kitabı karandaşla oxuyanlar | kitabı karandaşla …...anayurt otelİ yusuf atılgan,...

108

Upload: others

Post on 28-Jan-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci
Page 2: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ANAYURT OTELİ

Y usuf A tılgan, 1921'd e M anisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci sınıftan sonra askeri öğ­renci olarak devam ettiği İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebi­yatı B ölüm ü'nü bitirdi (1944); A. N ihat Tarlan yönetiminde hazırla­dığı bitirm e tezinin konusu 'Tokatlı Kâni: Sanat, Şahsiyet ve Psiko­loji" idi. O dönem de Akşehir'de bulunan Maltepe Askeri Lisesi'nde bir yıl edebiyat öğretm enliği yaptı (1945). 1946'da Manisa'nın Hacı- rahm anlı köyüne yerleşti ve burada çiftçilikle uğraştı. 1976'da İs­tanbul'a döndü; 1980'den sonra Milliyet (daha sonra Karacan) Ya- ym ları'nda danışm anlık ve çevirmenlik, kısa bir süre de Can Yayın­lan 'nda redaktörlük yaptı. Ü zerinde çalıştığı Canistan adlı romanını tam am layam adan kalp krizi sonucu M oda'daki evinde öldü (9 Ekim 1989).Aylak Adam ve Anayurt Oteli adlı rom anlannda psikolojik yabancı­laşma ve yalnızlık tem asım başanyla işleyen bir yazar olarak ta­n ındı ve m odem T ürk edebiyatın ın önde gelen ustaları arasında yer aldı. Anayurt Oteli 1987'de Ö m er Kavur tarafından aynı adla sinem aya aktarıldı. 1955'te Tercüman gazetesinin öykü yanşma- sında "Evdeki" öyküsüyle (N evzat Ç orum adıyla) birincilik, "Kü­m esin Ö tesi" öyküsüyle (Ziya A tılgan adıyla) dokuzunculuk ka­zandı. Aylak Adam rom anıyla 1957- 58 Yunus N adi Roman Arma- ğan ı'nda İkincilik öd ü lü ald ı. Ö lüm ünün ardından Yusuf Atılgan a Armağan (1992) adlı b ir k itap yayım landı.

K itapları:Rom an: Aylak Adam (1959), A nayurt Oteli (1973), Canistan (2000). Ö ykü: Bodur Minareden ö te (1960), Eylemci (Bütün Öyküleri; 1992). Ç ocuk K itabı: Ekmek Elden Süt Mettıeden (1981). Çeviri: Toplumda Sanat (K. Baynes; 1980).

Page 3: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Yusuf Atılgan'ın YKY'deki öteki kitapları:

Aylak Adam (roman, 2000) Bütün Ö yküleri (öykü, 2000)

Canistan (roman, 2000)

Page 4: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

YUSUF ATILGAN

Anayurt Oteli

R O M A N

Page 5: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Yapı Kredi Yayınlan - 1395 Edebiyat - 376

A nayurt Oteli / Yusuf Atılgan

Kitap Editörü: Pelin Özer Düzelti: Alev Özgüner

Genel Tasanın: Faruk Ulay Kapak Tasannu: Nahide Dikel

Baskı: Şefik Matbaası M armara Sanayi Sitesi M Blok No: 291 İkitelli/İstanbul

1. Baskı: Bilgi Yayınlan, Ankara, 19732. Baskı: Bilgi Yayınlan, Ankara, 1974

3. Baskı: İletişim Yayıncılık, İstanbul, 19874. Baskı: İletişim Yayıncılık, İstanbul, 1989

YKY'de 1. Baskı: İstanbul, Ekim 20006. Baskı: İstanbul, Ekim 2004

ISBN 975-08-0066-4

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. 2000

Yapı Kredi K ültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. Yapı Kredi Kültür Merkezi

İstiklal Caddesi No. 285 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23

h t tp : / / www.yapikrediyayinlari.com e-posta: [email protected]

İnternet satış adresi: http://yky.estore.com .tr www.teleweb.com.tr

Page 6: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ANAYURT OTELİ

Page 7: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

İstasyona yakın A nayurt otelinin kâtibi Zebercet üç gün önce perşem be gecesi gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının o gece kaldığı odaya girdi, kapıyı kilitledi, anahtarı cebine koy­du. Işık yanıyordu. Sırtını kapıya dayayıp çevresine baktı. Ka­dının bıraktığı gibi duruyordu her şey: yatağın ayakucuna doğ­ru atılmış yorgan, kırışık yatak çarşafı, terlikler, sandalye, başu­cu m asasındaki gece lambası, bakır küllükte b itm eden söndü­rülm üş iki sigara, tepside çaydanlık, süzgü, çay bardağı, kaşık, küçük bir tabakta beş şeker (altı şeker koym uştu o gece bir çay içebilir miyim acaba demişti odaya girince üçlük çaydanlıkta demlemişti çayı bir elinde tepsi kapıyı vurm uştu girin yatağın kıyısında o turuyordu pa ltosunu çıkarmış kara kazağı iri yuvar­laklı güm üş kolyesi bakmıştı zahm et o ldu size sonra o köye na­sıl gidileceğini sorm uştu öyleyse saat sekizde uyandırın beni lütfen olağan birşeymiş gibi nüfus kâğıdım yok demişti... Ko­kuyu ertesi sabah o gittikten sonra odaya girerken duydu ; ka­pıyı çabucak kapadı; ışığı söndürm em işti giderken. Karyola de­m irindeki havluya, yatağın ayakucuna atılm ış yorgana, kırışık yatak çarşafına, terliklere, sandalyeye, başucu m asasındaki ge­ce lambasına, bakır küllükte b itm eden söndürü lm üş iki sigara­ya, tepsideki çaydanlığa, süzgüye, çay bardağına, tabaktaki şe­kerlere baktı, saydı: "Tek şekerli içiyor çayı." Am a o koku yok­tu; belki dün gece de yoktu; oysa kadın [o sabah küçük deri va­lizini yere bırakıp çantasını açarken ne kadar borcum diye sor­m uştu üstü kalsın yüzüksüzdü elleri çok teşekkür çay için de valizini aldı gitti] gideli kapısı hep kapalıydı, kilitli, anahtarı ce­binde; yalnız bü tün gün bekledikten, dışarıdakiler döndükten, sokak kapısını kilitleyip dem irledikten sonra geceyarısı [çalın­mıştı kapı g idip açmıştı paltosunun önü açık valizi elinde çan­tası om zuna asılı odan ız var mı yü rüm üş anahtarı alm ıştı askı-

Page 8: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

dan] salonun ışığını söndürüp odaya g iriyordu üç gecedir), karyola dem irinde kadının unuttuğu havlu, sırm a püsküllü vişneçürüğü perde, lavabonun üstünde duvara asılı iki ucu çi­çekli değirm i ayna (da gördü kadının gittiği sabah yüzünü her şey aşağıya çekikti yüzünde; kaşlarının uçları, ağzının iki kı /ısı, burnu. Uzun süre baktı; oysa haftada üç kere tıraş da olurdu. Küçük, dört köşe bıyığı. Kadının baktığı işte bu y üzdü o gece [çay tepsisini bırakıp çıktıktan, d ış kapıyı bir daha kilitleyip de­m irledikten sonra çalar saati her sabah altıda uyandığı halde al­tıya kurdu; ışığı söndürdü ; saat elinde kapının önünden geçip m uşam ba kaplı m erdivenleri gıcırdatm adan çıkarak tavanara- sındaki iki odanın biri «ortalıkçı kadının odası; ter kokar. Çok uyur kadın, erkenden yatar. Sabahlan sarsa sarsa kaldırır. Çoğu geceler bu odaya girer, kadının yanına uzanırdı. Ç ıkarırken uy­kusu bozulm asın diye donsuz yatar, bacaklarını da biraz ara­lardı kadın. O kşarken, üstündeyken bile uyanm azdı. Kimi za­m an m em esini ısırırdı; 'of köpek' ya da 'hoşt köpek ' derdi uy ­kusunda. Ü stünden inince b ir m endille silerdi kadının orasını> ne, kendi odasına girdi; saati başucuna koyup soyundu, yattı. Az sonra caddeden geçen bir arabanın titrettiği yatağında doğ­ruldu: ayaklarını yıkam ayı unutm uştu . Her gece yatm adan ayakların ı yıkardı. Kalktı, ayaklarını yıkayıp döndü; b ir süre yatağın kıyısında o tu rdu . "Kilitlemediyse kapısını, biri açarsa yanlışlıkla." G iyindi, çıktı. M erdivenleri gıcırdatm adan indi, kad ın ın kapısı önünde du rdu . A nahtar deliği karanlıktı; solu­ğ u n u tu tu p d in ledi, yüreği çarpıyordu. Yuvarlak, kaygan tu ta ­m ağı yavaş yavaş, d u ra du ra sağa doğru çevirdi, om zuyla yok­ladı kapıyı: kilitliydi. Soluğu düzeldi. Tutam ağı gene yavaş ya­vaş, d u ra d u ra sola do ğ ru çevirdi, bıraktı. M erdivenleri ağır ağ ır çıktı; ortalıkçı kadının odasına girdi, ışığı yaktı. Yorgan kı­p ırtısızdı; beriki ucunda iri ayakları d ışardaydı, tabanları ka­ramsı. Işığı sö n d ü rü p çıktı, kapıyı kapadı. O dasına g irip soyun­m adan yatağa uzandı; bü tü n gece, uyum adan , saat çalm ayabilirdi, uyuyakalırd ı belki] ve o sabah. Sekize doğru çay suyunu ispirto ocağına koydu. Tam sekizde kapıya yaklaştığ ında d u r­d u , b iraz daha u yu ttu ; kapıyı vu rdu . 'Evet, kalk ıyorum .' Çayı dem ledi. B oyunbağının d ü ğ ü m ü n ü düzeltti, ko ltuğuna o turdu .

Page 9: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Ö nünde kolin kayıt defteri du ruyordu . Adını soram azdı artık, gidiyordu. O danın kapısını çekip kapam ış yaklaşıyordu: kara saçları, önü açık kahverengi paltosu, dum an karası çorapları, kısa topuklu ayakkabıları. Küçük deri valizini yere b ırakıp çan­tasını açarken 'N e k ad ar borcum ?' diye sorm uştu. 'Ü stü kalsın.' Y üzüksüzdü elleri, uzu n tırnak ları açık pembe. 'Çok teşekkür; çay için de.' Valizini alm ış gitm işti. K adın dış kap ıdan çıkınca o adam girm işti, e linde küçük deri valizi. Kemiksiz gibiydi yüzü. 'O danız var m ı?' 'Evet.' 'İyice b ir oda olsun lütfen. Şu g iden ka­dının kaldığı odayı...' 'O dasın ı b ırakm adı efendim , kalacak d a ­ha.' 'Peki, başkası o lsun.' C eb inden nüfus kâğıdım çıkarıp def­terin üstüne koydu. 'İşiniz? ' 'Em ekli subay yazın.' A skıdan anahtarı alıp uzattı: 'iki num ara , ikinci katta, m erdiveni çıkınca solda.' Üç g ü n d ü r öğle son lan , geceleri salonun köşesinde o tu ­ru p gazete, k itap ok u y o rd u adam ; sigara içiyordu. K apının her açılışında kısaca bakıyordu. Geceleri on b irden sonra çık ıyordu odasına. D ün gece kü llü ğ ü d ö k ü p yanına b ıraktığ ında soracak gibi olm uş, sorm am ıştı. Bu gece sordu . Geç dö n m ü ştü d ışarı­dan; geçerken ö n ü n d e d u rd u ; rak ı kokuyordu . Y üzüne baktı. 'Bıyığınız yakışıyordu size.' A lay m ı ediyordu? Bu sabah tıraş o lurken bıyığını kesem em işti. G ülüm sedi. 'O kad ın çıkm ıyor m u odasından? ' 'H ang i kad ın? ' 'Şu benim geldiğim sabah, cu­m a sabahı kapıda...' 'O m u? G itti efendim , d ü n sabah.' 'G itti mi? N ereye?' 'Söylem edi; b ilm iyorum .'), aynan ın sağ ındaki as­kıda otelin hav lusu , tavanda k u rşu n b o ru n u n ucundak i abajur, sağ duvarın o rtasındaki kalın çerçeveli resim: Geniş, süslü bir sedire uzanm ış, tü ller içinde, iri kalçalı, iri m em eli b ir kadın; iki yan ında ellerinde ye lpaze yarı çıplak iki zenci kız. 'Ç alım ına bak şu söm ürgeci k ap atm asın ın ' dem işti Dişçi. Eskiden b irgün babası b itpazarından alıp getirm iş, buraya asm ıştı. 'O ğlum Ze­bercet, ben ölünce o lu r o lm az k im selere verm ezsin b u odayı. Bir o telde böyle b ir oda gerek .' Sırtını kap ıdan çekip y ü rü d ü , resm in önü n d e d u rd u ; b ir sü re baktı. D önüp aynaya yaklaştı­ğında o adam ın kald ığ ı üsttek i o d ad an tık ırtılar geliyordu. D in­ledi: tahta gıcırtısı, su sesi. "Y üzünü yıkıyor olmalı. K ustu m u?" Sesler kesildi. Aynaya baktı: bıyığı yerindeydi; am a b u r­n u b iraz yukarı kalkm ış gibiydi. G eri d ö n ü p yatağa do ğ ru y ü ­

Page 10: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

rü d ü , başucu m asasının y an ında d u rd u . Yastık ö rtü sü n d e ka­ram sı lekeler vardı. N e yapm aya g itm işti o köye? Bir kesiklik d u y d u dizlerinde; karyola dem irin e tu tu n u rk e n elini çekti; yü rüdü . İşığı söndürm eden kapıyı açtı, çıkıp kilitledi. M erdiven leri çıkarken ikinci kattaki iki yataklı o d ad a b ir ad am horluyor- du . Ü çüncü katta sofanın ışığını sö n d ü rd ü ; 6 n u m aran ın kapısı ö n ü n d e d u rd u , içeriyi d in led i; ses yoktu . T avanarasm a çıktığın­d a karşıda, yerde b ir çift göz p a rlıyo rdu : otelin kedisiydi bu.

Kasaba:

Ya da kent. D o ğudan gelin iyorsa, g ü n d ü zse , tren yavaşla­d ığ ın d a karşısm dak iy le ko n u şan ya da gaze te okuyan biri nere­ye geld ik lerin i görm ek için başın ı sola çev ird iğ inde b irden ü r­perir: yarı be linden sonra yükselen d im d ik kayalarıy la koskoca b ir d a ğ tren in ü s tü n e d evriliyo r gibidir. K asaba (ya d a kent) m i­nareleri, ağaçlı, geniş sokak larıy la b u d ağ ın e teğ inde yayılır. (Geniş sokakları, park ları, a rsaları o lu şu n u n nedeni 'Yangm 'dır. 1922 yılı Eylül ayı başla rın d a Y unanlılar g iderayak b u ray ı yak ­tılar. Yaşlı a d am lar 'H er m ah a lled en eli silâhlı b ir tek erkek çık­sayd ı yan m azd ı b u ra s ı ' derler. Ç oğu d ağ a kaçtı; b ü tü n g ü n b ü ­tü n gece aşağ ıdak i b ü y ü k yang ın ı seyretti.) Ö n ü n d e , kuzey in d e yeşilli sarılı b ir ova uzan ır; b u o v ad an yazın ağ ır ağır, d ö n e d ö ­ne, kışın yayıla yayıla, b u lan a bu lan a b ir ırm ak akar. Ü züm bağları, p am u k , b u ğ d ay tarlala rı ve b ü y ü k köyler v a rd ır ovada.

Otel:

İstasyonun a rk asın d ak i a la n d an ana c ad d ey e çıkan sokağ ın karşısında, eskiden zengin ru m la rın d a o tu rd u ğ u b ir sem tte o l­d u ğ u için y an m ad an kalm ış y a p ıla rd a n biri, üç katlı b ir eşraf konağı. (Keçecilerin R üstem Bey Y an g ın 'd an b ir sü re so n ra Iz- m i/e yerleşince esk iden n ü fu s kâtib i o lan A hm et E fen d i'n in üs- telem esiyle konağı otel yap tı. Z am an la h e r k a ta ayakyo lu , o d a ­lara lavabo yapıldı; sa lonun , sofa ların , o d a la rın tah ta taban ları,

Page 11: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

m erd iven ler ka lın m u şam b ay la kap lan d ı. Y ıldan yıla o kasaba oteli k o k u su d a sin ince içine eski k o nak b ir o tel o ldu . R üstem B e / in an la ttığ ına göre konağı geçen y ü zy ıld a d ed esi Keçeci Z ade M alik A ğa y ap tırm ış . K apı kem erin d e , şim di otel levhası­nın a ltın d a ka lan , ak m erm er ü s tü n e k ab artm a b ir yazı varm ış. O zam an la r k asab an ın ileri g e len lerin in d o ğ an çocukları, ölen yakınları için ta rih le r d ü ş ü rü p b irkaç k u ru ş k azan an b ir yerli ozan, k o nak y a p ıld ığ ın d a 'e b ced 'le b irşey le r u y d u ra m a d ığ ın ­d an olacak, ö lçüsü n e a ru za n e heceye u y a n tu h a f b ir ta rih yaz­mış:

Bir iki iki de likKeçeci Z ad e M alik

A rap rak am larıy la "bir, ik i, iki delik" b in ik i y ü z elli beş ed i­yor; şim d ik i ta rih le b in sek iz y ü z o tu z d o k u z .) C a d d ey e bak an y ü zü aşı boyalı. Uç m erm er b a sa m a k la ç ık ılan d ış k a p ı iki k a ­natlı, y a rıd an yu k arıs ı cam lı, d e m ir p a rm ak lık lı, k a p ın ın iki ya­n ın d ak i iki b ü y ü k p en cere d e p a rm ak lık lı; ö tek i k a tla rın pence­re le rin d e p a rm ak lık yok . K ap ın ın ü s tü n d e k i k e m e rd e k o y u y e ­şil ü s tü n e ak yazılı b ü y ü k ten ek e levha: ANAYURT OTELİ. (D üşm an e lin d ey k en belirli b ir d iren m e g ö ste rm e m iş kasaba ya d a k en tle rd e k u r tu lu ş u n ilk y ılla rın d a k i u tan ç lı yu rtsev erlik co şk u su n u n e tk isi belk i.) K a p ıd an g irince k a rş ıd a ik inci k a ta çı­k an oym alı tah ta k o rk u lu k tu m erd iv en , so ld a sa n d ık odası-k i- ler-çay ocağı o la rak k u lla n ıla n k ü ç ü k b ir o d a . (E sk iden tek y a ­tak lı o d a la rd an b iri d e b u y d u . G ecikm eli A n k a ra tren iy le gelen k ad ın ın g ittiğ i k ö y d e n R ü stem B ey 'in b ir tan ıd ığ ın ın Z eber- cet'le yaşıt o ğ lu o rtao k u ld a , lised e o k u rk e n k ışları b u o d a d a ka­lırdı. Sonra ları, Z eb erce t a sk e rd e y k e n b ab as ı in d i b u ray a . G er­çek ten d e o tel k â tib i için en u y g u n o d a b u ra s ı; am a babası Ölün­ce Z ebercet b u ra y a geçm edi; b ir z am an la r boş ka ld ıkça k iralık k itap o k u d u ğ u , lise a v lu su n d a b e d en eğ itim i y a p a n k ızları d ü ­şü n ü p ab aza çek tiğ i esk i o d a s ın d a ka ld ı.) B u n u n la m erd iv en al­tı a ra s ın d a y a r ım ay b içim i, tek b asam ak lı y ü k sek m asa ve b ir k o ltuk . (U zak ilçe le rin b ir in d e n b ir siyasa l p a r tin in yıllık to p ­lan tıla rın a g e ld iğ in d e b ir-ik i gece o te ld e k a lan iriyarı, k o n u şk an

Page 12: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

dişçi buna "Zebercet E fendi'n in kü rsü sü " der.) B unun y an ında dar-uzun bir m asada d u v a ra dayalı d em ir kasa. M erd iven a l­tında avluya açılan cam lı kapı; sa londa d ö rt köşe iki alça’ m a­sa, çevrelerinde kara m eşin kap lı dö rd er koltuk; tav an d an sa r­kan ku rşu n boruların u cu n d a iki abajur; sağ d u v a rd a M ustafa Kemal Paşa 'n ın b ir boy resm i asılı; m erd ivene ç ıkm adan sağda b ü yük bir kapı; ü stü n d e T yazılı. Kapılar, d u v a rla r fildişi yağ ­lıboya. Dış kap ın ın sağ ındak i d u v a rd a d ik d ö rtg en b ir karton asılı: Kapı gece '12'de kapanır. İkinci kata çıkınca so lda tek yataklı ve üç yataklı iki oda, sağda ayakyolu , iki ve üç yataklı iki oda. Ü çüncü kat aynı. Üç katın m erd iven dönem eçlerinde av luya bakan üç pencere. T avanarasında sağda banyo, m utfak , so lda eğri tavanlı iki oda. K üçük pencereleri yandak i yap ın ın dam ına bakıyor. O telin a rk asın d a yüksek taş d u v arla rla çevrili av lu n u n sol d u v arı boyunca u zan an b ir su n d u rm a var. O rtalıkçı kad ın ha ftada b ir çam aşır y ıkar b u rda ; yağışlı h avalarda b o y d an boya gerili iki kalın ipe serer çarşafları, çam aşırları. Paslanm ış, k a ra r­m ış b ü y ü k d em ir kap ı a rka sokağa açılıyor. Sağda, d u v a r kıy ı­sın d a ahır, arabacı, u şak odaları var. (İstasyon a lan ın d an otele ç ıkan sokağ ın başında b ir çam ağacının gövdesine tenekeden kesilm iş, k oyu yeşil ü stü n e ak harflerle OTEL yazılm ış ok biçi­m i b ir gösterge çakılı, am a y ıllar son ra çiv ilerden biri ç ü rü y ü p kopunca o kun ucu aşağ ıya d ö n m ü ş toprağ ı gösteriyor, otelin yera ltın d a o ld u ğ u sanısın ı veriyo r insana.)

Zebercet:

O rta boylu denem ez; k ısa d a değil. A skerliğ indek i ö lçü lere göre boyu b ir a ltm ış iki, k ilosu elli dört. Ş im dilerde, o tu z ü ç y a ­şında, gene don-göm lek k a n ta ra çıksa elli a ltı ya d a elli y ed i k i­loyu bulur. İki y ıld ır k a rın k asları gevşem eye başlad ı. Başı be­d en in e göre büyükçe, aln ı geniş; saçları, kaşları, göz leri, b ıyığı koyu kahverengi; y ü z ü k u ru , b iraz aşağ ıya çekik am a gecikm e­li A nkara treniyle gelen k ad ın ın g ittiğ i sab ah ay n ay a b a k tığ ın ­d a g ö rd ü ğ ü kad ar değil. Elleri küçük , tırn ak ları kısa; o m u zla rı, göğsü dar. Yedi aylık d o ğ m u ş. 1930 yılı K asım ın ın 2 8 'in d e a k şa ­

Page 13: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

m a d o ğ ru ağ rıları tu tm u ş anasın ın . Ö nce b iraz beklem iş; bak ­m ış o lacak gibi değil, başın ı ö r tü p aşağıya inm iş, m erd iven b a ­ş ın d an bağırm ış: "Ebeye koş A hm et Efendi." E vindeym iş ebe, çabuk gelm işler; sağdak i o d a n ın y a tağ ın a yatırm ışlar. 'Vaktim e iki ay var; g ene m i d ü şecek ebanım ?" d em iş anası. 'Ç ık d a su ısıt sen ' d em iş ebe babasına . 'D ış k ap ıy ı k ilitled im . S uyu koy­d u m . Isın ırken iki kere m i n e b ağ ırd ı. K apı a ra lan d ı, su y u istedi ebe, "B ir o ğ lu n v a r" d ed i. A z so n ra o d ay a çağırdı. Belem iş, av- cu n a a lm ış, el k a d a r birşey. "P am u ğ a sa rıp inci k u tu su n a yatırı­lır bu ; Z ebercet k o y u n ad ın ı" d ed i. H em en k u lağ ın a e ğ ild im ../ Böylece b u p e k ra s tlan m ay an a d k o n m u ş çocuğa. O gece o telde ilçelerin b ir in d e n b ir y ak ın la rın ın A ğ ırcezad ak i d u ru şm asın a gelm iş d ö r t a d am ka lıy o rm u ş; ak şa m y e m eğ in d en d ö n ü n ce sı­ray la A h m et E fen d i'n in e lin i s ık ıp 'Ö m rü u z u n o lsu n ' dem işler.

Bu yed i ay lık d o ğ u ş an as ın ın , b ab as ın ın sağ lığ ın d a a ra sıra b aşına kakıîırd ı:

1. Sabah. O k u la g idecek . S a lo n a iner. B abası o zam an la r sa­lo n d a y ak ılan k ö m ü r so b asın ın k ü lü n ü boşaltıyor.

Zebercet: Baba, y irm i b e ş k u ru ş v e rir m isin?Babası: N e O lacak?Zebercet: D efter alıcam .B abası k ü rek tek i k ü lü k o v a y a d ö k e r; k ü reğ i gene sobanın

de liğ in e sokar.Zebercet: H a d i bab a , geç k a ld ım .Babası: P a tlam a o ğ lu m ; şu k ü lü a lay ım . A n an ın k a rn ın d a

y ed i ay nasıl d u rd u n ?2. Ö ğ ley in o k u ld a n d ö n m ü ştü r . Y ukarı çıkar. A nası m u tfak ­

ta b ir tab ağ a m aru l d o ğ ru y o r. T encere g az ocağ ında.Z ebercet: K arn ım acıktı.A nası: Ş im di p işe r yem ek , sa b re t b iraz . N e oğlan! K am ım ­

d a b ile sa b red e m ed i d o k u z ay.(Bu d o ğ u m d a gerçek ten sab ırsız lık d iy e b irşey v a rsa sab ır­

sız lık e d en in an a k a rn ın d a k i d ö lü t o ld u ğ u d ü şü n ü leceğ i gibi an as ı o ld u ğ u d a d ü şü n ü leb ilir . İkinci o lasılık d a h a akla y ak ın ­dır. A n a k a rn ın d a k i d ö lü tte n d o ğ m u ş-b ü y ü m ü ş b ir in san d a v ­ra n ış ı b ek lem ek saçm ad ır; am a ile rlem iş yaşta, k ırk d ö rt y aşın ­d a gebe k a lan b ir k a d ın bö y le b ir sab ırsızlığa kapılabilir; üstelik

Page 14: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

bu kadın b u n d an önce biri iki, biri iki buçuk , biri üç aylık üç ço­cuk düşürm üşse. G ene de, haksız d a olsa, b u suçlam alar Z eber­cedi o lum lu y ö n d e etkiledi: B üyüdükçe sabırlı, ağ ırbaşlı b ir in ­san oldu.)

İlkokulu b itird iğ i yaz sü n n e t o ldu. G ene o yaz anası öldü. O rtaokula g ö n d erm ed i babası; askere g id inceye değ in sekiz yıl b irlikte çekip çev ird iler oteli. A skerliğini b itirip geld ik ten iki ay sonra ö ld ü babası; otel başka ellere düşm esin d iye o n u n d ö n ü ­şü n ü bekleyip d e Ö lm üştü sanki. A ltm ış üç yaşındayd ı. Bir ilk­yaz sabahı y a rım ay biçim i yüksek m asan ın a rkasındak i k o ltuk ­ta o tu ru rk en ö ld ü . Ö lü kald ırıcılar b u lu n d u . A vluda yıkadılar. G ö m ü ld ü k ten so n ra im am n inesin in ad ın ı sordu . Bilm iyordu. A şağ ıda ya d a y u k a rıd a b ir karışık lık o lm asın d iye u y d u rm a b ir ad verm ed i. B aşını eğd i, k ızardı. "Zarar yok oğlum , hep im i­zin anası bir' d e d i im am .

O akşam telg rafı a lan R üstem Bey ertesi sabah geldi. Baş sağlığ ı d iled i, b irik m iş hesabı ald ı, g id erk en "Otel sana teslim ; b ir d e k a d ın al buraya" ded i. Z ebercet sordu: "N inem in adın ı h iç d u y d u n u z m u babam dan?" "D uym adım . N ü fu su n a baksa­na." "Kasaya, cep lerin e baktım ; n ü fu s kâğıdı yok."

Ortaltkçt kadın:

Saçları k u m ra l, gözleri k oyu m avi. Y üzü u zu n , b u rn u n u n u cu kalk ık , ağzı b ü y ükçe, b iraz dişlek, d u d ak la rı kalın. O rta boy lu , balık e tin d e ; bacakları az eğri. O tu z beş yaşlarında. O n yıl önce u z ak köy lerin b irin d en dayısı o ld u ğ u n u söyleyen bir a d am g e tird i k ad ın ı, bohçası k o ltu ğ u n d a . "Recep A ğa söyledi, k ad ın gerekm iş." A ylığına pazarlık ettiler, u yuştu lar. K adını y u ­karı gö n d erd i. A d am a "Otur b ir çay içelim" ded i. Ç ay içerken an la ttı adam . Babası, anası ölm üş. Yanlarına a lm ışlar kızı. O n y ed is in d e everm işler. G erd ek gecesi sabaha karşı b o zu k çıktı d i­ye geri g ö n d e rm iş kocası. 'H ele sü rtü k , k im b o zd u seni kız? Bil- m iyom d e r bu , söy lem ez. D ö v d ü k falan , valla b ilm iyom der. Ye­te r herif, söyleyecek te ne o lucak ded i yengesi.' Beş yıl son ra kom şu köylerin b ir in d en karısı ö lm ü ş ü ç çocuklu b ir ad am a

Page 15: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

verm işler. Üç ay geçm em iş geri getirm iş adam , 'Çok uyuyor bu' dem iş. 'U y u r evet, u y u r ya işi eyidir. Köy yerinde dul karıya ra­h a t yok; hele k ısır olursa. Evlisi bekârı bıyık burar; fırsat kollar yezitler. Recep A ğa söyledi geçen gün; getirdik işte. Eh, iznin olursa ...' Kalktı, yukarıya bağırdı: 'Giz Zeeynep, gidiyom ben, elim i öpm iycen m i zilli? ' Ses yok. Başını salladı, 'Kaim sağlıcağ- lan ' ded i, gitti. Zebercet tavanarasına çıktı, kadın yok. Katlan aradı; 2 n u m arad a , bohçasın ı odan ın ortasına koymuş, yatağa u zanm ış u y u y o rd u . Ertesi sabah uyandırd ı. Otelin işine çabuk alıştı. Başı b ağ lıd ır hep; yatak ları düzeltir, ortalık siler, toz alır, günaşırı yem ek yapar, p aza rla rı çam aşır yıkar, Zebercet'e ağa der. Ç ok konuşm az. İlk zam an la r b ir sabah merdivenleri siler­ken üçü n cü k a ttan inen yaşlı b ir köylüye sordu; 'Sindelli'yi bilir m in day ı? ' 'B ilm em m i hiç.' 'Ç alık Ali dayım olur benim.' Dayısı y ılda b irkaç kere gelir, b ir to rba çökelek getirir, bir süre konuşur, kad ın ın b irikm iş p a rasın ı alır giderdi. 'D ayına vereyim mi para­nı?' 'Ver ya, ver.' K uruşu k u ru şu n a hesap isterdi adam. 'Beş met­re p azen , d ik tirm esi, b ir y ü n hırka...' 'Y ün hırka da neymiş, pa­m u k lu su n u g e tird iyd i ya köyd en .' Altı yıldır görünmüyor. (Gel­d iğ in in ha ftasın d a b ir öğ lesonu salonu siliyordu kadın. Zebercet k o ltu ğ u n a o tu rm u ş gazete okuyordu ; b ir ara baktı: Diz çöküp eğilm iş, kalçaları, kıçı u z u n d o n u n u germ iş, kabarık; silerken, d izle ri ü s tü n d e gerilerken ağ ır ağır kıpırdıyor, inip kalkıyor. Ba­şını gazeteye çevirdi. A m a o g ü n d en sonra gündüzleri ortalıkta do laşan , geceleri b itişik o d a d a y a tan genç b ir dişiydi artık ka­dın . Z ebercet y a tm ay a g id erk en kad ın ın odası önünde duraksı­yor, y a tağ ın d a d ö n e d ö n e güç uyu y o rd u . Askerliğini yaptığı u z ak k e n tin genelev indek i o u z u n boy lu kadını görüyordu düş­lerinde; ikisi b irb irin e karış ıyo rdu . Sabahları onu uyandırm ak için g ird iğ i eğri tavan lı k ü çü k o d ad a ağır b ir koku olurdu. Pen­cereyi açar, y a tağ ın y an ın d a d u ru r, om uzlarından tu tup sarsar­k en yan lışlık la o lm u ş gibi m em elerin i ellerdi. Bir gece yatmış­k en kalktı, b itişik o d ay a g ird i, ışığı yaktı. Sıcaktı, örtüsüz uyu­yo rd u ; göm leğ i sıyrılm ış. K apıyı kapad ı, yaklaştı. Düğmelerini çö zd ü , m em ele rin i avuçlarına aldı; do lgun , gergin. Sarstı. Kadın k ıp ırd am ad ı; 'G e ld in m i day ı? ' ded i uykusunda. Bir daha sarstı; 'U y an san a kız!' G özlerin i açıp doğru ldu : 'Kalkıyom ağ a/ 'Kalk-

Page 16: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ma, öte git biraz.' Yatağın ötesine kayarken Zebercet'in çıplak göğsüne, kısa donunun önündeki kabarıklığa baktı; arkasını dö­nüp yattı. Yatağa girdi, sırtüstü çevirdi. Kadın gözlerini kap dı. Donunu güçlükle çıkardı, attı. Kılları gürdü. Ü stüne abanıp so- luya inleye aldı. Az sonra doğru lduğunda kadın upu zu n yatı­yordu. Eğilip dinledi: soluğu düzgündü .)

Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın:

Yirmi altı yaşlarında. U zunca boylu, göğüslü. Saçları, göz­leri kara; kirpikleri uzun , kaşları b iraz alınmış. B urnu sivri, d u ­dakları ince. Yüzü gergin, esmer.

Emekli subay olduğunu söyleyen adam:

O rta boylu, tıknaz. Saçları, oldukça kırarm ış. Yeşil gözlü, g ü r kaşlı. Yüzü etli, dudak ları ince. Geldiği sabah defterin ü stü ­ne b ırakıp öğleyin aldığı nüfus kâğıdına göre soyadı Görgün, adı M ahm ut, baba adı A bdullah, ana adı Fatma, doğum yeri Erzincan, d oğum yılı bin üç yüz yirm i yedi.

Kedi:

Erkek. Kara. Z ebercet'in dönem inde ikinci kedi. Üç yıl ön­ce babasıyla kasabadaki eski anıtları görm eye geldiklerinde iki gece o telde kalan, çantasında h ep birkaç atkestanesi bu lunan , u zun boylu bir genç kız ad ın ı Karam ık koym uştu; am a kim se söylemiyor.

Odadaki iki havlu:

1. Otelin havlusu. A ynanın sağındaki askıda. Ufarak, d ü z yeşil. Bir köşesine ak iplikle b iraz çarpık b ir A, yuvarlak b ir O

Page 17: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

işlenm iş; a ralarında belli belirsiz b ir nokta. Bunları üç havlu ça­lındıktan sonra hırsızlığı önlem ek amacıyla Zebercet işledi. Ge­ne de, babasın ın dönem inde (otuz yılda) bir havlu çalındığı halde Z ebercet'in dönem inde (on yılda) d okuz havlu ile iki çift terlik çalındı. Babası b u b ir tek olaya dayanarak genellikle in­sanlara yağ ıp esm iş, tü m ü n ü hırsızlıkla suçlam ıştı. Oysa otelde hırsızlığın artışın ın neden leri öfkeye kap ılm adan düşünülebilir:

a) Son yıllarda ü lkede h ırsızlar çoğalm ış olabilir.b) Son yıllarda d ü rü stlü k , nam u s gibi değer yargılarına her

fırsatta başkald ırm aktan h o şlanan lar çoğalm ış olabilir.c) B abasının dış g ö rü n ü şü n d e hırsızları y ıld ıran , korkutan

bir hava olabilir. (N edenlerin en çü rü ğ ü b u olsa gerek: Eskiden iki-üç ayda b ir İzm ir'den otelin hesabın ı alm aya gelen Rüstem Bey, Zebercet on altı yaşındayken , dah a bıyığı bile yokken, bir gelişinde saçlarını okşay ıp 'Şıp dem iş babasım nk inden d ü ş­m üş' dediydi.)

2. A nkara treniy le gelen kad ın ın u n u ttu ğ u havlu . Karyoladem irine atılm ış, yarısı y o rgan ın ü stü n d e . K araları ince, sarıları kırm ızıları kalın çizgili.

Pazartesi

U yandı. O da alacakaranlıktı. N üfus kâtibiyken b ir arkadaşı­n ın iki altın borcuna karşılık babasına verdiği ağır O m ega cep sa­atim başucundaki sandığın ü s tü n d en alıp pencereye tu ttu : altıya çeyrek var. K urdu, bıraktı. D onu n u n önü kabarıktı; sol eliyle bas­tırdı. D oğru lup o turdu ; göm leğini kokladı, yatak tan indi. Ayak- yoluna g irm eden gaz ocağına su koydu. Çıkınca yıkandı; ku ru ­landı, havluya sarın ıp odasına döndü . Sandıktan tem iz çam aşır çıkardı, giyindi. D uvara asılı k üçük aynada saçlarını taradı: bıyı­ğı yerindeydi. Saati yeleğinin cebine koyup pencereyi açtı. Yata­ğını düzeltti. Ç oraplarım , hav lu y u banyoya bıraktı. Ortalıkçı ka­d ın ın odasına girdi; pencereyi açtı, kadım uyandırdı.

A şağıya inince d ış kap ın ın kol dem irin i indirdi; sol cebin­d en anah tarı a lıp kilidi açtı. Yandaki o d ada ikilik çaydanlık ta su kaynattı; çayını dem led i. Bir tepsiye kahvaltısını hazırladı.

Page 18: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Yediye doğru m asasında kahvaltı ed iyo rdu . Tek şekerle içerdi çayı. Yukarıdan tıkırtılar, g ıcırtılar geliyordu. O rta yaşlı, pos b ı­yıklı bir köylü indi m erd ivenden . D ün akşam so rm uştu ; o köy den değildi.

— Bereketli o lsun— B uyurun.— Sağolasın. B orcum uz?A dam paray ı verdi, gitti. İsteksiz y iyordu ; b ir çay d ah a içip

tepsiyi kald ırd ı. D işlerini fırçaladı, yerine d ö n d ü . Bir sigara yaktı. Uç g ü n d ü r d u m an ı içine çekm eden sigara içiyordu ara sıra. C um a g ü n ü d e içm iş m iydi? B ulanık b ir g ü n d ü cum a g ü ­nü. Ö ğleden sonra em ekli su b ay o ld u ğ u n u söyleyen ad am ga­zetelerin i ok u rk en Z ebercet uyu y ak alm ış tı b ir süre. M asaya v u ­ru lu n ca uyan m ış başın ı kald ırm ıştı: G enç b ir kad ın la b ir erkek d u ru y o rd u karşısında; g ü lü m sü y o rla rd ı. H orlam ış m ıyd ı yok­sa? Salı g ü n ü gelen karıkoca öğ re tm en lerd i bun lar; liseye a tan ­m ışlar; ev b u lu n cay a d e k o te lde kalacakların ı söylem işlerdi. 'H asta m ısın ız? ' 'H ayır, başım ağ rıd ı b iraz .'

S igarasın ı k ü llü ğ e b ırak tı; ö n ü n d ek i kalın defteri açtı. O ge­ce o te lde ka lan ların ad la rın ı d ü n k ü fişe baka baka deftere y az ­dı. Yazısı işlek değ ild i am a o k unak lıyd ı. H er sayfada l 'd e n 9'a n u m ara lı, o d ad ak i y a tak say ısına göre b ö lü n m ü ş iki g ü n lü k yer vardı. P e rşem b e 'y e d ö n d ü . O n iki kişi yazılıydı; gecikm eli A n­kara tren iy le gelen k a d ın ın ka ld ığ ı o d a boş g ö rü n ü y o rd u . Bu odayı y ılda b irkaç k işiye v e rd iğ in e , ayrıca h er sabah to p lan an p a raları e layak çek ild ik ten so n ra çekm eceden alıp d em ir kasa ­ya k o y arken o telin h e sa b ın d a n ken d i hesab ına ak tard ığ ı b ir li­ralara karşılık on beş g ü n d e b ir y a tak la rd an b irin i ya d a ikisini ooş gösterd iğ ine gö re b u n u n p e k önem i yoktu ; am a o gece k a ­dının o o d ad a ka ld ığ ın ı sa p ta m a k istiy o rd u . G ene d e rastgele :>ir k ad ın ad ı verem ezdi.

Defteri k ap ad ı. S igarası sö n m ü ştü . M erd iv en d en y an yana ki kişi in iyordu . C elep ti b u n la r; a ra sıra o te lde kalırlard ı. J z u n , kara bıy ık ları vard ı. P a ra la rın ı v e rip g id erle rk en ne rd ey - ;e soracaktı; k en d in i tu ttu . En iyisi be rb ere g itm ekti. P a ra la n rekm eceye k o y arken sol e lin in o r ta p a rm a ğ m d a k i siğili tah tay a :arptı; d ü n sabah tırnağ ıy la k o p a rm a y a kalkm ış, k anatm ıştı.

Page 19: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Ç ekm eceyi itti. D em ir k asan ın ü stü n d ek i çalar saata baktı: seki­ze çeyrek var. Sekizi çeyrek geçe d em işti adam . Saati k u rdu ; ye­rine ko y d u . O rta lıkçı k ad ın m erd iv en d en in iyo rdu ; alışverişe gidecekti. Bir k â ğ ıd a d ö r t y u m u rta , iki Yenice, d ö rt k ib rit yazdı.Iç ceb inden b a b as ın d a n k a lm a gen iş de ri cü zd an ı çıkardı; b ir el­lilik a ld ı, kâğ ıtla b irlik te k ad ın a verdi.

— B unları d a a lırsın bak k ald an .D ü n k ü ç am aş ırd an elleri m o ru m su y d u . B iliyor m uydu?

Belli değ ild i. K adın çıkınca 3 n u m a ra d a k a lan ü ç delikan lı indi; e llerinde ta h ta d a n va liz le r vard ı. İkisi ince b ıy ık lı, b iri bıy ıksız­dı. D ün akşam so rm u ş, a skere g e ld ik lerin i söy lem işle rd i. P ara­yı k im verecek d iy e g ü lü şe rek tak ıld ıla r b irb irle rin e ; herkes kendi p a rasın ı verd i; gittiler.

K adın .b ak kaldan d ö n ü n c e p a ra n ın ü s tü n ü , s ig a ra lan , kib­ritleri m asay a k o y d u ; filedek i iki ek m e k ten b irin i y an d ak i o d a­ya b ıraktı; y u k a rı çıktı. Z eberce t k o ltu ğ u n d a n in d i; b ir sü re sa­londa gezind i. Sekizi çeyrek geçe ü ç ü n c ü k a ta ç ık ıp 6 n u m ara ­nın ö n ü n d e d u rd u ; içe rid en sesle r g e liy o rd u . Ö ğ re tm en lerin kald ığ ı o d a y d ı b u ; k ap ıy ı çaldı.

— Evet, u y an d ık ."Evet, k a lk ıy o ru m ' d em iş ti o sabah . Bu ak şa m g e lm ezd i d a ­

ha. A şağ ıya in ip k o ltu ğ u n a o tu rd u . S ab ah la rı y a ta k ay ırtm aya gelen o lm azd ı pek . C a d d e d e n a ra b a la r g eç iy o rd u . B üyük a ra­ba lar h ız la geçe rk en cam lar tın g ırd a r, o te l titre rd i. A n kara 'ya g id en m o to rlu tren in sesin i d u y d u ğ u n d a Ö ğretm enler koşa ko­şa aşağ ıy a in iy o rla rd ı; 'G ü n a y d ın ' d e y ip g ittiler. Yalnız em ekli su b ay o ld u ğ u n u sö y ley en a d a m ka lm ıştı y u k a rıd a . H ep öğleye d o ğ ru inerd i. N e d e n se a d am ın b u g ü n o te ld e n ay rılacağ ın ı sanı­yo rdu .

D ış k ap ı açıldı: gaze tec iyd i. G aze tey i b ırak tı. Pazartesi g ü n leri b ir h a fta lık fişleri b u n u n la g ö n d e rird i polise. Sağdaki çekm eceyi açtı, a rad ı.

— Yarın g ö tü rse n o lm az mı?— O lur. H a d i ey v allah .— G ü le gü le.G aze tey i k a rış tırd ı; b ir sü re o k u d u . S e rap ü z g ü n d ü b u g ü n ,

a d a m d a n k u şk u la n ıy o rd u . A ra sıra b ir e rkek le o tele gelen d ü ­

Page 20: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

şük om uzlu o ro sp u n u n verdiği ad la rd an b iriydi bu . G azeteyi katlayıp bıraktı. Ç ekm eceden p a raları çıkardı; iç cebinden anahtarı alıp kasayı açtı. İki bölm eliydi. Üst bö lm ede m ak b u z ­lar, iki nü fus kâğıdı vardı. P a ra lan b u bölm edeki, ü s tü n c e OTELİN yazılı zarfa koydu . İçinde u fak p a ra la r d u ra n küçük bakır kap tan b ir lira a lıp aşağı bö lm edeki bak ır kaba koydu. Gene alt bölm edeki iki z arftan b irin in ü stü n d e ZEYNEBİN y a­zılıydı. Ö tek inden , ü s tü n d e BENİM yazılı şişkin zarftan iki beş- y üz lük aldı; kasayı k apad ı, kilitled i, an ah tarı iç cebine koyup cüzdanın ı çıkardı; içindek i b irkaç y ü z lü ğ ü n yan ına elindek i p a ­raları yerleştird i, k ap ad ı, y e rine koydu ; sol eliyle d ış ın d an yok­ladı, o tu rdu . G öğüs ceb inden A nkara treniyle gelen kad ın ın gi­d erken verdiği beşliği çıkardı, defte rin ü stü n e yaydı. A slında o n u n p a rası d eğ ild i bu; k ad ın iki on luk verm iş, 'Ü s tü kalsın ' dem işti. O sab ah k ad ın ın o d asın a g irip ç ık tık tan b ir sü re sonra p a raları çekm eceden kasaya ak ta rırk en alm ıştı bu n u . Beşliği ikiye ka tlay ıp g ene üst cebine koydu .

Ö ğleye d o ğ ru Em ekli Subay m erd iv en d en indi. H er g ü n k ü ceketin in a ltına açık yeşil b ir kazak giym işti. Valizi yok tu ; d e ­m ek kalacaktı dah a . M asan ın ö n ü n d e n geçerken başın ı yarı çe­v irip 'İyi günleri ded i. H er g ü n tıraş o luyordu . Ç ıkınca d ış k a ­pıy ı yavaşça kapad ı.

Ö ğley in ortalıkçı k ad ın b ir tep s id e yem eğiyle b irlik te a n ah ­tarları getirdi.

— İki n u m aray ı sild in m i?— Sildim .— Ç arşafları tem iz m i?— Temiz.A nah tarları y e rle rin e astı; n u m ara la r ü stle rin e kazılm ıştı.

Yemeğini isteksiz yedi. E llerini, ağ zın ı y ıkad ı, y e rin e d ö n d ü . Bir sigara yaktı, Öksürdü. K adın tepsiy i a lm aya ge liyo rdu ; y em ek ­lerini yukarıda , m u tfak ta yerd i. S igarasın ı sö n d ü rü rk e n 13.10 tren in in sesini d u y d u . K adın d ü n y ık an ıp k u ru y a n çam aşırla rı av lu d an sandık o d asına taşıd ı. Ü tü y e b aşlad ığ ın d a saa t b ir b u ­çuğu geçiyordu. G elen yo k tu , kalktı. O d an ın k ap ıs ın d a d u rd u .

— Ben çık ıyorum b iraz . Yatak so ran o lu rsa v a r dersin .— Olur.

Page 21: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Ç evresine baktı; h e r şey y e rin d ey d i. K apıyı açıp çıktı. H ava iyiydi; g ö k y ü z ü n d e tek tü k b u lu tla r vard ı. Ç arşıya do ğ ru y ü rü ­dü. İstasyon sok ağ ın d ak i y ak ın be rb ere g id em ezd i elbet, g ünü değ ild i, b e rb er d ö rt h a ftad a b ir p e rşem b e g ü n ü öğ leden sonra ç ırağın ı o tele gönderir, o tu ru p sıra b ek lem esin d iye saç tıraşına çağ ırırd ı onu . Ayrıca b u tan ıd ık b e rb ere g id ip tıra ş a rasında 'Şu bıy ığ ım ı d a kesiveı' d e se b ir y ığ ın g ereksiz laf d in lem ek zo ru n ­d a kalacaktı. Ç arşıya yak ın b ü y ü k cad d ed ek i berb erle rd en b iri­ne gidecekti. O te ld en p ek sey rek ç ıkard ı. Ş im dik i gibi o lağa­n ü stü b ir d u ru m o lm azsa y ıld a y a d a iki y ıld a b ir terziye, altı ayda b ir k ese lenm ek için h am am a, d ö r t h a fta d a b ir saç tıraşına, ay d a b ir o telin p a ra la rın ı İ s ta n b u l'a y e rle şen Faruk Keçeci'ye g ö n d e rm ek için p o stan ey e g id e rd i. Y ılda b ir o telin verg isin i de y a tırırd ı am a b u n u n için ay rıca ç ık m azd ı; p o s tan ey e g ittiğ i bir g ü n ya tırırd ı. H er ç ık ışında , Özellikle h a m a m a g ittiğ inde , o y o kken o te ld e k ö tü b irşey o lacak m ış gib i ted irg in lik d uyard ı. Şim di d e h ızlı y ü rü y o rd u . B u n u n b ir b a şk a n ed en i de...

— M erhaba. N erey e böyle?E m ekli S ubay gaze te le rin i a lm ış o te le d ö n ü y o rd u .— Ç arşıya g id iy o ru m .D u rm ad ı. Ç am lığ ın , lisen in Ö n ünden geçip cad d ey e çıktı.

G eniş a rsa la r y ıld an y ıla y ü k se k y a p ıla rla d o lu y o rd u . B ankala­ra, m ağ aza la ra g ir ip ç ık an lar v a rd ı. B asım evi sokağ ın ın köşe­s indek i üç k o ltu k lu b e rb e r s a lo n u n d a k o ltu k la rd an ikisi boştu . İçeri g ire rk en k ır b ıy ık lı yaşlıca b e rb e r san d a ly e d en kalktı; 'B u­y u ru n ' d ed i. A d am ın d ü z e lttiğ i k o ltu ğ a o tu rd u ; aynaya baktı. K ırp ılm ış, k ü çü k , d ö r t k ö şe b ıy ığ ı o ra d ay d ı. B erber Ö rtüyü b o y ­n u n a sa rd ı; saç tıra ş ın a başlad ı.

— B uralı m ısın ız?— H ayır, b ir iş için g e ld im .— Saçın ızı k ısa ltay ım m ı?— H ayır.Y anında genç b ir ç ırak tıra şı sey red iy o rd u . A dam birşey ler

sö y led i am a Z eberce t an lam ad ı. S o n ra başı a rkaya dayalı, y ü z ü sa b u n la n ırk e n gö z le rin i k a p ad ı. U s tu ra y an ak ların d a , b o y n u n ­d a , ç en e s in d e gez in d i; ü s t d u d a ğ ın a geldi.

— B ıyığ ım ı d a kesiverin .

Page 22: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Berber güldü.— Çok şakacısınız, dedi.İki parm ağıyla b u rn u n u tu tu p ü s t d u d a ğ ım iyice tıraş etti.

Gözlerini açtı: bıyığı yoktu. K aşlarının uçları, ağzın ın iki kıyı , burnu yukarı kalkm ış gibiydi. Berber ö n ü n d ek i m u sluk ta y i - zünü y ıkadı, sildi; b ir ku tu y a uzandı.

— Pudra istem em .Kalktı. Ç ırak om uzların ı, yakasın ı fırçalıyordu. C eketinin

üst cebinden beşliği ç ıkardı, berbere verdi.— Ü stü kalsın , dedi.Yarım saa t sonra , erkek giysileri sa tan b ir m ağazada yakı­

şıklı, genç b ir sa tıc ın ın b iraz alaylı, g ü lüm sem eli yardım ıyla seçtiği b ir kara p an to lo n u , yakası kapalı açık m avi kazağı, üç d üğm eli kara ceketi p a ravanay la ayrılm ış b ir köşede du v ara dayalı d a r-u z u n ay n an ın ö n ü n d e g iym iş, eski ceketinin ceple- rindek ileri y en isine ak ta rıy o rd u . A nkara tren iy le gelen kad ın ın kald ığ ı o d a n ın an ah tarın ı, m endili sağ cebine, d ış kap ın ın anah tarın ı, sigara paketin i, k ibriti sol cebine, kasan ın an ah tarı­nı, tırn ak çakısın ı iç cebine koydu . G eniş, deri cü zd an aynı cebe g irm iy o rd u ; zo rlaşa g irecekti belki am a zo rlam ad ı; içinden p a ­ra ları a lıp a rk a ceb ine k o y d u , cü zd an ı gene öteki ceketin iç ce­b ine sok tu . U fak p a ra la n p an to lo n u n u n sol cebine ak tard ı. Ye­leğ inden saa tim çıkardı. P an to lo n d a saa t cebi yoktu ; olsa bile g irm ezd i. N e yap acak tı b u n u ? Şim dilik sağ iç cebine koydu. S and a ly ed e k ü çü k b ir p ak e t vard ı; sırtın d ak in in b içim inde açık yeşil b ir kazak tı bu . A ynaya baktı; ceketin in e teğin i çekti, p a ra ­v an ın a rk as ın d a n çıktı. Satıcı oğ lan b ek liyo rdu ; yaklaştı. Kaza­ğ ın yakasın ı d ü ze ltti; ceketin ü s t ve a lt d ü ğ m ele rin i çözdü.

— G üzel, ü s tü n ü z e o tu rm u ş . K ara ayak k ab ıy la g iyerseniz iyi olur, ded i.

—■ B orcum n e tu tu y o r?— K asaya verin . Ö tek ileri sa ray ım ben.A z sonra p a k e t k o ltu ğ u n d a d ışa rı ç ık ıp b ir bank an ın , tatlı­

cının, terz in in , eczan en in ö n ü n d e n geçti; v itrin in e k a t kat ay ak ­k ab ılar d iz ilm iş b ir d ü k k â n a g ird i. Bir çift k ara , bağcıksız ay ak ­kabı seçti. A yağına iyi gelm işti; ç ık arm ad ı. Eski k ah vereng i ayakkabıların ı sa rd ırd ı; p a rasın ı ö d ey ip çıktı. K u cağ ında p a k e t­

Page 23: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

lerle k a ld ır ım d an in ip karşıya geçerken b ir gıcırtıyla ü rperd i. A z ö tes in d e d u rm u ş tu araba. S ü rü cü başın ı salladı; gülüm sedi.O d a gü lü m sed i; "Ö zür d ile rim ' ded i. K a ld ırım dan geçenler de d u rm u ş g ü lü m sü y o rla rd ı. H ızlı h ızlı y ü rü d ü . Tatlı b ir kazaydı bu; am a in san ın ö lm esi nasıl d a ko laydı.

G eldiğ i y o ld an o te le d ö n d ü . K ap ıd an g irince köşede o tu r­m u ş g aze te o k u y an E m ekli S u b ay 'la g özgöze geldiler. Yandaki o d ad a ortalıkçı k a d ın ü tü y ap ıy o rd u .

— G elen o ld u m u?— Üç oğlan; b av u lla rın ı k o y u p gittiler.Y ü rü rk en a d a m d a n y a n a b a k m ad ı. M erd iv en a ltın d a üç

bav u l d u ru y o rd u . Y ukarıda, o d a s ın d a , y a tağ ın ın ü s tü n d e p a ­ketleri çözdü. A y ak u cu n d ak i b ü y ü k d o lab a g iysile rin i astı. Aya- k a b ılan m n içine k âğ ıt d o ld u ru p d o lab ın a ltın a , ö tek ilerin yan ı­na koydu . Yeni açık yeşil k a zağ ın ı d u v a rd a k i ask ıya astı. A yna­ya baktı. 'Ç ok şak ac ısın ız ' d e m iş ti berber. D u ru m u kesin lik le açık layan b ir söz d eğ ild i; am a ö n em li o lan so n u ç tu ; b ıyığı y o k ­tu artık. İç ceb in d en saa tin i ç ık a rd ı; ü ç b u ç u ğ a g e liy o rd u ; sa n d ı­ğ ın k ıy ısına k o y d u . Ş im d ilik a şa ğ ıd a k i çalar sa a t ye te rd i. K âğıt­ları k a tlay ıp b an y o y a b ırak tı; u z u n u z u n işed i. A şağ ıya indi; k o ltu ğ u n a o tu rd u . E m ekli S u b ay o n a b ak ıy o rd u .

— G ençleşm işsin iz , d ed i.— S ağolun e fen d im .M asan ın k ıy ıs ın d a n g aze te sin i a lıp açtı; k o n u şm a k istem i­

y o rd u ad am la . Sağ ay ağ ın ın k ü ç ü k p a rm a ğ ın d a k i n asıra d o k u ­n u y o rd u y en i ay ak k ab ı; sess izce ç ık a rd ı, ay ak la rın ı oynattı. Si­ğil ilâcı so rm ay ı u n u tm u ş tu . P a rm ağ ın a bak tı; u fa lm ıştı sanki. O k ö y d e ocağ ı v a rm ış b u n u n . A yak k ab ıla rın ı g iydi. K adın ü tü ­y ü b itirm işti; o d a n ın k a p ıs ın ı k a p ay ıp m erd iv en e y ü rü d ü , ö n ü n d e n g eçerk en b a k m a d ı. E m ekli S u b ay b ir s igara yakınca o d a yaktı. Ö k sü rm e m ek için y u tk u n d u . B u gece k ü llü ğ e b ak a­caktı. O tel sessizd i. A ra sıra k a p ın ın ö n ü n d e n geçen lerin ay ak sesleri, a rab a sesle ri g e liy o rd u ; b ir d e çalar saa tin tıkırtısı.

Saat b e şe d o ğ ru d u v a rd a k i d ü ğ m e y e u z an d ı, ışık ları yaktı. Em ekli S u b ay k ıp ırd a d ı; e lin d ek i gaze tey i m asay a b ırak tı, k ita ­b ın ı a ld ı. A d a m ın Öğle so n la n , geceleri sa lo n d a o tu ru şu Z eber- c e t'i ted irg in ed iy o r, y a ln ız lığ ın ın ra h a tlık la rın a , sözgelim i eski-

Page 24: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

den olduğu gibi arada kalkıp salonda dolaşm asına, seyrek de olsa gerektikçe burnunu karıştırm asına, hafifçe b ir yanm a eği­lerek yüksek sesle osurm asına, ya da o turm aktan kıçı terlem e­ye başlayınca doğru lup iki eliyle kalçalarının üstünden pan to­lonunu sallayarak kıçını havalandırm asına engel oluyordu. Dı - min ayakkabılarını çıkarıp giyerken ses çıkarm am aya çalışmış, öksürüğünü yutkunarak güçlükle bastırm ıştı. Salonda o turan olm azdı pek. Kimi zam an beş-altı kişilik gezici tiyatro toplu­lukları kalırdı otelde bir geceliğine; oyundan sonra bir süre bu ­rada otururlar, işlerinden, p a radan sözederler, tartışırlar, sigara içerlerdi. Çay yapardı onlara. Ç oğu iki kadın o lurdu bu toplu­luklarda. Bir gece kad ın lardan biri üç kişiyi oynam aktan yakın- mıştı. Bir de siyasal partilerin yıllık toplantılarına ilçelerden ge­len delegelerden beş-altısı burada o tu ru p konuşur, tartışırlardı. Bir ara tartışm a kızışır, biri yüksek kişilerden birinin adını söy­ler, bir başkası 'H işşşt' der, kü rsü sü n d e o tu ran Zebercet'e ba­karlar, eğilip fısıldaşm aya başlarlardı. D uyam azdı. Yüksek ses­le konuşulanlar, tartışılan lar hep bilinen şeyler o lduğuna göre ülkenin yönetim ini asıl etkileyen, düzenleyen şeyler bu fısıltı­larda gizliydi anlaşılan. Bir keresinde dişçiye...

Kapı açıldı. Baktılar. D ünkü celeplerden biriydi gelen.— Bu gece d e kalıyoruz biz. O dam ız tu tu ld u mu?— Hayır, boş.D önerken d u rd u , y ü zü n e baktı.— Bıyığını kesm işsin sen.— A ğırlık veriyordu da, ded i gülerek.Sonra yavaş sesle sordu:— Bu sabah var m ıydı bıyığım ?— Farketm edim , ded i adam ; çıkıp gitti.Bu bıyık so ru n u n u kolayca kapayam ayacaktı dem ek. Sor­

ması gereksizdi; adam kesinlikle 'v a rd ı' ya da 'yok tu ' dese bile d u ru m u aydm latm ayacaktı bu. Ç ekm eceden b ir fiş alıp celeple­ri 5 n um araya yazdı. Bir sigara yak ıp adam a baktı. Sağ eliyle yüzüne yakın tu tu y o rd u kitabı. Sigarasını söndürünceye dek baktı; sayfayı çevirm edi. C um artesi akşam ı dışarı çıkınca g id ip bakmıştı: Türkçe değildi.

Ortalıkçı kad ın akşam yem eğini getirirken Emekli Subay

Page 25: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

kalktı; kitabı gazetelerin üstü n e b ırakıp çıktı. Öğlenki yemek­lerdi, am a istekle yedi. Tepsiyi kendisi g ö tü rdü yukarıya, kadın yem eğini verd ik ten sonra beklem ez yatardı. Kediyi m utfaktan çıkardı; kapıy ı kapadı. Aşağıya inince on sekiz kırk treninin se­sini d u ydu ; küllükleri çöp sepetine boşalttı. M erdivenle dış ka­pı arasında b ir süre g id ip geldi. A nkara treniyle gelen kadının odası önü n d e du rd u ; elini yuvarlak tu tam ağa koydu. Dış kapı açılınca elini hızla çekip d öndü : Ö ğretm enlerdi.

— Çok şıksınız bu akşam ; birini m i bekliyorsunuz? dedi kadın gülerek.

Adam :— Eşyalarım ız geldi, yarın çıkıyoruz; hesabı vereyim , dedi.— Yarın verirdiniz.— Şim di alın, sabah gecikiriz belki.Arka cebinden bir b eşy ü z lü k ç ıkardı, defte rin ü stü n e koy­

du. Zebercet k ü rsü n ü n arkasına geçti; kasayı açtı. B üyük yatak­lı odalar tek kişiye on beş, iki k işiye y irm i beş liraydı. Otelin zarfından paran ın ü s tü n ü verdi; kasayı kilitledi. K aldıkları oda­nın anah tarım uzattı. K adın a ldı; tırnak ları boyasızdı.

— Sabah sek izde u y an d ırın b iz i lü tfen . İyi geceler.— Size de.M erdiveni ç ıkarlarken k ad ın kocasın ın koluna girdi. İkisi­

nin d e e llerinde k üçük de ri çan tala rı vardı. K adının kıçı dol­gun, bacakları d ü z g ü n d ü . Başını çevirdi. Kalem i alıp fişe ad la­rını yazdı. A dı Saide 'yd i. A nasın ın ad ıy d ı bu. Salı g ü n ü kadın adını söyleyince şaşm ıştı. Perşem be gecesi... Kapı açıldı: orta yaşlı iki adam dı. K asketliydiler; köy lüye benziyorlard ı.

— Yatak va r mı?— Var.İkinci ka ttak i üç ya tak lı o d a la rd an birine, 4 num araya yaz­

dı.— N erelisiniz?— K apak iı'dan , d ed i biri.O rad an değildiler. A n ah tarı verdi.— M erd iven i çıkınca sağ d a d ip tek i oda. Sağdaki ilk kapı

ayakyoludur. K apınızı kilitlem eyin; gerekirse birine veririm boş yatağı.

Page 26: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

A dam lar yukarı çıktılar. Kimi geceler b irbirini tan ım ayan üç kişinin aynı odada yattığı o lu rdu . Üç yıl önce b ir sabah aşa­ğıya ind iğ inde sokak kapısını açık bu lm uştu . A dam ın biri oda arkadaşların ın paraların ı, saatlarm ı çalıp gitm işti. O te lden ola­ğanüstü çıkışlarından biri bu y üzdend i; o laydan on g ü n sonra du ruşm ada tanıklığa çağrılm ıştı. Yargıç so rd u ğ u n d a nerdeyse tanıyam ayacaktı; sinm iş, çökertilm işti sanki, am a oydu: orta boylu, esm er, ince y ü z lü genç b ir adam . Kim i zam an d a geceya- rısı tavanarasm a çıkarken bu oda la rd a kalan iki ya d a üç ad a­m ın alçak sesle kon u ştu k ların ı duyard ı. Esnedi. Sol elinin k ü ­çük parm ağ ıy la b u rn u n u n sol deliğ in i karıştırd ı; çıkardığı bir parça k u ru sü m ü ğ e baktı, pa rm ağ ın ı k o ltu ğ u n u n altına sildi; y ü z ü n ü b u ru ş tu rd u . A n k a ra 'd an gelen m oto rlu tren in sesini d u y u n ca saa ta baktı; b u gece gecikm e azdı. Kalktı; yandak i od aya g irip isp irto ocağ ına çay su y u koydu . Çayı dem ley ip çık­tı. İki ad am g ird i salona. Birini tan ıyo rdu ; b ir ilçede avukattı. Y anındaki yaşlıca, iyi g iy inm iş b ir adam dı. E llerinde çantalar vardı. A n k a ra 'd a n b ir d a v ad a n geliyorlard ı belki.

— İki ya tak lı o d an ız v a r m ı?A sk ıd an a n ah ta rı a lıp uzattı.— Ü çü n cü ka t, d o k u z num ara.A d a m la r d ah a m erd iv en d ey k en celepler gird i kap ıdan ;

yüz leri asık tı. A n ah ta rı verdi. Sonra Em ekli Subay geldi; kapıyı yavaşça k ap ad ı; yaklaştı.

— Beni so ran o ld u m u?— H a y ır e fendim .İçkili değ ild i. K itabı, gazeteleri, o dasın ın anah tarın ı aldı; 'İyi

geceleri d e y ip y u k arı çıktı. Yanılıyor m u y d u ? O n u bek lem iyor m u y d u yoksa? Ü stüste iki b a rd ak çay içti. Saat on b u çu ğ u geçi­yordu . O n b ird en so n ra o d ışa rd ay k en o d a ay ırtan üç genç gel­di. A dların ı yazd ı; an ah ta rı v erirken so rdu . A skerlik için gelm iş­lerdi A fy o n 'd an ; bu gece sinem aya g itm işlerdi. M erd iven a ltın ­d an b av u lla rın ı a lıp çıktılar. A z sonra y u k a rıd a tak ırtıla r kesildi. Bir sigara yaktı; b itm ed en k ü llü ğ e bastırd ı. O n ikiyi beklem edi; gelen o lm azd ı artık. D ış kap ıy ı kilitledi, dem irled i; ışıkları sön ­d ü rd ü , sağ ceb inden an ah tarı ç ıkarıp 1 n u m ara n ın kap ısın ı açtı, g irip kapadı. Işık y an ıy o rd u . K adının b ırak tığ ı gibi d u ru y o rd u

Page 27: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

her şey. Yatağın so lu n d a d u v a ra çakılı askı... N e yapm aya git­m işti o köye? D ört g ü n d ü r k a fasından geçen olasılıkların en ola­sısı: belki erkek kardeşi Öğretm en a tan m ıştı o raya. En çok bir hafta kalırdı. Bir akşam o n sekiz k ırk tren iy le gelecek, b ir gece daha kalacaktı b u ra d a , odasın d a . Y ü rü d ü ; b ak ır k ü llük te bitm e­den sö n d ü rü lm ü ş iki sigaraya baktı: belli değ ild i. Elini uzatır­ken çekti; d ö n ü p o d a d an çıktı. K apıyı k ilitled i; an ah tarı sağ ce­bine koydu . M erd iven leri g ıc ırd a tm ad an çıktı. Sofalarda ışıklar yanm ıyordu . Ü çüncü ka tta 6 n u m ara n ın ö n ü n d e d u rd u . A nah­tar deliğ i karanlık tı; içeriden belli b e lirsiz sesle r ge liyordu . Başı­nı u za tıp d in led i. C u m artesi gecesi d e d in lem işti; d ü n gece ses yoktu . 'O h... b ırakm a... o o h ' d ed i k ad ın . E rkeğ in sesi boğuktu , an layam adı. Y üzü gerg in , ağzı y a n açık, g ö z le ri kısıktı. 'Evet, sabaha... oh, b ırak m a, h iç b ırak m a beni... ohh... nasıl şeninim ...' Bir gıcırtı geld i içeriden ; b ird en d o ğ ru lu p y ü rü d ü , m erd iven i ağır ağ ır çıktı. K arşıda, y e rd e b ir çift göz p a rlıy o rd u : o telin kedi- siydi bu. B anyoya g irerk en bacağ ın a sü r tü n d ü ; b ir tek m e salladı am a tu ttu ram ad ı. M u s lu ğ u açıp u z u n u z u n y ü z ü n ü yıkadı.

Sah

U yandı. O d a a lacak aran lık tı. S an d ığ ın u c u n d a n saa ti aldı; p encereye tu ttu ; a ltıy a beş var. K u rd u , b ırak tı. K olların ı yo rg a­n ın a ltına çekti. E rkek lik o rg an ı d o n u n u n y ır tm a ç ın d an çıkm ış d im d ik ti. Sol e liy le b a s tırd ı; b ir fiske v u rd u k a fasına . (A skerli­ğin i y ap tığ ı k e n tte g en e lev e ilk g id iş iy d i. H a lil O n b aşı g ö tü r­m ü ştü . K oğuşta y a ta k la rı y a n y an a y d ı; ra n z a la r ın a lt katında. İlk ay la r h e p en k ö tü , u y k u y u b ö len s a a tla rd a k a ld ırırla rd ı nö­bete; y a k ın m ıy o rd u o, a m a ç av u ş la ra b a ğ ırm ış tı H alil O nbaşı. İn z iba tla ra g ö rü n m em ek için g en elev e a rk a d a k i a rsad an , p en ­cered en g irm işle rd i. Seyrek d işli, yaşlıca b ir k a d ın açm ıştı p en ­cereyi; y ü k sek çey d i; öhce H alil O n b aşı g irm iş, k o lu n d an tu tu p çekm işti. Yarı ç ıp lak b eş-a ltı b o yalı k a d ın v a rd ı sa londa. U zun b o y lu b iri k a y ıts ız ,1 k u ru b ir sesle 'A a , k ü çü k ask erim gelm iş' d ed i. B aşka b iri H aİft O n b a ş ı 'n m k u cağ ın a o tu rd u . 'Ç ık onun la is te rsen ' d e d i H a lil O n başı. D a r m e rd iv e n d e k a d ın ın kalçasını

Page 28: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

duyuyor, yüreği çarp ıyordu . K üçük b ir o d aya girdiler. 'Ş im di gelirim, soyun y a t sen ' ded i kadın. Ç abuk çabuk so y u n d u ; y a ­tağın ötesine o tu rdu . O rası göbeğine d o ğ ru , d im dik ti. Kalkıp donu n u giym eyi d ü şü n ü rk e n k ad ın girdi. K alçalarına inen, ete­ği işlemeli toz p em p e b ir göm lek vard ı sırtında; iri m em elerin in yarısı gö rünüyordu . Yatağa gelirken 'Bak hele az d ah a bü y ü - seym iş boyu n u geçecekm iş b u ' dedi.)

D oğru lup ind i y a tak tan . B anyoya gitti, geldi. G iyinirken iki kazak arasın d a d u rak sad ı; açık yeşili g iydi. Saçlarını taradı; pencereyi açtı. Yatağını d ü ze ltti, çıktı. O rtalıkçı kad ın ın odasına girecekken d u rd u . Yem ek g ü n ü değild i; oda ları to p lam ak tan başka yapacak işi y ok tu . U yand ırm ad ı. O n y ıld ır ilkti bu.

* * *

Kahvaltı tepsisini y andak i odaya bıraktı; dişlerini fırçaladı; od ad an çıktı. K oltuğuna o tu rdu ; defteri açtı. D ün gece kalanları fişe bakarak yazm aya başladı. İkinci kattakileri bitirip 6 n u m ara ­ya geçti. Bu sabah sek izde uyandıracaktı. İlkokulun beşinci sını­fındaki öğ retm enine benziyordu: yum uşak, genç bir kadın. Sa­bah lan sokak larda sim it sa ttık tan sonra okula gelen K ürt M uhit­tin, adım 'Ç ekirdeksiz ' takm ıştı. Sınıfın büyüğ ü y d ü . B aşöğretm en gelm işti b ir gün , dö v m ü ştü . 'A nası oğlan doğurm uş, Zebercet ha­m u r y o ğ u rm u ş' derd i. K adının adın ı yazdı. N e dersi veriyordu kimbilir; yetişkin erkek öğrenciler nasıl d inlerdi? Saide... A nası in­ce b ir kadındı. Bu konakta , şim diki 6 num aralı o d ada doğm uş. A nasın ın lohusa ya tağ ın d a ö ld ü ğ ü n ü , Keçecilerin b ir yakını olan babasının b ırak ıp gittiğ in i söylerdi. Belki d e R üstem Bey'in baba­sının b ir beslem eden piçiydi. H aşim Bey beslem eleri rahat b ırak ­m azm ış. A ltm ışını geçkinken bile odaya kahvesini getiren, gecele­ri tavanarasm da K adriye K alfa'nın y an ında ya tan beslem enin m em elerini, kıçını çim diklerm iş. K im selere söylem ezm iş kız; b ir g ü n sald ırıp m indere yatırınca bağırm ış. Gelin koşm uş önce; 'A m an beybaba' dem iş. S onralan b ü sb ü tü n bunam ış; b ir kad ın görünce kocam an, p ö rsü m ü ş organını çıkarır, 'G elsene kız, karım değil m isin ben im ' derm iş. Ü çüncü katta so n rad an y erine ay ak ­yolu yapılan odaya kapam ışlar; o rada ölm üş.

Page 29: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Y ukarıdan tık ırtılar geliyo rdu 9 n u m arad a kalanları d a yaz­dı, defteri kapadı. Geçm iş y ılların d efte ri m erd iven a ltındaki bir sand ık tayd ı; babasın ın kalın , eski yazı b irkaç tarih kitabıyla b ir­likte. İlkokulu bitirince ona d a öğre tm işti eski yazıyı. 'Ç abuk öğ­renirsin; yeni yazıyı on g ü n d e ö ğ ren d im b e n / N ü fu s kâtibiym iş. Seferberlikte askere alm am ışlar. A d a n a 'd a n gelm iş. Babası k ira­lık b ir otel işletirm iş o rada. O k u ld ay k en b ir öğ lesonu hafif bir d ep rem d e otel çökm üş. Babası, anası, b iri k ız biri oğlan iki k ü ­çük kardeşi y ıkm tı a ltın d a ölm üşler. O k u lu b ırakm ış; halasının ev inde kalm ış b ir süre. Bir o te ld e çalışm ış; N ü fu s 'a girm iş. Bu­raya ge ld ik ten az sonra R üstem BeyTe tan ışm ışla r üçü n cü kızı­nın nü fu s kâğıdı ç ıkarılırken. K im i gece ler k a h v ed e dolaşm aca tavla oynarla rm ış. E v lenm esine b ir a rk ad a ş ı ö n ay ak olm uş. Bir akşam k o nak ta yem eğe çağrılm ış; k a p ı a ra lığ ın d an anasına gös­term işler. 'O lu r1 dem iş; Y unan g e lm e zd e n b ir yıl önce evlenm iş­ler. O tu z iki yaşın d ay m ış anası; b ab as ı y irm i sekiz.

Sek izde ö ğ re tm en le ri u y a n d ırd ı. Y arım saa t so n ra indiler.— B avulları b ir ad am la a ld ırırız . İyi b ir h a fta g eçird ik o teli­

n izde; hoşça kalın.— İyi g ü n le r e fendim .A d am ın u za ttığ ı eli sıktı. K ad ın ın e lin i s ık a rk en y ü zü n e

bakm ad ı. P a rm ak ları d o lg u n d u . B ırak ınca e lin i a rk as ın a g ö tü r­dü . Terli m iy d i avcu? A d am b ir o n lu k k o y d u m asaya .

— Ç ay p a ras ın ı tu tm a m ışs ın ız d ü n .P azar sab ah ı o d a la rın a çay is tem işle rd i. M asad a karşılıklı

o tu ru y o rla rd ı; ö n le rin d e kâğ ıtlar.— Ç ay b izd e n d i; p a ra istem ez.— T eşekkür ederiz .G id e rle rk en a rk a la r ın d a n bak tı. D ü n gece 'N asıl şen in im '

d em işti k a d ın . Y e ry ü zü n d e e rk eğ iy le b ö y le k o n u şa n başka k a ­d ın la r d a v a rd ı elbet. S igara p a k e tin i a lm a k için elini sağ cebine so k tu yan lışlık la .

* * *

E m ekli S u b a y 'd a n b aşk a h e rk e s g ittik te n sonra , sa londa ge­z in irk en g aze tec i geld i. M asasına g id ip çekm eceden fişleri çı-

Page 30: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

kardı, adam a verdi. Böylece perşem be gecesi gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının o odada yattığı belgelenm eden kaldı. Kaç gündür kafa yorm ası boşunaydı; aslında her kadın adı onun adı olabilirdi; am a bun u kendisinin söylem esi gerekti. Üç güne değin gelecek, adını söyleyecekti. Koltuğa o turdu. Gaze­teye uzanırken durdu ; çekm eceyi çekip paraları aldı; kasayı aç­tı. Üst bölm edeki bakır kap ta bir tek lira kalm ıştı; bu n u aşağı­dakine aktarıp kapların yerini değiştirdi. Elindeki paralardan on beş lira ayırıp arka cebine koydu; ötekileri otelin zarfına yer­leştirdi; kasayı kapadı. Yukarıdan ayak sesleri geliyordu. O rta­lıkçı kadın m erdiven dönem ecinde, avluya bakan pencerenin önünde du rdu . Yüzü görünm üyordu .

— N e o ldu ağa?— Yok bişey. Çok yo ru ld u n dün; uyandırm adım . Odaları

topla; altı nu m aran ın çarşaflarını değiştir.Kadın indi; sand ık odasından çarşaf alıp çıktı. Ö nünden

geçerken d u raksad ı; baktı. M erdivene doğru y ü rüdü . Farkın­daydı belki; hiç değilse yastığın altında du ran m endilden.

* * *

Ö ğleden sonra salonda, yerlerinde o turm uş gazete okurlar­ken (onun o k u d u ğ u yoktu pek: b ir başlık, an lam adan birkaç sa­tır... Bir pe rd e gibiydi gazete) kapı açıldı. Baktılar. Bavulları al­m aya gelen adam dı. A skıdan anah tarı alıp yukarıya çıkardı adam ı. O da aydınlıktı; sırm a püskü llü vişneçürüğü perde açıktı. O açm am ıştı giderken; ışığı söndürm eyi u n u tm uştu . 'K urşun gibiym iş bunlar" ded i adam . Aşağıya indiler. Dış kapıyı açtı ada­ma; d ö n ü p ko ltuğuna o tu rdu , gazeteyi aldı. K adın on sekiz kırkla gelirse Emekli Subay d ışarıda olacaktı; am a daha önce de gelebilirdi: beş-altı y ıld ır do lm uşlar işliyorm uş o köye. Büyük ova köylerinden biri, yakın. Babasının sağlığında, on beş yaşın­dayken bir yaz gün ü gitm işti birkere. Ö m er çağırm ıştı. 'Kara M ustafaların evi dersin .' O da geçm iştir o çeşmeli alandan; kah­velerin önünde o tu ran lar bakmıştır. U zun bir bağda kokulu üzüm ler yediler, K u m ç a /d a balık tu ttu lard ı. Geçitte m andalar yatıyordu; üstlerine basa basa koşm uştu Öm er, h ayvan lar k ıpır­

Page 31: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

damıyordu. Ayakkabıları, pantolunu elinde uzaktan dolaşmıştı o; Ömer'le sığırtmaça güldülerdi. Savaş'm son yılıydı, ekmek kıttı. Avlunun ucundaki fırından yeni çıkmış bir som un ekmeği sarıp verdilerdi akşam üstü dönerken. On sekiz kırk m ıydı gene? Emekli Subay“ a baktı; gazete yüzüne yakındı. Tedirginliğinin bir nedeni de belki adam ın eski bir subay oluşuydu. 'A hm et oğlu Ze­bercet.' “Buyur kom utanım .' “Bağırma be, sağır m ıyız.' Bölükte al­tı ay kaldıktan sonra Yüzbaşı emireri almıştı. Askerlikten önce ne iş yaptıklarını sorm uştu b ir gün. O telde çalışmış biri daha vardı ama nedense onu ayırm ıştı Yüzbaşı. Büyücek b ir evdi; kapı ya­nında bir odada yatardı. Sabahtan öğleye değin b ir ortalıkçı kadın gibi... Yüzbaşı'nın karısıyla oldukça geçkin bald ızı onu um ursa­m adan konuşurlardı yanm da. Ayda bir ham am a giderlerken boh­çayı taşır, karşıki kahvede o tu ru p çıkm alarını beklerdi. Kahveciy­le çırak takılırlardı. 'H anım lara dört dem li çay.' 'Sen mi götüre­ceksin içeri?' N erde o günler; kapıdaki kart keşkek b ırakır mı hiç; 'Şuna bak be, par par yanıyor yüzü. Geceye...' İki küçük oğlanı da götürürlerdi yanlannda. K üçüğün dili dönm ez "Gebecet abi" derdi. Emireri o lduğunu babasına bildirm edi. Bölükte m ektupları açtıkları için bir arkadaşının ev adresini verdiğini yazdı. Çoğu bi- röm ek m ektuplardı. Para isterdi sık sık: Tüfeği karıncalanır, m a­tarası çalınır, kasaturası kırılırdı. H aftada b ir ya d a iki gün öğle sonlan geneleve giderdi. A rsaya girer, hep o seyrek dişli, yaşlıca kadın açardı pencereyi. 'Gel kız, seninki.' 'A a, küçük askerim gel­miş.' K ollanndan tu tu p içeri çekerlerdi. Kimi günler kad ın yuka­rıda bir erkekle olurdu. Citurup beklerdi. 'U zattı seninki, enişte.' G ülüşürlerdi. M erdivenden in ip çıkanlar o lurdu ; hangisi bile­mezdi. Kadın inerken sözcüklere uym ayan, kayıtsız b ir sesle 'Aa, küçük askerim gelmiş' derdi.

— Bişey m i dediniz?Toplandı.— H ayır efendim , dedi.

* * *

A kşam yem eğini ye rk en ortalıkçı k ad ın m erd iven in önün­de, k o rku luğa day an m ış bek liyordu .

Page 32: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Çık yat sen, dedi.K adın başını eğdi; karşılık verm edi. Ç abuk y iyordu. Fasul­

ye biraz helm elenm işti.— Darı unuyla b ir yem ek yap ard ın ; g ene yapsana ondan .— Kaçam ak mı? Olur.Kalan ekm eği alıp kalktı; y an d ak i o d ad a b ir tencereye koy­

du. A ğzını yıkadı; aynaya baktı. D işlerini b ir daha fırçaladı. Ç ı­k ıp kapıyı kapad ı. K adın tepsiy i g ö tü rm ed en önce m asayı sil­m işti. Yerine o tu rd u ; sigarasın ı yaktı. Kaçıncıydı bu? Ö k sü rm ü ­y o rd u artık. A rada b ir ayak sesleri g e liyo rdu dışarıdan . Sigara­sını b a stırırken tren in sesin i d u y d u . “M erhaba, odam boş m u? M erhaba oda boş m u? O d am boş m u? O da boş m u? Yeriniz var m ı? M erhaba, y e rin iz v a r m ı? İyi akşam lar, yerin iz var m ı? İyi akşam lar, od am boş m u? İyi akşam lar, o d a boş m u? İyi akşam ­lar, d ö n d ü m ben , od am boş m u? M erhaba..." S ilkinip kalktı, ce­ketin i d ü ze ltti; m asan ın ö n ü n e geld i, sağ eliyle tu tu n u p bekle­di. Y üzden başlay ıp geriye d o ğ ru o tu z üçe dek saydı. Boşuna te lâşlan ıy o rd u ; belk i y a rın akşam bile gelm ezdi. Elini çekip y ü ­rü d ü ; Em ekli S ubay ü n k ü llü ğ ü n ü çöp sepetine boşalttı; yerine k o y ark en k a p ı açıldı. İki kişiydiler; b iri o rta yaşlı öteki genç.

— İki ya tak lı o d an ız v a r mı?— Evet.M asay a geçti; n ü fu s kâğ ıtların ı istedi. A dam ikisini d e ce­

b in d en ç ık a rıp verdi. S oyad ları birdi.— İkinci k a tta beş n u m ara . A n ah tarı verey im mi?— H ayır, so n ra geliriz.G ittiler. E sk id en g e len leri p e k in ce lem ezd i; k ö rk ü tü k sa r­

h o ş d eğ ilse h e r is tey en e y a ta k v e rird i. A ra sıra y a n la rın d a b ir e rk ek le g e lip k a rık o ca lık o y n a y an o ro sp u la rı tan ım az lık tan g e lird i. G erçek ten evli ç iftlerin d e y a ttığ ı g en iş ya tak lı o d a la r ­d a n b ir in d e , 2 y a d a 6 n u m a ra d a y a tır ırd ı b u n la rı. Seyrek d e o lsa k im i gece ler g enç b ir e rk ek le g e len o rta yaşlı, çoğu te d ir ­g in 'b a b a 'la ra , 'a m c a la ra iki y a tak lı o d a la rd a n b irin i v e rird i. Bu k a rı-k o ca la rın , b ab a-o ğ u lla rm , a m c a-y eğ en le rin sesleri ç ık ­m az , sa b a h la rı e rk en g id e rle rd i. A m a b eş ay öncek i o lay d a n so n ra e rk ek ç iftlere p e k g ü v e n e m iy o rd u . M ayıs o r ta s ın d a b ir gece geç v ak it o rta yaşlı b ir a d a m la sa rış ın , g ü ze l b ir g enç g e l­

Page 33: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

di. 'İk i ya tak lı o d a n ız v a r m ı? ' Söy led ik le ri ad la rı y azd ı, a n ah ­tarı verd i. 'İk inci k a tta sa ğ d a , b eş n u m a ra / O n ik iye d o ğ ru ışık ları s ö n d ü rü p y u k a rıy a ç ık a rk en o d a n ın ö n ü n d e d u rd u , d in led i: '... evet... o n a .. / an la ş ılm ıy o rd u . T av an arasm a çıktı, so y u n d u ; o rta lıkçı k a d ın ın o d a s ın a geçti. Y atağa g irerken aşa­ğ ıda b iri ü s tü s te iki k e re b ağ ırd ı. O d a s ın a k o şu p g iy in ip in in ­ceye d ek o te l ay ak lan m ıştı. Beş n u m a ra n ın ö n ü n d e d o n gö m ­lek beş-altı k işilik b ir to p la n tı v a rd ı. 'B u o d a d a n g e ld i / 'K ıra­lım m ı k ilid i? ' 'P o lis çağ rıls ın , te le fo n y o k m u ? ' 'O te lc i geld i' d ed i biri 'Ç ek ilin şö y le .' K ap ıy ı çald ı: 'S iz m i b a ğ ırd ın ız? ' 'Yok bişey, u y k u su n d a b a ğ ırd ı ço cu k .' 'O lu r m u h iç ' d ed i biri. 'A çın k ap ıy ı lü tfe n .' K apı aç ıld ığ ın d a a d a m ın b a cak la rı çıplak, ceketi s ır tm d ay d ı: k a y ıts ız , g ü v en li. O ğ la n a tle tley d i; y o rgan ı bacak la rın a çekm iş y a ta k ta o tu ru y o rd u . İçeri g irm e d e n oğ lana so rd u : 'N e var, n e o ld u ? ' P ü rü z lü b ir sesle 'B eni a ld a ttı ' ded i. 'N asıl yan i? Po lis ç ağ ıra lım m ı? ' B aşın ı sa llad ı; y ü z ü so lg u n ­du: 'Yok, hay ır, ç a ğ ırm a y ın / 'Ö z ü r d ile r im , te d irg in etçik sizi' d ed i ad am ; o ğ lan a d ö n d ü : 'İs te rse n b a şk a o d a y a geçeyim b en .' 'H ay ır, geçm e.' K a p ın ın ö n ü n d e k ile r sess izd ile r. 'İy i ge­celeri d ed i; k a p ıy ı k a p ad ı. 'V ay c a n ın a ' d e d i y a şlıca b iri. 'H ad i y a tın a rtık a rk a d a ş la r / H e rk e s o d a s ın a g ir in c e so fan ın ışığını s ö n d ü rd ü ; y u k a rıy a çıktı. S o y u n u p y a ttı; b ir sü re u y u y am ad ı. E rtesi sa b a h a şa ğ ıd a a d a m p a ra y ı v e r irk e n o ğ la n az ö ted e d u ­ru y o rd u . 'İy i sa b a h la r d e m e y ec e k m is in b e y e? ' d e d i adam . O ğ lan d ö n d ü , g ü lü m se d i; gecek i se s in e b e n z e m e y e n b ir sesle 'İyi sabah lari d ed i.

— H ay ırlı akşam lar.— Size de.İki e rk ek le b ir k a d ın d ı. K ad ın ın b u rn u sarg ılı, y ü z ü sarıydı.— G eçm iş o lsun .— Sağolasın . İk in d iy e d o ğ ru b u rn u k an ad ı. D u rd u ra m a ­

dık; h a s tan e y e g e tird ik tren le . İyice şim di.A d la rın ı y azd ı; a n a h ta r ı v e rirk e n so rd u . O ra d an değildiler.

D o lm u şlar işleyeli, T ek e l'in tü tü n p a ra s ı v e rd iğ i g ü n le r d ışında, y ak ın k ö y le rd e n o te ld e k a la n o lm u y o rd u pek . O sıra la r h e r ge­ce 1 n u m a ra d a n başk a b ü tü n o d a la r d o lu o lu rd u . Elini b u rn u n a g ö tü rü rk e n b ir g ö re n v a rm ış g ib i çekti.

Page 34: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Perşembe

O n sekiz kırk tren in in sesini d u y u n ca k o ltu ğ u n d an kalktı; m asanın ö n üne geçip d u rd u . D ün akşam gelm em işti; am a b u ­gün perşem beydi. "M erhaba, od am boş m u ? ../ ' Elini saç ların ­d an geçirdi. N e çok olasılık vardı. O ysa kad ın b u n la rd an yaln ız birisini söyleyecekti. Ç oğu zam an başın ı sallayarak , elini saçla­r ın d an geçirerek ya d a 'Eee, y e ter a rtık ' d iyerek kafasından ko- vam ıyordu bunları. Yalnız o lasılık lar değil, kend isiy le ilgili ufak, önem siz ayrıntılar... Kapı açıldı: İyi giy inm iş b ir adam dı. Bu yüzü ...

— Tek yatak lı o d an ız v a r mı?— Evet.— A yırın lü tfen , so n ra gelirim .D ö n ü p gitti. Esm er, k u ru b ir yüz; d u d ak la rı, gözleri alay

ed e r gibi. E sk iden g ö rm ü ştü . D em ek bu akşam d a gelm eyecek­ti. 'C u m h u riy e t b ay ram ın d an önce g idersin (birlikte g ideriz)' d iy em ez m iy d i kardeşi ya d a h e r kim se? Belki d ah a önce b ir sa ­bah başk a b ir araçla A nkara tren in e getirm işlerd i. Başını sa lla­d ı; k azağ ın ın y akasın ı az aşağ ı çekti. Sabah yıkanm ıştı, tıraş ol­m u ştu . ( 'U sta tıraşa b e k liy o r ded i çırak öğ leden sonra . 'U stana söyle, geçen g ü n tıra ş o ld u m .' Ç ırak gitti; az son ra b e rb er geldi. 'B ir su ç u m u z m u o ld u Z ebercet E fendi?' 'Yoo, p aza rtesi çarşıya g itm iştim ; o rd a tıra ş o ld u m .' 'Ç ırak söyleyince hiç gelm eyecek­s in sa n d ım d a .' 'D eğ il, g e lirim .' 'B ıyığını d a kestirm işsin .' 'Ö yle o ld u / 'İyi o lm uş; gençleşm işsin .' Berber gitti. 'N e is tiyo r siz­d e n ? ' d iy e so rd u E m ekli Subay. 'Saç tıraşı o lm am ı.') T ıraş o lu r­ken ağ z ın ın sağ k ıy ıs ın d a d ü n sab ah kestiğ i y e rd en u stu ray ı b a s tırm a d an geçird i. Y ü zü n ü k u ru la rk en baktı; k an am ıy o rd u . G en e d e h a v lu y u b ir sü re ü s tü n d e tu ttu . G iy in ip aşağ ıy a in e r­k en ü çü n cü k a tın m erd iv en in d e n d ö n d ü ; k ad ın ı u y an d ırd ı; p e rşem b ele ri p a z a rd a n h a fta lık sebzey i alırdı. Sabaha karşı, b ir d ü ş te u z u n u z u n ge lirk en u y anm ıştı. D o n u n u n Önü vıcık vıcık- tı. D o ğ ru ldu ; d a m la m a sın d iy e eliyle b a s tırıp b an y o y a g itti, y ı­k and ı. E linde o lm a d a n k irlen iy o rd u insan . Son g ü n le rd e y a t­m ayı d ü şü n m e d iğ i o rtalıkçı k ad ın la d ü şü n d e ya tışı tu h aftı. G erçeğ ine b en z iy o rd u ; y a ln ız k a d ın g ö z le rin i açm ış, sa rılm ış,

Page 35: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

m em esin i ısırırken 'O h h , şen in im ' ya d a 'O hh , nasıl şenin im ' dem işti. Elini ö n ü n e g ö tü rd ü , k ab arm ay a başlam ıştı gene; d ü ­zeltti, bastırd ı. K im i geceler k o ğ u şta terlikle... Kapı açıldı: Em ekli S ub ay 'd ı. Bir h a fta d ır p a n to lo n u kırışıksızdı. Belki öğle­yin yem eğe çıkınca a rad a b ir te rz iy e g id ip ü tü le tiy o rd u . B ugün öğle y em eğ in d en so n ra o d a ü tü lem iş ti p a n to lo n u n u . B urnu k ı­zarık tı; b u ak şam d a içm işti an laşılan . Y erine o tu rd u .

— D ışarısı se rin b u gece. K ışlan nasıl ıs ıtırsın ız oteli?— G az sobası y a n a r b u rd a . M erd iv en b aş ın ın geçm e tah ta­

ları vard ır, kap ısı da...— Ö teki katlar?— Y ukarılar ısınm az.K itabını a ld ı açtı. K o n u şk an b iri o lm ay ışı iy iyd i. Dişçi ol­

saydı... Dişçi tek b aşın a y a rım saa t o tu rsa b u ra d a çatlard ı. D ün­d en beri b ir y ak ın lık d u y u y o rd u a d am a . D ü n gece yem ekten d ö n ü n ce 'A ltı g ü n d ü r b ir ke re ç ık tın ız d ışa rı; h e p o tu ru r m u su ­n u z b u ra d a? ' d em işti. 'E v et e fen d im , işim b u b e n im .' 'G üç bir iş. Y ardım cınız d a yok; iyi d a y a n ıy o rsu n u z .' G erçek ten güç m ü y d ü işi? Beş yıl önce F a ru k Bey y a ta k ü c re tle riy le b irlik te o r­talıkçı k ad ın la o n u n ay lık larım d a a r tırd ığ ın ı söy ley ince u tan ­m ış, yere b akm ıştı. İkinci g e liş iy d i b u ra y a ; b ir d e 1955 k ışında R üstem Bey ö ld ü k te n so n ra ge lm işti. B ö lü şm ed e a b la lan oteli ona b ırakm ışlar. 'Y u k arıian g ö rm ek is te r m is in iz? ' İki y a şın d ay ­m ış İzm irie y e rle ştik le rin d e ; ç o c u k lu ğ u n d a b irk aç kere babası getirm iş. Bu o d a d a k a ld ı o gece; e rte si sa b a h gitti. Em ekli Su­b a y sol e liy le tu tu y o rd u k itab ı, sağ e lin d e sig a ras ı vardı. Ç ay d em lem ey e k a lk acak k en k ap ı açıld ı. O ld u k ç a genç b ir adam dı. Yaklaştı; E m ekli S u b a y 'a d o ğ ru b ak tı, m asay a eğildi.

— M erh ab a , b ir ricam v a r s izd en , d e d i yavaşça.— B u y u ru n .— Bir k a d ın la İzm irie g idecek tik ; ü ç saa t gecikm e varm ış.

B u rad a k a lab ilir m iy iz b u gece? G üç d u ru m d a y ız ; istasyonda b ek lem ek is tem iy o ru z .

— K ad ın n e rede?— İstasy o n d a .— Peki, gelin .— Sağo lun .

Page 36: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Adam kapıdan çıkında Emekli Subay ona döndü.— Kim bu adam ?— Bilmiyorum. 'Birini sordu ' derken düzeltti:— Birisiyle gelecekmiş, oda istedi.— Birini mi sordu dediniz?— Hayır, birisiyle gelecekmiş.İçkinin etkisiyle belki, yüzü sararm ıştı. Kapı açıldı: akşam

tek yataklı oda ay ırtan adam dı; esmer, ku ru yüzlü... Birden ta­nıdı. İki yıl önce bir gece otelde kalıp sabah giderken 'Ü stüm de para yok; sonra veririm ' d iyen adam dı. M asanın önünde d u r­du.

— O dayı siz m i göstereceksiniz?— Yatak parasın ı önceden alıyoruz efendim.— N iye? Yarın sabah veririm giderken.— K usura bakm ayın . Bir gecelik borcunuz da var bize.— Nasıl? Borcum m u?— Evet. İki yıl önceydi; giderken 'Sonra veririm ' dem işti­

niz.— Yanlışınız var; ilk gelişim buraya.— Yanıldığım ı sanm ıyorum .— N asıl olur? Bana güvenm iyorsanız kalam am otelinizde.— Siz bilirsiniz.A dam gü ld ü . 'Tuhaf b ir yeT dedi, çıkıp gitti. Emekli Subay

gazetelerini, kitabını aldı; m asaya yaklaştı. Bir acısı varm ış gi­biydi yüzü ; sarıydı. H asta m ıydı? A nahtarın ı verdi.

— İyi geceler efendim .G özlerine bak ıyordu . Söver gibi 'Ç ok sağlam sınız ' dedi.

Zebercet k o ltu ğ u n d a geriye çekildi; sarardı. A dam d ö n ü p yü ­rüdü . M erdiveni ç ıkarken a rkasından 'G itm eyin d ah a ' d iye ses­lenm ek istedi; am a nasıl söylenirdi bu. Yukarıda odan ın kapısı kapanınca d ış kapı açıldı: E linde çantası genç b ir kadınla d e ­m inki adam dı. Tedirgindiler. A dam m asaya yaklaşırken kadın du rd u ; yere bak ıyordu . A skıdan 6 n u m aran ın anah tarın ı aldı.

— Geniş yataklı b ir oda vereyim size.— Tek yataklı mı?— Evet.— Çift yataklı yok m u?

Page 37: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Var, am a daha rahattır bu.Kadına d ö n ü p sordu:— N e dersin?Kadın om uzların ı kaldırdı.— Bilmem, dedi.— Peki, verin.A nahtarı verdi.— Ü çüncü katta soldaki ilk oda; altı num ara.M erdiveni çıkarlarken ark a ların d an baktım . B oylan denkti.

K adının kısa topuk lu ayakkabıları vardı; kıçı ufarak , bacakları d üzg ü n d ü . 'G üç d u ru m d ay ız ' dem işti adam . Belki ikisi de ev­liydiler. O daya girer g irm ez sarılır m ıydı? 'K apıy ı kilitle ' derdi kadın.

A nkara treni geçtikten yarım saa t son ra d ış kapıyı dem irle­y ip kilitledi. Gecikm e üç saat değ il iki saatti. Salonun ışıklarını söndürdü; odaya girdi. Salı gecesi m enteşeleri yağlam ıştı. D ün gece çok az kalm ıştı odada; h av lu y a yak laşırk en d ö n ü p çıkm ış­tı. Y ürüdü; yatağın y an ında b aşu cu m asas ın ın ö n ü n d e du rdu . O gece şuracık ta yatağın k ıy ıs ında o tu ru y o rd u kadın: kara ka­zağı, iri yuvarlaklı gü m ü ş kolyesi. Bakm ıştı. T epside çaydanlık , süzgü, çay bardağı; tabakta beş şeker. A ltı şeker koym uştu . Ek­sik şeker kad ın ın tek şekerle b ir b a rd ak çay içtiğ ine kesin bir kan ıt m ıydı? Ya ikiye b ö lü p y a rım şar şekerle iki b a rd ak çay iç- tiyse? Şekeri ağzına a lıp üç b a rd ak b ile içebilirdi. Elini u zatır­ken çekti; am a kad ın ın çayı nasıl içtiğ in i b ilm esi gerekiyordu. Eğilip çaydanlığ ın kapağ ın ı kald ırd ı. Y arısından çoğu do luydu; b ir b a rdak içm işti. K apağı y erine b ıraktı. Ç ay bardağ ın ı aldı, ışığı tu tu p e linde çevirdi: B ardağ ın k ıy ıs ında kad ın ın d u d ak la ­rın ın değd iğ i yer belli belirsiz lekeliydi. Bir leke dah a vardı am a küçük tü ; pa rm ağ ın ın iziydi belki. Yukarı o dada bir gıcırtı o ldu . Yüzü ışığa d ö n ü k b ir sü re b a rd ağ a baktı. D ibinde b ir y u ­d u m lu k kararm ış çay artığ ı vard ı. B ardağı ağzına gö tü rü rken gözlerin i kapadı; d u rg u n , bayat çay ın k o k u su n u d u y d u ; k ad ı­n ın d u d ak la rın ın izi sand ığ ı yeri ö p tü . B irden b ir g ü rü ltü o ldu y u k arıd a , tav an çatırdadı. Sıçradı, b a rd ak e linden yere d ü şü p p arçaland ı. G özleri açık, kılları d ik en d ikendi. Emekli Subay y a tak tan d ü şm ü ş olacaktı. K aryola d em irin i tu ttu ; y u tk undu .

Page 38: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Yukarı odadan su sesi, sonra bir gıcırtı geldi; adam yeniden yatmıştı demek. Yüreğinin çarpıntısı yavaşlıyordu. Demiri bıra­kıp bir adım geri çekildi; yerdeki bardak kırıklarına baktı. Od? bozulmuştu; kadın gelmezdi artık. Yürüdü, odadan çıkarken bir haftadır yanan ışığı söndürdü.

Cuma

Aşağıya indiğinde saat yediyi geçiyordu. Dış kapıyı açtık­tan sonra yandaki odada çayını demlerken yukarıda bir kapı açılıp kapandı. Ocağı kıstı; çaydanlığı üstüne koydu, çıktı. Kol­tuğuna o tururken Emekli Subay elinde küçük deri valizi, m er­divenden iniyordu. Yorgun, yıpranm ış, esmerleşmiş gibiydi yü­zü; tıraş olmamıştı.

— İyi sabahlar efendim.— Size de. N e kadar borcum?— Yedi gün; yüz beş lira ediyor.Arka cebinden çıkardığı paralardan yüz yirmi lira ayırdı;

m asaya bıraktı. Ötekileri cebine koydu; valizini aldı.— Üstü kalsın.Kötü bir günde gidiyordu. Kapıya yaklaşırken arkasından

seslendi:— K açıyorsunuz demek.A dam d u rd u , om uzları kısıldı; dönm edi. Yürüdü; kapıdan

çıkıp yavaşça kapadı, gitti. Gelmeyeceğini anlam ış mıydı? 'Gel­m ez artık; am a benim beklem em gerek' diyem edi. Belki bir baş­kasını bekliyordu. Gene de iyi dayanm ıştı.

K ahvaltıdan sonra süpürgeyle faraşı alıp kadının odasına girdi; ışığı yaktı. Yatağın sağında, yerdeki bardak kırıklarını sü­pürdü , topladı; çöp sepetine döktü. Islak bir bezle m uşam bada­ki çay lekelerini ovdu, sildi. Bezi sandık odasına bırakıp ellerini yıkadı. Az önce ikinci çayını içerken dib inde bir yudum luk çay bıraktığı bardağı aldı; odaya gö tü rüp kırılan bardağın yerine koydu. Kadın gelirse olanları anlayam azdı; am a o biliyordu. İşığı söndürüp çıktı; kapıyı kilitledi. K oltuğuna oturdu. Doku­ma fabrikasının düd ü ğ ü ötüyordu. Saata baktı: sekize iki var.

Page 39: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Çalar saat günde iki dakika geri kalırdı. Kurarken ileri almayı unutm uş m uydu bugün? Öğleyin, on ikide top atılınca baka­caktı. Geçen cuma sekizi iki geçe çalmıştı kapıyı. "Evet, kalkı­yorum." Sadece bir hafta mı olm uştu? Sol cebinden sigara pa­ketiyle kibriti çıkardı. O sabah kadını bir, bir buçuk ya da iki dakika daha uyutm ası pek önemli değildi ama kimi ayrıntılar önemliydi: nüfus kâğıdının olmayışı, giderken unuttuğu havlu, bitm eden söndürdüğü iki sigara. Dıştan belli olmasa da tedir­gindi demek, dalgındı. Bir haftalığına kardeşine giden bir kadı­nın daha bir rahat olması gerekm ez miydi? Belki bir başkası vardı o köyde; A nkara'dan tanıdığı biri.

Sigarasını söndürürken d ü n gece gelen adam la kadın m er­divenden iniyordu. Açık konuşm uştu adam ; birlikte gelip karı- koca olduklarını söyleselerdi kuşkulanm azdı. Kadın aşırı bo­yanmıştı; adam ın yüzü solgundu. 'U nutm a' dedi; masanın önünde durdu. Kadın gülüm sedi; y ü rü y ü p dışarı çıktı.

— İyi sabahlar. Biraz bekleyebilir m iyim ben?— Nasıl isterseniz.Kapıdan yana bakıyordu. K ıpırdadı; cebinden sigara pake­

tini aldı; uzattı.— İçer misiniz?— Yeni söndürdüm ; alm ayayım . Rahat ettiniz mi gece?— Çok iyiydi oda; sağolun.Sigarasını yaktı; üstüste çekti.— İlerde, gerekirse gelebilir miyiz?— Elbette efendim.Sigarayı sol eline aktarıp sağ eliyle arka cebinden bir ellilik

çıkardı; m asaya bıraktı.— Hoşça kalın.Çekmeceyi açarken adam kapıya doğru yürüdü.— D urun biraz; ü stü n ü vereyim .D uym am ış gibi çıkıp gitti. Emekli Subay'm bıraktığı on beş

lirayı da aldı çekm eceden; elindekilerle birlik arka cebine koy­du. Bir gecelik borcu olan adam ı (gerçekten o m uydu) bunları 6 num araya yatırm ak için mi çevirm işti yoksa? Dün gece yatm a­ya g iderken bir süre Emekli Subay 'ın odasını dinlemişti. Kapıyı çalm ayı düşü n ü rk en som ya gıcırtısıyla yorganın içinde boğu­

Page 40: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

lan öksürük sesi d u y m u ş, k ap ıd an çekilip üçüncü kata çıkmış, 6 num aran ın ö n ü n d e d u rm u ş, an ah tar deliğ ine eğilm işti. Ka­ranlıktı; yavaş sesle k o n u şuyorlard ı, an laşılm ıyordu. Belki d in leniyorlardı. Bir gıcırtı o ldu.

'Sigara ister m isin?' 'Evet' d ed i kadm . Y ürüdü; odasına çıktı.

Gece

O n sekiz k ırk tren in in geçişinden çok sonra, elleri a rk asın ­d a m erd iven le d ış kap ı a rasın d a g id ip geliyordu. Kapı açıldı: orta boylu , gençten b ir ad am d ı.

— Yerimiz yok efend im , ded i.— Ö yle m i? Peki.A d am g itti. A k şam ü stü iki kişiyi d a h a 'Yerim iz yok ' d e ­

y ip çev irm iş ti. Ö ğ le d en so n ra o rtalıkçı k ad ın y u k arıla rın te ­m iz liğ in i b itirin ce sa lo n u d a silm işti. E linde kova, 1 n u m a ra ­n ın ö n ü n d e d u r u p so rm u ştu : 'B urası silinecek m i ağa? ' 'H ayır, tem iz o ra s ı.' G erçek ten tem iz m iy d i? Y andaki o d ay a g ird i; çay d e m le y ip çıktı. K öşedeki k o ltu ğ a o tu rd u . B üyük bak ır k ü llü k b o ştu . Son gece m iy d i b u ? İç inde d o ğ u lm u ş , y aşanm ış, ö lü n ­m ü ş eski k o n ak h a z ırd ı. T renle ge lm em işti; on b ire d eğ in b ir saa t d a h a b ek leyecek ti. K apı açıldı: a ra sıra b ir erkek le o te ld e k a lan sa rış ın o ro sp u y d u ; y a n ın d a o rta yaşlı b ir a d am v ard ı. K alkm ad ı.

— Yerim iz yok , ded i.— A a niye? H ep b u rd a k a lırd ık biz.— G idelim , d e d i ad am .K adın b o y n u n u b ü k tü .— Bişey y a p am az m ısın ız? Ü çüncü kattak i odayı...— Yerimiz yok b u gece.A d am k ad ın ın k o lu n u tu ttu .— G idelim , d ed i.G ittiler. Ç a rşa m b a gecesi b a şk a b ir e rk ek le g e lm iş ti k a ­

d ın . K alkıp d e fte re b ak tı. 6 n u m a ra d a Saliha A lak aş ile A h ­m et A lakaş y a z ılıy d ı. D efteri k a p a d ı. G ü n lü k fişte 6 n u m a ra ­y a ay n ı ad la rı y azd ı. B u n la rd a n ö n ce g e le n a d a m a b ir a d d ü ­

Page 41: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

şü n d ü . K ırk y ıld ır b ir tek Z eb erce t b ile k a lm am ıştı o telde. 5 n u m a ra y a Z eb erce t G ezg in y azd ı. Y andaki o d a d a n b ir cızırtı g e liy o rd u . K oştu ; ocağ ı s ö n d ü rd ü . Ç ay y an m ıştı; içilm ezdi. Ç a y d an lığ ı y ık ay ıp çıktı. G en e E m ekli S u b a y 'm y e rin e o tu r ­du . O n b ire d e ğ in ik işe r ik işe r d ö r t k işi d a h a g e ld i y a tak a ra ­yan. 'Y erim iz y o k ' d iy e sa v d ı. A ra s ıra h ız la b ir a rab a geçi­y o rd u d ışa r ıd a n .

O n ik iye d o ğ ru kalk tı. K apıyı d e m irled i, k ilitled i; ışıkları sö n d ü rd ü . İkinci k a tın a y ak y o lu n a işey ip d ö n d ü ; A nkara tre­n iy le ge len k a d ın ın k a ld ığ ı o d a y a g ird i. S ırtın ı k a p ıy a d ay ay ıp k a ran lık ta d u rd u . “Bir çay içeb ilir m iy im acaba?" Ç ay y an m ış­tı. Işığı yaktı. H er şey y e rin d e y d i; çay b a rd a ğ ı b ile . Yatağın so­lu n d a d u v a ra çakılı ask ıy a m ı a sm ış tı ince, k a h v e re n g i p a lto ­su n u ? T epsiy le g ird iğ in d e y a ta ğ ın ü s tü n d e y d i. B elki san d a ly e ­ye k o y m u ştu so n ra ; k azağ ın ı, e teğ in i... Y ü rü d ü ; y a ta ğ ın y an ın ­d a d u rd u . D o ğ d u ğ u y a ta k tı bu . V işn e ç ü rü ğ ü a tla s y o rg an , ko­n ağ ın y o rg a n la r ın d a n b iriy d i. Ç ıp la k m ıy d ı a ltın d a? Gece lam ­b asın ı yak tı; ö tek i ışığı sö n d ü rd ü . A y a k k ab ıla rın ı, ço rap ların ı çıkardı; te rlik le ri g iyd i. S o y u n d u ; g iy sile rin i a sk ıy a astı. A yak­ların ı y ıkad ı; o te lin h a v lu su y la k u ru la d ı. D ö n ü p y a ta ğ a g ird i, y o rg an ı ü s tü n e çekti. Yastığı çev ird i, sa rıld ı; y ü k se k sesle 'Gel- m esey d in ö lü rd ü m ' d ed i. Y astığı k o k lad ı, ö p tü . E rkek lik o rg a ­nı d im d ik ti. S ıcaktı içerisi; av u ç la rı te r liy o rd u . D o ğ ru ld u ; y o r­g an ı a y ak u c u n a itti. G ö ğ sü n ü n k ılla rı sey rek ti; y ü z ü sarıyd ı, g e rg in d i. K ad ın ın u n u t tu ğ u k a ra la n ince , sa rıla rı k ırm ız ıları ka im çizgili h a v lu y u d e m ird e n a ld ı; y a ta ğ ın o rtas ın a serdi; y a stığ ın b ir u c u n u h a v lu n u n a ltın a çek ip a b an d ı; sarıld ı. Y ük­sek sesle b ir d a h a 'G e lm e se y d in ö lü rd ü m ' d e d i. K ad ın b irşey so rm u ş tu a n la ş ılan ; 'E v e t' d e d i. K o lları o ld u k ç a ince, bacak ları k ıllıyd ı. Kıçı d a k ıllıy d ı, siv ilce liyd i; te k d ü z e , a ğ ır ağ ır k a lk ıp in iy o rd u . Y ü z ü n ü y a s tık ta n a y ır ıp k a d m m k in e b en ze tm ey e ça­lış tığ ı ince b ir sesle 'O o h , b ırak m a sak ın ; m em e le rim i ısıri ded i. A z a şağ ıy a k a y ıp y astığ ı ısırd ı. İn led i. B acak ları, sırtı gerile ge­rile , g ittik çe h ız la n a ra k u z u n sü re k a lk ıp in d i kıçı; d u rd u , ince, y o rg u n b ir sesle , k u la ğ ın a sö y le n iy o rm u ş gib i y avaşça 'O oh , n asıl ş e n in im ' d ed i.

Page 42: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Beşinci geceydi. Yatakta dizleri ü stü n e kalkıp hav luyu ovuş­turdu; kuru yeriyle önündeki, karn ındaki yapışkan ıslaklığı iyfcv sildi; karyola dem irine astı. Bir g ü n d e ku ruyordu . Yatağa g irm e­den silkeliyor, kalanları tırnaklarıy la kazıyıp dü şü rü y o rd u . Gene de, özellikle o rtasında, sarı çizgiler koyulaşm aya başlam ıştı. Yas­tığı başucuna itti, düzeltti; yorganı ü stü n e çekip uzandı. Beş ge­cedir bu rad a yatıyordu. C um a gecesi yukarıdan saatini, açık ye­şil kazağını, tıraş k u tu su n u alıp dönm üştü . C um artesi sabahı da 6 num arad an m asayı indird i. L avabonun yan ındaydı m asa; ü s­tü n d e tıraş k u tu su vardı. A rtık g ü n aşın tıraş oluyordu. Sabahlan geç kalkıyor, babasın ın sağlığ ındaki gibi, uyand ık tan sonra bir süre yatak ta kalıyordu . N asıl olsa kalan yoktu otelde; yatak ara­yanlara 'Yer yok ' d iy o rd u . O daların anahtarların ı çekm eceye k oym uştu . Pazartesi gecesi celepleri güçlükle savdı. G iderlerken 'O lacak şey değil; koca o te l../ ded i biri.

D ö rt g ü n d ü r o rtalıkçı k ad ın ı u y an d ırm ıy o rd u ; çoğu öğleye d o ğ ru k a lk ıy o rd u k ad ın . P azar akşam ı yem eğini ind irince 'N e ­d e n g e lm iy o rla r ağ a? ' d iy e so rd u . 'B ilm em. G elirler gene.' Ö ğ ­led en so n ra b irk aç pa rça k irliy i y ıkam ıştı o gün; su n d u rm a y a asm ıştı. H av a yağ ışlıyd ı. B ugün b ir ara aşağıya in ip m erd iven b aşın d a d u rd u . 'Ben g id ey im istersen ağa.' 'N ereye g idecek­sin? ' 'B ilm em . K öye g id e r im .' 'N ed en ? ' 'Yapacak bişey yok.' 'İy i ya, d in len b iraz .' 'G elen d e yok .' 'Yukarı çık sen. Yakında gelirler.' Bu d u ru m d a d a h a so ru m su z , d a h a ra h a t o lm ası gerek ­ti k ad ın ın , am a o n y ıld ır a lıştığ ı d ü z en in b o zu lm asın d an hoş­n u t d eğ ild i d em ek . 'Y akında gelirleri dem işti kad ına . A lacak m ıy d ı y e n id en ? S an m ıy o rd u . Yatak isteyenleri sav d ık tan sonra fişe u y d u rm a a d la r y az ıy o rd u . Ertesi sab ah b u n ları d e fte re ge­çiriyor, to p luyor, gaze tec i g id in ce kasayı açıp ken d i za rfın d an a ld ığ ı p a ray ı o telin zarfın a k o y u y o rd u . Bu sab ah gaze tec iye d e a rtık g aze te g e tirm em esin i, k im sen in o k u m ad ığ ın ı söy led i; y ir­m i d o k u z g ü n lü k p a ray ı verd i. C u m h u riy e t b ay ram ıy d ı; d o k u ­za d o ğ ru kap ıy ı aça rk en tram p e t, boru sesleri g e liy o rd u d ışa r ı­dan ; öğrencile r geç iy o rd u . G a ze ted e önem li b ir h ab er vard ı: Sa­a tler b u gece b ir saa t geri a lınacak . U n u tm u ştu .

Page 43: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

D o ğ ru ld u , b a şu cu m asas ın d a k i cep saa tin i b ir saa t geri aldı: o n ik iy e y irm i v a rd ı. Yattı. T epsiy i cum a gecesi, y u k a rı­d a n saa tin i, açık yeşil k a zağ ın ı, tıra ş k u tu su n u getirince k a l­d ırm ıştı. B akır k ü llü k o ra d a y d ı; y a ta ğ a u z a n ıp k a d ın ın b it­m ed e n sö n d ü rd ü ğ ü s ig a ra la rd a n b ir in i içm işti. D aha b ek li­yo r m u y d u ? En k ö tü sü k a fa s ın d a k i tu ta rs ız lık tı. Bu akşam d ışa rıy a ç ık ıncaya d e ğ in kaç k e re k a ra r d e ğ iş tirm iş ti. S o n u n ­d a o rta lık ç ı k a d ın a 'S o k ağ a ç ık ıy o ru m b en ; k a p ı çalın ırsa aç­m a ' d ed i. G en e d e tre n in g eçm es in i b e led i. O n y ıld ır ilk defa çarşıya y a k ın b ir içk ili a şe v in d e y e m e ğ in i y e rk en b ir tek rak ı is ted i; b itirm e d e n ç ık tı. H ü k ü m e t k o n a ğ ı ö n ü n d e k i b ü y ü k a la n d a b a y ram gecesi şen liğ i v a rd ı: h a v a fişek le ri, çalg ılar, oy n ay an lar. A lan ın çev resi k a la b a lık tı. E sk id en b e ri d ışa rın ın in sa n la rın ı p ek a n la y a m a z d ı; o te le g e le n le rd e n d e ğ ille rd i sank i. Bir k a d ın a sü r tü n m e k y a d a la f a tm a k y ü z ü n d e n iki a d a m ta r tış ıy o rd u ; b a şk a la r ı d a k a rış tı. U z ak la ş tı o ra d an . K ö­şed ek i b a n k a n ın d e m ir p a rm a k lık la r ı ö n ü n d e b ir e rk ek le k a ­d ın ın a ra s ın d a d u ra n k a ra k a z a k lı, u z u n c a b o y lu , e sm er b ir g enç k ıza b ak tı g eçe rk en ; k ız b a ş ın ı ç ev ird i. İ le r id e b ir ağaca y a s lan ıp b ek led i. G id e r le rk e n u z a k ta n iz led i. K ö p rü y e v a r ­m a d a n tek k a tlı b ir ev e g ird ile r . B ilm ed iğ i so k a k la rd a n geçe­rek g e ld i o tele ; k a ran lık tı.

So luna d ö n d ü . D u v a rın o r ta s ın d a asılı k a lın çerçeveli re­sim dek i k ad ın gece lam b asın ın ış ığ ın d a belli be lirsizd i. Yıllar­d ır y a tıy o rd u o rada. 'U y a n sa n a k ız sen ' d e d i y av aş sesle; gözle­rin i k ap ad ı. K adın d o ğ ru ld u ; g e rin d i; se d ird e n in erk en ü s tü n ­dek i tü lü attı. Z enci k ız la rı k o v d u . Ç erçeveye tu tu n u p sarktı; b o y u u z ad ı, ka lçaları d a ra ld ı, m em e le ri k ü çü ld ü ; e llerin i b ıra ­k ıp o d ay a ind i. Yatağa d o ğ ru y ü rü d ü .

G özlerin i açtı. K ad ın d u v a rd a k i resim d ey d i.G ö zlerin i k ap ad ı. O rası k ab arm ış tı gene; sağ e lin in p a r­

m ak la rın ı d ib in d ek i k ısa k ılla rd a g ezd ird i. 'A z d ah a büvüsey- m iş...' U p u z u n y a ta rd ı a ltın d a u z u n bo y lu kad ın m em elerin i ö p ey im m i istersen Öp b o y n u n u d a ö pücem ö p ya ö p d e rd i ye­tişem ezd i b o y n u n a g ec ik irse g e lm ek te gecik irse k ad ın ustaca o y n a tırd ı kıçını k a ld ıra in d ire k a ld ıra ın d ire ü s tü n d e sallana sa llan a tav a n ara s ın d a k i beşik te ...

Page 44: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

'O dalar do lu ' dedi, sesi pürüz lüydü ; öksürdü, 'O dalar do lu efendim ' dedi. Bütün gün ilk gelendi bu; yüzü seçilmiyordu. Başlıyordu gene; saatlarca 'odalar do lu ' ya da 'yer yok'. Adam kapıdan çıkınca kalkıp ışıkları yaktı. D uvardan Kapı gece 12'de kapanır yazılı kartonu alıp m asaya getirdi; arkasına kalın harf­lerle KAPALI yazdı. O telin kapanışına tem izlik, onarım gibi bir neden gösterm ek gereksizdi. K artonu kapının çerçevesine iliş­tirdi. Geriye dönünce m erd iven başında du ran ortalıkçı kadını gördü.

— N e istiyorsun?— Yarın gideyim m i ben?— İstersen git.K adın d u ru y o rd u . Birkaç g ünde yaşlanm ıştı sanki.— Bir diyeceğin m i var?— K açam ak yaptıydım ; getireyim mi?Ö ğleyin yem ek istem em iş, b iraz sü t içmişti.— K alsın şim di; ç ıkıyorum ben. Kapı çalınırsa açmazsın.K adın y u karıya çıkınca ışıkları söndürdü . Alacakaranlıkta

b ir sü re d u rd u . G erçekten gidecek m iydi yarın? Dışarı çıkıp ka­pıyı kilitledi; yokladı. İleride, börekçi fırınının önü n d e b ir top­lu luk vardı; oraya gitti. K aldırım daki ağaçlardan birine bir a ra­ba çarpm ıştı. B oynunu uzattı; içerisini görem iyordu. Biri sordu:

— Kaç kişiym işler içinde?— Uç. K aldırdılar, d ed i fırıncı.— Ö len o ld u m u?Y anından iterek b ir adam geçti önüne; toplandı, d ö n ü p çar­

şıya do ğ ru y ü rü d ü .D ün akşam ki içkili aşevi tenhaydı; kapıya yakın iki kişilik

bir m asaya o tu rd u . Y üzü otele gelen oğ lan lardan birine benze­yen garso n d an patlıcan tava, şiş, küçük bir şişe şarap istedi. Soldaki m asalardan b irinde geniş alınlı, yuvarlak gözlü, dört köşe bıyıklı b ir adam , karşısında o tu ran iki kişiye b irşeyler an ­latıyordu. P azartesiden pazartesiye sekiz, salı dokuz , çarşam ba on; on g ü n o lu y o rd u bugün . Sol eliyle ü s t d u d ağ ın a d o k undu . B uzdolabının ö n ü ndek i m asada o tu ran la rd an iri b u ru n lu , sar-

Page 45: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

lak yanaklı adam d ü n gece d e oradaydı. A dam la arasına gar­son girdi; ceketi lekeliydi; şarabı, yo ğ u rtlu patlıcanı bıraktı; bir- şey söyledi.

— A nlam adım .— Şişiniz p işiyor dedim .İki m asa ö teden çağırdılar; garson koştu . Uç kişiydiler; kar­

şıda o tu ran ikisi kalın kaşlı, kara b ıyıklıydı am a birbirlerine benzem iyorlardı. A rkası d ö n ü k o lan ın saçları kısa, sırtı gergin­di; kara ceketliydi. Yeni gelen, üçü genç biri o rta yaşlı dö rt kişi önündeki m asaya yerleşti. Şişi gelince b a rd ağ ın a şa rap do ld u r­du. A ğır ağır, d u ra d u ra y iyordu . A rada b irkaç y u d u m şarap içiyor, her içişinde gözlerin i k ısıyordu . K apı açıldıkça d ö n ü p bakıyordu. U zunca boylu , ince b ir ad am karşısındak i sandalye­yi çekm işken bıraktı; g id ip kap ın ın ö te yan ın d ak i iki kişilik m a­saya o turdu . D um anlıyd ı içerisi, g ü rü ltü lü y d ü ; yüksek sesle konuşanlar, gü lenler vardı. Ö n ü n d ek i m asad a d u v a r d ib inde o tu ran kum ral, ko n u şk an genci b irine benzetiyo rdu ; yüzüne bakınca gözlerini ind ird i; b ir sigara yaktı. K apının açıldığını duym am ıştı; y an ın d an b ir polisle gece bekçisi geçti; iki m asa ö tede durdu lar. H erkes su sm u ş oraya bak ıyordu . Polis kısa saç­lı, kara ceketli ad am ın om zu n a elini koydu .

— Kalk bakalım , karako la g ideceğiz, dedi.Kara b ıy ık lılardan d u v a r d ib in d ek i sordu;— N e var, ne y apm ış bu?—■ Bilm ezm iş gibi so ruyorsun .— N eym iş b ildiğim ?— Kaçak, aranıyor. K alk h ad i, g idelim .A ğır ağır d o ğ ru lu rk en san d a ly e gıcırdadı. Geniş om uzlu ,

katı y ü z lü b ir gençti.— Kim kancık lad ı beni?— Bilm em. Ö ğren irs in sonra.G eçide çıkınca b ird en po lisle bekçiyi d ö rt köşe bıyıklıyla

a rk ad aşla rın ın m asasına itip , k ırılan şişe, ba rd ak sesleri arasın ­da kap ıya d o ğ ru fırladı, çıktı. Polisle bekçi toparlan ıp koştular. Y anından geçerken gece bekçisi d ü d ü ğ ü n ü ö ttü rdü . Sol kulağı çınladı. K ara bıyıklı iki ad am da kalkm ış çıkıyorlardı. B uzdola­b ın ın y an ın d an ak ö n lü k lü aşçı bağırdı:

Page 46: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Parayı vermediniz!Arkadaki adam kapıdan çıkarken başını yarı çevirip 'Şimdi

başlarım parandan ' dedi. H erkes b irağızdan konuşm aya başla­dığında Zebercet dim dik o tu ruyordu ; sol elinin iki parm ağı arasındaki sigara ezilmişti; küllüğe bastırdı. Aşçı yüksek sesle sövdü. Sağ eliyle bardağı alıp d ib indeki şarabı içti; şişede kala­nı bardağa boşalttı; m asaya koyarken tabağa çarptı, kırılmadı. Soğum uş etleri yedi; bir sigara daha yaktı. Ö nündeki arkası dö­nük orta yaşlı adam 'Tutarlar b ir g ü n ' dedi. Başçavuşun beylik tabancasını çalıp kaçm ıştı Kilis'li; b ir daha görünm edi. Boyu kı­sacaydı; sol yanağında (sağ m ıydı yoksa) çıban izi vardı. Kafa­sıyla vurm uştu derste M alatya 'h çavuşun karnına. 'Kalksana sen; sen değil, yanındaki; ad ın ne senin?' 'Benim mi?' Bardağını aldı; birkaç y u d u m içti gözlerini kısarak, yavaşça m asaya koy­du. D uvar d ib indeki genç ona bakıyordu. Yanındakine eğilip birşey söyledi; o da baktı. Başını çevirdi, duvara asılı resim de deniz ü stü n d e a t koştu ru y o rd u Fatih. Fatihli'n in gözlerine ben­ziyo rdu oğlanın gözleri am a yum uşak bakışlıydı. 'Gel buraya; şu m ataray ı do ldu r.' Sıcaktı. Ö teki resim de büyük bir tabakta yaz yem işleri vardı. "Ü züm ? Hayır." Sigarasını ağzına götürdü; sönm üştü ; kü llüğe bıraktı. Şişenin ü stü n d e KARA SALKIM ya­zılıydı. D ar u zu n bağda 'Gece kalsaydm gün doğm adan gelir üstlerinden yerd ik soğuk soğ u k ' dem işti Ömer. Bir gece kalsay­dı... Yelekli, boyunbağlı, uzu n yüzlü b ir adam karşısındaki san­dalyen in arkalığ ın ı tu tu p sordu:

— Gelecek va r mı buraya?— Yer yok efendim , dedi.Yeleğine bak ıyordu. D üğm elerin i saydı: altı. A dam çekildi.

O nunki beş düğm eliydi. A ltı g ü n d ü r bu sabah çıkm ıştı yukarı­ya, yıkanm ış, çam aşır değiştirm işti. K adını uyandırm ıyordu. Demek gidecekti yarın. Bacağına b ir kedi sü rtü n d ü , titredi; lyağın ı sav u rd u am a karşık i sandalyeye çarptı. D önüp bakan- ar oldu. K ıpırdadı; elini yarısına dek do lu bardağa uzatırken ;ekti. Ö nü n d ek i orta yaşlı ad am ın sol om zu yan ın d an d ö rt köşe ııyıklı adam görü n ü y o rd u ; gözkapakları sarkm ıştı. Yelekli idam soldaki m asaya o tu rm u ş karşısındak iy le konuşuyordu , farın sabah eskilerini giyse, b ıyığını bıraksa... Başını sarstı. Bir

Page 47: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

dilim patlıcan kalm ıştı tabakta. O tele mi dönecekti? Erkendi; köprüye d o ğru yürüyeb ilird i önce. G ü rü ltü d e bağırm am ak için garsonun yaklaşm asını bekledi; eliyle çağırdı, arka cebinden bir ellilik çıkarıp verdi. G arson tabakları, şişeyi, ('İçecek m isiniz bunu? ' 'Hayıri) bardağ ı top lad ı, gitti. Sırtı d ö n ü k orta yaşlı adam doğru ldu .

— Saat yediyi geçm iş; gideyim ben, dedi.— D övüşe m i gene?— Öyle.— O tur be abi, ne iy iyd ik şurda.— O lm az, aklım orda kalır. Bu gece iyi d ö v ü ş var; horozla­

rın ikisi de hiç yenilm em iş daha. Garson!— Bırak sen, b iz veririz.Garson geliyordu.— N eşeniz bol o lsun, d ed i adam .Gülüştüler. Zebercet paran ın ü stü n ü alıp kalktı. Başı döner

gibi oldu, toplandı; adam ın arkasından çıktı. Az sonra ortası ağaçlı, solgun ışıklı, u zun bir caddeye saptılar. U zaktan izliyordu. C addenin ucuna do ğ ru eski im aretten bozm a, kubbeli beş-altı dükkândan sonuncusu açıktı, ışıklıydı; ö n ü n d e bir top lu luk var­dı. Adam aralarına karıştı; o arkada d u rd u . Kapı kem erindeki levhada HOROZCULAR KAHVESİ yazılıydı. D uvarları isli, üç masalı, küçük biryerdi; içerisi d o luydu . D ışandakilerden birkaç kişi ayakta çay içiyordu. M asalardan ikisinin ü stü n d e karalı kır­mızılı kısa tüylü, uzunca kaim bacaklı, u zu n boyun lu ufarak iki horoz vardı. Ç evrelerindeki konuşm alara, tartışm alara, arada uzanıp sırtlarım okşayan ellere kayıtsız, k ıp ırdam adan d uruyor­lardı. Köşedeki horoz b oğuk b ir sesle kısaca öttü. Kapıya yakın olan boynunu d ik ip baktı; o d a kısaca ö ttü , sonra m asanm üstüne sıçtı. G ülüşenler oldu. G üleç yüzlü , tom bulca bir adam cebinden çıkardığı m endille değerli b ir nesneye gösterilen ilgiyle, saygıyla horozun bokunu iyice sildi; b o y n u n u okşayıp 'Seni koca aslan' dedi. D ışarıda, ayaktakilerden biri:

— Yenilir b u , dedi.— N ed en yenilsin?— G örm ed in m i, sıçtı.— İyi am a b ü tü n h o ro z la r sıçar.

Page 48: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Çok güldü ler buna; o da gü ldü . İçerideki tartışm alar bir sonuca bağlanm ıştı anlaşılan, 'H ad i bakalım , çık ıyoruz' dedi biri. Kahvenin yanındaki geniş, aşınm ış taş basam aklardan yukarıya çıktılar. Yukarıda, kubbelerin a rd ın d a büyücek, d ı z- gün b ir alanın iki yan ında tellere asılı beş-altı am pu l yan ıyor­du. Seyirciler pek kalabalık sayılm azdı. E linde kısa b ir değ ­nekle boylu poslu , gençten b ir ad am seyircilerin önünde, ala­nın çevresinde gezin iyordu. 'G eliyorlar1 dendi. H orozları ku ­caklarına alm ış iki adam g ö rü n d ü ; yüzleri asıktı, sararm ıştı. Yanlarında gelenler k ıy ıda d u rd u la r; on lar a lanın ortasına gi­d ip horozları yere bıraktılar. 'H ad i koçum ' ded i biri; öteki, bu yana gelen, birşey dem edi; Z ebercet'in yakın ında du rd u . Ka­lın kaşlıydı; y ü zü katıydı. H oroz lar boyunlarındak i tüy ler ka­barm ış, başları eğik, b irb irle rine yaklaştılar, kapıştılar. Seyirci­ler kısaca bağırdı. Zebercet ü rp e rd i; sağ ko lunda b ir sıcaklık d u y d u : y an m d ak in in k o luydu . G öz ucuyla baktı. Kendi b o ­y u n d a , k um ral saçlı, çok genç b iriydi; ağzı yarı açık alana b a ­k ıyordu . K ıyasıya b ir dö v ü ştü ; gagalarıy la, ayaklarıy la, k anat­larıy la vu ru y o rlard ı; y ık ılan çabucak kalkıyor, sald ırıyordu. D aha çoğu b irb irle rin in ibiğini ısırm aya uğraşıyorlard ı. İbiği­n i k ap tıran başın ı eğ ip silkiniyor, güç de olsa k u rtarıy o rd u kendin i. Aynı h o ro zd u la r sanki, ay ırdedem iyordu . Biri sıçra­y ıp ayak larıy la ö tekin in başına vu rd u . Birkaç kişi bağırdı: 'Vay be!' 'M ah m u za bak!'

— G eçen hafta daha iyiydi bu , ded i yanındaki oğlan.— H angisi?— Şu kısa ibikli, kanad ı sarılı.G erçekten koyu sarı b ir tü y vard ı birin in kanadında; ibiği

d e b iraz kısaydı. Solundaki gözlüklü , yaşlıca adam 'İlk gelişi­n iz m i? ' d iye sordu. Karşılık verm edi; k o lunu oğlanın koluna bastırdı: gergindi, sıcaktı. H orozlar sıçrıyorlar, vuruyorlar, yıkı­lıyorlar, kalk ıp sald ırıyorlardı. B oyunları u zu n d u ; karalı kırm ı­zılı tüyleri kabarıktı. A m a gittikçe ağırlaşıyorlard ı. K anadında koyu sarı b ir tü y olan sıçrayıp sald ırd ı; v u ram ad ı yıkıldı. O ğla­nın kolu k ıp ırdadı.

— Iskaladı, dedi.— Nasıl?

Page 49: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— M ahm uzu vuram adı; yoruluyor.Gözleri parlaktı, u zu n kirpikliydi. G ülüm sedi. U zanıp öp­

m ek istedi birden; başını çevirdi; ko lunu çekti. O ğlan sokuldu; 'Yenilecek bu gid işle ' dedi. H orozlar ağ ırd ılar artık; güçlükle sıçrıyor, yıkılınca çabucak kalkam ıyorlardı. K anadı sarılı, kısa ibiklisi daha da ağırdı. İbiğ inden kan sızıyordu. G ene d e inatla, yılm adan d ö v ü şüyordu . Ü stüste iki kere yıkıldı. Eli değnekli adam u zu n boylu , gü r kaşlı adam a yaklaştı.

— İstersen çek h o rozu Tahsin abi, dedi.— Karışm a sen, çekil, d ed i öteki. G özlerin i a lan d an ayırm ı­

yordu; yü zü katıydı; ara sıra yanağın ın kasları o ynuyordu . Ka­nadı sarılı ibiğini kaptırd ı; b ir sü re k u rta ram ad ı. A ğırdı; boynu kanlıydı. Ö tekinin d e ibiği kanlıydı. G özlük lü , yaşlıca adam ba­şını uzattı:

— Tahsin Bey, yazık olacak horoza, dedi.— Ya yener ya geberir.D eğnekli ad am karşıdak i h o ro zu n sah ib iy le konuşuyordu .

Seyircilerin çoğu T ahsin B ey'e b ak ıyordu . B ağıran lar oldu.— G örülm em iş şey, d ed i biri.— Katillik bu.— Ç ekin h o rozu y ah u , ay ırın şunları!— Evet, ayırın!Kim se g irm ed i alana. D övüş sü rü y o rd u . K ısa ibikli horoz

kaçm ıyordu. S ıçrayayım d erk en yıkıldı; kalk tı, sendeled i. Ö teki horoz son gücüyle iki k an at v u ru n ca yıkıldı; b o y n u n u uzattı, kalkm adı. U p u zu n y a tıyo rdu . H oroz sah ip leri iki y an d an ala­n ın ortasına yü rü d ü ler. B itkin am a ayak ta ka lan h o rozu sahibi kucağına alıp çekildi. Kalın kaşlı ad am sarılı k ırm ızılı karalı ho­rozu iki bacağ ın d an k a ld ırd ı yere v u rd u ; kub b e le rd en yana fır­lattı. H av ad a g id erk en b o y n u d ah a b ir u zad ı horozun; iki kub­be arasına d ü ştü . Z ebercet gözlerin i kapad ı: o m zu n u oğlanın- k inden çekti. K olu tu tu lm u ş g ibiydi; sağ eli ceketinin cebinde sım sıkıydı; gevşetti, avcu n d ak i an ah tarı bıraktı. Eli acıyordu.

— Başın m ı d ö n d ü abi? d iye so rd u b ir ses.G özlerin i açtı: u z u n k irp ik liyd i; b u rn u n u n ucu az kalkık,

alnı dard ı.— Evet.

Page 50: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Beş dakikalık arada bacağını çekti. Ekrem geçen ay gördü­ğü filmi anlatırken ışıklar söndü. Sağ kolunu bastırdı. İnsanları, atları, arabaları bölük pörçük görüyordu; bacakları yan yanay­dı; biraz oynatsa gerginliğini, sıcaklığını yeniden duyacak ı. Gene o içkili yerde genç adam dört kişiyle dövüşüyordu. Bili­nin suratına bir yum ruk attı; yanlamasına bir m asanın üstüne yıkıldı adam, çökertti. 'Heyy' dedi oğlan; bacağı bacağına yas­landı. Zebercet'in orası kabarmaya başladı; sağ yanını kıpırdat- mamaya çalışarak sol elini cebine soktu, tu ttu düzeltti. Elini çı­karıp iki yanına baktı. Sünnet olurken düşündü kendini; kıska­cı kafasına takıp sıktı; iniyordu. Refik Çavuş'la Fatihli koğuşta gece şakasına geldiklerinde terlik çavuşun elindeyken de takar­dı, sünnetçi kıskacını. Fatihli 'Ver şu terliği bana' demişti. Sol eliyle kazağının yakasını çekti; sırtı terliyordu. Bir erkekle otele gelen... Kolunu gevşetti, bacağını ayırdı; kalktı.

— Gidiyorum ben, dedi.Oğlan silkindi; elini tu tup asıldı.— N 'o lur gitm e Ahmet abi; bitince çıkalım, dedi.O turdu; eli elinde kaldı. Avcu katıcaydı. Bacağı sıcaktı. Ka­

sabada genç adam a pusu kuruyorlardı. Yargıcın kızı nalbanta söyledi. Vakit dardı; üstelik tabancalı üç kişi girdi içeri; ikisi pencerelerin yanına geçti, biri yukarı çıktı. Genç adam at üstün­de geniş sokağın ucunda görününce nalbant koşup kollarını salladı, birkaç tabanca patladı; vurulup düştü. Öteki atını sür­dü; sokaktan dörtnala geçerken yana yatıp bir tavanarası pen­ceresiyle kilisenin çan kulesindeki eli tüfekli iki adam ı art arda tabancayla vurup düşürdü . İki yandan tüfekler patlıyordu ama atla adam ölüm süzdüler sanki. 'O lur saçmalık değil' dedi ya­vaş sesle; oğlana döndü: Boynunu uzatm ış perdeye bakıyordu; dudakları ayrıktı. Gözlerini kapadı. Sıcaklığına, eline alışmıştı; bacağını bastırdı; avcundaki eli sıkıp gevşetti. O ğlandan bir karşılık gelmedi; çekilmeden, kıpırdam adan, kayıtsız o turuyor­du. Avcu terlemişti; elini bıraktı, bacağını çekti. Yaklaşsın diye bekledi; yaklaşmadı. Gözlerini açtı. Geniş, ıssız sokakta iki adam ağır ağır birbirlerine doğru yürüyorlardı. Birden tabanca­larını çektiler; am a önce genç adam ateş etti. Bankacı düştü; kıvrandı; elindeki tabancayı güçlükle doğrulttu; ateş edem eden

Page 51: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

yıkıldı. Anlaşılan son kötü adam dı bu; kasaba arınmıştı. Yapı­lardan çıkanların arasından yargıcın kızı koşup ayakta kalan adam a sarıldı. İşıklar yandı. Kalktılar. Başkalarının arasında, yan yana çıkarlarken Ekrem sordu:

— Filim iyiydi değil mi abi?— İyiydi, dedi gülüm seyip.Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, re­

simle ya da susarak. Kasabanın ileri gelenleri için genç adamı öldürtm ek çok kolaydı. Gene de, saçm a da olsa, tek başına bir- şeyler yapılabileceği sanısını veriyordu; insan katılıyordu bu yalana. Dışarıda, iş ham nın önündeki ku ru yemişçiler, köşedeki kestaneci daha oradaydılar.

— Sen nerede o tu ruyorsun A hm et abi?— İstasyona yakm... on iki odalı bir konakta.— Sahi mi? O dalar döşeli m i hep?— Döşeli sayılır.— Kaç kişisiniz konakta?— Yalnızım. Bir de kad ın var; ortalığı siler süpürür, yemek

yapar.Kavşakta durdular. Çağıracak m ıydı? 'A nahtarım da vaı'

demişti. Yüreği çarpm aya başladı; d ilin in uçundaydı: 'Gidip bir çay içelim istersen,' 'Bu gece k o nuğum ol benim .' 'Yarın gece...' Söylenecek, yapılacak ne çok şey vardı. Birini seçmek gerekti. Oğlanın yüzüne baktı; ondan bekledi. Kirpikleri uzun, burnu­nun ucu az kalkık, d u d ak ları ayrıktı. Bir erkekle otele gelenler gibi değildi; yakınlığı, sokulganlığı kuşkusuzdu, içtendi. 'İyi geceler1 dedi; karşıya koştu. K aldırım a çıkınca baktı: oğlan du ­ruyordu; güldü. Zebercet elini salladı; dönüp yürüdü. "Altı adım sonra bakarım ; gene o radaysa çağırırım. Bir... beş, altı... yedi, sekiz, dokuz, on." D u ru p baktı: oğlan yoktu. Yürürken hızlandı; çişi gelmişti. Bir arsanın yanında arkasına baktı; kim­se yoktu sokakta. A rsaya girdi. Yakından bir bekçi düdüğü duydu ; aldırm adı, du v arın d ib ine işedi.

Otel karanlıktı. Sokak lam balarının ışığında camın ardın­daki KAPALI gö rünüyordu . Elini sol cebine soktu. Neydi bun­lar? Çocuğa verecekti arada; unutm uştu . Anahtarı alıp kapıyı açtı. 'A tkestaneleri olur çantam da hep ' demişti uzun boylu kız;

Page 52: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

elleri esmerdi. 'Esmer elliler iyi yüreklidir' der b ir arkadaşım... Kapıyı kilitledi; demirledi. İçerisi ılıktı. Salonun ışıklarını yak­m adan odanın kapısını açtı; g irip kapadı. Gece lam basını yaktı. Yatağın kıyısına oturdu; ayakkabılarını, çoraplarını çıkardı; t îr- likleri giydi. Sol cebinden sigara paketiyle kibriti çıkardı; başu­cu m asasına koydu. Saat on biri yirm i geçiyordu. Kestaneleri sağ cebine aktardı. Yatağın ötesine dolaşıp soyundu; donunu çıkarmadı. Giysilerini askıya astı. Ayaklarını yıkadı; otelin hav­lusuyla kuruladı. Yorgam ayakucuna itip uzandı. H avlu karyo­la dem irinde geriliydi. Sarılı kırm ızılı karalı horoz sonuna dek dayatm ıştı; boynu daha da u zu n d u havada. A dam ın yü zü ka­tıydı; kaçağın da katıydı. 'Başın m ı d ö n d ü abi?' Yumuşak, gö­ğüsten gelen b ir sesi vardı çocuğun. "... Sonra asılacağı gün ha­p isten kaçırdı arkadaşını. A rkalarına düştü ler atlarla; dağ geçi­d in d e atı vuru lunca tu ttu la r arkadaşın ı; öteki kurtu ldu . Sonra b ir a landa asarlarken tabanca ku rşunuyla kopardı ipi; ortalık karıştı; atım sü rü p terkisine...' Işıklar sönm üş, çocuğun yüzü kararm ıştı. Tavandaki ışık bir hafta yanm ıştı. On üçüncü gecey­di; b u sıralar çalınm ıştı kapı o gece. Kahverengi paltosunun önü açık... Sonra odada, yatağın k ıyısında kara kazağının göğ­sü kabarık... Ö nü kabarıyordu. K adının yüzü bulanıktı artık. Esm erdi; bu rn u , d u d a k la n inceydi; gözleri, saçları kara, k irp ik ­leri u z u n d u ; am a b ir yığın kad ına uyabilird i bu tanım , ya da er­keğe; çirkin bir kad ına ya da erkeğe bile. Sağ elini d o nunun ö nüne bastırdı; ü stü n d e gezdirdi. 'Ver şu terliği bana ' dem işti Fatihli. Uyanıktı; belli e tm eden k irp ik lerin in a rasından bakıyor­du. K oğuşun gece ışığında y üzü daha da güzeldi. Refik Ça­v u ş la ikinci gelişleriydi. Yalnız ona değil başkalarına da yap ı­lırdı bu şaka; nöbetçiler bilirdi. Ertesi sabah takılırlardı. 'Yıka­nacak yok m u? ' Fatihli velenseyi yavaşça aşm ış, d o n u n u n üs- :ünden terliği sü rtm eye başlam ıştı. H ızla b ü y ü y o rd u göbeğine doğru. Bir ara öteki eliyle yokladı; kısık b ir sesle 'H ey Tanrım , cime verm işsin b u n u ' dedi. Pek b astırm adan , çabuk çabuk sü r­ü y o rd u terliği. Kendini koyverm iş, say ık lar gibi inlem işti. 'H e- e alçak' dem işti Refik Ç avuş. K im izam an m olalarda Fatihli ona nakar, 'Gel buraya; şu m ataray ı do lduri derd i. Kışlada: 'Koş bir d b rit al bana.' E linde tüfeği yanm a gelirdi: 'Ş unu da siliver.'

Page 53: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Halil O nbaşı kızardı. Uşağı m ısın onun? ' 'Değil; isteyerek ya­p ıyorum .' 'A lçağın teki, iyilikten anlam az.' İyiliğinden değildi. Belki ancak bu yolla yaklaşabild iğ i içindi. Genelevdeki kadınla­rı beğenm ediği, ara sıra b ir kocakarın ın evine İstanbul'dan ka­patm asını getirdiği söylenirdi.

Soluna d ö n ü p başucu m asasındak i sigara paketine uzandı. D uvarda asılı resim de söm ürgecin in kapatm ası uyuyordu. 'U yur evet, u y u r ya işi eyidir.' S igarasım yaktı; yorganı üstüne çekti. Yarın gidecekti dem ek. D ayısının ö ld ü ğ ü n ü bilm iyordu. Beş-altı yıl önce köy d en gelen b ir ad am 'Ç alık Ali sizlere ömür' demişti. C um a akşam ı so fradan kalkarken d ü şm ü ş; yatırm ışlar; sabaha karşı ölm üş. Z eyneb 'i so rm u ştu adam . B uradan çıktığı­nı, İzm ir'e çalışm aya g ittiğ in i söyledi. U zak b ir dağ köyüydü Sindelli; otele gelen o lm azd ı pek oradan . Üç yıl önce gelen iki adam a boş yatak o lm ad ığ ın ı söylem işti. S igaran ın k ü lü n ü ya­vaşça silkti. Y ukarıda u y u y o rd u şim di eğri tavan lı oda ların bi­rinde. Bir zam an lar konağın erkek lerine b ile y ü z ü ö rtü lü çıkan kara k u ru K adriye K alfa 'n ın odasıym ış. Ç ocu k lu ğ u n d a anası bir kad ına an la tırken d u y m u ştu . R üstem B eyün karısı Semra- m m kızlığ ında İzm it'in g ü ze llerindenm iş; 'K olağasm ın kızı' derlerm iş. Bir gece ya ttık tan çok sonra R üstem Bey 'C anım se­n in çilek reçelinden isted i şim d i' dem iş. K arısı davranm ış, 'Yu­kardan a lay ım ' dem iş. 'B ırak, yem esem d e olur.' 'O lm az getire­y im ' dey ip kalkm ış. U yu y an ları u y an d ırm am ak için ağır ağır tavanarasına , m u tfağa ç ıkarken o d a d a n kısık sesler geliyorm uş; yavaşça yak laşıp d in lem iş. 'M em elerim i d e ısır, başların ı' d i­yo rm uş beslem e; inlem iş. 'O f, çok ısırd ın , bağırıcam şim di.' 'Bağır, bağ ır d a k o p a ray ım ' d em iş K adriye Kalfa. Söylemesi ayıp sözler... Sem ranım reçeli fa lan u n u tu p aşağıyı inmiş; tir tir titriyo rm uş o daya (buraya) g ird iğ inde . "Yarından tezi yok...' dem iş kocasına, an la tm ış. Ertesi sabah bohçalar ko ltuklarında g id erlerken beslem e ağ lıyorm uş. 'A ğ lam a kız, aç mı kalacağız. Y anındayım b en , k o rk m a ' d em iş K adriye Kalfa.

Sigarayı k ü llü ğ e b astırd ı. D u v ard ak i resim de kad ın gece lam b asın ın ış ığ ın d a p ek seçilm iyordu . Belki bu k ad ın da uzun , sıcak g ü n le rd e zenci k ız la rın b iriy le ya d a ikisiyle... 'H ele al­çak ' d e d i kısık sesle; d o ğ ru lu p karyo la dem irindek i h av lu y u

Page 54: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

aldı; elinde toplayıp duvara fırlattı ama havlu açıldı, duvarın dibine düştü. Yataktan inip gitti, havluyu aldı; ovuşturdu, sil- kitti; kalanları eliyle düşürdü; karyola demirine astı, gerdi. Du­vardaki resmi çekti, çivisiyle birlikte söktü. Dört köşe izi kaldı duvarda; açık fildişiydi. Pencereye gidip perdeyi, camı açtı, resmi avluya attı; camı, perdeyi kapadı. Pencereyle duvar ara­sındaki küçük kapıya baktı; dönüp yatağın yanında durdu. Kollarının kasları gergindi. Yatacak mıydı? Bu vişneçürüğü at­las yorgan Kolağası'nm kızını da örtmüştü belki; Rüstem Bey'le yan yana. Ağarmış, seyrelmiş saçlarıyla, şişkin gözka- paklarıyla, sarkık yanaklarıyla bildiği Rüstem Bey'in gençliği­ni gözünün önüne getiremezdi hiç. 'Rüstem abim sırım gibiydi gençliğinde' derdi anası. Rüstem abi... Oysa tam dokuz aymış aralan. Doğum yapacağı sıra genç karısıyla yatamayan Haşim Bey zorla ya da gönlünü ederek o beslemeyle yatmıştı belki. Gebe kalınca yakınlarından yoksul birine yamamışlardı kızı; adam durum u anlayınca bırakıp gitmişti belki. Gidecek miydi? Yorgana dokundu. Üstlerinden atarlar mıydı bunu? Rüstem Bey'in yedi yaş küçük kardeşi Faruk belki yengesine tutkun ol­duğu için kıymıştı canına on dokuzunda dayanamayıp. Hürri- yet'ten üç yıl sonraymış; yaz sonu, bağbozumuna doğru, her yaz evcek göçtükleri Azmakaltı tımarındaki bağ kulesinde bir gün anasına eve gideceğini söylemiş; 'Yarın sabah dönerim.' Ertesi gün anası (Nebilanım) öğleye dek beklemiş; 'Arabayı koşsunlar Haşim Bey, oğlan dönm edi' demiş; sapsarıymış yü­zü. 'Ben de geleyim sizinle hanım anne' demiş gelini. 'Sen kal kızım, Saide gelsin.' Üstü tenteli arabada giderlerken 'Oğlan iyi değil' demiş. Sokak kapısından girdiklerinde karşıda, m er­diven boşluğunda upuzun asılıymış oğlan; ayağında ayakka­bıları, sırtında yazlık giysileri, boynu bükük. Bağırmışlar; ana­sı olduğu yere çöküvermiş. Arabacı koşmuş; merdiven ortasın­da devrili masanın (bu mu) yanından dolaşıp kollarını uzatmış oğlana; birkaç karasinek kalkmış ayakkabılarından. Nebilanım gözleri kapalı, kimseyle konuşm adan, arada titreyerek iki gün yatmış; ölmüş.

Ürperdi. Göğsünü, boynunu, kollarını ovuşturdu. Kapıdan çıkıp karanlıkta bir süre merdiven boşluğuna baktı. Dışarıdan,

Page 55: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

boş caddeden hızla geçen bir araba oteli titretti. Başını sallayıp yürüdü; yukarıya çıktı. Ortalıkçı kadının kapısını açtı, yüzünü buruşturup düğmeye uzandı, ışığı yaktı. Başı, kolları yorganın dışındaydı; eskiden çoğu geceler ayaklan dışarıda olurdu, ta­banları karamsı. Yatağa yaklaştı. Başı soluna eğik, boyun dama­rı kabarıktı. Elini yastığın altına soktu: oradaydı. Yorgam aya- kucuna, karyola demirinin üstüne çekti. Gömleği sıyrılmış, ba­cakları aralıydı. Elini bacağına koydu, yukanya doğru götürdü; sıcakü, parmaklarını kılların arasında gezdirdi, avuçladı, asıldı. Kadın kıpırdadı. Yanma uzanıp gömleğinin düğm elerini çözdü; memelerini okşadı: dolgundu, katıcaydı. Başını düzeltti; alnın­da, gözlerinin kıyılarında kırışıklar vardı. Soluğu düzgündü; yan açık ağzına uzanıp öptü. Aşağıya kaydı; memesini ısırdı.

— Of köpek, dedi kadın yavaşça.— Uyansana kız sen!Başını kaldm p baktı: uyuyordu. D onunu çıkardı; yorganın

üstüne koydu. Uykuda istem iyordu artık. Diziyle vurdu; sarstı. Kadın gözlerini açtı; kapadı.

— Geldin mi ağa?— Yarın gidemezsin; dayın ölmüş.— Ölm üş mü? Anam mı?— Dayın. Çok oldu; köyden biri söylediydi.— Yalandır.— Doğru; ölmüş.Sesi çıkmıyordu. O m uzlarından tu tu p sarstı.— Kalk doğrul şöyle!Kendine doğru çekti; kadın doğrulurken ellerini yatağa da­

yadı, oturdu. Yüzü donuktu; yarı açık, uykulu gözlerle duvar­dan yana bakıyordu. Bir daha sarstı.

— Uyan hadi.— Uyandım ağa.— Gömleğini çıkar.— Olur mu...— Çıkar dedim!İki yanm a kıpırdayıp onun da yardım ıyla eteğini kıçının

altından kurtardı; göm leğini çıkardı, karyola dem irine koydu. Yüzüne bakmıyor, sol koluyla göğsünü örtmeye çalışıyordu.

Page 56: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

aldı; elinde toplayıp duvara fırlattı ama havlu açıldı, duvarın dibine düştü. Yataktan inip gitti, havluyu aldı; ovuşturdu, sil- kitti; kalanları eliyle düşürdü; karyola demirine astı, gerdi. Du­vardaki resmi çekti, çivisiyle birlikte söktü. Dört köşe izi ka dı duvarda; açık fildişiydi. Pencereye gidip perdeyi, camı açtı, resmi avluya attı; camı, perdeyi kapadı. Pencereyle duvar ara­sındaki küçük kapıya baktı; dönüp yatağın yanında durdu. Kollarının kasları gergindi. Yatacak mıydı? Bu vişneçürüğü at­las yorgan Kolağası'nm kızını da örtmüştü belki; Rüstem Bey'le yan yana. Ağarmış, seyrelmiş saçlarıyla, şişkin gözka- paklarıyla, sarkık yanaklarıyla bildiği Rüstem Bey'in gençliği­ni gözünün önüne getiremezdi hiç. 'Rüstem abim sırım gibiydi gençliğinde' derdi anası. Rüstem abi... Oysa tam dokuz aymış araları. Doğum yapacağı sıra genç karısıyla yatamayan Haşim Bey zorla ya da gönlünü ederek o beslemeyle yatmıştı belki. Gebe kalınca yakınlarından yoksul birine yamamışlardı kızı; adam durum u anlayınca bırakıp gitmişti belki. Gidecek miydi? Yorgana dokundu. Üstlerinden atarlar mıydı bunu? Rüstem Bey'in yedi yaş küçük kardeşi Faruk belki yengesine tutkun ol­duğu için kıymtştı canına on dokuzunda dayanamayıp. Hürri- yet'ten üç yıl sonraymış; yaz sonu, bağbozumuna doğru, her yaz evcek göçtükleri Azmakaltı tımarındaki bağ kulesinde bir gün anasına eve gideceğini söylemiş; 'Yarın sabah dönerim.' Ertesi gün anası (Nebilanım) öğleye dek beklemiş; 'Arabayı koşsunlar Haşim Bey, oğlan dönm edi' demiş; sapsarıymış yü­zü. 'Ben de geleyim sizinle hanım anne' demiş gelini. 'Sen kal kızım, Saide gelsin.' Üstü tenteli arabada giderlerken 'Oğlan iyi değil' demiş. Sokak kapısından girdiklerinde karşıda, m er­diven boşluğunda upuzun asılıymış oğlan; ayağında ayakka­bıları, sırtında yazlık giysileri, boynu bükük. Bağırmışlar; ana­sı olduğu yere çöküvermiş. Arabacı koşmuş; merdiven ortasın­da devrili m asanın (bu mu) yanından dolaşıp kollarını uzatm ış oğlana; birkaç karasinek kalkmış ayakkabılarından. Nebilanım gözleri kapalı, kimseyle konuşm adan, arada titreyerek iki gün yatmış; ölmüş.

Ürperdi. Göğsünü, boynunu, kollarını ovuşturdu. Kapıdan çıkıp karanlıkta bir süre merdiven boşluğuna baktı. Dışarıdan,

Page 57: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

boş caddeden hızla geçen bir araba oteli titretti. Başını sallayıp yürüdü; yukarıya çıktı. Ortalıkçı kadının kapısını açtı, yüzünü buruşturup düğmeye uzandı, ışığı yaktı. Başı, kolları yorganın dışındaydı; eskiden çoğu geceler ayaklan dışarıda olurdu, ta­banları karamsı. Yatağa yaklaştı. Başı soluna eğik, boyun dama­rı kabarıktı. Elini yastığın altına soktu: oradaydı. Yorganı aya- kucuna, karyola demirinin üstüne çekti. Gömleği sıyrılmış, ba- caklan aralıydı. Elini bacağına koydu, yukarıya doğru götürdü; sıcaktı, parmaklarını kılların arasında gezdirdi, avuçladı, asıldı. Kadın kıpırdadı. Yanına uzanıp gömleğinin düğmelerini çözdü; memelerini okşadı: dolgundu, katıcaydı. Başını düzeltti; alnın­da, gözlerinin kıyılarında kırışıklar vardı. Soluğu düzgündü; yarı açık ağzına uzanıp öptü. Aşağıya kaydı; memesini ısırdı.

— Of köpek, dedi kadın yavaşça.— Uyansana kız sen!Başını kaldırıp baktı: uyuyordu. D onunu çıkardı; yorganın

üstüne koydu. Uykuda istem iyordu artık. Diziyle vurdu; sarstı. Kadın gözlerini açtı; kapadı.

— Geldin mi ağa?— Yarın gidemezsin; dayın ölmüş.— Ölmüş mü? Anam mı?— Dayın. Çok oldu; köyden biri söylediydi.— Yalandır.— Doğru; ölmüş.Sesi çıkmıyordu. O m uzlarından tu tup sarstı.— Kalk doğrul şöyle!Kendine doğru çekti; kadın doğrulurken ellerini yatağa da­

yadı, oturdu. Yüzü donuktu; yarı açık, uykulu gözlerle duvar­dan yana bakıyordu. Bir daha sarstı.

— Uyan hadi.— Uyandım ağa.— Gömleğini çıkar.— Olur mu...— Çıkar dedim!İki yanına kıpırdayıp onun da yardım ıyla eteğini kıçının

altından kurtardı; göm leğini çıkardı, karyola demirine koydu. Yüzüne bakmıyor, sol koluyla göğsünü örtmeye çalışıyordu.

Page 58: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Kolunu tu tu p indirdi; yüzü n ü göğsüne dayad ı; birlikte d ü şe r­lerken som ya gıcırdadı. Yatağın a ltından b ir tıpırtı d u y d u , a l­d ırm adı. Boynunu, m em elerini öpüyordu . K adın sessi di. O rası kabarıyordu , bastırınca yum uşad ı, girm edi. Yüreği çar­parak b ir sü re bekledi. Yokladı; elini çekip bastırınca y u m u şa­dı gene, pö rsü d ü . Buz gibi o ldu her yanı; d izleri ü stü n e d o ğ ­ru ldu . K adının gözleri kapalıydı. B irden aban ıp iki eliyle boy­nu n u sıktı. K adın sıçray ıp gözlerini açarken o kapadı; dizi ka- sığm a çarptı, can acısıyla sıktı. B aşparm aklarının a ltındaki ka­tılıkta b ir k ıp ırdam a o ldu , b ir hırıltı d uydu . K adın bileklerin­den tu tm u ş asılıyordu ; debelendi. Vargücüyle sıkıyordu; p a r­m akları, y ü zü kasılm ıştı. K ulakları uğu ld u y o rd u . D erken b i­leklerindeki eller gevşedi; a ltındak i bedende kıp ırtı d u rd u . El­lerin i b ırak ıp y a tak tan aşağı kayarken baktı: gözleri, ağzı açık­tı. Yere d iz çöküp başını yatağa dayadı. Kolları sızlıyordu, p a rm ak la rın ı oynattı. Ağzı ku ru y d u . K ulaklarının u ğ u ltu su aza lıyo rdu . Bacağına yum u şak , sıcak birşey sü rtü n d ü , başını h ızla kald ırd ı: ked iyd i. Elini sırtına g ö tü rd ü , bo y n u n d an k u y ­ru ğ u n a okşadı. Kedi ön ayak ların ı bacağına dayadı; okşarken e lin in geçtiği y e rd e sırtı kabarıyor, m ırıldanıyor, ara sıra tır­nak ları bacağ ına b a tıyo rdu . Elinin altında diriliğini, sıcaklığı­nı d u y u y o rd u . O rası kabarm aya başladı. H ayvanı itip kalktı; kap ıy ı açm ışken d ö n d ü , terlik lerin i giydi, d o n u n u aldı; kediyi k o v u p ışığı sö n d ü rd ü , çıktı, kapıyı kapad ı. Ç abuk çabuk indi aşağ ıya, o daya gird i. Gece lam bası y an ıyordu . D onunu kary o ­la d em irin e asıp h a v lu y u ya tağa serd i, yastığ ı çekti, abandı. Soluya in leye u z u n u z u n geldi. O tel sessizdi. Ö nündek i ıslak­lığı s ilip h a v lu y u d em ire astı, gerdi; d o n u n u giydi. Y atarken yastığ ı d ü ze ltti; y o rgan ı ü s tü n e çekti. K ollan d ışarıdayd ı. Ta­v an d an sa rk an k u rşu n b o ru n u n u cu n d ak i yuvarlak , ak abaju ­ra b ak ıy o rd u göz lerin i k ırp m ad an . Bir tık ırtı d u y d u ; fırladı kalktı. S o lu ğ u n u tu tu p d in led i: Y ukarıdan geliyordu . Yalına­yak koştu . T avanarasınm m erd iv en in d e yavaşlad ı. Kedi o d a ­nın kap ısın ı tırm a lıy o rd u ; onu gö rü n ce m iyavlad ı. K adına alışk ındı; b ü tü n g ü n o n u n lay d ı; am a geceleri d ışa rıd a kalınca kapıyı zo rlam azd ı böyle. Kimi geceler k ad ın ın ü s tü n d e y k en ya tağ ın a ltın d a m u şam b ay ı h a tır h a tır tırm a la rd ı. S ıçrayıp kal­

Page 59: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

kar, kovardı. Sofanın ışığını yaktı. Kedi m iyavladı. Ne yapa­caktı b unu? Sokağa b ıraksa kap ıya, pencerelere atlar, bağırırdı belki. O d ad a b ir köşeye sık ıştırıp ... K endi odasın ın kapısını açtı; çağırdı. Kedi m iyavladı. Bir dah a çağırdı; gelm iyordu. Bir süre bekledi. Başını sa llay ıp y ü rü d ü ; ö teki odanın kapısını ara larken içeriye d a lan k ed in in a rd ın d a n girdi. Sofadan gelen ışıkta, a lacakaran lık ta , ya tağ ın o rtas ın d a u p u z u n yatıyordu; belli değ ild i, u y u y o r gibiydi; çıp laktı. Yorgam üstüne çekti, örttü . G id ip kap ıy ı k ap ad ı; ışığı yak tı. Yatağın altına eğildi, 'P ist!' dedi. Yerdeki y ıp ran m ış te rlik le rd en b irin i aldı, attı. Ke­di k o şup kap ın ın sağ ın d a köşeye p u stu . Yatağın başucundaki sand ığ ın ü s tü n d e n bak ır sü rah iy i a lıp yaklaştı; kaldırdı; için­deki su o m zuna , göğ sü n e d ö k ü ld ü . K edi d u v a r d ib inden hızla geçip san d ığ ın ü s tü n d e n p en cerey e a tlad ı; cam ları tırm aladı; d ö n ü p p u stu , acı acı m iyav lad ı. B edeni gerg ind i; gözlerine b a ­kıyordu . Ü stüne y ü rü d ü ; ked i an sız ın s ıç ray ıp h avada yüzüne d o ğ ru ge lirken ko lla rın ı k a ld ırd ı am a çarp ışm ay la birlik al­n ın d a b ir acı d u y d u . O ld u ğ u y e rd e d o n d u kaldı; yü zü sapsa­rıydı. Y utkundu. E lindeki sü rah iy i yav aşça sandığ ın üstüne koydu . D uvara asılı ay n ay a bak tı. U fak b ir sıyrıktı; kaşına ya­kın b ir d am la kan ı sildi; k a n am ıy o rd u . Bu ağırbaşlı, sabırlı h ay v an ın böyle yab an laşm ası şaşılacak şeydi. Yavaşça y ü rü ­y ü p k ap ıy ı açtı; k ıy ıya çekild i, 'P ist! ' ded i. Yatağın altında bir tıp ırtı o ldu ; k ed i k o şu p sofaya kaçtı. Işığı sö n d ü rd ü ; çıkıp ka­pıy ı k ap ad ı. K öşeye p u sm u ştu . M u tfak tan , d u v a ra asılı üç ta ­v an ın k ü ç ü ğ ü n ü aldı; a rk asın a sak lay ıp çıktı. Yum uşak bir sesle çağ ırd ı. K edi m iyav lad ı. D iz çö k ü p gü lüm sedi; 'Gel, gel- sene, k o rk m a ' d e d i yavaşça; so l e lin i b irşey . verecekm iş gibi u za ttı. K edi kalk tı; ağ ır ağ ır geld i, e line sü rtü n d ü . Ne çabuk u n u tu y o rd u h ayvan lar. T avan ın sap ın ı sıktı; boş eliyle sırtını o k şa rk en k ed in in b aşın ı ö tey e çev iriy o rd u . Tavayı kaldırdı; b o y n u n d a n e lini çek ip v u rd u ; fırlay ıp kalktı. Kedi yerde kası­la gevşeye d eb elen iy o rd u . Bir d a h a v u rd u başına; kuyruğu , bacak ları gerild i, titred i, d u rd u . G ö zü n ü n biri dışarı uğram ış­tı. M u şam b a kan lıyd ı. T avayı y an m a b ıraktı; parm akların ı oy­nattı. Ö tek i tek ird i, d işiyd i. 'K edi üç g ü n d ü r yok. Gelir mi ki?' d em işti k ad ın . 'Ü ç g ü n m ü? Ö lm üştü r. Ö lü lerin i gösterm ezler

Page 60: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

derdi babam.' 'Kedisiz olur m u hiç.' Berberden istemişti bunu; ufacıktı geldiğinde. K uyruğundan tuttu , kaldırdı; pencereye gidip açtı. Aşağıda kimseler yoktu. Attı; kaldırımın ötesine düştü. Dışarısı soğuktu; pencereyi kapadı. Tavayı alıp m u fa- ğa girdi; yıkadı, duvara astı. Gaz ocağının üstünde büyücek bir sahan vardı; eğildi: kaçamaktı. Bir kesiklik duydu bacakla­rında, bulaşıklığm taşma tu tundu , diz çöküp başını taşa daya­dı. O m uzlarının sarsıntısı gittikçe azaldı. Taşa asılarak ayağa kalktı. 'O lur şey değil' dedi yavaşça. Mutfağın, sofanın ışıkla­rını söndürüp aşağıya indi. Yatağa yürürken yerde terliklerini görünce eğilip aldı, lavabonun altına, m uşam baya bıraktı; ayaklarını bir daha yıkadı. Yatağa uzanırken yorganı üstüne çekti. Tavandan sarkan kurşun borunun ucundaki abajura ba­kıyordu. Eskiden bir gün kuru bezle tozunu aldırm ıştı kadına; yatağın üstündeki sandalyeyi tutm uştu; ayaklarının altına d ö rt bakır sahan koym uşlardı yorgan yırtılmasın diye. 'Otel sana teslim. Bir de kadın al buraya.' Sandalyede çorapsız iri ayakların ın parm akları üstüne kalkarak, karalı uzun donunun paçaları yukarıda, kolları havada... 'O ldu ağa', eğilip om zuna tu tu n m u ştu yatağa inerken. 'T ırnaklarını kes.' Yatan olmasa bile iki haftada bir silinirdi bu oda... hazır dururdu... on iki odalı konakta... Otel sana teslim... sana teslim... köylüler, tü ­tü n parası bekleyenler, parti delegeleri, dişçiler, hastaneden çıkanlar, yatak bulam ayan hastalar, askere gelenler, pazarcılar, celepler, çalışm aya gelenler, iş arayanlar, öğretmenler, sınava gelen öğrenciler, avukatlar, b ir yakınlarının Ağırceza'daki d u ­ruşm asına gelenler, gezici oyuncular, bir gecelik çiftler, emekli subay o ld u ğ u n u söyleyen adam , ortalıkçı kadın, kedi, gecik... Birden doğru ldu ; zil çalıyordu. Gecenin bu vakti... Kısa kısa üç kere daha çaldı. G örm üyor m uydu otelin KAPALI o ld u ğ u ­nu? Bekledi. Ses yoktu. Yorganı ü stüne çekip yattı; gözlerini kapadı. Kim olabilirdi? Bir kaçak? Geç kalm ış bir yolcu? Ya­takta karısına küsm üş b ir adam ? Kovulm uş b ir orospu? Ge­cikmeli A nkara treniyle gelen kadın? 'Canı cehennem e' ded i alçak sesle.

Page 61: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Pazartesi

D oğruldu; zil çalıyordu. Başucu m asasındaki çalar saatin düğm esine bastı; susturdu. Gece yatm adan saati yanına almış yedi buçuğa kurm uştu; Erken giderlerdi belki. İyi uyum uştu; ama bir ara yüzüne saldıran o eşekarısı vınlamasıyla sıçramış, yatağı aramıştı. İkiyi on geçiyordu. On gün önce perşembe ge­cesi 6 num arada kalan adam la kadın gene oradaydılar; ölünün altında, bilm eden, genç, diri, sıcak... D ün akşam kapıdan girer­lerken tanımış, çevirem emişti nedense. 'M erhaba, geldik biz.' Bir yakınına bakar gibiydi adam . Çekmeceden anahtarı alıp uzatmıştı: 'Sizden sonra kim se kalm adı odanızda; iyi geceler.' Kadın dönüp gülüm sem işti çıkarlarken. Yataktan indi. Yüzünü sabunlam adan, aynada sol kaşının üstündeki ufak sıyrığa bak­tı. Belli belirsiz bir kızartı vardı yerinde; kabuğunu dün kopar­mıştı.

Kahvaltıda üç bardak çayın yan ında, isteksiz biraz peynirle sim it yedi. İsteksizdi hep; sık sık çay içiyor, öğleleri, akşam lan güçlükle birkaç lokm a k u ru m u ş ekm ek, peynir yiyordu. Dün sabah kapının önünden geçen sim itçiden dört sim it aldı. Ekme­ği kalm amıştı. O geceden beri d ışarı çıkm ıyordu. En kötüsü oteli açık tutm aktı; karton d u v ard ak i yerinde asılıydı: Kapı gece 12'de kapanır. Yatak arayanlara odaların do lu olduğunu söylü­yordu. Dün öğleye doğru y u k an y a çıkıp ö lünün odasını kilitle­miş, anahtarı m utfağa asıp bozulm aya başlayan kaçamağı çöp tenekesine dökm üş, tenekeyi avluya, sundurm anın altına gö­tü rm üştü . Kalktı; tepsiyi yandaki odaya bırakıp dişlerini fırça­ladı. M asasına döndü; elini cebine götürürken çekti; sigarası kalm am ıştı. Çıkınca alacaktı; postaneye parayı yatırdıktan son­ra karakola gitmesi gerekiyordu, polise.

M asadaki iki kaim defteri açtı. Yatak arayanlara ad bulm a­ya çalışm ıyordu artık; geçen yılın defterini m erdiven altındaki sandıktan çıkarmış, o gün ler o telde kalanların adlarını buna ba­karak fişlere, deftere yazıyordu. Kasımın üçü cumartesiym iş geçen yıl; sekiz kişi kalm ış o gece. 6 num arada yazılı adları de­ğiştirm eden aktardı. Yukarıdan tıkırtılar geliyordu. Defterleri kapadı; fişi çekmeceye, ötekilerin üstüne koydu. Ekim ayının

Page 62: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

hesabını çıkarm ıştı; b ir p a ra g ö n d e rm e kâğ ıd ı a lıp do ld u rm ay a başladı. Yukarıda o d an ın kapısı kap an d ı; ayak sesleri ikinci k a t­ta b iraz d u rd u . K alem i b ıraktı. M erd iv en d en inerken g ü lü m sü ­yorlard ı. K adın boyalıydı; erkeğ in y ü z ü so lg u n d u . O te lde son ka lan lard ı belki.

— İyi sabahlar.— Size de.A d am elini a rka ceb ine gö tü rd ü .— Bırakın; d ü n gece k o n u ğ u m d u n u z benim .— O lu r m u? Bize çok...— N e o lu r üste lem eyin . S igaranız v a r mı?A d a m sol eiiyle p ak e ti uzattı; sağ elindeki koyu sarı çak­

m ak la s igaray ı yaktı.— Ç ok iy isin iz, dedi.K o ltu ğ u n d a g eriye çekildi; sarardı.— İy ilik ten değ il, dedi.— Y akında g ö rü şü rü z .— Y akında m ı? O tel b ir sü re kapalı olacak.— N ed en ? N e oldu?— D eğişecek şey ler var; tem izlik falan b ir ay sürer.— Ö yle m i? N eyse, hoşça kalın.— İyi günler, d ed i kadın .— İyi günler.B irlikte çıktılar. Başkalarına g ö rü n m ek ten artık korkm u­

yorla rd ı an laşılan . Kalem i e line a lm ad an sigarasın ı bitirdi; sö n ­d ü rd ü . Para kâğ ıd ın ı d o ld u ru p kasayı açtı. O telin zarfındaki p a ra la rı m asan ın ü s tü n e boşalttı. Faruk Bey'e gidecek paralarla p osta kâğ ıd ın ı iç cebine yerleştird i. K adının aylığım zarfına koydu . Kasım ay ın ın ilk üç g ü n lü k gelirini otelin zarfına koy­d u k tan sonra ay lığ ından kalan paray ı cebine soktu. Zarfları y erle rine bıraktı. Ü st bö lm edeki bak ır kap tan aldığı bir lirayı a lttak ine ak tard ı; kasayı kapad ı. Ç ekm eceden b ir haftalık fişleri aldı; ikiye katladı, cebine koydu . Saat dok u za geliyordu.

Sokağa çıkıp kapıyı kilitledi. G üneşli, ılık b ir g ü ndü . Yolda rastlad ık ları b ilm eden b iryerlere g ö tü rü lü y o r gibiydiler. Posta­nede ö n ü ndek i sırtı kam burca, kır saçlı ad am ın işi bitince p a ra ­yı yatırd ı. M akbuzu verirken postacı sordu:

Page 63: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— N ey in iz o lu y o r F aru k Keçeci?— D ayım ın o ğ lu , ded i.P o stan ed en çıktı. D ört yol kav şağ ın d a sağa sap tı. Yavaş y ü ­

rü y o rd u . G elirken ö n ü n d e n geçtiğ i A d liy e 'y e yak ın p o lis k a ra ­k o lu n u n çift k anatlı cam lı k a p ıs ın d a n gird i. D ışarıdan d ö n ü şle ­r in d e o tele g irince d e d u y a rd ı b u kok u y u . G eniş so fadak i sıra ­lard a o tu ran lar, k a p ıla rd a n g irip ç ık an lar vard ı. Fişleri çıkarıp sağdaki aralık kap ıy a y ak laşırk en d u rd u , içe rid en sesle r geli­y o rd u . Kalın b ir e rk ek sesi d u y d u ; 'Yaz! S o ru ld u , iki no k ta üs- tüste, kend i isteğ iy le kaçtığ ın ı söy led i.' Yazı m ak inesi çatırdad ı. Bir kad ın ağ lıyo rdu . D em ink i ka lın ses 'S u ssan a sen k ad ın ; a ta ­rım şim di d ışa rıy a ' ded i. E linde k âğ ıtlarla k a rş ıd an gelen b ir polis sordu;

— N e var? N e b ek liyo rsun?— B unları getirm iştim .— N e onlar?— G ü n lü k fişler, o telin .— H a, şu o d ay a götür.Polisin gösterd iğ i o d ay a ü stle ri tab ak la ö r tü lü çay b a rd ak ­

ları, k ahve fincan larıy la d o lu b ir askıy ı kay ıtsızca sa llay arak gi­ren ak ön lü k lü b ir kahveci ç ırağ ın ın a rd ın d a n g ird i. 'N e rd e kal­d ın be?' 'D em in i a ls ın d e d ik ab i.' D u v a rla rın d a cam lı d o lap ları dosyalarla d o lu gen iş o d a d ak i üç m asad a iki po lis le sivil g iy in ­m iş, g öz lük lü b ir a d am o tu ru y o rd u . Ç ırak çay ların ı b ırakm ış çıkıyordu. A dam şek erle rin ikisini d e b a rd ağ ın a attı; g ö z lü ğ ü ­n ü n ü s tü n d e n b ak ıp so rdu :

— Bir d iyeceğ in iz m i var?— Fişlerini g e tirm iştim otelin .— Ş uraya b ırak ın .D ağın ık m asan ın b ir u cu n d ak i kalın defte rle rin üstü n e

koydu . A dam çayını ka rış tırıy o rd u . Yaşlıcaydı; y ü z ü değ irm iy ­di, d u rg u n d u . Elleri esm erd i. O rtap arm ağ ın d a ...

— Tam am ; n e bek liyorsun?... y ü zü k vard ı. T oplandı.— B unları gazeteciy le g ö nderird im ; b u n d a n sonra kendim

getireceğim .— İyi ya, getir.

Page 64: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Soldaki m asada o tu ran polis:— Postayla göndersin , dedi.Güldüler. G ülerken ad am ın y ü zü kırıştı. D ö n ü p y ü rü d ü ;

odadan , karako ldan çıktı. G üneşli, ılık b ir g ü n d ü . A d liy e 'r n ö n ü n d e birkaç yolcu ind irm iş ağ ır ağ ır kalkan b ir o to büsün ya­rı açık arka kap ısındak i oğ lan 'İzm ir, İzmir, İzmiri d iye bağ ırı­y o rdu ; o tobüs h ızlan ınca k ap ıy ı çekti. Bölükte y ü rü rlerk en söy­lerlerdi: 'A nkara , A nkara, güzel A nkara .' Bir sigara... Yolun öte yan ın d ak i b ir bakkal d ü k k â n ın a g id ip sigara, kibrit, çay, şeker, k u tu lan m ış yiyecekler, sucuk , ekm ek, p eyn ir aldı.

K apıyı açıp o tele g irince h avay ı kokladı: H er zam anki ko­k u y d u . Yandaki o d ad a paketi açtı, içindekileri yerleştirdi. Siga­ra la rla k ibritleri m asasın ın o rta çekm ecesine koydu. 6 n u m ara ­yı d ü ze ltm ek için m erd iv en e y ü rü rk en kapı açıldı. Biri orta b oy lu , ö tek i kısaca iki gençtiler. Ü stleri b aşlan d ü zg ü n d ü .

— M erhaba; otelci sen m isin?— E vet am a o d a la r do lu .— Kalıcı değiliz; k ö yden bey g ö n d erd i bizi...— K öyden m i? H ang i bey?Sesi p ü rü z lü y d ü . O ğ lan sırıttı; kısaca b oy luyu d irseğiy le

d ü r ttü .— D u y d u n m ı? H ang i beym iş?— D u y d u m , d e d i öteki.— H ang i b ey olacak, B aytar bey. H av lu için geldik.Sağ elini m asay a dayad ı.— N e h av lu su ?— H av lu işte. Beye k o n u k gelen k ad ın u n u tm u ş; iki hafta

önce.— K adın m ı? N asıl kad ın?— G üzel b ir k ad ın ; g e ld iğ i gece b u rd a kalm ış.— Sahi; p e rşem b e gecesiyd i. K öyde m i şim di?— D eğil, gitti. C u m a sab ah ı m o to rlu y a getird ik .— Beyin nesi o lu y o r o k ad ın ?O ğ lan sırıttı.— D u y d u n m u? Beyin nesi o lu y o rm u ş , d ed i y an ındak ine.— D u y d u m , ded i öteki.— N esi o lu rsa o lsun ; h a v lu y u v e r sen.

Page 65: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

H av lu n u n önem i yo k tu artık; am a ü s tü n d ek i k u ru m u ş b u ­laşıklarla nasıl verird i bun lara?

— H av lu falan g ö rm ed im ben , dedi.— Sarılı k ırm ızılı karalı b ir hav lu y m u ş; beye söylem iş.— G örm ed im d ed im ya.O ğlan d ik lendi.— Bana bak, y a lan söy lem ez o, ded i.— O d a ları ortalıkçı k a d ın top lar; is tersen iz ka ld ığ ı odaya

çıkıp b ir bakalım .Ç ekm eceden 2 n u m ara n ın an ah ta rın ı a ld ı. M erd iv en i çıkar­

ken oğlan:— N u m a ra y ap m ay a k a lk a rsan k a rışm am bak , ded i.G ereksizd i am a an ah ta rı d e liğ e so k tu , çev ird i; k ap ıy ı açtı.

G özleri b ü y ü d ü : H a v lu kary o la d e m ir in d e asılıyd ı. A rk asın d an itildi; b iri sövdü . H a v lu y u e line a ld ı; a şa ğ ıd a k in in ayn ı, karala­rı ince, sarıları, k ırm ız ıları k a lın çizgili b ir h a v lu y d u ; am a te­m izdi, lekesizdi; oğ lan çek ip a ld ı e linden . B acakları titriyo rdu ; ya tağ ın k ıy ısına o tu rd u . S a n d a ly en in ü s tü n d e g aze te le r yığılıy­dı. Em ekli S ubay d a h a v lu su n u u n u tm u ş tu d e m e k g iderken .

— ... b u yalancıy ı?— D övelim m i?— O lm az; b ir sık ım lık can ı kalm ış.— Yatağa b ağ layalım .— İp o lsaydı.Penceren in y am n d ay d ıla r.— Bak çam aşır ip i v a r sayada.— Koş getir.K ısaca b o y lu , e sm er o ğ lan koştu . Ö tek i sa rışın d ı, y ü zü

d ü z g ü n d ü ; k ö y lü o ld u ğ u kem ik li, irice e lle rin d en belliydi. H av lu e lin d ey d i; ka tlan m ıştı. K ad ın ın h a v lu su sanacak tı k im se o B aytar bey. İki hafta k a lm ıştı kö y d e ; cum a sabahı...

— B ay tar b e y k a d ın ı geçirm ey e geld i m i? d iy e sordu .— N asıl gelsin . Bir ay önce a tta n d ü ştü ; bacağ ı k ırıld ı iki

y e rden . A lçıda şim di.— A d ı Ö m e r m i beyin?— Ö m e r m i? Ö m e r kim ?— K ara M u sta fa 'n ın .

Page 66: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— O m u? V urdular onu yazın. K ardeşi v u rd u rm u ş dediler, parayla.

Yatağa uzand ı. O ğlan p encereden av luya bak ıyordu . K olu­nu salladı; 'Ç abuk ol lan ' d ed i kısık sesle. Başını çevirdi.

— N iye yattın sen?— Başım d ö n d ü .— K orkudan , bağ lıycaz diye.— K orkudan değil; nasıl olsa bağ layam azsın ız . Siz g idince

biri gelip çözecek. So rar elbet. A kşam a iki candarm a gelir kö­ye...

— S öyleyem ezsin ; h a v lu y u sakladın .— O d ad a o ld u ğ u n u b ilm iyordum .— Sen b ilm ezsen k im bilecek? Otelci sensin.B uradak i h e r şey d en , o lan la rd an yaln ız sen so ru m lu su n

d em ek is tiy o rd u oğlan.— D o ğ ru am a ben i çözene söy lem em gerek bu ray a nasıl

bağ land ığ ım ı.— T an ım ıy o rsu n ki bizi.— B aytar b ey g ö n d e rm iş derim . C an d arm ala r bulur.O ğ lan ın y ü z ü b u lu tla n d ı, donu k laş tı; sağ eliyle arkaya

d o ğ ru kalçasın ı kaşıd ı; k ap ıy a y ü rü d ü . M erd ivenden ayak ses­leri ge liy o rd u .

— Sen m is in lan?— Benim .Ö tek i k a p ıd a n g irin ce e lin d ek i ip i ald ı; karyo laya attı. H av ­

lu sol e lindeyd i.— Y ürü g idelim ; başım ız d e rd e g irecek b u bacaksızla, d e ­

di.Z ebercet k ısaca g ü ld ü .— D em iştim ben , b ağ la y am a d ın bak, ded i.O ğ lan sö v d ü ; y ü rü rk e n a rk ad a şı k o lu n u tu ttu .— G idelim , d e d i— B ağlayan b ağ lam ış seni.O d a d an çıktılar. A rk a la r ın d an seslendi:— K orkaksın d a o n d a n ; k ö y lü le r k o rk ak olur.Sövdüler; am a d ö n m ed iler. D ış kap ı çarp ıla rak k ap an d ı. Ya­

tağın, bacak ların ın ü s tü n d e k i d ağ ın ık ip i a lıp to p lad ı; başucu

Page 67: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

m asasına koydu . K alkm adı; e llerini başın ın a ltında kenetledi. T avandaki ak abajurda p en ceren in yank ısına bak ıyordu . D ağ­dan yanaydı. K uzuku lağ ı yem eye, k iraz çalm aya g itm işlerdi K ürt M uhittinT e birlik te ü ç a rk ad aş, b ir m ay ıs öğ lesonu okul­d an kaçıp. B irden boşanm ıştı d a ğ y ağ m u ru . Su içinde boğu la­cak gibi koşm u ştu az Ötedeki kay aların a ltına. Sırılsıklam dılar. S uyun a rd ın d a hiç b irşey g ö rü n m ü y o rd u . A ğlam ıştı. 'A nası oğ­lan d o ğ u rm u ş... ' A şağ ıda, K esikdere 'dek i ağ ılda titre rken çoba­nın yaktığ ı ateşte k u ru n m u şla rd ı. 'K ardeşi v u rd u rm u ş dediler, paray la.' Geçitte, ak d o n u n u n p aça ları d iz le rin d e , m an d a lan n üstüne basa basa k o şm u ştu Ö m er. K ad ın ın ona g ittiğ in i d e d ü ­şünm üştü . Elçilerin g ö tü rd ü ğ ü hav lu ... E m ekli S u b ay 'm b ir ya­kını m ıyd ı kad ın? O sab ah k a p ıd a n ç ık ınca karşılaşm ışlard ı. 'Şu giden kad ın ın kald ığ ı o d a y ı../ 'O d asın ı b ıra k m a d ı../ O lam azdı. A n k ara 'd a ayn ı ye rd en a lm ışlard ı belk i h av lu la rı. D o ğ ru ld u ; y a ­tak tan indi. K azağını, ceketin i çekti; y o rg a n ın ü s tü n d e k i k ırışık­lığı d üzeltti. Y ukarıdaki y a tağ ı d a d ü z e ltm e si gerek ti; 6 n u m ara ­ya çıktı. Yatak düzeltilm işti. Yorganı k a ld ır ıp baktı: Ç arşafın o r­tasında k u ru m ay a b aşlam ış k ü çü k b ir ıs lak lık v a rd ı. Yastık ö rtü ­sü iki ye rd e so lu k k ırm ızı lekeliydi. A şağ ıd a m asay a v u ru ld u .

— K im se yok m u b u rd a ?Yorganı b ırak ıp y ü rü d ü .— G eliyorum .K apıyı k ilitled i. İkinci k a tta 2 n u m a ra n ın k ap ıs ın ı d a kilitle­

di; e lin d e an ah tarla r, m e rd iv e n d ö n em ec in i d ö n ü n c e m asan ın ö n ü n d e d u ra n po lis i g ö rd ü ; ağ ırlaştı.

— Beni m i a rıy o rsu n u z? d e d i kay ıtsızca .— O telci m isin?— Evet.M erd iv en in so n b a sa m a ğ ın d a , 1 n u m a ra n ın ö n ü n d e ayağı

tökezled i. 'Y avaş' d e d i polis .— N e y a p ıy o rd u n y u k a rd a?— B en m i? O d a la rı to p lad ım .A n a h ta rla rı m asay a k o y d u .— Bir k a d ın y o k m u , g ündelikç i?— Var ya, iz in li b e ş g ü n d ü r.— N eyse . B irini so rm a y a g e ld im ben.

Page 68: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Buyurun.— Bu sabah bir genelge geldi A nkara 'dan ; birini arıyorlar.

Elli yaşlarında, orta boylu, topluca, kalın kaşlı, yeşil gözlü bir adam kaldı mı bu sıralar otelde?

Elindeki fotoğrafı uzattı. Zebercet baktı. Emekli Subay'dı bu; yalnız aln ındaki kırışıklar görünm üyordu.

— Açık yeşil kazağı vardı. İki haftayı geçiyor, cum a sabahı gelmişti. Tam b ir hafta kaldı.

— Bir hafta mı?— Evet. N üfus kâğ ıd ından yazdım buraya.Defteri açtı; cum a g ü n ü n ü buldu. Polis eğildi.— M ahm ut G örgün. Adı bu değil am a başka nüfus kâğıdı

vermiştir. 18 Ekim cum a. Tamam. N e yapard ı burda?— Şu ko ltuk ta o tu ru rd u çoğu. G azete okurdu; her gün bir

yığın gazete. Ö ğleye do ğ ru iner, yem eğe çıkardı; akşam ları da.Polis defterdekileri b ir kâğıda yazıyordu.— G ü n lü k fişlere yazm ıştım ben.— N e fişleri?— Polis fişleri, karakola gönderm iştim .— H a, şunlar. K arakolda biryere a ta rlar onları; kim se bak­

maz.Şaşılacak şeydi yıllard ır gerek babasının gerekse onun

önem le, aksa tm ad an her hafta polise gönderdikleri kâğıtların orada b iryerlere atılm ası. Yukarıyla b ir bağlantı sanırdı bunları.

— A m a ned en yazd ırıyorla r öyleyse?— Bir y a rarı var elbet. Bırak şim di bunu.Polis b ir dah a gösterdi fotoğrafı.— B uydu değil m i? d iye sordu.— Evet. Emekli Subay bu.— Emekli su b ay o ld u ğ u n u söylem iş eşşeoğlu.— Değil m iym iş?Polis gü ld ü ; sordu:— N e zam an gitti?— O n g ü n önce, cum a sabahı.— N asıld ı giderken?— Ü stü başı hep aynıydı. E linde küçük deri valizi. T ıraş ol­

m am ıştı o sabah; hasta gibiydi.

Page 69: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Polis kâğıda b irşeyler yazdı; katlayıp cebine koydu.— Peki. H adi eyvallah.— İyi günler efendim .Gidiyordu. A rkasından seslendi:— Suçu neym iş adam ın?Polis döndü; sırıttı.— A frika'ya kız kaçırıyorm uş, d ed i alayla.Kapıyı açarken b ir dah a d ö n d ü , y ü zü kaüydı.— Ö z kızını boğm uş.— Kızını m ı bozm uş?— Boğm uş dedim . A p artm an kokm aya başlam ış üç gün

önce; kapıcı b ildirm iş.Polis kap ıdan çıkınca k o ltu ğ u n a o tu rdu . Emekli Subay 'm

yerine bakıyordu. Kızım boğm uş... Y eryüzünde her şey olağan­dı. İkisi de bir yakın ların ı boğm uşlard ı. İlk d ö rt gün o kadını bekliyor sanm ıştı. Beklem iyor m u y d u ? Kızıyla b ir yerde gör­m üştü belki; ya da benzetm işti, "Kaçmış. Kaçılır mı boyuna?" Yukarıda odasında polisleri bek lem enin , dış kap ın ın açılışların­da, ayak seslerinde, ne o ld u ğ u n u an layam ad ığ ı tık ırtılarda 'o n ­lar mı, geldiler m i?' d em en in sürekli gergin liğ ine dayanam adı- ğı için çoğu zam an b u ra d a o tu ru p sözde gazete, k itap okuya­rak, tehlikeye daha yakın , am a hiç değ ilse kap ın ın açılm adığı zam anlar b ilinm eyenin ted irg in liğ in i d u y m ad an bekliyordu anlaşılan. Kapı açıldı. U zunca boylu , ince b ir adam girdi: Ya­kındaki bakkaldı.

— M erhaba, sizin k ad ın ı so ray ım ded im ; hasta mı?— K adın mı? N eden...— Birkaç g ü n d ü r alışverişe gelm iyor da.— H a evet. K öyüne g itti; dayısı ölm üş.— Ya!— Bir ay kalacak. B irşey gerekirse ben u ğ rar alırım.— Peki. İyi işler.— Size de.B akkal g itti. Sonra , sa lo n d a gezin irken dem inki polis y a ­

n ın d a 'b aşk o m iserim ' d e d iğ i başka b ir polisle geldi. H er şey ay rın tıla rıy la b ir d ah a so ru ld u . Em ekli Subay ay rıld ık tan so n ­ra o d asın d a b aşk a la rın ın d a ka ld ığ ın ı söylediği h a ld e Başko-

Page 70: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

miser odayı görmek istedi. Yukarıya çıktılar. İpi sordu. Çam a­şır ipi olduğunu, yatağı düzeltm eye geldiğinde oraya bıraktı­ğını, aşağından çağrılınca unu ttuğunu söyledi. Başucu m asa­sının çekmeceleri boştu. Gazetelere teker teker baktılar. Aşa |ı- ya inince bir tutanak tu tu ldu. Başkomiser adını sordu; söyle­yince güldü. Tutanağı im zalatıp gittiler. Yorgundu; köşedeki koltuğa oturdu. Adam gülm üştü. İlle gerekli m iydi başkaları? Yukarıda, odada, gazetelere bakarlarken, dizlerinde bir kesik­likle yüreği çarparak gelm işti dilinin ucuna... Adam birden bağırmıştı: 'B unlardan aldın mı hiç?' 'H ayır efendim ' diyebil­mek için yu tkunm uştu önce. O lanakların, olasılıkların bir so­nu bulunabilirdi belki zam anla. Öğle topu patlayınca kalktı. Sabah odadan çıkarken getirip gene kasanın üstüne koyduğu çalar saat iki dakika ileriydi. Düzeltti. Kapı yanındaki odaya girip dolaptaki teneke ku tu lardan birini, zeytinyağlı lahana dolm asını çıkardı; ü tü m asasına koydu. Çevresine bakındı. Bir bıçakla havanelini alıp bıçağın sapına vura vura güçlükle açtı kutuyu.

Öğlesonu dış kapının ardına 'KAPALl'yı asıp sokağa çıktı. Sabahkinden daha da ılıktı hava. İstasyon sokağının köşesinde duvara dayanm ış, elinde sigara, genç bir adam vardı. Karşı kal­dırım dan deri çantalı bir belediye çavuşu geçiyordu. ("Birini aekliyordur, bir kızı.") Kapıyı kilitleyip yürüdü. Beş yıl önce a ltı m ıydı yoksa) bunlardan biri dadanm ıştı otele; yeni değişti- dlmiş çarşaflan, ovulm uş m uşam baları kirli bulan, 'Ceza yaza- ım, ceza' diye çantasını sallayan, pem be yanaklı, iriyarı biri. Dişçi'ye söylemişti de çavuşun ayağını... Börekçi fırınının inünde duraksadı; sol elindeki anahtara baktı, geri döndü. Kö- edeki genç yoktu. Üç m erm er basam ağı çıkıp tutam ağı çevirdi, tti, sarstı; kilitliydi. A rkasında bir kadın sesi duydu: 'Kapalı di- ror, görm üyor m usun?' Yaşlıca, uzun boylu bir kadındı. Gü- ümsedi; hızlı hızlı yürüdü . A nahtarı cebine koydu. Fırını, ki- aplığı, G öğüs Hastalıkları Y urdu 'nu geçti. A dliye'nin taş basa- naklarında, büyük, camlı kapıdan uzakça üç köylü kadın otu- uyordu. Bu iki katlı, uzun yapının arkasındaki yeni cezaevine ;iden sokağın köşesinde durdu . Eskisi...

— Boyayalım abi!

Page 71: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Karaca bir oğlandı; dağınık, kirli saçlı. Sağ ayağını boya sandığına uzattı. 'Cila istem ez' dedi.

... dağa yakın Kışla alanındaydı. Eski kışlanın bir parçasıy­mış; Yangın'da yanm am ış. Yerine okul yapm ışlar şimdi. Çocuk­luğunda Lütfiye M olla'ya gitm işti bir kere; çelimsiz, buruşuk, dişsiz, konuşkan bir kadındı. Haşim Bey'den gebe kalan besle­meyle (ninesiyle) everdikleri sözde dedesinin üvey kardeşiy­miş; her gün hiç aksatm adan öğleye doğru yem ek götürürm üş cezaevindeki torununa. Kapıaltında beklermiş. 'Kim bu oğlan nine?' 'Bizim Saide'nin oğlu.'

Tak tak v u ru ldu sandığa fırçayla. Sol ayağını uzatırken ge­ne 'Cila istem ez' dedi.

Dağda, Ulu C am i'n in a ltındaydı evleri. Kimi bayram larda giderlerdi anasıyla. Ö lm üş yakınlar anlatılırdı u zu n uzun. Belki o gün de bir bayram dı. İnce bıyıklı, solgun yüzlü b ir genç; de­mir parm aklıklarda kem ikli, kısa tırnaklı elleri... Bir bağ dam ın­da, içkili kadınlı bir eğlentide, sarhoşken, şakalaşırken vurm uş Saatçi Haşan E fendi'nin oğlunu. Ö lünceye değin 'Kastı yoktu; kazaydı' dem iş oğlan; am a H aşan Efendi ağır basm ış, on beş yıl vermişler.

— Tamam abi.Ayağını çekti. Ç ocuğun uzattığ ı kirli, esm er ele parayı bı­

raktı. Soğuk dem ircide çalışan oğlanı o gece çağırsaydı, yanın­da götürseydi, belki de... D öndü, taş basam akları çıkıp büyük, camlı kapıdan içeri girdi. Babası sağken gelm işti bir gün; bir de o hırsızın duruşm asında tanıklığa gelm işti am a Ağırceza'da de­ğildi o. Karşıda iki k anad ı açık kapının yukarısında AĞ1RCE- ZA yazılıydı. Yavaşça girip soldaki arka sıraya otururken bir­kaç dinleyici d ö n ü p baktılar.

— Hangisi? d iye bağırd ı kırm ızı yakalı kara cüppeleriyle kü rsünün ard ında o tu ran üç yargıçtan ortadaki kır saçlı, kalın kaşlı, alnı kırışık, ince dudak lı başkan.

— Sağdaki efendim , N ail Bey, ded i tanık yerindeki kara bı­yıklı adam ; tahta parm aklık lı sanık bölm esinde o turan üç adam dan birini eliyle gösterdi. A rkalarında süngülü üç candar- m a duruyordu .

— N e dedi, anlat!

Page 72: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— İki kamyon kum getirmemi istedi. Pazarlık ettik; uyuş­tuk. Kumları getirdim. Ambarın arka kapısı yanına boşalttık.

— Hangi ambarın?— Tarım Satış ambarının.— Nereden aldın kumu?— Domuz Deresi'nden. Çoğu oradan alırız.Sava doğruldu.— Tanığa sorulsun; bunların kum ları tohum luk pam uk çe­

kirdeklerine karıştırdığını biliyor mu?— Duydun mu?— Duydum efendim. Bilmiyorum. Sıva yapılacağını söyle-

diydi bana.— İyi sıvamışlar, doğru.Gülenler oldu. Başkan kürsüye vurdu.— Sizin bir soracağınız var mı?Bölmenin yanında oturan kara cüppeli iki avukattan biri

ayağa kalktı:— Tanığa sorulsun; bunu eskiden hiç görm üş mü? dedi sa­

nıklardan ortadakini göstererek.— Görmedim.Başkan yazıcıya birşeyler yazdırdı. Sonra bir başka tanığın

adı bağırıldı. Başkan iki yanındaki yargıçlarla kısaca konuştu.— Yaz! -A yağa kalk tılar- ... gelm ediğinden... yazılmasına...

Perşem be gününe... karar verildi. G ötürün şunları!Zebercet titredi. C andarm alar kelepçeleri takarken dinleyici­

lerden ikisi dışarı çıktı. O da çıktı arkalarından; duvar dibindeki sıralardan birine o turup bir sigara yaktı. Solundaki uzun geçit­ten, sıralarda oturanların, kapı önlerinde birikenlerin, gelip ge­çenlerin kalabalığından gelen basık, boğuk, derin uğultuda, ara sıra, üstüste iki kere bağırdan bir davalı, bir davacı, bir tanık, bir avukat adı duyuluyordu. Büyük kapıdan girip çıkanlar vardı. Salondan gelen seslerden anladığına göre başka bir duruşm a başlamıştı. Sanıkları buradan getirip götürm üyorlardı anlaşılan; arkada, cezaevinden yana bir kapı olacaktı. Sigarası yarıdaydı daha; kalkmadı. Uçları sarımsı iki parm ağı ısınınca bir daha çe­kip ayaklarının arasına bıraktı; kalkarken ezip duruşm a salonu­na girdi; önceki yerine oturdu. Yazıcı tekdüze bir sesle çabuk ça­

Page 73: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

buk okuyordu- "... sabahı sağdıçları geldi güvey kaldırmaya kalkmadılar deyip çevirdik bir saat sonra gene geldiler Fatma- nım ölü toprağı mı atıldı bunların üstüne dedi soruldu sanık Ah­met Kuruca'nın anası Fatma Kuruca o lduğunu söyledi Fatma Kuruca yukarı çıktıktan az sonra acı acı bağırdı koştum odanın kapısı açıktı Fatma Kuruca kapı önüne çökmüş bağırıyordu içer­de gerdek yatağında gelin çırılçıplak uzanm ıştı yüzü ezikti kan içindeydi saçları yastığa dağılmıştı göğsü de kanlıydı soruldu ölünün ellerinde birşey olmadığım söyledi soruldu sürahiyi gör­mediğini söyledi soruldu iki yanı da tanıdığından gerdek ertesi gelinin kızlık nişanını anası evine götürm ek için o gece oğlan evinde alt katta bir odada yattığını söyledi soruldu geceyarısına doğru yukarıdan takırtılar boğuk sesler d u y d u m am a ilk geceleri olduğu için kuşkulanm adım dedi ve başka bir diyeceği olmadı­ğını söyledi Sava sanığı nasıl tanıdığını dengesiz davranışları olup olmadığının sorulm asını istedi soruldu iyi tanıdığını az ko­nuşan çalışkan biri o lduğunu bir akşam tarla dönüşü niye merci­m ek çorbası pişirm edi diye anasına bağırdığını eskiden birgün de ikindi nam azı kılarken arkasından yaklaşıp kulağının dibinde m antar tabancası patlatarak nam azı bozdu rd u ğ u n u söyledi sa­nık avukah bir soracağı olm adığını söyledi taraklardan Ahmet oğlu Em ine'den bin üç yüz o tuz altı doğum lu H aşan B ala du­ruşm aya alındı sanığın dayısı o lduğu için isterse yemin etmeye­bileceği söylendi yem in etti soruldu üç M art bin dokuz yüz alt­mış üç pazar gecesi sabaha karşı sokak kapısı çalındı yataktan kalkıp kapıya gittiğim de gelenin yeğenim A hm et Kuruca oldu­ğunu anlayınca şaştım daha o akşam yatsıdan sonra gerdeğe ka­payıp dönm üştük ne o ldu dedim ö ldürdüm onu dedi bitkindi üç buçuk saatlik yoldan yayan gelm iş karım kim geldi dedi bağır­m a dedim yanında parası azm ış kaçm ak için para istiyordu para kolay o tur da biraz dinlen dedim çok üsteledim ama neden öl­dü rdüğünü söylem iyordu yalnız bakır sürahiyi kafasına vur­dum dedi öğleye değin teslim olması için kandırm aya uğraştım nereye kaçarsın iki güne varm az tu tarlar dedim razı olm uyordu öyleyse geceyi bekle dedim m indere uzanıp uyudu sonra benim oğlanı karakola gönderdim candarm alar gelip aldılar dedi sorul­du ablasının oğlu o lduğunu ortaokulun ilk sınıfında kalınca oku-

Page 74: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Ia gitmediğini babasıyla çiftçilik yaptığını kışları ara sıra köye geldiğinde birlikte ava çıktıklarını uçara kaçara iyi attığını ama ördek avı için güm eye girmediğini bir gün yaraladığı bir çakalın üstüne atılıp boğduğunu söyledi ve başka bir diyeceğim yoktur dedi Savcı ile avukatlar soracakları olmadığmı söylediler sanığa karısını neden ö ldürdüğü gene soruldu karşılık vermedi gereği görüşüldü sanık Ahm et K uruca'nın duruşm alardaki davranışı göz önüne alınarak ceza yeterliliği o lup olmadığının anlaşılması için adlî tıbba gönderilm esine karar ve duruşm anın dört Kasım bin dokuz yüz altm ış üç pazartesi günü saat on dörde bırakılma­sına oy birliğiyle karar verildi."

Zebercet k ıpırdadı; kazağının yakasını düzeltti. Geçen o tu­rum tu tanağ ın ın bu tekdüze okunuşu boyunca süngülü iki can- darm anın arasından tahta parm aklıklı bölm ede o turan sanığa bakıyordu. A rkadan, sol yan ından görüyordu: Saçları kesik, bu rn u b iraz kem erli, om uzları geniş, boynu kalınca, solgun yüzlü bir gençti. Başı eğikti.

— Ayağa kalk!O rta boyluydu.— N e zam an çıktın hastaneden?— C um artesi günü .— R apor gelm em iş. Bir diyeceğin var mı?— Yok efendim .— N ed en ö ld ü rd ü ğ ü n ü söylem eyecek m isin gene?Ö nü n e bakıyordu. Sol eli ceketinin eteğini tu tm uş, sım sı­

kıydı.

"Kıstırmışlar seni... doğrusu kendin kızmışsın ne vardı dayına gidecek dağdan yana gitseydin bir ip alsaydın yanına az daha ben de..."

— D oktor kız oğlan kız dedi. Babası k ızının üstü n e erkek sinek kondurm adığ ın ı söyledi. N ed en ö ld ü rd ü n onu?

“Babası mı babası çoktan ölmüş sonra evermişler bozuk çıktı diye sabaha karşı geri göndermiş sabaha karşı çıp­laktı yatakta gözleri ağzı açık yorganı üstüne çektim..."

Page 75: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— A nlatm azsan kö tü o lur senin için. Söyle! N eden öldür­dün?

"Kimbilir belki de iyi olur yalnız uzatılmasın böyle po­lisler sorgu yargıçları savcılar avukatlar yargıçlar dok­torlar nedenine gelince beş gündür..."

— Ağır bir söz m ü söyledi sana? V urdu m u?

"Bilemiyorum nedensiz olamaz mı ağır bir söz söylemek vurmak ya da konuşmamak vurmamak birşeyler uydur­mamı istiyor yaptığımı yasaların daracık bir bölümüne sığdırmak nasıl da Emekli Subay'a benziyor tuhaf kızını ya da karısını boğsaydı..."

— Yaz... (Sıra gıcırtılarıyla to p lan ıp o d a ayağa kalktı. Sa­ğ ında, kapı y an ında kısık b ir sesle 'Sen in k a lkm an gereksiz ' d e ­d i biri.) ...raporu gelm ediğ inden ... yazılm asına... y irm i sekiz Kasım perşem be g ü n ü n e b ırak ılm asına... k a ra r verildi.

A dam a kelepçe v u ru lu rk en Z ebercet başın ı çevirip salon­d an çıktı. "Yirmi sekiz K asım a d em ek ." C am lı kap ı açıktı. D ışa­rısı güneşliydi, ılıktı. B asam ak lardan ind i. K öşedeki boyacının yanm a b ir de sim itçi gelm işti. K arako lun ö n ü n d en geçti. Dört yol kavşağ ında yavaşlad ı. Sağda, ile ride U lu Park 'm ağaçları g ö rü nüyordu . Ç ok esk id en ara sıra g iderd i oraya. Saat kaçtı acaba? Yanında d u rak say an b ir genç b ileğ ine b ak ıp 'Ü çü on ge­çiyor1 dedi. H ızlandı. Y üksek sesle m i d ü şü n m ü ştü yoksa? Da­vasını başkalarına gö tü rm eyeceğ ine göre boş bu lunm am ası ge­rek iyordu . C ad d e ten hayd ı. Eski giysilerini, yeleğini giyse cep saatin i y an ın d a taşıyabilird i. Ya d a çarşıdan geçip bir kol saati alabilirdi dönerken . A rka cebini yokladı.

Parka k u zey k ap ıs ın d an girdi. Y üksek çam ağaçlarının, çe­şitli b itk ilerin , çiçeklerin a rasın d ak i yo llarda küçük ak çakıllar seyrelm iş, kızılca b ir top rak la karışm ıştı. Yolun iki kıyısındaki k ırp ılm ış b o d u r m ersin lerin ö n ü n d e , yıllar önce bir bankanın k o y d u ğ u , koy u yeşil boyaları g iderek dökü lm üş, yıpranm ış, a r­kalıklı alçak sıra la rd an b irine o tu rm u ş konuşan iki genç o ge-

Page 76: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

çerken sustular. Gazete okuyan bir adam ın önünden geçip pa r­kın ortasındaki küçük alanın bir kıyısına dikilm iş yontm a taş­tan kurtuluş anıtına varm adan, solda bir sıraya o turdu. Bedeni yum uşam ıştı; ceketinin düğm esini çözdü; kazağını düzeltti, a r­kalığa yaslandı. G üz ortasında bu o lağanüstü ılık, esintisiz günde yaprakları kıp ırdam ayan am a gergin, canlı oldukları belli çam ların, m ersinlerin, kasım patlarının, güllerin, zam bak­ların adını bilm ediği sık yapraklı, al çiçekli bitkilerin kök sal- dık lan , em dikleri toprak ta Yangm'a değin kim bilir kaç yüzyıl buraya göm ülen ö lülerin çü rüyüp ufalanm ış kemikleri, etleri, saçları, tırnakları vardı. Eskiden göm ütlüktü . Anası, babası kentin doğu kıyısındaki yeni göm ütlükteydi; dedeleri, nineleri g ö m ülüydü burada: Hacı Zeynel Ağa, Ferhundanım , Malik Ağa, H aşim Bey. Ç ocukluğunda (d ö rdünde ya da beşinde ola­caktı) bir k u rb an bayram ı arifesinde anası getirm işti; 'Geçen yıl ağ lad ıydm ' ded iğ ine göre ikinci gelişiydi dem ek. Y angın'dan sonra ölü göm ülm ediğ i, kapatıld ığ ı için, y ıllardır dalları iç içe girm iş u lu ağaçların a ltında gürleşm iş yaban otlarının, çalıların, d iken lerin sard ığ ı, yosun tu tm uş, çoğu eğilip birbirine yaslan­m ış kavuklu-sarık lı kocam an taşlarla d o lu göm ütlüğe g irm e­mişler, d ışında, çevresini kuşa tan yer yer çökm üş, çatlam ış, taş­ların a rasın d an o tlar fışkıran alçak d u v arın önünde, ölm üşleri­nin g ö m ütle rine yak ın b ir yerde, gözleri ıslak kadınların arasın ­d a d u rm u şlar; anası başını ağaçlara kald ırıp ellerini açmış, göz­leri yarı kapalı, sessiz, d u d ak la rı k ıpırdarken... Sıra yavaşça sal­landı. Başını y a n çevirip baktı. Kasketli, atkılı, kırışık yüzlü yaşlı b ir ad am sıran ın kıyısına o tu rm u ş b irşeyler m ırıldanıyor­du: '... ah... yok... kuşla rd an .' Bir eli bacaklarının arasındaki bastondaydı. Boş sıralar d u ru rk en ne vard ı b u raya oturacak...

— Efendi oğ lum , af b u y u ru n , sigaran ız b u lu n u r m u? Evde u n u tm u şu m ben.

Paketi çıkardı, uzattı; kendisi d e aldı. Bir kibritle ikisini d e yaktı.

— Sağolun. Yabancı m ısınız?— Efendim ?— Yabancı m ısınız? İş g ü n ü de o n d an sordum .— Hayır. İzinliyim , pazara bitiyor.

Page 77: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— N erede çalışıyorsunuz?— N üfus'ta .— Çok iyi. Benim kiler okum adı. B üyüğünü biz okutm adık,

baba m esleğini tu tsun diye; am a küçüğü için çok uğraştım ; bi- tü rlü okum adı. Şim di ikisi de leblebici. Sigarayı yakarken gö­züm e ilişti, parm ağın ızda siğil var. K unduracı H ikm et U sta'ya okutun , hem en geçer. Bir d e küçük hay ıt çub u ğ u gö türün gi­derken. K unduracılar çarşısında dükkân ı; k im e sorsanız göste­rir. Babası R am azan Usta da o k u rd u siğile; arkadaşım dı. Kim­lerdensiniz siz?

Birşey uydurab ilird i gene; A d a n a 'd an b u ray a geldiklerini söyleyebilirdi. Tanıyacak m ıydı?

— K eçecilerden, dedi.— Sahi mi? Y angm 'dan sonra İz m ir e göçtükleri, konağın

otel o lduğu söylendiydi. D em ek siz... Faruk... Faruk Bey, af bu ­yurun , kendini asm ış ded ile rd i de şaşm ıştım . Fevziye Mekte- b i 'n d e b irlik teyd ik çocukluğum uzda . Y akınım da o tu ru rd u sı­nıfta am a pek konuşm azdık . Ö tekilerle d e pek iyi değild i arası. Misçi K erim 'in C evdet gibi onu d a a rab ay la getirip gö türürle r­di. Sabahları av luya top lan ıp bakard ık . H iç unu tm am ; kapalı, pencereleri, tek atlı b ir araba; sırm a p ü sk ü llü fesiyle arabacı. A raba gidince çekingen, başı eğik g irerd i avluya. B izden bü y ü ­cek birkaç oğ lan bağrışırd ı: 'Ç alım a bak .' 'G öm leğ in in yakası, çekilm iyor cakası' falan. Bir k ıy ıya çekilirdi. D ers aralarında it­tikleri, çelm e tak tık ları da o lu rdu . H ocaya söylem ezdi. Birgün irice b ir oğlan itm işti a rkasından ; b ird en d ö n ü p boynuna atıldı; zorla ayır...

— B oynuna m ı atıldı? N asıl, an lam adım .— B irden d ö n ü p ü s tü n e atıldı; yere yıkıldılar. İki eliyle

b o y n u n u sık ıyordu ; aşıla aşıla a ld ıla r ü stü n d en .— B ıraksalar bo ğ ar m ıydı?— Bilinir mi... Af b u y u ru n , Faruk Bey neyiniz o lur sizin?— D ayım . H aşim Bey'ın ortanca kızın ın oğluyum .— K ızlara pek b işey ka lm azdı eskiden. H aşim Bey'i hiç

görm edim ; am a R üstem Bey'i bilirim . Yakışıklı adam dı. Hekim S tav ro 'n u n genç karısıy la söylendiydi. Kimi zam an kendisi ge­lird i d ü k k ân a çerez alm aya. Leblebiyi çifte kavru lm uş istem ez­

Page 78: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

di. (Sigarasını yere bıraktı; ayağıyla ezdi. Karşı sıraya kahve­rengi paltolu bir genç kızla ince bir oğlan o turdu. Uzun kayışlı yol çantalarını yanlarına koydular. O ğlan kolunu kızın boynu­na attı.) Ö lm üştür, değil mi?

— Efendim? Kim dediniz?— Rüstem Bey öldü m ü, dedim .— Evet. İzmir1 de öldü. O ğlu İstanbul'da, doktor.— Y angm 'dan sonra dağıldılar çoğu. Bizim ev de yandı

ama ben ayrılm adım . Köylüler ekmek getirirdi arabalarla. H an­lara, ham am lara, camilere, yanm am ış evlere, kaçan, ö ldürülen yerli rum ların evlerine, bağ dam larına, çadırlara doluşuldu. Yangın yerlerinde derm e çatm a evler yapılıyordu. Yanmıştık am a iyiydik, sağdık, kurtu lm uştuk . (Kucağında ağlayıp tepinen çocuğuyla bir kad ın geçti önlerinden. Karşıdaki oğlan sıranın ü stünden u zan ıp m ersinlerin kıyısından sarı bir kasım patı ko­pardı; kıza verdi.) Eskisi iki katlıydı; genişçe bir avlusu vardı. Ç ocukluğum da kalabalıktı evimiz: anam , babam , dedem , ni­nem , teyzem , iki ağabeyim , iki kız kardeşim . Babam iç güveysi girm iş eve; leblebici H afız 'ın küçük oğluym uş. A nam ın babası kasaptı. Ç ok kıskançm ış gençliğinde; dükkânda et doğrarken karısı aklına geld i m i 'D önerim şim di' derm iş çırağa, sokağa fırlarm ış belinde önlük, elinde satır. Kapıya yüklenip soluk so­luğa girerm iş avluya. Bigün ninem elinde yem ek tenceresiyle m utfak tan çıkarken dedem avluya dalınca, şaşkınlığından ayakyoluna g irm iş, tencereyi tah ta ların üstüne koym uş. Dedem ağlam ış ya e linde değilm iş. 'Ö d ü m patlayacak b igün ' derm iş ninem . Sonra anlaşıp boşanm ışlar; gene aynı evde o tururlarm ış iki kızlarıyla. H ep baş ö rtüsüy le inerdi sofraya ninem . Bize ayrı sofra k u ru lu rd u . (Üç öğrenci geçti ön lerinden itişerek, koşarak, gülüşerek. U zaktan park bekçisi bağırdı.) B üyük ağabeyim bo­ğazına d ü şk ü n d ü . İyice b ir yem ek ya da tatlı o ldu m u, ara sıra, azalm aya başlayınca, af b u y u ru n , sahana tü k ü rü rd ü . Biz bağrı­şıp çekilince öteki sofradaki büyük lerin 'ay ıp 'la rına , 'p is 'lerine a ld ırm adan çabuk çabuk yerdi. Savaştan d ö n d ü ğ ü n d e an lattık ­ları çoğu nasıl aç kaldıkları, nasıl tavuk , koyun , keçi çaldıkları, neler yedik leriydi. Seferberlik 'te H icaz 'a gönderd ilerd i; gelince adı Hacı Şerif oldu. Hacı ya, af b u y u ru n , içkiye, k u m ara d a d a n ­

Page 79: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

dı; dükkâna u ğ ram azd ı pek. Y unan'm gelişinden az sonra bige- ce kum ar m asasında K arakız 'ın İbram sırtından bıçaklamış. Öteki, H aşan ağabeyim Enver Paşa 'n ın Sarıkam ış saldırısında kaldı. Ü çüm üz de ev liydik Seferberlik 'te; aram ız ikişer yaştı. Üç yüz sekizliyim ben; am a ev d en iki asker çıkınca beni alm a­dılar. Zayıfçaydım da. (K arşıdaki k ız bacak bacak üstüne attı. Ayakkabıları topu k su zd u .) D ü k k ân d a yalnızdım . G ünaşırı bü ­yük köm ür m altızın ın ü stü n d ek i yayvan bak ır tavada leblebiyi m afrakla karıştırıp duracaksın . Yazları dah a d a güçtür. Yanında peşkir vard ır terini silm ek için. G ene d e a rad a bir b u rnunun u cundan , af b u y u ru n , cızz d iye d am lar k ızgın tavaya. (Karşıda, ku rtu luş anıtına yakın sıraya genç, esm er b ir k ad ın o turdu . Ete­ğini aşağı çekti; kara çan tasın ı d iz le rin in ü s tü n e koydu . Birine benziyordu am a saçları kızılım sı k a ray d ı b u n u n .) Ç ırağa güve­nilm ez; yakabilir. B abam çok tan ö lm üştü . H aşan ağabeyim i al­d ık larından az sonra anam da ö ldü . (B astonuyla o tu rd u ğ u ye­rin sağını gösterdi.) İkisi de şu rad a gö m ü lü , y an yana. Çiçekleri görüyor m usunuz? D aha bakım lı, değ il m i? K endim bakarım onlara; bekçi tanıd ığ ım dır. H er g ü n gelirim ; y ağ m u r yağsa bile. O tu rd u ğ u m u z sıra n ed en şu gençlerin o tu rd u ğ u sıranın tam karşısında değil dersin iz? Bakın, ö tek ilerin hepsi karşı karşıya. Bu d a öyleydi. B urayı p a rk y ap tık la rın d an sonra sıralar geldi­ğ inde şuraya, an am ın bab am ın ya ttığ ı yere koym uşlard ı bunu; d ö rt ayağ ından d e m ir kazık larla çakm ışlard ı. Bekçiye koştum . 'Benim elim de değ il' ded i. Banka m ü d ü rü 'Biz sıraları Beledi- ye 'ye verdik; o n lar bilir' ded i. B eled iye 'de Park lar M üdürlü- ğ ü 'n e gönderdiler. M ü d ü r yokm uş; ertesi g ü n g id ip anlattım . 'S ıralar karşı karşıya k o n d u ; d ü zen i bozam ay ız ' dedi. 'Beş ad ım yana çekilsin; af b u y u ru n , o da b ir d ü z en ' dedim . Yalvar­d ım , d ö rt ad ım d ed im . O lm az d iy o rd u . (K arşıda soldaki sırada o tu ran kad ın ı tan ıd ı. A rad a o tele b ir erkekle gelen kadın lardan b iriydi. Getıç k ızla oğ lan kalk tılar; çantaların ı alıp kolkola doğu k ap ıs ın d an yana y ü rü d ü ler.) İki gün sonra Belediye başkanm ın yakını b ir a rk ad aş g id ip o n u n la konuştu . 'Bir dilekçe versin ' dem iş. Y azdırıp g ö tü rd ü m . Ertesi gün kapı yan ında beklerken, öğleye d o ğ ru odacı b ir kâğ ıtla geldi. 'Bekçiye verilecek bu ' de­di. Birlikte gittik. K âğıtta K urtu luş K apısı'ndan alana giden

Page 80: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

yolda soldan dördüncü sıranın üç m etre öteye, alana doğru ak­tarılması, masrafın dilekçeyi verenden alınm ası yazılıydı. Bek­çiyle dem ir kazıkları söktük, sırayı getirip buraya çaktık. (Ze- bercet'in sağ bacağına, d izine doğru yukarıdan cıvık bir kuş pisliği düştü, yayıldı. Başını kald ırıp baktı; bir kum ruydu . Yaşlı adam telâşlandı; suç kendindeym iş gibi 'Ah, af b u y u ru n ' dedi; bastonunu sallayıp kuşu kovdu. M endilini çıkardı am a Zeber­cet bırakm adı, kendi m endiliyle sildi pisliği. Ö nlerinden geçen bıyıklı, irice bir adam kızılım sı kara saçlı kadının karşısındaki sıraya oturdu.) Sizin ö lüleriniz de, Faruk Bey...

— O burada göm ülü. Sizinkilerden hiç kendini asan o ldumu?

— Ah, hayır. O lm adı.— Ya birini ö ldüren?— Yok hayır.— B enim kilerden biri gerdek gecesi karısını boğm uş.— G erdek gecesi mi? N eden?— N edenin i k im seye söylem em iş. D uruşm ada çok üstele­

mişler, söylem em iş. Belki nedeni yoktu; ya da bir yığın nedeni vardı da bilm iyordu. Sonunda asılmış.

Yaşlı adam hapşırd ı. M endilini çıkarıp bu rn u n u sildi. A tkı­sını düzeltti. Park ın yakınındaki cam ilerde ezan okunuyordu . B astonuna day an ıp kalktı.

— İkindi okunuyor. A f bu y u ru n , başınızı ağrıttım . G ene g ö rü şü rü z belki. Sabahları dükkâna şöyle bir u ğ rar sonra da-

.m acılar kahvesine g iderim çoğu. Bir çayım ı içersiniz. Postane sokağında, b ü y ü k fırının yanında; pay ton lar d u ru r hani. N ey­se, hoşça kalın.

— G üle güle efendim .A dam ağ ır ağır k u zey kapısına do ğ ru y ü rü d ü . Sırtı eğik-

çeydi. Sağında, m ersin lerin d ib indeki onb iray gülleri, kasım - patları, zam bak lar dah a b ir gü rd ü ; çam yaprak ları a rasından sı­zan güneş ışınları v u rm u ştu üstlerine. D önüp kad ına bakınca gözgöze geldiler; kad ın b irden başını çevirdi. D udakları, gözle­ri boyalıydı. Doğu kap ıs ın d an yana bakıyordu. Bir erkeği bekli­yordu belki, ya da b ir erkek. K ollarında, bacak larında b ir gev ­şem e d u y d u . Sağ bacağında, d iz ine yakın, ü tü çizgisinde k u m ­

Page 81: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ru n u n pislediği yerde belli belirsiz b ir aklık vardı. O vuşturdu, bir daha sildi. Kara çoraplı, ak yakalı iki k ız öğrenci geçti önün­den gülüşerek. Solundaki sırada o tu ran bıyıklı adam arkaların­dan bak ıyordu. K adının ayakkabıları v işneçürüğüydü , topuk­luydu; bacakları dolguncaydı. D izlerinin ü stündek i çantasını açtı; içine bak ıp karıştırd ı, kapadı. A radığın ı ("M endil? Sakız? Ayna? Saat?") bu lam am ıştı anlaşılan. N asıl yaklaşılırdı bu kadı­na, ne denird i? "M erhaba bayan... bayan? Hayır. M erhaba, çok­tand ır g ö rü nm üyorsunuz . M erhaba, görüşm eyeli nasılsınız? M erhaba efendim ... efendim . M erhaba, ne güzel gün değil mi? M erhaba b u rd a m ıydın ız siz? Ç o k tan d ır görm ed im de. İyi gün­ler, neredeydin iz çoktandır? M erhaba, ben i tan ıd ın ız mı? İyi günler, beni tan ıd ın ız mı? Aa, siz m iyd in iz , ne iyi. M erhaba, yalnızsınız dem ek. İyi günler... S onu b u lu n u r m u bunların? Biri söylenecek. G idebilir, ya d a b ir başkası..."

Kalkıp kazağını çekti; ceketini ilik ledi, y ü rü d ü . Kadın dön­m üş ona bak ıyordu ; y ü z ü so lg u n d u . Y akınında du rd u .

— M erhaba, beni tan ıd ın ız mı? dedi.— Hayır, n e rd en tam ycam ?— Otelciyim ben; İsta sy o n 'a yakın . H ani ara sıra gelirdi­

niz... biriyle.— Aa, evet. Ç ok değ işm iş y ü zü n ü z .— Bıyığım ı kestim de...— O tele ne oldu? G eçen hafta b igece geld im ; kapalıydı.— D am ı ak tarıld ı. Boyacı d a girecek. -Y u tk u n d u - Benimle

gelir m isiniz?— B ugün olm az; gelem em .— N 'o lu r gelin. İstediğiniz...— B ugün o lm az ded im .— N iye rah a tsız ed iy o rsu n bay an ı ulan?B edeni gerildi; yüreğ i çarparak d ö n d ü : karşı sıradaki bıyık­

lı ad am gelm iş y an ın d a du ru y o r, d ik d ik bakıyordu. Kadın cır­lak am a alçak b ir sesle:

— Sana ne be, işine g itsene sen, dedi.A d am şaşırdı; bocaladı:— Şey... b u nu ... şey sandım . Seni...— D em inden beri b o zu lu y o ru m zaten sana; öküz gibi...

Page 82: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Kızmayın canım, ben...— Bir tanıdıkla konuşulmaz mı şurda? Bas git hadi; bağırı­

rım bekçiye.Adam dönüp uzaklaştı.— Of be, efelik edecek aklınca, dedi kadın.Sesi düzelmişti. Zebercet kıpırdadı; parmaklarını açıp ka­

padı; öksürdü.— Oturmayın burada; gelin benimle, otele gidelim, dedi.— Şimdi olmaz. Birini bekliyorum; nerdeyse gelir. Sen git

yarım saat sonra gelirim ben.— Gelir misin? Yarım saat mı?— Yarım saat, bilemedin üç çeyrek. Hadi git artık, durma.

Otele gelince merdiven altından borusuz gaz sobasını çıka­rıp odaya götürdü. Ilıktı içerisi; ama kadın isterse yakarlardı. Pencerenin sağındaki küçük kapıyı, eskiden yalnız bu oda için yaptırılan özel ayakyolunun kapısını açtı. Yüzünü buruşturdu. Ankara treniyle gelen kadın gittikten sonra burasını kimse kul­lanmadığına göre onun bıraktığı kokuydu bu; sifonun zincirini çekmemişti demek. "Eh, işte... ya o sabahki koku." İşedi; zinciri çekti. Odanın penceresini açıp bir süre içerisini havalandırdı. Parktaki kadının yüzü ("Burnu belki, dudakları") ötekini andır­mıyor m uydu? Karyola demirinde asılı havluyu alıp katladı; başucu masasının çekmecesine koydu. O geceden beri kullan­mamıştı; dün gece ölünün altındaki odada yatan erkekle kadını düşünürken, kurarken bir ara doğrulmuş, ama almamıştı hav­luyu; yorganı başına çekip yatmıştı gene. Pencereyi, perdeyi kapadı. Gece lambasını yaktı; salona çıkıp köşedeki koltuğa oturdu. Sigarasını yakarken yoldan hızla geçen bir araç camları titretti. Küllük neredeyse doluydu. Beş gündür çoğu zaman bu­rada oturm uştu. Gene başlayacak mıydı? Başını salladı. Parma­ğını masanın üstünden geçirdi: tozlucaydı. Kalkıp küllüğü se­pete döktü; masayı sildi. Demir kasanın üstündeki çalar saatin yüzünü kendinden yana çevirdi. Gelirken çarşıya, bir saatçıya uğramayı unutm uştu. Salon oldukça aydınlıktı daha; ama ışık­ları yakıp yerine döndü. Ara sıra dışarıdan, kaldırım dan geçen­lerin ayak sesleri geliyordu. Ağzı acıydı, kuruydu. Geğirdi: "Bu

Page 83: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

pişmiş lahana kokusu..." Yutkundu; sigarayı küllüğe bastırdı. Kadın da içiyor muydu acaba? Sesi biraz pürüzlüydü. Yarım saat, bilemedin... Saata baktı: beşi çeyrek geçiyordu. Gelmeye­bilirdi elbet; beklediğiyle buluştuysa, bir yere gittilerse, adam bırakmıyorsa. Dizleri yuvarlaktı. Yatağın kıyısına oturacaktı, kara kazağının göğsü kabarık. "Çay ister misin? Çay yapayım mı? Çay içelim mi? Çay..." Bir arabanın gürültüsü uzaklaşırken duyduğu ayak sesleri kapının önünde kesildi. Koltuğa tutunup doğruldu. Giren yoktu. Kapıya koşup dışarıya baktı. Sağda, ile­ride başı örtülü bir kadın gidiyordu. Kıvırcık saçlı bir genç geçti kaldırımdan başını çevirmeden. Gelmeyecekti anlaşılan. Ne bekliyordu bu kadından, ya da bir kadından? Yüksek sesle 'Ca­nı cehenneme' dedi.

Işıkları söndürüp sokağa çıktığında hava kararmıştı. Bö­rekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaç­lı yoldan çarşıya doğru yürüyordu. Çarşamba gecesi soğuk de­mircide çalışan oğlandan ayrıldıktan sonra otele döndüğü yol­du bu. Elini sağ cebine soktu; o geceden kalan iki kestaneyi av- cunda sıktı: soğuktular, katıydılar. Ç ıkarıp attı. Kavşakta, bol ışıklı caddenin ötesinde büyük iş hanının önünde, oğlanın du­rup gülümsediği, belki de çağırmasını beklediği kaldırımda ku­ru yemişçiler, şamtatlıcısı, kestaneci yerlerindeydiler gene. Kar­şıya geçip kasketli, yuvarlak yüzlü, sarkık yanaklı kestaneciye yaklaşırken durdu. Kestaneci başını kaldırm ış ona bakıyordu. Mangalın kıyısında kabukları yarılmış, kızarmış kestaneler di­ziliydi. Bir kıvılcım sıçradı. Canı pek istem iyordu ama kabukla­rını soydurup biraz alsa belki... Kestaneci bağırdı:

— Ne dikildin orda ulan, yol üstünde maşatlık taşı gibi. Bas git hadi!

Birisi güldü. Zebercet birden dönüp kaldırım boyunca yürü­dü. "Maşatlık taşı..." Kollarını silkti; yanaklarını ovuşturdu. "Taş gibi miydim gerçekten?" Önemli olan adamın benzetmesi değil aşağılayın davranışıydı. O anda neler yapılmazdı bu kabalığa karşı. Oysa kaçmıştı işte; olanakların en kolayını seçmişti bilme­den. Başka bir durum da kaçmak gereksizdi. Nereye gitse ardın­dan geleceklerdi; Halil Onbaşı'nın köyüne bile. Ne yapardı ora­da? Beş gündür, özellikle bugün olanaklarda bir azalma olmamış

Page 84: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

mıydı? Kaçmayacaktı. Durum unu başkalarının yargısına bırak­mayacaktı. Başka olanaklar da vardı elbet. Kestaneciyle bile. Şimdi de. "Gidip önünde durulur maşatlık taşı sensin ulan

maşatlık taşı babandır ulan anandır ulan karındırkarım değil bir kadın leşleş heriflop incirpelte suratlı çıfıtmaşatlığa göm erler senigeberince ardından bir çiftetelli oynar karınbir kadın sessiz çok uyurdu gaz ocağı patlamıştırm angalına bir tekme atılır kestaneler ateşler yayılırtavanarasına gaz döküp odasına gaz döküp bir kibritfırlayıp üstüm e atılırbaşkaları karışır gene sorgular polisler savcı yangında sen nere­

deydin kokuyu duymadın mı yatıyordum yere yıkıp boğazım a sarılırgeceyse yalımı gündüzse dumanı bir gören olur yangın vaaarkestane alacakm ış gibi yaklaşıp suratına bir tokatyandan yaklaşıp suratına bir tokaty andan yaklaşıp ensesine bir tokatyangın vaaar doluşurlar içeri ölüyü bulurlarsorgular sorular cezaevi.önünde durup eski cezaevinin büyük kapısı ardında demir par­

maklıklarda solgun elleri Lütfi'ydi adı evet Lütfiye Molla kızını do­ğurduktan sonra kırkı çıkmadan ninem lohusa yatağında ölünce ana­mı emzirmiş süt anasıymış önünde d u ru p öteki suçlularla hep bir yerde sövülebilir onlar da sorarlar elbet neden öldürdün onu elim de tırnak çakısıyla kim seye sezdirm eden avluya bir çukur kazıp a r­kasından yaklaşarak ensesine saplanabilir

avluya olmaz bodruma kazıp bir gece ölüyü ağır ağır merdiven­lerden sürüklerken başından tutup çekersem ayakları ayaklarından tutarsam başı basamaklara vura vura indirirken bir gören olmasa bile kadını köyden bir yakını ararsa polise giderse ararlarsa bakkal tanıklık

Page 85: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

edebilir dayısı öldüğü için köyüne gittiğini söyledi bana der başka ye­re gitmiş demek öyle mi koltuk altlarına kızgın kestane koyun tırnak çakısını saplam ak için arkasından yaklaşırken birden dönebilir

sorgular duruşmalar yirmi sekiz Kasıma bırakıldı yirmi sekiz Ka­sıma demek tuhaf uzatırlar bir anlamı var mı yargıç bana söylüyordu sanki götürün şunları

kestanelere bir avuç kum atılabilir kumu Domuz Deresinden alırız

dom uza benziyorsun seneşeğeöküzeineğekatıram aym unaayıyasu aygırınaham am böceğinesıçanaköpeğeçakalaçakalın üstüne atılıp boğmuş dayısı söylüyor çakallara yedirmem

kısrağımı demiş dayım boğar mıydı bıraksalar bilinir mi sonuna dek gitmekten korkar mıydı korkmamış olanakların sonuncusuna varınca kendini asmasaydı şimdi buruşuk yüzü sırtı eğik bastonuyla parktaki yaşlı adam gibi çok güzelmiş ondokuzunda terziler yalvarırmış giysi­lerini dikmek için ak ketenden giysileri varmış üstünde merdiven boş­luğunda ayakkabılarından birkaç karasinek erkek sinek kondurmamış kızının üstüne de iyi haltetmiş

kestaneci tırnak çakısını görüncetırnaklarını kes nasırım çok yürüdüm bugün yarın kunduracı

Hikmet Usta'ya gidip önünden yan ındanarkasından yaklaşarak b ir tokatta kasketini m angala dü şü ­

rebilirim.anahtar evet cebimde ötekiler konağı unuttu bir ben kaldım hur­

da ölülerle parktaki yaşlı adam güneşliği eğriceydi kasketinin

Page 86: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

yaklaşarak başından kasketi alıp atılıratmıştım tavanarasının penceresinden caddeye düşmüştü ertesi

sabah çöpçü almıştır ordan araba çarptı sanmıştır adı ne bunun a h yok Karamık koyalım mı adını sabahki polis değil mi şu gelen"

(Birden, geriye dönünce bir adamın koluna çarptı. 'Af bu­yurun ' dedi.)

"A f buyurun yabancı mısınız hayır evet yabancı gibiyim gelip geçenlerden bir tanıdığım ara sıra konuşulacak bir yakınım mı var burda damacılar kahvesine gitmeli bir sabah belinde kasap önlüğü elinde satırla sokakta koşarken görenler güler miydi kaçışır mıydı av- luya girince ninesi ayakyoluna koymuş yemek tenceresini kaçamak kokmaya başlamıştı kaç gün dayanır Emekli Subay'ın kızının iki haf­tada çıkmış kokusu apartman katıymış tavanarası serin önümüz kış en azından üç hafta dayanılır mı kütüğün üstünde satırla et doğrar­ken karısı aklına gelince bir testere almalı kemikler katıdır demir teste­resi almalı soğuk demircilerde bulunur belki Ekrem'e ayırmıştım kes­taneleri

arkasından yaklaşıp beline bir tekme ensesine bir yum ruk ensesinden mi kesilir başı yandan kaval kemiğine tekmeyleönce ayakları tabanları karamsı ayaklarını yıkasana yatmadan

kalçalarına varınca kimbilir kaç parçada kolları iki hayır üç parça kanı donmuştur bedenindeki etler keskin bir bıçakla sıyrılır her gün birkaç saat arayla bir parçasını kâğıda sararak sundurmanın altına götürüp ocakta çamaşır suyu kaynattığı kazanın altında yakarken kokuyu du­yan olsa bile birisi yemeğin dibini tutturmuş"

Başını salladı. İş hanına yaklaşmıştı. "Bir yan sokağa sapı- labilir g id ip af buyurun bey kardeşim dem in gereksiz yere kar­şınızda d u rdum denebilir hiç birşey olmam ış gibi o yana bak­m adan geçip gidilebilir." Şamtatlıcısının, kuru yemişçilerin, kes­tanecinin önünden başını çevirm eden geçti. 'Yuh ulan!' diye ba­ğırdı kestaneci. Dönüp baktı: kestaneci ona değil, birbirini itik- leyen, şakalaşan iki kuru yemişçiye bakıyordu sırıtarak. Banka­ları geçip alana varm adan sağa saptı; geçen hafta üstüste iki ge­ce geldiği içkili aşevine girdi. M asaların çoğu boştu ama kapıya yakın sağdaki küçük m asada kısa saçlı iki genç vardı. Buzdola-

Page 87: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

binin önünde iri burunlu, sarkık yanaklı adam her akşam bura­daydı anlaşılan. Kapının solundaki, o gece yeleği altı düğmeli adam ın o turduğu m asaya gidip yüzü sokağa doğru oturdu. Ar­kasındaki m asada biri gözlüklü iki adam vardı. Garson yanın­da durdu.

— Buyurun.Rakı, şiş, patlıcan tava istedi.— Patlıcan bulam adık bugün abi. Favam ız iyidir; vereyim

mi?— Peki, ver.Arkasında, yakınında bir ses İzm ir'de ayakta içilen bir tek-

tekçinin patates köftesini övüyordu. Yanm şişe rakıyla favayı getiren garsona çarşam ba gecesi polisle bekçinin elinden kaçan gencin yakalanıp yakalanm adığını sordu.

— Bilmem; duym adım . Peynirle k avun ister misiniz?— Hayır. Portakal getir, soyulm uş.Uzunca ufak bardağa rakı koydu; iki yudum içti yüzünü

buruşturm am aya çalışarak. G ünlerdir kafasında, yüreğinde git­tikçe artan ağırlığı biraz olsun azaltır m ıydı bu? Arkasındaki iki adam ın konuşm alarını kesik kesik duyuyordu; 'İlk üç haftası... dayanılm az gibi geliyor... günler... alışıyor sonra... düşlerde bile çıkılmıyor dışarı.' '... yararlanm adın m ı?' 'Hayır... tutmadı... iki yıl günü gününe...' '... o lm adı m ı?' 'O ldu ama... güvensizlik, kuşku, yalan... hiç yalnız kalınmıyor... a rada isteniyor... bir ya­kınlık, sıcaklık.' G arson soyulm uş, dilim lenm iş portakallarla şi­şini getirdi. Gözleri çakırdı bunun; elleri esm er değildi. 'Esmer elliler iyi yüreklidir, d e r b ir arkadaşım .' Babasıyla eski anıtları görm eye gelen u zu n boylu genç kız ikinci gece çay içerken bi­sikletini özlediğini söylemişti. A dını D üldül koym uş. 'N erdey­se yem leyip sulayacaksın ' dem işti babası. Haşim Bey'in büyük kızı M eserret H anım 'm yanan eşeğinin adı da D üldül'm üş. D u­varda asılı resim lerin b irinde Fatih 'in deniz üstünde sürdüğü kabarık sağrılı (Fatihli'ye gözü kayınca başını eğerdi) başı eğik, uzun boyunlu kır atının adı da D üldül m üydü acaba? Fatih­li'n in Serdar'dı. Kendini o kadının dönüşüne hazırlarken d ü ­şünm üştü: 'Göbek adım Serdari diyecekti sorunca. Soğuk de­m ircide çalışan oğlan sorduğunda sigarasını yakm ıştı önce. Bu-

Page 88: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

radan çıkınca soyulmuş kestane alıp horoz dövüşüne gidebilir­di. Boş bardağa şişede kalan rakıyı döktü; gözlerini kısıp boğa­zı yana yana yarısına dek içti. Bardağı bırakırken m asa eğrilir gibi oldu. Sandalyeye yaslandı. Arkasındaki konuşm ayı dah; açık işitiyordu: '... adamıymış. Öteki ölünce bu Nazlı İbo başlı­yor aynı evde kum ar oynatm aya. Çakır Haşan sık sık gidermiş bu eve; çoğu zam an ütülürm üş. Bir gece büyücek bir para ka­zanıyor. Nazlı İbo birazını veriyor paranın, üstünü sonra alırsın diyor. Sona kalan dona kalır, koca bir tarla parası yedirdim bu­rada, param ı şimdi isterim diyor Çakır, dayatıyor. Dövüp soka­ğa atıyorlar. Ardını bırakm ıyor; birkaç kere kahvede kalabalık içinde alacağını istiyor. Bir gece sokakta arkasından üç el ateş ediliyor.' 'Kim in?' 'Ç akır H asan 'm .' Kurşunlardan biri kaba eti­ne saplanmış. H astanede, evde bir ay yüzükoyun yatıyor. Vu­ru lduğunun ertesi günü savcıya İbo'nun adını söylüyor. Öteki haberim yok falan d iyor ama yaralam adan birbuçuk yıl veri­yorlar. 'Baksana oğlum! Bir küçük şişe daha; bir de cacık getir.' 'Çok gelm eyecek m i?' 'De canım, ne içtik şurada.' 'Sonra?' 'Sonra ikim izden biri fazla diyor Çakır. Bir ay yüzükoyun ya­tarken kurarm ış hep. İyileşince bir suç işleyip cezaevine girme­yi bile dü şü n m ü ş' 'Buyurun. Başka bişey ister misiniz?' 'Hayır, sağol... Şu oğlanın gözleri gibiydi...' 'Çok koyma benimkine; kararım ı aştım bu akşam .' 'De canım...' 'Sıkıntı veriyor sonra; eh, yeter.' 'Peki. C ezaevinde köyden bir tanıdığı varmış; ondan öğrenirm iş İbo 'nun d u ru m u n u bir aracıyla. Altı ay geçmiş. İbo 'nun başka bir cezaevine gönderileceği haberi gelmiş. Bir gün öncesinden saçlarını, bıyığını kestirmiş; o sabah güneş göz­lüğü takıp istasyona gitm iş, beklemiş. Öğleye doğru iki candar- m a İbo 'yu getirm iş elleri kelepçeli; istasyonun polis odasına sokmuşlar. Az sonra Afyon trenine bindirirlerken kalabalığın arasından yaklaşıp tabancasını boşaltm ış arkasına. Bağrışanlar, kaçışanlar olmuş. Boş tabancayı donup kalan candarm aya ver­miş. Hem en ölm em iş İbo; ertesi günün akşam ına değin ceza­evine "daha yaşıyor, k u rtu lu r belki diyorm uş doktor" diye ha ­ber geldikçe iğne ü stünde gibiymiş Çakır. A kşam üstü ölüm ha­beri gelince rahatlam ış. G eberm eseydi o vuracaktı beni derdi. Bir başkasının ö lüm ünü böylesine istem ek için...' 'A stılar m ı?'

Page 89: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

'Hayır, ben çıktığımda duruşm ası sürüyordu daha; savcı ölüm cezası istem emiş.' 'Tasarlanmış bir adam öldürme...' 'Öyle ama geçmiş yaralam a olayını alm ışlar göz önüne.' 'Doğru' 'İçerdey­ken bu Çakır H asan 'la bizim Arif...' 'H işşşt!' 'N e oldu?' "Yavaş konuş, dinleyen var galiba.' Zebercet m asaya eğildi; soğum uş etlerden birkaç parça yedi. Portakallar ekşiceydi. Dövüşe geç kalm ıyor m uydu? Rakısından iki-üç yud u m daha içti. İnsanca bir yakınlığa, sıcaklığa...

— Oh, canına değsin kardeşim!Kalın dudaklı, pem be yanaklı b ir adam karşısındaki san­

dalyeyi çekti, o turdu.— Rakınız bitiyor. Biraz da b irlikte içer miyiz? Garson!Ne denirdi bu durum da? D oğruldu. Başı dönüyordu; ma­

saya tu tundu.— Af buyurun, biryere yetişm em gerek, dedi.— Öyle mi? Yalnız içmekten...Buzdolabına doğru y ü rü rken arka cebinden çıkardığı bir

kâğıt parayı yaklaşan garsona verdi.— Üstü kalsın.— Sağolun, gene bekleriz.Dışarısı serindi. Bankaların önündeki geniş kaldırım da du ­

var kıyısından yürüyordu . İç cebini yokladı; T ırnak çakısı ora­daydı. Bir portakal kabuğuna ya da balgam a basm ıştı anlaşılan, ayağı kaydı; düşerken duvara sü rtü n d ü , elini yere dayayıp doğruldu. Gelip geçenlerden kim se gülm edi. O nu görm üyor­lardı m ıydı yoksa? Köşeyi dönünce d u rd u . Kestaneci yerindey- di, elindeki m aşayla kestaneleri çeviriyordu. Başını kaldırm a­dan 'Kebap!' diye bağırdı. Zebercet titredi; yüzü sarardı. Bir ey­lem in ertesini, sonuçlarım göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapm ayacağı şey yoktu. Cebinden bir onluk çıkarıp karşı kaldırım a geçti; kestanecinin yanında durdu.

— İki liralık çek; irilerinden olm asın, dedi.Kestaneci küçük, askılı terazide kestaneleri çekti.— K abuklarını soyarsan beş lira veririm .A dam başını kald ırıp baktı. 'O luı' dedi. Kirli tırnaklı küt

parm aklarıy la çabuk çabuk soyduğu kestaneleri bir kese kâğı­d ına koyuyordu . Kasketinin kıyıları yağlıcaydı. Ceketi koyu ye­

Page 90: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

şildi; orta düğmesi sallanıyordu. Sac mangalda kızaran kesta­nelerin arasındaki küçük deliklerden alttaki korların kızıllığı vuruyordu. Deliklerin birinden bir kıvılcım sıçradı. Kestaneci 'Kebap!' diye bağırdı; kese kâğıdını uzattı.

— Sinemaya mı?Zebercet sol avcunda buruşm uş onluğu verirken 'Hayır"

dedi. Kâğıttan bir kestane alıp ağzına attı.— Bozdağ malı, iyidir.Adam ın verdiği beş tekliği aldı.— Beni tanıdın mı? diye sordu.— Eskiden görm üş gibiyim ya tanıyamadım.Çarşıya doğru yürürken kestaneleri cebine boşalttı; kese

kâğıdım buru ştu ru p attı. 'Alığın biri' dedi alçak sesle. Kepenk­leri indirilm iş dükkânların arasından geçip ortası ağaçlı uzun caddeye çıktı. Tenhaydı. Kestaneler o gecekilerden daha iyiydi, pişkindi. Yanından d ingin atlarıyla bir payton geçti. Horozcular kahvesi ışıklıydı ama önünde kimseler yoktu. Yaklaşıp camdan baktı: Kahveciden başka üç kişi vardı; ikisi tavla oynuyordu. İçeri girip 'İyi akşam lar1 dedi; o gece öldürülen horozun sıçtığı m asanın yanına oturdu; bir orta kahve istedi. Erken miydi da­ha? Koyu yeşil boyaları dökülm üş kalın tahta m asanın üstünde horozun pislediği yer belli değildi. Tavla oynayanlardan biri zarlara sövdü; öteki 'Zarların suçu yok' dedi gülerek. Kahvesi­ni bitirince fincanı alm aya gelen kalın kaşlı, dazlak kahveciye para verirken horoz dövüşünün ne zam an başlayacağını sordu.

— Bu gece dövüş yok; çarşam bayla cumartesi geceleri olur.— Öyle mi?— Ç arşam ba gecesini kaçırmayın; Tahsin Bey'in yeni horo­

zu dövüşecek. Geçen gün D enizli'den getirmiş.Tavla oyun u n u seyreden adam 'Kaça almış?' diye sordu.— Satılık değil dem iş adam önce, nazlanmış; bunun gibisi­

ni bir daha bulam am demiş. O lurdu olm azdı derken sonunda yum uşam ış. Herif bir at parası aldı benden diyor Tahsin Bey.

— N e adam be!—■ İlle yenecek.Zebercet kalktı; 'İyi akşamlar" deyip çıkarken kolunu kapıya

çarptı. İnce bir sızı aktı dirseğinden parm ak uçlarına. Oğlanı si­

Page 91: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

nem ada arayacaktı. Karnında bir gerginlik, bir sıkıntı başlamıştı kahvede otururken; ama ağrım ıyordu. Kolkola, ağır ağır yürü­yen bir erkekle kadını geçti. Karşıdan konuşarak gelen iki genç yanından geçerken biri 'O h be, sığır sidiği gidiyorsun amca' de­di. Güldüler. Yalpalıyor m uydu yoksa? Başını sarstı; hızlandı.

Biletini alırken gişedeki adam 'Yeni başladı; iki filim olunca yedi otuzda başlıyoruz' dedi. M erdivenleri kaygan dem ir kor­kuluğa tu tunarak çıktı. Salona girince biletini yırtan gencin tut­tuğu soluk ışıkta ayaklarını sürterek y ü rüyüp ortalarda, sıra kı­yısında bir koltuğa oturdu. Kalabalık değildi anlaşılan; yanın­daki yerler boştu. A rkasından çıtırtılar, kısık sesler geliyordu. Perdede iki adam yum rukla, tekm eyle, düşe kalka dövüşüyor­du. Başı dönüyordu; gözlerini yum du . K arnındaki ağrısız ger­ginlik, sıkıntı gittikçe artıyordu. Çok m u içmişti? Bardakta ka­lanla yarım şişe rakı... Perdedeki bir çıtırtıyla birlik arkalarda birkaç kişi 'Heeeyy!' diye bağırdı. B unlardan biri o m uydu aca­ba? D önüp baktı. Yarı karanlık ta belirsiz yüzler. Bir ürperm e geçti bedeninden; ko ltuğunda büzü ldü . Filim de bir arabanın yanında bir kadınla erkek öpüşüyorlard ı. G özkapaklan kuruy­du, ağırdı. Kadın 'Ben de geleyim seninle' dedi. Erkek 'Hayır, seni tehlikeye atam am ' dedi. 'Ya sana birşey olursa?' 'Olmaz.' Elini karnına bastırdı; ovdu. Alnı terliyordu. Bir uyuşukluk vardı üstünde. Ekrem 'i görse bile ne yapacaktı bu durum da? Gene de 'K ötüyüm şim di; yarın akşam sekizde bu sinemanın önünde buluşalım ' diyebilirdi. U zun süre tabancalar patladık­tan sonra bir sessizlik oldu; b iri 'Dur, atlama!' diye bağırdı. Işıklar yandı. Ayağa kalkarken koltuğa tu tundu; yanlara, geri­lere baktı; Kimi konuşan, gülen, kimi asık, kayıtsız yüzler. Hep­si de birbirine ve ona benziyordu bunların; kendileri bilmeseler de bir insanın yapabileceği her şeyi yapabilirlerdi. Kollan titre­m eye başladı; gözleri büy ü d ü . Kapıya doğru koştu; sendeledi; sıra kıyısında o tu ran b irine tu tu n d u . İsle oluyor be? Pis sarhoş!' ded i adam ; itti. Geçide yıkıldı; birkaç kestane düştü yere. Dizle­ri ü stüne doğru lurken m endilin i çıkarıp ağzına bastırdı. Çene­sine bulaşan bu yarı ku ru m u ş nesne parktaki kuşun pisliğiydi. K usam ayacaktı. M endili cebine koydu.

— N e arıyor bu sarhoş burda?

Page 92: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

— Leş herif!— Atın şunu be!Ellerini yere dayayıp doğrulurken birisi kolundan tutup

kaldırdı. Biletini yırtan gençti bu; 'Yürü bakalım, gel!' det i. Oğ­lana yaslandı; ayakları sürterek, bağıranların, gülenlerin arasın­dan geçip kapıdan çıktılar. Merdivenleri inerken ayağı sürçtü.

— Yavaş, sıkı tutun. Ne vardı böyle içecek!— Karnım, dedi.— Ağrıyor mu?— Sımsıkı.Sokağa çıkınca oğlanın kolunu bırakıp duvara yaslandı.— Araba çağırayım mı? Paran var mı?— Evet, çağır.Yan sokakta duran iki paytondan öndekine bağırdı;— Halil abi, çek şuraya!Dışarının serinliğinde baş dönm esi azalmış gibiydi. Kaldı­

rım ın kıyısına yanaşan paytona sendeleyerek yürüdü; oğlanın yardım ıyla bindi.

— N ereye gidilecek?— Altılam balı'ya, A nayurt oteline.— On lira alırım, şimdi.— Yapma be Halil Abi, dedi oğlan.— Sen karışma; nelerini götürdük biz.Cebinden çıkardığı iki onluktan birini arabacıya verdi; öte­

kini oğlana uzattı; 'Af bu y u ru n ' dedi.— İstemez abi.Araba kalkarken parayı yere attı. A rkasına dayanıp ellerini

karnına bastırdı. Kulakları uğu lduyordu. N iye yavaş gidiyor­lardı böyle? Arabacı eşit aralıklarla, alçak sesle 'Deee!' deyip kamçısını şaklatıyordu ama a tlann ağır tırısına bir etkisi olm u­yordu bunun. Ellerinin üstüne eğildi; yavaşça inledi.

Otelin önünde arabadan inerken 'Işıklar sönm üş' dedi ara­bacı. Zebercet üç m erm er basam ağı tu tunarak çıktı; sigara pa­ketiyle soğum uş birkaç kestanenin altından anahtarı aldı; titre­yen eliyle kapıyı açıp girdi. Kol dem irini güçlükle vurdu. Ka­ranlıkta odaya doğru yürüyünce salon önce sağa sonra sola eğildi. Kollarını açtı; duvara sürtünerek çöktü. Emekleye emek-

Page 93: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

leye gitti odaya; karyolaya tu tunup doğruldu; yatağın üstüne devrildi.

(Köyden havluyu alm aya gelen iki genç yatağın iki yanma geçmişler çam aşır ipinin ucunu birbirlerine ata ata aşıla aşıla karyolaya bağlıyorlar kirletir m isin havluyu diyor sarışın genç çıkıp göbeğine o turuyor kıçını kaldırıp indiriyor karnının üstü­ne bağırıyor

candarm a çağırıcamduy d u n m u lan candarm a çağıracakmışduydumçağır bakalım çağırabilirsensırıtıyor kalkıp inerken soyunm aya başlıyor ceketini göm­

leğini pantolonunu d o n u n u atıyor çırılçıplak Fatihli bu birden kapı açılıyor Emekli Subay giriyor odaya ü stünde subay giysi­leri ne oluyor bu rada d iye bağırıyor Fatihli fırlayıp aşağıya atlı­yor esas d u ruşuna geçiyor

buyur kom utanım bu ne kepazelik k im sin sen Ahm et oğlu SerdarHalil O nbaşı gö tür şu n u nöbetçi subayına beş gün katıksız

hapisbaşüstüne kom utan ımHalil Onbaşı Fatihli'y i ite kaka çıkarıyor Emekli Subay ge­

lip o turuyor karnın ın ü stüne çok sağlam sınız diyor bitkinimdeğil değil nasıl o ld u sizinki bilem iyorum ya sizinkieskiden çok bağlıydı bana son günlerde köye gidicem diye

tu ttu rm uştuA frika'da b ir köye mi öyle sanıyorumçok ağırsınız inin karn ım dan lütfen evet g id iyorum kaçm am gerek siz ben kaçam am bağlıyım burada ölülere konağa Emekli Subay gidince bedenini saran ipi koparm ak için

kaslarını gere gere uğraşırken havadan bir eşekarısı vınlam a­sıyla y üzüne sald ırıyor kedi)

Page 94: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

Elleri yüzünde sıçrayıp doğruldu. Yataktan inip karanlıkta karyolaya tutunarak lavaboya gitti; öğürdü. K usam ıyordu. Sol elinin ortaparm ağını ağzına sokup boğazına doğru bastırdı, kı­pırdattı. İçi bulanm aya başlayınca bir daha denedi; öğüre öğüre kustu. Karnındaki sıkıntı azalm ıştı. Ellerini, yüzünü yıkadı; ku­ruladı. Yatağın kıyısına o tu ru p soyundu. Titriyordu; ayaklarını yıkam adan yorganın altına girdi.

(Süngülü iki candarm anın arasında elleri kelepçeli Ağırce- za 'n ın ardına dek açık kap ısından girerken kapının yanında du ran yaşlı bir adam içeri girm ek isteyen sinekleri inceliyor d i­şileri bırakıyor erkekleri kovuyor kızı içerdeym iş bunun diyor biri tahta parm aklıklı bölm ede kelepçeyi çıkarırlarken k ü rsü ­nün ard ında o tu ran üç yargıçtan ortadaki Emekli Subay g ü ­lüm süyor işler tıkırında d iyo r avukat sandalyesindeki Dişçi Bey dinleyici sıra larında b irörnek giyinm iş kara bıyıklı dört adam gelip elini sıkıyorlar öm rün uzun olsun diyorlar yerleri­nize geçin d iye bağırıyor Yargıç savunm a günü bugün Avukat ayağa kalk ıp çan tasından birkaç kâğıt ç ıkanyor okuyor sayın yargıçlar sonsuz bir boşlukta b ir ışık g ü n ü öteden iş hanının köşesindeki kestanecinin m angalından sıçrayan bir kıvılcım gi­bi gö rünen ateş parçasın ın çevresinde ağır ağır dönen bir to p ­rak yığını ü stü n d e ne yap tık ların ı b ilm eden kıp ırdayan birb ir­lerini ö ldürm ese ler d e öleceklerini bilen sorular soran varlıklar­d an Yargıç k ü rsüye v u ru y o r savunm anızı ö ldürm e hakkı ü s tü ­ne k u rd u ğ u n u z anlaşılıyor bu konu b u rada tartışılm az burada b ir eylem yasaların b ir bölm esine sığdırılır d iyor Avukat elin­deki kâğıtları çantasına k o y u p başka kâğıtlar çıkarıyor okuyor sayın yargıçlar d u ru m u n u siz in yargınıza getirince savunm ası­nı ü stü m e ald ığ ım sanığın önce b ir erkek o ld u ğ u n u göz ö n ü n ­d e tu ta rak son iki haftalık kesin ti d ışında on y ıld ır çoğu geceler o lduğu gibi o tu z Ekimi o tu z bir Ekim e bağlayan çarşam ba ge­cesi bu kolayca u y anm ayan kad ın ın odasına girerek onu yarı u y u r yarı uyan ık so y d u k tan sonra af b u y u ru n üstü n e vard ığ ın ­da Yargıç elini ka ld ırıyor sav u n m an ız kad ın ın ö lüm üyle ilgili anlaşılan d iyo r evet sayın b aşkan Emekli Subay oysa sanık ka­dın ı değil kediyi ö ld ü rd ü ğ ü için yargılanıyor d ey ip göz k ırp ı­yor A vukat elindeki kâğıtları çan tasına k oyup başka birini çıka­

Page 95: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

rıyor b ü tü n olasılıkları olanakları önceden düşünm ek yararlıdır dey ip okum aya başlarken yeter d iye bağırıyor arkalardan biri dayısı bu ayağa kalkm ış ak ke tenden giysileriyle ince-uzun anası babası da o rad a lar ne işin va r senin bu ralarda diyor salon karışıyor Savcı a tın şu n u d ışarı d iye bağırıyor candarm alar ka­p ıdaki adam dinleyiciler koşuşuyorlar kargaşalıkta gürültüde Yargıç'ın sesini açıkça d u y u y o r y irm i sekiz Kasıma bırakıldı)

Pazar sabahı

Bedeni, y ü z ü yana yana, düşlerle , karabasanlarla, çoğu uzak tan y ü zü n e sa ld ıran ked in in u ğ u ltu lu vınlam asıyla sıçra­yarak, d ing in , b irşey y em eden , a ra sıra birkaç adım ötedeki ayakyoluna g ittiğ inde bol bol su içerek, başı, ay ak lan büyüye­rek yattığ ı u z u n zam an ın sadece iki g ü n o ld u ğ u n u iyiliğe dön­dü ğ ü , gene b ir d ü şle u y a n ıp a lçak sesle 'İy i ya, yirm i sekiz Ka­sım da o lsun ' d ed iğ i gecenin sabah ı ağ ır ağ ır g iy indikten sonra aynanın ö n ü n d e "d ö rt ya d a beş g ü n lü k " sakalını d u ra dura, gücün kesip d o k u z u on iki geçe d u rm u ş saatim cebine koyarak (kasanın ü stü n d ek i çalar saat on ik iye sekiz kala durm uştu) se­rin , kapalı, neredeyse yağacak b ir h av ad a istasyona gidip aldığı gaze tede '7 Kasım Perşem be 'y i gö rü n ce anlam ıştı. Kimi ayrıntı­lar ya d a belli b ir ay rın tı (28 K asım gibi) önem sendiğinde, bir kesinlik a ran d ığ ın d a (tam b ir g ü n ay n ay a baktıkça yerinde gör­d ü ğ ü bıy ığ ın ı b ir u zm a n a g ö tü rü şü gibi) dolaylı da olsa başka­ların ın sap tam ı, tan ık lığ ı gerekliydi. İstasyonun b üyük saati on biri on yed i geçeyi g ö steriyo rdu . Saatin i düzeltm iş, kurm uş; ya­k ındak i b ir aşev ine g id ip yem ek yem işti. "... N e ö lüyüm ne sa­ğım ." A şev in in y an ın d ak i k ah v en in rad y o su n d a kalın sesli bir e rkeğin b ağ ıra b ağ ıra söy led iğ i, çoğu sözleri pek anlaşılm ayan b ir tü rk ü d e n d i bu . P ilavım b itirip kalkm ıştı. Paranın üstünü v e rirk en 'H a sta n ed e n m i çıktınız?' d iye sorm uştu aşçı. D öner­ken, is tasy o n u n a rk asın d ak i a lan d an sokağa girince ilk çam ağacın ın g ö v desine b abasın ın çaktığı ya da çaktırdığı, yıllardır b u sokak tak i b e rb er d ü k k â n ın d a n öteye geçm ediği için u n u ttu ­ğu ok b içim i, y e r ye r boyaları d ö k ü lm ü ş göstergenin sarktığını,

Page 96: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ucunun toprağı gösterdiğini görm üştü birden. Elle erişilmeye­cek bir yükseklikteydi. Başım çevirip yürüm üş, berbere görün­mesin diye soldaki kaldırımdan geçerek otele gelmiş, yatr ıştı.

Şimdi de yatakta. Az önce uyandı. Karanlıktı; yağm ur ya­ğıyordu. Olanaklardan birini seçeli, kararını vereli uykuları da­ha bir rahattı; geçen hafta olduğu gibi uyanır uyanm az yüreği­ne, kafasına çöken o ağırlık yoktu artık. Gene de ara sıra, yol­dan geçen ağır araçlar konağı titrettiğinde, geçmişte iki yangın başlangıcından ve bir Yangın'dan kurtulm uş, birkaç deprem at­latmış bu eski yapının birgün çökebileceğini, ölüyü bulacakları­nı düşünüyordu; am a bu çöküntüde sağ kalsa bile başkalarının eline düşm em ek için biraz vakti olacaktı elbet. Yeryüzünde canlı kalm anın birbakım a suç işlemeden olamayacağını bilme­yen, kendilerini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyor­du. iki gündür, öğleleri, yemeğe başı önünde gid ip geliyor, pa­ra verirken aşçının yüzüne bakmıyordu. Akşamları, ışığın yan­dığını gören biri gelmesin diye hava kararm adan kapının ya­nındaki odada çay dem leyip ekmekle sucuk, peynir yiyor, so­yunup yatıyordu erkenden. Gündüzleri de çoğu zam an yatak­taydı. Dün öğlesonu kapının zili çalındı; kalkıp bakmadı. Akşa­m üstü salona çıktığında kapının altından atılmış bir bildiri bul­du. Ay sonuna değin borcunu ödemezse elektrikle suyun kesi­leceğini üzülerek bildiriyorlardı. Dışarıdaki düğm eye bağlı iki zilden biri tavanarasm daydı; tellerini kopardı. Yukarıya çıkıp kadının odası önünde durdu ; havayı kokladı: Kokmuyordu. İnerken üçüncü katın m erdiven dönem ecinde avluya bakan pencerenin bir kanadım açtı. Dağda, Topkale'nin üstünde bu­lutlar kabarıyordu. Ç ocukluğunda çoğu ram azan akşam ları bu pencerenin önünde beklerdi iftar topunun ışığını. Yukarıda sof­ra hazır olurdu. Topun sesinden birkaç saniye önce parlayıp sö­nen ışıkla birlik 'Tamam!' diye bağırır, beş-on basam ağı koşa­rak çıkar, anasının ağzından hurm a, babasının zeytin çekirdeği­ni avuçlarına çıkardıklarım görürdü. 'O ğlum un sayesinde her­kesten önce bozuyoruz orucu ' derdi anası. Zeytin yemezdi. Yangm'da dağa kaçtıklarında, yanlarında götürebildikleri yiye­cekleri çevrelerinde dolaşan aç çocuklara dağıttıkları için ertesi gün içleri kazınırken Rüstem Bey'in bir tan ıdığının verdiği zey­

Page 97: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

tinlerden bile yemem iş de on d ö rt aylık oğluna emzikli oldu­ğundan Sem ranım 'a ayrılan beş-altı parça börekten üsteleye­rek, zorla yedirm işler birkaç yudum . Dağa çıkarlarken atlardan birinin sırtında yiyecekleri, altınları, bilezikleri, küpeleri, incile­ri koydukları heybe, iki kilim le yün örtüler varmış; arabacı ye- diyorm uş bunu. Öteki ata Sem ranım binmiş; altı yaşındaki kü­çük kızını terkisine, oğlunu kucağına almış. Bir erkek gibi at koştururm uş; genç kızlığında dedesinin Torbalı yörelerindeki küçük çiftliğinde babası öğretm iş. İki gün, sonra kurtuluşta, yanm ayan konağa yağm acılar uğram asın d iye atlara binip gi­den Rüstem Bey'le arabacının ard ından aşağıya, dum anı tüten kasabaya yürüyerek inerlerken oğlan hep anasının kucağınday­mış; başka biri alm ak istedikçe basarm ış yaygarayı. Faruk. Ken­dini asanın adını koym uşlar doğan üç oğullarına; ilk Faruk dört aylık, İkincisi iki buçuk aylıkken ölm üş; üçüncüsü yaşa­mış.

Sağma döndü. A vluda o luktan akan, sundurm anın, ahırla­rın kirem itlerinden dam layan su ların sesi gittikçe azalıyordu. Perdenin sağ üst köşesinde küçük, so lgun b ir ışık üçgeni vardı. Uzak bir sokak lam basından v u ru y o rd u belki; ya da başında beklenen bir hastanın odasından. Kollarını yorgandan çıkardı. O da ılıktı; akşam yatm adan önce b ir süre sobayı yakmıştı. Ka­ranlıkta yarı d oğru lup başucu m asasından bir sigarayla kibriti aldı; sigarasını yaktı; k ibrit ışığını saata yaklaştırdı: Beşi yirmi geçiyordu. Bakır kü llüğü yorganın ü stüne koyup yattı. Nasıl u z u n d u günler! "N e ö lüyüm ne sağım ." O n sekiz gün vardı da­ha. Dedesi (Haşim Bey) üçüncü kattaki o odaya kapatılınca beş gün dayanabilm iş. 'Koskoca adam eriyiverdi sanki; sesi soluğu çıkm azdı. O turağını ben dökerdim , yem eğini ben verirdim. Pek yem ezdi. Sesimi du y m u y o rm u ş gibi tavana bakar dururdu. O sabah odaya g ird iğ im de o turağı boştu. "Kimsin sen?" diye sor­du. "Saide'yim dayıcım " dedim . "N ureddin 'i çağır bana" dedi. "N uredd in abim çoktan ö ldü dayıcım . Rüstem abimi çağırayım mı?" dedim . Başım çevirdi. "K uşlarım ı Sarı Ali'ye versinler" dedi. Yataktan kayan yorganını düzelttim . Kolları titriyordu; başını bi o yana bi bu yana attı. Gözleri iri iri açıktı. Sofaya çı­kıp bağırdım . Rüstem abim geldi koşarak; odaya girdi. Diz çö­

Page 98: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

küp yorganın üstüne kapandı.' Haşim Beyün son sözünde an­dığı bu Sarı Ali'yi tanımıyorlarmış; sorup soruşturm uşlar, bilen yokmuş. Gençliğinde tanıdığı, onun gibi güvercinlere düşkün biriydi belki. N ureddin büyük oğluymuş; ilk karısından, Hafs.ı- nım'dan.

Sigarasını söndürdü, küllüğü başucu masasına koydu. Yağ­m ur dinmişti. Perdenin köşesindeki solgun ışık sönmemişti da­ha. 'Işığı yak' yerine 'ışığı uyar" derdi babası. Karanlıkta kala­mazdı. Yakınlarından sözetmezdi pek; çöküntü altında toptan ölümlerinin acısını yenilememek için belki. Oysa anası sözü döndürüp dolaştırıp eskilere getirir, uzun uzun anlatırdı gör­düklerini, duyduklarını. Hafsanım Mevlâna soyundanm ış, çe­lebilerden; o sıralar kasabadaki Mevlevi Dergâhı'nm postunda oturan A bdülkerim Çelebi'nin kız kardeşiymiş. Kocasını bir beslemeyle yakaladıktan sonra üçüncü katta sokağa bakan oda­lardan birine çekildiğinde yirmi sekiz yaşındaym ış daha; iki ço­cuklu. Yakınları telâşlanmış; görümcesi, yengesi yalvarmışlar; 'Erkektir, o lur bunlar; biz nelere göz yum duk ' demiş kaynana­sı. 'Y üzüne bakam am artık, utanırım . Başkasıyla evlensin' de­miş. K asabada dedikodu alıp yürüm üş; kimileri Hafsanım 'm kocasını boşadığını söylermiş. Birkaç gün kuşlarına bile uğra­m am ış Haşim Bey. Bir gece yukarıya çıkıp odanın kapısını çal­mış, seslenmiş; açılmayınca yüklenm iş, kilidi kırıp içeri girmiş. Çocuklar yataklarında ağlıyorm uş; kafesi kalkık pencerenin önündeym iş, karısı; 'Yaklaşırsan atarım kendim i' demiş. Haşim Bey dönüp gitmiş; bir daha yukarıya çıkmamış. Hafsanım oğ­luyla kızını babasız bırakm am ak için konaktan ayrılmamış; üçüncü kata yerleşmiş. Aşağıya inmek gerektiğinde başını ör­termiş. Kocası ertesi yıl yeniden evlenince iki kadın çok iyi an­laşmışlar. Kızım derm iş Nebilam m 'a; oysa on yaşm ış aralan. 'G özüm ü açtım büyük yengem i gördüm . Anam kırkı çıkm adan ölünce Lütfiye halam ı bana sü t anası getirtm işler konağa üç ay­lık kızıyla. Küçük yengem Rüstem abine emzikliym iş o sıra ama sütü ikim ize yetm ezm iş. Büyük yengem odasına almış be­ni; beşiğimi sallar, altımı alır, hastalandığım da başım da bekler­miş. Benden sekiz yaş büyük kızının kucağına bile verm ezm iş düşü rü r diye. Meserret ablam delişm en, haşarı bir kızdı; uy u r­

Page 99: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

ken tava karasıyla yüzlerim izi boyar, hasır koltuklara iğneler batırır, sokaktan geçenlerin üstüne tavanarası penceresinden su döker, m erdiven korkuluklarından kayardı. Sonraları irili ufak­lı altı çocuk olduk konakta. En büyüğüm üz, N ureddin abim bi­ze katılmazdı pek; kitaplarıyla odasına kapanırdı. Yengemin yanından ayrılm ak istem ezdik. M asallar anlatırdı. N ur içinde yatsınlar, iki yengem de kendi çocuklarından ayırm adılar beni. Kızlara ne alınırsa bana da alınırdı. Sabahları saçlarımı tarayıp örerken çoğu ensem den öper, öksüzüm ün saçları güzel derdi. Meserret ablam kâhyanın oğluna kaçınca yengem birkaç günde çöküverdi; yüzü uzadı sanki, buruştu . Başı çatkılıydı hep; ara sıra boynunu, şakaklarını o v d u ru rd u bana. Afyon yutardı. Ne dediğini bilmez oldu; kızı çocukluğunda b igün ayağı kayıp d ü ­şünce kıçım acıdı dediği için ağzına biber süren kadın, kocasıy­la yatarken neler yaptıklarını açık saçık, ağza alınm ayacak söz­lerle anlatm aya başladı son g ü n ü n d e .' H aşim Bey kâhyayı kov­muş; kızım değil artık o benim dem iş; am a N ebilanım yalvara yakara çeyiziyle birlik on dö n ü m bağ da verdirm iş üvey kızma. Çaybaşı'nda küçük bir ev döşem işler. Ç ocukları olmamış. Yıllar sonra birgün kocası ırm akta serpm eyle balık tu tarken ayağı sö­ğüt köklerine takılıp boğulunca konağa çağırm ışlar da gelme­miş. Bağına kendisi bakarm ış. Ç oğu yaz günleri bağa gidip ge­lirken ovada, eşek sırtında do lam a tü tü n içerken rastlayanların erkek sanıp selâm verdiklerini anlatırm ış gülerek. Gene bir yaz günü, akşam a doğru D ü ld ü l'ü n sırtında, heybesi kuru otlarla dolu eve dönerken sigarasından sıçrayan bir kıvılcım dan ola­cak, ku ru o tlar tu tuşm uş. Elleriyle vu ra vura söndüreyim der­ken giysileri tu tuşunca kendin i yere atm ış; saçları, üstü başı ya­na yana koşm uş eşeğinin a rd ından ; düşm üş. Oralarda harm an savuran iki adam yetişip söndürm üşler am a yanık içindeymiş her yanı; o gece ölmüş.

Yatağı titredi. U yandığ ından beri sokaktan geçen ikinci araçtı bu. Başını çevirip baktı. Perdenin köşesindeki ışık üçgeni yoktu. Karanlıktı; sokak lam balarım söndürm ezlerdi daha. Hasta u y u m u ştu belki; ya da ölm üştü. "N e ölüyüm ne sağım." O n sekiz gün... Büyük dayısı N u red d in çilesini doldurm aya on sekiz gün kala çıkıyor H alveti tekkesindeki taş odasından,

Page 100: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

'Günleri bitirdim ' diyor. Çileye girm eden kesilen saçı sakalı bü­yüm üş, yüzü ağarm ış, bedeni incelmiş; göm leği ü stünden sar- kıyormuş. Sabah-akşam kapısının önüne bırakılan tepsiden bir parça ekmekle birkaç zeytin alırm ış yanm a, g ünde iki kere ayakyoluna gitm ek için çıktığı odasına başı önü n d e dönerken. Halveti Şeyhi İsmail D ede 'Biz yirm i iki gün saydık oğul' diyor. 'Yanlışınız var; kırk gün o ldu .' Öteki dervişler gülüyorlar; Dede elini kaldırıyor, 'D oğrudur; belki b iz yanıld ık ' diyor. N ureddin sallanıyor, o lduğu yere çöküyor. Bir odaya yatırıp babasını ça­ğırıyorlar. H aşim B e y in getirdiği hekim bir hastalığı olm adığı­nı, bitkin d ü ştü ğ ü n ü , yak ında düzeleceğini söylüyor. N ureddin bir ara gözlerini açıp gülüm süyor; 'Baba, her şey öyle iyi k i' d i­yor. Ertesi sabah ölm üş. Yirmi sekiz yaşındaym ış. Parktaki yaşlı adam yanılıyordu: H ekim S tav ro 'nun genç karısıyla söylenen R üstem Bey değil N u redd in 'm iş. Kendisi kim seye anlatm am ış; söylentilere bakılırsa b ir bohçacı kadının evinde buluşurlarm ış. Belki bu söylentiler S tav ro 'nun ağu içirdiği söylenen karısının beklenm edik ö lü m ü n d en birkaç g ü n sonra N ured d in 'in day ı­sıyla k o n u şu p M evlevîliğe girm esiyle, ya da bohçacı kadının gözlerin i süzerek 'E vim e gelip g iderlerd i' d iye övünm esinden çıkm ıştı. A bdülkerim Çelebi yeğenine b ir yazıcılık işi verm iş am a o istem em iş; derv iş o lu p sem aya başlam adan önce dergâh­ta o rtalık işlerini gören m uhip lere katılm ış. Bunların a rasından seçilen, gerekince değiştirilen sakalı çıkm am ış iki oğlan A bdül­kerim Ç elebi'n in odasını toplar, yatağın ı düzeltir, yem eğini ge­tirir, e line su dökerm iş. N u red d in b ir tü rlü ısınam am ış dergâ­ha. D ayısının üzü lm esine, dönek diyen lere a ld ırm ayıp iki aya v a rm ad an ayrılm ış; g id ip H alveti Şeyhi İsm ail D ede'n in elini öpm üş. Sorulunca 'H epsi rahatına d üşkün ; y iyip içip lak lak et­m eye gelm işler o raya ' dem iş. D aha o gün kısa b ir tö renden sonra çile d o ld u rm aya g irm iş tekken in taş odala rın d an birine.

Ellerini göğsünde, k a rn ında , bacak larında gezdird i. Bede­n in dayanm a gücü n ü zo rlam ak d a b ir çeşit kendin i ö ldü rm ek değil m iydi? Soğuk od ad a, hasır ü s tü n d e b ir kıl ö rtüy le y a ta ­rak, o tu rarak , y ıkanm adan , b iraz ekm ekle zey tinden başka b irşey yem eden yirm i iki gün dayanab ilm işti dem ek. B oynunu o vuştu rdu . Yirmi sekiz K asım da kırk g ü n olacaktı. Keçecilerin

Page 101: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

sonuncusu. İstanbul'dak in i saym ıyordu. D oğduğu konağı un u tm u ştu o; beş yıl önce dedelerinden kalan iki dükkânı sat­m aya geldiğ inde yukarıları görm eye bile çıkm am ıştı. O nlar­dan, bu konakla ö lü lerden başka b irşey yok tu artık kasabada. Yüzyıllar önce gelip yerleşm işler. Avcı Sultan M ehm et zam a­nında b ir süre yeniçeri ağalığı y ap an Keçeci Z ade M ehm et A ğa 'nm İstanbu l'da b ir ayak lanm an ın bastırılm asında yararlık gösteren oğluna bağışlanan iki k öyün to p rak ların d a , sonraları, geçen yüzyıl başlarında H acı Zeynel A ğ a 'n m o zam ana değin otlak olarak ku llanılan , ırm ağın iki k ıy ısındak i yüzlerce dönüm çalılığı, hayıtlığı köylülere yarıya işleyeceklerin i söyleyerek zorla kökletip açtırdığı verim li tarla la rın ve eski çiftliklerin ü rün lerinden gelen p a ray la d ü k k ân la r yap tırılm ış, alınmış. Zeynel A ğa 'n ın oğ lu M alik A ğa b u k o nağ ı yap tırm ış . 'Evleri­nin, d ü k k ân ların ın kap ıla rın ı sö k ü p sa tsa la r y ıllarca geçinir Ke­çecileri denirm iş. K âhyaları, o rtakçıları başıboş b ırakm azm ış M alik Ağa; inm e in ip ya tağa d ü şü n cey e d eğ in ekim lerde, ha­satlarda at ü s tü n d e o v ad a dolaşır, çoğu gü n ler yatsıya doğru dönerm iş eve. A ltm ış beş y aşında ö ld ü ğ ü n d e o ğ lu o tuzunday­mış; gelini N u re d d in 'e gebeym iş. H aşim Bey toprak larıy la pek ilgilenm ezm iş; çiftliklerin, tarla la rın , b ağ ların , zeytinliklerin ü rü n lerin d en çald ık larıy la k âh y alar zeng in o lm uş. Eli açıkmış; parayı hesapsız harcarm ış. D ağ e teğ inde, Y angın 'da yanan eski konağın y ak ın ında , d ere k ıy ıs ında y üksek d u v a rla rla çevrili am barların su n d u rm a la rın d ak i k u şlu k lard a he r soydan yüzler­ce güvercin beslerm iş. Aylıklı bakıcısı v a rm ış kuşların . Dokuz- on altına b ir çift güvercin a ld ığ ı o lu rm uş. H av ad a takla ata ata uçuşlarını sey rederken kim i zam an b ir a tm acan ın yükseklerden sald ıra rak içle rinden b irin i k ap ıp g ö tü rm esine dayanam adığ ı için b ir atm aca ya d a d o ğ an ö lü sü getirene iki a ltın verirm iş. R am azanlarda, b ay ram la rd a , sü n netle rde, d ü ğ ü n le rd e harca­nan paralar; kızlar, beslem eler evlen irken verilen çeyizler; ara­ba atları, b inek a tla rı, uşaklar... 'H ü rriy e t'ten iki b uçuk ay sonra evlendi R üstem abim . Üç g ü n sıra sıra k azan lar kaynadı saya­da; yenild i, içildi. G ö rü lm em iş b ir alayla gittik İzmirie gelin al­m aya; beş çift d a v u l-zu rn a , ince çalgılar, erkekli d işili köçekler. D ört kır a t koşu lu , sedef kakm alı gelin arabası...' O n dükkân

Page 102: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

satılmış düğünden sonra. Rüstem Bey de babası gibiymiş. Yan- gm 'da yanan dükkânların yerlerine yenileri yapılm am ış; arsa­lar satılmış. Bin dokuz yüz otuzlarda, buğdayın b ir kuruşa, çe­kirdeksiz kuru üzüm ün üç kuruşa d ü ştüğü , belki b iraz yükselir diye bekletilen üstüste yığılı yassılm ış üzüm çuvallarında sı­çanların geçitler açıp yuvalar yaptığı, arpaların güvelendiği, Rüstem Bey'in her ay İzm ir'den otelin kazancını alm aya geldi­ğ inde 'Evin geçimi nerdeyse bu rad an gelen paraya kalacak' de­diği yıllarda yok pahasına satılan toprak lardan sonra kalan bir­kaç parça tarlayla bağı 1955'te Rüstem Bey ölünce, İzm ir'de evli üç kızı satıp parasın ı bölüşm üşler; Faruk Bey'in payına iki d ü k ­kânla otel düşm üş. Bu iki dükkânın satışı için beş yıl önce İs­tan b u l'd an gelen Faruk Bey 'O teli satm am ; sigara param ız geli­yor b u rd an ' dem işti gülerek. O gece bu odada, ikisinin d e doğ­du ğ u bu yatakta yatm ıştı. A nası yanındaym ış; İstanbul'da. Bel­ki sağdı daha; yetm iş beşinde olacaktı. Y angın'dan sonra 'Yaşa­yam am bu yıkm tılıkta; orda da evim iz var. Kızlar yetişecek, oğ­lan okuyacak ' diyor. İzm ir'e yerleşiyorlar; K okaryalı'da Kolağa- s ı 'n d an kalan eve. Eskiden, b u n u n bitişiğinde, Haşim Bey'in küçük kızı F erhu n d e 'n in H ürriy e t'ten b ir yıl önce gelin gittiği evde g ö rüyor R üstem Bey kız kardeşin in övdüğü, sonradan ka­rısı olacak genç kızı. Esm erm iş, alım lıym ış; uzunca boylu, gö­ğüslü , saçları, gözleri kara, k irpikleri uzun , bu rn u biraz sivri, du d ak la rı inceym iş. E v lendik lerinde yirm i yaşındaym ış, kocası yirm i üç. Sultanî'y i b itird iğ i yaz kendini asan Faruk İzm ir'de o k u d u ğ u iki yıl kışiarı o evde, ablasının yanında kalm ış. Okul kapan m ad an kasabaya gelm ezm iş; a ra sıra H aşim Bey'le birlik küçük oğullarıyla kızların ı görm eye gittik lerinde N ebilanım 'A yda b ir olsun perşem beleri öğ leden sonra trene a tlay ıp geli- versen... C um a akşam ı d ö n e rsin ' deyince derslerine çalışm ası gerektiğini söylerm iş. Yazlan, haziran başlarında konağa d ö ­nünce, birkaç g ü n içinde A zm akaltı'ndak i çifte kuleli bağa gö­çerler, eylül başında ü zü m kesim ine değ in kalırlarm ış. Faruk 'la anası ö ldük ten sonra ancak üç yaz gidebilm işler. Seferberlik 'te asker kaçaklarından, Y unan 'ın gelişiyle g idişi arasındaki üç yıl çetelerin bask ın la rından kork tuk ları için yazları bağa ç ıkam a­mışlar. 'Sem ra çok ü zü lü rd ü buna; yazların tadı kaçtı derdi. Ev­

Page 103: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

lenip buraya geld iğ inden sonraki yazın d a tadını çıkaram adı. G ebeydi, ata binem iyordu. Belki b igün kocasını kandırıp ata b indiğ inden g ü zü n ölü d o ğ u rd u ilkini. Ertesi yaz nerdeyse her gün ikindileri atlarla giderler, akşam a d o ğ ru dönerlerdi. H ay­vanlar terli o lu rd u çoğu, sağrıları k öpürm üş; ahıra sokm adan arabacı gezdirirdi. Faruk da g iderd i onlarla; am a az sonra ayrı­lırm ış yan larından karı-kocayı yaln ız b ırakm ak için. Kimi gün­ler onlarla gitm ek istem ezdi d e k ü çü k kayn ım yarışta geçilm ek­ten korkuyor d iye kışkırtırd ı Sem ra gü lerek , takılırdı. Küçük kaynım derd i ona. Bigün siz pek m i b ü y ü k sü n ü z sanki deyince Sem ra d ö rt yaş b ü y ü ğ ü m ya senden , az m ı, dedi. Rüstem abim de üstelerdi birlikte gelsin diye; k ıracak m ısın ben i derdi. Nebi- le yengem d u a ederd i a rkalarından . Bir ak şam ü stü ekini kald ı­rılm ış b ir an ızda d ö rtn ala g id erlerken R üstem abim in atı tökez­lemiş; düşm üş. Karısı bağırm ış; Faruk d a h a k ısrağ ı d u rm ad an atlam ış yere, benim y ü zü m d en d iye b ağ ıra rak koşm uş k ıp ırda­m adan yatan abisine; alnı b iraz kanlıym ış; ü s tü n e kapanm ış. R üstem abim şakadan ölü gibi y a ta rm ış m eğer; sarılıverm iş kardeşine, öpm üş. G üle k onuşa g e ld ilerd i o akşam . E skiden de iy iydiler birbirleriyle am a abisi ev len ince F aruk b ü sb ü tü n ü s tü ­ne titrer o ld u onun , bi ded iğ in i iki e tm ezd i. Bir de kısrağı... Ö lü m ü n d en dört-beş g ü n önce b ir ak şam hav a kararırken Fa­ru k dönm em işti daha. Yengem telâşland ı. E rkekler atlarla a ra ­m aya çıktılar; Sem ra d a gitti kocasıyla. D ağ e teğ inde, b ir zey­tinliğin kıy ısında bu lm uşlar. Ç a tlay ıp ö len k ısrağın ın başında bekliyorm uş; çakallara y ed irm em o n u dem iş. Ö lü kısrağı öteki a tlara bağlam ışlar; sü rü y e sü rü y e getird ile rd i. O gece bir çukur k azd ırıp göm düler.'

Sokaktan araçların geçişi g ittikçe sık laşıyordu . Bir tren sesi d u y d u . K ısrağım çatlatıncaya d ek sü re rk en neler geçiyordu ka ­fasından kim bilir. O akşam m ı u laştı o lanak ların sonuncusuna? A ğabeyini ö ld ü sanınca 'B enim y ü z ü m d e n ' d iye bağırdığına göre o n u n ö lü m ü n ü d ü şü n ü y o rd u dem ek; kend in i suçlu b u lu ­yordu . E vlenince ü s tü n e titre r o lm uş. Y engesinden kaçışı saygı­sına verilm iş; k im seler an lam am ış. Belki yaln ız N ebilanım sezi­yo rdu . Sem ra d a m ı b ilm iyordu? Yem eklerde, at gezilerinde k üçük k ayn ın ın kaçam ak bak ışların ı görm eyecek kad ar tu tkun-

Page 104: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

du belki kocasına. Anası 'Sıcak gecelerde karı-koca gizlice ır­mak kıyısına giderler sabaha karşı gelirlerdi kuleye' dediğine göre karanlıkta pencere önünde oturup bekliyordu demek Rüstem abisini mi? Böyle gecelerde Faruk da çıkarmış kuleden gizlice; ama onlardan çok önce dönermiş. Belki sıcaktan uyuya- madığı bir gece kalkıp yarı çıplak ırmağa gittiğinde, kıyıda, ağaçlarla çevrili küçük düzlükte, ay ışığında, yan yana uzanmış dinlenen ya da uyuyan yengesiyle ağabeyini gördükten sonra, çoğu geceler, iki kulenin arasında güneş batmadan sulanan, ha­sırlar serilen alanda yere çakılı dört kalın sırığın uçlarındaki yayvan tenekelerde yanan gazla yoğrulmuş külün ışığında ye­nen akşam yemeklerinin -gözünü elinden ayırmayan anasını üzmemek için çoğu zorla yediği, Kadriye Kalfa'nm iki besleme­sinin yardımıyla pişirip kotardığı çeşitli yemeklerin- sonunda konuşmalar tavsamaya başlayınca kalkar, anası dönüşünü bek­lemesin diye önce odasına girer, uzanır, aşağıda ışıklar söndü­rülüp elayak çekilince dışarı çıkar, ırmak kıyısında düzlüğe ya­kın bir yere o turup uzun süre, gecenin durgunluğunda ara sıra bir kurbağanın, kıyıdan düşen bir toprak parçasının şıpırtısını, uzaktan bir çakal ulumasına karşı Toraman'la Karaman'ın hav­layışlarını, öte kıyıdaki ağaçların birinde belki dişisini çağıran bir gece kuşunun eşit aralıklarla 'hu u u ' çekişini duyarak, niye beklediğini bilmeden, suçlu, tedirgin, ay ışığında ya da yıldızlı ağustos gecelerinde daha bir büyüyen asmaların arasından çı­kıp gelmelerini bekler miydi? Esintisiz, sıcak gecelerde ağabeyi ile yengesi sinek girmesin diye ince elek teli gerilmiş açık pen­cerenin bile serinletmediği sıcak odalarında, yatakta, çıplak, birbirlerine değen yerleri terleyerek yatarlarken birinin 'İrmağa gidelim, uyum uşlardır artık ' demesiyle üstlerine birer çarşaf alıp karanlıkta, başkalarını uyandırm am ak için sessiz, ağır ağır dışarının serinliğine çıkınca elele, yalınayak, asma aralarının sürülm üş toprağında ayaklarına çarpan ufak topaçlara aldır­madan koşarak ırmak kıyısındaki küçük kum luğa varır var­maz, ya da önce suya atlayıp çıktıktan sonra çarşaf üstünde ıs­lak ıslak birbirlerine sarıldıklarında, kenetlendiklerinde onları görecek, iniltilerini, kısık seslerini, yengesinin 'Oooh, bırakma' deyişini duyacak kadar yakınlarına sokulur m uydu sürüne sü­

Page 105: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

rüne? Yoksa kaçar mıydı kuleye? Bu gecelerin birinde o besle­meyi çağırmadı mı? Küçük Bey'e su verirken eli titreyen, yüzü­ne bakınca kızaran o yeniyetme kızı belki son günlerinde bir gece çağırdı da erkekliğinin ancak bir tek kadına, erişilmez bir kadına... Başını sarstı. Yorumdu bunlar hep, kendinin yorumla­rı. Anası gördüklerini, duyduklarını anlatırken arada yalan söylemiş ya da abartmış olabilirdi elbet. Üstelik hiç sözetme- mişti böyle bir ilişkiden. 'N iye kıydı canına on dokuzunda bile­medik. Kimselere söylememiş; bir satır bile yazmamış. Dolabı­nı, sandığını, kitaplarını, defterlerini didik didik aradık; bula­madık.' Küçük kardeşinin karısına tutkunluğundan kuşkulan- saydı Rüstem Bey doğan oğullarına onun adını verir miydi? Faruk öldükten on yıl sonra doğan üçüncü oğullarına da onun adını koyduklarında bu adın ölüm getirdiğini söylemişler de 'Ölürse onun adıyla ölsün, yaşarsa onun adıyla' demiş. Yorum­lar, nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi. Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için; Ölüm.

Kalın perdenin ardında gün ağarmıştı. Sızan ışıkta odada- kiler seçiliyordu artık: Karyola demiri, masa, sandalye, gaz so­bası, askıda giysüeri, tavandan sarkan ak abajur. Dayanacak mıydı ağırlığına on sekiz gün sonra? Neden, neyi bekliyordu? Yatağı titredi. Yirmi sekiz Kasımda olursa süreksizliğin, tutar­sızlığın, saçmalığın bir anlamı mı olacaktı sanki?

Kalktı.Giyindi.Yatağı düzeltti.Yüzünü yıkadı. Sakalı üç günlüktü.Çay demleyip iki bardak içti.Kürsünün ardına o turduğunda dem ir kasanın üstündeki

çalar saat sekizi çeyrek geçiyordu. Defteri açtı. Dört Kasımdan beri sözde otelde kalanları yazmamıştı. Bir oteli yönetmekle bir kurum u, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi as­lında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorum lulu­ğun ne olduğunu anlam aya başlayınca bocalıyordu, dayanamı­yordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde. Defteri kapadı. Ne gereği vardı artık

Page 106: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

bunları yazmanın ya da birkaç satır yazıp bırakmanın? İleride, kısa, 'soruldu'suz bir polis belgesinde her şey dört Kasımda ol­muş gibi saptanacaktı. Titiz bir araştırıcı defterleri inceleyip de geçen yıl Otuz Ekimle Uç Kasım arasında otelde kalanların bu yıl da aynı günlerde, aynı odalarda kaldıklarını görürse bu rast­lantıyı nasıl yorum lardı acaba? Gülümsedi. Kalkıp geçen yılın defterini merdiven altındaki sandığa koydu. Çekmeceden 2 nu­m aranın anahtarını aldı. Yukarıya çıkarken m erdiven döneme­cindeki büyük pencereden dağı görüyordu: Bulutluydu. Emekli Subayün bir hafta kaldığı odadan Baytar Bey'in elçilerinin ge­tirdiği çamaşır ipini alıp aşağıya, odasına döndü. Tıraş kutusu­nu duvarın dibine bırakıp masayı karyolanın yanına çekti; güç­lükle kaldırdı yatağın üstüne, yerleştirdi. Ayakkabılarını, çorap­larım çıkardı. Ceketini, pantolonunu, kazağını sandalyenin ar­kalığına koym uşken aldı, askıya astı. Don-gömlek yatağa çıkıp m asayı yokladı, bastırdı; dengesini koruyarak ağır ağır üstüne çıktı; doğruldu. Ak abajurun üstünden kısa kurşun boruyu iki eliyle tu tu p çekti, asıldı; bir çatırtıyla birlik borunun tavana bağlı o lduğu yerden küçük bir tahta parçası koptu; saçlarına, yüzüne tozlar düştü. Yatağa atladı; yere indi. Kurşun borunun ucunda abajur yana kaym ış sarkıyordu. Karyola demirindeki ipi alıp yürüdü; dış kapının yanındaki odadan ekmek bıçağıyla havanelini alarak ikinci kata çıktı. 2 num araya girdi. Karyolayı önce ayakucundan sonra başucundan iterek pencereden yana çekti. O danın ortasında, havaneliyle bıçağın sapm a vura vura m uşam badan büyücek bir parça kesip attı. Yüzü sarıydı, katıy­dı. Soluğu sıklaşmıştı. Sırtını karyolaya yaslayıp bir süre m u­şam bayı kestiği yerdeki yıpranm ış, renkleri koyulaşmış tahtala­ra baktı. Yıllar önce kim bilir nereden, nasıl getirip çakılmışlardı buraya. Bir dağda, orm anda tahtacı kadınlar biçmiştir. Erkekle­rinin baltalarla, bıçkılarla devirdiği, budadığı, kabuklarını soy­duğu , gölgede ku ru tu lm uş kocam an çam kütüklerinden kimbi­lir hangi dağın, belki de Sabuncubeli orm anlarının bir boşlu­ğunda, yazları, erkekler orm anda ya da keçi kılından dokun­m uş çadırlarda esnerken, uyurken, keçilerin yayılm ayı bırakıp koyu gölgelerde yattığı sıcak öğlesonlarında bile ağır şalvarları, işlemeli, sarılı kırmızılı karalı yün yelekleri, etekleriyle, başları

Page 107: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

pullu boncuklu ak yazm alarla sarılmış, ara sıra alınlanm n terini silip 'Giz Zeeeneep, su getir su!' diye bağırdıklarında çadırdan çıkan küçük bir kızın bir yanına eğilerek getirdiği testiden -a r ­dıçtan ya da çam dan uzun keskilerle, bıçaklarla oyulm uş, için­deki serin suya oyulduğu ağacın kokusu sinm iş geniş ağızlı kulpsuz testiden- m em elerinin gerdiği yeleklerine çenelerinden dam lata dam lata su içen yanık yüzlü tahtacı kadınların güneş vurdukça parlayan, kızgın, keskin bıçkılarla tekdüze bir uyum ­da usanm adan biçtikleri bu tah ta lar katır sırtında, insan sırtın­da dağın eteğindeki yola taşınıp iri öküzler koşulu kağnılara yüklenmiş, ağır ağır, kağnılar gıcırdaya gıcırdaya, inişlerde bo­yunduruğun çökerttiği kalın boyunlannı dikleştiren öküzler yokuşlarda üvendireyle sağrılarından d ü rtü le d ü rtü le kasabaya getirilip K urşunlu H an 'dak i kereste am barlarına indirilmiş, sonraları Malik Ağa yeni konağım yap tırırken bunları pazarlık­la, arada gözdağı vererek ucuza kapatıp ya da yapı ustasına al­dırıp buraya getirtm işti belki y üz y irm i beş yıl önce. Eğildi; tah­taları bıçakla oym aya başladı. K onak yap ıld ığ ından beri tahta güvelerinin geceleri çıtır çıtır kem irdikleri, kalın m uşam balar döşenm eden önce ayaklarla, terliklerle, nalınlarla, süpürgelerle aşınan, çoğu erkeklerin fırsat bu ldukça çim dikledikleri, sıkıştır­dıkları, kimi gönüllü kimi zorla odalardan birine kapayıp yata­ğa yıktıkları u zun süre ku lland ık tan sonra biraz çeyiz verip yoksul bir yakınlarıyla ya da b ir başkasıyla everdikleri genç beslem elerin haftada bir keçeleri, kilim leri, halıları, m inderleri kaldırarak, dizleri ü stü n d e em ekleyerek, kalçaları sallana salla- na yanlarındaki kovalarda ıslattıkları bezlerle, tahta fırçalarıyla ovdukları, sildikleri b u tah ta lar içlerine işleyen suyla neredeyse koflaşmışlardı. H avanelini ku llanm adan , ekm ek bıçağıyla vu­runca, bastırınca kesiliyor, özellikle paslanm ış çivi yerleri ufala­nıyordu. Az sonra açılan deliğe eğilip baktı: kurşun boruya ası­lınca ince tavan tah tasından kopan parçanın bıraktığı deliğe ya­kındı. Bıçakla vu ra vu ra deliği o yana doğru biraz genişletti. İpin bir ucunu iki delik ten geçirip aşağıya sarkıttı; öteki ucunu karyolanın üstü n d en aşırıp altında, ortasında sımsıkı, üstüste düğüm ledi. Ayağa kalkıp karyolayı önce başucundan sonra ayakucundan iterek eski yerine, odan ın ortasına çekti. Yorganı

Page 108: Kitabı Karandaşla Oxuyanlar | Kitabı Karandaşla …...ANAYURT OTELİ Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğdu. Manisa Ortaokulu'nu (1936), Balıkesir Lisesi'ni (1939) ve ikinci

çukurlaştıran ipi tu tu p asıldı. Sağlamdı. Kimler yapm ıştı bu karyolayı, ne zam an getirilm işti buraya kimbilir. Bıçakla hava- nelini alıp yürüdü , aşağıya indi. Dış kapının yanındaki odaya havanelini bıraktı; küçük b ir tabağa dolaptan b iraz yağ koyu > çıktı; odasına girdi, kapıyı kapadı. İçerisi ılıktı. Tavadan sarkan uzun çam aşır ipi m asadan kaym ış, yatakta çöreklenmişti. Elin­deki tabakla bıçağı m asaya koydu; ağır ağır, dengesini bozm a­dan üstüne çıktı; ipi tu tu p bü tü n gücüyle asıldı. Yukarıya iyice bağlıydı. Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti; bı­çakla birlik kap ıdan yana attı. Yukarıdan sarkan ipinin ucunu büktü , ilm ikledi; yağladı. Tabağı yatağın başucuna attı. Kırıl­m adı. M asa ara sıra belli belirsiz titriyordu. İpi boynuna geçir­di; düzeltti. Tam o sıra d ışarıdan birkaç arabanın korna seslerini du y d u ; başka araçlar da katıldılar buna; kornalar, tren d ü d ü k ­leri, fabrika düd ü k leri arasız, kesintisiz ötm eye başladılar. N ey­di bu? Kulakları mı u ğ u lduyordu? Yoksa dışarının, başkalarının b ir çağrısı m ıydı? Y üzünü b uruştu rdu . Sağdı daha, her şey elin­deydi. İpi bo y n u n d an çıkarabilir, b ir süre daha bekleyebilir, ka­çabilir, karakola gidebilir, konağı yakabilirdi. Dayanılacak gibi değ ild i bu özgürlük . Ayaklarıyla m asayı itip aşağıya yuvarladı; b ir boşluğa d üşerken du rd u . Gözleri, ağzı açık, bacakları gerile­rek, ç ırp ınarak sa llanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tu tm aya uğraştı. (Ne o ldu? Yapmayı u n u ttu ğ u bir şeyi mi an ım sadı birden? Ya da y e ry ü zü n d e tek gerçek değerin kendisi­ne verilm iş bu o lağanüstü yaşam arm ağanını korum ak, her şe­ye karşın sağ kalm ak, d irenm ek o ld u ğ u n u m u anladı g idera­yak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ö lüm e kendiliğ inden bir tepkisi m iydi bu?) Başı öne d o ğ ru eğiliyordu. Kolları iki yanına sarktı. D onu n u n sol paçasından fildişi reng inde koyuca b ir sıvı aktı uzaya uzaya; d izine yak ın bacağındaki kıllara bu laşarak ardar- d a yatağın ü stü n e d ü ştü , yayıldı. Yukarıdan, sa llanırken tah ­taya sü r tü n d ü ğ ü yerden ip çıtırdadı...