fasikul20

4
işçiokulu FASİKÜL 20: Sosyal demokrasi ve işçi sınıfı: işçilerin dostu mu, işçilerin kurdu mu? 1 Sosyal demokrasi nedir? Sosyal demokrasi, asıl olarak 19. yüzyılın ikinci yarısın- dan beri, emekçi sınıfların yürüttüğü sosyal ve siyasal mücadeleler ile egemen sınıfların verdikleri ödünler so- nunda varılan uzlaşmanın ürünüdür. Diğer bir anlatımla sosyal demokrasi, birbiriyle uzlaşmaz niteliğe sahip olan iki karşıt sınıfın, işçi sınıfı ile patron sınıfının uzlaşmasını veri alır. Genel itibariyle, “sosyal refah, sosyal adalet” gibi kav- ramları bu uzlaşma misyonu ile birlikte topluma servis eden sosyal demokrasi, her başarılı servis sonrasında kapitalist sınıfların sömürü alanının genişlemesi ve derinleşmesinin önünü açmıştır. Yani sosyal demokrasi kimi zaman emekçi sınıflardaki sisteme karşı kızgınlığın sönümlenmesi için tencerenin buharını alma; kimi zaman sömürü sisteminin yırtıklarını yamama; kimi zaman da emperyalist ve kapitalistlerin ekmeğine yağ sürme gibi işlevlere sahiptir. Tüm bunlarla beraber sosyal demokra- sinin sınırları her zaman kapitalizmin içinde kalır ve onun yarattığı çelişkiler asla sorgulanmaz. Sosyal demokrasinin ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir? Sosyal demokrasi marksizmin bir inkarı ve reddi olarak doğmuştur. Sosyalist düşünce havuzundan beslenen sosyal demokrasinin marksizmden kopuşu ilk büyük işçi ayaklanmaları ile başlamıştır. Özellikle genel oy hakkının kazanılması ile birlikte seçimler sosyalist hareket açısın- dan da önemli olmaya başlamıştır. Seçimlerle birlikte daha da netleşen ayrışmalar sonucunda sosyal demokra- si, işçiler ile patronların eşitliğini savunan, sınıfları orta- dan kaldıran değil, dağılımın demokratik ve adil olmasını savunan bir hareket haline dönüşmüştür. Sosyal demokrasinin kimlik kartında neler yazar? Sosyal demokrasi Ekim Devrimi’ne karşı çıkmıştır. Sosyal demokrasi, işçi sınıfının görkemli devrimini se- lamlamak yerine, devrimin zamansız ve tepeden inme bir devrim olduğunu, idari ve toplumsal yapının geri olduğu- nu öne sürerek devrime kin kusmuştur.

Upload: tkpnin-sesi

Post on 24-Mar-2016

214 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

• SosyaldemokrasiEkimDevrimi’nekarşıçıkmıştır. Sosyal demokrasi, işçi sınıfının görkemli devrimini se- lamlamak yerine, devrimin zamansız ve tepeden inme bir devrim olduğunu, idari ve toplumsal yapının geri olduğu- nu öne sürerek devrime kin kusmuştur. Sosyal demokrasinin kimlik kartında neler yazar? 1

TRANSCRIPT

Page 1: fasikul20

işçiokulu FASİKÜL 20: Sosyal demokrasi ve işçi sınıfı: işçilerin dostu mu, işçilerin kurdu mu?

1

Sosyal demokrasi nedir?Sosyal demokrasi, asıl olarak 19. yüzyılın ikinci yarısın-dan beri, emekçi sınıfların yürüttüğü sosyal ve siyasal mücadeleler ile egemen sınıfların verdikleri ödünler so-nunda varılan uzlaşmanın ürünüdür. Diğer bir anlatımla sosyal demokrasi, birbiriyle uzlaşmaz niteliğe sahip olan iki karşıt sınıfın, işçi sınıfı ile patron sınıfının uzlaşmasını veri alır.Genel itibariyle, “sosyal refah, sosyal adalet” gibi kav-ramları bu uzlaşma misyonu ile birlikte topluma servis eden sosyal demokrasi, her başarılı servis sonrasında kapitalist sınıfların sömürü alanının genişlemesi ve derinleşmesinin önünü açmıştır. Yani sosyal demokrasi kimi zaman emekçi sınıflardaki sisteme karşı kızgınlığın sönümlenmesi için tencerenin buharını alma; kimi zaman sömürü sisteminin yırtıklarını yamama; kimi zaman da emperyalist ve kapitalistlerin ekmeğine yağ sürme gibi işlevlere sahiptir. Tüm bunlarla beraber sosyal demokra-sinin sınırları her zaman kapitalizmin içinde kalır ve onun yarattığı çelişkiler asla sorgulanmaz.

Sosyal demokrasinin ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir?Sosyal demokrasi marksizmin bir inkarı ve reddi olarak doğmuştur. Sosyalist düşünce havuzundan beslenen sosyal demokrasinin marksizmden kopuşu ilk büyük işçi ayaklanmaları ile başlamıştır. Özellikle genel oy hakkının kazanılması ile birlikte seçimler sosyalist hareket açısın-dan da önemli olmaya başlamıştır. Seçimlerle birlikte daha da netleşen ayrışmalar sonucunda sosyal demokra-si, işçiler ile patronların eşitliğini savunan, sınıfları orta-dan kaldıran değil, dağılımın demokratik ve adil olmasını savunan bir hareket haline dönüşmüştür.

Sosyal demokrasinin kimlik kartında neler yazar?

• SosyaldemokrasiEkimDevrimi’nekarşıçıkmıştır.Sosyal demokrasi, işçi sınıfının görkemli devrimini se-lamlamak yerine, devrimin zamansız ve tepeden inme bir devrim olduğunu, idari ve toplumsal yapının geri olduğu-nu öne sürerek devrime kin kusmuştur.

Page 2: fasikul20

işçiokulu FASİKÜL 20: Sosyal demokrasi ve işçi sınıfı: işçilerin dostu mu, işçilerin kurdu mu?

2

• Sosyaldemokrasireelsosyalizmedüşmandır.Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyalizmin prestiji yükselmiş ve sosyalizm dünya halkları için ciddi bir alternatif haline gelmiştir. Dünya üzerinde sosyal demokrasi, sosyalizmin toplumsallığı karşısında bir süre “kapitalist olmayan gelişme” modelleri ortaya atarak sosyalizme alternatif bir anlayış için çaba sarf etmiş ve nihayetinde kapitalizmin sosyalizm karşısında daha direngen olmasına neden olmuştur.

• Sosyaldemokrasifaşizmbelasınaortakolmuştur.Özellikle Almanya ve İtalya’da, işçi devrimlerinin bas-tırılmasında etkin rol alan sosyal demokratlar faşizmin toplumda yer etmesinin önünü açmıştır.

• Sosyaldemokrasiemperyalizminkucağınaotur-muştur.

Sosyal demokrasi emperyalist ülkeleri sömürülen ülke-lerin işçilerine umut olarak göstermekte herhangi bir sakınca görmemektedir. Bir yandan sömürülen ülkelere “sağlam kapı”nın adresini gösterirken emperyalist ülke-lere de “güvenli sular” olarak ucuz emeğin bol olduğu üçüncü dünya ülkelerini göstermektedir.

• Sosyaldemokrasi,sendikalhareketsizliğinmimarlarındandır.Sosyal demokrasi, ana tanımı olan sınıf uzlaşmacılığını sendikalara da taşımaktadır. Örneğin taşeronlaştırma ve özelleştirme gibi sendikal mücadeleye darbe vuran

saldırılarda, bunlara karşı olmayı değil yandaş olmayı seçmiştir. Sendikal unsurlardaki sosyalist ve devrimci unsurların sendika dışına itilmelerinde sosyal demokrat sendikacıların payı büyüktür. Sendikacılığın bir meslek ve rant alanı haline getirilmesinde aynı derecede katkı koymuştur. Sendikaların büyük ölçüde işçi sınıfının değil patron sınıfının ihtiyaçlarını karşılaması sosyal demokrasi sayesinde daha da mümkün hale gelmektedir.

Ülkemizde sosyal demokrasinin tarihine, neden ve sonuçlarına yakından bakmakta büyük fayda vardırTürkiye’de bir burjuva siyasi partinin sosyal demokrat sıfatını üstlenmesi 1960’lı yılların ortalarında başlamış-tır. Aynı yıllarda bir diğer önemli gelişme ise Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurulmasıdır. TİP kurulduğu yıllardan beri getirdiği somut önerilerle birlikte geniş ve aktif bir taba-na hızla sahip olmuştur. Asıl amacı gerçek ve düzen dışı sol hareketlere önlem almak olan sosyal demokrasi buna uygun olarak 60’lı yılların ortalarında halkçı CHP etiketi ile yol almaya baş-lamıştır. Bülent Ecevit’in şu sözleri durumu gayet net bir şekilde özetlemeye yetmektedir:“Halkı adaletsizlikten, yoksulluktan, baskıdan kurtarıcı ve toplumu sosyal adaletin içinde kalkındırıcı tedbirler alın-mazsa ezilen, yoksulluk çeken insanlarda birikecek isyan duyguları kabarıp taşma noktasına varabilir. Sanayileş-meye başlamış toplumlarda bu tehlike daha büyüktür. İşte o zaman aşırı sol akımlar bu isyan duygusunu yıkıcı ve yaygın bir hale getirebilir. Ortanın solu bu sele karşı en sağlam duvar, en etkili settir.” (Bülent Ecevit, Ortanın Solu, 1965)1970’li yıllarda devrimci yükselişe karşı “Halkçı Ecevit” slo-ganı yükseltilir. Bu dönemde sosyal demokrasi kavramının yerini “demokratik sol” kavramı almaktadır. 1969 seçimle-rinde “halktan yetki istiyoruz” sloganı; 1973 seçimlerinde ise “ak günlere” sloganı kullanılmıştır. Bu dönemde sosyal demokrasi, sosyalist ve devrimci grupların enerjilerinin bir kısmını kendi yörüngesine sokmayı başarmıştır ancak sos-yal demokrat siyasetin devrimcilerin basıncına karşı tavrı nettir: “Sol bizden bir tek yardım bekleyebilir, Türkiye’de demokrasiyi yaşatmamızı...” (Bülent Ecevit)1980’li yıllarda, 12 Eylül darbesi sonrasında dahi yük-selen işçi sınıfı hareketleri boy göstermiş, örneğin 1989 bahar eylemlilikleri yaşanmıştır. Sosyal demokrasi bu yıllarda da işbaşı yapmış, tarihsel görevini sürdürmeye devam etmiştir.

Page 3: fasikul20

işçiokulu FASİKÜL 20: Sosyal demokrasi ve işçi sınıfı: işçilerin dostu mu, işçilerin kurdu mu?

3

1990’lı yıllar ise, sosyal demokrat çizginin kendi içinde-ki bütünlüğünün bozulmaya başladığı yıllar olur. Ecevit ekolünün, genel olarak ulusalcı çizgileri kalınlaşmıştır. Diğer sosyal demokrat eğilimliler ise partisizleşme nokta-sına gelmişlerdir. Ancak bu ayrımlara rağmen işçi sınıfına büyük saldırıların olduğu ‘90’lı yıllarda sınıf düşmanlığı kimliği baskın bir ortak karakter olmaya devam etmiştir.DSP, ANAP, MHP koalisyonunun olduğu 2001 yılında patlayan krizde, binlerce kişi işsiz kalmıştır. Krizden çık-mak için dönemin başbakanı Ecevit, TÜSİAD’ın önerisi ile sosyal demokrat Kemal Derviş’i Amerika’dan getirtmiş, ekonomiden sorumlu devlet bakanı yapmıştır. Bu dö-nemde özelleştirmelere hız verilirken şeker, tütün, tele-komünikasyon sektörlerinde kamuya ait hizmetler sona ermeye başlamıştır.2000’li yıllarda sosyal demokrasinin parti adı tekrar CHP’ye dönmüştür. CHP, 2000’li yıllarda Deniz Baykal başkanlığında sağı ve liberalizmi güçlendirmeye devam etmiştir.2010 Mayıs ayında CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçda-roğlu ise birçok çevrenin ‘sosyal demokrat çizgiye en uygun kişilik’ saptaması yapmasına rağmen, en temel sol değerleri dahi savunmadaki başarısızlığını göstermekte geç kalmadı.

Özellikle 2011 seçimleri öncesinde Kılıçdaroğlu CHP’sinin sosyal demokrat tabanda belli bir heyecan yaratması ve bu tabanı kısmen hareketlendirmesi, “CHP nasıl bir sosyal de-mokrasi istiyor?” sorusunun kamuoyunda da tartışılmasına neden oldu. Seçim stratejisi ve söylemlerini ABD, AB ve NATO gibi AKP ile büyük ölçüde ortaklaştığı başlıklardan ziyade, taşeronlaşma ve yoksullaşma üzerine kuran CHP, zoraki bir söylem ile hareket etmiş oldu. Zira CHP eliyle yönetilen tüm belediyelerde taşeron işçi çalıştırma uzun zamandan beri bir kural haline gelmiş bulunuyor.CHP’nin 2011 programından aşağıda yer verilen alıntı ise işçilerin değil sermayedarların koruma altına alındığını gösteren en güzel örneği oluşturmaktadır:“Vergi ve sosyal güvenlik katkı paylarında indirim ve er-teleme gibi politikalara küçük ölçekli firmaların birleşme, devralma ve stratejik ortaklıklar yoluna girmeleri özendi-rilecektir. Böylelikle firmaların ölçek ve kapsam ekonomi-lerinden faydalanmaları, kârlılık oranlarını yükseltmeleri, sermaye gruplarını güçlendirmeleri, kurumsal örgütlenme biçimlerini benimsemeleri ve faaliyetlerini kayıtlı bir biçimde sürdürmeleri sağlanacaktır. Bu uygulama yapılır-ken sektörde rekabet koşullarının güçlendirilmesine özen gösterilecektir.”

Page 4: fasikul20

işçiokulu FASİKÜL 20: Sosyal demokrasi ve işçi sınıfı: işçilerin dostu mu, işçilerin kurdu mu?

4

TARTIŞMA SORULARI1. Sosyal demokrasi ile sosyalizm arasında nasıl bir bağ bulunmaktadır?2. Sosyal demokrasinin kapitalizme ve sermaye sınıfına hizmet ettiğini söyleyebilir miyiz? Buna örnekler verile-bilir mi?3. Türkiye’de sosyal demokrasi ne zaman ortaya çıkmıştır? Sonrasında hangi zamanlarda daha fazla ön plana geçmiştir?4. 2000’li yılların başında ekonomiyi düzeltmek için Amerika’dan gelen Kemal Derviş nasıl bir rol oynamıştır?5. Cumhuriyet Halk Partisi ile işçi sınıfı arasında nasıl bir bağ kurulmak istenmektedir? Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkan olduğu CHP’nin patronlara ve işçilere karşı tavrında bir değişiklik olmuş mudur?

Sosyal demokrasi ve sendikal hareket1- Sendikal hareket söz konusu olduğunda, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyal demokrasi, iki sistem arası rekabet koşullarının içinde biçimlenmiştir. Sosyaliz-min prestij kazandığı dönemlerde, daha sınıfsal ve dev-rimci bir tarz sosyal demokratların sendikal politikalarına damgasını vururken, kapitalist emperyalist sistemin azgınlaştığı dönemlerde taleplerini büyük ölçüde asgari düzeye indirgemişlerdir. Bu nedenle sosyal demokrasi-nin işçi sınıfının mücadelesine ve sendikalara dair somut herhangi bir programı yoktur.2- Sendikal hareketin belini büken tüm sermaye dayat-malarına karşı sosyal demokrasinin pozisyonu çoğunlukla ikircikli olmuş ve sermaye politikalarına karşı net, kararlı bir mücadeleyi öngörmemiştir. Sözgelimi, özelleştirme ve taşeronlaştırma gibi sendikal örgütlenmeye vuran saldırılarda, bırakın özelleştirme karşıtı olmayı özelleştir-meyi savunan bir siyasi çizgiyi benimsemiştir. 2011 genel seçimlerinde taşeronluğu kaldıracağını vaat eden CHP, yönetimde olduğu belediyelerin tamamında taşeron işçi çalıştırmaktadır. 3- Sendikal hareket içerisinde yer alan devrimci ve sos-yalist unsurların sendikaların dışına itilmelerinde sosyal demokrat sendikacıların büyük payı vardır. Sendikalar içerisinde en büyük tehlike olarak gördükleri ve koltuk-larını tehdit eden devrimci unsurlara karşı mücadele, onların sendikal programlarının özünü oluşturmaktadır.4- İşçi sınıfının tarihinin tamamında olduğu gibi, bugün de sendikal hareketi siyasetinin arka bahçesi olarak tut-

maya çalışan sosyal demokrasinin bu pozisyonu, sendi-kacılığın bir meslek ve rant alanı haline getirildiği günü-müzde büyük ölçüde yıpranmıştır. Gerici, liberal hatta faşist sendikacıların fazlasıyla boy gösterdiği bir dönem-de, sosyal demokrasinin farklı bir programla işçi sınıfının karşısına çıkması ise mümkün görünmemektedir.5- Sosyalist sistemin yenilgisi sonrasında ortaya çıkan “yeni dünya düzeni” koşullarında çağdaş sendikacılık adı altında tanımlanmaya çalışılan sosyal demokrat sendi-kacılık anlayışı başta esneklik uygulamaları olmak üzere bütünüyle sermayenin güncel ihtiyaçlarına uyum eksenli olarak biçimlendirilmiştir.

KılıçdaroğluCHP’si,İkinciCumhuriyet’inCHP’sidirBaykal ve Kılıçdaroğlu dönemlerini, birini yeğleyerek karşılaştırmak bizim işimiz değildir. Herhangi biri lehine tercih belirtmeksizin diyebiliriz ki, Baykal CHP’si etkisiz, çelişkilerle dolu, bir sürükleniş içinde Türkiye’de yaşanan değişime ayak diriyordu. Baykal CHP’si, yıllarca hep ABD ile arayı düzeltmeyi arzulayan ama yüz bulamayan bir dönem geçirdi. Oysa 2010 sonbaharında üniversitelerde “türban sorununu” çözen, Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Kılıçdaroğlu CHP’si, NATO üyeliğinden, Köy Enstitüleri’nin kapatılmasına kadar herhangi bir alanda emperyalizme veya gericiliğe direnmemiş bir geleneğin mirasçısıdır. Bu mirastan AKP’nin İkinci Cumhuriyeti’ne direniş değil, resmi muhalefet çıkmaktadır. O da majes-telerinin muhalefetidir...