illıısıala Çjl'~l ay tarih ilmi ve bizde...

9
TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiK m Tari h. gibi . bir önc e sine kada r bir ili m olmaktan z iyade b as it b ilg i seviyesinde bulunuyor "c tarihçilikte birbiri ile ve muhakemes iz olarak. yani vak'al ar s ebep -netice m üna s ebetleri üzerinde nak - led ilmesile ikt ifa edil iy ordu. Esk i Grek tarihçisi Herodotos (ölm. ö. V. kadar geri g id en ve Nakil ci veya Hikayeei (Narratil) denilen bu tarz mas aldan tek nokta, ha dis ele rde zaman ve ye r zik redilmesi id i; gay esi de müm kün mertebe fazla bilgi vermek ten iba retti. Bu te lakki hem hem uzun ö mürlü Avr u pa' da kilise tar ihleri olmak üze re XViii . kadar umumiyetle ese rle r bu islam de e sa s ta rz Kron ik, H ika y eci telak kinin meydana getirdilii b ir tar ih yazma tipid ir ki, bura da , bilgi tesbit ve nak led ilmek su retil e, her senenin vekayii ,a rala nnda hiç bir ir tiba t g ôzetilrneksizin zik red ilird i. Isl a m tarihçiiiliinin büy ük mesela Taber i (ölm. 932) ve lm. 1231) Nakilci usulün temsilcileridirler. Her ne kadar Mes'ud r (ölm. 997) ve Misk eveyh (öl m. i 029) gi b i Arap tarih- ç ile ri nde bu t emay ülü seziliyorsa da bu, sonraki devi rl ere te sir gibi. ünlü tari h fd s efe eisi H aldun ( ölm. 1406) bile, fels efi Ve içtimal temel nazariy el er ine aym yo lu taki pten geri yleee 2500 bi r maz isi olan Na kilci lilc izinde yür üye nler için daima ço k bilm ek, a deta göz lerle bütün ezbere s öyl emek büyük tari h- çilik Çok bil g i sahibi olm ak ise

Upload: others

Post on 29-Aug-2019

40 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

Ha lil Sahillioğlu

Paııl Will ek

.·lkdr niz'cle korsanlaru esir dii seıı

A bdi Çelebi'nin Mektubu. 241Osmanlı imparatorluğunda tiirkaşiretlerinin rolti • 257

Illıısıa la Ç" Jl'~ l a y Uluçay XViii. asırdu H arem

KHablyat

269 TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiK

lbrııtıtm Halesoğlu

Cengi7. O rh onlu B d L . 7" E .eTll or eeers, rıe mergence

o/ Modern Turkeg. London 1961. 275

Ncjal Göyünç Frcıız Babiııger, Drei S tadton sic­lıten trOn Konsıonıincpel, Gulatu( 'Pera ,) und Skutari aus dem En­de des 16. JnhrhUlıderls Denk­schrij ten der Österreiehi sehenAkadem;e der Wissenscha/len,pMI.-ldst . Klosse, 77. eilt, 3. ri-s ôle, ıllien 1959 . 283

Nejat Gö yün ç Fraıı z Babinger, Zıoei Stambııler

Gesam tans;chlen aus den [ abren1616 uııd 1642, Abhand/llIlgender Bager. Akademi. der ıvis ­

sensclıaften, phil.-hist . K/asse,Neue Folge, sayı 50, Mı;ııc/ı eıı

1960 . 285

Çaga tay Uedii Ihralıi ııı oğlu A . Zajaezkowski, Karaims ili Pa-İand, Varşor'u 1961. • . 287

Tarih. bi l i ndi ği gibi. aşa ğ ı-yukarı bir ası r önce sine kadar b irilim dalı o lmak tan ziyade basit b ilgi seviyesi nde bulunuyor "cta r ihç ilik te i nsanl ı ğ m geçm işi hakkındak i malumatın birb ir i ilealakasız , irlibatsız şek ilde ve muhakemesiz olarak. yani vak'alararasında sebep-netice m ünasebetleri üzerinde duru lma k sı zın, nak­led ilmesile iktifa ediliyordu. Eski Grek tarihçisi Herodot os (ö lm.ın . ö . V. yüzyıl)'a kadar geri g id en ve Nakilci veya Hikay eei(Narra ti l) denilen bu ta rz t arih ç il i ğ i n masaldan ayrrld ı ğ ı tek nok ta ,an la tı l an ha diselerde zaman ve yer zikred ilmes i id i; gayesi demüm kün mert ebe fazla b ilgi vermekten ibaretti. Bu te lakki hemBat ı 'da. hem Do ğ u'da uzun ömürlü olmuştur. Avrupa'da orta ça ğ

kilise tarihleri başla olmak üze re XViii . yüzyıla kadar umumiye tleeserle r bu görüş a ltında yazıl mış, islam dünyası ta rih ç i li ğ in i n deesas vasfım bıı ta rz teşk i l etmiş t ir. Kron ik, H ikayeci te lak k ininmeydana ge t ird ilii b ir tar ih yazma tipidir ki, bura da, b ilgi ya lnız

tesbit ve nakledilmek su retile, her senenin vekayii, a ralannda hiçb ir ir tiba t g ôzetilrneks izin yıl-y ı l zikred ilird i. Isl am ta rihç iiiliininbüyük üstadları, mesela T a beri (ölm. 932) ve İ bn ü ' l - Es tr (ölm.1231) Nakilci usulün tems ilc iler id irler . Her ne kadar Mes'udr(ö lm. 997) ve ıbn Miskeveyh (öl m. i 029) gi b i bazı Arap ta r ih­ç ile ri nde bu ç ı ğr nn dışına ç ıkmak temayülü sezil iyors a d a bu,s onrak i devi rlere tesir bak ımından öneın li o lmad ı ğ ı g ib i. ünlütarih fdsefeeisi ıbn Haldun (ölm. 1406) b ile, felsefi Ve içtimalte me l nazariyel er ine ra ğmen, aym yolu takip ten ge ri kalmamıştır,

Böyleee 2500 y ı la yakın bi r maz isi o la n Na kilci lilc izindeyürüyenler için d a ima çok şey bilmek, adeta kapalı gözlerlebeşeriyeti n bütün geçmişini ezbere söylemek büyük tari h­çilik say ı lırd ı . Ço k bil g i sahibi olmak şüphes iz fayda lı ise

Page 2: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

de, burada, pek önemli b;" gerçeğin farkına varılamamışo lmas ı , onu n de ğ erinden kaybe tmesini intaç edi yordu. Bu ger­çek, tarihin doğrudan doğruya insanı, cemi yetleri ilgilendi­ren .bi r ilim ko l~ oluşu idi. Tarih, maksatsız bi r ma lümat yı ğı rn

değıl; topluma hıta p eden, ce miye t in ha ldeki duru mu ile ala kahve aynı za man da istik bali de tanzimde rol oynayan baş lıca bil­gi şubeleri nden biri id i. Bu sebeble he rha ng i bir devirde, herhan­g~ bi r toplum ta rihe da ir bi lgil eri, labiatile, ken di yaşayışına ha­kım olan hayat görüşü, umu mi telakkiler] açısından kıymet lend i­

re~e~, dü~ünce ~e inançlar~na uymayan olayla rı garibseyecek,muhımsemı~ecektı . Hal bu~ ı hcr tarihi o lay vinsamn yaptı ll' ''olduğuna gore on un hcr devı rde ve he r top lumu ilgilendirmesi l azım

gel.ird i. Işte •ta rihçi, ~erek öğretimde ge rek yazıda, tarihi bilgi ­I: rı..sır~ ma lumallan ib aret sayarak cemiyetin bu tabii temayü­ı u~u dık ka le alınadığı müddet çe, verd iği bilgiler cansız, ruh suz,manasız kalmağa mahkümdu.

Hem en iş.. ret edelim ki, Hikcigec i tarihçiliğin bu büyük ek­s~k lij!'i daha mila~dan önceki çağlarda sezilmiş ve ye ni bir tarz,Oğreıiei (Pra gm atiqu e) ta rihçil ik dediğim iz usul meydana çık­

~ışl.ır" .Esk i Grek ıa.'i h~isi Thuky dides [ ôlm. m. Ö. 400) ta rihibılgılerı yaşayan cemıyetın hayatına tatbi k eden ilk yazar olarakgörünür. Kendisinden son ra Öğr-etici usulde XIX. yüzyıla ka­d~r b!r çok ünlü tari hç iler yetişmiş. bunla r ta rafından top lumu,.~11.l e ll hareket ve [aaliyete getirme k maksadile takip edilen, ma­Z1.n~n ı~u ayyen h~d i.s~ lerinden örnekleri. faydalı icra a ll a bulunmuş

~ışıl~ rı ha l k ı.n . b~ I~lsın~ sunma k gayes i. felsefede " C sosyoloj ide,u~erınde çeş i t l i fıkırle rın yürüı üldüıtü• •Büyük adam la n problemi ­nı ortaya a lmış t ır. . Tarihçilikte "Eski Grek ülkes i ve Ro ma 'nın

meşhur adamla rı " müellifi Grek tarihçi ve ahlükçısı Plutarkhos (ölm.125:e.doit ru), "Hü kü mdar- adlı eserin yazarı ıtalyan s iyase t nazari­yeeıs ı ve devle t ada mı Machia velfi (ölm. 1527) ve "Ka hramanlar"ad ı nda k i Ielseli kira bile t a n ı nan Ingiliz Iilozofu Th . Cariyle (ö lm.1881) Ö ğ ret ici ta rzm bell i -başlı simaları ve yayıcılarıdırlar. Millet ­I ~r~n b~y~k rna ğ l u biye] felakellerin; taki p eden ıamanlarında veyafıkır yonunden . da ğ ı rnk bulunduk ları devirde Iıalk efkarım topla­mak. top luma manevi kuv vet ve ruh aşı lamak , tarihi ma lu medenfayda lana ra k on ıı yeni hamlelere hazırlamak maksadile hemen hermem lekelle bu tclakki dairesinde tarih yazıııa ve öit reti mine baş

\' uruımuş tur. Bundan dolay ı bu usul Batı'da pek revac bulmuş vevüzyılla rc adevam e tm işti r . Bizde d e Osmanlı İmparatorlu ğunun son~sırlarında, Meş ru tiye ll e ve Cumhuriyetin ilk 15-20 yı llarında 6ğ-

-' retici tarihçilik çerçevesine giren bir çok eser kaleme a lı nmıştı r.

Ancak 6ğretici usulün, ta rihçilik yönü nden bazı zararları olduğu damuhakkaktır, çünkü milleti Iüzumsuz bir lefahüre , hele milli tarihbahisl eri nde belirli bir şovenizme sü rük lemektedir.

ışte dü ny ada tarihçilik bu durum da iken, d lim as rn ad ı ve­rilen XiX. yüzyılın ortalarına doğru tarih anlayışında da büyükbir ge l i şme müşahede ed ild i. Bu yüzyılda fizik , tabiat, kozmo­g rafya v.b. g ib i müsbet ilimierin kanunlarını tesbit et me yo lundaa t ı l an geniş adımlar, .Ta rih. in de bir takım ka nunlara ba ğlanma­

sı i mkanının a raştırılmasına vesile l eşkil elli. Tarihle böyle esas­ların hakim olabilece ğ ini se zmek ve buna dayanarak ta rih tetkik­lerinde Arastırıcı -tekdmüll usulün yolunu açmak şerefi filozofLeibniz (ölm. I7I6)'c ai tse de, bunun felse fe konusu olmaktanziyade bir ilim mev zuu bulund uğu hakikatına filozofların ve la­rih metodcularının einsanlan n yaptık lanı üzerindeki karakter in­eelemeleri neticesinde, şu prensiplerin tesbitinden so nra varılab ildi :

i - Insanla r varlık ve mahiye t it ibarile aynıdırlar. Yalnızmahiyetleri bir o lan şeyler bi rb irine bağlı tekarn ül imkanlarına

sahip olduklarına göre, insanların ge l işmes i de bi rbi rlerile irlibathalindedir.

2 - Insanların he r türlü ha l ve fiillerinde karşılık lı tesi rlermevcuttur.

3 - Bütün beşeri hadiselerde daimi bi r değişme vardır. Ta­rihi vak'alar birbirine benzemcyen şartlar altında vukua gelir.Bunda n dolayı her olay ke ndine mahsus za man, çevre ve a milleraçısından değerlend irilmelid i r.

Bu prensipler larih tetkiklerinde yeni bir devir açmış , larihiruhsuz bi lgi yığın ı olmak tan veya bazı s iyasi maksatlar u ğruna

isti smar edi lmekten ku rtararak onun . ilim. haline gelmes ini sağ­

lamış ve böy lece AraştITICI (Genetiqu e) tarihçil ik de nilen ça ğdaş

tarih incelemelerinin do ğuş unda kesi n bi r dönüm noktası olmuş tur.

Birinci prens ip, b ütün insanların mahiyet bakımından bi r vedolayısi le gelişmeler in i n de yekdi ğerile alakah bulunuşunu ka buletmekle insanl ı ğ a yepyen i bir tarihi bakış ge t i rm iş oluyordu. Ar­tı k , esk i çağ lardan XX. yüzyı l başlarma kadar hakim olan, çeşit-

2 ıBRAHIM KAFESOCW

TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇiLIK 3

Page 3: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

ii hö lgelerdeki topluluklar arasında , bir takım ind i kıstaslar d a­iresinde, te frikler yapmak devri kapanmış, onun ye rine, bütün in­sanları tü m ola ra k mütalea ede n, toplayıcı ve kucaklayıc ı zihniyetke ndini göstermişti k i, bu, yeryüzü nde tarih boyunca gelip geçmiş

kavim lerle halen mevcut bütün milletlerin tarihin seyri üzerin­d e, az-çok, kısa veya sü rek li tesirler yapu ğ ımn, yani tarihinbeşeriyetin müşterek mahsulü o ldu ğ unun göz önünde tutulması veortaklaşa bir insan kültürünün mevcudiyetinin benimsenmesi de­mekti. Bu yeni telakki tanınmış tarih metodcusu E. Bernheim 'agöre, beşeriyerin tarihte hiç bir fikri gelişme ve manevi yüksel işile kıyaslanamıyacak kadar ileri bir merha lesidir, Gerçekten Antikça ğın meşhur ta ri h yazarları böyle bir ana-g örüşten mahrum id i­ler. Onlarca yalnız Grek soyu ndan gele n veya Roma vatandaş lı ğ ı

hak kına s ahib o lan , medeni, kültürlü kiş i idi, fa ka t bu çe rçevenindışında kala nla r ve umumiyetle yabancı lar c barbarı , cahil ma hlük­lardı; dolayısile bunların beşeri davalar ve kültür meselelerin­de herhangi bir r ôl oynama kabiliyetleri yoktu. Hakikatc tama­mi le aykırı bu telakki Ortaçak la rda dinleri n tes irile az-çok deki­şiklike u ğramakla beraber. tamamen ortadan ka lkmad ı . He r nekadar Balı'da hıristiyanlık ve Dokuda is lamiye ] insanların Tanrı

nazarında eşitlikini müdafaa etmek s uretile beşeriyete bakışta

daha geniş bir to lera ns yarattı ise de, he r iki d inin d e insanları,

ayrı-ayrı, ancak kend i inançlarına uyduk la rı ve ke nd i akide leriahka rrı ınca arnel ettikler i ölçüde kıymetlendirmesi, hatta hem is­laml ı ğın, he m hırlstiya rıh ğm cş i rk» ve c k ü l ü rı le itham ettikleri top­lurnla ra karş ı savaş açmanın lüzumuna inanmaları, ileri sürdük le­r i eşitlik fikrinin noksanlıkını gösteriyordu. Çünkü iman etmemiş

olan l a rın beşeri dekerden yoksun bulundukları kanaat i vardı.

Görülüyor ki, bütün insanların aynı mahiyette insanlık vasfaile mücehhez bulunduk la rı düşüncesinin ga lebe çalabitm es i içinuzun yüzyılla rın geçmesi icap etm işti. Bug ün arlık umumileşme

yoluna girmiş o lan bu düşüncenin ilmi ve siyast alanla rdaki türlütece lli ler i gözler imiz ö nünded ir. Milletler b irb irl erine daha fa zlaitibar eder olmuşlard ır. Milletlerarası kül tü r münasebetleri , ara ş­

lı rmalarda, bi rinci p lana geçmektedir. Ing iliz tarihçi ve tarih fel ­sefecisi A . Toynbee'nin ka bul ett iki tezler arasında, her insan top­lulukunun beşeriyetin gidişi üzerinde etki yaptığı, binaerıaleyh nezam an yaşarsa yaşasm ve hangi co ğraf ! bölgede olursa olsun

4 18RAHIM KAf ESOGLUhe r millet in ta rih inin i neelenrne ğe layık oldu ğu fikri Onun meşhur

büyük eser inde baş lıca görüş halinde mevcut bulunmaktadır. II.Dünya Savaşından sonra bir çok Asya ve Afrika topluluklarına

istikliil t anınması ve onların birer h ür ve müst a k il de vlet ola rak,d ikerle ri y le aynı hak larl a , Birleşmiş Mille tler'de mevk i almaları

da bu telakk lnin akislerinde ndi r.Gerçekten, bu prensipin mühim bir t a ra fı da, insanlarm mahiyet

birlik ini belirtme yolu ile . es a re t, müesseses ini mahküm etmes id ir.Her insan aynı mahiyete sahip oldukuna ve her toplum, insangrupu, muayyen ö lçülerde beşeri gelişmeye yard ım ettikine göre,insanların yaratılış bakırnından hü r olmaları gere k ir. Hürriyetilkesi, y ine bu na göre, insanların tabii temayüllerindendir. Bilhas­sa vatanı, di li, d ini ve kül türü ile insan lı ğa hizmet edecek k ı va ­

ma gelmiş milletle r i ka ba k uvve tin zo ru ile ' es in e tmek, yanion la rı bu ulvi görevden mah rum bırakmak veya toplumlarııı yük­sel mesine ımiluf çalışmalarda onları kayıt a ltına a lmak, beşeri

gaye lere aykırı, insanlık dış ı bir tutumdur.Aym prensip, Türk tarihinin tümü bakımından da ön emlidir.

Bilind i ği g ib i, Balı 'lı tetkikçiler vaktile Türkle ri <Asya ' lı bir ka­virm , c sarı ırka mensup bir cemaat - ve benzerleri nev'indenbahanelerle kolayca araştırma dışı bırakabi l iyorlar, mesela Avru­pa Hunları veya Osmanlı lrnparatorlu ğu gibi kendi lerile doğrudan

do ğruya alakas ı sebebi le tetkike me c bu r o ld uk l a rı mevzular­da da, hiç ol mazsa, H un ve Osmanlı hükümd ar ailelerini ya Hin d­Avrupalı bir soya ba ğ lama ğ a yahut onların T ürkl ükle ilgi ler inikesrne ğe gayre t ediyorlard ı; çünkü imparalorluk kurmak ve geniş

ülkeleri idare etm ek maharet ve meziyetinin Türklere nasip ol a­rnıyacağma inanıyorlardı. Fakat bugün duru m hayli de ğ i şrniş,

hakkımızda bi rçok ve o ld ukça tarafsız e tüd le r yayınlanm ı ş lır.

Milli tarihimizin zeng in ve parlak sahifelerinden mühim bir kıs­

mını son yarım asır içinde Balıda yapılan araşlırmalara borçluoldu ğumuz muhakkaktır.

Ikinci prensip, i li salila rın yaptık larında daima ka rş ı lık lı tes ir­ler bulundu ğu görüşü, ta r ihi sadece bir vak'alar bilgisi olma k tançıkarıp Balı lı ların . Humanil ies> dedikleri beşer i ili mler arasına

sokmaktadır ki, ta ri lı bu suret le, kü ltür ve medeniye tin başlıca

konu su olma k mevkiin i kazanmış bulunuyor. Karş ı lı k lı tes irl er.ve ba ğ lan tı l a rm mevcudiyetini d ikkate almak, vak'aların lek baş-

Page 4: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

TARIH ILMI VE BIZDE TARtHC'~ıK 7

larına de~i l, fakat içtirnat, ik t isadi, d ini v. b. a lanlardaki hareketle rve de ğ i şrneler le birlikte, kül halinde meydana ge ld iği ni , tarihi had i­seleri mücerret mütalea etmen in imkansızhğın ı, bunun mutlaka di ğer

sosyalolaylarla aynı za manda ve eşit kıymette ele alınması gerek­t iğ i n i kabul e tmek demekt ir.IG erçek le de tarihi olaylar sosyal, ik tisadid urum, sanal ve ede biya t üze rinde b ir t a k ım tesi rler hus ule ge ­tirdi~i gibi, sosyal, iktisadi hareketlerin , sanat cereyanları, edebiyenilikterin türl ü tarihi had iselere sebep oldukları bir vakıadır,

Bundan dolayı, herhan gi bi r tarihi ha disey i kendisini yarataniçtimai, ik tisad i lezahür ve ta havvüllerden ayırmak; keza , o nunsebebiye t verdi ği sosya l hareketleri tarihi olaydan lecrit e tmekmüm kün de ğ ildir, Bunl arın hepsi, b ir a rada , bir bütün teşkil eder.Bütünün unsurlarını ayrı, ayrı tetkik, b izi asla tümün gerçeğine

gö türmez. Ikinci prensip böylece bülüncülük fikrini orlaya koy­makla tarih araştırmala rında inkılap yapmış, -Na rra tif» ta rihç ilikseviyesi ni pek aşam ıyan siyasi vak'acılık yerine bir nevi kültürtar ihç i l i ğl ikame e tmişt ir ki , bu, tarih öğretim i ve yazımında

klas ik l eşm iş us ulü a lt-üst ed en köklü bir ye nilikli r. Artık ya lnız

şu veya bu siyasi o lay bahis mevzuu olmıyacak, ko nu, fala n veyafilan imparatorun tah ta çıkışı ile ölüm yılları arası şeklinde vazedi l·miyecek, faka t mille tier in larihi içtimai meseleler ha linde d erin­lemesin c incel enecektir. Bug ün modern ta rihç ilikten anlaşılan

budur.Üçüneü prensip ise, tarihin tet kik usulü ile a lak al ıd ı r. Beşer i

hadiselerde daimi bir değişmenin mevcudiyeti fikri, eTa rih teker­rürden ibarettire tekerlemesini yıkmış, onun yerine, her ol aya ken­d i açısından bakmak. onu hususi inceleme konusu yapmak esasını

koymuştur. Tarihi in s anl a rın yaptı~ı ne kadar kes in bir hakikalise, aynı insanla rın za manla de~işli~i, gelişli~i, ma ddi-manevia landa yeni ik tisapla rla başkalaştığı da O kadar doğrudur vebuna göre, yaşayıŞ tarz ı , dünya görüşü, moral bakımıanndan

mütemadiyen i nkişaf ed en insan kitleler inin yarattı k la rı olay­l arın birbirle rinden far klı bulunmas ı tabii olacaktır. Bunlararasında a na hatla rda g örülen bazı benzerli k ler ancak satht ta rih ­ç ileri stekerrfire fikr ine g ötürebi lir. Gerçekl e lam bi r aynil ik ba­his konusu değildir. Çünkü her hadise insanı n o anda ki maddid urum ve manevi tulnmu nun mahsulü olduğundan, iki ayrı za ­manda cereyan eden olayların arnili bu lunan insanla rda ki tab ii

6 ıBRAHIM KAFESOeLUde ğ işme ve gel işme keyfiyeti, buna manid ir. Yalnız, birb irini taki peden vak'ala r arasında sebep-netice mün asebeti mevcuttur. Zatenbu ö ze l l iğ i le tabiat ilim ierinden ka t'I şekilde ayrılan ta rih , hadise­lerin oluşu bakımından, tekerrür'ün değil ıeakup'un ilmi olmakta ­d". Bunu nla beraber, tarihte b ir hadisenin d iğerine sebep t eşkil

et mesi , ken d isinin de bir önceki olayın sonucu bulunması du rumu,yukarıdak i se~eplen dolayı, her had isen in müslakil hüviyetine ha ­lel ge ti rmez. Uçüncü prensip in ortaya ~ oydu ğu yenilik de bu radabe lirmekled ir. IlIiyet münasebeti, yani hadiseler arasındaki sebep­netice ba ğlant ı sı öteden beri ta r ihçiler in dikkatini çekmiş t i . Araş­

t ı rmala rda bu noklaya az-çok di kk at ediliyo rdu, fakat yin e d ehe r o l ayın kendine has b ir muhtevas ı bulunduğu hususu sarihde ğild i, Pre nsi p imiz bunu kaliyetle açıklamakta ve olay lar ın özelzaman, çevre ve am ille r vasılasile de ğ ert endirilmesini şar t koş­

ınaktadır. Böyle bi r tel k ik metodu bizi hiil ile 2. prensipe bağlar.

H er la rihi had ise si yasi, ikt isad i, sosyal, kültürel eephelerile birko mple ks oldu~undan insanların gerçek lerini eksi ksiz, ihmal teh li­kesi nde n masun ve lam ola rak aksett ireb ilmek içiıı her tarihio lay ko mpleksini ayn-ayrı incelemek icap eder.

Üçüncü prensip büyük, hayali önemd e istifadeler sa ğlamakta­

dır. Çünkü, bu yolda yapılacak tetkikler\ mill i yönden belirlitoplumların; beşeri yö nd en d e bütü n insanların tekarnül çizgileri­ni tesbile imkan vere cek, c em iyetlerin ve insanlı ğ ın nereden gelipne re ye do ğru bi r gelişme takib e tti k lerini göslerecek ve daha mü­hi mi ın ill ctlerin is tik balde tulacakları is tikam et hakk ında yakın

t ahmin lerd e bulunulmasını temin edecektir. Esasen tarih ilmi ndenb eklenen hizmet de, kısaca , bundan ibaretti r. i

Tarihi ruhsuz bilgi yı ğını olmaktan kurtarıp faydah ve ma ­nalı bi r ilim haysiye ti ne yükselt en bu prensipler elbette ta rih ya­z ım ı ve ö~retiminde büyük de ğ i ş i kli k l er vücuda ge ti recekti. Nile kimmodern tarihçili k, ta b ir caizse, uiki bir çalışma larzı o lan esk ius ulü terk ederek şakuli araştırmalara, yani derinleşme me todu'na girmiştir. Başka bir d ey imle, ma hdutluk ye rini şü rnul l ü lü ğe

b ı rakmış tı r. Mesela tarihi hükümdarların saltanat müddetler inegöre okutmak veya yazmak. yal nız nıuayyen bir süre hakkında

bilg i verebilir , fa kat milletin eskiden beri iç inde yu ğruldu ğ u

manevi oluş ' unun hakim a tmosfer ini ayd ınlatamaz . Çünkü bi rhükümdar, ida res i altındaki topl umun, tarihin sey rile birlikte

Page 5: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

TARIH tLMt VE BIZDE TARIHÇiLIK 9

tak ip et t i ğ i uzu n ve çok g ir in inkişafın pek kısa bir zama nın­

d a gel ip geçen ve - e ğ e r icraatç ı ise- ana gelişme yolunda 'a nca k ,' müs be t ve ya menfi, lahik etk ile r ya pabilen b ir fe r lt en başka bir şey

de ğ ild i r . Islaha tçıla r, ink ılabç ı la r da bu ka iden in pek dışında sa­yılmaz l ar. Unut ma ma k gere kir k i, büyük de ğişmeler yin e to plu­mun, ce miye t ola rak , içten-içe h isseltijl"i ihtiyaç ve zarureller insonuc udur. Buna göre, dar sahalı ve inh isa reı tarih ö jl" re timi veyazım ı . mahd ut, tur, do ğ ru fiki r ve rmes ine imkan yokt ur, hattaç ı ka raca ğ ı hüküm ler, mille tin ha kı k i mah iyetine u yrnayaca ğı için,tarihin gayesi bakımmdan, zarar lıdır da. Bunun g ibi, bir mille tintarihini u!ki zaman ayırımma göre ele a lma k da aym mahz u rl a rı

iht iva eder. Çünkü bir mil le t ta rihçe bilind i ği andan beri ke ndite rnay üller i, kendi kapa sitesi, ke ndi co ğraf], ik lim şart ları ve ruh iiim i ıı eri çe rçevesinde, s osyal du ru m, umumi kült ür, din, dil v. b.yönlerind en ve daima biri ö te k inin neticesi o lan ha diseler s ilsil e­si içi nde d urm adan gelişen canlı b ir bütünd ür . Millet in hayat ıra

ç ağ' l ara bö lmek, bu ça ğ l an birer üni te sayara k ayrı-ayrı müta laaetmek ve ç a ğ l a r ın başl angıçları nı tür lü Içti ma t ve la rih i mesele­lerde mebde ka bül etmek haladır. Böyle bi r tutum, yin e rnahdut­lulıu s ebe b ile, sos ya l p ro b lemlerin, cemiyet i de rinden ilg ilend ir­miş ola n davaları n iyice kavranması bir taraf a , bas it s iyast va k' a­l a rın bile hakiki çeh res ile an laşr lması nı imkans ı z kı lar. Zira mill e t de­niten varlı ğın inkı la sız haya t a k ış ı üzerinde, bu akış ı ade ta d urd u­rurcas ma , ' ça jl"' ad ı a lımda su n'i setler kuru lmuş tur. Bu kadarmantıksız bi r ameliye esasmda bir mille t hakkında veril ecek hü küm-ole rde la m bir isabe t bu l un mıyacaktır. ,

Bu mahzurla r ve eksik ler mod ern tarih ilmind e, te tki k ta r z ı­

nın ve ma lzem eni n de ği ş ti r i l mes i, d aha do ğrusu ince le me ça lış ma­

larının içtima t p ro b lemler sahasına aktarılmas ı yolu ile berta rafed ilmek ted ir. Bizim e ş ü mul l ü l ü k ı sözü ile anlatmak i stedi ğimiz buyeni ta r ih ö ğ reti rn i ve yaz ım ı, ko nu olarak şahısla rı de ğ il, mese­lel er i a lır ; bun l arı be lirl i b ir za man kadrosu nda de ğ il , en gelişm iş .

noktasından ta başlang ıcına kad ar ince ler. Mes elel el'in le tki kkonusu ed ilmesi ve zaman kayd ına ba ğ l ı bu lunu lmamas ı ye ni araş­

lırmalara regressi] bir karakte r verme ktedir. Çünkü b ir top lum une gibi p ro hl em lerin alakadar e lli jl" i d aha ziyade halihazır d urum­dan anlaşı lı r veya bug ünkü problem ler b irin ci pl anda gelen dav a ­la r, meselelerdi r. Milletin bund an 500 yı l ö nce i1gilc nd ijl" i sosyal

8 ı BRAHIM KAFESo<)LUve kültüre l meselel er i şimdi k i belirt ilerinde n teşhis edebi lmekkabi l oldu ğ u g ib i, bunların d a mahiyetini kavramak için yinegeriye do ğru g itmek gerekir. Mamafih milletier in hayat mda sü ­reksi z davalar da vardır. Mesela Orta ça ğda to p lum u fazlasile iş­

ga l e t miş bir mesele artık kapanmış olabilir. Fa ka t maziye karış­

mış o lan tü rlü gayret le r iri tam analizini yapabilmeni n de regressi]bi r araşlı rm ayı ieap e t t ireceği şüphesizdir. Yalnız bu rada b ir nok­t ayı açıklamak faydalı olur: Sözü edilen hus us a raş tırmalara

ait olup, incelemele r sonunda varılan net icel eri n a rzında es k idenyeniye doğru gelmek , gelişmele ri ko layea izah bakımından , her-ohal de daha pratik b ir yold ur.

Şimdi , ana prensipleri ni aç ıklama ğa çahştr ğrrnız tarih ilmininışı ğında bi zdeki ta rihçilijl"i gözde n geçirebiliriz.

Bizd e ta rih yaz ım . ve ö ğ retimi büyü k ço ğ unluk la Nak ilci,kısm en de Öğretierdir. Bu hü kmü tevsi k edecek haylı ki tap" e y üzlerce maka le e limizded ir. Vakıa , bilha ssa son 15-20 y ı l dan

beri, le tk iklerde Avrupai us ullerce, mo dern metod kaideler inemümkü n rnertebe uyulmak tadır, ha Ila bu a landa Balılı ta rihç ilerinde di kk a tini çe kecek bir s ev iye ye u laş ılm ış t ır . Fakat ilm; t ari hç i l i ğ i n

he r üç prensi p ini de ku cakla ma k d er ecesi ne henüz varı lmış de ğ il­

d ir. Ta tbika t, b izim daha ço k , ta rih i hadiseleri kend i özel şar tları

için de ince lemek ten ib a re t, son pr en si p üzerinde durdu ğumuzu

gösteriyor. Çalışma larım ı z, ekser iyetle, ön em li roloynamış bü­ylık şahsiyetlerin hayatını nak le t rne ğ e veya mes ela bü yük T ürkdevlet ve i mpa ra t o rlu kl a rı nı n veya Osmanlı tarihinin b ir k ısm ının

siyasi olay larını tanttmağa te veccüh edi yor. Bunla r arasında, k ül­tür tarih çiliğinin serpintilerinde n o lmak üzere, idari , mali, ikt is ad i"mese lelere tem as edenler de konu la rı belli bir devrede te tk ikleyetind ik lerinden -mahd utluk ı t a rı ku rtu l am ıyorla r. Yan i T ürk iye 'detarihçilik henü z 2. prensip in esas larına inemedi ğ i g ib i, he r üçp re nsipin müşterek sonucu o lan şümullülük yo luna d . girernemiş .

durumdadır. Zaten, vak'acılık tan tam am en sıy rılabilıııek le kab ilolan, top lumun ya lmz si yasi yönden değil, siyasi o layl ard an.

. ayrılmas ı imkansrz di ğer bütün ce phelerile le tki ki ne, k ısaca, kül­t ür t a ri h ç ili ğine int ibak etmek ile ş ü ınullül ük birbir ine s ık ı

sıkıya ba ğ l ıd ı r . Tarih meseleler ola rak ele al ı ndı ğ ı za man heriki enge lin de aş ı lacağı meydandadır. Bizde hemen hiç b ir içtimalmeselenin, kültür davasının tar ih boy unca tecelli lerini " er en

Page 6: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

10 ıBRAH IM KAFESOClU TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK II

monogralilerin hazırlanmaması herhalde bu ndan ileri gelmekte­d ir. Kanaati mize ı;rö re, bu eksiklik , yani ta rihi do ğ rud an doğru­

ya toplumu ilgil endire n bir cemiyet ilmi olarak a lamayı ş ım ızdır

ki, bütün çalışmalarımıza, iyi rı iyet ve gayretle ortaya koyduğumuz

eserlere rağmen, ge rek üniversitelerimizde, gerek hal k kitlesindetari h bilg isin i bir kült ür dayanağı vasfınd a ar tı rmak , tarih şuuru

ve sevgisi uyandırmak bak ım ından ümit ed ilen sonucun gerçekleş­

mesine ma ni olmaktadır.

Bizde tarih yazımı ve öğretiminde ca ri usul, önce, bülıin lılk

anlay ışın ı layık ile ihala ed ememenin zafı içindedir. Tarih dershanele­rinde bazı siyast vukuatın sıralanmasile, iktisat tarihi öğre tim inde

bir lakım narh cedvellerinin, yiyecek, g iyecek fiyatlarımn bildi­rilm esil e, sa nal la rihinde eserlerin çok kere tasviri mahiyettet amtı l m as ile, din mevzuunda çeşitli i nanç l arın sadece isl am i aki­d elere uygun l uğu nisbetind e de ğ erlerıd i rrnesile, hukuk meselelerin­<le mazi ye gitrnekten kaç ınmak. halihazırda ka lmakla iktifa edilmesibu ziifm açık tezahürleridir. Üsıelik , aym . ta rihi olaya türlü açı­

lardan bakışların d a, ünivers itelerin, ara larında herhangi bir kol­laborasyonun bahis mevzuu olmadığ ı baş ka-baş ka fakültelerind eele alınmas ı kiyafetsizliği d aha d a ar t ı rmakta , he r zam an bir veaym olan, hiç değişmeyen hak ika tleri karma-karış ı k ha le getir­mektedir. Muay yen bir olayın ma hiyet ini çeşitli saha müt ehassıs­

la rın ın ayrı -ayrı t eşhise kalkması , tı pk ı ruhu ve bedeni ile birb ütün teşk i l eden bir insamn umumi fiziki yapısı hakkında her­hangi bir orgam n şekline, b içimine, rengin e . .. gö re hüküm ver­me ğ e benzer. Elbette insan ya lmz pa rm ak, yalnız saç veya yalnız

sini r yahut ka lbden ibaret o lmayıp bütün uzuvla rın ahen kii sure t­le birhirini tamamlad ı ğ ı ve ruh denilen görünmez kuvv etlebezenmiş bir manzume gerçeğidir . 2. prensipte belirtil di ği üze re,larihi bi r olay da tıpkı insan varlığı gibi , canlı bir hüviyettir.Onun da iktisa t, hukuk, sanal, edebiyat, d in, d il v. b. diye adlan­dırı lan organ la rı vardı r. Bunları tek-tek alıp, birbi ri ile irtibatkurınaksızın, incel eyerek neden ve nasılına dair sonuçlar çıkarma­

ğa çalışmak , olayı, teşrih masasına yatırılmış kadavra karşısında,

kafalasına, kol una bakarak . Sağlı ltında herhalde şöyle bir insand..g ibi hükümler yürütmekten farksızdır. Tarihç ilik te ise ha d iseyi-ôld ürrnek değil, yaşa lmak esas tı r.

Bizd eki larihç il iğin , yine c bü tü nlü kı anlarışı ile ilgili o larak,

za af noktalarından ikincisi de tarihe meseleler açısından bakarnayı ­

şımızdır. Bunun baş lıca sebebi, hiç şüphesiz memleketimizde öte­d en beri alışılmış uf k t çalı şma sistemidir. Nihayet bir hükümda rın

saltanat müd det i kad ar veya, daha müsamahalı söyleyelim, b irçağ süresi ölçüsünde derinleşebilmek ikt idarındayız. Yani gereksiyasl vak'aların, gerek iç t ima i davaların amillerini an ca k bumahd ut çerçeveler içinde el e almak ve sı hhati meşkük bazı so­nuçlara vardıktan sonra, nihayetlendi rmek zorunda kalıyoruz.

Toplum problemlerinin ço k kere ce miye tle yaşıt bulunduğunu

ve bundan dolayı tezahürle rin, toptan, başlan sona ka dar ince­lenmesile ancak gerçeğe ulaşılabileceğini he r zaman hatır l a mıyoruz .

Durumu bi r misaile açıklamak isteriz:Ga rblılaşma cereyanının hal en en ön emli problemlerimizden bi­

ri oldu ğu mal ümdur. Ilim muhitleri nde, ayd ın çevrelerinde ta r tış ­

ma mev zuu olan dava hakkında çeşitli görüşlerin ça rpışması

ve bunların gü nlük gazeteler vasıtasile milletee yakından ta kiped ilmes i ınes el enin sosyal bi r karak ter kazandı ğ ını göste rir .Garblı l aşma hareketinin T ürk toplumunda yaratt ığ ı müsbet-menfitepk ile r bir bakıma iç tima i, b ir bakıma ik tisadi, bi r bakıma d inimahiyet taşırsa da hakika tte umumi heyeli ile o, Tü rk milletin inhalihazı rda oluş'unu beli r ten ve isti kbalde yapacağı kültür an laş­

malarında, siyasi, askeri itt ifakl ard a dost ve düşmanı seçmekterehb erlik edecek mill i bir tu tum olm ak itibarile, hayal i önemde gi ­rif! siyasi olaylar a d a zeınin hazırlayan tarihi bir hadisedir. Buöze lliğ i ile bu p roblemin izah ı tarihç iye düşen bir vazifed ir.Çünkü ancak tarihçid ir ki , mesel en in u nsurlarını , bu unsurl arın

kaynak l a rı nı ve za ma n için de gelişme seyi rlerini, buna karşı de­vir-d evi r to plumun a ld ı j!' 1 tavrı, sebebierini vesikaların ı şl j!'ında

tesbit etmek imkanına sahiptir, Tar ihç i burada pro blemi terkipeden sosyal mütaların karşısına milletin maddi gücünü, manevideğerlerini; kıyınet hüküm lerin i, te lakkilerini, hayalı anlayış tarzıru,

ah laki vasfmı, düşünce s ist emini koyacak; mukayeseler ya pacak,hangi hususlarda intibak mev cut o ld uğunu , nerelerde aykırılık l ar

bulundu ğunu belir te cek ve imkan nisbetinde uzlaştırma yolları ara­yaca k, çareler teklif edecektir. Bu muazzam i ş i n hallini, hermese leyi yalmz birer tarafından tulmak za ruret ve kilayet indeolan bir hukukçudan, bir i ktisatç ıdan veya bir d inciden bek lemekyanlıştır. Türkiye'de bu dereced e ehemmiyet li bir problemin ade ta

Page 7: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

12 ıBRAHIM KAFE:>O(;W

ve nüfuz derecesinin tesbit i onların Cumhuriye t Türkiyesindeki tesirnisbetini tayin yönün den pek kıymetli bir müta teşkil edecekti r.

Misal aldığım ız Garblılaşma cereyanmın tabiatile başka ba­kımlardan da işlenmesi gere kir. Türk tarihçisinin bu ayarda prob­lemleri sayılamıyacak kadar çoktur. Mesela Türkl erd e bir yerleşik

hayat, bi r iskan siyaseti meseles i, bunun Osmanlılarda, Beylikler­de, Selçuklula rda ve Orta Asya Türk şubelerindeki şekilleri bakkın­

dak i neticeler şaşı lacak gerçekler ortaya koyabilir. Sonra, bireski Türk medeniyet i konusu vardır ki « ş üm u l l ü» tarzda araştı­

rildığı takdirde Hind, Çin, Islam, Avrupa medeniyetleri sayesindeva rlığını korudu ğu iddia edilen Türk milletini n, iht imal, kendin emahs us bir medeniyet tipinin yaratıcısı olduğu ve belk i, tema­sa geldiği, adları sayı ları, çeşitli medeniyetlere küçümsenemiyecekölçüde kıymetler ekledi ği , yardımlarda bulunduğu meydana çıka­

caktır. Işte böy lece milli tarih anlaş ı lacak . vuzuh kazanacak, Türkmillet i bu gerçek leri ô ğ rendikçe, medeni ale min faal bir üyesisıfati le ve ta rihinden aldığ ı h ızla daha çok çalışacak, kültürünüzenginleştirecek, beşeriyetin yükselmesine hizmete devam edecek ; 1.prensip esasla rı da hilinde, ileri milletler kervanında yerini alacaktı r.

Mode rn ta rih ilminin ortaya koydu ğu ebüt ünlük» an layışına

gö re şakııU çahşmalarda meselelerin i ncelenece ğini söylemiştik .

Fakat hangi meseleler? Bir millet in bir ço k daval a rı a rasında

hang ileri ilk planda araş tmlmaya , i şlenmeye layı k göriilecekti r?Yani meselelere tat bik ed ilecek değerin k ıstas ı ned ir? Bu sorularyukarıdaki kada r önemli başka bir konuyu ortaya koymaktad ı r.

Bundan do l ayı kısaca tarih felsefesine, daha do ğ rusu tari h bak ı­

mından şuur lu bir felsefi görüş ihtiyacına temas edeceğiz.

Tarih felsefecileri . ta rihi o layların mücerret külli illetini keşfe

ça lışırlar ki, bu husus mevzuumuz dışındadır. Söylemek istedi ğ imiz

şey ş udur:

ı -Her ta rihi olay kend i devrinde hakim umumi dünya g ö r üş ü­

nün, yani haya t felsefesinin bir tez ahürüdür ve unsurlarının tamam.hirden bu felsefe ilc irlibat halinded ir.

2-Her tarih çi kendi devrindeki topluma hak im d ünya görüşünün,

yani hayat felsefesinin tesiri altındadır ve onun konuları seçişinde

ve i şleyişinde şahsi duygularını bu tes irden kurtarması müşküldür.

Zahiren felsefe ile hiç ilgisi yokmuş , hiç bir felsefi telakki ilemünasebeti mevcut değilmiş gibi gö rünen bir tarih yazarı, hatta

içinden çıkılmaz bir keşmekeş manzarasına bürünm esi, tür lü iht i­sas ş ubele r i ne mensup hemen her aydının mevzuu parmağına

dolamasından dolayıdır . Bu meselede, yalnız şimdi değil, yüzküsür yı l dan beri, hukukçu, iktisatçı , fikir adamı, edebiyat çı ,

ha tta dinci görüşü nü açıklarken tarihçinin susmayı tercih etti ği

bir gerçektir. Halbuki, şiimul esasında şokııl; bir çalışma

sistemi onu tatminkar yazma ve konuşma yetkilerile mücehhezk ı l abil i rd i. Mesela , meselernizde, tipik bir unsur olmak üzere, ye­nilik hareketlerine karşı da ima direndi ği söylenen din laktörünüalalım. Günüm üzden geriye doğru gidildikçe, Türk milletininbu mevzuda aksiyon ve reaksiyonlarını ortaya koy an hadiselergö rülür. Cumhuriyet devrinde, II. Meşrutiyeilc: irtica ha reketleri,Batı'ya yönelme çağ ı olan Tanzimat devrinde benzer vak'alar zu­hur e t miştir. Atalarımızın sebep ve şahit olduğu bu o laylarTürk cemiyetinin mahsu lüd ür . Acaba o zamanki itikat · anlayışı

ile şimdiki arasında münasebetler mevcut değil midir? Veya gü­nümüzde ne gibi törpülenmeler, yumuşamalar olmuş , bu değ i ş i kl i k­

ler nası l ve hangi amillerin tesirile vukua gelmiştir? Daha geriyedoğru ba ğ la n t ı yı takip ed elim. XVII. yüzyılda Imparatorluk baş­

kenti Ista nbul 'u a lt-üst edecek kadar ciddiyet kazanan bir ,Kad ı ­

zade'Iilers meseles i bahis konusud ur ki, görünüşte medreseyiteıns il ede n fakih lerle halk kitlelerini n tercümanı tarikat mensu pla­rının çatışmasından çıkm ı ştır. Bunda roloynayan ana düşünce yal­nız is lami akideye mi, yoksa ayııı za manda esk i Türk tefek kür siste­minde mühim yeri oldu ğu bilinen kamlık (şaman izrn ) telfıkk i l eri ne

mi dayanıyordu? Kadı-aadeli 'ler hadisesini yanlız Sultan Murad IV.ve Sultan Mehmed LV. in saltanat tarihleri kadrosunda. d ini vekültürel ce phesi ile birl ikt e, izah etıııek elbette mümkün olmıya­

ca k t ır. Çünkü buradaki tasavvuli düşüncenin temelleri Ortaç ağ Tür­kiyesinde, Anadol u Selçuklu Devleti ve hat tô Büyük Selçuklu Im­p aratorlu ğu tarihlerinded ir. Türk- islam milletle rinin hayat ında pekuzun bir müdd et nazun hayat görüş ü vas fını taşıdığı sezilen ta­sav vufi tefekk ürün unsu rlarından Lir kısmını islamdan önceki Türktoplumla rında bulmak kabildir. O halde Garbhlaşma hareketikarş ı sın da d inci Türk zümresinin durumuna ve tut umuna dair isa­betl i bir tahlil ve doğru bir hük üm, din mevzuunun Tü rk tarihin­deki ge rçek yerin in bilinmesine ba ğ hdı r , Ve yine tarihin seyri boyun­ca bu gibi zümrelerin her devir toplumu içinde i şgal ettiği mev ki

TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇiLIK 13

Page 8: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

14 ı BRAHIM KAFESOGLU

tari hçilerin çalışmalarında tat bi k sahası bulan bu tarih cephesinin,Alman mille ti üzerinde yaptı ğ ı müsbet ve süre kli tesirler ma lumdur.Buna mukabil, ta rihin oluşunu , yin e felsefi görüş ola rak, ik tisadimünasebetlere dayat an K. Mar x (ölm. 1883) ın adeta bir dü nyasiya set ine yön veren naza riycs inin yeryüzündeki etkileri ni he­pimiz biliyoruz. Idealistik ' in, tarihi materya lizmin ve bunlarlab irl ikte ta rih felsefes indeki d iğer te lakk i l erirı hangisi do ğ ru, han­g is i yanlış tartışması başka bir konudur. Bizi asıl ilgilendiren cihet,filoz of ve tarihçilerin bir milletin veya milletlerin man ev i geli şme­

lerine yen i istikametler verebi ldiklerid ir . Bir toplumda be lli birhaya t görüşünün , ta rih felsefes inin tebellür e tmes i ise , tarih araş­

tı rmalarınd a dalı'ınıklılı'ı önle r, ilmi , fikri perişanlığa mey dan ver­mez, tezatlara ma ni olur; ayrıca, aynı felse fenin ha lk kitlelerineaşılanması filozofla ayd ın, ta rihç i ile tarih merak lısı, idareci ilehalk arasındak i i kiliğin kal kması nı. on ları n uelaşmas ı ve birleşmesi

sonund a milletçe tek hedefe doğru yürünnıesini sa ğlar. Bir mille tiç in gönül birli ğ inden daha büyük bir kudret kaynağı herhaldeta sa vvur edilemez.

Demek ki , modern tarih araşlırmalarına intibak edebilmekiçin bizde, her şeyden önce, tetk iklerimize mevzu olacak prob­lemlerin seçiminde rehber va zifesin i görecek ve bu arada Tü rktoplumu nu ideallere yönelt ebil ecek şuuılu bir ta rih felsefesininkurul ması lazım gelmek ted ir. Bu felsefe bin lerc e yı l lık mazinintü rlü o layları iç inde yu ğrula yuğrula mille t kı vamına gelm iş

Türk toplumun un ruhunu, kar a kt erini, de ğ erlerini , kültürünün,medeniyelinin ö lümsüz kıymetleri ni ihtiva ed ecek ve bu maddi­manevi kaynaktan a ldığı ilham la yeni ülküler. istikballer göstere­cek t ir. Hem milli, hem beşeri yönden büyü k faydası aşikar veb ilhassa Türk tarihini ince lemekle meşgul bu lunan la rı, ne yaptı ğı ­

nın fa rkında olmaksızın bir şeyler orta ya koyrna ğa çalışan birt akım insanların kör döğüşü çıkmazından ku rtararak. kurdu ğu bi ­nanın mahiyetini bilen, onu ko nt rol edebilen mima rla r seviyesi neyükseltece k olan böyle bir tarih fe lse fes inin i n şacı sı olara k birfilozof-tarihçinin zuhurunu bek lemek do ğru değil d i r. Ma lzemesimillet ve bu ma lzem eyi eli iyi tanıması ırereken de tarihçi oldu­k una göre , üniversitelerimizdeki her tarih meıısubu ken dini buma ksada yöneltebilir , ilmi usu ller için de, fakat gaycye uygunaraş tı rma larile bu ulvi yapıda pay sahibi olab ilir. O za ma n mo-

bir tarih meraklıs ı, farkına varmadan, şuurallı bir noktai nazann,toplum a . tarihe bir nevi bak ışın ta kip çisidir. Çeşitli ça ğ l a rda ,

ta rih çil erin ileri sü rdükleri yeni fikirler. umumi telak kiye aykırı

düşünceler de aslında tezat teşkil ettig-i ana görüşlerle alakalı dı r,

zira ha re ke t noktas ı o görüşlerdi r.

Şu halde ta rihi ha d ise lerin zuhurunda bir hayat felsefesinin;tarih yazan ve ô ğ re terı lerin şuurunda da bi r tarih felsefesinin bu­lundu ğ u ş üphesizdir . Iş te bu duru mdur ki. problemlere de ğ er biç­mek suretile bizim meseleleri seçmemizde roloynar. Mesela teo­kratik zihniyelin hakim old ug-u Osmanlı İmparatorlu ğu zamanında

tarih ög-retim ve yazımı is la m tarihine ve milli bakımdan, Osmanlı

hükümdar a iles i ta rihi ne inhisar ediyordu. 1908 dek i rejim deg-i­şiklig-i ni mü tea ki p yine islamiyer kadrosunda ka lmak üzere, ta ri­h imizin Selçuklulara, Gaznelilere kadar genişledig i görü ld ü. Cum­huriyetten son ra ise bu. mazinin bütün T ürk toplumlarını kucak­layan umumi bir şek il aldı. Büy ük çaptaki bu ta havv üller, de ğ i ş ­

meler elbette tesadüfi degild ir. Bir is lam d evleti teşk il eden 0 5­manlı ların dünya görüşü ne 300 yı l önce, ne de yery üzündek i müs­l ümanların baş ı olan padişah-halifenin mevcut bu l unduğu II. Meş­

ruliyet devrinde başka türlü tecelli edemezd i. Cumhuriyetle baş­

layan yeni hayat anlayışı ve felsefes i. gerçekte de milli tarihi ­mizin ancak b ir safhasından ibaret bu luna n islam ça ğ mı T ürkl ü­ğün mazisindek i yerine yerleş lirmi ş ve T ürk tarih i te tk ik lerineçok daha geniş ufukla r a çm ı ş t ir .

Bununla bera be r , herhangi bir yanlış te fsiri önlemek için, he­men belirtelim ki, ' bi r d evrin dünya görüşü. ta rih felsefecisin in vetarihçinin dahii o l maksızın . ken dini b izzat empoze eder bi r mahi­yet taşımamaktadı r. Milletin madd i-ma nevi türlü kaynaklarından do­ğan tesirleri n muhassa lası diyebileceğimiz hayat felsefesini bel irliIıedeflere yöneltmek mümkündür. Toplumların dünya görüşler inin ,

yine toplumların maddi varlık ve moral durumları dikkalten kaçı­

rılmamak şartile, şuurlu bir şekilde ve ilmi yo llardan i şlenerek yük­sek menfaatl a r temelinde muayyen esas la ra ba ğlanabildi ğine d ai rörneklerim iz vard ı r . Mesela filozof Kant (ölm. 1804)"ın tarih prob­lem i hakkındaki sarih düşünceleri onu ta kip eden diğer filozofl ar:Fiehte (öl m. 1814), Hegcl ( ölm. 1831). Schelling (ölm. 1854) tara fın­

dan gelişt i ri l m iş . böylece ta rih felsefe s inde , Idea list telakkb t e ş ek­

kül e tm iştir ki, Alman ide a lizminin, Ran ke (ö lm. 1886) g ib i büyük

TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇiLIK IS

Page 9: Illıısıala ÇJl'~l ay TARiH iLMi VE BizDE TARiHÇiLiKtarihyazimi.org/upload/makale/kafesoglu-i-1963-tarih-ilmi-ve-bizde-tarihcilik-tarih... · TARIH ILMI VE BIZDE TARIHÇILIK 5

16 ı BRAHI M KAFESOClU

de m tarihç ili ğin 2. prensipi de, ilk prensip!e paralel şekilde ger­ç ek l eş m e yoluna girecek, tab iat ile, ö ğ re t i nide ve yazıda bi rlikmeydana gelecek, şimdiye kadarki karışıklık ve çelişmeler ye rini,he r bi r i gayenin bir ta rafını aydınlatan manalı , vazrh çalışma la ra

te rk edecekt ir .Şunu da söylemek bir vazifedir ki, hepimizin dahil bulundu ­

ğumuz tarihç ilik sahasında sorumlu yalnız biz de ğ i l i z , Yukarıda

bi r münasebetle belir tti ğimiz gibi, Türkiye'de tarihçil ik hayli yüksekbi r sevi yeye ulaşmıştır. Buna rağmen k ifa ye ts iz kalış ım ızda suçudah a ziyade halen d e takibe mecbur bu lundu ğumuz es ki ö ğretim

sisteminde a ramak l azımdı r. Kanaa timize göre , bu sistem deği ş ­

medikçe hamle yapmamız imkansız g ib id ir . Gelecek yazımızda buhusus u daha d a açıklamak ve ye ni ö ğ ret im planları teklif el mekniyet ind ey iz.

DAMAD ıBRAHiM PAŞA EVKAF1NA

DAiR VEsiKALAR

.ır. .Ilün ir A k iepe

ıbrahim Paşa Niğde sancağının Ürgüb kazasına bağlı Muş ­

'ka ra . Nev·şeh i r· köyünde . doğmuştur. Babasımn Izdin voyvodası

.S ipahi A li Ağa o lduğu hususuna d ikkat ed ilirse, kendi s inin pekde faki r olmayan bir a ileye mensup bu lundu ğ u daha iy i an laşı lı r.

Hısım ve akra ba la rından birçok kimseler , za manla İstanbul'a göçettiklerinden 1689 (1100) ta rihle r inde, Ihr ahim Paş a'nın d ah i, ya­k ınlarım görmek "c bir iş bulmak amaci le Istanbul 'a geldi!!,!ni " eHelvacılar ocağına gi rmek suretile , Sa ray a int isap et t i ğ i n i görü­yoruz . Ancak Yaz ı cı h a lifeli ğ] va zifesile Ed irne sarayına gi tt iktensonradır k i, o rada şehzade Ahmedi tanım ış ve onu n mukarrebler ia rasına g irme!!,e muva ffa k o lmuştur. Ed irne vak'ası veya FeyzullahEfend i olayı sonuuda ise, ıı ı. Ahmed 'in ic lasun müt eakib, 1703' desa ray erkanile h ir likt e le kr ar ls tanbul ' a geld i ve burad a yin e çe­ş i tl i saray hizmetler inde bu lundu. 1709 senes inde ken di ni çeke mi­yenle r t a rafından, ıl ı. Ahm ed' iu yanından u zaklaş lı rılm asına " eÇorlulu A li Paşa 'nın bü tün eınvalini müsadere ett irerek onuEd irne 'ye sürd ürmesine ra ğ m en, Ş ehid Ali Paşa zamanında Mora 'd a yen i fel hedilen yerlerin tahririne mem ur edilnıek suretile, tek­ra r meydan a çı k t ı ve Niş de f t erd arl ı ğ ı ilc g itt ilt i Avus turya sefe­rinde, Petervarad in bozgunu sonunda, bu fena haberi bi ldirmeküzere Edirneye ge ldi ğ inde , Pad i şah ile es ki dostlu ğunu ye nide ntemin e ll i i .

Üçüncü Ahmed 3 Ek im 1716' da vezirli k ilc Rikab-ı hürna­yun kaymakamlığına getirdilti ıb rahim Paşa 'y ı , 19 Şubat 1717 ta-

J Osnıa n- ı:id e Tiib.HfI(/;katl;·I· r·üz~rd. Jstaııhul ı zrt , s. ~. ,·d .;M·ü it . kim· zid ~

Sü lrymal'ı Se'deddi n, Tuhl,,·; hnltalin .l:: tanhul Ur.? . 5. 30 : Ri ı- i d. TG ,'h.l~tanbul1 :!8~.III, 26t -~ tJ..). 2ti9 ..·d .; LV, ~;:ı . &iO; V, 140.