kocaeli’de kültürün kapısı açıldı

32
Kasım-Aralık 2015/ Sayı: 61 Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kültür Evi açılışı 28 Aralık Pazartesi günü Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü ve aralarında İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Füsun Alver’in de bulunduğu akademik personelin katılımıyla Seka Park’ta gerçekleşti. Saygıyla Anıyoruz Değerli Hocamızı Kaybettik Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin değerli öğretim üyesi Prof.Dr. Tansu Say’ı kaybettik. Gurur Duyduk Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen ‘27’nci Genç İletişimciler Yarışması’ndan Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri Ercan Civak ve Candoğan Parlatan ödülle döndü. Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 77. yıl dönümünde özlemle anıyoruz. “Egolarınıza Karşı Zafer Kazanın” 22 KOÜ’den, Türk Halk Müziği’ne Yeni Bir Ses 7 3 4 6 25 Yirminci yüzyılın ilk yarısında Japonya’da doğan Aikido, insanın insana karşı savaşından ziyade egosuna karşı savaşında kullanılıyor. Doito Ryu Aikijutsu tarafından kurulan bu dala dair merak edilenleri Oğuz Öcal anlattı. Fakültemizin öğrencilerinden Betül Turan’ın ilk klibi TRT Müzik’te yayınlanacak. 2 Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 77. yıl dönümünde Kocaeli Üniversitesi Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan törenle anıld ı . Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sadettin Hülagü ile birçok akademisyen ve öğrenci törene katıldı. Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı Dünya Renkleri, Kocaeli’de Buluştu Yabancı uyruklu öğrencilerin adaptasyon süreçlerini hızlandırmak için her yıl düzenlenen “Hoşgeldiniz” etkinliği Antik Restaurant’da gerçekleşti.

Upload: others

Post on 20-Oct-2021

31 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kasım-Aralık 2015/ Sayı: 61

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kültür Evi açılışı 28 Aralık Pazartesi günü Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü ve aralarında İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Füsun Alver’in de bulunduğu akademik personelin katılımıyla Seka Park’ta gerçekleşti.

Saygıyla AnıyoruzDeğerliHocamızıKaybettik

Kocaeli Üniversitesi İktisadive İdari Bilimler Fakültesi’nindeğerli öğretim üyesi Prof.Dr.Tansu Say’ı kaybettik.

Gurur Duyduk

Aydın Doğan Vakfı tarafındandüzenlenen ‘27’nci Genç İletişimciler Yarışması’ndanKocaeli Üniversitesi İletişimFakültesi öğrencileri ErcanCivak ve Candoğan Parlatanödülle döndü.

Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder GaziMustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının77. yıl dönümünde özlemle anıyoruz.

“Egolarınıza KarşıZafer Kazanın”

22

KOÜ’den, Türk HalkMüziği’ne Yeni Bir Ses

7

3

4

6

25

Yirminci yüzyılın ilk yarısında Japonya’dadoğan Aikido, insanıninsana karşı savaşındanziyade egosuna karşısavaşında kullanılıyor.Doito Ryu Aikijutsu tarafından kurulan budala dair merak edilenleri Oğuz Öcalanlattı.

FakültemizinöğrencilerindenBetül Turan’ın

ilk klibi TRT Müzik’te yayınlanacak.

2

Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 77. yıl dönümünde Kocaeli Üniversitesi Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan törenle anıld ı.Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sadettin Hülagü ile birçok akademisyen ve öğrenci törene katıldı.

Kocaeli’de KültürünKapısı Açıldı Dünya Renkleri,

Kocaeli’de Buluştu

Yabancı uyruklu öğrencilerinadaptasyon süreçlerini hızlandırmak için her yıl düzenlenen “Hoşgeldiniz” etkinliği Antik Restaurant’dagerçekleşti.

Page 2: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kampüs2Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Ali Yıldırım

Onsuz EksiğizCumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aramızdan ayrılışının 77´nci yıl dönümünde, Kocaeli Üniversitesi(KOÜ) Cumhuriyet Meydanı’nda anıldı.

Oğuzhan Yarar

Gazi Mustafa Kemal Ata-türk’ü anma amacıylaKOÜ Cumhuriyet Mey-

danı'nda gerçekleşen törene,KOÜ Rektörü Prof. Dr. SadettinHülagü, Rektör YardımcılarıProf. Dr. Ahmet Küçük ve Prof.

Dr. Ercüment Çiftçi’nin yanı sıraakademisyenler ve öğrenciler dekatıldı. Törende konuşma yapanKOÜ Basın ve Halkla İlişkilerMüdürü Zehra Demiral’ın, “Ata-türk’ün naaşı taşınırken azınlık-lardan bir grup, camdan sarkarakceketlerinden, gömleklerindendüğmelerini koparıp naaşın üze-rine atıyormuş. Daha sonra öğre-

nilmiş ki bu çok sevdiğiniz bir in-sanı kaybettiğinizde sensiz eksi-ğiz demek için yapılan bir ölümritüeliymiş” sözleri dinleyenleriduygulandırdı.Tören, Kocaeli Üniversitesi Rek-

törü Prof. Dr. Sadettin Hülagü ta-rafından anıta çelenk bırakılarak,2 dakikalık saygı duruşu ve İstik-lal Marşı okunarak son buldu.

Atatürk’ün Ölümünün Dış Basında YankılarıUlu Önder Atatürk’ün ölümünün 77’nci yılında Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) FenEdebiyat Fakültesi’nde hazırlanan, “Atatürk’ün Ölümünün Dış Basındaki Yankı-ları” adlı konferans Doç. Dr. Esma Torun Çelik'in sunumuyla gerçekleşti.

Nimet Özsevinç

Kocaeli Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Konfe-rans Salonu’nda düzenle-

nen Mustafa Kemal Atatürk'ü anmaetkinliği, KOÜ Rektörü Prof. Dr. Sa-dettin Hülagü, rektör yardımcıları,akademisyenler ve öğrencilerin katı-lımıyla gerçekleşti. Program Cum-huriyetimizin kurucusu GaziMustafa Kemal Atatürk’ü ve şehit-leri anmak için saygı duruşu ve İs-tiklal Marşı’nın okunmasıylabaşladı. Ardından, fakültenin Edebi-yat Bölümü öğrencisi Çağlar Karakendi yazdığı, ‘Mucit Kemal’im’adlı şiirini okudu. Tarih Bölümü Öğ-retim Üyesi Doç. Dr. Esma TorunÇelik'in sunumuyla devam eden et-kinlikte, Atatürk'ün yabancı basın-daki önemi vurgulandı.

"Tarihin Akışına YönVeren İnsan"Çelik, “Atatürk’ün ilk dış basın fo-

toğrafı, Trablusgarp Savaşı’nda çe-kilmeye başlanmıştır, özel olarakdergilerde resimleri yoktur” dedi.Yabancı gazetelerin çoğunun Mus-tafa Kemal'in kişiliği, hayat hikaye-leri ve özellikle devrimleriyle ilgilibelgere yer verdiğine dikkat çekenÇelik, Arap Basını başta olmaküzere Doğu ve Batı medyasınınAtatürk'e büyük ilgi gösterdiğinisöyledi. "Mustafa Kemal’in vefatıdünya için büyük kayıp olarak elealınır” diyen Çelik, The New YorkTimes gazetesinde Atatürk’ün hayathikayesinden bahsedildiğine deği-nerek; onu dahi olarak tanımladık-larını söyledi. Avrupa’dakiliderlerin hiçbirinin onun kadar zor-

luklarla karşılaşmadığını belirtenÇelik, bu vurgunun özelikle gazete-lerde yer aldığını ifade etti. Ata-türk’ün tarihin akışına yön vereninsan olduğunu söyleyen Doç. Dr.Çelik, “Mustafa Kemal devrimleri-nin yanı sıra, bu devrimlerini barış-çıl bir yapıyla sağlamıştır” diyerekAtatürk’ün barışa önem verdiğininüzerinde durdu.

"Vatanın Babası"Atatürk’ün ölümünün ardından

Alman gazetelerinde Ulu Önder’inazim ve kararlılığından bahsedildi-ğine değinen Esma Torun Çelik,Alman ve İtalyan basınının Ata-türk’ü, ‘Vatanın Babası’ olarak gör-düklerini belirtti. Atatürk’ünArnavutluk, Macaristan, Hindistan,Irak gibi çok sayıda ülkenin gazete-lerinde de büyük önem taşıdığını

söyleyen Çelik, İran'ın Ulu Ön-der’in ölümünden sonra bir ay yasilan ettiğini; Tahran Gazetesi'ndeise, "Türkler, bunu yalnızca kendikayıpları olarak görmesinler" şek-linde haberlerin çıktığını belirtti."Atatürk, UNESCO’da olağanüstüdevrim getiren, dünya barışının ön-cüsü, renk, dil, din ayrımı gözetme-yen çok büyük bir devlet adamıolarak tanımlanır" diyerek sunumubu sözlerle bitirdi.Konuşmanın ardından, fakültenin

Edebiyat Bölümü öğrencileri tara-fından, “Atatürk’ün Ölümü “ ve“Gaziye” adlı şiirler okunduktansonra’ Dolmabahçe’den Anıtkabir’eisimli video izlendi. Ardından Ata-türk’ün cenaze töreni videosu ilekatılımcılar duygusal anlar yaşadı.Çelik’e Rektör Prof. Dr. SaadettinHülagü tarafından plaket verilmesiile program sona erdi.

Doç.Dr.Esma Torun Çelik,Atatürk’ün ölümünün dışbasına yankılarını anlattı.

Sunuma KOÜ Rektörü Prof.Dr.SadettinHülagü, Rektör Yardımcıları, birçokakademisyen ile öğrenciler katıldı.

Page 3: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kampüs 3Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Ali Yıldırım

‘Güvenli Bir Hayat Var’Avrupa Birliği ve Türkiye

tarafından ortaklaşa finanse edilen,

Kocaeli Üniversitesi’nin de proje ortağı olduğu,

‘Güvenli Bir Hayat Var’ adlı projenin sunumu

Kocaeli Üniversitesi Prof.Dr. Baki Komsuoğlu

Kültür ve Kongre Merkezi’nde 25 Kasım

Çarşamba günü gerçekleşti.Esra Yula

Kırmızı kravat taktığı için karısındandayak yiyen, eve geç geldiği için karısıtarafından darp edilen, çalışmak istediği

için karısı tarafından yüzüne kezzap atılan, eskinişanlısı başkasıyla evleniyor diye sokak orta-sında kurşuna dizilen erkekler… Ne kadar da ab-sürt bir görüntü değil mi? Oysa ülkemizde -neyazık ki- pilavı tane tane yapamadığı için, çalış-tığı için, boşanmak istediği için her beş kadındanbiri şiddet görüyor. Kadın Sorunları Araştırma veUygulama Merkezi’nde (KASAUM) bütün bun-lara dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak ama-cıyla, "Güvenli Bir Hayat Var” başlıklıprojelerinin sunumunu, 'Kadına Yönelik ŞiddeteKarşı Uluslararası Mücadele Günü' olarak ilanedilen 25 Kasım’da gerçekleştirdi.Kocaeli Üniversitesi Baki Komsuoğlu Kongre

Merkezi'nde düzenlenen program, açılış ve pro-tokol konuşmaları ile devam etti. İlk olarak sözalan Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gökalp kadınlara yöne-lik şiddete karşı toplumun tüm kesimlerinin ka-

tıldığı ortak bir mücadele olduğundan bahsetti.Bu mücadele kapsamında başlattıkları proje hak-kında konuşan Gökalp, “Projemiz ajanstaki kal-kınma toplantısıyla başladı. Daha sonra KocaeliValiliği’ne projemizi tanıttık. Kadına yönelikşiddete karşı eğitimler aldık. Daha sonra bütünDoğu Marmara’daki mevcut durumun analiziniyaptık” dedi.

“Türkiye’nin Kanayan Yarası”G ökalp’ten sonra sözü alan Düzce Nilüfer

Kadın Kültür Çevre ve İşletme Kooperatifi Tem-silcisi Semra Demirelli, bu projede ortak olarakyer almalarının kendileri için çok büyük anlamifade ettiğine değindi. Bu konuda birçok projeninvar olduğunu söyleyen Demirelli, “Bu projelerçok uzun ömürlü olmuyor. Ancak kurduğumuzbu platformun sürdürülebilirlik açısından müca-delesini vereceğimizin kooperatifim adına liderolarak sözünü veriyorum” ifadelerini kullandı.Kocaeli Barosu Temsilcisi Avukat Nurhan Ata-bay ise son yıllarda açıklanan istatistiklere görekadına yönelik şiddetin Türkiye’nin kanayan ya-rası olduğunu vurguladı.

“136 Ülke Arasından 125’inciyiz”Projenin konusu itibariyle çok önemli olduğunu

belirten Yrd. Doç. Dr. Şule Çeliker, “ Başta şöylebir korkum vardı. Her zaman kadına yönelik şid-det konusunda farkındalık ile yola çıkılıyor.Bunu çok mu dile getiriyoruz diye düşündükfakat hiç de öyle olmadığını öğrendik. Günlükyaşantısında birçok kişi şiddet gördüğünün far-kında değil. Bu yüzden farkındalık Türkiye içinyanlış değil, kesinlikle doğru bir başlangıç nok-tası” diye konuştu. Sosyal Hizmet UzmanlarıDerneği Kocaeli Şubesi başkanı Mehmet Kaygu-suz, “Dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği sırala-masında 136 ülke arasından 125’inci sıradayız.Bu sıralamayı düzeltmemiz gerekiyor. Bu dakamu ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çalış-ması ile mümkün olabilir. ‘Güvenli Bir HayatVar’ projesi kendi bazında bunu gerçekleştirdidiyebiliriz” dedi.Projenin tanıtımını yapan projekoordinatörü Yasemin Gözkonan, projenin iç-eriği hakkında bilgi vererek, basında çok fazlayer aldığından söz etti. 'Güvenli Bir Hayat Var'projesi sunumu plaket töreni ile sona erdi.

Kocaeli’de yabancı öğrencilerin kaynaşması amacıyla her yıl aralık ayında düzenlenen ‘HoşGeldiniz’ programı bu yıl da Kocaeli Antik Restoran’da gerçekleştirildi.

Basın Halkla İlişkiler

Kocaeli Antik Restoran’da, 2 Aralık Çar-şamba günü düzenlenen ‘Hoş Geldiniz’programında, çoğunlukla yabancı üniver-

site öğrencilerinin katılımıyla bir kültür yelpazesioluşturuldu. Farklı ülkelerden gelen öğrenciler, ge-lenek ve göreneklerini, yöresel kıyafetlerini, ye-meklerini, dans gösterilerini sergilediği festivaldeLübnan, Filistin, Ürdün, Fas, Suriye, Somali, Kaza-kistan, Kırgızistan, Afganistan, Mısır, Endonezya,Malezya, Çad, Moritanya, Cibuti, Türkmenistangibi altmışa yakın ülke tanıtıldı.Çeşitli dans gösterileri ve yöresel ezgiler festivale

renk kattı. Programa katılan Kocaeli Belediye Baş-kanı İbrahim Karaosmanoğlu ve Kocaeli Üniversi-tesi Rektörü Prof.Dr Sadettin Hülagü öğrencilerinsunumlarını ilgiyle izledi.

Prof. Dr. Sadettin Hülagü, yabancı uyrukluöğrencilerle bir araya geldi.

Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Üyeleri.

Kültür Yelpazesi Oluşturuldu

Page 4: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kampüs4Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

Sayı 56

Sayfa Editörü: Ali Yıldırım

Prof. Dr. Tansu Say’a VedaKocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görevyapan Prof. Dr. Tansu Say, tedavi gördüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.Emin Kuvat

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesi İş-letme Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Tansu Say, lösemi hastalığı teş-hisi konmasının ardından bir süre-dir tedavi gördüğü Cerrahpaşa TıpFakültesi Hastanesi’nde hayatınıkaybetti. Prof. Dr. Say için KOÜUmuttepe Kampüsü Prof. Dr. BakiKomsuoğlu Kültür ve Kongre Mer-kezi’nde 2 Aralık’ta bir anma tö-reni gerçekleştirildi. Törene, SayAilesi’nin yanı sıra, Rektör Yar-dımcısı Prof. Dr. Bekir Çakır, İkti-sadi ve İdari Bilimler FakültesiDekanı Prof. Dr. Selman AzizErden ve birçok akademisyen ka-tıldı.

Törende Duygusal Anlar Törende konuşan Prof. Dr.

Erden,“Kocaeli Üniversitesi ağa-cından bir altın yaprak düştü” diye-rek arkadaşı ve meslektaşınaduyduğu saygıyı dile getirdi.

KOÜ İktisadi İdari Bilimler Fa-kültesi İşletme Bölüm BaşkanıProf. Dr. Abdurrahman Fettahoğlukonuşmasında, “Tansu Hoca, 14Ocak 2016 günü emekliye ayrıla-caktı. Biz onu gülerek, sevinerekemekli edecektik ama şimdi üzüle-rek, kederlenerek ebediyete uğurlu-yoruz” dedi. Fettahoğlu, ölümhaberini alan öğrencilerin kağıtparçalarıyla, Tansu Hoca’nın kapı-sına not bıraktıklarını söyledi.

“Bir Varmış Bir Yokmuş”Anma töreninde son olarak söz alan

Prof. Dr. Tansu Say'ın eşi Rabia Say,eşinin vefatı için, “Bugünü yaşayaca-ğım hiç aklıma gelmemişti. Öğrencile-rinin verdiği kanlarla yaşayacağınıdüşünüyordum” dedi. Cenazeninokula gelmesini bizzat istediğini söy-leyen Rabia Say, “Eşim hastanedeokula tekrar döneceği günü hayal edi-yordu. Son yolculuğunda son isteğiniyerine getirmek istedim” açıklama-sında bulundu. Rabia Say, “Vefatından15 dakika önce beni yanına çağırdı ve

“Bir Varmış Bir Yokmuş” diyerek İs-tiklal Marşı’nı okumamı istedi, eşimmilliyetçi ve vatanını seven biriydi”dedi. Anma töreni İlahiyat FakültesiHocalarından Yrd. Doç. Dr. RamazanŞahan’ın Kur’an ve dua okumasıylasonlandı.

Prof. Dr. Tansu Say Prof. Dr. Tansu Say 1992-1996 yılları arası İstan-

bul Üniversitesi İşletme Bölü-mü’nden mezun olan Say,akademik yaşamına Çanak-kale 18 Mart Üniversitesi’ndebaşladı. 1999 yılından itibarenKocaeli Üniversitesi bünye-sinde görev yapmaya başlayanSay, 2007 yılında Profesör un-vanını elde etti. Evli ve ikiçocuk babası olan Say, İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakülte-si’nin bölümkoordinatörlüğünü, başkanlı-ğını ve dekanlığını da yaptı.Araştırmacı bir kişiliğe sahipolan Prof. Dr. Tansu Say, rek-lam, pazarlama araştırmaları,pazarlama stratejileri, tüketicidavranışları, ürün, dağıtım, fi-yatlandırma, tutundurma, iş-letme yöneticiliği hakkındaçalışmalar yaptı.

Fetih Kökten

Kocaeli ÜniversitesiProf. Dr. BakiKomsuoğlu Kültür

ve Kongre Merkezi’nde İz-gören Akademi tarafındandüzenlenen etkinliğe öğren-cilerin ilgisi yoğun oldu. Et-kinliğe konuşmacı olarakkatılan Ahmet Şerif İzgören,ilk olarak okunmuş bilinçtensöz etti. İnteraktif bir şekildegerçekleşen etkinlikte öğ-renciler sorularını yanıtlayanİzgören, bir öğrencinin, “Ya-şadığınız olaylar mı bu mes-leği yapmanızda etkilioldu?" sorusuna, "Yapmakistediğim iş bilgi ile ilgili ol-malı, yaptıklarım bazı şey-lere değmeli" diyerekcevapladı. Araştırmalaragöre iki öğrenciden birininkendi işini planlıyor oldu-

ğunu belirten İzgören, Tür-kiye’de girişimcilikle ilgilisıkıntı olmadığını ifade etti.Etkinlik sırasında salondaki

öğrencilere de tavsiyede bu-lunan İzgören, "Öğrenmeyibıraktığınız gün bittiğinizgündür. Pırıl pırıl bir gelecekvar önünüzde, açın kitapla-rın kapaklarını her şey ki-tapla olur” diyerekokumanın önemini belirtti.İzgören Akademi´nin 2 kişiile bu işe başladığını, şuanda 63 kişi olduklarını be-lirten İzgören, “Güvenilir vedürüst insanlar işlerinde ba-şarılı olur. Şu an 270 bin ki-şiye ücretsiz eğitimveriyoruz” dedi. İzgören, konferansın so-

nunda yedi yaşındaki minikkatılımcıya yeni kitabını he-diye ederek, öğrencileregösterdikleri yoğun ilgidendolayı teşekkür etti.

Kocaeli Üniversitesi(KOÜ) Endüstri

Mühendisliği Kulübüaracılığıyla

düzenlenen, 'HerkesGirişimci Olabilir Mi?'

başlıklı söyleşinin konuğu Ahmet Şerifİzgören oldu. KOÜ

öğrencileriyle birarayagelen İzgören, meslek

hayatı ve girişimcilik üzerine

tavsiyelerde bulundu.

“İki Öğrenciden Biri Kendi İşini Planlıyor”

Ahmet Şerif İzgören’in söyleşisibüyük ilgi gördü.

Page 5: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kampüs 5Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

Sayı 56

Sayfa Editörü: Ali Yıldırım

“Mağara ResimleriSosyal Medyanın Temeli”Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) İşletme Kulübü ve İletişim Kulübü’nünhazırladığı, ‘Sosyal Medya Nasıl Kullanılmaz?’ başlıklı söyleşide, komedyen, oyuncu, radyo ve televizyon programcısı Ceyhun Yılmaz,öğrencilerle bir araya geldi. Enes Çakır-Burak Karabağ

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Prof.Dr. Baki Komsuoğlu Kültür veKongre Merkezi’nde düzenlenen

etkinliğe, öğrencilerin ilgisi yoğundu. İş-letme Kulübü ve İletişim Kulübü’nün ta-nıtım videolarıyla başlayanetkinlikte Ceyhun Yıl-maz, Cemal Süreya'nın'Sana Giden YollarKapalı' şiiri ile sah-neye giriş yaptı.‘Sosyal Medya

Nasıl Kullanılmaz?’adlı söyleşide Yılmaz,ilk insanların mağaraduvarlarına çizdikleri resimler ile

sosyal medyanın temellerinin atıldığındanbahsetti. Sosyal medyanın insanlar tara-fından olumsuz kullanıldığına değinenYılmaz, “Yarım anlaşılmak iletişimde ba-şarısızlıktır, kelimeleri kullanırken an-lamlarına dikkat edin” dedi. Kamukuruluşlarının da sosyal mecraları, özel-

likle Twitter’ı aktif olarak kullandı-ğına değinen Yılmaz, sosyal

medyanın hayatımızın heralanında olduğuna dikkatçekti. Sosyal medya vereklam ilişkisine de deği-nen Yılmaz, paylaşılan vegönderilen firmaların rek-

lam pazarı haline geldiğininaltını çizdi. İnsanların za-

manla sosyal medyada beğenilme

kaygısı içerisine girdikle-rinden söz eden CeyhunYılmaz, araştırmalara göre8 yıl sonra her 4 kişiden birinin internetbağımlısı olacağını belirtti.“2000 yılın-dan itibaren doğan çocuklar gazeteninne olduğunu bilmeyecek, hatta gazeteonlara komik bile gelebilir” diyen Yıl-maz, sosyal medya kullanımının çağı-mızda oldukça önemli olduğunuvurguladı.Son olarak sosyal medyanın olum-

suz etkilerine de değinen Yılmaz,bunların; panik atak, bilgisayarabağlı görme bozukluğu, baş par-mak ağrısı, kötü duruş sorun-ları olarak baş gösterdiğinisöyledi.

İletişim Fakültesi’nde Reklamcılık Tüyoları Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, Titri Fikir Reklam Ajansı yazarlarından MertDemiran, ajansın Kreatif Direktörü Özgür Akpınar ve Reklamcılık Bölümü öğrencilerininkatılımıyla 1 Aralık Salı günü reklamcılık üzerine bir panel gerçekleştirildi.Enes Çakır

Kocaeli Üniversitesi İletişim FakültesiDerslik Üç’te gerçekleşen söyleşide,Akpınar konuşmasının girişinde kısaca

kendisini tanıttı. Ali Taran gibi önemli reklamcı-lar ile çalıştığından bahseden Akpınar, Lipton,Turkcell, Eti gibi önemli markaların sunulduğuslayt gösterisi ile söyleşiye devam etti. Akpınar, Reklam Ajansı’nda müşteri ilişkilerini

sağlayan kişiler, yazarlar, çizerler, strateji ilişki-lerini sağlayanlar ve prodüksiyon yapan kişilerinbulunduğundan bahsederken, “Bu kişiler birbir-leriyle olduğu gibi müşterilerle de yoğun bir ile-tişim süreci sağlarlar. Bu faktörlerden enönemlisi ise prodüksiyondur. Çünkü prodüksiyonşirketleri bir filmi insanlara çok sevdirdiği gibi ofilmi insanlara kötü bir imaj ile de sunabilir.Müşteri memnuniyeti de bu süreçte çok önemli-dir reklam son aşamasına gelse dahi müşteri onubeğenmezse o reklam iptal edilebilir” dedi.

Reklam Nasıl Yapılır?Reklamcılığın, tüketiciyi etkileme sanatı oldu-

ğuna vurgu yapan Akpınar, “Reklamlar, tüketici-nin o markayı satın almaya devam etmesinisağlar. Her reklamda bulunması gereken önemliözellikler vardır. Bunlar: Güçlü slogan, güçlümüzik ve güçlü hikayedir. Markanın birkaç keli-meyle kendisini tanıtması gerekir. İnsan müzikile yaşar bunun için reklamlarda verilen müzikle-

rin hatta o müziklerin tonlamasının bile tüketiciüzerinde önemli etkileri vardır. Güçlü bir hikâye-niz varsa ve o doğru görüşlere dayanıyorsa tüke-ticiyi ikna edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.Akpınar, teknolojinin gelişmesiyle koku duygu-

sunun yakında reklamlarla da izleyicilere aktarı-labileceklerini belirterek “Güçlü bir müziğiniz,güçlü bir sloganınız ve güçlü bir hikâyeniz varsatüketicinin kalbine dokunabilirsiniz” dedi.

Değişen İmajlarlarla CanlananMarkalarMarlboro, Wolkswagen ve Mac gibi markaların

piyasaya olumsuz reklamlar ile girdiklerine deği-nen Akpınar, “Önemli imaj çalışmaları ile mar-kalarını tüketiciye daha olumlu şekilde lanseederek, daha çok sattılar” dedi.

Samsung Duyan Eller!Akpınar, Samsung firmasının işitme engelli bir

birey için yaptığı reklam filminin çok beğenildi-ğini ve ödül aldığını söyledi. Akpınar ödüllü rek-lamı şöyle anlattı; “Reklamda, esnaf ve Samsungçalışanları işitme engelli birey ile beden dilini kul-lanarak iletişime geçer. Onunla nasıl empati kur-maya çalıştıklarını gösterir” dedi. Reklam filminininsanların duygularını hitap ettiğini belirten Akpı-nar, “İnandığımız doğruların arkasından sonunakadar gidin” dedi ve sözü Mert Demirkıran’a bı-raktı.

Titri Fikir Ajansı yazarlarından Mert Demirankısaca kendisini tanıtarak öğrencilerden sorularıaldı. Mert Demiran ve Özgür Akpınara katılımbelgelerinin teslim edilmesinin ardından etkinliksona erdi.

Mert Demiran ile Özgür Akpınartecrübelerini öğrenciler ile paylaştı.

Page 6: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Gündem6Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

Sayı 56

Sayfa Editörü: Bedir Abdulkadir Şahin

Emin Kuvat

KOÜ öğrencilerinin boş zamanlarını ve-rimli geçirmelerini sağlamak, çeşitlikurslar ve etkinliklerle halk ile üniversi-

teyi buluşturmak amaçlarıyla açılan Kültür Evi;ebru, hüsn-i hat, tezhip gibi geleneksel sanat eği-timleriyle beraber Osmanlıca, Farsça ve musikieğitimlerini de vermeyi amaçlıyor. BüyükşehirBelediyesi tarafından üniversitemize tahsis edi-len Kültür Evi’nin açılışı akademik camianınyanı sıra Kocaeli halkı tarafından da takip edildi. Kültür Evi’nin açılışının hem üniversite hem de

Kocaeli için önemli olduğuna dikkat çeken KOÜRektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü, KültürEvi’nde kursların yanı sıra edebiyat, sanat ala-nında uzman kişilerin katılımıyla gerçekleşeceketkinlikleri düzenleyeceğinin de sözünü verdi.Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaos-

manoğlu ise Kültür Evi'nin açılışıyla ilgili ola-rak, “Burası durgun suya atılmış bir taş gibi

dalga dalga büyüyecek” dedi. Üniversiteyi gü-neşe benzeten Karaosmanoğlu, “Güneş, Dünyaiçin önemli bir enerji kaynağı fakat henüz güneşenerjisinden faydalanamıyoruz. Üniversitemizdegüneş misali ama halkımız bundan faydalanamı-yor” diyerek Kültür Evi’nin halkı ve üniversiteyiyakınlaştıracağını söyledi.Son olarak söz alan

Vali Hasan Basri Güzeloğlu, kültür seviyemizinhenüz istenen boyuta ulaşmadığını, “Gelişim,kültürel gelişimle tamamlanmazsa eksik kalır”sözleriyle vurgulayarak Kültür Evi'nin bu geli-şime katkı sağlayacağını dile getirdi. Açılış töreninin ardından Kültür Evi’nin gezil-

mesiyle etkinlik son buldu.

Öğretmenlere Siber Zorbalık SemineriKocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Akca tarafındanyürütülen TÜBİTAK Projesi kapsamında, İzmit İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü KonferansSalonu’nda 25 Aralık tarihinde, ‘Temel Eğitim Öğrencilerinde Siber Zorbalık ve ÇözümÖnerileri Çalıştayı’ gerçekleştirildi.

Nimet Özsevinç

Kocaeli Üniversitesi ve Milli Eğitim Ba-kanlığı işbirliği ile İzmit İlçe Milli Eği-tim Müdürlüğü Konferans Salonu’nda

gerçekleşen çalıştayda,Kocaeli Üniversitesiİletişim Fakültesi

Öğretim ÜyesiProf. Dr. EmelBaştürk Akca,Anadolu Üniver-sitesi Eğitim Fa-

kültesi ÖğretimÜyesi Doç. Dr. Jale

Balaban, Kocaeli Üni-versitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Öğre-tim Üyesi Prof. Dr. Bülent Coşkun, Halklaİlişkiler Doktora Programı öğrencisi Fatma NurŞen konuşmacı olarak yer aldı. Rehberlik öğretmenlerinin katılımıyla gerçekle-

şen konferansta açılış konuşmasını yapan Prof.Dr. Emel Baştürk Akca çalışma hakkında bilgiverdi. Son zamanlarda teknoloji bağımlılığınınarttığına dikkat çeken Akca, “İki yıl boyuncaAdana, Ankara, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Sam-sun ve Van’da olmak üzere yedi ayrı ilde bin 400anket yaparak araştırmalarımızı gerçekleştirdik”dedi.

Anadolu’ya Oranla İstanbul’daDaha FazlaAkca’nın ardından söz alan Fatma Nur Şen,

proje kapsamında yapılan internet kullanım araş-tırmasının bulgularını paylaştı. Çocukların genel-likle oyun oynamak için internet kullandığınıbelirten Şen, “Çocuklar sosyal ağlarda en çokFacebook’u kullanıyor, Facebook hesabında şi-kayet etme linkini en çok erkekler kullanıyor veaslında bu durum siber zorbalığa neden oluyor”diyerek çocukların farkında olmadan zorbalıkmağduru olduklarını söyledi.Doç. Dr. Jale Balaban ise sunumunda araştırma-

nın teknik detaylarından bahsettikten sonra siberzorbalık vakalarının Anadolu’ya oranla İstan-bul’da daha çok karşılaşıldığını belirtti. İnternetbağlantısı olanların siber zorbalığa maruz kaldık-tan sonra benzer davranışları kendilerinin de ser-gilediklerini belirten Balaban, “Çocuklarzorbalığa maruz kaldığında, çevrimiçi ortamdaadını değiştiriyor ve misilleme yaparak karşılıkveriyor” dedi.

Katlanarak Devam EdiyorProf. Dr. Emel Akca da çocukların zorbalığa

karşı misillemeyle karşılık verdiğine dikkat çe-kerek, “Siber zorbalık, çözüm yolları doğru ol-madığı için durdurulamıyor, katlanarak devam

ediyor” dedi. İnternetin bilinçli olarak kullanıl-masını anlatmak gerektiğini belirten Akca, “Ço-cukların kafalarındaki yetişkince çözümönerilerini silmek için onların da dahil olduğuönerilere ihtiyacımız var” diyerek çocuklarıngüven probleminin bu sayede çözülebileceğinibelirtti. Son olarak Prof. Dr. Bülent Coşkun ise hedef

kitle ile iletişim kurmak gerektiğini söyleyerek“Öğrencilerden öğrenilecek çok fazla şey var”dedi. Rehberlik öğretmenlerinin çocuklarla em-pati yapması gerektiğine değinen Coşkun, “Önceçocukları anlamak gerekir, birlikte çözüm gelişti-rilmeli” önerisini dile getirdi. Etkinlik katılımcı-ların sorularının cevaplandırılmasıyla sona erdi.

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kültür Evi açılışı 28 Aralık Pazartesi günü Kocaeli Valisi HasanBasri Güzeloğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü ve aralarında İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Füsun Alver’in de bulunduğu akademik personelin katılımıyla Seka Park’ta gerçekleşti.

Kültür Evi’nde sanatın birçok dalında eğitim verilecek.

Prof.Dr. Emel Baştürk Akca.

Kocaeli Kültürün Eşiğinden Atladı

Page 7: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Gündem 7Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü:Bedir Abdulkadir Şahin

Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen , '27'inciGenç İletişimciler Yarışması’ndan Kocaeli Üniversitesiİletişim Fakültesi 2 ödülle döndü. Fakültenin GazetecilikBölümü öğrencilerinden Ercan Cıvak İnternet Yayıncılığı/İnternet Sitesi dalında birinci olurken, yine GazetecilikBölümü öğrencilerinden Candoğan ParlatanHaber/Haber Araştırma dalında üçüncü oldu.

Kocaeli'de İlk ‘Spor Şurası’Sporun geleceği ve mevcut durumun değerlendirilmesi içinİzmit Belediyesi tarafından ilkkez düzenlenen, ‘Spor Şurası’nda spor camiası biraraya geldi. Spor alanındaönemli isimlerin katıldığıpanel, gün boyu süren toplantılarla devam etti.

Şermin Özcan

İzmit Belediyesi tarafından düzenlenen ve Genç-lik ve Spor Bakanlığı, Kocaeli Üniversitesi veKocaeli Amatör Sporlar Kulübü Fedarasyonu

(KASKF) işbirliğinde ilk kez, ‘2015 Kocaeli SporŞurası’ gerçekleştirildi. İzmit Welborn Luxury Ho-tel’de düzenlenen Spor Şurası’na ilgi olukça yo-ğundu. Panele, İzmit Belediye Başkanı Dr. NevzatDoğan, İzmit Kaymakamı Ersin Emiroğlu, BaşiskeleKaymakamı Ali Partal, Gençlik ve Spor İl MüdürüMuzaffer Çintimar, KASKF Başkanı Murat Aydın,birçok spor kulübü ve çok sayıda öğrenci katıldı.

Sporu Gerçek Anlamda Uygulayan İlKocaeli’de ilk kez düzenlenen ve spor alanında

önemli isimlerin katıldığı panelin açılış konuşmasınıİzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan yaptı. İz-mit’in spor ve sporcu dostu bir ilçe olduğunu belir-ten Doğan, “Şehrin coğrafi konumundan en iyişekilde yararlanmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.KASKF Başkanı Murat Aydın ise konuşmasına uzunsüredir planlanan organizasyonun son derece ciddiyealınmasını belirterek başladı. Aydın, ”Sporun birlikve beraberlik içinde yürütülmesi adına Kocaeli’ninbu tür organizasyonlara her zaman ihtiyacı var. Bizsporu gerçek anlamda uygulayan bir iliz” dedi.

“Sınavlar Sporda Baskı Yaratıyor”Gençlik ve Spor İl Müdürü Muzaffer Çintimar da

yerel yönetimler arasında en fazla destek gören ilinKocaeli olduğunu belirtti. Şanslı bir İl Müdürü oldu-ğunu söyleyen Çintimar, “Kocaeli’de örnek çalışma-lar yapmanın mutluluğunu bu çalışma ile bir kezdaha yaşadık” dedi. İzmit Kaymakamı Ersin Emi-roğlu ise öncelikle spora gönül verenlere ve heryaşta genç olanlara değindi. Türkiye’de sporun sa-dece futbol olarak algılandığını belirten Emiroğlu,“Yapılan sınavlar spor üzerinde baskı yaratıyor” di-yerek sporla ilgili bir bölüm okumak isteyen öğren-cilere kolaylık tanınması gerektiğini ifade etti.

Bedir Abdulkadir Şahin

Aydın Doğan Vakfı’nın düzenlediği ‘27inci Genç İletişimciler Yarışması’ ndaödüller sahiplerini buldu. 40 üniversi-

tenin iletişim fakültelerinden yazılı, görsel,işitsel, reklam, halkla İlişkiler ve internet ya-yıncılığı dallarında 93 öğrencinin 925 çalışmaile katıldığı yarışmada, Kocaeli Üniversitesiİletişim Fakültesi de 2 ödül aldı. YarışmadaKocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gaze-tecilik Bölümü öğrencilerinden Ercan Cıvak,http://liderkakis.com başlıklı projesiyle İnter-net Yayıncılığı/İnternet Sitesi dalında birincioldu. Yine fakültenin Gazetecilik Bölümü öğ-rencilerinden Candoğan Parlatan ise, 'SıradışıHayatlara Sıradan Bakışlar' başlıklı projesiyleYazılı Dal/ Haber-Haber Araştırma kategori-sinde üçüncülük ödülü aldı.

'Gazetecilik Küllerinden YenidenDoğar Mı?'

Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsu'nün evsahipliğinde yapılan ödül törenine, AydınDoğan Vakfı Kurucusu ve Onursal BaşkanıAydın Doğan'ın yanı sıra Doğan Medya Grubuyöneticileri, rektörler, dekanlar ve iletişim fa-kültelerinden ödül alan öğrenciler

katıldı.Tören öncesinde gazeteci ve yazarlarCüneyt Özdemir, Çınar Özkay ve Ezgi Başa-ran'ın konuşmacı olarak yer aldığı, 'Gazeteci-lik Küllerinden Yeniden Doğar Mı?' konulu birpanel ile gazeteciliğin sorunları irdelendi. Panelin ardından ödül töreni Aydın Doğan

Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı HanzadeDoğan Boyner'in konuşmasıyla başladı. Ko-nuşmasına, “Türkiye'nin bugün her zamankin-den daha çok samimi ve gerçek iletişimcilereihtiyacı var” diyerek başlayan Boyner, gençiletişimcilere, doğru iletişimin kalpten vedoğal olması gerektiğini söyledi. Boyner'inkonuşmasının ardından ödül törenine geçildi.20 üniversiteden 105 öğrencinin 62 projesiyleödüle değer bulunduğu yarışmada, görsel, işit-sel, reklam, internet yayıncılığı ve halkla iliş-kiler alanlarında finale kalan öğrencilere ödülheykelciği ve hediyeleri verildi. Tören kapsamında birinci olan projeye bin TL

para, 500 TL değerinde www.hepsiburada.comdan hediye çeki ve ödül heykelciği, İkinciye200 TL para ve 300 TL lik D&R hediye çekive ödül heykelciği, üçüncüye ise 150 TL ve200 TL değerinde hediye çeki ve ödül heykel-ciği verildi. Program, Aydın Doğan’ın ödülalan üniversitelerin dekanlarına katılım plaket-lerini takdiminin ardından sona erdi.

Genç İletişimcilerimiz Aydın Doğan’dan Ödülle Döndü

Ödül alan öğrencilerimizi akademisyenlerimiz de yalnız bırakmadı. Spor Şurası’na, spor camiasınınönemli isimleri de katıldı.

Page 8: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Eğitim8Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü:Fetih Kökten

Sayı 56

Yeni Ülke Yeni UmutlarKocaeli Üniversitesi’nde okuyan yabancı uyruklu öğrencilerden gelen talepleri değerlendirmek ve konuyla ilgili öğrencilerin sıkıntılarını dinlemek için UluslararasıÖğrenci Birimi Yöneticisi Muhammet Safa Ayvazoğlu ile görüştük.

Yassine Aydi- Fatih Odacıoğlu

Daha önce hiç görmediğiniz, dilini, kültü-rünü sadece kitaplardan okuduğunuz yada zamane teknolojisi internetten araş-

tırdığınız bir ülkeye seyahat ettiğinizi varsayın.Hangi coğrafyadan gelmiş olursanız olun, Tür-kiye dört mevsimi içinde barındıran nadir ülkelerarasındadır. Üniversite okumak için ülkemizegelen, çekik gözlü, bizlere nazaran koyu tenli,belki kıvırcık saçlı birçok öğrenciyi yaşadığınızşehirde görmeniz mümkün.Uluslararası Öğrenci Birimi, Kocaeli Üniversi-

tesi’nde 2014 yılının Aralık ayında kuruldu.Daha önceleri sivil toplum kuruluşları tarafındanyürütülen bu mesele Başbakanlığa bağlı “Yurt-dışı Akrabalar Topluluğu” tarafından burs verile-rek, öğrencileri Türkiye’deki okullara davetediliyordu. Ayvazoğlu’na yabancı uyruklu öğren-cilerin sıkıntılarını sorduğumuzda, “Yeni gelenöğrenciler ilk birkaç ay adaptasyon sorunu yaşı-yor. Daha sonra uyum sağlamaya başlıyorlar.Uyum süreci uzun süren kişiler elbette var” dedi.

“Kendin Pişir Kendin Ye”Yabancı öğrencilerin adaptasyon sürecini aşma-

larına yardımcı olduklarını belirten Ayvazoğlu,bunu eğlenceli aktiviteler yaparak gerçekleştir-diklerini söyledi. Ayvazoğlu, yabancı uyrukluöğrencilerin odalarında tıkılmalarını önlemek vesosyalleşmelerini sağlamak için Öğrenci Bi-rimi’nin, ‘Misafir Ol Gel Bana’ ve ‘Hoş Geldin’vb. etkinlikler düzenlediğini belirtti.Yabancı uyruklu öğrencilerin kendi ül-kelerini tanıtmak, kültürlerini anlatmak

için ‘Bir Dünya Bilgi’ adlı seminerler düzenledi-ğini sözlerine ekleyen Ayvazoğlu, “İlk ve Ortadereceli okullarla, liselerle iletişime geçip bu se-minerleri düzenliyoruz. Hem ülkesini tanıtma fır-satı sunuyoruz hem de sosyalleşmesi için buuygulamayı önemli buluyoruz” dedi.Yabancı öğrencilerin Kocaeli şehri ile ilgili gö-

rüşlerini sorduğumuz Ayvazoğlu, “Yabancı öğ-renciler öncelikle İstanbul’a gelmekistiyor. Kocaeli Üniversitesi’yse İstan-bul’a yakınlığı ve iyi bir eğitim alanı ol-

masından dolayı tercih ediliyor” açıklamasındabulundu. Öncelikli işlerinin Kocaeli’yi tanıtmakolduğunu sık sık vurgulayan Ayvazoğlu, geçtiği-miz aylarda yapılan Gölcük gezisini de anlattı. Öğrencilerin kendi aralarında birlik ve beraber-

lik içerisinde olduğunu da sözlerine ekleyen Ay-vazoğlu, “Bizim yeni kurduğumuz komiteler var.Örneğin: Kültür, Finans, Halkla İlişkiler vb.

dokuz adet komite kurduk. Öğrenciler başkanseçip kendi aralarında da etkinlikler düzenli-

yor” diyerek bu olayı bir nevi ‘Kendinpişir kendin ye’ şeklinde tanımladı.

Uluslararası Öğrenci Birimi Yöneticisi Muhammed Safa Ayvazoğlu yabancı öğrenciler ile açıklamalarda bulundu.

Kaynak:Kensingtonacademy.com

Page 9: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kültür Sanat 9Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Şermin Özcan

‘Bazı Kelimeler Çok Güzel’

Serap Salar

Banu ve Onur Ertuğrul çiftinin kelime sevdasın-dan dolayı, 'teşebbüs' kelimesinin anlamını sos-yal medyada paylaşmalarıyla hayata geçti.

Lügat365 ya da diğer adıyla: Güzel Kelimeler Dükkanı.Her gün yeni bir kelimenin anlamını paylaşan çift, bukelimelerin anlamlarının yanı sıra hangi kökten türedi-ğini ve bu kökten başka hangi kelimelerin türetildiğininde bilgisini veriyor. "Biz kelimeleri kökenlerine göredeğil, güzelliklerine göre seçiyoruz ve çoğu zaman buseçimler bizi Arapça ve Farsça kökenli kelimelere gö-türüyor" diyen Banu ve Onur çiftin asıl mesleği ise rek-lamcılık.

Sanaldan Gerçeğeİlk olarak 1 Ocak 2015'te teleffuzu güzel olan, sürekli

kullanılan ama anlamları pek bilinmeyen kelimelerisosyal medya hesaplarından paylaşmaya başlayan çift,bu tarihten sonra her gün yeni bir kelimeyi anlamıylabirlikte sosyal medayada yayınlamaya devam etti. Er-tuğrul çiftine araştırmalarının yanı sıra takipçilerindende destek gelince, takipçi sayıları kısa sürede hatrı sayı-lır rakamlara ulaştı. Zamanla çok büyük bir ilgi görençift, bu akımı sanal dünyadan gerçek dünyaya taşımayakarar verdi ve Beyoğlu’nda küçük bir dükkanda,"Güzel Kelimeler Dükkanı" adı altında ziyaretçilerine kapılarını açtı.

Kelimelerden Hediye"Bazı kelimeler çok güzel" mottosuyla hareket eden

çift, sosyal medyada yayınladıkları kelimeleri bu dük-kanda, çanta, defter, bardak altlığı, poster ve çeşitlicam ürünleri olarak sunuyor. İnsanların sevdikleri keli-meleri sürekli yanında taşıyabilecekleri bir ürün tasar-lama amacıyla hareket eden çift, bu sayede kelimelerihem birer hediye hem de birer anı olarak saklama im-kanı da sunuyor. "Ne kadar çok kelime o kadar sağlıklıbir iletişim. Kelime insanların en büyük zenginliği"diyen çift takipçilerinden oldukça olumlu tepkiler al-dıklarını söylüyor. Bir kitap projeleri olduğunu da belirten Ertuğrul çifti

“365 kelime hedefi ile yola çıktık ve çok az kaldı. 31Aralık 2015’te bitecek olan kelimelerden kitap yapmakiçin çalışmalarımız sürüyor” diyerek takipçilerine kitapmüjdesi verdi.

Hissikablelvuku: Olacak bir şeyi henüzgerçekleşmeden önce hissetmek. Önsezi. Dili-mize Arapçadan geçmiştir. His kelimesinin, öncemânasındaki kabl ve meydana gelme mânasın-daki vuku kelimeleriyle birleşiminden oluşmuş-tur.

Müşkülpesent: Zor beğenen. Her şeye kulptakıp bahane yaratan. Arapçadan dilimize geçenmüşkül ile Farsça pesent kelimelerinin melezlen-mesi sonucu ortaya çıkmıştır.

Tahayyül: Gözünün önüne getirme. Hayaldecanlandırma. İmgeleme. Zihinde tasarlanan şeymânasına gelen hayâl kelimesinden türetilmişolup, dilimize Arapçadan geçmiştir.

Pâyidar:Sonsuza dek yaşayacak olan. De-vamlı. Kalıcı. Dilimize Farsçadan geçmiştir.Ayak mânasına gelen pây kelimesinin, tutan mâ-nasındaki -dar ekiyle türetilmesi sonucu oluş-muştur

Hemdem: Samîmî dost. En yakın arkadaş.Canciğer arkadaş. Dilimize Farsçadan geçmiştir.Birlikte mânasındaki hem kelimesiyle, nefes mâ-nasındaki dem kelimesinin birleşiminden oluş-muştur.

Pejmürde: Yırtık pırtık. Soluk. Eski. Perî-şan.Dilimize Farsçadan geçmiştir. Farsçada sol-mak ve eskimek mânasına gelen pijmurdenkelimesinden türetilmiştir.

Nâzende: Nazlanan, naz yapan, nazlı.Dili-mize Farsçadan geçmiştir. Kendini beğendirmekiçin ağırdan almak mânasındaki naz kelimesin-den türetilmiştir.

Bilâhare: Sonra. Sonradan. Daha sonra.Dili-mize Arapçadan geçmiştir. Son ve sonra mâna-sındaki âhir kelimesinden türetilmiştir.

Sesi, rengi, ahengi olan kelimeleri araştırıp

anlamlarıyla birlikte takipçilere sunan küçük bir

'Güzel Kelimeler Dükkanı'ndan bahsedeceğizsize. Asıl mesleği reklamcılıkolan Banu ve Onur Ertuğrul

çiftinin kelime merakı sayesinde ilk olarak sosyal

medyada ortaya çıkan GüzelKelimeler Dükkanı,

şimdilerde Beyoğlu'nda küçükbir dükkanda

ziyaretçilerini ağırlıyor.

Güzel Kelimeler Dükkanı’ndan

Güzel Kelimeler Dükkanından bir kare.

Kaynak:Kensingtonacademy.com

Page 10: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kültür Sanat10Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Şermin Özcan

Sigaradan Ucuz TiyatroKocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Süleyman Demirel Kültür Merkezi (SDKM)Sanat Koordinasyon Sorumlusu Bülent Baytar ile tiyatro ve bir dönem Dostoyevski karakterinicanlandırdığı, ‘Leyla ile Mecnun’ (L&M) dizisini konuştuk.

Emin Kuvat

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Ti-yatroları oyuncularından Bülent Baytar,nam-ı diğer ‘Dostoyevski’ ile SDKM’de

tiyatro, tiyatro oyunları ve ‘Leyla ile Mecnun’ di-zisinin bitişi, ‘Ben de Özledim’ dizisinin niçinkısa sürdüğü üzerine konuştuk. Bu keyifli sohbetsırasında Kocaeli Şehir Tiyatrosu oyuncuların-dan, Onursal Yıldırım yani sizlerin daha yaygınolarak bildiği tabirle Leyla ile Mecnun dizisinindoktoru, Aytek Mete Elgün, Fatih Sevdi ve diğerçalışanların zaman zaman sempatik tavırlarıylasohbete dahil olduğu bir röportaj gerçekleştirdik. Kocaeli İzmit doğumlu olan Baytar, 1990 yı-

lında amatör olarak başladığı ve daha o yıllardasevdalandığı tiyatro yolculuğuna Kocaeli BölgeTiyatroları’nda start verdi. Yaptığı mesleği seve-rek anlatan Baytar, “Ülkemizde tiyatro meslekolarak görülmüyor. Ben de oyunculuğun sev-dalısı olarak niçin bu işten ekmek yemeye-yim dedim ve takribi yirmi beş yıldırsahnenin tozunu en yakından hissedenlerde-nim” açıklamasında bulundu. YükseköğretiminiAnkara Üniversitesi Güzel Sanatlar FakültesiOyunculuk Ana Sanat Dalı Bölümünde tamamla-yan Baytar, oyuncu olma yolunda ailesinden pekfazla destek görmediğini, “Ailemde sanatla uğra-şan kimse yoktu, benim de oyuncu olmamı iste-mediler” sözleriyle vurguladı. Baytar, “Türkhalkında, 'tiyatrocu açtır' diye bir intiba var.Evet, ben de katılıyorum. Tiyatrocu açtır amabilgiye, öğrenmeye, okumaya açtır” diyerek sa-natın ve sanatçının beşer üzerindeki rolünü göz-ler önüne serdi.

Sanat Yok Baskı ÇokRöportajımızın devam ettiği esnada odaya giren

tiyatro müdürüyle şakalaşan Baytar, “Tiyatro’dabaskı olmaz, baskının olduğu yerde sanattan sözedilmez” diyerek kapatılan tiyatro sahnelerine dedikkat çekti. “Daha fazla tiyatro salonu açmakgerekirken elimizde olanları da kapatıyoruz”diyen sanatçı, Kocaeli Tiyatrosu olarak halka in-meye çalıştıklarını, halka tiyatroyu sevdirmekhatta oyunculuğun sanıldığı kadar zor bir meslekolmadığını anlatmaya çalıştıklarını vurguladı.Kocaeli Devlet Tiyatroları olarak 2015 yılı itiba-riyle öğrenci bilet fiyatını 5 TL yaptıklarını söy-leyen Baytar, konuyla alakalı trajikomik biranısını da paylaştı: “Geçtiğimiz günlerde yoldayürürken üniversite öğrencilerinden oluşan birgrup beni durdurdu ve tiyatroyu çok sevdiklerin-den ama pahalı olduğu için gelemediklerindendem vurdu. Sigara içiyor musunuz diye sordum,evet cevabını aldım. Arkadaşların tiyatro bileti-nin fiyatından haberleri yok.”

“Altyapı Yetersizliğinden Salon Kapatıyoruz”Türkiye’de eğitim ve alt yapı eksikliğinden do-

layı tiyatro kültürünün oluşmadığına dikkatçeken Baytar, “Kocaeli’nde sürekli perde açan üçtiyatro var. Burada böyleyken İngiltere’nin Lon-dra şehrinde her gece 200 tiyatro perde açıyor.Altyapı yetersizliğinden salon açmak yerinesalon kapatıyoruz” dedi. Kendisinin zor bir ti-yatro izleyicisi olduğunu aktaran Baytar, “Her-kesle aynı oyunu izliyorum ama izleyiciler keyifalarak ayrılırken sahneden ben ışığa, metne ya daizlediğim müzikal bir oyunsa söyleyenin sesine,detone olup olmadığına dikkat ediyorum” diyekonuştu.

"Ben Jön Değilim"Tiyatro oyuncularının rol seçimlerini sorduğu-

muzda ise Baytar, “Oyuncu diye tabir ettiğimizkişi her role girmeli çünkü biz bunun eğitiminialıyoruz. Bugün komedi yarın dram ertesi günepik bir oyun… Tipolojik açıdan bakarsak bazıoyunlarda jön olarak tabir ettiğimiz oyuncularvardır ben çok iyi biliyorum ki jön olarak oyna-yamam, karakter oyuncusuyum lakin her türoyunu oynarım” dedi. Gerçek bir Leyla ile Mec-nun izleyicisi olduğunu söyleyen Baytar, diziyebaşladığı günleri şöyle anlattı, “Sokakta kimigörsem Leyla ile Mecnun’dan bahsediyordu. Bir

gün beni Onursal Yıldırım arkadaşım aradı; “Di-ziye Dostoyevski karakteri girecekmiş, tipin çokbenziyormuş seni önerdim oynar mısın?” dedi.En azından sevdiğim dizide var olmak adına tek-lifi kabul ettim. Bir bölüm olarak gittim 30-33bölüm Leyla ile Mecnun’da Dostoyevski’yi can-landırdım.” Her fırsatta Dostoyevski karakterinicanlandırmaktan mutlu olduğunu dile getirenBaytar, “Dizinin takipçisi lise ve üniversite öğ-rencilerine Dostoyevski’yi tanıttım. Çok güzeldönütler aldım. Sayemde klasikleri okumayabaşlayan bile olmuş” dedi.

L&M YenidenGeçtiğimiz aylarda dizinin takipçileri tarafından

sosyal medya hesaplarından, ‘Leyla ile MecnunYeniden’ hashtag'iyle yapılan paylaşımları da de-ğerlendiren Onursal Yıldırım, “Leyla ile Mecnunyeniden başlarsa efsaneliği biter ama bir sinemafilmi olsa fena olmazdı” açıklamasında bulundu.Leyla ile Mecnun dizisinden sonra çekimleribaşlayan fakat kısa süren ‘Ben de Özledim’ dizi-sini sorduğumuzda ise Yıldırım, “Bence Leylaile Mecnun dizisinin bu denli tutmasının üç se-bebi vardı; birinci nedeni, Leyla ile Mecnun’damahalle sıcaklığı vardı. Ben de Özledim dizi-sinde mahalle yoktu. İkinci nedeni, dizide Cen-giz Bozkurt yani Şimbilli Erdal Bakkal yoktu.Üçüncü nedeni ise Serkan Keskin’in hayat ver-diği İsmail Abi karakterinin olmayışıydı” dedi. Bu keyifli söyleşinin ardından biz de bir Leyla

ile Mecnun sever olarak yeni çalışmalarında Ko-caeli Tiyatroları oyuncularına başarılar diliyor veoyunları hevesle bekliyoruz.Yahya Kaptan semtinde SDKM’de sizleri her ay

yeni bir takvim bekliyor. Halihazırda dördüçocuk oyunu toplam 12 adet oyun izleyiciyle bu-luşuyor. Grup indirimlerinin de bulunduğu biletfiyatları ise tam bilet 8 TL, müzikli oyunlar 9TL, çocuk oyunları 3 TL. Öğrenci bilet fiyatı ise5 TL, kaçırmamanızı tavsiye ederiz.

Bülent Baytar, “Londra’da her gece 200 tiyatro perde açıyor” şeklinde konuştu.

Kapatılan tiyatro

sahneleri için hayıflanma

zamanı çoktan geçti.

Varolanlarla bütünleşme

zamanı çünkü siz yoksanız

zaten kapanmıştır, perde.

Tiyatrocu Onursal Yıldırım.

Page 11: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Kültür Sanat 11Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Şermin Özcan

2015’in En İyi Filmleri2015 yılı biterken bu yılın ilk yarısında beğeni kazanan filmlerisizler için izledik ve dikkat çeken özelliklerini değerlendirdik.

Gizem Zalimalioğlu

Yeni yıla girerken, geçen yıl dünyada veTürkiye’de öne çıkan filmlerini, gerekkurgusal gerekse konu bakımından ince-

ledik. Bunu yaparken evrensel düşüncelere yerverip, sosyal medyadan da faydalandık. Bu sene-nin en çok konuşulan, “Senaryoya bak be!” diye-ceğiniz, kah gülüp, kah ağladığımız filmleribeğeninize sunuyoruz.

1)Ters Yüz (Inside Out) IMDb 8.8Babası San Francisco’da yeni bir işe başladığı

için Orta-Batı’daki hayatından kopmak zorundakalan Riley de hepimiz gibi duyguları ile hareketeden bir kızdır. Neşe, Korku, Öfke, Tiksinti veÜzüntü… Bu duygular, Riley’in zihninin içindeana merkezde yaşar ve ona günlük hayatında tav-siyeler verirler. Neşe’nin, Riley’in en önemliduygusu olmasına ve her şeyi pozitif tutmaya ça-lışmasına rağmen, diğer duygular yeni bir şehre,eve ve okula uyum sağlama konusunda birbirle-riyle çelişir.

2) Çılgın Max Öfkeli Yollar (MadMax: Fury Road) IMDb 8.5Ailesi öldükten sonra post-apokaliptik Avustral-

ya’da safi hayatta kalmak için çabalayan Max(Tom Hardy), şiddet ve acımasızlık dolu bu dün-yada masum bir gruba yardım etmek zorundakalır. İlk başta Max’in motivasyonu kendini ko-ruyabilmektir, fakat zaman içinde Max’in içindetekrar bir yaşam sebebi ve ümit oluşur.

3) Yenilmezler: Ultron Çağı (Aven-gers: Age of Ultron) IMDb 8.0Iron Man, barış güvercini sistemini tekrarlamak

ister fakat işler umduğu gibi gitmez. Bunun üze-rine Thor, Kaptan Amerika, Hulk, Nick Fury,Black Widow ve Hawkeye yeniden bir arayagelir. Ultron adıyla bilinen James Spader isebütün acımasızlığıyla ilerlemekte ve insanoğlu-nun soyunu tüketmek için korkunç planlar peşin-dedir.

4) Eski Makine (Ex Machina) IMDb7.9Henüz 24 yaşındaki Caleb, sadece Silikon Vadi-

si'nin değil dünyanın da en önemli teknoloji şir-ketinde yazılım uzmanıdır. Şirketin gizemliCEO’su Nathan ise hem şirketten hem insanlar-dan uzakta, özel bir dağ evinde yaşamaktadır.

Caleb, düzenlenen bir yarışmada, Nathan'ın dağevinde 1 haftalık bir 'ödül' kazanır. Fakat içineçekileceği deneyden habersizdir. 'Ava' adındagüzel bir robot kızın bedeninde, dünyanın ilkgerçek yapay zekası Caleb'i beklemektedir.

5) Terminatör: Yaradılış (Termina-tor Genisys) IMDb 7.8Yıl 2029... İnsanların direniş önderi John Con-

nor, makineler imparatorluğu Skynet'in ölümcülgücünün karşısında durmaktadır. Joh Connor,sadık dostu Çavuş Kyle Reese'i 1983 yılına gerigönderir ve katil bir robot tarafından takip edil-mekte olan annesi Sarah Connor'ı kurtarması içingörevlendirir. Bu sayede insan ırkının geleceğinikorumuş olacaktır. Ne var ki Kyle Reese1980'lerin Los Angeles'ına vardığında karşılaş-tığı şey bildiği anlamda bir geçmiş değildir.Olayların beklenmedik bir şekilde yön değiştir-mesi, zaman çizgisinde kırılmaların yaşanmasınaneden olur. Reese bu yabancı geçmişte beklen-medik müttefikleriyle, yeni düşmanlarına karşıgeleceği yeniden başlatmak gibi zorlu bir göreviyürütecektir.

6) Limonata IMDb 7.8Yönetmenliğini Ali Atay’ın yaptığı 2015 yılı,

başka kültürlerden gelen, birbirini tanımayan ikikardeşin benzerliklerini, farklılıklarını ve kavga-larını eğlenceli bir yol hikâyesiyle anlatan birfilm, Limonata.

7) Hızlı ve Öfkeli 7 (Furious Seven)IMDb 7.6Dominic Toretto (Vin Diesel) ve ekibi Hızlı ve

Öfkeli 6′da Owen Shaw’ı bitirmeye yardım et-mişti. Owen’ın kardeşi Ian Shaw (Jason Stat-ham) şimdi intikam ateşiyle yanıp tutuşuyor.Tüm hızıyla devam eden Fast & Furious serisi-nin son filminde yeni isimlerle karşılaşıyoruz.Serinin altıncı filminde yaşanan olayların ardın-dan devam eden filmde Jason Statham tarafındancanlandırılan Ian Shaw karakterinin intikam mü-cadelesine tanık oluyoruz.

8) Jurassic Park (Jurassic World)IMDb 7.6Günümüz Nublar Adası’nda geçen Jurassic Park

4, ilk filmde John Hammond’ın istediği gibi,artık gerçek bir eğlence parkı. Her sene 10 mil-yon ziyaretçinin geldiği bu ada tamamen gü-

venli. Park Deniz Dünyası’na benzer olarak tanımlanıyor ve parka Nublar Adası La-

gunu isimli bir alan da dahil bulunmakta. Kurgunun görsele dökülen şöle-

ninde, hepinize iyi seyirler.

9) Ajan (Spy) IMDb 7.6Susan Cooper CIA'de masa başı çalışan bir ana-

listtir. Cooper aynı zamanda en kritik görevlerinbaşarıyla sonlandırılmasını sağlarken adı gizlikalan bir kahramandır. Partneri Bradley Fine ileiyi bir ikili olmuşlardır ancak son görevlerindeBradley ile kurumun bir başka gözde ajanı olanRick Ford'un kimlikleri ifşa olur.

10) Bana Masal Anlatma IMDb 8.1Başrollerini Hande Doğandemir ve Fatih Art-

man’ın paylaştığı romantik komedi tadında olanbir Türk filmi ile karşı karşıyayız. Filmde Yeşil-çam’dan esintiler görüyoruz. Suriçi semtinde ya-şayan ve hayatını dolmuş şoförlüğü yaparakkazanan iyi kalpli ve çekingen Rıza, mahallesi-nin gözbebeği olan genç bir delikanlıdır. Fakatdoğru bildiği her şeyi Ayperi ile tanışınca yeni-den gözden geçirecektir. Zira Ayperi el attığı herşeyi güzelleştiren bir masal kahramanıdır. Birikahraman olmak isterken, diğeri kahramanınınpeşindedir...

Sizler için tek tek izleyip, analiz ettiğimiz film-lerde, Ters Yüz’de kendinizi Riley’in yerine koy-manın, Iron Man’le fantastik bir yolculuğaçıkmanın, Hızlı ve Öfkeli’de hız tutkunlarınaunutulmaz bir haz yaşatmanın yanı sıra, BanaMasal Anlatma ile Suriçi semtine konuk olacağı-nız, Ajan ile kahkahalara doyacağınız bu listeyioluşturduk. Yılın en iyi 10 filmini sizler için yorumladık, iyi seyirler.

Page 12: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber12Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Öznur Süt

En Yüksek Mertebe ‘Muhabirlik’Mesleğe lise yıllarında Uğur Dündar’ın yanında yaptığı staj ile adım atan, son olarak daShow TV ekranlarında boy gösteren Salvo Kohen’le kamera önünden, meslekteki idolüne kadar birçok konu hakkında konuştuk. Şermin Özcan

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Konfe-rans Salonu’nda düzenlenen, 'Haber Dilive İmaj' başlıklı etkinlikte üniversite öğ-

rencileriyle buluşan Salvo Kohen ile etkinliksonrası biraraya geldik ve gazetecilik üzerine birröportaj gerçekleştirdik. İlk olarak muhabirliğeUğur Dündar'ın yanında stajyer olarak başladı-ğını söyleyen Kohen, bu durumun kendisinebüyük avantaj sağladığını belirtti. “MesleğeDündar’ın yanında başlamak direk zirvede başla-dığımın bir göstergesi” diyen Kohen, Uğur Dün-dar’ın, “Dedikodudan uzak durmak, belgeleredayalı haber yapmak ve olay ne ise onu izleyi-ciye aktarmak” felsefesini benimsediğini aktardı.

Kamera Arkası İşin MutfağıMuhabirliğe liseden atılmış bir öğ-

renci olarak başladığını vurgulayanKohen, meslek hayatında hem ka-mera önünde hem de kamera arka-sında olmak üzere gazeteciliğin heralanında çalıştığından bahsetti. “Mu-habirlik bu işin en yüksek mertebesi”diyen Kohen, kamera arkasını ise ‘işinmutfağı’ olarak nitelendirdi. İzleyicide veokurlarda muhabirliğe dair yanlış düşüncelerin

oluştuğunu vur-gulayan Salvo

Kohen, “Muhabir olunca bir süre ekran-lara çıkarsın sonra spiker olursun algısı

oluşmamalı. Muhabirlik, haberciysen gele-bileceğin en iyi konumdur” dedi.

Yaptığı haberlerde kendine has üslubuyla dik-kat çeken Kohen, “Kimse bana sen komik adam-sın, mizahi haber yap demedi” diyerek haberde

kendi isteği ile mizaha yer verdiğini vurguladı.Özellikle kamera önündeki haberlerde izleyicilerineleştirilerine de maruz kaldığını söyleyen Kohen,“Yapılan yorumları, paylaşımları sevindirici bulu-yorum. En azından haberimi izlemişler diye düşü-nüyorum” dedi. Son olarak izleyicilerin aynıdüşünce etrafında birleştiremeyeceğini söyleyenKohen, “Kimseyi benim haberim için şu yorumuyap diye yönlendiremezsiniz” diye konuştu.

‘Hayır’ Şakalarının Sonu Hayra VarmıyorBirbirini seven iki insanın hayatlarını birleştirme gayesiyle başvurdukları Ümraniye BelediyesiEvlendirme Şefi Metin Talha Aydın’ın kapısını çaldık ve mesleğe dair bilgiler edindik.

Sinem Ayvaz

Gelin saçı, damat tıraşı derken birçok te-laşın içine giren, gelin ve damat, “Bele-diyenin vermiş olduğu yetkilere

dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum” diyencübbeli kişiyi çoğu zaman hatırlamaz. İmzalar

atılır, defter imzalanır, gelin eğer hızlı davranırsadamadın ayağına basar… Bu olaylar olurken dü-ğünü izleyenler, olayın asıl kahramanının sah-neyi nasıl terk ettiğini umursamaz. ÜraniyeBelediyesi Evlendirme Şefi Metin Talha Aydın,nikah memurluğunu, mesleğin zorluklarını vetanık olduğu ilginç olayları paylaştıAydın, nikah memurluğunu ve evlilik müessese-

sini, “Nikah memurluğu, bir nevi evlendirmehizmetidir. Evlilik ise 18 yaşını doldurmuş birey-lerin yaptıkları hayat sözleşmesidir” olarak ta-nımladı. 17 yaşını doldurmuş her bireyin, anneve baba rızasıyla evlilik izni alabildiğini de söz-lerine ekledi. Cübbeyi giyip sahneye çıkmayıişin vitrini olarak nitelendiren Aydın, asıl zorlu-ğun müracaat aşaması olduğunu, “Müracaat alı-nan kısım trajikomik bir yer. Çiftler bazen tekbaşlarına başvuru yapabiliyorlar. Eşleri ceza-evinde, farklı şehirlerde ya da işinden izin alama-yan kişiler olabiliyor. Bu noktada sıkıntıyaşıyoruz” sözleriyle vurguladı. Bu sıkıntılarabir de nikah sırasında yaşadığı birkaç hadiseyiekledi, “Damat ya da gelin yaşadığı bazı sıkıntı-ları içinde tutup, nikah masasında intikam almakisteyebiliyor. Gelinliğini, damatlığını giymiş olsa

bile, soruma ‘Hayır’ cevabını veriyor” diyerek,yaşanan bu olayda nikah memurlarının, gelin vedamattan daha zor durumda kaldığını da ekledi.

“Gülmekten Cevap Veremedi”Meslek hayatında başına gelen ilginç bir hika-

yeyi bizimle paylaşan Aydın, bir düğünde gelineyönelttiği soruya alamadığı cevabı ise, “Gelinadayına soruyu sordum, cevap yok. Soruyu tek-rar sordum fakat gelin hanım duvağı kapalı birşekilde başını önüne eğmiş garip sesler çıkarıyor.Durumu anlayamadım ve son kez soruyu soraca-ğımı ve başını kaldırıp cevap vermesi gerektiğiniyoksa nikahı sonlandıracağımı söyledim. Me-ğerse gelin adayı gülme krizine girmiş” sözle-riyle anlattı.Aydın, son dönemlerde sosyal medyada dolaşan

nikah memuruna ‘Hayır’ deme şakası içinse,“Bizim başımıza öyle bir durum gelmedi. Şakayıyapan kişinin de yaptığı yanlış. Bizler resmi açı-dan görev yapan kişileriz. Tüm davetlilerin, şa-hitlerin ve kayıt yapan kameranın önünde ‘Hayır’demesi bizim açımızdan nikahın kıyılmayacağıanlamına geliyor” dedi ve hayırlı cevabın sonu-nun pek hayra varmadığını belirtti.

Haberde kendine has üslup ile izleyici karşısınaçıkan Salvo Kohen, ‘papyonlu muhabir’ olaraktanınıyor.

Metin Talha Aydın,”Cübbeyi giyipsahneye çıkma işin vitrini olarakgörüyorum”dedi.

Page 13: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber 13Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Öznur Süt

Sokaktan Yükselen Notalar

Burak Karabağ

Kimi zaman onların varlı-ğını bile hissetmeden yan-larından öylece geçtiğimiz,

kimi zaman ise dakikalarca durupdinlediğimiz sokak müzisyenlerininnasıl bir yaşam sürdüğünü sizlere

daha yakından anlatmak için onla-rın evine; yani sokaklara konukolduk. İlk olarak Kocaeli'de Yürü-yüş Yolu’nda klarnetiyle kulaklarınpasını silen Sinan’la karşılaşıyoruz.Sinan bizlere sokak kültürünü,"Sokak öyle bir yer ki renkler,inançlar, cinsiyetler, ideolojiler gibi

birçok kavram burada silinir. İnsan-lığı farklı noktalara dağıtan birçokunsur sokakta ölür. Ortada kâinatındüşünebilen parçası sadece insankalır” olarak tanımlıyor. Tekir-dağ’dan Kocaeli’ye başka bir işiçin geldiğini belirten Sinan, yap-tığı işin onu tatmin etmemesi üze-rine, müzik için sokaklara indiğinibelirtti. Geçindirmekte olduğu birevi olan Sinan, “Maddi olarakgeçim sıkıntısı yaşasam da hayatıkazanmanın en iyi yolu benim yap-tığım iş” dedi.

“Yaptığım İş EngelimiUnutturuyor”

Yürüyüş yolunda bir Alaturkamüzik aleti olan ud sesi yankılanı-yor. Kafamızı çevirdiğimizde iseiki kardeşin düet yaptıklarını görü-yoruz.. Veysel ve Ali kardeşler...Kardeşlerden görme engelli olanVeysel, yaptığı işten bahsederken,“Görmemenin her ne kadar zorlu-ğunu yaşasam da yaptığım bu iş,bana engelimi unutturuyor. Göre-miyorum ama duyuyor ve hissedi-yorum. Müziğimi hissediyorum,yaptığım bu işin doğru olduğunuher geçen gün kendime bir keredaha hatırlatıyorum” ifadelerinikullandı. Ali ise yaşadıkları zorluklara deği-

nirken, sanatlarını icra etmekte zor-landıklarını bunun sebebini isemekan bulmanın güçlüğü olarakaçıkladı. Daha düzenli iş yapmayıümit eden bu kardeşler, yaşadıklarızorluklara rağmen müzikle olmanıngüzelliğini ve neşesini taşıdıklarını

söyledi. İlgili insanlara talepte bulu-nan Veysel, sokak sanatçılarına dahafazla yer verilmesinin gerekli oldu-ğunu ve hayatın sokaklarda daharenkli olduğunu vurguladı.

“Tabularımı MüzikleDevirdim”

Aynı gün içerisinde bu sefer birsokak grubuna denk geliyoruz. GrupDirani üç öğrenciden oluşan birsokak grubu. Yaptıkları işi insanlaraseslenmek olarak ifade ediyorlar. Ali,Halit ve Özkan adında üç öğrencidenoluşan ve geleceğe dair güzel hayal-leri olan bu gençler gruplarına ver-dikleri “Dirani” kelimesiniaçıklarken, “ Dirani Lazca’da ‘Çatı’anlamına geliyor. Müzikte zirveyeoynamak istiyoruz” ifadelerini kul-landılar. Sadece sokakta değil özelmekanlarda da çaldıklarını belirtengenç grup, “Cafe, düğün salonlarıgibi birçok yerde çıkıyoruz. Bu işihem sanatımızı göstermek, hemkendi Karadeniz müziğini insanları-mıza iyi bir şekilde anlatmak için ya-parken, bir yandan da öğrenciliğingetirdiği maddi sıkıntılarımızdankurtulmak için para kazanmak isti-yoruz” dedi. Grubun en genç üyesiolan Ali, sokak sanatının farklı oldu-ğunu belirtirken "Birçok özel me-kanda çıkıyoruz. Ama sokaktainsanlarla iç içe olmak her zamandaha samimi oluyor ve insanın ken-dine olan güveni geliyor. Müziği buyüzden sevdiğimi söyleyebilirim.Müzik, benim tabularımı yıkan vekendime olan güvenimi gösterenilahi bir mucize” ifadelerini kullandı.

Metroda koşuşturarak treneyetişmeye çalışırken

kulağınıza çalınan bir gitar sesinin sahibini ya da sokakta

yürürken en sevdiğiniz şarkının sözlerini bir anda size

duyuran müzisyenlerin kim olduklarını hiç merak ettiniz

mi? Biz ettik ve sokakları sesleriyle renklendiren, gelen

ritimle bir anda bizi farklı biratmosfere sürükleyen sokak

müzisyenlerininsahnesine konuk olduk.

Görme engelli müzisyen, “Göremiyorumama duyuyor ve hissediyorum” dedi.

Sokak müzisyenleri hayatıkazanmanın en iyi yolunun kendi yaptıkları iş olduğunu söylüyorlar.

Klarnetçi Sinan, “Sokaklarda insanlarla iç içe olmakher zaman daha samimi oluyor” ifadesini kullandı.

Page 14: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber14Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Öznur Süt

Esra Yula

Türkiye eğitim sistemindeher zaman kağıt üzerindekalan, sadece sınavlar için

gerekli algısıyla gramere yoğunla-şıp, telafuzu için çaba gösterilme-yen, sonucunda da “anlıyorum amakonuşamıyorum” ifadesini çok sıkduyduğumuz bir dil İngilizce. İştetam da bu sorunu çözmek için yolakoyulan, karaoke yaparak, film iz-leyerek, yabancı öğrencilerle tanı-şarak kısacası eğlenerek pratikyapma imkanı sağlayan bir kafeter-yadan bahsediyoruz: SpeakingCafé. Öyle bir kafe düşünün ki ka-pısından girer girmez İngilizce kar-şılanıyorsunuz ve Türkçekonuşursanız kimse sizi duymuyor.Suyu bile İngilizce sipariş ediyor-sunuz. İngilizce pratik yapmak iste-yenlere imkan sağlayan, 2012Aralık ayında hizmete açılan kafe-teryanın patent sahiplerinden birisiolan aynı zamanda da eğitim koor-dinatörlüğü görevini üstlenen İngi-lizce öğretmeni Cengiz Saç, bukafeteryanın hayali olduğundan vebu hayali hayata geçirmenin mutlu-luğunu yaşadığından bahsetti.

“En Büyük Özellik HataYapmak”Altı yıl Rusya, dört buçuk yıl da

Londra’da eğitim almış olan İngi-lizce’yi akademik düzeyde bilenSaç, bu kafeteryayı hiçbir maddiçıkar gütmeden, tamamen eğitimamacıyla açtıklarını belirtti. Spea-king Cafe’nin en büyük özelliğiniTürkçe kelimelerin yasak olmasıolarak nitelendiren Saç, yaşanankomik olayları ise “Burada kimse-

den profesyonel bir İngilizce bekle-miyoruz. Buraya gelip konuşsunlar,hata yapsınlar ama akşam eve git-tiklerinde sözlüğe bakıp hatalı ko-nuştukları yerleri düzeltsinler. Bubize yeter” şeklinde anlattı. Ancakhataların kendileri tarafından düzel-tilmediğini vurgulayan Saç, hatadüzeltmeye başlarlarsa buranın birokula dönüşeceğini ve bu şekildede kimsenin gelmeyeceğini ifadeetti.

“Hiç İngilizce BilmeyenKonuşmaya Başlıyor”İngilizce’yi hiç bilmeyen öğrenci-

lerin buraya gelip pratik yaparakİngilizcelerini geliştirdiğinden sözeden Saç, hatta içlerinden bir öğ-rencinin bu şekilde Erasmus öğ-renci değişim programınıkazandığından söz etti. Birçok kül-tür gecesine ve organizasyona ev sa-hipliği yapan kafeteryanın sosyalmedyada da hatırı sayılır seviyede

bir takipçi kitlesi var. Her kesimdeninsanın kafeteryayı ziyaret ettiğininaktını çizen Saç, “Özel okulda eğitimgören öğrenci iyi bir İngilizce eği-timi alabilir. Ne yazık ki devlet okul-ları için aynı şey geçerli değil. Biz de

onlara böyle bir fırsat tanıyoruz ”dedi. Oldukça sıcak bir atmosferiolan kafeteryada fiyatlarda oldukçauygun. Hiçbir maddi amaç güdülme-den tamamen öğrenci bütçesine göredüzenlenen bir menüye sahip.

Yıl: 15Sayı: 61Kasım-Aralık 2015

q

q

q

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ ADINA SAHİBİ:

YAYIN KOORDİNATÖRÜ:

EDİTÖRLER:

REDAKSİYON:

GÖRSEL YÖNETMEN:

SAYFADÜZENLEME:

GENEL YAYIN DANIŞMANI:

YAYIN KURULU:

5187 SAYILI KANUNA GÖRE SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ:

Prof. Dr. Sadettin HÜLAGÜ

Prof. Dr. Füsun ALVER

Yrd. Doç. Dr. Gürsoy DEĞİRMENCİOĞLU

Öğr. Gör. H. Fehmi KETENCİ

Prof. Dr. Füsun ALVERProf. Dr. Emel AKCADoç. Dr. Selma KOÇ AKGÜLYrd. Doç. Dr. Betül PAZARBAŞIYrd. Doç. Dr. Kerim KARAGÖZYrd. Doç. Dr. İhsan KARLI Yrd. Doç. Dr. Gürsoy DEĞİRMENCİOĞLUYrd. Doç. Dr. Göktürk YILDIZ

Arş. Gör. Dr. Ebru TURANLIArş. Gör. Evren DOĞAN

Yrd. Doç. Dr. Yusuf BUDAK

Ali ELDİVENEmin KUVATMuhammet BEYAli YILDIRIMBurak KARABAĞEsra YULAKadir ŞAHİNŞermin ÖZCANÖznur SÜT

Fetih KÖKTEN

Nurgül TEMİZ

http://kouha.kocaeli.edu.trTel: 0262 303 18 53

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Basımevi

Umuttepe/ İzmit

Basım Yeri

Arş. Gör. Şefika YURDAKUL

Türkçe Konuşmak Yasak!Türkiye'de tek olma özelliği taşıyan Belsa Kuyumcular Çarşısı üzerinde bulunan SpeakingCafe'de sadece İngilizce konuşabilirsiniz. Müdavimlerine bol bol İngilizce pratik yapmaimkanı sunan kafeterya 7'den 70'e herkesi ağırlıyor.

Kafe İşletmecisi Cengiz Saç, bu kafeteryayı hiçbir maddi çıkar gütmeden,tamamen eğitimamacıyla açtıklarını belirtti

Welcome

ThankYou

GoodBye

Page 15: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber 15Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Öznur Süt

Şimdiki Çocuklar Bilmez!

Nurgül Temiz

Oyun bölünmesin diye, annemizin çağrı-sına kulak asmayarak yemek yemek içineve girmediğimiz o günlere dönerken,

damağımızda salçalı ekmeğin tadını, çocuklukarkadaşlarımızı anımsadık. Bilgisayarla büyüyençocukların bilemeyeceği 90’lı yılların eve girişalarmı olan akşam ezanından önce oynananoyunları kah kitaplardan okuduk kah yeniden oy-nayarak kısa pantolonlu günlerimizi yad ettik.Oyun denince akan suların durduğu o günlere bi-zimle birlikte gitmeye var mısınız?

İstopİstop oyununu diğer oyunlardan ayrılan özelliği,

topla oynanmasıdır. Bir kişi ebe seçilir ve ortayageçip elindeki topu havaya atarak birinin isminisöyler. Kimin ismi söylendiyse o kişi atılan topuhavada yakalamaya çalışır. Bir isim söyleyip tek-rar atar. Yere düştükten sonra alırsa istop diyerekdiğer oyuncuların daha fazla kaçmamasını sağlar.İstop dedikten sonra oyuncular olduğu yerde kalırve ebe onları vurmaya çalışır. Eğer vurursa ebe okişi olur, vuramazsa ebe yine aynı kişi kalır.

SaklambaçSaklambaç deyince aklıma nedense ilk önce

"Bir kedi varmış ona kadar sayarmış: Bir, iki, üç,..., on" tekerlemesi geliyor. Sonuçta ebeyi böyleseçerdik değil mi? Bu oyunda ebe, oyun alanına arkası dönük şe-

kilde belirlenen sayıya kadar saymaya başlar en

son da "Önüm arkam sağım solum, sobe. Saklan-mayan ebe" der ve saklanan kişileri bulmaya ça-lışır. Son kişi yakalanana kadar oyun devameder.

KörebeÇocukluğumuzun vazgeçilmezlerinden biri olan

diğer oyun da körebe. Bu oyunda yine bir ebebelirlenir ve gözleri genelde annelerimizin yaz-maları ile bağlanır. Diğer oyuncular etrafında yu-varlak halka oluşturarak şu şarkıyı söyler:"Türkü söyler döneriz. Bil bakalım biz kimiz?Elindeki değnek ile göster bizi, körebe." Dahasonra ebe kollarını uzatarak bir oyuncuyu yaka-lardı eğer yakaladığı kişiyi tahmin edebilirse ebeo kişi olur. Edemezse ebe değişmez.

Komenİki ayrı gruptan oluşan oyunda herkes birbirin-

den saklanmaya çalışır. Birbirini gören iki kişi-den kim önce, "komen" derse, o oyunun galibiolurdu. Oyun iki takımdan birinin son oyuncusukalana dek sürer.

TombikBu oyunda da iki farklı grup olurdu. Ortaya ge-

nellikle okuldan aldığımız tebeşir veya benzeribir malzemeyle yuvarlak çizip içine özenle seçe-rek bulduğumuz yedi tane düz taşı üst üste dizi-lir. Bu taşları ilk hangi grup düşürürse onlarkaçan taraf olur. Diğer grupta kaçan topu alıptaşları üst üste tekrar konulmasını engellemekiçin kaçanları top ile vurmaya çalışır.

Uzun EşekGenellikle erkek oyunu olarak bilinen bu

oyunda bir kişi hakem seçilir ve aynı zamandayastık olur. Yastık sırtını bir ağaca ya da duvarayaslar. Diğer kalanlar iki ayrı grup oluşturur. Ya-tacak olan grup yastığın önüne dizilir. Baştakioyuncu dikilen hakemin bacak arasına kafasınısokar ve oyuncular bu şekilde dizilir. Diğer takı-mın oyuncuları da ellerinden güç alarak en uzağaatlamaya çalışırlar. Bu atlamalar sonucu eğer alt-

taki oyunculardan biri düşerse oyun yeniden baş-lar. Eğer düşmez ya da takımdan birinin ayağıyere değmez ise hakeme eliyle bir ya da iki işa-retini gösterir ve alttakiler bu sayıyı tahmin ede-bilirse sıra onlara geçer, bilemezse oyun yenidenaynı takımla devam eder.

SeksekSeksek genelde kızların oynadığı bir oyundu.

Okuldan çaktırmadan alınan tebeşirlerle yere 8kare çizilir. Sokaktan bir taş bulunur oyun başlar.Çizilen karelere sırasıyla taşı atılır. Eğer taş çiz-giye denk gelirse sıra diğer oyuncuya geçer.Amaç taşı birinci kareden sekizinci kareye kadargetirebilmektir. Her oyunda olduğu gibi seksekoyununda da bazı cezalı hareketler vardır. Çiz-giye basmak, yanlış kareye taş atmak gibi.

Yakan TopBir dönemin en popüler oyunları arasında yer

alan yakan top iki grup oluşturularak oynanır.Gruplardan biri ortaya geçer diğerleri ise karşıkarşıya geçerek ortadaki oyuncuları vurmaya ça-lışır. Vurulan oyuncu çıkar ve eğer ortadakilertop yere değmeden topu tutabilirlerse can kazanı-rak daha önce vurulan arkadaşlarını yenidenoyuna dahil edebilir. Ortada tek kişi kaldığızaman belirlenen sayıya kadar vurulmamaya ça-lışır. Eğer vurulursa sıra karşı takıma geçer. Vu-rulmazsa ortaya tekrar aynı takım geçer. Kimini zaten bildiğiniz kimini hiç duymadığınız bir

dizi oyunu bu yazımızda sizlerle paylaştık. Sabırgösterip haberi okuyup sizde bizim gibi çocukluğu-nuza döndüyseniz, haydi sokağa. Dünya daha da be-tonlaşmadan koşalım, eğlenelim doya doya.

Şimdiki çocukların bilmediği ama90’lı yılların çocuklarının adını duyunca

aklına birçok anıyı getirdiği saklambaç, körebe, komen, istop, tombik, uzuneşek, sek-sek, yakan top gibi sokak oyunlarını tekrar anılarınızı canlandırmak ve şimdiki ço-cuklara öğretmek adına o yılların çocuklarına sorarak sizler için derledik.

Kaynak:Gazeteyenigun.com

Kaynak:Anafen.k12.tr

Kaynak:Canlihaber.com

Page 16: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Gezi16Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Burak Karabağ

Burak Karabağ

Yolculuğumuz Bursa'nın tarihi ve eşsizmimari yapılarıyla dikkatleri üzerineçeken bir kızık köyüne. Tarih kokan ya-

pıların verdiği huzurla köyün içinde dolaşmak okadar keyifli bir hale geliyor ki, eski zamanlardayaşayan biriymiş gibi hissetmemek elde değil.Biz de sizlere bu köyü daha yakından tanıtmakiçin makinelerimizi sırtlanıp düşüyoruz yollara.

Her Tarafta Doğal Ürünler VarHavanın bulutlu olduğu günde köye girer gir-

mez Bizans ve Osmanlı’dan kalan muazzameserler tezahürü gözümüze çarpıyor. 1300'lü yıl-lardan beri korunmuş tarihi ile açık hava müzesiniteliğindeki köy, havanın koyu rengine bürünüp,hiddetli bir rüzgarla bizleri yanına çağırıyor. Et-rafta köy sakinlerinden çok, köyü gezmek içingelen turistler ve fotoğrafçılar var. "Yağmur ya-ğacak mı acaba?" sorusunun verdiği tedirginlikle

köy meydanına giriyoruz. Meydana indiğimizdebizi karşılayan yöresel ürünlerini tezgahlardasatan köylüleri buluyoruz. Doğal köy ürünlerininsatıldığı tezgahlar, reçel, erişte, tarhana ve el ya-pımı hediyelik eşyalardan oluşuyor. Hepsi birersanatmış gibi işlenmiş el yapımı eşyalara dokun-mandan, köy usulü yetişen ürünleri koklamadantatmadan oradan ayrılmak imkansız. İlk olarak köyün mimarisi dikkatimizi çekiyor.

Evler 700 yıllık Osmanlı mimarisinin örneklerinihala canlı vaziyette tutmakla beraber alt katlarıgenellikle taştan olan bu yapılar, ahşap kapıları,katlı kerpiç evleri ve paslanmış kilitleriyle adetayıllara diz çöktürüyor. Evlerde yaşam süren veher gün tarihe uyanan köylülerin güler yüzlerifotoğrafçıların ve turistlerin içini ısıtıyor. Herevde genellikle soba kurulmuş, duvarlardançıkan bacalar ve yayılmış olan yanan odun ko-kusu etrafa, tarihi yaşatarak "Ben hala burada-yım" diye haykırırken tarihin arka sokaklarındayürümek harika hissettiriyor. Birkaç fotoğraf daha çektikten sonra acıktığımı-

zın farkına varıyoruz. Birçok işletmenin olduğutarihi köyde, "Nerede kahvaltı yapsak?" sorusunacevap bulmak zorda olsa kararlaştırıp atıyoruzkendimizi ufak bir kahvaltı evine. İşte bu köy ileilgili size en önemli tavsiyem, mutlaka buradaserpme köy kahvaltısı yapın. Yer sofrasında herbiri köy usulü ürünlerden oluşan en az 15-20çeşit kahvaltılık getiriliyor önünüze, hayatınızdakeyif aldığınız en özel kahvaltı olabilir. Karnımızı doyurduktan sonra başlıyoruz köyü

keşfetmeye, dar sokaklarda yürürken "Kim bilirbenden önceki yüzyıllarda kimler ayak basmıştırburalara" sorusunu sormak bile ürpertiyor. Köy evlerinin arasında ‘Cin Aralığı’ denilen çok

dar bir geçit var. Bir mahalleden diğerine kısayoldan geçmek için kullanılan bu geçit o kadardar ki, iki kişinin yan yana geçmesini bırakın, iriyapılı birinin geçmesi bile zor. İki evin arasındaolan bu aralık, sanki yüksek duvarların sizi sıkış-tırıyor gibi hissettirmesi bu aralığı köyün en çokmerak edilen yerlerinden biri haline getiriyor.

Şehrin gürültü ve stresinden kaçıp tertemiz bir nefes solumak için Bursa'nın her köşesi buram buram tarih kokan, annelerimizin albümündeki bir fotoğrafa bakıyormuşuz hissi yaratan sokaklarının bulunduğu kızık köyüne konuk oluyoruz.Cumalıkızık... Atmosferinin yarattığı huzurla köyün içinde dolaşırken kendimizi eski Türk filmlerinden birisinin içindeymişgibi hissediyoruz. Gelin hep birlikte bu filme biraz daha yakından bakalım.

700 Yıllık Saklı TarihKaynak:Gezimanya.com

Page 17: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Gezi 17Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Burak Karabağ

Şehrin gürültü ve stresinden kaçıp tertemiz bir nefes solumak için Bursa'nın her köşesi buram buram tarih kokan, annelerimizin albümündeki bir fotoğrafa bakıyormuşuz hissi yaratan sokaklarının bulunduğu kızık köyüne konuk oluyoruz.Cumalıkızık... Atmosferinin yarattığı huzurla köyün içinde dolaşırken kendimizi eski Türk filmlerinden birisinin içindeymişgibi hissediyoruz. Gelin hep birlikte bu filme biraz daha yakından bakalım.

“Dizinin Etkisi BüyükOldu”Cumalıkızık, UNESCO tarafından

2000 yılında geçici dünya mirası,2014 yılında ise dünya mirası liste-sine giren saklı tarih olarak yer alı-yor. Türkiye'de ise Cumalıkızıkköyünün popülaritesinin artmasın-daki sebep, şarkıcı Emrah'ın başro-lünde oynadığı, "Kınalı Kar" adlıdizinin burada çekilmiş olmasındankaynaklanıyor. Köylülerin bu du-rumdan faydalandığını görmek herne kadar üzse de köylülerin buolayı geçim kaynağı haline getirme-lerine ses çıkarmak mantıklı olmasagerek. Sokakları dolaşırken tarihi köy

kahvesini buluyoruz. İnsanlar evle-rinden yavaş yavaş çıkıp köy hava-sını içine çekerek tarihi köykahvesine doğru yöneliyor. Bizdebiraz bilgi edinmek biraz da dinlen-mek için oturuyoruz köy yaşlıları-nın yanına. Güler yüzlü insanlarınverdiği demeçler ve köyün her birtarafında olan yazılı metinlerdenyararlanarak köyün genel tarihiniöğreniyoruz:Pek çok kültürü barındıran Cuma-

lıkızık köyü, Osmanlı Devleti'ninBursa'da yerleştiği ilk köylerdenbiri olmakla beraber Osmanlı sivilmimarisinin en güzel örnekleriniiçerisinde barındırıyor. Toplam 270adet Osmanlı dönemine ait ev bulu-nan bu evlerin 180 tanesi günü-müzde de kullanılmakta olup gerikalanı restorasyon ve koruma çalış-ması altında. Bir rivayete göre,Uludağ’ın etekleri ile vadileri ara-sında sıkışıp kalan köylere zama-nında ‘Kızık’ adı verilmiştir. Buköyleri birbirinden ayırt etmek içinfidye veren köye Fidyekızık ve de-reye yakın olan köye Derekızık gibiisimler verilmiş. Cumalıkızık Kö-

yü’ne cumalı isminin verilmesiyleilgili ise iki söylem var. Bu söy-lemlerin birincisi: Bu köyün es-kiden çevre köylerden cumanamazlarına topluca gelinen birköy olması, ikincisi de; OsmanBey’in bu köyü bir cuma günükurmuş olması. Haziran aylarında ahududu

şenliği yapılan, her santimin-den adeta tarih fışkıran köybu tarihi yapısı sebebiyle pekçok tarihi dizi ve film çekim-lerine de ev sahipliği yapı-yor. Son yıllarda ülkemizyanı sıra tüm dünyada datanınmaya başlanan bu ta-rihi mekanın Dünya Mi-rası olarak kabul edilmesiiçin 2013 yılında ülkemiztarafından UNESCO’yabaşvuru yapılmış. Köy

2014yılında ise Dünya mirasılistesine girmiştir. Güler yüzlü in-sanlarla sohbetimizi edip, çayımızıiçtikten sonra başlıyoruz tekrar ge-zinmeye. Sokaklarda gezinirken Etnografya

Müzesi’ne denk geliyoruz. Heye-canlanıp kendimizi hızlıca içeri so-karak meraklı gözlerle etrafabakmaya başlıyoruz. Osmanlı dö-neminde kullanılan tarım eşyaları-nın ve silahlarının bulunduğumüzede bizans dönemine ait kalın-tılar da sergileniyor. Etrafında gü-venlik olmayan müzede eşyalarıinceledikten sonra oradan da ayrılı-yoruz.Havanın hafiften kararması bizi

biraz üzüyor. Son umut deyip bir-kaç tane daha fotoğraf çekerek enaz bir saat daha oyalandığımız Cu-malıkızık Köyü, bizlere mimari-siyle, kahvaltısıyle, tarihidokusuyla ve köylülerin güler yüz-leriyle inanılmaz bir gün yaşattı.

Cumalıkızık...

Bursa Etnografya Müzesi.

Cumalıkızık Köyü’nün tarihi sokaklarından biri.

Page 18: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber18Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Öznur Süt

Radyoyla Geçen Bir Ömür

Sevginur Diken

TRT'de bant yayınlarıyla gerçekleşen, ‘ÇocukSaati’ programıyla radyoculuğa adım atan EminBaykırkık, 1970 yılında başladığı radyoculuğunkendisinde bir tutku olduğunu belirtti. Bu işi herşeyden çok severek yaptığını vurgulayan Baykır-kık, “Spikerliğe olan sevgim, ‘Çocuk Saati’ ilebaşladı. Mikrofon, metal parçası beni kendineçekti. Tıpkı tiyatrocuların sahne tozu dediği gibi.Hiçbir şeyi, para kazanmayı dahi düşünmedim”diyerek mesleğine olan tutkusunu anlattı. Yakla-şık 40 yılının radyo ile geçtiğini söyleyen EminBaykırkık ile ilk yayınındaki heyecanından, unu-tamadığı anısından, örnek aldığı kişilerden vedaha birçok konudan konuştuk.

TRT Radyolarındaki hikayeniz-

den bize bahsedebilir misiniz?

1970 yılında “Çocuk Saati” programına bant ya-yınlarla başladım. İki yıl sonra hocamız VedatDemirci’nin motive etmesiyle spikerlik sınavla-rına girerek, elemeleri geçtim. İstanbul Rad-yosu’nda başlamak yerine ilk olarak DiyarbakırRadyosu’nda başladım. 1972 yılının sonları 1973yılının başlarında Diyarbakır’dayım. Altı aykadar Diyarbakır Radyosu’nda görev aldıktansonra askere gittim. Askerlik dönüşünde İzmirRadyosu’nda devam ettim. Kasım 1991 itibariyle

de İstanbul Radyosu’na gelerek, 2006 senesinekadar radyo serüvenime burada devam ettim.1994 yılında kısa süre televizyon deneyimimoldu. Uzun yıllar devam eden, ‘Gün Başlıyor’programını sundum. 2000 yılında baş spikerlikgörevine getirildikten sonra 2006 yılında emeklioldum.

İlk yayınızdan hatırladıklarınız ne-lerdir? Duygularınız nasıldı?İlk yayınımı Diyarbakır Radyosu’nda gece ya-

yını olarak yaptım ve yanımda tecrübeli, dene-yimli bir spiker arkadaş yoktu. Ben kendimiokyanustan tek başına gemiyi kullanan bir kap-tan gibi düşündüm. Aslında bu gemi alaboraolursa ne olacak diye düşündüm. Çok heyecan-lanmıştım. Çocuk saatleri bana mesleği kazan-dırdı. Televizyondaki ilk canlı yayınımda daheyecanlanmıştım. Orada birkaç pot kırdım, ufaktefek şeyler oldu ama yayını götürdüm. Altı aykadar da Diyarbakır’da program yaptım.

Radyoda unutamadığınız

anılarınız var mı?

Eskiden reklamları spikerler yapardı. Banttangelen müzikli reklamlar yoktu. İlk reklamım isetekerlemeydi. “Bu duvarı badanalamalı mı bada-nalamamalı mı” arkasından “Hayır Merbolin’le-meli, Merbolin: Boyacının Aşkı” o zamanlartelevizyon 2-3 saat yayın yaptığı için herkes

radyo dinlerdi. Sürekli telefonlar gelirdi. Spikerşurada hata yaptı, program çok güzeldi gibisinden.

Sizin başınıza böyle bir şey

geldi mi?

İzmir Radyosu’nda da bir anım var. Orada NiranÜnsal’ın annesi Nursal Ünsal ile çalıştım. NursalHanım hem keman çalardı hem de şarkı söylerdi.O dönemde hem keman çalan hem de şarkı söy-leyen sanatçılar az bulunurdu. İlk yayınımızda“Şimdi Arif Sami Toker’den şarkılar dinleyecek-siniz, sanatçıya ilk olarak Nursal Ünsal Can-evi’nin kemanla yapacağı giriş taksimindensonra, Arif Sami Toker programına başlayacak”dedim. Nursal Hanım uyardı. Bu keman değil vi-yola dedi. Bunu hiç unutabilir miyim? Keman ileviyola arasında iki parmak büyüklüğünde farkvar ve sesi daha pes. O zamanlar keman ile vi-yola arasındaki farkı bilmiyordum. Doğru söyle-mek gerekliydi çünkü TRT mikrofonlarındaydık.İyi ki o zaman bant yayın yapıyorduk. Canlı yayınolsaydı ya hata olacaktı ya da viyola yerine kemangeçecekti. Arasındaki farkı bir daha hiç unutmadım.

Radyoyu seçmenizde sizi etk-

ileyen ya da örnek aldığınız

kişiler var mı?

Örnek aldığım kişiler vardı. Ama ben önce bumesleği sevdim. Spikerliğe olan sevgim, “ÇocukSaati” ile başladı. Mikrofon, metal parçası, benikendine çekti. Tıpkı tiyatrocuların sahne tozu de-diği gibi. Hiçbir şeyi, para kazanmayı dahi dü-şünmedim. Nasıl olsa bir aylığım olacak, bubana yeter dedim. Babam müteahhitti ama ben omesleği yapmayı tercih etmedim. Yılmadım, spi-kerliği tercih ettim. Örnek aldığım kişiler ise, odönemlerde başta Halit Kıvanç’tı. Hocalarımız-dan kadın spiker Emel Gazi vardı. Onları dinler-ken haliyle etkilerinde kaldım.

Televizyonu tercih etmeyi hiç

düşündünüz mü? Radyonun

sizdeki öneminden bahsedebilir

misiniz?

Televizyon ile radyo arasında ayrım yapmadım.O yıllarda pek televizyon yoktu. Sonrasında isetelevizyonda bir şeyler yapmayı düşünmedim.Çünkü radyo bir gizemdir. İnsanlar radyoya dahakolay ulaşıyorlar. Nöbet tutan bir askeri düşünün.Yayını küçük bir cep radyosuyla takip edebilir.Arabada saatlerce giden bir insan radyosunu çokrahat dinleyebilir, hem daha fazla kişilere ulaşır-sınız. Ayrıca radyoda sizi çok farklı hayal ediyor-lar ama televizyonda olduğunuz gibisiniz. Onunhayal dünyasına giremiyorsunuz. Bu yüzden rad-yoyu tercih ettim.

“Ben kendimi okyanusta tek başına gemiyi kullanan bir kaptan gibi düşündüm. Yani bugemi alabora olursa ne olacak diye düşündüm” bu sözler ilk yayınını Diyarbakır Radyosu’nda gerçekleştiren, uzun yıllardır radyoculuk yapan Emin Baykırkık’a ait. Birdönem televizyonculuğu deneyen ancak, "Radyo bir gizemdir. Televizyonla değil amaradyo ile insanların hayal dünyasına girebilirsiniz" diyerek radyoculuğa dönen Baykırkık kariyer serüvenini bizimle paylaştı.

Uzun yıllar radyoculuk yapan Emin Baykırkık meslek hayatı boyunca birçok programa imza attı.

Page 19: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Özel Haber 19Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Öznur Süt

Erkan Taşan

Suriye'de yıllardır yaşanan içsavaş birçok sivilin hayatınıetkilemeye devam ediyor.

2011 yılı bahar aylarından itibarenmilyonlarca Suriyeli iç savaştan ka-çarak komşu ülkelere sığınıyor.Sınır ülkelerde yeni bir hayat kur-mak isteyen Suriyeli sivillerin ilktercih ettiği ülke ise Türkiye oluyor.Biz de Aslen Horosanlı olduklarınıbelirten 23 yaşındaki Suriye do-ğumlu Zekeriya Kırmızı ve ailesi-nin ülkemizdeki yaşam mücadelesiüzerine bir röportaj gerçekleştirdik.İç savaş sırasında işkenceler gördü-ğünü ve eğitimini yarıda bırakmakzorunda kaldığını anlatan Kırmızı,Türkiye'deki yeni hayatlarına alış-maya çalışıyor. Suçsuz yere gözal-tına alınıp sorgu boyunca işkencegören, haksız yere terörist damgasıyiyen Kırmızı, tüm bunlardan kur-tuluş için çareyi oradaki bütün ha-yatını geride bırakmakta buluyor.Hatta sonuna geldiği üniversite eği-timini yarıda bırakacak kadar dagözü kara olan Kırmızı, Türkiye'yegelerek burada yeni bir hayat kur-maya çalışıyor.

Ağabeyini KaybettiKimseye muhtaç olmadan yaşa-

mak istediklerini söyleyen Kırmızı,iki kardeşi ile birlikte ailesinin ge-çimini üstleniyor. Ülkesinde öğren-ciliği sırasında harçlığını çıkarmakiçin yaptığı eczane kalfalığını, busefer ailesini geçindirmek için yapı-yor. Savaşta her Suriyeli gibi ya-kınlarını kaybeden Kırmızı, abisinikaybederek bu durumu en ağır şe-kilde yaşıyor. Savaştan dolayı haya-tını kaybeden abisini ölümünden üçgün sonra evin enkazından çıkardı-ğını söyleyen Kırmızı, yaşadığı tra-jediyi, “Ağabeyimin ceseti 3 günevde kaldı. Ortam sakinleşince ağa-beyimi aramaya gittiğimizde kok-muş ve şişmişti. Bunu yapanlarıAllah’a havale diyoruz” şeklindeaçıklıyor.

"Bu Bir Felakettir"Evlerini kaybeden milyonlarca in-

sandan sadece birkaçı olduklarınıvurgulayan Kırmızı, Savaşta 220bini aşkın insanın öldüğünü, 5 mil-yondan fazla insanın da evinden ol-duğunu belirtiyor. Kırmızıyaşadıklarını, “Bu bir felakettir, kat-liamdır. Ölen insanların içindebenim ağabeyim ve dayım da var.

Bizler de evimizi, arabamızı her şe-yimizi kaybettik” diyerek anlatıyor.Ayrıca zorla evlerinden çıkarıldıkla-rını ifade eden Kırmızı, “TürkiyeCumhuriyeti bizlere kapılarını açtı-ğında, annem ve babam ağlayarak,‘siz gidin canınızı kurtarın oğlum,bizi düşünmeyin’ dediler. Bizler degözümüz yaşlı İstanbul’a geldik” di-yerek ailesini geride bırakmayamecbur olduğunu söylüyor.

"Türkiye'ye VefaBorcumuz Var"Ramazan ayında bile masum in-

sanların bombalandığını söyleyenKırmızı, kendilerine sığınma im-kanı sağlayan Türkiye'ye minnettar-lığını dile getiriyor. Yaşamınısürdürmesi için 'umut kapısı' olarak

gördüğü ülkemizin eğitimini ta-mamlaması için de bir fırsat sundu-ğunu söyleyen Kırmızı bu durumu,“Türkiye Devleti, Suriyeliler içinüniversite okuyacaklara sınav uy-gulaması getirdi. Ben de bu uygula-madan faydalanıp yarım kalanüniversite eğitimimi tamamlayarakTürkiye’ye katkı sağlayacağım”sözleriyle açıklıyor. Zor günleri ge-ride bırakmak istediğini anlatanKırmızı yeni bir hayata başladığı-nın altını çiziyor ve Türkiye Cum-huriyeti’ne vefa borçları olduğusöylüyor. Kendini bu ülkenin birvatandaşı olarak gördüğünü de söz-lerine ekleyen Kırmızı, vefa bor-cunu ödemeye hazır olduğunu, “Buülkeye seve seve, koşa koşa yardımederim” sözleriyle ortaya koyuyor.

Suriyedeki savaştan kaçıp ülkemizegelen Zekeriya Kırmızı ve ailesi.

Kaynak:Evrensel.net

Page 20: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Söyleşi20Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

“Biz Hancıyız, Onlar Misafir”

Spor yorumculuğudenildiğinde televizyonun

tanınan simalarından biri

Gürcan Bilgiç. Gazeteci olan

babasının izindengidip mesleğe

atılan Bilgiç, 17 yaşından beri

sporla içiçe. İşe muhabirlikten

başlayıp yorumculukla

devam eden Bilgiçile hem spor

muhabirliğini hem de futbolu

konuştuk.

Sayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Fetih Kökten

Gürcan Bilgiç spor program-larının tanınan simaların-dan. Biz de kendisiyle bir

araya geldik, aklımızda ne varsakonuştuk. Muhabirlik, yorumculukve ligimiz. İşi gereği sürekli muha-tap olduğu bu soruları bir kez debizim için cevaplayan Bilgiç ile,keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Spor muhabirliğine baş-langıcınız nasıl gerçek-leşti?17 yaşında lise bittiğinde gazeteci-

liğe başladım.Yani üniversite ile be-raber Cumhuriyet Gazetesi'nde spormuhabiri olarak görev aldım. Sizlerhocalarınızdan öğreniyorsunuz,bize ise ustalarımız, abilerimiz öğ-retti. Nasıl yazı yazacağımızı, nasılsoru soracağımızı, bir işe gittiği-mizde nelere dikkat etmemiz gerek-tiğini, haberi nasıl alabileceğimiziöğrettiler.

Muhabirliğin yorumcu-luktan farkı nedir sizce?33 yıllık meslek hayatımın zirvesi

yani en güzel yanı bence muhabir-lik. Muhabirlikti, çünkü bilinmeyenbir şeyi sizler ortaya çıkarıyorsu-nuz. Sizler haberleştiriyorsunuz veinsanlara o haberi sunuyorsunuz.Muhabirlik bir yaşam biçimidir.Çünkü siz bakkala nasılsın derkenbile bir muhabirlik yapıyorsunuz.Bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz.

O nedenle spor diye ayırmadan ga-zetecilikteki bütün birimlerin temelbaşlangıcı muhabirliktir. Muhabir-lerin merak etmesi gerekir. Merakgirmediği zaman gazeteci olamaz-sın. Gittiğiniz her yerde ve iştemerak edeceksiniz. Çünkü merakolduğu zaman arkasından haber çı-kıyor. Spor muhabirliği ise bir uz-manlaşma dalı oldu. Sadece futboldeğil bir sürü dal var artık. Yorum-culuk, önce bir bilgi, onun üstüneyorum, sonuç olarak da fikir yaniyorum oluşuyor.

Babamın vasıtasıyla 17yaşında gazeteciliğe baş-ladım dediniz. Bu talepbabanızda mı geldi yoksasizin isteğiniz ile mioluştu?Benden böyle bir talep geldi. Biz-

ler şanslıydık liseyi bitirmiş üniver-siteyi okuyan bir çocuğu alıpyetiştiriyorlardı gazeteler. Cumhuri-yet Gazetesi'nde spor muhabiri ola-rak başladım. Sonra kulüp muhabiriolarak devam ettim. O zaman Fe-nerbahçe muhabirliği spor sayfala-rının en önemli yeriydi. En çokistenen ve talep edilen haberlerdi.Ama o günkü tahsilimle günü-müzde bir gazetede kapıdan içerigiremezdim. O zamanın şartlarıylabu zamandaki şartlar çok farklı.

Muhabir olduğunuzzaman haber kaynağına

ulaşma ve doğrulatma na-sıldı?O zamanlar habere ulaşmak daha

kolaydı. Çünkü bu denli yasaklaryoktu. İdmanlara soyunma odala-rına girebiliyorduk. Röportaj yap-mak için izin istemezdik.Yapacağın kişiyi ikna etsen yeti-yordu. Dünya daha küçük, dahaulaşılabilirdi. Şimdi cep telefonu,sosyal medya var ama insanlaraulaşamıyorsun. Ulaştığınız zamanda konuşmuyor sizinle. Gazetecili-ğin ilk kuralı, malum 2 kaynağa ha-beri doğrulatman gerekiyor.Doğrulanma mekanizması doğruçalışmıyor. Zaten çalışsaydı bumasa başı haberler minimuma dü-şerdi. Muhabir arkadaşlar artık ha-beri doğrulatmıyor. Çünkü biliyorki soru sorsa doğru yanıtı almaya-cak.

Bazı spor yorumcuları-nın tuttuğu takım taraf-tarlığını yansıttığınıgörüyoruz. Bu durum nekadar doğru?Bu bence yanlış bir şey değil.

Çünkü doğarken, arkadaş çevremizioluştururken, siyasi düşüncemizvarken bir tarafız. Yani tarafsızlıkdiye bir şey yoktur. Ama gazeteci-likte objektif olmak zorundayız.Yani bir taraftan bakıyoruz amabunu fikrimize ve düşüncemizeyansıtırken objektif olmak zorunda-yız. Olmazsan insanlar sana saygı

Gürcan Bilgiç “Spor muhabirliğiuzlaşma dalı oldu” dedi.

Page 21: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Söyleşi 21Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

duymaz. Bu soruyu sormakta çokhaklısın insanlar tuttuğu takımı tel-evizyonda veya gazetede olsun ta-kımın yöneticisi gibi davranmayabaşladılar. Ben böyle bir şey yap-mayacağım. Eğer yaparsam ken-dime olan saygımı kaybederim.Yanlış şeyler söyleyebilirim belkiama benim fikrim olacak. Tuttuğumtakımı aklamak tutmadığım takımıkaralamak adına yorum yapmam.Yaptığım zaman adalet duygusukaybolur, bölünme ve kamplaşmabaşlar. Aksine spor bizim ülkemizdeiletişimi kuran bir çimentodur.

Siz alaylı olduğunuzusöylemiştiniz biz debunun eğitimini alıyo-ruz. Televizyona baktığı-mız zaman geçmiştefutbolcu, teknik direk-tör, hakemlik yapmış in-sanlarda futbolyorumculuğuna başlı-yor. İşin eğitimini alma-mış bir insan futboluniçinde olduğundan do-layı yorumculuk yap-ması yeterli bir meziyetmi sizce?Bir konuda uzman, bir dönemi ya-

şamış ve bunu iyi ifade edebiliyorsafarklılık getirmiştir ki insanlar daseyrediyorlar. Ben de fikirlerini öğ-renmek isterim. Böyle yorumcu ar-kadaşlar bir iki sene deneme sürecigeçirirler. Eğer farklı olurlarsazaten kalırlar. Ama biz hep hancı-yız, onlar ise misafir. Çünkü onların

işi gazetecilik değil.

Spor muhabirliğindenlige geçmek istiyorum.Beşiktaş’da Slaven Bilicile Şenol Güneş arasındanasıl bir fark var? Çok enteresan bi durum var. Bence

Şenol Hoca, Bilic’in sistemi ve dü-zeni ile hiç oynamadan aynı fikrikoruyarak üstüne koydu. Çokönemli bir vasıf; geliştiren bir tek-nik direktör olmak. Şenol Hocaoyuncuları geliştirmeyi tercih etti.Doğru transferler yaparak, pozitifoynayan, kaleye direk giden takımyarattı.

Peki Quaresma Trans-feriBence doğru değildi. Tribüne ya-

pılmış bir transfer olarak görüyo-rum. Fenerbahçe birçok yıldızfutbolcu transfer yapınca muhteme-len uygun fiyata da gelince kenditribünümüzü heyecanlandıralımdiye yaptıkları bir transfer olarakgörüyorum.

Fenerbahçe bu sezontransfere çok para ayırdıve takımın başına VitorPereira’yı getirdi. Pereiraile sizce Fenerbahçe he-define ulaşabilecek mi?Vitor’a inanmıyorum. Biz öyle bir

takım kurduk ki kim olsa oynatırdüşüncesi ile getirildiğini düşünü-yorum. Sezon başı çalışmalara baş-larken hiçbir test yaptırmadı.

Kuvvet antremanı, diyet prog-ramı oluşturmadı.Bilime inanma-dığını söylediği anda benimgözümde bitti. Kuvvet ile oyna-yan bir grubu, belli noktaya taşı-ması mümkün değil. Bildiğimizhiçbir planı yok, söylediği herşeyin tersini yaptı. Vitor’u ge-tirme sebepleri başkanın dedikle-rini yapabilme kapasitesi kibence yapıyor. Aziz Yıldırım ilkdefa çok iyi transferler yaptı.Tamda ihtiyacı olan oyunculargetirdi. 70 milyon TL transferyapan bir takımın, Avrupa kupa-sını kaldırması lazım. Bu kadarolumsuzluklara rağmen genişkadrosu olmasından dolayı sezonsonunda en avantajlı gözükentakım Fenerbahçe.

Galatasaray’daki bu kötüfutbolun sebebi ne sizce?Yeni teknik direktör de-ğiştiren takımlarda az yada çok takımda kıpır-dama olur. Bunu Galata-saray’da göremiyoruz.Galatasaray’ın içine virüs girmiş

ve takım olma özelliklerini kaybet-mişler. Çünkü, kötü oynayabilirsinama kötü koşamazsın. Melo gittitakım böyle oldu diyorlar geçen se-zonun en iyisi yine Muslera değilmiydi? Demekki geçen yıl da Melovarken bu takım çok pozisyon veri-yordu. Galatasaray’ın düzenindeoyun yapısında ya da sisteminde birproblem var. Yani Melo gitti böyleoldu diye bir şey söz konusu değil.

Ligimizde birçok yıldızoyuncu var. Sizce bu yıl-dız oyuncularla birlikteligimizin kalitesinde birartış oldu mu yoksa sa-dece yıldız oyuncularınsayısı mı arttı?Manteletemiz değişmediği sürece

kalitemiz değişmez. Çünkü oyna-mak üzerine değil oynatmama üze-rinde kurulu bir ligiz. Bundandolayı bizde oyuncu da gelişmez.Daha düşük bütçeli takımların,büyük maçlardaki tutumu değişme-diği sürece bizim ligimiz gösterişlibir lig olmayacaktır.

Yeni stadlarımız yapılı-yor, ligimizdeki yıl-dız oyuncularınsayısı artıyor amatribünler hala boşbunun sebebisizce ne? Aslında passolig

olsun düşüncesin-deydim. Ama in-sanlar onualmaya korktu.Öyle bir havaoluştu ki insanlarfişlenmeyekorktu. Tribünolayı olmasındiye tribünleri yok ettiler.Öbür taraftan da bizim alış-kanlıklarımız var. Hadimaça gidelim deyip maçagiden bir toplumuz. Passolig

ile bu ortadan kalktı. Bununla bir-likte tribün taraftarı büyük bir deği-şikliğe gitti. Stadların yenilenmesiile birlikte cefakar taraftarlar uzak-laştı fedakar taraftar geldi.

Son olarak Milli takımı-mızın 2016 Avrupa Fut-bol şansını nasıldeğerlendiriyorsunuz?Milli Takım şansla gitti ama 2015

yılını iyi geçirdik. Gençleş-meye gittik yeni bir takımıortaya koyduk. BarcelonalıArda Turan takımın liderioldu. Tüm oyuncu grubununsaygı duyduğu inandığı biroyuncu lideri de sağlandı.Sorunlar var ama diğer ta-kımların da olacaktır. Grup-tan çıkacağımızıdüşünüyorum. Hırvatistanmaçı final maçımız aslında.Hırvatları yendiğimiz andaartık onlar düşünsün diyebi-liriz. Elemeli maçlarda da ogün önemli. Maçın şartlarıeleme maçlarının sonucunuetkileyecektir.

Gürcan Bilgiç “Spor bizim ülkemizde iletişimi kuran çimentodur” ifadesini kullandı.

Kaynak:Haberler.com

Page 22: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

22Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

SöyleşiSayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Amacı Arayış Olan Spor: ‘Aikido’Aikido savunma sanatında 15 yıllık tecrübeye sahip olan dördüncü dan-üçüncü kademeantrenör Oğuz Öcal, bu savunma sanatıyla ilgili önemli bilgiler verirken aikioduyu,“Kişinin kendi egolarına karşı kazandığı zafer” olarak açıkladı.

Burak Karabağ

Öğrenmenin sonsuz olduğu bir spor dalıolarak bilinen Aikido'nun tarihi 20'nciyüzyıla dayanıyor. İlk olarak Japonya'da

ortaya çıkan bu spor dalının temel amacı ise ego-lardan kurtulmak. Aikidoyu diğer spor dalların-dan ayıran en önemli özelliğinin içerisinde ödülya da galibiyet vaadi bulunmaması olduğunusöyleyen Aikido antrenörü Oğuz Öcal, bu sa-vunma sanatının bir yaşam biçimi haline getiril-mesi gerektiğini ifade etti. Uzun yıllardır Aikidoantrenörlüğü yapan Öcal, bu sporla ilgilenen ki-şileri ise, "Genellikle, kültürlü, barışçıl ve sevgidolu, günlük hayatında tartışmalardan ve kavga-lardan uzak duran kişiler" olarak tanımladı. Ai-kido ile ilgili daha birçok açıklamada bulunanÖcal, ülkemizde ve dünyada bu sporun konu-munu değerlendirerek sorularımızı yanıtladı.

15 yıldır Aikido sporu ile uğraşı-yorsunuz nasıl bir spor Aikido?Aikido’yu hayatının bir parçası haline getiren

insanlar için bu duyguyu ve hissiyatı tarif etmekçok zor. Öğrenmenin sonsuz olduğu bir evrendenbahsediyoruz sonuçta. Bu sebepten dolayı hergeçen gün anlamı ve önemi artıyor. Aslına ba-karsanız Aikido’yu tek başına bir spor olarak ta-nımlamak doğru değildir. Keza filologlarca ifadeedildiği üzere ‘spor’ kelimesi Latince kökenliolup eğlenmek, dikkati başka bir alana yönlen-dirmek anlamına gelir. Aikido 3 sözcükten oluşur‘ai’ sevgi ve uyumlanma, ‘ki’ yaşam enerjisi,‘do’ yol, arayış anlamlarına gelir. Dolayısıyla Ai-kido bir oyun ve eğlenmek için yapılan bir akti-vite değil bir arayıştır.

Aikido’yu diğer branşlardan ayı-ran özellikleri nelerdir?

Elbette biraz önce bahsettiğim özelliği Aiki-do’nun sadece spor maksatlı bir eğitim biçimiolmadığıdır. Bu özelliği nedeniyle içerisinde re-kabet unsurlarını barındırmaz. Rekabet oluşma-ması için de kurucusu tarafından müsabakayapılması yasaklanmıştır. Yani Aikido’da ya-rışma kavramı yoktur. Bunun dışında Aikidoeğitimi almaya yeni başlamış öğrenciler hemteknik, hem de ruhsal gelişimleri için cevaplarıhemen alamazlar. O yüzden Aikido oldukça sabır

gerektiren bir yoldur. Aikido’da bir ödül veya birgalibiyet vaadi yoktur. Başarı veya başarısızlıkgibi bir durum da söz konusu değildir. Devam et-tiğiniz sürece, elde ettiğiniz teknik, moral ve ka-biliyetler sizin ödülünüzdür. Aikido’da en büyükzafer kişinin kendi egolarına karşı kazandığı za-ferdir.

Söylediklerinizden Aikido’nun çokderin bir felsefi boyutu olduğunuanlıyoruz. Peki, teknik olarak ai-kido ile kendimizi savunabilirmiyiz?Aikido bir savaş sanatıdır. Japonya’da 20’nci

Yüzyıl’ın ilk yarısında doğmuş ve geliştirilmiştir.Yaklaşık bin yıllık bir geçmişi olan Aikido tek-nikleri, ‘Aydınlanma yolunda kazanma’ anlayı-şıyla yoğurularak bugünkü halini almıştır.Teknikler binlerce yıl boyunca savaş alanlarındadenenmiş, geçerliliği ispatlanmıştır. Sizin yapa-cağınız sadece çok çalışmaktır. Eğer doğru yer-deyseniz ve yeteri kadar çalışmış isenizkendinizi koru-yabilirsiniz.

Sizce Aikido’nun günlük hayata getirisi nedir?Aikido çalışmalarını sadece kendimizi korumak

düşüncesi ile sürdürmemiz doğru değildir. El-bette işe yarar ama Aikido’nun bizlerden isteğisadece iyi birer dövüşçü olmamız değildir. Aiki-do’yu bir yaşam biçimi haline getirerek günlükhayat içerisinde aynı prensipler ışığında davra-nışlar sergilememizdir. Kurduğumuz veya kura-cağımız tüm ilişkilerde barışçıl ve iyiliksever birruh halinde olmalıyız. Çok çalışarak elde ettiği-miz savaş gücünü sadece yardıma ihtiyaç duyul-duğunda ve yine barış amacıyla kullanmamız endoğru davranış biçimi olacaktır. Zaten Aikido

felsefesi ile beslenerek idman yapmış zihin öyle-sine gelişmiş bir durum içerisindedir ki, asla tek-nik bilgisinin gerekeceği bir ortamı yaratmaz.Önceden olacakları tahmin ederek gereken stra-tejik tedbirleri alır. Böylesi barışçıl bir tutumiçinde olan kişi zaten evren tarafından ödüllendi-rilecek ve işleri rast gidecektir.

Öğrenci profiliniz ne şekilde? Bellibir meslek grubu var mı?Aikido bir yaşam biçimidir. Bu yüzden özellikle

şu kesim için ideal bir sanattır diyemeyiz. Yaşamsavaşında her insanın, hangi meslekte olursaolsun Aikido prensiplerine ihtiyacı vardır. Buyüzden öğrenci, öğretmen, doktor, avukat, mü-hendis, polis, asker, müzisyen, yöneticiler, işadamları, adalet çalışanları, marangoz, demirci,elektrikçi ve daha sayamadığım her meslektenöğrencilerim var. Fakat Aikido yapanların genelözelliği mesleki değildir. Düzenli olarak Aikidoderslerine devam edenlerin genel özelliği kül-türlü, barışçıl ve sevgi dolu insanlar olmalarıdır.Hemen hepsi günlük hayatında da tartışmalardanve kavgalardan uzak duran kişilerden oluşmaktadır.

Bu yolda ilerlemek isteyenlere negibi tavsiyeleriniz olacak?Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, 15 yıllık bir

Aikido geçmişi ile hoca oldum demek doğruolmaz. Arkadaşlar dojoda bana hocam şeklindehitap etseler de hocalık için daha çok uzun biryolum var. Ben şu anda kendimi ustalık yolundabir aday olarak görüyorum. Benim tanığım tekusta hocam Nebi Vural ve onun hocası Nobu-yoshi Tamura Sensei’dir. Ben de iyi bir ustaolmak için hocamın izinden devam ediyorum.Buradan yola çıkarsak Aikido yolunda ilerlemekisteyenlere tavsiyem, öncelikle kendilerinegüven veren ve ışık saçan bir hoca ile çalışmala-rıdır. Doğru hoca veya doğru dojoda olup olma-dıklarını cevabını kalplerinde bulabilirler. Aikidoonlara yol gösterecektir. İkinci olarak sabırlı ol-malarını tavsiye ederim. Nihai hedefi barış olanbu sevgi yolunda, dizlerinizin derisi soyulana veelleriniz yarılana kadar birbirini takip eden terleriçinde kaldığınız antrenmanlarda sürekli çalışma-lısınız. Böylece hayatınız ışıklanacak ve hürriyetibulacaksınız.

Antrenör Oğuz Öcal, “Yaşam savaşında her insanın aikido prensiplerine ihtiyacı vardır” dedi.

Öğrenciler, Aikido savunma sanatını öğreniyor.

Page 23: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

23Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

SöyleşiSayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Doğu ve Batı Tıbbının Harmanlanmış HaliBildiğimiz, fakültelerde okutulan tıp eğitimine alternatif olan tedavi yöntemleri bu dönemler pek revaçta. Bağımlılıklardan kurtulmak, kilo vermek ve psikolojik destekalmak için birçok kişi bu yeni yöntemleri deniyor. Bağımlı olduğunuz şeyi kullanaraksizi bağımlılıktan kurtaran Mora Terapi de bu yeni yöntemlerin başında geliyor.

Öznur Süt

Her ne kadar kulağa ilginç gelen bir yön-tem olsa da mora terapi, fizikteki dalgakuramıyla uygulanan bir tedavi yön-

temi. Deneyenlerin büyük bir çoğunluğununmemnun kaldığı, çoğu kişinin ise yeni duyduğubir tedavi olan Mora Terapi, hastanın vücudun-daki frekans dalgalarına tam tersi bir frekansgönderilerek uygulanıyor. Türkiye’yi Mora te-rapi ile tanıştıran ve aynı zamanda tıbbi cihazla-rın Türkiye distribütörlüğünü yapan DilşadÇelebi’den, Mora Terapi konusunda bilgi aldık.Yöntemi, “Vücuttaki kötü salınımları yok edipsağlıklı salınımları yükseltmek” olarak açıklayanÇelebi, bu tedavi yönteminde kullanılan cihazla-rın daha çok bağımlılık konusunda bilindiğiniancak Mora Terapi sayesinde alerji ve kronik ağ-rıları olan bireylerin de sağlıklarına kavuştukla-rını belirtti.

Mora terapiyi kısaca anlatır mısı-nız?Moraterapi fiziksel bir metot. Fizikteki dalga

kuramını kullanan bir metot aslında. Ama enkolay yoldan açıklamak gerekirse; biyolojikfrekans bilgisini kullanarak vücuttaki kirlenmişfrekansları temizleyen, daha doğrusu sağlıksızolan frekansları elimine ederek vücuttan atıl-masını sağlayan bütünsel bir yöntemdir.

Mora terapinin kullanım alanlarınelerdir?Tıp fakültelerinde gördüğümüz tıp klasik batı

tıbbı. Bir de bunun tam tersi olan doğu tıbbı var.İşte mora terapi ve emsalleri doğu tıbbı içindeyer alan tedavi yöntemleri. Doğu tıbbının tedaviyöntemleri batı tıbbından farklı olarak daha bü-tünseldir. Sadece sorunlu olan bölgeyle değil ge-neliyle ilgilenmektedir. Bu metotlara uyguncihazlarımız 180 tane farklı endikasyonda kulla-

nılabilir. Cihazlar sigara, alkol gibi bağımlılıklar-dan kurtulmanıza yardımcı olur. Bunlar dışındakilo problemi yaşayanlar, alerji ve kronik ağrılarıolan bireyler de mora terapi ile sağlıklarına ka-vuşabilir.

Mora terapi ülkemizde ne zaman-dan beri kullanılıyor?

Mora ismi biorezonans metodunun yaratıcısı Dr.Franz Morell ve Eric Rasche’nin soyadlarınınbaş harflerinin birleşimidir. Firma dünyada 1976yılından bu yana metodun liderliğini yapıyor.2007 yılında biz bu yöntemi ülkeye getirdiği-mizde büyük bir zorluk yaşadık. Bireylere kabulettirmenin dışında uzmanlara da kabul ettirmekbizim için zor oldu. EDT de 2008 yılından buyana Türkiye’de işin liderliğini üstlendi. Türki-ye’de Sağlık Bakanlığı’na tıbbi cihaz kaydı yap-tıran ilk firmayız. İstanbul Ünivesitesi Çapa TıpFakültesi işbirliği ile hazırladığımız PubMed’teyayınlanmış bir klinik çalışmamız var. Türkiyede en çok bağımlılık konusunda bilinmesine rağ-men farklı endikasyonlarda da mora cihazlarıhizmet veriyor.

Bu yöntemde tedavi süreçleri nasılilerliyor?Her alan için farklı seans sayılarımız var. Belli

bir izlem süremiz mevcut uygulanan tedaviye

göre. Bizim için aslında önemli olan şey hastala-rın bu tedavi süresindeki tutumu. Normal şart-larda biz sigarayı tek seansta bitirebilirken, hastadışarı çıktığı zaman sigara içerse birkaç seansauzayabiliyor. O yüzden hastayı bu konu da bilgi-lendirip neleri yapıp neleri yapmaması gerekti-ğini hastalarımıza söylüyoruz. Bunun dışındafizyolojik bazı engeller olduğu takdirde başkadestek seanslarına da ihtiyaç olabiliyor. Her teda-vinin ayrı protokolleri var. Hastalar onunla ilgiliönden uyarılıyor. Seans aralıkları da minimumbeş günde bir oluyor.

Bu tedavide nasıl bir teknik kulla-nılıyor?Hastayı kendi vücudunun elektromanyetik salı-

nımlarının tersiyle tedavi ediyoruz. Yani vücut-taki mevcut olan frekans dalgalarına tam tersi birfrekans gönderiyoruz ve var olan durumu nötrlü-yoruz. Böylece vücuttaki kötü salınımları yokedip sağlıklı salınımları yükseltiyoruz.

Her yaş aralığından hastanız varmı?Genelde kullanım alanlarına göre yaş aralıkları

değişkenlik gösterebiliyor. Alerji tedavilerindeçocuk hastalarımız daha fazla. Çocuklarda 2 ya-şından itibaren hastalarımıza tedaviyi uygulayabi-liyoruz. Sınırı yok tabi. Sadece hamileler ve kalppili takan hastalarımızı almıyoruz. Bunlar zatentıpta da risk grubundaki hastalar olarak nitelendi-riliyorlar.

Hastalarınızın bu tedavi yönteminebakışı nasıl?Hastalardan geri dönüşler genellikle olumsuz

değil fakat bağımlılık konusunda bazı sıkıntılaryaşıyoruz. Çünkü bağımlılık tedavilerinde hasta-nın istekli olması tedavi için en önemli hususlar-dan. Eğer hasta birinin zoruyla gelmişse veistemiyorsa bizler içinde yapacak pek bir şey kal-mıyor. 100 kişinin beşiyle sekizi arasında cihazdahiçbir etki olmayabiliyor. Bu aslında bir blokaj.Vücutta daha farklı bir problemin olduğunun dagöstergesi. Yani böyle bir etkisiz grup da var.

Çelebi, Mora Terapi

tedavisi için hastanın

tedaviyi istemesindeki

önemini vurguladı.

Dilşad Çelebi.

Kaynak:Pedamed.com

Page 24: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

24Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

SöyleşiSayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Kalıpçı’nın Gözünden AtatürkNimet Özsevinç

Atatürkçü eğitim davetiyesiile aldığı eğitim sonucu,araştırmacı ve yazar ola-

rak görev yapmaya başlayan İlk-nur Güntürkün Kalıpçı, Atatürk ileilgili duyulmamış belgeleri, bilin-meyen anıları aktarmaya çalışıyor.İlk araştırmasını Atatürk ve laikliküzerine yapan sonrasında ‘Atatürkve Kadın’ konulu araştırmasıylauzmanlık alanını tamamlayan Ka-lıpçı, “Karşıma Atatürk’ün kadınaverdiği değeri bilmeyen bir kadınkitlesi çıktı. Kurtuluş Savaşı’nıonlara anlatmak yerine öğrenci-lerle bir çalışma yaptım ve ilginçbir konferans ortaya çıktı” dedi.Kalıpçı, Atatürk Kuruluş ve Kur-tuluş Türk Hekimleri, Atatürk veEczacılar, İçimizden Biri Atatürk,Atatürk ve Sanat, Hayat Müziktiradlı birçok konferansla sesini du-yurmayı amaçlıyor. Yazı yazmaya Atatürk belgeleri-

nin elinde fazlalaşmasıyla başla-yan Kalıpçı, “Belgelerin bir anönce ülkeye yayılmasını istedim.Kendi kendime diyordum ki Ata-türk’ün hiç bilmediğim bir noktasıyoktur. Ya bir ya da iki kitap ancaçıkar diye düşünüyordum. İçinideştikçe çıkan yeni bir MustafaKemal Atatürk görüyorum” diye-rek Atatürk’ün bilinmeyen birçokyönü olduğuna değindi. Kalıpçı,Türkiye’nin belirli bir bölgesindedeğil, her yerden konferans içinteklif geldiğini söylerken, talebinen çok gençlerden geldiğini bununda kendisini oldukça mutlu ettiğinianlattı.

Müthiş Bir Ahde-VefaAtatürk’te fark etmemiş olduğu

özelliklere değinen Kalıpçı, “Ata-türk, birlikte yol aldığı hiçbir arka-daşını ödülsüz, jestsiz bırakmıyorufacık da olsa bir şey yapıyormuş.Ama bize bunları anlatmadılar”sözlerini kullanarak Atatürk’ünmüthiş bir ahde-vefası olduğunusöyledi. Ata’nın çevreciliği, çevrekonusunda yaptıkları, düşündüklerive uygulamaya koyduklarına da de-ğinen Kalıpçı, araştırmaları sonucusanat yönünden de etkilendiğini be-lirtti. Kalıpçı, “Atatürk askeri orta-okulunda korodaymış, bütün bunlaryani sanat dalında yaptıkları da şuanda beni etkiliyor. Ama en çokahde vefa, çevre ve sanat yönü benietkiliyor” cümlelerini kullandı. Atatürk'e, fırsatı olsa sormak iste-

diklerinden de bahseden Kalıpçı,“Atatürk’e biz ‘dâhi’ diyoruz ama

dâhiliğin bir sürü özelliği var. Ata-türk’ün stratejisi dünyada uygula-nan en iyi strateji. Şu anda da çokyoğun bir strateji uzmanlığı gereki-yor. Bu stratejiyi oluşturabilmemiziçin bize ne önerir, ne yaptı bu stra-tejileri oluşturmada nerelerden ya-rarlandı? Bunu kesin öğrenmekisterdim” diyerek merak ettiği ko-nuların üzerinde durdu.

Ata'nın Güvendiği TekŞey GençlikAtatürk döneminin çok ileri bir

dönem olduğunu söyleyen Kalıpçı,“Atatürk’ün güvendiği bir tek şeyvardı o da gençlik yani siz. Gençle-rin okuması gerekiyor. Özellikle ki-tapların gelirlerini bağışladığım içinrahat konuşuyorum, benim kitapla-rımı okuyacaksınız. Çünkü yazdık-larım size çok fazla ışık tutacakbunu biliyorum” diyerek gençleretavsiyelerde bulundu.

Din Yürektedir ve BeyindedirKalıpçı, laiklik kavramının dine

karşı bir kavram olmadığını ama şuan için öyle anıldığını belirtti. Ka-

lıpçı, laikliğin dinin kutsallığını ko-rumak amacıyla alınmış bir kararolduğuna değinerek, Atatürk bu ko-nuda, “Ne olur karıştırmayın diyor”şeklinde sözlerine devam etti. Ata-türk için dinin sevgi olduğunu be-lirten Kalıpçı, dinin pek çok şeyeyani sosyal konulara karıştığındansöz etti. Hiçbir partiye üye olmadı-ğının altını çizerek konuşan Ka-lıpçı, “Din, yürektedir vebeyindedir. Ağızdan çıktığı anda obir şeylere karışmış olur” diyerekdinin bazı konulara karıştırılma-ması gerektiğine değindi.

Geçmişi Unutmayın Atatürk’ün, “Geçmişi ne kadar çok

unutursanız geleceği korumanız okadar zor olur” cümlesiyle sözle-rine devam eden Kalıpçı, “Yazı-lanları okuyup aranızda beyinfırtınası yapmanız gerekiyor.Yani okuyup, okuduklarımızıbugüne uyarlayıp, tüm beyinfırtınalarını hep birlikte yapma-mız gerekiyor” dedi. Ata-türk'ün gençlere olan güveninibir kez daha vurgulayan Ka-lıpçı, "Gençlerden çok ümit-liyim” diyerek cümlelerini bitirdi.

Memur babasının peşinde şehir şehir gezen İlknur Güntürkün Kalıpçı, 83 yılında yakaladığı fırsatı

değerlendirip Atatürk araştırmacısı ve yazar olarak haya-tına devam etti. Yazdığı kitaplar ve verdiği konferanslarlaülkenin dört bir yanında Atatürk’ü anlatan Kalıpçı’danAtatürk’ü bir kez de gazetemiz için anlatmasını istedik.

İlknur Güntürk Kalıpçıhayranlarının kitaplarını imzadı.

Page 25: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

25Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

SöyleşiSayfa Editörü: Öznur Süt-Öznur Süt

KOÜ’den, Türk Halk Müziği’neYeni Bir Ses

İlk klibi yakın zamanda TRT Müzik ekranlarında yayınlanacak olan Kocaeli Üniversitesiöğrencisi Betül Turan ile çekim sonrası güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Buluşmamızda,bu genç sesin heyecanını ve ilk klibinin ayrıntılarını detaylarıyla konuştuk.

Furkan Soylu

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakülte-si’nde Radyo Televizyon Sinema Bö-lümü öğrencisi Betül Turan ilk

profesyonel çalışmasına geçtiğimiz günlerdeTRT çatısı altında imza attı. Aynı zamanda TürkHalk Müziği ile de ilgilenen Turan, TRT Müziktarafından hayata geçirilen ve ‘Hayalleriniz notakâğıdında kalmasın’ sloganıyla yola çıkan İlkk-lip.com adlı televizyon programına başvurdu.Katıldığı elemelerde başarılı olan Turan, ilk kli-binin çekimlerini tamamladı. Bu genç sanatçıadayı, şimdilerde klibin yayınlanacağı tarihi ipleçekiyor.

İlk klibin birkaç gün sonra yayınla-nacak. Neler hissediyorsun?Evet, ilk klibim 9 Ocak'da ‘İlkklip.com’ isimli

programla TRT Müzik’de yayınlanacak. İlk ol-ması nedeniyle çok farklı bir heyecan benim için.Son günlerdeki duygularımı pek de iyi tanımla-yamıyorum aslında.

Çekimler nasıl geçti? Klipte hangitürküyü seslendiriyorsun?Klibi "Suda Balık Yan Gider" adlı türküye çek-

tik. Eser Erzurum yöresineait. Çekimi iki gündebitirdik. Çok keyifalarak çalıştımancak çekimöncesi sürecinnasıl ilerleye-ceğini bilme-diğim içintedirgindim.

Ama çekim sırasında tedirginlikten neredeyseeser kalmadı. Bu konuda çalıştığım kişiler husu-sunda da çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

Belki çok kez soracaklar ama ilk bizöğrenelim: Nasıl karar verdin buprograma başvurmaya?Bu projenin tanıtımına TRT Müzik ekranlarında

rastladım. Çok sıcak geldi bana. Başvuru şekli deçok basitti. Bir eser seslendirip ilgililere yollu-yorduk ve başvurular içerisinden, layık görülen13 kişiye klip çekiliyordu. Ben de arkadaşımUral Gaygusuz ile birlikte bir türkü seslendiripyolladım. Sonuç itibariyle de 13 kişiden biriolmak kısmet oldu. Klipte arkadaşım Ural vokalağırlıklı yer aldı. Böylelikle de birlikte yol almışolduk.

Peki, müzik eğitiminden de bahse-der misin bize?Müzikle ilişkim annem sayesinde ailede başladı

diyebilirim. Sonra, okul yıllarında halk müziğikorolarında yer aldım. İlkokuldaki müzik öğret-menim Aynur Saygılı İnan, lisedeki müzik öğret-menim Olcay Köker'in emeği çoktur üzerimde.Hatta Liselerarası Türk Halk Müziği Yarışma-sı’nda Olcay Köker şefliğindeki koromuz, Tür-kiye birinciliğini kazanmıştı. O zaman HalkMüziği konusunda aldığım terbiye şu anki gidi-şatımı temellendirmekte. Bunun haricinde bellibir süre Tekin Büyükkaya şefliğinde, TRT İstan-bul Radyosu Türk Halk Müziği Gençlik Ko-rosu’nda yer aldım. Şu an ise devlet sanatçısı veİzmir Radyosu Gençlik Korosu Şefi ErolKöker’den ders almaktayım. Onun haricinde eği-tim aldığım birkaç isim daha bulunuyor.

En çok kimleridinliyorsun?İlk önce hocam Erol

Köker’i çokça dinle-

diğimi belirtmeliyim. Beraberinde, bozlak ustasıNeşet Ertaş, Aşık Mahzuni Şerif, Musa Eroğlu,Selda Bağcan, Emel Taşçıoğlu gibi isimler. Oku-yuş üsluplarına hayran olduğum ve bol bol dinle-diğim usta seslerden birkaçı sadece. TRT kökenlisanatçıları yakından takip etmeye çalışıyorum.

Halk müziğiyle tanışman nasıloldu?Benim Halk Müziği’ne gönül vermemin sebebi,

bu müziğin çok içten geliyor olması. Yani yürekişi. Kendimi derin düşünmeyi seven, yüzeysel-likten uzak bir insan olduğumu görüyorum. Bunoktada popüler kültür ne derece doyurabilir kibeni diye düşündüm. Halk Müziği ile hissettiğimgerçeklik duygusunu, başka hiçbir şeyde hissede-miyorum diyebilirim.

Sen bir genç olarak, “Türk Mü-ziği’ni genç nesle daha da sevdir-mek için neler yapılabilir” sorusunane yanıt verirsin?Gençlerin müzik konusunda sağlıklı ayrımı ya-

pabilmesinin tohumu önce ailede ekilir diye dü-şünüyorum. Sonrasında kişinin eğitimle birliktefarkındalık kazanması gerekir. Ancak medyanıngücü, halkı popüler kültüre maruz bırakıyor maa-lesef. Neler yapılabilir sorusundan ziyade,medya bir şeyler yapmak ister mi sorusu dahayerinde olur bence.

İleride meslek olarak hangisini se-çeceksin? Müzik mi iletişim sektörümü?Müziği hayatımdan çıkarabileceğime ihtimal

vermiyorum. Şimdiye kadar böyle bir çabaiçinde de bulunmadım. Müziğin evrensel oluşu,bana göre iletişimle bağlantısını ortaya koyuyor.Bence en samimi iletişimdir müzik. Bu yüzdenyol ayrımı olacağını düşünmüyorum. Umarımdüşündüğüm gibi de olur.

Kocaeli Üniversitesi öğrencisi Betül Turan.

Page 26: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Söyleşi26Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Umudun Varsa Engelin Yok

Seda Namdar

Down Sendromu aslında bir hastalıkdeğil, bir farklılık. Bebeğiniz henüz dörtgünlükken, onun da bu farklılığa sahip

olduğunu öğrenseniz ne yapardınız, bebeğiniziçin kariyerinizden vazgeçer miydiniz? Çok zorbir karar da olsa Down Sendromlu bir çocuk an-nesi olan Mebrure Berberoğlu Alagözlü, bu zor-luğu ailesiyle birlikte göğüsledi ve ‘Umut Işığım’dediği Erdi'nin en büyük destekçisi oldu. Bu sü-reçte sadece ailelere değil topluma da büyük gö-revler düştüğünü anlatan Berberoğlu, "Ben onlarıeğitmekle uğraşmasaydım Erdi, şu an olduğun-dan daha da fazla bir yol alırdı" diyerek önyargı-ların onları nasıl yorduğundan bahsetti. Her annegibi çocuğunun başarısından gurur duyan Meb-rure Berberoğlu Alagözoğlu, Erdi’nin başarı öy-küsünü, bu öyküdeki payını, Down Sendromlubir çocuğa sahip olmanın onu nelerle karşılaştır-dığını ve kendisine neler kattığınıbizimle paylaştı. Gelin bubaşarı öyküsüne birazyakından bakalım.

Bu durumu kabullenme süreciniz nasıloldu?En önemlisi

erken tanıydı.

Ne kadar erken tanı konulursa, o kadar çabukkabullenme süreci işlemeye başlıyor. Kabullen-meme gibi bir şey hiç olmadı bizim hayatımızda.Hemen yol almaya başladık. Tüm aile destekverdi bana o dönemde, hiç kimse pes ettirmediherkes kabullenmiş görünüyordu. Aile desteğiçok büyük moral kaynağıydı.

Sendromun bebeklikten bugüneErdi’ye ve size etkileri neler oldu?İstanbul'da doğum yaptığım için bebekliğinde

şanslıydık. Çünkü zorlu bir hamilelik dönemi ge-çirdim. Erdi daha dört günlükken tanı konuldu.O günden itibaren ona göre bir yaklaşımda bu-lunduk. Zorlu bir dönem geçirmedik tüm aileyanımdaydı ve herkes Erdi'yi kabullenip sev-mişti. Erdi bebekliğinden bugüne bize zorluk ya-şatmadı hep uyumlu, sevecen bir çocuk oldu.Toplum tarafından benimsendi, girdiği her pro-jede başarıyı yakaladı. Bunun en somut örneğide yüzme yarışmasında elde ettiği başarılar.

Bazı aileler var kiçocuğunun enge-linden dolayıondan utanıyor,onu toplumdansaklıyor siz

böyle bir tavıraldınız mı?

Toplumun tavrı bu ko-nuda çok önemli. Bizim işi-

miz ise çok kolayolmadı.

Şimşekler geliyor tabi üstünüze gizliden gizliye.Herkese özellikle çevreye yetmeye çalışıyorsunve çok yıpranıyorsun. Ben onları eğitmekle uğ-raşmasaydım Erdi, şimdikinden daha da fazla biryol alırdı. Toplumda çok eksiklik var ama bunarağmen bugün bu çocuklar su yüzüne çıktı. Erdibizim sevinç kaynağımız olduğu gibi gurur veumut kaynağımız.

Bütün hayatınızı oğlunuza adadı-nız, kariyerinizden vazgeçtiniz piş-man mısınız?Erdi, ''iyikilerim arasında ve o benim umut ışı-

ğım. Bir kere Erdi'ye çok bağlıyım benim haya-tım 20 yıldır Erdi oldu. O bizim eksenimiz gibi oolmazsa biz dönemeyiz, yaşamımız biter her-halde. Benim hiç başka hayatım olmadı hatta ar-kadaşlarım ''Senin Erdin var, ayrılmaz ikilisiniz''diyorlar, gerçekten de öyle. Erdi dört buçuk ya-şındayken emekli oldum. Erdi bana sabretmeyi,beklemeyi, koşulsuz sevmeyi öğretti. Benim ka-famda bin türlü şey geçiyor, çocuğu yetiştirirkenhangi tarafı düşüneceğimi şaşırıyordum. Herşeyin en iyisi olsun, çocuğumu her şeyden koru-yayım, eğitimini de aldırayım, onu da yapayım,bu da olsun derken 20 yıl geçmiş bile. Hayır 20yıl nasıl geçti onu da bilmiyorum. Sabrımın tü-kendiği anlar da oluyor, sert çıkabiliyorum amahemen durulmaya çalışıyorum. Bir anlık sert çı-kışım biliyorum ki Erdi'de ki aşamaları çok çokgeriye götürebilir. Down Sendromlu çocuklarçok duygusaldırlar birden başarıyı yakalayıncaonları normal çocukmuş gibi görüp hata da yapı-yoruz. Bu defa onlarda da davranış bozukluklarıbaşlıyor. Çocuğun her hareketinde kendini görü-yorsun, kendi yanlışlarını. Erdi bizi o konudaçok eğitti en önemlisi sabır duygusunu bize kata-rak insanlığı öğretti.

Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu Başkanlığı tarafından Alanya'da gerçekleştirilen Türkiye Özel Sporcular Yüzme Şampiyonası ‘na katılan Erdi daha

sonraAlagözoğlu, 100 metre sırtüstü kategoresinde ikinci olarak gümüş madalya kazandı. 25-26 Nisan 2015 tarihlerinde Ankara Eryaman’da düzenlenen Özel SporcularYüzme Türkiye Şampiyonası'nda 100 metre sırtüstünde Türkiye üçüncüsü oldu. Peki,

size Erdi’nin henüz dört günlük bir bebekken Down Sendromu tanısı konulmuş olan bir genç olduğunu söylesek, tepkiniz nasıl olurdu?

Page 27: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

SöyleşiKasım-Aralık 2015 Sayı: 61

27Erdi'nin eğitim süreci nasıldı?Erdi, ilkokulda kaynaştırma eğitimi gördü, ilk-

öğretim boyunca bir sorunla karşılaşmadık.Çocukları çok seviyorum o kadar masumlar ki

her şeyden öte katıksız sevgileri var o yüzden Er-di'yi ötekileştirmediler.Erdi'nin Çarşamba günleri okulu yoktu her çar-

şamba dil terapistine gidiyorduk, DownSendromlu insanların dilleri normal boyutundandaha büyük oluyor o yüzden konuşmada güçlükyaşanıyor ama Erdi kendini iyi ifade edebiliyor okonuda sıkıntısı yok. Onun dışında Erdi'nin hergün okuma ve yazma saati vardır. İstikrarlı şe-kilde bu böyle devam eder şimdi ise liseyi dışarı-dan okuyor. Şu an birinci sınıfta, sınavlarınagiriyor ve geçiyor bir sorunumuz yok. Düzce'yeterapiste gidip geliyoruz günlerimiz böyle yoğungeçiyor.

Şampiyonluktan sonra tepkisi neoldu?Aslında yarışmada gücünün yüzde 50'sini bile

kullanmadı. Erdi arafta kalmış bir çocuk, engelliçocukları gördükçe düşünüyor, tepki vermiyor,içinde yaşıyor bazı şeyleri. Yarışma günü yarış-maya girmek istemedi. Biz onu yarışmaya hazır-lamamıştık o gün yüzmeye gider gibi gitti. Sonrabaktı ki herkes madalya almaya başladı, iş ciddi.Sıkı tuttu işi ve başardı. Erdi'nin yarışmadaikinci olarak aldığı gümüş madalya ilk madalya-sıydı. Üçüncülük madalyası ve yılın enleri ödü-lünden sonra daha da cesaretlendi.

Erdi yüzmede başarı elde etti, bubaşarının devamı gelecek mi veetkin olabileceği daha başka alanlarda var mı?Tabii, bu yarışma sonrası milli takıma seçilme

durumu var, paralimpik oyunlarına da aynı şe-kilde katılabilir. Yüzmeye 2 yıldır gidiyor veyüzmeyi çok seviyor. Aslında biz bu kadar başa-rılı olacağını tahmin etmemiştik art arda iki ya-

rışmada derece yapması şaşırttı bizi çünkü yarış-maya katılanlar 4-5 senedir yüzme ile uğraşmış-lar. Erdi ilk katıldığı yarışmada ikinci oluncadaha da heveslendi, Türkiye genelindeki yarış-mada da başarı elde etti. Bundan sonra katılabi-leceği etkinlikler de var yüzmeden önce folklörekatılmıştı, müzik kulağının da olduğunu biliyo-ruz. İlerleyen zamanlarda müzik ile ilgili kurs-lara özellikle vurmalı çalgılarla ilgileneceğietkinliklere katılabilir.

Erdi'nin ablasından bahsedelim,üniversitede İngilizce bölümündenmezun olmasına rağmen yüksek li-sansını özel eğitim üzerine yapma-sında Erdi'nin rolü var mı? Ablasının kardeşine bakış açışı, onun yaşadıklarıda farklıdır. Biz bu durumu anne baba olarak yaşa-dık, onun dünyasına girmek daha başka. Bilmiyo-rum bize söylemediği şeyler de olabilir. Amabugüne kadar Erdi'ye dair yanlış bir sinyal vermedibize aksine ilk günden bu yana olgun karşıladı.Kızımın kariyerinde özel eğitim alanında yük-

selmesinin sebebi Erdi'ye yatkınlığı. Yüksek li-sansa başlamadan önce kafasında şu düşüncevardı, Erdi gibi birçok çocuğa da yardımım do-kunmalı. Çünkü Erdi'deki gelişmeler onu çok he-yecanlandırıyordu ve bu gelişmelerin birçokçocukta da mümkün olacağını ve bunu kendisi-nin yapacağını hayal ediyordu. Kızım, AnkaraGazi Üniversitesi İngilizce Bölümünden mezun

oldu, Edirne Bahçeşehir Koleji'nde İngilizce Öğ-retmenliği yapmaya başladı. Yüksek lisansını iseözel eğitim alanında yapmak istedi, Trakya Üni-versitesi'nde özel eğitim üzerine yüksek lisansınabaşlamış oldu.Sonra Eskişehir Anadolu Üniversi-tesi'ne geçiş yaptı. Onun bulunduğu bölüm En-gelliler Araştırma Enstitüsü olarak geçiyor,uygulamalı davranış analisti olarak yetişecekler.Eskişehir'de devam ediyor yüksek lisansına, şuanda ikinci yılında ve otistik çocuklara paylaşımbecerisi öğretmek konulu tezini sundu. Hayalle-rine yaklaşmasına az kaldı umarım gerçekleştirir.

Peki Erdi ev yaşantısında nasıl?Erdi çok disiplinlidir bu ev hayatında da böyle.

Dağınıklığa hiç dayanamaz her şeyi düzen halin-dedir. Yatağını kalktığı gibi düzeltir, eşyaları ter-tiplidir, öz becerilerini yerine getirebilir. Ben onuevde yalnız da bırakabilirim çünkü yapmamasıgerekenleri bilir, ateşten uzak durur, kendi başınaevden çıkmayacağını da bilir ona bu konudagözüm kapalı güvenebilirim. Çok duygusaldır,sevdiği insanların başına bir şey geldiğinde du-rumu anlayabilir, bu durum onun canını çoksıkar, bize bir şey yansıtmaz ama her şeyi içindeyaşar. Erdi Down Sendromlu bir çocuk ve ken-dini farklı bir grupta görüyor engel kelimesindenpek hoşlanmıyor, biz de ona göre bir tavır sergi-liyoruz. Zaten engelinin olmadığını çevresinegöstermede çaba sarf ediyor. Her alanda çok ça-lışıyor. Azmi yaşından büyük diyebilirim.

Oğlunuz gibi özel olan çocuklarınailelerine vermek istediğiniz mesaj-lar var mı?Söylediğim gibi çocuklarda katıksız sevgi var.

Karşısındakine önyargısı olmadığı için her ha-liyle kabul görüp sevebiliyor. Ama yetişkinlerdebu böyle değil. Çocukları etkileyen de onlar neyazık ki, çocukları önyargıları yüzünden kötü et-kiliyorlar. Çocuk sana gelip aileden gördüğünügösteriyor, bu sinyali veriyor. Toplumu oluşturanaslında anneler, toplumu bilinçlendirmek de bi-linçsizleştirmek de onların elinde. Bu çocuklarınhayatta başarılı olmaları için istikrarlı çalışma,aile desteği ve kararlılık geliyor, sevgi tabiki ço-cuğa belli edilmeli. Sen anne baba olarak zamanayırmalısın çocuğa, zaman ayırmazsan başara-mazsın. Karşısına oturup bire bir göz teması ku-racaksın, ona dokunacaksın,onun duygularını,tepkilerini anlayacaksın.Görürsen anlarsın çocu-ğun halinden. Erdi'yi her haliyle tanırım sesin-den, kapıyı kapamasından, bakışından. Ailelerinde çocuklarını bu denli tanımasını isterim.

Sayfa Editörü: Öznur Süt-Şermin Özcan

Erdi bana sabretmeyi,

beklemeyi ve koşulsuz

sevmeyi öğretti.

Erdi Alagözoğlu ve ailesi.

Erdi Alagözoğlu başarıları ilebirçok ödüle layık görüldü.

Page 28: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Sağlık28Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61Sayfa Editörü: Esra Yula

Çocuklarımız Tehlike AltındaPsikolog Doç. Dr. Yıldız Öztan Ulusoy çocukların bilgisayar bağımlılığı üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Çocuklarımızın bilgisayar bağımlısı olmaması için küçük yaşlardadikkat edilmesi gereken hususlardan bahseden Ulusoy, alınabilecek önlemler açısından da çocuğa sosyal çevrenin oluşturulmasını ya da sportif faaliyetlere yönlendirilmesini tavsiye etti.

Bedir Abdül kadir Şahin

İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapı-lan anket araştırmasına göre okul çağındakiçocukların yüzde 42.3’ü bilgisayar bağım-

lısı. Öyle ki psikolojik sorunlara yol açan, sanaldünya ve gerçek arasındaki bağların kopmasınaneden olan, bireyleri asosyalleştiren bilgisayarbağımlılığı, farkedilmediği ve önlenmediği tak-dirde daha ciddi boyutlara ulaşarak bireylerin ya-şamlarını olumsuz yönde etkiliyor. Biz degünümüzün ve görülen üzerine geleceğin prob-lemi olan bilgisayar bağımlılığının çocuklar üze-rindeki etkileri ve alınabilecek önlemleri KocaeliÜniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışman-lık Anabilim Dalından Yrd. Doç. Dr. YıldızÖztan Ulusoy ile ele alarak keyifli ve eğitici birsöyleşi gerçekleştirdik. Teknoloji çağında çocuk-ların sanal ortamlardan uzak tutulmasının nere-deyse imkansız olduğunu belirten Ulusoy, bukonuda ailelere büyük görev düştüğünün altınıçizdi.

Çocuklarda bilgisayar bağımlılığı-nın görülme nedenleri nelerdir?Öncelikle çocuğun oyun oynamaya başlama

noktasını incelemeliyiz. Hiçbir çocuk kendiliğin-den oyun oynamaya başlanmaz. Genellikle ebe-veynler çocuğa oyun oynamayı öğretir. Çocukbir iki yaşına geldiğinde anne ve ba-basının elinde sürekli telefon gö-rüyorsa, küçük yaştan itibarenuslu oturması için televizyonkarşısına geçiriliyorsa,yemek yemesi için bilgisa-yardan tabletten çizgi filmaçılıyorsa, çocuğunda bun-

lara karşı yönelimi kaçınılmaz olmaktadır. Çocukhuysuzluk etmesin diye eline telefon verildikçeçocukların bu mecralara bağımlılığı engellene-mez.

Bu bağımlılığa neden olan sebeplernelerdir?İnternetle haşır neşir olan çocuklara baktığı-

mızda daha çok yalnız kaldıklarını ya da kendile-rince keyif alıp zamanla bağımlılık halinegetirdiklerini görürüz. Bu noktada çocuğa tekno-lojinin doğru kullanımını öğretmek gerekir.

Peki bağımlılığa neden olan psiko-lojik sebepler nelerdir?Oyunların psikolojik olarak bağımlılık sebeple-

rine bakarsak, çocuklar ve gençler üzerinde reka-bet duygusunu, içten gelen şiddet ve cinsellikduygusunun tatmin eder. Bu haz yaratarak herseferinde daha çok içine çeker. Bu nedenle, buoyunları oynasak bile yaşantınızı aksatmamasıgerek. Sanal dünyada yaptıklarınız hayatınızıngerisi olmamalı. Bireyler bu sanal bağımlılığakendini kaptırdıkça, daha asosyal olmaya başlı-yor. Yalnız hissettikçe daha çok bilgisayara yöne-liyorlar. Bu durum böylelikle kısır döngüyedönüşerek bağımlılık halini alıyor.

Çocukları elektronik aletlerdenuzak mı tutmalıyız?

Bu çocukları elektronik aletlerden soyutla-yalım demek değildir. Bilgisayar, tablet,

akıllı telefon çocukların el göz koordi-nasyonun, zihinsel koordinasyonunugeliştirmesi için çok faydalıdır. Ancakönemli olan buna bir sınır getirmektir.Çocukların tamamen sanal dünyayabağımlı olmasını engellemenin yolu

bu aletleri sınırlı ve doğru kullanmayıöğretmeye bağlıdır. Çocuklara bilgisayar ve

tabletleri iş için veya bos zamanlarda vakitgeçirmek için kullanılması gerektiğiniöğretmeliyiz.

Bu tür bağımlılığın ne gibi sonuç-ları olabilir?Bağımlılık birey üzerinde ciddi psikolojik so-

runları ortaya çıkabilir. Bağımlı birey varoluşsalsıkıntılar yaşayabilir. Sanal dünya ve gerçek ya-şamı arasındaki bağlantılar zamanla kopmayabaşlar. Bunların sonucu olarak birey asosyalleşir.Ardından aile ve çevresiyle psikolojik olduğugibi sosyolojik sıkıntılar da yaşayabilir. Top-lumla sorunlar yaşayan içine kapanık asosyal birbirey halini alır.

Bağımlılığa karşı alınabilecek ön-lemler nelerdir?Anne ve babalar çocukların bilgisayarla tanış-

masını doğru bir şekilde sağlamalıdır. Bilgisayarıetkili ve öğretici amaçla kullanmayı öğretmelidir.Çocukların arkadaş çevresinin oluşması, sosyalortamlarının olması sağlanmalıdır. Örneğin; ço-cukların oyundan alacakları başarı, rekabet vekazanma hazzını sosyal bir şekilde yaşabilmesiiçin spor alanlarına yönlendirebilirler. Çocuklarveya gençler oyun oynasa bile tamamen oyunakapılmaması için o gün oyunda yaşadığı geliş-meleri ilerlemeleri aile toplantısında, yemekteveya ortak bir sohbet anında ailelerine anlatarak

sosyal kalmasını sağlayabilirler.

Doç.Dr.Yıldız Öztan Ulusoy, “Hiçbir çocuk kendiliğinden oyun oynamaya başlamaz” dedi.

Kaynak:Superbeyin.gencgelisim.com

Page 29: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Sağlık 29Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Esra Yula

Esra Yula

Eğer uykumuzu alamazsak güne yorgunbaşlarız ve gün boyu enerjimiz düşükolur. İş, aile ve sosyal yaşantımızda si-

nirli ve gergin tavırlarımız nedeniyle sorunlaryaşarız. Normal bir yetişkinin uyuması gerek-tiği süreyi uykuyu uyuduğumuz halde nedenyorgun uyanırız? Biz de tam da bu sorunaçözüm bulmak amacıyla kurulan, “Uyku labo-ratuvarı nedir, ne işe yarar?” diye merak ettikve hastaların laboratuvar ortamında gözlemle-yerek tedavilerinin uygulandığı bu yöntemi,Özel Cihan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uz-manı Dr. Abdülkadir Erbağcı’dan dinledik.

İlk olarak nedir uyku laboratuvarı? Uyku laboratuvarı, insanların uykuları ile ilgili

şikayet ettiği olayların laboratuvar ortamındagözlemlenmesi anlamına geliyor. Horlamak, so-lunum durması, sabah yorgun kalkmak, gündüzuyku hali şekillerinde tanımlanan yakınmalar-dan bahsediyoruz. Bu tarz şikayetlerle gelenhastaları çeşitli elektrotlarla bağlayarak kayıtaltına alıyoruz. Uyku ve göz hareketlerini ince-liyoruz. Yani uyku laboratuvarından bir ev or-tamı oluşturup, bu ev ortamında hastanın neyaşadığını gözlemliyoruz. Bize uyku proble-miyle gelen insanların uyku apnesi mi yoksabaşka bir uykusal bozukluk mu yaşadığını ayırtetmeye çalışıyoruz.

Uyku apnesi hastalığını açabilirmisiniz?Uyku apnesi, uykuda soluksuz kalmak olarak

tanımlanabilir. Zamanla sosyal bir hastalığa dö-nüşüyor. Trafiğe çıkıyorsunuz uyku apnesi olanbir şoför sizin hayatınızı tehlikeye atabiliyor. İşmakinesi kullanan kişinin uyuması sonucu ordaçalışan insanlarında sağlığı tehlikeye girmişoluyor. Uyku apnesi, uyku sürecinde vücuttaoksijen düşüklüğü yaratacağı için kalp ve beyingibi oksijene duyarlı organların uzun vadedefonksiyonunun bozulmasına ve bu kişilerdeerken yaşta kalp krizi ve inme riski olmasınaneden olabiliyor. Böyle riskleri olan bir hasta-lığa tanısını koymak için sizin önce o ortamıyaratmanız ve o ortamın ne olduğunu hastanınuyku bozukluklarını görmeniz gerekiyor.

Ev ortamı yarattığınız bu laboratu-varda tam olarak hangi işlemlerigerçekleştiriyorsunuz?Hastalarımızın büyük bir çoğunluğu yakınları

tarafından getiriliyor. Uyku apnesinden şüphe-

lendiğimiz zaman öncelikle hastamızın diğersolunum yolu hastalıklarını da araştırıyoruz.Gece de uyku kliniğimizde yatırıyoruz. Gürültüortamından uzak tam bir ev ortamı oluşturmayaçalışıyoruz. Teknisyenimiz sabaha kadar hasta-nın devrelerini izliyor, gerekli bir durum olu-şursa müdahale ediyor. Bu emek yoğun birişlem olduğu için bunu okuyan uzmanın temizbir kayda sahip olması gerekiyor. Temiz kaydasahip olmazsanız koyacağınız tanım yetersizolacaktır. Bu nedenle teknisyenin yaptığı uygu-lama çok önemli. Buradaki temel olay, doğalayakın uykuyu sağlamak yani nasıl bir ortam is-tiyorlarsa onu yaratıyoruz.

Hangi rahatsızlıklara sahip olanhastalar uyku laboratuvarına baş-vuruyor?Yakınları tarafından uykusunda bir tuhaflık göz-

lenen, boy kilo endeksi yüksek olan, iş kazasıyapmış olan, iş yaparken sürekli uykusu gelen,anormal bir uyku ve uyanıklık yaşayan insanlarbaşvuruyor. Çok yaygın bir hastalık aslında amafarkına varamıyorlar. Buz dağı gibi aynıdüşünür-seniz çok az bir kısmı su üstünde. 30'lu yaşlardaçok az bir sayıda görülürken 40'lı ve 50'li yaş-larda yüzde 10’un üzerine çıkabiliyor.

Buz dağının görünmeyen kısmınıfark edip başvuran hasta sayısınedir?Başvuran hasta sayısından önce zaten kapasite-

miz gereği haftada 10-12 hasta kabul edebiliyo-ruz. Özel hastane olduğumuz için bizde başvuru

daha az oluyor. Kamuda başvuru sayısı çokdaha fazla olmasına rağmen farkında olan hastasayısı çok düşük. Hastaların yarısı hastalığınınfarkına varsa çok daha uyku laboratuvarı gere-kecek.

Uyku laboratuvarında incelemeleryapıp tedavi süreci başlattığınızhastalarınızdan daha sonra nasılbir geri dönüş alıyorsunuz?Uyku apnesi geçici değil kalıcı bir hastalık.

Solunum merkezinden uyarı gelmediği için di-yafram çalışmıyor ve üst solunum yolları tıka-nıyor. Buradaki olay sadece burundanbaşlamıyor. Akciğere kadar bütün dokular so-runlu olduğu için basit ameliyatlar sorunu çöze-miyor. Özelikle ağır uyku apnesi bulunanhastaların hava akışını hızlandıracak bir cihazkullanması gerekiyor. Şeker ve tansiyon gibikronik hastalıkların çoğu tedavi olmuyor sadeceilaçlarla düzenleyebiliyorsunuz. Uyku cihazı daaynı şekilde diyebiliriz. Bir cihaz kullanarakuykunuz normal hale geliyor yaşam kalitenizdüzeliyor ancak bunların hepsini cihaz sağlıyor.

Son olarak bu konuda bizden ilet-memizi istediğiniz bir şey varmıdır?Çok yaygın hasta grubu olduğu için daha labora-

tuvara, bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Bu konudafarkındalığı arttırmada da medyanın çok büyükbir rolü bulunuyor. Bizim istediğimiz bu konuylailgili insanlarla görüşmeniz, onların görüşlerinisöylemeniz ve hastalık bilinci oluşturmanız.

“Kaliteli Uyku Kaliteli Yaşamın Anahtarıdır”Birçoğumuzun sıkıntısını çektiği ancak farkına varamadığı, sabahları zor uyanma, gündüzuykusuzluk, geceleri horlama gibi yan etkileri olan bir hastalık: Uyku Apnesi. Uykuda nefessiz kalmak gibi ciddi sorunlara yol açabilen bu hastalığın kesin tedavisi olmamaklabirlikte ev ortamı şeklinde kurulan uyku laboratuvarlarında hastalar gözlemlenerek tedavi yöntemleri uygulanıyor ve uykuları normal hale getiriliyor.

Uzman Dr. Abdülkadir Erbağcı,“Uyku apnesigeçici değil, kalıcı bir hastalıktır”dedi.

Page 30: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Spor30Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61

Philadelphialı Çocuğun Son SenesiNBA’e adım attığı 1996 yılının draft seçimlerinde 13’üncü sırada kendine yer bulabildiKobe Byrant. Bu hâlihazırda NBA’de oynayan starların ve kendisinden sonra gelecekbüyük yıldızların haricinde, kendi döneminden bile 12 oyuncunun Kobe’nin önünde yeralabileceği anlamına geliyor. En azından NBA takımlarının yöneticileri öyle düşünüyor olma-lılar ki 12 takım, seçim haklarını Kobe yerine başka oyunculardan yana kullandı. Ama unut-tukları ayrıntı Kobe faktörüydü.

Muhammet Bey

NBA’de yirminci ve son sezonunu geçiren KobeByrant, bu süre zarfında tam 17 kez All Staroldu. Bunun yanına 5 NBA şampiyonluğu, 1 nor-mal sezonun MVP’liği (En Değerli Oyuncu), 2NBA Finalleri MVP’liği ve 2 kez de NBA sayıkrallığı ekleyen 'The Black Mamba', sadece oy-nadığı dönemin değil, kendini tüm zamanların eniyi oyuncuları arasına yazdırdı. O kadar ki tartış-masız tüm zamanların en iyi basketbol oyuncusuolarak kabul edilen Michael Jordan ile karşılaştı-rılmaya layık tek oyuncu oldu. Peki neydi o’nudiğerlerinden böylesine ayıran? Aslında yanıtnet: Bitmek tükenmek bilmeyen kazanma hırsıve çalışma disiplini. Öyle olmasa 2013 yılındageçirdiği aşil tendonu sakatlığından sonra 1 senebasketbol oynayamayacak olan 35 yaşındaki Ko-be’nin, “En sevdiğim sözlerden biri, eğer benibir ayı ile kavga ederken görürseniz ayı içindua edindir. Bu benim zihniyetim, BlackMamba’nın zihniyeti. Biz bırakmayız, üs-tünü örtmeyiz, kaçmayız, dayanıp zafereulaşırız” sözlerini bu kazanma azmi dışındabaşka neyle açıklayabilirdik. Basketbolu bırakma yaşına gelmiş olan ve bu

spora dair ne kişisel ne de takımsal bazda kaza-nabileceği başarı kalmayan bir adamın Facebookhesabından döneceği günü iple çektiğini belirtenbir mesaj yayınlaması sizce ne kadar mantıklıolabilir? Ya da en büyük rakibi Lebron James ilekatıldığı bir söyleşide Lebron’ın, “O’nun ortamesafe şutu açık ara en iyisi. O’nun kadar iyi ya-pabilen yok ligde. Onu istiyorum” sözlerine kar-şılık Kobe’nin “Onun için çok çalıştım” cevabıprofesyonelliğinin ve çalışkanlığının net göster-gesi değil mi?

Nisan 2013’te yaşadığı aşil tendonu sakatlığınındevamında sahalara dönse de başka sakatlıklar-dan dolayı yine sahalardan uzak kaldı Kobe. Busezon başından itibaren yeni yeni sağlıklı bir şe-kilde izliyoruz kendisini. Neredeyse iki buçuk

senelik bir kayıp söz konusu. Buna rağmen NBAtarihinin en skorerler listesinin üçüncü sırasındahala. Bu süreçte takımı ile playoff maçlarına ka-lamasa bile sezon başı 81 garanti maça çıkacakolan Black Mamba, neredeyse 150 maç kaçırdı.Bu da listede en azından ikinci sıraya çıkabil-mesi için yeterli bir maç sayısıydı.2008 yılından itibaren Lakers’in Boston Cel-

tics’e karşı 2, Orlando Magic’e karşı da 1 olmaküzere üst üste 3 NBA finali oynadığı dönem.Başrolde tabi ki Kobe Byrant. İlk sene Paul Pi-erce, Kevin Garnett ve Ray Allen’lı 3 NBA kurduoyuncuya sahip Boston’a kaybeden Kobe, bu se-zonu izleyen iki senede önce Orlando’yu yenereksonra da Boston’dan rövanşı alarak, kariyerininson iki şampiyonluğunu kazandı. İkisinde deNBA Finalleri’nin MVP’si seçildi. O dönem bas-ketbola yeni ilgi duyan herkes gibi benim de ilkolarak Kobe’yi izlemem, Kobe hayranı ve Lakerstaraftarı olmamın baş sebebi sanırım.

Veda Zamanı20 sezon üst üste Los

Angeles Lakers forma-sıyla bu zorlu mücade-leyi veren BlackMamba, geçtiğimizgünlerde yayınladığıduygusal mesajla sonsezonu olduğunu açık-ladı. Bu duygusal mesajaPhiladelphia doğumlu olma-sından dolayı yıllardır ona kinbesleyen Philadelphia takımıbile kayıtsız kalamadı. Kobeson kez Philadelphia deplasma-nına çıktığında, onlar da hazır-ladıkları video içnde, “Dünyaseni tanımadan önce, biz bili-yorduk” diyerek Kobe’ye vedaettiler. Ayrıca Kobe kendi yayımladığı

mesajda dahi, “Kalbim yaralarıkaldırabilir, aklım bu eziyeti çe-kebilir, ama vücudum elveda de-menin zamanı geldiğini iyibiliyor” diyerek bir nevi mey-dan okumaya devam ediyoraslında. Yine aynı mesajda, “

O kadar derin bir aşktı ki bu, sana her şeyimi ver-dim. Aklımdan bedenime, duygularımdan ruhuma”diyen bir insanın bu oyunu bırakma kararını alma-sının ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz.Son olarak bu sezon sıkça eski formundan uzak

olmakla, çok fazla şut kullanmakla ve bu şutlarıkaçırmakla, takıma zarar vermekle eleştiriliyorkendisi. Aslında haklılar, zaten Kobe’de itiraf ettikariyerinin en kötü sezonu geçirdiğini. Ama atla-nılan bir şey var. Kobe yıllarca istikrarını hiçbozmadan soktu o şutları. Şimdi son sezonundaeleştirmek yerine benim naçizane tavsiyem bundan yıllar sonra bile asla unutulmayacak ve

hep konuşulacak bir efsaneyi izlemenin, 'tadınıçıkaralım' demek olur. Çünkü bir daha böyle birfırsatımız olmayacak. Her şey için teşekkürler Kobe.

Kobe gördüğüm en iyi

oyuncu, oyunun hakkını

veriyor ve bu

yüzden o oyunun

masteri, o oyunda o an

ne olacağını biliyor,

herkes uykudayken o

uyanık. Dwyane Wade

Benimle kıyaslanmayı

hak eden tek oyuncu o.

Michael Jordan

Kobe Byrant attığı 81 sayıyla, NBA tarihinin birmaçta en çok sayı atan ikinci oyuncusu.

Page 31: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Spor 31Kasım-Aralık 2015 Sayı: 61 Sayfa Editörü: Muhammet Bey

Pahada Ağır Başarıda HafifHer ne kadar ülke çapında kendimizi ‘futbol ülkesi’ olarak nitelendirsek de futboldan yanayüzümüzün çok da gülmediği aşikar. Bu bambaşka bir yazının konusu, benim asıl istediğimise “Acaba basketbola haksızlık yapıyor muyuz?” sorusunu dil döndüğünce cevaplamak.

Muhammet Bey

Bu konuyu ülkemizle kısıtlamak yerineAvrupa çapında da incelesek sonuca ben-zer sonuçlar çıkıyor. Futbol konusunda

önde gelen Avrupa ülkelerinin takımlarına baktı-ğımızda futbola harcanan paranın basketbola har-canan paradan çok daha fazla olduğunusöylemek mümkün. Bu konuya bir örnek vermekgerekirse İspanya'nın Real Madrid Kulübü trans-fer ettiği Gareth Bale için bonservis bedeli olarak100 milyon euro ödedi. Bu rakam yine RealMadrid Basketbol Takımı'nın birkaç senelik büt-çesine denk geliyor. transfermarkt.com.tr'dan al-dığımız verilere göre bu durum ülkemizde defarklılık göstermiyor. Futbolda üç büyük kulübünoyuncularının sadece bonservis bedelleri 117milyon euro iken, bir önceki senenin basketboldaşampiyon olan kulübün bütçesi bu rakamlarınotuz da biri kadar.

Futbol Pahalı Bir SporBasketbolda transfer bütçelerinin yanında spor-

culara ödenen maaşların da futbola nazaran çokdüşük seviyede olduğu bilinen bir gerçek. Busene futbolda üç büyüklerin takım değerlerinebaktığımızda 117 ile 160 milyon Euro arasındadeğiştiğini görüyoruz. Aradaki uçurumu somutgerçekler üzerinden değerlendirmek gerekirseeğer, geçen sene Türkiye’de şampiyon olup Eu-roleague’de mücadele etme başarısı gösterenPınar Karşıyaka’nın, söz konusu arenada boygösterebilmesi için bütçesini 4-5 milyon Euro se-viyesine çekmesi ge-rekti.Ligimizin kalite-

sine baktığımızdada takımların bütçe-

leriyle ters orantılı. Halihazırda Avrupa’nın enkaliteli üç liginden biri olan ligimiz, bu kıstastada futbolun çok önünde; zira futbolda ilk altıyadahi giremiyoruz. Bunun yanında basketboldaönde gelen oyuncuları ağırlayabilmekte, yaşlan-mış oyuncuların emeklilik mekanı olmayan bir

lige sahibiz.

Başarının Kıstası Zafer KazanmakBir ülkenin herhangi bir branşta başarılı

olmasının kıstası tabiiki uluslararası za-ferler. Basketbol söz konusu olduğundaülkemize ilk kupa 1996 yılında o za-manki adıyla Efes Pilsen'in Koraç Kupası'nıkazanmasıyla geldi. İzleyen yıllarda ikincikupamızı ise FIBA Eurochallenge Kupası'nıkazanan Beşiktaş Basketbol Takımı ülkemizeikinci kupayı getirdi. Futbolda ise aldığımız ilkve son kupa Galatasaray'ın aldığı UEFA Kupasıve onla bağlantılı olarak Süper Kupa. Millitakım bazında ise iki branşta da gelen bir şam-piyonluk yok. Basketbolda, 2001 yılında Avrupaikinciliğine, 2010'da dünya ikinciliğine sahip-ken, futbolda ise hem Avrupa'da hem dünyadabirer üçüncülüğümüz var.Ayrıca uluslararası başarılar baz alınarak hazır-

lanan listede Uluslararası Basketbol Federasyo-nu'nda (FİBA) sekizinci sırada yer bulmuşken,Uluslararası Futbol Federasyonu (FİFA) sırala-masında son dönemlerde yaptığımız atakla ancakyirmi birinciliğe çıkabildik.

Basketbolcu Eğitimi Daha ÖndeSporcu yetiştirme açısından da basketbolda bir-

kaç adım önde olduğumuzu söyleyebiliriz. Özel-likle Avrupa'da isim yapmış

basketbolcularımı-zın olması

bunun bir kanıtı olsa gerek. İbrahim Kutluay veMirsad Türkcan Avrupa'da efsanelerken HidayetTürkoğlu, Mehmet Okur, Ersan İlyasova ve sondönemlerde de Enes Kanter gibi oyuncularNBA'de başarıyla ülkemizi temsil ediyor. Futbolda ise en üst seviyede boy gösterebilen

tek oyuncumuz ArdaTuran.

Ayrıca hazırsporcu yetiştir-

mekten bahset-mişken 2015

yazında alt yapı seviyelerinde katıldığımız 4 turnuvadan 4 ma-

dalya ile ayrıldığımızı söylemeyi unutmak, gençyeteneklere haksızlık olur. Ufukta Cedi Osman’lı Furkan Korkmaz’lı güzel

günler var.

Page 32: Kocaeli’de Kültürün Kapısı Açıldı

Engel Olma

DESTEK Ol

3 Aralık Dünya

Engelliler Günü

3