İki cumhuriyetin kavgası son 04.09.07 · atilla yayla 6 liberaller, muhafazakarlar ve...

41
İki Cumhuriyetin Kavgası MN Atilla Yayla

Upload: others

Post on 08-Mar-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

3

 

İki Cumhuriyetin Kavgası 

 

MN

Atilla Yayla 

Page 2: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

4

Atilla Yayla İki Cumhuriyetin Kavgası Liberte Yayınları 137 ©Liberte Yayınları, Aralık 2007 Tüm hakları saklıdır. ISBN: 978-975-6201-27-5 © Atilla Yayla İç Tasarım: Ezgi Gürses Kapak: Nilüfer Korkmaz Baskı: Cantekin Matbaası Liberte Yayınları G.M.K. Bulvarı 108/16 Maltepe/ Ankara Tel: (312) 230 87 03 Fax: (312) 230 80 03 [email protected] www.liberte.com.tr

Page 3: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

5

İçindekiler Önsöz…………………………………………………………………………..8 Türkiye’nin Kuşatıcı Ahlâk Problemi ......................................11 Milli Güvenlik Tartışmaları ve Genelkurmay Bildirisi .............14 Yanlış Adam, Doğru Tartışma..................................................22 Cismin Baş Belası İsim ..............................................................25 ABD’deki Saldırıların Gösterdikleri ve Düşündürdükleri ........29 Terörle Mücadelede Yanlış Adımlar Ters Tepebilir .................40 Olmayan İttifaklar, Yanılmayan İlkeler....................................42 Din Özgürlüğüne Saygı.............................................................46 Liberalizm ve Liberaller ............................................................49 İfade Hürriyetine Muhtacız! .....................................................55 Kurumlar, Adalet ve Rezalet.....................................................59 Derviş’in Sosyal Liberalizmine Sorular.....................................63 3 Kasım ve Demokratik Meşruiyet ...........................................67 AKP de CHP de Sorumlu .........................................................71 3 Kasım ve Nefes Alma .............................................................76 3 Kasım Sonuçlarının Anlamı ...................................................80 Milli Çıkarlar, Savaş ve Liberal İlkeler......................................85 AKP, Liberal Fikirler ve Türkiye .............................................90 İktidarın Yöneldiği Etiket .........................................................94 Muhafazakâr Demokrasi ve Muhafazakâr Demokratlar ...........98 Ali Topuz Yanılıyor, Demokrasiler Hitler Çıkarmaz ............102 Darbeciliğe Övgüler Artarken ................................................109 Demokrat Olmak, Olmamak veya Olamamak.......................113 YÖK Tartışmasında Sınıfta Kalanlar ......................................117 Başörtüsü Yasağı: Elbirliğiyle İntihar......................................123 Türban, Dayatma ve Laiklik...................................................127 Türk Demokrasisi Adına Bir Zaaf ..........................................131 Zinayı Önlemek Adına Devleti Büyütmeyelim......................134 Kürtçe Yayının Neresindeyiz? ................................................138 Liberaller ve Jakobenizm ........................................................142

Page 4: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

6

Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri ..................................146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı ........................................149 Liberal Demokratlık ve Demokrasiyi Anlamak .....................163 CHP Kendini Kurtarabilir mi? ...............................................167 CHP’mi Yanlış, Halk mı?.......................................................171 Yargıtay Kararını Doğru Okumak! ........................................175 Değerler, Siyaset Ve Demokrasi..............................................180 Sol ve Düdüklü Tencere..........................................................184 Hislerimize Değil Aklımıza Kulak Vermeliyiz .......................189 Kişi Hakları ve Basın Özgürlüğü ............................................194 Üniformayla Siyaset Yapmak .................................................199 Bumin, Demokrasi ve Laiklik .................................................203 Milli Egemenlik mi Yoksa Bürokratik Egemenlik mi? ...........208 Anlamdan Yoruma Türk Siyaseti ...........................................213 İfade Özgürlüğü: Sağlıklı Bir Toplumun Ön Şartı! .................217 Hayatlarımız ve Başkaları .......................................................222 Başörtüsü Yasağı Nihayet Kalkıyor mu? ................................227 Demokrasi, İktidar ve Rejim Tartışmaları ..............................231 Bürokratik Tahakküm Altında İnlemek... ..............................237 Bir ‘Hukuk Devleti’ Hikayesi.................................................243 Devlet Tiyatroları Kapatılmalı mı? .........................................248 Devletin Sanatı ve Sanatçısı Olmalı mı?..................................253 İslâmî Hayat Tarzı Dayatması Var mı?...................................258 Kürt Problemine Demokrasi Ayarı ........................................263 İki Cumhuriyetin Kavgası (I) ..................................................269 İki Cumhuriyetin Kavgası (II) .................................................275 Hangi Cumhuriyet (I) .............................................................281 Hangi Cumhuriyet (II)............................................................287 AKP Cumhurbaşkanı Seçemez mi?.........................................293 Tahrifatçılık: Nerede ve Nereye Kadar? (I) .............................300 Tahrifatçılık: Nerede ve Nereye Kadar? (II)............................305 Hayat Tarzlarımızı Nasıl Koruruz? ........................................310

Page 5: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

7

Ertuğrul Özkök’e Açık Mektup! ............................................316 Sezer’in Konuşmasının Felsefî ‘Şifreleri’ .................................323 Demokrasi, Güvenlik Sektörünün Denetlenmesi ve Almanak…………………………………………………………………….329 Gündüz Aktan'a Açık Mektup ...............................................335 Bir Saldırıya Cevap .................................................................343 İfade Özgürlüğü Herkese Lâzım .............................................349 Meşru Askerî Müdahale Olabilir mi?......................................356

Page 6: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

8

Önsöz 

Elinizdeki kitap, değişik yayın organlarında farklı zamanlarda kaleme alınmış yazılarımın derlenmiş hâli. Daha ziyade gazete-lerde yayınlanmış olmakla beraber, yazıların önemli bir bölümü, meslek hayatım boyunca edindiğim akademik bilgileri ve bakış açılarını yansıtma özelliğine sahip. Zaten onları bir kitapta top-lama arzusunun arkasında yatan motivasyon bu. Bir akademisye-nin akademik çalışma sürecinde edindiği bilgilerin hayatı oku-mada ve günlük problemleri değerlendirmede bir etkisinin olması akademisyenin meslek dünyasındaki faaliyetlerinin anlamlı olma-sına büyük bir katkıda bulunabilir. Yıllar süren yoğun çalışmalar sonucunda elde edilen birikimin hayat tarafından test edilmesi, doğrulanması veya yanlışlanması, akademisyenin ayaklarının yere daha bir sağlam basmasını ve çizgisini gözden geçirmesini kolay-laştırır. Bu yazılar benim için bu bakımdan da önem taşımaktadır. Sevinçle söyleyebilirim ki, birkaç yıllık bir periyot içinde kaleme alınmış bu yazılar içinde, beni utandıran veya “çok feci şekilde yanılmışım” dedirten bir yazı yok. Buna karşılık, “iyi görmüşüm”, “isabetli olmuş” dedirten çok. Bunu, şahsî yeteneğimin bir sonucu olmaktan çok, bağlı olduğum fikir geleneğinin gücünün ve üstün-lüğünün benim naciz kalemimden bir yansıması olarak gördü-ğümü bilhassa belirtmek istiyorum.

Bu derlemenin adı da belli bir mesajı ve iddiayı yansıtıyor: İki Cumhuriyetin Kavgası. Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye tarihine ilgim, 28 Şubat sürecine kadar, genel teorik ilgime nis-petle hep ikinci planda kaldı. 28 Şubat darbesi Türkiye Cumhuri-yeti Tarihine olan merakımı kişisel entelektüel tarihim açısından nispeten geç bir dönemde kamçıladı. Bunun böyle olmasının be-nim için büyük bir şans olduğunu sonradan anladım. Zihin dünya-sının olgunlaşmasını, bu sayede, totaliter resmî propagandadan asgarî seviyede etkilenerek tamamlamış oldum. Tarihimize daha

Page 7: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

9

yakından göz atmak istediğimde, çoktan bir değer perspektifini ve ona uygun metodolojiyi benimsemiştim. Bu çerçevedeki okuma ve incelemelerim beni bir tespite itti. Türkiye Cumhuriyeti tarihi 1923’ten günümüze uzanan kesintisiz bir bütün teşkil etmekten ziyade iki ana dönemden oluşmaktaydı: 1923 ile 1945 (veya 50) arasını kapsayan tek parti dönemi ve 1950 ve sonrasındaki demok-ratik dönem.

Bu tespitin doğru olduğuna kuvvetle inanıyorum. Ve gerek Kemalist kesimin gerekse kendileri ve muarızları tarafından “ikinci cumhuriyetçi” olarak adlandırılan kimi yazar arkadaşların bu tespite katılmayacağını biliyorum. Ancak, ilgili yazılarımda da vurguladığım üzere, bu iki dönemin temel değerler ve yapılanma-lar bakımından büyük zıtlıklar barındırması beni doğruluyor. O yüzden, diyorum ki, bugünkü sıkıntılarımızın birçoğunun teme-linde iki cumhuriyetin kavgası yatıyor. Şüphesiz, kimse bu tespiti paylaşmak zorunda değil; ancak bu tespitin bir anahtar rolü oyna-yabileceğini düşünüyorum ve hem kendi akademik çalışmala-rımda hem de öğrencilerime yaptıracağım akademik çalışmalarda konunun daha derinlemesine incelenmesini sağlamaya niyetliyim.

Bu derlemenin yayına hazırlanmasının bütün yükünü değerli öğrencim Ezgi Gürses üstlendi. Kendisine ne kadar teşekkür et-sem azdır. Bazı yazıların kaleme alınmasında Ahmet Turhan Ay-han’ın teşvik ve ısrarları etkili oldu. Ahmet’e de müteşekkirim.

En büyük arzum, kitabın okuyucularına, buradaki tezlerin bir kısmının daha etraflı ele alındığı akademik makalelerle yeniden ulaşmak. Umarım bunu yapmaya vakit bulabilirim.

Atilla Yayla 1 Kasım 2007, Maltepe

Page 8: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

11

 

Türkiye’nin Kuşatıcı Ahlâk Problemi 

Olayların baş döndürücü bir hızla aktığı ülkemizde zaman za-man gerçek problemimizin ne(ler) olduğu ve nereden kaynak-landığı hususunda tereddüte düşmemek mümkün değil. Ülkenin halinin kötülüğünde neredeyse herkes hemfikir. Ama problem-lerimizin kaynağı konusunda derin itilaflar var. Ülkenin hali pür melâlinin sebebinin din-imandan uzaklaşmamızda, Ata-türk’ün yolundan sapmamızda, Müslüman olmamızda, siyonizmin komplolarında, burjuva sınıfının olmamasında, siya-silerin beceriksizliğinde, askerlerin tek hakim güç olmak isteme-sinde ve buna benzer şeylerde bulunduğuna işaret eden yazılar ve konuşmalarla her gün haşır neşir oluyoruz. Tabiî, aslında, neyi problem olarak gördüğümüzle, problemin sebebi olarak neyi gördüğümüz arasında koparılamaz bir ilişki var; o yüzden bu ikisini birbirinden ayırmak da kolay görünmüyor.

Uzun süredir zihnimde yer eden bir husus bugün şahit oldu-ğumuz bir olayla kafamda yeniden hareketlendi. Bana göre Tür-kiye’nin en büyük sorunu ahlâksızlıktır. Ahlâkı baştacı ettiğine inanan ve dünyanın en ahlâklı dinine ve ırkına mensup oldu-

Page 9: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

12

ğuna kani insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda böyle bir problem nasıl varolabilir demeyin sakın! Var hem de çok ağır bir problem olarak var. Ahlâkın sadece cinsellikle ilişkilendiril-mesi bizim toplumumuzun – ve belki başka bazı toplumların da- tipik özelliklerindendir. Şüphesiz cinselliğin ahlâkla ilgili bir yanı bulunabilir, ama ahlâkın sadece cinselliğe ait bir alan ol-duğu herhalde söylenemez. Ahlâk hayatın çok daha geniş bir parçasıyla veya parçalar silsilesiyle ilgilidir. Ahlâkla hiç ilgisi olmadığını düşündüğümüz sorunlar da derinlemesine incelendi-ğinde bir şekilde ahlâkla ilgili oldukları görülmektedir.

Çeşitli toplum kesimlerinin ahlâklılıklarıyla ilgili iddialı bir duruşları mevcut olabilir, ama bu bakımdan en iddialı kesimin İslamcılar olduğu ortadadır. Buna rağmen, Türkiye’de bazı İslamcıların çok ciddi bir ahlâk problemi olduğuna inanıyorum ve bu inancım peş peşe yaşanan olaylar tarafından doğrulanıyor. Bunun en son örneği Akit gazetesinin bugünkü manşetidir. Ga-zete, Anayasa Hukuku hocası ve LDT üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın burada yayınlanan bir yazısını, habersiz ve izinsiz olarak işine yarayacak şekilde manşete çekmiştir. Manşetin ken-disi ve spot olarak ilk sayfaya taşınan ifadeler tamamen gazete-nin kendi işine yarayacak şekilde seçilmiştir. Manşet ve spotlar provokatif bir havada verilmekte, Mustafa Erdoğan bir anlamda bazı yerlere ihbar edilmektedir. Gazetenin politikasını belirle-yenler bu yolla liberal bir yazarı kendi davalarının hizmetine koşmaktadır. Bu yolla, bir bütün olarak alındığında seviyeli bir anayasacının ve siyaset filozofunun evrensel doğrulara parmak basan bir analizi hüviyetindeki yazı, İslamcıların davasını savu-nan bir yazı gibi yansıtılmaktadır.

Bu Liberal Düşünce Topluluğu tarafından böyle haksız ve ah-lâksız bir muameleye maruz bırakılışımızın ilk ve tek örneği de-ğil. Ben kendim de birkaç ay önce benzer bir tecrübeyi yaşadım. Bir kahvaltılı sohbet toplantısında Türkiye’nin mevcut duru-

Page 10: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

13

munu analiz ederken, Türkiye’deki tahripkâr kutuplaşmanın iki tarafı olan İslamcılarla Kemalistlerin pozisyonunu tek tek ele almış, iki tarafın yanlış ve doğrularını, haklı ve haksız oldukları noktaları sıralamış ve değerlendirmiştim. Ne yazık ki, bu ko-nuşmam Akit’te sadece Kemalistlere yönelik sert eleştiriler ola-rak yansıdı. İslamcılara yönelik eleştirilerimden tek kelimeyle bile bahsedilmemekteydi. Ve üstelik yine provokatif, kavgacı, saldırgan bir başlık seçilmişti.

Bu ahlâksız tavrın sadece Akit’e mahsus olmadığını biliyo-rum. Gerek İslamcı basının diğer bazı organları gerekse 28 Şu-batçı medya organları aynı tavrı zaman zaman sergiliyor. Ama İslamcı medyanın diğerlerinden bir farklılığı var: Onlar devamlı dinden, ahlâktan bahsediyorlar, dolayısıyla insan onların daha ilkeli ve daha ahlâklı olmalarını bekliyor. Şimdiye kadar bu bek-lentiler boşa çıktı, Şimdiden sonra ne olacağı da meçhul. Bura-dan tek yapabileceğim şey, liberal arkadaşlarıma sadece 28 Şu-batçı medyaya değil, İslamcı medyaya karşı da uyanık ve tedbirli olmalarını tavsiye etmek.

10.08.2001

Page 11: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

14

Milli Güvenlik Tartışmaları ve Genelkurmay Bildirisi 

Mesut Yılmaz'ın ANAP kongresinde sarf ettiği "millî güvenlik sendromu" ile ilgili sözlere üniformalı kesimden cevap gelmesi herhalde hiç kimse için şaşırtıcı olmadı. Nihayetinde herkes, he-pimiz, son birkaç yıldır yerli yersiz bu tür "açıklama"ların yapılmasına öylesine alıştık ki, liberal demokrasinin standart-larına sığdırılması imkânı bulunmayan bu durumu adeta ka-nıksadık. Mamafih, olağanlaşması yanlışı ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bu yazıda çeşitli yönleriyle ele alacağım açıklama–bil-diri ısrar ve inatla sürdürülen yanlışlıklar zincirinin son hal-kasıdır. Bununla beraber bir çok bakımdan öncekilerden fark-lılıklar arz etmekte ve genel olarak problemin daha sağlıklı teş-his edilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu yüzden ayrıca ele alın-mayı hak etmektedir.

Evvelâ bir iki formel ve prosedürel hususa dikkat çekmek lâzım. Şüphesiz, demokrasilerde silahlı bürokrasiler sivil-siyasî yönetimlerin gözetim, denetim ve emri altındadır. Bir başka deyişle üniformalı kişi memur, politikacı ise âmirdir. Türkiye'de

Page 12: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

15

bunu unutalı epey oldu. 1960 darbesinden sonra silahlı bürok-rasiyi sivil denetimden uzak tutmak için oluşturulan yasal yapı ve idarî mekanizma sonraki yıllarda, her vesileyle, her dönemde, ve fakat özellikle olağanüstü zamanlarda iyice pekiş-tirildi. O kadar ki, bu idarî mekanizmanın geriletilmesi ve sağ-lıksız yasal yapılanmanın normalleştirilmesi için yapılması gerekenleri şöyle bir sıralamaya kalksak, bizim gibi olağanüstülüğün olağan-laştırılmasına azamî ölçüde alışmış kimseler bile hayret, şaşkınlık ve dehşet içinde kalabilir.

Demokrasi gibi demokrasilerde silahlı bürokrasi sivil idareye genellikle bir bakan seviyesinde bağlıdır. Bizdeyse, silahlı bü-rokrasinin başkanı, yani genelkurmay başkanı, ilgili mevzuata göre, başbakana muhataptır. Fakat, cumhurbaşkanının başba-kanla olduğu gibi genelkurmay başkanıyla da "haftalık olağan görüşme" yapması, aslında formel olarak bile başbakanla genel-kurmay başkanının bir anlamda muadil tutulduğunu göster-mektedir. Fiiliyatta durum daha kötüdür. Sanki başbakan kuv-vet komutanlarından da aşağıdadır. Onun muadili, milli güven-lik kurulu genel sekreteryasının başındaki generaldir. Haksızlık etmeyelim, herhangi bir general değil, "or" generaldir. Milli Gü-venlik Kurulu ve genel sekreterliği kanunu ve kriz yönetmeliği gibi yasal ve idarî dayanaklarla bu konumları güçlendirilmiştir. Kriz anında başbakanın görev ve yetkilerini devralacak kişi, bu orgeneraldir. Kriz olmadığı zamanlarda da aynı kişi genel sek-reter statüsünde olağanüstü yetkilerle donanmış olarak iş başın-dadır. Bu arada adım adım kriz kavramının kapsamı da geniş-letilmektedir... Şüphesiz, bu, demokratik standartlar açısından çok rahatsız

edici bir durumdur. Demokrasilerde savaşta bile nihâî yetki se-çilmiş sivillere aittir. İkinci Dünya Savaşı gibi bir felaketi İngil-tere Churchill ile ve A.B.D. Roosevelt ile atlatmıştır. Demokrasi açısından kabul edilemez bu yapılanma, demokrasi olduğumuz

Page 13: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

16

iddiasını sürdürmek istememiz yüzünden adeta bir çeşit sır ola-rak muhafaza edilmekte; çok açığa çıkması, herkes tarafından bilinmesi ve "uluorta" tartışılması istenmemektedir. Üstelik bu fiilî ve yasal durum, silahlı bürokrasinin başbakanın emri ve denetimi altında olduğu yollu açıklamalarla zaman zaman redde-dilmektedir. Şimdi bu reddin kısmen de olsa haklı olup ol-madığını anlamak bakımından elimize bir fırsat geçmiştir. Mev-cut anti-demokratik düzenlemeye göre dahi genelkurmay baş-kanı başbakana bağlı bir memurdur. Memurlar kendi başlarına basına açılama yapamaz, hele siyasî beyanat hiç veremezler. Ba-sına açıklama yapabilmek için amirlerinin iznini almaları gere-kir. Genelkurmay Başkanı söz konusu açıklamayı yapmak için Başbakan’dan izin almış mıdır, acaba?

Bir kere daha altının çizilmesi gereken, daha doğrusu her vesileyle hatırlatılması gereken bir diğer nokta, bir demokraside genelkurmay başkanının ve karargâhının siyasî temsil kabi-liyetinin hiç ama hiç bulunmadığı ve hatta mesleki -savunmayla ilgili- temsil kabiliyetinin bile bizde sanıldığından çok daha sınırlı olduğu, olması gerektiğidir. Genelkurmayın bir açıklama-sı, eğer meslekle ve sınırların korunmasıyla ilgiliyse, temsil ka-biliyeti hayli yüksek ve dikkate alınması gereken bir açıklama olabilir, ama açıklamalar meslek alanının ve savunma gerek-lerinin dışına çıktıysa hem temsil kabiliyetinin azalması, hem de kaçınılmaz olarak isabet derecesinin zayıflaması beklenir. Ordu-lar, dünyanın her yanında savunma amacıyla oluşturulan ku-rumlardır; onların, bırakın bir siyasî partiyi, bir sivil toplum örgütü kadar bile kapsayıcı görüşlerin temsilcisi veya müdafiî olma rolüne soyunması meşru değildir. Birazcık olsun demok-rasi kültürü ve felsefesinden nasiplenmiş herkes niye bunun böyle olduğunu bilir. Şu kadarını söyleyeyim: Elinde silah olan bir grupla kim fikir tartışmasına girmeye cesaret edebilir, kim onunla ihtilafa düşmekten korkmayabilir ki? Bu yüzden, batıda

Page 14: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

17

demokrasinin gelişim süreci, bir bakıma, silahlı güçlerin hem ordunun hem polisin, fakat özellikle ordunun- sivil denetim altına alınması sürecidir. Demokrasiler bir yana, ordularını de-netleyemeyen monarşiler bile sağlam, güçlü ve istikrarlı rejimler olamamıştır. Bu böyledir ama son açıklamayla bu kural şimdiye kadar eşine ender rastladığımız tarzda çiğnenmektedir. Daha ön-ceki açıklamaların sözüm ona kendine göre bir mantığı ve meş-ruiyeti vardı; zira onların "irtica"ya karşı yapıldığı söylenmekte ve bu tür açıklamalar bindiği dalı kesmeyi seven medyada gü-rültülü bir destek bulmaktaydı. Son açıklamaysa "irticaya" veya "bölücülüğe" karşı bir açıklama olmayıp, kapsamlı bir siyasî programın özetidir. Avrupa'da birisi bu bildiriyi birkaç kelime ve cümlesini kaçırarak dinlese kesinlikle bir siyasi parti bildirisi dinlediği hissine kapılırdı. Hatta, "ne oluyor, yeni bir parti mi doğuyor?" diye düşünmekten kendini alamazdı. Evet mahut açıklama adeta kapsamlı bir siyasî beyannamenin, manifestonun özetidir. Onda, ekonomik krizin sebebi konusunda radikal milliyetçiler ve lokalist Kemalist sosyal demokratlarla; "millî" ve "ahlâkî" değerler konusuna "dinci"ler ve tutucularla; globalleşme konusunda korumacı ve içe kapanmacı milliyetçiler ve plan-lamacı ve kapitalizm düşmanı sosyalistlerle çakışacak görüşler bulunmaktadır. Şüphesiz, bu görüşlerin savunulması yanlış ve ayıp değildir. Bunun böylesine kolayca, şaşırtıcı bir üslupla ve de statüsü ve görevleri belli ve sınırlı bir resmî kurum tarafından, veya daha doğrusu, onun adına yapılması şaşırtıcıdır.

Bu metni bir dekonstrüksiyona tabi tutsak, çok ilginç sonuç-larla karşılaşırız. Metinde, iddialı gibi görünmesine rağmen, özünde milli güvenlik kavramını hem evrensel ölçülerden uzak, aşırı mahalli ve otoriteryen bir kavram haline getirmenin hem de karşıt olgularca pekiştirilen çelişkiler içinde yüzmenin izleri-ni görürüz. Bir iki örnek verelim: Bu metne göre bireysel ve toplumsal hayatın her alanı -sosyal, kültürel, ekonomik vs. bir

Page 15: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

18

güvenlik (kişisel değil tabiî, ulusal!) alanıdır ve güvenlik amaç-larıyla ve güvenlik üreten otoritece düzenlenebilmelidir. Bu anlayışla hareket edersek her türlü hak ve özgürlüğe sonunda elveda dememiz gerekir. Keza, metne göre laiklik ve üniter dev-let ulusal güvenliğimizin vazgeçilmez şartlarıdır. Acaba bunlar ülkelerin güvenliğinin her yer ve zaman için geçerli şartları mıdır? İran gibi laik olmayan, Almanya gibi üniter olmayan ül-kelerin güvenliği Türkiye'nin güvenliğinden tamamen farklı ilkelere ve şartlara mı dayanmaktadır?

Bu bildiriyi, siyaset bilimi hocası olarak, bir muhteva ana-lizine tabi tuttuğumda da, üzgünüm, tezlerinin teorik tutarlılığı ve olgusal gücü açısından iyi not veremem. Bir defa bildiride sıralanan ekonomiyle, güvenlikle, "bölücülük"le ilgili iddia ve görüşlerin hiç biri tartışılmaz doğru değildir, her birinin red-dedilmesi ve çok daha güçlü karşı tezlerle ve delillerle çü-rütülmesi mümkündür, hatta şaşırtıcı derece kolaydır. Sadece iki konuyu ele alacağım: "Bölücülüğün, sosyal ve ekonomik ted-birlerinin alınması sonucu olduğu" görüşü, bir, bir görüş değil totolojidir, zira hem malûmun ilanıdır hem de ne yalanlanması ne de doğrulanması mümkündür, iki, büyük ölçüde eksik ve hayli yanlıştır. "Ayrılıkçı" eğilimler sadece bir polisiye vaka veya "ekmek" bulup bulamama sorunu olmaktan fersah fersah uzaktır, çoğu zaman, çok daha karışık ve karmaşıktır. Bu me-selenin, sosyolojik, felsefî, ahlâkî, tarihî, coğrafî, psikolojik pek çok sebebi vardır. Bildirinin mantığı çizgisinde hareket edersek, zenginleşmenin, insanların gelirlerinin artmasının, ayrılıkçı eği-limleri ortadan kaldırması gerekir. Oysa, böyle olmadığını gösteren örnekler gayet bol. Kuzey İtalya, Quebec, Bask bu örneklerin en çok bilinen ve en başta gelenleri. Dolayısıyla, böyle kompleks meselelerin bir bildiriyle açıklanabilmesinin imkânı yoktur. Bu meseleler sakin kafa, derin tefekkür, zengin ve objektif gözlem, çok yönlü perspektif vs. gerektirir.

Page 16: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

19

İkinci konu küreselleşme ve ekonomik kriz. Küreselleşme ve ülkedeki iktisadî krizin sebepleriyle ilgili olarak bildiride açıklanan görüşlerin uzun uzadıya ele alınmayı ve üzerinde tefekkür etmeyi hak eden türden olduğuna hiçbir ciddi fikir adamını inandıramayız. Daha yeni bir iktisadî düşünce tarihi ki-tabı bitirdim ve üretemeyen bir ülkenin zengin olamayacağı, özgürlük ve sınırlı devletin iktisadî gelişme ve refahın ana kay-nağı, olmazsa olmazı olduğu yolundaki kanaatlerim pekişti. So-kaktaki insan "hortumlama"lar olmasa bu ülkede ekonomik sorun olmazdı diyebilir, ama iktisat bilen biri böyle söylüyorsa ona ya güler ya da acırım. Öyle ya yolsuzluk olmasa üretimimiz 190 milyar dolardan 500 milyara çıkacak ve en büyük 500 özel şirketimiz bir Wolgsvagen'in muadili olmaktan kurtulup Almanya'nın muadili mi olacaktı? Sonuç olarak, bildiride ciddi-ye alınacak bir ekonomik görüş de bulunmamaktadır. Sadece bir tepkisel patlama vardır.

Bildirinin geniş yankı ve etki yapmasının sebebi, muhtevası, dile getirdiği "görüş" ve iddiaların kuvvetli, dayanaklı, ağırlıklı olması değildir; silahlı bir güç adına kaleme alınıp açıklanması-dır. Lâkin, arkasında silah olması bildiride ilan edilen görüşleri doğrulaştırmamaktadır. Aynı görüşleri bir başka kişi veya ku-rum söylese kim bilir belki bir çok kimse ya hiç duymaz, ya da üzerinde durmaz, geçerdi. Bundan dolayı, muhtıra gibi bil-dirinin muhtevasıyla yankı ve etkisini birbirinden ayırmak ge-rekir. Mamafih, bildirinin en vahim tarafı, muhteva zayıflığı değil politikaya ve politikacılara bakışıdır. Daha öncekilerde ol-duğu gibi, yeni bildiride de politikacılar küçümsenmekte, politi-kacılara yönelik kızgınlık ve öfke adeta satır aralarından fış-kırmaktadır. Yer yer hakarete varan ifadeler kullanılmakta ve örtülü tehditler yapılmaktadır. Bir liberal olarak politika ve po-litikacılarla benim aram çoğu zaman pek iyi değildir, ama po-litikacıların varlığını mümkün kılan sistemin özgürlüğü müm-

Page 17: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

20

kün kıldığını bilhassa bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gayet iyi bilirim. O yüzden, bildirideki bu havadan ürktüğümü ve rahatsız olduğumu söylemeliyim.Bildiri, bildiri sahiplerinin politik zeminleri meşru görme eğiliminde olmadığını da yan-sıtmaktadır. Bu da çok endişe verici bir durumdur. Kamusal problemlerin tartışılmasının en meşru zeminlerinden biri de-mokratik politik zeminlerdir. Her türlü rejimde kurullar, kon-seyler, memurlar vs. vardır; ama sadece demokrasilerde halkın katılımına açık zeminler bulunur. Bu zeminler ülkenin temel meselelerinin ele alınacağı yerlerdir. Türkiye bu açıdan çok problemlidir; git gide daha çok, halkın hiçbir önemli kamusal karara etkide bulunamadığı anti-demokratik rejimlere dönüş-mektedir.

ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın egemen-bürokratik milli gü-venlik algılamasını bir çeşit hastalık olarak teşhis etmesi de bunu en önemli ve meşruiyeti en kuvvetli politik zeminlerden biri olan parti kongresinde tartışmaya açması da yerinde ve doğ-rudur. Nitekim, sonraki açıklamalarında hükümet içinde ve MGK'da sonuç alamadığı için bunu yapmaya kendisini mecbur hissettiğini ifade etmiştir. Türkiye 28 Şubat sürecinde hem var-lığı iyice açığa çıkan hem de geliştirilen ve perçinlenen bir milli güvenlik ideolojisinin esiri konumuna düşmüştür. Sanki sürekli bir savaş hali varmış gibi her mesele, en basitinden en kar-maşığına, bir milli güvenlik meselesi olarak görülmekte veya o hale getirilmektedir. Bunun pratikteki sonucu olarak milli gü-venlikle ilgili olduğu ilân edilen konular tartışılmamakta, dondu-rulmakta ve donuklaştırılmaktadır. Milli güvenliğin doku-nulmaz ve tartışılmaz alanına sokularak tabulaştırılmak istenen konuların hemen hepsi demokratik diyalog ve müzakereye açık olması gereken konulardır ve hemen hepsinde meseleye gü-venlik açısından bakmayanların bürokratik milli güvenlikçilerin tezlerini çürütecek karşı tezleri ve delilleri vardır; ama ne yazık

Page 18: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

21

ki adil ve dürüst bir tartışmanın önü güvenlik gerekçesiyle kesilmekte, hatta resmî bürokratik görüşü eleştirmeye cesaret edenler bazen baskıyla, tehditle, cebirle ve siyasallaşan mah-kemeler yoluyla susturulmaktadır. Türkiye'de milli güvenlik adına ve uğruna yapılanların bir çoğu, bir istikrarlı demokraside savaş halinde bile yapılamaz.

Bir milli güvenlik ideolojisinin inşasından daha vahimi, bu ideolojinin ana mimarı ve tatbikatçısının üniformalı bürokrasi olmasıdır. Bildiri bu hususa ışık tutmuştur. Bu ideolojinin ci-simleştiği asıl veya tek yer-platform bazılarının sandığının aksine, MGK değil, ondan evvel MGK Sekreteryası'dır. MGK Sekreteryası üniformalı bürokratların doğal görev alanı gibi görülmektedir ve asıl bu sekreterya aracılığıyla silahlı bürokrasi ulusal güvenlik adına kamusal ve özel hayatın neredeyse her ala-nında egemenliğini tesis etme yolunda kararlı bir şekilde ilerlemektedir.

Egemen milli güvenlik algılamasının artık gizlenemeyecek bir soruna dönüştüğü açık bir gerçektir. Mesut Yılmaz'ın bu ko-nuyu tartışmaya açmasının haklı olduğunun en kuvvetli delili ise, ironik bir şekilde, bu yazının konusu olan bildirinin ta ken-disidir.

10.08.2001

Page 19: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

22

 

Yanlış Adam, Doğru Tartışma 

Mesut Yılmaz'ın millî güvenlikle alâkalı sözlerine ve ardından gelen Genelkurmay "açıklama"sına yönelik tepkiler, bu sefer biraz daha umut vericiydi. Gerek Yılmaz'ın kendisinin birçok kimseyi hayal kırıklığına uğratma pahasına sözlerine sahip çıkıp fazla geri adım atmaması, gerekse medyada Yılmaz'a destek ve-renlerin sayısının hayli çok olması, daha iyi bir demokrasiye sahip olabileceğimiz yolundaki umutları artırdı. Mamafih, eski-den beridir demokrat tutumlarıyla bilinen ve 28 Şubat sürecinde de birçok baskı ve hatta tehdidi göğüsleyerek demokrat çizgilerini koruyan bazı yazarların mütereddit tutumu yeni bir tartışma başlattı. Meclis içindeki ve dışındaki hemen hemen bütün partilerin liderleri de bu sınavda sınıfta kaldı. İzle-yebildiğim kadarıyla sadece LDP lideri Besim Tibuk doğru tavır aldı ve söylenmesi gerekeni söyledi.

Mütereddit köşe yazarlarının tereddüt gerekçesi Yılmaz'ın özellikle 28 Şubat sürecindeki siyasî siciliydi. Buna göre, "Yılmaz 28 Şubat'ta sınıfta kalmıştı, anti-demokratik yollarla in-dirilen Refah-Yol hükümetini demokrasi adına desteklemekten

Page 20: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

23

kaçınmış, 28 Şubat dalgasının üstüne oturarak iktidar olmuştu. İktidarda olduğu dönemlerde de hem hak ve özgürlükleri daraltan uygulamalara imza atmış hem de her türlü demok-ratikleşme çabasını silahlı bürokrasinin baskısından korkarak savsaklamıştı. Ayrıca, Yılmaz, partisinin eridiğini bildiği için, son kozunu oynamaktaydı. AB'ye gerçekten inandığından değil, sırf prim getirici bir manevra olarak milli güvenlikle ilgili sözleri sarf etmişti. Demokrat değildi, güvenilir değildi... Bundan dolayı desteği hak etmemekteydi..."

Mesut Yılmaz ile ilgili, yukarıda sıralanan tespitlerin herhan-gi birine katılmamak neredeyse imkânsız. Hatta daha ağır şeylerin söylenmesi bile mümkün ve belki de gerekli. Buna rağmen son olayda Yılmaz'ın demokrat tutumu tescil edilmiş isimlerce desteklenmemesi hem yanlış hem de şaşırtıcı.

Rasyonel düşünmeye çalışmak her fikir adamının görevi. Bu çerçevede hislerimiz, sempati ve antipatilerimizle olguları birbi-rinden ayırmaya çalışmamız gerekir. Şüphesiz, birçok durumda neyin söylendiği yanında nasıl söylendiği ve kim tarafından söy-lendiği de önemlidir. Ancak, kim tarafından söylendiği ne söylendiğini değiştirmez. Hele bu durumda. Ne söylendiğinden ziyade sadece söyleyenlerin kişiliğiyle, siciliyle uğraşmak bazen ölümcül yanlışlar yapmaya da sebep olabilir. Aşırıya kaçılmış biçimiyle bu, totaliter sistemlerin muhalefetle mücadele başvur-duğu tipik bir yöntemdir.

Türkiye'nin ihtiyacı gerçeklerin dile getirilmesi ve onlar uğruna mücadele edilmesidir. En arzuya şayan olanı, bunun temiz sicilli, samimî ve ehliyetli kimseler tarafından daimî ola-rak yapılmasıdır. Ne yazık ki Türkiye bu tür hareketler ve kad-rolardan büyük ölçüde mahrumdur. Mahrum olmasaydı zaten bu durumda olmazdı. Yapılması gerekenin cüzi ölçüde de olsa yapılması Türkiye'nin yararınadır. Bunun kim tarafından yapıl-

Page 21: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

24

dığı, yapılmış olmasından daha önemsizdir. İdeal olan "doğru" kişilerin "doğru"ları söylemesidir, ama doğruların "yanlış" kişi-lerce de olsa dile getirilmesi bir kazançtır. Yanlış kişilerin de arada sırada olsun doğruları dile getirmesi pekalâ mümkündür.

Kaldı ki bu tür konuların ciddî ve etkili biçimde tartışılması için siyasî önderliğe ihtiyaç vardır. Bugün TBMM dışındaki par-tilerin hemen hemen hiçbirinin konuyla ilgili sözlerinin gündem oluşturma şansı yoktur. Meclis'teki partiler arasında ise, demok-ratlık ve samimiyet bakımdan sicili Yılmaz'dan çok daha temiz ve etki imkânı daha fazla kimse göze çarpmamaktadır. Ecevit, Çiller ve Bahçeli'nin karşı cephede yer aldığı hemen anlaşılmıştır ve bu liderlerin sicili de en az Yılmaz'ınki kadar kötüdür. Kutan da bu olayda çok yalpalamış, yeterince demokrat bir tavır takı-namamıştır. Hem Yılmaz'ın sözlerini Kutan sarfetseydi muhte-melen medyada destek de bulamazdı. O bakımdan bu tartışma-nın Yılmaz tarafından açılması Türkiye'nin hayrına olmuştur.

Yılmaz'ın çıkışını siyasî amaçlarla yaptığı yolundaki sözleri ise bir suçlamadan ziyade bir durum tespiti olarak almak ve nor-mal karşılamak gerekir. Siyasî partiler ve liderler siyasî hesap da yaparlar, bu onların işidir. Yılmaz'ı bu yararlı tartışmayı siyasî amaçlarla yaptı gerekçesiyle suçlarsak, Genelkurmay'ın ülkenin hayatî meselelerinin siyasî platformlarda tartışılmaması ve hatta siyasetten tamamen arındırılması gerektiği yolundaki görüşüyle paralele düşmüş oluruz. Yani farkına varmadan negatif depo-litizasyonu savunma durumuna düşeriz. Oysa Türkiye'nin ih-tiyacı siyasetin alanını siyasî olması gereken noktalara doğru yaymaktır.

Türkiye demokrasisinin ihtiyacı, doğruların söylenmesi ve yapılmasıdır. Kendi hesabıma bu doğrultuda atılan her adımı, sa-hibi kim olursa olsun destekler ve alkışlarım. Hatta, bu kişi emekli politikacı Demirel bile olsa öyle yaparım.

16.08.2001

Page 22: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

25

Cismin Baş Belası İsim 

Günümüzde ideolojik-siyasi pozisyon alışları adlandırmada kul-lanılabilecek birkaç kavrama sahibiz. Bir kimseyi sosyalist, sos-yal demokrat, liberal veya muhafazakâr olarak etiketleyebiliriz ve bu etiketler bize etiket sahiplerinin belli başlı ideolojik yakla-şımları ve siyasi tavırları konusunda fikir verir. Bunlar aşağı yu-karı bütün Batı demokrasilerinde hüküm süren kavramlardır. Buna karşılık demokrasisi henüz yeterince gelişmemiş ülkelerde ve özellikle İslam ülkelerinde, yani nüfusunun çoğu İslam dinine inanan topraklarda, bir başka etiketin daha kullanıldığını görü-yoruz: İslamcı veya Müslüman.

Kendini adlandırma 'İslamcı' etiketinin kişilere başkaları tarafından yakıştırılmasın-dan ötürü bu kimselere neden kendilerini böyle adlandırdıkla-rını sormak anlamsız olacaktır. Nitekim, böyle adlandırılanlar bu adlandırmaya uzun süre direnmişlerdir ve halen de etiketle-rinden pek memnun değildirler. Fakat aynı şey bir sıfat olarak ve genellikle büyük 'M' ile kul-lanılan 'müslüman' kelimesi için söylenemez. Sık sık İslamcı ya-

Page 23: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

26

zarların, hatiplerin, fikir adamı ve politikacıların kendilerini di-ğer ideolojik-siyasi pozisyonlar karşısında 'Müslüman' olarak ad-landırdıklarını-vasıflandırdıklarını görüyoruz. Bunlar, 'Müslü-manca duruş’tan, 'Müslüman bakışı'ndan ve hatta 'Müslümanca hissediş'ten söz ediyorlar. Bana öyle geliyor ki bu 'self-adlandırma' yanlıştır, problemlidir ve zararlıdır. Biri bana 'müslümanım' derse, ben onun din olarak İslam'a bağlı olduğunu anlarım. Ve o duruşun alternatifleri olarak me-sela Hıristiyan olmayı, Budist olmayı yahut başka bir dine men-sup ve belki ateist olmayı aklıma getiririm. Çünkü, 'müs-lümanım' dediğinizde söz konusu olan özü itibarıyla bir dini kimliktir. Dini kimlik söz konusuysa tercihimizi bir dinden yana yapmamız gerekir. Şüphesiz, bu kelime aynı zamanda kültürel ve ahlaki bir kim-liğe veya pozisyona da işaret edebilir; ama bir ideolojik-siyasi kimlik olamaz, en azından ideolojik-siyasi kimliğin içini tama-mıyla doldurmaya yetmez. Bu bakımdan 'Müslüman' adlandır-ması eksik ve yanıltıcıdır.

Hatalı sonuçlar Ayrıca Müslümanlığın ideolojik-siyasi bir kimlik olarak sunul-ması zararlı sonuçlara da yol açabilir. Bu adlandırma Müslüman-lığın sanki bir ideoloji olduğunun ve standart, herkesin üzerinde anlaştığı bir yorumunun veya anlaşılışının mevcut bulunduğu-nun kabul edildiği izlenimini vermektedir. Oysa durum böyle değil. Müslüman olduğu halde 'Müs-lümanca' pozisyon alanlardan çok daha farklı fikir ve tercihleri olan kimseler var. Müslümanlığı 'Müslümanca' bakanların pen-ceresinden görürsek onları ya Müslüman kabul etmememiz veya Müslümanlığı yanlış anlıyorlar dememiz gerekir. Bunun ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğu izaha gerek duymayacak kadar açıktır.

Page 24: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

27

'Müslümanlık' bir ideolojik-siyasi pozisyon ise, o zaman bu çizgideki kimselerin bu pozisyonun belirleyici unsurlarını da açıklamaları ve diğer pozisyonlardan (mesela liberallikten, sosya-listlikten) farklılıklarının altını çizmeleri gerekir. 'Müslümanca bakış'ın savunulmasını gerektirdiği iktisadi mo-del, siyasi yönetim biçimi nedir? 'Müslümanca bakan' biri piyasa ekonomisini mi savunur, kumanda ekonomisini mi? Siyasi yö-netim biçimi olarak monarşiye mi, anayasal demokrasiye mi daha yakın durur? Şüphesiz, bu sorulara 'Müslümanca bakan'ın İslami yönetim biçimini ve İslam ekonomisini savunduğunu söyleyerek cevap vermeye kalkanlar olabilir ama bu cevaplar da ikna edici ve inandırıcı olamaz. Sadece, aynı hatanın sürdürülmesi anlamına gelir; zira, eko-nomi modelleri de siyasi yönetim biçimleri de dinler esas alına-rak (Hıristiyan yönetim biçim, Budist yönetim biçimi; Katolik ekonomisi, Şintoist ekonomi vs.) tasnif edilmemektedir. İslam ülkelerinde ve bu arada Türkiye'de İslamcı literatürde pek çok yerde İslam ekonomisi ve İslami siyasi yönetim biçi-minden söz edilmesi, bunların fiili varlığının yansımasından veya varlıklarını destekleyen güçlü fikri paradigmaların gelişti-rilmiş olmasından ziyade, İslamcı hareketlerin tepkiselliklerinin ve henüz yeterince gelişip olgunlaşmadıklarının işaretlerinden-dir. Sadece Türkiye'de değil, bütün İslam ülkelerinde ana siyasi muhalefeti İslamcılar teşkil etmektedir, ama bu hareketlerin me-sela monarşileri, baskıcı ve antidemokratik cumhuriyetleri tas-fiye ettiklerinde yerine neyi, nasıl koyacaklarıyla ilgili bir alter-natifleri yoktur.

Öneri Evet, Türkiye'de İslamcıların, 'Müslümanlar'ın ciddi bir isim sorunu vardır. 'İslamcı' kelimesi hakikaten pek hoş değildir, 'dinci' kelimesi ise hem çirkindir hem de sadece Müslümanlara

Page 25: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

28

atfedilemeyecek bir sıfattır. 'Müslüman' kelimesini bir ideolojik-siyasi pozisyonu adlandırmak için kullanmak da, anlatmaya ça-lıştığım üzere, yanlıştır, yanıltıcıdır ve hatta tehlikelidir. Benim tavsiyem, İslamcıların, 'Müslüman'ların muhafazakâr etiketini benimsemeleridir. Güçlü bir dini ayağı olan muhafaza-kârlık kendileri için en iyisidir. Bu kavramın içine sadece dindar-lıkları sığmakla kalmaz, böylece dünya standartlarını bir ölçüde yakalamanın ve bunu yaparken yerlilik-mahalliliklerini ve bir-çoğunda mevcut milliyetçiliklerini de korumanın ve ifade etme-nin yararlı bir yolunu bulmuş olurlar. Bir liberalin önerisini ne kadar dikkate alacaklarını bilmem ama, İslamcıların, 'Müslümanlar'ın kendilerine doğru dürüst etiket arama zamanının gerçekten geldiğine inanıyorum.

21.08.2001, Radikal

Page 26: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

29

 

ABD’deki Saldırıların Gösterdikleri ve Düşündürdükleri  

11 Eylül'de ABD'de Dünya Ticaret Merkezi'ne karşı gerçekleş-tirilen terörist saldırılar dünyanın dengesini ve çehresini de-ğiştirdi. O günden beridir yaşananlar ve ileride yaşanacak olan-lar, alıştığımızdan farklı bir dünyanın ortaya çıkacağını işaret ediyor. Bu nasıl bir dünya olacak? Henüz hiç kimsenin bu so-runun kesin ve tam bir cevabını vermeye muktedir olmadığı ortada. Ömrümüz yeterse hep birlikte göreceğiz. Dünyanın na-sıl şekilleneceğini beklerken, gelişmelerle ilgili olarak aşağıdaki hususların altını çizebiliriz.

1) 11 Eylül'de ABD'ye yapılan saldırılar tamı tamına terörist saldırılardır. Bu saldırıların hiçbir şekilde mazur görülmesi mümkün değildir. Tabiî ki bu saldırılar ABD'lilere ve onların şahsında insanlığa ve medeniyetin üzerinde yükseldiği temel de-ğerlere yapılan saldırılardır. Böyle görülmeleri ve kınanmaları gerekir. Saldırıları yapanların milliyeti ve dini önemli değildir. Bu saldırılar kör bir fanatizmin ürünüdür. Fanatizm fanatizmdir

Page 27: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

30

ve fanatizme sempati duymayanlar dini, ideolojisi, milliyeti ne olursa olsun, bütün fanatiklere cephe almalıdır.

2) Saldırılar, İslâm'ın bir yansıması, yahut Müslümanların do-ğal bir faaliyeti-eylemi değildir. Batı'daki bazı mihrakların yahut İslâm ve Müslümanları peşinen ve toptan kınamaya ve mahkûm etmeye teşne, yaşadıkları ortama yabancılaşmış-laisist aydınların bu terör eylemleri sebebiyle İslâm'ı mahkûm etmesi kasıtlı bir davranıştır ve yanlıştır. Fakat, bazı İslâmcı aydınların terörist-lerin Müslüman olmadığını ve İslâm'ın terörle bir ilişkisinin olamayacağını söylemesi de aynı derecede yanlıştır. Şüphesiz te-rör sadece kimi Müslümanların başvurduğu bir araç değildir. Hı-ristiyan aleminde de bir sürü terörist ve terör şebekesi ortaya çıkmıştır. Kuzey İrlanda'da yıllardır süren şey Katolik-Protestan temelli bir çatışma değil midir? IRA, saflarını Müslümanların doldurduğu bir örgüt müdür? Diğer taraftan 11 Eylül saldırı-larını gerçekleştirenlerin Müslüman olmadığını kim, nasıl iddia edebilir? Kuvvetle muhtemeldir ki bu kimseler birer mümindi, hem de birçok Müslüman’dan daha iyi mümindi. Eylemleriyle de İslâm'a hizmet ettiklerine inanmaktaydı. Biraz tarih oku-yunca görürüz ki, gerek Hıristiyanlık, gerekse Müslümanlık yerine göre hem büyük bir hoşgörü ve barış kaynağı hem de korkunç bir tahammülsüzlük ve vahşet kaynağı olarak yorum-lanıp kullanılabilmektedir. Hem dinlerin kendileri, hem insanlık için hayırlı olan, birinci türden yorumları geriletmek ve izole etmek, ikinci türden olanları ise desteklemek ve yaygınlaştır-maya çalışmaktır.

3) Saldırıya uğrayan ve mağdur edilen taraf olarak ABD'nin cevap verme, başka bir deyişle meşru müdafaa hakkı vardır. Sa-dece ABD'nin değil, böyle bir saldırıya maruz kalan her ülke bu hakka teorik olarak sahiptir. Bunun nereye kadar ve nasıl ola-cağını iki faktör belirleyecektir. İlki, cevap verecek ülkenin gücüdür. İkincisiyse, uluslararası hukuk, teamüller ve genel in-

Page 28: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

31

sanlık kurallarıdır. Şöyle düşünelim: Bu saldırı Türkiye'ye karşı yapılsaydı, Türkiye ne yapacaktı? Tabiî ki cevap verme yollarını arayacaktı. Ama, muhtemelen, ciddî ve etkili bir cevap vere-meyecekti, çünkü ülkenin bu çaptaki bir uluslararası terör şe-bekesine cevap verme kapasitesinin olmadığı hemen anlaşı-lacaktı. Bu durumda Türkiye dost ve müttefik ülkelerin desteği-ni arayacaktı. ABD'nin pozisyonunun Türkiye'nin hipotetik pozisyonundan tek farkı, bu ülkenin terörizme etkili bir cevap verecek siyasî, iktisadî, teknik, askerî ve moral güce sahip olma-sıdır. O yüzden ABD'nin bir uluslararası terör şebekesine karşı harekete geçmesinde garipsenecek veya ayıplanacak hiçbir şey yoktur. Sorgulanabilecek tek şey cevabın mahiyeti, boyutları ve uluslararası hukuka uyup uymadığıdır.

4) Bu olayın insanlığın hayrına en kısa ve en hızlı çözümü, Taliban'ın, Bin Laden'i yargılanmak üzere ABD'ye teslim etme-siydi. Nitekim ABD bu kişinin kendisine verilmesini talep etti. Ne yazık ki, Taliban bu haklı talebi reddetti. Geriye kalan tek yol terör şebekesinin başını bir şekilde ele geçirmekti. Şimdi ya-pılmaya çalışılan budur. Taliban'ın askerî alt yapısının bom-balanmasının en iyi yol olup olmadığı tartışılır. Çünkü, her şeyden evvel teknoloji ne kadar üstün ve kesin, operasyonu yü-rütenler ne kadar hassas olursa olsun, bombalamadan siviller de zarar görecektir. Ayrıca, sivil zayiat olmasa bile, uzun sürecek bir bombalama, dünyanın en zengin ve en güçlü ülkesinin, en fakir ve en talihsiz ülkesini ezdiği görüntüsünü oluşturacaktır. Bunun sayısız mahzurları vardır. Ne var ki, bombalamanın yan-lış olduğunu söylemek, alternatif bir çözüm gösterilmediği süre-ce kendi başına bir şey ifade etmemektedir. Cevap bekleyen soru Bin Laden'in nasıl ele geçirileceğidir? ABD'nin eylemine karşı çıkanların aynı zamanda bu soruya da anlamlı ve inandırıcı bir cevap vermesi gereklidir.

Page 29: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

32

Her şeye rağmen, ABD'nin Afganistan'a yönelik bombalama operasyonu da tam ve ikna edici bir meşruluğa sahip olmaktan uzaktır. Operasyon, birçok ülke tarafından desteklenmesine rağmen, ABD'nin üstün gücünün bir yansıması gibi görün-mektedir. Oysa, ABD operasyon kararını bir BM ve Güvenlik Konseyi kararı haline getirseydi -ki bunu kolaylıkla yapabilirdi-hem uluslararası hukuk hem de ahlâk bakımından daha sağlam bir zemine oturabilirdi. En azından böyle yapması kurmak is-tediği koalisyonun ortaya çıkmasında çok yardımcı olurdu. Sanırım bunu yapmak için hâlâ çok geç değil.

Batı'da bu çatışmayı bir Hıristiyan-Müslüman çatışması ola-rak gören ve öyle göstermek isteyenler olduğu gibi, İslâm dün-yasında da bunu yapanlar var. Böyle bir anlayış bütün dünyaya, fakat özellikle İslâm dünyasına ve Müslümanlara çok zarar ve-recektir. Bin Laden ve taraftarları, olayı Hıristiyanların zavallı Müslümanlara haksız yere saldırması olarak sunmaya çalışmakta ve Müslümanları cihada davet etmektedir. Yegâne umutları, Batı'nın üstün gücüne Müslüman dayanışmasıyla karşı çıkmak-tır. Umdukları dayanışma ve tepki gerçekleşirse Bin Laden bir taşla iki kuş vurma şansı elde edecektir, çünkü bu aynı zamanda İslâm ülkelerindeki İslâmcı muhalefeti de güçlendirecek ve İslâm dünyasının siyasî rejim haritasını değişme sürecine sokabile-cektir.

5) ABD-İngiltere ittifakını zavallı bir Müslüman ülkeye edepsizce saldırıyor göstermek için başvurulan temel argüman, Bin Laden'in suçlu olduğunu gösteren kesin kanıtların olma-dığıdır. Aslında ABD de elinde bulunduğunu söylediği kanıtları açıklamamakla hata etmiştir. Ancak, Bin Laden'in uluslararası bir terörist olduğu zaten bellidir ve bu son saldırılardan değilse bile, daha önceki bazı terörist saldırılardan sorumlu olduğu –Tanzanya ve Kenya patlamaları- bilinmektedir. Sadece bu bile, bu adamın yargılanmak üzere bir sanık olarak ABD'ye teslim

Page 30: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

33

edilmesi ve ABD'nin bu yöndeki talebinin meşru olması için yeterlidir. Taliban yönetimi, uluslararası hukuk kurallarına say-gı göstermeyi önemseyen bir yönetim olsaydı, bu konuda uzun sürecek de olsa bir müzakere sürecine girilebilirdi. Taliban bu-nun yerine önce oyalamayı, sonra diklenmeyi seçmekle ülke-sinin bombalanmasına çanak tutmuştur.

6) ABD'nin yaptığı operasyon, meşruluğu sorgulanabilecek olan, hatta sorgulanması gereken bir olaydır. Zira, bu tür kuvvet kullanımlarının dayanağını, nihai tahlilde, güçte değil ilkede bulmak daha anlamlı ve bütün insanlık için daha yararlıdır. An-cak benzer bir sorgulama, Taliban rejimi ve bu rejimin başının çekenlerin bu olaydaki tavrı için de yapılmalıdır. Taliban rejimi meşru bir rejim midir? Meşru bir rejim değilse, ona karşı yapılan operasyonun gayri meşruluğu neye dayandırılacaktır? Meşru ise bir kriminali teslim etmekten ve uluslararası toplumla ve ken-disine korkunç bir saldırı gerçekleştirilen ülkeyle işbirliğine gitmekten niye kaçınmaktadır?

Bugünün dünyasında bir rejimin meşruluğu iki ana ilkeye da-yanır: Birincisi, yönetilenlerin, halkın rızasıdır. Halkın rızasının olup olmadığını anlamak için ise siyasal katılma ve denetleme yollarının açık olması gerekir. Bir rejimin meşruluğu, başındaki-lerin Müslüman veya Hıristiyan olmasına bağlı değildir. Meşru-luğun ikinci kaynağı, iktidarın insan hak ve özgürlüklerine saygı göstermesi ve onların çizdiği sınırlar içinde kullanılmasıdır. Bu iki ölçüt açısından da Taliban rejimi gayri meşrudur. Taliban rejimi zorbalıkla ayakta durmaktadır ve insan haklarına en küçük bir saygısı dahi yoktur.

Bu gayri meşru Taliban rejimi ne yazık ki en büyük kötülüğü kendi halkına ve İslâm'a yapmaktadır. Taliban, Afgan halkının, özellikle kadınların hayatını cehenneme çevirmiştir. Hiçbir hak ve hukuk kuralına saygı göstermemekte, kaba kuvvete dayana-

Page 31: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

34

rak, zaten Müslüman olan topluma İslâm adına zulmetmektedir. Kadınlara adeta insanlık dışı bir hayat yaşatmaktadır. Aklı başın-da her Müslümanın bunu kınaması, mahkûm etmesi, hatta yapa-bildiği kadarıyla bu zulme karşı mücadele etmesi gereklidir. İslâmcı yazarların büyük bir çoğunluğu bugüne kadar bu ko-nuda ciddî bir eleştiri yapmamış, herhangi bir protestoda bu-lunmamıştır. Hatta bazıları Taliban'ın kadınlara muamelesini normal karşılamıştır.

7) Afganistan'da yapılması gereken şey Afgan halkına zarar vermek değil, Taliban rejimiyle mücadele etmektir. Taliban reji-miyle Afgan halkı aynı şey değildir. Afgan halkının korunması, Taliban rejiminin devrilmesini de gerektirir. Afgan halkına ABD bombaları zarar vermektedir, ama Taliban rejimi de zarar vermektedir. Taliban rejimi, her fanatik gruptan bekleneceği üzere, halkını bir kriminal çeteye kurban etmekte sakınca gör-memekte; hatta kalkan olarak kullanmaktadır. İslâm'a ve Müs-lümanlara yapılacak olan en büyük kötülük, Taliban rejimini İs-lâm'ın tek, mutlak veya en belirgin yorumu olarak sunmak yahut kabullenmektir. Taliban elbette belirli bir İslâm anlayışına dayanmaktadır, ama bu anlayış süratle yalnızlaştırılması ve etki-sizleştirilmesi gereken bir anlayıştır.

8) Kuşkusuz, bu olay en büyük zararı İslâm dünyasına verecek ve zarar çeşitli şekillerde ortaya çıkacaktır. İlki, İslâm'ın ve bireysel Müslüman imajının tamiri zor derecede kirlen-mesidir. İkincisi, İslâm ülkelerindeki hak ve özgürlüklerin geri-lemesidir. Hiç şüpheniz olmasın, bu olay İslâm ülkelerinde bir yandan baskıcı egemenlerin, bir yandan İslâm'cı muhalefetin işine yarayacaktır. Baskıcı rejimler Batı'ya dönüp, "Siz bizi anla-madınız, bize hep insan hakları ve demokrasiden söz edip dur-dunuz; oysa biz teröristlere karşı mücadele ediyorduk, işte şimdi siz de terörün ne olduğunu anladınız, bize karışmayın, bunları ezelim, güvenlik özgürlükten önce gelir" diyecektir. Ve belki de

Page 32: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

35

Batı bu taleplere bir ölçüde olumlu cevap verecektir. Buna kar-şılık, İslâmcı muhalif hareketler, kabaran Batı aleyhtarlığını ve ABD'nin Afganistan'ı bombalamasının yarattığı tepkileri taban-larını genişletmek ve taraftarlarını hareketlendirmek için kulla-nacak ve baskıcı laik rejimlerin yerine, baskıcı İslâmcı rejimleri yerleştirmeye çalışacaktır.

9) Bu olay Batı ülkelerinde de, geçici bile olsa, bir özgürlük gerilemesine yol açacaktır. Özgürlük gerilemesi ilk etapta yaban-cıları daha çok etkileyecektir, ama sonunda, diğer insanlara da zarar verecektir. İnsanlık şunu çok geçmeden, acı derslerle kav-rayacaktır: Demokratik hak ve özgürlükler bazen teröristlerin işini kolaylaştırsa da, terörün sebebi değildir. O yüzden, terörle hak ve özgürlükleri daraltarak mücadele etmeye kalkmak, in-tihar gibi bir şeydir. Doğrusu, savaş da terörle mücadelenin yolu olamaz. Terörle mücadeleyi "savaş" olarak adlandırmak bir hay-li yanıltıcıdır. Terörizm, olsa olsa, literatürde dendiği gibi, "düşük şiddetli savaştır". Terörün kökünü tamamen kazımak da zordur, sadece onu kontrol edilebilir, tahammül edilebilir sınır-lar içinde tutabiliriz. Bu da uzun vadeli ve çok cepheli bir mü-cadeleyi gerektirir. Ancak bu mücadelenin konvansiyonel sa-vaştan farklı olması, mücadelenin savsaklanması veya muğlaklaş-tırılması için de bir sebep teşkil etmemelidir. Son zamanlarda "teröristle uğraşmanın, bataklığı bırakıp sinekle uğraşmaya ben-zediği, asıl terörün kaynağının kurutulması gerektiği, bu kay-nağın haksızlık, adaletsizlik, yoksulluk, gelir dağılımında den-gesizlik olduğu" yolunda yorumlar yapılmaktadır. Bu bakış bir ölçüde doğru, ama aynı zamanda eksik ve çoğu zaman yanıl-tıcıdır. Üstelik kendi içinde çelişkilidir. Bir defa, sizi sokan bir sinek varsa ilk hamleniz sineği yok etmek olur. İkincisi, terörün kaynağı gerçekten yukarıda sıralanan şeyler ise terör her zaman var olacak ve meşruluk kazanacak demektir; zira bu olgular şe-killeri değişse bile özü itibariyle geçici değil, kalıcı olgulardır.

Page 33: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

36

Fiilen var olmasalar bile bazı insanlar tarafından varsayılmaları ve insanlık kurallarının dışına çıkan kriminal davranışların meş-rulaştırılmasında kullanılmaları mümkündür.

Terörle mücadele için terörizmin uluslararası altyapısı çö-kertilmeli ve eleman toplama kaynakları ya kurutulmalı veya denetim altına alınmalıdır. Her önüne gelen terörist olamaz, olmak istese bile eylem yapamaz. Hele hele uluslararası terör ey-lemi gerçekleştirmek çok zor ve büyük profesyonellik gerektiren bir iştir. Terörün istihbaratı, lojistik desteği, ulaşım kabiliyeti ve malî imkânları, yani alt yapısı çökertilince, terörist yalnız ve çaresiz kalır. Terörle mücadele öncelikle bu alanlarda yapılmak zorundadır. Bu çerçevede ABD'nin öncülüğünde mev-cut uluslararası terör şebekesine karşı kapsamlı bir mücadele yü-rütülmesi insanlığın lehinedir. Terörün kendilerini vurmayacağı zannıyla bu mücadeleyi kınayanlar yanılmaktadır. Hiç umma-dıkları bir yerde ve şekilde terörün hedefi veya kurbanı ola-bilirler.

10) 11 Eylül'ün ardından kimilerinin sergilediği çelişik ve yanlış tavırların en önemli sebebi ayrı ayrı değerlendirilmesi ge-reken olayların birbirine karıştırılmasıdır. Başka bir deyişle ABD'nin dış politikasına, özellikle İsrail'e verdiği desteğe du-yulan öfkenin insanların sağduyusunun ortadan kalkmasına se-bep olmasıdır. Birçok kimse, belki de sırf bu yüzden saldırıları kınamaktan bile kaçınmaktadır. ABD'nin dış politikası hatalarla doludur. ABD hem Soğuk savaş döneminde komünizmi sınır-lama uğruna diktatörlüklerle işbirliği yapmıştır hem de halen Suudiler ve Mısır'ın Hüsnü'sü gibi diktatörlerle teşriki me-saidedir. ABD 28 Şubat sürecinde de Türkiye'deki otoriteryen uygulamalara gerekli tavrı koyamamıştır. Bu bakımdan da ka-bahatlidir. En vahimi de, ABD Ortadoğu'da İsrail'e çok zaman haksız ve körü körüne yardıma dönüşen bir destek ver-mekte ve ABD'nin bu politikası bölgedeki İsrail saldırganlığının sac

Page 34: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

37

ayaklarından bir olmaktadır. Bütün bunlar eleştirilmesi veya de-ğiştirmek için mücadele edilmesi gereken noktalardır. Nitekim bu eleştirileri sadece yabancılar değil, ABD'lilerin kendileri de yapmaktadır. Ancak, aynı ABD, dünyanın komünizmin esa-retine düşmesine ve Pol Pot'un ve Stalin'in katliamlarının başka yerlerde de tekrar edilmesine engel olan savunma ve daya-nışmanın başını çekmiştir. Yugoslavya'da Ortodoks Hıris-tiyanlara karşı mücadele ederek Müslümanların soy kırıma tabi tutulmasını engellemiştir. Bunlar da görülmesi gereken şeylerdir. Yani ABD ne bütünüyle ak ne de bütünüyle karadır. Doğru olan dürüst ve ilkeli bir tavır almak ve her zaman doğruya doğru, yanlışa yanlış demektir.

ABD'nin teröre karşı mücadelenin başını çekmesi bütün in-sanlık için hayırlıdır. Zira ABD'nin katılmadığı bir mücadelenin başarılı olma ihtimali ya hiç yoktur ya da çok zayıftır. Bin Laden'in başını çektiği terör şebekesi bir uluslararası kriminal çetedir. Öncelikle görülmesi gereken budur. Meseleyi din te-melinde ele alırsak, içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleniriz.

11) Birçok İslâmcı yazar tuhaf ve irrasyonel bir tavırla ve il-kelilikten uzak bir şekilde anti-Batıcı ve anti-ABD'ci pozisyon-larını tahkim ederken, olayları fırsat bilen kimi laikçiler de Tür-kiye'nin insan hak ve özgürlüklerine karşı suçlu konumunu meşrulaştırmaya çabalamaktadır. Bunlar ikide bir İslâm dün-yasının yegâne laik ve demokratik ülkesinin Türkiye olduğunu söyleyerek, ülkemizdeki haksızlık ve yanlışlıkları gözden ka-çırmaktadır. Türkiye'nin rejiminin Taliban kadar kötü olma-ması, burada hiç yanlışlık olmadığını göstermemektedir. Türki-ye'nin cari rejiminin bazı kadınlara muamelesi, Taliban'ın ka-dınlara muamelesinin tersten simetrisidir. Türkiye'yi bu geliş-meler karşısında Batı'ya model olarak "yutturma" çabası da bey-hudedir. Türkiye bir model olabilmek için önce önündeki Kürt ve İslâm problemini çözmeli, ondan sonra meydana çıkmalıdır.

Page 35: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

38

Bazı gazetelerin kılık kıyafetleri, hayat tarzları ve fakirlik-lerinden dolayı Afgan halkını aşağılamaları da ahlâksız ve ken-dilerine pek yakışan bir tavırdır.

12) İslâm dünyasının Taliban'ı izole etmemesi İslâm'a ve Müslümanlara düşman mihrakların ekmeğine yağ sürecektir. Ba-zı ülkeler, bundan dolayı olsa gerek, çok sevinçlidir. Meselâ, Rusya Çeçenler'in haklı bağımsızlık mücadelesini de Bin Laden'in faaliyetleri sınıfına sokarak katliamını meşrulaştırma peşindedir. İslâm dünyası Bin Laden ve Taliban çizgisini mah-kûm ederek, bunun önünü kesmelidir. Batı'yı Müslüman top-lulukları ezmek peşinde koşan ülkelerin müttefiki haline getir-memeli ve Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanların hayatını güç-leştirmemelidir.

13) Batı dünyası terörizmle mücadele adına İslâm dünyasın-daki anti-demokratik rejimlere ve baskıcı uygulamalara destek vermemelidir. İslâm ülkelerini siyasî rejimlerini açmaya, hak ve özgürlüklere saygı göstermeye, siyasî katılım kanallarını geliş-tirmeye zorlamalıdır. Geçenlerde Özbek rejim muhalifi Muhammed Salih'in pek güzel ifade ettiği gibi, terörizmin –fana-tizmin– kaynağı baskıcı rejimlerdir. İslâm ve Türk dünyası ge-nelde bu tür rejimlerin elinde inlemektedir. Batılılar bu rejimleri insan hak ve özgürlüklerine dayanmaya zorlamalı ve bu ülke-lerin vatandaşlarının kendi ülkelerinin işleyişinde söz sahibi olmasına çalışmalıdır. Diktatörlere verilen ABD desteği, bu ül-kelerdeki her problemin sorumluları arasında ABD'nin en başa yerleştirilmesine yol açacaktır.

14) Bazı İslâmcı yazarlar 11 Eylül saldırıları ve ardından ABD'nin Bin Laden'in peşine düşmesi ve Afganistan'ı bomba-laması vesilesiyle Türkiye'nin liberallerine cehalet ve terbiyesiz-liklerini yansıtan karalamalar yaparak saldırmaktadır. Hızını alamayanlar liberalleri "Wall Street yaratıkları" olarak nitelen-

Page 36: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

39

dirmeye ve liberallere karşı mücadele etme zamanının geldiğini ilan etmeye kadar işi ilerletmiştir. Bunlar aynı zamanda Locke ve Hayek gibi filozofların başına "Hazret" kelimesini ekleyerek güya liberallerin bazı isimleri peygamberleştirdiklerini ima ve iddia etmektedir.

Fikir tarihçileri liberallerin şu son beş yıldaki tavrı hakkında en doğru hükmü verecektir. Liberallerin alnı açık başı dik gez-meye yeterli, şerefli bir sicilleri vardır. İnsan haklarına, özgür-lüklerine ve hukuka saygı liberallerin gündeminde her zaman ilk sırayı almıştır. İslâmcılar'ın ve muhafazakârların çoğunun sin-diği ve saklandığı günlerde liberaller en çok dindar kesimlere za-rar veren, hatta doğrudan bu kesimleri hedefleyen baskı ve hak ihlâllerine cesaretle ve dürüstçe karşı çıkmış ve bunun bedelini ödemiştir-ödemektedir. Liberaller bunu kimsenin hatırı için de-ğil, doğru olduğuna inandıkları ilkeler için yapmıştır ve her halde yapmaya da devam edecektir. Liberallerin hiçbir ülkeye veya filozofa kayıtsız şartsız teslim olma veya tapınma gibi bir özelliği yoktur. Böyle olduğunu zannedenler sadece muhteşem cehaletlerinin kurbanı olmaktadır. Bir liberal olarak bu satırla-rın yazarı da diğer liberaller gibi ilkeli olmaya, doğru bildiğini her durumda savunmaya, yanlış olduğuna inandığı şeyleri ise maliyeti ne olursa olsun eleştirmeye ve kınamaya çalışmaktadır.

18.10.2001

Page 37: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

40

 

Terörle Mücadelede Yanlış Adımlar                           Ters Tepebilir 

Tarihin gördüğü en büyük terör saldırısına maruz kalan ABD, terörle mücadele yolunda yürürken vahim hatalar da yapmakta-dır. Bunların sonuncusu, teröristler için özel bir yargılama dü-zeni yaratma çabasıdır. Medyaya yansıyan bilgilere bakılırsa, G. W. Bush’un imzaladığı bir kararla, ABD hükümetine yabancı teröristleri yargılamada sıradışı ve alışılagelenin dışında yetkiler tanınmıştır. Buna göre, ele geçirilen yabancı teröristler, özel as-kerî mahkemelerde, gizlice yargılanıp cezalandırılabilecek ve ce-zalar arasında idama mahkumiyet de bulunacaktır. Zaten gizli yargılama olacağından temyiz imkânı da bulunmayacaktır. Ha-berlerde, kurulmak istenen bu yeni-olağanüstü yargı sisteminin Nazileri yargılamak için kurulan özel askerî mahkemelerden esinlendiği belirtilmektedir. Şüphesiz terörle mücadele zor bir iştir ve kimi durumlarda

olağan yargı sistemi teröristleri süratli ve etkin bir şekilde yargı-lamada bazı bakımlardan yetersiz kalabilir. Zira, terör, ya yeni suç türleri yaratan veya bilinen suçlara olağandışı boyutlar ekle-

Page 38: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

41

yen bir olaydır. Rutin yargılama işlerine alışkın hâkimler, savcı-lar ve yargı sistemi, ender karşılaştıkları ve bilinen kalıpların dı-şındaki terör suçlarını ceza yargısı sürecine yerleştirmekte zor-luklar çekebilir. Bu yüzden, yargı sürecinin etkinliğini artırmak için yeni tedbirler alınması gerekebilir. Mamafih, bu tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve âdil bir yargı sisteminin bütününe uyum içinde olması gerekir

Temel ilkeleri ihlâl ederek olağandışı yargılama sistemleri oluşturmak kısa vadede yararlı görülebilir, ama uzun vadede çok zarar verecektir. Terörle mücadelede mevcut hukuk sistemleri esas alınmalıdır. Yetersizlik varsa, bu sistemleri, özü bozulma-dan, geliştirme yoluna gidilmelidir. Delillerin daha hızlı top-lanması, daha etkin biçimde değerlendirilmesi, yargılama süreci-nin aslı bozulmadan kısaltılması ve suçluların daha hızlı ceza-landırılması makul taleplerdir. Ama bunun için gizli, denetle-nemez, şüphe uyandırıcı tekniklere başvurmaya gerek yoktur. Yargılamalar mutlaka açık olmalı ve sanıklara yeterli savunma hakkı verilmelidir ki, mahkumiyetler kamu vicdanını yaralama-sın. Eğer bu hususlara dikkat edilmezse, haklılığı ispatlanmamış mahkumiyetler zamanla yargılananların değil yargılayanların vicdanlarda mahkum edilmesine neden olabilir. Hatta, bu ola-ğandışı yargılama sistemi biraz aşırıya kaçarsa, ABD kendisi bir terörist devlet durumuna düşebilir. O yüzden, teröristleri yargı-lamada olağanüstü yollara başvurmaktan ABD mutlaka kaçın-malıdır.

20.11.2001

Page 39: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

365

İktisat ve Hayat

Gündelik Hayata Piyasadan Bakış

Atilla Yayla

Bu derlemede, günlük hayatta karşılaştığımız kimi problemlere piyasa iktisadiyatı açısından yaklaşan yazılar

yer almaktadır. Yazıların hemen hemen tamamı İzmir Ticaret Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Aktüel problemleri ele

almakla beraber, birçok yazı, piyasa iktisadı teorisini bir şekilde yansıtmaktadır. Bazı iktisatçıların iktisadı anlaşılmaz

jargonlara boğan ve nüfuzu zor, soyut formülasyonlara kurban eden tarzının zıddına, meseleler açık, anlaşılır, fakat

tutarlı bir üslupla tahlil edilmektedir. Kimi meselelerin irdelenmesindeki basitlik ve mantıkî tutarlılık da, kendi

başına okuyucunun piyasa iktisadiyatına ilgisini artıracak mahiyettedir.

Page 40: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

Atilla Yayla

366

Liberallik-Demokratlık Tartışması

Atilla Yayla & Etyen Mahçupyan

Bu derlemede, günlük hayatta karşılaştığımız kimi problemlere piyasa iktisadiyatı açısından yaklaşan yazılar

yer almaktadır. Yazıların hemen hemen tamamı İzmir Ticaret Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Aktüel problemleri ele

almakla beraber, birçok yazı, piyasa iktisadı teorisini bir şekilde yansıtmaktadır. Bazı iktisatçıların iktisadı anlaşılmaz

jargonlara boğan ve nüfuzu zor, soyut formülasyonlara kurban eden tarzının zıddına, meseleler açık, anlaşılır, fakat

tutarlı bir üslupla tahlil edilmektedir. Kimi meselelerin irdelenmesindeki basitlik ve mantıkî tutarlılık da, kendi

başına okuyucunun piyasa iktisadiyatına ilgisini artıracak mahiyettedir.

Page 41: İki Cumhuriyetin Kavgası SON 04.09.07 · Atilla Yayla 6 Liberaller, Muhafazakarlar ve Diğerleri.....146 Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı .....149

İki Cumhuriyetin Kavgası

367

Siyasî Düşünce Sözlüğü

Atilla Yayla

- Kavramların yalnızca sözlük anlamını vermekle yetinmeyen, tematik açıklamalar yapan ve okuyucuya daha ileri okumalar için rehberlik eden bir sözlük.

- Siyaset Bilimi, Siyasî Düşünce Tarihi, İktisadî

Düşünce Tarihi, Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji, Felsefe gibi dallarda çalışan/okuyan herkes için bir başucu kitabı.

- 350 ana giriş, açılımlarla birlikte 500’den fazla

kavram.