İÇİndekİler - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* sosyalizm İçin...

32

Upload: others

Post on 02-Sep-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek
Page 2: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERMücadele yolunda güçlü ve örgütlüyürümek için 1 Nisan’ı kazanmalıyız! . . 3AKP hükümeti stand-by anlaşması yerineOVP ile yola devam edecek… . . . . . . . . 4Erdoğan’dan kaçak Ermenilere sınırdışıetme tehdidi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52010 Newroz’unun gösterdikleri… . . . . 6Yüz binler Newroz’ucoşkuyla kutlandı . . . . . . . . . . . . . . . . 7-8Enerjide özelleştirme saldırılarınıdurdurmak için... . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9MİB: “Bizden çaldıklarınızıgeri alacağız!’’ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10Türk-İş’ten 78 günlükihanetin savunusu . . . . . . . . . . . . . . . . . 11İşçi ve emekçi hareketinden.... . . . . 12-13TÜBİTAK direnişçisi Aynur Çamalan’ladireniş süreci üzerine konuştuk... . . . . . 14TARİŞ’te tek çare direniş ve mücadele! . . . . . . . . . . . . . . 15Direnişçi TEKEL işçileriyle 1 Nisan Ankara buluşması üzerine konuştuk. . . . . . . . . . . . . . 16-18Sınıfsal öfke ve kin birikiyor - Volkan Yaraşır . . . . . . . . 19TEKEL Direnişi’nin geleceği işçi sınıfının geleceğidir! . . . . . . . . . . . 20İşçi-öğrenci TEK-EL, Tek yumruk!! . . 21Yerel işçi bültenleri genel grev-genel direnişi örgütlemeye çağırıyor! . 22Gençliğin Newroz eylemlerinden... . . . 23DLB faaliyetlerinden.... . . . . . . . . . . . . 24Emperyalistler dolaylı görüşmeleribaşlatma çabalarını sürdürüyor… . . . . 25Sermayenin yoğunlaşması, silahlanma ve sefalet… . . . . . . . . . . . . 26Avrupa’da Newroz kutlamaları . . . . . . 27Türkiye’de demokratikleşmesorunu hakkında kısa notlar…- 5 -M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28Sermaye devleti cüceleşirken, Yılmaz Güney’in yaktığıdevrimci ateş harlanıyor! . . . . . . . . . . . 29Devrimci ve Demokratik YapılarArasi Diyalog ve ÇözümPlatformu’ndan açıklama... . . . . . . . . . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

TEKEL işçilerinin 1 Nisan Ankara eylemine sayılıgünler kala kimi sol ve sendikal güçler hareketlenmeyebaşladı. Ancak bu konudaki atalet halen daha devamediyor.

2 Mart günü ilan edilen 1 Nisan Ankara buluşmasıiçin harekete geçmek için son ana kadar beklemek pekanlaşılır bu tutum değildir. Zira ortada olan sadeceTEKEL işçilerinin bir eylemi değildir. 1 Nisan eylemiaynı zamanda 1 Mayıs’a akan süreci de çok doğrudanetkileme zemini olacağı için büyük bir önemtaşımaktaydı. Bu eyleme etkin bir müdahale çabası aynızamanda 1 Mayıs’ın sınıfın ve emekçi kitleleringündemine taşınmasına vesile olabilmelidir. Dahası 1Nisan’ı 1 Mayıs’a 1 Mayıs’ı ise 26 Mayıs bağlayarakgenel eylem kararının başarıyla hayata geçirilmesininyolu açılacaktır. Bu konudaki geçikmişliğe rağmen tümilerici sol ve sendikal güçler harekete geçerek emeğinbaharını örgütlemeyi öncelikli bir görev olarak elealmalıdırlar. Ancak o zaman emeğin baharını başarıylaörgütlemek mümkün olacak ve sermayeninsaldırılarının önü kesilebilecektir.

Sınıf devrimcileri 1 Nisan eylemini örgütlemek içinhazırlıklara erken bir tarihte başladı. 1 Nisan’dan 1Mayıs’a 1 Mayıs’tan 26 Mayıs’a uzanan bir politikeksen belirledi ve bunun gereklerini yerine getirmekiçin harekete geçti. Bu perspektifi solun gündeminetaşıyarak 1 Nisan’ın bir an önce örgütlenmesi içingirişimlerde bulundu. Maalesef bu konudakigirişimlerinin istenilen sonuçları yarattığınısöyleyebilmek mümkün değil. Ama yine de bumüdahalenin kısmi bazı sonuçlar elde ettiğinin altınıçizmek gerekir.

Şimdi tüm dikkatler 1 Nisan’ı on binlerin katıldığıbir eyleme çevirmek üzerinde yoğunlaşmalıdır. Bukonuda çizilen sınırları aşmak, on binler halindesermayenin başkentine yürümektir. 1 Nisan’ı 1 günlükbir eylem olmaktan çıkarmak, sendikal bürokrasininoyalama ve göstermelik eylem kararları almasınınzeminini tümüyle ortadan kaldırmaktır.

Direniş mevzisinin 2 Mart günü sendika bürokrasive sermayeye işbirliği ile düşürülmesinin ardındanTEKEL işçileri bulundukları alanlarda eylemlitutumlarını sürdürdüler. Ancak bu eylemler parçalı,

dağınık ve örgütlü bir tarzdan uzaktı. TEKEL işçilerikendi inisiyatiflerinin ifadesi merkezi bir komiteoluşturmayı başaramadılar. 1 Nisan eylemi ve sonrakisüreç için en önemli zaafiyet böyle bir inisiyatifinörgütlenememesidir. TEKEL işçilerinin 1 Nisaneylemine yürürken böyle bir iradeden yoksun olmalarıen büyük zayıflıktır. Bu zayıflık aşılabilmelidir. ÖncüTEKEL işçileri 78 günlük direnişin deneyimleriışığında bu zayıflığı yenebilmelidirler. 1 Nisaneyleminin başarısı ve 26 Mayıs genel eylemininbaşarıyla örgütlenmesi bunu gerektirmektedir.

Sınıf devrimcileri bulundukları tüm alanlarda 1Nisan eylemine güçlü bir tarzda katılmak için seferberolmalı, etkin, enerjik ve inisiyatifli bir çaba ortayakoyabilmelidirler.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

1 Nisan eylemine yönelik hazırlıklar sürüyor.Ankara’daki direnişin bitirilmesi sırasında sendikabürokratlarının işçilerin tepkisini yatıştırmak üzereverdikleri vaatlerden biri olan bu eylem, bugün sınıfmücadelesinin seyri açısından önem kazanmıştır.Eğer bu eylem başarıyla gerçekleştirilebilirse, işçisınıfı ve emekçi hareketinin gelişiminde önemli birdayanak olacaktır.

Zira, sendika bürokratlarının beklentilerininaksine, Ankara’dan dönüş büyük bir moral yıkım vebozguna dönüşmemiştir. Mücadele henüz amacınaulaşmamış olmakla birlikte, belli kazanımlar eldeetmenin özgüveni ve moral üstünlüğüyledönülmüştür. Alınan mücadele kararları (sınırları neolursa olsun) nedeniyle, varılan nokta mücadeledeyeni bir evre olarak algılanmıştır. Elbette ileri birmücadele mevzisini boşaltmış olmanın burukluğuyaşanmış, ancak mücadelenin ülke sathına yayılacağıve daha güçlü gelineceği düşüncesi korunmuştur. Bunedenle TEKEL işçileri, kısmi dağılmalara karşınmücadelenin ateşini diri tutmayı başarmışlardır.

TEKEL işçilerinin yoğunlukta olduğu illerebakıldığında durum daha açık biçimde görülmektedir.İzmir TEKEL işçileri döner dönmez soluğu TARİŞişçilerinin yanında aldılar. Öncü bir sınıf bölüğü olmamisyonuna uygun davrandılar, düşüncelerini TARİŞişçileriyle paylaşarak yanlarında saf tuttular. Diğerillerde de süren işçi direnişlerine ve eylemlerinedestek sundular. Eylem ve direnişlere katlımın yanısıra, deneyimlerinden yararlanmak ve coşkularınıpaylaşmak isteyenler tarafından yapılan sayısıztoplantının konuğu oldular. O toplantıdan bu eylemekoşturup durdular, belli bir istek ve enerjiyle seferberoldular. Bu, direnişin TEKEL işçilerine kazandırdığıbilinç ve inisiyatif düzeyini göstermektedir. Eylemiçerisinde öğrenen işçilerin öncü bir kimlikkazandıklarının dolaysız kanıtıdır.

TEKEL işçileri siyasal niteliği belirgin bir dizieylemde yer aldılar. Sembolik de olsa Newroz’akatıldılar ve kürsüden seslendiler. İleri kesimleriylesınırlı kalsa da, bu düzey son derece anlamlıdır. Bellisınırları aşamamalarına rağmen işçi sınıfının öncübölüğü konumunu kazanmışlardır.

En önemlisi, TEKEL işçilerinin Ankara’dakidirenişlerinin anılarıyla hareket etmemeleri, budirenişin gücüne ve katkılarına da dayanarakmücadelelerini kesintisiz sürdürmeleri ve işçi sınıfıve emekçiler cephesinde kazandıkları özelkonumlarıdır. Sadece kendileri dışındaki mücadelesüreçlerine katılımla sınırlı bir hareketlilik içindedeğildirler. Ankara’dan dönüşten sonra çeşitli illerdeyapılan eylemler, hükümet üyelerine yönelik protestogösterileri, çadır kurup masa açarak yürütülen kitleçalışmaları ve en önemlisi örgütlenme çalışmalarıbelli bir zenginlik ve yoğunluk oluşturmaktadır.

Ancak sözkonusu olan, merkezi bir planlama veyönlendirme olmadığı ölçüde kendiliğinden yürüyenbir süreçtir. Zira TEKEL işçileri, tüm mücadele istekve enerjilerine, tüm deneyim ve birikimlerine karşınhala da yeterli bir iç örgütlenme düzeyine sahipdeğillerdir. Elbette illerde alt kademe sendikal

mekanizmalardan ve yan yana bulunuyor olmaktangelen doğal bir örgütlenme zeminine sahiptir. Bazıillerde örgütlenme yönünde daha bilinçli bir yönelimgörülmektedir. Ancak bunlar henüz mücadeleninyükünü taşıyabilecek bir sağlamlıkta ve güçtedeğildir. Durum merkezi düzeyde daha kötüdür. Zira,direniş sırasında öne çıkan öncü birikim direnişin songünlerinde belli bir biçime kavuşmakla birlikte kalıcıolamamıştır. Çeşitli illere dağılan bu birikimin belliözel hedeflerle yan yana gelmesi ve giderek birönderlik iddiası ortaya koyması mümkünolamamıştır.

Küçük-burjuva reformist çevreler de bu öncübirikimi kendi dar siyasal hesapları için parçalamaktave dağıtmaktadır. Siyasal bir sınıf hareketi geliştirmebakışından ve sorumluğundan yoksun olmalarıölçüsünde, direnişin yarattığı birikimlerin bu biçimdeheba olmasına neden olmaktadırlar.

Bu durum bir yandan devrimci bir eksenoluşturarak bu birikimlerin küçük-burjuva reformistkanallardan tüketilmesine engel olmayı, diğertaraftan ise sınıf devrimcilerinin çok daha inisiyatiflive kucaklayıcı bir siyasal pratiği örgütlemelerinizorunlu kılmaktadır. 1 Nisan eylemi bu bakımdan daele alınmak durumundadır. 1 Nisan’da yenidenbiraraya gelip mücadele ateşini alevlendirecek olanTEKEL işçilerinin gündemine iç örgütlenmesorununu koymalı ve 1 Nisan sonrasına bir örgütselniteliği bırakmayı hedeflemek için elimizden geleniyapmalıyız.

1 Nisan aynı zamanda TEKEL işçileri ile diğersınıf bölükleri ve emekçilerin öncü kesimleri arasındabir kaynaşma ve birleşmenin zemini olarak dadeğerlendirilmelidir. Çünkü, daha ileri mücadelesüreçlerinin, somutta 1 Mayıs ve 26 Mayıs genelgrevinin örgütlenmesi görevinin yerine getirilmesi,her düzeyde TEKEL işçileriyle ileri ve öncü işçi-emekçilerin ortak mücadele platformlarında yan yanagelmelerini zorunlu kılmaktadır. Ne yazık ki, ne

Ankara’daki direniş süresince ne de sonrasında buyönde anlamlı bir mesafe alınabilmiştir. Direnişincoşkusunu paylaşmak ve illerde bundan sonrayapılacakları konuşmak üzere yapılan toplantılardaortak hareket etme yönünde beyan edilen tümniyetlere karşın, henüz işleyen, iş yapan ve bunusüreklileştiren olgunlukta bir sonuç eldeedilememiştir. Direnişin sarsıcılığıyla sınıf hareketiiçerisinde belirgin biçimde artan mücadele veörgütlenme eğilimi de düşünülürse, bunun için haladeğerlendirilmeyi bekleyen çok ciddi olanaklarvardır.

Öte yandan, 1 Nisan sonrasında mücadeleyikesintisiz biçimde ve birleşik bir tarzda sürdürmeküzere somut ve net bir eylem programı çıkarmanınönemi açıktır. Halihazırda TEKEL işçilerinde belirginbir mücadele isteği sözkonusudur. Sendikabürokratları bu nedenle, bu isteğe yanıt vermekiddiasıyla, 2 Nisan’dan itibaren hayata geçirmeküzere bir eylem programı oluşturacaklarınıaçıklamışlardır. Ancak bu açıklamanın, 1 Nisan’dadirenişe yeniden başlama yönündeki isteği kırmaküzere planlanmış bir manevra olma ihtimaliyüksektir. Bu manevraya karşı koyarak 1 Nisan’dankazanmanın yolunu açacak somut bir mücadeleprogramıyla çıkmak temel bir görevdir.

1 Nisan eyleminin en önemli başarısı, 1 Mayıs’tan26 Mayıs’a uzanan mücadele hattında kazanarakyürümenin koşullarını ve dayanaklarını oluşturmakolacaktır. Bu koşul ve dayanaklar, hem moral-siyasal,hem de maddi-pratik mücadele ve örgütselanlamdadır. 1 Nisan eyleminin önemi buradangelmektedir.

1 Nisan hazırlıkları kadar 1 Nisan’daki buluşmada bu bakışla ele alınmalıdır. 1 Nisan’da ileriyeyönelik sağlam dayanaklar kazanmak, var olanlarıgüçlendirmek temel amaç olmalıdır. Bunungereklerini hem Ankara yolunda hem de 1 Nisan’dayerine getirmek üzere hazırlanmalıyız.

Mücadele yolunda güçlü ve örgütlüyürümek için 1 Nisan’ı kazanmalıyız!

Page 4: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Etiket değişiyor, icraat aynı!4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

AKP hükümeti, IMF ile stand-by anlaşmasının ileribir tarihe ötelenmesini, “millet yararına önemli birkazanım” şeklinde yutturmaya çalışıyor. Hükümetinborazanlığını yapan dinci-gerici sermaye medyası da,aynı teraneyi koro halinde seslendiriyor.

Seçim tartışmalarının gündeme geldiği günlere denkdüşen ötelemenin emekçilere değil, fakat AKPhükümeti ile ona yakın sermaye kesimlerinin işineyarayacağı bir gerçek.

Sermaye hükümetinin Orta Vadeli Program (OVP)ile yola devam edecek olması, işçi sınıfı ve emekçileraçısından kayda değer bir değişikliğe yol açmayacak.Zira AB’nin neoliberal politikalar çerçevesinde serbestpiyasa ekonomisine uyumu şart koşan normlara öncelikveren OVP’nin, işçi ve emekçilere saldırı boyutu ileIMF anlaşmalarından farksızdır.

OVP’nin hükümete sağlayacağı avantaj ise, seçimrüşvetlerini dağıtırken elinin serbest kalacak olmasıdır.AKP destekçisi “İslamcı” sermayeye gelince, kimseyehesap vermeden hükümet tarafından kayırılma vebununla bağlantılı olarak usulsüz ihalelerdennemalanmaya, herhangi bir engelle karşılaşmadandevam edebilecek.

Bu arada, seçimlere “IMF’ye kafa tutmuş hükümet”yaftasıyla katılmayı hesap eden AKP, bu sahtekahramanlığı sandıkta bir kazanıma çevirmeninhesabını da yapmaktadır.

2002’de iktidara geldiğinde Kemal Derviş’inprogramını aynen uygulamaya devam eden AKPhükümeti, altı yıl boyunca IMF reçetelerini virgülünedek uyguladı. Zira mecliste çoğunluğa hakim olması,AKP’yi önceki sermaye hükümetlerinden daha pervasızdavranmaya itmiştir. Bu yıllarda sınıf hareketinin zayıfolması, dinci-gerici hükümetin saldırganlığının enazından belli bir dönem için yanına kâr kalmasınısağladı.

İşçi sınıfı ile kamu emekçilerinin reel ücretlerinidibe çeken, tarımsal üretimi önemli oranda darbeleyen,özelleştirme saldırısını görülmemiş pervasızlıkta hayatageçiren, işsiz sayısına yeni milyonlar ekleyen, dolarmilyarderlerinin sayısını ise katlayan politikalarıuygulayan AKP hükümeti, attığı her adımla emekçileredüşman olduğunu kanıtlamakta bir sakınca görmedi.

Sekizinci yılında bulunan AKP hükümetininicraatlarına yaygın özelleştirmeler; sağlık ve eğitimhizmetlerinin ticarileştirilmesi; sosyal güvenliksisteminin emekçiler aleyhine dönüştürülmesi, esneküretim ve taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması,sendikal örgütlenme ve hak arama mücadelelerininkolluk kuvvetlerinin zoruyla bastırılması damgasınıvurmuştur.

Hal böyleyken bu hükümetin işçi ve emekçilerlehine iş yapması mümkün mü? Değil elbet! Zira varlıknedeni sermayenin çıkarlarını korumak olan birhükümetin işçi ve emekçiler lehine işler yapmasıeşyanın tabiatına aykırıdır. Nitekim AKP hükümeti detabiatına aykırı işler yapmamış, “sermayeye hizmet,emekçilere eziyet” şeklinde özetlenebilecekicraatlarına, fazlasıyla sadık olduğunu kanıtlamıştır.

Sekiz yıldır sözünü ettiğimiz icraatlarıgerçekleştiren dinci gericilik ve AKP cephesinde yenibir şey olmadığına göre, stand-by anlaşması yerineOVP ile yola devam etme kararı alan hükümetin,önümüzdeki dönem de emekçilere saldırı politikasındabir değişiklik olması için bir neden bulunmuyor.Nitekim OVP’nin önceliklerine bakıldığında, bunlarınişçi ve emekçilere yansıması açısından herhangi birstand-by anlaşmasından farksız olduğu görülmektedir.

Tayyip Erdoğan’ın, “bununla yola devam edeceğiz”dediği OVP’nin hedeflerinin başında son yıllarda artanbütçe açığının kapatılması geliyor. Bunun için ise bütçegelirlerinin arttırılması, giderlerinin ise azaltılmasıöngörülüyor.

Bütçe gelirlerinin arttırılması için toplumdan alınanvergi oranlarının yükseltilmesi, özelleştirme saldırınındevam etmesi ve yeni zamların yapılması gerekiyor.

Bütçe giderlerinin azaltılması için ise, personelgiderlerinin düşürülmesi gerekiyor ki, bunun yoluçalışan sayısının azaltılması ve reel ücretlerindüşürülmesidir. Bütçe giderlerini düşürmenin bir diğeryolu da, sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere ayrılanpayların kısılmasıdır. Bu ise, sağlık ve eğitiminticarileştirmesi sürecinin daha da pekiştirileceğianlamına geliyor.

OVP kapsamında öncelik verilen bir diğer icraat da,“küresel rekabete uyum” adı altıdan devam edensaldırının kapsam alanının genişletilmesidir. Bunun özüesnek çalışmanın yaygınlaştırılması, eğitim sistemininsermayenin taleplerine göre düzenlenmesi, teşvik adıatında emekçilerden gasp edilen kaynakların isesermayeye peşkeş çekilmesinden ibarettir.

Görüldüğü üzere, OVP süreci ile ekonomiyönetiminin IMF’den çok AB’nin etkisi altına giripgirmeyeceğinin işçi ve emekçiler açısından bir önemiyoktur. Her iki tarafın emperyalist tekellerin temsilcileri

olması bir yana, stand-by anlaşması ile OVP’nin özüaynıdır; özetle her ikisi de sermayenin çıkarlarını temelalıyor, işçi sınıfıyla emekçilerin çalışma ve yaşamkoşullarını daha da ağırlaştırmayı hedefliyor.

AKP hükümetinin varlık nedeni, sermaye veemperyalistlere hizmet etmektir. Adı değişse bile,icraatlarının özü aynı kalacaktır. Adı ne olursa olsun,emekçileri hedef alan bu saldırılar, ancak işçi sınıfıylaemekçilerin örgütlü mücadelesiyle püskürtülebilir.

AKP hükümeti IMF ile stand-by anlaşması yerine OVP ile yola devam edecek…

Etiket değişiyor icraat aynı!

Yeni MOBESE’ler sermayenin hizmetindeBir tarafta özelleştirmelerle, sosyal yıkım saldırılarıyla, işsizlik ve geleceksizlikten başka bir seçenek

bırakılmayan işçi ve emekçiler, diğer tarafta daha fazla kar için saldırılarını derinleştiren burjuvazi. Sermayenintüm saldırıları karşısında işçi ve emekçiler cephesinden büyüyen sosyal hoşnutsuzluk...

Sermaye devleti gerçekleştirdiği saldırılarla kendi bekasını sağlamak için gerekli önlemlerini de alıyor. Baskıve zorunu, saldırılarını derinleştirdiği her dönemde bir kat daha arttıran sermaye devleti, gerçekleştirdiğihazırlıklarla, aldığı önlemlerle toplumda büyüyen sosyal hoşnutsuzluğu denetim altına almaya çalışıyor.

Bugün güvenlik kameraları, kimlik kontrolleri vb. uygulamalarla tam anlamıyla abluka altına alınan toplum,yeni bazı yöntemlerle terörize edilerek tehdit ediliyor. Her an gözlendiği hissi ile kitlelere güvensizliği dayatandevlet diğer yandan da devrimcilerin alanını daraltmaya çalışıyor. Sınıf savaşımının kızışacağı günlere hazırlıkyapan sermaye devleti doğal olarak ayakta kalabilmek için hiçbir masraftan da kaçınmıyor.

MOBESE kameraları yüz tanıma sistemiyle donatılıyor. Kameranın çektiği fotoğraflar merkezdekibilgisayarda “aranan” kişilerin fotoğraflarıyla karşılaştırılıyor.

İstanbul’da bin 179 noktadaki 4 bin MOBESE kamerasının sayısı arttırılırken bu kameralara farklı özelliklerde yükleniyor. Taksim Meydanı’nda bulunan sekiz MOBESE kamerasına “yüz tanıma” programı yüklendi.

“Yüz tanıma” programı yüklenmiş bu kameralar, kalabalık içerisinde sürekli olarak tarama yaparken“şüpheli” gördüğü kişilerin fotoğraflarını çekiyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü MOBESE Merkezi’ndeki anabilgisayara bağlı olan bu kameralar, fiber kablolar sayesinde bu görüntüleri anında merkeze yolluyor. Anabilgisayarın hafızasında ise aranan veya “suç”a karışmış kişilerin fotoğrafları yer alıyor. Çekilen fotoğraflarsürekli olarak merkezdeki fotoğraflarla karşılaştırılıyor. Otomatik olarak yapılan ve birkaç dakika süren işleminardından görüntülenen kişi, aranan bir “suç”luysa sistem hemen alarm veriyor. Bu alarmın ardından da polisekipleri hemen kameranın bulunduğu bölgeye yönlendiriliyor.

Yeni alınan kameraların bir özelliği de fotoğraflardaki görüntülerin son derece net olması. Eski sistemdeçekilen fotoğraflarda görüntü dağıldığı için net bir fotoğraf elde edilemediği belirtilirken kameraların tanesinin 2bin liraya mal olduğu ifade edildi. Bununla beraber kullanılan yazılım programının İstanbul Emniyet Müdürlüğütarafından yapıldığı kaydedildi.

İşçi ve emekçilerin haklarını gaspeden, sağlık ve eğitime yeterli bütçeyi aktrmayan sermaye devletininparaları nereye harcadığı bu örnekle bir kez daha görüldü. Tek bir kameraya 2 bin TL veren devlet, emekçilerinkarşı karşıya kaldığı sefalet karşısında ise gözlerini kapıyor.

Ayrıca bunların TEKEL direnişiyle hareketlenen sınıf hareketine ve özgürlük mücadelesini bırakmayan Kürthalkına dönük sermaye cephesinin aldığı yeni önlemler olduğu kendileri tarafından da dillendiriliyor.

Özellikle yaklaşan Newroz ve 1 Mayıs için muhtemel olaylara karşı bu sistemlerin kullanılacağı ifadeedilirken, İstanbul’da Newroz kutlamalarının yapılacağı Kazlıçeşme Meydanı’na da şimdiden 17 tane MOBESEkamerasının yerleştirildiği belirtildi.

“Yüz tanıma” sistemli kameralardan ilk olarak Taksim’e 8 adet yerleştirildi. Yetkililer, yüzdekideğişikliklerin kendilerini yanıltmaması için göz çukuru, burun yapısı gibi temel özelliklerin sistemeyüklenmesi çalışmalarının sürdürüldüğünü söylediler.

Page 5: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Tehcirci zihniyet işbaşında! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

AKP hükümetinin şefi Tayyip Erdoğan’ınkontrolden çıkınca nasıl saldırganlaştığı biliniyor.Kendisini, hükümetini ya da partisini eleştirenlerikabaca azarlayan, gazeteciler hakkında davalar açan,herhangi bir sorununu dile getiren vatandaşları kovanTayyip Erdoğan, kimi zaman diplomatik ilişkilerde de“kabadayılık” yapma hevesine kapılıyor.

Bu tür davranışları, daha çok kontrolden çıktığızaman kesitlerinde sergileyen dinci gericiliğin şefi, budefa karşısında son derece “mülayim” bir gazetecibulunurken, Ermeni halkına saldırdı. BBC Türkçeservisine demeç veren Tayyip Erdoğan, soğukkanlı birşekilde Türk vatandaşı olmayan 100 bin Ermeni’yisınırdışı edebileceklerini ilan etti.

Irkçılığın kaba bir tezahürü olan bu tehdidingerekçesi, ABD ile İsviçre’nin Ermeni Soykırımı’ylailgili yasa tasarılarını meclis gündemlerine taşımışolmaları. Yani emperyalist ülkelerin Türk sermayedevletine şantaj yapmasına kızan Tayyip Erdoğan, ağırkoşullarda kayıtsız/güvencesiz çalışan Ermenistanlıişçileri bir kez daha “tehcir” edebileceği tehdidinisavuruyor.

Emperyalistlerle Türk sermaye devleti arasındakisorunlarla ilgisi olmayan Ermeni işçilerin hedefseçilmesi, Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği zihniyetinhem ırkçı hem işçi emekçi düşmanı niteliğini bir kezdaha kanıtlamıştır.

Vaaz verirken, “komşularla sıfır sorun” politikasıizlediklerinin iddia eden AKP hükümetinin başı,“soykırım yasa tasarısını kabul etmeyin, yoksaTürkiye’de bulunan Ermenistanlı işçileri sınırdışıederim” diyerek aklınca batılı emperyalistleri uyarıyor.Oysa başardığı tek şey, ilkel olduğu kadar ırkçı da olanzihniyetini sergilemek oldu. Bu açıklama, “demokratikaçılım” yaptığını öne süren AKP hükümetiyleşeflerinin, gerçekte faşizan bir çizgiyi temsil ettikleriniçarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.

Emperyalistlere gelince… Ne Ermenistan neTürkiye’deki Ermeni işçiler onların umurunda. Ziraonlar, tarihi inkar eden Türk sermaye devletine karşı,Ermeni Soykırımı’nı bir şantaj aracı olarakkullanmakta, böylece Ankara’daki Amerikancılar’danrüşvet ve tavizler koparmaya çalışmaktalar.

Bilindiği üzere her yılın 24 Nisanı’nda bu çirkinoyun yeniden sergilenmektedir.

Türk sermaye devletinin uluslararası alandasıkışmasına, ABD karşısında tavizler vermesine, TelAviv’deki ırkçı-siyonistlerin kapılarını arşınlamasınayol açan durum, 1915’te Ermeni halkı şahsındainsanlığa karşı işlenen suçu inkar etme çabasıdır. Tarihiolayları yalanlarla ortadan kaldırmak mümkün olmadığıiçin, emperyalistler, Ermeni sorununu Türk sermayedevletine karşı kullanmakta güçlük çekmiyorlar.

ABD Temsilciler Meclisi’nde sergilenen sonseremoni ise, tüm iğrençliği ile orta yerde durmaktadır.Etrafında büyük gürültüler koparılan tasarıya karşıçıkan ABD silah tekelleri, Türk sermaye devletine 8milyar dolar tutarında silah satmayı garantilediler.Lobilerle yürütülen pazarlıklar ise perde arkasındadevam ediyor. Bu pazarlıklar gösteriyor ki, ABDemperyalizmi iğrenç çıkarları için Ermeni halkınıntrajedisini bir araç olarak kullanıyor.

Şantajı Washington’daki efendiler yaparken, sayıları100 bin değil 12 bin olduğu tahmin edilen Ermenistanvatandaşı işçilerin hedef alınması, tüm sermayepartilerinin “tehcirci” olduğunun anlaşılmasını sağladı.

Neredeyse her konuda AKP’ye muhalefet eden CHP-MHP ikilisi, kaçak çalışmak zorunda bırakılanErmenistanlı işçilerin sınırdışı edilmesi sözkonusuolduğunda, anında Tayyip Erdoğan’a destek verdiler.Görüldü ki, mesele ırkçılık olduğunda, meclistekikürsüleri işgal eden AKP, MHP, CHP üçlüsü kolaylıklaanlaşabilmektedir.

Emperyalistler, Ermeni halkının trajedisini şantajaracı olarak kullanırken, Türk sermaye devleti ise,alnına kazınan bu kara lekeyi ırkçı propaganda ileörtmeye çalışmaktadır. Emperyalistlerle Ankara’dakiişbirlikçilerinin bu çirkin oyunlarını bozmak için,halklar arası dostluk ve kardeşliğin geliştirilmesigerekiyor.

Tayyip Erdoğan’dan kaçak Ermeniler’e sınırdışı etme tehdidi...

Tehcirci zihniyet işbaşında!

Sermaye hükümeti dinsel gericiliğe kantaşıyor!

Devlet Bakanı Faruk Çelik, “Alevi Çalıştay”larından sonra bazı Alevi derneklerinin yöneticileri ile 20 Martgünü bir araya geldi. Toplantının ardından bir açıklama yapan Devlet Bakanı Faruk Çelik, çok verimlideğerlendirmeler yaptıklarını ifade etti. Faruk Çelik şunları söyledi: “Daha önceki toplantılarda Din Kültürü veAhlak Bilgisi dersinin sadece Din Kültürü olarak verilmesi kararı alınmıştı. Bunu yeni dönemde müfredatayetiştirmeyi planlıyoruz. Bununla ilgili değerlendirme yaptık. Çok genişçe görüşler ortaya kondu, ayrıca dineğitiminin Anayasa’nın 24. maddesindeki din eğitimi konusunun da bir uzmanlar heyeti tarafından ele alınarakbunun neticelendirilmesi konusunda görüş birliğine varıldı.”

Faruk Çelik, bu açıklamaları yaptığı sırada Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilk ve ortaöğretim okullarının dersçizelgelerinin değerlendirilip değiştirilmesi amacıyla düzenlenen çalıştayda, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin(DKAB) 1. sınıftan itibaren başlaması ve haftada iki saat olması önerildi. Bu öneriler, yapılan Aleviçalıştaylarının sonucunun fiyasko olduğu gerçeğini iyice perçinledi.

Çocuklar Sünni inancını 1. sınıfta öğrenmeye başlayacaklar

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilk ve ortaöğretim okullarının ders çizelgelerinin değiştirilmesi amacıyladüzenlenen çalıştay sonunda hazırlanan raporda “Din Dersi 1. sınıfta başlasın” önerisinde bulunuldu. HalenTalim ve Terbiye Kurulu’nda değerlendirilmekte olan çalıştay raporu, Milli Eğitim Bakanı NimetÇubukçu’ya sunulacak. Rapor da, din dersinin 4. sınıf yerine 1. sınıftan başlatılmasının, haftada bir saat yerine 2saat okutulmasının yararlı olacağı belirtiliyor.

Yıllardır Alevi çocukları açısından bir asimilasyon aracı olan din eğitiminin ortadan kalkması bir yana, birincisınıftan başlatılması girişimi AİHM’in ve Danıştay’ın aksi kararlarına rağmen daha kapsamlı hale getirilmekistenmesi, özelde AKP’nin genelde sermaye iktidarının samimiyetsizliğinin en açık göstergesidir.

Raporda, AİHM kararları uyarınca, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” derslerinin müfredatınındeğiştirilebileceği belirtiliyor. Oysa biçim, içerik ve uygulaması nasıl olursa olsun, din dersleri okullardantümüyle kaldırılmalıdır. Din derslerinin ne seçmeli hale gelmesi ne de içerik olarak tek bir dinin ya da mezhebinöğretisiyle sınırlı olması kabul edilebilir.

Sermaye devletinin Alevi emekçilerine uyguladığı inkar ve asimilasyon politikaları sadece Osmanlıİmparatorluğu tarafından uygulanmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca da aynen devam etti. Din dersinin birincisınıftan başlaması önerisi Osmanlı dönemi Alevi politikalarının tartışma götürmez bir mirasçısı olan sermayedevletinin dinsel gericiliğin arkasına gizlenerek oynadığı rolü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu rapor, sermayedevletinin, işçi ve emekçi çocuklarını Sünni inancı doğrultusunda yaşamaları için her türden din eğitimine tamdestek verdiğinin açık göstergesidir. Sünnileştirerek sistem içinde işçi ve emekçileri eritme politikasınınsürdüğünün göstergesidir.

Page 6: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

2010 Newrozu’ndan yansıyanlar....6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

Newroz yıllardır Orta Asya ve Ortadoğu halklarıtarafından değişik anlamlar yüklenerek kutlanmaktadır.Türkiye coğrafyasında yükselen Kürt halkının ulusalözgürlük mücadelesi ise Newroz’u siyasallaştırarak birmücadele gününe dönüştürmüştür. Dili, kimliği,kültürü, ulusal varlığı, ulusal kaderini tayin hakkısömürgeci güçler tarafından gasp edilmiş Kürt halkı,Newroz’u yıllardır bir direniş günü olarakkutlamaktadır. Newroz Kürt halkı için sermaye devletiile adeta bir hesaplaşma günü haline gelmişbulunmaktadır.

2010 Newrozu da diğer Newrozlar gibi Kürthalkının öfke ve özlemlerinin haykırıldığı bir gün oldu.Gerek Kürt illerinde gerekse de Türkiye’nin batısındakimetropollerde yüzbinler, kırmızı, yeşil ve sarı renklerebürünerek meydanları doldurdular. Diyarbakır, İstanbul,Van, Mersin, İzmir, Adana, Hakkâri ve birçok ildemücadele kararlılığı ortaya kondu.

Kürt halkı sermaye devletinin baskı, imha ve inkârpolitikalarına karşı ulusal özgürlük ve eşitliközlemlerini bir kez daha 2010 Newrozu’nda alanlarayansıttı. Başta Kürt illeri olmak üzere yüzbinlerce kişialanlara çıktı. Bu seneki Newroz, Kürt hareketicephesinden “referandum” olarak tanımlandı. Sermayedevletinin kapsamlı tasfiye planına karşı Kürt halkınındireniş geleneği hatırlatıldı. Kutlamalarda öne çıkanmesajlardan biri de “Kürt sorununda muhatapÖcalan’dır” mesajı oldu.

Sermaye devleti geçmiş Newrozlar ilekıyaslandığında bu yıl baskı ve zora daha az başvurdu.Newroz kutlamaları birçok yerde geçmiş yıllara nazaransakin geçti.

Bu yıl Newroz ateşi yüzbini aşkın bir kitleninkatılımıyla ilk olarak Yüksekova’da yakıldı. Ulusalrenkler, ulusal giysiler, ulusal motifler ve talepler,kutlamalardaki mesajları daha da çarpıcı kıldı. Kürthalkı, özgürlük ve eşitlik çağrıları eşliğinde yakılanNewroz ateşleriyle baharı karşıladı. Başta Türk halkıolmak üzere tüm halklarla özgürlük, eşitlik, gönüllübirlik temelinde yaşamak istediğini dile getirdi.

Coşkulu Newroz kutlamaları, “açılım” adı altındadayatılan tasfiye planına karşı anlamlı bir yanıt oldu.DTP’yi kapatıp genel başkanının milletvekilliğinidüşürerek, yüzlerce Kürt siyasetçiyi hapislere atarak,BDP’li belediye başkanlarını kelepçeleyerek Kürthalkının mücadelesini bastırma hesabı yapanlar, 2010Newrozu’nda gerekli yanıtı aldılar.

Sömürgeci sermaye devletinin borazanı TRT, günboyu yaptığı “Newroz yayını”nda, Türkmenistan’danÖzbekistan’a, Azerbaycan’dan çeşitli illerde yapılanresmi “Nevruz”lara bağlanıp canlı yayınlar yaptı.TRT’nin “Nevruz” programında yüzbinlerin katıldığıKürt halkının Newroz’u görmezden gelinse de, diğerkanallar alanlara damgasını vuran kitlesellik ve coşkuyuyansıtmak durumunda kaldılar.

Newroz alanlarından yansıyan tablo Kürt halkınınözgüveninde ciddi bir artış olduğunu göstermektedir.Düzenin Kürt “açılımlar”ı, devletin ve AKP’ninbahşettiği haklar olarak değil, Kürt halkınınmücadelesinin sonuçları olarak görülmekte, bu da dahafazlasının kazanılabileceği inancını güçlendirmektedir.Newroz alanlarındaki katılımın, coşku ve heyecanıngerisinde bu vardır. Kürsülerden yapılan, hakların ancakmücadele yoluyla alınabileceği yönündeki konuşmalarda bunu anlatmaktadır.

Newroz’da öne çıkan temel olgu, Kürt halkının

mücadele enerjisini, kararlılığını ve değerlerinebağlılığını koruduğudur. Bunun ABD’nin Kürt planınınuygulanmasını zorlaştırdığı açıktır. Çünkü bu plantemelde PKK üzerinde çok yönlü bir abluka kurarak vezor uygulayarak Kürt emekçilerini yedeklemeyi,böylece moral olarak çökertip, tecrit ve tasfiye sürecinesokmayı hedeflemektedir. Ancak Newroz’un tablosu,Kürt halkının PKK ve BDP’nin arkasında durduğunu,hedeflenen moral kırılmanın ve tecritin sanıldığı kadarkolay olmadığını açığa çıkarmıştır.

Kısacası, 2010 Newrozu’nda Kürt halkı bir kez dahamücadele enerjisini ve gücünü ortaya koymuştur. Fakatbu güç ve enerjinin düzeni temellerinden sarsması için“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” ekseninde diğermilliyetlerden işçi ve emekçilerle devrimci bir çizgidebuluşması zorunludur. Bunun için Newroz ruhunu 1Mayıs’a taşıyacak bir bakışla hareket edilmelidir.

2010 Newroz’unun gösterdikleri…

Newroz ruhunu 1 Mayıs’a taşıyalım!

İstanbul’da yüz binler Newroz ateşini yaktı!

İstanbul Newroz’u, Zeytinburnu Kazlıçeşme alanında kutladı. Sarı yeşil kırmızı renklerin hakim olduğu alanda kürsüye “Newroz piroz be! / Newroz kutlu olsun! /

Newrozekun mubarek! / Barış İçin Demokratik Çözüm Platformu” pankartı asılmıştı. Kürt kadınları yöreselkıyafetleriyle renkli bir görüntü oluşturdu.

Açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, Demirci Kawa ve Mazlum Doğan şahsında tüm devrim şehitleri içinsaygı duruşuyla devam etti. “Şehit namırın!” sloganları eşliğinde gerçekleştirilen saygı duruşunun ardından tertipkomitesi adına ortak açıklama okundu.

Abdullah Öcalan’ın mesajının okunmasının ardından, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel birkonuşma gerçekleştirdi. Amed’den İstanbul’a muhatabın halk olduğunu söyleyen Tuncel, yetkililerin bu seslerekulaklarını tıkamamalarını istedi. Tuncel’in ardından Ufuk Uras bir konuşma yaptı.

Cevizli TEKEL işçisi Metin Arslan da mitingde bir konuşma gerçekleştirdi. TEKEL işçileri olarak, 15Aralık 2009’da Ankara’da Newroz ateşini yaktıklarını söyleyen Arslan, bu ateşin bugün Esenyurt, Marmaray,itfaiye, İSKİ, TARİŞ, Çemen Tekstil, ATV-Sabah, Sinter ve TÜBİTAK’ta yanmaya devam ettiğini belirtti. Bugünyaşanan sorunların çözümünün, egemenlere karşı ezilen halkların ortak mücadelesinde olduğunu söyleyenArslan, direnişlerinin ateşinde bir araya geldiklerini ve halkların arasında bir sorun olmadığını gördüklerinibelirtti. 1 Nisan’da gerçekleştirilecek eyleme de çağrı yaptı.

Ardından Kandil Barış Grubu adına Mustafa Ayhan Kürtçe bir konuşma yaparak, Newroz’a katılanlarıselamladı. Ardından BDP Eşbaşkanı Güten Kışanak da kitleye hitap etti.

Newroz’un Kürt halkı için önemine değinen Kışanak, tutuklu belediye başkanlarını selamladı. Kürt halkınınbütün baskı ve zulme rağmen boyun eğmediğini ve barış mücadelesinden geri durmadığını ifade ederek 2010 yılıNewroz’unun ülkeye barış, demokrasi ve kardeşlik getirmesini istedi. AKP hükümetine seslenen Kışanak, Kürthalkının taleplerinin net olduğunu ve muhatap sorunu olmadığını söyledi. Muhatabın Abdullah Öcalan olduğunusöyledi.

Barış ve Demokrasi Partisi kitlesi, sabah saatlerinden itibaren Newroz alanına giderken, devrimci vedemokratik kurumlar Abdi İpekçi Spor Salonu önünde toplanmaya başladılar. SDP, Halkevleri, Demokrasi içinBirlik Hareketi, Partizan, SODAP, Barış için Vicdani Ret Plaformu, TÖP, Alınteri, Devrimci Proletarya, ESP,EMEP, Ekmek ve Özgürlük, Mücadele Birliği ve UİDDER bu koldan kortejler oluşturarak miting alanınasloganlarla geldiler.

Ayrıca direnişteki Marmaray işçileri de bu kolda toplanarak Newroz’a katıldılar. Komünistler eyleme “Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği / BDSP” pankartı, BDSP flamalarıyla ve

kızıl bayraklarla katıldılar. Devrimci Liseliler Birliği ise, “Bijî Newroz bijî sosyalizm” pankartıyla mitingdeki tekliseli korteji oldu.

Mitingde gençliğin katılımının yoğun olduğu gözlenirken, Kürt kitlesinin devrimci - ilerici yapılarınkortejlerine geçtiğimiz yıllara oranla daha ilgili olduğu gözlendi. Özellikle TEKEL direnişinin yarattığı etkialanda hissedildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Newroz ateşi Kurfalı’daydıNewroz 21 Mart günü Kartal’ın Kurfalı Mahallesi’nde coşkulu bir etkinlikle kutlandı. Kartal Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından örgütlenen etkinliğe, hafta boyunca el ilanları ve ozalitlerle

çağrılar yapıldı. Komünistler alana “Bijî Newroz, halkların kardeşliği, işçilerin birliği!/ Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu” yazılı ozalitleriyle mahallede bir yürüyüş gerçekleştirerek girdi. Etkinliğe yaklaşık 70 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Kartal

Page 7: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Biji Newroz, Newroz piroz be! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Diyarbakır Kürdistan’daki Newroz kutlamalarının en

görkemlisi Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Newroz kutlamasında Öcalan’ın muhatap alınması,

silahların susması ve BDP ile müzakereye başlanmasıçağrısı yapıldı. Kutlamada yapılan konuşmalardaayrıca çözüm için Öcalan’ın ev hapsine alınması veyeni anayasa hazırlanması gerektiği söylendi.

Aralarında kapatılan DTP’nin Eşbaşkanı AhmetTürk, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, DiyarbakırBüyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTPeski milletvekili Aysel Tuğluk, Leyla Zana’nın dabulunduğu protokolde BDP’liler ulusal kıyafetlerle yeraldılar. Kitleselliği ile dikkat çeken DiyarbakırNewroz’u yapılan konuşmalarla devam etti.

DEP eski Milletvekili Leyla Zana, DiyarbakırBüyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir,kapatılan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, DTP’nin yasaklımilletvekili Aysel Tuğluk, Barış ve Demokratik ÇözümGrubu Sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal meydanakurulan dev platformdan yüzbinlerce kişiye seslendiler.

İzmirİzmir’de bu yıl Newroz BDP’nin ve diğer sol

kurumların ortak çağrısıyla gerçekleşti. Toplanma yeriise Buca Hipodrom arkası olarak belirlendi. BDPüyeleri alanda buluşurken sol kurumlar Şirinyer Tansaşönünde buluşup yolu tek taraflı trafiğe kapatarakyürüyüş gerçekleştirdiler.

Aralarında BDP, EMEP ÖDP, SDP, ESP, EHP,Ekmek ve Özgürlük, ÇHD, İHD Ege 78’liler Derneği,Mücadele Birliği, DHF, Alınteri ve diğer sol siyasigrupların yer aldığı bileşenler tarafından örgütlenenNewroz programı kortejlerin alana girmesinin ardındanbaşladı.

Kürsüden BDP İl eşbaşkanları Mukkaddes Kubilayve Yusuf Kaya, EMEP Genel Başkan YardımcısıAbdullah Varlı, SDP, ESP ve ÖDP adına konuşmalaryapıldı. Ayrıca bir TARİŞ bir de TEKEL işçisi direnişsüreçleriyle ilgili konuşmalar yaptılar. İşçilerinkonuşmasından sonra kürsüye BDP MardinMilletvekili Emine Ayna çıktı ve “Kürt halkı içinNewroz direnişin ta kendisidir” dedi.

Komünistlerin merkezi Newroz’a katılımı sınırlıoldu. Yürüyüşte ve alanda “Yaşasın HalklarınKardeşliği/ Özgürlük Eşitlik Gönüllü Birlik/ BDSP”pankartı açıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Güzeltepe’de Newroz coşkusu21 Mart Pazar akşamı İzmir Güzeltepe’de Newroz

kutlaması coşkulu bir biçimde gerçekleştirildi. BDPtarafından örgütlenen ve BDSP’nin de destek verdiğiNewroz’a yaklaşık 300 kişi katıldı.

BDSP’liler “Yaşasın işçilerin birliği halklarınkardeşiliği / BDSP” pankartı açarak ve kızıl bayraklartaşıyarak coşkulu sloganlar eşliğinde Newroz alanınayürüdüler.

Program Newroz ateşinin yakılmasıyla başladı.Oldukça coşkulu geçen kutlama, Herne Peş marşı vesloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / İzmir

AnkaraAnkara’da Barış ve Demokrasi Platformu’nun

çağrısıyla Newroz kutlaması gerçekleştirildi. 21 Mart

Pazar günü Sıhhiye Toros Sokak’ta bir araya gelenkurumlar Kolej Meydanı’na yürüdü.

Kortejin önünde “Barış, demokrasi, özgürlük vehalkların kardeşliği için Newroz piroz be! Newrozkutlu olsun!” yazılı platform pankartı taşındı. EylemeBDP, SDP, SP, EHP, EMEP, 78’liler Girişimi,Halkevleri, ESP, PSAKD, SDH, KÜRD-DER, BDSP,Partizan, DHF, Kaldıraç, KÖZ, TÜM-İGD, KESK’ebağlı SES, BES, Ankara Dersimliler Derneği ve ÖDPkatıldı. Bu arada KESK pankartının önünde “YönetimKurulu üyemiz Seher Tümer serbest bırakılsın”pankartı taşındı.

BDSP ise “Kürt ulusuna özgürlük, eşitlik, kardeşlik,gönüllü birlik” pankartıyla yürüyüşte yer aldı.

Miting programı saygı duruşuyla başladı. Newrozateşi mitinge gelen kurumların temsilcileri tarafındanyakıldı. Kürsüden ilk olarak platform adına ortak basınaçıklamasını tertip komitesi başkanı Hüseyin Cevherokudu. Ardından Kürt-Der, Barış anneleri adına Kürtçekonuşmalar yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Mamak’ta Newroz yürüyüşüAnkara Mamak’ta BDSP, DHF, Partizan, Halk

Cephesi, Aka-Der ve Devrimci Proletarya tarafındanörgütlenen Newroz eylemi Tekmezar Hacı Bektaş-ıVeli Parkı önünde buluşulması ile başladı. En önde yeralan “Newroz İsyandır, İsyanı büyütelim” pankartıarkasında kurumlar kendi pankartlarıyla yer aldı.

Açıklamada Newroz’un halkların zulmünkarşısındaki onurlu direnişlerinin sembollerinden biriolduğu söylendi.

Kürt ulusuna yönelik inkar, imha, asimilasyonpolitikalarına değinilen açıklamada her yerdedirenenleri ve direnişleri yok etmek için azgıncasaldırıların, gözaltıların yapıldığı belirtildi. F tipihapishaneler ve tecrit uygulamasının da işlendiğimetinde Engin Çeber, Alaattin Karadağ ve AydınErdem’in sokak katledilmeleri hatırlatıldı.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eyleme sınıfdevrimcileri “Kürt ulusuna özgürlük, eşitlik,kardeşlik, gönüllü birlik” şiarlı pankart ile katıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

AdanaNewroz, 20 Mart günü on binlerin katılımıyla

Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu’nda kitlesel vecoşkulu bir şekilde kutlandı.

Binlerce insanın geleneksel giysiler içinde geldiğikutlamalar geçtiğimiz yılı aşan bir kitlesellikle, Kürtkadınlarının ve gençlerinin yoğun katılımıylagerçekleştirildi.

50 bini aşkın kişinin katıldığı Newroz etkinliğineBDP adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır veBDP Eşbaşkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan da katıldı.

Tertip komitesi adına yapılan konuşmanın ardındanBDP Adana İl Başkanı, Devrimci İşçi Partisi Adana İlBaşkanı, EMEP ve ESP yöneticileri söz aldılar.

Konuşmalarda son dönemde Kürt halkına dönükdevlet terörü protesto edilirken, TEKEL işçilerinindirenişi de bütün konuşmalarda yer buldu. Bir TEKELişçisi sahneye çıkarak TEKEL işçileri adına kitleyiselamladı. Bu sırada TEKEL direnişinde yaşamınıyitiren Hamdullah Uysal ve onun şahsında emekmücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşugerçekleştirildi.

BDP adına konuşan Şırnak Milletvekili SevahirBayındır çözüm isteniyorsa bunun muhatabının Kürthalkı olduğunu ancak bunun görmezden gelindiğini veyaşanacakların sorumlusunun AKP olacağını söyledi.

Oldukça coşkulu ve bir bayram havasında kutlananNewroz’a birçok devrimci kurum pankart veflamalarıyla katıldılar. Komünistler de kutlamalara“Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği! / BDSP”pankartıyla katıldılar.

Kızıl Bayrak / Adana

Şakirpaşa’da ortak Newroz eylemiBDSP, Devrimci Proletarya, Emek ve Özgürlük

Cephesi ve Halk Cephesi tarafından 21 Mart günüŞakirpaşa’da gerçekleştirilen bir eylemle Newrozkutlandı. Yapılan konuşmada, Newroz’un ezilenhalkların baskı ve zulme karşı direnişi büyüttüğü bir

Yüzbinler Newroz’u coşkuyla kutladı

20 Mart 2010 /Adana

Page 8: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

gün olduğu ifade edildi. Kızıl Bayrak /Adana

BursaNewroz, Bursa’da coşkuyla kutlandı. Sabahın

erken saatlerinden itibaren Gökdere Meydanı’ndanNewroz alanına çeşitli kollardan yaklaşık 5 bin kişigeldi.

Kutlamada tertip komitesi adına yapılanaçıklamada, Kürt sorununda kritik bir dönemdengeçildiği hatırlatıldı. AKP hükümetinin “açılım”ıeleştirildi.

Açıklamada, sistemin Kürt halkına on yıllardırbaskı ve asimilasyon politikalarını, yoksullara açlığı veişsizliği, işçilere sendikasızlığı ve güvencesizliğidayattığı, azınlıkların haklarının ise tanınmadığısöylendi.

TEKEL işçilerinin Demirci Kawa’nın ruhunuyaratarak, Kürt, Türk, Laz, Çerkez işçilerle birlikteişçilerin birliğinin ve halkların kardeşliğinin simgesiolduğu belirtildi.

Ardından BDP Bursa İl Başkanı, BDP Meclis ÜyesiKemal Peköz de konuşmalar gerçekleştirdi.

Alanda “Demokratik vatan-ulus-cumhuriyet-anayasa!”, “Ortak vatanda özgür birliktelilik!”,“Newroz ateşi ile özgürlüğe, barışa, kardeşliğeyürüyelim!”, “Ya gerçek demokrasi, ya hiç!”, “Çözümoperasyonlarda değil! Çözüm ateşkes, diyalog vebarıştadır! / BDP Bursa İl Örgütü” şiarlı pankartlaraçıldı.

Newroz kutlaması için Demirtaşpaşa Metroİstasyonu’nda bir araya gelen ve aralarında BDSP’ninde bulunduğu ilerici ve devrimci kurumlar isekutlamanın yapılacağı Gökdere Meydanı’nagerçekleştirdikleri yürüyüş ile girdiler.

BDSP Newroz kutlamasına “Newroz Piroz be!Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!/BDSP” pankartı ilekatıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

ManisaNewroz Manisa’da da coşkuyla kutlandı.

Horozköy Yeni Pazar yerinde Manisa’nın ilçelerindengelen Kürt emekçilerinin toplanmasıyla başlayanetkinlikte gençlerin katılımı dikkat çekti.

Program, Teptip Komitesi (BDP, EMEP, ÖDP)adına yapılan konuşmayla başladı. Mitinge destekveren Eğitim Sen, BES ve Manisa İşçi BirliğiDerneği’nin isimleri kürsüden duyurulurken Newrozateşi, Tertip komitesi ve destekçiler ateş başınaçağrılarak yakıldı.

İlk konuşmayı yapan BDP Manisa İl Başkanı’nınardından Tertip Komitesi bileşenleri adına birertemsilci sırasıyla kürsüden söz aldı. ÖDP, EMEP adınayapılan konuşmalarda “Kürt sorununun demokratik,barışçıl çözümü” vurgusu öne çıktı.

TEKEL direnişine de yer verilen konuşmalarınardından Newroz mesajları okundu.

Kızıl Bayrak / Manisa

KocaeliNewroz, Kocaeli Emek ve Demokrasi Platformu

tarafından Kocaeli’de kutlandı. Newroz kutlaması için Merkez Bankası önünde

biraraya gelen sendikalar, siyasi partiler, ilerici vedevrimci kurumlar buradan kutlamanın yapılacağıPerşembe Pazarı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdi.

Açılış konuşmasını Eğitim Sen Kocaeli Şube BaşkanıVeysel Kaplan yaptı.

Kaplan yaptığı konuşmada Newroz’un halklarınkardeşliğinin, emekçilerin birliğinin adı ve adresiolduğunu söyledi. Veysel Kaplan’ın konuşmasınınardından kurumların başkan ve temsilcileri kitleyeseslendi.

Kutlamada Newroz ateşini Mazlum Doğan’ın anne ve

babası yaktı. 2 bin kişinin katıldığı kutlamaya BDSP, ESP, EHP,

BDP, EMEP, ÖDP, DÖH, Halkevleri, KESK, Egitim Senkatıldı.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

Kürdistan illeriNewroz Kürdistan illerinde büyük bir coşkuyla

kutlandı. Kürt halkı kutlamalara yöresel kıyafetleriylekatılırken yapılan konuşmalarla Kürt siyasetçilerinedönük saldırılar kınandı. Kürt özgürlük mücadelesininşehitlerinin fotoğrafları kutlama alanlarında yer aldı.

Hakkari’de Newroz kutlamalarında alanda“Mezopotamya’da yaşanların sesi ROJ susturulamaz”,“Kürt sorunu tutuklamalarla değil. diyalogla çözülür”,“Kürt sorununda muhatap Öcalan’dır”, “Savaşla değildiyalogla çözüm”, “Önder APO’nun Newroz’unukutluyoruz” pankarları açıldı.

Iğdır’da kutlamalar Kantar Meydanı’nda yapıldı.Alana Kürt Siyasetçi Orhan Doğan ile Tutuklu belediyeBaşkanı Mehmet Nuri Güneş’in dev posterleri ve“Demokratik anayasa demokratik ulus” pankartı asıldı.Newroz ateşini BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ileBelediye Başkan vekili Hüseyin Malk ve BDPyöneticileri beraber yaktı.

BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, askeri ve siyasioperasyonlarla Kürt sorununun çözülemeyeceğini belirtti.

Ağrı’da alanda “Newroz piroz be”, “Özgürlük günüolan Newroz piroz be”, “Dilimiz onurumuzdur”, “Kimsegüneşimizi karartamaz” pankartları açıldı. Newrozateşinin yakılmasından sonra ilk konuşmayı yapan BDPİl Başkanı Halil Aksoy, AKP’nin Kürt açılımının Kürthalkına yönelik baskı ve soykırıma dönüştüğünüvurguladı.

Kars’ın Kağızman ilçesinde binlerce kişininkatlımıyla gerçekleşen Newroz kutlamalarında alanda“Siyasi irademe dokunma”, “Dün Halepçe bugünKelepçe”, “Newroz piroz be” pankartları açıldı.

Van’ın Muradiye ilçesinde ilk kez yapılan Newrozkutlaması binlerce kişinin katılımıyla belediye garajındayapıldı. Alana üzerinde hasta tutukluların isimlerininbulunduğu “Ölümü bekliyorlar haberiniz var mı?”,“Newroz kardeşliktir”, “Taş atan çocuklar serbestbırakılsın”, “Anadilde eğitim hakkı”, “Ana ve aşktanrıçasının diyarında güzellik ve zekânın yaratıcısına binselam” pankartları asıldı.

Tertip Komitesi Başkanı Ahmet Baygümüş birkonuşma yaptı.

Muş’un Bulanık ilçesinde gerçekleştirilen Newrozkutlamasında DTP’nin kapatılmasını protesto ederkenkatledilen Necmi Oral ve Kemal Ağca’nın dev posterleritaşındı ve “Necmi ve Kemal yoldaşlar ölümsüzdür.Onların yolunda milyonlarız” pankartı açıldı. Kutlamada

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da konuşma yaptı.

1990’lı yıllarda adı Newroz ile özdeşleşen Şırnak’taon binlerin katılımıyla Newroz kutlamaları yapıldı.

Kutlamalar, Ömer Kabak Meydanı’ndagerçekleştirilirken alanda “Ne ölmek ne öldürmek yaşave yaşat”, “Botanın asi duruşuyla Cudi’de yükselen barışhaykırışıyla güneşin yürek yakan sıcaklığıyla onurluduruşu sergileyen özgür kadınları selamlıyoruz”, “Ana veaşk tanrıçalarının diyarında güzellik ve zekanınyaratıcılarına bin selam” , “Demokratik ulus, Demokratikvatan, Demokratik Anayasa, Demokratik Cumhuriyet”pankartları asıldı.

Ayrıca 1992 Newroz’unda öldürülen Bişenk Anık’ındev posteri ve “Newroz pîroz be”, “Newroz berxwedanaMazlumane” pankartları da alanda açıldı.

Cizre’de Newroz kutlamlarının yapıldığı alanda EnesAta, Uğur Kaymaz ile Ceylan Önkol’un fotoğraflarınınolduğu ve Kürtçe “Demokratik Vatan, Demokratik Ulus,Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Anayasa” ile“Newroz Piroz Be” yazılarının yer aldığı dev pankartlarasıldı.

Tertip Komitesi Başkanı İbrahim Erkul yaptığıkonuşmada, 2010 Newrozu’nun Kürt halkının özgürlükmücadelesinin finali olacağını söyledi. Kutlamada,Diyarbakır D Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan CizreBelediye Başkanı Aydın Budak’ın mesajı okundu.

Mersin’de Newroz kutlamasıMersin’deki Newroz kutlamaları Metropol miting

alanında yapıldı. Newroz ateşinin yakılmasıyla başlayan

kutlamalarda alana “Özgür yurttaşla özgür kentlere”,“Daha çok kadın daha çok demokrasi”, “Siyasisoykırımlar durdurulsun, tutuklananlar serbestbırakılsın”, “Newroz jiyan a azad e”, “Newroz güneşingüler yüzüdür”, “Rebertiya azad, xweseriya azad”,“Newroz Mazlumların direnişidir” pankartları asıldı.

Konuşmalarda, Newroz kutlamalarının birreferanduma işaret ettiği ve bu referandumun artıkdikkate alınması gerektiği belirtildi.

IspartaIsparta’da Newroz, Gülistan Meydanı’nda coşkulu

bir etkinlikle kutlandı. Program İzmir BDP Parti Meclisiüyesinin konuşmasıyla başladı. Antalya ve Isparta İlBaşkanlarının konuşmalarıyla devam etti. Konuşmalardasıklıkla barış vurgusu yapıldı.

Newroz kutlamalarına devrimci ve ilerici güçler dedestek verdi.

Kızıl Bayrak / Isparta

Varto’da Newroz kutlamasıNewroz bayramı Muş’un Varto ilçesinde de kutlandı.

Newroz’a BDP Varto İlçe Başkanı Sırrı Sever, VartoBelediye Başkanı Gülşen Değer ve BDP eski GenelBaşkanı Demir Çelik de katılarak konuşmalar yaptılar.Kutlamaya Eğitim Sen, SES, Tüm Bel-Sen, DİVES veGenel-İş de destek verdi.

Kürt halkına özgürlük!8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

21 Mart 2010 / Istanbul

Page 9: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Özelleştirme saldırısına karşı mücadeleye... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Ankara’da 18 Mart günü Stratejik TeknikEkonomik Araştırma Merkezi (STEAM) tarafındandüzenlenen Enerji Konferansı’nda 45 adet termik vehidroelektrik santralinin özelleştirilmesi ele alındı.Elektrik üretim özelleştirmelerinde, öncelikli olarakHamitabat, Çan, Seyit Ömer ve Soma A-B’ninözelleştirme ihale ilanlarına, 2010 yılının birinciyarısının sonunda çıkılmasını planlıyor. Danıştay’ınmevzuatı doğrultusunda hidroelektrik santrallerinişletme hakkı verilmesi, termik santrallerin ise varlıksatışıyla özelleştirilmesi planlanıyor.

Uluslarası sermayenin direktifleriyle TEKEL,SEKA gibi kamu kurumlarını birbir özelleştiren veyatasfiye eden sermaye hükümeti şeker ve enerji alanındada yeni saldırıların kapısını aralıyor. ÖzellikleYatağan’da maden ve enerji işçileri bu saldırıplanlarına karşı ortak mücadelenin yollarını arıyorlar.Yine Kırşehir’de Tes-İş üyesi 18 işçinin özelleştirmesonrası 4/C’ye geçirilmek istenmeleri ve iştenatılmaları ileriki döneme ilişkin saldırıların işaretiniveriyor.

Elektrik üretim özelleştirme ihalesi Haziran da yapılacak!

Sermayenin emekçilere karşı yoğunlaştırdığıekonomik ve siyasi saldırının en önemli kısmı, bugünözelleştirme uygulamaları olarak işçi ve emekçilerinkarşısına çıkarılmaktadır. Eğitim, sağlık, haberleşme,enerji başta olmak üzere işçi ve emekçilerin doğalgereksinimlerini karşılayan mal ve hizmet üretimleri,sermayenin insafına ve kâr güdüsüne terk edilmekistenmektedir.

Öncelikli olarak 4 üretim tesisinin portföygruplarından ayrı olarak özelleştirilmesi hedefleniyor.Hamitabat, Soma A-B, Çan ve Seyitömer santralleriarasındaki özelleştirmelere de Hamitabat santrali ilebaşlanılması öngörülüyor. Bu 4 santral, EÜAŞ’ıntoplam termik santraller brüt üretiminin yüzde 28,5’inioluşturuyor. Toplam kurulu kapasitesi 3,074 megavat(MW) olan bu santrallerin, 2009 yılı üretimi 15.640gigavatsaat (GWh) olarak gerçekleşti.

Yapılması gereken kanun değişiklikleriningerçekleşmesine bağlı olarak, söz konusu dört santralinardından belirlenen portföy gruplarıyla devam etmesiöngörülüyor. Bu arada, özelleştirme için büyüklükleri356 MW ile 2,795 MW aralığında değişen 9 portföygrubu oluşturulmuştu. Bu portföy grubunda, 13 termikve 27 hidroelektrik santrali bulunuyor.

AKP, Danıştay mevzuatına uygun özelleştirme hazırlıklarına başladı

Sermaye hükümetinin kamu alanına dönüközelleştirme planları ve hazırlıkları devam ediyor.Sermaye hükümeti, özelleştirmelerin gecikmesine yolaçacak olası Danıştay engelini aşmak için şimdidenharekete geçti. Danıştay’ın mevzuatı doğrultusundahidroelektrik santrallerin işletme hakkı verilmesi,termik santrallerin ise varlık satışıyla özelleştirilmesiplanlanıyor. Kurulacak portföy şirketlerininhisselerinin devrinde de, portföy şirketlerininHES’lerin işletme hakkına, termiklerin ise varlıklarınasahibi olması planlar arasında yer alıyor.

Öte yandan, yatırımcıların tercihi dikkate alınarak,

özellikle linyit santrallerinde alıcı tarafından yakıtınsağlanması konusunda yasal düzenlemeye gidilecek.Buna göre, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin bünyesindebulunan linyit rezervlerinin ruhsat haklarının dasantralleri alacak yatırımcıya verilmesi planlanıyor.Enerji Bakanlığı da bu konuda, yasa taslağı çalışmasıbaşlattı.

Maden ve enerji işçilerinin özelleştirmekarşıtı eylemleri başladı

Yatağan’da özelleştirmeye karşı mücadelebüyüyerek sürüyor. T. Maden-İş ve Tes-İş üyesiişçilerin enerji santrallerinin özelleştirilmesine karşıdüzenlediği basın açıklamasına, 1500 işçi ve emekçikatıldı. Kitleselliğiyle mitinge dönüşen eylemde,mücadele kararlılığı dile getirildi, sermaye hükümetiuyarıldı.

Eylemde konuşan T. Maden-İş Sendikası YatağanŞube Başkanı Süleyman Girgin şunları söyledi:“Bizler de maden işçileri ve enerji işçileri olarakdiyoruz ki, biz sadece işyerlerimize sahip çıkmıyoruz,70 milyonun hakkına hukukuna da sahip çıkıyoruz.TEKEL işçisi hükümetten hangi cevabı almışsa, bizlerde aynı cevabı alacağız. Ama 2000 yılında olduğu gibitaşeronlaşma mücadelemizde olduğu gibi, 8-9 Şubat‘taYatağan’da özelleştirme heyetine karşı koyduğumuzgibi, TEKEL direnişini sahiplenmemizde olduğu gibi,Yatağan ve Milas’ta emeğe ve ülkeye sahip çıkantoplumun tüm katmanlarıyla dayanışma içinde busaldırıları durduracağız. İşyerlerimizi özelleştirmeterörünün kurbanları haline getirilmesine izinvermeyeceğiz.”

Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik deeylemde yaptığı konuşmada özelleştirmelerdenvazgeçilmesini istedi. Fatih Erçelik, Tes-İş YatağanŞubesi olarak Yatağan, Yeniköy ve Kemerköysantrallerinde çalışan üyeleriyle ve Maden-İşSendikası’yla beraber santral özelleştirmelerine karşısonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi. Bedelödemeye hazır olduklarını belirtti. Özelleştirmecifirmalara “Gelecekleri varsa, görecekleri de var!”diyerek seslenen Fatih Erçelik, şalter indirmektençekinmeyeceklerini de dile getirdi.

Özelleştirme saldırısı, gerçek dışı söylemlerle veambalajlarla işçi ve emekçilere yutturulmayaçalışılmıştır. Ancak gelinen yerde işçi ve emekçiler,özelleştirmeler sonucunda, çalışanların özlük haklarıbaşta olmak üzere yoğun hak kayıpları yaşadığını,sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma çalışma dönükyaşamına yoğun saldırıların gündeme geldiğini kendideneyimleriyle bizzat öğrenmişlerdir. Tam da buzeminde özelde enerji işçilerinin, genelde emeğin tümtoplumsal kesimlerinin özelleştirme karşıtı mücadeleisteği artmaktadır.

Özelleştirmelerin sonuçları…

Geçmişte diğer sermaye hükümetleri, bugün iseAKP eliyle sürdürülen özelleştirmeler ile sermayeninserbestçe at koşturduğu, dilediğince fiyat belirlediği,gözünü kırpmadan çalışanları kapı önüne bıraktığıdüzenin var olan zemini daha da genişletilmekisteniyor. Önceki özelleştirmeler, kapitalistlerinişletmeleri eline geçirdiği andan itibaren işten

çıkarmalara, sendikasızlaştırmaya, taşeronlaştırmayayöneldiğini gösterdi. Özelleştirmelerde bugüne kadaryaşananların ortak yönü, sermayeye devredilenkuruluşların yok pahasına elden çıkarılmasıdır. Bazenkuruluş alacaklarının bile satış bedelini fazlasıylaödeyebileceği, arsa bedelinden daha düşük bedellerleözelleştirmelerin yapıldığı bile görülmüştür.

Kapitalistler enerji sektörünün ne denli kârlıolduğunun farkındalar ve bu konuda oldukça iştahlılar.Kapitalistler daha önce enerjiyi nasıl yöneteceklerini,AKTAŞ örneğinde olduğu gibi gösterdiler. İşletmeleriiflasa sürüklediler. Ayrıca, özelleştirilen elektrik üretimtesislerinde çalışanların sosyal ve özlük hak kayıplarıaraştırma gerektirmeyecek kadar açıktır. ÖrneğinTELEKOM özelleştirildi. Özelleştirmeden sonra işçihaklarına yönelik saldırılar ayyuka çıktı. TİS’te sadakazammına karşı işçiler greve çıkmak zorunda kaldı.Emekçilerin payına ise sonradan mahkemelik olansabit ücret dayatması düştü. Tüm bunlarözelleştirmenin işçi ve emekçilere zarar verdiğininaçık göstergesidir. Eğer bu saldırılara karşı güçlü birmücadele örgütlenmezse yarın yeni TEKEL’lerin veTARİŞ’lerin yaşanması kaçınılmaz hale gelir.

Özelleştirme saldırısını durdurmak için…

Enerji işçileri daha şimdiden direnişten yanatutumlarını ortaya koymaya başladılar. Direnişingeleceği için, bu haklı özelleştirme karşıtı davada,üretimden gelen gücün kullanılarak sermayeye karşısaldırıya geçilmesi gerekmektedir. İki tarafı olan, ikisınıf arasındaki bir savaşı elbette ki, güçlü olankazanır. Gücünü baskı ve zorbalıkta bulan sermayeyekarşı, gücünü eylemli sınıf dayanışmasından alan vegrev silahını kullanan enerji işçilerinin karşısındahiçbir güç duramaz.

Sermaye sınıfının kölelik koşullarında güvencesizve geleceksiz bir yaşam dayatmasının önüne geçmek,genel grev silahının etkili bir şekilde kullanılmasıylamümkündür. Genel grevin, genel direnişinörgütlenebilmesi için daha önce TEKEL ve şekerişçilerinin şimdi enerji işçilerinin açığa çıkan mücadelepotansiyelinin diğer sınıf bölükleriyle buluşması,birleşik, militan bir mücadele hattı ile sürecin örülmesigerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi için, enerjisektöründe ortaya çıkan kıvılcımı büyütmek için tümgücümüzle seferber olmalıyız.

Enerjide özelleştirme saldırılarınıdurdurmak için...

Page 10: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı’na doğru

Öncü-ilerici kamu emekçilerine, sendika şubeleri ile bualanda faaliyet yürüten platform-dernek gibi oluşumlarayapılan çağrılar ile başlayan İstanbul Kamu EmekçileriKurultayı çalışmaları, Kurultay Hazırlık Komitesi’nin(KHK) oluşumu ile hız kazandı.

20 Mart Cumartesi günü yapılan toplantı öncesindeKESK’e bağlı sendikaların İstanbul şubelerine, bu alanlailişkili platform ve derneklere çağrılar yapıldı.

Verimli tartışmaların yaşandığı ve BES İstanbul 3No’lu Şube, BTS İstanbul 1 No’lu Şube, Yapı-Yol Senİstanbul Şubesi, Tarım-Orkam Sen İstanbul Şubesi,Eğitim-Sen İstanbul 4 No’lu Şube, Eğitim-Sen İstanbul 5No’lu Şube, Eğitim-Sen İstanbul 6 No’lu Şube, SESBakırköy Şubesi’nden yönetici ve üyeler ile İşsiz ve Güvencesiz Eğitimciler Platformu’ndan (İGEP) birtemsilcinin katıldığı toplantıda şu kararlar alındı:

1- Çalışma grubu oluşmayan şubelerde bu grupların oluşturulması. 2- İlk toplantıda üye veya temsilcisi bulunmayan sendika şubeleri ve platformların Kurultay Hazırlık

Komitesi’ne katılımının sağlanması için gösterilen çabanın devam ettirilmesi. 3- Kurultay ihtiyacının ve amaçlarının dile getirildiği ve örgütlenmesine ilişkin bakış açısının ortaya

konduğu bir broşürün hazırlanması .4- Kurultayın örgütlenme araçlarından biri olarak iki sayı yayınlanacak olan bir Kurultay gazetesinin

çıkarılması.

Metal İşçileri Birliği, 19 Mart günü gerçekleştirdiğibasın açıklaması ile metal patronlarının ensesindeolduklarını ve haklarını gaspettirmeyeceklerini ifadeetti. Otomotiv Sanayicileri Derneği’nin 36. GenelKurulu’nun yapıldığı İstanbul Sanayi Odası önündegerçekleştirilen basın açıklaması ile “Bizdençaldıklarınız geri alacağız!” diyen Metal İşçileri Birliği,işçi ve emekçilerin emekleriyle yaratılan bu dünyayı, buasalaklara bırakmayacaklarını Türkiye’nin önde gelensermayedarlarının yüzlerine haykırdı.

19 Mart Cuma günü saat 14.00’te İstanbul SanayiOdası önünde gerçekleştiren basın açıklamasında“Bizden çaldıklarınızı geri alacağız!’’ pankartı açıldı.

Açıklamada, metal patronları dahil olmak üzerekapitalistlerin kendi yarattıkları krizin faturasını işçilereödettiği belirtildi. Patronların varolan sosyal veekonomik hakları krizi bahane ederek gasp ettiğininvurgulandığı açıklamada, fabrikalarda kölelikkoşullarının daha da katmerlendiği, çalışma ve yaşamşartlarının ağırlaştırıldığı ifade edildi.

Metal patronlarının bir yandan parlak tablolarsunarken diğer yandan da “krizdeyiz” yaygarasınıkopardığının söylendiği açıklamada, metal işçileriüzerindeki saldırıların aralıksız sürdüğü ifade edilerek“Otomotiv Sanayicileri Derneği üyelerinin karlarına karkattıkları fabrikalarda çalışan metal işçileri olarak kimizaman 12, kimi zaman 14, kimi zaman 24 saatçalıştırılıyoruz” denildi. Açıklamada işçilerin aylıkücretlerinin açlık sınırında olduğu belirtildi. Krizleberaber artan hak gasplarına dikkat çekilen eylemde,onlarca fabrikanın kapatıldığı, binlerce işçinin kapıönüne konulduğu, sendikalı olan işçilerin işten atıldığıifade edildi. Bunların sadece metal işçilerinin değil,farklı sektörlerde çalışan milyonlarca işçinin sorunuolduğu vurgulandı.

TEKEL işçilerinin mücadelesine işaret edilenaçıklamada, insanca bir yaşamı özgür bir gelecek içinsermaye sınıfına karşı mücadele çağrısı yapıldı.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Metal işçileriolarak üzere tüm işçileri mücadele etmeye, hakkımızolan insanca bir yaşamı kurmaya çağırıyoruz. Sonolarak söylemek istiyoruz ki; patronların bizdençaldıklarını geri alacağız.”

Eylemde “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”,“Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Yaşasın Metalİşçileri Birliği!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

MİB patronların ensesinde!10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

Kayseri’de kurultay çağrısı

Kayseri’de işçi servislerinin bulunduğu güzergahlarda, Kayseri İşçi Bülteni’nin Mart ayı sayısı sabahınerken saatlerinde yoğun olarak kullanıldı. Dağıtım sırasında, TEKEL işçilerinin direnişi, Kayseri’desendikasız ve sigortasız işçi çalıştırılması, Kayseri İşçi Kurultayı vb. konular üzerine işçilerle sohbetlergerçekleştirildi. 18 Nisan 2010 tarihinde gerçekleştirilecek olan Kayseri İşçi Kurultayı’na verilecek desteğinönemi ifade edildi.

Kayserili işçiler işten atmaların devam ettiğini, Kayseri’de patronların tazminatsız olarak işçileri kapınınönüne koyduğunu, işten atmaları sessizce izlemelerinin yanlışlığını, “ateş düştüğü yeri yakar” anlayışındankurtulmadıkça işten atmaların devam edeceğini söylediler. Birleşen işçilerin, sorunlarını çözebileceğikonusunda söylenenleri ise olumladılar.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Metal İşçileri Birliği: ‘’Bizden çaldıklarınızı geri alacağız!’’

İMES İşçileri Birliği’nden seminer

Ümraniye Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu İmes Sanayi Sitesi’nde çalışan işçiler tarafındanoluşturulan İMES İşçileri Birliği 17 Ocak akşamı Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı VolkanYaraşır’ın katılımıyla “Sınıf bilinci ve kimliği” başlıklı bir seminer gerçekleştirdi.

40’ı aşkın işçinin katıldığı seminer İMES İşçileri Birliği adına yapılan konuşmayla başladı. Seminerde 12Eylül 1980 darbesinin işçi sınıfının örgütlenme ve eylem kapasitesi üzerindeki etkileri, alt kimlik-üst kimlik,işçilerle nasıl temas kurulacağı ve taban örgütlenmeleri üzerinde duran Yaraşır sık sık TEKEL direnişinindeneyimleriyle bağ kurdu.

12 Eylül’ün işçi sınıfının örgütlenme ve eylem kapasitesi üzerindeki deformasyonu üzerinde duran Yaraşırideolojik zor ve açık zorla sınıf kimliğinin gelişmesinin önüne geçildiğini belirtti. Gerçek öğretmenin işçisınıfının eylemi olduğunu söyleyen Volkan Yaraşır TEKEL direnişinin işçi sınıfının eylemi konusunda örnekolduğunun altını çizdi.

Oldukça canlı bir atmosferde gerçekleşen seminerde işçilerin dünyaya ve yaşadıkları olaylara üst kimlikle,sınıfsal kutuplaşmanın bir gereği olarak emek-sermaye cephesinden bakması zorunluluğuna değinildi.Seminerde ayrıca işyerlerinde çalışan işçilerle nasıl temas kurulacağı üzerine tartışmalar yürütüldü. İşçilerlekurulacak temaslarda da etnik köken, dini inançlar gibi alt kimlik özellikleri yerine üst kimlikle bakılmasınınzorunluluğuna dikkat çekildi. İşçilerle nasıl temas kurulacağı üzerinde durulurken de TEKEL direnişinin‘sahte ikilemlerin’ nasıl aşıldığına dair öğreticiliğine işaret edildi.

Seminerde, taban örgütlenmelerinin önemi üzerinde de duran Yaraşır “işçi” tanımlaması ve “işçi kimdir”isınıfsal kutuplaşmalar ekseninde açarak anlattı. Soru-cevaplarla devam eden seminer mücadele etmeningerekliliği ve tarihsel önemi belirtilerek sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Page 11: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Kuruluşundan bugüne asli görevi sermaye adına işçisınıfı içerisinde ajanlık yapmak olan Türkiye İşçiSendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ibretlik birtoplantıya-etkinliğe daha imza attı.

22 Mart günü Bolu Abant’ta bölge ve il başkanlarınıtoplayarak seminer gerçekleştiren Türk-İş, 6-9 Aralık2007 tarihlerinde yapılan 20. Olağan Genel Kurul’dagenel başkanlık görevine seçilen Mustafa Kumlu’nundönemini değerlendirdi.

İki yıl iki aylık ihanete övgü...

Yaptığı konuşmada son iki yıllık süreci genelhatlarıyla ele alan ve bu sürecin dökümünü sunanMustafa Kumlu, SSGSS süreci, kriz, kamu toplu işsözleşmeleri, 1 Mayıs’lar, Hak-İş’in Türk-İş’inörgütlülüğüne yönelik saldırıları, kiralık işçidüzenlemesi ve TEKEL sürecine ilişkin çarpıcı tespit vedeğerlendirmelerde bulundu. Kumlu’nun yaptığıkonuşmadan çıkan toplam sonuç ise mücadeleninönündeki temel engellerden biri olan Türk-İşbürokrasisinin yalan ve ikiyüzlülüğünün bir kez dahatescillenmesi oldu. Hemen her süreçte kendisine bağlısendikalara üye işçileri yüzüstü bırakan Türk-İşbürokrasisi bu toplantıyla icraatlarını aklama telaşınadüştü. Kumlu’nun konuşmasında dikkat çeken temelyan ise TEKEL sürecine ilişkin değerlendirmelerdi. 17Ocak mitinginde TEKEL işçilerinin öfkesinin hedefiolan ve kürsü işgaliyle karşılaşan Türk-İş bürokratları78 gün boyunca başlarını eğerek Türk-İş GenelMerkezi’ne girmek zorunda kalan kendileri değilmişgibi tüm yüzsüzlükleriyle icraatlarını savundu.

Kumlu’nun konuşmasında dikkat çeken başka biryan ise kriz sürecine ilişkin değinmeleriydi. Türk-İş’ebağlı çeşitli sendika şubelerinin grev direnişlerineherhangi bir destekte bulunmayan Türk-İş,sahiplenmediği bu süreçle ilgili “Krize karşı alınmasıgereken önlemlerle ilgili çalışmalarımız oldu” demekleyetindi.

Türk-İş’in, hükümetle perde arkasında yaptığıgörüşmeler sonucunda alelacele bitirdiği ve ihanetlesonuçlanan kamu sözleşmeleri süreci, 2008 ve 2009 1Mayıs’ları da Türk-İş’e göre büyük bir katılım vecoşkuyla kusursuz olarak geride bırakılmıştı.

Kumlu’ya göre her şey yapıldı

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seminerkonuşmasının gövdesini ve asıl dikkat çeken yanını iseTEKEL direnişine ilişkin aktarımları oluşturdu.TEKEL’deki 78 günlük direniş sürecinde defalarca kezprotesto edilen ve işbirlikçi-ihanetçi çizgisi ile TEKELişçilerince hedef alınan Türk-İş bürokrasisi bir kez dahakendini aklama telaşına düştü.

TEKEL’deki direniş sürecini değerlendiren Kumlu,sürece diğer konfederasyonları katarak ‘destekçemberi’ni genişletmek için hassasiyet gösterdiklerinive 78 günlük süreçte attıkları her adımın Tek Gıda-İşSendikası’nın istediği şekilde gerçekleştiğini sözlerineekledi.

Yönetime geldikleri tarihten bugüne kadar yapılanBaşkanlar Kurulu toplantılarının 3’ünün TEKEL’dekidireniş sürecinde yapıldığını aktaran Kumlu bu süreçtebölgesel mitingler gerçekleştirme kararınınuygulanmamasını ise Tek Gıda-İş’in Ankara merkezlieylem kararlarına bağladı. TEKEL sürecine ilişkin

değerlendirmelerinde topu Tek Gıda-İş Sendikası’naatan Kumlu şöyle konuştu:

“...Bu kararlar alınırken de Tek Gıda-İş Başkanımızsürecin içinde olmuştur. Hatta o yeteri kadaranlaşılamaması nedeniyle TEKEL işçilerinin tepkisineneden olan son karar, Sayın Türkel’in ve diğerkonfederasyonların genel sekreterlerinin önerileriüzerine şekillenmiştir. Şöyle ki bizim konfederasyonbaşkanları olarak yapacağımız toplantıdan önce SayınTürkel’in de içinde bulunduğu genel sekreterler birtoplantı yapmış, bu toplantıdan bir dizi karar önerisiçıkmıştır. Bizim başkanlar olarak yaptığımız, buönerileri değerlendirmekten ve metne dönüştürmektenibarettir.”

Türk-İş topluluğuna seslenen Kumlu, TEKEL’dekidireniş sürecinde Türk-İş tarafından alınan eylemkararlarına “her türlü katkının büyük bir coşkuylaverildiği”ni iddia etti.

TEKEL işçilerinin eyleminin Türkiye’dekigüvencesiz çalışma koşullarını gündeme getirdiğinibelirten Kumlu TEKEL işçisinin 78 gün boyunca Türk-İş’in önünde tarih yazdığını ifade etti. TEKELişçilerinin kamuoyu vicdanında kazandığını söyledi.

Kumlu konuşmasında hükümete de şu mesajı verdi: “Hükümet, binlerce insanın mağdur olmasına yol

açan 4/C ve benzeri güvencesiz istihdamuygulamalarını bir an önce Türkiye gündemindençıkarmalıdır. Bu Türkiye için bir ihtiyaçtır. Aksi haldeeylemler devam etmek mecburiyetindedir. Çünkü işçilerve kamu çalışanları, bu tür çalışma biçimleriniTürkiye’ye yakıştıramamakta ve bu mağduriyete hemenson verilmesini istemektedir.”

23 Şubat 2010 tarihinde Türk-İş Genel Sekreterliğigörevinden istifa eden Tek Gıda-İş Genel BaşkanıMustafa Türkel’in istifasını da değerlendiren Kumlu“istifa kararının kendilerinde de bir şaşkınlıkyarattığı”nı ifade etti. “Ancak istifa tek taraflı birmüessesedir, bize düşen bu karara saygı duymakolmuştur.” dedi.

Türk-İş’teki iki yıl iki aylık genel başkanlıksürecinde sermaye hükümeti AKP’nin bir dediğini ikietmeyen, sosyal yıkım saldırılarının altına imzasını atanTürk-İş’in başkanı “Türk-İş AKP’nin arka bahçesi”

yorumlarına da yanıt verdi. Kumlu, son iki yılda Türk-İş tarihinin en büyük eylemlerine önderlik ettikleriniiddia ederken “emeğin hak ve çıkarları için mücadeleetmek zorunda oldukları”nı dile getirdi.

İşci sınıfına karşı ihanetleri geçmiş icraatlarıylatescillenmiş Türk-İş bürokrasisi genel başkanKumlu’nun ağzından kendiliğinden teşhir olmuş oldu.78 günlük TEKEL direnişi sürecinde sermayehükümetinin kapılarını aşındırmasına rağmen direnişinbasıncıyla zor anlar yaşayan Türk-İş bürokratları düzeçıkma telaşında olduklarınının işaretini verdi. TEKELişçilerinin birçok ilde sürdürdüğü 1 Nisan hazırlıklarınave 26 Mayıs 2010 tarihi için alınan genel eylemeherhangi bir hazırlıkları ve planları bulunmayan bubürokrat takımı sınıf örgütü olması gereken sendikalarıngörev ve sorumluluklarının üzerinden bir kez dahaatladı. Sendika bürokratları üzerlerine düşen rolüoynarken tüm bu ihanet ve işbirliği tablosu bir kez dahaTEKEL işçilerinin mücadeleyi sendika bürokratlarınıneline bırakmaması gerektiğini hatırlattı.

Türk-İŞ’ten ihanet savunusu Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Türk-İş’ten 78 günlükihanetin savunusu

Adana BDSP’den 1 Nisan çağrısı

Adana BDSP, TEKEL işçilerinin 1 Nisan’da Ankara’da gerçekleştireceği eylemi çalışmalarına konu ederek 1Nisan’da TEKEL işçilerinin yanında saf tutma çağrısı yapıyor.

BDSP, işçi ve emekçileri 1 Nisan’da Ankara’ya çağıran “Direnen TEKEL işçisiyle dayanışmaya! 1 Nisan’daAnkara’ya / BDSP” şiarlı afişleri ve bildirileri kullanıyor.

Öte yandan 1 Nisan eylemiyle devam edecek olan TEKEL direnişi; 1 Mayıs’a, ardından da 26 Mayıs’a kadargeçecek süre içerisinde önemli bir yerde duruyor. Adana’dan sınıf devrimcileri de bu dönemde toplam faaliyetibir kampanya havasında yürütecek ve gerçekleştirmeyi hedeflediği Adana İşçi Kurultayı’nın da bu atmosfereyaslanarak güçlü geçmesini sağlayamaya çalışacak. 26 Mayıs’a kadar geçecek bu yoğun dönemde sınıfaseslenilen araçların etkin kullanımı hedeflenecek.

1 Nisan eyleminin güçlü geçmesini sağlamak maksadıyla ilk olarak ildeki sendikalardan siyasal yapılara tümkurumların ve TEKEL işçilerinin de katılımıyla bir toplantı gerçekleştirilmesi planlanıyor. Böylelikle Ankara’dandireniş çadırlarını kaldırdıktan sonra farklı eylem ve etkinliklerle direnişlerini sürdüren ve kendi cephelerindensınıf dayanışmasını yükselten TEKEL işçilerine verilecek desteğin örgütlenmesi sağlanacak.

Bu süre zarfında BDSP’nin TEKEL direnişiyle ilgili çalışması sadece propaganda sınırları içerisindekalmayacak. Bu çabanın bir ürünü olarak işçi ve emekçiler TEKEL işçileriyle buluşturulacak. Ortak sorunlarakarşı ortak çözümlerin tartışılacağı bir söyleşi gerçekleştirilecek. 28 Mart günü “Güvencesiz çalışmaya,geleceksiz yaşamaya karşı TEKEL işçilerinin açtığı yoldan ileri!” başlığı altında yapılması planlanan bu söyleşiile 1 Nisan sonrasına dair planlamalar yapılacak.

Kızıl Bayrak / Adana

Mustafa Kumlu

Page 12: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Esenyurt işçilerinden suç duyurusuBakırköy Adliyesi önünde 24 Mart günü biraraya

gelen Esenyurt Belediyesi işçileri ile Belediye-İş 2No’lu Şube yönetici ve üyeleri, burada yaptıkları basınaçıklamasının ardından, Esenyurt Belediyesi yetkililerihakkında suç duyurusunda bulundular.

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin de destek verdiğieylemde, “Sendikal örgütlülükten dolayı EsenyurtBelediyesi’ndeki işten atılmalara karşı mücadeleediyoruz Direnişimizin 220. günü / Belediye-İş 2 NoluŞube” pankartı ve “Esenyurt Belediyesi’nde sendikalörgütlenmeyi engelleyenler yargılansın” dövizleritaşındı.

Eylemde ilk olarak ÇHD adına bir konuşmayapıldı. Yapılan konuşmada, sendikalaşmadan dolayıişten atılmaların ve sendikadan istifa etmeye yönelikbaskıların Anayasa’ya ve Uluslararası ILOsözleşmelerine aykırı olduğu belirtilerek, ÇHD’ninEsenyurt Belediyesi işçilerini destekleği ifade edildi.

Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkanı HasanGülüm ise Esenyurt Belediyesi’nde 17 Ağustos 2009tarihinde sendikadan istifa etmedikleri için işten atılan16 işçinin davası sürerken 7’sinin işe geri alındığını,daha sonra ise bu işçilerin de dahil olduğu toplam 68işçinin sendikadan istifa etmedikleri için iştenatıldığını söyledi.

Gülüm, işçilere yapılanların ‘psikolojik işkence’olduğunu söyledi. Baskılarla sendikadan istifa ettirilenişçilerin, bizzat İnsan Kaynakları Müdürü tarafındanözel araçlara bindirilerek notere gönderildiğini, istifaetmeyenlerin ise her gün parça parça işten atıldığınıbelirten Gülüm, belediye yönetiminin sendika üyesiolmayan işçilerin mevcut ücretlerini kanuna aykırıolarak aşağıya çekmek istediğini de sözlerine ekledi.Açıklamanın ardından, sendika üyesi 30 işçi,Anayasa’daki sendikalaşma haklarının kullanımınınengellendiği gerekçesiyle, Esenyurt BelediyeBaşkanlığı yetkilileri Emin Batmazoğlu, MustafaKaratay ve Numan Aladağ hakkında BakırköyCumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İÜ’de ücret gaspıİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve Çapa Tıp

Fakülteleri ve Kardioloji Enstitüsü’nde çalışan taşerontemizlik işçilerinin hakları gaspediliyor. Belediye-İşİstanbul 5 No’lu Şube üyesi işçiler, 2009 yılınınsonunda başka bir taşeron şirkete devredildiklerini, budevir sırasında ise aralık ayı ücretlerinin gaspedildiğinibelirtiyorlar. Sendikalarının da kendilerine sahipçıkmadığını ifade eden işçiler, sermayenin tüm işçi veemekçileri baskı altına almaya çalıştığı krizkoşullarında alınterlerini gaspettirmeyeceklerinibelirtiyorlar.

Çağ Temizlik Şirketi’ne bağlı olarak çalışantaşeron temizlik işçileri 2009 yılının sonunda yapılanihale sonucunda Seven temizlik firmasına devredildi.Bu devir sırasında ise işçilerin aralık ayı ücretlerigaspedildi. Bu ücretlerin üniversitenin dönersermayesinden karşılanması gerekirken üniversite,işçilere ücretlerini Çağ’dan talep etmelerini söyledi.Temizlik işinde çalışan 750-800 temizlik işçisininücretlerinin tutarı düşünüldüğünde, böylece üniversiteyüklü bir meblağın üstüne yatmış oldu.

DİSK / Tekstil’de depremDİSK Tekstil’in 28 Şubat 2010 tarihinde

gerçekleşen olağanüstü genel kurulunun ardındanbirçok ilde olduğu gibi Bursa’da da belli gelişmeleryaşandı.

Genel başkanlığını Rıdvan Budak’ın yaptığıDİSK/Tekstil’in Bursa Şube Başkanı MuammerÇifçiler, Şube Sekreteri Osman Gümüş ve GaziantepŞube Yönetim Kurulu Üyesi Selim Bayraktar tedbirliolarak ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi.Ayrıca, Söke VF Ege Tekstil işyeri temsilcileri PınarÇaylar ve Elbey Yüksel ile Bursa BFTC İşyeriBaştemsilcisi ve diğer temsilciler ile Akteks İşyeriDisiplin Kurulu üyesi Mustafa Vanlıoğlu da görevdenalındı. Delege olmayan ve oy kullanmayanDİSK/Tekstil İç Anadolu Temsilcisi YakupAslandoğan’ın da görevine son verildi.

Bursa’da 450 sendikalı işçinin çalıştığı BFTCişyeri temsilcilerinin görevden alınması üzerineişçilerin büyük bir kısmı işyeri temsilcileriyle birlikteTürk-İş’e bağlı TEKSİF Sendikası’na geçti.

Yine Bursa’da 2009 yılının Temmuz ayındaDİSK/Tekstil’de örgütlenen Durak Tekstil işçilerineMuammer Çifçiler tarafından TEKSİF Sendikası’nageçmeleri yönünde baskılar yapılıyor. Öncü işçilerinbir bir işten atıldığı fabrikada bu durum sonrasındakalan işçilerin büyük bölümü sendikadan patronunbaskılarıyla istifa etti.

Kızıl Bayrak / Bursa

Adana BES’ten açıklamaBES Adana Şubesi ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle 18

Mart Perşembe günü şube binasında basın açıklamasıgerçekleştirdi.

“Vergide Reform” diye savunulan 5345 sayılı Gelirİdaresi Başkanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri HakkındaKanun’un yürürlüğe girmesinin üzerinden tam beş yılgeçtiğinin hatırlatıldığı açıklamada maliyeemekçilerinin sorunları sıralandı.

Kızıl Bayrak / Adana

Enplast’ta ilk eylem ilk kazanımGebze Çayırova’da bulunan plastik hammadde

fabrikası Enplast’ta çalışan işçiler, oldukça kötüdurumda olan çalışma koşularına ve düşük ücretlerekarşı Petrol-iş Sendikası’nda örgütlenmişlerdi.

Yetki başvurusunun henüz yeni yapıldığı fabrikadageçtiğimiz günlerde sendikalı 2 işçi işten atılmıştı.Enplast patronu 15 Mart Pazartesi günü 3 işçiyi dahaişten atarak işçilerin örgütlenmesine karşı

tahammülsüzlüğünü bir kez daha göstermişti. Patronun işten atma saldırısına karşı Enplast

işçileri eyleme geçtiler. 18 Mart sabahı, sabahvardiyası fabrikaya geldiğinde iş başı yapmayarakkapı önünde eyleme başladılar. Akşam vardiyasındançıkan işçiler de vardiya bitiminde eyleme katıldılar.

Atılan işçiler geri alınana kadar işbaşıyapmayacaklarını söyleyen işçiler patronun birebirgörüşme talebine karşı adres olarak sendikayıgösterdiler. Enplast patronu ilk görüşmede, atılanişçilerin hiçbir koşulda geri alınmayacağını söylese de,Enplast işçilerinin karalı bir şekilde devam ettirdiklerieylem neticesinde geri adım atmak zorunda kaldı.İşten atılan işçiler işbaşı yaptılar. Örgütlülüklerinekarşı yönelen ilk saldırıyı kararlı bir biçimdegöğüsleyen Enplast işçileri ilk eylemlerini dekazanımla tamamlamış oldu.

Kızıl Bayrak / Gebze

“Antidemokratik uygulamaya son”Emekli-Sen Aksaray 3 No’lu Şube üyesi emekliler

Türkiye İşçi Emeklileri Derneği’ne (TİED) yürüyerek,yandaş derneğe geçilen ‘aidat kıyağı’nı protesto ettiler.

Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda 20 Mart günübiraraya gelen emekliler, “Antidemokratikuygulamaya son! İrademiz dışında yapılan kesintilerinhesabını soruyoruz” pankartını açtılar. “Emekliyizhaklıyız kazanacağız!”, “Dernek elini cebimizdençek!” sloganları ile TİED önüne yürüyen emeklilere,çevrede bulunanlar da alkışlarla destek verdi.

Açıklamayı okuyan Rahime İldemir, derneğe üyeolmadıkları halde, birçok emeklinin maaşından kesintiyapıldığını belirterek, Türkiye’de 770 bin emeklininmaaşlarından iradeleri dışında kesilen toplam 12milyon TL’nin hükümet tarafından kurdurulan Türkiyeİşçi Emeklileri Derneği hesabına aktarıldığını söyledi.

İldemir, bu hukuksuz işlemin, emeklilerin bukuruma ve dolayısıyla devlete olan güvenini sarsacaknitelikte olduğunu belirterek, Çalışma Bakanı’nın“Kesilen para çok değil, abartmaya gerek yok”sözlerine tepki gösterdi.

Emekli Sen’den kampanyaEmekli-Sen üyeleri Galatasaray Lisesi önünde

stand açarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve TürkiyeEmekliler Derneği Genel Başkanlığı’na gönderilmeküzere imza topladılar, ajitasyon konuşmalarıyla yandaş

Sınıfa karşı sınıf!12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

İşçi ve emekçi hareketinden...

Page 13: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

derneğe geçilen ‘aidat kıyağı’nı teşhir ettiler. Kızıl Bayrak / İstanbul

THY’de arabulucu süreciTürk Hava Yolları’nda (THY) örgütlü olan Hava-İş

Sendikası ile THY Anonim Ortaklığı arasında süren veuyuşmazlık aşamasında bulunan 22. dönem toplu işsözleşme görüşmelerinde resmi arabulucu tayiniyapıldı.

22 Mart Pazartesi günü İstanbul Bölge ÇalışmaMüdürlüğü’nde taraflar bir araya gelerek MarmaraÜniversitesi’nden Yrd. Doçent Dr. İbrahim Subaşı’nınresmi arabulucu olarak atanmasına karar verdi. Bukonudaki tutanak resmi arabulucuya tebliğ edildiğitarihten itibaren resmi arabulucunun 15 günlük görevsüresi başlıyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Yaşarsan Tersanesi’nde oturmaeylemi

Yalova Altınova’daki Yaşarsan Tersanesibünyesindeki Sisgül Gemi isimli taşeron firmadaçalışan işçiler, alacakları aylardır ödenmediği içinoturma eylemi başlattı.

Geçtiğimiz günlerde, Cemre Tersanesi’nin taşeronuFırat Gemi bünyesinde kaynakçı olarak çalışan SinanDurhan isimli işçinin gemi iskelesinden düşerek işcinayetine kurban gitmesiyle gündeme gelen AltınovaTersaneler Bölgesi, şimdi de işçilere yönelik yeni hakgaspları ile adını duyurmaya devam ediyor.İşçilerin alacakları konusunda ise taşeron firma veYaşarsan Tersanesi patronları topu birbirlerine attı.Patronların çıkar kavgasının faturasını ödeyen işçiler,her ne kadar yaşadıkları dizginsiz sömürünün anagerekçelerinden biri de olsa şu an için taşeronpatronuyla birlikte hareket ediyorlar.

Sayıları 20’yi bulan işçiler, oturma eylemine

paralarını alana kadar devam edeceklerini, gerekirse

açlık grevi de yapacaklarını dile getirdiler.

Kent AŞ’de işe iadeİzmir’in Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Kent AŞ’de

çalışırken 30 Nisan 2009’da işten çıkartılan veardından direnişe geçen işçilerin bir kısmının açtığı işeiade davası sonuçlandı.

Kent AŞ’den atılan 260 işçiden 91’inin Karşıyaka1. İş Mahkemesi’nde görülen davalarında kararverildi. Mahkeme, Kent AŞ avukatlarının davanınreddi talebine karşılık işçilerin işe iade taleplerinihaklı bularak, 91 işçinin işe iadesine ve işe iadenin asılişveren olan Karşıyaka Belediyesi’ne yapılmasınahükmetti.

Duruşmanın ardından, Karşıyaka Adliyesi önündebekleyen işçiler kararı sevinçle karşıladılar. Kent AŞişçilerinin Karşıyaka 2. ve 3. İş Mahkemelerindegörülen davaları ise sürüyor.

Çemen Tekstil grevine polis saldırısıGaziantep’te Çemen Tekstil fabrikasında işverenin

sendikayı tanımaması nedeniyle başlayan grevsürüyor. 23 Mart günü yapılan eylemde de işçilerleberaber işçilerin çocukları da grev alanındaydı.Çocuklar fabrika önündeki eyleme katılarak, “İşekmek yoksa okul da yok!” sloganıyla işçilere destekverdi.

DİSK Başkanlar Kurulu Konferansı, DİSKTekstil’in Çemen Tekstil’de sürdürdüğü grevledayanışmak amacıyla, işçi direnişleri, dayanışma ve 1Mayıs 2010 hazırlıkları gündemleriyle Gaziantep’tetoplandı. Toplantı öncesinde Gaziantep OrganizeSanayi Bölgesi’nde bulunan Çemen Tekstil greviziyaret edildi.

Çemen Tekstil grevinin 71. günündegerçekleştirilen ziyarette DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi, DİSK Tekstil Sendikası GenelBaşkanı Rıdvan Budak ve DİSK Başkanlar Kuruluüyeleri yer aldı.

Çelebi burada yaptığı konuşmada, Çemen Tekstilişçilerinin grev sonuçlanana kadar çocuklarını okulagöndermeme kararı almalarına üzüldüğünü, ancakişverenin de sorunu çözme konusunda hiç bir olumluadım atmadığını belirtti.

Çelebi’nin ardından DİSK Tekstil Genel BaşkanıRıdvan Budak da bir konuşma yaptı.

23 Mart günü grev kırıcı işçilerin servislerlefabrikaya gelişi sırasında, direnişçi işçiler buna tepkigöstererek fabrikaya girmek istedi. Bunun üzerinepolis, aralarında çocukların da bulunduğu işçilereazgınca saldırdı. Tazyikli su sıkan ve biber gazıkullanan polis copla da müdahale etti. İşçiler isepolisin müdahalesine taş atarak karşılık verdi. Busırada fabrikanın idari bölümünün camları kırıldı.Tazyikli suyun etkisiyle yere düşen çocuklar yaralandıve hastaneye kaldırıldı. Müdahale sırasında 3 çocuk ve1 işçi yaralandı. DİSK Bölge Başkanları Toplantısı

için Gaziantep’te bulunan DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi ve Tekstil Sendikası Genel BaşkanıRıdvan Budak da işçilere destek olmak için OrganizeSanayi Bölgesine gitti ve işçilerle çadırda sabahladı.

Marmaray’da ilk duruşmaİşten atma saldırısına ve kölece çalışma

koşullarına karşı direnişlerini sürdüren Marmarayişçilerinin açtıkları işe iade davasının ilk duruşması 24Mart günü Sirkeci İş Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmada, Polat Deniz İnşaat ve bakanlıkyetkilileri “husumet” itirazında bulunarak kendilerinindosyada taraf olmadıklarını ifade etti.

58 işçinin ve avukatlarının hazır bulunduğuduruşmada işveren avukatları da yer aldı. Mahkemeheyeti delillerin incelenmesi için 28 işçininduruşmasını 1 Nisan’a, kalan 30 işçinin duruşmasınıise 28 Mayıs’a erteledi.

Direnişlerinin 68. gününde duruşmaya katılmakiçin Sirkeci İş Mahkemesi’ne gelen işçiler duruşmanınardından basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Direnen işçiler kazanacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

İSKİ direnişi sürüyor...İSKİ’nin su sayacı okuma, açma-kapama ve bilgi işlem işlerini devrettiği 3 ayrı taşeron şirketle

sözleşmeleri feshetmesiyle işten çıkarılan işçiler, direnişlerine Aksaray’daki İSKİ binası önünde devamediyorlar.

15 Mart Pazartesi gününden itibaren bekleyişlerini sürdüren İSKİ işçilerine destekler de sürüyor. Direnişin4. gününde KESK İstanbul Şubeler Platformu destek ziyaretinde bulundu. Şubeler platformu dönem sözcüsüNebat Bükrek bir konuşma yaparak İSKİ işçilerinin mücadelesinin yanında olduklarını vurguladı. Bükrek sınıfdayanışmasının önemine işaret ederek “Direnmekten başka çaremiz yok!” dedi. Kamu emekçileri, direnişçiişçilerin öğle yemeğini karşıladılar.

Saat 13.00’te ise işçiler basın açıklaması gerçekleştirdiler. İşçiler adına açıklamayı okuyan Adnan Kondak,direnişlerinin yanı sıra hukuki süreci de başlattıklarını söyledi.

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu ise saat 12.30’dan itibaren direniş alanındaydı. Basınaçıklamasının ardından platform adına yapılan konuşmada, TEKEL direnişi hatırlatılarak işçi sınıfının eğeristerse ve diretirse üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey olmadığı ifade edildi. HSGGP’nin ardından DİSK /Nakliyat-İş Genel Başkanı A. Rıza Küçükosmanoğlu da bir konuşma yaparak direnen işçileri selamladı.

Dev Sağlık-İş’te örgütlenen taşeron sağlık işçileri de İSKİ işçilerini ziyaret ettiler. Direniş alanınasloganlarla gelen taşeron sağlık işçileri İSKİ işçilerinin yanında olduklarını ifade ettiler.

Direnişin 8. gününde basın açıklaması gerçekleştiren İSKİ işçileri direnişi sonuna kadar götürmektekararlı olduklarını bir kez daha ifade ettiler.

Basın açıklamasını İSKİ işçisi Gürkan Güzel gerçekleştirdi. Güzel, çalışma koşullarını anlatarak başladığıaçıklamada İSKİ’deki kadro fazlalığının işçileri işten çıkarmak için bahane olarak öne sürüldüğünü ifade eti.

İSKİ işçileri direnişin 9. gününde Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binası önüne yürüdüler.İBB binası önünde basın açıklamasını okuyan Ali Ateş, 15 yıla yakın zamandır bu açma kapama, sayaçokuma, sayaç değişim ve kaçak kontrol işçilerinin taşeron firmalar vasıtasıyla karlı hale getirildiğini söyledi.

İSKİ işçileri direnişin 10. gününde Taksim’deydi. Galatasaray Lisesi’ne yürüyen işçilere çeşitli devrimcive demokratik güçler de destek verdi. Basın açıklamasını okuyan Adnan Kondak, 3 yıldır yaşadıklarıkısıntıların son noktası olarak işten atıldıklarını ifade etti. Tek taleplerinin işe geri dönmek olduğunu söyleyenKondak, kurumlardaki zaafiyetin ve pazarlıklardaki anlaşmazlıkların sorumlusu olmadıklarını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 14: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

- Kaç yıldır TÜBİTAK’ta çalışıyorsunuz?- TÜBİTAK’ta 13 yıldır kadrolu işçiyim.

- Çalıştığınız süre içerisinde herhangi bir baskıgördünüz mü?

- Son iki-üç yıldır TÜBİTAK’ta sendikalfaaliyetlerde bulunuyordum. Çalışan arkadaşlarımızınsendikaya üyeliklerinden kaynaklanan haklarının nelerolduğu üzerine çalışma yapıyorduk. Tabi bu sıradabirtakım disiplin kurulları tarafından soruşturma açıldıve önce ihtar verildi. Hukuki yollara başvuracağımısöylediğim zaman ise “haksız yere ihtar verildiği”söylenerek bu ihtarlar disiplin kurulu tarafından geriçekildi.

- TÜBİTAK’taki çalışma koşullarınızdanbahseder misiniz?

- Çalıştığımız yer son 6 yıldır yarı kapalı bircezaevi konumunda. Ondan önce çok daha rahattı.Çalışma düzeni, saatler, işçi arkadaşlarla aramızdakisosyallik çok daha farklıyken son 6 yılda robotkonumuna soktular. Saat 09.00 olunca kumandanızabasalım, saat 18.00 olunca mesainiz bitince gidin.“Çay içmeyin, kahve içmeyin” şeklinde mesajlaryollamaya başladılar. “Sabah simidinizi, poğaçanızı şusaatler arasında en kısa sürede yiyin bitirin” denilerekyarı kapalı cezaevi konumundaydık. Giriş-çıkışlaraturnikelerin konulmasıyla birer dakikalık geçgelmelerde bile mazeret izinleri yazmak durumundakaldık.

- İşten atılmanıza gerekçe olarak 4 Şubat eylemigösterildi. Tüm toplumun desteğini alan böyle birdireniş nedeniyle işten atılmanızı nasıldeğerlendiriyorsunuz?

- Bu sadece bana karşı yapılan bir davranış değil.Bunu, tüm işçi sınıfına ve emekçi kadınlara yapılmışbir davranış olarak görüyorum. TEKEL direnişine 4Şubat’ta yüzbinler katıldı. Ben de sorumluluğumgereği sendikamın aldığı karara uyarak üretimdengelen gücümü kullandım. Karşılığında kapı önünekonuldum.

- Sizden başka işten atılan oldu mu?- Şöyle ki; grevi grev gibi yapan, mazeretsiz,

izinsiz, vizite kağıdı almadan yapan bir tek benvardım. Birkaç saat eyleme katılıp tekrar görevinedönen arkadaşlarımız oldu. Bunların arasında sendikatemsilcileri hatta şube yönetiminde görevliarkadaşlarımız da vardı. Ama bir günlük üretimdengelen gücümü ben sonuna kadar kullandım.

- Sendikanız Tez-Koop-İş’in bu süreçteki tavrınasıl?

- Sendika sadece hukuki boyutta destek veriyor.İşten atılmamı öğrendiğimde 4 Mart 2010 günüydü.Cuma günü toplantı yaptığımızda bana çok komik biröneriyle geldiler. “Bir iş bulalım, çalış. Hukuki sürecibaşlatalım ve maddi sorunların da olmasın. Hukukiboyutta haklısın zaten geri döneceksin.” dediler. Bende, 09.00-18.00 eylem yapacağım. Çalışmakistemiyorum. Bu eyleme sahip çıkın, destek verin

demiştim. Oturma eylemimin 17. günündeyim.Sendika sadece hukuksal boyutta destek veriyor.Başka anlamda sahiplenmiyor.

- Sendika direnişe destek eylemi yaptı mı?- Destek eylemi, basın açıklaması yapmadı.

Sitesinde bile bu direnişi yayınlamadı. Tamamen kendiinisiyatifimle bu eylemi yapıyorum.

- İki çocuk annesi emekçi bir kadın olarakdireniştesiniz. Emine Arslan, Gülistan Kobatan gibitek başına direnen işçi kadınlar var. Bununzorluklarından bahseder misiniz?

- Emine Arslan ve Gülistan Kobatanarkadaşlarımızın direnişleri de çok onurlu direnişlerdi.Ama ben onlardan bir sıfır önde başladım çünküönümde bir TEKEL direnişi ve onun öğrettiklerivardı.Orada 78 gün emek harcadığım ve mücadeleiçerisinde olduğum arkadaşlarım vardı. Aynı evipaylaştığımız, aynı havayı soluduğumuz öncü işçilervardı. O yüzden ben 1-0 önde başladım. Maddi zorlukdışında moral-motivasyon yönünden hiçbir sıkıntımızyok. İki kızım da sonuna kadar destek veriyor. Birçoksivil ve siyasi örgütten de destek var. Bu mücadele çokonurlu bir mücadele. Maddi boyutunu görmezdengelmeye çalışıyoruz ama hayat da devam ediyor.Başka da bir sıkıntı yaşamıyorum. Çok azimliyim,mücadelemi bilerek yapıyorum.

- 1 Nisan’da TEKEL işçileri Ankara’yagelecekler. 1 Mayıs ve 26 Mayıs’a uzanan bu süreçleilgili neler düşünüyorsunuz?

- Sürekli TEKEL işçisi arkadaşlarla görüşüyorum.Toplantılarından, panellerden, basın açıklamalarındanhaberdarım. Sürekli telefonla görüşüyorum. 1Nisan’dan önce Ankara’da olacaklar. BeniTÜBİTAK’ın önünde ziyaret edecekler. 1 Nisan’da biz

hep birlikte Türk-İş’in önüne gideceğiz. TEKELişçileri dönmemek üzere geliyorlar. 1 Mayıs’ı daburada geçireceğiz. Kızılay, meydanımız olacak. 26Mayıs’ta da burada olacağız.

- Emek cephesinin sermayenin saldırılarına birbütün olarak cevap vermesi için dayanışma önemlibir yerde duruyor. Siz bu destek ve dayanışmayıgörüğünüzü düşünüyor musunuz?

- Tam olarak bu desteği gördüğümüdüşünmüyorum ama daha 17. günümdeyim. Emekcephesinde şunu da gördük. 78 gün boyunca TEKELmücadelesinde eksiklerimiz, yapamadıklarımız vardı.Toplantılarda veya masa başında kaldı. Arkasından dabenim direnişim çıktı. Bunda da eksiklikler var. Emekcephesinin 1 Nisan’a kısa bir sürede kaldığıbugünlerde kendisini toparlaması ve hazır olmasıgerekiyor diye düşünüyorum.

Kızıl Bayrak / Ankara

TÜBİTAK’ta direniş kazanacak!14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13* 26 Mart 2010

TÜBİTAK direnişçisi Aynur Çamalan’la direniş süreci üzerine konuştuk...

“TEK-SES, TEK-EL, TEK YÜREK olmaya çağırıyorum!”

Bursa AYÖP’ten eylemBursa Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platfomu

(AYÖP), Fikret Ercan adlı öğretmenin girdiği bulanımsonucu intihar ederek yaşamına son vermesine ilişkin,24 Mart Çarşamba günü bir basın açıklamasıgerçekleştirerek “Öğretmenin katili ücretli kölelikdüzeni” dedi.

Saat 18.30’da Fomara Meydanı’nda gerçekleştirilenbasın açıklamasında, Bursa’nın Nilüfer İlçesi’ndekiEmir Kop İlköğretim Okulu’nda ücretli öğretmenlikyapan Fikret Ercan’ın, KPSS sistemine verilen 13.kurban olduğu vurgulandı.

“Öğretmenin katili ücretli kölelik düzeni / BursaAtaması Yapılmayan Öğretmenler Platfomu”pankartının ve “KPSS’ye 13. kurban, artık yeter”,“Ölmek için değil, öğretmek için okuduk”, “Ücretliköle olmayacağız”, “Mevsimlik öğretmen değiliz”dövizlerinin açıldığı eyleme yaklaşık 30 kişi katıldı. Eyleme Eğitim Sen ve Genç-Sen de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa

24 Mart 2010 / Bursa

Page 15: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

TARİŞ işçilerinin oturma eylemi biçimindesürdürdüğü direniş 17. günden itibaren eylemli birhatta sürmeye başladı.

Direnişin 18. günü olan 18 Mart günüAlsancak’taki TARİŞ Genel Müdürlüğü önündekidireniş alanında bekleyen TARİŞ işçilerini siyasalyapılar ziyaret etti. Demokratik Türkiye Platformu,EHP ve Yenikapı Tiyatro Topluluğu işçileri ziyaretetti. Coşkulu sloganların ardından işçilere saat12:30’da yemek dağıtıldı.

Direnişçi işçiler öğleden sonra kent merkezinekitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Alsancak’tabulunan TARİŞ Genel Müdürlüğü önünden kortejleroluşturarak ayrılan işçiler Konak’ta bulunan İzmirBüyükşehir Belediyesi önüne yürüdüler. Eylemboyunca sloganlar coşkuyla atıldı.

Belediye önüne gelindiğinde İzmir BüyükşehirBelediye Başkanı Aziz Kocaoğlu işçileri görüşmeküzere konferans salonuna davet etti. Görüşmeninardından işçilerin bir bölümü TEKEL işçilerininKonak YKM önünde açtıkları imza standına ziyaretgerçekleştirdi. TEKEL ve TARİŞ direnişinibuluşturan imza standı önünde coşkulu sloganlaratıldı ve direniş kararlılığını vurgulayan konuşmalaryapıldı.

Bu ziyarete katılımın sendikacılar tarafındansınırlandırıldığı ve seçilen belli sayıda işçi dışındaherkesin dağılmasının istenmesi de dikkat çekti.

Direnişin 23. günüDirenişin 23. günü Emek Partisi Kadın Kolları,

TMMOB ve Halkevleri’nin gerçekleştirdiği direnişziyaretleri ile geçti.

Sabahtan itibaren direniş alanında bulunanişçiler öğle saatlerinde Genel Müdürlük Önünde biraraya gelerek ziyaretçileri karşılamak içinhazırlandılar. Coşkulu sloganlar eşliğindegerçekleşen ziyaretler hep birlikte çekilen halaylarile sürdü.

Günün en anlamlı ziyaretçisi ise ’80 yılındayaşanan TARİŞ direnişine katılmış eski bir TARİŞişçisinin ziyaretiydi. Alana gelerek kitleye hitabeden İsmihan Bostan işçilere kimsenin sizibölmesine izin vermeyin mesajı verdi.

“Bizi de sizin gibi kapının önüne koydular”diyen Bostan bu saldırı üzerine fabrikayı işgalederek kar kış demeden bir buçuk ay direnişisürdürdüklerini belirtti. Direniş sırasında 50 yaşındaolmasına rağmen silah kuşanarak kapıda nöbetbeklediğini anlatan Bostan ana, vurulup düşenarkadaşlarını revire taşıdıklarını ve buna rağmenmücadeleyi nasıl sürdürdüklerini çarpıcı biçimdeaktardı. Bostan’ın konuşması direnişçi işçilertarafından coşkulu ve öfkeli sloganlarla yanıtlandı.Ayrıca İsmihan Bostan’a direnişin simgesi olanatkılardan da hediye edildi.

Direnişin 24. günüTARİŞ direnişinin 24. gününde TEKEL işçileri

ve TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat direnişiziyaret etti.

Saat 12.30’da Alsancak Gar’da toplanan TEKELişçileri burada TEKEL flaması açarak direniş

alanına doğru yürüyüş gerçekleştirdiler. “TEKEL,TARİŞ, ölümüne direniş!”, “Ölmek var dönmekyok!”, “TARİŞ işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasınsınıf dayanışması!” sloganları eşliğinde yürüyenTEKEL işçileri TARİŞ Genel Müdürlüğü önündedirenişçi işçiler tarafından coşkuyla karşılandılar.Birlikte atılan sloganların ardından bir kadınTEKEL işçisi kitleye hitab etti.

Konuşmasında bu mücadelenin sadece TEKELve TARİŞ işçilerinin değil tüm işçilerin mücadelesiolduğunu vurgulayan TEKEL işçisi sözlerini“Birleşe birleşe kazanacağız!” sloganı ile bitirdi.

Görüşmeden sonuç çıkmadıSaat 13.15’te ise TEKSİF Genel Başkanı Nazmi

Irgat direnişi ziyaret etti. Gerçekleştirdiği basınaçıklamasında TARİŞ’in kuruluş sürecindendirenişin başladığı döneme kadar geçen süreyideğerlendiren Irgat, gelinen yerde özelleştirmepolitikalarının önemli bir sorun teşkil ettiğinianlattı. Irgat konuşmasında sık sık birlik başkanı ilediyalog zeminini zorladıklarını ancak sonuçalamadıklarını belirtti.

Irgat konuşmasının ardından TARİŞ GenelMüdürlüğü’ne giderek son durumu öğreneceğiniduyurdu. Genel Müdürlükte görüşmeler yapan Irgatyeniden TARİŞ işçilerine hitaben bir konuşma yaptı.Burada direnişin yanında olduklarına dair sözlersöyleyen TEKSİF Genel Başkanı görüşmesonucunda bir sonuç elde edilmediğini duyurdu.Birlik yöneticilerinin 10-15 gün sonra sendikaya birteklif yapacağını belirtti.

Irgat’ın görüşme yaptığı zaman zarfında ESP veDEÜ Kültür Topluluğu da direnişi ziyaret etti.

TEKEL ve TARİŞ işçilerine BDSP’nin 1Nisan’a çağrı amacıyla hazırladığı bildirilerin dedağıtımı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Maden ve enerji işçilerinden özelleştirmesaldırısına karşı eylem

Muğla Yatağan’daki termik santrale gelen kapitalistleri işletmeden kovan enerji ve maden işçilerininözelleştirme saldırısına karşı ortak mücadelesi sürüyor.

T. Maden-İş ve Tes-İş üyesi maden ve enerji işçileri Türkiye gelelindeki 45 adet termik ve hidroelektriksantralin özelleştirilmek istenmesine karşı 17 Mart günü Milas Atapark’ta bir araya geldi. Maden ve enerjiişçilerinin eylemine KESK, Kamu-Sen ve DİSK’e bağlı sendikaların yöneticileri de destek verdi.

T. Maden-İş Yatağan Şubesi ve Tes-İş Yatağan Şubesi’nin çağrısıyla gerçekleştirilen eylemde “Direnedirene kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”sloganlarını atan işçiler Ankara’da 18 Mart günü Stratejik Teknik Ekonomik Araştırma Merkezi (STEAM)tarafından düzenlenen Enerji Konferansı’nda 45 adet termik santralin özelleştirilmesinin ele alınmasına tepkigösterdiler.

Basın açıklamasını okuyan T. Maden-İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, AK Partihükümetinin döneminde özelleştirmenin adeta yağmaya ve talana dönüştüğünü söyledi. Girgin, enerji ilemaden işçilerinin özelleştirmeye karşı çıkacaklarını açıkladı.

Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik de eylemde yaptığı konuşmada özelleştirmelerdenvazgeçilmesini istedi. Erçelik, Tes-İş Yatağan Şubesi olarak Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santrallerindeçalışan üyeleriyle ve Maden-İş Sendikası’yla beraber santral özelleştirmelerine karşı sonuna kadar mücadeleedeceklerini söyledi. Bedel ödemeye hazır olduklarını belirtti.

Zafer direnen emekçinin olacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

TARİŞ’te tek çare direniş ve mücadele!

24 Mart 2010 /Izmir

24 Mart 2010 /Izmir

Page 16: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

- TEKEL işçilerinin Ankara’nın göbeğinde 78 günsüren direnişleri işçi sınıfı ve emekçilere umut oldu. 2Mart’ta ise Türk-İş önündeki direniş çadırlarısökülerek TEKEL işçileri memleketlerine döndü.Öncelikle 2 Mart’tan bugüne kadar bulunduğunuzalanda neler yaptınız? Süreci nasıl devam ettirdiniz?

Metin Arslan: Öncü işçiler olarak 2 Mart’tanbugüne kadar bir şeyler yapmaya çalıştık. Toplantılaraldık, şubemizi önümüze katarak birtakım adımlaratma kararı aldık. İki kere toplantı yaptık. Bir çekirdekkadromuz var. İkinci toplantı daha kalabalık oldu.İkinci toplantıdan sonra sendikaya gittik. Şubeyetaleplerimizi söyledik. Başta Ankara’yagötürebildiğimiz kadar insanla gitmeyi, orada süreklikalmayı düşündüğümüzü söyledik. Burası için dedireniş çadırının kurulması, direnişteki işçilerin ziyaretedilmesi (TARİŞ, İstanbul’daki direnişler,TÜBİTAK’ta Aynur Çamalan), bir miting yapılması,ışık söndürme eylemleri, resim sergisi, dayanışmagecesi gibi farklı eylemlerin gerçekleştirilmesiniönerdik.

Planlamalar arasında Elazığ depremi bilekonuşuldu. Hatta Yunus (Tek Gıda-İş Cevizli ŞubeBaşkanı Yunus Durdu), Ankara’ya Aynur Çamalan’agidip, sonra Hamdullah Uysal’ın mezarını ziyaret ediporadan da Elazığ’a gitmekten bahsediyordu. Sonrapazartesi günü dönecekti, dönmedi. ‘Salı günü deAnkara’ya yürüyoruz’ diye geldi. Böyle bir karar aldık,bu kararı genel merkez onaylamadı, biz şube olarakaldık ama bir kişi de olsa yürüyeceğiz dedi.

Düşündük değerlendirdik, altını doldurursakkamuoyu oluşturabileceğimizi düşündük. Binlerle onbinlerle buluşturabiliriz dedik. Sonrasında birçok şeyboşa çıktı. Özellikle genel merkezden şubeye bir baskıoldu. Bazı sol grupların baskıları sonucu Yunus çarketti. Bunu da “sayı düştü” diyerek gerekçelendirdi.Ama daha önce “on kişi de olsa, bir kişi de olsagideceğiz” diyordu. Yemekhanede toplantı yaptık. 100-150 kişinin katıldığı bu toplantıda isim listelerioluşturuldu. Herkese “Var mısın, yok musun?” diyesoruldu. Hatta ilk başta fazla kimse yoktu sonradaninsanlar kendileri gelip yazıldılar. Sonra kendi içimizdetoplantı yaptık. Sendikayla beraber komite kuruldu.Şube de işçiler olmadan hiçbir şey yapamayacağınıanladı. Ama tüm bunlar işçilerin müdahalesi veısrarlarıyla oldu.

İbrahim Yetkin: 1 Nisan öncesinde planladığımızAnkara yürüyüşü Metin’in de bahsettiği gibi soldabulunan bazı partilerin müdahalesiyle gündemdençıkarıldı. Bu sol partiler yürüyüşün altını oymak içingenel merkez ve şube yönetimi üzerinde baskılarkurdu. Böyle bir yürüyüş Türkiye gündemineoturabilecek bir yürüyüştü. Şimdiye kadar bize destekveren dostlarımızın, sınıftan yana herkesinsahipleneceğini bildiğimiz için bu yürüyüşü çokanlamlı buluyorduk.

Biz de burada bir tavır aldık. Bu etkinliği kıranarkadaşların etkinliğine katılmadık. İstanbul SigaraFabrikası’nda az çok bu işin önderliğini yapan, bu işin

içerisinde varım diyen insanların onların koymuşolduğu etkinliklere katılmadığını görünce bunlar birşey fark ettiler. Burayı sürükleyen insanları bu işiniçerisine dahil etmek için komiteyi ortaya attılar. Budurum üzerinden komite mevzusu gündeme geldi veöyle bir ortaklaşma noktası yakalandı.

Biz de zaten kendi aramızda bir komite kurmayıhedefliyorduk. Yıllardır bunu fabrikada kurmayaçalıştık ancak olmadı. Ya bizim beceriksizliğimiz, yainsanların sahiplenmemesi, ya da sendikalarınkomiteleri yok sayan tutumları... Hatta sendikamızıngenel merkezinden “Hepiniz komitesiniz, ne gereğivar!” demişlerdi. Tabii biz komitelerin işlevlerini iyibildiğimiz için, onları yargılayacak, sorgulayacaküniteler olduğunu biliyorduk. Onlar da bunu iyibiliyorlardı. Komitenin orada olması, bunların pasifdurmasının önünde engeldi. O yüzden komiteyikuramadık. Ancak onlar da komiteler olmadan hiçbirşeyin olmayacağını fark ettiler.

O yüzden bu öncü insanları da komitenin içinealdılar. Çünkü ellerinde başka insan kalmadı.Kendinden yana olanlardan, yıllardır besledikleri, eniyi, en rahat, mesaisi bol yerlere getirdikleriyle oluşanbir yapıları vardı. Bu süreçte de onların dışındakimseden destek görmediler. Bu 78 günlük süreçteAnkara’da tek bir şey gördüler. Onlara muhalifolanların bu çadırların içerisinde kalıp bu direnişisürdürdüklerini gördüler. Kendi çevrelerinde varettikleri o tür insanların yok olduğunu gördüler. Gerçekolan yine bizleriz. Bundan sonraki eylemler bizlerinüzerinden yürüyecek. O yüzden komiteleri bize getiripsundular. Bir yerde de bizim istediğimiz oldu. 11 yıldırmaalesef kuramadığımız komite, onların da seçeneği

olmuş oldu. - TEKEL işçileri Tek Gıda-İş Sendikası’nın 2

Mart günü duyurduğu kararla 1 Nisan günüAnkara’da buluşacaklar. Bin kişiyle sınırlandırılmışbu eylem için kendi bulunduğunuz alanda ve diğerillerde nasıl bir hazırlık var?

Metin Arslan: Biz bin kişi değil Ankara’yakalabalık gitmek ve sürekli kalmak noktasındasendikalarla görüştük. BES’e, Eğitim-Sen’e, KESKİstanbul Şubeler Platformu’na, BTS’ye gittik.Üniversitelerde panellere katıldık. Güçlü bir gidişinaltyapısını oluşturmaya çalıştık. Açıkçası sendikalardançok da istediğimizi bulduğumuzu söyleyemeyiz. Açıktaleplerimiz oldu. Otobüs taleplerimiz oldu,gelmelerini istedik ancak net bir tutum ortayakoymadılar.

Benzer çalışmalar bütün illerde var. Mesela bugün(24 Mart) İzmir TARİŞ’i ziyaret edip kendi araçlarıylakonvoy yapmışlar, İzmir’i dolaşmışlar. “Kavgabitmedi, daha yeni başlıyor”, “1 Nisan’daAnkara’dayız” yazılı pullar çıkartmışlar. Halktan çokgüzel bir destek gelmiş. Diyarbakır’da var,Adıyaman’da var. Genel olarak Ankara’ya gidipdönmemek noktasında bir çalışma var.

İbrahim Yetkin: Bir işbölümü yaptık. Metinarkadaş Avrupa yakasını dolaştı, biz de Anadoluyakasında çalıştık. Son olarak Eğitim-Sen’de gerçekanlamda bir toplantı yaptık. Bütün solun da yer aldığıbir toplantı oldu. 27 Mart’ta Kartal’da yapacağımızeylemi kararlaştırdık. Arkadaşlar da bize “üzerimize nedüşüyorsa yaparız” diye karşılık verdiler. Büyük desteksundular. Bunu 78 gün boyunca da görmüştük zaten.Farklı örgütlerin farklı niyetleri olsa da devrimcilerin

CMYK

İstanbul Cevizli TEKEL işçilerinden Metin Arslan ve İbrahi

“1 Nisan’da direniş çad

Direnişçi TEKEL işçileriyle 1 Nisa 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Page 17: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

CMYK

ve sosyalistlerin bu direnişe kayıtsız-şartsız omuzverdiklerini, sadece direnişin daha ileriye taşınabilmesiiçin çabaladıklarını gördük. 27 Mart’a dönükçalışmalar mahallelere bidiri dağıtımları ve asılacakpankartlarla devam edecek. Yöre dernekleriylegörüştük. Biz bir çalışma başlatacağız dediler. Tabii nekadar gerçekleşir bilemeyiz ancak “bu işte biz devarız” demeleri çok hoşumuza gitti. Tabandan, halkında içinde olduğu bir zemine dönüştü.

Zaten işçi hareketlerinin de en büyük özelliği budur.Yan yana gelemeyenler burada birleşiyor. Ben kendiadıma böyle bir şeyden mutluluk duyuyorum. Enazından yıllar sonra yan yana durmayı öğreniyoruz,güç olduğumuzu fark ediyoruz.

Bir de tabii araç noktasında çalışmalarımız oldu.Sendikalar çok fazla insan götürmek istemiyorlar. 1Nisan’a bin kişi diyorlar. En son 22 çadır vardı zaten,her ilden bir otobüs gelirse o kadar yapar. Onlarınkafasındaki buydu. Biz sorduğumuzda “Niye bin kişi,TEKEL işçisi bu kadar mı?” diye. Birşeyler söyleselerde sonunda götürürüz diyorlar ama bir çalışma yok.

Buradaki çalışmalarımızda Marmaray işçilerini,itfaiye işçilerini, Sinter işçilerini ziyaret ettik. Bizleredestek verdikleri için okuldan atılan Mehmetçik Lisesiöğrencilerine desteğimiz oldu.

İller üzerinden de görüştüğümüz arkadaşlarımız var.Kalma noktasında çalışma var. Ama bu kesin değiltabii. Bizim düşüncemiz bu doğrultuda ama herkesillerde tabanında tartışsın dedik. Bunu ne kadargerçekleştireceğimiz ise orada kalacak olan insanlarınbelirleyeceği bir durum. “Hadi arkadaşlar kalıyoruz”dediğimiz zaman kimin ne kadar kalacağı çok önemli.Mesela kesin değil ama 5 bin kişi varsa, bin kişi “Bizçadır kurup kalıyoruz” dediği anda bu iş çadırlarınkurulması şeklinde olacak. Buna ne genel merkez karşıçıkabilecek, ne Türk-İş karşı çıkabilecek.

Türk-İş her ne kadar “ben karşı değilim” dese dealttan alta çadır kurdurmayacaktır. Çünkü Türk-İşönündeki direniş çadırları başını ağrıttı. İkinci şey iseAnkara emniyeti, İçişleri Bakanlığı, Başbakan’ın böylebir durumda kuracağı baskı. Bu çadırları mümkünolduğunca kurdurmamaya çalışacaklar.

O yüzden 1 Nisan’da herkesin yığınak yapmasıgerektiğini söylüyoruz. Biz o gücü orada görüp de öylebir eylem koyduğumuzda yalnız kalmamalıyız. Oçadırların birkaç gün orada kalması demek direnişinsürmesi demektir. Ama kurulduğu gün kaldırılırsa oeylem bitirilmiş olur. 78 gün boyunca sürdürdüğümüzeylemi de bitirir ve tamamen kırar. O yüzden akıllıdavranmak gerekiyor. Ne kadar insanın bunudestekleyeceğini görmek gerekiyor. Yoksa benim dedüşüncem oradan gitmemek yönünde. 78 gün sonundada, en azından bir-iki çadır orada bırakma konusundahemfikirdik ama olmadı. Çünkü büyük bir çoğunlukbir gün önceden eşyasını topladı.

Metin Arslan: Ama bunlar normal İbrahim abi. Onparmağın onu da bir değil. Sendikanın güdümündehareket eden insanlar da var. Ama bence şunu yapmaklazım. Ankara’ya geldiğimiz ilk gün direk çadırları

kurmamıştık. 35 gün çadırsız kaldık. Sonradan çadırlarkurulur. Havalar da ısındı zaten. Sembolik bir şeyleryapılır ama önemli olan ikinci gün kalınması.

İbrahim Yetkin: Ben senin dediklerinekatılıyorum. Orada bir sayının da olması gerekiyor ki odireniş devam edebilsin. Örneğin bin kişi oradakalıyorsa, bu direnişin devamı demektir. Ama bununaltındaki bir rakam bizi zorda bırakır. Çadırlarınyıkılması süresinde beş altı çadır dirayet gösterip“hayır kalıyoruz!” deseydi devam edecektik. Ama bizve Diyarbakır’dan bir grup arkadaş olmak üzere ikigrup kaldık. Bu noktadan sonra çadırları kaldırmamakiçin diretmenin bir mantığı yoktu.

Metin Arslan: Zaten son zamanlarda yeni yüzlergördük. Eski işçi yoktu. Ama orada bence şunuyapmak lazım. Bir rakam koymak değil de, orada herçadırdan güçlü bir irade koyarsak, tamamen olmasabile dönüşümlü bir şekilde kalmak, oranın üzerindendirenişi ülkeye yaymak mümkün olabilir. Hani sendikadiyor ya “direnişi ülkenin dört bir yanına yayacağız”diye. Merkezi orası olsun. Daha az da olsa orada çadırolsun. Kalabiliyorsa hepsi kalsın ama orada kalınmasılazım.

- Bu hazırlıklar sırasında alınan birtakımmücadele kararlarının şubeler ve genel merkez eliyleönünün kesildiği görülüyor. Buna ilişkin nelersöyleyebilirsiniz?

İbrahim Yetkin: Bu sendika genel merkezlerindehep böyle olmuştur. Sağda olanlar zaten böyle amasolda olanlar da böyle olmuştur. Kendilerini aşan hiçbirişçi eylemini tasvip etmezler. İşte bizim Ankarayürüyüşünün önünün kesilme sebeplerinden biri şudur.Mustafa Türkel’in bizzat söylediği “Bu güzel bir şey

olur. Bunun getirileri var götürüleri var. Bunları iyidüşünmeniz gerekir.” O noktada samimi olarak şunusöylemiş. Eğer siz bunu başarırsanız bu bir kazanımolur ama yürüyüşe başlayıp da bunu vardıramazsanız78 günlük sürecin de kaybı olur. Bunu iyi düşününplanlayın. Bunun dışında yönetimden birkaç kişininyürütmemek yönünde şubelere baskısı var. Ama birnoktadan sonra karar aldık. Sonuçta genel merkez veonunla ilişkili olan şube başkanları var. Ben yine deaçıkça söylüyorum. Çok büyük bir fırsatı kaçırdılar.Ankara’ya 10 bin kişi de getirseler bu yürüyüşünyapacağı kadar etki yapmayacaktı. Bizim planımızagöre İstanbul, İzmir, Adana, Trabzon ve dört bir yandanaraç kullanmadan yürüyerek gidecektik. Bununoluşturacağı kamuoyunu düşünemiyorum bile. Onuniçin de bir şeylerin daha fazla ileri gitmesiniistemiyorlar. Kendilerini aşan ölçüdeki eylemliliklerinhiçbirine katılmazlar. Bu sadece Türk-İş’e veya TekGıda-İş’e özel bir şey değil. KESK de DİSK de yapıyorbunu. Sendikaların genel yapısı böyle.

Metin Arslan: Şubeler de genel merkeze bağlıhareket ediyor. 78 gün boyunca zaten bunu yaptılar.Direnişi büyütme yerine nasıl kırarız diye düşündüler.Direnişi yaymak ve diğer direnişlerle birleştirilmesiiçin adım atılmaması bunun göstergeleridir. Marmaray,Sinter, itfaiye işçileri, TARİŞ, Çemen’deki direniş vegrevlerle ortaklaştırmamaları, ışık söndürme eylemlerivb. hayata geçirilmemesi bunu göstermektedir.

- Sendika konfederasyonları 78 gün boyuncadirenişin etkisiyle çeşitli eylemler gerçekleştirdiler.Ancak başta Türk-İş olmak üzere kendi paylarınadüşen sorumlulukları yerine getirmediler. Tam tersinemücadelenin önünü kesmek için canla başla

im Yetkin’le 1 Nisan Ankara buluşması üzerine konuştuk...

dırları tekrar kurulmalı”

an Ankara buluşması üzerine... Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

çalıştılar. Bu yüzden tüm eksikliklerine rağmen 1Nisan’dan başlayan 1 Mayıs ve 26 Mayıs geneleylemine uzanan süreç değerlendirilmeyi bekliyor. Busürece nasıl bir hazırlık yapılabilir? TEKEL işçileri vediğer güçler önümüzdeki bu zorlu sürece nasıl birhazırlık yapmalılar?- Metin Arslan: 1 Nisan biraz daha yakın bir süreç. 1Mayıs ve 26 Mayıs ise biraz daha uzaklaşan bir süreç.Ama 1 Nisan’la ilgili bir çalışmaları yok. Herkes kendiimkanlarıyla gitsin deniyor. Yani resmen gitmeyindeniyor. 1 Mayıs’la ilgili de bir çalışmaları da yok. 26Mayıs’taki dayanışma eylemiyle ilgili de herhangi birçalışma yok. Direnişteki işyerlerine bakıyoruz. Buralarada bakınca herhangi çalışma olmadığı görülüyor.Örneğin işten atılan Aynur Çamalan bu anlamda yalnızkaldı. 4 Şubat eylemine destek verdiği için işten atıldı.Bu durum KESK, DİSK ve Kamu-Sen’in de sahipçıkması gereken bir durumdu. Bu noktada sendikalarınve sendikal bürokrasinin tartışılması gerekiyor. Bugünişyerlerindeki en büyük engelin sendikalar olduğunugörüyorum. Sendikalar kötü anlamında değil. En kötüsendika bile sendikasızlıktan iyidir. Kötü bir şey zateniyi değildir. Yıkıp yenisini yaratmak gerekiyor.Zorlamak, değiştirmek gerekiyor. Bütün direnişlerebaktığımızda buradaki direnişlerde sendikaların engelolduğunu söylüyorlar. Yılgınlıklar, içini boşaltmalar...Direnişteki yerleri gezerek, buralar üzerinde baskıoluşturarak 26 Mayıs’a hazırlanmak gerekiyor. Afiş,bildiri gibi materyallerle 26 Mayıs’ı duyurmaplanlarımız var. 4 Şubat grevinin AKP karşıtıbelediyeler üzerinden hayata geçtiğini (İzmir’de toplutaşıma araçlarının durması) gördük. Otobüs çalışmadığızaman, gemi-tren işgal edildiği zaman, fabrikalarınönünde eylem yapıldığı zaman grev hayata geçer.Türkiye’deki sendikalar hükümet sendikaları. Enduyarlı KESK bile bu süreçte kendini göstermemiştir.

İbrahim Yetkin: Bu anlamda 1 Mayıs önemli.Katılımın daha fazla olması süreci ilerletir. Geçmişyıllarda kazanılan bir Taksim var. Taksim’i zorlayıptabandan doğru basınç yapılabilecek bir olgu. Mevcutsendikalar bugün bitmiştir. Bugün Türkiye’dekisendikalar asli görevlerini yitirmişlerdir. Hantalyapılarıyla hiçbir zaman sınıfın önderliğini yapabilecekdurumda değiller. Bunların tamamını silip atıp bunlarınyerine daha düzgün daha temiz bir yapı inşa etmekgerekiyor. Mevcut olanlarını bertaraf etmediğimizsürece bu mümkün değil. Bu da sürece bağlıdır. İşçisınıfının önünde şöyle bir süreç var. Avrupa’nınyaşadığı vahşi kapitalizm dönemini biz bugün yeniyaşıyoruz. O yüzden mevcut sendikalar bunabaşkaldıracak bir örgütlenmeyi yapamıyorlar. Kendiiçlerinde demokrasi olmadığı için bunu yapamıyorlar.KESK’in ortaya çıkışına ve bugünkü tablosuna bakın.Evet KESK’in içerisinde devrimci, sosyalist insanlarınyoğunlukta olduğu dik duran şubeler var. DİSK’te buyok. DİSK’in “devrimci” adını taşımasından utançduyuyorum. Çünkü DİSK kolay kurulmadı. DİSK’inkurulma aşamasını hepimiz çok iyi biliyoruz. Haklızeminlerde işçinin yanında durdu. Bedeller ödenerekkuruldu DİSK. Asıl soru şu: 26 Mayıs dediğinde neyapacaklar? Bu açıdan yapacakları bir şey yok. Neden?Çünkü örgütlü değiller. TEKEL işçisi sürekli “genelgrev” diyor da bugünkü sendikaların genel grevitaşıyacak gücü yok. Çünkü kafalarında sürekli devletleuzlaşmak var. Bu da her geçen gün üyeleriyle olanbağını zedeliyor. Bu anlamda öncelikli olarak şubelerdevarolan devrimci, demokrat, yurtsever insanların kendişube yönetimlerinde oturup karar alarak basınçuygulayarak bunların kaçmalarını engellemek. İkinciolarak, daha önceki alınan kararları otup ciddi anlamdaeleştirip bunu bizzat genel merkez yönetimine açık venet biçimde söylemeleri gerekiyor diye düşünüyorum.

- Tek Gıda-İş Sendikası 2 Nisan’da TEKEL’dekimücadele sürecine ilişkin yeni bir programaçıklayacak. Sizce bu program nasıl olmalı?TEKEL’deki mücadele süreci nasıl büyütülmeli?

Öncü TEKEL işçilerinin sürece ilişkin genel bakışı veeğilimleri nasıl?

Metin Arslan: Öncelikle bu programın Ankaraeksenli, merkezli olması gerekiyor. Ankara’da merkeziolarak kalmak lazım. Dönüşümlü olabilir amamemleketlerine giden arkadaşlar da direnişi yaymalılar.Oralarda da direniş çadırları olabilir. Yine mitingler,yürüyüşler, farklı protestolar yapılabilir. Sendikanınbunları yapacağını da düşünmüyorum. Sendikanın 1Nisan’da bin kişi, 2 Mayıs’ta 2 bin kişi ve her aymitingler biçimindeki eylemleri hava boşaltmabiçiminde olur. Böyle dönemlerde işçiyi Ankara’yagötürürler gaz alırlar. Duyarlı işçileri bile yılgınlığadüşürürler. Son Danıştay kararı da topu BakanlarKurulu’na atıyor. Bakanlar Kurulu’nda 4/C’ye geçişsüresini azaltan bir karar çıkarsa bu da direnişin büyükoranda sona ermesi anlamına gelir. Direnişleribirleştirme, ortak bir mücadele hattı örmek ve yaymakiçin adım atılırsa süreç olumlu ilerler. Önümüzde 2Nisan’da kalmayı başarmak duruyor. Bu başarılabilirsebir merkezimiz olacak. Örneğin bir komite var amakomitedeki arkadaşları göremiyoruz. Ankara merkezlidireniş çadırının kurulması ve dönüşümlü bir biçimdeTürkiye’nin her yanına direnişi yaymak olursa başarıyaburadan ulaşılabilir.

İbrahim Yetkin: TEKEL işçilerinin sorunu veyamevcut durum ortada. Marmaray, itfaiye, İSKİ, Sinter,Çemen, TARİŞ işçileriyle mücadeleyi ortaklaşmalı.Dünyada ne olup bittiğini takip edip buna göredavranmak gerekiyor. Bugün artık beyin gücünü dekullanan, sağlık alanındaki insanları da ilgilendiren birsüreç yaşanıyor. Hükümetin meclise getirmek istediğisendikalar yasası var. Mevcut konfederasyonlarınbunları önüne koyup bunlar için zamanın kalmadığınıgörmelidirler. 1 Nisan’dan sonra bütün sendikalar bunutartışmalılar. Konfederasyonların üzerlerine düşengörevleri 10-20 bin kişiden beklemeleri doğru bir şeydeğildir. 1 milyon sendikalıdan bahsedeceksiniz.Direniş meşalesini 10 bin işçinin üzerine de yıkıp dabilmem ne yapmasını beklemeniz insan ahlakına dasığan bir şey değildir. Onun için bu direnişleriortaklaştırmaları gerekiyor. Bu meselenin sınıf kavgasıolduğunu görerek ortak davranmaları gerekiyor.Kararlar alıp bunları ortaklaştırıp eylemler ortayakoymaları gerekiyor. Hiçbir iktidar işçi sınıfınınyürüdüğü ya da başkaldırdığı yerde kalamaz. İşçihareketlerinin önünde hiçbir güç duramaz. Ya bu işibunlar ciddi anlamda önlerine koyacaklar ya da yokolup gidecekler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Direnişçi TEKEL işçileri ile konuştuk...18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Sermaye işçi kanı dökmeye devam ediyor

Sömürü düzeninde artık neredeyse sıradanlaşmış iş kazası örneklerinin sonuncusu 22 Mart günüKocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşandı. Güney Mahallesi Kabakoz Caddesi üzerinde bulunan ve KörfezBelediyespor Başkanı Cenk Karaloğlu’nun patronu olduğu Modül Çelik adlı yapı imal fabrikasında, çelikkolonun ayağına düşmesi sonucu Fazlı Akkanat isimli işçinin 2 bacağı koptu. Arkadaşlarının çağırmasısonucu fabrika önüne gelen acil servis ekipleri ilk müdahalede bulunmalarının ardından Akkanat’ı DerinceEğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırdılar.

Akkanat’ın bacaklarının ameliyatla yerine dikildiği söylendi.Yalova’nın Altınova ilçesinde kurulu bulunan Cemre Tersanesi’nde meydana gelen iş cinayetinde ise 26

yaşındaki Sinan Durhan hayatını kaybetti. Cemre Tersanesi’nde görev yapan taşeron firma Fırat Gemi bünyesinde kaynakçı olarak çalışan Durhan,

kaynak yaptığı 7 metre yüksekteki gemi iskelesinden düşerek yaşamını yitirdi. 19 Mart Cuma günü kuruyük gemisinin iç bölümünde yalnız başına kaynak yaparken düşen Durhan’ın “iş kazası” geçirdiği ise akşammesai bitiminde servis otobüslerine gelmemesi üzerine anlaşıldı.

Saat 17.00 sıralarında Durhan’ın servise gelmemesi üzerine Durhan’ı arayan iş arkadaşları, kendisiniçelik levhaların üzerinde kanlar içinde buldu. Durhan hastaneye kaldırıldı fakat çok kan kaybeden işçikurtarılamadı.

Durhan’ın çalıştığı bölümde yeteri kadar aydınlatma olmadığı ifade edilirken Durhan memleketiZonguldak’tan iş bulmak için yaklaşık 2 yıl önce Yalova’ya gelmişti.

Page 19: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

TEKEL Direnişi işçi sınıfının mücadele tarihindebir momentumu işaretledi. Direniş, uzun solukluluğu,yarattığı dayanışma ve mücadele ruhuyla sınıfınnesnel ve öznel şekillenmesine hizmet etti. Tarihselöznenin muazzam gücü bir kez daha ortaya çıktı.

TEKEL işçilerinin mücadelesi, yarattığı büyükanafora rağmen, kısmi kazanımlarla yeni bir aşamayagirdi. İşçi sınıfının geniş kesimlerinin hareketsizkalması, solun büyük bir kısmının TEKEL’i yalnızcabir ajitasyon malzemesi olarak görmesi ya da sınırlıdayanışma ve ilişkilenme aracı olarak ele alması vesendikal bürokrasinin ihaneti, mücadelenin böyleseyretmesinin temel nedeni oldu.

Her şeye rağmen TEKEL işçisi büyük bir moralkazandı. Muktedir olma gücü elde etti. Hatta buözellikler, sınıfın geniş kesimleri tarafından dahissedildi. Bir anlamda TEKEL tarihsel misyonunutamamladı.

Ankara işgaline son verilmesi, içinde birçok riskitaşımasına rağmen, bir soluklanma, moral depolama,güç biriktirme dönemine girilmesinin de göstergesiolabilir. Bugün birçok ilde TEKEL işçileri, yenisürecin örgütlenmesine ilişkin toplantılar yapıyor vemücadele kararlılıklarının altını çiziyor. AyrıcaTEKEL işçileri tarafından farklı işçi direnişleri veİstanbul’da olduğu gibi, öğrenci gençlik destekleniyor.

TEKEL işçisinin hareketliliğini gösteren bugelişmeler, 1 Nisan’da bir sıçramanın zemini olabilir.1 Nisan’da Ankara’da gerçekleşecek eylem, işçisınıfının etkin katılımı ve devrimci güçlerinaktiviteleriyle sınıf hareketinde yeni bir birikimsağlayacaktır.

Bugün her biri kendi özgünlüğünde yeniTEKEL’ler olmaya aday Tariş, Yatağan, Marmaray,Çemen Tekstil, Akkardan, Esenyurt işçilerinindirenişleri 1 Nisan’ı beslediği gibi 1 Nisan da budirenişleri besleyecektir. 1 Nisan’ın başarısıberaberinde 2010 1 Mayısı’nın gücünü ve etkisini dışavuracaktır.

TEKEL Direnişi’nden gelen mücadele ruhuNewroz’da yanan ateşle güç kazanmış, şu anda sürenişçi direnişleriyle 1 Nisan’ın sınıfın bir atılım günüolarak yaşanmasının önünü açmıştır. 2010 1 Mayısı bubirikimlerle şekillenecektir.

Çin çalışma rejimine karşı1 Mayıs’ta alanlara!

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel hamleler yaptığıve bölgede yeni roller üstlendiği bir süreçte 2010 yılı 1Mayısı’na giriyoruz. Egemenler bu süreci neo-Osmanlıcılık diye tanımlıyor. Neo-OsmanlıcılığıBOP+Çin çalışma rejimi olarak formüle edebiliriz.Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu’dan, Kafkasya’yave Balkanlar’a kadar emperyalizmin aktiftaşeronluğuna sıvandığı ve bir uç beyi gibihazırlandığı bu jeo-stratejik yönelim, önümüzdekisürecin bir katastrof olarak yaşanmasına da nedenolabilir. T.C. güçlü bir hamiye dayanarak bölgeselinisiyatif geliştirmeyi ve bölgede düzen kurucu bir güçolarak hareket etmeyi amaçlıyor. Suriye, Irak,Ermenistan, İran, Kürt Federe Devleti’yle girilenilişkiler, bu yöndeki adımlar olarak düşünülebilir.Emperyalizm tarafından bölgenin yeniden

sömürgeleştirilmesi ve dizaynı Türkiye kapitalizmininyönelimleriyle çakıştığı konjonktürde T.C., hızla birmilitarizasyon sürecine giriyor. Türkiye kapitalizmibölgeyi kendi ucuz emek ve pazar ihtiyacınınkarşılanacağı bir coğrafyaya çevirmeyi amaçlıyor. Buyönde bir yandan emperyalizmin neo-lejyonerliğinesoyunurken, diğer yandan aktif taşeron olarak devredeolmak istiyor. Fakat dünyanın güç gerilimlerinin odağıolan Ortadoğu’da her zaman büyük altüst oluşlarınyaşandığı unutulmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti dış politikada hızlı birmilitarizasyon sürecine girerken, ülke içinde yeni birçalışma rejimini inşa etmeye başladı. Neo-Osmanlıcılığın BOP’u tamamlayan ikinci ayağı olanÇin çalışma rejimi, sistematik güvencesizleştirmeyi veesnekleştirmeyi hedefliyor. Finans kapital bir yandanemperyal arzularla hareket ederken, diğer yandan Çinçalışma rejimiyle sınıfı boyunduruk altına almayıamaçlıyor. İşçi sınıfına 4-C, 4-B, sözleşmeli personel,taşeronlaşma, kiralık işçi, istihdam büroları vb.uygulamalarla köle işçiliği ve “beleş” ücreti dayatıyor.Finans kapital başta kıdem ihbar tazminatı ve asgariücret olmak üzere sınıfın tarihsel kazanımlarına gözdikmiş durumda. T.C.’yi AB’nin Çin’i, yani ucuzemek cennetine çevirmeyi hesaplıyor. Bu adımlar işçisınıfına yönelik bir karşı devrim süreciniişaretlemektedir.

İşçi sınıfı TEKEL Direnişi’nin yarattığı mücadeleruhuyla 1 Mayıs’a hazırlanmalıdır. 1 Nisan buhazırlığın önemli sıçraması olmalıdır.

Kapitalist krize karşı model eylem ve modelkimliklerle şekillenen işçi sınıfı, TEKEL direnişiylebir başka evreye girdi. TEKEL Direnişi işçi sınıfımücadelesinin daha militan ve daha radikal birdönemine girişinin ilk işareti olarak değerlendirilebilir.2010 1 Mayısı da bu anlamda sınıfın öfke ve kinininkolektif şekilde açığa çıktığı gün olmalıdır. Bu öfke vekinin TEKEL Direnişi’yle nelere kadir olduğugörülmüştür.

Özellikle 2008 ve 2009’daki 1 Mayıs ruhu, yaniTaksim’in kazanılması ve kapitalist devlete karşı açıkve net bir mücadele 2010 yılında da taçlandırılaraksürdürülmelidir. TEKEL direnişi her şeyin yeni

başladığını göstermektedir. Sınıfsal öfke ve kin bugüntüm atölyelerde, fabrikalarda, organize sanayibölgelerinde, işçi havzalarında birikmektedir.Yatağan’da, Esenyurt’ta, Tariş’te, Marmaray’da, yaniişgallerde, direnişlerde ve grevlerde işçi sınıfıayaktadır. Sorun bu pratikleri lokalizasyonunsınırından çıkartıp, yeni TEKEL’ler halinedönüştürmek ve ateş topuna çevirerek, 1 Mayıs’ataşımaktır. Bu anlamıyla 1 Mayıs, sınıfın sermayeyekarşı açık, net, radikal ve militan mücadelesinin 2010yılındaki en üst evresi olmalıdır.

Kapitalist krizin ve neo-liberal politikalarınyıkıcılığına karşı, yani işsizliğe, açlığa, geleceksizliğe,Çin çalışma rejimine karşı 1 Mayıs sınıfın kolektiföfke ve kininin ve gücünün açığa çıktığı bir günolmalıdır.

Bir manada 2010 1 Mayısı, 2010 yılınınkazanılması anlamına gelecektir.

1 Nisan’da TEKEL işçileriyle tek yumruk olmayıbaşaran işçi sınıfı, 1 Mayıs’a da güçlü, kararlı ve etkinçıkabilir. Bu diyalektik 26 Mayıs genel eyleminin,gerçek bir genel eyleme dönüşmesinin de şartlarınıyaratacaktır. Bu diyalektiğin bir yerindeki aksama,örneğin 1 Nisan’ın başarısız geçmesi, 1 Mayıs’ıetkileyeceği gibi, 26 Mayıs’ı etkilemesi kaçınılmazdır.

26 Mayıs’ı sendikal bürokrasinin bir yasak savmasıdışına çıkartmak istiyorsak, 1 Nisan’da yalnızcaSakarya Caddesi değil, Ankara’nın alanları işgaledilmelidir. TEKEL bize bunun mesajını vermiştir. Bumücadele ruhu Yatağan’da, Esenyurt’ta, Marmaray’daderinleştirilmeli ve 1 Mayıs’a taşınmalıdır. 1Mayıs’taki yükselen dalga kapitalist devletin vesendikal bürokrasinin tüm engelleme ve blokajlarınarağmen 26 Mayıs’ın gerçek bir genel eylem olarakyaşanmasını yaratacaktır.

Bugün görev TEKEL ruhunu bütün işçi havzalarınayaymak, direnişleri TEKEL’lere çevirmek, sınıfın öfkeve kinini açığa çıkartmaktır. Her direnişi, TEKEL gibibir manifestoya çevirmek ve sınıfın yıkıcı gücünütetiklemektir. Sınıf devrimcileri, Marx’ın LyonKomünarları için söylediği “isyan çığlığının” kendisiolmalıdır. Sınıfsal öfkeden ve kinden beslenerek,TEKEL’in ateşini 1 Nisan’a ve 1 Mayıs’a taşımalıdır.

Sınıf kini birikiyor... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

1 Nisan’dan 1 Mayıs’a... Sınıfsal öfke ve kin birikiyor

Volkan Yaraşır

Page 20: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

TEKEL Direnişi’ni büyütelim!20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

TEKEL işçileri sermayenin başkenti Ankara’da sonyılların en kararlı eylemini gerçekleştirdiler. Boydanboya derslerle dolu olan direniş sendikal ihanetinbaskısı sonucu çadırların sökülmesiyle yeni bir evreyegirdi. Fakat bu, TEKEL Direnişi’nin tamamensönümlediği anlamına gelmemektedir. TEKEL işçileriher fırsatta “Kavga bitmedi, daha yeni başlıyor!”sloganıyla direnişin devamı yönünde kararlılıkifadesinde bulunuyorlar. Bu, direnişin bitirilmeyeceğinedair bir işarettir. Direniş alanından ayrılır ayrılmaz İzmirTEKEL işçileri direnişteki TARİŞ işçilerini ziyaret etti.Burada bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamalarında“Bugün direnişin 79. günü” dediler. Diğer illerde deişçiler boş durmadı. Trabzon, Hatay, Samsun,Diyarbakır, Batman’da işçiler militan eylemler yaptı.Bütün bunlar sermayenin 4/C dayatmasına yönelikönemli tepkilerdir. Sendikal bürokrasi bir bütün olarakdirenişi boğmak adına işçilerin elindeki en büyük silahıolan çadırkenti aldı. Hainler böylelikle direnişibitirebileceklerini sandılar. İşçilerde ciddi bir moralkırılma ve dağınıklık yaratsa da yenidentoparlanabilmek adına çaba sarf etmektedirler.

Sendika bürokratlarına karşı mücadele 4/C’ye karşı mücadeledir!

Direnişin başladığı günden itibaren sendika ağalarıtüm güçleriyle hummalı bir çalışma başlattı. Bir tekamaçları vardı; artık fabrikası (ve üretimden gelengüçleri) bile kalmayan bu işçilerin direnişini bitirmek.Bu nedenle direnişi bitirmek adına sendikaların entepesinden en aşağısına kadar bir tabur burjuva askeri“gecesini gündüzüne” katarak “usta” manevralarladirenişi bitirmek için uğraştı. Türk-İş bürokratları işçisatma konusunda uzman bütün görevlilerini seferberetti. Öyle ki Zonguldak madenci yürüyüşünü satanlar dadâhil olmak üzere TEKEL direnişçilerine dönüktopyekûn bir hücum sözkonusuydu. Türk-İş’intepesinde bulunan tescilli hain Mustafa Kumlukonusunda işçilerin başından itibaren bir güven sorunuvardı. Zira Kumlu, AKP çizgisine yakın biriydi. Ancak“gölgede” kalan bürokratlar direnişin bitirilmesikonusunda oldukça etkinlerdi. Tek Gıda-İş SendikasıGenel Başkanı Mustafa Türkel de başından itibarensatanlardan biriydi. İşçilerden birinin deyimi şöyleydi:“TEKEL’de mücadele özelleştirmenin gündemegelmesiyle beraber başladı”. Ve bu mücadeleninbaşlamasıyla da Tek Gıda-İş Genel Başkanı MustafaTürkel’in ihanetleri de başladı. Yine bir işçiyle devamedelim. Tek Gıda-İş Adana Şubesi’nden bir başkaişçinin ifade ettiği cümle Türkel’e ilişkin en berrakifadelerden biridir. “Özelleştirme sürecinde TürkelAdana’daki fabrikaya geldi, bize birlik ve beraberlikmesajları verdi. TEKEL’in satılmaması için elindengeleni yapacağını belirtti. Bunun için de şeref, namussözü verdi. Sonunda ne oldu, TEKEL satıldı. Aslındasatılan bizdik.”

Bu sözlerin üzerinden yıllar geçti. Ankara’daçadırlar kuruldu sonra da söküldü. Çadırlar söküldüktenbirkaç gün sonra İstanbul Cevizli Şubesi’nden bir işçişunları söylüyordu: “Türk-İş ve Tekgıda-İş başındanberi direnişi kırmaya çalışıyordu. Bizi oyalayarak,yıldırmak için çaba sarfetti. Buna DİSK ve KESK dedahil”.

Kuşkusuz bu söylemler bir şeyler ifade ediyor.Sendikal bürokrasi tüm kuvvetleri ve tüm gücüyledirenişi baltalamaya çabaladı. Yıllarca TEKEL işçisineihanet eden sendikal bürokrasi aşılamamıştı. Bunun enbüyük nedeni genel olarak sınıf bilincinin geriliği vebuna bağlı olarak da oluşturulamayan iç örgütlülüktekizayıflıktı. Bu yönüyle geç başlayan komiteleşmeçalışması, bürokrat saldırganlığın da etkisiyle mevcutsınırlılığını aşamamış, sürece etkin bir müdahaledebulunamamıştı. İşçilerin ilk defa böylesi bir deneyimyaşaması ve deneyimsizliği nedeniyle de yapılmasıgereken müdahaleler gerçekleştirilememişti. Sendikalbürokrasi TEKEL işçisini ortada bırakmıştı. Buradandoğan boşluğu doldurabilecek tek güç, devrimci-militanbir çizgide ilerleyen direniş komitesi olabilirdi. Bu daçıkarılması gereken derslerden biridir. Böylesi birkomite olmadığı içindir ki sendikal bürokrasi bu kadaretkili olabildi. Ve yine böylesi bir komite olmadığıiçindir ki çadırlar sökülebildi. Tek Gıda-İş CevizliŞubesi’nden bir işçi mevcut komiteleşme girişimini şuşekilde tanımlamıştı: “Bir avuç öncü işçi, hemsermayeye hem de sendika ağalarına karşı mücadeleetmek zorunda kaldı.”

28 Şubat günü Ankara’dan Amerika’ya uçan Türk-İşGenel Başkanı Mustafa Kumlu’dan sonra süreç TekGıda-İş Sendikası’na kaldı. Tek Gıda-İş SendikasıGenel Başkanı Mustafa Türkel, 1 Nisan günü 1000kişiyle Ankara’da eylem yapılacağını duyurdu. Ondansonra işçileri de tehdit ederek çadırların sökülmesinisağladı. Kendince 1 Nisan’a kadar direnişin

bitirilebileceğinin hesabını yaptı. Ancak bütün işaretler,doğru bir devrimci müdahaleyle de sürecin yenidendaha başka mücadele yol, yöntem ve araçlarıylasürdürülebilirliğini gösteriyor. TEKEL işçilerinin illerdeyapmış olduğu yer yer militan bir havada seyredeneylemler de buna işaret etmektedir. Bu anlamıylaTEKEL Direnişi henüz bitmiş değildir. Yeniden fakatdaha güçlü olarak öne çıkma eğilimindedir.

İşçi direnişlerinin ruhu: Komiteler!

Her işçi direnişinin başarısı, direnişçi işçilerininisiyatifi ele almalarıyla doğrudan bağlantılıdır.TEKEL Direnişi’nden çıkarılması gereken en önemliders etkili işçi inisiyatiflerinin olmamasıdır. Bu oldukçahayati bir noktadır. Bir direniş komitesi kurmayönündeki çabalar anlamlıdır. Yer yer komitenin almışolduğu inisiyatifler de anlamlıdır. Fakat bu direnişinihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Şimdi komiteleşmesürecinden çıkarılan derslerle daha güçlü eylemlerörgütleme zamanıdır. Bu konudaki şartlar fazlasıylaelverişlidir. Bu konudaki nitel birikim de yeterlidüzeydedir. 78 günden sonra bütün öncü işçilerde“komite” yönlü bakışta bir yoğunlaşma sağlanmıştır.Yer yer bunun adımları da atıldı. Ağır aksak gitse debirçok ilde bu konuda adımlar atılmıştır. Ancak böylesibir sorumluluk tüm illerde bulunan TEKEL işçilerininönünde yakıcı bir görev olarak durmaktadır. Her ildedireniş komiteleri kurulmalıdır. Her ilden en deneyimlikişilerin bir araya gelmesi ve bir “üst komite” kurmasıbir zorunluluktur. İllerde kurulacak komiteler baştadirenişteki diğer işçiler olmak üzere, ilerici sendikalarla,devrimci örgütlenmelerle, demokratik kitle örgütleriyleortak bir platform etrafında birleşmeli, baştabulundukları illerde bir mücadele programı çıkarmalı 1Nisan eylemine güçlü bir hazırlık yapabilmelidir. Üstkomite de belli aralıklarla bir araya gelerek direnişinkaderine dair tüm süreci enine boyuna değerlendirmeli,somut eylem programları çıkarmalıdır. Ancak böylesibir örgüt şeması sendikal bürokrasiyi ezebilir ve 4/Csaldırısını püskürtebilir.

K. Kurtuluş

TEKEL Direnişi’nin geleceği işçi sınıfının geleceğidir!

TEKEL’de 1 Nisan hazırlığıHatay’da protestoTarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker’i, 20 Mart günü Antakya Belediyesi ziyareti sırasında protesto eden

TEKEL işçileri attıkları sloganlarla güvenceli çalışma koşulları taleplerini dile getirdiler.Belediye binası önünde gerçekleştirilen protesto eyleminde polis, işçilerin önüne barikat kurarak, TEKEL

işçilerinin bakana yaklaşmasına izin vermedi. Çadırlarını kurdukları Antakya Parkı’ndan belediye binasına giden işçiler burada bakanı sloganlarla karşıladı.

Bunun üzerine bakan, korumaları tarafından binaya sokuldu. İşçiler ise protestolarına sloganlarla devam etti. “Ölmek var dönmek yok!’’, sloganının atıldığı eylemde TEKEL direnişine destek oldukları için okullarıyla

ilişiği kesilen 24 lise öğrencisi de unutulmadı. Öğrencileri “Liseli gençler onurumuzdur!’’ sloganıyla selamlandı.Bu sırada dershanede olan ve yoldan geçen öğrenciler de TEKEL işçilerine alkışlarla destek verdi.

Trabzon’da 1 Nisan çağrısıTrabzon Akçaabat’ta TEKEL işçileri basın açıklaması yaparak sermaye hükümeti AKP’yi protesto etti. TEKEL işçileri aileleriyle birlikte Atatürk Parkı’nda bir araya gelirken açıklamada, “Hükümet 4/C’yi al

başına çal!”, “TEKEL işçisi direnşin simgesi!”, “İş, ekmek yoksa barış da yok!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”dövizleri taşındı. Basın açıklamasını gerçekleştiren TEKEL işçisi Metin Tekbaş, mücadele ateşini Trabzon’dayaktıklarını vurgulayarak, Ankara’dan ayrılırken verdikleri sözü tuttuklarını ifade etti. 1 Nisan’da Ankara’daolacaklarını belirten TEKEL işçileri sloganlarla basın açıklamasına son verdi.

Page 21: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

İşçi-öğrenci ele ele! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

İstanbul Çekmeköy Mehmetçik Lisesi’nde 26Şubat Perşembe günü TEKEL işçilerine destek eylemiyaptıkları için 24 öğrenciye soruşturma açılmış, bu 24öğrencinin İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kararı ile16 Mart günü okulla ilişiği kesilmişti.

Mehmetçik Lisesi öğrencileri tarafından tepkiylekarşılanan bu uygulama 19 Mart günü yapılan eylemleprotesto edildi. Mehmetçik Lisesi öğrencileri atılan 24arkadaşının okula geri dönmesi ve okul idaresinin bututumuna karşı tepki göstermek için okul önünde birbasın açıklaması gerçekleştirdi.

TEKEL işçilerine destek veren öğrencilerinböylesi bir saldırıya uğraması bu kez de TEKELişçilerinin öğrencilere destek vermesini koşulladı.TEKEL işçilerinin yanısıra açıklamaya destek verenkurumlar ve kişiler sermayenin saldırılarına karşıoldukça anlamlı bir dayanışma örneği sergilediler.Sarıgazi’deki ilerici ve devrimci kurumlar, üniversiteöğrencileri, farklı liselerde okuyan öğrenciler, öğrencivelileri ve sendikaların da destek verdiği eylemde 3otobüsle gelen yüzlerce TEKEL işçisi de yer aldı.

Okulun dışında toplanan kitle, öğrencilerin çıkışsaatini beklerken sloganlar ve alkışlarla sesleriniöğrencilere duyurmaya çalıştılar. Bu sırada okulönünde barikat kuran polis, kapıları kapataraköğrencilerin dışarı çıkmasına izin vermedi. Ancakbirçok öğrenci okul kapısından atlayarak dışarıdabekleyen kitleye karıştı. İçeride kalan öğrenciler isekapıya yüklenerek dışarıya çıkmaya çalıştı.

Dışarıda alkışlar ve sloganlarla kapının açılmasıbeklenirken, okulun penceresinden atılan kuşlarkitleyi oldukça coşturdu. Atılan kuşlarda TEKELişçilerinin mücadelesini destekleyen şiarlar yeralıyordu. Kuşlamalardaki “Mehmetçik Lisesi TEKELİşçisiyle Dayanışma Platformu” imzası ise öğrencileribaskı altına almak isteyen egemenlere karşı anlamlıbir yanıt oluşturdu.

Öğrencilerin kararlılığı ile kapının açılmasınınardından basın açıklaması sloganlar eşliğinde başladı.“Soruşturmalar durdurulsun, atılan öğrenciler gerialınsın” pankartının açıldığı eylemde okul idaresi veİlçe Milli Eğitim Müdürlüğü için hazırlanan temsilitasdiknameler dikkat çekti. Tasdiknamede şu ifadeleryer aldı: “TEKEL direnişini destekleyen MehmetçikLisesi öğrencilerinin okuldan atılarak eğitim öğretimhaklarının ellerinden alınması nedeniyle okulidaresine ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü’neverilmiştir. / Mehmetçik Lisesi Öğrencileri veAileleri”

Aileler adına gerçekleştirilen açıklamadasoruşturmaların durdurulmasını ve atılan 24

öğrencinin derhal geri alınması istendi. Eylemde, Eğitim-Sen 2 No’lu Şube, Tek Gıda-İş

Sendikası Cevizli Şubesi, DİSK ve öğrencilerinavukatları adına birer konuşma yapıldı.

Basın açıklamasına Ertuğrul Gazi Lisesi’ndengelen öğrenciler de açtıkları pankartla destek verdiler.

Basın açıklamasının arkasından kitle sloganlar

eşliğinde buradan Sarıgazi Cemevi önüne kadaryürüdü. Burada yapılan kısa bir konuşmanın ardındaneylem sona erdi.

Mehmetçik Lisesi’ndeki öğrencilerin büyükçoğunluğunun oluşturduğu eyleme 1000’i aşkın kişikatıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

İşçi-öğrenci TEK-EL, Tek yumruk!

Cezaevlerinde hak gaspları sürüyor...Hücrelerde hak ihlalleri sürüyor!

Adana’da her hafta hasta tutsakların serbest bırakılması ve zindanlarda işkenceye son verilmesi talebiyleyapılan eylemlerden biri daha 19 Mart günü İnönü Parkı’nda gerçekleştirildi.

Eylemde; cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 118 bini aştığı ve bunlardan 50 kadarınınkanser hastası olduğu ifade edilerek bu tablonun hapishanelerdeki tecrit uygulamasının bir sonucu olduğuifade edildi.

Açıklamanın devamında Ümit İlter, Taylan Cintay, Deniz Yıldız ve Cengizhan Pilav isimli tutsaklarıngiderek kötüleşen sağlık durumlarına ve gördükleri işkencelere değinilerek Taylan Cintay’ın yazdığımektuptan bir bölüm okundu.

Kızıl Bayrak / Adana

Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde hak gasplarına son!İHD Cezaevi Komisyonu, TUAD ve TUYAB, Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde yaşanan hak ihlallerine

dikkat çekmek için, 19 Mart günü hapishane önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. “Bakırköy Cezaevindeki hak gasplarına son, tedavi hakkı engellenemez” pankartının açıldığı eylemde

ortak açıklamayı yapan Sevim Kalman, 2008 yılının başında açılan Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde açıldığıgünden bugüne hak ihlallerinin yoğun şekilde devam ettiğini belirterek, hapishanelerde mahpuslarınhaklarının korunmasını istedi.

Kalman, hasta tutsakların tedavilerinin ve hastaneye sevklerinin engellendiğini belirtti. Türkçe bilmeyenmahpusların tedavilerinin engellendiğini, Kürtçe ya da başka dil bilen mahpusların tercümanlık taleplerinin isegeri çevrildiğini söyledi.

Açık ve kapalı görüşlerde, görüşe giden mahpus yakınlarına onursuz arama dayatıldığını, çocuk, genç,yaşlı, kadın, erkeklerin neredeyse çırılçıplak soyularak, onursuzca arandığını söyleyen Kalman, diğer hakgasplarına ilişkin ise fotoğraf çektirmenin, radyo almanın yasak olduğunu, bazı kırtasiye malzemelerininalımının engellenerek iletişim hakkının kısıtlandığını, gelen mektupların geç verildiğini, gönderilenlerin isegeç gönderildiğini söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ankara: “Tecrite son!”Hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle Ankara Yüksel Caddesi’nde her cuma akşamı

gerçekleştirilen eylemlerin sonuncusu 19 Mart günü yapıldı.Basın açıklaması Mehmet Özer tarafından devrimci tutsak Ümit İlter’in bir şiirinin okunmasıyla başladı.

Ardından okunan basın metninde, hasta tutsaklardan Ümit İlter ve Abdullah Akçay’ın sağlık sorunlarınıngiderek daha da ciddi boyutlara ulaştığına dikkat çekildi. AKP’nin demokratik açılım projelerinin yalanolduğu, demokrasiden bahsedilirken devrimci tutsakların tecrit koşullarında ölüme mahkum edildiği ifadeedildi. Tecritin son bulması ve hasta tutsakların serbest bırakılması talep edildi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Page 22: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

İşçi ve emekçiler bir kez daha zorlu bir baharsürecine giriyorlar. Soğuk kış günleri yavaş yavaşgeride kalırken sermaye sınıfının saldırıları altındabahar dönemine giren işçi ve emekçileri yeni birmücadele dönemi bekliyor.

TEKEL’deki direniş sürecini temel gündem olarakişleyen Ocak ve Şubat ayı yerel bültenlerinin ardındansınıf devrimcilerinin çok yönlü seslenişi Mart ayısayılarıyla da devam ediyor. Mart ayının başındanitibaren çıkmaya başlayan ve sanayi havzalarınaseslenişini sürdüren yerel işçi bültenleri sınıfdevrimcilerinin temel araçlarından biri olmayısürdürüyorlar.TEKEL işçilerinin 1 Nisan’da Ankara’dagerçekleştirecekleri buluşmaya paralel olarak yerel işçibültenlerinin Mart ayı sayıları da 1 Nisan’dan 1 Mayıs’auzanan mücadele dönemini işliyor. Birçok bültendebahar dönemine yönelik şiarlarda “Genel grev-geneldirenişi örgütleme” çağrısı ön plana çıkıyor. 8 Mart’ın100. yılı, TEKEL işçilerinin 1 Nisan Ankara buluşmasıve 1 Mayıs çağrıları bültenlerde işlenen temel başlıklardurumunda. Bunların yanı sıra yerellerde yürütülendevrimci sınıf faaliyetinin bir parçası olarak yerelkurultay ve çeşitli işçi etkinlikleri Mart ayıbültenlerinde oldukça geniş biçimde işleniyor.

İşçiden İşçiye: 1 Mayıs’a, geneldirenişe!

Ankara yerelinde çıkan İşçiden İşçiye Bülteni’ninMart ayı sayısının kapağında “TEKEL Direnişi’ninyolundan 1 Mayıs’a!” çağrısıyla tüm işçileri zorlu baharsürecinde mücadeleye çağırıyor. Gündemine 1 Mayıs’ıalan İşçiden İşçiye’nin mart ayı sayısında “1 Mayıs’a,genel direnişe!” çağıran bir yazının yanısıra işten atılanSincan Belediyesi işçisiyle röportaj ve iş cinayetlerineilişkin yazılar da bulunuyor.

Süren grev direnişlerle birlikte Sincan OSB’den işçiyazılarının da göze çarptığı bülten sayfalarındaAnkara’da ulaşım hakkının gaspına ilişkin bir çağrıyada yer veriliyor. TEKEL direnişine iş bırakarak destekverdiği için TÜBİTAK’ta işten atılan Aynur Çamalan’ınAnkara’daki direnişi için de bir bölümün ayrıldığıdikkat çekiyor. Bültenin arka kapağında ise Metalİşçileri Birliği Ankara Komitesi’nin çağrısı yer buluyor.

Gebze İşçi Bülteni: Genel grev-geneldirenişi örgütleyelim!

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde büyüyen devrimci sınıffaaliyetiyle paralel olarak çıkmaya başlayan Gebze İşçiBülteni Mart ayı sayısıyla Gebzeli işçilere merhabadiyor. “Geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmayakarşı; TEK-EL ruhuyla genel grev-genel direnişiyükseltelim!” çağrısına kapak sayfasında yer verenGebze İşçi Bülteni’nin ilerleyen sayfaları da yereledönük haber, yorum ve değerlendirmeleri içeriyor. 1Nisan, 1 Mayıs ve 26 Mayıs’a uzanan sürece dair biryazının yanısıra TEKEL sürecinde sınıfta kalan GebzeSendikalar Birliği’ne ilişkin bir yazı da bültensayfalarında dikkat çekiyor. Gebze’de Birleşik Metal-İşüyesi Akkardan işçilerinin direnişinin de işlendiğibültende çeşitli sektörlerden işçilerin yazılarına darastlanıyor. Gebze’deki 8 Mart kutlamasının haberininde yer aldığı bültenin arka kapağında ise sermayeninsaldırılarına karşı genel grevi, genel direnişi örgütleme

çağrısı yapılıyor.

GOP İşçi Bülteni: Sokağa, eylememücadeleye!

Gaziosmanpaşa bölgesine seslenen GOP İşçiBülteni ise Mart ayı sayısının kapağına 1 Nisan Ankaraçağrısını taşımış bulunuyor. “TEKEL işçileri yolgösteriyor! İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için 1Nisan’da sokağa, eyleme, mücadeleye!” çağrısının yeraldığı kapak sayfasını 1 Nisan’a ilişkin bir yazı izliyor.

GOP yerelindeki TEKEL’le dayanışmafaaliyetlerine de yer verilen bülten sayfalarında tekstilsektöründe devam eden TİS görüşmelerine ilişkin de biryazı göze çarpıyor. Sınıf hareketindeki gelişmelerin deişlendiği bültende ağır sömürü koşulları altında çalışanBisse işçilerine mücadele ve örgütlenme çağrısıyapılıyor. Silikozis hastası ve kot taşlama işçisininmektubunda yer bulduğu bültenin arka kapağında GOP

İşçi Platformu’nda birleşme çağrısına yer veriliyor.

Haklı Dava’dan mücadele çağrısıManisa yerelindeki sistemli seslenişini sürdüren

Haklı Dava ise Mart ayının başında çıkan yenisayısında ağırlıklı olarak 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nü işliyor. Geride kalan 8 Martsürecinde etkin bir biçimde kullanılan Haklı Dava’da 8Mart’ın 100. yılı kapak sayfasında yer buluyor. Metalsektöründe çalışan bir işçinin ve Vestel işçisininyazılarının de yer bulduğu bültenin arka kapağında iseHasan Hüseyin’in ‘Bıçak Kemikte’ şiiri göze çarpıyor.

Kayseri İşçi Bülteni’nde kurultayçağrısı

Sınıf devrimcilerinin yoğun bir tempoylahazırlıklarını sürdürdüğü Kayseri İşçi Kurultayı ise busüreçte etkin bir araç olarak kullanılan Kayseri İşçiBülteni’nde geniş biçimde işleniyor. Kapak sayfasında“Birleşelim, örgütlenelim, mücadele edelim!” çağrısınınyer aldığı Kayseri İşçi Bülteni’nde, Kayseri İşçi

Kurultayı Hazırlık Komitesi’nin sınıf dayanışmasınıyükseltmeye çağıran yazısı dikkat çekiyor. Kurultayçalışmalarına ve kurultaya katılım çağrısı yapan işçiyazıları da bültenin ilerleyen sayfalarında oldukçaanlamlı ve dikkat çekici biçimde göze çarpıyor. Sömürücehennemi Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’nden vediğer fabrikalardan işçilerin kaleme aldığı yazılarlakurultaya katılım çağrısı yapılıyor. Bültenin arkakapağında ise Oktay Rifat’ın ‘Harç çeken işçiler’ şiiriyer buluyor.

Sanayi İşçileri Bülteni kurultayaçağırıyor!

Adana Sanayi İşçileri Bülteni’nde ise Kayseri’dekigibi yerelde hazırlıkları süren Adana İşçi Kurultayı’nınçağrısı yer buluyor. “Sigortasız çalışmaya, işsizliğe,düşük ücretlere, esnek çalışma koşullarına hayır!Güvencesiz çalışmaya ve geleceksiz yaşamaya karşı,Adana İşçi Kurultayı’nda güçlerimizi birleştirelim!”çağrısı bültenin kapak sayfasında yer tutuyor.

TEKEL direnişinin deneyimleri ve mücadeleyeçağıran yazıların da göze çarptığı bültende Dev Sağlık-İş Sendikası Çukurova Bölge Başkanı MustafaHotlar’la Balcalı Hastanesi’nde taşeron çalışmaya karşıyürütülen mücadele üzerine bir röportaja yer verilmiş.Bültenin arka kapağı ise TEKEL işçilerinin 1 Nisangünü Ankara’daki buluşmasına ayrılmış durumda.

Topkapı İşçi Bülteni: Sınıfdayanışmasını yükseltelim!

Topkapı İşçi Bülteni’nin Mart ayı sayısınınkapağından ise TEKEL, TARİŞ, Akkardan ve Sinterdirenişleriyle sınıf dayanışmasını yükseltme çağrısıyapılıyor. Topkapı bölgesindeki fabrikalardan (İSKA,Ülker ve Jumbo) gelişmelerin de işlendiği bültendePTT’deki saldırılar da yer buluyor. Bültenin diğer temelbir gündemini ise matbaa ve metal işçisiyle TEKELdirenişi üzerine yapılan röportaj oluşturuyor.Balıkesir’de yaşanan maden katliamı ve sınıfhareketinde yaşanan gelişmelerin de göze çarptığıbültende 8 Mart’ın 100. yılı da arka kapağa taşınmış.

Esenyurt İşçi Bülteni: Örgütlümücadeleye!

Sınıf devrimcilerinin Esenyurt bölgesindeyürüttükleri devrimci sınıf faaliyetinin temelaraçlarından biri olmayı sürdüren Esenyurt İşçiBülteni ise mart ayı kapağından “Direnen TEKELişçileri yol gösteriyor! Haklarımızı söke söke almak içinörgütlü mücadeleye!” çağrısı yapıyor. 8 Mart’ın 100. yılı, süren grev ve direnişlerle dayanışmaçağrısı ve Esenyurt bölgesindeki aylardır devam edenBelediye-İş üyesi Esenyurt Belediye işçilerinindirenişine bülten sayfalarında yer ayrılmış durumda.Özel istihdam büroları ve çeşitli sektörlerden işçilerinkaleme aldığı yazılar bültenin ilerleyen sayfalarınıoluşturuyor.

İşçi sınıfı ve emekçileri zorlu bir mücadele sürecininbeklediği bahar sürecinde 1 Nisan’dan 1 Mayıs’a, 1Mayıs’tan 26 Mayıs’a uzanan hatta yerel işçi bültenleridevrimci sınıf faaliyetinin temel araçlarından biri olarakseslenişlerini sürdürüyorlar. Sanayi havzalarındafabrikalara, atölyelere ulaştırılıyorlar.

Mart ayı bültenlerinde mücadele çağrısı!22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Yerel işçi bültenleri genel grev-geneldirenişi örgütlemeye çağırıyor!

Page 23: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Birçok ilde gençlik, Kürt halkının özgürlükmücadelesinin simgesi olan Newroz’u çeşitlietkinliklerle kutladı.

İstanbul Üniversitesi19 Mart günü gerçekleştirilen etkinliklerle Newroz

ateşi İstanbul Üniversitesi’nde de harlandı.İlk olarak Merkez Kampüs ve Edebiyat

Fakültesi’nde Kürtçe parçalar eşliğinde halaylar çekildi.Newroz’un taşıdığı anlam üzerine yapılan kısakonuşmanın ardından Çapa’daki kutlamalara çağrıyapıldı.

Çapa’daki kutlamalar da benzer nitelikteydi.Katılımın diğer fakültelere göre yüksek olduğu Newrozetkinliğinde, halaylar arasında sık sık “Newroz pirozbe!”, “Bijî Newroz!”, “Şehit na mırın!”, “DirenKürdistan yoldaşların geliyor!”, “Newroz’u yaratanşehitlere bin selam!” sloganları atıldı. Söylenenmarşların ardından yapılan açıklamada, özgürlüktohumlarının filizlendiği Newroz’da bütün yurtsever,devrimci, demokrat öğrencilere mücadeleyi büyütmeçağrısı yapıldı.

İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği

Halil Akkanat LisesiHalil Akkanat Lisesi’nde siyasal özneler tarafından

gerçekleştirilen ortak bir etkinlikle isyanın simgesiNewroz kutlandı.

19 Mart Cuma günü, sabahçı öğrencilerinçıkmasıyla beraber kitle okul bahçesinde toplandı.Öğlenci öğrencilerin de okula girişiyle kalabalık arttı.Bahçede toplanan öğrencilere Kürtçe ve Türkçe olarakNewroz anlatıldı. Ardından büyük bir halay kurularakTürkçe ve Kürtçe ezgilerle halaylar çekildi. Okulyönetiminin müdahale çabalarını boşa düşürenöğrenciler idarecileri kitlenin yanına dahiyaklaştırmadılar.

Bahçedeki halayın ardından yaklaşık 150 liseli “Bijîbıratiya gelan!”, “Biji Newroz, Newroz piroz be!” ve“Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!” sloganlarıylakapı önüne çıktı. Burada da büyük bir halay oluşturanliselileri çevredekiler ilgi ile izledi. Halayın sonundaliseliler slogan, alkış ve zılgıtlarla kutlamayısonlandırdılar.

Başından beri DLB’nin sürece öncülük ettiğieyleme yaklaşık 150 öğrenci katıldı.

Halil Akkanat Lisesi’nden liseliler

Çukurova ÜniversitesiÇukurova Üniversitesi’nde Newroz 17 Mart günü

DYG-M tarafından örgütlenen etkinlikle kutlandı.Yaklaşık 500 kişinin katıldığı etkinlikte, çekilenhalayların ardından yakılan ateşle öğrencilerin coşkusudaha da büyüdü. Etkinlik, atılan sloganlar ve Kürtçe-Türkçe türküler eşliğinde çekilen halaylarla son buldu.

Ekim Gençliği / Çukurova Üniversitesi

Hacettepe ÜniversitesiHacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde 18

Mart günü kutlanan Newroz ile isyan ateşini büyütmeçağrısı yapıldı.

“İlerici, Devrimci, Demokrat ve YurtseverÖğrenciler” imzasıyla çağrısı yapılan eylemdeMatematik Bölümü’nden Edebiyat Fakültesi önünesloganlarla yürüyüş gerçekleştirildi. Ardından tekrarMatematik Bölümü’ne gelinerek burada basınaçıklaması yapıldı. Açıklamada, açılım aldatmacısınındevletin kirli savaş taktiklerinden biri olduğu belirtildi

ve asıl açılımı TEKEL işçilerinin yaptığı söylenerekTEKEL direnişi selamlandı.

Açıklamanın ardından ateş yakılarak kardeşlikhalayları çekildi.

Yaklaşık 250 kişinin katıldığı eyleme EkimGençliği de destek verdi.

Ekim Gençliği / Beytepe

Ondokuz Mayıs ÜniversitesiNewroz Samsun’da derimci, demokrat ve yurtsever

öğrenciler tarafından 19 Mart günü gerçekleştirilen bir

etkinlikle kutlandı. OMÜ Kurupelit Kampüsü’deki Tıp amfileri önünde

toplanan öğrenciler, sloganlar eşliğinde Tahsin TuncalıGençlik Merkezi önüne yürüyüdüler. Burada yapılanetkinlikte, Newroz’un doğuşunu simgeleyen bir tiyatrooyunu sergilendi. Daha sonra Newroz ateşi üzerindenatlanarak halaylar çekildi.

Coşkulu bir şekilde kutlanan Newroz’da, Türkçe,Kürtçe ve Arapça sloganlar atılarak halkların kardeşliğivurgusu yapıldı.

Ekim Gençliği / Samsun

Newroz piroz be! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Gençliğin Newroz eylemlerinden...

YTÜ’de geleceksizliğe ve baskılara geçityok!

Soruşturmalar-cezalar geri çekilsin!Genç-Sen, Yıldız Teknik Üniversitesi önünde gerçekleştirdiği basın açıklaması ile üniversitelerde soruşturma

ve ceza terörünü protesto etti ve direnişçi öğrencilerin mücadelesinde yanlarında olduğunu duyurdu. YTÜ önünde eğitim haklarının gaspedilmesi üzerine direnişe geçen öğrencilere destek vermek için yapılan

eylemde “Soruşturmalar, cezalar, baskılar bizi yıldıramaz - Geleceksizliğe geçit vermeyeceğiz / Genç-Sen”pankartı ile yürüyüşe geçen öğrenciler sloganlar ile üniversite içerisinden ana kapıya geldiler. Direnişçiöğrencilerin sloganları ile karşılanan Genç-Sen’liler de üniversite dışından gerçekleştirdikleri yürüyüşleri ilekapı önüne geldiler.

Basın açıklaması öncesinde YTÜ direnişinden bir öğrenci konuşma yaparak sermayenin, gençliğe yönelikgeleceksizleştirme saldırısına değindi.

Ardından Genç-Sen adına basın açıklamasını eğitim hakkı gaspedilen diğer öğrenci okudu. Öğrencileringeleceksizliğe mahkum edilmek istendiğinin belirtildiği açıklamada, öğrencilerin üniversitelerinde IMF’ye defoldediklerinde, TEKEL direnişine sahip çıktıklarında, iş cinayetlerinin hesabını sorduklarında cezalar ile eğitimhaklarının ellerinden alındığı ifade edildi. Ardından Genç-Sen adına bir öğrenci sözü aldı ve iki direnişçininYTÜ önünde gerçekleştireceği oturma eylemine Genç-Sen’in destek olacağını ifade etti.

Yaklaşık 40 öğrencinin katıldığı basın açıklamasının ardından öğrenciler yürüyüş ile ATV-Sabah gervinedesteğe gittiler. ATV-Sabah grevcisi ve greve destek olan belediye işçilerinin alkışlarla karşıladığı Genç-Sen’lilergrev yerinde halaylar çektiler. Grevciler ile gerçekleşen sohbetlerin ardından ziyaret sona erdi.

YTÜ önündeki basın açıklamasına Gençlik Muhalefeti, Kaldıraç, Öğrenci Kolektifleri ve TKP’li Öğrencilerdestek verdi.

YTÜ’de geleceksizliğe ve baskılara karşı mücadele sürüyor22 Mart günü, bahar döneminin gelişi ile birlikte hızlanan kariyer etkinlikleri, Ekim Gençliği imzalı

bildirilerle teşhir edildi. Dağıtımlar esnasında gerçekleştirilen sohbetlerle, kapitalizmin dayattığı geleceksizlik, staj sömürüsü,

diplomalı işsizlik gibi sorunlara değinilerek öğrenciler mücadeleye çağrıldı. 23 Mart günü ise kapı önündeki faaliyetlere gençliğin mahkum edilmek istendiği geleceksizlik saldırısı

konu alınarak devam edildi. YTÜ orta giriş kapısında yapılan bildiri dağıtımı ile düzenin geleceksizlik saldırısıteşhir edildi.

Kapı önündeki faaliyetlerde, Genç-Sen’in geleceksizlik üzerinden gerçekleştireceği etkinliklere çağrı yapıldıYTÜ Ekim Gençliği

Page 24: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

İstanbul’da kurultay çağrısıDevrimci Liseliler Birliği’nin Nisan ayında

gerçekleştireceği kurultaya yönelik çalışmalarKartal ve Kadıköy’de sürdü.

Bu çerçevede DLB’liler, 20 ve 24 Marttarihleri arasında “Özel dershaneleryönetmeliğindeki dönüşüm ve parasız eğitim”konulu imza kampanyası için Kadıköy veKartal’da stant açtı.

Açılan stantta hem liselilerden hem deçevredeki işçi ve emekçilerden imza toplanırkenLiselilerin Sesi satışı da gerçekleştirildi.

Bu çerçevede DLB’liler, 20 Mart Cuma günüKartal Bankalar Caddesi’nde stant açarak haftaboyunca Kartal’da sürdüreceği faaliyetine başladı.22 Mart Pazartesi günü Kartal’da sürdürülençalışma oldukça canlı geçti. 23 Mart Salı günüKartal’ın yanısıra Kadıköy’de, kilise önünde destant açıldı. Kartal’da hafta başından beri düzenliolarak açılan imza standı 24 Mart günü KartalCitibank önünde kuruldu.

Kartal DLB

Ankara DLB’den MehmetçikLisesi öğrencilerine destek

Ankara Devrimci Liseliler Birliği 20 MartCumartesi günü Tuzluçayır Meydanı’nda yaptığıbasın açıklamasıyla, TEKEL işçileri iledayanışma eylemi düzenledikleri için okuldanatılan Mehmetçik Lisesi öğrencilerine destekoldu.

“TEKEL işçileri ile dayanışmayı büyütenMehmetçik Lisesi öğrencileri yalnız değidir!Baskılar bizi yıldıramaz! / Devrimci LiselilerBirliği” ozalitinin açıldığı açıklamada gençliğinmücadelesinin artarak devam ettiği ifade edildi.Sermaye devletinin dikensiz gül bahçeleriyaratma çabalarının ve bu amaçla uyguladığıbaskı ve zulmün karşısında gençliğin devrimcidinamiğinin daha da yükseldiği vurgulandı.

Gerçek kurtuluşun devrim ve sosyalizmdeolduğunun vurgulandığı eylem liselilerin DLB’deörgütlenmeye çağrılmasıyla sonlandırıldı.Çevredeki emekçiler de açıklamaya alkışlarıyladestek verdiler.

Ankara’da Liselilerin Sesi satışıAnkara DLB 19 Mart günü liselilerin yoğun

olarak geçtiği Yüksel Caddesi’nde Liselilerin Sesisatışı gerçekleştirdi.

DLB’liler, dershanelerine giden liselilereajitasyon konuşmaları eşliğinde Liselilerin Sesi’niulaştırdılar. Birçok liseli ile tanışma ve sohbetetme şansı yakalanan faaliyet sonrası hastatutsakların serbest bırakılması için yapılan basınaçıklamasına katılım sağlandı. DLB’ninfaaliyetleri bundan sonra da devam edecek.

Mamak’ta yazılamalarAnkara’da DLB’liler, Mamak’taki liselileri

mücadeleye çağırmak amacıyla bölgenin çeşitliyerlerine yazılamalar yaparak duvarları mücadeleçağrılarıyla süslediler.

DLB’liler Tuzluçayır, Şahintepe ve Şirintepesemtlerine ve Ege Lisesi’nin etrafına “YaşasınNewroz”, “Liseliler Birliğe, DLB’ye”, “DevrimciLiseliler Birliği” yazılamaları yaptılar.

Ankara DLB

Eskişehir’de gençlik faaliyetlerinden...AÜ’de baskı ve yasaklar devrimci faaliyeti boğamayacak!

Getirdiği yasaklar ve açtığı soruşturmaların yanısıra öğrencilerin ailelerini tehdit ederek devrimci faaliyetibitirmeyi amaçlayan Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün baskılarına karşı Ekim Gençliği 18 Mart günü okuliçerisinde güçlü bir faaliyet örgütledi.

Öğrencilerin en yoğun olduğu öğle saatlerinde okul içerisine giren Ekim Gençliği okurları üzerinde çeşitlişiarların yazılı olduğu önlükler giyerek rektörlük binası önünden “Soruşturma ceza kampları değil, özerk demokratiküniversite istiyoruz!” şiarlı bildirilerin dağıtımını yaparak geçtiler.

Yemekhanede ajitasyonlar eşliğinde Ekim Gençliği dergisinin son sayısının satışını gerçekleştiren Ekim Gençliğiokurları, son dönemde üniversitelerde artan baskılara dikkat çektiler.

Genç Sen’e saldırı protesto edildi“Geleceksizlik ve işsizlik” konulu panel düzenlemeye hazırlanan Genç-Sen üyesi öğrencilerin 17 Mart günü

Osmangazi Üniversitesi’nde faşist saldırıya uğraması Eskişehir Genç-Sen tarafından protesto edildi.18 Mart günü İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan Genç-Sen’liler, “Soruşturmalar, faşist saldırılar, baskılar bizi

yıldıramaz!” pankartı açarak sloganlar ve ajitasyon konuşmaları eşliğinde Adalar Migros önüne yürüdüler.

AÜ’de sermayeye geçit yok!Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü 19 Mart günü Bologna süreci ile ilgili panel düzenledi. İlerici ve devrimci

öğrencilerin panele geleceğini öğrenen rektörlük, panelin yapılacağı binaya öğrenci girişini yasakladı. Genç-Sen’inpanele girme isteği ise reddedildi.

Panelin yapılacağı binanın önünde toplanan Genç-Sen, TKP, Öğrenci Kolektifleri ve Gençlik Muhalefetigerçekleştirdikleri eylemle düzenlenen paneli teşhir ettiler.

Açıklamanın ardından sloganlar ve devrimci marşlar eşliğinde bir süre bina girişinde beklenildi. Panelistlerinyemekhaneye gitmesi sırasında ise yemekhaneye doğru yürüyüşe geçildi. Bu sırada özel güvenlikler tarafındankurulan barikat, öğrencilerin yüklenmesi sonucu yarıldı ve yemekhanenin önüne geçildi. Bunun üzerine okul içerisineçevik kuvvet çağrıldı.

Yemekhanenin önünde de etkinliği teşhir eden ajitasyon konuşmaları yapıldı. Newroz kutlamalarının saatininyaklaşması üzerine Genç-Sen’liler eylemi sonlandırdı. Kalan kitle ise barikata yüklendi ve ÖGB’lerle bir arbede dahayaşandı. Yaşanan arbedenin ardından Öğrenci Kolektifleri ve Gençlik Muhalefeti oturma eylemi yaparak eylemisonlandırdı.

Anadolu Üniversitesi’nde özel güvenlik terörüAnadolu Üniversitesi’nde devrimci faaliyeti engellemeye dönük saldırılar 24 Mart günü de devam etti. Ekim Gençliği okurlarının yemekhaneye astığı, Bologna Süreci’ni teşhir eden afişler ÖGB’ler tarafından söküldü.

Bu duruma ilerici ve devrimci öğrenciler tarafından tepki gösterilmesinin ardından ÖGB’ler önce “Bir daha AnadoluÜniversitesi’nde afiş asılmayacak” tehditleri savurdular, ardından öğrencilere coplarla saldırdılar.

Saldırısı sonrasında toplanan ilerici, devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler, ÖGB’lerin yığınak yaptığı yeregiderek saldırıyı teşhir ettiler.

Ekim Gençliği / Anadolu Üniversitesi

Kocaeli Genç-Sen'den oturma eylemi

Kocaeli Üniversitesi’nde öğrencilere İş Bankası kartı kullanımıdayatılıyor. Öğrencileri müşteri yerine koyan bu uygulamaya tepkigöstererek İş Bankası akıllı kartlarını aktif hale getirmeyenöğrenciler ise son süreçte devreye sokulan uygulamalarlacezalandırılmak isteniyor. Öğrenciler yemekhaneden ancak 4 TLvererek yararlanabiliyor. Kocaeli Genç-Sen de 24 Mart günü akıllıkart uygulamasını ve yemekhane zammını UmuttepeKampüsü’nde gerçekleştirdiği oturma eylemi ve basın açıklamasıile protesto etti.

Yemekhanenin önünde başlayan ve bir saat süren oturmaeyleminde ajitasyon konuşmaları gerçekleştirildi, Genç-Sentanıtım broşürleri dağıtıldı.

Açıklamada sermaye ile üniversite yönetiminin ele elevererek öğrencileri sömürdüğü ifade edildi, akıllı kartuygulaması teşhir edildi.

TEKEL işçilerinin mücadelesine atıfta bulunularak, TEKELişçilerinin mücadele ile bir takım saldırıları püskürttüğü Genç-Sen’in demücadele ederek sermayenin saldırılarına cevap vereceği ifade edildi.

“Öğrenciler aç, mezunlar işsiz, işte sizin sisteminiz!” sloganının atılmasının ardından okul içerisinde yürüyüşgerçekleştirildi. Oturma eylemine 40 öğrenci katıldı.

KOÜ Ekim Gençliği

Gençlik hareketinden...24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

DLB faaliyetlerinden...

24 Mart 2010/ Kocaeli

Page 25: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Direnen halklar kazanacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

ABD’ye başkan seçildikten kısa süre sonra Mısır’ınbaşkenti Kahire’den Arap dünyasına seslenen BarackObama, Filistin başta olmak üzere, Ortadoğu’dakisorunların çözümü için çaba sarf edeceğini iddia etmiş,bu vaat, bazı çevrelerde beklentiler yaratmıştı.

Bu beklentiler elbette temelden yoksundu; nitekimaradan bir yıl geçmeden, bunun böyle olduğu pratiktede kanıtlamış bulunuyor. Zira Ortadoğu’daki karmaşıksorunlara çözüm üretmek bir yana, Filistin sorunundabile bir arpa boyu yol alınamadı. Tersine, ırkçı-siyonistİsrail rejiminin son günlerdeki tutumu, bu işgalcidevletin giderek küstahlaştığını kanıtlar niteliktedir.

Obama’nın temsilcileri Filistin-İsrail arasındadolaylı görüşmelerin başlatılması için uğraşırken,siyonist devlet Gazze’yi bombalıyor, Batı Şeria’dagençleri katlediyor. Kudüs’ü Araplar’dan arındırmasaldırısını daha da hızlandırıyor.

İsrail’in artan pervasızlığı, özelde ABD’nin, geneldeemperyalist güçlerin bu terörist devleti her koşuldadesteklemelerinden kaynaklanıyor. ABD, AB, Rusya,BM tarafından oluşturulan “Ortadoğu Dörtlüsü” de,siyonist devletin Filistin halkı şahsında insanlığa karşıişlediği suçlara seyirci kalıyor. Bu ise, düpedüz suçortaklığıdır. “Ortadoğu Dörtlüsü”nün uğursuz tutumu,gerçekte bu güçlerin “barış” diye bir dertlerininolmadığını, bölgedeki gerici çıkarlarını korumak içinçabalarken, siyonist işgale boyun eğmeyen Filistinhalkını da teslimiyete zorladığını gösteriyor.

Siyonist rejimin küstahlığı emperyalistlerindesteğinden kaynaklanıyor!

Filistin halkını oyalamak dışında bir işeyaramayacağı deneyimlerle sabit olan dolaylıgörüşmeleri bile sabote eden İsrail, emperyalist güçlertarafından “kınandı.” Moskova’da toplanan “OrtadoğuDörtlüsü”, AB dışişleri bakanları, BM Genel Sekreteriyaptıkları açıklamalarda, İsrail’in Doğu Kudüs’teyasadışı Yahudi yerleşimleri kurma kararının kabuledilemez olduğunu söylediler. Barack Obama yönetimiise, dolaylı görüşmelerin başlaması için, İsrail’in bukararı geri almasını değil ertelemesini tavsiye etti.

Kopartılan gürültülere rağmen, siyonist rejim geriadım atmadı. Dahası Washington’a gitmeden önceaçıklama yapan İsrail Başbakanı Netanyahu şunlarısöyledi: “ABD ziyaretinde mesajımız açık ve netolacak: Kudüs’teki politikamız, geçen 42 yılda olduğugibi aynen sürecek. Amerikan tarafına açıkçabelirttiğimiz üzere, Kudüs’te inşaat yapmanın TelAviv’de inşaat yapmaktan farkı yok.”

Washington yolunda yapılan bu küstah açıklama,ırkçı-siyonistlerin, her koşulda emperyalist güçodaklarından destek göreceklerine duydukları güveningöstergesidir.

Nitekim siyonistler bu konuda yanılmadılar. Bu gelişmelerin ardından ırkçı-siyonizmin en büyük

destekçisi olan Yahudi lobisi AIPAC’ın huzuruna çıkanABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İsrail’e karşıtaahhütlerinin ‘kaya gibi sağlam’ olduğunu söyledi.Kendisinin militan bir siyonizm savunucusu olduğunuda ilan eden Amerikalı bakan, İsrail’in güvenliği içinçalıştıklarını belirterek, siyonist rejimden ABD’nin

Ortadoğu’daki çabalarına destek vermesini istedi. Tel Aviv’de Barack Obama’nın yardımcısını küçük

düşüren icraatlarının ardından siyonistlere sunulan buaçık destek, İsrail’in küstahlıkta sınır tanımamasınınesas nedenine de işaret ediyor.

Avrupa Birliği devletleri ile Rusya’nın İsrail’lekurdukları ilişkilere göz atıldığında, bu gerici güçodaklarının ABD gibi açıktan destek sunmasalar bile,ırkçı-siyonistleri rahatsız edecek, sıkıştıracak herhangibir tutum almaktan özenle kaçındıkları görülür. Bukadarı ise, İsrail gibi ne yasa ne kural tanıyan birdevletin pervasızlıkta sınır tanımaması için yeterlidir.

Dolaylı görüşme sürecinin başlatılması için BatıŞeria ve Gazze Şeridi’ni ziyaret eden BM GenelSekreteri Ban Ki-mun ise, bir kez daha emperyalist güçodaklarının, özellikle de ABD’nin kuklası olduğunugözler önüne serdi. İsrail’in ördüğü ırkçı duvarı veYahudi yerleşimlerinin kurulmasını eleştiren BM şefi,tecrit altındaki Gazze’nin yıkıntılarını gördükten sonraise, İsrail ablukası için “kabul edilemez, halka çokbüyük acılar çektiriyor” yorumu yaptı. Hal böyleykenBan Ki-mun, 62 yıldan beri BM kararlarını buruşturupçöpe atan siyonist rejime karşı kılını bile kıpırdatmıyor.BM’nin tutumu, emperyalist güç odaklarınınkinitamamlar niteliktedir; bu İsrail’le suç ortaklığıdır.

İsrail, Kudüs’ü Araplar’dan arındırma...

Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi Başkanı MahmudAbbas ile ekibi tüm umutlarını batılı emperyalistlereendeksledikleri için, halen ABD denetimindebaşlatılması planlanan dolaylı görüşmelerden medetumuyor. Oysa 17 yıllık deneyim, emperyalistlerdenetimindeki görüşme ve anlaşmaların tümününFilistin davasına zarar verdiğini defalarca kanıtlamıştır.Zira emperyalistler, her zaman Filistin halkına karşıİsrail safında yer almışlardır; zaten başka türlü olsaydıbu, eşyanın tabiatına aykırı olurdu.

“Oslo Barışı” sürecinde sağlanan fakat İsrailtarafından uygulanması engellenen anlaşmaya göre,kurulacak Filistin Devleti’ne Batı Şeria’nın yüzde 22’sidüşüyordu. İkinci intifadanın patlak vermesine rağmenşimdi bu oran yüzde 13 civarına gerilemiştir.

Filistin yönetimi bu yıllarda doğrudan veya dolaylıgörüşmelerle oyalanırken, İsrail rejimi, Doğu Kudüs’üAraplar’dan tamamen arındırma planını pervasızca

uyguladı. Irkçı duvar inşaatı ile bu bölgenin Batı Şeriaile tüm bağlantılarını kesmeyi hedefleyen İsrail,dünyanın dört bir yanından toplanan Yahudiler’i içineyerleştirmek için 50 bin yeni konut inşa etme planınıuyguluyor. Bu planın uygulanabilmesi için ise, binlerceyıldır bu topraklarda yaşayan Filistinliler’inkatledilmesi veya sürgün edilmesi gerekiyor ki, ırkçı-siyonistlerin uzun vadeli amacı da budur.

İsrail’in kirli planı ortada iken, dahası bu planuygulanırken emperyalistlerin “barış süreci”nden sözetmeleri, çirkin bir aldatmacadır. Gerici Arapdevletlerinin ABD patentli planları desteklemeleri ise,Filistin halkına ihanet etmekten başka bir anlamtaşımıyor.

Üçüncü intifada çağrıları…

Abbas liderliğindeki El Fetih dışında İsrail’legörüşmelere destek veren hareket kalmadı; gelinenaşamada diğer Filistinli örgütlerin tümü buna karşıçıkıyorlar. Dahası, İsrail saldırganlığının yenidenyaygınlaşması üzerine birçok hareket üçüncü intifadaiçin çağrı yapmaya başladı.

Hamas-El Fetih çatışmasının Batı Şeria ileGazze’nin birbirinden ayrılmasına yol açması, Filistindirenişini zayıflattı. Halen Filistin’de güçlü olan bu ikihareketin Filistin halkının direniş dinamiklerini tek çatıaltında birleştirme ufkundan yoksun olması, devrimciakımların önde gelen temsilcisi FHKC’nin ise verilikoşullarda gücünün sınırlı olması, yeni bir intifadaörgütlemeyi zorlaştıran başlıca etmenlerdir. Buna karşınFilistin halkının direnme iradesi, kararlılığı vedeneyimleri, yeni bir intifada için güçlü potansiyellerbulunduğuna da işaret ediyor.

Ezilen halkların salt masa başı görüşmelerlekazanımlar elde ettiğine tanık olunmamıştır. Herkazanım, yıllara yayılan meşru/militan direnişlersonucu elde edilebilmiştir. Ancak güçlü direnişlerinolduğu yerde, masa başı görüşmelerden ezilen halklarlehine kararlar alınabilmiştir. Filistin direniş tarihi de bugerçeği döne döne kanıtlamıştır.

Halihazırda da Filistin halkının önünde, ihtiyaçduyulan her aracın kullanılacağı meşru/militan direnişdışında bir çıkış yolu bulunmamaktadır. Yaygın/eylemlienternasyonal dayanışma ile güçlendirilmişmeşru/militan kitle direnişi, ırkçı-siyonistleripüskürtebilmenin yegane yoludur.

Emperyalistler dolaylı görüşmeleri başlatma çabasında...

Irkçı-siyonist planlara karşımeşru/militan direniş!

Page 26: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Kapitalist dünya silahlanmaya daha çok sermayeaktarmaya devam ediyor. Haksız gerici savaşlar, sömürüdünyasının ayrılmaz yol arkadaşıdır. Haksız savaş vesilahlanmayla birlikte bu tabloyu tamamlayan vesermaye dünyasının gerçek çehresini açığa çıkarandeğişmez olgular da, işsizlik, açlık ve sermayeninyoğunlaşmasıdır. Sermayenin yoğunlaşmasını sağlamakiçin işsizlik ve bunun devamı olarak da açlığınderinleşmesi zorunludur. Burjuvazi bu sınıfsalayrıcalığını korumak için tepeden tırnağına kadarsilahlanmak zorundadır.

Kapitalist dünyanın krizlerinin derinleştiği dönemler,açlık ve sefaletin derinleşmesine parelel olaraksermayenin yoğunlaşması ve silahlanmaya ayrılanbütçelerdeki artışta kendi ifadesini bulmaktadır. Bugerçekler, komünistlerin kapitalist dünyayı suçlamakiçin uydurmaları değildir. Bunu günlük yaşamdanbiliyoruz. Bu gerçeği geçen hafta bir rapor yayınlayanStockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü de (SIPRI),rakamların soğuk diliyle bir kez daha doğruladı.Sözkonusu rapora göre “dünyada silah ithalatı 2005-2009 döneminde, 2000-2004’e göre %22” artışgöstermiş. Bir başka araştırmanın sonuçları da sefaletlesermayenin yoğunlaşması ve silahlanma arasındakidiyalektik bağı gözler önüne seriyor. BM bünyesindekiDünya Kalkınma Ekonomileri Araştırma Enstitüsü’nceyapılan araştırmanın sonuçlarına göre dünya nüfusunun%2’si, dünya servetinin yarısından fazlasına sahip.Dünya nüfusunun yarısına, dünya zenginliğinden düşenpay ise ancak %1 olmaktadır.

Bu iki araştırmanın bir diğer çarpıcı ortak yanı da,sefaletin yoğun olduğu bölgelerin silahlanmaya dahaçok kaynak ayırdığı gerçeğidir. BM bünyesindekiDünya Kalkınma Ekonomileri Araştırma EnstitüMüdürü Anthony Shorrocks; dünyanın toplamzenginliğinin %90’ının Kuzey Amerika, Avrupa veyüksek gelirli bazı Asya-Pasifik ülkelerinin elindetoplandığını söylüyor. Sefaletle silahlanma arasındakidirek bağı görmek için bu tabloyu, silahlanmaya yüzdeolarak en çok kaynak ayıran bölgelerle karşılaştırmakyeterlidir. SIPRI raporuna göre silah alımlarınınbölgelere göre dağılımı şöyle gerçekleşmiş: Asya veOkyanusya %41, Avrupa %24, Ortadoğu %17, Amerika%11 ve Afrika %7.

Bazı ülkeler açısından bu durum şöyle yansıyor.Güney Amerika’ya silah satışlarıysa bu dönemde %150,yani bir buçuk kat arttı. Güneydoğu Asya’ya silahtransferleri de kayda değer derecede yükseldi.Endonezya, Singapur ve Malezya’nın silah ithalatı, aynısırayla, %84, 146 ve 722 oranında arttı. Bu aynıdönemde, Türkiye’nin silahlanma yarışındaki yeri de2008’e göre 2009’da üç basamak yükselmiş. 2008’de13. sırada olan Türkiye, 2009’da 10. sıraya yükselmiş.

Ekmek yerine bomba ve panzer...

Burjuva medya ve politikacılar kapitalist sistemindoğayla birlikte insanlığı yok etmeyi hedeflediğigerçeğinin üzerini örtmeye çalışmalarına karşın, yine busistemin araştırma kurumlarının peşpeşe yayınladığıraporlar inkar edilemez gerçeği gözler önüne seriyor.Özel mülkiyet ve sermaye giderek çok daha sınırlı birkesimin elinde yoğunlaşırken, açlık ve yoksulluk da tersorantılı olarak büyüyerek kitleselleşerekyaygınlaşmaktadır.

BM’nin “Yoksulluğu tekrar düşünmek” başlıklı

raporu, Sahraaltı Afrikası’nda ve Asya’nın bazıbölgelerinde ekonomik kriz nedeniyle 2008-2009’da200 milyon kişinin daha yoksul hale geldiğiniaçıklamaktadır. Aynı rapor, sefalet-sermayekutuplaşmasını ise çarpıcı rakamlarla ortayakoymaktadır. 1981’de 212 milyon kişi günde birdolardan daha az parayla yaşarken, bu kişilerin sayısıbugün 388 milyon kişiye yükselmiştir. Tek başınaAfrika’daki artış son 30 yılda %80 civarında olmustur.Dünyada açlık çeken insanların sayısı ise, son iki yılda850 milyondan 1,025 milyara yükselmiştir.

Özel mülkiyetin, dolayısıyla da sermayenin giderekdaha çok azınlık bir kesimin elinde yoğunlaşması,kapitalizmin gelişmesinin kaçınılmaz sonuçları olarakyaşanmaktadır. Kapitalizm, bu azınlık yararına nüfusungeri kalan kesimini mülkiyetten arındırarak, onlarıyoksulluk ve açlığın girdabına sürüklemektedir. Yapılanaraştırma raporlarının sonuçları bu gerçeği teyitetmektedir. Sermayenin bu yoğunlaşması, kaçınılmazolarak karşıt kutup olarak da sefaleti derinleştirmektedir.Bu iki sonuç, kendisini silahlanma ve gerici savaşlarolarak politik arenaye gerisin geriye taşıyor. Yoksulluklasilahlanma arasındaki bağlantı doğrudan bir bağlantıolarak yaşanıyor. Denebilir ki, egemenliği altındatuttukları emekçilere ekmek, sağlıklı ve güvenli biryaşam ve barınma olanağı sağlayamayan burjuvazi,onları uçaksavar, bomba, panzer vb. öldürücü araçlarla“doyurmaya” calışıyor.

AKP hükümetinin gerici silahlanma politikası

AKP hükümeti son iki yılda, gerici silahlanmayarışında, silahlanmaya harcadığı paralarla 2008’de 13.olan Türkiye’yi 2009’da 10. sıraya getirdi. SIPRIraporundaki bir başka ayrıntı, Erdoğan’ın Davoszirvesinde İsrail’e karşı Filistin halkının yanındagözükme manevrasını açığı çıkartıyor. Erdoğanhükümetinin en çok silah ithal ettiği ülkeler listesindeİsrail birinci sırayı teşkil ediyor. Bu aynı yıllarda,yanlızca 2008’de bankaların net kârı: 13.5, 2009 net kârıise 20 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Bu silahlanma raporu ve bankaların kriz ortamındabile gerçekleştirdikleri vurgunlar, geçtiğimiz aylardatoplumsal gündeme damgasını vuran TEKEL işçilerinin

direnişine karşı, AKP hükümetinin izlediği karalama vesaldırgan politikaların ulusal ve uluslararası düzlemdekisınıfsal niteliğini gözler önüne sermektedir.

Bir başka araştırmanın sonuçlarını yukarıdakitabloyla karşılaştırmak, Erdoğan’ın “yetim hakkını”kimlere yedirdiğini ve silahlanmayı kimin zenginliğini,kime karşı “güvence” altına almak için yaptığınıanlamamızı sağlayacaktır. “TEKEL işçisinin en temelkazanılmış hakkı olan ücret toplamı, hükümetin önerdiğiücretin üstüne yıllık sadece 114 milyon TLgerektirmektedir”. 12 bin TEKEL işçisine kazanılmışhakkı olan yılda 114 milyonu çok gören AKP hükümeti,“mazlumun” yanında olma cakasını satmayı seven, anti-militarist olarak yandaş-uşak medya tarafındanpazarlanan Erdoğan’ın, silahlanmaya yaptığı harcamalarve bu ithalat da birinciliği İsrail’e vermesi bütün buyalanların üzerine geçirilmek istenen perdeyi yırtıpatmaktadır.

Suyun ticarileştirilmesine hayır!

İnsanlığı her geçen gün açlık, yoksulluk ve yıkımın pençesine iten emperyalist kapitalist sistem yaşamınkaynağı olan suyu alınıp-satılan bir meta olarak ticarileştirmeye çalışıyor.

Yaşamın kaynağı olan suyu hak olmaktan çıkartmak ve ticarileştirmek isteyen kapitalist sistem dünyaüzerinde yaşanan su sıkıntısını da daha fazla kâr mantığıyla fırsata çeviriyor. Kapitalistler tüm bunları yaparkenneden oldukları kuralsızlık ve aşırı kâr hırsı nedeniyle çevrenin kirlenmesine ve doğal su kaynaklarınınkullanılamaz hale gelmesine yol açıyorlar. 22 Mart Dünya Su Günü’nde insanlığın önündeki bu acı tabloistatistiklerden de görülüyor.

Tüm canlıların doğal kaynağı olan suyun kullanılabilirliği her geçen gün azalıyor. Birleşmiş Milletler BirinciDünya Su Gelişim Raporu’na göre, bölgeler açısından kişi başına düşen su tüketimi miktarı sanayileşmişülkelerde 260, Afrika’da 65, Asya’da 140, Arap ülkelerinde 150, Türkiye’de ise sadece 100 litre.

Dünya, gelecek yıllar içinde gi derek ağırlaşacak küresel bir su kriziyle karşı karşıya bulunuyor. ÖzellikleAfrika ülkelerinde bu oran giderek ar tarken ileride daha endişe verici boyutlara taşınacağının sinyallerini veriyor.Tüm bu veriler Dünya Su Günü’nde bir hak olan suyun ticarileştirilmesine karşı çıkılmasının ne kadar gerekli veacil olduğunu gösteriyor.

Sermaye ezilen halklara karşı silahlanıyor...26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Sermayenin yoğunlaşması, silahlanma ve sefalet…

Page 27: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Düsseldorf’ta coşkulu NewrozAlmanya’nın Düsseldorf kentinde Yek-Kom

tarafından organize edilen kutlamaya ülkenin dört biryanından yaklaşık 50 bin kişi katıldı. Katılımın eziciçoğunluğunu Kürt gençlerinin oluşturması dikkat çekti.

Ulusal kıyafetler, bayraklar ve çok sayıda AbdullahÖcalan posterli bayrağın taşındığı yürüyüş kollarınacoşku ve saldırılar karşısında duyulan öfke hakimdi.Yürüyüşün en çok atılan sloganı “Biji serok Apo!”sloganıydı.

Komünistler yürüyüşe “Kahrolsun sömürgecilik,özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik” yazılı TKİP imzalıpankartla ve parti bayraklarıyla katıldı. Yürüyüş boyuncave alanda, Bir-Kar imzalı “İnkara, imhaya veasimilasyona karşı, işçilerin birliği halkların kardeşliği!”başlıklı Türkçe ve Almanca bildiriler dağıtıldı.

Türkiyeli devrimci örgütlerden ise MKP, MLKPpankartlarıyla katılırken, TKP/ML YDK imzalı bildirilerdağıtıldı ve ILPS bayrakları taşındı.

Yürüyüşün ardından her iki yürüyüş kolu Düsseldorfsahilindeki geniş bir alanda toplandı. Miting alanı büyükbir sahnenin yanısıra, aralarında Roj TV, Heyva Sor AKurdistan, informasyon stantları ve onlarca yemekçadırıyla donatılmıştı.

Miting programı, selamlama ve Kürt ulusal marşı“Ey Raqip” eşliğinde yapılan saygı duruşuyla başladı.Aralarında Siwan Perwer’in bulunduğu onlarca Kürtsanatçı sahne alırken, başta Yek-Kom, BDP ve onlarcaKürt kurumu adına konuşmalar yapıldı ve mesajlarokundu. Alman partilerinden Sol Parti ve MLPD demitinge birer mesaj sundu. Konuşmaların odağındaAvrupa’daki operasyonlar ve Kürt hareketine yöneliktasfiye saldırıları yer aldı. Konuşmalar arasında en büyükilgiyi ise, sinevizyondan görüntülü olarak yansıtılan veMurat Karayılan’ın Kandil’de yaptığı Newrozkonuşmasıydı. Bunun yanısıra Abdullah Öcalan`in eskikonuşma kayıtları da sinevizyon eşliğinde verildi.

Akşam saatlerine kadar süren miting programınınfinalinde Siwan Perwer sahne aldı. Birbirinden hareketliparçalarla kitleyi coşturan Perwer, parcalar arasındaçeşitli konuşmalar da yaparak, geçenlerde Kültür BakanıErtuğrul Günay’la görüşmesinden dolayı aldığıeleştirilere cevap vererek, haklarımızı korumak şartıylagerekirse düşmanla da görüşülüp konuşulabileceğinibelirtti. Miting çekilen halaylarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Almanya

Basel’de Newroz kutlamasıİsviçre’nin Basel kantonunda Sefkan Kültür

Zentrum tarafından organize edilen, Demirci Kawaşahsında mazlum halkların, zalimlere ve zorbalarabaşkaldırısının simgesi olan Newroz, 19 Mart Cumaakşamı kutlandı.

Markt Platz’da direniş ateşinin yakılmasıyla başlayanNewroz kutlamasında, “açılım“ adı altındagerçekleştirilen saldırılar, ABD-AB eksenli Avrupa’nınhemen her ülkesinde başlatılan tasfiye planlıoperasyonlar kınandı. Kutlamada bu saldırılara boyuneğilmeyeceği, Kürt halkının mücadelesini daha dayükselterek saldırılara cevap vereceği, dağda,zindanlarda ve Kürt halkının yaşadığı tüm coğrafyalardadireniş ateşinin daha da harlanacağı vurgusu yapıldı.

BİR-KAR Basel de kutlamaya katılarak “İnkara,imhaya ve asimilasyona karşı işçilerin birliği, halklarınkardeşliği!” başlıklı bildirileri dağıttı. Türkiyeli devrimcigrupların da katıldığı Newroz kutlamaları geç saatlerekadar devam etti.

Kutlamaya yaklaşık 300 kişi katıldı. BİR-KAR / Basel

Paris’te Newroz kutlaması Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi tarafından

düzenlenen kutlama Republique Meydanı’nda saat15.00’te başladı. Kitlesel katılımın olduğu kutlama saat18.30’a kadar halaylar ve türküler eşliğinde sürdü. Saat

18.30’da Bastille Meydanı’na yüründü. Gerçekleştirilenmeşaleli yürüyüş boyunca Türkiye ve Avrupa ülkelerindehayat bulan Kürtlere yönelik saldırı ve baskılar kınandı.

Kutlama coşkulu bir atmosferde geçti. Kızıl Bayrak / Paris

Kıbrıs’ta Newroz coşkuyla kutlandı

Newroz kutlamalarından biri de Kuzey Kıbrıs’ta Yakın Doğu Üniversitesi’nde coşkulu bir programlayapıldı.

Yaklaşık 1500 kişinin katıldığı kutlamaya saygı duruşuyla başlandı. Ardından Newroz’un tarihçesiokunduğu kutlamada şiir ve müzik dinletisi gerçekleştirildi. Kutlama boyunca alana coşku hakimdi.

5 saat süren kutlamada sık sık “Biji Newroz!”, “Yaşasın Newroz!”, “Biji Azadi!”, “ Yaşasın özgürlük!”,“Disa disa sarhıldan welateme Kürdistan!”, “Yine yine direniş, ülkem Kürdistan!”, “Newroz piroz be!”, “Newroz kutlu olsun!” sloganları atıldı. Kampüsün birçok yerine “Newroz piroz be” şiarlı pankartlar asıldı.

İşçi ve emekçilerin de katılımıyla gerçekleştirilen kutlamada Öğrenci İnisiyatifi, Kıbrıs Sosyalist Partisi,Demokratik Yurtsever Gençlik de yer aldı.

Kızıl Bayrak / Kıbrıs

Paris’te Mart ayı katliamları lanetlendi

Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen eylemle Mart ayı katliamları lanetlendi, direnişler selamlandı.20 Mart Cumartesi günü saat 17.30’da Paris’te, Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadığı Strasbourg St-Denis

Kemer önünde bir anma gerçekleştirildi. Partizan, FDHF, ACTIT, ODAK, BİR-KAR ve Yaşanacak Dünya’nınörgütlediği anma, mart ayı şehitleri, devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler anısına bir dakikalıksaygı duruşuyla başladı.

Saygı duruşunun ardından ortak basın açıklaması Türkçe ve Fransızca okundu. “Newroz’dan ParisKomünü’ne Mart ayı direnişlerini selamlıyoruz ve mart ayı katliamlarını lanetliyoruz...” sözleriyle başlayankonuşmada direniş ve katliamlarıyla hafızalarda iz bırakan mart ayı içinde olunduğu söylendi.

“Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Devrim sehitleri ölümsüzdür!” sloganlarının atıldığı anma, Newrozkutlama çağrısıyla sona erdi ve topluca Newroz kutlamasının gerçekleştirildiği Republique Meydanı’nahareket edildi.

Kızıl Bayrak / Paris

Essen’de krize karşı yürüyüş

Almanya’nın Essen kentinde işçi ve emekçiler krizin sonuçlarına karşı alanlardaydı. 20 Mart Cumartesigünü şehir merkezinde başlayan yürüyüşe yaklaşık 7 bin işçi ve emekçi katıldı. Aralarında Linke, DKP veMLPD olmak üzere bir çok örgütün katılımıyla gerçekleştirilen yürüyüşte göçmen örgütlerden katılımın çokaz olması dikkat çekti. DIDIF ve BİR-KAR Essen dışında anlamlı bir katılım sağlanmadı.

Yapılan konuşmalarda krizin faturasını ödemek zorunda bırakılan işçi ve emekçilerin mücadele etmektenbaşka hiçbir seçeneklerinin olmadığı ve bu mücadelenin asıl yeni başladığı vurgusu hakimdi.

Essen BİR-KAR “Kapitalizm işsizlik, sömürü ve savaş demektir!“ pankartı ile alanda yerini aldı. BİR-KAR’ın kapitalizmin krizini ve sonuçlarını anlatan bülten dağıtımı da yoğun bir biçimde yapıldı. Özelliklegençlerin yoğun ve kitlesel katılımı, yürüyüşe ve miting alanına ayrı bir hava kazandırdı.

Essen BİR-KAR

Avrupa’da Newroz kutlamaları... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Avrupa’da Newroz kutlamaları

21 Mart 2010 / Kıbrıs

Page 28: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Öteden beri demokratikleşme ve Anayasadeğişiklikleri sorunu tartışma konusu yapılmaktadır. Şuanda yeni bir “paket” Anayasa değişikliği taslağınıgündeme getirmiştir. Bu güncel gelişmeleri doğruanlamak ve doğru tavır geliştirmek önemlidir. Bu, buyazımızın güncel anlamını bir kez dahavurgulamaktadır. Bu yazı dizimize devam ediyoruz. Birönceki bölüm şu satırlarla noktalanmıştı:

“27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül askeri darbelerinindoğrudan ABD emperyalizmi ile ilişkisi birçok yönüyleaçığa çıkmıştır. Bağımlılık ilişkisi, iktidar anlamındairadenin dış merkezlere bağlı olması anlamına gelir.Ekonomik, politik, askeri ve kültürel olarak başkamerkezlere bağlı olanların özgür ve bağımsız kararvermeleri de mümkün değildir.

Bu nedenle yeni-sömürgecilik ve bağımlılıkilişkilerine dokunmadan demokratikleşme hakkındasöylenecek her söz, en azından topal kalmayamahkûmdur!

Bu noktayı 12 Eylül Faşist Askeri Darbesiüzerinden tartışmak daha anlamlı ve anlaşılır olacaktırkanısındayız.”

Gerçekten de 12 Eylül askeri darbesine birkaçnoktada yeniden bakmakta yarar vardır. Bağımlılıkilişkileri bakımından da çok çarpıcı veriler ve bilgilerortaya çıktı. Bunları bir kez daha hatırlamakta yarar var.Günümüzü doğru kavramak açısından da bu gereklidir:

12 Eylül faşizmi, bugün bütün kurumları veyapısıyla egemendir ve varlığını sürdürmektedir.Egemenlik, bu yapı üzerinden sürdürülmektedir. Soruşu: Üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen neden bu darbeve bütün sonuçlarıyla radikal ve cepheden birhesaplaşma olmadı? Bu sorunun yanıtı, aslında bu yazıdizimizde özetlemeye çalıştığımız gerçeklerinkendisidir.

Devam ediyoruz… Önce Türkiye’nin bağımlılıkilişkileri konusunda 1998 yılında yazdığımız bir yazıdançarpıcı bir aktarma:

“12 Eylül generallerinin, ABD yönetim katında, birCIA ajanı olan ‘Paul Henze’nin çocukları’ olaraknitelendirilmesi, 12 Eylül’le ABD arasındaki doğrudanilişkiyi gözler önüne sermektedir. Zaten 12 Eylüldarbesini, ABD yönetimi Türkiye halkından saatleröncesinden duymuştur. M. Ali Birand ‘12 Eylül 04.00’adlı kitabında bu durumu çok açık yazıyor. ABD ile 12Eylül arasındaki ilişkiyi çok çarpıcı ortaya koyduğu içinbu bölümü aktarmak istiyoruz.

‘03.30-WASHINGTON (Yerel saatle 20.00)Milli Güvenlik Konseyi Türkiye Masası sorumlusu

Paul Henze, evine yeni gelmişti. Beyaz Sarayın‘Situation Room’ diye adlandırdıkları bölümünü aradı.Dünyada ABD açısından çok önemli diyenitelendirilebilecek gelişmeler bu bölüme yollanırdı.Pentagon olsun, Dışişleri, CIA olsun, Başkan’ınduyması gereken önemdeki konuları burayayöneltirlerdi. Situation Room’da alt düzeydenbaşlayarak ve onay alarak haberi, gerektiğindeBaşkan’a kadar iletirdi.

- Paul, seninkiler nihayet yaptı, (...your boys havedone it)

- Kim benimkiler, neden bahsediyorsun? - Senin generaller Türkiye’de darbe yaptılar. - O, öyle mi? Çok memnun oldum.Henze, gerçekten de memnun olmuştu. Derin bir iç

çekti. Sekiz aydır bekliyordu bu anı. Türkiye gibi,NATO’nun önemli bir halkası kopmaktan kurtulmuştu.

-Haber nereden geldi.- Jusmatt’dan geliyor- Biraz önce Türk Genelkurmayı’ndan Jusmatt’a

resmi bilgi vermişler. Biz, Zbig’e (ABD Milli GüvenlikKonseyi Sorumlusu, Başkan Carter’ in Güvenlikdanışmanı Brezezinski) haber verdik.

- Muskie’ye de vermişler mi?- Evet, Dışişleri de Bakan’a bildirmiş. Acil durum

grubunu da kurmuşlar. - O zaman Başkan’a da haber verilebilir. Herhangi

bir şey yapılmasına gerek yok. Bu müdahale bizim içiniyidir. Bunu da söyleyin.

Başkan Carter, Kennedy Center’da DamdakiKemancı müzikalini seyrediyordu. Locasının dışındakitelefonu sinyal verdi. Beyaz Saray Santrali, DışişleriBakanı Muskie’nin görüşmek istediğini söyledi. Başkantelefona geldi.

- Türk Ordusu’nun komuta heyeti Ankara’dayönetime el koydu. Herhangi bir kuşku ve kaygıya gerekyok. Müdahale etmesi gerekenler etti.” (M. AliBirand’dan aktaran, Devrimci Yol Savunması, sayfa:410–411)

ABD ile 12 Eylül arasındaki organik ilişki bu kadaraçık ve net. ABD yönetimi, darbeden Türkiye halkındansaatler önce haberdar olmuştur. Daha derin ayrıntılaragirmenin gerekli olduğunu sanmıyoruz. Konumuz

açısından bu kadarı yeterlidir. Bir iki ek dahayapılabilir.

Başta ABD emperyalizmi olmak üzere, bütünemperyalist ülkeler, 12 Eylül faşizmini coşkuylakarşılamış ve kendisine çok yönlü siyasal, askeri,ekonomik ve moral destek sunmuşlardır.”

12 Eylül’den sonraki gelişmeler de, genel ve anaeksen olarak bu temelde olmuştur. Bunu her önemli içve dış gelişmede görmek mümkündür. Burada bukonunun ayrıntılarına girmek hem konumuz değil, hemde yazının genel çerçevesi açısından mümkün değildir.Tekrarlamakta yarar var:

Demokratikleşme sorununu, Türkiye’nin bağımlılıkilişkilerinden bağımsız ele almak mümkün değildir.Gerçeklik bu, ancak demokratikleşmeyi AB’ye üyeolma sürecinde bulanlar da az değildir. AB’ye üyeliksüreciyle birlikte Türkiye’nin kimi yasalarında, bazıyönleriyle anayasasında, kurumlar arası güç ilişkilerininyeniden düzenlemesinde bazı değişiklikler oldu. Ancakbunların 12 Eylül kurumlaşmasının özüne dokunmaktanuzak olduğunu hatırlatmakta yarar var. Gerek yapılandüzenlemeler açısından, gerekse AB ülkelerinin bukonudaki taleplerinin-dayatmalarının özü açısındandurum budur!

12 Eylül’ün yargılanması, tek başına cunta şef veüyelerini, onların suç ortaklarını yargılamak değildir.Kuşkusuz bu da çok önemli ve mutlaka yapılmalıdır.Son Anayasa değişiklikleri paketinde Anayasa’nıngeçici 15. maddesinin kaldırılması ve cuntayöneticilerine yargı yolunun açılması önemlidir. Ancakbunun tek başına çok sınırlı ve sembolik bir anlamınınötesinde bir değerinin olmadığını vurgulamak gerekir.

12 Eylül ile gerçek anlamda hesaplaşmak ve onuyargılamak demek, bütün anayasal ve yasal yapısınıtasfiye etmek ve sonuçlarını ortadan kaldırmakdemektir. Bu yapılmadan demokratikleşme konusundaciddi ve samimi bir yol alınamaz. Bunun nedenlerini venasıl olabileceğini bir sonraki yazımızdadeğerlendirerek bu konumuzu bağlayıptamamlayacağız!

Devam edecek…23 Mart 2010

Türkiye’de demokratikleşme sorunu üzerine...28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Türkiye’de demokratikleşme sorunuhakkında kısa notlar… - 5 -

M. Can Yüce

“Gözaltıları inkar politikası sürüyor”

Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 160. haftasında, İşçi-Köylü gazetesi okuru Ali Yetgin’ihatırlatarak, yasaları uygulamayan, tutukladığı kişinin akıbetini gizleyen görevliler hakkında derhalsoruşturma açılmasını istedi.

Galatasaray Lisesi önünde 20 Mart günü bir araya gelen Cumartesi Anneleri’nin oturma eyleminde,Hüseyin Ocak ve Sebahat Tuncel birer konuşma yaptı. Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak GaziKatliamı’nın Ergenekon davası kapsamına alınmasını isterken, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise,Türkiye’de demokrasi ve barış isteniyorsa, geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini ve arşivlerin halka açılarakkayıpların akıbetinin açıklanması gerektiğini söyledi.

Yapılan konuşmaların ardından basın açıklamasını Hasan Ocak’ın kız kardeşi Aysel Ocak gerçekleştirdi.Ocak, Diyarbakır İHD Şube Başkanı Muharrem Erbey’den sonra Siirt Şube Başkanı Vetha Aydın’ın gözaltınaalınarak tutuklandığını hatırlattı. Ocak, kayıplar konusunda bekledikleri hassasiyetin aksine devletin,gözaltıları, inkar politikasını devam ettirdiğini belirtti.

Ali Yetgin’i hatırlatan Ocak, karakollara, savcılığa, cezaevlerine yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığınıbelirtti. Ocak, ısrarlı aramalar sonucunda Yetgin’in Metris Cezaevi’nde bulunduğunu ifade etti. Yasalarıuygulamayan, tutukladığı kişinin akıbetini gizleyen tüm görevliler hakkında derhal soruşturma açılmasınıistedi. Ocak, İstanbul’da Hasan Ocak’ın kaybedilişinin 15. yılı olduğunu da hatırlatarak, kayıplarıunutmadıklarını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 29: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Sermaye devletinin başı Abdullah Gül’ün “iyişeyler olacak” demesinin üzerinden bir yıl geçti. “İyişeyler”in politik açılımını yapan Recep TayyipErdoğan, “Kürt Açılımı”, “Alevi Açılımı”, “ErmeniAçılımı”, “Roman Açılımı” derken, “açılımı”yapılmayan bir şey bırakmadı adeta. Gerici ve aldatıcıpolitikalarına “inandırıcılık” kazandırabilmek için deazami çabayı ve titizliği gösterdi. AKP’nin propagandamerkezi, Geobbels’i çatlatacak bir marifetle çalıştı. Birelinde havuç diğerinde cop, “açılım”ına ortak olacakavadanlıklar aradı, bulmakta da zorlanmadı. Kendigerici oyununa kattığı figüranların da katkısıyla, Kürtsorununda ayları bulan, sahte bir iyimserlik beklentisioluşturmayı başardılar. “İyi şeyler” olmasını bekleyenKürtler’e yönelik linç politikaları devreye sokuldu.Partileri kapatıldı, belediye başkanları ve kanaatönderleri 12 Eylül’e taş çıkartan görüntülerin eşliğindehapishanelere tıkıldılar.

Böylece, “iyi şeylerin” Kürt sayfasını kapatan AKPve hükümeti, sıra kimde diye, “Alevi Açılımı”nıgündemine aldı. Burada sergilenen orta oyununda,“Kürt Açılımı”nda gösterdikleri “itinayı” bile çokgördüler. Oltaya takılan, devletten parsa kapmanınhesaplarını yapan Alevi gericilerini, Alevi emekçihalklarının katilleriyle aynı masanın etrafındabuluşturuldular. Kurbanla katil, “açılım” masasınınetrafında omuz omuza oturtuldu. Toplumsal güçolarak çok daha güçsüz olan ve resmi politikanındışına itilen kesimlere yönelik ise tam biraşağılamayla işe başladılar. Romanlar yerlerindenzorla sökülüp atıldılar. Ermeniler yeniden sürgünedilmekle tehdit edildiler. Futbol sahasında başlayan“dostluk”, yerini tarihsel Ermeni düşmanlığınabıraktı.

Çürümüş, emekçi insan emeğiyle semiren vehaksız gerici savaşlarla kana bulanarak büyüyensermaye ve onun devleti, bu kanlı imajını tazelemek,kendisini “yeni” bir ambalaj içerisinde sunabilmekiçin, son olarak da (şimdilik kaydıyla) yazılı ve görselmedyanın da yardımıyla “ün”e kavuşmuş kesimleri buamacı için basit bir alete dönüştürmekte de bir mahsurgörmedi.

Bu gerici ve kanlı oyuna katılanlar, “padişah”sofrasında gözükmenin cazibesine kapılanlar, kendirızalarıyla figüran olmayı kabul etmiş olabilirler.Kendilerinin bileceği bir şey! Ancak bu figürantakımının ve onları kanlı sofrasında “ağırlayan”Erdoğan’ın işçi sınıfı ve emekçi halklarımızındeğerlerine ve devrimci sanatçılarına dil uzatmaya veonların isimlerini kirletmeye güçleri yetmez. Kalıcıbir değer üretmedeki yeteneksizliğini ispatlayanburjuvazi ve onun uşakları devrimci değerlerleoynayarak, onları bozup kendilerine benzeterektanınmaz hale getirmeye çalışıyorlar. Ancak çabalarıbeyhudedir. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Amerikan emperyalizminin taşeronu RecepTayyip Erdoğan, oyuncu va şarkıcılarlagörüşmesinde, “Yılmaz Güney’in fikirlerine kulakverilseydi Türkiye farklı bir yerde olurdu” demiş! Tekbaşına bu itiraf bile burjuvazinin ne kadar çapsız veokur-yazar uşaklarının yeteneksiz olduklarınıispatlıyor. Toplumsal sorunları çözecek fikirüretebilme, politika oluşturma ve uygulayabilmeyeteneklerinin olmadığının itirafidır bu. YılmazGüney’in 30-40 yıl önce dile getirdiği fikirlere değilbugün yüzlerce yıl geçse de ulaşabilmeniz mümkündeğildir. Yılmaz Güney’i büyük yapan, onun siz

asalakların burjuva düzeninize karşı duyduğu sınıfsaldüşmanlık, devrime ve sosyalizme olan bağlılığıdır.

Biz de inanıyoruz ki; “Yılmaz Güney’in fikirlerinekulak verilseydi Türkiye farklı bir yerde olurdu”.Ancak biliyoruz ki, bu sözlerin muhatabı sizin gibiuşaklar değildir. Sizlerin ve dayandığınız özelmülkiyet dünyasının, bu devrimci fikirleri anlama vehayata geçirme kabiliyeti yoktur. Kapitalist düzeninizive devletinizi, halkların gerçek dostluğuna gidenyolda, yıkılması gereken bir hedef olarak ortayakoyan, Yılmaz Güney’in muhatabı hep Türkiye’ninişçi sınıfı ve emekçi halkları olmuştur. O’nun budevrimci fikirleri elbette galebe çalacaktır, bundankuşkunuz olmasın. Yılmaz Güney’in saraylara korku,gecekondulara umut ve cesaret veren devrimcifikirleri ve pratiği bunun kanıtıdır.

Yılmaz Güney’in devrimci fikirlerininyakıcılığından AB-ABD emperyalizmini kurtuluşunumudu olarak pazarlayan ikinci cumhuriyetçilerden,liberal Kürt politikacılarına uzanan bilimum gericitakımı da kendi boyunun ölçüsünü alacaktır.

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Sermaye devleti cüceleşirken...

Yılmaz Güney’i saygıyla anıyoruz...

“Gü nü gel di ğin de her kes ek ti ği ni bi çe cek tir!”“Bi lin di ği gi bi, Av ru pa Kon se yi, fa şist Türk dev le ti ni ye ni den ka bul et ti. Av ru pa Kon se yi’nin fa şiz me kar şı

tu tu mu nu ve de mok ra si an la yı şı nı or ta ya ko yan bu ka rar, bi zim için bek len me dik bir ka rar, ‘sürp riz’ bir ka rarde ğil di. Ter si ha lin de, ya ni Tür ki ye’nin Kon sey’e ka bul edil me me si ha lin de, fa şiz me tu tar lı bir kar şı ta vır ha -linde sürp riz olur du. Bu na kar şın ge ri ci fa şist çev re ler ve ba sın, bi zim Stras bo urg’da bek le di ği mi zi bu la ma dı -ğı mı zı, ye nil gi ye uğ ra dı ğı mı zı yay dı lar ve yaz dı lar. Kon sey ça tı sı al tın da bu lu nan bir İn gi liz ge ri ci si de‘ye nil mek için bir ara ya gel di ler’ gi bi söz ler le, Kon sey’in kim le ri ba rın dır dı ğı nı, han gi an la yış lar la iç içe ol du -ğu nu bi ze gös ter di. Kon sey’in ka ra rı, yal nız ca fa şist le rin di le ği ni de ğil, ken di le ri ne ‘sos yal de mok rat’, ‘de -mok rat’ vs. di yen par ti le rin ve ay dın la rın da di le ği ni ye ri ne ge tir di. İnö nü’nün Sos yal De mok rat Par ti si’ni,fa şiz me kar şı mü ca de le nin un sur la rın dan gö ren ler için bu, uya rı ol ma lı dır...

Ge niş halk kit le le ri nin, si ya si ge ri lik le ri, uzun yı lla rın ko şul lan ma sı ve kar şı dev rim ci pro pa gan da nın yo -ğun et ki siy le ey lem le ri mi zi olum suz kar şı la dı ğı nı, biz le re kız dık la rı nı, hat ta düş man ca duy gu lar bes le dik le ri nibi li yo ruz.

Uzun bir za man da da ol sa, iş çi sı nı fı ve emek çi hal ka ön der lik ede bi le cek mer ke zi bir ya pı nın, bir dev rim cipar ti nin ça tı sı al tın da ol ma nın sa bır lı ça lış ma la rı nı yap ma lı yız. Yıl gın lı ğa, tes li mi yet le, umut suz lu ğa ha yathak kı ta nı ma ma lı yız. Bı ra ka lım ge ri ci fa şist çev re ler ve ba sın, ‘kaç kın lar’ di ye rek, biz le re küf re de rek iç le ri nidök sün ler. El bet bir gün ko nuş ma sı ra sı bi ze ge le cek tir. Bi li yo ruz ki, ‘kan sız lar’, ‘soy suz lar’ ede bi ya tı da da haön ce ki ‘anar şist’, ‘te rö rist’, ‘bö lü cü’ yay ga ra la rı gi bi if las ede cek tir. On la ra gö re, iş çi sı nı fı nın ve emek çi kit le -le rin kur tu lu şu için, de mok ra si ve in san hak la rı için zül me ve bas kı la ra kar şı sa va şan lar ‘kan sız’dır. On la ra gö -re, Kürt ulu su nun ulu sal ve de mok ra tik hak la rı nı sa vun mak, onun bir li ği ni, ba ğım sız dev le ti ni sa vun mak‘bö lü cü lük’tür ve soy suz luk tur.

‘Kan sız’ ve ‘soy suz’ ol mak is te me yen ler ise fa şiz min çiz me le ri ni ya la ma lı, bas kı la ra bo yun eğ me li, in sanhak la rı nın çiğ nen me si ne göz yum ma lı, Kürt ulu su üze rin de ki bas kı la rı al kış la ma lı dır. Bi ze gö re asıl kan sız vesoy suz olan lar iş te bun lar dır…

Bi ze gö re asıl kan sız ve soy suz olan lar, dev rim kav ga sı nı şu ya da bu ba ha ney le bı ra kıp ka çan lar dır.Biz açık ca hay kı rı yo ruz:

Fa şiz mi ve em per ya liz mi ye ne ce ğiz…Kürt ulu su nun, ba ğım sız si ya si dev le ti ni kur ma hak kı da için de ol mak üze re, ulu sal ve de mok ra tik bü tün

hak la rı nı sa vu na ca ğız ve bu uğur da sa va şa ca ğız…Res mi ide olo ji ile ya zı lan Tür kiye ta ri hi ni ye ni den ya za ca ğız ve Er me ni, Kürt ve di ğer halk lar üze rin de ki

bas kı ve kı yım la rı ta ri hi ger çek li ği için de açık lı ğa ka vuş tu ra ca ğız…Za fer şar kı la rı mı zı, des tan la rı mı zı zo run lu ola rak, kan ve ateş der ya sı için de ya za ca ğız. Her kes bil sin ki,

za fer er geç bi zim, iş çi sı nı fı nın, ezi len halk la rın ve maz lum ulus la rın ola cak tır.On la ra ses le ni yo ruz:Bay lar, kor ku nu zu, te la şı nı zı an lı yo ruz. Bu gün ot lan dı ğı nız top rak la rı, fab ri ka la rı, ma den le ri ko ru mak için

her tür lü vah şe te ha zır sı nız. Ama bil me li si niz ki, ko rku nun ece le fay da sı yok tur ve hiç bir vah şet bi zi hak lı da -va mız dan cay dır ma ya cak tır. Si zi, ken di ya rat tı ğı nız sos yal-si ya sal çe liş me ler için de, dök tü ğü nüz ve dö ke ce ği -niz kan lar için de bo ğa ca ğız…

Her kes iyi bil me li dir ki, biz ler bu dö ne mi aşa ca ğız. Dev ri min zor gün le ri ni ya şa yan lar, acı sı nı çe ken ler, buuğur da ölen ler, ye ni bir dün ya nın, ye ni bir top lu mun har cı ol ma yı gö ze alan lar dır. Dö kü len tek dam la kan, çe -ki len en kü çük acı bi le bo şa git me ye cek tir. Dev rim ci kah ra man lık la rı unut ma ya ca ğı mız gi bi, iha net ve kah pe -lik le ri de unut ma ya ca ğız. Gü nü gel di ğin de, her kes, ek ti ği ni bi çe cek tir.” (Yılmaz Güney, Siyasal Yazılar III)

Page 30: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

Platformumuz tarafından daha önce yapılanaçıklamalarda da belirtildiği gibi, İstanbul’un çeşitlimahallelerinde Haklar ve Özgürlükler Dernekleri’ne,ellerinde silah ve sopalar olan, “Bıji Serok Apo”sloganları atan kişilerce saldırılar olmuş, saldırılarsonucu dernek çalışanları dövülerek yaralanmış veGülsuyu Haklar Derneği, içinde dernek çalışanlarıvarken molotof atılarak yakılmıştı.

Ayrıntılara girmeden kısaca özetlersek, saldırılarınbilançosu aşağıdaki gibidir:

* 9 Kasım 2009 saat 19.00 sıralarında 1 MayısMahallesi’nde bulunan Anadolu Haklar Derneği,yüzleri maskeli, elleri silahlı, sopalı, molotoflu 20 kişitarafından basılmış, aralarında misafirlerin de olduğuiçerideki beş kişi “ yayınlarınızda bize ve önderlerimizeküfür ediyorsunuz” denilerek sopalarla dövülmüş, birkişi bayıltılarak dışarıya sürüklenmiş, derneğin içinde20’ den fazla kez silahla ateş açılmış, dernekteki tüplerözellikle açılmış, etrafa iki bidon benzin dökülmüş vemolotoflarla dernek yakılmaya çalışılmış, sonrasındaysa“ Bıji Serok Apo” sloganlarıyla kaçarak uzaklaşılmıştır.Bu saldırı esnasında çok yakında olan ve saldırıyı görenpolis herhangi bir müdahalede bulunmamıştır.

* Yine, 9 Kasım 2009 saat 21.00 sıralarında daGülsuyu’nda bulunan Gülsuyu Haklar Derneği, yine 20kişilik bir grup tarafından basılmış, şehit ve devrimönderlerinin fotoğrafları parçalanarak yerlere atılmış,içinde dernek çalışanları varken dernek tamamenyakılmış, dernekte bulunan bir kişi arka penceredenatlayarak kurtulabilmiştir. Çıkarılan yangın itfaiyeninyardımıyla söndürülebilirken, üst katta oturan ailelertehlikeye atılmış, bu arada dernek tamamenkullanılamaz hale gelmiştir. Dernek basıldığı sırada,başka bir grup da Gülsuyu Heykel Meydanı’nda yüzlerimaskeli bir şekilde eylem yapmış ve YürüyüşDergisi’nde çıkan yazılarda, önderliklerine hakaretedildiğini söyleyerek, saldırılarının bu yüzdenyapıldığını ilan etmişlerdir.

* 25 Kasım 2009 gece saat 01.30- 04.15 arasındaEyüp Haklar Derneği 15-20 kişilik bir grup tarafındanbelirli zaman aralıklarıyla dört defa taşlı saldırıyauğramış, saldırıdan önce derneğin kapısının altından ikidefa tehdit içerikli not bırakılmış, derneğin camına vekarşı duvarına boya ile PKK-DTP yazıları yazılmış,saldırıyı durdurmaya çalışan dernek çalışanına silahçekilmiş, tüm bunları gören resmi polis ekip otosundabulunan polisler gülerek oradan ayrılmışlardır.

* 26 Kasım 2009 saat 18.30 sıralarına OkmeydanıHaklar ve Özgürlükler Derneği’ne, OkmeydanıDemokrasi ve Kültür Evi’nden olduklarını söyleyen veherkes tarafından tanınan dokuz kişi gelerek, dernekönüne asılan pankartın kendilerini tahrik ettiğini,pankart indirilmediği taktirde zorla indireceklerinisöyleyerek tehdit etmişlerdir. Aynı kişiler bu türkonularda DTP’nin, Gençlik Kolları’nı, BAGEH veYDGH örgütlenmelerini muhatap olarakgörevlendirdiğini söylemişler, çıkarken de “pankartorada, biz gerekeni yaparız” demişlerdir.

* 12 Aralık 2009 tarihinde ise Alibeyköy’deki EyüpHaklar Derneği’nin kapısının altından yine tehditiçerikli PKK imzalı kağıt bırakılmış, bu notta ertesi günKadıköy’de yapılacak olan mitingde Halk Cephesikortejine saldıracakları belirtilmiştir.

* 14 Aralık 2009 günü Eyüp Haklar Derneği’nin

çalışanı bir bayanın evine tehdit içerikli PKK imzalı ikisayfa yazı bırakılmıştır.

* 15 Aralık günü kalabalık bir grup Eyüp HaklarDerneği’ne girmeye çalışmış, engel olunması sonucuelleri sopalı, yüzleri kapalı 20 kişilik bir grup camlarıindirme tehdidinde bulunmuş, uzaklaştıkları esnada da“Kürt halkı uyuma, mahallene sahip çık” sloganlarıatmışlardır. Bundan 15 dakika sonra etrafı kontroletmeye çıkan dernek çalışanına molotof atılmıştır.

* 20 Aralık 2009 günü gece saat 01.30 da EyüpHaklar Derneği’ne molotof atılmış, atanları yakalamayaçalışan dernek çalışanı bir kişi bıçakla yaralanmış,sopayla dövülerek bayıltılmıştır.

Saldırılar sürerken, toplantılarına devam edenplatformumuz, çeşitli defalar konunun siyasi muhatabıolan DTP İstanbul İl Başkanlığı yöneticileri ilegörüşmeler yapmış. Bu görüşmelerde DTP’liyöneticiler, zaman zaman “bilgileri olmadığını”,“araştırdıklarını”, “komisyon kurduklarını” ya da “polisprovokasyonu alabileceğini” söylerken, bazen HalkCephesi ile yapılan görüşmelerde ifade ettikleri gibisaldırılara atfen “ilk adım bu olmamalıydı” şeklindekisözlerle dolaylı olarak saldırıları üstlenmişlerdir. Ancaktüm bu görüşmelerde özür dileme, açıklama yapma,saldırıları kınama şeklindeki talepleri süreklireddetmişlerdir.

Platformumuz, bir Araştırma Komisyonu kurmayönünde karar almış, Halk Cephesi, süreçle ilgili elindebulunan bilgi ve belgeleri paylaşmış ancak DTP’ylesağlıklı bir diyalog kurulamadığından, komisyonçalıştırılamamıştır.

Yapılan görüşmelerde, saldırıları kendilerininsahiplenmediği noktada, saldırıları kınayan bir açıklamayapmaları istenmiş ancak bu da kabul edilmemiştir.

Gelinen son aşamada, platformun ısrarlı çabalarısonucunda BDP Genel Merkez yöneticileri ile 27 Ocak2010 tarihinde bir görüşme yapılmıştır.

Görüşme sonucunda BDP Genel Merkezyöneticileri, saldırıları onaylamadıklarını,araştıracaklarını ve Hukuk Platformu’na 4 gün içindecevap vereceklerini taahhüt etmişlerdir.

31 Ocak 2010 tarihinde BDP merkezinden biryetkili İstanbul’da Hukuk Platformu’yla görüşmüş,olayları araştırdıklarını, Gülsuyu-Gülensu HaklarDerneği ile 1 Mayıs Mahallesindeki Anadolu HaklarDerneği’ne yönelik saldırıları kendi kitlelerininyaptıklarını kabul etmiş, Eyüp’ teki saldırılarla birilgileri olmadığını dile getirmiştir. Ancak, kendi

kitlelerinin yaptığını kabul ettikleri saldırılara ilişkinolarak dahi, herhangi bir açıklamayayınlamayacaklarını, yazılı özür dilemeyeceklerini dilegetirmiştir.

“Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog veÇözüm Platformu”, 2005 yılında yine DEHAP’ın,Haklar ve Özgürlükler Cephesi kurumlarına saldırılarıüzerine biraraya gelen devrimci ve demokratik yapılartarafından kurulmuş ve bir ilk olmuştur. Çeşitlikonularda çok çeşitli politik/ideolojik anlayışlara sahipolan yapılar, bütün bu farklılıklarına karşın “devrimcive demokratik yapılar arasında şiddete karşı olma”temelinde bir araya gelmişler ve bunu ilkesel bir tutumve görev olarak benimsemişlerdir. Daha sonrakisüreçlerde platformumuz bu konuda elinden geleniyapmaya çalışmış, her somut durumda mümkünolduğunca “çözüm ve diyalog” yöntemini öne çıkararakyol almaya çalışmıştır. Bugün gelinen noktada dayapmaya çalıştığımız şey budur.

Söz konusu saldırılar, devrimci hareketlerinyayınlarında yazılan ideolojik eleştiriler gerekçegösterilerek yapılmıştır. Eleştiriler, kimseye, bir başkaörgüte saldırı hakkını vermez. Platformumuzun adındanda anlaşılacağı gibi, sorunların diyalog yolu ile çözümüesastır.

Devrimci kurumlara yapılan saldırıların nedeni nasıltanımlanırsa tanımlansın, bu siyasetleri sindirmek,kendi gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı tanımamaktır.Burada göz ardı edilen nokta ise, devrimci kurumların,siyasi iktidarların nice saldırıları, katliamlarına karşıdirendikleridir.

Bu tür saldırılar, devrim cephesini değil, düzencephesini güçlendirir.

Bizler, devrimci ve demokratik yapılar arasındaşiddeti reddeden siyasetler olarak, yapılan görüşmelerve gelinen süreç sonunda, BDP’nin de saldırıları kabuletmesiyle beraber, saldırıları tekrar kınıyor vemuhataplarını özeleştiri vermeye çağırıyoruz.

Saldırıları kendi kitlesinin yaptığını kabul edenBDP, saldırıların bir daha tekrarlanmaması içinsorumluluk üstlenmeli, bu konuda halka ve solataahhütte bulunmalı, devrimci, demokratik, ilericihareketler, gruplar arasında çıkabilecek sorunlarda,diyalog yolunu benimsemelidir.

15 Mart 2010 Devrimci ve Demokratik Yapılar Arasi Diyalog

ve Çözüm Platformu

Devrimci Demokratik Kamuoyuna...30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/13 * 26 Mart 2010

Devrimci Demokratik Kamuoyuna…

“Bu tür saldırılar, devrim cephesini değil, düzen cephesini güçlendirir!”

Page 31: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek

CMYK

MücadelePostası

Sincan OSB’de polis terörü

İşçi sınıfı ve emekçilerin yükselen mücadelesi sermaye iktidarını daha fazla korkutuyor. Özellikle 2010yılı polis terörünün arttığı bir yıl oldu. 2009 yılını sokak ortasında infaz ve gözaltılardaki işkence sonucukatliam mesaileri ile bitiren polis teşkilatı saldırılarını sürdürüyor.

Bir yandan ilerici ve devrimci kurumlar üzerindeki baskı arttırılırken bir yandan da polis terörü genişişçi emekçi kitleleri hedef almaya devam ediyor.

Bunun son örneği Ankara Sincan’daki Organize Sanayi Bölgesi’nde yaşanıyor. Düzenin bekçi köpekleriOSB’de terör estiriyor. İş ilanları panosundan iş arayan işsizler polis terörünün hedefi haline gelmişbulunuyor. Bu uygulamaya karşı çıkan emekçiler ise gözaltına alınmakla tehdit ediliyor. Sincan OSB’deyaklaşık olarak 10 gündür devam ettirilen GBT kontrolü uygulaması “2 hafta önce OSB’de bir teröristyakalandı” denilerek gerekçelendiriliyor.

Bu uygulama meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Açıktır ki devlet OSB’ler üzerinde denetimini arttırarakemekçilerin patlayabilecek öfkesine ya da örgütlenme girişimlerine ket vurmak istiyor.

Kızıl Bayrak / Ankara-Sincan

EKSEN Yayıncılık Büroları

Tersaneleri TEKEL’leştirmek içinmücadeleye!

Kapitalizm yapısı gereği insanları açlığa, işsizliğe, yoksulluğa ve geleceksizliğe mahkum eder. Yanibütün kötülüklerin ana kaynağıdır. İnsanlığa, yaşama, canlı olan her şeye kötülüklerini bulaştırır. Tuzlatersaneleri de bu sistemin ana parçalarından birini oluşturmaktadır.

Neoliberal politikalar olarak bilinen, sermayenin uluslararası politikası, dünyada insanlığa dair nevarsa kâra dönüştürmeye çalışıyor. Sermayeye dikensiz gül bahçesi hazırlıyor. Bu politikaların denekmerkezinde ise Tuzla tersaneleri duruyor. Sömürünün katmerlisinin dayatıldığı bir havza olarak işcinayetlerinin, hak gasplarının, taşeronlaştırmanın, esnek çalıştırmanın yoğun olarak uygulandığıcehennem olarak her gün etimizde ve kemiğimizde duyarak yaşamaktayız. Sınıf savaşının en çatışmalıyaşandığı, en ufak hak arama bilincine patronların örgütlü davranarak saldırdığı bir alandır Tuzlatersaneleri. Onlarca işçinin kanıyla ve canıyla servetlerine servet, saltanatlarına saltanat katar tersanepatronları.

Kapitalist emperyalist sistem içine girdiği ve bir türlü aşamadığı krizin bedelini de tersane işçilerineödetmektedir. Zaten büyük bir çoğunluğu yevmiye usulü ve kayıt dışı çalışan işçiler patronlar üzerindekuru bir ücret ve öğle yemeği dışında bir yük değildir. Krizi kendilerine dayanak göstererek iştençıkarmalar daha da yaygınlaştı. Üretimin devam ettiği alanlarda daha az işçiyle daha çok iş yaptırılmayabaşlandı. Gemi montajinda normalde bir usta ve bir yardımcı çalışması gerekir; işin ağırlığı, yapılması vegüvenliği için böyle olması gerekirken o bile fazla geliyor artık patronlar için. 20 kişiyle yapılan iş şimdi8 kişiyle yapılmaya çalışılıyor.

Krizi her yönüyle fırsata çevirmeye çalışıyorlar. Tersane işçilerinin mücadele ederek kazandığı 7.5 saatçalışma yok edilmeye daha uzun çalışmaya zorlanıyor. Çalışmazsan işine son veriliyor. Yat firmasındaçalışan arkadaşlara çay molasına indikleri için molada geçen sürenin iş saatinden sayılmadığısöylendi.Yarım saatlik sürenin maaşlardan kesilmesi uygulamaları yaygınlaştırılıyor. 2008’in yarısına kadar 40 binkişinin çalıştığı alanda şu anda 7 bin işçinin çalışıyor. Ücretlerde yüzde 30’a varan indirim yaşandı.

İşçi sağlığı ve güvenliğinin sadece tabelalarda kaldıği hiçbir tedbirin alınmadığı da bilinen birgerçeklik. Kazanılmış haklara saldırılar o kadar boyutlandı ki artık hastalanmak işçiler için bir lüks oldu.Bir işçi iş kazası geçirdiğinde o işçinin ücreti çalıştığı patron tarafindan ödenirdi. Ancak kriz bahaneedilerek tersane cumhuriyetinde ise bu kurallar sadece sermaye devletinin yasalarında kağıt üzerindekalıyor.

Genel olarak yevmiyeli çalışanın olduğu kadar maaşlı çalışan işçiler de tersanelerde bulunmaktadır.Patronların yeni uygulamalarından biri de krizi bahane ederek esnek çalışmanın en önemli parçalarındanbiri de ne zaman iş biterse o zaman eve gidersin mantığı. Yani pazar günü, resmi tatillerde patron istediğizaman seni çağıracak iş bitene kadar çalışacaksın. Esnek üretimle işçi sınıfının bütün kazanımlarıtırpanlanıyor. Kölelik düzeninden bile daha kötü koşullar dayatılıyor.

Tuzla tersanelerinde sermayedarların saldırıları hız kesmiyor. İşçilerin kanıyla saltanatlar yapanlar lüksiçinde yaşayanlar işçi sınıfının mücadele ederek kazandığı hakları yok etmeye çalışıyorlar. Mücadele edenişçilerin yapılan eylemlerin sonucunda sermayadarlar tarafından işten çıkarılması, buna karşı tepkilerinörgütlenememesi, patronların pervasız davranmasında etken oldu.

Yapılan bütün saldırılar gösteriyor ki tersane patronlarının keyfi dayatmaları, krizi bahane ederekvarolan bütün haklarımızı tırpanlamayı ve gerekirse kârın tokluğuna bizleri çalıştırmayı düşündükleri biran olsun bile akıllarından çıkarmadıkları, böyle süreçlerde daha da günışığına çıkmaktadır.

Tabii ki böyle süreçlerde saldırıların yoğun olduğu zamanlarda direnişlerin de artabileceği imkanlarıbarındırdığını bir an olsun bile aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunun böyle olduğunu Zonguldaktersanelerinde işçilerin ücret alacaklarına karşı başlattığı direnişle tanık olmaktayız ve sorunu çözmek içinde devletin en temel kurumu olan kaymakamlığa yürüyerek tepkilerini dile getirmiş oldular. Bu örneklertersanelerde daha da çoğaltılabilir. Bu direniş kendiliğinden başlayan bir kıvılcımdır. Bugün sınıfdevrimcisi tersane işçilerine düşen en somut görev tersaneleri patronlara dar edip tersaneleriTEKEL’leştirmektir.

Unutmayalım ki sömürünün olduğu her yerde direnişler de mutlak filizlenir.TİB-DER üyesi bir işçi

Gülseren’in canı 30bin TL...

İSKİ’nin Melen Çayı projesinin Eminönüşantiyesinde çalışan harita mühendisi GülserenYurttaş’ın, vinçten kopan bir parçanın altında kalarakölümüne ilişkin açılan dava 23 Mart günü sonuçlandı.Taşeron firma yetkilileri ve vinci kullanan işçi toplamda30 bin 400 TL para cezasına çarptırıldı.

İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülenduruşma ile iki yıldır devam eden davada kararaçıklandı. Asıl yüklenici firmanın ortağı ve aynızamanda inşaat mühendisi olan Kürşat Özarslan vetaşeron firmanın sahibi ve sorumlu teknik müdürü olanAli Enes Ediz’in vincin periyodik bakımlarınıyaptırmamaları sebebiyle asli kusurlu olduklarına kararveren mahkeme, Özarslan ve Ediz’i 3’er yıl hapiscezasına çarptırıldıklarını açıkladı. TCK’nın 62.maddesine göre 2 yıl 6 aya indirilen ceza 18 bin 200 TLadli para cezasına çevrildi.

Vinci kullanan işçi Hasan Hüseyin Navruz ise talikusurlu bulunarak 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Navruz’un cezası da 1 yıl 8 aya indirilerek 12 bin 200TL para cezasına çevrildi.

Mahkemenin ardından konuşan Gülseren Yurttaş’ınkardeşi Hatice Yurttaş ise karara tepki gösterdi. “Bukadar iş kazası olan bir ülkede insanların bu kadarkolay abuk sabuk sebeplerle ölebildiği bir ülkedehakimlerimiz buna iki yıl hapis cezası veriyor ve bunuda paraya çeviriyor. Bunu gerçekten anlamıyorum”diyen Yurttaş, Tuzla Tersaneleri’ndeki iş cinayetlerindede onlarca işçinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak,“Orada da kimse ceza almıyor. Demek ki bu suçuncezası yok, bu karar bunu gösteriyor” şeklinde konuştu.Yurttaş’ın avukatı Selva Özkarakoç da mahkemeninkararına itiraz edeceklerini söyledi.

Şair Nedim Cd. Küçük İş Merkezi Kat 3 No: 40 Beşiktaş / İSTANBUL (Ekim Gençliği Bürosu)

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Belediye İşhanı Kat: 5 No:4 İzmit / KOCAELİ

Page 32: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.13/sikb 10-13.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek