parayı kimler basıyor

5
Parayı kimler basıyor? Farklı kişilerle sohbet esnasında bu soruyu sorduğumda hemen “Tabi ki devlet” cevabı geliyor. Ancak söyleşiye devam edince şaşırmayan yok. “Emin misiniz?” diyorum. Bocaladıklarında da… “Kolayı var. Niçin cebinizdeki paraları çıkarıp bakmıyorsunuz?” diye devam ediyorum. Bugüne kadar kâğıt paralar üzerinde kimin bastığını doğru okuyan çıkmadı. Hepsi “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” diyor. “Yanlış okuduklarını hatırlattığımda tekrar okuyunca Cumhuriyeti değil Cumhuriyet kelimesini görünce buna karşın madeni paralar üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazısını okuyunca adeta şok oluyorlar. Siz de deneyebilirsiniz. Ekonomi, içinde en çok safsataları barındıran alandır. Kur, faiz oranları, çeşitli parametreler, grafikler, bol rakamlar gibi sanal ve sadece perdeleme amacı olan ağdalı ağızlarla konuşmaya başlanıldığında kullanılan ekonomik jargonların ağırlığından kaçarız. İşte bu kaçışlar arasında farkına varamayacağımız şekilde bazı gerçekler ustaca gizlenir ve yerine safsatalar yerleştirilir. Bu safsatalardan en önemlisi parayı devletlerin bastığı yanlış anlayışıdır. Bu, o kadar ustaca gizlenir ki bırakın paranın devletlerce basılmadığını bilmeyi insanlar paranın nasıl üretildiğini bile bilmezler. Paranın devletçe basıldığını sanmanızı istemelerinin asıl nedeni paranın borca dayalı olarak üretilmesidir. “Refah Adasından Kaos Adasınabaşlıklı yazımızda anlattığımız bu Borca Dayalı Para Sistemini (BDPS) anlayanlar bunun içinde para üretme yönteminin neden gizlendiğini anlamışlardır. Evet! Dünyanın her yerinde insanların ilkokuldan başlayarak gerekli gereksiz her şeyle beyinleri doldurulur. Ancak insanlar kendileri için en gerekli olan ve sürekli kullandıkları para denilen aracın nasıl üretildiğini bilmezler. Bunu doğrulayan bir anket Kanada’dan…

Upload: erdem-kidil

Post on 15-Aug-2015

40 views

Category:

Economy & Finance


2 download

TRANSCRIPT

Page 1: Parayı Kimler Basıyor

Parayı kimler basıyor?

Farklı kişilerle sohbet esnasında bu soruyu sorduğumda hemen “Tabi ki devlet” cevabı geliyor. Ancak

söyleşiye devam edince şaşırmayan yok. “Emin misiniz?” diyorum.

Bocaladıklarında da… “Kolayı var. Niçin cebinizdeki paraları çıkarıp bakmıyorsunuz?” diye devam

ediyorum.

Bugüne kadar kâğıt paralar üzerinde kimin bastığını doğru okuyan çıkmadı. Hepsi “Türkiye

Cumhuriyeti Merkez Bankası” diyor. “Yanlış okuduklarını hatırlattığımda tekrar okuyunca

Cumhuriyeti değil Cumhuriyet kelimesini görünce buna karşın madeni paralar üzerinde “Türkiye

Cumhuriyeti” yazısını okuyunca adeta şok oluyorlar.

Siz de deneyebilirsiniz.

Ekonomi, içinde en çok safsataları barındıran alandır. Kur, faiz oranları, çeşitli parametreler, grafikler,

bol rakamlar gibi sanal ve sadece perdeleme amacı olan ağdalı ağızlarla konuşmaya başlanıldığında

kullanılan ekonomik jargonların ağırlığından kaçarız. İşte bu kaçışlar arasında farkına varamayacağımız

şekilde bazı gerçekler ustaca gizlenir ve yerine safsatalar yerleştirilir.

Bu safsatalardan en önemlisi parayı devletlerin bastığı yanlış anlayışıdır. Bu, o kadar ustaca gizlenir ki

bırakın paranın devletlerce basılmadığını bilmeyi insanlar paranın nasıl üretildiğini bile bilmezler.

Paranın devletçe basıldığını sanmanızı istemelerinin asıl nedeni paranın borca dayalı olarak

üretilmesidir. “Refah Adasından Kaos Adasına” başlıklı yazımızda anlattığımız bu Borca Dayalı Para

Sistemini (BDPS) anlayanlar bunun içinde para üretme yönteminin neden gizlendiğini anlamışlardır.

Evet! Dünyanın her yerinde insanların ilkokuldan başlayarak gerekli gereksiz her şeyle beyinleri

doldurulur. Ancak insanlar kendileri için en gerekli olan ve sürekli kullandıkları para denilen aracın

nasıl üretildiğini bilmezler.

Bunu doğrulayan bir anket Kanada’dan…

Page 2: Parayı Kimler Basıyor

Kanada’da mesleği ekonomi olmayan üniversite ve üstü mezunu başarılı insanlar arasında bir anket

yapılmış. Anketten çıkan çarpıcı sonuca göre hiçbirisi paranın nasıl üretildiğini bilmiyormuş.

Yine ilginç şekilde hepsi parayı devletin bastığını zannediyormuş. Ayrıca paranın büyük oranının (%90)

bankalarca havadan “yaratıldığından”* haberleri yokmuş.

Şöyle bir iddia da ortaya atılabilir. Anketi Türkiye için yapalım ve içine ekonomi öğrenimi görmüş

olanları da dahil edelim. Çıkacak sonuç pek farklı olmayacaktır. Hatta daha da ileri gidip devletin en

üst düzeyinde görev yapan insanların da işin fazlaca farkında olmadığı söylenebilir.

İddiayı destekleyen çok sayıda kanıttan birisi zamanın İngiltere Başbakanı David Lloyd

George’un hikâyesi. Diğeri ise Malezya’nın efsanevi başbakanı Mahathir’e ait. Malezya’yı içine

sokulduğu 1997 krizinden IMF’ye rağmen çıkarmayı başaran efsanevi liderin krize kadar paranın nasıl

üretildiğine dair bilgisinin olmadığının itiraf edilmesi anlamlı. Evdeki doktor kitabında bunu açık

yüreklilikle ifade ediyor.

İnsanların bu kadar yoğun şekilde hayatının parçası olmuş para gibi bir ölçü aracının nasıl üretildiğinin

öğretilmemesi veya öğrenilememesini hele üniversite mezunu insanların bu konuda bilgisizliğini nasıl

izah edebilirsiniz? Özellikle bu bilgisizlik dünya çapındaysa…

Anketteki herkes paranın devlet tarafından basıldığını zannediyor. Halbuki madeni paralar hariç tüm

paralar devlet dışı kurumlarca basılmaktadır.

Süreci açıklayalım. Öncelikle ortalıkta dolaşan parayı çeşitlendirmek gerekiyor. Bunlar; çok azını teşkil

eden madeni paralar, kâğıt paralar ve bankalar tarafından “yaratılan” diğer para şeklinde. İlk iki

kısımdakiler fiziksel olarak elimizde bulundurduğumuz para. Bu kısım mevcut paranın %10’dan az bir

kısmını oluşturuyor. Kalan %90’ın üzerindeki kısmı ise kısmi rezerv (fractional reserve) dediğimiz

yöntemle bankalar havadan üretmektedirler.

Önce ceplerimizde fiziksel olarak dolaştırdığımız parayı ele alalım. Cebinizden madeni bir para çıkarın

(örneğin 50 kuruş ya da 1 TL). Üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazmaktadır. Yani devletin ürettiğini

gösteriyor. Bu madeni paralar tüm para içinde çok az bir miktardır.

Gelelim asıl fiziksel meblağa yani kâğıt paralara. Cebinizden rastgele bir kâğıt para çıkarın. Üzerinde

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazmaktadır. Dikkat edin “Türkiye Cumhuriyeti” değil zira

“Cumhuriyeti” ifadesi devlete aidiyeti belirtir. Oysa “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

A.Ş.” ortaklarını devlet bankaları, özel bankalar ve özel şahsiyetlerin ve kuruluşların oluşturduğu

anonim şirkettir. Kâğıt paraları basmada tekel olan tek kuruluş olup yarı özel bir yapıdadır. Eğer

ülkelerdeki Merkez Bankalarını devlete ait zannediyorsanız bu anket grubu içindesiniz. Örneğin

ABD’deki para basımında tekelleşmiş kuruluş olan FED özel bankaların kendi aralarında kurduğu bir

birliktir.

Kâğıt Para Basma İşlemi

Diyelim ki devlet 1 milyar TL’lik para basmak istedi. Ne var canım basıversin diyeceksiniz. Hayır! Öyle

kolay değil. Koca devlet baba aynı sizin gibi bir konumda. Borç verecek kurum aramaya başlar. Bu

amaçla adına hazine bonosu veya devlet tahvili denen kâğıtlar üretir. Ne olarak isimlendirildiğine ve

Page 3: Parayı Kimler Basıyor

küçük farklara bakmayın. Devlet tahvili denen şey işlevsel olarak faizli borçlanma senedinden başka

bir şey değil. Yani bankadan kredi aldığınızda size imzalatılan senedin benzeri..

Sonra o ülkedeki çeşitli düzenlemelere göre Merkez Bankası, diğer bankalar veya dış ülkeler bu cicili

bicili kâğıtları belli faiz geliri elde etme karşılığı satın alırlar. Yani devlete bu faiz yüzdesiyle borç

verirler. Devlet, borçlanabildiği miktardaki tahviller karşılığında Merkez Bankasından para basmasını

talep eder. Merkez Bankası da bu parayı havadan borca dayalı olarak “yaratır”.

Devlet, borçlanma senedindeki 1 milyar tutarındaki paranın fiziksel karşılığını kâğıt para olarak basan

Merkez Bankasından alır ve kullanıma sokar. Sistemin en büyük problemi paranın borca dayalı olarak

üretilmesidir. Yani bu sistemde borç eşittir paradır (borç=para). Diğer bir deyişle devletin borcunun

tamamını ödemesi piyasadan tüm parayı çekmesi demektir ki ekonominin çöküşü anlamına

geleceğinden hiçbir devlet bunu yapamaz. Bu durum “ABD borçlarını neden ödeyemez?” başlıklı

yazıda rakamlarla açıklanmıştı.

Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli nokta şu: Devlet borçlanma yoluyla Merkez Bankasının

ürettiği kâğıt parayı temin etmekte ancak ödenecek faiz miktarı para sistemde hiçbir şekilde

üretilmemektedir. “Issız Ada” yazısını anlayan okurlarımız hiç üretilmeyen bu para tutarında servetin

insanlardan vergi gibi yollarla çıkacağını ve mutlaka yeni faiz parasının katlanarak basılması gerektiğini

anlamışlardır. Sistemi anlamak için ada hikâyesindeki ilk yıl ada halkından çıkan 50 ada lirasını

anlamalısınız.

Paranın %90’lık kısmını bankalar havadan “yaratıyor”

Tedavülde olan ve cebinizde gezdirdiğiniz kâğıt paranın, devlete ait sandığınız yarı özel tekelleşmiş

kuruluşu olan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.” tarafından nasıl üretildiği basitçe anlatıldı.

Ancak olayın asıl vahim kısmı buradan sonra başlıyor. Zira geriye kalan çoğunluk durumundaki %90’lık

para bankalar tarafından havadan “yaratılıyor”.

Peki, bu %90 para nasıl var ediliyor ve açıklanacağı üzere yok ediliyor? Bu mekanizmanın adına kısmi

rezerv (fractional reserve) sistemi deniyor. Diyelim ki bir bankanın elinde 1,000 lira var. Mevcut

sınırlamalara göre banka %10’unu tutarak geri kalan %90’ı kredi olarak veriyor. Böylece aşağıda

açıklanacağı şekilde olmayan 9,000 lirayı insanlara kredi olarak veriyor ve bundan rant elde ediyor.

Tabi Merkez Bankasında olduğu gibi para borç olarak üretilirken faizi hiçbir şekilde üretilmemektedir.

Bu havadan para “yaratma” işlemi sistemin doğal sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Şöyle: Bankanın

elinde 1,000 lirası olduğuna göre 100 lirayı tutup bankaya gelen birisine %90’ını yani 900 lirasını kredi

olarak verir. Krediyi alan kişi parasını yine bankada tuttuğundan getirip sistem içerisinde ya aynı

bankaya ya da başkasına yatırır. Gelen 900 liranın 90 lirası banka tarafından tutulup 810 TL tekrar

borç olarak verilir. Bu kez 810 lirayı getirip bankaya yatırırlar. Banka 81 TL tutup 729 TL borç verir. Bu

süreç içerisinde banka kendi parası olan 1,000 TL haricinde 9,000 TL’yi havadan “yaratmış” olur

(1000+900+810+729+656+590+531+ 478+…..=10,000).

Borç alanların tümü borçlarını ödediklerinde daha önce yoktan var edilen ve üzerinden faiz elde

edilen 9,000 lira yok edilir. O yüzden paranın bu havadan -tabir caizse- yoktan var etme ve yok etme

sürecini bir bankacının “Ben Tanrı’nın işini üstlenen bankerim” şeklinde ifade etmesi gayet

düşündürücü değil mi?

Page 4: Parayı Kimler Basıyor

Bu sisteme göre Türkiye’de dolaşımdaki paranın ve bankalardaki toplam mevduatın durumunu

hatırlatmakta yarar var. Ülkemizde piyasadaki nakit olarak mevcut para 53 milyar TL. Pekiyi

bankalardaki toplam mevduat ne kadar? Bu rakam yaklaşık 606 milyar TL.

Yani paranın %9’undan az bir miktarı mevcut olup diğerleri anlatıldığı şekilde borca dayalı olarak

üretilen para.

Pek çok kişi, bankalar ellerindeki parayı kredi olarak veriyor zannederek yanılmaktadırlar. Bankalar

olmayan parayı (eldekinin 9 katı) var eder ve üzerinden rant elde ederek borçlular geri ödeme

yaptığında otomatik olarak yok ederler. Arada hiç üretilmeyen faiz ise kişilerin servetlerinden

bankaya aktarılır. Olmayan parayı borç olarak verip faiz elde etmenin yasal durumunu hukukçulara

bırakıyoruz.

Birisine sahte para veya resmi evrak vermeye kalksanız sizi iğfal kabiliyeti kanunundan dolayı içeriye

atarlar.

Ya da aynı evi aynı zaman biriminde 10 ayrı kişiye satar veya kiralarsanız hukuk yakanıza yapışır.

Ancak banka iseniz bunu kısmi rezerv yöntemiyle rahatlıkla gerçekleştirebilirsiniz.

Peki, sistemin en zayıf noktası nedir? Mudiler aynı zamanda bankaya gelip paralarını çekmek isterse

sistem çöker. Zira sadece %10 paranın fiziksel olarak karşılığı vardır.

Bunu tıpkı sandalye kapmaca oyununa benzetebilirsiniz. Müzik devam ettiği sürece problem yok.

Ancak müzik kesilip insanlar bankaya koşturduğunda (bank run) bankaların elinde sadece %10 var

olduğundan ödeme yapmaları mümkün değil. Bu nedenle sistemi ayakta tutabilmek için Merkez

Bankaları belli rezerv para bulundurmak zorundalar. Merkez Bankalarının rezerv paralarının da hiçbir

surette yeterli olmaması nedeniyle İsviçre’de Merkez Bankalarının Bankası denilen “Bank for

International Settlements” isimli bir banka kurulmuştur. İşin ilginç tarafı merkez bankaları başta

olmak üzere bu bankalarda ağırlıklı şekilde özel şahıslarınortaklıkları bulunmaktadır.

“Refah Adasından Kaos Adasına” hikâyesindeki oyunculara ne kadar benziyor değil mi?

Parayı ölçü olmaktan çıkaran borca dayalı para sistemi denilen bu hile düzeninin neresinden tutsanız

elinizde kalıyor. Hem anayasada hem de yasalarda teminat altına alınan en temel hakları ihlal eden

bu yapıyı sorgulayacak hukukçular nerede?

GÜNCEL BİR ÖRNEK

Bugünlerde Türkiye’de para basılması ihtiyacı hasıl olduğunu anlıyoruz. Zira Hazine Müsteşarlığı tahvil

(borçlanma) ihalesine çıkmış.

Bizim Issız Adadaki Medeniyeti ve buradaki yazıyı kaynaştıran bir haber. Olayı anlamak için bu haber

tam bir ilaç gibi. Burada paranın devletçe basılmadığını ifade ederek nasıl üretildiğini izah ettik.

Haber şu: Hazine 4.4 milyar TL borçlandı. Diyelim borçlanma yıllık %8.66 faiz düzeyinde gerçekleşti.

Devlet tahvil sattı. Yani ne demek? Devlet, üzerinde sana borçluyum (IOU/I Owe You) denen borç

senetleriyle piyasadan faizli borç aldı. Burada sorulması gereken; devlet 4.4 milyar lirayı kime

borçlandı? Söyleyelim. Bunlar yerli ve yabancı bankalar. Koca devlet para basmak için nasıl bankalara

borçlanır demeyin. Paranın basılma yöntemi budur.

Page 5: Parayı Kimler Basıyor

Borçlanmaya ait belgeler karşılığında Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 4.4 Milyarlık para basması

gerekecek. Burada unutulmaması gereken şey şu: Tamam bu 4.4 milyar dolarlık kısmı parasal olarak

ürettiniz. 4.4 milyarın %8.66 faizi olan 381 milyon 40 bin lirayı kimse üretmeyecek (Issız Adadaki ilk yıl

kaybolan 50 lirayı hatırlayın).

Parayı fiziksel olarak üreten sadece Merkez Bankası olduğuna göre ve başkası üretmediğine göre bu

bize ne olarak dönecek? Birincisi, bu kadarlık fark kadar yeniden borçlanarak tahvil sürecinin

tekrarlanması demek. Yani ıssız adadaki 50 liralık fark gibi bu miktar yine basılmak zorunda kalacak.

Tabi borca dayalı olarak.

Faturası yeni faizlerle kat ve kat (bileşik olarak) çıkacak. Yeni para basıldığı için enflasyon artacak.

Ama durun enflasyon artarsa bankacılar daha az kazanacak. O zaman Merkez Bankası devreye

girecek. Yegâne amacı olan fiyat istikrarı adına arz ve talep kanununa karşı savaş açarak sırf

bankacılar kaybetmesin diye enflasyonu yapay olarak düşürecek. Nasıl mı? Faizleri artıracak. Paradan

para kazanmak isteyenler götürüp bankalara yatıracak. Böylece para piyasadan çekilecek. Fazladan

para basılmış olmasına rağmen piyasadan çekilmiş olması nedeniyle fiyatlar yapay şekilde aşağıya

çekilmiş olacak. Yani enflasyon izafi olarak düşecek. Nihayetinde 381 küsur milyonluk faturayı kim

ödeyecek? Elbette halk. Yani bizler. Peki nasıl? Daha fazla vergilerle ve bankacılardan yeni faizli borç

alarak servetlerimizden vaz geçerek. Peki kime gidecek? Orijinalde tahvili satın alan bankalara. BDPS

dediğimiz bu sistemle servetler mütemadiyen bankalara akmaya devam edecek.

Not:

* Yaratmak Allah’a mahsustur. Buradaki yaratma kelimesi sürekli tırnak içinde yazılmış olup paranın

havadan yani hiç yoktan üretilmesini kastetmektedir.

Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner

28 Aralık 2011 Çarşamba