osman gazİ neden ÖldÜ

23
GÖRKEM SAYLAM 1 1 BİYO-ITE, GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ ve ESKİŞEHİR FATİH FEN LİSESİ MAKALE ADI: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ? MAKALE YAZARI: GÖRKEM SAYLAM MAKALE TÜRÜ: DERLEME MAKALE MAKALE YAZIM TARİHİ: 29.06.2014 MAKALE YAYINLANMA TARİHİ: 09.07.2014 TARİH

Upload: goerkem-saylam

Post on 21-Jul-2016

65 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

osman gazi neden öldü?

TRANSCRIPT

Page 1: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

GÖRKEM SAYLAM1 1BİYO-ITE, GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ ve ESKİŞEHİR FATİH FEN LİSESİ

MAKALE ADI: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ?

MAKALE YAZARI: GÖRKEM SAYLAM

MAKALE TÜRÜ: DERLEME MAKALE

MAKALE YAZIM TARİHİ: 29.06.2014

MAKALE YAYINLANMA TARİHİ: 09.07.2014

TARİH

Page 2: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

1

OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ?

ÖZET

Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk hükümdarı olan Osman Gazi son yıllarını gut hastalığı

ile boğuşmakla geçirmiştir. Yaşından ve hastalığından dolayı 1326 yılında kalbi daha fazla

dayanamamış ve kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yummuştur. Osman Gazi kalp

yetmezliğinden ölen ilk ve tek Osmanlı padişahıdır. İşte bizde bu çalışmamızda kalp

yetmezliğini anlatacağız.

ABSTRACT

The founder and first ruler of the Ottoman Empire Osman Gazi last years spent trying

with gout. Years of age and because of ill health, his heart was more based in 1326 and

Nepela heart failure. Osman Gazi is the first and the only Ottoman Sultan who died of heart

failure. Here we will describe in this study, heart insufficiency.

Page 3: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

2

Osman Bey, Osman Gazi, I. Osman El Gazi ya

da Ataman Bey (Osmanlı Türkçesi: ثمان اک ع ,ب

Osman Bey) mahlasıyla Fahrüddin veya

Osmancık (1258, Söğüt – 1 Ağustos 1326,

Bursa) Osmanlı Beyliği ve Osmanlı

Hanedanı'nın kurucusu ve beyliğin ilk

padişahıdır.

1299 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin

uçbeyi olmaktan çıkıp bağımsızlığını ilan

etmiştir. Moğol istilalarından kaçan

Müslümanların, beyliğine sığınması ile siyasi ve

askeri gücü artmıştır. Çöküş döneminde

bulunan Doğu Roma İmparatorluğu'ndaki

karışıklıkların da etkisiyle kısa sürede Anadolu

ve Doğu Roma'nın hakimi durumuna gelmiştir.

Öldüğü zaman beylik, Eskişehir ile Bursa

arasındaki topraklarda hüküm sürüyor ve

Doğu Roma İmparatorluğu'na ait İznik ve

Bursa'yı abluka altında tutuyordu.

İLK YILLARI

Osman Bey (bazı kaynaklara göre Orhun Bey),

1258 yılında Söğüt'te doğdu.

Yaşamının erken dönemleri hakkında güvenilir

kayıtlar yoktur. Osman Bey'in soyuna ve

boyuna ait bilgiler gelenekseldir ve en eskisi

ölümünden 100 yıl sonra yazılmıştır. Bu eserler

arasında en eskiden başlayarak Ahmedî (ö.

1414), Dâstân ve Tevarih-i Mûlûk-i Âl-i

Osman', Şükrullah (ö. 1464), Behçetu't-Tevarih

ve Âşıkpaşazâde (ö. 1481), Tevarih-i Âl-i

Osman adlı eserler isimlendirilebilir.

Dönemine ait tüm çağdaş eserler büyük

ölçüde 1422 ya da hemen sonrasında

tarihlendirilen ve artık mevcut olmayan (ama

özgün bir metinden türemiş oldukları iddia

edilmektedir. Bazı tarihçilere göre, Osman

Gazi'nin yaşam ve savaşları tarihsellikten çok,

masalsı destansı bir örtüntü içinde, halk

söylentileri, ermişlik öyküleri ve mitolojik

lejantlarla renklendirilmiştir.

Babası Ertuğrul Gazi (bazı kaynaklara göre

Erdoğdu Bey) Batı Anadolu’da Söğüt] Ovası ile

Domaniç Yaylasında yaşayan Oğuz Türkleri'nin

Bozok boyunun Kayı kolundan olan büyük

kalabalık bir obaya başkanlık etmekte idi.

Osman Gazi onun küçük oğlu idi. Tarihçi İbni

Kemal (ö. 1534) Tevarih-i Al-i Osman adlı

eserinde Ertuğrul Bey'in Anadolu'ya (Rum'a)

geldiğinde iki oğlu bulunduğunu, Söğüt'te

göçebe yaşamının sürdürürken 1254'de (hicri

652'de) "aslan yapılı ay yüzlü" küçük oğlu

Osman'ın doğduğunu bildirir. Halk

söylentilerine göre annesi (ya da babaannesi),

Hayma Ana'dır.

Yine tarihçi İbni Kemal, Osman'ın gençliğinde

"yiğitler arasına girdiğini" ve "vurmada

tutmada ve durmada ve oturmada herkesi

kendini uydurduğunu" belirtir ve kardeşlerden

en küçüğü olmakla beraber "şimşir (kılıç) ve

tedbirle cümlesinden evvel olduğunu" bildirir.

Bu anlatımın Oğuz destanınin temalarına

benzer şekilde işlenmiş olduğu barizdir.

Page 4: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

3

1281 yılında 23 yaşında iken Kayı Boyu'ndan

Ömer Bey'in kızı Malhun Hatun ile evlendi. Bu

evlilikten daha sonra Osmanlı Devleti'nin

başına geçecek olan Orhan Gazi doğdu.

Daha sonra Şeyh Edebali'nin kızı Bala Hatun ile

evlendi. Bu evlilikten de Alaeddin Bey dünyaya

geldi.

BEYLİĞİ ELE GEÇİRME ÇABALARI

1281 yılında babası Ertuğrul Bey 90 yaşlarında

iken ölmüştür.

Birçok tarihcinin anlaştığı görüşe göre, Kayı

aşireti beyliği için beylik görevi değişmesi

barışçıl olmamış ve beylik görevini üzerine

alabilmek için Osman Gazi yakınları ile "taht

mücadelesi" yapmıştır. Bu mücadelenin kimle

yapıldığı ve nasıl geliştiği tartışmalı olup

değişik tarihçiler değişik anlatımlarda

bulunmaktadırlar.

Bu anlatımlardan çokca sayıda taraflısı olan

birisine göre, Osman Gazi amcası Dündar Gazi

ile beylik için çatışmaya girişmiştir. Bu

anlatıma gőre Dündar Bey Kayı boyunun ileri

gelen ulusları tarafından tutulmakta ve

aşiretin genç yiğitleri ise Osman Bey'i

desteklemekteydi. Bu çatışmanın ne kadar

sürdüğü ne türlü devam ettiği

bilinmemektedir. Fakat çatışma sonunda

Osman Bey galip gelmiş ve düşmana karşı

yapılan akınlara karşı çıktığı bahanesi verilerek

yaşlı Dündar Bey'i bir ok atımı ile öldürmüştür.

Bundan sonra Osman Bey Oğuz töresine uygun

olarak Kayı Aşiretine baş ve buğ olmuştur.

Alternatif bir anlatım olan Hacı Bektaş'ın

"Vilayetname" eserinde ise Osman'ın beyliğe

geçme anlatımı değişiktir. Kayı boyu aşireti

Sultanönü ve civarına yerleştikten sonra önce

amcası Aydoğmuş ve sonra babası Erdoğdu

(Ertuğrul) Bey beyliklerinden daha sonra da

küçük amcası Gündüz Alp Kayı beyi olmuştur.

Osman Gazi bu sırada çevresindeki aşiret

yiğitleri ile yerel Bizanslı Yarhisar, Bilecik,

İnegöl, İznik yörelerine akınlar düzenlemeye

başlamıştır. Bizanslı Bursa Tekfuru Konya'da

bulunan Selçuklu sultanı III. Alaeddin

Keykubad'a elçiler gönderip bu akınlardan

şikayet etmiştir. Selçuklu Sultanı ise Gündüz

Alp'a haber göndererek akınları düzenleyen

yeğeni Osman Bey'i yola getirmesini istemiştir.

Gündüz Alp Osman Beyi yakalayarak yiğitleri

ile birlikte Konya'ya III. Alaeddin Keykubad'a

göndermiştir.

Ancak Selçuklu Sultanı Osman Gazi'yi beğenip

el ve onay alması için onu Sultan Karahöyük'te

bulunan Hacı Bektaş Veli'ye yollamıştır. Hacı

Bektaş Osman'ı büyük bir misafirperverlikle

karşılaşmış, ve tekbirle kendi tülbentini onun

başına dolayıp sanki ona taç giydirmiştir.

Osman Konya'ya dönerken Hacı Bektaş onunla

Sultan'a hitap eden Osman'ı öven bir mektup

da göndermiştir. Selçuklu Sultanı bu mektubu

okuduktan sona "buna yüce bir mansıp

veresuz" dediği bildirilir. Osman Gazi

Sultanönü ucunun merkezi olan Söğüt'e

döndükten sonra Selçuklu Sultanı ayrıca "altun

başlı sancak" ve "tablhane (mehter)" gönderip

onu ödüllendirmiştir. Bu öykü Vilayetname

Page 5: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

4

yanında Yazıcizade'nin Selçukname adlı

eserinde de tekrar edilmektedir. Birçok tarihçi

bu ödüllendirmeyi uçbeyliğine istiklâl verilmesi

olarak kabul etmektedir. Hacı Bektaş

Vilayetname eseri Gündüz Alp ile Osman

arasındaki ilişkilerein sonradan ne olduğunu

kapsamamaktadır. Birkaç tarihçi Osman Bey ile

kardeşi Gündüz Alp'ın arasında çatışma olduğu

ve bu çatışma sonunda Gündüz Alp'ın

öldürülerek Osman Bey'in uçbeyi olduğunu

kabul etmektedir. Fakat diğer bazı tarihçiler

ise Gündüz Alp'ın bey olmasını ve Osman Bey

ile Gündüz Alp mücadelesini tümüyle hiç

olmamış gibi bir kenara bırakmaktadırlar. Yine

bazı tarihçiler Gündüz Alp'ın "Domaniç

Muharebesi"'nde şehit olduğunu bildirirler. Bu

tarih karmaşasında bazı tarihçiler ise Osman

Bey ile Dündar Bey'in mücadelesinin

olmadığını ve bu mücadele anlatımının Osman

Bey-Gündüz Alp mücadelesine atıf ettiğini

kabul ederler.

BİTİNYA BÖLGESİNDE BİZANS YEREL GÜÇLERİ

İLE MÜCADELE İLE GENİŞLEME

Osman Gazi 1280'lerden 1300'e kadar uzayan

yaklaşık 20 yıllık Osmanlı devletinin doğuş

süreci evresinde toplumsal düzeni çok karışık

Bitinya bölgesinde (yani günümüzdeki Bursa-

Bilecik-İznik yörelerinde) sanını korumak ve

ufak uçbeyliğini güçlendirmek için bir dizi yerel

çatışmalar yapmıştır. Bu çatışmalarda gaza

yoldaşı olan Samsa Çavuş,, Konur Alp,

Akçakoca, Aygüt Alp, Gazi Abdurahman gibi

diğer "alp" beyler ve bunların idaresindeki

akıncı birliklerden destek alıp faydalanmıştır.

Osman Gazi'ye dinsel ve moral desteği ise

Ahiler vermiştir. Özellikle Osman Bey'in Bala

Hatun adlı kızıyla evlendiği kayınbabası

Eskişehir ahılerinin İtburnu şeyhi olan Şeyh

Edabalı devamlı danışmanlık ve destek

sağlamıştır.

Osman Gazi ilkin 1283'de İnegöl tekfuru Nikola

ile yaptığı "Ermenibeli Muharebesi"'de yenik

düşmüştür. Bu muharebede kardeşi

Saruhan'ın oğlu olan yeğeni Bay Hoca şehit

olmuştur. 1284'de Osman Bey 300 kişilik bir

güçle İnegöl yakınlarındaki Emirdağı

eteklerinde bulunan "Kulaca Hisar"'a bir gece

baskını düzenlemiş ve bu kaleyi eline

geçirmiştir. Bu Osmanlıların ilk kale fethidir.

[3][9] 1286'de ise Osman Bey ile Bizanslı

İnegöl Tekfuru ile Karacahisar (Malachiya)

Tekfuru'nın birleşik yerel kuvvetleri arasında

Ekizce mevkiinde "Domaniç Muharebesi"

yapılmıştır. Osman Bey bu muharebeyi de

kazanmıştır ama kardeşi Saruhan (bazı

kaynaklara göre Gündüz Alp) bu muharebede

şehit olmuştur. Bu galibiyet sonunda

Karacahisar Osman Bey eline geçmiştir.

Bundan sonra Osman Gazi, müteffikleri ile

birlikte akınlar yapma stratejisini uygulamaya

başlamıştır. Mudurnu yakınlarında yerleşik

Samsa Çavuş ve kardeşi Satılmış ve

Harmankaya (Priminos) Tekfuru Köse Mihal

güçleri ile birlikte Sakarya Nehri vadisinde

Sorkun, Taraklı Yenicesi ve Göynük taraflarına

akınlar yapmışlardır.

1298-1299 yıllarında Osman Gazi'nin

yükselişinden rahatsız olan ve tehlikeyi

önceden sezen Bilecik (Belekona) Tekfuru,

Yarhisar tekfurunun kızı ile evlendireceği

oğlunun düğününe Osman Gazi’yi de çağırarak

ona pusu kurup öldürmeyi amaçlamıştır. Fakat

Osman Gazi’nin dostu olan ve Bilecik Tekfuru

ile aralarından düşmanlık bulunan

Harmankaya Tekfuru, bu tuzağı Osman Gazi’ye

haber vererek onun tuzağa düşmesini

engellemiş ve oyun içinde oyun diye

adlandırılan bir taktikle bu kenti almıştır. Bu

"oyun içinde oyun" taktiğine göre Osman Gazi

kırk yiğitine kadın giysileri giydirek (tarihçinin

anlatımı ile "bir nice gaziları da baş bezleriyle

avrat donuna koyup) Bilecik kalesine sokmuş

ve diğer taraftan keçelere bürünerek öküz

sürüsü içinde kaleye gelip kapılardan giren

yiğitler de bunlara destek sağlayarak Bilecik

Page 6: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

5

kalesini eline geçirmiştir. Bu anlatım Osmanlı

tarihçilerin Osman Bey dönemi için anlattıkları

masalsı mitlerin ilkelerinden olmuştur. Aynı

kampanyada Osman Bey Yarhisar'dan çıkan

yola çıkan düğün alayı koruyucu güçlerini

"Çakır Pınarı" mevkininde alt etmiştir. Bu gelin

alayında bulunan Yarhisar tekfurunun kızı olan

Holofira (Nilüfer Hatun) adlı gelin ise Türklerin

eline geçerek Osman Gazi’nin oğlu Orhan

Bey’le evlenmiştir. Bu çatışmalar sonunda

Bilecik tekfuru öldürülmüş; Bilecik ve Yarhisar

kaleleri Osman Bey eline geçmiştir.

Aynı dönemde (1298-1299 yıllarında) Turgut

Alp İnegöl kalesinin kuşatmış ve bu kalenin de

|Osmanlı beyliği eline geçemesini sağlamıştır.

BEYLİĞİN KURULMASI VE FETİHLER

Osman Gazi'nin hangi tarihte, ileride Osmanlı

Devleti olacak üçbeyliğini kurduğu tarihçiler

arasında tartışmalıdır. Kulaca Hisar ve

Karacahisar kalelerini fetihleri takiben 1299

yılında İnegöl'ü alması Osmanlı Devleti'nin

kuruluşu olarak kabul edilir. Birçok tarihçi

1299 yılında Anadolu Selçuklular Devleti'nin

yıkılışı ile Osman Gazi'nin, Anadolu’nun diğer

Türk beylikleri arasında istiklâlini ilan ederek,

Osmanlı Devleti’ni kurduğunu kabul ederler.

Diğer tarihçiler 1299'da Anadolu Selçuklu

Sultanı II. Gıyaseddin Mesud'in Osman Gazi'ye

tabl ve bayrak göndermiş olduğunu ve bu tabl

ve bayrak ödülleri ile üç beyliğine sembolik

olarak istiklâl verdiğini iddia ederler.

Bir ipekçilik ve demircilik merkezi olan Bilecik

kalesinin eline geçmesi ile Osman Gazi'nin

yetmiş yıllık hayatının üçüncü evresine girmiş

olduğu tarihçilerce kabul edilir. Bu hayatının

bu evresinde de savaşlar önemli roller

oynarlar.

Bu evrede ilk başarı Köprühisar'ın beylik

güçleri eline geçirilmesi ile başlamıştır. Bu

dönemde hedef önemli bir Bizans şehri olan

ve Üçüncü Haçlı Seferi'nde Latin Haçlılerin ele

geçirdikleri Konstantinopolis'e karşı Doğu

Roma/Bizans İmparatorluğu direniş merkezi

olan ve 1261'de tekrar Konstantinopolis'i eline

geçirip imparatorluk kuran ve o zamanlar hâlâ

imparatorluk tahtında bulunan Palaiologos

Hanedanı'nın merkezi sayılan İznik idi. İznik

Gölü'nün doğusunda bulunan İznik şehrine

karşı olmak üzere golün batı kısmına 1301'de

Türkmen nüfuslu Yenişehir, Bursa

kurulmuştur. Osman Bey Yenişehir'i beylik

merkezi yapmıştır.

Tarihçi Mehmet Nesri'nin 1500'lerde kalem

aldığı tarihe göre [10]aynı yıl Osman Bey adına

ilk hutbe Şeyh Edebali'nin müritlerinden olan

Karamanlı Dursun Fakih tarafından

Karacahisar'da bir kiliseden çevrilmiş olan

camide verilmiştir.

Osman Bey beyliği arazisini Oğuz türesine

uyarak yakın akraba ve silah arkadaşların

"dirlik" olarak vermiştir. Böylece Eskişehir

kardeşi Gündüz Bey'e, Karacahisar oğlu Orhan

Bey'e, Yarhisar Hasan Alp'e ve İnegöl Turgut

Alp'e verilmiştir.

BİZANS MERKEZİ GÜÇLERİ İLE MÜCADELELER

Osman Gazi'nin ve "Alp"'ler komutanlıkları

altındaki uçbeylik akıncı orduları 1299'a kadar

yerel Bizans silahlı milis güçleri ile

çatışmışlardı. Bizans imparatoru II. Andronikos

Palaiologos'un imparatorluk döneminin çok

kuşkulu bir sırasında Türkmen beyliklerinin

Page 7: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

6

imparatorluğuna olan tehdidini anlamıştı. O yıl

ortak imparator olan Mikail komutasında

bulunan bir merkezi Bizans ordusu günümüz

Germencik kasabası yakında bulunan

"Menderes Magnesia"sı mevkinde bir

Türkmen ordusuna yenilip Bizans komutanı

esir olamaktan komutasını bırakıp kaçarak zor

kurtulmuştur.

Bundan birkaç hafta sonra 17 Temmuz

1302'de Bizans Bursa valisi Orhaneli (Atranos),

Kite, Kestel tekfurlarının yerel Bizans

kuvvetleri ile Konstantinopolis'den gemilerle

gönderilen ve Yalakova'da sahile çıkan çoğu

Alan kaviminden paralı askerlerinden oluşan

bir karışık düzenli merkezi Bizans birliği Osman

Bey'in eline geçirdiği İznik şehrini geri almak

hedefiyle (günümüzde Yalova yakınlarında

bulunan) Yalakova adı verilen düzlükte

ilerlemekte idiler. Hedefleri İznik yönünden

gelecek Türk tehdidine karşı kıyıya inen

Yalakdere vadisinden geçen yolu tıkamak ve

sonra bu vadiden ilerleyerek İznik'i geri

almaktı. Komutanları 2.000 askerlik merkezi

Bizans birliği "Heteriarkos (Muhafız Komutanı)

Muzalon" idi. Osman Bey kuvvetleri ise Bizans

güçlerinin karaya çıktığı haberini almışlardi ve

Bizanslıların Yalakdere'den güneye ilerleyip

İznik'e gitmelerini önleyip onları durdurma

hedefini seçmişlerdi. Osman Bey

komutasındanki 5000 kişilik karışık Türkmen

piyade ve süvari birliği Yalakdere içinden

sahile Yalakdova'ya hızla indiler ve saldırıya

geçtiler. Bizanslı komutan Muzalon bunu

beklemiyordu ve Osman Bey'in birliği ile

karşılaşması, onların ani saldırısı bir baskın

havası yaratmıştı. İki ordu böylece İzmit

Körfezi’nin güney kıyılarındaki kıyı ovasıyla,

İznik’ten gelen kara yolunun kıyı ovasıyla

birleştiği bir noktada bir muharebeye giriştiler.

Bizans paralı askerlerinden olan Alanlar bir

karşı saldırı düzenleyip Bizans mılıs ve merkezi

piyade birliklerinin geri çekilip mümkünse

yeniden toplanmalarına fırsat verdiler. Şiddetli

bir mücadele olmakla beraber yaya yerel ve

merkezi Bizans askerleri fazla dayanma güçleri

olmadı ve toplanıp karşı saldırıya

geçeceklerine paniğe kapılıp düzensiz olarak

geri çekilmeye başladılar. Böylece sayıca da

üstün olan Osman Bey ordusu bu muharebeyi

galip bitirdi. Sonuçta, yerel Bizans orduları

panik halinde ama pek fazla zayiat vermeden

Bizanslılar elinde bulunan İzmit (Nicomedia)

şehrine kaçmayı başardılar. Merkezi Bizans

düzenli birlikleri ise paralı askerler olan

Alanlar’ın koruması ile hâlen kıyıda bulunan

gemilere binip Konstantinopolis'e kaçtılar.

Tarihçi Halil İnalcık 2009'da verdiği bir

konuşmada Osmanlı beyliğinin devlet niteliğini

1302 yılında Yalova yakınlarında merkezi

Bizans ordu güçleri ile yapılan Bafeus

Muharebesi'ndeki Osman Bey'in

galibiyetinden sonrası kazandığını iddia

etmektedir.

Bu muharebenin yapıldığı mevkii günümüzdeki

Yalova iline bağlı Hersek Köyü

topraklarındadır. Bu muharebeye günün

Bizanslı tarihçisi olan Yorgi Pachymeres yazdığı

kronolojik tarihinde Yalakdere içindeki Bizans

karakolu olan Bafeus/Çobankale'ye atıfla

"Bafeus Muharebesi" adını vermektedir. Bazı

Türkçe tarihçiler de bu muharebeyi

Yalakderesi vadisinde bulunan küçük Bizans

karakol merkezi olan Bapheus'un Türk ismi

olarak "Çobankale Muharebesi" adını verirler.

Fakat diğer bazı tarihçiler, özellikle 19. ve 20.

yy başlarından Osmanlı tarihi yazanlar, başta

Joseph von Hammer-Purgstall ve Ahmet Refik

Altınay olmak uzere isim karışıklığı içindedirler

ve bu muharebeye "Koyunhisar Muharebesi"

adını vermektedirler.

Bu muharebede Osmanlı tarafında Osman

Bey'in yeğeni olan Aydoğdu'nun şehit olduğu

belitrtilmektedir. Bafeus Savaşı, düzenli

Page 8: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

7

merkezi Bizanslı ordusu ile Osmanlı uçbeyliği

ordusu arasındaki yapılan ilk savaştır.

Bu muharebeden sonra Marmara Denizi'nin

güney kıyılarına Osman Bey'in ordularının

hücumuna açık kaldı. O yıl Kite Hisarı, Orhaneli

(Atranos) ve Ulubat Gölü içinde bulunan Alyos

adası Osmanlı;lar eline geçti. Kite Hisarı'nın

Rum komutanı direnişe geçmişti ve kale

Osmanlılara eline geçince Aydoğdu'nun öcünü

almak için öldürüldü. Osman Bey'in ordusu ta

Ege Denizi'nde Edremit'e kadar gitme imkânı

bulunduğunu Bizans Imparatoru da anlamıştı.

Osmanlı güçleri bu bölgede bulunan

müstahkem mevkileri almaktan ziyade etrafta

bulunan ziraat arazizini işleyen köylere ve

köylülere akın yapmayı tercih etmişti. Bu kırsal

güney Marmara bölgesinde panik yaratmış ve

Rum köylülerinin göçe başlamalarına neden

olmuştur. Günün Bizanslı tarihçisi Yorgi

Pachymeres Bizans kırsal arazilerinden

yaşayan köylülerin başlattıkları büyük göçü ve

bu göç hareketinin ortaya çıkardığı zorlukları

kitabında anlatmıştır.

Bafeus Muhaberesi sonucundan sonra Bizans

Imparatoru Osmanlıları ve diğer Türkmen

beyliklerini Batı Anadolu'dan atmak hedefiyle

çok daha rizikolu politika uygulamaya karar

vermiştir. Akdeniz'de çapulcuğu, eşkıyalığı ve

korsanlığı ile ün yapmış Roger de Flor'u ve

onun komutası altında bulunan paralı askerler

birliği olan Katalan Bölüğü'nün Sicilya'da

kontratı bitince Anadolu'ya gelmek için teklifi

kabul etmiş ve onları Konstantinopolis'e davet

etmiştir. Çoğu Katalonyalılardan oluştuğu için

Katalan Bölüğü adını alan bir paralı askerler

birliğinin askerleri ve yanlarında bulunan

aileleri ile 1 Eylül 1302 de 31 kadırga ve

yardımcı yük gemileri ile Haliç'e gelmiştir. Bu

birliğin, yarısı ağır zırhlı süvari olan 2.500 kişilik

paralı askerden oluştuğu bildirilmektedir.

Bizans İmparatoru II. Andronikos Palaiologos

Katalan Bölüğü'nü kendine daha bağlamak için

kızını birlik komutanı Roger de Flor ile

evlendirmiştir.

Roger de Flor ve Katalan Bölüğü önce

Cenevizlilere karşı Konstantinopolis'te gözdağı

vermiş ve Kapıdağ yarımadasındaki önemli

Kzykus şehrini kuşatmaya almış olan Karesi

Beyliği güçlerine karşı kendi gemileri ile

gönderilmiş ve bu Türkmen ordusunu büyük

bir yenilgiye uğratmıştır. Bu muharebede

Katalan Bölüğü ağır süvari hücumları ve ok

işlemeyen zırhları ile çok ün yapmıştır. Sonra

Roger de Flor Alaşehir'e geçmiş ve kaleyi

kuşatmaya alan Karamanoğulları Beyliği

güçlerini büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Sonra

devamlı ganimet toplayarak Toroslarda Gülek

Boğazı'na kadar ordusu ile yürümüș; oradan

geri dönerek Katalan Bölüğü'nün

ganimetlerinin toplanıp saklandığı Alaşehir'e

gelmiş ve burada iken gemilerle Avrupa'dan

yeni asker desteği gelmiștir. Katalan Bölüğü ve

Roger de Flor önce karadan Konstantinopolis'e

geri gelmiş; IX. Mikhail Palaiologos'a destek

için Edirne'ye gitmiş ve 1305'de Edirne'de bir

komploya kurban giderek öldürülmüştür.

Katalan Bölüğü ve Roger de Flor Osmanlı

güçleri ile doğrudan muharebeye girmemekle

beraber, Katalan Bölüğü'nün diğer Anadolu

Beylikleri ordularına karşı 3 değişik büyük

muharebede üstün galibiyet kazandığı ve

giriştiği çok sayıda küçük çarpışmaları da hiçbir

zaman yenilgiye uğramadan galip bitirdiği

Bizans tarihçileri tarafından bildirilmektedir.

Yine Bizans tarihçilerine göre Roger de Flor ve

Katalonya Bölüğü'nün bu yenilmezlik ünü

dolayısı ile Osmanlı beyliğinin güney

Marmara'da fetihlerinin gelişmesi çok

yavaşlamıştır.

1308'de tekrar başlayan fetih akınlarıyla ilk

olarak İznik-İzmit yolu üzerindeki stratejik

Karahisar (Trikokıya) ele geçirildi. 1313'de

Osman Bey'e büyük yardımları dokunan Bizans

Harmankaya Tekfuru olan Mihail Köşes

Page 9: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

8

Müslüman olarak Köse Mihal adını aldı ve fetih

akınlarına katılmaya başladı. 1313-1315

döneminde Sakarya Nehri vadisinde bulunan

Lefke, Mekece, Akhisar, Geyve, Gölpazarı ve

Leblebici kaleleri ele geçirildi.

Bu fetihlerden Osmanlı beyliğinin daha

genişlemesini sağlamak için bu yörede en

büyük Bizans şehri olan Bursa'nın ele

geçirilmesi gerekmekteydi. Osman Bey

döneminde emrinde bulunan askeri güçler bu

şehrin büyük kalesini ele geçirmek

yeteneğinde değildiler. Bu nedenle Osman Bey

Bursa'yı abluka almayı tercih etti. Zaten Bursa

uzaktan üç yanından Osmanlı beylik arazileri

ile çevrili hale gelmişti. Bu şehrin daha yakın

ablukaya alınması için iki küçük "havale hisarı"

yaptırdı ve bu hisarların komutanlığını Osman

Bey yeğeni Aktimur ile kölesi olan Balancık'a

verdi.

SON YILLARI VE ÖLÜMÜ

Osman Gazi son yıllarında yaşının ilerlemesi ve

"damla illeti" yani gut hastalığı yüzünden

tarihçilerin bildirdiklerine göre, beylik idaresini

oğlu olan Orhan Bey'e bırakmıştı. Ancak

Osman Bey'in ne zaman ölüp, Orhan Bey'in ne

zaman beylik idaresini tümüyle eline aldığı

tartışmalıdır. 1320'den sonraki olayların

tarihçilerce anlatımlarında Osman Bey'in ismi

geçmemektedir. 15. yy Osmanlı tarihçilerinden

Ruhi Çelebi 1481 tarı­hine kadar getirdiği

Tevarih-i Âli Osman adlı tarih eserinde Osman

Bey'in 1320'de öldüğünü bildirmektedir. II.

Mehmet ve II. Beyazid döneminde yaşayıp

1502'ye kadar olanları inceleyen Oruç Bey'in

"Tevarih-i Âli Osman" adlı tarih eserinde ise

Osman Bey'in ölüm tarihi 1327 olarak

verilmektedir. Diğer tarihçiler Osman Bey'in

ölümünü bu iki üç tarih arasında

vermektedirler. Modern tarihçi Necdet

Sakaoğlu

"1320'den sonraki olaylarda Osman Bey'in adı

geçmezken, oğlu Orhan'ın 1324'de bey

olduğunu kanıtlayan belgelerden söz edilir"

deyip Osman Bey'in ölümünün 1324'de

olduğunu ileri sürmektedir.

Osman Bey'in ölüm yerinin nerede olduğu da

tartışmalıdır. Büyük olasılıkla Söğüt'te

ölmüştür. Bazı tarihçiler Bursa'nın onun

ölümünden önce Osmanlı Devleti eline

geçtiğini kabul ederek, Bursa'da öldüğünü

iddia ederler. Ancak Bursa'nın Orhan Gazi

tarafından kendi beyliği döneminin başında

fethedildiği üzerinde Osmanlı tarihçilerinin

çoğu hemfikirdirler. Osman Gazi'nin önce

Söğüt'te babası Ertuğrul'un türbesine

gömüldüğü ve Bursa'nın fethinden sonra

buradan alınıp Bursa kalesinde Osmaniye

Meydanı'nda bulunan Gümüşlü Kümbet'e (Aya

Elia) gömüldüğü kabul edilmektedir.

Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi'den yaklaşık

4.800 km2 olarak devraldığı Osmanlı toprağını

oğlu Orhan Gazi'ye 16.000 km2 olarak

devrettiği hesaplanmıştır.

YENİLİKLER

İlk Osmanlı Parası 1324'de Osman Gazi

tarafından bastırıldı. Bu para bakırdan

oluşuyordu. Adı sikke idi.

Page 10: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

9

AİLESİ

Eşleri

Malhun Hatun - Kayı Boyu'ndan Ömer Bey'in

kızı, Orhan Gazi'nin annesi.

Bala Hatun - Şeyh Edebali'nin kızı, Şehzade

Alaeddin'in annesi.

Erkek çocukları

Orhan Bey

Pazarlı Bey

Çoban Bey

Hamid Bey

Alaaddin Bey

Melik Bey

Savcı Bey

Kız çocukları

Fatma Hatun

ŞEYH EDEBALİ’DEN OSMAN GAZİ’YE

NASİHAT…

“Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık

sana... Güceniklik bize; gönül almak sana..

Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize,

yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler,

çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize;

adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum

bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek

bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize;

uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek

sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah

Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek

kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını

parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü

taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve

kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim

gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize

va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı

temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama

bunları nerede ve nasıl kullanacağını

bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur

gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını

mağlup eder. Bunun için daima sabırlı,

sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok

önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir.

Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut

yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç

da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi

irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her

zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri

tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam

ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin

gördüğü gibi büyük değildir. Bütün

fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak

senin fazilet ve adaletinle gün ışığına

çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket,

büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını

Page 11: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

10

kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere

dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!

Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere

sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın

zedelenir...

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime,

zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken,

itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte

yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette

değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki

atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz,

pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman,

insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın

kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve

kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.

Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine

kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur.

Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında

devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında

bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar..

(Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.)

İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay

kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca

laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür.

Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez.

Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi

yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri

sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür,

semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin

değil, bırakmayanın ardından ağlamalı...

Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.

Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam.

Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat

bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele

kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey

memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca

bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye

hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını

bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına

kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu

bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır.

Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez.

Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen,

geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam

basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye

gideceğini unutmayasın...”

ŞEYH EDEBALİ (1206-1326)

ŞEYH EDEBALİ KİMDİR?

Şeyh Edebali (Şeyh Adabalı veya Şeyh Atası)[1]

يخ (1326 - 1206) ش ي اده ال Osmanlı ,ب

Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam

ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman

Gazi'nin kayınbabası ve hocası, bir anlamda da

Page 12: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

11

sonradan imparatorluk olacak Osmanlı

Devleti'nin fikir babasıdır.

Aslen Karamanlı'dır. Karaman'da başladığı

tahsilini Şam'da tamamlamıştır. Tefsir, hadis

ve özellikle İslam hukukunda uzmanlaşmıştır.

Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve Hacı Bektaş-ı

Veli gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde

bulunmuştur. Tasavvuf yoluna girdiği, Baba

İlyas halifelerinin ileri gelenlerinden olduğu

belirtilmektedir. Doğum tarihi kesin

olmamakla beraber, 1206 yıllarında doğduğu

tahmin edilmektedir.

Alim, faal, varlıklı, çevresi için örnek teşkil

eden bir kişi olan Şeyh Edebali, Eskişehir

yakınlarında o zamanki adıyla İtburnu denilen

köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede

öğrenci yetiştirir ve halkı aydınlatırdı. Bilecik'te

bir dergah yaptırmış, Osman Gazi'yi de birçok

defa burada misafir etmiştir.

Rivayete göre, Osman Gazi'nin dergahta

bulunduğu bir gece, rüyasında Şeyh

Edebali'nin göğsünden bir ayın çıkıp kendi

göğsüne girdiğini ve göğsünden bir büyük ağaç

bitip dallarının alemi kapladığını, altından

birçok nehirlerin çıkıp insanların bu sulardan

geçtiklerini görmüştü. Sabah olup rüyayı

anlatınca, Şeyh Edebali rüyayı şöyle tabir

etmiştir:

"Sen, Ertuğrul Gazi oğlu Osman, babandan

sonra bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile

evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen nur

budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar

gelecek ve nice devletleri bir çatı altında

toplayacaklar, Allah nice insanın İslam'a

kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir."

Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla

devam edecek olan bir imparatorluğun

temelleri Osman Gazi ile atılır ve bunun ilk

müjdecisi Şeyh Edebali olur.

1326'da 120 yaşlarında Bilecik'te vefat etmiş,

dergâhının zikir odasına gömülmüştür.

Bilecik'de ve Eskişehir'de adına türbeler

yapılmıştır. Vefatından bir ay sonra kızı, dört

ay sonra da damadı Osman Gazi vefat etmiştir.

ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ-BİLECİK

BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ

“CahiI iIe dost oIma: iIim biImez, irfan biImez,

söz biImez; üzüIürsün.”

“UkaIayIa dost oIma: çok konuşur, boş

konuşur, kem konuşur; üzüIürsün.“

“Aç gözIü iIe dost oIma: ikram biImez, kuraI

biImez, doymak biImez; üzüIürsün.”

Page 13: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

12

Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk

hükümdarı olan Osman Gazi son yıllarını gut

hastalığı ile boğuşmakla geçirmiştir. Yaşından

ve hastalığından dolayı 1326 yılında kalbi daha

fazla dayanamamış ve kalp yetmezliğinden

hayata gözlerini yummuştur. Osman Gazi kalp

yetmezliğinden ölen ilk ve tek Osmanlı

padişahıdır.

KALP

Kalp veya yürek (Arapça: لب :kalb; Latince ق

cor ; Yunanca: Καρδιά = kardia), kalp kası

olarak bilinen özel bir tip çizgili kastan

oluşmuş, içi boş, kendiliğinden kasılma

özelliğine sahip kuvvetli bir pompadır.

Temel görevi kanı vücuda pompalamak olan

kalp, Metabolizma faaliyetleri sonucunda

oluşan artık ürünlerin de vücuttan

uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi,

asit-baz dengesinin korunması, hormonlar ve

enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine

taşınması gibi görevleri yapar.

Kalp bu sistem içerisinde motor görevi yapar.

Kalp insanda dakikada 60-80 çarpma arasında

değişen bir hızla dakikada 5-35 litre arası,

günlük ise 9000 litre kanı vücuda pompalar.

Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm

insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere,

hiç durmadan yaklaşık 8 bin ton kanı vücuda

pompalar. Normal bir kadında ortalama

ağırlığı 200-280 gram, yetişkin bir erkekte ise

250-390 gram ağırlığındadır. Her kişinin kalbi

kendi yumruğu büyüklüğündedir.

1. Sağ atrium (Atrium dextra),

2. Sol atrium (Atrium sinistrum),

3. Superior vena kava (Vena cava superior),

4. Aort,

5. Pulmoner arter,

6. Pulmoner ven,

7. Mitral kapak,

8. Aort kapağı,

9. Sol ventrikül,

10. Sağ ventrikül,

11. Inferior vena kava (Vena cava inferior),

12. Triküspit kapak,

13. Pulmoner kapak

KALP YETMEZLİĞİ

Page 14: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

13

Kalp, Göğüs boşluğunda, 2 Akciğer arasında,

Sternum'un arkasında, Diyafram kası üzerinde

ve 4. 5. ve 6. 'Costae'ların arka yüzünde, üçte

ikisi orta çizginin solunda, üçte biri ise sağında

yer almaktadır.

Elimizi göğsümüzün sol tarafına

koyduğumuzda, kalbimizden gelen sesin

nedeni kulakçık ile karıncık arasındaki

kapakçıkların açılıp kapanmasıdır.

Başlıca 4 kalp sesi vardır; bunların ilk ikisi

hissedilir veya steteskop vasıtasıyla

duyulabilirken, 3. ve 4. sesler ancak EKG (ECG)

cihazında duyulabilir. 1. kalp sesi atriyo-

ventriküler kapakların sesi iken, 2. kalp sesi

aorta ve arteria pulmonalis'teki kapakların

çıkardığı sestir. 1. ve 2. kalp sesi arasındaki

süre ventrüküler sistoldür (kalbin kasılması). 2.

kalp sesi ile 1. kalp sesi arasındakü süre ise

ventriküler diastol (kalbin gevşemesi)

evresidir.

KALBİN ODACIKLARI

Kalbin içerisinde 4 adet odacık bulunmaktadır.

Bunlar;

Sağ kulakçık(atrium dexter)

Sol kulakçık(atrium sinister)

Sağ karıncık(ventriculus dexter)

Sol karıncık(ventriculus sinister)'dan

oluşmaktadır.

Kalbin sağ ve sol kısımları septum aracılığıyla

birbirinden tamamen ayrılmaktadır. Kalp, içi boş

dört bölmeden oluşmaktadır. Sağ kalp, sağ

kulakçık ve sağ karıncıkdan oluşmakta olup

burada oksijen bakımından fakir olan venöz kan

bulunmaktadır. Sol kalp ise sol kulakçık ve sol

karıncıkdan oluşmuş olup içerisinde oksijen

bakımından zengin olan arterial kanı bulundurur.

Ayrıca sol karıncığın pompalama görevinden

dolayı duvar yapısı diğer boşluklara göre oldukça

gelişmiştir.

KALBİN KAPAKLARI

Kalpte iki adet atrioventriküler kapak, iki adet de

büyük damar kapakları (semilunar kapak) olmak

üzere 4 kapakçık bulunmaktadır. Kulakçıklar ile

karıncıklar arasında ve karıncıklar ile buradan

çıkan damarlar arasında kapaklar bulunur.

Kapakçıklar, kanın tek yönlü akmasını yani geriye

dönüşünü engellemeye yarar. Kapaklar, kanın

karıncıklara tek yönlü girişini sağlarken aynı

zamanda tek yönlü çıkışını da sağlarlar.

Triküspid kapak: Sağ kulakçık ile sağ karıncık

arasında bulunur.

Pulmoner kapak: Sağ karıncık ile pulmoner arter

(akciğer arteri) arasındaki sağ karıncıkdan

pompalanan kanın geri dönüşünü engelleyen üç

adet yarım ay şeklindeki kapaklardır.

Mitral kapak: Sol karıncık ve sol kulakçık arasında

bulunur.

Aort kapağı: Sol karıncık ile aort arasında

bulunur. Bu kapaklar sol karıncıkdan

pompalanan kanın geri dönüşünü engeller.

Kalbin atışının üç boyutlu ultrasonografide

görünümü

Page 15: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

14

DİASTOLTİK EVRE

SİSTOLİK EVRE

KALBİN DAMARLARI

Kalbin içerisi her ne kadar kan ile dolu olsada,

içerisindeki kanla değil, aort damarından ayrılan

sağ ve sol kalp atardamarlarından

beslenmektedir. Başta iki ana dal hâlinde olan bu

arterler daha sonra kollara ve dallara ayrılıp kalbi

beslerler.

Kalbin arka yüzünü ve sağ karıncığı besleyen; Sağ

Koroner Arter,

Kalbin ön yüzünü sol karıncığı besleyen; Sol Ön

İnen Arter (LAD),

Kalbin sol yanını ve arkasını

besleyen; Sirkumfleks Arter (Cx)

Ayrıca LAD ve Cx arterlerinin dallandığı çok kısa

bir Sol Ana Koroner Arter bulunmaktadır. Bu

damarlar içerisinde en önemlisi LAD, kalbin

neredeyse üçte ikisini besler. Tıkanması

durumunda zarar gören kas kitlesi önemli

düzeyde olduğundan ölüme neden olma durumu

yüksektir, bu nedenle bu damara "Dul bırakan

damar" (widowmaker) adıda verilmektedir. Sağ

koroner arter sinüs düğümüne kan verdiğinden

damar tıkanıklığı gerçekleştiğinde kalpte durma

ve ritim bozuklukları sıkça görülür.

KALBİN TABAKALARI

Kalp 3 tabakadan oluşur. Dıştan içe doğru

perikart, miyokart ve endokart olarak

adlandırılmaktadır. Dışta bulunan "perikart",

kalbi dıştan saran fibro seröz yapıda bir zardır.

Bu zarın arasında sürtünmeyi azaltan bir sıvı

bulunur. Ortada bulunan "miyokart", kalbin kas

tabakasıdır. Kalbin en kalın tabakası burasıdır.

Pompalama görevi yapan karıncıklar,

kulakçıklara göre özellikle sol karıncıkda daha

kalın durumdadır. En iç kısım olan "endokart",

tek katlı epitel hücrelerden oluşmuştur. Kalbin iç

yüzeyini örten bu tabaka, içeriye doğru uzantılar

vererek kalpteki dört kapağın temelini oluşturur.

KALBİN İLETİM SİSTEMİ

Kalbin kasılarak kendisine gelen kanı bir

pompa gibi davranarak vücuda vermesi

elektrik akımları sayesinde kasılması ile

olmaktadır. Kalbin yönetim sisteminde özel

hücre kümeleri, demetleri ve lifleri

Page 16: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

15

bulunmaktadır. Uyarı ve ileti sistemi, sinoatrial

düğüm (SA), atrioventriküler düğüm (AV),

atrioventriküler demet (his demeti) ve

purkinje lifleri olmak üzere dört bölümden

oluşmaktadır. Bunlardan ilk ikisi uyarı

sisteminde, diğer ikisi ise ileti sisteminde yer

almaktadır.

Bir kalp atımı, kalbin sağ kulakçığının üst

bölümlerinde bulunan sinoatrial düğümün

elektriksel bir uyarı çıkarmasıyla

başlamaktadır. Bu düğümün özelliği eşit

aralıklarla ve belirli bir hızda (dinlenme

durumunda dakikada ortalama 60-80 kez)

uyarı çıkarmasıdır. Bu bölge kalbin doğal pili

olarak bilinmektedir (pacemaker). Sinüs

düğümünde (Sinoatrial) oluşmuş olan bu uyarı,

kalbin her iki kulakçığı boyunca, yine bu iş için

özelleşmiş iletim yolları ile aşağıya doğru

yayılıp bu uyarı ile birlikte kulakçıklar kasılarak

içlerindeki kanı karıncıklara gönderirler.

Sonrasında uyarı, kulakçıklar ile karıncıklar

arasında bulunan diğer bir özel bölgeye;

atrioventriküler (AV) düğüme gelir. Elektrik

iletisi karıncıklara ulaştırılmadan önce

atrioventriküler düğümde 0.1 saniyelik

gecikme kulakçıkların karıncıklardan önce

kasılmasını sağlar. Böylelikle kulakçıklar ile

karıncıkların aynı anda kasılması engellenir.

Böylece atrioventriküler düğümden geçen

akım, His-Purkinje sistemi ile uyarı tüm

karıncıklara yayılır ve karıncıklar kasıldıklarında

içlerindeki kanı akciğerlere ve aort yoluyla

vücuda pompalarlar. Böylelikle sinüs düğümü

yeniden başka bir uyarı çıkarıp başka bir döngü

başlatır. Sinoatrial düğüm dakikada ne kadar

uyartı çıkartıyorsa (dinlenme durumunda

ortalama 60-80 defa), kulakçıklar ve karıncıklar

o sayıda sistol yaparlar. Bir kalp vuruşu

karıncıkların sistolüdür.

İnsan Kalbi

Açık Kalp Ameliyatı

Page 17: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

16

KALP YETMEZLİĞİ

Yaklaşık son 70 yıl içerisinde kalp yetersizliği

(KY) için farklı tanımlamalar yapılmıştır. İlk

tanımlama Thomas Lewis tarafından “Kalbin

muhteviyatının yeterince bo-şalamaması

durumudur” olarak dile getirilirken Paul

Wood, “Kalbin vücudun ihtiyacı için gereken

yeterli dolaşımı sağlayamaması durumudur”

demiştir. İlk değerlendirmelerde daha çok sol

ventrikülün pompa yetersizliği vurgulamış iken

günümüzde KY’nin bir sendrom olduğu ve

hastaların semptom ve fizik bulgularıyla

tanımlanması gerektiği görüşü ön planda

olmaktadır. Kalp yetersizliği ventrikülün doluş

ve/veya ejeksiyon yetisini etkileyen yapısal

veya fonksiyonel değişikliklerin neden olduğu

kompleks bir klinik sendromdur. Aşırı sıvı

birikimine ve/veya düşük kalp debisine bağlı

semptomlar (Tablo-1) genellikle egzersizle

birlikte artmaktadır.

Fizik muayene bulguları ise sol ventrikül doluş

basıncındaki artış, volüm yüklenmesi, düşük

debi, pulmoner hipertansiyon ve

kardiyomegalinin varlığı doğrultusundadır. Sıvı

yüklenmesinin üç önemli bulgusu pulmoner

konjesyon, boyunda venöz dolgunluk ve

periferik ödemdir. Bu tabloda fizik muayene

sırasında

karın sağ kadranında yapılan kompresyon

venöz dönüşünü arttırmak suretiyle juguler

venöz basıncı arttırmaktadır (hepatojuguler

reflü).

Kalp yetersizliğinin tanısında semptomlar ve

klinik özgeçmiş tek başına yeterli

olamamaktadır. Örneğin kalp yetersizliğinin

tanısında tek başına ortopnenin duyarlılığı

%25, nokturnal nefes darlığı %29, boyunda

venöz dolgunluk %32.7 ve hepatomegalinin

tek başına duyarlılığı ancak %16.9 oranında

olmaktadır. Kalp yetersizliğinin tanısı için tipik

semptomlarla birlikte fizik muayene bulguları

ve yapısal veya fonksiyonel bozukluklarının

objektif kanıtları gerekmektedir (Tablo-1).

Kalp yetersizliği tanısıyla tedaviye başlanılan

hastalarda genellikle semptomatik iyileşme

gözlenmelidir. Asemptomatik kalp yetersizliği

hastalarında da mortalite oranı yüksektir.

Prevalansı ise ≥45 yaş grubunda %34 olarak

bildirilmektedir. Dolayısıyla tanıdan sonra

hastalar asemptomatik olsalar bile uygun

tedavi yaklaşımları takip edilmelidir. Diğer

önemli bir nokta ise, kalp yetersizliği tanısı

alan hastalarda mutlaka etiyolojik neden

aranmalıdır. Detaylı anamnez ve fizik muayene

ilk adım olmalıyken ekokardiyografiyle sol

ventrikülün sistolik fonksiyonları, ejeksiyon

fraksiyonu ve diğer yapısal deği-şiklikler

(kapaklar, perikard, sağ ventrikül)

değerlendirilmelidir. Kalp yetersizliğinin

tanısında göğüs grafiği ve elektrokardiyografi

mutlaka yer almalıyken gerektiğinde manyetik

rezonans ve tomografi yöntemleriyle altta

yatan sebebin ciddiyeti ve doğası hakkında

bilgi edinilebilir.

Natriüretik peptidler (BNP ve NTproBNP), sol

ventrikülün volüm ve basınç yükselmesine

karşın salınmaktadır.

Natriüretik peptidler (NP) yaş, cinsiyet, kilo ve

böbrek fonksiyonlarından etkilenmekle birlikte

serumda yükselmesi kalp yetersizliği ve kalp

yetersizliğine neden olabilecek

hemodinamiğin varlığını göstermektedir.

Dolayısıyla NP’ler kalp yetersizliğinin tanısında

(hemodinamik değişikliklerin göstergesi

Page 18: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

17

olarak) ve prognoz belirlemesinde tüm

kılavuzların önerdiği bir parametredir.

Diyastolik Kalp Yetersizliği

Kalp yetersizliği genellikle fonksiyon

bozukluğunun tipine göre sistolik ve diyastolik

olmak üzere iki ana grupta incelenir. Diyastolik

fonksiyon bozukluğu tek başına diyastolik KY

anlamında değildir. Diyastolik disfonksiyon,

ventrikülün (pasif) genişleyebilme özelliğinin,

doluş veya relaksasyonun bozulması

anlamındadır. Diyastolik KY (DKY) veya sol

ventrikül sistolik fonksiyonları korunmuş KY

için kalp yetersizliğinin semptomlarıyla birlikte

ekokardiyografik objektif kanıtların olması

şarttır. Kesin bir EF (ejeksiyon fraksiyonu) sınırı

belirtilmemekle birlikte sol ventrikül

fonksiyonları korunmuş (SVEF>%50) kalp

yetersizliği olarak tanımlanmaktadır. Gerçi pek

çok

Kalp Yetersizliğinin Tanısı, Evreleri ve

Sınıflandırması

1. Kalp yetersizliğinin tipik semptomları

Dispne, halsizlik, yorgunluk, eklemlerde şişlik

2. Muayene bulguları

İstirahat taşikardisi, dar nabız basıncı, periferik

ödem, boyunda venöz dolgunluk, pulmoner

konjesyon, hepatomegali

3. Objektif kanıt

Kardiyomegali, ekokardiyografik bulgular,

üçüncü kalp sesi, Natriüretik peptid düzeyleri

kalp yetersizliği olgusunda sistolik ve diyastolik

fonksiyon bozukluğu bir arada bulunmaktadır.

Sol ventrikül fonksiyonlarının korunduğu

diyastoik KY hastaları sistolik KY’e (SKY) göre

daha yaşlı (ortalama 4 yıl), hipertansif ve daha

çok kadınlardan oluşmaktadır. Mortalite

açısından ise her iki grupta da yüksek

(SKY:%12, DKY:%10) bulunmuştur.

Akut ve Kronik Kalp Yetersizliği

Kalp yetersizliğinin alışıla gelmiş önemli

sınıflamalarından biri de kalp yetersizliğinin

klinik olarak ortaya çıkışına göre akut veya

kronik olarak ayırımıdır.

Avrupa Kardiyoloji Cemiyeti (ESC) “akut”

kelimesini kimileri hastalığın ciddiyeti, kimileri

ise dekompanze durum, hatta yeni başlayan

kalp yetersizliği olarak değerlendiklerinden

dolayı 2008 yılı kılavuzunda farklı bir

sınıflandırmayı ön görmüştür. Söz konusu yeni

sınıflandırmada yeni başlayan KY ilk kalp

yetersizliği atağını, geçici KY ise belli bir sürede

semptomatik olan ve uzun dönem tedavinin

gerekli olabileceği hastaları (örneğin

toparlanma döneminde olan miyokardit

olgular, iskemiye bağlı ortaya çıkan ve

revaskülarizasyonla düzelen hastalar ve stabil,

kötüleşen veya dekompanze kronik kalp

yetersizliği hastaları) yer almaktadır.

Akut tabloda ani başlayan istirahat ve/veya

egzersizle birlikte nefes darlığı söz konusu iken

kronik durumda periferik ödem ve asit ön

planda olabilmektedir. Zaman içerisinde

pulmoner venöz kapasitenin volüm

yüklenmesine adaptasyon göstermesinden

Page 19: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

18

dolayı alveollerdeki sıvı birikimi tüm

akciğerdeki sıvı artışına rağmen azalacaktır.

Sol ve Sağ Kalp Yetersizliği

Kalp boşluklarına göre yapılan sınıflandırmada

özellikle pulmoner veya sistemik konjesyonu,

sıvı birikmesine bağlı pulmoner ödem veya

ayak bileği ödemi vurgulamak istendiğinde

kullanılmaktadır. Sağ ventrikül yetersizliğinin

en sık sebebi sol ventrikül yetersizliğin neden

olduğu pulmoner arter basıncın yükselmesi,

yetersiz böbrek perfüzyonu, su-tuz

retansiyonu ve dolaşımda sıvı birikmesidir.

Yüksek ve Düşük Debili Kalp Yetersizliği

Yüksek debili KY’nin en sık sebepleri anemi,

tirotoksikoz, septisemi, karaciğer yetmezliği,

artriyovenöz şantlar olmaktadır. Yapısal kalp

hasarı olmaksızın kalbin debisine bağlı olarak

çıkan klinik tablolarda semptomlar sebebe

yönelik tedaviyle tamamen düzelebilmektedir.

NYHA Sınıflaması

Hastaların fonksiyonel durumuna göre klinik

tablonun sınıflandırması (New York Kalp

Birliğinin, NYHA) sınıflaması ilk kez 1928

yılında tanımlanmış iken en son 1994 yılında

revize edilmiştir. I’den IV’e kadar hastalar

fiziksel aktivitelerine göre sınıflandırılmaktadır:

Sınıf I- Yüksek düzeyde egzersizle semptomlar

ortaya çıkmaktadır. Hasta ≥7 MET gerektiren

(örn: basketbol) aktiviteleri yapabilir. Sınıf II-

Orta düzeyde egzersizle semptomlar ortaya

çıkmaktadır. Hasta ≤ 5 MET gerektiren

aktiviteleri yapabilir. Sınıf III- Hafif düzeyde

egzersizle semptomlar ortaya çıkmaktadır.

Hasta ≤ 2 MET gerektiren aktiviteleri yapabilir

Sınıf IV- İstirahatta semptomatik Hasta > 2

MET gerektiren aktiviteleri yapamaz NHYA

sınıflaması güçlü bir prognoz göstergesi ve risk

belirleyicisi olmaktadır. Fonksiyonel sınıf

arttıkça hayatta kalma oranı azalmaktadır.

ACC/AHA’nın Kalp Yetersizliği Evrelemesi

Önerilen evreleme sisteminde kalp yetersizliği

hastaların gelişmesi ve progresyonu birlikte

ele alınmaktadır. Kalp yetersizliği hastaları 4

evrede incelenirken ilk 2 evre (A ve B) hastaları

asemptomatik ve kalp yetersizliğinin gelişmesi

için risk taşıyanlardan oluşurken C ve D

evreleri semptomatik kalp yetersizliği

hastalarını kapsamaktadır:

Evre A- Asemptomatik, kalp hasarı yok ancak

kalp yetersizliği için risk faktörleri var (örneğin

hipertansiyon)

Page 20: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

19

Evre B- Asemptomatik, yapısal kalp hasarı ve

sol ventrikül fonksiyon bozukluğu var (örneğin

sol ventrikül hipertrofisi, miyokard infarktüsü)

Evre C- Kalp hasarıyla birlikte semptomatik

Evre D- Refrakter ve son dönem kalp

yetersizliği

NHYA sınıflandırmasının hastalığın ciddiyeti ve

mortaliteyle ilişkili olmasına rağmen bazı

sınırlılıkları söz konusudur. Örneğin aynı

yapısal kalp hastalığında olan bir kişi zaman

içerisinde sınıf IV’den sınıf III veya II’ye

gerileyebilmektedir. Dolayısıyla farklı

fonksiyonel sınıflarda, yapısal kalp hastalığın

boyutu bilinmiyorsa eksik değerlendirme ve

tedaviye neden olabilmektedir. Ayrıca

fonksiyonel sınıflandırmanın gözlemciler arası

değişkenliği ve tekrarlanılabilirliği yüksek ve

%50’ye yakın olmaktadır. Kalp yetersizliği

semptomları şiddetinin ilaç değişikliği

yapılmaksızın da değişebileceği veya ventrikül

fonksiyonlarında belirgin bir değişiklik

olmaksızın ilaç tedavisiyle fonksiyonel

kapasitenin değişebilmesi NYHA sınıflamasının

diğer sınırlılıkları arasında yer almaktadır.

Buna karşın yapısal ve fonksiyonel

değişikliklerdeki düzelme çoğu zaman belirgin

semptomatik düzelmeyle birliktelik

göstermektedir.Kalp yetersizliğinin progresif

bir sendrom olduğu göz önüne alınarak

önerilen ACC/AHA evreleme sisteminde

asemptomatik olan evre A ve B hastaları kalp

yetersizliği için risk faktörü taşıyan hasta

grupları arasında yer almaktadır. Örneğin

hipertansiyon, koroner arter hastalığı veya

diyabetik hastalarda sol ventrikül fonksiyon

bozukluğu görülmemesine rağmen evre A’da

sınıflandırılırken evre B hastaları yapısal kalp

hastalığı olan (örneğin sol ventrikül hipertrofisi

veya sol ventrikül fonksiyon bozukluğu) ancak

asemptomatikleri kapsamaktadır.

Yeni evreleme sistemi daha objektif bir

değerlendirme olanağı sağlamasına rağmen

kesinlikle NYHA sınıflaması yerine gelmiş değil

ancak risk ve tedavi yönlendirmesinde

tamamlayıcı bir unsur olmaktadır. NYHA

sınıflamasında evrelere göre bir ilaç tedavisi

söz konusu olmamasına karşın yeni sistemde

her evreye göre tedavi seçenekleri

belirlenmiştir. Evre C grubu için önerilen

tedaviler hasta, NYHA sınıf I olsa bile uygun ve

olması gereken bir tedavi olacaktır.

Killip Sınıflandırması

Akut miyokard infarktüs sonrası 250 hastanın

incelendiği bir çalışmanın ışığında

benimsenilen Killip sınıflandırmasında

miyokardiyal hasarın derecesine göre 4 evre

tanımlanmıştır. Killip I’den IV’de doğru

mortalite artmaktadır (Tablo-2)

Killip kullanılışlı bir sınıflandırma olmasına

karşın sınıf II ve III’ün ayırımı her zaman çok

kolay olamamaktadır. Ayrıca akciğerde

konjesyona bakılmaksızın tüm karidyojenik şok

hastaları sınıf IV’te yer almaktadır. Halbuki

konjesiyonun olup olmaması prognozu

etkileyebilmektedir.

Forester Sınıflandırması

Akut miyokard infarktüs sonrası hastalar Killiip

sınıflandırmasına göre daha ayrıntılı olarak

klinik (periferik hipoperfüzyon: filiform nabız,

soğuk cilt, periferik siyanoz, hipotansiyon,

taşikardi, konfüzyon oligüri) ve hemodinamik

(doku perfüzyonü: kardiyak indeks 2.2l/dk/m2

ve pulmoner konjesyon: PCWP>18 mmHg)

bulgularına göre sınırları kesin çizgilerle

ayrılmış 4 grupta incelenmektedir. Sınıf I’de

Page 21: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

20

pulmoner konjesyon veya periferik

hipoperfüzyonu olmayanlar, sınıf IV’de her

ikisinin birlikte görüldüğü hastalar, sınıf II’de

periferik hipoperfüzyon olmadan pulmoner

konjesyon ve sınıf III’de ise pulmoner

konjesyon olmaksızın periferik hiperperfüzyon

olan hastalar yer almaktadır. Sınıf I’den IV’e

doğru mortalite sırayla %2.2, %10.1, %22.4 ve

%55.5 olmaktadır. Forester sınıflamasında sınıf

II (pulmoner ödem-yaş, ekstremiteler sıcak)

diüretik ve vazodilatör tedavi, hipovelemi-kuru

ve eksremitelerin soğuk olduğu sınıf III’te sıvı

yüklenmesi ve kardiyojenik şok sınıfında ise

(sınıf IV) ise pozitif inotropikler ilaçlar ve

vazopresörler önerilmektedir.

Kalp Yetersizliğinin Etiyolojisi

Kalp yetersizliği için risk faktörleri Tablo-3’te

özetlenmiştir. Söz konusu faktörlerin rolü ise

SKY ve DKY arasında farklılık

gösterebilmektedir.

Kalp yetersizliğinin prevalansı ise yaşla birlikte

artmaktadır. Prevalans oranı 50-60 yaş

arasında %0.8 iken >80 yaş grubunda

erkeklerde %0.66 ve kadınlarda %0.79’a

yükselmektedir.22 Sistolik ve diyastolik KY

sıklığı açısından da oranların birbirine benzer

olduğu rapor edilmektedir.

Kalp Yetersizliğinde Tanısal Testler

Kalp yetersizliğinin tanısında Framingham, 23

Boston, 24 Duke 25 gibi algoritmalar

tanımlanmıştır. Ancak genellikle fizik muayene

bulgularının ön planda olduğu bu gibi

algoritmalarda laboratuar ve ekokardiyografik

değerlendirmeler dikkate alınmamıştır.

Elektrokardiyografi

Kalp yetersizliğine özgü bir EKG bulgusu söz

konusu değildir. Ancak KY’nin etiyolojisinde rol

oynayan durumlara bağlı EKG bulguları

(örneğin sol ventrikül hipertrofisi, miyokard

infarktüsü) sıklıkla KY hastaların

değerlendirmesinde göze çarpmaktadır.

Göğüs Grafisi

Tanıda göğüs X-ray grafisi önemlidir. Göğüs

grafisinde pulmoner ödem, kardiyomegali,

kerley B çizgileri, plevral effüzyon, kapak

ve/veya doğumsal hastalıklarına bağlı

değişiklikler değerlendirilmelidir. Alvoeler

ödem, interstisyel ödem ve pulmoner venöz

basınç artışına bağlı sefalizasyonun (geyik

boynuzu) varlığında tanısal özgüllük >%90

olmaktadır.

Laboratuar Testler

Tam kan sayımı, serum elektrolitleri, karaciğer

fonksiyon testleri ve açlık kan şekeri mutlaka

değerlendirilmelidir. İlk kez beyinde tespit

edilmesine rağmen kalpte de bulunan beyin

natriüretik peptid (Brain natriuretic peptide,

BNP) ve N-terminal pro-BNP (NT-pro-BNP)

düzeylerindeki artış KY kuşkusu olanlarda

değerlendirilebilir.

Plazma BNP >400 pg/ml ve NT-proBNP >2000

pg/ml değerleri hem sistolik hem de diyastolik

Page 22: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

21

kalp yetersizliği için tanısal değeri

bulunmaktadır. Ventrikülerdeki gerilime bağlı

olarak plazmada yükselen natriüretik

peptidlerin değerleri ayrıca prognozla da

doğrudan ilişkilidir. Natriüretik peptidlerin

tanıdaki duyarlılığı (BNP <100-400 pg/ml ve

NT-proBNP< 400 pg/ml) özgüllüklerine göre

daha fazla iken plazmadaki düzeyleri yaş,

cinsiyet, böbrek fonksiyonları ve obeziteden

etkilenmektedir. Kalp yetersizliğinde ayrıca

miyokardiyal yüklenme ve/veya hücre

ölümüne bağlı olarak akut koroner sendrom

olmaksızın troponin düzeyi

yükselebilmektedir.

Ekokardiyografi

Hastanın yakınmaları, fizik muayene, göğüs

grafisi yanı sıra tanıda mutlaka

ekokardiyografik veriler değerlendirmelidir.

Kalp boşluklarının çapları, hacimleri, sistolik ve

diyastolik fonksiyonlar, ejeksiyon fraksiyonu,

duvar hareketleri, perikard yaprakları ve

kapakların durumu ekokardiyografik olarak

tüm kalp yetersizliği düşünülen hastalarda

incelenmelidir. Ekokardiyografik veriler ayrıca

hastanın prognozu hakkında da bilgi

verebilmektedir.

Stres Ekokardiyografi yöntemi ise ventrikülün

fonksiyonları yanı sıra canlı doku araştırması

açısından önem taşımaktadır. Sol dilatasyonu

veya dal bloğu varlığında duyarlılığı

azalmaktadır.

Kalp Kateterizasyonu ve Koroner Anjiyografi

Sağ kalp kateterizasyonu ventriküler doluş

basıncı, vasküler direnç ve kardiyak debi

hakkında bilgi vermektedir. Koroner

anjiyografi ise anjina pektoris veya koroner

arter hastalığı için güçlü risk faktörleri olanlar

ve akut koroner sendrom sonrası kardiyojenik

şok tablosunda olanlarda tedavi statejisini

belirlemek için önerilmektedir.

Endomiyokardiyal Biyopsi

Kalp yetersizliğinin tanısında rutin uygulanılan

bir test değildir. Genellikle sağ ventrikülden

olmak üzere özel miyokard hastalıkların

(infiltratif olanlar: amiloid, sakoidoz,

hemokromatoz, eozinofilik miyokardit ve

restriktif kardiyomiyopati) tanısında

miyokardiyal biyopsi bulguları tanıya destek

sağlamaktadır.

Diğer Yöntemler

Magnetik resenans yöntemiyle, ventrikül

fonksiyonları, volümleri, kitlesi, miyokardın

kalınlığı ve duvar hareketleri yanı sıra

miyokardiyal trombüs veya kitle, kapaklar,

perikard ve doğumsal defektler, inflamasyon

veya infiltrasyon değerlendirilmesi

yapılabilmektedir. Dispnesi olan ve kesin tanı

konulamayan hastalarda pulmoner fonksiyon

testleri ve egzersiz testi sırasında maksimal

oksijen tüketiminin değerlendirmesi önerilen

testler arasında yer almaktadır. Aritmi veya

senkobu olan hastalarda EKG holterinin

değerlendirmesi önem taşımaktadır. Kalp hızı,

atriyal ve ventriküler aritmilerin

değerlendirmesi prognozu ve tedaviyi

yönlendirmeye ışık tutmaktadır.

Page 23: OSMAN GAZİ NEDEN ÖLDÜ

22

Gördüğünüz gibi ilk Osmanlı padişahı Osman

Gazi’nin geçirdiği ve ölümüne sebep olan

rahatsızlık günümüzde çok gelişmiş

yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Kim bilir belki

o günde bugünkü yöntemler ve teknoloji

olsaydı Osman Gazi kaç yıl daha hüküm sürüp

kaç kale daha fethedecekti…