feminist politika

7
Emel merhaba, ben başlıktan pek emin olamadım, “savaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar deyince savaştan kolay kaçılıyormuş gibi olmuş. Bence başlığı değiştirsek iyi olur. Savaşta, Yolda, Sığınılan Ülkede Şiddet Karşısında Suriyeli Kadın ve LGBTI ’ler Bu ayrımcılıktan savaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar Mültecilere yönelik, özellikle kadınlar ve lgbti bireyler için koşulları daha da ağırlaştıran hem yasal hem de kurumsal olarak ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Her dört kişiden üçünün kadın ve çocuk olduğu Suriyeli mülteciler üç yıldır Türkiye'de yaşıyorlar. Savaştan kaçıp sığınmalarına rağmen burada çok daha büyük mücadele veriyorlar. Bunların başında barınma, geçim ve uyum sorunları gelse de ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve taciz gibi savaşın başka yüzleriyle de karşı karşıyalar. Özellikle kadınlar ve lgbti bireyler için koşulları daha da ağırlaştıran hem yasal hem de kurumsal olarak ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Zeynep Kıvılcım, Suriye'de çatışmadaki grupların doğrudan hedefi olan kadınların burada farklı mücadeleler vererek bu savaşın yansımalarını ağır bir şekilde yaşamaya devam ettiklerini söylüyorlar. Onlara göre kadınlar bu mücadelelerden s avaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar. Gündelik hayatta çoğu kez şahit olduğumuz bu zorlukların başında kağıtsızlık, güvencesizlik, geçim ve sağlık sorunları, erken taşta yaşta evlendirilme, istismar ve taciz riski geliyor. İstanbul Üniversitesi'nden Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Zeynep Kıvılcım "İstanbul’da Suriyeli Kadın ve LGBTİ Mülteciler: Mevzuat, Uygulama, Sorunlar" başlıklı bir araştırma yaptılar. İstanbul'da Küçükpazar, Fındıkzade, Eyüp, Fatih, Bağcılar, Şirinevler, Kuştepe, Bayramtepe, Sarıyer, Tarlabaşı, Kanarya Mahallesi ve Beyoğlu’nda kadın ve lgbti mültecilerle görüştüler. Özgür Baklacıoğlu ve Kıvılcım'a savaştan kaçan Suriyeli kadınların Türkiye'de yaşadıklarını sorduk... Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteci kadınlar burada ne tür zorluklarla karşılaşıyorlar?

Upload: nurcan-ozgur

Post on 14-Jan-2016

228 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: feminist politika

Emel merhaba, ben başlıktan pek emin olamadım, “savaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar” deyince savaştan kolay kaçılıyormuş gibi olmuş. Bence başlığı değiştirsek iyi olur.Savaşta, Yolda, Sığınılan Ülkede Şiddet Karşısında Suriyeli Kadın ve LGBTI’ler

Bu ayrımcılıktan savaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar

Mültecilere yönelik, özellikle kadınlar ve lgbti bireyler için koşulları daha da ağırlaştıran hem yasal hem de kurumsal olarak ciddi bir ayrımcılık söz konusu.

Her dört kişiden üçünün kadın ve çocuk olduğu Suriyeli mülteciler üç yıldır Türkiye'de yaşıyorlar. Savaştan kaçıp sığınmalarına rağmen burada çok daha büyük mücadele veriyorlar. Bunların başında barınma, geçim ve uyum sorunları gelse de ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve taciz gibi savaşın başka yüzleriyle de karşı karşıyalar. Özellikle kadınlar ve lgbti bireyler için koşulları daha da ağırlaştıran hem yasal hem de kurumsal olarak ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Zeynep Kıvılcım, Suriye'de çatışmadaki grupların doğrudan hedefi olan kadınların burada farklı mücadeleler vererek bu savaşın yansımalarını ağır bir şekilde yaşamaya devam ettiklerini söylüyorlar. Onlara göre kadınlar bu mücadelelerden savaştan kaçtıkları kadar kolay kaçamıyorlar. Gündelik hayatta çoğu kez şahit olduğumuz bu zorlukların başında kağıtsızlık, güvencesizlik, geçim ve sağlık sorunları, erken taşta yaşta evlendirilme, istismar ve taciz riski geliyor.İstanbul Üniversitesi'nden Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Zeynep Kıvılcım "İstanbul’da Suriyeli Kadın ve LGBTİ Mülteciler: Mevzuat, Uygulama, Sorunlar" başlıklı bir araştırma yaptılar. İstanbul'da Küçükpazar, Fındıkzade, Eyüp, Fatih, Bağcılar, Şirinevler, Kuştepe, Bayramtepe, Sarıyer, Tarlabaşı, Kanarya Mahallesi ve Beyoğlu’nda kadın ve lgbti mültecilerle görüştüler. Özgür Baklacıoğlu ve Kıvılcım'a savaştan kaçan Suriyeli kadınların Türkiye'de yaşadıklarını sorduk...

Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteci kadınlar burada ne tür zorluklarla karşılaşıyorlar?Zeynep: Afad'ın (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) rakamlarına göre buraya gelen göçmenlerin yüzde 77'si kadın ve çocuk. Eşi yanında olmayan veya eşini kaybeden kadınlar akrabalarıyla birlikte yaşamak durumundalar ve hem ailede hem dışarıda istismara açıklar. Sadece ailenin diğer erkekleri değil, kadınlarından da baskı görüyorlar. "Ben dulum evden dışarıya çıkamam" diyorlar. İstismara, tacize uğramaktan korkuyorlar. Durumları bir sürü alanda istismara uğramalarına yol açıyor. Daha önce hiç çalışmamış olan kadınlar atölyelerde çalışıyorlar, dilencilik ya da seks işçiliği yapıyorlar. Eşi yanında olanların eşleri kocaları ise daha ziyadebize mülakatlarda söylendiği kadarıyla sağlık sorunlarından ya da inançlarından ayrımcılık dolayı nedeniyle çalışamıyorlar. Ama kız çocukları gece yarısına kadar çalışıyor, dilencilik yapanlar var. Beyoğlu'nda çalışan kız çocuklarının cinsel istismara uğradığına dair bilgiler var. Nurcan: Kadınlar cinsel istismara maruz kalma korkusu yüzünden kamplarda kalmak istemiyorlar. Kamplara götürülmek en büyük korkuları: “…bizi korumak için orada görevlendirilmiş erkekler bize tecavüz edebiliyorsa, ayaklandığımızda da silahının namlusunu bize çevirirse orada nasıl güvende yaşanır ki…” Kamptan kurtulunca, şimdi İstanbul’da kapısı olan dört duvar arasında uyuyabiliyorum ve tuvalete tek başıma korkmadan rahatça gıdebiliyorum…Kampa giren kadınlara pislenmiş olarak bakılır” dedi Ceylanpınar kampından Kasım 2014’de çıkan ve İstanbul’a kaçan genç bir kadın. Özellikle 11-18 yaş arası kız çocuğu olanlar, yani sözde evlilik yaşındaki çocuğu olan kadınlarda

Page 2: feminist politika

kızlarına yönelik taciz ve kızların kaçırılma korkusu yaygın. Bu nedenle evlerinden ve evlerinin yakınından ayrılmazlar. İstanbul onlar için Bayramtepe, Fatih, Küçükpazar, Şirinevler’dir…. Annelerin en büyük dileği kızları tacize uğramadan Suriye’ye geri dönmektir. Taciz nedeniyle kız çocukları okula da gönderilmemekte ve eğitimlerine devam edemedikleri için tüm yaşamlarını etkileyecek sosyal eşitsizlikle karşı karşıya kalmaktadır.

Hangi koşullarda yaşıyorlar?Zeynep: Suriyeli kadınların önemli bir kısmı bodrum katları, kentsel dönüşüm mahallerinde banyosu, tuvaleti olmayan metruk evlerde yaşıyorlar. Bir odaya 400 lira para veriyorlar. Yoksulluk ve dil engelinden dolayı mahallede hapsedilen yaşamları var. Polis ve zabıta korkusu ile evlerden çıkamıyorlar. Kampa veya Suriye’ye geri gönderilme korkusu yaygın.

Daha önce hiç çalışmamış olanlar, ilk defa işe girenler hangi işleri yapıyorlar?Nurcan: “Çabuk çabuk” olarak bildikleri ağır ve vasıfsız işlerde, yani lokantaların bulaşık bölümlerinde, temizlik işlerinde, depolarda, merdivenaltı atölyelerde çalışıyorlar. Kadınların büyük bölümü ev işçisi olarak çalışmak zorunda, çok sayıda çocuk bakmakla yükümlüler. "Ütü bilmezler ama öğretirseniz çok ucuza tutabilirsin" diyor ev yardımcıları pazarlayan aracı kadınlar. Onlara yardım eden kadınlar ise garip bir çelişki içinde Suriyeli kadınları daha az medeni olarak tanımlanıyorlar. Kürt kadın mülteciler Türkiyeli Kürtlerin tekstil atölyelerinde iş bulabiliyorlar. Aylık gelirleri 200-600 lira arasında değişiyor, ama birçok örnekte aylarca maaşlarını alamadıklarını gördük. Eve aldıkları konfeksiyon işlerinde ise 10 metre boncuk işleme işine 6 lira gibi çok düşük ücret alıyorlar. Kampta tecavüze uğrayan kadınlar, büyük şehirlere gidip gazinolarda çalışıyormuş. Çalışmaya başlayan genç kadınlara yönelik işyerinde taciz girişimleri var. Kayıtdışı yaşamak ve kayıtdışı çalışmak kadınların ve lgbti mültecilerin maddi, psikolojik ve cinsel istismara uğrama riskini arttırıyor.Yasalar karşısında Suriyeli mültecilerin hakları neler? Çalışma izinleri var mı? Zeynep: Yasaya göre ikamet iznine ve sağlık gibi diğer hizmetlere sadece pasaportu olan ve Türkiye’ye düzenli giriş yapmış kişiler erişebiliyor. Kadınların yüzde 73'ünün pasaportu yok. Yasalar karşısında Suriyeli mültecilerin hakları yok, iş piyasasına erişim çalışma hakları yok. Hak değil, hizmete erişim söz konusu yeni çıkan Geçici Koruma Yönetmeliği’nde. Kadınlar aile reisi üzerinden hizmetlere erişebiliyor. Kayıt yaptırdıklarında ise kampa gönderilmekten korkuyorlar. Yönetmeliğe göre, kayıtlı Suriyeli mülteciler, Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek sektör ve yerlerde çalışma izni alabilecekler. Ancak kayıt işlemleri yeni başladığı için gibi sektörler henüz belirlenmemiş. Çalışma izni almanın zorluğundan imkansızlığından dolayı kadınlar daha fazla kayıtdışı çalışıyor ve istismara uğruyorlaraçık oluyorlar. Mağdur olarak yeterince tanımlamıyorlar, hukuki bağlayıcılığı yok. Hakka erişim işverenler tarafından engelleniyor. AfadAFAD'ın araştırmasına göre buraya gelen Suriyeli göçmenlerinTürkiye’deki Suriyeli mülteci kadınların yüzde 97'sinin yoksullaşmış, son 1 ay içinde hiçbir gelirleri yok.

Kadınlar sağlığa erişimde de ciddi sorunlar yaşıyorlar...Nurcan: Afad rakamlarına göre kamp dışında yaşayan kadınların yaklaşık yüzde 14’ü hamile. Suriye’de, sınırda ve Türkiye’deki kamplarda veya Doğu illerinde sokakta kaldıkları zamanlarda hem şiddete maruz kalabilmişler hem de sağlıksız ortamlarda yaşamak ve beslenmek zorunda kalmışlar. Savaşta veya yolda yaralanmış olanlar olduğu gibi, Suriye’de ülke içinde yerinden edilmiş durumdayken yaşadığı sağlıksız koşullardan dolayı, mesela atık yiyecekler tüketmek zorunda kalmaları, bombalanan bölgelerdeki kimyasal atıklara maruz kalmaları veya korku, travma gibi nedenlerle hastalananlar, bebeklerinde enfeksiyon gelişenler veya ölü doğum yapanlar var. TOHAV’ın sağlık taraması raporu bu bakımdan anlamlı veriler derlemiş durumda.

Page 3: feminist politika

Zeynep: Hastanelerde Suriyeli hamile kadınlar "hem mültecisin hem de hamile mi kaldın" diye aşağılanıyorlar. İstanbul’da 2-3 devlet hastanesi dışında çoğu tarafından kabul edilmiyorlar. Dil sorunu sağlık hakkında erişimi engelliyor. Anadili Arapça ve Kürtçe olanların arasında ciddi bir ayrım var, Göç İdaresi'nin kamplara davetinde Kürtçe yok. Telekonferans yöntemiyle Arapça tercüme kullanılabiliyor ama Kürtçe yok. Üreme sağlığı konusu da önemli. Seks işçiliği yapanlar tamamen korunmasız olarak çalışıyor. Kadınların sağlığı açısından cinsel yolla bulaşan hastalıklardan endişe ediyoruz.

Kadınlar için özel bir yasa ya da uygulama söz konusu mu?Zeynep: Kadınlar açısından yasalar Hukuki düzenlemeler oldukça eril metinler, Suriyeliler sadece heteroseksüel yetişkin, hatta Arap erkek olarak düşünülmüş, azınlık kimliklerini dışlıyor. Kadın bağımlı eş ya da anne olarak görülüyor, ya da insan ticareti mağduru veya şiddet mağduru olarak kabul ediliyor, yani özne olarak bu metinlerde yer almıyor. Mülteci tanımı cinsiyete duyarsız. BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) yol gösterici ilkeler çıkardı. Bu ilkelere göre mülteci tanımındaki “zulüm” aynı zamanda zorla evlendirilme ya da eşcinsellere karşı ayrımcılık gibi toplumsal cinsiyete duyarlı durumları da kapsayabilir. Ama Türkiye'nin mülteci tanımındaki zulümde kadına yönelik şiddete dair bir referans yok. İstanbul Sözleşmesi'nde bağlayıcı hükümler var, şiddet mağduru kadınlar için uluslararası korumaya başvuru yapma hakkı tanınmalı ve toplumsal cinsiyete duyarlı sığınma usullerini oluşturmak için gerekli yasal veya diğer tedbirler alınmalı. Oysa Suriyeli mültecilerin ilçe emniyet müdürlüklerinde yoğun olarak devam eden kayıtları sırasında bu mağduriyetlerin tespitini sağlayacak yeterli bilgi alınmıyor., toplumsal cinsiyete duyarsız. Kadın mültecilerin kayıtlarının kadın memur tarafından alınması vb. toplumsal cinsiyet duyarlı konular hiç dikkate alınmamış.Toplam 78 kişi kayıt için eğitim almış ama toplumsal cinsiyete duyarsız, kadın mültecilerin kaydı erkek memur tarafından ve aile reislerinin yani erkeklerin yanında alınıyor. Kadınların sorunlarına dair kurumsal bir direnç var.

Bu yasaların mültecilerin hayatlarına yansımaları neler?Nurcan: Sürekli güvensizlik ve korku içerisinde yaşıyorlar. Zabıtadan çok korkuyorlar. Buradan Suriye’ye gönderilecekler diye korkuyorlar. O kadar fazla istismar ediliyorlar ki, hiçkimseye güvenemiyorlar. Ağustos'ta bir genelge çıktı, sokakta dilenenler aileleriyle birlikte kamplara götürülmelerini öngörüyor. İşyerlerinde güvencesizlik çok yaygın, kaldıkları barınma mekanlarından çıkarılmaktan korkuyorlar. Sokakta kalmak en büyük korkuları. IŞID sonrası Suriye’ye dönmek de korkutuyor onları… Burada istenmediklerini de biliyorlar… Kadın duyarlı bir koruma sistemi olmadığı zaman, kaçınılmaz olarak kurumsal ayrımcılıkla karşı karşıya kalınır. Hastaneye girseler de, dokunmadan muayene eden veya azarlayan doktorlar, suçlayıcı bakışlarla, reçetelerini tanımayan eczanelerle dil bilmeden mücadele etmek durumundalar. Yabancı düşmanlığı ve marjinalleştirme ile karşı karşıyalar. Konuştuğumuz insanlar artık Suriye güvenli değil diyor, burada da kalmak istemiyorlar. Şu anda şiddet ve istsmarla örülmüş bir boşluktalar. Gelecekle ilgili umutları yok. Suriyeli bir matematik öğretmeni ile karşılaştık, geri dönmek istemiyor, çünkü çocuklarını yaşatmak istiyor. Çocuklarım olmasa, Suriyeye dönüp kurtulurum, bombalar altında ölürüm, böyle çaresizce çırpınmam diyor.

Kadınların Türkiye'ye gelmeden önce ve geldikten sonra yaşadıkları şiddeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Zeynep: Suriye'de doğrudan karşılaştıkları şiddet burada karşılarına yasal şiddet ve, toplumsal bir şekilde ortaya çıkıyor. Yasaların uyguladığı bir şiddet var, toplumsal ve ekonomik şiddet var. Ötekileştirme, marjinalleştirme, dışlamanın ortaya çıkardığı bir şiddet var.

Page 4: feminist politika

Nurcan: Suriye'de çatışmadaki grupların doğrudan hedefi halinde olan kadınlar burada da taciz, istismar, tecavüz gibi benzer korkuları yaşıyorlar, sürekli tedirginler. Dolayısıyla bu savaşın yansımalarını ağır bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar, sınırın iki tarafı da onlar için şiddet ve istismar anlamına geliyor. Onlara gösterdiğimiz geçici “misafirperverlik” onların güvensizliğini, istismarını sürekli hale getirdi. Örneğin Türk bir adam, imam nikahı yaptıktan sonra Suriyeli bir kadını 5,5 aylık ikizleriyle birlikte terk etmiş. Kadın tekrar Suriye'ye dönüyor ama geri geliyor, gidebilecek başka yerleri yok, çocukları için savaşsız bir yer arıyor...Çaresizliklerini istismar edebiliyoruz, ve sonra onları hain ve istismarcı olarak kötüleyebiliyoruz.. Farkında değiliz ki, istismar ettiklerimiz onlar… Onlara yardım eden Türkiyeliler bile, aslında sadaka vererek kendi geleceklerini güvenceye alıyorlar kendilerince…Devletin onlara yardım vermesi gerekir… geçici yardımlar, hayır işleri vs. onların üzerinden hiyerarşik yaklaşımları beraberinde getiriyor…onların yoksulluğu üzerinden kendimizi büyütmememiz gerekir…hiç ahlaki değil bu…

Geri döndüklerinde bu sorunların üstesinden gelebilecekler mi sizce?Nurcan: Yaşadıkları sorunların yansımaları savaş bitince barışta da devam edecek çünkü komşuları ve akrabalarından şu veya bu şekilde haberdar oluyorlar, yaşadıkları da sınırın öte yanına ulaşıyor…Cinsel istismar ve seks işçiliği öykülerinin Suriyeye ulaşması ile tıpkı Bosna'daki kadınlar gibi toplumdan dışlanacaklar ya da seks işçisi olarak devam edecekler. Geri dönüşleri dışlanma ile istismar arasında biryerde yaşam anlamına gelecektir… Zeynep: Aradan üç yıl geçti hala kadın hareketi ile hiçbir irtibatları olmaması, hiçbir ilişki kurulmaması kötü. Halbuki Barış için Suriyeli Kadınlar Platformu var.

***EK SORULAR

1. İkinci eş olarak verilme hangi durumlarda gerçekleşiyor? (tacize uğramasınlar diye evlendirilme, ikinci eş olarak verilme, para karşılığı satılma vs.)

2. Alevi kadınların korkuları daha yüksek demiştiniz. Bunun sebebini biraz açabilir miyiz?