"kardelen sanat" ocak 2016 sayi:2
DESCRIPTION
Kardelen Şiir ve Müzik Grubu'nun ücretsiz yayınıdır...TRANSCRIPT
Yeni bir derginin ikinci sa yısını da çıkarttık... Amacımız sanatsal faaliyetleri, yeni çıkan kitapları, şiir ve yazıları paylaşmak... Tabi ki bizlere u-laştığı veya bizim ulaşabil-diğimiz kadarıyla...
Sadece İstanbul’da değil, ülkemizin her yanında sa-natsal faaliyetleri dergimize taşımak ve sizlerle paylaş-mak amacında olan dergimiz, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’ nun dışında hiç bir kurum ve kuruluşa bağlı değildir ve sahne programlarımızda oldu ğu gibi ücretsizdir...
İlk sayımızın yayınlanma-sından sonra dostlarımızdan azımsanmayacak bir destek aldık. Bu desteğimiz, sayfa sa yımızın artmasıyla da kendisi ni gösteriyor.
Üçüncü sayımızda daha iyiyi, daha güzeli birlikte yaka lamak ümidiyle...
Editörden
KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 2 OCAK 2016
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU
Yasaklı Şarkılar
Zincirleri
Kırdı !
İ ranl ı Müzisyen Cavit Mur-tezaoğlu, 10 Ocak’ta saat 19'da Mal-tepe’de sevenleriyle buluşacak.
Türkan Saylan Kültür Merkezi’ nde düzenlenen konser’de ayrıca G-rup Rezbar da sahne alacak.
Ücretsiz olarak düzenlenen ve yo-ğun ilgi beklenen konserin dave-tiye leri, iki gün öncesinden kültür merke zinin gişelerinden temin edilebi lecek.
Cavit MurtezaoğluMaltepe’de...
Süheyla Uflaz’ınsergisi açıldıRessam Süheyla Uflaz'
ın, 'AURA' başlıklı kişisel re sim sergisi, İstanbul Rama da Asıa Hotel's Art Gallery' de sanatseverlerle buluştu.
2-3. S
f.
24. Sf.
Sanata sahip çıkansanatçı danışman !
16. Sf.
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU
Kardelen Sanat2
Yasaklı
Şarkılar
Zincirleri
Kırdı !
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 3
Geçmiş dönemin yasaklı şarkıları Şişli’yi inletti!..
Şişli Belediyesi Halk Korosu Ekrem Ataer yönetiminde bütün türkü ve şarkıları başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere özgür basın, özgür sanat için seslendirdi. Binlerce dinleyicinin izlediği konserde, Ekrem Ataer ve korosuna Baha B o d u r o ğ l u , B i l g e n B e n g ü , E r s a n Erdura,Güzin Sokullu,Kartal Kaan, Seyyal Taner ve Aşık Sinem Bacı'da destek verdi.
Şişli Kent Kültür Merkezi'nde “Yasaklı Şarkılar” teması ile sahne alan Ekrem Ataer ve korosu , yakın geçmişin yasaklı şarkılarını ve özgürlük türkülerini “Özgür Basın ve Özgür Sanat” için söylediler…
İstanbul dışından gelenlerin de yoğun i l g i g ö s t e r d i ğ i k o n s e r, a m a ç v e organizasyon olarak takdir ve beğeni topladı.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU4
Umberto Eco'nun “İlham, sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir. Eski bir söz vardır, dehanın yüzde onu ilham, yüzde doksanı terdir'' ifadesini okuyunca belleğin dip kuytuları dalgalandı…
Bilinç bir ise bilinçaltının dokuz olduğunu hatırladım. Bir de şiir üzerine yaptığım söyleşilerde söylediklerimi…
Çay dolu bir bardağa bir tutam ekmek kırıntısı atalım. Islanan kırıntılar dibe çökerler. Kırıntılar yaşadıklarımızdır. Dibe çöküş ise bilinçaltımız…
Kimini unuturuz yaşadıklarımızın… Bilinçaltımız ise asla unutmaz. Hayat ırmağı akar gider döne kıvrıla…
Bir ses, bir koku, bir renk, bir sözcük, bir gülüş, bir hüzün anı bardağın dibine çöken kırıntıları karıştıran bir kaşıktır
adeta… Suyun yüzüne çıkan taneciklerdir bize onca metni yazdıran… Kapılır gidersiniz yazının rüzgârına…
Bir de dip kutuda kalanlar vardır… Onların da vaktini bekleyen yaşam kırıkları olduğunu söyleyebiliriz.
Bunca sözden sonra adı “esin” olan bir perinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Dünya sanat tarihinde ise nice eserlerin itici gücü her dönemde kadınlar olmuştur. Bu bağlamda kadınların sanatın gerçek perileri olduğunu ise söylememek onlara haksızlık olacaktır.
Demiştim ya… Yavuz Ali Sakarya fısıldıyor iletişim ağından…
“Ya antik dönemden bu yana mitolojide (söylencebilimin-
de) değişik sanat dallarını tetikleyen, ilham (esin ) kaynağı
olan dokuz müz (sanat perilerinin) dokuzunun da kadın
olmasına ne demeli? Bilindiği üzere onuncu müz olarak da
ünlü Midillili şair (ozan) Sappho sayılmaktadır. Kadınlar,
âdemi cennetten kovduran varlıklar (!) olarak sanatın her
zaman ve her yerinde olmuşlardır. Onlar ve güzellikleri ve
öncelikle akılları olmasaydı, halimiz nice olurdu?
Esin perileri vardır ve kesinlikle başta doğanın kendisi
olmak üzere onun bir parçası olan insandır. İnsan da yaratan
üreten kadın başta olmak üzere iki unsurdan oluşur. Erkek
de tamamlayıcı unsurdur. İşleyen akıldır sanatı ortaya
koyan. Yenileyen…”
Gazanfer EryükselUmberto Eco'nun “İlham, sanatsal açıdan saygın
görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir. Eski bir söz vardır, dehanın yüzde onu ilham, yüzde doksanı terdir'' ifadesini okuyunca belleğin dip kuytuları dalgalandı…
Bilinç bir ise bilinçaltının dokuz olduğunu hatırladım. Bir de şiir üzerine yaptığım söyleşilerde söylediklerimi…
Çay dolu bir bardağa bir tutam ekmek kırıntısı atalım. Islanan kırıntılar dibe çökerler. Kırıntılar yaşadıklarımızdır. Dibe çöküş ise bilinçaltımız…
Kimini unuturuz yaşadıklarımızın… Bilinçaltımız ise asla unutmaz. Hayat ırmağı akar gider döne kıvrıla…
Bir ses, bir koku, bir renk, bir sözcük, bir gülüş, bir hüzün anı bardağın dibine çöken kırıntıları karıştıran bir kaşıktır adeta… Suyun yüzüne çıkan taneciklerdir bize onca metni yazdıran… Kapılır gidersiniz yazının rüzgârına…
Bir de dip kutuda kalanlar vardır… Onların da vaktini bekleyen yaşam kırıkları olduğunu söyleyebiliriz.
Bunca sözden sonra adı “esin” olan bir perinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Dünya sanat tarihinde ise nice eserlerin itici gücü her dönemde kadınlar olmuştur. Bu bağlamda kadınların sanatın gerçek perileri olduğunu ise söylememek onlara haksızlık olacaktır.
Demiştim ya… Yavuz Ali Sakarya fısıldıyor iletişim ağından…
“Ya antik dönemden bu yana mitolojide
(söylencebiliminde) değişik sanat dallarını tetikleyen,
ilham (esin ) kaynağı olan dokuz müz (sanat perilerinin)
dokuzunun da kadın olmasına ne demeli? Bilindiği üzere
onuncu müz olarak da ünlü Midillili şair (ozan) Sappho
sayılmaktadır. Kadınlar, âdemi cennetten kovduran
varlıklar (!) olarak sanatın her zaman ve her yerinde
olmuşlardır. Onlar ve güzellikleri ve öncelikle akılları
olmasaydı, halimiz nice olurdu?
Esin perileri vardır ve kesinlikle başta doğanın kendisi
olmak üzere onun bir parçası olan insandır. İnsan da
yaratan üreten kadın başta olmak üzere iki unsurdan
BİZ ANKAKUŞUYUZ
ÇANAKKALETOPRAKTA KINA
KOKUSU
Turan Karatepe
Ali Esmeray
Tüm
Seçkin
Kitabe
vler
inde
Kalemler kırılıp düzen bozulmuş
Haramiler sarmış dört bir yanını
Senden çalınanla saray kurulmuş
Uyanma vaktidir eğme başını
EĞME BAŞINI
Tüm seçkin kitabevlerinde...
Esin ve sanat…
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 5
Bakırcılar çarşısından sıra gecelerine...
Son röportajında, sanat hayatında yorulduğunu belirten Kazancı Bedih, “Kazancılık mesleğini özledim. Gençlerin de önünün açılması gerektiğini inanıyorum. 70 yaşından sonra yakaladığım şöhret benim için önemli değil” diye konuşmuştu.
70 yaşında gelen şöhret benim için önemli değil!
Sıra Geceleri’nin ünlü ismi Kazancı Bedih, 60 yıllık sanat hayatında yaklaşık 2 bin civarında kayda imza attı. ‘Eşkiya’ filminde de rol alan Kazancı Bedih sanat hayatını bırakarak, Bakırcılar Çarşısı’ndaki, çaydanlık tamirciliği mesleğine geri dönme kararı almış ve kararını gerçekleştirmişti. Son röportajında, sanat hayatında yorulduğunu belirten Kazancı Bedih, “Kazancılık mesleğini özledim. Gençlerin de önünün açılması gerektiğini inanıyorum. 70 yaşından sonra yakaladığım şöhret benim için önemli değil” diye konuşmuştu. Kazancı Bedih 01.01.1929 tarihinde Şanlıurfa’nın Siverekli Mahallesi’nde doğdu. Müzikle ilgisi küçük yaşlarda başlayan Kazancı Bedih, ailenin tek çocuğu olduğundan babasının ısrarıyla 14 yaşında evlendi. Asıl mesleği kazancılıktır; bu nedenle kendisine ‘Kazancı Bedih’ denilmekte idi. Askerlkten sonra belediyeye girmiş ve 26 yıl çalıştıktan sonra 1986 yılında emekli olmuştur. Boş gezmemek ve geçimini sağlamak için son olarak Eski Hal pazarı civarında demlik ve cezve tamiriyle ilgili küçük bir dükkan açmış bu işi yapmaktaydı. Ayrıca bir
mevlüt grubuyla birlikte mevlütlere gidip ilahi ve gazel
okumaktaydı. Şanlıurfa’nın
yetiştirmiş olduğu en ünlü gazelhanlardan olup, Fuzuli, Nabi, Nezihe, Furugi, Abdi gibi çeşitli şairlerin gazellerini Şanlıurfa makam geleneğine uygun olarak, davûdî ve etkileyici sesiyle
okurdu. Bir güfteyi farklı
makamlarda icra edebilme meziyetine
sahip olan Bedih, ud, tambur ve cümbüş çalmasını da çok iyi bilmekteydi. Hiç plak
yapmadı. Kasnak teybin Şanlıurfa’ya gelişinden sonra bant yapma meraklılarının aranan kişisi oldu ve yüzlerce mahalli banda herhangi bir ücret almadan gazel, maya ve türkü okudu. Kazancı Bedih, müzik meclislerinde birçok şairin gazelini kendi tavrına göre çeşitli makamlarda okurdu.Okur yazar olmadığı için önceleri gazelleri dinleme yoluyla ezberleyen, ama uzun gazelleri bu şekilde öğrenmek zor olduğu için gece mektebine giden Kazancı Bedih, pek iyi olmasa da okuyabiliyor, meramını anlatabilecek kadar da yazabiliyordu. Bazen sanat müziğinden bir şarkıyı kendi üslubunda, değişik bir yorumla uzun hava gibi okurdu. Buna örnek olarak rast makamındaki ‘Kara gözlüm efkarlanma gül gayri’ şarkısı gösterilebilir. Bu şarkıyı başka makamda uzun hava olarak bir çok meclislerde okumuş ve dinleyenlerin beğenisini kazanmıştır. Bundan başka ‘Yeşil kurbağalar’, ‘Eminem’, ‘Atıma verdiler sarı samanı’, ‘Neyleyim de Karamanın elini’, ‘Kara göz’ gibi uzun havaları kendi uslubuyla çok güzel şekilde okumaktaydı. Yüzlerce mahalli kasetin yanında kasetlerde de gazel, maya ve türkü okumuştur. Urfa Gecelik isimli kasetler dizisinde okuduğu gazeller, yurt çapında çok beğenildi. Bugün gazel okuyan bir çok kişiyi yetiştirmiştir. Bir çok kişi de mahalli bantlarını dinleyerek ondan faydalanmıştır. Yetiştirdiği kişilerden biri de oğlu Naci Yoluk’tur. Oğlu da kendisi gibi ud çalıp, gazel okuyarak gazel okuma geleneğini sürdürmektedir. Sesi ve okuma tavrı babasına çok benzemektedir.Şanlıurfa’nın Bıçakçılar Mahallesi’nde oturan Kazancı Bedih (75) ve eşi, 19 Ocak 2014'de öğle saatlerinde yakınları tarafından ölü bulundu. Bedih ve dördüncü eşi Fatma Yoluk’un sobadan sızan gaz nedeniyle yaşamlarını yitirdikleri belirlendi.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU6
“Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.”
1931’de Erzincan’da doğdu. 9 Ocak 1990’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mal iye ve İkt isat Bölümü’nü bi t i rd i . Mal iye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik g ö r e v l e r i y a p t ı . 1 9 8 2 ’ d e m ü ş a v i r m a l i y e müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası ik i sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı.
Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000’e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır. Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi.
Karşı çıktığı geleneğin dir i değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.
Cemal SüreyaESERLERİŞİİR: Üvercinka (1958) Göçebe (1965) Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri:
1984) Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988) Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s. 1995)ANTOLOJİ: Mülkiyeli Şairler 100 Aşk ŞiiriÖDÜLLERİ1959 Yeditepe Şiir Armağanı
1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü
DÜZYAZI:
Şapkam Dolu Çiçekle (1976) Günübirlik (1982) Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s. 1998) 99 Yüz (1991) 999. Gün / Üstü Kalsın (1991) Folklor Şiire Düşman (1992) Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992) Aydınlık Yazıları / Paçal (1992) Oluşum’da Cemal Süreya (1992) Papirüs’ten Başyazılar (1992) Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı 1996) Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar 1997) Toplu Yazılar 1 (Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine
Yazılar 2000)
Cemal Süreya
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 7
Bağımsızlık savaşının sembol kadını
Türk yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen.Halide Onbaşı olarak da bilinir.Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin
işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte yazarlığa başlayan Halide Edip; yazdığı yirmi bir roman, dört hikaye kitabı, iki tiyatro eseri ve çeşitli incelemeleriyle Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri
Halide Edip AdıvarTürk edebiyatının en çok eser veren yazarlarındandır. Sinekli Bakkal adlı romanı, en bilinen eseridir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Bir çok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profösörü olan Halide Edip, İngiliz Filoloji Kürsüsü Başkanlığı yapmış bir akademisyen; 1950’de girdiği TBMM’de ise milletvekilliği yapmış bir siyasetçidir.
Halide Edip Adıvar, 1884 yılında İstanbul’da doğmuş, 9 Ocak 1964 yılında İstanbul’da ölmüştür.
Arzu Ederdiniz Bir Yol Görmeye Bugün Bize Hoş Geldiniz ErenlerMuhabbet Bağından Güller Dermeye Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler
Tarihler Boyunca Bir Milletiz Bizİlimce Dünyayı Vermiş İdik Hız Büyük Bir Babanın Torunlarıyız Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler
İyi İnsan Olmak Her Şeyin Başı Kardeş Biliyoruz Her Vatandaşı Anmak İçin Bugün Hacı Bektaşı Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler
Hisse Alın Çırakman'ın Sözünden Zerre Kaçmaz Ariflerin Gözünden Kemal Atatürk'ün Aydın İzinden Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU8
türkümüz olarak defalarca yorumladık. Hüseyin Çırakman, çağdaş düşünceye, insan
haklarına, bilimselliğe çok önem verdi. Dil, din, renk ayırımı gözetmeksizin tüm insanları sevdi. Şiirlerinde toplumsal sorunları, olayları halkçı, gerçekçi bir tutumla dile getirdi... Atatürkçülüğü, uygarlaşmayı, barışı, ulus ve yurt sevgisini savundu. Yozluğa, yobazlığa karşı çıktı.
1930 yılında Çorum'un Sungurlu ilçesinin Körkü köyü’nde doğdu. Köylerinde okul olmadığı için okumayı 10 yaşında kendi kendine, bilenlerden de yardım alarak öğrendi.
Küllükte, çöplükte bulabildiği gazete parçalarını okuyor; kendini geliştirmeye çabalıyordu. Babası çiftçiydi ama ekip biçtikleri geçimlerini sağlamaya yetmiyordu. Bir süre köyde çiftçilik yaptı.
Babası Bektaş, usta malı deyişleri çok güzel söylerdi. Ondan aldığı ilhamla 15 yaşında saz çalmayı öğrenmeye başladı ve bir daha elinden sazını hiç bırakmadı. Saz çalıp söylemek onun için bir yaşam biçimi oldu.
Askerden sonra Ankara'ya yerleşti. Bir süre Ankara Radyoevinde hademelik yaptı, ancak o tür işlere yatkın değildi; dayanamadı ayrıldı. 1964'te "Bugün Bize Hoş geldiniz Erenler" adlı türküsünü bir ozan gecesinde okudu. Türkü çok sevildi. O dönemin ünlü
Kardelen Şiir ve Müzik Grubu olarak ilk “Yaşayan Değerlerimiz”e başladığımız dönemlerde, bu değerleri-mizden birisinin Halk Ozanı Hüseyin Çırakman olduğuna karar vermiş ve çalışmalarımıza başlamıştık.
Kadıköy Belediyesiyle yapacağımız program son aşamasına gelmişti ki, değerli halk ozanımızı kaybettiğimizin acı haberini almıştık. “Yaşayan Değerlerimiz” olarak konuk alamamış,ancak programlarında kendisini hep anmıştık.
Belleklerimize yer eden “ Kemal Atatürk’ün aydın izinden/ bugün bize hoş geldiniz erenler” isimli türküsünü de açılış
“Arzu Ederdiniz Bir Yol Görmeye Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler..”
“Hisse alın Çırakman’
Hüseyin Çırakman’ın mis yonunu devam ettiren kızı Sevgi Çırakman, babasının üzerine düşen görevi layı-kıyla yerine getirdiğini, bir halk ozanının yapması ge-rekeni yaptığını belirterek, bedeni yaşamasa bir eser-leriyle her daim yaşayaca-ğını söyledi. Sevgi Çırakman, “ Babam Halk ozani Hüseyin Çırakman, yaşamı bo yunca onurlu, gururlu, dürüst, haksızlığı karşı çıkan, her zorluğa göğüs geren gerektiğinde
halkı için asi ama bir o kadar da ince ruhlu... Felsefî konularda bilgin görüşü sevgi, saygı, barıştan yana... Emekçi ozanca yaşayan "Halk ozanı "dır babam... Kızı olarak onur ve gurur duyu-yorum. Gerek kişiliği, gerekse eserleriyle gönül lerde yaşıyacak ve yaşayacak”. Sevgi Çırakman’ın, babası halkozanı Hü-seyin Çırakman için yazdığı “Babam”
isimli şiirinin rahmetli halk ozanımızı en iyi anlatan dizeler olduğunu düşünüyoruz...
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 9
BABAMBeni yoktan var eyleyip yarattınHer zaman yanımda gibisin babaEmekle büyütüp sevgini kattınHer zaman yanımda gibisin baba
Ozan olup, diyar, diyar dolaştınSazın ile dertlire YoldaştınGönül şerbetinden bizle paylaştınHer zaman yanımda gibisin baba
Haram yoktu, ekmeğinde aşındaOnurlu yaşamak vardı şanındaBahar ayı, temmuzunda, kışındaHer zaman yanımda gibisin baba.
Ekmeği, aşı senle bal eyledikCan içinde aşkı biz yar belledikCanın canımızda, tenin özledikHer zaman yanımda gibisin baba.
Sevgiyle muhabbet, aşkı özündeInsan hakkı, barış vardı sözündeBenliğimde, hayalimde, gözümdeHer zaman yanımda gibisin baba.
SEVGİ kızın özünde seni ararYüreğinde ateş ile kor yanarHasret gülün, buram buram sen kokarHer zaman yanımda gibisin baba.
ın sözünden”sanatçılarından Yıldıray Çınar 1965 yılında bu türküyü plağa okudu. Çırakman'ın adı süreç içinde tüm Anadolu'da duyuldu ve sanat etkinliklerinin, ozan gecelerinin aranan isimlerinden biri oldu.
Hüseyin Çırakman hiç bir sosyal güvencesi olmadan Ankara Mamak'ta ki gecekondusunda yaşam mücadelesi verdi.
Uzun yıllar mesane tümörü hastalığı ile yaşadı ve 28.02.2013 tarihinde hakka yürüdü.
Geri Kalmış Milletleri Gözlesem Bu Toprakta Şehitleri Özlesem Her Milleti Bir Damarda Gizlesem İlik De Kemik De Bir Kan İçinde
“Babamla gurur duyuyorum”“Babamla gurur duyuyorum”
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU10
Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği kuruldu. Derneğin başkanlığına İnci Kansu, başkan yardımcılığına ise Emel Samioğlu getirildi.
Dernek başkanı İnci Kansu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, derneğin ilk genel kurulunda yapılan seçim sonucuna göre görev dağılımı şöyle oldu:
“Başkan İnci Kansu, başkan yardımcısı Emel Samioğlu, sayman İsmet Tatar, yazman Simge Uygur Günçe, faal üyeler Nilgün Güney, Gökçe Keçeci ve Necla Ecem Özoğul.
Denetleme Kurulu Hikmet
Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği kurulduUluçam, Bahar Çıralı; Disiplin Kurulu Mustafa Hastürk, Mustafa Öztunç ve Özden Selenge.”
Dernek Başkanı İnci Kansu, derneğin kurulma amacının; “Kağıt Sanatı”nı topluma tanıtmak, sevdirmek ve yaymak olduğunu dile getirdiği açıklamasında şöyle dedi:
“25 yıldan beri çağdaş bir sanat olan ‘Kağıt Sanatı’nı topluma tanıtmak, sevdirmek ve yaymak için yurt içi ve yurt dışı etkinlikleriyle çalışan; plastik sanatların değişik disiplinlerinden gelen sanatçılarımız, bu alandaki uluslararası, yerel ve bölgesel derneklere paralel olarak yerel bir dernek kurdular.”
Bertan Üsküdarlı Mecidiyeköy Musiki Derneği, 17 Ocak’ta Kış Konseri düzenledi.Kanuni Bestekar Bertan Üsküdarlı’nın şefliğini yapacağı “Kış Konseri”nin ilk bölümü Bimen Şen eserlerine ayrılacak.Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla organize edilen konser halka açık ve ücretsiz olacak.Şişli Belediye Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak olan konser saat 19.30'da başlayacak.
Ceyda Görk ve Bertan Üsküdarlı (üstte).. Dernek çalışmalarından (solda)...
Bertan Üsküdarlı’dan Kış Konseri
Şair Mazlum Zen-gin’in organize ettiği “Şiir Harmanı Etkinliklari” uzun bir aradan sonra tekrar ya-pılmaya başlandı.13 Aralık Pazar günü İstik lal Caddesi Mis Sokak’ta bulunan Patara cafe & bar da şiire yeniden merhaba diyen Şiir Harmanı’na şa-
Şiir Harmanı yeniden !
Mazlum Zengin
irler ve şiirseverler katıldı. Bundan böyle her ayın ikinci pazarı saat 14.00. 19.00 arası yapılacak olan etkinliklerde anmalar, imza günleri, şiir edebiyat üzeri ne konuklar ve türkülerle şiirler harmanlanacağı öğrenildi.
İlahi sesleniş ol dediğinde,Geceden düştümKör saatçinin zaman tünelineElleri ile tanzim etti zamanı, gözlerinin yerineTitredi mum ışığındaSessizce içirilmiş yaşam iksiri ana sütündeŞah damarımda şafak sökerkenTanıştım var oluşla,Tek sonun yaşandığı zaman mizansenindeDüşüp kalkarken öğrendim yürümeyiKaygan zemindeKilitli kapılar ardından aldım,Duyguyu, Sevgiyi, Aşk’ıDoldurdum bedenimeSözcüklere yüklendi duygular dünya dilindeSen oldu, Ben oldu, Onlar oldu bu kalabalıkBazen rüzgarlar taşıdı sevda masallarınıGözlerim yerine yüreğim buğulandıErken vedaların ardındanAcının lezzeti kaldı dimağımdaBazen, sihirli lotus çiçeğinin kokusunda tanıdımSahte sevdalarıÖzgür ruhumun kanatlarında taşıdımSevgilerimiZaman zaman, kumlara karıştım rüzgarların önünde
Yok olup, gitmek yerine
Tenhalaştı yüreğim artık,Yakut rengi sulara konmakta
kuşlarEriyen ömrümün ufkunda kalmalı
Bu ışık, bu renkKör saatçinin zaman tünelinde son tık vuruncaya dek.
Kör Saatçi Fidan Karakaş
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 11
Yazın Sanat Kooperatifi yeni sezonu açtı.İlk olarak Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz’ü ağırlayan Yazın Sanat, bir sonraki programında ise Varlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan’ı konuk etti.Ay Düşü, Su resimleri, Yengeç Sepeti, Işıkları Karartmayın, Salıdan
Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Şair-yazar Mustafa Köz...
Yazın Sanat sezonu açtı
Mustafa Köz
Önceki Pazartesi, Sonsuzluk Taşta adlı şiir kitaplarının yanı sıra, Açık Yara, Çan Uykusu ve Sincabın Gölgesi isimli kitaplarıyla birlikte Mustafa Köz’ü konuk alan Yazın Sanat, yazarla şiiri edebiyatı
konuştu.13 Aralık’ta da arlık Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan ile devam eden söyleşilere sanatçı ve sanatseverlerin yoğun ilgisi vardı.
Enver Ercan söyleşisi ve konuklar...
Kartal’da faaliyet gösteren ÇEKSED, etkinlikleriyle adından söz ettirmeye devam ediyor. Henüz bir yıllık dernek olmalarına rağmen, üyeleri ve sanatseverler için düzenledikleri dinletiler, paneller ve gezilerle olumlu
puan toplayan Çağdaş Edebiyat Kültür Sanat Eğitim Derneği’nin amacını” İnsanı insanla birleştirmenin yollarını anlatmak ve bu anlamda Sanat başta olmak üzere, eğitimin, kültürün ve çağdaşlığın olmazsa olmazlar olduğunu göstermek ve tüm bu kavram ve değerlerin birleştiriciliği gerçeğini yapacağı etkinlik ve paylaşımlarla bir kez daha ortaya koymaktır.” şeklinde açıklayan Başkan Ayser Bektaş, “Bünyemizde bulunan, sanatçılar, şairler, yazarlar ve bilgi birikim sahibi herkes, dernek amacı ve gerekliliklerini insanlara anlatma, hiç bir ayrım gözetmeksizin bir olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.”şeklinde konuştu.
“Sevgi, saygı ve barışı temel ilkemiz kabul ediyoruz” diyen Bektaş şöyle devam etti:
“ Bir kurum kültürü içerisinde ama en önemlisi sevgi, saygı çerçevesinde bir arada olmanın yolunda, yolculuklarına katılmak isteyen dostları aynı değer ile kucaklayacak olan ÇEKSED için
ÇEKSED’de etkinlikler durmuyorsizin de bir sözünüz, bir selamınız mutlak anlamlı ve özel olacaktır.
Siz değerli dostlarımı, güzel insanların birlikteliğine el uzatmaya beklerim.”
ÇEKSED Yukarı Mh. Atatürk Bulvarı Dr Sadık Ahmet Sk. Ferah Ap No : 1 Kartal - İstanbul adresinde bulunuyor.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU12
Müziğin belirli bir misyon
yüklenmek gibi bir derdi
olmamalıdır elbet; en nihayetinde
sanat dallarından birinden bahsediyoruz. Ondan
beklediğimiz en güzel melodilerin en güzel
seslerde varlık bulmasıdır. Sazın, gitarla, davulun,
kavalla, piyanonun, kemanla müthiş bir uyum
içerisinde yan yana gelebilmesidir. Müzik başta olmak üzere bütün sanat
dallarının, toplumdan bağımsız olarak kendini ifade
etme, sanatçıların da adeta bir ada içinde mesleğini
icra ediyormuş gibi yaşama olanağı var mıdır peki?
Ya da daha açık soralım, halk yoksulluk, savaş,
perişanlık içerisinde kıvranırken, bir sanatçının buna
gözlerini kapatması, bir sanat dalının bu gerçekliği
yok sayması ne kadar ahlaki ve insani olabilir?
Burada maksadımız pek tabi, “sanat sanat içindir” ya
da “sanat toplum içindir” tartışmasını yeniden
alevlendirmek ve sürdürmek değil. Örneğin Hitler
döneminde bir sanatçı ne yapmalıydı; susmalı mıydı
mı olan bitene; ya da elinden geldiğince yaşanan o
vahşeti tuvaline, melodisine, romanına, sinemasına
mı yansıtmalıydı? “Susmalı elbet o sanatına
bakmalı” diyenlere Brecht şöyle cevap verir: “Sizler
şu an batmakta olan geminin duvarlarına çiçek
resimleri yapıyorsunuz ve bunun adına sanat
diyorsunuz.” Brecht çok haklıdır hatta biz daha ağırını ifade
edelim; bunun adı sanat olsa bile bu sanatı icra
etmek ancak saray soytarılarına yakışır. İnsanlığın
yok edildiği yerde bunun ancak sızısı, yarası,
sanatsal bir incelikle gösterilebilir, yoksa bu hakikate
gözlerini kapatarak sanat korunmaz. Bakın
türkülere, hem sanat hem toplum hem
insan nasıl da bir araya gelmiş, bir vücut
olmuş sanatçıların dizelerinde. Misal mi,
insanlar, kavganın mertliğini, gözü pekliğini
Köroğ lu 'nda , aşk ın , sevdan ın za ra fe t in i
K a r a c a o ğ l a n ' d a , y i ğ i t l i ğ i n s o y l u l u ğ u n u
Dadaloğlu'nda görmüş. Ve bu her bir dize nakış
nakış işlenmiş, i lmek ilmek örülmüş. Öyle
gelişigüzel yazılmamış. Sanatsal derinlik göz ardı
edilmemiş. En önemlisi de sanat, halkın bağrına
inmiş, nefesini solumuş, yüreğini hissetmiş. “Neler çekmiş halkım türküler şahit” der
İlhan Berk bir şiirinde. Çok da doğru söyler. Neleri
görmeyiz ki biz o türkülerde; fabrikaları, tarlaları,
geçim sıkıntısını, yokluğu, yoksulluğu, sılayı, gurbeti
sonra, paranın egemenliğini, kibrin küstah hallerini,
birilerinin sırtından zengin olup köşeyi dönenleri,
h a l k ı n p a r a s ı n ı h a r v u r u p h a r m a n
savuranları..Büyük, kadim bir halk belleğidir
türküler. Geçmişten bugüne halka ait ne varsa onu
bugüne taşıyan engin bir kütüphanedir türküler. Ve
en güzeli de bu kütüphane, türkü dinleyen, türkünün
ayrıcalığını bilip yaşayan herkesinin evinde vardır. Sanatı konuşurken buralara kadar geldik.
Türkülerin eksik olduğu sanat hep eksik kalacaktır
çünkü. Dahası türkülerin toplumsal yaşamla hemhal
oluşunun kıymetini ifade etmeden geçmek, olacak
şey değildir hani. Öyledir ki, sanat kendi kabuğunda
yaşamayacaksa hayatı, ne türküler, ne resimler, ne
de görüntüler, insanla buluşmadan değerini
koruyamaz. Sözü uğurlarken, dizeleri, günümüzün en
kıymetli şairlerinden birine bırakmak istiyoruz.
Şükrü Erbaş'a. Birlikte okuyalım: “Türküler,
masallar, halk hikâyeleri, benim çağdaş
edebiyata açılan kapımdır. Şiirin çapağını
ayıklamayı, ritim duygusunu, sesin önemini,
imge kırmadaki cesareti, alçak gönüllüğü,
derdini ortaya koymadaki hesapsızlığı, içtenliği
sanata dönüştüren yalınlığı , duygunun
simyasını, küçük hayatlar olmadığını, kendi
erdemini, sözün kusursuzluğunu, acıyı iyiliğe
dönüştüren dünya sevgisini, halkın ortak
bilinçaltını..Bütün bunlar kimi etkilemez?
Türkünün mayasında kötülük yok ki şiire ya da
bir başka şeye düşmanlık etsin; şiiri şiir olmaya
zorlar olsa olsa. Benim türküm, sesi kısılmışların
hançeresinden çıkar, varır çağdaş bir dünya
masalına ulanır.”
Sanatın Dili ve Türküler
Aydın Tonga
veseçkin kitabevlerinde
DOĞU KITABEVİ“biz kimiz” diyenler için...
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 13
Ülkemizde kadınlara siyasal, yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile başlamış, ancak bu günlere baktığımızda
ülkemizde kadınların hor görüldüğünü, şiddetin had safhaya çıktığını, kadın cinayetlerinin arttığını, iş alanında ve siyasette cinsiyet ayrımından ikinci plana atıldığını görüyoruz.
Konu kadın hakları olunca, herkes “hak savunucusu” pozisyonuna geçiyor... Kadın derneklerine destek verenlerin sayıları çok az. Belki de bu derneklerin ne amaçla kurulduğunu ve ne yaptıklarını fazlaca bilen de
yok.Büyükçekmece bulunan Kadın
Hakları Derneği’ni ziyaret ederek amaçları ve neler yaptıkları hakkında bilgi aldık.
Derneğin Genel Başkanı Meliha Gökçe, amaçlarının kadınları ezilmiş, hor görülmüş, ikinci sınıf insan konumundan çıkarmak olduğunu belirterek, “Sadece cinsel obje olmaktan kurtarıp hakettiği insan değerini yaşatmaktır” dedi.
Gökçe, üyelerine iş, eğitim ve sağlık konularında da destek olduklarını
söyleyerek şöyle devam etti:“ Özellikle, kadınları iş ihtiyacının yanında sanata
yöneltmek en büyük arzularımızdan birisi. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Kadın her alanda var olduğunu gösterebilmeli. Derneğimizin
“Kadın evleri projesi !”kuruluş amacı, kimsesiz kadınlara sahip çıkmak, onları eğitimli ve kültürlü birey olarak hayata kazandırmaktır. Temel amaçlarımızda birisi de, meslek sahibi yapmak için temel eğitimi vermek...Eğitim seminerlerinde okuyan kimsesiz kız çocuklarına sahip çıkıp burs imkanı yaratmak, ev hanımlarına evlerinde üretimi teşvik etmek, kermeslerde üyelerimize katkı sağlamak gibi bir çok projelerimiz var. Örneğin, psikolojik destek, hukuki sorunlarında avukatlarımız aracılığıyla haklarını aramalarında yardımcı oluyoruz.”En büyük arzularının kadın konukevleri projesini hayata geçirmek olduğunu söyleyen Meliha Gökçe, “Kadınların sığıntı olmadığını, bu proje hayata geçtiğinde bir çok kadın iş, sanat, kültür gibi bir çok eğitimi alacak ve güçlü bir şekilde ayakta duracaktır” dedi...
Yeni açmış çiçekti alevlenen narçiçeğiyaz havasındadüş elbiseli kadındı rüzgâraşka yelken açmadan.
tanrılarla sevişen şarkı
ve susmayanmavi rüyalı beyaz sözdeböylesi soyunmamıştı geceye aydüne günü vermeden dolunay.
şimdilerde aşk gizli sürgündegizlenme geri dön yarınakırışmadan ruhta tenzafer değildir gururla yaşamakyeryüzünde ki sarmalda…sıtmalanmış yıldızlar düşerse saçlarınaanımsa;kaç düş eskidi Aiolos’un nefesindedenizler ülkesiyken İlirya…
“Özgüler ülkesi” Helen kahramanken İlyada’da içli bir süzülüştü kanatları sudanehirde açan tek çiçektikendiyle rengi yüzleşen Narissa.
her geçmiş an, yerini alırken masallarda kayıtsız şartsız Dali misali “Yer demir gök bakır", Budala’dır”İnsan dermesi…ne soy, ne ırk gerçekte ki güruhbir “özgürler ülkesidir” ruh da ki arayış…
NeslihanYazıcılar
ÖzgürlerÜlkesi
Kadın Hakları Derneği Başkanı Meliha Gökçe’nin en büyük arzusu:
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU14
Ülkemizin her tarafında o kadar çok değerlerimiz var ki, “popüler kültür”ün bize dayattıklarının dışında bunları tanımamız imkansız gibi bir şey... Belki eserlerinin bazıları
türkülerle kulaklarımıza değdi ama, mutfak bölümünü araştırma-dığımızdan veya merak etmediğimizden dolayı “beyni” tanıma imkanı bulamadık... İşte onlardan birisi Ozan Hamdi Gardaş...
“Beni yağlı urganlara vursalar da susamam ki” derken, korkusuz bir halk ozanının üzerine düşen görevi yerine getirdiğini söylüyordu Hamdi Gardaş...
“Akıl zamanında fikir gününde / Her şey serseriye deliye kaldı” diyordu, “Cehaletin gemileri yürüdü” diye devam ederek belki de bu günleri anlatıyordu 80'li yıllarda...
“Beni yağlı kurşun ile vursalar da susamam ki”
Kişi
Hakikat şehrine girebilir miİlmin kapısını açmayan kişiGeleni gelmeden görebilir miFikir çeşmesinden içmeyen kişi
Akılsız bir insan hardan sayılırYel esmeden erir kardan sayılırGörenler yanında körden sayılırBeyazı siyahtan seçmeyen kişi
Cahil kendindeki derdi bilemezPaslı bardak şarap ile dolamazKanatlanıp uçsa menzil alamazHayat köprüsünden geçmeyen kişi
Yolcunun delisi acele yürürYükü ağır kervan yokuşta dururHas bahçede çiçek olsa tez kururKokusun her yana saçmayan kişi
Gardaş’ı hasta bırakıp gitti yarKırık pencerede kar kokusu varNe süt içebilir ne de yoğur yerOtlu yaylalara göçmeyen kişi
Asıl ismi Hamdi Şahin olan ozanımızın köyünde okul olmadığından dolayı okumayı yazmayı çok geç öğrendi. 11 yaşında köyden Çorum’a yerleşen Hamdi Gardaş, üvey annesinin çabalarıyla okuma yazma öğrendi ve o yaşta bir terzinin yanında çırak olarak işe başladı, meslek edindi...
Zaman geçtikçe doğal olarak çevresi genişledi ve toplumsal olayları farketmeye başladı. Düşünsel olarak kendini geliştirmesi edebiyata yöneltti ve şiirler yazmaya başladı. Toplumsal şiirleri hep ön plana çıktı.
Hamdi Gardaş'ın şiirleri yöre gazetelerinde ve bir çok araştırmada aktarıldı. Ayrıca değişik sanatçılar tarafından bestelendi ve yorumlandı.
Ozanın şiirlerinin bir bölümü “Yahu” adlı kitapta yayımlandı.
1987 yılında 47 yaşındayken hayata veda etti...
Susamam ki
Beni yağlı kurşun ile Vursalar da susamam ki Öldürüp beyaz kefene Sarsalarda susamam ki
Kurutsalar göllerimi Bağlasalar dillerimi Ağaç gibi dallarımı Kırsalar da susamam ki
Halka adadım canımı Vurun akıtın kanımı Kama ile her yanımı Yarsalarda susamam ki
Yumuşak durmam katıya Sevgi bağlamam kötüye Hamdi doğudan batıya Sürseler de susamam ki Hamdi Gardaş
Kaldı
Akıl zamanında fikir günündeHerşey serseriye deliye kaldıYaralı hastane ilaç istemezTedavi tekkeye ölüye kaldı
Cehaletin gemileri yürüdüAlimlerin limanını bürüdüBağımızın meyveleri çürüdüHerkes bir kurumuş çalıya kaldı
Düşünceler bir kenara atıldıGüllerimiz hoyratlara satıldıFikir ırmağının önü tutulduKurtuluş hançere palaya kaldı
Sen sürdün sen ektin neden o biçtiKapıcı kapıyı düşmana açtıÇulun çürük evi başına uçtuSaraylar konaklar halıya kaldı
Gardaş kıştan değil sözden üşüyorCahil mantık sınırını aşıyorİnsanlar perişan halde yaşıyorDünyamız tufana doluya kaldı
Ne şahane kadındı be?Yüreği kocaman Tomris UyarÜç şair, üç yürek, üç güzel adamÂşık olmuşlar ona tastamamKalbi sevgiyle dolu doluyduÜçüne de yetecekÜçünü de besleyecek kadar
Sevmişti “Şahsiyeti rötarlı Cemal’i Tamer’den vazgeçecek kadarTurgut ise onun gözbebeğiydiSoyadına meyve veren ağaçtı
Hele biri vardı ki;Adı Edip Cansever’diŞiir tadında rakıyı çok severdiBirde Tomris’iOnun ki uzaktan uzağa platoniktiSevda kokan Boğaz’a bakar“Bir adın vardı seninTomris Uyar’dı” derOna şiirler yazardı
Ne güzel adamlardı be?Şu koca İstanbul’daBaşka kadın yokmuşçusunaÂşık olmuşlar Uyar’ınaKısmet işteÜçü de önden çekip gittiler bu dünyadanÜçü de Tomris’le, sevip sevildiler ezeldenDördü de bu dünyada yokmuşçusuna Birde ben!
Tomris Uyar
Turan Karatepe
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 15Her zaman şiirin hakettiği değeri bulamadığından
yakınırız. Değeri verecek olanın toplum olduğunu bil-diğimiz halde, halka ulaşmak yerine bizimle aynı dili konuşan insanlarla yazdıklarımızı paylaşırız. Bu şiire katkı sağlar mı, tartışılacak ayrı bir konu...
Evet, ülkemizin koşulları nedeniyle bin bir güçlüklerle çıkartabildiğimiz kitaplarımız var. Ancak, bireysel çalışmalar dışında satılmıyor bile. Çünkü halk popüler kültürün zorla dayattığı yazarların dışın-da pek okumuyor. Etliye sütlüye karışmayan, halka gerçekler dururken pembe düşler kurduran yazarlar sistem tarafından destekleniyor, bazıları bunun farkında bile değiller... Kapılar onlar için açılırken, toplumsal yazanlar için de bir bir kapanıyor. Fuarlara katılan arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, kendi tanıdıklarının dışında kitap satışı hiç birimizin yüzünü güldürmez.
Peki halk ne okuyor? Okuyucunun büyük bir bölü-mü, içinde çiçeklerin böceklerin uçuştuğu, dram, göz-yaşı olan romanları ve gerek kapital kültürün, ge-rekse medyanın pompaladığı yazarları tercih e-diyorlar. Büyük yayınevleri de para kazana-mayacakları yazarlara yer vermiyor...
Bazı yazar ve şairlerimiz yılgınlığa düşmeden üretmeye devam ediyor. Hele ki şu dönemlerde yazmanın ne derece zor olduğunu, kaleme yüklenen görevi korkusuzca yerine getirebilenler çok iyi bilirler. Sorumluluklarının verdiği bilinçle hayatın her alanında objektif olmaları, her olaya her pencereden bakmayı bilmeleri ve bunu okuyuculara ulaştırmakta “köprü” vazifesini üstlenmeleri, ne yazık ki sistem tarafından istenmeyen ve asla kabul edilmeyen bir durumdur. Sistem, “dikenden bahsetmeden gülü”, “koyu renkleri anmadan düş renklerini” yazdırmak ister. Halk da doğal olarak önüne geleni okur, dinler ve izler, tıpkı ekranlara sürülen ve bizleri oyalayıp zamanımızı çalan prog-ramlar gibi.. Aslına bakarsanız, bizlere katkı sağlayacağı yerde toplumu deforme eden yayınlar aile yapılarımızı bile bozuyor. Eskiden bütün filmlerin teması aileleri birleştirmekken, şu anda bütün dizilerde aileler dağılıyor. Kapitalist kültürün bizleri parçaladığının farkında bile değiliz. Elbisemizden yiyeceğimize, dilimizden müziğimize kadar ekranlardan evimize giren bu popüler kültüre karşı kendi değerlerimize sahip çıkan bir kaç kanal, radyo, gazete ve dergiyi de kutlamak gerekiyor.
Kardelen Şiir ve Müzik GrubuYıllar öncesinde İstiklal’de bulunan ve sevgili
Neslihan Yazıcılar’ın işlettiği Aznavur Sanat Merkezi’nde, küçük dinletilerle başladığımız
Kardelen yolculuğuna bir çok il ve ilçede devam ettik. İki kişiyle kurulan “Kardelen Şiir ve Müzik Grubu” şair, yorumcu, ozan, müzisyenler ve solistlerle birlikte şu anda 15 kişiye ulaştı.
Şiir yorumcusu arkadaşlarımızla şiirle müziği harmanladık, bu yetmedi kendi saz grubumuzu kurduk, grubumuza kadın aşıkların temsilcilerinden Aşık Sinem Bacı’yı da dahil ettik... Şiiri ve müziği halkın ayağına ücretsiz olarak götürdük. Diğer şair arkadaşlarımıza kendimizi anlatmamız çok zordu ve gerçekten de zorlandık. Sahneye çıkan grup arkadaş-larımız her programa yoğun bir şekilde hazırlanırken, hatta sahne süreleri dakikalarla programlanırken, yani emek verirken, etkinlikleri-mize gelen çok kişi sahne alamadıkları için bizlere kırıldılar. Kimi bizim ismimizle, kimi sloganımızla program yapmaya kalktılar. Yine de grubun kurallarını bozmadık ve yolumuza devam ettik...
Şiir ve müzik grubumuzla etkinliklerimizi yapıyorduk ama, kültür ve sanat adına yine de
eksikliğimiz vardı... Sanatının yanında, özel yaşamlarıyla da halka örnek olan, dik
durabilen sanatçılarımızı da etkin-liklerimize dahil etmek, onları halkla buluşturmamız gerekiyordu... “Yaşa-yan Değerlerimiz” adı altında Ayla Algan’dan Cavit Murtezaoğlu’na, Fer-yal Öney’den Ekrem Ataer’e, Aydın Öztürk’e kadar bir çok sanatçımızı
halkla buluşturduk. Teşvik ama-cıyla, Yılın Ressamı, Yılın Tele-vizyoncusu, Şairi vb. ödüllerle de sanata katkı sağlayanları konuk ett ik. Projelerimizi hayata geçirebilirsek, daha bir çok çalışmamız olacak.
2016 programlarına Bey-likdüzü Belediyesi ile başlıyo-
ruz... Kardelen Sanat
Aralık ayında dijital ortamda ilk sayısını çıkardı-ğımız “Kardelen Sanat” dergimize gösterilen ilgi biz-leri mutlu ederken, ilerisi için de şevk verdi. 9 olan sa-hife sayımızı üçe katladık. Sanatın her alanın da etkin-lik, haber ve yazılara yer veren/verecek olan dergimi-ze siz dostlarımızın katkılarını bekliyoruz. Bizlere ha-ber verilen etkinlikleri sayfamıza taşımaktan ve pay-laşmaktan mutlu oluruz...
Umudu asla arkanıza almayın, onun peşinde koş-maktan usanmayın, o sizin ışığınız siz onun gölgesi olun...
Yeni yılın kültür ve sanat adına daha verimli geç-mesini temenni ederken, tüm dostlarımıza savaşsız, sömürüsüz, hakça, adilce ve insanca bir yaşam diliyorum...
Yusuf Ziya Leblebici
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU16
Beylikdüzü Belediyesi Başkan Danışmanı ve Kültür Sanat Koordinatörü olarak görev yapan Erhan Bayladı’nın on parmağında on marifet...
Yöneticilerin sanata verdiği değer ve
ne anladıkları tartışılan
bu günlerdeiyi bir sa-natçının böylesi bir konumda
olması sevindirici...
Fotoğraf sanatçılığından ressamlığa,
şairlikten güfteciliğe, besteciliğe kadar bir çok sanat alanında eserler yaratan Bayladı’nın Kültür Sanat Koordinatörü olarak görev yapması, sanatçılar açısından bir kazanım.
Beylikdüzü Belediyesi’nde kendisini ziyaret ettiğimiz Bayladı’nın daha bir çok sanatsal yönünü öğrenmiş olduk.
Çoğumuz, fotoğraf sanatçısı, şair, yazar ve ressam olduğunu biliyorduk ama, bestekar, Üdi, Gitarist, aranjör, klip yönetmeni ve koro şefi olduğunu bilmiyorduk. Saz eserlerinden oluşan 2 albümü olduğunu ve bu albümlerdeki ud’u kendisinin çaldığını öğrenince şaşırdık, bu yetmedi bir de gitarını kendisinin çaldığı batı müziği albümünü, Hande Aydınlık’ın albümündeki eserlerin tümümün sözlerinin kendisine ait olduğunu görünce söyleyecek söz bulamadık.
Fotoğraf Sanatçısı, Yazar ve Müzik adamı olarak çeşitli sanat dallarını bir kimlikte toplayan Erhan Bayladı; Müziğe genç yaşlarında gitar ile başlamış. Özellikle Beyoğlu'nda bir çok pavyon ve gece klübünde çalışmış, Solo Gitarist ve Basgitarist olarak bir çok sanatçıya eşlik
etmiş. O dönemlerde alto ve tenor saksafon da çalan sanatçı, bu enstrümanla rıyla da bir çok sanatçıyla bera ber Anadolu tur nelerine çık mış.Erhan Bayladı
aynı zamanda gençlik dönemlerinde hobi olarak yağlı boya tablo çalışmaları yapmış. Ancak yoğun iş hayatı ; bu uzun vakit ve emek isteyen hobinin önüne geçmiş. 1990'lı yılların başında Türk Müziği ile ilgilenip birçok koroda Korist, Solist ve Ud Sanatçısı olarak görev yapmış, 2001 yılından itibaren Beylikdüzü Kültür Sanat Derneği'ni kurup, Türk Sanat Musikisi hocalığı ve koro şefliği yapmaya başlamış.Bugüne dek; 29 farklı makamda 70 tane sözlü eser bestelemiş ve bu eserlerin 19 tanesini “Kırçiçeği” adlı albümünde piyasaya çıkartmış. Sanatçı ayrıca 19 farklı makamda 16 tane Saz Semaisi, 2 tane Saz Eseri, 2 Tane Sirto ve 1 tane Oyun Havası bestelemiş. Bu eser lerin 7 tanesi 2009 yılında Kalan Müzik'ten “Geçmişten Yansımalar” adlı albümü ile piyasaya çıkmış. Aynı za manda bu albümünde ud çalmış, kendisine çok değerli saz üstadları eşlik etmiş. Ud haricinde tambur,kanun, bağlama gibi enstrümanlarda icra ediyor.Erhan Bayladı gençliğinde yoğun iş temposundan dolayı uzak kaldığı 'Ressamlık' yeteneğine günümüz teknolojisi ile ayrı bir boyut getirmiş. Kendisine has tarzı ile fotoğraf sanatında apayrı bir yeri olan Erhan Bayla dı, fotoğraflarında gören leri “Fotoğraf mı? Resim mi?” diye tereddütte bıra kacak derecede tablo vari görüntüler oluştur mayı seviyor. Bu güne kadar bir çok sergi aç mış ve bir çok yerde fotoğraf üzerine dersler vermiş, atölye çalışmaları düzenlemiş. Batı Müziğine olan ilgisini gençlik yıllarında bırakmayıp, günümüze taşımak için, önümüzdeki günlerde çıkacak olan “1960'lı, 70'li” yılların tarzıyla ve sounduyla bestelediği “Those were 1960's” adlı albümünde, akustik ve elektrogitarı kendisi çalmış. Bütün bunların yanında, kitaplarını kendine has tarzı ile kaleme alan sanatçı, tüm eserlerini genellikle yaşanan olaylar üzerine yazmış. Son olarak "Gitarist" adlı kitabını çıkartan yazar, kita bında hayatını pavyonlarda gitar çalarak geçiren, müzik tutkunu bir gencin ilginç hikayesini anlatmakta. Yeni kitapları üzerinde çalışmakta olan sanatçı, aynı zamanda yeni besteleri ve fotoğrafları ile okyanusa benzeyen sanat dünyasına bir damla da kendisi eklemek için çaba göstermeye devam ediyor. Erhan Bayladı, tüm eserlerinin geliriyle protez hastalarına destek olmuş ve halen kitap ve albüm gelirlerini oraya aktarıyor...
Beylikdüzü Belediyesi Başkan Danışmanı Bayladı’ın on parmağında on sanat dalı...
Sanata sahip çıkan sanatçı danışman !
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 17
Kuş Yuvası Şiir Etkinliği, Şair Hüseyin Avni Dede’yi konuk etti.Beyoğlu Şair Çıkmazı’nda her ay bir yazar ve şairi ağırlayan Ayşe Yayman ve Selçuk Sen, Hüseyin Avni Dede’nin yeni çıkan kitabının tanıtımını yaparken, şiirlerinden de örnekler sundular.
Kuş Yuvası, HüseyinAvni Dede’yi konuk etti
Bayram Yelen / Ankara-Çorumlu şair ve ozanların katıldığı “Yürek Titreten Nameler” isimli program, Hamamönü Kabakçı Konağı’nda yoğun bir katılımla gerçekleşti. Çorumlu Aşıklar Ozanlar Kültür Derneği tarafından, her ayın 19'unda düzenlenen etkinliğin sunumunu Hakkı Kolcu ve Salih Kozan yaparken, şiir ve müzik dinletisinin yanı sıra aşıkların atışmaları da ilgiyle izlendi.
Çorumlu şair ve ozanlardan“Yürek Titreten nameler”
Ölüyoruz, hem de o kadar ucuz ki ölümlerimiz...
Ölüm utanır oldu, kırılmış kaldırım taşına oturup kendi gözyaşlarını silen bir çocuğun çaresizliğinde… Ve ölüm utanır oldu, her şey normalmiş gibi akıp giden yaşamın karşısında...
Bu Memleket BizimYeter ki umudumuzu ve inancımızı
kaybetmeyelim. Yeter ki kini, nefreti ve ayrımcılığı yüreğimizden, nefsimizden uzak tutalım. Cehennem, insanoğlunun kendi nefsine kurban verdiği cennetin ta kendisidir. Ve bu cennet vatanı cehenneme çevirenlere izin vermeyelim. Zor bir süreçten geçiyoruz. Her gün aldığımız ölüm haberleri ile yüreğimiz kabarıyor, boğazımıza diziliyor kelimeler. Çığlıklarımız yüreğimizi parçalıyor ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz.
Önyargılarımız öz benliğimizi delip geçiyor. Bendini yıkan sel suları gibi önüne gelen ne varsa alıp götürüyor bizden. İyilik, güzellik, barış, umut, gelecek İnsanlığımızınkanatlarına binip karanlık sularda kayboluyor. Oysa bizler yüzyıllardır bu topraklarda beraber yaşamış, kurtuluş savaşında bu vatanın her karışı için omuz omuza savaşmışız. Üzerine bastığımız her karış toprakta dedelerimiz, nenelerimiz yan yana şehit düşmüşler. Al bayrağımıza rengini veren her damla kanın biri diğerimizin.
Aynı gökyüzü altında binlerce umudu dualara yüklemiş, düğünlerimizde beraber halay çekip, türkülerimizde beraber hüzünlenmiş, cenazelerimizde beraber ağıtlar yakmışız. Kız alıp kız vermişiz. Kanımız kanımıza karışmış bir can olmuşuz. Daha bir gün önce başımız sıkıştığın da ilk aradığımız arkadaşımızın, komşumuzun Türk mü, Kürt mü, Laz mı, Alevi mi, Sünni mi, Hıristiyan mı olduğunu düşünmeden insan olarak yaşadıklarımıza bakıp yanına, yardımına koşmadık mı? Bir günde ne değişti?
Bizi lime lime bölmeye çalışanların ellerinde ki bıçakları bilemeyin lütfen. Defalarca değişik senaryolarla oynandı bu oyunlar memleketimizde. Sağcı dendi solcu dendi gencecik fidanlarımızı darağacında, zindanlarda kaybetmedik mi? Alevi dendi Sünni dendi Maraş'ı, Çorum'u Sivas'ı yaşamadık mı? Anaların gözleri yaşlı, eşlerin yüreği yaralı, yetimleri boynu bükük vatanı eksik bırakmadık mı?
Şimdi bizleri kutuplara ayırarak, yumuşak karnımıza oynayan asıl “Vatan Hain” lerine fırsat vermeyelim. Bölünerek çoğalamayız, çoğalmazsak güçlenemeyiz. Asıl şimdi yapmamız gereken birlik ve beraberliğimizi arttırmaktır. Bu yedi renk, yedi iklim, yetmiş iki millet olarak bizlere bu vatanı emanet eden atalarımıza ve emaneti devredeceğimiz çocuklarımıza borcumuzdur.
O güzel günler gelecek ve o güzel günlere olan '' Bu Hasret Bizim '' demiş şiirin ustası.
Yorgunluk mu? Evet. Yılgınlık mı? Asla...
Bu Memleket BizimEsila Suna
Seni istiyorum hemen şimdi Cinsellik mi, aşkmı ,sevgi mi ,
Çok da önemli mi ?
Bir dilenci devinimde bedenimNeresi aç neresi tok
söylemiyorToklar sofrasındakiler bile
bilemiyor.
İstiyor sadece istiyor sefil açlığım
Bir yamyam saldırganlığında etine
Gözlerine dudaklarına tüm iskeletine.
Sesindeki çılgın davetine.Göm beni teninin en
mahremiyetineDaha fazla
dayanamam hasretine
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU18
Asırda yaşasak nakıs kalır ömürler Kimine er kimine geç gelir vakitlerGeceye ya da sabaha çeyrek kala saatlerGündüz geceye ,gece gündüze Gebe ..Bir defa şüphe düşmesin gönüle Çırpınıp dursan da gayri nafile Ayrılık bir kere dolandımı dile Ayrılık vuslata, vuslat ayrılığa Gebe ..Getirisini anlamıyorsan eğer hayatınİçme içme hiç faydası olmaz şarabınEhliline ağı olsada dokunmaz içinde kadehinGünah sevaba ,sevap günaha Gebe ..Toprak haykırır suya, ha yandım ha yanacağım.Su buluta sabırsız ,ha aktım ha akacağım.Rüzgar densiz tutarsız ,ha yettim ha yetmiyeceğimToprak suya ,su toprağa Gebe..Kelimeler çağlamışsa gönlünde şairinÖnünde durulmaz vucut bulacak şiirinÖz anasıdır babasıdır bu mısralık aşkınŞiir dizeye,dize şiire Gebe ..Dişi ile erkek vazifeli askeridir doğanın Ölmek için doğmak gerek bu başlıca kuralınHiç garipseme toprak olduğunda bedeninYaşam ölüme ,ölüm yaşama Gebe .
Ali Esmeray
Yadsıma
Yamyam Sevdam
MERVE' YE ( Kanadı kırık Rüzgar Kız )
Ömrünün ilk yüz metresini koştuğundaRüzgârı arkana alıp engelleri aştın sanmıştımFinale koşup bayrağı kaldırdığındaRüzgâra sevdalı o yüreğinleZaferi kucaklayıp yazgını yendin sanmıştımYaşıtların karneleri alıp sevinçten ağladığında
Ellerine yakılan kınayı gözyaşların siler sanmıştım
İncecik beline kırmızı kuşak bağlandığındaRüzgâra sevdalı o yüreğinleMelek kanatlarını açıp uçar sanmıştımMerve’ydi adı kutsal dağ başıydıYedi defa düşünüp, yolunu bulur sanmıştımHangi Cuma doğmuştu bilemem lakin Rüzgâra sevdalı o yüreğini
Bu Cuma sabah seherine son kurban saymıştım…
Esila SUNA
Şeref Öztürk
Mutlu yalnızlıklar zamanı vardır.Kendinizi dinleyip,Yüreğinizi tanıma saatleri hani..!An gelir,Her insan bir yerinden yakalar kendini.VeSandığın gibi olmaz hiç bir şey.Bir bakarsın kiRengini değişmiş tüm duygular.Dilinle sorduğun çetin soruları,Vicdanın,gönül gözüne vura vura yanıtlar.Ya nefret,Bir duman gibi çöker üstüneYa da adaletli bir yüzleşmeyle Dağılır kara bulutlar.
Faruk Civelek
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 19
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU20
Düşündürücü özgün şiirleriyle tanınan Özdemir Asaf, karşıtlıkları, benzerlikleri, çağrışımları kullanarak söz ve sözcük oyunlarına dayalı şiirlerinde yaşam görüntülerini, eşyayı, izlenimleri soyutlaştırır; dokunaklılık yüklü şiirlerinde sevgi, anılar, yalnızlık, ölüm işlediği başlıca konulardır.
Özdemir Asaf’ın şiirlerinin bazılarında toplumla, yaşadığı çağla ve kendisiyle hesaplaşmasının buruk öfkesi gözlemlenir.
Hiciv şiirinin öğelerini ustaca kullanan şair, kısa, özlü söyleyişlerin yer aldığı, düşündürücü özgün şiirleriyle tanındı.
58 yaşındayken kaybettiğimiz
Özdemir Asaf, kendisini şöyle tanıtıyordu:
“Doğumum 11 Haziran 1339, Ankara. Babam, Danıştay üyesi Mehmet Asaf. Ölümü 1930. O yıl İstanbul’a geldik. Galatasaray Lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11?inci sınıftan Kabataş Erkek Lisesi’ne bir ara sınavı ile geçip, 1941-1942 ders yılında mezun oldum. Hukuk Fakültesi’ne iki yıl, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesi’ne devam ettim. Ve o sırada iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsü’nün birinci sınıfını okudum. Tanin ve Zaman Gazetelerinde çalışdım. Çeviriler yaptım. İlk yazım 1939 yılında
Servetifünun-Uyanış dergisinde çıktı. Sanat ve Edebiyat Dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerim yayınlandı. Artık yalnız kitap çıkararak yayınlıyorum. (Tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim.)”
Şairin annesi 1996 yılında bir söyleşide , Özdemir Asaf’ı ““Şiirler yazıyor, çeviriler yapıyordu. Son derecede kibar, zarif, çok şık bir gençti. Herkes poplin gömlek giyerken Özdemir, takım elbisesinin içine ipek ponje gömlek giyiyordu. Kol düğmeleri altın üzerine inci kakmalıydı. Sağ elinin yüzük parmağında tek taş altın bir yüzük, sol elinin küçük parmağında kemer biçiminde yakut taşlı bir yüzük vardı. Bu kadar şıktı.” derken; Kızı Seda Arun ise , “Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişi, onu arkadaşlarımın babalarından ayırıyordu. Babamın Özdemir Asaf olduğunu öğrenmem için ilk kitabının basılmasını beklemem gerektiğini o günlerde bilmiyordum.” diyor...
Şiirin
Öz
demir Asaf
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 21
“Şiirin canına okuyorsun!”
Özdemir Asaf, ‘r’ harfini söyleyemez, ”yumuşak g” olarak telaffuz ederdi. Galatasaray Lisesi’nde öğrenci iken bir anısını şöyle anlatacaktır:“Lisede Edebiyat Hocamız İsmail Habib Sevük idi. Sınıfta heğkese şiiğ okutuğ, sığa bana gelince, atlayıp yanımdakine geçeğdi.Biğ gün değste pağmak kaldığdım ve ‘Hocam’ dedim”,– Sınıfta heğkese şiiğ okutuyoğsunuz, bana niçin okutmuyoğsunuz?İsmail Hoca, bu soğuma şu cevabı veğdi;– Oğlum Özdemiğ sen, şiiğ değil, şiiğin canına okuyoğsun.
canını okuyan şair;
Lavinia
Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.
Seni Saklayacağım
Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU22
Hangi anaların, babaların, eşlerin, evlatların yüreği dayanır bu manzaralara? Medeniyetin beşiği Avrupa utan! Yüzün varsa utan! Senin marifetin bunlar! Yüzün kızarsın Avrupa! Senin silahlarınla, Sırpların masum 10.000 üzeri, Boşnak halkına katliam yaptığı utanç akü fabrikası” duvarlarda masum Boşnak kan izleri…
Ey Medeniyetler beşiği, insan hakları savunucusu, kendini beğenmiş yüze dost sırtından vuran Avrupa! Sizler bu manzarayı yaşadınız mı? Sizler koltuklarınızda keyifle kahvenizi yudumlarken, barlarda kadehler tokuştururken, kuş yastığa başınızı koyarken, Avrupa’nın göbeğinde yaşanan dramı, soykırımı, katliamı, sizlerin silahları ile vurulan bu masum insanların silahsız, Bosna halkının yıllarca yakınında bir parçasını bulup yalnızca bir isim bir mezarı olsun, diye yıllarca dağlarda toprağı kazıdıklarını gördünüz mü? Yalnızca, bir kemik parçası toprağa defneden, masum gözü yaşlı annenin, ihtiyar babanın, babasının yolunu bekleyen yetim yavrunun, nişanlısını dağlarda parçasını arayan nişanlı gelinlik kızların, eşlerin, kadınların, çocukların gözyaşlarına şahit oldunuz mu? Ey Avrupa sözde medeniyetin başkenti olan dünyanın kahramanı Lordu, kralı Avrupa! Siz insan haklarından medeniyetten bahsetmeyin! Siz yüz karası halinize kendinize acıyın! Zalimin zulmü varsa; masumu Yüce Allah’ı var! Ey Avrupa dileğim odur ki, bu masum halkın vebali üzerinize olsun, kendi silahınızla kendinizi vursun! Ey insanlıktan yoksun medeniyetler beşiği zavallı Avrupa! Senin silahlarınla yok ettiğin masum; Bosna halkı yine dirilecek bir Boşnak ölür ama bin Boşnak olarak senin karşına dikilecektir. Sen bu dünyaya hâkim hükümdar olsan ne yazar! Allah’ın sopası yok, seni bu masum insanların gözyaşları yok eder. Sen bilir misin? Bir anne toprağı eşelerken,
yavrusunun bir parçasını bulduğunda sevincinin büyüklüğünü, gözün da canlı olarak büyüttüğünü… Ya da bir yavrunun, annesine topraktan gelen kokusuna anne diye ağladığını onu sarıldığını… Ey Avrupa! Sen bilir misin? Yaşlı gözlerin her damlasında, toprağa karışıp toprağın altında kefensiz yatan masum şehidin, Şahadet şerbetini içtiğini, cennet ırmaklarında yıkandığını? Sen bana insanlıktan bahsetme! Sen bana medeniyetten söz etme! Senin ellerinde, yediğin her lokmada, içtiğin her suda Boşnak kanı var! Ey Avrupa! Çek elini Müslüman insanların üzerinden! Yüze dost görünüp sırtından vuran… Aynı akıbeti cennet vatanım;
Türkiye’me yapmak istiyorsunuz… Merak etmeyin! Biz her zaman, her yerde bir
nefes kadar, her zorlukta, her yerde yakınız! Ey Bosna- Hersek! Yüreği acılı hasret dolu, gözü yaşlı, nehir gözlerinden akan sel misali yaşların dinsin artık! Eğme başını! Çünkü sen her zaman ayaktasın. Çünkü sen yıkılmadın yıkılmaz, hep
kocaman yüreğinle ayaktasın! Seni bu hale koyan insanlıktan yoksun
Avrupa utansın! Sil gözyaşını ey Boşnak anne! Kaldır başını semaya! Bak orada
göreceksin şehidini… Ey Boşnak evladı kızı oğlu! Sen geleceğe ışık, umut, sevgi tomurcukları ekecek vatanını kurtaran, her yerde nöbet tutan asker olacaksın! Yılma kaldır başını! Seni yıldırmasın akmasın gözyaşların! Yürü! Tam ileri hedefe… Yılmadan bıkmadan yürü! Huzur dolu vatanın bütünlüğünü korumak için yürü! Sende koskocaman yürek varken, seni kim tutacak? Ey Bosna Hersek! Acıların sarılacak, yaraların elbet bir gün son bulacak… Sevmek, ne kadar uzaklarda olursa olsun, bir nefes kadar yakın olmaktır… Bundan sonra bende size bir nefes kadar yakınınızda olacağım…
Kanayan yara Bosna HersekZeynep Batımor
Bir Şair telaşında yüreğim,elimden uçtu uçacak.Susmam mümkün değil,bıraktım cümleleri,birazdan hüngür hüngür ağlayacak.Sizin o kahrolası savaşınız var ya,benim için bir kaç mısra.Kalemimden korkun,ucundan Barış damlayacak.Ve boğulacaksınız kendi kanınızda,bıçak gibi şiirler göğsünüze batacak.
Murat Karagöz
Bir Türk Bahriyeli eşinin örnek yaşam öyküsü
DüşlerimdekiBeyaz Üniforma
Zeynep Güner Batımor
Kanguru Yayınları
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 23
Mevlana Celaleddin-i Rumi 742. Vuslat Yıldönümü’nde Beylikdüzü Belelediyesi’nin
düzenlediği Şeb-i Arus etkinliğinde anıldı. Ünlü radyocu Melon Şapka’nın sesinden
okunan Mevlana şiirlerine sazendeler eşlik etti.
Dünya barışı için tasavvuf felsefesinin
temeli olan hoşgörüye dikkat çekildi.
Beylikdüzü Kültür Merkezi, Mevlana
Celaleddin-i Rumi’nin 742. Vuslat
Yıldönümünde düzenlenen Şeb-i Arus etkinliğine ev sahipliği yaptı. “Bir kahrı değil,
hüznü, intizar anını tasavvur etmeye
çalışacağız” diyen ünlü radyocu Melon Şapka’nın
sunumuyla gerçekleşen gece, sazendelerin
yaptığı tasavvuf müziğiyle herkesi
büyüledi. Solist Leyla Atay’ın söylediği
eserlerle yarattığı atmosfer ise herkesi içine
çekti.44 yıl boyunca Konya’da yaşamış ve orada
vefat etmiş olan Mevlana’nın yazdığı Duy Şikayet Etmede Her An Bu Ney, Hangisiyim
Mevlana şiirlerle anıldıBen, Bir Gececik, Etme gibi şiirleri etkileyici ses tonuyla okuyan Melon Şapka, Mevlana’nın “Minareden düşen adamın parçası bulunur da,
gönülden düşen adamın parçası bulunmaz” sözünü hatırlatarak, kalp kırmamanın gerekliliğini hatırlattı. Solist Atay ise sazendelerin yaptığı tasavvuf müziği ile Aman Cana Beni Şad Et, Çağırayım Mevlam Seni, Bülbül Kasidesi parçalarını seslendirdi.
Program sonunda dinleyicilerin büyük alkışlarıyla uğurlanan Melon Şapka, “Hüzünleri de kalbin bir köşesinde zinde tutmak gerek. Bu gece Mevlana’yı dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Nefesimiz yeterse bir daha ki sefere görüşmek üzere” dedi. Sanatçılara çiçek takdiminde bulunan Beylikdüzü Belediye 1.
Başkan Vekili Ömer Şatır da, olumsuz olaylara son vermek için herkesi Mevlana felsefesinin hoşgörüsüne davet etti.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU24
Ressam Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisi, İstanbul Ramada Asıa Hotel's Art Gallery'de sanatseverlerle buluştu.
Ressam Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisinin açılış resepsiyonuna çok sayıda
seçkin daveti katıldı. Dünyaca ünlü Ressam
Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisinde, sanatçının yeni ve eski 50'ye yakın tablosu ve bazı sanatsal fotoğrafları yer alıyor.
Süheyla Uflaz’ınsergisi açıldı
Erhan Bayladı’nın “Kadın ve Doğa” isimli fotoğraf sergisi, fotoğrafseverlerin beğenisini kazandı.
18 Kasım -15 Aralık’ta Olympus Galeri’de ziyaretçilşerin beğenisine sunulan sergide, doğanın en güzel ve ilgi çekici yerlerinde, en uygun ışıkta, bulutların en güzel tabloları çizdiği zamanda adeta tabiatın bir parçasıymış gibi bulunan kadınların fotoğrafları yer aldı.
“Kadın ve Doğa” beğenildi
SERGİHaydar Ekinek
30. Sanat Yılı Sergisi
15-24 Ocak
Şişli Kent Kültür Merkezi
Ressam Perihan Koca’nın 4. Kişisel Resim Sergisi Şubat’ta Ataköy Yunus Emre Kültür Mer-kezi’nde açılacak.
“Çağdaş Fantastik Realizmin Renkleri”, “Görünmeyeni Görmek” isimli sergi, 8-14 Şubat tarihleri arasında ziyaretçilerini a-ğırlayacak.
8 Şubat’taki saat 17.30 'da kokteylle açı-lacak sergi 6 gün sürecek.
Perihan Koca sergisi8 Şubat’ta açılıyor
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 25
O kadar çok, Allah'a havale eder bir millet haline geldik ki, Bu geriliğe bu vurdumduymazlığa, Bu korkaklığa Allah bile aldırış etmiyor,Ne yani,“Allah’ın sopası yok ki vursa?” ne demek,Değneksiz çoban olmuyorsa,Değneksiz Allah olur mu?Bal gibi değneği de var sopası da, Ama senin özeline ait,Hak ve hukuk savaşında,Kendini saklamayacaksın,“Allah onun da belasını verir!” demeyeceksin,Yok öyle bir lüksümüz,Yok öyle kolaya kaçmak,Değil kula, Allah’a bile,“Ben bunları ne demeye insan yerine koyuyorum?”,Ya da,“Ben bunları ne demeye yarattım ki?”,Dedirtmeye ne hakkımız olabilir,Ne de hukukumuz.Hakkının yenildiğini bile bile, Evindeki hırsızın kim olduğunu göre göre, Yarınını değil şu anını bile çalındığını
seyrede seyrede, Hep havale ediyoruz milletçe Allah’a,
Lan bir gün de havale etme be! Havalesiz yollayacağın adres,
Yüreğinin ve gerçekten inanıyorsan,İnancının ta kendisi be gülüm!
Allah'a havale etmekten havale geçiriyoruz, Fakat nemümkün!
Havale işi, hem de iadeli taahhütsüzFukaranın Allah'a oluyor,
Allah’ın da sermayeye,İşlerini mi kolaylaştırıyor ne cehennem meleklerinin?
Ben onu bunu bilmem,Namussuzluğun lüzumu yok,
Yedirmeyin hakkınızı,Akıl fikir vicdan ve beyinden bahsederken,
Beyin ve içinde; "HAK", denilen zorlandığın üç harflik kelime,
Biri seni biri beni biri Allah’ı anlatır,De hele,
Puştluğa gerek var mı hiç?Tependekinin büyük başlığı,
Gölgesindekilerin koyunluğuna bağlı.
Turan ÖzbudakAllah’ Havale Etmiyorum
Dünyada gözüm yok malında ola. Aldım alacağım alımı gardaş Asla meyletmedim paraya pula Sattım satacağım çalımı gardaş
Pişmezse insanlık tutmuyor mayaNafile gayretler gidiyor zayaHiç atım olmadı yürüdüm yayaKoymadı dizimde halımı gardaş
Feleğin bu imiş en hayır işi Asla görülmedi benzeri eşi Hep bağrımda yandı aşkın ateşi Yaktı yakacağı yalımı gardaş
Bedenim aklımla olsa da birlik Aç karınla olmaz yiğitlik erlik Çalıştım çırpındım olmadı dirlik Kırdı köklerinden dalımı gardaş
Hakkın emri imiş bu kadar izinBüyüdü günbegün dert dizin dizinBedeli belliymiş üç arşın bezin Yaptırmadı bana balımı gardaş
Der İlhami yolcu yolunda gerek Kimse bu dünyaya olmaz ki direk Nihayete erdi atan bu yürek Baş ucuma dikin salımı gardaş
Başucuma Dikin Salımı Gardaş İlhami Aslantaş Sen Hala Yoksun
Bahri Yıldırım
Yıllar yılı sensiz yandı bu bağrımKan doldu yüreğim sen halâ yoksunTa arşa ulaştı,gel diye çağrımGülerim, ağlarım; sen halâ yoksun Sevda ilmeğini taktın boynuma Düşlerin doluştu hemen koynuma Hançerdir yokluğun batar eynime Çözerim ,bağlarım; sen halâ yoksunElimden gelmiyor sen yokken durmakVar mıdır bu işte ,seveni yormakAkarken içimde bir deli ırmakÇılgınca çağlarım, sen halâ yoksun Göğüs gerdim sensizliğe yılmadan Gonca olup koktum senin olmadan Sevdalar büyüttüm,saçım yolmadan Aşıldı dağlarım, sen halâ yoksunAcılar küllenmiş sanki içimdeBeyaz güller açmış,siyah saçımdaDoğrultum hep gerçek,sana açımdaDüğümler düğlerim, sen halâ yoksun Bütün umudumu sana bağladım Olmadığın yeri,hara dağladım Seninle gülmüştüm,senle ağladım Eridi yağlarım, sen halâ yoksunHaydi kalk ayağa,şahlan maralımYüreği incinmiş ,gönlü yaralımDostelime tutun,orda duralımBen bunu sağlarım, sen halâ yoksun...
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU26
İBB ŞEHİR TİYATROLARI OYUNCULARI
Yazan: WILLIAM SHAKESPEAREYöneten: SERDAR BİLİŞSüre: 110 dk.OYUNCULAR
Bennu Yıldırımlar, Berk Samur, Doğan Şirin, Erkan Sever, Ersin Umulu, Eylül Soğukçay, İsmet Şahin, Kubilay Penbeklioğlu, Levent Öktem, Mana Alkoy, Özge Özder, Pınar Aygün, Seda Fettahoğlu, Senan Kara, Tolga YeterKONUSUShakespeare'in en sevilen komedilerinden biri olan 12. Gece'de, ikiz kardeşler Viola ve Sebastian, bir gemi kazasından sonra, birbirlerini öldü sanıp ayrı düşerler. Viola, Illyria dükü Orsino'nun hizmetine girebilmek için erkek kılığına girer. Orsino adına güzel Olivia'ya kur yapmakla görevlendirilir. Olivia ise kardeşinin ölümünden sonra yastadır ve ayağına gelen herkesi geri çevirmektedir, ta ki şimdi erkek kılığındaki Viola'ya aşık olana dek. Bu sırada, Olivia'nın dayısı Tobi, tutucu hizmetkâr Malvolio'ya şamatalı bir oyun oynarak, bu cümbüşlü kimlik yanılması ve
İBB ŞEHİR TİYATROLARIYazan: EDMOND ROSTANDÇeviren: SABRI ESAT SİYAVUŞGİLYöneten: MEHMET BİRKİYESüre: 165 DAKİKA/2 PERDE OYUNCULARALİZE ERTEM, ASRIN GURUR KUYUCAK, AYŞECAN TATARİ, CAN TARAKÇI, CEM
12. Gece
Hazırlayan
Şahan Can Esmeray
karşılıksız aşk hikâyesini iyice kızıştırır. Muhteşem oyunculuklar… Muhteşem reji ve sizi şaşırtacak tiyatro tekniklerini aşmış bir hayal gücüyle yoğrulmuş sürprizlerle dolu bir oyun. Herhangi bir oyuncuyu övmek yanlış olur. Çünkü inanın en çok rolü olandan en az rolü olan
oyuncuya kadar herkesin performansı takdire şayan. Bu yıl tiyatro yarışmalarında özellikle Afife Jale Tiyatro ödüllerinde en iyi prodüksiyon'u ve en iyi kadın oyuncu ödülünü getirebilecek bir yapım olmuş. Ocak ayında bu oyunu Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinden takip edebilirsiniz. Detaylı bilgiye http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/AnaSayfa.aspx adresinden ulaşabilirsiniz.
CYRANO DE BERGERAC
KARAKAYA, CEM URAS,ÇIĞDEM GÜREL, DAMLA CANGÜL, DERYA KEYKUBAT,DOĞAN ALTINEL, EMRAH CAN YAYLI, EMRAH DERVİŞ SOYLU, ERTAN KILIÇ, GİZEM AKKUŞ, GÖKHAN EĞILMEZBAŞ, GÖKSEL ARSLAN, GÜLŞAH BAYAR, HAKAN GÜMÜŞ, HASİP TUZ, HÜSEYİN KEFELİ, İBRAHİM ULUTAŞ,LALE KABUL, MURAT BAVLİ, MUSA ARSLANALİ, OKAN PATIRER, ÖZGÜR DAĞ, ÖZGÜR DERELİ, SEDA ÇAVDAR,ŞEYDA ARSLAN, TANJU GİRİŞGEN, YİĞİT SERTDEMİRKONUSUKılıç kullanması ve şairliğiyle hayranlık uyandıran Cyrano'nun tek kusuru, haddinden fazla büyük olan burnudur. Kendini son derece çirkin bulan Cyrano, kuzeni Roxane'a aşık olur, ne var ki Roxane Cyrano'nun bölüğünden genç ve yakışıklı Christian'a aşıktır. 17. yüzyıl Fransa'da yaşamış şair ve silahşör Cyrano de Bergerac'ın hayatından esinlenen oyun, aşkı, kahramanlığı ve gururu anlatıyor. Sabri Esat Siyavuşgil'in dilimize kazandırdığı oyunu, Mehmet Birkiye Yönetiyor. (İBBŞT RESMİ WEB SİTESİ) Mehmet Birkiye rejisinin ayrı lezzetli tadını daha iyi hissedebileceğiniz oyundur. Oyunda tüm oyuncular üzerlerine düşen görevleri kat be kat fazla yapıyorlar. Ancak Yiğit Sertdemir'in öne çıkan oyunculuğunu es
geçmek imkânsız olur doğrusu. Bitmek bilmeyen enerjisiyle ağır bir klasiği ayakta tutabilmiştir. Ocak ayı boyunca Kağıthane Sadabad Sahnesi'nde oyunu izleyebilirsiniz. Kostümler, sahne geçişleri ve ayrı ışık oyunları gibi sürprizler sizleri beklemektedir.
Kaçırmayın… Detaylı bilgiye http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Anasayfa.aspx adresinden ulaşabilirsiniz. Kaçırmayın.
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU 27
Yazan:William SHAKESPEAREÇeviren:Bülent BOZKURTYöneten:Tim SUPPLEYardımcı Yönetmen:Erol Ozan AYHANDekor:Kerem ÇETİNELKostüm:Sadık KIZILAĞAÇIşık:Yakup ÇARTIKMüzik:Tolga ÇEBİDramaturg:Irmak BAHÇECİAsistanlar:Damla KARAELMAS GÖKHAN Emre SIRIMSI Ercan KOÇAKOyuncular:Ali ÇELİKAli Rıza KUBİLAYEmrah EREN Emre KoÇEmre SIRIMSIErcan KOÇAKErol Ozan AYHANFaruk ÜSTÜNFidan TEK KOŞARHatice Elif ÜRSEİlkin TÜFEKÇİİrem Sultan CENGİZMurat ŞENOLNurhayat ATASOYOrhan AYDINYunus Emre KILINÇ
Bakırköy Belediye Tiyatrosu ( BBT ) Alican YÜCESOY genel sanat yönetmenliğince yenilenen kadrosuyla dünyada öne çıkan yönetmenlerle her sezon bu şekilde farklı bir oyun sergileyeceklerini dile getirdiler. Yanlışlık Komedyası Shakespeare' in en az bilinen oyunlarındandır. Ancak bu oyunu BBT ' de izleme keyfine nail olursanız keşke daha önceden de çokça bilinen bir oyun olarak oynansaydı diyeceksiniz. Yanlışlıklar Komedyası; İngiliz yazarı William Shakespeare komedi tarafından yazılmış bir oyunudur. Oyunda; İki değişik ikiz kardeşin yıllar sonra tesadüfen aynı bölgede yani Efes'te karşılaşma hikâyesini anlatmaktadır. İkizleri görenler birini tanıyorken diğerini tanımıyor olduğu için bir karışıklık meydana gelir. Biriyle ilgili olan bir konu öbür diğerine söylenir. Aynı zamanda eylemlerde bu şekilde gerçekleşir. Bu şekilde sürekli temponun yüksek olduğu uşaklarında enerjisinin seyirciyi ayrı bir ayakta tuttuğu güzel reji… Güzel oyun… Bu oyunu Ocak ayı boyunca izleyebilirsiniz. Daha fazla bilgi için: http://www.bbt.bel.tr/ adresini ziyaret ediniz.
Yanlıslıklar
Komedyası
1970'lerden bu yana çeviriyle uğraşan Şemsa Yeğin, 75 yaşında hayatını kaybetti.
Ödüllü edebiyat çevirmeni Şemsa Yeğin,Jack London, Howard Fast, Mak-sim Gorki, Elias Canetti, George Or-well, Thomas Pynchon, José Sara-mago, Carlos Fuentes, Sigmund Freud, Erich Fromm, Robert Briffault’nun yapıt larını Türkçeye kazandırdı. ABD’de Amerikan edebiyatı öğrenimi gördü. Yazarlık yaşamına 1960’lı yıllarda yaşadığı ABD, Kanada ve Afrika ülkelerinden Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerine gönderdiği yazı ve röportajlarla başladı. 1970’lerden bu yana çeviriyle uğraşan Yeğin, 1979’da TYS’nin Hasan Ali Ediz Edebiyat Çeviri Ödülü’ne değer görüldü.
Şemsa Yeğin’in dilimize çevirdiği kitaplar arasında Kulaktaki Meşale (Elias Canetti), Kurtarılmış Dil (Elias Canetti), Gözlerin Oyunu (Elias Canetti),Tara Sokağı (Maeve Binchy), Gerilla (Pomeroy), Yararsız Bir Adam ( Maksim Gorki), Yabanıl Toplumda Suç ve Gelenek (Bronislaw Malinowski), Kendim ve Ötekiler (Carlos Fuentes), Rosenbergler- Biz Sizin Oğullarınızız ( Robert Meerepol) gibi kitaplar da yer alıyor.
Şemsa Yeğin’i kaybettik
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU28
Bir ateş çemberininGöz bebeğinde
ŞimşeklerYıldırıma dönüşür
Sırma saçlarİlmik olmuş boynunda
Göz yaşı olmuşÇiğ taneleri
Bu yangında buz keser havaİn Dağı’nda boran var
Devrez’ de su büzüşürIlgaz’da
Haçat üşürBabalar geri gelmez
Sevdalar şehitSakarya’da
Yitmiş kardeş acısıBu ne kanlı kavgadır
Ne onurdur buBu nasıl sevdadır
Neylesi bu yurtHer zerre toprağı
Yıkanmış kanla
VeBir dilekçe çakılır
Mavi gözlerineMustafa Kemal’in
Gök ağlarBulut ağlar
Ağlar mavi gözlü Kemal’imRest çekmek emperyalizme
Soysuzluğa restBir yanda istiklal
Rüyalar yoluÖlüm diğer yanda
Vız gelir giderVe bir kadın bir kız
Çağrı koyar Tosya’danGüzeller güzeliYiğit sergerde
Çeltik tarlalarından haykıran bir ses
Tüylerim diken dikenÇekilir kanım
Can suyum çelik gibi gerilirBahrem Yıldız
Tosyalı Latife Hanım
Güne merhaba Bu sabah gel desem, Sofrada senin için hazırlanmış Bir dilim umut olsa Mavi mavi gülümseseBir fincan sevginin hatırına saklansa Saygı dost olsa bir parça huzurla Bir lokma sağlık olsa Sen umutla sarsan sevgiyiSevdalansak yarınlaraKapı çalınsa buyur etsekBarışı bir bardak çayın sıcacık Demine sığınsak Güneş doğsa kuşlar uçsa başımızdaKelebeklere yer versek Bu sabah gel desemBuyur etsem yürek soframa Afiyet Olsun
Ayser Bektaş
öbür yaşamın suskunluğuyla kafası karışankatlanılmış direnişleri dinlerken ağlayankah sorgulayan ara da birde kendine uğrayanyoruldum anlamını bilmediğim vızıltılardançok mu uzaklarda kaldı şu lanet gerçekkaranlığın biçimlendirdiği biri olup çıktımşimdi hemen şimdi bir başka sessizlik esmedenTanrısal zamanlar nerede sığınmalıyımkorkularımla birlikte sürülmüş yüreğim ve ben...
hülya Sığca
Çekilmez Oldu
Bedeller veriyor gururla yiğitÖlüler toprağı çekilmez oldu Zülmün iktidarı diyor terket gitAkıyor kanımız çekilmez oldu
Soranlar sorgular kayıp oluyor Güzel günler için zehirle doluyor Yaşlanmış bebeler baba yoruyor Yıkıldı yuvalar çekilmez oldu
Canın cansız yaşar ay ile gündeVahşice katiller dünde bu günde Zincirler kırılsın emekçi önde Yıllar katliamdır çekilmez oldu
Emekci Yusuf’um umudun var mı Barış kerdeş olmak bizlere dar mı Güneşli dağlarda yaşamak kar mı Yıkılsın bu düzen çekilmez oldu
çocuk ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu ellerini tekrar cebine soktu
saçları dağıldıyüzü üşüdü
ellerini cebinden çıkardı yüzüne sürdüellerini ovuşturdu cebine soktu
ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu çocuk saçlarının arasında dolaştırdı bir anellerini tekrar cebine soktu
çocuk ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu tekrar ellerini cebine soktu
saçları dağıldıyüzü üşüdü
ellerini cebinde aradıelleri cebinde yoktu
yoku cebinden çıkardı yüzüne sürdü yoku yokla ovuşturdu cebine koydu
yoku cebinden çıkardı ovuşturdu çocuk saçlarının arasını yokladı tekrar yoku cebine koydu
yok saçlarında dağıldıyok yüzünde üşüdü yok ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu
İntihar
Fulya Çelikbilek
Yusuf Ter
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 29
Genç bir ressam Erkan Ergün… 12 yaşında başladığı sanatı Çorum sokaklarına taşıyıp, halkın resim sanatına ilgisini çekmeyi başardı. 3d sanatını daha da geliştirerek, ülke çapında yenilikler yaratacağını söyleyen Erkan Ergün Çorum da
doğdu. 12 yaşında resim yapmaya başlayan Ergün, resime önceleri hobi olarak başlamış ve 12 yıldır da bu sanatını geliştirerek devam ediyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın 2008 yılında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın ise 2010 yılında düzenlediği resim yarışmalarında Türkiye Birincisi oldu.
5 yıl yerel gazetelere karikatür çizerken, bir yandan da 3d resimleri araştırdı. Şimdilerde ise Çorum sokaklarını 3d sanatı ile rengarenk yapıp halkı resime teşvik ediyor. Diğer yandan da çocuklara hat sanatını öğreterek de yeni nesile rengarenk bir yol çizmeye çalışıyor.
Erkan Ergün ile kısa bir söyleşi gerçek-leştirdik…
-Resim yapmaya nasıl başladınız? Resim yapmaya 12 yaşımda hobi olarak
başlamıştım. Bunun bu kadar damarlarıma işleyeceğini tahmin etmemiştim, bir daha o renklerin ışıltısından kopamadım.
-Niçin başka meslek değilde resim? Başka meslekler denedim ama hayat beni
sürekli resime itti. -Resim yaparken ne düşünüyorsunuz? Resim çizerken her şeyi bırakıp işime
odaklanıyorum ve hayallerimle tasarladığım resmi
Sanatını sokaklara taşıyan genç ressam!
Gamze Höcü ÇORUM
birleştiriyorum -Yaptığınız çalışmalar hakkında kısa bir bilgi
verir misiniz? Yapt ığım çal ışmalar Türkiye'nin farkl ı
şehirlerinde bulunmakta. Çorum, Antalya, Isparta, Sivas, İstanbul, Ankara gibi… Çalışmalarım ağırlıklı olarak Osmanlı ve Selçuklu motifleriyle harmanlanan Osmanlı çalışmalarıdır. Son dönemde Avrupa'da ki akımları Türkiye'ye taşıyarak 3 boyut yapmaya başladık.
-Çorum'a 3 Bulutlu resim getirdiniz halkın tepkisi ne yönde oldu?
Çorum'da 3D ye çok yoğun ilgi var. İnsanlar çok meraklı bu çalışmalara. Çorum Belediyesi çok ılımlı bakarak desteğini sürdürüyor.
-Kısa vadede planlarınız nelerdir? Resim çalışmalarına devam ederek üretimlerimi
artırmak ve şirketimi dünya standartlarına taşıyarak Türki-ye'ye ilkler getir-meye devam et-mek istiyorum.
Bizler de sana-ta ve sanatçıya desteğimizi sür-düreceğiz . Bu gü-zel sohbeti için Erkan Ergün'e çok teşekkür e diyor, başarıları daim olsun diyo-ruz..
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU30
Vaktin İnsanlarıUlusal ve uluslararası yazın’da kilometre taşları olmuş değerli yazar, şair, düşünür, siyasetçi ve sanat camiasında ses geti-ren özel insanların, adlarına binaen geleceğe ışık tutacak yolculuklarında şiir seçkisiyle taçlanmış halidir. Atıflı, bütünüyle bir nevi anto-loji hükmünde başka bir esere daha rastlanılmadığı bilinmekte-dir. İşte bu nedenle Vaktin İn-sanları, zamana açılan kapıda bir aralık olup, yolu özgürlük sevdasında buluşan her yüreğe her ses rengine duyumsatmala
rıyla fark yaratmıştır. Vaktin İnsanları, gerek yaşa yan ve gerekse artık aramızda olmayan çok değerleri yürekle rin sesidir.. Nesilden nesile kül türel bir aktarım belki de.. Edebiyat mutluluktur şiir ise o mutluluk ülkesinin cumhurudur.
Nuray Tunç1972’de Manisa’da doğdu. Selçuk Üniversitesi Akşehir MYO’nda muhasebe okudu. İlköğretim çağından itibaren edebiyata ve özellikle şiire ilgi
duyan Nuray Tunç’un ilk şiiri 1991’de Gençliğin Sesi Dergi yayımlandı ve çeşit li yarışmalarda bir çok mansiyon ödülü aldı.Tunç’un, aralıksız sürdür düğü şiir çalışmalarında; Ümit Yaşar Oğuzcan, Or han Veli Kanık, Nazım Hikmet, Aziz Nesin gibi ö nemli ustalar dan ilham al dığı görülmekte. Etnik kültürlerle, özel likle Hristiyan ve Musevi di ni temalı kültürel moza iğini bu etniklerle harman layan şairin pek çok ese rinde anılan realiteden kesitler bulunmakta. Maya Kitap Şubat 2015 basımlı Özgür Bıra kılan Şiirler adlı ilk kitabıy la okurlarıyla buluşan Tunç, İlkim Ozan Yayınla rı Kasım 2015 basımlı Vaktin İnsanları adlı şiir kitabıyla da yurtiçi ve yurt dışı pek çok kitleye sesle nebilme fırsatı yakaladı. Şairin; Tmolos Ede biyat, Herfene Edebiyat Dergisi ve Yeni Dönem Kültür ve Sanat Dergile rinde şiirleri yayımlanıyor.
Mazlum Zengin, 1955 yılında Malatya ili Arapgir ilçesi Alıçlı (Hasdek) köyünde dünyaya geldi. İstanbula yerleştikten sonra iş hayatının yanı sıra edebiyatla da ilgilenmeye başladı. Bir çok antoloji kitabında şiirleri yer aldı. Şiir Harmanı (2005) ve Ağıttan Umuda (2007)isimli kitapları bulunan Mazlum Zengin, kitap serisine Tunç Yayınları’ndan çıkardığı, “Sol Yanım Şiirleri”nde serbest, “”Son Yarım Şiirleri”nde de ölçüşü şiirlere yer verdi. Genellikle toplumsal şiirler yazan Zengin, “Şiir Harmanı” isimli şiir etkinlikleri düzenliyor.
Mazlum Zengin’den iki kitap birden
TürkülerÖzgürlüklerin ilk adımıSen kavgamdaki ilk kıvılcımKaralara, karanlıklara güneşBayrağım, toprağım, vatanım, namusumSarıkamış’taki donan yüreklerde itaatÇanakkale’de gümbür-gümbür top sesiKocatepe’de eldeki dürbünsünSen şairi vatanından sürgünsünSeni, sizi nasıl yakarım ben, nasıl?Mazlum Zengin
Zemheri eşkıya kesildi kapımızaTükendi güneşin adaletiMutlak pencereme sığırcıklar gelmeliZemherinin varlığıylaKuşlar da üşür
Çağrışımlar sonucu çatlayan hüzünCemrenin gelişini bekleyecekNevruza ulaşmadanSoğuklar demirlediyse içimizeYürekler de üşür
Dipdiri kalmanın tek yoluDönence gölgesinde var olmakDüşünce totemiyleGidip gelmeler çoğalıyorsaSözler de üşür
Suya benzeyen ne varsa çözülecekDirenmeyi unutursa kızıl ibrişimKozalar de üşür
Beyaz kağıtların içine sinmişSevda sayılan duyguların kalıntısıElimizde taşınırken ağıtlarHepten perişan olduysa eğerEzgiler de üşür
Benim umudumGüvercinin kanadına tutunmuşDirenç denilen şeyler adınaKırlangıç sürüsü çekip giderseSular da üşür
Geceler yalınayakZincir halkası ayrıntılar görülmezUfak tefek gündelik gezintilerBeynimizdeyse eğerAyaklar da üşür
Gül gülistan değil yaşamKılıç üstü Fizan derler gidişeBunca telaş bunca çaba boşunaYelesi terlemiş bir küheylansa kederAcılar da üşür
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 31
Bu sabah kahvaltıda hüzün vardıİki tane zeytin karası göz bir bardak gözyaşı bir dilim zıkkımSabah haberlerinde yine ölümKanGözyaşıÇocuk ölümleri bir yanım çürüdü harap olmuşBir yanımız lay lay lomBu yorgun beden alıştı artıkYaş 60 kaşarlandıkYine hüzünlü bir türkü çalıyor radyodaGiresun’un içinde iki sokak arasıVurdular Feride’yi yere düştü bohçasıYine gam yine keder…
Bu sabah kahvaltıda hüzün vardıHasretlik tak etti canaBen bu hasretleri bilirim gülümHiçbir güzellik seni tatmin etmezGülün rengi,kokusuHiçbir renk Hepsi anlamsız gelirBen bu sevdaları bilirim gülümHiçbir sevdaya benzemezNe Ferhat’ın, ne Mecnun’un, Ne kerem’in sevdasınaŞirin kim Leyla kimAslı da kim oluyormuş bu sevdadaBu yangın başka yangın canımın içi
Bazen Çukurovadaki ırgat çocuğunTemmuz sıcağında sıtma tutması gibidirBedeni buz tutarBazen Yamadağında eşkıyanın filintasına sarılıpZemheride ateşler içinde yanması gibidir
Ben bilirim bu hasretleriHayali gözünden gitmezNe yana dönsen karşındadırSanki yanındaSarılasın gelirKoklayasın gelir öpesin gelirO küçücük bedeniAh bu hasretlik bazen adamı deli ederGitsen gidemezsin Dursan dayanamazsınBana sorarsan git oğulÇünkü her şeye değerGit hasretini dindirSarıl doya doyaKokla bedenini teniniBir daha bırakmamacasınaEğil kulağına söyleDedenin selamı var deSeni çok özlemiş deÖp yerime
Bu sabah kahvaltıda hüzün olmasın
Bu Sabah Kahvaltıda Hüzün Vardı / Sefer Kocakaya
Sessiz bir hıçkırığın deprem sesi geldiği Yutkunmaktan yara olmuş gırtlakların derinden derine estiği yüreğim. Her gün, her derdin attığı mızrakların hedefi olan derin yüreğim... Dayan dağlarında eşkiyaların kol gezdiği Doruklarında tipilerin estiği yüreğim.
Duvarlarında kurşun yarası, sanki alın yazısı Sıtmaya tutulmuş titreklikte, bir ölüm sarısı. Sürgün yedin içimde, bir o yana bir bu yana gezdin Yazın ortasında kar mı gördün Üşüdün, titredin bir kuş misali. Bürün, taş kesilmiş parkana bürün Sık ki, donmasın ellerin Dayan yüreğim, elbet biter bu sürgün...
Dayan gözlerimdeki yaşların çiçek çiçek açtığı yüreğim dayan Eşkiya mavzerlerine kalkan olan Tipilerine sıcak çorba sunan yüreğim dayan...
Mevlana'yı sür iliklerine umutların süzülsün ellerinden. Sevgiyi katık et de şerbetine uzat çocuklarına can-ı gönülden.. Sen ki; ırmakların çocuğu bozkırların torunu. Gözyaşlarıma yükle umutlarını yarınlara doğru...
Senin yolun, Ferhat'ın dağları deldiği yoldur. Tırnağını göremediğin karıncanın kardeşlik yoludur. Dünyasında dağları doğuran dört mevsimine kucak açan, Pir Sultan'dan feyz bulan yüreğim dayan...
Dayan yüreğim dayan yarama tuz basa basa. Dayan yüreğim dayan ecele bir kaç kala ölümüme kadar beni oyala...
Dayan yüreğim...
Yusuf Ziya Leblebici
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU32
biraz daha kalamaz mıydınoturup konuşamaz mıydıkbiraz da biz el ele veripşu hayatı kandıramaz mıydıktam bunları diyecektimansızın bir elürkek mi ürkekokşadı durdu kalp sektelerimibaktım o’ydudemek sonuna gelmiştikbirlikte başladığımızıno güzelim düşleri örseleye örseleyetersyüz edecek ne vardı sankisiz bakmayın böyle sustuğumabenim şiirim bağırmaz ki
Göz yaşını sile sile Halkozanı Turanibaba
Göz yaşını sile sile giden yârSüzülen yaşları kana benziyorVefasız aşk için feryat eden yârHıçkırışı bir figana benziyor Benim güzel yüzlüm huri meleğimSeni kim aldattı söyle bileyimDerde derman olmayanı neyleyimYürekten yaralı cana benziyor Tomurcukken açılmadan kurumuşÇevresini mah yüzüne bürümüşGenç yaşında bir mum gibi erimişDerdi üç- beş, değil bine benziyor Almışlar elinden sevdiği canıÇölde avlamışlar yavru ceylanıBaşına dönüyor kışı boranıHarabeye dönmüş hana benziyor Şu giden dilberi gelde gör heleKapılmış gidiyor bulanık seleAşkının külleri savrulmuş yeleAslı han keremden yana benziyor Turanîbaba'yım görür de söylerAşka erişmeyen sevdayı neylerHilafı varmı dır söyleyin beylerYitirmiş eşini bana benziyor
Benim Şiirim Bağırmaz ki
Tekin Gönenç
Hazandan BaharaCumhur Karaca
ruha hicran düşer mi yarnicedir bahar dallarından kesmişim kendimidüşüp uykuların kuytu yerlerinesonbahar bile yetişemiyor dizimden azalışıma çoklukbirden fazlanın dirilişi ise eğerhangi yok oluşta çoğaltıyorum beniya benden içeri girip seveceksin haykırırcasınaya da gülmemiş gibi yapıp cilve nazcanımız kalacak nazımız gideceksazımızdan ninniler toplayacağız ahh tutulamayası sonbahar!ısıt ellerini ilkbaharımın kısık kısık bak güzelim!içimde eski hazandan kavruk bakışımdanbaharına sonsuz akış var.
Yollarım Hep Bana Çıkar Osman Coşkun
kandırma ne kendini ne beni ne kadar kaçsan yaklaşırsın aşka bir arpa boyu uzaklaşsan yollar bir tek noktaya çıkarsevdanın adı senin adınla anılıradın sevda olmasa kaç yazaryaşamış ve yaşaması mümkün olanşairler yalnızca senden bahsediyor gemiler yanmış köprülerin yeri yok bu şehir başka dilden konuşuyor geçmişine diye başlayıp üç nokta konuyor martılar şarkı söyler anlaşılmaz kandırma ne kendini ne benine kadar kaçsan da yaklaşırsın banabir arpa boyu uzamaz boyun ayrılıktayollar bir tek bana çıkar bu hudutta uzağı yakını hepsi bir sen anladığın dilde yaşarsın gurbet hasretle beraber yine gönül perdelenir göz gökyüzünü görmezbaşımı yaslamışım dizlerinerahat ve ferah bir gece yarısındayızyarımız değil bütünümüz sen olmuşsunözenmişiz sendeki kendimize… kendimi olduğum gibi teslim etmiştim ellerine azaltıp geri veriyorsun geri kalan yarımın hesabı sorulacak elbet hiçbir aşk yarım kalmayı hakketmezsuratımda bilmem kaçıncı aşkın izlerine kendini kandır ne benikaçsan kaç yazarbir arpa boyu yol aldın farz edelimo yollar hep bana çıkar…
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 33
GENEL YAYIN YÖNETMENİYusuf Ziya Leblebici
YAYIN KURULU
Turan Karatepe-Fidan KarakaşAli Esmeray-Osman Coşkun
Dergimiz tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan
yazılardan yazarların kendileri sorumludur.
İLETİŞİ[email protected]
https://www.facebook.com/groups/31746001219/
KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 2
Kardelen Sanat
kArDElEnŞİİR ve MÜZİK
GRUBU
ne çok severim ama fotoğraflardaki maziyiPenceremde ki hercai Götürürken geçmişe benine de çok özlermişim sesini
buralar hep soğuk be anam senin sesin bile ısıtırdı beni
yeşili özledim ellerini güneşi nefesini özledim saçının her telini
dışarıda yağmur ve de kuş sesleri parçalarken tutsak yüreğimiyarınlar nasıl gelir bu parmaklıklarda
gelmez olur koca yıllar hasret dağlarının ardında
ben de bir özlembende bir özgürlük hasretibir de sen…
Anam !Gamze Höcü
Beşiktaş Belediyesi, PEN Yazarlar Derneği , Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ve Te-kin Yayınevi organizatörlüğünde gerçekleş-tirilen Dağlarca Şiir Ödülü , Şükrü Erbaş ve Ö-mer Erdem’e verildi.
Ataol Behramoğlu, Doğan Hızlan, Enver Er-can, Ertan Mısırlı, Haydar Ergülen, Sennur Se-zer ve Tarık Günersel’den oluşan Seçici Kurul, 1. Dağlarca Şiir Ödülü’nün Şükrü Erbaş ile Ö-mer Erdem arasında paylaştırılmasına karar verdi.
Şükrü Erbaş “Pervane”, Ömer Erdem ise “Pas” adlı kitaplarıyla ödüle değer görüldüler.
Ödül, 26 Aralık Cumartesi günü Fulya Sanat Merkezi'nde düzenlenen etkinlikle sahiplerini buldu.
Dağlarca Şiir Ödülü
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU34
Geçen gün(24.12.2015) Akif’i andık Bakırköy Cem Kara-ca kültür merkezinde. Güzel bir toplantıydı bana göre ve gü-zel bir sanatçı Akif..
Toplantıyı düzenleyen ve beni haberdar eden İLESAM şube başkanı Sayın Cafer Vayni ve emeği geçen herkese çok teşekkürler. Dönüşte daha yeni tanıştığım ve taze bir dos tum olan şair yazar Yusuf Ziya Leblebiciyle karşılaştım. Dedi ki bana ’’hocam senden sanat adına güzel bir yazı istiyo rum!.’’ Bende tamam dedim ve sanat adına daha yeni geldi ğim bir toplantıdan; aklımda kalanları da ekleyip, başladım dertlerimi yazmaya. Varın değerini siz verin artık!
Akif’le başladık ve Akif’le devam edelim. Bakın Avrupayı gezip gelen usta ’’adamların işleri bizim dinimiz gibi ve dinleri de işimiz gibi’’ der. Yani bizim, ilim ve sanat adına düştüğü müz tezatı; bir cümle ile özetlemiş. Tabi bunun bilinciyle de olsa gerek; Oku demiş safahatında ilk beyit olarak; oku, sana hisli bir yürek lazımsa; oku, zira onu yazdım, iki çift söz yaz dımsa!. Maneviyatımız da aynısını der; oku der kuran ilk aye tinde; oku, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla!’’ Zira oku mak, müminin yitik malıdır ve çin’de de olsa gidip alınacak!. Niye mi? Çünkü babadan kalan mirastır okumak ve hakka ve hakikata ermek isteyen herkes; o ummana dalıp o mirasını a lacak! Yani? Allah’ın nurunu görmek isteyen herkes, müsbet ilme de yelken açıp; aya insan gönderecek, uzaya koloni sala cak ve kainatın sırrına aşina; yaradan övgüsüne de mazhar olacak. Daha doğrusu, O’nun gazabından kaçıp, rahmetinin ve bereketinin gani olduğu yerlere hicret edecek!. Ve tabi bunu da sanatla yapacak.
Peki ama nasıl? Sanata ve sanatçıya hürmet göstererek olacak bu tabi, yazıya ve ilme sevgiy le, tiyatro ve baleye aşkla ve yarayana ve yarama za hoş görüyle.. Ne yani; Akif’ten daha mı iyi biliyo ruz biz; yada ondan daha mı akıllıyız? İşte kendi ne yaren olarak seçtiği meyhane aşığı Neyzen’le dostluğu ortada!. Kısaca, Yunus gibi yaradılanı hoş görüp yaradandan ötürü ve içtihadına bak madan ama; ilmine ve sanatına bakarak muh kem; ve ona göre de hürmet gösterip, onore ede rek haklılığı; hakka adanmış bir kurban gibi yerine getirerek varacağız.. Niye mi? Yitik malımızı bulmak için ta bi!. Yani daha açık bir ifadeyle, hoş görmek bir sanattır ve hor görmek asla!. Şimdi durum böyle iken; peki neden ilim hep ’’gavurlarda’’ kalır da, fosası ve atıkları olan fitne de bizde? Yoksa mümin değiliz miyiz biz(!) Aklım almıyor bu soruyu ve aklımın aldığını da yazamıyorum buradan!. Gücüm yetmiyor, cesaret ister, fedakarlık ister, meşakkat ister; ya da vefa ve vefalı gönüller ister; ve tabi aydın bir bakış...
Yani öyle ki; kolay değil sanatçı olmak bu ülkede ve ’’ho canın eşeği gibi, yellenmeden başka bir hüneri olmayan birile ri(!) bazen çıkar tükürür sizin sanatınıza ve siz çaresiz olarak; yıkarsınız göz nuru eseri!.’’ Evet, marifet iltifata tabiyse ve fa kirin de bu konuda bir marifeti varsa(!); halka hizmet hakka hizmettir diyerek, pazara sürdüğümüz malın; harmanda rüz gara karşı peşkeş çekilmesine gönlüm razı olmaz. Oysa, hük mü olmayan sözden Allah’a sığınırım hep ve bıktım hüküm süz sözlerimin ayaklar altında ezilip gitmesine.. Yani okumak önemlidir bir sanatçı için ve okunmak daha da önemli!. Verim siz bir bağa girip, çalışıp, çabalayıp, çapalayıp sonra; mahsü lünü pazarda satamayan çiftçi gibiyim!. ’’Sofra da aç, hanede bi ilaç ve muhannete muhtaç olarak; yaşanır bir vakit; ta ki biri çıkıp sana bilmem ne emeller uğruna(!) bir ulufe gönderene dek!’’ Akif’i ananlar Akif kadar yaşayamadı ne yazık; ve Akif’i pazarlayanlar bu hal’de, cambazdan daha cambaz!. Reel ola rak sanatın durumu budur ülkede ve batıda da durum bun dan farklı değil. Ama hakkını yemeyelim; Fransız ihtilali ve aydınlanma çağından sonra; bunu daha iyi anlamış batılılar ve bizden biraz daha önde. Yani aydınlanacaksa bir toplum; sanatın ve sanatçının sırtında ve bu bilinci kendilerine şumül edinmiş. Ama burada artı bir parantez daha açayım. Emeğini
Sanata Evrensel Bir Bakışsatamıyorsa bir sanatçı hakkıyla; burada da bir tezat var. 1-ya iyi bir sanatçı değil(siz ona muhalif deyin) ve eserlerinin kıymeti yok; 2-ya da sıkı bir muhalif ve onu sülbanse eden birileri var. Yani muhalifliği birilerine engeldir ve onun cürmü büyük ne yazık!. Kime selam verse ’’ürüşvet değil deyü al mazlar’’ artık ve hor görürler, engellerler, bastırırlar ve birileri tarafından yok sayılırlar. Tabi böyle durumda, sanatçı için dert çok ve hemdert yoktur. Çünkü bana göre sanatçı ’’öğren diği kadar öğretemezse eğer, bu dünyadan borçlu gitti de mektir(bayramlık)’’ ve ona göre yaşamalıdır. Hasattan kas tım ise, asla maddi değil tabi; çünkü uhrevi şeyleri maddi şey lerle satın almak olmaz!. Yani bu dünyadan borçlu gitmemek adına; bir şeyler yapıyorum ve kimse bu manevi hesabı mad deten alamaz!. Oysa yazabilmek sanattır derler bir yazar için; aşktır, sevdadır ve sevdamız uğruna düştüğümüz dur um, yarım kalmış bir mecnun hikayesidir, taa’ kıyamete dek sürer!. Onun için, nerde yetim kalmış bir çocuk görse, ağla yan bir ebeveyn gibi; bedavaya fikir işçiliği yaptığım bu alem de, gönlüme göre bir yaren bulamamaktan üzgünüm. Oysa bende meramımı anlatayım isterdim ve beni de anlayan birileri olsun. Ve yazdıklarımın bir ederi/değeri ve kıymet-i harbiyesi olsun; ama olmuyor işte ve buna ben taktir-i xuda diyorum!. Nedenini sormayın hiç; çünkü nedeni ortada ve bu ülkede aydınlar, yazarlar, çizerler ve doğruyu söyleyenler niye engelleniyorsa, benim durumum da o.. Baskı yaşıyoruz baskı ve baskı öyle ki; demokrasi adına bir despotluk, din adına yobazlık, dürüstlük adına soygun ve namus adına ’’enil
fahşa-i vel münker!.’’ Yani sanat ucuzdur bu ülkede ve sanatçı tehlikeli varlık!.
Değeri ipte anlaşılan ucuz mata, derisi yüzülen ucuz bir mefta ve madımakta çıra gibi yakılan çıplak meyyit.. Daha doğrusu aşk adına yapılan her gü zellik ve onun uğruna düşünebilmek; ölüme eş de ğerdir bu dünyada ve herkes İbrahim değil; ateş ö nünde ’’hasbinallah-u vennimel vekil’’ desin. Yani tarihte böyle olmuş ve günümüzde de böyle maa lesef. Seyit Nesiminin canlı canlı derisini yüzen man tık budur; hallacı mansurun elini ve ayağınnı kesen irade budur, pir sultanı ipe çeken budur. Nedim’i,
nefi’yi Fuzuli’yi, Nizami Gencevi’yi, Mirze Elekber Sabir’i, Yunus Emre’yi, Dadaloğlu’nu, Aziz Nesin’i, ve Nazım tabi; hasretinden prangalar eskiten Ahmed Arifi ve onlarcasını cefaya garkeden budur!. Platon’dan başlayarak nieczhe’ye kadar, balzac’a, galileye, Göte’ye ve Pablo nerudaya kadar; puşkine kadar aklınıza kim gelirse artık; sanat adına muha liflik bir suçtur(!) ve bunun cezası da ölümdür, meşakkattir ve çiledir!. Üsdat necip fazılın çektiği çile budur işte!. Yani sabir gibi Avrupaya opera öğretmiş bir sanatçı, ömrünü sırtında sabun sata sata geçirir; balzac gibi dünya devi bir düşünür, eserleri uğruna aldığı matbaa parasını ödeyemediği için, evine gelen alacaklardan saklanmak için karyola altına, aziz nesin gibi eserleri 84 dile çevrilmiş bir dahi, yazınları koltuk al tında ve babı ali yokuşu; bir aşağı bir yukarı gezer ve daha ni celeri tabi.. yani sanaat esasen çileli bir yolculuktur ve sanat çı da bu yola baş koymuş bir ismail!. Cebrail koç getirmezse boyun kopacak ve onun için belki; en büyük sanatçı, devin en büyük muhalifleri olan peygamberlerdir!. bitiriyorum!. Ami yane bir tabirle; ne kadar köfte o kadar ekmek misali; ne ka dar muhalif duruş ve o kadar haklılık ve hakikata yakınlık. Be deli ağır olan bu yolda İbrahim olabilmenin ödülü mabudun dostluğudur tabi ve bunu her kul başaramaz. İşte bundan do layı; hz Mevlana ‘insan olmak şeklen olsaydı, ahmetle ebu cehil bir olurdu’ der. Yani manen olmuşlar evladır bu yolda ve maddeten olmuşa kelek derler!. Manen kendinizi yetiştirin ki; maddeten cisminiz toprak olsa da, manen isminiz kainatta yankılansın ebediyete dek. Sözlerim çok oldu ve beni bağışla yın; bir bayramlıkla bitiriyorum konuyu ’’nemrudun ateşi ken dini yaktı, iman ibrahime gül oldu neden? Sevgi gönüllere nur oldu aktı, nefret taşıyanlar kül oldu neden?’’ En kalbi sevgilerimle..
Bayram Çinkil
Ocak’ta kaybettiklerimiz1 Ocak 1980 Yazar ve çevirmen Mustafa Nihat Özön.2007 Gazeteci-yazar Yener Süsoy2 Ocak 1942 Tiyatro sanatçıları Fikret Şadi Karagözoğlu ve Emin Belli.2012 Tiyatrocu Tuncer Sevi 3 Ocak1963 THM san., araştırmacı-derlemeci Muzaffer Sarısözen.2012 Oyuncularından Hamit Haskabal4 Ocak 1927 Şair ve yazar Süleyman Nazif.2013 Türk pop müzik şarkıcısı ve söz yazarı.Şenay Yüzbaşıoğlu5 Ocak 1953 Karikatürist Ramiz Gökçe.1975 Şair ve yazar Arif Nihat Asya.1986 THM sanatçısı Aynur Gürkan6 Ocak 1991 Besteci Ahmet Adnan Saygun.2010 Sinema sanatçısı, yazar olan İhsan Devrim,2012 Sanatçı Azer Bülbül2015 TRT sanatçısı Ayla Gürses 7 Ocak1984 Fotoğraf ve sin. sanatçısı Baha Gelenbevi.2014 Ünlü tiyatro sanatçısı Selçuk Uluergüven8 Ocak1935 Besteci Rauf Yekta Bey.1988 Balerin Duygu Baykal.9 Ocak 1964 Yazar Halide Edip Adıvar.1982 Ressam ve yazar Nurullah Berk.1990 Şair Cemal Süreya.2014 Ressam Erdal Alantar10 Ocak 1945 Yazar Osman Cemal Kargılı. 2014 Tiyatrocu ve oyuncu Süheyl Eğriboz2014 Şair, yazar ve sinemacı Adnan Azar 2011 Kıvırcık Ali olarak bilinen Türk Halk Müziği Sanatçısı Ali Özütemiz11 Ocak 1556 Şair Fuzûli.1983 Karikatürist Şadi Dinççağ.1994 Caz sanatçısı Erol Pekcan.1999 Sinema sanatçısı Öztürk Serengil.13 Ocak 1973 Yazar Sabahattin Eyüboğlu.2013 Tiyatro ve sinema oyuncusu Alev Sururi 14 Ocak 1923 Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım.1944 Şair Mehmet Emin Yurdakul.14 Ocak1986 Yazar Enver Naci Gökşen.1994 Karakter oyuncusu Nubar Terziyan.1998 Ses sanatçısı Safiye Ayla.16 Ocak 2013 Ressam Burhan Doğançay2015 Yazar Afet Ilgaz17 Ocak 2005 Karakter oyunculardan Yıldırım Gencer 2013 Ünlü gazeteci Mehmet Ali Birand 1998 Grup Vitamin'in solisti, söz yazarı Gökhan Semiz18 Ocak 1960 Yazar Nahit Sırrı Örik.1992 Klasik Türk M. bestecisi Yesari Asım Arsoy.2012 Tiyatro ve dizi oyuncusu Evin Esen19 Ocak 2000 Türk sanat müziği şarkıcısı Sevim Çağlayan2004 Kazancı Bedih adıyla bilinen Gazelhan
Bedih Yoluk1978 Sinema ve Tiyatro oyuncusu Feridun Çölgeçen.1985 Yazar Muzaffer Hacıhasanoğlu.1990 Yazar Sebahattin Selek.1992 Tiyatro sanatçısı Sema Savaş.1994 TSM sanatçısı Necmi Rıza Ahıska.2007 Gazeteci Hrant Dink2013 Devlet Tiyatroları sanatçı ve rejisörü İsmet Hürmüzlü20 Ocak 1949 Romancı ve gazeteci Burhan Cahit Morkaya.1994 Tiyatro ve sinema sanatçısı Bedia Muvahhit.21 Ocak 1934 Yazar Hüseyin Kâzım Kadri Bey.1937 Besteci Udi Nevres Bey (Orhon).1983 Yazar Kemal Bilbaşar .1985 Oyun yazarı Oktay Arayıcı.2013 Türk edebiyat öğretmeni ve yazar İsmet Kür 2013 Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara 22 Ocak2015 Oyuncu Oğuz Oktay23 Ocak 1989 İspanyol ressam Salvador Dali2010 Fotoğraf sanatçısı, yazar Şakir Eczacıbaşı2013 Sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen Savaş Akova24 Ocak 2007 Eski Dışişleri ve Kültür Bakanlarından İsmail Cem1962 Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar1986 Edebiyat tarihçisi Prof Dr Mehmet Kaplan1993 Gazeteci ve yazar Uğur Mumcu2010 Oyuncu Erdinç Dinçer 25 Ocak 1990 Amerikalı sinema oyuncusu Ava Gardner.2010 Sinemacı Nedim Doğan27 Ocak 1635 Şair Nef'i.1978 Sinema oyuncusu Uğur Güçlü.28 Ocak 1953 Şair Neyzen Tevfik Kolaylı1981 Şair Özdemir Asaf1989 Tiyatro sanatçısı Gürbüz Bora.2001 Yayıncı ve yazar, insan hakları savunucusu Ayşenur Zarakolu.2013 Piyanist- sanatçı Ferdi Özbeğen29 Ocak 1957 Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı Ziya Osman Saba2007 Ressam Hasan Kavruk30 Ocak 1946 Lugatçe-i Felsefe yazarı İsmail Fenni Ertuğrul.1955 Ord Prof Dr Mim Kemal Öke1988 Karikatürist Ali Ulvi Ersoy2015 Halk müziği ve fantezi müzik sanatçısı Seyfi Doğanay2015 Yeşilçam’ın usta oyuncusu Hakkı Kıvanç31 Ocak1990 A D D ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Prof. Muammer Aksoy1948 Besteci Artaki Candan.1982 Eleştirmen ve oyun yazarı Melih Vassaf.2005 Tiyatro ve sinema sanatçısı İsmail Hakkı Şen.
Muzaffer Sarısözen
Halide Edip Adıvar
Cemal Süreya
Kıvırcık Ali
Özdemir Asaf
Uğur Mumcu
Süheyl Eğriboz
Safiye Ayla
Öztürk Serengil
Nubar Terziyan
M.Ali Birand
Ferdi Özbeğen
Kardelen SanatkArDElEn
ŞİİR ve MÜZİKGRUBU 35