‹nsan - din - devlet ve laiklik filegelmifl geçmifl birçok filozof ve sosyolog ve bilim...

42
ÖZET ‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik ‹nsan neslinin geliflen ve de¤iflen dünyada varl›¤›n› sürdürebilmesi için gittikçe zorlaflan yaflam flartlar›nda bil- mek, anlamak, düflünmek ve uygulamak gibi özgür irade ile gerçekleflebilecek nitelikleri kazanabilmesi için araflt›rma yapmak gereklidir. Ancak insan ömrünün k›sal›¤› insan›n kendisini gelifltirmesi ve do¤ru yönde iler- leyebilmesi ve akl›n› kullanmay› ö¤renmesine el vermemektedir. Herfley insan için vard›r kuram›ndan hareketle insan özgürlü¤ünün her alanda ne denli gerekli oldu¤u belirtme- lidir. Özgürlük toplumsal olmad›kça özgürlük sayg› sevgi, kardefllik ve tolerans duygular› ile yo¤rulmufl olarak uygulanmad›kça insanlar›n mutlu ve eflitlik içinde birbirlerine sayg›l› olarak yaflamalar› mümkün de¤ildir. Bu çal›flma ile insan›, din olgusunu, insan›n devlet içinde yaflamak zorunda olmas› gerekti¤inden Devleti ve ideal özgürlük için en mükemmel oldu¤u tart›flmas›z olan ve ne oldu¤u nas›l alg›lanmas› gerekti¤i hususunda toplumsal zafiyet bulunan laiklik konusunu, bir araya getirerek inceledik. Bu inceleme hukuk biliminin gelifl- mesi ve topluma yararl› sonuç do¤urmas› için özgür ayd›nlar›n varl›¤›n›n gerekli oldu¤unu ve flimdiye kadar gelmifl geçmifl birçok filozof ve sosyolog ve bilim adam›n›n u¤rafl konular› olmufl ve hiçbir fikir birli¤ine var›l- mam›fl ( insan din devlet ve laiklik ) girdab›ndaki kay›¤›n kurtar›lmas›na çal›flmaktan ibaret olacakt›r. Anahtar Kelimeler: ‹nsan, Din, Devlet, Laiklik, E¤itim, Ahlak, Toplum, Hukuk ve Din, ‹slam, Özgürlük, Özgür Düflünce, Hukuk Devleti, Anayasalar, ‹nsanl›k ABSTRACT Man-Religion-State and Laicism There is no need to argue about the requirement to conduct research in order for mankind to acquire such qu- alities like knowing, understanding, thinking and implementing, which would possibly be attained by free will under conditions of life getting ever more difficult for sustenance in a developing as well as changing world. Yet the shortness of human life does not allow for developing itself, advancing on a rightful track and learning how to use its intellect. Stepping ahead from the principle of “Everything is in existence for mankind”, it is worthwhile pointing out to the extent of requirement of human freedom in every field. Unless freedom is social, and unless freedom is app- lied in conglomeration with the feelings of respect, affection, brotherhood and tolerance, it is not possible for men to live as happy and equal individuals, mutually respecting one another. Under this study we attempted to bring together man, the phenomenon of religion , and man compelled to li- ve within the confines of a state, the state as well as the issue of laicism, beyond dispute the most excellent ap- proach for ideal freedom, yet maimed with a social incapacitation as to how the same should be conceived, and arrive at a conclusion there from. This study would consist of attempting to rescue the vessel in the whirlpool of (man, religion, state and laicism) which require free-thinking intellectuals for development of the doctrine of jurisprudence and lead to outcomes favourable for the public, pondered about several philosophers, sociologists and scientists from the past to the present day, yet no consensus ever reached upon. Keywords: Man, Religion, State, Laicism, Education, Moral, Society, Law and Religion, Muslim, Freedom, Freedom of Thought, Govern By Law, Contitution, Humanitiy

Upload: lexuyen

Post on 08-Jul-2019

230 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ÖZET

‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

‹nsan neslinin geliflen ve de¤iflen dünyada varl›¤›n› sürdürebilmesi için gittikçe zorlaflan yaflam flartlar›nda bil-mek, anlamak, düflünmek ve uygulamak gibi özgür irade ile gerçekleflebilecek nitelikleri kazanabilmesi içinaraflt›rma yapmak gereklidir. Ancak insan ömrünün k›sal›¤› insan›n kendisini gelifltirmesi ve do¤ru yönde iler-leyebilmesi ve akl›n› kullanmay› ö¤renmesine el vermemektedir.

Herfley insan için vard›r kuram›ndan hareketle insan özgürlü¤ünün her alanda ne denli gerekli oldu¤u belirtme-lidir. Özgürlük toplumsal olmad›kça özgürlük sayg› sevgi, kardefllik ve tolerans duygular› ile yo¤rulmufl olarakuygulanmad›kça insanlar›n mutlu ve eflitlik içinde birbirlerine sayg›l› olarak yaflamalar› mümkün de¤ildir.

Bu çal›flma ile insan›, din olgusunu, insan›n devlet içinde yaflamak zorunda olmas› gerekti¤inden Devleti veideal özgürlük için en mükemmel oldu¤u tart›flmas›z olan ve ne oldu¤u nas›l alg›lanmas› gerekti¤i hususundatoplumsal zafiyet bulunan laiklik konusunu, bir araya getirerek inceledik. Bu inceleme hukuk biliminin gelifl-mesi ve topluma yararl› sonuç do¤urmas› için özgür ayd›nlar›n varl›¤›n›n gerekli oldu¤unu ve flimdiye kadargelmifl geçmifl birçok filozof ve sosyolog ve bilim adam›n›n u¤rafl konular› olmufl ve hiçbir fikir birli¤ine var›l-

mam›fl ( insan din devlet ve laiklik ) girdab›ndaki kay›¤›n kurtar›lmas›na çal›flmaktan ibaret olacakt›r.

Anahtar Kelimeler: ‹nsan, Din, Devlet, Laiklik, E¤itim, Ahlak, Toplum, Hukuk ve Din,‹slam, Özgürlük, Özgür Düflünce, Hukuk Devleti, Anayasalar, ‹nsanl›k

ABSTRACT

Man-Religion-State and LaicismThere is no need to argue about the requirement to conduct research in order for mankind to acquire such qu-alities like knowing, understanding, thinking and implementing, which would possibly be attained by free willunder conditions of life getting ever more difficult for sustenance in a developing as well as changing world.Yet the shortness of human life does not allow for developing itself, advancing on a rightful track and learninghow to use its intellect.

Stepping ahead from the principle of “Everything is in existence for mankind”, it is worthwhile pointing out tothe extent of requirement of human freedom in every field. Unless freedom is social, and unless freedom is app-lied in conglomeration with the feelings of respect, affection, brotherhood and tolerance, it is not possible formen to live as happy and equal individuals, mutually respecting one another.

Under this study we attempted to bring together man, the phenomenon of religion , and man compelled to li-ve within the confines of a state, the state as well as the issue of laicism, beyond dispute the most excellent ap-proach for ideal freedom, yet maimed with a social incapacitation as to how the same should be conceived, andarrive at a conclusion there from. This study would consist of attempting to rescue the vessel in the whirlpoolof (man, religion, state and laicism) which require free-thinking intellectuals for development of the doctrine ofjurisprudence and lead to outcomes favourable for the public, pondered about several philosophers, sociologists

and scientists from the past to the present day, yet no consensus ever reached upon.

Keywords: Man, Religion, State, Laicism, Education, Moral, Society, Law and Religion,Muslim, Freedom, Freedom of Thought, Govern By Law, Contitution, Humanitiy

131

‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

‹R‹fi

‹nsan, din, Devlet ve laiklik ko-nular›n› irdeleyebilmek için öz-

gür insan olmak gerekir. Özgür insan dü-flünme ve düflüncede özgür insand›r. Özgürinsan›n fiilleri de özgür olmal›d›r. Ancak fi-illerin özgürlü¤ü toplum kurallar› ile çat›fl-mamak durumundad›r. Çünkü fiil özgürlü-¤ü s›n›rs›z de¤ildir. S›n›rs›z fiil özgürlü¤üanarfli yarat›r. Anarfli toplumlar›n sonu de-mektir. Özgürlükler insanlar›n birbirlerinesayg›, sevgi, kardefllik ve tolerans duygula-r› içinde olmay› mümkün k›lacak nitelikteolmad›¤› zaman özgürlük olmaktan ç›kar.Ancak düflünce özgürlü¤ünün insan› insan

yapan en önemli özgürlük oldu¤u bir ger-çektir. Toplum katman›nda özgürlü¤üntoplum yönetim kurallar›na uygun olmas›düflüncenin özgürlü¤ünü s›n›rlamaz. ‹nsan,düflüncesindeki özgürlük derecesinde yara-t›c›d›r. Bu yarat›c›l›¤› ile toplumlar ça¤dafl-l›¤a, uygarl›¤a tafl›n›r. Yarat›c› düflünceyesahip olmayan insanlardan oluflan toplum-lar›n sona yaklaflt›klar›n› söylemek yanl›flolmayacakt›r. Yarat›c›l›k ilerlemenin dahaiyiye daha mükemmele ulaflman›n anahtar›-d›r. Bunu da ancak özgür düflünceli insanlaryapabilir. Bugünkü toplumlarda düflünceözgür müdür diye sormak gerekirse veya,insan özgür müdür veya insan düflüncesiniözgürce yap›land›rabilmekte midir diye so-rarsak ne gibi yan›tlar verebiliriz? Bu vebunun gibi bir çok sorun toplumda yan›tbulamam›fl ve üzerinde çal›flmalar›n sürdü-

G

Prof. Dr. Berin Ergin

T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

‹stanbul Üniversitesi, Hukuk Fakü[email protected]

¤ü bir aland›r. Özgürlük konusu çözülemezniteli¤ini halen sürdürmekte olup bununfark›ndal›¤›nda olmak bile özgür düflün-mektir diyebiliriz.

Bu çal›flma hukuk biliminin geliflmesi vetopluma yararl› sonuç do¤urmas› için özgürayd›nlar›n varl›¤›n›n gerekli oldu¤unu veflimdiye kadar gelmifl geçmifl bir çok filozofve sosyolog ve bilim adam›n›n u¤rafl konu-lar› olmufl ve hiçbir fikir birli¤ine var›lma-m›fl (insan, din, devlet ve laiklik) girdab›n-daki kay›¤›n kurtar›lmas›na çal›flmaktanibaret olacakt›r.

I- GENEL AÇIKLAMA

Din ve Devlet ve Laiklik üçlemesi insanile ilgili olarak sosyal nitelikteki oluflumla-r› aç›klayan ve insan düflüncesi ile var ol-maya bafllam›fl ve as›rlard›r incelenmesi veaç›klanmas› sona ermemifl kavramlar ola-rak, tüm toplumlar› ilgilendiren en tehlike-li, en nazik, en ac›mas›z, en güzel, en iyi,en a¤›r konulard›r.

Bu konular› incelemek ve birbiri içindeaç›klamaya çal›flmak ve sonra da her ina-n›fltaki insanlara ters gelmeyecek flekildeaç›klayabilmek ve ortak noktalar bulabil-mek, pek olas› de¤ilse de ayd›nlanm›fl insanperspektifinden olaya bak›ld›¤›nda asgarimüfltereklerin bulundu¤unu veya bulunabi-lece¤ini belirtmek yanl›fl olmayacakt›r.

Bu çal›flmadaki amaç; toplum sosyoloji-si ve insan do¤as› ile do¤rudan iliflkili vegeliflen toplum yap›s› ve felsefesi ve gerek-sinimleri nedeniyle, sürekli geliflim içinde

olan insan - toplum ve sosyal iliflkilerin,devlet-din-insan üçgeninde devlet yöneti-minin insana ve topluma ve uluslararas›iliflkilerde di¤er uluslar ve bireyler ile ileti-flimde, dostluk, kardefllik ve sevgide en iyi-sinin ne oldu¤u veya olaca¤› aç›s›ndan de-¤erlendirme yap›ld›¤›nda karfl›m›za ç›kanLA‹KL‹⁄‹N bu üçgenin ortas›na oturtul-mas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤unu aç›klamakt›r.

Keza, bu çal›flmam›z Teolojik aç›dan dabir de¤erlendirme olmad›¤› için dini kav-ramlar› da incelemeyece¤iz ve dinlerinönerdi¤i hususlardan bahsetmeyece¤iz. An-cak din sosyolojisi aç›s›ndan meseleyi ince-leyerek, dinin nas›l yafland›¤› ve toplumsalyönetsel etkinliklerinin insan üzerindeki et-kilerine de¤inece¤iz.

Baz› kuramlar› aç›klamak ve toplumla-r›n neden de¤iflim içinde olmak durumundakald›¤›n› belirtmek için de¤iflimin amac›n-dan bahsetmek gerekir. Öncelikle vurgula-yal›m ki, ça¤dafl nitelikleri oldu¤unu var-sayd›¤›m›z ve iyiliklerin güzelliklerin vetoplumsal zenginliklerin oldu¤u, insanlar›nmutlu olabildi¤i özgürlük, eflitlik ve kar-defllik duygular›n›n yerleflmifl oldu¤u birtoplumu hayal etmemiz, insan bilincindeböyle bir yaflam iste¤inin var oldu¤unu gös-termektedir. ‹nsanlar iyilikler, güzellikler,sa¤l›k ve varl›k içinde kimseye muhtaç ol-madan ve sayg›l› bir toplumda yaflamay› is-temektedir. Bunun için u¤rafl vermektedir.‹nsanlar güzelliklerle, insanda var olmas›gereken asil duygularla bezenmifl insanlar›noluflturdu¤u bir toplumda yaflama özlemi

132 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

içindedir. Dünyadaki tüm felsefenin teori-lerin, çal›flmalar›n, savafllar›n, mücadeleninamac› nas›l aç›klanmaktad›r, mutlulu¤ungerçeklefltirilmesi olarak de¤il mi? Geleceknesillere bu dünyada var olman›n amac›n›n,onurlu haysiyetli mutluluk içinde ve sayg›nbir toplum içinde fliddet ve terörden uzakbir ülkede yaflamay› sa¤lamak için ümidi-miz k›r›lmadan çal›flmakta de¤il miyiz?Yoksa bunlar› sadece hayal mi ediyoruz?Bunlar›n olaca¤›na inand›r›larak kullan›l›-yor muyuz?

‹flte bu dünyada var olan insan›n, insanolmaktan kaynaklanan hak ve yükümlülük-leri ve yaflam sevinci ve mutlulu¤u yaflama-s› için istekleri ve amaçlar› do¤rultusundaolmak üzere insan›n varoldu¤undan beri ça-l›flmalar devam etmifl ve devam edecektir.Bu çal›flmalar ortak bir amaç için yap›laraktoplumun çeflitli kesimlerinde derece dere-ce aflama kaydetmifltir. Bu geliflme sonucuelde edilen de¤erler modern toplumu mey-dana getirmifltir. Modern, uygar toplumunmeydana gelmesinde bir düzen gereklidir,toplumun kaos içinde olmamas› ve sevk veidaresi için etkin kurallar›n olmas› as›ld›r.

Ancak en önemli flart, bu kurallara top-lumun etkin bir ço¤unlu¤unun uymas› ilekurallar›n uygulanmas›n›n mümkün olabil-di¤idir. Ço¤unluk kurallara uymaktan imti-na etti¤i takdirde kendi yararlar›na uygunve fakat geçerlili¤i olmayan kurallar bask›-c› bir rejimin uygulamas› olarak belirecek-tir. Bask›c› ve terör konusunda yaflananlar-dan ve sonuçlar›ndan b›km›fl olmas›

nedeniyle Toplum huzursuzluk ve anarfliyetahammül edemeyecektir.

De¤iflim, toplumun sosyal yap›s›nda veiliflkilerinde ve kurallar›nda, kültüründe de-¤iflimdir.1 Dinin toplumun beklentilerine vekültürüne yaflam biçimine ve yönetimsel ifl-lemde yer al›p almamas›na göre farkl› alg›-lamalara sahne olmufl sosyal bir olgu olarakgerçekte tüm toplumsal düflünceyi etkiledi-¤i yads›namaz.

II- TANIMLAR ve KAVRAMLAR

Konunun aç›klanabilmesi için tan›mlar-dan hareket etmek gere¤i ile ‹nsan, Din veLaiklik tan›mlar›n› yaparak toplumun flekil-lenmesindeki bu sosyolojik olgular› tart›fl-mak yararl› olacakt›r. Din ve laik-laiklikkavramlar› ve insan devlet iliflkisi nas›l har-manlan›r ne demektir ve tan›mlar nas›l ve-rilebilir? Bu konuyu, felsefenin ve felsefe-cilerin ve sosyologlar›n, felsefi boyutta ko-nuya yaklaflanlar›n aç›klamalar›ndan yarar-lanarak inceledik. Bilindi¤i gibi, felsefe an-tik ça¤dan günümüze baflta do¤a olmaküzere, insan, ahlak, toplum, dil, din, devlet,hukuk, bilim, sanat ve benzeri konulardageleneksel ve evrensel aç›klamalar getirmeyolundaki düflünce çabas›d›r. Bu düflünceetkinli¤inde olumlu ve olumsuz fikirlerinçarp›flt›¤› birbirini nakzetti¤i bir yap›lanma-da sonuç olarak felsefenin konulara tam veaç›k yan›t veremeyen, yan›t verme girifli-

133‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

1 Ifl›ktafl Yasemin: Türk Hukuk Devriminin Felsefesi ,Mu¤la Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, ‹lke2006 Özel say› s.117-131

134 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

minde de di¤er birçok sorunun ortaya ç›k-mas›na neden olan sürekli ve sonsuz bantgibi bitmeyen bir düflünme çabas›d›r2 diye-biliriz. ‹flte bu ba¤lamda insan›, dini, devle-ti ve laikli¤i harmanlayarak bugün ne anla-mam›z gerekti¤ine dair bir fikir üretmeyeçal›flaca¤›z.

1) ‹NSAN3

Kutsal varl›k oldu¤u her vesile ile söyle-nen ‹NSAN kimdir? Kimli¤i nedir? Yüzy›l-lar boyunca de¤erli varl›k insan için en iyi-si aranm›fl, toplum düzeninin, insan›n refahseviyesini yükseltmek mutlu olmas›n› sa¤-lamak için aray›fl içinde oldu¤u gerçe¤iba¤lam›nda acaba sonuca ve amaca ulafl›l-m›fl m›d›r?

Felsefi boyutta konuya bakt›¤›m›zda vedinler tarihi aç›s›ndan incelendi¤inde insankavram› aç›s›ndan amaçlanan özgür düflün-celi iyi nitelikli insan yetifltirmek oldu¤uüzerinde durulmaktad›r. Bilimsel bilgi ileu¤raflan insan amaçlanm›flt›r. ‹nsan nedir di-ye sorarken, insan›n canl› yap›n›n en yetkinbiçimi oldu¤unu ve insan›n ancak bilgilen-mek ile hayvanl›k aflamas›n›n üstüne yükse-lece¤ini, bilgilenmek için özgür olunmas› vebilgi edinmeye engel olmamas› için dogma-lardan ar›nm›fl olmak gerekti¤i aç›kt›r.

‹nsan› tan›mak ve insan hakk›nda bilgiedinmek için dinleri, toplumu, medeniyeti,ça¤dafll›¤›, insan haklar›n›, sanat›, ekono-miyi, teknolojiyi irdelemek gerekir.

‹nsan›n ilk ça¤lardan itibaren geliflmesi-ni veya ortaya ç›k›fl› hakk›ndaki tarihsel sü-

reç ve insanlar›n eflit olmad›¤›, köleli¤in ha-kim oldu¤u ekonomik kültürel farkl›l›klarbulundu¤u dönemler üzerinde durmayaca-¤›z. Ayr›ca insan›n bilgi evrimi aç›s›ndangeliflmesini de incelemeyece¤iz. Ancak dinba¤lam›nda, dini otoritelerin bask›c› vedogmatik tutum ile insan› tek renkli düflün-ceye sapt›ran ve geliflmesini engelleyen un-surlara yer vererek ‹NSAN›n kim ve ne ol-du¤unu aç›klamaya çal›flaca¤›z.

Kim bu insan? Ortaça¤a kadar ve orta-ça¤da da insan›n kim oldu¤u önem arz et-miyordu, çünkü insan›n kim oldu¤u ve yeriTanr› kat›ndan zaten belirlenmiflti. AncakRönesans ile dinsel yaflant›ya özgürlük ge-tirilip ve tanr›sal inanc›n vahiy ile de¤il, bu-nun akl›n bir ürünü oldu¤u tart›fl›lmaya vedini inançlar›n akl›n ürünü olarak tarih bo-yunca ortaya ç›km›fl oldu¤u, dinin ak›l ileüretildi¤i tart›flmalar› geliflmifltir. Tanr›n›nvarl›¤› ve ona sayg›l› davran›lmas› gerekti-¤i, böyle düflünmenin insan› erdemli yapa-ca¤›, ileri sürülen görüfller aras›ndad›r.Böylece insan ve din aras›ndaki iliflki aç›k-lanmaya bafllanm›flt›r.4

2 Yakubo¤lu Kenan: Sosyal Bilim Düflüncesi Ba¤lam›ndaFelsefe Nedir:Ne De¤ildir? Sosyal Bilimler Araflt›rmaDergisi, 2006 say› 7 s. 29 vd.

3 fieraiti Ali Dr.: Dinler Tarihi, ‹stanbul 2001(çeviri)s.253vd.

4 Gökalp Ziya: Ziya Gökalp Diyorki- Ist.1950s,3 vd; Ser-ter Nur: Giydirilmifl ‹nsan Kimli¤i, Ist. 1996, s.183 vd.133vd.; Gökberk Macit:Ayd›nlanma Felsefesi Devrimler veAtatürk, Ça¤dafl Düflüncenin Ifl›¤›nda Atatürk, ‹stanbul1986 ,Eczac›bafl› Yay›n›, s. 286 vd.

135‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

‹nsan›n çeflitli vas›flar›ndan hareket ede-rek5 insan alg›lanmak istenmifl ve tan›m› ya-p›lmaya çal›fl›lm›flt›r. ‹nsan› vas›flar› veyabenzetmeler ile tan›mlamak yanl›fl ve sübjek-tif olur. Ancak tüm tan›mlar nitelikleri göze-tilerek yap›lan tan›mlar ve yak›flt›rmalard›r.

Ayd›nlanma ile özellikle insan gerçe¤i-nin ak›l ve deneyle bulunmas› ve konular›nak›l ile çözümünde insan›n temel al›nmas›

gerekti¤i ortaya at›lm›flt›r. ‹nsan›n iyi-kö-

tü, yarat›c›, sevecen, uzlaflmac›, y›k›c›,

zalim, bencil, doyumsuz, olma gibi bir-

çok nitelikleri bulunmaktad›r.

‹nsan hem manevi ve sosyal nitelikleriile bir tak›m farkl› duygulara sahiptir. ‹nsanyeryüzündeki canl›lardan bir cins olarak di-¤erlerinden çok önemli bir fark› vard›r. ‹n-san ak›l sahibidir. Düflünür, hayal kurar,muhakeme eder, analiz ve sentez yapar, ö¤-renme kabiliyeti vard›r. ‹nsan akl›n› çal›flt›-rarak çeflitli yarat›c›l›klarda bulunabilmek-tedir. ‹nsan akl› çok güçlüdür. ‹nsan düflü-nür ve yeniliklere yarat›c›l›¤a do¤ru sürekliilerler. ‹nsan canl› bir varl›k olarak ilk te-mel gereksinmeleri için bireysel faaliyetgösterirken, toplum içinde flekillendi¤indedini, ahlaki, hukuki siyasi ideallere sahipolmufltur. Tabii ki bu idealler di¤er canl›lar-da olmad›¤› için insan›n çok daha de¤erlibir varl›k oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r. Ayr›-ca insanlar aras›nda da düflünen ve beyni ileçal›flanlar ile çal›flmayanlar aras›nda alg›la-ma, uygulama ve yaflama biçimi aç›s›ndanda farkl›l›klar bulunmaktad›r.

‹nsanlar› ak›ll› ve ak›ls›z insan olarak ta-n›mlayabilir miyiz?6 Bu s›fatlar› nas›l tayinederiz? ‹nsan ç›plakt›r. Ç›plakl›k elbisesiz-lik olarak de¤il, bilgisiz, idrakten yoksun,kendisini bilgisiz olmas›na ra¤men âlem-den üstün gören, büyüklük duygusu olan,ancak bilgiye ulaflt›¤›nda aczini gören birvarl›k olarak tan›mlayanlar da vard›r.7

Ak›ll› insan düflünen ve düflünme sanat›navak›f kimsedir. Bilgi sahibidir. Deney ya-par ve ak›l ile do¤ru bilgiye ulafl›r. ‹nsanbulundu¤u sosyal ortamdan etkilenir ve buetkileflim yanl›fll›klar yapmas›na da nedenolur. ‹nsan ideallere sahip de¤il ise mutluolamaz. Baflka deyiflle mutlu olmak içinekonomik üstünlük, ifl, iktidar, yeterli de-¤ildir. Amaçlar› olmak, ideali olmak insa-n›n mutlu olmas› için gereklidir.8

5 fieraiti Ali, insan› küçültücü bir çok tan›m›n›n yap›ld›¤›-n›, insan›n zihinsel flekil yapan hayvan oldu¤unun söylen-di¤ine iflaret ederek, insan›n kamil oldu¤unu, insan›n ara-y›fl içinde oldu¤unu, doyumsuz, belirsizlikler içinde olan vegarip ,muzdarip siyesi bir çok duygular› içeren bir varl›koldu¤unu aç›klar. ‹nsan›n balç›ktan yap›lm›fl bulunmas›n›da ÇAMUR kelimesinin, kokuflmufl afla¤›l›k olarak ‹ran di-linde karfl›l›¤› oldu¤unu bu nedenle de fesat ve kokuflmufl-luktan yap›ld›¤›n› ancak Allah’›n ona ruhunu verdi¤ini do-lay›s›yla yüce olan kutsal olan, güzel olan› vererek onuazamet ve yüceli¤i ulaflt›rd›¤›n› aç›klamaktad›r. ‹nsan›nformülünü belirterek sonsuz eksi ve sonsuz art› olarakaç›klar En afla¤›l›k ve en üstün olarak tan›mlar. Örnek ola-rak ta Neron’u aç›klam›flt›r. Roma’y› atefle verdi¤ini vealevleri seyretmekten çocuklar›n› kad›nlar›n› flehir sakinle-rini a¤lama ve inleme ve feryatlar›n› dinlemekten zevk al›pfliir söylemesini ve resim yapmas›n›,insan›n ne denli afla¤›-l›k oldu¤unu belirtmek istemifltir. fieraiti A:a.g.e.s. 256 vd.

6 Serter N: a.g.e., s. 183 vd.

7 fieraiti A: a.g.e. s261 vd.

8 Gökalp Z.:a.g.e., s. 4 vd.

136 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

‹nsan, as›rlard›r filozoflar›n u¤rafl› konu-su olmufl ve halen de olmaya devam etmek-tedir. Bu ne denli de¤erli ve çözülmesi zorveya imkâns›z bir varl›k oldu¤unun belirti-sidir. ‹nsan düflünen varl›k olarak her dü-flünce yap›s›na göre farkl›l›k gösterir, o hal-de insan›n genel bir tan›m›n› yapmak müm-kün de¤ildir.

‹nsan› belirleyen onun do¤as›n›n zengin-li¤i ve güç anlafl›l›rl›¤›, çeflitlili¤i ve çokyönlülü¤üdür. ‹nsan bilimi bir bilmece olaninsan› çözmekte acizdir. Çeliflme insanvarl›¤›n›n bir ö¤esidir. ‹nsan›n homojen biryap›s› olmay›p, varolanla varolmayan›n ga-rip bir kar›fl›m› oldu¤u söylenmifltir. ‹flte in-san›n yerinin bu iki karfl›tl›k aras›nda oldu-¤u9 söylenebilir.

‹nsan›n incelenmesi için bireysel yafla-m› içinde de¤il, toplumsal yaflam› içindede¤erlendirme yap›lmas› do¤ru olur. Çün-kü Devlet ve insan iç içe olup, birlikteaç›klanmalar› gere¤ine iflaret olunmakta-d›r.10 ‹nsan›n incelenmesinde do¤as›na vegizine ulaflmada dinin önemli rolü vard›r.Akl› kullanmaktan vazgeçmesinin düfl-

meye bafllamas› demek oldu¤u, ancak

bundan kendini kurtaramad›¤›, gerçe¤i

araflt›rmada usunu de¤il d›fl alemin etki-

sinde kalmakla yanl›fla düfltü¤ü, gerçe¤i

arama ad›na göksel bir aray›fla giren in-

san›n art›k günahlar›n› düflündü¤ünü,

ilgilendi¤inin as›rlard›r süregelen bir

öykü oldu¤unu, bilinmezler ile u¤raflt›¤›

ve, ‹nsan için TANRI n›n bir giz oldu¤u

ve bu nedenle insan›n da bir giz oldu¤u

tek tanr›l› dinlerin aç›klamalar›,11 ba¤la-

m›ndad›r.

‹nsan›n bu göksel düflünce sürecinde ol-mas› ile, öteki yarat›klardan üstün oldu¤u-nu zan etmesi ve Ay›n, Güneflin, Okyanus-lar›n kendi rahatl›¤› ve yarar› için olufltu¤u-na olan inanc› ile dünyaya egemen oldu¤u-na inand›¤›, oysa dünyan›n hiçbir parças›n›bile bilme gücü olmayan bir varl›k olarakkendisini dünyan›n efendisi olarak tan›mla-mas›n›n gülünç ve ac›nacak bir durum ol-du¤unu belirterek12 insan›n tan›m› da yap›l-m›flt›r.

‹nsan›n Din Devlet üçgeninde tan›m›vermek mümkün müdür? Bu iliflkide insa-n›n yeri nedir? Hangisi di¤erine üstündür?Üstünlük ekonomik nedenlerden etkilenirmi? Üstünlük iktidar yetkisinden etkilenirmi? Üstünlük sosyal konumdan etkilenirmi? Etkilenirse o zaman hangisi hangisineüstündür?

Örne¤in ekonomi dine düflmand›r diyekabul eden görüfllere bakarsak, dinin insan-lara rehavet verdi¤i ve insanlar›n özgürlü-¤ünü k›s›tlad›¤› ve ekonominin büyümesin-

9 Casserer Ernst: Devlet Efsanesi ,‹nsan Üstüne bir Dene-me, Çeviren Prof. Dr. Necla Arat, Ist. 2005, s. 22 vd.

10 ‹bid., s. 67 vd. Platon ve Sokrates aç›klamalar›ndanesinlenerek yazar aç›klamalarda bulunmaktad›r.

11 ‹bid., s. 24 vd. belirtilen aç›klamalar. Filozoflar›n insankonusunda bofllukta kald›klar› belirtilmifltir.

12 ‹bid., s. 25 ,Montaigne in insan hakk›ndaki aç›klamas›.

137‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

de13 ve insanlar›n refah›n›n sa¤lanmas›ndadinin engel teflkil etti¤i söylemini geçerlisayarsak, ekonominin dinden üstün görül-dü¤ü sonucuna varmak gerekir. Bu mant›k-sal analizde dinin insan› etkiledi¤i ancak birbirinden üstün oldu¤u araflt›rmas›n›n fayda-l› olmad›¤› görüflünün isabetli olaca¤›n› dü-flünmekteyiz. Çünkü maddi ve manevi ol-gular›n karfl›laflt›rmas›n› yapmak mümkünde¤ildir.

Uzay ça¤›nda insan›n tan›m› ise dahakarmafl›k hale gelmifltir. Çünkü filozoflaruzay›n tan›m›n› yapmada zorlanmaktad›r-lar. Simgesel ve soyut olarak uzay› tan›mla-mak isterken insan tan›m›nda da karmaflakendini göstermifltir. Uzay›n insan düflün-cesinde olufltu¤unu ileri sürenler veya ma-teryalist veya idealistler de bunun aç›l›m›n-da zorlanm›fllar ve gerçe¤i geometri ile ta-n›mlamaya çal›flm›fllard›r.14

‹NSAN muhteflem bir varl›k olarak ya-rat›l›fl görüntüsü olarak betimlense de, birçok araflt›rmac› yazar ve filozofun ortaknokta olarak aç›klad›klar› gibi, ‹nsan, dü-flünsel boyutta topluma zararl› ahengi bozu-cu, di¤er bireylerin can›na kast eden, yokedici, fiil ve faaliyetlerin faili olabiliyorsave hatta toplumlar›n yok edilmesine vara-cak fiil ve faaliyetlerin karar›n› verebiliyor-sa, bu insana muhteflem ve mükemmel ya-k›flt›rmas›n› hala yapabilecek miyiz? Veya-hut insan tan›m› yaparken görsel, düflünsel,ifllevsel boyutlar ba¤lam›nda ça¤dafl anlay›fliçinde olmas› gereken niteliklerin objektifde¤erlendirmesi ile mi yetinece¤iz?

‹nsan› anlamak için sosyologlar›n fert

mi toplum mu kavgas›na girmeden15, insa-

n›n toplumu ve Devleti oluflturan varl›k ol-

mas› nedeniyle insan yoksa toplum da yok-

tur anlay›fl› ile, insan›n vas›flar›n› bulmak

daha m› yararl› olacakt›r?

‹slamiyet aç›s›ndan bir de¤erlendirme

yaparak insan tan›m›n› vermek gerekir ise;

‹slamiyet’te insan›n baz› özelliklerinden

bahsedilerek tan›m yap›lmaya çal›fl›lm›flt›r.

Bu tan›mlar Kuran’da çeflitli Ayet ve sure-

13 Bu konuda etrafl› yorumlar için bkz. Serter N: a.g.e.,s.110 vd.,116 vd .Serter, ‹slam dininde din ile insan›n ekono-mik aç›dan bar›flt›¤›n› belirtmektedir. fiöyle ki, kuran›n te-mel konu olarak insan› ele ald›¤›n› ve de¤er verdi¤ini an-cak insan›n ilahlaflmas›n› de¤il ilahileflmesinden bahsetti-¤ini belirtmektedir. ‹slam güzel ahlakl› olmak yüksek de-¤erleri olan insan olmakt›r. Bu nedenle insan toplum için-de yaflam gereklerini yerine getirerek kendisini terbiye et-meyi esas almal›d›r. Düalist bir felsefe yap›s›nda olan ku-ran›n insan›n hem bu dünyada ve hem de ahretteki hayatakendisini haz›rlamak için kurallar› oldu¤unu belirtir. ‹s-lam’da kazanc›n helal olmas› ve çal›flmaya önem verilmiflive servete ulaflman›n bu flekilde mümkün olaca¤› belirtil-mifltir. Bundan anlafl›lan da ‹slam ekonomiye karfl› de¤il-dir.Ancak mal ve para insan yaflam›n›n kolaylaflt›rmak içinvard›r yani araçt›r amaç de¤ildir. Toplumun sefil olmama-s› için çal›flmak ve kazanmak gereklidir. Servetin paylafl›l-mas›n›n esas oldu¤u ve insan›n huzuru için toplumun hu-zuru için derlinin teselli edilmesi ,yoksulun derdine çarebulunmas› k›skançl›k ve hasedin ortadan kald›r›lmas›, malve servetin insanlar›n mutlulu¤u için ve birikimin da¤›t›m›-n›n mutluluk için gerekli oldu¤unu belirler.Bunun için adilpaylafl›m esaslar› getirmifltir. Bkz.. s .118 vd.

14 Daha ayr›nt›l› bilgi için bkz.. Casserer E a.g.e.: s.49 vd.ve 70 vd sayfalardaki aç›klamalar ve filozoflar›n görüflle-ri.

15 Sezen Yümni : ‹slam’›n Sosyolojik Yorumu, ‹stanbul2004, s. 70 vd.

138 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

lerde insan›n karakterlerinden bahsedilmeksureti ile yap›lm›flt›r. fiöyle ki;

‹sra suresinde : “De ki Herkes yarat›l›-fl›na göre hareket eder.”

Enbiya suresinde “ ‹nsan aceleci yara-t›lm›flt›r”,

Meariç suresinde; “‹nsan gerçektenhuysuz haris ve cimri yarat›lm›flt›r. Bafl›nabir fenal›k gelince feryad eder. Bir iyili¤eu¤rarsa onu herkesten men eder ve, Yeryü-zünde bulunan herkesi feda etmek ve söyle-ce kendini kurtarmak ister”,

‹brahim suresinde, “Gerçekten insançok zalimdir, çok nankördür”,

‹nsan suresinde, “Peflin dünyay› sever-ler a¤›r bir günü b›rak›rlar( ahireti)”

Yusuf suresinde, ” Çünkü nefs, Rabbi-min merhameti olmad›kça kötülü¤ü emre-der”.

Zariyat suresi, “ ‹nananlar için yeryü-zünde ve kendi nefislerinizde dahi niceayetler var. Görmüyor musunuz?”

Kaf suresinde, “And olsun ki, insan› bizyaratt›k ve nefsinin kendine f›s›ldad›klar›n›da biliriz. Biz ona flah damar›ndan daha ya-k›n›z.”

Nisa Suresinde ise, ‹nsan zay›f yarat›l-m›fl oldu¤undan Allah sizden yükü hafif-letmek ister. Ama yine de peflinen, büyükyük yüklemifltir. O yük sorumluluktur.Do¤rusu biz sorumlulu¤u (emaneti) gökle-re, yere da¤lara sunmufluzdur da onlar bu-nu yüklenmekten çekinmifller , korkup tit-

remifllerdir. Pek zalim ve çok cahil olan in-san ise onu yüklenmifltir”

Tin suresinde, “Biz insan› en güzel fle-kilde yaratt›k. Sonra onu afla¤›lar›n afla¤›s›k›ld›k”.

Beled suresinde, “Sonrada ona iyilik vekötülük kabiliyeti verene andolsun”

K›yamet suresinde, “Kendini k›nayannefse yemin ederim ki”,

Fecr suresinde, “Ey mutmain16 olmuflnefs, sen O’ndan raz›, O senden raz› olarakRabbine dön”

Hucurrat suresi, “ Tevbe etmeyenler,iflte onlar zalimlerdir.”17

fieklinde aç›klamalar vard›r.

Kuranda yer alm›fl ve insan ile ilgiliaç›klamalar dini nitelikte olarak insan›n birtak›m vas›flar›n› ortaya koymakta ve onagöre de de¤er vermektedir. ‹nsan› çok iyi veiyilikler güzellikler sarmal›nda katiyenaç›klamamaktad›r. Hatta insan›n çok kötü,iyilik yapmaz bencil, cahil, bozguncu, kandöken, de¤iflmesi son derece güç, aceleci,cimri, nankör, h›rsl›, kendini kurtarmak içinbaflkas›n› feda edebilen, yeryüzünde bulu-nan herkesi bile feda edebilen, iyilik ve kö-tülü¤ün bir arada oldu¤u bir yarat›l›fla sahipoldu¤unu, insan içinde çat›flmalar iç güdü-ler ve dü¤ümler bulundu¤unun18 Kurandaaç›kland›¤›n› görmekteyiz.

16 Mutmain olmak ,inanmak gönlü kanm›fl ,inand›¤›naemin olan demektir.

17 :Yümni S: a.g.e., s. 70 vd..

18 ‹bid.

139‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

Ayn› flekilde H›ristiyanl›k anlay›fl›na gö-re de insan do¤ufltan gelen nitelikler olarakkötüdür. J.J.Rousseau da insan›n do¤ufltaniyi sonradan kötü hale geldi¤ini aç›klar.19

Ancak belirtmek gerekir ki, insan her fle-ye ra¤men üstün bir varl›kt›r. ‹nsandaki iniflve ç›k›fllar ve z›tl›klar, üstünlü¤ünün belir-tisidir. Tanr› onu böyle yaratm›flt›r. Top-lumdaki farkl›laflma da insandaki bu çelifl-kilerin eseridir. ‹nsan›n tabiat› e¤ilimi vetoplum ile iliflkisi bir süreklilik içindedir vesosyal dayan›flman›n de¤iflkenli¤i de insa-n›n çat›flma içinde olmas›ndand›r20.

20 y.y da bir insanl›k dram› olan ikincidünya savafl›n›n iki diktatörünün vahfletiba¤lam›nda insana bak›fl aç›s›n›n nas›l ol-du¤una de¤inirsek,21 bu iki insan›n peflleri-ne insan sürülerini katarak ve bu insanlarainsanl›k d›fl› eylemler yapt›rm›fl olduklar›n›ibretle görürüz. Bu iki diktatör, de¤erli vemuhteflem nitelemesi ile and›¤›m›z insan-lardan iki tanesi olarak, yaflad›klar› devirdeç›lg›n düflünceleri ile Kuranda belirtildi¤igibi vahfletin en büyü¤ünü icra ve ifa et-mekten hiç kaç›nmam›fllard›r. ‹nsanlar›yakm›fllard›r. Soyk›r›m kelimesinin antlafl-malara girmesine neden olmufllard›r.

Mussolini bir insan olarak nitelendi¤in-de yak›flt›r›lan vas›flar› özetlersek; Ateistbir baban›n o¤lu, devrimci kitaplar› oku-mufl bir kifli, askerden kaçan bir vatandafl,sahte pasaport tafl›yabilen bir kiflilik, kendi-sini devrimci olarak tan›tan, kiliseyi devletive ulusçulu¤u hedef alan, sald›rgan bir ya-p›da olan, faflist bir insan, insanlar›n beyni-

ni y›kayarak onlar› suç ifllemeye vard›raneylemlere itme kabiliyetinde olan bir kim-sedir.22 ‹flte size bir insan tan›m›, bundanhareketle insan› tan›mlayabilmek mümkünmüdür?

Keza Hitler’e23 bakt›¤›m›zda, o da bir in-san modeli; Ad›n› tarihe yazd›rm›fllardanbiri. Nasyonal Sosyalizmin öncüsü, Alman-ya’n›n I. Dünya Savafl›nda yenilgisinin ne-deninin geleneklerde oldu¤unu ve ahlak›nbu nedenle bozuldu¤unu, ›rkç›l›¤›n giderekzay›flad›¤›n›, bunlar›n nedeninin de Markç›örgütlenme ve Yahudilik oldu¤una kararvermifl bir kifli olarak, Alman ›rk›n›n yeni-den yarat›lmas› ad›na vahflet icra etmifl birkifli. Onun için insan, sadece tek bir ›rkiçinde mükemmelleflebilirdi, insanlar›nözel yaflam› bile önemli idi, evlenmeyi genç

19 Hançerlio¤lu Orhan: Felsefe Sözlü¤ü,‹stanbul1999,s.187.

20 Yümni S: a.g.e., s. 75.vd. Bu konuda diyalektik materya-lizm ile de konunu aç›klamas› yapanlar bulunmaktad›rMark ve Engels in ortaya koydu¤u evrenin sürekli geliflenve maddeden oluflmufl bir bütün olarak evrenin telakkiedilmesinde insan›n da de¤iflkenli¤i. Ancak Mark s›n insantan›m› hakk›nda önemli yan›lg›lar› bulunmaktad›r. Bu ne-denledir ki kurdu¤u sistemin sa¤lam zemine oturmam›flt›r.Maddenin yarat›lmam›fl bulundu¤u dolay›s›yla bir yarat›-c›n›n olmad›¤› düflüncesinden hareket etmifl ve yeni bir in-san oluflturmak için yeni bir sistem kurmay› amaçlam›flt›r.‹nsan› ezilen ve boyun e¤en bir durumdan kurtar›p eflitlikve adil bir yaflama sahip olmas›n› istemifl ve mutlu olas›n›hayal etmifltir.Ancak sistem insan› bir araç haline getirmiflve amac› ile tamamen z›t bir uygulama sergilenmifltir. Ser-ter N: a.g.e.s.. 94 vd

21 Serter N: a.g.e.,s. 95 vd.

22 ‹bid.,s. 96-99.

23 ‹bid., s.100-102

140 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

neslin yarat›lmas› için bir amaç olarak gör-müfl oldu¤undan, insana nas›l bir de¤er veanlam verdi¤i bu flekilde aç›klanm›fl olmak-tad›r. Genç neslin yarat›lmas›nda ›rkç›l›¤›çok fliddetli olarak savunmufltur. Ona göre,›rkç› devletin insan›, mert, ma¤rur, enerjisahibi erkekler ile dünyaya gerçekçi insan-lar getirmeye kabiliyetli kad›nlard›r. Hitlerinsan konusunda çok cahildir. Ona göre in-sanlar ruhsuz, sevgisiz, duygusuz olarak sa-dece dam›zl›kt›r. ‹nsan› tan›maya gerekgörmeyen Hitler, insan haralar› kurmufltur.Bu sevgisiz ve cahil insan›n nas›l olup damilyonlarca insan› arkas›ndan sürüklemiflbulundu¤u da ayr› bir fenomendir. Almanhalk› bu hasta adam›n fikirlerini hiçbir öz-gür düflünce örne¤i olmaks›z›n aynen kabulederek nas›l uygulam›fl ve kendilerini onunfikirlerine nas›l teslim ve eylemlerine aletetmifllerdir, bunu insan olma vas›flar›n› ta-fl›yan insanlar›n anlamas› ve içine sindirme-si çok zordur. Bunun hiçbir dini inançla ve-ya felsefe ile aç›klamas›n›n yap›lmas›mümkün de¤ildir. Kim Hitler’e bu vahfletiyapt›rm›flt›r? As›l amaç nedir? Bu k›y›m buvahflet neye hizmet etmifltir? Kimin yarar›-na olmufltur? Bu k›y›m asl›nda büyük birsessizli¤in halen hâkim oldu¤u ancak çokbüyük baflka bir felaketin temel tafl› olaraktarihte yerine alm›flt›r. Bu temel tafl›n ne za-man yerinden kopup çatlayaca¤› ve büyükbir patlama meydana getirece¤i de hat›rdanç›kar›lmamal›d›r.

Aç›kland›¤› üzere Hitler de bir insan ta-n›m›d›r. Hem zulmeden insan tan›m› ve

hem de zulüm edene hizmet eden insan ta-n›m› birlikte yorumland›¤›nda bir tür insantan›m› elde etti¤imizi inkar edemeyiz. An-cak amac›m›z insan tan›m› yaparken kötü-leri örnek almak de¤il, ancak kötüleri belir-terek nas›l iyi olunaca¤›n›n alt›n› çizmektir.

Buradan ç›kar›lacak sonuç flu ki, insan›nözgür olmas› gerekiyor ki, kendisine sunu-lan fikirleri tartabilsin ve gerek kendisininve gerekse toplumun yarar›na olup olmad›-¤› sonucuna varabilsin. Öyle ise insan› ta-n›mlarken öncelikle vurgulanmas› gerekenhusus ÖZGÜRLÜK olmal›d›r.

Ça¤›m›zda insan özgürlü¤e tutkun vedüflüncesinin ve davran›fllar›n›n belirli ka-l›plara sokulmak istenmesine de tepkilidir.24

Ahlaki ve dini telkinler aç›s›ndan ise flart-lanm›fl oldu¤unu varsaymayarak bu konu-daki telkinlere de tepki vermektedir. Bunuda özgürlü¤ü ad›na yapt›¤›n› varsaymakta-d›r. Dini kurallar›n maddi hayat› denetle-mesi ve yönetmesi inanc›n›n özgür düflünceoldu¤una inanmas› gibi veya özgür düflün-cenin din kurallar›n›n d›fl›nda düflünmek ol-du¤u inanc›nda olmak gibi de¤iflik özgür-lük tiplemeleri vard›r.

Tüm telkinler veya olumlu veya olum-suz diye niteleyebilece¤imiz telkinler dahibugünün insan›n› tepkili hale getirmektedir.Oysa tüm bilgiler incelenmeye ve elefltiriyeaç›k olduklar› sürece bir de¤erdir.25 Bilgiher zaman de¤iflkendir. Deney ve gözlem

24 ‹bid., , s. 192 vd.

25 ‹bid..

141‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

ile insan davran›fl›ndaki de¤iflkenlik ve in-san›n toplum içinde uyumlu olarak yaflama-s›n› mümkün k›lacak davran›fl ve bilgi f›r-sat›n› elde etmesi için gayret sarf etmesininözgürlük s›n›rlamas› ile eflde¤er olmad›¤›-n›n bilincine varmas› as›ld›r.

‹nsan› tan›mlamak ve ona bir kimlik ver-mek kolay de¤ildir, çünkü toplumun insanüzerinde ve gerek ekonomik ve gerekseulusal ve dinsel, kültürel olgular insan›n safbir nitelikte kalmas›n› engellemektedir.Bunlar yapay nitelikler olarak insan› etkile-yen ve insan›n gerçek cevherini d›flar›ya ç›-karmas›n› ve özgürlü¤ünü tehlikeye sokanunsurlard›r.26 ‹nsan›n IRKSAL niteli¤i yad-s›namazsa da öne ç›kar›lmas› ideolojikkimlik kazand›rd›¤›ndan insanl›¤›n bölün-mesi tehlikesini birlikte getirdi¤inden insantan›m›nda ›rk unsurunun nazara al›nmama-s› yerinde olur. ‹nsan›n kültürel kimli¤i in-san tan›m›nda de¤erli bir ö¤edir. Din de bukültürel kimli¤in içinde yer al›r, insan› fle-killendirdi¤i için önemlidir. Ulusalc›l›k ni-teli¤i de asl›nda yapay bir kimlik olarak in-san›n tan›m›nda rol oynamaktad›r. Ekono-mik unsur ise hepsinin üstünde insan› flekil-lendirdi¤i için güçlü bir ö¤e olarak insan ta-n›m›nda günümüzde güç göstergesidir.Tüm bunlar insana giydirilmifl kimliklerolarak insan tan›m›nda etkileri nedeniylebirbirleri ile çat›flmalar›na ra¤men önemiinkâr edilemeyecek ö¤elerdir.

K›saca, ‹nsan tüm güç ve düflüncelerinyarat›c›s› olarak ça¤›n üstüne ç›kabilen an-cak zaaflar› olan, iyi ve kötü oland›r. ‹nsan

rasyonel bir ak›l süzgecinden geçirmeksizina盤a ç›km›fl bilgiyi, bilimsel olup olmad›-¤›na ve ba¤naz niteli¤ini idrak edemeyerekve toplumun yok olmas›na varan unsurlar›içerdi¤inin ay›rd›na varamayacak kadarumursamaz ise, toplumdaki varl›¤› sadecetüketen ve toplum için yararl› olmayan birkiflilik sergiledi¤ini aç›klamak yanl›fl olma-yacakt›r.

Bu kabiliyette bir insan, içinde yaflad›¤›toplumda ulusal, dini, siyasal, ekonomikde¤er hükümlerinin bir ürünü olmaya ko-layca yönlendirilebilir. Böylece belli kim-liklere sahip insanlar ürerler.27 Veya istenenniteliklerde insan kimliklerinin üretilmesimümkün olur.

‹nsanda olmas›n› arad›¤›m›z özelliklerflöyle s›ralanabilir: Özgür insan olmak,dogmalarla u¤raflmamak, ba¤naz olmamak,bilgi edinmek için çal›flmak, bilimin üstün-lü¤üne inanmak, tüm dinlere ayn› mesafedeolmak, sayg› duymak, bofl inançlar ile u¤-raflmamak, kaba güç kullanmamak ve kabagücün tutsa¤› olmamak, düflünceli, iyi nite-likli olmak ve kültür düzeyi yüksek olmak,gibi ö¤elerin varl›¤› mükemmel insan profi-li olarak belirlenebilir.

2) D‹N KAVRAMI ve AÇIKLAMASI

Din kelimesi Arapça kökenli bir kelimeolarak; örf, adet, ceza, itaat, mükafat, bo-

26 ‹nsan kimli¤i ve giydirilmifl insan kimli¤i hakk›ndagenifl bilgi için bkz. Serter N: a.g.e., s.344 vd.

27 Serter N: a.g.e., s. 344. vd daki aç›klamalar insan›nnas›l kimlik giydirildi¤inin aç›klamas› aç›s›ndan tümkitab›n okunmas› tavsiye olunur.

yun e¤me, hakimiyet, galibiyet, saltanat,

mülkiyet, hüküm, ferman, makbul ibadet,

millet, fleriat gibi anlamlar› olan bir keli-

medir.28 Din farkl› tan›mlar› yap›labileceksosyolojik bir olgudur. Temeli ve ç›k›fl nok-tas› insan odakl›d›r. ‹nsan belle¤i gelifltikçeve bilgi a盤a ç›kt›kça ve toplumu oluflturanbireylere yay›ld›kça din ça¤lar› geride b›ra-karak insan› takip etmifltir. Farkl› tan›mlar›-n›n olmas› ve birçok boyutta aç›klanabil-mesi inanç zenginli¤inin iflaretidir. Çoktanr›l› veya tek tanr›l› dinler aç›s›ndan fark-l› yorum ve tan›m ayn› zamanda ça¤lar ba-k›m›ndan da farkl› söylemleri beraberindegetirmifltir. Konumuz dinler aç›s›ndan fark-l› tan›m ve yorumlar olmad›¤› için genel birtan›m›n›, dini inanc›n insan ile nas›l yo¤rul-du¤unu ve etkisini neden kaybetmedi¤iniaç›klamaya çal›flaca¤›z.

Kelime olarak bat› dillerinde D‹N karfl›-l›¤› olarak kullan›lan RELIGION kelime-sinin asl› Latince olup, bir fleyi görev edin-

mek, tekrar tekrar okumak, yapmak, in-

sanlar› Tanr›ya ba¤layan ba¤ anlamlar›n›

içermektedir Hinduizm de kutsal dil Sans-tritçe’de DRAHMA din kelimesi karfl›l›¤›

olup, anlam› gerçek, ö¤reti, do¤ruluk, ka-

nun, kurallar manzumesi (düstur) gibi an-

lamlar› bulunmaktad›r. Her din aç›s›ndanve ilgili toplumda ve yörenin kültürü ile il-gili olarak din kelimesi karfl›l›¤› çeflitli keli-meler kullan›lmaktad›r. Bu kelimelerde or-tak noktan›n, inanç, yol, adet gibi anlamla-r› iflaret etti¤i söylenebilir. Kuran’da din ke-

limesi 92 yerde geçmekte ve, yönetme, yö-netilme, itaat, hüküm, tap›nma, birleflme,

‹slam, fleriat (kanun) hudut, adet, ceza, he-

sap, ulus kavramlar›n› aç›klamak için kul-lan›lm›flt›r.29

‹slamiyet’in dönemleri itibariyle Mekke

Dönemi olarak an›lan dönemde, D‹N kav-

ram›,” tarihin ak›fl›na ve tabiat›n gidiflineyön veren, zamana ve aleme hükmeden, di-ni ortaya koyan, hesap gününü elinde tutanAllah’›n otoritesi” fleklinde aç›klan›rken,

Medine döneminde. “Kiflinin Allah’a

ba¤l› bir hayat sürmesi, Müslüman top-

lulu¤una karfl› görevlerini yerine getir-

mesi, Allah’›n mutlak tasarruf ve hâki-

miyete sahip olmas›” gibi unsurlar30

din

kavram›n›n muhtevas›n› teflkil etmifltir.

Kuran’da D‹N kelimesi di¤er inançlardaolanlar›n inançlar›n› aç›klamak üzere de

kullan›lm›flsa da, ‹slam’da, ‹slam ve Din

efl anlaml› olarak aç›kland›¤› belirtil-

mektedir. Bu nedenle, bu iki kelime ayn›

anlamda kabul edilerek tüm peygamberle-rin getirdi¤i dinin ‹SLAM oldu¤u ifadeedilmektedir.31

Bu konuda bir aç›klama yapmayaca¤›zçünkü konumuz Din kelimesinin ‹slam’dane anlama geldi¤inin ve benzer kelimeler

142 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

28 ‹lmihal 1 ‹man ve ‹badetler, ‹slam Araflt›rmalar›Merkezi ‹st. 2000,s 1.

29 ‹bid.,1 vd.

30 ‹bid.,s.2-3.

31 ‹bid., s.3

ile manalar›n› aç›klamak de¤il, Dinin ne ol-du¤u ve Devlet ve Laiklik ve ‹nsan aras›n-daki iliflkiyi aç›klamakt›r.

a) D‹N TANIMI VER‹LEB‹L‹R M‹?

Din tan›m› vermek çok zordur. Zordurçünkü inceleyebildi¤imiz kadar› ile daha zi-yade dinlerin tarihçesi ve peygamberlerinhayat› ve söyledikleri veya kendilerine atfe-dilen söylemlerinden hareketle bir tak›maç›klamalar yap›larak bir oluflum içine gi-rilmifltir.

Din adamlar› ve din ile ilgili araflt›rmalaryapan bilim adamlar› da dinin tan›m›n›n ya-p›lmas›n›n zor oldu¤unu aç›klam›fllard›r.32

Dinin tüm dinleri içine alacak bir tan›m›n›nverilmesinin zor oldu¤u belirtilmifl ve fakatbaz› tan›mlar oldu¤u ancak bunlar›n süb-jektif ve genelde tan›m› yapanlar›n kendigörüflleri niteli¤indedir denmifltir. Tan›mla-r›n birbirinden farkl› oldu¤u, bu tan›mlar›nbireysel tecrübe, düflünce, his ve inanç ileyap›lm›fl oldu¤u görülmektedir33.

Din tan›m›n› dinlerdeki unsurlardan ha-reketle vermek mümkün olabilir.

fiöyle ki; Din insan›n zihninde oluflan

bir olgu olarak zihni unsuru içermektedir.‹nsan Tanr›n›n varl›¤›n› ve kutsall›¤› zihingücü ile kabul etti¤i için birinci unsur zih-

ni unsurdur. Zihni unsur önemli bir unsurolarak dinlerde yer al›r.

‹kinci unsur; insan›n hisleri ile zihnenvarl›¤›n› kabul etti¤i Tanr› fikrine ve üstüngüç ve kudrete sahip gördü¤ü Tanr›ya kal-ben ba¤lanmas› ile oluflan, hissi unsurdur.

Üçüncü unsur; zihnen ve kalben kabul

edilerek ba¤lan›lan ve Tanr›n›n varl›¤›nakarfl› belirli davran›fllar› yapmak ve belirli

davran›fllar› yapmamak gibi bir fiili eyle-

min yükümlülük olarak kabul edilmesi-

dir. Bu, ibadet ederek Tanr› ve imana tabi

olmakt›r.

Dördüncü unsur; sosyal unsur olup, zi-

hin, his ve tabiiyet unsurlar›n›n olufltu¤u in-

sanlar aras›nda sosyal ba¤›n gerçeklefl-

mesidir.

‹flte bu unsurlardan hareketle, dinin tan›-m› tüm bu unsurlar›n olmas› veya bir k›sm›-n›n olmas›na göre farkl›laflabilir. ‹slam aç›-s›ndan bu unsurlardan hareketle din tan›m›yapmak gerekirse, Dinin, ak›l sahibi insan-lar›n kendi seçimleri ile hay›rl› olan fleylereeriflmek için oluflmufl ilahi kanun etraf›ndabir k›s›m fiil ve davran›fllarda bulunarak zi-hin gücüyle bir araya gelinerek oluflturulansosyal ba¤ oldu¤u söylenmektedir.34

Ancak gerçek flu ki, yüzy›llard›r u¤runasavafllar verilmifl ve insanlar›n ›zd›rab›, se-vinci, yaflam biçimi, amac›, beklentisi, da-yana¤›, olmufl bir kurumun tan›m›n› yap-mak mümkün görünmemektedir. Bununnedenleri farkl› dinlerin ve tek ve çok tanr›-l› dinlerin olmas› ve farkl› inan›fllar›n varl›-¤› gibi, insanlar›n kültür ve yaflam biçimle-

143‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

32 Sar›kç›o¤lu Ekrem: Bafllang›çtan Günümüze DinlerTarihi, Isparta 2002,s.1vd.

33 . ‹lmihal I, s. 3 vd

34 ‹bid.,s. 4

ri, yaflad›klar› co¤rafik bölge ve flartlar›, ›r-

ki nedenler, ekonomik koflullar, tarihsel ne-

denler, dinin tan›m› üzerinde farkl›l›klar›n

oluflmas›na neden oldu¤undan, tek bir ta-

n›mda birleflmek esasen yanl›fl olur.

Bir tan›m vermek gerekir ise;

Din sosyal bir varl›k olan ve zihinsel

yap›s›nda manevi alemi olan ve asl›nda

do¤a karfl›s›nda güçsüz insan›n kendini

güçlü k›lmak ve toplumlaflmak için tabi

olmay› gerekli bulmas› ile ortaya çeflitli

yöntemler ve vak›alar ile uzun bir tarihi

süreç içinde yap›lanarak ç›km›fl gerek

maddi ritüeller ve gerekse hissi ritüeller

manzumesinin birlikte oluflturdu¤u kaç›-

n›lmaz, yok edilemez, ahlaki, siyasi, eko-

nomik, psikolojik ve sosyolojik bir olu-

flumdur.

Bu tan›m›n din olgusunu tamamen aç›k-

layabildi¤ini iddia etmedi¤imizi vurgulaya-

rak yapm›fl oldu¤umuzu da beyan etmek is-

teriz.

b) D‹N‹N TOPLUMDAK‹ YER‹35

Din bir toplum olay›d›r. Zira bu, toplum

olay› olarak alg›lanmazsa din sosyolojisi

diye bir bilim dal› olmazd›. Dinin incelen-

mesinin sadece sosyolojik aç›dan yap›lama-

yaca¤› da bir gerçektir. Çünkü gerek psiko-

loji ve gerekse tarihsel aç›dan ve ekonomik

aç›dan din esaslar›n›n incelenmesi gerekli-

dir. Ancak böylece bir anlam kazand›r›labi-

lir.

Din olay›, co¤rafi, sosyal, kültürel aç›-dan de¤ifliklikler gösterir. Dolay›s›yla de-¤iflkendir. Bu de¤ifliklik sadece tek tanr›inançl› dinler aras›nda de¤il, ayn› dininfarkl› co¤rafi bölgelerde ve farkl› kültürleraras›nda da de¤iflken oldu¤u anlam›ndad›r.Din sosyal bir kurum olarak insan davran›fl-lar›n› belirler ve t›pk› di¤er sosyal kurumla-r›n insan üzerindeki etkileri gibi etki yaparve bir fark› da yoktur.

Örnek vermek gerekirse, törenler- grup-laflma, gerek dinlerde ve gerekse di¤er sos-yal kurumlarda görülen ayn› olaylard›r. Dinsosyal bir kurum olarak insan davran›fllar›-n› belirler ve t›pk› di¤er sosyal kurumlar›ninsan üzerindeki etkileri gibi etki yapar vebir fark› da yoktur. Ancak dinin sosyal birolgu olmas› yan›nda bir düflünce sistemi ol-du¤unu da belirtmek gerekir. Din felsefele-ri toplumda çok ilgi görmektedir. Zaten in-sanlar›n felsefeye merak› tanr› ve yazg› so-rununu araflt›rmas› ile bafllar. Tanr› var m›-d›r yok mudur? Evrenin gerçekleri neler-dir? Tüm bunlar düflünce sisteminin sonu-cudur ve felsefenin ilk ad›mlar›d›r.36

Dini emirlerin37 toplumsal kurallar›noluflmas›nda önemli bir yer tuttu¤unu ve et-kinli¤ini halen de sürdüren nitelikte olmaküzere insanlar› yönlendirmeye ve etkisinde

144 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

35 Mardin fierif: Makaleler- Türkiye’de Din ve Siyaset Ist.1992,s. 238 vd.: Öktem Niyazi: Laiklik Din ve AlevilikYaz›lar›. Ist. 1995, s.43 vd

36 Öktem N: a.g.e., s..43 vd

37 Ifl›ktafl Yasemin:

tutmaya devam etti¤ini görmekteyiz. Herne kadar ayd›nlanma, ça¤dafllaflma ilkelerido¤rultusunda dünyevi ve manevi hayat›nfarkl›l›¤› vurgulanmakta ve birbirini etkile-mesinden ar›nmak devlet sistemlerinin te-melini teflkil etmiflse de insan beyninde yeralan din olgusu toplum ile bütünleflmifl ola-rak süreklili¤ini koruyacakt›r.

Din insanlar› bir araya getiren sosyal birkurum olarak, uluslar üstü bir iliflkidir. Bafl-ka deyiflle ulusçuluk de¤ildir. ‹slam dinindebu olgu ümmet kavram› ile aç›klan›r. Üm-met kurumunu peygamberler meydana ge-tirmifltir. Hazreti Muhammet ‹slam ümme-tini, Hazreti ‹sa H›ristiyan Ümmetini mey-dana getirmifltir.

Ümmet kurumu dinlere göre farkl› ola-rak belirmifltir. Katoliklerde H›ristiyan üm-meti bir hükümet fleklinde oluflmufl, ‹s-lamda ise ümmet bir hükümet fleklinde de-¤il bir e¤itim kurumu olarak belirginleflmifl-tir. Bu nedenle, H›ristiyan âleminde diniteflkilata KL‹SE ve Müslüman âleminde iseMEDRESE denilmifltir. ‹slam’da ruhani li-der olmad›¤› ve ‹slamiyetin ak›l ve özgür-lük esaslar›na dayan›larak oluflmufl oldu¤ubelirtilir. Dinin rolünün, sadece insan kiflili-¤ine etki etmek ve onu flekillendirmek ol-mad›¤›, toplumlar› da biçimlendirenin yinedin oldu¤u aç›klanmaktad›r. Din, ulus kav-ram›ndan daha genifl niteliklere sahip ola-rak, hatta dini toplumun ulustan daha güçlüoldu¤unu Ziya Gökalp ileri sürmüfltür. Onagöre, insanlar›n ayn› dili konuflmalar›, ayn›kültüre sahip olmalar›, ulus olarak yaflama-

lar› için yeterli neden teflkil etmeyebilir.Çünkü insanlar farkl› dinlere sahip iselerfarkl› ümmetlerdendir.38 Dinin yüksek birahlak oldu¤u, iyi güzel derin bir s›r olarakinsan› bütünlefltirdi¤i aç›kland›¤›ndan, dinbu üstün özellikleri vermek ve uygulamakaç›s›ndan demek ki önemli bir sosyal ku-rum olarak kabul edilir.

Ziya Gökalp dinde reform yap›lmas› ge-rekti¤ine inanan bir ayd›n filozof olarak,Osmanl›’da meflrutiyet y›llar›nda dinde re-form yapmak ad›na önemli faaliyetlerdebulunmufltur. ‹ttihat ve Terakki dönemindeTürklerin din anlay›fl›nda kendi törelerinegöre bir dizi düzenleme önermifltir. Kura-n›n Türkçeleflmesini istemifl, Allah’a inan-c›n Allah’›n birli¤ine inanmada bir de¤iflik-lik de¤il, sadece fleriat›n de¤ifltirilmesiniönermifltir. Ziya Gökalp’e göre, insanlar›nkaderciliklerine son verilmeli idi ve bununiçin de toplumu yönlendirecek hukuk kural-lar› olmas›n› önermekte idi.39

Atatürk din ile ilgili olarak çeflitli za-manlarda birçok aç›klamalarda bulunmufl-tur. Atatürk’ün Söylev ve Demeçlerindenal›nt› yap›larak bir aç›klama da, dinin in-sanlar›n g›das› oldu¤u, dinsiz adam›n boflbir eve benzeyip, insana hüzün verdi¤i,mutlaka bir fleye inanmak gerekti¤i, dinle-rin en sonuncusunun elbette en mükemmeloldu¤u, ‹slam dininin hepsinden üstün ol-

145‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

38 Gökalp Z: a.g.e.,s. 19 vd.

39 Taninli Server : ‹slam ça¤›m›za Yan›t Verebilir mi?‹stanbul 2005, s.179 vd.

du¤u, ‹nsanlara Feyz ruhu vermifl olan ‹s-lam dininin son din ve Ekmel din oldu¤u40

fleklinde bir söylevinin bulundu¤u belirtil-mifltir. Böyle bir söylev yöneticilerin Dev-leti yönetirken yönlendirirken ince hassas,k›r›lgan olan din ve inanç olgusu karfl›s›n-da, baflkanlar›n, yöneticilerin ne denli dik-katli olmas› gerekti¤ini aç›klamaktad›r.Atatürk’ün veciz aç›klamalar› buna örnek-tir. Elle tutulamayan dinin, maddi alemlebütünleflmesine çabalamak maddi ve mane-vi kardeflli¤i birlikte yo¤urarak toplumu yö-netmek ne denli zor ve ne kadar sorunlu birgörev olarak kafl›m›za ç›kmaktad›r.

c) HUKUK VE D‹N

Hukuk ve dini kurallar aras›ndaki iliflkiayd›nlanma ile geliflerek, modern hukuksistemlerinin ortaya ç›kmas› ile gelenekselanlay›fltan uzaklaflm›fl ve insan eseri hukukkurallar› ile seküler (ça¤dafl ve ilahi olma-yan) bir yap›ya bürünmüfltür. Böylece, eskizamanlar›n kutsal ilahi orijininden uzakla-fl›lm›flt›r. Eski devirlerde hukuk kural› ko-yanlar›n mitolojik ve kutsall›¤›n ön plandaoldu¤u kurallar› giderek terk olunmufltur.Reformdan önceki dönemlerde devlet yö-netimi siyaset ve hukuk sistemleri birbiriiçine girmifl kurallar olarak toplumu yön-lendirmekte idi. Hukuk ve din iç içe girmiflolarak toplumlar› sürüklemifltir. Örne¤inM›s›rda Firavunlar yaflayan Tanr› olarak ni-telenmekteydi. Uzun yüzy›llar din ve siya-si güç bireylerin ak›llar› ve yaflamlar› üze-rinde kontrol gücünü devam ettirerek sürüpgitmifltir. O dönemler için dinin en sade an-

lat›m›, Yaratana veya Yaratanlara evreninyöneticileri olarak, onlar›n kutsall›klar›nainanmak, tap›nmak veya süper insani güç-lere veya kuvvete itaat etmek ve tap›nmakolarak, ifade edilebilir.

Sosyolojik boyuttan konuya bakt›¤›m›z-da din bir sosyal kurumdur. Çünkü bir k›-s›m insan iliflkilerini düzenlemektedir.Gerçekte hemen hemen her toplumda bir-çok kurallar›n din ile düzenlendi¤ini ve sa-dece tinsel veya manevi konularda de¤ildünyevi konularda da hüküm ifade etmifloldu¤unu görmekteyiz. Bir k›s›m dini ku-rallar›n toplumda, insan ile yaflad›¤› toplumaras›ndaki iliflkilerin düzenlenmesinde veiliflkilerin s›n›rlar›n›n belirlenmesinde et-kinli¤inin varl›¤› inkâr edilemez.

Hukuk ile din aras›ndaki iç iliflkide ta-rihsel süreçte insanl›k tarihi çok de¤ifliksahneler sergilemifltir. Dinin ilk dönemler-de hukuki ve ahlaki normlar› ihtiva etti¤ini,baflka deyiflle din aç›s›ndan emredilen veyasaklanan hususlar›n ayn› flekilde yasalolarak da yasakland›¤› ve/veya izin verildi-¤ini görmekteyiz. Bu da dinin hukukla bü-tünleflmifl oldu¤unu göstermektedir.

Hukuk, ahlak ve din kaç›n›lmaz bir ilifl-ki içindedir. Örnek vermek gerekirse eskiYunan ve Roma flehir dini ayn› zamandahukukun temelini ve flehrin politik baflkan›da ayn› zamanda dinlerin uygulay›c›s› ko-

146 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

40 Kasapo¤lu Abdurrahman: Atatürk’ün Kuran Kültürü,‹stanbul 2006,s. 186 vd. Yukar›daki at›f tamamen yazar›nkitab›ndan al›nm›flt›r.

numunda oldu¤u idi. Bu sistemde din tara-f›ndan oluflturulmufl kurallara karfl› ayk›r›davranmak hukukun ihlali olarak nitelen-mekteydi.

Ortaça¤ Avrupa’s›nda ve ‹slam Ülkele-rinde de benzer kurallar geçerli idi. Din vehukukun kaynaflmas› ve bütünleflmesi Te-okratik Devlet sisteminin oluflmas›na nedenolmufltur. Bu sistemde dini kurallar dünyasorunlar›na do¤rudan do¤ruya uygulan-maktad›r. Teokratik politik teoride Devletorganizasyonu Tanr›n›n iradesine, arzusunab›rak›lmaktad›r. Bunun anlam› politik orga-nizasyonun temel k›sm› olan hukuk Tanr›-n›n arzu ve iradesine b›rak›lmaktad›r.

Osmanl› ‹mparatorlu¤u aç›s›ndan konu-ya bakt›¤›m›zda, Osmanl› Devlet sistemi-nin Teokratik bir devlet sistemi oldu¤unuve temelde ‹slam Hukukunu uygulad›¤›n›ve fakat sadece ‹slam Hukukunu de¤il, ka-mu hukukuna iliflkin konularda Padiflah›n‹slam Hukukunun temellerine ayk›r› olma-mak kayd› ile ve bu alan›n d›fl›nda olmaküzere kendisinin hukuk yaratabildi¤ini gör-mekteyiz. Çünkü kamu alan›nda ‹slami ku-rallar›n azl›¤› ve genifl topraklara sahip ol-maktan dolay› çeflitli din, kültür ve dillerinkonufluldu¤u bir ‹mparatorlukta büyükfarkl›l›klar gösteren insan gruplar› hakk›n-da elbette Padiflah›n zamana uymas› gerek-ti¤inden böyle bir yetki ile donanmas› ge-rekli olmufltur.

‹slam kurallar›n yan›nda Türk gelenek-lerinden de yararlan›larak Osmanl› DevletYönetiminde ‹slam fieriat› d›fl›nda olmak

üzere ak›l yolu ile bir tak›m konular hak-k›nda düzenlemeler yap›lm›flt›r. BunlaraKANUNNAME denmektedir. Özel hukukalan›nda Türk ve Müslüman kesim için ‹s-lam Hukuk ilkeleri uygulanm›flt›r. Bunund›fl›ndakiler aç›s›ndan farkl› din ve mez-heplerde olanlar için kendi dini hukuk ku-rallar›n›n uyguland›¤›n› görmekteyiz.41

Ayn› toplumda farkl› dinlerden veyafarkl› kültürlerden kaynaklanan farkl› uy-gulamalara imkân verilmesi çeflitli toplum-sal çat›flmalar› birlikte getirmektedir. Bu-nun sonuçlar› uzun dönem sonra bile kendi-ni gösterse yine de bir ulus bir devlet içinaz›msanmayacak kadar olumsuz sonuçlar›oldu¤u kesindir. Bu nedenle vatandafllararas›nda din, dil, ›rk ay›r›m›na dayanmayanbir hukuk düzeni her zaman bar›flç›l ve sü-reklili¤i aç›s›ndan olumludur. Ayr›ca sos-yal de¤erlere göre yap›lanmada kurallar›nde¤iflmesi gereklidir. Bu nedenle, eflitli¤eayk›r› olmaks›z›n ve demokratik olarak de-¤iflim gere¤i topluma tek bir sistem uygula-mas› rasyoneldir.

Tanr›n›n emirleri ve arzusu olan dini ku-rallar›n de¤iflimi ise çok zordur ve günah ifl-lemeksizin de¤ifltirmek mümkün olama-maktad›r. Baflka deyiflle dini kurallar›n de-¤iflmesi günah ifllemek ile efl de¤er tutul-maktad›r. Oysa hukukta, esnek bir tak›mhükümlere sosyal gereksinme vard›r, poli-tik de¤erler ba¤lam›nda de¤ifliklikler zo-

147‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

41 Ifl›ktafl Y: Türk Hukuk Devrimi Felsefesi: makale 7 noludip nottaki aç›klamalar.

runludur. Toplum da de¤ifliklikler arzu etti-¤inden, dini kurallar devletin devam› ve yö-netimi için hiçbir flekilde yeterli olamaz-lar.42

Hukuki kurallar zaman içinde de¤iflmekdurumundad›r, ve yeni gereksinmelere in-san iliflkilerine göre ve geliflen teknolojiyeve toplumdaki yeni oluflumlara göre yeniyap›lanmalara do¤ru köklü de¤iflikliklerinolmas› kaç›n›lmazd›r. Bu nedenle dini te-melli kurallar ile toplumun yönetilmesi,sosyal faaliyetlere göre de¤iflkenli¤i müm-kün k›lmad›¤›ndan ve yeni hükümler kabuletmek ve toplum yaflam›nda yeni bir yap›-lanma içine girmek olanaks›zd›r. Çünkütoplumu yöneten hukuk kurallar›n›n de¤ifl-ken olmas› zorunludur. Kesin ve sonsuz ni-teli¤i olan ve Tanr› Kelam› niteli¤inde alg›-lanan dini kurallar›n de¤iflmesi ise asl›ndaimkâns›zd›r. Toplumun inanc› buna imkanverecek nitelikte ve boyutta olmad›¤› gibialg›lanamayan birçok gerçe¤in, bilineme-yenin varl›¤› bu tür de¤iflikliklerin esasenyap›lmamas›n›n do¤ru olaca¤›n› göster-mektedir.

Hukuk ise temel esaslar hariç esnek vede¤iflimlere aç›k ve toplum iliflkilerinin ge-liflmesine teknik geliflmelere aç›k olmakdurumundad›r. Ayr›ca belirtmek gerekir ki,yeni teknolojilerin geliflmesi icatlar›n olma-s› da h›zl› planlar›n yap›lmas›n› gerektir-mekte ve toplum hayat›n›n bir parças› ola-rak kabulü gerekti¤inden dini kurallar ilebirçok konunun halli mümkün de¤ildir. Bunedenle dinin toplum hayat›n› kontrol et-

mesi durumunda, bireylerin serbest iradeliolmalar› mümkün de¤ildir. Toplumda in-sanlar›n dini kurallar ile yönetilmeleri onla-r›n ac› ve elem içinde kalmas› ve gerçek ira-deleri ile uygulama aras›nda farklar›n olma-s›na neden olmaktad›r.

‹flte bunun için modern ça¤da hukuk

dinden ayr›larak din karfl›s›nda tabi-

i bir durum alm›flt›r. Buna da sekülarizm

laiklik denmektedir.

d) ‹NSAN VE D‹N

‹nsan›n neden sosyolojik bir olgu olandine inanmak ve inanç içinde olmak gibi birgereksinimi oldu¤unu aç›klamak hiç kolayde¤ildir. ‹nsan toplumsal olarak sahip oldu-¤u tarihi ve kültürel birikimi ba¤lam›ndakutsal mekan ve objelere ve güce, kozmikdüzene, gerçe¤in ne oldu¤unun cevab›n›naraflt›r›lmas›na, sembollere, kavramlara,do¤a gerçe¤ini araflt›rmaya, törenlere ritle-re, mitlere, dini toplumlar içinde yer alma-ya, ayinlere, hep merakl› ve ilgili olmufl veolmaya da devam etmektedir.

‹nsanlar›n, tan›m›n› yapt›¤›m›z din ileilgisi sosyal bir varl›k olmas› nedeniyledir.‹nsanlar toplumda bir kimli¤e, bir güvene,sayg›nl›¤a, üstünlü¤e, sahip olmak için dinyoluna baflvurabilece¤i gibi, bunlardan hiçbirisine ba¤l› olmaks›z›n kendi görüfl veinanc› do¤rultusunda da ve verilen kültür,e¤itim çerçevesinde ve gerek al›flkanl›k ve

148 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

42 Bu konuda ayr›nt›l› aç›klamalar için bkz Ifl›ktafl Y : TürkHukuk Devrimi Felsefesi makalesi. s.117-131

gerekse de baflka alternatif kavramlar›naç›kland›¤› ortamlarda olamamaktan kay-naklanan nedenlerle, inanç kap›s›nda gezin-menin ruh bütünlü¤ü sa¤lad›¤› inanc› ile dehareket etti¤i söylenebilir.

‹nsan›n yaratt›¤› din toplumsald›r. Bafl-kalar› için yaflamak olarak da alg›layabili-riz. Baflkalar›n›n hak ve menfaatlerine, ku-rallar›na sayg›l› olmak ve sevmek birbirinekarfl› iyi iliflkiler içinde olmak için dini ku-rallara gerek var m›d›r? ‹nsanl›k için yafla-mak ve birbirini sevmek için din esaslar›nagerek var›m›d›r ki, insanlar›n beyinleri dinikurallar ile y›kanmakta ve akl›n gösterdi¤iyol yerine dinin koydu¤u kural olarak yön-lenmek öne ç›kmaktad›r. Bu konunun tart›-fl›lmas› düflünürleri bir noktaya getireme-mifltir.

Belirtti¤imiz gibi dini yaratan sosyal ol-gu ile bütünleflmifl sosyal varl›k insan, dinolgusundan ba¤›ms›zlaflmay› denemek iste-medi¤i gibi, toplumsall›k ad›na düflünce öz-gürlü¤ünü bu konuda bir yana b›rakmakta-d›r.

Din insan›n davran›fllar›n› insanilefltir-mek, öfkesinden temizlemek, toplumda dü-zen ve itaati sa¤lamak için geliflmifltir. Dintoplumda insanlar›n yaflad›¤› vahflet veolumsuz olaylar›n yaratt›¤› ve korku, endi-fle içinde olarak insan›n, ümit ve korkular›-n›n sonucunda oluflan sosyal bir kurumdur.Bu kurum toplumun iyili¤i için oluflturul-mufltur. ‹nsanlar›n birbirlerine daha az zararvermesi için sevgi, flefkat ve iyilik için dinegerek oldu¤u belirlenir.

‹slamda43 Tanr›n›n insanlara eflit yaflamaf›rsat›na sahip ve farkl› yetenekte bir yara-t›k olduklar›n› bu nedenle de farkl› hak vemenfaatlere sahip olabileceklerini vurgula-m›flt›r. ‹slam’›n bu konuda yaklafl›m› ger-çekçi bir yaklafl›m olarak toplumdaki birçok konunun temelini teflkil edebilecektir.

Çoktanr›l› veya tek tanr›l› dinlerde hedefinsan olup insana yönelik bir tak›m geliflim,oluflum ve düzenlemeler yap›ld›¤›na göreinsan›n kendi akl› ve do¤a kurallar› insan›nmutlulu¤u için yeterli de¤il midir ki dinleregerek duyulmaktad›r? Bu sorunun yan›t›n›vermek mümkün görünmemektedir.

‹nsan, akla sahip olarak ve zekâs› ile bir-çok yarat›c›l›k sergileyebilen varl›kt›r veas›rlard›r sürekli artan bir ivme ile tekâmülgöstermektedir. Özellikle Rönesansta bilgievriminde çok büyük bir h›z kazan›larak bi-limsel geliflmelerin temelleri at›lm›fl ve top-lum yap›s›nda inan›lmaz de¤ifliklikler ya-flanm›flt›r. Din a¤›rl›kl› ve etkisinde ve ek-seninde olarak yap›lan e¤itim yerini mo-dern bilime b›rakm›flt›r. Bu kolay olmam›fl-t›r. Ö¤retim üyelerinin tarikat üyesi oldu¤udönemlerden özgür düflünceli bir sistemegeçifl kanl› olmufltur. Ancak yine de insanazmi ve akl› ile do¤ruyu bulmak için çabagöstermifltir. ‹çinde sadece D‹N eksenlie¤itim yap›lmas›ndan bilimsel araflt›rmalaryap›lan üniversitelere geçmifl olmak, yenibir toplum yaratmaya varan ve dinin karfl›-s›nda ona ra¤men geliflen bir yap›lanma

149‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

43 Serter N: a.g.e., s. 118 vd.122 vd

bizlerin bu günleri yaflamam›za imkân ver-mifltir. Bu durumun korunabilmesi toplum-lar için kaç›n›lmaz bir gerçek olup, aksitoplumlar›n sonunun haz›rlanmas›nda enetken rol olarak görünmektedir.

Ancak tüm bu geliflmeler ve insan akl›-n›n yarat›c›l›¤› ve toplumdaki de¤iflim rüz-gârlar›, insan›n ruh âlemi ve inanç dünyas›ile maddi âlem aras›ndaki iliflkisinin aç›k-lanmas›n› mümkün k›lamam›flt›r. Bu da in-san›n ne yaparsa yaps›n bilinmeyenlereerifltikçe bilinmeyenlerle karfl›laflt›¤› bir sü-reç içinde ne denli aciz oldu¤unu mu gös-termektedir?

3) DEVLET ANLAYIfiI

a) DEVLET KAVRAMI VE

KAYNA⁄I44

Devlet, tarihi ve sosyolojik bir olayd›r.Devletin ne oldu¤u pek üzerinde durulma-yan sadece amme hukukçular› ve devlet fel-sefesi ile ilgilenenlerin iflledi¤i bir konuolarak ço¤umuzun fazla ilgilenmedi¤imizbir alan olarak, bulundu¤umuz yüzy›l aç›-s›ndan baflka bir olas›l›k olmad›¤› ve insan-lar›n bir arada yaflamalar›n› olas› k›labilenen güçlü kurumdur. Ancak Devlet ve onunkurumlar›n›n bireylere yans›yan fiil ve ifl-lemlerde, vatan topraklar›nda, ulusal veuluslararas› iliflkilerde demokratik esaslardâhilinde özgürlüklere sayg›l› adil bir yap›ile güven içinde sürekli nitelikte yaflamakve yönetilmek istedi¤imiz akl›m›za gelinceDEVLET kavram› ile ilgilenmeye baflla-maktay›z. Ve bu kavram o zaman dikkatçekmektedir.

Devletin do¤umu hakk›nda çok gerileregitmek gerekmektedir. Bunun ancak teorikaç›klamas›n›n yap›labilece¤i ileri sürülmüfl-tür. Devletin aç›klanmas›nda Devlet ve in-san –devlet ve hukuk aras›ndaki iliflkinin in-celenmesi as›ld›r. Her devletin kendine hasusul ve yöntemleri olmufltur. Devlet toplu-mun özüdür. Büyük bir aile ve küçük birDevlet birbirlerine benzer. Devlet insan›n,insanlar› bir araya getirerek ele geçirmeduygusunun tipik bir örne¤idir. Devlet ilegüdülen amaç insanlar› bir araya getirmekve iyi yaflamalar›n› sa¤lamakt›r.45 ‹nsanlardo¤al yaflamdan s›yr›larak sözleflme ile birarada yaflama aflamas›na geçerek, siyasal birtoplum meydana getirmifllerdir. Tarih süre-cinde kifli özgürlü¤ünü, mutlu olaca¤›n› var-sayd›¤› bir kuruma Devlete vererek bütünhaklar›n› topluma devir etmekle Devletmeydana gelmifltir.46 Devleti insan olufltur-mufl ancak bireyin tabii hak ve özgürlükleridevletin oluflmas› ile elinden al›nm›flt›r. Bualma nedeni insan›n daha mutlu ve güvenliyaflamas› içindir. Oluflturulan kurumun ku-rallara ba¤l› olmas› de gereklidir. Toplumyarar›na ve onun mutlulu¤u için belirli ku-rallar ile düzenlenmifl bir sistem içinde Dev-letin fonksiyonunu yerine getirmesi HukukDevleti kavram› ile ifade edilmektedir.

150 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

44 Okandan G. Recai: Umumi Amme Hukuku, Ist 1959,s.37.vd.; Ak›n ‹lhan: Kamu Hukuku,‹stanbul 1980,s.. 5,21.

45 Ak›n ‹: a.g.e., s. 13 vd.

46 Bu konuda, Eflatun, Aristoteles, Loche, Hobbes unDevlet ile ilgili aç›klamalar› için Bkz. Ak›n ‹: a.g.e.s. 5vd,24 vd, 126 vd.

Devletin amaç ve faaliyetlerine bakt›¤›-m›zda, Devletin varl›¤›n› aç›klayan çeflitligörüfller oldu¤unu görmekteyiz. Bunlar,Devletin varl›¤›n›n kayna¤›n›n aile oldu¤u-nu ileri süren görüfl; devletin kayna¤›n›nkuvvet ve mücadele oldu¤unu belirten gö-rüfl; devletin varl›¤›n› biyolojik esasa ba¤la-yan görüfl, devletin varl›¤›n› ekonomiyeba¤layan görüfl; devletin varl›¤›n› akla veiradeye ba¤layan görüfl; ve di¤er bir görüflde toplumsal organizasyon olarak aç›klanangörüfllerdir. Bu görüfllerin devlet kavram›nauyan ve uymayan topluma uyan ve uyma-yan yanlar› bulunmaktad›r. Tüm görüfllerelefltirilmifl iyi ve kötü yanlar› as›rlad›r tek-rarlanm›flt›r.47

aa) Devletin Varl›¤›n› Aileye Ba¤layan

Görüfl:48

Bu görüfle göre, Devletin tek bir aileninbüyümesi veya ayn› kandan gelen çeflitli ai-lelerin birleflmesi ile olufltu¤unu belirtirler.Bu görüflün kayna¤› sosyolojik oldu¤u ka-dar dini görüfllere de dayan›r. Ailelerin ön-celeri ayr› ayr› yaflamakta iken ayn› atadangelen aileler giderek aralar›nda birleflmifllerve genifl birlikler meydana gelmifltir. Bugörüfle göre dünyada tek bir ailenin geniflle-mesi ve büyümesi ile Devletin meydanageldi¤i anlat›lmak istenmifltir. Aileden dahabüyük bir birlik meydana gelmifl ve bir fle-fin otoritesi alt›nda toplan›lm›flt›r. ‹nsanla-r›n özellikle göçebe olarak yaflad›klar› de-virlerde Tribu denilen kurumlardaki olu-flum bu flekildedir. Bunlar›n da birleflmesiile daha genifl topluluklar meydana gelmifl-

tir. Bu görüfle göre, Devlet kendini meyda-na getiren sosyal birliklerin sosyal, siyasalvarl›¤›na ve fonksiyonlar›na son vererek sa-dece tek bir aile varl›¤›n› koruyarak olufltu-rulan birliktir.

bb) Devletin Varl›¤›n› Kuvvet ve

Mücadeleye Ba¤layan Görüfl:49

Realist görüfl taraftarlar› Devletin men-fleini güç ve kuvvete ba¤larlar, 19. y.y son-lar›na do¤ru taraftar kazanan bu görüfl,Devleti tabii bir gücün tezahürü ve bir mü-cadele ve emir verme yönetme vas›tas› ola-rak kabul eder. Devleti, asl›nda güçlülerinzay›flar üzerindeki egemenli¤i olarak aç›k-larlar. Zay›flar›n, güçlülerin emir ve tali-matlar›n› yerine getirenler oldu¤unu vegüçlülerin de kendi konumlar›n› korudukla-r› ve imtiyaz sahibi olduklar› bir kuruluflolarak belirtirler.

151‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

47 Okandan: a.g.e.,s.39-150. Okandan ,tarih boyuncaDevlet ve kayna¤› hakk›nda teori üretmifl filozof düflünürve yazarlar›n bilim adamlar›n›n görüfllerini aktararak veelefltirilerini de yaparak konuyu etrafl› bir flekilde aç›kla-maktad›r. Aç›klamalar›nda ilginç olan baz› k›s›mlar› dipnot olarak belirtmeyi uygun gördüm fiöyleki. Devletin men-flei ni kuvvet ve mücadelede bulan görüfl sahiplerindenFranz Oppenheimer Devletin menfleinin galip bir grup ta-raf›ndan ma¤lup bir zümreye kabul ettirilen ve tek amac›galiplerin ma¤luplar üzerindeki tahakküm ve istismar› dü-zenlemek olan sosyal bir teflkilatt›r ,demektedir. Devleti,tuttu¤u av› yemek üzere olan y›rt›c› bir hayvana benzetir.

48 Okandan: a.g.e.,s. 40 vd. Bu görüfl sahibi olanlar Kong-tse, Aristo, Çiçero, u görüflü savunmufllard›r.

49 ‹bid., s. 50 vd., Sofistler, Polybios ve Seneca, Jean Bo-din, ‹bn i Haldun, Montesquieu, Ludovic Franz Oppenhei-mer, devletin varl›¤›n› kuvvet ve mücadeleye ba¤layan filo-zoflard›r.

cc) Devletin Varl›¤›n› Biyolojik Temele

Ba¤layan Görüfl50

Bu görüfle göre, siyasi kurulufllar›n te-meli biyolojik olup bireyin oluflumu ile top-lumun oluflumu aras›nda organik bir ben-zerlik oldu¤unu bu nedenle de her bir uz-vun birey ve toplum ve her toplumun da or-ganik bir birey oldu¤u fleklinde bir yakla-fl›m ile devlet ve insan aras›ndaki uzviyetbenzerli¤inden hareketle devleti tan›mla-mak istemifllerdir.

dd) Devletin Varl›¤›n› Ekonomik Bir

Olay Olarak Kabul Eden Görüfl51

‹nsanlar›n ekonomik nedenlerin etkisin-de olarak faaliyet gösterdikleri ve Devletinoluflmas›n› da Devletin ekonomik olaylar›nsosyal ve siyasi olaylara hakim olmas›ylaortaya ç›kt›¤›n› ve bu olaylara hakim olabil-me arzusunun Devletin varl›¤› ile olufltu¤u-nu belirtirler.

Devletin mülkiyetin korunmas› için ge-rekli bir kurum olarak kabul edilmesi Dev-letin varl›¤›n›n ekonomik bir olay olarakaç›klanmas› ile mümkündür. Karl MarksDevletin varl›¤›n› kuruluflunu tamamen enafl›r› bir biçimde ekonomik olaylara ba¤la-yarak aç›klam›flt›r. Devletin temelini eko-nomik gereksinmelerde arayan bu görüflegöre, insani duygular›n oluflmas› ve sosyalorganizasyonlar›n kurulmas›n› gerekli k›lanmaddi ve ekonomik menfaatler oldu¤u be-lirtilir. Tarihi maddecilik olarak aç›klananbu görüflün en belirgin vasf›, olaylar›n ta-mamen materyalist aç›dan ele al›nmas›d›r.52

Marks esasen insanlar›n en büyük emel-lerinin en basit ve en iptidai gereksinmele-rinin tatmin olunmas› olarak aç›klar. Bunla-r›n yerine getirilmesi için yap›lanmalaroluflturulur. Tüm üretim vas›talar› sosyalhayat›n geliflmesi insanlar›n bu iptidai arzu-lar›n›n ve gereksinmeleri içindir. ‹htiyaçlarinsana hakim olmaktad›r. Tarihi maddeci-ler dünyay› sevk ve idare eden kuvvetlerinekonomik oldu¤unu belirtirler. Sosyal olay-lar da dâhil her fleye hâkim olan tek bir kuv-vetin bulundu¤unu onun da ekonomi oldu-¤unu aç›klam›fllard›r.

Bireysel giriflimlerin aç›klamas›n› daekonomik menfaat olarak belirterek, di¤erher fleyin teferruat oldu¤unu kabul ederler.Her fley ilgili oldu¤u dönemin ekonomiksistemine tabidir. Genel geliflmenin s›rr› daçal›flmad›r. Tüm sosyal geliflmenin dayan-d›¤› sebep ekonomidir, fleklinde bu teorininaç›klamas› yap›lmaktad›r.

152 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

50 ‹bid., s. 68 vd. ‹lk ça¤da Eflatun taraf›ndan bu teori sa-vunulmufl ona göre, Devletin de birey gibi organlar› oldu-¤u, insan ile devletin birbirine benzedi¤ini savunmufltur.Birey ihtiyaçlar›n› kendisi sa¤layamad›¤› için kendisininsa¤layamad›¤› bu ihtiyaçlar›n› karfl›lamak üzere benzerbir uzviyet Devlet ortaya ç›km›flt›r. Ayn› flekilde 19 y.y. daBluntschli de Devletin cans›z bir organ olmad›¤›n› biyolo-jik bir vak›a oldu¤u görüflünü savunmufltur.Ortaça¤da ta-raftar bulan bu görüflü savunanlar, John Salisbury, ‹bniHaldun, Nicolas Cuza gibi düflünürlerdir. Ayr›ca19 y.yHerbert Spencer, ,Alfred Espinaz gibi düflünürler bu görüfltaraftar›d›r. Bkz. ‹bid., s.69 vd.

51 ‹bid., s. 85 vd.

52 Bu görüflte olanlar: Karl Marks ,Friedrich Engels, Pa-ul Lafargue, Karl Kautssky, Franz Mehring gibi filozof vesosyologlard›r. Bu konudaki aç›klamak için bkz. OkandanR G: a.g.e.s. 86 vd

ee) Devletin Varl›¤›n› Ferdin Ak›l ve

‹radesinde Bulan ve Sosyal Mukavele

Görüflü Ba¤lam›nda ‹nsan Akl›n›n

Önemini Vurgulayan Görüfl;53

Devleti ferdi ak›l ve iradenin mahsulüolarak geliflmifl oldu¤unu ileri süren görüfl-lere göre, a) ferdin akl›nda arayan görüfl veb)sosyal mukavele görüflü olmak üzere ikiayr› nitelikte olmak üzere ferdin akl›na da-yand›r›larak Devlet aç›klanmaya çal›fl›lm›fl-t›r.

Devletin insan akl›n›n bir eseri oldu¤unukabul edenlere göre, sosyal düzenin oluflu-munda ak›l önderlik etmifltir. Örne¤in so-fistler her fleyin insan akl›n›n mahsulü oldu-¤unu belirterek her fleyin insan akl› ile olufl-tu¤unu iddia ederler.54 Devletin varl›¤› sa-dece insan akl›n›n bir eseri olarak aç›klan›r.

Bu görüflte olanlar, Devleti insan akl›n›nbir eseri olarak görmekte ve insan daha ile-ri gidebilmek için akl›n›n ve düflüncesininbir buluflu olarak, insanlar›n ortak noktas›olan bir tak›m arzu ve isteklerin gerçeklefl-mesi için aralar›nda anlaflarak, kendi irade-leri ile yapt›klar› bir anlaflman›n sonucundaoluflturduklar› bir kurumdur diye aç›klarlar.Sosyal mukavele olarak adland›r›lan bu gö-rüfle göre, Devletin insanlar aras›nda bir an-laflma, uzlaflma sonucu olufltu¤u savunanlarçoktur. Ferdi iradenin birleflmesi ile aç›k-land›¤›ndan, Devletin sosyal bir sözleflmesonucu ortaya ç›kt›¤›n› kabul ile birçok ko-nunun çözümlendi¤i belirtilir. Bu görüflteolanlar devletin ancak fertlerin menfaati ge-

re¤i bir araya gelerek anlaflmalar› ile olufl-tu¤unu, insanlar›n mücadele ederek ve bir-birleriyle z›tlaflarak ve üzüntü çekerek is-teklerine kavuflmalar›n›n olanaks›zl›¤› on-lar›n mukavele yapmas›n› gerektirmifltir.Özgür olarak dünyaya gelen ve birbirindensiyasi üstünlü¤ü olmayan do¤al haklar›olan insanlar›n, kendi yararlar› do¤rultu-sunda bir topluluk içinde yaflamay› seçtik-leri için bir anlaflma ile devleti oluflturduk-lar› aç›klan›r. Birlik kurmak ve karfl›l›kl›yard›m ve dayan›flma insanlar›n iradeleri ilegerçekleflmektedir. Bu olay do¤an›n birolay› de¤ildir, sosyal bir olayd›r. Çünkü in-san da sosyaldir. ‹nsanlar tabii yaflamdamutlu ve güvenli olmad›klar›ndan bu tür birsosyal dayan›flmay› tercih etmifllerdir.55

Genel bir aç›klama yapmak gerekir-

se; çeflitli filozoflarca bir tak›m aç›klamalarverilerek devletin varl›¤› bir temele oturtul-mak istenmifltir. Bu görüfllerin olumlu veolumsuz yanlar› bulundu¤u gerçe¤i karfl›-

153‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

53 Okandan R: a.g.e.,s 92 vd.Bu görüflte olan filozoflar:Aurelius Antonius, Marcus Tullius Cicero, Heraklei-tos,Epikür, Francisco Suarez,Hugo Grotius,Thomas Hob-bes,Baruch Spinoza,John Loche,David Hume, Jean-Jacqu-es Rousseau. gibi

54 ‹bid. S. 92 vd. Bu görüflte olan filozoflar, HerakleitosMÖ. 536 larda yaflam›fl olup keza Marcus Tulliuc Cicero,akl› befleriyetin tek temeli olarak aç›klarlar..Bu görüflteolan di¤er filozoflar: Aurelius Antonius, Herakleitos,Epi-kür, Francisco Suarez,Hugo Grotius,Thomas Hobbes,Ba-ruch Spinoza,John Loche,David Hume, Jean-Jacques Ro-usseau. say›labilir.

55 Devletin menfleini Sosyal Mukaveleye dayand›ran filo-zoflar, ile ilgili genifl bilgi için bkz. Okandan R: a.g.e., s.95-125.

s›nda toplum için çok önemli bir kurumolarak DEVLET‹N varl›¤›n› ve kayna¤›n›en iyi nas›l aç›klamak olas›d›r diye düflü-nürsek;

Tüm görüfllerden ç›kan sonuç fludur ki;Devletin kurulufl problemi halli ancak

teorik olarak aç›klanabilmektedir.

Tarihi ve sosyolojik gerçeklerin ›fl›¤›ndadenebilir ki; Devlet, sosyal bir varl›k olaninsan›n do¤umundan itibaren egoistçe var-l›¤›n› sürdürmek için toplum içinde olmay›istedi¤i için, ve geliflmesini sürdürebilmekad›na ve en önemlisi sevgiye olan gereksi-nimi sebebiyle bir aile içinde büyümek zo-runda olup, ve ayn› soy gurubundan insan-lar aras›nda yetiflmeyi uygun bulmufl ve bu-nu istemifltir. Ancak toplumsal faaliyetindesosyal hayat› ba¤lam›nda bir tak›m görevlerile de donat›lm›fl olarak bir toplum içindeyaflamas› mümkün olmaktad›r. Bu nedenlesosyal hayat›n›n dengeli ve di¤er toplumunayn› soydan olmayan bireyleri dahil karfl›-l›kl› olarak birbirlerinin hak ve menfaatleri-ne sayg›l› olarak yaflaman›n amaçland›¤›bir toplum oluflturulmas› ile ad›na Devletdedi¤imiz kurumun siyasi otoritesinin ko-rumas› alt›na girmekte ve bir k›s›m tabiihaklar›n› bu otoriteye devir etmektedir.56

ff ) H›ristiyan Görüfl Aç›s›ndan Devlet

ve Din Meflruiyetinin Aç›klamas›57

Din ve Devlet iliflkisi H›ristiyan toplum-lar ba¤lam›nda çok de¤iflik evrelerden ge-çerek ve Krall›klar ve Papal›k aras›ndakiçeflitli anlaflmalar çerçevesinde Avrupa’y›

etkileyen bir dizi iliflkilerdir. Çok k›sa ola-rak H›ristiyanl›k aç›s›ndan ve Avrupa ay-d›nlanmas›ndaki önemi, ve nedenleri, Dev-let ve Din iliflkisi aç›s›ndan özetle zihniyetibelirtmek gerekirse, 1075’te Papal›k Devri-mi ile H›ristiyanl›k yeni bir düzene geçerekegemenli¤in Tanr›sal bir ilkeye göre düzen-lenmesi mümkün k›l›nm›flt›r. Tanr› Devletiolgusu Saint Augustine adl› din adam›n›ntasla¤›n› çizdi¤i bir modelin hayatiyete geç-mesi olan bu devlet sistemi Tanr› sevgisinedayanan, bar›fl› arayan yeryüzü devleti ola-rak iyi amaçlar ile yola ç›km›flt›r. Bu görüflba¤lam›nda insanlar Tanr›ya lay›k olmakiçin kilise taraf›ndan haz›rlanmak ve kilise-ye ba¤l›l›¤›n yarat›ld›¤›58 bir anlay›fl›n mefl-rulu¤unun teyidi anlam›nda ve buna halk›inand›rmak ba¤lam›nda bir kilise hukukumodeli oluflturulmufltur.

Art›k insanlar›n bu sistem içinde itaat et-mekten baflka çaresi kalmam›fl ve kiliseTanr›sal iktidar›n› bu topluma kabul ettirdi-¤i ve krallar›n da biat etti¤i bir hukuk siste-mi ile insanlar yönetilmifl ve iktidara ba¤-lanm›flt›r. Papal›k böylece siyasi iktidaraortak olmufl ve etkisini gelifltirerek Avru-pa’da büyük güç kazanm›flt›r.

Ortaça¤ feodal toplumu, kilise etkisindeolarak çok ac› günler yaflam›fl ve insanlararas›nda büyük uçurumlar›n oldu¤u ve kili-senin vaat etti¤i kardefllik ve bar›fl›n hiçbir

154 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

56 ‹bid., s.137-151.

57 Özcan T.M. a.g.m. : Mardin fi: a.g.e.,s. 81 vd.

58 ‹bid.

zaman gerçekleflmedi¤i bir zaman dilimiolarak tarihte karanl›k bir dönem olarak ye-rini alm›flt›r.

Bu dönem din ad›na savaflmak u¤runahaçl› seferlerinin yarat›ld›¤› dönemdir.Haçl› seferlerinin yarat›lmas›ndaki temel vegerçek nedenlerden biri de, toplumda in-sanlar aras›nda, mülkiyet ve ticaret ve eko-nomik getiri konusunda meydana ç›km›flolumsuzluk ve huzursuzluklar› gidermekiçindir. Ayr›ca belirtmekte yarar olan di¤erönemli bir husus da bu dönemlerin küresel›s›nma ve so¤uma dönemleri olmas›d›r.Ancak Haçl› Seferlerinin görünen amac›olarak H›ristiyanl›¤›n yay›lmas› ve diniyaymak ve korumak kisvesi alt›nda düzen-lenmifl bulundu¤u da ayr› bir gerçektir. Ta-rihsel aç›dan incelendi¤inde bu görüntü zi-hinlere kaz›lmak istenmifltir.

Papal›¤›n yapt›¤› devrimdeki amaç vekendisine meflruiyet kazanmak için ilerisürdü¤ü gerekçelerde, Tanr› Bar›fl›n› sa¤la-mak yolunda hareket edildi¤i konusundatoplum ikna edilmek istenmifltir. Ancak Pa-pal›¤›n sadece para edinme h›rs› içinde ola-rak ve toplumsal de¤erlere ayk›r› davran›fl-lar içinde faaliyette bulundu¤u inkâr edile-mez. Papal›k döneminde toplumda herkesbirbiri ile bitmeyen bir düflmanl›k içindedir.Güven yoktur, adalet yoktur, eflitlik yoktur.Bu nedenle dinin meflruiyetinin sa¤lanmas›için verilen çabalar›n baflar›l› oldu¤unu id-dia etmek mümkün de¤ildir. Avrupa miraskavgalar› ile çalkalanm›flt›r. Papal›k ve dinbunlara çare bulamam›flt›r. Sefalet, hasta-

l›klar, açl›k, eflitsizlik, adaletsizlik ayd›n-lanma ça¤›na kadar geçen döneme damga-s›n› vurmufltur. Kutsal ekonomi çöküntüyeu¤ram›flt›r. Tanr› devleti ve yeryüzü devletiiliflkisi koparak ulus devlet bilincinin gelifl-mesi mümkün olmufl ve nihayet Fransa daFrans›z Devrimi ile halk özgürlü¤ünü eldeetme imkân›n› sa¤lam›fl ve laik devlet ilke-si ça¤a damgas›n› vurmufltur.

Genel anlam› ile ve her türlü Devlet ya-p›s›n› ifade etmek üzere denebilir ki:

Devlet sosyal bir yap›lanma olarak insa-na her türlü hizmet vermek için ve insan›nrefah› ve mutlulu¤unu amaç edinmifl olarakve kötülükler, ya¤ma, gasp, mücadele terör,haks›zl›klar karfl›s›nda istikrarl› bir düzeniçinde güvenli¤in sa¤land›¤› bir sistemi ku-rabilmek için insanlar›n bir araya gelereküzerinde yaflad›¤› bir vatan› ve ülkesi olanayn› veya farkl› kültür, din, ›rkta ve yap›da-kilerin oluflturdu¤u bir kurulufltur.

b) DEVLET‹N GEREKL‹L‹⁄‹59

Toplumu oluflturan insanlar›n kendileri-ni daha güvenli ve iyi ve bir düzen içindeyaflayabilmek için Devlet fleklinde örgüt-lenmeleri gerekti¤i bilincine varmalar› çokisabetli olmufltur. Bu insan akl›n›n buldu¤ubir kurumdur. Devlet adaletin sa¤lay›c›s›olarak toplumsal birli¤i sa¤lamakla görevli-dir.60 Devlet topluma özgü bir yap›lanma-d›r. Devlet bir çok unsurun bir araya gele-

155‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

59 Tanör Bülent: 1982 Anayasas›na Göre Türk AnayasaHukuku, ‹stanbul 2004 s 84 vd.

60 Cassirer E: a.g.e. 278 vd

rek oluflmufl bir bütündür. Devletin amac›sadece insanlar› bir araya getirmek de¤ilonlar›n bir arada iyi yaflamalar›n› sa¤la-makt›r.

Devlet yönetim biçimi esas al›narak çe-flitli görevler üslenmektedir. Demokratiklaik bir devlet anlay›fl› içinde mütalaa etti-¤imizde devletin vatandafl›na karfl› Anaya-salar ile belirlenmifl görevleri bulunmakta-d›r. 20 yy. da Devletin sosyal niteli¤i a¤›rbasm›flt›r. Devlet klasik nitelikte haklarsa¤lamak yerine fertleri korumaya yönelikbir tak›m yükümlülüklerinin de oldu¤u birsistem olarak insan haklar›na daha uyumluolarak faaliyet göstermektedir. Vatandaflla-ra karfl› Anayasalar ile belirlenmifl yüküm-lülüklerinden baflka pozitif yükümlülükleride bulunmaktad›r.

Örgütlü olarak yaflamak gere¤i ve bilin-ci ile Devletin varl›¤› kaç›n›lmaz olup onunyerine ikame edilecek baflkaca bir kurumdüflünmek mümkün de¤ildir. Ulus Devletbilincinin yok edilmeye çal›fl›ld›¤› ve ülkes›n›rlar›na gerek olmad›¤› söylemleri gerçe-¤i yans›tmaktan ve insanlara mutlu bir gele-cek vaat etmekten çok uzakt›r. ‹nsanlar ay-n› toplumun veya ayn› co¤rafyada yetiflmiflmüflterek tarihi ve sosyal ba¤lar› olan birulus birli¤i içinde mutlu olurlar. Bu toplulu-¤un yönetimi için kendi kurallar›n› koymakve özgür olmak en birinci amaçt›r. Bu bir-liktelikte ayn› soy olmas› gerekli de¤ildirmaksat birlikte yaflamay› amaç edinmifl birbirli¤in olmas›d›r. Bu nedenle baflka insan-lar›n veya kurulufllar›n emir ve talimat› ile

yönetilmek insan toplulu¤unu mutlu etmez.Böyle bir yönetimin varl›¤› karfl›s›nda bunaDEVLET denemez. Çünkü Devleti olufltur-mak için bir araya gelmifl toplulu¤u meyda-na getiren bireylerin ÖZGÜRLÜ⁄Ü sözkonusu de¤ildir.

Öyle ise, önce özgür bireylerin olmas›ve akl›n› gerçeklere ve bilimsel bilgiyeulaflmak için kullanabilmesi ve ak›l yolu ilebulaca¤› kurallar ile kendini yönetmek içinörgütünü kurmas› ile amaçlanan gayemümkün olabilecektir.

4 ) LA‹KL‹K VE TANIMI61

a) KAVRAMLAR

Lâik-laiklik kelimeleri eski Yunanca'da"laikos" s›fat› karfl›t›d›r, halk kitle anlam›-

na gelen “laos” kelimesi kökünden oluflur.Laikos halka kalabal›¤a ait olan demektir.H›ristiyanl›¤›n yay›lmas› ile kilise adamlar›ve bunlara inananlar geliflmifltir. Bunlar›nd›fl›nda olanlar da din d›fl› olarak kabuledilmifllerdir. Bunlar› aç›klamak için kulla-n›lan Laiklik ayn› zamanda sekülarizm ilede ifade edilmektedir. Laikos, toplumsal ni-telikleri ne olursa olsun RUHBAN SINIFI-NA MENSUP olmamay› aç›klar.

156 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

61 Tanör B: a.g.e.s. s 75 vd. :Öktem N: a.g.e., s..43 vd ;Dinçkol Bihterin: Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi ta-raf›ndan 5 flubat 2002 tarihinde düzenlenen. ''Lâikli¤inAnayasal ilke Haline Geliflinin 65. Y›ldönümü Paneli’ndetebli¤ olarak sunulmufltur. :Kuçuradi ‹oann:Devrim Kav-ram› ve Atatürk’ün Kültür Devrimi, Mu¤la ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ‹LKE, Özel say›, 2006. s.1-10.; Gökberk M: a.g.m., s. 328 vd.

Genel ve bilinen basit tan›m› ile laiklik

din ve devlet ifllerinin birbirinden ayr›

olmas› halini anlat›r. Laik devletlerde din

olgusu devletin yap›s›na kar›flmaz. Dini ku-rumlar›n devlet yönetiminde yeri yoktur.Laik devletlerde din, devletin ola¤an görevve yetkileri içinde sosyal bir olgu olarak eleal›n›r ve di¤er sosyal kurumlar ile ayn› dü-zenlemeye tabi k›l›n›r. Bunun için de uygarölçü esas al›n›r.

Laik Devlet, laik e¤itim, laik olma gibis›fatlar ile ne anlat›lmak istenmektedir? La-ik ahlak ile aç›klanmak istenen devlet siste-minin herhangi bir dinden kaynaklanannormlara göre düzenlenmemifl oldu¤unubelirtilir. Keza laik e¤itim ile de, e¤itim sis-teminin herhangi bir dinden kaynaklanma-yan bir sistem içinde uyguland›¤›n› aç›klar.

Sekülarizm kavram› da dinden etkilen-meyen anlam›ndad›r. Anglo –Sakson dün-yas›nda kullan›lan bir kavramd›r. Dinden

etkilenmeyen siyasi anlam›na gelir. Bafl-

ka deyiflle ruhban s›n›f› d›fl›ndal›¤› anlat›r.Asl›nda sekülarizmin H›ristiyanl›k felsefe-sinin karfl›s›nda Devletin yap›lanmas›nadair bir ürün olarak ortaya ç›km›flt›r. ‹LA-H‹, baflka deyiflle göksel egemenlik hakk›-n›n terk edilerek, BEfiER‹ yani laik ege-menlik anlay›fl›n›n kabulü ile, bat›da dinselkurumlara s›n›rl› bir alan b›rak›lm›flt›r.

Her ülkenin kendi kültür ve birikimine

göre laiklik ve sekülerlik farkl›l›k göster-

mektedir. Bu farkl›l›klar ulafl›lan sonuç-

lar bak›m›ndan da farkl›l›k göstermekte-

dir. ‹nan›fl ve kuramsall›k perspektifi aç›-

s›ndan farkl› motiflerin ortaya ç›kmas› da

bundand›r. Bu nedenle ayn› dinsel gelene-

¤i paylaflt›klar› halde Fransa, Almanya

Anglo Sakson ülkeleri ba¤lam›nda laiklik

ve sekülerlik farkl› tan›mlara sahne ol-

maktad›r. Uygulamada farkl› tan›mlar›n

varl›¤› karmaflaya neden olmamal›d›r. An-cak belirtelim ki, sekülarizm veya sekülari-zasyon veya seküler kavramlar›nda laiklikteolmayan baflka bir anlam daha vard›r. fiöyleki, (SAECULAR‹S) yüzy›la ait demektirBaflka anlat›mla ÇA⁄ kelimesinden türe-mifltir. Ça¤dafllaflma anlam›nda kullan›l›r.Böylece laiklik ve sekülarizm birbirini ta-mamlayan fikirlerdir. ‹nsanl›¤›n ulaflt›¤›ça¤dafl niteli¤i aç›klamaktad›r. Laiklik kav-ram› bir devletin örgütlenmesi ve iflleyiflin-de dine dayal› olmayan niteliklerin neler ol-du¤unu aç›klar. Sekülarizm kavram› ise, buniteliklerin belirlenmesinde ça¤›n felsefesi-nin oluflturdu¤u bilgilerin neler oldu¤unu,baflka deyiflle ayd›nlanman›n gereklerini or-taya koyarak, neden ça¤dafllaflman›n önemlive gerekli oldu¤unu ve neden devletin hu-kuk sistemini temel yasalar›n› olufltururkenayd›nlanma teorilere dayan›lmas› gerekti¤i-nin içeri¤ini aç›klar. Ayn› fikrin iki yüzünüaç›klayan bu kavramlar ça¤dafl olman›n la-iklikten geçti¤inin aç›klamas›d›r.

b) LA‹KL‹K ‹LKES‹ VE UYGULAMASI

Laiklik ak›lc›l›kt›r, ça¤dafll›kt›r. Ça¤daflDevlet evrensel de¤erlere sahip bir yap›lan-ma içinde olmak ve insan haklar›na sayg›l›

157‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

olmakla mümkündür Ancak baz›lar›na görelaiklik dinsizlik olarak tan›mlanmaktad›r.Ancak felsefi aç›dan incelendi¤inde laiklikne dinsizlik ve ne de dinlilik olarak betim-lenebilir.

K›saca din ile Devlet ifllerinin birbirinekar›flmamas› veya dinin devlet ifllerine ka-r›flmamas› veya Devletin din ifllerine kar›fl-mamas› fleklinde aç›klamalar› yap›labil-mektedir.

Bu ilke, bilimsel bir kavram olarak bat›-n›n bir sözcü¤üdür.

‹nsan iliflkilerinde ve insan ile toplum veDevlet aras›ndaki iliflkilerde ak›l ve bilimedayal› yöntemin gereklili¤i tarihi süreçiçinde anlafl›lm›fl ve teokratik yönetim biçi-minden uzaklafl›lm›flt›r. ‹nsan do¤ay› vetoplum kurallar›n› kendi akl› ve alg›lamas›ile kavrayarak kendi gücü ve akl› ile do¤a-ya ve topluma egemen olma yolunu seçmifl-tir. Bu rasyonel düflüncenin sonucudur.Ak›l rehber al›nm›flt›r. Safsata, hurafeler vebir tak›m hikâyelerin aktar›m› ile ve bilimd›fl› aç›klamalar ile toplumun yönetilmesive Devlet sistemi oluflturulmas›n›n yanl›fl-lar› görülmüfl ve din adamlar›n›n dinsel içe-rikli aç›klamalar› ile de¤il ak›lc› ve bilimselnitelikte olmak üzere toplumun kabul ede-ce¤i kurallara göre ve akl›n rehber al›nd›¤›bir yöntemin uygulanmas›na geçilmifltir.62

‹flte bunun ad› laikliktir. Atatürk’ün de ger-çeklefltirmek istedi¤i bu nitelikteki bir anla-y›fl ürünü devlet sisteminin kurulmas› idi.Laik aflamaya bat›da çok zor gelinmifltir.63

Bunun için nice canlar yok olmufltur. Fran-

s›z ihtilali olmasayd› bat›da Laik sisteminyerleflebilece¤ini zannetmek hayal olurdu.

Din ve dünya ifllerinin ortas›nda olmakdüflünce ve örgütlenme ba¤lam›nda bir çokkar›fl›kl›klar› da birlikte getirmifltir. Asl›n-da temel sorun dini ve dünyevi alemin d›-fl›nda kalan ve insan akl› ile inançlar›n›nbirleflmesi sorunudur. Ak›l ve inanc›n birbi-rinden ayr›lmas›n›n sa¤lanmas› gereklidir.

Laiklik, dinî eflitlik ve din özgürlü¤ünüsa¤layan temel sorun olarak, dinî -dünyeviay›r›m›n›n arkas›nda yer alan, ak›l-inançay›r›m›n› gerçeklefltirebilmektir. Zira din-ler, dünya ifllerine kar›fl›p siyasi bak›mdangüç kazand›kça as›l ruhani erklerini göz ar-d› edip,"güç için güç" ilkesini gütmeye bafl-larlar. Lâiklik ise, dinsel eflitlik ve din öz-gürlü¤ünü sa¤layan, böylece ak›l ve vicda-n›n kölelik zincirlerini k›rd›¤› bir siyasal ör-gütlenmeyi öngörür.

Lâiklik ile, devlet içinde din de¤il, diniçinde devlet reddedilir ve dinin siyasi, hu-kuki güç olmas› engellenir, Lâikli¤in tek tip

158 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

62 Ayn› flekilde Ulus Devlet yaratan Atatürk esasen top-lumda var olan ayn› dili konuflan ve birbiri ile ülkü birli¤iiçinde olan ve Türk diye nitelendirdi¤i ve hiçbir zaman eth-nos u (soyu) ça¤r›flt›rmayan nitelikte olmak üzere hitap et-ti¤i Türk halk›na. ( Bkz. Nutku Ulu¤: Atatürk’ün OnuncuY›l Söylevinin Felsefi Önemi, Mu¤la Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü Dergisi ‹LKE, Özel Say› 2006, s. 11 vedv.) “Hiçbir delil’i mant›kiye istinat etmeyen birtak›mananelerin,akidelerin muhafazas›nda ›srar eden milletle-rin terakkisi çok güç olur.Belki de olmaz” diyerek e¤itimkonusunda dini yap›lanman›n ça¤dafl bir devlet yap›s› içintehlikesini aç›klam›flt›r.( bkz Kuçuradi : a.g.e. s. 8)

63 Öktem N: a.g.e.s. 44 vd.

bir tan›m›n›n yap›lmas› ve her ülke aç›s›n-dan ayn› nitelikte bir tan›m verilmesi olas›de¤ildir ve gerçekçi de olamaz. Bu nedenleülkeden ülkeye de¤iflen bir uygulama gös-teren LA‹KL‹K ülke flartlar›na göre tan›m-lanmal›d›r. Ancak bu demek de¤ildir ki , di-ni nitelikte olmak üzere akl›n dinsel gele-nekleri öne ç›karacak boyutta yap›lanmayagitmesi ve ak›l ve bilim yolu ile ruhani vegöksel kurum ve kurallar ile devlet yöneti-minin düzenlenmesine cevaz verilebilmesilaik devlet anlay›fl› ile örtüflebilir.

Örne¤in, bat›n›n feodal sistemden vaz-geçmesi ve toprak mülkiyetinin önemi yeri-ne ticaretin geçmesi ve mutlak monarfliler-den sonra 1789 Frans›z Devrimi ile laiklikkonusundaki ilk ad›m›n at›ld›¤›n› görmek-teyiz.64 Evrensellik iddias› ile kurumsal biryap› içinde Roma Kilisesinin egemenli¤inekarfl› Frans›z laiklik hareketinin oluflmas›uzun ve çalkant›l› bir yol izlemifltir. Dinindevlet ifllerinden ayr› bir konuma gelmesiFransa’da devrimci ve jakoben ve cumhuri-yetçi usullerle gerçeklefltirilmifltir. Devletdin ifllerine kar›flmaktan vazgeçmifltir. An-cak bu iliflkinin ayr›flt›r›lmas› yavafl yavaflolmufltur.65

Aristokrasi ve din kurumlar›n›n burjuva-n›n mülkiyet hakk›n› tehdit etmesi ve bun-lara karfl› savaflmak bilinci ile din kurumla-r›na karfl› laiklik gerçeklefltirilmifl oldu. ‹fltebu ça¤ ayd›nlanma ça¤› olarak adland›r›ld›.Ayd›nlanma Frans›zca “Lumieres” kelime-sinden al›nmad›r. Ifl›k, anlay›fl, bilgi tinaç›kl›¤› olarak tan›mlan›r. ‹flte bu ayd›nlan-

ma ça¤› düflünürleri insan akl›n›n her fley-den üstün oldu¤unu ve hukukun kayna¤›n›nda ak›lda oldu¤unu, akl›n düflünce üretti¤i-ni ve bu nedenle din adam›na ve krala ge-reksinme olmad›¤› bilincine eriflmifllerdir.66

Bat›da art›k Devletin resmi bir dini bu-lunmamakta ve din hizmetleri de bir kamuhizmeti olarak verilmeyerek tamamen kili-selere b›rak›lm›flt›r. Hukuk düzeni dinselkurallar›n etkisinde de¤ildir.

Laiklik, sekülerlik, resmi bir kurum ola-rak ve bir hiyerarfli içinde din adamlar›n›nsiyasi ve hukuki ifllevleri üstlendi¤i, Kral›ntanr› say›ld›¤›, veya Bafl Rahiplerin yöne-tim ifllerini üstlenmifl oldu¤u ve bir tap›nakörgütünün devlet yönetiminde yer ald›¤›,teokratik sistemin karfl›s›nda yer alm›flt›r.Milattan önceki dönemlerden itibaren hu-kuk tarihi aç›s›ndan da de¤erlendirildi¤in-de, kanunlar ve belgelerde, dini inançlar ile,halk›n yönetildi¤i kurallar›n, birbiri ile ilifl-kilendirilmifl oldu¤unu görmekteyiz. Sümeryaz›tlar›nda dinsel inançlar, kozmogoni, veahlak normlar› ve hukuk kurallar›n›n birlik-te ele al›nm›flt›r.67

Laiklik ve teokrasi ba¤lam›nda konuya‹slamiyet aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, teokrasi-nin Tanr› iktidar›n› elinde tutmak olarak

159‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

64 Dinçkol B: a.g.tebli¤.

65 Özcan Tevfik Mehmet: Laiklik ve Hukuk Devleti( Ya-y›mlanmak üzere olan makalesinden ,özel olarak verilmifl-tir)

66 ‹bid:, Hof ‹lrich: Avrupa’da Ayd›nlanma, ‹stanbul,1995,s.13 vd.

67 Özcan T.M: a.g.m.

aç›klanmas› karfl›s›nda peygamber veya ilktopluluklardaki azizler veya Yahudiliktekidin adamlar›n›n iktidar oldu¤u sistemdeHazreti Muhammet ‘in iktidar›n›n teokrasiolup olmad›¤› tart›flmal›d›r. Özellikle Haz-reti Muhammet’ten sonraki dönemde her nekadar dinsel nitelik tafl›yan Halifelik unva-n› kullan›larak yönetimsel faaliyet güdül-müflse de bunun asl›nda bir monarfli sistemiolarak aç›klanabilece¤i ileri sürülmüfltür.68

Hazreti Muhammet döneminde Teokrasi-den bahsetmek zordur, çünkü Hazreti Mu-hammet halk› Tanr› ad›na yönetti¤ini aç›k-lamam›flt›r. Kuran sosyal nitelikli kurallar›nuygulanmas›nda Tanr› ad›na bir yönetim-den bahsetmemektedir. Bu nedenle HazretiMuhammet döneminin Teokratik oldu¤unukabul etmek zor oldu¤u fleklinde yorum ya-p›lmaktad›r. Tanr› ad›na yönetimde bulun-mad›¤› gibi Emir-Ülmümin kavram› ile dedaha seküler (ça¤dafl) bir yaklafl›m sergi-lendi¤i69 belirtilmektedir.

Genel olarak aç›klamak gerekirse, teok-ratik devlet anlay›fl›n›n kökenindeki tanr›saliradenin yerini, laik devlette ak›l ve bilimedayal› yönetim alm›flt›r. Laiklik rasyona-lizmdir, ak›lc›l›kt›r. Zira insan do¤a ve top-lum kurallar›n› kendi becerisi akl› ve gücüile alg›lamakta ve kavramakta ve yine ken-di gücü ile topluma ve do¤aya egemen ol-maya çal›flmaktad›r. Bunu da insan ak›lc›l›kile yapmaktad›r. O nedenle laiklik ak›lc›l›k-t›r. Ak›l rehber al›nm›flt›r. Art›k safsata,hurafe bilim d›fl› aç›klamalar terkedilmifltir.Ak›lc› yöntemin kullan›ld›¤› devlet yöneti-

minde bunun ad›na laiklik denmektedir.Devlet yönetiminde din adamlar›n›n yo-rumlar›na dayanan dinsel nitelikteki veelefltiriye kapal› uygulamalar›n varl›¤›, dev-let yönetiminin teokrasi oldu¤unu belirler.70

Özetlersek: Laiklik genel ve al›fl›lm›fltan›m›yla; din ve devlet ifllerinin birbirin-den ayr› tutuldu¤u bir Devlet yönetim siste-midir. Laik devlette din, devletin anayasaldüzenine kar›flmamaktad›r. Dini ilkeler hü-kümet ve idare ifllerinin kayna¤›n› olufltur-maz. Laik düzende din devletin görev ve

yetkileri içinde sosyal bir olgu olarak

mütalaa edilir. Laiklik ak›l ve bilime da-

yal› rasyonel bir devlet anlay›fl›d›r.71

La-

iklik, asl›nda devletin bir inanc›n di¤eri

üzerindeki bask›s›n› önlemesi görevini

160 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

68 Monarflinin siyasal iktidar›n miras yolu ile geçti¤i veyamiras yolu ile geçmese dahi tek kiflide topland›¤› prenslikolarak adland›r›lan sistem oldu¤u fleklinde aç›klama yap›l-maktad›r. Bir kiflinin halk› yönetti¤i sistemin ad›d›r Mo-narfli, Güçlü bir tek kifli ve bu kifli mutlakt›r Çünkü Prensveya Krallar mutlak olmak isterler. Bu sistemde yönetentek kifli Kral kendini halka sevdirdi¤i sürece iyidir. Aksihalde istenmeyen kifli olur, halk›n tuttu¤u tek kifli Kral daavucunun içine ald›¤› halka her türlü yönetimi haklar› ta-n›r veya tan›maz. Bir devletin tek kifli eliyle yönetilmesi çokgüçtür. Özellikle büyük devletlerin ve toplumun yönetilme-si zordur. Tek kiflinin yönetti¤i Devlette yönetenin de¤iflme-si ve devletin el de¤ifltirmesi bir çok sorun yarat›r. Krall›krejiminin bir çok yanl›fl ve olumsuz yanlar›n›n olmas› butek kifli yönetimi ve iktidar› sebebiyledir. Hazreti Muham-met döneminde Devletin yönetiminde tek yetkili ve söz sa-hibi Hz. Muhammet oldu¤u için Monarfli benzetmesi do¤ruolabilir..J.J.Rousseau: Toplum Sözleflmesi, 1965, s.94 vd ;Bkz Özcan TM. Yay›mlanmakta olan makale

69 ‹bid.

70 Öktem N: a.g.e.s.b 44.

71 ‹bid. s.43 vd. Göze Ayferi: Inkilap Tarihi. s. 361 vd.)

üstlendi¤i rejimdir. Devletin görevi sade-

ce din ve devlet ifllerinin ayr›lm›fl olmas›

veya devletin tarafs›z olmas› demek de-

¤ildir. Devlet amac› do¤rultusunda göre-

vini tarafs›z olarak yapmak durumunda-

d›r. Aksi halde farkl› inançlarda olanlararas›nda ve inanç aç›s›ndan az›nl›kta olan-lar›n, ço¤unlukta ve güçlü olanlara karfl›korunmas› görevini ihmal etmifl ve yerinegetirmemifl olur. Ço¤unluktaki inanç sa-

hiplerinin az›nl›ktakilere bask› uygula-

mas›na da laik düzende izin verilmez.72

Ça¤dafl bir devlet laiklik olmaks›z›n sözkonusu olamaz.73 Laikli¤e, eflitli¤e, demok-rasiye ve insana sayg›l› olmayan insan öz-gürlü¤ünün s›n›rlar›n›n bilimsel niteliktenuzaklaflarak tayin edildi¤i kurallar, bazenoligarflilerde bazen monarflilerde bazen detek adam sultas›n›n veya teokratik düzenuygulamas›nda ortaya ç›kabilir. Nitekim butür yap›lanmalara sahne olmufl son sekseny›ldaki dünyadaki profil de¤erlendirildi¤in-de ço¤unun yer yüzünden silinmifl iktidar-lar oldu¤u da bir gerçektir. Devletlerin sü-reklili¤inin sa¤lam laik kurallar üzerine bi-na edilmifl olmas› ile mümkün oldu¤unununutulmamas› esast›r.

c) TÜRK‹YE’DE HUKUK DEVLE-

T‹- ‹SLAM ve LA‹KL‹K74

Cumhuriyet kurulurken, laiklik üst biryap› olarak görülmüfl ve dinin birey üzerin-de bask›c› olmas› nedeniyle, dinin siyasikurumlar› tehlikeye sokmas› engellenmekistenmifltir. Ancak, bu dönemin mimarlar›-

n›n laiklikten anlay›fl biçimi dinin sosyalbask› unsuru olarak Devleti ve rejimi tehli-keye sokmas›n› engellemek olmufltur.Cumhuriyet kurucular›, dini bir vicdan ko-nusu olarak alg›lam›fllar ve dinin ne denlitoplumsal fonksiyonlar› oldu¤unu de¤er-lendirdiklerini düflünmek mümkün de¤ildir.Dinin sadece vicdan sorunu oldu¤unu var-sayd›klar› ve sorunlar›n bu yönden çözüm-lenebilece¤ini zan ettikleri fleklinde yorum-lar vard›r.75

Atatürk’ün gerçeklefltirmek istedi¤i laikdevlet, din adamlar›n›n ve onlar›n yorumla-r›na dayanmayan ve ak›lc›l›¤›n hakim oldu-¤u ve insan ve do¤an›n gerçeklerinin ak›lile alg›lanmas› yönteminin hakim k›l›nd›¤›bir sistemdir. Bat› ile karfl›laflt›rd›¤›m›zdalaiklik aflamas›na ancak Frans›z Devrimi ilegelindi¤ini76 ve bunun için verilmifl müca-deleyi düflündü¤ümüzde Türkiye Cumhuri-yeti Devleti kurulurken Atatürk’ün dehas›ve becerisi ile gerçeklefltirilen reformlar sa-yesinde laik bir sisteme mucizevi bir flekil-de daha kolay eriflilmifl oldu¤unu görmek-teyiz.

Atatürk, bireyi dini kurallar›n bask›s›n-

161‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

72 Kongar Emre: Demokrasi ve Laiklik, 1997, s. 141 vd.Önder R.A: Laikli¤in S›n›rlar›, Atatürk'ün Hukuk Devrimi,‹stanbul . 1983, s. 101 vd.

73 Bkz ayr›nt›l› aç›klama için Kuçuradi a.g.m. s. 6 vd.

74 Mumcu-Özbudun-Feyzio¤lu-Ülken-Çubukçu: Atatürk‹lkeleri ve ‹nk›lap Tarihi,Atatürkçülük, Ankara 1987,s. 268vd.

75 Mardin fi: a.g.e., s. 241 vd.

76 Öktem N. A.g.e., s. 44 vd.

dan kurtaran eylemleri ile, uygar bir toplumyaratma becerisini göstermifltir. Türk ulu-sunun, fleyhlerin kurallar›na göre de¤il bili-min ve akl›n gere¤i konulmufl kurallara gö-re yönetilmelerini ve ça¤dafl medeniyet kül-türüne aflina olunmas›n› istemifltir.77

Atatürk; bir vicdan meselesi olan dinesayg›n›n esas oldu¤unu, din iflleri ile milletifllerinin kar›flt›r›lmamas› ve toleranss›z, ka-s›t ve fiillerden sak›n›lmas›n›n laiklik oldu-¤unu, ve laikli¤in tüm vatandafllar›n vicdan,ibadet ve din özgürlü¤ü anlam›nda bulun-du¤unu, laikli¤in dinsizlik olmad›¤› gibisahte dindarl›k ve büyücülükle de mücade-le ederek gerçek dindarl›¤›n geliflmesininsa¤lanmas› gere¤ini, laikli¤i dinsizlikle ka-r›flt›ranlar›n gözlerinden perde kalkmam›fldo¤u kavimlerinin fanatikleri oldu¤unu,softa s›n›f›n›n din simsarl›¤›na müsaadeedilmemesini, dinden maddi ç›kar sa¤la-yanlardan nefret edilmesi78 gerekti¤ini aç›k-lam›flt›r.

Atatürk, Türkler için, devlet yönetimininkesinlikle dini bask›dan uzak olmas›n›, di-nin vicdan ifli olmas› nedeniyle toplumunortaça¤dan kalan dini bask›lardan uzak kal-mas› gerekti¤ini belirtmifltir. Keza AtatürkMüslümanl›kta ruhban s›n›f›n bulunmad›¤›-n›, ‹slam’›n her insana gerçe¤i ve bilimiaramay› zorunlu k›ld›¤›n›, ‹slam da kimse-nin arkas›ndan gidilmeyece¤ini, Türk ulu-sunca dindarl›¤›n ancak sade bir yaflam çer-çevesinde ele al›nmas›n›, bofl inançlarla u¤-rafl›lmamas›n›79 ö¤üt vermifltir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Laikli¤in,

dine sayg›y› gelifltirmek ve muhafaza et-mek gayesinin güdüldü¤ü bir sistemin yara-t›ld›¤› ülkedir. Laiklik kesinlikle dinsizlikolarak alg›lanmamaktad›r. Laiklik vicdan-lara bask› niteli¤ini de tafl›maz. Devletin ru-hani olmayan bir nitelikte olmas›n›n amaç-land›¤› devlet sisteminde kul ile Allah ara-s›ndaki manevi iliflkide herkes tam özgürlü-¤e sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti Devletin-de kimse dini inanc›n› aç›klamaya zorlana-maz. Ayn› zamanda kimse dini ibadete zor-lanamaz ve kimse dini siyasete alet edemez.Baflka deyiflle dini kötüye kullanamaz. Diniayinler serbest olup ancak kimse bunlarakat›lmaya zorlanamaz. Bu ilkelerin oldu¤uTürkiye Cumhuriyeti Devletinde laik düze-ne geçifl belirli bir zaman dilimi içinde ger-çekleflmifltir. Halen de tam olarak gerçek-leflmifl oldu¤unu iddia etmek ülkenin heryöresi aç›s›ndan mümkün görülmemekte-dir.

Türkiye’de Laik Devlet Düzeni uygula-mas›n›n hukuken tamamlanmas› 3 Kas›m1928 tarihinde ancak mümkün olmufltur.Belirli aflamalarla ancak laik devlet düzeni-ne geçilmifltir. ATATÜRK’ÜN bu konuda

162 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

77 Bkz. Mardin fi: a.g.e., s. 76 vd.” Atatürk Tevhid’i Ted-risat kanunu ile kifliyi topluluk normlar›ndan kurtarm›fl vee¤itimi uleman›n elinden alm›fl, kad›n erkek aras›nda eflit-li¤i sa¤lam›fl , ‹sviçre Medeni Kanununun iktibas›, tek efl-lilik, veraset ba¤lam›nda kad›n erkek eflitli¤i, Kad›nlaraseçme seçilme hakk›, tarikatlara yönelik uygulama önem-li ad›mlard›r. “

78 Atatürkçülük, Ankara 1982,Genel Kurmay Bas›m›, s. 44vd.

79 Çeçen An›l: Kemalizm, 2006 ‹stanbul., s.129 vd.

hayli çetin mücadele verdi¤ini ancak karar-l›l›¤› ve bilgisi ve zekas› ile amac›n› gerçek-lefltirmekteki ustal›¤› incelenmeye de¤er.Esasen, ülkenin flu anda içinde bulundu¤uflartlar› anlamak bak›m›ndan da Atatürk’üntoplumu ça¤dafl uygar ve üçüncü bin y›l›nahaz›r bir toplum haline getirmek için h›zl›hareket etti¤i ve bilgeli¤i nedeniyle önünde-ki 50 y›l› görebildi¤ini ve içinde bulundu¤usosyal durumu inceleyerek ileriye yönelikstandart sa¤lamaya çal›flt›¤›n› idrak etmeli-yiz. Bir k›s›m düflünürlerin Atatürk’ün biç-ti¤i elbisenin bol geldi¤i fleklindeki aç›kla-malar› asl›nda ileriyi göremedikleri için sarfettikleri fikirlerdir. Bugünkü koflullara ha-z›rlamak için Atatürk h›zl› hareket etmifltir.Nedenini anlamak için 80 y›l›n nas›l geçti-¤ini idrak etmek gerekir fakat ileriyi göre-memek Atatürk’ü anlamamak demektir.Ayr›ca belirtmek gerekir ki, özgür düflünmeal›flkanl›kt›r, ayr› bir beceriyi ve e¤itimigörgüyü gerektirir. Söyleneni yapmak vetekrardan ibaret olan kural veya kuram›kendine mal etmeden inanmak zorunda kal-mak ne iyi bir vatandafll›k ve ne de özgür in-san tan›m›na uyar. Birey kendine sunulan vegeliflti¤i, yetifltirilmek zorunda b›rak›ld›¤›ortam›n dünya standartlar›nda ve tüm insan-lar ile uyum içinde yaflamay› mümkün k›l-mad›¤›n› anlamad›kça, öteki yaratma h›rs›n-dan ve fliddetten ar›nmad›kça, di¤er insanla-r›n haklar›na sayg›l› ve toleransl› olmad›kçaözgür bir insan de¤ildir ve olamaz da. Sev-gi, flefkat, güzellik, iyilik, tolerans ve sayg›-y› mümkün k›lan bir sistem içinde insan ye-

tiflmez ise ve bunu idrak da edemezse yap›-lacak bir fley yoktur. Bu tür insanlardanmeydana gelen topluluklar da her konu so-run için fliddet yaratmaya müsait hale gele-bilecektir. Kifli ne zaman yetiflti¤i veya ye-tifltirildi¤i ortamlar›n yanl›fl ve kendi mutlu-lu¤u ve gerekse toplumun mutlulu¤u içinyanl›fl kurallar dayatmalar oldu¤unu idrakederse o zaman özgür insan konumuna gele-bilir. Atatürk Cumhuriyetin kuruldu¤undantoplumda düflman varl›¤› d›fl›nda bir de halkiçinde de huzursuzluk ve farkl› inan›fl ve dü-flüncelerden kaynaklanan z›tlaflmalar› farketti¤i ve Devletin halk üzerindeki uzun y›l-lar süren yönetimsel uygulamas›ndaki yan-l›fll›¤› gördü¤ü için özgür düflünceli ve yara-t›c› insan modeli için gerekli yöntemlerisa¤lamak ad›na yasal düzenlemelere önemvermifltir. Tüm çabas› Türk Halk›na lay›kolan demokratik, liberal ça¤dafl laik, özgür-lüklerle bezenmifl uygulamas› olan bir ülkeyönetimini sa¤lamak olmufltur.

Türkiye’de Devlet düzeninin niteli¤iniaç›klamak bak›m›ndan 1921 tarihli Teflkila-t› Esasiye Kanununda olmad›¤› halde 1923tarihinde bu kanunda yap›lan bir de¤ifliklikile devlet dininin ‹slam oldu¤u hükmü yeralm›flt›r.1921 Teflkilat› Esasiye Kanununun7. maddesinde de Ahkam › fier' iyenin Ten-fizi (fieri hükümlerin uygulanmas›) görevi-nin Meclise ait bulundu¤u hükmü bulun-makta idi. ‹çinde bulunulan dönemin flartla-r› gere¤i bu tür hükümlerin muhafaza edil-mesinin gerekli oldu¤u fleklinde yorum ya-p›lmas› yanl›fl olmaz. Uygar toplum yarat-

163‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

mak ve insanlar›n düflüncelerine özgürlü¤üyerlefltirmek için zoraki hükümlerin olum-suz sonuç do¤uraca¤› sosyal bir olayd›r.

1924 Teflkilat› Esasiye Kanununun 2.Maddesinde Devlet dininin ‹slam dini oldu-¤u hükmü yine yer alm›flt›r. Keza 26. mad-desinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi-nin Ahkam › fier' iyeyi tenfiz (uygulayaca-¤›) edece¤i hükmü de muhafaza edilmiflti.

2.5.1920 tarihli ve Büyük Millet Meclisi‹cra Vekillerinin Sureti ‹ntihab›na Dair Ka-nun, ile fier iye ve Evkaf Vekaleti (Vak›f)kurulmufltu. 3.Mart 1924 te de hilafetin kal-d›r›lmas› ile birlikte bu Vekaletin de kald›-r›lmas›na karar verilmifltir. Ayn› tarihte Di-yanet ‹flleri Reisli¤i kurulmufl ve din vedevlet iflleri birbirinden ayr›lm›flt›r. Din ifl-leri, itikat, ibadet iflleri ile camiler, mescit-ler, dini kurumlar›n idaresi Baflbakanl›¤aba¤l› olarak kurulmufl ve bu Diyanet ‹flleriReisli¤inin görevi içine al›nm›flt›r. Evkaf(Vak›f ) iflleri de yine Baflbakanl›¤a ba¤lan-m›flt›r. Ancak ne var ki, Teflkilat› EsasiyeKanununda bulunan Devletin dini ‹slam’d›rhükmü yasan›n tümü aç›s›ndan çeliflki ya-ratm›flt›r. Çünkü bir dini resmi din olarakkabul eden Devlet bu dinin gereklerine uy-mak durumundad›r. Oysa fier' iye Mahke-mesine dair hüküm kald›r›lm›flt›r.

Atatürk, çeflitli konuflmalar›nda bu çelifl-kiyi vurgulam›fl ve olmas› gerekeni anlat-m›fl, laikli¤in dinsizlik olmad›¤›n› belirtmiflve sonuçta Teflkilat› Esasiye Kanunundan2. ve 26. Maddeler ç›kart›lm›flt›r.80

1926’da hükümet sosyal de¤iflimin dek-larasyonu ile dini kurallar›n art›k toplumauygulanmayaca¤›na ve hukuk reformu yap-t›¤› için Türkiye Devleti önemli bir dönüflnoktas› ile ‹slami kurallar›n ba¤lar›n› dev-let yönetiminden koparm›flt›r. Bu reformile, bat› ülkelerinde ça¤dafl olan ve ayd›n-lanman›n etkisi ile oluflmufl bir çok yenimevzuat sisteme çevrilerek girmifltir. 10

Nisan 1928’de de Anayasada yer alm›fl

olan Türkiye Devletinin dini ‹slam’d›r

ibaresi ç›kar›lm›flt›r. Böylece devletin di-

ni bir karakteri kalmam›flt›r. Ancak bu-

na ra¤men laiklik Anayasada aç›k bir fle-

kilde ifadesini bulmam›flt›r. Anayasada 5fiubat 1937’de 2 maddesine eklenen hü-kümlerle alt› adet prensip belirtilmifl veAnayasada Devletin temel niteliklerindenbiri olarak laiklik gösterilmifltir. BöyleceTürk yasama mevzuat›nda laiklik temellerioturtulmufltur. 1961 Anayasas›nda temel il-ke laiklik tekrar belirtilmifltir. Ayn› flekilde1982 Anayasas›n›n 2 maddesinde de Türki-ye Cumhuriyetinin Laik bir Devlet oldu¤ubelirtilmifltir.

Türk Devleti ve Hukuk sisteminde dininyeri81 hakk›nda genel olarak belirtmek gere-

164 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

80 Göze A: Inkilap. s. 390 vd.

81 Ifl›ktafl Y: ‹LKE a.g.m. s. 117 vd Daha kapsaml› aç›kla-malar için Bkz.; Ifl›ktafl Y :Türk Hukuk Devriminin Felse-fesi, Annales de la Faculte de Droit D’Istansbul Vol. 36,No53,2004 sb93-104; Devrim Kavram› ve Atatürk Devrimle-ri ile ilgili ayr›nt›l› aç›klamalar için Bkz. Kuçuradi ‹oanna:Devrim Kavram› ve Atatürk’ün Kültür Devrimi, Mu¤laÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, y›l 2006,Özel say› s. 1 vd.

kirse, Türk Devletinin kuruluflunda tek tipbir hukukun gerekli oldu¤u bilinci ile, yeni-lik ve geliflimlerin ancak karfl›lanabilece¤iiçin bu yolda mücadele verilmifl ve ba¤›m-s›z bir ulus bilinci ile hareket edilmifltir. Budönem Atatürk ile bafllayan ve yarat›lanTürk Hukuk Devriminin yap›ld›¤› önemlibir dönemdir. ‹nsana de¤er verilmifl ve ile-riye yönelik ça¤dafl uluslar ile yar›flabilecekve dini kurallar›n etkisinde olmayan dina-mik, esnek ve de¤iflmesi mümkün kurallargetirilmifltir.

Ancak Türkiye’deki laiklik, dini tamolarak ret etmemektedir. Baflka deyiflle dinve inanç hukuken korunmufltur. Devlet sos-yal bir kurum olarak D‹N KURUMUNUyasa ile düzenlemifltir. Laik tan›m› ba¤la-m›nda belirtilenin D‹N‹N DEVLET fiEK-L‹ OLMADI⁄IDIR ve hukuk sistemininoluflmas›nda dini kurumlara ve dini söy-lemlere yer verilmemifltir. Sadece halk›ndini inançlar› yasa ile özgürce korunma al-t›na al›nm›flt›r. Baflka deyiflle hukuk düzeniile birey ve toplum din bask›s›ndan korun-mufl ve ibadet özgürlü¤ünün sa¤lanmas›yolu tercih edilmifltir. T.C. Anayasas›’n›n2. maddesi; Türkiye Cumhuriyetinin, de-mokratik, laik ve sosyal hukuk Devleti ol-du¤unu aç›klar ve 3 maddesi ile Cumhuri-yetin nitelikleri olarak konmufl bulunan 2.maddedeki; toplumun huzuru, milli daya-n›flma, adalet anlay›fl›- insan haklar›na say-g›l› Devlet- Atatürk Milliyetçili¤i- Bafllan-g›çtaki temel ilkele Demokratik Devlet- la-iklik ve sosyal devlet ve hukuk devleti olma

niteliklerinin, de¤ifltirilemez hükümler ol-du¤u vurgulanm›flt›r.

Frans›z ihtilali ile Fransa’da geliflmifl la-iklik ilkesinde de ferdin din bask›s›ndan ko-runmas› biçiminde bir laiklik anlay›fl› oldu-¤unu görüyoruz. Türkiye CumhuriyetiDevletinde hukuk devrimi ulusal egemenliküzerine kurulmufltur. Kurulufl aflamas›ndave uzunca bir süre Frans›z Devrimi etkisin-de kal›narak normatif ve pozitif hükümlereyer verilmifltir.

Türk Ceza Kanunun 115. maddesi ile,inanç, düflünce, ve kanaat hürriyetinin kul-lan›lmas›n› engelleme halinde ceza yapt›r›-m› söz konusudur. Cebir veya tehdit kulla-narak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felse-fi inanç düflünce ve kanaatlerini aç›klatma-ya veya de¤ifltirmeye zorlayan ya da bun-lar› aç›klamaktan yaymaktan men eden ki-flinin bir y›ldan üç y›la kadar hapis cezas›ile cezaland›r›laca¤› hükme ba¤lanm›flt›r.Madde devamla, dini ibadet ve ayinlerintoplu olarak yap›lmas›n›n, cebir veya tehditkullan›larak ya da hukuka ayk›r› baflka birdavran›flla engellenmesi halinde de cezauygulanaca¤› hükme ba¤lanm›flt›r.

Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›n›n bulunmas›baz› düflünceleri birlikte getirmekte ise debelirtmek gerekir ki, Atatürk, din ve devletifllerini birbiriyle kar›flt›rmamak için vatan-dafllar›n manevi duygular›n›n istismar›n›nönlenmesi amac›yla vatandafllar›n ihtiyaç-lar›na yard›m etmek amac› ile dinin kötüyekullan›lmas›n› engellemek için böyle birkuruma gereksinim duymufltur. Kurulufl

165‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

amac› ve faaliyetleri ve faaliyetinin vatan-dafllar›n belirli bir bölümüne mi hasredilmiflbulundu¤u konular› ayr›k olarak, bu kuru-mun varl›¤›n›n amac› vatandafla dini konu-larda yard›m etmek olup, katiyen devlet ifl-lerine müdahale anlam›n› içermemektedir.Ancak Devlette böyle bir kurumun varl›¤›ve ifllevi, tüm dinler, tüm inan›fl biçimlerive mezhepler bak›m›ndan eflit nitelikte ol-mak üzere ifay› gerektirmektedir. Aksi hal-de tek yönlü bir faaliyet ve uygulama Ata-türk’ün Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›n› kurdur-ma gerekçesi ile çat›fl›r. Esasen toplumdabundan kaynaklanan rahats›zl›klar mevcut-tur. Kurumun tüm ülke vatandafllar›n›ninançlar› dinleri veya mezhepleri veya ritü-elleri ne olursa olsun hepsine ayn› mesafe-de olmak üzere laik devlet düzeni kurallar›uyar›nca destek vermek ve bütçesinden payay›rmak zorunlulu¤u vard›r.

Atatürk, hukuk devrimini gelenekseldo¤malardan kurtarmak için ça¤dafl bat›hukuk sistemlerinde oldu¤u gibi toplumunihtiyaçlar› do¤rultusunda gerekli olan yeni-liklere aç›k bir hale gelmesini sa¤lam›flt›r82.Devletin en belirgin vasf›n›n Hukuk Devle-ti olmas› ilkesi modern siyasi yasall›¤›n ge-re¤i olup, toplumsal iliflkiler alan›nda bire-yin devlet ve di¤er bireyler ile hak ve ç›kar-lar› ve uyuflmazl›klar› ba¤lam›nda ortak ya-flam için oluflturulacak ve korunacak düze-ni ifade eder. Toplumun ahlakl› ve ak›lc› birbiçimde ve düzen içinde yönetilmesi, geneleflitlikçi, adil hukuk kurallar› ile ve birey-lerin özgürlü¤ünün güvence alt›na al›nd›¤›

bir sistem içinde oluflmas› faaliyetleri, hu-kuk devleti kavram› ile aç›klanmaktad›r.83.

Toplumsal düzenin korunmas› ve yap›-lanmas› aç›s›ndan hukuk olgusunu ortayaç›karmak ve tüm sistemin hukuk ile olufltu-¤unu belirtmek yeterli de¤ildir. Devlet ku-rallar›n›n oluflmas›nda politikan›n yeri bü-yüktür. Yasalar›n iyi ve adil oldu¤unu belir-leyebilmek için, hukukun politika üstü veyapolitikadan etkilenmeyen, hatta ona yasal-l›k niteli¤i verebilmek için politikan›n üze-rinde olmas› gerekir. Hukuk Devletinin te-melini teflkil eden yaflam hakk›, özgürlük vemülkiyet hakk›n›n korunmas› toplum ile bi-reyin sosyal anlaflmas›n›n sonucudur.84 Hu-kuk Devletinin varl›¤› ile ancak, bireylerinyarg›lanmas›nda cezaland›r›lmas›nda adilolunaca¤›, ve kimsenin k›s›tlamalara tabiolmayaca¤›, keyfi kararlara muhatap k›l›n-mayaca¤›, insanlar aras›nda s›n›f fark› yara-t›lmayaca¤› söz konusu olacakt›r. Herkesineflit hak ve menfaatlere sahip olmas› top-lumsal düzen için gerekli olup bunlar›n ger-

166 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

82 Ifl›ktafl Y: ‹LKE

83 Özcan T.M: a.g.m.

84 Özcan TM: a.g.m. “Gerçekten, ‹ngiliz hukuk düflüncesi-nin temelinde yer tutan John Locke’un liberalizmi, siyasaltoplumun kurulmas› için yap›lan sosyal sözleflmenin akde-dilmesinin ratio decidendi’si olarak do¤al haklar›n korun-mas›n› göstermifltir. Bu korumay› sa¤layacak olan toplum-sal düzene iliflkin (civil) yasalar›n siyasal toplum taraf›n-dan yap›labilece¤ini dikkate al›narak, siyasal toplumunsosyal sözleflme ile infla edilece¤ini belirtmifltir. Bu görüflaç›s›, insan eseri olan hukukun da meflruluk temelini temineden “yaflam, özgürlük ve mülkiyet” olarak belirlenen üçdo¤al hakk›n korunmas› hukuk devleti ilkesinin temelinioluflturur.”

çeklefltirilmesi için bireye sa¤lanacak gü-venli yaflam hukuk normlar›n›n varl›¤› ilemümkündür.

Türkiye’deki durum aç›s›ndan konuyuirdelersek: Anayasan›n 2. maddesinde LA-‹K bir Hukuk Devleti oldu¤u belirtilmifltir.

Laiklik tan›m›n› yapt›ktan sonra Devle-tin Dini kurumlar ile ilgilenmemesi ve etkialan›nda olmamas›n›n laiklik olarak belir-tilmesi veya Devletin dini kurumlara kar›fl-mamas› durumunun laiklik olarak tan›m-lanmas› olgusundan hareketle, Anayasan›n136. md.sine göre, Diyanet ‹flleri Baflkanl›-¤›n›n laiklik ilkesi ba¤lam›nda, bütün siya-si görüfl ve düflüncelerin d›fl›nda kalarak, vemilletçe dayan›flma ve bütünleflmeyi amaçedinerek, özel kanununda gösterilen görev-leri ifa edece¤ine dair Anayasal bir hükmünbulunmas› karfl›s›nda kurumlar›n Anayasalhükümleri aynen yerine getirmeleri bir gö-revdir.

GENEL DE⁄ERLEND‹RME

Tüm bu aç›klamalar de¤erlendirildi¤in-de;

Özgür, bilimsel bilginin etraf›nda dön-mek gerekti¤i ve bilginin ç›karc›lar›n elinedüflmemesi ve bilgisizlik ile korkusuzcamücadele edilmesi gerekti¤i aç›kça görül-mektedir. Toplumda bireylerin özgürlü¤ü-ne son veren dogmalara sar›lmalar›na ne-den olan her türlü eylem, fiil ve faaliyetingeliflmesine imkan vermemek ve özgür dü-flünceli iyi insanlar›n yetiflmesi sevgi dolutoplum yarat›lmas› için çal›flmak gerekti¤i

aç›kt›r. Amac›n bu olmas› zorunludur. Top-lumun bilimsel düzeyde kültür düzeyininyükselmesini sa¤layarak ba¤nazl›ktan, ç›-karc›l›ktan ve bofl inançlardan insan›n ar›n-d›r›lmas› en birinci yol olmal›d›r.

Ancak din ve inanç ço¤u toplumda ba¤-nazl›¤›n merkezi olarak, insan usunu boflinançlar ile doldurmay› becerir. Tembellik,özgür bir akla ve düflünme yetene¤ine sahipolmamak, bilgisizlik, insanlar›n özgürlükle-rini ellerinden ald›¤› gibi, toplum için detehlike oluflturur. Bu nitelikte bireyler bi-limsel bilgiden uzaklaflm›fl ve tutsak halegelerek ve bofl inançlar›n peflinde ilerleye-rek, sadece menfaat peflinde koflan yarat›k-lar haline gelirler. Tek amaç ekonomik ge-tiridir. Kendi menfaatinden baflka hiçbirfley düflünemez ve ilgilenmez. Bundan kur-tulufl çok zordur ve hatta imkâns›zd›r. Buhale gelenin bir insan oldu¤unu düflünmekve hayret etmeye gerek yoktur. Çünkü din-ler bile insan› tan›mlarken onun (iyi ve kö-tü) karfl›tl›klar› bar›nd›rd›¤›n› aç›klamam›flm›yd›?

Uygarl›¤›n görüntüsü olan amaç, bilim-sel nitelikte olmak üzere özgür bir ortamdaözgür düflünceli insan olarak gerek kendineve gerekse topluma faydal› olan insan mo-deli oluflturmakt›r. Bu nitelikteki bir yaflambiçiminde, insan›n olgunlu¤u sa¤lan›r veevrenin yasalar›n› bilimsel metot ile çal›fla-rak bulunmas› gerekti¤ine inan›l›r. Gözlemedayanmayan hiçbir kan›ta de¤er verilmez.Ancak insanl›k için yararl› olan yeni gelifl-melere aç›k olarak çal›flmalar sürdürülür.

167‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

Uygar ve ayd›nlanma geçirmifl toplum-larda düflünce sistemi aç›s›ndan inanç, din,ak›l ve özgürlük kavramlar›n› de¤erlendi-rirsek, sosyal boyutta gerek din ve gereksetoplum felsefesi ba¤lam›nda, olumsuz ola-rak belirtilmifl ve düzeltilmesinin insan›ndaha mutlu k›laca¤›na inan›lan davran›fllarve düflünce aç›klanmakta ve sistem bu çer-çeve içinde gerçeklefltirilmek istenmekte-dir. ‹yinin, güzelin, do¤runun bulunmas›ak›l ile mümkündür.

Bilim ilerleyip us evrim geçirdikçeinançlar›n de¤erini yitirdi¤i, ve keza, uygu-lamada denetlenemeyen ve do¤rulanama-yan her inanc›n bofl inanç oldu¤u, inanc›n,bilginin bitti¤i yerde bafllad›¤›, bilginin ol-mad›¤› yerde bilimsel düflüncenin de ola-mayaca¤›, bilgisizli¤in tutsakl›k oldu¤ugerçe¤i karfl›s›nda tutsakl›ktan kurtulmakinsan›n amac› olmal›d›r. Tutsakl›k bireyeezberletileni tekrar etmekle de kendini gös-terir. Özgür düflünmek için özgür insan ol-mak gerekir. Tutsakl›k özgür düflünceninen bafl düflman›d›r. Bilimsel çal›flma bilin-cinde olmak tutsak olmamakla efl de¤erdir.‹nsan asl›nda kötü ve sald›rgan, fliddet e¤i-limli olup esasen niteli¤i gere¤i bu e¤ilim-leri ortaya ç›kmaktad›r. Sorun insan› buolumsuz e¤ilimlerinden ar›nd›rmakt›r.

Böylece özgür birey olarak olgunlaflm›flinsanlar›n meydana getirdi¤i toplulu¤un,

kendi özgür iradesi ile daha mükemmel birhayat› sa¤lamaya yönelik olarak, dini ku-rallar ile de¤il, evrensel ve uygar de¤erlerinesas al›nd›¤› ve insana de¤er veren yöntemve kurallar›n uyguland›¤› bir Devlet içindeyaflamalar› mümkün k›l›nmal›d›r. ‹nsanlargerek vicdani inançlar›nda ve gerekse di¤erinsanlarla birlikte kardefllik ve sevgi içindemutlu yaflayabilece¤i sürekli bir ortam›nsa¤lanmas› amaçt›r.

‹nsanlar›n, özgür ve bilimsel nitelikteba¤nazl›ktan ar›nm›fl, dogmalardan ve boflinançlardan zorbal›ktan uzak olarak, kendi-lerini gelifltirmeleri gerekir. ‹nsanlar›n arzuettikleri ve insan onur ve haysiyetine yara-fl›r nitelikte, kötülüklerden kin ve nefrettenar›nm›fl ve eflitlik içinde olarak, do¤a kural-lar›n› bilimsel metotla inceleyerek ve insan-l›¤a yararl› sonuçlar elde etmek üzere, yafla-ma sevinci içinde olmalar› ve çal›flmalar›arzu edilen bir tablodur. Bugün tüm top-lumlar› saran karanl›k ve hiçbir inanc›namac›na ve niteli¤ine uymayan ve dinlerleba¤daflmas› mümkün olmayan ve devletinvarl›k nedenine ayk›r› düflen, karmafla ya-rat›larak insan›n lay›k oldu¤u düzeyde ya-flamas›na imkân verilmedi¤i gözlenmekte-dir. Bu ortam›n›n de¤ifltirilerek ak›l yolu ileve h›rslardan düflmanl›ktan ar›narak mutlutoplum yaratmak için gerekli yöntemlerinözgür bireyler taraf›ndan sa¤lanmas› bekle-nir hale gelmifltir.

168 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

Ak›n, ‹. (1980). Kamu Hukuku. ‹stanbul

Atatürkçülük. (1982). Ankara: Genel Kur-may Bas›m›

Casserer, E. (2005). Devlet Efsanesi, ‹nsanÜstüne bir Deneme. Çeviren Prof. Dr. Nec-la Arat. ‹stanbul

Çeçen, A. (2000). Kemalizm. ‹stanbul

Dinçkol, B. (2002). Ticaret ÜniversitesiHukuk Fakültesi taraf›ndan 5 flubat 2002 ta-rihinde düzenlenen. ''Lâikli¤in Anayasal il-ke Haline Geliflinin 65. Y›ldönümü Pane-li’nde tebli¤ olarak sunulmufltur.

Gökalp, Z. (1950). Ziya Gökalp Diyor ki.‹stanbul

Gökberk, M. (1986). Ayd›nlanma FelsefesiDevrimler ve Atatürk, Ça¤dafl DüflünceninIfl›¤›nda Atatürk. ‹stanbul: Eczac›bafl› Ya-y›n›

Göze, A. (1984). ‹nk›lap Tarihimiz ve Ata-türk ‹lkeleri. ‹stanbul

Hançerlio¤lu, O. (1999). Felsefe Sözlü¤ü.‹stanbul

Hof, ‹. (1995). Avrupa’da Ayd›nlanma. ‹s-tanbul

‹lmihal 1 (2000). ‹man ve ‹badetler. ‹slamAraflt›rmalar› Merkezi. ‹stanbul

Ifl›ktafl, Y. (2006). Türk Hukuk Devriminin

Felsefesi. Mu¤la Üniversitesi Sosyal Bilim-ler Enstitüsü Dergisi

J.J.Rousseau (1965). Toplum Sözleflmesi.Çeviri

Ifl›ktafl, Y. (2004). Türk Hukuk DevrimininFelsefesi. Annales de la Faculte de DroitD’Istansbul. Vol. 36. No 53

Kasapo¤lu, A. (2006). Atatürk’ün KuranKültürü. ‹stanbul

Kongar, E. (1997). Demokrasi ve Laiklik

Kuçuradi, ‹. (2006). Devrim Kavram› veAtatürk’ün Kültür Devrimi. Mu¤la Üniver-sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.Özel say›

Okandan, G. R. (1959). Umumi Amme Hu-kuku. Ist. s.37

Öktem, N. (1995). Laiklik Din ve AlevilikYaz›lar›. ‹stanbul

Önder, R.A. (1983). Laikli¤in S›n›rlar›,Atatürk'ün Hukuk Devrimi. ‹stanbul

Özcan, T. M. Laiklik ve Hukuk Devleti(Yay›mlanmak üzere olan makaleden)

Mardin, fi. (1992). Makaleler. Türkiye’deDin ve Siyaset. ‹stanbul

Mumcu, Özbudun, Feyzio¤lu, Ülken, Çu-bukçu. (1987). Atatürk ‹lkeleri ve ‹nk›lapTarihi, Atatürkçülük. Ankara.

169‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik

KAYNAKÇA

Sar›kç›o¤lu, E. (2002). Bafllang›çtan Günü-

müze Dinler Tarihi. Isparta

Serter, N. (1996). Giydirilmifl ‹nsan Kimli-

¤i. ‹stanbul

fieraiti, A. (2001). Dinler Tarihi. ‹stanbul.

(Çeviri)

Taninli, S. (2005). ‹slam Ça¤›m›za Yan›t

Verebilir mi? ‹stanbul

Tanör, B. (2004).1982 Anayasas›na Göre

Türk Anayasa Hukuku. ‹stanbul

Nutku, U. (2006). Atatürk’ün Onuncu Y›l

Söylevinin Felsefi Önemi. Mu¤la Üniversi-

tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Özel

Say›. s. 11

Sar›kç›o¤lu, E. (2002). Bafllang›çtan Günü-

müze Dinler Tarihi. Isparta.

Yakubo¤lu, K. (2006). Sosyal Bilim Dü-

flüncesi Ba¤lam›nda Felsefe Nedir: Ne De-

¤ildir? Sosyal Bilimler Araflt›rma Dergisi.

say› 7

Yümni, S. (2004). ‹slam’›n Sosyolojik Yo-

rumu. ‹stanbul

170 T‹SK AKADEM‹ • 2010 / II

171‹nsan - Din - Devlet ve Laiklik