İnsanin kendİ dÜŞÜncelerİnİ karŞisindak bİlgİ …tez.sdu.edu.tr/tezler/ts00928.pdf ·...
TRANSCRIPT
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ESNTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
İNSANIN KENDİ DÜŞÜNCELERİNİ KARŞISINDAKİ BİREYE AKTARMA; BİLGİ, BECERİ ve TUTUMUNU YÖNLENDİRME TEKNİKLERİNDE BEDEN DİLİNİN
ROLÜ
TEZSİZ YÜKSEK LİSANS BİTİRME PROJESİ
Hazırlayan İlker BİLGİ 0930229282
Danışman Yrd. Doç. Dr. Adnan ERTAN
ISPARTA–2011
i
TEŞEKKÜR
Bu bitirme projesi’nin her aşamasında desteğini gördüğüm değerli danışman
hocam Yrd. Doç. Dr. Adnan ERTAN’a, çalışmalarım sırasında hiçbir zaman
desteğini esirgemeyen sevgili eşim Dilek BİLGİ’ ye, baba ilgisine en çok ihtiyaç
duyduğu yaşta olan fakat bu çalışma sebebi ile biraz da olsa ilgi gösteremediğim
canım kızım Azra Ceren BİLGİ’ ye bana gösterdikleri destekten ve anlayıştan dolayı
teşekkür ederim.
İlker BİLGİ
Isparta, 2011
ii
ÖZET
İNSANIN KENDİ DÜŞÜNCELERİNİ KARŞISINDAKİ BİREYE AKTARMA; BİLGİ, BECERİ VE TUTUMUNU YÖNLENDİRME TEKNİKLERİNDE
BEDEN DİLİNİN ROLÜ
İlker BİLGİ
Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme Bölümü
Yüksek Lisans Projesi, 88 Sayfa, Ocak 2011
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Adnan ERTAN
Bu çalışmanın amacı; insanın kendi duygu düşüncelerini karsısındaki bireye
aktarma, bireyin bu düşüncelerimiz karsısındaki davranışlarını yönlendirme
tekniklerini ve bu teknikleri kullanırken beden dilinin rolünü irdeleyeceğiz
Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iletişimin çeşitli
tanımları yapılıp ve tanımlardan yola çıkılarak iletişimin bir ya da birden fazla
bireyle yapılan, bir bağlam içinde gerçekleşen, bazı etkileri olan, gürültü tarafından
bozulmaya uğratılabilen ve geribildirime olanak tanıyan anlamlı mesajların alışverişi
olarak tanımlanabileceği bilgisi verilecektir.
İkinci bölümde iletişim sürecinin temel öğelerinin kaynak, ileti, kanal ve alıcı
olduğunu, süreç içerisinde geribildirim ve gürültü faktörlerinin de bulunduğunu
incelenecektir.
Üçüncü bölümde sözlü iletişimin temeli olan dil, bir sembol ve anlam sistemi
olarak incelendikten sonra dilin, insan iletişimine etkileri konusu irdelenecektir.
Dördüncü bölümde ise sözsüz iletişimin bir bağlam içinde gerçekleştiği,
taşıdığı anlamların bireyden bireye ve kültürden kültüre farklılık gösterebileceğine
değinilecektir. Sözsüz iletişimin de kendine göre kuralları olduğu ve bu kuralların
toplum tarafından zamanla biçimlendirildiğinden söz edilecektir. Sözsüz iletişimin
diğer bir adının beden dili olduğu bilgisi verilecektir.
Anahtar Kelimeler: İletişim, İletişimin Öğeleri, Sözlü İletişim, Beden Dili
iii
ABSTRACT
AGAİNST PERSON TRANSMISSION OF HUMAN OWN İDEAS; KNOWLEDGE, SKILLS AND TECHNIQUES STANCE DIRECTING THE
ROLE OF BODY LANGUAGE
İlker BİLGİ
Suleyman Demirel University Department of Business Administration
Master of Science Project, 88 Page, January 2011
Supervisor: Asst. Assoc. Dr. Adnan ERTAN
The purpose of this study, one's own feelings against the individual
transferring his thoughts, thoughts of the individual against the behavior of these
routing techniques and using these techniques will explore the role of body language
The study consists of four main sections. Various definitions and descriptions
made on the basis of communication with the first part of communication with one or
more individuals, took place within a context, some effects, uğratılabilen degradation
by noise and feedback information will be defined as allowing significant exchange
of messages.
The second section, the basic elements of communication process, source,
message, channel and receiver is in the process of feedback and noise factors will be
examined there.
The third section is the basis of verbal communication language, a symbol,
and after examining the meaning of the language as a system, examine the effects of
humancommunication.
In the fourth non-verbal communication takes place within a context, carries
the meanings vary from culture to culture and among individuals mentioned.
Nonverbal communication is the self according to the rules and that these rules will
be formatted by the society over time. Non-verbal communication is body language
and other information will be given a name
Key Words: Communication, Communication Components, Oral
Communication, Body Language
iv
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR.................................................................................................................. i
ÖZET ........................................................................................................................... ii
ABSTRACT................................................................................................................ iii
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... iv
KISALTMALAR DİZİNİ........................................................................................... ix
ŞEKİLLER DİZİNİ...................................................................................................... x
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM ve TEMEL ÖGELERİ
1.1. İletişimin Tanımı ............................................................................................... 3
1.2. İletişim Çalışmalarının İki Yaklaşımı ............................................................... 5
1.2.1. Süreç Yaklaşımı ......................................................................................... 5
1.2.2. Anlambilim Yaklaşımı ............................................................................... 6
1.3. İletişimin Temel Amacı..................................................................................... 6
1.4. İletişimin Temel Özellikleri .............................................................................. 8
1.4.1. İletişimde Başlangıç ( İlk Dakika ) Önemlidir........................................... 9
1.4.2. İletişim Bilgi Alışverişi Değildir.............................................................. 10
1.4.3. İletişim Kişiye Değil Kişiyle Yapılır ....................................................... 11
1.4.4 İletişim Bir Bütündür ................................................................................ 11
1.4.5 İletişim Değişik Katmanlarda Gerçekleşen Bir Etkinliktir ....................... 12
1.5. İletişim Bağlamı .............................................................................................. 15
1.6. İletişim Sınıflandırmaları ................................................................................ 16
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM SÜRECİ
2.1. İletişim Sürecinin Temel Öğeleri .................................................................... 19
2.1.1. Kaynak ..................................................................................................... 19
2.1.2. Mesaj (İleti)............................................................................................. 21
2.1.3. Kanal ........................................................................................................ 25
2.1.3.1. Görsel Kanal ..................................................................................... 25
v
2.1.3.2. İşitsel Kanal...................................................................................... 26
2.1.3.3. Dokunsal Kanal................................................................................ 26
2.1.3.4. Kokusal Kanal................................................................................... 27
2.1.3.5. Tatsal Kanal ...................................................................................... 28
2.1.4. Alıcı......................................................................................................... 29
2.1.4.1. Alıcı Mesajı Almalı ve Almaya İstekli Olmalıdır............................. 30
2.1.4.2. Alıcı Bilgili ve Geri Besleme Sistemine Sahip Olmalıdır ................ 30
2.1.4.3. Alıcı Mesajı Alma Konusunda Seçici Olmamalıdır.......................... 31
2.1.4.4. İletişim Sürecinde Alıcı Bulunduğu Düzlemi Ayırabilmelidir ......... 31
2.1.5. Geribildirim.............................................................................................. 31
2.1.6. Gürültü ..................................................................................................... 32
2.1.6.1. Fiziksel Gürültü................................................................................. 33
2.1.6.2. Psikolojik Gürültü ............................................................................. 33
2.1.6.3. Anlamsal Gürültü .............................................................................. 34
2.1.7. İletişimi Engelleyen Etkenler................................................................... 34
2.1.7.1. Kesintiler ........................................................................................... 35
2.1.7.2. Zaman Kısıtlaması ............................................................................ 36
2.1.7.3. Bilgi Eksikliği ................................................................................... 37
2.1.7.4. Geçmiş Deneyimler........................................................................... 37
2.1.7.5. Fiziksel Uzaklık ................................................................................ 37
2.1.7.6. Çok Az ya da Çok Fazla İlgi ............................................................. 37
2.1.7.7. Kişisel İhtiyaç ve Beklentiler ............................................................ 37
2.1.7.8. Seçici Algılama, Önyargı ve Varsayımlar ........................................ 38
3. BÖLÜM
SÖZLÜ İLETİŞİM (KONUŞMA DİLİ)
3.1. Bir Sembol Sistemi Olarak Dil ....................................................................... 41
3.2. Anlam Sembol Sistemi Olarak Dil.................................................................. 42
3.3. Nesnel Ve Öznel Anlamlar ............................................................................. 43
3.4. Grup İçi İletişim .............................................................................................. 43
3.5. Aşağı ve Yukarı Düzeylere Konuşmak........................................................... 44
3.5.1. Aşağı Düzeyde İletişim............................................................................ 44
vi
3.5.2. Yukarı Düzey İletişim.............................................................................. 44
3.6. Eleştiri Ve Övgü.............................................................................................. 45
3.7. Yalan .............................................................................................................. 45
3.8. Dinleme ........................................................................................................... 46
3.9. Dinleme Biçimleri ........................................................................................... 47
3.9.1 Görünüşte Dinleme (Dinliyormuş gibi görünmek) ................................... 47
3.9.2. Savunmada Dinleme ................................................................................ 47
3.9.3. Seçerek Dinleme (Yarı yarıya dinlemek)................................................. 47
3.9.4. Tuzakçı Dinleme ...................................................................................... 47
3.9.5.Denetçi Dinleme ....................................................................................... 47
3.9.6. Nezaketen Dinleme .................................................................................. 48
3.9.7. Ürkek Dinleme......................................................................................... 48
3.9.8. Yaltaklanmacı Dinleme............................................................................ 48
3.10. Etkin (Etkili) Dinleme................................................................................... 48
3.11. Etkin Dinlemede Uyulması Gereken Kurallar .............................................. 49
4. BÖLÜM
SÖZSÜZ İLETİŞİM
4.1. Sözsüz İletişim Bağlamı.................................................................................. 50
4.2. Beden Dilinin Temel Özellikleri ..................................................................... 52
4.3. Beden Dilinin Temel Öğeleri .......................................................................... 52
4.3.1.Göz İlişkisi ................................................................................................ 52
4.3.2. Yüz İfadeleri ............................................................................................ 54
4.3.3. Jestler ....................................................................................................... 54
4.3.4. Baş Hareketleri......................................................................................... 55
4.3.5. Beden Duruşu........................................................................................... 57
4.3.5.1. Beden dilimizin topluluk karşısında duruşu...................................... 57
4.3.5.2. Elleri ve Bileği Bedenin Arkasında Tutma ve Kavuşturma.............. 58
4.3.5.3. İletişimde Ellerin Kullanılması Temel El Hareketleri ...................... 59
4.3.5.4. Avuç İçinin Yukarıya Bakması ......................................................... 59
4.3.5.5. Avuç İçinin Aşağıya Bakması........................................................... 60
4.3.6. Üstünlük Belirten Hareketler ................................................................... 64
vii
4.3.6.1. Eller Kenetli ...................................................................................... 65
4.3.6.2. El Yüzde............................................................................................ 66
4.3.6.3. Başparmağın Verdiği Mesajlar ......................................................... 66
4.3.7. Yakınlık.................................................................................................... 67
4.3.7.1. Bölgeler ve Hakimiyet Alanları ........................................................ 67
4.3.7.2. Mahrem Alan (Özel Bölge)............................................................... 68
4.3.7.3.Kişisel Alan (Kişisel Alan) ................................................................ 69
4.3.7.4. Sosyal Alan ...................................................................................... 70
4.3.7.5. Genel Alan ........................................................................................ 70
4.3.8. Yöneliş ..................................................................................................... 70
4.3.8.1. Yön Belirleyiciler.............................................................................. 70
4.3.8.2. Duruş Açısı ....................................................................................... 71
4.3.9. Bedensel Temas ....................................................................................... 71
4.3.9.1. El Sıkma............................................................................................ 73
4.3.9.2. İnsanın Kendiyle Teması................................................................... 73
4.3.10. Dış Görünüş ........................................................................................... 74
4.3.10.1. Dış görünüşünüze bir de aksesuarlar eklenmelidir ......................... 74
4.3.10.2. Statü Göstergeleri............................................................................ 75
4.3.11. Konuşmanın Sözel Özellikleri ............................................................... 75
4.3.11.1. İnsanın karşısındakinden beklentileri.............................................. 75
4.3.11.2. Karşınızdakinin yansıttığı kişiliği kabul edin. ................................ 76
4.3.11.3. Karşınızdakine seçim hakkı tanıyın. ............................................... 76
4.3.11.4. Karşınızdakini asla utandırmayın.................................................... 77
4.3.11.5. Karşınızdaki kişiler övgü ve onay beklerler.................................... 77
4.3.11.6. Karşınızdakine size yardım etme fırsatı verin................................. 78
4.3.11.7. Karşınızdakine doğru bilgi verin..................................................... 78
4.3.11.8. Karşınızdakini iyi dinleyin.............................................................. 78
4.3.12. Makam Odaları ...................................................................................... 78
4.3.13. Masalar................................................................................................... 79
4.3.13.1. Yuvarlak Masalar ............................................................................ 80
4.3.13.2. Dikdörtgen Masalar......................................................................... 81
4.3.13.3. Kare Masalar ................................................................................... 81
viii
4.3.14. Açılar ( Oturma Düzenleri ) .................................................................. 81
4.3.14.1.Karşı karşıya oturmak ...................................................................... 81
4.3.14.2. 90 derecelik açıyla oturmak ............................................................ 81
4.3.14.3. Yan yana oturmak ........................................................................... 81
4.3.14.4. Çapraz oturmak ............................................................................... 82
SONUÇ ...................................................................................................................... 83
KAYNAKÇA............................................................................................................. 86
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................... 88
ix
KISALTMALAR DİZİNİ
a.g.e. : Adı Geçen Eser
a.g.d. : Adı Geçen Dergi
a.g.y. : Adı Geçen Yayın
s. : Sayfa
vb. : Ve Benzeri
x
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1. Havayı Hassas Bir Şekilde Kavrama ............................................................ 60
Şekil 2. Havayı Güçlü Şekilde Kavrama.................................................................... 61
Şekil 3. İki Elin Makas Gibi Kişiden Yana Doğru Açılması ..................................... 61
Şekil 4. Elin Yumruk Olarak Kullanılması ................................................................ 62
Şekil 5. Parmağın Havaya Kalkması.......................................................................... 62
Şekil 6. Avuç İçinin Yukarı Bakması ........................................................................ 63
Şekil 7. Avuç İçinin Aşağı Bakması .......................................................................... 63
Şekil 8. İki Elin Avuç İçlerinin Karşıya Bakması...................................................... 63
Şekil 9. İki Elin Avuç İçlerinin Kendi Göğsüne Bakması ......................................... 64
Şekil 10. İki Elin Avuç İçinin Birbirine Bakar Şekilde Yanda Olması ..................... 64
1
GİRİŞ
İnsan etkinliklerinin ilişkilerinin tümü iletişim ile ilgilidir. Kan dolaşım
sisteminin insan vücudunda oynadığı rol ve önemi ne ise iletişimin
organizasyonlardaki rol ve önemi aynıdır. İletişimin temeli, bireylerin duygularını,
düşüncelerini ve bilgilerini anlatmalarıdır.
İletişim, bir kişi ya da kişiler kümesinin başka bir kişiye veya kişiler
kümesine düşünce içeriğini aktarmasıdır. Bu düşünce içeriği doğruluk veya yanlışlık
bakımından bir tutumun, duygunun, dileğin soylu-soysuz, güzel-çirkin, iyi kötü gibi
çeşitli normatif kavramlar bakımından değerlendirme konusu olan semantik bütünün
dile getirilişi olabilir. Bu aktarımın doğal aracı dildir. Bu tanım ışığında iletişim;
bilgi, fikir, duygu ve düşünceleri kapsayan anlamların, semboller yardımıyla insanlar
arasında karşılıklı olarak aktarıldığı süreçtir.
İletişim, insanlar için yadsınamaz öneme sahip eylemler ağıdır. Her birey
çevresindeki diğer varlıklarla iletişim kurar. İletişimde kimi zaman ses, kimi zaman
yazı ya da resim, kimi zaman da sözel olmayan hareketler araç olarak kullanılır. En
iyi iletişim, farklı araçların bir arada ve birbiriyle tutarlı olarak kullanılmasıyla
sağlanabilir.
Bireyin dil gelişimi incelendiğinde ilk aşamanın bedensel hareketlerin
egemenliğinde olduğu görülür. Bebeklerin yüzünü asması bir sıkıntının, gülücükler
atması memnuniyetin ifadesidir. İnsanlığın gelişiminde de beden dilinin yeri aynıdır.
İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleri ile anlaşırlardı.
Beden dili insanın ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Bedenlerinin dili aracılığıyla
insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini
başka insanlarla paylaşmışlardır.
Bedensel tepkiler kendiliğindendir, kullanılan kelimeler gibi değişken
değildir. İç dünyayı doğrudan yansıtma özelliğine sahiptir. Bu yüzden kontrolü de
güçtür. Her insan çevresine duruşu ya da hareketleri ile tepki ya da refleksleri ile etki
eder. Esas itibarı ile insan, birincil olarak beden dili ile iletişime geçer. Daha sonra da
bu dili sözel dilini desteklemek amacıyla kullanır. Bu dil onun ifadelerini
vurgulamada, somutlaştırmada yardımcıdır
2
Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iletişimin çeşitli
tanımları yapılıp ve tanımlardan yola çıkılarak iletişimin bir ya da birden fazla
bireyle yapılan, bir bağlam içinde gerçekleşen, bazı etkileri olan, gürültü tarafından
bozulmaya uğratılabilen ve geribildirime olanak tanıyan anlamlı mesajların alışverişi
olarak tanımlanabileceği bilgisi verilecektir.
İkinci bölümde iletişim sürecinin temel öğelerinin kaynak, ileti, kanal ve alıcı
olduğunu, süreç içerisinde geribildirim ve gürültü faktörlerinin de bulunduğunu
incelenecektir.
Üçüncü bölümde sözlü iletişimin temeli olan dil, bir sembol ve anlam sistemi
olarak incelendikten sonra dilin, insan iletişimine etkileri konusu irdelenecektir.
Dördüncü bölümde ise sözsüz iletişimin bir bağlam içinde gerçekleştiği,
taşıdığı anlamların bireyden bireye ve kültürden kültüre farklılık gösterebileceğine
değinilecektir. Sözsüz iletişimin de kendine göre kuralları olduğu ve bu kuralların
toplum tarafından zamanla biçimlendirildiğinden söz edilecektir. Sözsüz iletişimin
diğer bir adının beden dili olduğu bilgisi verilecektir.
Sonuç bölümünde ise iletişim, nerede nasıl yaşıyor, hangi işi yapıyor olursak
olalım, kendimizle ve başkalarıyla anlaşmamızı sağlayan, bizi içinde yaşadığımız
toplumun üyesi kılan, son derece önemli bir olay olduğu, bu nedenle iletişim,
işimizle ilgili olduğu kadar, insan olarak başta ailemiz olmak üzere yakın ve uzak
çevremizle olan tüm ilişkilerimizde yaşadığımız bir süreçtir. İletişim olgusu bu
bağlamda toplumsal ve kişisel yaşantımızda temel bir öğe olarak yerini alacağı
anlatılacaktır.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM ve TEMEL ÖGELERİ
1.1. İletişimin Tanımı
“Benim gördüğümü sen de görüyor musun? Sorusuna her zaman ve hep bir
ağızdan “EVET” diyebilseydik, belki de beğenide, düşüncede, beklentide, yargıda,
sevinçte, hüzünde ve benzerlerinde çeşitlilikleri yapamayan yaratıklar olurduk. Aynı
resme, tabloya bakar farklı duygular yaşarız. Aynı şiiri okur farklı duygu
zenginliklerine; belki de farklı hazlara, farklı hüzünlere kapılırız. Aynı polisiye
olayda kimi polise alkış tutar kiminin yüreği zanlılar için burkulur. Böylesine duygu
düşünce görüş çeşitliliğindeki insanların bir olguyu başka başka yönleriyle
önemsemesi doğal karşılanabiliyorsa, bu olguyu başka başka biçimlerde açıklamaları
ve tanımlamaları da aynı ölçüde doğal olacaktır.
İnsanın toplumsal çevresi ile etkileşiminin bir sonucu olarak insan ilişkileri
artık iletişim ilişkilerine dönüşmüştür.
Farklı alanlarda farklı anlamlarda kullanılan iletişim teriminin Türkçe Güncel
sözlükteki anlamı, “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla
başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon” şeklindedir.1 İletişim
genel olarak insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişidir.2
Latince kökenli bir kavram olan “COMMUNICATİON” dan esinlenerek
uzun süre haberleşme terimi kullanılmıştır. Ancak bu terim ifade etmek istediğimiz
duygu ve düşüncelerimizi yansıtmamaktadır. Haberleşme teriminin sözlük anlamına
baktığımızda, “nakletmek” “tebliğ etmek” “haber vermek” “temas” “mektup” vb.
anlamlara geldiğini görmekteyiz.3 Hâlbuki insanlar arası iletişim dediğimizde, bu
kavram üzerinde yapılan çalışmaların üç ana noktada yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu
noktalar
1 www.tdk.gov.tr. 2 CÜCELOĞLU, Doğan “Yeniden İnsan İnsana” Remzi Kitabevi, İstanbul 2002 s:67. 3 ZILLIOĞLU, Merih “İletişim Nedir?,” Cem Yayınevi, İstanbul 2003 s:3.
4
― İNSAN iletişim eyleminin anlaşılması, çözülmesi insanların birbirlerini
anlamalarına bağlıdır.4 Bu nedenle iletişim bilimciler insanın algılaması,
tutumu, davranışları, konuşma becerileri vb üzerinde yoğunlaşıyorlar.
― ANLAM iletişim eyleminin gerçekleşmesi için gönderici ve alıcı
arasında paylaşılmak istenen anlamlar konusunda yoğunlaşıyorlar.5
(Örneğin; hiç Türkçe bilmeyenlerin olduğu bir grubun bulunduğu yere
“Yüksek sesle konuşmayınız” yazısı yazmamız bir anlam ifade
etmeyecektir.
― SEMBOLLER iletişim eyleminin gerçekleşmesi jestlere mimiklere-
harflere-rakamlara gönderici ve alıcının aynı anlamı vermesine bağlıdır6.
Bunun üzerinde yoğunlaşıyorlar.
Hoben; iletişimi konuşma ve sözel semboller olarak görmüş; “Düşünce ve
görüşlerin sözlü olarak karşılıklı alışverişidir” şeklinde tanımlamıştır.7
Anderson; iletişimi anlama olarak görmüş, “iletişim bizim başkalarını
başkalarının da bizi anlamalarına yarayan bir süreçtir, şeklinde açıklamıştır.
Barnlund; iletişimin etkili olabilmek benliği savunabilmek ve güçlü
kılabilmek için belirsizliklerin azaltılması ihtiyacını giderme çabasından
kaynaklandığını dile getirmiştir.
Berelso ve Steiner; iletişimin bir süreç olduğunu vurgulamışlardır.
Sözcüklerin, resimlerin, figürlerin vb sembollerin kullanılarak bilgi düşünce
duygu ve becerilerin aktarılması süreci olarak tanımlamışlardır.
Fringes; iletişimi algılamanın bir uyarana verdiği ayrımcı bir tepki olarak
tanımlamıştır.
Newcomb ise; gücün gösterilmesine yarayan bir mekanizma olarak
görmektedir.
4 OSKAY Ünsal, İletişimin ABC’ si, 4. Basım, İstanbul, Der Yayınları, 2005 s:7. 5 GEVGİLİLİ Ali, Türk Basın Tarihi Dergisi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim dalı, 1998-1999 Öğretim yılı Yüksek Lisans Ders notu s:5. 6 GEVGİLİLİ Ali, A.g.d., s:5. 7 NURDOĞAN Rigel, Haber -Çocuk-Şiddet, Der Yayınları, İstanbul,1995, s:140.
5
Miller; Davranış yönü ile ilgilenerek iletişimin “Bir kaynağın, davranışlarını
kasıtlı biçimde etkilemek üzere bir alıcıya mesajlar iletmesi olduğunu söylemiştir”
Gode; iletişimin bir kişinin ya da grubun tekelindeki bilgi ve becerilerin
başka bir kişi ya da gruplarla ortak kullanılmasını sağlayan bir süreç olduğunu
belirtmektedir.
İletişim bir zihnin diğer zihinleri etkileme yollarının tümüdür. Ve sadece
sözlü konuşmaları değil müzik, resim, heykel, tiyatro, bale, dans gibi bütün insan
davranışlarını içine alır.
Berlo; insanların anlam verdiği her şey iletişimde olabilir iletişimde de
kullanılabilir demektedir.
Mead; iletişim kavramını daha da geniş almaktadır. İletişimin bir
etkileşmenin bir ilişki ve bir toplumsal süreç olduğunu; biyolojik düzeydeki bir
etkileşimin bile bir iletişim olduğunu belirtmektedir.
Bu açıklamalardan sonra, Evrim merdivenlinin en üst basamağında bulunan
insanın jest ve mimiklerini en iyi kullanan, gelişmiş refleks ve iç güdülerinin yanı
sıra dili de içine alan çok karmaşık öğrenilmiş davranışlarla iletişim yapan yegane
varlık olduğunu söylenebilir.
1.2. İletişim Çalışmalarının İki Yaklaşımı
İletişim ile ilgili çalışmalarda iki yaklaşım göze çarpmaktadır. Bunlardan
birincisi Süreç Yaklaşımı (ki iletişimi “mesajın aktarılışı” olarak görür). Diğeri ise
Anlambilim Yaklaşımıdır.
1.2.1. Süreç Yaklaşımı
Bir iletişim eyleminde kaynak ve alıcının mesajı nasıl kodlayıp, kodu nasıl
açtığıyla; aktarıcıların iletişim ortamlarını ve kanallarını nasıl kullandığıyla ilgilenir.
İletişimin etkiliğiyle, doğru olup olmadığıyla ilgilenir. İletişimi bir bireyin, başka bir
bireyin davranışlarını ya da zihinsel durumunu etkileyen bir süreç olarak görür.8
8 GÜNEY Salih, “Davranış Bilimleri” Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara 2004, s:17.
6
1.2.2. Anlambilim Yaklaşımı
Bu yaklaşım iletişimi “anlamların üretimi ve karşılıklı değişimi” olarak
görür. Mesajların yada metinlerin anlamlar üretmek için, insanlarla nasıl
etkileştiğiyle, yani metinlerin o kültürdeki rolü ile ilgilenir. Bu yaklaşımın taraftarları
iletişim olgusunda ortaya çıkabilen “Anlamama” ları ya da “yanlış anlamaları”
doğrudan iletişimin başarısızlığı olarak görmezler. Bu yaklaşıma göre “anlamama”
yada “yanlış anlama” kaynak ve alıcının kültürel farklılıkları nedeniyle ortaya
çıkabilir. Anlambilim yaklaşımı için anlaşma işaretlerin ve anlamların çakışmasıdır.9
1.3. İletişimin Temel Amacı
Kuşkusuz bütün insanların her iletişim eyleminde bilgilenmek, ikna etmek,
bilgilendirmek, yönetmek, eğlenmek vb neden ve amacı vardır. Bu amaçların bir
kısmı, karşılığını/ödülünü hemen elde etmek istediğimiz amaçlardır. Bir kısmı uzun
vadeli beklentilere dayanır. İletişimde bulunanlar bazı iletileri daha üretirken ya da
aktarırken ödüllenmiş olurlar. Örneğin ozanın şiir yazarken, müzisyenin beste
yaparken ya da konser verirken, öğretmenin ders aktarırken, yönetmenin bir
toplantıda yeni iş projelerini açıklarken aldıkları keyif ve bunun hedef aldıkları
kişilerce de paylaşılacağını ummaları gecikmeden ödüllendirilme beklentisi ile
ilgilidir.
Buna karşılık ozanın ya da yayınevi yetkilerinin şiirlerin beğenilip satışı
artıracağını, öğretmenin mesleki becerisinden ötürü ileride övgü ile anılacağını ya da
meslektaşları tarafından takdir edileceğini, yönetmenin yeni projeleri kabul ettirip
işinde daha üst bir konuma yada gelire kavuşacağını umması iletişimde geleceğe
yönelik bir yatırımın başka bir deyişle sonradan ödüllendirilme beklentisinin
örneklerini oluştururlar.
Böylece iletişimin amacı karşılığı hemen beklendiğinde “tüketime” yönelik
daha sonraki ödüllendirmeler hedeflendiğinde “araçsal” olarak ayırt edilebilir.10
Beklentilerin zamansal boyutu ne olursa olsun bireylere göre amaçları çok
çeşitli olan iletişimin temel bir amacından söz edilebilir mi? Bu soruya yanıt
9 GÜNEY Salih, A.g.e., s:17. 10 NURDOĞAN Rigel, A.g.e., s:139.
7
verebilmek için, insanın doğumundan başlayan yaşantılarına kısaca değinmek yararlı
olacaktır.
Yeni doğan bir bebek kendi başına hiçbir şeyi yapamaz. Ne kendi, ne de
başkalarının davranışları, ne de fizik çevresi üzerinde herhangi bir denetimi, amaçlı
olarak etkileme gücü yoktur. Kısa bir süre sonra fizyolojik bazı becerileri gelişir.
Başını, kollarını ve ayaklarını isteyerek oynatmaya başlar. Sonra çıkardığı seslerle
çevresinde istendik davranışlar yaratabileceğini gözler ve bunu kullanır. Bir yaş
arasında istediği şeylere ulaşır, istemediklerinden uzaklaşır. Böylece çevresini
belirlemeye ve etkilemeye başlar. Yürüme becerisini kazanması bu yönde temel bir
adımdır.
Daha sonra konuşmayı öğrenir. Önce sözcüklerle sonra tümcelerle derdini
anlatmayı, istediklerini belirtmeyi becerir. Bu aynı zamanda konuşma yoluyla
çevresinde daha fazla etkin olabildiğinin bilincine varması demektir. Başka bir
deyişle, deneme yanılma ve taklit yoluyla çıkardığı ve başkalarınca anlamı olan
seslerin önceki sesli ve sessiz davranışlarından daha etkili olduğunu kavrar. Bir kez
konuştuktan sonra durmadan soru sorar, bu sorulara aldığı yanıtlarla canlı ve cansız
çevresini tanımlamayı ve anlamlandırmayı sürdürür. Okulda yeni bilgilerle birlikte
belli bir biçimde akıl yürütmeyi öğrenir. Genişleyen çevresinde diğer insanları tanır,
değerlendirir, yargılar. Fizik çevresi ile ilgili görüşleri genişler, biçimlenir. Bu arada
kendisi hakkındaki düşünceleri ve değerlendirmeleri de önem ve yoğunluk kazanır.
Gençlik ve yetişkinlik çağlarında yaşadığı ortama, koşullara ve içine girdiği
ilişkilerine göre belirlenen çevresiyle etkileşimde bulunur ve bu durum yaşamı
boyunca sürüp gider.11
Bütün bunlar iletişim yaşantılarıdır. Bu yaşantılarla birey emir vermeyi/
almayı, başkalarından istemeyi/onların isteklerine yanıt vermeyi öğrenir, olgular ve
olaylar hakkında ve bunların nasıl gerçekleştikleri, bozuldukları/geliştikleri,
değiştikleri hakkında az/çok bilgilenir.
Berlo “amaçlı olarak etkilemek, değiştirmek için iletişim kurarız” demiştir.12
Böylece birey için iletişimin temel amacı, kendisi ile çevre arasında başlangıçta
11 SİLAH, Mehmet, Sosyal Psikoloji, Gazi Kitabevi, Mart, 2000,1. Baskı. s: 27 12 SCOOT, Martin, Zaman Yönetimi, Çeviren: Aslı Çılgın Çelik, 2. Baskı, İstanbul, Rota Yayıncılık, Ağustos 1997 s:56
8
kendisi yönünden olumsuz olan ilişkiyi etkileyebilmek, yönlendirebilmek, eş
değişiyle dış güçlerin hedefi olmak yerine kendisini güçlü kılabilmeyi
sağlayabilmektir. Bu bağlamda iletişim insanın çevresi ve kendi yaşamı üzerinde
etkin ve belirleyici olabilme çabasını yansıtır. Bireyin bu çabasının ardında
başkalarından hemen ya da sonraki bir zamanda isteklerine uygun yanıtlar, tepkiler
alabilme beklentisi yatar. Bu beklentimizin bilincinde olup olmamamız ya da
geçmişte kurduğumuz iletişimlerdeki temel amacımızı anımsayıp anımsamamız
önemli değildir. Çocukluğumuzdan beri gözlemlerimiz ve uygulamalarımız bize
sözel ve sözel olmayan iletişim kodlarını kullanarak çevre üzerinde etkili
olunabileceğini öğrettiği için bu konuda alışkanlık kazanırız.
Kısaca iletişimin tipi açısından özel amaçları ne olursa olsun temeldeki amacı
çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında davranış, tutum geliştirmek ve
değiştirmektir.
1.4. İletişimin Temel Özellikleri
İnsanlar arası iletişimin temelinde bireylerin duygu ve düşüncelerini
“anlatmaları” vardır. Bireylerin anlatma eylemlerinin iletişim açısından amacı da
“anlaşılmak”tır. İletişimle ilgilenen birçok kişinin iletişim konusunda şu ortak
nitelikleri kabul ettiklerini söylemek mümkündür.
a. İletişim toplumsal üniteler arasında bir bilgi, anlam, duygu ve düşünce
alışverişi sağlar.
b. İletişim toplumsal birimler arasında gerekli ilişkilerin kurulmasını ve
toplumsal hayatın sürekliliğini sağlayan sosyal bir olgudur.
c. İletişim hem mesajı gönderen hem de mesajı alan açısından insan
davranışlarını ifade eden psikolojik bir olgudur.
d. İletişim kaynak, alıcı, mesaj, iletişim kanalları ve araçları gibi birbirlerine
sıkı sıkıya bağlı unsurların oluşturduğu bir sistemdir.
9
e. İletişim bir defada olup biten tek bir eylem olmayıp kesintisiz devam
eden çok yönlü bir süreçtir.13
İletişimde Anlaşmaya zemin hazırlayacak ve anlaşmayı kolaylaştıracak bazı
özellikler vardır. Bu özellikler:
1.4.1. İletişimde Başlangıç ( İlk Dakika ) Önemlidir
Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki ilk etkileşim iletişim sürecinin önemli
bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan faktörler, karşılaşılan kişinin beden dilinden,
kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu fiziki
ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir. İşte bu faktörlerin “bileşkesi”
algılayan kişinin değerlerinde bir yer bulur. Ve o çerçeve içerisinde yorumlanır.
Algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargılar,
etkileşim verilerine bağlı olarak iletişimin ilk anında bir karar verdirir. Ve insan
karşısındaki kişiye zihninde bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya olumsuz
olabilir. “Duruşundan hiç hoşlanmadım” “Bakışını sevmedim” “Bir görüşte kanım
ısındı” “ilk gördüğümde vuruldum” “Ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu
anlamıştım” gibi değerlendirmeler o kişi ile gelişecek iletişimin temelini oluşturur.
Yalnız bu kararlarımız her zaman böylesine açık ve bilinçli olmayabilir. Kişi bunları
bilinç düzeyine çıkarsa da çıkarmasa da, ilk algılarımızın oluşturduğu yargının,
iletişim biçimimizde ve o kişiye atfettiğimiz değerde önemli bir rol oynadığı bilinir.
Dışarıdaki olay ile algılanan şey farklı olabilir. Algılanan şeye “Fenomen”
adını veriyoruz.14 Biz insanlar yalnız algıladığımız kadarını biliriz, yani ancak
fenomen dünyasının farkındayız.
Verilen örnekte kurabiye paketinin iki kişinin arasında olması fiziksel bir
olaydır. Bu fiziksel olayı algılayan iki insan iki farklı fenomeni temsil etmektedir.
Algılama niçin önemlidir? Çünkü insanoğlu ancak algıladığı olaylara anlam
verebilir, yani fenomenlerin anlamı vardır. Olayların değil.
13 MISIRLI, İrfan, Genel ve Teknik İletişim, 2. Baskı, Ankara, Detay Yayıncılık, Ekim, 2004 s:12. 14 http://www.tdkterım.gov.tr/karsılık/kelıme=fenomen.
10
Algılama alanında gözden kaçırılmaması gereken en önemli bulgulardan biri
algılamamızı belirlediği halde, biz insanların zeminin farkında olmayışımızdır; yani
algıladığımız şeyin farkındayız ama o algıyı belirleyen etkenin farkında değiliz.
1.4.2. İletişim Bilgi Alışverişi Değildir
İnsanlar arası iletişim sadece bilgi alışverişi değildir. Duygu ve düşüncelerin
bilgi olarak aktarılmasındaki eylemler ve bu eylemlerin biçimi iletişimin özünü
yapılandırır. Bu iletişimin evrensel yönüdür. Bilgi veriş biçimi, bir başka deyişle
sözlerin bedendeki karşılıkları, iletişimi değerlendirmemiz de ikinci önemli noktadır.
İletişimde bilgilenmek ve öğrenmek “anlamak” değildir. Örneğin çocuğunuz veya
arkadaşınızla yapacağınız bir konuşmada –doğru iletişim kurmaya yardımcı
öğelerden olan- beden dilini (sözsüz iletişimi) değerlendirmezseniz onun o gün ne
yaptığını öğrenebilirsiniz, ama neler yaşadığını anlayamazsınız iletişimin ana amacı
anlayarak kavramaktır15.
Kelimelerin sözlük anlamlarını ya da sizde çağrıştırdıkları anlamları,
karşımızdaki kişinin eylem biçimleri ile birlikte değerlendirmek doğru iletişime
imkan verir. Kendimizden farklı olabilecek bir dünyanın anlamlarını tanımaya açık
olabildiğimiz oranda karşımızdaki insanın dünyasını kavramaya yönelebiliriz. Bu
konuda en önemli yardımcımız karşımızdakinin kavramlara yüklediği anlamı, onun
eylemleri ile anlamaya hazır olmamızdır. Algılamamızdır. Nasıl zemin algılamaya
bir anlam veriyorsa, algı da davranışlara anlam verir. Suratımızı asmamızın nedeni
kızmamız gülümsememizin nedeni mutlu olmamızdır.
Karşımızdakinin algılamasını anlayabildiğimiz zaman iletişimin arzu edilen
seviyede olduğunu söyleyebiliriz.16 Örneğin eşiniz sorduğunuz soruya kapıdan
çıkarken cevap veriyorsa onun bu soruyla ilgili enerjisinin, seni dinlemek ve bir
sohbete başlamak yönünde olmadığından emin olabilirsiniz. Ya da “Bu ceketin başka
rengi yok (mu) diye soran bir müşterinin sırtı satıcıya yönü kapıya dönükse, o büyük
bir olasılıkla artık alışveriş yapacak potansiyel bir müşteri olmaktan çıkmaktadır.
15 TUTAR, Hasan ve YILMAZ, Kemal “Genel İletişim, Kavramlar ve Modeller” Nobel Yayın Dağıtım Ankara 2003 s:42-44. 16 TUTAR, H. Örgütsel İletişim, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, Haziran 2003: 18.
11
1.4.3. İletişim Kişiye Değil Kişiyle Yapılır
İletişim başka bir kişiyle birlikte yapılandırılan bir süreçtir. İletişim, onu
oluşturan bireylerden birinin aktif oluşu, diğerinin ise bu eylemi seyredişi ile
kurulmaz. Eğer alıcı kişi hazır değilse iletişim yolu tıkanır.17 Böyle bir ilişki
düşündüğümüz anlamda doğru ve sağlıklı bir anlama ve anlaşma doğurmaz.
Örneğin sekreterine veya yardımcısına kızan ve geçmiş hataları gündeme
getiren bir yönetici, karşısındaki kişiden cevap alamıyorsa büyük bir ihtimalle
karşısındaki kişi, yöneticinin haksız olduğunu öfkesinin yersiz olduğunu
düşünmektedir. Buna karşılık yönetici düşüncesini ve öfkesini ortaya koyduğu için,
bundan böyle benzeri bir hata ile karşılaşmayacağını düşünmektedir. Bu tür olaylar
öğretmenle öğrenciler arasında anne-baba ile çocuklar arasında sık sık
gerçekleşmektedir.
Mesajları verenin duygu ve düşünceleri, iletişim sürecinin herhangi bir
yerinde sözü edilen konunun tamamen dışındaki duygu ve düşüncelerle kesilebilir.18
Örneğin çocuğun aklı oyuncaklarında olduğu ya da onlarla oynadığı bir
sırada ona yemek yeminin veya ders çalışmanın yararlarından söz etmeye başlarsanız
sizi dinliyormuş gibi gözükebilir. Ancak bir süre sonra sizin anlattıklarınızla hiç
ilgisi olmayan ve çoğunlukla oynadığı oyunla ilgili bambaşka bir soru sorabilir. Bu
durumda anne-baba büyük bir ihtimalle gerginlik yaşar. Kızgınlığını dile getirir ve
iletişim kesilir. Çocuğu ile konuşmaya gayret eden anne veya babanın iletişimin
kesilmesini önlemek için kızgınlığını kontrol edebilmesi konuşmayı farklı bir açıdan
sürdürmeyi ve iletişimi yeniden başlatmayı denemesi yararlı olur.
1.4.4 İletişim Bir Bütündür
İletişimi kelimeler eller gözler gibi bütünlüğünden soyutlayarak ve süreçteki
bir kesite bakarak değerlendirmeye çalışmak bizi yanıltabilir. Sözsüz iletişim
işaretlerini veya sözlü iletişim içeriğini tek tek değerlendirerek sonuçlara varmak
yanıltıcı olabilir.
17 GÜNEY Salih, A.g.e., s:47. 18 TUTAR, H. A.g.e., s: 26.
12
Örneğin ellerin bir masaya dayanması veya bir sandalyeye ters oturmak
sözsüz iletişimimiz açısından bir destek aramak ve güvencesizlik işareti olarak
yorumlanır.19 Ama bu durum bazen bedenimizi dinlendirmek ihtiyacından da
kaynaklanabilir.
Benzer şekilde ayakta duran birinin bacaklarını birbirine dolaması
güvensizlik ve gerginlik işareti olabileceği gibi, soğukta üşümek veya çok sıkı
tuvalet arayışı içinde olmak anlamına da gelebilir.20 Bu durumların göz ardı
edilmeleri iletişim değerlendirmelerinde bizi yanılgıya götürür.
İletişim biçimindeki bütün özellikler ve iletişim süreci iletişimin birbirinden
ayrılmayan parçalarıdır.
1.4.5 İletişim Değişik Katmanlarda Gerçekleşen Bir Etkinliktir
Şimdi deniz kıyısında bir tatil köyünde olduğunuzu hayal edin. Güneşin
doğuşunu görmek için saban erken kalktınız ve deniz kıyısında yürüyüşe çıktınız.
Sahilde yürürken başka birinin size doğru gelmekte olduğunu gördünüz bu kişi
yaklaştıkça onun karşı cinsten tanımadığınız biri olduğunun farkına vardınız.
İçinde yetiştiğiniz aile ve yörenin gereği siz karşıdan gelen bu insana hiç bir
şey söylemediniz, hatta rahatsız olmasın diye yüzüne bile bakmadan geçip gittiniz.
Önemli soru: Karşıdan gelen bu kişiyle aranızda iletişim var mıydı?
Bu soruyu sorduğumuz çoğu kişi “Hayır iletişim yoktu” diyor. Niçin? Çünkü
onlar farkında olmadan kafalarında söze dayalı bir iletişim tanımı yapmışlar “iki
insan konuşursa, iletişim vardır” diye düşünüyorlar.
Halbuki iki kişi arasında mesaj alışverişinin olduğu her zaman iletişim vardır.
Peki mesaj nedir?
Anlamı olan her şey mesajdır.21
İki insanın birbirine bir şey dememesinin, birbirinin yüzüne bakmamasının
bir anlamı yok mu?
19 TAYFUN, Recep “Etkili İletişim ve Beden Dili” Nobel Yayıncılık, Ankara 2007 s:76. 20 TAYFUN, Recep A.g.e., s:76. 21 TUTAR, Hasan ve YILMAZ, A.g.e., s:54.
13
Tabii ki var. Anlam alışverişinin olduğu her durumda iletişim gerçekleşir.
İletişimi anlam alışverişi olarak tanımlayabiliriz.22
Evet sahilde yürüyen bu iki kişi arasında iletişim vardı!
İki insan birbirlerinin farkına vardığı andan itibaren iletişim başlar.
İki insan birbirlerinin farkına vardığı andan itibaren;
• Söylediği
• Söylemediği
• Yaptığı
• Yapmadığı
her şeyin anlamı vardır.
• Yüz ifadesinin
• Beden duruşunun
• Sesin
• Bakışın
anlamı vardır.
Konuşmayan birbirinin yüzüne bakmayan insanlar birbirlerine ne gibi
mesajlar göndermiş olabilirler?
Bu iki insan birbirinin yüzüne bakmamak ve birbirlerine bir şey
söylememekle birçok anlam ifade etmiş olabilir. Örneğin aşağıdaki şu mesajlar ve
benzerleri deniz kıyısında birbirini gören ve selamlaşmayan insanlar için geçerli
olabilir.
“Sen benim için selam verilecek değerde bir insan değilsin.”
“Ben tanımadığım kadınla/erkekle konuşacak tip değilim, benden uzak dur.”
“Sabah güneşini görmek üzere sahile çıkmışsınız.”
“Selam vererek sizin iç dünyanızdaki sükûneti bozmamaya özen gösteriyorum.”
22 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 16.
14
“Konuşmak için canım gidiyor, ama birileri görürse laf eder diye korktuğum için yüzünüze dahi bakmaya cesaret edemiyorum.”
İki insan birbirinin farkına varınca iletişim başlar ve her iletişim durumunda
iki düzey vardır.
1. Olayların algılandığı, yorumlanıp anlamlandırıldığı bireylerin öznel iç
dünyası ve;
2. Bireylerin o durumda göstermek veya söylemek istediği mesajlardan
oluşan “sosyal dış dünya”sı
Birey kendi öznel iç dünyasının doğrudan farkındadır. Öznel iç dünya, benim
mahrem dünyamdır, ancak benim tarafımdan gözlenebilir. İletişim anlamını ve
anlamsızlığını bu iç dünyadaki algı ve yorumlarda bulur.
Türkçe’nin zenginliğini kullanarak öznel iç dünyaya can dersek, can bizim
özümüzdür. Yaşamımızla ilgili her şey anlamını orada bulur. Birisi bizi çok sarsan
bir kötülük yapınca “Beni canevimden vurdu” deriz. İstediğimiz iştahımızı kabartan
yiyeceği “canımız çeker” En yakın arkadaşımız “can dostumuzdur”.
Her iletişimde can başka bir cana sosyal yüzler aracılığı ile ulaşmaya çalışır.
Yaşamın içinden can bazen gerçekten başka bir candan saklanmaya da çalışabilir.
İki insan birbirinin farkına varınca iletişim başlar ve can otomatik bir biçimde
iletişim ortamında beş soruya yanıt arar. Bu sorular bizim insan oluşumuzdan
kaynaklanan, her biri bir gereksinmeye karşılık olan sorulardır. Başka bir deyişle
insanoğlu varoluşunu bu beş soruyla ilişkiler içinde tanımlar.
Bu sorular bilinçli olarak değil, sezgisel olarak varlığını hissettirir; kişi bu
soruların yanıtını aradığını bilinçli olarak değil, ancak sezgi yoluyla hisseder.
İletişim ortamında can’ın sezgisel olarak sorduğu beş soru şunlardır.23
1. Kaaile alınıyor muyum? Beni umursuyorlar mı?
2. Kabul ediliyor muyum? Beni olduğum gibi yargılamadan kabul ediyorlar
mı?
3. Değerli miyim? Beni vazgeçilmez ve eşsiz olarak görüyorlar mı?
23 CÜCELOĞLU Doğan A.g.e., s: 86.
15
4. Yeterli miyim? Beni becerikli, bir şeyler yapabilecek güçte görüp
yapabileceğime güveniyorlar mı?
5. Sevilmeye layık mıyım? Beni ben olduğum için özleyip benimle zaman
geçirmek istiyorlar mı?
Her bir soru varoluşun bir boyutunu belirtir. İletişim ortamında birey, beş
varoluş boyutunda kendi varoluşunu tanımlar.
Değişik ortamlarda ve zamanlarda varoluş boyutlarından bazıları daha çok
önem kazanabilir. Örneğin; yeni tanıştığımız kişiler arasında “kaaile alınma
“umursanma” daha baskın iken, çalıştığımız iş yerinde “güçlü ve güvenilir” olarak
algılanmak daha önemli olabilir. Genel olarak yaşamda, bu boyutların hepsi bizim iç
dünyamızı, kendimizi ve diğerlerini algılamamızı etkiler.24
1.5. İletişim Bağlamı
Bütün buraya kadar konuştuklarımız bir bağlam içinde gerçekleşir. İletişim
bağlamı; iletişimin gerçekleştiği fiziksel, toplumsal-psikolojik ve zamansal çevre
olarak tanımlanabilir25. Zaman zaman bu bağlam gizli ya da açık olabilir.
İletişim bağlamı iletişimin biçimini ve içeriğini etkiler.26 Örneğin; Cenaze
olan evdeki iletişim ile futbol stadyumundaki iletişim, iletişim bağlamı açısından
farklı nitelikte olacaktır.
Bir odada, bir salonda, bir sınıfta ya da futbol stadyumunda gerçekleşen
iletişim, iletişimin fiziksel bağlamını göstermektedir. Fiziksel bağlam, iletişimin
gerçekleştiği fiziksel çevre olarak tanımlanabilir.27 Fiziksel çevre aynı zamanda
mesajın içeriğini etkileyici bir rol de sergiler.
İletişim bağlamının toplumsal-psikolojik boyutunu iletişimde bulunan
kişilerin statüleri, üstlendikleri ve oynadıkları roller, toplumun kendisine özgü
24 SABUNCUOĞLU Z, TÜZ M, Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı, Yayın No: 464, Alfa Yayınları, Bursa,1998 s:57. 25 http://www.irfanerdogan.com/uydurular/baglam.htm. 26 http://www.irfanerdogan.com/uydurular/baglam.htm. 27 http://www.irfanerdogan.com/uydurular/baglam.htm.
16
gelenek ve görenekleri, bireylerin arkadaşlık seviyeleri, ciddiyetleri ya da espri
anlayışları oluşturur.28
İletişim bağlamını oluşturan üçüncü boyut ise zamansal çevredir. Zamansal
çevre, iletişimin gerçekleştiği zamandır. Zaman boyutu geçmişi de kapsayabileceği
gibi, şimdiki zaman olarak da tanımlanabilir. İletişimin zaman boyutu bireyler arası
ilişkilerde önemli yer tutar. Geçmişte yapılan bir davranış ya da iletişim biçimi
bireyler arasındaki ilişkinin, boyutlarını da belirler. Arkadaşına övgüler yağdıran bir
bireyin bu durumun hemen arkasından kendisine bir iyilik yapmasını istemesi ya da
tam tersi aynı iyiliğin bir tartışmadan sonra istenmesi ile elde edilebilecek sonuç,
iletişim bağlamında zaman boyutunun önemini belirtmektedir.
İletişim bağlamının üç boyutu birbiriyle iç içedir ve etkileşim halindedir.29
Örneğin; Söz verdiği halde zamanında arkadaşıyla buluşmaya gelmeyen bir
bireyin (zamansal çevre boyutu) arkadaşıyla olan ilişkilerinin boyutu değişecektir.
(toplumsal-psikolojik çevre boyutu) Bu durumun etkileri iletişim kuracakları fiziksel
ortamların (fiziksel çevre boyutu) seçimini de etkileyecek, bir sonraki buluşma için
bir restoranda akşam yemeği yerine kalabalık ve iletişimin daha genel olduğu bir
mekânı (okul, ofis, vb.) bir yer seçeceklerdir.
Örnekten de anlaşılabileceği gibi iletişimde birbirini etkileyen olaylar zinciri
devam etmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak da iletişim devam eder ve asla
durağan olmayan bir süreçtir denilebilir.
1.6. İletişim Sınıflandırmaları
Günlük yaşantı içinde insanlar sabah uyandıkları andan itibaren iletişime
başlarlar.
• İnsanın kendi kendine iletişimi (Sabah banyoda tıraş olurken o gün
yapacakları hakkında düşündükleri)
• Bireyler arası iletişim (Kahvaltıda eş ve çocukların yaptıkları
konuşmalar)
28 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 43. 29 http://www.irfanerdogan.com/uydurular/baglam.htm.
17
• Küçük grup iletişimi (İş yerinde arkadaşlar ile yapılan konuşmalar)
• Kültürler arası iletişim (iş yerine gelecek misafirlerle görüşmeler)
• İnformal (biçimsel olmayan) iletimi (Eş ve çocuklar ile şakalaşma)
• Sözel iletişim (İnsanlarla konuşulması)
• Görsel iletişim
• Sözel-görsel iletişim
18
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM SÜRECİ
Zamanımızdan iki bin dört yüz yıl kadar önce büyük düşünür Aristoteles
(M.Ö. 384-322), Konuşma sanatından (ehetoric) söz ederken iletişimin “olmazsa
olmaz” üç temel ögesini: 1.Konuşmacı, 2.Konuşma, 3.Dinleyiciler olarak belirlemiş
ve çağdaş yaklaşımlara ipucu vermiştir.30
İşte birbirleriyle süreklilik ve etkileşim ilişkisi içinde olan iletişim
durumlarını inceleyebilmek için ise, hepsine ortak temel ögeleri belirlemek
zorundadır. Bu nedenle iletişimin bir süreç olarak düşünülmesi gerekir.
Süreç: “Bir olayın düzenli olarak ve birbirini izleyen değişmelerle gelişmesi,
başka bir olaya dönüşmesidir.”31
M.Ö. 5.yüzyılda Heraklitos, insanın aynı ırmakta iki kez yıkanamayacağını,
ne insanın, ne de ırmağın geçen zaman içinde aynı kalmadıklarını belirtirken doğal
ve kültürel olaylardaki sürekli değişimi vurgulamıştı. Doğal süreçler organizmanın
büyüyüp değişip gelişmesinde, kültürel süreçler kültürün süreklilik içinde değişip
gelişmesinde rol oynarlar32. Böylece sürecin hem sürekliliği hem de değişim ve
gelişimi içeren bir kavram olduğu söylenebilir.
İletişim kuramcıları iletişim sürecinin temel öğelerinin belirlenebileceğini ve
bu öğeler arasındaki ilişkilerin ve etkileşimlerin incelenerek sürecin işleyiş düzeninin
kavranabileceğini var saymaktadır.
Böylesi sürekliliği olan bir olgu incelenebilir mi? Nasıl? Dilbilimciler,
semiologlar (hastalıkların belirti ve işaretleriyle ilgilenen hekimler, Gösterge bilimi
ile ilgilenenler), psikologlar, filozoflar, sosyal psikologlar, toplumbilimciler,
antropologlar, teknologlar iletişim konusuna değişik açılardan yaklaşıp, değişik
yönlerini vurgularlar.
Dilbilim ve semiyolojide İletiler ve kodlar,
30 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 93. 31 http://www.toplumbilimlerisozlugu.com/surec.doc. 32 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 93.
19
Felsefe ve psikolojide Bilinç ve öğrenme
Sosyal psikolojide Grup etkileşimi
Toplum biliminde Toplumsal işlemler ve etkiler
Antropolojide İnsanın ve kültürün evrimi ile ilişkili
Reklamcılıkta Amaçlar ve etkiler
Enformatikte Bilgilerin stoklanması ve kullanımı
sorunları, bu yaklaşımlara örnek verilebilir.
Her bilim dalında ve özgül yaklaşımda bu öğelerden biri ya da birkaçı göz
ardı edilerek diğer(ler)inin üzerinde yoğunlaşılması değişik iletişim kuramlarının ve
modellerinin önerilmesine yol açmaktadır.
Burada bizi ilgilendiren, soruna genel bir yaklaşımdır. Bu nedenle, her
alandaki incelemelerin katkılarından da yararlanarak iletişim sürecinin en temel ve
genel öğeleri üzerinde duracağız. Bunlar; kaynak, mesaj (ileti), kanal ve alıcı (hedef)
olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde geribildirim ve gürültü faktörleri de
bulunmaktadır.
2.1. İletişim Sürecinin Temel Öğeleri
2.1.1. Kaynak
Mesajları (iletileri) yaratan kişi, küme, örgüt ya da aygıt olarak tanımlanan
kaynak, iletişim sürecinin başlangıcında bulunmaktadır. İletişim sürecinde kaynak
olarak tanımlanan birey ya da gruplar konuşarak, yazarak, yüz ve vücut hareketleri
ile ya da gülerek mesajlarını iletir.33 Mesajlar alıcı olarak adlandıran ögeye göre
kodlanır. Alıcı olan birey ya da gruplar ise farklı biçimlerde kodlanmış mesajları
dinleyerek, okuyarak, görerek algılarlar. Bireyler ve küçük gruplar arasında
gerçekleşen iletişimde bu durum geçerlidir. Kitle iletişiminde ise kaynak olarak
nitelendiren radyo, televizyon ve gazete gibi araçların taşıdığı mesajlar belirli birey
ve gruplar tarafından üretilmektedir. Bu durumda alıcı ve kaynak yüz yüze karşılıklı
33 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/2/.
20
iletişimde bulunmayabilir. Kitle iletişiminde taşınan mesajlar yine belirli gruplar
tarafından üretilmiştir ancak ileten araçlar kaynak olarak tanımlanır.
O halde kaynağın tanımını şöyle yapabiliriz;
Algılama, seçme, düşünme, yorumlama süreçlerinde ürettiği anlamlı
mesajlar, simgeler aracılığı ile gönderen kişi ya da kişiler olarak tanımlanır.34
İnsanlar iletişim kurmaya çalıştıkları zaman aynı zamanda kendileri de alıcı
durumundadır. Kendi konuştuklarını dinlerler, kendi vücut hareketlerini izlerler.
Kendi vücutlarından aldıkları geribildirim ile söylediklerini ya da ilettiklerini
düzenlerler. İnsanlar konuştukları zaman, aynı zamanda karşılarında bulunanlardan
da geribildirim beklerler. Eğer alıcı herhangi bir geribildirim vermez ise kaynak zor
duruma düşer ya da iletişim kurmanın başka yollarını arar.
Sınıf içi iletişimde, genel olarak, kaynak öğretmendir. Öğretmen ve öğrenci
arasındaki ilişkiler, iletişimde kaynak-alıcı arasındaki ilişkilerle benzerdir.
Bilgiye sahip olan her insan, bu bilgisini karşısındakilere aktarırken aynı
oranda başarılı olamamaktadır. Öğretme-öğrenme sürecinde bilgi kaynağı olarak
görev yapan öğretmenin iletişim kurma çabasında etkili olan faktörleri şu şekilde
sıralayabiliriz:
a. Kendisi, alıcısı ve ileteceği konu hakkındaki bilgi ve becerileri.
b. Kendisine, alıcısına ve ileteceği konuya karşı tutumu.
c. Yetişmiş olduğu ve halen içinde bulunduğu toplumsal ve kültürel ortamın
etkileri.
d. İletişim becerisi.
e. Kaynağın güvenirliği.
f. Çekicilik.
Tutum: Bir bireye atfedilen ve onun psikolojik bir obje ile ilgili duygu,
düşünce ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan eğilimdir.35
Tutum gözlenebilen bir davranış değil, davranışa hazırlayan bir eğilimdir.36 34 İrfan Erdoğan, Korkmaz Alemdar, İletişim ve Toplum, Ankara: Bilgi Kitabevi 1990 S:91. 35 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı. 3. Basım İstanbul Remzi kitabevi 1992 s:26.
21
― Ahmet A partisine oy verdiği halde kardeşi Ayşe niçin B partisine oy
vermektedir?
― Mehmet ömründe hiçbir Arapla tanışmadığı halde, nedense Arapları
sevmez; buna karşılık hiçbir Pakistanlı ile tanışmadığı halde
Pakistanlıları sever. Bu sevme-sevmeme nasıl ortaya çıkmıştır.
― Aynı ilçede oturan Ali kızını ortaokula yollarken, Veli kızını Kur’an
kursuna yollamaktadır. Neden? Hep Puro sabunu kullanan Ayşegül,
televizyonda sinema artistinin Lux sabunu reklamını seyrettikten sonra,
Lux sabunu kullanmaya başlamış ve Puro sabunundan daha iyi olduğuna
inanmıştır.
Bu örneklerin hepsinde tutumlardan söz edilmekte, çoğunda tutum davranışa
dönüşmekte, bazılarında da tutum değişimi görülmektedir.
Tutumlar, kendileri gözlenemeyen, fakat gözlenebilen bazı davranışlara yol
açtığı varsayılan bazı eğilimlerdir.37 Böylece olayları incelemede ara değişken olarak
kullanılabilirler. Tutumların her bir öğesinin bazı gözlenebilen ve ölçülebilen
tepkilere yol açtığı ve bu tepkilerin gözlenmesi sonucu bu öğelerin de varsayıldığını
düşünecek olursak, öğeler de ara değişken olarak ortaya çıkmaktadır.
2.1.2. Mesaj (İleti)
Mesaj, kaynaktan alıcıya gönderilen bilgilerin, fikirlerin, duyguların,
tutumların kodlanmış halidir.38 Başka bir deyişle mesaj, kaynağın iletişim sürecinden
beklediklerini ifade biçimidir.
Diğer bir tanımını yapacak olursak; Bir alıcı için bir uyaran olarak işlev gören
sinyal ya da sinyaller bileşimi ve iletişim sürecinde iletilen şey olarak
tanımlayabiliriz39. Mesaj çok farklı biçimlerde olabilir.
Konuşulan veya yazılan kelimeler, grafik ve çizimler ile jest ve mimikler
örneğin; yüzün aldığı bir ifade biçimi, kol ve elin bir hareketi kodlanmış ve alıcıya
36 Doğan Cüceloğlu A.g.e., s:26. 37 Doğan Cüceloğlu A.g.e., s:27. 38 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/. 39 USLUATA Ayseli, İletişim, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, s:140.
22
gönderilecek bir mesajı oluşturur. Başka bir deyişle; Her ne kadar iletiyi yazılı ya da
sözlü olarak algılasak da değişik biçimlerde karşımıza çıkabilir. Örneğin;
― Giyilen giysi ve o giysi için seçilen renkler,
― Kişinin saç tarama biçimi, taradığı yön değişik ortamlar için değişik
anlamlar taşımaktadır.
İnsanların seçimleri kendileri için belirli anlamlar taşımakla birlikte, alıcı için
de anlam taşımaktadır.40 Tanıştırılırken yapılan anlamlı bir bakış, el sıkma şekli,
gülümseme ya da hiddetli bir bakış değişen anlamlar taşımaktadır.
Sınıf içi iletişimde kaynağın diğer bir deyişle öğretmenin iletmeye çalıştığı
mesajlar programda belirtilen ve öğrencilerin kazanması istenilen yeterliklerdir. Bu
yeterlikler bilgi, beceri ve tutum düzeyinde olabilir. Öğrencilerin kazanması
amaçlanan bu yeterlikler, mesajların üretilişi, aktarılışı ve alınışındaki başarı
oranında geliştirilebilecektir.
“Siz ne bilirseniz bilin, sizin bildiğiniz ancak, karşınızdakinin anlayabileceği kadardır.”
Öğretmen kaynak olarak mesajları öğrencilerin anlayabileceği biçimde
harmanlar ve onlara iletmeye çalışır. İletmeye çalıştığı mesajlar öğretmenin istediği
biçimde algılanmayabilir. Bu durumda iletişim tam olarak gerçekleşmiş olmaz.
Öğretmenin, sınıf içi iletişimi gerçekleştirebilmesi için, kaynak olarak öğrencisini
diğer bir deyişle alıcıyı çok iyi tanıması gerekir.
Mesajın iki önemli öğesi vardır: İçerik ve Yapı41. İçerik anlamla, yapı simge
ve kodlarla ilgilidir. İletişimi tanımaya ve tanımlamaya çalışırken onun anlamların
paylaşımı olduğunu belirtmiştik. Bunu gerçekleştirebilmek için mesajın üretilişinde,
verilişinde ve tüketiminde öncelikle anlamlı olması gerekir. Değişik iletişim
amaçlarına ulaşmanın ilk ilkesi budur. Bu nedenle önce mesajın anlam boyutu
üzerinde, sonra da anlamın belirlenip aktarılmasında alt yapıyı oluşturan simge ve
kodlar üzerinde duralım.
40 USLUATA Ayseli A.g.e., s:141. 41 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 98.
23
Anlam: İletişimin anahtarı, iletişim sürecinin odak noktasıdır42.
Dinleyicilerimize “Anladınız mı?” ya da “Anlatabildim mi?” diye sorduğumuzda
anlamın üretimi ve tüketimi ile ilgili kaygılarımızı dile getirmiş oluyoruz.
Başkalarının mesajlarındaki saklı anlamları (varolabilir diye) anlamaya,
bizimkinde ise istediğimiz dışında bir anlamın oluşmasına engel olmaya çalışırız.
Kişiler arasındaki iletişimde sorunlar önce anlam uzlaşmazlığından kaynaklanır. Biz
anlatmak istediğimizi biliriz, karşı taraf anlamak istediğini duyar.
Her mesajın ileten için bir anlamı vardır.43 Bir film, yönetmeninin anlatmak
istediklerinin; bir resim, bir ressamın bakış açısının; bir şiir ozanın duygu ve
düşüncelerinin anlamını taşır. Yaşamın anlamını kavramak, dünyayı anlamlı kılmak
isteriz. Gözlemeyi bilirsek, her insan davranışının da bir anlamı vardır.
O halde anlamın anlamı nedir? Ne’de ya da nerededir, nasıl yaşatılır?
Bu sorulara yanıt geliştirmeden önce, anlam sözcüğünü nerede ve nasıl
kullandığımıza birkaç örnekle bakalım:
― Sözcükleri doğru kullanabilmemiz için, anlamlarını bilmemiz gerekir.
― Gökyüzü bulutlandı, hava ağırlaştı ve deniz çırpınmaya başladı; bu
birazdan fırtına çıkacağı anlamına gelir.
― İngilizce’de adların sonuna gelen “s” harfi genellikle çoğul anlamına
işaret eder.
― Benim için bahar mevsiminin ayrı bir anlamı vardır.
― Sözcüklerin kendi başına anlamı yoktur, onlara anlamlarını biz veririz.
Sayıları artırılabilecek bu tür örnekler bize “anlam” sözcüğünün değişik
anlamlarda kullanılabildiğini gösterir. Bununla birlikte biz anlamı “... anlayan ya da
anlatanın anladığı ya da anlattığı nesne ile duygusu” (...), algılama ve düşünme
sürecinde “... o nesneye yönelişi” olarak tanımlayabiliriz.44
Sonuç olarak, anlamın insanlar tarafından yaratılan, öğrenilen, unutulan,
değişen bir şey olduğu söylenebilir. Anlamın hem toplumsal yaşantılarla ilgili 42 OSKAY, Ü., İletişimin ABC’ si, 4. Basım, İstanbul, Der Yayınları, 2005 S:71. 43 UYGUR, N., 1984. Kültür Kavramı, Remzi Kitabevi, İstanbul S:22. 44 http://www.toplumbilimlerisozlugu.com/anlam.doc.
24
kültürel bir boyutu, hem bireysel yaşantılarla ilgili öznel bir boyutu vardır.45 Anlamın
kendi başına bir varlığı da yoktur. Ona yüklediğimiz ve duyu organlarıyla
algılayabildiğimiz fiziki şeyler ve işaretler vardır. Bunlar anlamları iletmede
kullandığımız ve toplumca uzlaşılmış simgelerdir.
Simgeler: İnsan iletişiminin temel özelliklerinden biri, simge yapması
(üretmesi) ve yaptığı simgelerle doğal ve toplumsal çevresini açıklaması ve
anlamlandırmasıdır.
İnsanların yaratma becerileri ile içinde yaşadıkları dönemin sosyo-ekonomik
koşulları arasında etkileşim olduğundan, simgelerin gelişmesi ve değişmesi de bu
koşullar çerçevesinde gerçekleşir.
İletişim ister konuşulan bir lehçe, ister mors alfabesi, ister matematik olsun,
bir dile ve onu oluşturan simgelere dayanır. Simge kavramını, toplumca uzlaşılmış
işaretler olarak tanımlayabiliriz.46
Alyans Evliliği
Güvercin Barışı
Defne dalı Zaferi
Sıkılmış yumruk Başkaldırıyı
Bir renk İdeolojiyi ifade eder.
Simge ile temsil ettiği şey arasında doğal ve nedenli bir ilişki vardır. Örneğin;
Terazi adaletin ve hukukun simgesidir.
Bu açıklamalardan sonra ilettiğimiz bir mesaj;
― Açık ve anlaşılır olmalıdır.
― İlgi çekici olmalıdır.
― Güven verici olmalıdır.
― Bir ihtiyaca cevap vermelidir.
― Alıcının seviyesine uygun olmalıdır.
45 TUTAR, H A.g.e., 46. 46 OSKAY, Ü A.g.e., s:73.
25
2.1.3. Kanal
İletişimde yer alan taraflar ne olursa ve ne sayıda olursa olsun iletişimin
gerçekleşmesi mesajın gönderilebilmesine ve alınabilmesine bağlıdır. Bu nedenle
insanlar için her zaman iletişimde söz konusu olan bir çok temel sorunlardan biri
iletişim ihtiyaçlarını karşılayacak geçerli simge sistemlerine sahip olmak; bir diğeri
de bunların aktarımında karşılaşılan yetersizlikleri, mekan ve zaman engellerini
aşacak olanakları değişik kanal ve araçlar kullanarak geliştirmek olmuştur.
İletişimde kanal dendiğinde ışık dalgaları, radyo dalgaları, ses dalgaları,
telefon kabloları, sinir sistemi gibi mesajı taşıyan aracıları kastediyoruz. Bunlar duyu
organlarını uyarabilecek ve belli fiziksel özellikleri olan aracılardır ve onları
uyardıkları duyular açısından işitsel, görsel, dokunmayla, koklamayla, tat almayla
ilgili kanallar olarak sınıflandırabiliriz.
Birbirimizin farkına varınca başlayan iletişim çok kanallı bir süreçtir.47 Her
bir duyu organı bir iletişim kanalı işlevini görür.
2.1.3.1. Görsel Kanal
Şimdi gözlerinizi kapatsanız elinizdeki ders notlarını göremez, yazılanları
okuyamazsınız. Gözden gelen mesajlar yaşamımızın önemli bir parçasını oluşturur.
İnsanlarla yüz yüze iletişim kurduğumuz zaman şunları fark edebiliriz:
• Yüzlerinin güleç veya açık
• Kendilerinin sağlıklı veya hastalıklı
• Giyimlerinin itinalı veya pejmürde
• Giysi renklerinin uyumlu veya uyumsuz
• Hareketlerinin uygun veya uygunsuz
• Mesafenin yakın veya uzak
Karşınızda gördüğünüz ve hatta göremediğiniz her şeyin bir mesaj değeri
vardır48. Örneğin; öğretmen sınıfa girdi “Günaydın arkadaşlar” dedi; fakat hiçbir
47 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4/. 48 http://iletisimbilimleri.blogspot.com/2010/04/iletisimin-temel-ozellikleri.html.
26
cevap alamadı, dinleyicilerden hiçbir cevap alamamanın bile bir anlamı vardır. Hangi
anlamaları çıkarabiliriz?
― Günaydın arkadaşlar! dediniz ama, bu açış cümlesiydi, bir karşılık
beklemiyordunuz, o nedenle “günaydın” demedik.
― Henüz sizi pek tanımıyoruz; tanımadığımız insanlara “günaydın
demeyiz” sizi biraz tanıdıktan sonra “günaydın” deyip demeyeceğimize
karar vereceğiz.
― Burada büyükler var; size günaydın denecekse onlar söyler, bize düşmez.
Bir iletişimde konuşulan sözlerin (yani içeriğin) %7, sesin (yani tonlamanın
ve/veya vurgunun) %38, beden dilinin (sözsüz iletişimin, bakışın, duruşun jestlerin)
etkililik oranı %55 olarak saptanmıştır.49
2.1.3.2. İşitsel Kanal
Karşılıklı ya da telefonla konuştuğumuz zaman sesimizin tonu, tınısı,
vurgulama tarzımız, sessizliklerin süresi, kekeleyerek konuşmamız, duraklamamız,
kelimeleri tane tane veya birbiri peşi sıra söylememiz iç dünyamız hakkında fikir
verir.
Davudi erkek sesiyle konuşan birinin söylediklerinin aynısını ince sesli bir
erkek söylese dinleyenler üzerinde aynı etkiyi uyandırmaz.
Kişinin konuşma tarzı, onun kendinden ne kadar emin olup olmadığı
hakkında fikir verdiği gibi söylediğini ne kadar bulduğu ve söylediğinden ne kadar
emin olduğu konusunda da bir izlenim verir50. Tanışma ortamında edinilecek bu tür
ilk izlenimler, kurulacak ilişkinin geleceği hakkında çok önemli etkilere sahiptir.
2.1.3.3. Dokunsal Kanal
Dokunmanın işlevi, yaşamın değişik alanlarında araştırmalarla saptanmıştır.
Çocukların gelişmesinde dokunmanın önemi belirlenmiştir. Örneğin; Hekimlerin
denetimindeki bir yetimhanede çok sayıda bebeğin daha büyümeden öldüğü
yönetimin dikkatini çekiyor.
49 OSKAY, Ü A.g.e., s:78. 50 BALTAŞ, Zuhal ve Acar “Bedenin Dili” Remzi Kitabevi İstanbul, 2001 s:91.
27
Gıdaları ve temizlik koşulları varoşlardaki çocuklardan daha iyi olduğu halde,
yetimhanedeki bebekler, yetersiz gıda alan ve pis koşullarda yetişen çocuklardan
daha fazla hastalığa yakalanıyor ve ölüyor.
Durumu araştıran psikolog, yetimhanede her bir çocuk bakıcısına 15 bebek
düştüğünü görüyor. Çocuk bakıcıları çocukları beslemeye ve onların altını
değiştirmeye o kadar çok zaman harcıyor ki, onları kucaklarına alacak vakit
bulamıyorlar.
Araştırmacı psikolog, çocukları dört gruba ayırıyor; Birinci gruptaki her bir
bakıcıya üç, İkinci grupta altı, Üçüncü grupta dokuz ve Dördüncü grupta on iki
çocuk düşüyor. Bakıcılar besleme ve alt değiştirme işlerini bitirdikten sonra geri
kalan zamanlarını çocukları kucaklayarak, onlara dokunarak, öpüp koklayarak
geçiriyorlar. Bu uygulama birkaç yıl devam ediyor. Bu sürenin sonunda araştırmacı
şu sonucu buluyor: En çok dokunulan birinci grupta en az, en az dokunulan dördüncü
grupta ise en çok hastalık ve ölüm ortaya çıkıyor. Dokunulan ve sevilen çocuk
hastalığa karşı direnç geliştirmektedir.51
Sevgiyle dokunulmayan çocuğun bağışıklık sisteminin gelişmediği, değişik
araştırmacılar tarafından gözlenmiştir. Kucaklanan ve öpülen çocuk kendisine hiçbir
şey söylenmese dahi, sevildiğini ve değer verildiğini bilmekte ve hem ruhen hem de
bedenen daha sağlıklı gelişmektedir.
Bizim toplumumuzda, yakın arkadaş ve dostların birbirlerine sık sık
dokunduğunu görürsünüz. Dokunma ilişkinin sıcaklığını ve kişilerin birbirlerine
karşı hissettikleri yakınlığı yansıtır.
2.1.3.4. Kokusal Kanal
Doğan CÜCELOĞLU yetiştiği yörede, limon kolonyası dışında “koku
sürmek, erkeklere yakışmaz” anlayışı hakimmiş. Yaşlı hacılar “hacı yağı” sürebilirler
bu da hoş karşılanırmış.
Doğan Hoca Kaliforniya’da katıldığı bir seminerin çay molasında gelişen
olayı aynen şu şekilde anlatıyor:
51 SİLAH, Mehmet, Sosyal Psikoloji, Gazi Kitabevi, Mart, 2000,1. Baskı. S: 46.
28
“Diğer katılımcılarla birlikte sohbet ediyorduk. Söz bir süre sonra koku süren
erkeklere geldi. Biri “1994 yılında Amerika’da erkekler kokuya 2 milyon dolar
harcamışlar” diyerek, kokunun oldukça hatırı sayılır bir pazarı olduğunu ifade etti.
Ben de elimde olmadan küçümseyen bir yüz ifadesinde bulunmuşum. Seminere
katılan güzel bir bayan yüz ifademin farkına vararak “Erkeklerin koku sürmesini
onaylamıyor musunuz?” diye sordu. Ben de yetiştiğim yörenin bakış tarzını dile
getirdim. “Koku kadına yakışır, erkeğe yakışmaz” dedim. “Ben kokunun erkeğe
yakışabileceğini düşünüyorum.” dedi. Bu güzel bayanın düşüncesini biraz deşmek
istedim ve sordum:
“Koku süren erkeğin sürmeyenden farkı ne?”
Gülümsedi ve şu yanıtı verdi: “Yanımdan geçen bir erkeğin erkeğimsi
kokusunu aldığım zaman o bana şu mesajları verir.
-Ben erkeğim, bende erkek enerjisi var, hayata erkek olarak bakıyorum.
Kokunun kalitesine göre de;
-Ben kaliteli bir erkeğim mesajını alırım.”
Özetle: Demek ki kokunun, kendine özgü mesajları var ve bu mesajları ancak
koku verebilmekte, ancak kokunun verebileceği bu mesajları söze dökersek, mesaj
işlevini görmez, hatta tam tersi bir etki uyandırır.52
Güzel bir kadın pis kokuyorsa çirkin görünmeye başlar. Sanırım yakışıklı bir
erkek pis kokuyorsa çekiciliğini kaybeder.
Koku merkezleri iç beyindedir ve beyin kabuğunun denetiminden uzaktadır;
bu nedenle kokular duygusal yaşamımızı doğrudan ve kuvvetlice etkiler; bir etki
olumlu da olabilir olumsuz da. Kokunun olumsuz etkisini düşünceyle gidermek çok
zordur.
2.1.3.5. Tatsal Kanal
“Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer” sözü birçok yörede geçerli
kabul edilmektedir. Ayrıca çok yaygın olan “tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” sözü de
halk arasında tat almanın bir iletişim aracı olarak bulunduğunu ifade ediyor.
52 CÜCELOĞLU, Doğan “Yeniden İnsan İnsana” Remzi Kitabevi, İstanbul 2002 s:56.
29
Bazı yörelerdeki geleneğe göre kız istemeye gidilince kızın kahveye koyduğu
şeker miktarına göre, isteyen kişiye gönlünün olup olmadığı anlaşılırmış. Doğrudan
konuşma olanağı vermeyen kültür, kıza başka bir kanaldan kendini ifade olanağını
böylece sağlamış oluyor.
Bu açıklamalardan sonra;
İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi için mesajları iletecek kanalların
seçimi oldukça önemlidir. Kime, niçin, neyi iletmek istediğimizle kullanacağımız
kanal arasında sıkı bir ilişki vardır. Okuryazar olmayan bir gruba kitap ya da yazılı
materyal kullanılarak iletişim gerçekleştirilemez. Bu tür gruplar daha çok sözel-
görsel kanallar kullanılarak iletişimde bulunmak daha uygun seçim olacaktır.
Alıcının özelliklerini bilmek iletişimde kanal seçimini kolaylaştırır.53 Sınıf içi
iletişimde öğrencilerin özelliklerinin ve ilgi duydukları konuların kaynak (öğretmen)
tarafından bilinmesi, aktarılacak bilgilerin (mesajların) daha kolay bir biçimde
iletilmesini sağlayacaktır. Bu durum aynı zamanda kaynağın kanal seçimine de
uygunluk sağlar.
Güler yüzlü insanın sesi sıcak ve dokunuşu yumuşak olur. Güler yüzlü
insanın sizi üzmeyen olumlu şeylerden söz etmesini beklersiniz. Asık suratlı insanın
sesi soğuk ve dokunuşu sert olur. Konuştuğunda sizi üzen olumsuz şeylerden söz
etmesini beklersiniz. Bebekler, henüz konuşmaları anlamadıkları dönemlerde bile
yüz ifadesinden ve sesin tonundan sevilip sevilmediklerini hissederler.
Psikologlar, iletişim kanalları arasındaki ahengin bozulmasını, akıl
hastalığının bir belirtisi olarak yorumlar.54 Güler yüzle bize hakaret eden bir insanın
davranışı da normal değildir. Asık suratla karşıdakini ne kadar özlediğini ve
sevdiğini söyleyen insanın ki de!
2.1.4. Alıcı
Kaynaktan gönderilen mesajı alan ve algılayan unsura alıcı denir. Alıcı bir
kişi veya grup olabilir. Alıcı gelen mesajı kendi anlayış ve yeteneğine hatta biraz da
çıkarlarına uygun biçimde değerlendirir. Alıcının iletişim sürecindeki ilk pozisyonu
53 MISIRLI, İrfan, Genel ve Teknik İletişim, 2. Baskı, Ankara, Detay Yayıncılık, Ekim 2004 s:51. 54 SİLAH, Mehmet, A.g.e., s:49.
30
genelde pasiftir. Ancak verdiği mesajın gereğini kaynağa iletirse aktif pozisyona
geçer.
İletişim sürecinin tamamlanması için alıcının gönderilen mesajı algılaması
gerekir. Ancak, iletişimin etkinliği için alıcı, mesajın gerektirdiği davranışları
göstermelidir.55
İletişim sürecinde alıcı önemli bir eleman olmasına rağmen, gereken önem
verilmediği kesindir. Bazen alıcının durumu hiç dikkate alınmadan arka arkaya
mesajlar gönderilir ve kesin olarak mesajın gereklerinin yerine getirilmesi istenir.
Halbuki davranış bilimleri açısından esas önemli öğe alıcıdır.56 Çünkü iletişimin
devamlılığı ona bağlıdır. Eğitim ortamında kaynak pozisyonunda bulunan kişilerin
üzerinde önemle durmaları gereken nokta alıcı pozisyonunda olan insanların
(öğrencilerin) sosyo-ekonomik ve psikolojik durumlarıdır.
İletişimin etkili olabilmesi için alıcının taşıması gereken bazı özellikler
vardır:
2.1.4.1. Alıcı Mesajı Almalı ve Almaya İstekli Olmalıdır
İletişim sürecinde alıcının temel görevi, gönderilen mesajı değiştirmeden ve
gönderiliş alanına uygun olarak alıp değerlendirmektir57. Bunun için alıcı mesajı
algılayacak güçte olmalı veya algılama engeli olmamalıdır.
Alıcı durumunda olan bir kişinin iletişim kurmaya istekli olması gerekir. Eğer
alıcı mesajı almaya istekli değilse iletişimin başlaması mümkün olmaz.
2.1.4.2. Alıcı Bilgili ve Geri Besleme Sistemine Sahip Olmalıdır
Günümüz iletişim sisteminde alıcı ve kaynak arasındaki ilişkiyi sadece bir
mesajla bağlamak doğru değildir. Dolayısıyla alıcının, kaynağın gönderdiği bir
mesaja göre hemen istenen davranışı sergilemesi de doğru olmayabilir. İletişim
sürecinde alıcının mesajın gerektirdiği davranışı gösterebilmesi için hem statüsünün
gereği bilmesi gereken konular hakkında, hem de sergileyeceği davranışlar hakkında
yeterli bilgi birikimine sahip olması gerekir. Bilgi birikimi yeterli olan alıcılara
55 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4/. 56 EROĞLU, F. Davranış Bilimleri, 4. Baskı, İstanbul, Beta Basım Yayım, Şubat 1998 s:27. 57 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 71.
31
gönderilecek mesajlar kısa ve öz, bilgi birikimi yeterli olmayan alıcılara gönderilecek
mesajlar ise daha uzun ve daha açıklamalı olmak durumundadır.
Alıcının mesajla ilgili bir geri besleme sistemine sahip olması, mesajın
gereklerinin daha kısa sürede yapılmasını sağlar.58
2.1.4.3. Alıcı Mesajı Alma Konusunda Seçici Olmamalıdır
İnsanların bireysel ihtiyaçlarına, kişilere, olaylara ve nesnelere karşı
tutumlarına, alışkanlıklarına ve sahip oldukları kültürel değer yargılarına göre
mesajları aldıkları ve değerlendirdikleri bir gerçektir.59 Bu nedenle insanlar mesajları
alma konusunda ne kadar objektif olmak isteseler de kişisel ve toplumsal özellikleri
nedeniyle bunu başarmaları zor olmaktadır.
Kaynak ile alıcının kişisel ve toplumsal özelliklerinin uyuşmaması
durumunda mesaj, istenen etkiyi yaratmaz.60
2.1.4.4. İletişim Sürecinde Alıcı Bulunduğu Düzlemi Ayırabilmelidir
Alıcılar, bulunduğu düzleme göre aldıkları mesajları değerlendirir ve
düzlemin kabul sınırları içinde davranış sergilerler. İletişim ortamında kaynak ve
alıcının aynı davranış düzlemi içinde bulunmaları iletişimin etkinliğini artırır.
Alıcı aynı zamanda kaynak olma özelliğine de sahip olmalıdır.
2.1.5. Geribildirim
Geribildirim (Dönüt) iletişim sürecinde, kaynağa alıcı tarafından gönderilen
bilgilerdir. 61
İletişim sürecinde gönderdiğimiz mesajın ne şekilde ve ne yönde
yorumlanmakta olduğunu bildirdiği için çok önemli bir aşamadır.
Birisiyle yaptığımız bir konuşmayı dikkate alarak geri beslemeyi şöyle
açıklayabiliriz; Bizi dinleyen kişi bizim kendisini iknaya çalıştığımız şekilde “Evet,
tamam, doğrusu da bu” demekte mi? Onaylayıcı şekilde kafa mı sallıyor? Yoksa
58 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 71. 59 GÜNEY Salih, A.g.e., s:53. 60 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 72. 61 MISIRLI, İrfan A.g.e., s:52.
32
kafasının karıştığını gösteren bir takım çizgiler ve kırışıklıklar mı belirdi alnında?
Veya konu ile ilgisinin kalmadığını gösterecek şekilde etrafa mı bakmaktadır? İşte
bütün bunlar geri besleme işaretidir.
Geribildirim daha sonra göndereceğimiz mesajlarımızın nasıl kodlanacağı
konusunda bize yeni bilgiler iletir.
Geribildirim sözlü-yazılı anlatım veya sessiz anlatım biçiminde
gerçekleşebilir.62 Geribildirim kaynak pozisyonundaki kişi veya kişilerin kendilerini
kontrol etmelerine imkan sağlar. Ancak şunu hemen belirtelim ki Geribildirim hem
olumlu hem olumsuz olabilir.
Olumlu geribildirim, kaynağın gönderdiği mesajın alıcıda istenilen etkiyi
yarattığını ifade eder.
Olumsuz geribildirim ise kaynağın gönderdiği mesajın alıcıda istenilen etkiyi
oluşturmadığını ifade eder.
Geribildirimin önemli bir işlevi de alıcının iletişim sürecine tam olarak
katılmasını sağlamasıdır.
Geribildirim kaynağa ulaşma açısından ele alındığında gecikmeli ve
gecikmesiz olarak ikiye ayrılır. 63
Bireysel iletişim açısından da geribildirime bakmak mümkündür. Bireysel
iletişimdeki geribildirim kendine geri iletimdir. Örneğin; kendi sesimizi duyarak
telaffuzumuzun yanlış olduğunu fark edip yanlışı düzeltmemiz gibi. Yazdıklarımıza
bakıp hatalarımızı görüp düzeltmemiz de kendine geri iletime örnektir.
2.1.6. Gürültü
Gürültü iletişimin doğruluğunu veya güvenirliğini azaltan faktörlerin
tümüdür.64 İletişim sürecini etkileyen ve mesajı bozan her türlü etmen gürültü olarak
tanımlanabilir.65 Gürültünün olduğu bir iletişim sisteminde gönderilen mesaj ile
alınan mesaj birbirinin aynı değildir. İletişim ortamında üç farklı gürültü vardır:
62 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4. 63 MISIRLI, İrfan A.g.e., s:53. 64 DÖKMEN, Üstün “İletişim Çatışmaları ve Empati” Sistem Yayıncılık, İstanbul 2005 s:27. 65 MISIRLI, İrfan A.g.e., s:58.
33
2.1.6.1. Fiziksel Gürültü
Kaynak tarafından gönderilen mesajın fiziksel olarak bozukluğa
uğratılmasıdır.66Örneğin; iletişim ortamında bir makineden çıkan gürültü
konuşmacının yanlış telaffuzu ya da dilinin peltek oluşu, takılan güneş gözlüğü bile
iletişimde fiziksel bozukluk yaratabilir. Fiziksel gürültü, yazılı iletişimde de olabilir.
Net olarak basılmamış bir metin, kağıttaki buruşukluk, okunaklı olmayan bir el yazısı
ve alıcı tarafından mesajın alınmasını engelleyen her türlü fiziksel faktör gürültü
olarak tanımlanır.
2.1.6.2. Psikolojik Gürültü
Psikolojik gürültü, hedef birimin merkezinde yer alır. Psikolojik gürültü
genellikle algılama hataları, inançlar, tutumlar ve diğer psikolojik durumlardan
kaynaklanır.67
Yanlılık, önyargılar, peşin hükümler, kapalı fikirlilik ve benzer zihinsel
düşünceler, mesajın düzgün alınmasını ve işlenmesini engeller.
İnsanlar inançları, tutumları veya o anda içinde bulundukları duygusal
durumlar nedeniyle karşılarındakilerin söylediklerini farklı biçimde yorumlar veya
farklı anlam çıkarabilirler. İşte bu duruma neden olan gürültüye “psikolojik gürültü”
denir.68 İnsanlar arasındaki iletişim kopukluklarının temelinde hep psikolojik gürültü
yatmaktadır.
İnsan, belirli konularda önyargılı olabilir ve bu önyargısından dolayı,
gönderilen mesajı yorumlamada kişinin o andaki ihtiyaçları da etkilidir.
Örneğin; Aç olan kişi yemek konusunda söylenenleri daha iyi hatırlar. Anne
olanların, hiç kimse duymadığı halde yan odadaki bir çok sesin içinden kendi
çocuğunun ağlamasını duyabilmesi böyle bir algısal hızı alışla açıklanabilir.
66 DÖKMEN, Üstün A.g.e., s:27. 67 SİLAH, Mehmet, A.g.e., s:61. 68 SABUNCUOĞLU, Z., Tüz, M, Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı,Yayın No: 464, ALFA. Yayınları, Bursa,1998 s:26.
34
2.1.6.3. Anlamsal Gürültü
Kaynak ile alıcının farklı dillerden konuştuğu ve kelimelere farklı anlamlar
yüklediği iletişim ortamlarında, kaynağın söylediğini alıcı farklı biçimde
algılayacaktır. Kaynak ile alıcı arasında kullanılan kelime ve kavramlara farklı
anlamlar yüklendiği zaman mesaj, farklı biçimde algılanır ve bu durumda da gürültü
oluşur. Oluşan bu gürültüye “anlamsal gürültü” denir.69
Yanlış anlama ve yorumlamalar bazen çok komik sonuçlar doğurabilir.
Örneğin; Baba ata binme dersleri almaya başlayan kızına “Kızım benden sana baba
nasihati, sakın çıplak ata binme” der. Kızı, “Babacığım bana ata binme dersi veren
bir erkeğin yanında zaten çıplak dolaşmam ki” diye cevap verir.
Yine hızlı araba kullanan bir adamı durduran polis memuru, sürücünün sarhoş
olduğunu fark ederek “içkili araba kullanmanın yasak olduğunu bilmiyor musunuz?
beyefendi” diye sorar. Adam gayet sakin ve saf olarak “Memur bey arabada içki
olduğunu inanın bilmiyordum” diyerek masum masum polisin yüzüne bakar.
Diğer bir örnek ise; Din, eğitim, özgürlük, lezbiyenlik, ölüm bireylerin farklı
anlamlar yüklediği terimlerdir. Bu gibi terimlere bireyler, kendi düşüncelerine ve
deneyimlerine göre farklı anlamlar yüklerler ve bu konularda yapılan iletişimlerde
kaynak ve alıcı arasında anlamsal gürültü oluşabilir.
Sonuç olarak; iletişim ortamında gürültü kaçınılmazdır. Gürültüyü önlemek
ya da azaltmak için;
― Konuşma dilimizi geliştirmeli,
― Sözsüz iletişimi (beden dilini) etkili biçimde kullanmalı,
― Etkin dinleme becerisine sahip olmalıyız.
2.1.7. İletişimi Engelleyen Etkenler
İletişimde kaynak ile alıcı arasındaki engellerin üstesinden gelmenin bir yolu
(ister kaynak, ister alıcı olsun) varolan engelleri analiz etmektir.
69 SABUNCUOĞLU, Z., Tüz, M A.g.e., s:27.
35
Bu analiz:70
Engellerin her zaman var olduğunu,
Bu engellerin neler olduğunu,
Sizi nasıl etkilediğini ve
Diğer kişiyi nasıl etkilediğini anlamanıza yardımcı olacaktır.
Bu da iletişim sürecinde karşılaştığınız en önemli ve en güç görevi, yani
engelleri aşma görevini tanımlayıp açıklığa kavuşturmanızı sağlayacaktır. Engeller
bütünüyle yıkılıp ortadan kaldırılamaz. Fakat engellerin kaçınılmaz olduğunu bilmek
ve neler olduğunu anlamak, bunların üzerinden aşmanızı sağlayacaktır. Bir kez
aşıldıktan sonra bunlar iletişimi önlemekten çok, onun bir parçası haline gelirler.
2.1.7.1. Kesintiler
Herhangi bir iletişim sürecinde meydana gelebilecek kesintilerin, iletişimi
engelleyen bir faktör olduğu açıktır. Aşağıdaki örnekler kesintilerin ne kadar
kolaylıkla meydana gelebileceğini gösteriyor.
• Siz bir rapor, emir. vs. okurken devre arkadaşlarınızdan biri içeri girer.
Dikkatinizi rapordaki mesajdan uzaklaştırıp, arkadaşınızın mesajına
yönelmeniz gerekir. (Elbette yaşayan bir insan sözcüklerden önce gelir)
• Siz bir astınızla konuşurken, haberciniz masasından kalkıp kısa bir süre
için dışarı çıkar. O yokken telefon çalar. Telefona yanıt verseniz de
vermeseniz de, astınızla konuşmanız kesintiye uğramıştır.
• Eğitim alanında bir silahı tanıtmak üzere ders verirken, ön sıralarda
erlerden biri, bir şey sormak için elini kaldırır. O askere söz verseniz de
vermeseniz de kalkan el sizinle (kaynak) dersi dinleyenler (alıcılar)
arasında bir engel oluşturmamıştır. Hem sizin, hem dinleyicilerin dikkati
oraya çekilmiştir.
• Birliğinize yeni katılan bir askerle mülakat yaparken, açık bir pencereden
yangın tatbikatı yapan diğer personelin sesi duyulur. İkinizde sesi
duymamış gibi davranıp bütün dikkatinizi yaptığınız görüşme üzerinde
70 DÖKMEN, Üstün A.g.e., s:38.
36
yoğunlaştırmaya çalışsanız da iletişimin kesintiye uğraması
kaçınılmazdır.
Özellikle çalışma hayatının günlük karmaşasından kaynaklanan kesintiler
(Bilgisayarlardan ve telefonlardan gelen sesler, yakınımızda yapılan konuşmalar..vb.)
o kadar alışılmış şeylerdir ki, çoğunlukla bunları, engel gibi görmeyiz bile. Fakat
şunu unutmamak gerekir; Bir mesajın vericisi ve alıcısı arasına giren herşey bir
engeldir ve kesinti, mesajın alınmasını bütünüyle önlemese bile onu mutlaka
çarpıtır.71
Böyle bir engelle başa çıkmanın yolu “onun varlığını kabul etmektir.”
― Sanki engel yokmuş gibi davranma.
― İletişimin kesintiden hemen önce gelen kısmını her iki tarafın da
anladığından emin ol.
― Engel ortadan kalktıktan sonra, son söylenen şeyleri tekrar et ve karşı
tarafın, bu sözlerden aynı şeyleri anlayıp anlamadığını kontrol et.
2.1.7.2. Zaman Kısıtlaması
Hem sizin hem de iletişimde bulunduğunuz kişinin zamanının kısıtlı olması
da kesintiler gibi her zaman ortaya çıkan bir engeldir.
Bu engel, özellikle toplantılar sırasında önem taşır. Bir toplantıyı yönetirken,
salonu sürekli tarayıp, insanlarla göz teması kurmazsanız, zihinleri başka bir zaman
boyutunda dolaşmaya başlar.
Zaman kısıtlaması bazen dikkate alınmayabilir ya da unutulabilir. Bir
dinleyicinin “çok iyi konferanstı, zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim bile” demesi
konuşmacının kulaklarına müzik gibi gelir. Konferansı düzenleyen kişiler
dinleyenlerin sırtlarının saate dönük olması gerektiğini bilirler.
Bir mesaj gönderirken, alıcının zaman konusunda sıkıntısı olup olmadığını
anlamaya çalışmak ve bu sıkıntıyı dikkate almak önemlidir.72 Üstelik sizin de
zamanınız kısıtlıdır.
71 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 77. 72 OSKAY, Ü A.g.e., s:84.
37
“Saatinize baktığınızı görüyorum. Benim de fazla zamanım yok. Kafa kafaya
verirsek on dakika içinde bir sonuca varabileceğimizi sanıyorum.” demek iyi bir
yoldur.
2.1.7.3. Bilgi Eksikliği
Yetersiz bilgi de kaynak ve alıcı arasında bir engel oluşturur.73 Gönderilen
mesajı anlamayan biri, duruma göre anlamadığı yerleri aklından doldurur ya da ilgisi
dağılıp başka şeyler düşünmeye başlar. Artık mesajı alacak durumda değildir.
Çoğumuz için “Ne dediğini anlamadım” demek güçtür.
Bazen de anlamadığımız halde, anladığımızı sanmamız da mümkündür.
2.1.7.4. Geçmiş Deneyimler
İletişim sürecine girerken, bütün geçmiş deneyimlerimizi de birlikte getiririz.
Bu durumda bilgi eksikliğinin tam tersine, gereğinden fazla bilgi söz konusudur.
2.1.7.5. Fiziksel Uzaklık
Bireyle yüz yüze görüşmemiz mümkün olmadığı zaman fiziksel uzaklık da
iletişimin önünde engel oluşturur. Telefonla konuşurken karşıdakinin yüz ifadelerini
göremeyiz. Yüz kişilik salonda arkadakilerle iletişim kurarken zorlanırız.
2.1.7.6. Çok Az ya da Çok Fazla İlgi
İletişimde konuyla ilgili olmak da yeteri kadar ilgili olmamak da aynı oranda
engel oluşturur.
2.1.7.7. Kişisel İhtiyaç ve Beklentiler
Ne kadar sıkıcı olursa olsun her iletişimde yararlı bir şey bulunabilir. Bunu
bilmek, ilgi eksikliğinin yol açtığı engelin üstesinden gelmemizi kolaylaştıracaktır.
Ama öte yandan kendi ihtiyaçlarının oluşturduğu engeli güçlendirmesi de
mümkündür.
73 EROĞLU, F A.g.e., s:33.
38
Her iletişim sürecinde kaynak ile alıcının mesajın gönderilip alınmasıyla ilgili
ihtiyaç ve beklentilerinin yanında kişisel ihtiyaç ve beklentileri de vardır.74 Bunlar
açıkça ifade edilebilir ya da gizli tutulabilir.
Tanıdığınız insanların iletişim kurma çabalarınıza nasıl tepki verecekleri
konusunda beklentileriniz vardır. Bir yandan aynı mesajı değişik insanlara farklı
biçimlerde gönderirsiniz.
Örneğin; O gün işten erken ayrılmak istediğinizi çalışma arkadaşlarınıza,
astlarınıza, amirinize ve ailelerine farklı sözcüklerle ve farklı ses tonuyla söylersiniz.
2.1.7.8. Seçici Algılama, Önyargı ve Varsayımlar
Önceden edindiğimiz bütün deneyim, fikir ve duygular iletişim sürecine
karışır. Hepimizin bazı konularda kesin yargıları vardır. Bu konularda daha fazla
bilgiye ihtiyaç duymayız. Kişisel bağlılıklarımız, ahlak anlayışımız ve inançlarımız,
aldığımız her yeni bilgi parçasını etkiler. Zihnimizi yeni bilgilere kapattığımız
zamansa ortaya engeller çıkar. Belli bir mesaja nasıl tepki vereceğimizi önceden
kararlaştırdığımız ya da başka birinin mesajımız karşısında nasıl davranacağı
konusunda hüküm yürüttüğümüz zaman önyargımızın mesajı engellemesine izin
vermiş oluruz.
Seçici algılama, bir mesajı süzgeçten geçirip, yalnızca istediğimiz şeyi
almamızdır.75 Şimdi bakın, okuduğumuzdan, yazdığımızdan ve dinlediğimizden daha
hızlı düşünebildiğimiz için bir mesajdaki boşlukları, kendi varsayımlarımızla
doldurmaya yöneliriz. Bu varsayımlar gerçek verilere değil, doğru olduklarını fazla
düşünmeden kabul ettiğimiz bilgi kırıntılarına dayanır.
Bakın varsayımlar iletişim sürecini nasıl etkiliyor?
Alıştırma sonunda;
İfadelerden herhangi birine doğru ya da yanlış diye yanıt vermeniz yaptığınız
bir varsayımın olayı anlatanla sizin aranızdaki iletişimi engellemesine izin
verdiğinizi gösterir. mesaj sözlü olduğunda varsayımlar daha da büyük engel
oluşturur.
74 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4. 75 http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4.
39
Çoğu zaman geri dönecek mesajı doğru anlayıp anlamadığımızı kontrol etme
olanağımız olmaz. Bu alıştırmada olayı birçok kez okuyabilirdiniz. Ama olay sözlü
olarak anlatılsaydı açıklık sağlamak için birçok soru sormaya çekinirdiniz.
40
3. BÖLÜM
SÖZLÜ İLETİŞİM (KONUŞMA DİLİ)
Konuşurken, dinlerken, düşünürken, yazarken görsel iletileri
anlamlandırırken sürekli dili, çoğunlukla da ana dilimizi kullanıyoruz.
Konuşma bireysel, dil ise toplumsal ve kültüreldir.76 Belli bir dönemde ve
toplumdaki bireysel ve toplumsal değerler, yaşantılar dil aracılığı ile
toplumsallaştırılır ve yeni kuşaklara aktarılırlar.
Yüz yüze görüşmeleri, toplantılardaki konuşmaları, sözlü brifingleri, halka
hitapları, sözlü sunumları, telefonla yapılan görüşmeleri sözlü iletişim olarak
sıralayabiliriz.
Sözlü iletişim türleri içinde yer alan yüz yüze iletişimin unsurlarını ise;77
― konuşmanın konusu
― konuşmacının özellikleri (yeteneği, cinsiyeti, görünüşü, fiziki yapısı, ırkı,
yaşı)
― dinleyicilerin bilgi düzeyi
― dinleyicilerin psikolojik yapısı olarak sıralayabiliriz. İşte bu unsurlar
sözlü iletişimin etkili olup olmadığını belirler.
Gönderici ve alıcı arasındaki konuşmaların her türü sözlü iletişimdir. Dil ve
dil ötesi olarak ikiye ayırabiliriz.
Dil; insanların konuşmaları hatta mektuplaşmaları bu sınıfa girer. Dil ile
iletişimde kişiler, ürettikleri mesajları birbirlerine ileterek anlamlandırırlar.
Dil ötesi ise; sesin tonu, sesin hızı, sesin şiddeti ve vurgulanan kelimeler
iletilen mesaja katılan anlamla ilgilidir.
Dili sembol ve anlam sistemi içinde incelersek;
76 GÜVENÇ, B., İnsan ve Kültür 9. basım Remzi Kitabevi, 2002. s:17. 77 MISIRLI, İrfan A.g.e., s:56.
41
3.1. Bir Sembol Sistemi Olarak Dil
Dil simgelerden oluşmuş bir sitemdir. Başka bir deyişle dil, sözel mesajların
yapılandırıldığı semboller sistemi olarak düşünülebilir. 78
Dil bazen açık ve yaratıcı olarak nitelendirilir. Ağzımızdan çıkan her ifade
yeni yaratılmış bir mesajdır. Bu genel kural dışında kalan bazı kelimeler vardır:
Örneğin; “Nasılsınız?”, “Günaydın”, “Teşekkür ederim”, “İyi günler”, “Bol
şanslar” gibi ifadeler genel kural dışında kalan ve yeni yaratılmış sınıflandırmasına
girmeyen kelimelerdir. Bu genel konuşma örneklerinin dışında kalan ve ağzımızdan
çıkan her ifade yeni yaratılmış sınıflandırmasına girer ve bizim kendi ürünümüz olur.
İnsanın üretici olmasının başka bir boyutu da yeni kelimeler yaratmasıdır. Bir
buluş ya da keşif yapıldığı zaman bunlara daha önce duyulmamış ve bilinmeyen
isimler verilebilir. Bu isimler varolan kelimeler ya da eski kelimelerden türetilmiş,
kısaltılmış ve eklenmiş de olabilir. Önemli olan taşıdığı yeni anlamdır. Dil devamlı
değişen dinamik bir yapıya sahiptir.
Çoğu zaman konuşmayı yeğleriz. Bunun nedenlerini sıralayacak olursak;79
― Konuşma daha hızlıdır.
― İki yönlü iletişim sağlar, tepkiler anında izlenir.
― Daha ucuzdur.
― Açık iletişim sağlar, anlaşılmazlığı giderir.
― Resmi değildir.
― Daha inandırıcıdır. (Beden dili ile desteklendiği için)
Dili kullanarak insanlar, kendilerinden uzak ve hiç görmedikleri şeyleri
tanımlayabilirler. İnsanlar yaşamları boyunca hiç görmedikleri belki de hiç
göremeyecekleri nesneler, olaylar hakkında konuşabilirler.
Örneğin; hiç var olmayan “Denizkızı” biçimsel olarak tanımlanmış ve
hakkında yüzlerce, binlerce öykü yazılmıştır.
78 http://www.edubilim.com/iletişim nedir. 79 DÖKMEN, Üstün A.g.e., s:44.
42
Aynı durum dünyaya çok uzak gezegenlerdeki var olması muhtemel hayatlar
ve olaylarla ilgilidir. İnsanlar dünyaya milyonlar hatta milyarlarca ışık yılı
uzaklıktaki gezegenlerle ilgili öyküler yaratıp orada var olduğunu düşündükleri
hayatları tanımlamış ve hatta oradaki insanların tarihlerini irdelemişlerdir. Dünyada
en fazla hasılat rekoru kıran filmler arasında gösterilen Star Wars (Yıldız Savaşları)
dünyamızdan belki de milyarlarca ışık yılı uzaklıkta olması varsayılan insanların ve
canlıların öyküsü üzerine kurulmuştur. Bu öyküler dilin yaratıcılığına birer örnektir.
İnsan dili aynı zamanda bir kültür aktarma aracıdır.80 Toplumun kültürü, dil
aracılığı ile nesilden nesile aktarılır.
Konuşma bir yeti olarak biyolojik ve fizyolojik; içeriği açısından ise,
toplumsal ve kültürel bir olgudur.81 İçine doğduğumuz toplumda hazır bulduğumuz
ana dilimizi öğrenirken hem ona egemen olma becerisi kazanırız, hem de
düşüncelerimiz onun etrafında biçimlenir.
Sözlü iletişimde, kurulan cümlelerin ve telaffuz edilen kelimelerin açık ve
anlaşılır olması gerekir. Yazılı iletişimde ise; mesajlar anlaşılana kadar tekrar
okunabilir. Sözlü iletişimde bu mümkün değildir.
Sözlü iletişimde kullanılan sembolden çok, mesajın gerçek anlamı
önemlidir.82 Bu nedenle;
Alıcı, sembollerle değil, iletilmek istenen gerçek anlamla ilgilenmelidir.
(Ör; daralan yol, sağa dönülmez levhası)
Kişisel olmayan sözlü iletişim sembolü zamandır.
3.2. Anlam Sembol Sistemi Olarak Dil
Anlam kelimelerde değil, insanın zihnindedir. (Öznel iç dünyasındadır)
İnsanlarla iletişim kurmak için çeşitli kelimeler yardımıyla cümleler oluşturmayı
amaçlarız. Ancak seçtiğimiz kelimeler anlamı ifade etmede yeterli olmayabilir.
80 EROĞLU, F., Davranış Bilimleri, 4. Baskı, İstanbul, Beta Basım Yayım, Şubat 1998 s: 4. 81 DÖKMEN, Üstün A.g.e., s:46. 82 DALKILIÇ, A.İletişimde İletişim, 1. Baskı, Antalya, Elma Yayınevi, Temmuz 2004 s:84.
43
Basit bir anlatımla alıcının mesajdan çıkardığı anlam arasında oldukça fark
olabilir. İletişim zihnimizde hazırladığımız bilgeleri yeniden değerlendirerek alıcıya
ulaştırmaktır. (En çok hata yeniden değerlendirme sürecinde yapılır.)
3.3. Nesnel Ve Öznel Anlamlar
Aynı kelime, taşıdığı anlam bakımında farklılık gösterebilir. Bu farklılık aynı
kelimenin, etkilediği kişiler bakımından değişik anlamlarda algılanmasıdır.
Örneğin; bir doktor için ölüm, çok sırdan bir olaydır. Hastanın kalbinin durması ve
buna bağlı olarak beyin ölümünün gerçekleşmesi doktor için gündelik tıbbi bir olay
olarak algılanabilir. Aynı hastanın annesi açısından ise ölüm çok daha fazla anlamlar
içerebilir. Ölüm, annesine oğlunun bebekliğini, gençliğini, eğitimini, hastalığını vb.
durumları hatırlatabilir. Ölüm kelimesi anne için çok daha duygulu ve öznel anlam
kazanmaktadır. İletişimi başlatabilmek için bazı özel sözcüklere gereksinim vardır.
Bunlar her dil ve kültür için geçerlidir.83
Örneğin; “Nasılsınız?”, “Merhaba”, ”Bugün hava çok güzel değil mi?” gibi
sözcükler aslında iletişimi başlatmak için kullanılır.
“Sizi daha önce burada görmüş müydüm?” diyen biri aslında sizinle iletişim
kurmaya çalışıyordur. Seçtiği bu zararsız başlangıçtaki sözcüklerin gerçek anlamı
“Seninle iletişim kurmak isti yorum”dur.
3.4. Grup İçi İletişim
İletişimde insanların canını sıkan konulardan biri de üyesi olmadığı grup
içinde kalmak ve grup üyelerini dinlemektir. Doktorlar, subaylar, avukatlar,
öğretmenler gibi meslek gruplarının kendi aralarında konuştuklarını dinlemek
zorunda kaldığımızda, konuştukları kelimelerin farklı anlamlarda kullanıldığını
görürüz.
Örneğin; “Gazino” kelimesi, kamyon şoförlerinin ortak kelimeleri vb.
83 DALKILIÇ, A.A.g.e., s:85.
44
3.5. Aşağı ve Yukarı Düzeylere Konuşmak
İletişim, bir organizasyon içinde düşünüldüğünde yukarı ve aşağı düzeyler
arası iletişim oldukça önemli bir yere sahiptir.84
Aşağı düzeye iletişim, kaynağın yönetici pozisyonunda olduğu (komutan,
müdür) ve astların ya da çalışanların (asker, işçi) alıcı durumunda olduğu iletişim
ortamıdır. Yukarı düzeye iletişim de kaynak (asker, işçi) diğer bir deyişle çalışanlar,
alıcı ise (komutan, müdür) yönetici seviyesinde olanlardır. 85
3.5.1. Aşağı Düzeyde İletişim
Çoğu zaman sınıf içinde öğretmenin yapmış olduğu şu tür konuşmalara tanık
olmuşuzdur:
Öğretmen : “Siz bu konuya oldukça uzaksınız ama yine de beni anlamaya
çalışın.” Ya da bir arkadaş grubunda, kendini gruptan oldukça üstün gören bir üye
“Büyük bir ihtimalle anlamadınız ama...” ya da “Sizin bilgisayar bilginiz bunu
anlamaya yetmez ama...” gibi konuşmalar yapılmaktadır. Böyle bir konuşma yapan
kişinin diğer üyelere oranla daha deneyimli, daha bilgili, daha üst seviyede, daha
zengin vb. özellikleri olduğunu düşünürüz. Konuşma yapan kişi aslında bir güç
oyunu oynamaktadır.
Aşağı düzeye iletişim kurarken yapılması gereken davranış, insanların sözünü
kesmeden, onların her dediğini dinlemek ve söylediklerine değer vermektir. 86
3.5.2. Yukarı Düzey İletişim
Yukarı düzeye iletişimde kaynak, daha sözün başında yetersizliğini dile
getirir.87 Örneğin; “Pek emin değilim ama...” büyük bir ihtimalle hatalıyım, ancak
bence... ya da benden daha iyi biliyorsunuz ama... gibi konuşmalarla iletişime
başlandığı zaman alıcı durumundaki birey ya da bireyler kendisini ifade ediş
biçiminden zaten bahsedilen konuda bilgisinin eksik olduğunu anlayacaktır.
84 www.esef.gazi.edu.tr/html/yayinlar/2_pdf/2_18.pdf. 85 GÜNEY Salih, A.g.e., s:51. 86 SEVER Sedat, Dil ve İletişim, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi C.31 s:66 1998. 87 SEVER Sedat, A.g.d. s:67.
45
Örneklerdeki durum gerçekleştiğinde alıcı, kendisini kaynaktan daha yüksek düzeyde
görmeye başlayacaktır.
Aşağı ve yukarı düzeye doğru iletişimde bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bu
sorunları en aza indirebilmek için her iki düzeyin de iletişimde birbirlerini eşit olarak
kabul etmesi gerekmektedir. Örneğin; kaynağın alıcı tarafından sözü kesildiğinde
“Özür dilerim, sözlerimi bitirmek istiyorum” gibi sözleri alıcı tarafından da normal
karşılanmalıdır.
Aşağı ve yukarı düzeye doğru iletişimde tarafların birbirlerine karşı saygılı ve
hoşgörülü olması esastır.
3.6. Eleştiri Ve Övgü
İletişim süreci boyunca bazı eleştiriler ve değerlendirmeler yapmamız
beklenir. Özellikle insanlara yardımcı olan öğretmenlik, danışmanlık, hemşirelik gibi
mesleklerde eleştiri ve değerlendirmeler sıklıkla kullanılır. Eleştiri, etkili iletişimin
genelde en önemli bölümlerinden birini oluşturur.88 Eleştiri, yardım amacının dışında
dozu fazla olunca ve uygun biçimde olmayınca iletişim sorunu oluşur.
Eleştiri ve övgü arasındaki ince çizgiye çok dikkat edilmelidir. İnsanlar
genellikle eleştiriden değil, övgüden hoşlanırlar. Örneğin; yeni bir ev ve /veya eşya
aldığımızda arkadaşlarınızın olumsuz eleştirileri sizi üzer.
Sınıf içi iletişimde, eğitim alanında, toplantılarda vb. durumlarda yapılan
eleştiriler, dinleyicileri yaralayıcı değil, onlara yol gösterici ve öğretici nitelikte
olmalıdır. Ayrıca övgünün sınırları da fazla zorlanmamalıdır.
3.7. Yalan
İletişimde insanları yanıltmak maksadıyla yalan da söylenir.
Yalan: Gerçek olmayan, gerçeğe benzetilmiş olarak tanımlanabilir. Bazı
insanların başvurduğu bir yöntemdir.89 Çoğunlukla gençlik ve ergenlik yıllarında
öğretmenlerine ailelerine yalan söylerler. Neden?
88 GÜNEY Salih, A.g.e., s:55. 89 http://tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx.Kelime=yalan.
46
Yapılan araştırmalarda insanların iki nedenle yalan söyledikleri ortaya
çıkmıştır. Birincisi, ödüllendirilmek için (psikolojik olarak) ikincisi, cezadan
kurtulmak için.90
Yalanın iki boyutu vardır; Etik ve Etkililik.
Etik boyutu, doğru ile yanlışı ilgilendirir. Her bireyin kendi değer yargılarına
göre doğru bilgiyi alma özgürlüğü vardır. Yalan ile bireylerin elinden en doğru
bilgiyi alma hakkı alınmış olur.
Etkililik boyutu ise; ödül kazanmadaki ya da cezadan kurtulmadaki başarı ve
/veya başarısızlığıdır91.
Yalan söylemek, sözel olarak oldukça kolaydır. Ancak yalan söylerken
bedeninin dilinin dudaklara uyması gerekmektedir. Beden dili genellikle yalan
söylerken dudaklarla uyum sağlayamayabilir. “Beden dili yalan söylemez.”
3.8. Dinleme
Yaşantımızın büyük bir bölümünü oluşturan dinleme ile her zaman beraber
olduğumuz şüphesizdir. Sabah uyandığımızda çevremizdeki sesleri işitiriz. Bazı
iletileri istemesek bile işitmek zorunda kalırız. İşitme sağlıklı insanlar için günlük
yaşamda kaçınılmazdır.
Çoğunlukla işitme ile dinleme birbirine karıştırılır. Birisi konuşurken, başka
birisiyle ilgileniyorsak “Dinliyorum, kulağım sende” deriz. Böylece belki sözlerin
tümünü işitiriz ancak hepsini algılayamayız. Çünkü işitme ile dinleme birbiriyle
ilişkili fakat ayrı iki süreçtir.92 İşitme, biyolojik bir süreçtir. Biyolojik açıdan merkezi
sinir sistemlerinin yeterliliği ile ilgilidir. Dinleme ise, bilişsel bir süreçtir. Çoğunlukla
dinleme işitme ile bir tutulduğundan onun kendiliğinden bilinçsizce gerçekleşen
doğal bir süreç olduğu düşünülür. Bundan dolayı da dinlemenin öğrenilmesi
gerektiği ve iyi bir dinleyici olabilmenin ancak bilinçli bir çaba ve özveri ile
gerçekleşebileceği akla gelmez.
90 SİLAH, Mehmet, A.g.e., :101. 91 SİLAH, Mehmet, A.g.e., :101. 92 TUTAR, H. A.g.e., s:71.
47
(a) (b)
Şekilde iki ayrı grup üzerinde yapılan araştırma sonuçları verilmiştir. Soldaki
grafikte1919 yılında yetişkinler üzerinde yapılan araştırma ve sağdaki grafikte ise
1980 yılında üniversite öğrencileri ile yapılan araştırma sonuçları verilmiştir. Her iki
araştırma sonucu da dinlemeye diğer etkinliklerden daha fazla zaman ayırdığımızı
göstermektedir. Etkili dinleme zaman ve enerji gerektirir.93
3.9. Dinleme Biçimleri
3.9.1 Görünüşte Dinleme (Dinliyormuş gibi görünmek)
Dinlermiş gibi yaparak, aslında ne söyleyeceğimizi aklımızdan geçirmemiz
ya da başka şeyler düşünmemizdir.
3.9.2. Savunmada Dinleme
Dinlerken söylenenler içinde bize yönelik bir eleştiri ya da saldırı olup
olmadığını araştırmaktır.
3.9.3. Seçerek Dinleme (Yarı yarıya dinlemek)
İlk önce görünüşte dinlemedeyken daha sonra ilgimizi çeken bir konudan söz
edildiğinde kulak kesilmektir.
3.9.4. Tuzakçı Dinleme
Konuşanın sözlerini, bir açığını yakalayıp, üzerine çullanmak amacıyla kulak
kesilmektir.
3.9.5.Denetçi Dinleme
Karşımızdakilerin bize nasıl tepki gösterdiğini ve istediğimiz sonucu alıp
almadığımızı ölçmek için dikkat kesilmektir.
93 TUTAR, H. A.g.e., s:71.
16% 9% 30%45%
53% 14%
16% 17%
48
3.9.6. Nezaketen Dinleme
Dinlememek ayıp olduğu için dinliyormuş gibi yapmaktır.
3.9.7. Ürkek Dinleme
Karşımızdakini dinlemek istemediğimizi açıkça söyleyemediğimizde dinleme
pozu takınmaktır.
3.9.8. Yaltaklanmacı Dinleme
Karşımızdakinin hoşuna gitmek için dinliyormuş izlenimi yaratmaktır.,
3.10. Etkin (Etkili) Dinleme
Dinleyenin anlatılanı doğru olarak anladığını iletebilmesine olanak sağlayan
dinleme biçimidir94. Bu tür dinlemede alıcı (dinleyici) geri iletim sürecini etkili
olarak kullanır. Konuşan, dinleyicinin bir davranışı ile gönderdiği mesajların gerçek
anlamıyla algılandığını, kendisiyle ilgilenildiğini ve sorunun anlaşıldığını hisseder.
Etkin dinlemede yargılayıcı olmamak, derinlemesine dinlemek, empatik
olmak ve aktif olmak esastır. 95
Aktif dinlemede, dinleyen mesajı fiziksel ve zihinsel olarak almaktadır.
Yargılayıcı olmayan dinleme ise, kaynak kişinin söylediklerini açık fikirle
eleştirmeden dinlemektir.
Etkin dinlemede yargılayıcı olmamak esastır.
Derinlemesine dinleme ise, söylenmek istenen asıl mesajın, alıcı tarafından
anlaşılmasına yönelik dinlemedir.96
Etkin dinlemede, derinlemesine kulak vermek esastır.
Empatik dinleme, bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak
onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.97
Etkin dinlemede empatik olmak esastır.
94 http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir/. 95 http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir/. 96 http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir/. 97 http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir/.
49
3.11. Etkin Dinlemede Uyulması Gereken Kurallar
― Karşımızdaki kişiyi dinledikten sonra anladıklarımızı ona söylemeliyiz.
― Anlamadığımız yeri mutlaka sormalıyız.
― Duygularımızı belli etmeliyiz.
― Alıcı olarak, kaynak kişiyi anlamak için çaba harcamalıyız.98
98 http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir/.
50
4. BÖLÜM
SÖZSÜZ İLETİŞİM
İnsanlar arasında konuşma dışındaki araçlarla gerçekleşen iletişim
biçimidir.99
Sözsüz İletişim
Sesli Sessiz Nesnel
Duyulabilen konuşma ile birlikte ortaya Görülebilen beden hareketleri
çıkan ve dilden bağımsız olgular
Sözsüz iletişim yoluyla birtakım anlamlar iletilebilir. Örneğin; yakamıza
taktığımız bir rozet ile mesleğimizi, bir dostumuzun elini tutarak onu sevdiğimizi
ifade edebiliriz.
Sözsüz iletişim genel olarak sözel mesajları vurgulamak sözel mesajın
etkinliğini artırmak için kullanılmaktadır. Örneğin; bir politikacının konuşurken
konuşmasının etkililiğini artırmak için masaya vurduğu bir yumruk, anlatılan
fıkralara gülmememiz, gülerek cevap vermemiz bir örnektir.
Sözsüz iletişim her zaman (davranış üzerine odaklanmış dahi olsak)
gözlenebilen (hareketi, jesti-mimiği) davranışları kapsamayabilir. Davranışın
yanında seçtiğimiz bir giysi, saç tarama biçimimiz, seçtiğimiz araba, seçtiğimiz saat,
bizim tarafımızdan seçilen ve kullanılan her nesne bizim göstergemiz bir
mesajımızdır. Bireyin dış dünyaya gönderdiği mesajlardır.
4.1. Sözsüz İletişim Bağlamı
Sözlü iletişimde olduğu gibi sözsüz iletişimde de iletişim bir bağlam içinde
gerçekleşir. Bu bağlam sözlü olmayan davranışların iletişimi oluşturmasına yardımcı
olur. Sözlü olmayan benzer davranışlar farklı ortamlarda farklı tepkilere yol açar100.
99 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 88. 100 ROBBİNS, S. P., Örgütsel Davranışın Temelleri, Çeviren Sevgi Ayşe Öztürk, 1994 s:101.
51
Örneğin; Kafeteryada güzel bir bayanın göz kırpması ile, poker masasında bir
oyuncunun göz kırpması farklı anlamlar ve farklı tepkilere yol açar. Başka bir örnek
verecek olursak; biraz önce politikacının vurduğu yumruktan bahsetmiştik,
politikacının vurduğu yumruk ile gol yiyen takım taraftarının masaya vurduğu
yumruk farklı mekanlarda farklı anlamlara gelmektedir.
Yine sözel olmayan benzer davranışlar kültürden kültüre farklılık gösterir.101
(Emrinizde bulunan insanlar farklı farklı kültür ve yörelerdendir.)
Örneğin dil çıkarmak; Batı toplumlarında aşağılama, Çin kültüründe ise
eğlence sembolüdür.
Örneğin tükürmek; Batı kültüründe nefret ve iğrenme, ABD Kızılderililerinde
nezaket, Afrika ve Amerika yerlilerinde ise hastayı iyileştirme sembolüdür.
Genel olarak sözlü ve sözsüz iletişim kurarken yapılan davranışların tutarlılık
göstermesi gerekir.102 Bu nedenle insanlar, sözlü olarak yalanı söylerken, sözsüz
olarak da yalanı denerler. Yalan söylerken, sözsüz olarak yapılan davranışları şu
şekilde sıralayabiliriz:
― Yalan söyleyenler daha az hareket ederler
― Daha yavaş konuşurlar.
― Daha az kelime kullanırlar ve tekdüze ayrıntısı olmayan cümleler
kullanırlar.
― Genel açıklama yaparlar.
― Doğru söyleyenlere oranla daha az göndermelerde ve kaynak belirtmede
bulunurlar.
Sözsüz iletişim de de sözlü iletişimde olduğu gibi belirli kurallar vardır. Bu
kuralların büyük bir bölümü gözlem yoluyla toplumdan öğrenilir. Statü ve cinsiyet
bu davranış kurallarının belirleyicileridir.
101 ROBBİNS, S. P., A.g.e., s:102. 102 ZILLIOĞLU Merih, A.g.e., s: 178.
52
4.2. Beden Dilinin Temel Özellikleri
Dedik ki ilk dilimiz beden dilimizdir. Duyguların ve düşüncelerin kelimelere
dökülmediği durumlarda bunu çok açık olarak hissederiz.
Eğer beden dilimize önyargısız ve cesaretle yaklaşırsak, birçok görüşme ve
karşılaşmanın sonucunu başarılı kılmamız mümkün olur. Bazen bir bakış, başın bir
dönüşü, kavrayan bir jest, savunucu bir mimik binlerce kelimeden daha fazla anlam
taşır.
“Söyleyerek bazı şeyleri, söylemeyerek her şeyi anlatabiliriz.”, “Konuşurken hiç bir şey söylemeyebilirsiniz ama susarken asla.”103
İnsanlar hayatları boyunca farkında olmaksızın günlük beden dilini son
derece etkin kullanırlar. Ancak kelimeleri kontrol ettikleri gibi bedenlerini kontrol
edemezler. Bedenimiz, olaylara ve durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden
tepki verir.
Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki
mümkündür. Ama beden dilimizi çok kere gizlememiz mümkün değildir. Duygu ve
düşüncelerin anlatılmasında kelimelerden çok beden esastır. O nedenle;
― Beden dili ile yapılan hareketler anlam kazandığı zaman iletişim
gerçekleşmiş olur.
― Beden dili duyguları yansıttığı için anlam karmaşasına da neden
olabilir.104 Örneğin; kaş çatma hoşnutsuzluk, onaylamama, can sıkıntısı,
kızgınlık gibi birçok nedenden kaynaklanabilir.
― Beden dilinin kullanılış biçimi toplumdan topluma farklılık gösterir.
4.3. Beden Dilinin Temel Öğeleri
4.3.1.Göz İlişkisi
Göz iletişimi ile birkaç şey söylemeden önce biraz bakışlardan bahsedelim.
Karşınızdaki insanla iletişim kurarken neresine bakarsınız? Uzmanlar ;105
103 http://www.fatihbasaran.com/vucut -dilimizi-anlamak/. 104 http://www.fatihbasaran.com/vucut -dilimizi-anlamak. 105 BALTAŞ, Zuhal ve Acar A.g.e., s:52.
53
Alın-Kaş arasına bakmayı “Resmi Bakış (iş bakışı)”
Göz-Ağız arasına bakmayı “İletişim Bakışı (sosyal bakış)”
Ağız-Boyun arasına bakmayı “Flört Bakışı (mahrem bakış)”
olarak nitelendiriyorlar.
Bizim kültürümüzde insanların yüzüne bakanlar bakmayanlardan daha çok
hoşa giderler.106 Bu husus kültürden kültüre, ülkeden ülkeye değişir.
İnsanlarla onları rahatsız etmeyecek şekilde mümkün olduğunca göz ilişkisi
kurulmalıdır.”
İnsan bir şeyden hoşlanırsa gayri ihtiyari göz bebekleri büyür. Göz bebeğinin
büyümesi bir de karanlıkta olur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, karanlıkta
gözbebeği büyüyen bir bayanın bu göz bebeğinin büyümesini yanlış yorumlamayın.
Ha göz bebeği büyüdü, benden hoşlandı (!) gibi...
Dikkat edin, poker oyuncuları birbirlerinin göz hareketlerini takip ederler.
Özellikle de bu oyuncular koyu renkli cam gözlük takarlar.
Kuyumcular iletişim konusunda kendilerini bilimsel olarak
yetiştirmemelerine rağmen, alıcı bir bayan müşteri ile sadece bakıcı olan bayan
müşteriyi gözlerinden tanıdıklarını ve seçtiklerini ifade ederler.
Göz temasının süresi, iletişim açısından önemlidir. Arapların göz temasını
sevmedikleri, Japonya’da fazla göz temasının saygısızlık olduğu, Gana’da ayıp
sayıldığı bu nedenle de yere veya tavana baktıkları söylenir.
İnsanlar dış dünyadan algıladıklarını %87 gözleri ile, %9 kulakları ile, %4
diğer organları ile algılarlar.107
Gözlerinin içine uzun süre bakan biri size iletişim kurmak istediğiyle ilgili
mesaj verirken bakış süresi kimin daha önemli olduğunun göstergesidir. 1998 yılında
Dünya Basın Konseyi’nin bir toplantısında Oktay EKŞİ, Başbakan Mesut
YILMAZ’a plaket veriyordu. İkisi ayaktaydılar, EKŞİ gözünü bir saniye bile
başbakandan ayırmazken, YILMAZ, EKŞİ ile konuşup başka tarafa bakıyordu.
106 GÜVENÇ, Bozkurt, İnsan ve kültür 9. basım Remzi Kitabevi, 2002 s:25. 107 TİERNEY, Elizabeth “Başarılı İletişimin 101 Yolu” Çev: Zehra SAVAN Alfa Basın Dağıtım, İstanbul 2001 s.36.
54
Türkçe bilmeyen ve ikisini de tanımayan bir yabancı, davranışlarından ve göz
temaslarından, kimin başbakan olduğunu rahatlıkla çıkarabilirdi. “AZ BAKAN ÜST
KONUMA GEÇİYOR.”108
Beşiktaş Kulübünün Teknik Direktörü Mustafa DENİZLİ ve/veya Fatih
TERİM’in röportajlarını izleyin, kesinlikle muhabirin gözlerine bakmazlar.
Burada önemli olan çocuğumuzla, ailemizle, iş arkadaşlarımızla, amirimizle,
astımızla konuşurken mutlaka göz iletişimi kurulmalı, hatta çocuğumuzla aynı göz
seviyesine kadar yere eğilmek pek çok fayda sağlayacaktır.
4.3.2. Yüz İfadeleri
Canlı olun, mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin ve gülün.
(Kemal SUNAL gibi değil tabi ki)
“Yüz ifadesi çevreye olan ilginizi yansıtır, donuk ve ifadesiz olmaktan kaçının.”
Yüz ifadelerini “korku, mutluluk, öfke, hayret, üzüntü, tiksinti” şeklinde
sıralayabiliriz.109 İletişim kurarken yüzümüzün aldığı biçimler iletişim açısından çok
önemlidir. Emrinizde size hizmet eden birisine bir çay getirmesini söylerken
yüzünüzün aldığı ifadeyi bir düşünün.
4.3.3. Jestler
Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı; mimikleri, baş, el, kol, bacak , ayak
ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur.110
Çok aşırıya kaçmadan jestlerinizi kullanın, elinizi cebinizde tutmaktan ve
kollarınızı kavuşturmaktan, elinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Karşı tarafın
anlayabileceği ve açık jestleri tercih edin. Bunu yapabilmek için, jestler hakkında
biraz bilgi sahibi olalım.
Esas jest ve mimikler duygu ve düşünceleri destekleyen, onları somut hale
getiren hareketlerdir.111 Örneğin sohbet sırasında göz kırpma, başı sallama, kolları
108 İZGÖREN, Ahmet Şerif “ Dikkat! Vücudunuz Konuşuyor” Akademi İnternational Yayınları, İstanbul, 2000 s:107. 109 İZGÖREN, Ahmet Şerif A.g.e., s:108. 110 TAYFUN, Recep “Etkili İletişim ve Beden Dili” Nobel Yayıncılık, Ankara 2007 s:71. 111 TAYFUN, Recep A.g.e., s:71.
55
açma gibi işaret ve hareketler, iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı
içeren jestlerdir.
Öte yandan kendiliğinden gelen ve hiç beklemediğimiz bir anda bizi
yakalayan esneme ve hapşırma gibi durumlarda bile jest söz konusudur. Esas olarak
anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden refleks olarak ortaya çıkan bu
hareketlere “ikincil jest ve mimikler” denir.112
Bu iç tepkilerle ortaya çıkan ikincil jestler ortamın özelliklerine göre
giydirilmeye ve şekillendirilmeye başlarlarsa esas jestlere dönüşmüş olurlar.
Örneğin; hapşırık insanın solunum düzeyi ile ilgilidir. Jest ise bu esas harekete eşlik
eden ikincil bir harekettir.
Esas jestler; anlatım jestleri, sosyal jestler ve mimik jestlerdir.
Anlatım jest ve mimikleri; mutluluk, öfke, sevinç, üzüntü, tiksinti...vb.
Toplumsal jest ve mimikler; Davranışların gelenek ve göreneklere
uydurulması gibi. Bunlar olması gereken ifadeyi yine yerleştiren jestlerdir.
Durum gereği, olduğumuzdan çok daha mutlu veya hissettiğimizden çok daha
üzüntülü olan ifademiz sosyal bir mimiktir.
Mimik jestler (taklitler); hayvan sesleri, kuş sesi, sahne oyuncularının oyun
gereği davranışları bu gruba girer. Bir de şematik jest ve mimikler vardır. Ateş etme
hareketi, sigara içme hareketi, sus hareketi, delisin hareketi bu gruba girer.
4.3.4. Baş Hareketleri
Burada başın yukarıya, aşağıya ve yanlara olan hareketleri söz konusudur. Bu
hareketler bir taraftan insanın iç dünyasının yansıması olan anlatım jestlerini
oluşturur.
Anlatım jesti olarak baş hareketleri alın ortasından gelip, burundan geçerek
çeneye gelen bir dikey çizgi ile kulaklardan gelerek göz altından geçen bir yatay
çizgi ekseninde değerlendirilir.
112 İZGÖREN, Ahmet Şerif A.g.e., s:109.
56
Yatay çizgi üzerindeki hareketler kişinin kendisini belirli durumdaki
yaşantıda algılayış ve değerlendirişidir113. Bunlar kişinin yaşanan durumla ilgisini
keser ve tutumlarını yansıtır.
Yukarıdan aşağıya olan dikey çizgi ise kişinin diğer insanlarla ilgili
durumunu yansıtan hareketleri içermektedir.
Yatay eksen üzerinde yukarıya kalkık bir baş duruma karşı çıkıştan,
üstünlüğe kadar çeşitli duyguları yansıtabilir. “Burnu havada olmak” bu baş
duruşunun, toplumsal öz bir anlatımıdır.
Yatay eksen üzerinden aşağıya bakan, merkeze dönük baş hareketleri ise
uysal, çekingen, kabullenici bir duygu durumunun anlatımıdır. Böyle bir ifade “başı
önünde, efendi insan” tanımının tipik bir görünüşüdür.114
Başın hareketleri Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı aşağı yukarı
hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Başınızı hafif dik tutun.
Burada söylenenlerin içeriğini yüzde yüz kabul ettiğiniz anlamı çıkmasın,
söylenenleri kabul edip etmediğiniz önemli değildir.
Burada önemli olan sizinle konuşana “Anlaşıldım” duygusunu yaşatın.
Onay için başı sallama hareketi çoğu kültürde “Evet” veya onay anlamına
gelen olumlu bir harekettir. Doğuştan sağır dilsiz ve kör olan kişilerle yapılan
araştırmalarda bu kişilerin onay amacıyla bu hareketi kullandıklarını göstermiştir. Bu
da hareketin doğuştan gelebileceği fikrine yol açmıştır. Genellikle “Hayır” anlamına
gelen kafayı yana sallama hareketinin de doğuştan geldiğini iddia edenler olduğu gibi
bunun insanların öğrendikleri ilk hareket olduğunu iddia edenler de vardır. Yeni
doğan bir bebeğin veya çocuğunuzun bir mamayı reddetmesini gözlediniz mi? Başını
yana sallar.
113 TAYFUN, Recep A.g.e., s:72. 114 TAYFUN, Recep A.g.e., s:72.
57
4.3.5. Beden Duruşu
4.3.5.1. Beden dilimizin topluluk karşısında duruşu
İnsan bilerek veya bilmeyerek yaptığı hareketlerle sadece karşısındaki kişiyi
değil büyük toplulukları bile etkilemekte ve yönlendirmektedir.
Yapılan araştırmada aynı konuyu hemen hemen aynı kelimelerle anlattıkları
halde, bazı grupların son derece olumlu katkıları ve katılımı olduğu, bazı grupların
ise sessiz kaldıkları veya ısrarla temel mesajlara karşıt görüş savundukları tespit
edilmiş.
Topluluk üç kişiden de üç yüz kişiden de oluşsa eğer kollarınızı kavuşturur ve
geriye doğru yürüyerek topluluktan uzaklaşırsanız, kelimeleriniz ne kadar özenle
seçilmiş olursa olsun topluluk katılmakta isteksiz davranır. Buna karşılık kollarınızı
açıp, topluluğa, topluluğa ilerlediğiniz taktirde dinleyiciler konuya katılır ve iş
birliğine girmekte son derece istekli olur.
İnsanın kendini dış dünyaya karşı koyuş biçiminin temeli göğüs açıklığını, bir
başka deyişle merkezini kullanış biçimidir.115
Başka hiçbir özelliğine bakmaksızın sadece göğüs açıklığına baksak bir
insanın kişilik yapısı ve içinde bulunduğu duygu durumu konusunda bilgi sahibi
olmak mümkündür.
Merkezin göğüs üzerinde kesişen bir yatay ve dikey eksen üzerinde dengeli
olarak durması omuzların geriye doğru genişlemeden dik olarak tutulması kendini
kabul ettiren güvenli bir görünüş ortaya koyar.116
Merkezlerini ölçülü bir şekilde dünyaya açan insanlar büyük çoğunlukla diğer
insanlarla sağlıklı ilişkiler içindedir. Bu tür insanlar kendi haklarını korudukları gibi
karşılarındaki kişinin haklarına da saygı duyarlar.
Merkezin kapanması, omuzların düşmesi ve kişinin hafif öne eğilmesiyle
ortaya çıkan bir durumdur. Bu görünüş kişinin kendine güven duymadığını ve içinde
115 ÇAMUR, Devrim ve ALTINTAŞ, Ersin “Beden Dili: Sözsüz İletişim” Aktüel Yayınları, İstanbul, 2005, s:81. 116 ÇAMUR, Devrim ve ALTINTAŞ, Ersin A.g.e., s:81.
58
bulunduğu durumdan rahatsız olduğunu düşündürür.117 Temel beden duruşları ve
merkezleri bu şekilde olan kişiler genel olarak hayat enerjileri düşük ve yaptıkları
işten bulundukları durumdan memnun olmayan kendini güven içinde hissetmeyen
kişilerdir. Bu çekingen ve kapalı bir beden duruşudur. Böyle bir görünüşe, büyük
çoğunlukla zayıf ve tereddütlü bir ses tonu eşlik eder. Bu özellikteki kişiler haklarını
almakta zorluk çektikleri gibi, kendilerini zorlayan bir talebe karşı da hayır demekte
güçlük çekerler.
Merkezin çok fazla açılması, aynı zamanda hak isteme alanında da kendini
gösterir. Bu görünüşteki kişi, diğer insanların hak ve duygularına da duyarsızdır. Bu
tür kişilerin haklarını “Söke söke alacaklarına inandıkları için çevrelerinde
rahatsızlık yaratırlar.”
Bu nedenle beden duruşunuzla olumlu bir imaj vermek istiyorsanız:118
Ayakta iseniz dik durun,
Oturuyorsanız sandalyeyi veya koltuğu tam olarak doldurun ve arkanıza
yaslanın,
Birisiyle konuşurken ve birisi sizinle doğrudan konuşurken öne eğilin ve
ilginizi gösterin.
4.3.5.2. Elleri ve Bileği Bedenin Arkasında Tutma ve Kavuşturma
Elleri bedenin arkasında kavuşturmak otoriteyi temsil eden polis, öğretmen
ve subaylar arasında çok sık görülen bir jesttir.
Ellerini arkasına kavuşturan kişi, karnı ve göğsü gibi bütün zayıf noktalarını
açıkta bıraktığından kendisini güçlü ve bütünüyle güven içinde hissediyordur. Bu
sebeple bu jest mutlak bir üstünlük ve kendine güven işaretidir.119
Buna karşılık bir elin diğer eli bileğin alt veya daha yukarı noktasından
tutması ise yaşanan bir gerginliğin ve kendini kontrol etme ihtiyacının
117 ÇAMUR, Devrim ve ALTINTAŞ, Ersin A.g.e., s:81. 118 TAYFUN, Recep A.g.e., s:77. 119 BALTAŞ, Zuhal ve Acar A.g.e., s:89.
59
göstergesidir120. El diğer kolu tutarak adeta kendini saldırganca tutumdan alıkoymak
ister. Kızgınlık arttıkça el bileği daha yukarıdan tutar.
(Hastanelerin acil servislerinde, hasta yakınlarını hiç gözlediniz mi?)
4.3.5.3. İletişimde Ellerin Kullanılması Temel El Hareketleri
Bir orkestra şefinin elinde tuttuğu baton ne işleve sahipse konuşan kişinin
elleri de aynı işlevi yürütür.
El hareketleri konuşmamıza ritim ve vurgu katarak düşüncemizin duygusal
tonunu ortaya koyar. Ellerin konuşma sırasında temel görevi konuşmanın bizce
önemli olan noktalarını vurgulamaktır. El hareketleri konuşmayla öylesine
bütünleşmiştir ki çok kere telefonla konuşurken bile bu hareketleri yaparız.
4.3.5.4. Avuç İçinin Yukarıya Bakması
İnsanın ellerini kullanışının iki şekli vardır. Birincisi avuç içinin açık olarak
havaya bakması, ikincisi de avuç içinin yere dönük olması, avuç içi dışına kıyasla
çok daha fazla duyarlıdır.121
İnsanın avuç içini kullanış biçimi, kişinin duygu düşünce ve iç dünyasıyla
ilgili son derece değerli bilgiler verir. İnsan aynı ses tonunu ve kelimeleri kullansa
bile sadece avuç içini kullanışındaki farklılık sebebiyle karşısındaki kişiyi rahatsız
edebilir. Onunla, bir çatışmaya sürüklenebilir veya istediklerini zorlanmadan
yaptırması mümkün olabilir.
Açık duran bir el, karşısındaki kişiye içini gösterir. Böyle bir el
karşısındakine gizlisi ve saklısı olmaksızın güven ve dostluk sunar, uyum ve
uzlaşmaya davet eder. açık bir el insanın kendi isteğiyle aldıklarını ve verdiklerini
sembolize eden bir jesttir.122
120 BALTAŞ, Zuhal ve Acar A.g.e., s:89. 121 TAYFUN, Recep A.g.e., s:78. 122 TAYFUN, Recep A.g.e., s:78.
60
4.3.5.5. Avuç İçinin Aşağıya Bakması
Daha duyarlı olan avuç içinin aşağı dönük olması, elin tersinin yukarı veya
karşıdaki kişiye bakması kişinin hassas tarafını dış dünyaya kapadığının işaretidir.123
Bir konuşma sırasında sürekli olarak elinin tersini konuştuğu kişiye karşı tutan biri,
ya duygularındaki güvensizliği örtmeye çalışıyordur veya karşısındakinden sakladığı
bir şey vardır.
Bu şekilde konuşan insanlarla uyum sağlamak zordur. Çünkü bu tür insanlar
fikirleriyle adeta bir duvar örerler ve her türlü uzlaşmayı imkansız kılarlar.
• İnsanlarda el hareketleri durumdan duruma kişiden kişiye ve kültürden
kültüre farklılık gösterir. Konuşma sırasında en çok kullanılan el
hareketleri şunlardır:124
1. Havayı Hassas Bir Şekilde Kavrama: İnsan eliyle ya anlattığı konuya
hassasiyet kazandırmaya çalışır. Ya da konuştuğu konuyla ilgili olarak gücünü
göstermeye çalışır. Hassasiyet jestinde başparmak ve parmak uçları, güç jestinde ise
elin bütünü kullanılır. (Şekil 1)
Şekil 1. Havayı Hassas Bir Şekilde Kavrama
2. Havayı Güçlü Şekilde Kavrama: Güçlü kavrama jestini, bir konudaki
kararlığımızı ve gerekirse en sert mücadeleye bile hazır olduğumuzu göstermek için
kullanırız.
Özellikle politikacılar bu jesti topluluk önünde yaptıkları konuşmalarda sık
sık kullanırlar. Sıkılmış bir yumrukla yapılan konuşma toplulukları duygusal olarak
heyecanlandırır.
123 TAYFUN, Recep A.g.e., s:79. 124 PEASE, Allan “Beden Dili” Çev: Yeşim Özben, Rota Yayıncılık, İstanbul, 1997 s:63-69.
61
Şekil 2. Havayı Güçlü Şekilde Kavrama
3. Havaya Vurmak: Oldukça saldırgan bir ton taşıyan bu jestle konuşmacı
açık olan avuç içiyle yukarıdan aşağı havaya vurur. Kişinin savunduğu fikirdeki
kararlılığın, gerekirse kavgaya kadar gidebileceğinin işaretidir.
4. İki Elin Makas Gibi Kişiden Yana Doğru Açılması: Bu çok şiddetli bir
reddediş ifadesidir. Konuşmacı bu jestiyle sağındaki ve solundakilere düşmanca bir
set çektiğini göstermiş olur. ( Şekil 3)
Şekil 3. İki Elin Makas Gibi Kişiden Yana Doğru Açılması
5. Elin Yumruk Olarak Kullanılması: Yumruk insanı koruyan doğal bir
silahtır. Yumruk ile sadece rakibin yüzüne veya karnına vurulmaz. Yumruk tehdit
edici bir biçimde sallanabilir, masaya dayanabilir ve hiç değilse yumuşak bir
hareketle havada tutulabilir. Yumruğu masaya vurmak kabalık, duygulara ve duruma
egemen olamamanın bir işaretidir. ( Şekil 4)
62
Şekil 4. Elin Yumruk Olarak Kullanılması
6. Parmağın Havaya Kalkması: Elin sıkılarak işaret parmağının havaya
kalkması konuşmaya otoriter bir hava verir. Çok güçsüz bir insanın bile parmağını
kaldırarak konuşması, savunduğu görüş konusundaki ısrarını gösterir. (Şekil 5)
Çok kere insanlar karşılarındaki kişiyi suçlarken de bu jesti kullanırlar. Ancak
bu defa parmak suçlanan kişiyi gösterir. Bu jest anne, baba, öğretmenler, polisler,
hakemler, yöneticiler gibi otoriteyi temsil edenler tarafından sıkça kullanılır.
Böylesine otoriter ve üstünlük belirten yaklaşım, dinleyenlerde direnç ve rahatsızlık
yaratır.
İşaret parmağımızı uzatıp karşımızdaki kişiyi suçlarken diğer üç parmağın da
kendimizi gösterdiğini unutmamamız gerekir.
Şekil 5. Parmağın Havaya Kalkması
7. Avuç İçinin Yukarı Bakması: Bu durumda konuşmacı son derece
yumuşak bir şekilde dinleyicilerden kendi fikrine katılmasını istiyor demektir.
Bir fikri, bir öneriyi, bir izlenimi veya daveti açık bir el jestiyle yapanlar karşı
görüşlere ve tekliflere de hazır olduklarını ortaya koyarlar. Açık bir el karşıdakine
saygı ve karşılıklı eşit ilişki önerisidir. (Şekil 6)
63
Şekil 6. Avuç İçinin Yukarı Bakması
8. Avuç İçinin Aşağı Bakması: Böyle bir jest artmış olan gerginliği kontrol
etmek isteyen soğukkanlı bir yaklaşımın işaretidir. Bu jest uygulayana karşı tarafa
direnç doğurmayan bir üstünlük verir. (Şekil 7)
Şekil 7. Avuç İçinin Aşağı Bakması
9. İki Elin Avuç İçlerinin Karşıya Bakması: Bu şekilde bir hareket kişinin
karşıdan gelen hayali bir tehdidi durdurmak istemesi ve kendisine yöneltilen
eleştiriye karşı çıkmasıdır. Bu jeste çoğunlukla kişinin ses tonu ve yüz ifadesi de
eşlik eder. ve karşı tarafı durdurmayı, kendi sınırlarından içeri sokmamayı amaçlar.
(Şekil 8)
Şekil 8. İki Elin Avuç İçlerinin Karşıya Bakması
10. İki Elin Avuç İçlerinin Kendi Göğsüne Bakması: Bu jest, karşıdaki
kişiyi veya fikri kucaklayarak, onunla uyum içinde olmak istediğini yansıtır. Aynı
64
zamanda bu jest bir fikri tartışmaya açmak, sınırları belirlemek ve kardaki kişiyi
kendine yaklaştırmak amacını taşır. (Şekil 9)
Şekil 9. İki Elin Avuç İçlerinin Kendi Göğsüne Bakması
11. İki Elin Avuç İçinin Birbirine Bakar Şekilde Yanda Olması: Bir
öncekine benzeyen bu hareket karşıdaki kişiye uzanan bir eldir. Tartışılan kişiyle
olan mesafeyi kapatmak ve ifade edilen kelimelerle onun zihnine ulaşmak isteğini
gösterir. (Şekil 10)
Şekil 10. İki Elin Avuç İçinin Birbirine Bakar Şekilde Yanda Olması
12. Uzaklaştırma Hareketi: Kişi ellerini açık olarak kendisinden dışa doğru
hareket ettiriyorsa herhangi bir şeyi bedeninden uzaklaştırmak istiyor demektir.
Ellerini kendisinden uzaklaştırma jesti kişinin hoşuna gitmeyen bir durumu veya bir
şeyi reddetmek için de kullanılır.
4.3.6. Üstünlük Belirten Hareketler
Sıkılmış yumruğuyla işaret parmağını kağıt üzerine uzatarak yapılan bir
hatayı sekreterine işaret eden bir yönetici hiçbir mazereti kabul etmeyeceğini açıkça
ortaya koymaktadır. Sekreterin elinin tersini göstererek yöneticisine verdiği karşılık
nezaket ölçülerini zorlamaktadır. Ve bu asttan beklenen davranış değildir.
65
Aynı şekilde kendisine bir şey söylemeye çalışan astını elinin tersiyle
kendisinden uzaklaştıran yönetici ona değer vermediğini göstermektedir ve bu bir
hakarettir.
Başını geri atarak kendini yükseğe ve uzağa atan, elleriyle sınırı çizen ve
durumu bütünüyle kontrol ederek şartları dikte eden bir hakkaniyet jesti, karşı tarafa
gerginlik ve direnç yaratır.
Ellerini bedeniyle bütünleştirmiş, başı geride ve yukarıda bir jest de “Bunun
sahibi benim, benim dediğim olur.” mesajını vermektedir.125
Masasında arkasına yaslanarak elleri ensede kenetlemek, kesin bir sahiplik ve
üstünlük jestidir. Bu kişi kendi alanındaki üstünlüğünü ve hiçbir konuda tartışma
kabul etmeyeceğini karşı tarafa göstermek istemektedir.
4.3.6.1. Eller Kenetli
Genel bir olumsuzluğun, bir hayal kırıklığının ifadesidir126. (iç gerginliği
yansıtan bir jest) Bu yüzümüze yansıtmamaya çalıştığımız beynimizdeki
olumsuzluğun ellerimize yansımasıdır. Görüşme biraz uzadıkça ellerimizin kenetli
vaziyette iyice yukarı yükseldiğini görürsünüz bu olumsuzluğun bıkkınlığın ne
düzeye geldiğinin bir göstergesidir. Olumsuzluk arttıkça kenetli eller daha yukarı
çıkmaya başlar. Eğer karşınızdaki ellerini bu şekilde tutuyorsa görüşmeyi fazla
sürdürmemelisiniz.
Başparmağın işaret parmağından ayrı olarak iki elin parmaklarının birbirine
değen şekilde tutulması bir üstünlük ifadesidir.127 Bu ellere bir kule görüntüsü verir.
“Ben biliyorum” ya da “Biliyor görünüyorum” hareketi olarak kabul edilir. Buna
iletişimci Şerif İZGÖREN Haldun DORMEN duruşu diyor.
Bu hareketi yaptığınızda karşıdaki içgüdüsel olarak sizin konuyla ilgili bir
şeyler bildiğiniz hissine kapılacaktır. Bu hareketi genel müdürler, yöneticiler
çalışanlarına karşı yaparlar. Ama astın üste yapma şansı yoktur. (Çaycıyı
çağırıyorsunuz... buyrun ne demiştiniz diye bir cevap)
125 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:90. 126 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:91. 127 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:91.
66
4.3.6.2. El Yüzde
Elin yüzü kapatması genel olumsuzluk, endişe belki yalan, şüphe ipucudur128.
Çeşitli uzmanlar elin yüzdeki değişik konumlarıyla ilgili farklı yorumlar
yapmaktadır.
― Örneğin elin çeneyi okşaması bir karar verme sürecini ve yoğunlaşma
isteğini anlatır.
― Dikkati ve yoğunlaşma isteğini gösteren asıl ipucu işaret parmağının
beyni gösterdiği, elin ise yanağa dayalı olduğu davranıştır. Bunu
genellikle bir toplantının başında sizi dinleyen çalışanlarınızın yaptığını
görürsünüz.
Daha sonra avuç yanağa yapışır baş yana düşer.
4.3.6.3. Başparmağın Verdiği Mesajlar
Genel anlamda üstünlüğün, egonun ve güvenin ifadesidir.129 Birini
başparmakla göstermek açık avuçla işaret etmek ve işaret parmağıyla göstermek
arasında büyük fark vardır.
Başparmak; önem vermeme, kendini ondan üstün görme, açık avuç saygı,
sevgi dostluk, işaret parmağı tehdit, otorite duygusu yaşatır.
Dikkat edin yeni yetme işadamları takım elbise alırlar ve bu elbise mutlaka
yelekli olur. Şirkette dolaşırken genelde eller yelek cebindedir fakat başparmaklar
hep dışarıdadır. Bu egemenliğin sahipliğin habercisidir.
(Yine çaycı örneği çaycıyı çağırıyorsunuz buyur diye geliyor.)
Sizi dinleyen kişinin eli yanaktayken başparmağı şakakta değil de çene
altındaysa eleştiriseldir130. Bir rekabet hissi yaşıyor olabilir. Diğer parmakların ağzı
örtmesi iki şeyin ipucu olabilir. “Benimde söylemek istediklerim var” ya da “Sana
inanıyorum.”
128 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:91. 129 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:92. 130 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:92.
67
4.3.7. Yakınlık
İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek mümkün olan en yakın mesafede
durmaya gayret sarfedin.
Bunu yapabilmek için bölgeler ve hakimiyet alanları ile ilgili biraz bilgi
sahibi olmak gerekir.
4.3.7.1. Bölgeler ve Hakimiyet Alanları
Mesafe, İnsanlararası ilişkilerde kişilerin birbirlerine verdikleri değeri önemi
gösteren ve kendilerini ilişki içinde koydukları yer konusunda bize bilgi veren en
temel belirleyicidir.
Mesafe, öneminin farkında olanlar tarafından kontrol edilebilir bir iletişim
öğesidir.131 Bu sebeple hem yüz yüze ikili ilişkilerde, hem de geniş mekan içinde bir
toplulukla kurulan ilişkilerde mesafeyi bilinçli olarak kullanmak büyük yarar sağlar.
Kişinin diğer insanlarla arasına koyduğu uzaklık onlara karşı olan duyguları ile
ilgilidir.
Mesafe bütün ilişkilerimizde önemli bir duygusal belirleyici olduğuna göre
kendimizi çok yakın hissettiğimiz kişilere yaklaşır hatta onlara temas ederiz. Ama
pek de hoşnut olmadığımız kişiler söz konusu olunca onlardan uzaklaşmayı ve
aramıza mesafe sokmaya çalışırız. Bu kişilerden “Amma da burnumuzun dibine
giriyor” diye dert yanarız.
Evlerde herkesin belli koltukları vardır. Sofrada herkes aynı sandalyeye
oturur. Çiftler aynı yastığı paylaşır ama; kesinlikle herhangi bir akşam yerlerini
değiştirmezler. (isteyen denesin) Herkesin kendi terliği vardır. Bunlar kesinlikle
alışkanlıklarımızla ilgilidir ve kolay kolay değişmezler.
Duran suyun içine bir taş attığınızda etrafında oluşan halkalar gibi bizimde
bedenimizin çevresinde göremediğimiz halkalar vardır.
131 SCHOBER, Otto “ Beden Dili (Davranış Anahtarı)” Çev: Süeda Özbent Arion Yayınevi, 2001 s: 51.
68
İnsanlar birbirleriyle ilişkilerini esas olarak dört bölgede düzenlerler. Mahrem
alan (özel bölge), kişisel alan (kişisel bölge), sosyal alan (sosyal bölge), genel alan
(ortak bölge).132
4.3.7.2. Mahrem Alan (Özel Bölge)
Her insanın bir psikolojik korunma sınırı vardır. Buna mahrem alan denir.133
Çeşitli kitaplarda bu mesafe değişik ölçülerde verilmiştir. Bu görünmeyen bölgeler
ülkeden ülkeye şehirden şehre değişmektedir. Özel alan ya da diğer bir deyişle
mahrem bölge sadece annemiz -babamız, sevgilimiz-eşimiz, çocuklarımız ya da çok
yakınlarımızın girebildiği bölgedir. Bu kimselerin dışında herhangi bir kişinin bu
mesafeyi aşması bizde rahatsızlık yaratır. (sıkıntı, gerginlik, huzursuzluk)
Bu alana başka biri girerse kalp daha hızlı atmaya ve stres yükselmeye
başlar.134 O yüzden kalabalık süper marketlerde, sokaklarda herkesin yüzü asıktır.
Metroda kimsenin yüzünün güldüğünü göremezsiniz. Çünkü herkesin özel alanı
rahatsız edilmektedir.
Asansörde de sinema çıkışında da aynı duyguyu yaşarsınız. Dışarıda sohbet
ettiğiniz insanlarla beraber asansöre binerseniz bir anda gizli iletişim kuralları
işlemeye başlar.
― Kimse göz göze gelmez.
― Hep beraber katları gösteren düğmelere dikkatli birer opera izleyicisi
huşu ve edasıyla bakmaya başlarız.
Mahrem alana girilmesi insanlarda gerginlik ve huzursuzluk yaratır.
Sorgulama görevi yapan polisler bundan çok iyi yararlanırlar. Odanın ortasına
konulan bir sandalye kişinin kendisini savunmasız hissetmesine neden olur. Bunun
üzerine sorguyu yapanın sorgulanana çok yaklaşması sık sık onu göğsünden itmesi
savunmanın kırılmasına ve kişinin çözülmesine yol açar.
Ünlü sunucu Erkan YOLAÇ’ da “Evet-Hayır Programı”nı sunarken
yarışmacının hep yakınına girer ve özellikle sık sık yanına çekme numarasıyla
132 SCHOBER, Otto A.g.e., s:52. 133 SCHOBER, Otto A.g.e., s:53. 134 PEASE, Allan A.g.e., s. 70.
69
dokunurdu. Mahrem bölgesi rahatsız edilen bu insanlar tüm konsantrasyonlarını
kaybedip rahatlıkla evet-hayır numarasına düşerlerdi.
Ev ve arabada bu alan büyür. Normalde 50 cm’ye kadar olan özel alanınızın
bir anda çok arttığını görürsünüz. Bu yüzden apartman girişinde saygı ile geçip yol
verdiğiniz insanlarla arabada yol verdin vermedin kavgalarına gireriz. Bize özgü iç
içe apartman yaşamı da özel alanlarına girilen insanların saldırganlığına yol
açmaktadır.
Bazı durumlar kendimizi çok yakın hissetmediğimiz kişilerin mahrem
alanımıza girmelerine izin vermeyi gerektirir. Batı kültüründe aynı cinsiyetten
insanlar birbirleriyle öpüşmezler. Oysa Türkiye’de kendinizi çok yakın
hissetmediğiniz bir arkadaşınız tarafından öpülmeniz çok uzak bir ihtimal değildir.
Doğum günü, bayram, yeni yıl veya herhangi bir başka sebeple gerçekleşen böyle
öpüşmeyi içten öpüşmeden ayıran nedir?
Öpüşen insanların birbirlerine karşı olan gerçek duygularını anlamak için
bedenlerinin göğüs ve göğüsten aşağı bölümlerine bakmak gerekir. Gerçekten
birbirlerinin mahrem alanlarına girmeyecek kimseler öpüşürken bedenlerini uzak
tutmaya gayret ederler.
4.3.7.3.Kişisel Alan (Kişisel Alan)
Kişisel alan iki arkadaşın konuşurken 25 cm ile 1 m veya 50 cm ile 120 cm
arasında değişen uzaklıktır.135 Buraya, uzun süreli çalıştığımız iş arkadaşlarımız,
dostlarımız girebilir. Başka bir deyişle davetlerde, iş yerinde birbirlerini tanıyan ve
arkadaş kabul eden kimseler birbirlerinden bu uzaklıkta dururlar. Bu alan iletişim
için iyi bir alandır.
Kendimizi yakın hissetmediğimiz insanların girmesine izin vereceğimiz en
yakın alan kişisel alandır. Bu mesafenin aşılması bizde rahatsızlık yaratır ve geri
çekilerek veya uzaklaşarak mesafemizi korumaya çalışırız. İlgi duyduğumuz bir
insanın bu alana girmesini, bize yaklaşma isteği olarak yorumlarız.
Seminer veren birisi bu mesafeden yakına girmemelidir.
135 TİERNEY, Elizabeth A.g.e., s: 97.
70
4.3.7.4. Sosyal Alan
Tanıdıklarımızla, işyerindeki arkadaşlarımızla, evimize gelen tamirci, kapıcı
gibi kişilerle kurduğumuz ilişkilerde 1 metre ile 2,5 metre arasında bir mesafede
durmaya çalışırız. Bu mesafe toplantılarda, davetlerde birbirini az tanıyanlar arasında
korunur. İş ortamında ise bu mesafenin korunmasına büro araçları, masalar koltuklar,
sehpalar çiçek veya çeşitli aksesuarlar yardımcı olur.
Bu alan içindeki kimselerle selamlaşma gereği duyarız. Bu tür gruplarda
kapılar arasında özel yakınlaşmalar yoksa sosyal alan özenle korunur.136 Siz de
kendinizi gözleyerek bu mesafeyi korumak için gösterdiğiniz doğal özeni
izleyebilirsiniz. Ancak insanlara yaklaşmak onları kontrol etmeyi kolaylaştırır.
4.3.7.5. Genel Alan
Otobüs durakları, tren istasyonları, büyük otellerin hobileri gibi topluma açık
yerlerde birbirlerini hiç tanımayan insanların imkan olduğu taktirde- korunmaya özen
gösterdikleri mesafe en az 2,5 metredir137.
Örneğin boş bir sınav salonu veya konferans salonunda yanımızdaki koltuğa
birisi oturursa rahatsız oluruz. Ve yer değiştirmeye gerek duyarız.
4.3.8. Yöneliş
Daima konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük oturun. İkiden fazla
bir grup oluşturuyorsanız sizin için önemli olan biri dışındakilere merkezinizi
kapatmayın mümkün olduğu kadar çok kişiye merkezinizi açık tutun.
4.3.8.1. Yön Belirleyiciler
Otururken veya ayakta mesafe insanların birbirlerine duydukları yakınlığın
bir işaretidir.
Bir grup içinde diğerlerinden nispeten uzak oturan kişi çeşitli sebeplerden
ötürü kendini tam olarak grubun içinde hissetmiyor demektir. Grup içinde bulunan
ama diğerlerine kıyasla çok yüksek statüde olan ve saygı uyandıran birinin varlığı da
insanların o kişiye dönük, ancak bazen ondan uzak oturmalarına sebep olabilir. 136 TİERNEY, Elizabeth A.g.e., s: 97. 137 TİERNEY, Elizabeth A.g.e., s: 98.
71
Birbirlerine yakın oturan insanlar dayanışma ve güven duygusunu yaşarlar.
İnsan ilişkilerinde bedenin üst yarısının (göğsün) ve ayak uçlarının dönük
durduğu yön, kişinin ağzından dökülen kelimeler ne olursa olsun gerçekte zihinsel ve
duygusal enerjisinin dönük olduğu yöndür.138
Odanın kapısının önünde size bakarak sizinle konuşan amirinizin göğsü ve
ayakları kapıya dönükse sizinle sürdürdüğü konuşmadan fazla hoşnut olmadığından
ve bu görüşmeyi bitirmek istediğinden emin olabilirsiniz.
Ayakta durarak herhangi bir konuda tartıştığınız bir kişinin bu tartışmayı
bitirmek isteyip istemediğini anlamanın en iyi yolu, onun ayak uçlarına ve göğüs
yönüne bakmaktır.139
Benzer bir şekilde mağazada satıcının bir ürünü satmak için gayret harcadığı
bir müşterinin ayak yönü mağazanın içinde bir yöne dönükse, satıcının elindeki
ürünü satma gayretinden vazgeçip müşterinin ilgi duyduğu yöndeki ürünlere
yönelmesi gerekir. Eğer müşterinin ayak ve göğüs yönü kapıyı işaret ediyorsa;
satıcıyı nezaket gereği dinliyor demektir.
İnsanların kokteyl, parti gibi toplu olarak ayakta durdukları ve üçlü, dörtlü,
beşli, altılı veya daha fazla kişiden oluşan gruplar oluşturdukları durumlarda grubun
ilgi merkezi olan kişiyi anlamak için ayak uçlarının gösterdiği yöne bakmak gerekir.
(Genelde amirler ilgi noktası olurlar bunlar yoksa kadınlar odak noktasıdır.)
4.3.8.2. Duruş Açısı
Birbirlerini dinlemeye istekli olan kimseler çoğunlukla birbirlerine 90
derecelik açıyla dururlar.
4.3.9. Bedensel Temas
İnsanları tedirgin etmeden, mümkün olan her durumda bedensel teması
kullanın, özellikle sizden gençlere, aynı cinsiyette olanlar, sizden daha alt statüde
olanlarla bedensel temas kurun.
138 TİERNEY, Elizabeth A.g.e., s: 101. 139 TİERNEY, Elizabeth A.g.e., s: 101.
72
Dokunmada sahiplenme vardır. Bizler sahiplenmek için özellikle dokunmayı
kullanırız140.
Bir düğün salonuna girerken, sevgilimize, eşimize sarılır veya dokunuruz. Bu
dokunuşu “Bu benim, ona göre” anlamında kullanırız. Genelde hanımlar bu mesajı
etrafa vermek için bizden daha kibar oldukları için bizim yaptığımız gibi kollarıyla
boğma hareketine girmek yerine üzerimizde olmayan kepekleri silkerler yada
ceketimizden hayali saçlar toplarlar, zaten sıkı olan kravatınızı dilinizi dışarıya
çıkaracak şekilde sıkarlar. Bu diğer bayanlara “Bu adam benim, bulana kadar canım
çıktı, kimse yanaşmasın” mesajını verirler. Sizde saf saf “dün kafa üstü düştüm
dönüp bakmadı şimdi kravatımı düzeltiyor” diye düşünürken o etrafa gerekli mesajı
vermektedir.
“Yeni bir araba aldığınızda nasıl fotoğraf çektirirsiniz? Bunu bir düşünün”
Birinin omzuna dokunarak yapılan jestler üstünlük belirten hareketlerdir141.
İnsan bunları bazen elinde olmadan yapar. Ancak bu tür davranışlar çoğunlukla karşı
tarafta düşmanca ve saldırganca duygular uyanmasına yol açarak direnç oluşturur.
Büyük çoğunlukla bu işaretler alıcı tarafından bilinçli olarak yorumlanmaz. Ancak
kaynağını insanın doğasından aldığı için yine de tepki doğurur.
Bu sebeple bu tür üstünlük belirten davranışlardan kaçınmakta yarar vardır.
Davranışlar üzerinde küçük değişikliklerin çok olumlu sonuçları olabilir.
Birinin omzunu yukarıdan tutmak yerine sırtını veya kolunu tutarak ve diğer
elini açarak dostça bir gülümsemeyle yaklaşmak çok farklı sonuçlar verir. Böyle bir
yaklaşım kucaklamanın yerini tutacak bir izlenim yaratır.
1998 yılında Yalım EREZ’e hükümeti kurma görevi verilmişti. Burada
EREZ’in diğer liderlerle görüşürken beden diliyle verdiği mesajlara bakacak olursak.
En ilginç görüntü Yalım EREZ’in elini sıktığı tüm liderlere (ÇİLLER hariç)
diğer eliyle mutlaka dokunmasıydı. Bu hükümetin kuruluşu için bir yardım
beklentisinin en açık örneğiydi. Fakat; diğer eliyle Deniz BAYKAL’ın sadece eline
dokunurken, KUTAN’ın dirseğine, ECEVİT’e daha yukarı, en yakın olduğu
140 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:107. 141 İZGÖREN Ahmed Şerif, A.g.e., s:107.
73
YILMAZ’ın ise neredeyse omzuna dokunuyordu. Liderler arasında bir mücadele
arkadaşı olsa ensesini de tutabilirdi.
Bu el sıkma sırasında karşılık olarak EREZ’e diğer elleriyle dokunan sadece
YILMAZ ve ECEVİT oldu. Bu da onu gerçek anlamda hangi liderlerin koşulsuz
desteklediği ile ilgili bir ipucuydu.
4.3.9.1. El Sıkma
(pehlivanlar, süs köpekleri, iş bitiriciler)
4.3.9.2. İnsanın Kendiyle Teması
İnsanın kendi bedenine teması, gerginliğin yaşandığı durumlarda kişiye
rahatlık verir. İnsan başka bir deyişle temas ettiği zaman bunun farkındadır. Ancak
insan kendine değer, okşar veya temas ederken büyük çoğunlukla davranışından
haberdar değildir.
Çocukluğu döneminde zorlandığında veya kendisinde endişe yaratan
durumlarla karşılaştığında anne ve babalar tarafından okşanarak güven verilen
insanlar bu güvenceyi yetişkinliklerinde de ararlar. Bu sebeple gerginlik yaratan ve
kişinin kendisini güvende hissetmediği her durumda insanın yardımına kendi elleri
yetişir.
İnsanların kendilerine en çok temas ettikleri ve gerginliklerini hafiflettikleri
yüzlerce davranış incelendiğinde en çok aşağıda sıralanan yedi jestin tekrarlandığı
görülmüştür.142
• Çeneye yaslanmak
• Saçı okşamak
• Yanağa yaslanmak
• Ağza temas etmek
• Şakağa yaslanmak
• Elleri cebe sokmak
• Kollarla bedene sarılmak
142 SCHOBER, Otto A.g.e., s:73.
Bu ikisi daha çok kadınlar tarafından yapılır
74
Parmakların gömlek ve boyun arasındaki boşluğu genişletmeye çalışması
kişinin daha çok havaya ve alana ihtiyaç duyduğunu, bir başka deyişle zor durumda
olduğunu gösterir.
Kulak memesiyle oynamak dikkati yoğunlaştırma isteğinden kaynaklanır.
Enseyi ve ensedeki saçları okşamak ise kişinin sıkıntılı bir durumda sevilme
ihtiyacını karşılamak amacını taşıyan narsistik bir jesttir.
4.3.10. Dış Görünüş
• Grup normlarına toplumsal rol ve sıkıntınıza uygun giyinin
• Giyiminize mümkün olduğunca renk katın
• Saç bakımınıza özen gösterin (Kendinize gösterdiğiniz özen, kendinize
verdiğiniz değerin göstergesidir.)143
4.3.10.1. Dış görünüşünüze bir de aksesuarlar eklenmelidir
Özellikle aksesuarlarla etrafa bir çok mesaj verebiliriz.
― Örneğin gözü bozuk olmadığı halde numarasız gözlük takanlar etrafına
bilgili ve entelektüel bir hava verirler.
― Güneş gözlüğünün de verdiği mesajlar vardır. Profesyoneller gözlüğü
karşısındakini yönlendirmek için de kullanır. Bir açık oturumda dikkat
edin deneyimli ve gözlüklü bir politikacı karşısındaki konuşurken
gözlüğünü takar, kendi konuşurken çıkarır. Bu hareket karşısındakini bir
süre sonra Pavlov’un köpeği haline getirir. Gözlüğü çıkardığı anda sözün
orada geçtiğini karşısındaki hisseder ve susar.
Bıyıklar sakallar da mesaj verir.
İnsanlar sizi giysilerinizle karşılar düşüncelerinizle uğurlar ama,
düşüncelerinize giysileriniz ve aksesuarlarınız değer katar. Mevlana’nın güzel bir
sözü var.
“Ne insanlar gördüm üstlerinde elbise yoktu.
Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.” 143 SCHOBER, Otto A.g.e., s:74.
75
4.3.10.2. Statü Göstergeleri
Ayakkabı: Statü belirleyici rolü açısından Türkçe’de kullanılan “Dost başa,
düşman ayağa bakar” burada düşman kelimesi yerine “eleştirel gözle bakan”
anlamında düşünmek daha doğru olur.
Ayakkabının markalı ve her zaman yeni oluşu bir statüyü belirtirken
yıpranmış veya cilasız oluşu da başka bir statüyü belirler.
Telefon: Yüksek statüyü belirleyen bir başka gösterge iş yerindeki telefon
sayısı ve bunların kullanılma biçimidir.
Örneğin sekreter aracılığı ile görüşme...
Arabadaki telefon anteni bile bir göstergedir...
Çanta: Ayrıntılarla uğraşan biri kalın hantal çanta taşır. Gerçek bir üst düzey
yönetici sadece hayati konuları ilgilendiren evrakların bulunduğu şifreli ince bir
çanta taşır.
Koltuklar, zaman darlığı-hizmet fazlalığı, araba, ev, yemek yeme davranışı,
sanat ve bununla uğraşanlar için birer statü göstergeleridir.
4.3.11. Konuşmanın Sözel Özellikleri
• Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının.
• Bir topluluk içinde dinlediğinize eşit miktarda konuşmaya gayret edin.
• Sesinizin yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.
• Çevrenizden göreceğiniz itibar ve saygı kendinize gösterdiğiniz özen
kadardır.144
4.3.11.1. İnsanın karşısındakinden beklentileri
İnsanlararası sağlıklı ilişkilerin kurulması için atalarımızdan aldığımız reçete
“karşılıklı sevgi ve saygıdır” saygı küçüklerden büyüklere yönelik davranışlar
bütünü. Sevgi de bunun karşılığında büyüklerden küçüklere yansıyan bir duygudur.
144 SCHOBER, Otto A.g.e., s:76.
76
Saygı ve sevgiyi soyut bir kavram olmaktan çıkartıp hayata geçirmek ve
İnsanlararası ilişkilerin sağlıklı bir biçimde yürümesini sağlamak ancak somut
adımlar atmakla mümkündür. Böylece hem statüleri birbirinden farklı yaşlı-genç,
üst-ast, ana baba-çocuk, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde hem de eşit ilişki içinde
olmaları beklenen eşler arkadaşlar ve aynı sosyal çevreyi paylaşan insanlar
arasındaki ilişkilerde saygı ve sevginin oluşması mümkün olabilir.
İnsanların karşılarındakinden neler beklediğinin farkında olması ve buna
uygun davranması saygı ve sevgiyi aşınmış bir kavram olmaktan çıkarır ve
çevremizdeki insanlarla kurduğumuz ilişkileri daha sıcak ve anlamlı kılar.145
Unutmayın ki insanların sizden beklediği sizin diğer insanlardan
beklediklerinizdir.
4.3.11.2. Karşınızdakinin yansıttığı kişiliği kabul edin.
İnsanlar arası ilişkileri bozmak açısından geçerliliği kanıtlanmış olan kesin
bir formül vardır. “Karşınızdakini değiştirmeye çalışın” göreceksiniz en
sevdikleriniz bile sizden uzaklaşmaya başlayacaklardır.146
Bir insanın davranışını reddetmek onun kişiliğini reddetmektir. Bu sebeple
insanlar eleştirilmekten nefret ederler. Eleştirilerinizi karşınızdaki kişinin iyiliği için
yapıyor olmanız hiç bir şeyi değiştirmez.
İyi bir ilişki kurmanın altın anahtarı, karşınızdaki insanın yansıttığı kişiliği
kabul etmektir. Bu kişinin hatası olabilir, ancak insanlar kendilerini kabul eden
kimselerin eleştirmelerini dinlerler ve önem verirler. Eğer karşınızdaki insana
yönelik eleştirileriniz varsa, bunları kabul ettirmenin ve hataları düzeltmenin tek
yolu, o kişinin olumlu özelliklerini fark etmeniz ve bu özellikleri vurgulayarak ona
yaklaşmanızdır.147
4.3.11.3. Karşınızdakine seçim hakkı tanıyın.
Ne kadar geçerli olursa olsun insanlar sadece kendilerine gösterilen doğruları
uygulamaktan rahatsız olurlar. Unutmamak gerekir ki kimse kimseye hayatı reçete
145 GÜNEY, Salih “Davranış Bilimleri” Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara 2004 s:107. 146 GÜNEY Salih, A.g.e., s:107. 147 GÜNEY Salih, A.g.e., s:107.
77
edemez. Hayat tecrübemiz ve birikimimiz ancak karşımızdaki ona ihtiyaç duyar ve
bize sorarsa onun açısından bir anlam taşır. İnsanlar anne ve babalarının hayat
tecrübelerinden yararlanmak konusunda da fazla istekli değillerdir.
Çoğu durumda insanların kendi yanlışlarını yapmaları ve sonuçlarını
yaşamaları eğitici olur.148 Herkes kendi yanlışlarını yaparak öğrenir. Hayatın akışını
değiştirecek türden olmadığı sürece insanlara kendi seçimlerini yapmak konusunda
şans vermek çatışmaları azaltır.
İster hayat karşısındaki temel tavır ve kararlarla ilgili olsun, ister gündelik
olay ve tartışmalarla “Bir tek doğru var o da benim söylediğimdir” havasını
verdiğimiz zaman dirençle karşılaşmamız kaçınılmazdır.
İnsanlar kendilerine seçme hakkı verildiğini hissettikleri durumlarda
karşılarındaki kişinin kendilerine sundukları seçenekleri kabul etmeye daha hazır
olurlar.
4.3.11.4. Karşınızdakini asla utandırmayın.
İnsanlar utandırılmaktan nefret ederler. Bu sebeple de olaya yol açan kendi
kusurlarını düşünmek yerine, nefretlerini, kendilerini utandıran kişiye yöneltirler.149
Hatası ne olursa olsun başkalarının yanında utandırdığınız, teşhir ettiğiniz kişiyle
aranızdaki bütün köprüler atılır. Bu kişi size kin besler, hınç duyar.
Aile bireyleriyle ilgili kusur ve hatalı davranışları başkalarının yanında
konuşmak söylediklerimize direnç gösterilmesine ve duygusal olarak sizden
uzaklaşılmasına yol açar.
4.3.11.5. Karşınızdaki kişiler övgü ve onay beklerler.
İnsanlarla olumlu ilişkiler içinde olmanın onların gönüllerinde farklı bir yere
sahip olmanın ve onlara kendi sözümüzü dinletebilmenin yolu onların olumlu
özelliklerini fark etmek ve bu konuda olumlu geri bildirimde bulunmaktır.150
İnsan davranışını değiştirmek ancak olumlu ve istenen yöndeki davranışların
yapılınca geri bildirimlerle pekiştirilmesiyle mümkündür. 148 GÜNEY Salih, A.g.e., s:107. 149 OSKAY, Ü, İletişimin ABC’ si, 4. Basım, İstanbul, Der Yayınları, 2005 s:96. 150 OSKAY, Ü A.g.e., s:96.
78
4.3.11.6. Karşınızdakine size yardım etme fırsatı verin.
Kendisine ihtiyaç duyulduğunu bilmek herkesi mutlu eder. insanlar güçlerini
gösterebilmek ve kendilerini kanıtlayabilmek için çevrelerine ve size bir şeyler
verebilmek konusunda büyük istek duyarlar. Onlara size ve çevrelerine yardımcı
olabilecekleri fırsatları yaratın ve bu özelliklerinden yararlanın. Böylece
karşınızdakine kendisinin önemli olduğunu hissettirmiş, kendinize bağlamış, onun
kendisine güvenini yükseltmiş olursunuz.151
4.3.11.7. Karşınızdakine doğru bilgi verin
Hangi nedenle olursa olsun karşınızdakine gerçek dışı bir bilgi vermeyin ve
samimi olmayan ifadeler kullanmayın.
İnsanları hiçbir şey samimiyetsizlik veya aldatmak kadar olumsuz etkilemez.
Kendinizi olduğunuzdan farklı göstermekle, duygunuzu olduğundan daha farklı ifade
etmek karşınızdakiler tarafından çok kısa bir sürede algılanır.
4.3.11.8. Karşınızdakini iyi dinleyin
Bütün insanlar söyleyeceklerinin önemli ve değerli olduğuna inanırlar.
Karşınızdaki kişiye verdiğiniz değerin en önemli göstergesi onu dinlemek için
ayırdığınız süre ve dinleme biçimidir.152
Eğer karşınızdaki kişiyi dinlemeye vaktiniz yoksa onu başınızdan savmak
veya sözünü kesmek yerine, bunu kendisine açıkça belirtin ve konuşulan konuyu size
uygun bir zamanda görüşmek üzere davet edin.
4.3.12. Makam Odaları
Makam odaları güç oyunlarının oynandığı yerlerdir. Şimdi ofis düzenlerini
düşünün, bir görüşmeye gittiğinizde karşınızdaki kişinin masası genelde kahverengi,
maun ve kocamandır. Arkadaki Atatürk resmi ve ne olduğuna bir türlü anlam
veremediğimiz, genelde devlet dairelerinde görülen bordo bir deri veya kumaş kaplı
çerçeve, otomatik olarak büro sahibine karizma kazandırır. Onun koltuğu deri ve
uzundur ve görüşme boyunca koltuk uzar da uzar. Genelde kişi 1.60, koltuk 2 metre
151 GÜNEY Salih, A.g.e., s:107. 152 GÜNEY Salih, A.g.e., s:108.
79
olarak görüntü oluşturur. Sizin koltuğunuz ise yere bitişik gibidir. Onun cephesi sizi
gösterirken, sizin cepheniz kişiyi gösterir. Beynimizdeki duygu, sorgulanan
sanıkların beynindeki tehdit edilme duygusudur. Eğer arkanız da boşluktaysa
kendinizi iyice savunmasız hissedersininiz. Genelde ışık karşınızdan gelir, siz
karşınızdakini zorlukla görürken, o sizi ayrıntılarıyla izler. Sizin sandalyenizin
ayakları sabitken, karşınızdaki döner koltuğuyla istediği yöne hareket edebilir.
Görüşme boyunca kendinizi süne zararlısı gibi hissedersiniz.
Hitler’in makam odası, bu gücün ele geçirme yöntemlerine en iyi ele geçirme
yöntemlerinin en iyi örneklerinden biridir. Hitler’in Almanya’daki çalışma odasını
inceleyen İrfan ŞENDOĞDU’nun anlattıklarını Şerif İZGÖREN şöyle yorumluyor:
Hitler’in çalışma odası uzun dikdörtgen biçimindedir. Giren kişi, ona
otoriteyi, kanı, içgüdüleri çağrıştıran ve heyecanını artıran kırmızı bir halıyla
karşılaşır ve yürümeye başlar fakat ortaya geldiğinde çuvallamaya başlar. Masa
normalde olması gereken yerde, yani karşıda değildir ve oturacağı sandalyeye
ulaşması için ona çizilen rotanın dışına çıkması gerekmektedir. Kararsız kalıp bir
süre sonra kafasında soru işaretleri ile halıdan ayrılır ve alçak sandalyeye oturur.
Karşısında hemen kısa bir mesafede beyaz düz bir duvar vardır. Arkası ise büyük bir
boşluktur ve arkasındaki pencereden gelen ışık arkasının sağlam olmadığını ona tüm
görüşme boyunca hatırlatır.
Bir maymun sürüsünde de lider maymun en yüksek kıyıya çıkar. Bugün
Tayland’da Kraliyet mensubu birisi sokaktan geçtiğinde hala insanlar yere
kapanırlar. Her zaman ondan aşağıda olmak zorundadırlar. Okuduğum bir makalede
eleman alımlarında uzun boyluların nitelikleri aynı olsa bile büyük oranda işe
seçildiklerini yazıyordu. Yukarda olan avantajlıdır. Öğretmenin öğrencileri, hakimin
sanığa yukarıdan baktığı gibi. Tam tersini düşünün sanık yukarıda hakim aşağıda.
4.3.13. Masalar
Bir işyerinde masa otoriteyi temsil eder.153 Bu işyeri doktor muayenehanesi
olabileceği gibi, resmi bir görevlinin odası da olabilir. Masa karşısında durmak veya
oturmak insanlarda rahatsızlık yaratır.
153 İZGÖREN Şerif A.g.e., 102.
80
Amerika’da yapılan bir araştırmada;
Bir psikoloğun muayenehanesinde on denek tek tek görüşmeye alınmış
psikolog bu kişilerle hep masanın arkasından görüşmüş, İkinci on kişiyle olan
görüşmede ise; deneklerle psikolog arasına masa konulmuş. Psikolog görüşmesini
arada herhangi bir engel olmadan yapmış, görüşme sonrası yapılan anketlerde çok
ilginç bir sonuç elde edilmiş:
İlk grupta kendini rahat hisseden bir kişi varken, ikinci grupta kendini rahat
hissedenlerin sayısı beş’e yükselmiş.
Psikolog aynı psikolog, davranış biçimi ve görüşme tarzı aynı sadece oturma
düzeni değiştiği için insanların duyguları da değişiyor. Günümüzde ofis düzenleri,
toplantı masaları, oturulan yer ve bölgeler iş yaşamında ufak tefek savaşların
yaşandığı, şirketin gidişini etkileyebilen, kişisel etkinlik derecesini belirleyen
taktikler sağlar hale dönüşmüş durumda. Profesyoneller bunları bilerek titizlikle
liderliklerini pekiştirecek müzarekelerden başarılı çıkmalarını sağlayacak şekilde
kullanıyorlar.
4.3.13.1. Yuvarlak Masalar
Oturma düzeni denince akla ender olarak bir yuvarlak masa gelir. Yuvarlak
masalar katılanlar arasında eşitliği çağrıştırır.154
Tarihte toplantılarını yuvarlak masada yaptığı bilinen ilk yönetici Kral
Arthur’dur. Şövalyelerini yuvarlak bir masa etrafında toplayan Kral böylece onlara
eşit güç ve değer verdiğini göstermek istemiştir. Gerçekten de yuvarlak masa,
çevresinde oturanların kendilerini rahat, güvende ve sakin hissetmelerine imkân
verir. Ve tartışmalar için elverişli bir atmosfer yaratır.
Katılımın en fazla sağlandığı masalardır. Yuvarlak masalarda statü azalır,
iletişim artar. Yine liderin sağında ve solunda oturanlar avantajlı durumda, tam
karşısında oturanlar muhalefet durumundadırlar. “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz
için” sloganına en uygun masa türüdür. Sihirli Kılıç isimli çizgi filmi izlediyseniz,
filmde Kral Arthur’a saldıran şövalyenin tam karşısında oturan şövalye olduğunu
anımsarsınız. 154 İZGÖREN Şerif A.g.e., 102.
81
4.3.13.2. Dikdörtgen Masalar
Dikdörtgen masalar otorite oyunlarının en çok oynandığı masalardır. Herkes
oturduğu yere göre daha fazla önem kazanır veya kaybeder.
Gücü temsil eden kişi yüzü kapıya dönük olarak ve masanın başında oturur.
Sağ ve solunda kendisine en yakın kişiler yer alır. Merkezden uzaklaştıkça güç
azalır.
4.3.13.3. Kare Masalar
Kısa, sonuca yönelik toplantıların yapıldığı masalardır. Katılım sağlama şansı
daha azdır. Dikdörtgen masalardaki otorite oyunları kare masalarda uygulanmasa da
iletişimi azaltır. Katılım gerektirmeyen çabuk bitmesi gereken toplantılar için
önerilir. Görevlendiren fırça atar çabuk sonuç alırsınız.
4.3.14. Açılar ( Oturma Düzenleri )
4.3.14.1.Karşı karşıya oturmak
Genellikle rekabeti ifade eder. (Tavla oyuncuları, satranç oyuncuları)
özellikle ziyaretlerini satış amacıyla yapanların görüştükleri kişinin karşısına
oturmalarının hatalı olduğu söylenir.
4.3.14.2. 90 derecelik açıyla oturmak
İş birliğini sağlamak amacıyla kurulan bir ilişki içinde uygun olan oturan
kişiler arasında 90 derecelik açı oluşturacak biçimde yakınına oturmaktır.
4.3.14.3. Yan yana oturmak
Bir arkadaşınıza işiyle veya çocuğunun dersiyle ilgili yardım edeceğinizi
düşünün! Nereye oturursunuz? Tabi ki yanına.
Yan yana oturan ve hafif birbirlerine dönük olan iki kişi büyük bir ihtimalle
bir probleme karşı ortak bir yaklaşım içindedir.
82
4.3.14.4. Çapraz oturmak
İnsanlar ilgi duymadıkları ve ilişki kurmak istemedikleri kişilere çapraz ve
mümkün olduğu kadar uzak oturur ve böylece aynı zamanda göz teması imkanını da
azaltmış olur.
83
SONUÇ
İletişim, nerede nasıl yaşıyor, hangi işi yapıyor olursak olalım, kendimizle ve
başkalarıyla anlaşmamızı sağlayan, bizi içinde yaşadığımız toplumun üyesi kılan, son
derece önemli bir olaydır. Bu nedenle iletişim, işimizle ilgili olduğu kadar, insan
olarak başta ailemiz olmak üzere yakın ve uzak çevremizle olan tüm ilişkilerimizde
yaşadığımız bir olaydır. İletişim olgusu bu bağlamda toplumsal ve kişisel
yaşantımızda temel bir öğe olarak yerini alır.
Sözsüz iletişim bir bağlam içinde gerçekleşir, taşıdığı anlamlar bireyden
bireye ve kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Sözsüz iletişimin diğer bir adının
beden dilidir. Beden dilini etkin kullanmak insana başarıyı sunmaktadır. Beden
dilinin sözlerle uyum içinde olması anlatımı ve etkilemeyi getirmektedir.
Beden dili insanları etkilemenin, kitleleri peşimizden sürüklemenin politikacı
isek halkı inandırmanın, sunum yapan konumunda topluluğu etkilemenin en etkili
yoludur. Çünkü yapılan araştırmalar sözlerin iletişime etkisi yüzde 7, ses tonu yüzde
38, beden dili ise yüzde 55 tir. Eğer sözleriniz beden dilinize uymuyorsa
anlattıklarınızın da önemi yoktur. Göz hareketleriniz, konuşurken elinizi, kollarınızı
oynatmanız sizi dinletir. Size güven duyulmasını sağlar ya da tam tersine
söylediklerinizin doğru olmadığını düşündürür.
Beden dilini başarılı kullanan liderler, bunun nedenli doğru olduğunu
göstermektedir. Başarılı lider beden dilini sözleriyle birleştirendir. Bu sayede halkı
inandıran ve sürükleyendir.
ATATÜRK Beden dilini en başarılı kullanan siyasi liderdir. Atatürk sadece
beden dili değil, sözsüz iletişim unsurları da en iddialı olan liderdir. Son derece şık,
bakışları kararlı, duruşu karizmatik, yürüyüşü özgüven doludur. Kılık kıyafetleri
üzerine tam oturmuş, aksesuarları, şapkası, köstekli saati, sigaralığı, bastonu son
derece doğru ve birbiriyle uyumlu seçilmiştir. Atatürk yok olmak üzere olan bir
milleti yeniden var etmesinin en büyük nedenlerinden biri, beden dilini sözleri ile
birleştirip bunu kullanabilmesidir.
TURGUT ÖZAL Her ortamın adamı olabiliyordu. Şortuyla vatandaş, takım
elbisesiyle lider olabilen ender bir politikacıydı. Aksesuar olarak kalemi adeta bir
84
orkestra şefi gibi kullanıyordu. İki elini havada birleştirerek verdiği kendine has
selamı ise partinin ve vatandaşların sembolü oldu.
SÜLEYMAN DEMİREL Mimik ve jestlerini başarıyla kullanan bir diğer
lider politikacı da Süleyman Demirel’ dir. İlerlemiş yaşına rağmen hala mimik ve
jestlerini başarıyla kullanıyor. Aksesuar olarak şapkası ve selamlaması çok etkili ve
akılda kalıcıdır. Diğer taraftan gözlüğünü de aksesuar olarak başarıyla kullanmıştır.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN Belediye başkanı olduğu dönemde ve siyasi
yaşamının ilk dönemlerinde beden dilini çok etkin kullanamıyordu. Zamanla kendini
çok geliştirdi. Mimik ve jestlerinin önemini bilerek hareket ediyor. Sözsüz iletişimin
önemini biliyor. Seçim dönemlerinde meydanlarda beden dili şovu yapıyor. Kendine
özgü bir selamlaması var. Sağ elini yüreğine götürerek selamı karşılıyor. Elleri hep
kucaklar tarzda açık. Yüzünde gerginlik çok fazla görülmüyor ama yorgunluk
görülüyor. Buna karşın duygularını kontrol edemeyişi, duygusal tepkiler verişi Recep
Tayyip Erdoğan'ın eksi tarafıdır. Aksesuar olarak yurt dışı gezilerinde kırmızı kravat,
beyaz gömlek ve ceketindeki bayrak rozeti bulundurması da çok uyumlu. İletişim
sırasında dokunmayı da sıklıkla ve başarıyla kullanıyor.
DENİZ BAYKAL Gülmenin en fazla yakışacağı siyasi lider olmasına karşın,
en sert mimik ve jestleri olan lider de yine kendisidir. Jestlerinde ve mimiklerinde
hep bir kızgınlık, öfke var. Kimi zaman ellerini kemer hizasında vücudunun
yanlarında birleştirip saldırıya hazır hale geliyor. Kimi zaman sağ eliyle tehditkar bir
işaret kullanıyor (İşaret parmağı ileri doğru uzanmış, baş parmağı kalkmış, diğer
parmakları kapalı. Tıpkı silah işareti gibi). Bazen sağ elinin işaret parmağını sağ
şakağına dayayarak, "akıl var mantık var" der gibi ders verir tarza giriyor. Bütün
bunları yaparken halka empati yapmayı aradan kaçırıyor. Halk kızgın, tepkili bir
lider değil, onları çözümleriyle beraber kucaklayacak, güven verecek bir lider ister.
Oysa sözlü ve sözsüz iletişime bunlar hiç yansıtamıyor.
DEVLET BAHÇELİ Mimik ve jestleri en durgun olan siyasi liderlerden
biridir. Açık bir iletişim kurmuyor. Genelde bir eli masaya, platforma dayalı olarak
konuşuyor, en hareketli anında sağ elini açarak konuşuyor. Masa düzeninde
konuşurken genelde parmakları iç içe geçmiş sıkıntılı, gergin bekleyiş halini ortaya
koyuyor. Bir çok konuşmada ise avuçlarıyla başını, çenesini destekleyerek konudan
85
uzaklaşmak istememecesine, ilgisini toparlamaya, ayık tutmaya çalışıyor. Gülmesi
güven verecek ama bir türlü gülmeyen bir lider görüntüsü çiziyor.
SAKIP SABANCI Gerek mimik ve gerek jestleriyle son derece uyumlu,
sempatik bir beden dili kullanımı vardı. Ortamın gereği gibi davranma konusunda bir
uzmandı. Vatandaş patrondu. Konuşması mutlaka izleyicileri çeker ve kendisini
ilgiyle dinletecek kadar etkiliydi. Ellerini açık kullanır, duygularını mutlaka yüzüne
yansıtırdı. Kendiyle barışık bir yönetici, bir işadamıydı. Bu yüzden taraflı tarafsız her
kes tarafından sevilen bir yönetici idi.
RAHMİ KOÇ Kıyafet ve aksesuar kullanımı konusunda başarılı bir
işadamıdır. Hatta bir ekol demek daha doğru olur. Şapkaları, atkıları, saati, cep
mendilleri, yakasına taktığı çiçek figürleri, kaliteli ayakkabıları ile örnek bir işadamı.
Mimiklerini jestlerine oranla daha fazla kullanıyor. Karizmatik bir duruşu var.
Beden dilini etkili kullanabilen, anlatmak istediklerini halka, hitap ettiklerine
aktarabilen insanlar başarıyı yakalamışlardır. Bunu tarihte olduğu gibi günümüzde de
görebilmekteyiz. Başarıya götüren yol, sahip olduğumuz bilgi birikimini
karşımızdaki insanlara en doğru ve en anlaşılır şekilde yansıtabilmekten
geçmektedir. Misyonumuzu anlayaman insan vizyonumuzu göremeyecektir. Bunu
sağlamak etkilemek ve yönlendirmekte liderin kendisine düşmektedir. Beden dilini
etkili kullanmaktan geçmektedir.
86
KAYNAKÇA
Kitaplar
BALTAŞ, Z. ve A., Bedenin Dili, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001.
CÜCELOĞLU D., İletişim Donanımları, Remzi Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul, 2000.
CÜCELOĞLU D., İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi,3. Basım, İstanbul, 1992.
CÜCELOĞLU, D., Yeniden İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul 2002.
ÇAMUR, D. ve ALTINTAŞ, E., Beden Dili: Sözsüz İletişim, Aktüel Yayın,
İstanbul, 2005.
DALKILIÇ, A., İletişimde İletişim, 1. Baskı, Antalya, Elma Yayınevi, Temmuz
2004.
DÖKMEN, Ü., İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, İstanbul 2005.
EROĞLU, F., Davranış Bilimleri, 4. Baskı, İstanbul, Beta Basım Yayım, Şubat
1998.
GÜNEY, S., Davranış Bilimleri, Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara, 2004.
GÜNEY, S., Yönetim ve Organizasyon, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2001.
GÜVENÇ, B., İnsan ve Kültür, 9. Basım, Remzi Kitabevi, 2002.
İRFAN, E. ve KORKMZ, A., İletişim ve Toplum, Ankara, Bilgi Kitabevi, 1990.
İZGÖREN, A. Ş., Dikkat! Vücudunuz Konuşuyor, Akademi İnternational
Yayınları, İstanbul, 2000.
MISIRLI, İ., Genel ve Teknik İletişim, 2. Baskı, Ankara, Detay Yayıncılık, Ekim
2004.
NURDOĞAN, R., Haber -Çocuk-Şiddet, Der Yayınları , İstanbul, 1995.
OSKAY, Ü., İletişimin ABC’ si, 4. Basım, İstanbul, Der Yayınları, 2005.
PEASE, A., Beden Dili, Çev: YEŞİM, Ö., Rota Yayıncılık, İstanbul, 1997.
ROBBİNS, S. P., Örgütsel Davranışın Temelleri, Çev: ÖZTÜRK, S. A., 1994.
SABUNCUOĞLU Z. ve TÜZ, M., Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı, Yayın No: 464,
Alfa Yayınları, Bursa, 1998.
SCOOT, M.,, Zaman Yönetimi, Çev: Aslı Çılgın Çelik, 2. Baskı, İstanbul, Rota
Yayıncılık, Ağustos, 1997.
SCHOBER, O., Beden Dili (Davranış Anahtarı), Çev: Süeda Özbent, Arion
Yayınevi, 2001.
87
SEVER, S.,, Dil ve İletişim , Ankara Üniversitesi,Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi
C.31, s:66.
SİLAH, M., Sosyal Psikoloji, Gazi Kitabevi, 1. Baskı, Mart 2000.
TAYFUN, R., Etkili İletişim ve Beden Dili, Nobel Yayıncılık, Ankara 2007.
TİERNEY, E., Başarılı İletişimin 101 Yolu, Çev: Zehra SAVAN, Alfa Basın
Dağıtım, İstanbul 2001.
TUTAR, H. ve YILMAZ, K. Genel İletişim, Kavramlar ve Modeller, Nobel Yayın
Dağıtım, Ankara, 2003.
TAYFUN, R., Etkili İletişim ve Beden Dili, Nobel Yayıncılık, Ankara 2007.
TUTAR, H., Örgütsel İletişim, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, Haziran 2003.
USLUATA, A., İletişim, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995.
UYGUR, N.. Kültür Kavramı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984.
ZILLIOĞLU, M., İletişim Nedir?, Cem Yayınevi, İstanbul, 2003.
Ders Notu
GEVGİLİLİ Ali, Türk Basın Tarihi Dergisi İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Gazetecilik Anabilim dalı, 1998-1999 Öğretim yılı Yüksek Lisans
Ders notu
İnternet Kaynakları
http://www.edubilim.com/iletişim
http://www.erpakademi.com/2009/12/08/etkin-dinleme-nedir
www.esef.gazi.edu.tr/html/yayinlar/2_pdf/2_18.pdf
http://www.fatihbasaran.com/dinlemek-ve-anlamak-arasindaki-fark
http://www.fatihbasaran.com/vucut -dilimizi-anlamak/
http://iletisimbilimleri.blogspot.com/2010/04/iletisimin-temel-ozellikleri.html
http://www.irfanerdogan.com/uydurular/baglam.htm
http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/2/
http://notoku.com/02-iletisim-sureci-ve-ogeleri/4/
http://tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx.Kelime=yalan
http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/SozBul.aspx.Kelime=iletişim
http://www.tdkterım.gov.tr/karsılık/kelıme=fenomen
http://www.toplumbilimlerisozlugu.com/surec.doc
http://www.toplumbilimlerisozlugu.com/anlam.doc
88
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler :
Adı ve Soyadı : İlker BİLGİ
Doğum Yeri : Mersin
Doğum Yılı : 1978
Medeni Hali : Evli
Eğitim Durumu :
Lise : 1992 - 1995 / Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi
: 1996-1997 / Kara Kuvvetleri Komutanlığı Piyade Okulu
Lisans : 2000-2005 / Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi
Yüksek Lisans : 2009-2011 / Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme
Tezsiz Yüksek Lisans
Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:
İngilizce Temel Seviye
İş Deneyimi :
1997-2007 : Özel Kuvvetler Komutanlığı -ANKARA
2007- : Komando Alayı Personel Kısım Amiri -ISPARTA