horasan’dan ege’ye taşınan dergâh! girit’te...

4
ATLAS TARİH 123 Osmanlı yönetiminde son yüzyılını isyanlarla geçiren Akdeniz’in ikinci büyük adası Girit, nüfusun çok kültürlülüğü kadar tasavvufi açıdan da zengindi. Adada Bektaşilik başta olmak üzere pek çok tarikatın dergâh ve tekkesi bulunuyordu. Kandiye’deki Horasali Dergâhı bunların en eskilerinden biriydi. 122 ATLAS TARİH MEHMET REşAT ATA Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh! Girit’te Bektaşiler de vardı Osmanlı tarihinin siyasi ve sosyal yapısı içinde önemli bir yer tutan tarikatlar ülke coğrafyasının tümüne yayılmıştı. Mevlevi, Bektaşi, Rufai dergâhları toplumda önem- li yer edinmişti. 19. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı hâkimiyetine kalan Girit Adası da bu tarikatların yoğun olarak bulunduğu yerlerden biriydi. Girit’te Bektaşi tarikatı başta olmak üzere, Halvetiyye, Celvetiyye, Mevleviyye, Kâdiriye, Üveysiyye ve İdri- siyye tarikatları faaliyet gösterdi. Horasanlı Dergâhı, İbrahim Baba Dergâhı, Mağaralı- köy Dergâhı, Hasan Baba Dergâhı, Resmo Dergâhı, Hindî Câfer Baba Tekkesi, Şeyh Esedüddin Hankâhı ve Cebehâne Tekkesi, Celvetî Ali Efendi Tekkesi, Hanya Mevlevi- hanesi ve Karabaş Tekkesi Girit’te kurulan meşhur tekkelerdi. Horasanlı Derviş Ali 19. yüzyıl sonlarında Girit’te Kandiye şehrinin çarşı içi. Adanın tümüne yayılan etnik çeşitlilik kıyafetlere yansımış.

Upload: others

Post on 04-Feb-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh! Girit’te …sadikbektasbaba.com/atlas-dergisi-makale.pdfyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt 14, Sayı 32, 2007). Özellikle Kandiya’da

atlas tarİh 123

Osmanlı yönetiminde son yüzyılını isyanlarla geçiren Akdeniz’in ikinci büyük adası Girit, nüfusun çok kültürlülüğü kadar tasavvufi açıdan da zengindi. Adada Bektaşilik başta olmak üzere pek çok tarikatın dergâh ve tekkesi bulunuyordu. Kandiye’deki Horasali Dergâhı bunların en eskilerinden biriydi.

122 atlas tarİh

MeHMet ReşAt AtA

Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh!

Girit’te Bektaşiler de vardı Osmanlı tarihinin siyasi ve sosyal yapısı

içinde önemli bir yer tutan tarikatlar ülke coğrafyasının tümüne yayılmıştı. Mevlevi, Bektaşi, Rufai dergâhları toplumda önem-li yer edinmişti. 19. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı hâkimiyetine kalan Girit Adası da bu tarikatların yoğun olarak bulunduğu yerlerden biriydi. Girit’te Bektaşi tarikatı başta olmak üzere, Halvetiyye, Celvetiyye,

Mevleviyye, Kâdiriye, Üveysiyye ve İdri-siyye tarikatları faaliyet gösterdi. Horasanlı Dergâhı, İbrahim Baba Dergâhı, Mağaralı-köy Dergâhı, Hasan Baba Dergâhı, Resmo Dergâhı, Hindî Câfer Baba Tekkesi, Şeyh Esedüddin Hankâhı ve Cebehâne Tekkesi, Celvetî Ali Efendi Tekkesi, Hanya Mevlevi-hanesi ve Karabaş Tekkesi Girit’te kurulan meşhur tekkelerdi. Horasanlı Derviş Ali

19. yüzyıl sonlarında Girit’te Kandiye şehrinin çarşı içi. Adanın tümüne yayılan etnik çeşitlilik kıyafetlere yansımış.

Page 2: Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh! Girit’te …sadikbektasbaba.com/atlas-dergisi-makale.pdfyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt 14, Sayı 32, 2007). Özellikle Kandiya’da

124 atlas tarİh

10 Nisan 1897 tarihli The Graphic dergisinde, Girit sokaklarında halk Teselya’da Osmanlı-Yunan harbi hakkında konuşuyor (üstte). Batı kaynaklı bir 18. yüzyıl haritasında Girit’in Kandiye şehri ve limanı (altta).

1920’li yıllar başında Kandiye’de Horasali Bektaşi Dergâhı’nın bahçesi.

atlas tarİh 125

YALE

İNG

İLİZ

SAN

ATI

MER

KEZİ

Dede, Horasanlı Şeyh Mehmed, Derviş Ali Baba, Saffet İlhamî Baba, Mustafa Dede, Ali Resmî Efendi, Hacı Sırrı Baba, Ahmed Meâbî Efendi, Çıkrıkçı Mustafa Efendi, Sa-lacıoğlu Mustafa Celvetî, Süleyman Şemsi Dede, Hüseyin Hüsnü Giridî, Ahmed Hik-metî Efendi ve Ahmed Muhtâr Efendi ise Girit’te yetişmiş önde gelen şahsiyetlerdi. (Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür

Mirası: Girit’te Tarîkatlar Ve Tekkeler, Dr. Selami Şimşek, Atatürk Üniversitesi Türki-yat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt 14, Sayı 32, 2007).

Özellikle Kandiya’da bulunan ve Horasani-zade Mevlana Derviş Ali Dede’nin kurduğu Horasali Dergâhı bunların arasında önem-li bir yer tutuyor (Horasali adı ‘Horasanlı Ali’den bozma). Ustazade Giritli Yunus Bey’in Kandiya’da aldığı notlarını daha sonra “Bektaşiliğin Girit’e İntişarı” adıyla yayım-layan Orhan F. Köprülü Bektaşi tarikatının Girit’e nasıl geldiğini şöyle anlatıyor: “Bek-taşi tarikatını Girit’e getiren, Horasanizade Mevlana Derviş Ali Dede’dir. (“Mevlana” bu kişinin adı olup Mevlevilik ile hiçbir ilgisi yoktur.) Bu zat, Ankara Vilayeti Kırşehir Müftüsü’dür ve Horasan’ın Türkmen aşiret-lerinden Horasanlı Mehmed Hüdabende’nin büyük oğludur. Tahsilini bitirdikten sonra İs-tanbul’a geldi. İmtihan vererek Süleymaniye Darülhadisi’ne (hadis ağırlıklı İslami ilimler öğretilen medrese/okul) girdi. Orayı bitirdi ve icazet aldı. Sonra memleketine, babasının yanına gitti. Maneviyata merakı sebebiyle babasının tarikatına girdi. Kırşehir sancağı Hacıbektaş nahiyesinde, Suluca Karahöyük mevkiinde (Şimdi Nevşehir’e bağlıdır) ta-rikatın piri Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin “Pir Evi” adıyla bilinen büyük tekkesine gitti. Her şeyi terk ederek tarikata katıldı ve derviş oldu. Sırayla tüm aşamalardan geçti. Osmanlı’nın 1645’te Girit’i fethetmek için

harekete geçmesiyle Horasanizade’nin yaşa-mında büyük bir hareketlilik başladı. Pir Evi, Osmanlı ordusunun Hazreti Pir’in hamisi olduğunu bilir ve itikat ederdi. Bu nedenle Pir Evi postunda bulunan Dimetokalı Vahd Dede bu eski gelenek üzerine Girit seferi için kafileyi teşkil etti, ehliyeti herkesçe bilinen Horasanizade’yi hilafet payesiyle halife yaptı, kafileye de kafile başı olarak atadı. Horasani-zade kafilesiyle Girit’e (25 Rebiülahir 1645) gitti. Orada dergâhın kurulması ise 1650’dir. Doğum tarihi belli olmasa da hakka yürü-mesi (vefatı) 1671-1672’dir. Naaşı, Kandiye yakınlarında ismine izafe olunan Horasali Dergâhı’nın cennet misali bahçesinde bir türbe içindedir.

Baki Öz “Balkanlarda Alevi-Bektaşilik” yazısında, Girit’e Bektaşiliği, Horasan Türk-menleri soyundan Kırşehirli Horasanlı Mev-lana Derviş Ali Dede’nin soktuğunu bildirir. Ali Dede, 1664’te Girit’in alınması sırasında orduya “Bektaşi Yoksulları Kafilesi”nin başı

olarak katılmıştır. Derviş Ali Girit’te Bektaşi-liği örgütler, kurumlarını (dergâhlarını/ tek-kelerini) açar, oralara “baba”lar atar. Böylece Girit’te, Horasali Dergâhı, Bektaşiliği halka benimseten bir merkez olur. Girit Bektaşi-lerinin özellikle Kandiye, Resmo ve Hanya kentlerinde yoğunlukta oldukları görülür. Horasali Dergâhı’ndan başka İbrahim Baba, Mağaralıköy, Hanya, Resmo ve Hasan Baba adlarını taşıyan dergâhlar da bulunuyordu.

F. Won Margaret Hasluck’un, “Bektaşi-liğin Coğrafi Dağılımı” adlı çalışmasında Girit’te Horasanlı Ali Baba Dergâhı’ndan ve diğer dergâhlardan şöyle bahsediyor: “Girit Bektaşi dergâhları adanın başlıca üç büyük kentinde idi. Kandiye, Resmo ve Hanya’ya dağılmıştı. Bu tekkelerden önce de Kandi-ye’nin iki saat güneyinde bulunan Aya Ve-lasyos köyünde bir tekke vardı. Hanya’da Bektaşiliğe bağlı bir kişiden, bu tarikat erba-bının 1897 yıllarındaki karışıklıktan önce bu üç kentteki kuvvetleri hakkında edinilen

Girit’te Bektaşiler özellikle Kandiye, Resmo ve Hanya kentlerinde yoğunluktaydı.

Page 3: Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh! Girit’te …sadikbektasbaba.com/atlas-dergisi-makale.pdfyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt 14, Sayı 32, 2007). Özellikle Kandiya’da

126 atlas tarİh atlas tarİh 127

bilgi, o günlerden sonra 1898’de Müslüman Giritlilerin birçoğu Anadolu, Trablus ve di-ğer Akdeniz adalarına önemli miktarda göç etmişlerdir. Hanya’da Bektaşilerin sayıca azlığı ise burada Mevlevilerin güçlü olması ve aynı zamanda Bingazi’deki Halikuti’den buraya akın eden Trablus halkının, Rufailerin bulunması ile açıklanmaktadır. O tarihlerdeki benzeri durum Anadolu’da da yaşanmaktaydı. Aristokratlar devlet erkânı ve bürokratlar Mevlevi, Bektaşiler halktan kişilerdi. Girit’te Mevlevilik, Rufailik gibi birçok tarikatın dergâhları vardı. Örneğin “Gez Hanya’yı gör Konya’yı” sözü Girit’in Hanya şehrindeki Mevlevi ağırlığını anlatmaktadır.

Horasanlı Ali Dede Dergâhı; Kandiye’nin 45 dakika güneyindeki anayol üzerinde, Knossos mevkii ile Forneça (Fortezza) köyü arasında bulunuyordu. Kandiye’nin uzun kuşatması esnasında Türklerin karargâhı Forteça idi. Kandiye’nin 1669’dan önce Horasanlı Ali Dede adıyla ünlü ve bura-da gömülü bulunan bir ermiş tarafından

1897 Osmanlı-Yunan harbinden sonra Müslüman Giritlilerin birçoğu Anadolu, trablus ve diğer Akdeniz adalarına göç etti.

1650’de kurulmuştur. Halife adını taşıyan şeyhler genellikle Arnavut’tur ve birçoğu mücerreddir. Selefleri müteehhil (evli) de olsa yerine bir mücerredin geçirilmesi tekke için daha uygun olacağı düşünülürdü. On iki kadar dervişin varlığı bilinmekte, bunların çoğunun da Arnavut olduğu eski kaynaklarda geçmekte. Tekkenin güzel bir irade ve iyi bir yönetime sahip olduğu da bilgiler arasın-da. Kandiye’nin yeni kapısının dışında Rızk Babanın mezarı vardır ki başlığı üzerinde Bektaşi azizlerine mahsus taç ile temeyyüz eder. Hazinesinin içerisindeki ağaca iliştiril-miş bir yığın bez parçalarından hükmü icbab ederse, halk nezdinde çok saygın bir şefaatçi idi. Mezar yanında yapılmış ufak bir kulübe, maaşsız türbedarın kabridir ki, sahibi olan azizin yanında bulunur. Resmo’daki tekke ise Hasan Babanın kabrini barındırır. Hanya’da, Bektaşilerin göçü dolayısıyla, şimdi hiçbir tekke yoktur. Mustafa Gazi isminde bir cihat eri, şehrin dış kenarında açık bir türbe altında gömülüdür; Başlığının üzerinde tarikatın alameti olan taç vardır.”

Horosanlızade Ali Baba dergâhında Ho-rasanizade Derviş Ali Dede (1650–1710) dergâhta ilk serilen posta oturmuş ve yir-mi iki sene kadar mürşitlik sürdürmüştür. 1671–1672’de kardeşi Hasan Dede’yi yerine tayin ederek inzivaya çekilmiş ve aynı yıl hakka yürümüştür.

Bektaşiliğin Girit’te en fazla geliştiği dö-nem Horasani Derviş Ali Baba dönemidir (1811–1923). Mübadeleye kadar sürmüştür ve post Girit’ten kaldırılıp götürülmüştür. Horasani Derviş Ali Baba, 1773’de Hora-san’ın Meşhed şehrinde doğmuştu. Babasıyla birlikte Hazreti Pir’in tekkesine giderek orada ikamet etmişti. Aldığı icazetname ile Pir Evi’nden Kandiya’ya gelmişti. EHorasani Derviş Ali Baba Türkçeden başka Arapça, Farsça, Arnavutça ve Rumcayı da bilirdi. Gi-ritliler arasında Horasani Derviş Ali Baba’ya “Horasanlı Ali Baba” / “Horasali” denilmek-tedir. Bu söyleyişler, ağız farklılığındandır.

Her ne kadar Bektaşilikte cami geleneği yok denilse de bir dönemle ilgili cami gele-neği oluştuğunu görüyoruz. F. Won Margaret Hasluck’un, “Bektaşiliğin Coğrafi Dağılımı (Christianity And Islam Undar The Sul-tans) adlı eserinde Hacıbektaş’taki caminin 2. Mahmud zamanında, Hacı Bektaş’ı Sünni ve Nakşibendi şeyhi olarak göstermek için yapıldığını sunmaktadır. Bu tespiti ben,

????? ????? ????? ????? ????? ????? ????? ????? ????? ????? ????? ?????

Mücerred Cafer Sadık Bektaş Baba’nın ifadesi ile, “Aile bağı düşüncelerinden azade, kendisini tamamen dergah hizmetine verebilmek ve Türklüğü yayabilmek için tutulan” bir meslekti. Dervişin istenilen her yere gitmesini kolayca sağlamıştır. Yoksa evlenmemek bir meziyet olmadığı gibi, bir noksanlık da değildir. Mücerredlik, hayatı boyunca dergaha hizmet ve amaca hizmet için söz veriştir.Kaşık sapı veya şimşir şişler ile delinen kulağın deliği

ufalmasın diye zamanda içine “yıldız taşı” denilen silindir şeklinde bir taş konurdu, iyi olunca kalaydan ve balım taşından yapılma küpeler takılırdı. Bu küpeler uzunca armudi şeklinde olup halka şeklinde olanı hiç kullanılmazdı.Mücerred erkânı, Pir Evi’nde üç yıl hizmet edene gösterilirdi. Sonraki üç yıl da Kerbelâ’da hizmet edenlerin sol kulağı da delinirdi. Küpelerin (mengûş) armûdî, bir kaşığın ağzına giren şeklinde olanlarından başka,

on iki terkli olanları da vardır. Necef taşından, gümüş ve altından da olur. İsteyen takar, isteyen mengûş takmazdı.Hiç takmayanı da vardı. Örneğin, Ekmek Evi Babası Salih Baba çoğunlukla mengûşunu takmazdı. Babaların bazılan, taç üzerine sardıkları sarık bakımından da aynı şekilde davranırlardı; kimisi sarar, kimisi sarmadan, derviş imiş gibi, sadece taç olarak giyerlerdi. Bazıları arakiyye ile bile sokağa çıkarlardı.

Girit, Ege’de Kıbrıs Adası’na yakın büyüklüğüyle

Anadolu’nun güneybatı ucunda Akdeniz’le Ege’nin birleştiği yerde bulunur. Osmanlı’nın en son fethettiği adalardan biriydi. Sultan İbrahim devrinde Kaptan-ı Derya Yûsuf Paşa bugün Girit’in merkezi konumunda olan Hanya kalesini 1645 yılında fethetti. Ada Venediklilerle yıllarca süren mücadele sonucunda 1669’da tamamen Osmanlı’nın eline geçti. 1913’te Yunanistan’a verilene kadar merkezi Kandiye olan imtiyazlı bir eyalet olarak kaldı. Adanın alınmasının ardından Girit halkı arasında bir bölümü İslamiyeti kabul etti bir kısmı Ortodoks Hıristiyanlık inancını devam ettirdi Nüfus adanın Rum halkı, Arnavutlar, İtalyan kökenliler ve 250 yıllık Osmanlı idaresinde adaya göçen Türklerden oluştu. Adanın kozmopolit toplumu 1821’deki Yunan isyanına kadar huzur içinde yaşamış, daha sonra Yunan bağımsızlık hareketinden etkilenmişti. 1821 yılında başlayan ilk Girit isyanı 4 yıl boyunca devam etmiş, adaya 1825 yılında gönderilen İbrahim Paşa komutasında 60 gemi ve 16 bin askerden oluşan Osmanlı donanması isyanı

bastırmayı başarmıştır. 1866-1869 yılları arasındaki isyanda Giritli Hıristiyan çeteciler Müslüman halka karşı büyük saldırılar yaptı. Girit’e muhtariyet verildi. Ancak isyancıların Yunanistan’a katılım istemesi nedeniyle Osmanlı isyanı sert biçimde bastırdı. 1896 yılında yeniden çıkan isyan sonrasında Osmanlı-Yunan harbi başladı. Osmanlı ordusu tüm Teselya’yı ele geçirdi, Atina’ya dayandı ancak Avrupa ülkeleri araya girerek savaşı durdurdu. Osmanlı Devleti’nin itirazlarına rağmen 21 Kasım 1897’de Prens Yorgi’yi Girit’e vali olarak tayin ettiler. Egemenlik Osmanlı Devleti’nde kalmak şartıyla Girit’e tam muhtariyet verildi. Balkan Savaşı sırasında Girit tamamen Yunanistan’a katıldı. Girit isyanlarından Bektaşi dergâhları da zarar gördü. 1830’lu yıllarda Kandiye’nin Viano köyünden Derviş İbrahim tarafından 1847’de Horasanlı Dergâhı’nın yakınlarında kurulan İbrahim Baba Dergâhı isyan sırasındaki Hıristiyan çetecilerin baskınlarından en büyük zararı gördü. İbrahim Baba’nın dergâhı 1850’de Hıristiyan çetecilerle basıldı, kendisi tüm dervişleriyle birlikte öldürüldü ve dergâhın malları yağmalandı. Dergâh, nüfus mübâdelesi sırasında kapandı.

Mücerredlik hayat boyu dergâha hizmet sözüdür

Girit isyanlarında dergâhlar da baskına uğradı

Girit Kandiye dergâhında Muharrem

günü 1921.

Osmanlı-Yunan harbinin ardından adaya özerklik verilmiş ve Hıristiyan bir vali atanmıştı.

Horasanlı Ali Baba Dergâhı’nın postnişinlerinden Abidin Mehdi Baba, 1900’lü yılların başı.

Page 4: Horasan’dan Ege’ye taşınan dergâh! Girit’te …sadikbektasbaba.com/atlas-dergisi-makale.pdfyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt 14, Sayı 32, 2007). Özellikle Kandiya’da

128 atlas tarİh atlas tarİh 129

Mücerret Sadık Bektaş Baba 1875 yılında

Sivas ilinde (şimdiki Tokat –Zile) Hüseyin ve Fatma’dan dünyaya gelir. 14 yaşlarında Hacıbektaş kasabasına gelir. Çocuk yaşta bu dergâhtan nasibini alan Mücerret Sadık Bektaş Baba “muhiplik”, “dervişlik”, “babalık” ve “halife babalık” gibi tüm aşamalardan geçer. Dergâhta “postnişinlik” ve “mütevellilik” (en yaşlı, bilgili, saygın)

eski deyimiyle, “erşed” ve “eslah” makamına da uygun görülmüş olsa gerekir ki ilerideki zamanlarda, Girit Kandiya’da, Horasani-zade Derviş Ali Dede Dergâhı Şerifi son postnişini mütevellisi Halife Cafer Sadık Bektaş Baba diye anılmıştır.

Sadık Baba dünyanın birçok yerini

gezmiştir, Arabistan, Necef (Necef gezisi Hazreti Ali ve Ehlibeyti ziyaret içindir), Şam,

Girit’te Horasali Dergâhı’nın son postnişini Sadık Bektaş Baba oldu

Mustafa Enhas Dede’den de dinlemiştim. Ancak Anadolu’da kendisini Hanefi Alevi olarak da tanımlayan Alevilerin camiye git-tiklerini, cuma namazlarına katıldıklarını bilmekteyiz. O dönemlerde Türklerin Sün-nileştirilişine tanıklık eden tarih elbetteki hızla cami yapımı ve benzeri gelişmelere de tanıklık edecektir.

II. Mahmud döneminde Nakşibendi kö-kenli Bektaşi babalarının postnişinlik yapma-ları nedeniyle o yıllar az hasarlı atlatılmıştır. Bektaşilik; bünyesinde kısmi olarak Sünniliği ve Sünnilikten gelenleri de barındıran bir oluşumdur.

Bektaşiliğin toplumdaki gizli yerini koru-yabilmesi ve şeriat – tarikat farkının ayırt edilmesini sağlamak üzere Bektaşi babalar, evlatlarını Bektaşi tarikatına girmemeleri ha-linde sıradan Müslüman’ın bilmesi gereken asgari bilgileri öğretmişlerdir. Halife Nurettin Ölmez Baba’nın bir söyleşisinde “Biz çocuklu-ğumuzdan beri bu yolu gördük. Babamız bizi daha evvel camiye gönderirdi. ‘Oğlum cuma namazlarına, teravihe gidin, oruç tutun’ derdi ve biz bunu sonra anlamaya başladık. Nasip aldıktan sonra, yani şeriatla tarikatı ayırabil-memiz için, o şekilde bizi mukayese yapmamız için göndermişti. Yani şeriatı öğrendik, ondan sonra tarikata daha iyi sarılalım diye. Onun söylediklerine de uyduk, camilere gittik geldik. İşte birkaç dualar öğrendik, sonra da geldik

tarikata mensup olduk.” Horasanlı Dergâhı Camii’nin üzerindeki hat kendi el yazısıyladır. Bu hat bizlere, babanın iyi bir hattat olduğunu göstermektedir. Horasanlı Ali Baba, otuz üç sene mürşitlik etmiştir, 1843 yılında hakka yürümüştür. Dergâhın ilk kurucusu Horasani-zade Mevlana Ali Dede’nin, Horasani Derviş Ali Baba’nın şahsında olduğunu düşünenler de

1890’lı yıllarda Girit’in Kandiye şehrinden görünüm.

Dedebabalar, Anadolu dışındaki dergâh postnişinlerinin tayinini yaparlar, babalık icazetnamelerini verirlerdi. Uzak bölgelerde halife babaların tayini ile bunların hilafetnamelerini yazarlardı. Babağan kolunda müteehlil (evli) mücerret (bekar) ikrarı verenler iki kol idiler. Mücerretlerin sağ kulağı, Balım Sultan Türbesi’nin eşiğinde delinir ve mengüş (küpe) takılırdı.

1900’lü yılların başı Hacı Hasan Baba, Girit Resmo Bektaşi Dergâhı postnişini.

Horasanlı Ali Baba Dergâhı’nın son postnişini Sadık Bektaş Baba ve ailesi Kandiye’de.

Arnavutluk (Arnavutluk’ta bir müddet kalır ancak Arnavutçayı bilmesi Arnavut olmasından değildir) bunlardan bazılarıdır. Londra’dan dönüşünde ise Girit’e uğramış, Abidin Baba’nın yerine Pir Evi’nden icazetname getirtilmek suretiyle posta oturmuştur. O zaman Abidin Baba henüz sağ imiş. Kendi rızasıyla postnişinlik görevinden istifa etmiş. Bektaşilikte makam ve mevki hırsı yoktur, benzeri bir feragat, Mersin’de Sadık Baba’nın hakkı olan dedebabalıkta da yaşanmıştı. Çok değerli babalardan

Yunus Ölmez Baba ve Bedri Noyan Baba Mersin’e gelirler. Sadık Baba yaşı itibariyle bu görevden feragat eder. Bedri Noyan Baba, “dedebaba” olur. Sohbetimizden yaklaşık bir yıl sonra, 19.11.2004’te, Süleyman Baba hakka yürüdü. Adana Asri Mezarlığı’nda metfundur. Günümüzde Akdeniz Bölgesi’nde, yani Çukurova’da bu görevi ifa eden kimse kalmamıştır. Sadık Baba’nın eğitimini bilmiyoruz, ancak manevi torunu Sevim Gül’den anadili Türkçe dışında Arapça, Arnavutça, Rumca bildiğini

öğreniyoruz.

Sadık Bektaş Baba, Hüseyin Gülbaba ve Âşık

Veysel Tarsus-Yenice’de Gülbaba’nın evinde belli zamanlarda buluşur muhabbet ederlermiş. Sadık Bektaş Baba, torununa üç kere hacca gittiğini anlatmış. Bir keresinde kervanla, bir keresinde vapurla üçüncüsü bilinmiyor. Kervanla hacca gidişi, muhtemelen Hacı Bektaş’tan olmalı. Böylece ilk hacılığı genç yaşlarındadır. Vapurla gidişi ise, Girit Adası’ndan olsa gerek. Dört kapı kırk makam öğretisinde Hacı Bektaş-ı Veli, “Şeriat

kapısında 3. makamda hacca varmak” diyerek hacca gidileceğini anlatmaktadır. Ancak bu hacca gitme geleneği, şimdilerde Bektaşi ve Aleviler arasında yaygın değildir. Şapka devriminde Sadık Bektaş Baba önce bir fotoğrafçıya gider. Son bir hatıra fotoğrafı çektirir. Sonra bir berbere gider ve tıraş olur.

Sonuç olarak yetiştiği Hacı Bektaş-ı Veli Dergahından

aldığı yetki ile Girit-Kandiya ve Mersin bölgelerinde görev yapmıştır. Ve bu bölgedeki son Mücerret Bektaşi Baba’sıdır.

olmuştur. Bu devrede sekiz ya da dokuz mürşit gelip geçmiştir. Manastırlı Hacı İslam Baba ve Manastırlı İbrahim Baba ve daha nicele-ri. Bunlardan sonuncusu, yani Sadık Bektaş Baba’dan önce Abidin Mehdi Baba dergâhın mürşidi idi. Abidin Mehdi Baba’nın doğum tarihi bilinmemektedir. Ancak 1916’da hakka yürüdüğü kesindir.