muhammed b. abdİlvahhÂb ve kendİ dİlİnden...

24
MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 1 5 MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ Hüseyin Cinisli

Upload: dangthu

Post on 02-Mar-2019

230 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 1

5

MUHAMMED B.ABDİLVAHHÂB

VEKENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ

Hüseyin Cinisli

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 2

)¬«¶µ´³²±°¯®(«Ey îmân edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şey-

lere davet ettiği zaman, Allah'a ve Rasûl'e icâbet edin.»8/Enfal Sûresi-24

Basım Tarihi

Muharrem 1429 Hicrî

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 3

SUNUŞHamd Allah’a aittir. O Allah ki, hiçbir çocuk e-

dinmedi, egemenliğinde hiçbir ortağı olmadı ve âciz-liğe düşüpte birini dost tutmadı. Salât ve selâm efen-dimiz Muhammed’in üzerine olsun. Durmadı dinlen-medi, tevhîde ve sâlih amele davet etti. Ümmetinin ü-zerine titrer, onlar hakkında endişelenirdi. Âilesine de,zürriyetine de, ashâbına ve onlara ihsan ile tâbi olan-lara da salât ve selâm olsun…

İmamlar, âlimler, müceddidler denilince, gözle-rimizin önünden birçok kimsenin isimleri geçer. Bun-lardan bazıları fıkıhta imamdır, bazıları hadis ilimle-rinde, bazısı da ünlü bir müfessirdir. Yed-i tûlâ sahibidenilen, yani her sahada at koşturmuş imamlar davardır. Bu öncü imamlardan, müstesna birkaç tanesiise, ümmet için hayatî önem taşıyan akîdevî ve men-hecî meselelerde dönüm noktası olmuşlar, bid’at vedalâlet girdaplarında boğulmak üzere olan ümmete,can simidi misâli yetişmişlerdir. Bu, Allah’ın hem on-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 4

lar hem de ümmet üzerindeki bir fazlıdır. Övgü ve se-nâya lâyık olan O’dur. İşte bu müstesna imamlardanbiri de, Allah’ın kendisinin eliyle, dînin özü olan iba-det tevhidini ve ihlâsı, Millet-i İbrâhîm’i ve İslâm da-vetini yenilediği Şeyhulislam, Muslih ve İmam Mu-hammed b. Abdilvahhâb et-Temîmî’dir. O, başka biryazımızda da adlandırdığımız gibi kelimenin tam an-lamıyla Çağlar Üstü Bir İmamdı. Allah ona rahmet vemağfiret etsin. Bizi ve onu en yüksek cennetlere yer-leştirsin. Yüce Allah’ın sünneti gereği, hak ehlinin in-sanlardan ve cinlerden pek çok düşmanları olagelmiş-tir. Şeyh rahmetullahi aleyh’in de, karanlık yüzlü pekçok düşmanı vardı. Vefâtının üzerinden iki yüz senegeçmesine rağmen, bu karanlık yüzlü kimselerin soy-ları kesilmemiştir. Ancak, gerçekten bilmiyorum, İ-mam hakkında iftirâlar ve yalanlar yayarak insanlarıAllah’ın dîninden alıkoymaya çalışan bu habis kimse-ler mi daha şerli, yoksa bu daveti yalnız bırakan, onaarka çıkmayan, onu düşmanlarına terk eden kimselermi!? Her mücrim fâsığın, yalancı günahkârın, mübte-dı’ ve dall’in kitabını alabildiğine Türkçeye tercüme e-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 5

den, buna rağmen Şeyhulislam Muhammed b. Abdil-vahhâb’ın davetine sırt çevirip, Ehl-i Sünnet ve’l-Ce-maat akîdesini memleketimizde gurbete mahkum e-den kimseler, vallahi bizim terâzimizde sabah akşamŞeyh’e sövenlerle birliktedirler. Bu sefîh kimselerin,dillerine “İslamî uyanış” sözcüğünü doladığını, bununda mîlâdını, ölümleri üzerinden otuz kırk seneden faz-la geçmemiş adamlarla başlattığını görürsün. Derimki: Mîlâdı yüz seneyi aşmayan, yeryüzünün doğusun-daki ve batısındaki bu cereyanlar, onların yalancı dille-riyle ve zulmediciler olarak isimlendirdikleri gibi, aslabir uyanış değildir. Fe-subhânallah! Onlar Ehl-i Sün-net’in hak olan davetinden yüz çevirmişken hangi İs-lâmî uyanışla uyanmışlar! İsterseniz bu İslâmî (!) u-yanış mensuplarını, tevhid ile şirki, sünnet ile bid’ati,habis ile tayyibi birbirinden ayırt etmeye çağırın. Çağı-rın da, hemen size nasıl düşman kesileceklerini görün!Onların kirli kalpleri ancak, şirkin karıştığı birtevhîdden ve bid’atin karıştığı bir sünnetten râzı olur.Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in hak davetine arka çıkma-yıp yüz çeviren, bu dîni cereyanların mensupları haki-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 6

katte, ancak bir gaflet çukurundan çıkıp diğerine düş-müşlerdir. Uyanmak nerde!

Biz, yeniden, baştan başlayalım, tevhid ve sün-net davetine arka çıkanlardan olalım dedik. Hem hak-kındaki iftiraları bertaraf etmek için, hem de özlü birakîde metni sunmak için, Şeyh’in kendi akîdesini ö-zetlediği –ki o akîde Ehl-i Sünnet akîdesidir- bir mek-tubunu tercüme ettik. Mektuptan önce, Şeyh’i ve da-vetini tanıtıcı özlü bir hayat hikâyesi de koyduk.

Allah’ım bunu benden kabul buyur. Onu ce-hennem ile aramda bir engel yap. Kullarından diledi-ğini onunla hakka hidayet et. Amin. Ve sallallahu alânebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecma-în.

Hüseyin Cinisli14 Ramazan 1428

İ[email protected]

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 7

MÜCEDDİD İMÂMMuhammed b. Abdilvahhâb

et-Temîmî en-Necdî

Muhammed b. Abdilvahhâb b. Süleyman b. Ali b. Mu-hammed et-Temîmî en-Necdî el-Hanbelî es-Selefî.Hicrî 1115/Mîlâdî 1703 tarihinde Riyad şehrinin kuzeybatısında kalan Uyeyne beldesinde doğdu.İlk olarak temel ilimleri ve fıkıh ilmini o beldenin kadısıolan babasından tahsil etti. Daha sonra haccetti. Hacdansonra bir müddet Mekke’de kalarak oradaki ilim ehlin-den faydalandı. Sonra Medine’ye gitti, orada da bir müd-det kalarak Medine ulemâsından ilim tahsil etti. ÖzellikleAbdullah b. İbrahim en-Necdî ve Muhammed Hayât es-Sindî’den istifâde etti. Daha sonra ilim tahsili için Iraktarafına yönelip Basra’ya geldi. Burada da ilim ehlindenpek çokları ile görüştü. Şeyh rahimehullah tevhid ve sün-net davetine de burada başladı. Bir müddet sonra, uğra-dığı eziyetler sebebiyle burayı terk etmek zorunda kaldı.

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 8

Şam bölgesine gitmek niyetinde olduğu halde maddî im-kânsızlık yüzünden gidemedi. Sonra Ahsa bölgesine gel-di. Orada pek çok âlimle görüştü. Daha sonra babasının,Uyeyne’den sonra kadı olduğu Hureymila şehrine geldi.Bu şehrin emîrini, şer‘î hükümleri uygulamaya teşvik e-dince, bundan rahatsız olan bazı fâcir ve fâsık kimselertarafından eziyetlere uğratıldı ve öldürülmek istendi. Bu-nun üzerine Şeyh, vatanı olan Uyeyne beldesine geridöndü. Uyeyne beldesinin emîri ilkin, Şeyh’e, tevhid vesünnet davetinde destek oldu. Daha sonra bazı kabilele-rin kendisini tehdit etmesinden korkarak, Şeyh’e verdiğidesteği geri çekti. Bunun üzerine Şeyh, Der’iyye bölgesi-ne geçti. Bu bölgenin emîri Muhammed b. Su‘ûd, Şeyh’ibizzat yanına giderek ziyaret etti. Yüce Allah onun göğ-sünü, tevhid ve sünnet davetine açtı. Şeyh’e destek verdive onunla birlikte kavmini ve civar beldeleri şirk vebid’atlerden nehyetmeye, tevhid ve sünnete davete başla-dı. Yüce Allah’ın yardımıyla davet kısa sürede bütün bel-delerde meyvesini verdi. Derken Allah’ın kaçınılamaztakdiri gerçekleşti; tevhid ve sünnet uğruna kılıçlar çekil-di. Hayatının sonuna kadar davet ve cihadın içinde olanMuhammed b. Abdilvahhâb, Hicrî 1206/Mîlâdî 1791’devefat etti. Şeyhulislam rahimehullah’ın ıslâh ve tecdidi,kendisinden sonra sayılarını ancak Allah’ın bilebileceği

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 9

talebeleri, etbaı ve nesli tarafından devam ettirildi. Nihâ-yet Allah’ın lutfu ile tevhid ve sünnet üzere bir devletikâme edildi. Dünyanın dört bir yanında, Şeyh rahime-hullah’ın davetinden müteessir olan ilim ve irfan ehli,kendi beldelerinde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in hak dave-tini sahiplendiler. Şeyh rahimehullah’ın daveti böylece sı-nırları aşarak, yeryüzünün doğularına ve batılarına ulaştı.Ehl-i Sünnet akîdesini savunup sahiplenenler, hatta ba-zen –Ehl-i Sünnet akîdesine mensup olmadıkları halde-tevhidin tek bir cüzünden bahseden veya şirkin bazı gö-rüntülerini nehyeden kimseler bile, dünyanın neresindeolursa olsun, Şeyh ile bir ilgisi olsun veya olmasın, hak-kın düşmanları tarafından Şeyh’e nisbet edildiler. Valla-hi, Ehl-i Sünnet’e iki asırdır, muhalifleri olan bid’at ve da-lâlet ehli tarafından“vahhâbî” denilmesi –inşa-Allah- Al-lah’ın Şeyh’e nasib ettiği izzet ve şereften başka bir şeydeğildir. Dersleri, sohbetleri, vaazları ve mektupları dı-şında, Şeyh rahimehullah’ın oldukça faydalı pek çok eserivardır. Şeyh’in eserlerinde de tecdidî ve ıslâhî yön ağırbasmaktadır. O, o gün itibariyle, İslam ümmetinin gerek-sinimini karşılayacak eserler te’lif etmeye yönelmiş, in-sanların îmân ve amelleri ile doğrudan ilgili olmayan vegeçmiş ulemanın yeteri kadar üzerinde durduğu dakîk il-mî konulara eğilmemiştir. Buna rağmen eserleri, Şeyh’in

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 10

büyük bir ilmî birikime, eşsiz bir fıkha, güçlü bir fehim veidrâke sahip olduğuna delâlet etmektedir. Bazı okun-masızor büyük eserleri ihtisar etmesi, onun, halkın eği-tim veıslâhına yönelik faaliyetlerindendir. Yine dinin en büyükesaslarına ilişkin herkes tarafından okunup ez-berlenecek, oldukça önemli kısa risâleler kaleme almıştır.Bazısı bir iki sayfayı geçmeyen bu risâleler, pek çok ilimehli tarafından yüzlerce sayfası olan büyük kitaplardaşerh ve îzâh edilmiştir.Eserlerinden Bazıları Şunlardır: 1. Kitâbu’t-Tevhîd 2. el-Usûlu’s-Selâse 3. Keşfu’ş-Şubuhât 4. el-Kavâidu’l-Erbaa5. el-Usûlu’s-Sitte 6. Tefsîru Kelimetu’t-Tevhîd 7. ŞurutuLâ ilâhe illallah 8. Mesâilu’l-Câhiliyye 9. Nevâkıdu’l-İslâm 10. Usûlu’l-Îmân 11. Mufîdu’l-Mustefîd fî KufriTâriki’t-Tevhîd 12. Âdâbu’l-Meşî ile’s-Salât 13. Şurutu’s-Salât 14. Muhtasar Zâdu’l-Me‘âd 15. Muhtasar Sîre 16.Tefsîru Sûreti’l-Fâtiha 17. Fedâilu’l-Kur’an 18. Fadlu’l-İslâm 19. Mecmûatu’l-Hadîs 20. Muhtasar el-İnsâf ve’ş-Şerhu’l-Kebîr 21. el-Kebâir. Şeyhulislam rahimehullah’ınbunlardan başka pek çok risâlesi ve eseri vardır. Yüce Al-lah’tan bizim adımıza onu en güzel şekilde mükafatlan-dırmasını dileriz. Ve sallallahu alâ Muhammedin ve alââlihi ve sahbihi ecmaîn

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 11

İMAM MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB’INKASIYMLİLERE GÖNDERDİĞİ MEKTUP

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla… Allah’ı vemeleklerden yanımda bulunanları şâhid tutarım; sizle-ri de şâhid tutuyorum: [Bilinsin ki] Benim akîdem,kurtulan fırka, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akîdesidir. Oda: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, rasûllerine, ölüm-den sonra dirilişe îmân etmek ve hayrıyla, şerriyle ka-dere îmândır. Allah’ı, kitabında ve rasûlünün lisânıylakendi zâtını vasfettiği gibi, tahrifsiz ve ta’tilsiz vasfet-mek de Allah’a îmândandır. Ben ta’til ve tahrifin tamaksine, Allah teâlâ’ya “O’nun bir benzeri yoktur, O işi-tendir, görendir” diye i’tikâd eder, ne kendi zâtını va-sıflandırdığı şeyleri O’ndan nefyederim, ne kelimeleritahrif edip yerlerinden oynatırım, ne de isimlerinde ve

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 12

âyetlerinde ilhâda saparım. Ne nasıllığını takdir ede-rim, ne de O’nun sıfatlarını yaratılmışların sıfatlarınabenzetirim. Çünkü O yüce zâtın; ne bir adaşı, ne birdengi, ne de bir benzeri vardır. Ve O yarattıkları ile kı-yaslanamaz. O kendi zâtını da başkalarını da herkes-ten daha iyi bilen, kelâmı en doğru, sözü en güzel o-landır. Ehl-i Sünnet’in muhaliflerinden, tekyif ve tem-sil ehlinin O’nu vasfettiği şeylerden, tahrif ve ta’til eh-linin O’ndan nefyettiği şeylerden, O’nu tenzih ederiz.

)ÌÍÎÏÐÑÓÒÔÕ

ÖÛÚÙØ×(“Senin rabbin, Rabbu’l-İzzet onların vasıflan-

dırmalarından yüce ve uzaktır. Selâm rasûllerin ü-zerinedir. Övgü alemlerin rabbi Allah’a aittir.” [es-Saffât: 180-182]

Kurtulan fırka, Allah’ın fiilleri konusunda Ka-deriyye ve Cebriyye arasında vasattır. Allah’ın tehdit-leri konusunda, Mürcie ile Vaîdiyye arasında vasattır-lar. Îmân ve din konusunda, Harûriyye ve Mutezile ileMürcie ve Cehmiyye arasında vasattırlar. Rasûlullah

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 13

sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı konusunda, Râfı-zîler ile Haricîler arasında vasattırlar.

İ’tikâd ediyorum ki: Kur’an Allah’ın kelâmıdır,indirilmiştir, yaratılmış değildir. O’ndan başlamıştır veyine O’na dönecektir. O, subhanehu ve teâlâ, onu ger-çekten konuşmuş; kulu, rasûlü, vahyinin emîni ve kul-ları ile kendi arasındaki elçisi, peygamberimiz Mu-hammed sallallahu aleyhi ve sellem’e indirmiştir.

Îmân ederim ki: Allah her dilediğini yapandır,O’nun irâdesi olmaksızın hiçbir şey olmaz. Hiçbir şeyO’nun meşîeti dışına çıkamaz. Âlemdeki hiçbir şey,O’nun takdiri haricinde kalamaz. Sudûr eden hiçbirşey, O’nun tedbîri dışında olmaz. Hiç kimsenin tesbitedilmiş kaderden kaçacak yeri yoktur. Hiç kimse levh-i mestûr’da kendisi için çizilmiş sınırı aşamaz.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in, ölümden son-ra olacak şeylere dâir haber verdiği şeylere, îmân vei’tikâd ederim. Kabir fitnesine ve nimetine, ruhlarıncesedlere iâdesine, insanların yalınayak, çıplak ve sün-netsiz olarak, Rabbu’l-alemîn için kalkacaklarına, gü-neşin üzerlerine yaklaşacağına, mîzânın kurulacağına,

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 14

onda kulların amellerinin tartılacağına îmân ederim.

)ÃÄÅÆÇÊÉÈËÌÍÐÏÎÑÒÔÓ(

“Her kimin terazisi ağır gelirse, işte onlarumduklarına erenlerdir. Her kimin terazisi hafif ge-lirse işte onlar, nefislerini zarara uğratanlar ve ce-hennemde ebedî kalıcılardır.” [Mu’minûn: 102, 103]Yine, divanların dağıtılacağına, kiminin kitabını sa-ğıyla, kiminin de soluyla alacağına îmân ederim.

Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in, kıyâmet meydanındaki havz’ına, onun su-yunun sütten daha beyaz, baldan daha tatlı olduğuna,kaplarının gökteki yıldızlar sayısınca olduğuna, ondanbir kez içenin bir daha ebediyyen susamayacağına î-mân ederim.

Sıratın, cehennemin üstünde, bir yamacındandiğer yamacına kurulacağına, insanların onun üzerin-den amelleri ölçüsünce geçeceklerine îmân ederim.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatine de î-mân ederim. O ilk şefaatçi ve şefaati ilk kabul edilen-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 15

dir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatini, bid’atve dalâlet ehlinden başkası inkâr etmez. Ancak şefaat,izin ve rızâdan sonradır. Nitekim Yüce Allah şöyle bu-yurmaktadır:

)MLKJI(“Onlar da, O’nun razı olduğundan başkasına

şefaat etmezler.” [Enbiyâ: 28]

)²±°¯®¬«ª(“Kimmiş! İzni olmadıkça O’nun katında şefa-

at edecek olan!” [Bakara: 255]

)ØÙÚÛÜÝÞßàáâãä

åêéèçæ(“Göklerde nice melekler vardır ki, onların şe-

faatleri; dilediği ve râzı olduğu kimse hakkında, Al-lah’ın izin vermesinden sonra olması müstesna, hiç-bir işe yaramaz.” [Necm: 26]

O subhanehu ve teâlâ, ancak tevhidden râzı o-lur ve tevhid ehlinden başkasına izin vermez. Müşrik-lere gelince, şefaatten onların hiçbir nasibi yoktur. Ni-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 16

tekim Yüce Allah şöyle buyurur:

)%$#"!(“Onlara, şefaat edenlerin şefaatleri de fayda

vermez.” [Muddessir: 48]Îmân ederim ki: Cennet ve cehennem yaratıl-

mıştır. İkisi de bugün mevcutturlar. İkisi de yok ol-mazlar. Müminler kıyâmet günü rablerini gözleriyle;tıpkı dolunay gecesi ayı gördükleri ve onu görmektebir zorluk çekmedikleri gibi göreceklerdir.

Îmân ederim ki: Peygamberimiz Muhammedsallallahu aleyhi ve sellem, nebîlerin ve rasûllerin so-nuncusudur. Kulun îmânı, O’nun risâletine îmân et-medikçe ve nübüvvetine şehâdette bulunmadıkça sa-hîh değildir.

Ümmetinin en fazîletlisi Ebu Bekr es-Sıddîk,sonra Ömer el-Fârûk, sonra Osman Zu’n-nureyn, son-ra Ali el-Murtezâ’dır. Sonra cennetle müjdelenmiş onkişinin bu dördü dışındakileri, sonra Bedir ehli, sonraağaç altında bey’at eden Rıdvân ashâbı, sonra da diğersahâbedir. Yüce Allah’ın:

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 17

)!"#$%&'()*+,-./012354768(

“Onlardan sonra gelenler: Rabbimiz –derler-bizi ve îmânda bizden önce gelmiş-geçmiş kardeşle-rimizi mağfiret et. Kalplerimizde îmân edenlerekarşı kin tutturma. Rabbimiz şüphe yok ki sen raûfve rahîm olansın.” [Haşr: 10] buyruğuyla amel ede-rek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabınıdost edinir, onların iyi yönlerini zikreder, onlardanhoşnut olur, onlar için istiğfar eder, ayıp ve kusurları-nı örter, aralarında geçenler hakkında sükût eder, üs-tünlüklerine i’tikâd ederim. Her türlü kötülükten yanatertemiz olan müminlerin annelerinden râzı olurum.

Evliyanın kerâmetini ve keşiflerini ikrar ede-rim. Ancak onlar, Allah’ın hakkı olan şeylerden hiç-birşeye hak sahibi değillerdir. Allah’tan başkasının güçyetiremeyeceği şeyler, onlardan istenilmez.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şâhid-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 18

likte bulundukları hariç; Müslümanlardan hiç kimse,için cennetlik ya da cehennemlik olduğuna dair şâhid-likte bulunmam. Ancak ihsan sahibi kimse için ümideder, günahkâr için korkarım. Müslümanlardan hiçkimseyi, günahı dolayısıyla tekfîr etmem ve onu İslâmdâiresinden dışarıda görmem.

Sâlih olsun, fâcir olsun, her yönetici ile birliktecihâdı devamlı ve bu yöneticilerin arkalarında cema-atle namazı câiz görürüm. Cihâd, Allah’ın Muham-med sallallahu aleyhi ve sellem’i gönderdiği zaman-dan, bu ümmetin sonuncularının deccal ile savaşma-sına kadar devamlıdır. Onu ne zâlimin zulmü ne deadâlet sahibinin adâleti iptal edemez.

Sâlih olsun, fâcir olsun Müslümanların yöneti-cilerini –Allah’a isyânı emretmeleri müstesna- dinle-meyi ve itaat etmeyi vâcib olarak görürüm. Her kimhilâfet işini üstlenir, insanlar onun etrafında toplanırve onu kabul ederler, o da halife oluncaya dek kılıcı ileonların üzerine egemenlik kurarsa, ona itaat etmekfarz, ona karşı ayaklanmak haramdır.

Bid’at ehlini terk etmeyi ve tevbe edinceye ka-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 19

dar onlardan ayrılmayı, onlar hakkında zâhir ile hük-metmeyi ve iç dünyalarını Allah’a havale etmeyi ge-rekli görürüm. İnanırım ki: Dinde ortaya atılmış herbir yenilik bid’attir.

Îmânın, dil ile söylemek, azalarla amel etmek vekalp ile i’tikâd etmek olduğuna, itaat ile artıp günahlarile eksildiğine inanırım. Îmân yetmiş küsur şu’bedir.Bu şubelerin en yükseği Lâ ilâhe illallah’a şehadet et-mek, en aşağısı, eziyet veren şeyi yoldan kaldırmaktır.[Her türlü hata ve kusurdan yana] Tertemiz olan Şe-rîat-ı Muhammediyye’nin, kişi hakkında öngördüğükadarıyla, emr-i ma’ruf ve nehy-i münker’i vâcib ola-rak görürüm.

İşte bu veciz bir akîdedir. Onu, zihnimin meşgulolduğu bir zamanda, bende bulunan şeylere (i’tikâdıma)muttali olsunlar diye yazdım. Söylediklerimiz hakkındaAllah vekildir. Sonra, size ulaşan ve yanınızdaki, ilminsadece kokusunu almış bazı kimselerin kabul ve tasdîkettikleri Süleyman b. Suheym’in risâlesinin bana da u-laştığı size saklı değildir. Allah biliyor ki bu adam, aslasöylemediğim ve birçoğu aklımdan bile geçmeyen

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 20

şeyleri bana iftira atmıştır.(1)

(1) Şeyhulislam rahmetullahi aleyh görüldüğü üzere aşağıda zikredi-lecek hususların bazısı kalbinden geçse de hiçbirini dillendirmedi-ğini vurgulamaktadır. Şeyh’in burada kendinden nefyettiği şey, böy-le şeyleri söylemiş olduğudur. Çünkü aşağıda zikredeceği hususlar-dan –İbn Arabî ve İbnu’l-Fârız’ın tekfîri, bid’at ve dalâlet kitapları-nın yakılması gibi- bazıları, Şeyh’den önce ve sonra pek çok ilim eh-li tarafından açıkça ifâde edilmiş, hak olan şeylerdir. Bizzat Şeyh’inkendisi, başka bir mektubunda İbn Arabî’nin tekfîrini Şafi‘î bir â-limden naklederek şöyle der: “İbn Arabî ki, ulema onun Firavun’-dan daha kâfir olduğunu zikretmişlerdir. Hatta İbnu’l-Mukrî eş-Şâ-fi‘î, İbn Arabî tâifesinin küfrü hususunda şek ve şüphe edenin ken-disi de kafirdir, demiştir.” [Dureru’s-Seniyye, 10/25]. Görüldüğü ü-zere Şeyh rahimehullah, İbn Arabî gibilerin tekfîrini ancak ulema-dan nakletmiştir. Bid’at ve dalâlet kitaplarının itlaf edilmesi ise pekçok eserde, pek çok ilim ehli tarafından tasrîh edilmiş bir husustur.Dolayısıyla Şeyhulislam’ın aşağıda gelecek ifadeleri, [İki yüzlü düş-man Muhammed b. Alevî el-Mâlikî’nin, Mefâhîm isimli kitabındayaptığı gibi,] bid’at ve dalâlet kitaplarını onaylaması veya küfrü ap-açık delillerle zâhir olmuş, sünnet ve cemaat imamları tarafındantekfîr edilmiş kimseleri tezkiye etmesi şeklinde anlaşılamaz. Allah’ınbuyruklarını dahi, onun murâd ettiği anlamlardan saptırıp başkamanalara çekenlerden başka ne beklenir ki! Burada bizim gözümü-ze, bütün davetçilere öğüt olabilecek iki husus çarpmaktadır: Birin-cisi, Şeyh’in -bir kısmını içinden geçirse bile- bu hususları dile getir-memekle ortaya koyduğu basiretli tutumdur. Rasûlullah sallallahualeyhi ve sellem de, Kâbe’yi yıktırıp İbrâhîm aleyhisselam’ın temel-leri üzerine binâ etmeyi istediği halde, yalnızca kavmi yeniden şirkegeri dönerler diye vazgeçmedi mi? İkincisi de Şeyh’in tekfîr husu-sundaki ihtiyatı ve tevazusudur. Öyle ki O, tahkîk ehlinin küfründeicma ettikleri İbn Arabî gibilerin tekfîrini dahi, ilim ehlinden nak-letmekten öte dillendirmiyordu.

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 21

Bunlardan bazıları onun şu sözleridir: Ben dörtmezhebin kitaplarını iptal ediyormuşum ve diyormu-şum ki: İnsanlar altı yüz senedir hiçbir şey üzerindedeğillerdir. İctihad iddia ediyor, taklidden kendimi dı-şarıda görüyor ve diyormuşum ki: Ulemanın ihtilafıbela ve musibettir. Sâlihlerle tevessül edenleri tekfir e-diyormuşum ve “ey yaratılmışların en asil olanı….” şi-irinden dolayı Bûsîrî’yi de tekfir ediyormuşum. Yinediyormuşum ki: Eğer Rasûlullah’ın kubbesini yıkmayagücüm yetse yıkarım, eğer gücüm yetse Kabe’nin olu-ğunu alır yerine odundan bir oluk koyarım. Rasûlul-lah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrini ziyâret etmeyiharam olarak görüyormuşum, anne babanın ve başka-larının kabrini ziyaret etmeyi de inkar ediyormuşum.Yine Allah’tan başkası üzerine yemin edeni tekfir edi-yormuşum. İbnu’l-Fârız’ı ve İbn Arabî’yi tekfir ediyor,Delâilu’l-Hayrât ve Ravzu’r-Reyyâhîn isimli kitaplarıyakıyor, Ravzu’r-Reyyâhîn kitabını Ravzu’ş-Şeyâtîndiye isimlendiriyormuşum.

Bütün bu meselelere karşı benim cevabım şöyledemekten ibarettir: Subhaneke, hazâ buhtanun azıym.

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 22

Allah’ım seni tenzih ederim. Bu büyük bir iftirâdır.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e de, Îsâ b.Meryem’e ve sâlihlere sövdüğü iftirası atılmıştı. İftira,yalan ve yalancı şahitlikte [öncekilerle sonrakilerin]kalpleri birbirine benzedi. Yüce Allah şöyle buyur-maktadır:

)CBA@HGFED(“Ancak Allah’ın âyetlerine îmân etmeyenler

yalan uydurup iftira ederler.” [Nahl: 105] Rasûl-ullah sallallahu aleyhi ve sellem’e iftiraları, onun şöyledediğini söylemeleriydi: Melekler, Îsâ ve Uzeyr cehen-nemdedir. Allah bu konuda şu buyruğunu indirdi:

)´³¹¸¶µ½¼»º(“Şüphesiz ki bizden, haklarında iyilik hükmü

geçmiş olanlar. O (cehennemden) uzaklaştırılmış-lardır.” [Enbiyâ: 101]

Diğer meselelere gelince: Evet ben, insanın İs-lâm’ı Lâ ilâhe illallah’ın anlamını bilmedikçe tamam-lanmamıştır diyorum ve ben, bana onun manasıyla ge-leni de biliyorum. Yine ben, adağıyla Allah’tan baş-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 23

kasına yakınlaşmayı kastederek adak adayanı ve adağıbundan dolayı alıp kabul edeni tekfir ediyorum. Al-lah’tan gayrısı için boğazlamak küfürdür. Boğazlananşey de haramdır. Bu meseleler haktır ve ben bunlarısöylüyorum. Bunlar hakkında da benim; Allah’ın ke-lâmından, Rasûlünün kelâmından, dört imam gibi it-tiba ehli ulemanın sözlerinden delillerim vardır. EğerAllah kolay ederse bu konuda müstakil bir risale ilecevap veririm. İnşâ-Allahu teâlâ.

Bir de Yüce Allah’ın şu buyruğunu bilin ve üze-rinde düşünün:

)/0123456789:;@?>=<(

“Ey îmân edenler! Eğer fâsık biri, size bir ha-ber ile gelecek olursa, onu iyice araştırın. Yoksa bil-meden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra pişmanolursunuz.” [Hucurât: 6]

[Bu özlü sözler; Şeyhulislam Mu-hammed b. Abdilvahhâb’ın, akîde-

MUHAMMED B. ABDİLVAHHÂB VE KENDİ DİLİNDEN AKÎDESİ 24

sini soran Kasıymlilere yazdığımektubun tercümesidir.(2)

Bkz: Dureru’s-Seniyye 1/29.]

(2) Malumdur ki Şeyhulislam rahimehullah’ın bu akîdesinin, Ehl-iSünnet ve’l-Cemaat akîdesi olup olmadığını takdir etmek ancak Ehl-i Sünnet akîdesini bilenler için mümkündür. Bundan dolayı Şeyhrahimehullah’ın yazdığı bu akîde metnine; Kitap ve Sünnetteki delil-lerini zikredeceğim ve bu akîdenin diğer Ehl-i Sünnet ve’l-Ce-maatakîde metinleri ile karşılaştırmasını yapacağım bir şerh hazır-lamaya–Allah’a tevekkül ederek ve O’ndan yardım isteyerek- karar verdim.Zikrettiğim metod ile olmasa da bu metnin biri sesli diğeri yazılı ikişerhini biliyorum. Bunlardan sesli olan birincisi Allâme Şeyh Sâlihel-Fevzân’a aittir. Yazılı olan ikincisi ise, Şeyh Zeyd b. Muhammedel-Medhalî’ye aittir.