izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

542

Upload: didemgo

Post on 04-Aug-2015

245 views

Category:

Documents


17 download

TRANSCRIPT

Page 1: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28
Page 2: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

İZMİR TİCARET ODASI

İZMİR STRATEJİK PLANI

2003-2012

Proje Koordinatörü

Prof.Dr. Çınar ATAY

Page 3: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

Proje Koordinatörü

Prof.Dr. Çınar ATAY

Proje Ekibi

Prof.Dr. Çınar ATAY

Yrd. Doç.Dr. Yıldırım ORAL

Prof.Dr. Bülent MİRAN

Doç.Dr. M. Vedat PAZARLIOĞLU

Araş. Gör. Sibel ECEMİŞ

Proje Danışmanları

Prof.Dr. Feral EKE

Prof.Dr. Alp TİMUR

Prof.Dr. Asaf KOÇMAN

Bilgi Veri Toplama ve Değerlendirme Ekibi

Buket BAYDEMİR

Başak KAVAL

Saygın İKİZ

Serdar ŞENOL

Özge ORAL

Nükhet DOĞAN

Page 4: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

SUNUŞ

Page 5: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

ÖNSÖZ

İzmir’in bulunduğu coğrafi konumu değerlendirildiğinde ve de bu kapsamda geçmişine göz atıldığında ne tür süreçlerden geçtiği ve bu süreler zarfında ne tür tecrübeler edindiği, bu gün içinde bulunduğu durumdan belli olmaktadır. Ancak burada belirtilmesi önem arz eden konu, İzmir’in gelişmişliğinin her dönem belirli tarzlar ve davranış biçimleri içinde engellemeye çalıştığı şeklinde olmuştur.

Ekonomik gelişimindeki girişimci felsefeye ve de her türlü yeniliğe açık bünyesi sayesinde ilerleyen İzmir’in oluşturduğu sermaye, sonuçta büyük oranda şehri terk etmiş ve bunun sonucunda da şehir makro yatırımlardan hak ettiği veya üretiminin karşılığında potansiyeline uygun bir oranı alamamıştır.

Elimizdeki çalışmayla, İzmir’in çevresiyle bir bütün olarak ele alınmasının gerekliliği içinde konuya yaklaşılmaktadır. Daha önceki yıllarda ele alınmış konular ve stratejik yaklaşımlar içinde, örneğin; 1996-2002 dönemindeki karmaşık hedeflere erişimde, krizlerin peş peşe gelmesi hedefleri saptırmıştır. Bu durum İzmir ticari sermayesinin yatırımcı felsefesini engellemiş ve durağanlığın ötesinde bir ticari hayat yaşanmıştır. Bu dönemde gelen siyasi farklılıklar da olayların pekişmesine neden olmuştur. Yatırımcı kuruluşların İzmir Büyükşehrine yaptıkları yatırımların değişik yaklaşımlarla değerlendirilerek durması, atıl kapasite yaratırken yatırımların arkasının gelmemesine de sebep olmuştur.

1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak ele aldığımızda bu yıllarda hedeflenen konular arasında ele alınan ve İzmir merkez olmak üzere planlanması gerekli görülen stratejik alanın fiziki bir planı, yapılmaktayken yarım kalmıştır. Bu durumun sonuçları arasındaki plansızlık kavramı içinde İzmir stratejik alanı olarak benimsenen alanda 15 Organize Sanayi Bölgesi planlanmıştır. Ekonomik ve alt yapı hedeflerine bakılmaksızın girişilen bu konu sonucunda sanayi sektörü arsa spekülasyonuna yönelmiş ve yatırımcı sermaye üretim yerine, ne zaman sonuçlanacağı belirsiz bölgelerde arsa alımına nakit aktarmıştır. İlçelerin sanayi alanı sahibi olma rekabeti içinde görülen bu konunun belirsizliğinin ve diğer benzerlerinin elimizdeki çalışmayla önünün alınması amaçlamaktadır.

Gelişmenin önemli öğelerinin başında gelen ulaşım sistemlerinde kısmi bir ilerleme olmasına karşın bütüncül yaklaşıma erişilememiş, çevre yolu tamamlanamamış, İzmir’in özellikle kuzey ve güney ana girişleri ve çıkışları hala alternatifsiz tek ulaşım akslarına boyun eğmiş durumda bırakılmıştır. Aliğa-Menderes-Torbalı elektrifikasyon hattı yapılan yatırımlarıyla günümüzde atıl durumdadır. Deniz ulaşımı ve ticaretinde liman konuları yıllarca spekülatif tartışmalara sahne olmuş ve bu yöne itilmiştir.

İzmir ticari sermayesinin gelişimi sanayi alanında kesintili olarak ivme gösterirken bunu sektörel olarak ticari açıdan değerlendirdiğimizde inşaat sektörünü ön planda gelir görmekteyiz. Zira, 2002 yılı sonu itibarıyla İzmir Büyükşehir Bütününde yer alan sermayenin ticari dağılımında inşaat sektörü % 20 ile ön plandadır. Bunu, zengin tarım potansiyeline sahip olmanın avantajını kullanan gıda sektörü takip etmekte olup payı toplamda % 13’tür. Ancak, son on yıl içinde bu iki lokomotif sektör arasındaki rekabette gıda sektörünün yakaladığı ivme inşaat sektörü aleyhine olmuş

Page 6: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

ve ikisi arasındaki oran son otuz yıl içinde onar yıllık periyotlar halinde bakıldığında 2,14’den, ikinci on yılda 1,83’e ve son on iki yıl olan 1990-2002 periyodunda da 1,49’a inmiştir. Bu da giderek inşaat sektöründeki gerilemeyi veya talebin azalmasını doğrulamaktadır. Bu nedenledir ki sonuç bölümünde ele alınan hedefler arasındaki kuzey, güney ve batı akslarında konut sektörüne yatırımın önlenmesi önerisi doğrulanmaktadır. Tarım sektörünün % 13 olan payı da bu bağlamda şehirsel yerleşmeler dışındaki alanların da desteklenmesinin gerekliliğini hissettirmektedir. Zira, nüfus ve demografik incelemeler ve göç analizleri de İzmir ana merkeze gelen göçün yaklaşık % 50’sinin Ege Bölgesinin kırsal kesiminden ve bunun da % 22’sinin Stratejik Planlama Alanından olduğunu gösterdiğinden, Stratejik Planlama Alanının dış kabuğundan başlamak üzere tarımın teşvik edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Tabiatıyla tarımın teşviki yanında sanayiin de geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu da Kınık ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinin desteklenmesiyle birlikte Tekeli Organize Bölgesinin de hızla devreye girmesini gerekli kılmaktadır. Zira İzmir Ticaret Odası öncülüğünde kurulan İTOB Sanayi Bölgesi, 1.000 m2’lik parsellerle küçük ve orta ölçekli girişimcilere de yatırım olanağı sağlamaktadır.

İzmir sermayesinin zaman içindeki dalgalanması kurulmuş olan firmaların 2002 yılı sonu itibarıyla sadece % 49’unun hayatiyetlerini devam ettirdiğini göstermektedir. Bunlar arasında mali kurumların gelişmesi veya azalması beklenmesine rağmen, krizlere karşın bu sektörün payının toplamda 1980 sonrası değerlendirildiğinde hep % 5-6 arasında kaldığı saptanmıştır. Ancak detaylı bir inceleme 1980 öncesinde bu kurumların toplamdaki payının % 10 olduğunu da göstermektedir. Şu halde durum, İzmir’in mali kurumlar açısından, bu kurumları bünyesinde tutmak için atılım yapması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Son dönemlerin en cazip sermaye yatırımı olan tekstilde de durağanlık olmuş ve pay % 9-10 arasında kalmıştır.

Sektörel olarak turizmin odak noktalarından biri olarak gösterilmesine rağmen bu konuda girdiler hep il dışında elde edilmiştir. Etrafının yüksek potansiyelinden İzmir pay alamamış ve bu konuda ticari sermaye atılımları son on yılda toplamda % 3’ten % 4’e çıkmasına karşın istenilen düzeyin gerisinde kalınmıştır. İzmir bu süreçler içinde Bergama benzeri bir transit merkez olmuş, Dalaman ve Bodrum Havalimanlarının açılmasıyla ve de şehir, havalimanının Çiğli’den taşınmasıyla potansiyelini yitirmiştir.

Dolayısıyla geçtiğimiz süreçlerde İzmir gereken atılımı yapamamış ve geride kalmıştır. Bu dönemde öncelikle ele alınması gereken yatırımlar arasında sürükleyici olanlara eğilinilmesi gerekmektedir. Bunlar makro hedefler olarak ele alınmalıdır. İlk aşamada İzmir’in dışa açılmasının teşvik edilmesi gerekmekte olup bunların başını deniz ulaşımında yapılacak atılımlar çekmelidir. Çandarlı limanı hakkında kesin bir karara varılmalıdır. Enerji sorunları çözülmeli ve doğalgaz yanında başta rüzgar enerjisi olmak üzere alternatiflerin devreye alınması gerekmektedir. Jeotermal enerjinin kıpırdanması teşvik edilmelidir. Güneş enerjisinin domestik hizmetler başta olmak üzere kullanımının yaygınlaştırılması hedef alınmalıdır. Hepsinden önemlisi yatırımların mekansal dağılımının planlanması gereklidir. Bu sayede bütünlük ve koordinasyon sağlanacaktır. Şu halde ilk aşamada mekansal analiz metotlarının analizi gerekmektedir. Hangi yatırımın hangi alana yapılması, hangi olumlu

Page 7: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

ekonomik girdiyi sağlayacaktır sorusunun cevabı bu şekilde böylece konut sektörü de bu bağlamda kendisine yer bulacaktır. Bu doğrultuda konut sektörü, konut imalatıyla sektörel bir yön verici olmaktan çıkarılmalıdır. İzmir’i zayıflatan yönlerden biri de bu konut fazlası ve yanlış mekansal dağılımı olarak görülmektedir. Aynı durum şehir içi turizmi için de geçerlidir. Şayet İzmir ölçeğinde bir yerleşmenin Nazım İmar Planı bulunmuyorsa, bu konuda ticari sermaye sahiplerini de yatırımlarını yanlış yönlendirdikleri açısından yorumlamanın anlamı bulunmamaktadır. Sektörel arazi arzının yapılabilmesi için bu tür Nazım Planların yapılması gerekmektedir.

İzmir çok kutuplu, polarize bir gelişim sergileyerek ilerleme kaydetme durumundadır. Bu nedenle kendi içinde geçmiş yıllarda sonlandırılamamış Kalkınma Ajansı adı ile lanse edilmiş bir organizasyonun hangi ad altında olursa olsun gerçekleştirilmesi ve İzmir sermayesinin ve de makro yatırımlarının yön bulması gereklidir. Expo projesinin geçmiş yıllarda yön bulamaması ekonomik krizlere bağımlı olsa da kısmen de bu yöntemsizlikten kaynaklanmıştır. Geçmiş süreçlere dikkat edildiğinde önümüzdeki kısa vade bu tür bir sergilemeye hazırlanma dönemi olarak değerlendirilmelidir. Şu halde İzmir en erken 2008 yılından önce bu tür bir adaylığa başvurmamalıdır. İzmir’de geçmiş stratejik planlarda da yer alan Menkul Kıymetler Borsasının kurulamaması da geriye dönük olumsuzluktur.

Bir önceki stratejik planın hedeflerinden olan İzmir’in kişi başı 6.000 dolarlık gelire ulaşılmasının hedeflenmesi kamu yatırımlarına ayrılan ödenekler incelendiğinde de mümkün görülmemekte idi. 2000 yılında erişilen değer 4.327 dolar ve 2001 yılında ise 3.215 dolar olmuştur.

Burada olduğu gibi, stratejik planların emredici işlevi bulunmamaktadır. Yön verici ve tavsiye niteliği taşımaktadırlar, bu nedenle serbestileri geniş bir yelpazeye yayılma imkanı taşır. Ancak emredici hususların da plan kapsamında yer almasını önerirler. Zaten bu doğrultuda çalışmada emredici hususların planlama için en önemli araçlarından biri olan Nazım Planların yapılması önerilmiştir. Bunlara ek olarak Stratejik planlar makro karar mekanizmalarının devreye girmesini önerirler. Dolayısıyla mekansal açıdan detay olarak kabul edilen çözümler kapsamları dışındadır. Özellikle şehirsel ölçekte mekan tasarımları konusunda çözüm getirme yerine çözüm yollarını göstermek ve yönlendirmek ana amaçlarının başındadır. Şu halde örneğin İzmir için Konak Meydanının düzenlemesinin nasıl olması gerektiği stratejik kavram dışındadır. Ama anılan meydan dahil olmak üzere benzer kolektif alanların şehirsel tasarım ölçeğinde ele alınması gerekliliğini önerirler.

Bu pencereden bakacak olursak, Birinci Stratejik Plan Döneminde önerilen yatırımlardan % 50’sinin gerçekleştiğinden bahsedilmesi de stratejik bir önem taşımamaktadır. Zira, yatırımlarda sayısallıktan ziyade kapsamın önemi vardır. İkinci plan döneminde de sayısallık üzerinde durulmasına karşın bu plan dönemi için farklı bir yöntem izlenmiştir. Örneğin Çandarlı Limanıyla, Konak Meydanı projesi sayısallık olarak iki konu olarak ele alındığında gerçekleşme açısından farklı kriterler ve temellere dayanmaktadırlar. Gerçekleştikleri takdirde sayısallıklarının ekonomik

Page 8: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. İzmir’in geçmiş yıllardan bu güne gelirken yaşadığı en büyük handikap işte burada gizlidir.

Sayısallığı adetten çıkararak olaylara daha gerçekçi bir gözle bakılmasının öğrenilmesi gerekmektedir. Yaptırmamanın değil yaptırmanın daha önemli olduğu bütün olarak öğrenildiği zaman belki de bu tür plan yaklaşımlarına gereksinim duyulmayacaktır. Her şeye rağmen daha bu gereksinimlere ihtiyaç duyulan dönemlerde İzmir Ticaret Odasının bu kapsamda bir çalışmaya önderlik etmesi, birlik ve beraberlikle sorunların üstesinden gelinmesi için çaba sarf ettiğinin delilidir. Bu güne değin yapılmış olan stratejik planlarla şehrin gelişimini amaçlayan İzmir Ticaret Odası, bu kez de aynı güç ve ivmeyle şehrin ekonomik gelişimine katkı yapma isteğindedir.

Prof.Dr. Çınar ATAY

İzmir, Eylül 2003

Page 9: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

İçindekiler

Sunuş

Önsöz

Özet

Giriş

1. Çalışmanın Amaçları

2. Çalışma Programı

Birinci Bölüm

3. Mevcut İdari Yapı

4. İzmir İlinin Ekonomik Sektörel Potansiyeli

5. Strateji Planının Alt Yörelerinin Tanımlanması

5.1 [ A ] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi

5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi

5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Page 10: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6. İzmir İlinin Mevcut Yapısal Özellikleri, Tahmin Ve Projeksiyonlar

6.1 Sosyal Yapı Özellikleri

6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri

6.2.1 Ticaret

6.2.2 Sanayi

6.2.3 Tarım

6.2.4 Turizm

6.2.5 Mali Müesseseler

6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri

6.4 Altyapı

6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri

6.4.2 İçme ve Kullanma Suyu – Tarımsal Sulama

6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su

6.4.4 Enerji

6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon

6.4.6 İzmir Körfezi

6.4.7 İzmir İli Kıyı Kesimi

Page 11: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7. Kamu Yatırımları

7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi

7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi

7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi

8. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları ve Potansiyelleri

8.1 Alt Yörelerin Sorunları

8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri

İkinci Bölüm

9. Sentez: Strateji Planının Genel İlke ve Özellikleri, Yapılanma Önerileri

Yaklaşım Yöntemi

İzmir İli Mekansal Sentez Çalışmaları

Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması

Plan İçin Öngörülen Araçlar

9.2.1 İdari Yapı Önerileri

9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul Kıymetler Borsası

10. Potansiyellerin ve Hedeflerin Strateji Planına Olası Etkileri

10.1 Ekonomik–Sektörel Etkiler

10.1.1 Sanayi

10.1.2 Ticaret

10.1.3 Tarım

10.1.4 Turizm

10.1.5 Mali Kurum Stratejileri

10.2 Altyapı Etkileri

Page 12: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10.3 Doğal – Çevresel Etkiler

10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları

10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi

Üçücü Bölüm 11. Strateji Alt Yörelerinin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları

12. İzmir İli İçin Bütünleşik Strateji Planı Öngörüleri (2003 – 2012)

2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar

2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler

2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri

(Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007

(İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012

Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

13. Değerlendirme ve Sonuç

Page 13: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

İZMİR STRATEJİK PLANI 2003-2012 ÖZETİ

1990’lı yıllar değerlendirildiğinde Ülke ekonomisi açısından pek parlak olmayan sonuçlara karşılaşmaktayız. Bu yılların karakteristikleri açısından ilk planda aşırı borçlanma ve ekonomide dengenin sağlanamaması yanında kamu kesiminde dengelerin de bozulduğu görülmektedir. Bunlara eklenen seçim politikalarının yanına körfez krizi de gelince para piyasaları da krize girmiş ve parlak olmayan bir dönem yaşanmıştır. Bu dönem başında İzmir Ticaret Odasının İzmir’i, özelde ilerleyen yıllarda bu krizin etkilerinden uzak tutmayı amaçlayan bir Stratejik Plan çalışmasını yaptırmış olması önemli bir girişim olarak kabul edilmelidir. Bütün olumsuzluklara rağmen İzmir’i bir dünya şehri yapmayı hedefleyen bu çalışma ağırlıklı olarak sosyal ve ekonomik konulara yönelmiş ve hedefler belirlemeyi amaçlamıştı. Bu hedeflerin içinde 2002 yılı belirtildiği üzere İzmir’in bir dünya şehri olması idi. Ancak aradaki yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler 1980 sonrasının durgunluk döneminden sıyrılış şeklinde geçmemiş ve hedefe ulaşılmada göreceli de olsa geç kalınmıştır.

Ege Bölgesi Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının ortalama % 16’lık kısmını üretmektedir. Yine Bölge, Türkiye sanayi üretiminin % 14’üne sahiptir ve bölgenin imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma değerde % 17 ve yatırımlarda % 13’tür. Ülke ekonomisinde bölgenin payı, sanayide % 17, ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın yüksekliğinde bölgeye özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve bölgedeki tarımın gelişmiş olmasının rolü vardır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı 1986 yılında 1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin etkisiyle 2001 yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki gerilemenin, bölge ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Bölge halkının ekonomik durumunun göstergesi olarak karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç sayısına bakıldığında, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,22 kat ve motorlu kara taşıtı sayısında ise 1,35 kat daha fazla araca sahiptir.

Türkiye’nin illeri arasında İzmir, ekonomik potansiyeli açısından ilk üç sırada yer almakta, sosyo-ekonomik özellikleri bir bütün olarak dikkate alındığındaysa diğer illerden farklı ve kendine ait özellikleriyle sivrilen bir nitelik kazanmaktadır. İzmir, Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmekte ve üretimi 1980-2001 döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar göstermektedir. 1994, 1999 ve 2001 krizleri hem Türkiye hem de İzmir’in GSYİH seyrinde rahatlıkla izlenebilmektedir. 1980’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 1990’lı yıllarda iniş ve çıkışlı artışlar izlemiştir.

İzmir, 2000 yılı sabit üretici fiyatlarına göre sanayi faaliyet kolundaki Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik, ticarette ise % 22.9’luk, tarımda ise %7.5’lik kısmını üretmektedir. Bu oranlar İzmir’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü göstermektedir.

Page 14: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

İlk dönemin senaryoları arasına bakacak olursak ülkeyi genelde içine alan sıkıntılardan etkilenilmiş de olsa İzmir için temel özellik olarak az kutuplu bir yapının seçilmiş olması ve de bunun sanayi ile ticarete bağlanmış olması önemli bir handikap olarak görülmektedir. İzmir Büyükşehir merkezli bir mekansal planın yalnızca bu kapsamda ele alınmasının öngörülmesi bir başka yanılgıdır. Aradan geçen yıllar İzmir için kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu olamayacağını göstermiştir. İzmir çok merkezli vektörel bir yapıda gelişme zorundadır. Bu çalışma kapsam olarak ele alındığında bu açık olarak görülmüş ve hedefler bu yönde planlanmıştır. Ayrıca İzmir, hinterland destekli tek merkezli bir gelişime tabi olamaz. Bu takdirde hedeflediği amaca ulaşmada zorlanacaktır ve de öyle olmuştur. İzmir merkez şehir olarak sanayi yerine üst düzey ve vasıflı hizmetleri hedeflemeli ve bunu ticaret ile birlikte yürütmeli, turizm ise bir destek sektör olarak kullanılmalıdır. Genel olarak İzmir, sanayisini etrafına dağıtma zorunda olmalıdır. Bu şekilde hinterlandındaki dengeli gelişme İzmir merkezini olumlu biçimde etkileyecektir. İzmir’in bu doğrultuda aldığı göç etrafına da dağılacak ve kentin göç ile bozulan yapısına yetişmek için harcadığı kaynaklar içerde daha sağlıklı bir yaşam yaratmaya yönelebilecektir. Kaldı ki İzmir’in aldığı göçün bir kısmının kendi il hudutları içindeki yerleşmelerden olduğu da düşünülecek olursa bunun da önüne geçilebilecektir. Genel olarak İzmir’de metropoliten potansiyelden yeterince yararlanıldığı söylenemez. Düşük hızlı toplu ulaşım olanakları hinterlandın potansiyelini daha da daraltmaktadır. Bu potansiyelden yararlanamamanın bir başka sonuca da İzmir’in yaşamakta olduğu yetişmiş insan ve firmaların dış göçleri sorunudur. İzmir Büyükşehrinin yıllık ortalama nüfus artışının 0/00

24.27 olduğu bilindiğinde, çevre yerleşmeler içinde bu değerin altında kalanlar Bergama, Kınık, Selçuk, Bayındır, Tire, Ödemiş, Beydağ, Kiraz ve Çeşme olarak görülmektedir. İncelemelerimiz bu yerleşmelere daha üst değer göstermelerine rağmen Dikili ile Karaburun’un eklenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Şu halde etrafındaki nüfus düşüşünü karşılayan, diğer deyimiyle göçü alan şehir birinci planda İzmir olmaktadır ve bu nüfus dağılımında İzmir ne dünya şehri olmaya aday ne de kalkış dönemi hedeflerine ulaşmayı amaçlayan bir atılım yapamaz. 2012 yılında İzmir Büyükşehri 3.135.000 kişiyi barındıracaktır ve ortalama değerler içinde İzmir her yıl 75.000 kişi artacaktır. Bu artışı sağlayacak olan en önemli unsurların başında göç alma olgusunun ilk planda yakın çevreden gelmesi engellenmelidir.

Ülke nüfusunun % 7.59 Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışı toplamda ‰ 16.29 ile şehirlerde ‰ 23.50 oranları Türkiye ortalamasının altında iken ‰ 5.76 ile ortalamanın üzerindedir. Bölge, nüfus artışları açısından Türkiye değerlerine yakın olduğu için, diğer bölgelere nazaran üstün konumdadır.

İzmir il toplamında 1990 sayımında şehirde yaşayanların yüzdesi % 79 iken 2000 yılında bu yüzde % 81’e çıkmıştır. 10 yılda iki puanlık bir artış vardır. Diğer taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan içersinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin de etkisi vardır. İzmir’de 2000 yılı

Page 15: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

sayımına göre hanehalkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729 hanede yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü 3.65’dir.

İzmir’in, net göç hızına bakıldığında 1980 sayım yılına göre, Kocaeli’nden sonra 2. sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani İzmir sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.

İzmir İlinde okuma ve yazma oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma ve yazma oranı, 1935’de % 34.96 olan bu oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Bu oran erkeklerde % 96,3'e kadınlarda % 87,4'e yükselmiştir.

Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’i konut ve kira ve % 10’u ise giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu harcamalara yönledirilmektedir ki bu durumda gelir yapısındaki düşüklüğü göstermektedir. İzmir için tüketim harcamalarındaki özelliklerine bakıldığında gelir yükseldikçe değişkenlik göstermiştir. Giyim, ev eşyası, ulaştırma, haberleşme ve bakım hizmetleri yüksek gelir gruplarında belirgenleşmiştir. Gıda ve giyime ayrılan pay gelir arttıkça nispi olarak önemini yitirmiştir. Konuta yapılan harcamalar tüm gelir grupları için önemini korumaktadır. Ev eşyası, kültür, eğitim ve eğlence harcamaları ancak yüksek gelir düzeyinde gözlenmiştir.

İzmir’in son 20 yıldaki iş gücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun ortalama % 54’ü işgücü olarak değerlendirilmiştir. Bu işgücünden istihdam edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4 civarındadır. Bu dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. İzmir’de 1980 ve 2000 döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’i tarımda, % 20.2’si sanayide, % 5.7’si inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir. İstihdamda tarımın oranı 8.9 puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan artmıştır.

Tüketim davranışında konut harcamaları tüm gelir grupları için önemlidir. İzmir ilinde % 64 kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde % 80 iken, ilçelerde % 65 ve İzmir Büyükşehir belediyesi sınırlarında % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada da kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. Mevcut istatistiklere bakıldığında, İzmir’in konut problemi olmadığı izlenimi ortaya çıkmaktadır. Ancak konutların özellikleri ele alındığında konut sorununun varlığı bilinmektedir.

Kalkınma bir bütün olarak ele alınmalı ve İzmir’in art bölgesi doğru değerlendirilmelidir. Ulusal politikalar içinde konuya bu açıdan baktığımızda kamu yatırımlarını büyük bir yer tuttuğu inkar edilemez. Bu demektir ki kalkınma için hedeflerden birisi de kamu yatırımlarından gereken payı elde etmektir. İzmir ülke bazında kamu yatırımlarından 2003 yılı itibarıyla % 3.12 pay almaktadır. Aldığı bu payın kendi iç sektörleri itibarıyla dağılımında en büyük payı da sürekli artan bir tarzda ulaşım almakta ancak bu konuda da bir dengesizlik göze çarpmaktadır. Örneğin otoyol yapımının payının büyük olduğu görülmektedir. Bu

Page 16: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

yatırımların sona ermesiyle sektördeki payın düşmesi, genelde İzmir’in de payının düşmesi olacaktır. Yine kamu yatırımlarına bakacak olursak İzmir’de kamunun son beş yılda turizm ve tarım sektörlerine yaptığı yatırım il toplamında % 3’ü geçmemiştir. Konut sektöründeyse yatırımlar 1993 yılından bu yana devlet politikaları doğrultusunda kesilmiştir. Bunun olumluluğu yanında turizmde atılım yapma eğilimini yıllardır sürdüren İzmir’e bu denli az kamusal yatırımla ivme kazandırılamaz. Yine kamu yatırımları olarak sosyal içerikli yatırımların payının da az olduğu gözlenmektedir. Bunlar arasında 2002 yılı itibarıyla, eğitim % 6, sağlık % 2 pay almaktadır. Enerji yatırımlarıysa son yıl en yüksek değere ulaşarak % 7 olmuştur. Bu durum kamunun yatırımları arasındaki dengesizliği vurgulamaktadır.

İzmir’in ticaret hacmi, Türkiye ticaret hacminin % 7’sini oluşturmakta, il düzeyinde yaklaşık olarak 272 bin esnaf ve 60 bin tüccar bulunmaktadır. 1998-2003 yılları arasında İzmir’de yeni kurulan ve kapanan firma sayılarındaki gelişmeler, Türkiye’nin yaşadığı krizlerin izlerini taşımaktadır. İzmir’de 1998 ve 2001 yıllarında yeni kurulan toplam firma sayısı diğer yıllara oranla azalmış, kapanan firma sayısı ise, 2000 ve 2001 yıllarında diğer yıllara oranla artmıştır.

İzmir’in ticaretteki payı incelendiğinde 1999-2001 yılları itibariyle Türkiye ihracatının yaklaşık % 19’unun, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse tamamının (% 89-91’i) İzmir’den yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. İhraç mallarının miktarındaki ve fiyatlarındaki gelilmelerin izlenmesi sonucunda 2000 yılında Ege Bölgesinden ihraç edilen ürünlerden ton başına 64,3 dolar, 2001 yılında 53,7 dolar, 2002 yılında 31,8 dolar ihracat geliri elde edildiği anlaşılmaktadır. İzmir ihraç fiyatlarının gelişimi içinde aynı eğilimin söz konusu olduğu, Ege ihracatında İzmir’in payı dikkate alındığında söylenebilir. Dış ticaret hadlerindeki olumsuz bu gelişme Ege’de ve İzmir ekonomisinde fakirleşerek büyüme olgusunun varlığına işaret etmektedir. İhraç ürünlerinin nitelikli, üretimi uzmanlık bilgisi gerektiren ürünlerden oluşmaması, standartlaşmış, emek ve doğal kaynak tabanlı ihraç ürünlerinin ağırlıklı olması fakirleşerek büyümenin ortaya çıkmasındaki önemli nedenler olarak sayılabilir.

Türkiye’de de ticaret sektörünün, genişleme dönemlerinde Ülkenin genel ekonomisine oranla daha hızlı büyüdüğü, daralma dönemlerinde de daha hızlı küçüldüğü görülmektedir. Ticaret sektörünün, hizmetler sektörünün bir alt sektörü olduğu ve emek yoğun üretimde bulunduğu dikkate alındığında, sektörün büyüme hızının oynaklığını giderecek ve nispi istikrarı sağlayacak önlemlerin alınması gerektiği anlaşılmaktadır.

İzmir İli turizmin gerektirdiği tüm özelliklere sahiptir. Bunları ana başlıklar itibariyle iklim, deniz, güneş, doğal güzellik, termal kaynaklar ve antik şehirler olarak sıralayabiliriz. İzmir’de 130 adet turizm işletme belgeli tesis ile 51 adet turizm yatırım belgeli tesis mevcuttur. Bu tesislerdeki toplam yatak sayısı 34.715'dir. il'de toplam 278 adet Seyahat Acentesi bulunmaktadır.

Page 17: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

İzmir’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının değerlendirilmediği görülmektedir. Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın % 6,7’si İzmir’dedir. Yani Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u İzmir’dedir. Türkiye’deki 313.298 turizm işletme belgeli yatağın % 7,1’i yani 22.461’i İzmirdedir. Yatırım belgeli tesislerin % 3,6’sı İzmir’dedir.

Yukarıdaki potansiyel ile İzmir’de yabancılar için ortalama kalış süresi 3.3 gün olmaktadır. İzmir mevcut potansiyellerini değerlendirerek ortalama kalış süresini arttırması gerekmektedir. Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca % 5’i İzmir’de yapılmaktadır ki bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı Gecelemede ise İzmir ilinin aldığı pay % 4 olup 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık 1.5 milyonu İzmir’de gerçekleşmektedir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasasının gelişme sürecinde bulunması ve olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince yaygınlaşmamış olması sonucunda mali sektör, bankacılık sektörü ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip olmayan ya da alışkanlıklarını sürdüren işletme ve tasarruf sahipleri de, sektörün mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili olmaktadır.

İzmir’deki mevduat hacmi toplam 1994-2002 yılları arasında Türkiye mevduat hacminin % 6’sını oluşturmaktadır. Türk Lirası cinsinden mevduatların Türkiye geneline oranı %7, yabancı para cinsinden mevduatların payı ise %5’tir. 1997 ve 2002 yıllarında uluslararası para piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle İzmir’deki Türk Lirası mevduat hacmi üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu mevduat hacminin azalmasına neden olmuştur.

İzmir’de toplam banka kredilerinin Türkiye geneline oranı yıllar itibariyle azalmış, 1995 yılında % 8 olan bu oran 2002 yılında % 4’e düşmüştür. Mevduatların Türkiye geneline oranı değişmezken, kredilerin payının azalması, izmirde bankacılık sektörünün reel sektöre kaynak aktarma görevini yerine getiremediğini, İzmirdeki işletmelerin fon ihtiyaçlarını karşılama imkanlarının Türkiye geneline oranla daha az olduğunu ortaya koymaktadır. Reel sektöre kaynak aktarma görevini Türkiye ortalamasının çok altında gerçekleştirebilen İzmir bankacılığı, şube ve personel verimliliği açısından da Türkiye ortalamasının altındadır. 1995-2002 yıllarını kapsayan dönemin tümünde İzmir bankacılığı, gerek şube gerekse personel başına düşen kredi ve mevduat dağılımı açısından Türkiye genelinin gerisindedir.

Diğer taraftan kamu maliyesi açısından İzmir’deki duruma bakıldığında, konsolide bütçe gelirlerin gittikçe artan kısmının İzmirden tahsil edildiği, buna karşılık konsolide bütçe harcamalarından İzmir’e düşen payın yıllar itibariyle azaldığı görülmektedir.

İzmir’deki mevduat ve kredilerin dağılımının ortaya koyduğu gibi, mevduatlarının önemli bir kısmını İzmir içerisinde krediye dönüştürülmemekte, İzmir dışında gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin finansmanı sağlanmakta, İzmir dışına kaynak aktarılmaktadır. Bu durum kamu maliyesi açısından da söz konusudur. Diğer illere

Page 18: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

kaynak aktarmak, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik ekonomi politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal karşılanabilir. Ancak, yine de bu durumun bir ölçüde İzmir ekonomisinin küçülmesine, en azından ekonominin durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat çekmek gerekir.

İzmir’deki mali kurumlar stratejilerini planlarken, İzmir ekonomisinde tarım, ticaret ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin yoğun olduğu ve bunların da önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme olduğu dikkate alarak oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, İzmir’de firmaların fon ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçların karşılamak amacıyla kurulması gerekli olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası gelmektedir. Çünkü İMKB’na kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si İzmir ve Ege Bölgesi şirketlerinden oluşmaktadır. Böylece Menkul Kıymetler Borsasının kurulması ve başarıyla faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve ekonomik büyüklük İzmir’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lerin finansmanı sağlamak amacıyla kurulacak olan bir Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulması için ideal bir konumdadır.

İzmir tekstil, giyim ve deri sanayiinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5,7 teknolojik ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8,2 artmıştır. İzmir bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme göstermiştir. İzmir’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi beklenmektedir. Orman ürünleri ve mobilye sanayiinde teknoloji yenileme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.

İzmir taş ve toprağa dayalı sanayiinde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır. Kağıt ve kağıt ürünleri sanayiinde teknolojik yenileme ve verimlilik artırıcı tekniklere ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca metal sanayiinde teknolojisini yenilemeli ve verimlilik artırıcı yöntemler üzerinde durulmalıdır.

İzmir’de 2005 yılı itibariyle çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20 artacağı tahmin edilmektedir. Gıda ve içki sanayiinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı 2005’te yaklaşık % 10 azalacağı tahmin edilmektedir. Dokuma giyim ve deri sanayiinde iş yeri sayısı 2005 yılında işyeri sayısında % 25, çalışan sayısında yaklaşık 3,5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış olması beklenmektedir. İzmir içki ve tütün sanayiinde teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir. Bu bağlamda Ekrem Demirtaş tarafından Tekeli Ticaret ve İmalat Organize Bölgesinde kurulan ve 2003 yılında üretime geçecek olan içki imalat tesisi önemli bir atılım olarak görülmektedir.

İzmir İl nüfusunun yaklaşık % 18'inin kırsal kesimde yaşamakta ve ekonomik faaliyetleri bütünüyle tarıma dayanmaktadır. İzmir ilinin tarım alanı 367.873 hektar olup 84 tür bitkisel tarım ürünü yetiştirilmektedir. Pamuk, tütün, mandalina, zeytin, incir ve üzüm Ege Bölgesi ve İzmir'in ihraç ettiği tarımsal ürünlerdir. Ayrıca enginar

Page 19: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

üretiminde diğer illerimize göre Türkiye birincisidir. İzmir’deki tarım arazilerinin % 48,7’si sulanmaktadır.

İzmir’de 650 bin civarında küçükbaş hayvan ve 250 bin civarında büyükbaş hayvan ile 550 bin civarında kümes hayvanı bulunmaktadır. Ancak hayvansal üretimin girdi maliyetleri arttığından yıldan yıla söz konusu hayvan sayısında bir azalma gözlenmektedir. Hayvansal ürünlerin üretim miktarlarına baktığımızda 600 bin ton süt, 28 bin ton kırmızı et, 30 bin ton beyaz et üretimi yapılmaktadır.

Dağılımını dengesini sağlamayı amaçlamak ve de önceliklerin belirlenmesi için ele alınan strateji planının hedefi zorunluluk getirmek değildir. Kapsam olarak aksiyon planı tarzında ele alınmalı, hedefleri belirlemelidir. Dolayısıyla da mekânsal sistemin ele alınması önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda stratejik plan alanı, alt yöreler itibarıyla ele alınmıştır ve çalışmanın amacına yönelik ortak ve benzer yaşam koşullarına sahip alanlar belirlenmiştir. Bunların aynı zamanda, benzer ekonomilerden etkileniyor olmanın yanında aynı sektörlerden hizmet almaları ve üretim alanları yaratabilmeleri, birlikte karar verme olanaklarına sahip olma kriterleri değerlendirilerek belirlenmiştir. Bu nedenle yedi alt yöre tanımlanmıştır. Bu stratejik alt yörelerin başında gerek idari ve gerekse fiziksel bütünlük gösteren İzmir Büyükşehir İlçelerinin oluşturduğu alan gelmektedir. Körfezin kenarına dizilmiş bu alan aynı zamanda hizmet, tarım ve sanayi konularında ihtisaslaşmıştır. Bunu takiben diğer Stratejk Alt Yöreler kuzeyden başlayarak gruplaşmıştır. Diziliş sonucu Bergama odaklı Bakırçay Alt Yöresi Kınık ve Dikili’yi kapsamaktadır. Turizm ve tarım uzmanlık alanlarıdır. İzmir merkez şehir ile olan ilişkileri bağlamında bu alt yöre ikincil durumdadır ve dış kabuk olarak kabul edilmiştir. Bunun güneyinde Gediz Alt Yöresi gelmektedir. Odak Aliağa’dır ve uzmanlık alanı bir öncekileri barındırmanın yanında sanayii de kapsamasıdır. Menemen tarım ve hizmetler Foça ise turizm odaklıdır. Üçüncü alt yöre İzmir doğu aksında yer alan Kemalpaşa Alt Yöre odaklı Gediz-Nif Alt Yöresidir. Tarım sanayi ve hizmetler ihtisas alanlarıdır. İzmir İli güneyine inilince iki alt yöreyle daha karşılaşmaktayız. Bunların birincisi Torbalı odaklı K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresidir ki, alandaki tüm uzmanlaşma alanları yer almaktadır Menderes’in uzmanlaşma çeşitliliğinde yoksun olan turizmi ise Selçuk sağlamaktadır. Ancak bu son yerleşme konum itibarıyla Kuzey Alt Yöre gibi merkez şehirle kopukluk yaşamakta ve planlama alanının bir diğer dış kabuğu olarak kabul edilmektedir. Doğusundaysa K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi yer almaktadır ve odak Tire’dir. Bayındır ve Ödemiş’in güçlü yapıları yanında gelişme bekleyen yapılarıyla Beydağ ve Kiraz stratejik plan alanının üçüncü dış kabuğunu oluşturmaktadır. Tarım ağırlıklı yöre giderek sanayi ile tanışmaya başlamıştır. Yöreye büyük özellik kazandıran yarımada ise iki alt yöreye bölünerek incelenmiştir. Birinci olarak Çeşme odaklı Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi Karaburun’u da içermektedir. Burada da Karaburun göreceli olarak dış kabuğu oluşturmaktadır. Zayıf tarım potansiyeli yanında güçlü bir turizm yapısına sahip bu alt yörenin yanında Urla odaklı Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi gelmektedir ki burada tarımı daha güçlü görmekteyiz. Bu alanda hizmetler de gelişmiş durumdadır.

Page 20: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Stratejik planın hedefleri doğrultusunda büyük altyapı odaklarının alt yöre bazında yaratıcılık taşımaları nedeniyle ve de bu kararlar da gözetilerek İzmir envanterine ana liman olarak Kuzey Ege Limanı yanında Aliağa’ya stol tipi bir hava alanı öngörülmektedir. İzmir merkezde ana demiryolu bağlantılarının terminali yanında bir marşandiz garı ve triaj tesislerinin yer alması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşımlar giderek ulaşım sistemlerinin geliştirilmesini gerekli kılmakta ancak stratejik plan dönemi içinde İzmir’in alansal kullanımında yeni otoyol projelerine gereksinim olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Tabii burada çevre yollarının kısa vadede tamamlanmasının şartı vardır. Güney aksın karayolu bağlantısı yeterli sevide olup, kuzey aksta da çift hatlı bölünmüş yol gerekli olmaktadır. Burada sisteme eklenmesi gereken Bergama-Kınık–Soma-Akhisar ve Menemen-Emiralem-Manisa bölünmüş yollarıdır.

Kısa ve uzun vadeli ulaşım koridorlarının tesisi ve bütünleşmesi için hızlandırılmış demiryollarına da gereksinim ortaya çıkmaktadır. Karayolu güzergahları paralelinde bu sistemlerin de geliştirilmesi gerekmektedir. Şu halde mevcut şebekenin sağlıklaştırılması yanında Bergama-Kınık-Soma bağlantısının gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Demiryollarının bu makro hedefleri yanında daha mikro ölçekteki yatırımların başında Nemrut bağlantısının son merhalesinin bitirilmesi ve bunu takiben uzun vadede Kuzey Ege Limanının gelişmesine paralel Dikili bağlantısının da düşünülmesi gündeme gelmelidir. Ulaşım sistemlerine yönelik bu bağlantıların sanayinin desantralizasyonu yanında yörenin genel bütünlüğünü de sağlayacak olması düşünülmelidir. Bu şartların gerçekleşmesiyle çok merkezli vektörel planlamanın birlikteliği ortaya çıkacaktır.

Sanayi yatırımlarının mekânsal planlanması ekonomi açısından ön planda gelmektedir Ancak günümüze değin münferit yapılanmalarla gelişim gösteren İzmir sanayiinin bölgesel ölçekte ele alınmasının en önemli unsurlarının başında gelen Organize Sanayi Bölgeleri konusunda stratejik planlama alanının oldukça cömert bir girişim sergilediği görülmektedir. Bu konunun belirli bir disiplin altında yatırım haline dönüşmesi gerekmekte olup, atıl yatırımlar haline dönüşümünden kaçınılınmalıdır. Örneğin içinde bulunduğumuz aşamada Kiraz Organize Sanayi Bölgesi yatırımının daha gerilere alınmasında ekonomik yarar bulunmaktadır. Startejik planlama alanında yer alan on beş organize sanayi bölgesinin giderek spekülatif yatırımlara sahne olmaması gerekmektedir. Organize Sanayi Bölgelerinin geliştirmesinde hedeflenen ana unsurun Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri ile paralellik taşımalarıdır. Bu konuda aşama kaydedilmiş ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü alanı içinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin kuruluş aşmasına geçilmiştir. Hedef, başta Aliağa yöresi olmak üzere benzer girişimlerin çoğaltılması olmalıdır. Nitelikli Sanayi Bölgelerininse kurulmasının daha zaman alacağı belirlenmektedir. Kurulma aşamasına gelindiğindeyse ilk aşamalarda serbest bölgelerde yer almaları uygun bulunmaktadır.

Tekeli’de faaliyete geçmiş bulunan ve Kentsel Çalışma Alanı olarak tasarlanan 250 hektarlık Tekeli İmalat ve Ticaret Bölgesi türü yaklaşımların desteklenmesi ve

Page 21: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Organize Sanayi Bölgeleriyle birlikte koordineli çalıştırılmasının yararı görülmektedir. Bu bağlamda mevcut Serbest Bölgelerin çalışma kapasiteleri olumlu bir tempoda ilerlemektedir ve 2002 yılı itibarıyla Türkiye toplamı içinde %19 oranında bir pay almışlardır. İlerleyen yıllarda sanayi sektöründe aşama kaydetmesi hedeflenen Aliağa yöresine de benzer yapıda bir Serbest Bölgenin yerleşmesi ve burada yer alacak Organize Sanayi Bölgelerinden ikincisinin Serbest Bölgeye dönüştürülmesi de hedeflenmelidir.

Ticaret sektöründe uygulanacak stratejinin yenilik boyutu bulunmalıdır. Gerek teknoloji ve gerekse toplumsal boyuttaki gelişmeler ticaretin mekansal boyutta da gelişim göstermesini zorunlu kılmaktadır. Günümüzde salt ticarete bağlı gelişim gösteren şehirler artık bulunmamaktadır. Her ne kadar “e-ticaret” kavramı gelişim gösterse de mekansal boyut her zaman bulunacaktır.

İncelemelerimiz ticaretin sektör olarak, gelişmesi hedeflenmiş İzmir Büyükşehir Strateji Alt Yöresinde geniş bir mekansal boyuta yayıldığını da göstermektedir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu kapsarken, ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan şirketlerin % 74’ünü kapsamaktadır. Aynı eğilim İzmir özelinde de görülmektedir. İzmir ticaret sektöründe 1998-2003 döneminde yeni kurulan firmalar, İzmir ekonomisinin genelinde yeni kurulan firmaların % 54’ünü, İzmir’de ticaret sektöründe kapanan firmalar, İzmir ekonomisinin genelinde kapanan firmaların % 66’sını oluşturmaktadır. Bu durum gerek İzmir’de gerekse Türkiye genelinde ticaret sektöründe yeni kurulan şirketlerin, diğer sektörlere oranla başarısızlığa uğrayıp kapanma oranının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bir anlamda ticaret sektörünün firmalar açısından kırılganlığı, krize girme ve krizden etkilenme olasılığı, daha yüksektir. Ticaret sektörünün niteliği gereği kriz ve büyüme koşullarından daha şiddetli olarak etkilendiği anlaşılmaktadır. Özellikle planlama alanında kurulan firmaların % 20’sinin inşaat sektöründe yer alması ve bunun % 13 payla gıda sektörünün takip etmesi ilk bakışta İzmir’in üretimde ve tüketimde belirgin bir ivmeye sahip olduğunu göstermektedir. Buna karşın en alttaki yedi sırada kurulan firmaların sektörel dağılımında eğitim sektörünün % 1 payla en altta yer aldığı görülmektedir. Bunu plastik ve ağaç işleri takip etmektedir. Daha üstte ise deri ve ayakkabı grubu gelmektedir. Bunun üzerinde de sırasıyla % 4 payla taşımacılık, ortalama % 5’er payla sağlık ve turizm gelmektedir. Bu durum turizmini canlandırmak için çaba sarf eden İzmir için kapanması gereken bir açıktır. Aynı şekilde bu durum sağlık konusunda da özellikle jeotermal kaynaklara gereken önemin verilmesi açısından bir uyarı olarak kabul edilmelidir. Hatta bu iki konunun birleştirilmesi konusunda çalışmaların genişletilmesi konusu ciddi bir tarzda ele alınmalıdır. Hedef gelen turistin kalış süresini uzatmak olmalıdır. Turizmin İzmir için temel sorunlarının başında tanıtım eksikliğinin olduğu bilinmelidir. Bu amaçla turizm sektörüne ilişkin geniş kapsamlı tek bir birliğin kurulması kaçınılmaz

Page 22: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

görülmektedir ve sektörde profesyonellik yanında kurumsallaşma sorunlarının da çözülmesi gerekmektedir. Örneğin, özelde İzmir’in sahip olduğu Bozdağ Kayak Merkezinin anlaşmazlıklar sonucunda verimli işletilememesi İzmir turizmi için büyük kayıptır. Sorunlarının ivedilikle halledilmesi ilk planda gelen hususlardan biri olarak durmaktadır.

Bütünleşik mekansal stratejileri uygulamamız ve potansiyellerin değerlendirilmesi sonucunda alt yörelerin ekonomik sektörlere göre uzmanlaşma biçimlerini ortaya koymaktadır. Ancak burada, bunları ortaya koymadan önce korunması öngörülen doğal ve kültürel alanların, kıyı kesimi ve İzmir Körfezinin ayrı stratejilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Kıyı kullanımı için kıyıların optimum derinlikleri de belirlenerek sabit bir kullanım çizgisine kavuşturulması ve değiştirilmememsine özen gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle iç ve orta körfez için bu konu daha da önem arz etmektedir.

Strateji planına göre İzmir ilerleyen yıllarda ticaret ve hizmetler sektöründe gelişim göstermelidir. Buna dışa dönük olarak turizmin de elenmesi gereklidir. Bakırçay yöresindeyse il dışına ve içine yönelik turizm, Dikili ve Bergama’dan ötürü önem kazanmaktadır. Bunlara Kınık’ın eklenmesiyle sanayi faaliyetleri açısından alt yörenin kendi içinde ve il içinde sektörel uzmanlaşması yer bulmaktadır. Gediz Alt Yöresi ise, il içi ve dışı açısından sanayi sektöründe uzmanlaşmasına davam edecek olup bunu turizmle beraber götürmektedir. Bu iki sektör fiziki olarak mekansal ayrıcalıklı alanlara da sahiptir. Alt yöre bazındaysa hizmet sektöründe de ihtisaslaşması gerekmektedir. Yörenin yüksek tarımsal potansiyeli sanayi ile birlikte il içi ve dışına hizmet ettiğinden bu stratejik alt yörenin gelişim trendi İzmir’in Büyükşehir ölçeğinde yükünün büyük bir kısmını sırtlayacak ve gelişimde birliktelik oluşacaktır. Gediz-Nif Alt Yöresi kendi kapalılığından sanayi ve tarım sektörlerindeki gelişmeyi beraber sırtlayarak çıkacaktır.

K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi etkileşim alanı olarak tarımın önemiyle ve etkisiyle gelişim trendine devam edecek ve bunu sanayinin il içi ve dışına yönelmesiyle yoğunlaştıracaktır. Turizm açısından özellikle iç ve dış turizme hizmet edecek birimlere sahip olması, diğer iki sektörle birleştirildiğinde ticaretin de il dışına taşan etkisi ortaya çıkacaktır. K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi adaşı gibi tarım sektöründe gelişimini sürdürecek ve etkileşim alanı olarak ülkesel bazda etkin olacaktır. Tire’nin önderliğinde sanayi gelişiminin ilerlemesi hedeflenmekte ve sektör alt yöre dışına taşacaktır. Bu stratejik alt yörede iç turizm potansiyelinin mevcudiyetinin fark edilerek geliştirilmesi gerekliliği gelişim sürecine ivme verecektir.

Yarımada Çeşme Kesimi turizm açısından gelişim temposuna devam etme zorundadır. Bu bağlamda tarım, alt yöre bazında geliştirilecek olup öncelikle kendi tüketime yönelik hedefler amaçlanmalıdır. Burada özelde sakız ağacı gibi özel tarım yatırımlarına da öncelik verilmelidir. Yarımada Urla Alt Yöresi tarımda ihtisaslaşmasını sürdürme durumundadır. Buna eklenen en belirgin hedefse turizm olma durumundadır.

Page 23: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

Tüm alt yörelerde yönetsel merkez durumunda olan ilçe merkezlerinin bulunması doğal olarak il dışına hizmet verilmesini olağan kılmaktadır.

1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak hedefleyen İkinci Stratejik Plan yukarıda belirtildiği gibi ve de ana metinde daha açık vurgulandığı üzere çeşitli dönem krizleriyle hedeflerine erişmede zorlanmıştır. Üçüncü Stratejik Plan çalışmasındaysa olası krizleri daha zararsız atlatabilmeyi amaçlayan bir tarz ele alınmış ve bölgesel yaklaşım alt stratejik yörelerin tesisiyle gerçekleştirilmiştir. Sonuçta bütünleşik strateji planı öngörüleri altında mekansal ilke ve varsayımlar verilmiştir. Bu varsayımlara da ekonomik sektörel hedefler açısından GSYİH değişik artış oranlarında ele alınarak değerlendirilmiştir. Bunu takiben de 2003-2012 dönemi yatırım programı öncelikleri tüm olarak ekte verilmektedir. Sonuç olarak makro ölçekli kamu yatırımlarında İzmir’in hakkı olan payı almasının yanı sıra, dağılımları ve zamanlaması açısından bunlara akılcılık kazandırılması da sağlanmak istenmiştir.

2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar

Strateji Planı dönemi için İzmir ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.

Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.

• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından uzmanlaştırılmalıdır.

• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli önem verilmelidir.

• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine, banliyö sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik verilmelidir.

• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa – Balıkesir hattı kurulmalıdır. Aynı bağlamda bu hattın Kuzey Ege Limanının gelişimine bağlı olarak Çandarlı-Ödemiş-Tire bağlantısının da tasarlanması gerekmektedir.

• Stratejik plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu

Page 24: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

gemilerine, İzmir’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine tahsis edilmelidir.

• Ege Bölgesi ve İzmir İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması doğrultusunda geliştirilmelidir.

• İzmir Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi ile denetim altına alınmalıdır.

• İzmir Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde, kartografik ve batımetrik çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin, makrobentik ve sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında gerçekleştirilmiş olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve gerekirse güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle belirlenmesi sağlanmalıdır.

• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.

• Bakırçay – Gediz – K. Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek koruma altına alınması sağlanmalıdır.

• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.

• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.

• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve giderek il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve uygulama çalışmalarına başlanılmalıdır.

• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları hazırlanmalıdır.

• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.

• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.

• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden geçirilmelidir.

Page 25: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı Uygulama İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat hareket etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi sağlanmalıdır.

• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ ekolojik sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.

• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde, sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin ötesinde amaçlar güdülmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka tamamlanmalıdır.

• İzmir ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona aktarılması sağlanmalıdır.

• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve yapı düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek amacıyla, gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların önüne geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu, yapı düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik koşulları konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle yerleşilemezlik özelliği taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.

• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için Yatırım ve Karar Organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak ele alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.

• İzmir Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait

Page 26: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması, eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneğin DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl Müdürlüğü vb. hizmet alanları ile Kula Mensucat gibi sanayi alanları)

• İzmir İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların önceliklerinin ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların hızlandırılarak stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.

• Yarımadada ve İzmir Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.

• Mekansal-ekonomik roller, İzmir il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.

• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la İzmir arasında sınır ticareti ve ulaşım ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına çalışılmalıdır.

• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi sağlanmalıdır.

• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.

• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla bütünleştirilmelidir.

• İzmir İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle ilişkilendirilmelidir.

• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.

• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak gelişmeler engellenmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.

• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler doğrultusunda çözülmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.

• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi, diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına bağlantılarının kurulmalıdır.

• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller verilmemeli ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.

Page 27: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır.

• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde, yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.

• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde, bu doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.

• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.

• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni yerleşim alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.

• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi bölgelerine izin verilmemelidir.

• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması özendirilmelidir.

• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar geliştirilmelidir.

• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.

• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne geçilmeli ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.

• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme çalışmaları yapılmalıdır.

• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir. Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli, bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin ortadan kaldırılmalıdır.

Page 28: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle çözümlenmelidir.

• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve otopark taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği ayrıştırmalarını dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.

• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.

• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.

• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı sağlanmalıdır.

• İzmir Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.

• İzmir Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde edilmesi sağlanmalıdır.

• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.

• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek süreçte sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.

• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.

• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.

• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için çalışmalar yapılmalıdır.

• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve sergilendirme kapasitesi artırılmalıdır.

• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler verilmelidir.

• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim

Page 29: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

bütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi sağlanmalıdır.

• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.

• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteyner ağırlıklı bir iskelenin tesis edilmesi.

• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye alınması, tema belirlenmesi.

• İzmir’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için potansiyel araştırmalarının yapılması

• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve gemi seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek İzmir’in tanıtımının sağlanması ve başta İzmir olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı yerleşmelerinin ekonomik potansiyellerinin arttırılması.

2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler

Stratejik planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2013 yılları arasındaki nüfus öngörüleri ışığında 2013 yılında İzmir nüfusunun yaklaşık 4.7 milyon olması beklenmektedir. 10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi İzmir’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520 bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir. Doğal nüfus artışına karşı, İzmir ili hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyo-ekonomik beklentileri dengeleme şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun, içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak beklentileri değişecektir. Bu nüfusun yaşayacağı planlama alnımızda dönemsel olarak önde gelmesi hedeflenen sektörel yaklaşımlarsa aşağıda belirtilmiştir.

• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda yatırımları arttırmayı öngörmektedir.

• İzmir’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması İzmir ekonomisinde sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu

Page 30: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. İzmir’in geleneksel yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir. Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından İzmir etkin bir çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması gerekmektedir.

• Stratejik plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne geçilmesi ve sermeyenin İzmir içinde kalması için ilk planda örgütlenme şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması gerekmektedir.

• İzmir özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş ve İzmir yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik gelişmelerden İzmir’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. İzmir sermayesi bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.

• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. İzmir bu açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere

Page 31: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın İzmir sermayesinin kısa dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.

• İzmir tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de İzmir limanının işlevine devem etmesi ve lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. İzmir’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.

• Küreselleşme süreci içinde İzmir’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı malların üretilememesine sebep olmuştur. İzmir ekonomisi, stratejik planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır. Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

• İzmir turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum İzmir’in payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca İzmir gelecek turist kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır. Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması İzmir’in potansiyelini düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması grupları İzmir’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi olmadığı bilindiğinden İzmir bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi İzmir’de yapılmış konaklama tesislerinin eskimeye başlamış olması da İzmir’i konaklama açısından önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. Stratejik plan dönemi içinde İzmir turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan İzmir ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi ile mümkündür.

Page 32: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

• İzmir’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri oluşturulmalıdır.

• Stratejik planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı 2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama %3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde İzmir için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.

• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu sektörü dünyaya taşımak ve özellikle İzmir ekonomisi için değer yaratan bir lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler sağlayacaktır. Bu bağlamda İzmir Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı 2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.

Page 33: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

• Stratejik planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı düşünülmelidir.

• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır. Stratejik planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde kalınacaktır. İzmir’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.

Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi ele alındığında konu iki ayrı senaryo halinde öngörümlenmiştir. Birincisi, mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir. Burada 2001 şubat krizi öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum göreceli olarak yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 2000 yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için 32.8 katrilyon olarak hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam koşulları muhafaza edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.

İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göre ele alınmıştır. Burada mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde olması gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer arasında 2.9 katrilyon fark vardır.

Page 34: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur. Bu büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6 katrilyondur. Refah payı da olduğu için, İzmir’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.

Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak % 10 şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri 70.2 katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır

Sonuç olarak, İzmir, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik yaklaşımlarsa yukarıda verilmiştir.

2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri

Stratejik Planın bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır. Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu yatırımları önde gelmektedir.

Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.

Birinci Beş Yıllık Dönem 2003-2007

İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü Stratejik Planın başlama döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

Page 35: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.

• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara dönüştürülmesi.

• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.

• İzmir Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)

• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç turizmine yönelik değerlendirilmesi.

• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.

• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)

• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm İzmir’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.

• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek, sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.

• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.

• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve monopolistik sistem dışında tutulması.

• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.

• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının drenajında ve sulamasında kullanması.

• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.

• İzmir Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak önlemlerin alınması.

Page 36: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.

• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.

• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.

• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı önlemler alınması.

• İzmir’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.

• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye açılması ve tanıtılması.

• Batı aksının İzmir konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılması.

• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayiinin bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların teşvik edilmesi.

• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale getirilmesi.

• İzmir güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.

• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve sonuçlandırılması.

• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı, gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.

• İzmir İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman tevsii ile ilişkilendirilmesi.

• İzmir Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de dikkate alınarak başlanılması.

• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve çalışmaların ulaşım master planı doğrultusunda ele alınması.

• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin kurulması.

Page 37: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

• İzmir Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.

• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.

• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile Alsancak yol ağına bağlanması.

• İzmir Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.

• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının gerekliliği.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan desteklenmesi.

• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.

• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve Yortanlı Barajının tamamlanması.

• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.

• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme çalışmalarının başlatılması.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.

• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının tamamlanması

• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması

• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi sektörünün hizmetine sunulması.

Page 38: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.

• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.

• İzmir Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam kapasiteyle çalışmasının sağlanması.

• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.

• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi

• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim altına alınması

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında tutulması.

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayiinin tam kapasiteyle çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin inşasına başlanması ve tamamlanması.

• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.

• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım planlarının geliştirilmesi.

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• İzmir Ticaret Odası tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli Ticaret ve İmalat Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli bir şekilde devamının sağlanması.

• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.

• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.

Page 39: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının İzmir’e içme suyu temin edeceği planlandığı için yapımına başlanması.

• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.

• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.

• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.

• Stratejik yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.

• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma sistemlerinin denetiminin sağlanması.

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.

• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin gerçekleşmesinin engellenmesi.

• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.

• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.

• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.

• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.

[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri yatırımlarının bekletmeye alınması.

• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.

• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.

Page 40: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.

• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.

• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.

• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin kontrol altında tutulması.

• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.

• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale getirilmesi

• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.

• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli yatırım ödeneğinin sağlanması.

• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması, ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.

• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.

• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme sürekliliğinin kazandırılması.

• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve gümrüklü saha tesisi.

• İzmir Ticaret Odasının Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.

• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis edilmemesi için her türlü önlemin alınması,

• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.

Page 41: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi altında korunması ve düzenlenmesi

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.

• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.

• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.

• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.

• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak, doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.

• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.

İkinci 5 Yıllık Dönem 2008-2012

İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır. İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.

Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli olduğunu ortaya çıkmaktadır.

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.

• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun kullanımlara tahsisi.

• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel yatırımına gerek olmadığı.

Page 42: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.

• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla desteklenmesi.

• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.

• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür turizmine kazandırılması.

• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.

• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma (kamu kullanımına) açılması.

• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının yapılması.

• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik edilmesi.

• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.

• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.

• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan projeye gereken önemin verilmesi.

• Batı aksının İzmir konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılması.

• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline getirilmesi.

• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi

• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.

• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı sistem bağlantısına kavuşturulması.

• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından uygulama safhasına geçirilmesi.

Page 43: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.

• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.

• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.

• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite mekanlarına açılması.

• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca İzmir’in yakın hinterlandına hizmet eden yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya kaydırılmasının sağlanması.

• Halkapınar-İzmir ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve devreye alınması.

• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı olarak kente kazandırılması.

• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.

• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının yapılması.

• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz konusu girişimlerin yapılması.

• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı önerilmesi.

• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.

• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.

• İzmir batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda, Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

Page 44: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının başlatılması.

• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru Barajının tamamlanması.

• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına başlanması.

• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı kullanılmasının teşvik edilmesi.

• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük trafiğinin dikkate alınması.

• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının sürdürülmesi.

• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde bulunulması.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.

• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift şeritli yapımına başlanması.

• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.

• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve tamamlanması.

• Aliağa yöresine, sanayiinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem sonuna kadar tamamlanması.

• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma koşullarının gerçekleştirilmesi.

• İzmir’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak önlemlerin alınması.

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

Page 45: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.

• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• İzmir’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı barajının yapımının tamamlanması.

• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte hayata geçirilmesi.

• Nazilli üzerinden İzmir istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.

• İzmir-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama geçirilmesi.

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama safhasına geçilmesi.

• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların sürdürülmesi.

• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze binasının yapılması.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.

• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında kullanılması.

• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.

• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının tamamlanması.

• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.

• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil

Page 46: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için çalışmaların yapılması.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.

• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle donatılması

• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri, gümrükçülük vb.).

• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik konusunda da çalışılması.

• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi aralarında ve İzmir’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.

• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların İzmir-Balçova kaynakları ile bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.

• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma projesinin hayata geçirilmesi.

• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak kullanılmasının özendirilmesi.

• İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.

Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

Stratejik plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu

Page 47: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını kaçınılmaz kılmaktadır.

Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu bağlamdan olmak üzere İzmir Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların Stratejik Plan dönemi içinde ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar Planında konuların ele alınması gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması

• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm potansiyelinin dışa açılması.

• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve sulamasının tamamlanması.

• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.

• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.

• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermelidir)

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin oluşturulması.

• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).

• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje çalışmalarına başlanması.

• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden yararlanılması.

Page 48: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.

• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının yaşama geçirilmesi

• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye alınması

• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.

• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm potansiyeli açısından değerlendirilmesi

• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir yat limanı tesis edilmesi.

[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Stratejik alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.

• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.

• İzmir-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek uygulanmasının sağlanması.

• Yine aynı aksta İzmir-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.

• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel çalışma alanı tesis edilmesi.

[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına alınması.

• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın gerçekleştirilmesi.

[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya konulması.

Page 49: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

37

• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır, Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.

• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.

• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• İzmir Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı düşünülmüştür).

• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde bulunulması.

• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı barajının tamamlanması.

Page 50: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

GİRİŞ

Page 51: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

1. ÇALIŞMANIN AMAÇLARI

Bu çalışma, İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) istemi ile yürütülmesi kararlaştırılan bir rapordur. Çalışma alanı, gerek bilgi bölünmezliği gerekse merkezdeki şehirsel bütününün çevresi ile olan yoğun işlevsel etkileşimi nedeniyle, “ İzmir İl Sınırı ” içi olarak belirlenmiştir. Stratejik Planı (III) olarak tanımlanmasının nedeni, yine İTO tarafından yürütülmesi sağlanmış önceki çalışmaların da aynı ismi taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmaların 1992 – 2007 dönemi için olanı I., 1996–2002 için olanı ise II. Stratejik Plan olarak hatırlanması doğru olacaktır. Bu üçüncü çalışmada ise doğal olarak öncekilerin birikimlerinden de yararlanılmak istenilmiştir.

Dünyada içinde yaşadığımız dönemin koşulları, kamu yönetiminin bir parçası ve tamamlayıcısı sayılabilecek sivil toplum kurumlarının giderek daha etkin kılınması ve bu kurumların toplumsal organizasyonun kurulmasında ve gelişmesinde önemli roller yüklenmesi gerektiğini tartışmasız bir duruma getirmiştir. Bu çalışmayı ve İTO’nun aynı çerçevedeki tüm girişimlerini söz konusu açıdan değerlendirmek gerekecektir. Bu nedenle toplum yararlı bir konumda kalarak nesnel bulgulara dayalı ve güçlü varsayımlarla çalışmanın kurgulanmasının yararlı sonuçlar yaratacağı düşünülmüştür.

Mekansal boyutları olan bir strateji planının, Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut yasal ve yönetsel koşullar da göz önünde bulundurularak, çok merkezli–vektörel yapılı makro düzeyde bir çalışma niteliği taşıyacağı baştan kabul edilmiştir. İzmir’in ülkenin kendine özgü koşulları içinde bir metropolitenleşme süreci içinde bulunduğu bilinmektedir. Bu durum ampirik bulgularla da izlenebilmektedir. Türkiye’nin çeşitli ekonomik, sosyal ve demografik makro göstergeleri de bu durumu kanıtlamakta ve İzmir’in ülke içindeki ağırlığını sürdürdüğünü belirlemektedir. Bu nedenle merkezde yer alan şehirsel bütün ile onunla yoğun etkileşim içinde kaldığı düşünülen ve önemli bir bölümünün, İzmir ilinin sınırları içinde kaldığı bilinen alan, sözü edilen metropoliten bölgenin ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu durumda çalışma, öncelikli olarak il sınırları içindeki karar ve uygulama süreçlerinde, uzun vadeli erişimi olan ortak amaçları da gözeterek, 2003–2012 olarak belirlenen kısa ve orta vadeli yönelişlere yol gösterici olmayı amaçlamaktadır. Çalışma süresinin darlığı nedeniyle kamunun ürettiği bilgilerden yararlanarak il sınırları içinde kalınmasının doğru olacağı kabul edilmiş, metropoliten ölçekli bir araştırmaya başvurulamamış, bilgi bütünlüğü açısından da gerekli olacak şekilde İzmir Büyükşehir bütünü olarak bilinen alan ile, bu alanın dışındaki kırsal ve şehirsel yerleşme merkezleriyle iskan

Page 52: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

dışı alanlarda genel gelişmenin ortak ve yerel gereksinmelerin ayrışık amaçları doğrultusunda, ekonomik, sosyal ve mekansal gelişmenin sağlanması, önceliklerin ve program uygulamalarının doğru yörüngeye oturtulması konusunda öneriler geliştirilmesi esas olarak kabul edilmiştir.

1992 yılından bu yana sürdürülmekte olan stratejik planlama çalışmalarının ilk çalışma döneminde (1992-2007) bölge tek merkezli ve az kutuplu bir kalkınma senaryosuna göre çalışılmıştı. Hatta çevre ilçelerin, metropol çekim alanı dışında kaldığı için, özel olarak incelemeye alınmadığı “Giriş” kısmında belirtilmişti. Aynı bağlamda tarım sektörü de kapsam dışı bırakılmıştı. Stratejik planlamada yatırımların dönem açısından da planlamaya alınmamasına, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendirdiği için, koordinasyonla karar verilmesi ilkesi benimsenmiştir. Halbuki yatırımların strateji açısından planlama alanında bir bütün oluşturduğundan hareketle, gerçekleşme sürelerinin birbiri içinde ve bütün teşkil etmesi nedeniyle dönem önerilerinde bulunmanın genel stratejileri oluşturduğu için gerekliliği bulunmaktadır. Bunu takip eden dönem için (1996-2002) “kalkışa geçiş dönemi” adı altında gelişim trendleri çalışılmış ve gelişim aşaması aynen korunmuştur. Strateji alanı olarak tanımlanan İzmir merkez odaklı çalışmada, art bölge olarak nitelenen kesim genel anlamıyla İzmir il hudutları dışına taşma eğilimi göstermekle birlikte idari taksimatın Ülke planlama sisteminde belirli kıstaslar koyması ve özellikle kamu yatırımları açısından kısıtlayıcı eğilimler vermesi nedeniyle sınırlama zorluklarıyla karşılaşılmıştır. I. ve II. Stratejik Planlama Dönemleri dikkate alındığında İzmir merkez olarak çalışmalar genel anlam içinde, eksen olarak, ortalama art bölge sınırının 90 km yarı çaplı bir alan içine girdiği mesajını vermektedir. Elimizdeki çalışmada da ana planlama kararları bu bağlamda ele alınmakla beraber bunun dışında kalan alanlar dış kabuk olarak değerlendirilmiş ve çalışma kapsamına alınmıştır..

Merkez şehir olarak İzmir’in tek başına planlanması ve stratejik kararlara konu olması da beklenemez. Alanın ulaşım şeması dikkate alındığında özellikle karayolu sisteminin rahat erişim sağladığı kesimlerde bölgesel gelişimin daha hızlı olduğu da gözlenmektedir. Dolayısıyla doyma noktalarına gelindiği alanlarda ana şehir bu ulaşım akslarından yararlanarak dışa açılım göstermiştir.

Kalkışa geçiş aşaması olarak planlanan II. Stratejik Plan Dönemindeki gelişmenin bu doğrultuda olması beklenirken özellikle 1994 krizini takiben ortaya çıkan 1999 ve 2001 krizleri strateji yatırımlarının gerçekleşmesine yönelik ekonomik girişimlerde duraklama yaratmıştır. Bu durumdan çıkmak için, karar verme süreçlerinde bağımsız hareket eden girişimcilerin ve de kamu yatırım taleplerinin ortaya çıkardığı baskının rolü büyüktür. Özellikle kalkışa geçiş döneminde strateji alanlarının, strateji kararları belirlenmeden yatırım hedeflerinin konması başarısızlıkla sonuçlanmış görülmektedir. Kapsam içinde tarımsal gelişmelere yeterince önem verilmemiş, sanayiinin tarımsal potansiyelli alanlarda kalkınmanın motoru olacağı varsayımından hareketle planlama alanı içine 1996 yılında iki, 1997 yılında bir, 1998 yılında iki ve 1999 yılında dört organize sanayi bölgesi mevcutlara eklenmek üzere yatırım planlarında yer almıştır. Ancak bunlardan birisi, günümüze değin faaliyete geçebilmiştir. Bu bölgelerin yoğunlaştığı Menderes Havzasındaysa sanayiyi

Page 53: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

desteklemeye yönelik alt yapı yatırımlarına öncelik verilmemesi ve yörenin temel ekonomik girdisi olarak belirginleşmiş tarım potansiyelinin yeterince desteklenmemesi yatırım hedeflerinin atıl kalmasına sebep olmuştur. Burada ortaya çıkan ana sorun yatırımlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanamamış olmasıdır. Ekonomik krizin etkileri bunun arkasında gelmektedir.

Stratejik planlamada mekansal boyutun ihmal edilerek yapılan bir değerlendirmenin başarıya ulaşması da beklenemez. Bunu sağlamak için merkez şehir çeperlerinde bulunan yerleşmelerin temel ekonomik girdilerinin analizinin yapılması gerekmektedir. İzmir bu bağlamda yukarıda belirtildiği üzere iki kademeli bir etki alanına sahip durumdadır. Birinci derece etki alanı dışında kalan yerleşme dizileri Dikili-Bergama-Kınık, Beydağ-Kiraz, Çeşme-Karaburun ve Selçuk’tur. Bunlar arasında sadece Çeşme ikili bir rol üstlenebilmektedir. Şu halde mekansal olarak yapılan analizlerle, ekonomik analizler birleştirilince daha içine dönük veya birinci dereceden İzmir’le bağlantısı olmayan ve alt strateji yöre olarak tanımlayabileceğimiz bir yerleşme grubu ortaya çıkmaktadır.

Geçmiş strateji planlarının hedefi olan az kutuplu yapının gerçekleşmesi için amaçlanan yatırım ilkelerinin geçmiş dönemler içinde benimsenmediği de görülmüştür. Tarıma yeterli destek verilmemiş, sanayi yatırımları planlanan hedeflerine erişememiştir. Sanayi yatırımlarına yönelme aslında tek merkezden, çok merkeze kayma olarak da nitelendirilmektedir. Alt yöreler arasındaki dengeyi sağlamayı hedefleyen ulaşım sistemlerinin yapımı ise genel olarak ana arterler boyunca gelişim göstermiştir. İkinci derece yolların gerektiği kadar sisteme entegre edilememesi de bütünlük sağlatamamıştır.

Çalışmadaki ana değerlendirme yöre potansiyellerinin analiz edilerek yörelere görevler verilmesi olmuştur. Dolayısıyla geçmiş strateji planlarının hedeflerine erişmede karşılaştığı zorluklar, ekonomik krizlerden önce, burada yatmaktadır. Makro hedefleri olan bir stratejik çalışmanın bu nedenle fiziksel boyutunun bulunması gerekmektedir. Turizm konusunda gelişim eğilimi gösteren alanlar da bu bağlamda ihmal edilmişlerdir. Kamusal eksikliklerin yerini özel sektörün doldurma eğilimi ise planlamanın bu kesiminde karmaşanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca kamu temelli yatırımların da hedeflerine geç ulaşması veya ulaşamaması özel sektörü de kararsızlığa itmiştir. Stratejik planlama alanı için önemli bir girdi ve yönlendirici araç olarak kabul edilen doğal gazın planlama alanına geç girmesi ve hatta II. Plan Döneminde gerektiği şekilde ele alınamamış olması, bu konuda eksiklik olarak görülmektedir. Tabiatıyla diğer enerji yatırımlarına da gerekli önemin verilmemesi de bir planlama eksikliği olarak görülmektedir. Sektörler arası ilişkilendirmenin yapılarak bunları fiziksel mekan içine yaymanın stratejik planlamanın ana hedefi olduğundan hareket edilmesi gerekmektedir. Sonuçta planlama alanı bütünü içinde alt strateji yörelerinin ortaya çıkmasıyla sorunların daha gerçekçi çözülmesi ve yatırımların daha hiyerarşik bir yapı içinde gerçekleşmesinin beklenmesi olası bir durumdur. Bu bağlamda ele alınması gereken ilkelerin gelişim ve yapısal durum üzerindeki etkileri daha gerçekçi olacaktır. Şu halde;

1-I. ve II. Stratejik Plan Dönemlerinde benimsenen İzmir merkezli az kutuplu bir yapılaşmanın gerekli verimliliği sağlayamamış olduğu görülmektedir. Bu nedenle

Page 54: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

yapılan çalışmada stratejik planlamanın ana ilkesinin çok merkezli, vektörel ve makro bir planlama anlayışıyla ele alınmasının doğruluğu ortaya çıkmıştır.

2-Mekansal açıdan konuya yaklaşıldığı zaman mekan sınırlama limitlerinin belirli bir rakamsal değer olarak 90 km. yarı çap olarak kısıtlamanın gerek fiziki ve gerekse ekonomik dar boğazlara götürmesinin önüne geçilmesi için kesin değer olarak yarıçap limitlerinin dışına çıkılmasının benimsenmesi rasyonel bir yaklaşım olarak kabul edilmiştir.

3-Mekansal boyut analizlerinde strateji planlama alanının dört yöne geometrik yayılmasından hareketle kuzey aksı Menemen-Gediz Havzası ve Bakırçay Havzası arasını kapsayacak şekilde değerlendirilmiştir. Güney aks Menderes çıkışlı olmak üzere Selçuk yerleşmesine kadar uzanmaktadır ve K. Menderes Havzasını içermektedir. Doğu aks kısır bir hinterlanda sahip olup Kemalpaşa’da sona ermektedir. Batı aks ise Urla-Seferihisar yerleşmelerinden batıya uzanmaktadır. Bu yayılımın ortaya çıkardığı doğal sistem sosyo-ekonomik alan tanımlamasına da uygun düşmektedir.

4-Strateji planlama alanı içinde oluşan alansallık sonuçta “strateji alt yörelerin” oluşmasıyla sonuçlanmış ve her strateji alt yöre (Kemalpaşa hariç) kendi içinde gruplanmıştır. Bu gruplandırmada dış kabuklar kendini belli ederken farklı değerlendirme kriterleri içinde ele alınmasına ve bütünle entegre edilmesine çalışılmıştır.

5-Strateji alt yörelerinin kendi odaklarının oluşturulmasına ve sistem olarak çok merkezli hedeflerin bu yaklaşımla desteklenmesine azami özen gösterilmiştir. Bu sayede yatırım ekonomisi açısından büyük fayda sağlanmış ve planlamada etaplama ile başta kamu yatırımları olmak üzere öncelik sıralamasına gidilmesine yol gösterilmiştir. Aynı amaç doğrultusunda özel sektör yatırımlarının da yönlendirilmesi daha gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmıştır.

6-Makro yatırım olarak kamu yatırımlarının yönlendiriliciliğinden hareketle özellikle alt yapı yatırımlarının planlama alanında hangi dönemde nerelerde yer alacağının planlanması ekonomik gelişmenin motoru olarak görüldüğünden, bu tür yaklaşımlara özen gösterilmiş ve önceki plan döneminde önerilmemiş sistem yaklaşımlarına da gidilmiştir. Bu bağlamda II. Stratejik Plan Dönemi içinde planlanmış bazı yatırımların uzun döneme ve planlanan dönem dışına çıkarılmamasına dikkat edilmiştir.

7-Merkez şehir başta olmak üzere, strateji alt yöre odakları ana şehri takip eden oluşmuş hiyerarşik sistem içinde, şehirlerin mekansal sistemlerinde yer alan mikro projelendirme kararları üzerine gidilmeden, makro seviyede şehirleri odaklaştıran yatırım projeleri üzerinde durulmuştur. Mevcutların gelişme veya geliştirilmemesi yanında yeni önerilerin ve de yatırın dönemleri hakkında yorumlara yer verilmesi alansal bütünlük sağlayacağından önemle ele alınmıştır. Bu nedenle detay projeler üzerine gidilmekte yarar bulunmamıştır.

8-Strateji planının bir aracı olarak görülen fiziksel planlama araçlarının başında gelen çevre düzeni ve nazım planların yapılmamış olmasının zaman içinde ortaya

Page 55: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

çıkardığı sorunların başında yatırım planlaması gelmektedir. Bu nedenle en küçük ölçeği strateji alt yöre olmak üzere bu tür makro planların yapılmasının önemi vurgulanmıştır. Özellikle merkez şehrin dahi Mayıs 2003 yılı itibarıyla bir nazım imar planına sahip bulunmaması yatırımların yönlenmesi ve hatta planlanamaması açısından olumsuz bir durumdur.

9-Bundan önceki strateji planlarının hedeflerine tam erişememesi, büyük ölçüde kamu yatırımlarının gerçekleşmesindeki payın yıllık % 10’u aşamamasından kaynaklanmaktadır. Bunu minimize etmek için yatırım projelerinin farklı bir sistemde ele alınması ve bitme aşamasında olan özellikle makro projelere kaynak aktarımının daha yoğun yapılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu kapsam içinde özellikle politik yaklaşımlardan ve etkileşimlerden kaçınılması gerekmektedir.

10-Sektörel dağılımda alt kategorilerin detaylandırılmasına azami dikkat harcanmıştır. Zira strateji planı sektörel bazda ürün çeşitliliği açısından önem kazanmıştır. II. Stratejik Plan Döneminde yeterli vurguyu alamamış tarım ve enerji sektöründe atılımlar yapılması bu stratejik planda alt yöreler seviyesinde ele alınırken, bütünsellik amaçlanmıştır. Rüzgar enerjisi, sanayi çiçekçiliği, antepfıstığı aşılaması gibi potansiyel yatırımlar marjinal seviyeden çıkarılarak makro seviyeye aktarılmıştır.

11- Büyük nüfus potansiyeli strateji planlama alanında geniş bir kesim tarım sektöründen geçimini sağlamaktadır. Dolayısıyla bu sektörün ihmal edilmesi beklenemez. Buna paralel tarım alanlarının korunmasına yönelik stratejilerin geliştirilmesi önem kazanmaktadır. İlk aşamada havza planlarına gerekli önemin verilmesi vurgulanırken tarım topraklarının iskan alanlarının gelişmesi dışında tutulmasına dikkat edilmesi gerekliliği savunulmuştur. Şu halde yerleşmelerin imar planlarının strateji alt yöre ölçeğinde yapılması gerekli görülen çevre düzeni/nazım imar planı kıstaslarına uyması önemli bir husustur.

12-Geçmiş strateji plan dönemlerinde gerçekleşmesi hedeflenen konulardan biri olan yeşil kuşak projesi, merkez şehre odaklanmış iken, bu projelendirmenin tüm strateji alanı kapsamasına özen gösterilmiştir. Uygulamaya yönelik olarak tarım, orman ve diğer korunacak doğal karakterli araziler bu kapsam içine alınmıştır. Bu yaklaşım planlama stratejisi olarak ele alınma durumundadır.

13-I. Stratejik Planda hedeflenen ve II. Stratejik Plan Döneminde gerçekleşen makro konuların başında körfez temizliği, büyük kanal projesi, raylı taşıma sistemi, deniz-kara ulaşım entegrasyonu merkez ölçeğinde gerçekleşen önemli projeler olarak dikkat çekmiştir. Buna karşın kongre turizmi ve şehir içi turizm odak noktalarının canlandırılması konularında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Ayrıca tüm alanı kapsayacak kalkınma ajansı, İzmir Körfez İdaresi, İzmir Menkul Kıymetler Borsası, Liman Yönetiminin özerkleşmesi gibi konular başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu konulara bağlı Nemrut İskelelerinin limana dönüştürülmesi hususunun gerçekleşememesi bir handikap görülmemelidir. Zira alanın fiziki açıdan böyle bir potansiyeli yoktur.

Yukarıda belirtilen konular ışığında İzmir Stratejik Planlamasının tek merkezli olarak düşünülmemesi gerekmektedir. Ancak İzmir’in bir merkez şehir olması sahip olduğu

Page 56: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

potansiyeller açısından doğaldır. Bunu sektörel bazda turizm, imalat gibi yoğunlaşmış veya kongreler şehri gibi sloganlaşmış bir tanımsallık içinde ele almamamız gerekmektedir. Piyasa ekonomisi dinamiğinde merkez şehir çevresinin vektörel bir planlama anlayışında ele alınması dengeli gelişmenin ana unsurudur. Bu nedenle strateji planlama alanı içinde çok merkezlilik ana hedef olmuş ve kuzeydeki strateji alt yörelerinde Bergama ve Aliağa tarım, hizmet, sanayi, turizm konularında baskın alan merkezi olmuşlardır. Kemalpaşa doğuda sanayi-tarım ikilisinin birlikte geliştiği alanın merkezidir. Güneydeki iki strateji alt yörede Torbalı ve Tire farklı bölge merkezleridir. Tarım, sanayi, hizmet, ticaret ve en uçta turizm sektörü açısından aktif bölgelerin merkezleridir. Sonuçta elde edilen bütünsellik geçmiş yılların deneyimlerinden de yararlanılarak çok kutuplu bir yapı ortaya çıkarmaktadır.

Page 57: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

2. ÇALIŞMA PROGRAMI

Bu çalışma, İzmir ili düzeyinde mekansal ve sosyo-ekonomik analizlerden ve bunun üstüne geliştirilmiş sentez ve strateji plan önerilerinden oluşmaktadır. Bu nedenle söz konusu analizleri gerçekleştirerek bulguları güncelleştiren ve bunlara dayalı tahminleri, kestirimleri ve mevcut politikaları gözden geçirip ortak bir strateji önerisini geliştirebilecek bir yaklaşımla program kurgusu oluşturulmuştur. Mekansal ve sosyo-ekonomik analizler olmak üzere iki ana başlık altında yürütülen işler, amaca uygun alt başlıklarda ele alınmıştır. Ayrıca eşgüdüm sağlanabilmesi düşüncesiyle bir toplantı programı hazırlanılarak iş başlıkları altında geliştirilen raporlar incelemeye alınmış ve sapma ve kopukluklar engellenmeye çalışılmıştır.

İşlerin Ana Başlıkları

A. Çalışmanın Genel Çerçevesinin Tanımlanması,

Program ve İşbölümü,

Genel Çerçevenin ve Programın Kesinleşmesi, Tarihlendirme.

B. Analitik Çalışmalar ve Sentez.

C. Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi

İşlerin Alt Başlıkları

Analitik Çalışmalar ve Sentez

1. Başlama ve Giriş – İZTO’nun önceki “İzmir Stratejik Planı” dokümanlarının incelenmesi (1992 – 2007, 1996 – 2002 dönemlerine referanslar)

2. Çalışma Alanının Tanımlanması ve İdari Yapısının İncelenmesi.

3. İzmir İlinin; Ege Bölgesi, Türkiye ve Ülkelerarası Ekonomik Potansiyeli

4. Strateji Alt Yörelerinin Tanımlanması ve Özellikleri.

5. İl Düzeyinde Sosyal Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi . (Nüfus Bilgileri)

6. İl Düzeyinde Ekonomik Sektörlere Göre Yapısal Özelliklerin Belirlenmesi (Özellikleri; Yerel – Bölgesel –Ulusal, Dış alım – Dış satım)

Page 58: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

7. İl Düzeyinde Jeomorfolojik ve Çevresel Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi

8. İl Düzeyinde Teknik Altyapı Özelliklerinin Belirlenmesi

9. İzmir İlinin Mevcut Genel Sorunları ve Gereksinimleri. (Çevre ve Nüfusa Bağımlı)

10. İl Düzeyinde Tahmin ve Projeksiyonlar (Sorun ve Gereksinimler için - Nüfusa Bağımlı)

11. İlde Mevcut Yatırımlar.

12. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları.

13. Alt Yörelerin Potansiyelleri. Temel Ekonomileri. Girdi – Çıktı İlişkileri

Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi

14. İzmir İli İçin Stratejik Planı III’ün İlke ve Varsayımları.

15. Yaklaşım Biçimi - (1992 –2007 ve 1996 - 2002 dönemi referansları)

16. Makro Amaç ve Hedefler, Strateji Planı için Öngörülen Araçlar

17. Makro Dengeler için Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Beklentiler.

18. Alt yörelerin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları

19. İzmir İli Bütünleşik Strateji Planının 10 yıl için Varsayımları ve İlkeleri.

20. Bütünleşik Strateji Planı için Sektörel Hedefler.

21. Bütünleşik Strateji Planında Sektörler için Öncelikler - Öneri Yatırımlar.

22. Bütünleşik Strateji Planında Gelecek 10 Yıl için Genel Öneriler.

23. Genel Değerlendirme ve Sonuçlandırma.

Page 59: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

BİRİNCİ BÖLÜM

Page 60: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

3. MEVCUT İDARİ YAPI

Çalışma alanı kapsamı içindeki ilçelerin genel konumunun tanımlanacağı bu bölümde ilçelerin, belediye ve köylerinin belirtilmesi bir anlamda stratejik plan sınırlarını tarif edecektir.

Bölüm, çalışma alanı içine giren İzmir Büyükşehir Bütünü dahilindeki ilçeler ile bağlı köyler ve İzmir’in Büyükşehir dışında kalan ilçeler ile bağlı belde belediyeleri ve köylerin tanımsallığını açıklamaktadır.

Bahsi geçen çalışma alanı tariflerinden ilkini Büyükşehir bütünü içindeki Çiğli, Karşıyaka, Konak, Bornova, Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçeleri oluşturmaktadır. İdari anlamda proje sınırının ilk kısmını oluşturan bu alanlara bağlı belde belediyeleri ve ilçeleri de dahildir.

Çiğli, bir belde belediyesine ve buna bağlı bir de köye sahip olup, İzmir Kent Bütünü içerisinde en kuzeyde bulunan ilçedir. 1980 yılında İzmir Belediyesine bağlanmış olup daha sonra Karşıyaka merkez belediye hudutları içine alınmıştır. 1580 sayılı yasa yasaya dayanılarak da Büyük Çiğli Belediye Şubesi kurulmuştur. 1992 yılında Çiğli ve Karşıyaka arasındaki sınır ihtilafı sonunda ise Çiğli’de Büyük Çiğli adıyla belediye kurulmuştur. İlçe, sanayi tesisleri ve konut sektöründeki yatırımlarla gelişmektedir.

Çiğli ilçesine komşu olan Karşıyaka, 1954 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş olup 1984 yılında belediye olmuştur. Halihazırda iki köyü bulunmaktadır.

İzmir Kent Bütünü içinde en doğuda yer alan ilçe olan Bornova, İzmir’in ulaşım bağlantılarının yoğun olarak bulunduğu bir konumdadır. İlçeye bağlı 12 köy bulunmaktadır. 1882 yılında belediye, 1958 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur. Hizmet sektörü ağırlıklı bir gelişim göstermekte olup özellikle eğitim alanında Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin bir kısmı bu sektörde ilerleme kaydetmiştir. Bunun yanında, Pınarbaşı, Altındağ, Çamdibi yöreleri sanayi ve imalat konusunda gelişmişlik düzeyi yüksek alanlardır.

Page 61: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

1998 yılında belediye teşkilatı kurulan Kaynaklar ile Kaynaklar’a bağlı 3 köyü olan Buca’da, ilk belediye 1923’te kurulmuştur. 1981-1989 yılları arasında merkez ilçeye bağlı şube müdürlükleri tarafından yönetilmiştir. 1987 yılında yürürlüğe giren 3392 sayılı yasa ile ilçe olmuştur.

Buca’nın komşusu olan Gaziemir, o günkü adıyla Seydiköy, 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren bir nahiye merkezi olmuştur. 1960 yılında ilçe, 1992 yılında belediye statüsüne kavuşmuştur. 1994 yılında kurulan Sarnıç Belediyesi Gaziemir’e bağlı bulunmaktadır.

Güzelbahçe ilçesi 1958 yılında köyleri ile birlikte Urla’dan ayrılmış ve İzmir-Merkez kazasına bağlanmıştır. 1992 yılında Narlıdere ile birleşerek Narlıbahçe adıyla belediye teşkilatı kurulmuştur. 27.12.1993 tarihinde ise Narlıbahçe ilçe ve belediyesinin adı Narlıdere olarak değiştirilmiştir. Aynı tarihli ve 3949 sayılı kanunla Güzelbahçe Narlıdere’den ilçe olarak ayrılmış ve belediye teşkilatı kurulmuştur. Her ikisi de 3030 sayılı yasayla İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlanmıştır. Yelki Belde Belediyesi bulunan Güzelbahçe ilçesinde Yelki’ye bağlı toplam 4 adet köy bulunmaktadır.

Balçova, 1963 tarihinde ilçe olmuştur. İlçe, 1980’den sonra Narlıdere merkez olmak üzere şube konumuna getirilmiştir. 1992 yılında Balçova Belediyesi kurulmasıyla yöre son şeklini almıştır.

Doğusunda Bornova, kuzeyinde İzmir Körfezi ve Karşıyaka, güneyinde Buca ve Gaziemir, batısında ise Ege Denizi ve Balçova bulunan Konak ilçesi, İzmir kent bütünün idari ve coğrafi anlamda merkezi konumunda olup 1987 yılında belediye olmuştur. Belde belediyesi bulunmayan ilçede 2 tane köy vardır.

Merkez ilçelerdeki idari yapının tarif edilmesinin ardından, İzmir il hudutları içindeki ve büyük kent bütünü dışındaki ilçelerin genel tarifi, alanın tümünün tanımlanmasını sağlama bakımından önemlidir.

1982 yılında Menemen’e bağlı bir bucak iken ilçe olan Aliağa, İzmir ilinin kuzeyinde, Ege Denizinin hemen kıyısında, İzmir-Çanakkale yolunun 60. kilometresinde ve Çandarlı körfezinin güneydoğu ucunda yer almaktadır. Helvacı ve Yenişakran Beldeleri ve bunlara bağlı 19 köyün bağlı olduğu Aliağa’da ilk belediye teşkilatı 1952’de kurulmuştur. Doğusunda Manisa ili, güneybatısında Foça, kuzeyinde Bergama ve güneyinde Menemen ilçeleriyle komşudur. Batısını ise tamamen Ege Denizi kaplamaktadır. Yüzölçümü 3930 km²’dir. Deniz seviyesinden yüksekliği ise ortalama 2 metredir. İlçe sınırlarında akan Güzelhisar çayı, Yunt dağlarından doğmaktadır, her mevsim kurumadan akmaktadır ve Güzelhisar Barajının suyunu sağlamaktadır.

Foça, 1888 yılında İzmir Sancağına bağlı bir kaza konumuna gelmiştir. Eski Foça ile Yeni Foça’yı kapsadığı için Foçateyn olarak adlandırılmıştır. Bugün Eski Foça ilçe

Page 62: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

merkezi olup Bağarası, Gerenköy ve Yenifoça olmak üzere 3 belde belediyesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 128 km²’dir. Cumhuriyetten önce tuz istihracı, Cumhuriyetten sonra askeri alanda, bugün ise turizm bakımından önem arz eden bir sahil yerleşmesidir. Batıda İzmir Körfezi, doğuda Menemen ilçesi, kuzeyde Çandarlı körfeziyle çevrili olan yerleşim alanı İzmir’e yaklaşık 70 km uzaklıktadır. Foça yarımadası küçüklü büyüklü koylarla kaplı bir sahile sahiptir. İzmir ilinin en az yağış alan ilçelerinden birisi olup en sıcak aylar ortalaması 26 derece ve en soğuk aylar ortalaması ise 8 derecedir.

Yüzölçümü 665 km² olan Menemen’in doğusunda Manisa, batısında Foça ve Ege Denizi, kuzeyinde Aliağa, güneyinde ise Çiğli ilçesi yer almaktadır. İlçe merkezinin denizden ortalama yüksekliği 20 metredir. Asarlık, Harmandalı, Koyundere, Maltepe, Seyrek, Türkeli, Ulukent, Emiralem olmak üzere 8 belde belediyesi ve bunlara bağlı 27 köyü bulunan Menemen, tarım sektöründe potansiyel gösteren bir ilçedir. Akarsuların başında Gediz gelmektedir. Yamanlar dağı üzerinde ve eteklerinde, Karagöl mevkiinde memba suyu niteliğinde birçok kaynak suyu bulunmaktadır.

Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ, Yenikent olmak üzere 5 belde belediyesi bulunan Bergama, 1869 yılında belediye statüsüne kavuşmuş olup, Ege bölgesinin kuzeybatısında bulunan ve 166.800 km² alanda yer alan Bakırçay havzasında bulunmaktadır. 114 köyün bağlı olduğu Bergama, tarım ve turizm alanında potansiyel arz etmektedir. İlçe merkezinin rakımı 68, Akropolün rakımı ise 331 metredir.

1923 yılında belediye olan Dikili’nin yüzölçümü 54.100 hektardır. Çandarlı Belde Belediyesi ve Çandarlı ile merkeze bağlı 25 adet köyü bulunmaktadır. Ege denizi kıyısında ve Madra çayından Bakırçay’a kadar 50 km uzunluğunda kıyıya sahip bu sahil ilçesi, İzmir’e 120, Ayvalık’a 40 ve Bergama’ya 24 km uzaklıktadır.

1948 yılında Bergama’dan ayrılarak ilçe olan Kınık, Ege Bölgesinin kuzeybatısındadır. Poyracık, Yayakent Belde Belediyeleri ile birlikte sınırları dahilinde 29 köy bulunmaktadır. Doğusunda ve güneyinde Soma, batısı ile kuzeyinde ise Bergama ilçeleri mevcuttur. Yüzölçümü 436 km²’dir. Denizden yüksekliği, ovada 40, yerleşim yerlerinde 90, en yüksek tepelerinde ise 1000 metreyi bulmaktadır.

Armutlu, Bağyurdu, Ören, Ulucak ve Yukarıkızılca olmak üzere 5 adet belde belediyesi bulunan Kemalpaşa’ya bağlı 32 köy bulunmaktadır. Kemalpaşa Belediyesi 1900 yılında kurulmuştur. 1923’te ise ilçe statüsüne kavuşmuş olup, tarım ve sanayi alanında atılım yapma aşamasındadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 225 metredir. İlçenin en büyük akarsuyu, Uluçay, Kızılçay dereleri tarafından beslenen Nif akarsuyudur.

Menderes İlçesi, İzmir ilinin güneyinde yer almaktadır. 1952 yılında belediye, 1988 yılında Menderes adını alarak ilçe olan yerleşime toplam 26 köy bağlıdır. Bunun

Page 63: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

yanında, 6 adet belde belediyesi olup bunlar; Görece, Oğlananası, Tekeli, Değirmendere, Gümüldür ve Özdere'dir. Yüzölçümü 73.700 hektar olup, doğusunda Torbalı, batısında Seferihisar, kuzeyinde Konak ve Buca, güneyinde ise Ege Denizi ve Selçuk ilçeleri bulunmaktadır. İlçede önemli bir yükseklik yer almamaktadır. En yüksek yerleri; Çatalkaya ve Gümüşsu dağlarıdır. Karakuyu, Görece, Kısık, Tahtalı ve Develi çayları birleşerek Bulgurca çayı olarak Ege Denizine dökülmektedir. İlçe sınırları içerisinde Balaban ve Sandı göletleri bulunmaktadır.

1957 yılında ilçe olan Selçuk, İzmir’in güneyinde, Küçük Menderes nehrinin sol sahiline yakın düz bir saha üzerinde deniz seviyesinden 20 metre yükseklikte kurulmuştur. Sınırları içinde Belevi Belde Belediyesi ve bununla beraber 8 adet köy bulunmaktadır. Yüzölçümü 295 km² olan ilçenin toprakları, doğuda Aydın’ın Germencik ve güneyde Kuşadası ilçeleri, batıda Ege Denizi, kuzeyde ise İzmir’in merkez ve Torbalı ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin doğusunda kuzeyden güneye doğru Kuyu, Söğütçük, Pirenli, Kapı, Maden, Panayır, Bülbül ve Koru dağları uzanmaktadır.

1866 yılında İzmir Sancağına bağlı bir kaza durumuna getirilen Ödemiş’te, Kayaköy, Zeytinlik, Bademli, Birgi, Bozdağ, Kaymakçı, Çaylı, Ovakent ve Konaklı olmak üzere 9 belde belediyesi ve bunlara bağlı 75 köy bulunmaktadır. İlçe, doğuda Kiraz ve Beydağ ilçeleri, güneyde Aydın İli, batıda Tire ve Bayındır ilçeleri, kuzeyde ise Manisa ili ile komşudur.

Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve Turgutlu ilçeleri, Bayındır ilçesinin sınırlarını oluşturur. 1870 yılında İzmir Sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuştur. Merkezi, Ege Denizine dik olarak uzanan sıradağların üzerindeki Bayındır ve Basra tepelerinin güney yamaçlarına kurulmuştur. Doğudan gelen Küçük Menderes nehri, ilçenin, Tire ilçesi ile sınırını oluşturmaktadır. Bu nehrin iki yakasında alüvyal ovalar bulunmaktadır.

1964 yılında ilçe olan Beydağ, Ödemiş ve Aydın ili ile komşudur ve İzmir’in doğusunda yer almaktadır. Beydağ’ın yüzölçümü 16.700 hektardır. Merkeze bağlı 21 köyü bulunan ilçenin yüzölçümü 16.700 hektardır.

Kiraz, 1947 yılında Ödemiş’ten ayrılarak ilçe statüsüne kavuşmuştur. Kuzeyinde Bozdağlar, güneyinde Aydın Dağları, doğusunda ise Çavuş Dağı bulunmaktadır. İlçenin tek akarsuyu, Boz Dağlarının batısından doğup, ilçe içinden geçen Küçük Menderes’tir.

Mordoğan Belde Belediyesi ile bu belde ve merkeze bağlı 13 köyü olan Karaburun, İzmir Körfezi’nin hemen girişinde, Urla Yarımadasının Balıklıova ve Gerence Koyları arasındaki hattın kuzey bölümünü oluşturan 600 km2’lik Karaburun Yarımadasında kurulmuş bir ilçedir. Yüzölçümü 415 km2 olan ilçenin İzmir’e uzaklığı 100 km’dir. Güneyden kuzeye doğru uzanan 30 km. uzunluğunda, 5-10 km. arasında genişliğe sahip bir bölgedir. Doğu, batı ve kuzeyi denizle çevrilidir. İlçenin deniz seviyesinden

Page 64: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

yüksekliği 50 metredir. En yüksek tepesi 1.212 metre ile Akdağ tepesidir. İlçenin güneydoğu tarafı ise bu dağlık araziden biraz farklıdır. Özellikle Kösedere, Mordoğan ve Eğlenhoca gibi yerleşim yerleri nispeten düz arazi sayılmaktadır. Dağlarla düzlüklerin aralarındaki geçişler de yer yer küçük tepeciklerden sağlanmaktadır.

1890 yılında İzmir Sancağına bağlı bir kaza olan Seferihisar ilçesine, Doğanbey–Payamlı ve Ürkmez Belde Belediyelerinin yanı sıra 8 adet köy bağlı bulunmaktadır. Seferihisar, doğuda Menderes ilçesi, kuzeyde Urla ve Güzelbahçe ilçeleri, batıda ve güneyde ise Ege Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü 104 km2, deniz seviyesinden yüksekliği 18 metredir. İlçenin toprakları Urla yarımadasının güneyinde, Ege Denizine bakan, tatlı, eğimli ve yer yer makilerle kaplı yamaçlardır. En yüksek tepesi 680 metre ile Çakmaktepe’dir. Ayrıca Masal, Güne, Deli Ömer, Karkas ve Korkmaz yükseltileri de bulunmaktadır. İlçenin tek akarsuyu, Beyler ve Gölcük köyü civarından gelen ve Gelinalan çayı ile beslenerek Ege Denizine dökülen Kocaçay’dır. Ayrıca Düzce ve Hereke Tepeciğinden geçerek denize ulaşan Hereke Çayı bulunmaktadır. Bu akarsular yaz aylarında kurumaktadır.

İzmir Sancağına bağlı bir kaza olan Çeşme, 1864’te ilçe olmuştur. Alaçatı Belde Belediyesi ve bu belde ile merkez belediyeye bağlı 4 adet köyü bulunmaktadır. Turizm sektörünün İzmir’de en geliştiği yerdir. Şifalı sıcak-soğuk suları ve olağanüstü sayılabilecek kalitede kumu ile ün yapmıştır. İzmir ilinin batısında kendi adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Çeşme, doğudan Urla, kuzeyden Karaburun ilçesi, batı ve güneyden ise Ege Denizi ile çevrilidir. İlk çağlarda Cyssus adıyla bilinen Çeşme yöresi on iki İon kentinden biri olarak Erythre'nin iskelesiydi.

12 adet köyü bulunan Urla, 1864 yılında İzmir Sancağına bağlanmıştır. İzmir il merkezine 38 km uzaklıkta, 728 km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İzmir ili ikincil konut stokunun büyük bir kısmı Urla ilçesinde oluşma çabasındadır.

1867’de İzmir Sancağına bağlanan Tire’nin, Gökçen Belde Belediyesi ve bu belde ile merkeze bağlı 65 köyü bulunup, batıda Selçuk, kuzeybatıda Torbalı, kuzeyde Bayındır, doğuda Ödemiş ilçeleri ve güneyde Aydın ili komşularıdır. Yüzölçümü 792 km2 olan ilçenin denizden yüksekliği 93 metredir.

İzmir'in 45 km doğusunda yer alan ve 1882’de belediye, 1926 yılında ilçe olan Torbalı'nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovasının batısında Yeniköy ile Özbey köylerdir. Ayrancılar, Çaybaşı, Karakuyu, Pancar, Subaşı ve Yazıbaşı Belde Belediyeleri olup bununla beraber bu beldelere bağlı 34 köyü bulunmaktadır.

Aşağıdaki tabloda İzmir ili ilçeleri, bu ilçelerde yer alan köy ve belde sayıları ile belediye sayıları ve isimleri verilmiştir.

Page 65: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

Tablo 3.1 İzmir İli İlçe, Köy, Belde ve Belediye Sayıları

İlçe İsmi Köy Sayısı

BeldeSayısı

Belde Belediyeleri İlçe İlçe Belediyeleri

Balçova - - - 1 *Balçova

Bornova 12 - - 1 *Bornova

Buca 3 1 *Kaynaklar 1 *Buca

Çiğli 1 1 *Sasallı 1 *Çiğli

Gaziemir - 1 *Sarnıç 1 *Gaziemir

Güzelbahçe 4 1 *Yelki 1 *Güzelbahçe

Karşıyaka 2 - - 1 *Karşıyaka

Konak 2 - - 1 *Konak

Narlıdere - - - 1 *Narlıdere

Aliağa 19 2 *Helvacı *Yenişakran

1 *Aliağa

Bayındır 38 3 *Canlı *Çırpı *Zeytinova

1 *Bayındır

Bergama 114 5 *Ayazkent *Göçbeyli *Bölcek *Zeytindağ *Yenikent

1 *Bergama

Beydağ 21 - - 1 *Beydağ

Çeşme 4 1 *Alaçatı 1 *Çeşme

Dikili 25 1 *Çandarlı 1 *Dikili

Foça 4 3 *Bağarası *Gerenköy *Yenifoça

1 *Foça

Karaburun 13 1 *Mordoğan 1 *Karaburun

Page 66: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Kemalpaşa 32 5 *Armutlu *Bağyurdu *Ören *Ulucak *Yukarıkızılca

1 *Kemalpaşa

Kınık 29 2 *Poyracık *Yayakent

1 *Kınık

Kiraz 52 - - 1 *Kiraz

Menderes 21 6 *Görece *Oğlananası *Tekeli *Değirmendere *Gümüldür *Özdere

1 *Menderes

Menemen 27 8 *Asarlık *Harmandalı *Koyundere *Maltepe *Seyrek *Türkeli *Ulukent *Emiralem

1 *Menemen

Ödemiş 75 9 *Kayaköy *Zeytinlik *Bademli *Birgi *Bozdağ *Kaymakçı *Çaylı *Ovakent *Konaklı

1 *Ödemiş

Seferihisar 8 2 *Doğanbey *Ürkmez 1 *Seferihisar

Selçuk 8 1 *Belevi 1 *Selçuk

Tire 66 1 *Gökcen 1 *Tire

Torbalı 34 6 *Ayrancılar *Çaybaşı *Karakuyu *Pancar *Subaşı *Yazıbaşı

1 *Torbalı

Urla 16 - - 1 * Urla

TOPLAM 630 60 28

Page 67: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Alanın merkez ve ilçe bazında idari ve genel tarifi yapıldıktan sonra, ilçelere bağlı köylerin isimlerinin verilmesi ile alana dair idari ve genel tarifler tamamlanmış olacaktır. Buna göre ilçelere bağlı köyler aşağıdaki gibidir.

Tablo 3.2 İlçelere Bağlı Köyler

İLÇELER BAĞLI BULUNAN KÖYLER

ÖDEMİŞ

Artıcak, Bayırlı, Bebekler, Beyazıtlar, Bülbüller, Büyükavulcuk, Çağlayan, Çamyayla, Çobanlar, Demircili, Dereuzunyer, Dolaylar, Gerçekli, Gereli, Günlüce, Horzun, Işık, İlkkurşun, Karadoğan, Karakova, Keçililer, Kerpiçlik, Kızılca, Köseler, Küçükavulcuk, Mursallı, Ocaklı, Oğuzlar, Ortaköy, Sekiköy, Seyrekli, Suçıktı, Süleymanlar, Tosunlar, Üzümlü, Veliler, Yeniceköy, Yeniköy, Yolüstü, Yusufdere, Bıçakçı, Emirli, Kemenler, Mescitli, Pirinççi, Bucak, Cevizalanı, Elmabağı, Hacıhasan, Kemerköy, Kışlaköy, Kutlubeyler, Ovacık, Üçkonak, Yılanlı, Alaşarlı, Ertuğrulköy, Eselli, Kızılcaavlu, Köfündere, Kurucaova, Orhangazi, Türkönü, Uzundere, Yeşilköy, Balabanlı, Bozcayaka, Çamlıca, Çayırköy, Demirdere, Güney, Hamamköy, Kazanlı, Küçükören, Küre

ÇİĞLİ Kaklıç

KARŞIYAKA Sancaklı Yamanlar

KONAK Kavacık,Tırazlı

BORNOVA Beşyol, Çamiçi, Çiçekli, Eğridere, Gökdere, Karaçam, Kavaklıdere, Kayadibi, Kurudere, Laka, Sarnıçköy, Yakaköy

BUCA Belenbaşı, Karaağaç, Kırıklar

GAZİEMİR -

GÜZELBAHÇE Çamlı, Çamtepe, Küçükkaya, Payamlı

DİKİLİ

Bademli, Bahçeli, Çağlan, Çukuralan, Denizköy ,Gökçeağıl, Islamlar, Kabakum, Katıralanı, Kıratlı, Kıroba, Kızılçukur, Kocaoba, Mazılı, Merdivenli, Nebiler, Salihler, Samanlıkköy, Uzunburun, Yahşibey, Yelice, Deliktaş, Demirtaş, Esentepe, Yaylayurt

Page 68: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

BERGAMA

Ahmetbeyler, Alacalar, Armağanlar, Aşağıkırıklar, Avunduk, Avunduruk, Aziziye, Bozköy, Cevaplı, Çakırlar, Çaltıkoru, Çamköy, Çitköy ,Çürükbağ, Dağıstan, Doğancı, Eğrigöl, Ferizler, Gaylan, Gökçeyurt, Hamzalısüleymaniye, İncecikler, Kadriye, Kaleardı, Kapıkaya, Karahıdırlı, Kaşıkçı, Mahmudiye, Maruflar, Narlıca, Ovacık, Örenli, Paşaköy, Pınarköy, Pireveliler, Sağancı, Sindel, Süleymanlı, Teğelti, Tepeköy, Üçtepe, Yalnızev, Yerlitahtacı, Yukarıkırıklar, Alhatlı, Alibeyli, Aşağıılgındere, Çamoba, Durmuşlar, Ilgındere, Kadıköy, Kaplanköy, Kozluca, Muratlar, Sarıcalar, Yalnızadam, Yeniler, Zağnos, Yukarıbey , Aşağıbey, Aşağıcuma, Ayvatlar, Çamavlu, Demircidere, Göbeller, Hacıhamzalar, Hisarköy, Kaplanköy, Karaveliler, Kıranlı, Okçular, Tekkeköy, Terzihaliller, Yukarıcuma, Akçenger, Çeltikçi, Çobanlar, Eğiller, Gültepe, Hacılar, Halilağalar, İkizler, İneşir, Karalar, Katrancı, Kırcalar, Oruçlar, Sarıcaoğlu, Tırmanlar, Topallar, Ürkütler, Yortanlı, Yukarıada, Atcılar, Balaban, Bayramcılar, Bekirler, Bozyerler, Hacılar, Kocahaliller, Kocaköy, Öksüzler, Rahmanlar, Seklik, Tavukçukuru, Çalıbahçe, Kızıltepe, Koyuneli, Kurfallı, Örlemiş, Sarıdere, Tekkedere

KINIK

Arpadere, Arpaseki, Aziziye, Bademalanı, Bağalanı, Balaban, Büyükoba, Cumalı, Çaltı, Çanköy, Çiftlikköy, Değirmencieli, Dündarlı, Elmadere, Hamzahocalı, Işıklar, İbrahimağa, Kalemköy, Karadere, Karatekeli, Kocaömerli, Kodukburun, Köseler, Mıstıklar, Musacalı, Örtülü, Sucahlı, Taştepe, Yaylaköy

ALİAĞA

Aşağışakran, Bahçedere, Bozköy, Çakmaklı, Çaltılıdere, Çıtak, Çoraklar, Güzelhisar, Hacıömerli, Horozgediği, Kalabak, Kapıkaya, Karaköy, Karakuzu, Samurlu, Şehitkemal, Uzunhasanlar, Yukarışehitkemal, Yüksekköy

FOÇA Ilıpınar, Yenibağarası, Yeniköy, Kozbeyli

MENEMEN

Belen, Buruncuk, Çavuşköy, Çukurköy, Doğa, Günerli, Hatundere, Haykıran, Kesik, Musabey, Süzbeyli, Tuzculu, Yahşelli,Yanıkköy , Alaniçi, Ayvacık, Bağcılar, Bozalan Çaltı, Göktepe, Görece, Hasanlar, İğnedere, Karaorman, Süleymanlı,Telekler, Turgutlar

Page 69: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

KEMALPAŞA

Akalan, Ansızca, Aşağıkızılca, Bayramlı, Beşpınar, Cumalı, Çambel, Çınarköyü, Çiniliköyü, Damlacık, Dereköyü, Gökçeyurt, Gökyaka, Halilbeyli, Hamzababa, Kamberler, Kızılüzüm, Kurudere, Kuyucak, Ovacık, Örnekköy, Sarılar, Sarıçalı, Sinancılar, Sütçüler, Vişneli, Yenikurudere, Yenmiş, Yeşilköy, Yeşilyurt, Yiğitler, Zeamet

MENDERES Akçaköy, Bulgurca, Çamköy, Çatalca, Develiü, Efençukuru, Keler, Kısık, Kuyucak, Künerlik, Şaşal, Yeniköy, Ahmetbeyli, Çakaltepe, Çamönü, Çile, Çileme, Gölova, Karakuyu, Sancaklı, Yeniköy

TORBALI

Ahmetli, Arslanlar, Atalanı, Bülbüldere, Çamlıca, Çapak, Dağtekke, Demirci, Düverlik, Eyerci, Göllüce, Helvacı, Kaplancık, Karakızlar, Kırbaş, Korucuk, Kuşçuburnu, Naimeköy, Ormanköy, Özbey, Pamukyazı, Sağlık, Şehitler, Taşkesik,Tulum, Yeniköy, Yeşilköy, Yoğurtçular, Dağkızılca , Bozköy, Çakırbeyli, Doğancılar, Karaot, Saipler

SELÇUK Acarlar, Barutçu, Çamlık, Gökçealan, Havutçulu, Sultaniye, Şirince, Zeytinköy

BAYINDIR

Alankıyı, Alanköy, Balcılar, Buruncuk, Çamlıbel, Çenikler, Çıplakköyü, Dereköy, Elifli, Ergenli, Fırınlı, Gaziler, Hisarlık, Kabaağaç, Karahalilli, Karahayit, Karapınar, Kızılağaç, Kızılkeçili, Kızılova, Lutuflar, Pınarlı, Sarıyurt, Söğütören, Tokatbaşı, Turan, Yakacık, Yusuflu, Arıkbaşı, Çiftçigediği, Dernekli, Hasköy, Havuzbaşı, Karaveliler, Kızılcaova, Osmaniye, Osmanlar, Yakapınar

TİRE

Akkoyunlu, Akmescit, Alacalı, Armutlu, Arpadere, Ayaklıkırı, Başköy, Boynuyoğun, Büyükkemerdere, Büyükkömürcü, Cambazlı, Çayırlı, Çeriközü, Çiniyeri, Çukurköy, Dağdere, Dallık, Derebaşı, Dibekçi, Doyranlı, Dündarlı, Eskioba Hisarlık, Işıklar, Işıklı, Kaplan, Karateke, Kireli, Küçükburun, Küçükkemerdere, Küçükkömürcüü, Kürdüllü, Mahmutlar, Musalar, Ortaköy, Palamutköy, Somak, Topalak, Toparlar, Turgutlu, Yamandere, Yemişler, Yeniçiflik, Yenioba, Akçaşehir, Akyurt, Alaylı, Halkapınar, Hasançavuşlar, Kurşak, Küçükkale, Mehmetler, Üzümler, Çobanköy, Dereli, Eğridere,Kırtepe, Kızılcahavlu, Kocaaliler, Osmancık, Peşrefli, Sarılar, Saruhanlı, Yeğenli, Yenişehir

Page 70: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

BEYDAĞ

Adaküre, Alakeçili, Bakırköy, Çamlık, Çiftlikköy, Çomaklar, Eğridere, Erikli, Halıköy, Karaoba, Kurudere, Menderes, Mutaflar, Palamutcuk, Sarıkaya, Tabaklar, Yağcılar, Yeniyurt, Yeşiltepe, Yukarıaktepe, Yukarıtosunlar

KİRAZ

Ahmetler, Akpınar, Altınoluk, Arkacılar, Avunduruk, Aydoğdu, Bahçearası, Başaran, Ceritler, Cevizli, Çanakçı, Çatak, Çayağzı, Çömlekçi, Doğancılar, Dokuzlar, Emenler, Gedik, Haliller, Hisarköy, İğdeli, Kaleköy, Karabağ, Karabulu, Karaburç, Karaman, Kibar, Mavidere, Mersinlidere, Olgunlar, Ovacık, Örencik, Örenköy, Pınarbaşı, Saçlı, Sarıkaya, Sarısu, Sırımlı, Solaklar, Suludere, Şemsiler, Taşlıyatak, Tekbıçaklar, Tombullar, Umurcalı, Umurlu, Uzunköy, Veliler, Yağlar,Yeniköy, Yenişehir, Yeşildere

ÇEŞME Ovacık, Germiyan, Ildır, Karaköy

KARABURUN Ambarseki, Bozköy, Hasseki, Saip, Sarpıncık, Tepeboz, Küçükbahçe, Parlak, Salman, Yaylaköy, Eğlenhoca, İnecik, Kösedere

SEFERİHİSAR Beyler, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut, Ulamış

URLA Bademler, Balıklıova, Demircili, Gölcük, Gülbahçe, Kuşçular, Ovacık, Özbek, Yağcılar, Uzunkuyu, Barbaros, Birgi, Kadıovacık, Nohutalan, Zeytineli, Zeytinler

Page 71: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

4. İZMİR İLİNİN EKONOMİK SEKTÖREL POTANSİYELİ

İzmir’in sosyo-ekonomik potansiyelini ortaya koymaya çalışırken, aslında aşağıdaki soruların cevaplarını araştırmaktayız: İzmir ili hangi özellikleriyle diğer illerden ayrılmaktadır veya İzmir ili diğer illerden ayrı olarak düşünülebilir mi? Bunlara bir üçüncü soruyu da ekleyebiliriz. Bu da İzmir ili sosyo-ekonomik özelliklere göre sınıflandırılmaya çalışılsa, hangi illerle beraber kümelenir sorusudur.

Bu soruların cevaplarını Selçuk KOÇ, 20011 yılında yaptığı çalışmada açıklamayı denemiştir. Çalışmada 75 ile ait 1997 yılına ait 22 değişken kullanılmıştır. Kümeleme analizi hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan şeklinde iki ana başlık altında uygulanarak, küme sayısına 15 olarak karar verilmiştir. Hiyerarşik Kümeleme analizinde Ward yöntemine göre, gelişmiş illerden İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli ve Bursa illeri diğer illerden farklı olarak birer küme oluşturmuşlardır. Ayrıca yapısal özellikleri bakımından Şırnak, Şanlıurfa ve Zonguldak’ta birer küme meydana getirmişlerdir. Böylece 15 kümenin 8’i tek şehirli küme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Her iki kümeleme analizine göre İstanbul, Ankara İzmir ve Bursa illeri “tek başına bir küme içersinde” yer almaktadır. Diğer iller ise sosyo-ekonomik özelliklerine göre farklı kümelerde yer almaktadır. Bu çalışma İzmir ilinin Türkiye ve Ege Bölgesi önemi göstermektedir. Yukarıda sorduğumuz üç sorunun cevabını KOÇ’un çalışmasına göre rahatlıkla verebiliriz: İzmir ili hem gelişmiş hem de gelişmekte olan illerden farklıdır. Bu nedenle, İzmir ili baz alınarak bir stratejik plan yapılmasında herhangi bir engel yoktur.

Diğer taraftan 2002/4720 sayılı bakanlar kurulu ile “Bölgesel istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması” tanımlanmıştır. Burada İzmir ili düzey 2 olarak tanımlanmış ve 3 kümeye ayrılan Ege Bölgesi tanımlamasında tek başına ele alınmıştır. Böylece yürütmenin bakışı ile bilimsel analiz sonuçları paralellik göstermektedir.

1 KOÇ, Selçuk, “Kümeleme Analizi Yöntemiyle İllerin Sosyo-Ekonomik Özelliklerine Göre Gruplandırılması ve Gelişmişlik Düzeylerinin Belirlenmesi”, DEU,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ekonometri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2001.(Danışman: Y.Doç.Dr.M.Vedat PAZARLIOĞLU)

Page 72: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında yapılan “İlerin Sosyo–Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması1” temel bileşenler analizi yöntemi kullanılarak illeri beş gelişmişlik derecesine ayırmıştır. İllerin gelişme düzeyleri ile ilgili olarak illerin gelişmişlik sıralaması ve gelişmişlik endeksine göre 1.derecede gelişmiş iller grubunda beş il yer almaktadır. Bu iller İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli ve Bursa şeklinde sıralanmaktadır. “8. Beş Yıllık Kalkınma Raporu, Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu”nda bu araştırmaya atıfta bulunarak, çalışmanın gelişmişlik indeksini baz almıştır.

Bilimsel çalışmalara göre İzmir ili Türkiye’nin ilk üç ili arasında yer almaktadır. Ancak bu durum, “İzmirliler” için yeterli olmamalıdır. Strateji Raporu III’e başlarken ekip olarak zaten İzmir’in mevcut potansiyelini biliyorduk ve bu konuda yapılan çalışmalardan haberdardık. Bu strateji planı çalışması ile İzmir’in yarışacağı illerin ligini değiştirmeyi ve yeni lig için vizyon oluşturmayı hedeflemekteyiz. Yani bu çalışma ile; Neredeyiz, nereye ulaşmak istiyoruz ve hedefimize nasıl ulaşırız sorularının cevaplarını bulmaya çalışacağız. Önce temel göstergelerden Ege Bölgesinin ekonomik özellikleri ortaya konulacaktır. İzmir ili ve bölge illerinin bazı ekonomik özellikleri ele alınıp ve akabinde de İzmir’in ekonomik yapısı açıklanacaktır.

Ege Bölgesi

Ege Bölgesi 1990 ile 2000 yılları arasında Türkiye’ye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının ortalama % 16’lık kısmını üretmektedir. Ege Bölgesinin 1990 ile 2000 yılları arasındaki 1987 fiyatlarıyla GSYİH’nın gelişimi aşağıdaki şekilde verilmiştir. Şekilden de görüleceği üzere Türkiye Ekonomisinin yaşadığı krizlerden bölge ekonomisi de etkilenmiştir. GSYİH 1994 ve 1999 krizlerinde düşme diğer yıllarda ise artma eğilimdedir. Krizlerde GSYİH’daki azalma oranı 1987 sabit fiyatları ve sırasıyla 1,5 ile 5,9 olarak gerçekleşmiştir. 1993 yılında 9,3’lük bir artış yüzdesi yakalayan bölge, artış yıllarında ortalama % 6’lık bir büyüme gerçekleştirmiştir. Bu değerlerde bölgenin ekonomik potansiyelini göstermektedir. Asuman ALTAY2 çalışmasında 1995-1998 dönemi için Türkiye’nin en hızlı sanayileşen bölgesinin Ege Bölgesi olduğunu belirmektedir. Ege Bölgesi, Türkiye sanayi üretiminin % 14’ünü üretmekte ve bölgenin imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma değerde % 17 ve yatırımlarda % 13’tür.

1 Bülent Dinçer, Metin Özaslan, Erdoğan Satılmış, “İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması araştırması”, DPT. Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Ankara, Aralık 1996 2 Asuman ALTAY, İzmir’de Ekonomik ve Mali Yapı: Göçün getirdikleri, Göç Raporu, İzmir Yerel Gündem 21, Haziran-1998. s.85

Page 73: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

Ege Bölgesi'nin GSYİH ve Artış Yüzdesi

12.000.000

14.000.000

16.000.000

18.000.000

20.000.000

1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000-7-5-3-113579

GSYİH Artış(%)

Şekil 4.1 Ege Bölgesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (1990-2000)

Kaynak: DPT il ve bölge istatistiklerinden faydalanılarak çizilmiştir

İktisadi faaliyet kollarına göre 2000 yılı cari üretici fiyatlarına göre Ege bölgesinin GSYİH değerlerini incelersek, (Bkz. Tablo 4.1) en yüksek GSYİH’yı sanayiden elde edildiği görülür. Bunu ticaret ve tarım takip etmektedir. Zaten her üç faaliyet kolunda da Ege Bölgesinin üstünlüğü vardır. Ülke ekonomisindeki bölgenin payı, sanayide % 17, ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın yüksekliğinde, bölgeye özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve bölgedeki tarım gelişmiş olmasının payı vardır.

Tablo 4.1 Ege Bölgesi ve Türkiye’nin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH Değerleri

İktisadi Faaliyet Kolu Ege Bölgesi (Milyar TL)

Türkiye (Milyar TL)

Ege Bölgesinin Payı (%)

Tarım 3,691,354 17,540,631 23 Sanayi 5,124,180 29,027,781 17 İnşaat 937,042 6,483,105 15 Ticaret 3,826,363 24,906,512 18 Ulaştırma Ve Haberleşme 2,707,768 17,645,564 17 Diğer 4,649,717 28.979,865 10 Toplam GSYİH 20,936,424 124,583,458 -

Kaynak DİE (2000-Cari Üretici Fiyatları)

Ege Bölgesi, Türkiye genel bütçe gelirlerinin 1995-2001 döneminde % 10’luk kısmını gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan yine ayni dönem için, Türkiye’deki banka kredileri ve mevduatında Ege Bölgesinin payı, sırasıyla, % 10 ve % 15’dir. Bu değişkenlere ait veriler aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Page 74: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

Tablo 4.2 Ege Bölgesine Ait Bütçe, Kredi ve Mevduat Verileri (Milyon TL)

Yıllar Genel Bütçe Gelirleri* Banka Kredileri* Banka Mevduatı*

1995 162,347 4,103,477 6,691,553 1996 324,680 4,733,864 8,026,022 1997 679,108 5,810,158 8,381,082 1998 1,241,045 5,431,990 8,918,928 1999 1,878,066 4,499,368 11,623,978 2000 3,071,641 4,799,565 10,148,816

Kişi Başına - 536.9 1,135.4 *Genel Bütçe Gelirleri cari; Banka Kredileri ve Mevduatı 2001 yılı fiyatlarıyla sunulmuştur.

Ege Bölgesine yapılan kamu yatırımlarına ait tutarlar aşağıdaki şekilde verilmiştir. 1990 ile 2001’e kadar süre içersinde 2 katrilyonun altına düşmemiştir. Bu seviyeye 1994 ve 1995 yıllarında inmiştir. Tabi ki bunda 5 Nisan 1994’deki ekonomik kararların etkisi vardır. 1996’dan sonra bölge 3 ila 4 katrilyon arasında kamu yatırımı almaktadır. Devam etmekte olan kamu yatırımları ve durumları ayrı başlık altında incelenecektir.

Şekil 4.2 Ege Bölgesine Yapılan Kamu Yatırım Harcamaları Tutarı (1990-2001)

Kaynak: DİE

Ege Bölgesinde 1995-2001 döneminde 4856 adet teşvik belgeli yatırım yapılmıştır. Bu Türkiye’deki teşvik belgelerinin % 17’sine karşılık gelmektedir. Aynı dönemdeki yatırımların tutarı ise 2001 fiyatlarıyla 23,3 katrilyondur. Bu tutar ise Türkiye tutarının % 12’sine tekabül etmektedir. Yatırımlar 286.430 kişiye iş imkanı sağlayarak istihdama katkı sağlamıştır. Teşvik belgeli yatırımların istihdama sağladığı katkının % 16’sını Ege Bölgesi gerçekleştirmiştir.

KAMU YATIRIM HARCAMALARI(2001 fiyatlarıyla ;Milyar TL)

0 1.000.000

2.000.000

3.000.000

4.000.000

5.000.000

6.000.000

7.000.000

8.000.000

199019911992199319941995199619971998199920002001

Page 75: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

Tablo 4.3 Teşvik Belgeli Yatırımlar (2001 fiyatlarıyla Milyar TL.)

Yıllar Belge Adedi Pay Yatırım Tutarı Pay İstihdam Pay 1995 1,008 0.20 9,367,325 0.12 70,640 0.19 1996 902 0.18 3,720,267 0.11 43,714 0.16 1997 884 0.17 3,720,269 0.14 51,189 0.15 1998 637 0.15 2,674,414 0.16 46,593 0.16 1999 521 0.18 1,545,022 0.10 31,180 0.16 2000 559 0.16 1,093,196 0.08 25,247 0.13 2001 345 0.16 1,110,952 0.10 17,867 0.17 Toplam 4,856 0.17 23,231,446 0.12 286,430 0.16

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Ege Bölgesinin sanayii potansiyeli hakkındaki fikir veren 2002 yılına ait 100 büyük firma için bulgular, bölgenin sanayi odasının web-bülteninden yararlanılarak aşağıda aktarılmıştır:

2002 yılında “Ege Bölgesinin En Büyük 100 Firmasının” üretimden satışları 12 katrilyon 556 trilyon TL'dir. (8.4 Milyar Dolar) 100 büyük firmanın 97'si özel sektör, 3'ü kamu firmasıdır. Bu firmaların toplam üretimden satışlar ve cirosu içerisinde, kamu kesimi % 45'lik bir paya sahiptir. Ege’nin 100 büyük firmasının 23'ü gıda sektöründe yer almaktadır. Bunu takip eden kimya sektörü 10 firma ile ikinci, metal ana sektörü 9 firma ile üçüncü durumdadır.

Üretimden satışlar itibariyle en yüksek değeri, 5 katrilyon 685 trilyon TL ile petrol sektörü gerçekleştirmiştir. Daha sonra gelen gıda sektörünün üretimden satışları 1 katrilyon 387 trilyon TL, tütün sektörünün 1 katrilyon 92 trilyon TL, metal ana sektörünün 701 trilyon TL'dir.

2002 yılında Ege'nin 100 büyük firmasının üretimden satışları reel olarak özel sektörde % 5, kamuda % 9 olmak üzere toplamda % 7 oranında gerilemiştir. 100 büyük firmanın toplam cirosu ise % 14 azalmıştır.

2002 yılında 100 büyük firmanın özellikle özel sektör firmalarının kendi üretimlerinin dışında yaptıkları ticari satışlarında güçlük çektikleri görülmektedir. Firmaların ticari satışları % 58 oranında gerilerken bu oran özel sektörde % 72, kamu kesiminde % 20'dir. Bir önceki yıl yaşanan büyük ekonomik krizle birlikte firmaların ekonomik yapılarındaki bozulma hala çeşitli cephelerde birden kendini göstermeye devam etmektedir. Bölgemizdeki firmaların öz sermayelerinde büyük bir aşınma söz konusudur. 2002 yılında 100 büyük firmanın öz sermayesi % 17, net aktifleri % 22 oranında gerilemiştir. Öz sermaye gerilemesi; özel sektörde % 13, kamu kesiminde % 23'ler seviyesindedir. Net aktif değerleri ise özel sektörde % 18, kamuda % 23 azalmıştır.

Diğer yandan özel kesim firmalarının borçlanma oranı % 21 gerileme gösterse bile, 100 büyük firmadaki özel sektör firmalarının toplam borcu üretimden satışlarının neredeyse tamamına karşılık gelmektedir. 2002 yılında özel kesimin borç düzeyi varlıklarının % 72'sine ulaşmıştır. Özel sektörün ödediği faizlerin oranı 2001 yılında

Page 76: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

% 72 artış göstermişti. 2002'de ise durum değişmemiş, özel sektör % 37 oranında artan bir faiz yüküyle boğuşmaya devam etmektedir.

100 büyük firmanın 2002 yılındaki bilanço karları % 29 oranında azalırken, bilanço zararları % 81 gerileme göstermektedir. Ancak, bilanço zararlarında görülen gerileme geçen yıl yaşanan büyük zarar tablosundan kaynaklanmaktadır. 2000 yılı değerlerine göre bilanço zararı ancak % 25'ler seviyesinde bir gerileme göstermektedir. 2002 yılında 100 büyük firma içerisinde 22 firma zarar bildirmiştir. 2002'de özel sektörde net kar 269 trilyon TL iken, kamu kesiminde 84 trilyon TL net kar vardır. 100 büyük firmanın toplam bilanço karı 506 trilyon TL, bilanço zararı 153 trilyon TL'dir.

2002 yılında 100 büyük firmanın "rant gelirleri" denilen yani repo ve faiz gelirlerini kapsayan faaliyet dışı gelirleri, geçen yıla göre % 25 oranında gerileyerek 803 trilyon TL olmuştur. Ancak, faaliyet dışı gelirlerin firmaların net karlılıkları içindeki payı % 227'ye çıkmıştır. Bu durum 2002'de firmaların üretim faaliyetlerinden zarar ettiğini ve bu zararı da diğer gelirlerle düzeltmeye çalıştıklarını göstermektedir.

2002 yılında Ege Bölgesinin 100 büyük firması 2 katrilyon 379 trilyon TL'lik net katma değer yaratmıştır. 100 büyük firmanın yarattığı net katma değer Türkiye Gayri Safi Milli Hasılası'nın % 0,9'unu oluşturmaktadır. 2002 yılında 100 büyük firmada yaratılan katma değerin % 54'ü faizlerden oluşurken, ücretlerin payı % 30, net karın payı % 15 ve kiranın payı da % 1 olmuştur. Sadece özel sektör olarak değerlendirildiğinde, faizlerin payı % 61'lere kadar çıkmaktadır. Kamu kesiminde ise, ücretlerin katma değer içinde % 65'lere ulaştığı görülmektedir. Bundan açıkça görülmektedir ki, özel sektörde yaratılan katma değer faizler tarafından, kamu kesiminde yaratılan katma değer de ücretler tarafından sömürülmektedir.

2002 yılında da yüksek faiz hadleri, gelir ve gider kalemlerini büyük ölçüde etkilemeye ve firmaların karlılığını azaltmaya devam etmektedir. Firma karlılıklarının düşük seviyelerde olması, kaynak yaratamamaları, yarattıkları net katma değerin dağılımındaki dengelerin bozulmasında en büyük etkenlerden birini oluşturmaktadır. 2002 yılında kamu kesiminde satış karlılığı sadece % 1,5’tir. Kamu kesimi öz sermayesinin % 7,3'ü, aktiflerinin 4,2'si oranında kar sağlamıştır. Özel sektörün satış karlılığı ise % 3,9'dur. Özel sektör ise öz sermayesinin % 13,4'ü, aktiflerinin % 3,8'i oranında kar sağlamıştır.

2002 yılında 100 büyük firma 44.861 kişi istihdam etmiştir. 100 büyük firmanın istihdamı % 11 oranında azalmıştır. İstihdamdaki gerileme özel sektörden kaynaklanmaktadır. 2002 yılında istihdam özel sektörde % 13 gerilerken kamu sektöründe % 2 artmıştır. 100 büyük firmada en fazla istihdam barındıran sektör % 18 payla gıda sektörüdür. Bunu % 13 ile petrol ve % 10 payla giyim sektörleri izlemektedir.

100 büyük firmanın 2002 yılındaki ihracatı 1 milyar 952 milyon, ithalatı 3 milyar 14 milyon dolardır. 2002'de Ege'nin 100 büyük firması, Türkiye toplam ihracatının ve ithalatının % 6'sını sağlamıştır. Dolar bazında 100 büyük firmanın dolar bazında ihracatı % 15, ithalatı % 4 artmıştır. İhracatta en büyük payı % 21 ile TÜPRAŞ ve PETKİM'in olduğu petrol sektörü almaktadır. Onu % 14 ile metal ana, % 13 ile gıda

Page 77: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

sektörleri takip etmektedir. 100 büyük firma ithalatının % 60'ını yine TÜPRAŞ ve PETKİM gerçekleştirmiştir. 2002 yılında 100 büyük firma genelinde üretimin % 25'i ihraç edilmiştir. Giyim sektörü üretiminin % 85'ini, makine sektörü % 79'unu, deri ve metal ana sektörleri ise üretimlerinin % 66'sını ihraç etmiştir.

Bankaların üreten kesime yeterli fonu aktaramadığı, dışarıdan gelen sermaye girişinin kısıtlı olduğu 2002 yılında, % 7,8'lik büyüme gerçekleştirilmesi önemli bir başarıdır. Ege Bölgesinin 2002 yılı büyük firma değerlendirmelerinde görüldüğü gibi tüm verilerde reel bir gerileme vardır.

2002'de Ege Bölgesinde "Üretimden Satışları" 7 trilyon TL'nin üzerinde 263 firma tespit edilmiştir. Bu firmaların; 193’ü İzmir, 30'u Denizli, 17'si Manisa, 15'i Aydın, 4'ü Muğla, 2'si Afyon, 1'i Kütahya, 1'i de Uşak illerinde yer almaktadır. 263 firmanın üretimden satışları tutarı 15 katrilyon 775 trilyon TL'dir.

Bölge halkının ekonomik durumunun bir göstergesi olarak da verilen motorlu araç sayısını inceleyelim. Türkiye’deki araç sayısının % 18’i Ege Bölgesindedir. Diğer taraftan özel araç ayrımına göre, Türkiye’deki özel araç sayısının % 16,5’i Ege Bölgesindedir. Karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç sayısına baktığımızda ise bölgenin avantajlı olduğunu görmekteyiz. 10.000 kişiye düşen araç sayısında, Bölge, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,34 kat ve motorlu kara taşıtı sayısında ise 1,37 kat daha fazla araca sahiptir.

Tablo 4.4 Motorlu Kara Taşıtı ve Özel Otomobil Sayısı (2003)

Taşıtlar Ege Bölgesi Türkiye

Otomobil 766.439 4.630.729 Minibüs 46.438 242.432 Otobüs 21.504 120.874 Kamyonet 161.659 897.929 Kamyon 56.575 399.765 Motosiklet 291.916 1.053.479 Özel amaçlı taşıtlar 6.731 59.464 Yol ve İş Makineleri 13.844 134.031

TOPLAM 1.365.106 7.538.703

10.000 Kişiye Düşen Özel Otomobil Sayısı 856 683 Motorlu Kara Taşıtı Sayısı 1525 1111

Kaynak: DİE

Ege Bölgesi İlleri

İzmir haricindeki Ege bölgesindeki illeri bütün halinde ele alacağız. İzmir bazlı olarak bölge illerini düşünürsek Manisa, Aydın ve Balıkesir sınır komşusu illerdir. Burada Balıkesir coğrafi olarak Marmara Bölgesinde yer alsa da İzmir ile yakın bağlantısı ve ekonomik ilişkiler nedeniyle bölge illeri içersinde varsayılmıştır. Bu üç ili iç kabuk iller olarak kabul etmekteyiz. Yakınlıklarına göre doğuda Uşak, Kütahya ve Afyon;

Page 78: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

güneyde ise Aydın, Deniz ve Muğla illeri İzmir’in etrafında bir dış kabuk olarak yer almaktadırlar.

Bu illeri ürettikleri bakımından ele aldığımızda, bölgenin en güçlü ilinin İzmir’dir. Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi, 1999 yılında bölge GSYİH’nın ortalama % 42,4’lük kısmı İzmir’de gerçekleşmiştir. 1986 yılında % 43,2 olan bu oran 0,8 puan azalmıştır. Manisa, Aydın ve Denizli hızla sanayileşmektedir. Manisa, Aydın ve Denizli GSYİH’daki bölge paylarını arttırmıştır. Diğer taraftan Muğla payını arttırmış ve 2,2 puanlık bir artış yakalamıştır. Uşak’ın payı sabit kalmış olup, Kütahya’nın payında 4,5 puanlık bir düşme söz konusudur. Bölgenin GSYİH’sı 1986-1999 döneminde yani 14 yıllık süreç içersinde 3 kat artarak 11 milyar dolardan 30.2 milyar dolara çıkmıştır. 2001 verileri kriz sonrası olması nedeniyle karşılaştırmaya farklı bir boyut getirmektedir.

Tablo 4.5 Ege Bölgesi İllerinin GSYİH Değerleri (Milyon $) ve Bölge İçindeki Payları (%)

İller 1986 1999 2001 GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı

İzmir 4.754 43,2 12.776 42,4 10.715 44 Manisa 1.361 12,4 3.872 12,8 3.017 12,3

Balıkesir 998 9,1 2.706 9,0 2.104 8,6

Muğla 702 6,4 2.588 8,6 2.337 8,9

Aydın 853 7,7 2.505 8,3 1.876 7,7

Denizli 796 7,2 2.291 7,6 1.755 7,2

Afyon 486 4,4 1.419 4,7 1.000 4,1

Kütahya 820 7,4 1.353 4,5 1.158 4,7

Uşak 241 2,2 639 2,1 451 1,8

Ege 11.011 100,0 30.149 100 24.413 100

Türkiye 58.493 181.171 142.856 Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.

Ege Bölgesindeki illerin kişi başına GSYİH değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu tabloda 1986 ile 1998-2001 dönemine ait veriler sunulmaktadır. Özellik 1998-2001 dönemi verilerinin verilmesindeki amaç ekonomik krizlerin iller üzerindeki etkilerinin net bir biçimde görülmesini sağlamaktır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı 1986 yılında 1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin etkisiyle 2001 yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki gerilemenin, bölge ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Dikkat çekici bir nokta kriz dönemlerinde Muğla’nın değerinin İzmir’in üzerine çıkmış olması yada ona yakın miktarlarda seyretmesidir. Bu durumda bize turizm potansiyeli olan illerin, bu imkanı değerlendirdiklerindeki kazancı göstermektedir.

Page 79: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Tablo 4.6 Ege Bölgesinde İllerinin Kişi Başına GSYİH Değerleri($)

İLLER GSYİH 1986 1998 1999 2000 2001

İzmir 1,991 4.349 4.019 4.302 3.215 Muğla 1,272 4.707 3.976 4253 3.308 Manisa 1,083 3.778 3.136 3292 2.459 Denizli 1,403 3.069 2.787 2807 2.133 Aydın 1,124 3.318 2.762 2932 2.017 Balıkesir 1,165 3.137 2.623 2819 2.005 Kütahya 723 2.395 2.091 2256 1.805 Uşak 1,352 2.286 2.045 2047 1.436 Afyon 876 1.960 1.772 1747 1.263 Ege Bölgesi 1,398 3.222 2.801 2.937 2.182

Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.

Kişi başına GSYİH aynı zamanda nüfus hareketlerini açıklayan bir değişken olmaktadır. Bölge illerinin göç oranlarına baktığımızda GSYİH’ları ile bağlantı olduğunu görmekteyiz. Zira yüksek kişi başına GSYİH sahip illerin göç oranları pozitif ve yüksek olmaktadır. Diğer taraftan düşük kişi başına GSYİH değerine sahip illerin göç oranları negatif ve yüksek olmaktadır. Özellikle Kütahya ve Afyon illeri göç veren iller konumundadır. Her iki ilin 1986 KBGSYİH değeri 1.000 doların altındadır. Uşak’ta harekete geçen sanayi 90’lı yıllardan itibaren göç alan il haline getirmiştir. KBGSYİH değeri Kütahya’dan düşük olmasına rağmen coğrafi konum ve yeşeren sanayisi bu ilin çekiciliğini arttırmıştır.

Sanayi merkezleri haline gelen İzmir, Manisa, Denizli ve gelişmekte olan sanayiye sahip Aydın illerinin cazibe merkezi oldukları göç oranlarından belli olmaktadır. İzmir en yüksek göç oranı değerine sahiptir. Tarımın göç oranlarını arttırmakta tek başına etkisi azdır. Tarım faktörü mevsimlik işçi hareketlerine neden olmaktadır. Ancak sanayinin yörede filizlenmesi göç oranını negatiften pozitife çevirmektedir ki, bu durumu Denizli ve Uşak’ın göç oranları değerlerinden izleyebiliriz. Ayrıca turizmin etkisini de Muğla’nın değerlerinde rahatlıkla görebiliriz.

Tablo 4.7 Ege Bölgesi İllerinin Göç Oranları

İller 1980 Yılı Göç Oranı 1985 Yılı Göç Oranı 1990 Yılı Göç Oranı İzmir 71.41 38.97 61.79 Muğla 4.39 6.93 32.35 Manisa 11.17 6.88 20.43 Denizli -5.83 3.50 15.26 Aydın 16.82 13.93 26.69 Balıkesir -7.85 3.93 5.40 Kütahya 1.13 0.08 -8.75 Afyon -25.53 -27.07 -38.44 Uşak -4.98 -12.04 2.13

Kaynak: DİE’nin Göç istatistiklerinden düzenlenmiştir.

Page 80: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

Aşağıdaki tabloda bölge illerine ait dış ticaret verileri sunulmuştur. İzmir ili bölgenin dış ticaret üssüdür. Hava ve deniz ulaşımı ilin tartışmasız üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Hem ithalat hem de ihracat verilerinde ortalama olarak bölgenin dış ticaretinin % 90’ınını İzmir tek başına karşılamaktadır. Türkiye içersinde ilin payı ihracatta % 18 iken ithalatta % 13’ler civarında seyretmektedir. Kütahya ve Aydın’ın payı gözükmezken bölgenin kalan dış ticaret payını diğer iller paylaşmaktadır. Ancak bölge illeri dış ticaretini İzmir ili üzerinden gerçekleştirdikleri için, burada iller bazındaki bir yorum hatalı karar vermeye götürebilir. Bu nedenle İzmir’i bölgenin dış ticaret merkezi olarak kabul edilmesi ve İzmir ile bölgenin dış ticaret yorumlarında özdeşleştirmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz.

Tablo 4.8 İller Bazında 2000 ve 2001 Yılları İçin Dış Ticaret Değerleri

İller

2000 Yılı 2001 Yılı 2002 Yılı

İhracatı Milyon($)

İthalatı Milyon($)

İhracatı Milyon($)

İthalatı Milyon($)

İhracatı Milyon($)

İthalatı Milyon($)

İZMİR 5.100 7.187 5.864 5.144 7.119 6.090 Ege Böl.deki payı 88,84 93,43 91,62 92,15 93,40 91,1

Türkiye’deki Payı 18,36 13,19 18,80 12,42 20,30 12,0

DENİZLİ 295 40 247 36 258 64 Ege Böl.deki payı 5,14 0,52 3,86 0,64 3,40 0,90

Türkiye’deki Payı 1,06 0,07 0,79 0,09 0,70 0,12

BALIKESİR 244 259 239 162 130 181 Ege Böl.deki payı 4,26 3,37 3,74 2,89 1,70 2,70

Türkiye’deki Payı 0,88 0,48 0,77 0,39 0,40 0,35

MANİSA 53 185 23 222 53 324 Ege Böl.deki payı 0,92 2,41 0,36 3,98 0,70 4,80

Türkiye’deki Payı 0,19 0,34 0,07 0,54 0,10 0,63

MUĞLA 36 6 17 6 41 10 Ege Böl.deki payı 0,63 0,08 0,26 0,11 0,50 0,10

Türkiye’deki Payı 0,13 0,01 0,05 0,01 0,10 0,02

AFYON 6 7 5 1 10 1 Ege Böl.deki payı 0,10 0,09 0,07 0,02 0,10 0,01

Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,01 0,00 0,02 0,002

UŞAK 6 7 5 11 8 13 Ege Böl.deki payı 0,11 0,09 0,08 0,21 0,10 0,20

Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,02 0,03 0,02 0,02

EGE BÖLGESİ 5.741 7.693 6.400 5.582 7.618 6.682

Ege Böl.nin Payı 20,67 14,11 20,52 13,48 21,7 13,1

TÜRKİYE 27.775 54.502 31.186 41.399 35.107 51.007

Page 81: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

Bölgede Türkiye’nin en büyük 500 firması arasına 73 firma girmiştir ki, bu değer Türkiye genelinde yaklaşık toplam firmaların altıda birine karşılık gelmektedir. Ege Bölgesi içinde ağırlık İzmir ilindedir. 73 firmanın % 66’sı İzmir’de iken, % 34’ü diğer illere dağılmaktadır. İkinci sırada ise Denizli ili vardır. Tekstile dayalı sanayinin geliştiği Denizli ili son iki yılda Ege Bölgesi içinde ilk 500’e giren firmalar arasında payını arttırabilen iki ilden biridir. Geçmiş yıllara ilişkin değerlere bakıldığında İzmir’in ilk 500’e giren firma sayısının 2000 yılında 64 iken, bu değerin 2001 yılında 59’a, 2002 yılında ise 48’e düştüğü görülmektedir. Benzer bir düşüş Manisa ve Balıkesir illeri için de sözkonusudur. Ege Bölgesinin Türkiye içindeki payı ise 2000 yılında %97 iken 2002 yılında %73’e düşmüştür. Muğla, Uşak ve Afyon’da ilk 500 arasına girebilecek firma bulunmamaktadır.

Tablo 4.9 Türkiye’nin İlk 500 Firması İçinde, Ege Bölgesi İllerinde Bulunan Firma Sayısı ve Dağılımı

İller Firma Sayısı Firma Oranı (%) Ağırlıkta Olan Sektör

İzmir 48 9,6 Gıda, kimya-plastik, toprak, ağaç-orman, otomotiv

Manisa 6 1,2 Elektrik-elektronik

Balıkesir 5 1 Gıda

Denizli 10 2 Tekstil

Kütahya 3 0,6 Toprak

Aydın 1 0,2 Tekstil

Afton - - -

Muğla - - -

Uşak - - -

EGE BÖLGESİ 73 14,6

TÜRKİYE 500 100 Kaynak: Capital Dergisi, Ağustos Ayı Özel Sayısı, 2003

İzmir İli

Ege Bölgesinin ekonomik yapısını tanımladıktan sonra İzmir ilinin ekonomik potansiyeline odaklanabiliriz. İzmir ili ekonomik yapısı açısından Türkiye’nin lider illeri arasında olduğunu belirtmiştik. İzmir, İstanbul'dan sonra sanayinin en yoğun olduğu il olduğundan, gelişmiş bir sanayi şehridir. Bu kararımızın gerekçesini, Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmesinden görmekteyiz. Türkiye ve İzmir GSYİH değerlerinin 1980-2001 yılları seyri Şekil 4.3’de gösterilmiştir.

Page 82: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

Şekil 4.3 Gayri Safi Milli Hasılanın Türkiye ve İzmir için Yıllara Göre Dağılımı

Kaynak :DİE

İzmir’in üretimi 1980-2001 döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar göstermiştir. 1994, 1999 ve 2001 krizleri hem Türkiye hem de İzmir’in GSYİH seyrinde rahatlıkla görülmektedir. 80’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 90’lı yıllarda iniş ve çıkışlı artış izlemiştir. Karşılaştırma aşağıdaki şekilden daha iyi gözlenmektedir.

İzmir GSYİH artış hızlarında, dönem olarak değerlendirildiğinde, ülkenin biraz gerisindedir. İzmir 1982’de sıçrama yapmıştır. Ancak 1985’te küçülme yaşamıştır. 1989 negatif büyüme gerçekleşmiştir. 1991’de ise hemen hemen ekonomi durağan kalmıştır. 1994 ve 2001 krizlerinde daha az etkilenmiştir. 1994’de İzmir ekonomisi, ülkeye nazaran 3,56 puan ve 2001’de ise 0,35 puan daha az daralma göstermiştir. Hatta 2001’deki daralmanın ülke ekonomisi ile eşit olduğunu da kabul edebiliriz. Diğer taraftan 1999 krizinden daha fazla etkilendiğini yani daralma, ülkeye göre 1,27 puan daha fazla gerçekleşmiştir.

Şekil 4.4 Türkiye ve İzmir’in GSYİH’nın Yıllara Göre Artış Hızı

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (1987 Bazlı Alıcı Fiyatlarıyla)

020.00040.00060.00080.000

100.000120.000

1980

1981

1982

1983

1984

1985

1986

1987

1988

1989

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

0

2.000

4.000

6.000

8.000

10.000

Türkiye(milyar) İzmir(milyar)

-8,0-6,0-4,0-2,00,02,04,06,08,0

10,012,014,016,0

1981

1982

1983

1984

1985

1986

1987

1988

1989

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

GSYİH Artış Hızları

Türkiye İzmir

Page 83: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

İzmir, sanayi faaliyet kolundaki Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik kısmını üretmektedir. Ticarette ise % 22.9’luk kısmını, tarımda ise % 7.5’lik kısmını üretmektedir. Bu oranlar İzmir’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü göstermektedir. Diğer taraftan tarımda ise, kuru incir, zeytin ve kuru üzüm gibi ürünler İzmir’in tarım GSYİH’daki önemini arttırmaktadır. Özellikle kuru incir ürününde Dünya’nın lider şehri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak mali kurumlar bazındaki % 2,5’lik oran, İzmir’in bu faaliyet kolunda ciddi planlar yapması gerektiğini göstermektedir. Yani sanayi ve ticaretteki başarıyı, bu faaliyet koluyla güçlendirip ekonomik alanda daha sağlam zemine oturmalıdır.

Tablo 4.10 İzmir İlinin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH’nın, Ege Bölgesi ve Türkiye’deki Yeri (2000-Sabit Üretici Fiyatları)*

İktisadi Faaliyet Kolları İZMİR GSYİH’sı İçindeki

Payı (%)

EGE BÖLGESİ GSYİH’sı İçindeki

Payı (%)

TÜRKİYE GSYİH’sı İçindeki

Payı (%) Tarım 7.5 17.0 13.4 Sanayi 29.5 27.0 28.4 İnşaat 3.7 4.1 5.0 Ticaret 22.9 22.6 22.4 Ulaştırma ve Haberleşme 13.2 12.0 13.2 Diğer 23,2 17,3 17,6

Kaynak: DİE verilerine dayanarak hesaplanmıştır.İzafi Banka hesapları dahil değildir.

Page 84: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

5. STRATEJİ PLANININ ALT YÖRELERİNİN TANIMLANMASI

İzmir şehrinin bölgesel ve yerel ölçekte olan ilişki süreçlerini belirlemenin iki yönden ele alınacağı bilinmektedir. Bunlardan birincisi sektörel açıdan konulara yaklaşmak diğeri ise alt yöreler belirleyerek şehrin ve bölgesinin strateji yapısını incelemektir. Burada seçilmiş olan strateji yörelerinin belirlenmesi genel anlamda ve coğrafi olarak dört yöne yayılan şehrin dört aksiyel gelişme göstermesi üzerinedir. Bunlardan birinci aks olan ve kuzey aksı olarak nitelenen kesimde İzmir Büyükşehir bütünü ilçeleri arasında Dikili-Bergama-Kınık kendine özgü bir bölge, bunu takiben Aliağa-Foça-Menemen ise kuzeydeki ikinci strateji alt yöresi olmaktadır. Burada sözü geçen üç yerleşmenin her biri özelde farklı stratejilere sahip olsalar da coğrafi açıdan değerlendirildiğinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar.

İzmir’in doğu aksına yöneldiğimiz zaman Büyükşehir ilçesi olan Bornova dışında burada Kemalpaşa’yı kendine özgü bölgesini oluşturmuş bir yerleşme olarak görmekteyiz. İzmir’in güney aksı olarak bildiğimiz Menderes-Torbalı-Selçuk yerleşmeleri farklı bir bütünlük içinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar. Her ne kadar Selçuk farklı bir statü gösterse de yayılmanın lineer yapısı bu üç yerleşmeyi özelde ayrı, genelde birlikte tutmaktadır. Güney Aksı ikinci grubu Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz ilçelerinden oluşmaktadır. İzmir’den uzaklaştıkça sosyo-ekonomik potansiyelleri düşen bu yerleşmeler güney aksın bir diğer strateji alt yöresini oluşturmaktadır. Nihayet İzmir’in batı aksında Çeşme-Karaburun coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir alanda bulunurken aynı yöredeki Seferihisar-Urla yerleşmeleri ise daha farklı bir stratejik yapı göstermektedirler. Bölgenin mekansal coğrafyası içinde kısıtlamaların yön verdiği bu yerleşme dokusu İzmir merkezinin mevcut dinamikleri ve eğilimleri ile yönlenmekte olduğu kadar bunun tersi de geçerlidir.

Bu durumdaki İzmir Büyükşehir Bütünü bölgesel ve ülkesel ölçekte bir merkezi şehir veya politik bir merkez olma geleneğini uzun yıllardır sağlayamamaktadır. Küreselleşme sürecindeki gelişim trendlerine bağlı olarak İzmir’in bir dünya veya daha mahalli ölçekte bir Akdeniz şehri olması için düzeyinin arttırılması gerekmektedir. İzmir’in çevresel gelişmesi, jeomorfolojik yapısı ile sınırlandırılmış ve bu doğal yapı her zaman bir referans olmuştur. Bu yönden baktığımızda İzmir çevresindeki yerleşmelerin sanayileşmesi veya şehirleşmesinin birikim modelinin temel elemanı tarıma dayalı görülmektedir.

Page 85: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

Şekil 5.1 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi-Alt Yöre Odağı: İzmir Büyükşehir Belediyesi [B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama [C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa [D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa [E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı [E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire [F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme [F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla

Page 86: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

Bölgesel kapitalin tarıma dayalı geleneksel yapısı bölgedeki imalat ve sanayi yatırımlarının özel sektör ağırlıklı gelişmesine sebep olmaktadır. Bölge kapitalinin özellikle tarıma dayalı imalat sektörüne dayanması gelecekteki gelişim için ip uçları verir durumdadır. Bu nedenle özellikle imalat sanayiinin strateji alt yörelerine dağılmış olması çalışmanın boyutlarını sektörel olmaktan ziyade bölgesel yöne çekmiştir.

Tarihsel ve doğal açıdan harcanamayacak kaynaklara sahip olan İzmir yöresi bir taraftan kıyı ile sınırlanınca şehirleşme sürecindeki ivmeleri yığılmalar yolu ile belirli eşiklerde toplamıştır. Özellikle kıyı yerleşmeleri geleceğin strateji yapılarında önemli alanlar olarak görülmekte iken zaman içinde özellikle inşaat sektörünün ivme kaybetmesi sonucunda beklenen gelişimlerini sağlayamamışlardır. Bunun göreceli olarak turizm sektörüne etki ettiği de söylenebilmektedir.

Özellikle son on yılda İzmir’in şehirsel nüfus artışı ‰ 2,45 iken en gelişmiş kıyı şehri olan Çeşme’de gelişim ‰ 2, Dikili’de ‰ 2,2, Foça’da % 1,9 olmuştur. Bu sistem içinde kıyı dışı yerleşmelerin yoğunlaştığı yazlık nitelikli evler yerine süreklilik arz eden konutların yoğunlaştığı kıyı beldeleri olan Urla’da yıllık nüfus artış hızı ‰ 3,54 Seferihisar’da ise ‰ 4,9 olmuştur. Bu son değer İzmir’in kıyı ilçelerinde karşılaşılan en yüksek artış hızıdır.

İzmir merkez şehri, coğrafyasının kendine sağladığı eşikler doğrultusunda artık etrafına yayılarak büyüme imkanının kısıtlandığı mekanlara erişmiştir. Dolayısıyla, İzmir coğrafi olarak aşamayacağı eşiklerle kuşatılmış durumdadır. Bu durumda şehir yoğunlaşmış mekanlarını en rantabl şekilde kullanma amacına yönelik olarak ister istemez dikeydeki büyümeye imkan tanıyan yoğunluk alanları yaratmaya gitmektedir. Bu yol şehirleşmenin mekan kullanımını telafi stratejisinin bir çözümü gibi görünmektedir ve bir ölçüde şehrin fiziki kimlik yaratma çabası içine girdiğinin göstergesidir.

Şehrin yatayda yayılması belirli koridorlarla sağlanma durumundadır. Söz konusu koridorlarsa merkez şehirden ayrıldıkça strateji alt yörelerinin bulunduğu çanaklara erişirler. Konuya bu açıdan baktığımız zaman şehri dışarıya taşıyan koridor stratejilerinin bölge ölçeğindeki eğilimlerini etkileme yönü, bölge dinamikleri ve dinamiklerin yönleri ile ilk aşamada alt yöre ölçeğinde çözümü bulur. Merkez şehrin iş bölümü şemasında şehirden dört yöne uzayan sözünü ettiğimiz akslar itibari ile ortaya çıkan genel farklılaşmada kuzey aksı bütün olarak heterojen yapısı ve fonksiyonları ile merkez şehrin gelişme süreçlerinde aldığı kararlara uyumlu bir gelişim trendi göstermektedir.

Geçtiğimiz dönemlerin strateji planları, hedeflerini tam olarak yakalayamamış da olsa, kriz dönemlerinin etkileri ortadan kaldırıldığında yöre gelişmesi ile İzmir etkileşim trendi arasında uyum bulunmaktadır. Zira geç de olsa makro yatırımlar hedeflerine erişmiş görülmektedir. Bu nedenle İzmir’in kuzey aksı ana şehirle uyum sağlayan ve onu destekleyen bir ekonomik yapı göstermiştir. Doğu aksı ise sanayi potansiyelinin yanında tarım potansiyeli ile ön plana çıkarken strateji açısından sanayi sektörü tarım üzerine basmış ve tarımsal potansiyellerde göreceli bir azalma söz konusu olmuştur.

Page 87: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

Güney-güneydoğu aksı olarak tanımladığımız alanlarda tarım potansiyelinin gelişimi devam etmiş, bu alanlar strateji açısından son on yılda özellikle organize olma eğilimi gösteren sanayi alanları ile tanışmıştır. Buna karşın organize olmada oldukça geç kalınmış olması ve sanayiinin genel potansiyelinin organize alanlar dışına kayması organize sanayi bölgeleri oluşturulmasında bir handikap gibi görülmektedir. İlerde görüleceği üzere bu alanlara gereğinden fazla organize sanayi bölgesi planlamak enflasyonist bir yaklaşım olarak görülmektedir.

İzmir’in batı aksı bu bağlamda planlandığı üzere turizm ve konut yatırımları açısından gelişimini sürdürmüş ancak son 10 yıl içinde özellikle daha önceden yapılan konut üretiminin talep fazlalığı neticesinde gerektiği randımanı verememiştir. Buna rağmen merkez şehir için dengeleyici bir strateji alan olmuştur.

5.1 [ A ] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

2000 yılı sayımlarına göre 2.732.669 olan nüfusu ile Ülkenin üçüncü büyük şehri olan İzmir, yüklendiği liman, sanayi ve diğer işlevleriyle ekonomik etkinlik açısından İstanbul’dan sonra ikinci sırayı almaktadır ve Ege Bölgesi içinde önemli bir hinterlanda sahiptir. İzmir’in uzun yıllardan bu yana önemini yitirmeden Ülkenin en önemli şehirlerinden biri olması uygun doğal koşullar yanında, coğrafi açıdan da çevresine oranla üstün bir konumda olmasından kaynaklanmaktadır.

İzmir, günümüzde bulunduğu körfezi çevreleyen Çiğli, Karşıyaka, Konak, Bornova, Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinden oluşmaktadır. Bu yerleşmelerin kapladığı alanların büyük bir kısmı alüvyal topraklar üzerinde gelişmişlerdir. Yayılınan bu alan da bir grup tepelik alanlarla kuşatılmış durumdadır. Bu engebeler arasındaysa yer alan ve geçit veren bir dizi alçak eşik de şehri arka plandaki alanlara bağlayan ulaşım akslarının bulunduğu kesimleri oluşturmaktadır. Tabiatıyla gelişim sürecinde bu eşikler boyunca gelişen yerleşmeler şehrin düzensiz büyümesine de sebep olmuşlardır. Yukarıda belirtildiği üzere doğuda, Bornova’yı takip eden eşik Kemalpaşa’ya, kuzeyde, Çiğliyi takiben Menemen’e ve Aliağa’ya, güneyde, Gaziemir üzerinden Menderes ve Torbalı bölgesine açılım olmuştur. Batı aksı da, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe üzerinden dar bir kıyı bandı boyunca Urla ve Seferihisar bölgelerine erişim sağlamıştır.

Söz konusu bu ulaşım akslarının geldiği alansa; Büyükşehir Bütünü olarak anılmaktadır. Bu alanda, merkez olarak Konak bölgesi görülmekte, bunun yanında, kuzeyde Karşıyaka, Çiğli, doğuda Bornova, güneyde, Buca ve Gaziemir bulunmaktadır. Batıya doğru ise Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yerleşmeleri yer almaktadır.

Büyükşehir Bütününde yer alan konutların % 58,2’si imarlı ve düzenli alanlarda bulunurken, geri kalan nüfus ya imar affını görmüş ya da bu aftan sonra yapılmış kaçak yapılarda yaşamaktadır. Bu oran özellikle Karşıyaka ve Çiğli’de % 48,9 gibi ihmal edilemeyecek büyük bir orandadır. Altındağ, Çamdibi gibi alanları barındıran Bornova’da ise aynı oran % 36,4 oranındadır.

Büyükşehir Bütününün merkezi olarak kabul edilen Konak İlçesinde nüfus yoğunluğu en fazla olan alanlar genelde üç ayrı bölgede ortaya çıkmaktadır.

Page 88: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

Bunlardan birincisi Eşrefpaşa ve Çankaya ve bu alanları birleştiren İkiçeşmelik Caddesi etrafında yer alan kesimlerdir. Buralarda hektar başına ortalama 1.000-1.300 kişi düşmektedir. Bu alanlara Eşrefpaşa’nın uzantısı olarak Hatay ve Üçyol semtleri de girmektedir. İkinci yoğun alan ise Konak Meydanından Güzelyalı-Üçkuyular istikametine olan gelişmedir ki, bu alanlarda bir hektara ortalama 800-1.000 kişi düşmektedir. Alsancak ve yakın çevresinde ise yoğunluğun en pik değerlere vardığı görülmektedir. Bu kesimlerde yoğunluk değerleri hektar başına 1.700-1.900 arasındadır.

Yoğun yerleşim alanlarının bulunduğu bu kesimler aynı zamanda işyerleri, rekreasyon alanları ve depolama gibi farklı işlevleri de barındıran heterojen bir kesimi oluşturmaktadır. Bu kesimlerdeki yoğunluklarda tabiatıyla yer yer düşmeler görülür. Nüfusun az yoğun olduğu alanlar topografyanın bozuk olduğu iş merkezleri çevreleridir. Perakende ticaretin yoğun olduğu Konak çevresinde gündüz ve gece nüfus yoğunlukları tezat göstermektedir. Bu alanlarda yerleşik nüfus yoğunluğu 80 kişi/hektardır. Şehir sınırlarında bulunan ve kaçak yapılaşmanın yoğunlaştığı alanlardaysa yoğunluklarda düşmeler görülür ve bu sayı 20 kişi/hektar kadardır. Güney kesimde yer alan Karabağlar, Yeşilyurt ve giderek daha güneyde yer alan Uzundere’de ise yoğunluk 40 kişi/hektar sayısını vermektedir. Batı kesimde yer alan Balçova ve daha batısındaysa yoğunluk değerleri 29 kişi/hektara kadar inme göstermektedir.

İzmir şehrinin yaşam düzeyini belirleyen araştırmalar şehirde farklı sosyal sınıf ve grupların oldukça fazla olduğunu belirlemektedir. Bu aynı zamanda konut kullanım türlerinde ve öbekleşmelerde de etkin olmuş ve bu nedenle şehirsel alanda farklı yoğunluklar dağılmıştır. Bu durumda İzmir Büyükşehrinin dört yöne saçaklanmış strateji aksları incelendiğinde Batı Bölgesinde, Güzelyalı-Üçkuyular yörelerinin uzantısını oluşturulan kesimlerde, gelir, meslek ve eğitim düzeylerinde yoğun bir ilişki olduğu saptanmaktadır. Bu alanlar üst sınıf ve grupları da barındırmaktadır. Üst ve orta eğitim düzeyi bu alanların ağırlığını oluşturmaktadır.

Kıyı kesimlerden içerilere doğru gidildikçe gelir, eğitim ve mesleki değerlerin orta düzeylere indiği görülür. Bu alanlarda farklı toplumsal düzeye sahip alan İnciraltı olarak görülür. Bir dönemlerin mesire yeri olup, sonraları çaptan düşmüş bu alan son on yıl içinde şehrin tekrar rekreasyon alanı olarak planlanmış ve bu işlevi başarıyla üstlenmiştir. Tarım alanlarının bulunduğu mandalina bahçelerini de içeren bu alanın doğal koruma altında olması, alanın rekreatif cazibesini artırmaktadır. Bu kesimlerin bir kısmının Balçova ve bir kısmının da Narlıdere Belediye hudutları içinde kalmasının sorunlarının giderilmesiyle alanda daha da bütünlük sağlanacaktır.

Balçova ile Narlıdere ve Güzelbahçe yöreleri eğitim, gelir ve mesleki dağılım açısından benzerlikler göstermektedir. Narlıdere ve Güzelbahçe’de daha ziyade orta gelir düzeyi egemendir. Balçova ise son yıllarda orta gelir düzeyinden yukarılara doğru giden bir grafik çizmektedir. Yeni gelişim alanlarında görülen bu gelişme, alanın üst gelir gruplarınca tercih edilmesiyle sonuçlanmış ve bu durum yöreyi geliştirmiştir. Yeni gelişim trendinde, geniş boşluklara sahip olması ve de daha ziyade İzmir şehrinin batı aksında bulunan rekreatif yerleşmelerin ana aksı üzerinde bulunması, bu alanda

Page 89: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

alış-veriş kolaylığı sağlamış ve bu nedenle şehrin büyük süper market ve benzer alışveriş ve rekreasyon alanlarına ev sahipliği yapmıştır.

Büyükşehrin güney kesiminde Eşrefpaşa’dan itibaren Konak Belediyesi sınırları içinde kalan Yeşilyurt, Gaziemir ile Buca strateji alt şehirsel yöreleri görülür. Bu bağlamda Eşrefpaşa-Yeşilyurt orta ve alt düzey toplumsal grupların yoğunlaştığı alandır. Eğitim düzeyleri orta seviyedeki bu grupların mesleki yapısıysa, genelde alt düzeydedir. Göreceli olarak Yeşilyurt’ta yapılan Devlet Hastanesi bu durumda etkin olmaya çalıştıysa da bunu sadece yakın çevresinde başarmış ve sadece bu kısıtlı yörede gelişme olmuştur. Geçmişinde Yeşilyurt’un gecekondulaşma ile ortaya çıkmış bir yöre olduğu bilindiğinden sonraki yıllarda da bu etkiden kurtulmakta zorlanmıştır. Yöreye bağlı kabul edeceğimiz güneyden bağlantılı Limontepe ve Uzundere ise alt gelir ve meslek gruplarının bulunduğu alanlardır.

Gaziemir-Buca strateji alt grup yörelerinden Buca, oldukça karmaşık bir durum göstermektedir. Bununla beraber genel olarak orta gelir grubunun oturduğu alanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Meslek grupları açısındansa karmaşık bir durumdadır. Özellikle Gaziemir yöresinde gelişmiş bulunan küçük sanayi siteleri, Karabağlar’ın heterojen yapısı ve hatta Ege Serbest Bölgesinin bu aksta yer alması yöreyi son on yılda şehrin en kozmopolit alanı durumuna sokmuştur. Bununla beraber şehri güneye bağlayan ana arter üzerinde olmasına karşın perakende ticarette, batı aksının gösterdiği beceriyi gösterememiştir. Bu da yörenin genelde orta ve yer yer alt gelir düzeyinde bulunmasının nedeni olarak belirginleşmektedir.

İzmir Büyükşehrinin göbeği olarak niteleyeceğimiz Konak en karmaşık ilişkilerin bulunduğu alandır. Yöredeki iş kollarının ve sektörlerin karmaşası ve de merkez gerisi fonksiyonların bu alanda yer alması farklı özellikte grupların ve de tabiatıyla kullanımların bu alanda yer bulmasına sebep olmuştur. Bu kesimin ana ve yön veren yöreleri; Basmane, İkiçeşmelik, Yenişehir ve Alsancak alanlarıdır.

Basmane ve İkiçeşmelik perakende ticaret alanlarını kuşatan ve işyeri ile konut dokusunun ortaklaşa kullandığı bir kısımdır. Genellikle yörede alt meslek grupları yer alır ve orta gelir düzeyi buranın hakim unsurudur. Yenişehir kesimi ise orta düzeyde toplumsal ve gelir ölçütüne bağlı meslek gruplarının ve kısmen de alt düzeydeki grupların yoğunlaştığı bir bölgedir. Ancak, doğuya doğru gidildikçe şehrin ticari merkezinde yer alan toptan eşya satışı ve inşaat sektörüne yönelik iş gruplarının bu alana kaydırılmasıyla ticari açıdan yoğun bir ihtisaslaşmış merkezin buluşmasına sebep olmuştur. Bu strateji alt yörede yer alan Alsancak kesimi ise gerek gelir, gerek eğitim ve gerekse mesleki dağılımın en yüksek düzeyde yer aldığı bölgedir. Tabiatıyla limanın bu yörenin ucunda yer alması kısmi bir değişme ortaya çıkarmaktaysa da liman faaliyetinin dokusal kopukluk göstermesi yörenin yüksek düzeyini etkilememektedir.

Kuzey kesimdeki strateji alt yöre genel anlamıyla Karşıyaka adıyla anılmaktadır. Kıyı ve kıyı gerisi olarak iki grup yerleşim alanından oluşmaktadır. Kıyıdan iç kesimlere doğru gidildikçe toplumsal ilişkilerde görülen gelir, eğitim ve meslek açısındaki üst düzey gruplaşma orta ve alt düzeye iner.

Page 90: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

Konak strateji alt yöresinin doğusunda, Gültepe, Çamdibi, Altındağ yerleşmeleri ve bunu takiben Bornova, Işıkkent ve Pınarbaşı adlarıyla anılan yöreler yayılmaktadır. Bunlar arasında Altındağ, Çamdibi yerleşmeleri alt düzey meslek gruplarının yoğunlaştığı gelir ve eğitim düzeyi orta seviye olan yerleşmelerdir. Gültepe ise, alt ve orta düzey meslek gruplarının homojen dağıldığı yerleşmedir. Pınarbaşı ve Işıkkent Bornova’nın kuzey kesimleri benzeri gelir, meslek ve eğitim kriterlerinde orta düzey ilişkilere sahiptirler. Bornova ise kendine özgü şehirleşmiş yapısıyla heterojen bir şehir yapısına sahiptir. Nüfus yoğunluğu olarak 350 kişi/ha ile Karşıyaka’nın kısmen üstündedir. Zira Karşıyaka nüfus yoğunluğu 330 kişi/hektardır.

Pınarbaşı ve Işıkkent son on yıl içerisinde şehrin strateji yatırımlarını çekerek şehrin yayılma ve ekonomik alanlarından kaymalara sebep olmuşlardır. Pınarbaşı’nın sanayii gelişmesi, depolama alanlarıyla tempo düşüklüğü içinde yürürken, oto terminali ve kısmi çevre yolu bağlantıları yöreyi trafik açısından hareketlendirmiştir. İzmir’in organize olmayan büyük üretim üniteleri bu alanı bir sanayi yöresi konumuna sokmuştur.

Bu dağılım düzeyinde merkezi iş alanı ve alt merkezler daha üstün hizmet vermek amacıyla bir gelişim içine girmişlerdir. Bu nedenle alt merkezler gerek hizmet alanları gerekse fonksiyonları açısından kendilerine göre kademeli bir yapı göstermektedirler. Bu nedenle İzmir Büyükşehir sınırları içinde bir merkez kademelenmesi ortaya çıkmıştır. Özellikle şehir çevresinde ve oluşturulan yeni yerleşmelerdeki ulaşım kolaylıkları, birbirleriyle rekabet eden yeni alt merkezlerin oluşmasına sebep olmuştur.

Sonuçta şehir içi merkez kademelenmesinde beş ana grup ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi ve merkezi iş alanı olarak halihazırda faaliyet gösteren kesim Konak-Alsancak yöresidir. İhtisaslaşmanın üst seviyeye çıktığı ancak sınırlı bir alanda yoğunlaştığı bu kesim en yüksek arazi değerlerine sahiptir. Söz konusu iş bölgesi, iş merkezleri kademelenmesinde de en üst sırayı almaktadır. Merkezi iş alanlarında bulunan yönetim, denetim ve eşgüdüm işlevlerinin yanı sıra ekonomide söz sahibi tüm işlevler en üst kademede burada yer alır. Baskın fonksiyon ise ticarettir. Karakteristik fonksiyonlarının başında yönetim ve yanında ofis kullanımları yer alır. Burası aynı zamanda şehrin merkezi yönetim alanıdır. Bu iş bölgesinde yer alan faaliyetler tabiatıyla şehrin etkisi altında kalan tüm bölgede diğer deyimiyle hinterlandında kontrol kurmaktadırlar.

Merkezdeki bu kontrol işlevi ne derece güçlüyse denetimleri altındaki hinterlandı o derece genişlemektedir. Bu nedenle sınırlı bir topografyaya sahip olan söz konusu alan, zaman içinde çevreye doğru baskıcı bir yayılma göstermektedir. Ancak bu yayılmada özellikle çevresel ofis kullanımlarının talep üzerinde arzı ve bazı yönetsel fonksiyonların merkez alandan kayma eğilimi, ofis kullanımlarında arz fazlası yaratmıştır. Bu durum, merkez çeperlerinde özellikle Çankaya yöresinde talep fazlası ofis bürolarının doğmasına sebep olmuştur.

Alt kademe merkezler Karşıyaka, Bornova ve Güzelyalı olarak sıralanmakta iken son beş yıllık dönem dikkate alındığında 2. derece alt merkez olan Balçova’nın gösterdiği gelişimle 1. kademe merkeze geçmesi, Güzelyalı’yı 2. merkez kademesine indirmiştir.

Page 91: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Bilindiği üzere bu tür merkezler, perakendeci büyük mağazalar, mesleki bürolar, hizmet kuruluşları, finans kuruluşları şubeleri ve rekreatif fonksiyonların yanı sıra merkezi iş alanı kadar güçlü olmasa da bazı idari fonksiyonları barındırırlar.

Söz konusu bu üç yöre İzmir merkez alanı ile rekabet içinde olup işlevsel paylaşıma gitmektedir. Bir alt kademe merkezler ise Güzelyalı, Buca ve Bornova olarak görülmekte olup, daha ziyade semt türü hizmet vermektedirler. İdari ve hizmet fonksiyonlarını barındıracak altyapıya sahip bulunmamaktadır ve bir ticaret-alışveriş merkezi konumundadırlar. Bahsini ettiğimiz bu alt merkezlere göre bir alt seviyede yer alan Narlıdere, Güzelbahçe, Altındağ ve Pınarbaşı mahalli ölçekte ve konut gruplarına hizmet veren bu ticari alanların ihtisaslaşması alt düzeyde olup ticari ilişkiler yürüme mesafesi içinde hizmet vermektedirlerf.

En alt grupta ise merkez fonksiyonları olarak daha ziyade konutların alt katlarında ve köşe başında ticaret olarak tanımlanan merkez işlevleri görülmektedir ki; bunlar Yeşilyurt, Büyük Çiğli, Gültepe, Işıkkent ve Gaziemir olarak görülmektedir. Her ne kadar İzmir’in güney bağlantısı üzerinde yer alan Gaziemir, Balçova benzeri heterojen ticari fonksiyonlara sahipse de bu fonksiyonların şehirsel yerleşme ile bütünleşmesi görülmemekte, bunlar birer transit hizmet birimleri olarak görev yapmaktadırlar. Noktasal çekicilik sahibidirler.

Toplamda İzmir Büyükşehir bütününde yer alan ticaret sektörünün % 55’ini perakende ticaret, % 17’sini toptan ticaret, % 28’ini de hizmet sektöründe görmekteyiz. Ana merkezin bu dağılımının yanında, örneğin Buca’da ticaret sektörünün, % 68’ini perakende ticarette, % 8’ini toptan ticarette, % 24’ünü hizmetler sektöründe görmekteyiz. Bornova’da ise perakende ticaret, sektörün % 50’sini işgal ederken, % 16’sını toptan, % 34’ünü ise hizmetler oluşturmaktadır. Karşıyaka yöresinde perakende ticaret % 68, toptan ticaret % 6 ve hizmetler % 24 oranındadır. Bu dağılım esas alınarak 1/25.000 ölçekli İzmir Revizyon Nazım İmar Planı değerlerine göre İzmir Büyükşehrin içinde kişi başına düşen ticaret alanı metrekaresi 5,4’tür. Ancak reel durumda bunun hizmet dahil 2,4 olduğu görülmektedir.

1989 yılında İzmir Büyükşehir bütünü için revize edilen 1/25.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nda 2010 yılı için İzmir nüfusu 4.400.000 olarak öngörülmüştür ve gelişmede kabul edilen ana akslar Kuzey ve Güney akslarıdır. Kuzeyde Menemen’e dayanan gelişme aksında 1 milyon kişinin yerleşeceği öngörülmüştür. Narlıdere-Güzelbahçe yöresinde yer alan tarım alanlarının konut stoku içine dahil edilmesi planda yer almıştır. Güney aksındaki Menderes yöresine doğru önemli gelişme alanlarının konumlanacağı varsayılmaktadır. Toplamda öneri konut alanları 2.542 hektar olarak planlanmış ve 1.110.000 kişinin yaşayacağı varsayılmaktadır. Mevcut konut alanlarında ise yenileme ve revizyonlarla yerleşecek nüfus 1.630.000 kişidir.

Bu plana göre İzmir Büyükşehir Bütünü içindeki brüt yoğunluk 280 kişi/ha olarak öngörülmüştür. 2000 yılına göre bu değer 180 kişi/ha civarındadır. Ancak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü 07.05.2003 tarihli yazısı ile söz konusu 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir bütünü Nazım İmar Planı ve daha sonra 1988 yılında yapılmış olan revizyonu geçersiz

Page 92: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

sayılmıştır. Bu nedenle şu anda şehrin bir Nazım İmar Planı bulunmamaktadır. Bu konunun İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından acilen ele alınarak şehrin yeni planına kavuşturulması gerekmektedir.

5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Belirttiğimiz bu gelişme seçeneklerinin irdelenmesinde ortaya çıkan strateji şemasındaki kararların mekansal dağılımını detaylı olarak görmek istersek İzmir’in kuzey-güney gelişim trendindeki lineer aksa, doğu-batı istikametinde saplanan bir gelişme aksı veya diğer tanımıyla strateji alt yöresi Dikili-Bergama-Kınık grubu görülmektedir.

Dikili-Bergama-Kınık Strateji Alt Yöresi aynı zamanda Bakırçay Havzasını da içine almaktadır. Alan Dikili’den denize açılırken, Bergama ve Kınık gelişim olarak farklı özellikler göstermektedirler. Zira Bergama bir tarımsal kontrol merkezi olarak görev yapmanın yanında turizm açısından hizmet sektörünün ağırlığını taşımaktadır. Ancak bu sektördeki başarısını konaklama açısından gösterememiş, sadece bir transit merkez hüviyetinde kalmıştır. Dikili kıyıya açılmasının potansiyelini kullanamamıştır.

Bergama’nın bölgesel merkez olmasının diğer bir kanıtı, son on yıllık perspektifte, toplam nüfus artışının ‰ 4,92 olması olumsuz yönde etkiler görünse ise de, bu oranın düşüklüğü kırsal nüfusunu ‰ 7,96 bir azalma göstermesinde ortaya çıkmaktadır. Buna karşı Dikili kırsal açıdan daha yoğun bir nüfus artışına sahne olmaktadır. Bu hattın devamında yer alan Kınık, İzmir çevresindeki gelişmişlik düzeyi en düşük yerleşmelerden biri olarak görülmesinin kanıtını son nüfus sayımında göstermiştir. Nüfus projeksiyonlarına göre artış beklenmesine karşın, şehir nüfusu 1990 yılında 17.167 iken 2000 yılında 13.136 olmuş ve bu da ‰ –26,76 oranında bir düşüşü vermiştir. Kınık nüfusu 1950 yılından bu yana ilk defa bir azalma göstermiştir. İzmir ilinde buna emsal sadece Beydağ’ı görebilmekteyiz.

Bu durumda Dikili-Kınık, hattında batıya doğru bir nüfus kayması söz konusu olmaktadır. Kınık’ın gelişmişlik düzeyini arttırmak için potansiyel olarak görülen Kınık Organize Sanayi Bölgesi istenilen başarıyı elde edememiştir. Ayrıca Kınık sulaması tarımsal gelişimi desteklerken, tarımsal işgücünün mekanizasyonla beraber açığa çıkmasına neden olmuştur. Bergama’nın bu bölgede tarımsal ürünü kontrol etme merkezi çabaları olumlu olamadığı ve yöre İzmir kontrolü dışına coğrafi açıdan da çıktığı için zaman zaman Balıkesir etkisinde de kalabilmektedir.

İzmir şehri merkez olarak, dış kuşakta kalan Dikili-Bergama-Kınık üçlüsü gerçek anlamda birincil dereceden olmasa da, İzmir ile irtibatlı ve gelişim trendlerinde şehre göreceli bağlı çalışan bir dış kabuk alanı oluşturmakta olup, İzmir şehrine oranla doğrudan etki alanı olarak kabul edilen 90 km yarı çaplı alanın dışında kalsa da bu çalışmada İzmir’den soyutlanamadığı için kapsam içine alınmıştır. Gayri safi harcamalarda ve işgücü potansiyellerinde İzmir’le birlikte hareket eden bir kuşak oluşturmaktadır. Bu kuşağın dışında İzmir etkisi azalmakta ve daha ziyade İstanbul etkisi kendini hissettirmektedir. Bu alt yörenin güney ucu Çandarlı’da son bulmaktadır.

Page 93: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi

Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresi Yenişakran, Zeytindağ ve Çandarlı'yı kendi kuzeyinde bırakmaktadır, Çandarlı'da geliştirilmesi önerilen yeni liman dikkate alındığında, Aliağa’nın sanayii gelişimlerinin kuzeye doğru kayması, Zeytindağ yerleşmesine doğru ise Yenişakran ve Çandarlı’da olacağı gibi liman arkası destek unsurlarının yönelmesi olasıdır. Özellikle Çandarlı’nın yaklaşık 70.000 nüfusu barındıracak ikincil konutu içerecek planlama alanındaki mevcut konutların, ikincil sıfatından ayrılması söz konusu olacaktır.

Rafinerinin kurulması ile ikincil konut alanı olma yolundaki gelişimini terk eden Aliağa, Petro-Kimya tesisleri ve haddehanelerle tam anlamıyla bir sanayi şehri görünümü alma eğiliminde ise de sanayilerin mevcut kalifiye işgücünü barındıramaması şehri bir karmaşa içinde bırakmaktadır. Ancak, yerleşmenin sahip olduğu nüfus yoğunluğu 209 kişi/km2 görülmesine karşın şehirsel nüfus artış hızı ‰ 38,85’dir.

Aliağa yöresinde görülen bu hızlı nüfus artışının aynı tempoda devam ettiği düşünülecek olursa 2020 yılında 100.000’e erişmesi beklenebilir. I. Stratejik Plan Döneminde önerilmiş ve yapımı devam etmekte olan demiryolu şebekesi çift hat olarak elektrifikasyonu ile tamamlanmış ancak, günümüze değin kullanıma açılamamıştır.

Yörenin etkin özellikleri dikkate alınacak olursa söz konusu elektrifikasyon hattının kullanımına bağlı olarak çevre değerleri ile barışık ve özellikle organize sanayiinin Aliağa da yer seçmesi uygundur. İzmir şehrinin gelecekteki dış dünyaya açılma kapılarından biri olarak düşünülen Çandarlı Limanının burada yapılması, İzmir ile bağlarını güçlendirecektir. Bu nedenle kara ve demir yolu açısından güçlü bağlantılar bu strateji alt yöresi için gerekmektedir.

Bu kesim her ne kadar kendine yeterli bir alt yöre olduğunu kanıtlar durumda ise de, İzmir şehri ile güçlü bağlantılarının olmaması durumunda hizmet sektöründe teklemeler görülecektir. Bu bağlamda Aliağa’ya tek destek Menemen’den gelecektir. Her ne kadar İzmir Büyükşehir bütününe yapışmış görünse de Menemen ziraat, imalat ve hizmet sektörlerinde büyük pay sahibidir. Sahip olduğu serbest bölge, Menemen’in İzmir ile olan bağlantılarını daha da güçlendirmiş ve Menemen’e bir ivme vermiştir. Ayrıca Menemen’de kurulması planlanan Plastik Organize Sanayi Bölgesi yerleşmenin imalat konusunda da belirli ihtisaslaşmaya gittiğini kanıtlamaktadır.

İDESBAŞ olarak bilinen Serbest Bölge tam kapasite çalıştığı takdirde, işgücü yanında 13-15 bin kişilik bir hizmet sektörünü de besleyecektir. Diğer gelişim trendleri doğrultusunda Menemen’in kişisel hizmetler işgücü, Aliağa’nın üzerine çıkacaktır. Bu bağlamda Menemen’in 1990 yılında 29.006 olan şehir nüfusu 2000 yılında 46.079’a çıkmış bu da bize ‰ 46,27’lik oranla İzmir ili içinde en yüksek şehir nüfusu da artışlarından birini vermiştir. Son on yılda artan erkek nüfus da işgücü potansiyeli açısından dikkat çekicidir. Menemen nüfusunda geçmiş yıllardaki düşüşler daha ziyade 1985 yılında ziraat sektöründe çalışan nüfusun % 28 civarlarından % 9,8’e düşmesinden kaynaklanmış görülmektedir. Menemen’de bulunan Serbest Bölgenin

Page 94: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

ve diğer sanayii ve hizmet sektörünün değişmesinin sağlayacağı istihdam ile Menemen nüfus gelişim süreci hızlanacaktır.

Menemen’in Aliağa bağlantısı dışında Emiralem üzerinden Muradiye ve Manisa ile bağlantısı bulunmaktadır. Topografik olarak dar bir koridor oluştursa da Manisa-İzmir, Manisa-Aliağa bağlantılarının bir kısmı bu strateji aksından yapılmaktadır. Bu yörenin önemli bir yük taşıma ekseni olabileceği düşünülmektedir. Potansiyel açıdan yeni gelişim alanlarının olmaması, bu kesimleri temel strateji alanlarından uzak tutabilmektir. Zira tarımsal potansiyeli kısıtlı olan bu alanın bir tarafta Manisa Organize Sanayi Bölgesi ve Muradiye’nin kontrolsüz gelişim alanları ile potansiyel sahibi Menemen arasına sıkışmış olması, alanı strateji açısından önemli bir duruma getirmektedir.

Gediz strateji alt alanı olarak andığımız bu alt yörenin batısı, İzmir yakın çevresinin temel özellikler açısından bütünüyle korunması gereken bir yöresini belirlemektedir. Gediz deltası olarak tanınan bu alan, tarımsal verimliğinin olması, sulu tarıma imkan tanıması ve doğal ve kültürel özel değerlere sahip olunması açısından öncelikle korunması gereken bir alan olarak belirlenmektedir. Bu tarımsal bölgenin şehirleşmeye ivme vermeyecek tarzda yatırımları kapsaması gerekmektedir. Tarıma dayalı gelişme süresini muhafaza edecek yörenin göç alma oranının sıfır değerlerinde olması, buna karşın tedrici göç vermesi, yaklaşık 40.000 hektarlık bu delta alanının nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe istihdam edildiği ve 50.000 kişilik bir nüfusu istihdam edebileceği belirlenmiş olup, statik gelişme trendlerine bağlı bırakılması gerekli bir alandır.

İzmir kuzey aksının bu değerlendirmesinde, Aliağa yerleşmesiyle Bergama arasında topografik olarak bir fiziki ayrım söz konusudur. Bu kesimde yerleşmelerin azlığı ve de yoğunluk düşüklüğü aynı zamanda tarım alanlarının da azlığının yarattığı kopukluk, ayrımın bir diğer sebebi olarak görülmektedir. Çandarlı Limanının yapılması zaman içinde bu alanların dolmasına sebep olacak ve Dikili-Bergama-Kınık üçlüsü bu kullanıma destek alan olarak görev yapacaktır.

5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi

İzmir’in doğu aksı olarak bilinen ve kısaca Nif Havzası adı ile andığımız strateji alt yöresinde, Kemalpaşa yerleşmesi en önemli birimi oluşturmaktadır. Yukarı Kızılca, Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerle birlikte nitelikli bir tarımsal havza oluşturmaktadır. Ancak 1970'li yıllarda Kemalpaşa çevresindeki düzensiz sanayileşme tarım alanlarında büyük tahribata yol açmış daha sonraları bu alanların organize bir hale dönmesiyle stratejik bir karar alınmış ve tarım alanlarının tahribatı göreceli de olsa engellenmiştir. Nif çayı havzası adı ile andığımız bu alan yaklaşık 30.000 hektar büyüklüğündedir ve bütünüyle tarımsal aktiviteye yönelmiş veya yöneltilmesi gereken kırsal nitelikli yerleşmelerden oluşmaktadır.

Bu kesimde yer alan Ulucak, alandaki düzensiz sanayileşmeden etkilenmiş ve temel yerleşme odaklarından biri olmuştur. Zira fiziksel mekan analizleri Ulucak’ın Kemalpaşa’ya oranla yerleşmeye daha uyumlu eşiklere sahip olduğunu göstermektedir. 1990 yılı toplam nüfusu 56.075 olan yörenin 2000 yılında 73.114’e çıktığı görülmektedir. Belirttiğimiz üzere kırsal karakterinin ağır basması kırsal

Page 95: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

nüfusun şehirsel nüfusa oranla yaklaşık iki kat oranında olduğunu göstermektedir. 2000 yılı itibariyle Kemalpaşa’da 25.448 olan şehir nüfusuna karşın 47.666 kırsal nüfus bulunmaktadır. Buna rağmen kırsal nüfus artışı bir önceki sayım değerlerine göre ‰ 18,23 artarken şehir nüfusu ‰ 44,20 artmıştır. Bu da bize Nif Havzasının şehirleşme eğiliminin ağır bastığını göstermektedir.

1960-1965 yıllarında nüfusta görülen duraklama, sanayileşme paralelinde, 1980-1990 yılları nüfus değişim sürecinde hızlı bir artışa sebep olmuştur. Toprağın yüksek taban suyu, kalifiye işçiye ve pazara yakınlığı, ulaşım olanaklarının ve enerji temininin kolay olması gibi faktörler sanayi sektörünün gelişimini hızlandırmıştır. Coğrafi açıdan batısında yer alan İzmir’e doğru yayılma imkanına sahip olmaması Gediz-Nif Havzasının doğuya kaymasına sebep olmuştur.

Sonuçta, Bağyurdu tarımsal alanlarının aleyhine bir gelişme yaratılmıştır. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin kurulması, strateji açısından olumlu bir girişim olarak kabul edilmektedir. Sonuçta kişisel kararlara bağlı ve genelde ara mal üreten sanayiler planlı bir gelişmeye girmişlerdir. Buna rağmen sözünü ettiğimiz taban suyunun yüksek olması ve bunun getirdiği cazibe, zamanla bilinçsiz kullanım sonrasında, suyun azalmasına ve Nif çayının kirlenmesine neden olmuştur.

5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

İzmir’in güney aksı olarak kabul ettiğimiz kesimde iki ana alt grup bulunmaktadır. K. Menderes strateji alt yörelerinden, birinci stratejik alt grupta, Menderes-Torbalı-Selçuk lineer bir tarzda dizilmiştir. Lineer dizilmesine karşın, ikinci strateji alt yöresi olan Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz, birinci strateji bölgesi tarafından kontrol altında tutulur görülmektedir. Bu durumda, ikinci strateji alt yörenin ana şehir İzmir'le olan irtibatı özellikle Torbalı tarafından filtre edilir durumdadır. K. Menderes Havzası olarak kabul edilen ve Torbalı’dan başlayarak doğuya doğru uzanan alanda, Tire ve Gökçen yerleşmeleri bu aksın başlama noktasıdır.

Menderes-Torbalı-Selçuk hattında İzmir etkisi Belevi Yöresinde kesilmekte ve Selçuk, Kuşadası etkisinde göreceli de olsa daha bağımsız bir alan oluşturmaktadır. Bu nedenle Torbalı daha ön plana çıkmış, gerek İzmir’e yakınlığı ve gerekse gelişim alanlarına sahip olması İzmir-Selçuk ilişkisini kesmiştir.

Torbalı’nın, İzmir sanayisini çekmesi ve yakınlığa orantılı olarak sanayii alanlarının etkisiyle ortaya çıkan tam anlamıyla olmasa da uydu şehir türü konut yerleşimlerine imkan tanıması, Torbalı'nın şehir nüfusunun son sayım döneminde ‰ 58,76 oranında artmasına sebep olmuştur. Kırsal nüfus ise ‰ 8,85 artmıştır. Bu artışlar doğrultusunda Torbalı şehir nüfusunun 38.099 ve kır nüfusunun 55.117 olduğu bilindiğinden, yörenin tarımsal potansiyeli ve buna bağlı iş gücü kapasitesi net olarak belirmektedir.

Aynı gelişim trendi Menderes’te de görülmüş ve burada da şehirsel nüfus artışı ‰ 57,95 olurken, kırsal nüfus artışı ‰ 25,56 olmuştur. Burada da 2000 sayımlarına göre şehirsel nüfus 16.792, kırsal nüfus 56.210 dur. Söz konusu strateji alt yöresinin farklı bir gelişim trendi gösteren yerleşmesi olan Selçuk’ta ise şehirsel nüfus artışı ‰ 26,93, kırsal nüfus artışı ise ‰ 2,96’dır.

Page 96: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

Şehirsel nüfus 25.414 kırsal nüfus ise 8.180’dir. Bu durumlar açıkça, bize Selçuk'un, Menderes ve Torbalı’ya nazaran daha şehirleşmiş bir yapıda olduğunu göstermektedir. Ancak Torbalı ve Menderes hızlı bir şehirleşme eğilimindedir.

Selçuk'un şehirsel gelişme alanlarının kısıtlı olması, doğusunun topografik açıdan yerleşime uygun olmaması, batısının sit alanları ile sınırlanması, güney kesiminin tarım alanları ve topografik engellerle kapalı olması, kuzey kısmının ise tarım alanları ile sınırlandırılması, Selçuk’ta şehirsel ölçekte kişisel hizmetlerin gelişimini yatayda engellemektedir. Selçuk'un İzmir’in etki alanı sınırı olarak görülen Belevi yerleşmesinin dışında kalması, yerleşmeyi strateji açısından dış kabukta bırakmaktadır. Tarım ve sanayi sektörünün geliştiği güney aksta, Selçuk turizme hizmet eden sektörel bir gelişme içindedir. Tarımın gelişimi kişisel hizmetlerin arkasında gelmektedir.

K. Menderes havzası olarak tanımladığımız bu strateji yöresi İzmir’in kuzeyinde yer alan Gediz Havzasına oranla daha baskın bir tarımsal koridor oluşturmaktadır. 200.000 hektarlık bu tarımsal koridorun yüksek tarımsal potansiyeli yanı sıra, buna bağlı olarak, gelişen çok sayıda yerleşmenin yörede yer almasıdır. Torbalı-Menderes arası, sanayi ve şehirsel konut kullanımına göre gelişirken, Bayındır-Tire’den başlayarak güney-doğuya doğru kayan bu strateji alanın hakim karakteri olan tarımsal aktiviteye oranla gelişimin devam etmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda Tire’ye kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin faaliyete geçmiş olması, yörenin tarımsal ürününün değerlendirilmesine yönelik sanayilerin toplu olarak yer almasını ve tarımsal toprakların tarım dışı kullanılmasını engelleyici bir öğe olarak olumlu görülmektedir.

Havzanın Torbalı-Menderes örneğinde olduğu gibi, tarımsal karakterini riske etmeden bu tür bir değişimde bulunmuş olması, söz konusu strateji alanın hakim karakterinin korunmasında olumlu bir fırsat olarak görülmektedir.

Güney aksın bu alt yöresinin bu nedenle sanayi alanlarının organize sanayi bölgesi şeklinde ve yörenin ekonomik gelişimine bağlı olarak planlanması gerekmektedir. Zira Torbalı yöresi Menderes destekli olarak ve İzmir’e birinci kuşak bağlılığından ötürü, sanayi ve şehirsel çalışma alanlarını çekici büyük potansiyellere sahip, özellikle Pancar ve Tekeli beldelerinde gelişmekte olan sanayi ve ticaret bölgeleri Bayındır-Tire-Ödemiş yöresinin tarımsal aktivitelerinin yakın ve orta dönem içinde özelliklerini koruyacağını ve hatta gelişim yönlerinin bu tarzda olacağının belirtgenidir.

5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

1990-2000 yılları arasında kırsal nüfusu ‰ 10,09 azalan Tire gibi, komşusu Ödemiş’in de kırsal nüfusu ‰ 10,00 azalmıştır. Aynı şekilde Bayındır’ın nüfusu ‰ 5,94 azalmıştır. Bu azalmaya Beydağ ‰ 2,01 ile uyarken bu strateji alt yörede sadece Kiraz’ın kırsal nüfusu ‰ 4,43 artmıştır. Bu dağlımın göstergesi, yörenin yüksek tarımsal potansiyeline karşın kırsal alandaki nüfus azalışını tarım girdilerindeki düşüklük olarak vermektedir. Özellikle Tire-Gökçen yerleşme grubunda tarım ve hayvancılık sektörünün tüm sektörler içindeki payı % 54’den % 52’ye

Page 97: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

düşmüştür. Buna karşı imalat sektöründe % 1’lik bir artış bulunmaktadır. Tire gibi İzmir’e 120 km uzakta olan Ödemiş’in, Tire’den ayrı düşünülmemesi gerekmektedir. Bu iki yerleşmenin birlikte ve rakip olarak gelişmesi alt yörenin gelişmesi olmaktadır.

Tire Ödemiş yerleşmeleri ile birlikte hareket eden Bayındır, ilk iki yerleşmeye nazaran sosyo-ekonomik olarak geriden gelse de, bölgenin tarımsal ürünlerinin hemen hepsini yetiştiren nitelikli tarım topraklarına sahiptir. K. Menderes havzasında yer alması sulu tarım yapma imkanını Bayındır’a sağlamaktadır. Söz konusu alt yörenin coğrafi olarak doğusunda ve ekonomik olarak arkasında yer alan 1985-1990 yılları arasında 17.171 olan şehir nüfusunu 13.862’ye kadar düşüren Bayındır, 2000 yılında ‰ 13.52’lik bir şehirsel nüfus artışına sahne olmuştur. Genelde Bayındır’ın beldeleri de söz konusu artışa sahne olmuştur. Bayındır’ın tarımsal açıdan diğer bir potansiyeli de jeotermal enerjiye sahip olması ve bunun yakın dönemde sera ısıtmacılığında daha yoğun kullanılması nedeniyle çiçekçilik gibi farklı bir ürünün yörede yer almasıdır.

Söz konusu Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeninin dibinde yer alan Beydağ-Kiraz yerleşmeleri gerek sosyal gerek ekonomik açıdan İzmir strateji alanının dışında kalmaktadırlar. Bu alanların topografya tarafından sıkıştırılmış ve bir çıkmaz sokak tarzını almış coğrafi yapı içinde kalmaları sadece batı yönde, Ödemiş istikametine ulaşım olanaklarına sahip olmaları, genelde geri kalmışlıklarının en başta gelen unsurlarından biridir. Özellikle Beydağ’ın 1990 sonrası toplamda ‰ 3,37 nüfus kaybı, Kiraz’ın ‰ 8,52 nüfus artışı, yöre insanının mekansal kayma eğilimi içinde olduğunu kanıtlar durumdadır. Bu kaymanın sosyo-ekonomik değerlendirilmesi, eğilimin Torbalı ve Menderes yönünde olduğunu göstermektedir. Kısa ve orta dönemde bu kaymayı önlemeye yönelik yapılacak yatırımların sanayiden ziyade tarımsal potansiyeli arttırmaya yönelik olması düşünülmelidir. Zira ulaşım ve enerji gibi altyapı olanaklarından yörenin yeterince istifade edememiş olması, sanayii yatırımlarının bu alana kaymasını önlemektedir. Tire ve Torbalı gibi potansiyel alanların konut ve sanayii dokusuna yapılan yatırımların dahi karşılığı alınamamışken jeomorfolojik açıdan sıkıntılı bu yörenin K. Menderes Havzası grubu içinde alt temel strateji alanı içinde kalmasına karşın ayrı bir ikinci kategoride değerlendirilmesi uygun bulunmaktadır.

Güney aksımızın tarımsal potansiyel olarak K. Menderes Havzası içinde kalan Torbalı-Belevi-Tire-Gökçen ve art bölgelerinin sektörler itibarıyla tarım ormancılık ve hayvancılığın diğer sektörlere oranı 1/4 olup, işgücü-nüfus oranı 0,50’dir.

5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

İzmir’in batı aksı aynı zamanda strateji açısından önemli kıyı zonlarını oluşturmaktadır. Daha ziyade ikincil konut ve turizm potansiyellerini yoğun kullanan Karaburun- Çeşme strateji alanının, tarım toprakları açısından kısıtlılığı nüfus yapısına da etki etmiş ve iki ilçenin toplam nüfusu 50.818’e erişmiştir. Bu yörelerin turizm potansiyeli yanında rüzgar enerjisi temin etmede de önümüzdeki dönemlerde kapasitelerinin kullanılması gerekmektedir. Turizm ağırlıklı Çeşme’nin gelişim stratejisinde su potansiyeli kısıtlayıcı bir unsur olarak görülmektedir. Alaçatı Barajına rağmen Çeşme, Alaçatı, Germiyan yerleşmelerinin barındırabileceği nüfus potansiyeli 100.000 kişidir. Buna rağmen Çeşme şehir gelişimi 1985-1992 arasında

Page 98: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

nüfusunu ikiye katlamış ve 20.622 kişiye ulaşmıştır. 2000 yılında ise şehir nüfusu ‰ 20,27 artarak 25.257 kişi olmuştur. Son dönemde toplam artışı ise İzmir il ortalamasının üstüne çıkarak ‰ 23,77’ye ulaşmıştır.

Kınık ve Kiraz gibi İzmir ili içinde uç noktada kalan ve gelişimini tamamlayamamış Karaburun ise kısıtlı tarımsal aktivitesinin yanında gelişimini ağırlıklı olarak iç turizme bağlamış bir yöredir. Ancak ikincil konutların düzensiz gelişimi bu alanı bir karmaşa içine itmiş durumdadır. İkincil konut ağırlıklı olmak üzere 2000 yılındaki nüfus artışı, kırsal kesimlerde il ortalaması olan ‰ 13,60’ın üzerine çıkarak Seferihisar, Gaziemir ve Foça’dan sonra en yüksek değere, ‰ 45,32’ye toplamda ise ‰ 39,91’e ulaşmıştır.

Karaburun yöresi, Mordoğan ile süreç içinde çeşitli tarımsal faaliyetlerin egemen olduğu bir yöredir. Bağcılıktan, tütüne giden süreçte bir dönem başta nergis olmak üzere tarla çiçekçiliğine yönelinmiş, bunda gerekli başarı elde edilememiştir. Tarımsal üründen çeşitlilik bulunmadığı için başarı elde edilememiştir. Tarımsal üründe çeşitliliğin bulunmadığı bu dar kapsamlı alanda son yıllarda tütün ve enginar gelir getirici tarımsal ürünlerdir. Özellikle orta gelir tabakasının turizm olarak tercihi ikincil konut ve yazlık konut kooperatifçiliğinin yaygınlaşmasına sebep olmuş ve kısıtlı tarım alanları bu kapsam içinde konuta dönüşmüştür. Arsa stokunun artması tarım alanlarının azalması paralelinde bir gelişim göstermektedir.

5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Bu strateji alt yöresinin iki yerleşmesi olan Urla ve Seferihisar konut ağırlıklı gelişimlerini hızlı bir tempoda götürmektedirler. İkincil konut olarak başlayan ancak, daha sonra birincil konuta dönüşen bu ivme İzmir’in yeni konut alanlarına sahip olmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bağlamda Urla Toplu Konut Projeleri şehir nüfusunu 25.648’den, 36.579 kişiye çıkarmıştır. Aynı şekilde Seferihisar şehir nüfusu 10.720’den son beş yılda 17.526’ya çıkmıştır.

1990 tarihinde tamamlanan 1/5.000 ölçekli Seferihisar Nazım İmar Planı ise 71.164 kişi öngörmektedir. Urla’nın 1995 yılında tamamlanan aynı ölçekli Nazım İmar Planı ise 94.000 kişi öngörmektedir.

Her iki yörenin yoğun eğimli arazilere sahip olmaması tarımsal gelişim için uygun araziyi sunsa da, gerek toprak kalitesi gerekse yeterli su potansiyeline sahip olunmaması tarımsal faaliyetlerin önünde bir engeldir. Ancak ileride bahsedildiği üzere Seferihisar yöresinin zengin jeotermal kaynaklara sahip olması entansif ve sera tarımının gelişmesine neden olmuştur. Yaz aylarında yoğun kullanılan bu alanlar turizm potansiyeli açısından da şehrin verimli alanlarındandır. Ancak ağırlıklı olarak iç turizme hizmet etmektedirler. Jeotermal kaynaklarının geliştirilmesi Seferihisar için büyük potansiyel olacaktır.

Page 99: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

6. İZMİR İLİNİN MEVCUT YAPISAL ÖZELLİKLERİ, TAHMİN VE PROJEKSİYONLAR

İzmir’in yapısal özellikleri, izleyen kısımda dört başlık altında ele alınmaktadır. Bu başlıklarda sosyal ve ekonomik yapı özellikleri ile jeomorfolojik ve çevresel yapı yanında alt yapı özellikleri incelenmiştir.

6.1 Sosyal Yapı Özellikleri

Sosyal yapı özelliklerinde İzmir ve bulunduğu Ege Bölgesi dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda ilk önce nüfus özellikleri açıklanmaya, izleyen başlıkta eğitim dikkate alınarak nüfusun kalifiye özellikleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Akabinde tüketim özellikleri ortaya konulmuş, sağlık potansiyeli tanıtılarak İzmir’in konut durumu tanımlanmıştır.

Nüfus

Ülke nüfusunun çokluğu fikri gücün bir göstergesi olarak 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar etkisini sürdürmüştür. Bu fikrin temelinde, ülkelerin kültürlerini yaymaları, kendilerini güven içersinde hissetmeleri ve etki alanlarını sağlam bir temele oturtmak istemeleri gibi düşünceler vardır. Ancak günümüzde nüfusun etkisi, onun potansiyel ve aktif gücüyle eş-zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Zira iyi eğitimli, kalifiye ve bilgi olarak nüfusu donanımlı ülkeler; kültürlerini sürdürebilmekte, güven içersinde yaşayabilmekte ve bireylerine refah sağlayabilmektedirler. Nüfus olgusuna bu açıdan bakılmalıdır. Modern dünyada kalabalık nüfuslu ülkeler bir “Pazar” olarak dikkat çekmektedirler. Zaten Çin pazarına giren ihracatçıların temel parolası “her Çinliye ürünümüzü kullandırmak” şeklinde ifade edilmektedir. Böylece kalabalık nüfusa sahip ülkeler diğer ülkeler tarafından potansiyel müşteri olarak görülürken, bu nüfusun gerektirdiği sosyal ve ekonomik problemler ile ülke baş başa kalmaktadır.

Ege Bölgesi nüfus olarak Türkiye’nin üçüncü büyük bölgesidir. Ülkemiz nüfusunun % 7.59’u Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışının toplamda ‰ 16.29 olmasının yanında, şehirlerdeki nüfus artışı ‰ 23.50 oranıyla Türkiye ortalamasının altında iken, köylerdeki nüfus artışı ‰ 5.76 ile Türkiye ortalamasının üzerindedir. Ege Bölgesi nüfus artışları açısından Türkiye değerlerine yakın olduğu için, diğer bölgelere nazaran üstün konumdadır. (Ayrıntılar ilgili tabloda verilmiştir.)

Tablo 6.1 Bölgelere Göre Şehir ve Köy Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı1

1 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.

Page 100: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

0500.000

1.000.0001.500.0002.000.0002.500.0003.000.0003.500.0004.000.000

19271935

19401945

19501955

19601965

19701975

19801985

19902000

0510152025303540

nüfus yıllık artışhızı(‰)

Bölge 1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artışı ‰

Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy

Türkiye 56 473 035 33 656 275 22 816 760 67 803 927 44 006 274 23 797 653 18.28 26.81 4.21

Marmara 13 295 878 10 350 307 2 945 571 17 365 027 13 730 962 3 634 065 26.69 28.26 21.00

Ege 7 594 977 4 344 471 3 250 506 8 938 781 5 495 575 3 443 206 16.29 23.50 5.76

Akdeniz 7 026 489 4 051 596 2 974 893 8 706 005 5 204 203 3 501 802 21.43 25.03 16.30

İç Anadolu 9 913 306 6 412 910 3 500 396 11 608 868 8 039 036 3 569 832 15.78 22.59 1.96

Karadeniz 8 136 713 3 337 392 4 799 321 8 439 213 4 137 466 4 301 747 3.65 21.48 -10.94

Doğu 5 348 512 2 285 798 3 062 714 6 137 414 3 255 896 2 881 518 13.75 35.37 -6.10

Güneydoğu 5 157 160 2 873 801 2 283 359 6 608 619 4 143 136 2 465 483 24.79 36.57 7.67

Bölgeden İzmir’e odaklanırsak, ilin 1927’den bu yana sayım yıllarına göre nüfus ve yıllık nüfus artış hızları grafiği aşağıda verilmiştir. 60 yıllık dönem boyunca İzmir nüfusunun sürekli artma eğiliminde olduğu şekilden rahatlıkla görülmektedir. Ancak dönemler itibarıyla artış oranı değişmektedir. 1945-1965 döneminde hızlı bir artış meydana gelmiştir. Bu dönemdeki artışın temel etmeni “göç”tür. Bu sonuç göç edenlerin toplam nüfustaki payının % 10’un üzerinde olduğundan çıkarılmıştır. Takip eden yıllarda ise nüfustaki artış ‰ 30’lar düzeyinde seyretmiştir. 1990-2000 döneminde yıllık nüfus artış hızı ise ‰ 22’ye düşmüştür.

2000 yılı sayımına göre İzmir nüfus bakımından Türkiye illeri arasında üçüncü sırayı almaktadır.

Şekil 6.1 İzmir’in Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı(1927-2000)1

Tablo 6.2 İzmir’in İlçelere Göre Nüfus ve Yıllık Nüfus Artış Hızı2

1 İzmir-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002. 2 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.

Page 101: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

Yön İlçeler 1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artış

Hızı(‰) Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy

A Balçova 59 825 59 825 0 66 877 66 877 0 11.14 11.14 -

A Bornova 278 300 274 226 4 074 396 770 391 128 5 642 35.46 35.5 32.55

A Buca 203 383 199 130 4 253 315 136 308 661 6 475 43.78 43.82 42.02

A Çiğli 78 462 73 364 5 098 113 543 106 740 6 803 36.95 37.49 28.84

A Gaziemir 44 089 39 905 4 184 87 692 70 035 17 657 68.74 56.23 143.95

A Güzelbahçe 14 269 11 624 2 645 18 190 14 924 3 266 24.27 24.98 21.08

A Karşıyaka 345 734 345 360 374 438 764 438 430 334 23.82 23.85 -11.31

A Konak 721 570 720 502 1 068 782 309 781 363 946 8.08 8.11 -12.13

A Narlıdere 34 844 34 844 0 54 107 54 107 0 44 44 -

B Dikili 23 219 10 023 13 196 30 115 12 552 17 563 26 22.49 28.58

B Bergama 101 421 42 554 58 867 106 536 52 173 54 363 4.92 20.37 -7.96

B Kınık 37 617 17 167 20 450 32 109 13 136 18 973 -15.83 -26.76 -7.49

C Aliağa 42 150 25 450 16 700 57 192 37 537 19 655 30.51 38.85 16.29

C Menemen 76 043 29 006 47 037 114 457 46 079 68 378 40.88 46.27 37.4

C Foça 25 222 12 057 13 165 36 107 14 604 21 503 35.87 19.16 49.05

D Kemalpaşa 56 075 16 354 39 721 73 114 25 448 47 666 26.53 44.2 18.23

E1 Menderes 52 934 9 405 43 529 73 002 16 792 56 210 32.14 57.95 25.56

E1 Torbalı 71 617 21 167 50 450 93 216 38 099 55 117 26.35 58.76 8.85

E1 Selçuk 27 353 19 412 7 941 33 594 25 414 8 180 20.55 26.93 2.96

E2 Bayındır 47 126 13 862 33 264 47 214 15 870 31 344 0.19 13.52 -5.94

E2 Tire 77 314 37 855 39 459 78 658 42 988 35 670 1.72 12.71 -10.09

E2 Ödemiş 124 968 51 620 73 348 128 259 61 896 66 363 2.6 18.15 -10

E2 Beydağ 14 632 5 831 8 801 14 147 5 521 8 626 -3.37 -5.46 -2.01

E2 Kiraz 41 247 7 850 33 397 44 910 10 001 34 909 8.51 24.21 4.43

F1 Çeşme 29 463 20 622 8 841 37 372 25 257 12 115 23.77 20.27 31.5

F1 Karaburun 9 020 2 338 6 682 13 446 2 932 10 514 39.91 22.63 45.32

F2 Urla 35 467 25 648 9 819 49 269 36 579 12 690 32.86 35.49 25.64

F2 Seferihisar 21 406 10 720 10 686 34 761 17 526 17 235 48.47 49.14 47.79

Toplam 2 694 770 2 137 721 557 049 3 370 866 2 732 669 638 197 22.38 24.55 13.6

İzmir iline bağlı ilçelerin 1990 ve 2000 yılı genel nüfus sayımına göre bilgileri yukarıdaki tabloda verilmiştir. Burada ilçeler strateji alt yörelerine göre sıralanmıştır. İlk grupta yer alan İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi sınırları içerisinde kalan merkez ilçeler: Balçova, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe, Karşıyaka, Konak, Narlıdere’dir. Bu ilçeler tablonun yön kolonunda “A” harfiyle gösterilmişlerdir. Diğer ilçelerde meydana getirdikleri alt yöreler itibariyle öbeklendirilmiştir. Dikili, Bergama ve Kınık’tan oluşan “B” bölgesi; Aliağa, Menemen ve Foça’dan oluşan “C” bölgesi; Kemalpaşa “D” bölgesi; Menderes, Torbalı ve Selçuk’tan oluşan “E1” bölgesi; Tire, Bayındır, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz oluşan “E2” bölgesi; Çeşme ve Karaburun’dan oluşan “F1” bölgesi ve son olarak da Urla ve Seferihisar’dan oluşan “F2” bölgesi strateji alt yöreleri meydana getirmektedirler.

1927 yılında şehirde yaşayanların oranı % 48 iken kırsal nüfus % 52 olarak gerçekleşmiştir. Aradan geçen 70 yıllık dönemde bu oranda şehir lehine hızlı bir artış

Page 102: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

vardır. Son iki sayımı ele alırsak; İzmir’in 1990 sayımında şehirde yaşayanlar % 79 iken 2000 yılında bu oran % 81’e çıkmıştır. 10 yılda 2 puanlık bir artış vardır. Diğer taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan içerisinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin etkisi vardır. Sonuç olarak şehirleşme hızlı bir biçimde gerçekleşirse, onarılamayan büyük problemleri ardı sıra getirecektir. Buna en iyi örneğini 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerini söyleyebiliriz.

Aşağıdaki tabloda şehir ve kırsalda yaşayan nüfus oranları verilmiştir. Merkezde % 98’lik bir şehirleşme oranı vardır. Önümüzdeki on yılda yapılması muhtemel değişikliklerle köy statüsünde olan yerler, şehir alanına dahil edilmesiyle bu oranın % 100 olması beklenebilir.

Kemalpaşa’da şehir nüfusunun ilçe toplamı içindeki payının % 29’dan % 35’e çıkmasında, hızla gelişen sanayinin büyük etkisi vardır. Kemalpaşa’da şehir nüfus artışı, kırsaldakine nazaran daha hızlıdır. Aralarında yaklaşık 2 puanlık fark vardır.

Tablo 6.3 İzmir ve İlçe Gruplarına Göre Şehir ve Kırsal Nüfus (%)

Alt Yöreler 1990 Nüfus Sayımı 2000 Nüfus Sayımı

Şehir Köy Şehir Köy Büyükşehir 0.99 0.01 0.98 0.02 Bakırçay-Gediz 0.45 0.55 0.47 0.53 Gediz-Nif 0.29 0.71 0.35 0.65 K. Menderes 0.37 0.63 0.42 0.58 Yarımada 0.62 0.38 0.61 0.39 İzmir 0.79 0.21 0.81 0.19

Bakırçay-Gediz alt yörelerinde şehirleşme değeri % 45’ten % 47’ye yükselmiştir. Yarımada alt yörelerinde şehirde yaşayanların oranı % 61 civarındadır. Bu yüksek değer bölgenin iç ve dış turizm yapısından kaynaklanmaktadır. Hem şehir hem de köy nüfus artışı İzmir ili nüfus artışından daha fazla görülmektedir. Bu durumda nüfus sayımında yazlık sahiplerinin evlerinde bulunması etkin rol oynamaktadır. Urla ve Seferihisar’ın, İzmir Büyükşehir Bütünü ile neredeyse birleşmesi ve bölgenin özellikle her mevsim oturmaya elverişli olması, iki ilçedeki hızlı nüfus artışının diğer bir nedeni olmaktadır.

K. Menderes strateji alt yörelerinde ise şehirde yaşayanların oranı % 37’den % 42’ye artmıştır. Bu sıçramada yine bölgede gelişen sanayi önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Medyan yaş 1935-2000 döneminde 24.14’ten 28.77’ye çıkmıştır. Bu değer Türkiye gibi İzmir’in de genç nüfus potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bunun diğer bir ifadesi ise, 2000 yılındaki genç bağımlılık oranının % 34.06 olmasıdır. Toplam bağımlılık oranı ise % 43.86 olmuştur. Yaşlı bağımlı oranı ise % 9.80’ dir. Bu durumda İzmir’in değerlendirmesi gereken potansiyel bir genç nüfusu vardır. Ayrıca genç bağımlı nüfus 1935’te % 58.14’ten 2000’de % 34.06’ya düşmüştür. Medyan yaşından da nüfusun giderek yaşlandığını görmekteyiz. Genç nüfus

Page 103: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

değerlendirildiğinde konu önem kazanmaktadır. Eğer bu nüfus “kalifiye birey” durumuna getirilmezse, önemini yitirmektedir.

İzmir’de 2000 yılı sayımına göre hane halkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729 hanede yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü de 3.65’tir. Bu değer bize çekirdek aile yapısını göstermektedir. Çocuk sahibi olmada ortalama yaş yaklaşık 27’dir. Diğer taraftan bebek ölüm hızı ‰ 40 ve çocuk ölüm hızı ‰ 6 olarak tespit edilmiştir ki, bu değerler oldukça yüksektir.

İzmir İlinin bütününde 34.157’si erkek ve 24.227’si kadın olmak üzere toplam 58.384 engelli bulunmaktadır. Engellilik türüne göre cinsiyetlerin dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir. İzmir nüfusunun % 1.7’si engellidir.

Tablo 6.4 Engellik Türünün Cinsiyete Göre Dağılımı (2000)

Engellilik Türü Erkek Kadın Görme engelli 4 169 2 719 İşitme Engelli 2 573 2 001 Konuşma Engelli 1 449 889 Fiziksel Engelli 13 356 9 281 Zihinsel Engelli 4 510 2 978 Diğer 3 154 2 523 Birden fazla engeli olanlar 2 630 2 069 Bilinmeyen 2 316 1 767 Toplam 34 157 24 227

İzmir’e Göç

Göç bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü, akrabalarını ve değer verdiği bir çok şeyi bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir. Göç hareketinin temelinde itici ve çekici faktörlerin etkisi vardır. Göç veren yerler “itici faktörler” ile göç alan yerler ise “çekici faktörler” ile donanmıştır. Bu donanımın özünde ise gelir ve kaynak dağılımındaki adaletsizlik yatmaktadır.

İzmir ili, göç veren iller için bir cazibe merkezi olmuştur. Bu nedenle ilimiz göç almada ilk sıralarda yer almaktadır. En başta istihdam, eğitim ve sağlık imkanlarının şehrimizde gelişmesi, göç veren iller için çekim merkezi olmaktadır.

Net göç hızına bakıldığında; 1980 sayım yılına göre İzmir, Kocaeli’nden sonra 2. sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani İzmir sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.

Tablo 6.5 İzmir İli Göç Hızları

Page 104: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

Sayım Yıllar Net Göç Hızı 1980 71.41 1985 38.97

1990 61.79

Sağlıklı Şehirleşme bir sürecin sonucunda meydana gelmelidir. Bu süreç içerisinde şehrin hem üst hem de alt yapısının gelişmesi gerekmektedir. Ancak şehrin kabul sınırları üzerindeki göç alt ve üst yapı, eğitim, konut, gecekondu, ulaşım, istihdam, çarpık şehirleşme ve kültür çatışmalarını beraber getirmektedir. Bu konuda İzmir’de görülen sorunlar aşağıdaki gibi maddelenmiştir: 1

• Hızlı nüfus artışı.

• Konut talebinin karşılanamaması nedeniyle konut politikalarının bütünleşememesi ve konut finansman problemlerinin ortaya çıkması.

• Mevcut şehir dokusunda imar değişiklikleri, sosyal ve teknik alt yapı yetersizlikleri ve bunların getirdiği klimatolojik meseleler.

• Park ve çocuk oyun alanları, otopark, kaldırım vb. sorunlar.

• Yaşlılar ve engellilerin şehirde rahat yaşayabilmeleri için gerekli önlemlerin alınamaması.

• Heyelan bölgesindeki Kadifekale’de yerleşim olması ve Bornova tarım toprağının konutlarla ziyan olması gibi yer seçimindeki yanlışlıklar.

• Koruma havzalarındaki plan dışı yerleşmeler.

• Körfez örneğindeki gibi çevre sorunları.

Yukarıdaki maddeleri bakış açıları doğrultusunda arttırmak mümkündür. Bu nedenle sorunları genel olarak ifade etmek daha uygundur. Literatürde belirtildiği gibi göçün meydana getirdiği sorunlar 4 ana başlık halinde ifade edilebilir:

1. Nüfus yönünden getirdiği sorunlar,

2. Şehirleşme yönünden getirdiği sorunlar,

3. İstihdam yönünden getirdiği sorunlar,

4. Yaşam kalitesi yönünden getirdiği sorunlar.

İzmir ilinde de yukarıda ifade edilen sorunların hepsi yaşanmaktadır.

Göç etmek bireylerin problemlerini çözüyor mu sorusunun cevabını 2002 yılı Nisan ayında İzmir ili şehirsel kesimde yer alan dokuz ilçede yapılmış olan kapsamlı bir anket çalışmasından elde edebiliriz.2 Balçova, Buca, Bornova, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe, Karşıyaka, Konak ve Narlıdere ilçelerinde araştırma kapsamında 1.633 hane ile görüşülmüştür. Bu hanelerden 1.193’ü göç etmiştir. Göç edenlerin yeni yaşamlarının nasıl olduğunu tespit etmek amacıyla şu andaki yaşamlarının kalitesi

1 Tülay YESÜGEY, İzmir’e Göç ve Şehire Getirdiği Sorunlar, 21.yüzyılın eşiğinde İzmir: Sorunlar ve Çözümler Sempozyumu, Tebliğler Kitabı, İzmir Ticaret Odası, 1997. 2 Şenay ÜÇDOĞRUK, M.Vedat PAZARLIOĞLU, İki Değişkenli Probit Tahmin Yöntemi: İzmir'e Göç, VI.Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Tebliğ, Mayıs-2003.

Page 105: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

ile kazançlarının durumu hakkında iki soru sorulmuştur. Alınan cevapların dağılımı aşağıda pay grafikleri halinde verilmiştir.

Şekil 6.2 Kazanç Beklentisinin Gerçekleşmesi

Şekil 6.3 Yaşam Kalitesi Beklentisinin Gerçekleşmesi

Yaşam kalitesi ve kazanç öz itibariyle aynı özelliklere sahip sorulardır. Bu nedenle elde edilen oranlar neredeyse birbirine eşit elde edilmiştir. Göçten sonraki yaşam ve kazancın daha iyi olduğunu belirtenlerin oranı sırasıyla % 40.6 ve % 38.1’dir. Bu sonuçtan anlaşılıyor ki yaklaşık % 60’lık bir kesimin beklentileri gerçekleşmemiştir. Bu iki soru, göçün tüm problemleri çözmediğini göstermektedir. Çünkü göç eden kişilerin şehre getirdikleri artı değerler, yani kalifiye özellikleri düşük olmakta ya da hiç olmamaktadır. Bu durum aşağıda eğitim değişkeninde daha iyi görülebilir.

Ankete katılanların eğitim durumlarına bakıldığında % 56.8’inin ilkokul mezunu, ilkokuldan terk ya da eğitim almamışlardan oluştuğu aşağıdaki tablodan

YAŞAM KALİTESİ BEKLENTİSİ

Değişmedi19%

Daha İyi41%

Daha Kötü16%

Cevapsız24%

KAZANÇ BEKLENTİSİ

Değişmedi23%

Daha İyi38%

Daha Kötü15%

Cevapsız24%

Page 106: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

görülmektedir. Eğer kalifiye eğitim lise ve üstü olarak düşünülürse, bu tür bireylerin oranı % 28’dir.

Tablo 6.6 Eğitim Durumunun Dağılımı

Mezuniyet Durumu Frekans Yüzde Yığmalı Yüzde Eğitim Almamış 123 7.5 7.5 İlkokuldan Terk 84 5.1 12.7 İlkokul Mezunu 721 44.2 56.8 Ortaokul Mezunu 248 15.2 72.0 Lise veya Dengi Okul Mezunu 334 20.5 92.5 Yüksek Okul Mezunu 24 1.5 93.9 Fakülte Mezunu 86 5.3 99.2 Lisans Üstü Eğitim Mezunu 13 .8 100.0 Toplam 1633 100.0

Diğer taraftan göç eden hane halklarının eğitimi ele alındığında tanımlayıcı istatistik değerleri elde edilmiştir.

Tablo 6.7 Hane Halkının Ortalama Eğitimi

N En küçük En büyük Ortalama Std. Sapma Eğitim 1193 .00 17.00 5.6653 3.5487

Hane halkının ortalama eğitimi 5.66 yıl olarak elde edilmiştir. Bu da göç edenlerin ilk okul mezunu olduklarını diğer bir deyişle kalifiye durumlarını göstermektedir. Söz konusu ortalama değer kişilerin göç ettikten sonra yaşam kalitesi ve kazançlarının değişmemesini ya da daha kötü durumda olmasını açıklamaktadır.

İzmir’in il içerisindeki nüfus hareketleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Burada 6 farklı tipte göç ile karşılaşılmaktadır. Bunlar İzmir’den ilçe ve köylere; İlçelerden İzmir ve köylere; köylerden İzmir ve ilçelere şeklindedir. Göç hareketi cinsiyet faktöründen etkilenmemekte olup, cinsiyete göre göçün birbirine istatistiki olarak eşit olduğunu söyleyebiliriz. Göçün hareket yönü ise ilçeler ve köylerden İzmir’e doğrudur. Toplam il içi göç payı % 44’tür. Buna karşılık gelen göç ise % 38’dir. Dolayısıyla göç alıp-vermede İzmir 6 puan dezavantaja sahiptir. Diğer taraftan ilçelerden köylere % 7’lik bir göç payı varken, köylerden ilçelere ise % 10’luk bir göç payı vardır. İlçelerde % 3’lük bir göç alma fazlalığı bulunmaktadır.

Sonuçta İzmir hem ilden hem de kendi il içerisinden göç almaktadır. Doğal nüfus artışının yanında göçten kaynaklanan nüfus artışı da vardır. Doğal nüfus artışının etkileri uzun zamana yani konjonktür dönemlerine yayıldığı için hemen ortaya çıkmamaktadır. Örneğin ilköğretim talepleri 6 yıl sonra, lise talepleri 15 yıl sonra konut talepleri ortalama 25 yıl sonra çıkmaktadır. Bu örneği bireylerin ihtiyaçları doğrultusunda genişletebiliriz. Bunu ihtiyaçların uzun döneme yayılması, planlı alt ve üst yatırımların gerçekleştirmesi sağlayacaktır. Fakat göç ile gelen nüfusun ihtiyaçları, gelen bireylerin yaşlarına göre aciliyet kazanacağından, İzmir’in düzenli şehir dokusunun oluşmasına sekte vuracaktır. İzmir’in sahip olduğu

Page 107: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

kaynaklar etkin ve verimli kullanmaktan ziyade parçalanacağından istenen yatırımların gerçekleşmesi uzun dönem alacaktır.

Tablo 6.8 İzmir İli İçerisindeki Nüfus Hareketleri (1990)

Göç Tipi Erkek Kadın Toplam

İzmir'den ilçelere 7.160 6.760 13.920

Göç tipindeki payı 51.44 48.56 100.00

Toplam göçteki payı 0.09 0.08 0.17

İzmir'den köylere 8.683 8.217 16.900

Göç tipindeki payı 51.38 48.62 100.00

Toplam göçteki payı 0.11 0.10 0.21

İlçelerden İzmir'e 12.247 12.988 25.235

Göç tipindeki payı 48.53 51.47 100.00

Toplam göçteki payı 0.15 0.16 0.32

İlçelerden Köylere 3.117 2.696 5.813

Göç tipindeki payı 53.62 46.38 100.00

Toplam göçteki payı 0.04 0.03 0.07

Köylerden İzmir'e 4.831 4.989 9.820

Göç tipindeki payı 49.20 50.80 100.00

Toplam göçteki payı 0.06 0.06 0.12

Köylerden ilçelere 4.210 3.900 8.110 Göç tipindeki payı 51.91 48.09 100.00

Toplam göçteki payı 0.05 0.05 0.10

Toplam Göç 40.248 39.550 79.798

Toplam göçteki payı 0.50 0.50 100.00

İzmir aldığı göçün sayısallığı dışında, dışa da göç vermektedir. İstatistiki olarak bu göçün analiz edilmesi olanaksız görülmektedir. Ancak genellikle “beyin göçü” olarak nitelenen bu olgunun yurtiçi ve yurtdışı büyük yerleşme merkezleriyle nitelikli hizmet ve üretim odaklarına yöneldiği bilinmektedir. Başka bir deyişle İzmir’in ekonomik olanaklarının giderek kısır döngü içine girmesi, nitelikli iş gücünün ekonomisi daha gelişmiş yörelere doğru kaydırmasına neden olmaktadır. Gerçekte bu bir yarışmadır. İzmir ise bugün için diğer büyük yerleşme merkezleriyle ve sözü edilen odaklarla sürdürdüğü yarışmada geri kalmış bulunmaktadır. Bunun çözümü için İzmir’in tarihi kimliği içinde de izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma getirilmesi ve çağın gerekleri doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal ve fiziki olarak bütünleşmesini sağlayacak hızlandırmış bir metropolitenleşme süreci içine alınması gerekmektedir. Hinterlandının ve etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst düzey karar ve hizmet odakları durumuna getirilecek metropoliten yerleşme merkezleri için, başka bir kimlik arayışı söz konusu edilemez.

Page 108: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

İzmir’de bugün, uluslar arası Bilişim teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin azalması ile Ar-Ge personeli sayısı 2000 yılında ancak binde 10.5’e erişmiştir. Coğrafi yakınlık ve eğitilmiş nüfus gücü arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle özellikle ekonominin yönetim merkezi durumundaki İstanbul bu açıdan yüksek bir çekim gücüne sahiptir ve temellerini oluşturmuş ekonomisiyle bunu giderek hızlandırmaktadır. Ayrıca İstanbul, maaş ve yönetim kalitesiyle çekiciliğini arttırmaktadır. Sayısal verilerin tam olarak bulunmadığı bu olgu içinde, sadece Türkiye İş Kurumu aracılığı ile yurtdışına ülkeden 2001 yılında 20.242 kişinin gönderilmiş olması olayın ciddiyetini kanıtlar görünmektedir. Özellikle ihracat, üretim ve lojistik sektörlerinde uzmanlaşmış iş gücünün bu göç içinde önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.

İstanbul, üretim müdürü, genel müdür, lojistik sektöründe çalışacak deneyimli yöneticiler ile ihracat yöneticilerini en çok arayan pozisyondadır.

Beyin göçü ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin önemi son yıllarda artış göstermektedir. Eğitim, uzun vadeli ekonomik büyümenin en önemli belirleyicisi olduğundan nitelikli insan sermayesinin İzmir’den kaçışı şehre büyük zararlar getirmektedir. İzmir bu boyutta, gelir seviyesi düşüşü ve uzun vadede ekonomik büyümesinin zorlaşmasıyla karşılaşmaktadır. Bu göçün önlenmesi için sayı ve nitelik olarak İzmir’de eğitilen insan göçü ile talep edilen arasındaki dengesizliğin kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca vasıfları belirli işlere, farklı ücret seviyelerinin uygulanması gerekmektedir. İzmir, yaratıcı gücünü teşvik edememektedir. Belirtildiği üzere, araştırma ve inceleme imkanlarının yetersizliği, ihtisaslaşma olanağını zorlaştırmaktadır. Buna karşın İzmir’in teknolojik gelişme ve yeniliklerin merkezi olma için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ve yine İzmir, eğitim harcamalarına gerekli yatırımı yapmadığı sürece bu göçün ivmesini durdurmakta zorlanacaktır. Bu bağlamda son yıllarda, İzmir’de kurulan Ekonomi Üniversitesi gibi kurumlar iletişim olanaklarını arttırmanın yanında yazılımcılık gibi fikir üretiminin yaygınlaşmasına yönelik çalışmalarla gelişime katkıda bulunmaktadırlar. Bu tür yatırımlara yönelinmesi beyin göçünü önlemeye yarayacak girişimler olarak görülmektedir.

Strateji Alt Yörelerinin 2003 Yılı İtibariyle Nüfus Yapısının Genel Değerlendirmesi

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

1990-2003 yılları arasında yapılan nüfus sayımlarını dikkate aldığımızda yörenin toplam nüfusu her bir ilçe bazında ve alt yöre bütününde artış göstermektedir. En büyük nüfusa sahip olan ilçe Konak olmasına karşın, yıllık nüfus artış hızının en çok olduğu ilçenin Gaziemir olduğu görülmektedir.

Yaklaşık son on yıllık bir süreçte yapılan nüfus sayımlarını karşılaştırdığımızda, yörenin yıllık nüfus artış hızında çok büyük bir farkın olmaması sonuçta nüfusunda çok fazla artış göstermediğini göstermektedir. Köy nüfuslarına bakıldığında, yaklaşık on yıllık süreçte % 50’ye yakın bir artış görülmektedir. Ancak toplam nüfus içindeki payında fazla bir değişim görülmemektedir.

Page 109: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

İzmir Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde bulunan ilçelerin şehir nüfuslarına bakıldığında devamlı bir artış görülmekte olup, Karşıyaka ve Konak’a bağlı köy nüfusunda yaklaşık %o 10 bir azalma görülmektedir.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Yörenin köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı şehir nüfusuna oranla daha fazladır. Ancak köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı yüksek olmasına rağmen yıllık nüfus artış hızında yaklaşık %o 1’lik azalma görülmekte ve bu da köy nüfusunun azalışta olduğunu göstermektedir. Yöreye bağlı Kınık İlçesinin hem şehir hem de köy nüfusunda azalma görülmektedir. Kınık’taki bu azalış özellikle şehir nüfusunda daha çok görülmektedir. Dikili ise en çok nüfusa sahip ilçe konumundadır. Ayrıca yıllık nüfus artış hızı da %o 25’in üzerindedir.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi

Gediz strateji alt yöresi nüfusunun ağırlıklı kısmı köylerde görülmekle birlikte yıllık nüfus artış hızı, arada çok büyük bir fark olmamasına karşın, şehir nüfusunda daha çoktur. Ancak şehir ve köy nüfuslarındaki yıllık nüfus artış hızı 2003 yılı itibariyle daha önceki yıllara oranla azalış göstermektedir. En yüksek nüfusa sahip olan Menemen İlçesi ayrıca yöredeki yıllık nüfus artış hızının en yüksek olduğu ilçedir.

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi

Bu alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’nın köy nüfusu şehir nüfusundan daha çoktur. Gerek şehir gerekse köy nüfusu artmaktadır. Ancak şehir nüfusunun yıllık artış hızı daha fazladır.

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

Yöreye bağlı Selçuk dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksek olurken, yıllık nüfus artış hızı şehir nüfusunda daha fazladır. Yörenin toplam nüfusunun, 2003 yılı itibariyle daha önceki yıllara oranla, yıllık nüfus artış hızı artmakta ancak şehir ve köylerin nüfus artış hızı azalmaktadır. En yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip olan ilçe Selçuk İlçesi olup, yıllık nüfus artış hızı en yüksek olan Menderes’tir.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

Yöreye bağlı Tire dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksektir. Şehir nüfusunun yıllık nüfus artış hızı artarken, köy nüfusununki azalmaktadır. En çok köy nüfus artış hızı azalışı Tire’de görülmektedir. En küçük şehir ve köy nüfusuna sahip olan Beydağ’ın, hem şehir hem de köy nüfusu azalmaktadır. En yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip ilçe ise Ödemiş’tir. Yörede en yüksek nüfus artış hızları şehir nüfuslarında görülmektedir.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmektedir. Şehir nüfusu Çeşme İlçesinde daha yüksek olurken, köy nüfus artışı Karaburun İlçesinde daha çok görülmektedir.

Page 110: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

En yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip olan ilçe Çeşme olmakla birlikte şehir nüfus artış hızı da bu ilçede daha çok görülmektedir.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmekle beraber Seferihisar İlçesinde bu artış daha hızlı olmaktadır. Urla en yüksek şehir nüfusuna sahip olurken ,en yüksek köy nüfusuna ise Seferihisar sahiptir.

İzmir İli Toplamı

İl bazında en fazla nüfusa sahip olan yöre İzmir Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresidir. Şehir nüfusu, köy nüfusundan daha fazla olmakla beraber toplam yıllık nüfus artış hızı şehirde daha fazladır. En fazla köy nüfusuna sahip K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi olmakla beraber ayrıca en düşük nüfus artış hızına da sahiptir. En fazla şehir nüfusuna sahip yöre ise İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresidir.

İzmir ili toplam nüfusu, gerek şehir gerekse köy nüfusu olarak, artış göstermekte ve artış göstermesi beklenmektedir.

Page 111: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

Tablo 6.9 İzmir İli Alt Yörelerinin 2000 Yılı Nüfusu ve 2003 Yılı Tahmini Nüfusu

Alt Yöreler İlçeler

2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini

Toplam Nüfus

Yıllık Nüfus Artış Hızı *

Toplam Nüfus

Yıllık Nüfus Artış Hızı **

Şehir Nüfusu

Yıllık Nüfus Artış Hızı *

Şehir Nüfusu

Yıllık Nüfus Artış Hızı **

Köy Nüfusu

Yıllık Nüfus Artış Hızı *

Köy Nüfusu

Yıllık Nüfus Artış Hızı **

Çiğli 113.543 36,95 126.609 36,31 106.740 37,49 119.201 36,81 6803 28,84 7.408 28,40

Karşıyaka 438.764 23,82 470.877 23,55 438.430 23,85 470.554 23,57 334 -11,31 323 -11,16

Konak 782.309 8,08 801.439 8,05 781.363 8,11 800.528 8,08 946 -12,13 911 -12,57

Bornova 396.770 35,46 440.490 34,84 391.128 35,5 434.279 34,88 5.642 32,55 6.211 32,03

Buca 315.136 43,78 358.368 42,85 308.661 43,82 351.042 42,89 6.475 42,02 7.326 41,16

Gaziemir 87.692 68,74 100.956 46,95 70.035 56,23 82.526 54,71 17.657 14,39 18.430 14,28

Balçova 66.877 11,14 69.137 11,08 66.877 11,14 69.137 11,08

Narlıdere 54.107 44,00 61.568 43,06 54.107 44,00 61.568 43,06

Güzelbahçe 18.190 24,27 19.547 23,98 14.924 24,98 16.070 24,66 3.266 21,08 3.477 20,87

[A] 2.273.388 24,43 2.448.991 24,80 2.232.265 23,83 2.404.905 24,83 41.123 63,94 44.086 23,19

Dikili 30.115 26,00 32.530 25,71 12.552 22,49 13.418 22,24 17.563 28,58 19.112 28,17

Bergama 106.536 4,92 108.481 6,03 52.173 20,37 55.427 20,17 54.363 -7,96 53.054 -8,12

Kınık 32.109 -15,38 30.596 -16,09 13.136 -26,76 12.053 -28,68 18.973 -7,49 18.543 -7,64

[B] 168.760 3,92 171.607 5,58 77.861 11,01 80.898 12,75 90.899 -1,76 90.709 -0,70

Aliağa 57.192 30,51 62.715 30,73 37.537 38,85 42.084 38,11 19.655 16,29 20.631 16,15

Foça 36.107 35,87 40.285 36,50 14.604 19,16 15.460 18,99 21.503 49,05 24.825 47,89

Menemen 114.457 40,88 129.115 40,17 46.079 46,27 52.775 45,23 68.378 37,40 76.340 36,72

[C] 207.756 37,06 232.115 36,96 98.220 38,90 110.319 38,72 109.536 35,37 121.796 35,36

Page 112: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

Kemalpaşa 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06

[D] 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06

Menderes 73.002 32,14 80.515 32,65 16.792 57,95 19.884 56,34 56.210 25,56 60.631 25,24

Torbalı 93.216 26,35 101.810 29,40 38.099 58,76 45.217 57,10 55.117 8,85 56.593 8,81

Selçuk 33.594 20,56 35.776 20,98 25.414 26,93 27.523 26,57 8.180 2,96 8.253 2,96

[E1] 199.812 27,41 218.101 29,19 80.305 47,41 92.624 47,57 119.507 15,91 125.477 16,25

Bayındır 47.214 0,19 47.304 0,63 15.870 13,52 16.522 13,42 31.344 -5,94 30.782 -6,03

Tire 78.658 1,72 79.228 2,41 42.988 12,71 44.648 12,63 35.670 -10,09 34.580 -10,34

Ödemiş 128.259 2,60 129.680 3,67 61.896 18,15 65.328 17,99 66.363 -10,00 64.352 -10,26

Beydağ 14.147 -3,37 14.004 -3,39 5.521 -5,46 5.430 -5,54 8.626 -2,01 8.574 -2,02

Kiraz 44.910 8,51 46.120 8,86 10.001 24,21 10.745 23,92 34.909 4,43 35.375 4,42

[E2] 313.188 2,55 316.336 3,33 136.276 15,23 142.673 15,29 176.912 -6,22 173.663 -6,18

Çeşme 37.372 23,77 40.120 23,65 25.257 20,27 26.824 20,06 12.115 31,50 13.296 31,01

Karaburun 13.446 39,91 15.146 39,68 2.632 22,63 3.136 58,40 10.514 45,32 12.010 44,34

[F1] 50.818 27,80 55.266 27,97 28.189 20,51 29.960 20,31 22.629 37,70 25.306 37,27

Urla 49.269 32,86 54.287 32,33 36.579 35,49 40.613 34,87 12.690 25,64 13.691 25,31

Seferihisar 34.761 48,47 40.064 47,33 17.526 49,14 20.238 47,96 17.235 47,79 19.826 46,68

[F2] 84.030 39,03 94.368 38,68 54.105 39,72 60.851 39,17 29.925 37,80 33.517 37,79

İzmir İl Toplamı 3.370.866 22,38 3.616.078 23,41 2.732.669 24,55 2.951.204 25,64 638.197 13,60 664.874 13,65

* : 1999-2000 yılları arası ** : 2000-2003 yılları arası Kaynak : DİE, 2000 İzmir İli Nüfus Sayımı

Page 113: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

Eğitim

İzmir ilinde okuma-yazma bilen oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma-yazma oranı, 1935’te % 34.96 iken bu oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Oran erkeklerde % 96.3'e kadınlarda % 87.4'e yükselmiştir. Okuma-yazma oranındaki 65 puanlık artış iyi bir göstergedir ancak, tek başına yeterli olmamaktadır. Çünkü okuma ve yazma, bilgi edinme yolunda atılan ilk adımdır. Daha sonraki aşamalarda gelince, bir bütün olarak anlam kazanmaktadır.

2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ilimizde 14 ve üstü yaştakilere ait nüfusun % 50’si ilk okul mezunudur. Ayrıca nüfusun yaklaşık % 66’sını ilkokul mezunu, okur-yazar ve eğitimsiz öbeği oluşturmaktadır. Eğer kalifiye birey eğitimi sınırını lise kabul edersek, bu durumda nüfusun yaklaşık % 75’i kalifiye değildir. Gerek İzmir ve gerekse Türkiye için problem bu noktada başlamaktadır. Çünkü İzmir için ortalama eğitim yılı 6.5 yıl ve Türkiye için yaklaşık 5 yıl civarındadır. Türkiye toplum olarak ilkokul mezunu değilken, İzmir de ortaokul mezunu değildir. Bu durumda kesinlikle söylenecek tek bir cümle vardır: “Türkiye’nin tek problemi toplumun eğitim seviyesini yükseltmektir”.

Tablo 6.10 Okuryazarlık ve Eğitim Durumuna Göre Nüfus (1975-2000)1

Eğitim Düzeyleri Sayım Yılları

1975 1980 1985 1990 2000 Eğitimsiz 30.43 28.50 20.08 17.18 10.74 Okur-Yazar 8.46 7.91 7.67 5.19 5.84 İlkokul 47.46 45.26 50.65 52.03 49.07 Ortaokul ve dengi 5.08 5.40 6.16 7.18 8.74 Lise ve dengi 5.59 7.13 9.49 10.97 14.83 Yüksekı öğrenim 2.98 5.79 5.95 7.44 10.78 Toplam 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0

(İzmir ili okul öncesi, ilköğretim ile lise ve dengi okullara ilişkin istatistikler ilgili tabloda verilmiştir2.)

İzmir’de 2002-2003 öğretim yılında toplam 29.594 öğretmen, 615.703 öğrenci, 2.080 okulda 16.301 derslikte eğitim ve öğretim görmektedir.

Bir dersliğe düşen ortalama öğrenci sayısı Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında, İlköğretim okulları düzeyinde 1999-2000 eğitim-öğretim yılında Türkiye ortalaması 59 iken İzmir’de bu oran 41 olarak görülmektedir. Ancak kaliteli bir eğitim standardı olan 24 kişilik sınıf dikkate alındığında, her sınıfta ortalama 17 öğrenci fazlalık olduğu ve sınıfların % 71 fazla kapasiteyle eğitim verdiği görülmektedir.

Genel liselerde Türkiye ortalaması 37 iken İzmir'de bu rakam 32 öğrencidir. Meslek liselerinde ise Türkiye ortalaması 33, İzmir'de ise bu rakam 34'tür. Yine sınıflarda 24

1 İzmir-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002.s.49. 2 Bu istatistikler www.izmirvaliligi.gov.tr adresinden temin edilmiştir.

Page 114: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

öğrenci kapasitesini dikkate aldığımızda yaklaşık % 38’lik aşırı kapasite yüklenimi söz konusudur.

Merkezdeki ilköğretim okullarında çiftli tedrisat yapılmaktadır. Kaliteli eğitim için ise bunun tekli tedrisata inmesi gereklidir. Bu nedenle 24 kişilik baz sınıfı dikkate aldığımızda ihtiyaç olan derslik sayısı 20.000’e yaklaşmaktadır. Mevcut ise 11.135 dersliktir. Sonuçta eksik olan derslik sayısı 8.865’tir.

Yukarıda belirtilen rakamlar yalnızca mevcut durumun iyileştirilmesi içindir. Eğer eğitimdeki hedef 11 yıl zorunlu eğitim ise, yani 6 yaşında alınan bir öğrencinin lise eğitimini tamamladığında meslek edindirme eğitimini de tamamlamış olması durumunda, ihtiyaç miktarları hemen değişecektir. Bu durumda ilköğretim ve liselerin toplam ihtiyacı 24.000 dersliktir. Şu ana kadar yalnızca fiziksel temel ihtiyaçlar bazında eksiklikleri dikkate alınmıştır. Bunun yanında sosyal ihtiyaçları da göz önüne alındığında ihtiyaçlar daha da artacaktır. Bunların ekonomik değerlerinin araştırılması ise ilgili kuruluşlara bırakılmıştır. Stratejik plan açısından konunun önemi 2013 yılında İzmir’in sosyal ve ekonomik hayatında kalifiye bireylerin yer almaya başlamış olması olacaktır.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısına baktığımızda ise okul öncesi eğitimde Türkiye ortalaması 17 iken İzmir 'de 18'dir. İlköğretim okullarında Türkiye geneli 30 öğrenci iken İzmir'de 24'tür. Genel liselerde ise 18 öğrenciye karşılık İzmir'de 14'tür. Meslek liselerinde ise Türkiye ortalaması 13 öğrenci iken İzmir'de bu sayı 14'tür. İzmir İlinin okullaşma oranı ilköğretimde % 99, liselerde ise % 97’dir.

Tablo 6.11 İzmir İli Lise ve Altı Düzeyde Eğitim İstatistikleri

Okul Türü Okul Sayısı Öğrenci

Sayısı Öğretmen

Sayısı Derslik Sayısı Bağımsız Bünyede

Anaokulu(Resmi+Özel) 78 - 3.185 173 273 Anasınıfı (Resmi+Özel) - 475 13.818 765 601 Okul Öncesi Toplamı 78 475 17.003 938 874 İlköğretim Okulu (Resmi+Özel) 1.233 451.624 18.954 10.997 Yatılı İlköğretim. Bölge Okulu 2 1.724 79 57 Pansiyonlu İlköğretim Okulu 1 594 30 24 Özel Eğitim Okulu 3 530 101 57 İlköğretim Okulu Toplamı 1.239 457.472 19.164 11.135 Genel Lise 130 87.883 5.553 2.719 Meslek - Teknik Lise 154 53.355 3.939 1.573 Liseler Toplamı 284 141.238 9.492 4.292 Genel Toplam 1.601 615.713 29.594 16301

İzmir İlinin yüksek öğrenim imkanlarını kapsamında Ege, Dokuz Eylül, Yüksek Teknoloji, Yaşar ve İzmir Ekonomi Üniversiteleri olmak üzere beş üniversite mevcuttur. Bunların ilk üçü kamu, son ikisi ise özel üniversitedir. Bu üniversitelerde toplam 29 Fakülte, 19 Enstitü, 26 Yüksek Okul, 6434 Öğretim elemanı, 74.908

Page 115: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

öğrenci bulunmaktadır. Yüksek öğrenim öğrencilerine yönelik olarak ilimizde beş öğrenci yurdu bulunmakta, bu yurtlarda da 9.756 öğrenci kalmaktadır.

Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun Okuryazarlık Düzeyi Genel Değerlendirmesi ( 2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre )

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

Alt yörenin ortalama % 7’si okuma yazma bilmemektedir. Bu ortalama değer Konak İlçesinde yaklaşık % 1 değeriyle aşılmıştır. Ayrıca Konak İlçesi en fazla okuma yazma bilenin bulunduğu ilçedir. Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu ilçeler ise Balçova ve Güzelbahçe’dir. Alt yöre bazında yüksek öğrenimi bitiren sayısı ortalama % 9 olup bu oranın altındaki ilçeler Buca ve Çiğli’dir. İlçe nüfusunda oransal olarak en çok yüksek öğrenim mezunu bulunduran ilçe ise Narlıdere’dir.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Toplam nüfusa oranla en çok okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Kınık olup, alt yöre ortalamasının % 3 üzerinde bulunmaktadır. En çok okuma yazma bilenin bulunduğu ilçe Bergama olup, bunların yüksek öğrenimi bitirenlerin sayısı alt yöre ortalamasının üstündedir. Ayrıca Bergama en fazla yükseköğretim mezunu bulunduran ilçedir. Yüksek öğrenim mezunu olanların ortalaması % 5’tir. Toplam nüfusa oranla en çok yüksek öğrenim bulunduran ilçe ise Dikili’dir.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi

Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu ilçe Foça İlçesidir. Foça’daki bu oran alt yöre ortalamasının % 4 altındadır. En fazla okuma yazma bilen miktarı ise Menemen’de bulunmaktadır. Yüksek öğrenimden mezun olanların sayısı en çok Menemen’de bulunmasına rağmen yüksek öğrenim mezunlarının nüfusa oranladığımızda en fazla değere, diğer ilçelerden farklı olarak, Foça’da rastlanılmaktadır.

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi

Kemalpaşa’nın % 10’u okuma yazma bilmemekte ve nüfusunun % 4’ü yüksek öğrenim mezunu olmaktadır.

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

En fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe olan Torbalı aynı zamanda en fazla okuma yazma bilenleri de bünyesinde bulundurmaktadır. Yüksek öğrenim mezunları en çok Torbalı’da olmasına karşılık toplam nüfusa oranladığımızda en çok Selçuk İlçesinde görülmektedir.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

Alt yörede en fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Bayındır İlçesidir. Bu ilçedeki okuma yazma bilmeyenlerin oranı alt yöre ortalamasının üzerindedir. En fazla okuma yazma bilen sayısı en çok Ödemiş İlçesinde bulunmaktadır. Yüksek öğrenim mezunlarını toplam nüfusa oranladığımız da en yüksek değere Tire ve Ödemiş’te rastlanılmaktadır.

Page 116: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısı % 5’i geçmemektedir. Okuma yazma bilen sayısı Çeşme’de daha çok görülmekte olup nüfusa oranladığımızda Karaburun ile arasında pek fark görülmemektedir.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Alt yöredeki okuma yazma bilmeyenlerin sayısı nüfusa oranla tüm ilçelerde aynı olup, miktar olarak Urla’da daha fazladır. Okuma yazma bilen ve yüksek öğrenim mezunu sayısı Urla’da daha fazla olmakla beraber toplam nüfusa oranladığımızda Seferihisar ile aynı orandadır.

İzmir İli Toplamı

İzmir ili genelinde okuma yazma bilmeyen sayısı % 7 oranındadır. Bu oran Bakırçay, Gediz–Nif, K. Menderes Kıyı Kesimi ve K. Menderes Kara Kesimi alt yörelerinde aşılmıştır. En az okuma yazma bilmeyen sayısı Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde bulunmaktadır. En fazla okuma yazma bilmeyen sayısı oransal olarak Torbalı ve Kınık’ta görünürken, en az okuma yazma bilmeyen sayısı ise Foça’da görülmektedir. Yüksek öğrenim mezunu sayısı en çok İzmir Büyükşehir Bütünü alt yöresinde olmasına karşılık, toplam nüfusa oranladığımızda Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde görülmektedir. Oransal olarak en fazla yüksek öğrenim mezunu bulunduran ilçe Çeşme olurken, en az bulunduran ise Kınık’tır.

Page 117: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

Tablo 6.12 6 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre Okuryazarlık Durumu

Toplam Top. Nüfus İçinde Oran Bilen Toplam Bitirmeyen Toplam İlk ve Orta

Öğretim

Yüksek öğrenim

Toplam Top. Nüfus İçinde Oranı

Çiğli 97.514 6.394 7% 91.117 17.944 73.164 66.647 6.517 7%

Karşıyaka 401.410 25.202 6% 376.200 70.154 306.000 258.757 47.243 12%

Konak 712.770 53.934 8% 658.825 133.265 525.467 461.874 63.593 9%

Bornova 357.734 20.568 6% 337.164 61.493 275.638 242.543 33.095 9%

Buca 280.181 19.038 7% 261.141 53.187 207.940 191.669 16.271 6%

Gaziemir 64.041 3.259 5% 60.774 11.131 49.637 42.047 7.590 12%

Balçova 62.599 2.725 4% 59.872 9.363 50.501 42.746 7.755 12%

Narlıdere 50.504 3.453 7% 47.051 7.821 39.230 32.414 6.816 13%

Güzelbahçe 14.041 599 4% 13.442 1.977 11.464 9.860 1.604 11%

[A] 2.040.794 135.172 7% 1.905.586 366.335 1.539.041 1.348.557 190.484 9%

Dikili 11.583 793 7% 10.790 2.141 8.649 7.764 885 8%

Bergama 47.591 3.629 8% 43.962 8.886 35.073 32.375 2.698 6%

Kınık 11.751 1.270 11% 10.481 2.469 8.012 7.727 285 2%

[B] 70.925 5.692 8% 65.233 13.496 51.734 47.866 3.868 5%

Aliağa 33.962 1.559 5% 32.401 6.810 25.591 22.891 2.700 8%

Foça 13.863 261 2% 13.602 1.311 12.291 10.189 2.102 15%

Menemen 41.405 3.497 8% 37.908 8.838 29.069 27.159 1.910 5%

Alt Yöreler

İlçeler Toplam Okuma Yazma Bilmeyen

Okuma Yazma Bir Okul Bitirilen Okul

Page 118: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

[C] 89.230 5.317 6% 83.911 16.959 66.951 60.239 6.712 8%

Kemalpaşa 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%

[D] 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%

Menderes 15.185 1.375 9% 13.810 3.053 10.756 10.189 567 4%

Torbalı 33.798 3.625 11% 30.173 7.697 22.472 20.707 1.765 5%

Selçuk 23.049 2.413 10% 20.636 4.847 15.788 14.255 1.533 7%

[E1] 72.032 7.413 10% 64.619 15.597 49.016 45.151 3.865 5%

Bayındır 14.430 2.300 16% 12.130 3.198 8.932 8.388 544 4%

Tire 39.324 3.832 10% 35.492 7.388 28.104 26.018 2.086 5%

Ödemiş 56.373 5.206 9% 51.167 10.754 40.408 37.413 2.995 5%

Beydağ 5.012 439 9% 4.573 899 3.674 3.513 161 3%

Kiraz 9.010 921 10% 8.089 1.748 6.341 5.949 392 4%

[E2] 124.149 12.698 10% 111.451 23.987 87.459 81.281 6.178 5%

Çeşme 23.821 733 3% 23.088 2.872 20.203 15.816 4.387 18%

Karaburun 2.748 120 4% 2.628 367 2.261 1.793 468 17%

[F1] 26.569 853 3% 25.716 3.239 22.464 17.609 4.855 18%

Urla 33.915 1.838 5% 32.077 5.594 26.483 22.874 3.609 11%

Seferihisar 16.245 867 5% 15.377 2.499 12.876 11.132 1.744 11%

[F2] 50.160 2.705 5% 47.454 8.093 39.359 34.006 5.353 11%

İzmir İl Toplamı 2.496.271 172.142 7% 2.324.090 452.932 1.870.918 1.648.786 222.132 9%

Kaynak: DİE, 2000 İzmir İli Nüfus Sayımı

Page 119: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

Tüketim Yapısı

1994 yılında DİE’nin yaptığı Hane Halkı Tüketim Anketi verilerinden hareketle Ege Bölgesi için düzenlenen tüketim harcamaları, ilgili tabloda verilmiştir. Bu tabloda tüketim harcama büyüklüğü hem 1994 hem de 2003 fiyatları itibariyle verilmektedir. Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’ü konut ve kira, ve % 10’u ise giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu harcamalara yönlendirilmektedir ki bu durum gelir yapısındaki düşüklüğü göstermektedir. Zaten sağlık, eğitim ve otel-lokanta-pastane gibi sosyal harcamaların düşüklüğü bu kanaati doğrulamaktadır. Ayrıca insan sermaye modellerinin temel açıklayıcı değişkeni olan eğitim harcamalarının yüzdesi, ev eşyası kalemi yüzdesinin yaklaşık sekizde biridir.

Tablo 6.13 Ege Bölgesinin Harcama Kalemlerine Göre Tüketim Yapısı

Harcama Kalemleri Ege Bölgesi Ege Bölgesi Toplam Harcamasındaki Payı

Türkiye Payı 1994 2003

Gıda, içki, tütün 6.404.794 46.076.088.036 35.00 14.56 Giyim, ayakkabı 1.756.123 12.633.548.862 9.60 15.88 Konut ve Kira 4.132.624 29.730.097.056 22.58 14.66 Ev eşyası 1.659.223 11.936.450.262 9.07 14.90 Sağlık 467.591 3.363.849.654 2.56 14.58 Ulaştırma 1.690.135 12.158.831.190 9.24 15.59 Eğlence ve Kültür 374.294 2.692.671.036 2.05 13.16 Eğitim 192.064 1.381.708.416 1.05 10.86 Otel,lokanta,pastane 576.957 4.150.628.658 3.15 16.12 Çeşitli mal ve hizmet 1.046.774 7.530.492.156 5.72 15.26 Toplam 18.300.579 131.654.365.326 100.00

Ege Bölgesi tüketim yapısı ayrıntılı özelliklerinin değerlendirildiği bir çalışmada1 bazı senaryolar oluşturulmuştur: Senaryo, hane halkı reisinin yaşının 43, gelirinin her harcama kalemi için ortalama gelire sahip, hane halkı büyüklüğünün 4, hane halkı reisinin bulunduğu ev itibariyle normal kat veya lüks binada ve gelişmiş sokakta oturduğu, lise mezunu ve yevmiyeli olarak çalıştığı kabul edilmiştir. Böylece modelde katsayı tahminleri kullanılarak en düşük, düşük, orta, yüksek ve en yüksek düzeydeki harcama olasılıkları elde edilmiştir. İlgili tabloda toplam tüketim harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama olasılıkları orta harcama gurubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence, otel, sigara ve diğer harcama olasılıklarında ise bu defa yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Konut, sağlık, ve eğitim harcama olasılıkları en düşükten en yükseğe doğru artış göstermiştir.

Tablo 6.14 Ege Bölgesi İçin Toplam Tüketim Harcamalarına Ait Senaryolar 1 Hamdi EMEÇ, Ege Bölgesi Tüketim Harcamaları İçin Sıralı Logit Tahminleri Ve Senaryo Sonuçları, DEÜ-SBE dergisi, 2002.

Page 120: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek Gıda 20.674 0.106 0.200 0.267 0.259 0.165 Giyim 14.890 0.152 0.202 0.231 0.230 0.182 Konut 14.943 0.042 0.097 0.197 0.331 0.331 Ev Eşyası 13.440 0.108 0.164 0.223 0.259 0.243 Sağlık 4.195 0.160 0.184 0.206 0.225 0.222 Ulaştırma 13.973 0.116 0.174 0.233 0.264 0.211 Eğlence 10.759 0.099 0.149 0.221 0.278 0.251 Eğitim 2.771 0.051 0.096 0.170 0.287 0.393 Otel 8.280 0.152 0.188 0.219 0.232 0.205 Diğer 17.138 0.081 0.146 0.225 0.289 0.257 Sigara 7.938 0.167 0.192 0.212 0.223 0.204

Gıda alt kalemlerine ait senaryoların bulunduğu tabloda görüldüğü gibi ekmek, et ve balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Süt, sebze, çikolata ve alkolsüz içeceklerde bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Gıda özleri ve alkollü içeceklerde harcama olasılıkları, harcama gruplarında en düşükten en yükseğe doğru artmış, bunu tam tersi olarak şeker ve kahvede harcama olasılıkları en düşükten en yükseğe doğru düşüş göstermiştir. Hayvansal yağların harcama olasılıkları ise her kategoride birbirine yakın olasılık değerleri almıştır.

Tablo 6.15 Ege Bölgesi İçin Gıda Alt Kalemlerine Ait Senaryolar

Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek Ekmek 9.328 0.166 0.249 0.263 0.210 0.109 Et 15.648 0.167 0.219 0.240 0.216 0.155 Balık 7.359 0.191 0.215 0.218 0.204 0.170 Süt 13.146 0.129 0.192 0.234 0.243 0.201 Hayvansal yağlar 7.650 0.188 0.206 0.213 0.208 0.183 Sebze 8.118 0.139 0.187 0.220 0.235 0.218 Şeker 4.532 0.233 0.234 0.213 0.181 0.136 Çikolata 9.147 0.154 0.191 0.217 0.225 0.210 Gıda Özleri 3.863 0.151 0.177 0.203 0.226 0.240 Kahve 6.806 0.275 0.239 0.200 0.162 0.121 Alkolsüz 8.509 0.130 0.178 0.227 0.249 0.214 Alkollü 1.815 0.099 0.140 0.190 0.255 0.314

Bu çalışmada DİE’nin 1994 yılı hane halkı gelir dağılımı ve tüketim harcamaları anket verilerinden hareket ederek Ege Bölgesindeki hanelerde en düşük düzeyde harcama yapanlardan en yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru gelirlerindeki artış toplam gıda, giyim, konut, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, eğlence vb. harcamaları ile kişisel bakım ve malzemeler ile haberleşme gibi çeşitli mal ve hizmet şeklinde olan diğer harcamaları arttırdığı görülmüştür. Yaştaki artış ise gıda, konut ve diğer

Page 121: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

harcamaları arttırmaktadır. Ücretli ve maaşlı çalışan hane halkı reisleri ile işverenlerin yevmiyeli çalışan hane halkı reisine kıyasla en düşük düzeydeki harcama düzeyinden en yüksek harcama düzeyine doğru daha fazla eğitim harcamaları yaptıkları görülmektedir. Ücretsiz aile işçisi veya iktisaden faal olmayan hane halkı reisleri ise yevmiyeli çalışan hane halkı reislerine kıyasla daha fazla konut harcaması yapmaktadır. Gıda alt kalemlerine bakıldığında ise hane halkı reisinin eğitim durumunda süt ve alkolsüz içeceklere yapılan harcamada, üniversite ve üstü mezun olanların lise mezunlarına kıyasla en düşük düzeyde harcama yapanlardan en yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru daha fazla olduğu görülmüştür.

Toplam tüketim harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence ve diğer harcama olasılıkları ise yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş, en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Gıda alt kalemlerine ait senaryolarda ise ekmek, et ve balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında beklendiği gibi düşüş göstermiştir. Süt, sebze, çikolata ve alkolsüz içeceklerde bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış görülmüş ve en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Hayvansal yağların harcama olasılıkları ise her kategoride birbirine yakın olasılık değerleri almıştır.

Burada üzerinde durulması gereken nokta, hanelerin harcamalarının temel ihtiyaçlarında yoğunlaşmakta olduğudur. Bu durum gıda ve barınmaya bağlı harcamaların yoğunluk kazanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla iç ticaret ve sanayi bu alanlarda yoğunlaşmaktadır. İç piyasanın canlanması ise gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak politikaların sonucunda oluşacaktır.

İstihdam

İzmir’in son 20 yıldaki işgücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun ortalama % 54’ünün işgücü olarak değerlendirildiğini ilgili tablodan görmekteyiz. Bu işgücünden istihdam edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4 civarındadır. Bu dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. Bu değerler nüfus sayımlarından elde edilen değerler olup psikolojik faktörler ve anket hatalarını göz önüne alındığında işsizlik oranının daha da yüksek olması beklenmektedir.

İstidam faktöründeki cinsiyet olgusuna göre toplam işgücünün ortalama % 31.9’u kadınlardan meydana gelirken, kadın nüfusunun % 71.7’si ilkokul mezunu yada eğitimsizdir. Bu oran kadınların işgücünde daha az yer aldığını göstermekle beraber, ayrıca kadının toplumdaki sosyal statüsünün de, işgücünde yer almaları önünde engeller çıkardığını göstermektedir. Diğer taraftan, özellikle 1999 krizinden sonra işsiz kadınların oranı erkeklerden 3.1 puan daha fazla olmuş ve % 12.9 olarak gerçekleşmiştir.

Tablo 6.16 Cinsiyete Göre İşgücü (1980-2000)

Page 122: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

Açıklama Cinsiyet Sayım Yılları

1980 1985 1990 2000

İşgücü1 Toplam Erkek Kadın

848 240[56.8] 614 115[79.2] 234 125[32.6]

953 168[53.9] 702 459[76.5] 250 709[29.4]

1 145 300[54.4] 824 182[76.4] 321 118[31.3]

1 436 185[52.2] 968 725[70.2] 467 460[34.1]

İstihdam2 Toplam Erkek Kadın

808 963[95.4] 583 443[95.0] 225 520[96.3]

902 930[94.7] 661 536[94.2] 241 394[96.3]

1 080 346[94.3] 773 661[93.9] 306 685[95.5]

1 281 008[89.2] 873 949[91.2] 407 059[87.1]

İşsiz3 Toplam Erkek Kadın

39 277[4.6] 30 672[5.0] 8 605[3.7]

50 238[5.3] 40923[5.8] 9 315[3.7]

64 954[5.7] 50 521[6.1] 14 433[4.5]

155 177[10.8] 94 776[9.8]

60 401[12.9]

Tablo 6.17 Ekonomik Faaliyete Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı

Sektörler Cinsiyet Sayım Yılları (%)

1980 1985 1990 2000

Tarım Toplam Erkek Kadın

37.4 26.2 66.3

35.5 25.1 64.1

32.3 21.9 58.5

28.5 18.7 49.6

Sanayi Toplam Erkek Kadın

20.1 22.5 13.8

19.8 22.3 12.8

20.3 22.5 14.7

20.6 23.2 15.0

İnşaat Toplam Erkek Kadın

5.7 7.8 0.1

5.5 7.4 0.2

6.3 8.7 0.3

5.3 7.6 0.4

Hizmet Toplam Erkek Kadın

35.5 42.2 18.2

38.5 44.4 22.5

40.0 45.6 25.7

45.5 50.4 34.8

Diğer Toplam Erkek Kadın

1.3 1.2 1.5

0.7 0.8 0.4

1.2 1.3 0.8

0.1 0.1 0.1

İzmir’de 1980 ve 2000 döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’ü tarımda, % 20.2’si sanayide, % 5.7’si inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir. İstihdamda tarımın oranı 8.9 puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan artmıştır. Dolayısıyla tarımdaki azalmayı hizmetlerdeki artış karşılamaktadır. Türkiye’deki istihdamın % 45’i tarımdadır. Bu nedenle İzmir’de bu oranın 2000 yılında % 28.5’e düşmesi sevindiricidir. Ancak AB çekirdek ülkelerinde bu oran % 10’un altındadır. Bu nedenle tarımsal işgücündeki atıl nüfus aktif alanlara kaydırmalıdır.

1 İşgücü satırındaki yüzdeler; “İş Gücüne Katılma Oranı”nı gösterir. 2 İstihdam satırındaki yüzdeler; “İstihdam Oranı”nı gösterir. 3 İşşizlik satırındaki yüzdeler; “İşsizlik Oranını” gösterir.

Page 123: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

İzmir’in atılım yapması için bilgi birikiminin kuvvetli olması gerekmektedir. Bu bilgi birikimi aşağıda verilen tablo ile irdelenecektir.

Tablo 6.18 Yapılan İşe Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı

Yapılan İş Cinsiyet Sayım Yılları

1980 1985 1990 2000 İlmi ve Teknik Elemanlar, Serbest Meslek Sahipleri ve Bunlarla İlgili Diğer Meslekler

Toplam Erkek Kadın

6.3 5.6 8.2

7.5 6.7 9.6

7.7 6.8 10.2

9.9 8.6 12.8

Müteşebbisler, Direktörler ve Üst Kademe Yöneticileri

Toplam Erkek Kadın

1.5 1.9 0.3

1.4 1.8 0.3

1.5 1.9 0.4

1.9 2.4 0.7

İdari Personel ve Benzeri Çalışanlar Toplam Erkek Kadın

5.2 4.4 7.3

5.2 4.3 7.8

5.9 4.8 8.8

8.2 6.1 12.8

Ticaret ve Satış Personeli Toplam Erkek Kadın

7.4 9.5 1.7

7.9 9.8 2.5

8.9 11.0 3.6

9.6 11.5 5.6

Hizmet İşlerinde Çalışanlar Toplam Erkek Kadın

7.4 9.0 3.3

8.1 9.6 3.9

8.4 10.0 4.6

9.6 11.1 6.4

Tarım, Hayvancılık, Ormancılık, Balıkçılık ve Avcılık İşlerinde Çalışanlar

Toplam Erkek Kadın

37.3 26.1 66.0

35.5 25.1 64.0

32.4 21.9 58.6

28.6 18.8 49.6

Tarım Dışı Üretim Faaliyetlerinde Çalışanlar ve Ulaştırma Makinelerini Kullananlar

Toplam Erkek Kadın

35.0 43.4 13.2

34.3 42.6 11.8

35.1 43.6 13.7

32.1 41.4 12.0

Diğer Toplam Erkek Kadın

0.1 0.1 0.0

0.0 0.0 0.0

0.0 0.0 0.0

0.1 0.1 0.0

İstihdamdaki bilgi birikimini gösteren faaliyetler; teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, üst kademe yöneticiler dallarında yapılan işlerdir. Bunların İzmir istihdamındaki yeri ise % 11.8’dir. Bu kesim bilgiyi üretecek ve kullanacak grup olduğundan bu oranın yüksek olması beklenmektedir. İzmir’in gelecekteki hedeflerini gerçekleştirmede bu kesimin yaptıkları faaliyetlere ihtiyaç vardır. Bu konuda Araştırma-Geliştirme-Uygulama bilgisine sahip bireylerin İzmir istihdamında eksikliği hissedilmektedir.

İzmir istihdamının % 62’si ücret, maaş veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. İşveren konumunda olanların % 4 olduğu görülmektedir. Diğer taraftan kendi hesabına çalışanların oranı % 16.7’dir. Burada dikkati çeken nokta ücretsiz aile işçilerinin çokluğudur. Bu oran içerisinde gizli işsizlik saklanmaktadır. Ayrıca bu grupta kadınların oranının fazlalığı dikkat çekmektedir.

Page 124: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

Tablo 6.19 İşteki Duruma Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı

İşteki Durum Cinsiyet Sayım Yılları

1980 1985 1990 2000 Ücretli, maaşlı veya yevmiyeli Toplam

Erkek Kadın

54.4 59.2 42.0

56.9 61.6 43.9

60.8 65.8 48.1

62.0 67.0 51.2

İşveren Toplam Erkek Kadın

2.0 2.6 0.3

1.8 2.4 0.4

2.2 2.8 0.7

4.0 5.0 1.9

Kendi hesabına Toplam Erkek Kadın

22.1 28.9 4.6

21.1 27.3 4.2

18.7 23.7 6.2

16.7 21.8 5.8

Ücretsiz aile işçisi Toplam Erkek Kadın

21.3 9,0 53.1

20.2 8.7 51.6

18.3 7.7 45.0

17.3 6.2 41.1

Diğer Toplam Erkek Kadın

0.2 0.3 0.0

0.0 0.0 0.0

0.0 0.0 0.0

0.0 0.0 0.0

Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun İşgücüne Dağılımının Genel Değerlendirmesi (2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre)

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

İl genelinde en yüksek işgücüne sahip olan İzmir Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinde, toplam nüfus içindeki işgücü sayısı en yüksek olan ilçe Konak’tır. İşgücü sayısının ilçenin toplam nüfusuna oranı en yüksek değere Gaziemir İlçesinde erişir. Ayrıca istihdam edilen işgücünün toplam işgücü sayısına oranı da en yüksek değerli ilçedir. Ancak Gaziemir ilçe nüfusu, Konak ilçe nüfusunun % 10’undan daha azdır. Yörede istihdam edilen işgücü yöredeki toplam işgücü sayısının % 90’ını aşmamaktadır. En fazla işsizlik oransal olarak Çiğli İlçesinde görülüp değeri toplam nüfusa göre % 8.43, toplam işgücüne göre ise % 18.83’lük bir paya sahiptir.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Yörenin, toplam nüfus içindeki istihdam edilen işgücü sayısı en yüksek olan ilçesi Kınık’tır. Ancak Kınık’ın ilçe nüfusu yöre içindeki en düşük nüfusa sahiptir. İlçelerin işsizlik oranı % 10-15 arasında değişmektedir.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi

İzmir ili genelinde nüfusa oranla en yüksek işgücüne sahip olan Gediz Alt yöresinde işgücü sayısı bakımından güçlü olan ilçe Foça İlçesidir. Foça İlçesinde % 5’in altında işsizlik vardır. İlçe, istihdamın en fazla ve işsizliğin en az olmasının yanında, en düşük nüfusa da sahiptir. En yüksek işsizlik ve en düşük istihdamın görüldüğü Menemen İlçesi ise yörenin en yüksek nüfusuna sahiptir.

Page 125: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

[D] Gediz – Nif Strateji Alt Yöresi

Yöredeki tek ilçe olan Kemalpaşa’da işgücü sayısının toplam nüfusa oranı % 41’dir. Bunun % 35’i istihdam edilirken, % 6’lık kısmı ise işsizdir.

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

Toplam nüfusa oranladığımızda en yüksek işgücüne sahip olan Menderes İlçesi yöre bazında en yüksek istihdama sahiptir. Yörede en fazla nüfusa sahip olan Torbalı İlçesinde yörenin en yüksek işsizliği görülür.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

Toplam nüfusa oranla işgücü sayısı en çok Bayındır İlçesindeyken, en fazla işgücüne sahip olan ilçe Ödemiş’tir. En yüksek istihdam ile en düşük işsizlik Tire’de görülürken, en düşük istihdam ile en yüksek işsizlik Kiraz’da görülmektedir.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

Çeşme yaklaşık % 17 ile en yüksek işsizliğe sahip iken, Karaburun en yüksek istihdamı bulundurmaktadır. Ancak Çeşme’nin nüfusu Karaburun’un nüfusunun yaklaşık dokuz katıdır.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

İlçe nüfusu yüksek olan Urla’nın istihdam edilen işgücü miktarı en yüksektir. Daha düşük nüfusa sahip olan Seferihisar İlçesi ise toplam nüfusa oranla en yüksek işgücüne sahip olmanın yanında, Çeşme’den daha yüksek bir işsizlik yaşanmaktadır.

İzmir İli Toplamı

İzmir İlinin işgücü sayısı toplam nüfusunun % 50’sini geçmemektedir. İl bazında en yüksek nüfusa, işgücü sayısına, istihdama ve işsizliğe İzmir Büyükşehir Bütünü Alt yöresi sahiptir. İşgücü sayısının toplam nüfusa oranında, il toplamından yüksek değerler başta Gediz Alt Yöresi olmak üzere İzmir Büyükşehir Bütünü, Gediz ve K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresinde görülmektedir. En düşük istihdama ve işgücüne ise Gediz–Nif Alt Yöresi sahiptir.

Page 126: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

Tablo 6.20 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre İşgücü Durumu (DİE 2000 Nüfus Sayımı)

Alt Yöreler İlçeler Toplam Nüfus

Toplam İşgücü İstihdam İşsiz

İşgücü Sayısı

Top. Nüfusa Oranı (%)

İstihdam Miktarı

Top. Nüfusa Oranı (%)

Top. İşgücüne Oranı (%)

İşsiz Sayısı

Top. Nüfusa

Oranı (%)

Top. İşgücüne Oranı (%)

Çiğli 86.618 38.767 44,76 31.466 36,33 81,17 7.301 8,43 18,83

Karşıyaka 359.627 156.900 43,63 131.015 36,43 83,50 25.885 7,20 16,50

Konak 636.185 275.563 43,31 230.127 36,17 83,51 45.436 7,14 16,49

Bornova 320.795 150.519 46,92 129.447 40,35 86,00 21.072 6,57 14,00

Buca 248.029 108.175 43,61 90.659 36,55 83,81 17.516 7,06 16,19

Gaziemir 56.981 29.726 52,17 26.730 46,91 89,92 2.996 5,26 10,08

Balçova 57.269 24.017 41,94 20.018 34,95 83,35 3.999 6,98 16,65

Narlıdere 45.930 25.118 54,69 21.816 47,50 86,85 3.302 7,19 13,15

Güzelbahçe 12.970 5.332 41,11 4.767 36,75 89,40 565 4,36 10,60

[A] 1.824.404 814.117 44,62 686.045 37,60 84,27 128.072 7,02 15,73

Dikili 10.450 4.321 41,35 3.772 36,10 87,29 549 5,25 12,71

Bergama 42.533 17.317 40,71 14.821 34,85 85,59 2.496 5,87 14,41

Kınık 10.415 4.955 47,58 4.429 42,53 89,38 526 5,05 10,62

[B] 63.398 26.593 41,95 23.022 36,31 86,57 3.571 5,63 13,43

Aliağa 29.656 13.984 47,15 12.427 41,90 88,87 1.557 5,25 11,13

Foça 13.063 8.495 65,03 8.104 62,04 95,40 391 2,99 4,60

Menemen 35.967 15.625 43,44 13.187 36,66 84,40 2.438 6,78 15,60

[C] 78.686 38.104 48,43 33.718 42,85 88,49 4.386 5,57 11,51

Page 127: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

Kemalpaşa 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97

[D] 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97

Menderes 13.437 6.265 46,62 5.421 40,34 86,53 844 6,28 13,47

Torbalı 29.030 12.613 43,45 10.596 36,50 84,01 2.017 6,95 15,99

Selçuk 20.349 9.178 45,10 7.935 38,99 86,46 1.243 6,11 13,54

[E1] 62.816 28.056 44,66 23.952 38,13 85,37 4.104 6,53 14,63

Bayındır 12.776 5.319 41,63 4.629 36,23 87,03 690 5,40 12,97

Tire 35.438 14.000 39,51 12.411 35,02 88,65 1.589 4,48 11,35

Ödemiş 50.654 19.414 38,33 16.922 33,41 87,16 2.492 4,92 12,84

Beydağ 4.537 1.673 36,87 1.429 31,50 85,42 244 5,38 14,58

Kiraz 8.078 2.873 35,57 2.288 28,32 79,64 585 7,24 20,36

[E2] 111.483 43.279 38,82 37.679 33,80 87,06 5.600 5,02 12,94

Çeşme 22.097 9.712 43,95 8.014 36,27 82,52 1.698 7,68 17,48

Karaburun 2.525 1.115 44,16 1.028 40,71 92,20 87 3,45 7,80

[F1] 24.622 10.827 43,97 9.042 36,72 83,51 1.785 7,25 16,49

Urla 30.882 13.186 42,70 11.491 37,21 87,15 1.695 5,49 12,85

Seferihisar 14.793 6.757 45,68 5.724 38,69 84,71 1.033 6,98 15,29

[F2] 45.675 19.943 43,66 17.215 37,69 86,32 2.728 5,97 13,68

İZMİR İL TOPLAMI 2.230.399 988.869 44,34 837.433 37,55 84,69 151.436 6,79 15,31

Kaynak : DİE, 2000 İzmir İli Nüfus Sayımı

Page 128: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

Sağlık

İzmir ilinde 47 hastane, 232 Sağlık Ocağı, 25 Ana Çocuk Sağlığı, 131 Dispanser ve Poliklinik olmak üzere toplam 435 Sağlık kurumu bulunmaktadır.

Tablo 6.21 İzmir İlindeki Sağlık Kurumlarının Dağılımı

Sağlık Kurumları Hastane Sağlık Ocağı

AÇSAP Merkezi

Verem Savaş

Dispanseri

Dispanser Poliklinik

Toplam

Sağlık Bakanlığı 21 232 25 13 7 298 Diğer Bakanlıklar 7 - - - 22 29 Üniversite 3 - - - 3 Özel 16 - - - 89 105 Toplam 47 232 25 13 118 435

(*)Milli Savunma Bakanlığına bağlı 2 Hastane Dahil Değildir.

Tablo 6.22 İzmir İlindeki Sağlık Personelinin Dağılımı(∗)

Uzman Hekim

Asistan Pratisyen Hekim

Diş Hekimi

Eczacı Hemşire Ebe Diğer Toplam

Devlet Hastanesi

1.121 615 307 178 51 1.710 626 2.063 6.671

Birinci Basamak Kurum.

121 0 1.449 121 30 876 1.347 1.832 5.776

Diğer Bakanlıklar

359 269 78 5 53 711 16 365 1.856

Üniversite

989 818 99 1 32 1171 0 625 3.736

Özel Kuruluşlar

210 0 14 0 9 384 50 106 773

Toplam 2.800 1.702 1.947 305 175 4.852 2.039 4.991 18.812

(*) Milli Savunma Bakanlığına bağlı Hastaneler dahil değildir.

İzmir’de 3.735 fiili yatak kapasitesine karşın yatak hasta sayısı 101.517 olup yatak başına düşen hasta sayısı 27, doktor başına düşen hasta sayısı 50'dir. Yüz bin nüfusa düşen yatak sayısı 110 yataktır. Yatak işgal oranı 2002 yılında artış göstererek % 57'ye ulaşmış ve % 55,3 olan Türkiye ortalamasını geçmiştir. Her 1000 kişiye düşen hekim sayısı ise 2’dir.

Page 129: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

Konut

İzmir ilindeki ailelerin % 64’ü kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde % 80, ilçelerde % 65 ve İzmir Büyükşehir Bütününde % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada da kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. İlgili tablodaki oranlara bakıldığında İzmir’de konut problemi olmadığı izlenimi ortaya çıkmaktadır.

Tablo 6.23 Konutun Mülkiyet Durumu (2000)

Konutun Mülkiyet Durumu İl Bütünü Büyükşehir İlçe Bucak ve Köyler

Ev sahibi 591.974 367.559 88.338 136.077 % 64.15 58.97 65.02 83.19 Kiracı 249.897 201.319 34.868 13.710 % 27.08 32.30 25.66 8.38 Lojman 14.642 7.971 3.495 3.176 % 1.59 1.28 2.57 1.94 Bedelsiz Oturanlar 58.618 42.976 7.996 7.646 % 6.35 6.90 5.89 4.67 Diğer 7.254 3.172 1.111 2.971 % 0.79 0.51 0.82 1.82 Bilinmeyen 344 288 56 -

% 0.04 0.05 0.04

Toplam Hane Halkı 922.729 623.285 135.864 163.580 % 100.00 100.00 100.00 100.00

Konutlarla ilgili özelliklere baktığımızda, İzmir ve ilçelerindeki konutların % 2.5’inde tuvaletin dışarıda olduğu görülmektedir. Bu oran bucak ve köylerde % 9’a yaklaşmaktadır. İl bütününde oran % 14’tür. Şehirsel yerleşimlerde konut dışındaki banyo oranı % 1’in altındadır. Ancak kırsalda yaklaşık % 2 olan oran, il bütününde % 2.7’dir. Mutfak hemen hemen her kesimde konut içindedir. Ancak kırsalda % 1.8 oranında dışarıdadır. Konutların şehirlerde yaklaşık olarak tamamında su şebekesi vardır. Kırsalda % 3’ünde ve il bütününde % 4.2’sinde şebeke yoktur.

Özellikleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde % 14 oranındaki evler asgari sahip olması gereken özelliklere sahip değildir.

Page 130: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

Tablo 6.24 Yerleşim Yerine Göre Konutun Kullanım Kolaylıkları

Özelliğin Yerleşim Yeri Cinsi Yeri Büyükşehir İlçe Bucak ve Köy Toplam

Tuvalet

Konut içi 598.372 114.738 80.911 794.021 % 64.85 12.43 8.77 86.05 Konut dışı 24.273 20.676 81.071 126.020 % 2.63 2.24 8.79 13.66 Yok 619 412 1.560 2.591 % 0.07 0.04 0.17 0.28 Bilinmeyen 21 38 38 97 % 0.00 0.00 0.00 0.01

Banyo

Konut içi 611.016 128.736 147.767 887.519 % 66.22 13.95 16.01 96.18 Konut dışı 7.768 5.295 12.007 25.070 % 0.84 0.57 1.30 2.72 Yok 4.446 1.785 3.703 9.934 % 0.48 0.19 0.40 1.08 Bilinmeyen 55 48 103 206 % 0.01 0.01 0.01 0.02

Mutfak

Konut içi 615.547 128.935 145.061 889.543 % 66.71 13.97 15.72 96.40 Konut dışı 5.113 5.051 10.653 20.817 % 0.55 0.55 1.15 2.26 Yok 2.578 1.828 7.741 12.147 % 0.28 0.20 0.84 1.32 Bilinmeyen 47 50 125 222 % 0.01 0.01 0.01 0.02

Borulu Su

Konut içi 608.679 126.866 121.999 857.544 % 65.97 13.75 13.22 92.94 Konut dışı 6.032 5.593 27.339 38.964 % 0.65 0.61 2.96 4.22 Yok 8.498 3.335 13.931 25.764 % 0.92 0.36 1.51 2.79 Bilinmeyen 76 70 311 457 % 0.01 0.01 0.03 0.05

İl Toplamı

623.285 135.864 163.580 922.729 % 67.55 14.72 17.73 100.00

Page 131: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri

İzmir’in ticaret, sanayi, tarım, turizm ve mali müessese özellikleri ele alınmıştır. Burada mevcut durum ortaya konularak gerekli yerlerde ileriye dönük tahminler yapılmıştır.

6.2.1 Ticaret

Türkiye’de ticaret sektörü, DİE’nin yayınladığı girdi-çıktı analizi tablolarına göre tarım-ormancılık, balıkçılık, madencilik-taşocakçılığı ve imalat sanayi ürünleri ticaretini kapsamaktadır. Bu çerçevede yapılan değerlendirmede, 2000 yılında yaklaşık 37.6 milyar dolara ulaşan ticaret sektörünün hacmi, 2001 yılında döviz kurunda meydana gelen aşırı değerlenme nedeniyle 28.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Ticaret sektörü içerisinde ticareti yapılan ürünlerin seçilmiş alt sektörler itibariyle dağılımında % 16.2 ile gıda ürünleri ve içecekler, % 12.9 ile motorlu taşıtlar ve yakıtı, % 7.7 ile makine ve teçhizatlar, % 5.6 ile ana metal sanayi ürünleri, % 5.2 ile kimyasal ürünler, % 4.9 ile tekstil ürünleri pay sahibidir.

Gıda ve kısmen de enerji dışında, büyük ölçüde talebin gelir ve fiyat elastikiyetlerinin yüksek olduğu malları kapsamasından dolayı, ticaret sektörü ekonomik büyüme ve krizlerin getirdiği dalgalanmaları, ekonomi geneline oranla daha şiddetli olarak yaşamaktadır. Ekonominin genişleme dönemlerinde ticaret sektörünün hacmi daha hızlı genişlemekte iken, ekonominin daralma dönemlerinde ticaret sektörü daha şiddetli daralmaktadır. Ticaret sektörünün Türkiye ekonomisi içerisindeki gelişme hızı incelendiğinde bu durum daha açıklıkla görülmektedir.

Aşağıdaki tabloda ve grafikte görüldüğü üzere Türkiye’de ticaret sektörünün gelişme hızındaki değişkenlik, GSMH’nın gelişme hızındaki değişkenlikten daha yüksektir. Ticaret sektörünün büyüme hızındaki bu oynaklık, sektörde nispi istikrarı sağlayıcı ticaret politikası önlemleri alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Emek yoğun bir sektör olduğu da dikkate alındığında, istihdamda istikrarının sağlanmasına böylelikle katkıda bulunulacağı ileri sürülebilir.

Tablo 6.25 Türkiye'de Ticaret Sektörünün ve GSMH’nın Büyüme Hızı

Yıllar Ticaret Sektörü Gayri Safi Milli Hasıla 1980 -2,2 -2,8 1981 8,7 4,8 1982 6,8 3,1 1983 7,4 4,2 1984 9,2 7,1 1985 5,6 4,3 1986 4,8 6,8 1987 19,0 9,8 1988 3,5 1,5

Page 132: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

1989 -2,3 1,6 1990 12,3 9,4 1991 -0,7 0,3 1992 6,9 6,4 1993 11,6 8,1 1994 -22,5 -6,1 1995 33,0 8,0 1996 8,9 7,1 1997 11,6 8,3 1998 1,4 3,9 1999 -6,3 -6,1 2000 12,0 6,3 2001 -9,4 -9,4

Kaynak: DİE

Şekil 6.4 Türkiye’de Ticaret Sektörünün Gelişme Oynaklığı

Diğer taraftan, ticaret sektörünün GSMH içerisindeki gelişimi incelendiğinde 1991 yılında GSMH içerisindeki payı % 20 olan sektörün, 1994 yılındaki payının % 17’ye düştüğü, 2001 yılında ise % 22’ye yükseldiği görülmektedir. 1994 krizinin sektörü önemli ölçüde küçülttüğü anlaşılmaktadır.

Tablo 6.26 Türkiye'de Ticaret Sektörünün GSMH'daki Payı (%)

Yıllar Tarım Sanayi Ticaret Hizmetler Toplam 1991 17 33 20 30 100 1992 16 33 20 31 100 1993 15 33 20 31 100 1994 16 35 17 32 100 1995 15 34 21 30 100

- 2 5 , 0

- 1 5 , 0

- 5 , 0

5 , 0

1 5 , 0

2 5 , 0

3 5 , 0

Y ı l l a r

yüm

e H

ızı

T i c a r e t G S M H

Page 133: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

1996 14 34 21 31 100 1997 13 34 22 31 100 1998 14 34 21 32 100 1999 14 34 21 32 100 2000 13 33 22 31 100 2001 14 34 22 30 100

Kaynak: DİE

Ticaret sektörünün İzmir’deki hacmi aşağıdaki tabloda verilmiştir. İzmir GSYİH’sının % 23’ünü teşkil eden ticaret sektörü, Türkiye ve Ege ortalaması ile paralellik göstermektedir. İzmir’in ekonomik hinterlandı, çevre il ve ilçelerdeki mal ve hizmet akışının İzmir’de yoğunlaştığı, bu bölgeler için İzmir’in bir Pazar konumunda olduğu dikkate alındığında, ticaret sektörünün hacminin düşük kaldığı ileri sürülebilir.

Tablo 6.27 İzmir'de Ticaret Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı (1997)

Sektör İzmir Ege Türkiye

Değer (Milyon TL) % Pay Değer (Milyon TL)

% Pay Değer (Milyon TL) % Pay

Tarım 598.653 7 3.043.864 16 14.927.152 13 Sanayi 2.682.676 31 4.988.874 26 32.835.383 29 İnşaat 533.867 6 1.200.847 6 6.511.043 6 Ticaret 2.033.931 23 4.470.894 24 25.024.396 22 Hizmetler 2.895.706 33 5.163.643 27 33.333.229 30 GSYİH 8.744.833 100 18.868.122 100 112.631.203 100

Kaynak:DİE

Tablo 6.28 İzmir'de Ticaret Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı* (Cari Üretici Fiyatları – Milyar TL)

Sektör 1997 İzmir

GSYİH’sı İçerisindeki

Payı 1999

İzmir GSYİH’sı

İçerisindeki Payı

2000 İzmir

GSYİH’sı İçerisindeki

Payı

Türkiye GSYİH’si

İçerisindeki Payı

Tarım 137.186 6 403.376 7 774.189 9 15

Sanayi 615.945 29 1.586.547 28 2.612.703 29 24

İnşaat Sanayi

125.028 6 297.082 5 373.009 4 5

Ticaret 398.917 19 955.242 17 1.600.566 18 21

Hizmetler 840.150 40 2.376.917 42 3.728.614 41 35

GSYİH 2.117.226 100 5.619.164 100 9.089.081 100 100

* İzafi banka hizmetleri hesaplara dahil değildir. Kaynak: DİE

Page 134: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

İzmir ve Türkiye genelinde ticaret sektörünün gelişme hızı, yeni kurulan ve kapanan firma sayıları ile de kendisini göstermektedir. Türkiye’de ticaret sektöründe ve ekonomi genelinde yeni kurulan ve kapanan firmaların yıllar itibariyle gelişimi aşağıdaki tabloda verilmiştir. Ticaret sektöründe kurulan firmaların sayısının 1998 ve 2001 yıllarında düşük olduğu, kapanan firma sayısının ise 2001 ve 2002 yıllarında yoğunlaştığı gözlenmektedir. Paralel bir gelişme ekonominin tüm sektörleri itibariyle de söz konusudur. Türkiye’de ekonomi genelinde yeni kurulan firma sayısı 1998 ve 2001 yıllarında düşmüş, kapanan firma sayısı ise 2001 ve 2002 yıllarında artmıştır.

Tablo 6.29 Türkiye'de Ticaret Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları

Yıllar Ticaret Sektörü Genel Açılan % Pay

Kapanan % Pay Açılan Kapanan Açılan Kapanan

1998 10.867 8.332 18.023 11.940 60 70 1999 13.255 7.611 22.691 10.166 58 75 2000 12.515 9.273 21.484 12.055 58 77 2001 10.243 10.397 16.171 13.707 63 76 2002 13.341 11.203 24.012 14.994 56 75 2003* 12.148 5.954 20.547 7.979 59 75

* Ocak-Haziran dönemi

Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler

İzmir’de ticaret sektöründe ve ekonominin tüm sektörlerinde yeni kurulan ve kapanan firma sayıları aşağıdaki tablodan izlenebilir. Ticaret sektörünün yanı sıra ekonominin genelinde de yeni kurulan firma sayılarının 1998 ve 2001 yıllarında düştüğü, kapanan firmaların ise 2000 ve 2001 yıllarında arttığı görülmüştür.

Tablo 6.30 İzmir'de Ticaret Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları

Yıllar Ticaret Sektörü İzmir Genel Açılan

% Pay Kapanan

% Pay Açılan Kapanan Açılan Kapanan 1998 396 275 700 461 57 60 1999 613 249 1.105 363 55 69 2000 642 306 1.266 431 51 71 2001 464 371 807 565 57 66 2002 684 467 1.296 669 53 70 2003* 515 213 1.013 343 51 62

Ocak-Haziran dönemi

Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler

Özellikle 1998 yılından itibaren Türkiye’nin bir yandan Uzak Doğu ve daha sonra Rusya’da baş gösteren küresel krizin etkisi altında kaldığı, diğer taraftan da kendi iç dinamiklerinin ortaya çıkardığı kur ve faiz kıskacında borç batağına sürüklendiği dikkate alınacak olursa, 1998 yılından itibaren ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan şirketlerin sayısında görülen değişmelerin, özel olarak ticaret sektöründen kaynaklanan

Page 135: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

37

nedenlerin yanı sıra, ekonomik krizlerin ticaret sektörü üzerindeki etkisinden de kaynaklandığı ileri sürülebilir.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu kapsarken, ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan şirketlerin % 74’ünü kapsamaktadır. (Bu konuda bkz. İzmir Ticari Sermayesinin Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının Alansal Dağılımı)

Diğer taraftan, İzmir’de özellikle tarım ürünleri ticaretinin kurumsal göstergesi olarak İzmir Ticaret Borsası işlem hacmindeki değişmeleri ele alabiliriz. İzmir’in sahip olduğu geniş hinterlandın ekonomik olarak kullanıldığında, ulaşılabilecek olan potansiyeli göstermesi açısından İzmir Ticaret Borsası işlem hacimleri önem kazanmaktadır. Şüphesiz kısmen Türkiye ekonomisinden kaynaklanan, kısmen de tarım sektörünün kendisine özgü yapısından kaynaklanan krizlerin etkisiyle, Ticaret Borsasındaki işlem hacminde dalgalanmalar gerçekleşmiştir. İşlem hacmindeki reel gelişmelerin izlenebilmesi, enflasyondan kaynaklanan şişkinliklerin giderilebilmesi için, TCMB döviz satış kuru esas alınarak TL cinsindeki işlem hacmi, ABD dolarına çevrilmiştir. Nitekim, 1992, 1996, 1999, 2000 ve 2001 yıllarında Ticaret Borsasının işlem hacminin daraldığı, 1993 ve 1995 yıllarında ise büyük ölçüde arttığı görülmektedir. İşlem hacmindeki daralmaların nedeni, kısmen tarım ürünleri üretimindeki daralmadan ve Türkiye ekonomisinin döviz ihtiyacının karşılanabilmesi için uygulanmış olan aşırı değerli döviz kuru politikasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Tablo 6.31 İzmir Ticaret Borsasında İşlem Hacmi

Yıllar Değer (Milyon TL) Değer ($) % Değişim 1991 4.458.223 1.065.540.870 - 1992 6.613.164 960.099.303 -9,9 1993 12.997.908 1.175.430.277 22,4 1994 37.339.528 1.250.989.279 6,4 1995 78.445.717 1.707.123.020 36,5 1996 134.632.197 1.645.970.988 -3,6 1997 265.626.834 1.738.338.628 5,6 1998 464.494.764 1.770.967.863 1,9 1999 710.726.606 1.683.579.862 -4,9 2000 1.051.287.403 1.677.462.256 -0,4 2001 1.593.590.310 1.294.210.864 -22,8 2002 2.086.470.151 1.378.935.558 6,5 2003* 1.065.207.115 672.038.446 -

2003 yılı Ocak-Haziran verileridir. Kaynak: İTB Aylık Tescil Bültenleri

Page 136: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

38

İzmir Ticaret Borsasında işlem gören seçilmiş tarım ürünlerinin işlem hacmindeki değişmeler ele alındığında, Ticaret Borsasının toplam işlem hacmindeki dalgalanmaya paralel olarak geliştiği anlaşılmaktadır. Ancak genel eğilimden farklı olarak işlem gören incir miktarındaki azalmaya rağmen incir işlem değeri artmaktadır.

Tablo 6.32 İzmir Ticaret Borsasında Seçilmiş Ürünlerin İşlem Hacmi

Yıllar İncir Çekirdeksiz Kuru Üzüm Pamuk

Miktar (Ton)

Değer (Bin $)

Miktar (Ton)

Değer (Bin $)

Miktar (Ton)

Değer (Bin $)

2000 28.731 29.318 189.688 150.039 316.296 437.287 2001 24.505 23.512 221.128 107.441 324.487 370.689 2002 18.681 26.557 139.439 94.588 312.223 368.771 2003* 5.550 4.376 44.533 31.544 129.109 191.153

* 2003 Ocak-Haziran dönemini kapsamaktadır

Kaynak: İTB, 2000 İktisadi Raporu ve Aylık Tescil Bültenleri

Türkiye’de toptan ve perakende ticaret sektöründe faaliyet gösterip İMKB’ye kote olan dört şirketten ikisinin İzmir şirketleri olduğunu belirtmek gerekir. Yıllar itibariyle cirolarını artıran ve 2001 yılı itibariyle toplam 1.443 milyon dolara ulaşan dört şirket içerisinde yer alan Kipa ve Tansaş’ın toplam cirosu ise 483 milyon dolardır. Bu iki şirket ulusal çapta faaliyet göstermelerine rağmen cirolarının büyük kısmını İzmir’deki faaliyetleri dolayısıyla elde ettiklerinden, İzmir’deki ticaret potansiyeli büyüklüğünün ölçüsü olarak gösterilebilirler.

Tablo 6.33 İMKB’ye Kote Olan Toptan Perakende Ticaret Sektörü Şirketlerinin Satışları

Yıllar Kipa Tansaş Gima Migros Toplam 1994 6 142 82 264 494 1995 38 192 94 429 752 1996 46 208 90 565 908 1997 54 254 80 704 1091 1998 61 323 136 848 1368 1999 103 355 189 958 1606 2000 126 591 257 1.003 1977 2001 118 365 284 675 1443

Kaynak: İMKB

Page 137: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

39

İzmir’de Dış Ticaretin Hacmi ve Yapısı

Osmanlı Devletinin dışa açılan ticaret kapılarından biri olma özelliğini günümüzde de sürdüren İzmir, halen coğrafi konumu ve ekonomik hinterlandı ile Ege Bölgesinin ihracat limanı olma özelliğine sahiptir. Türkiye’nin dış ticaretinde İzmir’in payı ve fasıllar itibariyle İzmir ticareti incelendiğinde bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. 1999-2001 yılları itibariyle Türkiye ihracatının yaklaşık %19’u, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse tamamı (% 89-91’i) İzmir’den oluşmaktadır. Sahip olduğu ulaşım olanakları İzmir’i Ege Bölgesinin ihracat merkezi haline getirmiştir.

Tablo 6.34 İzmir'in İhracatı ve Türkiye İhracatındaki Yeri (Bin Dolar)

İller 1999 2000 2001 Denizli 275.755 295.305 247.184 Balıkesir 268.949 244.330 239.406 Manisa 44.424 53.018 23.287 Muğla 32.418 36.084 16.725 Afyon 8.763 5.709 4.676 Uşak 6.967 6.196 5.225 Kütahya 645 - - Aydın 15 - - İzmir 5.114.593 5.100.121 5.863.607 Ege Bölgesi 5.752.534 5.740.763 6.400.113 İzmir/Ege (% Pay) 88.9 88.8 91.6 Türkiye 26.587.225 27.774.906 31.186.429 İzmir/Türkiye(%Pay) 19.2 18.4 18.8

Kaynak:DİE

Aşağıdaki tabloda Ege Bölgesi ihracatının önemli ürünler itibariyle gelişimi verilmiştir. Ege Bölgesinde üretilen tarım ürünlerinin İzmir’den ihraç edilmesi, İzmir ihracatı içerisindeki tarım ürünlerinin payını yükseltmiştir. Bölgenin faktör donanımı dikkate alındığında üretimde ve ihracatta tarım sektörünün ağırlıklı olması doğal karşılanmalıdır.

Tablo 6.35 Ege Bölgesinde Fasıllara Göre İhracat

Yıllar 2000 2001 2002 Fasıllar Miktar

(Ton) Değer

(1.000 $) Miktar (Ton)

Değer (1.000 $)

Miktar (Ton)

Değer (1.000 $)

Ağaç 36.625 57.347 63.371 80.923 96.840 113.688 Canlı Hayvan 41.930 65.495 27.940 50.217 45.877 97.437 Demir, D.Dışı Metaller 972.542 284.392 1.227.439 350.119 1.598.204 468.826 Deri 3.771 35.411 3.810 36.238 3.240 36.587 Hububat 120.554 96.644 146.022 99.841 142.542 109.815 Konfeksiyon 47.948 600.136 60.553 593.877 3.428.847 679.250 Kuru Meyve 297.804 347.906 332.062 303.560 290.258 320.531 Maden 1.822.905 122.666 2.276.429 154.213 2.631.787 196.431

Page 138: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

40

Tekstil 65.306 180.695 84.422 213.800 65.306 180.695 Tütün 119.316 488.340 112.613 419.319 107.853 379.194 Yaş Meyve 312.653 171.865 484.129 223.229 495.734 220.141 Zeytin ve Zeytinyağı 27.186 34.914 102.011 119.042 37.625 42.915 Toplam 3.868.540 2.485.811 4.920.801 2.644.378 8.944.113 2.485.510 Değer($)/Ağırlık (Ton) 64,3 53,7 31,8 Kaynak: Ege İhracatçılar Birliği

İzmir’deki ihraç mallarının yoğunlaştığı fasıllara ilişkin tablolardan görüldüğü üzere İzmir’in ihraç ürünlerinin de dağılımı Ege Bölgesi ile paralellik göstermektedir. İzmir’de de tarım ürünleri ve emek yoğun imalat ürünleri ihracatı ağırlıklıdır. Bu durum, İzmir’in Ege Bölgesinin ihracat merkezi olduğu dikkate alındığında doğaldır.

Tablo 6.36 İzmir'de İhracatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı (1998) (1000 Dolar)

Fasıllar İzmir Türkiye % Pay Meyveler 476.638 1.294.275 37 Kahve, çay, baharat 57.678 88.334 65 Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 106.713 350.044 30 Sebzeler ve meyvelerin müstahzarları 250.912 621.134 40 Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 577.538 589.861 98 Mineral yakıtlar ve yağlar 114.425 259.106 44 Organik kimyasal ürünler 53.938 105.866 51 Plastikler ve mamulleri 79.381 437.869 18 Deri eşya 125.228 329.720 38 Tuz, kükürt, toprak, alçı, kireç ve çimento 47.860 413.754 12 Diğer 3.117.461 22.483.989 14 Toplam 5.007.772 26.973.952 19

Kaynak: DİE

Ege Bölgesi ithalatının neredeyse tamamını gerçekleştiren İzmir, aynı zamanda Türkiye ithalatının 1999-2001 yılları arasında % 12-13’lü pay almaktadır. İzmir ithalatında kimyasal ürünler, mineral yakıtlar ve yağlar ile plastik ve mamulleri ağırlıktadır.

Tablo 6.37 Ege Bölgesi İthalatının İller İtibariyle Dağılımı (Bin Dolar)

İller 1999 2000 2001

İzmir 5.207.285 7.187.274 5.143.714

Balıkesir 210.466 259.348 35.717

Manisa 148.960 185.162 161.574

Denizli 17.442 40.318 222.023

Afyon 13.721 6.806 6.209

Page 139: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

41

Muğla 9.368 6.446 1.264

Kütahya 6.827 - 11.487

Uşak 5.162 7.219 -

Aydın - - - Ege Bölgesi Toplamı 5.619.231 7.692.573 5.581.988 İzmir/Ege (% Pay) 92.7 93.4 92.2 Türkiye 40.684.229 54.503.000 41.399.083 İzmir/Türkiye(%Pay) 12.8 13.2 12.4 Kaynak: DİE verileri

Tablo 6.38 İzmir'de İthalatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı 1998 (1000 Dolar)

Fasıllar İzmir Türkiye % Pay Yağlı tohum ve meyveler 64.809 353.170 18 Debagatte ve boyacılıkta kullanılan hülasalar 88.007 669.482 13 Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 101.496 517.092 20 Muhtelif kimyasal maddeler 91.356 549.970 17 Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 187.153 307.380 61 Mineral yakıtlar ve yağlar 1.103.511 4.509.461 24 Organik kimyasal ürünler 70.120 1.626.640 4 Plastikler ve mamulleri 218.286 1.943.004 11 Ham postlar, deriler ve köseleler 80.648 513.612 16 Uçucu yağlar ve rezinoitler 63.686 270.037 24 Diğer 3.436.184 34.661.544 10 Toplam 5.505.256 45.921.392 12

Kaynak: DİE

Ege Bölgesi ithalatının fasıllar ve iller itibariyle dağılımı incelendiğinde de, Ege ve İzmir ekonomisinin niteliği hakkında ip uçları elde edilmektedir. Özellikle İzmir’in, mineral yakıtlar ve yağlar, nükleer reaktörler, elektrikli makine ve cihazlar demir-çelik, optik fotoğraf-sinema ölçü ve kontrol araçları, plastik ve plastikten mamul eşya gibi başlıca ithalat kalemlerinin sermaye ve teknoloji yoğun mallardan oluştuğu ve bunları elde edebilmek için emek-doğal kaynak yoğun mallar ihraç etmek zorunda olduğu dikkate alındığında, İzmir’in ve Ege ekonomisinin gelişme aşamalarının henüz başında yer alan faktöre dayalı gelişme aşamasında olduğu ileri sürülebilir.

Page 140: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

42

Tablo 6.39 Fasıllar İtibariyle Ege Bölgesi İthalatının İllere Dağılımı

İller İthal Edilen Ürünler Ürünlerin İl İçindeki Payı

Afyon

Demir veya çelikten eşya 49

Kauçuk veya kauçuktan eşya 15

Silahlar, mühimmat ve bunların aksamı 10

Nükleer reaktörler, kazan, makine 9

Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 7

Balıkesir

Hububat 19

Gübreler 17

İnorganik kimyasal müstehzarlar 15

Gıda sanayi kalıntı ve döküntüleri 13

Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 12

Denizli

Nükleer reaktörler, kazan, makine 57

Kağıt ve karton, kağıt hamurundan kağıt 7

Elektrikli makine ve cihazlar 5

Bakır ve bakırdan eşya 1

İzmir

Mineral yakıtlar, mineral yağlar 33

Nükleer reaktörler, kazan, makine 6

Elektrikli makine ve cihazlar 4

Plastik ve plastikten mamul eşya 3

demir ve çelik 3

Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş m. 3

Optik fotoğraf, sinema ölçü, kontrol ay. 1

Manisa Elektrikli makine ve cihazlar 46

Nükleer reaktörler, kazan, makine 6

Muğla Gemiler, suda yüzen taşıt ve araçlar 36

Odun hamuru, lifli selülozik maddeler 19

Uşak Ham postlar, deriler 16

Kaynak: EİB

6.2.2 Sanayi

İmalat Sanayi

İmalat sanayinde İzmir’in 1987-2000 yılları arasındaki işyeri sayısı, çalışan sayısı ve güç değişimi incelenmiş, ayrıca 2005 yılına kadar tahminler yapılmış ve 2000 yılına göre değişimlerin nasıl olacağı değerlendirilmiştir. Bu durumda aşağıdaki tabloda imalat sanayinin yıllara göre 2005 yılına değin gelişimi verilmektedir.

Page 141: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

43

Tablo 6.40 İzmir İli Toplam İmalat Sanayinde Yıllara Göre Gelişmeler

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi

1987 529 84.142 903.407 1988 549 86.910 854.912 1989 551 87.053 880.126 1990 556 89.584 970.586 1991 535 82.310 977.126 1992 - - - 1993 1.146 93.779 1.234.695 1994 1.057 90.859 1.228.455 1995 1.116 98.271 1.257.726 1996 1.103 104.734 1.269.127 1997 1.105 107.970 1.260.563 1998 1.183 104.132 1.144.145 1999 995 90.453 1.004.198 2000 1.020 94.172 1.170.650 2001 1.095 95.062 1.217.085 2002 1.171 96.022 1.263.521 2003 1.246 96.981 1.309.956 2004 1.322 97.941 1.356.392 2005 1.397 98.900 1.402.827

Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere İzmir’deki işyeri sayısı 1987 yılı baz alındığında 2000 yılında % 92.8 artmıştır. 2000 yılına göre 2005 yılı tahminine bakıldığında işyeri sayısının yaklaşık % 37 artacağı öngörülmektedir. Ücretli çalışan sayısı baz yıla göre yaklaşık % 12, kurulu çevirici güç kapasitesi yaklaşık % 30 artmıştır. 2005 yılında çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20 artacağı tahmin edilmektedir.

Tablo 6.41 Yıllara Göre Gıda İçki ve Tütün Sanayinde Gelişmeler

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi

1987 3 175 1.800 1988 5 210 1.092 1989 5 279 1.806 1990 2 176 952 1991 2 165 600 1992 - - - 1993 7 356 18.452 1994 5 339 12.523 1995 168 25.341 104.960 1996 173 27.734 127.301 1997 29 2.205 93.819

Page 142: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

44

1998 30 1.899 93.376 1999 26 2.086 8.143 2000 31 2.446 96.019 2001 33 2.642 74.705 2002 35 2.837 77.581 2003 37 3.033 80.457 2004 39 3.229 83.333 2005 41 3.425 86.209

Gıda ve içki sanayinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı 1987’de 3 iken 2000’de 31 olmuş ve 2005’te yaklaşık % 32’lik artış göstereceği varsayılmaktadır. İşyeri sayısı 1996 yılında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Ücretli çalışan sayısı 1987’de 175 kişi iken 2000’de 2446 olmuş ve 2005 yılında % 40 artış yapacağı tahmin edilmektedir. Kurulu güç kapasitesi 1987’de 1.800 iken, 2000’de yaklaşık 96 bin olmuş ve ancak 2005’te yaklaşık % 10 azalacağı tahmin edilmiştir.

Tablo 6.42 Yıllara Göre Dokuma Giyim ve Deri Sanayinde Gelişmeler

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi

1987 2 400 340 1988 2 395 354 1989 1 372 354 1990 1 297 9.356 1991 1 396 9.356 1992 - - - 1993 1 387 771 1994 1 332 600 1995 437 28.590 95.910 1996 382 30.466 98.507 1997 9 791 15.093 1998 9 691 3.305 1999 7 670 1.862 2000 8 181 871 2001 8 673 1.899 2002 8 677 1.936 2003 9 680 1.973 2004 9 683 2.011 2005 10 686 2.048

Dokuma giyim ve deri sanayinde iş yeri sayısı 1987 yılında 2 iken, 2000 yılında 8 olmuştur. 1995 ve 1996 yıllarındaki sıçrama, 1994 yılındaki devalüasyonun yol açtığı ihracat cazibesinden kaynaklandığı söylenebilir. Takip eden dönemde döviz kurlarındaki cazibenin etkisini yitirmesiyle hemen hemen eski düzeyine dönmüştür. Ücretli çalışan sayısı % 54.7 azalmış, güç kapasitesi 2.5 kat artmıştır. 2005 yılında işyeri sayısında

Page 143: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

45

%25, çalışan sayısında yaklaşık 3.5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış olması beklenmektedir.

Tablo 6.43 Yıllara Göre Taş ve Toprağa Dayalı Sanayide Gelişmeler

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi 1987 2 359 8.360 1988 8 1.334 8.040 1989 1 295 8.040 1990 1 297 8.040 1991 1 280 10.050 1992 - - - 1993 1 259 10.050 1994 1 234 6.766 1995 47 4.455 140.123 1996 51 4.902 89.523 1997 42 1.235 4.217 1998 39 1.310 7.646 1999 34 1.452 4.240 2000 35 1.623 3.844 2001 35 1.654 17.940 2002 35 1.636 17.712 2003 35 1.618 17.484 2004 34 1.601 17.257 2005 34 1.583 17.029

Yukarıdaki tabloda verilen taş ve toprağa dayalı sanayi incelendiğinde, 1985 yılında 2 adet olan işyeri sayısının 2000 yılında 35 olduğu görülmektedir. 2005 yılında iş yeri sayısında son yıla göre yaklaşık % 3 azalma olacağı varsayılmaktadır. Aynı dönemde ücretli çalışan sayısı 4.5 kat artarken, güç kapasitesi % 54 azalmıştır. 2005’te çalışan sayısında % 2.5 azalma, güç kapasitesinde 3.5 kat bir artış beklenmektedir.

Teknoloji kullanımı ve verimliliğini inceleyecek olursak aşağıdaki analizlerden teknolojik ilerleme ve toplam faktör verimliliği açısından İzmir’in durumu ortaya çıkacaktır. Buradaki değerlendirmede E.Deliktaş’ın Türkiye Özel Sektör İmalat Sanayinde Etkinlik ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi (2002) kullanılmıştır.

Tablo 6.44 Gıda, İçki ve Tütün Sanayi İl Endeksleri İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Adana 2.3 2.9 Aydın -1.3 1.1 Bursa 1.1 2.2 Denizli 2.8 0.8 Gaziantep 1.9 0.0 İstanbul 3.7 3.7 İzmir -1.2 0.5

Page 144: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

46

Kayseri -1.1 1.6 Kocaeli 2.9 4.3 Ortalama 1.2 1.2

İzmir gıda, içki ve tütün sanayinde toplam faktör verimliliği ‰ 5 artarken, uygun ölçekli üretimde değişim olmamıştır. Bununla birlikte teknolojik gerileme söz konusu olmuş ve Türkiye ortalamasının altında kalmıştır. O halde İzmir içki ve tütün sanayinde teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir.

Tablo 6.45 Tekstil, Giyim ve Deri Sanayi İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Adana 3.8 4.3 Ankara 2.5 2.5 Balıkesir 0.0 -2.2 Bursa -1.2 2.7 Denizli 3.8 6.5 Gaziantep -2.1 -1.5 Hatay 0.9 2.9 İstanbul 0.4 1.4 İzmir 5.7 8.2 Uşak -5.6 -6.1 Ortalama -1.4 0.3

İzmir tekstil, giyim ve deri sanayinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5.7 teknolojik ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8.2 artmıştır. İzmir bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme göstermiştir. İzmir’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi beklenir.

Tablo 6.46 Orman Ürünleri ve Mobilya Sanayi İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Bolu 0.3 0.0 Bursa 3.1 3.1 İstanbul 0.0 0.0 İzmir 0.1 1.2 Kocaeli 0.9 2.2 Muğla -1.3 0.5 Sakarya 17.4 21.3 Tekirdağ 3.9 3.6 Ortalama 2.1 2.5

Orman ürünleri ve mobilya sanayinde, İzmir hemen hemen hiç teknolojik ilerleme sağlamazken, toplam faktör verimliliğini % 1.2 artırmıştır. Bu sektörde teknoloji yenileme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Page 145: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

47

Tablo 6.47 Kimya-Petrol, Kömür, Kauçuk ve Plastik Ürünleri Sanayi İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Adana 1.0 -1.7 Ankara 2.3 0.5 Bolu -4.2 -5.2 Bursa -1.7 -2.5 Denizli 0.7 -4.1 Gaziantep 2.0 0.3 İçel 5.5 5.5 İstanbul 3.9 2.1 İzmir 1.7 0.9 Kocaeli 1.9 -1.1 Kütahya -4.6 -5.6 Manisa 0.1 0.9 Sakarya -3.3 -1.6 Samsun -4.5 -4.2 Ortalama 0.4 -1.8

Kimya-petrol, kömür, kauçuk ve plastik ürünleri sanayinde İzmir’in teknolojisinde % 1.7 ilerlemiş buna karşın toplam faktör verimliliği ‰ 9 oranında artış göstermiştir.

Tablo 6.48 Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Adana 4.3 -2.6 Afyon 1.7 0.5 Ankara 1.0 2.7 Aydın 0.3 6.0 Balıkesir 8.2 2.4 Denizli -4.1 4.8 Gaziantep -2.6 -7.0 İstanbul 2.2 1.4 İzmir 3.0 -4.9 Kocaeli 5.0 0.8 Nevşehir 7.3 4.7 Sakarya -4.4 2.1 Samsun 1.4 1.7 Ortalama 1.0 0.6

İzmir taş ve toprağa dayalı sanayinde teknoloji düzeyi Türkiye ortalamasının üzerine çıkıp, % 3 ilerleme sağlamış ancak faktör verimliliğinde düşme kaydetmiştir. İzmir bu sektörde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır.

Page 146: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

48

Tablo 6.49 Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %

Adana -2.9 -2.6

Ankara -3.6 -1.1

Gaziantep -1.7 3.3

İstanbul 1.8 1.8

İzmir -2.1 2.1

Ortalama -1.9 0.4

İzmir kağıt ve kağıt ürünleri sanayinde hem teknolojik gerilemeye hem de toplam faktör verimliliğinde % 1.1 azalmaya uğramıştır.

Tablo 6.50 Metal Ana Sanayii İl Endeksleri

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %

Ankara 5.8 -1.6

Çorum 6.2 1.1

Denizli 1.9 2.1

Gaziantep -2.1 -4.0

Hatay 1.0 1.0

İstanbul -1.6 0.4

İzmir -1.8 -2.6

Kayseri 6.4 8.0

Kocaeli -2.4 -2.4

Konya 6.1 -1.0

Samsun 2.2 2.1

Trabzon -1.6 -3.1

Ortalama 2.0 0.3

İzmir metal sanayi ‰ 8 teknoloji gerilemesine uğramış ve toplam faktör verimliliği % 1.6 azalmıştır. Sanayi teknolojisini yenilemeli ve verimlilik yöntemleri üzerinde çalışmalıdır.

Tablo 6.51 Metal Eşya, Makine ve Teçhizat Sanayi İl Endeksleri İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği % Adana 2.2 2.2

Ankara 0.4 2.5

Bursa 2.3 2.1

Denizli 1.7 1.9

Gaziantep 0.0 1.1

İstanbul 0.0 0.9

İzmir 0.6 2.5

Kayseri -1.8 2.6

Sakarya 1.0 0.6

Samsun 0.7 3.9

Ortalama 1.2 1.3

Page 147: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

49

İzmir, metal sanayinin aksine, metal eşya, makine ve teçhizat sanayinde hem teknolojik açıdan (‰ 6) hem de toplam faktör verimliliği açısından (% 2.5) gelişme göstermiştir.

Ele alınan sektörler itibariyle, İzmir’in ülke içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Ancak, İzmir’in gelecek dönemde, gıda, içki ve tütün, kağıt ve kağıt ürünleri ve metal ana sanayinde teknolojik atılımları gerçekleştirmesi gerekmektedir.

KOBİ’ler

KOBİ’ler Türkiye ekonomisinin ve imalat sanayinin belkemiğidir. Gerçekten de ülkedeki işletmelerin % 99.8’i küçük ve orta ölçekli olup, istihdamın % 76.2’sini ve toplam katma değerin % 38’ini karşılamaktadır. KOBİ’ler İzmir’in kalkınmasında da en önemli rolü üstlenecek esnek yapılı işletmelerdir.

KOBİ’lerin yöneticileri aynı zamanda sahipleridir ve risk almaya gönüllüdürler. Yine KOBİ’ler esnek üretim yapısına sahiptir ve yeniliğe ve rekabete açıktırlar. Bununla birlikte pazarlama güçlükleri vardır. Ayrıca sermaye piyasasına giremediklerinden kredi-finansman sorunları bulunmaktadır. Sahipleri teknik gelişmelerin tümüne uyum sağlayacak mesleki donanım ve yetenekte olamadıkları için ucuz ve kaliteli girdi sağlama güçlükleriyle karşılaşmaktadırlar.

İzmir KOBİ’lerinin yaklaşık % 20’si, % 80-100 arasında kapasite kullanım oranına sahipken, üçte biri yarı kapasitede çalışmaktadır. Bu, İzmir KOBİ’lerinin mevcut potansiyelinin çok gerisinde çalıştığının önemli bir göstergesidir. Düşük kapasitenin nedenleri arasında talep yetersizliğinin ilk sırayı alması, pazarlama sorunlarına işaret etmektedir. İşletmecilerin pazar araştırma ve talep yaratma konusundaki eksiklikleri büyük ölçüde bilgi, örgütlenme ve araştırma-geliştirme kaynaklıdır. Gerçekten de KOBİ’lerin üçte birinden fazlası sipariş üzerine üretim yaparken, % 85’ten fazlası araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, KOBİ’lerin ancak % 4 kadarı, KOSGEB, İGEME, MPM, TOSYÖV gibi kendilerine dönük yardım kuruluşlarından yararlanmaktadır.

KOBİ’lerin İzmir’in geleceğini yönlendirecek yapıya sahip olabilmesi için, sahip oldukları olumlu yönleri daha da geliştirip, güçlüklerinin giderilmesi yönünde tedbirlerin alınması ve gerekli teşviklerin yapılması gereklidir. Bu bağlamda planlanan strateji dönemine ait önerileri üç başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar işletmelerin etkin bilgilenme koşullarına kavuşturulması, finansman ihtiyaçlarına zamanında ve uygun koşullarda cevap verecek düzenlemelerin yapılması ve Ar-Ge çalışmalarının etkinleştirilmesidir.

6.2.3 Tarım

Tarla Bitkileri

1986-2002 yılları arasında İzmir ili tarla bitkileri ekiliş alanı ve verimlerindeki gelişmeler ana ürünler itibariyle değerlendirilmiş ve 2003-2005 yılları için varsayımlar hesaplanmıştır. Bu ürünler ayrı ayrı ele alındığında;

Page 148: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

50

Yıllara göre buğday ekiliş alanı incelendiğinde, en yüksek ekilişin 1994, en düşük ise 1988 yılında gerçekleştiği görülmektedir. Ekiliş alanı 1986 yılı baz alındığında 2002’de % 14.8 azalma göstermiştir. Sonuç olarak buğday üretim miktarının 2002 yılına göre 2004’te % 2 artacağını, 2005’te ise yaklaşık olarak aynı düzeyde kalacağını söylemek mümkündür.

Arpa ekiliş alanı 1986 yılında en yüksek iken, 2002’de en düşük değerini almış ve bu dönemde ekiliş alanında % 41.6’lık bir azalma olmuştur. Tahmin sonuçları incelendiğinde, 2005 yılında arpa ekiliş alanında % 9.2 azalma, veriminde ise % 3.5 artış görülmektedir. Bu sonuçlara göre üretim miktarında, 2005’te yaklaşık % 6’lık bir azalma olacağı öngörülmektedir.

Mısır ekiliş alanı yine 1986 yılında en yüksek düzeyde iken, 1995’te en düşük değerini almıştır. Baz yıla göre ekiliş alanında 2002’de % 40.7’lik bir azalma gerçekleşmiştir. Tahmin sonuçlarına göre 2005’te mısır ekiliş alanının % 26.9 ve üretim miktarının ise 2005’te % 33.2 azalma göstereceği belirlenmektedir.

Pamuk 1988 yılında en yüksek, 2000 yılında en düşük ekiliş alanına sahiptir. Aynı dönemde birim alana pamuk verimi % 28.2 artmıştır. Tahminleme sonuçlarına göre 2005’te ekiliş alanında % 2.3, verimde ise % 3’lük bir artış ve üretim miktarında ise 2005’te % 5.4 artış öngörülmektedir.

Tütün ekiliş alanında baz yıla göre 2002 yılında % 60.4, veriminde % 2.3 bir azalma gerçekleşmiştir. 2005 yılında ekiliş alanının % 31.9 azalacağı, verimin % 5.1 artacağı öngörülmektedir. Üretim miktarına göre 2005’te % 28.4 bir azalma gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Tablo 6.52 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri

Yıllar

BUĞDAY ARPA MISIR (tane) PAMUK (kütlü) Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

1986 57.925 3.113 17.840 2.653 5.808 6.376 61.945 2.441 1987 56.886 3.287 15.575 2.758 5.728 6.499 63.393 2.595 1988 47.992 3.278 15.258 2.694 5.705 6.677 70.148 2.595 1989 53.340 2.783 14.030 2.256 2.758 6.647 67.280 2.165 1990 58.790 3.784 14.210 2.747 2.906 5.649 61.673 2.550 1991 57.445 3.939 13.555 2.878 2.307 5.254 63.561 2.398 1992 53.991 2.938 13.111 2.410 3.085 5.339 61.913 2.439 1993 59.625 4.380 12.341 3.095 3.307 5.596 58.826 2.688 1994 60.720 4.028 11.689 2.839 3.424 5.687 59.985 2.798 1995 56.540 4.035 11.923 2.875 2.268 6.164 68.764 2.879 1996 52.960 4.078 12.417 2.922 3.069 8.465 67.530 2.843 1997 55.630 3.718 12.741 2.782 2.386 5.785 66.952 2.957

Page 149: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

51

1998 48.348 3.292 10.768 2.551 3.389 6.085 64.740 2.572 1999 48.503 3.149 10.689 2.525 4.451 6.110 63.215 2.915 2000 59.131 3.583 11.113 2.726 3.949 5.887 55.222 3.048 2001 53.186 3.494 10.905 2.648 3.455 5.920 65.463 3.127 2002 49.330 3.570 10.427 2.631 3.447 6.167 60.308 3.130 2003 51.899 3.520 10.118 2.755 3.115 5.811 61.983 3.135 2004 51.197 3.509 9.792 2.739 2.817 5.725 61.845 3.179 2005 50.494 3.499 9.465 2.724 2.519 5.639 61.708 3.224

Bakla ekiliş alanı ve verimi baz yıla göre sırasıyla % 54.6 ve % 7.7 azalmıştır. Tahminleme sonuçları değerlendirildiğine, üretim miktarında 2005’te % 11.8’lik bir azalma öngörülmektedir. Bu azalmanın ekiliş alanındaki azalmadan kaynaklandığı söylenebilir.

Patates ekiliş alanı 2002’de, verimi ise 2001’de en yüksek düzeye ulaşmıştır. Önümüzdeki yıllarda hem ekiliş alanının hem de verimin artmaya devam edeceği, buna bağlı olarak üretim miktarının 2004’te % 4.9, 2005’te % 7.9 artacağı tahmin edilmektedir. 2005’te ekiliş alanında % 4.3, verimde ise % 3.5 artış sağlanacağı öngörülmektedir.

Yonca yeşil ve kuru ot değerlendirildiğinde; ekiliş alanları sırasıyla % 23.8 ve % 53.6 artmıştır. 2005 yılında yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarının %16.4 ve % 8.8, verimlerinin % 1.6 ve % 10.7 artacağı öngörülmektedir.

Fiğ yeşil ve kuru olarak incelendiğinde, baz yıla göre son yılda yeşil ot ekiliş alanı % 22.6 artarken, kuru ot % 27.1 azalmıştır. İleriye yönelik tahmin sonuçlarına göre 2005 yılında yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarında sırasıyla % 20.6 ve 13.1 azalma olacaktır. 2005’te yeşil ot üretimi % 3.8 artarken, kuru ot üretimi aynı kalacaktır.

Page 150: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

52

Tablo 6.53 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)

Yıllar TÜTÜN BAKLA PATATES

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

1986 33.389 748 1.293 2.527 9.400 24.670 1987 33.488 778 1.544 2.509 9.612 24.577 1988 35.783 789 1.246 2.437 9.475 24.608 1989 40.182 893 1.265 2.472 8.615 25.124 1990 39.602 871 1.220 2.404 8.736 24.959 1991 35.640 648 1.117 2.843 9.839 25.225 1992 39.503 871 1.127 2.511 10.594 26.589 1993 38.533 867 1.067 2.648 10.353 27.439 1994 22.166 749 1.135 2.657 10.954 28.170 1995 19.971 746 1.030 2.669 12.409 26.005 1996 19.395 755 898 2.634 12.651 25.051 1997 20.077 770 718 2.543 13.083 16.835 1998 18.860 755 463 2.056 11.577 24.460 1999 18.096 747 556 2.091 12.121 31.607 2000 17.160 763 580 2.233 11.954 28.245 2001 15.457 779 530 2.176 12.527 32.653 2002 13.214 731 587 2.333 13.714 29.921 2003 11.811 768 554 2.314 13.908 30.089 2004 10.408 768 534 2.330 14.103 30.526 2005 9.005 768 515 2.346 14.297 30.964

Tablo 6.54 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)

Yıllar YONCA (Yeşil Ot) YONCA (Kuru Ot) Fiğ (Yeşil Ot) Fiğ (Kuru Ot) Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

1986 1.033 40.867 2.283 11.591 730 14.212 2.027 3.320 1987 458 40.461 2.980 13.787 1.068 14.358 1.997 2.840 1988 411 41.200 3.292 13.152 525 13.700 2.490 2.900 1989 679 38.058 3.282 12.800 667 14.100 1.496 3.100 1990 1.079 39.800 2.829 11.300 927 13.930 1.183 3.715 1991 1.591 45.540 2.353 11.407 1.443 13.600 818 3.400 1992 1.859 37.890 2.191 11.938 990 12.200 863 3.015 1993 1.127 51.336 3.318 15.711 803 15.205 1.490 3.581 1994 2.049 46.076 2.931 14.757 1.088 14.072 1.556 3.852 1995 1.985 46.874 3.067 14.798 1.060 14.783 1.490 3.934 1996 2.065 45.818 3.239 13.880 1.232 14.951 1.400 3.857

Page 151: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

53

1997 1.980 46.225 3.248 14.169 1.195 15.151 1.310 3.905 1998 1.233 50.507 3.396 14.161 1.107 15.324 1.331 4.043 1999 1.585 25.845 3.250 16.951 1.024 14.732 1.393 5.286 2000 1.301 36.145 3.720 15.328 1.137 20.083 1.031 4.147 2001 1.162 42.263 3.715 14.638 740 22.451 1.372 5.665 2002 1.279 42.766 3.598 14.384 895 20.273 1.477 4.135 2003 1.351 42.624 3.753 15.764 905 22.691 1.400 4.657 2004 1.420 43.033 3.834 15.843 808 24.594 1.341 4.724 2005 1.489 43.442 3.915 15.922 711 26.497 1.283 4.790

Sebze

İzmir ili sebze ekiliş alanlarında, verimliliği yüksek olan beş adet ürün incelenmiştir.

1986 yılı baz alındığında 2002’de karpuz ekiliş alanında % 4.8’lik bir azalmaya karşılık, birim alana verim % 45.8 artmıştır. 2005 yılında ekiliş alanının azalmaya devam edeceği (% 7.4), verimin ise artacağı tahmin (% 7.8) edilmektedir.

Domates ekiliş alanında baz yıla göre yaklaşık % 223, verimde ise % 63.5’lik bir artış olmuştur. Son yıl baz alındığında 2005 yılında ekiliş alanında (% 6.6) ve verimde (% 10.9) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.

Taze fasulye ekiliş alanı da baz yıla göre önemli ölçüde artış (% 167.2) göstermiştir. Aynı dönemde verimde de artış (% 7.8) sağlanmıştır. 2005 yılında ekiliş alanındaki artışın devam edeceği (% 22.8), verimim ise değişmeyeceği tahmin edilmektedir.

1986-2002 döneminde patlıcan ekiliş alanı (% 18.8) ve veriminde (% 22.7) artış sağlanmıştır. İleriye dönük tahminleme sonuçları değerlendirildiğinde; 2005 yılında ekiliş alanında % 1.3 azalma, verimde ise % 4.2 artış olacağı öngörülmektedir.

Enginar ekiliş alanı baz yıla göre % 93, verimi ise % 16.6 artmıştır. 2005 yılında ekiliş alanı (% 5.1) ve verimdeki (% 2.4) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.

Tablo 6.55 Sebze Ekiliş Alanı ve Verimleri

Yıllar

KARPUZ DOMATES FASULYE (Taze) PATLICAN ENGİNAR Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

Ekiliş Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

1986 10.912 25.363 3.615 30.516 960 7.904 1.225 22.534 470 11.966 1987 11.610 27.794 3.675 28.645 980 7.759 1.262 23.254 464 11.823 1988 10.950 29.205 3.645 28.444 1.008 7.946 1.234 23.841 462 11.907 1989 11.639 24.261 3.670 25.723 1.289 7.851 1.164 23.142 423 11.165 1990 11.904 26.978 3.797 25.924 1.280 8.236 1.124 23.819 424 13.495 1991 12.617 27.991 3.861 31.656 1.352 7.792 1.103 23.679 454 13.566 1992 12.616 29.091 4.203 34.470 1.266 7.579 1.044 24.122 486 13.660 1993 11.832 31.051 3.919 37.030 1.179 7.818 1.077 25.366 524 13.729

Page 152: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

54

1994 13.094 31.470 5.694 44.968 1.453 7.655 1.173 25.583 534 12.773 1995 12.098 33.411 6.119 49.642 1.421 7.889 1.240 25.837 606 15.064 1996 10.838 36.520 7.937 48.111 1.534 8.220 1.468 26.754 647 15.193 1997 10.723 34.050 7.299 43.115 1.535 8.117 1.497 26.659 843 16.139 1998 10.389 35.288 9.954 42.650 1.675 8.756 1.392 28.200 899 16.071 1999 11.540 36.897 12.094 46.694 1.889 8.803 1.387 28.589 937 14.344 2000 10.433 36.936 11.817 49.364 2.148 8.991 1.476 28.170 892 14.084 2001 9.934 37.288 10.867 46.398 2.118 8.692 1.328 27.086 898 13.951 2002 10.386 36.969 11.672 49.880 2.565 8.520 1.455 27.638 907 13.949 2003 9.985 38.340 11.927 51.687 2.682 8.535 1.449 28.023 922 14.089 2004 9.799 39.104 12.186 53.493 2.916 8.524 1.442 28.405 937 14.190 2005 9.613 39.867 12.446 55.300 3.149 8.513 1.436 28.786 953 14.290

Meyve

1986-2002 yılları arasındaki ürünler itibariyle İzmir meyve ağaç sayısı ve verimlerindeki gelişmeleri konu alındığında aşağıdaki değerlere erişmekteyiz.

Bu bağlamda, 1986 yılı baz alındığında ve ildeki meyve veren ağaç sayıları incelendiğinde; armut (% 37.4), ayva (% 51.4), elma (% 45.2), erik (% 3) ve kayısı üretimi (% 16.9) azalmıştır. Aynı dönemde ağaç başına verimler değerlendirildiğinde; armut (% 9.1), ayva (% 8.7), elma (% 38.5), erik (% 13.3) ve kayısı (% 20) oranında azalma göstermiştir. İleriye dönük tahmin sonuçları değerlendirmek için 2005 yılında ağaç sayısı ve ağaç başına verimler; armutta sırasıyla % 13.6 azalış ve % 5 artış olacağı, 2005 yılında üretim miktarının % 9.3 azalacağını belirlemektedir. Ayvada bu değerler sırasıyla % 10.9 azalış ve % 4.8 artış şeklinde olmakla birlikte üretim miktarı % 6.7 azalacaktır. Elmada ağaç sayısı % 6.3, verim ise % 8.3 azalmakta, bunun sonucunda üretim miktarı % 14.1 oranında düşmektedir. Erikte aynı şekilde ağaç sayısı % 5, verim ise % 3.8 azalmakta, üretim miktarı % 8.7 daha az olmaktadır. Kayısı da ise ağaç sayısı yaklaşık % 1 artmakta, fakat verim % 7.1 oranında düşmekte, sonuçta üretim miktarı % 6.4 azalmaktadır.

1986 yılı baz alındığında 2002 yılında kiraz ağaç sayısı % 303.6, ağaç başına verim ise % 4.3 artmıştır. İldeki kiraz ağacı sayısı 2002 yılında en yüksek değerine ulaşmıştır. 2005 yılı tahminlerine göre ağaç sayısı yaklaşık % 18, verim ise yaklaşık % 21 artacaktır. Buna bağlı olarak 2005 yılında ise % 6.7 artış öngörülmektedir. Yine aynı dönemde şeftali ve kestane ağaçları sayısı sırasıyla % 55.2 ve % 64.5 artmıştır. Ağaç başına şeftali veriminde % 12.9 artış gerçekleşirken, kestane veriminde % 30 azalma olmuştur. Şeftali üretiminin 2004 ve 2005 yıllarında sırasıyla % 34 ve % 31’lik bir azalma göstereceği tahmin edilmektedir. Aynı yıllarda kestane veriminde azalmaya karşılık ağaç sayısındaki artışla birlikte üretimin 2004’te % 6.2, 2005’te % 5.4 artacağı öngörülmektedir. İldeki zeytin ağaçları 1986 yılına göre çok az sayıda azalmış ve ürünün bol olduğu baz yıla göre yine ürünün bol olduğu 2002 yılında ağaç başına verim % 125 artmıştır. Aynı dönemde mandalina ağaç sayısı yaklaşık % 17 artış göstermiş ve verimde yine % 5’lik bir artış

Page 153: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

55

yaşanmıştır. Tahminler incelendiğinde zeytin ağaçlarında % 1’lik bir azalmayla birlikte verimdeki düşüşler 2004 ve 2005 yıllarında üretimin % 48.6 azalmasına neden olacaktır. Mandalinada hem ağaç sayısı hem de verim artışını takiben 2004 yılında üretim % 16.2, 2005’te ise % 17.8 artış öngörülmektedir.

Tablo 6.56 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri

Yıllar

ARMUT AYVA ELMA ERİK KAYISI Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç

Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç

Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim(kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç

Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

1986 447.100 22 152.550 23 276.800 39 233.550 30 125.890 35 1987 438.742 21 153.013 23 278.609 38 234.627 22 126.873 28 1988 422.465 21 151.813 27 281.381 38 243.198 24 127.477 31 1989 419.150 21 152.083 25 283.051 38 246.800 22 128.850 24 1990 422.520 20 153.450 22 284.700 37 252.800 22 130.237 27 1991 444.270 18 154.420 22 286.010 37 258.100 26 131.405 29 1992 390.830 19 133.750 22 274.100 36 251.150 26 123.170 30 1993 309.150 20 132.150 22 281.700 36 257.450 27 127.440 30 1994 386.460 20 131.150 22 251.365 33 257.980 27 129.140 31 1995 388.060 18 127.490 22 253.525 34 256.350 27 129.470 31 1996 394.260 19 126.000 22 260.990 34 259.330 27 131.390 31 1997 395.870 19 121.410 22 260.915 33 262.680 22 131.020 23 1998 294.600 18 73.360 24 153.695 31 233.360 23 99.020 26 1999 - - 72.975 - 154.255 29 234.710 23 99.700 23 2000 285.010 20 73.306 24 155.615 30 236.200 26 101.365 29 2001 280.340 19 73.306 23 155.665 29 236.150 26 102.875 28 2002 280.010 20 74.145 21 151.765 24 226.630 26 104.620 28 2003 274.066 20 71.399 22 148.620 25 223.669 26 104.999 27 2004 258.021 20 68.724 22 145.440 23 219.460 25 105.405 26 2005 241.976 21 66.049 22 142.261 22 215.251 25 105.812 26

Tablo 6.57 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)

Yıllar

KİRAZ ŞEFTALİ ZEYTİN KESTANE MANDALİNA Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim(kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ ağaç)

1986 279.250 23 743.630 31 12.402.412 12 160.100 40 1.144.943 60 1987 290.237 19 761.580 30 12.415.975 6 160.400 44 1.129.053 49 1988 292.136 26 795.820 31 12.450.145 14 168.100 45 1.124.803 46 1989 292.500 25 827.735 31 12.341.066 4 172.900 50 1.154.620 72 1990 302.390 24 845.480 31 12.502.566 15 175.600 45 1.157.140 68

Page 154: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

56

1991 308.140 28 835.780 34 12.564.400 6 185.150 44 1.149.430 68 1992 338.290 28 746.580 36 12.281.300 12 216.400 38 1.160.830 67 1993 347.790 28 796.300 38 12.294.650 6 218.350 40 1.164.800 67 1994 399.890 28 806.700 39 12.326.450 18 225.400 36 1.184.285 67 1995 411.450 28 824.500 39 12.344.450 4 230.500 38 1.189.495 65 1996 439.930 35 859.900 41 12.468.700 23 248.600 34 1.219.150 60 1997 565.280 34 976.750 36 12.504.380 3 257.050 31 1.227.280 65 1998 936.300 28 1.068.700 38 11.906.127 25 268.650 34 1.274.880 69 1999 1.059.025 29 1.090.440 37 11.979.850 2 269.100 35 1.281.336 60 2000 1.075.380 29 1.100.600 38 12.248.710 21 259.850 33 1.303.136 64 2001 1.118.275 28 1.131.590 38 12.258.410 3 261.475 33 1.321.550 74 2002 1.127.005 24 1.153.890 35 12.328.510 27 263.375 28 1.340.246 63 2003 1.194.269 24 743.630 35 12.240.993 13 271.538 28 1.361.910 71 2004 1.261.533 21 761.580 35 12.231.498 14 279.700 28 1.381.364 71 2005 1.328.797 19 795.820 35 12.222.002 14 287.863 27 1.400.818 71

1986 yılına göre nar ağacı sayısı % 37.4, ağaç başına verim ise % 13 azalmıştır. Aynı dönemde incir ağacı sayısında çok az bir azalma olurken verimde de % 56.8 azalma göstermiştir. Üretim miktarında 2005’te % 3.5 azalma olacağı tahmin edilmektedir. İncirde ise ağaç sayısında ve verimde artışlar olacağı ve bunun sonucunda üretimin 2005’te % 23 artması öngörülmektedir. İldeki çekirdeksiz kuru üzüm alanlarında baz yıla göre % 23.1, verimde de % 16.6’lık bir azalma gerçekleşmiştir. Tahmin edilen dönemde de verimdeki çok az miktarda artışa karşılık üzüm üretilen alanlarda artışlar devam etmekte ve buna bağlı olarak üretim miktarında 2005’te % 7.8’lik bir azalma olacağı hesaplanmıştır.

Tablo 6.58 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)

Yıllar NAR İNCİR (Yaş) ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ağaç)

Meyve Veren Ağaç Sayısı

Verim (kg/ağaç)

Üretim Alanı (ha)

Verim (kg/ha)

1986 154.256 23 1.255.328 44 22.158 8.704 1987 154.707 22 1.260.979 35 22.121 9.424 1988 155.807 26 1.270.529 39 22.103 9.555 1989 155.892 24 1.271.129 34 22.108 9.815 1990 156.450 21 1.274.900 39 22.089 10.120 1991 157.235 21 1.273.030 37 22.097 8.885 1992 137.480 22 1.253.350 30 21.708 8.579 1993 137.500 22 1.271.150 36 21.692 8.574 1994 134.350 22 1.273.300 37 21.690 8.582 1995 134.032 22 1.273.315 38 21.655 8.470 1996 132.840 22 1.305.515 37 21.698 8.737 1997 129.380 22 1.318.450 30 21.653 8.647 1998 95.180 23 1.274.400 26 18.723 9.937

Page 155: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

57

1999 96.275 23 1.270.200 34 18.606 9.399 2000 96.535 24 1.280.620 31 18.377 10.248 2001 96.435 22 1.281.990 27 17.957 8.178 2002 96.625 20 1.248.480 19 17.031 7.255 2003 93.776 21 1.264.426 25 16.602 7.337 2004 91.288 21 1.266.673 24 16.100 7.322 2005 88.799 21 1.268.919 23 15.599 7.307

Hayvan Varlığı ve Hayvansal Ürünler Üretimi

1985-2002 döneminde İzmir’deki hayvan sayıları ve hayvansal ürünlerdeki gelişmeler ilerleyen yıllarda belirli artışlar yerine azalmalar göstermesi dikkat çekicidir. Konuya bu açıdan bakıldığında ilde bulunan sığır sayısındaki değişimin 2002 yılında yaklaşık olarak aynı düzeyde kaldığı görülmektedir. Elde edilen tahmin sonuçları değerlendirildiğinde, sığır sayısının 2004’te % 1.7, 2005’te ise % 2.4 artacağı öngörülmektedir.

Koyun sayısı ise son yılda % 18.9 azalmıştır. İldeki koyun sayısının sürekli azalması ve 2002 yılında en düşük düzeye inmesi baz alındığında sayının 2004 yılında % 4.5, 2005 yılında ise % 6.7 azalacağı tahmin edilmektedir.

Keçi sayısı 1988 yılında en yüksek düzeyde iken, bu yıldan itibaren yine sürekli bir azalma gerçekleşmiş ve 2002 yılında keçi sayısı en düşük düzeye inmiştir ve bu azalma % 20.4 oranındadır. İleriye dönük tahminler değerlendirildiğinde, 2004 yılında keçi sayısı % 2.5, 2005 yılında ise % 4.6 azalacaktır.

Tavuk sayısında da yine azalmalar olmuştur. Bu azalma 1985 yılına göre son yılda % 23.8’dir. Ancak 2002 yılı baz alındığında 2004’te yaklaşık % 2, 2005’te de yaklaşık % 3 artış olacağı tahmin edilmektedir.

İldeki hayvansal ürünlerin üretimi incelendiğinde ise et üretiminin 2002 yılında % 15.2 azaldığı görülmektedir. Üretiminde ise 2004’te % 22.2 ve 2005’te % 19.3 artış olacağı tahmin edilmektedir.

Süt üretimi 2002 yılında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Baz yıla göre yaklaşık % 90’lık bir artış sağlanmıştır. 2002 yılına göre 2004’te % 1.7, 2005’te % 2.6 artış olacağı tahmin edilmektedir.

İldeki yumurta üretimi 1985’e göre % 55.2 oranında azalmıştır. Üretimin en düşük olduğu 2002 yılına göre 2004’te yumurta üretiminin % 16.1, 2005’te ise % 24.6 azalacağı tahmin edilmektedir.

Page 156: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

58

Tablo 6.59 İzmir İlinde Yıllara Göre Hayvan Sayıları

Yıllar SIĞIR (baş) KOYUN (baş) KEÇİ (baş) TAVUK (adet) 1985 228.557 560.298 214.532 6.098.160 1986 214.512 555.244 218.731 6.197.503 1987 220.784 576.120 220.472 6.441.192 1988 206.062 568.580 224.934 6.523.970 1989 198.495 539.226 219.344 5.816.054 1990 178.808 507.041 207.151 5.235.661 1991 231.838 512.285 208.889 4.602.230 1992 232.744 515.767 208.609 4.491.970 1993 221.570 488.161 209.377 5.974.840 1994 242.563 468.922 182.382 6.497.330 1995 259.251 482.002 188.589 6.176.993 1996 261.717 494.335 194.555 5.305.900 1997 258.533 495.963 198.329 5.176.050 1998 257.741 480.083 193.695 5.706.601 1999 252.607 483.761 189.819 6.500.000 2000 240.370 478.318 180.300 6.393.000 2001 230.570 469.035 183.890 4.683.750 2002 228.534 454.318 170.783 4.644.450 2003 230.935 444.165 170.044 4.688.802 2004 232.491 434.012 166.471 4.733.154 2005 234.047 423.859 162.899 4.777.507

Tablo 6.60 İzmir İlinde Yıllara Göre Hayvansal Ürünler Üretimi

Yıllar ET (ton) SÜT (ton) YUMURTA 1985 35.100 313.962 1.088.807 1986 26.893 337.002 1.044.802 1987 44.468 364.930 1.034.028 1988 36.987 348.583 1.125.588 1989 38.504 333.683 859.605 1990 33.617 294.340 862.341 1991 32.354 325.581 630.503 1992 27.709 337.151 647.748 1993 41.193 351.781 789.408 1994 42.492 360.520 719.441 1995 33.299 529.255 775.509 1996 45.014 572.282 729.762 1997 44.297 568.090 774.128 1998 42.008 512.163 921.118 1999 33.540 479.350 839.000

Page 157: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

59

2000 36.391 504.640 737.643 2001 28.064 562.449 532.287 2002 29.761 595.701 487.654 2003 37.221 600.874 449.995 2004 36.365 606.047 408.954 2005 35.509 611.220 367.913

İzmir İli Tarımsal Potansiyeli ve Gelişme Olanakları

İzmir’in genel tarımsal durumu ve geleceğe dönük gelişme durumu incelendikten sonra, tarımsal ürünlere hangi strateji alt yörelerinde daha öncelikli olarak yer verilmesi gerekliliği aşağıdaki tabloda açıklanmaktadır.

Tablo 6.61 Alt Yörelere Göre Tarımsal Ürünlerin Olması Gereken Öncelik Sırası

Ürün Alt Yöreler B C-D E1-E2 F1-F2

Buğday 1 3 2 4 Yonca 2 3 1 4 Mısır 4 2 1 3 Zeytin 3 4 1 2 Pamuk 2 3 1 4 Tütün 1 4 3 2 Patates - - 1 - Domates 2 3 1 4 Karpuz - - 1 - Enginar - - - 1 Biber - - 1 - Turunçgil - 2 - 1 Fıstık çamı 1 - - - Kesme çiçek - - - 1 Çekirdeksiz Üzüm - 1 3 2 Üzüm 2 4 1 3 İncir - - 1 - Süt 3 2 1 4 Et 3 1 2 4 Tavuk eti 4 1 3 2 Yumurta - 1 - 2 Bal 1 3 2 4

Page 158: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

60

[1] ürünün ilgili alt yörede en fazla öneme sahip olduğunu, [2] ikinci derecede önemli olduğunu göstermektedir. Bu tabloda İzmir Büyükşehir Bütünü tarımsal potansiyelinin düşüklüğünden ötürü ihmal edilmiştir.

Yukarıdaki tablonun, yapılacak tarımsal yatırımlarda yol gösterici olacağı dikkate alınırsa, hangi strateji alt yörelerinde ne tür tarımsal yatırımların yapılabileceği de açıkça görülebilir.

Geleceğe dönük strateji ve yatırım kararları belirlenirken, mevcut durum ve potansiyelin değerlendirilmesi oldukça faydalı ipuçları sunacaktır. Bu amaçla aşağıdaki tablo bir sentez yapmaktadır.

Tablo 6.62 Strateji ve Yatırım Kararları Açısından Mevcut Durum ve Potansiyellerin Değerlendirilmesi

Açıklama Mevcut Durum Gelişme Potansiyeli

Nüfus İzmir nüfusu yaklaşık 3.4 milyondur.

İzmir nüfusunun % 18’i kırsal alanda yaşamaktadır.

Azalması beklenmektedir.

Tarım arazisi

Toplam arazinin % 31’i I-IV. Sınıftır.

I-IV. sınıf arazilerde tarım yapılırken, VI-VII. Sınıf arazilerde çayır-mera ve orman arazisi bulunmaktadır.

Maki formundaki VI-VII. Sınıf arazilerde zeytin ve fıstık çamı yetiştirilebilir

Sulama Toplam su varlığı

2654 hm3/yıl

Tarım arazisinin % 48’i sulanıyor. Bunun % 81’i hal sulamasıdır.

DSİ ve Köy Hizmetleri Gn.Md. tarafından yaklaşık 80000 ha sulamaya açılacaktır.

Örgütlenme • Tariş • Tarım Kredi Koop. • Tarımsal Kalkınma Kooperatifi • Sulama Kooperatifi • Su Ürünleri Koop.

Çiftçilerin % 70’i örgütlüdür.

AB uyum yasalarıyla birlikte, örgütlenme oranı artacaktır.

Üretim • Ürün çeşitliliği • Katma değeri yüksek meyve ve sebze üretimi • Ekolojik ürün üretimi • Çek.k.üzüm ve incir gibi ihraç ürünleri üretimi • Tıbbi bitki üretimi

• Tarım arazileri amaç dışı kullanılıyor. Yüksek arazi rantı nedeniyle turizm ve sanayiye kayıyor. • Sanayi ve turizm kaynaklı kirlenme tarım alanlarını tehdit ediyor.

• İlin konumu, liman ve AB gümrük birliği, meyve ve sebze ihracatını olanaklarını artıracaktır. • Ekolojik ürün üretimi ve ihracı artacak • Tıbbi bitki üretim veya ihracatı artacak

Buradan görüldüğü üzere; nüfus beklendiği gibi tarımdan sanayiye kayacaktır. Tarımsal ürünlere hem daha yüksek katma değer kazandırma hem de yeni istihdam

Page 159: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

61

alanlarının yaratılması sağlanacaktır. Ayrıca yüksek rant nedeniyle tarım alanlarının amaç dışı kullanımının artabileceği ve bu nedenle gerekli tedbirlerin alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunları desteklemek için sulama yatırımları için devlet desteğine ihtiyaç olduğu belirlenmektedir. Diğer taraftan çiftçilerin örgütlenmeye eğilimli olduğu ancak AB uyum yasaları gibi zorlayıcı faktörlerin örgütlenme etkinliğini artıracağı belirlenmektedir. Son olarak da göreli bir şekilde yüksek gelir sağlayan zengin ürün deseninin alternatif ürünlerle ve yetiştirme teknikleriyle geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.

İzmir İli Tarımsal Amaç ve Stratejileri

İzmir’de yetiştirilen ürünler gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlama potansiyeline sahiptir ve ilin pazarlama sisteminde ve çiftçi örgütlenmesinde sorunlar olmakla birlikte diğer illerden daha iyi durumdadır. Bu bağlamda İzmir için belirlenen amaçları arasında başta sürdürülebilir tarımın gerçekleştirilmesi gelmelidir. Bunu takiben verimlilik ve gelirin artırılması düşünülmektedir. Bu iki amaç esas alınarak aşağıdaki tablo verilmektedir.

Tablo 6.63 Tarımsal Amaç, Stratejiler ve Potansiyeller

Amaç Strateji Potansiyel

Sürdürülebilir Tarım

Ekolojik Tarım

• Pazar şansı yüksek ürünler yetiştiriliyor. • Tahtalı koruma havzası gibi uygun alanlar var. • Liman ve gümrük birliği ürünlerin ihraç şansını artırıyor. • Eğitim düzeyi yüksek. • Halen sözleşmeli olarak ekolojik ürün üreten başarılı

örnekleri var.

Hayvan Sağlığı Kontrolü

• Hayvancılık kısıtlı bir alanda yoğunlaştığından kontrolü kolay.

• Halen hayvan sağlığıyla ilgili yürütülen çalışmalar ve deneyimler var.

Sulama Sistemlerinin İyileştirilmesi

• Çiftçi, sulamanın kendi refah düzeyine yaptığı katkının bilincinde olması nedeniyle bilinçli ve istekli.

• Sulu tarımın halen örgütlü olarak yapılıyor olması, yeni yatırım ve projelerin başarısını artıracaktır.

Verimlilik ve Gelirin Artırılması

Katma Değeri Yüksek Ürünlerin Üretilmesi

• İç ve dış pazar şansı var. • 2. Ürün yetiştirme olanakları yüksek. • Daha az girdi kullanıp verimi sabit tutarak yada aynı verimi

daha az girdi kullanarak etkinliği artırıp gelir düzeyi artırılabilir.

Pazarlama Sisteminin İyileştirilmesi

• Çiftçi pazar enformasyonunu sağlamak üzere üniversite yayım merkezleri ve Tarım Bakanlığı yayım kuruluşları mevcut.

• Pazarlama kanalında yer alanlar bilinçli.

Örgütlenmenin Etkinleştirilmesi

• Çiftçinin eğitim düzeyi yüksek ve bilinçli. • Halihazır örgütlenmeyi geliştirecek kooperatif altyapısı ve

deneyimi mevcut.

Page 160: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

62

Kırsal Turizm

• Doğal dokusu zengin ve çekici. • Tarihi eserler açısından zengin. • Halen turizm potansiyeli var. • Eğitim düzeyi yüksek.

Hayvancılığın Geliştirilmesi Ve Yaygınlaştırılması

• Çiftçiler bilinçli. • Hayvancılığa çok uygun alanlar var. • Bölgede et ve süt işleme tesisleri var.

Organize Çiçek İhtisas Sanayi Bölgesinin Faaliyete Geçmesi

• Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez durumundadır. • Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık %50’si

İzmir’de üretilmektedir. • Toplam ihracat değeri 2000 yılında yaklaşık 9 milyon $’dır. • Kurulacak çiçek OSBnin ısıtılmasında jeotermal enerjinin

kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma maliyetleri en az düzeyde olacaktır. Bu amaçla jeotermal potansiyeli yeterli düzeyde olan dikili ve Bergama ilçeleri değerlendirmeye alınabilir.

6.2.4 Turizm

İzmir turizmin gerektirdiği tüm doğal ve kültürel özelliklere sahiptir. Bunun yanında İzmir’de 130 turizm işletme belgeli ve 51 turizm yatırım belgeli tesis mevcuttur. Bu tesislerdeki toplam yatak sayısı ise 34.715'tir. Bunlara ek toplam 278 seyahat acentesi bulunmaktadır. Bu bölümdeki ilgili tablolar Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynaklıdır.

Tablo 6.64 Turizm Belgeli İşletmeler

Turizm Belgesi Türü Tesis Sayısı

Tesis Turizm İşletme Belgeli Tesis 130 Turizm Yatırım Belgeli Tesis 51

Yatak Turizm İşletme Belgeli Yatak 22.461 Turizm Yatırım Belgeli Yatak 12.254

Yeme-İçme Tesisi

Restoran 77 Kafeterya 5 Bar 3 Müstakil Eğlence Yeri 17

İzmir’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının tam değerlendirilmediği görülmektedir. Türkiye’deki Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın % 6.7’si İzmir’dedir. Diğer deyimiyle Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u İzmir’dedir. Türkiye’deki 313.298 turizm işletme belgeli yatağın da % 7.1’i, 22.461 yatırım belgeli tesisin de % 3.6’sı İzmir’dedir.

Bu potansiyel içinde İzmir’de yabancıların ortalama kalış süresi 3.3 gündür ve Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca % 5’i İzmir’de yapılmaktadır ki, bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı Gecelemede ise İzmir İlinin aldığı pay % 4 olup, 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık 1.5 milyonu İzmir’de gerçekleşmektedir.

Page 161: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

63

Bölgede 4 milyon yerli turist, 10 milyon civarında da yabancı turist gecelemektedir. Yabancıların ortalama kalış süresi 4 gün iken yerlilerin ise 2 gündür. Otellerde doluluk oranları yabancılar için % 35’ler civarında gerçekleşirken, yerliler için bu oran % 12’ler civarındadır.

Ege Bölgesi termal özellikleri, tatil merkezi, sportif amaçlı faaliyetler, uluslararası toplantılara ev sahipliği ve turizm kompleksi gibi turistik faaliyetlerden pay almamaktadır. Bu da Ege Bölgesinin eksik müteşebbislik yönünü göstermektedir.

İzmir’in turizm faaliyetlerine ait bilgiler ilişikteki tablolarda verilmiştir. Son iki yılda İzmir’de ortalama 1.1 milyon kişi konaklamıştır. Bunların % 39’u yabancı iken % 61’ini yerli turistler oluşturmaktadır. Yabancıların gecelemesi yerlilere nazaran 1.1 kat daha fazla olmuştur. Yabancıların İzmir’de kalış süreleri ortalama 3.3 gün iken yerliler ortalama 1.9 gün kalmaktadır. İzmir’de tesisler ortalama % 40 doluluk oranı ile çalışmaktadırlar. Yabancılarda doluluk oranı % 22’lerde seyrederken yerlilerde bu oran % 15’lerde seyretmektedir.

Page 162: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

64

Tablo 6.65 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)

Dol

uluk

Ora

Top

lam

50.5

43.6

8

44.5

2

27.8

8

23.0

3

40.5

6

37.0

4 -

32.5

5

41.3

7

19.0

5

33.1

5

63.6

4 -

28.8

1 - - - - - -

44.4

1

Yer

li

16.4

5

14.7

7

12.9

11.3

16.1

3

30.5

3

20.3

8 -

9.2

8

13.8

3

5.7

5

10.8

3

9.2

1 -

9.8

9 - - - - - -

13.0

8

Yab

ancı

34.0

5

28.9

1

31.6

3

16.5

8

6.9

10.0

3

16.6

6 -

23.2

7

27.5

4

13.

3

22.3

3

54.4

3 -

18.9

2 - - - - - -

31.3

3

Ort

alam

a K

alış

resi

T

opla

m

2.9

2.6

3.2

2.9

2.3

2.3

2.2 -

3.7

2.9 2

3.7

5.8 -

5.1 - - - - - -

3.2

Yer

li 2 2

1.8

1.7

1.9

2.1

1.8

-

2.1

1.9

2.2

1.9

3.3

-

2.9

- - - - - - 2

Yab

ancı

3.6

3.2

4.8

5.9

4

3.2

3.1

-

5.5

4

1.9

6.7

6.6

-

8.3

- - - - - -

4.5

Gec

elem

e Sa

yısı

Top

lam

2 52

1 72

5

2 85

7 75

7

3 53

8 12

1

1 51

6 79

4

129

485

31

446

13

926 -

66

804

10

676

058

22

087

144

352

2 86

7 86

6 -

8 75

7 - - - - - -

13

719

120

Yer

li

821

289

966

126

1 0

24 7

57

614

907

90 6

64

23 6

70

7 6

61 -

19 0

42

3 5

68 1

16

6 6

67

47 1

35

415

065

-

3 0

06 - - - - - -

4 0

39 9

89

Yab

ancı

1 7

00 4

36

1 8

91 6

31

2 5

13 3

64

901

887

38 8

21

7 7

76

6 2

65 -

47 7

62

7 1

07 9

42

15 4

20

97 2

17

2 4

52 8

01 -

5 7

51 - - - - - -

9 6

79 1

31

Kon

akla

yan

Kiş

i Say

ısı

Top

lam

878

339

1 0

88 5

85

1 0

95 9

38

517

601

57 2

70

13 8

21

6 2

08

-

17 8

69

3 6

75 6

31

11 0

98

39 0

75

498

031

-

1 7

29

- - - - - -

4 2

25 5

64

Yer

li

401

386

491

979

573

487

365

298

47 5

49

11 3

71

4 1

63 -

9 2

41

1 9

04 4

74

3 0

44

24 6

45

126

602

-

1 0

38 - - - - - -

2 0

59 8

03

Yab

ancı

476

953

596

606

522

451

152

303

9 7

21

2 4

50

2 0

45 -

8 6

28

1 7

71 1

57

8 0

54

14 4

30

371

429

-

691

- - - - - -

2 1

65 7

61

Ege

Böl

gesi

(2

001)

T

esis

Cin

s ve

nıfı

Ote

l

5 Yıld

ız

4 Yıld

ız

3 Yıld

ız

2 Yıld

ız

1 Yıld

ız

Öze

l Bel

gelı

zer

Term

al

Apa

rt

Topl

am

Mot

el

Pans

iyon

Tatil

Köy

ü

Obe

rj

Kam

ping

Kap

lıca

Gen

çlik

Kam

Gol

f Tes

isi

Eği

tim U

ygu

lam

a Tu

rizm

K

ompl

eksi

Ta

til M

erke

zi

Gen

el T

opla

m

Page 163: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

65

Tablo 6.66 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)

Dol

uluk

Ora

Top

lam

47.4

5

55.0

7

44.9

4

39.0

8

36.9

3

29.7

9 - -

49.1

1

47.0

8

18.4

4

31.3

5

50.6

9 -

54.8

8 - - -

4.6

1 - -

47.5

6

Yer

li

12.

46

13.

26

12.

31

14.

05

19.

85

21.

32

- -

7.92

13.

03

4.55

12.

97 7.4 -

29.

85

- - -

2.3 - -

11.

89

Yab

ancı

34.9

9

41.8

1

32.6

2

25.0

3

17.0

8

8.4

7 - -

41.1

8

34.0

5

13.9

18.3

8

43.2

9 -

25.0

3 - - -

2.3

1 - -

35.6

7

Ort

alam

a K

alış

resi

Top

lam

3.3

2.9

3.5

2.9

2.2

2.2 - -

4.7

3.1

2.5

3.6

4.4 -

4.5 - - -

2.4 - -

3.3

Yer

li

2.1 2 2

1.9

1.4

1.9 - -

2.3 2

2.7

2.3 3 -

3.3 - - -

2.2 - -

2.1

Yab

ancı

4

3.4

4.7

4.2

5.2

3.3

- -

5.9

4

2.5

6

4.8

- 8 - - -

2.6

- -

4.1

Gec

elem

e Sa

yısı

Top

lam

2 7

07

595

3 6

92

149

3 0

01

029

1 7

66

123

143

877

31

176 - -

157

240

11 4

99

189

9 44

5

99

095

3 1

45

574 -

10

043 - - -

1 42

5 - -

14 7

64

771

Yer

li

711

115

889

062

822

363

635

031

77

333

22

311

- -

25

372

3 1

82 5

87

2 3

29

40

988

459

044

-

5 4

63

- - -

711

- -

3 6

91 1

22

Yab

ancı

1 99

6 48

0

2 80

3 08

7

2 17

8 66

6

1 13

1 09

2

66

544

8 86

5 - -

131

868

8 31

6 60

2

7 11

6

58

107

2 68

6 53

0 -

4 58

0 - - -

714 - -

11

073

649

Kon

akla

yan

Kiş

i Say

ısı

Top

lam

832

703

1 2

71 2

84

867

426

612

075

66 2

02

14 3

58 - -

33 3

00

3 6

97 3

48

3 7

44

27 5

86

720

339

-

2 2

32 - - -

597

- -

4 4

51 8

46

Yer

li

334

60

1

452

50

6

401

27

1

339

91

3

53 5

01

11 6

68 - -

11 0

57

1 6

04 5

17

864

17 8

66

155

52

2 -

1 6

56 - - -

321 - -

1 7

80 7

46

Yab

ancı

498

102

818

778

466

155

272

162

12 7

01

2 6

90 - -

22 2

43

2 0

92 8

31

2 8

80

9 7

20

564

817

-

576

- - -

276

- -

2 6

71 1

00

Ege

Böl

gesi

(2

002)

Tes

is C

ins

Ve

Sını

Ote

l

5 Y

ıldız

4 Y

ıldız

3 Y

ıldız

2 Y

ıldız

1 Y

ıldız

Öze

l Bel

geli

zer

Ter

mal

Apa

rt

Top

lam

Mot

el

Pan

siyo

n

Tat

il K

öyü

Obe

rj

Kam

pin

g

Kap

lıca

Gen

çlik

Kam

Gol

f Tes

isi

Eği

tim

Uyg

ula

ma

Tu

rizm

Kom

plek

si

Tat

il M

erk

ezi

Gen

el T

opla

m

Page 164: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

66

Tablo 6.67 İzmir İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)

Dol

uluk

Ora

Top

lam

40.9

4

40.5

9

33.4

3

34.8

3

24.1

6

29.9

7

32.1

7

13

36.8

7

31.2

4

17.8

7

40.0

5

36.7

6

Yer

li

12.

62

17.

47

21.

71

19.

35

18.

61

24.

66

24.

42

10.

27

17.

85

10.

06

15.

95

14.

53

17.4

Yab

ancı

28.

32

23.

12

11.

72

15.

48

5.5

5

5.3

1

7.7

5

2.7

3

19.

03

21.

18

1.9

3

25.

53

19.

37

Ort

alam

a K

alış

resi

Top

lam

2.8

1.8

2.3

2.4

1.4

1.7

1.9

1.6

2.3

1.9

2.1

4.8

2.4

Yer

li

1.9

1.6

1.9

1.9

1.4

1.6 2

1.5

1.8

2.4 2

2.8

1.9

Yab

ancı

3.5 2 4

3.4

1.6

2.4

1.8

1.9 3

1.7

3.1 8

3.3

Gec

elem

e Sa

yısı

Top

lam

771

906

466

973

736

433

318

754

31

750

12

515

6 5

76

2 4

67

2 3

47 3

74

17

311

28

567

319

543

2 7

12 7

95

Yer

li

23

7 9

98

20

0 9

78

47

8 3

49

17

7 1

04

24

455

10

299

4 9

91

1 9

49

1 1

36 1

23

5 5

73

25

487

11

5 8

80

1 2

83 0

63

Yab

ancı

533

908

265

995

258

084

141

650

7 2

95

2 2

16

1 5

85

518

1 2

11 2

51

11

738

3 0

80

203

663

1 4

29 7

32

Kon

akla

yan

Kiş

i Sa

yısı

Top

lam

278

016

260

260

313

795

135

334

22

556

7 2

82

3 4

42

1 5

90

1 0

22 2

75

9 1

57

13

797

66

621

1 1

11 8

50

Yer

li

12

6 17

1

12

4 29

6

24

8 90

3

93

343

17

933

6 3

44

2 5

40

1 3

18

62

0 84

8

2 3

21

12

798

41

091

67

7 05

8

Yab

ancı

151

845

135

964

64

892

41

991

4 6

23

938

902

272

401

427

6 8

36

999

25

530

434

792

İzm

ir (2

001)

Tes

is C

ins

Ve

Sınıfı

Ote

l

5 Yı

ldız

4 Yı

ldız

3 Yı

ldız

2 Yı

ldız

1 Yı

ldız

Öze

l Bel

gelı

Yüze

r

Apa

rt

Topl

am

Mot

el

Pans

iyon

Tati

l Köy

ü

Gen

el T

opla

m

Page 165: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

67

Tablo 6.68 İzmir İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)

Dol

uluk

Ora

Top

lam

41.2

6

50.2

4

35.4

3

32.8

1

26.3

6

21.1

9

42.6

7

40.1

19.7

6

22.1

8

54.1

9

4.6

1

41.1

5

Yer

li

12.

04

15.

03

19.

49

21.

41

19.

19

18.

35

8.52

16.

21

4.86

16.5

10.

35

2.3

15.

51

Yab

ancı

29.

22

35.

21

15.

95

11.4

7.16

2.84

34.

16

23.9

14.

91

5.68

43.

84

2.31

25.

64

Ort

alam

a K

alış

Sür

esi

Top

lam

3

2.5

2.2

2.2

1.4

1.6

9.3

2.5

2.1

2.8

6.1

2.4

2.7

Yer

li

1.9

1.8

1.7

1.8

1.4

1.6

5.5

1.8

2.7

2.3 3

2.2

1.8

Yab

ancı

3.9

2.9

3.5

3.3

1.7

1.8

11.

2

3.4

1.9

6.4

8.1

2.6

3.8

Gec

elem

e Sa

yısı

Top

lam

82

9 28

1

65

2 49

0

61

8 54

8

25

1 16

6

15

321

10

974

4 0

83

2 38

1 86

3

4 5

74

14

185

37

5 22

3

1 4

25

2 77

7 27

0

Yer

li

24

1 92

2

19

5 23

2

34

0 17

3

16

3 87

2

11

156

9 5

03

815

96

2 67

3

1 1

24

10

553

71

652

711

1 04

6 71

3

Yab

ancı

58

7 35

9

45

7 25

8

27

8 37

5

87

294

4 1

65

1 4

71

3 2

68

1 4

19

190

3 4

50

3 6

32

30

3 57

1

714

1 7

30

557

Kon

akla

yan

Kiş

i Sa

yısı

Top

lam

27

9 87

6

26

1 30

1

27

7 79

9

11

6 27

9

10

747

6 7

83

441

95

3 22

6

2 2

14

5 0

98

61

315

597

1 02

2 45

0

Yer

li

130

200

106

059

197

535

90

109

8 2

29

5 9

79

149

538

260

422

4 5

27

24

016

321

567

546

Yab

ancı

14

9 67

6

15

5 24

2

80

264

26

170

2 5

18

804

292

41

4 96

6

1 7

92

571

37

299

276

45

4 90

4

İzm

ir (2

002)

Tes

is C

ins

ve

Sını

Ote

l

5 Yıld

ız

4 Yıld

ız

3 Yıld

ız

2 Yıld

ız

1 Yıld

ız

Öze

l Bel

geli

zer

Apa

rt

Topl

am

Mot

el

Pans

iyon

Tatil

Köy

ü

Gen

el T

opla

m

Page 166: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

68

Tablo 6.69 İzmir’in İlçeler Bazın Turizm Değerleri (2000)

Dol

uluk

Ora

nı (%

)

Top

lam

34.7

4 -

34.9

9

35.8

3

38.7

2 -

9.0

8 -

26.0

7

18.0

4

30.3

2 - - - -

30.1

8 - -

30.0

2

38.9

7

21.7

1

46.4

1

19.0

6 -

40.2

4

31.8

9

Yerl

i

32.

12 -

27.

39

25.

64

36.

87 -

2.86

-

14.

56

14.

73

6.57

- - - -

7.28

- -

16.

67

12.

99

20.

94

44.

15

12.

25 -

28.

34

17.

32

Yaba

ncı

2.6

2 -

7.6

1

10.1

9

1.8

5 -

6.2

2 -

11.5

1

3.3

1

23.7

5 - - - -

22.9

0 - -

13.3

5

25.9

9

0.7

6

2.2

6

6.8

1 -

11.8

9

14.5

7

Ort

alam

a K

alış

Sür

esi

Top

lam

1.7 -

2.0

1.9

3.0 -

1.2 -

2.8

2.8

5.4 - - - -

3.1 - -

3.0

3.0

2.6

3.9

3.4 -

2.6

2.5

Yerl

i 1.7 -

1.8

1.8

3.0 -

1.2 -

2.5

2.6

2.3 - - - -

1.9 - -

2.5

2.1

2.7

4.2

3.0 -

4.2

2.0

Yaba

ncı

1.6

-

3.3

2.3

3.2

-

1.1

-

3.5

4.1

8.7

- - - -

3.9

- -

4.1

3.8

1.3

1.5

4.7

-

1.3

3.3

Gec

elem

e Sa

yısı

Topl

am

58

242

11

143

996

221

13

039

13

161

453

993

38

558

125

944

302

252

168

095

459

876

5 5

61

11

212

10

745

14

137

2 6

82 1

79

Yerl

i

53

848

8 7

21

71

2 78

5

12

416

4 1

41

25

3 51

7

31

490

27

283

72

908

93

351

15

3 24

2

5 3

66

10

666

6 9

07

9 9

59

1 45

6 60

0

Yab

ancı

4 3

94

2 4

22

283

436

623

9 0

20

200

476

7 0

68

98

661

229

344

74

744

306

634

195

546

3 8

38

4 1

78

1 2

25 5

79

Kon

akla

yan

Kiş

i Say

ısı

Topl

am

33

722

5 5

32

51

1 33

1

4 3

88

11

399

15

9 95

4

13

979

23

277

96

804

56

001

15

3 76

8

2 1

24

2 8

97

3 1

32

5 4

85

1 08

3 79

3

Yerl

i

31

015

4 7

98

38

6 85

9

4 1

93

3 4

72

10

3 13

2

12

259

11

929

37

863

37

735

73

032

1 9

70

2 5

23

2 3

10

2 3

69

71

5 45

9

Yaba

ncı

2 7

07

734

124

472

195

7 9

27

56

822

1 7

20

11

348

58

941

18

266

80

736

154

374

822

3 1

16

368

334

İzm

ir

Bor

nov

a

Bu

ca

Kar

şıya

ka

Kon

ak

Alia

ğa

Bay

ındı

r

Ber

gam

a

Bey

dağ

Çeş

me

Dik

ili

Foç

a

Kar

abu

run

Kem

alp

aşa

Kın

ık

Kir

az

Men

der

es

Men

emen

Öd

emiş

Sef

erih

isar

Sel

çuk

Tir

e

Tor

balı

Url

a

Çan

kaya

Gaz

iem

ir

Top

lam

Page 167: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

69

İlçeler bazında baktığımızda turizm potansiyeli denize kıyısı olan ilçelerde toplanmıştır. Burada en büyük eksiğimiz antik devirlerden gelen ören yerlerinin kazı alanlarını turizm’in hizmetine verilemeyişidir. Dünyanın en ünlü antik şehirlerinden birini barındıran Bergama’da bile konaklayan kişi sayısı 2000 yılı itibariyle 10 bin kişini altındadır.

2002 yılında Türkiye’ye gelen yabancı sayısı 13.3 milyon kişidir. Bu kişilerin Türkiye’ye bıraktıkları toplam döviz miktarı 9 milyon dolardır1. Ortalama olarak bir yabancının Türkiye’ye bıraktığı döviz miktarı ise 680 dolardır. İzmir ilinde kalanların bıraktıkları döviz miktarı ise 295.7 milyon dolardır. Bu değerde Türkiye turizm gelirlerinin yaklaşık olarak % 3.3’üne karşılık gelmektedir.

İzmir İlinin en büyük problemi arz ettiği hizmetlerin talep edilen turizm hizmeti olmadığı noktasıdır. Yukarıdaki sorunu nicelendirmek üzere konuyu değerlendirdiğimizde İzmir 2002 yılında 451 bin yabancı turisti % 25 doluluk oranı ile ağırladığı görülmektedir. Ancak İzmir, 2004’ten başlayarak ağırladığı turist sayısını yatırımları ile orantılı olarak arttırmayı hedeflemelidir. Bununla ilgili olarak üç senaryoya göre 2004-2013 yılı hedef artışlara göre planlanan yabancı turist sayısı ilgili tabloda verilmiştir. Bu artış değerlerinde turizm yatırımlarının büyüklükleri dikkate alınmıştır.

Tablo 6.70 Hedef Artışlara Göre Beklenen Turist Sayıları

Yıllar Senaryo 1 Senaryo 2 Senaryo 3

Hedef Artış (%)

Hedef Sayı (1000)

Hedef Artış (%)

Hedef Sayı (1000)

Hedef Artış (%)

Hedef Sayı (1000)

2003 - 500 - 500 - 500 2004 5 525 6 530 5 525 2005 5 551 6 562 6 557 2006 5 579 7 601 7 595 2007 5 608 7 643 8 643 2008 6 644 8 695 9 701 2009 6 683 8 750 10 771 2010 7 731 9 818 11 856 2011 7 782 9 891 12 959 2012 8 844 10 980 13 1083 2013 8 912 10 1079 14 1235

Birinci senaryoda mevcut durum ve planlanan yatırımları dikkate alarak ilk dört yıl sabit daha sonra ikişer yıllık ve her dönemde 1 puan artacak şekilde aşamalı artış, ikinci

1 Anavatanda kendilerine yabancı muamelesi yapıldığından yakınmaları nedeniyle, yapılan hesaplamalarda yurt dışında ikamet eden vatandaşlarımızın Türkiye’de yaptıkları harcamalar dahil edilmemişlerdir.

Page 168: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

70

senaryoda ise ikişerli sabit dönemler ve 1 puan artacak şekilde aşamalı artış ve üçüncü senaryoda ise aritmetik dizi şeklinde artış oranına göre hedef sayı belirlenmiştir.

Hedef artışlar ile beklenen turist sayısı yukarıdaki tarzda şekillendirilmiştir. Daha sonra ise mevcut yatak kapasitesinin doluluk oranına göre tahmin yapılmaktadır: Yaz Turizminde ideal değerler 6 aylık sezonda % 75 doluluk oranıyla turistin 10 gün gecelemesini sağlamaktır. Bu şekilde mevcut değerler ile ideal değerlere göre beklenebilecek turist sayısı aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. İdeal değerlere göre İzmir’e gelmesi gereken turist sayısı 1.6 milyon kişidir. Ancak gerçekleşen sayı ise bundan 3.4 kat daha azdır. Hiç bir yatırım yapmadan yalnızca mevcut kapasitenin kullanılması ve ortalama kalış süresinin arttırılmasıyla kazanılacak 1.1 milyon daha fazla turisttir. Burada 2002 yılı için ideal sayı formülünü tersine uyguladığımızda 78.162 yatak değerine ulaşırız ki bu da göz ardı edilebilir. Eğer bu yatak değerini dikkate alırsak o zaman ağırlayabileceğimiz turist sayısının 2 milyonun üzerinde olacağı görülebilir.

Tablo 6.71 Mevcut Değerlere Göre Hedeflenen Turist Sayısı

Yatak Sayısı Doluluk Oranı (%) Ortalama Turist Sayısı Gelir Milyon ($)

2002 Değerleri 34.715 25.64 3.8 454.904 309

İdeal Değerler 34.715 75.00 10 1.562.175 1.062

Senaryo 34.715 40.00 10 833.160 567

Senaryo’da doluluk oranı % 40’a çıktığında ve ortalama 10 gün kalışla İzmir’e gelebilecek turist sayısı 833 bine çıkacaktır. Bu değerler ise 380 bin daha fazla turistin İzmir’e gelmesi anlamına gelmektedir.

Son kolonda elde edilen ve edilebilecek ortalama gelir miktarları verilmiştir. Burada yalnızca kapasitenin ideal değer ve değerlere yaklaştıkça, gelir etkisinin miktarları açıkça görülmektedir.

6.2.5 Mali Müesseseler

Mali sektör, bankacılık sektörü, sermaye piyasası ve diğer mali kurumlar şeklinde üç ana başlıktan oluşmasına rağmen; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasasının gelişme sürecinde olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince yaygınlaşmamış olması dolayısıyla bankacılık sektörü ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip olmayan ve (eski) alışkanlıklarını sürdüren işletme ve tasarruf sahipleri de, sektörün mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili olmaktadır. Nitekim, pek çok firma, hisse senedi veya tahvil ihraç ederek finansman sağlamak yerine banka kredisi kullanmakta, tasarruf sahipleri ise alternatif yatırım araçları yerine banka mevduatını tercih etmektedir. Bu da mali sistemde bankacılığı ön plana çıkarmaktadır.

Bankacılık Sektörü

Şüphesiz İzmir’de bankacılık sektörü, Türk bankacılık sektörünün paralelinde bir gelişme göstermektedir. Ancak, İzmir ekonomisinin canlılığını oluşturan bireylerin,

Page 169: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

71

firmaların ve bunları fonlayan banka şubelerinin faaliyetleri doğrultusunda, İzmir’de faaliyette bulunan banka şubelerinin verimlilikleri, mevduat ve kredi yapıları ile rasyoları Türk bankacılık sektörünün genelinden ayrışma gösterebilir. Bu nedenle İzmir’deki bankacılık sektörü Ege Bölgesi ve Türkiye’deki bankacılık sektörü ile karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir .

İzmir Bankacılığında Mevduatın Yapısı Bütün ticaret bankalarının borç almak ve borç vermek şeklinde belli başlı iki fonksiyonu vardır. Borç almak çoğu zaman mevduat şeklinde, borç vermek de kredi şeklinde ortaya çıkar. Ticaret bankalarının bütün bankacılık işlemlerinde kullandıkları kaynakların çok büyük bir bölümü mevduattan geldiğinden, mevduat hacmi büyük önem arz eder. Ancak, mevduat hacminin büyüklüğü kadar yapısı ve türleri de önemlidir.

İzmir’deki toplam mevduat hacmindeki yıllar itibariyle gelişmeler aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tabloda verilen mevduat rakamlarındaki gelişmelerin enflasyondan kısmen arındırılmasını sağlamak ve yıllar itibariyle reel gelişmeleri izleyebilmek için YP (yabancı para) cinsindeki mevduatın yanı sıra gerek TL. gerekse toplam mevduat hacmi ABD doları cinsinden verilmiştir. 1994 yılında 2.104 milyon dolar olan toplam mevduat hacmi 2001 yılı itibariyle % 100’den fazla artarak 4.449 milyon dolara ulaşmıştır. İzmir’deki mevduatların Ege Bölgesi ve Türkiye’deki mevduat hacmi içerisindeki payına bakıldığında ise; 1990 yılı itibariyle 4.191 milyon dolar hacmine sahip Ege Bölgesi mevduatının % 50’sinin İzmir’de olduğu, bu rakamın 2001 yılı itibariyle artarak % 54’e ulaştığı görülmektedir.

Tablo 6.72 İzmir’de Toplam Mevduat Hacminin Gelişimi (Milyon Dolar)

Yıllar İzmir Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay 1994 2.104 4.191 50 32.795 6 1995 2.894 5.508 53 44.431 7 1996 3.571 6.628 54 57.165 6 1997 3.518 6.578 53 61.273 6 1998 4.264 8.053 53 77.097 6 1999 5.166 9.496 54 89.361 6 2000 5.607 10.084 56 101.884 6 2001 4.449 8.216 54 80.633 6 2002 5.002 8.720 57 86.835 6

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Aynı şekilde, 1994’te Türkiye’deki toplam mevduatın % 6’sına sahip olan İzmir istikrarlı bir şekilde bu payı 2001 yılına kadar korumuştur.

Page 170: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

72

Toplam mevduat hacmi TL ve YP’den oluşmaktadır. YP cinsindeki mevduatın Ege Bölgesi ve Türkiye ile karşılaştırmalı olarak İzmir’deki gelişimi1 incelendiğinde, 1994 yılında 932 milyon dolar olan mevduat hacminin 2001 yılında 2.169 milyon dolara ulaştığı, Ege Bölgesindeki YP cinsinden mevduat içerisindeki payının 1994 yılında % 47 iken, 2001 yılında % 54’e yükseldiği, Türkiye’deki YP cinsinden mevduat içerisindeki % 6 olan payının değişmediği görülmektedir.

Gerek TL ve YP cinsinden mevduat, gerekse bu ikisinin toplamından oluşan toplam mevduat hacmindeki gelişmeler dikkate alındığında; Ege Bölgesindeki mevduat hacminin İzmir’de yoğunlaştığı ve bu yoğunlaşmanın yıllar itibariyle arttığı, ancak Türkiye’deki mevduat hacmi içerisinde İzmir’in aldığı payın istikrarlı bir gelişme göstererek değişmediği görülmektedir. Ayrıca, 1997 ve 2001 yıllarında uluslararası para piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle İzmir’deki TL mevduat hacmi üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu mevduat hacminin azalmasına neden olmuştur. Bu durum, doğal olarak, İzmir’deki mevduat sahiplerinin, Türkiye ekonomisindeki gelişmelerin yanı sıra uluslararası para piyasalarındaki gelişmelere de duyarlı olduğu anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan, İzmir’deki toplam mevduat hacminin, 2002 yılı itibariyle mevduat türlerine göre dağılımı2 incelendiğinde, tasarruf mevduatlarının payının % 39,2 ile Türkiye ortalamasının (% 24,5) oldukça üzerinde olduğu, döviz tevdiat hesaplarının payının (% 48,2) ise Türkiye ortalamasının (% 55,5) altında olduğu, İzmir’de bir anlamda para ikamesinin Türkiye ortalamasından düşük olduğu görülmektedir.

Kredilerin Dağılımı ve Yapısı Bankalar para alıp satan kurumlar olmakla beraber doğal olarak birincil işlevleri çeşitli şekillerde toplamış oldukları fonları kredi olarak kullandırmaktır. Ancak, gelişmekte olan ülkeler genel olarak istikrarsız bir ekonomiye sahip oldukları için, bankaların kredi vermesi her zaman riskli bir fon kullanım biçimidir. Bu nedenle bankalar büyük montanlı kredi vermek istemezler. Yüksek getiri elde edecek olsalar bile, geriye dönüş riski yüksek olan kredi taleplerini karşılamakta çekinceli davranırlar. Dolayısıyla devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) bankacılar için bir çekim unsuru olmaktadır.

İzmir’de toplam banka kredilerinin gelişimi incelendiğinde 1994 yılında 1.446 milyon dolar olan toplam banka kredileri 1998 yılında 2.919 milyon dolara yükselmiş ancak 2001 yılında krizin etkisiyle 1994 yılındaki hacminin de gerisinde 1.263 milyon dolara gelmiştir. 1994-2001 yılları arasında İzmir’deki banka kredilerinin Ege Bölgesinden aldığı pay ise % 7’den % 5’e düşmüştür.

Tablo 6.73 İzmir'de Toplam Banka Kredilerinin Gelişimi (Milyon Dolar)

Yıllar İzmir Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay 1 Türkiye Bankalar Birliği 2 Türkiye Bankalar Birliği

Page 171: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

73

1995 2.273 3.301 69 29.071 8 1996 2.400 3.797 63 35.906 7 1997 2.606 4.398 59 43.037 6 1998 2.919 4.687 62 45.019 6 1999 2.186 3.550 62 40.206 5 2000 2.687 4.620 58 50.931 5 2001 1.263 1.962 64 25.636 5 2002 1.377 2.019 68 32.097 4

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Bu durum İzmir’de banka kredilerindeki oynaklığın Ege Bölgesi ve Türkiye genelinden daha yüksek olduğu, ekonomik istikrarsızlıkların İzmir’deki kredi hacmi üzerinde daha fazla etkili olduğu anlamına gelmektedir.

Toplam banka kredileri, ihtisas ve ihtisas dışı1 olarak ayrıldığında; İzmir’de ihtisas kredilerinin istikrarsız bir gelişme gösterdiği, 1994 yılında 527 milyon dolar iken 1995 yılında 800 milyon dolara ulaştığı, 2001 yılında ise 279 milyon dolara düştüğü görülmektedir. Aynı şekilde İzmir’deki ihtisas kredilerinin, Ege Bölgesi ve Türkiye genelindeki ihtisas kredileri içerisindeki payları da istikrarsızlık göstermiştir. Ege Bölgesi ihtisas kredileri içerisinde İzmir’in payı 1994 yılında % 61 iken, 1996 yılında % 36’ya düşmüş, 2001 yılında da % 67’ye yükselmiştir. Türkiye’deki ihtisas kredilerinden İzmir’in aldığı pay ise 1994 yılında % 11 iken, 2001 yılında % 9’a düşmüştür.

İhtisas dışı kredilerin gelişimi ise nispeten daha istikrarlıdır. 1994 yılında 919 milyon dolar olan İzmir’deki ihtisas dışı kredilerin hacmi, 1998 yılında 2.442 milyon dolara yükselmiş, 2001 yılında ise 984 milyon dolara düşmüştür. 1994 yılında % 76 olan Ege Bölgesi ihtisas dışı kredileri içerisinde İzmir’in payı 2001 yılında % 64’e düşmüştür.

İhtisas kredilerinin sektörel dağılımı ele alındığında, İzmir’deki ihtisas kredilerinin dağılımının Türkiye genelinden büyük farklılık gösterdiği aşağıdaki tablodan anlaşılmaktadır. İzmir’de toplam kredilerin 2001 ve 2002 yılı itibariyle yaklaşık % 78’i ihtisas dışı, % 22’si ihtisas kredilerinden oluşmaktadır. Toplam krediler içerisinde % 22’lik payı olan ihtisas kredilerinin 2001 yılında % 19’unun 2002 yılında ise % 15,8’inin tarım sektörüne verildiği, geri kalan kısmın gayrimenkul, mesleki ve diğer alanlara dağıldığı görülmektedir. Ege Bölgesi ve özellikle Türkiye geneli ile karşılaştırıldığında, İzmir’de toplam krediler içerisinde ihtisas kredilerinin payı yüksek olup özellikle tarım sektöründe yoğunlaşmaktadır.

Tablo 6.74 İhtisas Kredilerinin Sektörel Dağılımı (% Pay)

Yıllar İhtisas Kredileri İhtisas Dışı

Krediler Toplam* Tarım Gayrimenkul Mesleki Denizcilik Turizm Diğer

1 İzmir’deki ihtisas ve ihtisas dışı kredilerin gelişimi, Türkiye Bankalar Birliği

Page 172: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

74

2001 İzmir 19,2 0,8 0,8 0,0 0,0 1,2 77,9 100,0

Ege Böl. 15,4 1,2 1,6 0,0 0,4 2,6 78,9 100,0 Türkiye 7,3 1,2 0,5 0,0 0,2 3,0 87,8 100,0

2002 İzmir 15,8 3,0 0,0 0,8 0,1 1,9 78,4 100,0

Ege Böl. 12,0 2,1 0,0 1,2 0,2 2,8 81,6 100,0

Toplam 4,6 0,4 0,0 0,3 0,1 5,2 89,3 100,0

*Toplam Krediler = Kısa Vadeli Krediler + Orta ve Uzun Vadeli Krediler

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

İzmir’de Banka ve Şube Sayısı Ticaret bankası olarak faaliyette bulunan 29 bankanın 468 şubesi, mevduat kabul etmeyen 3 kalkınma ve yatırım bankasının birer şubesi olmak üzere, 2002 yılı itibariyle aşağıdaki tablodan da görüldüğü üzere İzmir’de toplam 32 bankanın 471 şubesi faaliyette bulunmaktadır.

Tablo 6.75 İzmir'de Banka Şubelerinin Dağılımları

Bankalar Şube Sayısı Ticaret Bankaları Kamusal Sermayeli Bankalar Özel Sermayeli Bankalar Tas. Mevd. Sig. Fonuna Devr. Bankalar Yabancı Bankalar Türkiye´de Kurulmuş Yabancı Bankalar Türkiye´de Şube Açan Yabancı Bankalar

468 136 295 18 19 14 5

Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar Kamusal Sermayeli Bankalar Özel Sermayeli Bankalar

3 1 2

Toplam 471 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Bankaların şube sayılarının 1991-2002 yılları itibariyle gelişimi1 incelendiğinde; 1991 yılında 498 olan banka şubesi sayısı, 2000 yılında 613’e yükselmiş, Türkiye ekonomisinin yaşadığı krizin ardından 2001 yılında 523’e ve 2002 yılında 471’e gerilemiştir. İzmir’deki banka şubesi sayısının Ege Bölgesindeki banka şubesi sayısına oranı 1991-2001 yılları arasında % 40-43 aralığında kalmış, Türkiye’deki banka şubesi sayısına oranı ise 1991-2001 döneminde hiç değişmeden % 8 olarak kalmıştır.

Rasyo Analizleri

İzmir Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları 1 Türkiye Bankalar Birliği

Page 173: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

75

Türk bankacılık sektörü, yoğunlaşmanın yaşandığı, az sayıda bankanın hakim olduğu oligopolistik bir yapıya sahiptir. Nitekim 31.12.2002 tarihi itibariyle faaliyette bulunan 54 ticaret bankasının ilk onu toplam aktiflerin % 81’ine, toplam kredilerin % 74’üne, toplam mevduatın % 86’sına, karların % 53’üne, şube sayısının % 76’sına ve personel sayısının % 75’ine hakimdir.1 Bu ilk 10 banka sırasıyla: T.C. Ziraat Bankası, Akbank T.A.Ş, Türkiye İş Bankası A.Ş, T. Garanti Bankası A.Ş, Yapı ve Kredi B.A.Ş, Türkiye Halk Bankası A.Ş, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O, Koçbank A.Ş, Pamukbank A.Ş, Finans Bank A.Ş’dir. Kamu bankalarının da sistem içinde büyük ağırlığı vardır.

Tablo 6.76 Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma Oranları

Banka Toplam Aktifler

(Milyar TL)

Toplam Krediler

(Milyar TL)

Toplam Mevduat

(Milyar TL)

Net Dönem Kar/Zararı (Milyar TL)

Şube Sayısı

Personel Sayısı

İlk 10 Bankanın Toplamı

171.795.076 41.467.235 122.301.092 1.259.608 4.661 92.926

Türk Bankaları Toplamı

212.675.488 56.370.271 142.387.988 2.356.998 6.106 123.271

Kamu Bank. Yoğ. 32 17 34 45 33 33 Yoğ. Oranları 81 74 86 53 76 75

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Üç büyük kamu bankası ( T.C.Ziraat B., T.Halk Bankası,T.Vakıflar B.) toplam aktiflerin % 32’sine, mevduat hacminin % 34’üne, kredilerin % 17’sine, şube sayısının % 33’ü ve personel sayısının % 33’üne 2002 yılı sonu itibariyle hakimdir.

İzmir’deki bankacılık sektörü de benzer şekilde oligopol bir yapıya sahiptir. Türkiye’deki aktif büyüklüğüne göre ilk on bankanın İzmir’de yoğunlaşma oranları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Buna göre 2002 yılı itibariyle İzmir’de faaliyet gösteren 32 ticaret bankasının on tanesi toplam şube sayısının % 76’sına ve toplam personel sayısının % 74’üne sahiptir. 2002 yılı itibariyle İzmir’de faaliyette bulunan ilk on banka, toplam aktif büyüklüğünün % 70’ine, toplam mevduat hacminin % 84’üne ve toplam kredi büyüklüğünün ise % 53’üne sahiptir. İzmir bankacılığında yoğunlaşma oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Kaldı ki, bu yoğunlaşma İzmir’deki ilk beş bankanın şube, çalışan sayısı, aktif büyüklüğü, mevduat büyüklüğü ve kredi büyüklüğü ele alındığında da kendisini göstermektedir. Oligopol piyasanın özelliklerinin ağır bastığı bu yapılanma içerisinde, doğal olarak ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu düşünülebilir. Ancak, bankaların gelir-gider tablolarından ve bu konuda uygulamaya dönük yapılan çalışmalardan tam tersi bir sonuç çıkarılmaktadır.2

1 Türkiye Bankalar Birliği 2 Ö. Faruk Çolak, Finansal Piyasalar ve Para Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağ. 2001, s.132-140.

Page 174: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

76

Tablo 6.77 İzmir Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları (2002)

Aktif Büyüklüğüne Göre İlk 10 Banka

Şube Sayısı

Çalışan Sayısı

İzmir’deki Şubelerin Aktif

Büyüklüğü (Milyar TL)

İzmir’deki Şubelerin Mevduat

Büyüklüğü (Milyar TL)

İzmir’deki Şubelerin Kredi

Büyüklüğü (Milyar TL)

İlk 10 Banka Toplamı 358 7.049 13.167.016 9.344.059 3.259.954

İzmir'de Toplam 471 9.513 18.922.490,16 11.153.532,68 6.148.118

Kamu Bankaları Yoğ. Oranı (%) 29 28 24 30 10

Yoğ. Oranı İlk 5 Banka(%) 53 50 49 58 40

Yoğ. Oranı İlk 10 Banka(%) 76 74 70 84 53

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Sisteme egemen olan bankaların verimliliği ölçek büyüklüğü ile eş değildir. Başka bir ifadeyle büyük bankaların hakim olduğu piyasada küçük bankalar daha verimli çalıştığı, Türk bankalarında şube ve firma düzeyinde pozitif ölçek ekonomileri mevcut olmadığı, çıktılardaki eşit oranlı artışlar ortalama maliyetleri düşürmeyip tam aksine daha yüksek ortalama maliyetlere yol açmakta ve bunun da fonlama maliyetini yükselten unsurlardan birisi olduğu ileri sürülmektedir.1

Türkiye genelinde olduğu gibi, İzmir’de de kamu bankalarının yoğunlaşma oranlarını yüksek olduğuna dikkat çekmek gerekir. İzmir’de kamu bankaları şube sayısının % 29’una, mevduatların % 30’una ve kredilerin % 10’una sahiptir.

Devlet mülkiyetindeki bankaların kredi kararları, özel mülkiyetteki bankalardan daha çok açık veya kapalı hükümet yönlendirmelerine tabi olabilmektedir. Kamu bankalarının hemen hepsi aslında ekonominin belirli sektörlerine kaynak tahsisi için kurulmuşlardır. Krediler, çoğunlukla sorunlu endüstrilere hükümet yardımı vermenin bir aracı olarak kullanıldığı için, borçlunun kredi değerliliği kredi kararlarında yeterli ağırlık kazanmaz. Ayrıca, bu bankalar rekabete karşı korunduklarından, zararları hükümetçe karşılandığından ve kapanmaya karşı korunduklarından, zararlarını kontrol etmede, sorunlu kredileri belirlemede ve yenilik yapmada daha az motivasyona sahiptirler2. Daha fazla personel ve aşırı şubeleşme de söz konusu olduğundan, İzmir’de olduğu gibi, kamu bankalarının bankacılık sisteminde yoğunluk kazanmasının mali sistemin verimliliği ve etkinliği üzerinde olumsuz etkilere yol açacağı söylenebilir.

Sermaye Yeterliliği Sermaye yeterliliği ve ilgili oranlar, bankaların öz kaynakları ile gösterdiği performansı ölçer. Gerek yabancı kaynak gerekse kullanım değerleri arasında ilişkiyi kurarak işletmenin borçlanma politikasının sınırları ve bağlı değerleri ile likit değerlerin dağılımı

1 Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya, Türk Bankacılık Sisteminin Ölçek Ekonomileri Açısından Değerlendirilmesi, Bankacılar dergisi, Sayı:43, 2002,ss.33-51. 2 Morris Goldstein-Philip Turner, Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Çev.A.İhsan Karacan, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.123.

Page 175: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

77

gibi konular hakkında bilgi sağlar. Güven unsuruna dayalı kurumlar olan bankaların konjonktür dalgalanmalarına karşı korunabilmelerinde en önemli unsuru sermaye yapıları oluşturur. Bu nedenle sermaye yeterliliği oranları bankalar açısından son derece önemlidir.1 Ne yazık ki Türk bankacılık sistemi sermaye yeterliliği açısından oldukça zayıf durumdadır. Nitekim kar/öz sermaye, kar/aktif toplamı rasyoları sisteme uygulandığında dünyadaki bankalar içinde ilk sıraları Türk bankaları almasına karşılık finansal bağımsızlık, toplam aktif ve sermaye büyüklüklerine baktığımızda Türk bankalarını ön sıralarda görmek mümkün olamamaktadır.2

Sermaye yeterliliğine finansal bağımsızlık oranı (Öz kaynaklar/Toplam Aktifler), finansal kaldıraç oranı (Öz kaynaklar/Yabancı Kaynaklar) gibi oranlar göstermektedir. Ancak, İzmir’deki bankacılık faaliyetleri çerçevesinde sermaye yeterliliği araştırıldığında veri tabanının yetersizliği dikkate alınarak bankaların şube başına düşen ortalama öz kaynaklarından hareket edilmiş, İzmir’de faaliyette bulunan banka şubelerinin toplam öz kaynaklarının, yine bu şubeler tarafından verilen toplam kredilere oranı, sermaye yeterliliği rasyosu olarak alınmış ve Türkiye ortalaması ile karşılaştırılmıştır.

Aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi, İzmir bankalarının sermaye yeterliliği rasyosu, Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Öyle ki, 2002 yılı itibariyle İzmir’deki bankalar ortalama toplam öz kaynaklarından daha az kredi vermişlerdir. Türkiye’nin 2000 ve 2001 yılında yaşadığı Kasım ve Şubat krizlerinin banka kredilerinde önemli daralmalara yol açtığı anlaşılmaktadır.

Tablo 6.78 İzmir Bankacılığında Sermaye Yeterliliği

Yıllar Özkaynaklar * (Milyar TL) Krediler (Milyar TL) Sermaye Yeterliliği

İzmir 2001 1.468.321 1.826.626 80

2002 2.475.824 2.257.811 110

Türkiye 2001 14.683.827 37.085.766 40

2002 25.698.648 56.370.271 46

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği *İzmir bankacılığının öz kaynakları, Türkiye’de ortalama şube başına düşen öz kaynakların İzmir’deki şube sayısı ile çarpılması ile elde edilmiştir.

İzmir Bankacılığında Aktif Kalitesi Öz kaynakları ile yabancı kaynaklarını çeşitli aktiflere bağlayan bankalar açısından aktiflerin çeşidinin yanı sıra aktiflerin gelir getirme gücü, gelirin sürekliliği gibi aktif kalitesi göstergeleri önem kazanmaktadır. Aktifler içerisinde başlıca büyüklüklerden birisi olan kredilerin aktifler içerisindeki payı ve kredilerin toplam mevduatlar içerisindeki payı aktif kalitesi göstergeleri olarak kullanılmaktadır.

1 Tezer Öçal ve diğerleri, Para Banka Teori Politika, Ankara: Gazi Kitapevi, 1997, 236. 2 Çolak, s.93.

Page 176: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

78

Kredilerin toplam aktifler içerisindeki payının yüksek olması bankaların gerçek görevlerini yaptığının bir göstergesi olmakla beraber, bu oranın çok yüksek olması banka riskinin arttığının göstergesidir. Bu çerçevede, İzmir bankacılığında 2001 ve 2002 yıllarında % 12 olan kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere oldukça düşüktür ve bankaların riskten kaçınmak için asli görevleri olan finansal aracılık işlemlerini askıya aldıklarını göstermektedir. Bu oranlar Türkiye geneli ele alındığında 2001 yılında % 22 ve 2002 yılında % 27’dir. İzmir ortalamasından daha yüksek olmakla beraber, Türkiye genelinde de aktif kalitesinin düşük olduğu görülmektedir.

Tablo 6.79 İzmir ve Türkiye'de Aktif Kalitesi

Yıllar

Krediler (Milyar TL)

Toplam Aktifler* (Milyar TL)

Aktif Kalitesi (Krediler/Toplam Aktifler)

İzmir 2001 1.826.626 14.855.464 12

2002 2.257.811 18.922.490 12

Türkiye 2001 37.085.766 169.221.332 22

2002 56.370.271 212.675.488 27

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

*İzmir’deki toplam aktifler, Türkiye genelinde şube başına düşen ortalama aktif miktarının, İzmir’deki şube sayısına çarpımı ile bulunmuştur.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere kredilerin mevduat içerisindeki payı ele alındığında da yıllar itibariyle bu oranın azaldığı, 1995 yılında İzmir’de % 78.5 iken 2000 yılında % 48’e, 2002 yılında ise % 27.5’e düştüğü görülmektedir. Türkiye genelinde de kredilerin mevduat içerisindeki payı gerilemesine rağmen, İzmir ortalamanın üzerindedir. İzmir’de Mevduatların krediye dönüşme oranının Türkiye ortalamasının altında olması, reel kesime kaynak aktarma imkanlarının yeterince kullanılmadığının bir göstergesidir.

Tablo 6.80 İzmir ve Türkiye'de Aktif Kalitesi (Kredi/Mevduat)

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 İzmir 78,5 67,2 74,1 68,5 42,3 47,9 28,4 27,5 Ege Bölgesi 61,3 59,0 69,3 60,9 38,7 47,3 24,6 23,2 Türkiye 65,4 62,8 70,2 58,4 45,0 50,0 31,8 37,0

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

İzmir Bankacılığında Aktif Karlılığı Bankaların aktiflerini ne kadar verimli kullandığını gösteren aktif karlılığı, karların ortalama toplam aktiflere oranlanması ile bulunur. Izmir ve Türkiye bankacılığının aktif karlılığı aşağıdaki tabloda yer almaktadır. İzmir ile ilgili veriler sınırlı olduğu için, aktif verimliliği net karın toplam kredilere oranlanması ile hesaplanmıştır. 1999-2001 yılları

Page 177: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

79

arasında -% 47’ye varan oranlarda aktif karlılığı negatif çıkan İzmir bankacılığında, aktif karlarının Türkiye geneline göre daha oynak olduğu görülmektedir. Bu durum makro ekonomik göstergelerin iyi olduğu dönemlerde İzmir bankacılığının daha karlı, kriz dönemlerinde ise Türkiye ortalamasına oranla daha zararlı çıktığını göstermektedir.

Tablo 6.81 İzmir'de ve Türkiye'de Aktif Karlılığı

Yıllar

İzmir Türkiye Aktif Karlılığı (Net Kar/Krediler)

Net Kar (Milyar TL)

Toplam Kredi

(Milyar TL) Net Kar

(Milyar TL) Toplam Kredi

(Milyar TL) İzmir Türkiye

1995 8 438.9 136 341.0 104.897,26 1 743 660 6 6 1996 20 634.8 257 967.0 255.633,42 3 860 068 8 7 1997 38 540.2 533 503.0 485.777,19 8 811 893 7 6 1998 59 602.7 915 622.0 759.986,00 14.122.355 7 5 1999 -23 971.8 1 180 744.0 -305.750,00 21.714.974 -2 -1 2000 -211 941.3 1 805 329.0 -2.709.599,00 34.213.480 -12 -8 2001 -850 921.0 1 826 626.0 -11.239.316,00 37.085.766 -47 -30 2002 181 806.0 2 257 811.0 2.341.090,00 52.631.490 8 4

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

İzmir Bankacılığında Personel Verimliliği Personel verimliliği, bankaların teknolojiden yararlanma derecesini ve toplam faiz dışı giderler arasında personel giderlerini ölçmeyi sağlar. Teknolojik gelişmelerden yararlanamayan ve yoğun şubeleşme politikası izleyen bankalar, emek-yoğun olarak çalışmaktadırlar. Mevduat ve kredilerin personel sayısına oranlanması ile personel verimliliği ölçülebilmektedir1.

İzmir ve Türkiye genelinde bankaların personel verimliliği2 karşılaştırmalı olarak yıllar itibariyle gelişmeler incelendiğinde, İzmir’de bankalarda çalışan personel başına düşen gerek kredi, gerekse mevduat miktarı Türkiye ortalamasının altındadır. Bu durum, İzmir’deki şubeleri personelin bilgi ve becerilerini artırmaya, emekten tasarruf sağlayan organizasyon biçimlerine gitmeye ve personelin daha verimli çalışmasına yönelik önlemler almaya yöneltmektedir.

Personelin uzmanlık, eğitim düzeyi ve otomasyon düzeyi bankaların verimlilikleri ve karlılıklarının etkilemektedir. Personelin yoğunluğu eğitimsizliği ve enflasyon ortamının personel giderlerini düşürmeyi engellemesi bankaların maliyetlerini artırmakta ve onları gelir artırıcı işlemlere yöneltmektedir.

1 Mert Ural, Tezi, s.85. 2 İzmir Bankacılığında Personel Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği

Page 178: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

80

İzmir Bankacılığında Şube Verimliliği Son yıllarda Türk bankacılık sisteminin içine girdiği krizin etkisiyle değişmekle beraber, Türk bankacılık sisteminde yer alan bankalar uzun yıllar bankalar arası rekabetin yoğun olduğu ve mevduat faizlerinin kendileri dışında belirlendiği bir ortamda, tasarruf sahiplerine yakın olabilmek, daha fazla mevduat toplamak ve bu mevduatı yüksek faiz oranları ile plase etmek arzusuyla çok şubeli bankacılığa yönelmişlerdir. Çok şubeli bankacılıkta şube yeri seçiminde, şube sayısında rasyonel davranılmaması ile birlikte yüksek maliyetler ortaya çıkmakta ve banka verimliliği olumsuz etkilenmektedir.

İzmir ve Türkiye genelinde bankaların şube verimliliği1, personel verimliliğinde de olduğu gibi, İzmir’de faaliyette bulunan banka şubelerinin gerek şube başına düşen kredi gerekse mevduat dağılımında Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmektedir. Yıllar itibariyle Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de banka şubelerinin sayısı azalmış olmasına rağmen, şube verimliliğinin düşük çıkması, İzmir’deki banka şubelerinin finansal aracılık fonksiyonlarını etkin şekilde yapamadıklarının bir diğer göstergesidir.

İzmir’de Finansal Derinleşme Finansal derinleşme, finans sisteminin gerek büyüklük gerekse yapı itibariyle değişmesini ifade etmektedir. Finans sisteminin hangi ölçüde genişlediğini ve finansal araçların ne kadar çeşitlendiğini gösterir. Buna göre, finans sistemi belirli bir derinlik kazandığı zaman, mevduat ve kredilerin vadelerini birbirine eşitleyerek, piyasalara ilişkin bilgi toplama sürecinde ölçek ekonomilerinden yararlanarak ve riski dağıtarak işlem maliyetlerini en aza indirebilir. Finansal aracılık faaliyetlerinden bu tür faydaların elde edilebilmesi için, finans sisteminin etkin bir şekilde çalışması gerekir.

Finansal derinlik (parasal büyüklüklerin GSMH’ya oranı) ekonomilerin gelişmesinin bir sonucu olmasına rağmen, böylesi artışların hepsi olumlu olarak yorumlanmamaktadır. Banka pasiflerinin büyümesi ekonominin büyüklüğüne ve uluslar arası rezervlerin stoğuna göre çok hızlı ise; banka varlıkları likidite, vade ve para cinsine göre banka pasiflerine oranla önemli ölçüde farklıysa; bankanın sermayesi ve/veya kredi-zarar karşılıkları banka varlıklarının oynaklığını karşılayacak kadar değilse ve ekonomi büyük güven şoklarıyla karşı karşıya ise, o zaman bankacılık sisteminin kırılganlığının artmasının neden olmaktadır2.

Finansal göstergelerden en çok kullanılanı M2/GSMH olmasına rağmen Finansal Varlık Stokları/GSMH göstergesinin de kullanıldığı görülmektedir3. İzmir ve Türkiye genelinde finansal derinleşmeye ilişkin göstergeler yıllar itibariyle aşağıdaki tablolarda verilmektedir.

1 İzmir Bankacılığında Şube Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği 2 Morris Goldstein-Philip Turner, a.g.e., ss.117-118. 3 Tezer ÖÇAL-Ö.Faruk ÇOLAK, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel yayın Dağıtım, Ankara, 1999, s.272.

Page 179: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

81

Tablo 6.82 İzmir’de Finansal Derinleşme

Yıllar Cari Fiyatlarla

GSMH (Milyar TL)

Krediler (Milyar TL)

Toplam Mevduat

(Milyar TL)

Finansal Derinleşme

Krediler/GSMH

Finansal Derinleşme

Mevduatlar/GSMH 1995 577.547 136.341 173.602 24 30 1996 1.095.500 257.967 383.907 24 35 1997 2.056.620 533.503 720.305 26 35 1998 3.574.660 915.622 1.337.466 26 37 1999 5.456.798 1.180.744 2.789.958 22 51 2000 9.089.081 1.805.329 3.766.438 20 41 2001 13.382.810 1.826.626 6.436.570 14 48

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği ve DPT

Finansal derinleşme göstergesi olarak kullandığımız mevduatların ve kredilerin GSMH’ya oranının yıllar itibariyle gelişimi, İzmir’deki bankacılık faaliyetlerinin Türkiye ortalamasının daha altında bir oranda reel sektöre kaynak aktarabildiğini göstermektedir. Özellikle kredilerin GSMH içindeki payı 1995 yılında Türkiye ortalamasının üzerinde iken, dönemin sonlarına doğru bu oranın Türkiye ortalamasının önemli ölçüde altına düşmesi, bir anlamda İzmir’de bankacılık sektörü ile reel sektör arasında ekonomik gelişmeyi sağlayan bağın koptuğu şeklinde yorumlanabilir. Bu durumda İzmir bankacılığının İzmir’de reel sektörün gelişmesi için ihtiyaç duyduğu fonları sağladığını söylemek güçtür.

Tablo 6.83 Türkiye’de Finansal Derinleşme

Yıllar Cari Fiyatlarla

GSMH (Milyar TL)

Krediler (Milyar TL)

Toplam Mevduat (Milyar TL)

Finansal Derinleşme Krediler/GSMH

Finansal Derinleşme Mevduatlar/GSMH

1995 7.854.887 1.743.660 2.664.937 22 34

1996 14.978.067 3.860.068 6.145.516 26 41

1997 29.393.263 8.811.893 12.545.561 30 43

1998 53.518.332 14.122.355 24.185.291 26 45 1999 78.282.967 21.714.974 48.263.769 28 62

2000 125.596.129 34.213.480 68.442.406 27 54

2001 179.480.078 37.085.766 116.646.946 21 65

Kaynak:Türkiye Bankalar Birliği ve DPT,

Page 180: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

82

Kamu Maliyesi

Kamu harcamaları ve toplanan vergiler çerçevesinde İzmir’in kamu maliyesi açısından analizi, İzmir’in diğer illere kamu eliyle kaynak aktarıp aktarmadığını ortaya koyması açısından önemlidir. Diğer illere kaynak aktarması, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik ekonomi politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal karşılanmalıdır. Ancak, yine de bu durumun bir ölçüde İzmir ekonomisinin küçülmesine, en azından ekonominin durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat çekmek gerekir.

Yıllar itibariyle İzmir’e tahakkuk ettirilen genel bütçe vergi gelirleri ile bunların tahsilatına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda verilmiştir. 2000-2002 döneminde İzmir’e tahakkuk edilen verginin yaklaşık % 88-90’ının tahsil edildiği, bunun Türkiye’de tahakkuk edilen verginin tahsilat oranına paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. İzmir’den tahsil edilen verginin Türkiye’deki toplam tahsilata oranı ise, aynı dönem için ortalama % 6.4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran İzmir GSYİH’sının Türkiye GSYİH’sına oranı olan % 7’ye paraleldir.

Tablo 6.84 İzmir’de Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Tahakkuk ve Tahsilatı (Milyar TL)

Yıllar Tahakkuk [1] Tahsilat [2] % [2/1] Toplam Tahsilat İç Payı (%)

İzmir

2000 1.782.700 1.614.625 90,57 6,09

2001 2.608.147 2.285.574 87,63 5,75

2002 4.254.680 3.744.557 88,01 6,28

2003* 3.729.346 2.792.781 74,89 7,53

Türkiye

2000 29.273.625 26.503.698 90,54 100,00

2001 43.990.362 39.735.928 90,33 100,00

2002 65.313.667 59.634.483 91,30 100,00

2003* 48.957.212 37.110.540 75,80 100,00

Kaynak: Maliye Bakanlığı - Ocak-Haziran dönemi verileri

Konsolide bütçe gelir ve giderleri arasındaki ilişkiye baktığımızda ise aşağıdaki tabloda, İzmir’de konsolide bütçe gelirlerinin tahsilat/tahakkuk oranı, Türkiye ortalamasına yakın gerçekleştiği görülmektedir. Konsolide bütçe giderlerinin Türkiye toplamından aldığı pay 2000-2003 döneminde yaklaşık olarak % 1.7 gibi düşük bir oranda gerçekleşmiştir. İzmir konsolide bütçe gelirlerinin konsolide bütçe giderlerine oranı incelendiğinde ise, konsolide bütçe gelirlerinin ancak ortalama olarak %50’sinin İzmir’de harcandığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Tablo 6.85 İzmir’de Konsolide Bütçe Gelir ve Giderlerinin Karşılaştırılması

Yıllar Tahakkuk[1] Tahsilat[2] Top.Tah.İç. Payı (%) Giderler[3] Top.Gid.İç.

Payı (%) %[2/3] %[2/1]

Page 181: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

83

İzmir

2000 1 921 243 1 686 262 5,04 911 1,95 185,15 87,77

2001 2 856 091 2 419 389 4,69 1 325 152 1,64 182,57 84,71

2002 4 706 880 3 984 919 5,22 2 109 123 1,83 188,94 84,66

2003 4 435 363 3 016 717 6,75 1 176 203 1,69 256,48 68,02

Türkiye

2000 37 472 580 33 440 143 100,00 46 705 028 100,00 71,60 89,24

2001 58 265 356 51 542 970 100,00 80 579 065 100,00 63,97 88,46

2002 85 753 311 76 400 450 100,00 115 485 633 100,00 66,16 89,09

2003 64 085 235 44 689 449 100,00 69 448 384 100,00 64,35 69,73

Kaynak: Maliye Bakanlığı

Genel ve Katma Bütçe giderlerinin dağılımı aşağıda gösterilmektedir. İzmir’de Genel ve Katma Bütçe harcamalarının önemli kısmı, Türkiye ekonomisine paralel olarak personel harcamalarında yoğunlaşmaktadır. Personel harcamalarının yanı sıra transfer harcamaları da ön plana çıkmakta ancak, Türkiye ekonomisinin toplam Genel ve Katma Bütçe harcamaları içerisindeki yoğunluğa ulaşmaktan oldukça uzak görülmektedir.

Tablo 6.86 İzmir’de Yıllar İtibariyle Genel ve Katma Bütçe Giderleri (Milyar TL)

Yıllar Toplam Personel Diğer Cari Yatırım Transfer

İzmir

2000 910.759 552.033 144 63 152

2001 1.006.825 848.000 208 85 183

2002 1.627.146 1.004.722 324 164 319

Türkiye

2000 46.705.028 9.978.784 3.359.287 1.543.179 30.200.276

2001 80.579.065 15.211.894 4.778.857 4.149.580 55.314.636

2002 115.485.633 23.160.297 7.203.160 6.887.544 77.548.370

Kaynak: Maliye Bakanlığı

Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımının Genel Değerlendirmesi (2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre)

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

İzmir Büyükşehir Bütünü alt yöresinde en büyük paya sahip sektör tarım dışı sektör iken onu takip eden sektörde hizmetler sektörüdür. Alt yöre genelinde her bir sektör açısından en büyük paya sahip ilçe Konak İlçesidir. Sektörlerin, tarım sektörü dışındaki, en küçük paya sahip olduğu ilçe ise Güzelbahçe’dir.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Bakırçay alt yöresindeki tüm sektörlerin sağladığı işgücü miktarlarına baktığımızda Bergama İlçesinin en büyük paya sahip olduğunu görüyoruz. Tarım dışındaki tüm sektörlerde en büyük paya Bergama sahip olurken, tarım sektöründe Kınık en büyük paya sahiptir.

Page 182: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

84

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi

Bu alt yörede tarım dışı sektör en fazla paya sahip iken , tüm sektörler toplamında en çok işgücüne sahip ilçe ise Menemen’dir. En küçük paya sahip olan tarım sektöründeki işgücü sayısı en çok Menemen’de görülmektedir. Servis sektörü ilçeler arasında çok büyük bir farklılık göstermese de en çok Aliağa İlçesinde görülmektedir. Hizmetler sektöründe ise yine Aliağa en büyük paya sahiptir.

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi

Alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’da en büyük paya sahip olan sektör tarım dışı sektör olurken, onu sırasıyla hizmetler, servis ve son olarak da tarım izlemektedir.

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

Tüm sektörler toplamında en büyük işgücüne sahip olan Torbalı İlçesi, aynı zamanda tarım dışı ve hizmetler sektöründe de en büyük payı bünyesinde bulundurmaktadır. Servis ve tarım sektörlerinde ise en büyük paya Selçuk İlçesi sahiptir. K. Menderes Kıyı Kesimi alt yöresinde en büyük işgücüne sahip olan sektör tarım dışı sektördür.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü bulunduran ilçe Ödemiş iken her bir sektörün en fazla işgücüne sahip olduğu yerde aynı ilçedir. Belli bir sektör her ilçede en büyük paya sahip değildir. Tire, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz ilçelerinde en büyük paya sahip tarım dışı sektör iken, Bayındır İlçesinde tarım en büyük paya sahiptir.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

Bu alt yörede en büyük paya hizmetler sektörü sahip iken bunun en çok görüldüğü yer Çeşme’dir. Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü miktarı yine Çeşme’ye aittir.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Tüm sektörler toplamında en fazla işgücüne sahip olan ilçe Urla’dır. Urla İlçesinde en büyük payı tarım dışı sektör alırken, Seferihisar da servis sektörü almaktadır. Servis sektörü dışındaki tüm sektörlerde en büyük payı Urla almıştır.

İzmir İli Toplamı

İzmir ili genelindeki dağılımlara bakıldığında tarım dışı sektörün en büyük paya sahip olduğu, tarım sektörünün ise en küçük paya sahip olduğu görülmektedir. Tarım sektörü dışındaki tüm sektörler dahil olmak üzere bütün sektörlerin en büyük paya sahip oldukları diğer bir deyişle en fazla işgücü bulundurdukları alt yöre İzmir Büyükşehir Bütünü alt yöresidir. İlçeler bazında baktığımızda tarım sektörü dışında kalan tüm sektörlerde en büyük payı elinde tutan ilçe Konak İlçesidir. Tarım sektöründe ise en büyük paya sahip ilçe Kınık İlçesidir. Tarım sektörü dışındaki tüm sektörlerde en küçük payı elinde bulunduran ilçe Beydağ iken tarım sektöründe Karaburun en küçük paya sahiptir.

Page 183: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

85

Tablo 6.87 Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımı

Alt Yöreler Yerleşimler Hizmetler Hizmetler Tarım Dışı Servis Tarım

Çiğli 12.588 4.475 308 14.482

Karşıyaka 45.312 15.871 872 48.643

Konak 72.453 29.913 1684 92.870

Bornova 38,081 15.349 969 58.442

Buca 24.281 11.438 756 41.710

Gaziemir 6.223 3.012 157 14.956

Balçova 7.701 2.398 523 5.834

Narlıdere 4.869 2.352 766 11.779

Güzelbahçe 1.321 637 456 1.648

A ŞehirBütünüTop 212.829 85.332 4.650 290.067 Dikili 703 595 643 1.178

Bergama 3.012 1.743 1.654 6.420

Kınık 1.606 393 2.601 744

B 5.321 2.731 4.898 8.342 Aliağa 4.027 1.874 158 5.435

Foça 1.137 1.286 175 5.141

Menemen 2.594 1.527 931 6.897

C 7.758 4.687 1.264 17.473 Kemalpaşa 1.138 875 370 3.809

D 1.138 875 370 3.809 Menderes 825 685 865 2.574

Torbalı 2.270 1.403 1.096 4.682

Selçuk 1.729 1.782 1.432 1.905

E1 4.824 3.870 3.393 9.161 Bayındır 719 547 1.767 1.135

Tire 2.409 1.512 2.238 4.790

Ödemiş 3.329 2.060 2.783 6.101

Beydağ 248 246 266 511

Kiraz 524 406 242 798

E2 7.229 4.771 7.296 13.335 Çeşme 2.711 1832 462 1.941

Karaburun 2.275 196 20 355

F1 4.986 2.028 482 2.296 Urla 2.840 1.436 831 4.987

Seferihisar 1.269 1.770 502 1.720

F2 4.109 3.206 1.333 6.707 Genel Toplam 267.937 121.731 365.021 410.237

*Hizmetler: İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, müteşebbisler direktörler ve üst kademe yöneticileri, idari personel ve benzeri çalışmalar.*Servis: Hizmet işlerinde çalışanlar *Tarım: Tarım, Hayvancılık,hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar *Tarım Dışı: Tarım dışı üretim faaliyetinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar

Page 184: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

86

6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri

İklim

İzmir'in coğrafi konumu nedeniyle il sınırları içinde hemen her tarafta benzer iklim özellikleri görülür ve genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi hakimdir. Yazları Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz'den daha az yağışlıdır. Sıcaklık ortalaması yüksek olan ilde, ortalama sıcaklığın en yüksek olduğu temmuz ayının ortalama değeri 27,6 derece, en düşük olduğu ocak ayının ortalama değeri ise 8,6 derecedir.

İzmir'in 60 yıllık yağış bilgilerine göre, ortalama yıllık toplam yağış miktarı 69l mm3’dür. Toplam yağışın miktarı yıldan yıla değişmektedir. İzmir en fazla yağışı Aralık (uzun yıllar ortalaması 154,3 mm3.) ve Ocak (uzun yıllar ortalaması 132,6 mm3.) aylarında almaktadır. En kurak aylar; uzun yıllar ortalaması 2 mm3. civarında olan temmuz ve ağustos aylarıdır.

Stratejik planlama alanında kar yağışı özellikle kıyı kesimlerde ender görülmektedir. Ancak, dağlarla çevrili yörenin yüksek kesimlerinde kış aylarında kar örtüsü uzun süre kalmaktadır. Her mevsim görülen nem, hava sıcaklığının, yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine neden olur. Rüzgarın en çok estiği yönler, mayıs ve ekim ayları arasında batı, kasım ile nisan ayları arasında da güneydoğudur.

Topografya

Körfez ve Kemalpaşa Ovasının doğu-batı doğrultusunda Sarıgöl'den Çeşme'ye kadar hakim topografik öğe olarak Bozdağ uzanmaktadır. Bozdağ'ların devamı ve anakentin batısında Kızıldağ adıyla Çatalkaya görülür. Bozdağ'ların güneyinde ise K. Menderes Ovası yer alır.

Çalışma alanımızın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağlar ile güneyindeki Yunt Dağları arasında Bakırçay ovası ve onu sulayan Bakırçay görülür. Yunt Dağları doğudan Sultan Dağları ve Dumanlıdağlar ile birleşir. Dumanlıdağlar ile güneyindeki Yamanlar ve Manisa Dağları arasındaki vadiden Gediz Nehri akar. Tanımladığımız bu topografik yapı üzerinde Bozdağ ve Yamanlar’da birer krater gölü yer almaktadır.

Yamanlar Dağının güney eteklerinde yer alan Karşıyaka bir çöküntü alanının kenarına yerleşmiştir. Bu çöküntü alanı İzmir Körfezidir. Karaburun yarımadasında kuzeyden güneye doğru uzanan dağlar da hakim unsurlardır. İlin güney sınırı üzerinde Aydın Sıra Dağları uzanır.

Alanın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağların güneyinde Bakırçay Ovası ve ovanın güneyinde Yunt Dağları görülür. Körfezin doğusunda Bornova Ovası, onun doğusunda da Kemalpaşa Ovası bulunur. Bu iki ova arasında yüksekliği 250 metreye varan Kahvecibeli (Belkahve) yer alır. Ayrıca Körfezin doğusunda Kemalpaşa Dağları bulunmaktadır.

Page 185: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

87

Göller

İzmir ili içinde büyük göllere rastlanmaz. Mevcutların en önemlileri arasında Gölcük, Belevi Gölü, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü sayabiliriz.

Gölcük Gölü, Ödemiş’in kuzeyinde Bozdağ üzerinde krater gölü olarak yer alır. Gölcük'ün oluşmasında alüvyon birikintilerinin de rolü olmuştur. Küçük bir dere ile Gediz nehrine ulaşan gölün suyu tatlıdır.

Belevi Gölü, Torbalı ile Selçuk arasında K. Menderesin sol tarafında bulunan sığ bir göldür.

Çakalboğazı gölleri, K. Menderesin Selçuk'tan 5-6 km. kadar doldurduğu körfezde oluşmuş ovanın kuzeyindedir. Ayrıca Bafa ve Ak Göl de Selçuk’un kuzeyindeki diğer göllerdir.

Karagöl, Yamanlar Dağı üzerinde küçük bir krater gölüdür. Çevresi çam ağaçları ile kaplı olduğu için yaz aylarında rekreatif amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Akarsular

İzmir ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan derin yataklı Gediz Nehri ve K. Menderes Nehri bulunur. B. Menderes ve Bakırçay ise sel karakterli akarsulardır.

Murat Dağından doğan Gediz Nehri, Menemen Boğazından geçerek, Foça'nın güneyinden denize dökülür.

İlin ikinci akarsuyu olan K. Menderes, Bozdağlardan doğar, kendi ismi ile anılan bu ovayı sulayarak, Selçuk ilçesinin batısından denize dökülür.

Bakırçay, Davullu Dağlarından doğar. Önce güneye yönlenen Bakırçay, daha sonra yer şekilleri sebebiyle batı yönünde akmaya başlar. Kınık-Bergama ve Dikili’deki tarım alanları için stratejik öneme sahip olan Bakırçay, Soma ovasının kuzeyinden geçip, İzmir ili içine girer. Bakırçay ovası olarak anılan ovadan akarak Dikili'nin güneyinden denize ulaşır.

Gediz'in en önemli kolu olan Kemalpaşa Çayı, Yamanlar Dağından çıkar, önce doğuya akar, Manisa Dağının doğu eteklerinden bir yay çizerek Gediz'e ulaşır. Gediz beslediği tarım alanları itibari ile büyük önem arz ederken, çevresindeki kentler ve bazı sanayi tesisleri sebebi ile kirlilik oranı yükselmektedir.

Bitki Örtüsü

Akdeniz bitkilerinin her türü planlama alanında yer almaktadır. Aşırı otlatma, yangın ve tarla açma nedenlerinden dolayı mevcut ormanların ortadan kalktığı ve yerini maki florasına bıraktığı görülmüştür. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlembik, sakız ve katır tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı bitkiler de girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe kadar görülmektedir.

Page 186: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

88

Yöredeki dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır ve il içerisinde 490.692 hektarlık bir alanı kaplarlar. Makilerin görülmeye başladığı ortalama 600 metre yükseklikten sonra kızıl çam, daha yukarılarda kara çam ormanları yer almaktadır. Ovalarda ve özellikle dere yatakları kenarında çınar, kestane, söğüt, kavak, kara ağaç ve kızılcık gibi yayvan yapraklı ağaçlar bulunur. Palamut meşesi de yörenin belirgin ağaçlarından biridir.

Jeolojik Durum

İzmir ilinin bulunduğu yer, dördüncü zaman başlarında "Egeid" ismi verilen bir kara parçası ile kaplı idi. Ege Bölgesinin ve İzmir ilinin bulunduğu alan deniz seviyesinde hafif dalgalı (Penoplen) düzlükler halinde idi. Bu zamanda Doğu Anadolu'nun Yunanistan'a kadar olan bölgesi kuzey ve güneyden Alp kıvrımlarının etkisi ile sıklaştırılmaya başlandı. Şiddetli basınçlarla bazı yerler, örneğin; Anadolu Yarımadası yükselirken, Ege Denizinin bulunduğu Egeid Kıtası alçalmaya ve çökmeye başladı ve üzeri Akdeniz'in suları ile kaplandı. Çökme sonucu Batı Anadolu Bölgesinde doğu-batı doğrultusunda kırılmalar oldu. Sürekli sıkıştırılan bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek dağları (Horst), bazı yerlerde alçalarak ovaları (Graben) oluşturdu. Ovalar karaların içine doğru sokuldu ve körfezlerde son buldu. Bazı körfezlere dökülen akarsularsa zamanla körfezi doldurdular. Ege Bölgesinin dolayısıyla planlama alanının daha doğrusu Batı Anadolunun oluşumu henüz son bulmamıştır. Olaylar aynı şekilde süregelmekte, yer kabuğunun henüz yerleşmediği sık sık olan depremlerden ve onların yarattığı sonuçlardan anlaşılmaktadır. Yalnız volkanik faaliyetlere rastlanılmamaktadır.

Topografik konum itibarıyla, doğu-batı yönünde İzmir Körfezi ve doğuya doğru takip eden Bornova ovası çöküntü sahasıdır. Bu alan doğuda Belkahve belinden Gediz ovasına (graben) açılmaktadır. Körfezin güneyinde yine bir yüksek alana tekabül eden ve dik yamaçlarla denize inen Karlıçardak dağı ve Nif dağı yer almaktadır. Burada Karlıçardak dağında en yüksek 930 metre, Nif dağında ise 1.506 metre ile Nifkarlığı Tepesidir. Körfezin doğusunda ise yine birdenbire yükselen Yamanlar dağı uzanmakta olup, bunun en yüksek noktası 1.076 metredir. İzmir Büyükşehir Bütününün yayıldığı alan deniz seviyesinden başlayarak güneyde Kadifekale sırtlarında 186 metreye, Buca semtinde 200 metrenin üzerine, Bornova Atatürk Mahallesinde 300 metrenin üzerine kadar yükselmektedir. Şehrin esas yayıldığı alanda yükseklik 100 metrenin pek üzerine çıkmamaktadır.

Grabenin yerleştiği körfez ve Bornova alçak düzlükleri teşkil etmektedir ve yüksek dağlarla çevrilidir. Ancak, körfezin güneyinde Nif dağı ve Karlıçardak dağları arasında uzanan basık plato aracılığı ile Yeşildere vadisinin açtığı geniş olukta, grabenin güneyinde K. Menderes grabeninin bir parçası olan Torbalı ovasına gelinmektedir. Kuzeydoğuda ise Yamanlar-Manisa-Karadağ arasında uzanan bir akarsu vadisi ile Manisa ovasına açılmakta ve kuzeyinde ise Gediz Deltası ve Dumanlı Dağ eteklerinde Çandarlı Körfezine ulaşmaktadır.

Page 187: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

89

Böylece İzmir Büyükşehir bütününü ve körfezi çevreleyen alçak sırt ve vadiler aracılığı ile bir taraftan Gediz Grabeni vasıtasıyla Batı Anadolu’nun iç kısımları ve dolayısıyla İç Anadolu ile bağlantı kurulmakta, diğer taraftan kuzeyde Sabuncubeli vasıtasıyla Manisa ve Kuzey Ege ile, kuzeybatı kıyı düzlükleri (Karşıyaka-Menemen) ve Ege Menderes grabeni aracılığı ile hem Anadolu’nun iç kısımlarına hem de güneybatı Anadolu’ya açılmaktadır. İzmir ve körfezi elverişli topografya şartlarından dolayı çevresi ile kolay ancak belirli vadiler ve açıklıkları takiben bağlantı kurmaktadır.

Jeolojik olarak yukarıdaki topografik yapı çerçevesinde kuzeyde uzanan Yamanlar dağı, Neojen döneme ait olan çoğunlukla andezitler ve Sabuncubeli civarında bu kütlenin üzerine oturan Neojen tortularla kaplıdır. Güneyde Nif dağı, Mesoyozik kalın kireç taşları, Gaziemir-Buca alçak platosu çoğunlukla yeşil renkli olan marnlar, Karlıçardak dağının tabanı yeşil renkli ofiyot ve onun üzerine gelen Kadifekale-Hatay arasında uzanan andezitler yer alır. Bornova ovası ise bir çöküntü koridoruna tekabül ettiğinden kalınlığı yer yer 100 metreyi aşan kumlu, killi ve çakıllı tabakalardan oluşan dolgu ile Gediz deltası alüvyonlarından oluşmuştur. Nitekim Bornova ovasının temelinde bulunan neojen killi çökellerin kuzeyde Yamanlar dağı üzerinde 500 metre yükseklikte bulunması, Bornova ovası temelli ve İzmir Körfezinin bulunduğu sahanın en az 500 metre kadar çöktüğünü göstermektedir.

İzmir Körfezinin derinliği ortalama olarak 20 metre civarındadır ve iç kısımlara gelindikçe doğal olarak bu derinlik düşer ve Bostanlı açıklarında eski Gediz Deltası önlerinde 0,50 metreye kadar düşer. İç körfezin genişliği 9 km kadar olup en dar yeri ise 2 km’dir.

Bölgenin ana kenti olan İzmir sahip olduğu stratejik önemi, tabiatıyla körfeze borçludur. Batı Anadolu kıyılarının bu en büyük girintisi buzul dönemlerinde derin bir vadi ve daha sonraki dönemlerde ise bugünkü gibi bir körfez şeklindeydi. Şimdiki durumuna erişmesinin de yaklaşık 25.000 yıl önce başladığı bilinmekte, oluşum sürecinde de deniz yüzeyinin de 100-150 metre yükseldiği ifade edilmektedir. Son 10.000 yıl içinde deniz yüzeyinin 30-40 metre kadar yükseldiği bilinmektedir. Sonuçta İzmir Körfezinin 5.000 yıl önce oluşumunu tamamlamaya başladığı söylenebilir.

Diğer Ege Körfezleri gibi İzmir Körfezi de aktif durumda bir grabendir. Bu görüş sık sık depremlerin oluşu ve sonuçta ortaya çıkan faylanmalar ve diğer şekillenmelerin sebebidir. Ana hat olarak körfezin güney kesiminde yer alan doğu-batı uzanımlı fay ile bunun oluşturduğu düzlük körfezin kıyı şekillenmesini oluşturmuştur. Kıyı şekillenmesi sırasında güney şeritte Kadifekale-Göztepe-Güzelyalı yönlü bir fayla sınırlanmıştır. Bu kesim yarı çöküntü alanı durumunda olup kıyıdan hemen sonra yükselmektedir. Kadifekale eteklerinde yerleşmiş bulunan İzmir aslında bu dar şeritte konumlanmış yıllar içinde kıyıyı doldurarak genişlemiştir. Kadifekale eteklerinde bu yükseltinin yumuşak dokusunda heyelanlar olmakta, Karataş’tan sonra ise yükseltinin kayalık ve üst örtüsü bulunmayan kesimlerinde heyelan görülmemektedir.

Kuzey kesim ise Alsancak Limanının bulunduğu alandan Halkapınar-Bayraklı yönüne giden bir çökelme ortamından oluşmakta olup bu kesimlerin dolgu alanı olması

Page 188: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

90

yumuşak zeminlere sahip olunduğunu göstermektedir. Aynı durum Karşıyaka sahillerinde de görülmekte olup, burada da doğu-batı istikametine giden bir fay hattı belirlenmiştir.

Bostanlı kesiminin de Halkapınar gibi bir delta oluşumuna tabi olduğu ve alüvyal dolgu alanı olmasından ötürü sağlam zeminin oldukça derinde olduğu bilinmektedir. Yapılan incelemeler Bostanlı yöresindeki sağlam zeminin 200 metre derinde olduğunu ortaya koymuştur. Bornova ovası benzeri burada da ilk 15-20 metre alüvyal toprakla örtülü olup, altında çakıl zemin görülmektedir. Bunun altında tekrar alüvyal zemine rastlanmaktadır. Bu nedenle yapılaşmalarda dikkat sarf edilmesi gerekmektedir. Özellikle Alsancak Limanının tevsiinde de aynı sorunların gündeme gelmesi farklı yapım sistemlerine ve mühendislik çözümlerine gidilmesini gerekli kılmaktadır.

Stratejik Planlama çalışma alanındaki fay hatları genel olarak kuzey-güney açılımlı bir yayılma göstermektedir. Bunun nedeni Anadolu bloğunun batıya hareketinin Yunanistan tarafından kısıtlanması veya frenlenmesi nedeniyle oluşan doğu-batı sıkışmasıdır. Sonuç Anadolu’nun kuzey-güney açılımına sebep olmaktadır. Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alan Ege Bölgesi, bu şartlar dahilinde kuzey-güney doğrultusunda hızla genişlemektedir. Deprem ve fay sistemleri verileri baz alındığında Güney-Batı Anadolu’nun kuzey-güney genişleme değerinin 14 mm./yıl ile 40 mm./yıl arasında değiştiği belirlenmiştir. Bu hareket sistemi Batı Anadolu ve tabiatıyla Ege’de faylanmalar ve irili ufaklı çöküntü havzaları yaratmıştır. Bu havzalar ve sahip oldukları alüvyal yapı bölgede deprem tehlikesini ve hasarının artırıcı yönde aktif rol oynamaktadırlar.

Stratejik planlama alanında yer alan depremler gerek sığ gerekse derin odaklı olsun doğudan batıya doğru dizilmişlerdir. Bu kesimde iki derin ana deprem kuşağı tanımlanabilir. Bunlardan birincisi olan Ege Denizi adalar yay kuşağı, diğeri ise Güney-batı Anadolu’da Burdur-Isparta’ya kadar uzanan kuşaktır.

Batı Anadolu güney-batıya yılda 20 mm ila 50 mm arasında değişen değerde kaymakta olup, strateji planlama alanımızda yer alan K. Menderes havzasını oluşturan fay zonu da bu değerler içinde 10 mm/yıllık bir kayma miktarına sahiptir. Bu durumlar kuzey-güney yönde 1 cm/yıl olarak belirlenmektedir. Söz konusu kaymalara bağlı bölgede depremlerden dolayı oluşan enerji miktarı da yılda 2.3x1020 erg civarındadır ve merkezleri çoğunlukla Ege Denizidir. Odaklarının çoğu Karaburun-Sakız adası, İzmir Körfezi-Midilli, Doğanbey-Sisam hatlarına denk gelmektedir. Diğer deprem alanı ise Gediz vadisinin batı kesimleriyle Ege denizi arasında kalan kara kütlesidir.

Genelde Batı Anadolu ve özelde İzmir ve çevresi bilindiği üzere depremselliğin yoğun yaşandığı bir bölgedir. Bu hareketlilik doğu-batı doğrultulu faylarla sınırlanan bir graben sistemidir. Strateji planlama alanında Bakırçay-Bergama, Gediz, K. Menderes düzlükleri bu sistemin en önemli tektonik yapılarını oluşturmakta ve bölgenin depremselliği genelde çok sayıda orta büyüklükteki depremle tanınmaktadır.

Page 189: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

91

Güzelbahçe-Karaburun fayı Karaburun Yarımadası ile İzmir Körfezini ayıran 15 km. uzunlukta bir hattır. Kuzey-güney uzantısında olup, güneyinde Seferihisar Koyu yer almaktadır. Kuzeyinde yer alan İzmir Körfezinin taban morfolojisi de bu fay tarafından kontrol edilmekte olup, araştırmalar bu fayın aktif olabileceğini ortaya koymaktadır. İzmir Körfezinin batı kesiminde meydana gelen depremler bu faydan kaynaklanmaktadır.

Seferihisar-Doğanbey burnu arasında kalan kuzeydoğu-kuzeybatı doğrultusunda uzanan ve üç parçadan oluşan fay grubunun Cumalı kaplıcalarıyla Ege Denizi arasındaki bölümünün uzunluğu 15 km. kadardır ve Tuzla fayı olarak adlandırılır. Fay zonu boyunca burada aktif faylara rastlanır. Tüm yapısal öğeler ve morfolojik değerler belirgindir ve jeotermal enerji kısmında belirtildiği üzere bu kesimde çok sayıda sıcak su çıkışına rastlanır.

Tuzla fayı aktif bir faydır ve geçmişte bu faya bağlı depremler sıkça görülmüştür. Bu fay üzerinde en son 1992 yılında görülen deprem sonrasında oluşan çatlakların zemin oturması ve çökmelerden kaynaklandığı belirmiştir. Bu hat kuzeye doğru Balçova’ya kadar erişmekte olup, Menderes yöresinden batıya doğru uzanmakta ve Kemalpaşa’ya varmaktadır. Bu hatta Menderes fayı adı verilmektedir. Kemalpaşa’dan sonra ise fay hattı çatallaşarak devam etmektedir.

Bölgenin güneyinde yer alan Gümüldür fayı kıyı boyunca kuzeybatı-güneydoğu istikametine uzanmaktadır.

İzmir Büyükşehrinin kuzeyinde yer alan fay hatlarının en belirginleri arasında Menemen’in kuzeyinden geçen Dumanlıdağ fayları görülmektedir. Bunlar Aliağa’dan güney-batı istikametine doğru yayılan fay gruplarıdır ve Manisa’ya doğru giderler. Buradan itibaren de Manisa fayı adıyla Gediz Nehri boyunca devam ederler. Çalışma alanının kuzey kesiminde yer alan Dikili-Bergama-Kınık strateji alt yöresinde yer alan Ovacık normal faylarla sınırlı aktif bir yapının kuzey kenarında yer almaktadır ve 1939 yılındaki Dikili depreminin merkezi konumundadır. Bu yörede Bergama-Foça Fay Zonunun bulunduğu bilinmektedir. Bu zonda 1964-1994 yılları arasında yoğun etkinlik görülmüştür ve bazı fayların diri olduğu ve de Bergama ve çevresindeki alanda olabilecek değerlerden 6 şiddetinde deprem olabileceği belirtilmektedir. Yöredeki jeotermal sisteminin araştırılması sırasında önemli faylarının bulunduğu ve bunların sıcak su sistemlerine yataklık ederek gençlik ve diriliklerini dışa vurdukları saptanmış ve son yıllarda aletsel olarak saptanmış olan çok sayıda deprem tespit edilmiştir.

Yapılan jeolojik incelemeler genel olarak stratejik planlama alanının çöküntü alanlarından oluştuğunu ve de çok sayıda fay hattının üzerinde bulunduğunu belirtmektedir. Birinci derece deprem bölgesinde olunduğunun ortaya konması depremselliğin sadece fay hatlarına bağlı olunmadığını da belirtmektedir. Bu nedenle ileriki bölümlerde yer yer bu konudan kaynaklanan hususların gerek depremsellik ve gerekse jeotermal kaynaklar konusuyla yakın ilişkisi olduğu görülecektir.

Page 190: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

92

Karaburun Yarımadası ve Foça yarımadası arasında kuzeybatı-güneydoğu yönünde başlayan İzmir körfezi, Hekim ve Çiçek adaları civarında doğu-batı yönüne gitmektedir. Derinliğine bakıldığındaysa, Karaburun açıklarında 100 metre, Uzunada açıklarında 50 metreye ve Aşağı Narlıdere eski Gediz arasında ise 20 metreye inmektedir. Bundan sonra derinlik 10 metrenin altına düşmektedir. Tuzla ve Kuş Cenneti açıklarında ise 0,50 metrelere kadar inmektedir.

6.4 Altyapı

Teknik-fiziki altyapı sistemleri, yarattıkları ağ oluşumları ile hem yatırımlarda uzun vadeli bir sürekliliği gerektirmekte hem de başarılı bir zamanlama ile gerçekleştirilebilirlerse akçalı getirileri, yarattıkları dış ekonomiler ve sağladıkları sosyal faydalarla her türdeki planlama amaç ve hedeflerine erişmede araçsal bir rol yüklenmektedirler. Bu nedenle İzmir ili için yürütülen bir strateji planı elde etme sürecinde ağırlıklı olarak teknik altyapıların mevcut durumlarının değerlendirilmesi, yaratacakları iç ve dış ekonomiler açısından uygulama aşamalarının yeniden gözden geçirilmesi, program ve öncelik önerileri ile öngörülerinin geliştirilmesi zorunlu olmaktadır. Bu bölümde strateji planıyla doğrudan ilişkisinin kurulması amacıyla altyapı sistemleri; ulaşım, su, kanalizasyon-pis su, enerji, haberleşme-teklekominikasyon, İzmir Körfezi ve İzmir ili Kıyı Kesimi olmak üzere 7 grupta incelenmeye çalışılmıştır. Körfez ve kıyı kesiminin doğal yapısı İzmir’e özel niteliği nedeniyle altyapının önemli bir unsurudur. İlerdeki bölümlerde, altyapı sistemlerinin potansiyel olarak strateji planına etkileri inceleme konusu yapılacak ve geliştirilecek öngörüler bütünleşik strateji planının yatırım-program öncelikleri arasındaki yerini alacaktır.

6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri

Ege Bölgesi, tarihsel perspektifte bakıldığında tarım, sanayi ve turizm sektörlerinin tüm potansiyeline birlikte sahip olan yeryüzü parçalarından biridir. Bu potansiyeli ile bir uygarlıklar beşiği olmuş ve bölge, Anadolu’nun doğusunda kalan dünyanın batıya açılan en önemli erişim güzergahında yer almıştır. Bölgenin ve İzmir'in uzun mesafe yollar aracılığıyla tarih içinde öne çıkan çok sayıda odak noktası ile ilişkileri olmuş, kervanların taşıdıkları Hindistan, Çin, İran ve Anadolu’dan gelen ürünlerin, özellikle de Batı Anadolu tarım ürünlerinin, Avrupa Kıtası’na taşınmasında önemli bir konum elde etmiştir. İzmir ve çevresi böylesine bir ulaşım bağlantı noktası olma niteliğini tarih içinde geliştirip günümüze kadar taşımıştır. Dünya coğrafyası içindeki bu önemli konumunu İzmir ve Ege Bölgesi bugün de, Anadolu ile birlikte taşımayı sürdürmektedir. Bölgede ulaşım sistemi, gerek şebeke oluşumu gerekse ulaşım altyapısı unsurları açısından tarihsel gelişimin izlerini günümüzde de taşımaktadır. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda İzmir ve çevresinde gelişen ticaretin ağırlığı giderek Ege Bölgesi’nin Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’ndan taşınan ve Avrupa’nın gelişen yerleşme merkezlerince istenilen tarım ürünlerine yönelmiştir. Kervan yolları ve demiryolları şebekesi İzmir’i odaklayan böylesi erişim istek hatlarına dayalı olarak

Page 191: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

93

gelişme göstermiştir. Türkiye'de ilk demiryolunun 1856 yılında İzmir - Aydın arasında bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla inşa edildiği ve toplam 130 km uzunluğundaki bu hattın 1866 yılında tamamlandığı bilinmektedir. Yine aynı şekilde imtiyaz verilen İzmir-Turgutlu-Afyon hattı da 1865 yılında tamamlanarak işletmeye açılmıştır. Böyle bir gelişme süreci içinde ticaretin yanı sıra bölgede, tarımsal ürünleri tasnifleyen, ambalajlayan, depolayan, mamul ve yarı mamul duruma getirerek çok geniş bir istihdam olanağı yaratan bir yeni üretim yapısının da oluşmaya başladığı gözlenmiştir. Türkiye’nin Cumhuriyet sonrasında geçirdiği yeni ekonomik gelişme ortamı ve değişen üretim yapısı içinde de Ege Bölgesi ve İzmir’in yeni aşamalara yöneldiği, çevresiyle oluşturduğu etkileşim düzeni içinde Türkiye ölçeğinde bir metropolitenleşme olgusu içine girdiği görülmüştür. Bu gelişme olgusu, yürütülen çalışmanın diğer ilgili bölümlerinde de görüldüğü gibi günümüzde değişik ekonomik sektörlerin mekanda yer seçiş biçimlerinde, yerleşmelerin yayılmasında, altyapı sistemlerinin oluşumunda ve özellikle de İzmir’i odaklayan beş farklı ulaşım aksı boyunca kendini göstermektedir. İzmir genel coğrafi özellikleri, bölgesel ve uluslar arası potansiyeli ile konumunun sağladığı olanaklar nedeniyle ülkenin illeri arasında, ulaşım ağındaki çeşitlilik, türler arası dağılımlar, bütünleşme olanakları ve kapasite düzeyleri açılarından başlıcaları içinde yer almaktadır.

Karayolları

İzmir ili, karayolu ulaşım sistemleri açısından da gelişmeye uygun bir coğrafyaya sahiptir. Metropoliten yerleşme merkezinden odaklanan karayolu şebekesi, ışınsal bir biçimde il yüzeyine ve ülkenin diğer bölgelerine açılma ve erişebilme özelliği taşımaktadır. Bunlar kuzeyde Karşıyaka-Menemen üzerinden Çanakkale ve Trakya’ya uzanan karayolu, kuzeydoğuda Bornova üzerinden Manisa, Balıkesir, Bursa ve İstanbul’a bağlanan Doğu Marmara aksı, doğuda Bornova’da Manisa Aksı’ndan ayrılarak, Kemalpaşa, Turgutlu, Salihli, Demirci, Kula ve Uşak gibi İç Ege ve Afyon, Ankara ve İç Anadolu aksı, güneyde, Torbalı, Selçuk, Aydın, Denizli gibi yine İç Ege, Söke, Muğla, Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi Güney Ege ve giderek Batı Akdeniz’e doğru saçaklanarak gelişen aks, batıda ise Urla, Seferihisar, Karaburun, Alaçatı ve Çeşme gibi yarımadalara ve Kuşadası Körfezini çevreleyen korniş yola bağlantı kuran karayolu güzergahlarıdır.

Koridorlar içinde oluşan bu karayolu sistemi henüz yeterli bir biçimde, şehirsel ve bölgesel işlevlerle bağlantılı, geometrik düzenlemelerle ve trafik yüklerine göre kademeli olarak kullanılan bir ulaşım ağı özelliğine kavuşturulamamıştır. Türkiye’de ulaşım sistemleri arasında genel olarak bir dengenin yaratılamamış olduğu bilinmektedir. Toplam ülke ulaşımında yolcu taşımacılığının % 95, yük taşımacılığının ise % 93 oranla karayolundan yapıldığı bilinmektedir. Doğal olarak İzmir İli de bundan payını almaktadır. Karayolu ağının sistemli olarak geliştirilememesinde bu durumun da mutlak etkili olduğu kabul edilmelidir. Yerleşmelerin ve bölgenin gelişme eğilimlerindeki kestirim güçlükleri, hesaplama eksiklikleri, denetim yetersizlikleri ve baskın siyasi tercihler nedeniyle tüm fiziki altyapı sistemlerinin il

Page 192: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

94

düzeyinde geliştirilmiş dengeli bir ana plana bağlı olarak projelendirilip uygulanmasını engellemektedir. Bu durum karayolları içinde geçerlidir.

TCK 2. Bölge Müdürlüğü’nün il sınırları içindeki karayollarını geliştirmek amacıyla proje ve uygulama programları yapmakta, ancak gerek yukarıda belirtilen nedenlerle, gerekse kaynak ayırma önceliklerindeki dalgalanmalar nedeniyle bu programların yaşama geçirilmesinde zorluklar ortaya çıkmaktadır.

Şekil 6.5 İzmir ve Yakın Çevresi Mevcut Karayolu Şebekesi

İşlevsel kademeli bir ağ ve trafik sayımlarına, il ve bölge düzeyindeki gereksinimlere göre oluşturulan uygulama programları geliştirmek amacıyla planlama çalışmalarının sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak yıllık kamu bütçesinden ayrılan payların düşüklüğü nedeniyle, başta çevre yolları olmak üzere İzmir İl sınırları içinde projelendirilip programlanan yolların, stratejik plan dönemi ilk 5 yıllık aralığı ile çakışıyor olmasına karşın, tamamlanmasında güçlükler çekileceği de gözlenmektedir. Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nün İzmir İli sınırları içinde kalan bölümüyle acil eylem planında yer alan karayolu uygulama önerisi ise aşağıdaki şekilde gösterilmektedir.

Page 193: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

95

Şekil 6.6 Acil Eylem Planı

Ulusal ağ bütünlüğü nedeni ile

yapılacak uygulamalar

Kapasite yetersizliği nedeni ile

yapılacak uygulamalar

Kaynak: TCK Genel Müdürlüğü 2. Bölge Müdürlüğü

Acil eylem planına göre bölge müdürlüğünün İzmir İli sınırları içinde etkisi olacak girişimleri, ulusal ağ bütünlüğü ve kapasite yetersizlikleri nedenleriyle yapacağı uygulamalar olarak görülebilmektedir.

Ulusal ağ bütünlüğü açısından; 14. sırada bulunan Manisa-Menemen karayolu ile 15. sırada yer alan İzmir-Bergama ayrımından Bergama-Soma-Akhisar bağlantısı,

Kapasite yetersizliği nedeniyle ise; 4. sıradaki Aliağa-Ayvalık-Edremit-Havran bağlantısı ile 7. sıradaki Selçuk-Kuşadası-Söke güzergahı dikkati çekmektedir.

TCK 2. Bölge Müdürlüğü Planlama Başmühedisliğinin bölge idaresi içinde geliştirdiği ve onaylı olmayan, gayri resmi anlamda tasarlamış bulunduğu 2020 karayolu ağı hedefi için bir şema bilgi olarak iletilmiştir. Bu yol ağında hiyerarşik ve işlevsel, kademeli bir bölgesel karayolu yaratmanın hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Şekil 6.7 2020 Yılı Karayolu Ağı Hedefinin İzmir İl İçi Kesimleri

Page 194: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

96

Kaynak: TCK 2. Bölge Müdürlüğü

Hedeflenen uzun vadeli karayolu ağında, çevre yollarının içinde yer alacağı uzun mesafe karayolları sistemi izlenebilmektedir. İzmir İli sınırları içindeki otoyol, çok şeritli bölünmüş yol, birinci ve ikinci sınıf devlet yollarını izlemek olasıdır. Bu ağda Aydın’dan ve Çiğli’den sonra otoyollarda proje düzeyinde de olsa bir kararlılığın henüz oluşturulamadığı izlenimi ortaya çıkmaktadır.

Demiryolları

Türkiye’nin ilk demiryolu ulaştırma sisteminin kurulmasında İzmir'in özel bir konumundan söz edilebilir. İlk demiryolu hattının dış satım ilişkileriyle İzmir-Aydın arasında yapılmış olması bunun göstergesidir. Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’nın iç kesimlerine kadar uzanan ve bölgenin tarım ürünlerinin İzmir Limanı'na erişimini sağlayacak bir biçimde ürün toplanma merkezlerine kollarla uzanan bu hat günümüzde de hizmet üretmektedir. Aydın yönünden gelen demiryolu Alsancak İstasyonu'nda, Manisa yönünden gelen demiryolu ise Basmane İstasyonu'nda sonlanmaktadır.

Türkiye’de ulaşımda demiryollarına verilen işlevsel rolün yeterince önemsenmediği bilinmektedir. Buna rağmen 1980’li yıllarda TCDD Genel Müdürlüğü’nce “Ege Bölgesi Demiryolları Ana Planı” adı ile bir proje hazırlandığı bilinmektedir. Halkapınar’da kurulacak bir ana istasyon yeri ile birlikte proje kapsamında Ankara bağlantılı uzun yol hattının düşünüldüğü, mevcut demiryolu şebekesinin ve triyaj sisteminin geliştirilmesinin, yolcu ve marşandiz hatlarının ayrıştırılmasının önerildiği görülmektedir. Yine aynı proje ile önerilen, kuzey ve güney akslarda öncelikle Aliağa yönünde banliyö işletmelerinin çift hat ve elektrifikasyonuna ilişkin konulara uygulama olanağı getirecek ön proje çalışmaları 1980’li yıllarda tamamlanmış olmasına karşın sonrasında herhangi bir gelişme elde edilememiştir. Tüm ülkede olduğu gibi bölgede de karayolu yatırımlarının demiryollarının önüne alınmasına karşın bugün dahi bölgenin demiryolları, İzmir’den odaklanarak dışa dönük ağaç oluşumu ile vadilerdeki en uç noktalara kadar uzanmakta, tarım ürünlerinin ve madenlerin dış pazarlara ulaştırılmak üzere İzmir Alsancak Limanı'na aktarılması işlevini elinden geldiğince sürdürmeye çalışmaktadır. Demiryolunun İzmir çevresindeki tüm bu tarihsel önemine karşın yük taşınmacığı ağırlığının karayoluna kaydığı görülmektedir.

Şekil 6.8 İzmir ve Yakın Çevresinde Mevcut Demiryolu Şebekesi

Page 195: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

97

TCDD Genel Müdürlüğü’nce yapılmış yukarıda da adı geçen çalışmalar üzerinde geç kalmış olmasına rağmen günümüzde de ısrarla durulmalıdır. Bu çalışmalardan ilki; 1970’li yılların sonunda temel bir öngörü ile hazırlanmış, birinci aşamada kuzey gelişme aksı olarak kabul edilen İzmir-Çiğli-Aliağa banliyö şebeke uzantısının, daha sonra ise Gaziemir güzergahının elektrifikasyonu ve çift hatta çıkarılmasına ilişkin fizibilite etütleridir.

İkincisi ve daha kapsamlı olanı ise, yeni bir ana yolcu gar projesini, yeni istasyonları ile banliyö şebekesini, çift banliyö-uzun yol trenleri-marşandiz olmak üzere 4 hatlı demiryolu güzergahını, yeni marşandiz garı ve triyaj tesislerini, ayrıca İzmir-Ankara hızlı tren güzergahını ve tünel geçişini de içeren ön çalışma niteliğindeki İzmir ve Çevresi Demiryolları Ana Planı’dır. Bu ana plan ayrıca marşandiz garı ve elektrifikasyon altyapısının gerektirdiği alanları uzun vadeli olarak hesaplayıp konumlandırmış, ana yolcu garı Halkapınar’da, marşandiz garı ise Çiğli’de düşünülerek önerilmiştir. Bu çalışmalar 1/5000 ve 1/1000 ölçeklerde İzmir Büyük Şehir Bütünü içinde yürürlüğe konan imar planlarına da işlenmiş olduğu bilinmektedir. Banliyö şebekelerinin hızlandırılması 1985-1990 dönemini hedef almışken, ana planın daha uzun vadeli hedefler içinde gerçekleştirilmesi söz konusu idi. Ancak öncelikle ana yolcu ve marşandiz garları ile elektrifikasyon altyapı tesislerinin orta vadeli uygulamalarının yapılması beklentisi yerine getirilememiş bulunmaktadır.

Bu çalışmaların şehirsel ve bölgesel açılardan makro proje değeri taşıdığı bilinmelidir. Ne var ki bu çalışmaların programlı ve etkin bir biçimde hayata geçmekte bulunduğu söylenemez. Son dönemlerde İzmir’de başlatılan şehirsel toplu ulaşım sistemleri bütünleşme uygulamaları ile birlikte banliyö demiryolu işletmeciliğini de geliştirerek aynı

Page 196: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

98

sistem içine alma girişimleri sürdürülmektedir. Bu kapsamda, kuzey yönündeki güzergahın metro standardına getirilmesi düşünülmektedir. İstanbul’a erişim kolaylıklarının artırılması amacıyla, İzmir-Bandırma hattının hızlandırılması da programa alınmıştır.

Deniz Ulaşımı – Limanlar; Mevcut Ana Limanlar, Tasarı Bölgesel Liman

Ege Bölgesi ve İzmir’in gelişimi dikkate alındığında denizyollarının belirleyici ve yönlendirici önemi ortaya çıkmaktadır. Genellikle bir ülkenin coğrafi konumu ve iç ekonomik faaliyetlerinin dağılımının yanı sıra uluslararası konum ve ilişkilerinin, bu ülkedeki tüm taşıma olanağı ve maliyetlerinin hesaplanarak liman yerlerinin ve kapasitelerinin belirlenmesi, her biri için hinterlant belirlemelerinin yapılması doğru bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Bu durumda en ekonomik biçimde ülke içindeki tüm etkinliklerin hangi limanın iç bölgesi sınırları içinde kaldığı konusunda analizlerin ve modellerin geliştirilmesi, limanların kesin sınırlarla hinterlantlarının belirlenmesi mümkün olabilmektedir. Amerika ve Avrupa limanlarında bu tür belirlemelerin yapılmakta olduğu bilinmektedir. Türkiye de ise bu tür yaklaşımların geliştirilmekte olduğu konusunda ilgili kamuoyunda kesin ve akılcı bir bilginin varlığı izlenememektedir. İzmir’in gelecekteki bölge limanının konumuna ilişkin sürdürülen tartışma ve belirsizlikler bu akılcılığın ülke ölçeğinde henüz yakalanmamış olduğunun kanıtıdır. Bu çalışma çerçevesinde böyle bir eksikliğin giderilmesi beklenemez. Ancak İzmir için kurulacak bir strateji planı içeriğinde bu durumun önemi üzerinde durulması ve mevcut veriler açısında en geçerli olabilecek alternatif konumun varsayım olarak stratejinin içine konulması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle İzmir İl sınırları içinde mevcut ana liman yerlerinin kapasiteleri incelenecek, sonrasında da alternatif bölgesel liman yeri olması konusunda öncelikli bir nitelik taşıyan ve tasarı aşamasındaki Çandarlı Limanı ile ilgili ön çalışmalar değerlendirilecektir.

Mevcut Ana Limanlar İzmir İli’nde farklı işlev ve konumlarda, ana liman tanımına girebilecek dört adet gemi yanaşma merkezi bulunmaktadır. Alsancak Limanı kamu yönetiminde, yük-yolcu trafiğine açık, ticari ve bölgenin en geniş hinterlandı olan gemi yanaşma yeridir. Mevcut özellikleriyle ilin ana limanları aşağıda kısaca belirlenmektedir.

Alsancak Limanı Ege Bölgesi’nin bugün için en büyük limanı niteliğinde bulunan İzmir Alsancak Limanı 1978 yılında 1.500.000 tonluk kapasitesinden, 2002 yılı sonunda 7.058.510 tonu yükleme, 2.594.204 tonu boşaltma olmak üzere toplam 9.652.714 tonluk bir kapasiteye ulaşmış bulunmaktadır. Ayrıca konteynır sayısı 1978 yılında 9.500 TEU birimi iken bu sayı 2002 yılı sonu itibariyle 573.231 TEU birimine ulaşmıştır. Genel kargo, konteynır, kuru yük, sıvı yük taşımacılığının yanı sıra yolcu gemilerine de hizmet verme özelliğine sahiptir. Ek bölümlerin de hizmete alınmasıyla birlikte Alsancak Limanı’nın toplam yük kapasitenin 15.000.000 tona ulaşılacağı bildirilmektedir. Yakın bir gelecekte aşılabilecek

Page 197: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

99

bu sınır değerlerin yetersiz kalacağı düşünülmekte, Türkiye’nin seçtiği makro hedefler açısından yeni ve büyük bir liman yapımının hızlandırılması gerektiği de belirtilmektedir.

Alsancak Limanı’nın kapasitesinin denetlenmesinin, öncelikle birinci derecede hinterlandı olarak kabul edilecek Ege Bölgesi’nin ihracat-ithalat artış kestirimleriyle yapılması gerekmektedir. Yapılan bir projeksiyon çalışmasına göre (Baydere, 1996), strateji planının ikinci dönem sonu olarak kabul edilen 2012 yılında Alsancak Limanı’nın toplam kapasitesinin 20.168.424 ton olacağı hesaplanmıştır. Uluslararası işlevi bulunan, bölgesel ve ülkesel ölçekteki, genel ve dökme yük-yolcu hizmetlerini birlikte yürüten, tek kamu limanı, Alsancak Limanı’dır. Uzun vadede bu işlevi sürdürmesinin önünde dar boğazlar mevcuttur. Ayrıca İzmir şehirsel yerleşmesi içindeki konumu ve bitişiğindeki hizmet alanın mevcut arazi kullanım ve ulaşım sistemi özellikleri gözetildiğine yukarıdaki kestirimlere göre 2012 yılı sonrasında ya ülke ve bölgenin makro hedeflerinin gerisinde kalınacak ya da Alsancak Limanı’nın işlevini sürdürmesi tümüyle olanaksız duruma gelecektir.

Uzun vadede Çandarlı’da tasarlanan Kuzey Ege Limanı yeri ve projesinin kesinleştirilmesi, etaplamalı bir biçimde inşa edilip işletilmesi zorunludur. Ancak söz konusu uluslar arası ticari limanın kullanıma açılmasına kadar Alsancak Limanı’nın bugünkü nitelikleriyle kullanılması sürdürülecektir. Bu nedenle inşası tamamlanmış viyadük ayaklarının limana indirilerek geri sahasının ve yörenin bugünkü ağır taşıt trafiğinin rahatlatılması sağlanmalıdır.

Bu aşamada, İzmir ilinde mevcut bulunan diğer ana limanların kapasitelerinin aşağıdaki gibi olduğu özetlenebilir.

Aliağa Nemrut Limanı

Kuzey’de Aliağa–Nemrut Körfezi içinde konumlanan işleticileri farklı 7 ayrı iskeleden oluşan bir limandır. Körfezin kuzeydoğusunda yer alan Petkim Liman Tesisi ile Petrol Ofisi İskelesi, güneydoğusunda sıralanan Habaş, Çukurova, Limaş, Nemtaş ve Ege Gübre’ye ait iskeleler iç limandaki mevcut gemi yanaşma tesisleridir. Nemrut Körfezi’nin doğal yapısı, firma merkezli istekler ve finansman koşulları açısından daha uygun olacağı düşünülerek DLH tarafından limanın bir iskeleler sistemi halinde projelendirilmesi, inşa edilmesi ve işletilmesi kararlaştırılmıştır. Bu durumda sonuçta farklı kurumlar tarafından kendi amaçlarına göre uzmanlaşmış bir iskeleler sistemi oluşturulmuştur.

Nemrut Limanına yılda yaklaşık toplam 3000 geminin yanaşmakta olduğu bilinmektedir. Yeni iskele yapım istekleri bulunmaktadır. Bu iskelelerde petrol, kimyasal ürünler ve dökme yüklerin yükleme-boşaltma işlemleri yapılmaktadır. İzmir’in kuzey aksında demiryolu güzergahı Aliağa’ya kadar uzatılmış bulunmaktadır. Demiryolu hattından Nemrut Limanındaki iskelelere bağlantı kurulması düşünülmektedir. Bu iskelelerin yol ve altyapı sorunları henüz tümüyle çözümlenmiş durumda bulunmamaktadır.

Page 198: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

100

Nemrut’dakiler ile birlikte Aliağa’da toplam 10 adet iskele bulunmaktadır. 2001 yılı verileriyle Aliağa’daki iskele ve rıhtımlara toplam 3.272 adet gemi yanaşmış, 7.221.065 ton yükleme ve 6.617.592 ton boşaltma yapılmıştır. Körfezin tabanında güneydoğusunda antik Kyme Limanı kalıntıları da bulunmaktadır.

Limanın güneyindeki hinterlantta Nemrut Sanayi Bölgesi bulunmaktadır ve iskeleleri işleten kurumların sanayi bölgesindeki tesisleriyle doğrudan organik bağlantıları bulunmaktadır. Bölgesel limana dönüştürülebilmesi açısından Nemrut’un hizmet sahası uygun değildir ayrıca, gerek topoğrafya zorlukları gerekse de iskelelerin organik bağları böylesi bir limanı olanaksızlaştırmaktadır. Kurumların kendi tesis gereksinimlerine uygun iskeleler inşa ettikleri de bilinmektedir. Yalnızca yakın hinterlandına hizmet üretebilecek potansiyele, teknik ve doğal özelliklere sahiptir.

Dikili Limanı Bu liman da İzmir’in kuzeyinde yer almaktadır. Dikili ilçe merkezinde bulunan limandaki mevcut yanaşma yeri dökme yük ve yolcu gemilerine hizmet verebilecek niteliktedir. Bugün için ağırlıklı olarak yük taşımacılığında kullanılmaktadır. İskele genişletme çalışmaları yapılmaktadır ve yolcu taşımacılığında kullanılması için girişimler sürdürülmektedir. Demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. İzmir İli’nin ikinci derecede önemi taşıyan ve il dışına hizmet üretme potansiyeli bulunan limanlarındandır.

Çeşme Limanı Çeşme Limanı bölgenin batı ucunda bulunmaktadır. Yolcu gemileri ve ro-ro bağlantıları için kullanılmakta ve TIR’ların Avrupa Limanları’na erişimini sağlamaktadır. Demiryolu bağlantısı yoktur. Ancak Aydın-İzmir-Çeşme otoyol bağlantısı erişimi güçlendirmektedir. Mevcut ro-ro iskelesinin yetersiz kaldığı belirlenmiştir. Uzmanlaşma potansiyeli bulunan ve uluslar arası taşımacılık hizmeti üretebilecek bir limandır.

Tasarı Bölgesel Liman: Kuzey Ege Limanı ( İzmir–Çandarlı) DLH Genel Müdürlüğü’nce çeşitli tarihlerde yürütülmüş çalışmalarla, ülke ölçeğinde dış ekonomiler de gözetilerek Ege Bölgesi’nde yeni liman tesisi üzerinde durulduğu bilinmektedir. Bu konuda, uzun vadeli hedefler açısından bölgedeki tek güncel seçeneğin Çandarlı Körfezi’nde düşünülen Kuzey Ege Limanı olduğu görülmektedir. Başka seçeneklerin ilgili uzman kamu kuruluşlarınca elde edilmesi de düşünülebilir. Ancak uluslararası ticari ilişkilerle, ülkenin ve bölgenin makro arayışları göz önüne alındığında esas eksikliğin yeni liman yerinin kesinleştirilmemesi ve ilgili yatırımlarının başlatılamamış olmasından ortaya çıktığı görülmelidir. Bu nedenle strateji planının bir gereği olarak en akılcı seçenek olduğu düşünülen söz konusu liman üzerinde kısaca durulacaktır.

Toplam yük kapasitesi sınır değerlerinin yakın bir gelecekte aşılacak olması nedeniyle DLH Genel Müdürlüğünce, yaklaşık 10 Milyon m2’lik toplam liman sahasına sahip olduğu hesaplanan ve liman faaliyetleri açısından bir olumsuzluğu bulunmayan Bakırçay Deltasındaki alan, Ege Denizinde geliştirilecek bölgesel liman için uygun bir

Page 199: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

101

konum olarak saptanmıştır. Çandarlı Körfezindeki yeni limanın kapasitesinin 30 Milyon Ton olarak hesaplandığı ancak dökme ve sıvı yüklerle birlikte bu kapasitenin artırılabileceği belirtilmektedir.

Ege Bölgesinin ve Ülkenin içinde bulunduğu deniz ticaret ilişkilerinin yakın zamanda karşılaşacağı liman olanakları yetersizliği nedeniyle, geniş bir uzlaşı ile üzerinde birleşildiği belirtilen Kuzey Ege (Çandarlı) Limanı için DLH Genel Müdürlüğü tarafından bir genel yerleşim planı geliştirilmiştir. Bu plan esas alınarak inşaat maliyet analizlerinin elde edilebilmesi için DEÜ-Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü tarafından bir öneri ön proje geliştirilmiştir.

Projenin, eldeki en güvenilir kurumsal çalışma olduğu düşünülmüş ve değerlerinden yararlanılmak istenmiştir. Bu proje taslağına göre Çandarlı Limanı aşağıdaki tablodaki değerlere göre hesaplanarak etaplanmış bulunmaktadır.

Söz konusu ön proje çalışmasının öngördüğü en önemli avantajlarından biri olarak liman inşaatının aşamalı yapılabiliyor olması gösterilmektedir. Birinci aşamanın iki yıl gibi kısa bir sürede tamamlanması sonrasında, diğer aşamaların inşaatı sürerken liman işletmeye açılabilecektir. Limanın işletmeye açılmasını diğer aşamaların yapım faaliyetlerini olumsuzca etkilemeyeceği düşünülmektedir.

Tablo 6.88 Ön Proje Aşamaları ve Uygulama Unsurları

Proje Unsurları 1. Aşama 2. Aşama 3. Aşama 4. Aşama 5. Aşama Toplam

Dalgakıran(m) 3960 3300 2300 3960 4810 18330

Rıhtım (m) 4525 1975 4685 8115 9365 28665

Tarama (m3) 23070000 8370000 15000000 29700000 33120000 9260000

Beton saha (m2) 45000 20000 600000 90000 140000 895000

Stabilize saha (m2) 1500000 500000 1500000 2000000 2500000 8000000

Kapasite (adet/yıl) 9.0 3.5 9.37 16.2 18.7 56.77

Maliyet ( 06 ∃ ) 165 67.6 117 218.88 250 818.48 Kaynak : DEÜ - DBTÜ

Şekil 6.9 Çandarlı Limanı Ön Projesi Örneği

5. Aşama İnşaat Uygulaması

Page 200: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

102

Kaynak : DEÜ – DBTE – Araştırma Raporu

Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli İşbölümü Öngörüleri

Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli İşbölümü Öngörüleri

Çandarlı Limanı 2

Alsancak Limanı 1

Hinterland 2 : Ege Bölgesi, Karadeniz, Türkiye,

Page 201: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

103

Hava Ulaşımı–Meydanlar

İzmir’de sivil hava ulaşımı uzun bir süre Çiğli’deki askeri hava alanı ile sağlanmış, 1987 yılında ise güneyde Gaziemir de bulunan Cumaovası Askeri Hava Alanı yeniden projelendirip çevresinde kamulaştırmalar yapılarak çağdaş özelliklere sahip bir hava meydanı olarak Adnan Menderes Havalimanı adıyla hizmete açılmıştır. Bu meydan şehir merkezine 18 km uzaklıkta güneybatı yönünde kurulmuştur. İzmir Aydın otoyolu üzerinde yer alan meydana erişim ağırlıklı olarak karayolu trafiği ile sağlanmaktadır. Bir banliyö demiryolu hattı da kurulmuş olmasına karşın bunun etkinlikle kullanıldığı söylenemez.

Türkiye’deki diğer uluslar arası hava limanları gibi tam gün boyunca tarifeli ve tarifesiz uçuşlara açık tutulmaktadır. Adnan Menderes Havalimanı’nda meydan kontrol ve yaklaşma kontrolü olarak sağlanan Hava Trafik Kontrol hizmetleri radar ile sağlanmaktadır. Toplam 7.518.875 m2'lik kurulu arsa alanına sahiptir. İç hatlar terminali 13.500 m2’dir. Dış hat terminal binası ile birlikte toplam 22.000m2’lik terminal binasına sahip olan Adnan Menderes Havalimanı’nda 3.240 metre boyutunda kompozit kaplamalı bir pist, 400.286 metre, 384.138 metre ve 165.160 metre boyutlarında 18 uçak kapasiteli 3 apron ile 3240 metre boyutunda 1 adet “taxi route” bulunmaktadır. Meydanın kule yüksekliği ise 45 metredir. 1600 m2 kullanım alanına sahip olan ve 4 pasaport girişi bulunan Charter Terminalinden de hizmet verilmektedir. 1 adet VIP ve 1 adet CIP Salonu hizmettedir. Gelen yolcu salonu ve giden yolcu salonlarında birer adet PTT bankosu, banka şubesi, restoran, cafe-bar, büfe, ”Duty Free Shop”, ”Rent-A Car”

Page 202: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

104

gibi kullanımlar yer almaktadır. 843 araç kapasiteli otopark bulunmaktadır. Yıllık yolcu kapasitesi 4.000.000 kişi ve yıllık uçak kapasitesi 157.680 adettir.

Adnan Menderes Havaalanı’nın en çok toplam kapasitesi DHMİ İşletme Müdürlüğü tarafından; 5.000.000 Yolcu/Yıl (iniş–biniş), 1200 Yolcu/Saat ve 20 Uçak/Saat olarak belirtilmektedir.

Genel yıllık toplam talep açısından hava alanının kapasite artırımına gerek duyulmamakla birlikte yoğun dönemlerde sıklaşan hava trafiğine hizmet verebilmek açısından yeni düzenlemelerin yapılmasının zorunlu olduğu bildirilmektedir. Bu hizmet talebinin zirve dönemlerde 10 dakikada 10 uçağın inip-kalkmasına kadar çıkmakta olduğu belirlenmiştir. 1997 yılında havaalanı toplam yolcu ve uçak trafiğinin zirveye çıkmış olması nedeniyle ayrı bir iç hatlar terminalini yapılmış ve önceki terminal tümüyle dış hatlara ayrılmış bulunmaktadır. Hava alanının projesine göre kuzeyde dış hatlar için bir ana terminal yapısı bulunmaktadır. Bu yapının gerçekleştirilmesi durumunda mevcut kullanılan dış hat terminali tümüyle iç hatlara açılacaktır. 1997 sonrasında ise gerek yolcu gerekse uçak zirve trafiğinde düşme saptanmaktadır. Güney’de Bodrum ve Milas yörelerinde hizmete giren yeni havaalanları, Adnan Menderes’in yolcu potansiyelinin düşme nedeni olarak gösterilmektedir. Adnan Menderes Hava Limanı’nın yıllara göre uçak ve yolcu trafiği aşağıdaki gibi verilmektedir.

Tablo 6.89 Yıllara Göre Uçak Trafiği

Yıllar İç Hatlar Dış Hatlar Toplam Artış Oranları 1993 14.678 16.038 30.716 + % 23 1994 14.285 13.859 28.144 - % 8

1995 15.904 16.900 28.043 + % 16

1996 16.956 17.796 34.752 + % 6

1997 17.220 17.948 35.168 + % 1

1998 18.110 14.024 32.134 - % 8

1999 17.761 10.581 28.342 - % 11

2000 16.677 10.840 27.517 - % 3

2001 14.245 12.724 26.969 - % 2

2002 13.228 12.674 25.902 - % 4

2003* 6.573 3.890 10.463 - % 7 * Haziran sonu itibariyle

Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü

Tablo 6.90 Yıllara Göre Yolcu Trafiği

İç Hatlar Dış Hatlar Toplam

Page 203: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

105

Yıllar Gelen Y. Giden Y. Gelen Y. Giden Y. Yolcu Sayısı Artış 1993 373.121 384.528 854.129 922.194 2.533.972 % 29 1994 407.943 429.532 736.444 754.891 2.328.810 -% 8

1995 494.902 524.497 987.102 983.145 2.989.646 % 29

1996 526.710 544.872 1.035.800 1.117.750 3.275.132 % 10

1997 588.318 597.772 1.095.775 1.139.140 3.421.005 % 4

1998 615.943 614.024 811.989 862.452 2.904.408 -% 15

1999 575.034 587.160 589.353 587.384 2.338.931 -% 19

2000 618.263 595.765 626.147 667.413 2.507.588 % 7

2001 482.120 493.139 734.287 749.340 2.458.886 -% 2

2002 473.445 486.674 755.165 773.970 2.489.254 % 1

2003* 226.436 230.507 226.637 187.738 871.318 -% 9 * Haziran sonu itibariyle

Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü

Adnan Menderes Hava Alanı’nın yük trafiği de bagaj, kargo ve posta toplamı olarak verilmektedir. Aşağıdaki tabloda yıllara göre iç ve dış hatlara göre verilen yük hareketleri dış hatlarda daha büyük bir gelen-giden oranı belirlenebilmektedir. 1996-2003 yılları arasındaki toplam yük artış oranları düzenli ve sürekli bir artış göstermemektedir. 1997 yılı yük trafiği açısından da en büyük zirvenin elde edildiği dönem olarak göze çarpmaktadır.

Özet olarak uçak ve yolcu trafiğinin hizmet sıkışıklığını giderecek önlemlerin alınması dışında havaalanının kapasitesinin artışına gerek duyulmamaktadır. Havaalanının bugün yıllık kapasitesinin altında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Aynı durum yük taşımacılığı açısından geçerlidir. Toplam yıllık yük trafiği dalgalanmakta sürekli bir artış eğilimi içine girmemektedir. Bu durumun ise kapasite düşüklüğünden kaynaklandığına dair bir eğilim saptanamamıştır.

Tablo 6.91 Adnan Menderes Hava Alanı Yıllara Göre Yük Trafiği (Kg) Değişimi

Bagaj + Kargo + Posta Yıllar İç Hatlar(Gelen+Giden) Dış Hatlar(Gelen+Giden) Toplam 1996 19.781.801 39.487.716 59.269.517 1997 22.898.711 43.836.889 66.735.600

1998 22.021.498 33.365.764 55.387.262

1999 22.452.872 26.328.417 48.781.289

2000 24.318.158 26.642.904 50.961.062

2001 20.351.684 28.674.186 49.025.870

Page 204: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

106

2002 21.054.398 31.296.996 52.351.394

2003* 9.449.111 9.418.364 18.867.475 (*) Haziran sonu itibariyle

THY Kış Tarifesine Göre İç Hatlarda İzmir’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:

İzmir-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam 20’şer sefer yapılmaktadır.

İzmir-İstanbul arasında ise haftada gidiş toplam 60, dönüş toplam 70 sefer yapılmaktadır.

THY Yaz Tarifesine Göre İç Hatlarda İzmir’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:

İzmir-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam yine yirmişer sefer yapılmaktadır.

İzmir-İstanbul arasında ise haftada gidiş toplam 63, dönüş toplam 65 sefer yapılmaktadır.

İzmir’den Kış Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:

İzmir-Köln ve İzmir-Viyana arasında kış aylarında sefer yapılmamaktadır.

İzmir – Frankfurt haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer yapılmaktadır.

İzmir’den Yaz Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:

İzmir-Köln arasında haftada gidiş-dönüş toplam tek sefer yapılmaktadır.

İzmir-Frankfurt ve İzmir-Viyana arasında haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer yapılmaktadır.

THY diğer tüm kış ve yaz dönemindeki dış ve iç hat seferleri, Ankara ve İstanbul üzerinden bağlantılı olarak gerçekleştirilmektedir.

Çeşme ve Selçuk iki adet stol hava meydanı il sınırları içinde turizm amaçlı olarak yer almaktadır.

İzmir’den havayolları ile doğrudan dış hat uçuşlarının azlığı, seferlerin dönüş boşluk oranları nedeniyle de kimi zaman tümüyle iptal ediliyor bulunması, uzmanlaşmış hizmet sektörünün İzmir’de yeterli düzeye çıkmamış olduğunu göstermektedir. Ülkenin metropoliten merkezlerinden biri olma niteliği ancak hizmet sektörünün elitleşmesi (büyük firmalaşma, sermaye yoğun üretimin artması, bilgi üretiminde katma değerin genişlemesi, mekansal ve sosyolojik şehirleşme sürecinde dengelerin sağlanması) ile elde edilebilecek, zamanın ve mekanın kullanımında etkinlik-verimlilik ölçütleri gelişebilecektir.

6.4.2. İçme ve Kullanma Suyu - Tarımsal Sulama.

İzmir ili, Manisa ve Uşak illeri ile birlikte DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün sınırları içinde yer almaktadır. Bu üç ilin bulunduğu arazi, batıdan doğuya doğru gidildikçe yüksekliği artan bir özellik taşımaktadır. Bu sınırlar içinde iki temel yükseklikten biri Bozdağ

Page 205: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

107

diğeri ise Gediz Nehri’nin kaynağı olan Murat Dağı’dır. İzmir’in su gereksinimi bölge müdürlüğünün yetki sınırları içinde kalan su varlığından karşılanmakta ve bu nedenle de kullanılacak suyun İzmir ili sınırları dışından ancak bölge müdürlüğünün kurumsal olarak sorumluluğunda kalan kaynaklardan sağlandığı görülmektedir. İzmir ilinde tarım arazileri ise genel özellikleri ile, Bakırçay, Gediz ve K. Menderes nehirleri boyunca oluşmuştur ve arazi yükseklikleri 100 metre kotunun altında kalan havzalarda dağılım göstermektedir. İzmir’de kıyı kesimlerinde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz İklimi hakimdir. Taban arazilerde ve iç bölgelerde yağışların düşük düzeylerde kalmasına karşın, kıyı kesiminde ve üst yüksekliklerde artış içinde bulunduğu bilinmektedir.

DSİ kaynaklarına bakıldığında İzmir ilinde yıllık ortalama yağış 685 mm.; ortalama akış verimi 5 l/s/km2: ortalama akış / yağış oranı ise % 23 olarak verilmektedir. Yine DSİ tarafından ilin su kaynaklarının toplam potansiyeli:

Yerüstü su potansiyeli = 2,07 km3 / yıl

Yer altı su potansiyeli = 0,494 km3 / yıl (kaynaklar dahil)

Toplam su potansiyeli = 2,564 km3 / yıl olarak gösterilmektedir.

Tablo 6.92 İzmir İlinde Toplam Su Yüzeylerinin Dağılımı (2003 yılı verileri)

Su Yüzeyi Türü Alan Büyüklüğü (Ha)

Oranı ( % ) Oranı ( % )

Doğal göl yüzeyleri 83 1.81 Baraj rezervuar yüzeyleri 3.592 78.24

Gölet rezervuar yüzeyleri 55 1.20

Akarsu yüzeyleri 861 18.75

Toplam su yüzeyleri 4.591 100.00 0.38

İzmir ili toplam yüzölçümü 12.018.91 km2 - 100.00

Dünya ölçeğinde kabul edilen bir norma göre yıllık kişi başına toplam ortalama su tüketim gereksiniminin, 8.000-10.000 m3/kişi/yıl olduğu bilinmektedir. Su tüketiminde fakirlik sınırının ise 2.000 m3/kişi/yıl olarak kabul edildiği, Kanada ve Norveç gibi su zengini ülkelerde bunun 10.000 m3/kişi/yıl kabul edilen üst değerlerde olduğu, Türkiye’de ise 3.000 m3/kişi/yıl olan sınır değerlere düşmekte olduğu belirlenmektedir.

Yukarıda görüldüğü gibi İzmir ilinin toplam su potansiyeli; 2,564 km3 / yıl’dır. İlin 2000 nüfus sayımına göre nüfusu 3 370 866 kişidir. Su potansiyeli toplam yerleşik il nüfusunun çok üstünde kalmaktadır.

Page 206: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

108

İçme ve Kullanma Suyu

İzmir ilinin içme ve kullanma suyu gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün su varlığı bu çalışmanın amaçlarına göre gözden geçirilmiştir.

Tablo 6.93 İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu) Düzeyler

Pyu Düzeyi Yıllık Kapasite (Hm3) Oranı ( % )

İşletmede olan içme-kullanma suyu projeleri 337 54.71

Yapım-uygulama sürecindeki projeler 60 9.74

Ön incelemesi/planlaması tamamlanan projeler 219 35.55

İL TOPLAMI 616 100.00 Kaynak: DSİ 2. Bölge Müdürlüğü, İzmir

İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Dağılımları (2003 yılı verilerine göre)

Tablo 6.94 İşletmede Olan Projeler

Menemen Acil İçme Suyu 25 x 106 m3/yıl Halkapınar Kaynakları 45 x 106 m3/yıl Göksu Kaynakları 63 x 106 m3/yıl Balçova Barajı 12 x 106 m3/yıl

Sarıkız Kaynakları 45 x 106 m3/yıl

Diğer Kaynaklar 19 x 106 m3/yıl

Tahtalı Barajı 128 x 106 m3/yıl

Toplam 337 x 106 m3/yıl

Tablo 6.95 Yapım-Uygulama Sürecindeki Projeler

Alaçatı Barajı 3 x 106 m3/yıl Gördes Barajı 57 x 106 m3/yıl Toplam 60 x 106 m3/yıl

Tablo 6.96 Ön İncelemesi / Planlaması Yapılan Projeler

Bostanlı Barajı 3 x 106 m3/yıl Başlamış Barajı 42 x 106 m3/yıl Gelinalanı Barajı 2 x 106 m3/yıl

Çamlı Barajı 22 x 106 m3/yıl

Çağlayan 45 x 106 m3/yıl

Düvertepe Barajı 89 x 106 m3/yıl

Page 207: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

109

Bozköy Göleti 2 x 106 m3/yıl

Karareis Barajı 4 x 106 m3/yıl

Ali Onbaşı Barajı 5 x 106 m3/yıl

Değirmendere Barajı 5 x 106 m3/yıl

Toplam 219 x 106 m3/yıl İzmir şehirsel alanında içme, kullanma ve sanayi suyunun gereksinimi için ilk çalışmalar 1971 yılında master plan ve fizibilite niteliğinde ele alınmış, 1975 yılında şehir dağıtım şebekesi kat'i proje çalışması, 1982 yılında su temini master plan revizyonu çalışması, 1984 yılında ise su temini ve dağıtım şebekesi kat’i proje işi olarak geliştirilmiştir.1 1984 yılında yapılan çalışma ile İzmir’in şehir suyu dağıtım şebekesi kesin projelerinin 2015 yılı gereksinimlerini karşılayacak şekilde revize edilmesini, Turgutlu yer altı suyu, Beşgöz, Akpınar kaynaklarının yerleşmeye iletilmesi için alternatiflerin araştırılmasını, Tahtalı Barajı’ndan iletilen su hattının ve sanat yapılarının kesin projelerinin hazırlanması amaçlanmıştır. Bu çalışma alanının sınırları İzmir’in metropoliten alanı olarak kabul edilerek tanımlanan ve belediye mücavir sahasını da içine alan yer olarak belirlenmiştir.

Tarımsal Sulama

İzmir ilinin tarımsal sulama gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğünün su varlığı gözden geçirilmiştir. Su potansiyeline tarımsal sulama açısından bakıldığında, İzmir ilinin toprak kaynaklarına ilişkin etüdlerin değerlendirilmesi öncelikle gerekli olacaktır. Köy Hizmetleri ve DSİ Genel Müdürlükleri’nin bu konuda ayrı ayrı yaptıkları etütler incelendiğinde İzmir’in toplam sulanabilir arazileri için benzer arazi büyüklüğü sonuçlarına vardıkları görülmektedir. (2003 yılı verilerine göre)

Tablo 6.97 Tarımsal Sulama Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu) Düzeyleri*

Pyu Düzeyleri Sulanan Alan (Ha) Oranı (%) İşletmede olan büyük sulama projeleri 34.390 (brüt)

28.125 (net)

31.5

Yapım - uygulama sürecindeki projeler 7.063 6.5

DSİ Bölge Müdürlüğü’nce 2001 ve sonrası yatırım programına önerilen projeler

31.731

29.0 Planlaması tamamlanan projeler 11.947 11.0

Ön incelemesi / ana planı yapılan projeler 23.839 22.0

Toplam 108.970 100.0 Kaynak: DSİ II. Bölge Müdürlüğü – İzmir

Page 208: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

110

Tarımsal Toprak Kaynakları Mevcut Kullanımı

Tablo 6.98 Köy Hizmetleri Etütleri

Tarıma elverişli arazi 392.485 ha. % 32.6 Çayır – mera 191.837 ha. % 16.0

Orman – fundalık 584.116 ha. % 48.6

Meskun alanlar 19.983 ha. % 1.7

Diğer araziler 9.240 ha. % 0.8

Su yüzeyleri 4.230 ha. % 0.3

Sulanabilir Arazi 304.165 ha.

Toplam 1.201.891 ha. % 100.0

Tablo 6.99 DSİ Genel Müdürlüğü Etütleri

Toplam Etüt edilen arazi alanı 181.590 ha. Sulamaya elverişli toplam arazi 166.500 ha.

Ekonomik olarak sulanabilir arazi 106.124 ha.

İşletme’de olan büyük sulama projeleri 34.390 ha (brüt) 28.125 ha (net)

Bergama sulama projesi 4.260 ha. (brüt) 3.716 ha. (net)

Menemen sulama projesi 28.483 ha. (brüt) 22.864 ha. (net)

Ürkmez sulama projesi 370 ha. (brüt) 345 ha. (net)

Seferihisar sulama projesi 1.277 ha.(brüt) 1.200 ha. (net)

Yapım - uygulama sürecindeki projeler 7.063 ha.

Kınık sol sahil sulaması 7.063 ha.

Tablo 6.97. DSİ Sulama Projeleri

2001 ve sonrası yatırım programına önerilen projeler 31.731 ha Ödemiş sulaması 18.200 ha

Bakırçay – Kınık sağ sahil sulaması 11.241 ha

Kavakdere sulaması 560 ha

Aktaş sulaması 1.538 ha

Mordoğan Sulaması 192 ha

Planlaması tamamlanan projeler 11.947 ha Altınova sol sahil sulaması 3.711 ha

Yiğitler sulaması 4.001 ha

Page 209: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

111

Burgaz sulaması 4.235 ha

Ön incelemesi/planlaması yapılan projeler 23.839 ha Bayat Ovası sulaması 11.939 ha

Ergenli sulaması 5.490 ha

Altınova derivasyonu sulaması 1.342 ha

Uladı sulaması 2.389 ha

Bademli sulaması 1.018 ha

Rahmanlar sulaması 1.494 ha

Salman sulaması 167 ha

6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su

İzmir ili çevre ve altyapı sorunlarına, metropoliten alan yerleşme yayılma alanı olarak tanımlanan İzmir Büyükşehir Bütünü ve diğer alt yöreler için ayrı ayrı bakılması gerekmektedir. Büyükşehir bütününde 2000 yılı sayım sonuçlarına göre toplam 2.273.388 kişi yerleşmiş bulunmaktadır. İlin toplam nüfusu ise yine 2000 yılı itibariyle 3.370.866 kişidir. Bu durumda toplam il nüfusunun % 67,5’i metropoliten merkez yerleşme alanında yaşamaktadır. İzmir ilinin ve Ege Bölgesi’nin ağırlık merkezi aynı adla anılan körfezin çevresinde yayılarak yer seçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle genellikle ilin çevre sorunlarına İzmir Körfezi’ne odaklanarak bakmak bir alışkanlık oluşturmuştur.

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi

İzmir Körfezi özellikle iç bölümlerinde, 1960 yılı sonralarında başlayan ve giderek hızlanan bir kirlenme süreci yaşamış bulunmaktadır. Bu kirlenmenin temel nedeni Türkiye’de ağırlıklı olarak 1950’lerden sonra tüm büyük şehirlere olduğu gibi İzmir’e doğru da yönelen yoğun nüfus hareketliliği ve buna karşın şehrin tüm diğer unsurları gibi altyapısının da hazırlıklı duruma getirilememiş olmasıdır. Körfez çevresinde yaşayan nüfusun yarattığı evsel kirlilik ile bu yörede yer seçen sanayi kuruluşlarının atık suları başta olmak üzere, toplama havzalarında yüzey suları ve dereler aracılığı ile yağışların getirdiği teressubat, yine toplama havzalarındaki tarımsal eylemlerde kullanılan ilaç ve gübrelemelerin getirdiği kirlilik, Liman ve deniz trafiğinin yarattığı kirlilik, bu oluşumun nedenleri olarak sıralanabilir. Evsel ve sanayi atık kirliliğinin toplam içinde % 50’inin üzerinde paya sahip olduğu bilinmektedir. İdarelerce körfezin kirliliğine karşı projeler geliştirilmiş ancak bunların uygulamaya konulmasında zamanlama hataları yapılmıştır. Ancak son yıllarda İzmir Büyük Kanal Projesi’nde uygulamanın bir ivme kazandığı ve tüm yönleriyle körfezin varlığına karşı duyarlılıkların artmakta olduğu gözlenmektedir.

İzmir Büyük Kanal Projesi’nin dayanağını oluşturan ilk çalışma, 1969 DSİ Genel Müdürlüğü’nce Camp-Harris-Mesera Grubuna yaptırılan ve 1971 yılında tamamlanan atık su master planıdır. 1981 yılında bu kez İller Bankası Genel Müdürlüğü’nce Su

Page 210: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

112

Yapı-Holfelder Grubuna master plan revizyonu yaptırılmış ancak finasman sorunlarının yaşanması uygulamayı geciktirmiştir. İlk projenin temel kabulleri aynı kalmış, çalışma değişen koşullara ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak çeşitli aşamalarda revizyondan geçirilmiştir. Sırasıyla 1985 yılında DEÜ tarafından yeni bir fizibilite etüdü, 1989’da Black & Veach International tarafından yapılan kesin proje çalışmalarının yapıldığı bilinmektedir. İzmir Büyükşehir bütününü ilgilendiren büyük kanal projesinin temel unsurları şöyledir:

• İzmir Körfezi’ni çevreleyen ana kuşaklama kanalı.

• Bu kanala bağlanan ana ve tali kollektörler.

• Gümrük, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli’de, toplam 4 adet pompa istasyonu

• Ayrık sistem kanalizasyonu.

• Atık su arıtma tesisi.

• Derelerden su alma yapıları.

İzmir metropoliten alan yerleşmesinde % 70 oranında kanalizasyon sisteminin mevcut olduğu bilinmektedir. Batıda Narlıdere ve Güzelbahçe’de imar planı dışında kalan ve gecekondulaşmanın sürdüğü yerlerde atık sular septik çukurlar aracılığı ile bertaraf edilmektedir. Buralar da yeraltına sızmalar nedeniyle, atık suların içme suyu şebekesine karışma riskini beraberinde artırmaktadır. Atık suların doğrudan sokak yüzeylerine boşaltıldığı ve insanlarla doğrudan temasın sürdüğü yerler yüksek riskler taşımayı sürdürmektedir. Mevcut kanalizasyon yapılarında ise önemli farklılaşmalar bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu yüksek olan kıyıya yakın alanlarda mevcut şebeke oldukça eski ve yetersizdir. Bu bölgelerde genellikle var olan bileşik sistemler nedeniyle yoğun yağışlar sonucunda kanallarda sürekli tıkanma ve taşmalar yaşanmaktadır. Yerleşmenin çeşitli noktalarında yağışlar sırasında toplanan yağmur suları atık sularından 10 – 100 katı değişen oranlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ana kuşaklama kanalı üzerindeki pompa istasyonlarının debi mertebelerindeki bu artışları karşılamaları mümkün değildir. Başka bir husus da yağışlar sırasında artacak debilerin arıtma sistemini zorlama noktasına getirebileceğidir. Bu nedenlerle toplama sisteminin ayrık olmasının zorunluluk olduğu kabul edilmiştir. Kanalizasyon sistemi şehirsel alanda oluşan tüm evsel ve sanayi atık sularını toplayacaktır. Bu nedenle sanayi sularının ön arıtmadan geçirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir. 1985 İller Bankası tarafından DEÜ Çevre Mühendisliği’ne yaptırılan revizyon çalışması sonucunda yeni koşullara uymak ve daha düşük enerji kulanım maliyetleri elde edebilmek amacıyla atık su arıtma tesisinin, stabilizasyon havuzları sistemi olarak gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Bu tesisin yer seçimi Eski Gediz Deltası’nda Çiğli Havaalanı güneyindeki yer olarak kesinleştirilmiştir. Başlangıçta 2 400 000 nüfusa hizmet verecek olan tesis en son aşamada 4.850.000 eşdeğer nüfusun atık sularını arıtacaktır. Arıtılan suların Menemen Ovası’nın sulanmasında kullanılabileceği, çok yakınındaki dalyanlara verilebileceği ya da doğrudan körfeze deşarj edilebileceği seçenekleri üzerinde

Page 211: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

113

çalışılmaktadır. Halihazırda sistem tamamlanmadığı için deşarj suyunun gelişigüzel bir şekilde denize akıtıldığı belirlenmektedir. Tesisin bitiminde 2.240 hektarlık bir sahayı kaplayacağı ve bu boyutlarıyla dünyanın en büyük stabilizasyon havuzu sistemi olacağı bildirilmektedir.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi

Bu alt yörede kıyı kesiminde yer alan Dikili ilçe merkezinde kanalizasyon ve derin deniz deşarjı mevcuttur. Kıyıdaki Çandarlı Beldesi’nin kanalizasyon şebekesi çalışmaları ise İller Bankası tarafından yürütülmektedir ve 2002 yılı sonu itibarı ile % 80’inin tamamlanacağı öğrenilmişse de yatırım devam etmektedir. Arıtma tesisi yeri ile ilgili kamulaştırmanın bittiği arıtma tesisi projesi için beklenildiği bildirilmektedir. Bergama ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi mevcut olmakla birlikte arıtma tesisi projesi hazırlanmış ancak henüz hayata geçirilmemiştir. Kınık’ta da kanalizasyon sistemi vardır ancak arıtma tesisi bulunmadığı için Bakırçay’a deşarj edilmektedir.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi

Aliağa ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi inşaatı İller Bankası tarafından sürdürülmekte, 2000 yılı itibarı ile % 70’inin tamamlandığı, 2002 yılı itibarı ile % 95’inin tamamlanacağı planlanmakla beraber henüz sonlanmamıştır. Arıtma tesisi için kamulaştırma yapıldığı, ancak projesi ile ilgili bir çalışmanın olmadığı bilinmektedir.

Foça kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi, Foça İlçe Merkezi (Eski Foça) ve Yeni Foça Beldesi olmak üzere iki ayrı projede ele alınmaktadır. Proje İller Bankası’nca 1994 yılında başlatılmıştır. Proje, toplayıcı, kollektör, şebeke, muayene ve parsel bağlantı hatları, terfi hatları, terfi merkezleri olarak tanımlanmıştır. İhale ve yer teslimi yapılmış, terfi merkezleri ile kanalizasyon ve arıtma tesisi inşaatı devam etmektedir.

Foça İlçe Merkezi, Özel Çevre Koruma Bölgesidir ve yerleşim merkezi I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tanımlanmıştır. Münferit arıtma tesisleri yerine ortak arıtma tesisinin öncelik verilerek kurulması uygun görülmüş ve tesisinin 2001 yılı sonu itibariyle devreye alınması planlanmışsa da sonuca erişilememiştir.

Yeni Foça ise kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi İller Bankası tarafından 1993 tarihinde hazırlanmış olmasına rağmen nüfus değişikliği nedeniyle uygulanabilirliği tamamen yok olmuş, yeniden proje hazırlatılması aşamasına dönülmüştür.

Menemen ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmakla birlikte arıtma tesisi yoktur.

[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi

Kemalpaşa ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmamaktadır. Ulucak, Armutlu, Ören, Bağyurdu ve Yukarı Kızılca Beldeleri’nde ise kanalizasyon sistemi mevcut bulunmasına karşın, arıtma tesisleri olmaması nedeniyle atık sular Nif Çayına deşarj edilmektedir. Bu alt yöre yalnızca, Halilbeyli Köyüne ait atık su arıtma tesisi bulunmaktadır.

Page 212: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

114

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi

Torbalı ilçe merkezinde kısmi kanalizasyon sistemi bulunmaktadır, ne var ki arıtma tesisi olmaması nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir. Menderes İlçesi’ni de sınırları içine alan Tahtalı Barajı Su Koruma Havzası’nda İller Bankası ve Köy Hizmetleri Bölge Müdürlükleri’nce başlatılan alt yapı çalışmaları kapsamında, 11 köy ve 3 mahallenin alt yapı çalışmaları ile birlikte 4 terfi hattı, 2 arıtma tesisi ve 2 fosseptik bulunmaktadır. İller Bankası’nca Menderes merkez ilçesi altyapı çalışmalarının büyük ölçüde tamamlanmış olduğu belirtilmektedir. Özdere Belde Belediyesi kanalizasyon çalışmaları da İller Bankası tarafından yürütülmektedir. Yerleşimin ve kirlilik yükünün yoğunluğu söz konusudur, uygulamalara Ortaköy’den itibaren başlanmıştır. Belde bazında kanalizasyon sistemi ve arıtma sistemi bulunmamakla birlikte Gümüldür pansiyonlar bölgesindeki işletme ve konutları içine alacak ve münferit arıtma tesisi ile sonuçlanacak kanalizasyon sistemi çalışmaları devam etmektedir.

Selçuk ilçe merkezini kapsayan kanalizasyon sistemi mevcut olup, kanalizasyon İller Bankası tarafından yapılan arıtma tesisine bağlıdır. Arıtma tesisi çalışmaktadır ve deşarj izni bulunmaktadır.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi

Bayındır ilçe merkezinde kanalizasyon bulunmakla birlikte, arıtma tesisi olmaması nedeniyle toplanan atık suları 3 ayrı noktadan deşarj edilmektedir. İlçeye bağlı Çırpı ve Canlı Belde Belediyeleri’nin de kanalizasyon sistemleri bulunmaktadır. Ancak arıtma tesisleri eksiktir. İlçeye bağlı sadece Turan Köyünde kanalizasyon bulunmaktadır. Diğer köylerde ise fosseptik bulunmaktadır.

Tire’de ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi mevcuttur ancak arıtma tesisi olmaması nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir.

Ödemiş ilçe merkezinin de kanalizasyon sistemi mevcut olup bir arıtma tesisi ile sonlandırılmamıştır. Arıtma tesisinden çıkan sular K. Menderes Nehrine deşarj edilmektedir. İlçeye bağlı belediyelerin tümünde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Köylerinden sadece İlk Kurşun Köyü’nün arıtma tesisi bulunmakta olup ekonomik nedenlerden dolayı çalıştırılamamaktadır.

Beydağ’da ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi mevcut arıtma tesisi bulunmamaktadır. Kiraz ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi ve evsel atık su arıtma tesisi bulunmaktadır ancak arıtma tesisi henüz devreye alınmamıştır.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi

Çeşme ilçe merkezinde kanalizasyon projesi İller Bankası’nca 1986 yılında başlatılmıştır. Yerleşmenin tümünü kapsayan proje; ana toplayıcı, şebeke, taşıyıcı hatlar, terfi merkezleri ve deniz deşarjından oluşmaktadır. İlk ihalede kapsamında; ana toplayıcı,

Page 213: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

115

16 adet terfi merkezi ve deniz deşarjı yer almaktadır. Projenin kapsamının tamamlanması İller Bankası’nın ödenek sorunları nedeniyle sınırlı düzeyde kalmaktadır.

Turizm Bakanlığı, Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi (ATAK)*1 Projesi kapsamında Çeşme, Alaçatı ve Çevresi Fizibilite Etüdü’nü 1997 yılında tamamlamıştır. Bu çalışmada ilçenin içme suyu sisteminin ve su kaynaklarının iyileştirilmesi ile kanalizasyon sistemi birlikte ele alınmıştır. Proje iki aşamalıdır. İlk aşamada Çeşme ve Alaçatı kanalizasyon sistemleri birleştirilecek ve Alaçatı’nın güneyinde yer alan deniz deşarjından ön arıtma yapılarak deşarj edilecektir. Çiftlikköy, Dalyan mevkileri proje kapsamı dışında kalmıştır.

Çeşme ve Alaçatı Belediyeleri ÇALBİR adı altında Belediyeler Birliği kurmuşlardır. Projede belediyeler için belirtilen finansmanın bu birlik tarafından sağlanması düşünülmektedir. Bunun için Dünya Bankası’ndan 13 milyon dolar kredi alınmıştır. Çeşme İlçesinin büyük bir kısmını kapsayan Ilıca-Alaçatı kanalizasyon+derin deniz deşarjı ana kolektör hattı tamamlanmış, deneme çalışmaları sürdürülmektedir. Belediye meclisinden “Atık Su Yönetmeliği” çıkarıldıktan sonra abonelerin kanalizasyona bağlantılarının yapılması, ayrıca kollektöre yakın yerlerin de bağlantıları gerçekleştirilmesi programlanmıştır. İkinci aşama için ise, arıtma tesisinin geliştirilmesi ve ödenek temininden sonra diğer bölgelerinde kanalizasyon sistemine dahil edilmesi gündeme alınacaktır. Çeşme Merkez kanalizasyon+derin deniz deşarjı hattında çalışmalar sürdürülmektedir. İller Bankası’nın ihalesini yaptığı ana toplayıcı hat ve terfi merkezleri projesi kapsamında kolektör ve şebekeler tamamlanmış, kolektöre şebeke bağlantıları yapılmıştır, TM2 terfi merkezinde bulunan pompalar hazırlanmış bulunmaktadır.

Karaburun’da, altyapı sistemi bulunmamaktadır.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi

Urla’da kanalizasyonun ilk uygulaması İller Bankası’nın yaptığı ihale ile 1980 yılında başlamıştır. Proje iki aşama halinde planlanmıştır. Başlama yılı 1998’dir. Proje Kapsamı: Urla merkez, İskele ve Zeytinalan şebeke inşaatıdır. TM4 (Zeytinalanı) TM6 (Kalabak) terfi merkezleri ve ön arıtma tesisinin inşaatı tamamlanmıştır. Ana kollektör yapılmıştır. Ön Arıtma ve Derin Deniz Deşarjı kısmı (İskele kum denizinden Karantina adası açığına kadar olan 2 km.lik hat) İller Bankası tarafından ihale edilmiş, havuzların inşaatı tamamlanmış, deşarj hattının 1.400 metresi döşenmiştir. İlk aşama projenin 2002 yılında tamamlanması planlanmıştır. İkinci aşama proje kapsamı ise, Çeşmealtı

1Atak Projesi - 1989 yılında Turizm Bakanlığı, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ilçelerin ve köylerin yer alındığı 2000 km kıyı şeridi kapsayan projeyi başlatmıştır. Proje ile ilk önce altyapı eksikliklerini düzeltmek, daha sonra yeni kıyı yönetim yöntemlerini tanımlamak amacı ile tasarlanmıştır. Çeşme-Alaçatı atık su şebeke inşaatı ve bu havzaya içme suyu temini amacı ile havzadaki Ildır yer altı su kaynaklarının deniz suyundan korunması için geçirimsiz perde inşaatı çalışmaları sürdürülmektedir.

Page 214: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

116

bölgesi ana kolektör ve şebeke inşaatıdır ve bu projenin 2004 yılında tamamlanması planlanmıştır.

Seferihisar kanalizasyon projesi de iki aşamalı olarak ele alınmaktadır. İlk aşama İller Bankası’nca 1991 yılında başlatılmıştır. Proje, Seferihisar-Akarca-Sığacık Mevkileri’ni kapsamaktadır. Ana toplayıcı kolektör, ara toplayıcılar, şebeke, parsel bağlantı hatları, muayene ve parsel bacaları, terfi hatları, terfi merkezlerini içermektedir. Proje tamamlanmış, ihale edilen inşaat tasfiye edilmiş, daha sonra 1998 yılında tekrar ihale edilmiştir. İkinci aşama ise İller Bankası’nca 1995 başlatılmıştır. Proje, Ürkmez-Payamlı-Doğanbey Kıyı şeridini içermektedir. Şebeke, pissu toplayıcı hatları, şebeke ve toplayıcı muayene bacaları, parsel bacaları, parsel bağlantıları, terfi hatları, basınçlı terfi hattı ve 6 adet terfi merkezlerini kapsamaktadır. İşin büyük bir kısmı tamamlanmıştır. Projenin tamamlanabilmesi için ek ödeneğe gereksinim duyulmaktadır. Her iki aşama için kanalizasyon uygulama projelerinde, arıtma tesisi yerleri ayrılmış, ancak kamulaştırma işlemleri yapılmamıştır.

Genel olarak bakıldığında öncelikle denizin ve nehirlerin kirlenmesinin önlenmesi amacıyla ilk etapta kıyı ve turizm bölgelerindeki alt yapı tesislerinin tamamlanması ivedilik göstermektedir.

6.4.4 Enerji

Enerji her ülkede gelişmişliğin ve ilerlemenin en önemli temel taşlarından biri olarak ön planda yer almaktadır. Bu kapsam içinde en ekonomik enerjinin elde edilmesi için her gün önemli adımlar atılmakta ve bu yönde gerçekçi araştırmalar yapılmaktadır. Gelişen ekonomik koşullar enerji türleri içinde rüzgar ve jeotermal enerjiyi ön plana getirmişlerdir. Enerjinin maliyeti, yeterli oranda temin edilmesi ve çevreye etkileri üzerine her zaman ekolojik açıdan dikkatli olunması gerekmektedir. Sorunu doğru tanımlamak ve uygulanabilir çözümler bulmak durumunda olduğumuz için karar verme sürecinde doğru ve taze bilgiye erişmemizin önemi de ön planda olmalıdır.

İkinci stratejik raporda belirtildiği üzere İzmir için birinci derece önemli enerji kaynağının doğal gaz olacağı belirtilmiş olmasına karşın bu konuda fazlaca bir ilerleme gösterilememiş ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin Kamu Yatırım Programında yer alan doğal gaz yatırımı için dış kaynak sağlanmasına yönelik girişimleri takipsizlik sonucu rafa kalkmış durumdadır. Buna karşın İzmir şehrine doğal gaz gelmemiş, şehri adeta teğet geçerek sanayi alanlarına yönelmiştir. Bu aşamada BOTAŞ yatırımları Aliağa ve Kemalpaşa yörelerini hedeflemiştir. İki ayrı hattan İzmir il hudutlarına giren doğal gaz boru hattının birincisi kuzeyden Aliağa sanayi alanlarına erişmiştir. Doğu akstan gelen ikinci hat ise Bornova dışından Kemalpaşa’ya erişmiştir. Ancak, Aliağa’ya doğal gaz gelmesi bundan böyle Cezayir doğal gazının da Aliağa’ya akışı üzerinde spekülatif girişimlerin oluşmasına neden olacaktır. Ayrıca kısa dönemde doğal gazdan şehirsel ölçekte yararlanma imkanlarının sınırlı kaldığı görülmektedir.

Page 215: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

117

İkinci olarak etkin görülen jeotermal enerji ise ikinci plan raporunda yer aldığı hali ile pek fazla bir ilerleme kaydetmiş durumda değildir. Yatırım ve işletme giderlerinin fazlalığı nedeniyle cazip bir durum arz edememiştir. İzmir ilindeki haliyle ileride görüleceği üzere kaynakların ısı derecesinden ötürü elektrik elde etmenin mümkün olmadığı bu kaynağın, lokal olarak kullanılmasının daha uygun olduğu belirtilmektedir. Bu husus termal kaynaklar açısından değerlendirildiğinde, konut ısıtması, termal turizm ve tarım alanlarında kullanılacak sera ısıtması olarak görülmektedir. İzmir ili içinde Balçova-Hatay semtlerinin ısıtması pilot proje olarak başlatılmış ve bu aşamada sadece Balçova’nın kısmi konut alanlarının ısıtması 2003 yılına kadar yapılabilmiştir. Finansman zorlukları ve işletici firmanın ortaya çıkardığı maliyet sorunlarının giderilmemesi nedeniyle projenin finansman zorluğu ile karşılaşmasından durma noktasına geldiği görülmüştür. Hedeflenen 5.000 konuta erişilemeden projenin finans kaynakları bürokratik engellerle beraber 2000’li yıllara gelindiğinde durmuştur. Tek gelişme planlamalarda görülmeyen Dikili-Bergama yöresi kaynaklarından yaralanarak yatırıma girişilen Bergama şehirsel ısıtması olarak görülmektedir. İzmir’in zengin yataklarının ortaya koyduğu bu enerji, kömüre nazaran % 50 daha ucuz olmasına karşın II. Stratejik Plan Dönemi içinde rağbet görmemiştir. Özellikle kriz dönemlerinde yatırım açısından en çekici unsurlardan biri olmasına karşın yatırımcı firmaların öz finansman kaynağı bulamamalarından ve İzmir Vilayeti Özel İdaresinin teşviklerinin de dönemin valisinin tayini neticesinde kaynak aktarımını kısmasından dolayı bu enerjiden faydalanma imkanı ertelenmiştir. Sonuçta, II. Stratejik Plan Dönemi olan 1996-2002 yılları arasında bu konuda gerekli yatırımların yapılmadığı görülmektedir.

İzmir’in diğer bir enerji kaynağı olarak görülen ve son dönemde büyük rağbet gören enerji türü, rüzgar çiftlikleri kurulması üzerinedir. Bu enerji türü genelde iki türlü kullanılabilmektedir. Bunlardan birincisi, yatırımcı firmalar tarafından kurulan lokal santraller tarafından sadece kendi gereksinimleri için elektrik üretimi, diğeri profesyonel girişimlerin enerji üretimi ve bunun enterkonnekte sisteme verilmesi olarak görülmektedir. Birinci husus rüzgar santralleri açısından en rağbet edilen bölge olan Çeşme’de Altın Yunus Tesisleri’nde başarıyla uygulanmış ve giderek yaygınlaşmıştır.

Yukarıda belirtilen İzmir yöresi için gerekli görülen temel enerji kaynaklarından birisi olan Rüzgar Çitlikleri kurulması konusunda hala bürokratik engeller zorlukla aşılabilmektedir. Aynı şekilde jeotermal enerji kaynakları içinde benzer sorunlar yaşanmaktadır. Herhangi bir yatırım için onlarca izin belgesi almaya uğraşmak bu konuda ilk planda yabancı yatırımcıyı geriye itmektedir. Bu konuda Özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili kurumları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın prosedürler açısından yapımcı olmasının gerekliliği ön plana çıkmaktadır.

İzmir için gerekli olan solar (güneş) enerji kaynağı lokal düzeyde tek bina ölçeğinde başarıyla kullanılmakta olup bunun yaygınlaştırılması için uzun vadeli yatırımlara gereksinim bulunmaktadır. İdeal bir enerji olmasına karşın makro düzeyde ilk yatırımının büyük maliyetler göstermesi kısa ve orta dönemde uygulama güçlükleri

Page 216: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

118

yaratmaktadır. Fransa’nın Pirene’lerde yarattığı türden santraller dahi henüz teknolojik sorunlarını tam olarak giderememiş durumdadırlar.

Nükleer enerji, fosil kaynaklarından enerji üreten santraller gibi gaz emisyonlarına neden olmasa da, çevresel riskler oluşturmaktadır. Sistem ve işletme arızaları geniş alanların radyoaktif kirlenmesine dolayısıyla yüksek maliyetli zararlara sebep olabilmektedirler. Atıkların radyoaktifliğinin binlerce yıl devam etmesinden dolayı tesislerin zararlarının giderilmesinin oldukça güç olduğu da bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

Çevresel sorunların dışında, nükleer endüstrinin en önemli sorunu maliyetidir. 2000’li yıllarda ABD nükleer santrallerinin yaklaşık % 40'ı kısa dönem pazar fiyatının üstünde güç üretmişlerdir. Sonuçta bu ülke toplam nükleer kapasitesinin % 37’sini ortaya çıkan daha ucuz enerjilerle rekabet edemeyeceği için kapatma yoluna gitmektedir. Bu santrallerin enerji üretimi günümüzde artık pahalı enerji türüne girmektedir. Almanya son yıllarda, zaman içinde tüm nükleer reaktörlerini kapatmaya karar vermiştir. Fakat önemli olan bu işlem için kaç yıl gerekeceğidir. Ancak teknik ve finansal kaynaklar nedeni ile tesislerini kapatma kararını 20-25 yıldan önce uygulayamamaktadır. Bu durumlar uzun yıllar tartışılan Nükleer Enerji konusunun alternatif enerjilerin ortaya çıkması nedeni ile artık giderek gündem dışı kalmasının açıklayıcı nedeni olmaktadır.

Elektrik Enerjisi

Elektrik enerjisi üretim, dağıtım ve tesislerin yapılması TEK adı altında faaliyet göstermekte iken TEK’in sonraki yıllarda dağıtım, üretim, işletme, pazarlama, iletim gibi farklı konularda ayrı genel müdürlükler haline getirilmiş olması koordinasyonu güçleştirmektedir. Özelleştirme kapsamında olunmasının gerekçe olarak ortaya koyduğu bu olay aynı zamanda pazarlama kolaylığı sağlamayı amaçlamaktadır.

Strateji planlama alanı açısından da aynı durum söz konusu olup, aynı mekanda 2003 yılı itibarıyla dört ayrı şirket bulunmaktadır. 12.08.1993 yılında TEAŞ ve TEDAŞ kurulmuştur. Elektrik Piyasası Kanunu ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi sonucunda bir dikey bütünleşik Şirket olan TEAŞ, EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ olarak üçe bölünmüştür. Bunlar sırasıyla Üretim, İletim ve Pazarlama/Ticaret işlevlerini ayrı olarak yürütmektedirler.

TEDAŞ, elektrik dağıtımını üstlenmiş bir kurumdur ve İzmir ili bazında 2003 yılı itibarıyla kişi başı 1 kwh maliyeti son beş yıl ortalaması olarak 28.183.179 TL. civarındadır. 2002 yılı itibarıyla işletme maliyeti 13.449.534 TL.’dir. Bu değerin oluşmasında tabiatıyla elektrik üretimi yanında işletime maliyetini oluşturan diğer giderler de yer almaktadır. Elektrik enerjisinin abone başına üretim maliyeti 2002 yılı için 4.944 TL olarak belirlenmektedir. Bu değer son beş yıl ortalaması alındığında 5.200 TL olarak görülmektedir. Dolayısıyla abonelere yansıyan değerin indirilmesi için işletme masraflarıyla kaçak kullanımların da önüne geçilmesi gerekmektedir.

Page 217: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

119

1996 yılından 2002 yılına kadar TEDAŞ’a ayrılan ödenek ve harcamaların oransal dağılımı genelde ödeneklerin büyük bir kısmının tahsis edildiğini ortaya koymaktadır. Bu değerler 1996’da % 65, 1997 ‘de %57. 1998’de %74, 1999 ‘da % 71, 2000’de % 82 ve 2001 ‘de % 81’dir. 2002 yılı ödeneğinden dağıtım, şebeke tesisi ve diğer yatırımlar için talep ettiği oranın ilk altı ayda % 40.07’sini harcanma kalemi olarak alabilmiştir. Ancak bu oranın farklı kalemlerdeki dağılımına bakıldığında gerçekleşen yatırımların kırsal kesim tesislerine % 1.52 ve dağıtım tesislerinde de % 3.12 gibi düşük oranlarda verildiği görülmektedir. Bu ise şehir şebekelerinin öncelik kazandığını, kırsal alanın göreli olarak ihmal edildiğini göstermektedir. Türkiye toplamında İzmir’in il bazında aldığı ödenek, toplamda 81 il arasında sondan 6’nın yukarısına çıkamamış durumdadır. İzmir’in her yıl ortalama 110-140 bin kişi arttığı ve bunun yaklaşık yarısının göç ile geldiği bilindiğinden her yıl İzmir’e normal ödeneğinden ayrı olarak bu değerler de hesap edilerek ek bir ödenek verilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde yatırımlarda geç kalınacaktır.

Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam elektrik tüketimi 7.820.137.194 kwh olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen elektrik tüketimi ise 2,68 kwh/kişi olup, İzmir, tüketimi sıralamasında il bazında, Türkiye’de 7. sırada yer almaktadır. Kişi başına elektrik tüketimi incelendiğinde, Türkiye için bu değer ortalama 1,43, Ege Bölgesi için ise 1,77 kwh/kişi’dir. Bu oranın Türkiye ve Ege Bölgesi ortalamasına kıyasla daha yüksek olması sanayi tesislerinin ve sanayide kullanılan elektrik enerjisinin yoğunluğu ile ilgilidir.

Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam 1.562.546 elektrik abonesi bulunmaktadır. Bu abonelerin %82’sini (1.281.048) meskenler, % 12,7’sini (198.703) ticarethaneler, % 1.5’ini (23.882) şantiyeler, % 2,1’ini (33.355) tarımsal sulama, % 1,1’ini (17.820) sanayi tesisleri oluşturmaktadır.

Son iki yıl verilerine göre tüketilen elektrik enerjisinin büyük bir kısmı (%50) sanayi tarafından kullanılmakta, bunu meskenlerde kullanılan enerji (%21) takip etmektedir. Sanayide kullanılan enerjinin miktarı, % 50,3 olan Türkiye ortalamasına ve % 53 olan Ege Bölgesi ortalamasına yakın değerlerdir. Benzer bir kıyaslama ticaret ve tarımsal sulama açısından yapıldığında bu değerlerin Türkiye ve Ege Bölgesi değerlerine göre düşük kaldığı görülmektedir. Bu durum, sanayinin il ekonomisinin sektörel yapısı içindeki ağırlığını göstermektedir.

Tablo 6.100 Abone Gruplarına Göre Abone Sayıları ve Tüketimler (2002 yılı)

Abone Grubu Adedi % Tüketim (kwh) % Resmi daire 2990 0,2 216.000.665 2,7 Belediyeler 1874 0,1 43.193.196 0,5

Kitler 576 - 13.523.718 0,2 Sanayi 17.820 1,2 3.902.065.636 50

Page 218: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

120

Ticarethane 198.703 12,7 695.223.837 8,9

Mesken 1.281.048 82 1.653.192.343 21 Şantiye 41.136 1.5 298.832.396 3.8

Hayır Kurumu 630 0,1 6.338.014 0,1 Muhtelif 1.668 0,1 368.474.729 4,7 Tarımsal Sulama 33.355 2,1 244.768.476 3,1

Toplam 1.562.546 100 7.820.137.194* 100 *Bu değere, genel aydınlatma, iç tüketim, kaçak ve okunamayan değeri olan 378.524.184 kwh dahildir.

Sanayinin elektrik enerjisi talebinin yüksekliği bu değerlerden anlaşılmaktadır. Bugün inşaatı devam eden organize sanayi bölgeleri ile birlikte, 4000 olan işletme sayısının 10.000’e ulaştığı ve 2010 yılında 14 milyar kwh elektriğin sadece organize sanayi bölgelerine aktarılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu ise 2000 yılı itibariyle yaklaşık 9 milyar kwh olan elektrik enerjisi tüketiminin, 2010 yılında yaklaşık olarak 30 milyar kwh olacağı anlamı taşımaktadır.

İzmir ili dahilinde TEDAŞ’ta, personel sayısına düşen abone 1997 yılında 1.713 personele 1.206.000 iken, 2002 yılında 1.562.546 aboneye 1.283 personel hizmet verir duruma gelinmiştir. Sonuç olarak TEDAŞ’ın bir personeli 1.217 aboneye hizmet vermektedir. Tahsilat oranlarında ise tahakkuk eden meblağların tümünün toplanmasında zaman zaman güçlükler olmasına rağmen 2001 yılı itibarıyla tahakkuk eden tutarın % 95.81’i toplanmıştır. 2002 yılı değerleri olarak bu oran % 94.47’dir. Fatura tutarları itibarıyla en fazla ödeme yapmayan grup konutlardır. Ödenmeyen fatura tutarı olarak konutlar toplam açığın %26’sını oluşturmaktadırlar. Resmi dairelerin % 16 ve ticarethanelerin de % 15’i tahakkuk eden faturalarını zamanında ödememişlerdir. Bu bedellerin tahsilatı için son aşama olan enerjisi kesilerek tahsilat, toplam gecikeli tahsilatın % 14.17’sidir.

Dağıtım şebekesine verilen enerji ile satılan enerji arasındaki fark‘kayıp-kaçak ‘olarak isimlendirilmektedir.gerçekte kayıp ve kaçak birbirinden tamamen farklı kavramlardır.Dünya standartlarına göre yüzde 7 kaybın normal sayıldığı elektrik kayıp-kaçak oranı İzmir'de 2002 yılı ilk altı itibariyle % 11.4’tür. Bu oran kaçak kullanımın oldukça yüksek olduğu İstanbul’a ve Türkiye ortalamasına (% 20.16) göre oldukça düşüktür. Ancak bu değerin 2001 yılında 8,42 olduğu göz önüne alınarak bir artışın söz konusu olduğu ve bu konuda önlem alınması gerektiği söylenebilir. Bununla beraber 2002 yılı sonu itibarıyla İzmir’de kayıp- kaçak oranı % 7.66 olmuştur. İlk altı ay değerin yüksek olmasının nedeni tarım sulamalarında özellikle yaz ayları aşırı elektrik tüketiminin olmasından kaynaklanmaktadır. Kurumun İzmir için 2003 yılında hedeflediği kaçak oranı %7’dir.

Stratejik Alt Yöreler Bazında Elektrik Tüketimi

İzmir Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde; konut alanlarının yoğun biçimde bulunduğu Bornova, Buca, Gaziemir, Karşıyaka ve Narlıdere’de enerji tüketimi konut

Page 219: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

121

ağırlıklı olup, toplam enerji tüketimi içinde konutların payı % 70’ler düzeyindedir. Merkez alanı olan Konak bölgesinde ise % 35’i bulan ticari elektrik tüketimi nedeniyle, konutların toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 52’ler düzeyinde kalmıştır. Balçova bölgesinde tarımsal sulama amaçlı elektrik tüketimi nedeniyle konutların toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 39 olup bu değer alt yöre içindeki en düşük orandır.

Bakırçay strateji alt yöresinde yer alan Dikili ve Kınık ilçelerinde, İzmir’e yakın diğer ilçelere göre sanayi gelişiminin daha az olması, konut ve hizmetler ağırlıklı bir gelişme göstermeleri, enerji miktarının yaklaşık % 80’inin konutlarda tüketilmesi ile sonuçlanmaktadır. Bergama’da ise bu oran % 77’ye kadar inmektedir.

Elektrik tüketiminin en yüksek olduğu ilçe sanayinin yoğunluğu nedeniyle, Gediz stratejik alt yöresinin odağı olan Aliağa’dır. Strateji planlama alanında toplam elektrik tüketiminin yarısından fazlası (2.519.404.234 kwh/yıl) Aliağa’da gerçekleşmektedir. Yine Aliağa’da toplam enerji tüketiminin sadece % 2’sinin konutlarda kullanılıyor olması bu sanayinin yoğunluğunu ortaya koyan çarpıcı bir değerdir. Menemen’de ise Aliağa kadar baskın olmasa da enerji tüketiminde sanayinin önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Toplam enerjinin % 40’ı sanayide, %44’ü konutlarda kullanılmaktadır. Yine bu alt yörede yer alan Foça ilçesinde ise konut dışı tüketim oranı % 64’ler düzeyinde olup, bu oranın yüksekliği ilçe ekonomisinin turizme dayalı yapısıyla ilgilidir.

Gediz Nif stratejik alt yöresi sanayi ve tarımın sektörel olarak dengeli bir gelişim göstermekte; sanayinin gelişimi, toplam elektrik tüketimi içinde konut dışı kullanımların payının % 55’ler seviyesine ulaşmasına neden olmaktadır.

Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde yer alan Menderes, Torbalı, Selçuk üstlendikleri farklı rollere göre enerji tüketimi açısından da farklılıklar göstermektedir. Menderes’te konut, Torbalı’da sanayi, Selçuk’ta ise turizm sektörü enerji tüketiminin Menderes’te konut ağırlıklı (% 69 konut), Torbalı’da konut dışı ağırlıklı olması (% 85 konut dışı), Selçuk’ta ise konut ve konut-dışı kullanım oranlarının birbirine yakın değerler taşıması (% 45 konut ve % 55 konut dışı) ile sonuçlanmıştır.

Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresindeki Bayındır ve Ödemiş’in kuzey çeperde yer alan ilçelere benzer olarak büyük oranda konut ağırlıklı enerji tüketimine sahip olduğu görülmektedir. Bu oran % 85’in üzerindedir. (Bayındır’da %98,5, Ödemiş’te % 87 konut dışı) Beydağ ve Kiraz’da ise ekonomik gelişme sorunları nedeniyle tüketilen enerji miktarı düşük olup, bunların konut ve konut dışı kullanımlara benzer oranlarda dağıldığı görülmektedir. (Beydağ’da % 58 konut, % 42 konut dışı, Kiraz’da % 38 konut, % 62 konut dışı) Konutlarda tüketilen enerjinin azlığı, mevcut sanayi tesislerinin de azlığına rağmen böyle bir dağılımı ortaya çıkarmıştır.

Yarımada strateji alt yörelerinde Çeşme, Karaburun ve Seferihisar ilçelerinde ağırlıklı olarak enerjinin konutlarda tüketildiği görülmektedir. Bu oran % 90

Page 220: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

122

değerini aşmaktadır. Bu bölgelerde de ekonominin ağırlıklı olarak tarım ve hizmetler sektörlerine dayanması böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştır. Yörede, Urla’da da yine konuttaki enerji kullanım oranı yüksektir, ancak İzmir’e yakınlığı nedeniyle bölgedeki diğer ilçelerden daha yüksek bir oranda konut dışı enerji kullanımına sahiptir. Bu yerleşmede toplam enerjinin % 72’si konutlarda tüketilmektedir.

İzmir Büyükşehir Bütünü dışında kalan bu alanlarda genelde enerji sorunu bulunmamakta olup, ortaya çıkan enerji noksanı da enterkonnekte sistemle konnekte olan uluslararası sistemlerden sağlanmaktadır. Bununla beraber dağıtım esasına göre, Ödemiş Kaymakçı, Selçuk, Torbalı Pancar-Tekeli ve Dikili’ye kısa dönem içinde 154/34,5 kw’lık trafolar gerekmektedir. Bunun dışında, alanda Büyükşehir de dahil olmak üzere daha uzun vadeli projeksiyonlar yapılmamakta, talebe göre cevap verilmektedir.

Strateji planlama alanında büyük ölçekli ve yüksek kapasiteli elektrik üretim tesisi bulunmamakta olup, Ege Bölgesinde bulunan termik santraller ise Türkiye termik enerji üretiminin yaklaşık 1/5’ini üretmektedir.

Strateji planlama alanında termik santraller dışında özel kuruluşlara ait enerji üretim santralleri ve organize sanayi bölgelerine ait elektrik üretim üniteleri bulunmaktadır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi ve İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi kendi elektriğini ATAER isimli santralinde üretmekte, ihtiyacı olduğunda ana şebekeden takviye almakta ve fazlasını ise satmaktadır. Ancak Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin sattığı enerjinin değerinin yüksek olması nedeniyle TEDAŞ tarafından cazip bulunmamaktadır.

İzmir Büyükşehir Bütünü içinde 1985 yılında Fransız EDF şirketine yaptırılmış olan master plan 2005 yılını hedeflemiştir. Bu plan dahilinde yer alması gereken 22 adet trafo merkezinden 13 tanesi yapılmış ve birisi de ihale aşamasındadır. Geriye kalan 8 trafo merkezi yapılmamıştır. Bunlar mekansal olarak; Gaziemir Kartal, Gürçeşme, Fuar, Boğaziçi, Altındağ, Atatürk Mahallesi, Alsancak eski termik santralı ve Eşrefpaşa’dır. Aralarından Eşrefpaşa’nın gerçekleşmemesi durumunda mevcut tesislerin yeterli olmasından ötürü sorun yaşanmayacaktır. 154 kw’lik olan bu trafo merkezlerinden Hilal, Buca, Bostanlı, Üniversite, Güzelyalı, Bozyaka, Hatay, Karabağlar, Ilıca, Karşıyaka, Bahribaba, Şemikler ve EBSO olmak üzere 13 adet trafo merkezi faal olup, 11'i % 100 yüklü olarak çalışmaktadır. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Bütünü içinde TEİAŞ tarafından tam kapasite çalışan trafoların güç artışlarının acilen yapılması gerekmektedir.

2003 yılı yatırım programı içinde TEDAŞ’a göre yer alması gerekli olan ve de gerçekleşmesinin lüzumu bulunan trafoların tesis edilecek yerleri; Alsancak eski termik santralı, Balçova Dokuz Eylül Hastanesi, Atatürk Mahallesi, Altındağ ve Gaziemir Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ)’dir. Mevcut sistemlerde süreklilik içinde yapılan ölçümler sonucunda ortaya çıkan yük analizleri söz konusu trafoların tesisini gerekli kılmaktadır. Bu trafoların bulunduğu alanlarda enerji tüketiminde görülen artış

Page 221: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

123

nedeniyle gereklilik ortaya çıkmıştır ve kurulacak trafoların 154 kw geriliminde olması planlanmıştır.

2005 yılında kadar planlanmış olan İzmir mastır planının yenilenmesi için halihazırda çalışmalar başlatılmış durumdadır. Ancak bu çalışmaların sağlıklı bir tarzda yürütülmesi için Belediye ile sıkı bir koordinasyon içinde çalışılması gerekmektedir. Trafo yerlerinin planlanması için Nazım Plan kararlarına göre yoğunluklar bulunarak trafo güçleri bu değerlere göre verileceğinden, yapılmış olan planların zaman içinde değişmemesi, diğer deyimiyle yoğunluklarının arttırılmaması gerekmektedir. Zira ana trafo yerleri ihtiyaca göre planlanmaktadır.

İzmir’de Elektrik dağıtımının özelleştirilmesine yönelik girişimler 1991 yılında hükümetin görev süresinin bitmesine on gün kala ihalesiz olarak Senkom A.Ş. görevlendirilmesiyle başlamıştır. Ancak anlaşmazlıklar sonucunda 1996 yılında ihale iptal edilmiş, daha sonra konuya ilişkin davalar sürerken Nisan 1997 tarihinde İzmir ve Manisa Belediyeleri dahil 15 şirketi toplayan İzmaş kurulmuş,yeniden yapılan ihalede 7.000 ortaklı İzmaş ,dağıtım işine talip olan Süzer Holding ile karşı karşıya kalmış ve sonuçta iki kuruluş GEDAŞ adı altında birleştirilmiştir. 30 yıllık elektrik dağıtım ihalesini kazanan GEDAŞ’a Senkom A.Ş. ve Elektrik Mühendisleri Odasının açtığı dava sonucunda Ekim 1998 yılında GEDAŞ’ın işletmeyi almasına yönelik Bakanlar Kurulu Kararı, Danıştay tarafından iptal edilmiştir. İzmir-Manisa Bölgesi Elektrik dağıtım işletilme hakları bu nedenle sürüncemede kalmıştır. İçinde bulunduğumuz yıla gelindiğinde dağıtım bölgeleri değişmiş, İzmir dağıtım bölgesi Ülkedeki 19 dağıtım bölgesi ile birlikte yeniden özelleştirme kapsamına alınmıştır. (Özelleştirme Yüksek Kurulunun 30.05.2003 tarihli kararı ile) Geçen 10 yılda, özelleştirilme beklentisi ile bu konudaki yatırımlar askıya alınmıştır. 2003 yılında İzmir'de yer alacak elektrik enerjisi yatırımları için talep edilen miktarın ancak dörtte biri tahsis edilmiştir.

İzmir Büyükşehir Bütünü için 2005 yılı hedeflenerek yapılmış bulunan mastır planın devamı olarak ele alınan yeni mastır proje, SCADA adı altında (tesis elemanlarının durumlarını sürekli izleme, bilgi toplama ve uzaktan kumanda işlevlerini yerine getirme) şebeke modernizasyonu, otomasyon projeleri, yer altı kablo sistemlerinin yapımına devam edilmesi, kırsal bölgelerdeki dağıtım hatlarının yenilenmesi ve ekonomik ömrünü doldurmuş şebekelerin ıslahını kapsamaktadır.

Ancak bu projeleri de içeren ve 1996 yılına ait İzmir ili yatırım projeleri arasında yer alan-1997,1998 yıllarında bitmesi planlanan kamu yatırımlarının çoğu -özellikle bağlı ilçelerdeki şebeke tevsii yatırım projeleri- bu gün hala devam etmektedir. Ülke ekonomisindeki ağırlığı sürekli artan İzmir’de, uzun süredir gündemde olan ancak gerçekleşemeyen özelleştirme çabaları nedeniyle iletim ve dağıtım hatları ile ilgili yatırımlar yeterli düzeyde gerçekleştirilememekte, dolayısıyla başta sanayi ve turizm sektörleri olmak üzere bölge gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Dağıtım şebekelerinin daha verimli çalışması, gecikmiş yenileme yatırımlarının yapılması, dağıtım şebekelerinin daha rasyonel işletilmesini gerekli kılmaktadır.

Page 222: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

124

İzmir içinde en fazla enerjinin tüketildiği aylar ülke geneline oranla ters bir durum arz etmekte ve yaz ayları baskın çıkmaktadır. Bunun nedeni ise yaz aylarında tarım sulamasında yer altı suyu kullanımı ve diğer sulama çeşitleri için enerji kullanılması olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu konuda K. Menderes Ovasının tüketimi en başta gelmektedir. Sulama tesislerinin tamamlanmasıyla bu değerlerin oranlarında azalma olacaktır.

Elektrik talebi için makro seviyede belirgin bir yatırım programının olmayışı ve parçalı durum arz edenlerin de her türlü talebe cevap verme durumunda olunmasıyla bozulduğu bilinmektedir. Elektrik enerjisi “talep neredeyse oraya gider” felsefesi içinde belirli bir strateji edinememiştir. Diğer taraftan dağıtım yatırımlarında en önemli konu trafo merkezleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu trafoların yapımında Belediyelerle birlikte hareket edilmenin yanında mali problemlerin de çözülmesi gerekmektedir. Belediyelerin trafo yeri vermesi gereklidir. Her trafo yeri için kamulaştırma sorunlarını ortaya çıkması süreçleri uzatmakta ve maliyeti arttırmaktadır. Yer altına trafo yapımı özellikle son yıllarda talep edilen bir yaklaşım olarak görülmektedir. Bu konuda da maliyet önemli bir husus olarak ortaya çıkmakta ve halihazırda bu tekniği yurt dışından almamız nedeniyle dışa bağımlı bir durumda kalınmaktadır. Dolayısıyla zorunlu durumlarda kalınmadıkça gerekli tekniğe sahip oluncaya dek bu tür yatırımlardan kaçınılması gerekmektedir.

İzmir Büyükşehir Bütünü içinde yer alan ana trafo yapılarının dağıtımında gözetilmesi gereken diğer önemli bir husus da trafoların yerleşeceği alanların bulunması olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planlarında bu tür alanların ayrılmasının gerekliliği bu alanların açık tipte yapılacaksa 25 dönüme kadar yer ihtiyacının olmasından dolayı daha net anlaşılmaktadır. Bu tür açık trafoların yanında aynı işlevi gören gaz izoleli sistemler de bulunmaktadır. Bu tür trafolar için tek katlı olduğu takdirde 1000 m2 kadar bir alan yeterli olmakta hatta buları iki veya üç katlı yapacak olursak 500 m2’lik bir alanın yeteceği de belirlenmektedir. Aradaki fark gazlı sistemlerin daha güvenli olduğu ve hava şartlarından etkilenmediği üzerinedir. Örneğin; yıldırım düşmesi vb. durumlarında büyük cereyan kesintileriyle karşılaşılmaktadır. İki tarz arasında maliyet farkının 5-6 misli bir değerde seyretmesi, yapılabilirlik konusunda arazi rantının yüksek olduğu alanlarda tercih edilme sebebi olarak ortaya çıkmaktadır.

Rüzgar Enerjisi

Dünyada rüzgar enerjisi teknolojisinin hızla ilerlediği bilindiğine göre Ülkemizde de bu konuda çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Kurulacak jeneratörlerin ortalama ömrünün tipine göre 20-60 yıl arasında olduğu belirlenmektedir. Pervanelerin ömrü ise 20-25 yıl arasındadır ve eskidiğinde değiştirilmeleri mümkündür. Planlama çalışmalarının bu veriler ışığında yapılması gerekmektedir. Konuya ilişkin araştırmaların ve de yatırımların son beş yılda gerçekleştiği ve yaygınlaştığı görülmektedir. Bir endüstri haline gelmiş olan bu üretimde Avrupa 2010 yılına kadar 40.000 MW rüzgar enerji

Page 223: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

125

kapasitesi kurmak üzere bir hedef koymuştur. Yenilenebilir Enerji Kaynakları için hazırlanmış olan “Beyaz Rapor" da yapılan değerlendirmelere göre üretim 2020 yılında 100.000 MW kapasitesine çıkacaktır. Alansal olarak 20 tribünden oluşan bir santralın kapladığı alanın, ki bu kesimlere rüzgar çiftliği adı verilmektedir, yaklaşık 1 km2’lik bir alan kapladığı düşünülürse ve de tarım alanlarında kuruldukları takdirde çiftçilik faaliyetleri tribünlerin hemen altında yapılabileceğinden ötürü tarım alanlarında da bir kayıpla karşılaşılmaması olumlu bir yön olarak belirmektedir. Ayrıca rüzgar çiftliği, bulunduğu alanın sadece % 1'ini aktif olarak kullanır. Tribünler ekonomik ömürlerini tamamladıklarında kolayca sökülebilmekte ve bulundukları alan eskiden kullanıldığı hale dönüştürülebilmektedir. Tribünlerin sökülmesinin maliyeti de genelde arta kalan parçaların parasal değeri ile karşılanabilmektedir. Günümüzde elde edilen enerjinin maliyeti Avrupa Birliği ülkelerinde 5-8 ECU dolaylarında olmaktayken ilerleyen yıllarda bunun daha alt seviyelere inmesi görülecektir. Bunun dışında enerji üretiminin istihdam potansiyeli düşük alanlarda yer alma olasılığının yüksek olması bu yörelere istihdam sağlayacağından önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Konuda en fazla ilerlemiş görülen Danimarka bu alanda 8.500-9.000 kişiye iş imkanı sağlamaktadır Bu sayı tüm Avrupa değerlendirmeye alındığında 20.000 kişiyi aşmaktadır.

Genelde bir rüzgar tribünü üç dört ay içerisinde imalatında kullanılan miktarda enerjiyi üretebilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere 20 tribünden oluşan bir rüzgar çiftliği 6.500 ila 10.000 arasında evin elektrik gereksinimini karşılayabilmektedir. Ayrıca kıyaslandığında tribün pervanelerinin çıkardığı gürültü kirliliği diğer gürültülü araçlarla karşılaştırıldığında en alt sevide görülmektedir. Tribünlerde ortalama 100 metrelik bir mesafede oturulduğu takdirde gürültü kirliliği ile karşılaşılmaz.

Türkiye’nin rüzgar enerjisi etütleri genel anlamda ülkenin tüm ihtiyacını karşılayacak potansiyele sahip olunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkenin bu açıdan ihtiyacı olan teknik potansiyel 83.000 MW’dır ve bunun gerçekleşmesi için gerekli altyapı ivedilikle planlanmalıdır. Bu konuda kurulmuş olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) isimli organizasyonun faaliyete geçmesinden sonra yatırımcılar ve imalatçılar daha bilimsel seviyede bir araya gelme imkanı buldular

Son yıllarda, Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresinin (EİEİ) çalışmalara katılımı sonrası Türkiye'deki rüzgar enerjisi potansiyeli hızla gelişim gösterdi. Bu kapsamda incelemeye alınan 40 civarında projeden İzmir için önem arz edenler aşağıda verilmektedir.

Tablo 6.101 Rüzgar Enerjisi Projelerinden İzmir İçin Önem Arz Edenler

Projenin Adı Başvuran Firma Bulunduğu Yer Güç MW

Çeşme-Alaçatı Rüzgar Santralı ARES A.Ş. İzmir-Çeşme-Alaçatı 7.2 Kocadağ Rüzgar Santralı AS MAKİNSAN İzmir-Çeşme-Kocadağ 50.4 Çeşme Rüzgar Santralı PROKON İzmir-Çeşme 12

Page 224: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

126

Karaburun Rüzgar Santralı ATLANTİS TİCARET İzmir-Karaburun 22.5 Mazıdağı Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. İzmir-Çeşme-Alaçatı 39

Hacıömerli Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. İzmir-Hacıömerli 45 Kocadağ Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. İzmir-Çeşme-Kocadağ 26.2 Yaylaköy Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. İzmir-Karaburun 15 Mazıdağı-2 Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. İzmir-Çeşme 90

Mazıdağı-3 Rüzgar Santralı YAPISAN LTD. İzmir-Çeşme 39.6

Çeres (Çeşme) Rüzgar Santralı INTERWIND LTD. Çeşme 37.8 Seyitali Rüzgar Santralı DERİN LTD. Aliağa 51 Güzelyer Rüzgar Santralı ENDA Enerji Üretim A.Ş. Çeşme 50.4 Yenişakran Rüzgar Santralı YAPISAN İNŞAAT LTD. Aliağa-Bahçedere 54

Türkiye'de rüzgar enerjisinin mevcut gücünün geliştirilmesinde ve kullanılmasında iyi organize olunmuş kurumsal bir yapıya sahip olunması gerekmektedir. Bu nedenle konuda önemli bir yere sahip Ege kıyıları arasındaki İzmir sahillerindeki potansiyellerin değerlendirilmesi açısından uyumlu yönetmeliklerin de çıkarılması gerekmektedir. Bu aşamada en önemli sorun kurumsal yapının halihazırda iyi organize olamamış olması olarak görülmektedir. Halbuki bu sistem dahilinde Türkiye genelinde kurulu kapasite 2000 yılına 400 MW, iken 2003 yılında 1.400 MW olması planlanmaktadır. 2010 yılındaysa bu güç 10.000 MW olarak kurulu kapasite olarak görülecektir. Ancak bu değerlere ulaşmak için bürokratik uygulamaların daha yapıcı ve organize olması gerekmektedir. Şartların uyumlu gitmesi durumunda 2020 yılında 20.000 MW’ye ulaşılması hedeflenmektedir.

Potansiyeli yüksek İzmir piyasasına girmek için pek çok firmanın girişimde bulunduğu yukarıdaki tablodan anlaşılmaktadır. Ayrıca alt yapı ve teknik araç gereçleri yapacak kapasitede imkanlara sahip olunması giderek bu sanayi kolunun araç ve gereçleri açısından ithalata bağlı olunmayacağını da göstermektedir. Bu temiz işgücünün yaratacağı istihdamın da Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi verilerine göre 1 MW başına 20 kişi olduğu hesaplanmış olduğu varsayımıyla hareket edilecek olursa, 2010 yılında Ülkede sadece bu işkoluna uygun olarak 20.000 kişinin iş bulma imkanı ortaya çıkacaktır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik kapasitesi öngörümüne göre Ülkede 2010 yılında kurulu kapasitesinin 6.500 olacağı varsayımından hareketle Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi (YEKAB) Kurulu güç hedefleri esas alınarak kurulu kapasitenin rüzgar payını % 15.38 olarak vermektedir. 2020 yılı hedeflerine göre Türkiye elektrik enerjisi üretiminin % 18’i kadarını rüzgar çiftliklerinden karşılayabilecek duruma gelebilecektir.

Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere İzmir’de faaliyete geçmek için girişimde bulunan yatırımcıların oluşturacağı enerji miktarı 540 MW tutarındadır. Orta vadede gerçekleştirilmesi hedeflenen bu yatırımların sonuçlanması ile yukarıda

Page 225: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

127

belirtilen enerji miktarı enterkonnekte sisteme dahil olacak ve bu sayede önümüzdeki on yıllık periyot içinde 10.800 kişiye iş imkanı sağlanmış olacaktır.

Özellikle Çeşme ve Karaburun yörelerindeki yüksek potansiyelin değerlendirilmesiyle yörenin işgücü açısından gelişiminde ivme kazanacağı hesaplanmalıdır. Daha ziyade Karaburun’un iş sahası ve işgücü açısından sorunlarla karşılaşmasına rağmen, kısmi de olsa orta vadede yatırımlar açısından çekiciliği söz konusudur.

Çeşme ve Karaburun dışında Aliağa da rüzgar potansiyeli açısından olumlu alanlar olarak görülmekle beraber yapılan meteorolojik gözlemler bu alanlara Urla ve Foça’nın da eklenmesini gerekli kılmaktadır.

Bu konuda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na üretim lisansı için başvuruda bulunan ve başvuruları inceleme ve değerlendirmeye alınanlar arasında İzmir’e yönelik olanlarsa aşağıda verilmektedir. (Güncelleştirme: 12.06.2003). Sıralamada ilk verilen tesisi kurma talebinde bulunan tüzel kişi, ikinci olarak tesisin yeri, kurulu güç ve son olarak da değerlendirmeye alınış tarihi verilmektedir. Görüleceği üzere çok sayıda girişimcinin bu konuda talebi bulunmaktadır.

• ABK Enerji Üretmek Projelerini Geliştirme İnşaat Turizm Nakliyat San ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (Ovacık-Kaklıktepe-Merdivenlitepe-Çobantepe)16 MW 05/06/2003 • Şınlak Makine Tic. ve San. A.Ş. İzmir-Urla (Ovacık-Araplardağı) 15 MW 30.04.2003 • İnnores Elektrik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmir-Aliağa (Yuntdağı-Balaban-Koyuneli-Korutepe)41,25 MW 28.04.2003 • Güç Birliği Holding A.Ş. İzmir-Mordoğan (Kocabağ-Bitiktepe-Düzlendağı)2,55 MW 19.02.2003 • As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti. İzmir-Çeşme (Kocadağ-Kışlatepe-Dinlenceüstütepe-Yağcılardağı) 50,4MW 17.02.2003 • Akın Holding A.Ş. İzmir-Aliağa (Kızıltepeköyü-Palamutlutepe) 30 MW 05.02.2003 • Ayen Enerji A.Ş. İzmir-Karaburun(Bitiktepe-Değirmendağı-Düzlendağı-Mordoğan)30,75MW 06.02.2003 • Yapısan Enerji Üretim İletim Dağıtım ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (Zeytineli Köyü) • Güç Birliği Holding A.Ş. İzmir-Foça(Yenibağarası-Değirmentepe-Malatepe-Bucaktepeleri) 29,75MW 30.01.2003 • Güç birliği Holding A.Ş. İzmir-Çeşme (Korankadağı- Kokarlimanı-Beşgöltepe- Kırandağı) 29,75MW 30.01.2003 • Güç birliği Holding A.Ş.

Page 226: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

128

İzmir-Karaburun (Yaylaköy)1,7 MW 30.01.2003 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Karaburun (Aşağıovacık-Yellicebelendağı-Yenicepınar) 13,8 MW 17.01.2003 • EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmir-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılık Tepeleri-Yaylaköy) 47,7MW 22.01.2003 -EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmir-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler -Yaylacık-Tekkeköy) 64,8 MW 22.01.2003 • Lodos Enerji İnş. Elektronik Turizm İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmir-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılıktepe-Yaylaköy) 249,3MW 22.01.2003 • Ak-En Akhisar Temiz Enerji Üretim San. Tic. A.Ş. İzmir-Kemalpaşa(Üçkuyulartepe-Bozburuntepe-Beşpınar-Çatal) 66,7MW 23.01.2003 Cer Metal San. ve Tic. A.Ş İzmir-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler-Y.-Yaylacık-Y.-Tekkeköy) 30MW 15.01.2003 • MAGE Madencilik ve Elektromekanik San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Karaburun (Yaylaköy-Kargılık Tepeleri-Değirmentepe-Bozköy) 15MW 15.01.2003 • Enerji İşletmeleri İnşaat Turizm Yatırım A.Ş. İzmir-Çeşme (Çeşmekaradağ-Çiftlikköyü)16,25 MW 13.01.2003 • İnci Holding A.Ş. İzmir Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe) 7,5 MW 13.01.2003 • Ayen Enerji A.Ş. İzmir Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)24 MW13.01.2003 • Üçgen İnşaat ve Tic. A.Ş. İzmir Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)14,45 1 MW 0.01.2003 • SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti. İzmir-Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)19 MW 07.01.2003 • As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti. İzmir-Aliağa (Çakmaklı-Horozgediği-Pınartepe)10,8 MW 27.12.2002 • As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti. İzmir-Aliağa (Karpuzculardağı-Mangırtepe)13,5 MW 27.12.2002 • Güç birliği Holding A.Ş. İzmir-Ulucak (Hatundere Köyü-Karahasandağı-Ayıkayası)15 MW 18.12.2002 • Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (Böğürtlentepe-Dümbelekdağı)40,5 MW 18.12.2002 • Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)90 MW 18.12.2002 • Doruk Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)30 MW 18.12.2002 • Alp Turizm İnşaat Enerji Ticaret Ltd. Şti.

Page 227: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

129

İzmir-Karaburun (Haseki-Sarpıncık-Kızılcadağ)32,4 MW 18.12.2002 • Alp Turizm İnşaat Enerji Ticaret Ltd. Şti. İzmir-Urla (Demircili-Akçahisar-Cumaliköy-Gızıligediği)41,4 MW 18.12.2002 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (İstanbuldağı-Ilıca) 4 MW 16.12.2002 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (Güzelyertepe-Hırsıztepe-Germeyan-Reisdereköyü) 10,8 MW 16.12.2002 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Urla (Barbaros köyü-Sineklidağ-Çıtlıkdağı)13,2 MW 16.12.2002 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Çeşme (Kızılkayakaradağ-Karadağ)15,6 MW 16.12.2002 • Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Foça (Aslanburnu-Aslanburnutepe-Kartdere)6 MW 16.12.2002 • SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti. İzmir-Çeşme (Ovacık-Çobandağı-Kızılkayakaradağ-Karadağ)18 MW 11.12.2002 • Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Aliağa (Hatundereköy-Karahasandağı-Ayıkayası)30 MW 10.12.2002 • Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. İzmir-Foça (Kozbeyli-Kocamehmetler)30 MW 10.12.2002

Görüldüğü gibi sadece İzmir İl hudutları dahilinde 39 kuruluş bu sektörde faaliyet göstermek içi müracaatta bulunmuştur. Bu bize aynı zamanda yatırımın karlılık oranını belirtici bir gösterge olarak önem verilmesi gerekliliğini belirlemektedir.

Elektrik enerjisi ihtiyaç duyulan güçte biriktirilip saklanamayacağından, talebe göre tüketileceği zaman mevcut olması diğer deyimiyle üretilmesi gerektiğinden enerji ihtiyacı, enerji santrali veya santralleri devreye sokularak veya devreden çıkarılarak dengelenmektedir. Rüzgar enerjisi santralının gücüyse, rüzgarın gücünün kanatlarındaki dönen kuvvete dönüştürülerek elde edilir. Rüzgarın rotora aktardığı enerji miktarı hava yoğunluğuna, rotor yüzeyine ve rüzgar hızına bağlıdır. Şu halde hava ne kadar ağırsa, sistem rüzgardan o kadar çok enerji elde etmektedir. Soğuk havanın, sıcak havadan daha yoğun olduğu bilindiğinden yükseklik arttıkça hava basıncı ve buna bağlı olarak da hava yoğunluğu daha düşecektir. Bu doğrultuda 1999 yılından itibaren Türk De Wind Ltd. kendi adına ve ulusal ve uluslararası kuruluşlar adına Ülkemizde çok sayıda rüzgar ölçümü yapmıştır. Alman Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (DEWI) ve Yunan Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (CRES) gibi aynı alanda çalışan diğer kurumlarla da işbirliği yapmıştır. Ortaya çıkan verilerden Ege Bölgesi’nin bu alanda oldukça verimli sahalara sahip olduğu ortaya çıkmış olup, yukarıdaki liste de bunu kanıtlayıcı bir husustur. Buna göre bölgesel dağılımda İzmir potansiyellerinde en verimli aylar Kasım-Şubat ve Mayıs-Eylül aylarıdır. Ortalama rüzgar hızıysa 7.5-9 arasında değişmektedir. Gün içinde en verimli saatlerse 12.00-21.00 arasındadır. Tesis kurma gabarisinin ise 30.00 metre ve üzeri olması gerekmektedir.

Page 228: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

130

Elektrik enerjisi tüketimi öğle saatlerinde artmaya başlamakta ve 17.00’den sonra en yüksek değerlere erişmektedir, gün içerisindeki rüzgar hızı elektrik ihtiyacına paralel olarak artmaktadır. İzmir çevresinde rüzgar yönünden zengin alanların aynı zamanda turizmde de gelişmiş olduğu düşünülecek olursa bu konuya eğilmenin önemi daha da artmaktadır. Pek çok kıyı kesiminde yaz aylarındaki nüfus ve bununla birlikte de enerji ihtiyacı bu şekilde düşük maliyetle karşılanabilecektir.

Rüzgar enerjisi santralleri teknik olarak bir zorluk olmadan Türkiye çapındaki kurulu tüm enerji santralleri bileşik ağa entegre edildiği için rüzgar estiğinde ve rüzgar enerji santralleri elektrik şebekesini beslediğinde, diğer konvansiyonel enerji santralleri kısılmaktadır. Yani rüzgar elektriği üretimi, enerji üretimindeki kömür, doğal gaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarından temin edilenleri bastırmaktadır. Bu santraller yakıt tasarrufunun yanı sıra bileşik şebeke içerisinde konvansiyonel enerji santrali kapasitelerinin de yerine geçebilmektedirler.

Yukarıda belirtilen müracaatların döküm tablosunda görüldüğü üzere genelde İzmir’in kıyı kesimi rüzgar bakımından çok zengin alanlara sahiptir. Bunların bir kısmı tarım alanı da olabilmektedir ancak, tarım alanı olarak kullanılan yerlerde dahi bir rüzgar tribününün kurulması için temele yaklaşık 10 x 10 m2 alan gerekmektedir. Bu bir pilon alanından pek farklı olmadığı için tarım alanlarından bir kayıp olarak da görülmemektedir, zira toprağın tarımsal olarak kullanılmasına olumsuz bir etkide bulunulmamaktadır. Kira söz konusu olduğunda tesis başına yıllık 2.000 USD kira ödenebileceğini varsayılmaktadır. Bu değer bir çiftçi için 100 m2 tarladan alınacak en yüksek nitelikli bitkileri yetiştirse bile daha üstün bir değerdir.

2020 yılına kadar TEAŞ’ın uzun vadeli planları Türkiye’yi yeniden ithal yakıtlı enerji kaynaklarına bağımlı olma sürecine götürmektedir. Yapılan planlamalarda ithal yakıtlı enerji yakıtlarının payı % 41’den uzun vadede % 62’ye çıktığı görülmektedir. 1970 yıllarının krizleri bağımlılıkların ne gibi etkileri beraberlerinde getirdiklerini açıkça göstermişlerdir. Bu nedenle doğal enerjilerin geliştirilmesinde büyük yarar vardır. Ülkemizde 2000 yıllarına gelindiğinde üretilen elektriğin % 50 kadarı termik kaynaklarda elde edilmekteydi (ithal taşkömürü, doğal gaz ve petrol). Diğer kısımları karşılayan hidrolik enerjidense faydalanma olanağı en azından bir süre için doğal ve ekonomik sınırlara gelmiştir. İlerleyen yıllarda enerji üretiminde de büyük paylara sahip olan GAP gibi projeler ekonomik, teknik ve ekolojik sebeplerden dolayı gelecekte çok güç gerçekleşecektir. Linyit rezervlerinin de tükenme sınırlarına yaklaşması termik enerji sektörünü alternatif olarak göstermekteyse de bu durum, Ülkeyi başta doğal gaz ve taşkömürü olmak üzere fosil yakıtlı enerji kaynaklarına bağımlı kılma eğilimini ortaya çıkarmaktadır. Sonuçta milyarlarca dolar fosil yakıtlı enerji kaynaklarının ithalatı için yurtdışına çıkacaktır. Buna karşın Rüzgar Enerjisi kullanımı, termik sektörün zorla genişletilmesine karşı faydalı ve düşük maliyetli bir alternatiftir.

Bu nedenle, rüzgar enerjisi santrali işletmecisine ürettiği elektrik için asgari bir ücreti ödemeyi garanti eden yasalar çıkarılması gerekmektedir. Elektrik ihtiyacının neredeyse

Page 229: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

131

yarıdan fazlasını nükleer santrallerden elde eden Fransa bile 2001 yılında rüzgar enerjisinin önemini görmüş ve bunun teşvik edilmesi için kanunlar çıkarmış durumdadır. Diğer bir alternatif de fosil yakıtlı enerji kaynaklarının vergilendirilmesi olarak görülmektedir. Bu kaynakların oluşturduğu çevre kirliliğinin giderilmesi için enerji bedeline dahil olmayan artı bir maliyet ortaya çıkmaktadır. Bunun karşılanması için eklenecek vergi doğal kaynaklara yönelik üretime aktarıldığı takdirde elde edilecek maliyetlerle doğal enerjinin gelişimine yönelik bir fon rahat ekonomik koşullarda sağlanabilecektir.

2001 yılının Şubat ayında çıkarılmış Enerji Piyasaları Kanunu enerji fiyatlarının doğrudan devlet tarafından sübvanse edilmesini öngörmemiştir. TETAŞ bile rüzgardan elde edilen enerjinin alıcısı olabilmekte ancak, bunu sübvanse edememektedir. Bu durumda Ege kıyılarındaki elektrik dağıtım şirketleri büyük ölçüde mali dezavantaja sahip olacaklardır. Buna karşın devlet tarafından planlanacak bir tür çevre vergisini konması uyumlu orta bir yol olabilmektedir. Bu aynı zamanda Enerji Piyasası Kanununun temel fikri ile de çelişmemektedir. Sonuçta tabiatıyla Maliye tarafından toplanacak vergiler TETAŞ üzerinden rüzgar enerjisi santralı işletmecilerine geri dönebilme imkanına sahip olabilecektir. Bu durumda tabiatıyla TETAŞ enerji üreticileriyle belirli bir yıllık alım sözleşmesi yapma durumundadır. Bu durumda sanırız Enerji Piyasası Kanunu daha uyumlu bir uygulama platformu bulmuş olmaktadır.

Edinilen bilgiler TEAŞ’ın 2010 yılı elektrik üretimi projeksiyonun 294.530 GWh olduğu üzerinedir. Bunun 229.143 GWh’lik kısmı fosil enerjiden temin edilecektir. 2010 yılı için % 10 rüzgar enerjisi hedefi ise (22.914 GWh) toplam 6.547 MW rüzgar türbini kurulmasını mümkün kılacaktır. (Egetek Foundation)

Bu durumda genelde Türkiye'de rüzgar gücü tesisi için uzun vadeli hedefler konmalı derken bunun Ege ve özellikle İzmir için kısa vadeden başlayan ve süreklilik arz eden bir hedef olarak belirlenmesinin gerekliliğini vurgulamalıyız. Halihazırda yenilenebilir enerji kaynakları ve enerjinin etkin kullanımını engelleyen ve alternatif olarak gören kömür, akaryakıt ve doğal gaza sağlanan teşvikler ve sübvansiyonların sınırlandırılması da gerekmektedir. Enerji sektörüne ilişkin kararlar alınırken fosil ve nükleer güç santrallerinin neden olduğu toplumsal maliyetler ekonomik fizibilite çalışmalarında hesaba katılmalıdır.

Doğal ve sınırsız enerji olarak görülen rüzgar santralleri yapımına girişen yatırımcıların tabiatıyla fizibilite çalışmaları gerekli bilimsel seviyelerde incelenerek kendilerini kanıtladıktan sonra değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekliliği üzerinde durulmalı ve İzmir kıyılarının bu yöndeki potansiyelleri desteklenmelidir.

Jeotermal Enerji

Jeotermal Enerji, yer kabuğunun çeşitli derinliklerine birikmiş ısının oluşturduğu, sıcaklığı sürekli 20o C’den fazla olan ve çevresindeki normla yer altı ve yer üstü sularına nazaran daha fazla erimiş mineral, gaz, çeşitli tuzlar içerebilen sıcak su ve buhar olarak

Page 230: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

132

tanımlanabilmektedir. Düşük ısısı 20o-70o, orta ısısı 70o-150o ve yüksek ısısı 150oC’den fazla sıcaklıklı olmak üzere bilimsel olarak üç gruba ayrılmaktadır. Yüksek ısılı (entapili) akışkanlardan elektrik diğerlerinden ısıtmacılıkta yararlanma imkanları bulunmaktadır.

1962 yılında MTA tarafından başlatılan arama ve geliştirme çalışmaları sonucunda 1968 yılında elektrik üretmeye uygun Kızıldere-Denizli Jeotermal sahasının keşfedilmesi ile çalışmalar hız kazanmıştır. 1982 yılında Aydın-germencik ve Çanakkale-Tuzla sahalarının bulunmasıyla çalışmalar hız kazanmıştır. Bunun dışında ısıtmacılığa uygun İzmir ili sınırları içine Balçova sahasının uygulama etütleri yapılamıştır. Dünya literatürünün aranması sonucuna yapılan çalışmalar yer yüzündeki kaynakların bu günkü enerji kullanımına göre 1000 yıllık bir rezervi olduğunu göstermektedir.

Jeotermal enerji fosil yataklarının tüketimi ve kullanımından doğan sera etkisi ve asit yağmurları gibi çevre sorunlarını önlemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu durum jeotermal enerjinin çevre yönünden rüzgar hariç diğer enerji türlerine göre üstünlüğünü belirtmektedir. Gelişen teknolojilere ve gereksinimlere göre jeotermal enerjinin kullanılan suyunun atığı içerisinde yer alan bazı kimyasal maddeler üretilerek akışkan bu yönden zararsız bir hale getirilmektedir. Ayrıca atık dinlendirme havuzlarında bekletilerek bazı bileşenleri havuzlarda çöktürülmekte ve su arındırılmaktadır. Denize yakın ve özellikle İzmir için önemli olan bir husus da akışkanın kimyasal yönden deniz suyu karakterinde olmasıdır. Bu nedenle bazı durumlarda atık suyun deniz gönderilmesi bir sorun yaratmamaktadır. Atık suların tekrar yer altına reenjeksiyonu ise hem çevre hem de rezervuar için su değerlerinin korunması için önem taşımaktadır. Bu kaynağı bozucu bir durum arz ettiği için pek çok alanda uygulanması sakıncalı bir durum arz etmektedir.

Türkiye genelinde 40oC üzerinde jeotermal su içeren 140 jeotermal alan bulunmaktadır. Bunlar arasında 150oc üzerinde olup da elektrik enerjisi üretmeye uygun hiçbir kaynak İzmir İl sınırları içinde bulunmamaktadır. İzmir Balçova’da olduğu üzere jeotermal ilk ısıtma 1964 yılında Gönen’de başlatılmıştır. Günümüzde İzmir’de halihazırda işletilmekte olan jeotermal ısıtma sistemi 17.8 MWt kapasiteli Balçova Termal Tesisleri ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kampusu ilk planda görülmektedir.

Balçova konut ısıtması olarak 1996 yılında fizibilitesi tamamlanan alan ise Türkiye’nin en büyük projesi olarak ön planda gelmekteydi. Bu alan 25.000 konutun ısıtılmasını ve sıcak su teminini hedeflemekte ve 168 MWt değerindeydi. Bunu belli başlılar arasında, Aydın şehri için yapılan fizibilite izlemekte ve 18.000 konut ısıtma 3.500 konutu soğutmayı kapsamaktaydı. Daha sonra Afyon 16.000 konut, takiben Kırşehir 6.400 konut ve Kırşehir 1.100 konut ısıtma ve sıcak su gelmekteydi. Simav projesi ise 80.000 m2 sera ısıtmasını kapsamaktaydı. İzmir Balçova projesi Özel İdare kapsamında yürütülen bir projeyle 5.000 konut ısıtılması ve sıcak su olarak hayata geçirilmeye çalışıldı. Benzer proje Çeşme için de önerildiyse gerekli finansman kaynağı sağlanamadığı için bu güne değin hayata geçirilememiştir. Konut başına talep edilen 1000 doların yüksekliği üç yıllık ödeme muafiyetine rağmen talep azlığıyla karşılaşması

Page 231: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

133

projeyi başarısız bir seviyeye itmiştir. Ayrıca konut başına talep edilen adaptasyon bedeli olan 200 dolar da karşılanamadığı için ilk hedefte amaçlanan 5.000 konuta yapılacak yatırım hedefe erişememiştir. Dolayısıyla atılım maliyet yüksekliğinden başarısız olmuştur.

Jeotermal olarak ısıtılma imkanı olan İzmir’in en potansiyelli alanı bu açıdan geri kalmıştır. İkinci olarak jeotermal olarak ısıtma imkanına sahip Çeşme Ilıca’da girişim tasarı aşamasında kalmıştır. İzmir’de bu konudaki potansiyel alanların diğer önemlileri Dikli, Seferihisar ve genelde İzmir beklemektedir. Bu arada Bergama termal kaynaklardan şehri ısıtmanın ilk etabını uygulamaya koymuştur. Bergama ısıtma için gerekli 38oC su seviyesinin üzerinde bir akışkan kaynağından bunu sağlamaktadır.

Halbuki İzmir Balçova tesislerinde Türkiye’nin en büyük kapasiteli termal yüzme havuzu 1.600.000 Kcal/h kapasitede Termal Tesislerde 1987 deveye alınmıştır. Yine aynı yerde Termal Tesis olarak 11.000 m2 kaplıca tedavi merkezi jeotermal ısıtma sistemli olarak Eylül 1989 yılında işletmeye açılmıştır. Aradan geçen on yıldan fazla bir zaman diliminde sadece Balçova’da konut ısıtması dışında planlanan çalışmalarda aşama kaydedilmemiştir.

Türkiye’nin en zengin jeotermal alanı olan Ege Bölgesinin İzmir şehrinde tek üniteden beslenen en büyük jeotermal merkezi ısıtma ve soğutma sistemi olan 25.000/34.000 konut merkezi ısıtma ve 5.000 konut ısıtma-soğuma kapasiteli “İzmir Jeotermal Sistemi Projesi” ve fizibilite çalışmaları 1993 yılında tamamlanmış ve 1996 yılında yatırıma hazır hale getirilmişti. Bu sistem Seferihisar-Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova-Hatay semtlerini kapsamaktaydı. Projeye göre konut başına ısınma ve 24 saat sıcak su 1993 fiyatlarıyla 250.000TL olarak hesaplanmıştı.

Bu projenin zaman içinde belirlenen hedefe ulaşamaması üretim hedefleri arasında yer alan Seferihisar ve Dikili projelerinde de düşmeye sebep olmuştur.

Ülke kaynaklarının enerji tüketiminin % 87’si ısıtma amaçlıdır. Bu kapsamda Dikili 56.00 MWt kapasiteli merkezi ısıtma ve soğutma sistemlerinin projelendirmesi tamamlanmış ve inşaatına ekonomik sorunlardan başlanamamıştır. 7.000 konutun ısıtma ve soğutmasını hedeflemektedir.

Maliyet açısından konuya yaklaşıldığında merkezi ısıtma sistemlerinin yaklaşık % 60’ını döşenen borular oluşturmaktadır. Toplam boru maliyetinin % 29’u da montaj ve fitting bedelidir. Bu maliyeti yükselten değerleri karşılamakta zorlanan Belediyeler ve de yatırımcılar arasında ön planda yer alan Özel İdare zaman içinde işten çekilmektedir. Bu düzensizliği ortadan kaldırmak için uluslar arası kuruluşlarla ortak projeler yapılması yönüne kayılmalıdır. Süreçte know-how transferi, eğitim, finans ve malzeme seçim ve sorunlarında destek kazanılabilecektir. Bu tarzla yap-işlet-devret formülünün uygulaması daha gerçekçi olabilecektir. Önceki yıllarda yatırım ve araştırmaları engelleyen kabuklaşma ve korozyon sorunları kimyasal madde enjeksiyonu ile tamamen

Page 232: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

134

çözüldüğünden yatırımların bu sorunun kalkması nedeniyle de hızlanması gerekmektedir.

Tablo 6.102 Jeotermal Enerjinin Isıtma Açısından Değerlendirilmesinin Karşılıklı Maliyeti

Enerji Türü Maliyet (cent/KWh ısı) Jeotermal Enerji 1 Fuel Oil 6 Elektrik Enerjisi (ev-konut ortalama) 7

Balçova jeotermal alanı etütleri yapılmış, projelendirilmesi tamamlanmış bir alandır. Ancak imalatı, daha açıkçası tesisi tamamlanmış durumdadır. Doğal gaz sistemlerine oranla daha ekonomik olduğu bilinen bu enerji türünün şehirsel alanların ısıtması için kullanılmasının ivmesinin kısa dönemde verilmesinin şehir ekonomisi için tartışılmaz yararları bulunmaktadır. Doğal gaz sisteminin ise jeotermal alanlar dışında kalan kesimlerin ısıtılmasında öncelikle kullanılması gerekmektedir. Aradaki fark yakacak olarak kullanılma durumunda doğal gazın tabii özelliler olarak ön plana çıkmasını belirtmektedir. Bu konu şehrin doğal gazla beslenecek alanları dışı için geçerlidir.

Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası sahip olduğu potansiyeller açısından İzmir’in en yüksek ikinci kuyu ısısına sahip kaynağıdır. Bu sıcaklık 900C -1530C arasındadır ki buna en yakın değer Balçova Ilıcalarında 1070C –1330C ölçülmüştür. Buna karşın doğal çıkış Seferihisar kaynaklarında 175lt/sn iken Balçova’da 60 lt/sn, Çeşmede ise 42lt/sn sıvı kuyulardan elde edilme potansiyeline sahiptir. Buna karşın doğal çıkışta Seferihisar’da ısı 550C -930C ve debi 40lt/sn’dir. Balçova’da ise bu değerler 630C ve 3lt/sn olarak ölçülmüştür. Bu da bize Seferihisar yöresinin potansiyelini göstermektedir. Ancak Seferihisar yöresi için yapılan analizler ve değerlendirmeler, 2000 yıllarında ısıtma için projelendirmesine karşın başta belediyesi olmak üzere mali kaynak yetersizliğinden uygulamaya geçilememiştir. Burada Seferihisar yöresinin nüfus potansiyelinin düşük olmasının yanında yaşayanların da ekonomik gücünün ortalamanın altında olmasının büyük etkisi olmuş ve 2001 krizi uygulamaya geçilmesinin büyük sebebi olmuştur.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli koşullardan birisi 1985 yılında Karakoç Kaplıcaları’nın özel turizm alanı ilan edilmiş olmasıdır. Ancak bu tarihten 2000 yıllarına kadar alanda her hangi bir proje girişiminde bulunulmamış, bu yıllarda günün Turizm Bakanlığı Kaplıca Turizmi için projelendirme faaliyetinde bulunmuştur. Ancak halihazırda arkeolojik sit alanlarını da barındırması nedeniyle Resmi gazetede Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilmiş bu alan turizme açılamamaktadır.

Seferihisar-Doğanbey-Karakoç alanı İzmir’in 40 km. güney batısında yer alan Menderes masifine ait bir alandadır. Üst tabakalarında ise yaşlı olarak değerlendirilen İzmir filişi uzanmaktadır. Çok sayıda fay ve kırık oluşturan Seferihisar jeotermal alanını kırıkları kuzey-doğudan güney-batıya doğru uzamaktadır. Jeotermal sistemi ise riyolit ve riyodasit lav sistemlerinden oluşmakta olduğundan atmosfere alt tabakalardan gaz kaçışını önlemekte ve derindeki ısı birikimini korumaktadır. Dolayısıyla bu tip jeolojik

Page 233: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

135

koşulların egemen olduğu bölgelerde asit volkanikler derinde ısıyı biriktirir ve geçirgen olmayan kayaçların da etkisiyle jeotermal gradyenti arttırarak yukarıya doğru ısı iletimi yardımıyla jeotermal suyu ısıtır.

Bölgede bir çok sıcak su çıkışı bulunmakla birlikte en önemlileri Tuzla Ilıcası (82 0C), Cumalı Kaplıcası (80.50C), Doğanbey Kaplıcası (710C), ve Karakoç Kaplıcasıdır (720C). MTA tarafından yörede çok sayıda sondaj yapılmış olup, jeokimyasal analizler beslenme alanı ve köken açısından iki farklı haznenin olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta derindeki hazne sıcaklığının 1700C-2300C arasında olabileceği de belirtilmiştir. Bu çalışmalar ayrıca Doğanbey yakınlarından başlayan ve Balçova Agamemnon’a kadar uzanan bir çöküntünün de varlığını kanıtlamıştır. Bölgedeki ana taşıyıcı kırıkların ve takip eden ikincillerin taşıdığı sıcak su Seferihisar jeotermalinin oldukça önemli olduğunu vurgulamaktadır. Odakların da Karakoç ve Seferihisar Tuzlası ararsında yoğunluklu bulunması bu iki alanın öncelikle kullanıma açılmasını vurgulamaktadır. Kaldı ki yatırımcı kuruluşların bu alanlarda 2000 yılından bu yana yaptırmış oldukları su analiz raporları da bu alandaki suların temizliğini belirtmektedir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun 25.04.2000 tarih ve 2000 sayılı yazısı ekindeki raporlarda da radyoaktif etkilere de rastlanmadığı belirtilmektedir. Bölgede inceleme yapan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı raporunda da kuyulardan alınan sondaj örneklerinde bulunan serbest çözülmüş karbondioksit içeriğinin 448mg/lt olduğu, bunun uluslar arası sınıflamadaki değerinin karbondioksitli sular için en az 1000 mg/lt olduğu ifade edilmiştir. İçme kürlerinde bu oranın en fazla 250 mg/lt banyo kürlerinde ise 500 mg/lt düzeylerinin kabul edildiğinden hareketle ve de suların bakteriyolojik yönden temiz olduğundan hareketle balneoterapi uygulamaları için spesifik kullanımlı tuzlu sular olarak kabul edildikleri belirlenmiştir. Bu tür termal suların bazı hareket sistemi ve cilt hastalıklarında korunma, tedavi ve rehabilitasyon amaçlı olarak hipertermal, izotermal ve hipotermal banyo kürleri olarak kullanılmasının verimli olduğu belgelenmektedir. Ayrıca aynı suların içerdiği belirli düzeydeki karbondioksit nedeniyle, suyun hava ile temasının engellendiği kapalı bir sistemle ulaştırıldığı, yeterli havalandırmanın sağlandığı ortamlarda, küvet uygulamalarında, bazı kardiovisküler hastalıklarda spesifik bir etkiye sahip olacağı da belirtilmektedir.

Belirtildiği üzere bu tür tıbbi özelikleri de içeren bu suların en verimli alanlarından biri olan Karakoç Kaplıca alanının bir kısmı ve özellikle Özel Turizm Alanı olarak ilan edilmiş alanı içinde ikincil konutlar bir tür işgal içindedirler. Hatta Hazine mülkiyetindeki alanlarda da yer alan bu konutların ivedilikle kaldırılarak alanın Jeotermal Turizme açılmasında yarar bulunmaktadır. Bu alanda Turizm ve Kültür Bakanlığının öncülüğünde yatırımcı firmaların davet edilmesi gerekliliğini kısa vadede ele alınmasında yarar bulunmaktadır.

Seferihisar ısıtmasındaysa Karakoç Jeotermal alanı dışındaki kaynaklardan yararlanılmalıdır. Bu nedenle öncelikle Karakoç jeotermal alanının kaynak sınırlarını dışında bu işlemlerin yürütülmesinin orta vade sonunda gerçekleşmesi doğal görülmektedir.

Page 234: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

136

Diğer yataklardan doğal çıkışı en yüksek olan Dikili Kaynarca ve Bergama jeotermallerinden ısıtmada yararlanılma ön planda gelmektedir. Buradaki kaynak kullanımında Belediyelerin imkanları ve kredilendirime sistemlerinin devreye girmesiyle sorunların çözülebileceği ortaya çıkmaktadır. Dikili için projelerin hazır olması kaynak yetersizliğinden başarıya ulaşamamış iken Bergama Belediyesi 2003 yılında yatırıma başlamıştır. Bu alanlardaki suların doğal çıkış debilerinin 200lt/sn olması ve sıcaklığın 1000C civarında olması potansiyelleri arttırmaktadır. Kaplıca turizmi açısından yeterli yatırımın olmaması da konuyu ikinci plana itmektedir. Seracılığın yer bulmadığı bu alanda kısa ve orta vadede bu tür tarımı bu alanlara yöneltmenin ekonomik yararı bulunmamakta olup açık tarım halihazırda ekonominin sürükleyicisi durumundadır. Alanda seradan ziyade endüstriyel tarım ürünleri hasadı yapılmaktadır. Bu nedenle kısa ve orta vadede tarımsal girdilerin değiştirilmesi uygun değildir.

Yöre yakınlarında yer alan Bademli kaynaklarından da basit kaplıca uygulamaları kısa ve orta vadede yatırım politikaları açısından ereklilik arz etmektedir. Zira MTA analizleri bu alanların işletmelerinin orta vadede dahi ekonomik olamayacağını belirtmektedir Zira mevcut gerek nüfus ve gerekse ekonomik potansiyel bu tür yatırımların rantın karşılayacak durumda değildir. Aynı durum Nebiler, Paşa ve hatta Aliağa termal kaynakları için geçerlidir. Çeşme gibi termalizmi yüksek ve de turizm potansiyeline sahip bir alanda kısa vadede termal turizmin gelişmesinde ekonomik ve bürokratik engelleri geçmenin zorluğu ortada iken bütün kaynaklara yatırımları yönlendirmenin orta vadede ve hata uzun vadede yararı bulunmamaktadır. Ancak şurası da bilinmelidir ki Çeşme termal kaynaklarının potansiyeli Seferihisar ve Dikili kadar yüksek değildir. Kuyu ve doğal çıkış sıcaklığı 560C olup kuyulu su elde etmede debi 42lt/sn’dir ki bu da gerek termal ve gerekse ısıtma açısından kritik bir noktada olunduğunu göstermektedir.

Bayındır kaynaklarından 2lt/sn oranında elde edilen su ile az oranda seracılıkta kullanılan enerji bu alanın çiçekçilikte göstermiş olduğu potansiyele bağlı gelişmiştir. Gelişimini kısa ve orta vadede kendi çabalarıyla yavaş akımla götürmesi bu alanlar için beklenen oluşumlardır. Zira doğal çıkış sıcaklığı bile 45oC olan bu kaynaktan uzun vadede fazlaca bir beklenti olmamalıdır.

Jeotermal enerji yatırımları için yapılan araştırmalar ilk aşamada İzmir’de elektrik enerjisi üretmenin mümkün olmadığını göstermektedir. Bunun dışında Eko-turizm veya termal turizm olarak kısa dönemde işletilecek alanların başında, halen işetilen Balçova ve kısmen Çeşme Tesisleri dışında yatırım önceliği açısından Seferihisar Karakoç Kaplıca alanı gelmektedir. Orta vadede ve sonrası için ise Bergama-Dikili olasılığı ağır basmaktadır. Bunun dışındaki alanlara ise gerek ekonomik gerçekleşme, gerek kaynak aktarımı ve gerekse yeterli yatak kapasitelerine erişmede ve de çevre kontrolü temaları açısından yetişmenin mümkün olamayacağı açıktır. Potansiyel Karakoç Kaplıca alanı İzmir’in uluslar arası düzeyde termal turizm merkezi olma durumundadır.

Bayındır, Aliağa, Bademli kaynaklarının termalizmde kullanılması uzun vadeli hedefler arasında yer almalıdır. Bu alanlarda ilk aşamalarda sera ısıtması uygulanabilir.

Page 235: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

137

Bunlar arasında Aliağa göreceli olarak orta vadelerde şehir ısıtma programları geliştirebilir.

Isıtma konusundaysa mevcut projelerin hayatiyete geçirilmesi hedeflenirken Belediyeleri bu konuda kendi olanaklarıyla çalışmaları bir açıdan olumlu bir girişim olarak değerlendirilirken kaynak israfına da yol açmaması için belirli kontrol sistemlerinden geçmesi gereken bir sistemle hareket edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Daha açıkçası erken davranan ve ekonomik gücü olan belediyelerin bölgesel kaynakları kontrollü kullanma gerekliliği altında konuya yaklaşılması tavsiye edilen bir husustur. Bu hususta Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova--Hatay semtinin ısıtma projesinin hayata geçirilmesi kısa dönemde ele alınması gereken önemli projelerin başında gelmektedir.

Jeotermal enerjinin birden fazla sahadaki yaraları arasında gelen sera ısıtmasındaysa en az yatırımla en fazla faydanın sağlandığı bilindiğinden bu konuda teşviklerin arttırılması gerekmektedir. Bayındır Dereköy örneğinde olduğu üzere Seferihisar yöresi bu alanda teşvik edilesi gereken bir bölge olarak ön plandadır. Dikili-Bergama yöresi kaynaklarının yeterli olmasından ötürü uzun vadede sera ısıtmasına dönebilme olasılığına sahip bir alan olarak dikkat çekici olup bu alanlardaki sera bitkilerinin daha ziyade endüstriyel ürünler kapsamında olması yöre değerleri ve gelişim trendleri dikkate alınarak bir gereklilik olarak düşülme durumundadır. Bu yaklaşımın da orta vadeden sonra gerçekleşmesi bölgesel gelişim ve kaynak dağılımı açısından gerekli görülmektedir.

Page 236: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

138

Bulunduğu Yer

Doğal Çıkışta Kuyu Çıkışı Potansiyel

Mevcut Durum Değerlendirmesi Yatırım Değerlendirmesi

Sıcaklık Lt/Sn Sıcaklık Lt/Sn

Dikili-Bergama 100 200 Kaplıca Termalizmi Şehir Isıtması Basit Kaplıca

Termal Tesis Yatırımı Dikili Isıtması

Sera Isıtması Bergama Isıtması Bergama 44-26 4-1 Sera Isıtması Endüstriyel Kullanım

Bademli

41-70

1.0

Termalizm

Basit Kaplıca

Temel Tesis Yardımı Sera Isıtma

Aliağa

58

5

Termalizm

Aliağa Isıtması Temel Tesis Yardımı

Çeşme 56 10 56 42 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı Şifne 42 12 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı Nebiler 55-57 2 ,5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması Paşa 39-43 0.5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması Bayındır 45

2

Termalizm Sera Isıtması

Sera Isıtması

Termal Tesis Yatırımı Sera Isıtması

Balçova

63

3

107-103

60

Termalizm Sera Isıtması Şehir Isıtması

Termalizm Sera Isıtması Şehir Isıtması

Termal Tesis Yatırımı Sera Isıtması Hatay Isıtması Balçova Isıtması Narlıdere Isıtması Endüstriyel Kullanım

Seferihisar Karakoç Doğabey

55-93

40

90-153

175

Termalizm Şehir Isıtması Endüstriyel Kullanım

Basit Kaplıca

Temel Tesis Yardımı Seferihisar Isıtması Diğer Şehirlerin Isıtması Endüstriyel Kullanım Sera Isıtması

Page 237: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

139

Güneş Enerjisi

Güneş, 1970 yılından bu yana enerji alanında kullanılmaktadır ve diğer enerji türlerine göre bir çok avantajı vardır. Güneş, bol, tükenmeyen ve temiz enerji türüdür. Çevreyi kirleten atığı yoktur. Türkiye ve özellikle Ege Bölgesi güneş enerjisi bakımından zengin ortamlara sahiptir fakat bu enerjiden yeteri kadar faydalanamamaktadır. Oysaki Türkiye’nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1311 kwh/m2-yıl (günlük toplam 3,6 kwh/m2-yıl)’dır. Halihazırda güneş enerjisinin en yaygın kullanımı sıcak su ısıtma sistemleridir ve kurulu güneş kolektörü sistemlerinin çoğu Akdeniz ve Ege bölgelerinde kullanılmaktadır. Yılda yaklaşık 290 bin TEP (Ton Eşdeğer Petrol) ısı enerjisi üretilmektedir.

Tablo 6.103 Güneş Kolektörlerinin Ürettiği Isıl Enerjinin Birincil Enerji Tüketiminin Katkısının Yıllara Göre Dağılımı

Yıl Güneş Enerjisi Üretimi (bin TEP) 1998 210

1999 236

2000 262 2001 290

Güneş enerjisinden su ısıtma, konut ısıtma gibi ısıl amaçlarla yararlanılabileceği gibi elektrik enerjisine dönüştürmek de mümkündür ve toplam enerji tüketiminin yaklaşık %20’si konutlarda olmaktadır. Enerjinin diğer kullanım yerleri ticari binalar ve endüstriyel tesisler olmaktadır.

Güneş Enerjisinin teknolojilerini iki gruba ayırmak mümkündür. Bunlardan biri ısıl güneş teknolojileri bir diğeri ise güneş pilleridir. Isıl güneş teknolojileri de kendi içinde düşük sıcaklık sistemleri ve yoğunlaştırıcı sistemler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Isıl güneş teknolojilerinde güneş enerjisinden ısı elde edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği gibi elektrik enerjisine de dönüşebilir. Düşük sıcaklık sistemleri içinde yer alan düzlemsel güneş kolektörleri en çok evlerde su ısıtma amacıyla kullanılmaktadır ve ulaşılan sıcaklık 70 0C civarındadır. En fazla güneş kolektörü bulunan ülkeler arasında ABD, Japonya, Avustralya, İsrail ve Yunanistan yer almaktadır. Türkiye 7,5 milyon m2

kurulu kolektör alanı ile dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumundadır.

Güneş enerjisinin tarım alanında da uygulamaları vardır. Yine düşük sıcaklık sistemleri içinde yer alan ürün kurutma ve seralar sistemi kırsal yörelerde sınırlı bir şekilde kullanılmaktadır. Güneş enerjisi uygulamalarında daha yüksek sıcaklıklara ulaşmak için diğer bir sistem olan yoğunlaştırıcı sistemler kullanılır. Güneş pilleri ise elektrik şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir. İstenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal elektrik ihtiyacının karşılanması gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Ülkemizde

Page 238: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

140

Telekom istasyonları, Orman Genel Müdürlüğü yangın gözetleme istasyonları, deniz fenerleri ve otoyol aydınlatmasında kullanılan güneş pilinin kurulu gücü 300 KW civarındadır. Fotovoltaik piller de denen bu yarı iletken malzemeler güneş ışığını doğrudan elektriğe çevirirler.

Bölgeler itibarıyla değerlendirildiğinde Ege Bölgesi ve özellikle başta güney kesimi olmak üzere İzmir ve çevresi güneş enerjisi açısından avantajlı bir konuma sahiptir. Enerji, Kıyı Ege’de konutların, otellerin vb. tesislerin sıcak su ihtiyacının karşılanmasında yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak su kullanımı ihtiyacını karşılamaya yönelik uygulamalar ötesine gitmeyen bu enerji kaynağının elektrik enerjisi üretiminde kullanmak için gerekli teknolojiye sahip yabancı firmalarla işbirliğine gidilmesi gerekmektedir. Yeni yapıların güneş enerjili sistemlerle yapılması bu amaç için gerekli kredi ve desteğin verilmesi büyük ölçüde enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Son 30 yılda kw saat başına düşen maliyet 30$‘dan %70 civarında düşüş göstermiştir. Bir wat enerjinin 8 dolar civarında maliyeti olduğu düşünüldüğünde ve bir evin ortalama ihtiyacının 3 kw olduğu varsayımından hareketle 24 bin dolarlık bir yatırımla bir konutun yaşamı süresince elektrik temini halledilmektedir.

Doğal Gaz

Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğal gaz talebini karşılamak ve ülkemizde doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda, doğal gaz geç de olsa İzmir yöresine gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000 yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır ki 1996 yılında İşletmeye alınan Bursa-Çan Doğal Gaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-Çanakkale Doğal Gaz Boru Hattı inşaatı başlamıştır.

Doğal gazın İzmir, Manisa ve Balıkesir bölgesinde yer alan sanayi tesislerinin ve konutların kullanımına sunulması amacıyla Karacabey-İzmir Doğal Gaz Boru Hattı yapımı projesi 09.10.1998 tarihinde imzalanmıştır. Ancak, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kredi anlaşması 18.08.2000 tarihinde imzalanabilmiştir. Bu süreç İzmir’e doğal gazın iki yıl geç gelmesine sebep olmuştur. Bu doğrultuda BOTAŞ doğal gazın Bornova’ya 2002 Nisan ayında geleceğini beyan etmiş olmasına ve boruların döşenmiş olmasına karşın henüz İzmir ve yakın çevresi doğal gaz ile tanışmamıştır.

251 km uzunluğundaki proje kapsamında M. Kemalpaşa, Susurluk, Balıkesir, Akhisar, Manisa, Aliağa, Turgutlu ve İzmir branşmanları bulunmaktadır. Aliağa’nın göstermiş olduğu sanayileşme hareketlerindeki ivme nedeniyle buraya özel sektör tarafından 1540 MW gücünde bir Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralı yapılmış ve bölgede bulunan sanayi tesislerine doğal gaz 35 km uzunluğundaki Aliağa branşmanından erişmektedir. 2002 yılında doğal gaz Aliağa’ya erişmiştir. Doğal gaz hattı bu kesimden daha aşağılara henüz erişmemiş durumdadır. Aynı hattan Manisa Organize Sanayi Bölgesi de yararlanma durumundadır. İlk aşamada Ege’ye verilecek doğal gaz miktarı yıllık 3 milyar

Page 239: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

141

m3 olarak belirlenmiş olup hedef zaman içinde 10 milyar m3’e çıkmaktır. Ancak bu projektif bir değer olup tüketim ve talep bağlantılıdır.

Bunun yanında İzmir’e kuzey dışından gelecek ikinci bir Doğal Gaz boru hattı daha bulunmaktadır. Bu hat Samsun-Ankara Hattı olarak başlamakta kademeli olarak artarak doğal gaz arzını güney ve batı bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki illerimizin konutları ve sanayi tesislerinin doğal gaz ihtiyacı da bu şekilde karşılanacaktır. Bu hattaki branşman Konya üzerinden İzmir’e erişecektir. Toplam uzunluğu 618 km’dir ve üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar;. Konya-Isparta, Isparta-Nazilli ve Nazilli-İzmir’dir.

Karacabey-İzmir Doğal gaz boru hattı güzergahları üzerindeki sanayinin yoğun olduğu bölgelere doğal gaz verilmesi amacıyla Dağıtım Hatları yaptırılmış ve yaptırılmaktadır. Bu kapsamda İzmir ili içinde yer alan İzmir/Aliağa, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi, Pınarbaşı, Torbalı ve yakınında yer alan Manisa Organize Sanayi Bölgesi tesislerine gaz bağlantıları yapılmıştır.

Boru hatlarının öncelikle sanayi bölgelerini hedeflemesi, şehirsel kullanımı ikinci planda görmesi, hem kapasite hem da şehirlerimizin, başta İzmir olmak üzere sistemi kabule hazır bir altyapıya sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Enerji fiyatı birimi olarak doğal gazı ham petrolden yaklaşık % 20 daha ucuz bulunmaktadır. Ayrıca fuel oilden % 15 oranında daha düşük bir fiyatla kullanıma sunulmaktadır. Daha ziyade konutlarda kullanım bulan LPG’den ise % 70 ucuz olması konut kullanımlarında mutfaklar için büyük bir tasarruf imkanı yaratmaktadır.

Gazın şehirsel dönüşümünü yapacak tesisler hakkında gelişmiş ve mevcut projelerin revize edilmesine yönelik çalışmalar bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu tür ara istasyonlar için gerekli mekanlara yeni yapılan ve de revize edilen imar planlarında gerekli yerler ayrılması gerekmekteyken bu konuya değinilmemiş olunması ileride büyük maliyetleri şehre yükleyecektir. Gazın şehirsel dönüşümünün sağlanması için gerekli olan basınç düşürme istasyonlarının yer seçimleri, inşası, ikincil dağıtım hatlarının ve dağıtım şebekesinin güzergahlarının belirlenmesi, inşası ve diğer altyapı donanımlarının belirlenmesi ve güvenlik bantlarının sağlanmasına yönelik fiziki çalışmaların yapılması gerekmekte ve bunların imar planlarında belirlenmiş olması yasal bir zorunluluk olarak görülmektedir. Stoklama maliyetinin olmaması yanında kullanım kolaylığı ve yüksek verimliliği yanında temiz enerji olarak kabulü kullanımında maliyeti düşürücü diğer öğeler olarak görülmektedir. Sanayi tesisleri içinse bunun yanında kolay elektriğe dönüştürülür olması tercihlerde diğer önemli bir husustur.

Bununla beraber doğal gazın kullanılmaya başlanmasıyla kullanıcı tesislerin enerji transferi konusunda mevcut tarzlarını değiştirmelerinin maliyetlerini de düşünme zorunda olduklarının bilinmesi gerekmektedir.

Gazın şehre gelmesiyle cadde ve sokaklarının tekrar kazılması gündeme gelecektir ki şehirlinin buna ne derece dayanacağı da sorular taşımaktadır. Kaldı ki doğal gazın şehre

Page 240: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

142

yeterince tanıtılmamış olması şehirliyi ve şehirde yer alan tesisleri donanım açısından doğal gaza uyumlu bir hale gelmekte geciktirmektedir. Bu kapsamda doğal gazın dağıtımını üstlenecek firmalar henüz kurulmamış durumdadır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de gaz piyasasına yönelik yönetmeliklerin açık ve net oluşmamasından kaynaklanmaktadır. Doğal gazın ısıtma amaçlı olarak doğrudan kullanımı yerine, doğal gazın kullanıldığı merkezi-bölgesel ısıtma sistemleri de incelemeye alınmalıdır. Bu anlamda kombine çevrim santralleri ve bölge ısıtma sistemleri alternatifi daha ekonomik olması açısından dikkate alınmalıdır.

Alt yapı yatırımları açısından konuya yaklaşıldığında, İzmir’de yaz aylarının göreceli de olsa uzun sürmesi şehirlinin doğal gaza bakışını biraz çekingen yapmaktadır. Buna karşın İzmir ve yakın çevresindeki pek çok yerleşmede alternatif enerji kaynağı olarak görülen jeotermal ve rüzgar enerjisi alternatifleri bulunmaktadır. Dolayısıyla doğal gazın cazibesine karşın İzmir ve çevresinde her zaman alternatif enerji kaynakları bulunmaktadır.

Doğal gaz fiyatının sürekli değişkenlik göstermesi ve dövize endeksli olması özellikle sanayi yatırımcıları için kullanımın miktarında önemli bir etkiye sahiptir Şu halde fiyatın her an yükselebilir olması alıcıları ve dağıtım şirketlerini gerek kurumsallaşmada ve gerekse kullanımda karasız bırakmaktadır. Bu durumda doğal gazın ülkesel ve de bölgesel bir ürün olmamasından makro politikasının belirlenmesi, siyasi tercihlerin etkisinden sıyrılması ve fiyat belirsizliğinin ortadan kalkması gerekmektedir. Bu sayede sanayide doğal gaz tüketimi daha da artacaktır.

Bütün bunlara ilave olarak doğal gaza geçiş için şehirsel ölçekte ön fizibilite çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. Ayrıca gazın iletilmesini sağlayacak altyapı çalışmaları için hazırlıklar da yapılmalıdır Kurulacak dağıtım şirketlerinin yaratacağı istihdam, verecekleri hizmet ve meydana getirecekleri ticaret hacmi ile İzmir ekonomisi farklı bir canlılık da kazacaktır İzmir'de 5 milyar metreküp doğal gaz tüketim kapasitesi olduğu hesaplanmıştır. Bunun dört milyarı sanayide, bir milyar metreküpü ise konutlarda kullanılacaktır. Bunun yanında doğal gazın kullanımına ilişkin politikaların şehir çeperlerinde var olan diğer enerji kaynaklarının (jeotermal, rüzgar vb.) öncelikleri de dikkate alınarak belirlenmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Zira başta İzmir olmak üzere çevre yerleşmeler özellikle kış aylarında yoğun bir kirlilik baskısı altında yaşamaktadır.

Sadece İzmir'de günlük olarak havaya 299 ton/gün kükürt dioksit atıldığı DEÜ Çevre Mühendisliği Bölümünce saptanmış durumdadır. Bu miktarın 226 ton/günü sanayi kuruluşlarından çıkmaktadır. Şu halde hava kirliliği öncelikle sanayideki iyileştirme ile önemli ölçüde azalacaktır. Kışın,ev ısınmasındaki kalitesiz yakıttan kaynaklanan kirlenmenin boyutunu da düşünecek olursak şehrin kısa dönemde mutlaka kaliteli enerji kullanmaya geçilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle doğal gazın sanayide ağırlıklı olarak kullanılmaya başlanması doğru bir politika olarak görülmektedir. Buna ek, konut ısıtmada jeotermal enerji ile ve diğer

Page 241: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

143

alternatif enerji kaynakları ile entegre bir programın optimizasyonunun yapılması gereklidir

Şu halde ilk planda özellikle şehirsel ölçekte jeotermal enerjinin kullanımına öncelik verilmelidir. Bu nedenle İzmir içindeki ve çevresindeki jeotermal sahaların ısıtma sistemlerine ilişkin karakterizasyonu rezervuar taramaları için fon ayrılmalı ve yatırım yapılmalıdır. Yüksek ısı kaynağına ihtiyacı olan ve de elektrik enerjisine birincil dereceden bağlı sanayicinin maliyet açısından konuya yaklaştıkları takdirde doğal gazı tercihleri tabiatıyla ön planda gelecektir.

Bu nedenle Aliağa’da yer alan haddehanelerin beklentisi doğal karşılanma durumundadır. Özellikle metal, gübre, toprak, kimya, otomotiv ve giderek tekstil ve gıda sektörleri önem sırsına göre bu konuda talep sıralamasında bulunmaktadırlar

Buna rağmen EBSO koordinatörlüğünde kurulmuş bulunan Ege Doğal gaz AŞ gerekli girişimlerde bulunarak projelerin hayata geçirilmesi için potansiyel oluşturmaktadır. Ancak 02.05.2000 tarihinde yürürlüğe giren Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile birlikte şirket uyumda yavaş davranmıştır. Bu durumda şirketleşecek doğal gaz dağıtım firmalarına belediyenin katkısı % 20 oranını geçmeyecektir.

6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon

İzmir ilinde haberleşme altyapısı diğerlerine göre en az sorunlu olan bir durumdadır. Telekominikasyon ağı tümüyle, köylere kadar oluşturulmuş ve bu sorunsuzluk durumunun 2003 – 2013 döneminde de korunacağı anlaşılmaktadır.

Sorun olarak tanımlanabilecek birkaç noktayı şöyle sıralamak mümkündür :

• Şehir içinde hala yeraltına alınamayan kablo sistemlerinin zorluklarla çözümleneceği anlaşılmaktadır.

• Şehir dışı kablolarının da hala yer üstünde kalan bölümleri vardır.

• Son 7–8 yıldır şehir içinde yapılan binalara telefon altyapısının standart olarak projelendirilerek uygulanması denetim altına alındığı görülmektedir. Ancak eski inşa edilmiş binaların yapı içi şebekeleri bulunmamakta ve parsel giriş noktasına kadar getirilen bağlantıların bağımsız bölümlere eriştirilmesinde zorluklar çekilmektedir.

• Yeni yapılan toplu konut yerleşmelerinde diğer altyapılarla birlikte telekominikasyon altyapısı da kapalı sistemle yeraltına uygulanmaktadır. “Çemreli” güzergah adı verilen bu sistemler büyük ölçüde tamamlanmış olmasına karşın eski yapılanmış alanlarda yeraltına alma işlemleri oldukça zor gerçekleştirilebilmektedir.

• Kabloların hala yerüstünde kalan bölümlerinin bakım giderlerini artırmakta olduğu bilinmektedir.

• Köylerde konuşma oranı düşüktür. Bu nedenle bu yörelere yapılan yatırımların geri dönüşleri oluşmamaktadır.

Page 242: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

144

İzmir ili sınırları içinde Telekom’un 1 300 000 kayıtlı abonesi bulunmaktadır. Bunlardan 300.000 abonenin 100 konturluk yıllık zorunlu abonelik konuşmasını dahi yapamadığı bildirilmektedir.

Önceki teknolojide radio-link sistemleriyle haberleşme sağlanmakta iken bu durumu günümüzde fiberoptik kablo sistemleriyle gerçekleştirilmektedir. Yeni teknoloji haberleşmenin hassasiyetini artırmış ve en aza indirmiştir. Dijital sistemlerde hata oluşmamaktadır. Bağlantılar alternatifli önceliklerle risksiz bir biçimde gerçekleştirilmektedir. Bir önceki teknolojide kullanılan Konak – Nif arası radio-link sistemi günümüzde stand by olarak kullanılmaktadır. İzmir’de merkezden çıkış yapan üç nokta bulunmaktadır. Konak, Alaybey ve Hatay-Hakimevleri’ndeki çıkışlar bugün için yeterli görüldüğü gibi gelecek 10 yıl için de gereksinimi karşılayacak durumdadır. Çıkış noktaları, herhangi bir arıza durumunda otomatik olarak alternatif güzergahlara kaydırılmakta ve haberleşme sisteminin kesintiye uğramaması sağlanmaktadır.

Kabloların yeraltına alınması, arızaların önlenmesi ve bakım kolaylıkları, güvenli bir sistem oluşturulması, peyzaj kalitesi ve dayanıklılık açısından tercih edilmek durumdadır. Bu nedenle yeraltına alma işlemleri idarece sürdürülüyor. Ayrıca her 3-4000 kişilik bir nüfus yerleşme si söz konusu edildiğinde yeni bir santral sisteminin gerçekleştirilmesi için çalışmalar yapılıyor

6.4.6 İzmir Körfezi

Şekil 6.11 İzmir Körfezi’nin Doğal Yapısı ve Özellikleri

İÇ KÖRFEZ

ORTA KÖRFEZ

DIŞ KÖRFEZ I

DIŞ KÖRFEZ II

DIŞ KÖRFEZ III

Kaynak: İzmir Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985, İzmir.

Page 243: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

145

Tablo 6.104 İzmir Körfezinin Toplam Su Hacmi Dağılımı

Körfez Bölümleri Yüzey Su Alanı ( 106 m2)

Su Hacmi (103 m3)

Kümülatif Su Hacmi (103 m3)

İç Körfez–Liman Bölümü 6,7 73,3 73,3

İç Körfez 58,9 562,9 636,2

Orta Körfez 56,5 924,3 1.560,5

Dış körfez I 115,6 3.558,0 5.118,5

Dış körfez II 88,7 2.304,0 7.422,5

Dış körfez III 90,6 2.690,0 10.112,5

Toplam 417 10.112,5 24.923,5

Kaynak: İzmir Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985, İzmir.

İzmir Körfezi’nin gerek ulaşım sistemleri, gerekse sosyal ve fiziki altyapı açısından önemli bir coğrafi özelliği olduğu bilinmektedir.

İzmir Körfezi Türkiye’nin batı ucunda Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nın korumasında derinlemesine uzanan “L” biçiminde bir deniz girintisidir. Bu girinti kuzeyden güneye 40 km. uzunluğu da 20 km. genişliğinde, batıdan doğuya 24 km. uzunluğunda ve 5 km. genişliğindedir. Körfezin çeşitli araştırma raporlarında izlendiği gibi; iç körfez, orta körfez ve dış körfez olarak üç bölümde ayrılarak analiz edildiği görülmektedir. En çok su derinlikleri, iç körfezde 20 metre, orta körfezde 40 metre, ve dış körfezde 65 metre olarak tespitleri yapılmıştır. Körfezin toplam su hacmi ise yaklaşık 10 x 109 m3 dür.

Körfezin taban profilinde körfezin başından 12 ve 32 km. uzaklıklarda iki eşik bulunmaktadır. Araştırmalara göre bu eşiklerin yoğun dip sularının açık denize akımını engellediği belirlenmiştir. (CBH, 1971)

Kırdeniz Limanı olarak bilinin yerin kuzeyi ile Uzun Ada kuzeyini birleştiren çizgi körfezin en dış noktalarını sınırlayan, “dış körfez III” alanıdır. Bu alanda Kuş Cenneti körfezin doğu kıyılarını oluşturmaktadır. “dış körfez II” ise Kokala Burnu hizasına kadar güneye iner ve bu alanın doğu kıyısında ise Çamaltı Tuzlası yer almaktadır. Kokala Burnundan güneye dikine çizgi inen ise, “dış körfez II” yi doğuda sınırlamaktadır. “Orta körfez” ile “iç körfezi” ise birbirinden ayıran ise Yeni Kale Geçidi olarak bilinen noktadan dikine geçen bir çizgi ayırmaktadır. Çeşitli araştırmalara göre körfez kirliliğinin, 1970’lerin başından beri artarak iç körfezde yoğunlaşmaya ve 1980 sonrasında ise orta körfeze doğru batı sınırlarını zorlamaya başladığı belirlenmiştir. Gediz Nehri’nin denize kavuştuğu nokta tarih içinde değiştirilmiş, ilk Gediz yatağı iç

Page 244: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

146

körfeze erişirken, ikinci Gediz ağzı orta körfeze üçüncüsü ise dış körfezin en kuzey ucuna aktarılmıştır. Bu ilk ağız ile üçüncü ağız arasında üçgen arazi Gediz Deltası olarak anılmaktadır. Karşıyaka Bostanlı’dan itibaren bu iki Gediz Ağzı arasında kalan kuzeydeki tüm arazi sulak bir bölgedir ve kıyı çizgisi değişkendir. Çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti düşük kotlarda ve yaygın biçimde bu sulak alının temel unsurlarıdır.

İzmir Körfezi pis su deşarjı alıcı ortamı olarak karşılaştığı yoğun kirliliğe karşın çevresindeki yerleşmenin 5000 yıllık geçmişi ile günümüzde de, ulaşım, ticaret, rekreasyon, balıkçılık gibi işlevlerini sürdürmeyi başarmıştır. Bugün büyük kanal projesinin çeşitli temel öğeleri ve atık su arıtma tesisi etkinleştikçe, yukarıda belirttiğimiz temel işlevini sürdüreceği izlenimini vermektedir. Bunun sağlanabilmesinin önemli bir ek koşulunun ise kirliliğin durdurularak, sürecin tersine çevrilmesinin yanı sıra körfez kıyı çizgisinin sabitleştirilerek korunması ve kıyı kenar kullanımlarının bir yönetim-denetim sistemi altına alınması olarak düşünülmelidir. Bu konuda gerçekleştirilmiş bazı araştırmaların bulguları yol gösterici olabilmektedir. (DBTE 042) Böylesine bir araştırma çalışması DEGAŞ İzmir Tersanesi için körfezin kuzeyinde önerilen konumu ile ilgili olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada da belirlendiği gibi İzmir Körfezi özellikle Gediz Deltası’nın oluşturduğu kuzeyde ki kesimlerinde kıyı çizgisi belirsizlik göstermekte ve bu nedenle tüm körfezi içine alacak bir biçimde mevcut belirsiz çizgi yerine, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmaların gerektireceği düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde, kartografik ve batı metrik çalışmalarının, akıntı ölçümleri ve dalga analizleri, makrobentik ve sedimentolojil çalışmaların yapılması öngörülerek gerçekleştirilmiştir. (DBTE 042 – 1983 – İzmir) Bugün söz konusu çalışmanın sonuçlarından yararlanarak ve gerekirse güncelleştirmelere giderek İzmir Körfezi’nde kıyıların kullanımı için gerekli olan kıyı kullanım çizgisinin ve koşullarının belirlenmesi amacıyla yeni bir projenin başlatılması zorunlu görülmelidir. Büyük kanal projesinin uygulamasının tamamlanması ve deniz kirliliği sürecinin tersine çevrilmesi gerekliydi. Ancak körfezin korunmasının sürdürülmesi için bunun yeterli olacağı düşünülemez. Kıyının sabitlenmesi ve kıyı kullanımlarının denetim altına alınması da gerekmektedir. Bu amaçla yukarıda tanımlanan kıyı kullanım çizgisinin yaratılmasına ilişkin çalışmalar ivedilik kazanmalıdır. Körfezin sahip olduğu, rüzgar, esinti, akıntı koşulları ve yüzey suları için taşıdığı alıcı ortam özelliklerinin bir gereği olarak bu çalışma zorunlu olacaktır. Bunun yanı sıra körfezin doğasının korunması, su sporları; yüzme, yat - yelken - motor yarışları, kıyı boyunca rekreasyon alanlarının yaratılması, ayrıca kuş cenneti, tuzla, tersane, atık su arıtma tesisi, körfez işletmeciliği iskeleleri, giderek yolcu gemilerine ayrılması düşünülecek Alsancak Limanı işlevlerinin sürdürülmesi içinde gerekmektedir. Bu anlayış içinde kıyı kullanım çizgisinin sabitlenmesinin yanı sıra, körfezde havza oluşturan derelerin ve getirdikleri teressubatın çökeltme sistemleriyle denetim altına alınması, dere yataklarının drenaj ortamlarının sürdürülmesi ve

Page 245: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

147

üzerlerinde oluşan yerleşmelerden arındırılması, yeni yapılaşmaların engellenmesi de gerekli çalışmalar içinde programlanarak yer almalıdır.

6.4.7 İzmir İli Kıyı Kesimi

İzmir’de kıyılar kuzeyden güneye değişken bir yapıda uzanmakta, planlama verisi olarak önemli bir doğa öğesi niteliğiyle ortaya çıkmaktadır. Körfezin çevresinde metropoliten merkezde İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe İlçeleri ile, kuzeyden güneye; Dikili, Aliağa, Foça, Menemen, Urla, Karaburun, Çeşme, tekrar Urla, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçeleri, kıyı boyunca yer almaktadır. Kıyı Ege Denizi’nin bir özelliği olan bol girinti ve çıkıntılı bir formasyona sahiptir. Bazı kesimlerde çeşitli büyüklüklerde ada oluşumları bulunmaktadır. Değişken doğal özellikleriyle, geniş kumsalları, kayalıkları, zengin deniz faunası (balıkçılıktan Akdeniz Foku’na kadar uzanan], tuzla, kuş cenneti, sulak alanları ve yeşil kıyı dokusu ile İzmir İli’ne ayrıcalıklar kazandırmaktadır. Böylesine bir kıyı morfolojisine sahip olan kıyı yapısının, doğal bir altyapı ve kültürel bir varlık olarak bakılmasının yan ısıra yarattığı ulaşım ortamı ile ticaret ve üretim olanaklarıyla ülke ve bölge ekonomisi için yaşamsal değeri de göz ardı edilmeden her ölçekte yürütülecek planlama çalışmaları için temel bir veri olarak alınması kaçınılmaz olmaktadır. Kıyı kesiminde doğrudan yer alan ilçelerin 2000 yılı sayımlarına göre toplam nüfusu 1953105’dir. Bu toplam il nüfusunun % 59.5’ini oluşturmaktadır. Yalnızca yaşayan nüfusun ağırlığı açısından ele alınsa dahi kıyıların yaşamsal önemi dikkati çekmektedir.

İzmir İli kıyı kesimi iki temel başlık altında incelenmiştir. İzmir Körfezi; iç,orta ve dış körfez tanımlarıyla kendi içinde bir araştırma konusu olarak kabul edilmelidir. Bu konuda bölüm 6.4.6’da belirlemeler yapılmıştır. İl kıyılarının körfez dışında kalan bölümleri de genel morfolojisi ile bilinmek durumundadır. İlin toplam yüzölçümü 11 973 km2 dir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa ve güneyde Aydın İller ile sınır komşudur. Kuzeyden güneye Midilli, Sakız ve Sisam Adaları ile çerçevelenen alanda Ege Denizi’nde kıyısı bulunmaktadır. Sınır ve kıyılarının toplamı ise 1 195 km. dir.

Tablo 6.105 Sınır ve Kıyıların Oranları

Uzunluk (km) Oran Ege Denizi 700 58,58 Manisa 300 25,1 Aydın 130 10,88 Balıkesir 65 5,44 Toplam 1.195 100

İzmir İlinin toplam sınırlarının % 58.58’i kıyıları oluşturmaktadır. Bu orana ilin sahip olduğu akarsu boyları, baraj ve göletler dahil değildir. Bu durum ilin arazileri açısından kıyı kesimlerinin önemli bir ağırlığının bulunduğunu göstermektedir. Kıyı kesiminin bu ağırlığının bir stratejik plan çerçevesinde ulusal ve uluslararası düzeylerde, ulaşım-ticaret-imalat, turizm-rekreasyon, balıkçılık, çevre koruma-ekoloji ve altyapı

Page 246: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

148

açılarından, taşıdığı potansiyele uygun kararlara koruma-kullanma dengesi gözetilerek konu edilmesi mutlaka gereklidir. Evrensel yaklaşımların da bir gereği olarak kıyı kesiminin genel stratejiden koparılmadan özel bir kıyı kesimi planlaması ve yönetimi sisteminin içine alınması da sağlanmalıdır. Kıyıların değerlendirilmesinde, kıyı dışında bir başka alanda yer seçemeyecek ülkesel-bölgesel kullanışlara öncelik verilmesi, kıyı boyunca yer seçme yarışında doğrudan ilgisi bulunmayan işlevlere karşı kıyı kesimlerinin korunması kurumlaştırılmalıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, mücavir sahası ile birlikte iç ve orta körfezi çevrelemektedir. Bunun dışında, Dikili, Bergama (çok kısa bir uzunlukta), Aliağa, Foça, Menemen, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçelerinin (toplam 11 ilçe) kıyı kesiminde farklı uzunluklarda ancak doğrudan sınırları bulunmaktadır. İzmir B.Ş.B.’nde ise, Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe’nin (toplam 6 ilçe) deniz kıyısı bulunmaktadır. Bu durumda toplam 18 ilçenin deniz kıyısı vardır. Yalnızca B.Ş.B.’de Buca ve Gaziemir’in, diğer ilçelerden de 8’inin Ege Denizi’nde kıyısı bulunmamaktadır.

İzmir İli Batı Anadolu’nun bölgesel tektonik kuşakları içinde kalmaktadır. Bu kuşaklar, batıda Karaburun Kuşağı, ortada İzmir-Ankara Zonu, doğuda ise metamorfik kayalardan oluşmuş Menderes Masifi, olarak adlandırılmaktadır. Ege çöküntüsünün yapısal stratigrafik basamakları da ilin morfolojik örüntüsünü oluşturmaktadır. Bu örüntü, batıdan doğuya doğru çizgisel çöküntü ve yükselti basmaklarıyla genelleştirilmiş sıralaması; Karaburun Yükseltisi, Foça Çöküntüsü, Yamanlar Yükseltisi, Akhisar Çöküntüsü ve Menderes Yükseltisi olarak tanımlanmaktadır. Bölgenin jeomorfolojisi kara kesiminin yanı sıra kıyı kesiminin oluşumunu da biçimlendirmiştir. Kuzeyden güneye ilin deniz kıyısı, kara kesimi alçaltı ve yükseltilerinin, ayrıca Bakırçay, Gediz, K.Menderes Nehirleri ile diğer çok sayıdaki daha küçük akarsu ve derelerin taşıdığı alüvyonların etkileriyle asırlar boyunca şekillenerek günümüze gelmiştir. Bu şekillenmede derin kumsallara, kıyılara kadar uzanan orman dokusuna, verimli tarım topraklarına, dik kayalık ve mağara oluşumlarına, adacıklara, sulak alanlara, tuzla gibi özel istihraç alanlarına, Foça’daki Akdeniz Foku (Monachus monachus) yaşam ortamı ve dış körfez batısındaki su kuşları koruma ve üreme alanları gibi yörelere, açık deniz ilişkisi bulunan sahillere ve doğal liman özelliği taşıyan körfez ve koylara, zengin bir çeşitlilik içinde rastlanılmaktadır. Bu etki ile doğal sit niteliği taşıyan alanların yanı sıra, tarih içinde kıyılarının çekiciliği nedeniyle oluşmuş bulunan arkeolojik sit alanlarının da bolluğu dikkati çekmektedir. Bu durum İzmir İli kıyılarına özel bir potansiyel özellik kazandırmakta ve günün spekalüsyon hareketleri de göz önünde bulundurulacak olursa stratejik plan açısından önemli bir veri oluşturmaktadır. Kuzeyden başlamak üzere, Dikili’de geniş kumsal bir kıyı oluşumu, Dikili-Çandarlı arasında tarımsal potansiyeli de içeren doğal sit özelliği taşıyan bir yöreyi, Çandarlı ve iç-orta-dış olarak tanımlanan İzmir Körfezi’ni, Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nı, Teke ve Doğanbey Burunları ile Sığacık Koyunu içeren Kuşadası Körfezi’ni, genel olarak da zeytin, orman, tarla ve bahçe tarımını birlikte oluşturan dokuları güneye indikçe izlemek mümkündür.

Page 247: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

7. KAMU YATIRIMLARI

Kamu yatırımları sektörel olarak Ülkesel gelişmişlik düzeyinde ağırlığı olan ve ekonomik gelişmişliğin performansını belirleyen, gelişme trendlerine yön veren temeldir. Özelikle bu tür yatırımlara bağlılığı yüksek düzeyde olan Ülkemizde şehirlerin bu yatırım dağılımından pay alma yarışı hızlı ve katı bir sürece tabi olmaktadır. İzmir’in de bu dağılımdan almak istediği payın belirli bir oranda olması için yatırım düzeyi belirli bir seviyenin üzerinde olan yatırımları sunması ve de savunması gerekmektedir. Bu yapıya sahip olmasın karşın şehrin kamu yatırımları içinde ülke toplamına göre almış olduğu payın oransal azlığı yanında ödenek tutarları olarak da gerilerde olması şehrin sahip olduğu stratejik önemle orantılı bulunmamaktadır. Buna proje sayılarını da eklemek doğru olmaktadır. Örneğin Eğitim sektörünün 1992 yılında 52 olan proje sayısı 2002 yılında 121 olmasına karşın bu yıl toplam harcamalardaki payı % 6 dır. 1992 yılındaysa bu pay % 3 kadardır. Yıl toplamındaki harcamalarda ise 1992 yılı esas alındığında toplam yıllık harcamalara göre % 4 iken 2002 yılında % 6’ya çıkmıştır. Sosyal yapının diğer bir kolu olarak görülen Sağlık sektörünün ise dağılım içindeki payının durumu daha düşük seyretmektedir. 1992 yılında % 4 iken on yıl sonra % 2 oranına inmiş olması sosyal yönden İzmir’in kamu yatırımları bazında ihmal edilir bir duruma geldiğinin göstergesi olmuştur. Bu durumdan çıkılmasına yönelik makro planlama çalışmaları açısından ve de seçilmişlerin konulara sahip çıkarılmasıyla üstesinden gelineceğinin ve bu yönde çalışılmasının gerekliliğinin bilinmesi önemli bir husustur.

Kamu yatırımları için İzmir genelinde yer alan en büyük paya sahip projelerin şehir ve de yakın çevresinden ve hatta bölgesinden öte Ülkesel ölçekteki makro değerleri hedefleyen girişimlere yöneldiği görülmektedir. Bu tür ulusal ölçekteki yatırımların çıkarılmasından sonra İzmir özeline kalan yatırımların payının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Tarım sektöründeki yatırımlara ayrılan payın düşüklüğü de bu sektörün canlanmasını yavaş bir tempoya sokmaktadır. Halbuki İzmir sanayinin büyük bir kısmı tarım ürünlerinin değerlendirilmesi üzerine gelişmiştir. Bu sektörün de toplam yatırımlar değerlendirildiğinde 1992 yılından bu yana yatırım oranı 1994 krizinden en fazla etkilenen sektör olduğu görülmektedir. Bu dönemde yatırım oranı % 1’e kadar düşmüştür.

Kamu yatırımlarının İzmir’e yeterince verilmemesi rekabet gücünü kırmakta ve sahip olduğu potansiyeli verimli hale getirememektedir. Bu durum tabiatıyla dışa açık şehrin yabancı sermayeyi daha fazla kendine çekmesini zorlaştırmaktadır. Örneğin ulaşım sektörü içinde yer alan Kuzey Ege Limanının gerçekleşmesi ulusal yarar

Page 248: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

yanında strateji planı alanımızda özelde büyük yararlar sağlayacaktır. Bu tür gelişme potansiyellerinin sosyal yatırımlarla desteklenmesi İzmir’in Pazar payını artıracaktır. Bu da giderek kamu yatırım ödeneklerinin artmasına sebep olacaktır.

Sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamı yıllar itibariyle değerlendirildiğinde dalgalı bir seyir göstermektedir. I. Stratejik Plan Dönemi olarak bahsedilen 1992-1993 yıllarında yaklaşık 600 milyon dolarlık bir fon ayrılmıştır. 1994 krizi sonrasında ve II. Stratejik Plan Dönemi başı olarak görülen 1996 yılında, bu toplam pay % 81’e gerilemiş ve yaklaşık 492 milyon dolar olmuştur. 1997 yılında söz konusu gerileme devam etmiş ve bir önceki yılın % 63’üne tekabül eden 308 milyon dolarlık bir ödenek ayrımı gerçekleşmiştir. 2001 yılına gelindiğinde gerileme durmuş ve ödenek, az da olsa bir artışla yaklaşık 313 milyon dolara yükselmiştir. Ancak, 2002 yılında söz konusu toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri bir önceki yılın ödenek toplamının % 173’üne çıkarak 542 milyon doları yakalamıştır. I. Stratejik Plan Döneminin başındaki 600 milyon dolarlık değere tekrar ulaşamamış olmasına rağmen II. Stratejik Plan Dönemi sonunda farklı bir gelişme trendi yakalamış olduğu görülmektedir.

Tablo 7.1 Strateji Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri

Sektör

Yüzde (%)

I.Strateji Plan Dönemi Başı

II.Strateji Plan Dönemi Başı

III.Strateji Plan Dönemi Başı

1992 1993 1996 1997 2001 2002 Tarım 2 1 1 3 2 2 Madencilik 0 0 0 1 0 0

İmalat 24 18 3 9 22 16

Enerji 6 4 6 6 5 7

Turizm 1 0 0 1 1 0

Ulaştırma 24 31 20 30 25 45

Eğitim 4 2 3 6 5 6

Sağlık 4 3 3 5 3 2

Konut 6 13 0 0 0 0

Diğer Kamu Hiz. 29 28 64 39 37 22

Toplam* 100 100 100 100 100 100

* Sektörel kamu yatırım projeleri kapsamına Belediyeler ve İl Özel İdare yatırımları yatırım bütçesi farklılığından dolayı alınmamıştır.

Page 249: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

Şekil 7.1 Stratejik Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Harcamaları Projeleri Ödenekleri

STRATEJİK PLAN DÖNEMLERİ İTİBARİYLESEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

2 1 1 3 2 20 0 01

0 0

24

18

3

9

2216

6

4

6

6

5

7

1

0

0

1

1

0

24

31

20

30

25

45

4

2

3

6

5

6

4

3

3

53

2

613

0

00

0

29 28

64

39 37

22

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

100

1992 1993 1996 1997 2001 2002

Diğer KamuHiz.

Konut

Sağlık

Eğitim

Ulaştırma

Turizm

Enerji

İmalat

Madencilik

Tarım

Page 250: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

Tablo 7.2 I. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 1992 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 63.255.000 9.147.505 2

Madencilik 3.345.000 483.731 0

İmalat 996.817.000 144.152.856 24

Enerji 236.221.000 34.160.665 6

Turizm 27.852.000 4.027.766 1

Ulaştırma 1.038.917.000 150.241.070 24

Eğitim 147.516.000 21.332.755 4

Sağlık 158.495.000 22.920.463 4

Konut 239.778.000 34.675.054 6

Diğer Kamu Hizmetleri 1.257.526.000 181.854.808 9

Genel Toplam* 4.169.722.000 602.996.674 100

I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1992 YILI) SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Eğitim4%

Turizm1%

Ulaştırma24%

Tarım 2%

Madencilik0%

İmalat24%

Diğer Kamu Hizmetleri

29%

Sağlık4%

Konut6%

Enerji6%

Page 251: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

Tablo 7.3 I. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 1993 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 73.449.000 6.595.636 1

Madencilik 1.400.000 125.718 0

İmalat 1.216.008.000 109.196.121 18

Enerji 251.098.000 22.548.312 4

Turizm 30.402.000 2.730.065 0

Ulaştırma 2.030.665.000 182.351.383 31

Eğitim 161.250.000 14.480.065 2

Sağlık 182.190.000 16.360.453 3

Konut 880.521.000 79.069.774 13

Diğer Kamu Hizmetleri 1.863.455.000 167.336.117 28

Genel Toplam* 6.690.438.000 600.793.642 100

I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1993 YILI) SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Tarım 1% İmalat

18%

Madencilik0%

Eğitim2%

Sağlık3%

Ulaştırma31%

Turizm0%

Enerji4%

Konut13%

Diğer Kamu Hizmetleri

28%

Page 252: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

Tablo 7.4 II. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 1996 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 565.794.000 7.030.244 1

Madencilik 33.000.000 410.040 0

İmalat 1.246.330.000 15.486.208 3

Enerji 2.368.827.000 29.433.735 6

Turizm 113.805.000 1.414.078 0

Ulaştırma 7.791.150.000 96.808.524 20

Eğitim 1.357.440.000 16.866.799 3

Sağlık 1.060.800.000 13.180.915 3

Konut 178.091.000 2.212.860 0

Diğer Kamu Hizmetleri 24.863.962.000 308.945.850 64

Genel Toplam* 39.579.199.000 491.789.252 100

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1996 YILI)SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Diğer Kamu Hizmetleri

64%Madencilik

0%

Konut0%

Sağlık3%

Eğitim3%

Ulaştırma20%

Turizm0%

Enerji6%

İmalat3%

Tarım 1%

Page 253: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

Tablo 7.5 II. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 1997 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 1.204.614.000 7.859.425 3

Madencilik 594.850.000 3.881.060 1

İmalat 4.065.500.000 26.525.086 9

Enerji 2.704.398.000 17.644.666 6

Turizm 339.934.000 2.217.877 1

Ulaştırma 14.353.042.000 93.645.475 30

Eğitim 3.037.000.000 19.814.706 6

Sağlık 2.587.960.000 16.884.974 5

Konut 0

Diğer Kamu Hizmetleri 18.388.132.000 119.972.154 39

Genel Toplam* 47.275.430.000 308.445.423 100

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1997 YILI) SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Diğer Kamu Hizmetleri

39%

Konut0%

Sağlık5%

Ulaştırma30%

İmalat9%

Madencilik1%

Tarım 3%

Enerji6%

Turizm1%

Eğitim6%

Page 254: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Tablo 7.6 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (1) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 2001 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 8.234.060.000 6.593.060 2

Madencilik 1.032.000.000 826.328 0

İmalat 87.059.667.000 69.709.189 22

Enerji 20.680.092.000 16.558.672 5

Turizm 4.029.260.000 3.226.252 1

Ulaştırma 98.334.126.000 78.736.715 25

Eğitim 20.874.206.000 16.714.100 5

Sağlık 10.022.728.000 8.025.257 3

Konut 666.000.000 533.270 0

Diğer Kamu Hizmetleri 139.829.542.000 111.962.340 37

Genel Toplam* 390.761.681.000 312.885.184 100

III.STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2001 YILI) SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Diğer Kamu Hizmetleri

37%

Konut0%

Madencilik0%

Tarım 2%

İmalat22%

Enerji5%

Turizm1%

Ulaştırma25%

Eğitim5%

Sağlık3%

Page 255: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Tablo 7.7 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (2) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri Ödenekleri 2002 Yılı

Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %

Tarım 13.042.340.000 8.586.045 2

Madencilik 1.243.000.000 818.293 0

İmalat 128.937.000.000 84.881.924 16

Enerji 54.978.000.000 36.193.167 7

Turizm 638.000.000 420.009 0

Ulaştırma 378.467.935.000 249.153.357 45

Eğitim 46.911.486.000 30.882.812 6

Sağlık 15.971.295.000 10.514.238 2

Konut 631.000.000 415.400 0

Diğer Kamu Hizmetleri 182.665.854.000 120.252.752 22

Genel Toplam* 823.485.910.000 542.117.996 100

III. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2002 YILI) SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ

Diğer Kamu Hizmetleri

22%

Enerji7%

İmalat16%

Tarım 2%

Madencilik0%

Eğitim6%

Turizm0%

Ulaştırma45%

Konut0%

Sağlık2%

Page 256: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi

Kamu yatırımlarının aktivitelere göre dağılımında yıllar itibariyle iniş ve çıkışların süreklilik arz ettiği görülmektedir. Bunlar arasında özellikle konut, madencilik ve turizm sektörlerinde kamunun geri çekilmesi, özel sektörün bu alanlarda hareket serbestisine sahip olmasına sebep olmuştur. Ancak ekonomik krizler özel sektörün bu alanlarda gereken girişimi ve başarıyı elde etmesini göreceli de olsa engellemiştir.

I. Stratejik Plan Döneminde aldıkları pay giderek azalma gösteren sağlık ve eğitim sektörleri, II. Stratejik Plan Döneminde de aynı durumlarını sürdürmüşler, ancak, son yıllarına doğru nispi bir artışa sahip olmuşlardır. Buna karşın, ulaşım sektörünün her iki stratejik plan döneminde de, kamu yatırımları içerisinde ikinci en büyük payı aldığı görülmüştür. Bunda otoyol projelerinin kapsam içinde olmasının payı oldukça büyüktür.

II. Stratejik Plan Döneminin ilk yıllarında ulaşımdan da büyük pay sahibi olan diğer kamu hizmetleri yatırımlarını kapsayan sektörün, 2002 yılı itibariyle düştüğü ve imalat sektörüne yaklaşır bir duruma geldiği gözlenmektedir.

Her iki plan döneminde de kamu yatırımları açısından görülen en büyük sıkıntı, proje tutarı ile projeye harcanacak parasal değerlerin karşılıklı tutarsızlığıdır. Her iki dönemde yıllar itibariyle ve özellikle makro projeler açısından projelerin zamanında bitirilemediği ve hemen hepsinin süre uzatımı aldığı görülmüştür. Gerçekleşme oranının en yukarıda olduğu yıl % 11 değerine ulaşılmıştır. En düşük değer ise % 6 ile 2001 yılı olup kriz yılının takip eden bir yıl olmasıyla dikkat çekicidir. 2002 yılında % 8’lere erişmesi ilerisi için umut vermekte ise de 1996’nın değeri olan % 10’lara erişilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Aşağıda sektörlerin genel karakteristikleri ve makro projelerin dönemler itibariyle dağılımları verilmektedir. Bunların incelenmesi proje tutarı-yatırım harcaması ilişkisini daha net ortaya koymaktadır.

Konut

Konut sektörü kapsam olarak lojman, afet ve göçmen konutlarını içermektedir. I. Stratejik Plan Dönemi başındaki yıllarda % 6-% 13 gibi paylara sahipken, 1994-1999 kriz yıllarında ve takip eden yıllarda % 0 değerine yaklaşmıştır. Konut sektörü İzmir genelinde büyük yatırımlar kapsamında yer almamaktadır. Sadece 1998 yılında Emlak Bankası Mavişehir Konutları Projesi 7,77 trilyon TLlik büyük bir yatırım payı almıştır. Daha sonraki yıllarda lojman yapımından vazgeçilmesi ve kamunun konut sunumu rolünü bırakması konut sektörünün kamu yatırım projeleri içindeki payının düşmesine sebep olmuştur. Bu bağlamda konut sektörüne ayrılan kamu yatırım projeleri ödenekleri diğer sektörlere kaydırılmıştır.

Enerji

Enerji sektörü yatırımları ağırlıkla enerji nakil hatları ve şebeke tevsii olarak görülmektedir. I. ve II. Stratejik Plan Dönemlerinde, toplam kamu yatırım projeleri

Page 257: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

içinde enerji sektörüne ayrılan pay % 6-7 arasında oynamaktadır. Ancak 1994 krizi öncesinde % 4’e, 1999 krizi sonrasında ise % 5’e düşmüştür. 2002 yılı itibariyle önde gelen yatırımlar Aliağa-Manisa enerji nakil hattı ve Aliağa gaz tribünleridir. 2001 yılı itibariyle sektörün kendi içindeki yatırımların parasal değeri % 100’e aşkın bir değer artışı gösterirken, toplam kamu yatırımları içindeki payı % 5’ten % 7’ye çıkarak I. Stratejik Plan Dönemi başından III. Stratejik Plan Dönemi başına gelindiğinde enerji sektörünün ödeneğini 2 milyon dolar artırarak 36 milyon dolar seviyesine çıktığı görülmektedir.

Sağlık

I. Stratejik Plan Döneminden 2003 yılına doğru, sağlık sektörünün kamu yatırımları içindeki payı bir azalma göstermektedir. 1992 yılında yaklaşık 23 milyon dolar ile sahip olduğu % 4’lük paya ilerleyen yıllarda erişememiştir. Kamu yatırımları proje ödeneklerinde yatırım bedeli 2002 yılı hariç % 3 ile % 5 arasında değişirken, 1999 krizinden sonra 2001 yılında parasal olarak en düşük değerini almış ve 8 milyon dolar olmuştur. II. Stratejik Plan Döneminin ilk yılında 13 milyon dolar, ikinci yılında ise toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 6’lık pay almasına karşın 1993 yılında olduğu gibi 16 milyon dolar nakdi değer göstermiştir. Proje tutarı içinde 2002 yılı itibariyle yapılan en büyük yatırımlar Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi hastanelerine yönelik görülmektedir. Diğer yatırımlar sağlık ocağı ve ilçe hastaneleridir. Sağlık sektörü I. Stratejik Plan Döneminden bu yana ihmal edilirliği en yüksek olan sektör olarak görünmektedir. 1992 ve 1996 dönemlerinde sağlık sektöründeki en büyük yatırımları İzmir Büyükşehir bütünü almıştır. Sağlık sektöründeki makro yatırımların daha ziyade İzmir içindeki üniversite hastanelerine yönlendirilmesi, İzmir’i bir sağlık merkezi haline getirmeye yönelik adımlar olmuştur.

Eğitim

Eğitim sektörü kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 2 ile % 6 arasında bir dalgalanma sergilemektedir. Strateji planı dönemi itibariyle ele aldığımızda 1993 yılında 1992 yılındaki değerinin % 33’ü kadar bir azalma kaydederek 14milyon dolar düzeyine inmiştir. 1994 krizi sonrasında 1996’da 2 milyon dolarlık bir artış göstermesine rağmen toplamda % 3’lük bir pay almıştır. 1996-1997 döneminde aldığı % 6’lık paya rağmen 19 milyon dolar seviyesine çıkmıştır. 1999 krizi ile birlikte tekrar 16 milyon dolara düşmüş ve 2002 yılında da 30 milyon dolara yükselmesiyle birlikte, eğitim sektörü de I. Stratejik Plan Döneminin ilk yılındaki ödeneğini, III. Stratejik Plan Dönemine gelindiğinde yaklaşık % 50 artırmış olarak görülmektedir.

Eğitim sektörünün 2002 yılı itibariyle İlköğretim ve diğer eğitim tesisleri yatırımları ve de üniversiteler hariç genellikle küçük çaplı ve çok sayıda, 500 milyarı geçmeyen hatta zaman zaman 50-70 milyarlara düşen ve aynı yıl içinde tamamlanan yatırımlar olarak görülmektedir. İzmir Büyükşehir bütününde eğitim sektöründe makro yatırımların yapılmaması belirli doygunluğa erişildiğinin göstergesidir.

I. Stratejik Plan Döneminde programa alınan ve başlayan kamu yatırımları içinde ilk ve orta öğretim kurumlarının pek çoğunun III. Stratejik Plan Dönemi başına

Page 258: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

gelindiğinde tamamlandığı görülmektedir. 1999 krizinden en az etkilenen sektör eğitim sektörüdür. 1999 kriz yılında 73 trilyon TL proje tutarına karşın 12 trilyon TL harcanmış, 2002 yılında 30 milyon dolar yatırım yapılmıştır. 2002 yılında proje tutarının 1/3’ü gerçekleşmiştir.

Turizm

I. Stratejik Plan Dönemi başında kamu yatırım projeleri ödeneklerinde 1992 yılında 4 milyon dolar alan turizm sektörü, sektörler arasındaki yatırım payı olan % 1’i aşamamıştır. % 0’lık bir değer gösterdiği 1993 yılında bir önceki yılın yarısı kadar bir ödenek almıştır. II. Stratejik Plan Dönemine de % 0’lık payla başlayan turizm sektörü, 1993 yılının yarısı kadar bir ödenek almıştır. 1997 yılında 1993 yılındaki değerine yakın bir değeri % 1’lik bir oranla yakalamıştır. Bu durum 1997 yılı kamu yatırım projelerine ayrılan toplam ödeneğin bir önceki yıla kıyasla yaklaşık % 40 oranında düşmesinden kaynaklanmaktadır. 2001 yılında da % 1’lik payla 1997 yılının 1,5 katı kadar bir değere erişmiştir. Ancak 2002 yılında aldığı % 0’lık payla bir önceki yılın % 13’ü değerine gerilemiş ve son 10 yıllık seyrinin en düşük değeri olan 420 bin dolarlık bir ödenek almıştır. Bu sonuç üzerinde, Foça yat limanının turizm sektöründe yer alıp bu yatırıma fon ayrılmamasının etkisi büyüktür.

Turizm sektörü yatırımlarında en büyük pay Sığacık ve Eski Foça yat limanlarına ayrılmış olmasına rağmen, Eski Foça yat limanı 1995 yılında programa alınmış, 1996 yatırımında 1 milyar TL ayrılmış, 2000 yılına kadar hiç yatırım yapılmamış ve 2002 yatırım projelerinden çıkarılmıştır. Diğer bir önemli proje olan Sığacık Yat Limanı 1995 yılında projeye alınmış ve 1999 yılında bitmesi planlanmış olmasına rağmen 2002 yatırım projeleri arasında bitiş tarihi 2003 olarak görülmekte olup, 600 milyar TLlik yatırımla, 2003 yılında bitmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Sonuçta İzmir’e turizm sektöründe gerektiği kadar fon ayrılmadığı görülmektedir.

Madencilik

Madencilik sektöründe kamu yatırımları Tekel, MTA, Eti Holding (Etibank) tarafından yapılmaktadır. I. Stratejik Plan Döneminden bu yana kamu yatırım projeleri içinde sektörel olarak % 1 oranının üstüne çıkamayan madencilik sektöründe, yıllar itibariyle en büyük yatırım Çamaltı Tuz İşletmesine yapılmış olup en büyük pay 1997 yılında yaklaşık 4 milyon dolarla bir önceki yılın 9 katı kadar bir değerde olmuştur. Bunun dışındaki yatırımlar jeolojik ve jeotermal araştırmalara yöneltilmiştir. I. Stratejik Plan Döneminden bu yana madencilik sektörüne ayrılan pay oransal olarak % 1’i geçmemekle beraber, 1992 yılında madencilik sektörüne ayrılan pay 2002 yılında ayrılan payın yaklaşık yarısı kadardır.

Madencilik sektöründeki jeotermal enerji yatırımları Belediye ve özel sektör kanalıyla gerçekleştirildiği için, kamu bu sektöre yatırım yapmamaktadır ve özel sektör ağırlıklı bir gelişim göstermektedir.

Page 259: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

Tarım

Tarım sektörünün kamu yatırımlarına ayrılan ödenek içindeki payı strateji planı dönemlerinin başları itibariyle 6-9 milyon dolar aralığında yer almakta olup, toplamdaki payı % 1 ile % 3 arasındadır. Yatırım projeleri içinde en büyük paya DSİ II. Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen yatırımlar sahip olmaktadır. İkinci sıradaysa Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü görülmektedir. Bu yatırımların çoğu uzun vadelidir. Eğitim ve sağlık sektörlerinde olduğu gibi tarım sektöründe de küçük meblağlı çok sayıda yatırım yerine, daha çok kapsamlı projelerin yer aldığı görülmektedir. Yatırımcı kuruluşların İzmir’de İl ve Bölge Müdürlükleri olması, yelpazenin genişliğini ortaya koymaktadır. Özellikle tarım sektörü içinde yer alan sulama ve taşkın projeleri, proje tutarlarının yüksek olması ve projelerin uzun süreli olması, yıl içi yatırım paylarının düşük olmasının sebebi olmaktadır. Örneğin proje süresi 20 yıllık olan Bakırçay Kınık Projesinin tutarı 172,6 trilyon TL iken 2002 yatırımda 2,7 trilyonluk bir ödenek ayrılmıştır. Bu pay proje tutarının yaklaşık % 1,5’ine tekabül etmektedir. Aynı durum 2000 yılı için de geçerli olup, yatırım tutarı proje tutarının % 1,8’i oranında kalmaktadır. Bunun dışında araştırma ve geliştirme projelerinde yıllık durumlarda proje tutarı ile yatırım tutarı birbirine eşit olmaktadır. Ancak bunlar da 100 milyar mertebesini “ağaçlandırma” dışında geçmemektedir. 1994 kriz yılında % 2 oranında bir ödenek ayrılan Bakırçay Kınık projesi; tarım sektöründeki yatırımların pay olarak kriz dönemlerinden etkilenmediğini ortaya çıkarmıştır. Ancak büyük ve süreli yatırımlara ayrılan payların oransal olarak düşüklüğü her yıl devam etmektedir. Bu tür büyük kapsamlı projelere her yıl % 2 civarında pay ayrılması, söz konusu projelerin öngörüldüğü süre içinde tamamlanmasını zorlaştırmaktadır. Gecikme, beklenen ekonomik ve sosyal faydayı sağlanamamasına ve istenen verim düzeyine ulaşılamamasına neden olmaktadır.

Bu durumun bir sonucu olarak yeni projelere başlamak yerine, halihazırda tamamlanamamış projeleri bitirmenin daha rasyonel bir tavır olacağı görülmektedir.

İmalat

İmalat sektörünün kamu yatırımları içindeki payı, tarım sektöründen çok daha yukarılarda bulunmaktadır. Kamu yatırımları sektörel dağılımında I. Stratejik Plan Döneminden bu yana 1996 yılı hariç üçüncü en büyük dilimi almaktadır. Petkim ve Tüpraş gibi imalat sektörünün İzmir ölçeğindeki temel taşlarını ve genelde büyük ve süreli yatırımları kapsamaktadır. Modernizasyon ve yenileme projeleri her yıl yatırım programlarında yer almakta, ancak projeleri tamamlamaya yetecek tutarlar yıl yatırımı içinde yer almamaktadır. Bu durum, üretim sistemlerinin teknolojiye ayak uyduramaması sonucunu doğurmaktadır. İmalat sektörü içinde Petkim ve Tüpraş her dönem en büyük payı almakta olup, bunların yanında dönemler itibariyle Petrol Ofisi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, Etibank Genel Müdürlüğü, TZDK, Gemi Sanayi AŞ Genel Müdürlüğü, İller Bankası ve SEKA Genel Müdürlüğü yatırım programları içine küçük paylarda da olsa girmektedirler. Bunlar daha ziyade kısa vadeli yatırımlardır.

Page 260: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

İmalat sektörünün tüm kamu yatırımları içindeki payı 1994 krizinden sonra büyük bir düşüş göstermiş, I. Stratejik Plan Döneminin ilk yıllarına oranla yaklaşık % 10’una gerilemiştir. Bunu takiben düşük bir artış oranıyla II. Stratejik Plan Dönemi sonuna doğru 2001 yılında 70 milyon dolar civarına ve 2002 yılında 85 milyon dolar civarına çıkmasına rağmen, I. Stratejik Plan Dönemi başındaki (1992) 144 milyon dolarlık değeri yakalayamamıştır.

İmalat sektörünün 1999 krizi etkisinden dolayı sektörler içindeki payı azalmıştır. İmalat sektörü yatırım oranında 2002 yılında 2001 yılına göre % 6’lık bir azalış olmasına rağmen, değerde yaklaşık 15 milyon dolarlık bir artış olmuştur. Bu da 2002 yılının toplam yatırım ödeneğinin 2001 yılına göre yaklaşık 1,7 katı olmasıyla ilgili bir durumdur. Kriz dönemleri haricinde imalat sektöründeki yatırım paylarının düşüşüne karşın, ulaşım sektöründe oransal bir artış görülmüştür.

Ulaştırma

Kamu yatırımlarının ödeneklerinin sektörel dağılımında ulaşım sektörü ikinci en büyük dilimi almaktadır. Her yıl % 20 ile % 45 arasında değişen yüzdeleri ile yıllık toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde yaklaşık ¼ ile ½ arasında bir yer kaplamaktadır. Sadece kriz dönemlerinde diğer sektörlerde de olduğu gibi bir düşüş yaşanmış, ancak sektörel payın çok olması krizin etkisinin tolere edilmesini sağlamıştır. I. Stratejik Plan Dönemi başında sektörel pay ve yatırım değeri açısından imalat sektörü ile göreceli bir eşitliğe sahipken zaman içinde imalat sektörü aleyhine bir artış içine girmiş, sadece 2001 yılında sektörel paylar açısından bir yakınlaşma görülmüştür. Stratejik plan dönemleri itibariyle ulaştırma sektörü II. Stratejik Plan Döneminin son yılı olan 2002 dışında, diğer kamu hizmetleri toplamından daha düşük pay alırken, 2002 yılında 2 misli pay almıştır. Aynı yıl ulaştırma sektörü aldığı % 45’lik payla ve 249 milyon dolarla I. Stratejik Plan Dönemi başından bu yana 10 yıl içinde ödeneğini yaklaşık 1,65 katına çıkararak madencilik gibi kendi içinde bir gelişim göstermiştir.

Ulaştırma sektörü içindeki, yatırımcı kuruluşların başında Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü gelmektedir. Bunu takiben Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından Özel İdare kaynaklı asfalt kaplama büyük pay almaktadır. Üçüncü etkin kuruluş olan Türk Telekom’un telefon şebekesi tesisi, ilavesi ve projelendirmesi gelmekte olup, proje tutarları ve yıl yatırımları dengeli bir biçimde harcanmıştır. Bir başka deyişle genelde ayrılan proje tutarı kadar yatırım yapılmıştır. Karayolları ve DLH yatırımları arasında yatırım kapsamında alınıp pay ayrılmayan proje 2002 yılı itibariyle Balıklıova Mordoğan yolu olarak görülmekte iken, 2000 yılı itibariyle sayısal olarak daha çok yatırımın yer aldığı görülmektedir. 1997 yılı itibariyle, 1991 yılında yatırıma alınan Doğalgaz Ege İletim Hattının 1997 yılında bitmesi gerekirken, 2002 yılında tamamlandığı görülmüştür. 1997 yılında LNG İthal Terminalinin inşasına başlanıp 2 yıl içinde bitmesi programlanmış iken 2003 yılı itibariyle inşaatının devam ettiği görülmüştür. Bu kapsam içinde Konya İzmir Doğalgaz İletim Hattı Etüdü 2000 yılında tamamlanması hedeflenmesine karşın, 2003 yılında yatırımı hala devam eder durumdadır.

Page 261: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

Menemen Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı 1989 yılından bu yana yeterli yatırım alamadığı için hala devam etmektedir. Planlama alanının makro yatırımları arasında görülen Kuzey Ege Liman Etüdü 1994-1996 yılları arasında yatırım kapsamında yer almakta olup, 1997 programında da görülmektedir. Sonra sadece 2000 yılında tekrar yatırım programında yer almıştır. Proje tutarının tam harcanmamasının gerekçesi ise ÇED araştırmasının devam etmesi olarak açıklanmaktadır.

Otoyol projeleri kapsamında İzmir Çevre Yolu ve Aydın Otoyolu 1985 başlama ve 2004 bitiş tarihli olmasına karşın, 2002 yılı yatırım programındaki proje tutarının % 3,5’unun harcanmış olmasından hareketle, geriye kalan % 13’lük yatırım tutarının her yıl aynı payda ayrılması durumunda, bu güne kadar yapılan harcamalar çıkarıldığında, en erken 2007-2008 yıllarında tamamlanacağı ortaya çıkmaktadır. 1992 yılında % 24 payı, 1993 yılında % 31’e çıkmış ve bu durum 1992 yılında 150 milyon dolarlık yatırım ödeneğinin 32 milyon dolar artmasını sağlamıştır. 1993 yılından 1996 yılına gelindiğinde ödeneğin % 20’lik bir paya gerilediği ve 1993 yılındaki 182 milyon doların yarısına indiği görülmektedir. I. Stratejik Plan Döneminden itibaren 1994 krizi sonrası olan 1996 yılında % 20’lik bir orana gerilemiş ancak bu durum % 30’luk bir orana sahip olduğu 1997 yılı ile kıyaslandığında yatırım büyüklüğünün değiştirmediğini göstermektedir. Bu gerileme 1997 yılından 2001 yılına gelindiğinde de devam etmiş ve oransal olarak % 5 ve tutar olarak da 15 milyon dolarlık bir azalmayla 78,5 milyon dolar olarak gözlenmiştir. Ancak 2001 yılından 2002 yılına gelindiğinde bu azalmanın durduğu ve gerek oransal olarak % 20 bir artışla % 45’e ulaşarak, gerekse de tutar olarak % 216’lık bir artışla 249 milyon dolara erişerek 2002 yılının toplam sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin yaklaşık yarıya yakınını elde etmiştir.

Diğer Kamu Hizmetleri

Sektörel kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde payı çok yüksek olan Diğer Kamu Hizmetlerinin, I. Stratejik Plan Dönemi başından II. Stratejik Plan Dönemi sonuna kadar olan dönemde, yıllara göre sektörler arasında % 22 ile % 64 arasında bir değişim göstermektedir. Diğer Kamu Hizmetleri 1992 yılında sektörler arasında % 29’luk payla yaklaşık 182 milyon dolarlık bir ödenek almıştır. 1993 yılında % 1’lik bir gerileme ile % 28’e inmiş ve 167 milyon dolar almıştır. 1994 kriziyle birlikte II. Stratejik Plan Dönemi başı olan 1996 yılında, hem aynı yıl içinde hem de bu 10 yıllık süreçte en yüksek pay olan % 64’ü yakalamıştır. Bu payla birlikte yaklaşık 309 milyon dolarlık bir ödenek elde etmiştir. Bu değer bir sonraki yılın (1997) kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamına eşittir. 1997 yılında Diğer Kamu Hizmetlerine ayrılan pay, tüm sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamının % 67’sine gerilemesi nedeniyle oldukça düşmekle birlikte oransal olarak % 39’luk bir pay almış ve yaklaşık 120 milyon dolarlık bir ödenek ayrılmıştır. 2001 yılına gelindiğinde % 37’lik bir payla 112 milyon dolar ödenek almıştır. 2002 yılında tüm sektörlere ayrılan kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamının bir önceki yıla nazaran % 173’üne çıkması, aynı yıl içinde payı azalarak % 22 olan Diğer Kamu Hizmetlerinin, 120 milyon dolarlık ödeneği elde etmesini sağlamıştır.

Page 262: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

1996 yılı yatırımlarında en büyük paya raylı sistem yapımı sahip olmuştur. Ağırlıklı olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU yatırımlarıyla, İller Bankasının ilçe ve belde ölçeğindeki içme suyu, kanalizasyon ve harita yatırımları büyük yer tutmaktadır. Diğer Kamu Hizmetlerinin sektörel değerlendirmesinde Ege, Dokuz Eylül Üniversiteleri ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün yatırımları da büyük pay almaktadır.

2000 yılı ve sonrasında Bergama, Ödemiş, Tire Organize Sanayi Bölgelerine ağırlık verildiği ve yatırımların bir kısmı kamulaştırma olmak üzere, bu yönde yoğunlaştığı görülmektedir. Bunun yanında Kemalpaşa ve Menemen Serbest Bölgesi Arıtma Tesislerinin de aynı kapsam içinde yer aldığı görülmektedir.

Tablo 7.8 II. Stratejik Plan Dönemi İzmir İli Kamu Yatırım Proje Tutarı Ve Yatırım Harcamaları

YILLAR

Yatırım Tutarı (Milyon TL)

Proje Tutarı (Milyon TL)

Yatırım Tutarı (Milyon TL)

Proje Tutarı (Milyon TL)

Gerçekleşme Oranı (%)

1996 39.579.190 380.216.067 491.789.140 4.724.354.709 10

1997 47.275.430 601.613.523 3.084.454.231 39.251.877.275 08

1998 219.841.114 1.918.932.049 6.936.656.302 72.763.993.971 11

1999 309.701.560 3.522.527.104 7.474.268.807 85.011.888.396 9

2000 331.059.731 3.653.739.663 5.304.143.872 58.539.166.887 9

2001 390.761.681 6.432.287.627 3.128.851.844 51.503.706.684 6

2002 842.274.410 11.225.952.380 5.544.868.586 73.902.792.202 8

TOPLAM 2.180.493.116 27.735.268.413 31.965.032.782 385.697.780.124 8

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI

020.000.000.00040.000.000.00060.000.000.00080.000.000.000

100.000.000.000

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002TUTAR $

YATIRIM TUTARI $ PROJE TUTARI $

Page 263: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi

İzmir ili kamu projelerinin yıllar itibarıyla toplam proje tutarları artış gösterirken yıl ödenekleri aynı oranda artış gösterememiştir. Bununla beraber 2002 yılına gelindiğinde yatırımlarda ortaya çıkan belirgin artış ileriki yıllar için sektör bazında ödenek tahsisinin artacağı kanaatini ortaya çıkarmaktadır. Bu yıla kadar gerek toplamda gerekse sektör tanımlamaları için yapılan yatırımların proje tutarından çok uzakta kalması makro gelişim trendlerini olumsuz etkilemiştir. Özellikle yatırım açısından büyük meblağlar ayrılan projelerin yıllar itibarıyla gerçekleşen ortalama sektörel yatırım tutarı proje tutarına oranla % 7 ila % 10 arasındadır. Bu oranın sektörel dağılımın üzerinde olması gelişim trendinin son yılda ivme kazandığını göstermektedir. II. Stratejik Plan Dönemi başında ana kamu projeleri ödenek talebi ve ayrılan ödenek oransallığı içinde 2003 yılı olarak bu tür projeler sayı olarak çoğalmıştır. Bunlar arasından 2002 yılındaki makro yatırımlardan proje tutarı 500 trilyonun üstünde olanlar birinci grup olarak adlandırılmıştır. İzmir Çevre Yolu ve İzmir-Aydın Otoyolu, İzmir-Urla-Çeşme Otoyolu, Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi, İzmir İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler, Büyük Kanal Projesi, İçme ve Kullanma Suyu Temini ilk bakışta belirlenmektedir.

İzmir Çevre Yolu ve İzmir-Aydın Otoyolunun proje tutarı yaklaşık 3 katrilyon TL’dir. Bunun % 80’i 2001 yılı sonuna kadar sarf edilmiş olup, 2002 yılında da % 4,8’i yapılmıştır.

İzmir-Urla-Çeşme Otoyolunun da 2001 yılı sonuna kadar % 97’si, 2002 yılında % 1,4’ü yapılmıştır. Bu proje makro açıdan bakıldığında 2003 yılında bitmiş olup, bazı donatılar yönünden ise bitirilme aşamasındadır.

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi 2001 yılında başlamış olup, anılan yılın sonuna kadar herhangi bir yatırımda bulunulmamıştır. 2002 yılında yatırıma başlanmış ve % 16’sı bitmiştir.

İzmir İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında başlamıştır. 2001 yılı sonuna kadar sadece % 0,7’si tamamlanmış olup, 2002 yılında da % 0,02’si yapılmıştır.

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI

02.000.000.0004.000.000.0006.000.000.0008.000.000.000

10.000.000.00012.000.000.000

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002TUTAR

MİLYON TLYATIRIM TUTARI MİLYON TL PROJE TUTARI MİLYON TL

Page 264: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

Büyük Kanal Projesinin 2001 yılı sonuna kadar % 46,9’u tamamlanmış, 2002 yılında sadece % 5,4’ü yapılmıştır. İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi ise Büyük Kanal Projesinin tersi olarak 2001 yılı sonuna kadar % 4,8, 2002 yılında ise % 41,6 oranında tamamlanmıştır.

Genellikle yukarıda belirtilen projeler İçme ve Kullanma Suyu Temini hariç 1999 krizinden etkilenmiş görülmektedir. Bu altı projeden dördü 1992 yatırım programında da yer almakta olup 1990 öncesi başlatılmışlardır. Başlama tarihleri itibarıyla 1992 yılı İzmir İli Yatırım Projeleri Envanterine göre 1994-1997 yılları arasında tamamlanmaları planlanmıştır. Ancak 2002 yılında hala yapımlarına devam edilmektedir. Bu yıl itibarıyla tamamlanma süreleri belirtilmemekle beraber projelerin sürekliliği, her yıl yatırım programlarında yer almasını gerekli kılmaktadır. Burada önemli olan temel altyapı yatırımlarının tamamlanmış olmasıdır. Diğer iki projeden; İzmir İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında, Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi ise 2001 yılında başlamıştır.

Diğer yatırım grubu, proje tutarı 500 trilyonun altında olan yatırımları kapsamaktadır. Bu gruptaki projeler de ikinci grubu oluşturmaktadır. Bunlar; Bakırçay-Kınık, K. Menderes, Beydağ, Aşağı Gediz, Petkim Genel Müdürlüğü Modernleştirme ve Yenileme Yatırımları, İzmir Elektrik Şebekesi, Menemen-Aliağa-Basmane-Alsancak-Cumaovası Elektrifikasyon, Sinyalizasyon ve Telekom Tesisleri, Karacabey-İzmir Doğal Gaz İletim Hattı Projeleridir.

İzmir’e ve Aliağa’ya doğal gaz taşıyacak Karacabey-İzmir Doğal Gaz İletim Hattı 1998 yılında projeye alınmış ve 2001 yılında bitmesi planlanmıştır. Ancak 2001 yılı sonuna kadar % 98,8’i bitmiştir. 2002 yılı yatırım programına da dahil edilip % 1,2’si tamamlanmış ve proje 2002 yılında bitmiştir.

Yukarıda bahsedilen ikinci grup projeleri iki gruba ayırmak da mümkündür. İlk olarak % 40’ından azı tamamlanmış projeler, ikinci olarak ise en az % 70’i tamamlanmış projeler belirlenmektedir. % 40’ından azı tamamlanmış projelerin başında Petkim Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu yatırımlar gelmektedir. Diğerleri ise Bakırçay-Kınık ve K. Menderes Beydağ Projeleridir. Bunun dışındaki projelerin en az % 70’i tamamlanmış durumdadır.

Bu tür projelerin makro planlama hedefleri içinde kalkınma dinamiğini harekete geçirmede büyük payları bulunmakta ve üç temel sektörü kavradığı görülmektedir. Sulama projeleri dengeli olarak kuzey ve güney havzaları kapsamaktadır. Sanayi yatırımları stratejik planlama alanının sanayi odağı olarak kabul edilen Aliağa yöresinde yoğunlaşmıştır. Hizmet sektöründe ise ulaşım ve enerji temini ana yatırımları oluşturmaktadır.

Page 265: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

Tablo 7.9 Sektörler İtibarıyla Kamu Yatırımları

Sektörler İtibarıyla İzmir’deki Makro Kamu Yatırımları 1996 1998 2000 2002

SEKTÖR İSMİ YIL YATIRIMCI KURULUŞ YATIRIM YERİ YATIRIM ADI YATIRIMIN KONUSU BAŞ.– BİTİŞ TARİHLERİ

BAŞ.– BİTİŞ TARİHLERİ

BAŞ.– BİTİŞ TARİHLERİ

BAŞ.-BİTİŞ TARİHLERİ

TARIM 1996 DSİ Genel Müd. İzmir Seferihisar Depolama-Sulama 1986-1996 -- -- --

TARIM 1998 Köy Hiz. İl Müd. Muhtelif Sulama-Toprak Toplamı Tarımsal Altyapı ** 1990-2002 1990-2002 1990-2006

TARIM 2000 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir-Ödemiş Ödemiş-Aktaş Baraj ve Tesisleri Depolama-Sulama 1995-1999 1995-2003 1995-2004 1995-2004

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir İzmir Taşkın Projesi Taşkın 1963-1998 1963-2000 1963-2003 1963-2005

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Seferihisar Gümüşsu-Ürkmez Prj.(Kavaklıdere Brj) Sulama 1984-1998 1984-2000 1984-2002 1984-2004

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Bergama Bakırçay-Kınık Projesi (Sol Sahil Sula.) Sulama 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes Projesi Taşkın 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes- Beydağ Projesi Sulama 1991-2001 1991-2004 1991-2005 1991-2007

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Menemen Aşağı Gediz Projesi Sulama + Taşkın 1963-2001 1963-2002 1963-2004 1963-2005

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir II.Bölge Drenaj İşleri Sulama -- 1988-1999 1988-2003 1988-2003

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir ve ilçeleri Taşkın Koruma Taşkın ** 1991-2000 1991-2004 1991-2006

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir ve ilçeleri Taşkın ve Teressubat Kontrolü Taşkın ** 1987-2000 1987-2003 1987-2005

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Karaburun Göletler (Karaburun-Mordoğan Göleti ) Sulama -- 1997-2000 1997-2002 1997-2004

TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Karaburun Mordoğan Balıkçı Barınağı İnşaatı Dalgakıran ve Rıh. İnş. 1991-1999 1991-1999 1991-2001 1991-2002

TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Güzelbahçe Güzelbahçe Balıkçı Barınağı İkmal İnş. Mend.On. ve Rıh. İnş. 1994-1997 1994-2000 1994-2001 1994-2003

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama Sulama Göletleri (Göçbeyli ) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Seferihisar Sulama Göletleri (Ulamış, Ağalardere) Sulama ** 1993-2000 1993-2001 1993-2006

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Torbalı Sulama Göletleri (Karakızlar) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006

Page 266: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama-Kınık Bakırçay Ovası, Göçbeyli, Kınık Sul. Arazi Tapulaştırma ** 1990-1999 1990-2001 1990-2005

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Dikili Altınova Sulaması Arazi Tapulaştırma ** 1997-2000 1997-2005 1997-2005

MADENCİLİK 2000 TEKEL Genel Müd. Çiğli Çamaltı Tuz Yıka. Tes. İyileş. Yat. Tesis İyileş., Şeb. Tevsii 1994-1997 1994-1999 1994-2000 **

İMALAT 1996 İller Bankası Gn.Müd. İzmir Bademli Şişeleme Tesisleri Şişeleme Tesisi 1993-1996 -- -- --

İMALAT 1996 Etibank Genel Müd. Cumaovası Araştırma Merkezi Makine ve Cihaz Alımı 1985-1996 -- -- --

İMALAT 1996 T.Gemi Sn AŞ Gn.Müd. İzmir Alaybey Tersanesi Rıh.Yap. ve Derinkuyu Aç. 1992-1996 1992-1998 -- --

İMALAT 1998 TEKEL Genel Müd. İzmir İzmir Y.T. Bakım ve İşleme Tesisi (1) İşleme 1976-1998 1976-1999 ** **

İMALAT 2000 İller Bankası Gn.Müd. Menemen Harmandalı Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1997-1999 1998-2001 1998-2003

İMALAT 2000 İller Bankası Gn Müd. Menemen Menemen Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1998-2000 1997-2001 1998-2003

İMALAT 2002 Petkim Genel Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. İyileştirme ve Modern. 1989-1997 1989-2000 1989-2001 1990-2003

İMALAT 2002 TÜPRAŞ İzmir Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. Kükürt Giderme , Modern. 1994-1999 1994-2001 1994-2003 1997-2004

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Piyale SF6 TM. 1992-1997 ** ** **

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Ilıca SF6 TM. 1992-1997 1992-1998 -- --

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Piyale-Bornova Kablosu 1993-1996 ** ** **

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Bostanlı Şemikler Kablosu 1994-1996 ** ** **

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Işıklar TM'de Trafo Değişimi 1995-1996 1995-1998 -- --

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. İzmir Soma- Aliağa 380 KV. EİH 1996-1998 -- -- --

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. İzmir Urla 1 DM. Tevsii ve Fider İlavesi 1994-1997 1994-1998 1994-2000 1994-2002

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Kemalpaşa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 **

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Menemen Menemen Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 2001-2003

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Ödemiş Ödemiş Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Dikili Dikili Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 ** ** **

Page 267: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. İzmir Dağıtım Otomasyon Sistemleri 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. İzmir Master Planlama 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003

ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. İzmir Üniversite TM 1996-1998 1996-1999 ** **

ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. Bornova Çevre Hatları Üniversite TM İrtibatı -- 1998-1999 1998-2000 1998-2002

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Fuel-Oil Santrali 1996-2000 1996-2003 1996-2004 **

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Muhtelif Soma-Aliağa EİH Teli Fib.Optikli -- 1998-1999 1998-2001 **

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa TM'de Fider (Soma) -- 1998-1999 1998-2001 **

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. İzmir Tahtalı (DSİ) - Alaçatı EİH -- -- 2000-2001 **

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Beydağ Beydağ Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1999 1986-1998 1986-2000 --

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Kınık Kınık + Poyracık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Selçuk Selçuk Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Çeşme Çeşme Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. İzmir SCADA 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. İzmir Köy Şebekeleri Ek Tesisler -- ** 1997-2000 --

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Bornova Işıklar TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2003

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Aliağa Aliağa TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2002

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. İzmir - Manisa Aliağa - Manisa EİH Mevcut Hat Yerine -- -- -- 2001-2003

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. İzmir - Manisa Işıklar - Manisa EİH Toprak Telli, Fiber Opt. -- -- -- 2001-2003

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Karşıyaka Şemikler GİS TM -- -- 2000-2001 2000-2003

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Torbalı Aslanlar - Işıklar EİH Mevcut Hat Yerine -- -- 2000-2001 2000-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama II. TM.- Dikili TM.ENH. -- -- -- 2001-2002

Page 268: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Tire Tire Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Torbalı Torbalı Şebeke Tevsii (DAPT) Şebeke Tevsii 1989-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menderes Menderes Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 1990-1999 1990-2000 1990-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Urla Urla Şebeke tevsii Şebeke Tevsii 1991-1997 1991-1999 1991-2000 1991-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Aliağa Aliağa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1992-1997 1992-1999 1992-2000 1992-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Foça Foça Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. İzmir İzmir Elektrik Şebekesi Şebeke Tevsii 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menemen Asarlık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1996-1996 1996-1999 1996-2000 1996-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Bağyurdu Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1998 1998-2000 1998-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bayındır Bayındır Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. İzmir Küçük Ek Tesis Şebeke Tevsii -- -- -- 2002-2002

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. İzmir İdame Yenileme Yatırımları İdame-Yenileme -- -- -- 2002-2002

ENERJİ 2002 EÜAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Gaz Tribünleri Etüt-Rehabilitasyon -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003

ULAŞTIRMA 1996 TCK Genel Müd. İzmir Aliağa – Çiğli - Cumaovası İzmir Şehir Geçişi 1968-1996 1968-1998 -- --

ULAŞTIRMA 1996 TCK Kamu Ortak. F. Muhtelif Otoyol Etütleri ( İstanbul-İzmir) Etüt Proje (385 km) 1992-1998 ** ** **

ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. İzmir Adnan Menderes Havaalanı İş. Elek. Elekt. 1995-1999 ** ** **

ULAŞTIRMA 1996 TCDD Genel Müd İzmir İzmir- Cumaovası-H.Pınar ve Als. Yeni Yol Yap.(16 km) 1992-1996 ** ** **

ULAŞTIRMA 1996 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif Doğalgaz Ege İletim Hattı DGBH'nin Uzatılması 1991-1997 ** ** **

ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. İzmir Körfez Taraması Tarama 1985-1997 1985-1999 ** **

ULAŞTIRMA 1996 İBŞB İzmir Raylı Sistem Yapımı ( 9,2 km F.Altay-Basmane) 1990-1997 ** ** **

ULAŞTIRMA 1998 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir İzmir - Torbalı - Selçuk Yolunda Köprü yapımı -- 1998-1999 ** **

ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. İzmir-Manisa Basmane Afyon Yol Yenilemesi Yol Yenilemesi -- 1998-1998 ** **

Page 269: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. İzmir H.pınar - Als. Yeni Liman Bağlantısı Liman Demiryolu Bağlan. ** 1987-1998 ** **

ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. Alsancak Alsancak - Gar Alt-Üst Yapı İşl. Tevsii, Yenile., Tamamla. -- 1997-1998 ** **

ULAŞTIRMA 1998 BOTAŞ Genel Müd. İzmir-Aliağa II.LNG İthal Terminali Boş. Depo., Boru Hattı Sis. -- 1997-2000 1997-2002 **

ULAŞTIRMA 2000 Karayolları 2.Böl. Müd. Aliağa Aliağa- Ayvalık Kaplama Yapımı (96 km) -- 1998-2002 1998-2004 **

ULAŞTIRMA 2000 DLH İnşaatı Gn.Müd. İzmir İzmir Limanı Tarama ve Tevsii Rıht.Saha Dolgu Kap.Ayd.Tar. 1991-1999 1991-2000 1991-2002 **

ULAŞTIRMA 2000 BOTAŞ Genel Müd. Muhtelif Konya-İzmir Doğal Gaz İla. Hat. Et. Boru Hattı Sistemi Etüdü -- -- 1999-2000 --

ULAŞTIRMA 2000 İBŞB İzmir Raylı Sistem Yap.( Üçyol-Bornova ) Yapım (11,3 km) ** 1990-1999 1990-2000 --

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir Menemen-Manisa Devlet yolu (34 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2000 1994-2002

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir Bergama-Soma-Akhisar Devlet yolu (89 km) -- 1997-2002 1997-2005 1997-2005

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir Belevi-Selçuk-Meryem ana Devlet yolu (21 km) -- 1998-2001 1998-2001 1998-2002

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir İzmir-Manisa Kaplama- Onarım (24 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2002 1994-2005

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir Bornova- Turgutlu-Salihli Kaplama- Onarım (73 km) 1994-1999 1994-2000 1994-2003 1994-2005

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir İzmir Çevre ve İzmir Aydın Otoyolu Otoyol (165 km) 1986-1999 1986-2001 1986-2003 1986-2004

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir İzmir - Urla - Çeşme Otoyolu Otoyol (109 km) 1985-1998 1985-1999 1985-2001 1985-2003

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir ( İzmir - Aydın) Ayr.- Ahmetbeyler İl yolu (31km) ** 1993-1999 1993-2001 1993-2003

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir ( İzmir - Çeşme) Ayr. Seferihisar İl yolu (22 km) -- 1998-2000 1998-2002 1998-2003

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir İzmir - Karaburun Devlet il Yolu Onar.(53 km) ** 1995-2000 1995-2002 1995-2003

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. İzmir Torbalı - Ödemiş - Kiraz Devlet il Yolu Onar.(91 km) -- -- 1998-2005 1998-2004

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Karaburun Balıklıova - Mordoğan Yeni Ulaşım Yolu (17 km) -- -- -- 2001-2003

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Dikili Çandarlı Grubu Köprüleri Köprü Yapımı -- -- -- 2001-2004

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Muhtelif İlçeler İzmir Grubu Köprüleri Köprü Bakım-Onarım -- -- -- 2001-2003

ULAŞTIRMA 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. İzmir Menemen-Aliağa Çift Hat D.Y. Demiryolu İnş.(31,58 km) 1985-1997 1980-1999 1989-2001 1980-2003

Page 270: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

ULAŞTIRMA 2002 TCDD 3.Bölge Müd. İzmir Aliağa - Cumaovası Elektrifikasyon 79 km Çift, 2,5 Tek Hat 1992-1998 1992-2000 1992-2001 1992-2003

ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Karacabey- İzmir D.Gaz İletim Hattı Boru Hattı Sistemi -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002

ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Nazilli - İzmir D.Gaz İletim Hattı Et. Boru Hattı Etüdü -- -- -- 2001-2003

ULAŞTIRMA 2002 İBŞB İzmir Raylı Sistem Yapımı 2. Etap Etüt Uygulama -- -- 1999-2000 1999-2002

ULAŞTIRMA 2002 İBŞB İzmir Şehir içi Banliyö Sist. Geliştirilmesi Yapım -- -- -- 2001-2005

TURİZM 1996 TCK Genel Müd. İzmir Güzelbahçe -Seferihisar Kıyı Bandı İh. Yap. (38 km) 1973-1997 1973-1999 ** **

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Seferihisar (Ürkmez Yat Limanı İnş) Altyapı ( 300 ) 1994-1997 ** ** **

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Çeşme Balıkçı Brn. Yat L. Olarak Geliş. Altyapı (400) 1994-1997 1994-1999 ** **

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Ilıca Yat Limanı Altyapı (180) 1995-1998 1995-2000 ** **

TURİZM 1996 Turizm Bakanlığı İzmir ATAK Projesi Proje Uygulama 1989-1998 ** ** **

TURİZM 1998 DLH İnşaatı Gn.Müd. İzmir Çeşme - Dalyanköy Yat Yanaşma Altyapı 1994-1997 1994-1998 ** **

TURİZM 1998 İller Bankası Gn.Müd. Çeşme Otel ve Kaplıcalar (Alaçatı) İnşaat 1993-1998 1993-1999 ** **

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Foça Foça Kanalizasyon Arıtma Projesi Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Çeşme Çeşme Alaçatı Çevre Koruma Prj. Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Muhtelif KEİ.OECD.AB.ETC. Kap.Tur.Gel. Proje Uygulama 1993-1997 1993-2002 **

TURİZM 2000 DLH İnşaatı Gn. Müd. Foça Eski Foça Yat Limanı Altyapı (250 Yat) 1995-1998 1995-2000 1995-2003 **

TURİZM 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Sığacık Yat Limanı Altyapı (150 Yat) 1995-1999 1995-2000 1995-2001 1995-2003

KONUT 1998 T.Emlak B. A.Ş Gn Müd. Karşıyaka Mavişehir Projesi Konut-Ticaret Mrkz. İnş. ** 1994-1999 ** **

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Urla Urla İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Selçuk Selçuk İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1989-1996 -- -- --

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Dikili Dikili İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Seferihisar Gümüldür İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1992-1997 ** ** **

Page 271: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1990-1997 ** ** **

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menderes Menderes İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1998 -- --

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. İzmir İzmir Kanalizasyon Projesi Ana Kuşaklama Kolle. 1982-1998 1982-1998 -- --

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Çeşme Çeşme- Alaçatı Kanalizasyon Prj. Şebeke+Arıtma+ Deşarj 1986-1999 1986-1999 ** **

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen Bld. Katı Atık Yön. Etüt+ Yapım 1995-1997 1995-1999 ** **

DİĞER K. H. 1996 San. ve Tic. Bakanlığı İzmir Çelik İş.K. Sanayi Sitesi İşyeri S. T. Ç. Ok.ss 1985-2000 ** ** **

DİĞER K. H. 1998 DSİ Genel Müd. İzmir İzmir İçme Suyu Projesi Depo.,İçme suyu,Is.Hat.,Arıt. 1972-2005 1972-2008 ** **

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Dikili Çandarlı İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1987-1999 ** **

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Karaburun Mordoğan İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1993-1999 ** **

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Bergama Zeytindağ İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1996-1999 ** **

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Kemalpaşa Ulucak İçme Suyu Projesi De. Şeb. -- 1997-1999 ** **

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Torbalı Torbalı Kanalizasyon Projesi Şebeke + Arıtma -- 1997-2003 ** **

DİĞER K. H. 1998 Büyükşehir Bldiye Bşk. İzmir EVKA Altyapı Projesi Yapım 1996-1997 1996-1998 -- --

DİĞER K. H. 1998 İZSU Genel Müdürlüğü İzmir İzmir İçme Suyu Projesi Şeb.Pom.İst.Arıt.Ger.Test. 1988-1998 1988-2001 1988-2001 **

DİĞER K. H. 1998 DEÜ Rektörlüğü Torbalı Torbalı'da Mermer Tekno. Geliş. Teknolojik Araştırma 1995-1997 1995-2000 1995-2000 --

DİĞER K. H. 1998 Köy Hizmetleri İl Müd. Muhtelif Köy İçme Suyu Yapım Projeleri ** 1995-1999 1995-2001 1995-2003

DİĞER K. H. 2000 Dış Tic. Müsteşarlığı Gaziemir Gaziemir Köprülü Kavşak Yapımı Etüt Proje - İnşaat 1995-1997 1995-2001 1995-2002 **

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Arıtma (410 Hektar) 1991-1999 1991-2001 1991-2004 1991-2005

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Menemen Organize Sanayi Bölgesi (Deri) Arıtma -- 1997-1999 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Aliağa Küçük Sanayi Sitesi Altyapı (254 İşyeri) 1985-1999 1985-1999 1985-2002 **

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı İzmir Küçük Sanayi Sit. (Dökümcüler) Altyapı (100 İşyeri) -- -- 1997-2001 **

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı İzmir Küçük Sanayi Sit. (Ayakkabıcılar) 1000 İşyeri Ç.Ok. -- -- 1998-2004 **

Page 272: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Çeşme Çeşme-Alaçatı İçme Suyu Kap.İs., Göl. Ar. D. Şe. 1984-1998 1984-1999 1984-2000 --

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bölcek Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Tire Tire Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Yeni Foça Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Karaburun Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Asarlık Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1998-2003 1998-2005 1998-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Görece Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 1998-2005 1998-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Kiraz Kiraz Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 2000-2005 2000-2002

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Mordoğan Kanalizasyon Şebeke+ Arıt.+Deşarj -- -- 2000-2005 2000-2002

DİĞER K. H. 2000 Ege Üniversitesi İzmir Atom.Skletron Pet. AR-GE Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2002 **

DİĞER K. H. 2000 İBŞB İzmir Doğalgaz Etüdü Etüd Uygulama Proje 1993-1998 1993-1998 -- --

DİĞER K. H. 2000 İBŞB İzmir Katı Atık Yönetimi Etüd, Rehab, Trans İst. -- 1997-2000 1997-2001 **

DİĞER K. H. 2000 Torbalı Belediyesi Torbalı Torbalı Belediyesi Kanal Projesi Koll. Şeb. Art. -- 1998-2000 1998-2000 --

DİĞER K. H. 2002 DSİ 2. Bölge Müd. İzmir İzmir İçme Suyu Müteferrik İşleri İçme Suyu -- -- 1999-2009 1999-2009

DİĞER K. H. 2002 Köy Hizmetleri İl Müd. Torbalı Tahtalı Brj. Kor. Havzası Altyapı Prj. Tarımsal Altyapı -- -- 2000-2003 2000-2003

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar İçme Suyu Art.Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2001 1993-2002

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez İçme Suyu Art.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2000 1993-2002

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1997-2000 1997-2001 1997-2002

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bergama İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1998-2000 1998-2001 1998-2003

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Torbalı Ayrancılar İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- -- 1999-2002 1999-2002

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Urla Urla Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1976-1999 1976-2000 1976-2003 1976-2004

Page 273: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Gümüldür Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Özdere Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Menderes Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-2000 1992-2003 1992-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Foça Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Aliağa Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2001 1993-2003 1993-2005

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Dikili Çandarlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1998-2005

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Menemen Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1993-2005

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bayındır Bayındır Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1997-2003 1997-2004 1997-2005

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Tekeli Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Oğlananası Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Doğanbey-Payamlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- -- 2000-2003 2000-2004

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi Isıtma Sistemi Et. -- -- -- 2001-2003

DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü İzmir Teknopark Projesi İnş., Mak., Teçhizat -- -- 2000-2003 2000-2003

DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü İzmir Tıp Multi Disiplinler Projesi Mak., Teçhizat, İleri Araş. -- -- -- 2001-2003

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Teknopark İnkübütör Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla İzmir Çevre Referans AR-GE Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2001 1998-2002

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Yüksek Teknoloji AR-GE Eğitim Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Jeotermal Enerji AR-GE Test Eğ. Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- -- -- 2002-2002

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Organize Sanayi Bölgesi (175 hektar) -- -- 1999-2004 1999-2005

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi (300 hektar) -- 1997-2000 1997-2004 1997-2005

Page 274: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Organize Sanayi Bölgesi (400 hektar) -- 1997-2002 1997-2004 1997-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı 1994-2000 1994-2002 1994-2002 1994-2002

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Kınık Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- ** 1997-2002 1997-2003

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- 1999-2002 1999-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Merkez Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- -- -- 2000-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Dikili Küçük Sanayi Sitesi 95 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Torbalı Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Foça Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bayındır Küçük Sanayi Sitesi 500 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- -- 2001-2006

DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. İzmir İçme ve Kul. Suyu Temini Prj. İçme Suyu 1988-1998 ** 1988-2001 Proje var

DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. İzmir İzmir Büyük Kanal Projesi Şeb. Arttır., Mak.,Teçhizat 1988-2002 1988-2002 1988-2002 Proje var

* : Makro Yatırımlar ölçeği .

1996 yılı için 100 milyar TL,

1998 yılı için 300 milyar TL ,

2000 yılı için 500 milyar TL ,

2002 yılı için 1 trilyon TL taban alınmıştır.

** : İlgili yılın yatırımları arasında yer almamaktadır

Page 275: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

Tablo 7.10 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı Ve Yatırım Harcamaları

YATIRIM ADI PROJE TUTARI (MİLYON TL)

2001 SONUNA KADAR YAPILAN TAHMİNİ

HARCAMA (MİLYON TL)

% 2002 YATIRIMI (MİLYON TL)

% YATIRIMLARA HARCANAN

TOPLAM YÜZDE

Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 172.610.000 32.135.000 18 2.700.000 1,5 19,5

K. Menderes Projesi (Sulama) 134.913.000 8.036.000 5,95 1.600.000 1,18 7,13

Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 105.014.000 82.796.000 78,84 55.000 0,05 78,89

Petkim Genel Müd. Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları 694.582.000 110.954.000 15,97 80.496.000 11,58 27,58

İzmir Elektrik Şebekesi 128.163.000 104.951.000 82 19.760.000 15,4 97,4

İzmir Çevre Yolu ve İzmir Aydın Otoyolu 2.943.156.000 2.362.588.000 80,2 141.848.538.000 4,8 85

İzmir – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1.683.800.000 1.643.800.000 97,6 23.838.845 1,4 99

Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 110.662.000 83.808.000 75,7 7.003.000 6,32 82

Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 129.435.000 61.670.000 47,6 35.000.000 27 74,6

Karacabey İzmir Doğal Gaz İletim Hattı 110.577.000 109.307.000 98,86 1.270.000 1,14 100

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi 610.006.000 - - 97.974 16 16

İzmir İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler 601.208.000 4.189.000 0,7 150.000 0,02 0,72

Büyük Kanal Projesi 1.454.089 547 682.259.138 46,9 79.152.007 5,4 52,3

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 648.905 110 31.401.012 4,8 270.000.000 41,6 46,4

“Strateji Planı Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı ve Yatırım Harcamaları” tablosunda kabul edilen Yıllık Ortalama Dolar Kuru; 2001 yılı için: 1$ = 1.248.898 TL , 2002 yılı için: 1$ = 1.519.016 TL’dir.

Page 276: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

Tablo 7.11 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon Tl Üzerindeki Yatırımların Başlama Ve Varsayılan Bitiş Yılları

YATIRIM ADI 1992 1996 2002

BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ

Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 1986-1997 1986-2000 1986-2006

K. Menderes-Beydağ Projesi (Sulama) 1991-1996 1991-2001 1991-2007

Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 1963-1996 1963-2001 1963-2005

Petkim Genel Müdürlüğü Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları - 1994-1999 1994-2004

İzmir Elektrik Şebekesi 1992-1992 1992-1998 1992-2003

İzmir Çevre Yolu ve İzmir Aydın Otoyolu 1986-1994 1986-1999 1986-2004

İzmir – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1985-1994 1985-1998 1985-2003

Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 1980-1995 1980-1997 1980-2003

Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 1992-1994 1992-1998 1992-2003

Karacabey İzmir Doğal Gaz İletim Hattı - - 1998-2002

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi - - 2001-2005

İzmir İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler - - 1999-2009

Büyük Kanal (İzmir Kanalizasyon) Projesi 1988-1997 1988-2002 -

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 1988-1996 1988-1998 -

Page 277: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi

Kamu yatırımlarının temel amacı bölgede özel sektör tarafından yapılamayacak ve karlılık amacı gütmeyen ülkenin tüm kesimlerini kucaklayan yatırımlar yapmaktır. Yaptığı bu yatırımlar ile hem toplum refahını yükseltmeyi hem de yörenin ekonomik faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlar ve bu doğrultuda yatırımlar planlanıp uygulamaya başlanır.

Ülkemizde çeşitli nedenlerle kamu yatırımlarının planlanması, başlanması, kaynak aktarımı ve zamanında bitirilmesi hep sekteye uğramaktadır. Bu sebeple de kamu yatırımlarının yörelere sağlaması düşünülen refah ve gelir katkısı gerçekleşmemektedir. Zira kaynakların etkin kullanılmamasının sonucu olarak ihtiyaç duyulan kamu yatırımları öngörülen sürede bitirilmemektedir.

Strateji Plan alanı içinde öncelikli kamu projelerine ve bu projelerin tanımlarına diğer iki bölümde değinilmiştir. Burada ise bir bütün olarak 2002 yılında bu projelere ayrılan kaynakların payları ve etkileri üzerinde durulmaktadır. Sektörler bazında ayrılan paylar aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu pay miktarlarını referans kabul edip, yeni projelere başlanılmadığı varsayımıyla mevcut projelerin bitirilmesi öngörüleri de aynı tabloda verilmiştir. Bu işlem yapılırken yatırım değeri sıfırlanan sektörlerin kaynakları diğer sektörlere aktarılarak toplam kaynak miktarı muhafaza edilmiştir.

Tablo 7.12 Mevcut Kamu Yatırımlarının Aktarılan Kaynakla Bitirilmesi Öngörüsü (Milyar TL.)

Sektör Ayrılan pay

Kalan Proje Miktarı 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Tarım 3.16 399,553 312,320 298,331 223,239 0 0 0 Madencilik 100.00 0 0 0 0 0 0 0 İmalat 18.39 572,098 443,161 314,224 185,287 0 0 0

Enerji 75.28 18,050 0 0 0 0 0 0 Ulaştırma 24.28 1,180,341 801,873 423,405 44,937 0 0 0 Turizm 41.56 897 259 0 0 0 0 0

Konut 47.59 695 64 0 0 0 0 0 Eğitim 82.94 9,649 0 0 0 0 0 0 Sağlık 26.92 43,354 27,383 11,411 0 0 0 0

Diğer 8.90 1,869,373 1,686,707 1,504,041 1,321,375 951,352 108,563 -734,225 İzmir 16.75 4,094,009 3,271,766 2,551,412 1,774,838 951,352 108,563 -734,225 Muhtelif iller 17.70 87,375 68,587 49,798 31,010 12,221 0 0

Toplam 16.78 4,181,384 3,340,352 2,601,210 1,805,847 963,573 108,563 -734,225 Kaynak: İzmir Valiliği, 2002 İzmir İli Yatırım Projeleri Kitabından Faydalanılarak Düzenleşmiştir.

Mevcut yatırımlar, kamu tarafından aktarılan kaynak aynı kalmak ve yeni yatırımlar planlanmamak suretiyle ancak 2008 yılında bitirilebilecek ve ayni yılda mevcut kaynaktan 734 trilyonluk harcama yeni projeler için kullanılabilecektir.

Page 278: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

Kamu yatırımlarının kamusallığının bazı dönemlerde politize edilmesi ekonomik olarak kayıplara sebep olmaktadır. Bunları yanlış yatırım ve yatırım önceliklerinde değişim olarak de belirtebiliriz. Özellikle makro yatırımlarda karşılaşılan değer kayıpları oransal olarak da büyüktür. Projelere yatırım yapılmaması ancak programda tutulması uğruna fasıllara konan sembolik değerlerin de toplamda yüksek bir yekün yarattığı ortadadır. Bu bağlamda örneğin Güzelbahçe Balıkçı Barınağının mendirek onarım ve inşaatının 2003 yılında bitmesi planlanmışken 2002 yatırım programında bir milyon lira ayrılması yatırımın bitmesi hakkında anılan yıl içinde tereddütler yaratmaktadır.

Makro Kamu Yatırımlarında İzmir’in Türkiye Genelindeki Yeri

Aşağıda İzmir İlinde yapılan kamu yatırımlarının 2001-2003 yılları arasındaki sektörel dağılımının Türkiye geneline oranları verilmiştir.

Tablo 7.13 İzmir İli Kamu Yatırımlarının Türkiye Genelinde Sektörel Dağılımı (%)

Yıllar Tarım Madencilik İmalat Enerji

Ulaşt.-

Haberleş. Turizm Konut Eğitim Sağlık

Diğer K.

Hizmet. İl Top.

1 2001 0,84 0 15,57 0 2,55 0,51 5,23 1,31 2,38 2,65 2,52

2 2002 0,65 0 13,73 0 4,74 1,02 0,06 1,9 3,35 2,06 2,81

3 2003 0,17 0 20,73 0 4,57 2,89 0,05 2,33 3,19 2,99 3,12

Kaynak : DPT, www.dpt.gov.tr.

2001 yılında yapılan kamu yatırımlarından İzmir’in aldığı pay 2,52’dir. Bu oranda en çok paya sahip olan sektör ise imalat sektörüdür.

İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE YILLARA GÖRE DAĞILIMI

0

5

10

15

20

25

1 2 3Yıllar

Türk

iye

için

deki

yüz

dele

r

TarımMadencilikİmalatEnerjiTurizmUlaştırma-HaberleşmeEğitimSağlıkKonutDiğer Kamu Hİzmetleri

Page 279: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

2002 yılında da İmalat Sektörü en fazla paya sahip olmasına karşın oransal değerinde bir azalma olmuştur. Turizm, Ulaştırma, Sağlık ve Konut Sektörlerinde artış olmasının yanında Eğitim Sektöründe de ciddi bir azalış yaşanmaktadır. 2002 yılında yapılan kamu yatırımlarına il genelinde bakıldığında ise İzmir’in payında bir artış görülmektedir.

2002 yılının devamı olarak 2003 yılında da İzmir içindeki kamu yatırımlarında İmalat Sektörü yine en çok paya sahiptir. Ayrıca 2002 yılının tersine bu sektörde bir artış yaşanmıştır. İzmir İline yapılan kamu yatırımları da geçen yıllara göre artış göstermektedir.

Ele alınan bu üç yıla bakıldığında; Madencilik ve Enerji Sektörlerinde herhangi bir kamu yatırımı yapılmadığı ve bunun yanında Eğitim Sektöründe de önemli bir azalış yaşandığı görülmektedir.

İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE SEKTÖRLERE GÖRE DAĞILIMI

0

5

10

15

20

25

Tarı

m

Mad

enci

lik

İmal

at

En

erji

Ula

ştır

ma-

Hab

erle

şme

Turi

zm

Kon

ut

Eği

tim

Sağ

lık

Diğ

er K

amu

Hiz

met

leri

Sektörler

Tür

kiye

İçi

ndek

i Yü

zdel

er

2001

20022003

Page 280: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

8. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN SORUNLARI VE POTANSİYELLERİ

Bu bölümde, daha önce tanımlanmış alt yöreler bazında sorunların ve potansiyellerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu sorun ve potansiyellerin belirlenmesinde, İzmir Ticaret Odası tarafından 1999, 2000, 2001 yıllarında ilçeler düzeyinde yapılan “İzmir İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları” çalışmalarından yararlanılmıştır. Ayrıca bu bilgilerin, ilgili kurumlarla görüşmeler, yerel gazete ve internet taramaları ile zenginleştirilmesi ve güncelleştirilmesi de yapılmaya çalışılmıştır.

Alt yörelere ilişkin sorunlar ve potansiyeller; sektörel-ekonomik, toplumsal-kültürel-yönetimsel-siyasal ve fiziki-sosyal altyapıya ilişkin olmak üzere tüm boyutları ile ele alınmıştır. Böylece bu bölümde alt yöreler ve ilçelere göre günümüz sorunları, potansiyelleri ve beklentileri analiz edilerek, bunların ne ölçüde il düzeyinde genelleştirilebileceği ve daha önceki bölümlerde ilin ortaya konulan genel sorunları ile ne ölçüde çakışacakları belirlenebilecektir.

8.1 Alt Yörelerin Sorunları

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Sorunları

Alt yörelerde belediye hizmetlerinin yürütülmesinde, kaynak yetersizliğinden doğan sorunlar görülmektedir. Özellikle, Konak Belediyesinin gelirleri, toplanan vergilerle oldukça artmış olmasına karşın, nüfusun ve dolayısıyla gereksinimlerin yoğunluğu nedeniyle hizmetin gerektiği gibi yapılamamasından şikayetçi olunmaktadır. Enflasyonun yüksek oluşu, kaynak yaratmada çekilen zorlukların bir başka nedeni olarak gösterilmektedir. Çiğli ve Karşıyaka’da ise şehirsel gelişim amacıyla, projelerin hazırlanmasında, özellikle İller Bankasından aktarılan kaynakların azalma göstermesi sonucu, finansman kaynakları bulunması konusunda zorluklar çekildiği anlaşılmaktadır. Mali sıkıntıların yaşandığı diğer bir belediye Bornova Belediyesinde ise ilçenin kültürel faaliyetlerinin artırılması amacıyla başlatılan inşaatların 1999 yılından beri ortaya çıkan ödenek darboğazları nedeniyle tamamlanamadığı bildirilmektedir. Örneğin; İzmir Kültür Merkezi ve Patterson Köşkünde yapılacak Halk Kütüphanesi bu tür inşaası bekleyen yatırımlardır. Bornova’da ayrıca emlak vergisi oranlarının düşmesinin de gelirlerin azalmasına neden olduğu belirtilmiştir.

Page 281: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

Yine alt yöre bütününde görülen genel bir sorun da, sosyal altyapıyı oluşturan donatı alanlarına ilişkin eksikliklerdir. Çiğli ve Karşıyaka’da yaygın olarak sosyo-kültürel tesisler, özellikle de kütüphane ve kültür merkezi eksikliğinden söz edilmektedir. Bunun yanında, Çiğli’nin idari yapılarda (hükümet konağı ve vergi dairesi) eksiklikleri bulunmaktadır. İdari personel konusunda ise belediyede kadro sıkıntısı çekildiğinden dolayı zabıta hizmetlerinin ihtiyaca cevap verememesi sorun olarak bahsedilmektedir. Karşıyaka’da ise eğitim alanında, ilköğretim okullarında derslik sayılarının yetersizliği sorun teşkil etmektedir. Yine idari bir sorun olarak Karşıyaka’da, küçük işletmelerin aldıkları ruhsatları, kapsamları dışında kullanmalarının son yıllarda Karşıyaka’da gelişen hipermarket sektörü nedeniyle zorunlu olarak yaygınlık gösterdiği belirtilmektedir.

Donatı alanları konusunda, Konak’ta geniş kapasiteli bir kültürel tesisin bulunmaması dikkat çekmektedir. Uluslararası İzmir Fuarının ise kültürel ve ekonomik özelliklerini yitirerek eğlence ağırlıklı bir işleve dönüşmesi eleştiri konusu olmaktadır.

Buca’da temel eğitimde, okul ve öğretmen açığının bulunduğu belirtilmektedir. Gaziemir’de ise yataklı bir tedavi kurumu bulunmadığı için tam teşekküllü bir devlet hastanesine gereksinim duyulmaktadır. Gaziemir’de ayrıca son yıllarda ticaret, sanayi ve çeşitli iş kollarındaki hızlı artış, idari anlamda yeni ihtiyaçlar doğurmuştur. Bu ihtiyaçlardan birisi de noter eksikliğidir. Zira, en yakın noter Karabağlar’da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ilçede vergi dairesi de bulunmadığından gelir vergisi mükellefleri vergilerini ödemekte güçlük çekmektedirler.

Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yöresinde sosyo-kültürel alanlara ihtiyaç vardır. Narlıdere’de ilköğretim okulu, spor tesisi ve sağlık ocağına, Balçova’da ilköğretim okuluna, Güzelbahçe'de ise spor tesislerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Gecekondular ve kaçak yapılaşma konusunda ise kent merkezinde ve çeperlerinde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Konak ilçesinde, gecekondulaşma ve çarpık şehirleşme olgusunun devam ediyor olması ve bu alanların sağlıklaştırılarak kentle bütünleştirilmesi yönünde hazırlanacak şehirsel yenileme projelerinin hayata geçirilmesindeki güçlükler kent merkezinin önemli sorunlarındandır.

Yine Bornova’da göçten ve hızlı nüfus artışından kaynaklanan konut açığının sürmekte olduğundan ve yeni konut alanlarının yetersizliğinden söz edilmektedir. Mevcut inşaatların gereksinime oranla % 34’te bulunduğu ve bu düşük konut sunumunun kaçak yapılaşmayı önlemekte yetersiz kaldığı belirtilmektedir.

Buca’da da kaçak yapılaşma sorunu devam etmektedir. Gaziemir’de Tahtalı Barajı koruma sahasında ise inşaat yasağı olmasına karşın, ruhsatsız yapılaşmaların olması çeşitli sorunlar ortaya çıkarmaktadır.

Sanayi gelişim stratejileri açısından Buca’da bir sanayi bölgesi talebi ortaya çıkmıştır. Bu talebin Buca Adatepe Tekstil Organize Sanayi Bölgesi ile çözülmesi yönünde bir girişimin varlığı bilinmektedir. Gaziemir’de ise Serbest Bölge gelişme

Page 282: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

alanı, belediye tarafından imar planı sınırları içine alınmış ve bu durumda iki kurum arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Balçova’da yapımı devam eden küçük sanayi sitesinin talebi karşılayamayacağı düşünüldüğü için bir diğerine daha gereksinim duyulduğu görülmektedir.

Tarım sektöründe ise Buca’da tarımla uğraşan kesim, çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır. Örneğin; yaş sebze ve meyve halindeki rüsum, stopaj gibi kesintiler, üreticinin ürünlerini değer fiyattan satmasını engellemektedir. Tahtalı Barajı uzak koruma alanında yer alan zeytinyağı işletmelerinin ise çalışmaları yasaklandığı için, üreticilerin çevre ilçelere giderek ek bir maliyet üstlenmesine ayrıca çevre kirliliğine yol açan bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı ekonomik kayıplara neden olmaktadır.

Balçova ve Narlıdere’de tarım arazilerinden yeteri kadar verim alınamamaktadır. Balçova’da tarımsal parsellerin, yoğun konut alanı uygulamalarına açılması yönünde baskılar vardır. Narlıdere’de ise tarım toprakları bugün var olan büyük rantlar karşılığında el değiştirip yerine “lüks konutlar” yapılmaktadır. Böylece tarım alanları azalmaktadır. Dolayısıyla, alt yörede tarım üreticisinin haklarını koruyacak bir organizasyon/örgütlenme yoktur.

İzmir Büyükşehir Bütününde, afet bölgelerinde önlem alınması konusunda belediyelerin genel olarak dere yataklarının yapılaşmalardan arındırılmasında ve korunmasında yetersizlikler gösterdiği ve sel baskınlarının engellenemediği belirtilmektedir. Kuzey ve batı aksında dere yataklarında yer alan kaçak yapılaşmanın ortadan kaldırılamaması ve dere ıslah çalışmalarındaki gecikmeler yeni sel baskınlarının ortaya çıkmasına neden olabilecek bir sorundur. Ayrıca Afet Kararnamesi ile belediyelere yapılan parasal desteklerin, afet dışı konularda harcanması sorunların çözümünde olumsuzluklar yaratmaktadır.

Şehir içi yollarda yürütülen alt yapı çalışmalarındaki eşgüdümsüzlüğün ve programsızlığın da sorun yarattığı ve kaynak israfına neden olduğu çok şikayet edilen bir sorundur.

Büyük Kanal Projesinin geliştirilmesiyle birlikte İl Çevre Müdürlüğünce atık suyu olan tüm işletmelerden Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen kanalizasyon standartlarını sağlayacak şekilde ön arıtma tesisi kurmaları şartı istenmeye başlanmıştır. Bugün 28 adet işletmenin ön arıtma tesisi mevcuttur. Ancak arıtma tesislerinin düzenli çalıştırılmaması ve kaçak yollarla doğrudan deşarjlar, körfezdeki kirlilik kaynağının önemli kısmını oluşturmaktadır.

Genel olarak kuzeyde, yasadışı yapılaşmaların da bir sonucu olarak, yoğun altyapı sorunları yaşanmaktadır ve yerleşmeler arasındaki karayolu bağlantısı tümüyle yetersizdir. Özellikle Karşıyaka ve Çiğli karayolu bağlantısında alternatif güzergahlar geliştirilmemiştir. Bunda çevre yolunun henüz tamamlanmamış olmasının da önemli bir payı bulunmaktadır. Asıl sorun, sabah ve akşam zirve saatlerinde yaşanan darboğazlardır. Karayolundan, Şemikler, Mavişehir ve Atakent yönünde ulaşım bağlantısının kurulmamış olması, Karşıyaka girişindeki yetersizliklerden biri olarak görülmektedir.

Page 283: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

Karşıyaka’da merkezde yoğun bir otopark sorunu mevcuttur. Çözüm için çok katlı otoparklara gereksinim vardır. Yolların yayalaştırılması ve pazar yerlerinin kurulmasının da yarattığı trafik tıkanıklıkları giderilememiştir. Karşıyaka merkezde ise iskele ile çarşı arasında yaşanan yoğun yaya trafiğinin rahatlatılmasına gerek duyulmaktadır.

Alternatif toplu taşıma olanaklarının sağlanması açısından İzmir-Karşıyaka arasındaki raylı sistem uygulaması için proje etüt çalışmalarının hızlı bir şekilde tamamlanması ve bu ulaşım alternatifinin de güçlendirilmesi beklenilmektedir. Karşıyaka-Konak arasında da arabalı vapur bağlantısı kurulması ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca Karşıyaka kıyı bandında daha sık vapur iskelelerinin kurulması gerektiği öne sürülmektedir.

Çiğli’de, Harmandalı Çöp Depolama Alanına giden tüm kamyonların yerleşme içinden geçmesi yoğun bir çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra Büyük Kanal Projesinin arıtma tesislerinden çıkacak çamurun aynı bölgede gübre haline dönüştürülmesi projesi, çıkacak koku ve gaz nedeniyle yörede endişe yaratmaktadır.

Karşıyaka’da arıtma tesisleri tamamlanmamış bulunduğundan atık suların denize verilmesi devam etmektedir. Söz konusu atık suların denize deşarjı sakıncalı görülmekte, arıtma tesislerinin devreye sokulması istenilmektedir. Mavişehir’de ise konut yerleşmesinin önünde kendiliğinden oluşan balıkçı barınağının düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir.

Konak’ta şehir içi ulaşımda trafik yoğunluğu ve otopark sorunları yaşanmaktadır. İlçede çevre, görüntü ve gürültü kirliliği mevcuttur. Körfeze gelen gemi, tanker ve şileplerin atıkları denizi kirletmektedir. Yine çevre kirliliği açısından Alsancak Limanına giriş-çıkış yapan gemilerin yeterince denetlenmediği düşünülmektedir. Katı atık sorununun henüz çözümlenemediği ilçede, körfez suyunda 2003 yılında 12 ayrı noktadan alınan örnekler üzerinde yapılan incelenmelere göre körfezde sınır değerlerin aşıldığı tek kirli nokta, Melez ağzı olarak bildirilmektedir. Bunun yanında, ilçede, hava kirliliği yüksek boyutlara çıkmıştır.

Konak ilçesinin en büyük topoğrafik sorunu olarak heyelan tehlikesi gösterilmekte, sınırları içinde kalan Ballıkuyu ve Kadifekale bölgelerinde tehlikeye dikkat çekilmektedir. Bazı yerlerin kamulaştırma işlemleri yıllar önce yapıldığı halde bölgede oturanların tahliyesi hala gerçekleşmemiştir.

Bornova’nın kırsal bölümünde yol şebekelerinin bakım ve onarım eksikliği sorun olarak belirtilmektedir. Yine kırsal kesimde içme suyu yetersizlikleri bulunmaktadır. Bazı yerleşmelerin karayollarına bağlantı noktalarında köprülü kavşak yapılmamış olması da sorun yaratmaktadır. Sonuçta, genel olarak altyapı eksikliğinden ve su deposu gereksiniminden söz edilmektedir.

Bornova’da diğer bir sorun da makro yatırımlar açısından Metronun otogara kadar uzatılmamış olmasıdır. Bazı semtlerin imar planlarının uygulamaya geçmemiş

Page 284: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

olması, planlarda gösterilen yeşil alanların terklerinin yapılmaması ve işlemlerin uzun sürmesi, sanayiden kaynaklanan çevre kirliliği gibi sıkıntılar da ilçenin diğer önemli sorunlarıdır.

Buca’da trafik yoğunluğunun gerektirdiği ölçüde bir yol şebekesinin olmadığından ve toplu taşıma sisteminin yetersizliğinden söz edilmektedir. Kaynaklar, Kırıklar ve Karaağaç köylerinin yol bağlantıları ve kendi iç yolları yetersiz görülmektedir.

Gaziemir yöresinde de havaalanının ve sanayi tesislerinin varlığı, sıklıkla mevcut yolların trafik yoğunluğunu taşıyamamasına neden olmaktadır. Bunun yanında, Sarnıç Beldesinde görülen kanalizasyon altyapısındaki yetersizlikler, serbest bölgeye giriş çıkışın yarattığı trafik yoğunluğu, yasadışı yapılaşmalardan dolayı trafoların yetersiz kalması ve bazı dere yataklarında oluşan çevre kirliliği için önlem alınmaması ilçenin diğer önemli sorunları olarak sıralanmaktadır.

Altyapı konusunda, Balçova’da, yoğun yağışların yaşandığı dönemler drenaj sistemi yetersiz kalmaktadır. Yağmur suyu drenaj şebekesinin, kanalizasyon sisteminden ayrıştırılmaması da sorunlar yaratmaktadır. Açık kanal sularının ıslahı ve arıtılması için yatırım beklentileri vardır. Jeotermal enerjiden konutların yeterince yararlandırılmadığı düşünülmekte ve termal alanın kamulaştırılması öngörülmektedir.

Çiftçiler açısından yöredeki yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma eğilimi taşıması sonucunda tarımsal sulamada sorunlar yaşanmaktadır. Bunun yanında, sera sahiplerinin termal suları kullanmaları maliyeti artıran bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Elektrikle çalışan motorlara kondansatör zorunluluğu getirilmesi ise yine çiftçiyi zora sokmaktadır. İlçenin önemli sorunları olan ulaşım bağlantılarının kurulmaması ve yol hacimlerinin ihtiyaca cevap verememesi; çevre kirliliğinin önlenememesi ve tesislerin yetersizliğinden dolayı turizm sektöründe gelişme kaydedilememiştir.

Narlıdere’de arazinin dik olduğu alanlarda ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Aynı nedenle depoların üst kısmında kalan konutlara yüksek kottan dolayı su verilememektedir. Ayrıca genel olarak altyapı yetersizliği söz konusudur. Nüfusun büyüme eğilimine paralel altyapı olanakları arttırılamamaktadır. İlçede, deniz ulaşımından ve jeotermal suyun ısıtmada yeterince yararlanılmadığından şikayet edilmektedir.

Atıkların denize veriliyor olması Narlıdere’de temel sorunlardan biridir. Büyük Kanal Projesi kapsamında, yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize verilmesini önlemek üzere ek bir arıtma sisteminin kurulmasına gereksinim duyulmaktadır.

Narlıdere’de de Balçova’daki gibi sulama konularında sıkıntılar yaşanmaktadır. Jeotermal suların kanalizasyon ve dere sularına karışması, narenciye bahçelerine zarar vermektedir. İyi kalitede sulama suyu yetersizliği vardır ve kaçak kuyu açılması zemin suyunu azaltmaktadır. Narlıdere’de kullanılan

Page 285: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

elektrik enerjisi için tarımsal alanda ve seralarda farklı tarifeler uygulanması da üreticiler arasında eşitsizliğe neden olduğu için sorun yaratmaktadır.

Ali Onbaşı Deresinin ıslah edilmemesinden dolayı sel felaketleri yaşanmaktadır. Su taşkın ve baskınları açısından diğer 6 büyük derenin ıslahı gerekmektedir. Ayrıca, kıyı kesimiyle yol bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği ve standart düşüklüğü bulunmaktadır.

Güzelbahçe’de genel olarak altyapı yetersizliği gözlenmektedir. İlçede kanalizasyon olmadığı için yaygın olarak fosseptik kullanılmaktadır. Bu nedenle gerekli çalışmaların yapılıp, ilçenin İzmir Büyük Kanal Projesinden yararlandırılması beklenilmektedir. Elektrik hatlarında ise eskime söz konusudur.

İzmir-Çeşme eski karayolunun otoyolu tercih etmeyen trafik tarafından kullanılması sonucunda aşırı yoğunlukların yaşandığı bildirilmektedir. Bu amaçla, Mithatpaşa Caddesine alternatif olan yolun ivedilikle kamulaştırılması gerektiği düşünülmektedir. Ulaşım konusunda ek olarak, körfez hattı vapur işletmesinden yararlanılmak istenmektedir. Bunun yanında, yaz aylarında yoğunlaşan nüfus hareketleriyle otopark sorunu artmaktadır. Güzelbahçe’de balıkçı barınağı için arıtma tesisine ihtiyaç vardır. Ayrıca bir yat limanı gereksiniminden söz edilmektedir.

İzmir İl Çevre Müdürlüğünün belirlemelerine göre, şehirde geleneksel işletmeler şeklinde yürütülen bazı sanayi tesisleri halen eski teknolojilerini korumakla, çevre kirliliğine neden olmakta ve toplumsal maliyeti yüksek, verimsiz üretimlerini sürdürmektedir. Bunlar arasında, kuru üzüm, tütün işletmeleri ve zeytinyağı fabrikaları sayılmaktadır.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Sorunları

Dikili ilçesi oldukça yüksek bir potansiyele sahip olmasına karşın sanayi ve ticarette bununla orantılı bir gelişme eğilimi gösterememiştir. Bunun bir nedeni olarak sermaye birikiminde ve kullanımında ekonomik girişimciliğin ve organizasyonun etkili olamadığı düşüncesi hakimdir. Örneğin; zeytin potansiyelinin ağırlıklı olarak yağ üretimine uygun olmasına karşın, bu tür tesisler hala eski teknolojilerini sürdürmektedir. Hayvancılığın gelişememesinin nedeni ise, çayır, mera ve yem bitkileri üretiminin yeterli nitelikte olmaması ve sağlanamamasıdır.

Dikili’nin Çandarlı beldesinde tarihi kalenin hasarlı olan kısımları onarım beklemektedir. Donatı alanlarında eğitim açısından ilköğretim okuluna ihtiyaç vardır. İdari anlamda da var olan Hükümet Konağı ve otobüs garajı ihtiyacı karşılayamamaktadır. İletişim konusunda sıkıntılar yaşanmakta olup, özellikle telefon santrallerinde eksiklikler saptanmıştır.

Ulaşım konusunda, İzmir-Çanakkale yolunun Bergama sonrası, yaz ayları, trafik yoğunluğu açısından kapasite eksikliği taşımaktadır. Dikili’de demiryolu ulaşımının

Page 286: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

olmaması da bir eksiklik olarak gösterilmektedir. Özellikle yaz aylarında Dikili yerleşme merkezinde yoğun olarak otopark sorunu yaşanmaktadır.

Denizyolu taşımacılığının yalnızca yüke dönük olması ve mevcut yük limanının yarattığı çevre ve gürültü kirliliği sebebiyle limanın daha uygun bir yere taşınması beklenilmektedir. Denizyolu ile yolcu taşımacılığının da, sisteme eklenmesi için araştırma konusu edilmesi gerekmektedir. Ayrıca turizmin gelişmesi açısından bir yat limanının ve kış aylarındaki bakımlar için bir marinanın eksikliği ifade edilmektedir.

Su kaynaklarının yetersiz olduğu Dikili’de dere ve çayların sulama açısından ıslah edilmesine ve drenaj kanalları açılmasına gereksinim duyulmaktadır. Kanalizasyon çalışmalarının tamamlanmamış oluşu güncel bir sorun olarak belirtilmekte ve arıtma tesisinin eksikliği çevre açısından sakıncalı görülmektedir.

Bergama’da siyanürlü altın işletmeciliği konusunda tartışmalar yaşanmakta olup tesis çalışmaya devam etmektedir. Sanayi sektörü gelişme gösterememiştir. Yerleşmede organize sanayi bölgesi olduğu halde kullanılmamaktadır. Bu geri kalmışlığın sebepleri arasında sit alanlarının çokluğu, halkın sanayi bilincine önyargılı ve duyarsız oluşu ve bürokratik engeller gösterilmektedir.

Tarımda verim düşmektedir. Bunun nedenlerinden biri tarım alanlarının önemli bir bölümünde toprak tahlili yapılmadan geleneksel gübreleme yöntemi izlenmesi, bir diğer neden ise tarımsal ürünlerde kaliteli tohumluk kullanımının yetersiz olmasıdır. İlçede çiftçilerin tohumluklarını temizleme ve ilaçlama sırasında kullandıkları malzeme eksikliklerinden dolayı tohumlar ya ilaçlanmadan kullanılmakta ya da çevre ilçelerden yardım alınmaktadır. Sektörde planlama bulunmaması bazı ürünlerin ekilişlerinde piyasa fiyatlarının baz alınmasından da anlaşılmaktadır. Bunun yanında, çiftçi mallarını koruma ile ilgili 4081 sayılı yasanın uygulanmasında, cezaların çok düşük olması ve caydırıcılığını yitirmesinden dolayı, zorluklarla karşılaşılmaktadır. Ayrıca tarım konusundaki sorunların birisi de zirai mücadele için kullanılan ilaçların çevre kirliliğine neden olmasıdır.

Hayvancılık, geçimlik düzeyini aşamamaktadır. Bunun en önemli nedeni bu sektörde aile işletmelerinin ağırlıkta olması ve sadece birkaç baş hayvan beslenmesidir. Bu sektörde verimin düşmesinin en önemli nedeni ise hayvanların bilinçsiz bakım ve beslenmesinden ötürü yapılan hatalardır.

İlçede sosyal ve fiziki altyapıya ilişkin sorunlar olup, şehir içi elektrik enerji şebekesinde ve de telefon santrallerinde eksiklikler belirlenmiştir. Telefon santrali ilavesi ve yapımı konusunda teknik eleman sıkıntısı gözlenmektedir. Enerji şebekesini yenileme projesi ve Devlet Hastanesinin tamamlanması için ödeneğe ihtiyaç vardır. Bunun yanında SSK’ya bağlı bir hastane yoktur ve idari binalar yetersiz durumdadır. Yerleşmedeki mevcut bir ilköğretim okulunun tamamlanması için yine ödeneğe ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.

İl olmak isteyen Bergama’da da demiryolu ulaşımının yokluğundan, Aliağa-Bergama, Bergama-Soma demiryolu bağlantılarının olmamasından sorun olarak

Page 287: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

söz edilmektedir. Bergama-Soma-Akhisar karayolunun yoğun bir trafik taşıdığından, dar ve virajlı oluşundan yakınılmaktadır. Bergama’da yolların bakım ve onarımları amacıyla iş makine tahsisine ihtiyaç vardır.

İçme suyu şebekesinin ekonomik ömrünü tamamlamış olması sorun yaratmakta ve kırsal kesimde de yaklaşık % 10 oranında içme suyu yetersizliğinden söz edilmektedir. Kanalizasyon şebekesi yenidir, ancak plan sınırları içinde olmayan meskun yerlerde kanalizasyon sorunu yaşanmaktadır. Bergama’da arıtma tesisi yatırımlarının gerçekleştirilmemiş oluşu, dolayısıyla atık sularının doğrudan Bakırçaya deşarj edilmesi, problemleri yoğunlaştırmaktadır. Yine aynı şekilde imar planı dışındaki yerleşimlerin su şebekesine bağlanması da diğer bir sorun olarak görülmektedir.

Kınık’ta kurulacak sanayi tesisleri için ucuz enerjiye ve organize sanayi bölgesi dahilindeki arıtma tesisinin bitirilmesi için ekonomik katkılara ihtiyaç vardır. Kalkınma potansiyeli olan tarım sektörü alt yapı yatırımlarına ihtiyaç duymaktadır. Yıllarca tütün, pamuk ve domates üretiminden başka alternatif ürünler üretilememiştir.

Kınık’ta donatı alanları, personel ve altyapı konusunda eksiklikler vardır. Öğretmen ve sağlık personelini kapsayan kamu personeli açığı ve ilçede Devlet Hastanesi bulunmaması bunların başında gelmektedir.

Demiryolu bağlantısının olmaması sorun olarak belirtilmekte, Kınık’tan geçen karayolunun Aliağa-Bergama yönünden gelen trafik yoğunluğuna uygun olmadığı ifade edilmektedir. Ayrıca ilçede bağlantı yollarının yetersizliğinden ve kaplama sorunlarından söz edilmektedir. İzmir-Kınık arasında doğrudan ulaşımda da yetersizlikler söz konusudur.

Elektrik enerjisinin Bergama hattından alınması da sorun olarak gösterilmekte ve bağımsız bir hat oluşturulmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Merkezde ve kırsal kesimde kanalizasyon sistemi gereksinimi vardır. Bazı köylerde özellikle yaz aylarında içme suyu yetersizliği söz konusu olup Bakırçay havzası sulama projesi kapsamında Kınık’ta yapımı devam eden kanalların tamamlanmamış olması, yine sorun olarak görülmektedir.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Sorunları

Aliağa kıyı şeridinde sanayileşme ve şehirleşme hızla artmaktadır. Potansiyeli yüksek olan sanayi sektöründe; enerji yetersizliği, plansızlık, katı atıkları atma, ihracat, liman yollarının asfalt ve organize olmaması, tren yolunun limanlara kadar verimli bir biçimde işletmeye girmemiş olması sorunları bulunmaktadır. Sanayiinin yoğun olması tarıma olan eğilimi azaltmıştır ve tarımsal ve hayvansal ürünlerin pazarlaması yeterli düzeyde değildir. Zira, hayvancılık alanında temel girdi fiyatları pahalıdır ve hayvansal ürünlerin pazarlama fiyatı düşüktür. Bunların yanı sıra, ilçede turizm sektörünün gelişmesini engelleyen en önemli sebep fabrika atıklarının çevre kirliliği yaratmasıdır.

Page 288: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Aliağa’da yüksek eğitim kurumlarının bulunmaması önemli bir eksiklik olarak görülmektedir. Sağlık hizmetleri açısından da kurumlaşma düzeyi yeterli değildir.

Aliağa-Nemrut Limanındaki iskelelerin yol bağlantıları yetersizdir ve altyapı sorunları bulunmaktadır. Nemrut Limanı 5 adet iskele daha alabilecekken bunların olmayışı sorun yaratmaktadır. Limanda enerji eksikliği bulunmaktadır ve demiryolu bağlantısının limanla ilişkisi kurulmamıştır. Aliağa Limanı genel anlamda yetersiz görülmekte, yatırım önceliği kazandırılması istenilmektedir. Ayrıca bir balıkçı barınağına gereksinim duyulmaktadır.

Aliağa’da yeterli düzeyde altyapı tesisi yoktur. İlçede toprak, yeraltı suyu ve deniz kirliliği yoğun bir şekilde görülmektedir. İlçede görülen bu kirlilik, petrol sızıntılarından ve sanayi kuruluşlarının atıklarından kaynaklanmaktadır. İlçe merkezinde ve kırsal alanda kanalizasyon, arıtma ve düzenleme eksiklikleri bulunmakta, kanalizasyon ve arıtma projeleri finansman beklemektedir.

Aliağa’nın yıllık enerji talep artışı Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşmektedir. İzmir’in toplam enerji sarfiyatının yarısından fazlasına sahip olan ilçede, sonuç olarak, enerji konusunda eksikliklerden ve sıkıntılardan söz edilmektedir.

Foça’da, ilçenin ekonomik açıdan kalkınması için hazırlanan projeler ödenek yetersizliğinden uygulanamamaktadır. İlçenin tarımla ilgili sorunları; sulama, mera ve arazi ıslahı, üretim planlaması ve zirai müdahale ve DSİ sulama alanlarındaki 1. sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıdır. İlçedeki mevcut meralar zayıf ve yetersizdir. Balıkçılıkla ile ilgili olarak tutulan balıkların değerlendirilmesi için bulunan soğuk hava deposunun kapasitesi yetersizdir. Bunun için soğuk hava deposu ile balıkçı teknelerinin ve diğer teknelerin tamir edilebileceği bir tersaneye ihtiyaç vardır. İlçe balıkçılığının sorunlarından bir diğeri de koruma altına alınmış belli bölgelerde avlanma yasağının olmasıdır.

Var olan turizm potansiyelinin yeterli düzeyde değerlendirilememesinin nedenleri arasında, Adnan Menderes Havalimanının ilçeye uzak ve Askeri Eğitim alanlarının da yakın olması olarak belirtilmektedir. İlçede arkeolojik ve doğal sit alanlarının geniş yer kaplaması yatırımcıların yer bulmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca ilçede turizme yönelik yatak kapasitesi de yetersizdir.

Foça’da yerel halkın dinlenebileceği park alanlarına ihtiyaç vardır. İlçede bulunan memur ve askerlerin konaklamasına yetecek kadar lojman bulunmaması konut sorununu doğurmuştur. Halkın ihtiyaçlarını gidermesi için bir pazar yerine gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki sağlık kuruluşları için hizmet binası ve aracına ihtiyaç vardır. Ayrıca ilçenin belediye personeli sayısı yetersizdir. Gerenköy Belediyesinde çıkabilecek yangınlara zamanında müdahale açısından bir itfaiye aracına ihtiyaç duyulmaktadır. İlçenin deniz hudut kapısının bulunmaması da bir sorun olarak belirtilmektedir.

Foça’da talepleri karşılayacak bir limana ve mevcut balıkçı teknelerinin ihtiyacını karşılayacak bir balıkçı barınağına ihtiyaç vardır. Projesi olmasına karşın balıkçı barınağının henüz yapılmamış olması güncel bir sorundur.

Page 289: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

Bugün için bazı ilçe merkezi yollarında ve köy bağlantılarında kaplama sorunları yaşanmaktadır. İzmir-Foça karayolunun onarım çalışmalarına gereksinimi vardır. Bazı beldelerinde toplu ulaşım siteminde eksiklik hissedilmektedir. Atık su önemsenmesi gereken bir sorundur. Kanalizasyon projesi onaylanmış ancak ihale edilmemiştir. Kanalizasyon şebekesinin tamamlanmamış oluşu, yat limanı projesinin uygulanmayı beklemesi, İzmir bağlantısı için Gediz Nehri üzerine yapılmış köprünün kullanımının sağlanamaması ve sulama kapasitesinin düşüklüğü diğer güncel sorunlar olarak dikkati çekmektedir. Ayrıca dere yataklarında da sorunlar mevcuttur.

Menemen’de çalışanlar İzmir’de oturduğu için harcamalar İzmir iline kaymaktadır. Bu durumdan ilçenin ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir. Tarım arazilerindeki düzensiz ve izinsiz yapılaşma; konut yapıları, petrol istasyonları, sınai tesisler kurulması tarımı olumsuz etkilemektedir. Ayrıca tarımsal arazilerden arazi tasfiyesi adı altında kum alınması verimli toprakları azaltmakta ve ürün kalitesini bozmaktadır.

Karagöl ve Kuş Cenneti, tanıtımının yeterli düzeyde yapılamaması nedeniyle beklenen düzeyde turist çekememektedir. Kuş Cennetindeki başlıca sorunlar; yaz aylarında tatlı su eko-sistemlerini oluşturan sazlık alanlarda suyun yetersiz oluşu, yasak avlanmanın kontrol altına alınamaması, sahada hayvan otlatılması ve cezaların düşük olması nedeniyle sürü sahiplerinin engellenememesidir. Sürü sahipleriyle ilgili olan sorun Bekir Köprü ve Kozluca Seddesinde bulunan köprülerin kalkmasıyla çözümlenecektir.

Menemen’de yüksek öğretim düzeyinde okula, yeterli büyüklükte Hükümet ve Belediye binasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmektedir. Menemen’in bazı beldelerinde içme suyu talebinin karşılanamaması ve ilçe merkezinin içme suyunda sertlik derecesinin yüksek olması da ilçenin altyapıya ilişkin sorunları arasındadır.

Manisa Organize Sanayi Bölgesinin atıkları Menemen çevresini olumsuz etkilemekte, söz konusu atıklarının Gediz’de meydana getirdiği kirlenme ile tarımsal araziler zehirlenmekte ve verim düşüklüğü yaşanmaktadır. Kanalizasyon projesi uygulanmaya başlamıştır. Ancak arıtma tesisi bulunmamaktadır ve dolayısıyla sanayi atıkları arıtılamamaktadır. İlçe sınırları içinde bazı beldelerde de kanalizasyon problemi yaşanmaktadır.

2000 yılı Haziran ayında tamamlanması öngörülen Menemen-Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı ödenek yetersizliğinden dolayı tamamlanamamıştır. İlçe merkezinde yol şebekesi yetersizdir. Buna ek olarak yol kaplamalarında ve otopark alanı sağlanması konusunda sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca şehirler arası karayolu üzerinde alt ve üst geçit eksikliği saptanmıştır. İlçe merkezinde bazı bölgelerde yaya kaldırımları yoktur ya da düzensizlikler söz konusudur.

Page 290: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi Sorunları

Kemalpaşa’da hızlı gelişen sanayi sektörü, çevre koruma önlemleri alınmadan doğal kaynakların bilinçsizce kullanılmasına yol açmaktadır. İlçenin doğusunda bulunan Kızıl beldesi ve Torbalı’nın kuzey uzantıları, doğa turizmi açısından değerlendirilemeyen bir kaynaktır.

Kemalpaşa’da eski İzmir-Ankara karayolu geçişinin standardının düşük oluşu sorun yaratmakta ve İzmir-Salihli karayolunun yeniden düzenlenmesi ve yapımının tamamlanması gerektiğinden söz edilmektedir.

Tüm yerleşim birimlerinin elektrik enerjisi isteği karşılanmaktadır. Bazılarında ise şebeke yenilenme gereksinimleri sürmektedir. Ancak çeşitli sektörlerin giderek artan enerji istekleri, yakın geleceğin sorunu olarak görülmektedir.

İlçe merkezinde su şebekesinin eski oluşu ve nüfus artışları nedeniyle içme suyu sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunun yakın gelecekte artarak devam edeceği düşünülmekte olduğundan Yiğitler Barajı’nın yaşama geçmesi önem taşımaktadır.

Kanalizasyon şebekeleri açısından gerek ilçe merkezinde, gerekse beldelerde yetersizlikler gözlenmektedir. Ayrıca arıtılmadan Nif Çayına verilen atık sular yoğun kirlilik yaratmaktadır. Günlük 25 ton olan katı atığın depolanabilmesi için daha önce tespit edilen çöp depolama alanının en kısa zamanda tamamlanması önem arz etmektedir.

Genel olarak ilçe merkezinde altyapının güçlendirilmesi gerekmektedir. Kemalpaşa’da çevre kirliliğinden dolayı gelecekte tarım alanlarının giderek yok olması ve diğer kaynakların da kirlenmesi tehlikesi vardır. Endüstriyel atıkların çoğunun kontrol altına alınmasına rağmen, evsel atıklar hala büyük bir sorundur. Kirlilik yükü açısından genel arıtma tesisinin inşa edilmesi, ivedilikle gerçekleştirilmesi beklenen bir projedir.

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları

Menderes ilçesi kamusal örgütlenme olarak çok geride ve yetersiz şartlarda hizmet vermeye çalışmaktadır. Tekeli Beldesinde tarımsal üretime maddi teşvik sağlanması ve bilimsel nitelikli tarımın yapılabilmesi için köylünün bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Özdere Beldesindeki turizm bölgesinin kalkınmasıyla birlikte yatak kapasitesi de artırılmalıdır.

Menderes ilçesinde sebze–meyve halinin kurulması büyük bir ihtiyaçtır. Bağımsız hizmet binalarının (Hükümet Konağı gibi) bulunmaması, personel sayısı ve araç tahsisinde eksiklikler sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Tahtalı Barajı Havzasının Koruma Yönetmeliği çıktıktan sonra, ruhsatlı-ruhsatsız yapılaşmayı önlemek amaçlı pek çok çalışma yapılmış olmakla birlikte, politik baskılar, resmi kuruluşlar arasında koordinasyonun oluşturulamaması ve mali desteğin yetersizliği gibi nedenlerle bugüne kadar etkili bir uygulama sağlanamamaktadır.

Page 291: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

Menderes’te Tahtalı Barajı Koruma Havzası kapsamında 4 belediye bulunmaktadır. Şehirsel gelişim, havzayı tehdit altında tutmaktadır. Tahtalı Barajı koruma havzasında altyapı, özellikle kanalizasyon ve arıtma sistemleri ile ilgili önlemlerin yeterli düzeyde alınmamış olması yakın gelecek açısından bir sorundur.

Torbalı ilçe merkezinde yol şebekesinin yetersizliği ve otopark sorunları mevcuttur. İlçenin denize olan bağlantısının arzu edilen nitelikte olmadığı ve ilçe merkezinden geçen E-24 karayolu ile kent içi yol şebekeleri bağlantısını sağlayacak kavşak düzenlemeleri ve üst geçitlerin yeterli olmadığı belirtilmektedir.

Rezervler yeterli olmasına karşın, içme suyu şebekesi eski ve gereksinimi karşılayamamakta dolayısıyla ilçeye bağlı 15 yerleşim merkezinde yaygın olarak içme suyu sıkıntısı bulunmaktadır. Ayrıca, aşırı sulama nedeniyle yeraltı su seviyesi düşmektedir.

Elektrik şebekesinde de eskilik ve düzensizlikler bulunmaktadır. Özellikle Torbalı Organize Sanayi Bölgesinin ve giderek artan sanayi tesislerinin gereksinimi olan enerji, yakın gelecekte sorun yaratacaktır.

Selçuk’ta Pamucak bölgesi ilgili bakanlıkça Turizm Yatırım Alanı içerisine alınmıştır. Ancak bölgede turizm işletmecilerine tahsisat yapılmamıştır. Kent merkezinde, yaya kaldırımları eskimiş ve bakımsız durumdadır. Yoğun otopark sorunu yaşanmaya başlanmıştır. Karayolu inşaatları uzun sürelere yayılmaktadır. Yeni otoyol inşaatı ödenek yetersizliği ve hukuki sorunlar nedeniyle hedefine erişmemiş bulunmaktadır. Projenin tamamlanması için ödeneğe ihtiyaç vardır. Bu durumlar turizm açısından da olumsuz etkiler yaratmaktadır.

4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması hakkındaki yasadaki para cezaları yetersizdir ve caydırıcılığı yoktur dolayısıyla üreticinin mağduriyeti bulunmaktadır. Balıkçılık konusunda ise Pamucak’ta küçük tekneler için balıkçı barınağı eksikliği duyulmaktadır.

İlçede genel olarak altyapı yetersizliğinden söz edilmektedir. Selçuk telekomünikasyon hizmetlerinin iyileştirilmesi için parçalı olarak fiber optik kablo çekilmesine gereksinim duyulmaktadır. Selçuk şehir merkezinde ve köylerde tam otomatik şebeke yatırımına ihtiyaç vardır. İçme suyu şebekesi yenilenmiş olmakla birlikte, bu projenin uygulanmasında sağlık açısından sakıncalı olacak boru malzemesi kullanılmıştır. Ayrıca yağmur suyu drenaj şebekesinin eksikliği hissedilmektedir.

Planlı olarak geliştirilmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmamakta ve parçalı olarak kanalizasyon sistemi yetersizlikleri bulunmaktadır. Arıtma tesisi bulunmamakta ve katı atıklar için atık alanı eksikliği hissedilmektedir. Turistik değer taşıyan Pamucak sahiline dökülen Fetrek Çayına bırakılan atıklar, çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bu konuda önlemlerin alınması ve Fetrek çayının temizliğinin sağlanması ilçe ve Pamucak için önemlidir.

Page 292: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları

Bayındır’da belediyenin gelirleri yetersiz olduğundan cari harcamaların dışında gerekli yatırım harcamaları yapılamamakta, şehrin gelişiminin yarattığı ihtiyaçlar karşılanamamaktadır. İlçede ekonomik sektörler açısından sorunlara ve taleplere bakıldığında, sanayi sektöründe, orta ölçekli 20-30 firmanın faaliyet göstereceği 20.000m2’lik alana sahip organize sanayi sitesine ihtiyaç olduğu belirtilmektedir. Tarım sektöründe kuraklık nedeniyle ekonomik yönden çöküntü görülmekte, inşaat sektöründe ise şehrin gelişiminde gerek duyulan kum-çakıl kaynaklarının azalması sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Bayındır’da idari bina (hükümet konağı, belediye hizmet binası, Jandarma Komutanlığına ek bina) ve sayı ve nitelik olarak spor tesisi yetersizliği bulunmaktadır. Mevcut spor tesislerinde de bakım ve onarıma ihtiyaç vardır. Devlet Hastanesine yapılan ek bina inşaatı, ödenek yetersizliğinden dolayı tamamlanamamaktadır.

İlçe sınırları içinde yeraltı sıcak su kaynaklarının atıl durumda bırakılması ve ilçenin su bentleri-barajlarına olanaklı akarsu kaynaklarına sahip olmasına karşın sulama çalışmalarına yönelik hiçbir bendin bulunmaması sorun olarak belirtilmektedir.

Yerleşmenin önde gelen problemlerinden biri de ulaşımdır. Torbalı-Bayındır-Ödemiş karayolunun düşük standartlı olduğu ve bu yolların etüt ve projesinin tamamlanarak yatırım programına alınması gerektiği belirtilmektedir. Yine yayla turizmi için potansiyel taşıyan köylerde ve ılıca bölgelerinde ulaşımın yetersiz olduğu ifade edilmekte ve yol sorunlarının giderilmesi beklenilmektedir. Dağlık alanlardaki stabilize yolların tamamlanması ile standardı düşük ova yollarının geliştirilmesi ve onarımı çözüm bekleyen sorunlardır. Özellikle zeytin bağları arasındaki yolların geliştirilmesi istenilmektedir.

İlçede su, elektrik, kanalizasyon altyapısı konusunda sorunlar mevcuttur. Yeraltı su seviyesi yoğun kullanım nedeniyle sürekli bir düşme göstermektedir. Kanalizasyon sistemi oldukça eski olan ilçe merkezinde, kanalizasyon ve arıtma tesisinin etüt ve proje aşamalarının tamamlanarak uygulamaya geçirilmesi beklenilmektedir. Yine ilçede içme suyu şebekesinin bakımına ve yenilenmesine gereksinim duyulmaktadır. Ayrıca çöp depolama alanı ihtiyacı olduğu ve radyo-televizyon yayınlarının izlenmesinde zorluklar çekildiği ifade edilmektedir.

Tire’de 1993 yılında yatırım programına alınan organize sanayi bölgesinin çalışmaları hala devam etmektedir. Projenin tamamlanması halinde artacak işgücünün konut ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırımlar gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca ilçede tarım arazileri sanayi bölgeleri ile iç içe durumdadır. Bu durum tarımsal arazilerin heba edilmesine, çarpık şehirleşmeye ve sanayileşmeye yol açmaktadır.

Page 293: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

İlçede belediyeye ait 500 ton kapasiteli bir soğuk hava deposu bulunmasına rağmen, bu depo ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi, işlenmesi, ambalajlanması ve pazarlanması konusunda üreticiye destek olacak ve gerekli araştırmaları yapacak bir merkez bulunmamaktadır. Dağ köylerinde ürün yetiştirilen arazilerden kadastro geçmemiş olması Orman İdaresiyle çiftçiler arasında anlaşmazlıklara yol açmaktadır.

İlçede yapımına başlanan projeler ödenek yetersizliğinden tamamlamamıştır. Bunlardan biri inşaatı devam eden kapalı spor salonu diğeri de Bölge Devlet Hastanesi yapımıdır. Tire Kültür Merkezi inşaatı da yarım kalan bir diğer yatırımdır. Hükümet Konağı, Askerlik Şubesi binası, Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenleri Tire Grup Başkanlığı hizmet binası yetersizdir. Emniyet teşkilatı için, karakol binası ve polis lojmanları binalarının yapımına başlanmış ancak bitirilememiştir. Kültür Bakanlığına bağlı kütüphanede araç ve gereç bakımından sıkıntı çekilmektedir.

Genel olarak ilçede altyapı yetersizliklerinden söz edilmektedir. Tire ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi eski sistem özelliği taşımakta ve mevcut talebi karşılayamamaktadır. Tire’ye bağlı 10 köy yerleşmesinde içme suyu sıkıntısı ve kırsal kesimde parçalı olarak elektrik enerjisi eksikliği bulunmaktadır. Tüm ilçenin gereksinimi açısından telefon santralı yetersizliği güncel bir sorun niteliğindedir.

Tire-Selçuk karayolu güzergahının standardı düşüktür. Yine bazı köylere olan yol bağlantılarında standart düşüklüğü ve kaplama sorunları yaşanmaktadır. İlçe merkezindeki trafik düzenine ilişkin sorunların varlığı belirtilmektedir. İlçede, K. Menderes havzasının tümüne yönelik stol tipi bir havaalanı beklentisi bulunmaktadır.

K. Menderes havzasına ilişkin taşkından korunma ve sulama projelerinin eksikliği sorun olarak görülmekte ve susuzluk sorununa karşı önlemler alınması için K. Menderes nehri üzerinde sulama amaçlı bir barajın yapımı beklenilmektedir.

Ödemiş’te ekonomik sorunlar, iç ve dış ekonomik krizlerden, kaynak yetersizliğinden, ekonomi alanında bilgi birikimi ve girişimci yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Ülkede yaşanan krizlerin etkisiyle ilçede üretim ve mal talebi durmuştur. İhracatı Geliştirme Müdürlüğü bulunmasına rağmen ihracatçılar, İzmir Zirai Karantina Müdürlüğünden Enspektör Belgesi olan Ziraat Mühendisi getirerek, ürünün ihraç niteliğine sahip olup olmadığını kontrol ettirmek mecburiyetinde kalmaktadırlar ve bu husus önemli ölçüde zaman ve para kaybedilmesine neden olmaktadır.

İlçede birkaç firmanın dışında ihracatla ilgilenen firmanın olmaması şirketleşme düzeyinin düşük olduğunun bir göstergesidir. Ticaret ve üretimin gerçekleşmesini sağlayan organizasyonları oluşturan firmalar, dar alanlarda faaliyet göstermektedir. İstihdam alanının sınırlı olması ve işsiz sayısının giderek artması ilçenin önemli bir sorunudur.

Page 294: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

İlçede yaygın olarak yetiştirilen patatesin üretimi fazla olduğu için, pazarlama sorunu ortaya çıkmaktadır. Patatesin muhafazasında kullanılacak bir soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır. Yine patates üretimi konusunda bir diğer sorun da, patates tohumunun dışarıdan getirilmesi nedeniyle yaşanan tohum sıkıntısıdır. İlçede patatesin ve dağ köylerinde geniş çapta üretilen kestane ve fidanın ihraç imkanı yaratılamamıştır.

Kestane ağaçlarının genelde orman alanlarında, çiftçi ailelerinin uzun süre zilliyetinde bulunan yerleşim merkezlerinde olması, kestane aşılanması çalışmalarında görevlilerin çeşitli güçlüklerle karşılaşmalarına neden olmaktadır. Bununla beraber, dağ köylerindeki orman kadastro çalışmalarının kısmen tamamlanmış olması orman ve dağ köylerinde kestane üretimini artırmıştır.

Ödemiş Hayvan Hastanesi ve Tarım ve Köy İşleri İlçe Müdürlüğü binası ile ilgili herhangi bir harcama ve çalışma yapılmamıştır. Ödemiş’te toprak tahlil laboratuarının bulunmaması da sorun olarak gösterilmektedir.

Karayolları açısından; Ödemiş çevre yolunun tamamlanmamış oluşu, Ödemiş-Beydağ-Denizli ve Ödemiş-Bozdağ-Salihli karayollarının düşük standartlı oluşu, Torbalı-Bayındır-Ödemiş-Kiraz-Denizli karayolunun tamamlanmaması ve genel olarak yollardaki kaplama eksiklikleri sorun olarak gösterilmektedir. Ayrıca İzmir-Ödemiş demiryolunun eskimiş raylarının yenilenmesi beklentisi bulunmaktadır.

Ödemiş ilçe merkezinde ve parçalı olarak köylerinde içme, sulama suyu ve kanalizasyon altyapılarında sorunlar yaşanmaktadır. Bir diğer sorun da organize sanayi bölgesinin altyapısına ilişkin eksikliklerin giderilmediği tarzındadır.

Beydağ’da ekonomik gelişimi sağlayacak potansiyeller ve bu potansiyellerin değerlendirilmesi konusunda sıkıntılar vardır. İlçede organize sanayi bölgesi yoktur. Bulunan maden kaynakları değerlendirilememektedir. Tarımsal arazi yetersizdir ve düşük tarımsal arazi miktarı alternatif ürün yetiştiriciliğini zorlaştırmaktadır. Sözleşmeli ürün yetiştiriciliği konusunda yasal dayanak bulunmadığından üreticiler mağdur olmaktadır. Ayrıca tarımsal ürün fiyatlarındaki aşırı dalgalanma, istikrarlı bir üretimi engellemektedir. Ürünlerin depolanmasında, soğuk hava deposunun bulunmaması nedeniyle sorun yaşanmaktadır. Yetiştirilen incir ve kestanenin yurtdışına pazarlanmasında da sorunlar vardır. Pazarlama konusunda halkın bilinçli olmaması zaman zaman kendilerinin zarar görmesine sebep olmaktadır.

Tohumluk ve yem konusunda halk devletten destek beklemektedir. Tohumluk, yem, ilaç girdilerin pahalılığı yanında süt fiyatlarının düşük olması üreticileri zarara sokmaktadır. İlçede sütü, mandıralar dışında işleyecek bir fabrika olmadığından bölge sütleri dışarıdan gelen tüccarlar tarafından çok ucuz fiyatlara satın alınmakta, başka bölgelerdeki tesislerde işlenmekte ve satın alınanın iki katı fiyata piyasaya sürülmektedir. Halk bu konuda bilinçlendirilmelidir.

Page 295: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

Yaygın olarak yapılan süt inekçiliği konusunda ahırların ilçe merkezinde ve evlerin altında olmasından dolayı koku ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Merkeze yakın yerlerde kurulmuş olan zeytinyağı imalathanelerinin yaydığı koku ve kimyasal atıklar çevre sorunu yaratmaktadır.

Beydağ ilçesinde Beydağ-Ödemiş ve Beydağ-Nazilli karayollarının standardı düşüktür. İlçe merkezinde içme suyu şebekesinde sıkıntılar yaşanmakta ve Beydağ sulama barajının bitirilmemiş olması da sorun olarak gösterilmektedir. Genel olarak altyapı yetersizliklerinden, kanalizasyon şebekesindeki sorunlardan ve sulama olanaklarının darlığından söz edilmektedir.

Kiraz, tarımsal üretim ve hayvansal ürün yeterliliği açısından önemli kaynaklara sahiptir, fakat pazarlama konusunda zayıftır. Tarımsal ürünler, tüccarlara ya da Kiraz, Ödemiş ve Beydağ gibi yakın ilçe pazarlarına satılmaktadır. Kırsal kesimlerde tütüne getirilen kota nedeniyle bu ürünün ekilmesinden vazgeçilmiştir.

Süt üreticileri arasında birlik olmadığından süt fiyatları düşüktür. Ancak 2001 yılı itibariyle, süt üretimi ve pazarlamasındaki dağınıklık ortadan kalkmıştır ve ilçede sadece süt ürünleri üzerine soğuk hava deposu vardır. Kesimlik hayvanlar ilçe kasapları tarafından pazarlanmakta, ancak bu yeterli olmamaktadır.

Kiraz ilçesinde tarım sektörü iklimden etkilenmektedir. Ancak ilçede düzenli olarak iklim şartlarını belirten meteoroloji kurumu bulunmamaktadır. Ayrıca, ilçenin merkez ve köylerinde öğretmen, ebe ve hemşire açıkları bulunmaktadır.

Kiraz-Ödemiş karayolunun standardı düşüktür. Bozdağ kayak tesislerine Kiraz’dan yol bağlantısı kurulması, ilçe ekonomisine katkı sağlayacak bir altyapı olarak görülmektedir. Altyapı konusunda, Kiraz’da içme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin yetersizlikleri bulunmaktadır. İlçeye bağlı kırsal yerleşmelerin bazılarında bol miktarda su bulunurken özellikle dağ köylerinde içme suyu sıkıntısı yaşanmaktadır. Yine bazı köylerde tarımsal sulama konusunda sıkıntı bulunmaktadır. Elektrik kesintileri de ilçede görülen bir diğer sorun olarak dile getirilmektedir.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları

Çeşme’nin kıyı kesiminde gerek ikincil konutların çokluğu, gerekse turizm yatırımlarına uygun büyük arazilerin olmaması, büyük yatırımcıların ilçeye yatırım yapmasını engellemektedir. Mevcuttaki birçok kamu yatırımı ise ödenek yetersizliğinden tamamlanamamıştır. Turizmden kaynaklanan yüksek arazi rantı nedeniyle araziler sürekli el değiştirmekte ve dolayısıyla tarım arazileri atıl kalmaktadır. El değiştiren arazilerde en önemli sorun hızla büyüyen yapılı alanlar ve bu alanların yeşillendirilmesinde yetersiz kalınmasıdır. İlçede sit alanlarının yoğunluğuna karşın, turizmin bölgede oluşturduğu rant, yapılaşmayı teşvik etmektedir. Bununla beraber, Alaçatı’nın kendine özgü bir mimarisi olduğu halde yeni yapılara bu tarz yansıtılamamıştır.

Page 296: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

Çeşme’de müzenin yetersizliği, Alaçatı’da ise eğitim veren lise bulunmaması, sosyal donatı eksikliği olarak dile getirilmektedir.

Çeşme’de özellikle yaz aylarında, karayolunda ve ilçe merkezinde trafik yoğunlaşmakta ve otopark sorunları ortaya çıkmaktadır. İlçenin toplam araç sayısı 2.554 olmasına rağmen yaz aylarında karayolu trafiği günde ortalama 24.000 araçlık bir hacme yükselmekte, dolayısıyla bu dönemde mevcut kent içi ulaşım sistemi yetersiz hale gelmektedir.

Çeşitli noktalarda yat limanları için proje onay aşamaları tamamlanmış, bazılarının temelleri atılmış ancak genel olarak ihale ve uygulama çalışmaları henüz bitirilememiştir. Mevcut Ro-Ro iskelesinin yetersiz olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple Alaçatı, Çeşme-Merkez, Dalyan, Şifne ve Karaada yat limanı ve yanaşma yerlerinin tamamlanması istenilmektedir ve bununla beraber yatlar için bir tersane gereksinimi üzerinde de durulmaktadır. Bu tarz bir makro yatırım olarak Çeşme’de yapımına başlanan stol tipi havaalanının inşasının yarım kalması da dikkat çekmektedir.

Alaçatı’da elektrik şebekesi yetersizdir ve özellikle yaz aylarında voltaj düşüklükleri yaşanmaktadır. Alaçatı ve Çeşme enerji nakil hatlarına, rüzgar tribünlerinden elde edilen elektrik enerjisinin ulaştırılamamasının da bu durumun çözümlenememesinde etkisi bulunmaktadır. Zira, rüzgar gücünden üretilen enerjinin ilçe içinde kullanılması için gerekli enerji nakil hatları henüz kurulmamıştır. Bölgenin rüzgardan sonra diğer önemli potansiyel enerjisi olan jeotermal enerjinin ise modernizasyonunun yapılması ve seracılıkta kullanılması düşünülmektedir.

Çeşme’de içme ve sulama suyu konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Yıllık 3 milyon m3 kapasiteli içme suyu baraj tesislerinin, arıtma ve ishale hatlarıyla birlikte tamamlanmamış olması ve tarım için yeraltı sularından yeterince faydalanılamaması sorun olarak belirtilmektedir.

Karaburun ilçesinin Mordoğan beldesinde organize sanayi bölgesine ihtiyaç duyulduğu söylenmektedir. İlçedeki tarım sektörünün en önemli sorunları; arazinin engebeli olması nedeniyle mekanizasyonun girememesi, mücadele ilaçları bayisi yokluğu, pazarlama, üretim girdilerinin pahalı olmasıdır. İlçede iç göç nedeniyle genç nüfus azalmakta, buna bağlı olarak da işgücü kapasitesi düşmektedir. Ayrıca tarım arazilerine bilinçsiz şekilde yapılan ekimler sonucu topraktaki mineraller azalmakta ve verim düşmektedir. Diğer bir sorun ise kıyı kesimlerindeki yeraltı sularında tuzluluk oranının artmasıdır. Ayrıca ilçede elde edilen ürünlerin depolanması için soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır.

Karaburun’da, tanıtımın yeteri kadar olmaması, ulaşım, altyapı ve tesis yetersizliği, spor kompleksi, kamp alanı yokluğu ve alışveriş merkezlerinin yetersizliği gibi nedenlerle ilçe turizmi istenen düzeyde gelişme gösterememektedir. Ayrıca teknik eleman yönünden eksiklik yaşanmaktadır.

Page 297: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

Karaburun-İzmir arasındaki toplam 100 km’lik karayolunun 55 km’lik kısmının standardı düşük olarak kabul edilmekte ve ilçenin köyleriyle bağlantıları sağlayan yolların yetersizliğinden ve köylere ulaşma zorluklarından söz edilmektedir. Bu sorunların çözüme kavuşturulamamasına ise ödenek yetersizliği ve topoğrafyanın çok engebeli olması sebep olarak gösterilmektedir.

İlçe merkezinde, Mordoğan beldesinde ve kırsal kesimde içme suyu ve kanalizasyon şebekelerinde yetersizlik bulunmaktadır. İlçeye enerji temini konusunda rüzgar enerjisinden yararlanılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. İlçe merkezi ile Mordoğan ve Karareis’te telefon şebekeleri ve santral eksikliği hissedilmektedir.

İzmir Körfezinin girişini denetleyen konumuna karşın ilçenin bu özelliğinden yararlanılamamaktadır. Ayrıca, 6 adet balıkçı barınağı bulunduğu halde liman ve yat limanının eksikliği duyulmakta ve deniz ulaşımından yararlanılması gerektiği öne sürülmektedir.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları

Seferihisar ilçesinde sulama kaynaklarının yetersiz oluşu nedeniyle tarımsal arazilerinden yeteri kadar yararlanılamamaktadır. Tahsisli mera alanlarının bulunmaması, tarımsal arazi dışında kalan yerlerde de genelde askeri tatbikatın yapılması ve zeytin alanlarına girişin yasaklanması küçük baş hayvancılığı giderek azaltmıştır. Çiftçilerde herhangi bir örgütlenme çabasının olmayışı, üretim ve pazarlama konusunda önemli bir eksikliktir. Ürkmez beldesinde sahile yakın bahçeler, yapılaşma tehdidi altında yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Turizmin geliştirilmesi ve ivme kazanması konusunda etkili bir çaba görülmemektedir. İlçede özellikle mevcut yat ve termal turizm potansiyelinin yeterince değerlendirildiği söylenemez. Zira, jeotermal enerjiden gerek turizm alanında gerekse kentsel ısıtmada yeterince yararlanılamamaktadır. Mevcut yat limanında ise kapasitenin artırılarak yeni bir marinanın inşaatına başlanmış olmasına karşın uygulamanın yarım kalmış olduğundan söz edilmektedir. Ayrıca, balıkçı barınağına gereksinim vardır. Ayrıca doğal ve tarihi sit alanları dışında kalan alanlarda ikincil konutların yapılması, turizme yönelik yatırım yapılabilecek alanları sınırlamaktadır. İlçede, var olan tarihi eserlerin ve doğal zenginliklerin yeterince tanıtılamamış olması, turizm potansiyelinin yeterli düzeyde değerlendirilememesinin önemli sebeplerindendir.

Kentsel altyapıya ilişkin sorunlar bulunmaktadır. Seferihisar’da giderek artan motorlu taşıt tescil sayısına dikkat çekilmelidir. İlçe merkezinde otopark sorunları yaşanmaktadır.

Toplam 200.000 kişi kapasiteli içme suyu projelendirme çalışması başlamış olmakla birlikte, projeler henüz tasarım aşamasındadır. İçme ve sulama amaçlı baraj ve göletin proje etüt çalışmalarının gecikmiş olduğu öne sürülmektedir. İlçe merkezi ve Ürkmez’de kanalizasyon tesisleri henüz tamamlanmamıştır ve arıtma tesisi bulunmamaktadır. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı sakıncalıdır, yoğun bir çevre kirliliği yaratmaktadır ve çöp imha tesislerine

Page 298: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki telefon şebekesinde ek santral gereksinimi vardır. Seferihisar’da vericilerin yetersiz kalması sonucu yerel televizyon yayınlarından yararlanılamamaktadır.

Urla ilçesinin tamamında yerleşim talebi çok artmıştır. Bu da yöredeki çiftçiyi üretim yapmaktansa toprağını satmaya yöneltmiştir. Böylece verimli tarım alanlarının amaç dışı kullanımı ve spekülatif el değiştirme süreci ortaya çıkmıştır. Zeytinciliğin ve Yabanilerin Islahı Kanunu yürürlükte olmasına rağmen hurmasıyla anılan ilçede denetimlerin yetersiz, cezaların caydırıcı olmaması sonucu zeytin alanları giderek daralmaktadır. Var olan tarım arazilerinin küçük parçalar halinde olması mekanize tarım uygulamasını güçleştirmektedir. Genç nüfusun ilçeden göç etmesi nedeniyle yaşlılar kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar, geleneksel şekilde üretim yapmakta, bütün bu sorunlar ilçenin önemli potansiyeli olan tarımsal üretiminin sekteye uğramasına neden olmaktadır. Örgütlenme eksikliğinden dolayı da süt fiyatları üreticiyi memnun edecek seviyede değildir.

Urla’nın sahip olduğu doğal güzellikleri ve tarihi kalıntılarıyla turizm açısından işlenmemiş bir kaynak olduğu belirtilmektedir. Turizm açısından önemli olabilecek Klozomenai Şehrinin kazıları ödenek yetersizliğinden bitirilememiştir. Ayrıca, ilçede tanıtım eksikliği de vardır. Tarihi yapı zenginliği gün geçtikçe bozulmaktadır.

Urla’da trafiğe kayıtlı taşıtların hızlı bir biçimde arttığı izlenmektedir. Meskun alanda mevcut yol şebekesinin ve ilçe merkeziyle iskele arasındaki bağlantı yolunun yetersizliğinden söz edilmektedir. Ayrıca İzmir kenti ile önemli düzeyde ilişkileri olan yerleşmenin, deniz ulaşımından yeterince yararlanamadığı düşünülmekte ve hafta sonlarında Urla’ya, Karşıyaka ve Konak’tan vapur seferlerinin konulması istenmektedir. Geçmiş yıllarda özellikle yaz aylarında denenmiş olan İzmir-Urla vapur seferlerinin de tekrarı arzu edilmektedir.

Genel olarak, altyapı yatırımlarının gecikmesinden, tarımsal sulama olanaklarının yetersizliğinden ve yeraltı suları ile deniz kirliliğinin denetim altına alınamamasından şikayet edilmektedir. Yat limanı uygulamasının, kanalizasyon ve arıtma tesisi projelerinin gecikmiş olması sorun olarak bildirilmektedir. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı gelecek yılların gereksinimini karşılayamayacak durumdadır. Enerji konusunda ise, rüzgar enerjisinden yeterince yararlanılamadığı düşünülmektedir.

8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri

Gelişme seçeneklerinin irdelenmesinden ortaya çıkan gelişme strateji şemasında çok sayıda potansiyelin bulunduğu, bunların bir bölümünün aktif hale geçtiği, bir bölümünün kısmen kullanıldığı ve bir grup potansiyelin de kullanılma imkanı bulamadığı görülmektedir. Geliştirilen analitik yaklaşımlar sonrasında stratejik planlama alanının doğal yapısının yanı sıra, tarımsal yapı ve tarımsal potansiyelinin de büyük bir güç olduğu görülmektedir. Bu nedenle, tarımsal potansiyelin güçlendirilmesi için sulama alanlarının geliştirilmesi, en az baraj ve gölet tesisleri

Page 299: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

kadar içme, kullanma ve sanayi suyu olanaklarının arttırılması açısından önem taşımaktadır. Tüm çalışma alanında, tarım alanlarının dağılımları genelde incelendiğinde, kırsal nüfusun şehirsel nüfusa nazaran fazlalığı önemli bir strateji ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle bölgenin sosyo-ekonomik parametresini ortaya koyacak sentez yaklaşımı için potansiyel alanların bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekli olmaktadır. Burada eğilimleri ve örgütlenme sistemlerini belirleyecek potansiyeller strateji alt yöreler itibarıyla tanımlanmaktadır. Potansiyeller giderek strateji kararlarının alınmasında etken birer unsur olmaktadırlar. Altı kısımda ele alınan bu gruplama, strateji alt yöreleri oluşturmakta olup, güçleri aşağıda tanımlanmaktadır.

[ A ] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

İzmir Büyükşehir Bütünü kendi içinde dokuz bölüme ayrılmış ve topografik engellerle şartlanan bir şekilde dört yöne ışınsal olarak yayılmıştır. Diğer strateji alt yöreleri gibi dört yön itibariyle ele alınan potansiyel alanların kuzeyinde Çiğli ve Karşıyaka gelmektedir. Bu iki yerleşme fiziksel olarak birleşmiş ve hatta dışarıda kalan Menemen ile de şehirsel açıdan bütünleşmiş durumdadır.

% 99,9’u şehir merkezinde yaşayan nüfusuyla İzmir’in ikinci büyük ilçesi olan Karşıyaka, gelişiminde ikincil konut alanı olarak kullanılmaya başlanmış, sanayi sektörü ağırlıklı sektör olarak düşünülmemiştir.

İlçe sınırları içinde Ahırkuyu, Serinkuyu, Laka ve Bostanlı Dereleri bulunmaktadır ve bunlar basık bir alanda yayılan yerleşmeyi, zaman zaman taşarak, güç durumda bırakmaktadır. Bostanlı deresi üzerine kurulacak Bostanlı Barajı içme ve kullanma suyu yanında, taşkın kontrolü da sağlama açısından ilk ve önemli bir girişimdir. Kesin proje aşamasındadır ve tamamlandığında 2002 yılı fiyatlarıyla birim su maliyeti 467.500 TL/m3 olarak planlanmıştır. Dolusavak proje debisi ise 136 m3/s olacaktır. Bunun dışında diğer derelerin ıslahı yapılmış veya yapılmaktadır.

Yerleşme dışında 446 hektarlık tarım alanı bulunmakta ve bu alanın % 38’i zeytinlik olarak kullanılmasına rağmen, % 51 gibi önemli bir oranının tarıma elverişli boş alan olarak atıl durumda kalması dikkat çekmektedir. Zeytincilik önemli bir gelir kaynağıdır ve toplam tarım alanının % 8’i sulanmaktadır. Tarımda bir diğer uğraş alanı olan sebze üretiminde, domates, yaklaşık % 50’lik payıyla önde gelmektedir. Her ne kadar tarım alanlarının inşaata açılması yüzünden meyve ağaçları her geçen gün azalmakta ise de mevcut bahçe alanlarında armut, erik ve mandalina ağaçları sayı bakımından fazladır ve bunlar arasında üretim miktarı ile mandalina birinci sırada yer almaktadır. Köylerde küçük baş hayvancılıkla uğraşılmakta olup, bunun yanı sıra yeni tip kovanlarla bal üretimi de yapılmaktadır.

Aslında bir yerleşim birimi olma karakteri sergileyen Karşıyaka’nın, çevresinden alışveriş amacıyla gelen talebin artmasıyla ticaret potansiyeli fazlalaşmış ve Karşıyaka Çarşısına alternatif çarşı olma eğilimiyle diğer alt merkezler hareketlenmiştir. Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin yer aldığı ilçede, büyük oranda makarna, bitkisel yağ, gemi inşa ve onarımı, ekmek imali, tekstil, et,

Page 300: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

süt ve un üretimi yapan sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Ancak zamanla bunların bulundukları yerlerden taşınmaları gündeme gelmektedir. Turyağ ve Piyale fabrikaları buna ilk örneklerdir.

İlçenin planlı olarak gelişen Atakent-Mavişehir kısmında Mavişehir EGS, Kipa, Carrefour gibi büyük alışveriş merkezlerinin kurulmasıyla beraber, İzmir genelindeki her ilçeden buraya olan çekim, ticaret potansiyelini de tetikleyici rol oynamış ve yöreyi cazip kılan bir talep yaratmıştır. Ulaşım ve otopark sorunlarının olmaması söz konusu alanların cazibesini üst noktalara getirmektedir. Büyük sanayi kuruluşları çevresinde görüldüğü üzere, söz konusu hipermarketlerin de etrafında ölçek ekonomilerine bağlı olarak çeşitli rekreatif kullanımlar yer alma eğilimi içindedirler.

Bayraklı’da bulunan Tepekule, Tantalos mezarı ve Karagöl ile buradaki Orman İçi Dinlenme Tesisleri dikkat çeken turizm potansiyellerinin başlıcalarıdır. Buna rağmen ilçede henüz beş yıldızlı otel bulunmamaktadır. Halbuki turizm potansiyelinin yanı sıra Çiğli Organize Sanayi Bölgesine, Menemen’e ve Aliağa’ya yakın olan ilçede böylesi bir konaklama tesisi, potansiyel olarak büyük önem taşımaktadır. Merkez şehir ile güçlü bağlantısının bulunması ve Karşıyaka’nın bir yatakhane şehir tarzında gelişmesi buraya otel yatırımını henüz rantabl kılmamaktadır.

Çok sayıda sağlık tesisi bulunan ilçede 6 adet büyük sanayi kuruluşu vardır. Bazıları ithalat-ihracat da yapan kuruluşlar, ağaç, demir, deri, halı, hububat, konfeksiyon, kuru meyve, maden, tekstil, yaş meyve ve zeytin-zeytinyağı alanlarıyla ilgilenmektedirler.

Ulaşım rahatlığının bulunması ve modern bir yerleşim olması, ilçede kültürel tesis sayısının artmasına neden olmuştur. Halihazırda bulunan Bostanlı ve Atatürk Açıkhava Tiyatroları, Soğukkuyu Ziya Gökalp Kültür Merkezi, Belediye Konservatuarı, Belediye Yüzme Havuzu ve çok sayıdaki tiyatro ve sinema salonları ile halen inşaatı devam eden Zübeyde Hanım Kültür Merkezi ve Cumhuriyet Mahallesi Örnekköy, Bayraklı Çiçek Mahallelerine kurulması için projeler hazırlanan kültür merkezleriyle Karşıyaka önemli bir potansiyel taşımaktadır.

Karşıyaka Çarşısı ile vapur iskelesi arasına bir araç alt geçidi planlanmış ve proje ihalesi yapılmıştır. Çok kısa bir sürede tamamlanması öngörülen projeden maliyet ve inşa sırasında alternatif geçiş imkanı yaratılamaması yüzünden vazgeçilmesi bir talihsizlik olarak görülebilir. Ayrıca metronun Karşıyaka’ya kadar gelecek olması, ilçeye kolay ve çabuk ulaşım temin etmesi açısından önemli bir potansiyel taşımaktadır. Bununla birlikte Konak’a arabalı vapur iskelesinin yapılmasının sağlanması, Bayraklı vapur seferlerinin tekrar düzenlenmesi ve Karşıyaka-Bostanlı arasına ve Alaybey’e küçük modern iskelelerin kurulmasıyla birlikte, ilçede alternatif ulaşım olanaklarının arttırılması, ulaşılabilirlik açısından büyük potansiyel arz etmektedir.

Ayrıca ilçenin, Mavişehir konutlarının önünde kendiliğinden oluşan balıkçı barınağının modernize edilmesiyle birlikte, mevcut potansiyeli artacaktır.

Page 301: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

Büyük Kanal Projesinin Karşıyaka ayağının tamamlanmasına rağmen arıtma tesislerinin bitirilmemiş olması nedeniyle, atık suların denize verilmesi sorunu, söz konusu tesislerin çalışır hale getirilmesiyle bertaraf edilerek, ilçenin deniz potansiyelinin tahrip olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.

İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin, Karşıyaka’yla yakın ilişkilerde bulunan Çiğli’nin, Evka-5, Evka-6, Çiğli Koop-1 ve Çiğli Koop-2 gibi toplu konut alanlarıyla birlikte büyük bir konut potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Bunun yanında planlanmış ancak konut üretimine sunulmamış Çiğli Belediye sınırları içinde 10.000 konutluk potansiyel alan bulunmaktadır.

1.981 hektar tarım alanı bulunan Çiğli’de, bu alanlardan en büyük payı % 76’lık oranıyla tarla bitkileri almaktadır. Bunun yanı sıra tarıma elverişli boş alan %21’lik dilimiyle küçümsenmeyecek bir potansiyel taşımaktadır. Tarla bitkilerinde ise en fazla üretimi % 80’lik bir oranla pamuk yakalamaktadır. Ürün çeşidinin az olduğu ilçede 1997 yılından itibaren mısır üretimi yapılmamakta, onun yerini 1999 yılında üretilmeye başlanan susam almaktadır. Ayrıca alan, bir uçtan Gediz Havzasına girdiği için, % 76 devlet sulaması, % 3 de halk sulaması imkanı bulunmaktadır. Toplam tarım alanı içinde % 2.4’lük paya sahip olan sebze üretiminde, patlıcan ve enginar ön sırada yer almaktadır. Sayıları hızla azalmakta olan meyve ağaçlarının % 74’ünü erik oluşturmaktadır.

Sanayileşme açısından en dinamik ilçelerden biri olan Çiğli’de, ülkenin en büyük sanayi bölgelerinden biri olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. 700 hektarlık bir alana sahip olan organize sanayi bölgesi de, büyüklükleri 5.000-90.000 m2 arasında değişen 495 adet büyük sanayi parseli ve 350-750 m2

arasında olan 500 küçük sanayi parseli bulunmaktadır. Halihazırda 30.000 civarında istihdam potansiyeli bulunmakta olup tam kapasiteyle bu sayının 40.000’e erişmesi öngörülmektedir. Bölgenin kendi enerjisini sağlamaya yönelik Ataer Enerji Santralini tamamlaması enerji sorununu ortadan kaldırmıştır.

Karacabey-İzmir Doğalgaz Boru Hattı Projesi, söz konusu organize sanayi bölgesi için artı bir kaynak olacaktır. BOTAŞ’ın 2003 Ocak ayına kadar ulaştırmayı taahhüt ettiği ve kuzey akstan İzmir’e giren bu doğalgaz hattının sanayi alanları dışında, konutlarda da kullanım cazibesi bulunmaktadır. Ancak, doğalgazın şehirsel dönüşümü yüksek maliyet gerektirdiğinden altyapı yatırımları gerçekleşmediği takdirde, şehrin bu potansiyelden yararlanması zorlaşmaktadır.

Söz konusu doğalgaz hattının İzmir’e gelmesiyle birlikte Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin yanı sıra Tire, Kemalpaşa, Torbalı Organize Sanayi Bölgeleri ve Bornova sanayi tesisleri de bu kaynaktan faydalanmaya başlamışlardır.

Çiğli yöresinin güney sahil bandı Kaklıç ve Sasalı yerleşmeleri ile Çamaltı Tuzlasına kadar uzanmaktadır. Ülkenin tuz üretiminin % 60’ını sağlayan Tuzla, kendi içine dönük çalışmakta ve mevsimlik işçi istihdam etmektedir. 58.000 dönümlük bir araziye yayılan Tuzla, işletme maliyetiyle büyük bir potansiyel olmakla beraber mikro ölçekte sadece ulaşım ve basit hizmetler açısından yöreye katkı sağlamaktadır. Özelleştirme kapsamına alınmasıyla İzmir sanayicilerinin teklifi hazır durumdadır.

Page 302: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

Aynı şekilde bu alanda yer alan Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü de kapalı sistemde çalışmakta olup, her iki işletme toplamda 1.500 civarında bir işgücü potansiyeli sağlamaktadır. Bu hat üzerinde yer alan 2. Ana Jet Üssü Eğitim Merkezi Komutanlığınca kullanılan askeri havaalanları yine kapalı bir bölge oluşturmakta ve kıyı kesiminde yer alan İzmir Büyükşehir Arıtma Tesisi ile Tuzla alanı arasında pasif potansiyelli geniş bir arazi ortaya çıkarmaktadır.

Ancak arıtma tesisinin yöre ve de art alanı olarak görülen Gediz Deltasına büyük katkıları olacaktır. Arıtma Tesisi 25.01.2001 tarihinde parçalı olarak devreye alınmış olup, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından halihazırda 55 personelle işletilmektedir.

Yeri, Eski Gediz Deltası üzerinde Askeri Çiğli Havalimanının güneyindeki bölge olarak seçilmiş ve Büyükşehir Belediyesince 2.240 hektarlık alan İZSU Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmıştır ve Atık Su Arıtma Tesisi 300.000 m²’lik bir alan üzerine inşa edilmiştir.

Başlangıcının 1969'lu yıllara kadar gitmesi sebebi ile zaman içerisinde değişiklikler olmuş, son olarak 1996 yılında hazırlanan fizibilite raporu doğrultusunda lagün sisteminden vazgeçilerek, biyolojik olarak fosforun ve azotun giderilerek daha kaliteli çıkış suyu elde edilebilen "biyolojik proses"’e dönülmüştür. Çıkan arıtılmış suyun gerekli proseslerden geçtikten sonra Gediz Havzasının drenajı ve sulaması için kullanılması büyük bir potansiyel kaynak olarak görülmektedir.

Yörenin turizm potansiyeli açısından zayıf olmasına karşın Tuzla ile birleşmiş durumda olan “Kuş Cenneti” adı ile anılan 8.000 hektarlık alan, 205 kuş türüyle büyük bir çekiciliğe sahiptir. Türkiye’nin tatlı ve tuzlu su ekosistemlerini içeren bu sulak alan, çevresindeki “Leuka” antik yerleşmesiyle birlikte değerlendirildiğinde, yörenin kültür turizmi açısından büyük bir potansiyeldir. Kuş Cennetine Menemen Sol Sahil Se-47 kanalından tatlı su sağlanması planlanmaktadır. Proje gerçekleştiğinde potansiyel artacaktır.

Eğitim ve sağlık konusunda yeterli seviyededir. Zira, Devlet Hastanesinin yakın ölçekte verdiği hizmet itibariyle belirli bir potansiyeli vardır. Bununla beraber, sanayi ve konut potansiyelinin yüksek olduğu İzmir Büyükşehir Bütünü kuzeyi gelişim sürecinin de aynı doğrultuda kalkınacağı, mevcut potansiyeller değerlendirildiğinde anlaşılmaktadır.

1958 yılından bu yana ilçe olarak gelişim gösteren ve İzmir şehrinin doğuya açılan kapısı olan Bornova, geniş bir ovanın ortasına kurulmuş bir yerleşme iken Ege Üniversitesinin kurulması ve askeri birliğin bulunması nedeniyle hızlı bir gelişim göstermiş, 1960’lı yıllardan bu yana tarım alanları konut lehine azalmıştır. Sonuçta, Bornova tarım yerleşmesi statüsünden hizmet sektörünün etkin olduğu bir yerleşme durumuna gelmiştir. Şehir ölçeğinde görülen bu gelişme, çevre beldeleri de etkilemiş ve bu alanlarda, hizmet sektörü dışında da sanayi alanlarının ana şehre yakınlık ve ulaşım kolaylıklarından ötürü gelişmesi gözlenmiştir. Bunların dışında kalan tarım alanlarının bir kısmı ise arsa statüsüne dönüştürülmeyi bekleyerek boş bırakılmış durumdadır. Boş tarım alanları, toplam tarım alanlarının 1/3’ü oranındadır.

Page 303: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

Sulu tarımın yapılmadığı yörede sera alanları da dikkate değer bir kapasite arz etmemektedir.

Tarım potansiyeli olarak en geniş alanı kaplayan buğday tarımı için, yıllara göre 300 ila 200 hektar arasında bir toprak kullanılmaktadır. Dolayısıyla ilçede, tarım potansiyeli açısından dikkate değer bir gelişim görülmemektedir.

30.000 civarında öğrenci potansiyeline sahip olan Ege Üniversitesi ve öğretim üyelerinin bariz etkisi, perakende ticaretin gelişmesine ve hizmet sektörünün şehirsel alanda büyük yer tutmasına sebep olmuştur.

Bornova şehirsel alanı dışında geniş arazi bütünlerinin bulunması pek çok sanayi sitesinin de kurulmasına neden olmuştur. Oto tamircileri ağırlıklı 2., 3. ve 4. Sanayi Siteleri 1968 ve 1972 yıllarında kurulmuş ve 10 yıllık bir süre içinde faaliyete geçmişlerdir. Bunun yanında 1985-1987 yıllarında 5. ve Ayakkabıcılar Sanayi Siteleri hizmete girmiştir. Bornova Sanatkarları, Hurdacılar, Manifaturacılar ve Dökümcüler Küçük Sanayi Siteleri yukarda belirttiğimiz gelişimleri takip etmiş, bunlara Zücaciye Toptancıları Toplu İşyeri Kooperatifi eklenmiştir. Aşağıdaki tabloda Bornova’da bulunan sanayi sitelerinin kuruluş ve faaliyete geçiş yılı ile alanları ve işyeri adetleri verilmektedir.

Tablo 8-1. Bornova’da Bulunan Sanayi Sitelerinin Kuruluş ve Faaliyete Geçiş Yılları, Alanları, İşyeri Adetleri

ADI KURULUŞ YILI

FAALİYETE GEÇİŞ YILI

ALAN (DA)

İŞYERİ ADEDİ

İzmir Oto Tamircileri Küçük San. Site. (2.Sanayi Sitesi) 1968 1977 175 911

Oto Tamircileri ve Sanatkarları Oda. (3.Sanayi Sitesi) 1972 1984 150 450

Bornova Küçük Sanayi Sitesi (4.Sanayi Sitesi) 1974 1984 360 500

Pınarbaşı Sanayi Sitesi (5.Sanayi Sitesi) 1987 1989 500 1200

Ayakkabıcılar Sanayi Sitesi 1985 1998 320 2073

Bornova Sanatkarları Küçük Sanayi Sitesi 1974 1993 360 500

Hurdacılar Küçük Sanayi Sitesi 1985 1994 142 235

Manifaturacılar Sanayi Sitesi 1983 1996 823 250

Dökümcüler Küçük Sanayi Sitesi 1987 2000 100 103

Zücaciye Toptancıları Toplu İşyeri Yapı Koop. 106

Kaynak: İzmir İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları, 2000, İZTO

Page 304: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

Bu durum, İzmir doğu aksının, orta ve küçük ölçekli sanayi alanları açısından yüksek bir potansiyel gösterdiğini belirlemektedir. Tabiatıyla bu husus, hizmet sektörü açısından ilk planda bankacılığı yöreye çekmiştir. Bugün Bornova sınırları içinde 25’ten fazla banka faaliyet göstermektedir.

Söz konusu yayılma, Bornova’nın sahip olduğu turizm konusundaki cazibelerin de ortadan kalkmasına sebep olmuş, özellikle şehir içinde kalan ve birer kültür mirası olan pek çok malikane yok olma tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bu kapsamda Kültür Bakanlığı’nın restore etmeye çalıştığı Patterson Köşkü de ödeneksizlikten tamamlanamamıştır.

Ege Üniversitesi Hastanesinin bulunması yörenin bir başka cazibe odağı olmasına sebep olmaktadır. Tam teşekküllü bu hastaneye, çevre il ve ilçelerden olan büyük talep, yöreye yüksek bir ekonomik güç sağlamakta ve hizmet sektörünün potansiyelini artırmaktadır. Bu potansiyeli gören Üniversitenin kendi arazisi içine bir konaklama tesisi yaptırmış olması girişim açısından bir örnek teşkil etmektedir.

Gerek sanayi ve gerekse sağlık konusundaki etkinlikler, yörenin ulaşım potansiyelinin yüksek olmasıyla gelişim göstermektedir. Çevre ve transit yollar çok şeritli hatlarıyla yerleşmeyi şehir merkezine ve tüm ülkeye bağlamaktadır. Bu bağlantılar aynı zamanda şehir içine erişimin başlangıç noktalarıdır. İzmir hafif raylı sistem bağlantısının bulunması ise yine ulaşım açısından büyük rahatlama getirmiş, Üniversite ve Hastanesi yanında sanayi siteleri ve de büyük kamu kuruluşları ile şehir merkezi bağlantısı sağlanmıştır.

Altındağ, Pınarbaşı, Işıkkent, Çamdibi, Yeşilova, Doğanlar gibi çevre yerleşmelerde yer alan sanayi alanları büyük potansiyel oluşturmakla beraber, düzensizlikleri, diğer deyimiyle, organize olamamaları beklenen verimin düşük kalmasına sebep olmaktadır. Yöredeki pek çok büyük sanayi kuruluşu geniş bir istihdam yaratmıştır ve sonuçta söz konusu yerleşmeler büyük işgücü depoları haline dönüşmüştür. Sonuçta Bornova nüfusu, aldığı göçle hızlı bir artış göstermektedir. Bu da yerleşmede konut açığı ortaya çıkarmaktadır.

Bornova’nın rekreatif açıdan en büyük potansiyeli Manisa yolu üzerindeki Sabuncubeli Mevkii ve Çiçekli, Yaka, Beşyol köyleriyle Belkahve Mevkiidir. Ancak, bu potansiyellerin yeterince değerlendirilemediği, bireysel girişimlerle sonuç elde edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu alanların doğal sit ilan edilmiş olması, doğal potansiyeli artırırken, rekreatif yatırım potansiyelini düşürmektedir.

Balçova ovasının topraklarının verimli ve iklim koşullarının elverişli olması, sıcak su kaynaklarının varlığı hemen her çeşit sebze ve meyve üretimine olanak vermektedir. Özellikle sera sebzeciliği ve sera çiçekçiliği bakımından belirli bir potansiyele sahip olan ilçenin, tarım alanları içinde 190 hektar ile narenciye ilk sırada yer almakta, 130 hektar ile zeytinlik, 107 hektar ile de sebze alanları onu izlemektedir.

Kasımpatı ve karanfil çiçekleri üretiminde söz sahibi olan Balçova’da, bu bitkilerin yetişme koşullarına uygun su ve toprak yapısı bulunmaktadır. Tarım adına bölgede

Page 305: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

çiçek seracılığı dışında göze çarpan bir diğer ürün ise mandalinadır. Bölgede yetiştirilen ağaçların % 97’si mandalinadır.

Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan DEÜ Hastanesine kadar devam eden alanın, imar planında ticaret alanı olarak gösterilmesi ile birlikte bu alanda yoğun iş ve alışveriş potansiyelli yüksek yapılar oluşmuştur. Şehir dinamiği açısından, gelişen bu alan Büyükşehir ölçeğinde bir çekim yaratmış ve yaratmaktadır.

Balçova hem iç, hem dış turizmin, hem de günübirlik rekreasyonel etkinliklerin yapılabileceği bir mekan olma özelliği göstermektedir. Bu potansiyelin arkasında Balçova’nın coğrafi yapı itibari ile bir tepe eteğinde bulunması yatmaktadır. Bunların tamamlayıcısı olarak orman ve termal sular mevcut potansiyeller olarak dikkat çekmektedir.

İlçenin bir diğer potansiyeli ise İzmir Körfezi kıyılarıdır. İnciraltı-Üçkuyular arasındaki bu kıyıların yer yer bataklık olan ve yerleşmeye açılmamış kısımlarının kurutulmasıyla düzenlemeler yapılmış, yeni rekreatif alanlar açılmıştır. Bu kesimler bir rekreasyon deposu durumundadır.

Bunların yanı sıra Balçova’da, Dede dağının kuzey yamaçlarındaki 1.000 m’lik hat uzunluğu ile 400 metre yüksekliğe ziyaretçi taşıyabilen teleferik hattı, Üçkuyular’daki turizm yatırım belgeli yat yanaşma yeri ve arabalı vapurların yaklaşabileceği iskele de ilçede potansiyel olarak sayılabilecek unsurlardır.

Bir diğer turizm kaynağı ise ilçenin batısındaki Balçova (Agememnon) kaplıcalarıdır. Termal kaynaklar, kullanıcılarına 6-7 aylık bir dönemde yararlanma potansiyeli sunmaktadır.

Söz konusu kaplıcalar, sağlık turizmi adına en iyi yerlerden birisi olarak kabul edilebilir. Bunu destekleyen en önemli potansiyeller 100 km’lik bir çember içinde, DEÜ Hastanesi, Adnan Menderes Havalimanı, Efes ve Bergama gibi dünyaca ünlü antik şehirler, Urla, Çeşme, Kuşadası, Seferihisar gibi kıyısal merkezlerin ulaşım olanakları bakımından da elverişli bir durumda olmasıdır. Balçova Termal Tesisleri, Avrupa’nın en iyi tesislerinden birisi olarak bölge için çok önemli bir potansiyeldir. Zira, yukarıda sayılan değerler dış turizme açılımında farklı bir ivme vermektedir.

Türkiye’nin en büyük projesi olarak planlanan Balçova Jeotermal Enerji Kaynakları, 25.000 konutun ısıtılmasını amaçlamakta idi. Ancak, gerek ekonomik sorunlar ve gerekse altyapı problemlerinin çözümlenememesi bu sayıyı yaklaşık 7.000 konuta indirmiştir. Bu konutlar aynı zamanda sıcak su temininde de aynı kaynağı kullanmaktadır.

Balçova kaynaklarından çıkan suyun kuyu harareti 103-107 oC arası olup, kapasitesi 60 lt/s’dir. Halihazırda DEÜ Tıp Fakültesi Kampüsü tümüyle bu kaynaklardan istifade etmektedir. Bunun yanında, Agememnon Kaplıcaları adıyla ünlenen yörede, sağlık turizmine yönelik termal tesisler, otel ve tedavi merkezi 400

Page 306: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

yatak kapasiteyle uluslar arası ölçekte kullanılmaktadır. Özellikle kış ayları dışındaki doluluk oranı tam kapasiteyi bulmaktadır.

İlçenin güney batısında merkeze yaklaşık 2 km uzaklıkta, Ilıca Deresi üzerine kurulan Balçova Barajı 1983’te hizmete girmiş ve içme suyu amaçlı 35.000 m3/gün kapasite ile çalıştırılmaktadır. Barajın maksimum hacmi 8.100 x 106 m3’tür. Sisteme arıtma tesislerinin ilavesiyle 7.000 m3 su eklenmektedir. Baraj dolu halde, arıtma sistemi tam kapasite ile çalıştırılırsa, bölge ve İzmir için büyük bir potansiyel durumunda olacaktır. Barajın yapımına başlanması her ne kadar tarım alanları olarak mandalina bahçelerini sulamaya yönelik projelendirmiş ise de, zaman içinde Balçova ve İzmir batı yerleşim alanlarının su ihtiyacına yöneltilmesi, tarım potansiyelinde göreceli bir düşüş yaratmıştır.

Sulanan tarım alanlarının 341 hektar olduğu Güzelbahçe’de, tüm tarım alanlarının % 30’undan fazlası zeytin alanıdır. Merkez ilçeler içinde zeytin ve çiçek ekimi açısından Balçova ikinci sırada yer alarak bu faaliyetlerin bölge için önemli bir potansiyel olduğunu göstermektedir. İlçede marul, hem ekim alanı ve hem de üretim miktarı açısından ilk sırada yer alırken, daha sonra domates yetiştiriciliği ön plana geçmiş ve bunlara enginar da eklenince ilçenin sebze üretiminde bir potansiyel oluşmuştur.

İlçede 40 dönümlük bir alanda sera üretimi yapılmaktadır, bunun yanında 250 dönümlük alanda ise süs bitkileri ve çiçekçilik yapılmakta olup, bu tarım türü Güzelbahçe için önemli bir kaynak durumundadır. Ayrıca zeytin üretimi potansiyeli ilçede önemli bir yer tutmaktadır. Bunun dışında Yelki, özellikle mandıracılık potansiyelinin en önde gelen merkezidir.

İzmir Su Temini Projesi kapsamında yer alan Çamlı Barajı, Güzelbahçe Kocadere üzerine tesis edilecek olup, kesin proje aşamasındadır. Dolusavak kapasitesi 412 m3/s olarak planlanmıştır. 2002 birim fiyatlarıyla su maliyeti 180.625 TL/m3’tür.

Güzelbahçe’nin, dağ turizmi ve deniz turizmi gibi çok yönlü turizm hareketleri açısından önemli bir potansiyeli vardır. Denize yakınlığı ve temiz, serin havası nedeniyle yaz aylarında ikincil konut arzı için uygun bir ortam sunmakta idi. Ancak merkez şehre yakınlığı özellikle son on yıl içinde Güzelbahçe ve çevresini İzmir’in konut stoğuna katmıştır. İkincil konut arzı sona ermiş ve “banliyö” tarzı bir yerleşme olmuştur. Bunun yanında dağ turizmi açısından tesisler yapılması ile bu potansiyelin kullanılması gerektiği görülmektedir. Güzelbahçe, yamaç paraşütüne uygun alanlar barındırdığından, bu amaç için gelen gerek yerli, gerekse yabancı turistler için potansiyel bir alandır.

İzmir-Çeşme otobanı ile Narlıdere-Güzelbahçe arasında kalan alan, şehirleşmesine rağmen doğal değerleri nedeniyle otoyol ile deniz arası alanın bir kısmının Doğal Sit ilan edilmesi sayesinde bu potansiyellere dikkat çekilmiştir. İlçede ağırlıklı olarak mandalina, serada sebze, çiçek ve açık alanda sebze yetiştirilmektedir. Özellikle ihraç ürünleri olarak satsuma çeşidi mandalina, kesme çiçek olarak karanfil önemli birer potansiyeldir.

Page 307: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

Alanda seracılık önemli bir potansiyel olarak da görülmektedir. Bu alandaki seraların büyük bölümü plastik sera olup, başlıca domates, patlıcan, fasulye, salatalık, karanfil, gül, kasımpatı ve diğer süs bitkileri üretilmekte ve bu ürünler belirli oranlarda ihraç edilmektedir.

Proje aşamasındaki Alionbaşı Barajından su verilmesiyle Narlıdere’nin tarım arazileri sulama sorunu büyük ölçüde çözülecektir.

Termal ve sağlık turizmi potansiyeli, mevcut olmasına karşın yeterince değerlendirilememektedir. Jeotermal kaynakların seracılıkta ve ev ısıtmasında kullanması durumunda üretimde ve enerji tasarrufunda bir potansiyel sağlanacaktır. Çatalkaya av ve yayla turizmi açısından elverişli olmasına rağmen bu potansiyel de randımanlı kullanılamamaktadır.

Şifalı suları, tedavi merkezleri, yürüyüş alanları, botanik bahçesi, açık-kapalı sıcak-soğuk termal havuzları ile Agamennon Kaplıcaları bölge turizmi için önemli bir örnek olurken, 7 km’lik sahili, balık restoranları, piknik, gezi yerleri ile “Sahilevleri” de bir başka potansiyel yaşam alanı olarak görülmektedir.

İlçede gecekondu sorununu çözmek için yapılan Nar-bel ve Nar-kent toplu konut projeleri, bölgedeki çarpık şehirleşmeyi önleyici bir unsur olup, planlı şehirleşme adına olumlu bir yaklaşımdır. İzmir-Çeşme otobanının ilçenin içinden geçmesi, ulaşım rahatlığı bakımından potansiyel olmakla birlikte yerleşmeyi ve tarım alanlarını ikiye bölmüştür. Ayrıca erişim kolaylığından şehir dışında yaşama eğilimini tetiklemiş ve tarım alanları büyük bir konut baskısıyla karşılaşmıştır.

İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin güney bacağını oluşturan iki ana yerleşme Buca ve Gaziemir’dir. Bunlar arasında Gaziemir, sanayi açısından güçlenmiş bir yöre olarak dikkat çekmektedir. Bununla beraber tarımsal gücü de bulunmaktadır. Ticari konularda çeşitlilik gösteren yörede aksiyel olarak Yeşillik Caddesi üzerinde tekstil ve mobilya konusu ihtisaslaşmıştır. İzmir’in güney giriş aksı olması, yörede hipermarket gelişimine de sebep olmuştur. Bu olgu şehir giriş ve çıkışlarında perakende ve toptan ticaret açısından bir çekim gücü oluşturmakta ve buna bağlı olarak perakende ticaret potansiyeli artmaktadır.

Ana akslarda gelişen ticareti besleyen üretim merkezleri ve küçük imalathaneler, hemen arka kesimlerde yerleşmişler, bu nedenle Yeşillik Caddesi üzerindeki ticareti simgeleyen birimler ve show-roomların perdelediği alan, kısmen kaotik yapısıyla her türlü üretimin yapıldığı orta ve küçük çaplı imalathanelerle yoğunluk kazanmaktadır. Bu durum yörenin ekonomik yapısındaki düzensiz canlılığı belirlemektedir.

Gaziemir’in ekonomik faaliyetini güçlendiren önemli öğelerden biri Ege Serbest Bölgesidir (ESBAŞ). 220 hektarlık bir alana 1989 yılında kurulan ve bir yıl sonra faaliyete geçen bölge, ileri teknoloji yatırımlarına yönelik bir güç olarak ortaya çıkmıştır. 1997 krizine kadar ticaret hacmi % 30 ila % 50 oranında artarak giderken, 1998 yılında % 1 oranına düşmüştür. Buna rağmen bölgenin İzmir ekonomisine büyük katkısı bulunmaktadır. Bunun yanında, istihdam açısından sürekli bir artış görülmektedir. Bölgedeki firmaların % 20’sinin yabancı kökenli olması, 1997

Page 308: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

ekonomik krizine rağmen bölgenin gücünü devam ettirdiğini kanıtlamaktadır. Serbest Bölgenin sağlamış olduğu çok sayıda avantaj, Gaziemir’in kara, hava ve deniz ulaşımına rahat erişim sağlayan bir yöre olmasıyla artmaktadır.

Ege Serbest Bölgesi, Gaziemir sınırları içinde bulunmasına rağmen belirtildiği üzere İzmir ekonomisi dışında ülke ekonomisine de büyük katma değer sağlamaktadır. Yerel açıdan özellikle istihdam konusunda göreceli bir avantaj göstermektedir.

Gaziemir’in ticari ve sanayi gücü yanında üstün bir konut potansiyeline sahip olduğu da görülmektedir. Planlı bir gelişme sergileyen güney kesiminde, çok sayıda küçük konut kooperatifinin yanında Evka ve bir dönemlerin Emlak Kredi Bankası tarafından desteklenen geniş bir konut alanı yer almaktadır. Bugün itibariyle Gaziemir’in konut gücü 15.000’e yaklaşmaktadır.

Gaziemir sınırları içinde yer alan sanayilerin toplandığı alanların başında Sarnıç Beldesi gelmektedir. İmar planı uyarınca planlanmış sanayi alanlarında tekstil ağırlıklı yer alan sanayi kuruluşları, organize olamamanın sorunlarını yaşarken, Sarnıç Beldesinin plansız konut gelişimi de ek sorunlar getirmektedir.

Ulaşım açısından havaalanı dolayısıyla İzmir’in en güçlü alanı olarak görülen Gaziemir’in bu avantajlarını yeterince rahat kullanamadığı görülmektedir. Ulaşım avantajı, sanayi yanında konutu da beraberinde getirirken, orta ve küçük sanayii düzensiz bir gelişme içine itmiştir. Bunun yanında çevre yolunun rahat bağlantılar sağlaması, güney ve doğu yönlere İzmir’in açılımında hız sağlamaktadır.

Ulaşım ve sanayi ağırlıklı gelişim gösteren Gaziemir, kuzey yönü itibariyle küçük sanatların yoğunlaştığı bir alan boyunca Buca ile birleşmektedir. Buca yerleşmesinde düzensiz bulunan ancak sanayi potansiyelini sağlayan bölgeler de bu kesimlerde yer almaktadır.

Buca’da, toplam tarım alanının sadece % 10’u sulanmaktadır. 3.263 hektarlık tarım alanın % 50’den fazlası tarla alanı olarak kullanılmaktadır. Tarla alanının % 96’sını yaklaşık eşit paylarla buğday, yulaf ve tütün oluşturmaktadır. Seracılığın da yapıldığı yörede, tarla alanından sonra % 20’lık bir payla zeytin alanları göze çarpmaktadır. Bir dönemlerin Buca bağları giderek konutlarla kaplanmakta ve Buca’nın bu potansiyel ürünü kaybolmaktadır.

Kaynaklar, Kırıklar, Belenbaşı ve Karaağaç Köylerinde özel şahsa ait hayvan besi haneleri, sucuk imalathaneleri, tavuk çiftlikleri, zeytinyağı imalathaneleri, kireç ocakları, meyve-sebze ambalaj ve ihracat tesisleri bulunmaktadır. Sonuçta bunlardan besicilik, Buca’nın temel sektörlerinden biri durumundadır.

Evka’nın hızlı büyümesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin çok sayıda fakültesinin burada yer alması nedeniyle ilçenin nüfusu hızla artmıştır. İzmir şehrinin en çok göç alan ilçesi durumundaki Buca’da, yeterli iş imkanının bulunmaması nedeniyle işsizlik sorununun yaşanmasına rağmen, ilçedeki yoğun göçün yarattığı işgücü potansiyeli dikkat çekmektedir. Halihazırda 12.896 konutluk bir toplu konut

Page 309: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

potansiyeli olan Buca’da, bu arza rağmen konut açığı bulunmaktadır. Şüphesiz ki yapılaşmayla birlikte verimli arazilerin yok olması tehdidi de bulunmaktadır.

Toprak dolgu tipi Buca Yedi Göller, içme ve kullanma suyu temini için planlanmış ve kesin proje safhasındadır. Aynı şekilde kaynaklar Göleti de rekreatif, içme ve kullanma suyu amaçlı yapılmıştır.

Buca’nın, Tahtalı Barajı 2. ve 3. derece koruma havzası içinde olması, ilçe sınırları içinde fabrika kurulması önünde bir engel teşkil etmektedir. Bununla birlikte söz konusu koruma alanında yetiştirilebilecek alternatif ürünler kekik, kapari, sofralık incir ve çilektir.

Koruma havzalarına rağmen ilçede bir organize sanayi bölgesine ihtiyaç olmakla birlikte, arazi bulma aşamasında sorunlarla karşılaşılmıştır. Evka-1 semtinde Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve Devlet Bakanlığının ortak çalışmalarıyla oluşturulan AR-GE projesine göre konfeksiyon ve sanayi işçisi yetiştirmek üzere yatırım yapılmıştır. Bu kapsamda ilçe merkezinde Adatepe Mahallesinde Büyükşehir ve İlçe Belediyesince tekstil sanayi sahası olarak ayrılmış 35 hektarlık alanda tasarlanan 94 adet fabrikadan meydana gelecek üretim merkezinde, Ege Giyim Sanayicileri Derneği çalışmalarını sürdürmektedir. Söz konusu merkez tamamlandığında 65 adet 5.000 m2’lik ve 29 adet 2.400 m2’lik konfeksiyon fabrikasına yer verilmiş olacaktır. Burası organize sanayi bölgesi statüsündedir.

Evka-1 konutlarına yakın mesafede bulunan üretim merkezi tam faaliyete geçtiğinde toplamda 25.000 ila 50.000 kişi arasında bir iş olanağı sağlayacaktır. Hiç kuşku yok ki, işgücü potansiyelinin bu denli yoğun olduğu Buca’da, konut alanlarına yakın böyle bir yatırım önümüzdeki dönemler itibariyle istihdam ve ekonomik katkı anlamlarında büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bölgedeki üretimin % 90’ının ihracatı hedeflemesi, yörenin sadece Buca için değil, tüm İzmir için potansiyel taşımakta olduğunu göstermektedir.

Bu bağlamda proje aşamasında bulunan diğer yatırım potansiyelleri ise Buca Esnaf Odası Sitesi, Oto Galericiler Sitesi ve Oto Tamirciler Sitesidir.

Ayrıca ilçe merkezinde kuru incir işleme fabrikası ve Buca Yün Mensucat Battaniye fabrikası da faaliyet göstermektedir. İlçede, sayısı yaklaşık 400 olan imalathane ve ilçe merkezinde yer alan mermer, demir-çelik, kağıt, makine yedek parça gibi sektörlerde faaliyet gösteren 100 civarında firma bulunmaktadır.

İzmir’in ve Ege Bölgesinin tek hipodromunun ilçe sınırları içinde olması rekreatif açıdan önemli bir potansiyeldir. Evka-1 ve İZKENT arasındaki 10 hektarlık alana rekreatif gölet benzerinin yapılmasının planlanması ilçedeki konut ve rekreasyon potansiyelini destekleyecektir.

Eğitim anlamında oldukça zengin olan ilçe, İzmir’deki üç SSK hastanesinden biri olan Buca SSK Hastanesi’nin Bozyaka’ya taşınmasıyla birlikte sönükleşen sağlık sektörü, 1999 yılı yatırım programı kapsamında hastanenin bakımı ve onarımı yapılarak ve de geliştirilerek, önceden çevre il ve ilçelerden gelen hastalara tekrar

Page 310: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

hizmet sunmaya başlaması ile canlanmıştır. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca yapımına başlanan 200 yataklı Kadın Doğum Hastanesi, Buca Devlet Hastanesi olarak planlanmıştır. Böylece ilçe, sağlık tesisleri bakımından hem özelde kendi ihtiyacına cevap veren, hem de genelde çevre il ve ilçelere hizmet sunan bir konuma geçecektir.

İlçeye, bir alternatif ulaşım imkanı olan demiryoluyla da erişilebilmesi anlamlı bir potansiyeldir.

Tüm İzmir’e hitap eden Mezbaha, Balık Hali ve tamamlayıcı tesislerinin yer aldığı Kaynaklar yöresi, kendi çapında büyük bir ekonomik merkez olmuştur. Günlük cirosunun üst değerlere varmasına karşın şehirden fiziki olarak kopuk olması sistemde yokmuş izlenimi vermektedir. Özellikle mezbahanın yeri olumlu görülürken balık hali konusu tartışmaları devam etmektedir.

İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin merkezi konumundaki Konak, yerleşik alanın en yoğun kesimidir. İzmir’in ekonomisi yüksek iş merkezlerini ve etkin idari yapısını kapsamaktadır. Bu nedenle üretken potansiyellerin biriktiği ve dağıldığı alan, diğer deyimiyle merkezi iş alanının bulunduğu kesimdir.

İlçe bazında önceden 8 köy Konak’a bağlı iken 1994 yılı itibariyle 2 köy bağlanmıştır. Bu nedenle tarım potansiyeli yok denecek seviyededir. Bir ticaret merkezi olması gündüz nüfusunun gece nüfusundan daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Her türlü potansiyele sahip olması, her tür soruna da ev sahipliği yapmasıyla sonuçlanmaktadır.

Yöre, İzmir şehrine, sahip olduğu yapısal ve bölgesel özelliklerinden ötürü kimlik verici niteliklere sahiptir. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda fuarlar şehri, kongre merkezi gibi niteliklerle anılabilmektedir.

Merkezi iş alanına sahip olması şehrin cirosunu yönlendiren kurumları barındırmasının sebebidir. Tüm ulaşım hatlarının düğümlendiği nokta olmasının yanında, deniz ulaşımının tüm olumlu yatırımlarını rahatlıkla kullanabilme şansına sahiptir. Sonuçta körfez, yerel ölçekte yolcu taşımacılığı yanında, ulusal ve uluslar arası ölçekte Alsancak Limanına sahiptir.

Alsancak Limanının 1954 yılında yapımına başlanan tevsii çalışmaları devam etmektedir. Limanın kapasitesinin 17-20 milyon tona çıkartılması amacıyla uluslararası bir kuruluşa 1998 yılında fizibilite çalışmaları yaptırılmıştır. Bu proje kapsamında limanın 50 hektar daha tevsisi öngörülmektedir. Proje içerisinde yaklaşım kanalı taraması çerçevesinde açılacak koridor, halihazırda körfeze giremeyen gemiler için tevsii çalışmalarının gerçekleşmesinden öncelikli bir durumdur.

Demiryollarının hala ilk yapıldıkları terminal noktalarına ve hatlarına sahip olması bir potansiyel olarak görülse de, şehrin yayılma alanında kısıtlayıcı bir öğe olarak sistemi zorlamaktadırlar. Aynı durum deniz taşımacılığında büyük ekonomik katkılar sağlarken, limanın şehir içinde kalmış olması İzmir potansiyelinde olumlu

Page 311: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

performansa sahip çevre yollarının, konteynır ve diğer ağır vasıtalarla zorlanmasına sebep olmaktadır.

Yoğun aktivite, çeşitli türden üretim yapan küçük ve orta ölçekli sanayiinin bu alanda çalışmasını cazip kılmaktadır. Bir potansiyel olarak görülen bu hizmet, özelde şehir merkezinin çalışma sistemiyle ters düşmektedir. Bu çaba içinde toptan ticaret çeperlere kaydırılmıştır.

Turizm açısından beklenen performansı sunamayan merkez şehir, sahip olduğu tarihi, kültürel ve rekreatif potansiyelleri yeterince değerlendirememektedir. Yatak kapasitesi olarak son 10 yılda büyük bir artış göstererek yeterli limitleri yakalamıştır. Ancak yıldızlı otel yatağı sayısında hala gerilerdedir. Büyükşehir bütünü ölçeğinde sahip olunan oda ve yatak sayısı dikkate alındığında bu durum açık olarak belirmektedir.

Tablo 8-2. İzmir Büyükşehir Bütününde Otellerin Oda Sayısı ve Yatak Kapasitesi

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ

Standart Oda Yatak

5 Yıldız 844 1.787

4 Yıldız 590 1.196

3 Yıldız 1.491 3.026

2 Yıldız 484 926

1 Yıldız 71 134

Özel 31 67

Diğer 23 56

TOPLAM 3.534 7.192

Kaynak: Turizm İl Müdürlüğü

Kemeraltı gibi tarihi bir merkeze sahip olması, inanç turizmi beklentisini de ortaya koymaktadır. Bu yöre ve çevresindeki diğer dinlere ait ibadethanelerin mevcudiyeti perakende ticaret ve alışveriş ile birlikte kullanılamamaktadır.

Özelde Konak ve genelde Büyükşehir, eğitim açısından büyük bir güce sahiptir. Toplamdaki 5 üniversitede 70.000’in üzerinde öğrencinin eğitim görmesi sadece bu bağlamda İzmir’in sosyo-ekonomik hayatının dinamizmini göstermektedir. Buna merkezi sağlık kurumları, dış ticaret firmaları, konut üretim şirketleri ve diğerleri eklendiği zaman olayın boyutlarının ciddiyeti görülmektedir.

Konak, enternasyonal fuara sahip olmasının yanında, ihtisas fuarlarının da bu alanda kurulması ile bir dinamizm ortaya çıkarmaktadır. Sonuçta Konak,

Page 312: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

potansiyellerden ziyade sorunları üzerinde tartışılacak konuların ortaya çıktığı bir yöre olarak belirmektedir. Zira her türlü potansiyele sahiptir.

[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Mevcut yapı içinde strateji alanlarına göre tanımlanan alt yörelere bağlı ele alınan kuzey aksındaki Dikili-Bergama-Kınık hattının potansiyel yapısı genelde tarım ve turizm ağırlıklı görülmektedir. Sanayileşmenin güneyde Aliağa tarafından emilmesi ve birinci derecede örgütlenme merkezi olarak görülen İzmir’e uzaklık, endüstri faaliyetlerinin bu alana yerleşmesinin temposunu yavaşlatmaktadır. Genel yaklaşım olarak bu alanda görülecek sanayi yatırımları, ağırlıklı olarak endüstriyel tarım ürünlerine bağlı olacaktır. Tabiatıyla marjinal de olsa tarım dışı ürünlerin sanayilerinin kısmen burada yer alması olağandır.

Dikili-Bergama-Kınık bağlamında dışa açılan kapı olan Dikili’nin en büyük potansiyeli liman gibi görülse de, bunun dışında jeotermal enerji büyük bir güç olarak belirmektedir. Bu potansiyel aynı zamanda Dikili’nin turizm alanındaki atılımında da önemli bir kıstastır. Bunun yanında jeotermal enerjiden sera ısıtılmasında da faydalanılmaktadır. İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Kaynarca, değerlendirilmeyen bir kaynak olarak durmaktadır. Konuya ilişkin, Dikili Jeotermal Turizm ve Ticaret A.Ş. kurulmuş olmasına rağmen faaliyete geçememiştir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi termal otel kurulması yönünde bir çaba ortaya çıkaracaktır. Yapılan planlama, enerjinin 4000-7000 arası konutun ısıtılmasında kullanılmasını ve büyük bir sera potansiyelinin ivme kazanmasını sağlayacaktır.

Aynı potansiyel Bergama’da da bulunmakta ve halihazırda çevresinde basit kaplıca işletmelerinde bu enerji kullanılmaktadır. Özellikle kaplıca potansiyelinin düzensiz ve belirli bir kaliteden yoksun olması talep azlığı yaratmaktadır. Ancak 2003 yılı itibariyle, kaplıcaların Bergama’nın şehirsel ısıtmasında kullanma çabalarına yönelik faaliyete geçilmiş olması, belediyenin bu açıdan ortaya çıkardığı önemli bir girişimdir. Yöredeki jeotermal potansiyelin yoğunluğu, bu strateji alandaki Kınık ve çevresinin tarımsal potansiyeli üzerinde de önemli bir rol oynama yetisine sahiptir. Orta vadede de olsa bu enerjinin şehir ısıtması yanında turizmden sağlayacağı katkılarla birlikte tarımsal açıdan da değerlendirilmeye alınması olumlu olacaktır.

Doğal çıkış sıcaklığı ve kapasitesi İzmir il hudutları içinde en yüksek değerlerde olan Dikili-Bergama yöresi jeotermal enerjisinin sıcaklığı 100 oC ve çıkışı 200 lt/s değerlerine erişmektedir. Mevcut durumda basit kaplıca olarak kullanılan tesislerin, kaplıca termalizmi, şehir ve sera ısıtması potansiyeli bulunmaktadır. Benzer enerji potansiyeli Bademli yöresinde de bulunmaktadır. Ancak halihazırda basit termalizm dışında kullanılmaması, genelde enerji kaybına neden olmaktadır.

Sanayi tesisleri açısından Dikili, daha ziyade atölye türündeki tesislere sahipken, Bergama bir üst aşamada görülmektedir ve sanayisi genellikle tarım ürünlerine yoğunlaşmıştır. Şu halde sanayisine ivme veren tarım potansiyelinin

Page 313: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

desteklenmesi gerekmektedir. Sanayi potansiyeli en düşük olan Kınık’ta kurulmuş olan Kınık Organize Sanayi Bölgesi, yörenin organize sanayi potansiyelinin ivmesi durumundadır. Sanayi potansiyelinin düşük olması, kısa dönemde söz konusu planlanmış Bergama Organize Sanayi Bölgesinin rantabl bir potansiyel sahibi olamayacağını göstermektedir.

Kınık tarımsal alanlarının Bakırçay-Kınık Projesi kapsamında sulu tarıma alınması, tarımsal potansiyelde artış sağlayacaktır. Bu kapsamda ele alınmış ve master planı tamamlanmış Dikili-Bergama-Kınık Sulama ve Taşkın Koruma Projesinin ivedilikle tanımlanmasında, potansiyel değerlendirilmesi açısından yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kesin projesi tamamlanmış Kapıkale Barajı, sulama potansiyeline büyük katkıda bulunacaktır. Halihazırdaki Kestel Barajından beslenen Bergama sulaması, işletmecilik açısından problemsiz olarak devam etmektedir.

Bakırçay Havzasının önemli tarımsal alanlarını barındıran Kınık Ovası Sulama Projesi sağ ve sol sahil olarak ikiye ayrılmaktadır. Sol sahil sulamasında pompaj dahil 8.789 hektar alan sulanacaktır. Bu kapsamda Çaltıkoru Barajında 41,6 hm3, Yortanlı Barajında ise 67,3 hm3 su toplanacaktır. Çaltıkoru Barajı, Paşaköy’ün kuzeydoğusundadır ve 1999 yılı iş bitimi olarak belirlenmişse de süre uzatımı ile iş bitimi Ekim 2003 yılı verilmektedir. Benzer şekilde, Yortanlı Barajında 1994 yılında başlanan faaliyetler, dört yıl sonra bitecekken süre uzatımı ile işin bitim tarihi Ekim 2003’e ertelenmiştir.

Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulaması, ön inceleme safhasında bulunan bir sulama projesidir. İnşasına karar verilip tamamlanmasıyla 370 hektar brüt, 323 hektar net alan sulanacak olup Bakırçay havzasının tarımsal potansiyelinin artışına katkıda bulunacaktır.

Kınık içme ve kullanma suyu için Kırıkgeçit deresi üzerine Kapıkaya Barajı planlanmıştır. Tüm ön çalışmaları yapılmış baraj, Kınık’a 492 m3/s su sağlayacaktır.

Turizm potansiyeli açısından Bergama’nın rolü tartışılmaz bir durumdadır. Ancak transit bir hat üzerinde bulunması, şehrin ve bu strateji alanının yeterli rantı sağlayamadığını göstermektedir. Bergama’da turizm işletme ve yatırım belgeli 4 otelde 470 yatak ve toplamda 1000 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Buna rağmen dış turizmin bu alanı konaklama amaçlı kullanmaması, potansiyelin büyük ölçüde atıl kalmasına sebep olmaktadır.

Bunun dışında Dikili ve çevresi, deniz ve kum potansiyelini geçmiş dönemlerde yanlış değerlendirmiş ve ikincil konutlar bu alanların kullanım bütünlüğünü bozmuştur.

Yörenin özgün turizm güçlerinden bir diğeri Kozak Yaylası olarak görülmektedir. Tarihi değerlerin ve denizin geri plana bıraktığı bu potansiyelin de değerlendirilmeye alınması gerekmektedir.

Page 314: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

Dikili’nin deniz yolu ile dışa açılan kapı hüviyeti sergilemesi, dış turizm potansiyeline sahip olduğunu da göstermektedir. Ancak bu iskele bir transit geçiş veya aktarma merkezi olarak kullanılmamalıdır.

Dikili İskelesinin şehir içinde olmasının yarattığı sorunun yanı sıra özellikle maden ihracatına yönelik kapasiteye sahip olması, ticari sektörü destekleyen bir husus olarak görülmektedir.

Yörenin diğer bir gelir kaynağı olan madencilik, gerek iç, gerek dış piyasadan büyük girdi sağlamaktadır. Bununla beraber doğa tahribatına sebep olması, bu potansiyelin dikkatli kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle Kozak taşı ihracata yönelik bir potansiyel durumundadır.

Bakırçay havzasının ticari merkezi hüviyetindeki Bergama, bulunduğu strateji alt yörenin hizmet birimlerini barındırmakla büyük bir potansiyele sahip bulunmaktadır. Ancak Çandarlı Limanının yapılması ile yörenin kazanacağı büyük potansiyel içinde, bu hizmet fonksiyonunun aynı güçte devam edemeyeceği görülmektedir. Limana yakınlığı bulunan Çandarlı yerleşmesinin 15.000’e yaklaşan konut potansiyeli ve Yenişakran, Zeytindağ yerleşmeleri, liman yapımı ve işletmesinden yararlanacaktırlar. Çandarlı Limanının bir potansiyel olarak ivme kazanması ile birlikte, Bergama Organize Sanayi Bölgesi gelişebilecek ve Kınık Organize Sanayi Bölgesi ile limana destek veren alanlar olacaktır.

Çandarlı Limanı, Alsancak Limanını desteklemek ve halihazırda Alsancak Limanına giremeyen transit yük taşımacılığı yapan gemilere hizmet vermek amacıyla düşünülmüştür. 2.500 hektarlık stoklama alanı ile Akdeniz’in en büyük limanı, dünyanın önemli limanlarından biri olabilecek kapasitededir. Ulusal ve küresel ölçekli yük ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte bir limandır.

[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresinin temel potansiyelleri sanayi, turizm, tarım ve hizmet sektörlerini kapsamaktadır. Sanayi ve turizm gibi mekansal olarak birbiri ile çelişen iki sektörün bu alanda yer alması bir karmaşa gibi görünse de, mekansal bütünlük içinde coğrafi bir ayrıma sahip olmaları bu iki fonksiyonun temelde birlikte çalışmasına hem kanıt hem de imkan oluşturmaktadır. Tarım sektörü, Aliağa ilçesinde sanayi ile yarışamamış ve bu güç karşısında potansiyellerini kaybetme eğilimi içine girmiştir. Aliağa yöresinde sulu tarım yapılamaması ve sadece halk sulamasıyla tarım yapılması, verimin düşmesine neden olmaktadır.

Aliağa’nın batısında bulunan Foça yöresine yönlenildiği zaman, tarım alanları oranının toplamda % 20 olduğu görülmektedir. Bu durum genelde yörenin tarımsal potansiyeli düşük topraklardan oluştuğunun bir kanıtıdır. Buna karşın Menemen yöresinde bu potansiyel % 35’tir. Özellikle ihracatta ciddi bir potansiyel teşkil eden çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde Menemen önemli bir merkezdir.

Bu strateji alt yörenin tarım potansiyeli en yüksek alanı Menemen, diğer deyimiyle Gediz Havzası olarak görülmektedir. Bu alanın Manisa bağlantılı olması, yörenin

Page 315: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

gelişmişliği ve Gediz nehri tarafından sulanması büyük bir potansiyeldir. 1989’da işletmeye açılan Emiralem Pompaj Sulaması ve bundan önce işletmeye açılmış olan Menemen–Maltepe, Türkeli, Bağarası, Menemen Pompaj Sulamaları yöre tarımının yeterli potansiyele eriştiğini göstermektedir. Bu tarımsal potansiyelin kaybedilmemesi için, sulu tarım alanlarının imar faaliyetlerine açılmaması gerekmektedir. Bu sulamaların en büyük problemi Gediz kirliliğidir. Kemalpaşa ve Manisa Organize Sanayi Bölgeleri ile Manisa şehri ve ilçeleri kirliliğin kaynağını oluşturmaktadır. Şehirleşmenin tehdit ettiği Menemen sulama potansiyelinin korunması, sulama alanının batısında yer alan büyük bir doğal ve turizm potansiyeli olan Kuş Cennetini de koruma altına almaktadır.

Tarım potansiyeli yüksek Menemen’in birinci tüketim merkezi olan İzmir’e, kara ve demiryolu bağlantısının olması tarımsal ürünlerin pazarlanması açısından büyük bir artıdır. Menemen etkisindeki Emiralem’in çilek yetiştiriciliği gibi ihtisaslaşmış konulara yönelmesi desteklenmelidir. Gediz Havzası’nın % 53.2’sinde sulu tarım yapılmasına bağlı olarak yer yer yılda üç kez ürün alınabilmesi, havza potansiyelinin koruma altına alınmasını gerektirmektedir.

Kesin proje safhasındaki Menemen Değirmendere Barajı içme ve kullanma suyu amacıyla yapımı kararlaştırılmış bir tesistir. 31,4 km2 yağış alanına sahiptir ve dolusavak proje debisi ise 234 m3/s’dir.

Planlama aşamasında etüdü yapılmış, gözlem çalışmaları devam eden Aşağı Gediz Göktepe Projesi ve Barajı, Menemen Ovasının sulanmasına katkı sağlayacak bir yatırımdır. Dolusavak proje debisi 294 m3/s’dir.

Tarıma karşı gelişen sanayiinin, bu strateji alt yörede en düşük olduğu yöre Foça ve Yeni Foça bölgesidir. Turizm ve tarım potansiyelli bu alanda, sanayiinin yer bulamaması doğal görünmektedir. Buna karşın, Foça yöresini seçmeyen sanayiinin, Aliağa’dan ziyade Menemen’de kurulduğu dikkat çekmektedir. Zira, Aliağa sanayisinde ulusal ölçekte yatırımların geliştirildiği görülmektedir.

Menemen sanayisi İzmir’le birleşmiştir. Yörede bir serbest bölge bulunması potansiyel bir alanın varlığını göstermekte ise de, serbest bölge kurallarına göre çalışması, alanın Menemen için bir potansiyel olmadığını belirlemektedir. Oysa, söz konusu bölgenin 1997 yılına kadar Deri Organize Bölgesi olarak çalıştığı yıllarda Menemen için bir potansiyel olduğu kabul edilmekteydi. Bunun yanında, Menemen’de kurulacak Plastik Organize Sanayi Bölgesi, hem İzmir ilinde plastik vb. ürün imalatçılarını toplayacağı hem de özelde Menemen'de istihdam ve ekonomi faaliyeti doğuracağı için olumlu bir aktivite olarak görülmektedir. Ancak konumunun şehre yakın seçilmiş olması, çevreye yönelik koruma kararlarının alınmasında dikkatli davranılmasını gerekli kılmaktadır. Bu tesisin orta dönemde yapılması, kısa vadede altyapı faaliyetine başlanması ile potansiyelini doğru kullanması açısından yararlıdır.

Ayrıca Menemen’in ülkesel açıdan tanınmasını sağlayan çömlekçilik, büyük bir potansiyel olarak durmaktadır. Çömlekçilik potansiyelinin sanayileşme eğilimi göstermesi yararlı bir girişimdir. Ancak çömlekçiliğin organize olamaması ve münferit atölyelerin ihracata yönelmesi bu faaliyetin sürekliliğini engellemektedir.

Page 316: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

37

Bu söz konusu strateji alt alanının kuzeyinde yer alan Aliağa sanayi alanlarının su ihtiyacı, kesin proje aşamasında bulunan Kunduz Barajının yapılmasıyla büyük ölçüde çözülecektir. Güzelhisar Barajı’nın yapımını, PETKİM finanse ettiği için baraj suyu 14.207 metre uzunluğundaki ishale hattı ile gelerek, sadece adı geçen kuruluşun arıtma tesislerinde kullanılmaktadır.

Aliağa’nın 1970’li yıllardan itibaren sanayiye dayalı bir karaktere erişmesi büyük istihdam potansiyeli yaratmıştır. Bugün 40 kadar büyük sanayi tesisi, başta haddehaneler olmak üzere bu yörededir. Petro-Kimya ve Akocaklı Demir-Çelik İşletmelerinin yaygınlığı ve buna bağlı olarak diğer sanayilerin burada gelişmesi ithalat ve ihracat sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Sonuçta, İzmir Limanının kapasitesinin yeterli olamayacağı ve de ulaşım maliyetlerini arttıracağından ötürü, özel iskelelerin yapımına yönelinilmiştir. Nemrut Limanının sekiz özel iskelesine yılda 3000’e yakın gemi gelmesi, iskelelerin büyük bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Özel firmaların bölgede yeni liman yapımı için girişimleri, mevcut potansiyeli arttırmaktadır. Her bir iskelenin özel statüsünün olması ve farklı fiziksel özellikler taşıması, bu alanların zaman içinde birleşerek Nemrut Limanı altında tek bir yönetime girmesini mümkün kılamamaktadır. İskelelerin art bölgesi de olası bir liman için yeterli büyüklüğe sahip değildir.

Aliağa’nın sanayi potansiyeli giderek yörede üç sanayi bölgesi kurulmasını ortaya çıkarmıştır. Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgeleri yüksek sanayi potansiyelinin etkisi ile kararlaştırılmıştır. Ancak 1997 krizinden sonra sanayiinin aldığı yara, bu yıldan sonra etüdü yapılan Aliağa II ve Kimya Organize Sanayi Bölgesinin uzun ve orta vadede gerçekleşmesini gerekli kılmaktadır. Aliağa I potansiyel değerlendirmesinin strateji planı dönemi içinde ele alınması önemlidir. Yörenin bu denli yoğunlaşması, enerji ihtiyacı da doğurmaktadır. Bu amaçla ülkemize getirilmiş bulunan doğalgazın BOTAŞ tarafından yapılan çalışmalar sonucunda İzmir yöresine gelmesi, yörenin enerji sorunu bir ölçüde çözmüştür.

Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğalgaz talebini karşılamak ve ülkemizde doğalgaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda, doğalgaz geç de olsa İzmir yöresine bu yönden de gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000 yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır ki, 1996 yılında işletmeye alınan Bursa-Çan Doğalgaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-Çanakkale Doğalgaz Boru Hattı inşaatı gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, İzmir’e doğalgazı ulaştıracak projelerden ilki olarak Karacabey-İzmir Doğalgaz Boru Hattı Projesi kapsamında, Manisa üzerinden İzmir’e gelecek olan hattan Aliağa’ya bir kol uzanmıştır. Kredi anlaşmasını takiben BOTAŞ’ın imalatı geciktirmesi, kredi sorunlarının ortaya çıkması ve doğalgaz kombine çevrim santrallerinin imalatlarının da yapımcı firma belirlenmesindeki sorunlarından ötürü Aliağa’ya ulaşacak gazın hizmete sunulması geç randıman verebilmiştir. Ancak, Aliağa’ya erişmiş olan sistem, olası organize sanayi bölgelerinin taleplerini ve verimliliklerini artıracaktır. Aliağa’daki doğalgaz

Page 317: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

38

çevrim santralinin 2001 Ocak ayında atılmış temeli ve LNG terminali halihazırda verimliliğe erişememiştir.

Aliağa’da doğalgaz kullanımı için 4-6 milyar m3 kapasiteli ikinci bir terminal projesi yürütülmektedir. Bu kapsamda kurulmuş olan Ege Doğalgaz A.Ş. konut ısıtmasında da doğalgazı kullandırabilecektir. Ancak Aliğa’nın jeotermal enerji kaynağı da bulunduğu göz önüne alınırsa ve buna rüzgar terminalleri eklenirse yörenin potansiyel enerji kaynakları açısından çeşitliliği ve ekonomik seçenek olasılıklarının yüksek olduğu görülmektedir. Planlanmış bulunan Aliağa Organize Sanayi Bölgeleri için bu potansiyellerin değerlendirilmesi, gelişme trendlerinde olumlu rol oynayacaktır.

Gediz strateji alt yöresinin deltasını oluşturan Seyrek ve Maltepe yerleşmeleri ile belirginleşen alanın yüksek tarım potansiyeli yanında turizm potansiyelinin de bulunduğu görülmektedir. Özellikle tarım potansiyelinin olmadığı ve tuzluluk oranı artan kıyı kesimlere yaklaşıldıkça, kıyı turizmi ve safari tarzı bir turizmin yer alması olasılığı söz konusudur. Bu alanların kuş cenneti ile birleşmesi kullanım artırıcı bir husus olarak belirginleşmektedir. Bu alanda yer alan Leukai Antik şehri de turizm cazibesini arttırmaktadır. Delta bölgesinin İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit alanı ilan edilmesi olumlu bir girişim olmanın yanında tarım potansiyelini kısıtlaması açısından endişelere sebep olmaktadır.

Olağan ulaşım sistemlerine ek Menemen-Seyrek-Foça karayolu bağlantısının tamamlanma aşamasında olması Foça-Menemen-İzmir ulaşımında kilometre ve zaman tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca bu hat Foça’yı Menemen’e daha bağlı kılacaktır.

[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Tarım açısından önemli gelişme göstermesinin yanında sanayi alanında da gelişmiş olan bu strateji alt yöre değerlendirildiğinde, tarım arazilerinin payı % 37 kadardır. Tarım arazilerinin büyük bir kısmı (% 44’ü) bağlık olup, tarım potansiyeli açısından özellikle kiraz konusunda belirli bir tanınmışlığı vardır. Bağlık arazilerinin payının fazla olmasıyla ilçe, çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde önemli bir varlık göstermektedir.

Meyve üretiminin gelişmiş bulunduğu bu alt yöre tarımsal gelirinin % 40’ını meyve üretiminden sağlamaktadır. Kiraz ihracatı ambalajlama ve taşıma sistemlerinin gelişmesinde büyük bir potansiyel yaratmış olup belirgin organizasyonların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Tarım olduğu kadar hayvancılık potansiyeli de gelişmiş ve gayri safi tarımsal gelirin tarım bazında yaklaşık % 84’ünün meyve ve hayvancılıktan sağlandığı belirlenmiştir. Dolayısıyla Kemalpaşa’nın sanayi alanındaki gelişmesi değerlendirilirken tarım potansiyelinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Page 318: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

39

1970’li yıllara gelindiğinde düzensiz bir gelişme gösteren sanayi daha ziyade Kemalpaşa ve Ulucak yörelerinde yer almaya başlamış ve tarım alanları aleyhine hızlı bir gelişme göstermiştir. Bunu önlemek için 1985 yılında girişimlerde bulunularak bu sanayilerin organize bir bölgeye dönüştürülmesi sağlanmıştır. 1990-1991 yıllarında gerçekleşen çalışmalar, Kemalpaşa ve Ulucak belediye sınırlarında, İzmir-Turgutlu-Ankara karayolunun sağ ve solunda olmak üzere 410 hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. Bugün İzmir il hudutları içinde % 56’lık doluluk oranıyla en büyük sanayi potansiyeline sahip alanların başında gelmektedir. Daha ziyade kimya ve plastik sanayiinin tercih edildiği alan, Kemalpaşa’nın taban suyu yüksekliğinin bir potansiyel olması nedeniyle hızlı bir gelişim içine girmiştir. Ancak kontrolsüz kullanım, taban suyunun aşağılara çekilmesine neden olmuştur. Bu olumsuzluk karşısında planlama aşamasına gelinmiş Yiğitler Barajı, sulama ve sanayi suyu sağlama açısından olumlu bir potansiyel göstermektedir. Barajın arazi çalışmaları tamamlanmış, gözlem çalışmaları devam etmektedir. Tamamlandığı zaman 4.000 hektarlık bir alan sulaması yanında sanayi suyu da sağlayacak olması söz konusu strateji alt yörenin tarımsal ve sanayi potansiyelinin gelişmesinde artı değerler sağlayacaktır.

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi her ne kadar 410 hektarlık bir alana sahipse de, bu alan dışında çok sayıda münferit sanayi kullanımı bulunmaktadır. Bunların birleştirilmesi hususundaki çalışmalar düzensiz sanayii önleyecektir.

Doğalgaz konusunda, Aliağa’ya Manisa üzerinden branşman verilirken, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine de bir hat verilmesi ile yörenin enerji sorunu çözülebilecektir.

Yörenin turizm açısından kayda değer potansiyeli olmamakla beraber Nif Dağı’nın Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Milli Park ilan edilmesi, hem alanın korunması hem de yayla turizmine imkan tanıması açısından olumlu değerlendirilmektedir. Bunun dışında tek tek rekreatif alanların bulunması lokal potansiyellerin birbirinden bağımsız ele alınmasıyla sonuçlanmaktadır. Tarım aktivitelerine yönelik, pek çok ilçe ve beldede çeşitli festivaller düzenlendiği gibi burada da Kiraz Festivali düzenlenmekte olup bunların ilçenin tanıtılması yanında lokal aktiviteler olarak olumlu etkisi vardır.

Söz konusu strateji alt yörenin İzmir’e yakın olması ve Ankara karayolu tarafından geçilmesi, Torbalı üzerinden Aydın–Denizli bağlantılarının sağlanması ve İzmir üzerinden İstanbul bağlantısına sahip olması, sanayi ve tarım ürünlerinin gerekli hammadde sağlamasını ve pazarlamasını kolaylaştırmaktadır. Bu husus sanayi alanlarının buraya yönelmesini daha da teşvik edici bir rol sergilemektedir. İzmir’in diğer yörelerine oranla, yeraltı suyu potansiyeline sahip olunması, bunun yanında ucuz işgücü ve kolay ulaşım imkanlarının bulunması yörenin ekonomik potansiyelini artırırken, çevresel açıdan büyük kayıplara sebep olmuştur. Zira, arıtma tesislerinin organize olamaması ve firma bazında kalması arıtılmış suyun tam olarak geri kullanılamamasına sebep olmaktadır. Günümüzde sadece yaklaşık 5.000 m3 kadar su geri kullanılmaktadır.

Page 319: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

40

Kemalpaşa’nın doğusunda yer alan Kızılca Beldesinde, turizm yatırımlarına yönelik sunduğu doğal kaynakların kısmen konut alanları tarafından kullanıldığı görülmektedir. Bu doğal kaynağın turizm açısından organize bir şekilde değerlendirilmesi mevcut bir kaynağın kontrollü gelişmesine imkan tanıyacaktır.

Bu denli sanayileşmiş bir yörenin Halilbeyli Kırı mevkiinde bir çöp alanı kurulmasına yönelik çalışmalar, organizasyon açısından gelecek vaat eden bir çalışmadır. Ayrıca Kemalpaşa yöresinin depolama konusunda da İzmir’e destek veren alanları bulunmaktadır.

[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Söz konusu strateji alt yörenin güneyinde kalan ve İzmir strateji planlamasında dış kabuk olarak kabul edilen Selçuk ve merkeze daha yakın olarak Torbalı ve Menderes bulunmaktadır. Selçuk dışındaki iki yörenin gelişmesi tarımsal potansiyele dayalı olmuş, bunlar arasında Torbalı, Menderes’e nazaran göreceli olarak sanayileşme faaliyetinde daha öne geçmiştir. Selçuk ise bu bağlamda kısıtlı tarım topraklarına sahip olması ve Efes, Meryem Ana, Kuşadası gibi dış turizme de yönelik fonksiyonlarla tarımsal potansiyelini geliştirmeye yönelmemiş buna karşın hizmet sektöründe ön plana geçmiştir.

Tarımsal potansiyeli en gelişmiş Menderes’te polikültür yaygındır ve Torbalı gibi verimliliği yüksek toprakların yanında tarım ürünlerini pazarlama açısından da şanslı ulaşım sistemlerine sahiptirler. Her ikisinin de demiryolu, karayolu ve havayoluyla yakın bağlantılarının olması gelişmelerinde büyük avantajlar sağlamıştır.

Menderes’te, arazi yapısı Torbalı’ya nazaran daha engebeli olmasına karşın, seracılığın gelişimi daha yaygındır. Torbalı toprak yapısının büyük bir kısmının birinci sınıf olması, verimliliği artırıcı bir öğedir. Bu nedenle topraklarının % 53’ü tarımsal olarak işletilmektedir. Tarım toprağının verimliliği bu alanlarda sulu tarım yapılması gibi bir zorunluluğu oluşturmadığı için alanların kuru tarıma elverişli olduğu ve sulu tarım benzeri, üst düzeyde verim alındığı görülmektedir. Bu potansiyelin verimli kullanılması yörenin tarımsal girdilerinde artış sağlayacaktır.

Menderes ise tarımsal faaliyetindeki ihtisaslaşmasını arttırmış, pazara ve ihracata uygun bir mekanda yer alması nedeniyle özellikle çiçekçiliği geliştirmiştir. Sera tarımı olarak gelişim gösteren bu ekonomik sektör, 1997 krizinden büyük yara almanın yanı sıra büyük ölçüde Tahtalı Barajı Koruma Bantları içinde kalmasından ötürü büyük sekte görmüştür. 2000 yılına doğru azalma göstermiş ve üreticinin yatırımcılık hedefleri kısıtlandığı için yatırım yapmaktan kaçınmıştır. Bu tür bir potansiyeli Menderes tesis etmiş durumdayken fiziki koşullar nedeniyle kaybetmektedir.

Menderes yöresinin Yeniköy yerleşmesini kapsayacak şekilde 2003 yılında kesin proje aşamasına gelmiş İzmir-Menderes-Yeniköy Göleti ve Sulaması, brüt olarak 228 hektar alanı sulayacaktır. Depolama hacminin 1,59 hm3 olması planlanmıştır.

Page 320: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

41

Torbalı’nın tarımsal alanlarında çitlembik ağaçlarına uygulanan antepfıstığı aşılaması, son yıllarda çevre köylerinde büyük yer bulmuş ve antepfıstığı üretimi büyük bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz son 10 yıl içindeki gelişimler, içinde bulunduğumuz yıl ürün alınmasıyla sonuçlanmıştır. Bu ağaç tarımının giderek yörenin etkin bir faaliyeti olma eğilimi vardır. Elde edilen gelir, sebze ve çiçek seralarına kayma eğilimi gösterdiği için bu potansiyelin olumlu değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tarımsal faaliyetler açısından en alt seviyede görülmesine karşın Selçuk’un da belli edilmeyen bir tarımsal potansiyeli bulunmaktadır. Selçuk nüfusunun % 70’inin turizmle uğraşması ve getirisinin yüksek olması, tarımsal faaliyetlere geri kalan % 30’u bırakmıştır. Turizm ağırlıklı hizmet sektörünün baskısı altında ezilen tarım potansiyeli daha ziyade Selçuk çevresindeki alanlarda gelişim göstermektedir. Zeytin başta olmak üzere meyve alanları incir ile ön plana çıkmaktadır. Ancak tarım ürünleri daha ziyade lokal tüketilmektedir. Bu alanlarda büyük tarım işletmeleri görülmemekte, ancak tarım sektörü potansiyel arz etmektedir. Sulama potansiyeli olarak da K. Menderes’ten çekilen su kullanılmaktadır. Aynı tempoyla kirlenirse, kirliliği artan bu suyun ilerleyen yıllarda sulamada kullanılması sakıncalı olacaktır.

Selçuk’un turizm potansiyeli tartışılmaz bir noktada olup, her yıl yaklaşık iki milyon kişi yöreye gelmektedir. Kültür ve kıyı turizmi yörenin bilinen ve kendi ivmesi içinde gelişen turizm potansiyel alanlarıdır. Bunun yanına eklenecek inanç turizmi alandaki diğer bir turizm potansiyelidir. Bir dinin mensuplarınca kutsal sayılan alanları ziyaret etmek; ünlü mabetleri, inanç çekim merkezlerini görmek, dinsel toplantı ve törenlere katılmak, izlemek, dinsel görevleri yerine getirmek amacıyla yapılan inanç turizmi için yöre, Meryem Ana ve St. Jean yanında Yedi Uyuyanlar gibi bir başka mekanı da kapsamaktadır. Ancak inanç turizminin tüm sektör içindeki payının küçüklüğü dikkate alındığında, bunu tek başına ele almanın getirisinin düşük olacağı belirlenmektedir. Dolayısıyla, gelişme, deniz ve kongre turizmi gibi diğer alanlarla birlikte ele alınmalıdır.

Ayrıca kültür turizmini yansıtan Efes ören yeri içindeki tiyatronun ve Celsus kütüphanesinin kültür turizmi ile kombine kullanılması, turizm potansiyelinin çok yönlü ele alınmasının bir sonucudur. Bunun yanında Efes Antik Şehrinin gece de ziyaret edilebilmesini sağlayan ışıklandırma projesinin bulunması, turizm potansiyelini çekici kılan bir öğedir. Selçuk–Pamucak arasında bulunan boş ve doğal sit ilan edilmiş alanların bugüne kadar korunmuş olması, ileriye yönelik turizm değerlerini kontrollü bir şekilde içermesi için olumlu bir yaklaşım olarak görülmektedir. İlerleyen yıllarda bu potansiyelin gereken şekilde kullanılması olasılığı üzerinde durulacaktır.

Ulaşım açısından ve iletişim konularında gelişmiş standartlara sahip yörenin en önemli avantajlarından birisi Selçuk-Kuşadası arasında bulunan ve Özel İdare mülkiyetindeki stol tipi havaalanıdır. Bu ulaşım potansiyelinin, Pamucak bölgesi turizm yatırım alanının gelişmesine ivme vericiliği yanında kültür, kıyı, inanç, av turizmlerinde kullanılma potansiyeli bulunmaktadır.

Page 321: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

42

Selçuk’tan kuzeye doğru çıkıldıkça bir yeşil kuşak aşılarak İzmir’in birincil derecede etkin olduğu Torbalı aksına girilmektedir. Bu alanın turizm potansiyeli sadece Metropolis Antik Şehri olarak görülmektedir. Daha kuzeyde kalan Menderes ise lokal bir potansiyele sahip olup, buradaki en önemli girişim, Görece köyündeki boncuk üretimi ve evlerdeki iğne oyası ve makrome gibi el sanatlarıdır. Boncuk üretiminin iç ve dış turizm tarafından tanınarak Görece’yi bir odak yapması olumlu bir girişim olacaktır. Dolayısıyla bu potansiyelin tanıtılması, bağlantılı pek çok diğer işlevi yaratacağından, en küçük unsurun dahi göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Benzer şekilde Selçuk’ta Şirince, son 10 yıllık dönemde hızlı bir gelişim göstermiş ve turizm sektörüne dahil olmuştur. Yerleşmenin yayla tarımına bağlı geleneksel ekonomik yapısı köyün tanınmasıyla farklı bir alana dönmüş, şarap imalatı yanında evlerdeki el sanatı üretimi hızla gelişmiş ve pansiyonculuk turizmin bağlı bir sektörü olarak ortaya çıkmıştır.

Söz konusu strateji alt yörenin güney kıyılarını oluşturan ve fiziksel açıdan Seferihisar–Selçuk arasında yer alan Gümüldür-Özdere-Ahmetbeyli bandı, Çeşme-Dilek yarımadası strateji alt yöresi içinde değerlendirilecek olup, ağırlıklı olarak kıyı turizmi potansiyellerine sahiptir.

Menderes, İzmir Büyükşehrine yakınlığından ötürü her ölçekteki sanayiinin yerleşmesi için büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bunun dezorganizasyonunun önlenmesi, Kısıkköy sınırları içindeki organize sanayi sitesi ile kısmen sağlanmıştır. Ağaç ve metal işleri bu kapsamda düzenli bir gelişim göstermiş ve son yıllarda üretim tesisleri show-roomlar kuracak potansiyellere erişmişlerdir. Menderes’in ticaret ve sanayi alanında en önemli girdisi Etibank Perlit İşletmelerinden olmaktadır. İstihdamı düşük olmasına karşın ihracat potansiyeli yüksektir.

Şaşal Beldesinde içme suyu şişeleme işletmesi, Tekel yaprak tütün bakım atölyeleri, tavuk-hindi çiftlikleri, daha ziyade Gümüldür yöresinde yetişen narenciye ürünlerini ambalajlama tesisleri Menderes’in ticaret ve sanayi potansiyelini oluşturan unsurlardır. Güneyinde göreceli birleşme eğilimi gösterdiği Torbalı’yla aynı karayolu ve demiryolu üzerinde bulunmasının pozitif değerlerine sahip olunan bu strateji alt yörenin, hammadde kaynakları açısından zengin verimliliğe sahip olması, 20 yıllık geçmişine bakıldığında sanayii hızla bu alanlara çekmiştir. Pamuk, tütün, zeytin gibi endüstriyel tarım ürünlerini yetiştiren ve besin endüstrisi için sebze-meyve üretimi ile potansiyelini pekiştiren bu alanda aynı zamanda mermer ve linyit, perlit, demir, civa, titanyum, zımpara taşı, tuğla toprağı önemli endüstriyel hammadde kaynaklarıdır.

Bu hususlara bağlı olarak özellikle Torbalı’nın düşük eğimli ve ulaşım potansiyelli topraklara sahip olması sanayi faaliyetlerinde çekici bir öğe olmuştur. Toprak ve maden yatakları, Turgutlu’yla yarışamasa da tuğla ve kiremit fabrikaları için potansiyel alanlardır. Mermer, linyit ve perlit yörede işletilmekte ve istihdam olanakları sağlamaktadır. Tarım ürünlerinin sanayileşmesi sonucunda çırçır ve dokuma işletmeleri, tütüne bağlı sigara fabrikaları ve yağhaneler

Page 322: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

43

yöreyi potansiyel alan olarak seçmişlerdir. Sanayiinin yerleşmesi giderek diğer sınai işletmeler için yörenin çekiciliğini artırmıştır. Hammadde avantajıyla beyaz eşya, deri, otomotiv gibi sektörler bu alanda yer almışlardır. 1997 krizi Opel otomobil üretim merkezinin kapanmasına sebep olurken, pek çok kuruluş yerinden sağladıkları tarımsal hammadde kaynaklarının potansiyel kaybetmemesi nedeniyle günümüze erişebilmişlerdir.

Torbalı’nın göstermiş olduğu büyük sanayi potansiyeli Kemalpaşa gibi düzensiz bir sistem ortaya çıkarmıştır. Ancak aynı yoğunlukta olmaması ve mevcut sanayilerin hem birbirinden kopuk hem de pek çoğunun büyük alanlara sahip olması mevcutların organize olmasını güçleştirmektedir. Buna karşın Kabacakırı mevkiinde ve Pancar beldesinde iki organize sanayi bölgesi kurma girişiminde bulunulmuştur. Yer seçimi onay safhasında olan Kabacakırı Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin ısıtma soğutma, deri ve yan sanayi mamulleri, konfeksiyon, ağaç ürünleri, gıda konusunda ihtisaslaşması düşünülmektedir. Bir potansiyel olarak görülen alanın 1996 yılında kurulması kararlaştırılmış olup, 260 hektarlık bir alana sahip olması öngörülmüştür. Torbalı II Organize Sanayi Bölgesi ise Pancar beldesinde 380 hektara sahiptir ve benzer iş kollarını içermektedir. Bu bölgenin geç kurulmuş olmasına karşın kısa dönemde faaliyete geçmesi, Torbalı’nın ihtiyacı olan sanayi alanları potansiyeline cevap verecektir. Pancar’daki organize sanayi bölgesinin daha erken faaliyete geçmesinin nedeni, 190 hektarlık kısmının Pancar Belediyesi imar planı sınırları içinde sanayi alanı olarak planlanmış olması ve alanda halihazırda sanayi yapılaşmaları olmasıdır. Bölge içinden enerji nakil hatlarının geçmesi de avantaj olarak görülmektedir.

İzmir’e 45 km çift yönlü demiryolu ile bağlanması, İzmir-Aydın otobanın alternatif ulaşım imkanları sunması, Ege Serbest Bölgesine ve havalimanına 30 km. kadar yakın olması ve İzmir-Liman bağlantısına kolay erişilmesi, Karabel üzerinden Kemalpaşa-Ankara bağlantısının olması burada organize sanayi bölgelerinin gelişmesinde olumlu öğelerdir. Bu nedenle 2003 yılına gelindiğinde, Pancar’da yer alan organize sanayi bölgesinin tüm parselleri satılmış durumdadır.

Bunun yanında İzmir’e kuzeyden gelecek ikinci bir doğalgaz boru hattı daha bulunmaktadır. Bu hat kademeli olarak artacak doğalgaz arzını güney ve batı bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki yerleşmelerin konutların ve sanayi tesislerinin doğalgaz ihtiyacı da bu şekilde karşılanacaktır. İzmir’e erişmeden Torbalı Organize Sanayi Bölgelerine ve sanayi alanlarına hizmet vermesi yöre potansiyeli açısından önemli bir katkıdır.

Torbalı-Menderes bağlamında Tekeli yöresinde yer alan ticaret ve imalat organize bölgesi, organize sanayi bölgelerinden farklı olarak daha küçük parseller barındırdığını ve 1.000 m2’ye kadar bu parsellerin indiğini gösterdiğinden, iş sahası açısından geniş bir yelpaze sunmaktadır. Bu nedenle organize sanayi bölgelerinde minimum parsel büyüklüğü olarak alınan 5.000 m2 değere erişemeyen yatırımcılar, bu organize alanda üretim yapma imkanına sahiptirler.

Page 323: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

44

Yörenin su potansiyelleri açısından verimli olması, İzmir şehrinin kısıtlılığını gidermek için Tahtalı Barajının yapılmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. 1997 tarihinde Göksu ve Sarıkız kaynaklarını kullanarak Gaziemir, Karabağlar, Limontepe ve çevresine, 2001 yılından itibaren ise İzmir şehrine su veren barajın kısa, orta ve uzun mesafede koruma alanları bulunmaktadır. Barajdan yılda 128 milyon m3 su, 32,6 km’lik ishale hattı ile şehre iletilmektedir. Koruma alanları içinde pek çok tesisin çevre kanununun su kirliliği yönetmeliği uyarınca kapatılması gerekmektedir. Bu işletmelerde çalışan 5000 civarında kişinin işsiz kalması ve üretime sekte vurulması su potansiyelinin maliyeti olarak görülmektedir. Ancak Tekeli ve Pancar Organize Sanayi Bölgeleri, bu işgücü açığını kapatacak potansiyelleri sunma gücüne sahiptirler.

Havzada, tarım faaliyetlerinde de görülen kısıtlamaların giderilmesi için su kültürü (hidroponik) seracılığının geliştirilmesi, maliyeti yüksek olmakla birlikte kısıtlamalara karşı bir alternatif olarak planlanmaktadır. Bu durum ve maliyetli tarımsal planlama, söz konusu strateji alt yörenin tarımsal potansiyelini Menderes’ten güneye doğru yayacak ve bu yöredeki alanların tarımsal potansiyeli artacaktır.

Torbalı’nın, tarım yanında sanayileşmesi, sahip olduğu sanayi sitesinin gücünü ve kullanılabilirliğini artıracaktır. Bu bağlamda Atatürk Küçük Sanayi Sitesinde kurulmuş bulunan Mermercilik Yüksek Okulu yöredeki mermer üretiminin ve mermer yataklarının bilimsel işletilmesinin sebebi olmaktadır. Torbalı çevresindeki çok sayıdaki mermer yatağı potansiyeli bu bağlamda işletmeye açılmaktadır.

Mermer yataklarının doğal dokuyu en az bozacak tarzda işletilmesi gerekliliği yörenin doğal yapısı dikkate alındığında, av turizmi açısından gereklidir. Selçuk dışında fazla bir turizm potansiyeli olmayan yörenin bu konuda ihtisaslaşması, sürek avlarıyla dış turizme de açılan avlakları yaratması, dış turizm kaynaklarına da yönelinmesini sağlayacaktır. Bu husus, büyük bir iş gücü potansiyeli arz eden yörenin mevsimlik işgücü ihtiyacını daha yaygın bir sürece kaydıracaktır.

Yoğun işgücü talebiyle karşılaşan yörenin konut açısından yetersiz kalmasına karşın son 10 yılda özellikle Torbalı-Menderes arasında büyük bir konut arzı görülmüştür. Büyük bölümü 100 m2’nin altında, sosyal tipte olan konutlar, yöre çalışanlarının konut ihtiyaçlarını İzmir şehir bütünü içinden değil, yöreden sağlama imkanını vermektedir. Toplamda yerleşim alanları dışında 5.000 civarında konut potansiyeli sunulmaktadır. Ancak ivedi bir şekilde inşa edilen konutlar, tarım topraklarını işgal eden bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında konut kalitesinde de düşüklük göze çarpmaktadır.

Genel anlamda K. Menderes Strateji Alt Yöresi tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde yoğun bir hareketlilik ve potansiyele sahiptir. Tahtalı Barajının kısıtlamaları yukarıda belirtilen farklı tarımsal yatırımlarla giderilmekte, dere yataklarının ıslahı yapılıp ağaçlandırma çalışmaları yer almaktadır. Havzanın entegre kanalizasyon master projesinin başlatılması ve şu ana kadar bitirilme aşamasına gelinmesi koruma bantlarının getirdiği kısıtlamalara karşıt olumlu

Page 324: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

45

yaklaşımlardır. Havzadaki potansiyel kaybı, Menderes Kelerdeki Roma Kaplıcalarının potansiyel alan olarak değerlendirilmesiyle de önem kazanacaktır.

Selçuk’un turizm gelişmesi otel ve pansiyonculuk potansiyelini gündeme getirmiştir. İlerleyen yıllarda Selçuk-Kuşadası ikilisi, kongre turizmi potansiyeline yörenin açık olduğunu göstermektedir. Bu bağlamdaki girişimler olumlu geliştikçe İzmir’in kongre turizminden pay alması güçleşecektir. Sonuçta alt yörenin üç ana yerleşmesi, birbirini dengeleyici sektörleri paylaşmış durumdadırlar. Bu nedenle gelişme potansiyeli dengeli ancak kontrol açısından zayıf bir durum arz etmektedir.

[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

K.Menderes havzasının ikinci strateji alt yöresi olarak ele alınan bölge kendi içinde iki grupta değerlendirilmektedir. Bunun birincisi Bayındır-Tire-Ödemiş’tir. İkincisi ise Beydağ-Kiraz ikilisi olup Selçuk gibi İzmir strateji alanında dış kabukta kalmaktadır. Bu nedenle gruplama ve potansiyeller genelde birbirine bağlı, özelde ise ayrı değerlendirilmektedir. Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeni diğer strateji alt yöredeki Menderes-Torbalı ikilisiyle benzer özellikler göstermektedirler. Torbalı’nın sanayileşme potansiyeline burada Tire alternatif olma eğilimindedir. Ancak, Bayındır ve Ödemiş ile bu konuda büyük çekişme gözlenmektedir. Beydağ ve Kiraz bu mücadele içine girecek altyapıya sahip olmadıkları için kenarda kalmaktadırlar.

Yörede K. Menderes kenarındaki tarımsal potansiyeli yüksek bir yerleşme olan Tire’nin ağırlıklı sektörü tarım olup, ekonomik güç bu kaynaktan sağlanmaktadır. Tire tarımsal arazileri, Kızılcahavlu ve Gökçen yerleşmelerine kadar uzanan sorunsuz taban topraklarından oluşmaktadır. İlçe topraklarının % 44’ü tarımsal amaçla kullanılabilen niteliktedir. Bunun da % 54’ü tarla potansiyeline sahiptir. Toplam tarım alanlarının % 47’si ise sulanmaktadır. Yetişen tarım ürünlerinin çeşitliliği özellikle yörede Cuma günleri kurulan pazarda sunulmaktadır. Gerek çevre köylerin güçlülüğü ve gerekse alt yöre hakimiyeti, bu pazarın İzmir’den dahi alıcı bulma potansiyelinde olduğunu göstermektedir. Yörenin meyve üretim potansiyelinin başında gelen zeytin ve yaş incir yanında kestanenin de önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Çevre yerleşmeler gibi burada da yabani çitlembik olarak bilinen menengecin aşılanmasıyla elde edilen antepfıstığı ekonomik getirisi yüksek bir ürün olarak meyve kültürü içinde önemli bir yer tutmaktadır.

Tarım toprakları Tire kadar verimli olmasa da Ödemiş, K. Menderes’in alüvyal toprakları üzerinde tarım potansiyeline sahiptir. Topraklarının toplam % 35’i tarımsal niteliklidir. Bunun yanında orman ve fundalık alan potansiyeli % 36’dır. Sulamanın önem kazanmasıyla tarla tarımı sebze üretimine kaymaktadır. Tarla ürünleri arasında yılda 2 kez ekilen patates 300.000 ton/yıl ile yörenin özgün ürünüdür.

Bayındır ise tarımsal açıdan ilk iki yerleşmeye nazaran düşük potansiyel arz etmektedir. % 40’tan fazlasının orman ve fundalık olması, Tire ve Ödemiş’e nazaran burada orman ürünlerinin başta kızılçam ve karaçam olmak üzere önem

Page 325: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

46

kazandığını göstermektedir. Tarım alanlarının göreceli kısıtlılığı Bayındır yöresinde sera üretimini geliştirmiştir. Ege Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulunun yön vermesiyle artan sera tarımı, süs bitkiciliğine yönelmiştir. Bu konuda büyük bir potansiyele sahiptir.

Bayındır Ergenli kaynaklarından 2lt/sn kapasiteyle elde edilen jeotermal enerji düşük verimlilikle sera çiçekçiliğinde, sera ısıtmacılığında ve Ergenli kaplıcalarının işletilmesinde bir potansiyel olarak kullanılmaktadır.

Bu strateji alt yörenin, tarım yanında hayvancılıkta da ivme kazandığı görülmektedir. Ancak kendine yeterli bir durum arz ettiği için stratejik potansiyel olarak ağırlıklı görülmemektedir.

Torbalı yöresi gibi, tarım ürünlerinin sanayiye yönelme potansiyeli etkisini ilk aşamada Tire de göstermiş olup, 400 hektarlık bir arazi bu amaçla organize sanayi bölgesi kurulması için kamulaştırma kapsamına alınmıştır. 1993 yılında kurulan 410 hektarlık ve 240 sanayi parsellik bölge, Tire ve çevresinin ekonomik yapısına etki edecek bir organizasyon olarak görülmektedir. Şu ana kadar % 4 doluluk oranına sahip olması kuruluş yılından bu yana altyapı tesislerinin gerçekleştirilmesi sırasında ekonomik krizle karşılaşmasından ve istimlak sorunlarından kaynaklanmaktadır. Alanın tamamlanmasıyla 24.000 kişilik bir istihdam potansiyeli ortaya çıkacaktır.

Ödemiş ve Bayındır’da gerçekleşmesi planlanan organize sanayi bölgeleri, bir potansiyel arz etmekle beraber, iki yerleşmenin de sanayi ve ticarete kapalı kapılarını aralama imkanını verecektir. Ancak tarıma dayalı ekonomik potansiyelden sanayi potansiyeline geçilmesi altyapı ve üstyapı açısından ekonomik yeterliliğe erişememiş bu iki yerleşme için erken görülmektedir. Halihazırda Bayındır tam anlamıyla gelişmiş bir küçük sanayi sitesine bile kavuşamamış, Ödemiş’te ise 1.200 işyerine sahip küçük sanayi sitesi tam doluluğu bulmamıştır.

Bu iki yerleşmeden Bayındır’da organize sanayi bölgesi kurulmadan önce hizmet sektörüne potansiyel olarak yaklaşılmalıdır. Yukarıda bahsi edilen Ergenli kaplıcaları turizm potansiyeline sahiptir. Bunun yanında Alankıyı ve Ovacık bölgeleri av turizmine potansiyel alanlar olarak dikkate değer bir doğaya sahiptir.

Ödemiş’te ise beldelerin merkez yerleşmeye 5 ila 30 km yakınlıkta olması yöreyi bir bütün olarak değerlendirme imkanı sunmaktadır. Yörenin en büyük turizm merkezi olarak görülen Bozdağ’da turizm dışında memba suyu şişeleme potansiyeli varlığı önem kazanmaktadır.

Bozdağ’ın kış sporları dışında Gölcük yaylası ve sahip olduğu krater gölü, Salihli ve Birgi üzerinden, iki farklı yönden erişilen bir alandır. Bu kesimdeki Bozdağ, Elmabağı ve Gölcük yaylaları alüvyal vadi tabanlı olup Gölcük Gölü çevresindeki yayla evleri ve biri göl kenarında diğeri Bozdağ üzerinde yer alan iki otel, turizmin odak noktalarıdır. Bu otellerin biri 20, diğeri ise 54 yataklıdır.

Page 326: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

47

1997 yılında işletmeye açılıp 3 sezon faal olan Bozdağ Kayak Merkezi 2000-2001 yılı kayak sezonu başlarındaysa mevcut çığ problemi gereğinden fazla abartıldığı için kapatılmıştır. İşletmeci firma ile mal sahibinin düştüğü anlaşmazlıktan kaynaklanan bu olay İzmir’in strateji açısından farklı bir turizm potansiyelini devreden çıkarmıştır. Oysa Bozdağ’da üstten gelen tüm kayak pistleri açılmış ve işletiliyor olsa idi, dağın kontrol edilme imkanı ortaya çıkacaktı. Bu sayede kar birikimlerinden kaynaklanan saçaklanmalar, kontrollü yapay çığlarla sorun olmaktan çıkabilecekti. Sosyal tesisler olarak bugün Bozdağ Kayak Merkezi’nde her biri 4-5 yataklı 22 bungalow bulunmaktadır. Tüm olarak Bozdağ sahip olduğu potansiyeller açısından dört mevsim turizme hizmet edecek potansiyele sahiptir.

İnanç turizmi açısından yöre, tarihi konumu itibariyle hep ön planda kalmış özellikle Osmanlı Beylikleri döneminden pek çok kalıcı esere sahip olmuştur. Hisarlık Köyü yakınlarındaki Balım Sultan, ziyaret mekanı olarak iç turizme hizmet etmektedir. Bunun yanında Birgi, gerek Çakırağa Konağı ve gerekse şehirsel dokusuyla sahip olduğu potansiyele İmam Birgivi türbesiyle farklı bir katkı yapmaktadır. Bu kapsam içinde Bayındır’da da beylikler ve Osmanlı döneminden kalan cami, medrese ve Kelleci Dede Türbesi çekim potansiyellerine sahiptir. Bu kapsamda Tire sayısız cami ve türbeye sahiptir.

Ayrıca Tire el sanatları açısından keçe ve urgan üretiminde eski geleneklere sahiptir. Günümüzde giderek azalan bu potansiyelin şehir için büyük bir çekim gücü olduğu görülmektedir. Buna Beledi Dokumacılığı da eklenmektedir. Yine Tire’nin Toptepe ve Kaplan mevkileri, restoranları ve piknik yerleriyle çekici potansiyellere sahiptirler. Ancak bu alanlar iç turizme hizmet vermenin yanında bölgesel ölçektedirler. Bu nedenle makro açıdan kısa ve orta dönemde büyük bir ekonomik getiri beklenmemelidir.

Bayındır’ın geç gelişmesi göç almamasına olumlu katkı yapmaktadır. Buna karşın Ödemiş daha aktif bir yaklaşım içindedir. Bozdağ ve diğer turizm potansiyelleri, çok sayıda köyü ile hizmet sektörünün gelişmesine sebep olmaktadır. Aynı şekilde Tire, sanayileşme çabası içinde nüfus dengesinde farklılıklarla karşılaşabilecektir.

K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi, Ergenli Barajı ve Uladı tesislerinden sağlanacak olup, Ergenli Barajının dolusavak proje debisi 200, Uladı Barajının ise 312 m3/s’dir. Toplamda 7.879 hektar alan borulu şebeke tipiyle sulanacaktır. Halihazırda mastır planı tamamlanmış projenin, bölgenin tarımsal potansiyeline olumlu katkıları olacağı kaçınılmazdır. Aynı şekilde Bayındır Burgaz Barajı Falaka Çayı üzerinde kurulacaktır. Planlama safhasına gelmiş ve 5.790 hektarlık alanı sulaması hedeflenmektedir. Proje debisi 321 m3/s’dir..

K. Menderes Ödemiş ve Bademli baraj projelerinden Ödemiş Barajı aynı zamanda içme suyu da sağlayacak olup Rahmanlar Çayı üzerine planlanmıştır. Proje debisi 460 m3/s’dir. Bademli Barajı ise Pirinççi Çayı üzerine kurulacaktır ve sulama amaçlıdır. Her iki barajın da planlama aşamasında olması nedeniyle halihazırda gözlem çalışmaları devam etmektedir.

Page 327: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

48

Bunların dışında yörede kesin proje aşamasına gelmiş iki baraj ve sulama projesi bulunmaktadır. Bunlardan Beydağ projesi, Ödemiş ovasını sulayacak ve K. Menderes’i su kaynağı olarak kullanacaktır. Tamamlanma yılı, orta vadeyi geçecek şekilde görülen projenin, hedef sulama alanı 18.200 hektardır. 1994 yılında işe başlanmış, süre uzatımı ile iş bitimi 2005 yılı olarak verilmiştir. Ödemiş Aktaş Barajı ve Sulaması hedef olarak yine Ödemiş ovasının bir bölümünü almakta olup su kaynağı olarak Aktaş Deresini kullanmaktadır. Kesin proje aşamasındaki tesis 1.538 hektar alanı sulamayı hedeflemektedir. Halihazırda ihale edilmemiş projenin işe başlama tarihi 2005 yılı olarak planlanmakta ve 2007 iş bitiş tarihi olarak verilmektedir. Çeşitli nedenlerle uzayan veya ihale edilemeyen bu iki projenin ivedilikle sonuçlandırılması K. Menderes ovasının düşük seviyeye inmiş taban suyunun yükselmesine sebep olacaktır.

Söz konusu strateji alt yörede, endüstriyel tarım ürünlerine yönelinmesini teşvik eden unsurların başında gelen sanayi kuruluşlarının, Tire Organize Sanayi Bölgesinde uygun potansiyel bulmaları, yöre pamuğunun geliştirilmesine sebep olmuş ve uzun lifli renklendirilmiş pamuk üretiminin yörede yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Aynı şekilde meyve ve sebze tarımındaki gelişmeler yörede, konserve yapım faaliyetinin artmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda en uygun mekansal potansiyele sahip yerin Tire olduğu görülmektedir. Sanayi sektörünün genelde İzmir yönetiminde olması, bu alanların ilgili konudaki hizmet sektörü gelişimini artırmayacaktır. Bu konuda belirtildiği üzere yayla, av, termal, kış ve inanç turizmlerinin hizmet sektöründe büyük potansiyel olduğu kabul edilmelidir.

K. Menderes Strateji Alt Yöresinin kendi halinde tarımsal potansiyele göre ekonomik yapısını belirlemiş iki yerleşmesi Beydağ ve Kiraz’dır. Sözünü ettiğimiz gibi İzmir strateji alanının dışında kalmış olmaları, gelişememelerinin de sebebidir. Kiraz, Beydağ gibi göç alma ve verme düzeylerinde genelde sıfır rakamına sahiptir. Hatta Beydağ’ın kırsal kesimi nüfus azalmasına sahne olmaktadır. Kapalı sistemlere sahip bu iki yerleşmeden Beydağ Barajının tamamlanması sonucunda tarımsal potansiyel bir ivme kazanabilecektir. Beydağ’ın tarımsal ürün çeşitliliği geleneksel yapıdan çıkamamış olmasına karşın, yonca ekiminde ön plana geçmiştir. Bu arada yöre için yeni gelişme eğilimi gösteren kestane üretimi, incir arkasından ikinci planda gelmektedir. Bu iki meyve, satış fiyatlarının göreceli yüksekliği nedeniyle antepfıstığı gibi yörenin potansiyel ürünleri olarak görülmektedir. Hayvancılık sektörü için de arıcılık, alternatif bir kaynak olarak gelişme potansiyeli göstermektedir. Tüm strateji alt yörede olduğu gibi hayvancılığa bağlı yün ve yapağı, potansiyel bir üretim olup işleme alanı Tire olarak görülmektedir.

Kiraz’ın tarımsal değerleri Beydağ ile büyük bir paralellik taşımaktadır. Buna karşın Beydağ’da göreceli bir yayla ve av turizmi potansiyeli kendini hissettirmektedir. Aynı konu Kiraz için de geçerli olup, Beydağ’ın aksine Kiraz’da iki konaklama tesisi bulunmaktadır. Toplam 50 yataklı bu tesislerin turizm potansiyeline yönelik olmadığı belirlenmektedir. Beydağ’ın, Bozdağ ve Gölcük’e yakın olması Kiraz’a oranla potansiyelini artırmaktadır. Beydağ’da 7 adet üretim tesisinin 3’ü mevsimlik çalışan zeytinyağı, 4’ü ise zincir ve çivi fabrikasından oluşmaktadır. Yörenin en büyük sanayi

Page 328: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

49

tesisi tek konuda ihtisaslaşmıştır. Buna karşın Kiraz’da atermit üretimi ilçenin dışa açılan tek sanayi ürünü olmaktadır. Asbestli çimentodan üretilen bu ürünün gelişmiş sanayi alanları içinde kabul görmediği, bu nedenle Kiraz’a yerleştiği ve Kiraz’ın bunu bir potansiyel olarak kabul ettiği söylenebilir. Yörenin sanayi potansiyeli bu kapsamda daha ziyade çevre koşullarıyla tam örtüşmeyen durumdadır. Beydağ’ın tarım dışı en önemli potansiyeli civa ve antimonun işletmeleridir.

Kiraz’da etüt aşamasındaki organize sanayi bölgesinin bir potansiyel arz etme durumu söz konusu olsa bile, yörenin sosyo-ekonomik gelişimi orta vadede dahi bunu destekleyecek altyapıya sahip değildir. Genel anlamda tarımsal potansiyelin ağır bastığı bu strateji yöresi, özelde İzmir’in ve genelde Ege Bölgesi ve ülkenin tarımsal ürün depolarından biri olarak önemli bir potansiyele sahiptir. Sanayileşmesi de ağırlıklı olarak bunu destekler mahiyette endüstriyel tarım ürünlerine yönelmektedir.

[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Beydağ ve Kiraz ikilisi gibi İzmir strateji alanının dışında kalan Karaburun, aynı tarzda tarıma bağımlı kapalı bir ekonomik sisteme sahiptir. İlçe merkez nüfusu, beldeleri olan Küçükbahçe ve Mordoğan nüfusundan daha düşüktür. Arazinin engebeli olması tarım alanlarının azlığına sebep olmaktadır. Toplam tarım alanı ilçe arazilerinin % 9’unu oluşturmakta olup, 3.705 hektardır. Bu denli kısıtlı tarım alanındaki potansiyel ürünler zeytin ve enginar olarak görülmektedir. Bunun dışındaki ürünler genelde kapalı sistem içinde tüketilir durumdadır. Geçmiş yılların ekonomik potansiyelini ve yörenin dışa açılımını sağlayan yaş üzüm ve nergis türü çiçekçilik zamanla yerini tütün tarlalarına terk etmiştir. Ancak kısıtlı ve kontrollü ekimi yapılan tütün, yöre ürünleri arasında buğdaygillerden sonra gelmektedir.

Karaburun’un hayvancılık potansiyeli daha ziyade kır keçisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunun sonucu keçi kılı bir potansiyel ürün olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, ilçenin kıyıda yer alması balıkçılığı bir ekonomik faaliyet kolu olarak ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak Mordoğan’da bir balıkçı barınağı tamamlanmak üzeredir. Bu kapsamda çevrede başka barınaklar olmadığı için küçük barınakların kullanımı, bu sayede kısmen rahatlayacaktır. Ayrıca bu barınağın geniş kapasitesi tesisin yat limanı olarak kullanılmasını da sağlamaktadır.

Arazinin eğimli olması ve Ege denizine açılan bir uç noktada bulunması yanında üç tarafının denizle kuşatılması rüzgar konusunda bu yöreyi çevresine oranla ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle rüzgar çiftliklerinin büyük bir potansiyel olduğu belirlenmiş ve bu kapsamda pek çok firma girişimde bulunmuştur. Bu girişimlerden Karaburun yöresinde Kocadağ, Bitiktepe, Değirmendağı, Düzlendağı, Mordoğan, Aşağıovacık, Yaylaköy, Yellicebelendağı, Yenicepınar, Bozköy, Değirmentepe ve Kargılıktepeleri mevkilerinde bulunmaktadır. Bu alanlarda rüzgardan elde edilmek üzere toplam 360 MW/s’lik enerji potansiyeli belirlenmiştir.

Page 329: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

50

Rüzgar enerjisi konusunda Çeşme-Alaçatı da önemli bir merkezdir ve halihazırda elektrik üretimi yapan 12 adet rüzgar tribünü bulunmaktadır. ARES adıyla kurulmuş olan Alaçatı Rüzgar Enerji Sistemine 4 tribün daha eklenme isteği bulunmaktadır. Halihazırda diğer bir özel kuruluş tarafından da üç adet tribün işletilmektedir.

Ortalama olarak tribün başına elde edilen enerji miktarına göre toplamda 800.000 kw/saat elektrik enerjisi elde edilmektedir. Bu enerjinin doğrudan Çeşme’de kullanılmadan Urla üstünden enterkonnekte sisteme verilmemesi durumunda, yerleşme kendi potansiyelinden kendisi yararlanabilecektir. Bunlara ek olarak yörenin rüzgar potansiyeline göre Ovacık, Kaklıktepe, Çobantepe, Kocadağ, Kışlatepe, Dinlence üstü, Yağcılar Dağı, Koranka Dağı, Kokar Limanı üstü, Beşgöl Tepe, Kıran Dağı, Çeşme Karadağ, Çiflik Köyü rüzgar çiftlikleri kurmak için talep altındaki yörelerdir. Çeşme’de bu sayılan alanların yanı sıra Zeytineliköyü, Böğürtlentepe, Dümbelekdağı, İstanbuldağı, Ilıca Mevkii, Güzelyertepe, Hırsıztepe, Germiyan, Reisdere Köyü, Kızılkaya, Karadağ, Ovacık, Çobandağı mevkilerinde rüzgar potansiyeli mevcuttur. Buralardaki toplam potansiyel kullanılarak 200 MW/s elektrik üretimi yapılmasına yönelik girişimler bulunmaktadır.

Yarımadanın Karaburun kısmının su sorunu ile karşılaşmış olması DSİ tarafından bu alanda baraj yapılması kararının alınmasına sebep olmuştur. Bu nedenle Mordoğan Eğlenhoca köyünde içme suyu amaçlı bir gölet tesisine 1997 yılında başlanmış, 2000 yılında bitmesi planlanmasına karşın ödenek yetersizliğinden bitirilememiştir. Karaburun-Karareis Barajı projesi ise 325 m3/s debili ön inceleme aşamasında içme suyu amaçlı bir potansiyel su kaynağı olup Camiboğazı deresini su kaynağı olarak kullanacaktır. Karaburun-Bozköy Göleti ise kesin proje aşamasında, 136 m3/s debilidir ve Uzundere su kaynağı olarak kullanılacaktır. Söz konusu su projelerinin gerçekleşmesi yörede çekilen su sorununu giderecek ve potansiyel tarım alanlarının sulanmasına katkıda bulunacaktır.

Temmuz 2000 tarihi itibariyle 125-140 lt/s debi su verilen Alaçatı (Kutlu Aktaş) Barajının tamamlanması, Çeşme’nin su gereksinimini mevcut durum itibariyle karşılar duruma gelmesi bakımından yöredeki diğer bir potansiyeldir. Bununla beraber su potansiyelinin yeterli olmaması Ildır kaynaklarından da su getirilmesi ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır.

Yarımadanın uç kısmının kıyı turizmi açısından sahip olduğu kıyı potansiyeli, kumsal ve kayalık taşlık olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan kumsal nitelikli plaja sahip olanlar Balıkova (300 m), Mordoğan (600 m), Ardıç (800 m), Boyabağ (150 m), Yeniliman (1.200 m), Badembükü (50 m), Dikenlik (1.000 m), Büyük Kum (800 m), Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Kaynarpınar (700 m), Kavurlıkoz (400 m) ve Bodrum (800 m)’dur. Bu plajların içinden Yeniliman ve Dikenlik 1 km’yi aşan kumsallarıyla dikkat çekmektedir.

Yarımadanın Çeşme tarafıysa deniz ve plaj gibi doğal ve turistik bütün olanaklara sahiptir. Bunlar arasında kumsal nitelikli plaja sahip olanlar; Alaçatı (2000 m), Bedir (300 m), Çatalazmak (1.000 m), Beyazıt (2.000 m), Dalyan (1.000 m),

Page 330: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

51

Boyalık (1.000 m), Ilıca (2.000 m), Büyük Liman (100 m), Paşalimanı (800 m), Şifne (300 m), Germiyanyalısı (700 m), Halkapınar (800 m), Ildır (1.000 m), Punta (200 m) ve Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Mersin (500 m), Güvercinlik (250 m), Küçücek (300 m), Çiftlik (3.000 m), Sepetcik (500 m) ve Alibostan (600 m)’dır. Bu plajlardan Alaçatı, Beyazıt, Dalyan, Boyalık, Ildır ve Gerence kumsalları 1-2 km arasında değişen genişlikleriyle dikkat çekici bir potansiyel arz etmektedirler.

Alaçatı Koyu kıyı potansiyeli yanında Türkiye’nin sayılı sörf merkezleri arasında ön planda bulunmaktadır. Gerek ulusal ve gerek uluslararası yarışmacıların katıldığı müsabakalara ev sahipliği yapmasının yanında tüm yaz sezonunda yoğun bir kullanıma sahiptir. Tenis açısındansa aynı imkanlara henüz sahip değildir.

Ayrıca Alaçatı Yalıköy mevkiinde 170.000 m2 üzerine kurulması planlanan ve Küçük Venedik adı verilen projenin 50.000 m2 inşaat sahası olacaktır. İnşaatının adalar üzerinde olması ve küçük oteller ve de sosyal tesislere, bölgede 600 yat kapasiteli bir yat limanı projesine de yer vermesi Çeşme-Alaçatı için başka bir potansiyel duruma işaret etmektedir.

Çeşme’nin en büyük ve popüler turizm merkezlerinden biri olan Ilıca, 2 km’ye yakın en fazla 30 m derinlikte ve 50 m genişlikteki beyaz kumlu plajıyla, nitelikli konaklama tesisleriyle ve termal alanlarıyla potansiyel sıralamasında ilk sırada yer alır. Birçok otelin ve pansiyonun kaplıca suyu bağlantısı vardır. Çeşme plajlarının, özellikle Ilıca plajının turistler tarafından seçilmesinin en önemli sebebi 100 metrelik deniz kıyısının sığ olmasıdır. Şifne ve Ilıca kaplıcaları, ilçenin deniz olanaklarını, termal ve tuzlu su olanaklarıyla bütünleyen ve Çeşme’yi bir turizm potansiyeli haline getiren doğal kaynaklardır.

Altınyunus, Sheraton gibi turistik tesislerde kullanılmaya başlanan kaplıca suyu, bir tedavi aracı olarak Çeşme’yi kış turizmi için de potansiyel bir merkez durumuna getirmiştir. Ayrıca Ilıcalar mevkiindeki kaplıcalar genel olarak romatizma hastalıkları, kadın hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları ve metabolizma bozuklukları üzerinde etkili olmaktadır. Bunun yanında Şifne ve Çeşme ılıcalarındaki çamur banyoları cildi gençleştirici özelliğe sahiptir ve selüloit, çeşitli cilt hastalıkları, romatizma ve siyatik gibi hastalıkların tedavisine iyi gelmektedir. Buradaki jeotermal kaynak 56o sıcaklıkta doğal çıkışa ve 10 lt/sn debiye sahiptir. Kuyu çıkışında ise aynı sıcaklık 42 lt/sn olarak elde edilmektedir.

Konut ısıtması ve sıcak su kullanımı konusunda Çeşme jeotermal kaynakları büyük bir kapasiteye sahiptir. Projelendirilmesine karşın 5.000 konut hedefi mali portrenin yüksek olması ve karşılanamaması nedeniyle atıl bir durumdadır.

İlçenin turistik potansiyelinin yüksek olması nedeniyle bazı konutların pansiyon olarak kullanıma açılması, yerleşmede konaklama sorununu bir ölçüde halletmektedir. Bunun yanında yerleşmenin popülaritesi, konaklama ihtiyacı ve isteği duyan insanları ana yerleşme ve çevresinde konut üretimine davet etmiştir.

Page 331: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

52

Kongre turizmi açısından Altınyunus 9 salonu, 650 kişilik ve Sheraton Oteli 5 toplantı salonu, 800 kişiye erişen kapasiteleriyle Çeşme’nin önde gelen merkezleridir. Sheraton Oteli değişik statülerdeki 259 odasıyla yerleşmenin en yeni otelidir. Bunun dışında Çeşme’de 13.733 yatak belirlenmiştir. Aşağıdaki tabloda stratejik planlama alanının turizm açısından önde gelen yöresi olan Çeşme ve çevresinin konaklama tesislerinin dökümü verilmektedir. Bunlar arasında dört yıldızlı 4, üç yıldızlı 7, iki yıldızlı 10 otel bulunmaktadır. Ayrıca tek yıldızlı ve yıldızsız çok sayıda otel ve pansiyon da bulunmaktadır.

8-3. Çeşme Otellerinin Oda Sayısı ve Yatak kapasitesi

ÇEŞME

Oda Yatak

Tatil Köyü 515 1.030

4 Yıldız 646 1.358

3 Yıldız 678 1.367

2 Yıldız 437 889

1 Yıldız 101 200

Özel 292 501

Diğer 3.163 8.388

TOPLAM 5.832 13.733

Kaynak: İzmir İl Turizm Müdürlüğü

İlçe, Çeşme Kalesi ve Ildır’dan (Eritre) çıkan arkeolojik eserlerin sergilendiği bir müze görünümü ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Restore edilen Kervansaray ile bu ikili, Çeşme’nin tarihi potansiyelini oluşturmaktadır.

Çeşme’nin yaz aylarındaki dinamik nüfusu bazı günler 100.000’in üzerine ulaşmaktadır. Bu dönemlerde Çeşme’ye gelen turistlerin bir kısmı deniz yolunu kullanmaktadır. Çeşme ile İtalya’nın Bari, Birindisi, Ancona limanları arasında yapılan feribot seferleri yoğunluğu ve bunlara katılan Çeşme–Girit–Birindisi seferleri ile ilçeye giriş çıkış yapan turist sayısı potansiyelinde ulaşım olanakları arttırıldığından bir fazlalık olabilecektir. Bu tür potansiyel ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi Çeşme’nin lehine olacaktır. Ayrıca Çeşme-Sakız ulaşım imkanlarının arttırılması, her iki yerleşme için de pozitif değerler taşımaktadır.

İzmir-Çeşme otoyolunun yapılması yerli ve yabancı turistlerin Çeşme’nin yerleşme dokusuna erişmesini kolaylaştırdığı için olumlu bir potansiyel olarak görülmektedir. Ancak, bunun yarattığı birikimleri yörenin kapasite olarak kaldıramaması ileriye

Page 332: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

53

yönelik sorunlar yaratacaktır. Buna ek olarak, İzmir’e geldikten sonra Çeşme’ye ulaşmak için kullanılan Adnan Menderes Havalimanına erişimi de kolaylaştıran büyük bir potansiyel olan otoyol, güneydeki diğer yörelere inen ziyaretçiler için de rahat ve kolay ulaşım olanağı sağlamaktadır.

Bölgede yapımı süren veya ödenek bekleyen Merkez, Dalyan, Karaada ve Şifne yat limanları projelerinin tamamlanması turizm için önemli bir kaynak teşkil etmektedirler. Çeşme’nin özel sektörce işletilen 100 tekne kapasiteli Çeşme– Altınyunus yat limanı yanında, kamusal işletmeye sahip 400 yat kapasiteli Çeşme–Dalyanköy yat yanaşma limanı bulunmaktadır. Alt yapısı bitirilmiş ancak işletmeye açılamayan 400 kapasiteli Çeşme Yat Limanı mevcut potansiyellere eklendiğinde Çeşme’nin yat konaklama sorunu orta vadede çözüm bulmuş olacaktır. Alaçatı yat yanaşma yeri ise 600 yat kapasitesine sahiptir ve Yalıköy projesiyle birlikte yürütülmektedir. Ayrıca Şifne Yat Limanı kapasitesinin 1000 olduğundan hareketle ileride yerleşmenin yat potansiyeli için Ülkenin ve de Ege’nin ana merkezi olma durumuna gelmesi sağlanacaktır. Ancak proje halinde olan yat limanlarının gerek tesis ve gerekse kapasitelerinin zaman içinde mali imkanlara bağlı olarak değişim göstermesi ileriye yönelik projeksiyonlar yapılmasında ve potansiyel hesabında zorluklar yatmaktadır.

Ulaşım ve ticari gelişim alanında yörenin en önemli merkezi olan Ro-Ro limanı yapılış yıllarındaki potansiyeli son dönemlerde göstermemekle birlikte yine de yöre için büyük bir potansiyeldir. Konteynır depolama sahasının darlığı ve gelişim imkanının bulunmaması ileriye yönelik sorunlar taşımaktadır.

Bunların dışında yine ulaşımla ilgili olarak Alaçatı’da bulunan stol tipi havaalanı da önemli bir potansiyel unsurudur. İl Özel İdaresi tarafından işletilen bu alanın teknik sorunlarının halledilmesi, potansiyel artış sağlamakla birlikte, ekonomik yapıdaki sorunların genelde ortadan kalması ile daha rantabl kullanılma imkanına kavuşacaktır.

Çeşme-Alaçatı içme suyu, kanalizasyon ve katı atık çalışmalarını yürütmek için 1997 yılında ÇAV1 adında bir birlik kurulmuş ve “Çeşme-Alaçatı Su Temini ve Kanalizasyon Projesi” için Dünya Bankasından 13,1 milyon dolarlık kaynak temin edebilecek olması, bölgenin doğal özelliklerini koruması için büyük bir fırsattır.

Çeşme’de, tarım alanları toplamı 26.000 hektardır. Bu alanın % 10’luk bir kısmı sulu ve kuru tarım için kullanılmakta, bu da 2.700 hektarlık bir alana tekabül etmektedir. Tarım alanlarının bu denli az kullanılmasının sebebi, ranta dayalı konut yapımının ve turizm amaçlı tesislerin doğal tarım alanlarını tehdit edici boyutlara ulaşmasıdır. Bölgede kuru tarım alanlarının yanında orman, fundalık ve çayır mera gibi azımsanmayacak derecede doğal bitki örtüsü potansiyeli bulunmaktadır. Tarım topraklarının verimliliğinin ve potansiyelinin karşısında önemli bir engel olarak tarım üretimi yapmayan ve topraklarını ellerinden çıkaran arazi sahipleri bulunmaktadır.

Page 333: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

54

Çeşme-Alaçatı yöresinde yaz aylarında kavun üretimi artarken, kış aylarında ise tarımsal geliri yüksek enginar ve anason, bölgede tarımla uğraşan köylülerin geçim kaynağı olmaktadır. Kavun, anason ve enginar ihracat potansiyeline sahip ürünlerdir. Bölgenin kliması ve coğrafi yapısı seracılığa uygun şartlar sunmaktadır.

Çeşme’de 2,5 hektarı cam, 10,8 hektarı plastik olmak üzere toplam 13,3 hektar sera alanı bulunmaktadır. Potansiyel olarak bu sera alanlarının % 70’i sebze, % 4’ü ise çiçek üretimi için faaliyet ve geliştirilebilecek bir fırsat durumundadır. 890 hektarlık alanda 7.622 tonluk sebze üretimi ile Çeşme’nin, sebze üretimi yapan İzmir’in diğer ilçeleri arasında ilk sıralarda olduğu, hektarın ürüne oranıyla görülmektedir. Çeşme’de özellikle yörenin potansiyel süs bitkisi olarak kabul edilen nergis üretimi örgütleme projesinin başarıya ulaşmış olması, bu tür yaklaşımlarda, yörenin fırsatları değerlendirmede olumlu bir çizgiyi yakalamış olduğunu ve bu dinamizmin heyecanını duyduğunu göstermektedir.

Tarım alanlarındaki ürünün, Çeşme özelinde iki üç hafta önce yetişmesi ve pazara çıkması bu alanın iklim özelliklerinin sebze yetiştiriciliği için bir potansiyel teşkil ettiğinin kanıtıdır. İlçede bir diğer önemli kaynak olan iklim koşulları avantajını kullanan sakız ağacı, sakız üretimi için önemli bir potansiyel olup aynı zamanda farklı yetiştirilme yöntemlerine bağlı olarak 25 metre boyuna veya enine gelişim göstermesi yanında, kökleriyle erozyon önleyici özelliğe de sahip bulunmaktadır.

Çevresindeki yerleşmelere göre şehir nüfusu fazla olan Çeşme’de balıkçılıkla uğraşan nüfus ve işletme arzı, kıyılarda bir balık potansiyeli olduğunun göstergesidir. Denizden elde edilen balığın yanında kültür balığı üretiminin çeşitlendirilmek istenmesi bu alanda da bir istek ve potansiyel olduğunun göstergesidir.

Çeşme’de 13 adet balık çiftliği faaliyetini sürdürmekte, bunların dışında 10 işletme proje, 7 işletme yer kiralama aşamasındadır. Kiralama işlemini tamamlayan işletme sayısı ise 13’tür. Toplamda 30’u bulan öneri balık çiftliğinin faaliyete geçmesi her ne kadar ekonomik potansiyel açısından olumlu görülse de, bu denli yoğunluk kıyı turizmi için olumlu görülmemektedir. Ayrıca bu tür tesislerin çevre kirletmesi konusu da aynı bağlamda değerlendirilmelidir.

İlçede sanayi sektörünün gelişmemiş olması turizm sektöründen elde edilen kazancın sanayi dalına yatırılmamasına ve sıcak bakılmamasına neden olmuştur. Şehir merkezine uzakta marangozhane, elektrikçi, yedek parça, oto tamircileri ve benzeri ihtiyaçları karşılayacak küçük kapasiteli sanayi sitesi bulunmaktadır.

Ulaşım imkanlarının kısıtlı olması Karaburun ve çevresinin uzun süre bakir kalmasına sebep olmuştur. Ancak son 20 yıl içinde turizm potansiyeli ile tanışan yöre sunduğu doğal ve kültürel zenginliği kaybetmeye başlamıştır. Daha ziyade orta gelir seviyesi tarafından ikincil konut alanı olarak görülen yöre özelliklerini de yitirmeye başlamıştır. Son 5 yıldır, Mordoğan’da 220 yataklı bir otel kurulmuş ve Karaburun’da 410 yataklı 3 otel turizm belgeli olarak çalışmaya başlamıştır. Bunlar daha ziyade 2. konutlarla birlikte yaz turizmi potansiyelini sunmaktadırlar. Bunun dışında yörenin

Page 334: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

55

turizm açısından çekiciliği Foça ile karşılıklı barındırdığı foklar (ayı balığı) olmaktadır.

15-20 yıl öncesine kadar yörede aktif olan av turizminin dinamizmi durmuştur. Özellikle Eğlenhoca köyü ve sırtlarında yapılan sürek avları, dış turizm açısından büyük bir potansiyel olarak bulunmaktaydı. Daha ziyade yaban domuzu avı olarak görülen bu sürek avlarının dünya literatüründeki yeri için Karaburun cazip bir konum olmaktadır.

Yörenin son yıllarda kaybettiği bir diğer potansiyel Karaburun dağlarındaki civa yataklarının kullanılmamasıdır. Bu alanların civa oranlarının yüksekliği açısından potansiyeli hala mevcuttur. Maden işletmesinde perlit ve seramik atıl kapasite olarak buralarda mevcuttur. Son 5 yıl içinde yeniden işletmeye açılan mermer ocakları bu potansiyele ivme verecek durumdadır.

Sanayi potansiyelinin yer almadığı ve gelişme stratejisi de bulmadığı alanlarda ticari hayat yaz aylarında ivme kazanmakta, bunun dışında yörede nüfus aktivitesi bulunmamaktadır. 2000 yılı genel nüfus sayımı verilerindeki genel değerler, ağırlıklı olarak ikincil konut sakinlerini de kapsadığı için, Karaburun’un şehir dışındaki ikincil konut potansiyelinin yüksekliğinin göreceli bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bunun dışında yörede gelişmişlik potansiyeli bulunmamakta ve strateji alanının dış kabuğunda kalmaktadır.

[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri

Çeşme–Dilek Yarımadaları Arası Strateji Alt Yöresinde bulunan diğer bir yerleşme grubunun ilk alanı olan Seferihisar yerleşmesinin birinci derecede geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Nüfusun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. İlçenin toplam tarım alanı 9.450 hektar olup, tarım alanı içinde 5.825 hektar ile zeytinlikler ilk sıradadır. Bunların dışında halkın yetiştirdiği tarım ürünlerinin başında mandalina, enginar ve mısır gelmektedir. Özellikle zeytin potansiyeli İzmir’in birçok ilçesinden daha fazladır. Bu ürünler arasında birinci sırada yer alan enginar tüm yarımadanın en yaygın tarımsal ürünü olarak belirlenmektedir ve kar marjının yüksek olması nedeniyle, yetiştirilen köylerde ayrılan alan arttırılmış ve enginar yetiştirilmesi bakımından gelecek yıllara yönelik bir potansiyel oluşturulmuştur. İlçede yetiştirilen sebzelerin konserve fabrikaları tarafından talep altında olması sebzelerin sağlıklı ve kaliteli olduğunun göstergesidir.

Yörenin bu denli tarım ürünlerine yatkın florası ve tarımla uğraşan nüfusunun olması bu alanda tarım ve kredi kooperatifçiliğinin gelişmesinin avantajı olacaktır. Bir diğer potansiyel ise süt ve başta sığır olmak üzere koyun, keçi ve tavuk üretiminin, kar marjının düşük tutulmasıyla, kurulan işletmelerde standardize edilmesidir. İlçede hayvancılık adına, 70 kadar küçük balıkçı teknesi her yıl 55 ton balık avlamakta, bu rakamın yerli tüketim ve İzmir’e yollananlar dışında kalan miktarının yine konserve fabrikalarının talepleriyle karşılaşması, potansiyel oluşturmaktadır.

Page 335: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

56

Tarım verimliliği kadar turizmde de yer sahibi olmaya çalışan Seferihisar’ın, İzmir’in Adnan Menderes Havaalanına 40 km ve rahat ulaşımlı olması, başka bir potansiyel olup, turizm açısından dikkat çekici birçok alanı daha vardır. Bunların başında Sığacık Kalesi, şehrin içindeki birçok cami ve çeşmeleri, Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma mescitler ve hamamlar, Rum mezarlıkları ve Karagöl, Kavaklıdere, Cumali ve de Karakoç kaplıcaları gelmektedir. Seferihisar’ın en önemli ören yeri Teos olup, her ne kadar yaklaşık % 5’lik bir kısmı açıkta olsa da, bölgeye göreceli olarak turist çeken bir potansiyeldir.

Yörede jeotermal kaynak olarak özelde bölgenin ve genelde ülkenin önemli kaplıca ve eko-turizm potansiyelin bulunmaktadır.

Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası, İzmir yakın çevresinin 90 0C – 153 0C ısıya sahip ve kuyu çıkışı 175 lt/s’ye erişen Balçova’dan sonra en geniş kaynaklara sahiptir. Bu büyük potansiyel MTA tarafından yıllar önce incelenip araştırılmış olmasına rağmen günümüze değin gerekli kullanıma kavuşamamıştır. 1985 yılında Karakoç Kaplıcalarının, Bakanlar Kurulu kararı ile Özel Turizm Alanı ilan edilmiş olması, sonucunu 2000 yıllarından sonra vermiş ve bu alanda projelendirme çalışmalarına başlanmıştır. Seferihisar jeotermali, temiz ve şifalı su yönünden içme kürleri dışında kaplıca termalizmine uygunluk yanında şehir ısıtması ve sera işletmelerinde kullanılma açısından ihmal edilemeyecek oranda büyük bir enerji stoku durumundadır. Aynı zamanda yörede antik dönemden bugüne gelen kaplıca kalıntılarının bulunması göreceli de olsa burada bir sağlık turizmi varlığını ispat etmektedir.

Seferihisar’ın Akkum doğal plajları ve rüzgar sörfü yapılabilir dalga yapısı ile dünyanın önemli merkezleri içinde ilklerde yer alması bölgeye turist çeken diğer bir potansiyeldir. % 65’i tamamlanan yat limanı ve Sığacık balıkçı barınağı, yat ile seyahat eden turistler açısından oldukça elverişli olup, inşaatı tamamlandığında potansiyel olma olanağını yükseltecektir.

Seferihisar’ın kıyı turizmi açısından kumsal nitelikli plajlara sahip olan yerleri; Doğanbey (5.000 m), Bölme (200 m), Şirabuk (1.000 m), Akarca (4.000 m), Teos (150 m), Killik (150 m), Çamcağız (150 m), Akkum (200 m) ve Azmak (300 m)’dır. Yelkenkaya ise (1.000 m) kayalık ve taşlık plaj olarak yüksek kıyı kullanım potansiyeline sahip bir kıyı şerididir. Söz konusu plajlar arasında 5 km’lik Doğanbey ve 4 km’lik Akarca geniş kumsallarıyla dikkat çekici bir potansiyel sergilemektedirler. Bunları izleyen Şirabuk ise 1 kilometrelik kumsalıyla küçümsenmeyecek bir doğal yapıya sahiptir.

Seferihisar yöresinde ev pansiyonculuğu ve orta büyüklükte oteller yaygın durumdadır. Tatil köyleri, oteller ve pansiyonların toplam yatak kapasitesi 3.000 civarındadır. Bu sayı Dokuz Eylül Üniversitesi kamplarına ait 2.000 yatak kapasitesi göz önüne alındığında 5.000’e ulaşmaktadır. Küçük bir yerleşim için bu sayı oldukça yüksektir. Ancak tesislerin pek çoğunun düşük potansiyelli olduğu da belirlenmektedir.

Page 336: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

57

Seferihisar’ın sahip olduğu uzun sahil şeridi ve doğal güzelliği ile dinlenmeye elverişli sakin bir ilçe olmasının, yerleşim için talebin artmasında ve bu alanın potansiyel ikincil konut alanına dönüşmesinde büyük payı vardır. Orhanlı’da ve Gelinalanı’nda içme suyuna ve sulamaya yönelik baraj projeleri ile alanın potansiyellerine dikkat çekilmiştir. Tarımsal sulama amaçlı inşa edilmiş olan Seferihisar Barajı’nın, bu yörenin 4.500 dekarlık alanını sulamaya başlaması ve yeraltı suyu tuzluluk oranının düşmesinde etkili olması bakımından şimdilik yöre için bir avantaj, ilerde ise tatlı su kaynaklarına ulaşım açısından bir potansiyel oluşturmaktadır.

Ürkmez Sulama Barajı 1993 yılında işletmeye açılmış ve halihazırda Ürkmez ve Payamlı köyleri sulama kooperatifi tarafından işletilmektedir. İşletmeye alınmasıyla mandalina alanlarında toprağın tuzlanma oranında düşme sağlanmıştır. 326 m3/s dolusavak proje debisine sahip olan barajdan, içme suyu için de yararlanılması Ürkmez’in su açısından potansiyelli bir alan olduğunu göstermektedir. Barajın sulama alanı 370 hektardır.

Yukarda belirtilen Seferihisar Barajı bir proje olarak ele alınmış ve 1.200 hektar arazinin sulanmasını sağlamıştır. 1994 yılında tamamlanan ve Seferihisar Belediyesine devredilen baraj, Seferihisar Sulaması olarak 1997 yılında devreye girmiştir.

Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının, 1994 yılında yapımına başlanmış ve işin bitim tarihi süre uzatımıyla Haziran 2003 yılı olmasına rağmen, ödenek verilmemesi nedeniyle tekrar uzatılmıştır. Sulamada 560 hektar alanı kapsayacaktır. Gümüşsu-Ürkmez projesinde toplamda 900 hektar narenciye sulaması yapılacaktır. Bu potansiyel yörenin tarımsal gelişiminde artı değerler taşımaktadır.

Seferihisar kıyı kesimi su temini projesi ve Gelinalanı Barajı, Gelinalanı Deresinden faydalanılarak inşa edilecektir. Halihazırda planlama safhasında olup, kamulaştırma etütleri devam etmektedir. Yıllık ortalama su kapasitesi 2,59 hm3’tür. Uygulamaya geçilmesinin uzun vade alacağı yatırım programından anlaşılan tesis, tamamlandığında, büyük ölçüde yörenin içme suyu ve sulama sorunu halledilecektir. Bunun yanında Seferihisar’a su sağlayan Gelinalanı Çay Barajı da şehrin bu konudaki sorununu çözen diğer bir unsurdur.

Kıyı kullanımı alanında su ve jeotermal kaynaklar açısından bu denli kapasiteli olan Seferihisar’ın gelişiminde gerekli potansiyellerden biri olan yat limanı, tarihi dokusuyla dikkat çeken ve yerleşmenin kıyı kesimi olan Sığacık’taki eski limanın ve halihazırda balıkçı barınağı olarak kullanılan alanın geliştirilmesiyle sağlanmaktadır. Tesis 45 yat kapasiteli olarak planlanmış ve çalışmalarına başlanmışken 1999 yılı sonbaharında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla durdurulmuş ancak iki yıl sonra çalışmalara şartlı devam kararı alınmıştır. Halihazırda tamamlanmamış durumdadır. 1997 yılında yap-işlet-devret modeliyle planlama çalışmalarına başlatılan Ürkmez Yat Limanı da bu kapsamda ele alınan bir tesis ise de potansiyel açıdan tartışıldığı için yatırıma başlanmamıştır.

Page 337: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

58

Güzelbahçe-Seferihisar yolunun çift şerit olarak yapımı yatırım programında olup projeye başlanmış olması yörenin ulaşım sorunlarının çözümünde ön planda gelen bir girişimdir. Tamamlanması sonunda bölgenin İzmir şehri ile ilişkisinin daha sıkı olacağı gerçeğiyle potansiyel kabul edilmesi mümkündür.

Çeşme–Dilek Yarımadaları arası strateji alt yöresinin diğer ilçesi olan Urla’nın nüfusunun % 50’si çiftçi, % 10’u işçi, % 12’si esnaf ve sanatkar, % 11’i memur ve % 17’si ise diğer meslek gruplarındandır. İlçe ekonomisi tarıma, özellikle de hayvancılığa dayanmaktadır. Toplam tarım alanı 11.704 hektardır. Bu alanların % 50’lik kısmı zeytin alanı olup, geriye kalanlar ise tarla bitkileri ve sebze alanıdır. Şehrin ve doğal çevresinin iklim şartları seracılık yapmaya müsait olduğundan sebze ve çiçek alanlarında son yıllarda bir genişleme sağlanmıştır. Bu tür özellikler yöre için bir gelir artışı getirmiştir.

Tarım olanakları ve şartlarının son yıllarda verimliliğinin düşmesi, çiftçiyi hayvancılığa yönlendirmiştir. Çiftçiye, süt veriminin yüksek olduğu sakız koyununun üretimi cazip gelmektedir ve Çeşme yöresinde olduğu gibi, alternatif potansiyel olarak görülmektedir.

Çok sayıda lokal tarihi esere ve doğal güzelliğe sahip olan Urla’nın; Demircili, Yağcılar, Çamlıköy, Balıklıova, Urla İskele, Çeşmealtı, Zeytinalanı, Zeytineli koylarındaki plajları, Uzunkuyu mevkiindeki orman piknik alanları, Roma-Bizans devrinde büyük bir merkez şehir olan antik Klazomenai şehri ve Özbek’teki şifalı suları yöreye yerli ve yabancı turisti çekebilecek potansiyellerdir. Bunlar arasında lokal olarak nitelendirilenler Beylikler döneminden kalan münferit eserler olup bunlar daha ziyade araştırmacılara ve özel ilgi duyan kişilerce cazip alanlardır. Ancak Klazomenai şehrinde sübvanse edilen kazılarda ortaya çıkan antik dönem zeytinyağı imalathanesi zeytin konusunda ihtisaslaşmış bu yöre için büyük bir kültür varlığı niteliğindedir.

Urla’da kıyı kesiminin körfeze bakan yüzünde yer alan Gülbahçe (1000 m.), İçmeler (1500 m.), Çeşmealtı (1000 m.) ve Kalabak (12000 m.) kumsal nitelikli plajlar olarak kıyı turizmi açısından önemli bir potansiyel teşkil etmektedirler. Özellikle 12 km’lik geniş kumsalıyla Kalabak plajı arada bölünmeler olsa da, dikkat çekmektedir. Bunlara ek olarak körfez içinde yer alan irili ufaklı adalar arasında bulunan Alman adası başta olmak üzere bir kısmının turizm açısından kullanılabilir olması, yöre turizmini canlandırabilecek bir avantajdır. İzmir’den günübirlik seferlerle bu potansiyel kısmen de olsa sadece yaz aylarında değerlendirilmektedir.

Urla’da Hekim adası üzerindeki kemik (ortopedi) hastanesi uzun süre yörenin ihtisaslaşmış bir kurumu olarak yerleşmeye tıp alanında özellik katmaktaydı. Ancak, zaman içinde devlet hastanesine dönüşmesiyle bu potansiyelini kaybetmiştir.

İlçenin çevresinin doğal ve arkeolojik sitlerle çevrili olması, ilçe imar planlarının daha dikkatli ve yoğunluktan uzak yapılmasını sağlamış ve ilçenin bina yığınına dönmesini engellemiştir. Bu durumda şehirsel anlamda şehre yakın doğal ve arkeolojik sitler, Urla ölçeğinde bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Urla Belediyesi öncülüğünde başlayan konut kooperatif inşaatları konut artışı sağlamıştır. Sonuçta

Page 338: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

59

İzmir için bir konut deposu haline dönüşmüştür. Şehrin İzmir-Çeşme otoyolu üzerinde yer alması yerleşim talebinin artmasına neden olmuş ve ulaşımın bu denli rahat olması alana talep getirmiştir.

Enerji açısından fazlaca bir üretim ve doğal kaynağa sahip olmasa da Urla yöresinde, Ovacık ve Araplardağı mevkiinde, rüzgar potansiyeli araştırmaları sonucunda ilk aşamada 15 MW enerji üretmesi planlanan potansiyel rüzgar enerjisi üretim alanları tespit edilmiştir.

Urla’nın bir diğer potansiyeli ise Türkiye’nin ikinci yüksek teknoloji enstitüsünün geniş kapsamlı bir eğitim kurumu olarak bu alana etki etme potansiyelinin olmasıdır. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurulması söz konusudur. Gerçekleşmesi alan için artı potansiyel anlamı taşımaktadır. Bu yüksek eğitim kurumuna ek olarak İskele mevkiinde yer alan Su Ürünleri Yüksek Okulu ilave tesisleri ve de inceleme teknesinin de buraya bağlı olması, kıyıdaki yaşam için farklı bir düşünce sistemi getirmesi açısından olumlu ve gelişime yönelik bir değer olarak kabul edilmektedir.

Page 339: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

BÖLÜM İKİ

Page 340: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

9. SENTEZ: STRATEJİ PLANININ GENEL İLKE VE ÖZELLİKLERİ, YAPILANMA ÖNERİLERİ

9.1 Yaklaşım Yöntemi

Bu çalışmada İZTO tarafından ele alınan önceki strateji planlarından farklı bir yaklaşımla mekansal boyuta ağırlık verilmiştir. Çok merkezli – vektörel – makro hedefler güden bir yaklaşımla ele alınan çalışmaya fiziki planlama içeriği kazandırmak yönünde düşünce oluşturulmuştur. Nevarki; karar mekanizmasının bugünkü işleyişinde, yatımların yer seçiminde, uygulama önceliklerinin belirlenmesinde, ivedilikle tamamlanması gereken işlerin tanımlanmasında, kaynak kullanımı ve yönlendirme girişimlerinde, mekan boyutunun yeterince önemsenmediği ve bu konuda il düzeyinde tüm kamu birimlerini uyaran ve denetleyen bir kurgunun bulunmadığı gözlenmektedir. Bu nedenle strateji planına mekansal boyutun kazandırılmasıyla bir genel fiziki plan yaklaşımının da geliştirilmesi gerektiği konusu bulgularla kanıtlanmak istenmiş, önümüzde ki dönemde bu eksikliğin giderilmesi konusunda girişimlerin yeniden başlatılabileceği gösterilmek istenmiştir.

Bu aşamada seçilen yöntem gereği bazı mekansal sentez paftaları geliştirilmiştir. Oldukça basitleştirilmiş şemalar olarak geliştirilen bu paftalarla il envanterinin, sorun ve potansiyellerinin bütün olarak daha iyi algılanmasının sağlanması amaçlanmaktadır.

9.1.1 İzmir İli Mekansal Sentez Çalışmaları

Toplam 7 adet sentez şeması hazırlanılmıştır. Aşağıda şemaların adlandırılmaları ve içerikleri hakkında kısa bilgiler verilmektedir.

Şekil 1. Mevcut Şehirsel Yayılma, Dağılım Alanları

İçerik: Büyük Şehir Belediyesi, İlçe Merkezi Belediyeleri, Belde Belediyeleri, Mevzii Yerleşme Baskı Alanları.

Şekil 2. Korunacak Alanlar

İçerik: Öneri Korunacak Alanlar (Mevcut tarım alanları, Orman ve DSİ sulama proje alanları sentezi), Öneri Yeşil Kuşaklar, Çevre Koruması Açısından Özel Statülü Alanlar.

Şekil 3. Strateji Alt Yöreleri

İçerik: Öneri Strateji Alt Yöreleri, Öneri Alt Yöre Odakları.

Page 341: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

Şekil 4. Mevcut Yerleşim Odaklarının Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri

İçerik: Sanayi, Ticaret, Hizmetler, Tarım ve Turizm İş Kolları Ekonomik Faaliyetlerin Dağılımı.

Şekil 5. Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları

İçerik: Mevcut Ana Limanlar, Ana Demiryolu İstasyonları, Ana Sivil Hava Meydanı, Askeri Hava Meydanı, Stol Hava Alanları ve Atık Su Arıtma Tesisi. Tasarı Bölgesel Liman ve Tasarı Ana Demiryolu Yolcu Garı, Marşandiz Garı ve Triyaj Alanı.

Şekil 6. Mevcut Ulaşım Koridorları

İçerik: Karayolu Koridoru, Karayolu Ve Demiryolu Ortak Koridoru. Uzun Mesafe Deniz Ve Havayolu Koridorları, Bölgelerarası Güzergahlar.

Şekil 7. Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim ve Hizmet Odakları

İçerik: Mevcut Organize Sanayi Bölgeleri, Ege Serbest Bölgesi, İDESBAŞ, Metropoliten Aktivite Merkezi, Fuar, Expo, Öneri Organize Sanayi Bölgeleri, Metropoliten Alt Aktivite Merkezleri.

Page 342: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

Şekil 0.1 Mevcut Şehirsel Yayılma ve Dağılım Alanları

Açıklamalar

İzmir ili sınırları içinde toplam 28 ilçe yer almaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki ilçe belediye sayısı ise 9’dur. Diğer ilçe belediyelerinin toplam sayısı 19’dur. İl sınırları içindeki belde sayısı 60, toplam köy sayısı ise 628’dir. Büyükşehir belediyesi ile birlikte il sınırları içinde toplam 89 belediye bulunmaktadır. Şekilde, bu yerleşme birimlerinin İzmir İli sınırları içindeki dağılımı gösterilmektedir. Bilindiği gibi İzmir İli, Eski İmar ve İskan Bakanlığı’nca Bölge Planlama Çalışmaları kapsamında tanımlanmış bulunan Ege Bölgesi’nin 6 ilinden (diğer iller; Manisa, Uşak, Aydın, Denizli ve Muğla’dır) biridir. Yine aynı kapsamda tanımlanmış bulunan İzmir Metropoliten Bölgesinin odağını ve yakın çevresini oluşturmaktadır. Metropoliten Bölge-Alt Bölge Planlama Çalışmaları ile 1/25000 ölçeklerde Büyükşehir Bütünü Nazım ve kıyı alanları kapsayan “Kıyı Kesimi Çevre Düzeni Nazım İmar Planları”nın yapılmış ve yürürlüğe girmiştir. 1985 yılı sonrasında ise 3030 sayılı yasa ile birlikte metropoliten ölçekte planlama çalışmalarına son verilmiş, 1989 yılında yalnızca İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde 1/25.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı yapılarak yürürlüğe konulmuş, ancak 2003 yılında bu revizyon, nazım plan usulüne uyulmadan yapıldığı için bakanlıkça iptal edilmiş, daha önceki nazım planın ise eskimişliğinden dolayı yürürlükte olamayacağı yine bakanlıkça iletilmiştir. Bugün için İzmir ili sınırları içinde makro ölçekli planlama çalışmaları açısından bir belirsizlik sürmektedir. Ancak gerek belediye ve mücavir alanları içinde, gerekse dışında mevzii imar planlama önerileriyle il sınırları içinde, şekilde de gösterildiği gibi çeşitli arazi kullanış biçimlerinde, ilin doğal ve kültürel değerlerini tehdit eden yerleşme baskı alanları oluşmuş bulunmaktadır.

Page 343: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

Şekil 0.2 Korunacak Alanlar

Açıklamalar

İzmir ili sınırları içinde yürütülecek planlama çalışmalarında, global doğal ve kültürel nitelikleriyle dikkatle ele alınması ve izlenmesi gerekli yöreleri beş grupta sınıflandırmak olasıdır. İlk grupta, şekil 2’de gösterilen mevcut tarım arazilerini, orman ve DSİ sulama proje alanlarını ortak bir bölgeleme ile tanımlayan sentez alan yer almaktadır. Öneri yeşil kuşaklar ise yine bu sentez alan içinde yer alan ve orman dokusunun korunup geliştirileceği ve giderek bölgesel solunum koridorlarını oluşturan ekolojik sistemdir. Çevre koruması açısından özel statülü alanlar ise Akdeniz foku yaşam ortamları ile kuş cenneti olarak bilenen yöreleri kapsayacaktır. Öncelikli kıyı planlama alanları olarak gösterilen yöreler ise gerek mevcut mevzii yerleşim baskıları ile makro altyapı projelerinin bulunduğu yöreleri içine almakta gerekse de kıyı ekolojisinin korunacak alanlarla bütünleştiği kesimleri kapsamaktadır. Kıyı planlama bantlarında kara kesimi ve deniz kesimi; balıkçılık, deniz faunasının korunması ve turizm potansiyeli açılarından birlikte ele alınıp değerlendirilmelidir. İzmir körfezi kıyı kullanım çizgisi olarak tanımlanan bant ise, körfez kıyılarında yapılaşmaların koşullarını tanımlayacak ve kıyı çizgisini gerekli derinlikleri elde ederek sabitleyecek bir özel etüt çalışmasını simgelemek amacıyla gösterilmiştir. Şekil 2’de gösterilen alanlar özel uzmanlık etüt ve proje alanlarını tanımlamaktadır ve kendi içinde proje yönetimi programlarıyla ele alınarak yürütülmeli ve genel planlama stratejisinin bir parçası olarak sonuçlandırılmalıdır.

Page 344: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

Şekil 0.3 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri

Açıklamalar

İzmir ilinde yer alan ilçeler, çalışmanın amaçları gereğince ortak ve benzer yaşam koşullarına sahip olmaları, aynı ekonomilerden etkileniyor olmaları, benzer sektörden hizmet almaları, aynı sektörlerde üretim alanlarına yaratabilmeleri ve birlikte karar verme olanaklarına sahip olmaları kriterlerine uyularak, strateji alt yöreleri olarak gruplandırılmıştır. Bu gruplandırma sonucunda 7 alt yöre tanımlanmış bulunmaktadır. Bunların dış sınırları doğal olarak içerdikleri ilçelerin tümünü kapsayacak biçimde çizilmiştir. Şekil 3’te bu sınırlar ve alt yöreleri gösteren çalışmanın diğer bölümlerinde sürekli olarak kullanılan notasyonlar coğrafi olarak tanıtılmaktadır. Bu notasyonlar harita üzerinde alt yöre odağı olarak önerilen yerleşmenin üzerine konulmuştur. Tanıtım aşağıdaki gibi listelenebilir:

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: İzmir Büyükşehir Belediyesi [B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama [C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa [D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa [E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı [E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire [F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme [F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla

Page 345: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

Şekil 0.4 Mevcut Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri

Açıklamalar

İzmir ili sınırları içindeki yerleşmelerin mevcut sektörel yapıları, bunların halihazırdaki uzmanlaşma düzeylerini göstermektedir. Yerleşmelerin içinde bulunduğu ekonomik faaliyetler ve istihdam biçimleri, uzmanlaşma odaklanmasının eğilimlerinin yorumlanmasında yardımcı olmaktadır. Stratejik planın önersinin ise bu eğilimleri yönlendirmesi gerektiği düşünülmelidir. Odaklardaki uzmanlaşma biçimleri şekilde görüldüğü gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi dışında kalan ilçe ve belde merkezleri temel kabul edilmiştir. İzmir Büyükşehir Bütünü’nün; hizmetler–sanayi–ticaret sektörlerinde uzmanlaşmış olduğu söylenebilir. Bu durum, metropoliten merkez oluşum eğiliminin doğasında vardır. Zamanla sanayinin çepellere çıkacağı ve metropoliten merkezin hizmet ve ticaret ağırlığına yöneleceği beklenilmelidir. Strateji planı ile hizmetler ve turizm sektörleri adına gelişmeler olması öngörülmektedir.

İlçe merkezlerinin ve sınırları içinde yer alan beldelerin uzmanlaşma eğilimleri belirlenirken aşağıdaki hususlara dikkat edilmiştir: İlçe merkezleri kendi sınırları içindeki bilgileri temsil etmektedir. Her birinin bir temel ekonomik faaliyetli olduğu ancak mutlaka hizmetler sektörünü de içereceği kabul edilmiştir. Beldeler ise kendi ekonomik sektörel yapılarını göstermektedir. Turizm sektörünün kendi içinde yaratarak barındırdığı ticari faaliyetler ayrı bir ticaret sektörü olarak tanımlanmamıştır. Bir yerleşmedeki ticaret sektörünün kendine ve hinterlandına ait olması, toptan, perakende ve ticari depolama faaliyetlerine sahip olması esas olarak kabul edilmiştir. Yalnızca turizm ve tarımın, yerleşmelerde tek sektör olma özelliği vardır. Diğer sektörler ikili ve üçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Gösterimde ilk sıraya yazılan sektörün yerleşmenin temel faaliyet iş kolu olduğu düşünülmelidir. Yerleşmelere göre uzmanlaşma biçimleri aşağıda ayrıca listelenmiştir.

Page 346: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri

[A] İzmir B.Ş.B. Hizmetler + Sanayi + Ticaret

Çiğli

Sasallı Tarım + hizmetler

Karşıyaka

Konak

Bornova

Buca

Kaynaklar Tarım

Gaziemir

Sarnıç Sanayi + hizmetler

Balçova

Narlıdere

Güzelbahçe

Yelki Tarım

[B] Bakırçay

Dikili Turizm + hizmetler

Çandarlı Turizm + tarım

Bergama Turizm + ticaret + hizmetler

Ayaskent Tarım

Göçbeyli Tarım

Bölcek Tarım

Zeytindağ Tarım

Yenikent Tarım

Kınık Tarım +hizmetler

Poyracık Tarım

Yayakent Tarım

[C] Gediz

Aliağa Sanayi + hizmetler

Helvacı Tarım

Yenişakran Turizm

Foça Turizm + hizmetler

Bağarası Tarım

Gerenköy Tarım

Yenifoça Turizm

Menemen Tarım + ticaret +hizmetler

Page 347: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri

Asarlık Tarım + hizmetler

Harmandalı Tarım + hizmetler

Koyundere Tarım + hizmetler

Maltepe Tarım + sanayi

Seyrek Tarım

Türkelli Tarım

Ulukent Tarım

Emiralem Tarım

[D] Gediz - Nif

Kemalpaşa Tarım + sanayi + hizmetler

Armutlu Tarım

Bağyurdu Tarım

Ören Tarım

Ulucak Tarım + sanayi

Yukarıkızılca Tarım

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi

Menderes Tarım + hizmetler

Görece Tarım + hizmetler

Oğlananası Tarım + hizmetler

Tekeli Tarım + ticaret

Değirmendere Tarım

Gümüldür Tarım + turizm

Özdere Tarım + turizm

Torbalı Tarım + sanayi + hizmetler

Ayrancılar Tarım

Çaybaşı Tarım

Karakuyu Tarım

Pancar Tarım + sanayi

Subaşı Tarım

Yazıbaşı Tarım

Selçuk Turizm + tarım + hizmetler

Belevi Tarım + ticaret

[E2] K. Menderes Kara Kesimi

Bayındır Tarım + hizmetler

Canlı Tarım

Page 348: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri

Zeytiova Tarım

Çırpı Tarım

Tire Tarım + sanayi + hizmetler

Gökçen Tarım

Ödemiş Tarım + hizmetler

Kayaköy Tarım

Zeytinlik Tarım

Bademli Tarım

Birgi Tarım + turizm

Bozdağ Tarım + turizm

Kaymakçı Tarım

Çaylı Tarım

Ovakent Tarım

Konaklı Tarım

Beydağ Tarım + hizmetler

Kiraz Tarım + hizmetler

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi

Çeşme Turizm + hizmetler

Alaçatı Turizm + hizmetler

Karaburun Tarım + hizmetler

Mordoğan Turizm + Tarım

[F2] Yarımada Urla Kesimi

Urla Tarım + ticaret + hizmetler

Seferihisar Tarım + turizm + hizmetler

Doğanbey - Tarım + turizm

Ürkmez Tarım + turizm

Büyükşehir Belediyesi içinde kalan ilçe belediyelerine ayrıca mevcut sektörel bir tanım getirilmemiştir. Buralarda İzmir Büyükşehir Bütünü için topluca belirlenmiş olan hizmetler, sanayi ve ticaret sektörlerinin hakim olduğu kabul edilmiştir. Ancak Büyükşehirden kopan belde belediyelerinin mevcut ekonomik sektörlerin roller, belirtilmiştir.

Page 349: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

Şekil 0.5 Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları

Açıklamalar

Stratejik plan döneminde İzmir ili düzeyindeki büyük altyapı odaklarının uzun vadeli kararlar da gözetilerek kesinleştirilmesi, bu odakların bölgesel yaratıcılık taşımaları nedeniyle birincil önemde olduğu kabul edilmelidir. Bu amaçla, bu tür odakların bir bölümünün bugün var oluş biçimleriyle, diğerlerinin ise tasarı düzeyinde oluşları açısından araştırma konusu edilmeleri gerekmektedir. İzmir İli’nin envanterine bakıldığında, şekil 5’te görüldüğü gibi makro altyapı odaklarının mevcut olanlarının; ana limanlar, demiryolu istasyonları, sivil hava meydanı, askeri hava meydanı ve stol hava alanları olarak bir dağılım gösterdiği izlenmektedir. Kesinleşmemiş ve tasarı düzeyinde kalmışların en önemlileri ise bölgesel-ülkesel nitelikli Kuzey Ege Limanı ile ana demiryolu yolcu ve marşandiz garlarıdır. Bir stratetik plan çalışmasında makro altyapı odaklarının belirsizliklerinin sürdürülmesi düşünülemez. Bu noktadan hareketle, 2003 – 2012 dönemini için tüm altyapı odaklarının uygulama ve yaşama geçme programlarının kesinleştirilmiş olması, en akla yatkın olan alternatiflerin ivedilikle etüt edilip sonuçlandırılması zorunludur. Bütün bunların yanı sıra ulaşım koridorlarının bu kesinleşmiş odak noktalarına göre geliştirilmesi ve uygulama programlarına konulması da kaçınılmaz görülmelidir.

Page 350: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

Şekil 0.6 Mevcut Ulaşım Koridorları

Açıklamalar

İzmir ili içinde ulaşım koridorlarının mevcut durumları da inceleme konusu edilmiştir. Koridorların sınıflaması, şekil no 6’da görüldüğü gibi; karayolu, karayolu ve demiryolu ortak, uzun mesafe denizyolu, havayolu ve kısa mesafe havayolu olarak tanımlanmış, bölgelerarası güzergahlar işaret edilmiştir. Kısa ve uzun mesafeli ulaşım koridorlarının bütünleşemediği ve ilin ulaşım şebekesinin bugün için henüz projelendirilip dengeli yatırımlarla tanımlanamadığı görülmektedir. Bu durumun gelecekte de sürdürülmesi, koridorların şehirsel-bölgesel faaliyet alanları ve altyapı odakları ile birlikte ele alınıp tasarlanamaması halinde gelişme stratejisinin kurgulanamayacağı da bilinmelidir. Bu nedenle ilerideki bölümlerde görüleceği gibi, öngörülen strateji planının mekansal şemasının geliştirilebilmesi için mevcut koridor envanterinden hareketle öneri bir ulaşım koridorları şebekesinin de oluşturulması düşünülmüş bulunmaktadır.

Page 351: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

Şekil 0.7 Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim, Ticaret ve Hizmet Odakları

• Öngörülen odakların konum ve büyüklükleri 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmelidir.

Açıklamalar

İzmir il sınırları içindeki makro ölçekli üretim, ticaret ve hizmet alanlarının, mevcut ve öngörülenler olarak strateji planı döneminde durumlarının belirlenmesi gerekmektedir. Strateji planının, mevcut olanların işlevlerini sürdürme biçimleriyle yenilerinin yaşama geçirilmesi konusundaki öngörülerinin bu aşamada oluşturulması gerektiği düşünülmüştür. Bu konudaki politika eksikliklerinin giderilmesinin sağlanması strateji planın işlevlerinden biri olacaktır. Şekilde odaklar, mevcut ve strateji planı ile öngörülenler olarak iki grupta gösterilmiştir. Faaliyette olan OSB’ler ile proje çalışmalarının herhangi bir aşamasında olup henüz hizmete alınmamış olanlar mevcut olarak kabul edilmiştir. Kesinleşmemiş ancak adı geçmekte olan bazı OSB’ler ise eğer strateji planınca dönem içinde ele alınmaması öngörülmüş ise yukarıdaki şekilde gösterilmemiştir. Öngörülen OSB’ler; Belevi’de mermercilik, Seferihisar’da ise çiçekçilik amaçlıdır.

Strateji planı ile öngörülen odakların ise kesin yer ve konumlarıyla büyüklüklerinin hesaplanması çalışmanın konusu dışındadır. Bu nedenle durumlarının 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmesi gerektiği not olarak belirtilmektedir.

Page 352: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

9.1.2 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması

Çalışma için geliştirilen yöntem gereği elde edilen ikinci temel çıktı, strateji plan dönemi için “bütünleşik mekansal strateji şeması”dır. Bu şemanın aşağıdaki içerikte oluşması düşünülmüştür.

• Mevcut yerleşim odakları ve strateji alt yöreleri için ekonomik sektörlere göre öngörülen uzmanlaşma biçimleri.

• Strateji plan döneminde işlevini sürdürecek makro altyapı odakları. • Öngörülen ulaşım koridorları. • Kesinleştirilmiş olmaları varsayılan tasarı makro alt yapı odakları. • Yerinin ve gelişme akslarının kesinleştirilmesi, 1/25000 ölçekli çevre düzeni nazım imar planlarıyla öngörülmesi beklenilen makro üretim, ticaret ve hizmet odakları. • Korunması öngörülen doğal – kültürel alanlar, kıyı kesimi ve İzmir

Körfezi.

Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A, Plan Dönemi İçin

• Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri ve • Öngörülen Makro Proje Odakları’nı

içermektedir.

Şekil 0.8 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A

Page 353: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

Strateji planının mekansal öngörüleri iki ayrı şemada anlatılmıştır. A ve B şemaları şekil 8A ve 8B’de gösterilmektedir. A şeması alt yörelerin sektörel uzmanlaşma öngörüleriyle makro proje odaklarını birlikte tanımlamaktadır. B şeması ise öngörülen ulaşım koridorlarını ve makro ulaşım odaklarını, özel plan koşullarıyla korunması sağlanacak alanlarla birlikte belirlemektedir.

Strateji Plan Dönemi İçin Etkileşim Alanı ve Önem Sıralamasına Göre Alt Yörelerin Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri

Önem Etkileşim Alanı

Strateji Alt Yöreleri Düzeyi İl Dışına İl İçine Alt Yöre İçine [A] İzmir Büyükşehir Bütünü 1 Hizmetler Hizmetler Hizmetler 2 Ticaret Ticaret Ticaret 3 Turizm [B] Bakırçay 1 Tarım Tarım Tarım 2 Turizm Sanayi Sanayi 3 Ticaret Turizm Hizmetler 4 Hizmetler [C] Gediz 1 Sanayi Sanayi Tarım 2 Tarım Tarım Hizmetler 3 Turizm Turizm 4 Hizmetler [D] Gediz-Nif 1 Tarım Tarım Tarım 2 Sanayi Sanayi Hizmetler [E1] K. Menderes Kıyı Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım 2 Sanayi Sanayi Hizmetler 3 Turizm Turizm 4 Ticaret [E2]K. Menderes Kara Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım 2 Sanayi Sanayi Ticaret 3 Ticaret Sanayi 4 Turizm Hizmetler [F1] Yarımada - Çeşme Kesimi 1 Turizm Turizm Turizm 2 Hizmetler Tarım 3 Hizmetler [F2] Yarımada - Urla Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım 2 Turizm Hizmetler Hizmetler 3 Hizmetler

Page 354: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B, Plan Dönemi İçin

• Öngörülen Ulaşım Koridorları, • Ulaşım Makro Altyapı Odakları, • Mutlak Korunacak Özel Koşullu Alanları

içermektedir.

Şekil 0.9 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B

Şekil 8 B’deki strateji şeması, dönem sonuna kadar İzmir ili sınırları içinde karayolu ağının kademelenme belirsizliklerinin giderilmesiyle ilgili öngörüleri içermektedir. Bölünmüş karayolu ile demiryolu sisteminin ortak bir koridorda uzun yol güzergahlarıyla birlikte geliştirilmesi, otoyol sisteminin ise çevre yolları ile birlikte ele alınıp dönemin birinci yarısında tamamlanmalıdır. Her iki koridordan kurulacak bağlantı sistemleriyle strateji alt yörelerinin erişimi, yerel yollarla sağlanmalıdır. Ancak E2 alt yöresinde mevcut demiryolu güzergahları birleştirilerek karayolu-demiryolu ortak güzergahı ile bu yörede ulaşım ayrı bir yaklaşımla hızlandırmalıdır. Her iki şemanın ayrıntılı gösterim tablosu ayrıca verilmektedir.

Page 355: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

GÖSTERİMLER

ŞEKİL 8 A. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - A

ALT YÖRELERİN İZMİR İLİ DIŞI İÇİN ÖNGÖRÜLEN SEKTÖREL UZMANLAŞMA BİÇİMLERİ

Hizmetler+Ticaret+Turizm

Tarım+Turizm+Ticaret+Hizmetler

Sanayi+Turizm+Tarım+Hizmetler

Tarım+Sanayi

Tarım+ Sanayi+ Turizm+Hizmetler

Turizm+Hizmetler

Tarım+Turizm+Hizmetler

ÖNGÖRÜLEN MAKRO PROJE ODAKLARI

(MAKRO ÜRETİM + TİCARET + HİZMET ODAKLARI - ALTYAPI ODAKLARI )

Metropoliten Aktivite Merkezi

Metropoliten Aktivite Alt Merkezleri

Ağır Sanayi Bölgesi

Organize Sanayi Bölgeleri

Kuzey Ege Limanı (Çandarlı)

Ana Limanlar (Alsancak, Çeşme, Nemrut, Dikili)

Ana Yolcu Garı

Teknoloji Geliştirme Merkezi (Teknopark)

Expo –Fuar Alanı

İmalat ve Ticaret Bölgeleri (İTO)

Serbest Bölgeler

Uluslar arası Hava Meydanı

Stol Hava Alanları (Turizm + Ticaret +Hizmetler)

ŞEKİL 8 B. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - B ÖNGÖRÜLEN ULAŞIM KORİDORLARI

Karayolu + Demiryolu Ortak Güzergahı

Karayolu güzergahı

Denizyolu

Havayolu

MUTLAK KORUNACAK ÖZEL KOŞULLU ALANLAR

( Akarsu Tarım Havzaları + Orman + Sit Alanları + Kıyı Kesimi + İzmir Körfezi )

Alansal Koruma

Öncelikli Çizgisel Koruma

Page 356: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

9.2 Plan İçin Öngörülen Araçlar

İzmir’in planlı gelişimi için gerekli olan hususların başında veri tabanı oluşturulması gelmektedir. Bu husus dışa açılım konusunda da başta gelen bir değerlendirme yöntemidir. Stratejik hedefler bu hususların değerlendirilmesiyle belirlenmektedir. Sektörel hedefler de bu bazda ele alınmalıdır. Ancak uygulama aşamasında karşılaşılan engeller hedeflere erişimde zaman ve koordinasyon kaybına neden olmaktadır. Bu tür sorunların üstesinden gelinmesi için strateji plan çalışmasında bir dizi araç önerilmiştir. Aşağıda bürokrasiyi engellemek ve de planlama alanı içinde yer alan strateji alt yöreleri arasında iletişimi sağlayacak öneriler yer almaktadır.

9.2.1 İdari Yapı Önerileri

1970’lerde yaşanan dönüşümler evrimini hala tamamlayamamış yeni bir düzen yaratmıştır. Sermayenin yığılmacı politikasından vazgeçilen ve yayılmacı politikaya geçilen bu süreçte teknoloji üretmek ve bilgiyi satmak, geri kalmış dünya ülkelerinin potansiyellerinden yararlanmak hedeflenmiştir. Bu sürecin tam olarak ne olduğu hakkında farklı tanımlamalar bulunmaktadır. Bunlardan ilki sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş olup yukarıda anlatılan durumun en açık tarifidir. Ancak bununla beraber, bu değişim, farklı alanları da etkilemiş ve bunlara ilişkin farklı tanımlar da yaratmıştır. Bunlar, fordist üretimden esnek üretime, modernist düşünceden postmodernist düşünceye ve ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya geçiştir. Burada kritik olan süreç ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya geçiş sürecidir.

Coğrafi uzaklıkların caydırıcı etkisinin azaldığı günümüzün bilgiye kolay ulaşılabilirlik ortamında (cyberspace), klasik olan yerleşmeler arası kademelenme sistemlerinin işlerliği giderek azalmaktadır. Başka bir deyişle böyle bir denetim mekanizması artık klasik yöntemlerle kurulamayacaktır. Zira, alt merkezler, ağ üzerinden doğrudan bağlantı kurarak bu kademelenmiş sistemin dışına çıkma ve ulus devletlerin denetleyemeyeceği kendi dinamiklerini yaratma olanağına erişmiştir. Böyle olunca, yerleşmelerin denetim mekanizmasını yeniden yapılandırmak için demokratikleşme sürecine daha çok katılımın sağlanması ve yerleşmelerin dinamiklerinin yerinde değerlendirilerek ön plana çıkarılması söz konusu olacaktır. Bu şekilde mikro düzeye inilecek ve iktidarın daha çok paylaşılması yolu ile yerel yönetim olgusu güçlenecektir. Bunu yaparken o toplumun tam bir bütünlük içinde olması gerekmektedir. Aksi taktirde demokrasi seçim günü işleyen bir sistem olmaktan kurtarılamaz. Ayrıca kendi bütünlüğünü kuramayan bir devletin, mesafelerin kalktığı bu yeni temsil şemasında bir yer edinebilmesi ve global sermayenin hareketliliği ile baş edebilmesinin imkanı kalmadığı gibi ulus devlet kavramı da aşınır. Sonuçta yukarıda söz edilen yerelleşme kavramı ile ulus devlet sınırlarının aşınmasına engel olunurken yeni oluşan denetim mekanizması ile regülasyon sağlanacak ve potansiyeller daha sağlam temellerde, programlı bir şekilde geliştirilerek globalleşme sürecine eklemlenebilme daha kolay sağlanacaktır.

Mikro düzeye inebilmek için yurttaşlar adına temsili yönetimden ziyade yurttaşların öz yönetimi ilkesini kabul eden ve demokrasiyi güçlendirme çabalarına dayanan katılımcı tarzda siyaset yöntemi ile modern toplumla bağdaşan yurttaş kurumları yaratmak gerekmektedir. Bu şekilde tek bir kurumun hükmünde ya da tek bir

Page 357: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

bireyin elinde olan söz ve uygulama hakkının bir başka deyişle iktidarın paylaşılması söz konusu olacaktır. Dolayısıyla belli bir grubun toplumu yönetmesinden ziyade her bir bireyin yönetilmek yerine yönetici olması yoluyla yerelleşme sağlanır. Bu noktada Machiavelli’nin “Çokluk genellikle prensler kadar hatta onlardan daha zekidir.” ve Roosevelt’in “Sıradan insanların çoğunluğu, günden güne, daha küçük bir insan topluluğunun onları yönetmeye çalışırken yaptığından çok daha az hata yapar.” sözlerine değinmek yerinde olacaktır. Söz konusu modern yurttaş kurumlarını yaratmak, yerel odakların güçlü olması durumunda bir çıkar ortamının oluşması ile sonuçlansa bile, sadece merkezin üstünlüğü bir takım yerlerin gelişmesini sağlarken diğerlerinin gerilemesi sonucunu doğurabilir.

Her şeyi merkezden beklemeyen bir sistemde, bir yerleşmenin kendi gelişmesine ivme kazandırması için ne yapması gerektiği ve gelişmesini programlı bir şekilde kaydetmek için bütün işlevler yan yana geldiğinde hangilerinin yapılmasının gerektiği, bunları en iyi, verimli, etkin bir şekilde, halka karşı duyarlı, karardan etkilenecek kişi ve kurumları olabildiğince devreye sokan, onlara danışan, karar alma süreçlerine katılmalarını sağlayan yapılanmanın ne, kim olacağı sorularını cevaplamak gerekir. Böyle bir mantıkla ve anayasamızın 127. maddesinde belirtilen “Büyük yerleşim birimleri için özel yönetim biçimleri geliştirilebilir” ibaresine de dayanılarak İzmir için bu tarz bir yapılanmayı sağlayacak sistemi kurmak, fiili ve resmi olarak da bir zemine oturmaktadır.

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Bu amaçla, ES-Kİ adıyla önerilen Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi kurumunun, yukarıda değinilen gerekçeler kapsamında yerel dinamiklerin daha programlı ve etkin bir şekilde öne çıkarılması, yatırım olanaklarını arttırması ve mahalli idarelerin işleyişini düzenlemesi açısından global gelişmeleri daha sıkı takip edebilmeyi ve teknolojik gelişmelere dolayısıyla rekabet piyasasına daha kolay eklemlenebilmeyi sağlamasına katkı koyması ve bu tür yapılanmalara bir örnek teşkil etmesi açısından olumlu etkileri olacaktır.

İzmir, potansiyelleri itibariyle mekansal ve sektörel çeşitlilik açısından yatırım kapasitesi yüksek olan ve bu potansiyellerin etkin olarak değerlendirilmesi sonucunda, boyut olarak, kendi sınırları içinde, ait olduğu bölge ve ülke bazında gelişebilecek hatta ulusal anlamda ciddi ilerlemelerin yaratılabileceği bir dünya şehri olmaya adaydır. Bir başka deyişle, sadece merkez kanalıyla değil, birçok kamu ve özel kesimin harekete geçirilmesi ile elde edilecek gerekli finansmanın, öncelik sırası belirlenmesiyle doğru işlere kanalize edilebilmesinin sağlanması durumunda, ciddi bir atılım yapacak kapasitededir. Dolayısıyla, İzmir’in öne çıkarılmasını modern kurumlarla sağlamak anlamında bu türden yapılanmalar olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Bu amaçla, kaynakların optimum seviyede kullanılmasını hedef alan stratejik plan çalışması, alanın gerek kendi potansiyellerini harekete geçirecek ve gerekse çevresindeki potansiyelleri değerlendirecek ortamın yaratılmasını sağlamaktadır. Bunun için mevcut gelişme eğilimleri ile uyumlu bir planlama ve uygulama idaresi esas alınmıştır.

Page 358: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

Bölgenin verimli kaynak kullanımının planlanması için kamu kesimi katkısının yanı sıra, toplumun tüm kesimlerinin bilgi, deneyim, işgücü ile yönetsel ve mali kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması gereklidir. Kamu kesimi için öngörülen rol, kalkınmanın ve gelişmenin olmazsa olmaz koşulları olan; ulaşım, iletişim, enerji, eğitim, sağlık, sulama gibi teknik ve sosyal alt yapı ve hizmetlerinin sağlanması, doğal ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesidir.

Kamu kesimi ve özel sektörün, yöre insanı ile yöre içi ve dışındaki sivil toplum kuruluşlarının plan alanındaki teknik, ekonomik, sosyal yapıların ve hizmetlerin temin edilmesine, işletilmesine ve geliştirilmesine çeşitli modellerle ve teşviklerle katılımları sağlanmalıdır.

Küreselleşme kavramı içinde kamu kesimi, sanayi yatırımlarını doğrudan üstlenmemelidir. Buna rağmen, örneğin İzmir Kuzey Aksında sermaye dağılımının fiziki mekanda yayılmasından oluşan farkların büyüklüğü ve girişimcilikteki tereddütler, kamu sektörünün, özel sektörü çeşitli araçlarla desteklemesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Kamunun asıl rolü; alt yapı sağlama yanında teşviklerle, gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerle girişimciliği, katılımcılığı desteklemek olmalıdır.

Dolayısıyla, kurumsal yapıyı düzenli ve iyi işler hale getirmek için kamu kesimi ve özel sektörü harekete geçirecek, teknoloji ile bilimi kullanacak ve bunları bölgesel strateji olanaklarında en iyi şekilde değerlendirecek bir kurum oluşturulması gerekmektedir.

Bu kurumların örnekleri günümüzde Doğu Anadolu Projesinde GAP Ekonomik Kalkınma Ajansı, İzmir Ticaret Odasında Bölgesel Kalkınma Ajansı önerilerinde görülmüştür. İzmir Ticaret Odasının Bölgesel Kalkınma Ajansı kuruluş çalışmaları kapsamında 2002 yılı içindeki girişimleri ve Bölgesel Kalkınma Projesinde, bölgenin kurum ve kuruluşlarının yanı sıra İngiltere ile işbirliği içine girerek İngiltere’de Türkiye-AB İş Geliştirme Merkezinin kurulması olumlu bir yaklaşımdır. Benzer kapsamda bölgesel kalkınma konusunda ortak stratejik hedefler belirlenmesini amaçlayan Bölgesel Kalkınma Ajansının kuruluşuna yönelik hukuki altyapının oluşturulması ve Devlet Planlama Teşkilatının desteğinin sağlanması. önerinin ciddi şekilde ele alındığının delili olarak görülmektedir.

Her iki tariflenmiş yapının da diğer örneklerine nazaran daha uygulanabilir olduğunu söylemek mümkündür. Stratejik planda ise bu yapıya benzer bir yapılaşma İzmir için tariflenmiş ve dinamiklerine göre kurgusunda değişliklere uğratılmıştır.

Ülkesel stratejilere dayanılarak İzmir İl Genel Meclisi denetiminde planlanacak Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, kalkınma planlarının makro dengelerini oluşturmak, yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak, ekonomik modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler, sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar yapmak, geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli etkilerini tahmin etmek, bölgesel entegrasyonlarla ilgili gelişmeleri ve stratejileri izlemek ve bunlara yönelik alternatifler hazırlamak, kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bu konularda uluslararası kuruluşlarla

Page 359: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

temas ve müzakerelere katılmakla görevli olmalıdır. Söz konusu kurum ve ileride kurulabilecek benzer kurumlar, bölge planlarında olması gereken ve sürekli öneminden bahsedilen teşkilatlardır.

ES-Kİ, örgüt yapısı itibariyle Ticaret ve Sanayi Odalarının ağırlıklı olarak içinde bulunduğu kamu yetkisine sahip bir kuruluştur. İşlevi itibarıyla yetki alanı içinde girişimcilik kültürünün geliştirilmesi ve özel sektörün kalkınma sürecine katkısının artırılmasına katılımcı bir gelişme aracıdır. Ayrıca, yetki alanının kalkınmasına yönelik çeşitli projelerin uygulanmasında, üniversitelerin aktif katılımına da önem verir. İl Genel Meclisine bağlı Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin, plan uygulamalarında etkinlik sağlaması da büyük önem taşımaktadır. Bu hususlara bağlı olarak Şekil 1 ve Şekil 2 de gerek ES-Kİ’nin kendi iç yapısı, gerekse idari anlamda hiyerarşisi şematik bir yöntemle verilmiştir.

ES-Kİ’nin ekonomik gelişme bazında, görev alanına ivme kazandırmak ve bunun için de girişimciliğin teknoloji ve yenilik yaratmaya dayalı felsefesi ile dinamizmini harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu oluşum, ekonomik kalkınmanın yanı sıra sosyal ve siyasi gelişmeyi de beraberinde getirecektir.

Bunların dışında yetki alanında insan kaynaklarının geliştirilmesi, örgütlenmenin yaygınlaştırılması, altyapı temini, çevre kalitesinin iyileştirilmesi ve finansman gibi etmenler de düşülmelidir.

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi (ES-Kİ) olarak adlandırdığımız bu kuruluşun temel anlamda görevlerini maddeler halinde sıralamak algılama bakımından daha açık bir yöntem olacaktır.

• Beş Yıllık Kalkınma Planları ve Yıllık Programlara sorumluluk alanlarında yatırım, teklif ve programlarını tanıtmak ve plan dönemi içine alınmasını sağlamak, gerekçeler belirlemek.

• Yetki alanının ulusal ve uluslararası çapta tanıtım ve lobi faaliyetleri için çalışmalarda bulunmak, stratejiler geliştirmek, politikalar üretmek, hedef piyasalarda tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek.

• Şehirsel gelişme ve kırsal kalkınmanın sağlanması için stratejiler belirlemek, öneriler oluşturmak ve bunların hayata geçirilebilmesi için ilgili kamu kurumlarıyla işbirliği yapmak.

• Bölge içindeki Kalkınma Planlarının ve Yıllık Programlarının öngördüğü alanlarda mesleki eğitim programları düzenlemek, yurtiçi ve yurtdışı staj olanakları sağlamak.

• Yabancı firmaların bölgedeki yatırımlarında teknik danışmanlık hizmetleri vermek, yönlendirmek, tesis kuruluş yeri alternatifleri sunmak.

• Bölge dahilindeki yatırım olanaklarını ayrıntılı olarak tespit etmek, bu konuda yabancı yatırımlar için tanıtım dokümanları (CD, Kitap, Broşür vb.) hazırlamak.

• Bölgenin küresel pazar imkanlarını sektörler itibariyle araştırmak, bu çalışmaları, yabancı girişimcilere, bölge sanayicisine ve yatırımcısına sunmak.

Page 360: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

• Büyük şirketler ve konsorsiyumlar kurulmasına öncülük etmek, kuruluş organizasyonunu yapmak, teşvik işlemlerinde yardımcı olmak, piyasa yaratmak, danışmanlık hizmetleri vermek.

• Elektronik ticaretin geliştirilmesi ile ilgili firmalara destek vermek, web sitesi/siteleri kurarak firmaları bilgilendirici değişik dillerde dokümantasyon hazırlamak.

• Firmalarının elektronik ortamda ticaret yapmalarından hareketle, bölge firmalarını da bu imkanlardan yararlandırılarak pazarlama olanaklarının geliştirilmesi amacıyla sanal fuarlara katılımlarını sağlamak ve bizzat düzenlemek.

• Bölgeye yatırım yapmak isteyen ve elinde “fizibil” proje bulunan yatırımcıya bölgede bir yer sahibi olana kadar, teknik ve teknolojik bakımdan yön verici olmak.

• Bölgenin teknoloji ve yenilik kapasitesini artırmak amacıyla TÜBİTAK, Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ve benzeri kurumlarla işbirliği yaparak sektörel bazda teknoloji projeleri hazırlamak.

• Kredi temini için, finans kaynakları yaratmaya yönelik gerek ülke içinde, gerekse ülke dışında çalışmalarda bulunmaktır.

Görevleri yukarıda sayılan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, İzmir ili genelinde uygulama imkanı bulduğu takdirde izlediği yolla ve kendi iç şeması içinde bölge ve ülke için yararlı bir gelişim kurumu olacaktır.

ES-Kİ’nin İzmir’deki yönlendiriciliği, teknolojiyi kullanması ve potansiyel yatırım konularındaki rolü ekte önerilen şekillerden de anlaşılacağı gibi idari yapılarla belirlenmiş ve bir dil birliği oluşturulmaya çalışılmıştır.

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgüt Şeması

Bu teşkilatın kendi içinde bulunan altı dairesi ve her bir dairenin görevleri özetlenmiştir. Ana hizmet birimleri olarak tanımlanacak birim elemanları Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin sorumlu öğeleridir. Aşağıda bu birimlerin kapsama alanları belirlenmiştir.

Finansman Dairesi • Yıllık programların dahilinde makro ekonomik dengelerini oluşturmak.

• Kalkınma planlarının hazırlanmasına katkıda bulunmak, değişken ekonomik durumları izlemek ve değerlendirmek.

• Yapılacak veya öneri olarak getirilen projeler için maliyet-fayda hesabı yapmak ya da yapılanları incelemek.

• Yatırımların ödemeler dengesini kurmak için, finans kurumlarından alınacak kredi ya da diğer bir kaynaktan gelecek para karşılığı şirketlere danışmanlık yapmak.

Page 361: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

• Politika önerilerinde bulunmak, ekonomik anlamda kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüş vermek, uluslararası finansman kurumları ile kontak içinde olmak ve yeni kaynak arayışlarında yön gösterici olmak.

Ekonomik Modeller Dairesi • Yöresi adına Beş Yıllık Kalkınma Planlarının belirlemiş olduğu ekonomik

anlamdaki sayısal verilerin yorumlanmasında ve yeniden değerlendirilip bir öneri olarak sunulmasında kurucu rol oynamak.

• Dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler, sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar yapmak, geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli etkilerini tahmin etmek.

Stratejik Araştırmalar Dairesi • İzmir ilinin bölgesel anlamda mevcut ve öneri bölge planlarına uyum

sağlaması için gerekli makro hedefleri oluşturup bunları politik anlamda strateji halinde mekana uygulayacak kararlar üretmek.

• Planlar dahilinde gelişmeleri izlemek ve alternatifler hazırlamak.

• Kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek.

• Avrupa Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere diğer dünya ülkelerindeki sektörel ve genel stratejileri incelemek, gelişimleri takip ederek yorumlamak.

Sektör Programları Dairesi Bu daire tek merkez altında iki alt çalışma grubundan oluşmaktadır. Birincisi İktisadi Sektör Dairesi, ikincisi ise Sosyal Sektörler Dairesidir. Görevleri ise;

• Sektör analizleri yapmak ekonomik ve sosyal anlamda Beş Yıllık Kalkınma Planları ve yıllık planlarda sözü geçen yatırım olanaklarının İzmir için olanlarında görüş bildirmek ve kendi yaptığı planlarla ve geliştireceği hedeflerle sektörel açıkları kapamak.

• İktisadi sektörlerde proje geliştirme ve değerlendirme, sanayileşme, teşvik ve yönlendirme, iç ve dış ticaret politikaları konularında çalışma ve araştırmalar yapmak.

• İzmir adına iktisadi sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliştirmek, kamu yatırım programını/programlarını hazırlamak, bunları revize etmek, uygulama aşamasındaki sorunları çözmek.

• Sosyal anlamda sosyal sektörlerde (sağlık, eğitim vb.) çalışma ve araştırmalar yapmak ve dolayısıyla, sosyal sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük hedefler oluşturmak.

• Bu konuda kamunun yapacağı sosyal yatırımları belirlemek, yapım aşamasını incelemek, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüş vermek.

Page 362: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

Bölgesel Gelişme Dairesi • İl ve ilçe bazında araştırma ve planlama çalışmaları yapmak.

• Beş Yıllık Planlar başta olmak üzere olabilecek programlı planlarla uyum sağlamak.

• Yetki alanının hazırlanan planlara yapısal uyum sorunu çekmemesi için ortaya çıkabilecek uzun, orta veya kısa vadeli sorunların çözümü amacıyla ek projeler geliştirmek ve bu konularda yapılacak çalışmaları yönlendirmek.

• Yöresi için geliştirilecek planlarda bölgeyi tümü ile ilgilendiren konularda ve de yerel istihdamın ve girişimciliğin geliştirilmesi çerçevesinde küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin, esnaf ve sanatkarların ve kırsal kesimin sorunlarına yönelik politikalar geliştirmek.

• Uygulamaları takipçi ve yönlendirici olmak.

• Yatırım öncelikli alanları belirlemek ve yörelerin özelliklerini dikkate alarak daha hızlı bir gelişme sağlanması amacıyla gerekli çalışmaları yapmak.

Proje Yatırımı ve Analiz Dairesi • Alan ile ilgili küçük ve büyük ölçekli projeler için kamu ve ekonomik fayda

dengesini kurup, bu projelerle ilgili yatırımları değerlendirip kararlar vermek.

• Bölgede uygulanabilecek yatırım olanaklarının dış örneklerini incelemek.

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi idari dağılımı günümüz ülke şartlarındaki kurumlarla da ilişkili olacak şekilde tanımlanmıştır. İzmir ili bütününde İl Genel Meclisi bünyesinde teşkilatlanan kurum planların takipçisi konumunda olup, bağlı birimleri ile yatırımları organize eden bir yapıya sahiptir. Böyle bir kurumun verimli çalışması durumunda yapılması planlanan projelerde daha isabetli yerler seçilecek ve maksimum fayda sağlanacaktır.

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin İdari Dağılımı ve Çalışma Sistemi ES-Kİ’nin idari sisteminde en üst kademede İl Genel Meclisi ve yönetim kurulunun müşterek çalışması yer almaktadır. Makro seviyeye aktarılacak kararlarda olduğu gibi İl Genel Meclisi karar ve değerlendirme odağıdır. Vali bu meclisin başkanıdır ve ES-Kİ Yönetim Kurulu ile koordinasyondan da sorumludur. ES-Kİ yönetim kurulu altında Genel Müdürlüğü ve Sekreteryası organizasyon iç sistemini oluşturmaktadır.

Alt yörelerden gelen/gelecek projeler Sekreterya ve Genel Müdürlükçe değerlendirilerek yönetim kurulu onayı ile İl Genel Meclisine aktarılacaktır. Dolayısıyla alt yöre plan ve önerileri kurumsal bir denetimden geçmekte olacaktır. Son değerlendirme ise; plan, makro karar mekanizması olarak kabul edilen DPT’ye gitmeden, Valilik tarafından yapılmış olacaktır.

Alt Yöre odaklarında valiliğe bağlı bir planlama biriminin oluşturulması, planların yerel ölçekten başlaması ve işlerlik kazanması bakımından önemlidir. Bu alt yöre odaklarının her birinin başında teknik ve planlama işlerinden sorumlu “büro müdürü” olarak görev yapacak, yönetim işleri ile ilgilenecek Valilik tarafından

Page 363: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

atanmış bir bürokrat bulunacaktır. Müdürlüğe bağlı bir Uzmanlar Ekibi de çalışacaktır. Bu ekip alt yöreye yönelik analitik çalışmaları yapacak, bilgi birikimi sağlayacak, sorun ve potansiyelleri belirleyerek öneri projeler geliştirecek düzeyde olacaktır. Aynı şekilde ekip, alt yöre koordinasyon kurulundan gelen önerileri de projelendirecek olup, bu sistem en üst kademeden gelen tekliflerin de gerekçelerinin incelenmesi olabilecektir. İzmir Büyükşehir Bütününde ise 3030 sayılı yasa kapsamında yer aldığı için Büyükşehir Belediyesince atanacak bir bürokrat teknik büro müdürü olarak görev yapacaktır.

Alt Yöre odaklarında şehirsel kırsal yerleşmelerde görev yapan kaymakamlar, belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan koordinasyon kurulu bulunacaktır. Belirli aralıklarla toplanan bu kurul, başkanını kendi içinden süreli olarak seçecektir.

Koordinasyon kurulu ile ES-Kİ yönetim organları ve Valilik arasında doğrudan bir ilişki olacaktır. Alınan kararlar yerel ölçekten yönetim organlarına ulaşırken koordinasyon kurulu buna yön veren kurum olacaktır. Kararlar bu kurulda görüşülecek ve çıkan sonuç onay merciine görüş ve sonuçlar şeklinde iletilecektir.

Page 364: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

Şekil 0.10 Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgütsel Şeması

İl Genel Meclisi

EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMA İDARESİ

Finansman Dairesi

Ekonomik Modeller Dairesi

Stratejik Araştırmalar

Dairesi

Sektör Programları

Dairesi

Bölgesel Gelişme Dairesi

Proje Yatırımı ve Analizi Dairesi

Sosyal Sektörler İktisadi Sektörler

Page 365: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

Şekil 0.11 Ekonomik-Sosyal Kalkınma İdaresi’nin Üst Organizasyonel Şeması

ES-Kİ Yönetim Kurulu Valilik

ES-Kİ Genel Sekreteryası

ES-Kİ Genel Müdürlüğü İl Genel Meclisi

Alt Yöre Odakları

İzmir Büyükşehir Bld. Planlama Br.

Gediz Pln.Br.

(Aliağa)

K.Menderes-I Pln.Br.

(Torbalı)

K.Menderes-II Pln.Br.

(Tire)

Gediz-Nif Pln.Br.

(Kemalpaşa)

Bakırçay Pln.Br.

(Bergama)

Çeşme-Dilek Yarımadaları Pln.Br. (Çeşme)

Alt Yöreler

İzmir Büyükşehir Bütünü

Gediz Yöresi

K.Menderes Kıyı Kesimi

K.Menderes Kara Kesimi

Gediz-Nif Yöresi

Bakırçay Yöresi

Yarımada Çeşme Kesimi

Yarımada Urla Kesimi

Şehirsel ve Kırsal Yerleşmeler

Konak, Bornova, Buca, Çiğli, Karşıyaka, Güzelbahçe, Narlıdere, Gaziemir

Aliağa, Foça, Menemen

Menderes, Selçuk, Torbalı

Bayındır, Ödemiş, Beydağ

Kemalpaşa

Bergama, Kınık, Dikili

Çeşme, Karaburun

Seferihisar, Urla Çeşme-Dilek Yarımadaları Pln.Br. (Urla)

Page 366: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

Değerlendirme ve Sonuçlar 28 belediyeyi ve bunları birleştiren sekiz alt yöreyi kapsayan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin yukarıda tanıtıldığı gibi kendi iç işleyişinde tutarlı olması ve mevcut sisteme entegre olabilmesinin kolaylığı açısından, Anayasanın 127. maddesinin sağladığı dayanakla ve kurulması halinde bölge planlarına da işleneceği için uygulanabilirliği yüksektir. Mevcut çerçeveyi zorlamadan kolaylıkla işlerlik kazanabilir. Alt yöre odakları arasında alt-üst ilişkisi kurulmadığı için bu durum demokratikleşmeye katkı getirecektir. Zira, 3194 sayılı kanunla tanınan Büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyeleri üzerindeki denetim yetkisi yerel yönetimlerin özerkliğine ve dolayısıyla demokratikleşmeye gölge düşürmektedir. Ancak bunun yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin başına buyruk hareket etmesi, siyasi açıdan iktidara yakın olan yerlerde fazla ve gereksiz gelişme sağlanırken diğerlerinin dışlanması ve yerelde güçlü odakların merkezi olma dolayısıyla programsız yatırım yapılması gibi konuların da önüne geçilmektedir.

28 belediyede ayrı ayrı alınan kararlar kimi gereksiz yatırımları hayata geçirirken diğer önemli olanlarının beklemesine hatta yok olmasına sebep olmaktadır. ES-Kİ’nin kuracağı işleyiş ile projeler ve sorunlar aynı zamanda ve uzman bir ekip tarafından değerlendirileceği için eşgüdüm sağlanacaktır.

ES-Kİ’nin karar organlarında özel sektör ve kamu kesiminden temsilciler olacağından Anayasanın 123. maddesinde geçen “İdare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür...” ibaresiyle de uyuşmaktadır. Bir başka deyişle hukuki olarak önem verdiğimiz fakat işleyişte eksik kalan katılım kavramı hayata geçmektedir. Bu durum demokratikleşme adına olumlu bir adımdır.

Ülkemizde ortalama otuz yıldır yapılan ve tavsiye olmaktan öteye geçemeyen kalkınma programlarının henüz yapım aşamasında, bu türlü kurumların yatırım planlarına yer vermesi ile tutarlılığı artacak ve işlerlik kazanacaktır.

Sorumluluk alanında destek verme, strateji geliştirme, projeksiyon, denetim, kurumlar arası iletişimi sağlama, örgütlenme, işbirliği, eğitim ve staj olanakları yaratma gibi eylemlerin olması ES-Kİ’yi hem Ar-Ge çalışmalarını etkin olarak yapan bir kurum haline getirirken, hem de global anlamda modern bir kurum olmasını sağlamaktadır. Bu da geleneksel örgütlenmelerde olan tek düze çalışma ortamını, yaratıcı güçlerin kullanılabileceği özgür bir çalışma ortamına bırakmaktadır.

Belli bir problemi kendi yaratıcı güçleri ile çözme durumunun söz konusu olabileceği konularda örgüt üyelerinin yaptıkları işe yabancılaşması önlenmiş olacaktır.

Yabancı yatırımcıyı çekmek amaçlı stratejilerin üretilmesi ve gerektiğinde danışmanlık hizmeti vermesi de İzmir’in yatırım yapılabilirliğini arttıracak bir faktördür.

Sonuç olarak bu türlü düzenlemelerin merkezi yönetimin işleyişine katkı getireceği gibi merkezi yönetimin karşısında bir takım işlevlerin de yapılabilirliğini arttıracak ve bunu savunacak bir kurgu oluşturması hem il bazında hem de ülke bazında gelişimi destekleyici bir ivme olacaktır. İzmir ileriye referans olacak bu yapılanması ile

Page 367: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

finansman açığını kapatacak, öncelikli işlevlerin gerçekleşmesiyle canlanacak ve demokratikleşmeye katkı koyacaktır.

Alternatif Bir Yaklaşım

Kent Yönetim Birimi

Kent Yönetim Birimi kurulması ile İzmir’in önceliklerinin değerlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmalarının denetlenmesi ve tavsiyelerde bulunulması amaçlanmakta olup, bu birimi oluşturacak tabanın halka yayılması, halkın yönetime katılması da bu yaklaşımı diğerlerinden ayıran en önemli özelliktir.

Bu yapılanma, bütün idari sistemlerin dışında olarak, şehrin üst düzey yöneticilerine halkın isteklerini ve şehrin ihtiyaçlarını iletecek, yapılan faaliyetlerin amacına göre optimum fayda ile yapılmasını denetleyecek ve gerektiğinde bunun için çalışacak dolayısıyla “yapılacaklara” bir yön verecektir.

Bu birimde esas meclis ve alt komisyonlarla ilgili herhangi bir sayı belirlenmiş olmayıp, değişkendir ya da sabitlik yoktur. Bir yönetim kurulu ve çeşitli sayıda alt komisyonlardan oluşmaktadır. İldeki tüm meslek odalarının başkanları ve/veya görevlendirdikleri bir yetkili tarafından oluşacak Yönetim Kurulu, başkanını, kendi içinden seçecektir. Böylece, birimin toplanması ve komisyonların aldığı kararların görüşülmesinden yönetim kurulu sorumlu olacaktır.

Alt komisyonlar çeşitli ihtisas dallarına göre ayrılacaktır. Bu komisyonlar altyapı, şehircilik, eğitim, sağlık, turizm, tarım, ticaret, ekonomi, enerji, hukuk gibi gerekli görülen alanları analiz edecektir ve yorumlayacaktır. Bu komisyonun üyeleri, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve bu gibi kamu ve özel teşebbüs kurumlarının kendi içlerinden seçecekleri temsilcilerin belirlenmesiyle oluşacaktır. Her bir komisyon kendi ihtisas alanına giren konuyu değerlendirerek yönetim kuruluna gönderecektir.

Şehir Yönetim Birimi kurulması ile ulaşılması istenen ana hedefler:

• Halkın yönetime katılmasını sağlamak, sivil toplum bilincini geliştirmek,

• Sorunların yerinde değerlendirilmesini sağlamak ve bunu yaparken de farklı kesimlerin görüşlerini almak,

• Sorunların çözümü için üretilen projeleri değerlendirmek ve en verimli olanını tespit ederek hayat geçmesini sağlamak,

• Kişilerin veya siyasi grupların baskısını en aza indirerek olması gereken gerçek adımların atılmasını sağlamak,

• Büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerinin imar ve yatırım programlarını denetlemek ve bunlara öneriler getirmek,

• Gerekli olduğu durumlarda yargıya başvurarak idarenin işleyişini bütünleştirmek,

• Yatırımların gerçekleşmesini sağlamak için finans kaynakları araştırmaktır.

Page 368: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

Bu yaklaşımla merkezi idareye ve yerel yönetimlere. şehirsel girişimleri ve yatırımları bilimsel ve akılcı bir yaklaşım içinde destekleyici. savunucu veya engellemeye çalışıcı bir grubun oluşturulması sağlanacaktır. Bunun yanında tıpkı ES-Kİ’de olduğu gibi yatırımların önerilmesi. kanalize edilmesi ve maliyetlerin finansmanının sağlanması konusunda kaynak yaratılması araştırmaları da faaliyetleri kapsamında yer alacaktır. En önemlisi de yukarıda değinildiği gibi farklı kesimlerin yönetime katılmasıyla katılım olgusu güçlenecek, halkın “seçim günü” dışında da yönetime dahil olması sağlanacak ve yönetimlerin işleyişleri demokratikleşme adına daha da güçlenecektir.

9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul Kıymetler Borsası

KOBİ’lerin Finansmanına Alternatif Yaklaşım: Anadolu Menkul Kıymetler Borsası

Bankacılık sektörü ile özel kesim rezerv talebi arasındaki ilişki, gelişmiş finansal piyasaların varolduğu ekonomilerde, hane halkı ve firmaların harcamalarının çoğunu banka kredisi kullanarak finanse etmesi ile kurulmaktadır. Özellikle, firmaların fabrika ve makine-teçhizata yönelik harcamaları uzun vadeli yapıları nedeniyle, ödünç alınan fonlarla finanse edilmektedir. Finansman konusunda büyük ölçüde banka kredisine bağımlı olunması firmaların faiz oranı dalgalanmalarından büyük ölçüde etkilenmesi sonucunu doğurmaktadır. Çoğu ülkede bankalar birincil kredi kaynağı olduğundan, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) kredi ihtiyaçlarını bu kurumlardan karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Buna karşılık, büyük firmalar bankalara başvurmaksızın tahvil ve hisse senedi piyasaları aracılığı ile fon ihtiyaçlarını doğrudan karşılayabilmektedirler. Bu koşullar altında bankaların kredi arzında herhangi bir kriz vb. nedenle ortaya çıkacak azalma, gerçekte bankalara bağımlı küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkilemekte, krizin bu işletmeler üzerindeki etkisini şiddetlendirmektedir1.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler, Türkiye ekonomisi içinde önemli bir ağırlığa sahiptirler. Türkiye’de imalat sanayi işletmelerinin % 99.2’sini, toplam istihdamın % 56’sını ve toplam katma değerin % 24’ünü oluşturmaktadırlar2. Ancak bu ağırlıklarına paralel olarak yeterli kaynak temin edebilecekleri mekanizmalara sahip değildirler. Banka kredileri gerek istenen teminatların fazlalığı, gerekse kredi faizlerinin yüksekliği nedeniyle uygun bir finansman imkanı sunamamaktadır. Bu nedenle, KOBİ’ler faiz oranlarındaki yüksekliği dikkate alarak kaldıramayacakları finansman yüklerinin altına girmemekte, genellikle özkaynaklarıyla büyümeyi tercih etmektedirler. Ancak özkaynakları, yatırımlarını zamanında gerçekleştirebilme, teknolojilerini yenileyebilme ve rekabet güçlerini sürdürebilmede yetersiz kalmaktadır.

OECD tarafından yapılan “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Globalizasyonu” konulu araştırmada3, finansmanın KOBİ’lerin globalleşmesinde ülkeden ülkeye,

1 Geniş bilgi için bkz., Öznur Yüksel-Güven Murat, Şubat Krizinin KOBİ’ler üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri, 2 DPT, uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000, s.124. 3 Vinde V.P., General Inroduction to Environment for SMEs, OECD, 1995, s.4.

Page 369: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

firmadan firmaya değişik oranlarda olmak üzere en büyük engel olduğu ortaya çıkmıştır. KOBİ’lerin yaratıcılık, büyüme ile varlıklarını devam ettirmede en önemli şartlardan birisi finansmandır. Kaynak sorunu KOBİ’lerin piyasa paylarını korumada ve dışa açılmada en büyük sıkıntılarıdır. Pek çok ülkede KOBİ’ler kaynak maliyeti sorununun aşılmasında borçlanmak ve sermaye artırımına gitmek olmak üzere iki ana finansman yolunu kullanmaktadırlar.

KOBİ’ler genelde farklı finansman alternatiflerinden yararlanma ve finansman yolları arasında denge kurma konusunda sorunlarla karşılaşırlar. Bu sorunlar, KOBİ’leri ve onlara mali destek sağlayanlar arasındaki ilişkileri de etkiler. Geçmiş yılların değerlendirilmesi neticesinde, bankacılık sektörünün sağladığı finansal kaynakların KOBİ’lerin gelişmesi ve büyümesi için yeterli olmadığı görülmüştür.

Türkiye’de sermaye piyasası KOBİ’ler için yeterince tanınmış bir alan değildir. Oysa sermaye piyasaları KOBİ’lerin finansman sorunlarını piyasa mekanizması içerisinde çözebilecek tek alan durumundadır. Bu nedenle, Türkiye’nin ulusal borsası durumunda olan İMKB, ulusal pazarın yanı sıra KOBİ’ler için Bölgesel Pazarlar ve Yeni Şirketler Pazarı’nı kurmuştur.

Sermaye piyasalarındaki gelişmeler, bu piyasaların KOBİ’lerin kaynak ihtiyaçlarını otomatik olarak karşıladığı sonucunu doğurmamaktadır. Özellikle Avrupa’daki sermaye piyasaları daha ziyade büyük çaplı işletmelerin kaynak ihtiyaçlarının karşılanmasında etkilidir. Bu gelişmenin sonucunda büyük çaplı işletmeler kaynak temininde bankalara bağımlı olmaktan kurtulmaktadırlar. Buna karşın KOBİ’ler halen büyük ölçüde bankalara bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle yenilikçi ve istihdam sağlayıcı KOBİ'lerin ihtiyaçlarına uygun yapıda, dinamik bir sermaye piyasasının oluşturulması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

KOBİ’lerin hisse senetlerinin borsada işlem görmesinin başarısı; yüksek likidite, ciddi sermaye artırımı, işlem gören şirket sayısındaki yükseklik, etkin işlem sistemi, düzenlemelerdeki uygunluk, yatırımcıların güveni, borsanın getirisi ve karlılığına bağlıdır. Borsada işlem görmenin KOBİ’lere sağladığı pozitif etkiler şöyle sıralanabilir:

• Borsada işlem görmek ile şirketler prestijlerini artırırlar.

• Şirketin satıcılar, müşteriler ve bankacılar nezdindeki imajı güçlenir.

• Satışlarda artış olasılığı yükselir.

• Kurumsal yapı güçlenir.

• Yöneticilerin aidiyet duyguları artar.

Ancak, borsada işlem görmenin KOBİ’ler üzerine getirdiği ek yükümlülükler de vardır. Borsaların kotasyon ücretleri ve tarifelerinin yüksekliği, halka arzdan sonra sağlanan getirilerin devamının zorluğu, borsada işlem gören şirket yöneticilerinin kısa vadeli karlılığa yönelmek zorunda kalmaları, şirketlerin istenmeyen ele geçirme durumları karşısında zayıf durumda olması, kamuya aşırı şekilde bilgi sunmak zorunluluğu gibi.

Page 370: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

Likidite, şirket kalitesinin yanı sıra önemli bir diğer konudur. Yüksek likidite daha iyi fiyatlama imkanı sağlar. Normal olarak işlem gören şirket sayısı ile piyasanın likiditesi arasında yakın bağlantı bulunmaktadır. Bu nedenle, küçük ölçekli şirket hisselerinin işlem görmesi, piyasanın ortalama işlem hacmini düşürücü etkide bulunacaktır. Ekonomik durgunluktan büyük şirketlerin hisse senetlerine göre küçük ölçekli işletmeler daha fazla etkileneceklerdir. Bu da KOBİ’lerin finansmanını sağlamayı amaçlayan borsanın dikkat etmesi geren bir konudur.

KOBİ’lerin sermaye piyasalarına katılımı ile Türkiye ve Avrupa merkezli şirket evlilikleri ve ortaklıkları için kurumsal yapı gelişecek, küresel ekonomiye entegrasyon kolaylıkla sağlanabilecektir.

KOBİ’lere yönelik bankacılık kredileri sermaye piyasası mekanizması ile rekabet edeceğinden, bu işletmelere özgü kredilerdeki faiz oranlarının düşmesi beklenebilecektir.

Mali tablo ve sermaye standartları ile bağımsız denetim yaptırılması zorunluluğu geleceğinden, kayıt dışı ekonominin kayda alınması olanakları güçlenecektir.

Türkiye’de KOBİ hisselerine yatırım yapılmasında ve likidite kazandırılmasında karşılaşılabilecek sorunlardan biri de kurumsal yatırımcı eksikliğidir. Kurumsal yatırımcı olarak nitelendirilebilecek kurumlardan bir kısmı (SSK, Bağ-Kur v.b.) yoğun bir mali kriz içerinde olduğu için yeniden yapılandırılma ihtiyacı içerisindedirler. Kurumsal yatırımcıların diğer bir kısmı ise (özel emeklilik sigortası fonları v.b.) henüz istenilen seviyede gelişememişlerdir. Ayrıca bu kuruluşların sermaye piyasalarına yatırım yapmalarını teşvik edici düzenlemeler yeterli değildir. Diğer yandan kamu iç borçlanma gereğinin yol açtığı kamu menkul kıymetlerindeki yüksek faiz politikası, sermaye piyasasındaki yatırımları dışlamaktadır.

KOBİ’lerin halka açılma ve borsada işlem görme ile amaçladıkları ve beklentileri, işletmelerin yeni sermaye artırımı, mevcut ve muhtemel yatırımlara sunulacak hizmetleri geliştirme şansları gibi unsurlar önemle dikkate alınmalıdır. Beklentilerde boşluklara düşülmemesine özen gösterilmelidir. Kamu oyu iyi ve kötü haberleri dikkate almakta, ancak kötü haberlerin etkisinin şiddeti daha yüksek olmaktadır. Ulusal borsada işlem gören şirketlerdeki başarısızlıkların veya kottan çıkarmaların artması, menkul kıymetler borsalarına olan güveni sarsabileceğinden, KOBİ’lerin finansmanı amacıyla bir ihtisas borsasının kurulması olumlu sonuç verecektir. Büyük olasılıkla yeni kurulmuş ve küçük ölçekli şirketlerde kottan çıkarmalar daha fazla olacaktır. Bu nedenle istenmeyen durumların önlenebilmesi için ana pazarlar ile KOBİ hisselerinin işlem gördüğü pazarların ayrılması gerekir.

İzmir, girişimci yetiştirme geleneğine ve gelişmiş ulaşım-iletişim altyapısına sahiptir. 1885 yılından itibaren faaliyetlerini başarıyla sürdüren bir Ticaret Odasına ve 1892 yılından itibaren de Ticaret Borsasına sahiptir. Türkiye’nin gerek ekonomik potansiyel gerekse mevduat hacmi açısından üçüncü büyük ili konumundadır. İMKB’ye kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si İzmir ve Ege Bölgesi şirketlerinden oluşmaktadır. Menkul kıymetler borsasının kurulması ve başarıyla faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve ekonomik büyüklük İzmir’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lere finansman sağlamak amacıyla bir

Page 371: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulması için İzmir ideal bir konumdadır. Zaten bu doğrultuda İZTO’nun 1987-96 döneminde finans kesimine yönelik çalışmaları bir reform olarak önümüze yeni ufuklar açmıştır. 1992 yılında ülke çapında başlatılan bu reformun yarattığı zemin üzerinde yeni piyasa, kurum ve araçların birbirine eklenmesi yoluyla İzmir Ege Bölgesinin çağdaş bir finans merkezi olacaktır. İZTO’nun Ege Bölgesini de içerecek şekildeki finansal potansiyelini değerlendirme çalışmaları bu bağlamda bölge kalkınması için gerçekçi bir modeldir.

Page 372: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

10. POTANSİYELLERİN VE HEDEFLERİN STRATEJİ PLANINA OLASI ETKİLERİ

Strateji şemasının öngörüleri, karşılıklı ve dengeli olarak birbirlerini yönlendirecek üç gruptaki karar ve uygulama ortamından oluşmaktadır.

A. Birinci grupta :

• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre mekanda öngörülen uzmanlaşma biçimleri,

• Makro üretim ve hizmet odakları,

B. İkinci grupta :

• Öngörülen ulaşım koridorları,

• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,

• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,

C. Üçüncü grupta :

• Korunması gereken doğal-kültürel alanlar.

• Kıyı kesimi ve körfezin kullanım koşulları.

yer almaktadır.

Bu üçünün arasındaki ilişkiler açısından temel varsayım;

A grubunda bağımsız değişkenlerin ve talep yaratıcılarının,

B grubunda bağımlı değişkenlerin,

C grubunda sınırlayıcı parametrelerin yer alacağı düşünülmelidir.

Page 373: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

10.1 Ekonomik – Sektörel Etkiler

Çalışmanın yöntemi gereği ekonomik-sektörel kestirimler ve makro gösterge kabuller planın bağımsız değişkenleri olarak ele alınmıştır.

10.1.1 Sanayi

Organize Çiçek İhtisas Sanayi Bölgesi (OÇİSB)

Ege Bölgesinde kesme çiçek üretimi İzmir merkezli olup, gerek iç gerekse dış pazara hitap etmektedir. 1970’li yıllarda başlayan kesme çiçek üretimi il genelinde İnciraltı, Balçova, Narlıdere, Urla, Zeytinalanı, Kuşçuluk, Seferihisar, Ulamış, Yelki, Gümüldür, Menderes, Torbalı ve Dikili yörelerinde yoğunlaşmaktadır.

Kesme çiçek üretiminde İzmir, Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez durumundadır. Antalya ihracata, Yalova ise iç pazara yönelik olarak düşünüldüğünde İzmir hem üretim, hem iç pazar, hem de ihracat merkezi olarak yerini alabilir. Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık % 50’si İzmir’de üretilmektedir. Toprak, su, iklim yönünden üretim için uygun şartlar içeren ilde kesme çiçek üretimine yönelik talep de yoğun derecedir.

Yurt çapında hizmet veren iki çiçekçilik kooperatifinin İzmir’de 2.500’e yaklaşan üyesi bulunmaktadır. Sektör, bu üreticilerin ailesi ve çalışanları ile birlikte ilde 30.000 kişiye iş sahası yaratmaktadır. Bunun dışında her iki kooperatife de üye olmayan pek çok üretici bulunmaktadır.

İzmir genelinde örtülü ve açık seralarda yaklaşık 250 hektarlık bir alanda üretim gerçekleşmektedir. En fazla üretilen ürün karanfildir. Karanfilden sonra gül, gerbera, kasımpatı, lilyum, lisıantuj, şebboy, glayör, gypsophila, solidaga, starliçe, freze, sümbülteber gibi kesme çiçek çeşitleri gelmektedir. Görüldüğü üzere İzmir’in üretim yelpazesi son derece geniştir.

İki kooperatife bağlı olan üreticilerin 1999 yılındaki toplam ihracatı 1,2 trilyon TL (yaklaşık 2,9 milyon dolar) olurken, 2000 yılında bu rakam 2,6 trilyon TL (4,2 milyon dolar) olmuştur. Bunun dışında, her iki kooperatife bağlı olmadan bir takım aracılar vasıtası ile gerçekleştirilen ihracat tutarı da 2,5 trilyon TL’ye (yaklaşık 6 milyon dolar) yaklaşmaktadır. Böylelikle ilimizden 2000 yılında yaklaşık 5 trilyon TL (9 milyon dolar)’lık bir ihracat gerçekleşmiştir.

Kesme çiçek sektörü karlı ve cazip bir sektör olmasına karşın İzmir’li kesme çiçek üreticileri bazı olanaksızlar nedeni ile bu potansiyeli yeterince değerlendirememektedir. OÇİSB’nin hayata geçirilmesiyle birlikte, 24 milyar dolarlık bir pastayı ifade eden uluslararası kesme çiçekçilik pazarından İzmir ve Türkiye’nin daha fazla pay alabileceği düşünülmektedir.

Kurulması düşünülen organize çiçek ihtisas sanayi bölgesinde:

• Üreticiler için istedikleri büyüklükte örtü altı ve açık sera alanları,

Page 374: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

• Üreticiyi bilgilendirecek, teknolojik gelişmelerden haberdar edecek, danışmanlık hizmeti verecek, yeni üretim teknikleri geliştirecek, ilaçlama, gübreleme hastalıkla mücadele ve diğer teknik konularda her türlü hizmeti verecek, verimliliği artırmaya yönelik çalışmalarda bulunacak araştırma-geliştirme merkezi,

• Üretim planlamasının, yurt içi ve özellikle yurt dışı pazar araştırmalarının yapılacağı bir danışma merkezi,

• Kalite-sağlık-standardizasyon işlemlerinin yapılacağı zirai karantina ve standardizasyon merkezi,

• İhracat mezatı,

• Soğuk hava depoları,

• Tüm faaliyetlerin tekelden yönetildiği ve organizasyon sağlayan idari ve teknik bir merkez,

• Konumlanarak üyelerin hizmetine sunulacaktır.

Kurulacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesinin ısıtılmasında jeotermal enerjinin kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma maliyetleri en az düzeyde olacaktır. Bu amaçla jeotermal potansiyeli yeterli düzeyde olan alanlar değerlendirmeye alınabilir.

Alt ve üst yapı imkanlarının, sıcak – soğuk su, jeotermal ısıtma, elektrik, telekom, internet, sağlık, güvenlik, çöp ve atık toplanması vb. hizmetler temin edilmelidir.

Üniversite ve Sanayi-Ticaret İşbirliği ve AR-GE Çalışmaları

Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının yetersiz olduğu bilinen bir gerçektir. Buna karşın Ar-Ge için yurtdışına yılda yaklaşık 2 milyar dolar ödemektedir. Bu, Türkiye’nin, her yıl 20.000 yabancı araştırmacının yıllık istihdam ücretini ödemesi demektir. Ya da Türkiye’deki yaklaşık 60.000 araştırmacıya tahsis edilebilecek yıllık 33 bin doları yabancı araştırmacılara kaptırmak anlamına gelmektedir. Türkiye’de alınan patent sayısının Japonya’nın binde biri kadar olduğu düşünülürse, Ar-Ge’ye ne kadar az önem verildiği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Üniversite-sanayi ortak araştırma gereksinmesinin, bu gereksinmenin karşılandığı yeni kurumsal yapılar yaratması doğaldır. Bunlardan biri, ABD'de görülen Sanayi-Üniversite Ortak Araştırma Merkezleri'dir. Bu merkezler, National Science Foundation (NSF) tarafından desteklenmektedirler. NSF, başlangıç için gerekli parayı sağlamakta ve bu desteğini beş yıl (ama, giderek azalan bir oranda) sürdürmektedir. Sürekli destek, bu merkezlere üye olan sanayi şirketleri ve yerel yönetimlerden (eyalet yönetimlerinden) gelmektedir. Burada temel politika, merkezleri, en çok beş yıllık bir süre sonunda, sanayi şirketlerinin desteğiyle ayakta durur hale getirmektir. "Her merkez, üniversite tabanlı bir araştırma grubundan oluşmakta ve bu grup, temel araştırmalarla birlikte, bilim ve teknolojinin belli alanlarında sanayiye [merkeze

Page 375: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

katkıda bulunan kuruluşların taleplerine] yönelik uygulamalı araştırma projelerini de yönetmektedir."

İzmir için Ar-Ge sürecini canlandıracak en önemli girişim olarak, kurucu heyetinde Ege Bölgesi Sanayi Odası, Ticaret Odası, İzmir üniversitelerinin yanısıra bazı sanayicilerin de bulunduğu, Teknoloji Geliştirme Bölgesi gösterilmektedir.

Üniversitelerde yapılan yüksek teknoloji çalışmalarından özel sektör genellikle haberdar değildir. Üniversitelerse bu aksaklığı gidermek üzere merkezler oluşturmaktadır. Bunun en önemli örneği Ege Üniversitesi EBİLTEM’dir. EBİLTEM, teknoloji ithal etmek yerine teknoloji üretmenin yaratacağı faydaların henüz farkında olmayan sanayi kuruluşlarını bilinçlendirmeyi ve AR-GE kurumlarıyla sanayi işbirliğini sağlamayı amaçlamaktadır.

Üniversitelerin laboratuar olanakları ve gelişmiş alt yapısı teknolojinin gelişimi için kullanılacak ve ayrıca Ar-Ge firmalarına yüksek standart, sosyal ve kültürel olanaklar sunulacaktır. Teknoparkla, daha etkin ve Üniversite-Sanayi işbirliği, daha çok araştırma, üniversitede yürütülen araştırmaların ekonomik değere dönüşmesi, iş arayan değil iş kuran mezunlar yetiştirilmesi ve tek cümleyle özetleyecek olursak üniversitelerin bilgi birikimini ve altyapısını, ülkemizin uluslararası platformda rekabet gücünü arttırmakta kullanması beklenmektedir.

Ciddi bir sermaye yatırımını gerektiren anonim şirket yapısındaki Teknoparklar, önemli güçlüklerle karşı karşıyadır. Örneğin, İzmir'deki teknopark çalışmaları, İstanbul ve Ankara'ya göre daha karmaşık ve daha sorunlu olarak yürümektedir. Nedeni de, TÜBİTAK ve ODTÜ gibi güçlü bir ortağın olmayışıdır. Çalışmalar, daha çok iyi niyet ve özel çabalar ile yürütülmektedir. Örneğin teknoparkın yer sorunu tam olarak çözülememiştir. Önce Ege Üniversitesi içinde planlanan teknopark, daha sonra alanın yeterli alan olmayışı nedeniyle Dokuz Eylül Kampüsü içine alınmıştır. İzmir’deki teknoparak çalışmaları, 1988 yılında İTAŞ-İzmir Teknopark Ticaret AŞ’nin kurulması ile başlamıştır. İTAŞ'ın ortakları arasında Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Belediyesi, Ege Bölgesi Sanayi Odası yanı sıra başta Yaşar Holding, Tansaş, Ege Yatırım, Çimentaş, Ege Biracılık gibi sanayi kuruluşları da yer almıştır. İTAŞ'ın ilk inkübatör binası 1991 yılında tamamlanmış ve faal hale gelmesi ise 1995 yılında mümkün olmuştur.

Halihazırda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kampüsünde bir İnkübatör binası tamamlanmış durumdadır. İzmir'de kurulacak söz konusu Teknoloji Geliştirme Bölgesinin temel amacı olarak:

• Ar-Ge girişimciliğini özendirici bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunmak

• Katma değeri yüksek ürünleri üretmek üzere ileri teknolojileri geliştirmek

• Yerel hammadde kullanan, katma değeri yüksek üretim yapan, ileri teknoloji kullanan, üreten şirketlerin kurulmasını ve büyümesini desteklemek

Page 376: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

• Bölgede bu yönde çalışma yapan, AR-GE çalışmalarını yapacak şirketlerin ihtiyaç duyacak ortamları yaratmak ve destek vermek

• Ar-Ge birimlerinin bir arada bulunmasını sağlayarak, birbirleri arasındaki etkileşimi artırıp, sinerji yaratmak

olması beklenmektedir. Bu bölgede yer alması gereken stratejik alanlar ise: elektronik, telekomünikasyon, yazılım, tıbbi malzemeler, ilaç ve özel kimyasallar, agro besin, tekstil, konfeksiyon, otomotiv, makine imalatı, gıda, toprak ürünleridir.

Sözü edilen alanlardan yazılım geliştirme, İzmir için önemli ölçüde gelecek vaad etmektedir. Dünyada ABD dışında bilişim alanında teknoloji üretebilen diğer ülkelerin başında İrlanda, İsrail, Almanya ve Hindistan gelmektedir. Hindistan’ın bu konuda söz sahibi olması dikkat çekicidir. Sahip olduğu kaynakları itibarıyla Hindistan’dan çok daha iyi bir yerde olan Türkiye bu ülkeleri yakalayabilecek kapasitedir. İzmir de bu kapasitede hak ettiği yeri alabilir.

Donanım tasarımı ve üretimi açısından baktığımızda Türkiye'nin pazara girebilme ve rekabet etme şansının olmadığı söylenebilir. Diğer taraftan yazılım alanında işgücü, toplam maliyetin yaklaşık % 80'ini oluşturmaktadır. Türkiye'deki işgücü maliyeti, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında yaklaşık % 60 daha ucuz olduğuna göre, Türkiye'nin de yazılım pazarında düşük maliyetle piyasaya çıkması olasıdır. Hindistan'da halen 860 civarında yazılım firmasında 280.000 bilişim profesyoneli çalışmakta ve her sene 60.000 yeni mezun bilişim sektörüne katılmaktadır. Bunların bir kısmı Hindistan’da sektöre katılırken bir kısmı da zorlanmadan dış ülkelerde işe başlamaktadır. Zira bu ülkelerde büyük bir eleman açığı bulunmaktadır. Yalnız ABD'de 320.000 bilişim uzmanı açığı olduğundan söz edilmektedir. Avrupa ve Japonya'da bir milyon bilişim uzmanına gerek duyulacağı tahmin edilmektedir. Bu kadar çok sayıda bilişim elemanı yetiştirince, bunları belli dar alanlarda uzmanlaştırmak ve düşük maliyetin verdiği avantajı kullanarak çok sayıda uzmanı kadroda tutarak yazılım siparişlerini ekonomik fiyatlarla ve en az onun kadar önemli bir faktör olan süratle üretmek ve müşteriye teslim etmek piyasada çok önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu bağlamda, İzmir üniversitelerinin yazılımcılık ve yazılım mühendisliğine daha fazla önem vermeleri gerektiği açıktır.

Bu bağlamda 2001 yılında İzmir’de kurularak eğitim vermeye başlayan İzmir Ekonomi Üniversitesi bir ilke adım atmış ve Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi bünyesinde kurmuş olduğu Bilgisayar ve Yazılım Bölümleriyle disiplinler arası bir eğitim felsefesi ortaya koymuştur. Özellikle Yazılım Mühendisliği Bölümünde bilgisayar, enformatik sistemleri mühendislikleriyle bilgisayar bilimlerinin uzmanlık, bilgi ve deneyimlerini bir potada birleştirerek ve matematik, ekonomi, işletme ve sosyal bilimlerin de katkısıyla mezunlarının sektörde aranan mühendisler olmasını sağlayacak bir eğitim programı oluşturmuştur. Mühendislik prensiplerinin en yüksek standartta yazılım tasarımı ve kurulmasında yetiştirdiği mühendislerin Üniversite ile Sanayi ve Ticaret işbirliğinde büyük katkısı bulunmaktadır. Ana ilkesinin güçlü teknik altyapısıyla takım çalışması, yönetim, iletişim ve yaratıcılığın uygulandığı bir üst yapıyı sanayi-ticaret işbirliğine sunmak olduğu görülmektedir. Kurulmuş olan

Page 377: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

Yazılım Geliştirme Takımları bu konuda hazır potansiyel olarak belirlenmektedir. Özellikle eğitim programının son yılında tamamıyla proje, tasarım ve yazılım mühendisliğinin ihtisas alanlarına yönelinmesi önemli bir güç olarak görülmelidir. Grafik kullanıcı ara birimlerin tasarım ve uygulamaları, çoklu işletim sistemlerinin kullanımı ve kullanım ortamlarının geliştirilmesi, uygulama gereksinimlerinin çözümlenmesinde ve uygulama ihtiyaçlarının karşılanmasında sistem mimarisi belirlenmesinde, mühendislik tasarım uygulamalarını hayata geçirecek programlara sahip olunması kısa dönem içinde İzmir Ekonomi Üniversitesi bünyesinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kapsamında özellikle Sanayi-Ticaret işbirliğine yönelik inkübatörlerin kurulmasını gerekli kılmaktadır. Zira stratejik planlama alanı içinde olduğu gibi Batı Anadolu’da benzer eğitimi uygulamalı olarak yürüten başkaca bir eğitim kurumu bulunmamaktadır.

Mikro Finansman Kuruluşları

Burada İZTO tarafından geçtiğimiz yıllardan bu yana üzerinde çalışılan Anadolu Menkul Kıymetler Borsasının finansman ihtiyaçlarına çare olabileceği düşünülen mikro finansman modeli üzerinde durulacaktır.

Bilindiği üzere, kamudan toplanan tasarrufların ve diğer kaynakların ekonominin ihtiyaçlarına uygun şekilde etkin olarak kullanımını amaçlayan bankacılık sistemi, mevcut kaynaklarını genel olarak teminata dayalı geleneksel kredilendirme yöntemleri ile kullandırmaktadır. Gelir seviyelerinin düşük olması itibarıyla, teminat olarak gösterecek varlığı olmayan ve bankaların potansiyel müşteri kitlesi dışında bırakılan grupları desteklemek amacıyla pek çok ülke sübvansiyon politikaları uygulamıştır. Ancak, 1980’lere gelindiğinde, sübvansiyonlu kredilerin gerçekten amacına ulaşıp ulaşmadığına yönelik eleştiriler ile sübvansiyonlu ve hedefe yönelik kredi programlarının kredi kayıplarına yol açması piyasa tabanlı çözümün bir parçası olarak mikro finansman yönteminin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Mikro finansman yalnızca kişilerin gelir düzeyini artırmak için kullanılan araçlardan biri olmayıp, aynı zamanda kredi ve tasarruf gibi finansal hizmetlere erişimi olmayan kişileri sisteme kazandırarak mali piyasaların derinleşmesine katkıda bulunan bir sistem olarak da görülmektedir. Mikro finansman hizmetleri yoluyla gelir seviyesinde kaydedilebilecek bir artışın, mevcut bankacılık sisteminden yararlanabileceklerin sayısında da artışa yol açabileceği dikkate alındığında, mikro finansman sisteminin bir bütün olarak ekonomiye katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

Mikro finansman Türkiye için yeni bir kavram olmayıp, değişik kurumsal yapılar altında uygulanagelmektedir. Düşük gelir gruplarına ve mikro girişimci sayılabilecek esnaf ve sanatkarlara Halk Bankası “ihtisas” ve “kooperatif” kredileri adı altında mikro finansman kapsamına girebilecek finansal hizmetleri sunmaktadır. Ziraat Bankası, düşük gelirli hanehalklarına ve düşük gelirli çiftçilere ulaşma konusunda potansiyele sahip bir diğer kurumdur. Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilen ikrazatçılar (borç veren kişi veya kuruluşlar) da formal hizmet sunucular arasında sayılabilirler. Ayrıca, esnaf ve sanatkar kooperatifleri, küçük çiftçi kooperatifleri, bazı

Page 378: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

meslek odalarının oluşturduğu yardımlaşma sandıkları gibi bir çok örgütlenme biçimi mevcuttur. Gelenekler, sıkı aile bağı ve dayanışması gibi sosyo-kültürel nedenlerden dolayı Türkiye’de arkadaşlar, aile bireyleri, komşular, sayısı konusunda bir tahmin yapmanın güç olduğu “tefeciler” gibi oldukça fazla sayıda informal mikro finansman sunucularının olduğunu belirtmekte fayda vardır.

Ancak, mevcut uygulamalar ile Bangladeş (Grameen Bank), Latin Amerika (ACCION), Endonezya (Bank Rakyat), Bolivya (PRODEM/BancoSol) gibi mikro finansman yaklaşımının yaygın olarak uygulandığı bazı bölgeler karşılaştırıldığında, Türkiye’deki mikro finansman faaliyetlerinin “sübvansiyon” kimliğini muhafaza ettiği, düşük gelirli kişilere sürekli gelir elde edebilecekleri bir istihdam alanı sağlamaktan çok mevcut durumdaki finansman ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik kamu politikasının bir parçası olma niteliğinin ağır bastığı gözlenmektedir.

Giderek küreselleşen bir finansal ortamda kalkınma ve büyüme arzusunda olan bir ülke olarak Türkiye’nin gelişmiş finansal piyasaların temel düzenleme ilkelerini takip etmesi gerekli hale gelmiştir. Ayrıca gelir dağılımındaki sorunlar dikkate alındığında, özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulama alanı bulan mikro finansman yönteminin öncelikle hukuki altyapısını oluşturarak bu alandaki oluşumlara yol açmak zorunda olduğu görünmektedir. Bu itibarla, ülkemizde geleneksel bankacılık faaliyetleri yanında, münhasıran mikro finansman hizmeti sunmak üzere oluşturulmuş mikro finansman kuruluşlarına da ihtiyaç bulunmaktadır.

Ancak, özellikle Anadolu Menkul Kıymetler Borsasının mikro finans kurumlarından etkin bir şekilde yararlanabilmesi için aşağıdaki hususların gözden geçirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.

• Mikro finans kuruluşlarına en az 5 trilyon TL ödenmiş sermaye şartı getirilmektedir. Bunun sonucu olarak da çok az sayıda mikro finans kurumu kurulacaktır. Oysa, bunların sayısı ne kadar fazla olursa alt gelir gruplarına o kadar fazla finansman sağlanacağı açıktır.

• Taslak, kurucular arası pay edinimleri konusunda da bir dizi kısıtlama getirmektedir. Taslağın 13. maddesi cezalarla doludur. Bu cezalar 2 ile 10 milyar arasında değişmektedir. Cezaların çokluğu esnekliği azaltmakta ve uygulamalardaki başarıyı düşürmektedir.

• Kredi aksaklığını gidermeye dönük olarak düşünülen bu kurumlar normal bankalar gibi Kurumlar Vergisine tâbi tutulmuşlardır. Bu kurumlara tüm vergi ve benzeri yüklerde özel kolaylıklar getirilmelidir.

• Bu kurumların banka oldukları varsayımından hareket etmekte ve mevduatı korumayı hedeflemektedir. Dolayısıyla da tasarı bir yığın kısıtlama ve yasaklarla doludur. Oysa, bu kurumların Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı modern para vakıfları şeklinde kurulmalarına da izin verilmelidir. Bu durumda söz konusu tüm kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır.

Page 379: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Yardımcı Kuruluşların Yardımlarını Etkinleştirme

İçine düştükleri sorunların çözümünde ve Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) geliştirme amacına dönük olarak Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), İhracatçı Geliştirme Etüt Merkezi (İGEME) ve Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) gibi kurumlar bulunmaktadır. Ancak İzmir’deki KOBİ’lerin % 95’ten fazlası bu kurumlardan herhangi bir yardım almadıklarını belirtmişlerdir. Burada KOBİ’ler ve yardımcı kuruluşlar arasında ciddi bir iletişim probleminin bulunduğu açıkça görülmektedir. KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu destek ve yardımlara ilişkin görevler, bu kurumların görev tanımlarında bulunmaktadır.

Bahsi edilen yardımcı kuruluşlar, ülkemizdeki özel sektör girişimlerinin sorunlarına çözüm getirebilecek, gerekli desteği sağlayabilecek görevlerle donatılmış durumdadır. O halde KOBİ’lerin çok düşük oranda yardımcı kuruluşlara başvurmasının oldukça ilginç nedenleri olmalıdır. Ancak, ilginç olmaktan öte, Türkiye gerçekleri, tüm nedenlerin kökeninde yatmaktadır. İşletmecilerin yarısından fazlasının lise ve daha altı eğitime sahip olması, % 40’tan fazlasının 40 yaş ve üzerinde olması, çok büyük bir çoğunluğun limited şirket olması gibi gerçeklerin ortaya koyduğu sorunlarını tespit edilememe veya gecikmesi, yardım alabileceğine inanmama, yardım almış örneklerin hemen hemen olmayışı, bürokrasiden çekinme ve kendi sorununu kendi çözme eğilimi gibi nedenlerden dolayı, yardımcı kuruluşlarla KOBİ’ler arasında ciddi bir iletişimsizlik söz konusudur. Konuya, yardımcı kuruluşlar açısından baktığımızda, atamalarda siyasetin etkisi, uzmanlığı yetersiz görevlilerin bulunması, hizmet ettiği kesimi iyi tanımaması, kendilerini tanıtma yetersizliği, işletmelerin ihtiyaçlarını belirleme ve anlama eksikliği gibi nedenler ön plana çıkmaktadır. Her iki yanlı olarak sorunların giderilebilmesi için, asıl görev yardımcı kuruluşlara düşmektedir. Buna göre, öncelikle kendilerini çok iyi bir şekilde tanıtmalıdırlar. Bu tanıtım periyodik olarak tekrar edilmeli ve işletmecilerin güveni kazanılmalıdır. Ayrıca KOBİ’lerin yapıları dikkatle izlenmeli ve sık sık güncelleştirilmelidir. Bunun yanında işletmecilerin ihtiyaçlarının çok dikkatli bir şekilde belirlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Sık sık değişen koşullarla birlikte bu ihtiyaçlar yenilenmelidir. Son olarak da verilen hizmetlerden yararlanma ve memnuniyet durumları izlenmeli ve buradan elde edilecek bulguları kullanarak hizmetler yeniden ele alınmalıdır.

Tüm bunların etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi, işletmelerle yardımcı kuruluşları bünyesinde bulunduracak bir bilgi ağının kurulmasına bağlıdır. Böylece hem iletişim sağlanacak, hem de işletmelerin kaynak kullanım etkinliği ve verimliliği izlenebilecektir.

Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Analizleri ve Gelişim Trendleri

Ülkemizde ilk uygulaması Bursa’da başlayan ve bunu takiben yaklaşık bütün il merkezlerinin organize sanayi bölgesi kurmak yarışına girmeleri, konunun ülke ekonomisi açısından ve ülke koşullarına uygun olarak organize sanayi bölgesinin tipini ortaya çıkarmayı zorunlu hale getirmiştir. Günümüze dek kurulmuş olan ve

Page 380: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

kurulma aşamasında bulunan organize sanayi bölgeleri ülkenin sanayileşmesinde önemli görevler üstlenebileceğini kanıtlamıştır. Kalkınma plan ve programlarında ve hükümet programlarında da organize sanayi bölgelerine büyük önem verilmiştir. Bu nedenle özellikle son yıllarda organize sanayi bölgesi tanımlamaları, sanayinin ihtisaslaşma içine girmesi ve bölgesel farklılıklardan ötürü tanımsal değişikliklerin ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu doğrultuda organize sanayi bölgeleri dışında;

1- Ülke ekonomisinin gelişmesinin ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı arttırmak, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye’de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişimini arttırmak amacıyla 19.01.2002 tarihinde Endüstri Bölgelerine yönelik 4737 sayılı kanun yürürlüğe girmiştir.

2- Türk sanayinin teknoloji seviyesini ve rekabet gücünü arttırmaya yönelik Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurulması 26.06.2001 gün ve 4691 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Bu kanunun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörleriyle işbirliği sağlanarak, Ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği arttırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamaktır. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin diğer bölgelerden temel farkı, kurulması için öngörülen bölgenin bulunduğu ilin sınırları içinde üniversite, yüksek teknoloji enstitüsü, AR-GE merkez veya enstitülerinden birinin bulunmasıdır. Yörede AR-GE ve sanayi potansiyelinin olması gerekliliği de aranmaktadır. Dolayısıyla yukarıdaki donatıları sağlayan İzmir şehir ve çevresi bu açıdan olumlu kaynaklara sahip bulunmaktadır.

3- Nitelikli Sanayi Bölgesi ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması Uygulama Yasası’nda ve bu anlaşmaya dayanarak İsrail ile Ürdün arasında yapılan anlaşmalarda tanımlandığı şekliyle; “ Belli oranlarda İsrail ve Ürdün girdisi içermek kaydıyla üretilen malların ABD pazarına gümrüksüz, vergisiz ve kotasız girebileceği, yerel otoriteler tarafından saptanan ve ABD tarafından belirlenen ve kabul edilen bölgedir”. Bu bölgelerde üretilecek ürünlerin ABD’de daha iyi pazara giriş koşulları sağlamak ve iki ülke arasındaki ticareti güçlendirmek amacıyla ülkemizde kurulması amaçlanmıştır. Konu aynı zamanda iki ülke dış işleri bakanları müsteşarları 2002 yılı şubat ayında eş başkanlıklarında gerçekleştirilen ekonomik ortaklık komitesinin önemli gündem başlığı olmuştur. Bu bölgeler yabancı yatırımcıyı teşvik edici bir içeriğe sahiptir. 2003 yılı içinde ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması adı altında Türkiye İsrail arasında da bir nitelikle sanayi bölgesi oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısı kongreye sunulmuştur.

Dünyanın en büyük pazarlarından biri olan ABD’ye mal satmanın avantajlarına karşın bu ülke de kendi avantajlarını koruma durumundadır. Kota ve yüksek vergi tarifesiyle bunu sağlamanın yanında, 1976 yılından bu yana gelişmiş ve gelişmekte

Page 381: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

olan ülkelere önceden belirlenmiş bir ürün listesi kapsamında “Genelleştirilmiş Preferans Sistemi” (GSP) uygulamaktadır. İşte Nitelikli Sanayi Bölgeleri’nde ABD ile gümrüksüz alışveriş yapılabilecek mallar GSP adı altında bir ürün listesi oluşturarak üretilmekte ve bu liste dışındaki mallar ABD tarafından alınmamaktadır. Ürünlerin çeşitliliği gelişmiş ülkelerde daha fazla olurken gelişmemiş ülkelerde ise daha az olmaktadır. Nitelikli Sanayi Bölgesi’nde pazarlanacak ürünün % 35’inin ülkenin kendi kaynaklarıyla yapılmış olması gereklidir. Ayrıca satılacak ürün hem GSP’ye tabi ürünler listesinde hem de GSP’den yararlanan bir ülke kaynaklı olacaktır. Buna bağlı olarak münferit kuruluşlar GSP ile ABD’ye son dönemlerde 437 milyon dolar tutarından fazla mal satmışlardır. 2003 yılı 1 Temmuzundaysa ABD Başkanı imzaladığı bir bildiriyle Türkiye’ye 130 milyon dolarlık ek GSP hakkı kazandırmıştır.

Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi

Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi, gıda sektöründe yatırım yapacak endüstrilerin ve ekolojik ürün sektöründe yatırım yapacakların bir araya toplandıkları üretimden ambalaja kadar lineer gelişmelerin amaçlandığı bir bölge olarak planlanan bu bölge yer seçimi yapılmış ancak prosedürler açısından henüz onaylanmamış durumdadır. 150 işyeri sayısına sahip olup 15.000 kişilik bir işgücü potansiyeli yaratacaktır. Ancak gıda sektörünün şu anda faal durumda bulunan Kemalpaşa ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinde de sanayi türleri olarak kabul edilmektedir. 301 işyeri sayısına sahip Kemalpaşa’nın % 56.4 doluluk oranında ve 350 işyeri sayısına sahip Tire’nin de % 4.5 doluluk oranında olduğu bilindiğinden Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesinin ekonomik konjöktürler dikkate alındığında kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesinin, rantabl bir yatırım olmadığı ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki Tire ve Bayındır arasının fiziksel mekandaki yakınlığı da bu aşamada Bayındır’a yapılacak bir organize sanayi bölgesi yatırımının uzun vadede gerçekleşmesinin olumlu olduğunun diğer bir kanıtıdır. Buna ek olarak Bayındır’da çiçek konusunda ihtisaslaşması planlanan Bayındır Çiçek Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Bayındır Çiçek Organize Sanayi Bölgesinde çiçek üretimi dışında herhangi bir faaliyetin yapılmasına izin verilmiyor olması ihtisas organize sanayi bölgelerinin bir örneğidir.

2005 yılında faaliyete geçmesi planlanan Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin de planlamaya alınmış olması Bayındır Organize Sanayi Bölgesinin gıda konusunda ihtisaslaşmış olduğu düşünülmesine rağmen yatırımı başka bir bölgeye kaydırdığı düşünülmektedir. Ayrıca Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi başta süt mamulleri olmak üzere gıda sektörünü de kapsamaktadır. Bayındır merkezi nüfus profilinde ilçe bazında 1980 ve 1990 yıllarında iki önemli düşüş gözlenmiştir. Doğrusal Nüfus Kestirim Modeline göre merkez ilçe nüfusu 1990 nüfus sayımındaki değere 2020 yılında eriştiği görülmektedir. Doğal artışa göre 2020 yılı projektif nüfusu yaklaşık 27-28 bin kişi olacağını göstermiştir. Bu durumda Bayındır nüfus kaybına uğramaktadır. Bu denli nüfus kaybına uğrayan bir ilçede yapılacak bir yatırımın yakınındaki Ödemiş ve Tire Organize Sanayi Bölgeleri düşünüldüğünde geri planda kalmaktadır.

Page 382: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

Kiraz Organize Sanayi Bölgesi

Kiraz Organize Sanayi Bölgesi, coğrafi açıdan bir çıkmaz sokak konumundaki yerleşmesi planlandığında 7.500 kişilik bir işgücü potansiyeline sahip olup 50 işyeri barındıracaktır. Yer seçiminin yapılıp halihazırda onay alamadığı ve 1999 yılında kuruluş etütlerinin yapıldığı 83 hektarlık bu alanda herhangi ağırlıklı bir sektör planlanmamıştır. Bugün Kiraz’da faaliyet gösteren tek bir sanayi kuruluşu bulunmaktadır. Ulaşım olanakları açısından sıkıntılı bir konumda bulunması bölgenin cazibe odağı olmasını yakın ve orta vadede zorlaştırmaktadır. Zira organize sanayi bölgesi kuruluş ve yer seçimi yöntemlerinin en önemlisi ulaşım olanaklarıdır. Hammaddenin işletmeye getirilme maliyeti düşük olsa bile mamulün işletmeden pazarlara taşınması Kiraz koşullarında içinde bulunduğumuz dönemde maliyetli görülmektedir. Kiraz Organize Sanayi Bölgesinde yer alacak işletmeler için bu iki ters yöndeki taşıma giderlerinin en az olduğu noktayı bulmak güçtür. İdeal bir Organize Sanayi Bölgesinin özelde bölgeye genelde ülkeye rahat erişim sağlayan ana ulaşım arterlerine en çok 2.5 kilometre uzakta olmak durumundadır. Ayrıca bölgeyi ana arterlere bağlayan köprü ve menfezlerin en az 20-25 ton taşır durumda olması bir ön koşul olarak gözükmektedir. Şu halde Kiraz’da kurulacak bir organize sanayi bölgesi için bu kriterlerin gerçekleşmesi bir ön koşul olarak gözükmektedir. Kaldı ki yörenin geri kalmışlığı düz ve vasıflı işçi bulabilme faktörünü de zorlamaktadır.

Kiraz’ın ilçe nüfusu 2020 yılında projektif değerlere göre 11.000-20.000 kişi arası görülmektedir. Bu yıla değin alabileceği tahmini göç 18 ile 314 kişi olarak hesaplanmıştır. 1950-1990 yılları arası dönemde nüfusu yaklaşık 3 katına çıkan Kiraz’da Organize Sanayi Bölgesi kurulmasına yönelik yatırım sonuçta arz talep dengesinde fazla bir taleple karşılaşamayacağı ve yapılacak teşviklerin ise özendiricilikten uzak kalacağı belirlenmiştir.

Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi

Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi de Kiraz Organize Sanayi Bölgesi gibi 50 işyeri ve 7.500 işgücü potansiyeline sahip düşünülmektedir. İzmir’e 120 km uzaktaki bu şehir yakınında kurulacak olan organize sanayi bölgesi 1.000.000 m2 toplam alana sahip olup sanayi parselleri toplamı 522.500 m2’dir. Ödemiş’in Kaymakçı Beldesi yakınlarında tesis edilecek alanın kamulaştırma ve proje çalışmaları devam etmektedir ve 1995 yılında kurulmuştur. Ağırlıklı sektörleri süt mamulleri, tarım makineleri, inşaat malzemeleridir. Tire Organize Sanayi Bölgesine yakınlığı dikkate alındığında ve benzer sektörleri içerdiği göz önüne alındığında kısa vadede yatırımları çekebileceği, organize sanayi bölgesi yapılacak altyapı yatırımları ile karşılaştırıldığında ekonomik görülmemektedir. Nüfus yoğunluğu açısından 116 kişi/km2’ye sahip ilçede patates, pamuk. tütün gibi endüstri bitkileri ile sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Fazla bir göç alma potansiyeline sahip olmayan Ödemiş’in 2020 yılında 1.600-5.000 kişi arası göç alacağı tahmin edilmiştir. Tire Organize Sanayi Bölgesinin dahi yatırımlarını tam bitirmemiş olması kısa vadede bölgenin faal duruma geçemeyeceğini göstermiştir. Kaymakçı yakınlarında yer alacak bölgenin toplumcu bir davranışla 6.000 civarında olan nüfusun barındığı yerleşmeye

Page 383: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

1/1000 ölçekli uygulama imar planında öngörülen nüfus 11.358 kişidir. Kaldı ki 2020 için doğrusal ve üstel nüfus kestirimleri Kaymakçı’nın 2020 yılında dahi bu sayıya erişemeyeceğini göstermiştir. Projeksiyonlarda en yüksek nüfus değeri 8.500 kişi dolaylarında belirlenmektedir. Ödemiş ilçesi nüfusu 1950-2000 yılları arasında nüfusunu ancak 2’ye katlamıştır. Buna karşın Ödemiş imar planında, Ödemiş için öngörülen nüfus 79.594 kişidir. 2020 yılında doğrusal kestirim modeline göre bu rakama yaklaşacağı tahmin edilmektir.

Organize sanayi bölgeleri planlanırken şehir planlaması ile birlikte ele alındığı takdirde toplumsal davranışları olumlu örgütlediği bilinmelidir. Özellikle organize sanayi bölgelerinin gerek yer seçiminde gerekse bölge içinde yapılacak yatırımlara paralel olarak yürütülmeyen iskan planlamaları özellikle belediye hizmetlerinin aksaması gibi problemleri ortaya çıkaracaktır. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin bu açıdan gerek yakınında yer aldığı Kaymakçı’nın ve gerekse merkez ilçenin planlamalarını bu doğrultuda yapmış olmaları olumlu görülürken aynı durum Kaymakçı yakınlarındaki Konaklı beldesinde de görülmüş 2020 yılı kestirimlerine göre ortalama 2.500 nüfusa sahip olacak beldenin uygulama imar planı 10.880 kişi üzerinden yapılmıştır. Ancak Konaklı için burada söylenecek en önemli konu beldenin 1985 yılından bu yana devamlı nüfus kaybı içinde olduğudur. Şu halde yukarıdaki nüfuslar dikkate alındığında Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin orta vadede devreye girmesi olumlu görülmekte olup 2005 yılı faaliyete geçiş tarihi için erken bir dönemdir.

Kınık Organize Sanayi Bölgesi

İzmir’in kuzey aksında yer alan 2 organize sanayi bölgesinden birisi olan Kınık Organize Sanayi Bölgesi faal durumda olup toplam alanı 810.000 m2, sanayi parsellerinin toplamı ise 472.344 m2’dir. Sanayi parsellerinin sayısı ise 60 dır. Halihazırda 1 sanayi tesisi faaliyette olup altyapı inşaatları % 15 ortaklık payına sahip belediye imkanları ile devam etmektedir. 1997 yılında kurulmuş olmasına rağmen imar planı sorunları hala devam etmektedir. Organize sanayi bölgesinde ağırlıklı 4 sektör tekstil, konfeksiyon, inşaat ve gıdadır. Kınık-Bergama yolu üzerinde Poyracık mevkiinde kurulmuş bölgenin kuruluş amacı tarım ve tarımsal üretim potansiyeline sahip ilçenin endüstriyel tarım ürünlerini kendi bünyesinde işlemesi ve yörenin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlamayı içermektedir. Nüfus artış potansiyellerine sahip olması Soma-Kırkağaç-Bergama bağlantı yolu üzerinde olması bölgenin ulaşım potansiyelinden ötürü cazip bir durumda olmasını belirlemektedir. Bu bağlamda 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanan Bergama Organize Sanayi Bölgesinin aynı aksiyel doğrultuda olması iki bölgeyi yarışır bir hale getirir. İşyeri sayıları olarak Kınık'taki 760 işyerine karşın Bergama 50 işyerine sahiptir ve her ikisi de 7.500’er kişilik işgücü potansiyeli yaratacaktır.

Bergama Organize Sanayi Bölgesi

Kamulaştırma ve proje çalışmaları süren Bergama Organize Sanayi Bölgesi 1997 yılında kurulmuş, toplam alanı 1.747.491 m2’dir. Sanayi parsellerinin toplamı 955.000 m2’dir. Bölgede yer alması düşünülen ağırlıklı beş sektör tekstil, çırçır,

Page 384: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

makine, maden, elektrik araç ve gereçleri imalatıdır. Dikkat edilecek olursa Kınık Organize Sanayi Bölgesi ile sektörel benzerliklere sahip Bergama Organize Sanayi Bölgesi parsel büyüklükleri ortalamada Kınık’tan daha büyüktür. Organize sanayi bölgelerinin seçimi ekonomik nedenlere dayandırılırken konumluk yerin seçilmesi söz konusu olduğu takdirde diğer bazı ekonomik nedenlerinde devreye girdiği görülmektedir. Bölgelerin finanse edilmesi ve kurulması yer seçimini etkileyecek faktörlere bakış açısını özellikle bölgesel açıdan büyük çapta değiştirmektedir. Bölgenin altyapı olanaklarının gerçeklemesi için planlanan bölgelerde organize edilen arazinin en çabuk şekilde satılarak paraya dönüştürülmesi önem taşıdığından gelişmiş veya hızla gelişen yörelerin tercih edileceğini göstermektedir.

Kamusal planlarda ise yer seçimlerine daha değişik açılardan bakılmaktadır. Sanayi Odaları, Belediyeler, İl Özel İdareleri gibi kurumlar tarafından planlanan organize sanayi bölgeleri için bazı faktörler olumsuz yönde planlamayı etkiliyor olsa bile bütünde olumsuz bir sonuç çıkmıyorsa bölge seçiminde başka alternatiflerin düşünülemeyeceği açıkça belirlenmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kınık’ta kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin potansiyel taşıyan bir alan olmamasına karşın yörede kurulmuş ilk organize sanayi bölgesi olması ulaşım olanaklarından yararlanması bölgesel olanakların ve gelecekteki potansiyellerin gerçekleşmesinde yörede tek olmasından ötürü bir cazibe odağı olması düşünülmüştür. Durum ayrıca gelişmekte zorlanan Kınık'ın, Bergama ve Soma arasında ezilmesini de önleyici bir öneme sahiptir.

Bölgenin ekonomik canlılığı bu şekilde bir bütünlük arz etmektedir. Kınık'ın belirli bir nüfus potansiyeline sahip olması aynı şekilde Poyracık ve Yayakent beldelerinin de bu artışı göstermeleri işgücü potansiyeli açısından Kınık Organize Sanayi Bölgesini cazip kılmaktadır. Buna karşın 2004 yılında faaliyete geçmesi tasarlanmış olan Bergama Organize Sanayi Bölgesi sanayileşmeden önce hizmet sektörüne ve özellikle turizme gelişmede bel bağlamış Bergama-Dikili aksına oturmuş olmasından ötürü bu aşamada spekülatif bir yatırım olarak görünmektedir. Genel ekonomik analizlerin ortaya koyduğu gelişme süresi organize sanayi bölgeleri için 15-20 yıl kabul edildiğine göre Kınık'la birlikte hareket edecek bir Bergama Organize Sanayi Bölgesinin temel yatırımlarını zorlayacaktır. Kaldı ki daha Kınık Organize Sanayi Bölgesi bile altyapı inşaatlarını tamamlayamamış olmasına rağmen, 1997 yılında kurulmuş Bergama Organize Sanayi Bölgesinin herhangi bir yatırım çabasında olmaması potansiyel düşüklüğünü göstermektedir. Bu nedenle altyapı yatırımları açısından uzun vadeye kaydırılması altyapı yatırımlarının Kınık Organize Sanayi Bölgesine kaydırılarak faal durumdaki bu bölgenin tam faal hale getirilip desteklenmesi gerekmelidir.

1997 yılında kurulmasına rağmen 6 yıl sonunda faaliyete geçen Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk oranının % 4,5 olması Kınık'ın belirli potansiyellerden yoksun olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Özellikle kuzey aksında İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Aliağa gibi mevkilerde çok sayıda boş sanayi parseli bulunmakta iken Kınık ve Bergama’ya birer organize sanayi bölgesi kurmak makro yaklaşımlar açısından olumlu bulunmamaktadır. Özellikle kuzey aksında yer alan sanayi parsellerinin ortalama % 50 spekülatif bir davranış içinde olmaları gerçek

Page 385: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

yatırımcıları zor durumlarda bırakmaktadır. Spekülatif ile gerçek yatırımcıyı ayırmak için orta vadede tesisini gerçekleştirme aşamasına gelmeyen yatırımcının, tapusuna konmuş şerh vasıtası ise parselinin organizasyona geri kazandırılması temenni edilmektedir.

Aliağa Organize Sanayi Bölgeleri (I, II,Kimya)

Bir sanayi beldesi olarak gelişme gösteren Aliağa karayolu, denizyolu ve demiryoluyla tüm ulaşım bağlantılarını kurmuş bir yerleşmedir. Beldenin de bu yönde göstermiş olduğu eğilimler de dikkate alındığında sanayinin bu merkezde yoğunlaşması ekonomik baza oturan bir yaklaşımdır. Rafineri ve Petkim gibi kurumların bu yörede bulunmaları Aliağa’da kimya üzerine ihtisaslaşmış bir bölgenin kurulmasını da teşvik etmektedir. Bu nedenle alanda kurulması için 1998 yılında etüt çalışmalarına başlanmış Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin 800.000 m2 büyüklükte ve ortalama 40 işyeriyle faaliyete geçmesi beklenmektedir. İşgücü potansiyeli ise 7.500 kişidir. Aliağa’da organize sanayi bölgesi bünyesindeki sanayi kuruluşları Petkim’den ayrı düşünülmelidir. Aşağıda açıklanacak Aliağa I ve Aliağa II Organize Sanayi Bölgeleri halihazırdaki Petkim, Gemi Söküm Tesisi, Gaz Dolum Tesisleri ve Haddehaneleri kapsamamaktadır.

Sayılan alanlar, plan dışı geliştikleri ve çevresel etkilerinin olumsuzluğu nedeniyle organize sanayi bölgesi dışı alanlarda kalmaktadır ve ilçe belediyesinin veya DPT’nin herhangi bir şekilde bu alanlara yönelik plan düşüncesi bulunmamaktadır. Bu yöre organize sanayi bölgesi kriterlerine ve kurallarına göre kontrol dışı olarak nitelendirilmektedir. Ancak, kontrolsüzlüğün bir çözüm olmadığı bilindiğinden haddehane ağırlıklı bu bölgenin özel statülü bir organize alan haline dönüştürülmesi gerekliliği kaçınılmaz bir durumdur. Kısa dönemde bu sorunun ele alınarak, Valilik, EBSO, İZTO ve Ticaret ve Sanayi, Çevre İl Müdürlükleri ve ilgili belediye tarafından müştereken planlanması gerekmektedir. Bu sorun çözülünceye dek söz konusu alanlardaki parsellere, ilgili belediye ve kurumlar tarafından onay verilmemesi (ÇED vb.) tavsiye edilmektedir. Aksi durumda ilerde telafisi güç zararların artışının önüne geçilmesi güçleşecektir.

Kimya sektöründeki yatırımların serbestçe yer seçmeleri kısıtlanmış olduğundan bunların bir araya toplanmasını da hedefleyen bölgenin yatırımının orta vadede çözülmesi olumlu bulunmaktadır.

Aliağa’nın sanayi potansiyeli yörede iki ayrı organize sanayi bölgesi kurulmasına sebep olmuştur. Bunlardan birincisi 1997, ikincisi ise 1998 yılında kurulması kararlaştırılmış alanlardır. 1997 yılında kuruluşa geçen alan 9.220.000 m2 olup sanayi parselleri toplamı 4.704.345 m2 olup 397 sanayi parseline sahiptir. Makine, imalat, tekstil, plastik, gıda, temizlik malzeme ve ürünleri başlıca ihtisas alanları olarak belirlenmiştir. 40.000 kişiye işgücü potansiyeli sağlayacak alanın her ne kadar 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanmış ise de bu süreyi aşacağı, altyapı tesislerinin tamamlanmasındaki gecikme sebebiyle beklenmektedir. Bununla beraber bölgenin kısa dönemde faaliyete geçecek olması İzmir için önemli bir değere sahip olacaktır. Çandarlı Limanının gündemde olması ve orta vadede inşaatına

Page 386: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

başlanabileceğinin tartışılması nedeniyle bölgenin cazip bir alan olduğu da belirmektedir. 1999 yılında etüt edilmeye başlanan Aliağa II Organize Sanayi Bölgesi ise birincinin göstermiş olduğu talep fazlalığından ortaya çıkmıştır. 4.000.000 m2’lik bir alana kurulacak olan bu bölgenin planlanan sanayi parseli 250 kadardır ve yöreye 25.000 kişilik bir işgücü potansiyeli sağlayacaktır. Halihazırda yer seçimi onaysızdır.

Aliağa’nın mevcut sanayi kuruluşlarına eklenecek Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgeleri toplamda 72.000 kişilik bir işgücü potansiyelini bölgeye sağlayacaktır. Ancak yörede yeterli altyapı tesisine sahip olunmaması, kısa vadede bu bölgelerin faaliyete geçmesini mümkün kılmayacaktır. Bu nedenle Aliağa II Organize Sanayi Bölgesinin uzun vadede gerçekleşmesi, buna karşın Aliağa I’in planlandığı üzere kısa vadede sorunlarını çözerek faaliyete geçmesi gerekmektedir. Sahip olduğu 397 parselin tüm olarak sahipli olmasına karşın aktif hale gelmesinin ortalama 10-15 yıl alacağı belirlendiğinden ortaya çıkaracağı 40.000 kişilik işgücü potansiyeli donatılarına aynı süreçte sahip olabilecektir.

1982 yılından önce Menemen’e bağlı bucaklardan birisi durumundayken 1982 yılında ilçe merkezi olmuş ve rafineri ile 1965 yılında kurulan Petkim tesislerinin burada yer alması diğer sanayileri buraya çekmiş, özel iskeleler ile de ulaşım sistemi geliştiğinden yöre hızla sanayileşmiştir. Bu doğrultuda 1975 yılında 5.727 olan nüfus, 1980’de 11.129, 1985’te 17.578 ve 1990 yılındaysa 25.450’ye erişmiştir. 1997 yılında 33.853 ve 2000 yılında ise 37.537 olmuştur. Bu tempoyla giden artış sonucunda Aliağa’nın nüfusu Üstel Büyüme Metoduna göre 2015 yılında 132.000 kişiye yaklaşacaktır. Doğrusal Büyüme Yöntemine göreyse 40.000 üzerinde olacaktır. Orta vadede Aliağa I ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin faaliyete geçmiş haliyle 32.500 olarak kabul edilen işgücü potansiyelinin % 50’sinin gerçekleşmesiyle ortaya çıkacak 16.000 kişilik işgücünün % 19’unun Aliağa ilçesinden karşılanabileceği hesaplandığından şehirsel donatıların bu doğrultuda planlanması gerekmektedir.

Halihazırda kullanıldığı şekliyle sabah ve akşam karayoluyla İzmir’den Aliağa’ya personel taşımanın önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Aliağa’nın şehirleşme seviyesinin arttırılması ve bağımsız bir konut politikası geliştirmesi gerekmektedir. Aliağa’nın mevcut revizyon imar planından hesaplanan kapasite nüfusun da 180.000 kişi değerine karşılık gelecek şekilde yapıldığı dikkate alınacak olursa şehir ölçeğinde yerleşme, sanayi ve onun getireceği nüfus potansiyeline uygun bir tarz içinde bulunmaktadır. Aliağa’nın kuzeyinde, özellikle Aliağa I Organize Sanayi Bölgesine yakın bulunan Yenişakran yerleşmesinin imar planı, beldenin nüfus potansiyelinin büyük bir kısmını ikincil konutlar oluşturmasına karşın 27.000 dolaylarında bir nüfusu hedeflemiştir. Bu nedenle orta vadede belde sanayi alanlarına hizmet eden bir nüfus tarafından daha yoğun kullanılma durumundadır.

Buna karşın Aliağa’nın güneyinde bulunan Helvacı Beldesi de Aliağa’nın sanayi gelişmesine altyapı oluşturmaya yönelik, 2015 yılında dahi 6.000 nüfusa ancak erişebileceği projekte edilmesine karşın 1968 yılında yaptırmış olduğu Nazım İmar

Page 387: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

Planında nüfusunu 44.856 olarak planlamıştır. Bu nedenlerden ötürü Aliağa’nın sanayileşmesi, yanında bulunan yerleşmelerin ve de kendisinin imarlı alanları dikkate alındığında kaçak yapılaşmalara mahal vermeyecek geniş bir alanın imarlı olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuçta Aliağa sanayinin oluşturacağı konut ve şehirsel altyapı sorunlarına göreceli de olsa hazır bir durumda bulunmaktadır.

Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi

İzmir’in kuzeyinde yer alan Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi, ÇED raporu tamamlandıktan sonra faaliyete geçecek şekilde planlanmış olup 1999 yılında kurulması karar altına alınmıştır. Toplam alanı 920.000 m2 olan bölgede 60 işyeri bulunmakta olup işgücü potansiyeli 10.000 kişidir. Plastik sanayini toplulaştırmayı hedefleyen bölgenin kısa dönemde faaliyete geçmesinin plastik sanayi olarak özellikle koku açısından olumsuzluklar taşıyan bir işkolunu birleştirerek sorunları tek elden çözmede olumlu yararları bulunmaktadır. Ancak seçilmiş olduğu alanın Menemen yerleşmesine yakınlığının taşıdığı olumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir. Menemen-Aliağa ve diğer ulusal demiryolu şebekelerine bağlı olunması yerleşmeyi cazip hale getirirken çevredeki çok sayıda kooperatif konutları, Atatürk Organize Sanayi Bölgesine olduğu kadar Plastik Organize Sanayi Bölgesi çalışanlarına da hizmet etme olanağı sağladığından genel yer seçimi olumlu görülmüş olup kısa vadede devreye girmesinin dağınık sanayinin toplanmasını sağlayacağından ön planda desteklenmesi gereken yatırımlar arasına girmiştir.

Torbalı Organize Sanayi Bölgesi (I, II)

İzmir çevresinde sanayinin gelişme gösterdiği bir diğer yöre olan Torbalı münferit sanayilerin verdiği bir ivmeyle 1996 yılında Ticaret Odası ve Torbalı Belediyesinin % 8’er ve İl Özel İdare Müdürlüğünün % 14 ve de EBSO’nun % 70 katılımlarıyla kurmuş olduğu Torbalı I Organize Sanayi Bölgesi hızlı bir gelişim gösterememiştir. Daha yer seçimi onay aşamasında olan kuruluşun 3.800.000 m2 alanında 80 işyeri yer alacak olup işgücü potansiyeli 10.000 kişi kadardır. Karma sanayilerin yer alması planlanmış olup daha ziyade ısıt-soğutma, klima, deri ve yan sanayi, konfeksiyon, ağaç mamulleri, ve muhtelif gıda sanayini içermektedir. Bu türler daha ziyade Torbalı çevresinde gelişim gösteren sanayi türleri olup bölgesel bir yapıya sahiptir. 2005 yılında faaliyete geçeceği planlanmış olan bölgenin halihazırdaki durumuyla bu yıla yetişmesi mümkün görülmemekte olup orta vadede faaliyete geçebileceği planlanmaktadır. Torbalı’nın son kriz döneminde uğradığı talep düşüklüğü de bunu kanıtlar durumda olup, hemen yakınında yer alan Pancar ve Tekeli Organize Bölgelerinin hızlı ivmesi bu alanın talebinde düşüklük yaratacak düzeydedir. Torbalı II olarak anılan ve Torbalı Ticaret Odası ile Pancar Belediyesinin % 8’er katılımıyla kurulan bu bölge 2000 yılında kurulmuş ve yer seçimi yapılarak onaylanmış durumdadır.

Bu nedenle Torbalı’daki yatırımların söz konusu alana kaydırılmasında yarar bulunmaktadır. Torbalı I ile aynı yıl, 2005 yılında faaliyete girmesi planlanan bu bölgenin yatırımlar açısından daha şanslı olduğu görülmektedir. Kısa vadede faaliyete

Page 388: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

geçmesiyle 1.300.000 m2 alanda 100 işyeri ve 10.000 işgücü potansiyeli kazanılacaktır. Hemen hemen Torbalı I ile aynı sanayi kolları burada da ağırlıklı sektörler olarak bulunmaktadır. Nüfus açısından oldukça düşük değerlere sahip Pancar beldesinin ihtiyacı olan işgücünün Torbalı ve İzmir’den geleceği düşünülmekle beraber 1990 yılları sonrasında Torbalı aksında görülen yoğun konut imalatları bu alanlarda oturan kişilerin komşu alanlardaki sanayi alanlarında çalışacağını da belirlemektedir. Bu nedenle Pancar ve Tekeli Organize Bölgeleri İzmir nüfus potansiyelini çekme açısından oldukça önemli iki ön koruma alanı olarak görev yapmaktadırlar.

Bu iki alanın faaliyete geçmesini takiben Torbalı I’in yatırım sırası daha net ortaya çıkacak olup, anılan bölgeler kısa vadede % 50 doluluk oranına eriştikleri durumda planlamaya alınabilecektir. Aksi takdirde uzun vadede planlanması da uygun bir ekonomik profil vermektedir.

Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesi

İzmir Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesi olarak anılan Mermer (İhtisas) Organize Sanayi Bölgesinin henüz yer seçimi yapılmamış ancak bu doğrultuda gelen talepler dahilinde 1999 yılında EBSO tarafından kurulmuştur. Bir süre yer seçimine karar verilirken çevre ilişkileri değerlendirmeye alınan bu sanayi kolunun çevreyi kirletme olasılığına karşı önlem alınması ve bu doğrultuda bir yer seçilmesi gerekliliği bulunmaktadır. Bu konuda yer seçiminde en uygun yerlerin İzmir güney aksına ve Torbalı-Belevi kesiminde olması uygun bulunmaktadır. Gerek mermer ocaklarına yakınlığı ve gerekse ulaşım kolaylıkları ve gerekse bu konuda uzmanlaşmış bir meslek okulunun Torbalı’da bulunması yöreyi yer seçiminde ön plana getirmektedir. Tabiatıyla bu tercihte Torbalı’nın konut sektöründeki gelişmişlik düzeyinin de önemli bir rolü bulunmaktadır.

Mermer Organize Sanayi Bölgesinin ortalama 50 işyerine sahip olması planlanmalıdır. Bu sayı da ortalama olarak 7.500 işgücü potansiyeli demektir. İzmir içinde ve çevrede yer alan mermer atölyelerinin toplanması açısından da olumlu olan bu girişimin kısa vadede gerçekleşmesinde çevre koruma koşulları ve ekolojik açıdan da yarar bulunmaktadır. Ayrıca ihtisaslaşmış olunması ile sanayilerin bir arada olunmasının koşulları birleştirilmeli ve bu alanın ivedilikle yer seçimi yapılarak faaliyete geçmesi gerekli bulunmaktadır. Mermer sektöründe tek bir firmanın etkinliğini çoğa çıkarmaya yönelik yer seçimi ile bir bölgenin etkinliğini çoğa çıkaran çözümler tabiatıyla farklı sonuçlar vereceklerdir. Tek firmanın yer seçimi gerekli altyapı dönüşümü sağlamaktan uzaktır. Dolayısıyla sanayileşme politikasında da bölgesel yer seçimi ve bir arada olunmasının ortaya çıkardığı lokalizasyon ekonomileri “localisation economies” önemli bir araçtır.

Güney Aks Gelişim Trendleri

Organize Sanayi Bölgelerinin ilerleyen aşamalarda yeni uydu şehirler de ortaya çıkardığı bilindiğinden güney aksta Torbalı yöresinde münferit sanayilerin ortaya çıkardığı şehirleşme ile bu olasılık da ortadan kalkmıştır. Ancak plansız konut

Page 389: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

politikaları içinde hareket edildiğinden ötürü kuzey aksta olduğunun benzeri Torbalı çevresinde de yaşanmakta ve bu alanda yapılmış konutlar arz fazlalığından veya talebin üzerinde inşa edilmelerinden spekülatif bir değere dahi ulaşamadan değerleri altında el değiştirmektedirler. Organize bölgelerin tesisi ile bu alanlara gelecek işgücü potansiyeli sayesinde bu konut alanlarında da bir ivme kazanılacaktır. Dolayısıyla da kaynaklardan tasarruf sağlanacaktır.

Ege Bölgesi Sanayi Odası ortaklığında kurulmuş ve faal durumda olan Tire ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgelerinden, Kemalpaşa, organize olmayan ve bir kısmı ruhsata bile bağlı olmadan yapılaşmış ve sonuçta kendiliğinden ortaya çıkmış bir sanayi tesisleri alanını birleştirmek ve organize etmek amacıyla 1990 yılında kurulmuş olup tevsiine yönelik proje çalışmaları devam etmektedir. 301 sanayi parseli oluşmuş olup bunun 2003 yaz ayları itibarıyla 170 adedinin üzerinde bina bulunmaktadır. Organize olmadan her türlü sanayi tesisinin yer alabildiği bir alan olduğu için bu bölge her tür sanayi kullanımına açıktır. Buna karşın Tire Organize Sanayi Bölgesinde tekstil, gıda, zeytinyağı, inşaat ve makine sanayi belli başlı sektörler olarak ön plana çıkmaktadırlar ve daha ziyade yöresel tarım ürünlerinin sanayine yöneliktir.

Tire Organize Sanayi Bölgesinin teşvik kapsamına alınarak hızlandırılması gerekmektedir. 2.796.094 m2’lik bir alana sahip bölgede halen 16 tesisin bulunması bölgesel ekonomi için yarar getiricilikten uzak bulunmaktadır. Bu nedenle altyapı tesisleri açısından hala çalışmaların devam ettiği bölgenin bu tesislerini tamamlaması için ivme verilmeli ve bu aşamada Ödemiş ve Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgelerinin faaliyete geçiş vadelerinin geri atılmasında yarar bulunmaktadır. Bu aşamada aksi durumda arz fazlalığının doğuracağı spekülatif davranışlar gerçek ihtiyaç sahibini zor duruma düşürecektir.

Diğer taraftan münferit yatırım için seçilen arazinin satın alınması aylarca süren bir seri bürokratik işleme tabi olmaktadır. Organize sanayi bölgelerinin bu aşamaları ortadan kaldırıyor olması yatırımların daha kısa zamanda gerçekleşmesine imkan tanımaktadır. Buna satılık veya kiralık fabrika binalarının yapılmasının eklenmesi üretime geçiş sürelerinde kısaltmalar yaratacağı için yatırımcıları cezp edici bir öğe olarak kullanılmalıdır.

Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri

Teknolojiyi geliştirmeye yönelik Seferihisar Teknopark Organize Sanayi Bölgesi adıyla 2000 yılında etüt safhasının başlatıldığı ve yaklaşık 5.000.000 m2 düşünülen bölge için sonuçta İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü alanı içinde yer seçilmiştir. Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kısa ve orta dönemde gerçekleşme imkanlarına kavuşturulmalıdır. Ancak Yüksek Teknoloji Enstitüsü daha kendi iç örgütlenme sorunlarını çözememiş ve maddi zorluklar içinde bulunmaktadır. Halbuki Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi’nin kurulması için öngörülen alanda üniversite veya Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunması ve yörede yeterli AR-GE ve sanayi potansiyelinin bulunması şart olarak aranırken, Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin seçimi yapılmış yerinde bu tür imkanların bulunduğu söylenemez. Bu nedenle

Page 390: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

bölgenin yeri orta ve uzun vadede rantabl bir alanda seçilmiş durumda değildir.

İzmir’in gelecek yıllar dikkate alındığında sanayi ve teknoloji alanında gelişme göstermeyecek ve yatırım çekemeyecek tek bölgesi olarak planlanan Çeşme-Karaburun yol kavşağında yer alan bu bölgenin uzun dönemde gelişmesi hedeflenebilmektedir. Kaldı ki bu bölgenin çekim unsuru olan Yüksek Teknoloji Enstitüsünün yerinin seçiminde de radikal hatalar yapılmış olup, ekonomik açıdan yatırımların pek çoğu gereksiz arazi düzenlemelerine ve ulaşım harcamalarına yöneltilmiştir. Bu durum da eğitime, araştırma ve geliştirmeye gitmesi gereken yatırımların sair harcamalara kaymasına sebep olmuştur. Sonuçta Enstitü gelişimini öngörülen süreden daha uzun bir zaman dilimi içinde tamamlayacaktır.

Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin ikinci maddesinde yer alan “…Bölgenin yer seçiminde….bölgelerin kurulması için Bakanlık bütçesine konulan ödeneğin….”tabiri şayet İleri Teknoloji Enstitüsü arazisi içindeki alanın düşük bir ücretle tahsisi sağlanmış ise, bunun uzun vadeyi hedefleyen bir yatırım olduğu açıkça belirmektedir. Aynı durum Enstitü arazisinin seçiminde de olmuş ve düşük bedel mevcut alanın seçilmesinin en büyük nedeni olmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda oluşum sürecinde imalat safhasına geçindiğinde bunun daha fazlası gereksiz altyapı yatırımlarına gitmiştir. Halbuki kuzey aksının seçilmesi durumunda, sanayinin de gelişim gösterdiği bölgelere yakınlık içinde teknolojiyle daha sıkı ilişkilere, daha rahat koşullarda girilmesine sebep olunacaktı. Bu durumda Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi de uzun vade içinde gelişim gösterebilecek bir bölge durumuna gitmektedir. Bu nedenle yer seçimi irdelenmesine gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Bölge kendi ivmesiyle gelişim gösterecek bir durumda olduğundan mutlak surette bir üniversite kurumuna fiziki yakınlık içinde olma zorunda değildir.

Nitelikli Sanayi Bölgeleri

Nitelikli Sanayi Bölgelerinin kurulması konusundaysa uygulama yasasına dayanılarak Ülkemizde kurulacak olanlarda ABD Temsilciler Meclisince kabul edilen yasa tasarısına göre üretilmeyecek ürünler arasında başta tekstil ve konfeksiyon ürünleri gelmektedir. Bunu takiben ayakkabı, el çantası, bavul, iş eldiveni, deri giyim eşyaları gelmektedir. Ayrıca ABD Başkanının ithalata duyarlı olarak belirleyeceği diğer ürünlerin de yer alması, Nitelikli Sanayi Bölgelerinden beklenen faydanın sağlanamayacağını ortaya koymaktadır. Yapılan görüşmelerde bu bölgelerde demir-çelik ürünlerinin de üretilmeyecek olmasının ihtimal dahilinde olması bölgelerin cazibesini ortadan kaldırmaktadır.

Özellikle tekstil ürünlerine ABD tarafından kendi pazarlarına girişin kontrol edilmesi ve sınırlandırılması ve bu nedenle yüksek gümrük tarifeleri koyması ve de kota uygulaması tekstil sektörünün bölgelerde yer almasını mümkün kılmamaktadır. 1985 yılındaki ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması ve Uygulama Yasası kapsamında İsrail’den ABD'ye ihraç edilecek ürünlerde en az % 35 İsrail

Page 391: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

katkısı şartı bulunmaktadır. Bu kapsama 1996 yılında Batı Şeria ve Gazze şeridi de dahil edilmiş, daha sonra Ürdün de anlaşma kapsamına alınmıştır. Halihazırda bu ülkelerdeki bölgelerde konfeksiyon ve deri mamulleri üretilmekte olup Ürdün ile ABD Serbest Ticaret Anlaşması tam olarak 2008 yılında yürürlüğe girecektir. Buna rağmen Ürdün dahi bu anlaşmaya uzun vadeli bakmamakta olup, konu ağırlıklı olarak ABD pazarının ihtiyaçlarının teminine yönelik planlanmıştır. İsrail ve Ürdün’de tekstil ve deri konfeksiyon ürünlerinin üretilmekte olması Türkiye’yi bu kapsam dışına itmektedir. Sonuçta kısa ve orta vadede bu tür bölgelerin herhangi bir OSB veya Serbest Bölge içinde yer almasını bölgenin siyasi konjonktürü de dikkate alındığında yapılabilir bulunmadığı söylenebilir.

Tekeli Organize Ticaret ve İmalat Bölgesi

İzmir Ticaret Odası tarafından Tekeli beldesinde kurulan ve faaliyete geçen Şehirsel Çalışma Alanı, Organize Bölge statüsüne geçmiş bulunmaktadır. Bu bölgenin kuruluşunda hedeflenen küçük ve orta ölçekli imalat sektörüne de bu tür bölgelerde yer verilmesinin sağlanmasını amaçlayan küçük parsel üretimi başarılı olmuş ve sonuçta planlanmış 1.000 m2 ve 2.500 m2’lik parsellere küçük üreticilerin de organize bir çatı altında toplanmasını sağlamıştır. Aynı durumda Seyrek beldesinde de planlanmış bir arazi parçası bulunmakta (950.000 m2) ve sektörel olarak küçük ve orta üretime hizmeti amaçlamıştır. Bu tür alanların organize sanayi bölgelerini destekleyen yan sanayilerin yer almasına imkan tanıttıkları için olumlu görülmektedir. Kısa vadede bu alanların destek görmesi, kuzey aksta Atatürk Organize Sanayi Bölgesine hizmet veren yan kuruluşların ve Çiğli-Menemen aksında yer alan düzensiz imalathaneleri toplamaları için desteklenmesi gerekmektedir.

Serbest Bölgeler

İzmir’de iki serbest bölge vardır. Bunlar Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) ve Menemen Serbest Bölgesidir (İDESBAŞ). Türkiye'de halen faaliyet gösteren 20 serbest bölgeden biri olan ESBAŞ ticaret hacmi bakımından Mersin'den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu serbest bölgede, 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge ticaret hacmin ortalama % 16.1’lik kısmını gerçekleştirmiştir. İDESBAŞ’ta ise, ağırlıklı olarak deri firmaları bulunmaktaysa da bölge tüm sektörlere açık konumdadır. 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge ticaret hacmin ortalama % 2.5’lik kısmını gerçekleştirmiştir. Bu iki bölgenin ticaret hacmindeki gelişmeler aşağıdaki tablodan izlenebilir.

Page 392: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

Tablo 10.1 İzmir Serbest Bölgelerinin Ticaret Hacmi ve Türkiye Payları (1000 $)

Serbest Bölge 1998 1999 2000 2001 2002 ESBAŞ 1.446.380 1.188.896 1.662.598 1.291.910 1.828.870 Türkiye Payı 18,7 15,1 14,7 15,5 16,5 İDESBAŞ 178.578 180.678 240.262 251.479 277.385 Türkiye Payı 2,3 2,3 2,1 3,0 2,5 İzmir Toplam 1.624.958 1.369.574 1.902.860 1.543.389 2.106.255 Türkiye Payı 21,1 17,4 16,8 18,5 19,0 Türkiye 7.717.764 7.886.562 11.300.593 8.331.246 11.102.596

İDESBAŞ

Kuzey aksı olarak kabul edeceğimiz İzmir’in bu kesiminde enerji sorununun bulunmaması da sanayiler için çekici bir unsur olmaktadır. Doğal gazın da bu yöreye erişmesiyle Organize Bölgelere talep daha da artmaktadır. Bu nedenle kuzey aksında münferit sanayi tesisi kurulmasına bundan böyle izin verilmemesi gerekmektedir. Özellikle Çiğli-Menemen arasında gelişme gösteren münferit sanayi alanlarının belirli bir düzene getirilerek organize edilmesi gerekmektedir. Demiryolu ile karayolu arasında kalan bu tesisler kendi başlarına bir yayılım göstermekte ve gelecek için gerek ekonomik ve gerekse ekolojik problem alanlarını ortaya çıkaracaklardır. Bir süre önce Kemalpaşa’nın yaşadığı sorunların benzerlerinin yörede yakında ortaya çıkacağının sinyalleri alınmaktadır. Serbest bırakılması halinde tarım alanlarının da kaybedileceğinin endişesi taşınmalıdır. Bu nedenle Seyrek beldesi sınırları içinde İDESBAŞ adı altında faaliyet gösteren Serbest Bölgenin bitişiğinde planlanmış olan bir şehirsel çalışma alanının da bir an önce faaliyete geçmesi gerekmektedir. Bu alanın bir Özel Organize Sanayi Bölgesi statüsüne getirilerek Çiğli-Menemen arasında ortaya çıkan düzensizliği tutucu, kontrol edici bir sübap olarak kısa dönemde devreye sokulmasında yarar bulunmaktadır. Bu bölge aynı zamanda Gediz Havzasının korunması ve bu alandan İzmir’e olan göçü önleyici bir vasfa da sahip bulunmaktadır.

Liberal ekonomilerin geçerli olduğu ülkelerde yatırımlar özel sektör tarafından yapıldığı takdirde sanayin dağılımı ancak özendirme koşullarının varlığı ile etkin olabilir. Bu hususlar da iki grup altında toplanabilir. Birincisi; parasal özendirme unsurlarıdır ki, kredi, vergi indirimi gibi unsurlar görülür, diğeriyse; parasal olmayanlardır ki buna da altyapı yatırımları girmektedir. Organize sanayi bölgeleri genel olarak ikincisine girmekle birlikte diğer tür özendirme unsurları da özellikle İzmir’den uzaklaştıkça ve gelişmesini tamamlayamamış ilçelerde uygulanmaktadır. Örneğin Seyrek Beldesi sınırları içinde bu amaçlara yönelik 1.950.000 m2 tutarında bir yer ayrılmış olup, İzmir Ticaret Odasının Tekeli Beldesinde başlattığı çalışma benzeri bir planlamaya tabi olmuştur. Bu tür alanların potansiyel taşıyan yörelerde seçilmiş olması kısa ve orta vadeli perspektifler içinde değerlendirilmesinin olumluluklarını taşımaktadır. Özellikle İzmir’e yönelik göç veren yerleşmelerin

Page 393: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

bulunduğu yörelerde bu tür çalışma alanlarının planlanması İzmir’e olası ve de olan nüfus akımını engelleyici bulunmaktadır.

ESBAŞ

1989 yılında kurulan ve 1990 yılında Gaziemir’de faaliyete geçen Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) 2.200.000 metrekarelik alan üzerine kurulmuştur. Bölgenin kuruluşunda % 98 Amerikan EAC İnternational firmasının hissesi bulunmaktadır. Diğer hisseler ise Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası ve İl Özel İdaresine ait olup, bir özel sektör kuruluşudur. ESBAŞ yap-işlet-devret modeline göre tüm altyapı ve üstyapı tesislerini inşa edip, bölgeyi yönetmektedir. Konum yeri olarak lojistik dağıtım noktalarına yakın olması, ulusal ve uluslar arası pazarlara kolayca erişmesini sağlamaktadır.

ESBAŞ halihazırda altyapısı hazır 1.021.152 metrekare alana sahiptir. Bu sayı doluluk kapasitesinin 2003 yılı sonu itibariyle % 46 oranında kalacağını göstermektedir. Gelişme alanı 700.000 metrekare ile % 32 pay sahibidir. Buna ek % 13 üst yapısı tamamlanmış, % 2 tasarım halinde alan bulunmaktadır. Bu durum kısa ve orta vadede bölgenin gelişim rezerv alanlarına sahip olduğunu göstermektedir. Kriz dönemlerinden etkilenmesi özellikle son 10 yılda gelişim trendini ağır bir tempoya getirmiş olduğundan mevcut alanları uzun vadede de yeterli olabilecektir. Dolayısıyla ESBAŞ’ın gelişim için yeni arazi satın almasına gerek bulunmamaktadır.

ESBAŞ Türkiye’deki serbest bölgeler arasında en çok yabancı sermaye çeken bölge konumunda olup, 2002 yılı sonu itibariyle 9.000 kişiyi istihdam etmektedir. Hizmete girişinden bugüne kadar toplam 9 milyar dolar ticaret hacmi gerçekleştirilmiş ve 2002 yılı sonu ticaret hacmi 1.828.870.000 dolara erişmiştir. 2003 yılı ilk 2 ay ticaret hacmi ise 335.500.000 dolardır. Bölgede 2002 yılı sonu itibariyle 330 firma faaliyet göstermekte, bunun 271 yerli, 59’u yabancıdır. 1999 yılı krizi bölgenin ticaret hacmini olumsuz etkilerken firma sayısını 381’den 372’ye düşürmüştür. Bu düşüş ilerleyen yıllarda da devam etmiştir.

Ege Serbest Bölgesi faaliyete geçtiği yılın ertesinden 2003 yılı ilk iki ay dahil olmak üzere toplam ticaret hacmi 11.571.500.000 dolardır. Bu gidişat içinde 2012 yılı için gelişim projeksiyonu itibarıyla istihdam edilen insan sayısının 25.000’e erişmesi hedeflenmektedir. 2012 yılına kadar 500 firma ve yıllık 5 milyar dolar ticaret hacmine ulaşması öngörülmektedir.

Özel girişim sonucu oluşan bölge, ülkenin genel sorunu olarak görülen özel sektör girişimine verilen desteğin azlığını son yıllarda hissetmeye başlamıştır. Verilen krediler ve bölge için ayrılan ödenek özellikle son kriz döneminde kısıtlı tutulmuştur.

Bölgede ithalat ve ihracat yapan firmalara altyapısı hazırlanmış arsalar ve hazır modüler fabrika binaları ve depo alanları da kiralanmaktadır. Kiracı kullanımlarda faaliyet ruhsatı süresi 10 yıl olup üretim faaliyetinde bulunulursa bu süre 15 yıla çıkmaktadır. Yatırımcı kullanıcılar için 20 yıllık süre üretim faaliyetinde

Page 394: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

bulunulduğu takdirde 30 yıl olmaktadır. Serbest bölgedeki firmalar kurumlar vergisi ödememekte çalışanlar gelir vergisinden muaf olmaktadır. Gümrüksüz alanda süresiz stok tutulmakta olup yurtdışından getirilen mal ve teçhizat için gümrük vergisinin ödenmemesi bir avantajdır. Faaliyet gösteren firmaların karlarının serbestçe transfer etmeleri, düşük faizli işletme ve yatırım kredileri kullanmaları ve alım ve satımlarda döviz kullanılması zorunluluğu işletme sermayelerini enflasyon karşısında korumaktadır.

Son yıllarda serbest bölgelerden vergi alınmasına yönelik söylemlerin artmasına karşın serbest bölgelere vergi getirilmeyeceği sözünün verilmesi bu bölgelerde yatırımcının önünü açmıştır. 2002 yılı sonu itibariyle, 1995 yılından beri 5 milyar dolarlı sermayenin yurtdışına kaçtığı Hazine Müsteşarlığı tarafından beyan edilmiştir. Vergi muafiyetinin açıklanması üzerine 2002 yılında ve 2003 yılında sermaye kaçışları durma noktasına gelmiştir.

2002 yılına oranla 2003 yılının ilk üç ayında % 20 artış olması bölgenin olumlu bir gelişim temposu yakaladığını göstermektedir. BOTAŞ’ın İzmir bölgesinde yapacağı hatlardan ESBAŞ’a basınç düşürme istasyonu ile bağlantı sağlaması 2005 yılına kadar hedeflenmiş olduğundan gerçekleşmesi bölgenin cazibesini artıracaktır.

TEDAŞ’ın ESBAŞ’a bölge sınırında sattığı elektrik enerjisinin tarifesinin İzmir içinde uygulanan tarifeden daha düşük olması gerekmektedir. Zira elektrik burada bir ihraç ürünü durumundadır. Ayrıca durum bölge üretimini teşvik edecektir. İşletici ya da kullanıcılar tarafından ticarete konu edilmeyen eşya, araç-gereç ve atıkların serbest bölgeden çıkarılması sırasında Gümrük Mevzuatı hükümlerine tabi bulunması büyük sıkıntılar yaratmıştır.

İhraç noktalarına olan göreceli yakınlığı bölgeyi cazip kılmasına rağmen Alsancak Limanı ve Adnan Menderes Hava Limanında ESBAŞ’ın cep bölgeleri tesisi gerekmektedir. Bu bölgeler 1988-89 yıllarında Ege Serbest Bölgesi Yönetmeliği ve Kurucu İşletici Sözleşmesinde yer almasına karşın gerçekleşememiştir. Halbuki bölgenin sağlıklı çalışması için cep bölgeleri önem taşımaktadır. Sorunun tam manada çözülememiş olması mal transferlerinde gecikmelere yol açmaktadır. Bu tür cep bölgelerinin ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca yurtdışı ilişkilerde gümrük muameleri kaldırılmalıdır.

Genel Değerlendirme

İzmir çevresinde yer alması Sanayi Odası tarafından planlanmış ve üçü faal, on beş organize sanayi bölgesine ek olarak Ticaret Odası tarafından faaliyete geçirilmiş olan Bayındır Çiçek ve Tekeli Organize Bölgeleri ve de Buca’da yer alan tekstil konusunda ihtisaslaşmış özel Organize Sanayi Bölgesi dışında yakın, orta ve uzun vade içinde konu değerlendirildiğinde henüz yer seçimi onaysız Kiraz ve Bayındır Organize Sanayi Bölgelerinin yer seçimlerinin yeniden irdelenmesinde yarar bulunmakta olup, bu iki bölgenin uzun vadede gerçekleşme olanağına da sahip bulunmaları nedeniyle, Tire’nin doğusunda sanayi potansiyeli yüksek

Page 395: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

tarım ürünlerinin üretiminin yer aldığı Gökçen yöresinin değerlendirilmeye alınmasında yarar bulunmaktadır. Özellikle tarımsal değeri bulunmayan toprakların yer aldığı kesimlerde gerçekleştirilecek bu bölgenin söz konusu iki bölgenin potansiyellerini birleştirmesi açısından daha uyumlu bir alanda yer almasının rantabilite açısından olumlu olduğu görülmektedir.

İzmir il hudutları içinde faaliyette olan iki adet Serbest Bölgesi bulunmaktadır. Bunlardan ilki 220 hektar “Ege Serbest Bölgesi” bir diğeri ise 176 hektar olan Menemen Serbest Bölgesidir. Ege Serbest Bölgesi verilmiş 633 işletme ruhsatına karşın, sadece 348 aktif üyesi bulunmaktadır. Gelecekteki talebe göre 70 hektarlık bir gelişme alanı bulunmaktadır. 6.000 kişinin istihdam edildiği Ege Serbest Bölgesinde ağırlıklı olarak tekstil, makine, elektrik-elektronik ve kimya sektörleri yer alırken, üretimin yanı sıra, alım-satım, kiralama, finansal kiralama, açık-kapalı alan depolama, montaj-demontaj, ofis hizmetleri, bakım-onarım, bankacılık ve sigorta faaliyetleri sürdürülmektedir. Teknoloji merkezi, uzay kampı, sosyal tesisler, altyapı hizmetleri, güvenlik ve sağlık hizmetleri ve kolay ulaşımı (havayolu, demiryolu ve karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır) ile Ege Bölgesinin en cazip yatırım alanlarından bir tanesidir.

Diğer bir Serbest Bölge Olan Menemen Serbest Bölgesi ise tüm sektörlere açık olup, kurulduğunda Deri Organize Sanayi Bölgesi olarak kurulan bölge, 1997 yılında Deri Serbest Bölge, 1998 yılında ise her sektöre hizmet veren bir Serbest Bölge olmuştur. Toplam 189 parseli olan bölgede 116 firma bulunmaktadır. Altyapısı hazır ve merkezi arıtma tesisi olan bölge üretim, ticaret, açık-kapalı depo alanları, ekipman ve ofis temini gibi faaliyetler söz konusu olmaktadır.

Bu değerlendirmeler ışığında sanayi alanlarının kurulması ve geliştirilmesi değerlendirildiğinde mevcut organize sanayi bölgesi alanlarına ek alanların değerlendirme kapsamına alınmasında yarar bulunmamaktadır. Değerlendirmeler sanayi tesislerinin fiiliyatta kurulmasıyla, bunlara uygun parsellerin sunulması arasında geniş bir açık olduğunu belirlemektedir. Durumun bu perspektif içinde devam etmesinin gelişim trendleri açısından hiçbir yararı bulunmamakta olup ilerleyen yıllarda organize sanayi bölgelerinin içinde yer alacak parsellerin sanayi yapılarıyla dolması yerine olayda spekülatif yaklaşımların daha baskın olacağı belirmektedir. Bu durum da orta vadede sanayinin gelişimini ve yatırım politikalarını olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle organize sanayi bölgesi stratejileri açısından yeni bölge önerilmemesi ve yatırımların zamana daha planlı yayılması gerekmektedir. Zira yapılan değerlendirmelerde, 2004 yılında faaliyete geçiş tarihi itibarıyla 510 sanayi parseli üç bölgede hazırlanmış olacaktır. 2005 yılı itibariyle de 230 parsel buna eklenecektir. Buna Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinden oluşan 100 parsel de eklenince toplamda 2005 yılı itibarıyla 850 parsel organize sanayi bölgeleri içinde sunulacaktır. Halbuki 2003 yılı ortası itibarıyla Kınık’ta 60 parselin biri, Tire’de 350 parselin 16’sı (altı tesis inşa halindedir) ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinde ise 301 parselin 170’inin dolu olduğu görüldüğünde yeni bölgelerin kısa ve orta dönemde tesisinin ekonomik olmadığı belirlenmektedir. Buna karşın kısa dönemde Kemalpaşa’da gerçekleştirildiği üzere, Pınarbaşı yöresinde de İzmir Nazım İmar Planında yer aldığı ve de Uygulama İmar

Page 396: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

Planları yapılmış olan sanayi alanlarını organize biçime dönüştürülmesinin gelişim açısından daha önemli bir yararı bulunmaktadır.

Tablo 10.2 Faal, Proje ve Etüt Aşamasındaki Organize Sanayi Bölgeleri

Kaynak: EBSO

İsmi Kuruluş

Yılı Faaliyete Geçiş Yılı

Toplam Alan (ha)

Sanayi Parselleri Alanı (ha)

Sanayi Parsel Sayısı

İşgücü Potansiyeli

Kemalpaşa OSB 1990 Faal 410 354 301 35.000 Tire OSB 1993 Faal 410 280 240 20.000 Ödemiş OSB 1995 2005 100 52.5 50 7.500 Torbalı I. OSB 1996 2005 260 10.000 Torbalı II. OSB 2000 380 15.000 Bergama OSB 1997 2004 175 95,5 51 7.500 Kınık OSB 1997 Faal 81 47 60 7.500 Aliağa I OSB 1997 2004 922 470 397 40.000 Aliağa II OSB 1999(etüt) 400 25.000 Aliağa Kimya OSB 1998(etüt) 79 7.500 Menemen Plastik OSB 1999 2004 92 10.000 Kiraz OSB 1999(etüt) 83 7.500 Bayındır Gıda OSB 2000(etüt) 215 15.000 Teknoloji Geliştirme Bölgesi 2000(etüt) 500 25.000 Merkez Mermer OSB 1999(etüt) 7.500 Buca Adatepe Tekstil OB 1998 Faal 35 25.000 Çiğli Atatürk OSB 1976 Faal 700 400 495 25.000 Tekeli Ticaret ve İmalat OB 1999 2002 100,4 319 20.000 Çiçek OB Faal

Page 397: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

Tablo 10.3 Organize Sanayi Bölgelerinde, Ortaklar, Ağırlıklı Sektörler, Gelinmiş Olan Aşama, Doluluk Oranı ve Gelişme Trendleri ve Stratejik Plan Hedefleri

İsmi Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama Dolu. Oranı

Gelişim Trendleri ve Hedefler

Kemalpaşa OSB EBSO,İl Özel İdare Müd. Kimya,gıda,makine, kağıt, yapı elemanları Proje çalışmaları devam ediyor 56 % Tevsi çalışma. kısa vadede. tamamlanması

Tire OSB EBSO,İl Özel İdare Müd., Tire Bld. Tekstil,gıda,zeytinyağı, inş. ve makine san. Altyapı inşaatı devam ediyor. 4 % Altyapı yatırımlarının

hızlandırılması

Ödemiş OSB EBSO,İl Özel İdare Müd. Ödemiş Tic. Odası, Kaymakçı Bld.

Süt mamulleri,tarım makinesi, İnşaat malzemesi

Kamulaştırma ve proje çalışmaları sürüyor Tire OSB’nin doluluk oranının

artmasına takiben

Torbalı I. OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Torbalı Tic.Odası, Torbalı Bld.

Isıtma-soğutma klima, deri ve yan san., Konfeksiyon,ağaç mamul, muhtelif yiyecek Yer seçimi onay safhasında

Torbalı II OSB’nin gelişmesini takiben 10-15 yıl

Torbalı II. OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Tor balı Tic.Odası, Pancar Bld.

Isıtma-soğutma, mobilya, makine, plastik ve çeşitli imalat Yer seçimi yapıldı ve onaylandı Faaliyete geçiş kısa vadede

Bergama OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Bergama Tic.Odası Tekstil, çırçır, makine, maden, elektrik Kamulaştırma ve proje

çalışmaları sürüyor Kınık OSB nin doluluk oranında artmasına takiben

Kınık OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Kınık Bld. Tekstil,konfeksiyon,inşaat, gıda, merdiven Altyapı inşaatı devam ediyor. 2 % Altyapı yatırımlarının

hızlandırılması

Aliağa I OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Aliağa Tic. Odası

Makine imalat,tekstil,plastik, gıda, temizlik ürünleri

Kamulaştırma ve proje çalışmaları tamamlandı Altyapı yatırımlarına kısa

vadede başlama

Aliağa II OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Aliağa Tic. Odası Yer seçimi yapıldı,onaylanmadı Faaliyete geçiş uzun vadede

Aliağa Kimya OSBEBSO, İl Özel İdare Müd., Aliağa Tic. Odası, Aliağa Bld.

Kimya Yer seçimi incelemesi devam ediyor

Yer seçiminin orta vadede tamamlanması Aliağa I veya II OSB içinde yer Menemen Plastik

OSB EBSO, İl Özel İdare Müd. Menemen Tic.Odası, Menemen Bld.

Plastik Yer seçimi yapıldı, ÇED aşamasında Kısa vadede altyapı

yatırımlarına başlama

Kiraz OSB EBSO, İl Özel İdare Müd., Kiraz Bld. Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı Uzun vadede. gerçekleşmesi

veya vazgeçilmesi Bayındır Gıda OSB

EBSO, İl Özel İdare Md., Bayındır Bld. . Gıda Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı

ÇED raporu hazırlanacak Uzun vadede gerçekleşmeli.

Teknoloji Geliştirme Bölgesi EBSO Yer seçimi yapıldı Orta vadede gerçekleşmeli

Merkez Mermer OSB EBSO, İZTO ve diğer Mermer Yer seçimi yapılmadı Yer seçiminin kısa vadede

tamamlanması

Buca Adatepe Tekstil OB

Ege Giyim San. Yapı Koop. Tekstil-konfeksiyon Yatırımlara destek verilmesi

Page 398: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

Çiğli Atatürk OSB Tekstil,gıda,elektrik-elektronik makine, oto yan sanayi

Alt yapı çalışmaları devam ediyor. Yatırımlara destek verilmesi

Tekeli Ticaret ve İmalat OB İZTO İnşaat,gıda,ağaç işleri, metal, tekstil Alt yapı çalışma. devam ediyor. Kısa vadede yatırımların

tamamlanması

Çiçek OB İZTO Sera,çiçek Yer seçimi devam ediyor. Kısa vadede yatırımların tamamlanması

Tablo 10.4 Planlama Dışı Bölgeler

İsim Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama Dolu. Oranı

Gelişim Trendleri ve Hedefler

Endüstri Bölgeleri

Orta vadede gerçekleşmesi

Nitelikli Sanayi Bölgeleri

Hukuksal sorunların çözülmesinden sonra

Tablo 10.5 Kısa Dönemde Projelendirme Kapsamına Alınması Gerekli Bölgeler

Çiğli-Menemen Mevcut sanayilerin organize olması

Pınarbaşı Mevcut sanayilerin organize olması

Gökçen Kiraz, Bayındır OSB’lerine alternatif

Seyrek Ticaret İmalat Bölgesi

Kuzey Aksı Gelişimini dengeleyici bölge

Page 399: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

10.1.2 Ticaret

Ticaret günümüzde sadece yerel kurumların kontrol ve yönetiminde olan bir ekonomik faaliyet değildir. Uluslararası piyasalara Türkiye’nin entegrasyonu sürecinde bir yandan uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurallar, diğer yandan da kurallarla düzenlenmemiş olsa da ticari faaliyetlerin hacmi, niteliği, maliyeti ve karşılaştığı uygulamalar üzerinde etkili olmaktadır. Uluslararası ticarette geçerli olan bu kurallar ve eğilimler, ülkelerin dış ve iç ticaretleri üzerinde etkili olmaktadır. Küreselleşme süreci, bir ölçüde dış ticaret ile iç ticaret arasındaki farkın ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, ticaret sektörüne yönelik bir strateji düzenlenirken, uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurum ve kuralların getirdiği düzenlemelerin ve eğilimlerin dikkate alınması gerekir. Bu çerçevede ticaret stratejisinin güven, yenilik ve çevre gibi üç önemli boyut üzerinde inşa edilmesi gerektiği ileri sürülebilir.

Ticari faaliyetler her ne kadar bir boşlukta gerçekleşmiyor, yasalar ve yönetmeliklerle çevrelenmiş bir düzlemde gerçekleşiyor olsa da, güven ekonomik faaliyetler olduğu gibi, ticari faaliyetler üzerinde de büyük öneme sahiptir. Güven, bireyler ve kurumlar arasındaki ilişkilerde canlılığı oluşturan taahhütlerini yerine getirme, içtenlik, dürüstlük ve erdemi kapsayan “bilinçli tutarlılık” olarak tanımlanabilir. Bireylerle ticari işletmeler arasındaki, ticari işletmelerin kendi aralarındaki ve nihayet bireyler ve ticari işletmeler ile devlet arasındaki güvenin oluşumunda açıklık, iletişim ve istikrar olmak üzere üç ilke ön plana çıkmaktadır.

Açıklık; spekülasyonların ortaya çıkmasını engelleyecek, iletişim; ticari işletmelerin faaliyetleri ve amaçları hakkında bireylerin ve toplumun bilgilenmesini, aynı zamanda toplumun ihtiyaçlarının da firmalar tarafından bilinmesini, dolayısıyla ticari işletmeler ve toplum arasında çıkar birliği olduğunun anlaşılmasını sağlayacak, istikrar ise; ticari kurumların faaliyetlerindeki sürekliliği ve belirsizliğin ortadan kalkmasını sağlayacaktır.

Ticaret sektöründe uygulanacak stratejinin bir diğer ayağını ise, yenilik boyutu oluşturmalıdır. Ticaret sektörü, üretim ile talep arasındaki aracılık faaliyetini gerçekleştirirken, kullandığı araçları gerek teknolojideki, gerekse toplumsal yaşamdaki gelişmeler ölçüsünde yenilemelidir. Teknolojik ve toplumsal gelişmeler bir yandan ticaretin gerçekleştiği mekansal boyutu yeniden şekillendirmekte, bir yandan da ticareti mekan boyutundan koparıp ağ (network) düzleminde gerçekleştirilen, sanal araçların hakim olduğu bir boyuta taşımaktadır. Teknolojideki değişmeler dikkate alınmayacak, küçümsenebilecek bir olay değildir. Teknolojik dönüşüm, toplumsal dönüşüme de yol açarak beğenileri, tüketim alışkanlıklarını, tasarruf ve yatırım alışkanlıklarını değiştirir.

Ticaret şehri kavramı günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Ticari turizm dışında kalan faaliyetler, bir anlamda mekan üstü bir piyasa olan iletişim ağları üzerinden gerçekleştirilmektedir ki, buna e-ticaret ismi verilmektedir. E-ticaretin yaygınlaşması ticaret mekanlarını bir ölçüde anlamsızlaştırmaktadır. Diğer taraftan, insanlar artık vazgeçemeyeceklerini düşündükleri, kendilerinin tamamlayıcı bir parçası olan cep

Page 400: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

telefonu, otomobil, bilgisayar, televizyon v.b. araçlarla birlikte yaşamaktadır. Bu araçlar, insanların iletişim ağına girmesini, dolayısıyla, e-ticaret boyutunda bireylere ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi, tüketimin mekan boyutunu da etkilemektedir. E-ticaret ile, ticari faaliyetlerde en önemli unsur etkili bir dağıtım ağına sahip olmaktır. Ayrıca, küçük ve büyük şirketler arasındaki farklar sanal ortamda azalmış, piyasa giriş engelleri kalkmış, dolayısıyla yoğun bir rekabet yaşanmaya başlamıştır. Ticaretin mekan boyutunun değişmesi ile, büyük alışveriş merkezlerinin şehir dışına çıkarılması sürecinin kendiliğinden geliştiğine, dolayısıyla konu ile ilgili Türkiye’de çıkarılacak yasanın, tahmin edilenin aksine, küçük esnaf üzerinde olumlu etkilerde bulunamayacağına da değinmek gerekir. Ölçek ekonomilerinden sağlanan avantajlar günümüzde tahmin edilenden de fazladır. Dolayısıyla küçük işletmelerin, eğer uzmanlık bilgisine sahip oldukları ürünü üretmiyorlarsa, büyük işletmeler ile rekabet etmeleri mümkün görünmemektedir. O halde, yasal düzenlemeler ile küçük esnafı korumak yerine, güven unsurunu dikkate alarak, küçük esnafın bir araya gelmesi, böylece hukuki olarak küçük ama ekonomik olarak büyük işletmelerin kurulması sağlanmalıdır.

Ticari stratejinin bir diğer ayağını da çevre boyutu oluşturmalıdır. Artık iktisadi analizlerde de ihmal edilmesi mümkün olmayan bir boyuta ulaşan çevre konusu, ticari işletmelerin rekabet sürecinde karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi haline gelmiştir. Üretim aşamasında olduğu gibi, ticari faaliyetlerde de kullanılan girdilerin ve araçların çevre kirliliği üzerindeki etkisi ticari faaliyetlerin hacmini ve maliyetlerini etkiler boyuta gelmiştir. İstihdam edilen işçilerin sosyal güvenlik imkanlarına sahip olup olmamasından, çocuk işçi çalıştırılmasına (sosyal çevre), ulaşımda kullanılan araçların ve limanların faaliyetleri ile biyolojik çevreyi tehdit edip etmemesine kadar bir çok olgu dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede, ticareti yapılan malların ulaşımı için kullanılacak limanların (İzmir’deki Kuzey Ege Limanı gibi) biyolojik çevreyi tehdit ettiğine ilişkin bulguların ve hatta şüphelerin var olması halinde (ki, ÇED raporunun alınamaması bunun bir göstergesi olabilir), özellikle uluslararası ticarette gelişen yeni eğilimler dolayısıyla büyük engellerle karşılaşmak söz konusu olabilecektir.

İzmir Ticari Sermayesinin Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının Alansal Dağılımı1

İzmir Büyükşehir Bütünü özel anlamda; il sınırları içi ve yakın çevresi genel anlamda; Ege Bölgesi ve hatta Ulusal ölçekte ticari değere sahip bir merkezdir. Bu nedenle ticari sermayenin geniş bir şehirsel alana yayılmış olması doğaldır. Bu yayılma zaman zaman organize bir durumda sanayi siteleri tarzında bütünsellik göstermekte ve çoğu kez de şehir içine tekil bir şekilde dağılım trendi sergilemektedir. Bazı durumlarda da organize olmadan bir bütünlük içinde yayılmaktadırlar. Küçük sanayi siteleri organize duruma Karabağlar Yeşillik Caddesi yol boyu da organize olmayan bütünlüğe örnek teşkil etmektedir.

1 Saygın İkiz, Sektörel Yapısı ve Mekansal Dağılımı Temelinde İzmir Sermayesi..., İzmir, Temmuz 2003, YL Tez

Page 401: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

Geçmiş yıllardan bugüne yapılan aşağıdaki analiz, ileriye yönelik değerlendirmeleri, mekanda ve sermaye bazında ele almaktadır. Bu değerlendirme, diğer deyimi ile yer seçimleri, İzmir’in stratejik gelişim kararlarına bağlılık gösterirken, özellikle geçmiş on yıl içindeki ekonomik krizlerden en çok etkilenen sektörleri de vermektedir. Şu halde bu analizde en hassas sektörler açıklanırken, bunlar sermaye bazında da ele alınarak dayanıklılık ve güçlülük durumları verilmektedir.

Sonuçta İzmir Büyükşehir Bütününün stratejik olarak sektörel bazda ticari sermayesinin bir topografyası çıkmakta ve stratejiler belirlenmektedir. Topografyanın da İzmir’in kendi alt strateji alanları bazında incelenmesi sektörel dağılımın mekansal boyutunu net olarak belirlemektedir.

Bu araştırmanın veri tabanı İzmir Ticaret Odası üye kayıtlarından oluşmaktır. Bu verilerin değerlendirilmesi ile İzmir Büyükşehir Bütünü içindeki ekonomik yapı analizinin yapılması ve alansal dağılımı net olarak okunmaktadır. Kapsam, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş 73.158 adet firmanın özelliklerinin belirli kriterler temelinde irdelenmesi ile oluşturulmuştur.

İzmir Ticaret Odasının geniş veri tabanı sorgusu üzerine temellendirilerek oluşturulmuş çalışmanın, belirli başlıklar altında değerlendirilmesiyle aşağıdaki dağılımlar ve yaklaşımlar elde edilmiştir.

İzmir Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Sektörel Dağılımı

İzmir Ticaret Odası tarafından faaliyet kollarına göre belirlenmiş meslek grupları, 17 sektörel grup altında irdelenmiş ve aşağıdaki grafikte Büyükşehir bütünü içindeki firmaların sektörel dağılımı verilmiştir. Söz konusu grafik sektörel ağırlığı belirlenme açısından önem arz etmektedir.

Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan firmaların % 20’si (14.433 adet), inşaat sektörü kapsamında faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Bu oran inşaat sektörünün İzmir genelinde öne çıkmakta olduğunun bir göstergesidir. Geçmiş yıllar itibarıyla yapılan incelemeler sonucu inşaat sektörünün 1960-1970 yılları arasında, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmalar bazında ilk sıraya yükseldiği de tespit edilmiştir. İzmir’de inşaat sektörünün diğer sektörlere oranla açık farkla birinci sırada olması; nüfus potansiyeli açısından Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’in, ivmesi yüksek bir göçle karşı karşıya kalması dolayısıyla hızlı şehirleşme olgusuna ve bu bağlamda ortaya çıkan konut talebine bağlı olarak açıklanabilir. Ayrıca, oluşturulmaya çalışılan yeni sermaye birikim süreçleri açısından şehirsel alanlar üzerinde oluşan yoğun değeri kullanma amacının ulusal iktisadi politikalarla da desteklenmiş olması ve inşaat sektörünün üretken sermayedeki krizlerin telafisine olanak sağlayacak bir çeşitliliğe sahip olması da diğer etken unsurlardır.

Page 402: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

Şekil 10.1 İzmir Büyükşehir Bütünü İçinde Kurulan Firmaların Sektörel Dağılımı

İnşaat sektörünü aldığı % 13’lük pay ile (9.294 adet) gıda ve tarım ürünleri grubu izlemektedir. İzmir’in, hinterlandında bulunan büyük tarımsal potansiyel nedeniyle, gıda ve tarım ürünleri sektörünün gelişimine olanak tanıyacak ortama sahip olduğu bilinmektedir. Nüfus potansiyeli açısından güçlü yapısı ve geniş iç pazar potansiyeli de gıda sektörünün İzmir’de gelişmiş olmasında önemli bir unsurdur.

Bu iki grubu İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 10’unu (7.076 adet) kapsamında barındıran tekstil ve konfeksiyon grubu izlemektedir. İzmir, tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli bir yere sahip olmasına rağmen Bursa, Denizli, Gaziantep gibi şehirlerin gerisinde kalmıştır. İzmir sermayesi 1980 sonrası tekstil ve konfeksiyon sektöründe, bu illerin ihracat bağlamlı yakaladığı çıkışı yakalayamamıştır. Sektör İzmir ekonomisine önemli bir faaliyet kolu olarak varlığını sürdürmesine karşın, sayılan illere kıyasla daha çok iç pazara dönük ticari faaliyetlerini ön plana çıkarmaktadır.

Bu sektörleri yukarıdaki grafikten de izlenebildiği gibi, aldığı % 8’lik pay ile otomotiv-akaryakıt grubu, % 6’lık pay ile mali aracı kuruluşlar grubu ve dayanıklı-lüks tüketim malları grubu, % 5’lik pay ile metal ve madencilik grubu, medya basım yayın ve kırtasiye grubu ve teknoloji grubu, % 4’lük pay ile sağlık grubu, turizm grubu ve taşıma-depolama grubu, % 3’lük pay ile deri-ayakkabı grubu ve ağaç işleri grubu izlemektedir.

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇİNDE KURULAN FİRMALARIN SEKTÖREL DAĞILIMI

2207

4416

2394 1594 762

9294

14433

1651

7076

4544 3429 3576

5631

3089 2706 3314 3042

0

2000

4000

6000

8000

10000

12000

14000

16000

Kimya

ve P

lastik

Gru

bu

Konfek

siyon

ve T

eksti

l Gru

bu

Metal v

e Mad

encil

ik Gru

bu

Tekn

oloji

Grubu

Turiz

m G

rubuSektör

Topl

am A

det

Page 403: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

Tablo 10.6 Geçmiş Yıllar İtibarıyla İzmir Büyükşehir Bütünü İçerisinde Yer Seçen Sermayenin Sektörel Dağılımı

Sektörler -1944 1945 -49

1950 -59

1960 -69

1970 -79

1980 -89

1990 -2002

Ağaç İşleri Grubu 4 4 22 66 161 382 1.568

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 3 2 48 90 320 881 3.072

Deri ve Ayakkabı Grubu 2 29 68 141 455 1.699 Diğer 'Başka Yerde Sınıflandırılamayan Gruplar'

5 4 45 52 108 342 1.038

Eğitim Hizmetleri Grubu 1 4 15 82 660

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 37 36 154 296 635 1856 6.280

İnşaat Grubu 4 12 60 245 1.359 3.402 9.351

Kimya ve Plastik Grubu 8 16 75 285 1.267

Konfeksiyon ve Tekstil Grubu 14 12 79 152 464 1.283 5.072

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 22 11 76 121 438 722 3.154

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 5 3 46 79 161 600 2.535

Metal ve Madencilik Grubu 4 2 42 79 223 737 2.489

Otomativ ve Akaryakıt Grubu 6 5 57 103 498 1.242 3.720

Sağlık Malzemeleri ve Hizmetleri Gr. 5 3 26 44 139 393 2.479

Taşıma ve Depolama Grubu 7 1 21 41 159 475 2.002

Teknoloji Grubu 1 11 34 100 468 2.700

Turizm Grubu 3 14 50 143 459 2.373

Toplam 119 98 739 1.540 5.139 14.064 54.459

İzmir genelinde 1960’lara kadar gıda ve tarım ürünleri grubu, firmaların sektörel dağılımında ilk sırada yer alırken, 1960’ların ikinci yarısından itibaren inşaat grubu kapsamında kurulan firmaların, gıda ve tarım ürünleri kapsamında kurulan firmaların önüne geçtikleri ve 1970-80 yılları arasından itibaren de ilk sırayı aldıkları görülmektedir. Gıda ve tarım ürünleri sektörü, Ege Bölgesinin geniş tarım potansiyeline ve İzmir’in nüfus potansiyeli bağlamlı iç pazar olanaklarına dayalı olarak, gelişimini bütün dönemlerde sürdürmesine karşın, hızlı şehirleşme ve diğer sektörleri harekete geçirici yapısı dolayısıyla inşaat sektörünün gerisinde kalmıştır. Ancak 1970-80 yılları arasında inşaat sektörü kapsamında kurulan firmaların toplamı, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmaların toplamının 2.14 katı iken, 1980-90 yılları arasında 1.83’e, 1990-2002 yılları arasında ise 1.49’e kadar düştüğü tespit edilmiştir. Bu durum genel olarak inşaat sektörünün gerileme trendi içerisine girdiğini göstermektedir

Konfeksiyon ve tekstil grubunda kurulan firmalar, 1960-1969 yılları arasında İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmaların % 10’nunu oluştururken, bu oran 1970-79 yılları arasında % 9’a düşmüştür. Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata yönelik büyüme stratejisi tercihi içerisinde öncelikli gelişim gösteren bu sektör, İzmir genelinde kurulan firma bazında değerlendirildiğinde öne çıkmamıştır. Nitekim 1980-1989 arasında sektörde kurulan firmaların genel içerisinde aldığı pay % 9’da kalırken, 1990-2002 yılları arasında ancak % 10’a çıkmıştır.

Page 404: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

Dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunu kapsamında kurulan firmalar her dönemde İzmir genelinde kurulan toplam firma sayısının % 6’sını oluşturmuşlardır. Sektörün iç piyasaya yönelik faaliyet göstermesinin bu oluşumda payı büyüktür. 1990’ların başında piyasaya giren yabancı markaların artması ve yaşanan kısa dönemli refah artışı paralelinde sektör önemli bir artış ivmesi yakalamasına karşın 1990’ların ikinci yarısının ekonomik istikrarsızlık ortamında bu durum İzmir genelinde tersine dönmüştür.

Otomotiv sektöründe İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısı diğer tüm sektörlerde olduğu gibi 1980 sonrası artış göstermiştir. Ancak sektörün kapsamında kurulan firmaların sayısal toplamı İzmir genelinde kurulan tüm firmaların sayısal toplamı ile kıyaslandığında 1980 sonrası sektörde oransal bir artış olmadığı ortaya çıkmaktadır. 1970-1979 yılları arasında sektör kapsamında kurulan firmaların toplamının İzmir geneli içerisinde aldığı pay % 10 iken, bu pay 1980-89 yılları arasında % 9’a, 1990-2002 yılları arasında ise % 7’ye düşmüştür.

Deri ve ayakkabıcılık grubu, geçmiş dönemler kapsamında kurulan firma sayıları açısından değerlendirildiğinde, 1960-1969 yılları arasında İzmir geneli içerisinde aldığı % 4,4’lük pay ile kendi içinde en üst seviyeye ulaştığı saptanmıştır. Yıllara göre kurulan firma sayılarına bakarak yapılan değerlendirmede ise, deri ve ayakkabıcılık grubunda kurulan firma sayısının yıllar itibarıyla sık aralıklarla azalma ve yükselme gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum grubun dış pazar bağlantılarının ve iç piyasa talebinin yıllara göre değişebilen, istikrarsız bir yapıda olduğunun göstergesidir. 1970-1979 yılları sektör kapsamında kurulan firma sayısının toplamı İzmir geneli içerisinde kurulan tüm firmalar bazında % 2.74’e kadar düşmüş ancak bu pay 1980’ler ile birlikte ihracat amaçlı kurulan firmaların da etkisi ile % 3,2’e ulaşmıştır. 1990-2002 yılları arasında sektörün genel içerisinde aldığı pay 3.3 olarak tespit edilmiştir.

Medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında kurulan firma sayısında 1970’lerin ikinci yarısından 1980’lerin sonuna kadar artış ivmesi görüldüğü, 1990’ların başıyla birlikte bu ivmenin ikiye katlandığı, ancak 1994 krizinin etkilerine bağlanan istikrasız ortam sonucu 1995 sonrası kurulan firma sayısının düşme trendine girdiği görülmektedir. Grubun 1970-79 yılları arasında İzmir genelinde kurulan tüm firmalar temelinde aldığı % 3,13’lük pay, 1980-89 yılları arasında % 4,27’ye, 1990-2002 yılları arasında 4,93’e yükselmiştir.

Dönemler itibarıyla mali aracı kuruluşlar grubu diğer gruplarla kıyaslandığında 1923-1944 döneminde Cumhuriyet’in mali piyasalardaki yeni yapılanmasının getirisi ile diğer tüm gruplar içerisinde aldığı % 18’lik pay dolayısıyla gıda ve tarım ürünleri grubunun ardından ikinci sırayı almıştır. II. Dünya Savaşı sonrası 1945-1949 yılları arasında oran % 11, 1950-1959 arasında % 10, 1960-1969 yılları arası % 8 ve 1970-1979 yılları arası % 9 olarak gerçekleşmiştir. Grubun tüm içerisinde aldığı en düşük oranlar ise % 5 ile 1980-1989 ve % 6’lık oran ile 1990-2002 yılları arasındaki dönemler olarak görülmektedir. Mali aracı kuruluşlar grubu içerisinde ele alınan sigortacılık alt grubu kapsamında kurulan firmaların sayısının ise özellikle 1980 sonrası yüksek bir ivme ile artmış olduğu gözlenmiştir. Sigortacılık sektöründeki artış ivmesinde, 1980 sonrası uygulanan yeni liberal politikaların kitlelerin güvence gereksinimlerini karşılamalarında öne çıkarttığı alternatif oluşumun etkisinin de olduğu söylenebilir. Bankalardan ve borsa-döviz işlemi yapan

Page 405: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

kuruluşlardan oluşan para işlemleri ile ilgili kuruluşlar grubunda kurulan firma sayısının yıllara göre göstermiş olduğu aşırı dalgalanmalar da finans piyasasındaki istikrarsız ortamın yansıması olarak görülmektedir.

Metal ve madencilik grubu kapsamında, belirlenmiş zaman kesitleri içerisinde kurulmuş olan firmaların İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmalar arasında almış olduğu pay 1960’lı yıllardan itibaren 1970’lerde gösterdiği düşüş dışında yakın oranlarda seyretmiştir.

Kimya ve plastik grubu kapsamında kurulan firma sayısının 1970’li yılların ikinci yarısından sonra belirgin şekilde artmaya başladığı görülmektedir. Bu artış sektörün genel içerisinde geçmiş on yıllık periyotlar zarfında aldığı % 1’lik payın 1980-89 ve 1990-2002 yılları arasındaki dönemde % 2’ye çıkmasını sağlamıştır.

Teknoloji grubu, elektrik ve elektronik alt grubu firmaları ile 1945-49, 1950–59 yılları arasında diğer 17 grup içerisinde % 1 pay alırken, 1960–69 ve 1970-79 yılları arasında payını % 2’ye yükseltmiş, 1980–1989 yıları arasında bilgisayar hizmetleri grubunun da devreye girmesi ve elektrik–elektronik grubunda gerçekleşen artış ivmesi ile % 3’lük paya ve özellikle 1990–2002 yılları arasında sektörde kurulan firmalarda görülen önemli artış ile genel içerisinde % 5’lik paya ulaşmıştır. 1990 sonrası sektör içerisinde kurulan firma sayısının artış ivmesi, diğer sektörlerdeki artış ivmesinin önünde olması, önemli bir eğilime işaret etmektedir.

Dönemler itibariyle taşıma ve depolama grubu değerlendirildiğinde sektörün 17 grup içerisindeki 1990 sonrası dönemde 1960’lardan itibaren % 3 olan payının 1990–2002 arası dönemde % 4’e yükseldiği görülmektedir.

Turizm grubunda kurulan firmaların 1990 yılıyla birlikte önemli bir artış trendine girdiği ve 1998 yılında en üst seviyesine ulaşan bu trendin 1990–2002 yılları arasında tüm gruplarda kurulan firmalar arasında diğer on yıllık periyotlarda aldığı % 3’lük payı % 5’e kadar çıkardığı görülmektedir.

Eğitim grubuna dahil firmaların 1980’e kadar % 1’in altında pay aldığı, 1980 sonrası dönemde ise özellikle devletin yaptığı yasal düzenlemeler ile özel sektörün eğitim alanından pay alma koşullarının kolaylaştırılması paralelinde oranın yükseldiği görülmektedir. Eğitim grubunda kurulan firmaların sayısı 1997 yılında en üst noktasına ulaşmış ve bu yıldan sonra düşüş başlamıştır.

Dönemler itibariyle yapılan analiz sonuçlarına göre sağlık sektöründe kurulan firmaların kurulan tüm firmalar içerisindeki oranının en yüksek seviyesine % 4.8 ile 1990–2002 yılları arasında ulaştığı görülmektedir. Bu pay 1960-1969, 1970-1979 ve 1980-1989 yılları arasındaki dönemlerde yaklaşık % 3 olarak tespit edilmiştir. Bu oluşum 1990 sonrası özel sektörün sağlık hizmetleri üzerindeki payını arttırdığının göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Ağaç işleri grubu çatısı altında kurulan firmaların diğer 17 grup içerisinde aldıkları pay 1960 sonrasındaki bütün dönemlerde benzerlik göstermektedir. Sektör içerisindeki en temel dönüşüm ise kapsamında kurulan firmaların özellikle Karabağlar bölgesinde yığılmaları olmuştur.

Page 406: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

İki alt grubun bir arada ele alınması ile oluşturulan çeşitli maddeler ithalatı ve başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu, iki alt grubu temelinde belirgin farklılıklar göstermektedir. Başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu yıllar itibariyle kapsamında kurulan firma bazında artış göstermezken, 1980 sonrası çeşitli maddeler ithalatı grubu kapsamında faaliyet gösteren firmalarda artış gözlenmiştir. Yıllar itibarıyla istikrarsız bir seyir gösteren bu artışın ivmesi, 1989-94 yılları arasında yükselmiş, 1994 yılı sonrası duranlığa girmiş, 1999 yılı sonrası azalma trendi içerisine girmiştir. Grup kapsamında yıllar itibarıyla kurulan firma sayısının döviz kuru azalış ve yükselişleriyle doğrudan ilişki halinde olduğu sezilebilmektedir.

İzmir Sermayesinin Sektörel Farklılıkları Temelinde İstikrar Düzeyleri

17 sektör altında kurulan firmalar faaliyet halinde kalma düzeyleri açısından irdelenerek aşağıdaki tablo hazırlanmıştır. Bu tablo sektörlerin istikrar düzeylerini, kapsamları altında kurulan firmaların devamlılıkları temelinde ortaya koymaktadır.

Tablo 10.7 Sektörlere Göre Kurulan ve Faaliyet Halinde Olan Firmalar

Sektörler Kurulan Firmalar

Faaliyet Halinde Olan Firmalar

Firmaların Faaliyet Halinde Kalma Yüzdeleri

Ağaç İşleri Grubu 1.108 2.207 50,20

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 2.143 4.416 48,53

Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 2.394 43,11

Diğer 633 1.593 39,74

Eğitim Grubu 453 762 59,45

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 9.294 46,28

İnşaat Grubu 6.690 14.433 46,35

Kimya - Plastik Grubu 872 1.651 52,82

Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 7.076 45,21

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 4.544 48,15

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 1.610 3.429 46,95

Metal ve Madencilik Grubu 1.910 3.576 53,41

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Gr. 2.949 5.631 52,37

Sağlık Grubu 1.862 3.089 60,28

Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 2.706 53,33

Teknoloji Grubu 1.877 3.314 56,64

Turizm Grubu 1.635 3.042 53,75

Toplam 35.905 73.157 49,08

İzmir Sermayesinin Sektörel Farlılıkları Temelinde Sermaye Büyüklüğü

Sektörel farklılıklarına göre İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların sermaye yapılarının analizi, en yüksek sermaye derecesine sahip firmaların sektörler içerisinde bulunma oranları temelinde yapılarak aşağıdaki tablo oluşturulmuştur.

Page 407: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

Tablo 10.8 Sermaye Derecelerine Göre Firmaların, Sektörler İçerisinde Bulunma Oranları

Sektörler Toplam Firma Sayısı

En Yüksek Sermaye

Derecesine Mensup Firma

Sayısı

En Yüksek

Sermaye

Derecesine Mensup Firmaların

Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 1.108 247 22,29

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 2.143 496 23,15

Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 279 27,03

Diğer ‘Başka Yerde Sınıflandırılamayan Gruplar’

633 223 35,23

Eğitim Grubu 453 97 21,41

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 959 22,30

İnşaat Grubu 6.690 1.084 16,20

Kimya - Plastik Grubu 872 230 26,38

Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 799 24,98

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 624 28,52

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.610 270 16,77

Metal ve Madencilik Grubu 1.910 424 22,20

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 2.949 715 24,25

Sağlık Grubu 1.862 282 15,15

Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 287 19,89

Teknoloji Grubu 1.877 297 15,82

Turizm Grubu 1.635 297 18,17

Toplam 35.905 7.610 21,19

Tablodan izlenebildiği gibi başka yerde sınıflandırılamayan gruplar başlığı altında bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu kapsamında kurulan firmalar sermaye büyüklüğü açısından en öndedir. Bu grubu mali aracı kuruluşlar grubu izlemektedir. Sektörler arasında içlerinde barındırdıkları firma sayısı açısından önde gelen inşaat ve gıda sektörlerinin en büyük sermaye derecesine mensup firmaları bulundurma oranının düşük olması dikkat çekicidir. Ayrıca teknoloji ve sağlık grubu, sermaye büyüklüğü açısından güçlü firmaları diğer gruplara kıyasla daha az oranda bulundurmalarına rağmen, istikrar düzeyleri temelinde diğer gruplara kıyasla daha olumlu bir yapı içerisinde bulunmaktadır.

İzmir Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Yıllara Göre Yoğunluğu

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan 73.157 adet firmanın, kurulmuş oldukları yıllar temelinde dağılımı aşağıdaki grafikte verilmektedir.

Page 408: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

37

İzmir sermayesi sektörel çeşitliğini ithal ikamesine dayalı ekonomik model altında oluşturmuştur. 1960’larda çeşitlenmeye başlayan sektörel yapılanmanın, 1970’ler ile birlikte giderek yerleşmesi ve İzmir’in aldığı büyük göçe bağlı olarak artan nüfusu dolayısıyla iç pazar potansiyelinin büyümesinin etkisiyle, özellikle 1970’lerde İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen firmaların sayısı artmıştır. Türkiye genelinde ithalata yönelik birikim rejiminin tıkanması dolayısıyla 1980 sonrası egemen yeni liberal politikalara dayalı ihracata yönelik büyüme modeline geçilmesiyle, 1980 öncesi oluşmuş olan sektörel çeşitlilik temelinde, İzmir içerisinde kurulan firma sayısındaki artış ivmesi sürmüştür. (İthal ikamesine yönelik ekonomik modelin krize girdiği 1979 ve 1980 yıllarında İzmir’de kurulan firma sayısındaki artış durmasına rağmen belirgin bir düşüş göstermemiştir.)

Şekil 10.2 Yıllara Göre Kurulan Firma Yoğunluğu

1980 sonrası egemen olan yeni liberal politikalar temelli ihracata yönelik birikim rejiminin, uluslararası pazarda avantajını arttırma amacı doğrultusunda, iş gücü maliyetlerini ucuz ücret politikaları aracılığıyla aşağıda tutmasının getirisi olarak, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren iç piyasanın tıkanma sürecine girdiği söylemi, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde 1986 yılı sonrası kurulan firma sayısının artmamasının temel nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Politik ve ekonomik olarak sınırına dayanan bu oluşum, 1989 yılında ülkenin mali piyasalarının da 1980 yılı sonrası girilen dışa açılma süreci paralelinde uluslararası piyasalara açılması ile aşılmaya çalışılmıştır. Bu yeni düzenleme sayesinde alınan dış krediler bağlamlı olarak ücretlerin yükseltilmesi, 1990’ların başından 1994 yılı krizine kadar iç piyasayı spekülatif bir şekilde hareketlendirmiştir. Ancak 1994 krizinin etkisini bir

YILLARA GÖRE KURULAN FİRMA YOĞUNLUĞU

0

1000

2000

3000

4000

5000

6000

7000

119

4519

4619

4719

4819

4919

5019

5119

5219

5319

5419

5519

5619

5719

5819

5919

6019

6119

6219

6319

6419

6519

6619

6719

6819

6919

7019

7119

7219

7319

7419

7519

7619

7719

7819

7919

8019

8119

8219

8319

8419

8519

8619

8719

8819

8919

9019

9119

9219

9319

9419

9519

9619

9719

9819

9920

0020

0120

02

Total

Sum of adet

Kurulus_Yili

Page 409: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

38

iki yıl içerisinde göstermeye başlaması, 1999 ve 2001 krizlerinin hızlandırıcı etkisi ile şekillenen 1990’ların ikinci yarısının istikrarsız ortamı içerisinde, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısında hızlı bir azalış yaşanmış olduğu grafikten izlenebilmektedir.

İzmir Sermayesinin Faaliyet Durumları ve Sermaye Dereceleri Temelinde Genel Analizi

İzmir Ticaret Odası tarafından firmalar sermaye dereceleri temelinde altı grup altında toplanmıştır. İZTO tarafından “fevkalade” olarak belirlenen yüksek sermaye derecesine mensup firmalar en yüksek olarak ifade edilmiş, 5 milyar ve üstü sermayeye haiz olanları kapsamaktadır. Büyükten küçüğe doğru ise diğer firmalar; 1. derece, 2. derece, 3. derece, 4. derece ve 5. derece olarak sınıflandırılmıştır. 1. derece firmaların sermaye dilimi 5 milyar-800 milyon, 2. derecenin 800-100 milyon, 3. derenin 100-25 ve 4. derecenin ise 25-10 milyon arası sermayesi bulunmaktadır. En alt derecenin ise sermaye dilimi 10 milyon ve altı olarak Odaya deklare edilmiştir. Firmaların faaliyet durumları ise, faaliyet halinde bulunan firmalar için faal, faaliyet halinde olmayan ancak fiili olarak üye kayıtları ticaret odasınca silinmemiş firmalar için gayri faal ve faaliyet dışı kalmış kayıtları da ticaret odası üye kayıtlarından silinmiş firmalar için terk olarak tanımlanmıştır. Bu bağlam içerisinde İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş firmaların analiz edilmesi, sermaye yapısının niteliği hakkında fikir vermektedir. Aşağıdaki grafikte firmalar, sermaye dereceleri temelinde faaliyet durumları da göz önünde tutularak gruplandırılmıştır.

Şekil 10.3 Firmaların Sermaye Derecelerine Göre Faaliyet Durumları

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların 2002 yılı itibarıyla % 49’u faaliyet halindedir. Firmaların faaliyet halinde kalma oranı, firmaların sermaye büyüklüğü oranında artmaktadır. Halen faaliyet halinde olan firmaların

FİRMALARIN SERMAYE DERECELERİNE GÖRE FAALİYET DURUMLARI

7.610

9.391

11.476

3.863

5671.494

12.379

697

2.8682.436

1.075

6.539

4.712

2.280

860

2.0872.823

0

2.000

4.000

6.000

8.000

10.000

12.000

14.000

Fevkalade 1. 2. 3. 4. 5.

Firmaların Sermaye Derecesi

Ade

t T

opla

Faal Gayrı Faal Terk

Page 410: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

39

% 21’i (7610 adet) en yüksek sermaye derecesine sahip firmalardan, % 26’sı (9391 adet) 1. derece, % 32’si (11476 adet) 2. derece, % 11’i (3863 adet) 3. derece, % 2’si (697 adet) 4. derece, % 8’i (2868 adet) 5. derece sermaye dercesine sahip firmalardan oluşmaktadır. Faaliyet durumlarına bakılmaksızın İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmaların % 30’unun en küçük sermaye derecesi olan 5. derece sermaye grubuna mensup olması da, iflas mekanizmasının küçük sermaye grupları üzerinde etkili olduğunu açık olarak ortaya koyan bir veridir.

İzmir Sermayenin Mekansal Dağılımı

İzmir Ticaret Odası veri tabanında bulunan 73.158 adet firmanın İzmir Büyükşehir Bütünü içerisindeki dağılımı bu sınırlar içerisinde kalan ilçeler temelinde irdelenmiştir.

Şekil 10.4 İzmir Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Faalliyet Durumları Temelinde Mekansal Dağılımları

Konak

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 62’si ( 44.958 adet) Konak İlçesi idari sınırları içerisinde kurulmuştur. Faaliyet halinde olan firmalar açısından Konak İlçesi, İzmir’de kurulan firmaların % 53’ünü (19.555 adet firma) barındırmaktadır. Bu durum Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen sermayenin İzmir geneline kıyasla daha düşük istikrar düzeyine sahip olduğunu göstermektedir. Nitekim İzmir geneli içerisinde kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranı % 49 iken, Konak İlçesi sınırları içerisinde bu oran % 43’e düşmektedir.

Konak İlçesinde yer seçen firmalar, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan en büyük sermaye sahip firmaların % 54’ünü (4.180 adet firma) oluşturmaktadır. Konak İlçesi kapsamında faaliyet halinde bulunan firmaların ise % 21’i (4.180 adet firma) en

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇERİSİNDE KURULAN FİRMALARIN FAALİYET DURUMLARI TEMELİNDE MEKANSAL DAĞILIMLARI

19.555

6.372

3.4755.224

1.280942 542

1.9931.924

11.641

4842.684

9772.303

13.762

0

5.000

10.000

15.000

20.000

25.000

Konak Bornova Buca Gaziemir Karşıyaka Çiğli BalçovaNarlıdere

Güzelbahçe

YöreAde

t T

opla

Faal Gayrı Faal Terk

Page 411: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

40

yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşmaktadır. İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde faaliyet halinde bulunan firmalar içerisindeki en küçük sermaye derecesi olan 5.dereceye mensup firmaların ise yine % 54’ü Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçmiştir. Konak ilçesinde bulunan firmaların ise % 8’i en düşük sermaye derecesine mensuptur. Bu oran İzmir geneli içerisinde yine % 8 olarak tespit edilmiştir. Bu veriler Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen sermayenin büyüklük kıstası bağlamında İzmir geneli ile paralellik gösterdiği sonucunu vermektedir.

İzmir Büyüksehir Bütününün en büyük ilçesi konumundaki Konak, şehir merkezini de kapsamaktadır. İzmir geneli içerisinde kurulan firmaların % 38’i bu merkez içerisinde kurulmuştur. Halen faal olan firmalar içerisinde ise bu oran % 32’ye düşmektedir. Faaliyet halinde olan firmalar temelinde şehir merkezinin taşıdığı firma sayısı bazında payının azalması şehir merkezinde yer seçen firmaların istikrar düzeyinin düşüklüğü ile ilişkili olarak algılanmalıdır. Nitekim şehir merkezinde kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranı % 40’tır. Bu oran İzmir genelinin altında olduğu gibi, Konak İlçesi bütünününde de altındadır. Yukarıda aktarılan veriler ışığında şehir merkezinin, İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde önemini kaybetme süreci içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak halen İzmir sermayesinin önemli bir bölümü şehir merkezi içerisinde yer almaktadır. Bölge bazı sektörler açısından temel yer seçim alanı olarak öne çıkmaktadır. Bu sektörleri açarsak; mali aracı kuruluşlar grubu kapsamında faaliyet halinde olan firmaların % 50’si, medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 50’si, sağlık grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 50’si (yoğunluklu olarak Kahramanlar semtinde), teknoloji grubu kapsamında faaliyet göstern firmaların % 48’i (yoğunluklu olarak Çankaya semtinde), eğitim grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 39’u, tekstil ve konfeksiyon grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların özellikle ticaret sektörü yoğunluklu olmak üzere % 44’ü, deri ve ayakkabıcılık grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 39’u (yoğunluklu olarak ayakkabıcılık sektörü firmaları Kemeraltı’nda, dericilik sektörü firmaları Basmane civarında) şehir merkezi içerisinde bulunmaktadır.

Konak İlçesi sınırları içerisinde sermaye yoğunluğu açısından öne çıkan bir diğer bölge Yenişehir’dir. İzmir şehir merkezi içerisinde faaliyet halinde olan firmaların % 6’sı Yenişehir’de bulunmaktadır. Bölge kapsamında kurulan firmaların % 55’inin faaliyet halinde kalması Yenişehir’in sermaye istikrarı açısından İzmir geneline kıyasla daha olumlu bir mekan parçası olduğunu göstermektedir. Ayrıca Yenişehir’de yer seçen firmaların sermaye büyüklüğü kıstası açısından da, İzmir genel ortalamasının üzerinde bir oluşum gösterdiği saptanmıştır. (Bölgede yer seçen firmaların % 27’si en yüksek derecesine mensuptur.) Bölgede yoğunluklu olarak gıda ve tarım ürünleri grubu ile sıhhi tesisatçılar, yapı malzemeleri ve asansör, elektrik, ısıtma, soğutma, klimacılık gibi bina donanım teçhizatında uzmanlaşmış firmalar yoğunluklu olmak kaydıyla inşaat grubu yer seçmiştir.

Konak ilçesi sınırları içerisinde özellikle belirli bir sektör kapsamında gelişim göstermiş mekan parçalarına en iyi örnek Karabağlar bölgesidir. Karabağlar, İzmir

Page 412: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

41

Büyükşehir Bütünü içerisinde ağaç işleri sektöründe faaliyet gösteren firmaların % 21’ini barındırmaktadır. Konak İlçesi idari sınırları içerisinde olmamasına rağmen coğrafi ve sektörel yapı, dolayısıyla Karabağlar ile yoğun ilişki içerisinde olması nedeniyle Buca Seyhan Mahallesi de değerlendirilmeye sokulduğunda oran % 35’e yükselmektedir. Ayrıca Mersinli semti kapsadığı Birinci Sanayi Bölgesinin de etkisi ile otomotiv grubu firmalarının önde gelen yer seçim alanlarından biri olarak belirmektedir. Yeşildere mevkiinde dericilik sektörü kapsamında yer seçen firmaların, Yeşildere Islah Projesi kapsamında tahliye edilmesi, bu mekanı deri sektörünün önde gelen yer seçim alanı olmaktan çıkarmıştır.

Konak ilçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Konak ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının İzmir geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacıda güdülmüştür.

Tablo 10.9 Konak İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Konak İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 446 2,28 1.108 3,09

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 1.195 6,11 2.143 5,97

Deri ve Ayakkabı Grubu 539 2,76 1.032 2,87

Diğer 331 1,69 634 1,77

Eğitim Grubu 248 1,27 453 1,26

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 2.154 11,02 4.301 11,98

İnşaat Grubu 3.409 17,43 6.690 18,63

Kimya - Plastik Grubu 424 2,17 872 2,43

Konfeksiyon Tekstil Grubu 1.964 10,04 3.199 8,91

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 1.430 7,31 2.188 6,09

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.129 5,77 1.610 4,48

Metal ve Madencilik Grubu 905 4,63 1.910 5,32

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.168 5,97 2.949 8,21

Sağlık Grubu 1.214 6,21 1.862 5,19

Taşıma ve Depolama Grubu 700 3,58 1.443 4,02

Teknoloji Grubu 1.309 6,69 1.877 5,23

Turizm Grubu 990 5,06 1.635 4,55

Toplam 19.555 100,00 35.906 100,00

Bornova

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 14’ü Bornova İlçesi içerisinde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde bulunan firmalar temelinde ise bu

Page 413: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

42

oran % 18’e yükselmektedir. İki oran arasındaki farktan da görüldüğü gibi Bornova İlçesi sınırları içerisinde yer seçen firmaların genel istikrar düzeyi İzmir genelinin üzerindedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranları da % 60 olarak tespit edilmiştir. ( İzmir geneli: % 49).

Bornova ilçesi kapsamında faaliyet halinde olan firmalar içerisinde, en büyük sermaye derecesine sahip firmaların oranı % 23’tür. İzmir genelinde aynı oranın % 21 olduğu göz önüne alındığında Bornova’da yer seçen sermayenin büyüklük kriteri açısından İzmir genel ortalamasına kıyasla daha güçlü bir yapı teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Bornova İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların “sektörel farklılıklar bazlı” dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır. Tabloda Bornova ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının İzmir geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da güdülmüştür.

Tablo 10.10 Bornova İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Bornova İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 153 2,40 1.108 3,09 Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 294 4,61 2.143 5,97 Deri ve Ayakkabı Grubu 362 5,68 1.032 2,87 Diğer 58 0,91 634 1,77 Eğitim Grubu 39 0,61 453 1,26 Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 719 11,28 4.301 11,98 İnşaat Grubu 948 14,88 6.690 18,63 Kimya - Plastik Grubu 214 3,36 872 2,43 Konfeksiyon Tekstil Grubu 580 9,10 3.199 8,91 Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 238 3,74 2.188 6,09 Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 210 3,30 1.610 4,48 Metal ve Madencilik Grubu 460 7,22 1.910 5,32 Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.016 15,94 2.949 8,21 Sağlık Grubu 211 3,31 1.862 5,19 Taşıma ve Depolama Grubu 460 7,22 1.443 4,02 Teknoloji Grubu 225 3,53 1.877 5,23 Turizm Grubu 185 2,90 1.635 4,55 Toplam 6.372 100,00 35.906 100,00

Yukarıdaki dağılımdan Bornova İlçesinin bazı sektörlerde İzmir geneline kıyasla ön plana çıkmış olduğu görülmektedir. Deri ve ayakkabıcılık grubu firmaları özellikle Işıkkent’te kurulan Ayakkabıcılar Sitesinin de etkisi ile, konfeksiyon ve tekstil grubu firmaları Çamdibi’nde kurulan Manifaturacılar ve Tekstilciler Sitesinin etkisi ile, taşıma ve depolama grubu firmaları Pınarbaşı’nda bulunan Ambarlar ve Nakliyeciler Sitesi etkisi ile, metal grubu Doğanlar Mahallesi sınırları içerisinde bulunan Hurdacılar Sitesi ve Çamdibi’nde bulunan Metal İşleri Sanayi Sitesinin etkisi

Page 414: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

43

ile, otomotiv grubu Bornova İlçesi sınırları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin etkisi ile, kimya plastik grubu firmaları Bornova İlçesi’nin doğusunda ve özellikle Ankara Caddesi üzerinde yer seçmelerinin etkisi ile Bornova İlçesinde, İzmir Büyükşehir Bütünü genelinde bulunma düzeylerinin üzerinde yer seçmişlerdir.

Bornova İlçesi içerisinde özellikle son on yılda belirli sektörlerde faaliyet göstermek amacıyla oluşturulan siteler önemli mekan parçaları olarak öne çıkmışlardır. Bornova ilçesinin güneyinde ve doğusunda bulunan bölgeler üzerinde, gerek oluşturulan siteler içerisinde, gerekse dışarısında olmak üzere, özellikle şehir merkezinden uzaklaşma eğilimi içerisinde olan sektörler yoğun gelişim içerisinde bulunmaktadır.

Karşıyaka

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 11’i (8.254 adet firma) Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde kurulmuştur. Kurulan firmaların ancak % 48’i (4.006 adet firma) faaliyet halindedir. En büyük sermaye yapısına sahip olduğu İzmir Ticaret Odası tarafından belirlenmiş firmaların, bölge kapsamında faaliyet halinde olan firmaların % 15’ini (İzmir geneli % 21) oluşturmasından da anlaşılacağı gibi, Karşıyaka İlçesi orta büyüklükte sermaye yapısı ağırlıklı bir oluşum göstermektedir.

Karşıyaka İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır. Tabloda Karşıyaka İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının İzmir geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amaçlanmıştır.

Tablo 10.11 Karşıyaka İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Karşıyaka İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 114 2,85 1.108 3,09 Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 301 7,51 2.143 5,97 Deri ve Ayakkabı Grubu 52 1,30 1.032 2,87 Diğer 35 0,87 634 1,77 Eğitim Grubu 85 2,12 453 1,26 Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 540 13,48 4.301 11,98 İnşaat Grubu 1.071 26,73 6.690 18,63 Kimya - Plastik Grubu 51 1,27 872 2,43 Konfeksiyon Tekstil Grubu 288 7,19 3.199 8,91 Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 235 5,87 2.188 6,09 Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 128 3,20 1.610 4,48 Metal ve Madencilik Grubu 164 4,09 1.910 5,32 Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 238 5,94 2.949 8,21 Sağlık Grubu 222 5,54 1.862 5,19 Taşıma ve Depolama Grubu 104 2,60 1.443 4,02 Teknoloji Grubu 162 4,04 1.877 5,23

Page 415: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

44

Turizm Grubu 216 5,39 1.635 4,55 Toplam 4.006 100,00 35.906 100,00

Tablodan, Karşıyaka İlçesinin bazı sektörlerde İzmir geneline kıyasla ön plana çıkmış olduğu görülmektedir. Karşıyaka’da inşaat sektöründe İzmir genel ortalamasının oldukça üzerinde firma bulundurmaktadır. Bu durum Karşıyaka Bölgesindeki konut sakinlerinin konutları üzerindeki yenileme talepleri doğrultusunda anlamlandırılabilir. İnşaat grubunun bina onarım alt grubu kapsamında faaliyet göstermek amacıyla kurulan firmaların bölge içerisindeki yoğunluğu bu yaklaşımı desteklemektedir. Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde oluşan yeni yerleşim birimleri de inşaat grubunun öne çıkmasını nedenleyen bir diğer oluşumdur. Ayrıca Karşıyaka’da dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunun, eğitim grubunun, gıda ve tarım ürünleri grubunun ve sağlık grubunun İzmir geneline kıyasla daha ön planda oldukları görülmektedir. Bu oluşum da, Karşıyaka’nın içerisinde barındırdığı nüfusun tüketim alışkanlıklarını iç bünyesinde karşılama eğilimi üzerinden anlamlandırılabilir. Nitekim sayılan sektörler daha çok bulundukları bölge pazarını kullanma eğilimi diğer gruplara kıyasla genel olarak yüksek sektörlerdir. Turizm grubu ise özellikle Bostanlıda 1990’lar sonrası kurulan firmaların etkisi ile önemini arttırmıştır.

Çiğli

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 2’si (1647 adet firma) Çiğli İlçesi'nde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde olan firmalar temelinde ise oran % 3’e çıkmaktadır. Bu durum Çiğli İlçesi sınırları içerisinde kurulan firmaların % 74’ünün faaliyet halinde olması sonucudur. Sermaye büyüklüğü kriteri bağlamlı irdelemede ise Çiğli Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmaların % 32’sinin (İzmir geneli ortalaması % 21) İZTO’nun sınıflandırılması temelinde en büyük sermaye derecesine sahip firmalardan oluştuğu tespit edilmiştir. Bölgede kurulan firmaların önemli bir kısmının sanayi sektörü kapsamında faaliyet göstermek amacıyla kurulması ve bu firmaların sermaye yapısı dolayısıyla daha güçlü ve istikrarlı olması yukarıdaki verileri etkileyen temel etkenlerin başında gelmektedir.

Çiğli İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Çiğli İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının İzmir geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da güdülmüştür.

Tablo 10.12 Çiğli İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Çiğli İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 39 3,20 1.108 3,09 Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 64 5,25 2.143 5,97 Deri ve Ayakkabı Grubu 25 2,05 1.032 2,87

Page 416: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

45

Diğer 13 1,07 634 1,77 Eğitim Grubu 15 1,23 453 1,26 Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 151 12,40 4.301 11,98 İnşaat Grubu 223 18,31 6.690 18,63 Kimya - Plastik Grubu 53 4,35 872 2,43 Konfeksiyon Tekstil Grubu 119 9,77 3.199 8,91 Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 59 4,84 2.188 6,09 Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 31 2,55 1.610 4,48 Metal ve Madencilik Grubu 99 8,13 1.910 5,32 Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 145 11,90 2.949 8,21 Sağlık Grubu 31 2,55 1.862 5,19 Taşıma ve Depolama Grubu 44 3,61 1.443 4,02 Teknoloji Grubu 59 4,84 1.877 5,23 Turizm Grubu 48 3,94 1.635 4,55 Toplam 1.218 100,00 35.906 100,00

Çiğli içerisinde yer seçen firmaların sektörel dağılımları genel olarak İzmir Büyükşehir Bütününde görülen genel dağılım ile paralellik göstermektedir. Bölge, İzmir şehrinin kuzey çıkış noktası olan Anadolu Caddesi üzerinde ve Ata Küçük Sanayi Bölgesinde yer seçen otomotiv ve akaryakıt grubu firmaları dolayısıyla ilgili sektörde İzmir genel ortalamasının üzerine çıkmaktadır. Ayrıca Bölge içerisinde bulunan Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin bulunması da bu sektörel dağılımda belirleyici olmaktadır. Kimya ve plastik grubu ve metal madencilik gruplarının İzmir genelinin üzerinde olması da bu bağlam içerisinde değerlendirilmelidir.

Buca - Gaziemir

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 5’i (3321 adet firma) yer seçmiştir. Bölgede kurulan firmaların % 61’inin (İzmir geneli ortalaması % 49) faaliyet halinde olması dolayısıyla ilçe, faaliyet halinde olan firmalar temelinde ise İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan firmaların % 6’sını barındırmaktadır. Bulundurduğu firmaların sermaye büyüklük kriteri bağlamında İzmir geneline kıyasla daha zayıf bir oluşum içerisinde oldukları görülmektedir. Nitekim Buca İlçesi’nde faaliyet halinde olan firmaların ancak % 14’ü en üst seviyedeki sermaye derecesine mensup firmalardan oluşmaktadır.

İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 3’ü (2.073 adet firma) Gaziemir’de yer seçmiştir. Faaliyet halinde olan firmalar bazında ise oran % 4’e (1.450 adet firma) yükselmektedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranı % 70’dir. Bölgede yer seçen firmaların sermaye yapıları güçlülük kriteri açısından analiz edildiğinde ise Gaziemir’in İzmir geneline kıyasla daha güçlü bir oluşum içerisinde olduğu görülmektedir. İçerisinde barındırdığı firmaların % 31’inin en yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşması da bu durumun bir göstergesidir.

Page 417: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

46

Buca ve Gaziemir İlçelerinin sınırları içerisinde, faaliyet halinde bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır. Tabloda, Buca ve Gaziemir ilçelerinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının İzmir geneli ile karşılaştırmalı analizi yapılabilmektedir.

Tablo 10.13 Buca ve Gaziemir İlçelerinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Buca İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Gaziemir İlçesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 211 10,42 100 6,90 1.108 3,09

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 134 6,62 71 4,90 2.143 5,97

Deri ve Ayakkabı Gr. 23 1,14 19 1,31 1.032 2,87

Diğer 12 0,59 174 12,00 634 1,77

Eğitim Grubu 36 1,78 12 0,83 453 1,26

Gıda ve Tarım Ürünleri Gr. 356 17,58 151 10,41 4.301 11,98

İnşaat Grubu 469 23,16 207 14,28 6.690 18,63

Kimya – Plastik Grubu 38 1,88 73 5,03 872 2,43

Konfeksiyon Tekstil Gr. 111 5,48 82 5,66 3.199 8,91

Mali Aracı Kuruluşlar Gr. 98 4,84 67 4,62 2.188 6,09

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 40 1,98 33 2,28 1.610 4,48

Metal ve Madencilik Gr. 122 6,02 101 6,97 1.910 5,32

Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Gr. 131 6,47 189 13,03 2.949 8,21

Sağlık Grubu 73 3,60 30 2,07 1.862 5,19

Taşıma ve Depolama Gr. 44 2,17 60 4,14 1.443 4,02

Teknoloji Grubu 58 2,86 28 1,93 1.877 5,23

Turizm Grubu 69 3,41 53 3,66 1.635 4,55

Toplam 2.025 100,00 1.450 100,00 35.906 100,00

Buca İlçesinin, özellikle Kaynaklar’da kurulan Yaş Sebze Meyve Hali ve Et Entegre Tesislerinin etkisi ile, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmalar bazında İzmir genelinin üzerinde bir yığılım gösterdiği görülmektedir. Yeni gelişen konut bölgeleri ve yerleşik alanlarda görülen yenilemeler dolayısıyla da Buca İlçesi kapsamında inşaat grubunun da öne çıktığı görülmektedir. Ayrıca Buca Seyhan Mahallesinde, ağaç işleri sektörü kapsamında faaliyet gösteren firmaların yoğun olarak bulunması Buca genelinde bu sektörü ön plana çıkarmıştır.

Gaziemir İlçesinde bulunan Ege Serbest Bölgesi içerisinde faaliyet gösteren firmaların özellikle hazırlanan tablo ve grafiklerde diğer grubu olarak tanımlanan ve başka yerde sınflandırılamayan grupların içerisinde bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu kapsamında faaliyet göstermeleri sebebiyle Gaziemir İlçesinde diğer grubu ön plana çıkmaktadır.

Page 418: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

47

Batı Bölgesi (Balçova–Narlıdere-Güzelbahçe)

İzmir genelinde kurulan firmaların % 3’ü (2.306 adet firma), İzmir Büyükşehir Bütününün batısında bulunan üç ilçede yer seçmiştir. Yöre, faaliyet halinde bulunan firmalar bazında ise, İzmir geneli kapsamındaki firmaların % 4’ünü bulundurmaktadır. Bölge kapsamında kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranının % 55 olması, iki oran arasındaki farkı açıklamaktadır. İstikrar düzeyi açısından İzmir genelinin üzerinde bir oluşum gösterdiği söylenebilecek olan Batı kesiminin firmaları sermaye büyüklüğü bağlamında ise, İzmir geneline kıyasla zayıf bir oluşum göstermektedir.

Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinin bir bütün olarak ele alınması ile oluşturulan Batı Bölgesi sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı, aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır.

Tablo 10.14 Batı Bölgesinde (Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe İlçelerinde) Yer Seçen Firmaların Sektörel ve İzmir Genelindeki Durumları

Sektörler Batı Bölgesi

Sektörün Bulunma Yüzdesi

İzmir Geneli

Sektörün Bulunma Yüzdesi

Ağaç İşleri Grubu 45 3,52 1.108 3,09 Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Grubu 84 6,56 2.143 5,97 Deri ve Ayakkabı Grubu 12 0,94 1.032 2,87 Diğer 11 0,86 634 1,77 Eğitim Grubu 18 1,41 453 1,26 Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 230 17,97 4.301 11,98 İnşaat Grubu 363 28,36 6.690 18,63 Kimya-Plastik Grubu 19 1,48 872 2,43 Konfeksiyon Tekstil Grubu 55 4,30 3.199 8,91 Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 61 4,77 2.188 6,09 Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 39 3,05 1.610 4,48 Metal ve Madencilik Grubu 59 4,61 1.910 5,32 Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Grubu 62 4,84 2.949 8,21 Sağlık Grubu 81 6,33 1.862 5,19 Taşıma ve Depolama Grubu 31 2,42 1.443 4,02 Teknoloji Grubu 36 2,81 1.877 5,23 Turizm Grubu 74 5,78 1.635 4,55 Toplam 1280 100,00 35.906 100,00

Batı bölgesinde kurulan firmaların sektörel dağılımında, inşaat ve gıda-tarım ürünleri grubu yoğun yer seçme eğilimi göstermektedir. Bu gruplar kapsamındaki firmaların nitelikleri incelendiğinde, daha çok bölgesel etki alanındaki pazarı kullanma amacına yönelmiş oldukları gözlenmektedir. Ayrıca bölgede yer seçen çiçekçilik, balıkçılık gibi faaliyet kollarındaki firmaların yoğunluğu Batı Bölgesinde gıda ve tarım ürünleri grubunun öneminin artmasını sağlayan başka bir unsur olarak kabul edilebilir. Batı bölgesinde yer seçen firmalar temelinde turizm grubu firmaları da yoğun olarak

Page 419: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

48

bulunmaktadır. Bölgenin kıyı oryantasyonlu yapı göstermesi, turizm sektörü kapsamındaki yatırımların gelişimini hızlandırmaktadır.

İzmir sermayesinin belirlenmiş zaman kesitleri içindeki mekansal dağılımının sektörel çeşitliliği, 1960’lar ile birlikte oluşmaya başlamış ve 1970’lerde kurulan firma sayısının artmasıyla kendi içerisinde bir ölçek ekonomisi yaratarak kökleşmiştir.

Ancak 1980 sonrası ihraracata yönelik büyüme oryantasyonlu ekonomik sistem içerisinde ihracata yönelik bazı alt gruplarda görülen artışı dışarıda bırakırsak, İzmir ekonomisinin genel olarak 1980 öncesi ithalat ikamesine dayalı model içerisinde oluşan sektörel ağırlık üzerinden geliştiği söylenebilir. Bu durum İzmir sermayesinin genel olarak iç piyasaya yönelik faaliyet alanlarına yönelmesini nedenlemiştir. Kuşkusuz ihracata yönelik faaliyet gösteren firma sayısında artış olmuştur. Ancak bu artış genel olarak İzmir sermayesinin birikim stratejisini uluslararası pazar bağlantıları üzerinden şekillendirebileği yoğunlukta değildir. Nitekim İzmir’de 1980 sonrası kurulan firma sayısının yoğunluğu yıllara göre analiz edildiğinde de, İzmir ekonomisinin belirleyici kriteri olarak iç pazar potansiyeli öne çıkmaktadır.

1980’lerde dış pazarda rekabet avantajı yaratmak ve ihracatı arttırmak amacıyla, işgücü maliyetleri üzerinde düşük ücret politikaları özel sektör çalışanlarının yanında, kamu personeli üzerinde de uygulanmıştır. Düşük işgücü maliyetine dayalı birikim rejiminin gerek politik alanda, gerekse iktisadi anlamda tıkanmasıyla 1990’lar ile birlikte iç piyasayı hareketlendirici ve gelir dağılımı adaletsizliğini kısmen çözücü kaynak aktarımı yapılarak hane halkı gelirleri yukarıya çekilmiştir. (Yeldan, 2001) Böylece iç pazarda alım gücünün artışı sağlanarak piyasada olumlu hareketlilik yaşanmıştır. Bu durum İzmir Ticaret Odasının üye kayıtlarının yıllara göre gösterdiği artış trendinde de görülmektedir. İç piyasaya dönük sermaye yapısında görülen ve temeli dış kredi olanaklarıyla sağlanan bu spekülatif artış kısa sürmüş ve bu suni durumun yarattığı ekonomik büyüme 1994 ekonomik krizi ile başlayan süreç sonucu daralmaya başlamıştır. Özellikle 1990’ların ikinci yarısı Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir’de de kamu kesimi finansman açıklarının ve finansal serbestleştirmenin olanaklı kıldığı dış kaynaklı kısa vadeli spekülatif sermaye girişlerinin de etkisiyle inişli çıkışlı, bol krizli bir oluşum içerisinde geçmiştir. Sonuç olarak 2002 yılı itibariyle 1990’ların başında suni şekilde artan firma sayısı dengelenmiş gözükmektedir. 1980’ler ve özellikle 1990-2002 yılları arasında faaliyet dışı kalan firmalarda artış görülmektedir. Bu durum İzmir sermayesinin anılan yıllarda genel bir istikrarsızlık ortamı içerisinde bulunduğunun göstergesidir. Nitekim İzmir Büyükşehir bütünü içerisinde kurulan firmaların ancak % 49’u faaliyet halinde kalabilmiştir. Özellikle küçük sermaye yapısına sahip firmaların 1990 sonrasının istikrarsız ortamından yoğun olarak etkilendikleri görülmektedir. İflas mekanizmasında görülen yoğun hareketliliğin özellikle küçük sermaye yapıları üzerinde etkili olması, orta vadede İzmir sermayesinin daha istikrarlı bir yapı oluşturacağını göstermektedir. Ancak iç piyasaya yönelik faaliyetlerin firma temelinde çoğunlukta olması İzmir’in ulusal

Page 420: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

49

bağlamda oluşan makro ekonomik krizlerden büyük ölçüde etkilenmesine neden olmaktadır.

İzmir sermayesinin sektörel bazda dağılımı her ne kadar 1980 öncesi yapılanmanın devamı niteliğini genel olarak göstersede, bazı sektörlerin ağırlıkları değişim göstermektedir. Örneğin inşaat sektörünün tüm sektörler içerisinde almış olduğu pay azalırken, sağlık, turizm, eğitim, teknoloji hizmetlerinde artış yaşanmaktadır. Ancak asıl değişim İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen sermayenin mekansal yer seçim kriterleri üzerinde yaşanmaktadır. Belirli sektörlerin belirli alanlarda yoğunlaşma hızları artmakta ve İzmir Büyükşehir Bütünü içerisindeki alanların kimliklerinde sektörler belirleyici olmaktadır. Bu süreç gerek planlı müdahaler sonucu oluşturulan uzmanlaşmış sitelerle, gerekse plan dışı süreçler sonucu sektörlerin kendi iç dinamikleri sonucu oluşan yer seçim kriterleri aracılığıyla gerçekleşmektedir. Özellikle İzmir Büyükşehir Bütününün doğusu planlı olarak oluşturulan bazı sektörlerde uzmanlaşmış alanlar açısından ön plana çıkmaktadır. (Pınarbaşı Ambarlar, Işıkkent Ayakakbıcılar, Çamdibi Manifaturacılar ve Tekstilciler Siteleri gibi...) Şehrin doğu çıkış bölgesindeki bu oluşum şehrin güney ve kuzey çıkış bölgelerinde de görülmektedir. Ayrıca bu bölgelerde planlı oluşturulan uzmanlaşmış alanlar dışında, özellikle üretim faaliyetlerinde bulunan firmaları yoğun yer seçme eğilimi içerisinde bulundukları da görülmektedir. İzmir Büyükşehir Bütünü içerisinde üretim fonksiyonlarını şehir merkezinden desantrilize olmalarının payı bu oluşum üzerinde belirleyici bir etkendir. Üretim fonksiyonları şehir merkezinden özellikle 1980 sonrası ve 1990’larda ivmesi artan bir hızla uzaklaşmaktadır. Bu durum özellikle yeni küresel ekonomik düzen içerisinde şehir merkezine biçilen kontrol merkezi olma rolü ile çakışmaktadır. Ancak İzmir şehir merkezi sermayenin yer seçimi açısından Büyükşehir Bütünü içerisindeki ağırlığını bulundurduğu firma sayısı açısından kaybetme eğilimi içerisinde gözükmektedir. Bu oluşum kısmen üretim fonksiyonlarının şehir merkezi içerisinden çıkma eğilimi ile ilişkilendirilebilse de, hizmet sektörü açısından da şehir merkezinin ağırlığını kaybetme eğilimi içerisinde olduğu görülmektedir. Bu eğilim şehir merkezinin arazi kullanım normlarının yetersizliği ile ilişkilendirilebilir. Nitekim son yıllarda Alsancak Limanı gerisi, Bayraklı ve Turan bölgelerinde yeni bir arazi kullanımı örüntüsüne sahip bir merkezi iş alanı yaratılması konusunda söylemler ve projeler geliştirilmektedir. Ancak İzmir sermayesinin kendi iç dinamikleri ile böylesine sermaye yoğun bir dönüşümün altını doldurması mümkün gözükmemektedir. Nitekim 1980 sonrası kurulan firma bazında diğer tüm gruplarda görülen artışın finans piyasasının doğrudan göstergesi olarak görülen para ile ilgili kuruluşlar grubuna aynı artış ivmesi ile yansımaması da İzmir’in kendi iç potansiyeli ile şehir merkezinin dönüşümünü sağlayamayacağını gösteren önemli bir parametredir.

İzmir’de sermaye şehirsel alan üzerinde yoğun bir arayış içerisindedir. Bu arayışın çıkışı gerek İzmir sermayesinin iç potansiyeli, gerekse dış etkenlerin yönlendiriciliği kapsamında zaman içerisinde oluşacaktır. 1980 öncesi ithal ikameci dönemin ulusal kalkınmacılık ideolojisi içinde şehirler ancak ulusal ekonomik modeldeki konumlarıyla önem kazanmaktaydı. Şehirlerde üretim ve hizmet fonksiyonları iç içe

Page 421: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

50

geçmişti ve İzmir bu bağlamda konumunu Türkiye düzleminde oturtabilmişti. 1980 sonrası da bu yapılanmayı genel olarak sürdürdü. Ancak 1980 sonrası kısmen ve 1990 sonrası hızlı bir ivme ile İzmir’deki sermayenin şehir mekanı içerisinde dağılımı, üretim ve hizmet fonksiyonları açısından, yeni bir anlayış içerisinde şekillenmeye başladı ve şehir mekanı, kademelenmeden ziyade birbirini ve kendisini tanımlayan bir ağ ilişkisi üzerine temellenmiş görünmektedir. Büyükşehir bütünü içinde ise ayrımlar şekillenmeye başlamakla birlikte şehir kendisini, ne sadece ticaret ve hizmet, ne de üretim merkezi olarak tanımlamaktadır.

İzmir yeni birikim modelinin getirdiği anlayış çerçevesinde; ya kontrol ve üretim merkezi olarak varlığını güçlendirerek sürdürecek ve kendi hinterlandı içerisinde bir bölge merkezi olacak ya da Türkiye’nin küresel sermaye ile eklemlenme kapısı olarak öne çıkmış olan İstanbul’un tamamen etki alanı içerisinde büyük şehir olma tercihini yapacaktır. İzmir kendisini, 1980 sonrası üretim faaliyetleriyle öne çıkmış şehirlerin İstanbul ile eklemlenmesinden daha farklı bir platforma oturtabilme potansiyelini taşımaktadır. İzmir yeni düzene, kısmen İstanbul bağlantılı olmak kaydıyla ve baskın olarak kendi iç dinamiklerinin getirdiği avantajla, kendi özgünlüğü içerisinde girmesi ile konumunu, geleceğe gerçek bir bölge merkezi olarak taşıyabilir.

10.1.3 Tarım

İzmir İçin Sağlıklı Bir Üretim Faaliyeti: Ekolojik Tarım

Ekolojik tarım, son yılların gözde tarımsal tekniklerden biridir. Gerek sağlıklı beslenme, gerekse üretim sırasında üreticilerin zararlı kimyasallardan korunması açısından özellikle AB’de önemle üzerinde durulmaktadır. Kuşkusuz daha iyi bir fiyat ve ihracat koşulları da ekolojik ürün üretiminin çekiciliğini artırmaktadır.

Bu bağlamda, İzmir’in geleceğine ışık tutması amacıyla AB ülkelerindeki ekolojik tarım politikaları, uygulamaları, pazar ve fiyat durumundan örnekleme yoluyla İzmir’in durumu ele alınmaktadır.

Tarımsal girdilerin bilinçsizce kullanımının yol açtığı çevre ve insan sağlığına yaptığı olumsuz etkilerin engellenmesi için ekolojik tarım, çevre ile dost olan alternatif tekniklerden birisidir. Bu üretim tarzı organik, ekolojik veya biyolojik tarım gibi çeşitli şekillerde de isimlendirilmektedir.

Ekolojik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanmasının yanında, ekolojik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden ve üretimde miktar artışını değil, ürünün kalitesinin yükselmesini amaçlayan bir üretim şekli olarak tanımlanmaktadır. Ekolojik tarım, miktardan önce ürünün kalitesini ön planda tutmakta, tüketicinin ve çevrenin zarar görmemesini amaçlamaktadır.

Page 422: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

51

AB’de Destekleme Politikaları

Ekolojik ürünlerin pazarlama kanallarını incelediğimizde, geleneksel satış kanalları dışında ekolojik ürünleri pazarlayan kanallar gelişmiştir. Avrupa birliği ülkelerinde ekolojik ürünlerin pazarlama kanalları; üreticiden tüketiciye direkt satışlar, ekolojik ürünlerinin satıldığı özel dükkanlar (doğal ve sağlıklı ürünleri satan dükkanlar olarak adlandırılır) olarak bulunmaktadır.

Son zamanlarda yapılan pazar araştırmaları başlıca büyük pazarlarda tüketicinin talebinin hızlı bir şekilde büyüdüğünü göstermekte ve 2005 yılında bazı ülkelerde toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin satış payının % 5-10'a ulaşacağı beklenmektedir. 1997 yılında Almanya haricinde, diğer ülkelerde orta dönemde büyüme oranının yıllık % 10'u aşacağı ve Danimarka, İsveç, İngiltere'de ise % 25'in üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin satış payı Danimarka'da %2.5, Avusturya'da % 2'dır. Almanya'nın 1997 yılında ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı 1.800 milyon dolardır. 2000 yılında, ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı Almanya’nın 2.200-2.400 milyon dolar iken, Hollanda’nın 225-250 milyon dolardır. Orta vadede büyüme oranının Danimarka, Avusturya, Hollanda, Almanya’da yıllık % 10-15, İtalya, Fransa, İsviçre’de % 15-20, İsveç’te % 20-25, İngiltere’de % 25-30 arasında olacağı tahmin edilmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerinde ihracatına ve ithalatına ilişkin ayrıntılı veriler bulunamamakla birlikte, İngiltere piyasada sattığı ekolojik meyve ve sebzelerin % 80'inden fazlasını, ekolojik çay ve kahvenin % 100'ünü, şarap ve alkolün % 90'ını ve bütün ekolojik ürünlerin ise % 60-70'ini ithal etmektedir. Finlandiya ise ekolojik ürünlerin % 40'ını ihraç etmektedir. İtalya'nın yıllık ihraçtan elde ettiği gelir 300-400 milyon dolar civarındadır. Fransa ekolojik yumurta ve tavuk eti ihraç ederken, Almanya’nın ise bebek maması, sebzeler, buğday ve diğer tahıl ürünleri, ihraç ettiği ekolojik ürünlerdir.

Tablo 10.15 Ülkelerin İthal ve İhraç Ettiği Ürünler

Ülkeler İthal ettiği ürünler İhraç ettiği ürünler

Avusturya

Tahıllar, meyve ve sebzeler

Almanya

Taze meyve ve sebzeler, kurutulmuş meyveler, süt ürünleri, fındık

Bebek maması, sebzeler, buğday ve diğer tahıl ürünleri

Fransa Elma, havuç, portakal, limon, greyfurt, pancar şekeri v.b.

Organik yumurta, tavuk eti, şarap, tahıllar, taze meyve ve sebzeler

İngiltere Süt ve et ürünleri, çay, kahve, şarap ve alkol, meyve suyu ve tahıllar

Som balığı ve mantar (1999 yılından itibaren)

Page 423: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

52

Hollanda Taze meyveler, tahıllar, fındık, kurutulmuş meyve,

Sebzeler, meyveler, süt ürünleri, tahıllar, baharat ve aromatik ürünler

İsveç

Süt ürünleri, et, ekmek, şeker, tahıl Sığır eti, yulaf, arpa, marmelat, dondurulmuş kiraz

İspanya

Pirinç, sebze ve meyveler, zeytinyağı ve fındık

Ekolojik Ürünlerin Fiyatları

Farklı yetiştirme koşullarının olması, ülke içinde değişik ürünler ve değişik ülkelerde aynı ürünler için çiftçiye ödenen fiyat primlerinin çok değişken olmasına yol açmaktadır. Bu nedenle üreticilere ödenen fiyat primleri de oldukça değişkendir. Özellikle tahıllar ve patates için üreticinin aldığı primler % 50 ve daha fazladır.

Tablo 10.16 Avrupa Birliği Ülkelerinde Ekolojik Üreticilere Ödenen Fiyat Primleri (Geleneksel Üreticilerin Fiyatlarının Üzerindeki %) (1997-1998 Ana Ürünlerde)

Ülkeler Sebzeler Tahıllar Süt Ürünleri Patates Meyveler

Avusturya nd 100 20-30 100-120 nd Belçika 35 65 20 80 nd Almanya 50 100 15 200 50 Danimarka 25-50 60-70 20-25 25-50 >100 İspanya 0-30 0-50 10-30 nd 15-30 Finlandiya 50 50 10 50 300 Fransa nd 60-100 20-30 nd nd Büyük Britanya 20-100 nd 40 40-200 5-40 Yunanistan 30-50 10-20 nd nd 20-50 İrlanda1 25 nd nd nd nd İtalya 15-20 25-30 15 15-20 15-20 Lüksembourg 60 100 10 50 60 Hollanda nd 100 10 33 nd Portekiz 10-100 nd nd 100 10-100 İsveç 0-30 50-100 15-20 0-30 40

1Özel durumlar haricinde, üreticilerin primleri %23-26, nd= mevcut veri yok

Kaynak: Michelsen, J., Hamm, U., Wynen, E. and Roth, E., The European Market For Organic Products: Growth and Development, Organic Farming in Europe: Economics and Policy, Vol.7, 1999, s.67

Avusturya, Almanya, Lüksembourg, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde tahıllar için ödenen primler % 100 'dür. Almanya'da patates için üreticiye ödenen primler % 200 iken, İngiltere'de ise % 40-200 arasında değişmektedir. İsveç gibi büyük ekolojik sektöre sahip olan ülkelerde (patates ve sebzeler için) ve İspanya gibi küçük ekolojik sektöre sahip ülkelerde (sebzeler ve tahıllar için) üreticiye ödenen fiyat primlerinin sıfır olduğu görülmektedir. Bütün Avrupa birliği ülkelerinde süt ürünleri için üreticiye ödenen fiyat primi % 40'ın üzerine ulaşamamıştır. Ekolojik pazarlarda

Page 424: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

53

satılan bu ürünlerin payının düşük olması üreticiye ödenen fiyat primlerinin de düşük tutulmasının sebeplerinden biri olarak görülmektedir.

Tüketiciler tarafından ödenen fiyat primlerini incelendiğimizde, Avusturya'da tahıllar için tüketiciler, geleneksel ürünün fiyatının % 20-30'u üzerinde bir fiyat öderken, İtalya'da ise bu oran % 125-175 arasındadır. Portekiz tüketicileri ekolojik meyveler için % 5 fiyat primi öderken, bu oran İsveç’te % 100 civarındadır.

Oldukça küçük pazar paylaşımını elde eden ülkelerde (İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz) hemen hemen bütün ürünler için tüketicinin ödediği fiyat primleri oldukça yüksektir; çünkü pazarlama masrafları çok yüksek olmaktadır. Ayrıca Almanya'da da tüketicilerin ödediği fiyat primleri oldukça yüksektir. Ana dağıtım kanalı olan doğal yiyecek dükkanlarının kullanılmasının pazarlama masraflarının yüksek olmasına yol açtığı belirtilmektedir. Ana dağıtım kanalı süpermarketler olan ülkelerde tüketicinin ödediği fiyat primleri daha düşüktür.

Türkiye’de Ekolojik Tarım

Türkiye’de ekolojik tarımın geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilgili çalışmalar yapmak üzere izleme ve yürütme organları kurulmuştur. Bunlar Ulusal Yönlendirme Komitesi, Organik Tarım Komitesi, Organik Tarım Ulusal Ticaret Komitesi, Organik Tarım Proje ve Araştırmaları Ulusal Komitesidir.

Türkiye'de ekolojik tarımla ilgili kontrol ve sertifikasyon faaliyetinde bulunmak isteyen kuruluşlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Organik Tarım Komitesine başvurmaktadır. Şartlara uygun oldukları tespit edilen firmalara, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adına Türkiye'deki ekolojik tarımı kontrol etme ve sertifikasyon yetkisi verilmektedir.

Ülkemizde ekolojik ürünleri işleyen ve bu ürünleri pazarlayan firmaları sertifikalandıran 7 tane kontrol ve sertifikasyon kuruluşu vardır. Bunların 6 tanesi (BCS-ÖKO, BIOAGRICOOP; ECOCERT-SARL, IMO, INAC, SKALL) yabancı kontrol kuruluşlarının Türkiye temsilcileri, biri ise (ETKO) Türk kuruluşudur.

Ekolojik tarım ürünleri sertifikaya tabi ürünler listesinde yer aldığı için, Ege İhracatçı Birliklerine ekolojik ürünlerin ihracatı ile ilgili tüm verileri toplama görevi verilmiştir.

Ekolojik Tarımın Gelişim Durumu

Türkiye'de ekolojik tarım uygulamaları, 1984-1985 yıllarında ilk olarak çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru incirle başlamıştır. 1990 yılında Türkiye'de üretilen ekolojik ürün sayısı 8 iken, 2000 yılında 95'e ulaşmıştır.

Page 425: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

54

Şekil 10.5 Türkiye’de Ekolojik Olarak Yetiştirilen Ürün Sayısı

823 20

3753

65

92 95

0

20

40

60

80

100

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000

Ürün sayısı

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.

Türkiye’de ekolojik ürünler, daha çok, pazarlayıcı firmalar ile üreticiler arasında yapılan “sözleşmeli üretim” çerçevesinde üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Ekolojik tarımı sözleşmeli yapan üretici sayısı 2000 yılında 18375’e erişmiştir.

Şekil 10.6 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapan Üretici Sayısı (Adet)

3131780 1600

40357417 8199

12275

18375

0

5000

10000

15000

20000

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000Üretici sayısı

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999, Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.

Türkiye’de üretilen ekolojik tarım ürünlerinin hemen hemen tamamının ihraç ediliyor olması, iç pazar koşullarının gelişmemiş, kontrol ve sertifikasyon ücretlerinin yüksek olmasına bağlanmaktadır. Üreticilerin kendi adına ürün sertifikası bulunmamaktadır. Ekolojik ürün sertifikası projeyi kuran firma tarafından projede yer alan tüm üreticiler adına yapılmaktadır.

Ürün gruplarına göre üretici sayıları incelendiğinde, 2000 yılında en fazla üreticinin % 51.62’lik payla kuru ve kurutulmuş meyve grubunda yer aldığı görülmektedir. Bunu % 15.06’lik payla tarla bitkileri grubundaki üreticiler izlemektedir.

Page 426: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

55

Tablo 10.17 Türkiye'de Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Üretim Yapan Üretici Sayısı (adet) ve (%)

Ürün Grupları

1997 1998 1999 2000 Üretici sayısı % Üretici

sayısı % Üretici sayısı % Üretici

sayısı %

Kuru ve Kurutulmuş Meyveler 4931 66.48 5499 67.07 6975 56.82 9486 51.62 Yaş Meyve 1494 20.14 1165 14.21 2026 16.51 1886 10.26 Sebze 16 0.22 22 0.27 264 2.15 403 2.19 Tarla Bitkileri 478 6.44 504 6.15 1320 10.75 2768 15.06 Tıbbi Bitkiler 9 0.12 33 0.40 325 2.65 1619 8.81 Diğerleri 489 6.60 976 11.90 1365 11.12 2213* 12.04

Toplam 7417 100 8.199 100 12.275 100.00 18.375 100 *Diğerlerin içine üzümsü meyveler de dahildir.

Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.

Kuru ve kurutulmuş meyve grubunda da; elma (3.232 üretici), fındık (1.842 üretici), üzüm (1.190 üretici ) ve incir (1.045 üretici), yaş meyve grubunda; zeytin (1.134 üretici), vişne (597 üretici), sebze grubunda; biber (213 üretici), salatalık (101 üretici), brokoli (36 üretici), tarla bitkileri grubunda; mercimek (1.063 üretici), pamuk (740 üretici), buğday (298 üretici), tıbbi bitkiler grubunda ise; gül kurusu (427 üretici), defne (417 üretici), biberiye (304 üretici), adaçayı (157 üretici) en fazla üreticiye sahip olan ürünlerdir.

Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm açısından durum incelendiğinde; 2000 yılında son sekiz yılda % 511.11 oranında artarak 10.45’e yükseldiği saptanmıştır. Ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapan üretici sayısı ise aynı dönemde 1.190 üreticiye ulaşarak % 242.93 oranında artış göstermiştir. Türkiye’de ekolojik tarım yapılan üretim alanıysa son on yılda % 5.396.82 oranında artarak yaklaşık 57.002 hektara ulaşmıştır.

Şekil 10.7 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapılan Üretim Alanı (ha)

6077 5196

15250 1746724042

46508

57002

10370

10000

20000

30000

40000

50000

60000

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000

Üretim alanı

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.

Page 427: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

56

En fazla ekiliş alanına sahip ürünler açısından durum incelendiğinde ise, kuru ve kurutulmuş meyve grubunda; fındık (4243.88 ha), incir (3857.85 ha), üzüm (2583.53 ha), elma (2337.47 ha), yaş meyve grubunda; zeytin (2378.52 ha), sebze grubunda; salatalık (151.10 ha), biber (135.60 ha), tarla bitkileri grubunda; pamuk (5343.70 ha), nohut (1621.80 ha), buğday (1566.50 ha), tıbbi bitkiler grubunda ise defne (7082.60 ha), kekik (2501.90 ha), biberiye (2027.50 ha) yer almaktadır.

Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün üretim alanları açısından durum değerlendirildiğinde; 1992 yılında ekolojik olarak kuru incir üretimi yapılan alan 944 hektar iken, 2000 yılında % 308.67 oranında artarak 3857.85 hektara ulaşmıştır. Ekolojik olarak çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapılan alan ise 1992 yılında 659 hektar iken, 2000 yılında % 292.04 oranında artarak 2583.53 hektara ulaşmıştır. Türkiye’de 2000 yılı verilerine göre, tarım alanının yaklaşık % 0.24'ü, tarım işletmelerinin ise % 0.46’sı ekolojik üretime ayrılmıştır.

Ekolojik Ürünlerin Pazarı ve Dış Ticareti

Türkiye’de ekolojik üretim projeleri ve ihracatçı firma tarafından ürünlerin pazarlaması farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan biri, üretim projesi ülkedeki yerleşik firma tarafından yapılmakta, ürünler bu yerel firma tarafından işlenmekte ve ihraç edilmektedir. Diğer yöntemde, üretim projesi yurt dışındaki yabancı kuruluş tarafından yürütülmekte, ürünler anlaşmalı yerel işleyici firma tarafından fason işlenmekte ve anlaşmalı yerel işleyici yada ihracat firması tarafından proje sahibi firmaya ihraç edilmektedir. Üçüncü yönteme göre ise, üretim projesi yurtdışındaki bir kuruluş tarafından kurulmakta, ürünler Türkiye'de yabancı firmanın tek başına kurduğu veya ortak olarak kurduğu işleme tesislerinde işlenmekte, proje sahibi firmaya ihracatçı firma veya işleyici kuruluş tarafından ihraç edilmektedir.

Ege İhracatçıları Birlikleri kayıtlarına göre, ekolojik ürün ihracatından elde edilen gelir 1997 yılında 13.513.694 dolar iken, 2000 yılında % 63.73 oranında artarak 22.125.447 dolara yükselmiştir. Ürün gruplarına göre incelediğinde, son dört yıllık aşağıdaki tabloda verilmektedir.

Tablo 10.18 Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Ürünlerin İhracat Değerleri (FOB$)

Ürün Grupları 1997 1998 1999 2000 Kuru Meyve ve Mamulleri 11.896.485 15.328.044 17.874.179 17.870.502 Yaş Meyve Sebze ve Mamulleri 420.228 391.570 2.248.969 1.709.945 Hububat ve Bakliyat Mamulleri 467.820 1.392.894 1.862.502 1.892.274 Canlı Hayvan Su Ürün ve Mamulleri** 53.453 271.882 183.091 38.202 Zeytin, Zeytinyağı - 50.459 883.256 51.021 Tekstil ve Hammaddeleri 605.364 215.447 356.419 425.403 Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri 70.344 198.312 153.561 138.100 Toplam 13.513.694 17.848.608 23.561.977 22.125.447 ** Canlı hayvan su ürünleri ve mamulleri grubundaki rakamlar bala aittir.

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2000, İzmir.

Page 428: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

57

Ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir 2001 yılında 27.638.643 dolar iken, 2002 yılında 31.815.548 dolara yükselmiştir (Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 2001-2002). 12

Türkiye’nin ekolojik ürünleri ihraç ettiği en önemli pazarlar Avrupa Birliği ülkeleri, olan Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre ve İngiltere’dir. Türkiye’nin ekolojik ürün ihraç ettiği diğer önemli pazarlar ise; Danimarka, İtalya, Avusturya, Belçika, İsveç, Norveç, İspanya, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’dır.

Toplam ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir içinde ekolojik kuru incirin payı ise 1997 yılında % 17.42 iken, 2002 yılında % 13.63’e, ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün payı 1997 yılında % 21.76 iken, 2002 yılında bu oran % 15.59’a düşmüştür. Her geçen gün, ekolojik ürün ihracatından elde edilen gelir artış gösterirken, ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün payında azalma olduğu görülmektedir. Ürün çeşitlenmesinin artmasıyla birlikte, ekolojik ürünlerin ihracatı içerisinde bu iki ürünün payı azaldığından oranların düşmesi doğal görülmelidir. Durum kg olarak değerlendirildiğinde artış açık olarak görülecektir.

Tablo 10.19 Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik Çekirdeksiz Kuru Üzümün İhracat Miktarı (kg), İhracat Değeri (FOB$)

1997 1998 1999 2000 2001 2002 Kuru İncir Miktarı (Kg) 1.095.136 1.469.006 1.579.672 1.947.269 2.226.054.36 1.761.496,47 Kuru İncir İhracat Değeri (FOB $) 2.354.459 3.580.108 3.555.557 37.53626 4.763.281.26 4.336.068,67

Toplam Ekolojik Ürünlerin İhracat Değeri İçinde Kuru İncirin Payı (%)

17.42 20.06 15.09 16.97 17.23 13.63

Ç.Kuru Üzüm Miktarı (Kg) 2.223.138 2.838.620 3.287.591 42.52119 5.411.534.75 5.354.176,80 Ç.Kuru Üzüm İhracat Değeri (FOB $) 2.940.244 3.855.281 4.149.714 4.836.139 4.887.076.27 4.960.801,53

Toplam Ekolojik Ürünlerin İhracat Değeri İİçinde Ç.Kuru Üzümün Payı (%)

21,76 21,60 17,61 21,86 17,68 15,59

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2002, İzmir.

Bu açıdan bakıldığında kuru incir ve çekirdeksiz kuru üzüm için 2002 yılında Türkiye’nin ekolojik kuru incir ihraç ettiği en önemli pazarlar sırasıyla Almanya, İsviçre, Fransa, ABD, İngiltere, İtalya, Danimarka, Avustralya ve İsveç’tir. Ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm ihraç ettiği ülkeler ise Almanya, İngiltere, Hollanda, İsviçre, Fransa, İtalya, Danimarka, Belçika ve Avusturya’dır.

12 2001 ve 2002 yılından itibaren Ege İhracatçı Birlikleri tarafından, ekolojik ürünlerin ihracat değerleri ürün gruplarına göre değil ürünler itibariyle verildiğinden dolayı toplam olarak verilmiştir.

Page 429: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

58

Tablo 10.20 Türkiye’nin Ülkelere Göre Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik Çekirdeksiz Kuru Üzüm İhracat Değeri (FOB$) (2002)

Ülkeler Kuru İncir İhracat Değeri ($) Ülkeler

Çekirdeksiz Kuru Üzüm İhracat

Değeri ($) Almanya 2074636.38 Almanya 2185829.17 İsviçre 687463.02 İngiltere 840315.21 Fransa 448134.86 Hollanda 564166.25 ABD 332244.67 İsviçre 443404.87 İngiltere 242268.25 Fransa 284417.64 İtalya 103415.29 İtalya 177515.02 Danimarka 93862.50 Danimarka 158224.07 Avustralya 77844.82 Belçika 105391.00 İsveç 59014.34 Avusturya 74617.53 Diğer Ülkeler 217184.54 Diğer Ülkeler 126920.77

Toplam 4336068.67 Toplam 4960801.53

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 2002, İzmir.

Ekolojik Ürünlerin Yurtiçi Piyasası

Türkiye'de üreticiye verilen ekolojik ürün fiyatı belirlenirken, geleneksel olarak yetiştirilen ürünün o günkü piyasa fiyatı dikkate alınmakta ve bu fiyata prim eklenerek ödeme yapılmaktadır. Bazı ürünler için üretici ve alıcı arasındaki anlaşmaya bağlı olarak belirli bir süre için bu primler değişebilmektedir. Aynı zamanda, ürünlere göre, firmadan firmaya ve yıldan yıla üreticiye verilen primler değişmektedir. Bu tür farklılıklar olmakla birlikte, üreticiye verilen fiyat primi çoğunlukla % 5-25 arasında değişmektedir. Örneğin, 2000 yılında çekirdeksiz kuru üzümde % 10, kuru incirde ise % 5-10 fiyat primi üreticiye verilmiştir.

Ekolojik ürün ile geleneksel ürün fiyatı arasındaki farkın temelde maliyetlerin farklı olmasından kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ekolojik ürünlerin geleneksel ürünlerden daha pahalı olmasının nedenleri ise geçiş dönemi maliyetinin yapılan tüm masraflar için ürün fiyatı üzerinde % 3-7 arasında olmasının yanında, üreticilere ödenen ekolojik üretim primi kilogram başına % 5-25 arasında olması söylenebilir. Bunun yanında % 2-3 oranında üreticilere sağlanan teknik yardım maliyeti bulunmaktadır. Ayrıca girdi sübvansiyonları ve danışmanlık, mühendislik hizmetleri yaklaşık % 10 civarında bir ek artış sağlamaktadır.

Bunlara sertifikalandırma masrafları ile ekolojik ürünlerin diğer ürünlerden ayrı bir şekilde daha özenli toplanması, depolanması, işlenmesi ve nakledilmesi eklenince son maliyet artmaktadır.

Geleneksel ürünler ile ekolojik ürünler için bu fiyat farkının % 24-65 arasında değişebileceği, bazı çok özel ürünler için bu farkın % 50-100 arasında olabileceği de belirtilmektedir.

Ekolojik ürünlerle geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları arasında çok büyük fiyat farkının olduğu da görülmekte olup bu fiyatlar ilgili tabloda verilmektedir.

Page 430: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

59

Tablo 10.21 Türkiye’de İç Piyasadaki Bazı Ekolojik ve Geleneksel Ürünlerin Perakende Satış Fiyatları (TL/kg) ve Tüketicilerin Ekolojik Ürünler İçin Ödediği Fiyat Primi (%)

2001* 2003**

Geleneksel Ürünlerin

Perakende Satış Fiyatları (TL/kg)

Ekolojik Ürünlerin

Perakende Satış Fiyatları (TL/kg)

%

Geleneksel Ürünlerin

Perakende Satış Fiyatları (TL/kg)

Ekolojik Ürünlerin

Perakende Satış Fiyatları (TL/kg)

%

Kavrulmuş İç Fındık 5.000.000 12.600.000 152,00 10.150.000 17.564.800 73,05 Kuru Kayısı 3.000.000 6.000.000 100,00 6.750.000 12.860.934 90,53 Kuru İncir 2.145.000 6.400.000 198,37 5.000.000 10.782.250 115,65 Çekirdeksiz Kuru Üzüm 1.295.000 2.499.500 93,01 2.725.000 5.973.400 119,21

Ceviz 6.850.000 12.750.000 86,13 19.550.000 24.645.934 26,07 Badem 9.950.000 10.190.000 2,41 21.945.000 24.336.000 10,90 Nohut 1.572.237 2.630.000 67,28 1.496.667 3.544.100 136,80 Kuru Fasulye 1.665.600 2.575.000 54,60 1.848.333 4.417.767 139,01 Kırmızı Mercimek 1.259.000 1.952.500 55,08 1.567.333 2.921.400 86,39 Prinç 989.092,5 3.150.000 218,47 2.299.467 3.688.800 60,42 Kepekli Makarna 463.333 1.195.000 157,91 1.190.000 3.525.000 196,22 Zeytinyağı (Sızma) 2.845.000 4.997.500 75,66 9.367.000 11.847.217 26,48 Siyah Zeytin 2.754.000 4.615.000 67,57 3.145.000 6.548.286 108,21 Üzüm Pekmezi 2.896.000 6.478.897 123,72 4.994.630 13.345.063 167,19 Susam Tahini 3.873.250 8.000.000 106,54 6.518.809 9.983.333 53,15 Bal (Çam) - - - 8.601.509 10.232.639 18,96 * Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Nuh’un Ambarı, Ekolojik Market, Migros, Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise Migros ve Kipa’dan Mayıs 2001 tarihinde elde edilmiştir. ** Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Rapunzel, Migros ve Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise Migros ve Kipa’dan Mart 2003 tarihinde elde edilmiştir.

Page 431: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28
Page 432: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

61

Türkiye’de iç satışların yaygın olmamasının nedenlerinden biri, tüketicilerin bu ürünler hakkında yeterince bilgisinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber, en önemli neden ise; gelir düzeyinin düşük ve gelir dağılımının dengesiz olması ve ekolojik ürün fiyatları ile geleneksel ürün fiyatları arasında önemli fiyat farklılığının bulunmasıdır. Türkiye’de bu kadar yüksek fiyat primlerinin tüketiciler tarafından verilmesi şu anda zor görünmektedir.

Tüketicilerin, geleneksel ürünlerin fiyatlarının üzerinde fiyatlara sahip olan ekolojik ürünlere karşı talebinin ne olacağı ve hangi fiyat düzeyinde ekolojik ürünleri tüketmeyi kabul edeceklerinin araştırılması önemli bir husus olarak görülmektedir. 1005 tüketiciyle yapılan anket sonucuna göre, tüketiciler, taze sebze ve meyve tüketirken fiyattan çok, besin değeri ve çeşitli katkı maddeleri taşımaması gibi özellikleri öncelikle tercih etmektedirler. Ayrıca eskiye göre yaş meyve ve sebzenin tadı ve sağlık açısından güvenirliliğinin azaldığı görüşündedirler. Tüketicilerin önemli bir çoğunluğu ekolojik ürün olarak adlandırılan ürünleri hiç duymamışlardır. İzmir Büyükşehir Bütününde yaşayan, gelir düzeyi yüksek, sağlık riskleri konusunda duyarlı kişilerin ekolojik ürünler için ortalama % 2 civarında fiyat primi ödemeyi kabul ettikleri ortaya çıkmıştır.

Türkiye’de Ekolojik Tarımla İlgili Uygulanmakta Olan Politikalar

Türkiye’de ekolojik tarımla ilgili olarak ayrı bir yaklaşım politikasının ve buna bağlı uygulamaların tarım politikası içinde sınırlı da olsa, yer aldığı söylenebilir. Örneğin, Türkiye’de ekolojik tarımı yaygınlaştırmak, çiftçi eğitimine katkıda bulunmak amacıyla Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı eğitim toplantıları düzenlemeye başlamıştır.

2002 yılından itibaren ise “Ekolojik Tarımda Eğitim Projesi” Tarım Bakanlığı Ana Hizmet Birimleri’nin de altında bulunduğu bir “Ulusal Proje” ye dönüştürülmüştür. Proje kapsamında 2002 yılı için etüdü yapılarak üretim amaçlı pilot bölgelerde çalışılacak iller belirlenmiştir. Doğu Karadeniz ve civarı bölgelerinden; Artvin, Gümüşhane, Bayburt ve Sivas, Göller Yöresi ve civarı bölgeden Isparta, Karaman, ve Konya’dır. Balıkesir ilinde ekolojik tohum, fidan ve fide üretimi yapılması planlanmaktadır. 2002-2007 yılları arasında yapılacak olan projede; sırasıyla etüdü yapılan ekolojik alan oluşumuna uygun bölge için, havza ve vadiler de projeye dahil edilecektir. Bu projede amaç, “Ekolojik Tarım Bölgeleri” oluşturularak veya önemli havza vadileri üretim kaynağı olarak kullanılarak ve böylece maliyetleri düşürerek ekolojik ürünleri sadece gelir düzeyi yüksek olan tüketicilere değil, tüm tüketiciye sunmaktır. Proje kapsamında ekolojik alanların oluşturulması planlanmaktadır. Böylece bu bölgelerde kontrol ve denetim kolaylığı sağlanacak, kontrol ve sertifikasyın maliyeti ile analiz bedelleri önemli oranda azalacak ve çiftçi bazında yapılan eğitim, yayım faaliyetleri ve danışman firma etkinlikleriyle üretim artışı sağlanacaktır. Türkiye’nin birçok bölgesindeki temiz, sağlıklı, fakat sertifikası olmadığı için ekolojik olmayan büyük bir üretim potansiyeli de sertifikaya kavuşacaktır.

Ekolojik tarımın yaygınlaştırılması amacıyla İzmir Tahtalı havzasında üreticilerin katıldığı köy toplantıları eğitim ve yayım çalışmaları başlatılmıştır. Ekolojik tarım kontrol ve teknik eleman eğitimi için 150 dekarlık bir alanda “Demonstrasyon Çiftliği

Page 433: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

62

Tesis Projesi” başlatılmıştır. Tohum, fide, fidan, ekolojik gübre, ilaç, akaryakıt, kompost gibi girdiler Tarım İl Müdürlüğü tarafından karşılanmış ve yapılan demonstrasyon, ekolojik tarım uzmanlarınca kontrol edilmiştir. Bu eğitim faaliyetleri ile ekolojik tarımın üreticilere tanıtılması ve yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ekolojik tarımla ilgili araştırmalar yapmak amacıyla bünyesindeki araştırma enstitüleri olan Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) Derneğini ve üniversite temsilcilerinden oluşan Ekolojik Tarım Araştırmaları Yürütme Komitesini kurmuştur.

Bütün bu katkılara karşın, ekolojik tarım yapan üreticilerin ürünlerini fiyat veya benzeri yollarla destekleme sistemi şeklinde bir desteğin henüz olmadığı görülmektedir. Açıklamaya çalışılan mevcut politikada, uygulamalar ve yaklaşımlar dikkate alındığında, Türkiye’de ekolojik tarımın daha ileri düzeye getirilmesi bakımından, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğu da görülmektedir.

Sözleşmeli tarım yapan dışsatım firmaları ise, sözleşme yaptıkları üreticilere çeşitli danışmanlık hizmetleri ve teknik yardımlar yapmaktadır. Firmaların elemanları tarafından üretim aşamasında karşılaşılan sorunları çözmek, kaliteli ürünler yetiştirilmesini sağlamak amacıyla üreticilerin arazileri ziyaret edilerek yardımcı olunmaya çalışılmaktadır. Firmalar belli aralıklarla yayın çalışmaları yaparak ekolojik tarımın faydalarını anlatmakta ve üreticinin ekolojik tarım konusunda bilinçlendirilmesi için toplantılar yapmaktadırlar. Bu toplantılarda, üreticilere toprak işleme, gübreleme, ilaçlama, budama, hasat ve kurutma gibi teknik konularda bilgiler verilmektedir. Firmalar sözleşme yaptığı üreticiye girdi temini olarak fiğ tohumu, ekolojik gübre, ekolojik ilaç ve preparatlar, böceklerle mücadele için tuzaklar vermektedir. Üreticilere bu girdiler, maliyetin altında verilebildiği gibi düşük faizli kredili şeklinde de satışı yapılmaktadır. Bunun yanında, üreticilere parasız olarak sergi bezi, plastik kasa verilmektedir. Ayrıca, üreticinin maddi olarak sıkıntı yaşadığı zamanlarda firma tarafından kredi (avans) verilmektedir. Üreticinin ürünü bahçesinden alınmakta, taşıma masrafları firma tarafından karşılanarak, üreticiye pazarlama hizmeti de sunulmaktadır.

Avrupa Birliği ülkelerinde ekolojik tarımın hızlı gelişmesi; geleneksel tarımdan ekolojik tarıma geçiş doğrultusunda tabandan gelen talebe ve üreticilere birim alan başına belli bir desteğin sağlanmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ise, ekolojik tarım, bu üretim sistemine yönelik herhangi bir destekleme sistemi olmamasına rağmen, hızlı bir gelişme göstermiştir. Türkiye’de bugünkü koşullar içinde mevcut destekler azaltılırken, ekolojik tarımın devlet tarafından parasal olarak desteklenmesi mümkün görünmemektedir. Ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından uygulanan ekolojik tarımla ilgili yayım faaliyetlerinin arttırılması gerekmektedir. Ekolojik tarım yapan ve yapmak isteyen üreticilere ekolojik tarım konusunda zorunlu eğitim programları hazırlanmalı, böylece üreticinin ekolojik tarımı daha bilinçli olarak yapması sağlanmalıdır. Üreticilere yönelik olarak ekolojik tarımla ilgili kısa süreli kurslar düzenlenmeli ve bunların masrafı devlet kaynaklarından karşılanmalıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kontrolünde demonstrasyon sahaları kurularak, bu alanda eğitim çalışmalarının yürütülmesi için destek verilmelidir.

Page 434: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

63

Türkiye’de üreticilerin gelirlerinin nispeten düşük olması ve sertifikasyon masraflarının yüksek olması nedeniyle, üreticiler kendi adlarına kontrol ve sertifikasyon belgesi alamamaktadır. Üreticilerin ürünleri bazen ihracatçı firma tarafından alınmamakta, bu durumda üretici mağdur duruma düşmektedir. Üreticinin kendi adına kontrol ve sertifikasyon belgesinin olmaması ürününü istediği gibi pazarlamasını engellemektedir. Bu nedenle Türkiye’de kontrol ve sertifikasyon belgesi almak isteyen üreticilerin sertifikasyon masraflarının tamamının veya bir kısmının devlet tarafından desteklenmesi ekolojik tarımın gelişmesine katkı sağlayacaktır. Üreticilerin kendi adına sertifika belgeleri olması ürünleri çeşitli şekilde pazarlamasında alternatif sağlayacaktır. Böylece üreticiler belki de ekolojik ürünlerini semt pazarlarında dahi satabilecek, ekolojik ürünlerin direkt üreticiden tüketiciye ulaşması geleneksel ve ekolojik ürün arasında yüksek fiyat farkını ortadan kaldıracaktır. Sertifikasyon işleminde, kooperatiflere öncelik verilmesi üreticiler açısından bir rahatlama sağlarken, sertifikasyon kurumları açısından kontrolü olası kılacaktır. İzmir’de ekolojik üreticileri bir çatı altında toplayan kooperatifler kurulmasıyla, iç satışlar genişletilebilir, üreticinin üretim ve pazarlama aşamasında karşılaştıkları sorunlara daha kolayca çözüm sağlanabilir.

Diğer bir önemli husus, bu ürünlerin pazarlaması ile ilgilidir. Türkiye’de ekolojik ürünlere olan potansiyel talebin ne olduğunu ortaya koyan pazar araştırmalarının yapılması gerekmektedir. Türkiye’de ekolojik ürünlerde iç piyasanın oluşturulması yönünde çalışmalara gereksinim vardır. Bunun için İzmir merkezli bir iç piyasa oluşturma çabasına girilebilir. İç piyasa oluşturulmaya çalışılırken, aynı zamanda tüketicilerin ekolojik olarak üretilen ürünler için ne kadar fiyat primi ödemeye razı olacakları konusunda yapılmış araştırmalardan yararlanılmalıdır. Bu amaçla gerçekleştirilen İzmir’in de dahil olduğu kapsamlı bir araştırma, aşağıdaki bulguları ortaya koymuştur:

Aşağıda ana noktaları belirtilen temel bulgular, Türkiye’de tüketicilerin gıda maddelerinde bulunan kalıntılar konusunda duyarlı olduklarına ve kalıntı miktarı kontrol edilerek güvenilir bir kuruluş tarafından sertifikalandırılmış ürünler için belli bir fiyat primini ödemeyi kabul edeceklerine işaret etmektedir. Tüketici tercihleri konusundaki bu durum genel olarak aşağıda açıklanmaktadır.

• Tüketiciler, gıda alışverişi yaparken fiyattan çok, ürünlerin besin değeri ve çeşitli katkı maddeleri taşımaması gibi özelliklerine önem vermektedirler. Tüketicilerin gerek taze sebze ve meyveyi tüketirken fiyatından daha çok, besin değeri ve çeşitli katkı maddelerini taşımaması gibi özellikleri öncelikle tercih etmesi, gerekse, eskiye oranla yaş meyve ve sebzenin tadı ve sağlık yönünden güvenilirliğinin azaldığı görüşünde olması, ekolojik ürünlerin yurt içi pazar potansiyelinin var olduğu konusunda önemli bulgular olarak kabul edilmektedir.

• Araştırma kapsamındaki tüketiciler, un ve unlu mamuller dışında, tüm gıda maddelerinde “kalıntının” var olduğu yönünde bir görüşe sahiptir. Tüketiciler, özellikle doğal üretim mevsimi dışında üretilen ürünlerde (sera ve örtü altında

Page 435: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

64

yetiştirilen ürünler) sağlık açısından önemli boyutlarda kalıntı bulunduğuna inanmaktadırlar.

• Tüketicilerin ekolojik olarak üretilmesini istedikleri ürünler arasında en fazla ifade edilen ürün, domatestir. Daha sonra diğer sera ürünleri gelmektedir. Meyveler arasında ise en fazla ifade edilen ürün elma olmuştur. Tüketicilerin bu ürünler için ödeme isteği, kalıntı konusunda algılanan riske bağlı olarak değişmektedir. Dolayısıyla tanıtımlarda bu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Söz konusu bulgular, iç piyasada, özellikle gelir düzeyi yüksek olan tüketici gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve söz konusu özelliği sertifikalandırılan ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğuna işaret etmektedir. Çevresel duyarlılığın giderek arttığı günümüz dünyasında; Türkiye’de özellikle Ege Bölgesinde hala yoğun girdi kullanımına dayalı üretim teknolojilerinin bir an önce terk edilerek, yerine çevre ile uyumlu girdilerin kullanımını teşvik edilmesi ve girdilerin yasal sınırlar çerçevesinde kullanılmasını titizlikle izlenmesini öngören üretim/yayın politikalarının uygulanması zorunluluğu gündeme getirilmelidir. İç piyasada satılan ürünlerin de kimyasal kalıntı konusunda kontrol edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Bunlara ek olarak üreticiden tüketiciye hizmet verebilecek ekolojik tarım ürünleri satış merkezlerinin açılması geleneksel ve ekolojik ürün arasındaki bu yüksek fiyat farkını kısmen de olsa ortadan kaldıracaktır. Hedef kitlenin oluşturulması, stand çalışması, tadım panellerinin oluşturulması da ekolojik ürünlerin iç piyasa koşullarının arttırılmasında etkili olacaktır.

Sakız ve Antepfıstığı

Sakız bitkisi; Sakız Adası ve Çeşme yöresinde doğal olarak yaşayan ve reçinesinden yararlanılan bir bitkidir. Sakız, yüzlerce yıldır sakız reçinesi ve sakız yağı şeklinde, ilaç, kozmetik, boya, gıda ve içki sanayiinde kullanılmaktadır ve bu nedenle ekonomik değeri oldukça yüksek bir bitkidir. Melengeç ise yabani çitlembik olarak bilinmektedir ve yoğun olarak tüm alanda bulunmasına rağmen ticari değerlendirme açısından K. Menderes Strateji Alt Yöresi Kara Kesiminde daha yoğun bulunmaktadır. Bu bitki Çeşme-Karaburun-Urla ve Seferihisar yörelerinde de yaygındır.

Sakız ve melengeç 4-5 m. boyda, sürekli yeşil ağaççık veya çalı şeklindedir. Dişi ve erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Erkek bitkilerin randımanı dişilerden fazladır. Tek veya üç-dört gövde üzerinde terbiye edilir. Dekoratif görünümü ve hoş kokusu nedeni ile çevre düzenlemesinde de kullanılabilmektedir. Sürekli yeşil olması ve toprağı örtmesi nedeni ile toprak erozyonunu da önlemektedir. Kökler 20-25 metre derinliğe kadar uzanabilir. Bu nedenle, kuraklığa dayanıklılığı incir ve zeytinden daha iyidir.

Bu iki bitki arazi yangını gibi kötü koşullarda bile kısa sürede kendini yeniler. Kıyı bölgelerinde tuza dayanıklıdır ve beş yaşından itibaren ürün verir. Sakız 15 yaşından

Page 436: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

65

itibaren bitki başına 1-2 kilo sakız verir. Bir kilo sakızın fiyatı kalitesine göre 60-100 dolar civarında olduğuna göre getirisi yüksek kabul edilmektedir.

Çeşme ve çevresinde halen sakız üretilmektedir. Bugün Yunanistan’ın Sakız Adasından, sadece sakız bitkisiyle 50 milyon dolarlık bir gelir sağladığı düşünülürse, Çeşme ve Karaburun yöresinde bu projenin desteklenmesinin gerekliliği açık olarak belirlenmektedir.

Son yıllarda bu amaçla sakız ağacı yetiştirilecek yerlerin envanterinin çıkartıldığı bir proje başlatılmıştır. Milli Emlak arazi tashisi gerçekleştiğinde Arkas Denizcilik sponsorluğu ile Çeşme, Urla, Alaçatı, bölgelerinde Yunanistan’ın ürettiğinin 10 katına kadar sakız üretilebilecektir.

Tarla Balıkçılığı

İzmir, sahip olduğu su kaynakları ve turizm potansiyeli dikkate alındığında, tarla balıkçılığından önemli ölçüde gelir sağlayabilecek bir yöredir.

Tüm tarımsal üretim dallarında olduğu gibi tarla balıkçılığı doğal koşullara doğrudan bağımlıdır. Karada yetiştirilen evcil hayvanlarda olduğu gibi farklı balık türleri de değişik barındırma, bakım ve beslenme isteklerine sahiptirler. Bu nedenle doğal koşullar yanında ele alınan balık türünün biyolojik istekleri de dikkate alınarak, yetiştirmenin planlanması zorunludur.

Tarla balıkçılığı içinde sazan yetiştirme toprak tabanlı havuzlarda yapıldığından ve her çeşit yem değerlendirildiğinden ve de gideri düşük olduğundan önem taşımaktadır. Ayrıca sazan, yavru temini ve üretimini de sağlar ve ılık, durgun ve bulanık sulardan fazla etkilenmez. Çabuk ve hızlı büyür ve bu nedenle kısa sürede pazarlanma imkanına sahiptir. Dolayısıyla sazan, tarımla geçinen aileler için kullanılamayan batak, sazlık, tuzla gibi su imkanı olan arazilerde yapılarak ek gelir imkanı sağlamaktadır.

Tarla balıkçılığı amacı ile bir işletme kurulurken; balığın biyolojik isteklerine uygun olarak toprak ve su özelliklerinin incelenmesi, havuzların kullanıma uygun ve ihtiyaca yetecek sayıda inşa edilmesi gereklidir. Karides de benzer koşullarda yaşadığından yatırımının ekonomik getirisinin yüksekliği, karşılanabilirlik durumunu arz etmektedir.

Havuzlama için çoğunlukla tarımsal üretimde düşük verimli yerler seçilebilir ve böylelikle düşük verimli alanlar ekonomik bir şekilde değerlendirilir. Az meyilli arazilerin seçilmesi, su akışı ve boşaltmanın arazi eğimi ile yapılabilmesi için çok yararlıdır. Düz ve meyilsiz arazilerde yapılan havuzlarda su akışı ve boşaltma için enerji ihtiyacı doğmaktadır. Bu enerji ihtiyacı ek masraflara neden olur. Dolayısıyla yer seçimi önemlidir.

Genellikle ağır ve killi topraklar havuz yapımına daha uygun olduğu için kumlu ve geçirgen topraklar fazla su kaybına yol açar ve tercih edilmez.

Page 437: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

66

Ayrıca tarla balıkçılığına başlarken en önemli konu yıl boyunca işletmeye yeterli su sağlanmasıdır. Bu amaçla akarsulardan, göl ve kaynak suları ile sulama kanallarından, çok yağış alan bölgelerde yağmur sularından kolayca yararlanılan alanlar tercih edilmelidir. Bu nedenlerden ötürü tarla balıkçılığı tarım potansiyeline sahip K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde teşvik edilecek bir yatırım olarak görülmektedir. Benzer şekilde Gediz Havzası da potansiyel alan olarak görülmekte olup bu alanlarda Gediz Deltası sahip olduğu potansiyeller açısından karides üretimi için de uygundur. Bu değerlendirmeler ışığında İzmir Ticaret Odasının yürüttüğü Çeşme Nergis projesi bir örnek olarak karides yetiştiriciliği yavru temini ile teşvik edilmelidir. Bu yaklaşım Gediz Deltasının kullanılmayan tuzlu alanlarını potansiyel olarak ekonomiye kazandırma açısından önem taşımaktadır.

Tıbbi Bitki Yetiştiriciliği

Yararlanılan bitkilerin oldukça büyük bir kısmı tıbbi ve aromatik bitkiler grubunu oluşturmaktadır. Zira bu grup bitkilerin tüketim alanları çok geniştir. Şayet bunları tüketim alanlarına göre bir gruplandırmaya tabi tutacak olursak 10 değişik kategoride toplanabileceği görülmektedir. Bunlar; meşrubat, keyif ve uyarıcı bitkiler, ilaç, zamk ve musilaj, reçine, tanen, boya, insektisid ve mum bitkileridir.

Tüketimi oldukça fazla olan tıbbi ve aromatik bitkilerin hem dünyada ve hem de yurdumuzda sağlıklı istatistiki rakamlarını bulmak mümkün değildir. Diğer bitki gruplarına göre çok daha detaylı olan, kullanım alanları, tüketim şekilleri, elde ediliş yöntemleri çok farklı olduğundan hepsini içeren toplu istatistiki rakamlar mevcut değildir. Ancak bunun bulunmayışı bu grup bitkilerin dünya ticaretinde yer almadığı anlamına gelmemelidir. Zira yalnız uçucu yağ miktarının dünyada yaklaşık 45.000 ton olduğu ve bunun 700 milyon dolar değerinde bulunduğu bilinmektedir.

İlaç sanayiinde de tıbbi bitkilerin oldukça büyük payı bulunmaktadır. Bugün Avrupa'da bitkisel ilaçların pazar payı 2.4 milyar doların üzerindedir.

Tıbbi bitkilerin ekonomik ve beşeri önemi dikkate alındığında ilk aşamada planlama alanımızda tıbbi adaçayı ve İzmir kekiğinin İzmir ve çevresinde kültüre alınabileceğini göstermiştir. Türkiye dünya kekik tüketiminin yaklaşık %70'ini karşılamaktadır. Ancak tümü floradan toplanmaktadır. Çiftçi tarafından yetiştirilecek kekik, İzmir ekonomisine önemli katkılarda bulunabilecektir. Bunun yanında yöredeki tıbbi bitkilerin tanınmaması ve desteklenmemesi kırsal kesim yaşayanlarını bilinçsiz tüketime itmektedir. Bu tür bitkilerin tanınmasının ve kültürünün eğitimle desteklenmesi ve kekik, lavanta gibi tarla tarımına dönüştürülmesi için ürünlerin ticarileştirilmesi gerekmektedir.

Page 438: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

67

10.1.4 Turizm

Turizm, Türkiye ekonomisinin son yirmi yıllık döneminde, uluslararası pazara sunduğu tek yeni ürün olmuştur. Bu dönemde ülkede, turizmin bir endüstri olarak en hızlı geliştiği yöreler Antalya, Muğla ve Aydın olurken İzmir, tüm potansiyeline rağmen yeterli payı alamamıştır. Dikkat edilecek olursa, bu yöreler gibi İzmir de en yüksek nüfus artışının yaşandığı yörelerden biridir. Bu nedenle tüm Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de işsizliğin ciddi boyutlara vardığından söz edilebilir. Aldığı göçe orantılı olarak, sektörün yarattığı istihdam ve gelir etkisinden yararlanamamıştır. Buna rağmen İzmir, özellikle ulaştırma, haberleşme, eğitim ve çevre alanlarında iç ve dış talep artışıyla karşılaşmıştır. Konu ile ilgili araştırmalar 2020 yıllarına erişildiğinde Türkiye’ye yönelik turizm talebinin ülke nüfusunun % 60’ına çıkacağını göstermiştir.

1990’lı yılların sonunda, turizm hizmet sektörü içinde ilk sıraya oturmuştur. Turizmin geliştiği diğer ülkelerde görüldüğü gibi sektörün GSMH içindeki payı Türk ekonomisinde de artmıştır. 1980 sonrasında yaşanan mali liberalleşme akımları, Doğu Avrupa ülkelerindeki rejimlerin liberalleşmesi ve seyahat özgürlüğü önündeki engellerin kalkması ekonomik temel tercihlerde turizm lehine bir ilgi de yaratmıştır. 2000 yılı itibarıyla turizm gelirinin ihracata oranı % 27.9 olarak gerçekleşmiştir. OECD Ülkeleri içinde yabancı turist girişi itibarıyla 1995-2000 yıllarında Türkiye % 20.6 artışla en hızlı gelişen ülke olmuştur.

Devletin öncü rolü oynadığı öncelikli turizm bölgeleri tesisi, kredilendirme yolunun açılması ve ev pansiyonculuğunu geliştirmek üzere başlatılan kredi programı, kısa vadede aktif olmasına rağmen başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak ev pansiyonculuğu programı bugün, 500 bine yaklaşan yazlık konut yapımına yol gösterici olması açısından olumsuzdur.

Beş yıllık kalkınma planlarında öngörülen devletin öncü rolünden özel sektöre geçilmesi, turizm etkinliklerinde ağırlığın farklı bir boyuta kaymasına neden olmuştur. Bu dönemde Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Turizmi Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ve Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) öncü organizasyonlar olmuştur. Sonuçta, devletin rolünün yeniden tanımlanması gereği ortaya çıkmıştır. Özel sektör çabalarıyla son dönemde, turist sayısı ve döviz gelirlerindeki artış sonucu, Türkiye, dünyada en çok turist kabul eden on ikinci ve gelirlerde sekizinci sıraya yükselmiştir. Bugün, ülkede Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli ve belediye belgeli yatak kapasiteleri 700 bini geçmiştir. Son dönem itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatak sayısı 305 bine yaklaşmış durumdadır. Bu dağılımın belgeli turizm işletmeleri olarak ve ülkenin önde gelen turistik merkezlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda verilmektedir.

Page 439: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

68

Tablo 10.22 Belgeli Turizm İşletmelerinin Başlıca Merkezlere Göre Dağılımı (2002)

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı

Görüldüğü üzere İzmir gerek yatırım gerek işletme belgeli turistik tesislerde turizm potansiyelli beş merkez arasında dördüncü gelmektedir. Bu durum, İzmir’in gerekli ivmeleri yapamadığını göstermektedir. 2002 yılı itibarıyla ülkemize giriş yapan 13.246.875 turistin sadece % 4.9’u İzmir’e gelmiştir.

Tablo 10.23Türkiye’ye Gelen Turistlerin Başlıca Turistik Merkezlere Göre Dağılımı

Yatırım Belgeli İşletme Belgeli

Tesis % Yatak % Tesis % Yatak % İstanbul 78 6,9 26.086 11,7 280 13,2 48.309 12,2

Antalya 272 23,9 67.218 30,2 523 24,6 150.955 38,1 Muğla 294 25,8 54.585 24,5 355 16,7 63.372 16,0

İzmir 51 4,5 12.078 5,4 132 6,2 23.307 5,9

Aydın 48 4,2 7.550 3,4 101 4,8 21.675 5,5

Diğer 395 34,7 55.359 24,8 733 34,5 88.530 22,3

Toplam 1.138 100,0 222.876 100,0 2.124 100,0 396.148 100,0

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı

Yukarıdaki tabloda görülen aynı durum, Türkiye’ye gelen turistler arasında İzmir’in yine düşük bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, son üç yıl itibarıyla İzmir’in cüzi bir artışa sahip olmasıdır.

Bu bağlamda Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi tarafından 2020 yılına değin % 5 düzeyinde yıllık ortalama büyüme tahmini yapılmaktadır. Bu durum geçmiş 40 yıllık dönemde % 7 oranında belirlendiğinden önümüzdeki yıllarda söz konusu konseyin yorumuna göre bir yavaşlama görülecektir. Nüfus artışı ve demografik yapı ile gelirin büyümesi değerlendirildiğinde, artış hızında bir yavaşlama eğilimi beklentisi İzmir için de söz konusu olacaktır. Bu durum sektörün diğer makro ekonomik göstergeler içindeki paylarının da nispi olarak azalması ve ekonomik denge içinde sektörün nispi paylarının azalmasına sebep olabilecektir.

2000 % 2001 % 2002 %

Antalya 3.300.959 31,7 4.211.930 36,3 4.747.550 35,8

İstanbul 2.420.541 23,2 2.517.139 21,7 2.699.131 20,4

Muğla 1.351.745 13,0 1.327.128 11,4 1.944.295 14,7

İzmir 481.617 4,6 621.589 5,4 650.739 4,9

Aydın 422.741 4,1 448.599 3,9 197.626 1,5

Diğer 2.450.550 23,5 2.492.584 21,4 3.007.534 22,7

Toplam 10.428.153 100,0 11.618.969 100,0 13.246.875 100,0

Page 440: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

69

2000’li yıllardan sonra, uzun mesafeli ve deniz aşırı seyahatler artacak ve yeni mekanlar önem kazanacaktır. Ayrıca, gidilecek yer seçimi ve rezervasyon süreçlerinde elektronik teknoloji önem kazanacaktır. Kişilerin eğitim ve refah düzeyinin yükselmesi durumuyla tercihler kutuplaşacak, yenilik ve çeşitlilik talebi artacak, konfor ve macera ağırlık kazanacaktır. Bunun sonucunda, deniz-kum-güneş yerini, heyecan-eğlence-eğitime bırakacaktır. Dolayısıyla, İzmir’in sunmuş olduğu ve sunmayı hedeflediği 2. üçlü önem kazanacaktır. Sonuçta, insan ömrünün artması ile üçüncü yaş nüfusunun çoğalması, seyahate ve eğlenceye daha fazla kaynak ayrılmasına sebep olacaktır. Buna çocuksuz ve az çocuklu çiftler ile ortalama çalışma sürelerinin kısalması ivme vermektedir.

Önümüzdeki yıllarda uzak ülkelerden gelen turist payının artacağı öngörüldüğünden özellikle bu ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarının önem kazanması gerekmektedir. Avrupa ülkelerinden sağlanan turizm gelirlerinin Türkiye genelindeki dağılımında İzmir, çekim merkezleri arasında hep alt sıralarda kalmaktadır. Aşağıdaki tabloda verilen dağılımda bu açık olarak görülmektedir. Ancak dikkat edilecek olursa, gelinen ülkeler arasında bir uzak mesafe ülkesi olan Japonya’nın İzmir için yüksek bir pay sahibi olduğu görülmektedir. Oransal olarak İzmir’i son yıllarda en çok ziyaret eden Fransız ve İtalyan turistlerin yanında Japonya, Romanya ile üçüncü sırada bulunmaktadır. Aynı tablo İskandinav ülkelerden gelen turist sayısında İzmir’in üçüncü sırayı aldığını göstermektedir. Bu durumun analizi, pay artışında jeotermal kaynak olarak Balçova’nın çekim gücünden kaynaklanmaktadır. Bu sav yukarıda belirtilen 65 yaş üstü nüfusun ve sağlık turizminin İzmir’de önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Dolayısıyla, İzmir’in bu konuda yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. Burada özellikle Seferihisar-Doğanbey turizm bölgesinin öncelik kazanması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

2002 yılı sonu itibarıyla, ülkenin sahip olduğu yatak sayısı değerlendirildiğinde 2002 yılı içinde ülkemize gelen toplam turistlerin getirisi 8,5 milyar dolar olmuştur. Aşağıdaki tabloda son on iki yıl itibarıyla turist sayısı ve gelirinin yıllara göre dağılımı verilmektedir.

Tablo 10.24 Ziyaretçilerin Milliyetlerine Göre Konaklama Yaptıkları İller

ORAN % ANTALYA MUĞLA İSTANBUL AYDIN İZMİR ALMAN 61,1 21,1 5,4 3,4 3,1 İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR ABDLİ 36,1 133 9,2 8,9 6,7 MUĞLA ANTALYA AYDIN İSTANBUL İZMİR İNGİLİZ 54,8 13,7 12,3 9,6 5,1 ANTALYA İSTANBUL MUĞLA ANKARA AYDIN BDTLİ 59,3 24,3 4,6 3,7 3 İSTANBUL AYDIN MUĞLA ANTALYA İZMİR FRANSIZ 19,2 17,3 13,3 13,2 11,9 İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR İTALYAN 28,7 22,8 9,7 9,5 9,3 ANTALYA MUĞLA İSTANBUL İZMİR ANKARA AVUSTURYALI 69,4 23,8 4,1 0,9 0,3

Page 441: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

70

İSTANBUL AYDIN ANTALYA İZMİR BURSA BULGAR 50,9 14,3 9 4,2 3,2 İSTANBUL ANTALYA AYDIN MUĞLA ANKARA ROMEN 29 18,3 13,4 8,9 7,9 İSTANBUL NEVŞEHİR KAPADOKYA ÇANAKKALE İZMİR JAPON 26,8 17,2 17 10,2 7,9 ANTALYA MUĞLA İZMİR İSTANBUL AYDIN İSKANDİNAV 31,6 29,5 21,7 11 1,6

Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı

Tablo 10.25 Turist Sayısı ve Turizm Gelirinin Yıllara Göre Dağılımı

Turist Sayısı Yıllık Değişim (%)

Turizm Geliri (milyon $)

Yıllık Değişim (%)

1991 5.517.897 2,4 2.654 -17,7 1992 7.076.096 28,2 3.639 37,1 1993 6.500.638 -8,1 3.959 8,8 1994 6.670.618 2,6 4.321 9,1 1995 7.726.886 15,8 4.957 14,7 1996 8.614.085 11,5 5.650 14,0 1997 9.689.004 12,5 7.002 23,9 1998 9.752.697 0,7 7.177 2,5 1999 7.487.285 -23,2 5.203 -33,4 2000 10.428.153 39,3 7.636 46,8 2001 11.618.969 11,4 8.090 5,9 2002 13.246.875 14,0 8.473 4,7

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Merkez Bankası

Yukarıdaki turist sayısındaki artışa oranla İzmir’in alması gereken pay için güçlü yan olarak turizmin sosyal ve ekonomik önemini anlamış bir toplum yapısına kavuşması gerekir. Zira, tarih, kültür, doğal kaynaklar, nitelikli tesislerin varlığı, iç turizmin hareketliliği gibi unsurlar Stratejik Plan Alanında mevcuttur. Buna örf, adet ve halı, deri, konfeksiyon, mücevherat başta olmak üzere çeşitli alışveriş olanaklarının eklenmesi yörenin önemini arttırmaktadır.

Söz konusu olumlu kriterlere karşın yerel ve ulusal medyanın uluslararası medyaya referans olamaması tanıtım engellerinin başında gelmektedir. Ayrıca İzmir, genelde turizm kalitesinin hızlı talep artışının beraberinde getirdiği ihtiyaçlara gereken süreçte cevap verememektedir. Kaldı ki, sahip olunan standardı yüksek tesisler, çevreleriyle uyumsuzluk içindedirler. Bunlara ek olarak stratejik pazarlama yöntemleri eksikliği, tanıtımda yetersiz dış yatırımlar, denetimsiz gelişen ticari faaliyet ve turizm arzına ilişkin araştırma yetersizlikleri İzmir’in zayıf yönleri olarak görülmektedir.

Yatay ve dikey bağlantılarda uluslararası tur kartellerinin çalışma yöntemleriyle acenta ve otelleri satın alarak döviz kayıplarına sebep olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bunun için modern teknik donanım ve ölçek ekonomileri gibi

Page 442: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

71

avantajların kullanılarak yerel acentaların piyasaya egemen olmaları gerekmektedir. Sonuçta işletmelerin, kar marjları üzerindeki baskılarının artması sağlanabilecektir.

Strateji Plan Alanı için sahip olunan fırsatların başında küreselleşme olgusu içinde bölgenin artan önemi ve ülkenin rekabet gücünün yüksek olduğu doğa, tarih ve kültür turizmi gelmektedir. Bunlara sahip olan İzmir coğrafi açıdan son yılların eğilimi olarak görülen macera turizmini ekleyecek potansiyellere sahiptir. Bunların başında öncelikli olarak yamaç paraşütüne uygun alanlar gelmektedir. Güzelbahçe ve Karaburun bu olguya doğal faktörlerle katkıda bulunmaktadırlar. İzmir Körfezinin de bu amaçla bir potansiyel olabileceği düşünülmelidir. Ayrıca Gediz Deltası doğal yapısı itibariyle safari türü turizme imkan tanımaktadır.

Turizmde eğlence faktörünün giderek büyük pay alması ve bunun iş turizmiyle birleşmesi Selçuk yöresinde bir golf alanı tesisini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığından yatırım belgeli, Antalya’da dört, İstanbul’da iki, Muğla, Ankara ve Aydın-Söke’de birer golf tesisinin bulunması İzmir’in bu konuda ne denli geride olduğunu kanıtlayan bir husustur. Bu tür yatırımlara bağlı olarak bir dönemler faaliyette olan ve turizm girdisini yükselten “cazino” aktivitelerinin tekrar yer alması İzmir turizminin gelişmesi için önemli faktörlerin başında gelmektedir. 2003 yılı Nisan-Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye’ye gelen turistlerin meslekleri üzerinde DİE tarafından yapılan bir araştırma ülkemize gelen turistlerin % 13.4’ünün sanatçı olduğunu göstermektedir. Bu dönemde gelen turistlerin meslek gruplarının bazılarının oranı şu şekildedir; % 15.4 profesyonel meslek grupları, % 12.4 kanun yapıcılar ve üst düzey yöneticiler, %12.5 nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar ve % 9.1 hizmet ve satış elemanlarıdır. 2004 yılında ülkeye Tur Operatörleri Derneğince 15 milyon turist geleceği ve 15 milyar dolar bırakacağı iddia edilmektedir. Bu potansiyelden pay almak için İzmir’in yukarıda belirttiğimiz hususlara ek olarak son yıllarda alternatif bir turizm modeli olarak gelişen kongre turizmi alanında hızla ihtisaslaşması gerekmektedir. Türkiye kongre turizminde yirmi beşinci sıradadır. Geleneksel turizm yatırımlarına oranla kongre turizminin 4-5 kat daha fazla döviz getirdiği bilindiğinden turizmin bu şekli üzerinde durulması gerekmektedir. Bunun için İzmir’in kapasiteli bir toplantı yönetimi oluşturması ve özellikle 5 yıldızlı otellerin yapımını teşvik etmesi gerekmektedir. Halihazırda, şehrin sahip olduğu düşük kapasiteli salonlarla kongre turizminin geliştirilmesi mümkün görülmemektedir. İzmir Büyük Kent Bütününün bu konuda söz sahibi olabilmesi için 5000 ve daha fazla kişilik salonlara ihtiyacı vardır. Dünya turizmindeki kongre turizmi payının % 10 olarak belirlenmesi bu alanda İzmir’in profesyonel yönetimlere sahip olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Uluslararası Toplantı ve Kongreler Birliği Türkiye’nin 150 milyon dolarlık dünya kongre turizminden yaklaşık 300 milyon gelir elde ederek %o 2 pay aldığını ifade etmektedir. Dünyadaki yaklaşık 66.3 milyon kişilik kongre turizminden Türkiye’ye düşen pay 150 bin kişi civarındadır. Kongre yapılan ülkeler arasınsa ABD birinci sırada yer alırken onu İngiltere takip etmektedir. Kongre şehirleri arasındaysa Kopenhag birinci, Viyana ikinci, Seul üçüncü sıradadır. Takiben Helsinki, Barselona, Londra ve Paris gelmektedir. Seul’da 25 bin kişinin aynı anda kongre faaliyetini yürüteceği bir salonun olması İzmir’in sıralamaya girmesi için aşması gereken

Page 443: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

72

hedeflerden birini belirlemektedir. Toplantı sayısı açısından yirmi yedinci sırada bulunan Türkiye, kongre katılımcı sayısı açısından on beşinci sıradadır. Toplantı sayısı yönünden yirmi dokuzuncu sırada bulunan İstanbul, bu konuda Türkiye’nin merkezidir. İstanbul katılımcı sıralaması yönünden ise 10. sıradadır. Antalya onu takip etmektedir.

TÜRSAB, Kültürpark Fuar Alanının kongre turizmi amaçlı kullanılmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda İzmir’in kongre şehri olabilmesi için bir açıdan yeni kongre binalarından önce mevcut mekanlarını değerlendirmesi gerekliliği ön planda gelmektedir. Örnek olarak Kültürpark’taki 2000 kişilik açık hava tiyatrosunun üstünün kapatılarak konferans salonu olarak kullanılması etüt edilmelidir. İzmir-Güzelyalı’da yer alan ve projesi kabul edilmiş eski depo alanının bu amaç doğrultusunda revize edilmesi gerekli görülmektedir. Çeşme gibi strateji planlama alanımızda yer alan en yüksek potansiyelli kongre şehrinin gerek konaklama gerek salon kapasitesi açısından yetersiz olduğu görülmektedir.

2002 yılının dünyada ekolojik turizm yılı olarak ilan edildiğini düşünürsek planlama alanımızın faunası ve florasının zenginliklerinin bir avantaj olarak kullanılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki beş yıl içinde turizmin müşteri profilinin değişeceği düşünüldüğünde eko-turizmin önem kazanacağı da görülmektedir. Bu konuda özellikle Kozak Yaylası ve Kemalpaşa- Nif Strateji Alt Yöresi ilk planda ele alınması gereken alanlar olarak görülmektedir. Bozdağ Kayak Merkezi bu bağlamda da ele alınacak bir mekan olarak belirlenmektedir. Kayak merkezinin geliştirilmesi doğrultusunda gerekli iki pistin ivedilikle kullanıma açılması gerekmektedir. Alana ayrıca kapasiteli bir otel kurulması yatırımın önemini, çekiciliğini ve kullanım kapasitesini arttıracaktır.

Ege turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi için Türkiye ve Yunanistan arasında 1999 yılında kurulan Turizm Komisyonu ortaklaşa hareket etmek konusunda fikir birliğine varmışlardır. Bunun için özellikle kıyı belediyelerin ve turizmle ilgili organizasyonların işbirliği yapması gerekmektedir. Ön planda kültür, inanç ve çevre turizmi yer almalıdır. Başlangıç hedefleri arasında İzmir Ticaret Odasının da desteklediği ve üzerinde çalıştığı deniz taşımacılığı projesi ile kıyı şehirleri arasında seferler düzenlemeli ve Atina-İzmir uçak seferleri yeniden başlatılmalıdır. Özellikle İzmir ile karşı adalar arasında bürokratik engeller ortadan kaldırılarak bu turizm desteklenmelidir.

2003 yılı Temmuz ayı itibarıyla ülkeyi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre % 11.89 artmıştır. Bu orandan İzmir Büyükşehrinin daha büyük bir pay kapması için sahip olduğu inanç turizmi potansiyelini arttırma zorundadır. Dünya turizminde % 7 pay tutan bu turizmin Haç turizmi çıkarıldığında geriye kalan payının düşük olması, bu yönde yatırımları cazip kılmamakla birlikte potansiyellerin açığa çıkarılması yarar sağlayacaktır. Özellikle, havralar ve diğer Hıristiyanlarca kabul gören yerlerin çevreleriyle beraber özendirilmesi gerekmektedir.

Turizm sektörünün sadece yabancı turiste yönelik olmadığı yerli turist sayısının da artması yönünde çalışmalar yapılması gerekliliği açıktır. Bu konu aynı zamanda yerli

Page 444: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

73

ve yabancı turistlerin birlikte ziyaret etmek isteyecekleri mekanların potansiyelini de arttırmaktadır. Sadece kıyı turizmine bağlı olamayan hususlarda örneğin; ilk göz boncuğu ocağının iki yüzyıl önce İzmir Arap Handa faaliyete başlaması ve 1930’lu yıllardan bu yana Görece’de kurularak çalışması odaklardan biri olmaktadır. Benzer şekilde Şirince, şarap konusuyla kendini göstermiştir.

Kıyı turizmi paralelinde diğer bir turizm konusu da yat turizmi olarak görülmektedir. Strateji planlama alanının yüksek kıyı potansiyeli değerlendirildiğinde bu konuda yerince uzmanlaşmamış ancak uzmanlaşma yolunda hızlı atılımlar yaptığı görülmektedir. Ancak bu bağlamda ortaya konmuş olan açığın kapatılası için yatırımların belirli bir öncelik içinde yapılması gerekmektedir. Burada konuyu tamamlanma aşamasında olan yatırımların öncelikle bitirilmesi olarak tanımlamamız gerekmektedir. Yat turizmi olarak planlama alanımızda odak nokta en yüksek potansiyele sahip Çeşme yerleşmesi olarak kabul edilmiş olup burası aynı zamanda Ege kıyılarının da merkezidir. Çeşme’den kuzeye Enez’e kadar birinci bölüm, Çeşme’den güneye Bodruma kadar ikinci bölge ortaya çıkmaktadır. Bodrum-Kaş arası da Ege’nin son bölümüdür. Bu kesimde yer alan 2003 yılı yat bağlama kapasiteleri ve inşaat aşağıda verilmektedir

Tablo 10.26 Yat Turizmi Bölgelere Göre Bağlama Kapasiteleri

Mevcut+İnşaatta 2003 Yılı İçin Kapasiteler

Bölgeler Yat Limanları

Balıkçı Barınakları Toplam Yat

Limanları Balıkçı

Barınakları Toplam

Bodrum-Kaş 2.777 225 3.002 9.500 500 10.000

Çeşme-Bodrum 1.109 325 1.434 4.200 500 4.700

Enez-Çeşme 450 305 755 1.000 500 1.500

K.Deniz-Akdeniz-Marmara Kıyıları 2.005 515 2..620 4.450 1.445 4.895

Türkiye Toplamı 7.456 1.470 8.926 21.150 2.945 24.095

Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı

Stratejik alt yörelerden Gediz kesiminde yer alan Foça’nın çevresinde bulunan Orak, İncir, Kartdere, Fener, Hayırsız ve Metalik adalarının turizme kazandırılması yanında yat turizmini geliştirmek için Büyük Deniz Koyu mevkiinde yüzer yat iskeleleri kurulması girişimleri yarar sağlayacaktır. Ayrıca 550 kapasiteli yat liman projesini sit alanlarıyla olan sorunlarının giderilerek orta vadede hayata geçirilmesi çalışmalarında da bulunulmalıdır. Stratejik planlama alanının Seferihisar kesiminde yer alan Sığacık yat limanının 2004 yılı sonu itibarıyla tamamlanması gerekmekte olup yine bu kesimde yer alan Ürkmez yat limanının ise plan dönemi sonrasında değerlendirilmeye alınması uygun bulunmuştur. Kuzey kesim olarak nitelediğimiz Çandarlı-Bademli-Dikili kesimindeyse uzun vade sonrasına yönelik değerlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Aşağıdaki tabloda Stratejik Planlama alanında yer alan yat limanları ve kapasiteleri verilmektedir.

Page 445: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

74

Tablo 10.27 Stratejik Plan Alanı Yat Limanları/Yanaşma Yerleri

Konumu Kapasitesi Düşünceler

İzmir (Levent) 70 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.

Çeşme

400 2003 yılında ihale işlemi yapılacak, 2005 yılında tamamlanabilir.

Çeşme (Şifne)

700 Proje için YPK kararı alındı.

Çeşme (Ilıca)

- Balıkçı barınağının yat limanına dönüşümü için YPK kararı alındı.

Çeşme (Dalyanköy) 400 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.

Çeşme (Altınyunus) 100 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.

Seferihisar(Ürkmez)

300 Proje için YPK kararı alındı.

Alaçatı

350 Özel sektör / belediye tarafından gerçekleştirilecek.

Eski Foça 80 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.

Y.Foça

330 2003 yılı sonunda ihale edilecek.

Karaburun 280

ÇED + imar planı çalışmaları devam ediyor.

Mordoğan

300 Balıkçı barınağı + yat limanı Tümü yat limanı olması öneriliyor.

Sığacık

500 İnşaatı devam ediyor, 2003 yılında tamamlanabilir, 2004 yılında işletilecek.

Urla

- Özel sektör tarafından öneriliyor.

İteka 170 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.

Kaynak: DLH Bölge Müdürlüğü ile yapılan mülakat – 03.09.2003 ve Ulaştırma Bakanlığı

Turizmin en çok tartışılan konularından biri olan turisti otele hapsetmek sisteminden vazgeçilmesi gerekmektedir. Zaten bu olgu talep de görmemektedir. Tatile çıkan kişiler gittikleri ülkeyi tanımak istemektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz Görece türü yerleşmelerin ekonomik açıdan desteklenmesi ve kültürel turların başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere geliştirilmesi gerekmektedir. Bu tür yaklaşımlarla turist, aynı bölgeyi talep etme oranını arttıracaktır.

Page 446: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

75

2003 yılı itibarıyla İzmir’de yer alan 32 seyahat acentası ve yukarıda bahsi edilen diğer organizasyonlar tek şemsiye altında birleşerek tanıtım görevini gerçekçi rekabet altında gerçekleştirmeli ve bu konuda İZTAV’ın öncülük görevini sürdürmesi gerekliliği önem kazanmaktadır.

Sonuç olarak İzmir’in sahip olduğu tüm turizm potansiyelinden yararlanabildiği söylenemez. Son yıllarda gelişen turizm hareketlerinden bu potansiyele uygun bir biçimde pay alamadığı gibi Türkiye genelinde dünya turizminden alınacak payın artırımında da kendisine düşen sorumluluğu yerine getirememiş görünmektedir. Bu nedenle, 5000 yıllık tarihi olduğu söylenen İzmir’in bu geçmişini temsil eden unsurları da kullanarak dünya turizmine açılması ve bu hareketlerden şehir ekonomisi açısından da yararlanması gerekmektedir. Ayrıca, İzmir’in yakın erişebilirlik alanlarında yöresel olarak sahip olduğu doğal ve kültürel turizm odakları bu sektörden bölgesel olarak yararlanılması gerektiğini ortaya koymaktadır. İzmir için hazırlanacak herhangi bir Strateji Planının hedefleri arasında bu potansiyelden yararlanmak mutlak olarak yer almalıdır.

10.1.5 Mali Kurum Stratejileri

Mali kurumlar boyutu ile İzmir, ele alındığında, özellikle bankaların verimsiz çalıştığı, reel sektöre kaynak aktaramadığı ve krizlerin reel sektör üzerindeki etkilerini derinleştirdiği görülmektedir. Bankalar mali aracılık fonksiyonunu yerine getirmek amacıyla kurulmuş olan işletmelerdir. Toplumdan aldıkları fonları üretime kanalize etmek başlıca görevleridir. Ancak makro ekonomik koşullar Türkiye’de, özellikle İzmir’de bankaların mali aracılık fonksiyonlarını tasarruf sahipleri ile üreticiler arasında değil, tasarruf sahipleri ile devlet arasında yapmaya yöneltmiştir. Büyük ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçlarını karşılayamayan bankaların, küçük ölçekli işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamasını beklemek akılcı olmayacaktır.

Türkiye’de bankaların mali aracılık fonksiyonunu yeterince yerine getirememesinin nedenlerinden birisi de ticaret bankacılığı ile yatırım bankacılığı faaliyetlerinin aynı kurumlar tarafından gerçekleştirilmesidir. İşletmeler, ticaret bankalarından işletme sermayesi ihtiyaçlarının yanı sıra, sabit sermaye stoklarını geliştirmek için uzun vadeli yatırım kredisi talebinde de bulunabilmektedirler. Gerçekte kısa vadeli krediler vermek üzere organize olmuş olan ticaret bankalarının uzun vadeli krediler vermesi bir yandan kredilerin maliyetlerini yükseltmekte, diğer yandan kırılganlıklarını artırdıkları için girdikleri krizlerin reel sektör üzerine olan etkilerinin daha şiddetli olmasına yol açmaktadırlar.

Mali kurumlar ile ilgili strateji geliştirilirken, bu kurumların, özellikle bankaların ulusal ölçekte olduğu, Türkiye’de kurulu bankaların hiç birisinin genel merkezlerinin İzmir’de bulunmadığı ve bankalardan yerel ölçekli faaliyetler çerçevesinde strateji geliştirmelerini beklemenin mümkün olmadığına dikkat edilmelidir.

İzmir için geliştirilecek mali kurumlar stratejisinin dayanak noktasını, İzmir ekonomisinde tarım, ticaret ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin yoğun olduğu ve bunların da önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme

Page 447: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

76

olduğunu dikkate almak oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, İzmir’de firmaların fon ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçların karşılamak amacıyla kurulacak Anadolu Menkul Kıymetler Borsası gelmektedir. İlgili bölümde konu ile ilgili ayrıntılı açıklama yapılmıştır.

10.2 Altyapı Etkileri

Strateji Planında altyapı etkileri bağımlı değişkenler olarak kabul edilecektir. Strateji planının ekonomik-sektörel büyüme hedefleri ve kestirimleri ise bağımsız değişken olarak ortaya çıkmalıdır. Fiziki altyapılara ilişkin talep büyüklükleri, yatırım öncelikleri ve etaplamaları, finansmanı ve yararlılık ölçütleri, strateji planı üzerindeki beklenilen ve hesaplanması gereken etkiler olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle stratejik gelişme şeması oluşturulurken öncelikle;

• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre yerleşme merkezlerinin mekanda öngörülen uzmanlaşma biçimleri ve yayılma eğilimleri,

• Makro üretim ve hizmet odaklarının konumları ve büyüklükleri kestirilecektir.

Bunlara bağımlı olarak da sırasıyla;

• Öngörülen ulaşım koridorları,

• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,

• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,

geliştirilerek şema tamamlanacaktır.

Bölüm 9.1.2’de şema A ve B olarak iki bölümde oluşturulmuştur.

Alt yöreler için öngörülen sektörel uzmanlaşma biçimleri nüfusun ve istihdamın İzmir İli içinde dağılımının hesaplanmasını yönlendirecektir. Nüfusun ve istihdamın etkin olacağı coğrafi alanlar; il dışına, il içine ve alt yöre içine olmak üzere üç ayrı biçimde ve önem sırasına göre hesaplanmalıdır. Strateji planı ile ilgili olarak şema A-Pafta VIII’in ekinde verilen tablo, sektörler hakkındaki bu öngörüleri belirlemektedir. Parametrik sınırlayıcılar ise bu dağılım için mutlaka bir üst eşik oluşturmalıdır.

Bu öngörüler değerlendirilerek strateji plan hedeflerinin altyapı üzerindeki etkileri somutlaştırılabilir.

Söz konusu etkiler aşağıdaki gibi sıralanmıştır:

• Öngörülen ekonomik faaliyetlerin yürütülebilmesi ve gerçek bir metropolitenleşme sürecine girilebilmesi, uluslararası ve ülkesel ölçeklerde bütünleşmeye gidilebilmesi için ulaşım koridorlarının ve erişim güzergahlarının kurulması sağlanmalıdır.

• Çevre yolları ve süratli yol ağı inşaatları tamamlanmalıdır.

Page 448: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

77

• Demiryolu sisteminin hızlandırılması sonuçlandırılmalıdır. Metropoliten etki alanında günlük yolculuk süreleri kısaltılmalıdır.

• Kuzey Ege Limanı, demiryolu ana yolcu, marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşaatında aşamalı olarak uygulamalar yapılmalıdır.

• Metropoliten aktivite merkezleriyle alt merkezlerin örgütlenmelerine paralel olarak şehir içi yol ağının yükletimleri hesaplanmalı, trafik yönetimi uygulamaları ile merkezlere erişim kolaylaştırılmalıdır.

• Toplu ulaşımda gereksinim duyulacak enerji için altyapı sorunları ivedilikle çözümlenmelidir.

• Turizm, ticaret ve hizmetler sektörlerinin stol hava alanları ile iç ve dış odaklara erişimleri kolaylaştırılmalıdır.

• Kıyı kesimi ve İzmir Körfezi’nin kullanım koşulları yönetim planlarıyla geliştirilip denetim altına alınmalıdır.

• Ana hava meydanının kapasitesinin sınır değerlere kadar kullanılması hedeflenmelidir.

10.3 Doğal – Çevresel Etkiler

Strateji planının parametreleri doğal ve çevresel sınırlayıcılar olarak görülmelidir. Bu nedenle İzmir İli’nin ve strateji alt yörelerinin geleceğine ilişkin öneriler geliştirilirken plan üzerindeki sınırlayıcı etkilerden de söz edilmesi gereklidir

10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları

Depremsellik

Tarihsel dönemlerden bu yana pek çok uygarlığın yaşadığı Ege, bölge olarak pek çok depreme sahne olmuş ve uygarlıklar bu olaylardan büyük yaralar almışlardır. Depremlerin çoğunluğu da B. Menderes, Denizli (Pamukkale) ve Gediz grabenleri dolaylarında gerçekleşmiştir. Gediz grabeni de Gediz Havzasından Denizli’ye dek uzanan yaklaşık 200 kilometrelik bir yapıya sahiptir. K. Menderes vadisi de Gediz ve B. Menderes gibi bir grabendir. K. Menderes vadisinin güney kenarının batı yarısında kuzeye eğimli belirgin bir fay bulunmaktadır. 1928 yılı Torbalı depremine sebep olan da bu faydır. Deprem sonucu kuyu ve kaynakların su debileri değişmiş ve çamurlu sular fışkırmıştır. İzmir şehrinde birinci Kordonda birkaç cm.’lik bir açılma olmuş, Saat Kulesinin üst bölümü yıkılmıştır. Kadifekale ana kulesinde çatlaklar olmuş ve Bornova ovasıyla Karşıyaka da şiddetli sarsılmıştır. Bu da bize K. Menderes grabeninin oldukça etkin faylarla ilişkili olduğunu belirlemektedir. Bu faylardan biri de batıda Efes ören yerini takiben Ege denizine açılmakta olup, fay üzerinde meydana gelen depremler İzmir’de önemli hasarlar yaratmaktadır.

Foça-Bergama fay zonu Bakırçay grabenini de içermektedir. 1919 ve 1939 Dikili depremlerinin sebebidir ve depremde Dikili ve Bergama fazlaca hasar görmüş, Dikili’nin kuzeyinde yer alan Kabakum’da oturulacak ev kalmamıştır. Bu fayın ucu güney-batıdan İzmir’e uzamaktadır ve Menemen’in kenarından geçmektedir. Aktivitesinin tam olarak bilinmediği bu fayın İzmir için deprem riski oldukça yüksektir. Hatta fayın Ovacığın 6-7 km. yakınından geçmesi 50 yıllık bir süreçte

Page 449: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

78

aşılma olasılığı %10 olan bir depremin büyüklüğünün 6.8 olabileceği ve bunun da sonuçta altın işletmesinin havuzuna zarar verebileceği üzerinde durulmuş ve de durulması gereken bir husustur.

Kuzey Anadolu fayı boyunca sadece 20. yüzyılda 25’den fazla büyük deprem görülmüştür. Fayın Marmara denizi içindeki kollarının Kuzey Ege’de de devam etmesi risk değerleri vermektedir. Ayrıca Karaburun-Çandarlı körfezi fayları Ege denizi fayları gibi deprem riski yüksek alanlar olarak bilinmelidir. İzmir ana şehriyse Karaburun-Çandarlı körfezi fayları sistemi içinde yer almaktadırlar. Karaburun yarımadasının doğu kenarı boyunca uzamaktadır ki bu da kıyı yerleşmeler için risk taşımaktadır. Ayrıca bu fayın aktif olduğu da hatırlanmalıdır. Bu fay hatları 1949, 1953, 1969 Karaburun depremlerinin sebebidir. Burada bahsedilenler sadece son 50-60 yıl içinde olanlardır ve ilkinde Mordoğan dahil tüm yarımada ucu ve Çeşme büyük hasar görmüş, ılıcada sular çoğalmış, bazı susuz çeşmeler akmaya başlamıştır. İkincisindeyse Foça ve Dikili de sallanmış ve sarsıntılar dört hafta devam etmişti.

Karaburun fayı aynı zamanda yarımadayla İzmir körfezini ayırmaktadır ve Seferihisar koyunu sınırlamaktadır. Kuzey ucundaysa Gülbahçe koyu yer almaktadır. Zon boyunca ve özellikle kıyı kesimi boyunca yoğun deprem aktivitesi gözlenir. Bundan ötürü Karaburun fayı aktif bir faydır. Özellikle Gülbahçe yerleşmesi ve çevresiyle yörede yer alan bir yüksek öğrenim kurumunun yer seçimlerinde bu durumun dikkate alınmamış olması risk önlemlerinin alınmasında maliyet artışları getirecektir.

K. Menderes fayının deniz içindeki devamı olarak nitelendirdiğimiz fay hattındaysa son 20 yıl içinde her hangi bir aktivite görülmemiştir. Ancak daha öncesinde büyük depremlere sebep olmuştur.

İzmir ve yakın çevresi olarak durumu inceleyecek olursak, daha ziyade Gediz grabeninin etkisi hakim görülmektedir. Oluşan depremlerin çoğunun merkezleri denizde, Karaburun-Sakız, Körfez-Midilli ve Doğanbey-Sisam arasına rastlamaktadır. Bazıları ise Gediz grabeni ve çevresinde yer almaktadır.

İzmir ve çevresi bu bağlam içinde çok kırıklı bir yapı göstermektedir. Etkisi altında kaldığı coğrafya, birincil olarak yarı çapı yaklaşık 50 km. olan bir risk bölgesine sahiptir. Dış çemberi ise 120 km.’lik bir alan içindedir. İki alan arasındaki fark ise ortalama 70 km’lik bir halka oluşturur ki burası İzmir merkez olarak etkilenme koşullarının Batı Anadolu çöküntü rejimi içindeki ilişkilerini belirlemektedir. Bu sistem içinde İzmir anaşehrinin durumuna bakacak olursak, körfezin doğusunda ve doğu-batı yönünde yer alan fay hattı iki parçadan oluşmaktadır. Bu hat üzerinde yer alan yoğun yerleşmelerden ötürü de fayın durumu tam olarak incelenememektedir. Kemalpaşa’ya doğru uzayan hattın üzerinde Pınarbaşı yerleşmesinin yoğunluğu bulunmaktadır. Bu fayın doğu segmenti Altındağ-İzmir arasında yaklaşık doğu-batı doğrultusundadır. Bu alanda da yoğun bir yapılaşma bulunmaktadır. Kadifekale-Altındağ yöresinde ise heyelanlarla fay diklitlerinin yapısı bozulmuş durumdadır.

Batıda Üçkuyular-Narlıdere ve Güzelbahçe arasında yer alan bir fay hattı bulunmaktadır ve Narlıdere dolaylarında belirgin durumdadır. Son dönemlerde yoğun yapı talebi altında kalan bu yöre büyük risk taşımaktadır. Antik dönemlerden bu

Page 450: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

79

yana özellikle Balçova kaplıcaları termali bu fay hattından beslenmektedir. Fayın hemen yakınlarına inşa edilmiş olan turistik bir otelin (Prenses), üniversite binasının ve çevresindeki konutların gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. İzmir’in geçmişten bu yana görmüş olduğu en büyük depremlerden birisi olan 1688 depreminin de bu kuşak üzerinde olduğu ve hatta merkez üssünün de Özdilek otelinin bulunduğu mevkide olduğu sanılmaktadır.

İzmir’in deprem geçmişine bakıldığı takdirde sismolojisi en eski depremin MÖ 26 yılında olduğunu göstermektedir. Kayıtlar incelendiğinde 2000 yıldan fazla bir zaman dilimi içinde 4.0 büyüklüğünde 392 depremin oluştuğu belirlenmektir. Bu durum tabiatıyla bölgenin aktif bir alan olduğunu belirlemektedir. Aynı süreç içinde 7.0 ve daha üstü büyüklükte üç, 6.0-7.0 arasındaysa altı deprem olduğu tespit edilmiştir. Deprem merkezlerinin dağılımına bakıldığında gerek fay hatları ve gerekse depremsellik durumu göreceli bir açıklıkla belirlenmektedir.

Şekil 10.8 MÖ 26 – 25.07.2001 Periyodu İtibarıyla İzmir ve Çevresi Sismotektonik Bölgesi RB, risk bölgesi, EB, etkilenme bölgesini göstermektedir. Sarı noktalar en az 7, kırmızı noktalar en az 6, mavi noktalar en az 5, mor noktalar en az 4 büyüklüklü deprem merkez üslerini göstermektedir. 1

1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, İzmir Depremleri, İzmir ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik Sempozyumu, İzmir, Kasım, 2001

Page 451: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

80

Aletsel incelemelerin başladığı 20. yüzyıl başlarından bu yana İzmir’de aletsel büyüklüğü en büyük deprem 1919 yılında 7.0 şiddetinde olmuştur. Bunun yanında en çok depremin görüldüğü yıl 36 depremle 1969 ve onu takiben 21 ve 20 depremle 1984 ve 1977 yılları görülmektedir. 1977 yılı aynı zamanda resmi daire ve okulları tatil ettirecek seviyede olmuş, özellikle kıyıdaki düz alanlar çok sarsılmıştır. Bunlar Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’dır. Özellikle bu üç alan her depremde en fazla hissedilen dolayısıyla zarar gören yerler olmaktadırlar. Bölge olarak tüm strateji plan alanı aynı özellikleri taşıdığı için belirli bir ayrım yapma imkanı bulunmamaktadır. Depremlerin gerek oluş sıklıkları ve gerekse karakterleri tüm alanda benzer durumdadır. Alanımız çok yüksek bir sismik aktiviteye sahip olmasının yanında hasar riski yüksek bir kimlik de taşımaktadır. Yıllar itibarıyla bakacak olursak, aletsel dönemdeki en az 4.0 büyüklüklü depremlere göre, İzmir il bazında yıllık ortalama en yüksek deprem büyüklüğü 4.5 ve yılda en sık gerçekleşen deprem büyüklüğü de 4.0 dır. Yüz yıllık bir periyotta gerçekleşecek en büyük deprem de 7.0 büyüklüğünde hesaplanmaktadır.

Deprem büyüklüklerine ve verebilecekleri hasarlara göre, yapıların ekonomik ömürlerini incelemeye tabi tutacağımız takdirde belirli yapı ömürlerinin aşılma olasılıkları hesaplanabilmektedir. Yapı ömrünü on ile yüz yıl olarak aldığımız takdirde 5 şiddetinden daha küçük bir depremle her zaman karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmaktadır. En az 5 şiddetindeki bir depremle ise aynı sürede % 98 ile % 4 arasında karşılaşma olasılığı bulunmaktadır. Süre uzadıkça bu olasılıklar artmaktadır. 10 yıllık bir sürede 5.5 değerinden daha küçük bir depremlerin daha yoğun olacağı, 20 yıllık sürede ise 6.0‘dan küçük depremleri yaşamanın daha olası görüldüğü, 30 yılda ise 6.2 büyüklüğe kadar olan depremlerle karşılaşılabileceği varsayılmaktadır. 50 yıllık bir süreçte 6.6 şiddetine kadar olan depremlerle karşılaşma olasılığının % 80’in üzerinde olduğu bilinmelidir. 100 yıllık bir sürede ise 7.0 büyüklüğünün olasılığının bile % 82 olduğu ortaya çıkmaktadır. 100 yılda 6.5 büyüklüğündeki depremlerle en az bir kere tanışma olasılığı % 100’e yakın olmaktadır. En az 6.6 şiddetindeki bir depremin olma durumu ise % 90 ile % 35 arasında değişmektedir. 1

İzmir sismotektonik bölgesinde 5.5 büyüklüğünde bir deprem altı yılda bir yaşanabilecektir. Bu tür bir depremle karşılaşma olasılığı da % 80 dir. 6.0 şiddetindeki bir depremle 13 yılda bir karşılaşılabilecek olma olasılığı da % 60’dır. 6.5 şiddetindeki bir depremin yinelenme periyodu da 30 yıl olup, gerçekleşme olasılığı da % 68 olarak hesaplanmıştır. İzmir ve çevresinde 7.0 şiddetinde bir depremin tekrarlanma olasılığı da 70 yılda bir olarak bulunmuştur. 2

Batı Anadolu deprem rejimi içinde bulunan İzmir ve çevresi bu duruma göre aktivitesi yüksek bir bölgedir ve yüksek hasar riski taşımaktadır. Bu aktif sismisite bölgedeki kırık sistemlerinden gayet iyi anlaşılmaktadır. Bu kırık sistemleri içinde Tuzla fayı olarak adlandırılan ve Seferihisar yöresinde yer alan fay sisteminin de 1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, İzmir Depremleri, İzmir ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik Sempozyumu, İzmir, Kasım, 2001 2 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, A.G.E.

Page 452: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

81

önemli bir yeri bulunmaktır. Denize ulaştığı nokta ise Doğanbey burnudur ve doğuda Menderes fayı ile birleşir. Deprem riski açısından önemli bir hattır. Cumalı kaplıcaları yöresinde ikinci bir aktif fay zonu da bulunmaktadır. Kaplıcanın kuzeyinde de devam eden bu fay üzerinde çok sayıda sıcak su çıkışı bulunmaktadır ve bazıları noktasal bazıları da yarık boyu yüzeye ulaşmaktadır. Genelde Tuzla yöresinde sayısız sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Bu yörede ve sıcak su travertenlerinin bulunduğu alanda son yüzyıllar içine meydana gelmiş yüksek şiddette depremlerin izleri de bulunmaktadır.

Tuzla fayı aktif bir faydır ve son dönemlerde 1992 yılında burada 6.0 şiddetinde bir deprem olmuştur. Bu depremde Tuzla yöresinde zonun orta kırığı boyunca yer yer toprak kabarmaları olmuştur. Sonuçta bazı su kaynakları kururken bazılarını fışkırdığı yeni kaynakların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu aktif sistem deniz içinde de güney batı yönünde devam etmekte ve Doğanbey burnu yöresinde deniz içinde sıcak su kaynakları yaratmaktadır. Fay sistemi kuzeyde İzmir’e kadar uzanmaktadır. Dolayısıyla potansiyel olarak fay, bölgenin en önemli ve aktif deprem potansiyellerinin başında gelmektedir.

Bu potansiyel ve risk analizleri sonucunda İzmir ve çevresi 5.5 ve 6.8 şiddetleri arasındaki depremlere hazırlıklı olmalıdır. Bölge için üst sınır 7.4 büyüklüğüdür. Zira sismolojik açıdan yöre 7.5 büyüklüğünde depremler ürettiği için 7.4 mutlaka beklenilmelidir. İzmir ili içinde bu tür bir depreme 120 yılda veya % 65 olasılıkla karşılaşılma olasılığı bulunmaktadır.

Alanımızda gerçekleştirilecek tüm yapılaşmalarda ve yapılaşmanın her aşamasında gerekli mühendislik hesaplarından mutlaka yararlanılması gerekmektedir. Tabiatıyla etkin ve süreklilik taşıyan bir denetleme sistemi kurulmalıdır.

Etkileme alanında olacak 7.0 büyüklüğündeki bir deprem risk bölgesinde yaklaşık değerlerle 5.9-6.0 büyüklüğünde hissedileceğinden İzmir her an en az 5.5 büyüklüğünde bir depreme hazır olma durumundadır. Depremlerin yinelenme süreleri için bu sürelerin şu an başlamadığının da bilinmesi gereklidir.

Heyelan Potansiyelleri

Deprem hasarlarının artmasına neden olan olayların başında heyelanlar gelmektedir. Depremler sırasında meydana gelen hareketlilik sonucunda yeni heyelanlar ortaya çıkabileceği gibi mevcut, hareketsiz ve potansiyel alanlardaki heyelanlar da kayma göstermektedirler. Bu durum pek çok deprem sonrası karşılaşılmış olaylarla kendini kanıtlamıştır. Özellikle İzmir ana yerleşmesi içinde belirlenmiş dört heyelan riski taşıyan alan bulunmaktadır. Bunlar Kadifekale ve çevresi, Altındağ, Sabuncubeli alt kısımları (MTA civarı) ve Karşıyaka kuzeyi olarak belirlenmektedir. Aralarında ikisinin yoğun yerleşim alanı ile kaplı olması risk oranını en üst seviyeye getirmektedir. Buraları Kadifekale ve Altındağ yöreleridir. Ayrıca bu alanlarda yer alan yapıların gecekondu türünde ve de sağlıksız inşa sistemleriyle yapılmış olmaları nedeniyle şehrin gelişiminde büyük sorunlar ortaya çıkarmaktadırlar.

Page 453: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

82

Kadifekale yöresi yaşlı volkanik bir arazi yapısına sahiptir. Bu volkanik yapı Göztepe-Basmane arasını kaplar ve Kadifekale bu hatta Basmane'ye daha yakın yer alır. Bir tepe nokta olan yörenin yüksekliği 189 metredir. Alanda yer alan bol tüflü volkanik arazi, tüfler sebebiyle ve de karmaşık jeolojik yapısıyla heyelanı ortaya çıkarmaktadır. Genel değerlendirmeler içinde heyelan güney kesimlerde yer alır olarak bilinmesine rağmen, tepenin kuzey yamaçlarında da halen durağan olup da depremde hareket edecek eski heyelanlar bulunmaktadır ki zaman zaman buralarda basit kaymalar da gözlenmektir.

Heyelanların bilinmesine rağmen bu alanların yapılaşmaya açılmış olması veya yapılaşma dönemlerinde kontrol edilmemiş olunmasının faturası şehre çıkmaktadır. Bu alanların yapılaşmadan arındırılarak yeşil alan haline dönüştürülmesi gerekmektedir. Zaten 1922 sonrasının imar planında bu yamaçların ağaçlandırılacak alan olarak planlanmış olması bunun kanıtıdır.

Bu alanlarda meydana gelen heyelanlar kaya düşmesi, moloz kayması, kaya akması gibi kütle hareketleridir. Heyelanların hareketlerinin hızlarında yağış ve kanalizasyon sızıntılarının büyük etkileri de bulunmaktadır. Kadifekale gibi sağlıksız bir yerleşime sahne olmuş bir alanda bu durumların hepsi mevcut olduğundan heyelan riski en üst seviyededir. Zira sağlıksız şehirleşme yağmur suyunun drene olmasını zorlaştırmakta ve eğimli bu arazilerde sellenmelere sebep olmaktadır. Kadifekale yamaçlarında görülen heyelanların farklı alanlarda görüldüğü de bilinmektedir. Bu kapsam içinde önlem alınması gereken ana mekanlar aşağıda verilmektedir. Bunların birincisi Topaltı mevkii olup ilk yerleşilmeye başlanmasıyla birlikte heyelan riski yükselmiş bir alandır. Burada gevşek zeminde moloz kayması görülmektedir. Tamamen iskana kapatılması gerekmektedir. İkinci olarak Hacıefendi yöresi gelmektedir, burada da moloz akması yanında kaya düşmesi de görülmektedir. Akarcalı Mahallesi de heyelan alanları arasında olup yerleşmeye kapatılması gereken kesimlerden bir diğeridir. Kuzey kesimlerde yer alan Yeşildere sırtları da risk taşıyan alanlar olup moloz akması, kaya düşmesi ve de blok akmasının görüldüğü alanlardır. 2002-2003 yıllarında burada görülen kaymaları, sağlıksız yapılaşmanın arttırdığı ve yağışların da bu ivmeye katılmasının ortaya çıkardığı bilinmelidir.

Altındağ semti kireçtaşı bir zemine sahip olup, tüflü killi bir zemin üzerine oturmaktadır. Burada gelişen heyelan son yıllarda giderek artmaktadır. Üzerinde yer alan yapılaşmaların derhal tahliye edilmesinde yarar bulunmaktadır. MTA dolayları ve Karşıyaka’da daha etkin olarak hissedilmeyen heyelanların ileride ne tür bir tempo alacağı konusunda net belirtkenler bulunmamaktadır. Ancak bu alanların diğerleri gibi yapılaşmamış olması belki maddi hasar oluşturmayacaktır ama sonuçta ortaya çıkan zarar göreceli de olsa doğal açıdan bir maddi değerle sonlanacaktır. Bornova kuzeyinde yer alan Kocaçay, ve Kızıltoprak dereleri boyunda heyelanlar gözlenmiştir. Bu durumda risk bölgelerinin haritalarının çıkarılması ve yapılaşmamış da olsa bu alanlar üzerinde engeller konması gerekmektedir. Kaldı ki bu tür volkanik kökenli arazilerde tarımsal amaçlı yapılaşmalara da izin verilmemesi gerekmektedir. Bu amaçla il düzeyinde detaylı bir heyelan araştırması ve haritalandırılmasının yapılmasının şart olduğu ortaya çıkmaktadır.

Page 454: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

83

10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi

Strateji planlama alanının içinde büyük yer tutan su potansiyeli beraberinde pek çok sorun da taşımaktadır. Konu bu açıdan ele alındığında kavramsal olarak üç kısımda değerlendirilmektedir. Bunlardan birincisi Baraj ve göletlere su temini, ikincisi ise yeraltı sularını içermektedir. Son olarak da taşkın ve önlemleri gelmektedir. Potansiyeller, sorunlar, öneri ve çözümler bölümlerinde değinilen konuların dışında stratejik olarak önem taşıyan ve plan dönemi içinde ele alınması gereken yatırımların değerlendirmesi bu kısımda ele alınırken makro yatırımların hedefleri ele alınmaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında ilk olarak baraj ve göletler ele alınmaktadır.

Baraj ve Göletler

Baraj ve göletleri ilk aşamada ele aldığımızda strateji planlama dönemi öncesinde planlanmışlar arasından önem ve öncelik arz edenler değerlendirmeye alınmıştır. Tesisler büyüklük ve küçüklüklerine bakılmadan değerlendirmeye alınmıştır. Ayırım sadece ihale edilmiş ve ihale edilecek yatırımlar olarak yapılmıştır. Bu arada dikkat edilmesi gereken en önemli husus inşa edilmekte olan bir yapının/tesisin yapımının uzun bir zaman dilimine yayılarak faydaya dönüşmesinin gecikmesidir. Bu bağlamda devlet yatırımlarının özel girişim olarak ele alınıp, yatırımdan elde edilecek gelirin kendi sektörüne tekrar geri döndürülmesidir. Örneğin içme ve kullanma suyundan elde edilen gelirin bu işlerin gelişimine harcanması ve de bunun Devlet yatırımları için bir Devlet Politikası haline dönüştürülmesi, bu sektördeki pek çok sorunu çözebilecektir. Baraj ve gölet konularında bu tür bir yaklaşım benimsenmiş olsa idi bugün onlarca yıl süren ve sürmekte olan yatırımların pek çoğu tamamlanmış olabilecekti.

İzmir il sınırları içinde ihale edilmiş ve bitirilmesine bir inşaat mevsimi kalmış olan yatırımlar arasında ilk planda görülen ve inşaatının % 80’i ihale edilmiş tek baraj Kavakdere Barajıdır. 28.02.1994 tarihinde işe başlanmış ve bitim tarihi de 30.12.1995 olarak belirlenmiştir. Süre uzatımıyla bitim tarihi 17.06.203 olarak belirlenmesine karşın bu yıl için program-bütçeden düşmemesi için bir milyar liralık bir ödeneğin ayrılması tesisin tasarlanan yıl bitirilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bitirilememesi, Kavakdere Sulamasına da başlanamamasına sebep olmaktadır. İlk planda ele alınması gereken yatırımlardandır.

Bölge içindeki pek çok yatırıma küçük paylar ayırarak programda tutulmaya çalışmak yerine Kavakdere Barajına öncelik verilerek kısa vadede bitirilmesi gereken yatırımlardandır.

İkinci öncelik Yortanlı Barajında görülmektedir ve inşaatının % 70’i tamamlanmıştır. Barajın 1994 yılında inşasına başlanmış ve 4 yıl inşaat süresi tanınmıştır. Buna rağmen 2003 yılına uzatılmış ve 2002 yılı yatırım programında Yortanlı Barajı ve Tesisleri adı altında 5 milyar bütçe ayrılmıştır. Müteferrik işlerinin bitiminin 2005 yılında bitecek olmasına karşın yine beş milyar ödenek ayrılmış olması bitiş sürelerini risk etmektedir. Kati sulama projeleri tasdik görmüş ve

Page 455: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

84

sulanacak arazilerin toplulaştırma çalışmaları tamamlanmak üzere olan Yortanlı Barajının geriye kalan işlerinin bir inşaat mevsiminde bitirilecek seviyeye gelinmiş olması öncelik tanınmasına sebep olmaktadır. Bakırçay-Kınık projesi kapsamında yer alan bu barajın tamamlanması için yöre halkının büyük bir istemi olduğundan büyük kolaylıklar sağlamaktadırlar.

Üçüncü sırada görülen Mordoğan-Karaburun Göleti için başlama ve bitiş tarihi 1997 ile 2004 yılları verilmiştir. 2003 yılı itibarıyla fiyat farkı dışında 436.580 milyon TL ödenek ayrılması halinde program dahilinde hareket edilmiş olunmaktadır. Fiyat farkı dışında 2004 yılı için 303.390 milyon TL ayrıldığı takdirde baraj anılan yıl bitirilebilecektir. Ancak halihazırda % 15’inin bitirilmiş olması normal şartlar altında iki yıla daha ihtiyaç olduğudur. Bu durumda gerekli ödeneklerin ayrılarak barajın iki yıllık bir süre içinde bitirilmesi gerekmektedir. Mordoğan’ın şu anda dahi özellikle yaz aylarında daha bariz görülen su sıkıntısının önüne geçecektir. Zira halihazırda derin kuyular içme suyu için yeterli olmamakta ve yaz sonuna doğru fazla çekimden ötürü taban suyu tuzlanmaktadır. Baraj bunun da önüne geçecektir. Barajın 1.2 hm3 aktif hacmi vardır.

Yukarıda belirtilenlere ek olarak verilen aşağıdaki barajların tamamlanması beş altı yıllık bir döneme sarkmaktadır. Ancak bitirildiklerinde bölgesel ve ulusal ekonomiye büyük fayda sağlayacak yatırımlar olarak görülmektedirler Bunların başında Beydağ Barajı gelmektedir

Beydağ Barajı Ödemiş Ovasının sulanması için büyük öneme sahiptir. 1994 yılında başlanan iş süre uzatımıyla 2005 yılına sarkmış durumdadır. 2002 yılında10 milyar ayrılmış olması ve daha sonraki yıllar için de 294 milyar öngörülmüş olması yatırımın hedeflenen yıl içinde bitirilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Ancak barajın yapılmasıyla Menderes ovasının bir kısmının taşkınlardan korunması anında büyük ölçüde elektrik enerjisi tasarruf edilecek olması öncelikli yatırımlar arasına girmesinin sebebidir.

Günümüzde ova sulamasında kullanılan enerji, Demirköprü Barajından elde edilen elektrik enerjisine eşit miktardadır. Söz konusu barajın devreye girmesiyle Demirköprü Barajının ürettiği kadar bir enerji açığa çıkacak olup bunun ulusal yararı göz önüne alındığında barajın ödenek ve bütçesinin orta vadede işin bitirilmesine göre ayarlanması gerekliliği ortaya konmaktadır. Beydağ Barajı bu nedenle bir sulama barajı olması yanında enerji barajı olarak da görülmelidir.

Gördes Barajı her ne kadar İzmir ve de stratejik planlanma alanımız sınırları içinde kalmamaktaysa da İzmir içme suyu için gerekli bir yatırımdır. İlerleyen yıllarda İzmir şehrinin susuzluk problemiyle karşılaşılmaması için bu yatırımın ivedilikle ele alınmasında büyük yarar bulunmaktadır. Özellikle başta Bornova olmak üzere İzmir’in doğu aksının 2006 yılından sonra karşılaşacağı su probleminin önüne geçilmek bu şekilde mümkün olabilecektir. 2003 yılı için 1 milyar yatırım almış olan barajın 2006 yılından önce bitirilmesi gerekmekte iken, pompa istasyonunun başlama tarihi olarak 2006 yılının belirlenmiş olması olumlu bir yaklaşım değildir. İhale tarihi 18.10.2000 olup, 339.910 milyar keşif bedelle 2003 yılında ihale edilerek

Page 456: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

85

bitiş tarihinin 2009 yılı olarak alınması durumu İzmir içme suyu temininde ileride aksamaların olacağını belirlemektedir. Tekrar ele alınıp irdelenmesi ve en geç strateji plan dönemi içinde bitirilmesi gerekmektedir.

Çaltıkoru Barajı Kınık Sağ Sahil Sulamasının eksik kalan kısımlarının tamamlanması için projelendirilmiş bir yatırımdır. 1996’da işe başlanmış ve 1999 yılında bitmesi gerekmekteyken 2003 yılına uzaması arımsak kayba neden olmuştur. Yöre halkının sulu tarıma yatkın olması ve bu tür bir tarımla karşılaşmaması durumunda gelir seviyesine düşmeyi önlemeye yönelik Bergama ve diğer yaşam mekanlarına göç eğilimi içine girmektedir. Bergama-Kınık gibi mümbit ve de sulu tarıma uygun toprakların ivedilikle değerlendirmeye alınması gerekliliği içinde bu yatırıma da en geç orta dönem bitirme vadesi olarak verilme durumundadır. 2003 ve sonrası için ayrılmış 18.894 trilyonluk bütçenin daha da arttırılarak yatırım önceliğine kavuşması gerekmektedir.

Burada ele alınan tesislerin planlaması ve projeleri bitirilmiş durumda olduğu için ilk aşamada ihale edilmesi gerekli olanların üzerinde durulacaktır. Önem ve yararlılık açısından farklı kullanım kriterlerine sahip olmalarına rağmen detaylandırıldıkları durumda, öncelikleri açısından aynı seviyededirler. Bu durumda tesislerin detaylarına girmeden genel anlamda yararlılıkları üzerinde durulacak ve sonuçta öncelikleri ortaya çıkacaktır. Aşağıda verilen sıralamada stratejik alan içindeki yöre halkına fayda esas olarak alınmıştır.

Çamlı Barajı İzmir içme suyu temini için tasarlanmış bir yatırımdır. Mutlak koruma alanı vardır ve kamulaştırması 2003 yılı programına alınmıştır. Bunun gerçekleşmesi gereklidir ki, koruma alanında yer alan kullanımlar kendilerine ivedilikli olarak bir strateji seçebilsinler. Çamlı Barajı, Efem Çukuru mevkiinde yer alacağından ve içme suyu temininde kullanılacağı için, alanda her hangi bir maden arama ruhsatı verilmemelidir. Verilmiş ruhsatın da iptal edilmesi gerekmektedir. Baraj Tahtalı Barajına yakın alanda olmasına rağmen farklı hinterlandı bulunmaktadır. Çamlı Barajı en kısa sürede ihale edilmelidir. Zira programında ishale hattı ihalesi için 2005 ve arıtma tesisi içinde 2004 yılları işe başlama tarihi olarak verilmektedir. Normal inşaat şartları altında barajın yapımı için üç yıllık bir süre verilmektedir. Bu arada Tahtalı Barajının 2006 yılından sonra İzmir için yetersiz kalacağının da hatırlanması gerekmektedir.

İzmir için ortalama su tüketimini kişi başı 250 lt/gün olarak hesapladığımız durumda Tahtalı Barajınn yetersiz kalma süresi daha net ortaya çıkmaktadır.

Kesin proje aşamasındaki İzmir Karaburun Bozköy Göleti, içme suyu temininde kullanılacaktır. Yarımadanın ucunda bulunan Karaburun’un yakın bir gelecekte içme suyu sorunu yaşamaması için 2,10 hm3 aktif hacimli göledin, plan dönemi içinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Karaburun’un kullanmakta olduğu kaynak suyunun cıvalı olduğu tespit edildiğinden Karaburun Bozköy Göletinin içme suyu içerikli olarak inşaatına başlanmasının bir başka önemi bu şekilde bir kez daha vurgulanmaktadır. Karaburun yöresinin kireç taşlı arazisinin çatlakları su tutmayı

Page 457: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

86

zorlaştırmakta ve hazne oluşturmamaktadır. Bundan dolayı da göletin yapılması öncelik kazanmaktadır.

Eski adı Yeniköy yeni adı ise Ataköy Göleti, Menderes yöresinin 228 hektar brüt tarım toprağını sulayacaktır. Tahtalı Barajı koruma alanında kalması nedeniyle tarım potansiyelini kısmen yitiren yörenin, ekonomik gücünü arttıracak olmasından ötürü öncelik tanınması gereken bir gölettir. Gümüldür sulaması ile birlikte düşünüldüğünde ayrı havzada bulunmasına rağmen sulama sistemini tamamlayıcı özelliği vardır.

Emiralem Göleti kesin proje aşamasında olup, Büyük Yamanlar dağının kuzey eteklerinden toplanan suyla beslenecektir. Emiralem yöresinin tarımsal ekonomik gücünü artırıcı potansiyeli bulunmaktadır. Gölette toplanan suyun temizliği ve kalitesi içme suyu olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle yörede bir şişeleme tesisi de yer alabilir.

Kemalpaşa Yiğitler Barajı, sanayi ve sulama suyunu bir arada sağlayacak bir yatırımdır. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin de su ihtiyacını karşılayacak olan barajın, bu açıdan önemli olduğu görülmektedir. İnşasının ideal süre olarak en az 3 yıl süreceği bilinmektedir. Bu nedenle hızlı bir gelişim gösteren Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin doğalgazla birlikte artacak potansiyeli su ihtiyacını da çoğaltacaktır. Mevcut sanayi tesislerinin halihazırda kullanma suyunun kesen kuyulardan temin etmesi, zemin suyu dengesini olumsuz etkilemektedir. Buna tarım amaçlı su kullanımı da eklendiğinde zemin suyu seviyesi Kemalpaşa ovasında hızla düşmektedir. İleriki yıllarda yaşanacak büyük su sorunlarının önüne geçilmesi için 25,4 hm3 aktif hacimli Yiğitler Barajının gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Yiğitler Barajı sanayicilere büyük rahatlık sağlayacağından DSİ ile sanayiciler arasında yapılacak bir protokol ile barajın proje ve yapım çalışmalarına başlanmasında büyük fayda görülmektedir.

Strateji plan alanı içinde, ön inceleme, planlama, kesin proje çalışmaları içinde yer alan onlarca baraj ve gölet içinde yukarıda sayılanların önceliği bulunmaktadır. İnşa bedelleri belirli bir program dahilinde ödendiği takdirde yapımlarının iki inşaat mevsimi ile on inşaat mevsimi sürecek olan baraj ve göletler dışında sulama projeleri de bunlara bağlı önem kazanmaktadır. Özellikle K. Menderes Havzasının son 20 yıl içinde DSİ’den çok az yatırım almış olması havzanın yeraltı su potansiyelini bilinçsiz kullanma yüzünden çok düşük seviyelere indirmiştir. Havzaya yatırımların bu nedenle yönlendirilmesi gerekmektedir. Strateji planlama alanı dışında kalmasına rağmen Güneşli Barajı da bu kapsam içinde öncelikli bir yatırımdır. Yöre halkının tarımdan yeterli geliri elde edememesi başta İzmir olmak üzere büyük şehirlere göç oluşturmaktadır. Bu göç ile boşalan kırsal kesimdeki yerleşmelere de Doğu Anadolu’dan göç gelmektedir. Dolayısıyla bu tür bir kaymanın önüne geçilmesi için K. Menderes Havzasına gerekli ödeneğin ayrılması lüzum arz etmektedir.

Baraj ve gölet gibi yatırımların kesin projelerinin DSİ dışında teknik olarak başarılı bir şekilde yapılmadığı bilinmektedir. Planlama alanında yer alan bazı göletlerin dikeyde 5 veya 3, yatayda ise 1 değeri ile yapılması bir deprem bölgesi olan planlama

Page 458: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

87

alanında yanlış bir değerdir. Olması gereken diklik 1, yataylık 3 oranı deprem bölgesi barajlarında olması gereken eğimdir.

Taşkın Koruma Projeleri

Planlama alanı sınırları içinde çok sayıda taşkın koruma projesi bulunmaktadır. Aşağıda proje kapsamının tamamı yerine yalnızca yapılması öncelik taşıyan işler bahse konu edilecektir. Bu nedenle işlerin bir kısmının yapılmış olması proje boyutlarının tamamını temsil etmeyebilir. Projelerde amaç İzmir Büyükşehir Bütünü ve çevresindeki alanların taşkın ve rusubat zararlarından korunmasıdır.

Öncelikle İzmir ölçeğinde ele alınması gereken projeler Bornova ve Sarıkayalar dereleridir. Sarıkaya ve Altınoluk dereleri Sarıkayalar adı altında Laka deresini oluşturmaktadır. Bayraklı ve Çay Mahallesinin taşkınlardan korunması için gereklidir. Aynı yöre için Bornova deresi de ıslah edilmelidir. Bu iki yatırımda 1200 metre uzunluğunda kıyı koruma duvarı yapılması gereklidir.

İzmir çevresindeki taşkın koruma projeleri arasından öncelikle ele alınması gerekli olanlar aşağıda belirtilmiştir.

Buca-Kaynaklar yerleşmesinin Manastır deresi taşkınından korunması. 2001-2004 yılları arasında tamamlanması öngörülen proje için yapılan gölet büyük ölçüde başarı sağlamıştır. 2002 yıl sonu itibariyle proje bedelinin yaklaşık yarısının harcanmış olması projenin başarılı olduğunu göstermektedir.

Gaziemir-Sarnıç yerleşmesinin Cin deresi taşkınlarından korunması. 1997 yılında başlayan proje ödenek yetersizliğinden uzamaktadır. 220 milyarlık proje için şu ana kadar 67 milyar ödenmiş, 2003 yılı için ise 30 milyar ayrılmış olması önümüzdeki yıllarda Sarnıç’ın taşkına maruz kalacağını göstermektedir.

Urla-Kuşçular köy ve arazisinin Koz deresi taşkınlarından korunması. 1995-2004 başlama ve bitiş tarihli verilen projenin keşif bedeli 343,6 milyar TL olup, 2003 yılı için 50 milyar ayrılması bitiş tarihini 1 yıl uzatmıştır.

Aliğa-Çıtakköyü arazilerinin Kocadere taşkınlarından korunması. 1991 yılında başlayan projenin 2004 yılında bitmesi ile 149 hektar alan taşkından korunacaktır. Ancak ödenek yetersizlikleri nedeniyle şu ana kadar 115 hektar arazi koruma altına alınabilmiştir. 2003 yılında 150 milyar keşfe karşı 100 milyar ayrılması projenin bitişini riske etmiştir. 2002 yılın sonuna kadar 300 milyar TL’lik proje tutarının 71,3 milyar TL’si harcanmıştır.

Bayındır-Canlıköy yerleşmesi ile bir kısım tarım arazisinin Uladı çayı taşkınlarından korunması. 1999 yılında başlamış 2004 yılında bitmesi öngörülmüştür. 361 milyar TL keşif bedelli proje için 2002 yılında 3 milyar TL ayrılmış olması istenen zamanda istenen yararın sağlanamayacağını göstermektedir.

Çeşme-Ilıca Mahallesinin Ilıca deresi taşkınlarından korunması. Büyük kapsamlı bu proje için 2002 yılı itibarıyla 1.710 milyar TL keşif bedeli belirlenmiş olunmasına karşın 2002 yılında 1 milyar yatırım ve 2003 yılı için 80 milyar ödenek

Page 459: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

88

ayrılmış olunması risk payını yükselmektedir. Bu durumda hedef 2006 yılına erişmek için ödenek arttırılması gerekmektedir.

Kemalpaşa-Çambel ve çevre köy arazilerinin Nif Çayı taşkınlarından korunması. 1997 yılında başlanmış olan çalışmaların 2004 yılında bitmesi planlanmış olup, amaç 1000 hektar araziyi korumaktır. 300 milyar bedelli yatırı için 2002 yılı sonuna kadar 27 milyar harcanmıştır. 2003 için ayrılan 10 milyar yetersizdir.

K. Menderes Projesi kapsamında yer alan ve havzadaki yerleşmeleri kapsayan çalışmaların %63’ü tamamlanmış durumdadır. 14.394 hektar arazinin taşkından korunmasını hedefleyen yatırım, on ayrı noktada yürütülmektedir. Bunlar arasında öncelik taşıyanlar Kiraz ilçe merkezi ile Şemsiler Köyü arası Keleş Çayı, Kiraz-Çayağzı ve Karaburç köyü arazilerinin Uluçay, Kiraz-Haliller Köyü arazisinin Sırımlı dere, Ödemiş-Beydağ yerleşmesinin tarım arazilerinin Tasavra çayı, Ödemiş-Birgi yerleşmesinin ve çevre köylerinin Birgi çayı, Tire çevresindeki beş köy arazisinin ve Gökçen yerleşmesi ile tarım arazilerinin Eğridere Çayı taşkınlarından korunması projeleridir. Projelerin toplam keşif bedeli 9,6 trilyondur. Başlama tarihleri 1987 ile 1995 arasında değişen yatırımların hepsinin bitiş tarihi 2006 olarak belirlenmiştir. Ancak yatırımlara yeterince kaynak aktarılamaması bu süreyi uzatmakta ve K. Menderes Havzasının tarım potansiyelini risk altına sokmaktadır. 2006 hedeflenerek yatırımların hızlandırılması gerekmektedir.

Bu kapsam içinde K.Menderes Nehrinin ana yatağının düzeltilmesi de yer almaktadır.

Yeraltı Su Potansiyeli ve Kullanma Hedefleri

Strateji planlama alanında belirlenen yer altı su potansiyelleri amaç ve hedef açısından düzenli kullanılmadığında pek çok alanda başta kıyı kesimleri olmak üzere tuzlanmaya sebep olmaktadır. Deniz suyunun tatlı suya nazaran daha yoğun olması bilinçsizce çekilen taban suyunun kolayca yerini almasıyla sonuçlanmaktadır. Bu kesimlerde tuzlu suyu geriye çıkarmak için taban suyunun hiç kullanılmadan 5-10 yıl bırakılması gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde başta kıyı kesimleri olmak üzere strateji planlama alanı bütün olarak büyük bir risk altındadır. Aşağıda planlama alanında yer altı su işletme rezervleri ve yer altı suyu kullanım değerleri belirtilmektedir. Kullanım değeri yeraltından çekilen suyu ortaya koymaktadır.

İzmir körfezi ovaları olarak nitelediğimiz Körfez Çevresi, Bornova, Buca ve Halkapınar yörelerinde yer altı su potansiyelleri tespit edilememiş durumdadır. Özellikle Halkapınar ve Bornova yer altı suyu Afyon’dan beslendiği için adı geçen il ve çevresinin az yağış aldığı dönemlerde taban suyu seviyesi düşmektedir.

Halkapınar yeraltı su kullanımı şehir şebekesine verildiğinden tahsisi yıllık 40 hm3’ün üzerindedir. Ölçüm kuyusu değerleri itibarıyla Ekim 1980 statik su seviyesi 34.10 iken Ekim 1996 yılında 61.30’a çıkmış, Ekim 2000 itibariyle 42.95’e düşmüştür. 1980’li yıllara nazaran yükselmiş olan su seviyesi başta Tahtalı Barajı olarak şehir şebekesine barajlardan verilen su nedeniyle Halkapınar kuyularının daha az kullanılmasıdır.

Page 460: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

89

Yukarıda belirttiğimiz İzmir Körfez Ovalarından yılda 100 hm3/yıl civarında su çekilmekte olup, bunun yarısı denetim dışıdır. Durum bu tarzda devam ettiği takdirde Körfez Ovaları ve Halkapınar kuyuları gelecek 10 yıl içinde yüksek tuzluluk oranına erişecektir. Bu yörede aşırı çekim yer altı su seviyesini 27.2 metre ve daha fazlasına düşürmüştür.

Sarnıç yerleşmesinin sahip olduğu ovanın potansiyeli 6 hm3/yıl olarak belirlenmesine karşın, ne kadar su kullanıldığı kaçak kuyular nedeniyle bilinememektedir.

Bakırçay Strateji Alt Yöresi yer altı su potansiyeli Dikili ovası itibariyle 5.30 hm3/yıl’dır. Devamlı gelen suya oranla yılda 11.3 hm3 su çekilmesi Dikili ovası yer altı su rezervinin tamamı çekilmektedir. Bu aşırı çekim nedeniyle deniz suyu girişimi olduğundan yer altı suyunda tuzlanma olmakta ve dolayısıyla yer altı su seviyelerinde fazla bir düşüş görülmemektedir. Bu aldatıcı durum su kalitesi ile net belli olmaktadır. Yeraltı su çekiminin kontrolsüzlüğünün önüne geçilmesi gerekmektedir.

Bergama-Kınık-Göçbeyli Ovası yeraltı su potansiyeli 45.00 hm3/yıl olup, çekilen su 30.63 hm3/yıldır. Kalan rezerv ise 14.37 hm3/yıldır. Bu ovada DSİ sulamasının olması yer altı su seviyesinin fazla bir düşüş göstermemesine sebep olmaktadır. Son yıllarda yağışın az olması nedeniyle yer altı su seviyesinde kısmi bir düşüş görülmüştür.

Gediz Strateji Alt Yöresinde yer alan Foça-Gerenköy Ovası su potansiyeli 10.90 hm3/yıldır. Toplam kullanılan miktar 20.07 hm3/yıl olup rezervin iki katı su kullanılmaktadır. DSİ tarafından 10.90 hm3/yıl tahsis yapılmış olmasına karşın diğer kısmı kaçak kullanımı belirlemektedir. Son yıllarda bu nedenle yer altı su seviyesinde 8 metreden fazla düşüşler gözlenmiştir.

Menemen Ovası su potansiyelinin Gediz sulamasından ötürü kontrollü kullanılmakta, rezerv kadar su tahsisi yapılmaktadır. Kontrol sonucu ovada yeni kuyu açılmasına izin verilmemektedir.

Gediz-Nif Strateji Alt Yöresinin ovası olan Kemalpaşa, yüksek su potansiyeline sahiptir. İşletme rezervi 75.00 hm3/yıl olup, yer altı suyu toplam tahsisi 2000 yılı itibariyle 26.22 hm3/yıldır. Ege yöresini 13 yıldan beri etkisi altına alan kuraklık nedeniyle yer altı su seviyelerinde düşüş gözlenmekte olup, buna kontrolsüz çekim de eklenince ölçüm kuyusu statik seviye Kasım 1977 yılından 2000’e kadar 7.50’den 19.40 metreye düşmüştür. Kemalpaşa ovasında tarım kooperatifleri için yılda 25 hm3 tahsis de yapılmıştır. Su seviyesinin düşüşünün önlenmesi için Yiğitler Barajının ivedilikle ikmali gerekmektedir.

K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresinin Kiraz Ovası yeraltı su potansiyeli 8.00 hm3/yıl olup, kullanılan miktar 3.00’dır. Kalan rezervin 5 hm3/yıl olmasına rağmen son yıllarda yağışın az olması ve aşırı yeraltı suyu çekimleri nedeniyle yeraltı suyunda 14 metreye varan düşüşler görülmektedir. Önlem olarak K. Menderes Projesinin Kiraz kesimi orta vadede devreye alınmalıdır.

Page 461: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

90

K. Menderes Kara Kesimi Alt Stratejik Yöresi ile kıyı kesiminde yeralan Torbalı, Pancar, Tire-Ödemiş-Bayındır ovaları ile bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Bu mümbit ve büyük ovanın işletme rezervi 110 hm3/yıl iken, toplam tahsisinin 135 hm3/yıl olması yeraltı su seviyelerinde aşırı çekilmeler olduğunu göstermektedir. Ayrıca yenileme sondaj kuyularında geçmiş yıllara nazaran verimlilikte azalmalar görülmektedir. Sonuçta K. Menderes havzasında aşırı düşüşler bazı yerlerde 48 metrelere varmaktadır ve ovada yeraltı su seviyelerinde hızla düşüş gözlenmektedir. Yeni kuyu açımı önlenmeli sulama projelerine öncelik verilmelidir.

Strateji alt yörelerinin en güneyinde kalan Selçuk Ovası su rezervleri açısında en hoyrat kullanılan alandır. İşletme rezervi 4.0 olmasına karşın toplam kullanım 147.42 hm3/yıldır. Kıyıya yakın olan bu kesimde aşırı yeraltı suyu çekimleri nedeniyle deniz suyu girişimi olmakta ve ovada yeraltı suyu tuzlanmaktadır. Son 20 yılda yeraltı su seviyesi 5 metre düşmüştür. Acil önlem gerekmektedir.

Söz konusu stratejik alt yörelerin en kuzeyinde kalan Cumaovası yeraltı suyu işletme rezervi 35.00 olmasına karşın toplam tahsisi 6.00 hm3/yıldır. Kalan rezerve karşın son dört yılda su seviyesi 6 metre düşüş göstermiş olup, bu da ovada ve çevredeki sanayi kuruluşlarında aşırı derecede kaçak su kullanımı olduğunu göstermektedir.

Yarımada Urla Kesimi Stratejik Alt Yöresinde yer alan İzmir Seferhisar Doğanbey ovaları işletme rezervi 5.00 hm3/yıl olup, tamamının tahsis edilmesine rağmen 11.63 hm3/yıl su kullanılması rezervin zorlanmasına ve izinsiz su kullanımının bulunduğuna delil olmaktadır. Kıyı kesiminin Gümüldür-Ürkmez yöresinde ise 5.00 hm3/yıl olan rezervin 2.59’unun kullanılması sulama barajlarının nedeniyle oluşmaktadır. Bu süreç devam ettiği takdirde uzun vadede Gümüldür-Ürkmez yöresinin yeraltı suyu tuzlanmasının önüne geçilebilecektir.

Urla kesimi İçmeler-Zeytinalan Ovalarından Zeytinalan’ın tespiti yapılmamasına karşın yıllık 4.00 hm3 su kullanıldığı belirlenmiştir. Talep olmadığından ötürü tespit yapılmamış olmasına rağmen burada kaçak kullanım söz konusudur. İçmeler-Kuşçu ovaları su rezervi 5.00 hm3/yıl olmasına karşın toplam tahsisin 3 kattan fazla 16.55 hm3/yıl olması aşırı kontrolsüz kullanım olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle konut alanlarının izinsiz kuyuları bu oranın başlıca sebeplerindendir.

Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresinin Karaburun Balıklıova kesiminde işletme rezervinin yarısı kadarı kullanılırken, Çeşme-Ovacık-Alaçatı-Dalyanköy işletme rezervlerinin 1.00 hm3/yılın çok az üzerinde olmasına karşın tahsis 10.00 hm3/yıldır. Bu ise kaçak kullanımın ve dolayısıyla tuzlanmanın aşırı oranda olduğunu göstermektedir. yörenin en yüksek rezervine sahip Ildır 15.60 hm3/yıl rezerv olmasına karşın tahsis 1.50 hm3/yıl olarak görülmektedir. Ancak belediye tahsisi almadan kendisi içme suyu için su çektiğinden değer yukarıdaki rakamın çok üzerindedir. Aşırı tuzlanma vardır. Bunu önlemek için yeraltı barajı inşaatı yapılmış ve deniz suyunun tatlı suya karışması önlenmiştir.

Page 462: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

91

Yukarıda görüldüğü üzere strateji alt yörelerin tümünde yer altı suyu rezervlerin üzerinde tahsis ve kullanım bulunmaktadır. Belirtildiği üzere önlemlerin başında kontrol mekanizmasının işletilmesi ve kuyu açılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Tuzlanmayı önlemek için Ildır örneğinde olduğu gibi yeraltı barajı yapılması yüksek maliyetli bir yatırım olup çok gerekli olmayan durumlarda tavsiye edilmemektedir. Sadece içme suyu için gerekli bir yatırım olarak ele alınabilir. Diğer önlemler için sulama önlemlerinin geliştirilmeleri önerilmektedir.

Page 463: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

BÖLÜM ÜÇ

Page 464: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

11. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN ORTAK VE AYRIŞIK STRATEJİ KAVRAMLARI

Alt yörelere ilişkin ortak-tamamlayıcı ve ayrışan-çelişen strateji unsurlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar temelde amaç ve hedeflerin oluşturulması sırasında ortaya çıkacak nitelemelerdir. Bazı hedefler ortaya konulan amaçlarla tutarlı ve onlarla bütünleşen türden olduğu gibi bazıları da ortak amaçlarla çelişecektir. Ayrıca aynı amaç doğrultusunda olsalar dahi alt yöreler için konulan hedefler kendi aralarında çelişmeler gösterebilecektir. Bu durumun değerlendirmesi ile il düzeyinde amaç ve hedeflerin arasındaki düzensizliklerin ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra bütünleşik bir stratejinin kararlaştırılması ve yaşama geçirilebilmesi açısından bu durum önem taşımaktadır.

İzmir ve yakın çevresinin bir metropoliten bölge olarak geleceğe yönelik gelişme stratejilerinin planlanması yerel ve bölgesel açıdan gelişme eğilimlerinin bilinmesiyle gerçekleşebilecektir. Bu bağlamda gelecek için tercihlerin fiziksel mekanda yer alacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Gelişme seçenekleri üzerinde uygun stratejilerin belirlenmesi tabiatıyla gerçekleşme olasılığını yüksek seviyeye getirecektir. Mevcut dinamiklerin önceki kısımlarda analizi bir takım kabullerin belirlenmesine de ışık tutmuştur.

İzmir merkez şehrinin ulusal ve bölgesel ölçekli bir yerleşme olması planlı strateji kararlar dizisinin sistematik işlemesiyle gerçekleşecektir. Bu durum küreselleşme konjonktürü içinde değerlendirildiğinde daha net algılanabilecektir. Gelişim düzeyinin pekiştirilmesi yönündeki eğilimler böylece açığa çıkacaktır. Bölgenin potansiyel gelişme süreçleri ilk aşamada zengin doğal alanların potansiyellerinden geçmektedir. Şu halde gelişmenin mekansal senaryolarında tarım politikalarının rasyoneli ihmal edilemeyecek bir yer tutmaktadır. Bölgedeki imalat ve sanayi yatırımlarının özel sektör ağırlıklı yapılaşması bölge kapitalinin yoğunlaştığı ikinci senaryoyu ortaya koymaktadır. Bu durumda imalat sanayiinin özellikle organize olarak mekansal talepleri oldukça önem taşımaktadır. Üçüncü olarak doğal olduğu kadar tarih potansiyelinin de birlikte değerlendirilmesi bölgesel kaynakların turizm ağırlıklı olarak hizmet sektöründe ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ticaretin büyük yer tuttuğu hizmet sektörü kapitalin bölge içindeki hareketliliğini, yığılmasını ve eşiklerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Turizm ağırlıklı ele alındığında, kıyı yerleşmelerinin gelecek senaryolarının dikkatle ele alınması gerekliliğini belirlemektedir.

Hizmet sektörünün gelecekteki kararlılığı yönlenmesini de belirlemektedir. Bu bağlamda doğrudan olmasa da merkez şehrin çekiciliği mekanda şekillenmeyi

Page 465: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

denetlemektedir. Merkez şehrin bugün içinde bulunduğu coğrafya gelişme eşiklerine dayanmış durumdadır. Dolayısıyla şehir içinde kaçınılmaz bir yoğunluk artışı gözlenmektedir. Ancak bu yoğunluk artışı sektörel de olsa bazı kullanım türlerinin eşik dışına çıkmasına sebep olmuştur. Konut dahil tüm sektörlerde bu kaçış gözlenmektedir. Şehrin dikeydeki büyüme zorluğu ve engellemelerin pekiştirdiği bu eşik atlama stratejisi plansız gelişme alanlarında ortaya çıkarak ekonomik dengesizlikler yanında toprak kullanım stratejisinde yanlış uygulamalar ortaya çıkarmıştır.

Eşik dışı yayılma maliyetlerinin kamuya yönelik kısımlarının maliyetleri düşük tutulmaya çalışılması strateji açısından varolan eğilim dinamiklerinin kar maksimizasyonu yönünde hareket etmesine sebep olmuştur. Sonuçta senaryolar belirsiz gelişme potansiyelleri ortaya çıkarmış ve organize sanayi bölgesi önerilerinde olduğu gibi neredeyse her ilçeye bir bölge kurulması kararlaştırılmıştır. Buna rağmen sanayi tesisleri özel sektör ağırlıklı olduklarından çoğu kez organize alanlar dışında kurulmayı tercih eder görülmektedirler. Aynı şekilde konut alanlarındaki gelişmeler de parçacı bir yaklaşımla ana şehir çeperlerinde yoğunlaşmıştır.

Doğanın kapasitesini zorlayan benzer gelişimler strateji planının fiziksel yönünün olmayışından kaynaklanmaktadır. Merkez şehir çeperlerindeki yerleşmelerin bu bağlamda her birinin münferit planlama yaklaşımlarıyla mekanı denetim altına alma eğilimi, karmaşanın başlama noktalarından biri olmuştur. Daha önce belirtildiği üzere güney, doğu ve güney-doğu aksiyel olarak tarımsal potansiyeli ön planda olan alt bölgeler olarak görülürken kuzey aks sanayileşme ve ona bağlı hizmet sektörlerinin baskın olduğu yöredir. Batı aks konut ve turizm yönünde hizmet ağırlıklı sektörlerin yoğunlaştığı Strateji Alt Yörelerden oluşmaktadır. Doğu aks ise büyük tarımsal potansiyellere sahipken kontrolsüz sanayileşme yüzünden tarım alanlarının bir kısmını kaybederek, son dönemlerde organize sanayi alanları ve tarımsal potansiyeli müşterek kullanan bir alt alandır.

Merkez şehir çeperlerindeki gelişmelerin geneldeki strateji planlama kararları bu doğrultuda olmak zorundadır. Gelişim stratejileri ışığında merkez şehir ile bağlantılı Strateji Alt Yöreler arasında yeşil kuşak planlamalarının yapılması, gelişim stratejilerinin dengelenmesinde ve bölgesel kararların bütünselliğinin kendi Strateji Alt Yörelerinde çözümlendikten sonra dışa açılmasının gerekliliğini belirlemektedir. Gelecek on yıl içindeki gelişme deseninin yukarıda belirtildiği sektörel dağılımda olması kaçınılmaz görülmektedir.

[ A ] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Şehirsel gelişmeyi ve şehrin yapısını bütün olarak etkileyen fiziki ve sosyal alt yapıyla ilgili problemler ve potansiyeller doğrultusunda geliştirilen makro düzeydeki öneriler şöyle özetlenebilir;

Page 466: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

İzmir limanı geçmişten bu güne kadar İzmir şehrine kimlik kazandıran unsurlardan biri olmuş ve şehrin ekonomik gelişiminde önemli bir yere sahip olmuştur. Şehre ilişkin önemli belirleyicilerden biri de liman alanı ve geleceği ile ilgili senaryolardır. Çandarlı Limanı yapılmasına bağlı olarak İzmir’de limanın varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği ve sürdürürse hangi fonksiyonu üstleneceği tartışılmaktadır. (Ulaşım ağı başlığı altında bu konu detaylı biçimde açıklanmıştır.)

İzmir Alsancak Limanının dökme yük ikmalinden arındırılarak, uzun dönemde Çandarlı Limanının hizmete girmesinden sonra, yolcu ağırlıklı olmak üzere İzmir ve yakın hinterlandı için yük amaçlı olarak hizmet vermesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Ayrıca TCDD tarafından işletilen Alsancak Limanı İdaresinin kamu ve özel sektörün bir arada bulunduğu otonom bir idare ile yönetilmesi uygun olacaktır.

Bunun dışında limana ulaşım konusunda da var olan yarım kalmış viyadükler değerlendirilmelidir. Halihazırda siloların önündeki kamyon girişi kaldırılmalı, giriş viyadükler vasıtasıyla doğrudan limanın içine ulaşarak olmalıdır. Böylelikle limana girip çıkan tırlar şehir içi trafiğine girmeden, çevre yolu ve viyadükler sayesinde ulaşımlarını gerçekleştirebilecekleredir. Ayrıca şehir çeperlerinde birkaç noktada tır parkı ve konteynır depolama alanının oluşturulması ve bu tür alanların şehir merkezinden dışarı çıkarılması gereklidir.

Şehir içindeki trafik yoğunluğunu azaltmak ve erişimi kolaylaştırmak konusundaki önemli projelerden birisi çevre yoludur. Ödenek yetersizliği, alınmış SİT ve Danıştay kararları ve kamulaştırma problemleri ile 28 yıldır çalışmaları devam eden 51 kilometrelik İzmir Çevre Yolu kısa vadede tamamlanmalıdır. Yaklaşık olarak yapımının % 70’i tamamlanan çevre yolunun, Bornova kavşakları ve viyadükleri ile Çiğli viyadükleri bitirilmelidir. Çevre yolu tamamlanması halinde şehir merkezindeki trafik yoğunluğunu azaltacak ve işleyiş rahatlayacaktır.

Şehir içi ulaşımda yoğunluğun azaltılması ve toplu taşıma olanaklarının arttırılması konusunda önemli bir proje de metrodur. Mevcutta Üçyol-Bornova arası faal durumda olan metro hattının, Menderes-Aliağa hattı ile entegrasyonu kısa vadede gerçekleşmelidir. Metronun ikinci aşaması olan Üçyol-F.Altay hatları ile Bornova bağlantısının Otogara ulaştırılması orta vadede tamamlanmalıdır.

Şehir içi ulaşım konusunda İzmir’in sahip olduğu önemli potansiyellerden birisi de İzmir Körfezidir. Son dönemde denizyolunun şehir içi ulaşımda daha etkin kullanımına yönelik çabalar bulunmaktadır. Bu çabalar geliştirilerek takip edilmeli, mevcut iskelelerde rehabilitasyona gidilmeli, iskele yükseklikleri standart hale getirilmelidir. Deniz ulaşımında kaliteyi yükseltmek amacıyla mevcut filoya yüksek süratli, konforlu deniz taşıtları ilave edilmelidir. Araba vapurları da kapasite ve teknolojik açıdan gözden geçirilmelidir. İç körfez girişi taranmalıdır.

Körfezde kirliliğin önlenmesi ve temizleme çalışmaları son dönemde hız kazanmış ve özellikle Büyük Kanal Projesi ile bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Büyük Kanal Projesi kapsamında Çiğli’de kurulan artıma tesisinde, arıtma sonrası elde edilen

Page 467: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

suyun Menemen ovasında kullanılması ve yine arıtma sonrası elde edilen çamurdan elektrik enerjisi üretilmesi çalışmaları hızlandırılmadır.

Körfezi kirleten tüm faktörlerin engellenmesi açısından Büyükşehir Belediyesi, ilgili ilçe belediyeleri, İZSU, Sağlık İl Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Çevre İl Müdürlüğü, DSİ ve Köy Hizmetlerinin Bölge Müdürlükleri, TCDD İzmir Liman Başkanlığı ile birlikte diğer tüm ilgili kurumları da içine alan bir organizasyon oluşturulmalıdır.

Şehir bütününde toplanan çöplerin % 15-20’sinin kağıt, karton, cam, plastik, metal atıklar gibi geri dönüşümü mümkün olan atıklardan oluştuğu göz önüne alındığında, bu konuda yapılacak çalışmaların hem şehir ekonomisine katkı hem de çevre koruması yönünden ne derece önemli bir potansiyel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Şehir merkezinde çöplerin planlı ve düzenli biçimde toplanması ve yeniden kazanılması yönünde mevcut çabaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gereklidir.

Türkiye’nin tanıtımında ve Türk ticaretinin gelişiminde önemli görevler üstlenmiş olan İzmir Enternasyonal Fuarı 72 yıldır sürekliliği olan uluslararası bir organizasyondur. Son yıllarda “marka ve teknoloji fuarı olma” vizyonu sergilemekte olan Fuarın, ağırlıklı hissesi İzmir Büyükşehir Belediyesine ait olmakla birlikte, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Borsası ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de Fuara ortaktırlar.

İzmir Fuarı kamu ağırlıklı olması dolayısıyla ticari mekanizmayı kullanarak, kar etmekten öte, ekonomik sirkülasyonu topluma mal etmektedir. İzmir Enternasyonal Fuarı, Uluslararası Fuarlar Birliğine (UFI) üye olan tek genel ticaret fuarıdır. Ulusal ve uluslar arası ekonomik gelişmelere paralel olarak, özellikle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren ihtisas fuarcılığının yaygınlaşması üzerine İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri A.Ş. (İZFAŞ) kurulmuştur.

Her yıl bir ihtisas alanı seçilerek organizasyonlar gerçekleştirilmektedir. İzmir Fuarı düzenlediği 20 ihtisas fuarıyla özelde İzmir ve genelde Türkiye ekonomisine, teknolojisine, kültürel ve diplomatik ilişkilerine önemli katkılar sağlamıştır. 30’u aşkın ülkeden yaklaşık 900 yerli ve yabancı firmanın katıldığı ve 1,5 milyona yakın ziyaretçinin gezdiği fuardaki ticaret kapasitesi ortadadır. Bu kapasite aynı zamanda ülke ve şehir turizmine, kongre ve fuar turizmi bağlamında olumlu bir etki ve önemli bir potansiyel sağlamaktadır. İzmir ilinin mevcut altyapısı, serbest bölge ve organize sanayi bölgelerinin yarattığı potansiyel, ekonomik anlamda fuarın bu yörede olmasını anlamlandıran unsurlardandır. Bunun yanı sıra kongre ve fuar turizmi kapsamında Kültürparkın çevresinde konaklama için uygun otellerin yer alması da bu potansiyeli desteklemektedir.

Fuardaki değişimle ve buna bağlı olarak da yeni fuar projesiyle, kültür ve sanat hayatını yoğunlaştırmak hedeflenmektedir. Bu kapsamda Kültürpark alanı ve Fuar alanı birbirinden ayrılacaktır. Montrö Kapısından başlayarak 9 Eylül ve Gümrük Kapılarına ulaşan ve Halikarnas Balıkçısı Parkından, Çamlık Senar Tiyatrosuna kadar yer alan kısımlar Fuar Alanı olacaktır. Böylece Kültürpark alanında kültür,

Page 468: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

sanat ve sosyal etkinlikler yer alacak ve yeşil doku artacaktır. Fuar alanı ise dünya standartlarında olan 30-35 bin metrekarelik bir kapalı alanı kapsayacaktır. Bu sayede gerek fuar dönemlerinde, gerekse bu dönemlerin dışında kültürle bütünleşen bir alan elde edilmiş olacaktır. Bir bölümü taşınan Tarih ve Sanat Müzesi de bu konseptin gereği olarak fuarda yer almaktadır.

Halihazırda 8.000 üzerinde ağaç, 250 üzerinde bitki çeşidi ve 156.000 metrekare yeşil dokusuyla şehir merkezinde bulunan ve geniş bir alana sahip olan İzmir’in şehir içinde kalan son büyük yeşil alanı olan Kültürpark, yapılaşma tehditi altında bulunmaktadır. Yüksek katlı veya yoğun yapılaşma, alanın sergilediği kimlikle örtüşmeyeceği için, bu risk karşısında gerekli önlemler alınmalı ve mevcut durumdan daha fazla yapılaşma yoluna gidilmemelidir. Yatayda ve dikeyde yapılaşma yoğunluğunun artması gelecek yıllarda Kültürpark için ciddi bir tehdit haline gelecektir.

Kültürpark bünyesinde 760 kişilik kapasiteye sahip İsmet İnönü Kültür Merkezi, 3.000 kişilik Atatürk Açık Hava Tiyatrosu, 1.000 kişilik kapasitesiyle Çamlık Senar Tiyatrosu, yaklaşık 1.200 metrekare sergileme alanlı 168 kişilik konferans ve cep sinemasıyla Özdemir Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı ve 1.100 metrekare alanıyla ülke çapında önemli galerilerinden biri olan İZFAŞ Sanat Galerisi üç ayrı salonu, kütüphanesi ve kafeteryası ile Kültürpark, bir kültür ve sanat alanı olma özelliği sergilemektedir. Bütün bunların yanı sıra spor aktivitelerine yönelik düzenleme ve tesislerle sportif faaliyetlere yönelik mekanlar da yer almaktadır. Böyle bir kompleksin içinde eğlenceye yönelik restoranların ve mekanların yer alması olağan olmasına rağmen, Kültürpark’ın vizyonunu olumsuz etkileyecek bir yoğunlukta bulunması ve mekan kullanım talebinin fazla olması, önlem alınması gereken bir risktir.

Ayrıca halihazırda Fuar’da bulunan trafonun kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle İzmir elektrik master planı kapsamında Fuar için 154/10,5 kV’luk bir trafo merkezi öngörülmelidir. 1985 yılında yapılan İzmir Master Planı gereği mevcut bulunan santralın belediyeye devredilerek, belediyenin hemen bu santralın yanında göstereceği yerde yeni santral yapılması gerekmektedir. Zira kısa vadede gerçekleşmesi gereken fuar ve sergileme alanları ve diğer işlevler için bu tür bir enerji ünitesine gereksinim bulunmaktadır.

İzmir I. Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Kültürpark bölgesinde yapılacak kapalı mekanları E=0,05 ve Basmane kapısı yanındaki alanı ve çevresindeki toplam yapılaşmayı 35.000 metrekare ile sınırlamıştır. Kültürpark’ın tamamı 400.000 metrekaredir ve bu alanda bir yapı arınması sağlanmalıdır. Doğayı koruma yaklaşımıyla bahçe çeşitlendirmelerine, özgün mekanlar yaratmaya yönelinmelidir. Bununla birlikte park, bahçe ve su öğelerinin birlikte kullanımı artırılmalıdır.

Kültürpark’ın coğrafya ve topografyası zenginleştirilirken, yapılacak tesislerin bu topografya içinde gizlenmesi ve doğayla kaynaşması sağlamalıdır. Mevcut durumda Kültürpark düz bir topografyada kütlesel yeşillerden

Page 469: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

oluşmaktadır. Coğrafi öğelerin, kaldırılan tesisler ve pavyonların olduğu yerlere su ve topografya öğelerinin yerleştirilmesi ile halihazırdaki zengin bitki örtüsü değiştirilmeden üç boyutlu bir ortam hazırlanmalıdır. Ayrıca köprüler ve gezinti yollarının kullanım türleri ile ahenkli içinde olması gerekmektedir. Özgün yaya dolaşım parkurları oluşturulmalıdır. Mevcut gazinolar kaldırılarak, daha hafif elemanlardan oluşacak benzer mekanlar yaratılmalıdır.

Kültürpark ve fuar alanı gerektiği zaman birlikte, gerektiği zaman ise ayrı ayrı kullanılabilmelidir. Bunun yanı sıra kültür ögesinin kuvvetlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda büyük tiyatronun ıslahı ve hatta kapatılarak kongre türü toplantılara da ev sahipliği yapması sağlanmalıdır. Ek olarak spor faaliyetlerine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Mürsel Paşa Caddesinin alt kottan devam ettirilmesiyle otopark girişlerine olanak yaratılmalıdır.

Basmane meydanından cepheli ve Fuar’ın bitişiğindeki eski garaj alanının Dünya Ticaret Merkezi olarak yarım kalmış inşaatının sorunlarının giderilerek yapımına devam edilmesi, gerek uluslar arası gerekse ihtisas fuarları açısından yöreye güç verecektir. Bu tür bir düzenleme, ihtisas ve uluslar arası fuar alanlarıyla bütünleşmeyi sağlamasının yanı sıra, yöreyi ulusal ve uluslar arası platformda önemli bir konuma taşıyacaktır.

İzmir’in önceki Stratejik Plan dönemi içinde 2007 yılı itibarıyla EXPO Dünya Fuarına talip olduğu bilinmektedir. Ancak aradan geçen zaman içinde bu alanda belirgin bir girişim yapılmamış hatta planların onanma mercii olan ve merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Fuarlar Bürosuna münacatta da bulunulmamıştır. 2005 yılında Japonya’nın Aichi kentinde düzenlenecek EXPO’nun ana temasının 21. Yüzyılda Yeni Uygarlık Modeli olacağı belirlenmiştir. Kanada ise Tabiatın Bilgeliği temasını işlemek istemektedir. Ancak hazırlıklara 2000 yılından itibaren başlandığı bilinmelidir. Dolayısıyla bu tür bir organizasyona talip olunması için Uluslararası Fuarlar Bürosuna üye olunmasıyla işe başlanmalıdır. Durum bu merkezde oluca da en erken EXPO tarihinin İzmir için 2008 yılı olacakmışçasına hazırlanmanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu tür organizasyonlarla kentlere dinamizm gelir ve yatırımlar artar. Yeni temaların oluşturduğu modern yaşam felsefeleri yöre insanının içine girer ve tempoda olumlu ivmeler ortaya çıkar. İzmir’de fuarcılık sektörünün göreceli de olsa belirli bir seviyeye geldiği bilindiğinden, EXPO tarzı dünya fuarlarına ev sahipliği yapma potansiyeline belirli hazırlık dönemleri sonrasında, sahip bulunabileceği kabul edilmelidir. Ancak bu tür tecrübeler uluslar arası büyük organizasyonlar için tam olarak yeterli bulunmamaktadır. Küresel ekonominin gücünü çekmek ve pazarı olmak daha radikal girişimler gerektirmektedir.

Hannover 2000 EXPO’nun ana teması İnsan Doğa ve Teknoloji olarak belirlenmiş ve 40.000 civarında ziyaretçi çekmiştir. Hannover’in bu organizasyona 1970 yılında talip olduğunun da burada bilinmesi gerekmektedir. Çeşitli şehirler ararsında geçen yarış 1990 yılına tamamlanmış ve on yıllık süre hazırlık dönemi olarak bırakılmıştır. Bu bağlamda 170 hektarlık bir alana yayılan fuar için yeni ulaşım bağlantıları yanında Hannover havalimanına yeni ek terminal binası da yapıldı. Dolayısıyla sadece bu tür girişimler için mekan belirlenmesi yeterli olmamaktadır. Ancak ilk planda bunun da

Page 470: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

gerekli olduğu bilindiğinden amaca yönelik olarak İnciraltı Rekreasyon Alanı çevresindeki arazilerin bu amaca yönelik tasarlanması stratejik planlama çalışmaları içinde uygun bulunmaktadır. Beş ay süren organizasyon için global yaklaşımların eğlence ile de desteklenmesi gerekliliği anılan alanın seçilmesinde önemli bir rol oynamış durumdadır. Belirli bir çevre yönetim sistem içinde bu tür bir organizasyona talip olunması için hazırlanma İzmir’in gelişimine büyük bir ivme verecektir. Bu nedenle adaylık girişimlerine temel seviyesinde hazırlanılması için çalışmalara başlanılması ve tema belirlenmesi gerekmektedir.

Avrupa’daki ve ülkemizdeki diğer büyük şehirlere paralel olarak İzmir’de de hipermarketler hızlı bir gelişim göstermektedir. Perakende ticarette giderek artan oranda ağırlığa sahip olmaya başlayan bu alanlar; kayıtlı ekonomi, enflasyonla mücadele, ucuzluğun sağlanması gibi ülke ekonomisi ve tüketici açısından bazı avantajlar da ortaya çıkarmaktadır.

Bu gelişme trendinin tamamen durdurulması söz konusu olamaz. Hatta İzmir’in bu konuda doyum noktasına ulaşmadığı düşünülürse bu konuda yeni gelişimler de olasıdır. Ancak özellikle yeni hipermarketlerin yer seçimi konusunda, semt çarşılarının ve küçük esnafın yaşamasına olanak sağlayacak biçimde yasal bir çerçeveye kavuşturulması şart görülmektedir.

Bu tür alış-veriş merkezlerinin büyüklüklerine göre yer seçimi kriterlerinin oluşturulması (nüfus yoğunluğu, arz-talep yoğunluğu, esnaf ve sanatkar ile küçük-orta boy işletme yoğunluğu, rekabet şartları, ulaşım, şehir planları gözönünde bulundurularak) ve bunlara uygunluğu denetleyecek örgütlenmelerin tasarlanması gereklidir.

Büyükşehir bütünü içerisindeki önemli sorunlardan bir diğeri de sosyal altyapıyı oluşturan tesislerin-alanların eksikliği ile ilgilidir. Aldığı göç nedeniyle nüfusu hızla artan şehirde özellikle konut alanlarının yoğunlaştığı yeni gelişme alanlarında, sosyo-kültürel tesislerde, eğitim ve sağlık yapılarında, idari yapılarda ve açık alanlarda eksiklikler bulunmaktadır.

Sahip olduğu toplu konut alanları ile büyük bir toplu konut stokunu barındıran kuzey aksında (özellikle Çiğli’de), konut alanlarının yoğunlaştığı batı aksında, Ege Üniversitesinin varlığı nedeniyle sahip olduğu genç nüfus ile büyük ölçüde talep ortaya koyan doğu aksında sosyo-kültürel tesisler yeterli düzeyde değildir.

Yine kuzey aksında ve batı aksında idari yapı, kuzey ve güney aksında eğitim yapıları, güney ve batı aksında sağlık tesisleri ve doğu aksında ise yeşil alan eksikleri bulunmaktadır. İleride yapılacak Nazım İmar planlarında donatı eksiklikleri dikkate alınarak planlama çalışmaları yapılmalıdır.

Merkez

İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin ortasında şehrin en yoğun alanı olan Konak ilçesi yer almaktadır. Yerleşme, şehrin oluşumunun da başlangıç noktası olması nedeniyle, farklı türde aktiviteleri ve fonksiyonları barındırmaktadır. Süreç

Page 471: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

içerisinde şehir merkezinde kalan konut alanları ticari kullanımlara dönüşmüş, liman ve sanayi alanları yoğun yapılaşmalar arasında kalmıştır.

Söz konusu gelişim trendinde, yerleşmenin odak noktası olarak kabul edebileceğimiz geleneksel ticaret merkezi Kemeraltı çarşısı bu gün pek çok problemle karşı karşıyadır. Fiziksel eskimeden, kullanıcı grubundaki değişmeye kadar uzayan genişlikteki sosyal, ekonomik ve fiziksel pek çok sorun çarşının niteliğini yitirmesine neden olmaktadır.

Kemeraltı bölgesi özgün nitelikleri ve taşıdığı tarihi değer nedeniyle şehirsel sit alanı ilan edilmiştir ve bu doğrultuda planlama çalışmaları yapılmaktadır. Agora bölgesinde de yeni kazılar ve çevre düzenlemeleri çalışmaları devam etmektedir. Ancak Agora’yı kuşatan ikinci etap bölgesine ilişkin henüz bir planlama çalışması bulunmayıp geleneksel doku özellikleri ile tutarlılık göstermeyen eski plan yürürlüktedir. Bu bölgenin de planlama çalışmalarının tamamlanması gereklidir. Ancak planlama çalışmalarının geleneksel çarşının yaşatılması konusunda tek başına yeterli olmayacağı da açıktır. Fiziksel korumanın sağlanması büyük ölçüde ekonomik güce bağlıdır. Kemeraltı çarşısı ve onu çevreleyen geleneksel konut dokusu ancak ona canlılık kazandıracak yeni fonksiyonlar ve bu fonksiyonların getireceği ekonomik girdi ile ayakta kalabilecektir. Bu konuda turizm (kültür turizmi-inanç turizmi) ve turizme yönelik ticaret fonksiyonunun yöreye kazandırılması gerçekçi bir alternatif olarak görülmektedir. Kadifekale-Agora-Kemeraltı ve Pier-Kordon bağlantısının sağlanması, bölgenin turizm potansiyelini güçlendirmek açısından önemli görülmektedir. Ayrıca tarihi çarşının rekabet gücünü arttıracak önlemler alınmalı ve örgütlenmeler oluşturulmalıdır.

Yeni ticari merkez olarak önerilen ve uzun yıllardır hayata geçmeyen Bayraklı bölgesinde ise bu kararın hayata geçmesin sağlayacak bir takım gelişmeler bulunmaktadır. Bu doğrultuda ulaşım bağlantıları güçlendirilmiş, açılan yarışma ile Alsancak Liman Arkası bölgesi planlanarak Bayraklı bölgesi ile bu alanın bağlantısının sağlanması hedeflenmiştir. Büyük kadastral parsellerden oluşan mülkiyet dokusu, yüksek yoğunluğu ve şehir içindeki konumu ile şehirsel gelişme açısından önemli bir potansiyel taşıyan bu alanın doğru biçimde değerlendirilmesi şehrin gelecekteki biçimlenmesi açısından önemlidir.

Ticari faaliyetlerin yer seçimlerini yönlendirecek kararlar alınırken bütünsel düşünülmeli, verilen yer değişikliği kararlarının ne tür sonuçlar getireceği iyi analiz edilmelidir. Bazı ticari faaliyetlerin özellikle küçük imalata yönelik, çevreyi tahrip etme potansiyeli, çevreye koku, kirlilik gibi etkileri bulunan, yanıcı ve patlayıcı madde içeren, ağır trafik yüküne sahip ve toptan ticarete yönelik bazı ticari fonksiyonların şehir merkezi dışında, örgütlü meslek grupları çerçevesinde lokalizasyonuna yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir. Bu hem belediyenin uygulamalarını kolaylaştıracak, hem de ticari faaliyetlerin daha modern ve sağlıklı şartlarda yapılmasını sağlayacaktır. Ancak şehir içinde bu fonksiyonların boşalttığı alanların hangi fonksiyonlar tarafından doldurulacağı da daha önceden planlanmalıdır. Aksi halde bu tür uygulamalar şehir merkezinde çöküntü alanlarının ortaya çıkmasına neden olabilecektir.

Page 472: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

Kuzey Aksı (Çiğli – Karşıyaka)

Karşıyaka’nın merkez kısmı oluşumundan bugüne kadar uzun dönemdir konut ağırlıklı kullanıma sahip olmuş, büyük ölçekli bir fonksiyon değişimi yaşamamıştır. Gelecekte de konut ve ticaret ağırlıklı rolünü ve kuzey aksına hizmet eden bir alt merkez olma özelliğini sürdüreceği düşünülen bu bölgede, fiziksel ve sosyal altyapı eksiklikleri tamamlanmalı, kendi etki alanı ile ve şehir merkezi ile bağlantıları sağlanmalıdır.

Bölgede yeni gelişme alanlarından farklı olarak, artan nüfus yoğunluğu ile ilgili altyapı ve ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Konutlar ve onu besleyen ticaret ve hizmetler sektörünün ağırlık kazandığı bölgede sorunlar ağırlıklı olarak sabah saatlerinde gidiş, akşam saatlerinde ise dönüş yönünde merkez ile bağlantısında artan trafik yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.

Çevre yolunun tamamlanması ile bu sıkıntının hafifleyeceği düşünülse de alternatif ulaşım olanaklarının geliştirilmesi gereklidir.

Alternatif ulaşım olanakları arasında İzmir-Karşıyaka arasındaki raylı sistem uygulamasının işletmeye açılması önem taşımaktadır. Yüksek standartlı ve hızlı ulaşım sağlayacak biçimde demiryolu ulaşımının revize edilmesi, mevcut metro hattı ve diğer toplu ulaşım sistemleri bağlantılarının kurulmasının kısa vadede tamamlanması gereklidir.

Bir diğer alternatif olan Karşıyaka-Konak arasında arabalı vapur bağlantısının kurulması ilçeye ulaşımı kolaylaştıracaktır. Var olan deniz ulaşımı sisteminin ise talep yoğunlukları paralelinde, deniz araçlarının konforu ve hızının arttırılması yönünde önlemler alınması, iskelelere ve yeni oluşturulacak metro istasyonlarına yakın noktalarda otopark olanaklarının sağlanması, yine bu noktalarda diğer toplu taşıma sistemleri ile entegrasyonun sağlanacağı düzenlemeler yapılması önem taşımaktadır.

Çiğli ise Karşıyaka’ya kıyasla daha sonraki dönemlerde gelişmiş, farklı türden fonksiyonları barındıran ve yeni gelişme problemleri ile karşı karşıya bulunan bir yerleşmedir. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi gibi büyük ölçekli bir sanayi alanı ve ülke tuz üretiminde önemli bir yere sahip olan Çamaltı Tuzlasının yanı sıra büyük alış-veriş merkezlerine (Kipa, Carrefour-SA) ve çok sayıda toplu konut alanına sahiptir. Karşıyaka ve Bostanlı’nın konut sunumu konusunda doygunluğa ulaşması ve bu bölgelerdeki arazi fiyatlarındaki yükselme konut talebinin Çiğli’ye doğru yönlenmesine neden olmuştur.

Böyle bir eğilim sonucu oluşan ve daha çok orta gelirli gruplara hitap eden toplu konut alanlarında en önemli sorun diğer şehirsel fonksiyonların bölgede yer almaması ve yatakhane şehir tarzında bir dokunun oluşmasıdır. Hem ticaret ve hizmetler konusunda hem de sosyal donatılarda görülen eksiklikler, bölgede yaşayanların bazı hizmetlerden mahrum kalması ya da bu hizmetler için Karşıyaka’ya ya da şehir merkezine ulaşması zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu çevreyi daha yaşanabilir hale getirmek ve donatı eksikliklerinden kaynaklanan ulaşım

Page 473: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

talebini azaltmak için en azından günlük ve haftalık talepleri karşılayacak düzeyde ticari alanlar, sosyal-kültürel tesisler, eğitim-sağlık alanları ve yeşil alanlar toplu konut alanları ile bütünleşecek biçimde oluşturulmalıdır.

Bölgenin diğer bir sorunu da zaten mevcutta karayolu bağlantısı nedeniyle ikiye bölünen yerleşmenin şimdide hızlı tren yolu ile ikiye bölünmesidir. Çiğli’den geçecek tren yolu hattı hemzemin olması durumunda yerleşmenin iki bölümü arasında fiziksel bir bariyer niteliği taşıyacaktır. Bu nedenle hızlı tren hattının yer altına alınması uygun olacaktır.

Bölgenin önemli bir potansiyeli de Orman Genel Müdürlüğü'nce koruma altına alınmış olan Kuş Cennetidir. Çamaltı Tuzlası sahası içinde 8000 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Bu alan 1982 yılında “Su Kuşları Koruma ve Üreme Sahası” olarak tescil edilmiştir ve ülkemizin en önemli sulak alanlarından biridir. Tabiatıyla Kuş Cenneti büyük bir turizm potansiyeli de taşımaktadır. Bu alana ilişkin en önemli sorun su düzeyinin azalması ile ilgilidir. Tatlı-temiz su varlığının sürekli olarak sağlanması kritik önem taşımaktadır. Bu konudaki mevcut uygulamaların (Cansuyu projesi gibi) sürekliliği garanti altına alınmalıdır. Bölgenin korunması ve turistik bir potansiyel olarak değerlendirilmesi gereklidir.

Saha içindeki Çamaltı Tuzlası, yıllık 600 bin tonu bulan kapasitesi ile Türkiye'nin tuz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Tuzlanın üretiminin gerek sessiz dolaşım sistemleriyle gürültü etkisinin azaltılması, gerekse kullanılan suyun arıtılarak tekrar denize aktarılması ile kuraklığın engellenmesi, kuş populasyonuna zarar vermeyecek biçimde devamının sağlanması gereklidir.

Doğu Aksı (Bornova)

Bornova bölgesinde yerleşmeye kimliğini veren ve niteliklerini önemli ölçüde etkileyen iki önemli fonksiyon vardır. Bunlardan birisi özellikle Işıkkent-Pınarbaşı hattında yoğunlaşan sanayi alanları, ikincisi ise Ege Üniversitesi kampüs alanıdır. Sanayi açısından yüksek bir potansiyele sahip ilçede, bu endüstri dalındaki gelişmenin getirdiği çevre kirliliği sorunu yaşanmaktadır. Kirliliğe karşı önlemler alınmalı ve bu konuda denetleme mekanizmalarının çalıştırılması sağlanmalıdır. Alanın organize olması büyük yarar taşımaktadır.

Bornova’da Ege Üniversitesi Hastanesi ile Çınarlı bölgesi arasında kalan ve büyük alan kaplayan kamu kuruluşlarının (DSİ, Köy Hizmetleri, Tarım İl Müdürlüğü, TCK gibi) yoğunlaştığı bölge giderek merkezi bir konumda kalmıştır. Özellikle metro güzergahının bu bölgede yer alması bölgenin ulaşılabilirliğini, dolayısıyla arazi değerini arttırmıştır. Söz konusu geniş alan kaplayan kamu tesisleri orta vadede şehir çeperlerine doğru aktarılmalı, bu tesislerin boşaltacağı alanlar şehirsel açık-yeşil alan ve kültürel tesisler öncelikli olmak üzere değerlendirilmeli ve bu irdeleme Nazım Plan revizyon çalışmaları sırasında ele alınmalıdır. İlçenin sahip olduğu üniversite öğrencisi genç nüfusun oluşturduğu kültürel ve diğer aktiviteleri karşılayacak alanlar için bu bölge uygun görülmektedir.

Page 474: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

Yine şehrin başka bölgelerinden de alana ulaşım kolaylığı bulunması nedeniyle bu fonksiyonlar şehrin diğer alanlarına da hitap edecektir.

Güney Aksı (Buca - Gaziemir)

İzmir’in bir banliyösü olarak oluşan Buca bugün şehrin gelişimi ile şehir ile bütünleşmiştir. Şehir içindeki ağırlıklı rolü konut sunumu ile ilgilidir. Kaçak yapılaşmanın yoğun olduğu yerleşmede aynı zamanda toplu konut alanları da bulunmaktadır.

Yerleşmede Dokuz Eylül Üniversitesine ait Eğitim Fakültesi alanı ve Dokuzçeşmeler kampus alanı dışında Tınaztepe’de inşa edilen ve Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı tüm birimlerin (Tıp Fakültesi ve Güzel Sanatlar ile bazı meslek yüksek okullar dışında) toplanılması düşünülen kampus alanı da bulunmaktadır. Bu alanın da tamamlanması ile birlikte sahip olacağı üniversite öğrencisi ve öğretim elamanları potansiyeli ile yerleşmenin bazı değişimler geçireceği açıktır. Gelecekte üniversite, yerleşmenin kimliğinin önemli bir parçası olacaktır.

Yerleşmenin son dönemde öne çıkan ve Belediyenin projeleri arasında da önemli yer tutan bir potansiyeli de şehrin rekreatif ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik alanların mevcudiyetidir. Hemen yerleşmenin içinde yer alan Hasanağa Parkı, Şirinyer’de yer alan Hipodrom ve Kaynaklar yakınındaki Gölet Alanı mevcutta bu amaçla kullanılmaktadır. Ancak bunun dışında İzkent ile Evka1 arasında 100.000 metrekarelik vadide Yedigöller Projesi ve Buca gölet alanının etrafında 450.000 metrekarelik ormanlık alanda Milli Park Projesi yer almaktadır.

Yedigöller projesinin 7 adet göl ile şelalelerden oluşması ve açık dinlence alanları, çocuk oyun alanlarını, restoranları, kafeteryaları içermesi planlanmıştır. Yaklaşık 700 milyona mal olması ve 2002 yılına bitirilmesi planlanan projenin ancak %40’ı tamamlanabilmiştir. Büyük ölçekli şehirsel rekreasyon ve dinlenme alanları sınırlı olan İzmir için bu tür projeler önem taşımaktadır. Bu nedenle Yedigöller projesinin de kısa vadede tamamlanması yönünde çalışmalar sürdürülmelidir.

Bu kapsamda Buca Gölet alanının etrafında yer alan Milli Park Projesi için gerekli alanın tahsisi 49 yıllığına Orman Bakanlığı’ndan yapılmıştır. Yaklaşık bir trilyona mal olacağı hesaplanan altyapının oluşturulması ve projenin kısa vadede tamamlanması, şehir insanın dinlenme/eğlenme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir alternatifin bu yörede hayata geçirilmesi anlamını taşıyacaktır.

Tahtalı Barajının 2. ve 3. Derece Koruma Havzasında yer alması nedeniyle yerleşmede sanayi üretimine olanak sağlanması mümkün olamamaktadır. Ancak kırsal alana da sahip yerleşmede alternatif ürün yetiştiriciliği bir yatırım olarak düşünülebilir.

Gaziemir ise Ege Serbest Bölgesi, Otokent, 6 Sanayi Sitesi ve 600’den fazla küçük ve orta ölçekli sanayi tesisi ile sanayiinin ağır bastığı bir alandır. Bunun dışında çok sayıda toplu konut alanlarını barındırmaktadır.

Page 475: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

Bölgede sanayinin gelişimi konusunda dikkate alınması gereken bir husus, Tahtalı Barajı koruma havzasıdır. Sarnıç Belediyesi sınırları içinde mevcutta dağınık durumda bulunan sanayi tesisleri organize sanayi bölgesi oluşturularak bir araya getirilmeli, altyapı ve arıtma tesislerinin oluşturulması ile çevreye ve havzaya etkileri azaltılmalıdır. Ayrıca Sarnıç-Gaziemir karayolu bağlantısının mevcut projesinin ivedilikle uygulanması gereklidir.

Yine Sarnıç’ta 20.000 nüfusa sahip 4 mahalleli ve tamamı kaçak yapılardan oluşmuş bir yerleşme bulunmaktadır. Bu bölgede yeni kaçak yapılaşmaların engellenmesi, yasal durumda olanların (ya da aflarla yasal duruma gelenlerin) kanalizasyon, altyapı ve arıtma problemlerinin çözülerek etkilerinin en aza indirilmesi ve bu alanlarda şehirsel yenileme projelerinin uygulanması şehirli sağlığı açısından önem taşımaktadır.

Batı Aksı (Balçova – Güzelbahçe – Narlıdere)

Batı aksı konut alanlarının yanı sıra, Körfez boyunca uzanan kıyı düzenlemeleri ile şehrin rekreatif alanlarının da yer aldığı bir aks olarak ortaya çıkmaktadır. Yine yörede yer alan termal su kaynakları da bölgeye turistik bir kimlik kazandıran bir diğer unsurdur. Yine yörede yer alan narenciye bahçeleri ve çiçek seraları hem önemli bir gelir kaynağı oluşturmakta, hem de bölgeye tarımsal bir nitelik kazandırmaktadır.

Teleferik ve termal tesisler gibi alanlara sahip olan bölgede, İnciraltı rekreasyon alanının düzenlenmesi, Güzelbahçe sahil şeridi projesinin büyük ölçüde tamamlanması bölgenin rekreasyon kapasitesini güçlendirmiş ve bölgenin bu konudaki potansiyelinin değerlendirilmesi konusunda olumlu gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır.

Balçova-Narlıdere kesimi jeotermal enerji bakımından zengin coğrafik yapıya sahiptir. Bu avantajlı durumdan turizm alanında yeterince yararlanılmasına karşılık yörede yaşayan halkın yararlanmasında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Jeotermal enerjiden konutlar yeterince yararlanamamaktadır. Balçova’da 11.500, Narlıdere’de ise 3000 konut jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Ancak jeotermal enerjinin konutlarda kullanım değerlerinin arttırılması yönünde etüt ve çalışmalar yapılmalıdır.

Balçova ve Narlıdere’de yapılaşma baskısı altında giderek tarım arazilerinin verimliliğinde azalma görülmeye başlanmıştır. Tarımsal sulamada da bir takım sorunlar yaşanmaktadır. Yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma eğilimi taşıması bu sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında jeotermal sular kanalizasyon ve dere sularına karışarak narenciye bahçelerine zarar vermektedir. Varolan açık kanal sularının ıslahı ve arıtılması için yatırımlar yapılmalıdır. Zemin suyunun kontrolsüz çekilmesi önlenmelidir.

Narlıdere’de yakın dönemde oluşturulan toplu konut alanlarının belli bölgelerinde erozyon tehlikesi görülmektedir. Erozyon tehlikesini bertaraf edecek önlemlerin acil olarak alınması, dere ıslahlarının tamamlanması ve bundan sonraki yer

Page 476: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

seçimi kararları ve yapılaşma koşulları konusunda titizlikle davranılması hayati önem taşımaktadır.

Bölgede konut alanlarının yanı sıra, DEÜ Tıp Fakültesi ve çok sayıda büyük alış-veriş merkezi yoğun bir ulaşım talebi yaratmaktadır. Metro bağlantısının Üçyol’dan F.Altay’a kadar uzatılması bölgeye toplu ulaşım konusunda önemli bir rahatlama sağlayacaktır.

Yörede ulaşım sorunları yoğun bir şekilde görülmektedir. Kıyı kesimiyle yol bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği bulunmakta, özellikle arazinin dik olduğu alanlarda sorun yaşanmaktadır. Arabalı vapur iskelesi bulunmasına rağmen deniz ulaşımından yeterince faydalanılamamaktadır. Deniz ulaşımı potansiyelinin daha fazla değerlendirilebilmesi amacıyla, İnciraltı yöresine vapur iskelesi yapılarak, bu alandaki rekreatif potansiyele daha rahat erişim sağlanmalıdır.

Büyük Kanal Projesi kapsamında yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize verilmesini önlemek amacıyla arıtma sistemi kurulması büyük yarar sağlamıştır. Bu hem körfez temizliği açısından, hem de yapımı büyük ölçüde tamamlanan ve plajları da kapsayan Güzelbahçe Sahil Şeridi Düzenlemesinin anlam kazanması açısından gereklidir.

[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Gelişim stratejisinde dış kabukta kalan bu Strateji Yöre gelişmişlik seviyesi açısından İzmir’den kopuk görülmektedir. Sanayileşme çabasının zorlamaları istenen başarıyı sağlayamamıştır. Kınık’ta 1997 yılında kurulan organize sanayi bölgesi gereken başarıyı gösterememiş, sanayi yatırımlarının ilgisini çekememiştir. Aynı yıl Bergama’ya önerilen ve 2004 yılında faaliyete geçişi programlanmış organize sanayi bölgesinin günümüzde plan kararı olarak kalması gerekmektedir. Söz konusu Strateji Alt Yöreye uzun vadede diğer bir organize sanayi bölgesi planlanmaması ve Bergama bölgesinin bu süreçler içinde yatırım programına alınmaması uygundur. Bergama Organize Sanayi Bölgesinin 1999 yılı sonu itibariyle oluşan arsaların tümünün satılmış olması ve bugüne kadar herhangi bir yatırım talebinde bulunulmaması spekülatif bir yaklaşım imajını yaratmaktadır. Dikili’nin ise sanayi sektöründe bir gelişime tabi tutulması planlama açısından sektörel bir fayda sağlamayacaktır. Bu nedenle Dikili’nin diğer iki ilçe merkezinde olduğu gibi küçük sanayi sitesi tarzındaki gelişmelerle ihtiyacını karşılaması yeterlidir.

Bakırçay Havzası olarak nitelediğimiz bu dış kabuğun sanayi alanındaki gelişimi Çandarlı Limanına bağlı olarak ivme kazanacak veya kaybedecektir. Limanın yapımına başlanması bugünkü koşullarda dahi en ivedi durumda, kısa vade içinde çözüm bulacağından, söz konusu Strateji Alt Yöreye organize sanayi bölgesi için bu aşamada fon ayrılmaması ve/veya yatırım yapılmaması stratejik bir karardır. Kapsam içinde Kınık Organize Sanayi Bölgesine finansman imkanlarının kaydırılması gereklidir. Yöre özelliği itibarıyla tarımsal potansiyelinin yüksek olması Kınık Organize Sanayi Bölgesinin tekstil ve gıda konusunda ihtisaslaşmasını

Page 477: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

ortaya koymaktadır. Ancak strateji açısından Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kısa ve orta vadede gerçekleşmesinin uygun görülememesi Kınık’ın tek organize bölge sahibi olması nedeniyle gelişme aşamasında ihtisaslaşma dışında bırakılması gerekli görülmektedir.

Yüksek tarımsal verimlilik sahibi Bakırçay Havzası’nın sulama projeleri kapsamında Bakırçay-Kınık Projesi ihale ve iş bitim tarihlerine göre geç kalmış bir projedir. Proje kapsamında yer alan Çaltıkoru Barajına 1993 yılında başlanmış, tasfiye edilmiş, 1995’te tekrar ihale edilmiştir. Bitim tarihi 1999 olup süre uzatımıyla 2003 yılında bitmesi gerekmektedir. Ancak görüldüğü kadarıyla dolu savağı etkileyen heyelan nedeniyle iş uzamış ve ek ödenek gereksinimi ortaya çıkmıştır. Bu durum projenin uzamasına sebep olmakla beraber kısa sürede bitmesi gerekmektedir. Aynı durumda olan Yortanlı Barajının da 2003 yılında bitmesi gerekirken Bergama Müze Müdürlüğünce kurtarma çalışmalarına devam edilmesi ve baraj gövde dolgusunun yaklaşık % 50’den fazlasının tamamlanabilmiş olması gecikmeye neden olacaktır. 2002 yılı itibarıyla 6.4 trilyon ek ödenek ihtiyacına karşın 650 milyar TL ödenek verilmesi projenin gecikme nedenidir.

Kınık Sol Sahil Sulama Alanı olan 7.063 hektarlık kısmın 1995 yılında bitmesi planlanmış iken Ekim 2004 tarihine süre uzatımı verilmiştir. 2001 yılı itibarıyla % 36’sı tamamlanabilmiş yatırımı, ödeneklerin yetersiz olması nedeniyle milli gelir kaybına sebep olmaktadır. Yortanlı ve Çaltıkoru Barajları ile aynı zamanda tamamlanması gerektiğinden finansman ve dış kredi teminine yönelinmelidir.

Kınık Sağ Sahil Sulamasıyla 11.241 hektar alan sulanacaktır. 1999 yılında başlayıp 16 ayda bitecek proje 2003 yılında 71.520 milyar TL ye yeniden ihale edilmiş ve 2007 yılında bitmesi programlanmıştır. Her iki sulama alanının strateji planı dönemi içinde bitirilmesi gereklidir. Aksi takdirde tarımsal alanlar açısından Bakırçay Havzasında ortaya çıkacak ekonomik dengesizlik göç nedeni olacaktır.

Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulamasının yapılması ile 370 hektar alan sulanabilecektir ancak, kesin proje safhasında olan ve başlanmış bulunan Kınık projeleri tamamlandığında bu konuya yönelinmemesi gerekmektedir. Aynı durumda Kınık Kapıkaya Barajı orta ve uzun vadede devreye alınmalıdır.

Dikili çok yönlü sektörel yapıya sahip görünse de bunların hiç birinde etkin konuma geçememiştir. Bergama’nın sanayileşme eğilimi sahip olduğu dokuma fabrikasından kaynaklanırken, bu eğilimin Kınık’a kayması Dikili’yi tam anlamıyla sanayi planlaması dışında bırakmıştır. Dikili ilçesi genel elektrik tüketiminde sanayiinin % 7 pay sahibi olmasına karşın meskenlerin % 86.4 tüketim payı elde etmesi yörenin sektörel yapısının konut ve fiziki konumundan ötürü ikincil konut da dahil olmak üzere pasif turizm olduğunu göstermektedir.

Dikili’nin kıyı turizmine yönelik alanlarının ikincil konutlar tarafından kaplanmış olması bu kesimleri farklı yatırım türlerinin çekimi dışında bırakmıştır. Kabakum-Salihleraltı kıyı bandının ilerleyen dönemlerde bu yapısını koruması ve gelecek konut taleplerinin bu alanda emdirilmesi gerekmektedir. Söz konusu alan dışında ikincil konut taleplerine yörenin kapatılması, taşıdığı potansiyeller açısından yararlıdır.

Page 478: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

Bademler mevkiine olası ikincil konut talebi durdurulmalı ve bu kesimin dış turizme açılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Özellikle kıyı kesiminin potansiyellerinin değerlendirilmesi açısından yörede orta büyüklükteki yat limanının yapımı için kaynak arayışında bulunulmalıdır.

Dikili ve Bergama’nın jeotermal kaynaklara sahip olması bu enerjinin kısa dönemde kullanılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır ve ilk aşamada konut ısıtmasında kullanılmaya başlanmıştır. Bergama’nın 10.000 konutluk projesinin iki etapta ele alınarak 5.000 konutun kısa vadede, diğerlerinin de strateji plan dönemi içinde tamamlanması planlanmıştır. Konut başına 1.500 dolara sıcak su temini dahil olan yatırımın planlama uyarınca geri ödemesinin bir yıl olması yatırımın yapılabilirliğini kanıtlamaktadır. Benzer şekilde Dikili’de I. Stratejik Plan Döneminde projelendirilen 56.00 MWt kapasiteli şehir ısıtma sisteminin parçalı olarak devreye girmesi planlanmalıdır. 7.000 konutluk projenin birinci ayağı olarak 2.000 konutun ilk aşamada yatırıma alınması hedeflenmelidir.

Dikili’de Türk-ABD-Fransız işbirliği ile planlanan jeotermal ısıtma ile organik tarım yapılması için dış kaynak arayışına girilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda Strateji Alt Yörenin jeotermal kaynaklardan yararlanarak sera tarımına yönelmesidir. Dikili’de planlanmış 40 hektara ilave Bergama ile beraber yaklaşık 400 hektarlık alanın fizibilite etütleri yapılarak sera tarımının organize olarak ele alınacağı bölgenin planlamasının tamamlanması gerekmektedir. Yörenin tarımsal potansiyelinin tarla tarımına yönelik olması seracılığın yapılabilirliğinin sağlıklı bir şekilde ele alınmasını öngörmelidir. Aksi durumda uygulanamaz yatırım türüne kaynak israfı yapılacaktır.

Dikili veya Bergama’da kurulması düşünülen ve de jeotermal enerjiden yararlanacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesi kurma çalışmalarında enerji olduğu kadar, ulaşım ve de işgücü ihtisaslaşmasının gerekliliği de aranmalıdır. Bu bağlamda yörede enerji teminin pozitif değeri yanında özellikle kara ve hava taşımacılığına pazarlama açısından bağlı olan çiçek ihracatına yönelik bölgenin eksi değer alacağı ve bunun yanında tarla tarımı potansiyelli alana çiçek gibi özel ihtisas isteyen bir işkolunun yerleştirilmesi, nitelikli işgücü sorununu da beraberinde getirecektir. Bu nedenle söz konusu bölgenin bu konuda ihtisaslaşmış Bayındır, Seferihisar gibi üç ana faktörü içeren alanlara kaydırılması gerekli görülmektedir.

Jeotermal enerjinin üçüncü kolu olan termal turizmi, yöre basit kaplıcalarda kullanmaktadır. Yörenin halihazırdaki turizm potansiyelinin geceleme standardı içinde kalması ve bir transit merkez olması bu strateji plan döneminde yörede termal turizme yönelik büyük kaynak aktarılmasını ekonomik kılmamaktadır. Turizm belgeli 470 yatak kapasitesi olan Bergama’ya son 4 yıl içinde gelen turist sayısı % 24 azalma göstermiştir. Bu durumda Dikili’den deniz yoluyla gelen turistlerin Bergama’yı günübirlik gezerek tekrar geri dönmesi, genelde İstanbul çıkışlı güney hedefli turizm güzergahlarında ara noktada kalması ve kültür turizmi ağırlıklı tanınmışlığı Bergama’yı bir transit turizm noktası halinde tutmaktadır.

Page 479: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

Uzun yıllardır kullanılan yöre kaplıcalarının dış turizme açılamaması talep yokluğundan kaynaklanmaktadır. Transit turizmin tercih alanı dışında kalınması termal turizmi lokal kullanıma itmektedir. Yörenin bu sistem içinde perakende ticaretle ilk planda turizm girdisi elde etmesi gerekmektedir.

Dikili Limanı bir iskele mahiyetinde olduğundan ve konum yeri olarak gelişme imkanının bulunmaması sebebiyle gerekli kapasite artırımına gidememektedir. Çevresinde iskelenin taşınabileceği topografik ve ulaşım özelliklerine sahip fiziksel bir alan bulunmamaktadır. Kuzey kesimi Kabakum mevkii olarak ikincil konutlar ve plajla sınırlanmıştır. Güney kesimi ise doğal sitler ve zor bir topografyayla kuşatılmış olduğundan mevcut limanın tevsii zorunlu bir durumdur. Gümrük ve diğer hizmetlerin standardının yükseltilmesi bu kapsam içinde ele alınmalıdır.

Ulaşım açısından Bergama-İzmir bağlantısının Çandarlı kavşağından sonrasının duble yol çalışmasının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir. Ayrıca Dikili-Çandarlı ara bağlantısının kalite artırımı ve virajlarının kaldırılması çalışması programa alınmalıdır. Özellikle orta vadede Çandarlı Limanı’nın gerçekleşme olasılığı karşısında bu bağlantı önem kazanacaktır. Tabiatıyla aynı bağlamda ilerde değinileceği üzere Aliağa’ya kadar erişmiş demiryolu hattının Bergama-Kınık-Soma bağlantısıyla ulusal şebekeye bağlanması gerekmektedir.

[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Söz konusu yöre değişik sektörlerin bir arada bulunduğu ve birbirlerini tamamladığı alanı oluşturmaktadır. Kuzeyinde yer alan Dikili-Bergama-Kınık alt yöresiyle bir yeşil kuşakla ayrılmaktadır. Bu kuşak Çandarlı’nın kuzeyinden başlayarak Zeytinalan yerleşmesine kadar uzanmaktadır. Ağırlıklı olarak makilik, fundalık ve orman alanları yanında zeytinlik ve diğer tarım alanlarından oluşmaktadır. Bu yeşil kuşağın korunması ve yerleşmeye kapatılması gerekmektedir. Çandarlı yerleşmesinin kıyı potansiyeli Dikili’nin kuzeyi gibi ikincil konutlar tarafından kaplandığı için potansiyelini doldurmuş durumdadır. Bu nedenle Çandarlı kesiminde mevcut 1/25.000 ölçekli Nazım Plan kararları dışında ek yapılaşma önerilmemesi gerekmektedir. Alanda gereğinden fazla konut potansiyeli mevcuttur.

Aliağa’nın kuzeyinde yer alan ve Yenişakran’ı içine alarak Çandarlı ve Zeytindağı kaplayan bu yörenin temel sektörel tercihi sanayiyi desteklemektir. Çandarlı’da gerçekleşecek olan yeni liman dikkate alındığında liman gerisi fonksiyonlar bu alanda gelişecektir. Dolayısıyla liman arkası destek alanlarının yörede yer alması Yenişakran ve Çandarlı’yı ikincil konut bölgesi olmaktan çıkaracaktır. Baskın özellik olarak sanayi türleri arasında doğa ve çevre ile uyumlu kullanışların organize bir tarzda yerleşmesi ana hedeftir.

Aliağa’nın halihazırdaki kontrolsüz sanayi gelişimi Aliağa I ve Aliağa II Organize Sanayi Bölgeleri ile kontrol altına alınacaktır. Yatırım perspektifi içinde kamulaştırma ve proje çalışmaları tamamlanan Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin kısa vadede tamamlanarak hizmete girmesi gereklidir. Aliağa II ise uzun vadeyi

Page 480: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

hedeflemelidir. Yer seçimi devam eden Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin ise mevcut sanayi alanlarının içinde planlanmasının uygun olacağı görülmüştür. Zira 79 hektar olarak düşünülen alan 922 ve 400 hektar olan Aliağa I ve II Organize Sanayi Bölgelerinden ikinci içinde yer almalıdır. Kimya sektörünün son krizden büyük yara alması pazar daralmasına sebep olmuş ve finanssal açıdan çıkmaza girmiştir. Maliyetlerin artmasıyla birlikte satılan malın azalması kısa dönemde sektörel olarak kimya konusunda yatırımların düşük olacağının belirtmenidir.

Aynı şekilde ekonomik krizden etkilenen Aliağa I Organize Sanayi Bölgesi yatırımlarını yavaşlatmış, haddehanelerin bağlı olduğu demir-çelik sektörü de kriz nedeniyle üretimini kısmıştır. Bunda gemi söküm tesislerinin üretkenliğinin düşüklüğü de rol oynamıştır. Haddehaneler ve gemi söküm tesislerinin birbirine bağlılığı her iki kullanımın müşterek varlığının gerekçeleri olduğundan bulundukları alanlarda korunmaları gerekli görülmüştür.

Aliağa yöresinin kendine yeterli ve sanayileşmiş bir bölge olma iddiası bulunsa da gerekli hizmet fonksiyonlarını yüklenememiş olması sanayiyi ana şehir odaklı kılmaktadır. Sonuçta İzmir-Aliağa bağlantısı gereksiz bir şekilde yoğun kullanım temposuyla karşılaşacaktır. Aliağa’nın merkez fonksiyonlarının güçlendirilmesi için Aliağa’ya planlanan organize sanayi bölgeleri dışında gerek şehre ve gerekse sanayi alanlarına hizmet verecek bir şehirsel çalışma alanının kurulması gereklidir. Bu alanın 150-200 hektar civarında olması yeterli hizmeti sunması için uygun görülmüştür.

Sanayi suyu sağlayacak Güzelhisar Barajından başka 5.78 trilyon TL yatırım bedelli Kunduz Barajının 2002 yılı birim fiyatlarıyla tesis bedeli olan 2.97 trilyonun tam olarak aktarılamaması barajın gerektiği yıldaki bitimini riske etmektedir. Stratejik planlamanın sanayi odağı olan Aliağa için önem arz eden bu konuya gerekli yatırım önceliği sağlanmalıdır.

Aliağa’nın sanayileşmesi, Çandarlı Limanı’nın inşası yöreyi uluslar arası ilişkilerin odağı durumuna taşıyacağından ulaşım bağlantılarının bu yatırımlarla paralel geliştirilmesi gerekmektedir. İlk planda kuzey-güney bağlantısını sağlayan ve tamamlanmış demiryolu elektrifikasyonunun işletmeye açılması için gerekli hemzemin geçişlerinin tamamlanması kısa dönemde ivedilikle ele alınmalıdır. Liman inşası ile beraber Aliağa-Bergama-Soma demiryolu bağlantısının projelendirilmesi gerekmektedir.

Kuzey aksında yer alacak en önemli yatırım Çandarlı Limanı olduğundan yer seçimi ve büyüklüğü strateji planında temel veri olmaktadır. Limanın yaratacağı ek nüfus ve işgücü plana entegre edilerek arazi kullanım ve ulaşım sistemlerindeki etkilerin mekana yansıtılması planlamanın en önemli özelliği olarak ortaya çıkmaktadır. Aliağa’nın güneyinde saçaklanmış ve başta haddehanelerden oluşan sanayi tesislerinin organize bölge statüsüne dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla tesislerinde bulunduğu 800 hektarlık bir alan düzenlenme içine alınmalıdır.

Doğalgaz dönüşüm santralının da içinde bulunduğu bu alan enerji sorunu açısından problemlerini ortadan kaldırmıştır. Sektörel olarak imalat sektörünün tüm

Page 481: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

sektörlere oranı 1/3’ten fazladır. Hizmet sektörünün % 20 civarlarında olması belirtildiği üzere ana şehir bağlılığını açıklamaktadır. Sanayiye olduğu kadar hizmet sektörüne de yatırım yapılmalıdır. Yap-işlet-devret modeline göre kurulan 685 MW gücündeki santral yılda 5.300 milyar KWh enerji üretecek olup yapımcı firma 20 yıl işletecek süre sonunda TEAŞ’a devredilecektir.

Aliağa santralında hammadde olarak kullanılacak ve Cezayir’den Total Firması tarafından ithal edilecek LPG, tankerlerle Aliağa Limanına taşınacaktır. Ancak tankerlerden aktarılma sırasında büyük bir tehlikenin ortaya çıkacağı kaçınılmazdır. Bu konuda gerekli önlemler alınmadan ithalata başlanmamalıdır.

Aliağa’nın enerji konusunda temin edilen doğalgaz dışında jeotermal ve rüzgar potansiyeli de mevcuttur. Potansiyel, 5.000 konutu ısıtacak kapasiteye sahiptir. Belediye öncülüğündeki girişimlerin aynı potansiyelle devam ettirilerek Aliağa Jeotermal Merkezi Isıtma Sisteminin kısa dönemde 1.000 konutu hizmete alması gelecek için ivme verecektir.

Rüzgar enerjisi olarak 54 MW güç verecek Aliağa Bahçedere ve 52 MW güç verecek Seyitali Rüzgar Santrallerinin kısa dönemde devreye girmesi gerekmektedir. Uzun vadeye yönelik Yuntdağı, Balaban, Horozgediği, Mangırtepe yörelerindeki santrallerin devreye girmesiyle 200 MW’den fazla enerji elde edilecektir.

Demiryolu bağlantılarında Nemrut’ta yer alan iskelelerin potansiyeline bağlı olarak uzatılan hattın yatırım programlarında yer aldığı üzere 2003 yılında tamamlanamamasına karşın 2004 yılında öncelikle yatırım programlarındaki haliyle bitirilmesi gerekmektedir. Nemrut’ta yer alan iskelelerin birleştirilerek tek bir liman haline getirilmesine yönelik projelendirmenin gerek farklı kullanım tarzları ve gerekse liman arkası hizmet alanının işlevsel yetersizliği bu girişimi geçersiz kılmaktadır. Bu nedenle iskelelerin tek elde birleştirilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır.

Aliağa’nın Çandarlı Limanı ve art alanı ile oluşturduğu bütünün yeni bir sektörel tercih ortaya çıkarması ve büyüme eksenindeki değişim yaşam alanlarında biçimsel değişiklikler doğuracağından mekansal analizlerin yeniden ele alınması gereklidir. Yeniden tariflenen alanın şehirsel gelişim ve sektörel yayılmanın kararlarını en üst düzeyde tutarak nazım plan çalışmalarına sahne olması kısa vadede düşünülmelidir. Zira sektörel yayılma eşik zorlamaları yaratacak ve Çandarlı kuzeyindeki yeşil kuşağı korumak zorlaşacaktır. Bu plan kararında güney kesimde de ikinci bir yeşil kuşak bırakılacaktır. Aliağa-Çandarlı bu iki kuşak arasında gelişecektir. Güney yeşil kuşak Bağarası-Helvacı arasında doğu-batı istikametinde uzamaktadır.

Yeşil kuşağın kuzeyinde yer alan Foça yerleşmeleri sektörel olarak turizm ağırlıklı hizmeti kapsamaktadır. Ancak bu konuda en önemli girdilerden biri olan yat limanının bulunmaması eksikliklerin başında gelmektedir. Mevcutta kullanılan alanın ilk aşamada yeterli olabileceği varsayımını kıyıda mevcut olan “Sahil Koruma” denetimindeki alan bölmektedir. İlk aşamada bu işlevin yerini terk etmesiyle kıyıda kullanım bütünlüğünün sağlanması gereklidir. Bu bağlamda Foça’ya deniz

Page 482: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

gümrüğü tesisinde yat limanı girişimiyle birlikte ihtiyaç doğacaktır. DLH tarafından geliştirilmiş yat limanı çalışmaları için girişimlerin hızlandırılması ve kısa vadede sonuçlandırılması gereklidir. Tamamlanmasıyla karşı kıyıda yer alan ve tamamlanma aşamasına gelmiş bulunan Mordoğan balıkçı barınağının da devreye girmesiyle sistemsel bir bütünlük ortaya çıkacaktır.

Şehirsel ölçekte Foça’nın neredeyse tümünün arkeolojik ve doğal sit alanlarıyla kaplı olması yatırım serbestisini kısıtlamaktadır. Bu nedenle kanalizasyon şebekesi uzun yıllardır tamamlanamamış ve nihayet 2003 yılındaki yatırım programında sonlanacağı belirtilmiştir. Bunun ivedilikle anılan yıl içinde sonuçlandırılması gerekmektedir.

2003 yılı Foça Atık su Arıtması ve Açık Deniz Deşarjı Projesinin tamamlanma yılı olduğu için yatırım programı uyarınca gerekli ödeneğin sağlanmasının ihmal edilmemesi gerekmektedir.

Gerek arkeolojik ve gerekse doğal sit alanları konusundaki kararların tekrar gözden geçirilip şehre ve çevresine turizm ve diğer hizmet sektöründe yatırım serbestisinin getirilmesi gereklidir. Bu amaçla kazısı yapılmış ve herhangi bir buluntuya erişilmemiş alanların arkeolojik sit kavramı dışına çıkarılması gerekmektedir. Sit kararı değişmeyen alanlarda yer alan kişilerin mağduriyetinin giderilmesine yönelik takas sisteminin Foça için ivedi ve yapıcı olarak işletilmesi, bunun parsel dışında alansal olarak görüldüğü kesimlerde şehir taşıma projelerine geçilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu amaçla şehrin 1. Derece Arkeolojik Sit Alanlarında kalan şehir parçalarını taşımak için yerleşmenin Yeni Foça istikametindeki Hazine arazilerinin belediyeye devri ve bu amaçla planlama çalışmalarına başlanması gerekmektedir.

Foça’ya dinamizm verecek diğer bir konu ulaşım sektöründe görülmektedir. Şu andaki bağlantıya nazaran, ana şehir ile daha kısa ulaşım imkanı sağlayacak Seyrek-Gerenköy güzergahının altyapıları tamamlanmış olduğu için hizmete, teknik donanımlarının bitirilerek açılması gerekmektedir.

Aliağa’nın sanayi gelişmesi ve Çandarlı Limanının tesisi süreçleri içerisinde Foça’ya uzun vadede demiryolu bağlantısının stratejisi gündeme gelecektir. Çandarlı-Yenişakran ikilisinde olduğu gibi başta Yeni Foça olmak üzere bu kesim benzer hizmetleri yüklenecektir. Yukarıda belirtildiği üzere Horozgediği ve Gencelli ele alınacak Aliağa Nazım İmar Planı sınırları içine alınmalıdır. Bu kesimler özellikle konut sektörü ağırlıklı olarak planlanmalıdır.

Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı potansiyeli yüksek alanlar doğal sit kapsamında olması nedeniyle yatırıma kapalıdır. Doğal yapının korunması açısından bu husus bir avantaj olarak kabul edilmektedir. Bunun dışındaki kıyı kesimlerinin yapılaşmış olması turizm potansiyelini iç kesimlere kaydırılmış ve buna ilk örnek olarak Bağarasın’da Ekolojik Köy adı altında tarım turizmine yönelik ayrılan 55 dönümlük projenin desteklenmesi olumlu bir girişim olarak kabul edilmektedir. Bunun dışında Foça’da yer alan turizm belgeli tesisler ve diğer otel ve pansiyonların düşük yatak kapasiteli olması (Foça Tatil Köyü ve Club Phokaia hariç) yatırımların küçük

Page 483: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

alanlarda gerçekleştiğini göstermektedir. Bu özellik yerleşmenin özgün yapısını yansıttığından ileride kurulacak konaklama tesislerinin de ortalama 150 yatak kapasitesini geçmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir.

Foça’nın güneyinden geçen yeşil kuşak batıda İzmir Büyükşehir Belediyesi mücavir alan sınırı, doğuda Emiralem ve ortada Menemen’in kuzeyinden geçmektedir. Tarım potansiyeli yüksek olan bu kesim, aynı zamanda Gediz Nehri ve Deltasıyla tanımlanmaktadır. Yörenin doğusu Menemen–Emiralem-Muradiye yerleşmeleriyle bilinmektedir.

Yüksek tarımsal verimlilik gösteren bu alanda DSİ de aynı hassasiyette çalışmaktadır. Amaç tarımsal üretimi arttırmaya yönelik kırsal gelişme modellerini ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle doğuda yer alan Muradiye ve Manisa strateji alan dışında olmakla birlikte Emiralem kanalıyla ilişki kurmaktadır. Tarımsal bağlamda özellikle Muradiye’nin şehirsel gelişim stratejilerinin tarımsal alanlara kaymaması için planlamanın araç olarak kullanılması gerekmektedir. Aynı şart Emiralem için de geçerlidir. Her iki yerleşmenin imar planları tarımsal alanları korumak zorundadır. Bu nedenle revize edilmeleri gerekmektedir. Emiralem Göleti ve Sulamasının yörenin tarımsal potansiyeli üzerindeki büyük rolü nedeniyle kesin proje açısından uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Yatırım bedeli 3.81 trilyon TL olan projeye 2002 birim fiyatıyla ayrılan tesis bedelinin 3.137 trilyon TL olması DSİ’nin bu konudaki kararlılığını göstermesi açısından olumludur.

Gediz Deltası’nın temel özelliği bütünüyle korunmasını gerekli kılmaktadır. Mevcut yatırımlara sahip olan deltaya, şehirleşmeye ivme verecek hiçbir yatırım öngörülmemelidir. Delta içindeki yerleşmeler tarıma dayalı gelişme süreçlerini ve potansiyellerini muhafaza etmelidirler. Mevcut eğilimlere göre delta toplam nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe çalışması eğilimin strateji plan kararları içinde korunacağı kanaatini belirtmektedir.

Menemen Sulama Projesine konu olan yüksek nitelikli tarımsal havza nüfus potansiyelinin Menemen’e doğru kaydırılması gerekmektedir. Türkeli ve Helvacı gibi yerleşmelerin planlama alanına katılmalarıyla, Aliağa’nın bu alana olası baskısı önlenmelidir. Bu kapsamda Aliağa’nın güneyindeki yeşil kuşağın anlamlılığı daha bariz ortaya çıkmaktadır.

Tarımsal potansiyelin korunmasına yönelik diğer önemli bir yatırım ana şehir ile kuzey yerleşmeleri bağlayacak karayolu güzergahının otoyol olarak tasarlanmasıyla kaybolacak tarım toprağını korumaktır. Bu nedenle İzmir-Çanakkale otoyolu adıyla proje aşamasında olan makro yatırımın planlanmış olan Çiğli-Buruncuk kesiminden vazgeçilerek güzergahın Ulukent, Koyundere ve Asarlık yerleşmelerinin doğusuna kaydırılması ve Menemen yerleşmesi batı ve kuzey yönlere kayan her türlü gelişmeden uzak tutulmalıdır. Bu durumda ana şehrin kuzey uzantısı Menemen’e birleşecektir. Menemen’in kuzeye kaymasının engellenmesi, Aliağa gelişmesinin güney uzantısının ise sanayi alanlarıyla kesilmesi arada oluşacak yeşil bant stratejisini koruyacaktır. Bu sayede merkez şehir etrafındaki yeşil kuşak pekişecektir.

Page 484: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

Menemen, Harmandalı, Seyrek, Ulukent ve Asarlık yerleşmeleri 40.000 konutluk bir potansiyel sunmaktadır. İzmir Büyükşehrine de hizmet eden bu konut sayısı talebin üstünde bir yoğunlaşma ortaya koyduğu için alanda yeni konut üretimi konusunda daha dikkatli olunması gerekmektedir. Yörenin talep üzerindeki arzı konut fiyatlarını 10 ila 20 milyar TL’ye kadar düşürmüştür. Ayrıca Seyrek’teki villakent projesinin yeterli talep bulmaması bunu kanıtlamaktadır. Şu halde gerek villakent ve gerekse diğer kooperatif alanlarında konut üretimini kısa bir vade için durdurmak gerekmektedir.

Asarlık başta olmak üzere çevre beldelerdeki gecekondu yerleşmelerinin şehirsel yenileme projeleri ile yaşanabilir bir ortama getirilmesi konut konusundaki ikinci gerekliliktir.

Maltepe beldesinde yer alan serbest bölgenin bitişiğindeki Seyrek beldesi içinde yaklaşık 200 hektarlık şehirsel çalışma alanının planlanmış durumdadır. Gerçekleşmesinin yöre işgücü dağılımında olumlu katkıları olacaktır. Zira tarımsal ürün değerlendirilmesi ve depolaması konusunda havzadaki birinci sınıf tarım topraklarına ve bu alandaki inşat taleplerine emici bir zon olarak bu tür bir girişimin yararı olacaktır. Gediz Deltasında yer alan özellikle başta Seyrek olmak üzere Maltepe, Süzbeyli, Tuzculu ve Günerli gibi yerleşmelerin çeperlerinde yer alma eğiliminin baş gösterdiği tarımsal amaçlı depolama, paketleme vb. tesislere yapılaşma ve faaliyet hakkının verilmemesi ve bu tür kullanımların bir arada olmasının yaratacağı ekonomileri de düşünerek tarımsal potansiyeli olmayan yukarıda belirtilen alana yöneltmekte yarar bulunmaktadır.

Kısa vade itibarıyla işletmeye alınması gereken Torbalı-Aliağa demiryolu hattından Nemrut’a yapılması programda olduğu üzere orta vadede demiryolu bağlantısının Serbest Bölgeye de planlanması gerekmektedir. Bu sayede Serbest Bölgenin dinamizmi artacak ve bitişiğinde yer alan şehirsel çalışma alanıyla birlikte denge kurulacak ve de Gediz Havzasının iş merkezi olarak bu grup ortaya çıkacaktır.

Menemen’de yer seçmiş olan Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi çevredeki plastik sanayi kolunda çalışan firmaların yer alacağı bir alandır. Kısıkköy dahil strateji plan alanına dağılmış olan bu tür sanayilerin bir arada olması için seçilmiş Menemen’in güneyindeki alan mekansal konum itibarıyla olumlu bir noktada değildir. Ancak yerini seçmiş ve şubat 2003 itibarıyla ÇED raporunu hala alamamış durumda olması bürokrasinin karar verme sürecindeki ağırlığını ortaya koymaktadır. Her ne kadar konum yeri konusunda seçim yapılmış olduğundan fazla bir yorum yapılmasına gerek kalmamakla birlikte ÇED raporunun yönlendirici olması açısından yatırımcıların bir an önce bilgilendirilmesi gerekmektedir. Yatırım masraflarının tümünün girişimcilerce karşılanması ve kredi talep edilmeyecek olması yatırımı ekonomik açıdan daha gerçekçi bir statüye de kavuşturmaktadır.

Gediz Havzası bütününde ele alınan ve planlama alanını da içeren “su yönetim planı” Menemen Sulamasına da katkıda bulunacaktır. Planlama aşamasındaki bu yaklaşımın içme suyu, sulama ve taşkın koruma yararları açısından önemle takip

Page 485: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

edilmesi gerekmektedir. Bunun dışında ön inceleme aşamasındaki Aşağı Gediz-Göktepe Barajı Projesi, Menemen Ovası sulamasına 2.700 hektar daha katkıda bulunacaktır. 52 trilyon TL’lik yatırımın uzun vadede tamamlanması tarımsal potansiyeli arttırma açısından önemlidir.

Göktepe Barajının üst havzasında yer alan ve DSİ tarafından kesin proje safhasına getirilmiş bulunan Değirmendere Barajının kısa dönemde yatırım kapsamına alınarak tamamlanması gerekmektedir. Bu sayede Menemen’in içme ve kullanma suyu sorunu çözülecektir.

Gediz Havzasının tarımsal amaç dışında doğal yapı itibarıyla farklılık gösteren ve de 1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit ilan edilerek Kuş Cenneti olarak anılan 8.000 hektarlık alanın en önemli sorunu tatlı su ihtiyacının sağlanamamasıdır. Bu sorunu çözmek için DSİ proje kapsamındaki su temini projesinin ön inceleme safhasından çıkarılarak uygulamaya geçilmesi gereklidir. 2002 yılı fiyatlarıyla tesis bedeli 81 milyar TL’dir.

Gediz Deltasının direnaj sorunlarının giderilmesi için Maltepe-Süzbeyli arası kıyı bandının değerlendirmeye alınarak tarım topraklarına ilavesi olumlu bir yaklaşımdır. Delta kesiminde bulunan lagün, dalyan gibi kıyı çizgisinin hareketlerinden oluşan doğal kesimler mutlak koruma altına alınmalıdır. Ancak art kesimlerinde yer alan drenaj kanaletleri ve sulama suyu tahliye kanallarının oluşturduğu çevre ile yörenin arzettiği doğal karakterin kontrollü bir tarzda eko-turizme açılması, yörenin dinamikleri açısından yararlıdır. Bu girişimler Sasalı, Süzbeyli ve Tuzculu yerleşmelerindeki göç hareketlerini engelleme açısından gerekli görülmektedir. Zira bu yerleşmelerin nüfus kaybı tarımsal alanların elde değiştirmesine ve farklı kullanıma yönelmesine sebep olmaktadır. Deltanın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit alanı ilan edilmiş olması koruma açıdan olumlu görülürken yerleşmeleri de bu alan içine almış olması sorun yaratmıştır.

Kuş Cenneti’nin spekülatif yaklaşımlar dışına çıkarılarak tek bir yönetimin alanda gerçek bir şekilde söz sahibi olması sağlanmalıdır. Bu açıdan II. Stratejik Planın çözüm önerisi günümüze değin gerçekleşememiş ve alan farklı yaklaşımların ve tartışmaların odaklandığı bir mekan olmuştur. Bu durumdan çıkarılması için ilgili Bakanlığa bağlı özerk bir yönetime ivedilikle kavuşturulması gerekmektedir.

[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

İzmir ana şehrinin doğusunda Nif Havzası adıyla da anılan Kemalpaşa-Ulucak yerleşmelerinden geriye doğru İzmir-Ankara karayolu boyunca gelişen alanın güneyinde Yukarı ve Aşağı Kızılca, Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerin sıralandığı yüksek nitelikli bir tarımsal havza görülmektedir. Bu Strateji Alt Yöre iki yeşil kuşakla sınırlanmıştır. Bunlardan birincisi İzmir ana şehrini doğudan kuşaklayan Belevi yeşil kuşağı, diğeri ise Kızılcalar, Armutlu ve Ören’in güneyinden geçen ve doğu-batı istikametinde uzanan kuşaktır. Bu kuşak Menderes’in güneyinde Torbalı’yla arasında bulunan diğer yeşil kuşakla birleşmektedir. Buradaki temel alt strateji havzadaki yerleşmelerin güneye doğru akmasını engellemektir. Bu

Page 486: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

sayede yeşil kuşaklarda yer alan tarımsal potansiyel korunacaktır. Ancak Kemalpaşa’nın ve Ulucak’ın sanayi açısından organize olmuş, potansiyelli bir yöre olduğu dikkate alınmalıdır. Şu halde yöre tarım ve sanayi sektörleri açısından değerlendirilmelidir. Sektörel açıdan bu iki tanımlama yaklaşık % 80’lik bir paya sahiptir. Hizmet sektörü ana şehre bağlılığından ötürü gelişim göstermemiştir.

Kemalpaşa ve Ulucak’ın sanayi alanlarını içermesi diğer yerleşmelerin kırsal karakterde kalmasına sebep olmuştur. Kemalpaşa’nın yerleşim alanının nitelikli tarım topraklarıyla kuşatılmış olması Ulucak’a şehirsel gelişim potansiyelinin yüklenmesini gerekli kılmaktadır. Bunun dışında 1985 yılına kadar düzensiz sanayileşme gösteren yörenin organize olması gelişim trendlerini düzenlemiştir. Yeterli büyüklüğe organize olduğu dönemde kavuşan sanayi bölgesinin gelişme eğilimleri çevresindeki tarım toprakları değerlendirildiğinde İzmir-Ankara karayolunun kuzey yönü tercih edilmek üzere 410 hektardan 1.200 hektara çıkartılmasıyla mevcut organize bölge dışındaki plansız gelişme gösteren sanayilerin de Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi (KOSBİ) kapsamına alınması özel bir önem taşımaktadır. Bu alan dışında Strateji Alt Yöreye Turgutlu’ya kadar başka sanayi önerilmemesi gerekmektedir. Sanayi alanının tevsiinden sonra önerilecek sanayilerin özellikle tarımsal faaliyetlerle bütünleşenler arasından seçilmesine özen gösterilmesi gerekmektedir.

Plansız gelişim göstermiş sanayileri organize bir kapsam içine almanın getirdiği zorlukların başında gelen alt yapı sorunlarının da ivedilikle ele alınması gerekmektedir. Bu kapsam içinde strateji alan içinde yeni organize sanayi bölgeleri ilanı yerine bu tür yatırımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. Bunlar arasında ön planda merkezi arıtma sistemi gelmekte olup kısa vade içinde kuruluşunu tamamlaması için fon ayrılması gereklidir. Maliyetinin yüksek olması nedeniyle, gerektiği takdirde dış kaynak aranmasına da gidilmelidir. Zira Nif Çayının kirlenmesine sebep olan yatırımlar giderek bu suyun Gediz’le birleşmesi dolayısıyla Gediz havzasının da kirlenmesine neden olmaktadır. Zaten Gediz, Manisa ve art alanındaki yerleşme ve sanayi kuruluşları tarafından kirletilmektedir. Bu konuda DSİ’nin çalışmaları ve Manisa Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesisi önleyici tedbirler almaktaysa da, denetimlerin sıklaştırılması gerekmektedir.

2002 yılında planlama aşamasında olan Yiğitler Barajının 2003 yılı programında kesin projeye alınmış olunması gerçekleşme alanına atılmış olumlu bir adımdır. Sulama yanında organize sanayi bölgesine de su temin edecek barajın yatırım bedeli 57 trilyon TL olup iç karlılığı % 6.18 olarak hesaplanmıştır. Bunun yanında Doğalgaz Kombine Çevirim Santralının yapımına 2002 yılında başlanmış olup 2004 yılında işletmeye açılacak olması bölge yatırımlarının olumlu seyrettiğinin belgesidir. İzmir’de ilk olarak doğalgazı kullanan tesislerin de (DESA, Ege Seramik ve Mopak) bu yörede bulunması sanayi alanındaki yatırım potansiyelinin yüksekliğini kanıtlamaktadır.

Yukarıda belirtildiği üzere şehirsel yayılma alanlarının belirli kıstaslar dahilinde gelişmesi gerekliliği kapsamında Kemalpaşa ve Ulucak yerleşmelerinin planlamasının bir bütün olarak organize sanayi bölgesiyle birlikte ele

Page 487: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

alınması gerekmektedir. Nif çayının kirletilmemesinin de dikkate alınacağı bu çalışmada teknik altyapı sorunları açısından tarımsal nitelikli yerleşmelerin de kanalizasyonlarının tamamlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yine kısa dönemde ele alınması ve en kısa sürede işletmeye açılması gereken bir konu da Kırbeyli yöresindeki çöp depolama alanıdır.

Tarım alanlarının ve dolayısıyla çiftçinin korunmasını amaçlayan girişimlerde bulunularak tarım topraklarının elden çıkması önlenmelidir. Hayvancılığın da gelişim gösterdiği yörede, Kaymakamlık tarafından kurulmuş olan Çevre Denetleme Ünitesi benzeri bir teşkilatlanmayla destek ve kredilendirme çalışmaları organize olmalıdır. Özellikle hayvancılık ve hortikültür açısından eğitim ve bilgilendirme konusunda kurumsallaşmaya gidilmesi gerekmektedir.

Ulaşım açısından yatırımlardan gerekli payı ana arter boyunca almaktadır. Bununla beraber İzmir-Salihli karayolunun kısa dönemde standartlara uygun olarak tamamlanması gerekmektedir. Bunun yanında Torbalı bağlantısının ele alınarak tarım ve sanayi açısından potansiyeli yüksek alanlar arasında ulaşımın nitelikli hale getirilmesi gerekmektedir.

Başta Yukarı Kızılca ve çevresi olmak üzere İzmir’in konut baskısına karşın doğal yapının göreceli olarak zedelendiği belirlenmiştir. Bir dönemler sanayi kuruluşlarının yarattığı doğa tahribatı farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Bu kapsam içinde tüm alanda yer altı suyunu kullanmaya yönelik sondajların engellenmesi gerekmektedir. Bunun yanında konutlar tarafından olası doğa tahribatını önlemeye yönelik plan kararlarının geliştirilmesi ve her alana konut yapılmaması gerekliliği koşul olarak getirilmelidir.

Doğa turizminin önem kazandığı Kızılca beldesi çevresinde yürüme parkurları ve hafif konaklama tesislerinin orta vadede planlanması, yörenin gelişmesinde olumlu katkılar sağlayacaktır.

[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Ana şehirle Kısıkköy sanayi alanı ve Adnan Menderes Havalimanı ile birleşmiş olan Menderes’in güneyinden geçen yeşil kuşak Kemalpaşa-Değirmendere-Gümüldür aksında gitmektedir. Bu kuşak üzerinde Tahtalı Barajı yer almakta ve koruma kuşaklarıyla tahditli bir alan oluşturmaktadır. Mutlak koruma alanı olan 1.537 hektarın hazine arazileri dışında kalan kısımlarının İZSU tarafından kamulaştırma işlemlerinin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Bunun yanında göl alanının kamulaştırmaya tabi olan kısımlarının işlemlerinin de DSİ tarafından bitirilmesi gerekmektedir. Özellikle İZSU’nun işlemlerini tamamlaması su havzasının sağlıklılığı için şarttır. Ayrıca diğer koruma zonlarındaki önlemleri belirten Havza Koruma Yönetmeliğinin bürokratik tartışmalara konu olmayıp İZSU ve ilgili Bakanlık arasında bir sonuca varılması gerekmektedir.

Havza Koruma Yönetmeliğinin netleşmesiyle bu alanlardaki kullanım biçimlerinin belirleneceği açıktır. Örneğin Sarnıç beldesinde yer alan sanayi kullanışlarının denetimsizlikten ötürü kısmen havza alanında geliştiği görülmektedir. Bu ve

Page 488: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak için Havza Koruma Yönetmeliğinin kapsamı içindeki denetimlerin sıkılaştırılması ve beldelerin denetlenmesi gerekmektedir. Yörenin güçlü tarımsal potansiyeli sanayileşmeden üstün gelmektedir. Ancak Nif Havzasında görülen benzer sorunlar bu alanda da yer almaktadır. Organize olamamış sanayilerin ana ulaşım aksı boyunca yerleşmesinin getirdiği çevre koruma sorunları münferit arıtma tesisleriyle sağlanmaktaysa da kuruluşların tesislerini randımanlı çalıştırmamaları denetimsizlikten kaynaklanmaktadır. Kaymakamlıklar Çevre Koruma Ünitelerince süreklilik içinde kontrol edilerek konunun üstesinden gelinecektir.

Baraj koruma alanının kısıtladığı tarım alanlarında entansif tarım ve seracılığın desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. İlçe Tarım Müdürlüğünün il bazında desteklenmesi gerekmektedir ve ilgili odalar tarafından destek projeleri yaratılmalıdır. 1998 yılında ilçe olması ve tarım alanlarının kısıtlanması özellikle Menderes’in bürokratik açıdan tam örgütlenememesine sebep olmuştur. İzmir strateji alanında yüksek potansiyel göstermesine karşın bu eksikliğinin giderilmesi için fon ayrılması gerekmektedir. Menderes’in 228 hektar brüt tarım arazisini sulayacak Yeniköy Göletinin orta vade sonunda devreye sokulması için çalışmalar yürütülmelidir. Gölet, yerleşmenin içme ve kullanma suyuna da katkı vereceği için önemli bir yatırımdır.

Menderes-Torbalı arasındaki yeşil bandın tarım potansiyelini koruma amacıyla mevcut sanayi ve konut yatırımları dışında yeni potansiyel alanlar yaratılmamalıdır. İzmir bağlantısının kara ve demiryollarıyla rahat sağlanması özellikle Torbalı’nın İzmir ilişkisini üst seviyelere çıkarmıştır. İzmir ve Torbalı arasındaki karşılıklı bu nüfus akımı sonucunda İzmir’in konut potansiyeli gelen nüfusu emerken Torbalı kuzeye doğru konut alanları açısından gelişme göstermiştir. Birinci sınıf tarım toprakları üzerindeki bu gelişme durdurulmalıdır. Konut enflasyonu konut değerlerini 15-30 milyar arası gibi düşük değerlere getirmiştir. En iyi yaklaşımla kısa dönem içinde yörede konut ruhsatı verilmemesi spekülatif yaklaşımları önleyecektir.

Torbalı’da bulunan iki organize sanayi bölgesi çalışmasından Pancar Beldesinde yer alan II No’lu Bölge diğerine nazaran aşama kaydetmiş durumdadır. Ayrancılar üzerinden İzmir-Aydın yoluna bağlanmaktadır. Daha önceleri Pancar Belediyesi imar planı içinde planlanmış olması ve de bazı sanayi kuruluşlarınca faaliyette bulunulması aktif olmasının sebebidir. Bu nedenle kısa vadede altyapı yatırımlarını tamamlayıp faaliyete geçirilmesi gereklidir. Bu kapsam içinde Nazilli üzerinden İzmir’e erişecek doğalgaz boru hattından bir kol alarak Doğalgaz Kombine Çevirim Santralının bölge içinde bir yer sahibi olması sağlanmalıdır. Bölgenin yumuşak zemin üzerinde yer alması nedeniyle yapılacak inşaatlarda deprem konusunda özel bir hassasiyete sahip olunması önemlidir. Bu konuda yer seçiminin gerekli incelemeye tabi olmadan Belediyesi tarafından yapılmış olmasının hatası bulunmaktadır. Bölgenin sektörel ağırlığının serbest bırakılması gerekmektedir. Torbalı II Organize Sanayi Bölgesi ise konumu açısından özellikle yakınındaki taşocağı ile ilgili sıkıntılar yaşamakta olup, zaman içinde bunların giderileceği yapılan girişimlerden anlaşılmıştır. Bununla beraber K. Menderes havzasında yer alan organize sanayi

Page 489: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

bölgeleri incelendiğinde Tire Organize Sanayi Bölgesinin baskın çıktığı ve kısa dönemde Torbalı’ya ikinci bir sanayi bölgesi tesis etmenin rantabl olmadığı belirmektedir. Zira tarımsal sektör payının % 50’nin üzerinde olduğu Strateji Alt Yörede Tekeli’de İzmir Ticaret Odası girişimleriyle kurulmuş Tekeli Organize Ticaret ve İmalat Bölgesi 1.000-10.000 m2’lik çok sayıda parseliyle organize sanayi bölgelerine nazaran daha geniş bir yelpaze sunmakta ve altyapısı büyük ölçüde tamamlanmış durumundadır. Yörenin sanayi, ticaret ve imalat fonksiyonları bu iki bölgeye yönlendirilmelidir. Dolayısıyla Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin uzun vadeye kaydırılması gerekmektedir.

Yörede mermer yataklarının potansiyel kaynak olması bu konuda ihtisaslaşmış bir Meslek Yüksekokulunu Torbalı’ya çekmiştir. Sonuçta yer arama çalışmaları içinde bulunulan Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin Torbalı’nın güneyinde Belevi mevkiine tesis edilmesi olumludur. Bu tür bir yaklaşım Selçuk-Torbalı arasındaki Belevi’nin istihdam kazanmasında sebep olacaktır. Bu sayede Torbalı-Belevi arasındaki kırsal yerleşmelerin gelişimleri kontrol edilebilecektir.

Belevi aynı zamanda Tire ve art alanının İzmir-Aydın otoyolu ile buluştuğu noktadır. Burada yaratılacak organize bölge aynı zamanda Torbalı-Selçuk arasındaki yeşil kuşağın korunmasını da sağlayacaktır.

Torbalı-Kemalpaşa karayolu kenarında yer alan Karakızlar sulama amaçlı göletinin uzun süren yapımının kısa dönemde sonuçlandırılması gerekmektedir. Torbalı’nın yıllık şehirsel nüfus artışının o/oo 58.76 olduğu dikkate alınacak olursa şehrin kanalizasyon ve arıtma tesisi projesinin ivedilikle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda şehir ölçeğinde sanayileşmenin getirdiği işgücü potansiyelinin % 60’ın üzerinde olması SSK hizmetlerinin özellikle sağlık açısından eksiğinin giderilmesini zorunlu kılmaktadır.

Yukarıda belirtildiği üzere Torbalı’nın ana şehir ve art alan ile ulaşım bağlantılarının kısa dönem itibarıyla radikal sorunlarının olmamasına rağmen diğer alanlarla bağlantılarının daha sağlıklı bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Özellikle güney kıyılara, Ahmetbeyli, Gümüldür yöresine erişen karayolunun Köy Hizmetleri tarafından yeterli standarda dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Enerji sorununun önümüzdeki yıllarda sıkıntı doğuracağı belirlendiğinden şehre erişecek doğalgazın şehir ölçeğinde kullanılmasına yönelik planlama ve dönüşüm santralı hazırlıkları yapılmalıdır.

Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu oluşturan ve Torbalı’dan yeşil kuşakla ayrılıp Belevi ile birlikte hareket eden Selçuk turizm sektöründeki her türlü yatırımı kabul edecek potansiyele sahiptir. Bunlar arasında yörede eksikliği bulunan makro yatırımların başında golf turizmi gelmektedir. Her ne kadar Torbalı yöresi için düşünülmüş olsa da tarım potansiyeli yüksek bu alan yerine turizm potansiyeli yüksek ve tarım potansiyeli düşük Selçuk-Belevi-Kuşadası bağlamında mekan bulması yatırım açısından uygundur. Bu tür bir projenin orta vadede çözüme ulaştırılması beklentiler arasında yer almaktadır.

Page 490: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

Ulaşım bağlantıları açısından stol tipi havaalanının işletme sorunlarının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca Torbalı’ya kadar erişmiş elektrikli tren hattının strateji plan dönemi içinde fizibilite çalışmalarının yapılması beklenmelidir.

Strateji Alt Yörenin bu kesiminde alternatif gelir kaynağı olarak sanayinin geliştirilmesine çalışılmamalıdır. Sadece tarımsal değeri olmayan Belevi’ye bir ihtisas bölgesi önerilmiştir. Ancak Belevi’ye yapılmış olan 300 hektarlık sanayi amaçlı plan bu tür bir bölge için planlanmadığından söz konusu sanayi amaçlı planın kullanılmaması gerekmektedir. Aynı durum Subaşı Beldesi için de geçerlidir. Bu tür altyapısı yetersiz beldelerin yörede sanayi alanı adı altında imar planlarına ekledikleri naif kararlardan vazgeçirilmesi yörenin gelişimi açısından önemli bir konudur.

Selçuk’un turizm yatırımları iki konuda ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi arkeolojik doğal ve şehirsel sit alanlarıyla ilgili olup, diğeri Selçuk’un şehir ölçeğindedir. Sit alanlarıyla ilgili olarak son karar mercii İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruludur. Öneri olarak Efes-Ören yerinin ışıklandırılması, Meryemana’ya teleferik hattı, Şirince Köyünün planlı bir gelişime tabi tutulması ve pansiyonculuğun desteklenmesi, Artemis Tapınak alanının temizlenmesi Pamucak sahil kesiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onay verdiği bir tarzda planlanması önde gelen konulardır.

Selçuk ölçeğinde kültür turizm açısından önemli kaynaklardan biri olan Efes Müzesi’nin genişletilmesinin fiziki açıdan yetersizliğine karşın Kuşadası yolu üzerinde yeni, modern bir müze binası inşa edilmesi önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Efes ören yerinin denizle bağlantısını sağlayan antik kanalın koruma kurulunca onaylanmış projesinin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi, kanalın kullanılmasını sağlayacağından turizm potansiyelinde artış yaratacaktır. Bu konuda finansman kaynakların araştırılması yararlıdır.

Selçuk’un Şirince köyü yaylalarının köy yerleşik alanı benzeri pansiyonlarla göreceli donatılmasının özellikle yaz aylarında turizm için büyük katkı sağlayacağı kaçınılmazdır. Bu konuda gerekli desteğin ilgili Bakanlıklarca sağlanması ve girişimcilerin desteklenmesi gerekmektedir.

Şehirsel ölçekteki düzenlemeler arasında merkezdeki Tekel binasının onarılarak turizme kazandırılması planlanmalıdır. Yaya ve trafik yolu ayırımının yeniden ele alınarak otopark düzenlemeleriyle şehre daha modern bir hava verilmesi yanında karayolu taşımacılığında özellikle yaz aylarında yoğun bir trafiğe uğrayan terminalin inşaatının öncelikle ele alınarak tamamlanması önemlidir.

Selçuk yerleşmesi İzmir’i Kuşadası’na bağlayan bir mafsal durumundadır. İzmir’e idari açıdan bağlılığının dışında fazla bir ekonomik bağı yoktur. Kuşadası ile birlikte bir ikilem yaşamaktadır. Bu nedenle dış kabuk olarak kabul edilmiştir.

Page 491: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Torbalı’nın doğusunda yer alan yüksek potansiyelli tarım havzasının Tire ve güney kesimlerinde yoğun bir şekilde sanayi ve konut yerleşmelerinde görüldüğünden kuzey kesimi tarımsal faaliyete yoğun olarak ayrılmıştır. Bu doğrultuda havzadaki yoğun yerleşme potansiyelli alanların gelişme yönleri güney yönlü olarak planlanma durumundadır.

Strateji Alt Yöre Menderes-Torbalı-Selçuk aksından, bu aksa paralel giden, kuzey güney yönünde uzayan bir yeşil kuşakla ayrılmıştır. Kendi içinde de ikiye ayrılan bu koridoru doğuda yine kuzey güney yönde gelişmiş ikinci bir koridor ayırmaktadır. Doğuda kalan Beydağ ve Kiraz aynı zamanda İzmir strateji alanının bu yöndeki dış kabuğunu oluşturmaktadır. Bu koridorlar aynı zamanda gelişme eşikleridir. Havza içinde tarımsal açıdan güçlü çok sayıda küçük yerleşme de bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu Strateji Alt Yörenin gelişme potansiyeli tarım olarak alınma durumundadır. Tarımsal yayılımın korunması için ise şehirsel gelişme yerleşim merkezlerinde toplanma durumundadır. Şu halde kırsal alanlara yapılacak yatırımlarda sanayi faaliyetlerinden kaçınırken daha ziyade bunun tarımsal potansiyeli güçlendirecek ve de örgütleyecek tarzda olması hedeflenmelidir.

Ekonomik yapının tarım ve ona bağlı sektörlere dayandığı havzaya önerilmiş bulunan organize sanayi bölgeleri bu nedenle hedeften sapma durumundadır. Kapsam içinde ilk organize bölge olan Tire dışındakilerin kısa dönemde gerçekleşmemesi gerekmektedir. Alt bölge merkezi olarak Tire’nin şehirsel çalışma alanlarında da yoğunlaşması gerekmektedir. Aksi durumda tarımsal alanların risk alması söz konusudur. Tarım sektörü potansiyelinin yörede şehirsel ve kırsal olarak ayrıldığında oranlar % 50 ve % 80’dir. Bu da kırsal kesimlerin yoğun tarım temposunun korunmasındaki gerekçeyi vermektedir.

Yörenin merkezi konumundaki Tire ilk sanayileşen yerleşme olarak da dikkat çekicidir ve oluklu mukavva fabrikasıyla ilk atılımı yapmış ve daha sonra organize sanayi bölgesine (Tire Organize Sanayi Bölgesi) kavuşmuştur. Daha önceleri küçük çapta konserve fabrikalarıyla sanayileşen Tire’deki söz konusu yatırımın desteklenerek birinci dereceden kaynak aktarımına sahne olması gerekmektedir. Özellikle istimlak konusunun çözülmesi için gerekli bürokratik engellerin ortadan kaldırılması için özel girişimlerde bulunulmalıdır. Ayrıca altyapı yatırımlarının ivedilikle sonlandırılması gerekmektedir. Halk Bankası’na olan kredi borcunun da 2003 yılı içinde biteceğinin bilinmesi bölge için olumlu bir gelişmedir.

Ödemiş’te yer alması planlanan organize sanayi bölgesi tarımsal ağırlıklı düşünülmüştür. 240 sanayi parseli bulunan Tire Organize Sanayi Bölgesinde halen sorunlar halledilmemiş ve doluluk oranlarının % 4 civarlarında olduğu bilindiğinden kamulaştırma ve proje çalışmaları süren söz konusu bölge, Tire Bölgesinin doluluk oranının belirli bir oranın üzerine çıkmasını takiben yatırım kapsamına alınmalıdır. Aynı şekilde Bayındır ve Kiraz’da da yer alması planlanan organize sanayi bölgelerinin yer seçimi yapılıp, henüz onaylanmadığı düşünüldüğünde, her iki bölgenin uzun vadede gerçekleşmesi ekonomiye daha yararlı olacaktır. Bunlar

Page 492: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

arasında Bayındır Bölgesinin gıda ihtisaslı olmasının yanında yörede gelişmiş bulunan çiçekçilik konusuna da yer verilmesi rantabl bir yaklaşımdır. Özellikle Bayındır’da mevcut olan jeotermal enerjinin sera ısıtmacılığında kullanılma imkanlarının değerlendirilmesi bu eğilimi güçlendirmektedir. Bayındır’daki Meslek Yüksekokuluna seracılık bölümünün açılması gelecek için önem vadetmektedir.

Jeotermal kaynakların bulunduğu Ergenli Kaplıcalarının yeniden organize edilerek Strateji Alt Yörenin en önemli termal tesisi haline getirilmesi yararlı olacaktır. Bu konuda yatırımcıların teşvik edilmesi ve bölgeye yönelik etütlerin yapılması uygundur.

Bayındır, Beydağ, Kiraz bölgenin sanayisi gelişmemiş kesimlerini oluşturmaktadır. Örneğin Bayındır’daki konfeksiyon fabrikasının zaman içinde kapanması potansiyel düşüklüğünü kanıtlamaktadır. Bu tür olaylarda sermaye kısıtlılığı yanında ulaşım imkanlarının rahat olamaması önemli rol oynamaktadır. Bayındır’ın Torbalı karayolu bağlantısının sağlıklaştırılması ve virajlarının giderilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde kaplıca turizmi açısından geliştirilecek alanların ulaşım imkanlarının arttırılması gerekmektedir.

Bu Strateji Alt Yörenin en büyük sorunlarından birisi ulaşım sistemlerinde görülen donanımsızlıktır. Ödemiş-Beydağ, Bozdağ yollarının genişletilmesi ve güncelleşmesi dinamizmi arttıracaktır. Aynı şekilde Tire’nin art bölgeye, Gökçen yönüne olan karayolunun, yine Tire’nin Selçuk yönüne erişmesi için Belevi’den otoyola olan bağlantısının genişletilmesi ve güncelleşmesi gerekmektedir. Genişletme kapsamında Kiraz-Ödemiş yolu da ele alınmalıdır. 2000 yılında Kiraz köy yollarının asfalt kaplanması olumlu bir gelişim olmakla beraber, Strateji Alt Yörenin tüm köy yolları gibi standardize edilmesi gerekmektedir. Zira tarımsal potansiyeli yüksek yörenin tarım ürünlerini pazarlayabilmesi ve tarım ekonomisinde gelişebilmesi için kuvvetli ulaşım sistemlerine ihtiyaç vardır.

Tarım potansiyelinin bu denli yüksek olduğu yörede kırsal nüfus azalması mekanizasyonda gelişme olmamasına rağmen dikkat çekicidir. Strateji Alt Yörenin beş ilçesinin kırsal nüfus toplamı 176.912 iken bir önceki sayıma göre % 6 azalma göstermiştir. Bu nüfus kaybının önlenmesi için ulaşım sisteminin iyileştirilmesi yanında tarım konusunda bilinçlendirme ve destek yatırımları yapılması gerekmektedir. Özellikle ilçe tarım örgütleri merkezden desteklenmeli ve kredi sistemlerinde tohumluk dahil kolaylıklar sağlanmalıdır. Menengeçlerin aşılanarak antepfıstığına dönüştürülme kampanyası desteklenmelidir. Aynı bağlamda özellikle orman köylerinin kestane üretimine yönlendirilmesi olumlu girişimlerdir.

Tarım üretimine yönelik sulama projelerinin önemi büyüktür. Beydağ Projesi kapsamında 18.200 hektarlık alanı sulayacak, K.Menderes taşkınlarından koruyacak projenin hızlandırılması gerekmektedir. 1993 birim fiyatlarıyla 361 trilyon TL’ye ihale edilen projenin 1998’de bitmesi gerekirken baraj inşaatının 2005 yılına aktarılması ödenek yetersizliğinden kaynaklanmıştır. 2002 yılı ödeneğinin de eksik verilmesi bitiş tarihini riske etmektedir. Ancak projenin Ödemiş Ovası için önemi dikkate alındığında, ödenek eksikliğine uğratılmamasının gerekli olduğu

Page 493: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

görülmektedir. Bu sulamanın dip savak çıkışı 1997 yılında ihale edilerek 2002 yılında bitecekken Beydağ Baraj inşaatı ile paralel yürüdüğü için işe başlaması 2003 ve bitişi 2007 yılıdır. Kamulaştırmaya 2003 yılında başlanacaktır. Bu ekonomik zorlukların ve finansman güçlüklerinin giderilmesi için dış kredi temin edilmelidir.

Ödemiş Ovası’nın diğer kısmının sulanması için Aktaş Barajı ve Projesinin kısa veya orta vadede mutlak ihale edilmesi gerekmektedir. 2003 yılında ihale edildiği takdirde 2007 yılında bitirilmiş olacaktır. 84 trilyon keşif bedelli olup 2003 istimlak için 625 milyar ayrılması bitim tarihini riske sokmamalıdır. Aynı şekilde Aktaş Projesi kapsamında 2005 yılında ihale edilip 2007 yılında bitecek sulama alanı düzenlemesi bağlantılı olarak yürüyeceği için ödeneklerinin sistemli olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu iki projenin desteklenerek vadelerinde bitirilmesi için çaba harcanmalıdır.

Proje ve planlama safhasında olan Ödemiş Bademli, K. Menderes, Ergenli, Uladı ve Bayındır Burgaz Barajlarının hep birden başlatılmaması yukarıda belirtilen imalatların rahatlatılmasından ve yeterli ekonomik kaynağa sahip olmasından sonra ele alınmasında yarar görülmektedir. Küçük Menderes Projesi kapsamında tamamlanması gereken diğer önemli bir proje nehrin ve yan kollarının Kiraz ilçesi ve 10 yerleşimi ile 14.394 hektar arazinin taşkınından koruma projesidir. 1986 yılında başlayıp % 63’ü tamamlanmış projenin 2006 olan bitim yılı gerçekçi hedef olarak belirlenmelidir. Bu proje aynı zamanda Beydağ Barajını taşkın ve hasarlardan koruyacaktır. Dolayısıyla ödenek yetersizliğinden dolayı geciktirilmemesi büyük önem arz etmektedir.

K.Menderes Projesi kapsamında Bayındır’daki Ergenli ve Falaka Çaylarının bent ve gölet projelerinin kısa dönemde yatırım programına bağlanması önemlidir. Söz konusu sulama projelerinin gerçekleşmesi zemin suyunu 60 ila 80 metrelere indirmiştir. Kuyu sulamasına yönelen çiftçi giderek tarımsal üründe çeşitliliği ve verimliliği kaybetmekte ve belirttiğimiz üzere şehirsel mekanlara göç etmektedir. Şu halde sulama projeleri üzerinde önemle durulması gerekmektedir.

Özelde Bayındır’ın şehirsel ölçekteki kanalizasyon ve arıtma tesisi ile çöp depolama alanının en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir. Aynı şekilde Kiraz’ın da bu sorunlara ek içme suyu probleminin halledilmesi önemlidir. Kanalizasyonuna ödenek ayrılarak 2005 yılı hedefi gerçekleştirilmelidir. Tire’nin de aynı sorunu ivedilikle çözümlendirilmelidir.

Beydağ ve Kiraz’ın bu alt yörenin en az gelişmiş yöreleri olması dolayısıyla bu ikilinin kalkınmada öncelikli yöre teşviklerinden yararlandırılması için girişimlerde bulunulması gerekmektedir. Çevrelerindeki verimli topraklarda kimin nerede ne yetiştireceği konusunda da çiftçinin bilinçlendirilmesi ve sözleşmeli ürün yetiştirilmesine yönelinmesi yararlıdır. Beydağ’da kapatılmış ve durdurulmuş, civa ve antimon madenlerinin fizibilitesi yapılarak işletmeye açılmasıyla yörenin gerek istihdam gerek cirosunda görülecek hareketlilik genel yaşam sistemine yansıyacağı için yararlı görülmektedir.

Page 494: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

Tarımsal potansiyeli yüksek Ödemiş’in ün kazandığı patatesin yerinde işletilmesi için tesis kurulması girişimlerinde bulunulmalıdır. Bu tür bir kuruluş sanayi açısından zayıf olan yöreye hareketlilik getirecektir. Ancak bu durum organize sanayi bölgesinin yatırım programına kısa dönemde alınacağı manasına gelmemelidir.

Yöredeki pek çok yerleşmenin kanalizasyonu gibi Küçük Menderes’e deşarjların verilmesi en kısa zamanda önlenmeli ve arıtma sistemleriyle sorun çözülmelidir. Ödemiş’in bir turizm merkezi olmasını sağlayan Gölcük, bahar sonu ve ekim sonu süresince aktif bir yerleşme olmaktadır. Bunun dışında yerli halk Zeytinlik Beldesinde oturmaktadır. Yöreye özellik veren Gölcük’te bulunan krater gölünün bilinçsiz sulama ile su seviyesinin düşmesi doğal sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bunun önlenmesi ve çevre tarım alanlarının sulama sistemlerinde düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Durum aynı paralelde devam ettiği takdirde su seviyesi düşerek kuruma ile sonlanabilmektedir. Bir dönemler kerevit avcılığının yapıldığı gölde canlı artık bulunmamaktadır. Bu minval üzere Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit ilan edilmiş olmasının yararları görülmekle beraber doğal sit alanları dışında imara açık kalan kıyı kesimlerinde yapılaşmanın engellenmesi gerekmektedir. Bu güzergahta Kıyı Kanunun geçerli olduğu unutulmamalıdır. Gölcük yaylasındaki turizm potansiyeli korunmalıdır.

Bozdağ Kayak Merkezi strateji alanının tek kayak merkezidir. Ancak daha önce ifade edilen gerekçelerle son iki yıldır işletilemez durumdadır. Bozdağ’ın Avusturya’daki pek çok kayak merkezinden daha çok kar aldığı bilindiğine göre tesisin canlandırılması gerekmektedir. Bu amaçla gerekli olan meblağ 2.5 milyon dolar olarak bildirilmektedir. Bu bedele yeni kayak pistleri ve chairlift de dahildir. Tesis alanına bir de otel eklenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bozdağ tesis alanının kesin tahsis işi tamamlanarak İzmir Özel İdaresinin kesin mal sahibi olması planlama yapılmasını olağan bir duruma getirmiştir. Bu nedenle hatta birden fazla otel yapılması için girişimcilere yer tahsisi yapmak da mümkündür. Özelde yörenin ve genelde strateji alan bütünlüğünün sahip olduğu bu yüksek turizm girdisi üzerinde odaklaşma kısa dönemde çözümlenmelidir.

Strateji Alt Yörenin dışa açılımında diğer önemli bir turizm girdisi de sahip olduğu tarihten kaynaklanmaktadır. Bu konuda özellikle Birgi’nin ele alınması önem arz etmektedir. Belediyesinin güçlü ekonomik kaynaklara sahip olmaması tarihsel perspektif sahibi yörenin düzenlenmesini geciktirmektedir. Bu konuda belediyeye finansman yanında bilgi aktarılması da yapılmalı, şehrin sahip olduğu fiziki değerlerin yaşatılmasına katkıda bulunulmalıdır.

Belirtildiği üzere tarım potansiyeli yüksek Strateji Alt Yörenin tarım alanlarının korunmasına yönelik planlama yapılması, konut ve konut dışı yapılaşmaların verimsiz alanlara yönlendirilmesini hedeflenmelidir. Orman alanlarının kullanımı ve denetimi için ise Orman Kadastrosunun bir an önce tamamlanması önem arz etmektedir.

Page 495: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

Genel anlamda iki grup altında beliren bu Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu Çeşme-Karaburun ikilisi oluşturmaktadır. Diğer grup olan Seferihisar-Urla ikilisinden Urla’nın batısından geçen ve kuzey-güney istikametinde uzanan bir yeşil kuşakla ayrılır. Çeşme ve Karaburun tarımsal potansiyeli düşük topraklara sahip oldukları için bu sektörde marjinal gelişim göstermişlerdir.

Çeşme-Karaburun diğer Strateji Alt Yöreden ayrıldığı yeşil kuşak dışında sahip olduğu yerleşim alanlarının etrafının denizlerle çevrili olmasının avantajını turizm sektöründeki baskınlığıyla yürütmektedir. Çeşme ve Karaburun’un bulunduğu yarımadanın büyük kısmının orman mülkiyetinde olması gelişimi kısıtlamasına rağmen nüfus potansiyellerinin düşüklüğü fazla bir gelişim alanı gerektirmemektedir. Ancak Çeşme’nin sahip olduğu doğal değerler yörenin son yıllarda ulusal ve uluslararası alanda cazibe odağı olmasına sebep olmuştur.

Karaburun ise daha ziyade orta gelir seviyesinde turizm imkanı sunmaktadır. Bu nedenle lokal hizmet vermektedir. Turizm ağırlıklı bu alana sanayi sektörünün yönlenmemiş olması olağan kabul edilmektedir. Coğrafi koşulların da uygun olmaması gelecek dönemlerde bu kesimlere sanayileşme fırsatı tanımayacağı için öneri ve planlama sanayi sektörü dışında olmalıdır. Sınırlı tarım potansiyelinde başta gelen ürün tütün olmakla birlikte nergis ve sümbül üretimi teşvik kapsamına alınmalıdır. Bu konuda üretici bilinçlendirilmeli ve kredilendirilmelidir.

Ulaşım yönünden Çeşme’nin şehre otoyolla bağlı olmasına karşın Karaburun’un 50 km’den fazla yolunun standartların altında olması gelişmişlik düzeyinde bir handikap gibi dursa da sosyo-ekonomik ve nüfus potansiyeli, yeni projesi bulunan bu yolun uygulamaya geçilmesini kısa ve orta vade dışına itmektedir. Özellikle yaz ayları yoğun kullanılan Karaburun-Mordoğan ve bu güzergahtaki Balıklıova yerleşmelerine deniz yoluyla erişmenin programlanması karayolu imalatına göre daha rantabl bir yatırımdır. Bu amaçla mevcut iskeleler revize edilmelidir.

Çeşme için diğer bir ulaşım kaynağı olan ve Özel İdare mülkiyetindeki hava alanının işlerliğe kavuşturulması için ödenek ayrılması ve işletmesinin devredilmesi kullanılabilirliğini ortaya çıkaracaktır.

Karaburun, Mordoğan ve Yeniliman yerleşmeleri son 20 yıl içinde kooperatifleşme yoluyla kıyı kesimlerini hoyrat bir şekilde kullanmışlardır. Bundan dolayı önümüzdeki dönemlerde yapılaşmanın kontrol altına alınması için mevcut nazım planların revize edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Su açısından sıkıntılı olan yörenin mevcut imar planları gerçekleştiği durumda büyük bir su sıkıntısıyla karşılaşacakları açık ve net olarak ortadadır. Karaburun-Mordoğan Göleti sulama amaçlı olarak projelendirilmiş olmasına karşın su ihtiyacı ortaya çıktığı durumda amacı olan 192 hektarlık alanı sulayamama problemiyle karşılaşılacaktır. Şu halde yörenin amaçsız yapılaşması durdurulmalıdır. Karaburun-Bozköy Göleti içme suyu amaçlı yapılacaktır. Ancak 2003 yılı programına alınmadığı gibi ne zaman gerçekleşeceği belirsizdir. Yapılaşma kontrol altına alındığı takdirde gerçekleşmesi uygundur. Zira yakın gelecekte yörede su problemi ortaya çıkacaktır. Karaburun

Page 496: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

çevresinde ön inceleme safhasındaki Karareis Barajının içme suyu amaçlı olarak Ildır ve Çeşme’ye hizmeti amaçlamaktadır. Bugünkü konjonktürde uzun dönemde gerçekleşmesi uygundur.

Karaburun ve Çeşme yöresinin günümüzdeki en önemli enerji kaynağı rüzgar enerjisidir. Zaten bu doğrultuda Çeşme-Alaçatı’da yatırımlar mevcuttur. Öneri potansiyel olan Mordoğan, Çeşme, Karaburun, Yaylaköy, Zeytineli, Yenicepınar, Bozköy, Çiftlikköy, Ilıca, Germiyan, Reisdere gibi yörelere tesis edilecek rüzgar çiftliklerinden 600 MW elektrik elde etmek yapılan müracaatlar doğrultusunda mümkün görülmektedir. Bu konuda yatırımların hızlandırılması için bürokratik engellerin kaldırılması, Çeşme’nin jeotermal enerjiye sahip olması ve şehir ısıtma projesinin bulunması bu konudaki çabaları ortaya koymakla beraber kısa ve orta vadede şehir ısıtma projesinin gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir. Bu konuya yönelecek yatırımların termal turizme kaydırılması Çeşme için kısa ve orta vadede daha yararlıdır.

Kıyı potansiyeli birincil olarak değerlendirilmelidir. Alaçatı’nın rüzgar sörfü konusunda kendini kanıtlamış olmasına karşın yeterli altyapı tesislerine de kavuşturulması gerekmektedir. Bunun yanında Mordoğan balıkçı barınağının kısa dönemde bitirilerek yat turizmine açılması, Çeşme’de 1995 yılında temeli atılan Merkez, Dalyan, Şifne, Karaada yat yanaşma yerleri ve limanlarının yap-işlet-devret formülüyle ihaleye çıkarılması kısa dönem için gereklidir. Benzer şekilde Alaçatı yat limanının finansman güçlüklerinin ortadan kaldırılması için belediyeye kaynak aktarılması gereklidir.

Çeşme’nin turizm alanında göstermiş olduğu yüksek potansiyel yeterince değerlendirilmediği için büyük yatırımcıların piyasaya giremediği görülmektedir. Yatırım alanlarının mekansal kısıtlılığı ve geniş sit alanlarının bulunması bunların önündeki en büyük engellerdir. Kongre ve golf turizmi için yatırım alanları açılarak iç ve dış yatırımcılara imkan tanınmalıdır. Zira Çeşme potansiyel açısından kullanılabilirliğini 12 aya yayabilecek potansiyele sahiptir. Bu kapsamda Alaçatı yöresindeki özel turizm bölgelerinin yatırımcılar için özendirici ve kredilendirme sistemleri ile cazip hale getirilmesi beklenmektedir.

Bir sınır yerleşmesi olan Çeşme’nin gümrüklü giriş çıkışının olması ve ro-ro limanına sahip olması farklı bir ticaret yapısına sahip olduğunu belirtmektedir. Ro-ro limanının genişleme kapasitesinin sınırlı olmasına karşın tırların bekleme mekanı yeterli olduğu için bulunduğu alanda faaliyete devam etmesi uygun görülmektedir. Ancak yaz ayları durgun olan Çeşme, ticaretini canlandırmak için sınır ticareti kapsamında gelişmeler ve sorunları çözmek için girişimlerde bulunmalıdır.

[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları

İzmir merkez şehri kuşaklayan Urla-Seferihisar bölgesi konut odaklı gelişim göstermektedir. Özellikle belediye sınırları dışındaki alanlara Valilik tarafından Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü kanalıyla verilen imar hakları yerleşim alanları dışını

Page 497: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

parçalı bir tarzla yaralamıştır. Bunun sonucunda parsel büyüklükleri artırılmış ancak mekansal bozulma probleminin önüne geçilememiştir. İzmir merkez şehir çevresinde oluşturulan yeşil kuşağın Güzelbahçe ile Urla arasında kalması Urla’nın İzmir’le birleşmesini engellemiştir. Dolayısıyla bu yeşil kuşak üzerinde yapılaşma önerilmemelidir. Mevcut tarımsal faaliyetlerin korunması faydalı görülmektedir.

Urla ve çevresinin İzmir’in yeni konut gelişim alanı olması ve rahat ulaşılabilirliğinin sağlanması merkez fonksiyonlarını bu yöreye kaydıracaktır. Bu anlamda kıyı kullanışlarının göreceği rağbetin karşısında durulmalıdır. Sonuçta Urla turizm açısından değil, merkeze bağlı konut gelişme alanı olarak önem kazanmaktadır. Temel strateji Urla ve yakın çevresinin konut yerleşme ve yaşama alanı olarak planlanmasıdır.

İzmir şehrinin konut talebini karşılaması hizmet sektörünün de gelişmesiyle sonuçlanacağından uzun vadede Urla’nın raylı taşınım sistemlerinin İzmir’e bağlanması olanaklı kabul edilmelidir. Zira İzmir hafif raylı sistem projesinin hattının Balçova’ya kadar uzaması ön görülmektedir. Deniz ulaşımında Mordoğan-Karaburun güzergahında Urla ve çevresindeki önemli yerleşme alanlarına bağlantı yapılabilir.

Diğer Strateji Alt Yörede olduğu gibi Urla’nın rüzgar enerji potansiyeli yüksektir. Özellikle Barbaros köyü çevresine yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir. Urla’nın hizmet sektöründe konut ağırlıklı gelişmesi eğitim sektörünü de yöreye çekmiş olduğundan yatırım yapacak eğitim kurumlarının teşvik edilmesi gereklidir. Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesinin planlanmış olması yörenin temiz teknoloji açısından gelişmesine öncülük yapacaktır. Bunun dışında diğer türden organize sanayi bölgeleri bu alanda planlanmamalıdır.

Seferihisar yöresi ise kısmen İzmir konut stoku içinde yer alırken ikincil konutlar tarafından da kullanılmaktadır. Bu durum yörenin gelişme trendi olan tarımsal ve termal yatırımları rahatsız edicidir. Tarımsal açıdan kısıtlı verimli topraklara sahip olması sulama sistemleriyle bunları güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Faaliyette olan Ürkmez Barajına ek Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında 1994 yılında yapımına başlanan ödenek yetersizliğinden 2003 yılına ertelenen Kavakdere Barajının önümüzdeki yıl ödenek ayrılarak bitirilmesi gerekmektedir. Zira baraja bağlı sulama alanlarının düzenlenmesine 2003 yılında başlanacak ve 2 yıl sonra bitecektir. Birbirine bağlı bu iki projenin kısa dönemde tamamlanması gerekmektedir. Ödenek yetersizliğinden 2003 yılında kamulaştırmaya başlanamamış olmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ürkmez Barajının ise daha verimli olabilmesi için yüksek basınçlı boru sistemine dönüştürülmesi elzem görülmektedir.

Seferihisar içme suyu temini için yapılması planlanan Gelinalanı Barajının orta vadede sisteme entegre edilmesi için çalışmalara başlanmalıdır. Bu sayede yılda 2.41 hm3 su çekilebilecektir. Sonuçta hem tarım hem turizm sektöründe gelişme gösteren Seferihisar’ın büyük bir altyapı sorunu çözülmüş olacaktır.

Büyük jeotermal kaynaklara sahip olması gerek şehir ısıtması gerekse kaplıca turizmi açısından gelişiminin odak noktasıdır. Bu kaynak aynı zamanda sera tarımını da geliştirmektedir. Bu konu desteklenerek jeotermal

Page 498: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

kaynakların kullanılır duruma getirilmesi sağlanmalıdır. Doğanbey-Karakoç termal tesislerinin bulunduğu alanın özel turizm bölgesi ilan edilmiş ve projelendirilmiş olması yatırımcıları çekecek potansiyele sahiptir. Bu alanın 20.000 yatak kapasiteli olarak planlanmış olması geniş kapsamlı ele alındığını ve değişik ölçekteki yatırımcılara hitap edilebildiğini göstermektedir.

Termal tesislerden Seferihisar’ın şehirsel ısıtması yanında bu kaynak suyunun boru sistemleriyle Balçova-İzmir’e aktarılması Büyükşehirde de yararlanılabileceğini göstermektedir. Ancak Seferhisar’ın ve çevre yerleşmelerin şehirsel ölçekte altyapı ve kanalizasyon sistemlerini tamamlayamamasının ortaya çıkardığı zararların önlenmesi için yatırım kaynağı bulunması gereklidir. Arıtma tesisi için ivedilikle kamulaştırma işlemleri ele alınmalıdır. Kısa dönemde turizme açılacak yörenin merkezi bir çöp toplama alanına sahip olması hatta Urla ile beraber hareket etmesi olumlu olacaktır.

Turizm getirisi olarak Sığacık yat limanının yarım kalmış olan faaliyetlerinin devamı ve kısa dönemde hizmete sunulması yöreyi bir cazibe odağı kılacaktır. Sığacık’tan başlayarak kıyı boyu gidildiğinde pek çok beldeden geçerek Pamucak sahiline erişildiğinden kıyı boyu giden karayolunun uzun dönem beklentileri içinde mevcut durumunun değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır. Zira bu alan tarım ve ikincil konut alanı olarak kullanılmaktadır. Tesis yönünden orta ölçekli turizm yatırımlarıyla bezenmiş olması yöreye kendine özgü bir karakter vermektedir. Bu özgünlüğün pekiştirilmeden korunması, çevresel getiriyi daha da bozmaması için göreceli olarak olumlu bulunmuştur.

Çeşme-Dilek Yarımadaları Strateji Alt Yöresi iki bölümde ele alınırken ortaya çıkan sektörel dağılım da bu hususu pekiştirmektedir. Turizm sektörünün ortak payda olarak görüldüğü yöre Çeşme yönünde bu sektörü baskın hale getirmiştir. Karaburun yöresinin kendi kabuğu içinde kalmaması için Mordoğan’ın yat limanı marjinal de olsa bir katkı sağlayacaktır. İkincil konut olarak etkin görülen Urla, son on yıl içinde ana şehir ve ulaşım baskısıyla konut sektörünü hakim unsur olarak kabul etmiştir. Bu yörede sadece Seferihisar şehirsel dinamikler açısından sektörel farklılıklara önümüzdeki dönemlerde daha fazla sahip olacağının görüntülerini vermektedir.

Page 499: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

12. İZMİR İLİ İÇİN BÜTÜNLEŞİK STRATEJİ PLANI ÖNGÖRÜLERİ (2003 – 2012)

12.1 2003–2012 Dönemi için Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar

Strateji Planı dönemi için İzmir ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.

Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.

• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından uzmanlaştırılmalıdır.

• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli önem verilmelidir.

• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine, banliyö sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik verilmelidir.

• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa – Balıkesir hattı kurulmalıdır.

• Stratejik plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu gemilerine, İzmir’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine tahsis edilmelidir.

• Ege Bölgesi ve İzmir İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması doğrultusunda geliştirilmelidir.

• İzmir Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi ile denetim altına alınmalıdır.

• İzmir Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği düzenlemelerin

Page 500: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

bu kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde, kartografik ve batımetrik çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin, makrobentik ve sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında gerçekleştirilmiş olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve gerekirse güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle belirlenmesi sağlanmalıdır.

• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.

• Bakırçay–Gediz–K.Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek koruma altına alınması sağlanmalıdır.

• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.

• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.

• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve giderek il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve uygulama çalışmalarına başlanılmalıdır.

• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları hazırlanmalıdır.

• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.

• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.

• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden geçirilmelidir.

• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı Uygulama İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat hareket etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi sağlanmalıdır.

• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ ekolojik sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.

• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde, sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve

Page 501: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin ötesinde amaçlar güdülmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka tamamlanmalıdır.

• İzmir ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona aktarılması sağlanmalıdır.

• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve yapı düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek amacıyla, gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların önüne geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu, yapı düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik koşulları konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle yerleşilemezlik özelliği taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.

• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için yatırım ve karar organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak ele alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.

• İzmir Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması, eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneği DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl Müdürlüğü vb. hizmet alanlarıyla Kula Mensucat gibi sanayi alanları)

• İzmir İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların önceliklerinin ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların hızlandırılarak stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.

• Yarımadada ve İzmir Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.

• Mekansal-ekonomik roller, İzmir il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.

• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la İzmir arasında sınır ticareti ve ulaşım ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına çalışılmalıdır.

Page 502: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi sağlanmalıdır.

• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.

• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla bütünleştirilmelidir.

• İzmir İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle ilişkilendirilmelidir.

• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.

• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak gelişmeler engellenmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.

• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler doğrultusunda çözülmelidir.

• İzmir Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.

• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi, diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına bağlantılarının kurulmalıdır.

• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller verilmemeli ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.

• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır.

• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde, yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.

• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde, bu doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.

• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.

• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni yerleşim alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.

• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi bölgelerine izin verilmemelidir.

Page 503: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

5

• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması özendirilmelidir.

• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar geliştirilmelidir.

• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.

• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne geçilmeli ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.

• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme çalışmaları yapılmalıdır.

• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir. Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli, bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin ortadan kaldırılmalıdır.

• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle çözümlenmelidir.

• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve otopark taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.

• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği ayrıştırmalarını dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.

• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.

• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.

• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı sağlanmalıdır.

• İzmir Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.

• İzmir Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde edilmesi sağlanmalıdır.

• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.

Page 504: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

6

• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek süreçte sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.

• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.

• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.

• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için çalışmalar yapılmalıdır.

• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve sergilendirme kapasitesi artırılmalıdır.

• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler verilmelidir.

• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim bütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi sağlanmalıdır.

• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.

• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteynır ağırlıklı bir iskelenin tesis edilmesi.

• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye alınması, tema belirlenmesi.

• İzmir’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için potansiyel araştırmalarının yapılması

• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve gemi seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek İzmir’in tanıtımının sağlanması ve başta İzmir olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı yerleşmelerinin ekonomik potansiyellerinin arttırılması.

12.2 2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler

Stratejik planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2012 yılları arasındaki nüfus öngörüleri ekteki tabloda verilmektedir. Bu değerlendirmeler ışığında 2013 yılında İzmir nüfusunun yaklaşık 4.7 milyon olması beklenmektedir. 10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi İzmir’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520 bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise

Page 505: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

7

göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir. Doğal nüfus artışına karşı, İzmir ili hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyo-ekonomik beklentileri dengeleme şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun, içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak beklentileri değişecektir. Her iki nüfus artış tipine bağlı beklentiler dikkate alınarak, GSYİH hedefleri aşağıda ele alınmıştır.

Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi iki ayrı senaryo halinde öngörümlenmiştir. İlki, mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir. Burada 2001 şubat krizi öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum göreceli olarak yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 12.2 sıra no’lu tablo elde edilmiştir. 2000 yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için 32.8 katrilyon olarak hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam koşulları muhafaza edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.

İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göredir. Aşağıdaki tablolar incelendiğinde mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde olması gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer arasında 2.9 katrilyon fark vardır.

İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur. Bu büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6 katrilyondur. Refah payı da olduğu için, İzmir’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.

Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak % 10 şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri 70.2 katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır ve sektör açılımları izleyen tablolarda verilmektedir.

Sonuç olarak, İzmir, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik yaklaşımlarsa yukarıdaki bölümlerde verilmektedir.

Page 506: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

8

Tablo 12.1 Stratejik Planlama Alanında 2003-2013 Dönemi İçin Nüfus Öngörüleri

Alt Yöreler İlçeler 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

İzmir Büyükşehir Bütünü

Balçova 69.137 69.907 70.686 71.473 72.270 73.075 73.889 74.712 75.544 76.386 77.237

Bornova 440.488 456.106 472.277 489.022 506.361 524.315 542.905 562.154 582.086 602.724 624.094

Buca 358.364 374.053 390.428 407.521 425.362 443.984 463.422 483.710 504.886 526.990 550.061

Çiğli 126.599 131.276 136.126 141.156 146.371 151.779 157.387 163.202 169.231 175.484 181.967

Gaziemir 107.048 114.407 122.272 130.677 139.660 149.261 159.522 170.488 182.208 194.733 208.120

Güzelbahçe 19.547 20.021 20.507 21.005 21.515 22.037 22.572 23.120 23.681 24.256 24.844

Karşıyaka 470.875 482.092 493.577 505.335 517.374 529.699 542.318 555.237 568.464 582.007 595.872

Konak 801.425 807.901 814.428 821.009 827.643 834.330 841.071 847.867 854.717 861.623 868.585

Narlıdere 61.567 64.276 67.104 70.056 73.138 76.356 79.716 83.223 86.884 90.707 94.698

[A] 2.455.050 2.520.039 2.587.405 2.657.254 2.729.694 2.804.836 2.882.802 2.963.413 3.047.701 3.134.910 3.225.478

Bakırçay Dikili 32.525 33.371 34.239 35.129 36.042 36.979 37.940 38.927 39.939 40.977 42.042

Bergama 108.116 108.648 109.182 109.719 110.259 110.801 111.346 111.894 112.444 112.997 113.553

Kınık 30.608 30.124 29.647 29.178 28.716 28.262 27.814 27.374 26.941 26.514 26.095

[B] 171.249 172.143 173.068 174.026 175.017 176.042 177.100 178.195 179.324 180.488 181.690

Gediz Aliağa 62.588 64.498 66.465 68.493 70.583 72.736 74.956 77.242 79.599 82.028 84.530

Foça 40.133 41.573 43.064 44.608 46.208 47.866 49.582 51.361 53.203 55.111 57.088

Menemen 129.075 134.352 139.844 145.56 151.511 157.704 164.151 170.861 177.846 185.116 192.684

[C] 231.796 240.423 249.373 113.101 268.302 278.306 288.689 299.464 310.648 322.255 334.302

Gediz-Nif Kemalpaşa 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756

[D] 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756

Page 507: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

9

K.Menderes Kıyı Kesimi

Menderes 80.268 82.848 85.510 88.258 91.094 94.022 97.043 100.162 103.38 106.702 110.131

Torbalı 100.781 103.437 106.162 108.960 111.831 114.778 117.803 120.907 124.093 127.363 130.719

Selçuk 35.708 36.441 37.190 37.954 38.734 39.530 40.342 41.171 42.017 42.880 43.761

[E1] 216.757 222.726 228.862 235.172 241.659 248.330 255.188 262.240 166.110 276.945 284.611

K.Menderes Kara Kesimi

Bayındır 47.240 47.249 47.258 47.267 47.276 47.284 47.293 47.302 47.311 47.320 47.329

Tire 79.065 79.201 79.338 79.475 79.612 79.749 79.886 80.024 80.162 80.300 80.438

Ödemiş 129.262 129.597 129.934 130.272 130.610 130.950 131.290 131.631 131.973 132.316 132.660

Beydağ 14.004 13.957 13.910 13.863 13.817 13.770 13.724 13.677 13.631 13.585 13.540

Kiraz 46.066 46.458 46.853 47.251 47.653 48.059 48.467 48.880 49.295 49.715 50.138

[E1] 315.637 316.462 317.293 318.128 318.968 319.812 320.660 321.514 322.372 323.236 324.105

Yarımada Çeşme Kesimi

Çeşme 40.101 41.054 42.030 43.029 44.052 45.100 46.172 47.269 48.393 49.543 50.721

Karaburun 15.121 15.725 16.352 17.005 17.684 18.389 19.123 19.887 20.680 21.506 22.364

[F1] 55.222 56.779 58.382 60.034 61.736 63.489 65.295 67.156 69.073 71.049 73.085

Yarımada Urla Kesimi

Urla 54.287 56.071 57.914 59.817 61.782 63.813 65.909 68.075 70.312 72.623 75.009

Seferihisar 40.064 42.006 44.042 46.177 48.415 50.762 53.222 55.802 58.507 61.342 64.316

[F2] 94.351 98.077 101.956 105.994 110.197 114.575 119.131 123.877 128.819 133.965 139.325

İZMİR İLİ Toplam 3.619.152 3.707.835 3.799.681 3.894.822 3.993.393 4.095.537 4.201.405 4.311.153 4.424.944 4.542.951 4.665.353

Page 508: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

10

Tablo 12.2 Mevcut Durumun Korunması Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)

İzmir 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Tarım 3.963.246 4.060.360 4.160.939 4.265.125 4.373.068 4.484.924 4.600.857 4.721.039 4.845.649 4.974.875 5.108.915

Sanayi 5.501.609 5.636.419 5.776.038 5.920.664 6.070.506 6.225.780 6.386.714 6.553.545 6.726.523 6.905.910 7.091.978

İnşaat 1.006.061 1.030.713 1.056.245 1.082.693 1.110.094 1.138.488 1.167.917 1.198.425 1.230.057 1.262.861 1.296.887

Ticaret 4.108.200 4.208.866 4.313.123 4.421.119 4.533.010 4.648.957 4.769.131 4.893.708 5.022.876 5.156.828 5.295.771

Ulaştırma ve Haberleşme 2.907.213 2.978.450 3.052.229 3.128.654 3.207.835 3.289.886 3.374.928 3.463.087 3.554.493 3.649.287 3.747.610

Mali Kuruluşlar 471.798 483.359 495.332 507.735 520.584 533.900 547.701 562.008 576.842 592.226 608.182

Konut Sahipliği 100.839 103.310 105.869 108.520 111.266 114.112 117.062 120.120 123.290 126.578 129.989

Serbest Meslek 737.893 755.974 774.700 794.098 814.195 835.021 856.606 878.982 902.182 926.242 951.198

Devlet Hizmetleri 1.937.143 1.984.610 2.033.770 2.084.694 2.137.454 2.192.127 2.248.792 2.307.534 2.368.441 2.431.603 2.497.119

İthalat Vergisi 1.100.729 1.127.701 1.155.635 1.184.571 1.214.550 1.245.616 1.277.815 1.311.194 1.345.802 1.381.693 1.418.920

TOPLAM 25.455.88626.079.601 26.725.56627.394.700 28.087.96228.806.35729.550.937 30.322.80431.123.111 31.953.06632.813.934

Page 509: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

11

Tablo 12.3 % 3, % 5 ve % 10 Büyüme Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)

İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Tarı

m

% 3 4.033.642 4.154.651 4.279.291 4.407.670 4.539.900 4.676.097 4.816.380 4.960.871 5.109.697 5.262.988 5.420.878

% 5 4.273.204 4.486.864 4.711.207 4.946.767 5.194.106 5.453.811 5.726.502 6.012.827 6.313.468 6.629.141 6.960.599

% 10 4.913.192 5.404.511 5.944.963 6.539.459 7.193.405 7.912.745 8.704.020 9.574.422 10.531.864 11.585.050 12.743.555

Sana

yi

% 3 5.599.330 5.767.310 5.940.329 6.118.539 6.302.095 6.491.158 6.685.893 6.886.469 7.093.064 7.305.855 7.525.031

% 5 5.931.879 6.228.473 6.539.896 6.866.891 7.210.236 7.570.748 7.949.285 8.346.749 8.764.087 9.202.291 9.662.406

% 10 6.820.284 7.502.312 8.252.543 9.077.797 9.985.577 10.984.135 12.082.548 13.290.803 14.619.884 16.081.872 17.690.059

İnşa

at

% 3 1.023.931 1.054.649 1.086.288 1.118.877 1.152.443 1.187.017 1.222.627 1.259.306 1.297.085 1.335.998 1.376.078

% 5 1.084.743 1.138.980 1.195.929 1.255.726 1.318.512 1.384.438 1.453.660 1.526.343 1.602.660 1.682.793 1.766.932

% 10 1.247.203 1.371.923 1.509.116 1.660.027 1.826.030 2.008.633 2.209.496 2.430.446 2.673.490 2.940.839 3.234.923

Tica

ret

% 3 4.181.170 4.306.605 4.435.803 4.568.878 4.705.944 4.847.122 4.992.536 5.142.312 5.296.581 5.455.479 5.619.143

% 5 4.429.493 4.650.968 4.883.517 5.127.692 5.384.077 5.653.281 5.935.945 6.232.742 6.544.379 6.871.598 7.215.178

% 10 5.092.889 5.602.178 6.162.396 6.778.635 7.456.499 8.202.149 9.022.364 9.924.600 10.917.060 12.008.766 13.209.643

Ula

ştır

ma

ve

Hab

erle

ş. % 3 2.958.851 3.047.617 3.139.045 3.233.217 3.330.213 3.430.119 3.533.023 3.639.014 3.748.184 3.860.630 3.976.449

% 5 3.134.580 3.291.309 3.455.874 3.628.668 3.810.101 4.000.607 4.200.637 4.410.669 4.631.202 4.862.762 5.105.900

% 10 3.604.039 3.964.443 4.360.887 4.796.976 5.276.674 5.804.341 6.384.775 7.023.253 7.725.578 8.498.136 9.347.950

Mal

i K

urul

uş. % 3 480.178 494.583 509.421 524.704 540.445 556.658 573.358 590.559 608.275 626.524 645.319

% 5 508.696 534.131 560.838 588.880 618.324 649.240 681.702 715.787 751.576 789.155 828.613

% 10 584.883 643.371 707.708 778.479 856.327 941.959 1.036.155 1.139.771 1.253.748 1.379.123 1.517.035

Page 510: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

12

İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 K

onut

Sa

hipl

iği

% 3 102.630 105.709 108.880 112.147 115.511 118.976 122.546 126.222 130.009 133.909 137.926

% 5 108.725 114.162 119.870 125.863 132.156 138.764 145.702 152.987 160.637 168.669 177.102

% 10 125.009 137.510 151.261 166.387 183.025 201.328 221.461 243.607 267.968 294.764 324.241

Serb

est

Mes

lek

% 3 751.000 773.530 796.735 820.638 845.257 870.614 896.733 923.635 951.344 979.884 1.009.281

% 5 795.602 835.382 877.151 921.009 967.059 1.015.412 1.066.183 1.119.492 1.175.467 1.234.240 1.295.952

% 10 914.758 1.006.233 1.106.857 1.217.543 1.339.297 1.473.226 1.620.549 1.782.604 1.960.864 2.156.951 2.372.646

Dev

let

Hiz

met

leri

% 3 1.971.551 2.030.697 2.091.618 2.154.366 2.218.997 2.285.567 2.354.134 2.424.758 2.497.501 2.572.426 2.649.599

% 5 2.088.643 2.193.075 2.302.728 2.417.865 2.538.758 2.665.696 2.798.981 2.938.930 3.085.876 3.240.170 3.402.179

% 10 2.401.454 2.641.599 2.905.759 3.196.335 3.515.969 3.867.566 4.254.322 4.679.755 5.147.730 5.662.503 6.228.753

İtha

lat

Ver

gisi

% 3 1.120.280 1.153.889 1.188.505 1.224.160 1.260.885 1.298.712 1.337.673 1.377.803 1.419.137 1.461.711 1.505.563

% 5 1.186.815 1.246.155 1.308.463 1.373.886 1.442.580 1.514.709 1.590.445 1.669.967 1.753.466 1.841.139 1.933.196

% 10 1.364.561 1.501.017 1.651.119 1.816.231 1.997.854 2.197.639 2.417.403 2.659.144 2.925.058 3.217.564 3.539.320

TOPL

AM

% 3 22.222.563 22.889.240 23.575.91724.283.194 25.011.690 25.762.041 26.534.902 27.330.949 28.150.878 28.995.404 29.865.266

% 5 23.542.380 24.719.499 25.955.47427.253.248 28.615.910 30.046.706 31.549.041 33.126.493 34.782.817 36.521.958 38.348.056

% 10 27.068.271 29.775.099 32.752.60836.027.869 39.630.656 43.593.722 47.953.094 52.748.404 58.023.244 63.825.568 70.208.125

Page 511: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

13

2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler yukarıda projekte edilmiş nüfusa bağlı olarak ve sektörler bazında GSYİH’in gelişim senaryoları dikkate alınarak aşağıda verilmektedir. Bu hedefler Stratejik Planlama Alanında yüksek potansiyel arz eden ekonomik değerler bağlamında ele alınmıştır.

• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda yatırımları arttırmayı öngörmektedir.

• İzmir’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması İzmir ekonomisinde sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. İzmir’in geleneksel yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir. Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından İzmir etkin bir çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması gerekmektedir.

• Stratejik plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne geçilmesi ve sermeyenin İzmir içinde kalması için ilk planda örgütlenme şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması gerekmektedir.

• İzmir özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş ve İzmir yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik gelişmelerden İzmir’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin

Page 512: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

14

sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. İzmir sermayesi bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.

• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. İzmir bu açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın İzmir sermayesinin kısa dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.

• İzmir tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de İzmir limanının işlevine devem etmesi ve lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. İzmir’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.

• Küreselleşme süreci içinde İzmir’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı malların üretilememesine sebep olmuştur. İzmir ekonomisi, stratejik planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır. Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

• İzmir turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum İzmir’in payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca İzmir gelecek turist kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır. Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması İzmir’in potansiyelini düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek

Page 513: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

15

mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması grupları İzmir’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi olmadığı bilindiğinden İzmir bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi İzmir’de yapılmış konaklama tesislerinin eskimeye başlamış olması da İzmir’i konaklama açısından önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. Stratejik plan dönemi içinde İzmir turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan İzmir ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi ile mümkündür.

• İzmir’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri oluşturulmalıdır.

• Stratejik planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı 2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama %3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde İzmir için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.

• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu sektörü dünyaya taşımak ve özellikle İzmir ekonomisi için değer yaratan bir lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler sağlayacaktır. Bu bağlamda İzmir Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı

Page 514: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

16

2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.

• Stratejik planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı düşünülmelidir.

• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır. Stratejik planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde kalınacaktır. İzmir’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.

Ticari Yaşam İçin Tamamlayıcı Örnek Proje Konuları

Ekonomik yaşamda olumsuz marjinal etkilerin en aza indirilebilmesi için ve bu ilişkilerin yalnızca makro ölçek oluşumlarından meydana gelmediğini düşünmek gerekir. Bu nedenle ilgili meslek kuruluşlarının gündeminde bazı projeler geliştirilebilir. Bunlar arasında önem kazananlar ve gerçekleşmesinin stratejik

Page 515: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

17

planlama alanında ve de ülkede ekonomik gelişim sağlayacak olanlar aşağıda açıklanmaktadır.

Organize Tarım Bölgeleri (OTB)

Tarım sektörü beslenme odaklı, sanayiye girdi temini ile üreticilere düzenli bir gelir yaratılması bakımından stratejik öneme sahiptir. Özellikle toplam çalışan nüfusun %42 sinin gelir kaynağı olması ve sağladığı yaklaşık 4,5 milyar dolarlık ihracat geliri ile sektör; ülkemiz için ayrı bir önem taşımaktadır. Ancak, 1980’li yıllarda başlatılan sanayileşme politikasının olumsuz etkileri, özellikle imzalanan uluslararası anlaşmalar ile Dünya Bankası ve IMF’ye verilen taahhütler sonucu ülkemiz tarım sektörü büyük bir yapısal değişim içindedir. Bu değişim içerisinde tarım sektörü istihdam ettiği nüfusun geçimini sağlamakta zorlanmaktadır. Giderek yeni kuşaklar tarım sektörünü geçim kaynağı olarak görmemeye başlamıştır.

Organize Tarım Bölgeleri bu olumsuz değişime karşı durma amaçlı, tarımdan elde edilen gelir seviyesini yükselterek halkın sektöre bakış açısının değişimine katkıda bulunma güdüsüyle geliştirilmiştir. Kurallarına uygun üretim yapıldığında tarımdan elde edilecek gelirlerin yüksek olabileceği görülecektir

Ülkemizde miras hukuku ve diğer nedenlerle parçalanarak farklı amaçlar için satılması nedeniyle tarım arazileri giderek küçülmektedir. Küçülen bu alanlar karlı olmaktan çıkmakta, çiftçi üretmekten ziyade kente göçü tercih eder hale gelmektedir.

Organize Tarım Bölgeleri tarım arazilerinin ve işletmelerin bölünmesini engellemekte ve arazi toplulaştırmasına da hizmet etmektedir. Karlı üretim alanlarının ve işletmelerin oluşmasına katkıda bulunma hedeflidir. Dolayısıyla Organize Tarım Bölgelerinde minimum arazi büyüklükleri belirlenmeli ve arazilerin miras yoluyla veya diğer nedenlerle parçalanması kesinlikle engellenmelidir. Organize Tarım Bölgeleri vasıtası ile araziler toplulaştırılmış olacaktır.

Tarım sektörünün karlılığının giderek azalması sonucunda, stratejik planlama alanımızda tarım arazilerinin özellikle sahil kesimlerinde ikincil konutlara, ovalarda toplu konutlara, sanayi tesislerine ve çarpık yapılaşmaya açılması ile verimli tarım arazilerinin miktarı hızla azalmaktadır. Bunun önüne geçilmesi amacıyla öncelikle verimli tarım arazilerinin envanteri çıkarılmalı, potansiyel Organize Tarım Bölgesi alanları belirlenmeli ve bu alanlar zaman içerisinde Organize Tarım Bölgesi ilan edilerek elden çıkması engellenmelidir.

Öncelikle devletin tasarrufu altında bulunan verimli tarım arazilerinin ve devletin tarımsal kuruluşlarına ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi haline getirilmesi düşünülmelidir. Bu araziler bedelsiz şekilde Organize Tarım Bölgelerine tahsis edilmelidir. Ayrıca şahıslara ve tüzel kişilere ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi haline getirilmesi söz konusu olmalıdır. Bu üç şekilde gerçekleştirilebilir:

• Rıza ile satın alma. (Mülk sahibinin arazisini bedeli karşılığında satması)

• Rıza ile toprak sahibinin projeye dahil olması. (Üreticinin mülk sahibi olduğu arazi büyüklüğü oranında Organize Tarım Bölgesi içerisinde kendine yer bulması)

Page 516: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

18

• Kamulaştırma yapılması.

Organize Tarım Bölgesi ilan edilecek alanlarda kurulacak birimlerle üreticiye üretim teknikleri, sulama, zirai mücadele vb. konularda eğitim verilmelidir. Böylece üretilen ürünlerin kalitesi de artacaktır. Bu demektir ki sektörde eğitim-kalite- standart denetim sağlanmalıdır. Yine eğitim birimlerince ürüne ve alana yönelik yapılan denetimler de standart kalitede ürün üretimine katkıda bulunacaktır.

Bunun dışında üretici üretim teknikleri açısından bilinçlendirileceğinden tarımdan kaynaklanan çevre kirliliğinin önüne geçilecek ve gelecek nesillere tarım yapılabilecek topraklar bırakılabilecektir.

Organize Tarım Bölgelerinde eğitim birimleri ile koordineli çalışmak üzere oluşturulan AR-GE birimlerinde ürünlere, üretim tekniklerine, ürün çeşitlendirmeye, sulamaya ve pazarlamaya yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Özellikle ihracata dönük üretimlerde alıcı ülkelerin talepleri araştırılmalı, üretimin bu yönde yapılanması sağlanmalıdır. Alternatif pazarlar bulmaya yönelik yapılacak çalışmalar da büyük önem arz etmektedir. AR-GE birimleri teknolojik gelişmeleri de yakından takip ederek teknolojinin tarım sektörü ile entegrasyonunu sağlamalıdır. Bu kapsamda kamu kurumları, özel sektör, üniversiteler ve enstitülerle sıkı işbirliğine gidilmelidir.

Organize Tarım Bölgeleri pazarlama garantisi bulunan bir yöntem olan sözleşmeli üretimin yaygınlaşmasına hizmet edecektir. Bu sayede tüccarların, halcilerin, aracıların, sanayicilerin, simsarların diğer bir ifade ile belli standartta ve belli miktarda üretim yaptırmak isteyenler, üreticilerin toplu halde bulunduğu Organize Tarım Bölgeleriyle temasa geçerek ürün ürettirebileceklerdir. Siparişleri alan ve derleyen Organize Tarım Bölgesi, üreticilerin çıkarları doğrultusunda sözleşme imzalayarak; üreticinin satışı garanti üretim yapmasını sağlayacaktır. Alıcı da istediği ürünü istediği miktar, kalite ve zamanda ürettirme şansına sahip olacaktır Organize Tarım Bölgeleri bu şekilde bir anlamda üretim planlamasına hizmet edecekler, diğer bir anlamda da tarıma yönelik sanayiye garantili hammadde üreterek tarım-sanayi entegrasyonunu sağlayacaklardır.

Ayrıca bilindiği üzere son yıllarda gelişmiş ülkelerin talepleri organik ürünlere yönelmekte ve bu ürünlerin pazarı hızla büyümektedir. Türkiye; bu pazarda söz sahibi olabilecek potansiyele sahiptir. Dolayısıyla, Organize Tarım Bölgeleriyle Türkiye’de ve özellikle stratejik planlama alanımızda üretimi giderek yaygınlaşan organik üretimin daha da yaygınlaşması sağlanabilir.

Organize Tarım Bölgelerinde yetiştirilecek ürüne yönelik, ürünün pazarlanabilmesi için ürün borsaları kurulmalıdır. Ürün borsaları sözleşme dışı üretimden elde edilen ürünün pazarlanmasında önemli rol oynayabilecektir. Organize Tarım Bölgelerinde ürün borsalarının kurulması, sözleşmeli üretimin gerçekleştirilmesi, pazarlamaya yönelik AR-GE faaliyetlerinin yapılması çiftçinin ürününün pazarlama garantisini sağlayacaktır. Yine Organize Tarım Bölgelerinde yer alacak üretici, pazarlama sorununu çözmüş olmanın verdiği rahatlıkla üretimini gerçekleştirecektir. Bu da Organize Tarım Bölgelerinin cazibesini artıracaktır.

Page 517: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

19

Organize Tarım Bölgelerinde iklim, coğrafi yapı, doğal kaynaklar dikkate alınarak olabildiğince ihtisaslaşma sağlanmalı, bu çerçevede üretim yapılmalıdır. Seçilecek ürünlerin içinde ülkemizin ihtiyaçlarına yanıt veren, dış pazar taleplerini dikkate alan ve stratejik öneme sahip ürünlerin varolmasına dikkat edilmelidir. Bitkisel üretimin yanında hayvansal üretimlerde de aynı kriterler göz önüne alınmalı ve olabildiğince ihtisaslaşmaya gidilmelidir.

Organize Tarım Bölgelerinde ürünün yapısına bağlı olarak, ürünün satışı gerçekleşinceye kadar saklanmasına imkan sağlayacak depo, ambar, soğuk hava deposu vb. tesislerin kurulmasına imkan tanınmalıdır. Bu bölgelerde bitkisel ve hayvansal üretimde ihtisas alanına göre ihtiyaç duyulabilecek makine parkı ve ekipmanların ortak kullanıma sunulması sağlanmalıdır.

Bu ekipmanlar üreticiler tarafından uygun bedeller karşılığında bir sistem içerisinde ortaklaşa yararlanabilmelidir. Bu imkan, küçük üreticilere sağlanabilirken, gücü olan üreticiler de kendi makine parkını kullanabilmelidir.

Organize Tarım Bölgelerinde üreticilere rekabet yaratacak imkanlar tanınmalıdır ve üretim yapacak çiftçilere;

• Düşük faizli uygun ödeme koşullarına sahip kredi imkanı getirilmelidir. (Krediler üreticilere Organize Tarım Bölgelerinde konumlanacak tarım kredi kooperatifleri ya da Organize Tarım Bölgesi yönetimi vasıtasıyla verilebilir).

• Organize Tarım Bölgelerindeki üreticiler ayrı bir prim sistemi ile ürün bazında desteklenebilir.

• İlaç, tohum, gübre, mazot, elektrik, su, jeotermal kaynak vb. üretim girdilerinde indirim sağlanmalıdır.

• Altyapı olanakları (elektrik ve su şebekesi, atık su bertarafı, sulama imkanları ve kanalları, jeotermal ısıtmalı sistemler, rüzgar gülü, yol, aydınlatma, haberleşme) eksiksiz yer almalıdır.

• Üst yapı olanakları (Eğitim merkezi, İdari bina, Ar-Ge merkezi, çalışanlar için sağlık merkezi, zirai karantina, soğuk hava deposu, depo-ambar, araç park yeri, kafeterya, banka şubesi, itfaiye) yer almalıdır.

• Gümrük vergisi istisnası, yatırım indirimi, makine ve KDV desteği sağlanmalıdır.

Ayrıca; Organize Tarım Bölgeleri Organize Sanayi Bölgelerinde olduğu gibi tüzel kişiliğe sahip olmalıdır. İdare Organize Sanayi Bölgelerindeki gibi dört kademeli (Müteşebbis Heyet, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Bölge Müdürlüğü) olmalıdır ve daimi personel kadrosu olmalıdır. Müteşebbis heyetinde mutlaka üretici, ziraat odaları, ticaret odaları ve borsaları, il özel idareleri, yerel yönetimler, kooperatifler, istekli sanayiciler, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, üniversite temsilcileri yer almalıdır. Organize Tarım Bölgelerinin kurulmasında ve işletilmesinde koordinatör bakanlık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmalıdır.

Organize Tarım Bölgeleri tüzel kişiliği her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmalıdır ve gelirleri aşağıda belirtilen kaynaklardan sağlanabilmelidir.

Page 518: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

20

• Müteşebbis heyete katılan kurum ve kuruluşların verdikleri iştirak,

• Arsa tahsisi yapılan veya satışı yapılan Organize Tarım Bölgesinde faaliyet gösterecek olan ve gösteren katılımcıların ödedikleri aidatlar ile arsa ve altyapı katılım payları ve hizmet karşılıkları.

• Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının vereceği krediler.

• Organize Tarım Bölgesi altyapı ve sosyal tesislerinin ihalesi için hazırlanan dosyaların satış bedelleri ile bölge içinde kurulacak olan işletmelerin projelerinin tasdik ve vize bedelleri.

• Yönetim aidatları.

• Su, elektrik, jeotermal enerji vb. işletme gelirleri ile iştirak gelirleri.

• Arsa satışından sağlanan gelirler.

• Bağışlar.

• Bölge ortak mülklerin kira ve hizmet gelirleri.

• Banka faizleri.

• Gecikme cezaları.

• İlan ve reklam gelirleri.

• Kullanıma sunulan ekipman ve tesislerden elde edilecek kira gelirleri.

• Diğer gelirler.

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca hazırlık çalışmaları devam eden Organize Tarım Bölgesi kanunu ve yönetmelikleri yukarıda gerekçeleriyle sunulan talepleri karşılayabilecek hükümler içermelidir ve kanun ve yönetmelik taslakları uygulamaya geçmeden önce ilgili olabilecek tüm kesimlerin görüşüne açılmalıdır. Genelde tüm kanun ve yönetmelikler yürürlüğe girdikten sonra uygulamada sorunlar görülebilmektedir. Bu sorunların daha sonradan giderilmesi mümkün olmakla birlikte ilgili birimlerin görüşüne açılması sorunları en az düzeye indirebilecektir. Önemli olan zaman kaybedilmeden tüm tarafların olabildiğince üzerinde uzlaştığı yasa ve yönetmelikleri çıkarmak ve uygulamaya koymaktır.

İzmir Ticaret Odasının da gündeminde olan bu projenin gerçekleşmesi özelde stratejik planlama alanımızda ve genelde ülke tarımına ve dolayısıyla ülke ekonomisine olumlu hizmetler verebilecektir.

Doğu Akdeniz Turizm ve Ticaret projesi Proje, özellikle Doğu Akdeniz Bölgesinde bulunan etkin ve potansiyelli limanlar arasında feribot ve gemi seferleri düzenlenerek ülkemizin, Akdeniz çanağında yer alan şehirlerde tanıtımının sağlanmasını amaçlamaktadır. Amaç turizmi, ticareti ve daha ziyade alış veriş turizmini geliştirmek, başta İzmir olmak üzere, ülkenin refah düzeyinin yükseltilmesine ve ticari hayatının canlanmasına katkıda bulunulması olmaktadır. Kısa vadede bölgeye yönelik talep oluşturulması, uzun vadede ise bu talebin feribot seferleri ile kalıcı hale getirilmesi hedeflenmektedir. Stratejik planlama

Page 519: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

21

alanının özellikle kıyı yerleşmelerinin bu sayede Kuzey Afrika ülkelerinin gözde seyahat mekanları arasına alınması sağlanacaktır.

Bu kapsam dahilide İzmir Ticaret Odasının girişimleriyle, 2001 yılında başlatılan çalışmalar sonucunda, Suriye’ye yönelik deniz yolu ile ticaret ve turizmi arttırmak, ilgili kuruluş ve şirketler arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek amacıyla Lazkiye limanı ile İzmir limanı arasında işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca yine İzmir Ticaret Odasının katkılarıyla 02-06 Şubat 2002 tarihleri arasında Tunus’ta yapılan Tunus Türkiye Karma Ekonomi Komisyonu 9. Dönem Toplantısında iki ülke özel denizcilik ve liman işletmeleri şirketleri arasında işbirliğinin tesis edilmesinin teşvik edilmesi kararı alınmıştır.

Bu çabalar sonucunda, 25-26 Nisan 2002 tarihleri arasında İzmir Ticaret Odasının ev sahipliğinde Doğu Akdeniz Turizm ve Ticaret Projesi Çalışma Komisyonu Toplantısı yapılmıştır. Projede yer alan ülke temsilcileri ile projenin yürütülmesine ilişkin bir çalışma programı oluşturmak üzere görüşmelerde bulunulmuştur. Söz konusu toplantıya; Suriye, Mısır, Yunanistan, Lübnan, Tunus ve Türkiye’den konu ile ilgili kamu ve özel sektör temsilcileri katılmıştır. Toplantı neticesinde ortak çalışma kararı alınmış ve Bölgede gemi seferlerinin sistemli bir şekilde düzenlenebilmesi için ortak bir turizm ve ticaret şirketi kurulması yönünde çalışmalara başlanmıştır.

Sonuçta görülmektedir ki, söz konusu projenin gerçekleştirilerek hayatiyet kazanması için;

• Limanlardaki bürokratik engellerin azaltılması, liman tarifelerinin ve sahil sıhhiye ücretlerinin uygun düzeylere çekilmesine paralel olarak ayak bastı ücretleri ve fener ücretlerinin kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulması,

• İzmir Limanı ile Doğu Akdeniz limanlarında özel tarifeler uygulanması ve ücret birliği sağlanması,

• Vize formalitelerin kolaylaştırılması ve vize ücretlerinin sembolik hale getirilmesi,

• Sigorta ücretlerinin “Riskli statülü bölgedir” diye yüksek olması durumunda konunun devlete iletilmesi,

• Ülkelerin birbirlerine karşılıklı tanıtımı için ülkelerin Turizm Bakanlıklarının tanıtım fonlarından kaynak kullanılması yönünde çalışma yapılması,

• Türkiye Turizm Bakanlığının Kuzey Afrika’ya yönelik tanıtım fonundan, ülkelerin karşılıklı ziyaretler ve basın organizasyonları gibi aktivitelerle birbirlerini tanıyabilmeleri için yararlanılması,

• Limanlar arasında etkin bir ulaşım yapılması için fizibilite etütlerinin hazırlanması, Tunus-Girit-İzmir hattı gibi hat belirleme programlarının yapılması,

• Turizmi geliştirmek için ro-ro, feribot, kurvaziyer tipinde yolcu taşımacılığı yapılmasına ağırlık verilmesi,

Page 520: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

22

Ayrıca, T.C. Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait özelleştirme kapsamına alınan Ankara, Samsun, Yeşil Marmara gemilerinin bu seferlerde kullanılmak üzere satın alınması uygun bir girişim olacaktır.

Özellikle, proje kapsamında, feribot seferlerinin başlatılması için hali hazırda ülkemizde çok yüksek değerlerde uygulanmakta olan liman ücretleri ve feribot seferlerinin sübvanse edilmesi gerekmektedir.

Buna ek olarak ülkemizin tanıtım fonundan uygun bulunan bir miktarının Kuzey Afrika ülkelerine yöneltilmesi veya Türkiye Tanıtma Fonundan faydalandırılması uygun bir başlangıç olacaktır

Girişimcilik Eğitim Merkezi

İzmir’de şirketleşme sürecinde çok boyutluluğun elde edilebilmesi için özellikle İZTO ve EBSO’nun bünyesinde kurulması sağlanacak eğitim merkezlerinde girişimci bireylerin;

• Etkin karar verme yöntemleri,

• Ekonomik göstergeleri değerlendirme konusunda ipuçları vererek, şirketlerin kendi potansiyelleri ile ekonominin seyrine göre pozisyonlarını ayarlama becerileri,

• Yatay ve dikey büyüme konusunda karar becerisi kazanmaları,

• Kriz dönemlerinde, öncesinde ve sonrasında hareket tarzları,

• Küresel krizlerde işletme yönetimi,

• Profesyonel yöneticilerle çalışma yapısının oluşturulması,

konularında bilgi ve deneyim kazandırılmaları düşünülmelidir.

Uluslararası Pazarlama Projesi

Bir malın kalitesinin göstergesi, o malın ihracatıyla ölçülmektedir. Girişimcilerin TSE’den kalite belgeleri almaları ihracat için tek başına yeterli olamamaktadır. Ürettikleri ürünlerin uluslararası piyasalarda pazarlanması gerekmektedir. İhracatı gerçekleştirmek üzere İZTO bünyesinde kurulması düşünülen uluslararası pazarlama bölümü,

• İzmir’de üretilen ürünlerin yurtdışı fuarlarda tanıtımının yapılıp pazarlanması,

• Her arz kendi pazarını yaratır ilkesinden hareketle, yurtdışındaki ekonomik meslek kuruluşlarında İzmir’in ve ekonomik ürünlerinin tanıtımının yapılarak pazar ortamının meydana getirilmesi,

• Ülke ve O ülkede bölge odaklı çalışılarak, toplumun özelliklerine göre mal ihraç sepetlerinin hazırlanması

Konularında çalışılmalıdır. Bölümün başarısı çalışacak bireylerin kalitesine bağlıdır. Bu ekipte yer alacak bireyler;

Page 521: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

23

• Dünyada geçerli olan lisanların yanında, üzerinde çalıştıkları ülke yada bölgedeki lisan konusunda en azından günlük ihtiyaçlarını karşılayacak kadar konuşmaları,

• Pazarlama konusunda özel eğitim almış olmaları,

• Uluslararası hukuk konusunda özel eğitim almış olmaları,

sağlanmalıdır. Ekiptekilerin görev yeri hiç bir zaman İzmir olmamalıdır. Yani burada çalışanlar sürekli olarak ticari iş birliği için fuarları takip, meslek kuruşları ile bağlantı ve ürün yelpazesinin tanıtımı için yurtdışında bulunmalıdırlar. Özellikle motivasyon ve projenin başarısı açısından yaptıkları ihracat bağlantılarından mutlaka prim almalarının sağlanması gereklidir.

İkinci Konutları Turizm Sektöründe Kullandırma Projesi

İzmir’in yaz turizmindeki en büyük dezavantajı yörenin ikinci konut yapılaşmasıdır. Bu durum ve sit alanları turizm hamlelerinin İzmir’de yeşermesini engellemektedir. İkinci konutun sezonu genelde ilköğretim ve liselerin tatili kadar olmaktadır. Yaklaşık 3 ay kullanılmakta ve 9 ay boş kalmaktadır. Yazın hareketli olan yerler, diğer mevsimler terk edilmiş yerlere dönmektedir. 9 aylık dönemde uygun olan bir kaç hafta sonu bireyler dinlenme ve piknik amaçlı olarak ikinci konutlarını kullanmaktadırlar.

İkinci konutları, kurulması önerilen turizm şirketi vasıtasıyla turizme kazandırılması teklif edilmektedir. Şöyleki; ikinci konut sahiplerininde içerisinde bulunacağı ölü sezon turizm hareketine başlanacaktır. Yaz aylarında ikinci konutların kullanım hakkının ikinci konut sahiplerinin ve diğer aylarda müteşebbislerin olacağı bir turizm birlikteliği kurulacaktır. Bu birliktelik site bazında olacak şekilde planlanacaktır. Her bir site bir işletme şeklinde düşünülerek hareket edilecektir.

Turizm şirket, işletme bünyesindeki ikinci konutları tadilattan geçirerek standart bir şekilde tadilat yapacaktır. Sonra mobilyalı ve temel ihtiyaçları karşılayacak şekilde donatılacaktır. Bu restorasyon çalışmaları için tıpkı KOBİ’lerde olduğu gibi teşvik ve kredi alınması için yasal zeminin oluşturulması için İzmir ve Bölge milletvekillerinin yardımı alınabilir. Çünkü turizm işletmelerinin KOBİ gibi algılanması gerektiği 8. Kalkınma Planının muhtevasında vardır.

Tatil köylerinin müstakil evleri haline dönüştürülen ikinci konutların hedef müşteri kitlesi kuzey ülkelerinin emekli bireyleridir. Soğuk ve zor kış şartlarını güneşli ve ılık bir ortamda geçirmeleri için hazırlanan bu evler 3-6-9 aylık dönemler halinde kiraya verilecektir. İkinci konut sahiplerinin kullanmadıkları dönemde kira gelirleri olurken, turizm şirketinin de işletme ve alternatif faaliyet gelirleri olacaktır. Bu uygulama termal tesisler ve sağlık ile bütünleştirildiğinde İzmir mevcut potansiyelini tam kapasite ile kullanabilecektir. Diğer taraftan burada kirada oturan bireylerin yöre esnaf ve ticaret erbabına yapacağı katkıda unutulmamalıdır.

İkinci konutlarda kiracı olarak kalan turistlere yine İzmir’den yardımcı aileler bulunarak ülke ve bölge kültürünün tanıtılması sağlanır. Burada kalacakları süre içersin karşılaşabilecekleri problemleri eşzamanlı çizmek üzere bu aileler yardımcı olur. Komşuluk ve dostluk ilişkisi üzerine kurulan yardımcı aile kurumuyla,

Page 522: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

24

bireylerin burada kaldıkları sürece kendilerini yalnız hissetmemeleri sağlanır. Bu kurum başarı ulaştıkça İzmir turizminin maliyetsiz tanıtımı yapılır

Mahalle Perakendeciliğinin Sürdürülmesi Projesi

Hipermarketlerin yayılmasındaki en büyük avantajı yerli ve/veya yabancı büyük sermaye grupların desteğinde hareket etmeleridir. Ayrıca hipermarketlerle yaşanan sorun sadece gıda ve yan sektörlerini ilgilendirmemektedir. Tekstilden hırdavat-nalburiyeye, kırtasiyeden inşaat malzemesine, ayakkabıdan züccaciyeye, gıdadan mefruşata kadar geniş ürün yelpazesine sahip hipermarketler bu sektörlerde faaliyet gösteren küçük esnafı, tüccarı ve KOBİ’leri (yapı malzemeciyi, beyaz eşyacıyı, bakkalı, butiği, yedek parçacıyı, mobilyacıyı, kasabı, manavı, tuhafiyeciyi, toptancıyı) yerine alternatif olarak piyasada yer almaktadır. Ölçek ekonomilerinden yararlanan hipermarketler rekabet sürecinde sağladıkları avantajlarla küçük ve orta ölçekli işletmeleri piyasa dışına itmektedirler.

Diğer bir gelişme ise yine hipermarket veya büyük mağazacılık anlayışı içerisinde yapı marketlerin, mobilya marketlerin ve diğer ihtisaslaşmış ürün marketlerin de zincire dahil olmasıdır. Avrupa’daki pek çok firma, gelecekte (kişi başına düşen gelir seviyesi arttığında ve pazarımız daha cazip hale geldiğinde) ülkemizde ihtisaslaşmış market zincirleri kurmayı planlamaktadır.

Bu durumun ortaya çıkardığı zararların önlenebilmesi için siyasi ve hukuki alanlardaki mücadeleden çok ekonomik alanda mücadele edilmesini gerektirmektedir. Bakkal Amca karşısında ekonomik bir güç olarak çıkıp rekabeti arttırıp, il içersinde genişlemelerinin ekonomik yönden önlenmesidir.

Bakkal Amca Projesinin ana sermayesi bilinçli rekabet ve güveni sağlayacak hukuki alt yapının eksiksiz oluşturulması esasına dayanmaktadır.

Projenin temeli, İzmir Ticaret Odasının öncülüğünde, Bakkallar ve Bayiler Odasının işbirliği ile kurulacak iletişim teknolojilerine dayalı dağıtım organizasyonu sağlayacak bir şirkete dayanmaktadır. Şöyle ki bakkalların hissedar olarak katılacağı bu şirket hipermarketlerin sahip olduğu toplu alım yapma ve bakkallar aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilme avantajlarını kullanarak bakkalların hipermarketlerle rekabet edebilmesini sağlayacaktır.

Şirket ile bakkallar arasında kurulacak bilgisayar ağı sayesinde, bakkalların stok ve envanterleri anında takip edilerek yerine mal akışı ayrıca sipariş vermeye gerek kalmaksızın sağlanacaktır. Elde edilecek veri tabanı ile semtlere göre bakkalların ürün yelpazesi oluşturulacak ve böylece bakkallar satamadıkları ürünü stoklarında tutma maliyetlerinden kurtulacaklardır. Örneğin bakkal bir kibrit sattığında, şirket ayni günün akşamı bu kibriti yerine koyacaktır. Ayrıca elde edilecek veri tabanı ile ürünlerin haftalık seyri izleneceğinden, mevsimlere göre talep tahminleri elde edilip yok satma maliyetinin önüne geçilmiş olunacaktır. Diğer taraftan bakkallarda şirkete hissedar olduklarından, şirketin karından hisseleri oranında yararlanacaklardır.

Veri tabanı ve dağıtım ağı oluşturulmasıyla şirket e-ticaret boyutunda da faaliyette bulunabilecektir.

Page 523: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

25

Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Liseleri İle Sanayi ve Ticaret Sektörlerinin Buluşturulması Projesi

Rekabet gücünün sağlanmasında en önemli faktör uzmanlaşmış iş gücüne sahip olmaktır. Ekonomik sınırların uluslararasında kalmasıyla rekabet gücü en önemli kavram haline gelmiştir. Bu çerçevede ticaret ve sanayi kesiminin yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla meslek eğitimi veren yüksek okul ve liselerin eğitim programlarının iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi ve bu kurumlardaki öğrencilerin uygun dönemlerde iş yerlerinde staj yapması sağlanmalıdır. Bu amaçla İZTO ve EBSO’nun sanayi ve ticaret kesiminin temsilcileri olarak eğitim kurumlarıyla birlikte gelecekteki uzman işgücü ihtiyacına ilişkin planlamaya katılmalıdır.

İşletmeler, bu kurumlarda alanlarıyla ilgili mevcut ya da kurulacak sınıfların sponsoru olacaklardır. Burada yetişen öğrenciler hafta içi ve yaz stajlarını bu şirketlerde yapacak, böylece öğrenciler hem teorik hem de uygulamalı bilgiyi bir arada almış olacaklardır. Bu projenin faydaları;

• İşletmelerin eleman yetiştirme maliyetlerinden kurtulması.

• Kalifiye ve günün şartlarına uygun işgücünün yetişmesi.

• İşletmeler ile işgücü arasındaki iletişimin eğitim aşamasında iken başlaması ve çalışanlarda firmaya karşı aidiyet duygusunun yerleşmesi.

Tez Önerilerinde Ticaret ve Sanayi İşbirliğinin Sağlanması

İZTO ve EBSO üyelerinin üretim, AR-GE, pazarlama ve finansman sorunları Lisansüstü eğitim aşamasında tez konuları çerçevesinde incelenip çözüme kavuşturulması bu proje ile sağlanacaktır. Diğer taraftan Fen, Sosyal ve Sağlık Bilimleri enstitülerinde lisansüstü tez hazırlayanlar yine bu projeyle iş dünyasıyla iletişimleri sağlanacaktır.

Bilişimde Donanım ve Yazılım Geliştirme Projesi

İZTO’nun İzmir Ekonomi Üniversitesinde kurduğu Yazılım Bölümü aracılığıyla İzmir’in yazılım ve donanım merkezi haline getirilmesi sağlanacaktır. İzmir bilgisayar yazılımı yoluyla 2010’a kadar önemli bir gelir elde edebilir. ABD’de 320.000, AB ve Japonya’da 100.000 yazılımcı ihtiyacından İzmir de payını alabilir. Yazılım konusunda dünyada önemli bir yere sahip olan Hindistan ve İsrail’in, terör ve yaşam biçimleri nedeniyle gidilmesi çok zor olan ülkeler olarak görülmesini, İzmir avantaj olarak bu projeyle kullanacaktır. Böylece projenin hayata geçirilmesiyle sadece Hindistan’ın 50 milyar dolar olarak tahmin edilen 2008 yılı yazılım ihracat değerinden İzmir’e düşen payın hiç de az olmayabileceği söylenebilir.

Pirinanın Yakıt Olarak Kullanılması

Zeytin çekirdeği ile zeytin posasından meydana gelen pirina İspanya, İtalya, Yunanistan gibi zeytin üreticisi ülkelerde yakıt olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise zeytinin yoğun şekilde yer aldığı Ege Bölgesinde pirinanın yakıt olarak kullanılmasında güçlükler çekilmekte, İl Mahalli İl Kurullarınca farklı uygulamalar söz konusu olmaktadır.

Page 524: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

26

Pirina önemli bir yakıt kaynağı olup, değerlendirilmemesi halinde ülkemiz önemli bir kaynağından mahrum olacaktır. Çevre Bakanlığı da pirinanın belli şartlar altında yakıt olarak kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışmaktadır.

Bu çalışmaların hızlandırılarak, pirinanın ısınma amaçlı değil, yakıt amaçlı olarak kullanılmasına (çevreyi kirletmeyecek, hava kalitesini bozmayacak şekilde) olanak verecek ve tüm illerde tek tip uygulamanın söz konusu olacağı bir düzenlemenin getirilmesi gerekmektedir.

Otantik El Sanatları Ticaret Merkezi Projesi

İzmir turizm sektöründe pazarlanabilir ürünlere ihtiyaç duymaktadır. Turizm şirketleri tarafından pazarlanabilecek ürünlerin bulunamaması İzmir’in sahip olduğu turizm potansiyeli oranında gelir elde edememesine yol açmaktadır. Bu amaçla bölgede potansiyeli bulunan halı, takı ve benzeri el ürünleri İZTO öncülüğünde kurulacak ticaret merkezinde turizm pazarına sunulacaktır. Merkezin yer seçimi için havaalanı çevresi düşünülecek ve tur operatörleri herhangi bir ek maliyet yüklenmeden bu ticaret merkezine turistleri getirme şansına sahip olacaktır.

Özellikle bazalt madeninin İzmir’de işlenerek turistlere ve dış dünyaya açılması, maden olarak satılmasından daha fazla gelir sağlayacaktır. Hatta projeyle, İzmir’in takı alanında bir moda merkezi olmasının önü açılmış olabilir. El sanatları ile ilgili olarak meslek yüksek okullarıyla bağlantı kurularak üretecekleri ürünler yine bu merkezlerde turizm pazarına sokulacaktır.

12.3 2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri

Stratejik Planın bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır. Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu yatırımları önde gelmektedir.

Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.

12.3.1 (Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007

İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü Stratejik Planın başlama

Page 525: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

27

döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.

• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara dönüştürülmesi.

• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.

• İzmir Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)

• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç turizmine yönelik değerlendirilmesi.

• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.

• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)

• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm İzmir’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.

• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek, sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.

• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.

• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve monopolistik sistem dışında tutulması.

• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.

• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının drenajında ve sulamasında kullanması.

• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.

Page 526: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

28

• İzmir Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak önlemlerin alınması.

• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.

• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.

• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.

• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı önlemler alınması.

• İzmir’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.

• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye açılması ve tanıtılması.

• Batı aksının İzmir konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılması.

• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayinin bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların teşvik edilmesi.

• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale getirilmesi.

• İzmir güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.

• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve sonuçlandırılması.

• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı, gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.

• İzmir İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman tevsii ile ilişkilendirilmesi.

• İzmir Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de dikkate alınarak başlanılması.

• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve çalışmaların ulaşım mastır planı doğrultusunda ele alınması.

• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin kurulması.

Page 527: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

29

• İzmir Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.

• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.

• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile Alsancak yol ağına bağlanması.

• İzmir Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.

• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının gerekliliği.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan desteklenmesi.

• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.

• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve Yortanlı Barajının tamamlanması.

• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.

• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme çalışmalarının başlatılması.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.

• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının tamamlanması

• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması

• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi sektörünün hizmetine sunulması.

• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.

Page 528: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

30

• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.

• İzmir Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam kapasiteyle çalışmasının sağlanması.

• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.

• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi

• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim altına alınması

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında tutulması.

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayinin tam kapasiteyle çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin inşasına başlanması ve tamamlanması.

• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.

• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım planlarının geliştirilmesi.

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• İzmir Ticaret Odası tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli Ticaret ve İmalat Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli bir şekilde devamının sağlanması.

• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.

• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.

• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının İzmir’e içme suyu temin edeceği planlandığı için yapımına başlanması.

• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.

Page 529: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

31

• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.

• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.

• Stratejik yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.

• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma sistemlerinin denetiminin sağlanması.

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.

• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin gerçekleşmesinin engellenmesi.

• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.

• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.

• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.

• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.

[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri yatırımlarının bekletmeye alınması.

• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.

• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.

• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.

• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.

• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.

Page 530: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

32

• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin kontrol altında tutulması.

• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.

• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale getirilmesi

• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.

• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli yatırım ödeneğinin sağlanması.

• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması, ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.

• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.

• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme sürekliliğinin kazandırılması.

• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve gümrüklü saha tesisi.

• İzmir Ticaret Odasının Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.

• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis edilmemesi için her türlü önlemin alınması,

• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.

• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi altında korunması ve düzenlenmesi

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri

• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.

• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.

Page 531: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

33

• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.

• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.

• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak, doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.

• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.

12.3.2 (İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012

İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır. İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.

Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli olduğunu ortaya çıkmaktadır.

[A] İzmir Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.

• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun kullanımlara tahsisi.

• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel yatırımına gerek olmadığı.

• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.

• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla desteklenmesi.

• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.

• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür turizmine kazandırılması.

• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.

• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma (kamu kullanımına) açılması.

Page 532: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

34

• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının yapılması.

• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik edilmesi.

• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.

• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.

• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan projeye gereken önemin verilmesi.

• Batı aksının İzmir konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif yaklaşımların ortadan kaldırılması.

• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline getirilmesi.

• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi

• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.

• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı sistem bağlantısına kavuşturulması.

• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından uygulama safhasına geçirilmesi.

• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.

• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.

• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.

• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite mekanlarına açılması.

• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca İzmir’in yakın hinterlandına hizmet eden yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya kaydırılmasının sağlanması.

Page 533: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

35

• Halkapınar-İzmir ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve devreye alınması.

• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı olarak kente kazandırılması.

• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.

• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının yapılması.

• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz konusu girişimlerin yapılması.

• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı önerilmesi.

• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.

• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.

• İzmir batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda, Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının başlatılması.

• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru Barajının tamamlanması.

• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına başlanması.

• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı kullanılmasının teşvik edilmesi.

• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük trafiğinin dikkate alınması.

• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının sürdürülmesi.

Page 534: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

36

• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde bulunulması.

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.

• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift şeritli yapımına başlanması.

• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.

• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve tamamlanması.

• Aliağa yöresine, sanayinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem sonuna kadar tamamlanması.

• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma koşullarının gerçekleştirilmesi.

• İzmir’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak önlemlerin alınması.

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.

• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• İzmir’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı barajının yapımının tamamlanması.

• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte hayata geçirilmesi.

• Nazilli üzerinden İzmir istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.

• İzmir-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama geçirilmesi.

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama safhasına geçilmesi.

Page 535: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

37

• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların sürdürülmesi.

• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze binasının yapılması.

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.

• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında kullanılması.

• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.

• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının tamamlanması.

• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.

• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için çalışmaların yapılması.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.

• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle donatılması

• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri, gümrükçülük vb.).

• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik konusunda da çalışılması.

• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.

Page 536: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

38

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri

• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi aralarında ve İzmir’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.

• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların İzmir-Balçova kaynakları ile bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.

• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma projesinin hayata geçirilmesi.

• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak kullanılmasının özendirilmesi.

• İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.

12.4 Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

Stratejik plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını kaçınılmaz kılmaktadır.

Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu bağlamdan olmak üzere İzmir Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların Stratejik Plan dönemi içinde ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar Planında konuların ele alınması gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması

• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm potansiyelinin dışa açılması.

• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve sulamasının tamamlanması.

Page 537: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

39

• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.

• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.

• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermelidir)

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin oluşturulması.

• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı Limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).

• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje çalışmalarına başlanması.

• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden yararlanılması.

• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.

• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının yaşama geçirilmesi

• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye alınması

• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.

• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm potansiyeli açısından değerlendirilmesi

• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir yat limanı tesis edilmesi.

[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Stratejik alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.

• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.

Page 538: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

40

• İzmir-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek uygulanmasının sağlanması.

• Yine aynı aksta İzmir-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.

• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel çalışma alanı tesis edilmesi.

[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına alınması.

• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın gerçekleştirilmesi.

[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya konulması.

• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır, Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.

• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.

• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler

• İzmir Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı düşünülmüştür).

• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde bulunulması.

• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı Barajının tamamlanması.

Page 539: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

1

13. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Bu çalışma ile, 2012 yılı hedef alınarak İzmir İli sınırları içinde, ekonomik ve sosyal yapıya ilişkin kestirim ve öngörülere uygun bir mekan oluşumuna ve yönetimsel yapıya erişilmesi için gerekli olan temel ortak toplumsal ilkelerin elde edilmesine yardımcı olunması amaçlanmıştır.

Böyle bir işlev genel anlamda planlama kurumuna aittir. Ancak Türkiye’de son 50 yılda ortaya çıkan gelişmeler, planlamanın işlevinde böyle bir düzeye henüz gelinmediğini göstermektedir. İzmir İli özelinde ele alınmış bu çalışmanın böylesine bir kurumsal eksikliğin yerini alacağı düşünülemez. Ancak bunun giderilmesi yönünde bir çaba olarak düşünülebilir.

Yerleşmelerin ilk önce bulunduğu ülke içinde daha sonra da küresel olarak kendi kategorilerinde bir yarışma içine girdikleri bilinmektedir. İzmir’in potansiyel bir metropoliten merkez olduğu kabul edilmeli ve bu yönde bir yarışma içinde kalması gerektiği düşünülmelidir. Hinterlandının ve etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst düzey karar ve hizmet odakları durumuna getirilecek metropoliten yerleşme merkezleri için, aranacak temel kimlik, metropoliten bölgenin iç ve dış dinamiklerine uygun en gelişmiş bilgi-karar işlevlerini bünyesinde barındırmaktır..

Makro bir dizi ölçütlere bakıldığında İzmir’in bugün için diğer büyük yerleşme merkezleriyle ve nitelikli hizmet ve üretim odaklarıyla sürdürdüğü yarışmada geri kalmakta olduğu görülmektedir. Bunun çözümü için İzmir’in tarihi kimliği içinde de izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma getirilmesi ve çağın gerekleri doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal ve fiziki olarak bütünleşmesini sağlayacak hızlandırmış bir metropolitenleşme süreci içine alınması gerekmektedir.

İzmir İli ve Büyükşehir Bütünü olarak tanımlanan merkez yerleşmesi, Türkiye’nin kendine özgü koşulları içinde oluşmakta olan bir metropoliten etkileşim alanı içinde konumlanmaktadır. Ancak bu gelişmenin sağlıklı bir organizasyon çerçevesinde meydana geldiği söylenemez. Ne var ki sağlıksız da olsa Batı Anadolu’daki bu metropoliten büyüme süreci başlamış bulunmaktadır. Uluslar arası coğrafyaya bakıldığında da bu durum izlenebilmektedir.

Page 540: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

2

İzmir ili bu coğrafyanın önemli bir unsurudur. İl düzeyinde yöresel gelişmenin sağlıklı olarak yörüngesine oturtulması ve giderek metropoliten planlamanın koşullarının yerine getirilebilmesi için;

a) Yöresel mevcut bilgi – veri olanaklarının değerlendirilmesi,

b) Temel çarpan etkileri nedeniyle makro projelerle ilgili mevcut kamu yatırımlarının gözden geçirilmesi,

c) İl düzeyinde ekonomik kalkınma hedeflerinin belirlenmesi,

d) Mekan organizasyonu ilkelerinin tanımlanması,

e) Yöredeki doğal – kültürel koruma sınırlayıcılarının parametrik niteliklerinin belirlenmesi,

f) Bütünleşik bir strateji planı ve buna ilişkin sentez ve gelişme şemalarının oluşturulması,

g) Bu girişimlerin bir kurumsal sürekliliğe kavuşturulması için bir sistem önerilmesi getirilmesi,

h) Tüm ilgili birimlerin ve karar merkezlerinin strateji planının öngörüleri doğrultusunda uygulamalar yapması için önlemler geliştirilmesi,

gerekmektedir.

Strateji planının hazırlanmasında, yukarıda sıralanan başlıklar altındaki işlerin ele alınması ve sonuçlandırılmasına çalışılmıştır.

Bu süreçte, genel olarak İzmir’de var olan ekonomik ve mekansal mevcut yaklaşımlarda;

• Bir stratejik planlama çalışması için gerekli olan yöresel bilgi-veri envanterinin oluşturulmasında, kullanılabilirlik ve girdi oluşturma özelliklerinin yeterince sağlanamamış olduğu,

• Yetki ve sorumluluk dağılımında merkezden ilçelere doğru gelişmesi gereken kademelenmede, bilgi yoğun – emek yoğun işlev ilişkilerinin kurulamadığı,

• Yönetim, uygulama ve denetime bütünlük ve süreklilik kazandırılmadığı,

• İzmir’in metropoliten bir etkileşim alanı olduğu ve bulunla birlikte bütünleşik bir yaklaşımın gerekli olduğu ilişkin bilincin oluşturulmadığı,

• Çarpan etkisi yüksek olan makro ölçekli kamu yatırımlarının belirlenmesi, dağılımı ve zamanlamasının da, iç ve dış tutarlılığa yeterli özenin gösterilmemekte olduğu,

• Temel uygulama kararlarında ilgili kurum ve tarafların yeterli katkılarının sağlanamamakta olduğu,

Page 541: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

3

• İzmir’in kendi kategorisinde diğer ulusal ve uluslar arası yerleşme merkezleriyle girmesi gerektiği yarışmaya hazırlıklı duruma getirilmediği,

• Mekanın doğru kullanımından oluşacak iç ve dış ekonomilerin bilincine henüz yörede erişilmediği,

çeşitli göstergeleriyle belirlenmiş bulunmaktadır.

Mevcut yaklaşımlardaki söz konusu eksikliklerin giderilmesi, orta ve uzun vadeli çözüm arayışlarının temeli olacaktır. Strateji planı ile getirilen kestirim ve öngörüler, böyle bir arayışın ürünleridir. Bu amaçla dönem sonu hedef alınarak yöredeki yerleşmeler ve çalışmada tanımlanan strateji alt yöreleri için;

• Makro üretim, ticaret ve hizmet odakları için öngörüler,

• Sektörel uzmanlaşma biçimleri ve makro proje odaklarına ilişkin öngörüler, [Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A ]

• Ulaşım koridorları, ulaşım makro altyapı odakları ve mutlak korunacak özel koşullu alanlar ile ilgili öngörüler, [Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B ]

geliştirilmiştir.

Strateji planının başarılı olabilmesi ise;

• Uzun vade için yönlendirici olacak önemli kamu projeleriyle ilgili kararlarda tutarsızlıkların düzeltilerek bu projelerin kesinleştirilmesi,

• Kuzey Ege Limanının kesinleştirilerek aşamalı olarak Çandarlı’da uygulamaya konulması,

• Ulusal ve uluslararası metropoliten ilişkilerin gereği olan, başta demiryolu ulaşımı olmak üzere tüm yatırımların hızlandırılması, zamanında tamamlanması,

• Metropoliten aktivite merkezi, alt merkezler, serbest bölgeler, organize sanayi bölgeleri, EXPO, teknoloji geliştirme bölgesi gibi strateji planı ile öngörülen tüm makro ölçekli üretim-ticaret-hizmet odaklarının projelerinin tamamlanması,

• Bütün bunların kesin yer ve konumlarıyla büyüklüklerinin hesaplanabilmesi ve mekansal yönlendirmelerin gerçekleştirilebilmesi için önce 1/25000 ölçekli çevre düzeni ve havza planlarının ele alınarak tamamlanması, sonrasında bunlara göre uygulama imar planlarının yenilenmesi,

ile mümkün olabilecektir.

Bu tür çalışmaların uluslar arası boyutları olduğu da bilinmektedir. Avrupa Birliği ile bütünleşme girişimleri; toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamın gündeminde son

Page 542: izmir_stratejik_plani_2003_2012_22.08.2012 18-34-28

4

yıllarda giderek artan bir önem kazanmıştır. Türkiye, Avrupa ile coğrafi bir bütünleşme süreci içinde doğal olarak yer almaktadır. Önemli olan, coğrafyanın sağladığı söz konusu durumdan da yararlanarak, istenen bütünleşmenin diğer boyutlarını tamamlamaktır. Bu çalışmada geliştirilen mekansal-ekonomik analiz ve öngörülerin bu sürecin resmileştirilmemiş kriterleri olduğu düşünülmelidir. Bu tür öğreti ve uygulamalar, Avrupa ve Birleşik Amerika’nın teknik ilke ve standartları içinde yer almaktadır.

Böylece stratejik plan çalışmalarının sürdürülmesi ve öngörülerinin uygulamalara yansıtılmasının iki temel yararlı sonucu olacaktır. Her şeyden önce bu girişimlerin, Türkiye’nin kendi dinamikleri ve gereksinimlerinin bir önkoşulu olarak sürdürülmesi, zaman içinde tüm sorunların çözümünü ve en aza indirilmesini sağlayacaktır. Bu sonucun elde edilmesinin, yalnızca AB bütünleşmesinin bir gereği olduğu söylenemez. Ancak ayrıca, gerçekten AB bütünleşmesi bir ulusal amaçsa, bu tür girişimler bütünleşme sürecinin hızlandırılmasına ivme kazandıracaktır. Bilindiği gibi bugün AB’nin gündeminde de mekansal-fiziki yaklaşımlar ile alt bölge planlama çalışmaları giderek ağırlık kazanmaktadır. Bu konudaki birikimleri izlemek mümkündür. Mekansal-ekonomik yaklaşımların araçsal yönünden de bu amaçla yararlanılmalıdır.

İzmir Büyüksehir için hizmet ve ticaret ağırlıklı görevin stratejik planlama alanının gelecek yıllar itibarıyla kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu olamayacağını göstermektedir. İzmir çok merkezli vektörel bir yapıda gelişmelidir. Çalışma kapsamında potansiyeller ve sorunların değerlendirilmesi bu durum açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Bu şekilde İzmir Büyükşehri ve hinterlandı dengeli gelişime sahip olabilecektir..

Sonuç olarak yürütülen bu çalışmanın, gerek İzmir ile ilgili 2003 – 2012 dönemi için yürütmesi gereken genel planlama stratejisinin ana hatlarında yol gösterici olabileceği, gerekse de yine İzmir için uzun vadede daha işlevsel-uygulamalı planlama yaklaşımlarının geliştirilmesinde kullanılabilecek bir model olarak yararlanılabileceği düşünülmelidir.