşullarının sağlandığı yüksek performanslı binaların bütünsel tasarımında en önemli disiplinlerarası moderatör bina kabuğunun teknik performansını tasarlayan cephe mühendisliği disiplinidir.

Cephe mühendisliği mimari, strüktür, bina fiziği, malzeme mühendisliği, termodinamik ve akışkanlar dinamiği, yapı teknolojisi ve yapım teknikleri, tedarik ve üretim teknikleri konularında bilgi ve deneyim gerektiren

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunudur. İş yaşamında çeşitli uluslararası müşavirlik şirketleri ile Türkiye, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’da yüksek yapı, geniş açıklık geçen havalimanı terminalleri, fuar kompleksleri ve alışveriş merkezi projelerinin bina kabuğu tasarım geliştirme çalışmalarında bulundu. Türkiye’ye 2010 yılında dönerek akustik, cephe mühendisliği, sürdürülebilirlik ve bina fiziği alanlarında hizmet sağlayan BDS Mimarlık Danışmanlık – BDS Consulting şirketinin kuruluşunda yer aldı. Dünyada cephe mühendisliği eğitiminde, standart ve normların geliştirilmesinde öncü olan İngiltere’de University of Bath’ta Cephe Mühendisliği Yüksek Lisans programını tamamlayarak cephe mühendisi ünvanını aldı. Tez çalışmaları dahilinde University of Bath’ta CWCT (Centre for Window Cladding and Technologies) merkezinde Pilkington Glass’ın sponsorluğunda SentryGlas® cam sistemi ile ilgili araştırma geliştirme projesi yürüttü. C. Hakan Balcı dünyada cephe mühendislerinin İngiltere’de en önemli mesleki örgütü olan CIBSE SFE (The Charted Institute of Building Services Engineers - Society of Façade Engineering) üyesidir ve Uluslararası BREEAM Denetçisidir.

HAKAN BALCI

çok disiplinli bir mühendislik bilimidir. Günümüzde tasarlanan ve inşa edilen iddialı mimariye sahip çoğunluğu cam, alüminyum, çelik ve kompozit malzemelerden oluşan bina kabuk sistemleri, binaların toplam kaba yapı maliyetlerinin yaklaşık yüzde 30 ila 40’ını oluşturmaktadırlar. Bu sistemler yapım sonrası bina işletme giderlerini doğrudan etkiledikleri için henüz tasarımın çok erken aşamalarında tasarım optimizasyon ve değer mühendisliği çalışmaları ile bütünsel (strüktürel, iklimsel, çevresel, malzeme fiziği, teknik performans) anlamda mimar, yatırımcı ve diğer disiplinler ile irdelenerek geliştirilmelidirler.

Cephe mühendisinin bir binanın mimari konsept tasarımının geliştirilmesi gibi çok erken bir aşamada mimar ve yatırımcı ile çalışmaya başlaması tüm strüktürel ve çevresel teknik performans gereklerini sağlayarak uygun bütçeli tasarım yapılabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de İşverenlerin büyük bir kısmı için tasarlanan cephelerin mimari estetiği ve enerji etkinliği kadar hatta belki de bundan çok daha fazla önemli olan parametre ilk yatırım maliyetidir.

Örneğin çalışılan bir projemizden referans vererek anlatmak gerekir ise; cam ve alüminyum cepheli bu yüksek yapıda güncel

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

45

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

4545

DOSYA

enerji bedelleri ile 20 yılı bulmaktadır.

Yapı servis ömürlerinin 50 yıl ve üzeri olduğu Avrupa ülkelerinde geri kazanım için 20 yıl gibi bir süre normal kabul edilirken, Türkiye’de sürdürülebilir yapılanma ile ilgili henüz bir devlet politikası ve buna bağlı yatırım teşviklerinin bulunmaması yüksek bütçeli cephelerin uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle bir projenin henüz konsept aşamasında iken yapılan enerji modelleme çalışmaları cephe sistemlerinin başta değer mühendisliği olmak üzere yapısal ve çevresel diğer faktörlerin de dikkate alındığı bir tasarım sürecini içermediği müddetçe çoğunlukla realist sonuçlar vermemektedir.

Cephe mühendisinin konsept tasarım

aşamasından projeye entegre olması önemlidir, çünkü bu süreçte oluşturulan tahmini bütçe genellikle tüm tasarım gruplarının çalışmalarında optimizasyonlar gerektirmektedir ve projenin yüzü, kimliği olan bina kabuğunun büyük değişimler yaşamadan en uygun cephe sistem ve uygulamalarıyla mimari tasarım niyetinden sapmadan çözümlenmesi hem mimarın hem de yatırımcının yararınadır. Bu aşamada projenin bulunduğu arazi üzerindeki konumu ve cephelerin tasarımını etkileyecek en

önemli ve işin başlangıcı sayılan tasarım parametresi binaya etki edecek rüzgar yükleri ve bina çevresinde oluşan mikro iklimdir. Çok yüksek katlı yapılarla geniş alana yayılmış komplekslerin rüzgar yükleri ve çevrelerindeki yahut balkon ve teraslarındaki rüzgar basınç yükleri ile yaya konfor koşullarının tespiti için rüzgar tüneli testi yapılmalıdır, ancak daha alçak katlı ve küçük yapı komplekslerinin rüzgar yükleri standarda göre ya da Şekil 1’ deki gibi akışkanlar dinamiği prensiplerine göre Rüzgar Mühendisi tarafından bilgisayar ortamında da hesaplanabilir. Rüzgar yükleri, zati yükler ve deprem yükleri referans alınarak cephe mühendisinin yapacağı cephe çerçevesinin strüktürel tasarımı doğrultusunda profil kesitleri, gerekli ise özel üretim takviyeli profiller ve ankraj sistemi oluşturulmakta, Şekil 2’de gösterilen cam hesapları ile de cam paneli kalınlılıkları belirlenmektedir.

İkinci önemli aşama statik tasarımı geliştirilen cephe sisteminin ilgili standard ve çevresel etki derecelendirme metodlarının referans gösterdiği performans değerlerine göre ısı yalıtım hesaplarının yapılarak cephe sistemini oluşturan tüm temel komponentler ile ilgili ayrı ayrı, hem profil sisteminin, hem cam yüzeyinin hem de bir bütün olarak cephe sisteminin ısı geçiş katsayısı (U değeri) hesaplanmasıdır. Ülkemizde çoğu zaman alüminyum çerçevenin ısı yalıtım performans yetersizliğinin cephenin toplam ısı geçiş katsayısına etkisi camın yalıtım performansını arttırarak denkleştirilmektedir. Bunun için çoğunlukla cam boşluğunda kuru hava yerine yüzde 90 oranında Argon gazı doldurulan yüksek

yerel standartlara uygun iklimsel performans kriterlerini sağlayan bir cephe sistemi ile biraz daha yüksek gölgeleme ile ısıl yalıtım değerlerini sağlayan bir sistemin ilk yatırım maliyeti yüzde 20 civarında fark etmektedir.Yaklaşık 25.000 m2 cephe dikkate alınarak bu farkın ilk yatırımdan geri kazanımı güncel

CENAP HAKAN BALCIY. MİMAR, CEPHE MÜHENDİSİ (UNIVERSITY OF BATH, İNGİLTERE) CIBSE MSFE (İNGİLTERE),

INTERNATIONAL BREEAM ASSESSOR BDS MİMARLIK DANIŞMANLIK

4646

Kasım + Aralık 2014

Şekil 1

performans camları kullanılmaktadır. Cam performansını arttırmak tüm cephe sisteminin bir bütün halinde iyileştirilmesini sağlayacak bir stratejinin parçası olması halinde tutarlıdır. Cepheyi oluşturan komponentler arasında maliyetsel bir takasın parçası olarak alınan aslında gereksiz bir kararın çoğu kere öngörülmeyen risklere yol açacağı unutulmamalıdır. Ağır gaz dolgulu camlamalar bölgemizde görece yeni bir uygulamadır. Bu tür camlamalar daha önce yapılan ve akamete uğrayan uygulamalardan çıkan sonuca göre işçilik hatalarına açık oldukları gibi cephenin aşırı ısınmasından oluşabilen kaçaklar dolaysıyla en iyi koşullarda dahi dayanım süreleri 10-15 yıl kadardır. Bütün bunlar dikkate alındığında uzun vadede cephenin bütünsel yalıtımını olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olduğundan bu tür kararlar her bir komponentin etkinliği tahlil edildikten sonra bütünsel olarak alınmalıdır.

Cephe tasarım optimizasyon çalışmalarının bir diğer konusu da güneş kontrolü ile beraber gerekli doğal aydınlanma konfor şartlarının da oluşturulmasıdır. Cephe veyahut ışıklık sistemlerinden doğal ışığın istifade edilmesi maksadı ile yapılan Şekil 3’ deki gibi aydınlatma hesapları cam seçiminin iç ortamdaki doğal ışık seviyesinin düzeyi hakkında bize fikir verecektir. Bununla ilgili elde edilen veriler hem binanın yapay aydınlatma ihtiyacının optimizasyonunda

hem de fazla ışınıma maruz kalan bölgelerde gerekli konforun sağlanması için cam yüzeyinde veya cephe önünde alınması gerekli önlemler hakkında kılavuz olacaktır. Cephe mühendisi cephe tasarımında gölgeleme araçları varsa bunların güneş kontrolüne katkısının belirlenmesi yahut etkinliklerinin artırılması maksadı ile Şekil 4’te gösterilen doğal aydınlanma simülasyon modelleri ile Şekil 5’te belirtilen türdeki gölgeleme araçlarının form, boyutları ve açıları ile ilgili optimum çözümü geliştirmeli ve buna göre cam panellerinin efektif gölgeleme değerini (G-value) belirlemelidir. Bina kabuğunun performansını etkileyen bir diğer tasarım parametresi de dıştan içe sağlanması gereken ses geçiş kaybı veyahut ses yalıtım düzeydir. Akustik danışmanının projenin bulunduğu bölgedeki gürültü verilerine göre hesapladığı ses geçiş kaybı indisi (Rw) değerine göre tasarlanan cephe sisteminin performansı laboratuvar testinde gözlemlenir ve istenilen ses geçiş kaybı düzeyi elde edilemediyse, test

düzeneği (mock-up) incelemeye alınır ve zafiyet gösteren arakesit yalıtımları, yahut eksiklikler tespit edilip, yalıtım iyileştirmeleri yapılarak testin olumlu sonuçlanmasına kadar gerekli optimizasyon çalışmaları yapılmalıdır.Cephe kabuğunu oluşturan komponentlerin yalıtım performanslarının belirlenmesi yalnızca ısıl gereklilikler ve bununla ilgili normlara uygunlukların sağlanması için değil bu komponentlerin servis süreleri boyunca sağlıklı çalışabilmesi için de önemlidir. Isıl köprüler, yetersiz yalıtım ya da işçilik hataları bina kabuğunda yoğuşmaya neden olabilir. Yoğuşma, cephe kabuğunun gözüken yüzeylerinde olabileceği gibi cidar boyunca gözükmeyen bölümlerinde de olabilir. Yoğuşma en hafif yönü ile bir görsel kusur en ağır yönü ile ise komponentlerin strüktürel bütünlüğünü dahi bozacak yapısal bir sorundur. Tasarlanan yapı kabuğunda yoğuşma çizgisinin ne şekilde geliştiği Cephe Mühendisi tarafından iç ve dış ortam koşullarına göre Şekil 6’ da gösterildiği gibi tahkik edilmelidir.

Şekil 2

Şekil 3

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

47

DOSYA

Günümüzdeki yapı malzemesi alternatifleri ve yapı teknolojilerinin sağladığı imkanlar bina kabuğunu hiç olmadığı kadar karmaşık hale getirmektedir. Yapı kabuğu kullanıcı konforunu en üst düzeyde sağlamak için statik bir yapının ötesinde mevsimsel hatta anlık koşullara göre kendini adapte eden, otomatik mekanik bir cihaz olmaya doğru evirilmektedir. Bu teknolojik getirilerin bina kabuğuna uygulanabilmesi bilimsel bilgi birikimi ve maharet isteyen bir tasarım yetisi, yani bir mimari mühendislik uygulamasıdır. Cephe Mühendisi bunu yaparken yatırımcı, mimar, statik mühendisi ve elektro-mekanik tasarım grubunun verilerini analiz eder ve bir moderatör gibi her birinin tasarımını ortak bir noktada buluşturur. Sonuçta ortaya çıkan bina kabuğu oluşturduğu mikro iklimde kullanıcıların konforlu şekilde yaşamasını sağlamaktadır. Bu mikro iklimin iktisadi ve çevresel yönleri ile sürdürülebilir olması ona artı bir değer kazandırmaktadır. Öte yandan şehirlerimizdeki yapı stoğunun büyük kısmının hala daha yapı tasarımı ile ilgili normların altında oluşu buna karşılık ülke ekonomimizin orta gelir tuzağı riskinde bulunması, kaynaklarımızın öncelikli sorunlarımızı çözmek için doğru ve sürdürülebilir olarak sarf edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu açıdan iktisadi yönü ihmal edilerek sadece belli bir çevresel

değerlendirme yönteminden daha yüksek puan almak için performansları standartların belirlediği eşiklerin üzerinde tasarlanan yapı kabuklarına sahip binalar sertifikalı olmalarına rağmen sürdürülebilir olmayacaklardır. Benzer örneklerini mevcut refahlarını petrol gelirlerine borçlu kimi Ortadoğu ülkelerinde gördüğümüz astronomik maliyetteki fakat en yüksek çevresel etki değerlendirme derecesine haiz projelerden farklı olarak kaynaklarımızı akıllı kullanarak çevreye değer katan çevresel etkisi düşük yapılar yapmalıyız. Böyle bir strateji zaten bir sertifika ile ödüllendirilecektir, keza İngiliz Mimar Sir Norman Foster Frankfurt’ta Avrupa’nın ilk ekolojik gökdeleni kabul edilen Commerzbank binasını 1997 yılında tamamladığında, çevresel etki değerlendirme metodları yeni kurulmaya başlamıştı. Bugünkü derecelendirme sistemleri de henüz daha bulunmamakta idi. Ancak Commerzbank tasarımı sayesinde bugün en güncel kriterlerle dahi değerlendirmeye tabi tutulsa yüksek dereceli derecelendirme sertifikası ile ödüllendirilmesi gerekir.

Sonuçta tek model herkese uyar değerlendirmelerinen bağımsız disiplinlerarası çalışmayla tüm yönleriyle

denlgeli ve optimize edilmiş, etkin bir bina tasarımı her zaman için iyi bir çevrenin sürdürülebilirlilğine katkısı olacaktır. Bir binanın ise performansını etkileyen ve bulunduğu çevreyle arayüzünü oluşturan bina kabuğu, yapıdaki alışılagelmiş duvar olma anlayışından öte, mimari ve mühendsilik tasarım kriterlerinin dengeli bir biçimde entegre edildiği, çevreye duyarlı ve teknolojik bir mekanizmaya dönüştükçe cephe mühendisliği disiplininin bina tasarımında önemi artmaktadır.q

Şekil 4 Şekil 5

Şekil 6

CENAP HAKAN BALCIY. MİMAR, CEPHE MÜHENDİSİ (UNIVERSITY OF BATH, İNGİLTERE) CIBSE MSFE (İNGİLTERE),

INTERNATIONAL BREEAM ASSESSOR BDS MİMARLIK DANIŞMANLIK

48

Kasım + Aralık 2014

Yeşil Rapido Ekoyapı Dergisi’nin Organizasyonudur.SPONSORLU LEED EĞİTİMİ ORGANİZASYONU

Yeşil Rapido’ya Katılmak yada sponsor olmak için;www.yesilrapido.com

Yeşil Rapido 2015 yılında da 4 yeni eğitim organi-zasyonu ile gelişerek sektöre hizmet vermeye devam edecektir.

Yapılan beş eğitim etkinliği ile bugüne kadar 400 profesyonel sertifika almaya hak kazanmıştır.

Yeşil Rapido Katılımcıları eğitime katılmak için herhangi bir ücret ödemezler, eğitimmaliyetleri sponsorlar tarafından karşılanır.

Organizasyonun amacı; Yapı sektöründe profesyonel kadrodaYeşil Bina Kavramına dikkat çekmektir.

YESIL BINALAR FARKINDALIK Eğitim Organizasyonu.

. .

‘Yeşil Rapido’ Ekoyapı-Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi’nin bir sosyal sorumluluk projesidir. organi-zasyonu ile hayata geçirilen ‘Yeşil Rapido’ etkinlikleri kapsamında Türkiye’de ilk kez, malzeme ve bina üreticilerinin desteği ile bina üretiminde aktif görev alan yaklaşık 400 yapı sektörü profesyoneli ücretsiz LEED Eğitimi sertifikasına sahip oldular. ‘Yeşil Rapido’ Sponsorlu LEED Eğitimlerine; mimar, mühendis, peyzaj mimarı, iç mimar, şehir plancısı v.b mesleki disiplinlerden profesyoneller katılabiliyor. Yeşil Rapido Sponsorlu LEED Eğitimi Organizasyonu 2015 yılındada büyüyerek yoluna devam edecek.

Ekolojik Yapı & Yerleşimler DergisiORGANİZASYON

DOSYA / PROJE

Sürdürülebilir cephe tasarımında mimarın kontrolündeki tasarım parametreleri lokasyon, yön, form ve kabuğa ilişkin teknik ve tasarımsal özellikler olarak değerlendirilir. Söz konusu parametrelere göre doğru tasarlanmış bir cephe enerji verimli dolaysıyla çevre etkileri düşürülmüş ve konfor şartlarını sağlayan bina tasarımı için büyük önem taşımaktadır.

Mimarlıkta binanın bulunacağı iklim şartlarına göre cephe tasarımı gerçekte yeni bir kavram olmayıp, tarih boyunca geleneksel olarak uygulanmıştır. Bu nedenle, konuyu yeni çıkmış bir olgu olarak değil, aslında mimarların her zaman gündeminde olan bir konu olarak değerlendirmek gerekir. Son zamanlarda popüler olan sürdürülebilirlik kavramı ile ortaya çıkan yeşil bina derecelendirme sistemleri aslında yüzyıllardır yapılmaya

çalışılan doğru tasarımı ölçmekte ve doğrulamaktadır. Ülkemizde en sık uygulanan LEED sistemi sayesinde artık mimarlar makine mühendisleri ile beraber cephe sistemlerini tasarlıyor; ortaya çıkan tasarım enerji modellemesi uzmanları tarafından ölçülüp değerler ortaya konuyor ve tasarım en uygun seviyede iyileştiriliyor.

ERKE’nin dünyanın en prestijli yeşil bina derecelendirme sistemlerinden biri olan LEED’in en üst düzey Platin sertifikasına sahip yönetim ofisi cephe tasarımı konusunda örnek teşkil etmektedir. ERKE Green Academy’de pasif stratejiler, enerji verimliliği, malzeme seçimi ve iç mekan kalitesi konuları dikkate alınarak cephe tasarımı yapılmıştır. Bu başlıklar altında bina cephesine ait yapılan uygulamalar şu şekildedir:

NESLİHAN AKSOYY. MİMAR,SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DANIŞMANI

MEHMET OKUMUŞ MAK. Y. MÜH.,SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DANIŞMANI

SÜRDÜRÜLEBİLİR CEPHE SİSTEMLERİ

50

Kasım + Aralık 2014

50

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

Tasarım: Baca EtkisiBaca etkisi binalarda havanın dikeyde oluşan basınç farkından dolayı hareketidir. Bu hareketin oluşması için alçak ve yüksek noktalarda açıklıklar gerekir. Isınan hava yoğunluk farkından ötürü yükselip üst noktadaki açıklıktan tahliye olurken daha soğuk havanın alt açıklıktan girişi sağlanır. Etkin bir sonuç için açıklık alanlarının oda taban alanının minimum yüzde 3 ila 4 oranında olması beklenir.

Yaz Durumu: Bina girişinde tasarlanan cam galeride, yaz aylarında oluşabilecek sera etkisini önlemek için baca etkisi stratejisi uygulanmıştır. Sürekli güneş radyasyonuna

maruz kalan cam tüpte; diğer iç ve dış ısı kazançların etkisiyle ısınan hava toplanır. Hapsolan ekstra ısınmış havanın, mekanik iklimlendirme ile tekrar konfor şartlarına getirilmesi fazladan bir enerji tüketimine neden olacaktır. Bu havanın tahliyesi baca etkisiyle sağlanır. Tüpün üç bir yanında yer alan doğal havalandırma menfezleri havanın dışarı tahliyesini gerçekleştirir. Açık ofislerde bulunan açıklıklar ise yeni havanın içeri girişini sağlar.

Kış Durumu: Kış aylarında ise ısıtılan havanın yine cam tüpte yukarıda toplanması ihtimali düşünülerek hacmin tepesine yerleştirilen fan havanın homojen olarak aşağı katlara inmesini sağlar.

Pasif Tasarım: Bina KabuğuDuvar & ÇatıBir binanın işletim sırasında karbon ayak izini azaltmak için genellikle ısı yalıtım malzeme kullanımı artırılır. Bu da beraberinde gömülü karbon ayak izinin artışına sebep olur. Bununla birlikte yalıtım masrafına yapılan baştaki bu yatırım doğru tasarım ve uygulama ile kendini çok kısa sürede geri öder. Bu kapsamda ERKE Green Academy binasında yapılan iyileştirmeler aşağıdaki gibidir.

YAPI ELEMANICONSTRUCTION ELEMENT

MEVCUT BİNAEXISTINGBUILDING

1,17 0,2 0,6 0,365

1,17 0,25 0,6 0,365

1,17 0,27 0,6 0,365

0,815 0,226 0,4 0,273

YENİLEMESONRASI

TASARIM BİNABUILDING AFTER

RENOVATION

U DEĞERİ (W/m2KU Value (W/m2K

TS 825 /TURKEYBUILDING

REGULATIONS

ASHRAE 90.1.2007

KUZEY DUVARNORTH WALL

DOĞU & BATI DUVARIEAST & WEST WALLS

GÜNEY DUVARSOUTH WALL

ÇATIROOF

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

5151

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

51

Pencere ve Doğramalar

Sürdürülebilir binalarda cam seçimi enerji verimliği açısından en önemli kriterlerden biridir. Camların ısı iletim değeri ve gölgelendirme katsayısı değerleri ısıtma ve soğutma yükleri açısından büyük önem taşımaktadır. Tasarım aşamasında karar verilen yüzde 41 cam duvar oranı bu durumu binadaki en önemli kriterlerden biri haline getirmiştir. Kuzey duvarında pencere boşluğu bırakılmamakla birlikte doğu ve güney cephede argon gazı içerikli üçlü cam sistemi seçilmiştir. Bununla birlikte batı cephesinde üçlü ve ikili cam tercihi yapılmıştır. Bunun yanı sıra çatı pencerelerinde yine argon gazlı ikili cam seçilmiştir.

Aktif Tasarım: Çatıya Entegre Fotovoltaik Paneller

Bina çatısında doğu batı yönüne bakan toplamda 36 fotovoltaik panel çatıya entegre olarak tasarlanmıştır. Her bir panel maksimum 200 W güç üretir. Fotofoltaik panellerden yıllık toplamda 9450 kWh elektrik enerjisi üretilir, bu da bina yıllık enerji tüketimi olan 34558 kWh’ın yüzde 27’sine tekabül etmektedir. Tasarlanan bina baz bina ile enerji maliyeti tasarrufu açısından kıyaslandığında fotovoltaik paneller hariç yüzde 32 iken fotovoltaik paneller dahil edildiğinde bu tasarruf oranı yüzde 49,3’e çıkmaktadır.

DOSYA / PROJE

52

Kasım + Aralık 2014

52

Malzeme Seçimi

Tasarlamış olduğumuz binaların veya ürünlerin yaşam döngüsü boyunca çevresel etkiler nelerdir? Kullandığımız malzemelerin hammadde kaynakları nasıl ve nerden sağlanıyor? Seçmiş olduğumuz malzemelerin içeriğindeki insan ve çevreye olan zararlı kimyasalları biliyor muyuz? Binaya enerji tasarrufu sağlayacak bir ürün seçimi yaparken, oluşumunda harcanan enerji ve yaşam ömrü boyunca sağlayacağı enerji tasarrufu karşılaştırılıyor mu?Şimdiye kadar tasarımcıların çok da fazla bilincinde olmadıkları ya da ellerinde belgeye dayalı çevresel sonuçları gösteren bir beyan olmadığı için malzeme seçiminde karşılaştıramadıkları sorulardı bunlar belki… Malzeme üreticileri bu beyana sahip olmadıkları için sorgulanması önemsizmiş gibi gözüken konular artık yeşil bina derecelendirme sistemi olan LEED ’in yeni versiyonu 4’e YAŞAM DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMESİ adı altında büyük konu başlığı altında girmesi versiyon 3’e göre aslında konuya bakılan perspektifin çok daha fazla genişletildiğini gösteriyor.

Malzeme üreticilerini direkt olarak yönlendiren bu sistemler sayesinde yeşil bina sektöründe yer almak isteyen malzeme üreticileri, artık sormuş olduğumuz soruların cevaplarını vermek için sorumluluk altına girecekler. Versiyon 4 ile malzeme üreticilerini doğrudan Çevresel Ürün Beyannamesi’ne (EPD), kimyasal envanterin çıkartılmasına ve GRI raporlamasına yöneltmektedir. ERKE Yeşil Akademi’nin cephesinde EPD sertifikasına sahip VMZ ANTRHA-ZINC titanyum çinko tek kilit sistem cephe kaplaması; Lafarge Dalsan’ın Boardex ürünü ise ceketleme sisteminde kullanılmıştır.

İÇ HAVA KALİTESİGün Işığı ve ManzaraERKE Green Academy’de pencerelere, pencerelerin konumlarına ve boyutlarına kamaşma kontrolü, görsel kalite, manzara ve gün ışığından yararlanma, bina oryantasyonu ve ısı kayıp kazanç konuları beraber karar verilmiştir.Bu kapsamda cam özellikleri, cam büyüklükleri, otomatik gölgeleme cihazları, ön cephedeki güneş kırıcı cephe ve cam tüp gün ışığı ve manzara tasarım kriterlerini en uygun şekilde sağlayan stratejiler olarak geliştirilmiştir.

AkustikBina kullanıcılarının konforu, verimliliği ve birbirleri ile olan iletişimin kalitesini artırmak amacıyla bina cephesinin akustik özelliği önemli bir yer teşkil etmektedir.

Bu kapsamda, Yönetici ofisleri, açık ofisler ve toplantı odaları için optimum geri plan gürültü düzeylerinin sağlanması adına trafik gürültüsü ve diğer çevresel gürültü kaynakları değerlendirmeye alınmış ve yapılan akustik ölçümlere göre dış cephede bulunan pencereler için optimum derecede bir sistem kombinasyonu kullanılmıştır. Bu kombinasyonla sistemin ses azaltım indisi Rw: 46 dB olmuştur.

Biyoçeşitlilik: Yeşil Çatı / CepheSürdürülebilir araziler kapsamında, biyoçeşitlilik sürdürülebilir binaların önemli özelliklerinden biridir; sosyal, ekonomik ve çevresel yararları bir araya getirir. Özellikle şehir merkezlerinde tasarlanan binalarda yeşil çatı ve duvar uygulamaları yer sıkıntısından doğan yeşil alan ihtiyacını karşılamakla birlikte canlılar için doğal yaşama ortamı, ısı adası etkisinin azaltılması, Isı yalıtımına yardımcı olması, Hava kirliliğininin azaltılması, Yağmur suyunun filtrelenmesi, Yağmur suyu akış hızının azaltılması, Ses kirliliğinin azaltılması, Çatının ömrünü uzatması (ısı değişimleri, UV ışınları, Ozonun etkisi-yeşil çatı) gibi çevresel yararlar getiri. Bunun yanı sıra bina kullanıcılarına sosyolojik ve psikolojik yönden pozitif etki sağlamakla beraber eğitimsel ve estetik değer kazandırır. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

53

DOSYA / RÖPORTAJ

Toshiba’nın sürdürülebilirlik kararları ve çevre dostu ürünler ile alakalı düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Toshiba, uluslararası düzeyde çalışma yapmanın getirdiği sorumluluğun farkında olan küresel bir şirket. Bundan yola çıkarak kendi 2050 vizyonunu da yaratmış durumda. Hedef yüzde 10’luk bir oranla küresel eko-yeterliliğimizi arttırmak. Bu her ne kadar çok zorlayıcı ve neredeyse imkansız bir amaç gibi gözükse de, Toshiba olarak buna inanıyoruz. Ekonomi ve ekoloji arasında bir bağ olduğunu ve her kuruluşun ürünlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel mevzularından sorumlu olduğunu düşünüyoruz.

Verilebilecek pek çok örnekten biri, yıllar süren çalışmaların ardından bugün LED aydınlatma ürünlerimizin yüzde 80’e ulaşan oranlarla daha az enerji harcaması. Elbette

bugün olduğumuzdan çok daha verimli, çok daha sürdürülebilir olmak için çalışmalar yapmaya da devam ediyoruz.

Doğa dostu ürünler tasarlamak ve üretmek çok önemli fakat kullanıcı üzerinde etkili olan bir faktör daha var: estetik. Çevreci değerler ve estetik arasındaki dengeyi nasıl kuruyor, nasıl muhafaza ediyorsunuz?

LED aydınlatma öğelerinin gelişimi geniş tasarım fırsatları sunuyor. Verimliliği ve tasarımı aynı üründe bir araya getirebiliyoruz. 140 yıldan fazla bir geçmişe dayanan tecrübemiz bize kullanıcılarımızın yaratıcı ve ilgi çekici fikstür ve lambaları beğendiğini gösteriyor. Gücümüz; endüstriyel, dış mekan ve iç mekan aydınlatması konusunda tasarım, aydınlatma ve doğa dostu değerlere yönelik ihtiyaçları karşılamamızdan geliyor.

ALEXANDER ROMANSCHTSCHAK,

TOSHIBA AYDINLATMA

MÜDÜRÜ, MARKANIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

KARARLARI VE CEPHE AYDINLATMASI İLE

İLGİLİ SORDUĞUMUZ SORULARI YANITLADI.

ALEXANDER ROMANSCHTSCHAKTOSHIBA AYDINLATMA MÜDÜRÜ

İNSAN MERKEZLİ AYDINLATMA

54

Kasım + Aralık 2014

54

AYDINLATMA ÜRÜNLERİMİZ GÜNLÜK YAŞAMI DESTEKLEMEK, ONA DAHA İYİ BİR FORM KATMAK İÇİN TASARLANIYOR VE KONFOR, GÜVENLİK VE YEŞİL FARKINDALIK ÜZERİNDE ŞEKİLLENİYORLAR.

Alexander Romanschtschak Toshiba Aydınlatma Müdürü

LED aydınlatma teknolojisinin geleceği ile alakalı bir öngörünüz var mı?

Bir yandan sürekli daha verimli ve sürdürülebilir olmaya çalışıyoruz. Bir sonraki adım daha büyük bir boyutta enerji tasarrufu sağlayacak bir kontrol sistemini elimizdekilerle birleştirmek. Diğer yandan “Işık aydınlıktan fazlasıdır” diyen, insanlar ve çevre birlikte, uyum içinde vardır diyen felsefesi gereği Toshiba kullanıcılarının sıhhatlerini arttırmak için de çalışmalar yapıyor. “İnsan merkezli aydınlatma” bizim için anahtar kelime. Aydınlatma ürünlerimiz günlük yaşamı desteklemek, ona daha iyi bir form katmak için tasarlanıyor ve konfor, güvenlik ve yeşil farkındalık üzerinde şekilleniyorlar.

Cephe aydınlatma ürünleri nezdinde yeşil yaklaşımı ve sürdürülebilirliği nasıl sağlıyorsunuz?

LED ürünler cephe aydınlatması konusunda pek çok avantaj sağlıyor. Bunların en önemlisi şüphesiz yüksek verimlilik, daha iyi

optik sistemler ve ürün yaşam süresinin uzaması. Zararlı maddelerden arındırılmış ekolojik değerleri sebebiyle LED aydınlatma eski model cıvalı aydınlatma ürünlerinin yerine kullanılabilecek müthiş bir ürün.

Sizinle konuşmak istediğimiz iki önemli ürün var; E-CORE LED FLOODLIGHT 3000 ve E-CORE LED FLOODLIGHT 5500. Bize bu ürünlerin hikayelerini aktarabilir misiniz?

Bu ürünler Paris’teki Louvre Müzesi ile kurduğumuz teknik ortaklık sonucu geliştirildi. İstenen ürünler hem müzenin tarihi cephesine uymalı hem de müze yönetiminin yeni enerji verimliliği politikasına uyum sağlamalıydı. Louvre’un dış mekan aydınlatmasının kurulumunu mükemmelleştirmek için ışık kalitesinin yanı sıra projektörlerin sağlamlıklarına da odaklanmamız gerekiyordu.

Bu ortaklığın ilk adımının başarısının ardından, Toshiba aynı ürünü kitle pazarı için de üretmeye karar verdi. Pazar alanları, parklar ve endüstriyel alanlara uyum açısından da bu projektörler büyük bir başarı sergiledi.

Bu iki model hakkında bizim biraz enteresan bulduğumuz bir nokta var; içlerindeki ampullerin değiştirilme olanakları yok.

Bu sistemler kullanım süresi açısından son derece başarılılar. 60 bin saate kadar çalışıyorlar. Tabi süreç sadece LED’ler üzerine değil aynı zamanda sürücü üstüne de kurulu. Ne LED’lerin ne de sistemin

değiştirilme gibi bir ihtiyacı söz konusu olmuyor.

Yakın gelecekte aydınlatma alanında Toshiba bize ne gibi yenilikler gösterecek?

Başta dış mekan aydınlatmaları olacak şekilde portföyümüzü genişleteceğiz. Ürünlerimizin verimliliğini de arttırmaya çalışıyoruz. Toshiba akıllı şehir konseptlerinin bir parçası olarak topluluk çözümleri de sağlayacak.

Toshiba Grubu şimdiden dünyanın dört bir yanında yer alan 30’dan fazla akıllı topluluk projesine dahil olmuş durumda. Markanın sosyal altyapı için sunduğu bulut-merkezli çözümler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin farklı ihtiyaçlarını tatmin edecek hizmetler oluşturacak. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

55

DOSYA / PEYZAJ

MÜNEVVER YILDIZSİLVANUS DİKEY BAHÇE

DİKEY BAHÇE; BETON YAPILARIN YENİ YEŞİLYÜZÜDİKEY BAHÇELER BAŞTA DOĞAL YAŞAMA KATKI OLMAK ÜZERE BİRÇOK AMACA HİZMET ETMEKTEDİR. KURUMSAL FİRMALARIN ÇEVRECİ İMAJINI YANSITMASINDA REKLAM AMAÇLI, YENI YAPILAN BİNALARIN LEED SERTİFİKASI ALMASINA KATKIDA BULUNMA AMAÇLI, KÖTÜ GÖRÜNTÜLERİ PERDELEME AMAÇLI, TAMAMEN ESTETİK GÖRÜNTÜYE SAHİP OLMA AMAÇLI VEYA HOBİ AMAÇLI UYGULANMAKTADIR.

56

Kasım + Aralık 2014

56

Firmanızın kuruluş hikayesi, hedefleriniz ve işleyişiniz hakkında bilgiverebilir misiniz?

21’inci yüzyılın en büyük sorunlarından biri kentleşme ve neticesinde beton yapıların hızla artmasıdır. Son yıllarda kentleşme ülkemizde de ivme kazanmış ve beraberinde ormanların yok olmasına, çevre sorunlarına yol açmıştır. Açık ve yeşil alanları azalması, doğanın şehirlerin dışına itilmesine neden olmuştur. Modern yapıların etrafına iliştirilen peyzaj düzenlemeleriyle her ne kadar iyileştirilmeye gidilse de taşıtların ve binaların gürültüsünden kuşların seslerini eskisi gibi her yerde duymak mümkün olmamaktadır. İşte bu noktada dikey bahçeler tüm dünya genelinde hayranlıkla karşılanmakta, hızla yayılmakta ve beton yapıların yeni yeşil yüzü olmaktadır.

Silvanus Dikey Bahçeler Türkiye’nin dikey bahçeler konusunda uzmanlaşan ilk firmasıdır. 2011 yılından beri sadece dikey bahçeler alanında tasarım, kurulum ve bakım olmak üzere faaliyet göstermekteyiz. Silvanus ailesi olarak bizler yaşam alanlarımızı duvarlarımızla daha çok yeşillendirmek için çalışmaktayız. “Ne kadar çok yeşil o kadar çok doğa ve huzurlu bir yaşam” demekteyiz.

Dikey bahçelerin yurtdışındaki ve ülkemizdeki durumu hakkında sizden bilgi alabilir miyiz?

Duvarda bitki yüzeyi oluşturma kavramı geçmişi, dünyanın yedi harikasından biri olan Babilin Asma Bahçeleri’ne (M.Ö. 600) kadar dayanır. 17’nci yüzyılda tırmanıcı, sarılıcı bitkilerin; duvar sarmaşıklarının, güllerin ve üzümlerin köşklere, kalelere, bahçe çitlerine sarılmalarını görmüşüzdür. 1980’li yıllar da ise bu tür sarılıcı bitkilerin bir çelik kablo sistemiyle ilk kez sistematik bir şekilde dikey düzlemde daha yukarılara ulaşmaları teşvik edilmiştir.

1990’lı yıllarda dünyaca ünlü Fransız botanikçi Patrick Blanc tarafından dikey bahçe sistemi icat edilerek ilk kez bitkilerin dikey düzlemde bir sistem dahilinde, topraksız (hidroponik) kültürde otomatik sulama ve gübreleme sistemi entegre bir şekilde yaşatılması başlanmıştır. Dikey bahçe

kavramı bu yıllardan sonra tüm dünyada yenilikçi firmalara hem çıkış noktası, hem de ilham kaynağı olmuştur.

Dünya literatüründe yeşil duvar sistemleri; yeşil cepheler ve dikey bahçeler olmak üzere ikiye ayrılır. Kısaca yeşil cephe sistemleri saksılı bitkileri üst üste koyarak yada çelik hatlarla tırmanıcı bitkileri sardırılarak oluşturulur. Dikey bahçe ise başlı başlına farkı bir sisteme dayanır. Ve elde edilen görüntü bambaşka bir estetiktedir.

Dikey bahçelerin yararları nelerdir?

Çevresel Yararları: Dikey bahçeler sıvı haldeki suyu kullanarak su buharına dönüştürüp havayı serinletir. Trafik gürültüsünü, kentsel ısı adacıklarını, ani sıcaklık değişimlerini azaltmaya yardımcı olur. Yerden tasarruf sağlar. En dar alanlarda dahi yüzlerce bitkiyle bir orman etkisi yaratılabilir.

İç mekan uygulamalarında küçük çaplı metrajlarda dahi metrekare başına 20-30 bitki kullanıldığı için yüzlerce bitkinin ürettiği oksijen, bulunduğu kapalı ortamın hava kalitesinin arttırılmasında ciddi bir etkisi vardır.

Havadaki VOC (gözle görünmeyen toksik maddeleri) bitkilerin yaprakları, kullandığımız bitki yaşatma ortamı keçe ve kökleri vasıtasıyla emilerek biyoflitrasyon yapar. Biyoçeşitliliğe katkısı oldukça fazladır. Bitkiler sera gazlarını emerek büyürler ve onu kendi dokularında depolarlar, esasında karbon süngeri olarak hareket ederler. Bitkilerin yaprakları sadece havadaki zehirli maddeleri temizlemez ayrıca bulundukları ortamlardaki sesi de yansıma, kırılma ve emmeyle azalttıkları ispatlanmıştır. İnsanlar bitkileri ve ağaçları yıllarca trafik ve diğer kentsel gürültü kirliliğini azaltmak için bariyer olarak kullanmıştır. Binaların

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

5757

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

57

DUVARDA BİTKİ YÜZEYİ OLUŞTURMA KAVRAMININ GEÇMİŞİ, DÜNYANIN YEDİ HARİKASINDAN BİRİ OLAN BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ’NE (M.Ö. 600) KADAR DAYANIR.

dış ve iç cephelerine yapılan dikey bahçe uygulamaları da benzer görevi yapacaktır.

Silvanus Dikey Bahçe sistemlerimizde bitkileri düzenleme şeklimiz oldukça yoğundur. Küçük bir alanda bir çok bitki bulunduruyoruz. Bu nedenle 20 metrekarelik bir duvarda tutulan (emilen ve depolanan) karbon yaklaşık olarak orta boylu bir ağaçla tutulan ile aynıdır. Ortama bolca oksijen sağlarlar.

Toplumsal Yararları: Canlı duvarın fiziksel ve zihinsel sağlık ve sıhhat üzerine olumlu etkileri mevcuttur. Neden insanlar kendilerini yeşil alanda daha huzurlu,mutlu ve stressiz hissederler sorusunun altında insanın bitkiyle ilgili evrimi yatar. Bazı göz uzmanlarına göre insan gözü yeşilin 2000 gölgesini fark edebilirken kırmızının sadece 100 gölgesini ayırt edebilmektedir.Yeşil; betonların, binaların, AVM’lerin ve yolların gri soğuk görüntüsünü yumuşatır. İnsan bedenine ve ruhuna canlandırıcı etki yaratarak stresinin azaltılmasına yardımcı olur. Yeşil ortamlarda çalışan insanların daha sakin, daha huzurlu ve mutlu oldukları kabul görmüştür.

Ekonomik Yararları: Silvanus Dikey Bahçe Sistemleri’nin ekonomik en çarpıcı faydası konut ve ticari gayrimenkul değerlerini yüzde 20 arttırma potansiyeline sahip olmasıdır. Mülk alıcıları için olumlu bir izlenim yaratmaya yardımcı olur. Modern yapıların, binaların, rezidansların ve otellerin çehresini yumuşatır. Bu yapılara doğal bir karakter ve sıcak bir hava katar. Silvanus Dikey Bahçe Sistemlerimiz kendi başına konut projelerinde sıkça örülen istinat duvarlarının yerini alabilir veya mevcut duvarların üzerine belirli aralıklarla uygulanabilir. Projelerin peyzaj alanlarına daha fazla yeşil alan eklenmesine katkı sağlayabilir.

Enerji Tasarrufu: Bir madde güneş ışığına maruz kaldıkça doğal olarak ısınır. Binalar içinde aynı durum geçerlidir. Yurtdışı araştırmaları dikey bahçeyle kaplı duvarların UV ışınlarını emerek 10 dereceye kadar binayı soğuttuğunu göstermektedir. Kış mevsiminde dikey bahçeler ekstra yalıtım tabakası olarak görev görür. Duvar ile arasındaki hava boşluğu dışarıya kaçan ısıyı azaltırken içeri giren soğuğu da engeller.

MÜNEVVER YILDIZSİLVANUS DİKEY BAHÇE

Kasım + Aralık 2014

DOSYA / PEYZAJ

5858

CANLI DUVARIN FİZİKSEL VE ZİHİNSEL SAĞLIK VE SIHHAT ÜZERİNE OLUMLU

ETKİLERİ MEVCUTTUR.

Özetle; dikey bahçelerin karbon emisyonunun azaltılmasından, bulundukları ortama oksijen vererek havayı iyileştirmeye, sağlıktan istenmeyen görüntü kamuflajına kadar bir çok pozitif yönde etkisi ve avantajı vardır.

Dikey bahçeler nerelerde uygulanabiliyor?

Her türlü iç ve dış mekanda uygulama yapılabilir. Otel lobileri, spa merkezleri, havuz duvarları, toplantı odaları, konut projelerinde istinat duvarları, yol kenarları, bina cepheleri…

Neden tercih ediliyor?

Dikey bahçeler başta doğal yaşama katkı olmak üzere birçok amaca hizmet etmektedir. Kurumsal firmaların çevreci imajını yansıtmasında reklam amaçlı, yeni yapılan binaların LEED sertifikası almasına katkıda bulunma amaçlı, kötü görüntüleri perdeleme amaçlı, tamamen estetik görüntüye sahip olma amaçlı veya hobi amaçlı uygulanmaktadır.

Dikey bahçenin bakımı hakkındabilgi verir misiniz?

Uygulaması yapılan duvarlar her ay 2 kez ziyaret edilerek otomatik sulama ve gübreleme sistemlerine özel besin solüsyonları eklenir. Genel budama ve ilaçlamalarla formları ve sağlıkları korunur.

Sürdürülebilirliği hakkında neler söylemek isterseniz?

Dikey bahçeler sahip oldukları sağlam altyapı sistemleri sayesinde uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmektedir. Bakım programları bu konuda en önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira bakımı profesyonelce yapılan yurtdışı örneklerinde 20 – 25 yıldır sağlıklı yaşayan dikey bahçeler görülmektedir. İlk kurulan dikey bahçemizin üzerinden tam olarak 3 buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen, halen ilk dikilen bitkiler yaşamlarını devam ettirmektedir.

Dikey bahçe Türkiye’de ne kadar tanınıyor, ne kadar ilgi görüyor, bu sektörün geleceği parlak mı?

Doğrudan etkileşimde olduğumuz sektörler inşaat ve peyzajdır. Onların yeni projeler üretmesiyle ve mevcut projeleri iyileştirme gayretleriyle bizlere ihtiyaç doğmaktadır. Türkiye’nin küresel anlamda peyzaj ve tarımda hedeflerine ulaşmasında tarımın payı önemsenmeli, son teknoloji ürünler devlet tarafından daha fazla desteklenmeli ve daha fazla üretime teşvik edilmelidir. Akıllı tarım, son teknoloji otomasyon sistemleri kullanılarak Avrupa standartlarında bitki üretimi yapılmalıdır. Şu an halen rahatlıkla Türklerin üretebileceği birçok bitki çeşidi ithal alınmaktadır. Biz Türkler doğayı seviyoruz. Tarihe baktığımızda da birçok örneğini rahatlıkla görebiliriz. Dikey bahçe bizim için yeni bir kavram. Bir sonraki aşama alışkanlık olacaktır. Dikey bahçeler bu aşamada çevresel sorunlar için vazgeçilmez çözüm yolları doğuracaktır.

Konsept neye göre belirleniyor?

Öncelikle müşterinin dikey bahçeyi yaptırma amacı bizim için çok önemli. Alternatif yeşil alan oluşturmak için mi, istenmeyen görüntüyü kamufle etmek için mi, dar kısıtlı bir alanda yeşillendirme yapmak için mi, havayı temizlemek ve bulunduğu ortama ferah bir orman etkisi yaratmak için mi ya da markasını bu trendin getirdiği bilinilirlikle avantaj sağlamak için mi, evinde balkonunda, bahçesinde doğayla hasretliğini gidermek için mi? Oluşturacağımız her projede bu istekler doğrultusunda iç mekan veya dış mekan olmasına göre bulunduğu mekanın mimari tasarımlarından yola çıkarak kullandığı malzeme seçimine,

etrafında var olan peyzaj düzenlemesine kadar en ince ayrıntılar irdelenerek bir tasarım süzgecinden geçirip projelendirme yapıyoruz.

Dikey Bahçelerde ne tür bitkiler kullanılmaktadır? Mevsimlik bitkiler kullanılabilir mi?

Dikey Bahçelerde hidroponik yetiştirme kültürüne uygun yıllarca denenmiş belirli bitki türleri arasından projesine göre bitki seçimi yapılmaktadır. Genellikle sarılıcı, yayılıcı türler, ufak boylu çalı türleri kullanılmaktadır. Mevsimlik bitkileri kullanmak, sonrasında yenileriyle değiştirmek de mümkündür.

Dikey bahçelerin Avrupa ülkelerindeki kullanımı hakkında bilgi verir misiniz?

Dikey bahçeler başta Avrupa ülkelerinde ve tüm dünya genelinde en lüks mimari yapıların; avluların, lobilerin ve bina cephelerinin yeşil yüzü olmaya hızla devam etmektedir. Hemen hemen her ülkede dikey bahçeleri her türlü iç ve dış mekanda farklı sanatsal çalışmalarıyla görebilmek mümkündür. Dikey bahçelerin bulundukları ortama sağladıkları temiz hava, binalara izolasyon görevi görerek sağladığı enerji tasarrufu ve yeşil bitkilerin insan sağlığına ve ruhuna getirdiği faydaların farkındalığıyla Dikey bahçeler her türlü dikey düzlem mekanlarında kurgulanmakta ve uygulanmaktadır.

Şehirleşmenin getirdiği yüksek yapılaşmanın yanında yeşil alanların azalmasına karşın dikey bahçeler betonlaşmaya inat doğanın sürdürülebilirliği için yegane koruyucudur. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

59

DOSYA / ÜRÜN

Binalara hem güzel bir dış görünüm hem de koruma sağlayan dış cephelerde artık yaratıcılık sınır tanımıyor. Modern cephe kaplamalarının sunduğu çok yönlü tasarım olanakları, büyük oranda boya ve kaplama malzemeleri alanındaki yeniliklere dayanıyor. Yapı malzemeleri markası Baumit, dış cepheler için hazır dekoratif kaplama seçenekleri sunuyor.

Baumit, geliştirdiği hazır dekoratif kaplama ürünleri ile konutların dış cephe tasarımları için yeni fikirler yaratılmasını sağlarken bir yandan da binaların korunmasına yardımcı oluyor. Hem kolay hem de pratik bir şekilde uygulanabildiği için uygulama esnasında zamandan ve işçilikten tasarruf sağlayan kaplamaların ısı yalıtım sistemleri için daha uzun garanti süreleri ise Baumit ürünlerinin teknoloji, kalite ve güvenilirliğini yansıtıyor.

Baumit’in ürün grubuna yeni eklediği fotokatalizli Nanapor Photokat, ışığın etkisini kullanılarak ve fotokataliz özelliğinin kazandırdığı etkin kendi kendini temizleme işlevi ile uzun süre temiz kalan dış cepheler yaratıyor. Baumit

BAUMİT NANOPOR, ORGANİK YAPIDAKI KİR PARÇACIKLARINI BUHARLAŞAN HAVA NEMİ VE YAĞMUR YARDIMIYLA ÇÖZEN YENİ FOTOKATALIZ ÖZELLİĞİNİN SUNDUĞU KENDİ KENDİNİ TEMİZLEME ETKİSİ SAYESİNDE, ORGANİK KİRLENMEYE KARŞI DA ETKİN BİR KORUMA SAĞLIYOR.

NANAPOR PHOTOKAT İLEUZUN SÜRE TEMİZ CEPHELER

NanoporTop ile elde edilen mikroskopik düzeyde pürüzsüz yüzeyler sayesinde dış cepheler daha zor kirleniyor. Çünkü bu yolla hem kir parçacıklarının yüzeyde tutunması zorlaşıyor hem de yüzeydeki nemin buharlaşması sonucunda gevşemiş olan kir parçacıkları kolayca yüzeyden çözünebiliyor.

Baumit Nanopor, organik yapıdaki kir parçacıklarını buharlaşan hava nemi ve yağmur yardımıyla çözen yeni fotokataliz özelliğinin sunduğu kendi kendini temizleme etkisi sayesinde, organik kirlenmeye karşı da etkin bir koruma sağlıyor. Bu, daima temiz pırıl pırıl; uzun süre değerini yitirmeyen ve bakım gerektirmeyen cepheler anlamına geliyor.

Baumit’in ürünlerinden bir diğeri olan Baumit CreativTop, cephelerin özgürce şekillendirilmesine olanak sağlıyor. CreativTop ile çizgi dokulu, düz yüzeyli veya kaba dokulu ve benzeri sayısız dış cephe dokusu uygulanabiliyor. Dış cephelere sadece doğru renk tonu seçimi ile farklı bir görünüm kazandırmanın

ötesinde CreativTop’ın sunduğu yeni doku alternatifleri ile duygu da katılabiliyor. Baumit dış cephe yalıtım sistemleri ile mükemmel şekilde uyumlu olan hazır dekoratif kaplama ürünlerinin yüksek kaliteli pigmentler ile yaratılan canlı renkleri, ilk günkü parlaklığını uzun yıllar muhafaza edebiliyor. Avrupa’nın dış cepheler için en zengin renk sistemi olan Baumit Life®’ın sunduğu 888 renk alternatifi ile çok çeşitli ve kişisel renk kullanımına imkan veriyor. Baumit Hazır Dekoratif Kaplamalar ile aynı yüzey renginde değişik dokuların kullanılması ile farklı efektlere ulaşılabiliyor. Life® serisinin açık ve koyu renk tonları ile gölge ve ışık oyunları yaratılabiliyor. Yüksek su buharı geçirgenliği ve su iticiliğe sahip ürünler, duvarlarda nem ve küf oluşumunu engelliyor.q

60

Kasım + Aralık 2014

60

DOSYA / ÜRÜN

RHEINZINK PATINA LINE İLE EKOLOJİK VE BAKIM GEREKTİRMEYEN ÇÖZÜMLER

Çevreye duyarlı yapısı ve bakım gerektirme-mesi nedeniyle geleceğin malzemesi olarak kabul edilen RHEINZINK-Titanyumlu Çinko; çatı kaplamaları, cephe kaplamaları ve yağmur indirme sistemleri alanlarında yapı sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik pek çok farklı sistem alternatifine sahip.

Eğrisel, konik veya küresel her çeşit yüzeye rahatlıkla uygulanabilen RHEINZINK, cephelerde Kenet Sistem, Kepli Sistem, Arduvaz Sistem, Askılı Cephe Levhaları, Siding Levhalar ve Ondüle Sistemler gibi sistem alternatiflerinin yanı sıra bu sistemlerin kombinasyonları ile oluşturulmuş tasarıma özel sistemler de sunmakta.

Tamamı sızdırmazlık garantisine sahip olan bu sistemler, RHEINZINK’in sunduğu prePATINA bright rolled, prePATINA blue-

grey ve prePATINA graphite-grey yüzey alternatifleri ile çinkonun benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunmakta.

GERÇEK PATİNA İLE DOĞAL MALZEMEDışında sonsuz zarafeti ile kaplama veya fosfatlama olmaksızın tamamen doğal olan RHEINZINK malzemesi orijinal formu ile oldukça etkileyici. PATINA LINE serisi ile sadece RHEINZINK, titanyumlu çinkodan oluşan tamamen doğal üç yüzey alternatifi sunuyor.

PATINA LINE ürün grubunun tüm yüzey alternatifleri örnek derecede ekolojik olup bakım gerektirmiyor ve nesiller boyu sürecek ömrü ile standartları belirliyor. Malzeme zaman geçtikçe eskimiyor, zarif bir şekilde yıllanır ve gerçek patina oluşumu sayesinde benzersiz bir yüzey tabakası oluşturuyor.

RHEINZINK inovatif kriterlere uygun olarak geliştirdiği PROTECT LINE, COLOR LINE ve INTERIEUR LINE ürün grupları ile tasarımlara, çevresel etkenlere ve estetik gereksinimlere uygun olarak sektörün gereksinimlerini karşılıyor.

ÖRNEK DERECEDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKRHEINZINK sadece çok az yapı malzemesinin sahip olabileceği derecede olumlu bir ekolojik dengeye sahip. Hammaddenin kazanımı ve işlenmesi sırasındaki enerji kullanımı son derece düşük. Emisyonlar, modern üretim tesislerinde yapılan eritme ve işleme ile en aza indirgeniyor. RHEINZINK ürünleri %100 oranında geri dönüştürülebilir olup doğrudan veya herhangi bir ara aşama olmadan yeniden değerlendiriliyor.

Bugün RHEINZINK ürünlerinin üçte biri, yeniden değerlenmiş yapı çinkosundan üretiliyor. Malzeme, 1999 yılında kullanım ömrü ile ilgili yapılan kapsamlı bir değerlendirme sonrasında bağımsız bir organ olan IBU (Yapı ve Çevre Enstitüsü) tarafından ISO 14025 Tip III’e göre çevre dostu bir ürün olarak deklare edilmiş.

MİMARLAR TARAFINDAN TÜM DÜNYADA TAKDİR GÖRÜYORRHEINZINK-Titanyumlu Çinko malzemesinin uygulama alanları çatı kaplamaları, cephe kaplamaları ve yağmur indirme sistemleri. Tasarım odaklı olan bu modern malzeme aynı zamanda tüm dünyada da çok popüler. Daniel Libeskind, Frank O. Gehry ve Zaha Hadid gibi dünyaca ünlü pek çok mimar tasarımlarını bu malzeme ile gerçekleştirmiş ve sonuçtan çok memnun kalmışlardır. Üstün ekolojik özelliklerinin yanı sıra estetik nitelikleri ve diğer malzemeler ile olan uyumu da tüm RHEINZINK ürün gruplarını evrensel ölçüde kullanılabilir yapıyor.q

PATINA LINE ÜRÜN GRUBUNUN TÜM YÜZEY ALTERNATIFLERI ÖRNEK DERECEDE EKOLOJİK OLUP BAKIM GEREKTİRMİYOR VE NESİLLER BOYU SÜRECEK ÖMRÜ İLE STANDARTLARI BELİRLİYOR. MALZEME ZAMAN GEÇTİKÇE ESKİMİYOR...

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

61

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

61

DOSYA

62

Kasım + Aralık 2014

62

Passive House konseptinden yola çıkılarak dizayn edilen ve 62 mm görünür genişliğe sahip olan NRGY62 Cephe Sistemi’ne BIPV modüller entegre edilerek cepheden elektrik enerjisi üretilebiliyor.

Geliştirilmiş enerji tasarrufu;4 İnovatif tasarım4 Yüksek atalet değeri4 Üstün performans değerleri4 Şantiyede hızlı ve kolay montaj olanağı4 54 mm kalınlığa ve 650 kg ağırlığa kadar cam kullanabilme4 Çelik veya ahşap üzerine monte edebilme

Sisteme eklenen güneş kontrol elemanları ile içeride ideal ışık ve gölgeleme sağlanabiliyor. Yüksek ısı yalıtım katsayısı ile iç mekanda istenilen ideal konfor değeri, daha az enerji harcanarak elde edilebiliyor.

Sistemin kendine özel montaj tekniği uygulamacıya zaman kazandırıyor. Sahip olduğu yüksek statik değer ile daha büyük cam modüller daha kolay yapılabiliyor ve kullanıcıya kesintisiz büyük panorama sağlanıyor.

Sisteme eklenen mekanik vantilasyon sistemi sayesinde kanat açılmadan bile doğal havalandırma yapılabiliyor. Büyük ebatlı açılır kanat yapabilme ve bunlar elektrikli motorlarla kolay ve hızlı bir şekilde kumanda edilebiliyor. Üçlü cam gibi büyük kesitli camların montajına izin veriyor ve çok soğuk iklime sahip bölgelerde bile güvenle uygulama yapılabiliyor.

GENEL ÖZELLİKLERİ4Yüksek ısı yalıtım katsayısı ile iç mekanda istenilen ideal konfor değerinin daha az enerji harcanarak elde edilmesine yardım eder.4 Kendine özel montaj tekniği ile uygulamacıya zaman kazandırması sağlar ve inşaat süreçlerini kısaltılmasında önemli faydası olur.4 Sistemin sahip olduğu yüksek statik değer ile daha büyük cam modüllerin daha kolay yapılabilmesi ve kullanıcıya kesintisiz büyük şeffaf cephe yüzeyleri sağlar.4 Sisteme eklenen mekanik vantilasyon sistemi ile kanat açılmadan bile doğal havalandırmanın yapılmasını sağlar.4 Büyük ebatlı açılır kanat yapabilme ve

bunları elektrikli motorlar sayesinde kolay ve hızlı bir şekilde kumanda edebilme imkanı verir.4 Üçlü cam gibi büyük kesitli camların montajına izin vermesi ile çok soğuk iklime sahip bölgelerde bile güvenle uygulama yapılmasına olanak sağlar.4 Özellikle LEED ve BREAM gibi ekolojik sertifika programlarında istenilen değerlerin sağlanmasındaki faydaları ile enerji verimli bir yapı elemanıdır.4 BIPV(Yapıya Entegre Fotovoltaik Modül) modülleri entegre edilerek cepheden elektrik enerjisi üretimi yapar.4 Sisteme eklenen güneş kontrol elemanları ile içeride ideal ışık düzeyi ve gölgelemenin elde edilmesini sağlar.q

SİSTEME EKLENEN GÜNEŞ KONTROL ELEMANLARI İLE İÇERİDE İDEAL IŞIK VE GÖLGELEME SAĞLANABİLİYOR. YÜKSEK ISI YALITIM KATSAYISI İLE İÇ MEKANDA İSTENİLEN İDEAL KONFOR DEĞERİ, DAHA AZ ENERJİ HARCANARAK ELDE EDİLEBİLİYOR.

“PASSIVE HOUSE” KONSEPTİNDEN YOLA ÇIKILARAK DİZAYN EDİLEN ALÜMİNYUM CEPHE SİSTEMİ

Sürdürülebilir yaşam alanları yaratma hedefiyle, yapı kimyasalları üretiminde çözümler sunan Weber, “Aquabalance Teknolojisi” ni geliştirdi. “Aquabalance Teknolojisi” yüksek performansı ile küf ve mantar oluşumunu engelleyerek dış cephelerde kalıcı güzellik sağlıyor. Akrilik emülsiyon esaslı Weber.Tex Plast

ÇEVREYE DUYARLI VE SUYLA DOST BİR YAPIYA SAHİP OLAN WEBER. TEX PLAST AQUABALANCE, CEPHELERDE KÜF VE MANTAR OLUŞUMUNA İZİN VERMİYOR.

AQUABALANCE TEKNOLOJİSİ İLEDIŞ CEPHELERDE KALICI GÜZELLİK

Aquabalance, Türkiye’de “Aquabalance Teknolojisi” ile üretilen ilk son kat kaplama malzemesi olma özelliğini taşıyor.Cephelerde küf ve mantar oluşumuna izin vermeyen Weber.Tex Plast Aquabalance, aynı zamanda çevreye duyarlı ve suyla dost bir yapıya sahip. Ürünün biosit içermeyen yapısı, zehirli katkıların yağmur suları ile

Pazardaki ilk estampe çinko, “exclusive” yeni yüzey AZENGAR®, VMZINC markasının geleneksel mimarideki etki kapsamını zenginleştiriyor. Bu yeni orijinal malzeme, prepatine (patinalı) ürünlerin geleneksel estetiğinden ayrılıyor ve çinkonun yinelenen imajını öne çıkarıyor. Yeni estampe (kabartmalı) yüzey, çok özel endüstriyel işlemler ve eko-tasarım mantığı ile tasarlanıyor.

Eko-Tasarım MalzemesiTüm endüstriyel aşamalarında asit, atık madde ve su tüketimi tasarrufu sağlayan eko-tasarım yaklaşımı kullanılarak geliştirilen AZENGAR®, “EN 988” standardı ile uyumlu.

ÇİNKONUN TÜM DOĞAL ÖZELLİKLERİNİ BÜNYESİNDE BARINDIRAN AZENGAR®YÜZDE 100 GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİYOR VE 100 YIL DAYANIKLI.

PAZARDAKİ İLK ESTAMPE ÇİNKO, YENİ YÜZEY AZENGAR®

cepheden süzülmesini ve yeraltı sularına karışmasını engelliyor. Yüksek su buharı geçirgenliği ile yüzey nemini dengeleyen Weber.Tex Plast Aquabalance’ın avantajlarından biri de kendinden renkli yapısı sayesinde uygulama kolaylığı sağlaması.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

63

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

RÖPORTAJ / GAGGENAU

“FIRINLARIMIZIN TEMİZLİK AŞAMASINDA İÇ ISISI 500 DERECEYE KADAR ÇIKIYOR; CİHAZ 500 DERECEDE İÇERİDEKİ TÜM ORGANİK KALINTILARI YAKARAK TEMİZLİYOR …” DİYE ANLATIYOR GAGGENAU TÜRKİYE’NİN PAZARLAMA MÜDÜRÜ SADETTİN ÇAĞLAR. “DOLAYISIYLA CİHAZI HİÇ TEMİZLEMEK ZORUNDA KALMIYORSUNUZ, CİHAZ DAİMA KENDİNİ TEMİZLİYOR” DİYOR. GAGGENAU, BU FARKLI TEMİZLİK YÖNTEMİNİ ÜRÜNLERİNE DAHİL EDERKEN DIŞ ETMENLERİ DE HESAPLAMAYI UNUTMUYOR. 500 DERECEYİ İÇ KABİNDE SAKLI TUTARAK YANİ ETRAFINDAKİ AHŞAP VE DİĞER EŞYALARA, DAHA DA ÖNEMLİSİ İNSANLARA ZARAR VERMEYECEK BİR SİSTEMLE BİRLİKTE PROJELERE, EVLERE DAHİL EDİLİYOR GAGGENAU ÜRÜNLERİ. 500 DERECELİK IÇ ISI, 5 SANTIMLIK BİR ALAN İÇİNDE YÜZDE 90 DÜŞÜRÜLEREK DIŞ ORTAMA SADECE 50 DERECELİK ISI YANSITILIYOR...

SADETTİN ÇAĞLARGAGGENAU TÜRKİYE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

KÜÇÜK BİR ŞEHİRDENDÜNYA DEVİ BİR MARKAYA: GAGGENAU

6464

Kasım + Aralık 2014

Tasarımlarda kullanmak üzere materyal seçimi yapılırken nelere dikkat ediliyor?

Yapay hiç bir malzeme kullanmamaya çalışıyoruz; ya saf çelik ya da cam kullanıyoruz. Ürünlerimizin kimi zaman 500 derecelik ısıda yaklaşık iki buçuk saatlik çalışması söz konusu oluyor. Dolayısıyla mutfağın yanık kokmasını da önlemek gerekiyor. Bununla birlikte biri hariç tüm cihazlarımız A+ cihazlar. Enerji tüketimi konusunda oldukça hassasız. Tek istisnamızın yapım yılı 1972; 42 yıldır bizimle fakat bu sene artık son senesi. Her ne kadar bizim açımızdan çok satan bir ürün olsa da artık enerji yasalarına dayanamaz hale gelmiş durumda.

Gaggenau çok farklı havalandırma çözümleri sunan, özellikle mimari açıdan çözüm üreten ve yeşil evlerdeki havalandırma prosesini kolaylıkla çözen bir firma. Nasıl bir yol izliyorsunuz?

Normal bir cihazın elektrik tüketim enerji verilerini A+’a çevirdiğiniz zaman elde ettiğiniz enerji verimliliği çok azdır. Fakat ortamı ısıtmak için kullandığınız enerji o kadar yüksek ki kokuyu atmak uğruna ısıyı ortamdan çıkarırsanız o zaman yeşil evden bahsetmek mümkün değil. Dolayısıyla biz şu anda bu sistemlere uyan cihazlar, özel filtreler, özel dış cephe motorları üretiyoruz. Düşüncemizin merkezinde ısınan ya da soğuyan havayı içeride bırakmak yer alıyor. Hem kokuyu dışarıya atıp içeriye taze hava vermemiz lazım hem de içerideki ısıyı kaybetmememiz gerek. Bu sorular bugün Türkiye’de de sorulmaya başlandı. Hedefimizi gerçekleştirmek

MARKA TARİHİ1683’te dönemin gereksinimi demir çelik malzemesi; Gaggenau daima demir çelik üzerinde uzmanlaşmış, tren rayı, gazlı kömür ocakları, köprüler, bisikletler üretmiş. Demir ve çeliği işlemek, ona biçim vermek en başından beri Gaggenau’nun genlerinde var. 1850’lerin ortasından sonra ise kuzine fırın üretimi başlıyor. 1900’lerin başında Avrupa’da, Amerika’da hazır mutfak mantığı ortaya çıktığında ve Gaggenau bu yeni akımın içinde yer alsa da politik süreklilik kimi gelişmeleri sekteye uğratıyor. Art arda yaşanan Dünya Savaşları Gaggenau’nun işlerinde ciddi bir kesintiye neden oluyor; çünkü demir çelik fabrikaları durdurulması gereken fabrikaların başında yer alıyor.

Gaggenau’nun İstanbul Sapphire’deki showroom’unda Gaggenau’nun kara ormanlarından getirilmiş 110 yıllık ahşaplar, içlerine yerleştirilmiş küçük luplar ile Almanya’nın küçük bir şehri ile aynı adı taşıyan dünya devi markanın tarihine açılan pencere rolünü üstleniyor. Markanın 330 yıllık tarihini 1638’den günümüze dek taşıyan luplarda Gaggenau’nun ürettiği çivilerin bir replikası da yer alıyor.

SADECE YÜKSEK PERFORMANSLI CİHAZLAR ÜRETMİYORUZ, AYNI

ZAMANDA ENERJİ TASARRUFUNU DA SON DERECE ÖNEMSIYORUZ.

için sadece yüzde 2’lik bir kayıpla koku ve yağ emilimi yapan aktif kömür filtreleri geliştirdik. Bütün koku ve yağ partiküllerini filtreliyor, taze hava olarak tekrar ortama veriyoruz. Böylelikle ısı kaybı hiç olmuyor. Sesi de yok edebiliyoruz; çünkü enerjiyi korurken dış cephe motorunu dışarıya yerleştiremiyoruz. Çünkü bu filtreler iç mekanda olmak zorunda. Motoru dış cepheye taktığımızda ses tamamen dışarıda kalıyor. Sadece çok hafif olarak havanın emilişi duyuluyor, kullanıcının başka bir ses kaygısı olmuyor.Havalandırma ile yeşil evi birleştirmek çok önemli bir faktör ve bunu bir aspiratörle sağlayabiliyoruz. Başka cihazlarda da filtreler kullanılıyor fakat filtrelerin verimlilik oranları yüzde 50’lerde kalıyor, biz ise yüzde 98’den bahsediyoruz.

Enerji tasarrufu ile alakalı sunduğunuz diğer çözümlerden de bahsedelim isteriz.

Sadece yüksek performanslı cihazlar üretmiyoruz, aynı zamanda enerji tasarrufunu da son derece önemsiyoruz.İndüksiyonlu ocaklar enerji verimliliğinde büyük rol oynuyor. Cam seramik ocaklar rezistanslı olduğu için enerjiyi çok emer; fakat indüksiyonlu cihazlar mıknatıs odaklı çalışan cihazlardır. Bu yüzden mıknatıslanabilen bir tencereyle etkileşim haline geçtiğinde cihaz çalışmaya başlar. Bunun çok büyük faydası var çünkü bu cihaz tencerenin tabanını direkt ısıtır, cam seramik yüzeyi ısıtmaz. Tencerenin tabanını titreterek ısıtıyor. Boşu boşuna camı ısıtmadığı için büyük bir enerji tasarrufu sağlıyor. İçinde rezistans yok, küçük mıknatıs bobinleri var. Üstelik gazlı cihazlardan daha hızlı. Mıknatıs alan herhangi bir tencere ile sınırsız yüzeyde işlem yapabiliyorsunuz. Hiç enerji kaybınız olmadığı, yüzeyin her alanını sınırsız kullanabildiğiniz için sıfır enerji kaybınız var. Bunun yanı sıra, bu tasarımın enerji tasarrufuna katkısı yüzde 75.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

65

RÖPORTAJ / GAGGENAU

MİMARLAR FİKİR LİDERİ; ONLAR NE DİYORSA MÜŞTERİ UYUYOR. ZORLU GRUBU MÜŞTERİSİNE SERBESTLİK TANIYIP HANGİ CİHAZLARI HANGİ MUTFAĞI İSTEDİKLERİNİ SORDU.

MÜŞTERİLERINİN YÜZDE 98’I GAGGENAU’YU SEÇTİ.

Yeni toplu projeler dünya standartlarında, detaylara çok daha büyük önemler verilerek hayata geçiriliyor. Gaggenau özeli için konuşacak olursak, Türkiye’de gerçekleşen bu tip projelere yaklaşımınız nedir?

Gerçekten, yeni toplu projeler dünya standartlarında gerçekleştiriliyor; projelerde yer alan mutfaklarda, banyolardaen üst kalitedeki cihazlar kullanılıyor. Avrupa’daki, Çin’deki toplu konut projeleri ile karşılaştırdığımda şöyle bir farklılık gösterebilirim; Türkiye’de her şeyi en iyi kalitede kullanıyorlar. Örneğin Zorlu’daki tüm daireler bizim showroom’umuz gibi, sadece cihaz konusunda değil seramiğinde de ısıtma soğutma sistemlerinde de her şeyin en iyisini kullanıyorlar. Dolayısıyla Türkiye’nin yeşil büyüme konusunda 9’uncu sırada olmasının bir sebebi var.

Türkiye’de aynı zamanda üretim de yapıyorsunuz.

2006 yılına kadar Gaggenau’nun tüm cihazları Almanya’da üretildi. Müşterinin istediği dolabı yapboz parçaları misali yan yana getirerek hayalindeki soğutucu duvarı oluşturabileceği 13 tane buzdolabı sütunu tasarlamak istedik. Bu cihazlar da A+++ cihazlardır. İstediğiniz şekilde 1648 tane farklı kombin yapabiliyorsunuz. Gaggenau ilk kez yurt dışında bir üretim kararı verip, bu ürünleri Türkiye’de üretmeye karar verdi. Almanya dahil dünyanın her noktasına gönderimi Türkiye’den yapılıyor. Gaggenau BSH’ın en üstün tasarım markası ve en büyük fabrikası Çerkezköy’de. Türkiye’de Gagganeu kalitesinde cihaz üretebiliyoruz. Bu üretim Almanya’da da yapılabilirdi fakat Türkiye bir dağıtım üssü.

Türk mimarlarla Gagganeu’nunarası nasıl?Çok iyi. Mimarlar fikir lideri; onlar ne diyorsa müşteri uyuyor. Yine Zorlu’dan örnek vereceğim; Zorlu Grubu müşteriye serbestlik tanıyıp hangi cihazları hangi mutfağı istediklerini sordu. Müşterilerin yüzde 98’i Gaggenau’yu seçti. Mimarlarla birlikte elbette. Mimara dert getirmek

66

Kasım + Aralık 2014

TASARIMLARIMIZIN ÖNCELİKLİ HEDEFİ

MÜŞTERİMİZİN KOLAYCA YEMEK YAPABİLMESİ,

CİHAZLARLA UĞRAŞMASI DEĞİL. GÜNLÜK TRENDLERİ

TAKİP ETMİYORUZ. PASLANMAZ ÇELİK, ÇİFT

DÜĞME KONSEPTİ BİZİM İÇİN ÖLÜMSÜZ.

yerine çözüm üreten bir markayız, dolayısıyla bizimle rahat çalışabiliyorlar. Ürün portföyümüz geniş; sadece buzdolabında 1648 tane çeşit var. Ocaklarda da aynı şey geçerli. Fırınlarımız ise dünyada bulabileceğiniz en yüksek kalitede fırınlar.

Bu kadar büyük ve performanslı cihazların A++ olması Gaggeneau için çok önemli. Soğutucu grubu çok enerji harcayan bir iş. No frost cihazları bu şekilde kombine edeceksiniz, daimi buz üreteceksiniz ve yine A+ seviyesinde kalacaksınız… Devinim sınırsızca devam ediyor, bu yılın sonunda bütün ürünlerimizi A+ yapacağız.

Soho’da yaptığınız projelerdenbiraz bahseder misiniz?

Soho çok niş, bizim Gaggenau müşterisine hitap eden bir proje. İstanbul’un kalbinde yer alıyor dolayısıyla biz yer almak istedik içinde. Teklifimizi verdik ve Soho’da sıcaklıkla karşılandık; hiç başka bir yöne bakmadan bizi tercih ettiği için onlara teşekkür etmek isteriz.

Türk pazarına ne zaman girdiniz?

Gaggenau, tıpkı diğer yabancı cihazlar gibi, 1983 yılından bu yana Doğu Bank kanalıyla geliyordu. 2000 yılında istediğimiz satış sonrası kalite standardını yakalama konusunda yaşanan sıkıntılar dolayısıyla Gagganeu kendi ofisini kurdu.

Satış ön keşfini ücretsiz olarak veriyoruz. Havalandırma cihazı aldığınızı düşünelim; havalandırma cihazı ile ilgili gerekli alt yapı nedir, enerji verimliliği ile ilgili ne şartımız var, borularınız uygun döşenmiş mi… Bunları kontrol ediyoruz, uygun değil ise ön keşifte yardımcı oluyor; gerekli ustaları getiriyoruz. Alt yapıyı tamamen hazır hale getirip ardından satış onayı veriyoruz. Satış onayı geldikten sonra cihazlar evinize geliyor ve bir defada sorunsuzca monte ediliyor.

Sürdürülebilirlik ve estetiğin çoğu zaman bir arada bulunması zor oluyor, sizin bu konuda düşünceleriniz neler?

Biz Gaggenau olarak Bauhaus Alman tasarım ekolünü kullanıyoruz. Minimalize edilmiş, sadece fonksiyona odaklanmış bir tasarım tarzımız var. İçi çok karmaşık indüksiyonlu cihazlarımız var fakat ben size on saniyede nasıl çalıştığını anlatabiliyorum. Bütün cihazlarımızı gözümüz kör olarak, yani bir şef olarak kullanma mantığı güdüyoruz.

Tasarımlarımızın öncelikli hedefi müşterimizin kolayca yemek yapabilmesi, cihazlarla uğraşması değil. Günlük trendleri takip etmiyoruz. Paslanmaz çelik, çift düğme konsepti bizim için ölümsüz.

Küçük mimari projeler için marka ne kadar açık, ne kadar uyum sağlıyor ya da nasıl bir süreç izliyorsunuz?

Gaggenau üst düzey bir marka olduğu için genellikle bir milyon doların üstünde olan projeler bizi tercih ediyor. Biz hedef kitlemizi otomatik buluyoruz; cihazın maliyeti, cihazın konumu, lüks projelerle direkt örtüşüyor. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

67

İllüstrasyon: Ezgi BeyazıtFotoğraf Sanatçısı: Can Görkem Halıcıoğlu

*Mimar röportajları isme göre alfabetik sıralanmıştır.

ALİ OSMAN ÖZTÜRK

7070

Kasım + Aralık 2014

Günümüzde birçok çevre duyarlı yapı malzemesine ulaşabiliyoruz ve bu malzemeler günümüz teknolojileri ile üretiliyor, Türkiye’deki durumu ve projelerdeki kullanımı hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?

Enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanımını sağlamak amacıyla Türkiye’de bu konuda beş yıl önce çıkan yönetmeliklerde çeşitli tarifler yapıldı. Bu tariflere göre çeşitli sınıflandırmalar yapıldı. “Yüksek performanslı bina” tarifine göre bina enerji gereksiniminin minimize edilmesi gerekiyor. Mümkün olduğunca doğal ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma yapılıyor. Giderek yükselen enerji fiyatları yapı kullanıcılarına da büyük bir yük getiriyor. Çevreye duyarlı ve enerji tasarrufu sağlayan yapı malzemeleri yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.

Binaların dış cephe tasarımında camın da etkin bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Projelerde, yapının daha az enerji tüketmesi, ısı yalıtımı ve güneş kontrolü, şeffaflığı ve doğal ışığın kullanımı en çok üzerinde durduğumuz konuların başında geliyor. Bildiğiniz gibi sadece fiziksel anlamda aydınlık bir ortam elde etmenin ötesinde, gün ışığının insan psikolojisi üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Örneğin, Panora’da bunu gerçekleştirdik. İç sokakların tümü çatıdan doğal ışık alıyor. Diğer taraftan da yapının ana cephesi komple bir parka ve kuzeye

baktığı için onu da şeffaf yapabildik.Dolayısıyla proje hem çatıdan hem yüzeyden doğal ışık alabildi. İnsanlar bir yapının içindeyken dışarıda olan hava durumundan, olan bitenden haberdar olmaktan mutlu oluyor, böyle ortamlarda kendilerini daha güvende hissediyorlar. Bu şeffaflığı ve maksimum doğal ışığı sağlayabilen aynı zamanda güvenli ve kullanımı kolay olan cam bence önemli bir malzemedir.

Kullanmayı en çok tercih ettiğiniz ya da sevdiğiniz yapı malzemeleri neler?

Teknolojiyle şekillendirilmiş malzemeler benim çok ilgimi çekiyor. Cam çok eski bir malzeme ama aynı zamanda teknolojinin de yardımıyla müthiş ileriye götürülebilen, performansı artırılmış bir malzeme. Yüzyıllar boyunca tek bir levha olarak kullanılırken sonra iki tanesini bir araya getirerek, ardından iki tanesi arasında oluşan boşluğu kontrol ederek, sonra onun yüzeylerine bir takım uygulamalar yaparak daha da fonksiyonel ve verimli hale getirilen, gittikçe performansı artırılan ve yeni boyutlar kazandırılan bir malzeme. Hatta bir ileri gidip üçüncü bir cam ya da ikinci bir cephe oluşturulmasıyla müthiş bir yapı elemanı. Pek çok malzemenin arkasını göremiyorsunuz; ama cam şeffaf... Aynı zamanda taş, metal, ahşap harika malzemeler ama ön yüzeylerini görüyorsunuz arkasında ne olduğunu göremiyorsunuz. Armada’nın büyüme projesi ikinci etapta çelik büyük bir küp yaptık, küpün üzerini de camla kapladık; fakat

TEKNOLOJİYLE ŞEKİLLENDİRİLMİŞ MALZEMELER BENİM ÇOK İLGİMİ ÇEKİYOR. CAM ÇOK ESKİ BİR MALZEME AMA AYNI ZAMANDA TEKNOLOJİNİN DE YARDIMIYLA MÜTHİŞ İLERİYE GÖTÜRÜLEBİLEN, PERFORMANSI ARTIRILMIŞ BİR MALZEME.

A TA

SARI

M M

İMAR

LIK

71

Cam, MimariyeYeni Boyutlar

Kazandırabilir

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

bu cam varla yok arasında olmalı dedik, demir oranı hemen hemen sıfıra indirilmiş bir cam kullandık. Daha şeffaf bir cephe oldu. Projelerin ihtiyaçlarına ve tasarımların özelliğine uygun olarak cam, doğal taş, ahşap ve metal kullanıyoruz. Teknolojinin verdiği imkanları birlikte kullanarak doğal malzemeyle yenilikçi tasarımlar yapmayı da deneyimledik. Ankara’nın en yüksek binası olan Telekom Genel Müdürlüğü projelerinde binanın cephesinde titanyumu cam ile birlikte kullandık. Farklı malzemelerin yapıya farklı bir özellik kazandırdığını da düşünüyorum. Malzemelerin üzerinde düşünmek, araştırmak, yeni malzemelere açık olmak, malzemenin kalıcı olması çok önemli çünkü malzeme zamanla bozuluyor veya etkisini kaybediyor. Tarihi yapılarımızın bazılarında kurşun kullanılmıştır ve hala durur. Ama kullanımı zor ve pahalı bir malzemedir.Ankara’da TBMM binası da dahil olmak üzere bir çok kamu binasında pembemsi andezit taşı kullanılmıştır. Yıllar boyunca izleme şansımız olmuştur o yapıları. O kadar güzel bir malzeme ki yaşlandıkça güzelleşiyor.

Bu sayımızda yapının kimliği cephe konusunu dosya konusu olarak inceliyoruz, özellikle yapının kimliği olan cepheler kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşıyan unsurlar bu bağlamda cephe mimarisi için işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir?

ALİ OSMAN ÖZTÜRK

BÜYÜK BİR KURUMA DAHA CESUR BİNALAR YAPABİLİRSİNİZ, ONU FİNANSE EDEBİLİRLER. BİNA BÖYLECE KURUMUN İMAJINI DAHA İYİ YANSITIR. BU ANLAMDA TELEKOM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ OLARAK TASARLADIĞIMIZ BİNAMIZDA OLDUKÇA İDDİALI VE YENİLİKÇİ BİR BİNA.

Telekom Genel Müdürlüğü

72

Kasım + Aralık 2014

72

7373

DEVAMLI TEMİZLEME GEREKLİLİĞİ HİSSETTİREN BİR MALZEME ÇOK DA KALICI VE RAHAT BİR MALZEME DEĞİLDİR.

Yapının cephesi insanın yüzü gibi; aklınızda kalan en önemli taraf. Kent içindeki yapılarda şöyle bir şey var; siz kent mekanında hareket ederken yapıları ve cepheleri görürsünüz ama kaç tanesinin içine girmişizdir? Binayı cephesinden tanırız. Projeler seçtiğimiz malzemeler ile biçimleniyor. Yapılarda camı kullanmayı seviyorum. Cam, sadece yapıyı örten bir malzeme olmayıp ısı yalıtımı, güneş kontrolü, güvenlik, gürültü kontrolü ve doğal ışık kullanımı ile binanın performansına katkıda da bulunuyor. Ancak tümüyle cam kullanmak da zor. Bina enerji gereksiniminin mimari olarak minimize edilmesi konseptine göre; opak yüzeylerin cam yüzeylere oranının yüzde 40 dan fazla olması LEED danışmanları tarafından da öneriliyor.

Cephenin sürdürülebilir olarak nitelendirilebilmesi için tasarım ve uygulama esnasında nelere dikkat etmek gerekir sizce?

Cephenin uzun süre ilk günkü gibi istenilen çizgide kalabilmesi için en önemli konulardan bir tanesi malzemenin performansı ve ağırlığı. Diğeri de bakım gerekliliği. Malzemeyi temizleme gerekliliğinin ortaya çıkması aynı zamanda bir enerji harcanması ve masraf yapılması anlamına gelir. Devamlı temizleme gerekliliği hissettiren bir malzeme çok da kalıcı ve rahat bir malzeme değildir. Camın avantajları var. Taş müthiş bir malzeme fakat komple taş bir bina yapamayacağımıza göre bir takım malzemelerle bir araya getirmemiz gerekiyor.

Yalıtım cephe için çok önemli, enerji kaçaklarının en çok olduğu bölgelerden bir tanesi cephe. Bu bağlamda yalıtımı biraz daha açabilir misiniz?

İnşaatı devam eden Telekom Binası’nda çift cephe yapmak istedik. Bunun yalıtım açısından avantaj getireceğini de düşündük. Ses, toz, kirlilik ve ısı yalıtımı anlamında çok rahatlatacak bir çözüm çift cephe uygulaması çünkü o aradaki bölge ikinci bir bariyer oluşturuyor. Dış etmenlerin iç mekana yansımasını engelliyor. Arada bütün sorunlar çözülebiliyor, o açıdan çok

avantajlı. Yalıtımda önemli konulardan bir tanesi de sürekliliğin sağlanması. Kaçakların belli noktalarda yalıtımını gerçekleştirip, bazı yerleri göz ardı etmek yapılan çabanın neredeyse uçup gitmesi anlamına geliyor. Cephe sistemleri, cephenin yapıyla olan ilişkisi, yalıtımın burada sağlanması çok önemli. Bu anlamda uzmanlarla çalışmakta fayda var diye düşünüyorum. Artık yapılar o kadar büyük ve kompleks olmaya başladı ki pek çok danışmanla birlikte çalışmakta fayda var. Cephe danışmanı en önemlilerinden bir tanesi. Aydınlatma danışmanı da... Bir cepheyi tasarlarken mimarın ortaya koyduğu konsept, varmak istediği bir hedefi var; ama orada cephe danışmanının da aydınlatma

Ziraat BankasıGenel Müdürlüğü

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

danışmanının da olması lazım çünkü o kadar çok sofistike konular var ki… Sonuçta yapı maliyeti ile birlikte değerlendirilmesi gereken konular da var. Şu anda Uluslar arası İstanbul Finans Merkez’inde yer alan Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü projesi üzerinde çalışıyoruz. Projeyi KPF(Kohn Pedersen Fox) firmasının Londra ekibi ile birlikte yürütüyoruz. İnşaat alanı 400 000 m2 olan proje bir podyum yapısı ile birbirine bağlanan iki kuleden oluşuyor. Bu projede de pek çok danışmanlık hizmeti alıyoruz. Tasarımın daha mükemmel ortaya konulmasında danışmanların katkısı büyük. Yangın, cephe, aydınlatma, güvenlik, kiralama, akustik, trafik, vb… Her bir konuyu kendi alanında uzmanlaşmış danışmanlar ile çalışıyoruz. Bu projede de cephe danışmanı çok büyük önem kazanıyor. Sadece yalıtım konusu değil, güneş, rüzgar gibi meteorolojik durumlar ve raporları cephe tasarımını etkiliyor.

Günümüz mimarisinde ikonik, sürdürülebilir ve yenilikçi cephelerin bir değerlendirmesini yapabilir misiniz?

Benim aklımda iz bırakmış bir yapı; Frankfurt’taki Commerzbank binası. Bana müthiş geliyor. İkonik, sürdürülebilir, doğal ışığı içeri alan, çift cepheli ve tavır olarak yenilikçi. Çalışma mekanları ile sosyal mekanların iyi entegre edildiği doğal havalandırma sisteminin tasarlandığı önemli bir yapı… Geniş bir oturum alanına sahip yapıda çalışma mekanlarına doğal hava sağlanabiliyor. Büyük bir kuruma daha cesur binalar yapabilirsiniz, onu finanse edebilirler. Bina böylece kurumun imajını daha iyi yansıtır. Bu anlamda Telekom Genel Müdürlüğü olarak tasarladığımız binamızda oldukça iddialı ve yenilikçi bir bina.q

ARTIK YAPILAR O KADAR BÜYÜK VE KOMPLEKS OLMAYA BAŞLADI Kİ PEK ÇOK DANIŞMANLA BİRLİKTE ÇALIŞMAKTA FAYDA VAR. CEPHE DANIŞMANI EN ÖNEMLİLERİNDEN BİR TANESİ.

Armada

Panora

ALİ OSMAN ÖZTÜRK

74

Kasım + Aralık 2014

74

İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın, İstanbul’un potansiyeli yüksek, gelişmekte olan ilçesi Tuzla’da yer alan Teknoloji ve Operasyon Merkezi projesinde, güneş ışığı geçirgenliğinden ödün vermeyen yüksek performansa sahip Isıcam Konfor T kullanılıyor. Türkiye İş Bankası’nın ihtiyaçları kapsamında yaklaşık 5000 çalışan kapasitesiyle; altyapısı, teknolojik donanımı ve modern yapı anlayışıyla tasarlanan projede; güneş kontrolü ve ısı yalıtımını bir arada sağlayan Isıcam Konfor T ; etkin enerji tasarrufunu görsellikle bütünleştirerek konfor sağlıyor.Veri ve bilgi teknolojileri merkezi, eğitim tesisi ve konaklama alanlarının birlikte kurgulandığı Teknoloji ve Operasyon Merkezi projesinde tercih edilen Isıcam Konfor T ; yakıt ve soğutma giderlerinden tasarruf sağlarken, aynı zamanda temperlenebilme özelliği sayesinde emniyet ihtiyacına da çözüm sunuyor.

www.isicam.com.tr | 444 9 872 / TrakyaCamSanayii

/ TrakyaCamSan

Tuzla Teknoloji ve Operasyon Merkezi ısıcamkonfor® T ile fark yaratıyor.

Proje : İş GYO TUTOM Mimar : SOM-Dizayn Mimarlık Yatırımcı : İş GYOCam Tercihi : Isıcam Konfor T

20141111-EKO YAPI-220x275.indd 1 11/14/14 11:50 AM

BAHADIR KUL

7676

Kasım + Aralık 2014

Sürdürülebilir mimari ve tasarım kararlarınızdan başlayıp çevre duyarlı malzemeler üzerine yorumlarınızı yaptığınız çalışmalardanörneklerle almak isteriz.

Bildiğiniz üzere BKA ailesi olarak daha çok mega yapılar ve kamusal binalar tasarlıyoruz. 2002-2003 yıllarında kurulan şirketimizin devamlılığında, misyonunda ve vizyonunda belirttiğimiz gibi, insan odaklı, insana yararlı ve insan mutluluğuna hitap eden yapılar yapmaya özen gösteriyoruz. İnsan mutluluğunu mimari olarak fonksiyonel çözümlemelerinizde fazlaca yerine getirmiş olsanız bile sağlığı da göz önünde bulundurup, çözümlemeler üretmeniz gerekiyor. Bu bilinçle gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarda yapının ekolojik duruşuna, yenilenebilir ve doğaya saygılı oluşuna dikkat ettik ve insan sağlığına uyumlu binalar yapmaya çalıştık.Yapı ne kadar ekolojik bir çözümleme ile ortaya çıkarılmışsa, o kadar konforlu olmaya başlıyor. Zaten doğa en iyi konfordur, doğa en sağlıklıdır. Yaptığınız yapı doğayı sınırlayan duvarlardan ibaret olsa da iklimlendirmenin dışında başka bir şeye gereksinim duymuyor aslında. İnsanoğlu zamanla, daha ekonomik, fabrikasyona daha çok dayanan çözümlerin öne çıktığı dönemlerde yapıları doğallıktan uzaklaştırmaya ve yapay, endüstriyel malzemelerle donatmaya başlamış. Örneğin çocukken evlerimizde doğal ahşap zemin

varken şimdi yerini laminant parkeler almaya başladı. Temasta bulunduğumuz bir kapı malzemesi bile kanserojen madde içermeye, yapay olmaya başladı. Malzeme seçimlerinde önemle ele aldığımız konu malzemelerin doğallığı ve geri dönüştürülebilir olmaları. Çünkü yapılar yıpranıyor ve daha sonra yerine yenisinin yapılması gereği duyuluyor, malzemenin ömrünün yeterli olmaması ile bir dönem sonra değiştirme gereksinimi ortaya çıkıyor. Bu bağlamda o malzemeleri tamamen atıl halden tekrar kullanılabilir malzemeler haline getirmek bizim doğru bildiğimiz yol.

Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce nedenbu malzemelere yakın duruyorsunuz?

Aslında zamanla oluşan bir çizgi, bir benimseme ile gelen ve çağdaş yapı kavramını da beraberinde getiren bu düşüncemizi destekleyen malzemeler daha çok çelik, cam ve taştan oluşan üçlümeler... Çeliği seçme sebebimiz yaptığımız birçok yapının geniş açıklık isteyen sosyal ve büyük ölçekli yapılar olması. Bu gereksinimleri ve mekânsal çözümlemeyi çelik ile sağlayabiliyoruz. Cephelerde yapı fonları olarak yine çelik ve türevlerini kullanıyoruz. Kaplamalarda alüminyum ya da membran malzemeler kullanıyoruz. Bu malzemelerle birlikte tasarım esnekliği ve çok daha farklı kabuk tasarımları

“YAPILARIMIZLA İNSANLARIN DUYGULARINA HİTAP EDİYOR, MEGA PROJELERE SOSYAL DONATILAR EKLEYEREK KONFORU ARTTIRIYORUZ”DİYE ÖZETLİYOR BAHADIR KUL, BKA’NIN ÇALIŞMA PRENSİBİNİ.

BAH

ADIR

KU

L -

BKA

77

Gezegeni koruma, biçimlendirme derdi

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda cephe mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir?

Yaptığımız mega yapıların neredeyse tamamı kamusal binalar. Kamusal binaların aynı zamanda toplum üzerinde ve bulunduğu sosyo-ekonomik çevrede bazı sorumlulukları var ve bu sorumluluk aynı zamanda yerel yönetimlerin, kamunun, devletin de savunmaya çalıştığı gereksinimler. Yapının ekonomik ve uzun ömürlü olması, uzun süre bakım gerektirmemesi ya da en az insan gücüne ihtiyaç duyan bir bakım ihtiyacı olması, kendi enerjisini üretebilmesi, kendine

İŞVEREN BU DERTTE OLSA DA OLMASA DA BİZ GEZEGENİ

KORUMANIN, BİÇİMLEMENİN VE DAHA KONFORLU

HALE GETİRMENİN DERDİNDEYİZ.

yapabilme hünerleri de geliyor. Türkiye’de çelik mühendisliğinin, üreticiliğinin, yapı teknolojisinin gelişmesiyle bize daha fazla imkan sağlanıyor. Mesela mega ölçekli tasarladığımız yapıların başında stadyumlar geliyor ki bunlar büyük açıklık gerektiren yapılar. Aynı zamanda geniş yapı yüzeylerine sahipler. Bu yüzden de bu malzemeleri sadece tasarım gereksinimlerimizi karşılamakla kalmayıp çok daha uzun ömürlü olmaları, bakım gerektirmeyen yapıları nedeniyle de tercih ediyoruz.

Bu sayımızın dosya konularından biri cephe mimarisi ve cephe çözümleri. Yapının kimliği olan cepheler kent

BAHADIR KUL

Kasım + Aralık 2014

Daka Ofis Daka Ofis

Daka Ofis

78

KENDİ KENDİNE ENERJİ ÜRETEN BİNALAR; ÖRNEĞİN

STADYUMLAR, HAFTANIN BELLİ GÜNLERİ KULLANILIP

DİĞER GÜNLERİ ATIL DURUMDA İKEN ÜRETECEĞİ

ENERJİYİ DİĞER BİRİMLERE VEYA BULUNDUĞU SEMTE

HAYAT VERMEK ADINA KULLANMA ÇABASI

OLAN YAPILAR.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

yetebilmesi, sonradan işletme masraflarının en az olduğu binalar yapma gayreti bu gereksinimler arasında yer alıyor.

Kendi kendine enerji üreten binalar; örneğin stadyumlar, haftanın belli günleri kullanılıp diğer günleri atıl durumda iken üreteceği enerjiyi diğer birimlere veya bulunduğu semte hayat vermek adına kullanma çabası olan yapılar. Bu çaba ve ortak duruş başlangıçta bizim tarafımızdan ortaya atılan bir değer oldu. Şu anda aynı zamanda yerel yönetimlerin ve kamunun desteğiyle hayat bulmaya çalışıyor. Örneğin Sivas Arena şu an yeşil bir bina ve kendi enerjisini kendisi üretebiliyor. Hatta çatı üzerlerindeki suyu bile toplayabiliyoruz. Bir stadyum haftanın bir günü ya da bir kaç günü kullanılan, diğer günler ise atıl duran bir yapı. Atıl durduğu zamanlarda kendi kendini geliştiren, birikimler elde eden, çatı panelleriyle enerjiyi depolayan bir sisteme dönüşmeye başlıyor. Yüzeyler çok büyük olduğunda üretilebilecek enerji miktarı da oldukça yüksek. Ürettiği enerji kendi gereksiniminin çok ötesinde bir miktara karşılık geliyor; yapı kullanım süresi de çok az olduğu için onun dışındaki enerji çevreye hayat vermek için kullanılabiliyor. Bunlar bizim misyon olarak edindiğimiz, yapılara katma değer olarak kattığımız, kamu ve yerel yönetimlerden destek alarak hayata geçirdiğimiz çalışmalar. Durum yapacağımız her projede bu bağlamda yapılar tasarlamaya çalışacağımız bir formata dönüştü. Bu anlamda da mutluyuz.

Bina kabuğunun özellikleri binanın iklimlendirmesi açısından çok önemli, bu konuda cephelerde uygulanan enerji etkin çözümlerinizden bahsedebilir misiniz?

Bir yapının enerji kullanımını, mimari cephe yüzeylerini, formları ve biçimlerini artık günümüzde hareketli panellerle yönetmek sadece enerji kazanmak için değil, kullanılan enerjiyi de minimumda tutup ve tasarruflu olmak için de gerekiyor. Bu da ancak cephelerle mümkün; çünkü binanın iklim koşullarıyla karşılaştığı ve savaştığı yer bina yüzeyi. Otomasyon artık hayatımızın bir parçası. Bunu akıllı binalarda güneşin hareketleri ve iklim koşullarına göre yapı kabuğunu kapatmak, açmak

ve güneş ışığından maksimum ve doğru yararlanmayı beraberinde getiren panellerle sağlıyoruz. Bu sadece cephelerin hareketli formuyla değil aynı zamanda yapısal kaliteleri, ısı geçirgenlikleri ve ısıya karşı dayanıklılıklarıyla da bağlantılı. Örneğin Doğu Anadolu Kalkınma Binası’nda ikinci bir cidar oluşturarak yapının ısı kontrolünü o cidarda yönettik ve bunu yapı yüzeyini kapladığımız taşla sağladık. Taş gündüz ısıyı emerek kendi bünyesine hapsedip akşam saatlerinde yapının içine vermeye başlıyor. Burada hem yapı konforunu hem de yapı izolasyonunu kontrol altında tutmuştuk. Sadece malzeme seçimleri ile değil aynı zamanda boşluktaki hava akımını otomasyonlar ve mekanik hava yönlendirmeleri ile sağlayıp yapı içerisine alarak iklimlendirme yollarını da denedik ve başarılı olduk.

Sivas Arena’da yapı kabuğunu tasarlarken kullandığımız form ve biçimler sayesinde gündüz güneye bakan cephelerde ısınan alüminyum yüzeylerin hava akımını dikkate alarak maç saatinde yapının kuzey bloğunu kapatıp, kanatlar halinde açıp, yapının içerisine ve kuzey tribününe doğru ılıyan havayla hava akımı yaratmayı başardık. Bu da yapı kabuğu ile gelen bir ısı yönetimi oldu, sadece formsal bir duruşla... Havanın ve hakim rüzgarın etkisini kullanıp, bunun derdine düşerek sürdürdüğümüz bir çözüm oldu aslında.

İşveren bu dertte olsa da olmasa da biz gezegeni korumanın, biçimlemenin ve

Sivas Arena

daha konforlu hale getirmenin derdindeyiz. İnsanoğlunun sayısı her geçen gün artıyor, gezegeni daha çok kirletiyoruz, daha çok enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Bu ters orantıyı nasıl avantaja dönüştürebiliriz, nasıl gelecekteki çocuklarımız tükenmemiş kaynaklarla daha uzun yaşamaya devam eder… Bunları düşünmemiz gerekiyor. AKG Gazbeton’un ev sahipliğinde düzenlenen “Tasarımın Bin Bir Yüzü” anlatılarının ilkinde İzmirli sektör temsilcileriyle bir araya geldiniz. Sizin için nasıl bir tecrübe oldu?

AKG ile İzmir’deki buluşmamız Tasarımın Bin Bir Yüzü serisinin ilk buluşmasıydı. Eskişehir Stadyumu’nu inceledik, mega yapılar ve sorunsalları başlığı altında tüm mega yapı tasarımlarımızda ne gibi sorunsallarla karşılaştığımızı, hangi konulara ağırlık vererek sonuca gittiğimizi, tasarım sürecinin nasıl işlediğini kısaca anlattığımız bir sunum yaptık. Arkasından da Eskişehir Stadyumu’nu daha ayrıntılı anlatarak oradaki sorunlarla ve çözümlemelerle mega yapının ne olduğunu İzmirli mimarlara ve öğrencilere kısaca aktardık. q

Kasım + Aralık 2014

BAHADIR KUL

80

ÇELİĞİ SEÇME SEBEBİMİZ YAPTIĞIMIZ BİRÇOK

YAPININ GENİŞ AÇIKLIK İSTEYEN SOSYAL VE BÜYÜK

ÖLÇEKLİ YAPILAR OLMASI. BU GEREKSİNİMLERİ

VE MEKÂNSAL ÇÖZÜMLEMEYİ ÇELİK İLE

SAĞLAYABİLİYORUZ.

Soran Üniversitesi

Soran Üniversitesi

Soran Üniversitesi

Van Urartu Müzesi

Van Urartu Müzesi

AKG

MURAT TABANLIOĞLU

8282

Kasım + Aralık 2014

8383

Öncelikle mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?

Tek tek projelerle değil genel bir planlama ile kentsel bir iyileşme öngörülmelidir, sürdürülebilirlik bağlamında da bu yaklaşımın yönetmeliklerle olduğu kadar denetimlerle de bir işleyiş kazanması mümkündür. İyi projeler tabi ki iyi örnekler oluşturacağından niyet olarak anlamlıdır.

Günümüzde çağdaş teknolojilerle üretilen çevre duyarlı yapı malzemelerine ulaşmak mümkün. Bunların piyasa kabulü konusunda ve Türkiye’deki durumu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Yerel yönetimlerin ve işverenlerin anlaması lazım ki projeleri değerli kılan inşa edilen döşeme alanı veya

emsal değil. Asıl önemli olan ölçülemeyen faktörlerdir. Yatırım maliyeti yüksek gibi görünse de orta uzun vadede kullanıcı kolaylığı ve çevre duyarlılığı gözeten yapılar ve bu yapıların bir arada doğru olarak işlediği sağlıklı kentler üretici ve uzun soluklu kentlerdir. Yaşam kalitesini arttırmak metot ve malzeme açısından çağdaş bir düzeyi yakalamakla mümkün. Bu standardı hedefleyen mimarlarımız var. Bu bir gelişme süreci ve daha iyi olması mümkün.

Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz?

Doğal taş, cam ve ahşap kullanmayı tercih ediyoruz genellikle. Ancak her projenin özgün koşullarına göre, nakliyeden kullanım ihtiyacına, iklime, topoğrafyaya değişen faktörler tasarımı ve malzeme tercihini yönlendiriyor.

YEREL YÖNETIMLERIN VE IŞVERENLERIN ANLAMASI LAZIM KI PROJELERI DEĞERLI KILAN INŞA EDILEN DÖŞEME ALANI VEYA EMSAL DEĞIL. ASIL ÖNEMLI OLAN ÖLÇÜLEMEYEN FAKTÖRLERDIR. YATIRIM MALIYETI YÜKSEK GIBI GÖRÜNSE DE ORTA UZUN VADEDE KULLANICI KOLAYLIĞI VE ÇEVRE DUYARLILIĞI GÖZETEN YAPILAR VE BU YAPILARIN BIR ARADA DOĞRU OLARAK IŞLEDIĞI SAĞLIKLI KENTLER ÜRETICI VE UZUN SOLUKLU KENTLERDIR.

Malzeme tercihini proje yönlendiriyor

TABA

NLI

LU

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

Bu sayımızın dosya konularından biri cephe mimarisi ve cephe çözümleri. Yapının kimliği olan cepheler kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda cephe mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir?Cephe kentsel bir katmandır; çevre dokusunun bir parçası olması gerektiği ve ait olduğu zamanı ve yeri temsil ve tarif eden bir unsur olduğu unutulmamalıdır. Estetik olmanın ötesinde aynı zamanda strüktürel bir yapı elemanı ve dış etkenlere karşı koruyucu bir uygulamadır.

Bir cephenin sürdürülebilir olarak nitelendirilebilmesi için tasarım ve uygulama esnasında dikkat edilmesi gereken kriterler nelerdir?

Güneş ve rüzgarın etkilerinin projenin ilk aşamasında hesaba katılarak yapının konumlanmasından başlayarak iklim ve çevre dokusu analiz edildikten sonra; cephe mekanların dışarısı ile en doğru ilişkiyi kurmasını hedefleyen bir ara yüzdür.

Bina kabuğunun özelliklerinin binanın iklimlendirmesi açısından da çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu konuda cephelerde uygulanan enerji etkin çözümlerden bahsedebilir misiniz?

Her proje ihtiyaçlarıyla farklı öneriler barındırır. Ancak, özellikle yapay iklimlendirme gereksiniminin azaltılması açısından, enerjinin sakınımı için farklı yöntemler uygulanabilir. Örneğin Sapphire gibi yüksek bir yapıda uygulanan çift cephe sayesinde, hava kirliliği ve sesten koruma özelliğinin yanı sıra, yalıtım sağlama özelliği ile yüzde 30’a yakın bir tasarruf sağlanabilmiştir.

Son yıllarda gündeme gelen ‘akıllı kent’, ‘akıllı bina’ gibi kavramlara yayınımızda düzenli olarak yer vermekteyiz. “Geleceğin Cepheleri Akıllı Cepheler” ile ilgili genel bir değerlendirmenizialabilir miyiz?

CEPHE KENTSEL BİR KATMANDIR;ÇEVRE DOKUSUNUN BİR PARÇASI OLMASI GEREKTİĞİ VE AİT OLDUĞU ZAMANI VE YERİ TEMSİL VE TARİF EDEN BİR UNSUR OLDUĞU UNUTULMAMALIDIR.

MURAT TABANLIOĞLU

Mur

at G

erm

en ©Esas - Aeropark

Zorlu, Levent

Emre

Dör

ter ©

8484

Kasım + Aralık 2014

8585

Konfor koşullarının çevreye daha az zarar veren enerji kaynaklarıyla karşılanmasında ilk ve önemli adımlardan biri de cephe sistemlerinin doğru uygulanmasıdır. Güneşin uygunluğuna göre bu seçimler “Enerji Üreten Akıllı Cepheler”den “Isı Kayıp/Kazancını Dengeleyen” cephelere farklılık gösterir. Medya duvarları ya da bahsettiğim ikinci cidar olarak tasarlanan, ara mekanlar yaratan cepheler her bir projenin özelliğine göre tercih edilebilir.

Son olarak özellikle günümüz mimarisinde ikonik, sürdürülebilir ve yenilikçi cephelerin bir değerlendirmesini yapabilir misiniz?

Bina, en tanınır haliyle, cephesi ile içinde bulunduğu çevreyle temas eder. Cephe, iç mekanın ister istemez yansıdığı bir temsiliyettir. Dolayısıyla sadece bir kabuk değil bütünün bir parçası olarak değerlendirilir. Cephe ikonik olmaz ancak binayla ve çevresiyle uyumu kadar o yapıyı ve bulunduğu yeri temsil eder. q

Spine Tower

Spine Tower

KONFOR KOŞULLARININ ÇEVREYE DAHA AZ ZARAR VEREN ENERJİ KAYNAKLARIYLA KARŞILANMASINDA

İLK VE ÖNEMLİ ADIMLARDAN BİRİ DE CEPHE SİSTEMLERİNİN DOĞRU UYGULANMASIDIR.

Thom

as M

ayer

© Selçuk Ecza

Sipopo Kongre Merkezi

Emre

Dör

ter ©

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

TUNCER ÇAKMAKLI

8686

Kasım + Aralık 2014

Sürdürülebilir mimari ve mimaride ekoloji ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Sürdürülebilir mimari nedense Türkiye’ye biraz geç geldi. Biz 1992 yılında ofisimizin merkezini Almanya’dan İstanbul’a transfer ettiğimizde birçok yarışmada bu amaca yönelik çalışmalar yaptık. Yeşil çatı gibi ekolojik dünyanın parçalarını yavaş yavaş Türkiye’ye sokma isteği gibi durumlarda da duvarlarla karşılaştık. Bugün ise birden gündemde olmuş durumda. Bir bakıyorsunuz konutun içindeki dikey duvarlar bile bitkilendirilmiş. Ama inanılmaz maliyetlere... Bunun neresi ekolojik diye sorulması gereken noktalar var bence. Ayrıca bütün döngünün temelini tekrar kurmak zorundasınız; kuşlar, bitkiler, böcekler, kurbağalar, sulak alanlarınız, nefes alan ormanlarınız sizinle birlikte bu ekolojik dünyanın bir parçasıdır. Bunu sadece mimarlık üretenlerin değil genel anlamda herkesin; plancıların, belediyelerin, politikacıların da dikkate alması gerekir.

Peki bunun için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduğumuz bir ülkede yaşadığımız için devletin mecbur koyduğu yasalar veya teşvikleriyle ekolojik yapılar ilerleyebilir çünkü belli bir ekonomi ve maliyet söz konusu. Avrupa’da

enerji sınırlaması var; ısı kayıp dereceni belirli bir seviyeni altında ya da üstünde yapamıyorsun. Çatılarda 40 cm’e kadar izolasyon yapmak zorundasın; bunlar hep yasalarla gerçekleşiyor.

Kentsel dönüşüm çok önemli bir fırsat ama bu fırsat da maalesef kaybolmak üzere. Çünkü kenti tekrardan, bu kez doğru şekilde ele alma zamanı geldi. Bunu çantası elinde apartman apartman dolaşan çantacı müteahhitlerin eline bırakmamak gerekir. Bunun için biz iki yıl üst üste hiçbir bedel almadan kentsel dönüşümde planlamalar nasıl olur diye projeler hazırladık.

Bu sayımızda konularımızdan biri cephe ve sürdürülebilir cephe çözümleri. Binanın iklimlendirmesi açısından cephelerde uygulanan enerji etkin çözümlerden ve malzemelerden bahsedebilir misiniz?

Bundan on yıl önce üste paneller koyuyorduk, şimdi camın içinde dışarıdan görünen foto voltaikler var. Demek istediğim; teknolojik gelişmeler daha da artacak. Cephedeki ısı kaybı camın bütün bağlantı noktalarından ve geçiş detaylarından kaynaklanır. Bu arada çift cephe yapmakla da iş bitmez; çift cephenin ekonomisi, getirisi, götürüsü aynı mı yoksa başka

TÜRKİYE NÜFUSUNUN YÜZDE 80’İ KENTLERDE YAŞIYOR, DOĞADAN AYRILMIŞ VAZİYETTE AMA TERS DÖNGÜYE GİTTİĞİNİZ ZAMAN BOMBOŞ BİR YAŞAM BU. ŞU ANDA İSTANBUL’UN YEŞİL ALANI YÜZDE 1,5. İNGİLTERE’NİN YÜZDE 35, BERLİN’İN YÜZDE 40. BUNLARI İNCELEMEK GEREK. BİZ KENTLERDE BİR ARADA YAŞIYORUZ, BURADA ALANLARIMIZI NASIL ARTIRACAĞIZ, NELERE DİKKAT EDECEĞİZ?

TCA

- TU

NCER

ÇAK

MAK

LI

87

Sürdürülebilir mimari Türkiye’ye geç geldi

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

HEM ÜRETİLEN MALZEMELERİ

HEM İTHAL EDİLEN MALZEMELERİ GÖZ ÖNÜNE GETİRECEK

OLURSAK; TÜRKİYE YAPI MALZEMELERİ AÇISINDAN TATMİN EDİCİ BİR NOKTADA.

TUNCER ÇAKMAKLI

Kasım + Aralık 2014

Venedik Bienali Sergi Odası

Isviçre Istanbul Başkonsolosluğu

Sıfır

Ene

rji S

osya

l Tes

isi, B

elgr

ad O

rman

ı

88

ÇİFT CEPHENİN EKONOMİSİ, GETİRİSİ, GÖTÜRÜSÜ AYNI MI YOKSA BAŞKA BİR ŞEY YAPSAK ÇİFT CEPHE YAPMADAN DA

AYNI ETKİYİ ELDE EDEBİLİR MİYİZ… BUNLARI İNCELEMEK GEREK.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

bir şey yapsak çift cephe yapmadan da aynı etkiyi elde edebilir miyiz… Bunları incelemek gerek. Özellikle cephenin öncelikli işlevinin içinde yaşayanları korumak olduğunu unutmayalım. Bir yapıya rastgele bir kılıf geçiremezsiniz; yapıları uzun vadeli düşünülmelisiniz. Binanın işlevi değişebilir ama binaların cephesiyle oynanmamalı.

Doğal kaynakların azaldığını, dünya nüfusunun ise çoğaldığını göz önünde bulundurarak kaynakların mantıklı kullanılmasını sağlayacak çözümlere yönelmemiz gerekiyor. Türkiye’de yapılan bir analize göre nüfus artışı; İstanbul’da yüzde 9, Hakkari’de yüzde 10. Bu bölgelerde nüfus daha çok artıyor ama karşılıklı kaynak yok. Yer yok. Bu dengeleri iyi kurmamız gerekir. Ekolojik demek aynı zamanda gereksiz fazlalıklardan kurtulmak demek. Yapı malzemelerinde çeşitlerin çok arttığını düşünürsek ki neredeyse tüm dünya piyasası elimizin altında; bu malzemeleri seçerken, mimar olarak, o ürünlerin değerlerini bilmek zorundayız. Bu da ancak iyi bilgilenme ve sürekli güncel kalabilmeyle olabilir. Hem üretilen malzemeleri hem ithal edilen malzemeleri göz önüne getirecek olursak; Türkiye yapı malzemeleri açısından tatmin edici bir noktada.

“İzmit Körfezi Ekolojik Parkı” konulu bir konuşma yapmıştınız. Projeden ve sonucundan biraz bahsedebilir misiniz?

İzmit Körfezi, Sapanca Göl’ü ile birlikte dünyanın en önemli sulak alanlarından, doğal kaynaklarından bir tanesi idi zamanında. Fay hattının tam ortasından geçen bu alana iş merkezi olarak damga vurulmuş ve ticari olarak buranın yeniden tasarlanması için bir yarışma açılmıştı. Biz olaya tamamen farklı baktık. Hatta yeni sulak alanlar oluşturduk çünkü Avrupa topluluğunun belli kuş türlerinin var olduğu bölgelere 20 milyon Avro ve üzeri desteği var. O destek fonlarını bile araştırdık fakat bizim projemiz bir kenara itildi. Kimler mi kazandı; yapılaşmalar, birkaç yat limanı koyanlar... Belki binalar LEED sertifikalı ama ne kadar ekolojikler? İstanbul’a bir saat mesafede dünyanın en önemli doğal parkını yaptıracaktık. Körfez’in kendi döngüsü

Isviçre Istanbul Başkonsolosluğu

Izmit Körfezi Projesi

TUNCER ÇAKMAKLI

Kasım + Aralık 2014

içinde temizlenmesini sağlayacaktık.

Biz bu döngüleri oluşturursak kentimizi, yaşam alanlarımızı, kuşlarımızı ve bütün bakteriyel dönüşümleri doğru bir yaşam alanına çekmiş oluruz.

Dünyadaki nüfusun yüzde 95’i kentlerde yaşıyor, doğadan ayrılmış vaziyette ama ters döngüye gittiğiniz zaman bomboş bir yaşam bu. Şu anda İstanbul’un yeşil alanı yüzde 1,5. İngiltere’nin yüzde 35, Berlin’in yüzde 40. Bunları incelemek gerek. Biz kentlerde bir arada yaşıyoruz, burada alanlarımızı nasıl artıracağız, nelere dikkat edeceğiz? Genel anlamda bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. Biz ne zaman doğru yerdeyiz? Bizim müşterilerimiz doğru mimarları buldukları zaman.

Venedik Bienali’nde bu yıl “Ticaret, Yaşam Alanı ve İnanç” kavramlarının altında birer projeniz sergileniyor. Bize bunlardan bahsetmeniz mümkün müdür?

14’üncü Uluslararası Mimarlık Bienali’nde, Palazzo Bembo’da üç farklı eserimiz yer alıyor. Venedik Mimarlık Bienali’nin ana teması olan “Mimarlığın Temelleri-Fundamentals” bağlamında “Zaman-Mekan-Varoluş” olarak bienalde, ticaret, yaşam alanı ve inanç kavramları altında birer projemiz sergileniyor.

“Ticaret”i; Bursa’da bulunan hal binası ile temsil ediyoruz. Bu fütüristik yapı, yüksek tonozlu alanları ile geleneksel çarşıları anımsatırken, Orta Asya’nın eski kültürel geleneklerini hem sembolik hem de fonksiyon olarak günümüze taşıyor. “Yaşam Alanı” ise Almanya’nın geleneksel ahşap strüktürünün gelişmiş olduğu Baden-Baden. Baden-Baden kentinde yeni bir mekansal algı yaratacak ve aynı zamanda Artı Enerji Evi olarak kendi enerjisini üretecek, sürdürülebilir bir tasarımla anlatırken, “İnanç” temasını ise özel bir cami projesi ile aktarıyoruz. q

ŞU ANDA İSTANBUL’UN YEŞİL ALANI YÜZDE

1,5. İNGİLTERE’NİN YÜZDE 35, BERLİN’İN YÜZDE 40. BUNLARI

İNCELEMEK GEREK.

Izmit Körfezi Projesi

90

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Ytong Yalitim Plagi Ilan 3 220x275.pdf 1 09.12.2014 10:08

RÖPORTAJ / INTEGREEN

“ŞİRKETİMİZİN FELSEFESİ DAHA UCUZ VE DAHA TEMİZ ENERJİ. KONUT, TİCARİ İŞLETME, ÜNIVERSİTE, BELEDİYE… TÜM SİSTEMLER İÇİN; BİZ MEVCUT ELEKTRİK MASRAFINIZA HERHANGİ BİR YÜK KOYMADAN, MÜŞTERİDEN PARA ALMADAN VE BUGÜNDEN İTİBAREN KAR GETİREBİLECEK BİR MODEL ÜRETEBİLİYORUZ. BU YÜZDEN YAPTIĞIMIZ İŞİN ADI “ÇÖZÜM” OLUYOR. BU NOKTADA DA İKİ OPSIYON SUNUYORUZ; MÜŞTERİ KENDİSİ LEASING İLE PROJEYİ ÜSTLENEBİLİR YA DA INTEGREEN YAP-İŞLET-DEVRET SİSTEMİYLE BU İŞİ ÇÖZEBİLİR.

ÖMER ÖZKANINTEGREEN GENEL MÜDÜRÜ

GÜNEŞIN YEŞIL ENERJISI INTEGREEN

Kasım + Aralık 2014

9292

Bize Integreen’in nasıl ortaya çıktığını anlatır mısınız?

Integreen yenilenebilir enerji santralleri yapmak amacıyla 2013’ün Nisan ayında kuruldu. Ana konumuz güneş, rüzgar ve atıklardan enerji üreten biyogaz santralleri yapmak. Ege Yapı ve Emlak Konut ortaklığında Batı Şehir konut projeleriyle başladık. Konuta uygulanan Türkiye’nin en büyük güneş santralini bütün çatılara entegre edecek şekilde 373 kW’lık sistem kurduk. Daha sonra yeni bir düzenlemeyle lisanssız elektrik üretim sınırı Ekim 2013 itibariyle 1 megawatt’a kadar çıkarıldı. Bu değişikliğin ardından biz bunu güneş tarlalarına uygulayarak yatırımcıların güneşten elektrik üretip para kazanacağı modellerle ilerlemeye başladık. Tüketiciler, konutlar, ticarethaneler, fabrikalar çatılarına veya bahçelerine bu sistemleri koyarak enerji tasarrufu elde ederken bir yandan da enerji yatırımcıları bu sistemleri güneş tarlalarına koyarak devlete ya da serbest piyasalara satacak şekilde para kazanabiliyorlar.

Yenilenebilir enerji kaynak kullanımının yaygınlaşması Eko Yapı olarak bizim de çok arzuladığımız bir olay. Sektörün Integreen’e, dolayısıyla yenilenebilir kaynaklara olan yaklaşımı nasıl?

Şu anda güneş elektrik santrallerine çok büyük bir ilgi var. Küçük yatırımcılar Anadolu’nun her yerinden bizimle iletişime geçiyor; yeni sözleşmeler yapıyoruz.

Sözleşmeler bir kez imzalandıktan sonra nasıl bir çalışma pratiğini izliyorsunuz?

Bu sözleşmeler çerçevesinde çalıştığımız insanlara anahtar teslim; arazinin bulunmasından projenin geliştirilmesine, izinlerin alınmasına santralin tamamen devreye alınıp elektrik verecek şekilde teslim edilmesini sağlayacak anlaşmalar yapıyoruz. Gerek kendisi için elektrik üretecek gerekse

İZMİR-VAN ÇİZGİSİNİN ALTINDA KALAN

BÖLGELERDE 5 BUÇUK İLA 6 SENE İÇERİSİNDE

PROJE KENDİ MALİYETİNİ KAZANDIRIYOR.

İZMİR-VAN ÇİZGİSİNİN YUKARISINDA KALAN,

MAVİ BÖLGE DEDİĞİMİZ BÖLGELERDE İSE BU SÜRE

7 İLA 7 BUÇUK SENEYE TEKABÜL EDİYOR.

Ömer Özkan, INTEGREEN Genel Müdürü

fazla enerjisini satacak şahıslara finansal olarak karlı çözümler üretiyoruz. Süreçte yatırımcılarımızın bütün finansal çözümlerini takip ediyoruz. Güneşle ilgili etkinliğimiz her geçen gün artıyor. Her geçen hafta elimizdeki portföy, yaptığımız anlaşma sayısı hızla artıyor. Integreen’in bir sonraki adımı da elimizdeki portföy tamamladıktan sonra, büyük santral projeleriyle başlayacak.

Büyük santral projelerindenkastınız nedir?

Özellikle Anadolu’da, 200 ila 300 dönümlük alanlarda büyük enerji yatırımcıları güneş santralleri yapmaya başlayacak. Aynı zamanda şuanda da anlaşmaya varma ihtimalimiz olan, büyük enerji santrali yapan uluslararası kuruluşlarla entegre olarak büyük santralleri yapmaya aday olacağız. 600 megawatt’lık bir portföy var elimizde, çok büyük bir start veriliyor. Normalde bu sene içinde lisanslama döneminin tamamlanması bekleniyor. Bürokratik olarak herhangi bir sorun olmazsa büyük santrallerin icrası da 2015 sonunda başlayacak.

Küçük konutlarla çalışmaya başladık şimdi tarlalarla devam ediyoruz. Sonrasında ise büyük tarlalarla güneş santrallerine devam edeceğiz. Ancak bu işin daha çok ticari, enerji yatırımına dönük modelinin yanı sıra bir de esas olan tüketici modeli var. Bu modelin izin sürecindeki sıkıntıdan dolayı şimdiye kadar insanlar küçük santrallere yönelmediler. Çünkü hem finansal sıkıntılar hem de süreç sıkıntıları söz konusu. Fakat bu konuda da bazı iyileştirmeler, kolaylaştırmalar yapılmaya devam ediyor. Konuyla alakalı kontrol TEDAŞ’ta; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nda düzenlemeyi yapan yönetmelikleri yayınlayan kurum entegre olarak süreci kolaylaştıracak. Büyük projelerin izinleri Ankara’dan dağılsa da küçük olanlarla ilgili izinler lokal dağıtım şirketi tarafından verilecek. Örneğin

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

93

RÖPORTAJ / INTEGREEN

İstanbul içinde Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından hizmet verilen müstakil bir eviniz var; evinizin çatısına bu sistemi kurabilmeniz için gerekli izni burada, İstanbul’dan verilecek. Fakat talep edilen belgeler ve süreçler aynı kalacak.

Buradaki ana pazarımız gayrimenkul projeleri olacak. Binaların ortak kullanımı için Batı Şehir’de örneğini yaptığımız projeler gibi projeler… Müstakil evler artmaya başlayacak; bunlar pazarı farklı bir alana taşıyor olacak. Bir diğer pazar ise fabrikalar, soğuk hava depoları ve hayvan çiftlikleri gibi kendi enerjisini üretebilecekleri alanlar. Bunlar da biraz daha artmaya başlayacak çünkü şu an için sektör tasarruftan ziyade yatırım yapıp para kazanmaya yönelmiş durumda. Oysa tasarruf çok daha karlı.

Güneş tarlalarının yanı sıra; rüzgâr tarlalarıyla alakalı ne gibi çözümler sunuyorsunuz?

Rüzgâr, güneşe oranla Türkiye’de biraz daha oturmuş, tam olmasa da en azından belli bir algı yaratmış durumda. Bizim içinde bulunduğumuz alan ise tek türbinle kendi elektriğini üretmek için modellenen çalışmalar. Çünkü yoğunlaştığımız alan bu; kendi elektriğini üretmek. Büyük santral projelerinde projenin yüzde 100 içinde olan türbin tedarikçileri bizim çalışma sistemimizde sürece dahil olmuyorlar. Çalışmalarımıza örnek olarak Boğaziçi

Üniversitesi’nin Kilyos Kampüsü’nde tek türbin bütün kampüsün elektriğini üretecek projemizi gösterebiliriz.

Çalışmalar sonucunda oluşan kazanç/maliyet çizelgesine göre yatırımcının maliyeti karşılaması ne kadarzaman alıyor?

Coğrafi konum özellikle tasarruf planlayanlar için önem taşıyor. Bir diğer faktör ise elektriği hangi tarife üzerinden aldığınıza göre şekilleniyor. Eğer devlet destekli sanayii tarifesiyle elektrik alıyorsanız ucuza elektrik alıyorsunuz demekti. Fakat konut ya da herhangi bir ticari işletme iseniz daha yüksek elektrik bedelleri ödüyorsunuz. Özellikle ticarethane ve konutlarda İzmir-Van çizgisinin altında kalan bölgelerde 5 buçuk ila 6 sene içerisinde proje kendi maliyetini kazandırıyor. İzmir-Van çizgisinin yukarısında kalan, mavi bölge dediğimiz bölgelerde ise bu süre 7 ila 7 buçuk seneye tekabül ediyor. Fakat bu bakış açısı tasarruf mantığı içinde kullanılan yanlış bir bakış açısı. Daha çok finansal modellerle çalışan bir düşünce tarzı.Projeyi yapılandırdığınızda; bir leasing ya da kredi çektiğinizde elektrik faturası yerine kredi ödüyorsunuz ve bir süre sonra yatırım yapmadan kendi santralinize sahip oluyorsunuz. Elektrik faturaları incelendiğinde bedelin yılda yüzde 15 ila 20 arttığı görülüyor. Biz ise bugünkü elektrik faturası bedelini sabitleyip 7 yılın sonunda bedelsiz elektrik kullanın diyoruz.

Türkiye’de yenilenebilir kaynaklı enerji kullanımının geleceği hakkında umutlu musunuz?

Umutlu olmaktan ziyade ortada bir realite var; bugün 2050 yılında dünyadaki enerji üretiminin yüzde 70’nin güneşten sağlanacağı ile ilgili raporlar var. O kadar hızlı büyüyen bir sektörün içindeyiz ki Türkiye bundan kaçamaz. Ülkedeki elektrik üretiminin yüzde 48’ini doğalgazdan yapıyoruz. İthal kömürü de düşündüğümüzde biz büyük oranda elektrikte de dışa bağımlıyız. Biz şirket olarak, tüketici açısından karlı bir iş yapıyor güneşten elektrik etme noktasında. Ama aynı zamanda ülke adına ve dünya açısından da iyi bir şey yapıyorsunuz.

LEED Sertifikalarıyla ilgili toplamda 69 puanlık bir süreci kolaylaştırıyorsunuz. Bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

LEED Sertifikasının belli başlı parametreleri var. Yenilenebilir enerji santrali kurarak elektriği buradan üretmenin de belli bir puanı var. Rüzgar sistemlerini her yere entegre etmek kolay değil ancak güneşi entegre edebildiğimiz alanlarda bunu yaparak LEED Sertifikası almayı kolaylaştırıyoruz. Fakat tek başına güneş paneli kurarak LEED Sertifikası alınması, elbette, mümkün değil. q

ELEKTRİK FATURALARI İNCELENDİĞİNDE BEDELİN

YILDA YÜZDE 15 İLA 20 ARTTIĞI GÖRÜLÜYOR. BİZ İSE BUGÜNKÜ ELEKTRİK

FATURASI BEDELİNİ SABİTLEYİP 7 YILIN SONUNDA BEDELSİZ ELEKTRİK KULLANIN

DİYORUZ.

Kasım + Aralık 2014

9494

Üretilmiş Materyale Yeni

Kullanım Yolları Bulmak:

Konteyner Merkezli İnşa Tipi

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Kasım + Aralık 2014

“Kutu gibi ev” ve “kutunun dışında düşün” sözlerinin bir araya gelip oluşturduğu bir akım gibi; konteyner merkezli tasarımlar farklı amaçlara hizmet eden, çeşitli tasarımlara sahip yapılarıyla çağdaş mimarinin sürdürülebilir yorumları arasında kendilerine bir yer bulmuş durumda.

Yine de; durup düşünecek olursanız üretim amaçlarından bir adım uzaklaşarak yakaladıkları kullanım tarzı alternatif mimari dahilindeki yerini alalı çok olmuyor.

Stewart Brand, Binalar Nasıl Öğrenir: İnşa Edildikten Sonra Ne Olur? - How Buildings Learn: What Happens After They’re Built (1994, Viking Press) başlıklı kitabını yazmak ve gerekli içeriği toplamak için bir alana ihtiyaç duyduğunda bir gemi konteynerini ofis haline dönüştürmüş; fütürist yönüyle de bilinen Brand, önceki sayımızda ele aldığımız Buckminster Fuller gibi atipik öğelerin mimari ve mekan tasarrufu konularında daha başarılı olduğunu savunan karşıtlarına kendisinin doğru olduğuna inandığı bir mimari öğenin içinde çok konuşulan, manifesto niteliği taşıyan çalışmasını burada tamamlamıştı.

1997 yılında BBC tarafından 6 bölümlük kısa bir televizyon serisine de dönüştürülen eserde Brand; aklındaki ideal yapıyı, yapının özelliklerini net bir şekilde belirtiyor. Brand’a göre değiştirilmesi, genişletilmesi ya da büyütülmesi bina tipine göre kolay olan dört duvar temelli örgensel bina, mimarinin en değerli öğesi. Kutu tipi tasarımı benimseyen bu geleneksel düşünce bir yandan da kulağa nasıl konteyner tipi, prefabrikasyonu yoğun olarak kullanan inşa yöntemini övermiş gibi geliyor, değil mi?

“Kutu gibi ev” ve “kutunun dışında düşün”

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

97

KUTU KUTU YAŞAMKONTEYNER MİMARİSİKONTEYNERLERİN KULLANIM ALANLARINI İLGİ ÇEKİCİ BULAN VE PROJELERİNDE ONLARA YER VEREN PEK ÇOK MİMAR VAR. ÜSTELİK SAYILARI DA HER GEÇEN GÜN ARTIYOR. SADECE EV MİMARİSİNDE DEĞİL, GENİŞ BİR ÇERÇEVEDE YAŞAM ALANI OLUŞTURMAYA YÖNELİK PROJELERDE KULLANILAN KONTEYNERLER SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, YEŞİL POLİTİKALAR VE GERİ DÖNÜŞÜM KONULARINDA DA ARTI BİR DEĞER OLARAK KURGULANIYOR.

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Kasım + Aralık 2014

9898

KUTU KUTU YAŞAMKONTEYNER MİMARİSİ

2006 yılında, Güney Kaliforniya asıllı mimar Peter DeMaria, Redondo Beach House adını verdiği iki katlı konteyner temelli ev projesini hayata geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin yoğun prosedür sürecini aşıp projesini bir ev olarak kabul ettiren DeMaria ile yaptığımız röportajı ilerleyen sayfalarımızda bulabilirsiniz.

Fakat konteynerlerin kullanım alanlarını ilgi çekici bulan ve projelerinde onlara yer veren pek çok mimar var. Üstelik sayıları da her geçen gün artıyor. Sadece ev mimarisinde değil, geniş bir çerçevede yaşam alanı oluşturmaya yönelik projelerde kullanılan konteynerler sürdürülebilirlik, yeşil politikalar ve geri dönüşüm konularında da artı bir değer olarak kurgulanıyor.

Flaman asıllı bir şirket olan Tempohousing yine 2006 yılında dünyanın en büyük konteyner köyü ünvanını kazanan projesiyle adından söz ettirirken Çin’de gemi konteynerlerinin modifiye edilmesi sonucu elde edilen binden fazla öğrenci evi bulunuyor.

Dahası; Urban Space Management, 2000 yılında Londra’nın Trinity Buoy Wharf bölgesinde Konteyner Şehir adlı bir çalışmaya imza atmış durumda. Geçişleri, katları ve çeşitlendirilmiş kullanım tarzları ile bir yaşam kompleksi olarak işlev gören Konteyner Şehir’in kurulumu için gereken süre sadece 4 gün. Ardından gelen 5 aylık süreçte planlamaya göre iç mekanları tasarlanan birbirinden bağımsız konteynerler, işlevsellik anlamında fantastik boyutu olan bir ağaç ev

sistemi gibi çalışırken hem zamandan hem de maliyetten büyük kazanım sağlıyorlar.Eski Sovyetler Birliği üyesi birçok ülkede konteyner pazarlara rastlamak mümkün. Bu ülkelerde genelde iki katlı formlarda kullanılan konteynerlerin ilk katı mağaza, ikinci katı ise depo olarak kurgulanıyor.

AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARISağladığı kolaylıklarla birlikte dikkat edilmesi gereken birçok hususu da bünyesinde barındıran konteynerlerin afet sonrası dönem inşasından toplu konut projelerine kadar pek çok farklı alanda kullanılabileceğini öğrenmiş durumdayız. Peki avantajları ve dezavantajları kağıt üstüne döktüğümüzde karşımıza ne çıkıyor?

Gemicilik konteynerleri ideal bir inşaat malzemesi olarak çeşitlendirilmeye müsait bir yapıya sahip. Fazla miktarda yük taşımaya ve yüksek sütunlar halinde dizilmeye uygun olmalarının yanı sıra okyanus aşan gemilerde seyahat gibi zorlayıcı çevresel faktörlere karşı da dayanıklılar. Fakat unutulmaması gereken bir nokta var; her ne kadar konteynerlerin iki

yanları son derece güçlü olsalar da tavanları zayıf. Aksi belirtilmeyen durumlarda üstlerine bindirilebilecek yük sınırı 300 kg olarak kabul edilmeli. Üstelik, hizmette oldukları süreç boyunca hasar almış konteynerlerin mimari öğe olarak kullanılmaması gerekiyor. Bundan kaçınmak için inşaat firmaları, mühendisler ve mimarların konteynerleri çatlaklara, yerinden oynamış çerçevelere, deliklere ve diğer kusurlara karşı dikkatle kontrol etmeleri öneriliyor.

Ayrıca; çeliğin ısı geçirgenliği oldukça yüksek. Yaşam alanı olarak kullanılacak konteynerin bu sebeple ahşap ya da tuğla bazlı yapılardan çok daha iyi bir yalıtım sistemine sahip olması gerekiyor. İç mekan hava kalitesinin düzgün projelendirilmediği konteyner bazlı yaşam alanlarında rutubet sonucu paslanma yaşanıyor. Bundan kaçınmak için çeliğin uygun biçimde sırlanması ve yalıtılması şart koşuluyor.

Tüm konteynerler aynı genişlik ölçüsüne göre üretilir. Uzunluk ve yükseklik için ise iki farklı boyut vardır. Ölçüleri sayesinde

ÇELİĞİN ISI GEÇİRGENLİĞİ OLDUKÇA YÜKSEK. BU

SEBEPLE; YAŞAM ALANI OLARAK KULLANILACAK

KONTEYNERİN DİĞER YAPILARDAN DAHA İYİ BİR YALITIM SİSTEMİNE SAHİP

OLMASI GEREKİYOR

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

99

modüler elemanlar olarak büyük inşa planlarında kullanılmak üzere bir araya getirilebiliyorlar. Bu; tasarımı, planlamayı ve ulaşımı kolaylaştırıyor. Yolculukları sırasında dizilimlerini kolaylaştıracak kilit sistemleri ile üretildiklerinden strüktürel açıdan bir araya getirilmeleri oldukça kolay. Fakat ağırlıkları ve boyutları sebebiyle tuğla, blok ve kereste gibi geleneksel inşa malzemeleri üst katlara elle bile taşınabilirken pek çok konteyner çalışmasında forklift ya da vinç kullanılması gerekiyor.

Ayrıca üretimleri sırasında kuvvetli yapısı ve dayanıklılığı sebebiyle çelik tercih edilen konteynerler, endüstriyel bina projeleri için tercih edilse de çelik rezidans tipi binalarda çok yaygın kullanılmıyor. Bu sebeple, kimi coğrafi bölgelerde ve ülkelerde inşaat izni almak, yetkililer bu tarz bir başvuru ile daha önce karşılaşmamış olabileceğinden zorlu bir sürecin başlangıcını işaret edebiliyor.

Üretim amaçları taşımacılık olan konteynerlerin zemini çoğu zaman yaşam alanlarına belli bir orandan fazla alınmaması gereken bileşenlerden üretiliyor. Ortalama bir konteyner zemininde yüzde 23 ila 25 arasında bakır, yüzde 38 ila 45 arasında krom, yüzde 30

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

ila 37 arasında arsenik yer alıyor. Bu sebeple projelendirme aşamasında, içerisinde yaşam başlamadan önce, zemin plakasının tercihen çelik bazlı zemin öğeleriyle değiştirilmesi gerekiyor.

Dünyanın dört bir yanında bulunması mümkün olan kullanılmış gemi konteynerleri taşımacılık standartlarına uygun olarak üretildikleri için şantiye alanına ulaştırılmakta bir sıkıntıya sebep olmuyorlar. Prefabrikasyon ile hazırlanmış modüllerin taşımacılığı son derece kolay.

Çelikle çalışmak; form vermek ve kesmek bir uzmanlık alanı. Bu nedenle bu işi yapacak kişilerin işe alınması ekstra bir maliyeti işaret etse de konteynerlerle çalışmak alışılageldik bina inşa etme yöntemlerinden çok daha hesaplı. Ahşap çerçeveli yapılardan farklı olarak eklenecek parçaların çelik üzerine işlenmesi gerekiyor; bu ise biraz daha uzun zaman ve farklı bir çalışma ekipmanı ihtiyacı demek.

Kullanılmış konteynerlerin mimari projelerde kullanılması hem inşa hem de inşa temeli açısından tuğla merkezli çalışmalara oranla maliyet açısından avantaj sağlıyor.

İnşaat dahilinde kullanılmadan önce ufak modifikasyon işlemleri dışında başka bir şeye gerek duymayan konteynerler büyük taşımacılık şirketlerinden bin 200 dolara satın alınabildikleri gibi hiç kullanılmamış halleri nadiren 6 bin dolardan fazla fiyatlandırılıyor.Kurulum -bina temeli- açısından da pozitif yanları olan konteynerler dört köşelerinden de destek alacak şekilde tasarlanmış olmalarının faydalarından yararlanıyorlar. Aynı zamanda taşıma sürecinde diğer konteynerleri de destekleyecek biçimde düşünülmüş olmaları kat çalışmalarında büyük kolaylık sağlıyor. Yine de elbette, ek güvenlik önlemleri ile ilgili incelemeler yapılması öneriliyor.

Son olarak; konteynerlerin kargo taşımacılığında kullanıldıkları süreçte dökülmüş ya da atık olarak bulaşmış olabilecek öğelerin alanda yaşam başlamadan önce temizlenmesi gerekiyor. İdeal olarak iç yüzeyin zımparalanıp zehir salınımı yapmayan boya ile tekrar renklendirilmesi iç mekan kalitesini arttırıyor.q

KULLANILMIŞ KONTEYNERLERİN MİMARİ

PROJELERDE KULLANILMASI HEM İNŞA HEM DE İNŞA

TEMELİ AÇISINDAN KİREMİT MERKEZLİ ÇALIŞMALARA

ORANLA MALİYET AÇISINDAN AVANTAJ SAĞLIYOR.

Kasım + Aralık 2014

100100

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

PETER DEMARIAÇEVRECİ VE EKONOMİK KONUT ÇÖZÜMLERİ BİRİSİ “AİLENİZİN, ARKADAŞLARINIZIN VE ÇOCUKLARINIZIN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASINI MI UYGUN ŞARTLAR İÇİNDE HAYATLARINA DEVAM ETMELERİNİ Mİ İSTERSİNİZ?” SORUSUNU SORMALI.

Peter DeMaria alışılageldik malzeme ve inşaat metodolojisi kullanması ile tanınan, mimar olmasının yanı sıra aynı zamanda bir sanatçı olarak da algılanan bir isim. Konteyner merkezli çalışmaları Amerikalı Mimarlar Enstitüsü üyesi Bill Gati’nin 2008 yılında USA Today’dan Katherine Lackey’e verdiği bir demeçte “Şu anda deneysel kabul edilseler de konteynerler ile tasarım yapan mimarlar maverik ve öncü bir yapıya sahipler” sözleriyle betimlenmiş.DeMaria beş yıl gibi bir süreci tüketim kültürünün elçileri olarak yorumlanabilecek taşımacılık konteynerlerini çevreci ve ekonomik konut çözümüne dönüştürmeye adadı. Çalışmaları aşırıya kaçan bir tarz izlememekle birlikte prefabrikasyon prensipleri üzerinde yükseliyorlar.

Konteynerlerin kullanımı konusunda fikirleri önemli kabul edilen Stewart Brand’ın aksine DeMaria aynı zamanda Buckminster Fuller’la da dirsek teması halinde çalışmalar yürütüyor. Fuller gibi, mimarinin gezegenimiz üzerinde kritik rol oynayan bir görevi olduğunu düşünen DeMaria verdiği bir demeçte “Sürdürülebilirliğin sınırlarını reddetmeye başladım. Sürdürülebilirlik, yeterli değil. Binalarımız çevre algısı daha yüksek bir topluma destek olan, yeni gelişmelerin öncüsü olarak işlevsellik kazanacakları bir noktaya gelmeli” cümleleriyle mimarinin çok daha fazlasını hedeflemesi gerektiğine inandığını deklare ediyor.

Peter DeMaria

DeMaria ile yaptığımız söyleşiye geçmeden evvel, mimarın Dwell Dergisi’nin 2009/Şubat sayısına verdiği röportajından bir alıntı yapalım istiyoruz.

“Kimi insanlar gelecekte keşfedilecek ileri teknoloji ürünleri ve sistemlerinin inşaat endüstrisinin kurtarıcısı olacağını varsayıyor. Yeni teknoloji elbette müthiş olabilir fakat binalarımızın karşılaştığı zorluklara çözüm olabilecek cevaplar tam önümüzde duruyor. Ticari inşaatlara ve diğer endüstrilere var olan ürünler ve sistemleri incelememiz; domestik mimari ihtiyaçlarımızı karşılama adına nasıl doğrulanabileceklerini, adapte edilebileceklerini ya da geri dönüştürülebileceklerini sorgulamamız gerekiyor. Yeni ev tasarımları için yorumlamalar yaratmak kadar şatafatlı bir iş değil ama hali hazırda var olan endüstriyel öğe ve sistemlerin ekonomik seviyelerini geliştirecek faydalı tasarım süreçlerini incelememiz gerekiyor.” Peter DeMaria, 2009

Kasım + Aralık 2014

102102

Konteynerler ile çalışmaya nasıl başladınız?

Kendi evimi tasarlamak ve büyük kalibreli çelik ile inşa etmekle geçen iki yıllık bir sürecin ardından sürdürülebilir, düşük maliyetli ve kaliteli alternatif inşa metotlarını incelemeye başladık; konteynerler kadar çok şey vadeden bir başka metot da bulamadık.

Bir yıl kadar süren bir diğer süreçte, inşaatın detaylarını geliştirirken bir yandan da konteyner üretiminin nüanslarını anlamaya adadım kendimi. Bina öğeleri ile konteynerler arasında kurulacak bir evlilik incelenmeli, test edilmeli ve sonrasında uygun biçimde detaylandırılmalıydı. Bir detaylar paleti oluşturmak, devlet müessesinin konteynerleri bina bloğu olarak kabul etmeye ikna etmek ve daha önce yüzülmemiş suları keşfettiğimizi anlamak görevimiz haline geldi.

İlk konteyner ev projemiz Redondo Sahil Evi’ni sipariş eden müşterimiz ilerici bir düşünceye sahip bir tasarım istediğini dile getirmişti. Bütçeleri kısıtlıydı fakat bir sıkıntı yaşanmadı. Cüretkar bir yapıya sahiplerdi ve cüretkar tasarıma karşı hissettikleri yakınlık projenin başarılı olmasını sağladı. Uzun vadede

konteynerler ile yapılan tasarımın inovatif bir çözüm olacağına inanmışlardı.

Konteyner kullanmanın pozitif yönleri nelerdir?

Öncelikle düşük maliyetli, ahşap/çubuk çerçeveli konstrüksiyonlardan çok daha iyi olan büyük kalibreli çelik konstrüksiyon ile çalışıyorsunuz. Kaliteli materyaller ve detaylar müşterilerimiz için son derece önemli bir değere dönüşüyor. Ortaya çıkan evlerin yüzyıllar boyunca ayakta kalması hedefleniyor. Küf, termit ve yangına dayanıklı doğaları ile konteynerler uzun dönem süren bir güvenlikli alan ile ekonomik avantajları bir arada bulunduruyor.

Belli bir form ve biçimle çalışmaya zorlandığınızı; yaratıcılığınızın kısıtlanmış olduğunu düşünüyor musunuz?

Konteynerler, kısıtlamanın tam aksine, özgürleştirici formlar. Neredeyse tüm konfigürasyonlarını, tüm biçimlerini nasıl kullanabileceğimizi çözmüş durumdayız. Tamamen mühendislik ve matematik ile alakalı bir durum bu; hesaplamalar sınırsız

DÜŞÜK MALIYETLI VE KALITELI ALTERNATIF INŞA METOTLARINI INCELERKEN KONTEYNERLER KADAR ÇOK ŞEY VADEDEN

BIR BAŞKA METOT BULAMADIK.

BİR DETAYLAR PALETİ OLUŞTURMAK, DEVLET

MÜESSESİNİ KONTEYNERLERİ BİNA BLOĞU OLARAK KABUL

ETMEYE İKNA ETMEK VE DAHA ÖNCE YÜZÜLMEMİŞ

SULARI KEŞFETMEK GÖREVİMİZ HALİNE GELDİ.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

103

sonuçlar ise ulaşılabilir. Bununla birlikte; kamu bizim daha önceden keşfettiğimiz biçimleri kabullenmeye başlamış durumda. Daha çok mimarın konteynerleri projelerinde kullanmaya başladığını görüyoruz. Konteyner akımı henüz çok genç; her proje ile çeşitlendirilmiş bir palet, çeşitlendirilmiş bir uygulama tipi geliyor.

Kargo konteynerlerini ileri dönüşüme sokup strüktürel öğelerimizin kalbi olarak yorumladığımızda yeni çelik üretimine sebep vermeden, ve çevre üzerinde bir etki bırakmadan, çelik ile çalışmanın faydalarından yararlanıyoruz.

Projelerinizde kullandığınız malzemeleri seçerken ne gibi özelliklere dikkat ediyorsunuz?

Kullandığımız bina öğelerinin çoğu tesis dışında üretilen, şantiye alanında montajı kolay olan materyaller. Standart inşaat tekniklerine oranla prefabrik inşaat ürünlerinin kullanımı ortaya çıkan atık miktarını büyük ölçüde azaltıyor. Ayrıca kimi yapı malzemelerini büyük miktarlarda alıp birden çok projede kullanmanız mümkün. Böylelikle hem gecikmelerin önüne geçilebiliyor hem de ürün yetersizliği

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Kasım + Aralık 2014

PETER DEMARIA’NIN KULLANMAYI YA DA TASARIMLARA ENTEGRE ETMEYI SEVDIĞI MATERYALLER

Sürdürülebilir bir anlayışla yönetilen ormanlardan elde edilen ahşap,

Bambu gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş ürünler,

Ileri dönüştürülmüş kot kumaşı üzerine kurulu yalıtım sistemleri,

Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen kilimler,

Toksik olmayan silikon ve yapıştırıcılar,

Düşük derecede uçucu organik bileşiğe (VOC) sahip boyalar,

Energy Star sertifikalı araçlar, verimli ısıtma ve soğutma sistemleri ve LED ile floresan lambaları,

Elektrik sistemine bağlı solar güç sistemleri, fotovoltaik panellerRüzgardan enerji elde etmeyi sağlayan paneller,

Su tasarrufu sağlayan düşük akışlı düş başlıkları, çift basımlı sifonlar, lavabo altı akıntı kısıtlayıcıları ve Grey Water sistemleri

KONTEYNER AKIMI HENÜZ ÇOK GENÇ; HER PROJE İLE

ÇEŞİTLENDİRİLMİŞ BİR PALET, ÇEŞİTLENDİRİLMİŞ BİR

UYGULAMA TİPİ GELİYOR

104

MAMUR ÇEVREMİZİN KAYNAK TÜKETMENİN AKSİNE GEZEGENİMİZE

POZİTİF DEĞERLER KATAN BİR MİHMANDAR GİBİ

GÜRBÜZ VE ZENGİN OLMASI GEREKİYOR.

sebebiyle yaşanan aksaklıklardan kaçınılabiliyor. Yüksek miktarda malzeme alımı ve küçük miktardaki tamamlanmış modüllerle çalışmak hem şantiye alanından hem de ürünlerin taşınmasından kaynaklanan karbon salınımını büyük ölçüde azaltıyor.

Projelerimiz bina oryantasyonu, yüksek kaliteli pencere sistemleri ve bunlara entegre edilmiş yalıtım ve vantilasyon sistemleri, hem pasif hem de aktif solar sistemlerin inşa koşullarına özel kullanımı sayesinde ısıtma ve soğutma yüklerini azaltarak enerji tasarrufu yapıyor. Kullanmayı ya da tasarımlara entegre etmeyi sevdiğimiz kimi başka materyaller de var.

Kendi projeleriniz dışında, yapılan konteynerler merkezli projeler içinde gözdeleriniz var mı?

Cüretleri ve başarıları ile beni cezbetmiş iki proje var. Bunlardan biri Shigeru Ban’ın Göçebe Müzesi – Nomadic Museum adlı projesi. Diğeri ise Lo-tek’in Puma City’si. Her ikisi de taşınabilir yapılar. Her ne kadar bizim çalışmalarımızın büyük çoğunluğu yerleşik olsalar da Red Bull USA projemiz taşınmaya

müsait idi. Bence taşınabilir, mobil yapılar tasarlamak mimari ağacının eşsiz, zorlayıcı ve ilgi çekici bir dalı.

Sürdürülebilirlik ve doğa dostu mimari hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Konteyner bazlı mimari öğeler bu kavramlara neler katıyor?

Şu an; sürdürülebilir ve doğa dostu mimari üzerine yapılan vurgunun bir öngörüsü yok. Yapmamız gereken çok daha fazla şey var. Örneğin birisi “Ailenizin, arkadaşlarınızın ve çocuklarınızın sürdürülebilir olmasını mı uygun şartlar içinde hayatlarına devam etmelerini mi istersiniz?” sorusunu sormalı. Mamur çevremizin kaynak tüketmenin aksine gezegenimize pozitif değerler katan bir mihmandar gibi gürbüz ve zengin olması gerekiyor. Şimdi ve gelecek için mamur çevremiz kümelenmeye kanalize olmuş durumda. Sadece tasarımlarının estetik yönleriyle değil aynı zamanda gezegenimiz nezdinde sorumlu yaşama katkıları ile bugün küçük sorunları çözen konteynerler gelecekte çok daha ilgi çekici ve büyüleyici çözümler sunacak.q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

105

Proje, farklı boyutlardaki sekiz konteynerin konvansiyonel bina metotlarıyla birleştirilmesi sonucu ortaya çıkıyor. Metal konteyner duvarları kullanım alanlarının sınırlarını belirlerken ahşap ve çelik ürünler aralarında bir sanatçının stüdyosunun da olduğu ebeveyn odası ve yüksek tavanlı salon gibi alanları çerçevelendiriyor. Ayrıca yerleştirilmiş bir başka konteyner de havuz olarak işlev görüyor. Kapı ve pencereler duvarların kesilmesiyle yerleştirilmişler fakat bunun dışında estetik açıdan konteyner görüntüsünü değiştirmek için bir çaba sarf edilmemiş. Prefabrikasyonun pozitif bir etkisi olarak şantiye alanı atığı yüzde 70 oranında azaltmış. Sonuçta ortaya çıkan ev son derece güçlü bir yapıya sahip, küflenmeye, yangına ve termitlere karşı dayanıklı. Ayrıca doğal vantilasyon sağlayan bir sistemi ve deposuz sıcak su sağlayan bir ısıtma sistemini bünyesinde barındırıyor.

REDONDO SAHIL EVI

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

Proje adı: Redondo Sahil EviMüşteri: Anna&Sven PirklKonum: Kaliforniya, ABDÖdüller: Amerikalı Mimarlar Enstitüsü Tasarımda Mükemmellik ve Inovasyon Ödülü, 2007

106106

Kasım + Aralık 2014

Konteynerleri temel alarak yapılan okul, ev ve otel projelerine alışıldığını söyleyebiliriz. Venice, Kaliforniya’da Peter DeMaria imzası ile inşa edilen Venice Karma Konteyner Kullanımlı Sahil Rezidansı konteyner kullanımına yeni bir kurgulama dahil ediyor. 14 kargo konteynerinin bir araya gelmesiyle oluşan projenin içinde her biri 111 m2 ölçülerinde iki rezidans yer alıyor.

VENICE KARMA KONTEYNER KULLANIMLI SAHIL REZIDANSIProje adı: Venice Karma Konteyner Kullanımlı Sahil RezidansıMüşteri: McLoghlin Partnerliği Konum: Kaliforniya, ABD

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

107

MALZEME / YÖNTEM / UYGULAMA

TRUMP CADDEBÜTÜN, PARÇALARININ TOPLAMINDAN FAZLADIRSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE GERİ DÖNÜŞÜM PRENSİPLERİNİ BENİMSEYEN KONTEYNER MERKEZLİ MİMARİ TIP, İSTANBUL’UN KİLİT NOKTALARINDAN MECİDİYEKÖY’DE, FARKLI VE ASLINDA EĞLENCELİ BİR ÖRNEK ARACILIĞIYLA TECRÜBE EDİLİYOR.

Mimari Proje Ekibi: Jonas Kirsch, Derya Arpaç, Tahsin Inanıcı, Gökşen GüngörPeyzaj Projesi: Global Architectural Development (GAD)Proje Tipi: Alışveriş MerkeziProje Başlangıç Yılı: 2013Proje Bitiş Yılı: 2013Inşaat Başlangıç Yılı: 2013Inşaat Bitiş Yılı: 2014Arsa Alanı: 2.100 m2

Toplam Inşaat Alanı: 1.040 m2

Fotoğraf: Alp Eren

Kasım+ Aralık 2014

108

Projelendirilmesi 2013’de, inşası ise bu yıl içinde biten Global Architectural Development-GAD imzalı Trump Cadde, hem dahil hem de komşu olduğu ticari faaliyetin yoğun bölgesinin asıl mimari doğası olan yüksek bina ve gökdelenler arasında, iki katlı ve yeşil değerlerin göz önünde bulundurulduğu yapısı ile dikkat çekerken bir yandan da şehircilik ve çevre işleyişi açısından yaratıcı bir alternatif sunuyor.

Modüler ve tek tipçi şehir alanlarının sınırlarını zorlayan proje; açık, yarı açık ve kapalı mekanların akıllı kullanımı ile alışılagelmiş konteyner mimarisinin de dışına çıkıyor. Pazar ve agora benzeri bir iç plan ile hareket kazandırılan Trump Cadde, tertip ve düzen açısından kutu içi yerleştirme yapılan bir dosyalama sistemi kadar titiz.

Gestaltçı bir yaklaşımla, bütün parçalarının toplamından fazladır dercesine işlevsellik kazandırılmış olan proje, sistem itibariyle

taze ve atık suyun, elektriğin ve iklimlendirme sistemlerinin tam olarak ihtiyaç duyulan noktaya ulaştırıldığı bir alt yapıya sahip.

Bireysel modülleri ve esnekliğe sahip tasarımı ile 15’ten 90 m2’ye kadar değişen farklı modelleri birleştiriyor. Mekanın doğru ve esnek kullanımını en üst düzeye çıkartmak adına, mevsim uygunluğu yakalandığı durumlarda konteynerlerin duvar ve tavan alanları açılabiliyor. Böylelikle yaz döneminde güneş ışığı kullanım oranı arttırılırken soğuk dönemlerde kapalı hale getirilen alanlar ısıtma sistemi sayesinde yaşamaya uygun bir formata sahip oluyor. Mal sevkiyatı sırasında bir tampon bölge görevi de gören gizli hizmet koridoru aynı zamanda servis asansörü aracılığıyla mağaza/restoran olarak kullanılan konteynerleri zeminde yer alan depo bölgelerine bağlıyor.q

PROJE, SİSTEM İTİBARİYLE TAZE VE ATIK

SUYUN, ELEKTRİĞİN VE İKLİMLENDİRME SİSTEMLERİNİN TAM

OLARAK İHTİYAÇ DUYULAN NOKTAYA

ULAŞTIRILDIĞI BİR ALT YAPIYA SAHİP.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

109

RÖPORTAJ / HEKİM HOLDİNG

AYDAN HEKİMHEKİM HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ, MALİ VE İDARİ İŞLER BAŞKAN YARDIMCISI

17 AĞUSTOS TARİHİ AYNI ZAMANDA HAZIR YAPI SEKTÖRÜNÜN KENDİNE DEPREME KARŞI ÇOK DAHA GÜVENLİ VE ÇAĞDAŞ GÖRÜNÜMLÜ YAPILAR ÜRETMESİ KONUSUNDA BİR ÇEKİ DÜZEN VERMESİ BAKIMINDAN DA BİR KIRILMA NOKTASI OLMUŞTUR. YAPI SEKTÖRÜ BU BAKIMDAN YETERLİ SAYILABİLECEK GELİŞMEYİ GÖSTERMİŞTİR.

17 AĞUSTOS HAZIR YAPI SEKTÖRÜNÜN KIRILMA NOKTASI OLMUŞTUR

Haziran + Temmuz 2013

110

Kasım + Aralık 2014

110

Hekim Holding olarak birçok alanda faaliyet göstermekte olduğunuzu biliyoruz. Hekim Holding, Prefabrik Yapı ve Yapı Malzemeleri sektörlerindeki faaliyetleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?

Hekim Holding, temellerini 1989 yılında Yönetim Kurulu Başkanı Sn.Dr. Öner Hekim ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sn. Ünal Nafiz Hekim tarafından Holdingin ilk firması olan Prefabrik Yapı A.Ş. ile atılmış, prefabrik ve hafif çelik yapı sektöründe hizmet ve faaliyetlerini hızla geliştirmiş lider bir kuruluştur. Prefabrik Yapı A.Ş. ile hazır yapı sektöründe öncü, Türkiye’de ilklere imza atan proje ve iş ortaklıkları ile saygınlığını sürdürmüştür.

Hekim Holding kendi bünyesinde her biri alanında profesyonel ve sektörde marka değerine sahip, Prefabrik Yapı A.Ş., Özge Yapı A.Ş., Hebo Yapı A.Ş., Hekim Süt A.Ş., Hekim Yapı A.Ş., Hekim Boya ve Plastik Ltd., Piraziz ForeignTradeCo. şirketleri, Hekim Madencilik, HekimBoard, HekimPanel, HekimPor, HekimPlast, Yapıpan, Hekim Profil ve Steelin işletmeleri ile başarılarını kanıtlamış olup, 1000’in üzerinde çalışanı, 170 bin m2 üretim alanı, 17 bin m2 hazır yapı tanıtım alanı, 42

bin üzerinde referansı ve 80’in üzerinde ülkeye ihracatı ile global alandaki saygınlığını geliştirmiştir.

Ar-Ge&Ür-Ge faaliyetleri ile sektöre yeni teknolojileri kazandıran, Türkiye’nin ilk ve tek otoklavlıfibercement ve kaynaksız yapı üretim teknolojileri ile ilklere imza atmıştır.Hazır yapı sektöründe birçok entegre tesisi ile kendi malzemesini üreten Hekim Holding, teknoloji, tesis, üretim, yüksek kapasite ve geniş ürün yelpazesine sahip, dünyanın sayılı kuruluşlarından biridir.

Prefabrik Yapı sektöründeki hizmet ve faaliyetlerimizi ise şöyle sıralayabiliriz; prefabrike binalar, ön üretimli hafif çelik yapılar, konteynerler, depo ve hangarlar, kabinler ve konutlar olarak sıralayabiliriz. Kaynaksız yapı teknolojisi ile yüksek standartta galvaniz yapı çeliğinden üretilen bir ve iki katlı olarak üretilen hafif çelik prefabrike yapılarımız; şantiye mobilizasyon binaları, wc-duş yapıları, ofis, yemekhane, yatakhane, sağlık ocağı, hastane, sosyal tesis, kreş, okul, konut vb. fonksiyonlar için hızlı, sağlam, kaliteli, ekonomik ve konforlu olma özellikleri ile ön plandadır.

Yapı malzemeleri sektöründe de Türkiye’nin ilk otoklavlıfibercement üreticisi olarak sektörün liderleri arasındayız. Yalıtım ve yapı kaplamaları alanındaki geniş ürün yelpazesi ile de adından söz ettirmektedir. Bu yıl entegre tesislerine bir yenisini de ekleyerek üçüncü Hekimboard Tesisini de sektöre kazandırmanın gururunu yaşamaktadır.

Yeşil, sürdürülebilir, ekolojik v.b kavramlar son yıllarda hayatımızda önemli bir noktaya geldi. Bu konularda bireysel ve kurumsal sorumluluklar almamız gerektiği kaçınılmaz bir gerçek. Bu kavramlar faaliyetlerinizde ve kurum kültürünüzde nasıl konumlanıyor. Bilgi alabilir miyiz?

Hekim Holding, çevreye duyarlılık ilkeleri arasında yer alan “sürdürülebilir bir dünya, gelecek nesillerin güvenle yaşayabileceği bir yaşam” sloganı ile hizmet ve faaliyetlerini büyük bir titizlikle sürdürüyor. Yaşamı mümkün kılan canlı ekosistemleri, suyu ve enerjiyi doğru yönetmek hepimizin üstlenmesi gereken ve büyük önem arz eden roller arasında yer alıyor. Doğanın dengesi şüphesiz ki tartışılmaz. Doğal kaynaklarımızın

HAFİF ÇELİK YAPI SİSTEMLERİİLE UYGULANAN PREFABRİK YAŞAM ALANLARINDA; İNOVASYONU

YÜKSEK, ZAMAN, MALZEME, ENERJİ VE İŞ GÜCÜ TASARRUFU ÖNCELİKLİ, ÇEVREYE ZARAR VERMEYEN EKOLOJİK YAPILAR GELİŞTİRİYORUZ.

Aydan Hekim, HEKİM HOLDİNG Yönetim Kurulu Üyesi,

Mali ve İdari İşler Başkan Yardımcısı

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

111

RÖPORTAJ / HEKİM HOLDİNG

HAFİF ÇELİK YAPILAR VE BETONARME BİRBİRİNİN

RAKİBİ DEĞİLDİR.HER İKİSİNİN DE

KULLANILMASI GEREKEN AVANTAJLI OLDUĞU

YERLER VAR.

önemi göz önünde bulundurularak, biyolojik çeşitliliği yüksek olan alanlarda ekosistem ve çevre bilinci ile hareket etmemiz bir zorunluluk haline gelmeli. Bu kaynakları korumak, gelişimine destek olmak ve en önemlisi bilinçli tüketerek, çevreye değer kazandırmak önceliklerimiz arasındadır.Hekim Holding’in duyarlılık ve sürdürülebilir merkezli çalışmaları arasında; global dönüşüm olarak nitelendirdiğimiz sürdürülebilir iş modellerimiz bulunmakta. Kullandığımız üstün teknoloji sayesinde minimum atık seviyesi, sıfır ölü malzeme sarfiyatı, maksimum geri dönüşüm oranına sahip ürünler geliştirerek üretimde daha temiz bir çevre sağlıyoruz. Buna paralel Ar-Ge ve Ür-Ge destekli yeniliklere imza atıyoruz. Hammaddesi yüzde 100 geri dönüşümlü çelik, yüzde 90 çevre dönüşümlü diğer ürün elementleri, 0 karbon salınımlı ve kendi enerjisini üretebilen, ekolojik – yeşil yapıları ile fark yaratıyoruz. Hafif çelik yapı sistemleri ile uygulanan prefabrik yaşam alanlarında; inovasyonu yüksek, zaman, malzeme, enerji ve iş gücü tasarrufu öncelikli, çevreye zarar vermeyen ekolojik yapılar geliştiriyoruz.

Çevre konusunda duyarlılığımızı koruyarak, yarının doğal kaynaklarını bugünden güvence altına alıyoruz. Elbette Hekim Holding A.Ş. olarak sürdürülebilirliği tek

bir açıdan ele almıyoruz. Çevrenin yanı sıra sosyal ve ekonomik boyutu da bizim için büyük önem taşıyor. Toplulukları oluşturan ekonomik yapı, toplumsal ve sosyal dengeler akabinde çevre bileşenleri sürdürülebilirlik kavramını oluşturan 3 temel olgu. Bu temel kavramlar konularında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnsanlara bilgi, deneyim ve daha iyi bir yaşam kurmaları için kaynak oluşturan, gelişimi destekleyen ve küresel kalkınma ilkelerine sahip bakış açımız ile bugünü yarınlara taşıyarak, sürdürülebilir çevre ve kalkınma hedeflerimizi belirliyoruz.Hafif çelik yapılar ülkemizde özellikle 1999 depreminden sonra tanınmaya ve gündeme gelmeye başladı. Depremin üzerinden 15 yıl geçti. Çelik yapı sektörü bu 15 yılda nasıl bir süreç yaşadı?

17 Ağustos tüm ulusumuz için acı ile hatırlanan bir gün. Kayıplarımızın yaşandığı, ülke olarak yasını tuttuğumuz bir gün. Yapı sektöründe önemle uygulanması gereken ürünlerin kalite ve dayanıklılığıdır. Depremin bize öğrettiği en önemli ders, bizim gibi deprem hattı üzerinde bulunan bir ülkenin yapılaşmada depreme dayanıklı yapılara aslında hiç önem vermediğimiz gerçeğidir. Toplumumuzun daha fazla bilinçlendirilmesi, hafif çelik ve prefabrik yapıların betonarmeye bir alternatif olarak tercih edilebileceğini aktarmak isteriz.

17 Ağustos tarihi aynı zamanda hazır yapı sektörünün kendine depreme karşı çok daha güvenli ve çağdaş görünümlü yapılar üretmesi konusunda bir çeki düzen vermesi bakımından da bir kırılma noktası olmuştur. Yapı sektörü bu bakımdan yeterli sayılabilecek gelişmeyi göstermiştir. Sertifikaları, belgeleri, dünya norm ve standartları ile ürünün kalite güvencesinin sağlanması bir gereklilik olduğu artık anlaşılmıştır. Ülkemiz adına geldiğimiz nokta gelişimdir. Her yönden başarı ve süreklilik arz eden girişimlerdir.

Ülkemizde 12 Mayıs 2012 tarihinde yasalaşan Kentsel Dönüşüm yasası hakkındaki düşüncelerinizialabilir miyiz?

2012 yılında hayata geçen Kentsel Dönüşüm yasası daha önceki yıllarda gündeme alınmış olsaydı bugün yapıların büyük bir kısmı çevreye daha duyarlı ve nitelikli aynı zamanda daha yaşanabilir yapılar olabilirdi. Ve olası beklenen depremlere karşı da oldukça güvende olabilirdik. Bu pozitif yaklaşımla en azından bu konunun yasalaşması gerçekten önemli bir milattır.

112

Kasım + Aralık 2014

Kurum olarak çelik yapı sistemlerini kentsel dönüşüm sürecinde nasıl konumlandırıyorsunuz? Avantajları nelerdir? Gereken ilgiyi görebiliyor mu?

Hafif çelik yapılar ve betonarme birbirinin rakibi değildir. Her ikisinin de kullanılması gereken avantajlı olduğu yerler var. Deprem riskinin fazla olduğu, zeminin iyi olmadığı bölge ve lokasyonlarda hem hafifliğinden dolayı zemine yük getirmemesi nedeni ile hem de çok hızlı olmasından dolayı zaman maliyetini en aza indirmektedir. Zaman maliyetini minimum seviyede tuttuğu için deprem riski olan yerlerde öncelikli tercih sebebi olarak çok hızlı bir şekilde kentsel dönüşümü desteklemektedir. Ülkemizde hafif çelik yapılar yeni yeni dikkat çekmeye ve ilgi görmeye başlamıştır. Hekim Holding olarak toplumu, kuruluşları ve kişileri bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarımız tüm hızıyla devam edecektir.

Hafif çelik yapı sistemleri ile çok katlı yapılar üretmek mümkün mü? Hangi kullanım amaçları için daha uygun bir seçenek? Betonarme inşaat yöntemine göre avantajları ve kullanıcıya sağladığı ekstra özellikler neler?

Hafif çelik yapı sistemleri ile çok katlı yapılar üretmek artık Türkiye’de mümkün. Bu konudaki Ar-Ge ve Ür-Ge süreçlerimiz sonucunda doğan Steelin markası Türkiye’de yine bir ilke imza atmamızı sağlayacak. Gerek konutlar gerekse kentsel dönüşümü destekleyecek yapılar için önemli bir alternatif sunmaktayız. Sağlık ocakları, hastane yapıları, kamu binaları, oteller, toplu konutlar ve benzeri yapılar olarak betonarmeye alternatif , nitelikli konforlu ve ekolojik yapılar olarak sunduğumuz Steelin’in tanıtım lansmanlarına başlamış bulunmaktayız. Hafif çelik yapılar, betonarme yapılara göre yaklaşık ağırlık olarak 10 da bir daha hafiftir. Bunun avantajı, depremi daha az hissetmesi, zemine daha az yük aktarması ve temel maliyetleri azaltmasıdır. Çok hızlı sürede kullanıma açılması ve kurulum olması da büyük avantaj sağlamaktadır.

Ar-Ge çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ar-Ge ‘ye ne kadar yatırım yapıyorsunuz?

İnovasyon çağında hiç kuşkusuz; AR-GE & ÜR-GE faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. Süreklilik ve gelişim en temel ilkelerimiz arasında yer almaktadır. AR-GE & ÜR-GE faaliyetlerimiz arasında; kaynaksız yapı teknolojisi, 2 dakika gibi kısa bir sürede kurulabilen katlanır ve iç içe geçebilen konteynerler, sıfır karbon salınımlı modüller, doğa dostu ekolojik yapılar sektöre kazandırdığımız yenilikler arasında ön plana çıkmakta.

2014 yılında da sektörümüzde fark yaratan ve dünya pazarlarında rekabet gücümüzü artıran yeni ürünleri ülkemize kazandırmaya devam etmeyi planlamaktayız. Ar-Ge alanında geniş açıklıklı endüstriyel yapıların çalışmalarını da tamamlamış olup, çok katlı hafif çelik yapılar olarak sektörde önemli bir yeniliğe imza atıyoruz. Çok katlı hafif çelik yapı sisteminde kullanılan yeni bir teknoloji ile 8 kata kadar hafif çelik yapılar tasarlayıp, uygulanabilir hale getiriyoruz. Yüksek teknolojili işleme makineleri, Ar-Ge çalışmaları ve testleri gibi tüm alt kırılımların beraberinde bu alanlarda da yeni ve farklı sistemler geliştiriyoruz.

Kalite standartlarınızdanbahseder misiniz?

Özellikle sektörde kalite ve standartların uygulanabilir olmasına önem ve dikkat çekmek isteriz. 21 sertifikamız ile dünya norm ve kalite standartlarına uygun üretim yapmaktayız. Sertifikalarımızın 2’si Türkiye’de ilk ve tek olarak sadece Prefabrik Yapı A.Ş.’de bulunmakta. NPFA 5000 Fibercement Panel Yangın Dayanım Belgesi ve Metal Kabinler Ürün Belgesi ise yine sektörde sadece kurumumuz üretiminde yer almakta.

Bu açıdan inovatif ürünleri uluslararası kalite standartlarında üretmek temel ilke ve prensiplerimizin en başında gelmektedir. Türk Standartları Enstitüsü işbirliği ile oluşturulan TSE K 118 belgesine sahip olan firmalar ile bu belgeye sahip olmayan ve denetlenmeyen firmaların varlığı da sektörde kalite standartlarını kontrol eden bir yapı ihtiyacını sağlıyor. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

113

ÜLKE / İSVİÇRE

Kasım + Aralık 2014

Yeşil politikaları, eğildikleri alan hangisi olursa olsun, ekonomik faktörlerden ayrı kurgulamak hayal kırıklığıyla sonuçlanacak romantik bir serüvenden başka bir şey değil. Başarı; ekonomik faktörlerle desteklenen yeşil politikaları köklü, iz bırakacak şekilde hayata geçirmek.

İsviçre, analizleri geniş ölçekli ve farklı unsurlarla birlikte yapılmış yol planı ile yeşil ekonomiye giden yolda hızla yol alıyor. Bir önceki sayımızda başladığımız incelememizin bu ayağında “Ekonomik büyüme ve ticari başarıyı sürdürülebilir kılarken yeşil politikalar nasıl hayata geçer? Küreye zarar vermeden küresel ticarette nasıl etkin bir oyuncu olunur?” sorularına yanıt arıyoruz.

İSVİÇREYeşil Ekonomiye Uzanan Yolda

114114

“EKONOMİK BÜYÜME VE TİCARİ BAŞARIYI SÜRDÜRÜLEBİLİR KILARKEN YEŞİL POLİTİKALAR NASIL HAYATA GEÇER?KÜREYE ZARAR VERMEDEN KÜRESEL TİCARETTE NASIL ETKİN BİR OYUNCU OLUNUR?” SORULARINA YANIT ARIYORUZ.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

115

ÜLKE / İSVİÇRE

EKONOMİ ALANINDA KARŞILIĞINI BULAMAYAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PLANLARI BAŞARISIZLIĞA UĞRAMAYA MAHKUM DURUMDA. BÜYÜME VE MEVCUT HARCAMA ORANLARINI HESABA KATMADAN SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ÜZERİNE PROGRAM YAPMAK DENİZ KUMU İLE İNŞAAT YAPMAYA BENZİYOR. İSVİÇRE KONFEDERASYONU’NUN TÜRKİYE DIŞ TİCARET DİREKTÖRÜ MEHMET YILDIRIMLI, ÜLKESİNİN BU YOLDA İLERLEMEK ADINA YAPTIKLARINI VE BİR SONRAKİ ADIMI NASIL PLANLADIKLARINI EKOYAPI’YA ANLATTI.

MEHMET YILDIRIMLIİSVİÇRE KONFEDERASYONU TÜRKİYE DIŞ TİCARET DİREKTÖRÜ

Yeşil Trend Sadece Marka ya daFirma için Bir Mücadele Alanı Değil

116

Kasım+ Aralık 2014

İsviçre’nin son derece kararlı bir sürdürülebilirlik tutumu var. Dışarıdan bakanın göremeyeceği, sizin içinde olduğunuz için bildiğiniz ayrıntılarıvar mı bu tutumun?

İlk olarak, “sürdürülebilirlik” kavramının bugün herkesin ağzında olduğunu söylemem gerek. “Sürdürülebilirlik” kelimesini gittiğiniz her yerde, dokunduğunuz ya da baktığınız her şeyde görüyorsunuz. Bu bir trende mi yoksa ciddiye aldığımız bir konuya mı dönüştü? Benim kanaatim sürdürülebilirliğin günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçasına dönüştüğü yönünde. Sırf İsviçre için değil tüm dünya için böyle bu.

Geçtiğimiz birkaç yıl süresince işsizlik oranının büyümesi, çevresel tehditlerin artması, demografik büyüme, tüketim ve üretim çerçevesinin sürdürülemeyecek duruma gelip doğal kaynaklar ve iklim değişikliği üzerinde baskı kurması gibi sebeplerden ötürü zorluklarla karşılaştığımızı söylemek isterim. Her ülke, hatta her birey, bahsettiğim etkileri azaltmak, daha iyi bir dünyada yaşayıp bizden sonraki nesillere daha iyi bir gelecek bırakmak için çabalıyor.

İsviçre Federal Anayasası, bildiğiniz gibi, sürdürülebilir kalkınmanın ulusal bir hedef olduğunu deklare etti. Sadece bir ya da iki kanton değil, 26 kantondan meydana gelen tüm İsviçre kendini yenileyebilmek ve doğa ile dengeli bir ilişki kurmak için çalışmalı; biz insanların talep ettikleri konusunda da istekli olmalı. Dahası, bu hedeflerin uygulanma ve yürütme süreçleri kantonlar, yerel otoriteler, sivil toplum öğeleriyle birlikte kamusal ve özel sektörler arasında iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Ülkenin bu tutumu inşaat sektörünü ve dolayısıyla sektörle çalışan markaları etkiliyor olmalı. Siz İsviçreli markaları pek çok kişiden daha iyi tanıyorsunuz. Sürdürülebilir ve çevre dostu üretime geçiş sırasında neler yaşandı? Uyum süreci nasıl işledi?

KÜRESEL KAYNAKLARIN KISITLI OLDUĞU, KÜRESEL

İKLİM DEĞIŞİMİNİN HIZ KAZANDIĞI BUGÜNLERDE

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KONUSUNDA ADIM

ATMAK YALNIZCA BİR SEKTÖRÜN İŞİ DEĞİL

AKSİNE YAŞAM BİLİMİ, ENFRASTRÜKTÜR, BİLGİLENDİRME,

İLETİŞİM, TEKNOLOJİ VE DAHA BİRÇOK BAŞKA SEKTÖRÜN GÖREVİ.

İsviçre’deki sürdürülebilirlikle alakalı güçlü kararlar, ya da hedefler mi demeliyim, sadece inşaat sektörünü değil ülkenin konuyla alakalı tüm sektörlerini etkiliyor. Küresel kaynakların kısıtlı olduğu, küresel iklim değişiminin hız kazandığı bugünlerde sürdürülebilirlik konusunda adım atmak yalnızca bir sektörün işi değil aksine yaşam bilimi, enfrastrüktür, bilgilendirme, iletişim, teknoloji ve daha bir çok başka sektörün görevi.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü WIPO’nun hem 2013 hem de 2014 inovasyon endeksinde

İsviçre inovasyon açısından dünyanın bir numaralı ülkesi olarak yer alıyor. Hem inovasyon lideri olarak konumunu hem de küresel anlamda rekabetçi ülkelerden biri olarak rolünü korumak için sürdürülebilirliğin ve kalitenin, teknolojik gelişmelerin yanı sıra, İsviçreli firmaların anahtar öğeleri olması gerektiğini kabul etmem gerekir.

Ülkenin sürdürülebilirlik kararları aslında bir yandan hemen hemen tüm iş yapış şeklini ve ticareti etkiliyor olmalı. Bunun artı ve varsa eksi yanları nelerdir?

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

117

ÜLKE / İSVİÇRE MEHMET YILDIRIMLIİSVİÇRE KONFEDERASYONU İSTANBUL TİCARET ATAŞESİ

HALİ HAZIRDA SÜRDÜRÜLEBİLİR OLAN VE BUNU GELİŞTIRMEYE

ÇALIŞAN FİRMALARI SÜRDÜRÜLEBILIR OLDUĞUNU

İDDİA EDEN VE BUNU BİR İŞ GENİŞLETME ALANI OLARAK

GÖREN FİRMALARDAN AYIRMAMIZ GEREKİYOR.

Ulusal düzeyde alınan her karar, özellikle bu karar sürdürülebilirlikle alakalı ise, iş yapma şeklini etkileyebilir ve etkileyecektir de. “Sürdürülebilir” ya da “daha sürdürülebilir” olmaya karar veren bir firma örneğini ele alalım. Öncelikle hali hazırda sürdürülebilir olan ve bunu geliştirmeye çalışan firmaları sürdürülebilir olduğunu iddia eden ve bunu bir iş genişletme alanı olarak gören firmalardan ayırmamız gerekiyor. Sürdürülebilir olmak istediklerini düşünen firmalar bunu çevreci ve sosyal düşünce iş hayatlarına bir başarı ya da ciro getirmeyene dek bir kelime, bir felsefe olarak kullanıyor. Sürdürülebilirlik onlar için bir trend, para kazanmak için bir araç. Bu firmalar sürdürülebilirliği konseptlerinden hemen çıkartacaklar.

Firma felsefelerine sürdürülebilirlikle örtüşen düşünceleri, fikirleri ve eylemleri dahil etmeye karar veren diğer firmalar bunu çalışanlarının,

müşterilerinin ve partnerlerinin merkez görevi haline getirerek hayata geçiriyorlar. Firmaların çalışma tarzlarını etkileyen felsefeleri ve tavırları değişecek.

İsviçre, bir ulus olarak, sürdürülebilirliği bir şov aracı olarak görmeyen, onu daha güçlü daha rekabetçi bir duruma gelip inovasyon konusundaki birinciliğini korumak için kullanan grupta yer alıyor.

Tıpkı madalyon gibi alınan her karar avantaj ve dezavantajları ile iki yüze sahip. “Sürdürülebilirliği” çalışanlarından, müşterilerinden ve partnerlerinden meydana gelen çevresi dâhilinde ana görev olarak kabul eden firma örneğini yenilemek isterim. Günlük çalışma alışkanlıklarına sürdürülebilirliği dâhil eden firmalar müşterileri ile kurdukları ilişkilerini güçlendirirken çalışanları

nezdinde yaşanan dalgalanmayı da en aza indirecek. Bunun dezavantajı ise üretim maliyeti artarken hissedar değerine odaklanmanın azalması.Konuyu tekrar ülke boyutuna çekecek olursak, ülke imajının ve tanınırlığının güçlenmesi gibi bir avantaj var ortada Bu da herkes için bir güven ortamı yaratılması anlamına geliyor. Dezavantaj ise, yapılacak değişiklikler söz konusu olduğundan ekonomik büyüme yavaşlayabilir hatta başlangıçta tıkanabilir.

İsviçre’nin hedeflerinden biri de yeşil ekonomi. Bu hedefe doğru ilerleyen yol; ulusal ve uluslararası ticaret ile markaları etkiliyor?

Öncelikle şunu sormamız gerek; yeşil ekonomi nedir? Benim anladığım kadarıyla yeşil ekonomi sosyal adaleti de göz önünde

Kasım+ Aralık 2014

118

İNSANLAR SATIN ALMA ALIŞKANLIKLARINI VE İHTİYAÇLARINI DEĞİŞTİRİYOR; ORGANİK/BİO ÜRÜNLER SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA MARKALARA DAHA DETAYCI

BİR BİÇİMDE YAKLAŞIYORLAR. BU SATIN ALMA TAVRI SADECE MARKALARI DEĞİL, FİRMALARIN FELSEFELERİNİ VE ÜRETİM TARZLARINI DA ETKİLEYECEKTİR.

bulundururken mevcut hizmet ve ürünleri kayda değer bir enerji ve kaynak tasarrufu ile üretmeyi mümkün kılan bir şema. İsviçre Federal Hükümeti dört yıl önce şu anda üzerlerinde çalışmaların yapıldığı 6 farklı maddeden oluşan bir hareket alanı belirledi. Detaylara girmek yerine bu röportajın okurunu hükümetin internet sayfasını ziyaret edip raporun tamamına göz atması konusunda şevklendirmek isterim.

Soruya dönecek olursak; yeşil ekonominin ulusal ve uluslararası ticareti, markaları nasıl etkilediğiyle ilgili söylenecek çok şey var. Her değişiklik ve karar yeşil ekonomi ile alakalı tarzımızı ve tavrımızı etkileyeceğinden, “yeşil trend” sadece marka ya da ticaret için bir mücadele alanı değil. Aynı zamanda bütün ekosistemi etkiliyor. İnsanlar satın alma alışkanlıklarını ve ihtiyaçlarını değiştiriyor; organik/bio ürünler söz konusu olduğunda

markalara daha detaycı bir biçimde yaklaşıyorlar. Bu satın alma tavrı sadece markaları değil, firmaların felsefelerini ve üretim tarzlarını da etkileyecektir.

Türkiye’de İsviçre’nin son derece önemli ve alanlarında lider markalarına ulaşmak mümkün. Hali hazırda Türk pazarında yer alan ya da girmeyi planlayan markaların Türkiye’yi seçme süreçlerini en çok ne etkiliyor?

2013 verilene göre İsviçre’nin Türkiye’ye direkt yabancı yatırım miktarı 2 milyar 600 milyon dolar. 70’i büyük yatırımlar yapmış 450 İsviçreli firma Türk pazarında yer alıyor. Néstlé, ABB, Novartis, Roche, Quasar, SGS çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de arge merkezleri, inşaat ya da üretim alanları kurdular. Sadece İsviçreli büyük oyuncular değil aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmeler de Türk pazarına dahiller. İsviçre ve Türkiye arasındaki ticaret aşağı yukarı 3 milyar İsviçre Frank’ı ederinde (Altın bu miktara dahil değil) İsviçreli firmalar başka firmalara oranla çok daha muhafazakarlar. Bu özelliklerini seviyorum zira bir şeye yatırım yapmadan önce farklı açılardan incelemeler yapmak çok önemli.

Bu yüzden İsviçreli tüm kobilere ileri

adımlar atmadan önce piyasayı/ülkeyi incelemelerini öneriyorum. İleriki adım ise yerel bir partnerle ortaklık kurup farklı kültür ve adetleri olan bir ülkeye öyle doğrudan yatırım yapmaktansa onlarla çalışmaları. Bildiğiniz gibi, bir ülkeye yatırım yapmak ya da o ülkenin pazarına girmek farklı değişkenlere bağlı; ülkenin büyüklüğü ve önemi, sektör fırsatları, yatırım teşvikleri, vergiler, politik ve ekonomik durağanlık, ekonominin büyüme hızı gibi. Türkiye özelinde, ülkenin farklı alan ve endüstrilerde sunduğu pek çok fırsat olduğunu söyleyebilirim. İsviçre pazarına girmek isteyen Türk markalarına neler önerirsiniz; sürdürülebilirlik ve yeşil politikalar ışığında?

Türkiye’ye gelecek olan İsviçreli firmalar için söylediklerimin hepsi, İsviçre’ye gitmek isteyen Türk markaları için de geçerli. Yine de, söz konusu sürdürülebilirlik ve yeşil enerji ise Türk tarafına İsviçre Federal Hükümeti tarafından yayınlanmış sürdürülebilir kalkınma ile alakalı hareket planımızı incelemeyi tavsiye ediyorum. Uzmanlarla konuşup bir soru ya da ihtiyaçları olduğunda bizimle iletişim kurabilirler. Bizim Swiss Business Hub Türkiye olarak bir görevimiz de İsviçre’ye yatırım yapmak isteyen Türk firmaları desteklemek.q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

119

ÜLKE / İSVİÇRE

İSVİÇRE’NİN ATIK YÖNETİMİ

İSVİÇRE ATIK YÖNETİMİ KONUSUNDA BAŞARILI BİR MODEL SERGİLİYOR. GENEL BİR ÖLÇEKLE KONUŞACAK OLURSAK SİSTEMATİĞİ KUVVETLİ ATIK DÖNÜŞÜM/DEĞERLENDİRME SİSTEMİ SAYESİNDE YILLIK TOPLAM ATIK ORANININ YÜZDE 47’Sİ GERİ DÖNÜŞÜMLE ÜRETİME KAZANDIRILIYOR.

Kasım + Aralık 2014

120120

Bireysel geri dönüşüm konusunda elektronik eşyalara uygulanan geri dönüşüm vergisi pozitif bir yaptırım olarak yüksek bir işlevselliğe sahip. Eski ürünü değiştirme ya da sadece elden çıkarma noktasında gerekli prosedür takip edildiği durumlarda alınan verginin iadesi yapılıyor.

Fakat ülkenin atık yönetimi konusundaki başarısı sadece bireysel çabaya bağlı değil. Hem özel sektör hem de kamu organizasyonları adanmış bir tutumla geri dönüşüm programlarına uyum sağlıyor. Örnek vermek gerekirse SBB-İsviçre Federal Demiryolları, her yıl 276 bin tişört üretiminde kullanılacak ölçekte geri dönüştürülmüş ham madde sağlayan, 2 milyon 500 bin plastik şişeyi geri dönüşüm programlarına dahil ediyor. Tüketim sonrasında atıl durumda doğaya saçılma ihtimali olan bilinçsiz atıklar, ülkenin ve küresel çevrenin korunmasına yardım eden sistemler sayesinde tekrar değer kazanıyor.1990’ların başından itibaren teknoloji ürünlerinin geri dönüşüme kazandırılması konusunda öncü konumunu sağlamlaştıran İsviçre, bunu yasal yaptırımları ve uygulamaları beklemeden kendi

kampanyalarını üreten özel şirketlere borçlu. Fırsatı görüp hem ticari çıkarları hem de çevre politikaları sebebiyle eski ürün alımı ile geri dönüşümün ilk ayağını atan firmalar, toplumda atık yönetimi kültürünün oturmasına da zemin hazırlamış durumdalar.

İnşaat ve sivil mühendisliğin tercihleri arasında yer alan, yollarda kullanılan katrandan inşaatlarda kullanılan daha kompleks ürünlere ulaşan geniş bir materyal skalası geri dönüşüm sistemine dahil ediliyor. İsviçre’nin bu tarz atık oranı yıllık 10 milyon ton. Toplam inşaat atığının yüzde 80’i geri dönüşüm sonucunda tekrar kullanılabilir hale getiriliyor.

Adjuvan ve katkı maddelerin inşa materyallerinde daha çok kullanılması atık

yönetimini bir yandan zorlaştırırken bir yandan daha da zorunlu hale getiriyor. Bu materyallerin çevreyi zehirlemesini önlemek adına daha ciddi önlemler alıp, daha sıkı kurallarla ilerleyen bir sistem oluşturmak gerekiyor. İsviçre, yakın gelecekte bu tarz kimyevi yapıya sahip materyal kullanan firmaları daha detaylı bir analiz ve kullanım sonrası istimal süreci konusunda yükümlendirmeye hazırlanıyor.

Örnek vermek gerekirse; Châtel St-Denis’deki geri dönüşüm tesisinde izolasyon malzemelerinin tekrar değer kazandırılma süreci başarıyla işliyor. Geri dönüşümden elde edilen materyallerin büyük bir kısmı tekrar üretimde kullanılıyor. q

1990’LARIN BAŞINDAN İTİBAREN TEKNOLOJİ ÜRÜNLERININ GERİ DÖNÜŞÜME KAZANDIRILMASI KONUSUNDA ÖNCÜ KONUMUNU SAĞLAMLAŞTIRAN İSVİÇRE,

BUNU YASAL YAPTIRIMLARI VE UYGULAMALARI BEKLEMEDEN KENDİ KAMPANYALARINI ÜRETEN ÖZEL ŞİRKETLERE BORÇLU.

121

ÜLKE / İSVİÇRE

U-TT BİR MERAK, ETİK BİR SORGULAMA SONUCUNDA BAŞLADI. RESMİ MİMARLAR OLARAK ŞEHRİMİZİN NASIL RESMİ OLMAYAN BİR ŞEKİLDE GELİŞTİĞİNİ ANLAMA KONUSUNDA MERAKLIYDIK. CARACAS’TA YAŞAYAN İNSANLARIN BÜYÜK BİR KISMININ HÜKÜMETİN BİR PLAN YAPMADIĞI YA DA YASAL EMLAK PİYASASININ KONTROL ETMEDİĞİ YERLERDE NASIL YAŞADIĞINI ANLAMAYA ÇALIŞTIK.ALFR

EDO

BRIL

LEM

BOUG

Anahtar Nokta: İnsan Faktörü

122

Kasım + Aralık 2014

Bir akademisyen olarak İsviçre’nin sürdürülebilirlik kararları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mimari ve planlama süreçleri dahilinde sürdürülebilirliğe değer verme açısından İsviçre pek çok konuda gelişmiş ve ilerlemeye açık bir ülke. Uzun ömürlülük, esneklik ve istikrar üzerine yoğunlaşmış toplumsal bir algı var. Bu değerlerin iyi eğitilmiş kamu ila özel sektör aktörleri ve ekonomik güçle bir araya gelmesi, bina skalasında daha fazla sürdürülebilir projelenin ortaya çıkmasını sağlıyor. Yine de dağınıklığa izin vermeye, hatta bunu teşvik etmeye yaklaşan bir tutum var. Bu da otomobil merkezli ulaşım ve birbirinden ayrı tesisler arasındaki distribüsyona bağlı yapısı sebebiyle yüksek

MİMARİ VE PLANLAMA SÜREÇLERİ DAHİLİNDE

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE DEĞER VERME AÇISINDAN İSVİÇRE

PEK ÇOK KONUDA GELİŞMİŞ VE İLERLEMEYE AÇIK BİR ÜLKE.

UZUN ÖMÜRLÜLÜK, ESNEKLİK VE İSTİKRAR ÜZERİNE

YOĞUNLAŞMIŞ TOPLUMSAL BİR ALGI VAR.

oranda sürdürülebilirlikten uzak bir gelişim formu. Yönetim söz konusu olduğunda İsviçre’nin aslında merkeziyetçilikten uzak bir ülke olduğunun altını çizmek gerek. Bölge ve şehirlerin geniş otonomileri Almanya gibi ülkelere kıyasla sürdürülebilir mimari ve büyüme standartları açısından güçlü bir federal poliçenin oluşmasına engel oluyor. Bizce, federal otoritelerin tepeden aşağıya ilerleyen sürdürülebilir kalkınma programlarını teşvik etmeye devam ederken yerel yöneticiler ve gruplarla işbirliğine girip hazırladıkları poliçelerin uygun bağlamda işlemesini sağlamaları gerekiyor.

Yeşil mimari gittikçe önem kazanıyor. Fakat günün sonunda her şey mimarın, yatırımcının ve müşterinin kararlarıyla

doğrudan alakalı. Sizce bu konuda hükümetler tarafından alınan kararların bir etkisi oluyor mu?

Biz, hükümetlerin mimarları ve yatırımcıları daha sürdürülebilir bir yapıyla çalışmaya zorlama yükümlülüğü olduğuna inanıyoruz. Biliyoruz ki kar amacı her zaman uzun süreli yatırımlardan yana olmadığından, şehir hayatı dar görüşlü değerler tarafından inşa ediliyor. Halk geneli ve mimarlık mesleği içindeki ekolojik hassasiyetlere ve rezilyansa doğru yaşanan kültürel gelişme cesaret verici. Fakat insanları daha sürdürülebilir binalar inşa etme konusunda gerekli baskıyı yaratan kurallar, düzenlemeler ve standartlar da önemli. Bu kısıtlamaları negatif değerler olarak kurgulamaktansa bir tasarımcı olarak

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

123

ÜLKE / İSVİÇRE

ben onları yaratıcı bir ilham kaynağının gereksinim duyduğu katalizörler olarak görüyorum.

U-TT projelerinin çoğunlukla Venezuela’da yer almasının budurumla bir ilişkisi var mı?

U-TT Venezuela’da start aldı ve ilk 12 yılımızda bir firma olarak orada çalıştık. Coğrafi odaklanmamızın tek ve basit açıklaması budur. Geçtiğimiz yıllarda daha çok araştırma, eğitim ve medya çalışması yapmaya başlamış olsak da farklı geliştirme aşamalarında olan yeni inşa projelerimiz de var ve onların da hepsi, aslına bakacak olursak, Venezuela’nın dışında yer alıyor.

Sizce geçtiğimiz on yılda yeşil ve sürdürülebilir projelerin mimari eğitimdeki yeri açısından en çokne değişti?

Sosyal sürdürülebilirliğe de ekolojik karşıtına da eşit şekilde odaklanıyoruz. Aslına bakarsanız bu iki kavram birbirini bilinçlendiren bir yapıya sahip ve bu da bizim öğrencilerimize öğretmeye çalıştığımız esas derslerden biri. Eğer bir proje, içinde yaşayan, çalışan ya da sadece bulunan insanlar tarafından kullanılmayacaksa, takdir edilmeyecekse ekolojik sürdürülebilirlik çok az

şey ifade eder. Bir tasarıma istediğiniz kadar pasif sistem ya da güneş paneli yerleştirin; eğer tasarım ikamet eden insanlar için faydalı değilse çok uzun bir ömre sahip olmayacaktır. İnsan faktörünü, sosyal kaygıları düşünen mimarlar en büyük değişimi temsil ediyor.

Urban Think Tank projesi nasılortaya çıktı?

U-TT bir merak, etik bir sorgulama sonucunda başladı. Resmi mimarlar olarak şehrimizin nasıl resmi olmayan bir şekilde geliştiğini anlama konusunda meraklıydık. Caracas’ta yaşayan insanların büyük bir kısmının hükümetin bir plan yapmadığı ya da yasal emlak piyasasının kontrol etmediği yerlerde nasıl yaşadığını anlamaya çalıştık. Böylelikle yıllarca sürecek bir araştırma ve sosyal bağlılık projesine başladık. Yerel öğrencilerle ve toplum aktivistleriyle birlikte çalışıp gece kondu mahallerinin nasıl ortaya çıktığını ve nasıl değiştiklerini araştırdık ve belgeledik. Bu önce küçük ölçekli müdahalelere ardından mimari projelere en nihayetinde şehir ve alt yapı planlaması yapmaya sürükledi bizi. Tasarım profesyonelleri olarak hükümet planlayıcılarından politikacılara, sanayicilerden toplum aktivistlerine ve ortalama vatandaşlara kadar toplumun her bölümüyle bağ kurmamız gerektiğine inanarak çalıştık. Şehirlerini daha güvenli,

daha konforlu, daha kapsayıcı bir hale getirmek isteyen pek çok tasarımcı, mühendis, sanatçı ve toplum gönüllüsü bulduk. Bu işbirliği sayesinde U-TT büyüdü.

Hem teoride yer alan hem de gerçekleşen projeler hazırlıyorsunuz.Bu ikisi arasındaki en kalın sınır nedir?

Biz genelde hem araştırma hem de pratik ayağı olan projeler inşa ediyoruz. Alan, topluluk ve konteksi anlamadan bırakın bina önerisi hiçbir şey önermiyoruz. Bu araştırma süreci alan ziyaretleri, yayınlar, stüdyolar, sergiler, filmler ve başka ürünlere sonuç veriyor. Süreçte bir noktada öneriye ulaştığımızda bu öneriyi gerçekleştirmenin yolunu aramaya başlıyoruz. Bu da para bulmak anlamına geliyor çünkü kendileri de şehirli olan müşterilerimiz böyle bir ödeme yapma şansına sahip değiller. Devlete, yardım organizasyonlarına ve özel sektöre gidiyoruz biz de. En büyük engel fon. Fakat çoğu zaman bu arayış sürecinde yalnız olmuyoruz, müşterilerimiz de bu süreçte bize dahil oluyor. Justin McGuirk’in tanımını yaptığı aktivist mimari de bu genelde çalışma yaptığımız kompleks ve zorlu çevrelerde işe yarayan tek sistem de bu. Aktivistler mükemmel müşterinin, projenin ya da alanın gelmesi için bekleyen insanlar değil. Onlar daha ziyade bu gereklilikleri bulup statükoyu zorluyorlar. q

BİZ, HÜKÜMETLERİN MİMARLARI VE

YATIRIMCILARI DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAPIYLA ÇALIŞMAYA

ZORLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ OLDUĞUNA İNANIYORUZ. BİLİYORUZ Kİ KAR AMACI HER ZAMAN UZUN SÜRELİ

YATIRIMLARDAN YANA OLMADIĞINDAN, ŞEHİR HAYATI DAR GÖRÜŞLÜ

DEĞERLER TARAFINDAN İNŞA EDİLİYOR.

124

Kasım + Aralık 2014

ÜLKE / İSVİÇRE

UÇUŞ SÜRECİNİN DAHA VERİMLİ OLMASI ÇEVRE

ÜSTÜNE BİNEN YÜKÜN AZALMASI ANLAMINA

GELİYOR. ÖRNEK VERMEK GEREKİRSE; YÜKSEK

PERFORMANSLI UÇUŞ SİSTEMLERİNİN YÜKSEK

RÜZGARLARI DAHA VERİMLİ KULLANMASI SAĞLANMAYA

ÇALIŞILIYOR.

SWISSSürdürülebilir ve Çevreci Uçuş

Swiss International Air Lines-İsviçre Uluslararası Havayolları, yani kısa adıyla SWISS, İsviçre’nin bayrak taşıyıcı havayolu olarak Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Asya’ya uçuşlar gerçekleştiren bir Star Alliance üyesi. Merkezi Zürih Havalimanı olan şirket, bayrak taşıcısı olduğu ülkenin sürdürülebilirlik ve yeşil politikalar konusundaki hassasiyetini uluslararası havacılıkla birleştiriyor.

Havacılığın, özellikle sivil havacılığın çevre politikaları karşısında en suçlu görüldüğü alan karbondioksit salınımı. Sivil havacılık için hizmet veren tüm hava araçları tamamen kerosin kullanarak çalışacak alt yapı ile hareket ediyor. Kerosin yandığında yüksek derecede karbondioksit ortaya

çıkarıyor. Oranlama 1 ton kerosine, 3,15 ton karbondioksit üzerinden yapılıyor. Yine reaksiyon sonucunda ortaya çıkan su buharı ve nitrojen oksit de atmosfere yayılıyor. Su buharı ve karbondioksit iklim değişimine sebep verirken nitrojen oksit yere yakın bölgelerde hava kalitesini etkiliyor.Havalanmanın kısa bir süre ardından acil iniş yapılması, hava aracının kısa bir süre içinde ağırlığını azaltması gerektiği durumlarda yakıt atımı yapılır. Nadir olarak başvurulan bu yöntemin yaşanma oranı üç yılda birdir. SWISS filosu içinde ancak Airbus A340 modeli böyle bir yönteme ihtiyaç duyar.

Havacılığın bir başka sorunu olan gürültü kirliliği de SWISS’in gündeminde. Teknik açıdan bakıldığında hava araçlarındaki

Kasım + Aralık 2014

126

IATA Hedefleri

• 2020 itibariyle yıllık yakıt verimliliği yıllık bazda yüzde 1,5 oranında iyileştirilmeli• 2020’den sonra hava seyahati açısından gerçekleştirilecek her büyüme hareketi karbon nötr olmalı• 2050 itibariyle karbon salınımı 2005 oranlarından az olmalı

YENİ HAVA ARACI MODELLERİ DAHA AZ

KARBONDİOKSİT ÜRETİYOR. SWISS’İN ESKİ AIRBUS A330-200 FİLOSUNUN YERİNİ A330-300’LERE

BIRAKMASININ ARDINDA YATAN NEDEN DE BU.

gürültü kirliliğinin kaynağı sıcak ve soğuk havanın yüksek hızda çarpıştığı motor bölmeleridir. Motorların çalışma süreçleri ise havanın çıkardığı sese ek bir gürültü oluşturur. Havanın aracın birbirine denk olmayan noktalarının üzerinden geçerken sebep olduğu seslerden ise aerodinamik sorumludur.

Araştırmalar, geçmişe göre gürültüyü algılama tarzının farklılık gösterdiğine işaret ediyor. Gürültüye tolerans seviyemiz istikrarlı bir biçimde düşüyor. Gürültü bizi eskiye göre daha hızlı rahatsız ediyor. Havacılığa ve hava seyahatine bakış açısına, kişisel hassasiyetlere, günün saatine, uçağın görünürlüğüne ve büyüklüğüne göre aynı gürültü seviyesi farklı insanlarda farklı etkiler yaratıyor.

Çevre konusundaki sorumluluğunu son derece ciddiye alan SWISS, Uluslararası Sivil Havacılık Otoritesi IATA’nın koyduğu hedefleri takip ediyor.

Hedeflerine ulaşma konusunda SWISS çevre stratejisini dört kategori üzerinde kurguluyor.

Teknolojik İlerleme

Yeni hava aracı modelleri daha az karbondioksit üretiyor. SWISS’in eski Airbus A330-200 filosunun yerini A330-300’lere bırakmasının ardında yatan neden de bu. Filodaki yenilik sayesinde yolcu başına düşen kerosin yakımı yüzde 13 azalıyor. Yeni

yıl itibariyle SWISS Avrupa filosu Avro RJ’yi Bombardier tipi C serisi ile değiştirecek. Bu değişim öncesine göre yüzde 25 verimlilik sağlayacak.

SWISS, École Polytechnique Fédérale de Lausanne’nın Sürdürülebilir Bioyakıt Yuvarlak Masası RSB’nin aktif bir üyesi. Firma, alternatif yakıt alanında yapılan araştırmaları destekliyor. RSB, alternatif yakıt konusunda sürdürülebilir bir standart yakalamayı hedefliyor.

Operasyonel Ölçekler

Uçuş sürecinin daha verimli olması çevre üstüne binen yükün azalması anlamına geliyor. Örnek vermek gerekirse; yüksek performanslı uçuş sistemlerinin yüksek rüzgarları daha verimli kullanması sağlanmaya çalışılıyor. Sistemli yükleme aerodinamik konusunda optimum çözüm verebileceği biliniyor. Elverişli durumlarda SWISS Airbus A340 pilotları uçağın dört motorundan ikisini kapatıp, iniş sonrasında pistte sadece iki motor ile hareket ediyor.

Etkili Altyapı

Havaalanlarının bilinçli kullanımı ve uçuş güvenliği havacılıkta karbondioksit salınımını önemli ölçüde azaltabilir. Ne yazık ki, her ülke kendi havacılığını kontrol ettiği için bu yöntemler nadiren verimlilik sağlıyor. Avrupa Komisyonu bu konuya “Tek Avrupa Göğü” başlıklı, her yıl 10 milyon tonluk karbondioksit salınımını engelleyecek bir proje ile müdahale etmek istiyor.

SWISS, projenin teknik ayağına dahil olmasının ötesinde Skyguide ve Zürih havalimanı ile birlikte “Greener Wave” adlı bir pilot projenin de uygulayıcısı.

Ekonomik Ölçekler

SWISS küresel ve adil havacılık emisyon sistemlerine bağlı bir yapıya sahip. Bu sistem aktif çevre farkındalığını ve küresel adil rekabete dahil olan kuruluşları ödüllendiriyor. Bununla birlikte her SWISS yolcusu myclimate.org sitesi aracılığıyla gönüllü olarak sebep oldukları karbondioksit salınımının bir kısmını ödeyerek katkıda bulunabiliyorlar. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

127

EKODIZAYN128128

Kasım + Aralık 2014

The Organic Resilient

Detaylı bilgi için www.forbo-�ooring.com adresinden web sitemizi ziyaret edebilir veya

info.�[email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.

EKO DİZAYN

130

Kasım + Aralık 2013Kasım + Aralık 2014

130130

SANJA JURCA AVCI

“Alanın profesyonelleri küratörlerdir ve genel sergi izleyicisinin önceliklerinden farklı öncelikleri vardır, profesyonel öncelikler” diyerek anlatmaya başlıyor Sanja Jurca Avcı. Kendisini sergi ve sergi izleyicisi arasında bir içerik çevirmeni olarak konumlandırıyor. Son derece sofistike bir alanda uzmanlaşmış başarılı bir kadın olarak çalışma alanı için elzem olan bakış açısı, Avcı’ya iki taraf arasında bir köprü oluşturmasında yardım ediyor.

Mekan ile Hikaye Anlatımı AVCI+

SERGININ IÇERIĞI EN ÖNEMLI UNSURDUR. ALDIĞIM HER KARARI BU BILGI IŞIĞINDA ALIYORUM. AYNI IŞIKLA SERGININ YER ALACAĞI ALANI INCELIYORUM. ÜSTELIK BU ALANLAR ÇEŞITLILIK GÖSTEREBILIYOR. BAZEN ARTIKÜLASYONUN FAZLA OLDUĞU TARIHI ALANLARDA ÇALIŞMAM

GEREKIRKEN BAZEN IÇERIK ARTIKÜLASYONUN HIÇ OLMADIĞI GENIŞ ALANLARA YERLEŞTIRILIYOR.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

Kostüm de tasarlamış olmanız gerçekten enteresan. Mekanlar arasında; bu sıradan bir mekan da olabilir bir sergi mekanı ya da tiyatro sahnesi de, öyle ya da böyle bir bağ kurmak zor olmasa da kostüm biraz daha farklı bir yerde duruyor gibi.

Tasarladığım kostümleri göz önünde bulundurduğum zaman genelde kostüm tasarımcılarının yaptıkları işlerden farklı olduklarını söylemem gerekir. Farklı bir yaklaşımım var; giydirmem gereken aktörlerin hepsini düşünerek büyük resme odaklanıyorum. Sonrasında hikayelerinin ve karakterlerinin farklılıklarını inceliyorum. Genelde detaylara çok takılmadan, daha geniş bir yapı ile tasarım yapıyorum. Bunun sebebi daha geniş yüzey ve objelerle çalışmam sanırım; mimari çalışmalarım kostüm tasarımlarımı da etkiliyor.

Slovenya’da henüz öğrenciyken tiyatro için çalışmalar yapmaya başlamışsınız. Peki, tiyatrodan sergi ve galeri alan tasarımına geçiş nasıl yaşandı?

Mimari projeleriyle hem dünyada, hem de Türkiye’de adından sıkça söz ettiren Avcı Architects, başarılı çizgisini sergileme ve mekan tasarımı alanında da sürdürüyor. Mimar Sanja Jurca Avcı liderliğindeki AVCI+, sergileme ve sahne tasarımına yoğunlaşarak, hikaye anlatımının esas olduğu mekan tasarımları üzerine projeler gerçekleştiriliyor.

Sahne ve sergileme tasarımı alanlarında edindiği deneyimleri bir araya getirerek benzersiz tasarımlar yaratan ve bu konuda pek çok uluslararası ödülün sahibi olan Avcı, doksanlı yılların başından itibaren galeri ve sergi mekanı tasarımlarından büyük müze koleksiyonlarına, caz konserlerinden tiyatro prodüksiyonları için kostüm ve sahne tasarımları ile ticari sergilere kadar birçok alanda proje geliştirdi. Belirgin ve güçlü mesajı olan bir serginin iyi bir sergi olacağına inanan Avcı, yaptığı işi “içerik yorumlama süreci” olarak tanımlıyor.

Son derece farklı bir uzmanlık alanınız ve hareket bölgeniz var. Bunları

konuşmadan önce sorulması gereken ilk sorunun galeri ve sergi tasarımı yapmaya başlamanızı sağlayan sürecin nasıl başladığı olduğunu düşünüyoruz.

Ben bir mimar olarak yetiştirildim fakat mimariyi her zaman üzerinde çalıştığım bir çerçeve olarak gördüm. Çünkü sanat ve hikaye anlatımı her daim ilgimi çekiyordu. Mimari eğitim almamın sebebi seçeneklerim arasında tasarım eğitiminin olmamasıydı. Güzel sanatlar ve mimarlık arasında bir tercih yapmam gerekiyordu. Güzel sanatları seçmeyi çok düşündüm fakat mimarlık eğitimi almayı tercih ettim ve bu tercihimden de asla pişman olmadım. Bu eğitim, tam da ihtiyacım olan şekilde, problemleri çözme konusunda bana yapısal bir yaklaşım kazandırdı. Sanırım çalışmalarımda kullandığım bir diğer çerçevenin de dramaturgi olduğunu söylemem gerek; bir tasarımcı ve mimar olarak çalışabileceğim bir alan ararken tiyatroları cezbedici bulduğumu fark ettim ve sonrasında set ve kostüm tasarımcısı olarak çalışmaya başladım.

Kasım + Aralık 2014

132

EĞER YENI INŞA EDILMIŞ BIR SERGI ALANINDA ÇALIŞMA YAPIYORSAM ÇOĞU ZAMAN MIMARLARIN MEKANA YAPTIKLARI SEBEBIYLE SIK SIK SINIRLENIYORUM.

Mezuniyetimden birkaç yıl sonra Londra’ya taşındım ve 10 yıl orada yaşadım. Royal Shakespeare Company gibi tanınmış topluluklar ve Edinburgh Festivali gibi alternatif projelerde yer aldım. Bu projeler sırasında tanıştığım insanlar sayesinde tiyatro tasarımı ile sergi tasarımları arasında bir bağ kurdum. Aradaki ana fark; izleyici tiyatroda sahneye bakarken sergi izleyicisi mekan içinde hareket ediyor. Benim işim burada sahne tasarımından çıkıp yönlendirici bir yapı da kazanıyor.

Yaptığınız iş ve serginin kendisi arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?

Serginin içeriği en önemli unsurdur. Aldığım her kararı bu bilgi ışığında alıyorum. Aynı ışıkla serginin yer alacağı alanı inceliyorum. Üstelik bu alanlar çeşitlilik gösterebiliyor. Bazen artikülasyonun fazla olduğu tarihi alanlarda çalışmam gerekirken bazen içerik artikülasyonun hiç olmadığı geniş alanlara yerleştiriliyor. Artikülasyonun fazla olduğu mekanlar hikaye anlatımını sanki bir kitap bölümleri gibi parçalara ayırmayı dikte ediyor. Sergi izleyicisi bir alandan diğerine geçtiğinde mutlaka kafasında bir düşünce oluyor; bunun, hikaye anlatımı mekana aktarılırken göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bir nevi tarafsız olan, büyük ve boş bir alanda tasarım yapıyorsam bu bana hikaye anlatımını içeriğe en uygun biçimde parçalara ayırma, daha sade bir biçimde anlatma fırsatı veriyor. Kimi zaman da serginin içeriği ile bir bağ kuran mekanlarda çalışma şansı yakalıyorum. Örneğin “Slovenya’da Hristiyanlık” başlıklı bir sergiyi bir manastırda hazırlama fırsatım olmuştu. İçerik mekana, mekan da içeriğe bir bağlılık taşıyordu.

Peki modern yapıya sahip galeri, müze ve sergi alanlarında çalışma yaparken nasıl hissediyorsunuz?

Eğer yeni inşa edilmiş bir sergi alanında çalışma yapıyorsam çoğu zaman mimarların mekandaki müdahelelerinin sergileme tasarımı için yarattığı kısıtlamaları aşmakla uğraşmam gerekiyor. Zira mekanın tarafsız, boş bir kabuk olması gerekiyor. Harcanan para için de üzülüyorum. Çünkü günün sonunda ortaya çıkan mekan büyük olasılıkla

içinde gerçekleşecek sergilere uygun olmuyor. Yeni bir müze ya da sergi alanı tasarlarken mimarın bir sergi tasarımcısı ya da iç mimarla birlikte çalışması, iş birliği yapması çok önemli. Çünkü bu alanlar, galeri, müze ve sergi alanları, mimarların bir adım geriye çekilip kendilerini sınırlamaları gereken çalışmalar. Bunu gerçek bir esneklik sağlamak için yapmalılar. Sergi alanları çoğunlukla dönemsel sergilere ev sahipliği yapıyor; bu yüzden esnekliğe ihtiyaç var.r.

Sürdürülebilirlik kavramı yaptığınız çalışmalarda nasıl kurgulanıyor?

Tasarımın her alanında olduğu gibi sürdürülebilirlik sergi tasarımının da önemli bir faktörü olmalı. Serginin arkasında bırakacağı ayak izini en aza indirmeye çalışmalıyız. Bu pek çok yol ile sağlanabilir. LED aydınlatma kullanmak, hareket sensörlerini hem aydınlatmalara hem de video gösterimi yapılan alanlara dahil etmek

oldukça önemli. Yerel materyal kullanımı sağlanmalı.

Diğer yandan, sergilerin kullanmaya meyilli olduğu ama sürdürülebilir olmayan kimi materyaller var; alüminyum gibi. Fakat eşyaların hafif olması gerekiyor ve alüminyum böyle bir kolaylık sağlıyor. Eğer müzenin ya da sergi alanı mekan tasarımında tekrar kullanabileceğim malzemelere sahipse yeni ürün alımı yapmaktan ziyade onları kullanmayı seviyorum. Eğer yeteri kadar tarafsızlar ise her sergiye adapte olabiliyorlar ya da biraz değişiklik yapılarak o hale getirilebiliyorlar. Her sergi için özel olarak üretilmesi gereken malzemeler elbette var fakat onların genele oranını düşük tutmaya çalışıyorum çoğunlukla. Geri kalan malzemeleri tekrar üretmektense elde olanı kullanmayı tercih ediyorum.q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

133

EKO DİZAYN

MARMOLEUM SOLİD KOLEKSİYONUNUN GİZLİ RUHU RENKLERİNDEKİ İNCE AYRINTILARDA YATIYOR. KOLEKSİYON, KLASİĞE GÖNDERME YAPARAK, ORGİNAL MARMOLEUM’A BİRÇOK YENİ RENK EKLEDİ.

SOLID KOLEKSİYONU SİZLERE, MODERN ÇEVREMİZLE UYUM İÇERİSİNDE BİRÇOK YENİ NÖTR VE TOK RENK SUNUYOR. KOLEKSİYON; MARMOLEUM CONCRETE, MARMOLEUM WALTON CIRRUS VE MARMOLEUM WALTON UNI MARKALARIMIZI KAPSIYOR.

FORBO MARMOLEUM SOLID

Adve

rtor

ial

134

Kasım + Aralık 2014

134134

Emanuel von Seidl’ın Beethovenplatz’a yaptığı “Brakls Kunsthaus” Tıbbi Okuma Salonu inşaatından 100 yıl sonra tamamı ile yenilenmiş. Haliyle Ludwig-Maximilians Universitat öğrencilere tekrardan sunuluyor. Şu an listelenmiş bir bina olsa da, yapımında Almanya’nın mimari olarak en başarılı ve en güzel sanat bayiliği olduğu düşünülüyordu.

Proje yapıldığı zaman Münih’in ilk sıvasız beton yapıtlarından biriydi. Dış cephe açık gri bir betonla kaplanmışken içmekanda da göze çarpan renkler kullanılmamıştı. Açık renk monokrom linolyum döşemeleri ve duvarlardaki kumaş kaplamalar siyah, bej ve koyu kırmızılardan oluşuyordu ve bu sayede üstlerine konulan sanat eserleri için daha iyi bir fon oluşturuyorlardı. İçmekan kapı ve geçitleri maun cilalarla kaplıydı ve pencereler de aynı yapılmıştı. Pencere pervazlarıysa kontrast yaratmak için beyaz yapılmıştı. Buradaki

Proje Yeri: Münih, AlmanyaMimarlar: Markus Schmitt, Staatliches Bauamt München 2Genel Müteahhit: Bayerisches Staatsministeriumfür Wissenschaft, Forschung und KunstTercih Edilen Ürün: Yerlerde ve masalarda 1.300m2 Marmoleum Walton Uni

Münih Tıbbi Okuma SalonuYenilenme Projesi

MARKUS SCHMITT

tarihi referansları çağdaş bir şekilde yeniden yaşatmak için bir yenilenme projesi yapıldı. Binanın eski özelliklerinin hepsi korurken yeni eklenen herşey sadece çağdaşlaştırılmak için eklendi. Okuma odalarındaki yerler ve masalar açık bej linolyumla kaplıydılar. U şeklindeki masaların kenarları ve iç yüzeyleriyse ceviz kaplıydı. Bu sayede original tasarımda kullanılan ahşaplara gönderme yapıldı. Aynı zamanda masalar yerle birleşerek mekanın daimi bir parçası haline geldiler.

“Masaların yapımındaki en önemli detaylardan biri linolyumun bittiği kenarlarda belli bir çerçeve olmamasıydı. Linolyumlar yüzeye tam oturacak şekilde kesildiler. Yataydan dikeye geçiş yapan linolyumlarda da bu tekniği kullanarak devamlı kesilmeden devam eden bir görünüm elde edildi.” diyor Münich Eyalet İnşaat Otoritesi’nde mimar olan Markus Schmitt.q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

135

Yaşamın geçtiği tüm mekanlarda doğru formlarla fonksiyonelliği buluşturan ve her zaman daha yaşanılası ve amacına uygun mekanlar yaratan robin’s design, tecrübe ve başarısının birleşimiyle ortaya koyduğu tasarımların altına imza atmaya devam ediyor.

İç mimar Yeşim Kozanlı ve Bilal Mert ortaklığında kurulan robin’s design, dinamik, geçmişi günümüze endeksleyebilen, konusunda tecrübeli ve tasarım geliştirme bilgisi yüksek mimari ekibi ile otel, rezidans ve ofis projelerinde, iç mimari proje ve uygulama alanlarında çalışmaya ve ürün tasarımları yapmaya devam ediyor.robin’s design, başarılı mimar ve iç mimar kadrosuyla; geçmiş tecrübelerini uygulama konusunda uzman olmasının kendilerine getirdiği güven ile uzun yıllara dayanacak işbirlikleri kurmayı hedefliyor. Dünyadaki gelişmeleri takip eden, sorgulayan, araştıran, yenilikçi bir bakış açısını tasarımlarına da yansıtan ve farklı deneyimlerini bir araya getiren ekip, gün geçtikçe başarılı tasarımlarına bir yenisini daha ekliyor.

robin’s design, iç mimari proje, proje yönetimi, iç mimari proje süreçlerinin zaman planlaması, danışmanlık, satın alma danışmanlığı gibi alanlarda faaliyet gösterip ve çözüm ortağı olmasının yanı sıra, yaratılan mekanların içinde bulunacak olan ürünlerin bile her projeye özel üretilmesine özen gösteriyor.Yaşamın geçtiği tüm mekanlarda doğru formlarla fonksiyonelliği buluşturan ve her zaman daha yaşanılası ve amacına uygun mekanlar yaratan robin’s design, tecrübe ve başarısının birleşimiyle ortaya koyduğu tasarımların altına imza atmaya devam ediyor.

ROBIN’S DESIGNTASARIMA YENİ BİR YÜZ

ROBIN’S DESIGN, YAŞAMIN GEÇTIĞI TÜM MEKANLARDA DOĞRU FORMLARLA FONKSIYONELLIĞI BULUŞTURUYOR.

EKO DİZAYN

Kasım + Aralık 2014

136136136

Çevreci özelliğini vurgulamak amacıyla ürün isimlerini çöl isimleriyle özdeşleştiren ve Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip Kartonworks, geri dönüşüme verdiği önem ve daha az malzemeyle daha çok işlevsellik sunarak çölleşmenin yavaşlamasına ve yeşili koruma bilincinin gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Kartonworks, oluklu mukavvadan oluşturulan ürünleri ve hafif yapıları sayesinde hayatı kolaylaştırıyor. Sadece dakikalar içinde herhangi bir alete ihtiyaç duymadan kurulabilen mobilyalar, akıllı montaj ve katlama teknikleri ile zamandan tasarruf etmeye yardımcı oluyor.

Kalahari, Meke, Antartika ve Sahara ismiyle 4 farklı ürün geliştiren Kartonworks, modern, çevreci, pratik yönleri ile tasarıma önem verenler tarafından tercih ediliyor. Mukavvadan üretilmesine rağmen sağlamlığı ile ezber bozan ve tamamen geri dönüştürülebilir malzemeden üretilen Kartonworks ürünleri, evlerin yanında ofislerde, özel etkinlikler, fuar ve tanıtımlarda, partilerde, kafe, restoran ve benzeri mekânlarda geniş kullanım olanağı sunuyor.

Kalahari modeli hem sehpa hem de tabure olarak kullanılabiliyor. Renkli üst tabla seçenekleri olan Kalahari, su geçirmez özelliği yanında üstün dayanıklılık garantisi veriyor. Akılcı katlama yöntemleriyle oluşturulmuş ve LED aydınlatma sunan lambader ünitesi

Meke ise dekoratif dokunuşuyla evlere zarif bir görünüm katıyor. Meke, üzerinde yer alan 2 adet birer metrelik LED’ler ile bulunduğu ortama 90 derecelik açılarla ayrılmış 3 ayrı yönde endirekt ve dingin bir ışık yaymaktadır. Modüler bir kitaplık olan Antarktika, yatay ve dikey kullanımlı özgün tasarımıyla fonksiyonelliği ve özgürlüğü birleştiriyor.

Hiçbir montaj, yapıştırma, bağlantı veya kağıt dışı ürüne ihtiyaç duyulmadan kurulabiliyor. Şık çantasında herhangi bir yere kolayca taşınarak sehpa veya tabure olarak 2 dakikadan kısa bir sürede kullanılabilen Sahara, konforu ve rahatlığı bir arada sunuyor. Sadece 1,6 kg. ağırlığı ve 150 kg. taşıma kapasitesi ile şaşırtan ürün, farklı renk ve desen seçenekleri ile evlere uygun özelleştirme ve çeşitlendirme olanağı sağlıyor. Sahara’nın Junior ve Senior olarak 2 farklı boy seçeneği bulunuyor.

Endüstriyel Tasarımcı Mete Mordağ tarafından mukavva kullanılarak tasarlanan mobilyalar, hafifliği, sağlamlığı, dekoratif yönü ve kolay kullanımı ile beğeni topluyor.Çevreci özelliğini vurgulamak amacıyla ürün isimlerini çöl isimleriyle özdeşleştiren ve Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip Kartonworks, geri dönüşüme verdiği önem ve daha az malzemeyle daha çok işlevsellik sunarak çölleşmenin yavaşlamasına ve yeşili koruma bilincinin gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

KARTONWORKSÇEVRECİ VE YENİLİKÇİ MOBİLYALAR

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

137

Dizayn, tasarım ve kullanım özellikleri ile dünyanın en iyi markalarını tüketicilerin beğenisine sunan Homteks’in Türkiye distribütörü olduğu Omexco’nun Kami-ito koleksiyonunda yer alan duvar kağıtları “en inovatif natürel duvar kaplama” kategorisinde, dünya ev tekstil sektörünün en önemli fuarları arasında yer alan Belçika MOOD Fuarı’nda 8 ayrı dalda Blue Drop (mavi damla) ödülüne layık görüldü.

Omexco Kami-ito koleksiyonu ayrıca dünyadaki ilk el izi göstermeyen hasır duvar kaplaması özelliğini taşıyor ve koleksiyonda bambulardan yapılmış olan bir kaplama da bulunuyor.

Homteks, ev dekorasyonunun en önemli parçaları olan kumaş ve duvar kaplamaları için en doğru adres olmayı sürdürüyor. 2014 - 2015 Sonbahar Kış Koleksiyonu, en moda duvar kağıtları ve kumaşları tüketicilerin beğenisine sunuyor.

OMEXCO KAMI-ITO KOLEKSİYONA 8 AYRI DALDA BLUE DROP ÖDÜLÜ!..

EKO DİZAYNAd

vert

oria

l

Kasım + Aralık 2014

138138138

139

MARRAKESHTarih referanslı yapısı ve geometrisindeki modern çizgilerle çağdaş ev ve ofislerde yerini almaya hazırlanan Koleksiyon’un yeni üyesi Marrakesh sehpa, Studio Kairos imzası taşıyor.

Marrakesh sehpa ilhamını Anadolu Selçuklu döneminde sonsuzluk ve zaman döngüsünü simgeleyen taç kapıların geometrisinden alıyor; üç ayaklı olan sehpanın boşluklarında taç kapıların silueti yansıyor. Beyaz akrilik malzeme kullanılarak son halini alan Marrakesh, İtalya’da üretiliyor. Studio Kairos imzalı Marrakesh çalışma alanlarından yönetici odalarına, kafe ve dinlenme alanlarından eğitim salonlarına kadar farklı metrekarelerdeki projelerde yalın hatlı bir tamamlayıcı olarak kullanılabilir.

ARTEMA: KOMBİ DOSTU ARMATÜRArtema, sürdürülebilirlik anlayışını, maksimum su ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik olarak geliştirilen Q-Line Blueco armatürle ortaya koyuyor. Benzerlerinin aksine, kumanda kolu orta pozisyondayken kombiyi çalıştırmayan ve soğuk su kullandıran Q-Line Blueco, yılda 17 ton suyu ısıtacak enerjiden tasarruf edilmesini hedefliyor. Kişinin yalnızca istediği zaman sıcak su kullanmasına imkân sağlayan Q-Line Blueco eviye, banyo ve lavabo bataryaları, kombinin gereksiz yere çalışmasını önlüyor.

Suyu ısıtmak için enerjiyi boşa harcamayan kombi dostu Q-Line Blueco, özel perlatör teknolojisi sayesinde, sudan da tasarruf edilmesini sağlıyor. Yumuşatılmış köşeli hatlarıyla farklılaşan, oynar perlatörü sayesinde dar veya geniş birçok lavaboyla uyum sağlayan Q-Line Blueco, doğa dostu armatür kullanmak isteyenlere hitap ediyor.

Artık Bluetooth teknolojisi ile donatılan GROHE SPA® F-digital Deluxe koleksiyonu, günümüzün modern banyolarında en son teknolojiye sahip duş ve spa deneyimini sunuyor. Bu fonksiyonel güncelleme sayesinde GROHE SPA® uygulamasını çalıştıran geniş yelpazeye yayılmış iOS veya Android tabanlı mobil cihazlar artık koleksiyonun ışık, ses ve buhar modüllerini kontrol etmekte kullanılabiliyor. Bluetooth teknolojisinin kullanımı ile GROHE ev spasının sunduğu olağanüstü keyfe ulaşmak daha da kolay hale geliyor.

Yeni Bluetooth fonksiyonelliğini kullanmaya yönelik teknik gereksinimler, Bluetooth ünitesi, 2.0 Bluetooth Baz Ünite Kutusu ve GROHE SPA® uygulamasını çalıştıran bir Bluetooth özellikli cihazdan oluşuyor. Bir reset düğmesi ve durum göstergesi bulunan duvara monte Bluetooth ünitesi, kablosuz Bluetooth bağlantısının kopması halinde bir güvenli kapatma düğmesine de sahip. Işık, ses ve buhar modüllerinin yanı sıra güç kaynağı ve veri iletişimi için bağlantılar sunan kontrol ünitesi duşa istenen tüm uygulamaların yerleştirilmesine imkan veriyor.

GROHE: TEKNİK İLERLEMEYİ TASARIMLA BİRLEŞTİRİYOR

EKO DİZAYN

140140

Kasım + Aralık 2014

İsviçre’nin öncü markalarından olan V-ZUG geçtiğimiz yüzyılda adından söz ettiren inovatif tasarımlarından elde ettiği tecrübeyi yeni kuşak ürünleriyle birleştirip, çevre dostu ve enerji tasarruflu modeller ile sektördeki yerini korumaya devam ediyor.

Suyu son derece verimli kullanan V-ZUG, ekolojik çamaşır makinesi Adora SLQ WP ile başarısını bir kez daha kanıtlıyor. Yenilikçi ısı pompası teknolojisi serisinin en üst sırasında yer alan ve enerji tüketimi konusunda yeni standartlar oluşturan Adora SLQ WP, her yıkamada çevrenin korunmasına büyük bir katkı sağlıyor.Enerji tüketimi, sıradan çamaşır makineleri ile kıyaslandığında yaklaşık olarak yüzde 55 daha düşük olan model, suyu sadece geleneksel bir

V-ZUG’DAN ÇEVRE DOSTU VE ENERJİ TASARRUFLU MODELLER

ısıtma sistemiyle değil, yüksek verimliliğe sahip ve aynı zamanda enerji tasarrufu sağlayan ısı pompasıyla ısıtıyor. Yıkama sıcaklığına bağlı olarak sistem, geleneksel ısıtma sistemini kullanmadan da çalışabiliyor. Adora SLQ WP’de ısı pompası oldukça kolay bir şekilde kontrol edilebiliyor.

Adora SL WP bulaşık makinesi ise sessiz çalışma prensibi ile gürültü kirliliğini azaltırken hızlı ve verimli bir yıkama sağlar.ErgoPlus, ergonomik kullanımı, geniş ve ayarlanabilir sepetleriyle alan açısından kullanım kolaylığı sağlayan model özel bir alanda sadece kullanıcıya ait ürünlerin yıkanması için ayrı bir hizmet sunuyor. Dahili LED aydınlatma bulaşık makinesinin doldurulmasını ve boşaltılmasını kolaylaştırıyor.Otomatik kapı ejektörü, özellikle plastik kaplar ve diğerleri için kısa bir kurutma aşaması sağlıyor. Durulama programı sona erdiğinde otomatik olarak yaklaşık 100 milimetre açılan kapı kurutma işleminin hızlı başlamasını da sağlamış oluyor.Çevre dostu olan Adora bulaşık makinesi ile yıkamak zaman kazandırır ve çok daha verimlidir. V-ZUG Adora bulaşık makinesi sadece 5 litre su harcar ve yüksek oranda enerji verimliliği sağlar. Bulaşık makinesi sıcak su ile bağlantılıysa enerji tüketimi en az yüzde 90 azalır.

Ekolojik ürünlere ödül

Plus X Ödülü, on yıl önce Almanya’da verilmeye başlandı. Dünyanın en önemli “yenilikçi ürünler”

yarışması olan Plus X’de, üreticiler ev ürünleri koleksiyonlarını inovasyon ve kalite kategorilerinde

jürilerin beğenisine sunuyor. Şirketlerin başarı çizgisinde son derece önemli bir kriter olan inovasyon

aynı zamanda hayatımızı kolaylaştıran yenilikler anlamına da geliyor. Çevre dostu ve inovasyona sahip

ürünleri temsil eden Plus X Ödülü, tüketicilerin satın alacakları cihazları tercih etmelerinde belirleyici

oluyor. Plus X amblemi, V-ZUG’un yenilikçi teknolojileri ile sürdürülebilir ekolojik-çevre dostu özelliklerini

ve Premium değerlerini yansıtıyor.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

OXY Oxy, organik ve rastgele yapısı ile çağdaş ofis ortam tasarımlarını bir adım öteye taşıyor.

SPHERE Sphere, Modern bir ofis ortamına, sıcaklık ve doku eklemek için, doğal malzemeler ve elementlerden ilham alarak, el yapımı rustik bir his veriyor.

ATMOS Atmos’un çarpıcı dokuyla yapılandırılmış görüntüsü, modern iç mekanlar için mükemmel bir zemin sağlıyor.

COSMO Cosmo , zarif bir şekilde verdiği doğallık hissi ile yoğun çalışma alanlarında, sağlıklı ve çağdaş bir ortam yaratıyor.

BLEND Blend , sunduğu sayısız tasarım olanakları ile yaratıcılığın sağlık ve kaliteyle mükemmel buluşmasını sergiliyor.

COSMO SPHERE OXY

ATMOS BLEND

HAVAYI TEMİZLEYEN KARO HALI AIRMASTER® YENİ TASARIMLARIYLA DA

HAVAYI TEMİZLEMEYE DEVAM EDİYOR...

AIRMASTER ®141

Kasım + Aralık 2014

PROF. RAINER SCHMIDTPEYZAJ MİMARI

PEYZAJ

142

YEŞİL MİMARİ ADINAUMUTLU DEĞİL; EMİNİMYEŞİL POLİTİKALAR EKONOMİ İLE AYNI ÇİZGİDE İLERLEDİKLERİ SÜRECE ÇOK İYİLER. BUNUNLA BİRLİKTE, TRENDLER GÖSTERİYOR Kİ YEŞİL POLİTIKALAR EKONOMİNİN TAŞIYICI GÜCÜ HALİNE GELİYOR. BUGÜN, ÖĞRENCİLERİN BİR ŞEYLERİN FARKINA VARDIRTILMALARI GEREKİYOR, BİR KEZ BUNU YAKALADILAR MI, GERİSİ GELİYOR.

Landscape Architects’in Kurucusu Profesör Rainer Schmidt ve Ekibi

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İLAÇ VE GÜBRE KULLANMADAN, TAMAMEN YERLİ TOHUM VE FİDELERLE, DOĞAL TARIM YAPILAN ADABOSTAN DOĞAL TARIM

UYGULAMASIYLA BİRLİKTE PROJEDE TOPLAM 25 DÖNÜMLÜK BİR ALAN YEŞİLLENDİRİLDİ

143

Öncelikle Ormanada Projesi’nden bahsedelim isteriz. Çalışma ile alakalı kararlarınız nasıl şekillendi?

Kararlarım, özgün halinde ağaçlı ve engebeli bir alana yerleştirilmiş inşa formunun konseptine uygun olarak şekillendi. İsminin de açık ettiği gibi, Ormanada doğa ile bir arada yaşamayı hedefliyor. İnşa formlarının uyarlamasında da bunun yansıması var; kişiye özel binalar farklı büyüklük ve ölçülere sahip hususi bahçelerin içinde yer alırken arada kalan herkese açık alanlar topografyaya gönderme yaparak farklı bölgeler arasında sınırları belirliyor ve uyum içerisinde genel alandan ayrılıyor. Manzara bağlantıları iyi konumlanmış durumda, sokaklar bitki örtüsü sayesinde canlılıkla çerçevelenmiş, ağaçlar şimdiden gölge sağlıyor ve cep parkları genel yoğunluğu dengeliyor. Projenin en güçlü yanı ise binaların açık alanlara çerçeve misali konumlandırılmış olması. Ortak alanlarda kullanılan yüzey ve duvar materyalleri bu değeri destekler nitelikte. Doğa ile birlikte yaşama konsepti şahsi alanlarda şehir bahçeciliği, geçiş alanlarda cep parklar, sokak ve meydanlarda ise çiçek açan ağaçlar üzerine kurulu.

Ormanada bünyesinde 4 bin adet; çınar, meşe, gürgen, süs elması, manolya, ıhlamur, kırmızı yapraklı süs eriği, lale ağacı, defne, dut, akçaağaç, dişbudak, servi, 39 bin adet; alev çalısı, kartopu, lavanta, karayemiş, güzellik çalısı ve 11 bin adet; orman sarmaşığı, mum yasemin, Amerikan sarmaşığ 100 bin adet funda çalısı, Cezayir menekşesi, dağ muşmulası yer alıyor.

Ormanada arazisinde yer alan 233 ağaç taşınıp doğal tarım alanı Adabostan’da ekilmesinin yanı sıra sayısı 4 bine ulaşan yeni bir ağaçlandırma projesi yürütüldü. Benzeri az görülen bir konsept olan ve adabostan adı verilen 5 dönümlük bir doğal bostan alanı projeye dahil edildi. İlaç ve gübre kullanmadan, tamamen yerli tohum ve fidelerle, doğal tarım yapılan Adabostan doğal tarım uygulamasıyla birlikte projede toplam

25 dönümlük bir alan yeşillendirildi. İşletmesini Kanyon yönetiminin yaptığı projenin bostanlarında yetişen 12 bin sebze fidesi, 11 bin meyve fidesi ve 100 meyve ağacının organik meyve ve sebzeleri, Ormanada dahilinde kurulan pazarda satılacak.

Toplam 44 bin m2 çim alana sahip Ormanada, Zekeriyaköy’de, dört bir yanı orman ve yeşil alanlarla kaplı, doğanın içinde bir hayat sunuyor.

Projenin peyzaj çalışmalarını yöneten Rainer Schmidt Landscape Architects’in kurucusu Profesör Rainer Schmidt ile merkeze Ormanada’yı alan, mimaride peyzajın ve sürdürülebilirliğin mimari eğitim içindeki önemini ele alan bir röportaj gerçekleştirdik.

Ormanada / Adabostan

Profesör Rainer Schmidt

Infineon Headquarter

PEYZAJ PROF. RAINER SCHMIDTPEYZAJ MİMARI

Ormanada

Çalışma yapacağınız alanın niteliklerini ve özelliklerini doğru okumak çok önemli olmalı çalışmalarınız için…

Evet, elbette. Sürdürülebilirlik; arazi, su, iklim ve topografya gibi doğa bileşenlerine saygı duymaya dayanır. Kentsel ve peyzaj konseptleri açısından bu bileşenlerin bütüncü bir yaklaşım ile dengelenmesi hem mekan hem de atmosfer algılarında hissedilebilecek bir biçimde bölgenin karakterine yansır. Eğer mekan ve atmosfer insanları çekmek için güçlü faktörler ise; bu denge Ormanada’da başarıyla yakalanmış durumda. Süreç yine de konsepti meydana koyduktan ya da gerçeğe dönüştürdükten sonra bitmiyor. Yaşam alanının kullanıcılarının ya da ikamet edenlerinin ilgisi, muhafaza etmek ve sahiplenmek için harcayacakları efor, elzem nitelikte. Bu, yetkili firma tarafından da gayet iyi bilinen bir gerçek. Öyle ki; ev sahiplerine, orada ikamet edenlere bahçecilikle alakalı aletlerle dolu çantalar dağıttılar…

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK; ARAZİ, SU, İKLİM VE TOPOĞRAFYA GİBİ DOĞA BİLEŞENLERİNE SAYGI DUYMAYA DAYANIR.

Kasım + Aralık 2014

144144

Park Killesberg

KARARLARIM, ÖZGÜN HALİNDE AĞAÇLI VE ENGEBELİ BİR ALANA

YERLEŞTİRİLMİŞ İNŞA FORMUNUN KONSEPTİNE UYGUN OLARAK ŞEKİLLENDİ. İSMİNİN DE AÇIK

ETTIĞİ GİBİ, ORMANADA DOĞA İLE BİR ARADA YAŞAMAYI

HEDEFLİYOR. İNŞA FORMLARININ UYARLAMASINDA DA BUNUN YANSIMASI VAR; KİŞİYE ÖZEL BİNALAR FARKLI BÜYÜKLÜK VE ÖLÇÜLERE SAHİP HUSUSİ

BAHÇELERİN İÇİNDE YER ALIRKEN ARADA KALAN HERKESE AÇIK

ALANLAR TOPOGRAFYAYA GÖNDERME YAPARAK FARKLI

BÖLGELER ARASINDAKİ SINIRLARI BELİRLİYOR VE UYUM İÇERİSİNDE

GENEL ALANDAN AYRILIYOR.

145

Siz aynı zamanda bir akademisyensiniz. Mimari teorisi ve pratiği arasındaki farkla alakalı neler söyleyebilirsiniz bize?Mimarinin teori ve pratiği yönetimde olan kültüre bağlıdır. Böyle bir kültürün olmadığı zamanlarda uygulanacak bir teori de bulamazsınız. Bununla birlikte; kültür eksikliğinin yaşandığı her dönem, yeni bir kültürün ortaya çıkmasına sebep olacak köklerin atılmasına vesile olur.

“Öğretmeyi bilmeyenler yapar, yapmayı bilmeyenler öğretir” sözü ile alakalı bir yorum yapmak ister misiniz?

Hayır, bu tam anlamıyla bir ön yargı. Benim her iki taraf için de hissettiğim şevki, dediğime kanıt olarak alabilirsiniz. Yine de pek çok mimar bu iki parçayı bir araya getiremiyor. Yalnızca küçük bir mimar topluluğu “gizli” yapıyı ve şartların “son derece aşikar” yönünü görüp öğretmeyi ve uygulamayı bir araya getirmeye uygun.

&E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

Ormanada

BUGA, Munich

Kasım + Aralık 2014

146146

PEYZAJ PROF. RAINER SCHMIDTPEYZAJ MİMARI

Yeşil mimari ve gezegenimizin çevresel durumu ile alakalı nasıl hissediyorsunuz? Umutlu musunuz?

Umutludan öte eminim. Pek çok akım çevre kalitesini önemsemeye başlamış durumda ve peyzaj mimarisi inşaat piyasasının bir numaralı faktörü olmaya çabalıyor.

Hem öğreten hem de uygulayan bir mimar olarak işin tam olarak mutfağında yer alıyorsunuz. Sürdürülebilirlik, yeşil politikalarla birlikte her geçen gün mimari dünyasında daha belirgin bir konuma geliyor. Bu konuyla alakalı ne düşünüyorsunuz? Dahası, müstakbel mimarları olan öğrencileriniz neler düşünüyor?

Yeşil politikalar ekonomi ile aynı çizgide ilerledikleri sürece çok iyiler. Bununla birlikte, trendler gösteriyor ki yeşil politikalar ekonominin taşıyıcı gücü haline geliyor. Bugün, öğrencilerin bir şeylerin farkına vardırtılmaları gerekiyor fakat bir kez bunu yakaladılar mı, gerisi geliyor. Bu yüzden kentsel değerlere tasarım konseptleriyle ulaşan çevrecilik yaklaşımlarını fark ettiklerinde önlerinde uzanan, vadedilmiş başarıya ulaşmak için kendileri de çalışmaya başlıyorlar.q

PEK ÇOK AKIM ÇEVRE KALİTESİNİ

ÖNEMSEMEYE BAŞLAMIŞ DURUMDA VE PEYZAJ MİMARİSİ

İNŞAAT PİYASASININ BİR NUMARALI FAKTÖRÜ OLMAYA ÇABALIYOR.

Park Killesberg

SPONSOR İLAN ALANI 147

Kasım + Aralık 2014

İlandır.

148148

ADVERTORIAL

DOĞA İLE BİR ARADA YAŞAM ORMANADA

Eczacıbaşı Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım’ın konut projesi Ormanada, Avrupa’nın peyzaj alanında en başarılı isimlerinden Rainer Schmidt Landscape Architects’in tasarımlarında hayat buldu.

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

Eczacıbaşı Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım’ın konut projesi Ormanada, Avrupa’nın peyzaj alanında en başarılı isimlerinden Rainer Schmidt Landscape Architects’in tasarımlarında hayat buldu.

Avrupa’nın peyzaj alanında önde gelen isimlerinden Rainer Schmidt Landscape Architects’in tasarımlarıyla hayat bulan Ormanada, uzman ekipler tarafından özenle şekillendirildi. Doğadan esinlenerek çevreyle uyumlu özenle seçilmiş ağaç ve bitki türleri, Zekeriyaköy’de “Sürdürülebilir bir çevre” anlayışıyla özel bir yaşam alanı yaratan Ormanada’da yerini aldı.

Projenin 25 Dönümü Yeşil Alan Olarak TasarlandıOrmanada arazisindeki 233 ağacın taşınarak ve doğal tarım alanımız Adabostan’da ekilmesinin yanı sıra, 4 bin adet yeni ağaçlandırma projesi yürütüldü. Ormanada’da benzeri az görülen bir konsept olan “Adabostan” adı verilen 5 dönümlük bir

doğal bostan alanı bulunuyor. İlaç ve gübre kullanmadan, tamamen yerli tohum ve fidelerle, doğal tarım yapılan Adabostan’da doğal tarım uygulamasıyla birlikte projede toplam 25 dönümlük bir alan yeşillendirildi.

İşletmesini Kanyon yönetiminin yaptığı Ormanada bostanlarında yetişen 12.000 sebze fidesi, 11.000 meyve fidesi ve 100 meyve ağacının organik meyve ve sebzeleri, Cumartesi günlerin kurulan pazardan taze taze alınabiliyor.

Toplam 44 bin m2 çim alana sahip Ormanada, Zekeriyaköy’de, dört bir yanı orman ve yeşil alanlarla kaplı, doğanın içinde bir hayat sunuyor.

Ormanada’ya Hayat Veren BitkilerOrmanada’ya hayat veren bitkiler arasında:4 bin adet çınar, meşe, gürgen, süs elması, manolya, ıhlamur, kırmızı yapraklı süs eriği, lale ağacı, defne, dut, akçaağaç, dişbudak, servi,

ORMANADA’DA BENZERİ AZ GÖRÜLEN BİR KONSEPT

OLAN “ADABOSTAN” ADI VERİLEN 5 DÖNÜMLÜK

BİR DOĞAL BOSTAN ALANI BULUNUYOR.

39 bin adet alev çalısı, kartopu, lavanta, karayemiş, güzellik çalısı,11 bin adet orman sarmaşığı, mum yasemin, Amerikan sarmaşığı,100 bin adet funda çalısı, Cezayir menekşesi, dağ muşmulası yer alıyor.

Peyzaj alanında örnek bir proje ortaya koyan Ormanada, her aşamada en ince ayrıntısına kadar doğadan ilham alınarak oluşturuldu. Ormanada, peyzaj yapısı ve dinginlik veren atmosferiyle alışılmışın dışında özgün bir proje olarak dikkat çekiyor.

Hemen teslim imkanı sunan Ormanada, 220 dönümlük arazi üzerinde, 188 adet beş farklı tip villa, 85 adet 16 farklı tip sıra ev ile 273 konuttan oluşuyor.

www.ormanada.comOrmanada Tanıtım Ofisi: 0212 201 59 30

149

ÇERNOBİL’DE YAŞANAN -VE KİME, HANGİ NOKTADA, NE KADAR DERS

VERDİĞİ MEÇHUL OLAN- FACİANIN ÜSTÜNDEN NEREDEYSE 30 YIL GEÇTİ.

26 NİSAN 1986’DA, İRONİK BİR BİÇİMDE GÜVENLİK TESTİ SIRASINDA,

YAŞANANLAR ÖZELLİKLE NÜKLEER ENERJİYİ ALGILAYIŞIMIZ ÜZERİNDE

BÜYÜK BİR İZ BIRAKMASA DA ÇERNOBİL, BUGÜN TÜM KÜRENİN

SORUNU OLMAYA DEVAM EDİYOR.

ÜLKE / UKRAYNA

BIR ÖNCEKI KUŞAĞIN FELAKETIHALA BURADA

Eğer üstünde durmayacak olursanız, Çernobil’de yaşanan reaktör patlamasının hikayesi bundan ibaret. Yolunda gitmeyen işler sonucunda yaşanan kaza; Sovyetler Birliği çağrışımı ve Cahit Aral’ın televizyondaki “şov”uyla özdeşleşmiş durumda. Dahasını, ötesini düşünmeye gerek duymadan bununla yetinmek şüphesiz herkesin işine geliyor. Fakat mevzu, elbette bu kadarla sınırlı değil. Üstelik, o zaman da değildi.

Yaşanan kazanın ardından nükleer santralin üstünde “lahit” tabiri ile anılan ve radyoaktif maddeler ile radyasyona maruz kalmış materyallerin depolandığı, koruma kalkanı görevi gören bir yapı inşa edildi. Tasarımı 20 Mayıs 1986’da başlayan ve inşası 206 gün süren projenin ilk ayağı maden

işçilerinin sıcak nükleer yakıtın soğutulacağı bir katman için binanın altına 168 metre uzunluğunda bir tünel kazması oldu. Binanın yüksek oranda radyoaktif bir konuma gelmesi sebebiyle inşa işlerinin insanlar tarafından yapılması mümkün değildi ve proje için robotlar kullanıldı. Birleşme noktalarının mühürlenme işlemi başarıyla gerçekleştirilemedi.

200 ton radyoaktif koryum, yük değerde kirlenmiş 30 ton toz ve 16 tonluk uranyum ve plütonyum lahit içinde yer alıyor. Çernobil Dışlanım Bölgesi’nde yer alan ve 4 numaralı reaktör binasını kapsayan lahit, içerideki reaktif oluşumu dışarıdan ayırırken iklim değişiminin içeriye ulaşmasını engelleme amacıyla inşa edildi. 1996 yılından itibaren

Ocak + Şubat 2014

150

abone

yapının yaşlanması ve içerideki radyoaktif hareketlilik sebebiyle onarımı mümkün olmayan lahitin iç radyasyon salınımının saatte 10 bin röntgen olduğu tahmin ediliyor. Yaşadığımız şehirlerde maruz kaldığımız radyasyon oranı, kıyaslama yapmak için söylemek gerekirse, saatte 20 ila 50 mikro-röntgen arasında değişiyor. Maruz kalabileceğimiz ölümcül radyasyon miktarı ise 5 saat boyunca 500 röntgen.2012 yılından bu yana yüzde 50’si VINCI’ye yüzde 50’si Bouygues Construction’a bağlı Bouygues Travaux Publics’e ait Fransız firması NOVARKA, radyoaktif atık üstünde iki yarım kemer halinde koruyucu kubbe oluşturacak yeni bir proje üstünde çalışıyor. Geçtiğimiz ay kemerlerinin inşası tamamlanan ve 108 metre yüksekliğe sahip

projenin 2017 yılında tamamlanması ön görülüyor.

24 Kasım 2014’de kemerlerin yere montelenmesi tamamlanırken, proje yetkilileri işin zorlayıcı kısmının daha yeni başladığının farkında. Bölgeye yapılan meditasyon çalışmasının yanı sıra kazı ve inşa çalışmalarıyla birlikte bugüne dek önemli bir adım atılmış olsa da teknik yeterliliğin önemli rol oynayacağı inşa kısmı henüz start alıyor.Projenin devamını sağlayacak olan aşamada iki ayrı parçayı bir araya getirmek, vantilasyon, güç yönetimi ile kontrol sistemleri dahil alt yapıyla alakalı gelişimleri tamamlamak ve nihayetinde ortaya çıkan yapıyı mevcut lahidin üstünde yerleştirmek

yer alıyor. 2017 yılının bahar aylarında gerçekleşmesi gereken bu son adımı mevcut lahidin inşası sırasında hem teknik yetersizlik hem de olağanüstü koşullar ve zaman sıkıntısı sebepleriyle başarıyla gerçekleştirilemeyen izolasyon çalışması takip edecek. İzolasyonun başarıyla tamamlanması aynı zamanda 4’üncü reaktörü kaplayan eski lahidin sıkıntısız bir biçimde demonte edilmesini de mümkün kılacak.

Hem teknik yeterlilik hem de mühendislik açısından büyük bir yaratıcılığa gereksinim duyan proje Çernobil Sığınak Fonu tarafından, Avrupa Rekonstrüksiyon ve Kalkınma Bankası EBRD’ye bağış yapan 43 hükümet ve organizasyon sayesinde finanse ediliyor. q

E K O L O J İ K Y A P I L A R Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ&

151

ABONE BİLGİLERİ

YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN TAKİPÇİSİ OLUN

P EKOYAPI Yeşil Yapı ve Yerleşimler Dergisi iki ayda bir olmak üzere yılda 6 sayı yayınlanır.

P Abonelik bedeli nakit olarak veya aşağıda belirtilen hesap numaralarına ödenir.

P Dergileriniz adresinize mesai saatleri içerisinde kargo ile imza karşılığı teslim edilir.

P Dergi abonelik ücreti yıllık (6 sayı) bedeli KDV ve kargo dahil 60 TL dir.

P Abone formu ve ödeme dekontu 0216 291 17 99 numaralı faksa yada [email protected] adresine mail ile

ulaştırıldığındaabonelik işlemi tamamlanmış olur.

ABONELİK KOŞULLARI

HESAP BİLGİLERİ

İLETİŞİM BİLGİLERİ

GİZMO İLETİŞİM HESABI

İŞ BANKASI NAUTILUS AVM ŞUBESİ (1209) HESAP IBAN TR15 0006 4000 0011 2090 154381

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 D:2 34704 Göztepe / İSTANBULTel: 0216 291 25 20 (pbx) Faks: 0216 291 17 99

* Dergi Abonelerimiz herhangi bir sebeple aboneliklerine son vermek istediklerinde 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar geçerlidir.

Project1_Layout 1 9/11/13 9:43 PM Page 1

KASI

M-A

RALI

K 20

14

YIL 5 - SAYI 23 / 10 TL

Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi

"Malzeme tercihini proje yönlendiriyor"

SANJA JURCA AVCIMekan ile Hikaye Anlatımı

KONT

EYNE

R M

İMAR

İSİ

KUTU

KU

TU Y

AŞAM

MURAT TABANLIOĞLU

YAPININ KİMLİĞİ CEPHE&SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

DeltaNPDrainilan220x275+3.pdf 1 06.01.2014 15:50