lady montagu'nün türkiye mektupları

36
Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları 1 GİRİŞ Son yıllarda bir çok ülkede feminist yazar ve tarihçiler geçmişin kadın yazarlarını yeniden ele aldılar, yapıtlarından alıntıları antolojilerde yayımladılar ve bu yapıtları yeniden yorumladılar, İngiliz yazar Lady Mary Wortley Montagu de (1689-1762) bu yazarlardan biridir. Lady Montagu şiirin yanı sıra kadın ve politika üzerine, bazıları imzasız denemeler yazmıştı. Ama en önemli yazıları üç cildi dolduran mektuplarıdır. Bunlar da hem İngiliz toplumunun hem de Lady Montagu'nün gezdiği ülkelerin yaşama biçimleri, töreleri yazarın kendine özgü görüşleri içinde anlatılır. Lady Montagu'nün mektupları içinde bizi en fazla ilgilendirenler, 1717-1718 yıllarında Türkiye'den gönderdiği ve Sefaret Mektupları adıyla anılanlardır. Bugün bunları hem tarihsel hem de feminist açıdan tekrar yorumlamak, içeriğini, söylemlerini gezi yazını ötesinde yeni bir yaklaşımla görmek ve anlamak gerekiyor. 1 Bu incelemenin hazırlanmasında Robert Halsband'in derlediği The Complete Letters of Lady Mary Montagu Cilt I (1708-1720, 3 cilt) kitabından yararlandım., Yapılan bütün alıntılar ve özetler bu kitaptandır. Birinci ciltten yapılan alıntıların yalnız sayfa numaraları, öteki ciltlerden yapılan alıntıların cilt ve sayfa numaralan verilmiştir.

Upload: mrs-nilufer-mizanoglu-reddy

Post on 11-Jun-2015

3.355 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

An essay about the letters of Lady Mary Wortley Montagu who traveled to and lived in Turkey in the 18th century.

TRANSCRIPT

Page 1: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları1

GİRİŞ

Son yıllarda bir çok ülkede feminist yazar ve tarihçiler geçmişin kadın yazarlarını yeniden ele aldılar, yapıtlarından alıntıları antolojilerde yayımladılar ve bu yapıtları yeniden yorumladılar, İngiliz yazar Lady Mary Wortley Montagu de (1689-1762) bu yazarlardan biridir. Lady Montagu şiirin yanı sıra kadın ve politika üzerine, bazıları imzasız denemeler yazmıştı. Ama en önemli yazıları üç cildi dolduran mektuplarıdır. Bunlar da hem İngiliz toplumunun hem de Lady Montagu'nün gezdiği ülkelerin yaşama biçimleri, töreleri yazarın kendine özgü görüşleri içinde anlatılır. Lady Montagu'nün mektupları içinde bizi en fazla ilgilendirenler, 1717-1718 yıllarında Türkiye'den gönderdiği ve Sefaret Mektupları adıyla anılanlardır. Bugün bunları hem tarihsel hem de feminist açıdan tekrar yorumlamak, içeriğini, söylemlerini gezi yazını ötesinde yeni bir yaklaşımla görmek ve anlamak gerekiyor.

Lady Monta'gu'nün eşi Lord Edward Wortley Montagu, III. Ahmet döneminde İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki büyük elçisiydi. Lady Montagu, Türkiye'de kaldığı on dört ay boyunca İn-giltere'deki akraba ve arkadaşlarına uzun mektuplar yazarak yaşamını ve gördüklerini anlattı. Mektuplaşmanın sanat haline geldiği XVIII, yy'da Lady Montagu'nün mektupları elden ele dolaşıp kopya edilmiş, sosyeteye mensupları ve edebiyatçılar2 arasında büyük ilgi toplamıştı. Bu mektuplar İskoçyalı bir soylu ile evli olan kız kardeşi Lady Mar'a, ünlü şair Alexander Pope'a, Conti adında aydın bir rahibe, pek çok soylu hanıma, sonraları da kızına yazılmıştır, Mektuplar, çağın inanç ve düşüncelerini yansıtmakla birlikte, Lady Montagu'nün bunları nasıl eleştirip alaya aldığını, kendisinin "My Female Contrariness"3 dediği,

1 Bu incelemenin hazırlanmasında Robert Halsband'in derlediği The Complete Letters of Lady Mary Montagu Cilt I (1708-1720, 3 cilt) kitabından yararlandım., Yapılan bütün alıntılar ve özetler bu kitaptandır. Birinci ciltten yapılan alıntıların yalnız sayfa numaraları, öteki ciltlerden yapılan alıntıların cilt ve sayfa numaralan verilmiştir.

2 Bunların arasında Voltaire ve Gibbon da vardı.

3 "Kadınca zıtlığım"

Page 2: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

bir kadın olarak her şeyi değişik açıdan görme çabasını ortaya çıkarıyor. Türkiye üzerine yazı yazan ilk Avrupalı kadın olma özelliğini taşıyan Lady Montagu, kendinden önce Türkiye üzerine kitap yazmış yabancı erkek yazarların yanlışlarını göstermeyi amaç edinerek, kadın olma bilincinin önemini de ön plana çıkarıyor.

276 yıl önce yazılmış Türkiye mektuplarını okumak, bu mektupların taşıdığı önemi anlamaya çalışmak için her şeyden önce Lady Montagu'nün yaşamöyküsünü ve içinde yaşadığı toplumu gözden ge-çirmek gerekiyor.

YAŞAMÖYKÜSÜ

Lady Montagu 1689 yılında Nottinghamshire bölgesinde doğdu. Babası Whig4 partisinden bir soyluydu, İki kız ve bir erkek kardeşi vardı; çok küçük yaşta annelerini kaybettiler. Londra'da politika ve eğlence peşinde koşa n babaları, onları kırsal bölgede büyük annelerinin, mürebbiyelerin, dadıların ve uşakların eline bırakmıştı. Ama bu çocukların yaşadıkları yerlerde zengin kitaplıklar vardı. Mary, eline geçen her kitabı okuyordu. Babası Mary'a Fransızca ve İtalyanca öğretmenleri tutmuştu. Ayrıca Mary endi kendine Latince çalışıyordu. on sekiz yaşına geldiği zaman babasına bir mektup yazarak daha kültürlü bir çevrede yaşamak için Londra'ya gelmek is-tediğini bildirdi. Aklını ve bilgisini kullanmak, ilginç insanlarla beraber olmak, serüvenlere atılmak istiyordu. Babası onun bu isteklerini hoş karşılamadı.

Bu arada Mary, kendilerinden otuz mil ötede oturan Anne ve ağabeyi Edward Wortley ile arkadaş olup onlarla mektuplaşmaya başladı. Bu mektuplarda şiir, yazın gibi konular ve romantik düşünceler yer alıyordu. Bu dönemde, klasik Yunan ve Latin yazınlarının eğitimde önemli bir yeri vardı. Bu eğitim erkekler içindi ama Mary kendi kendine öğrendiği Latince ile Ovidius, Horace ve Vergilius'u ezberle-mişti, onlardan çeviriler bile yapıyordu.

Mary kendinden önce gelen ve kadınların durumundan bilinçli olarak söz eden bazı kadın yazarları da okudu. Margaret Cavendish (1623-

4 Whig Partisi (1697-1832) İngiltere'de halkları ve demokrasiyi savunan bir siyasal partiydi; sonra Liberal Parti oldu.

2

Page 3: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

1673), ilk İngiliz kadın tiyatro yazarı Aphra Behn (1640?-1689) ve kadınların yüksek eğitim görmelerini savunan çağdaşı Mary Astell (1688-1731) bunlar arasındaydı.

XVIII. yy'ın başlarında İngiltere'de liberal bir hava vardı. Sir Isaac Newton'un bilimsel buluşları toplumu etkilemişti. XVII. yy. Puritan devrimi, kralların kutsal haklarını parlamento ile sınırlandırmıştı. Yazın ve eleştiri gelişmekteydi. Addison, Steele, Defoe, Swift, Gay, Pope, Congreve gibi yazarlar bu ruhu temsil ediyorlardı. Bunlardan çoğu Mary'nin ve babasının tanıdığı insanlardı. Sonradan Horace Walpole ve Henry Fielding gibi genç kuşak yazarları da Lady Montagu'nün çevresine girdiler.

İki buçuk yıl süren mektup romansından sonra Edward Wortley, Mary'yi babasından istedi ama para ve veraset sorunları yüzünden çıkan anlaşmazlık, onların kaçıp gizlice evlenmelerine neden oldu. Londra'ya yerleşen genç çift, tahta yeni çıkmış olan, Hanover Hanedanı'ndan I. George'un çevresine girdi. Edward Wortley Montagu, 1716'da Osmanlı İmparatorluğu'na elçi olarak atandı; aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu'da ticaret beratı olan Levant Kumpan-yası'nı da temsil ediyordu. Bu, 1581 yılından beri sürmekte olan bir durumdu, elçilerin maaşlarını da bu kumpanya veriyordu. Edward Montagu'ye verilen görev, Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya ara-sındaki savaş sonunda yapılacak antlaşmada İngiltere'yi temsil etmekti. Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde aylarca kalarak talimat bekleyen Montaguler, Türkiye'ye vardıktan sonra orada ancak on dört ay kadar kaldılar. Montagu geri çağrılmıştı, çünkü İngiliz hükümeti, Pasarofça Antlaşması'nın (21 Temmuz 1718) imzalanması sırasında Viyana'daki elçisi Stanyan ile Montagu'den önceki İngiliz elçisi Sir Robert Sutton'ın bulunmasını yeğlemişti.

Bu apansız çağrılış, mektuplarında seyahat etmekten çok hoşlandığını söyleyen Lady Montagu'de hayal kırıklığı yaratmış. Türkiye gibi değişik bir toplumdaki yaşam onun hayal gücünü kamçılamış ve mektup türünde önemli bir yazar olarak ortaya çıkmasını sağlamışlı. Lady Montagu'nün amacı bir kitap yazmaktı. Bu nedenle mektupların kopyalarını bir albümde saklamış, bunları teker teker gözden ge-çirerek üzerlerinde düzeltmeler bile yapmıştı. 1726'da kız kardeşine, Mme. de Sévigné'nin mektuplarını zevkle okuduğunu, sonra da fazla böbürlenmeden, kendi mektuplarının da ileride zevkle okunacağını bildiğini bu nedenle onları çöp sepetine atmamasını yazmıştı (The

3

Page 4: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Complete Letters, Cilt II, 1721-1751, s. 66).

Lady Montagu, İngiltere'ye döndükten sonra ömrü boyunca parlamento üyesi olarak kalan eşinden uzaklaşmaya başladı. İngiltere bir çok mali ve politik skandalla çalkalanıyordu. Bunlar, William Hogarth'ın litograflarına konu olmuştu: toplumdaki ahlak çöküşü; para hırsının insanı felaketlere götürüşü; sefahat; zevk ve eğlenceye düşkün insanların yozlaşması; kumarbazlar; sarhoşlar ve fahişeler . . .

Lady Montagu'nün politika, yazın tartışmalarının yanı sıra kişisel nedenlerden dolayı da arkadaşları ile arası açılmıştı. Kendisini öven, adeta aşk mektupları yazan şair Pope ile aralarında yazın ve dedi-kodunun iç içe girdiği kötü suçlamalara yol açan tatsız kavgalar oldu. Belki bütün bunlardan kurtulmak için Lady Montagu, elli yaşında Avrupa'ya göç etti. Büyük olasılıkla bu kararında Voltaire'in arkadaşı olan Francesco Algarotti (1712-1764) adlı İtalyan'la yaşadığı sonu gelmeyen bir aşk macerasının da payı oldu. Lady Montagu, ömrünün son yirmi yılını Fransa ve İtalya'nın çeşitli şehirlerinde geçirdi. Avru-pa'nın savaşlarla çalkalandığı bu sürede ise, Lady Montagu durmadan yer değiştirmiş, Alpler'i bile aşmıştı. Her gittiği şehirde sanatla uğraştı, müzeleri gezdi, kızının İngiltere'den yolladığı kitapları okudu ve sürekli mektuplar yazdı. Her yeri dolaşmıştı; en uzun süre oturduğu yerler Venedik, Avignon ve Brescia oldu. Bu şehirlerde büyük ama epeyce harap köşklerde yaşadı; bahçecilik ve çiftçilikle bile uğraştı. Ömrünün son yılında hasta olarak İngiltere'ye döndü ve 1762'de göğüs kanserinden öldü. Dönüş yolunda şunları yazmıştı: "Pejmürde hayatımın artıklarını İngiltere 'ye sürüklüyorum. Rüzgarlar ve akıntı bana karşı. "(The Complete Letters, Cilt III, s. 279).

Kendinden bir yıl önce ölen eşi Lord Montagu ona bir buçuk milyon sterling’lik bir miras bırakmıştı. Ayrı yaşadıkları süre içinde mektuplaşmışlar ama bir kez bile buluşmamışlardı.

19 Ocak 1718'de İstanbul'da doğan kızı Mary, Lady Bute, kontes ve sonra başbakan eşi olmuştu. Ne yazık ki Lady Bute annesinin anılarını yaktı. Türkiye'ye dört yaşındayken götürdüğü oğlu Edward Jr. ise gençliğinde çok serseri bir yaşam sürmüş, ana ve babasının başını sık sık derde sokmuştu. Ününü borçlu olduğu tek şey ise, Lady Montagu'nün Türkiye'de çiçek aşısını keşfetmesi ve oğlunu aşılatma-sıydı. İlk çiçek aşısı yapılan bu İngiliz çocuğu, İngiltere'de büyük merak ve ilgi uyandırmıştı. Edward Montagu Jr.'un (1713-1776),

4

Page 5: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

İngiliz ressam George Romney tarafından yapılmış büyük bir tablosu bugün New York'taki Metropolitan Müzesi'nde asılıdır. Bu tabloda Edward, Türk giysileri ile poz vermiştir: Sırtında kırmızı bir kaftan ve samur kürklü yeşil bir cüppe, başında muazzam bir sarık, elinde asası, belinde kılıcı ile mavi gözlü ve uzun sakallı bir adam, uzak dağları arkasına almış, karanlık bir gök altında duruyor. Bu portrenin Romney'nin hayalinden çıktığı bellidir ama Türk giysileri gerçeğe çok uygundur. Çünkü Lady Montagu, Türkiye'den İngiltere'ye sandıklar dolusu kıymetli eşya ve antika taşımıştı. Ayrıca, kendisinin de hem Türk giysisi hem de çağın giysileri içinde pek çok portresi yapılmıştı.

SEFARET MEKTUPLARI

Lady Montagu'nün Sefaret Mektupları'nı ele alınan konular bakımından incelemeden önce, içerikleri üzerinde durmak, geçilen yerlerin serüvenini mektuplardan yapılan bazı çeviriler ve özetlerle zamandizinsel olarak belirtmek yararlı olacaktır. Kuşkusuz Lady Montagu, mektuplarında, yazıştığı insanların nabzına göre şerbet vermiştir. Örneğin Pope'a doğanın güzelliğinden, şiirden, rahip Conti'ye dinden, törelerden, kız kardeşine Türk kadınlarının giysilerinden, bazı Lady'lere de yüksek tabaka mensup hanımların zenginliklerinden, evlerin görkeminden vb. söz etmiştir. Bunların değerlerini biçmekte gözleri çok keskin olduğu için mücevherlerin, kürklerin kaç İngiliz altını edebileceğini her zaman belirtmiştir. Kralın gelini Wales Prensesi'ne 1 Nisan'da yolladığı mektupta Türkiye'deki rejimin baskıcı oluşundan söz etmiş ve başlarında kendi kralları gibi, tabasının mutluluğu ve özgürlüğünü isteyen bir baba olmadığını yazmıştır (s. 312). Kuşkusuz bu sözlerinin, hamileri Kral i. George'un kulağına gideceğini tahmin etmiştir.

Lord ve Lady Montagu, üç yaşındaki oğulları ile 3 Ağustos 1716'da İngiltere'den çıkıp dalgalı denizlerden geçerek Rotterdam'a geldiler. Yanlarında bir doktor, dadılar, değişik ulustan birkaç uşak ve hizmetçi vardır. Yolculuğun Türk ülkelerine gelinceye kadar arabalarla yapılması planlanmıştır. Lady Montagu'nün seyahat giysisi, ata binme giysileri, siyah bir erkek peruğu ve üç köşeli şapkadır. Lahey, Köln, Prag, Leipzig, Brunswick, Viyana, Hanover, Dresden, Nuremberg, Buda gibi Avrupa şehirlerinde konaklamış, buralarda krallar, prensler tarafından misafir edilmişlerdir. Mary Montagu, durmadan mektuplar yazmış, gördüklerini anlatmıştır. Issız, karla kaplı ovalardan, Alpler'in

5

Page 6: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

sarp geçitlerinden, donmuş yollardan söz etmiştir. Bazen yarı uykulu arabacıların son sürat koşan atları denetlemekten aciz kaldıklarını, ama eşini ve kucağında uyuyan çocuğunu uyandırmadan onları uyardığını söylemiştir.

Montaguler'in Avrupa'dan Türk topraklarına varmaları yedi ay sürecektir. Bunda yalnız XVIII. yy'ın seyahat koşullarının değil, Lord Montagu'nün İngiliz Hükümeti'nden talimat beklemesinin de payı olmuştur. Lady Montagu bu konaklamalardan çok hoşlanmış, olup bitenleri mektuplarında ayrıntılarla anlatmıştır. Her yeri İngiltere ile karşılaştırmıştır. Örneğin Rotterdam'da, İngiltere'de olduğu gibi di-lenci, sakat, işsiz güçsüz insan yoktur; çok temiz bir şehirdir. Bütün Hollanda bir bahçe gibidir. Nuremberg'de sosyal sınıflar, giysilerinden tanınabilir.

Gittiği yerlerde Katolik kiliselerini gezmiştir. Kiliseleri anlatışında, Katoliklerin sanemlere, mücevherli, taşlı putlara, azizlerin kemiklerine, hatta başında peruk olan bir İsa heykeline tapınmalarını görerek bunu eleştirmiştir. Bu da Katolikliğe karşı duygular taşıdığını ortaya koyar.

Viyana'da saraylara, operaya, tiyatrolara gitmiştir. Kadınların giysilerini ve sevgililerini anlatmıştır. Her kadının iki kocası varmış: biri kadının adını taşıdığı eşi, öteki işlerini yapan eşi. Bu tür ilişkilerin yirmi yıl kadar sürdüğünü yazmıştır. Hanover'de yanakları allıklı, saçları boyalı güzellerin mum ışığında çok etkileyici göründüklerini anlatmıştır.

Macaristan'da ıssız topraklardan geçmiştir. Burada savaşlardan ve Katoliklerin Protestanlara yaptığı baskılardan söz etmiştir. Aslında haşin bir peyzaj: köylüler hayvan postlarından yapılmış giysiler içindeler. Gene de Lady Montagu, "Her yerde sıcak bir oda, bolluk, yaban domuzu, geyikler ve av kuşları buldum. Paralan yok ama ormanları ve tarlaları onları bolluk içinde yaşatmaya yetiyor, " diyor (ss. 248-304).

Kurtların gezdiği karlarla kaplı dağlar ve ovalardan geçerek sonunda Belgraı'a varmışlar. Lady Montagu oradan Pope'a gönderdiği mektupta (12 Şubat 1717) Türklerin kalelerinden, toplarından ve kafası çabuk kızan yeniçerilerinden söz etmiştir. O sırada Belgrat’ta bir yeniçeri ayaklanması olmuş, Serasker Paşa'yı öldürmüşler. Ama

6

Page 7: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

yeniçeriler, aldıkları talimat üzerine Montaguler'i ve maiyetlerindekileri titizlikle korumuşlar. Bu mektupta, Lady Montagu'nün Karlofça'dan geçerken düşündükleri de yer almıştır:

"O kanlı zafer gününün izleri silinmiş değil. Her yer kafatasları ve gömülmemiş insan ve deve cesetleri ile dolu idi. Bu kadar insanın tarumar olduğu yerlere büyük bir dehşetle ve savaşın ne kadar haksız olduğunu düşünmeden bakamadım - savaş yalnız gerekli bir şey değil fakat övündürücü de sayılıyor. Dünyada o kadar bereketli toprak varken insanların bir karış toprak için savaşmaları bana onların akıldan ne kadar uzak olduğunu kanıtlıyor. . . .. ve beni Mr. Hobbs 'un dediği gibi doğanın halinin bir savaş hali olduğuna inandırıyor. "(s. 305).

Montaguler, Belgrat'ta, bir Paşa oğlu olan Ahmet Bey'in evinde kalmışlar. Ahmet Bey zamanının aydını; Arapça ve Farsça biliyor, bütün vaktini kitaplığında geçiriyor. Montaguler'i yemeğe çağırmış, onlara şarap ikram etmiş ve kendisi de içmiştir. Onlara şiirler okuyor. Lady Montagu bu şiirleri çok canlı ve coşkulu bulur. Ne yazık ki konuşmaların hangi dilde geçtiğini belirtmemiştir (İtalyanca mı, Fransızca mı, yoksa yanlarında bir çevirmen mi var?). Ahmet Bey'le törelerdeki farklılığı, Müslüman kadınların örtünmesi konusunu tartışmışlar. Lady Montagu, Ahmet Bey'i çok ince esprili, yüksek tabaka İngiliz erkeklerinin çoğundan daha nazik ve dinsel inanışları açısından hoşgörülü bir aydın olarak betimlemiştir (s. 307).

Montaguler Niş, Sofya ve Filibe üzerinden geçerek Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci başkenti sayılan Edirne'ye varıyorlar. III. Ahmet de kendinden önce hüküm süren IV. Mehmet ve II. Mustafa gibi Edirne'yi çok seviyordu. Lady Montagu, Edirne'den gönderdiği 1 Nisan tarihli mektupta şöyle yazmıştır:

"Seyahat etmeyi çok seviyorum. Avrupa'daki bütün Türk topraklarından geçtim. Tanrı'ya şükür, hiç yorgunluk çekmediğim gibi ne kendimin ne de ailemin sağlığından şikayetçi değilim. Oğlum hiçbir zaman bu kadar sağlıklı olmamıştı. Bu memleket, kuşkusuz dünyanın en güzel yerlerinden biri şimdiye kadar gördüğüm her şey benim için bir yenilik, sanki her gün yeni bir operanın ilk sahnesi gibi. "(s. 309).

Lady Montagu, Sofya'da kadın hamamlarına gitmiştir. Bir Lady'ye

7

Page 8: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

yazdığı mektupta bu hamamları uzun uzun anlatmıştır. Lady Montagu hamama ata biniş giysisi ile gitmiş ve soyunmamıştır. "Bana güzel, güzel dediler. Ne nazikler. Bazıları Guido'nun ya da Titian’ın resimlerindeki tanrıçalara benziyor. Onların kibarlığı ve güzelliği beni çok etkiledi. "(ss. 313-314).

Lady Montagu, Rahip Conti'ye yazdığı bir mektupta (1 Nisan 1717) Belgrat'ta tanıştığı Ahmet Bey'den söz açmıştır. Ahmet Bey'e İngiliz kilisesi ile Roma kilisesi arasındaki farkları açıklamıştır. Onun putlara ve Meryem Ana'ya tapmayan Hıristiyanların varlığından memnun olduğunu, mezhebine deist denebileceğini ve İslam'daki değişik mezhepleri anlatmış ama bu bilgilerini nereden aldığını söylememiştir.

Kız kardeşi Lady Mar'a yazdığı ve Edirne'den gönderdiği mektubu n (1 Nisan 1717) önemli yönü, giydiği Türk giysisini bütün ayrıntılarıyla anlatmasıdır. Lady Montagu'nün siyah-beyaz bir gravürü, bu betimlemelerle renkli bir resim olarak düşünülebiliyor:

"Pembe Şam ipeğinden, gümüş işlemeli, ayaklara kadar inen bir şalvar. Beyaz oğlak derisinden sırma işlemeli pabuçlar. İnce beyaz bürümcükten sırma işlemeli, geniş kollu, yakası elmas düğme ile iliklenen iç gömleği. Bu, göğsü gösteriyor. Entari endama göre biçilmiş beyaz-sırmalı Şam ipeğinden, kolları çok uzun ve saçaklı. Entarinin ya elmas yada inciden düğmeleri var. Bunun üstüne giyilen kaftanın da kolları uzun ve üstüne dört parmak genişliğinde elmaslar ve kıymetli taşlarla işlenmiş bir kuşak takılıyor. En üste giyilen yeldirme, yeşil ve altın sırmalı brokar kumaşından olup içi kakım yada samur astarlı. Başa giyilen kalpak kışın ince ipek kadifeden inciler ve elmaslarla işlenmiş; yazınsa ince gümüş telli ipekten. Bu başlıklar, giyenin zevkine göre çiçekler, kuş tüyleri ve mücevherlerden yapılmış buketlerle süsleniyor; saçlar arkadan bir örgü halinde sarkıyor . . . .. Ömrümde bu kadar güzel saç hiçbir yerde görmedim. Bir Hanım 'da tam 110 tane örgü saydım, hepsi kendi saçlarından yapılmış. .. Fakat burada güzellik bizde olduğundan daha çok. . . dünyanın en güzel tenleri burada, genellikle kocaman siyah gözleri var.

"Ahlak ve davranışlarına gelince. .. Türk hanımlar Hıristiyan olmadıkları için daha az günahkâr değiller. Artık yollarını da biraz öğrenmeye başladım. Onlar hakkında şimdiye kadar yazı yazanların

8

Page 9: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

eşi bulunmaz örtbasları, yada sonsuz budalalıkları insanın ağzını açık bırakıyor. Gerçekten, onların bizden daha özgür oldukları besbelli. Hangi sınıftan olursa olsun hiçbir kadın sokağa iki yaşmaksız çıkmıyor. Bunlardan biri, gözleri dışında bütün yüzünü örtüyor, öteki bütün başını kapayıp belinin ortasına kadar iniyor . .. Ferace de vücutlarını tümüyle örtüyor; feracenin parmak uçlarına kadar inen uzun kolları var. Böylece, bir pelerine sarılmış gibi her tarafları iyice örtülü. .. Feracenin onları nasıl örttüğünü tahmin edebilirsin, yani hangisi hanımefendi, hangisi cariye ayırtmak mümkün değil. En kıskanç koca bile karısını tanıyamaz . . . Zaten sokakta hiçbir erkek bir kadına dokunmaya yada onu takip etmeye cesaret edemez.

"Bu ebedi maskeli balo onlara, bütün istediklerini kimseye çaktırmadan yapabilme özgürlüğünü veriyor. En geçerli entrika yöntemi, hanımefendinin sevgilisine Yahudi'nin dükkanında buluşmak için haber salması (bu dükkanlar bizim India Houses gibi buluşma yerleri) . .. Hanımefendiler, çok zaman sevgililerine kim olduklarını bildirmiyorlar. .. sevgililer de yarım yıl mektuplaştıkları hanımların adını bile bilmiyorlar. İşte aşıkların boşboğazlığından korkulmayan bu diyordu sadık zevcelerin ne kadar az olduğunu çok iyi tahmin edersin. .. Bizde böyle davrananların ahrette cezalandırılacağı söylenir, fakat bu vaaz Türk hanımlarına verilmiyor. Onlar kocalarının darılmalarından korkmuyorlar, çünkü bu zengin hanımlar paralarına hakimler. İşte, Türk kadınlarını, imparatorluğun en özgür insanları olarak görüyorum: Divan onlara saygı gösteriyor; bir paşa idam edildiği zaman, Padişah haremin imtiyazlarına hiç dokunmuyor, harem araştırılmıyor ve dula bırakılıyor. Kadınlar cariyelerinin sultanları. Kocalarının cariyelere bakmak gibi bir izni bile yok; onlar ancak ihtiyar bir cariyeye yada hanımın kendi seçtiği bir iki cariyeye bakabiliyorlar. Evet doğru, yasaları erkeklere dört kadın almak hakkını veriyor, fakat hiç bir yüksek tabaka erkeği bu imtiyazı kullanmıyor ve hiçbir yüksek tabaka kadını da böyle bir şeyi kabul etmiyor. "(ss. 325-330).

Lady Montagu, Edirne'den yolladığı başka bir mektup ta develerden ve de ata binen biri olarak atlardan söz etmiştir. Kutsal sayılan güvercinlerin ve her kış Mekke'ye göç eden leyleklerin adeta dinsel bir saygı gördüklerini söylemiştir.

Evlerin ahşap olduğunu, selamlık ve haremlik diye iki bölüme ayrıldığını, süslemeli tavanları, duvardaki çiçek resimlerini, gömme

9

Page 10: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

dolapları, çiçeklikleri, mermer şadırvanları, hamamları, sofraları, halıları, atlastan yapılmış, altın işlemeli yastıkları, haremliğin penceresinden görülen ağaçlı bahçeleri, yüksek duvarları, altın yaldızlı köşkleri, hanımellerini ve asmaları, taştan yapılmış cami ve hanları, kısaca bunların görkeminden ayrıntılı biçimde söz etmiştir (ss 341-343).

Kız kardeşi Lady Mar'a yolladığı mektupta (18 Nisan 1717) Sadrazam Arnavut Halil Paşa'nın (16551733) eşinin verdiği yemek davetini anlatmıştır. Kendisi, davet edilen ilk Hıristiyan'dır. Bu davete Viyana sarayında giydiği kıyafetle gitmiştir. Yanında tercüman olarak bir Rum kadın bulunmuştur. Vezir'in elli yaşlarında, kendini hayır işlerine ve ibadete vermiş bir kadın olan eşiyle tanışmıştır. Konakları çok sadedir. Davette Lady Montagu'nun ragout (yahni) dediği çeşit çeşit yemekler sunulmuştur; çorba, yermeğin sonunda gelmiştir. Bunu kahve ve güzel bir koku ikramı izlemiştir. Evde saz çalan, şarkı söyle-yen ve dans eden pek çok cariye vardır (s. 347-48).

Lady Montagu, Kahya'nın güzel karısı Fatma'dan da bir davet almış ve onun konağına gitmiştir. Kapıda iki haremağası muhafız durur. Fatma bir heykelden daha güzeldir; Lady Montagu İngiltere'de de Al-manya'da da böyle güzellik görmemiştir. Onun paha biçilmez giysilerini bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır. Fatma'nın kocaman siyah gözleri vardır. Bütün cariyeler, periler kadar güzeldir. Güzel sesleri ile şarkılar söyler, dans ederler. Kahve, gümüş zarflar içinde, zarif Çin porselenleri ile sunulur. Lady Montagu'ye güzel işlemeli mendiller hediye edilmiştir. Lady, "Adeta cennete gitmiş gibi oldum, " der (s. 349-352).

Lady Montagu, Edirne çarşısını gezdiği zaman, bu çarşının Londra çarşılarında olduğu gibi mallarla dolu olduğunu görmüştür. Halk, kahvelerde oturmuş şerbet ve kahve içer. Lady Montagu'ye göre en zengin tüccarlar Yahudilerdir; her Paşa'nın da bir Yahudi'si vardır. Doktorlar ve tüccarlar da Yahudi'dir (s. 354).

17 Mayıs 1717 tarihli bir mektupta Lady Montagu, Fransız sefirinin eşi Madame Bonnac'la birlikte, Kaptan Paşa'nın eşinin köşkünde pencerelerden Sultan'ın önünden geçen alayları ve törenleri izledikle-rini yazmıştır. 20000 insanın geçmesi sekiz saat sürmüştür. Lady Montagu'nün anlattıkları ve betimlemeleri 1730'da yazılan Surname-i Vehbi'deki minyatürlere çok benzer.

10

Page 11: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Lady Montagu, Türk giysileri giyerek Selimiye Camii'ni gezmeye gitmiştir. Bu binanın, hayatında gördüğü en asil bina olduğunu yazmıştır. İçinde dervişler dua eder. "Selimiye Camii Almanya ve İngiltere'deki her kiliseden daim görkemli. .. "(ss. 354-357). Edirne dışındaki görkemli asker çadırlarını ve kampı da görmüştür. Aslında bunlar, Ağustos'ta Avusturya'ya yapılacak seferin hazırlıklarıdır.

29 Mayıs 1717'de de Rahip Conti'ye şunları yazmıştır: Sultan'ın kendilerine tahsis ettiği otuz araba ve beş faytonla İstanbul'a gitmişler. Yollar cennet gibi; çiçekler ve güzel kokulu otlarla dolu. Arabalar bunların üstünden geçerken ortalığa mis gibi kokular yayılır. Çorlu'da Sultan'ın konağında kalırlar. Bahçesinde ağaçlar ve havuzları vardır. Lady Montagu, konağın duvarlarında kurşun kalemle yazılmış şiirler bulmuştur: .

We come into this world, we lodge and we depart;

He who's lodged within my heart stays forever.

(Gelmişiz bu dünyaya konaklar gideriz;

Kalbimde konaklayansa kalır urda sonsuza dek.)

Lady Montagu, Marmara Denizi'nden, Silivri limanından, Büyük Çekmece ve Küçük Çekmece göllerinden de bahsetmiştir. Bu arada bir Rum kilisesini de gezmiş, altın zemin üzerine yapılmış Bizans resimlerini beğenmemiştir. Belki onda perspektifli Rönesans zevki ağır basar, ama gene de Ortodoks kilisesini onaylamadığını ifade etmiştir (s. 360).

Pope'a gönderdiği mektupta (29 Mayıs 1717), İstanbul'daki yaşamını anlatmıştır. Elçiye Pera'da bir konak kiralanmıştır. Maiyetlerinde çalışan memurların, uşakların ve hizmetçilerin bir kısmı Rum ve Er-menidir. Konağı yeniçeriler korur. Lady Montagu, pencereden baktığı zaman "limanı, şehri, sarayı ve Anadolu yakasının uzak tepeleri’ni görür. Bu manzaraya "belki dünyanın en güzel manzarası " der. Mezarlıkları, bunların çok yer kapladığını uzun uzun anlatır ve İstanbul'un Londra'dan daha büyük bir şehir olduğunu yazar (s. 362).

Sonra Belgrat Ormanları'na taşınırlar. Burada, yalnız zengin Hıristiyanların oturduğunu ve Idylic5 bir yaşam sürdüklerini anlatır. 5 Idylic: kırsal, pastoral

11

Page 12: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Pope'a yazdığı mektupta (17 Haziran 1717) haftalık programını ve-rmiştir: Pazartesi keklik avı; Salı İngilizce kitap okumak; Çarşamba Türkçe öğrenmek; Perşembe Klasik yazarlar; Cuma yazı yazmak; Cumartesi iş işlemek; Pazar misafir kabul etmek ve müzik. Lady Montagu, bu haftalık programının Londra'daki sosyete kadınlarının dedikodu salonlarından çok daha ilginç olduğunu eklemiştir (ss. 365-366). Pope, Lady Montagu'ye yaptığı İlyada çevirisini, bu arada Lady Montagu'nün uzakta olmasından dolayı duyduğu özlemi dile getiren iki şiir yollamıştır.

Belgrat köyünden bir Lady'ye gönderdiği mektupta (17 Haziran 1717), Lady Montagu şunları yazar: 'Mektubunuz baştan sona yanlışlarla dolu. Türkiye hakkındaki fikirlerinizi o meşhur yazar Dumont 'dan6 almışsınız ki o da aynı cehalet ve cesaretle yazmıştı. Levant hakkında yazılan seyahatnameler gerçekten o kadar uzak ki onları okumak beni eğlendiriyor. Onları yazanlar hiç görmedikleri kadınlardan ve meclislerine kabul görmedikleri efendilerin dehasından bahsetmekten hiç çekinmezler. Çoğu zaman da içine girmeye cesaret bile etmedikleri camilerden söz açarlar. " (s. 368)

Lady Montagu, 4 Ocak 1718 tarihli bir mektupta çocuğu olacağını haberini vermiştir. Türkiye'de evli olup da çocuğu olmamanın en kötü şey olduğunu eklemiştir. Kızı Mary, 19 Ocak 1718'de doğmuştur. Bundan başka İstanbul'da tandır yüzünden çıkan yangınlardan ve en son yangında 500 hanenin yandığından söz etmiştir (ss. 371-372).

Rahip Conti'ye yolladığı Fransızca bir mektupta, Yunanlı papazların Kuran'ı tahrif ettiklerini yazmıştır Şubat 1718'de. Ona "kadınların ödevinin küçük Müslümanlar yaratmak olduğunu söyleyerek, "İşte sizin manastırlarınıza son derece karşı gelen kurallar. Sizin Catheri-ne, Theresa, Claire gibi azizeleriniz ve bütün dindar bakireleriniz ve dullarınız ne olacak şimdi?" diye sormuştur.

Mektubunda Türklerin politika ve felsefede cahil olmadıklarından, okumuş efendiler arasında deistler bulunduğundan, Ahmet Efendi'nin bunlardan biri olduğundan, ama askeri disiplinin çok önemli sayıldığından ve uzun bir barışın Türkler'i tembelliğe itebileceğinden

6 Jean Dumont: Nouveau Voyage au Levant’ı yazan Fransız tarihçisi. 1694'te çıkan bu kitap 1696'da İngilizce'ye çevrilmiştir.

12

Page 13: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

söz etmiştir (ss. 374-377).

Kız kardeşi Lady Mar'a yazdığı mektupta, 10 Mart 1718'de Sultan Hafife'yi ziyaretini ayrıntılarıyla anlatmıştır. (Robert Halsband'a göre Lady Montagu'nün Hafife dediği kadın, II. Mustafa'nın gözdesi, 1683 doğumlu Hafize'dir. II. Mustafa, 1695-1703 arasında padişah olup tahtan indirilmiş, dört ay sonra da ölmüştü. Hafize'yı daha sonra Reis-ül Küttab Ebu Bekir Efendi ile evlendirmişlerdir.) Lady Montagu, Hafize'nın konağını ve giysilerini uzun uzun betimlemiştir. Bunların binlerce İngiliz lirası tuttuğunu, yalnız samur kürklerin her birinin bin İngiliz lirası olduğunu yazmıştır. Elli türlü etin sunulduğu bir ziyafet verilmiştir. Bıçaklar altından yapılmıştır; masa örtüsü ve peçeteler ince ipek üzerine sırma işlemelidir. Lady Montagu, peçeteleri kullanmaya gönlünün razı olmadığını belirtir. Hala Sultan'ın matemini tutan Hanım Sultan son derece naziktir. Otuz cariyesi ve yanlarındaki kız çocukları dünyanın en güzel insanlarıdır. Giderken Lady Montagu'ye işlemeli ipek mendiller hediye etmişlerdir.

"Bunlar bin bir gece masalları mı? Dönünce ahbaplarıma hiçbir şey söylemeyeceğim. Eğer haremdeki kış apartmanlarının duvarlarının zeytin ağacı üzerine rengarenk sedef ve fildişi kakmalarla dolu olduğunu, yaz odalarının duvarlarının çinilerle kaplı olduğunu, yaldızlı tavanları, yerlerde en güzel Iran halıları bulunduğunu söylesem bana kim inanır?"

Lady Montagu'ye göre Türk hanımların evleri Hollanda'daki evler kadar temizdir. Aynı mektupta, Hanım Sultan'a, padişahlara atfedilen, beğendiği cariyeye mendil atma ve yatağa ayak tarafından tırmanma adetlerinin doğru olup olmadığını sorduğunu Hanım Sultan'dan bunların doğru olmadığı öğrendiğini yazar (ss. 330-385).

Lady Rich, ondan bir Rum esir istemiştir. Lady Montagu de ona Rumların esir değil teba oldukları yanıtını vermiştir. Lady Rich, sonra bir aşk mektubu istemiştir. Lady Montagu de ona küçük bir inci yol-lamış; bunun anlamının, "inci' sensin güzellerin en genci" olduğunu yazmıştır. Sonra karanfil'i almıştır:

Karanfilsin kararın yok

Gonca gülsün tımarın yok

Ben seni çoktan severim

13

Page 14: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Senin benden haberin yok.

Bundan sonra pul, kağıt, armut, sabun, kömür, gül, hasır, çuha, tarçın, çıra, sırma, saç, üzüm, tel, biberin simgelediği mısraların İngilizce'sini vermiş ve "Türkiye 'de şiirle ifade edilemeyen hiçbir renk, çiçek, ot, meyva, yeşillik, taş yada tüy mevcut değil, "açıklamasını eklemiştir (ss. 387-389).

Dillerden de söz etmiştir: "Neredeyse İngilizce 'mi unutmak üzereyim. Burası bir Babil kulesi gibi' Pera 'da Türkçe, Rumca, İbranice, Ermenice, Arapça, Farsça, Rusça, Slovence, Romence, Almanca, Hollandaca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Macarca, vb. bütün diller konuşuluyor. Bütün uşak ve hizmetçiler de bu dilleri öğreniyorlar fakat okuma yazma bilecek kadar değil," (s. 380).

Bir başka mektubunda, tümüyle Frenk Hıristiyanların oturduğu Pera, Tophane ve Galata'yı anlatmıştır. Pera'da kadınlar çok ince peçeler takarlar. Lady Montagu, bunları takmazlarsa Konstantiniye'de kabul edilmeyeceklerini belirtmiştir. Fransız sefiresi Mme. Bonnac'in, çok çocuk doğurduğu için hiçbir yeri göremeden memleketine döneceğini, halbuki kendisinin bir yaşmak takıp her tarafı gezdiğini anlatmıştır (s. 397).

İstanbul'u modern bir turist gibi karış karış dolaşan Lady Montagu, izlenimlerini 10 Nisan 1718 tarihli mektupta tüm heyecan verici ayrıntılarıyla anlatmıştır. Bütün Hıristiyan saraylarından daha büyük olan Topkapı Sarayı'nı dışarıdan görmüştür. Camileri de Ayasofya'dan daha çok beğenmiştir. Ayasofya'yı görmek için Kaymakam'a başvurmuştur. Baş efendiler, Müftü'ye sormuşlar ve nihayet izin çı-kmıştır. Lady Montagu, Ayasofya'nın mozaiklerinin dökülmekte olduğunu görmüştür. Süleymaniye'yi, Valide Camii'ni, Sultan Ahmet'i, Bezestan'ı, hanların ve medreselerin hepsini gezmiştir. Bundan başka At Meydanı'nı, Dikilitaş'ı, Romalılardan kalma yerleri de ziyaret etmiş ve bazı yapıtlardaki Latince yazıların kopyasını almıştır. .

Bir Lady'ye yazıldığı mektupta İstanbul'un çok güzel bir betimlemesini yapmıştır:

"Gerçekten burada Boğaziçi'nden sandalla geçmek Chelsea'den bir mavna ile geçmeye benzetilemez; bu 20 millik mesafede çok güzel

14

Page 15: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

görünüşler var. Asya kıyısı meyva ağaçları, köyler ve doğanın en hoş peyzajları ile dolu, Avrupa kıyısında ise yedi tepe üzerine kurulmuş İstanbul. . . bahçeler, çam ve sedir ağaçları, saraylar, kamu binaları üst üste duruyor. .. Lady hazretlerinin görebileceği en güzel bir simetri ile düzenlenmiş, sanki hünerli ellerle yerleştirilmiş bir dolapta duran kavanozlar, kutular, fanuslar, şamdanlıklar gibi dizilmişler. Belki bu çok acayip bir benzetme ama bana en uygun benzetme gibi geliyor, "(s. 397)

Lady Montagu bir Kontes'e Mayıs 1718 tarihinde bir mektup yazmıştır. Üzülerek İstanbul'u terk etmek üzere olduklarını belirtip seyahatin çıkardığı güçlükten ilk kez söz etmiştir: "Yeniden seyahate çıkmanın dertleri. .. kalabalık bir aile, memede bir çocuk, " (s. 405). Buna karşın her gün feracesini giyip yaşmağını takmış, gezip dolaşmış ve ilginç olan her şeyi görüp eğlenmiştir:

"Belki en çok benim kadın ruhumun zıtlığından olacak, şunu söyleyeyim ki yazarların yazdıklarının çoğu doğru değil. Türk kadınlarının sefil bir şekilde hapis olduklarını yazıyorlar, fakat onlar belki dünyanın en özgür kadınları olarak kesintisiz bir zevk hayatı yaşıyorlar; hiçbir sorumlulukları yok; bütün ömürlerini ziyaretlerle, hamamlarla, hoş eğlencelerle ve yeni modalar yaratmakla geçiriyorlar. Evet doğru, hamamların dışında gidecekleri yer pek yok, orada da ancak kendi hemcinsleriyle görüşebiliyorlar ama bu eğ-lenceden büyük zevk aldıkları kuşku götürmez, "(s, 405)

Bu mektupta on yedi yaşında bir yeni gelinin hamam törenini anlatmıştır. Kız ve oğlan tarafı karşılıklı Lady Montagu'nün Epithalamium7 dediği düğün kasideleri söyler. Bu kadınların güzelliğini, yıkana yıkana parlamış, yumuşak ciltlerini anlata anlata bitiremez (s, 407). Bu mektuplarda en çok kullanılan kelimelerden biri civility, uygar, nazik ve kibar olmaktır. Lady Montagu her vesile ile "Türkler bizim kadar nazik ve kibar," cümlesini kullanır.

İstanbul'dan gönderilen son mektuplardan biri (19 Mayıs 1718) Rahip Conti'ye yazılmıştır. Gene Boğaz'ı gezmiş (bazen Boğaz'a kanal demiş) ve kıyılarında yüzlerce saray gördüğünden söz etmiştir. Burada Napolili hukuk doktoru Fransesco Gemelli'nin (1651-1725)

7 Bunlan Theocritus'un (İ. Ö. III. yy. Yunan şairi) Epithalamium'una benzetiyor.

15

Page 16: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

Türkiye üzerine yazdıklarını eleştirmiştir: "O, Chalcedon 'u (Kadıköy) bulamamış, halbuki Clıalcedon hâlâ yerinde duruyor," (ss. 412-413).

"III. Ahmet’in kızının sarayı 800 odalı; yerleri mermer, duvarları yaldızlar, yemiş ve çiçek resimleri ile süslenmiş, Kristaller, hamamlar, güzel çiniler, havuzlar, sedef ve gümüş kaplamalı duvar tezyinatı', velhasıl heykelden başka her şey var. "

Tunus'tan Rahip Conti'ye gönderdiği mektupta (31 Temmuz 1718) İstanbul'dan Preston adlı bir gemi ile yola çıkışlarını, Çanakkale Boğazı'ndan geçişlerini, Homeros'un dünyası içinde olmaktan duyduğu sevinç ve heyecanını birer birer anlatmıştır. Kitaplarda okuduğu yerler, gerçek olarak karşısında durmaktadır. Sestos, Lampsacus, Abydos, Assos, Truva, vb.. Leander ve Hero'nun hazin biten aşk efsanesini hatırlar. Pers kralı Xerxes'in kurduğu köprüler. İlyada efsanesi. .. Sonra İda dağı. . .

Burada bir mermer sütun bulmuşlar. Mr. Wortley bunun üzerinde Sigaeon Polin8 yazısını okumuş. Bu sütunu alıp gemiye götürmüşler. Bir Rum papaz onlara başka sütunlar da satmak istemiş ama çok ağır olmaları ve ellerinde taşıyıp kaldıracak aygıt bulunmaması nedeniyle almaktan vazgeçmişler. Robert Halsband'a göre, aldıkları sütun bugün Cambridge Üniversitesi'nin Trinity College kütüphanesinin girişinde durmaktadır.

Burada, Lady Montagu'nün Tunus için pek güzel şeyler söylemediğini, çocuklarını Preston gemisinde dadılarına bırakıp eşi ile seyahate çıktıklarını, sonra Cenova ve Paris yoluyla devam ederek Londra'ya geldiklerini söylemekle yetinelim.

BAZI DÜŞÜNCELER VE YORUMLAR

XVIII. yy. İngiliz edebiyatı üzerinde önemli bir araştırmacı olan Robert Halsband'ın derleyip geniş kapsamlı dipnotlarla açıkladığı, Lady Montagu'nün orijinal imlası ile yayımladığı, birkaç tanesi Fransızca yazılmış Sefaret Mektupları bugün bile zevkle okunabiliyor.9 Bu mektuplar, her şeyden önce Türkiye üzerine bir 8 Sigaeon Polin: Sigeion Şehri

9 Lady Montagu'nün mektupları ilk olarak 1912'de Ahmet Refik tarafından (belki Fransızca çevirisinden) Türkçe'ye aktarılmıştı. 1973'te hem Tercüman gazetesi hem de Turing Kulübü, Robert Halsband'ın (1965) Complete Letters’ından Türkiye'ye ait mektupları çevirdiler. Bu

16

Page 17: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

kadın tarafından yazılmış ilk belgeler olmaları açısından değerli. Bir tarihçi, Lady Montagu'nün anlattıklarının, gerçeğe ne dereceye kadar uygun olduğunu araştırabilir, belki bazı yanlışlıklar, abartmalar ve çelişkiler bulabilir; ama önemli olan bu mektupların bir yazın ürünü olarak okunabilmesi. Bu mektuplarda doğa, şehirler, gerçek bireylerle ilk kez karşı karşıya gelmenin yarattığı içten duygular ve özgün izlenimler, yaşanmış bir hayatın izlenimleri var. Lady Montagu her ne kadar mektuplarını yazarken okuduklarının, özellikle de klasik Yunan ve Latin edebiyatlarının etkisinde kalmış, her şeyi bu estetik açıdan görmüşse de çok içten ve kendine has bir ses yaratmakta başarılı olmuştur. Bu ses onu, bir yandan kendinden sonra gelen ve Türkiye üzerine kitap yazan Elizabeth Craven, Julia Pardoe, Lucy Garnett gibi İngiliz kadınlarına bağlıyor, öte yandan Mary Wollstonecraft'tan Virginia Woolf'a, hatta günümüze kadar kadın özgürlüğünü savunan çağdaş İngiliz kadınları ile birleştiriyor.

Çağdaş bir Türk kadını olarak ben bu mektupları nasıl okuyorum? Tarafsız olmak mümkün mü? Elbette değil. Yalnız, düşündüklerim tek bir açı ya da tek bir boyutta değil, daha karmaşık bir eksende yer alıyor.

Bu kadın yirmi sekiz yaşında Türkiye'ye gelmiş ve on dört ay kadar kalmış. Bunun dokuz ayında kızına hamile. Dört yaşında da bir oğlu var. Bol bol uşakları ve hizmetkarları olduğundan, bizim deyimimizle, elini sıcak sudan soğuk suya sokmamış. Gene de serüvenleri sevmesi, cesareti insanı hayran bırakıyor. Eşinin de bunlara karşı çıkmaması ilginç; Lady Montagu'nün istediği kişilerle mektuplaşabilme öz-gürlüğü gerçekten çok dikkat çekici. Kendisi gençken çiçek hastalığına yakalanmış, yalnız kirpiklerinin dökülmesiyle yakasını ölümden kurtarmış. Fakat erkek kardeşi çok genç yaşta bu hastalıktan ölmüş. Çiçek aşısı ile ilgilenmesi, oğlunu aşılatması, İngiltere'ye döndükten sonra aşıyı savunan bir makale yazması, kızını da aşılatması çok ileri görüşlü ve gözü pek girişimler.

Bütün bunlar çok olumlu ama Lady Montagu'nün bir İngiliz soylusu olduğunu, özel yaşamında çağının kurallarını çiğnese de soylu ve

çevirilerin hepsi iyi okunmakla birlikte ufak tefek yanlışlar vardır ama asıl metinle karşılaştırılarak düzeltilebilir. Robert Halsband'ın Complete Letters’ından (Cilt I) 1973'te yapılan çevirilere Halsband'ın dipnotları alınmamıştır. Tunus'tan gönderilen mektup da çevrilmemiştir. Halbuki bu mektup Türkiye'de Klasiklere ait bölgeleri anlattığı için önemlidir.

17

Page 18: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

seçkin olmanın dışına çıkamayacağını da unutmamak gerekiyor. Lüks içinde yaşayan seçkinlerden oluşan tanıdığı üç beş kadını, Türk kadınlarının temsilcileri olarak kabul etmiş. İngiltere'de eşine rastlanmayacak güzellikte olan bu kadınlar, pahası ölçülemeyecek samur kürklere ve ipeklere bürünmüşler, kocaman zümrütler, elmaslar ve inciler takıyorlar . .. Lady Montagu, yanında bir Rum tercüman kadınla gezmiş, bu seçkin kadınlarla sohbet etmiş, onların nazikliklerini övmüş, cariyelerinin müzik ve danslarından hoşlanmış. Bu tercüman Rum kadın kimdir, İngilizce'yi nerede öğrenmiştir, Türkçe'si nasıldır, bunları bilemiyoruz.

Türk kadınlarını Osmanlı İmparatorluğu'nun en özgür insanları sayması yalnız güzellikler içinde, maddi sorunlardan uzak yaşamalarından. Sultan, kocalarının kafasını da kesse onlara dokunmuyor diyor. Gene de, Sultan Hafize'nin hala matemde oldu-ğunu söylüyor. Belki dilin ve törelerin oluşturduğu duvar, Lady Montagu'nün iç hayatı yeterince araştırmasına engel olmuş. Lady Montagu'nün bunun üzerinde fazla durma olanağı yok: Bu kadınların kendisi gibi seyahat etme, düşünme ve yazı yazabilme olanaklarının bulunup bulunmadığını da ciddi olarak araştırmamış. "Evet, hamamdan başka eğlenceleri yok ama. . .. "derken XIX. yy'da çok revaçta olan Orientalism’in ilk örneklerini vermiş. Robert Halsband'ın bir dipnotta belirttiğine göre, Ingres 1862'de yaptığı Türk Hamamı tablosunda Lady Montagu'nün betimlemelerinden esinlenmiş (s. 313). Ahmet Hamdi Tanpınar da, 19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi kitabında Lady Montagu'nün batıda "Turquerie" denen ilginin yaratılmasında rolü olduğunu belirtir (s. 44).

Acaba hamamlar ne kadar özgürdü? 1706 ve 1708 tarihlerinde (III. Ahmet dönemi) Galata ve Beşiktaş kadıları tarafından verilen buyruklarda, Müslüman kadınların Hıristiyan ve Yahudi kadınlarla aynı günde hamama gitmeleri yasak edilmiş. Kadınların peştamalları atıp (keşfi avret olunursa) cezalandırılacakları buyrulmuş. Bu buyruklar Lady Montagu'nün hamamları ziyaretinden on yıl önce verilmiş.

Lady Montagu, politika konusunu ön plana almamış. Eşinin itimatname sunuş töreninden bile bahsetmeyeceğini söylemiş. Gene de Osmanlı İmparatorluğu'nun baskıcılığına değinmiş ve Hıristiyan tabanın İngilizlerin himayesinde olduğundan söz etmiştir (s. 338).

18

Page 19: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

"Burada hükümet tümüyle ordunun elinde. Padişah bütün mutlak kudretine rağmen tabası gibi bir tutsak, Yeniçeri'nin çatık kaşları onu da tir tir titretiyor. .. Burada, gerçekten bizden daha fazla boyun eğme var. Ne dır dır eden bir insan güruhu, ne saçma sapan risaleler, ne de meyhanelerdeki politika kavgaları var. "

Nitekim III. Ahmet'i de yeniçeriler tahttan indirmiş, Sultan'ın kızına şiir yazan veziri Damat İbrahim Paşa'yı da öldürmüşlerdir. (Lady Montagu bu şiiri İngilizce'ye çevirip Pope'a göndermiştir.) Lady Montagu, yeniçerilerin diş kirası alma geleneklerinden ve buna benzer zulümlerinden söz ederken Türklerin dininin vahşete karşı olduğunu da eklemiştir. Lady Montagu'nün Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlara karşı çok güçlü önyargıları vardır. Onları puta tapan insanlar olarak görmüştür. Ahmet Efendi gibi bazı kültürlü Türklerin deist olduklarını, din kavram ve bağlarının katı kurallardan arındığını yazmıştır.

Lady Montagu'nün, Türklerin Hedonist bir felsefeye göre yaşayışlarını öven sözlerini nasıl yorumlamalı?

"Bence hayat hakkındaki fikirleri doğru; onlar hayatlarını musiki, bahçelerde gezmek, şarap içmek ve güzel yemeklerle geçirirken bizler ya kafalarımızı politika dalavereleri ile patlatıyor yada hiçbir zaman erişemeyeceğimiz, erişirsek de başkalarının ona bizim verdiğimiz kıymeti vermeye inandıramadığımız bir bilgiye hasrediyoruz . . .. Güçlükle kazanılan şöhret ve övülme budalalığı da bize zaman ve sağlık kaybettirmeye değmeyen ödüller. Çalışmamızın semeresini görmeden ölüyoruz, yada yaşlanıp bunuyoruz . .. İsterseniz benim bu zevk methiyeme gülünüz, fakat bütün cahilliği ile zengin bir Efendi olmayı bütün bilgisi ile Sir İsaac Newton olmaya tercih ediyorum. "(Rahip Conti'ye yazılan mektup (19 Mayıs 1718), The Complete Letters of M. W. Montagu, Cilt I, s. 415).

Lady Montagu, Hedonizm'e gerçekten inanmış mıydı? Bu, bana Türkiye'den ani olarak ayrılmasının etkisiyle yazılmış, zorlama bir sonuç gibi geliyor.

Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma adlı kitabında III. Ahmet'in hüküm sürdüğü Lale Devri'nden söz ederken, "Halbuki ne bu dönemde ne de arkasından gelen yüzyıllarda barış dönemi gelmemiş, ne iç huzur sağlanmış, ne de toplum refaha yönelmiştir, " diyor (ss.

19

Page 20: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

40-42).

Gene de Niyazi Berkes, Lady Montagu'nün yüksek tabakalarda gözlemlediği deizm, tasavvuf, Bektaşilik, musiki ve edebiyatın, Hedonizm'e kaydığını, askeri disiplin ve hukuki sofuluğun azaldığını söylüyor. Lady Montagu kendisinden önce gelen erkek yazarlara yönelttiği eleştirilerinde ne dereceye kadar başarılı? Robert Halsband, Lady Montagu'nün bazı yerlerde bilgilerini, eleştirdiği Rycaut10 gibi yazarlardan aldığını belirtir. Macaristan üzerine yazdıklarını buna örnek gösterir.

Kuşkusuz Lady Montagu ev ödevini yapmış, Türkiye üzerine yazılan kitapları okumuştu. Amacı Rycaut'nun yaptığı gibi Osmanlı padişahlarının adlarını sıralamak değildi. Lady Montagu ancak mekt-up türü ile ifade edilebilen yeni bir anlatı biçimi yarattı; bu çok öznel olan bir kadın sesi içtenliğiyle, alayla, durmadan yanlışlar bulmak ve abartmakla hem eğlendiriyor hem de yeni bir duyarlılığı ortaya çıkarıyordu. Lady Montagu'nün Türkçe'yle ve şiirle ilgilenmesi, çeviriler yapıp arkadaşlarına göndermesi, Osmanlı toplumunda yazın dili ile halkın konuştuğu Türkçe'nin farklı olduğunu anlayabilmesi gerçekten övülecek şeyler ama çağdaşı Şair Nedim'i hiç tanımaması biraz tuhaf. Lady Montagu'nün en güzel yazıları, belki şehir ve doğa betimlemeleri. İstanbul'un güzelliklerini övmesi, bunları 276 yıl sonra okuyan bir Türk olarak insanı hem üzüyor hem de sevindiriyor. Kuşkusuz bugün, endüstri çağında değişik bir İstanbul'da yaşıyor ve güzelliklerin yitirilmesine, özellikle ağaçların ve suların bu hale getirilmesine, beton yığınlarının çirkinliğine, plansız büyümeye hayıflanıyoruz. XVIII. yy'da, onun anlattığı her yeri kasıp kavuran yangınları, vebayı da unutmamak gerekir.

SONUÇ

Bir gezi yazarı bize gördüğü yerler hakkında bilgi verdiği gibi kendisiyle ilgili ipuçları da verir. Klasik Yunan ve Latin yazınlarından

10 Rycaut (1628-1700), XVII yy'da İngiliz Sefaret Katibi. The Present State of Ottoman Empire ve History of the Turks’ün yazarı. (1700)

20

Page 21: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

çok etkilenmiş bir İngiliz soylusu olarak Lady Montagu'nün, XVIII. yy'ın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nu görmesi, kullandığı dil, söylemleri bu çerçeveye çok bağlı. Zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu'nu Helenistik dünyanın bir uzantısı gibi görmüş o çağda kendisi için mümkün olanı yazmıştır.

Bir Türk kadını olarak, Lady Montagu'nün tanıştığı saray kadınlarının da onun hakkında hiç bir şey yazamamalarına esef ediyorum. Lady Montagu, Rum papazların sattığı mermerleri Türkiye'den İngiltere'ye götürürken, Yunan madalyonları koleksiyonu yaparken, bunları doğal hakkı gibi görmüştür. Kitabında, tarlalarda çalışanlar, şehirdeki yok-sullar vb. yer almamıştır.

Lady Montagu'den 118 yıl sonra, Türkiye'ye II. Mahmut zamanında gelen Julia Pardoe (1806-1862) iki ciltlik The City of the Sultan, Domestic Manners of the Turks in 1836/Sultan'ın Şehri, 1836'da Türkler'in Ev Yaşam 'nda teknik açıdan göreceli olarak daha ileri ve daha liberal bir çağda Osmanlı İmparatorluğu'nu yazmış, bu kitabını Mustafa Reşit Paşa'ya ithaf etmiştir?11 Bu 118 yıl içinde elbette epeyce değişiklik olmuştur: en başta Yeniçerilerin ortadan kaldırılması, bazı reformlar ve buharlı gemilerle seyahat olanağı. Julia Pardoe'nun kitapları ayrı bir araştırma konusu olarak ele alınabilir.

Burada, Fatma Aliye Hanım'ın Hanımlara Mahsus Gazete’de12 Lady Montagu'yle ilgili olarak yazdığı iki yazıyı da hatırlatmak gerekiyor. Sanırım Fatma Aliye Hanım, Lady Montagu hakkındaki bilgileri Fransızca bir kaynaktan almış. Adların yazılışı bu ihtimali güçlendiriyor. Bu yazılarda pek çok tarih ve olayda yanlışlar olmasına rağmen Fatma Aliye Hanım, Lady Montagu'nün asıl amacını çok iyi anlamış ve anlatmıştır. En başta Lady Montagu'nün bir kadın yazar olmasının önemini belirtmiştir. Sonra onun Türkiye üzerine yazı

11 Julia Pardoe, The City of the Sultan; Domestic Manners of the Turks in 1836, Philadelphia, Carey, Lea & Blancehard, 1837. (Julia Pardoe'nun ayrıca Türkçe'ye çevrilmiş, The Beauties of the Bosphorus adlı bir kitabı daha var.)

12 Fatma Aliye, "Madam Montagu", Hanımlara Mahsus Gazete, 5 (27 Rebiyülevvel 1313/17 Eylül 1895), ss.1-4; 6(30 Rebiyülevvel 1313/20 Eylül 1895), ss. 1-4. Ayrıca bkz. Mübeccel Kızıltan, Fatma Aliye Hanım, Yaşantı, Sanatı, Yapıtları ve Nisvan-ı Islam, İstanbul, 1993, s. 35. (Fatma Aliye Hanım'ın "Madam Montagu" adlı yazılarını Latin harflerine aktararak yararlanmamı sağlayan sayın Mübeccel Kızıltan'a teşekkür ederim.)

21

Page 22: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

yazan ve yanlış bilgiler veren yazarları kınamasını onaylamıştır. Lady Montagu'nün Osmanlıca'ya ve şiire merakını, dil öğrenmesini takdir etmiştir. Ama her şeyin üstünde, Türkiye'de çiçek aşısı yapıldığını öğrendikten sonra bunu kendi oğluna uygulatmasını büyük bir hayranlıkla övmüştür. Fatma Aliye Hanım'ın Lady Montagu'ye ait bilgileri aldığı yazı (yazılar?) onun maceracı taraflarını da gösterir. Fatma Aliye Hanım, Lady Montagu'nün yaşlandıkça "hoppalaştığı"nı söylemiştir. Gene de Lady Montagu'nün, eline kalemi aldığı zaman ciddileştiğini ve İngiliz diline şeref veren gerçek bir yazar, büyük bir kadın olduğunu teslim etmiştir. Önemli olan da bu! O günlerde Kadınlara Mahsus Gazete’yi okuyanlar ne düşünmüşlerdi acaba?

KAYNAKÇA

Barry, Iria, Portrait of Lady Mary Montagu, The Bobbs-Merrill Company, 1895-1928, Indianapolis, A. B. D.

Berkes, Niyazi. Türkiye'de Çağdaşlaşma,, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1973.

Ehrenpreis, Irvin & Halsband, Robert, The Lady of Letters in the Eighteenth Century (Papers Read at a Clark Library Seminar, January 18, 1969), Univ. of California, Los Angeles, 1969.

Gibbs, Lewis, The Admirable Lady Mary, the Life and Times of Lady Mary Wortley Montagu (1689-1762), William Morrow & Company, New York, Made in Great Britain by the Temple Press, Lechworth-Herts, 1949.

Halsband, Robert, yay., The Life of Lady Mary Wortley Montagu,1956, Oxford University Press, Amen House, Londra E. C.4.

Halsband, Robert, yay., The Complete Letters of Lady Mary Wortley Montagu (3 cilt), Oxford at the Clarendon Press, 1965-67.

Halsband, Robert, yay., The Selected Letters of Lady Mary Wortley Montagu, 1970, St. Martin's Press, N. Y., N. Y., 10010.

The Letters and Works of Lady Mary Wortley Montagu, edited by her Great-Grandson Lord Wharncliffe (2 cilt), (1861 basımından yeniden

22

Page 23: Lady Montagu'nün Türkiye Mektupları

basılmış) AMS Press, New York, 1970.

Moulin, Anne Marie; Chuvin, Pierre; Maspero, François, Lady Mary Montagu, L'İslam au peril des femmes, Une Anglaise en Turquie au XVIIIe siècle, 1 Place Paul-Painlevé, Paris V, 1981.

Murphy, Dervla, Embassy to Constantinople: The Travels of Lady Mary Montagu, Century, Londra, 1988.

Paston, George, (Emily Symonds), Little Memoirs of the Eighteenth Century, New York, E. P. Dutton & Company, Grant Richards, Londra 1901. (ss. 119-201 Lady Montagu).

Paston, George, (Emily Symonds), Lady Mary Montagu and Her Times, G. P. Putnam & Son, Londra, 1907.

Tanpınar, Ahmet Hamdi, 19'uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul: Çağlayan Kitabevi, 1988.

23