PRESTiJİŞ, EKONOMİ VE YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ / AĞUSTOS / EYLÜL 2017YIL:1 SAYI:4

BOSİAD’DAN KADIN ÇALIŞANA BÜYÜK DESTEKOSB’lere kreş yapılması için BUİKAD ile ortak bir çalışma içinde olan BOSİAD’ın projelerini Başkan Abdullah Bayrak’tan dinledik.

HAYALLER PEŞ PEŞE GELDİMelek Pulatkonak, TurkishWIN ve Binyaprak ile Türkiye’de ilk defa dijital bir platform oluşturdu.

GİZLİ BİR KÖŞEDE KALİTELİ BİR HAYATFransa’dan Kaz Dağları’na uzanan Teomida’nın hikayesinde cesur bir kadının dokunuşu var.

Boyner Grup olarak pek çok alanda,

aynı anda cinsiyet eşitliğinin tesisi için

çalışıyoruz.

www.tasyakan.com.trtasyakaninsaat

FAİZ

SİZ-KREDİSİZ

TAKSİTLE

Bursa’nın yeni simgesi

Central Balat

444 80 16www.centralbalat.com

Residence, iş merkezi ve AVM’nin bir arada olduğu eşsizyatırım ve yaşam imkanlarıyla

siz de zirvede yerinizi alın.

1+1 den 4+1’e residence daireler

3+1 ve 4+1 Loft daireler

İş hayatına değer katan ofisler

Seçkin markaların yer aldığı AVM

www.tasyakan.com.trtasyakaninsaat

FAİZ

SİZ-KREDİSİZ

TAKSİTLE

Bursa’nın yeni simgesi

Central Balat

444 80 16www.centralbalat.com

Residence, iş merkezi ve AVM’nin bir arada olduğu eşsizyatırım ve yaşam imkanlarıyla

siz de zirvede yerinizi alın.

1+1 den 4+1’e residence daireler

3+1 ve 4+1 Loft daireler

İş hayatına değer katan ofisler

Seçkin markaların yer aldığı AVM

2

36 46 54BOyNer grUP

yöNeTİM KUrUlUüyeSİ

ÜmİT BOYNEr

BOSİADBAŞKANI

ABDULLAH BAYrAK

TUrKISHWIN VeBİNyAPrAKKUrUCUSU

mELEK PULATKONAK

3

62eKONOMİ DöVİz Ve KUyUMCUlUK

yöNeTİM KUrUlU BAŞKAN

yArDIMCISIGÜLAY DUrmUŞ

6 BUİKAD HABERLERİ

12 ÜYE HABERLERİ

18 İŞ GYO GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE KADIN EMEĞİNE SAHİP ÇIKIYOR

20 “TÜSİAD BU GENÇLİKTE İŞ VAR” YARIŞMASI SONUÇLANDI

22 UÇAN SÜPÜRGE KADIN FİLMLERİ FESTİVALİ 20. YILINDA

28 MAKALE / EBRU KOÇANALI

34 MAKALE / HEPŞEN ERGİNAKIN

42 DOKTOR ÇİĞDEM DOĞULU AMERİKA UFKUMU AÇTI

44 SAĞLIK / UNUTKANLIK NE ZAMAN HASTALIK OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR

60 AMSTERDAM’DA GERİ DÖNÜŞÜMLÜ WIKKELHOUSE

68 TEOMİDA: KONFOR, ZARAFET, SÜKUNET...

72 SON YILLARIN SEVİLEN KADIN YAZARI NERMİN YILDIRIM

76 KÜLTÜR SANAT

78 MODA

TEMMUZ / AĞUSTOS / EYLÜL 2017

Genel Yayın Yönetmeniİpek YALÇIN

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüOya EROĞLU YAKICI

EditörMihriban CİCİ TAYLANmihriban@fikrifirar.com.tr

Reklam KoordinatörüÜmit ÇETİNYUVAumit@fikrifirar.com.tr

Fotoğraf Çağlar ŞAPOLYOOzan TAYLAN

Katkıda BulunanlarEmel SEZGİNERSimla BAHÇIVAN

Yayına Hazırlayan Fikri Firar Tasarım StüdyoKükürtlü Mh. 6. Başaran Sk. Yeşildeniz Apt. No.8/AOsmangazi/ BURSA

Basım YeriStar Ajans Matbaacılık veAmbalaj San. Ltd. Şti.Alaaddin Bey Mh. 634. Sk. Nilüfer Tic. Mrk. 2. Bölge Ayaz Plaza No: 24Nilüfer / BURSATel: 0224 249 33 20

Yayın TürüYerel ve Süreli yayındır.Dergimizde yayınlanan yazı ve makaleler kaynak gösterilmek kaydıyla alıntı yapılabilinir. Yayınlanan fotoğraf, yazı, derleme, ilanların sorumluluğu adı geçen yazar fotoğrafçı ve firmalara aittir.

PRESTiJİŞ, EKONOMİ VE YAŞAM DERGİSİ

4

Verimli ve etkin geçen iki güzel yılı geride bıraktık. Mayıs ayında genel Kurulumuzu gerçekleştirdik.öncelikle geçmiş dönem yönetim kurulu arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bir takım olmayı becerdik ve oluşturduğumuz sinerji ve enerji ile birçok başarılı proje ve etkinliğe imza attık. Umut ediyorum ki yeni dönemde de başarılarımız devam eder, derneğimizin adı güzel projelerde yer alır.

Peki bizi neler bekliyor?• WeP’s ilkelerinin yayılması ve Bursa’daki kadın çalışmalarının tek bir çatı altında toplanması amacı ile BUSİAD ve yeşim Tekstil liderliğindeki platformumuz ilk çalıştayını yaptı. yol haritamızı belirledik, yeni dönemde güzel projeler ile çalışmaya başlayacağız.

• Sürdürülebilirlik girişimcilik Projemizin ilk mezunları sertifikalarını aldılar. IlO ve İŞKUr paydaşlığı ile gerçekleştirdiğimiz “Kadınlar İçin Daha Çok ve Daha İyi İşler” projesi tamamlandı. 150 yeni kadın girişimcimiz eğitimlerini tamamladılar. Mentorluk görüşmelerine devam ediyorlar. Bu tarz eğitimlerin devam etmesi ve mentorluk havuzu ile kadın girişimcilerimize destek vermeye devam edeceğiz.

• genel kurulumuzda aldığımız karar ile MArSİFeD’in (Marmara ve İç Anadolu Sanayici İş Adamları

Fedarasyonu) bir üyesi olmaya karar verdik. Umut ediyoruz ki projelerimiz ile artık sadece Bursa’da değil, ilimiz dışında da iş kadınlarının sesi olmaya devam ederiz.• Ayrıca 24 ülkeden 51 iş kadın derneğini barındıran merkezi İspanya’da olan AFAeMMe (Akdeniz iş Kadınları Federasyonu) girmeye de karar verdik. • üniversite – STK işbirliğine gönülden inanıyoruz. Bu dönemde de üniversitlerimiz ile bağımız, proje ortaklıklarımız devam edecek. Kurulan İş Kadınları topluluğunu desteklemeye devam edeceğiz.

• yurt içi ve yurt dışı gezilerimiz ile network geliştirmeye, farkındalık yaratmaya devam edeceğiz.

• 1,5 yıldır takipçisi olduğumuz ve BOSİAD ile birlikte takip ettiğimiz kreş projesinde güzel gelişmeler olmakta. Çok kısa bir süre içinde OSB bölgemize kreş kurulması en büyük hayalimiz, ki artık hayalden gerçeğe doğru adımlar atılmakta.

evet biz yeni yönetim kurulumuz ile yeni bir döneme hazırız. Her zaman olduğu gibi iş kadınlarının sesi olmaya, doğru proje ve etkinliklerde derneğimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Çünkü her zaman olduğu gibi diyoruz ki “Kadın güçlenir ise toplum güçlenir”.

İpek YALÇIN BUİKAD Yönetim Kurulu Başkanı

BAŞKAN YAZISI

Yeni bir döneme merhaba

6

HABErLEr

BUİKAD’ın 6. Olağan genel Kurulu, üyelerin katılımı ile gerçekleşti. Divan Başkanlığını BTSO Meclis Başkanı Sayın remzi Topuk’un, Divan üyeliğini MArSİFeD’i

temsilen geSİAD Başkanı Sayın ramazan Kaya ve BUİKAD üyesi Fügen Çiftçiler’in yaptığı genel kurulda İpek yalçın yeniden başkanlığa seçildi. üyelerin yoğun katılımı ile gerçekleşen genel kurulda konuşan İpek yalçın, yürüttükleri proje ve ortaklıkların başarısını yarattıkları sinerji ve takım ruhuna borçlu olduklarını belirterek, katkı koyan herkese teşekkür etti.

BUİKAD’ın 6. Dönem yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu: Başkan İpek yalçın, Başkan yardımcısı Oya eroğlu yakıcı, genel Sekreter Şeyda Şençayır, Sayman Pervin Katana, yönetim Kurulu üyeleri Fatma Belgin gökçe, Türkan Kaya, Janset Beklen,

Dikmen Avcıer, zuhal Kumova Toker, Denetleme Kurulu üyeleri Hayriye Tarakçı, Nur Banu öncel ve Şirin Şentürk.

İPEK YALÇIN’lA yeNİDeN

BUİKAD ANNelerİ KAHVALTIDA BİR ARAYA GELDİ BUİKAD’ın geleneksel anneler

günü kahvaltısı, üyelerin anne ve çocuklarının katılımı

ile gerçekleşti. BUİKAD üyesi olan yıldız özdemir’in anaokulu öğretmenleri ile el işi faaliyetlerinde bulunan çocuklar, keyifli bir gün geçirdiler. Organizasyonda Başkan İpek yalçın, üyelerden Berna Kırcı Aşiroğlu, zuhal Kumova ve yıldız özdemir’in doğum günü kutlamaları da yapıldı. Kahvaltıdan çocuklarından aldıkları çiçekler ile ayrılan BUİKAD üyeleri “güçlü Anneler ve güçlü Çocuklar” mottosunu bir kez daha yinelediler.

7

NOKTALAMA PROJESİ Bİr PANelle SONlANDIrIlDI

BUİKAD’ın üniversite son sınıf kız öğrencilerine yönelik gerçekleştirdiği ve üyelerin koçluk yaptığı Noktalama Projesi’nin finali, bir panelde gerçekleştirildi. Noktalama öğrencilerini kendi sektörlerinde marka olmuş üyeler ile buluşturan panelde rol model olmuş üyelerden Akademisyen Prof Dr. Serpil Aytaç (UKAM Müdürü, İİBF Çalışma ekonomisi ve endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı), girişimci yeşim Altınkaya (yeşim Peyzaj Kurucusu), Profesyonel Hülya Söylemez (Coats Orta ve Doğu Avrupa Sürekli İyileştirme Müdürü) ve Aile Şirketi yöneticisi Fatma Belgin gökçe (ekince Madencilik yönetim Kurulu Başkanı)’ye aktardıkları deneyimleri ve katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim edildi.

Noktalama Projesinde bu yıl öğrencilerin yabancı dillerini geliştirmelerine yardımcı olmak için gönüllü yabancılar, her hafta öğrenciler ile görüşmeler yapıp destek oldular. gönüllülere Noktalama Projesi’nde öğrencilere yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür plaketi takdim edildi.

özlem Baş Bayraktar moderatrisliğinde Bursa Crowne Plaza’da gerçekleştirilen Panelin ardından koçluk süreci genel değerlendirme ve Koç-Kuzu sertifika töreni yapıldı. Noktalama Projesi koçluk sürecini tamamlayan öğrencilere ve projede koçluk yapan üyelerimize sertifikaları teslim edildi.

8

Sektöründe başarılar elde etmiş kadınlardan oluşan BUİKAD; üyelerinin birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlamak ve iş birlikteliklerini geliştirebilmek

adına Cumartesi Biz Bize toplantılarında bir araya gelmeye devam ediyor.

Altınsoy Madencilik ve Tic. A.Ş.’den Berna Altınsoy UlCAy, zett Dekor’dan zeynep Varol AKSOy, ziraat Bankası’ndan Canay DeMİrBel, Bursagaz’dan

gamze Demirbaş ÇeleBİ ve Şahin Otomotiv’den Merve ŞAHİN, Cumartesi Biz Bize Söyleşilerinin Nisan ayında kendilerini tanıtan üyeleri oldu.

CUMARTESİ BİZ BİZE İle üyeler KeNDİNİ TANITTI

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ

BUİKAD, BAlKANTürKSİAD ve PeryöN’ün katkılarıyla BTSO’da düzenlenen ‘İşverenler

için SgK ve İŞKUr Uygulamaları 6111 - 687 Teşvikleri’ seminere dernek yöneticileri, üyeler ve iş dünyası temsilcileri katıldı. İstihdam

seferberliği ve işverene sağlanan teşvikler konusunun konuşulduğu seminerde, BUİKAD Başkanı İpek yalçın, Bursa’nın sahip olduğu ekonomik ve sanayi gücüyle istihdam seferberliğinde öncü olması gerektiğini ifade etti. SgK İl Müdür

yardımcısı Mustafa yılmaz ve İŞKUr İl Şube Müdürü Ahmet Canımova’nın sunumları ve yapılan konuşmaların ardından yılmaz ve Canımova’ya katkılarından dolayı plaket taktim edildi.

HABErLEr

9

IlO ve İşkur işbirliğinde yürütülen “Kadınlar İçin Daha Çok ve Daha İyi İşler” projesinin sertifika töreni yapıldı. BUİKAD’ın mentorluk desteği verdiği projede 150 yeni girişimci işkadını girişimcilik eğitimlerini tamamladı. Proje koordinatörlerimiz Nermin Atalay ve emine Şengil’e Buikad gönüllü mentörleri ile görüşmelerine başladılar. Sertifika töreninde konuşan İpek yalçın Türkiye’de kadın girişimcilerin oranının düşük olduğuna dikkat çekerek, kadın girişimciliğinin artmasına yönelik bu projenin paydaşı olmaktan gururlu olduğunu dile getirdi ve proje koordinatörleri Nermin Atalay ve emine Şengil’e de ayrıca teşekkür etti.

GİRİŞİMCİ KADINLAR SERTİFİKALARINI ALDI

BUİKAD, BUSİAD ve global Compact çatısı altında kurulan “Kadını güçlendirme Platformu” yol haritasını

belirlemek, komite ve projelerini oluşturmak için bir çalıştayda toplandı. Platform üyesi firmaların temsilcilerinin katıldığı çalıştayda Kadının güçlenmesi Bursa Platformu’nun çalışma ilkeleri, sorumlulukları, platformun organizasyon yapısı, çalışma düzeni, önümüzdeki dönemde yapılacak projeler ve öneriler konuşuldu.

Çalıştayın açılışında konuşan BM global Compact Kadının güçlenmesi Çalışma grubu eş Başkanı ve yeşim Tekstil Kurumsal İletişim Müdürü Dilek Cesur, gelinen noktada Bursa’da 22 firmanın WeP’s imzacısı olduğunu ve bu sayının artması için gerekli çalışmaları yaparak geniş kitlelere ulaşma hedefinde olduklarını anlattı.

Bosch İnsan Kaynakları eğitim ve gelişim Birimi Kısım yöneticisi Şahigan gurbet, eğitim gelişim Uzmanı Balcan Demiröz ve Tofaş yetenek yönetimi yöneticisi elif İldeniz moderatörlüğünde yapılan grup çalışmalarıyla çalıştay sona erdi.

KADININ GÜÇLENMESİ PLATFORMU ÇALIŞMALARINA DeVAM eDİyOr

10

EMRE ALKİN “İŞ’TE SOHBETLER”DE eKONOMİyİ ANlATTI

emre Alkin “Bize bir şey olmaz, çünkü...” başlığı altında

yaptığı sunumunda ekonomiyi herkesin anlayabileceği bir dilde, işin içine biraz da muziplik katarak anlattı. Keyifli sohbetinin ardından iftar yemeğine de katılan emre Alkin, konukların sorularını da yanıtladı.

Tam bir dayanışma örneğinin sergilendiği gecede BUİKAD Başkanı İpek yalçın derneğin yeni dönem faaliyetlerine dikkat çekerken, ‘kadının iş hayatındaki rolünün arttırılmasına’ yönelik hedeflerini destekleyecek kuvvetli projeler üzerinde çalışmaya devam edeceklerini vurguladı. BUİKAD ailesine katılan yeni üyelerin rozetlerini ise yönetim kurulu üyeleri takarak yeni üyelere “Hoş geldiniz” dediler.

BUİKAD’ın her yıl geleneksel olarak düzenlediği iftar yemeği organizasyonu, bu sene “İş’te Sohbetler” etkinliği ile beraber Crown Plaza’da gerçekleştirildi. Ekonomist, Akademisyen Prof. Dr. Emre Alkin’in konuk olduğu gece, iş dünyası temsilcilerini bir araya getirdi.

HABErLEr

12

Şık tasarımları ve uygun fiyat garantisi ile kalitenin adresi olan ekonomi Kuyumculuk, Blue Diamond markası ile mağazalar zincirine bir yenisini daha ekledi. Türkiye’nin sadece en büyük pırlanta toptancısı değil, aynı zamanda en büyük pırlanta üreticisi olan marka, Suryapı Marka AVM’de açılan yeni şube ile büyümeye devam ediyor. ekonomi Kuyumculuk ekonomik Döviz yönetim Kurulu Başkan yardımcısı gülay Durmuş’un başında olduğu Blue Diamond, güvenli, güler yüzlü hizmet kalitesi ile ayrıca Kapalıçarşı ve endülüspark’da da hizmet vermeye devam ediyor.

BLUE DIAMOND SURYAPI MARKA AVM’DE

ÜYE HABErLErİ

14

ISO 14001 çevre yönetim sisteminin yeni versiyonu 2015’i yazılım programı haline getiren Mavi yeşil Danışmanlık, firmanın çevresel boyut analizini daha dinamik yönetebilir, boyut analizinde finans ve bütçeleme yapabilir, boyut analizi tamamlandığında ise bir yıl boyunca çevre için ne kadar bütçe harcayacağını ve neler elde edileceğini daha ölçülebilir hale getirdi.

geliştirilen yazılım programı aynı zamanda sosyal uygunluk denetimlerinde çevre konusunun uygunluğunu sağlamak için firmanın mevzuata uyumluluğunu da göstermektedir. İklim değişikliği ve çevre kirliliği insanın yaşam alanını daraltan global konulardır. Mavi yeşil Danışmanlık, firmaların global çevre sorunlarına ne kadar etkisi olduğunu veya bu çevre sorunları ile yapmış olduğu iyileştirmeler, hedefler ve hedeflere ulaşırken yapmış olduğu çalışmaları ödüle değer olan platformlarda sergilemeyi hedefliyor.

MAKBULE ÇETİN

Çevre Danışmanlık alanında hizmet veren Mavi Yeşil Danışmanlık, sektöre yönelik geliştirdiği özel yazılım programı ile dijital dönüşümünü tamamladı.

ÇeVre DANIŞMANlIĞINDA DİJİTAL DÖNÜŞÜM

ÜYE HABErLErİ

16

Bir pilin doğada yok olması 300 yılı alıyor ve bu süreç, topraklarımıza, toprakta yetişen canlı ve bitki örtüsüne zarar veriyor. Hacı Hasan Oğulları da geleceği korumak ve çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için bir

kampanya başlatmış. Atık pillerle Hacı Hasan Oğulları şubelerine gittiğinizde, marka sizi dondurmayla ödüllendiriyor. Bu sosyal sorumluluk projesine katkıda bulunmak için pilleri toplayıp yıl sonuna kadar şubelere ulaştırabilirsiniz.

1950 yılından beri farklı sektörlerdeki tecrübelerini, işine olan tutkusuyla birleştirip yaşamınıza değer katacak ürünler tasarlayan Moremo Design, Montessori mobilyalarıyla da tüketicinin yanında olmaya devam ediyor. Montessori’nin temel amacı, çocuğunuzun kendi kendine yetebilmesi ve ihtiyaçlarını kendi başına karşılayabilmesidir. Montessori’ye uygun hazırlanacak çocuk odası mobilyalarının çocuk tarafından rahatlıkla ulaşılabilir ve ebeveynlerden bağımzsız olarak kullanılabilir olması önem taşımaktadır. Moremo’nun ürettiği Monressori mobilyalarda da çocuklar yer yataklarına kendisi rahatlıkla girebilir, yatağını kendisi toplayabilir, çocukların hayal dünyalarına özel tasarlanan çalışma masaları, kitaplıklar ve aydınlatmalarla da hayal gücü kadar sınırsız oyunlar üretebilirler.

HACI HASAN OĞULLArI DAHA YAŞANABİLİR BİR GELECEĞİ HEDEFLİYOR

mOrEmO İLE MONTESSORI MOBİLYALAR

ÜYE HABErLErİ

18

Bu yıl mart ve nisan aylarında, gayrimenkul sektöründe görevli 400’ü aşkın kadın çalışanla yapılan ve Türkiye’de bir ilk olan araştırma, UlI Türkiye (Urban land Institute), gyODer ve TMB iş birliğiyle gerçekleştirildi. Araştırmada, bu sektörde çalışan kadınların sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi amaçlanıyor.

İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes sektördeki kadın emeğinin önemine değinerek konu hakkında görüşlerini şöyle belirtti: “İş gyO olarak kurumsal kültürümüzün ve şirket politikamızın şekillenmesinde rol oynayan en önemli etkenlerden biri herhangi bir cinsiyet ayrımı gözetmeksizin “doğru kişinin doğru işe yerleştirilmesi” prensibiyle hareket etmemizdir. Bu hedef doğrultusunda şirket faaliyetlerinin en etkili şekilde gerçekleşmesini sağlayacak kalitede insan gücünün işe alımı yapılmış ve yapılmaya devam edecektir. Halihazırda şirketimiz çalışanlarının yüzde 52’si, üst düzey yöneticilerinin yüzde 62’si, yönetim kurulu üyelerinin yüzde 38’i, şirketimizde söz sahibi kişilerin ise yüzde 45’i kadın çalışanlarımızdan oluşmaktadır. Toplam iş tecrübesi 20-30 yıl arasında olanların yüzde 36’sı kadın iken en çarpıcı rakamlardan biri de 0-5 yıl çalışanların oranın yüzde 73’ünün kadın olmasıdır. Bu Türkiye genelindeki ve

gayrimenkul sektöründeki diğer şirketlere kıyasla oldukça yüksek bir orandır. Aynı zamanda İş gyO’nun sektördeki öncü tutumunu ortaya koymakta ve şirketimizin gururla taşıdığı değerlerden biri olma niteliği taşımaktadır.”

İŞ GYO GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE KADIN

EMEĞİNE SAHİP ÇIKIYORDeğişimin mimarı sloganıyla yola çıkan ve dinamik portföyüyle birçok prestijli projeye imza atan İş GYO, gayrimenkul dünyasındaki kadın çalışanlara destek veriyor. İş GYO bu doğrultuda 17 Mayıs’ta Four Seasons Otel’de düzenlenen

Gayrimenkulde Kadın Liderler Platformu etkinliğinin sponsorluğunu üstlendi. Etkinlikte, Platform kapsamında yapılan ‘Gayrimenkulde Kadın Araştırması’nın sonuçları da açıklandı.

GÜNDEm

19

Araştırma sonuçlarını açıklayan Gayrimenkulde Kadın Liderler Platformu Danışma Kurulu Başkanı Av. Pınar Ersin Kollu, “gayrimenkul sektörü içerisinde kadının var oluşu ve temsiline yönelik yaptığımız bu çalışmaları sağlam bir temel üzerine inşa etmeyi önemsiyoruz. Platform çalışmalarımızda bu nedenle önceliğimiz, kadının mevcut durumunu, talep ve yaklaşımlarını ortaya koyan araştırmayı sonuçlandırmaktı. Sorunları, hedefleri ve yol haritamızı bu yöntemsel titizlikle belirledik. Artık binamızı inşa etmeye hazırız. Araştırmamızın sonuçlarından hareketle öncelikle kadınlar için kariyerlerinde yol gösterecek mentorluk programları ve liderlik eğitimleri planlıyoruz. Bu konuda dernek ve üniversitelerle iş birliği yapacağız. gayrimenkul sektöründe kadın temsiliyetini ve görünürlüğünü artırmak üzere bir konuşmacı havuzu oluşturacağız. Sektörümüzün ihtiyaç ve sorunlarını aktarırken kadınların da söz sahibi olmasını hedefliyoruz. Son olarak gayrimenkul sektöründe kadınların karar alınan masalarda temsiliyetinin artırılması için çalışacağız. yönetim kurullarında görev alması için ilgili bakanlıklar ve derneklerle ortak çalışmalar yürüteceğiz” dedi. Av. Pınar ersin Kollu, yaptığı sunumda ‘gayrimenkulde Kadın Araştırması’ sonuçlarına göre gayrimenkul sektöründeki kadının profilini çizdi:

Gayrimenkul sektöründeki kadınlar; • 36 yaşında genç bir profile sahipler• yüksek düzeyde eğitimliler• ürünün tasarımı, projenin geliştirilmesi, yönetilmesi, markanın iletişimi, kurumun satış pazarlama faaliyetinin yürütülmesi ve itibar yönetimi sahalarında etkinler• Sektörün geleceğine güveniyorlar• yönetim kurullarında, üst düzey yönetim kademelerinde yer almaya ve/veya sektörde kendi işlerini kurmaya isteklilergayrimenkul sektöründe ‘biz de varız’ diyen kadınlar; • Karar alınan masalarda oturmak• liderlik üstlenmek ve liderliğe tüm boyutlarıyla hazırlanmak• görünür olmak• Temsilde etkin olmak• Adalet ve tarafsızlık ilkesiyle yönetilmek istiyorlar

Gayrimenkulde Kadın Liderler Platformu Danışma Kurulu Üyesi Gülfem Tandoğan ise konuşmasında şu görüşlere yer verdi;“gayrimenkulde Kadın liderler Platformu’nun hazırladığı araştırmada en çok dikkatimi çeken sonuçlardan biri de kadınların yüzde 37’sinin erkek yönetici ile çalışmak istemesidir. Bu sonuç bize gösteriyor ki dışsal faktörler dışında kadınlar kendi cam tavanlarını kendileri oluşturuyor. Platform olarak sektörde çalışan tüm kadınların birbirleriyle daha çok dayanışma içinde olmalarına yönelik çalışmalar yapacağına inanıyorum.”

20

TüSİAD tarafından, Türkiye’nin büyümesi ve kalkınmasında aktif rol oynayacak, vizyoner genç girişimcileri ortaya çıkarmak ve inovatif fikirlerini büyük sermaye ile buluşturmak amacıyla düzenlenen “TüSİAD Bu gençlikte İş Var!” yarışmasında kazananlar 17 Mayıs’ta Sabancı Center’da yapılan ödül töreninde belli oldu.

Türkiye genelinde 73 il ve 152 üniversiteden 3.706 öğrencinin katılımı ile kendi rekorunu kıran “TüSİAD Bu gençlikte İŞ Var!”

yarışmasında, sırasıyla ön eleme, eğitim kampı, TüSİAD rehberleriyle çalışma ve yarı final etaplarını geçen beş ekip arasından ilk üç şöyle sıralandı:

75.000 TRY’lik Birincilik Ödülü’nü kazanan:Fizik tedaviyi her zaman, her yerde, en doğru şekilde sunma mottosu ile yola çıkan ve fizik tedavi ve ortopedi hastalarının tedavi süreçlerini istedikleri yerden takip edebildikleri bir mobil sağlık çözümü sunan üç Boğaziçi üniversiteli (Cihat erbay,

“TÜSİAD BU GENÇLİKTE İŞ VAR!” yArIŞMASINDA BüyüK öDülüN SAHİBİ PHYSHOME OlDU

Türkiye’nin dört bir yanından gelen 1426 iş fikri başvurusu arasından finale kalan beş ekibin iş planı sunumlarını yaptığı “TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” finalinde ödüller sahiplerini buldu. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Sabancı Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Gürallar Yönetim Kurulu Başkan Vekili Esin Güral Argat, BASF Türk CEO’su Buğra Kavuncu ve Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın’ın jüri koltuğunda oturduğu ödül töreninde, birincilik ödülü Physhome, ikincilik ödülü Bizim Ekip, üçüncülük ödülü ise Buz Dökücüler ekibine verildi.

GÜNDEm

21

Berhudan Aslan, Mahmut Jiyan Aslan) ve bir İstanbul üniversiteli (Safa Andaç) gencin kurduğu Physhome (Aylin Somersan-Coqui’nin rehberliğinde)

50.000 TRY’lik İkincilik Ödülü’nü kazanan:Sürdürülebilir bir gelecek için, mikrobiyal prosesler kullanarak, daha az kimyasal ve su ile çevreci ve ekonomik endüstriyel deri üretmeyi hedefleyen Marmara üniversiteli Halil önder özbaşak ve Şeyma öztürk’ün oluşturduğu Bizim ekip (ümit N. Boyner’in rehberliğinde)

25.000 TRY’lik Üçüncülük Ödülü’nü kazananenerji iletim hatlarında oluşan buz yükü sorununa uzun ömürlü, akılcı ve düşük maliyetli bir çözüm oluşturmayı amaçlayan projeleriyle Amasya üniversiteli Buz Dökücüler: Serdar Atmaca ve lütfullah Kıcık (ebru özdemir’in rehberliğinde)ödül töreni, yarışmaya katılan öğrencilerin yanı sıra TüSİAD yönetim Kurulu üyeleri, ekiplerin projelerine rehberlik yapan TüSİAD üyeleri ve girişimcilik ekosisteminin önde gelen isimlerini buluşturdu.

22

20 yıldır sayısız destekçisi ile zirvede kalan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu yıl festivalin 20.yaşını 20 ilde ve KKTC gerçekleştirdiği film gösterimleri ile kutladı. Açık havada gerçekleşen açılış töreninde bir ilke imza atan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, kapanış töreninde Onur ödülünü Perran Kutman’a takdim ederek büyük alkış topladı.

20. UÇAN SÜPÜRGE ÖDÜLLERİ TAKDİM EDİLDİ

Sinemada “Kadının emeğini görünür kılma” amacını kanıtlamış Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin 20. yılı ödül töreni Yetkin Dikinciler ve Dolunay Soysert sunumu ile Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde gerçekleştirildi. Birbirinden değerli sanatçıların ağırlandığı bu özel geceye Hollanda’da Kraliyet Oyuncusu unvanını kazanan Nilgün Yerli muhteşem kabare sanatı ile damgasını vurdu…

GÜNDEm

23

Uzun yıllardır tiyatroda izlediğimiz, sinema ve dizilerde canlandırdığı karakterlerle tüm Türkiye’yi kendine hayran bırakan ünlü oyuncu Perran Kutman: “Onur kelimesi ne kadar ağır bir kelime. Mesleğe saygı yatıyor, mesleği sevmek yatıyor. Nice 20 yıllara Uçan Süpürge. Bu ödüle layık görüldüğüm için sonsuz teşekkür

ediyorum.” dedi.Tema ödülünün bu yılki sahibi Aslı erdoğan, törene katılamadığı için ödülü annesi Mine Aydostlu’ya verildi. Bilge Olgaç Başarı ödülü emel Çelebi’ye, genç Cadı ödülü ise ecem Uzun’a takdim edildi.

Yetkin Dikinciler yaptığı konuşmada 20 yılda aşılan zorluklara, eşikler, önyargılara değinerek şunları söyledi: “Uçan Süpürge her yıl mucizeler yaratarak Ankaralılara olağanüstü güzellikler yaşattı. yaşanan her türlü ayrımcılığı, barışı, şiddeti ve adaleti konuşmaya, dayanışmaya her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz bu yıl

Uçan Süpürge’nin teması “Birlikte Festival yapıyoruz.“ Pek çok kişi ve kuruluşla... 20. yıl bu açıdan çok özel. Bu yıl festivalin süpürgesi gerçekten uçtu. 20 ayrı kenti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de içine alarak aynı anda seyirciye merhaba dedi. Bütün bu kentlerdeki kadınlarla, sinemaseverlerle, oyuncularla, yönetmenlerle, hep birlikte festival yaptık.”

Bu yıl FIPreSCI ödülü yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği Tereddüt Filmine verildi. yeşim Ustaoğlu’na ödülü FIPreSCI jürisi Sevin Okyay, Bartosz zurawiecki, renata Habets tarafından takdim edildi.

24

Sanatçı Ayşe Erkmen, 10 Haziran–1 Ekim 2017 tarihleri arasında düzenlenen Skulptur Projekte 2017’ye “On Water” projesiyle davet edildi. Türkiye çağdaş sanatının tanınırlığını ve bilinirliğini artırmak amacıyla, bu doğrultudaki projelere karşılıksız destek veren Saha Derneği, sanatçıya bu projesinde destek verdi.

AYŞE ERKMEN SKULPTUR PROJEKTE’YE DAVET EDİLDİ

Ayşe erkmen projesinde, Münster’in iç limanını mekân olarak kullanıp, canlı bir bölge olan Nordkai (kuzey iskelesi) ile sanayileşmiş Südkai (güney iskelesi) arasındaki su yüzeyinin hemen altında, iki nehir kıyısını birbirine bağlayan bir iskele kurdu. Bu bağlamda, sahnesinde görünür aktörler haline gelen ziyaretçilere suda yürüyormuş hissi veren sanatçı, sosyolojik sorunlara ve şehir planlamasına dikkat çekti.Nehir patikaları, siyasi haritalarda sınırları çizmek için muhtemel yerler olarak kullanılırken; su yolları ve insan yapımı kanallar, kentsel gelişim için başlangıç noktası ve katalizör

görevi görür. Su yolları böylelikle medenileşme sürecinde, olasılık ya da kısıtlamayı temsil eden muğlak bir yere sahiptir. erkmen, Skulptur Projekte 2017’de bu bölünmeyi yansıtmakla kalmıyor, tam anlamıyla bir köprü kuruyor. erkmen’in iskelesi, su yüzeyindeki gemilerde mal taşımak için kullanılan batık konteynerlerden oluşuyor. gemiler tarafından nadiren kullanılan Danube-ems Kanalı daha önce liman havzasıyla ayrılmış iki kentsel alan arasında bir bağlantı kurmak için, kara köprüsü yerine bir su köprüsü kullanılarak, Münster sakinlerine ve ziyaretçilerine yürüyerek ulaşılabilir hale geldi.

Skulptur Projekte MünsterSkulptur Projekte Münster’in tarihi, yalnızca sanatla değil aynı zamanda bir seyirci yaratma fikri ile de yakından ilişkili. 1977’de başlayan sergi, on senede bir gerçekleşiyor. Katılımcı sanatçıların fikirlerine dayanan sergi konsepti, uzun zamandır aynı sistemle sürüyor. Küratöryel ekip sanat, kamusal alan ve kentsel çevreyi keşfetmek ve mekâna özgü eserler üretmek üzere dünyanın dört bir yanından sanatçılar davet ediyor.

GÜNDEm

26

Türkiye’nin üreten ve değer yaratan ülke olma yolundaki dönüşümünü girişimcilik ile hızlandırmak vizyonu ile kurulan Türkiye Girişimcilik Vakfı (Girvak), Webtures işbirliğiyle yenilenen bloğu girisimle.com’u girişimci adaylarıyla buluşturdu.

Girişimcilik Vakfı, Webtures işbirliğiyle girisimle.com’a “merhaba” dedi

Nüfusun %50’sinin genç olduğu ülkemizin, girişimcilik ile yaratabileceği ivmeye inanan girvak, girişimcilik konusunda farkındalık yaratmak ve gençlere girişimciliğin bir kariyer alternatifi olduğunu aşılamayı misyon edinirken girişimcilik potansiyeli olan gençlerin kendi yollarından giderek iz bırakmasına destek oluyor. girişimcilik Vakfı, dijital sponsoru Webtures tarafından yenilenen bloğunu, “girisimle.com” adıyla girişimci adaylarıyla buluşturuyor.

İçeriğinde 800’e yakın yazı bulunan, 14 bin’den fazla ziyaretçi ve 23 bin’e yakın sayfa görüntülemesine sahip girisimle.com, Webtures işbirliğiyle girişimcilik ekosistemine katkı sağlamayı sürdürecek. Blogta girişimcilik Vakfı haberleri, Fellow yazıları, motivasyon videoları, girişimcilere hem dünyadan hem Türkiye’den ilham verici içerikler, tavsiyeler ve girişimcilik hikayeleri bulunuyor.

GÜNDEm

28

İtibar kayıpları yaşayan ve büyük bedeller ödeyerek iş dünyasında yok olan şirketler kavramın önemini ve içeriğini o zaman anlamaya başladılar. özellikle dijital çağın olanakları ve sosyal medya kimi firmaların asırlık itibarlarını bir günde yok edebilecek bir tehlike potansiyeline ulaştı. İtibar yönetimi bir süreç değil bir ‘felsefe’ dir. Kurumsal itibar; bir şirketin yarattığı güvenin toplam pazar değeri içindeki katkı payıdır. Toplum tarafında beğenilen, takdir edilen bir şirket olmanın karşılığıdır. İtibar; güven, saygınlık ve dürüstlük kelimeleri ile oluşur. Verdiğimiz ve tuttuğumuz sözler itibarımız için çok önemlidir.

Bir kuruma güvenilmesi öncelikle liderine güvenmeyi gerektirir. liderin 3 ana görevi vardır. Vizyon koymak, doğru yönetici seçmek ve itibarı yönetmek. Kurumunuzun itibarını doğru yönetmek istiyorsanız; tutarlı ve söylediklerinin arkasında duran dürüst ve bağ kurabilen liderler olun. İletişimin en önemli noktası iyi dinlemektir. Karşınızdakini iyi dinlerseniz, değer verdiğinizi hissettirirseniz güvenli bir ortam yaratmaya başlarsınız. güven için sorumlu davranmak önemlidir. Kişi

ve kurumların sorumluluklarından sorumlu olması itibarı getirir.İtibar kazanmak için sabırlı olmak gerekir. Kazanmak zordur ama kaybetmesi çok kolaydır.

Dürüstlük ve şeffaflık vazgeçilmez olmalı. Kurumlar da kişiler gibi hata yapabilir. Hataları kabul edip gerektiğinde özür dileyebilmeli. Hatta bunu bazen çok çabuk yapmalı. Hem kurumunuzun hem de kişisel itibarınızın yüksek olması için; güvenilir ve şeffaf olun, çevrenize ve topluma karşı sorumluluklarınızı asla unutmayın, sosyal medyanın itibarınızdaki yerini ve önemini kavrayıp paylaşımlarınıza, yorumlarınıza, kısaca attığınız her adıma dikkat edin. Hem gerçek hem de dijital ortamda size yöneltilen eleştirileri önemseyin. Hakkınızda yapılan konuşmaları takip edip, olumsuz bir durum varsa en kısa zamanda gerekli iyileştirme planlarını yapıp harekete geçin.ülkemizde iletişim sektörüne itibar yönetimi kavramının yerleşmesini sağlayan Salim Kadıbeşegil’in dediği gibi “İtibarınızı doğru yönetemezseniz rakipleriniz sizin yerinize yönetir. “

mAKALE

ebru Koçanlı FG İletişim Ajans Başkanı /İletişim Danışmanı

“İTİBAR”OlMAzSA OlMAz

“İtibar yönetiminin iş dünyası ile tanışması 1980’ler sonunda başladı. Fortune dergisinin ‘en büyük şirketler’ araştırmasının yanı sıra ‘en beğenilen şirketler’ çalışmasını da başlatmış olmasının bunda payı büyüktür. İnsanlık tarihinde ‘itibar’ her zaman önemliydi. Ancak iş hayatının içinde bu kadar gündemde yer almıyordu.

Şirketler zaman içinde ‘beğenilmenin’ yollarını aramaya başladılar. Bu arayış uzun yıllar teknik bir iş süreci gibi yönetildi. Firmalar; satış, üretim, finans, satın alma, insan kaynakları nasıl yönetiliyorsa itibarın da bu süreçlerle yönetilebileceğini sandılar. En büyük yanılgı da kaliteli üretimin itibar için yeterli olacağı düşüncesiydi.

ADVErTOrIAL

Cilt bakımı için neler yapıyorsunuz? Hangi işlem olursa olsun mutlaka bir ön görüşme yapıyoruz. Bu yüzden gerçekten olmayacak bir işlem isteyen herkesi, uygun olmayacağı konusunda ikna ediyoruz ve çok basit bir cilt bakımı ile yüzünün gülmesini sağlıyoruz. Çünkü zaten bakımlı ve mutlu her kadın güzeldir. Biz var olan güzelliği ortaya çıkartıp, ona hakettiği değeri verip, görünür olmasını sağlıyoruz. Neye ihtiyacı olduğunu belirledikten sonra işlem randevusu veriyoruz. Cilt bölümümüz geniş kapsamlı, son teknoloji cihazlarla donatılmış, tercih edilen güzellik merkezlerinin başında geliyor. Son zamanlarda en çok tercih edilen dört uygulama var: SILKPEEL SilkPeel ™ , Fraksiyonel radyofrekans, Dermapen işlemi ve LPG yüz.

SILKPEEL SilkPeel ™: cilt tedavileri ve bakımı için geliştirilmiş en yenilikçi ve patentli medikal estetik cihazlardan biridir. Tek seansta ipeksi bir cilt görünümünü sağlamaya yardımcı olan ve bunu en etkili tedavi ve bakım yöntemlerinden olan kontrollü cilt soyma ve cilde etkili solüsyonları

cilt altına nüfuz ettirme ve lenf drenaj yöntemlerini aynı anda uygulama imkanı veren hızlı ve ağrısız bir yöntemdir.

Fraksiyonel radyofrekans: Başlık ucu doku üzerinde 2,6 ila 3 mm derinlikte her saniye aralıklı olarak 6 milyon enerji boşaltımı üretir. İlk seanstan sonra anında görünür bir lifting etkisi olacaktır.Takip eden seanslarda kalıcılığı artacaktır. Daha sıkı ve gergin bir yüz, kaldırılmış elmacık kemikleri, doldurulmuş kırışıklıklar ve yeniden şekillendirme ile en az 5-6 yaş daha genç bir görünüm sağlar.

Dermapen işlemi: Cilde kontrollü hasar verip kendini yenilemesini, kolajen üretmesini, aynı zamanda ihtiyaca yönelik içeriklerin iki yüz katı emilimini sağlayan bir deri yenileme işlemidir. Tek başına bir leke tedavisi değildir. İzler, kahverengi lekeler, gözenekler, ince kırışıklıklar üzerinde etkilidir. 4-6 seans aralığında yapılır ve işlem sayısı kişiye, cilde göre değişir. İşlem sırasında cilde uygun antioksidanlar, leke açıcı solüsyonlar ve cildi canlandıran anti aging serumları kullanılır. Uygulama derinliğine ve kişinin toleransına

Suna Dumankaya Sense of Beauty, açıldğı günden bu yana kadınların en sevdiği merkezlerden biri olmaya devam ediyor. Her geçen gün kendini yenileyen ve Bursa’da olmayanı yapmaya çalışan Aysuda Akbulut ve Zeynep Kaya, doğal güzellikten de vazgeçmiyorlar. A’dan Z’ye bütün bakımları bulabileceğiniz Suna Dumankaya Sense of Beauty, doğal güzelliğin ve kendini şımartmak isteyenlerin en doğru adresi...

HER KADIN GÜZELDİR“ ”

göre çoğu zaman anestezi kremleri kullanılmadan yapılabilir. Güneş koruyucu ile korumak şartı ile her mevsim yapılabilir.

LPG yüz: Çalışma sistemindeki ardışık uyarıları sayesinde, endermologie® tekniği, cildin gerçek gençlik mimarı fibroblastların kalbinde hareket eder. Ciltteki bu egzersiz doğal destek liflerinin kolajen, elastin ve hyaluronikasit üretimini harekete geçirir, hemen ve sürdürülebilir lifting etkisi oluşturur. Epidermis doğal gerginliğine kavuşur, cilt daha güçlü ve daha sıkı bir hal alır. Cilt yavaş yavaş sıkılaşır. Cilt yeniden oluşan hatlar ile belirgin hale gelir.

Suna Dumankaya Sense of Beauty salonunda saç bakımı da yapılıyor mu?Tamamen bitkisel ve kimyasal içerikli tüm bakımlar yapılmaktadır. Kişinin saç ve deri problemlerine yönelik analiz sonucu hangi tarz bakım yapılacağına uzmanlarımız

karar vermektedir. Saç dökülme problemine sığır iliği maskesi, kimyasal işlemlerden yıpranmış (boya, röfle, açma, ombre vs... gibi) saçlara bağ dokusunu güçlendirip mühürleyici ile sabitleyerek, baş derisini rahatlatıcı maske uygulanmaktadır. Doğal saçlara ise saçın ihtiyacı olan keratin ve omega 3 ve 9 yüklemesi ile pırıl pırıl akışkan, sağlıklı saçlara kavuşmalarını sağlıyoruz.

Sizin makyaj uygulamarında kullandığınız Airbrush tekniğiniz var. Çok bilinmeyen bu uygulamayı anlatır mısınız?Airbrush (havalı püskürtme), en genel anlamda bir resim tekniğidir. Püskürtme

prensibi, yani airbrush yeni bir buluş değildir. Aksine, insanlık tarihi kadar eski olduğunu bile söyleyebiliriz. Çalışmalar, mağara dönemine ait negatif el çizimlerinin de benzer bir tekniğin ürünleri olduğunu gösteriyor. Bu çizimlerin, kayanın üzerine konan elin çevresine içi boş bir kemik yardımıyla boya püskürtülmesi ve böylece elin altında kalan boyasız bölümün el figürünü almasıyla ortaya çıktığı sanılıyor. Bugün kullanılan Airbrush’a benzeyen ilk aletin patenti 1800’lü yılların başında Charles Burdick tarafından alınmıştır. Türkiye’de Airbrush tam olarak bilinmemektedir.

Airbrush ile normal makyaj arasındaki fark nedir? Dünyada airbrush make-up sistemleri büyük metropollerde, güzellik uygulamaları ve gelin makyajı yapılan profesyonel salonlarda, sinema, tiyatro ve TV sektörlerinde yaygın

olarak kullanılmaktadır.Airbrush makyajın standart makyajdan farklarını ise şöyle sıralayabiliriz1. Mini bir boya tabancası ile püskürtüldüğünden ciltte ince bir tabaka oluşturur, hafiftir, hissetmezsiniz.2. Ciltteki kusurları, derin gözenekleri, hatta yaraları çok doğal bir görünüm ile kapatır.3. HD kalitesinde bir makyaj elde edersiniz.4. Tere, yağmura ve suya karşı dirençlidir. Yüzme havuzlarında, deniz suyunda akma yapmaz, elbiselerinize bulaşmaz.5. Yine, airbrush ile kullanıldığından özellikle fondöteni oldukça ekonomik tüketir ve tasarruf elde edersiniz.6. En önemlisi de bu sistemde makyajı, cilde temas etmeden yüze hafifçe püskürterek tamamlıyor olmanız. Cildi çok hassas ve titiz kadınlar için son derece hijyenik bir uygulamadır. 7.Cildin her yanna homojen fondoten dağıtmış olur.

32

GittiGidiyor, Great Place to Work Enstitüsü tarafından açıklanan “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” listesinde ikinci oldu. Çalışan odaklı yönetim anlayışına sahip şirketlerin en iyi işveren unvanı almaya hak kazandığı listede geçen yıl 5’inci olan GittiGidiyor 2017’de yükselişini sürdürdü. Şirket, üst üste ikinci defa Diversity Özel Ödülü’nü de kazandı

Bir eBay şirketi olmanın sağladığı global deneyim ve çalışanlarına sunduğu fırsatlarla fark yaratan gittigidiyor, 50-250 çalışan kategorisinde değerlendirildiği araştırmada önceki yıla göre 3 basamak birden yükseldi. 2016’da Diversity (Çeşitlilik) özel ödülü’nün de sahibi olan şirket, bu yıl aynı ödüle üst üste ikinci defa layık görüldü.

56 ülkede her yıl yaklaşık 8 bine yakın işletme ve 20 milyondan fazla çalışanı temsil eden analizlerle, dünyanın en geniş kapsamlı kurum kültürü araştırmasını yapan great Place to Work enstitüsü, Türkiye’de en İyi İşverenleri listesini bu yıl 5’inci kez açıkladı. Farklı sektör ve çalışan sayısı kategorilerinde 92 şirket araştırmaya dahil edilirken bunların yalnızca 26 tanesi “en iyi işveren” unvanını almaya hak kazandı.

GİTTİGİDİYOR, TÜRKİYE’NİN EN İYİ İŞVERENLERİArASINDA İKİNCİ SIrAyA yüKSelDİ

GÜNDEm

34

“Merhaba Bay Kurbağa!” demiş nehrin diğer kıyısına bağırarak , “Beni sırtınızda taşıyarak nehrin karşı kıyısına geçirir misiniz rica etsem?‘’

‘’Merhaba Bay Akrep! Tabii ki yardımcı olmak isterim, ama size yardımcı olduğumda beni sokmayacağınızı nereden bileyim? ‘’ diye sormuş tereddütle.

‘’Çünkü‘’ demiş akrep , ‘’eğer seni sokup öldürürsem yüzemeyeceğim için ben de ölürüm‘’

Bu cevap kurbağaya akıllıca gelmiş. Fakat tekrar tereddüt etmiş ve sormuş: ‘’Peki kıyıya yaklaşınca, beni öldürüp sahile çıkmayacağın ne malum?‘’

‘’Bu doğru‘’ demiş akrep. ‘’Ancak o zaman da geldiğim tarafa dönme şansım hiç olmaz!‘’

‘’Pekiii…… Seni geri bırakana kadar bekleyeceğini ve beni o zaman öldürmeyeceğini nereden bileyim‘’ demiş kurbağa?

‘’Ahh….‘’ diye mırıldanmış akrep. Bana bu kadar büyük bir iyilik yaptıktan sonra sana ölümle karşılık vermek hiç de adil olmaz değil mi‘’ demiş.

Sonunda kurbağa akrebi sırtında nehrin karşı kıyısına geçirmeye ikna olmuş. Kıyıya yaklaşmış. yolcusunu sırtına almak için çamurun içine sağlam bir şekilde oturmuş ve beklemeye başlamış. Akrep kurbağanın sırtına tırmanmış, kıskaçları kurbağanın yumuşak sırtına batmış. yolcusunu alan kurbağa hafifçe suyun içine kayıvermiş.

Çamurlu su onları girdap gibi içine almış. Ancak kurbağa akrep batmasın diye yüzeyden gitmeye çalışıyormuş. Akıntıya karşı geniş yüzgeçlerini güçlü bir şekilde kullanarak nehrin ilk yarısını geçmiş.

Tam o sırada, kurbağa sırtında ani bir yanma hissetmiş. Ve yan gözle akrebin kurbağanın sırtından iğnesini çıkardığını görmüş. Tüm vücuduna öldürücü bir uyuşukluk yayılmaya başlamış.

‘’Aptal seni‘’ diye vıraklamış kurbağa. ‘’Şimdi ikimiz de öleceğiz. Şu ölümlü dünyada neden böyle anlamsız bir şey yaptın?‘’

Akrep boğulmak üzere olan kurbağanın sırtında omuz silkmiş:

“Kendimi tutamadım. Bu benim yaradılışımda var.”

Sonra ikisi de çamurlu suların içinde kaybolup gitmişler.

KeNDİ KeNDİNİ yOK eTMe: - “Bu benim yaradılışımda var”, demiş akrep...

Bu belirsiz ekonomik zamanlarda kaç iş insanı işlerinde DeĞİŞİMe gitmek istiyor? Sıklıkla birçok iş insanı ile karşılaşıyoruz. Hiçbir şey yapmayan, öylece bekleyen ya da yolun yarısına kadar gelip kendi kendini yok eden.

Aslında akrebin istediği kurbağayı öldürmek değildi, ama onun yaradılışında vardı.

Bir işletmenin mevcut ekonomik koşullarda kötüye gitmesi / batması işletme sahibinin isteği midir, yoksa yaradılışında mı vardır ?

İşinizi büyütmek veya yeniden yapılandırmak için bundan daha iyi bir zaman olmayacak.

Beklemeyin.

Nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, öğrenmek için doğru zaman!

mAKALE

Hepşen erginakın Action Coach İşletme Yönetimi Koçluğu

DeĞİŞİM zAMANIAKREP & KURBAĞA

Akrep bir gün yaşadığı dağlık bölgede dolaşırken hayatında DEĞİŞİM ZAMANI geldiğine karar vermiş ve çevredeki ormanlarda ve tepelerde yürüyüşe çıkmış. Dağ taş bir hayli yol almış ve sonunda bir nehre ulaşmış.

Ulaştığı nehrin geniş ve azgın sularının önünde duran akrep durumu değerlendirmiş ve karşıya geçmek için hiçbir yol olmadığını görmüş. Nehrin üst bölgelerine, daha aşağılarına her yerine bakmış ancak iki tarafı birbirine bağlayan hiçbir şey bulamamış. Sonunda geri dönmeye karar vermiş.

Tam o sırada nehrin karşı kıyısından bir kurbağanın sesini duymuş. Kurbağaya kendisine yardımcı olup olamayacağını sormaya karar vermiş.

36

KAPAK rÖPOrTAJI

37

Başarılı Disiplinli Meraklı KeyifliBoyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, hayata geçirdiği ve destek olduğu pek çok projeyle iş hayatındaki kadınları cesaretlendiriyor, girişimci olanlara rehberlik ediyor. Samimi duruşu, mütevazı hayatı ve sadeliğiyle çok sevilen Boyner, iş hayatında da farklılıklara saygı duyan, çeşitlilikten beslenen ve yeniliklere açık olan insanlarla çalışmayı tercih ediyor. Kadın-erkek eşitliğine yoğunlaşan iş politikalarını destekleyen Ümit Boyner, kadın ve erkeklerin eşit yurttaşlar olduğunu kabul etmek için öncelikle zihniyet devrimi gerektiğine inanıyor.

38

Kariyerinizde kendinize yaptığınız en büyük yatırım neydi?Farklı tecrübe ve bilgilere açık olmak, çeşitliliği destekleyen ortamlarda bulunmak ve bu ortamları yaratmak, ele aldığım konuya odaklı gitmek ama her zaman entelektüel olarak farklı disiplinlerle ve disiplinler arası alanlarla ilgilenmek, okumak, dinlemek, yenilikleri takip etmek ve dünyada neler oluyorsa mutlaka bakmak. İş hayatında motivasyonunuzu her daim korumayı başarabiliyor musunuz?İş hayatında motivasyonunuz elbette çevresel faktörlerden etkileniyor. İşiniz harika gidiyor olabilir, satışlar çok iyidir, birlikte çalıştığınız ekipler hem keyifli hem çok başarılıdır, ama bir gün ülkede veya dünyanın herhangi bir yerinde bir felaket olur ve bu bir insan olarak, bir yurttaş olarak sizi etkiler, kayıtsız kalamaz, sorumlu hissedersiniz. yaptıklarınızın yetersiz kaldığını düşünürsünüz ve motivasyonunuz düşer. yani elbette benim de bu ve benzeri acılar karşısında iş hayatıma da yansıyan motivasyon kaybım oluyor. Bazen öyle acılar yaşıyorsunuz ki veya tanıklık ediyorsunuz ki insanın yaşam motivasyonu bile düşüyor. Van depreminde, Soma faciasında, Alyan bebek öldüğünde hangimiz etkilenmedik, hangimiz ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi işimize, hayatımıza bakabildik... İnsanlar sizi çok seviyor. Hangi özelliğiniz onları bu kadar etkiliyor?Bilemiyorum, bunu insanlara sormak daha uygun olur ama bana en çok gelen iltifat samimi, açık, şeffaf olmam. İnsanların beni böyle bilmesi, algılaması sanırım. evet, böyleyim. Boyner Grup, iş yerinde demokrasi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında yaptığı

çalışmalar ile “Sürdürülebilir İş Ödülleri”nde “Çeşitlilik ve Dahil Etme” kategorisinde ödül aldı. İş hayatında kadın-erkek eşitliğine yoğunlaşan Boyner Grup, kadınları cesaretlendirmek için neler yapıyor?Biz bu konuda hem kendi içimizde çalışanlarımıza yönelik, hem tedarik zincirimizde çalışanlara yönelik hem de toplumsal alanda sosyal sorumluluk projelerimizle pek çok işi paralel, birbirini büyütecek şekilde yapıyoruz. Bu çalışanlarımız arasında cinsiyete dayalı istatistikleri tutmak ve sürekli cinsiyet eşitliğini izlemekten, tedarik zincirimizde yer alan kadın girişimcilerin kapasitelerini arttırmak için yaptığımız “iyi işler” projemizden, yetiştirme yurtlarından yetişen genç kadınların hayata ve istihdama hazırlanmalarını desteklediğimiz “Nar Taneleri” projemize kadar ve tabii uzun zamandır yaptığımız 8 Mart Dünya Kadınlar günü’nde Boyner grup olarak verdiğimiz 8 Mart mesajlarımıza kadar pek çok alanda, aynı anda cinsiyet eşitliğinin tesisi için çalışıyoruz. Siz pek çok projede kadınların ve girişimcilerin güçlenmesi için çalışıyorsunuz. Kadınların daha güçlü olması ve iş hayatında daha çok yer alması için neler yapmak gerekiyor? öncelikle elbette zihniyet devrimi gerekiyor, kadın ve erkeklerin eşit yurttaşlar olduğunu kabul etmek gerekiyor, kadının ekonomik bağımsızlığının kadının yurttaş hakkı olduğunu anlamak gerekiyor ve kadınlara ve erkeklere dair meslek seçiminden, meslek yönlendirmesine kadar zihinlerdeki önyargıların kırılması gerekiyor. Boyner Grubu’nda kadın çalışan oranı Türkiye ortalamasının üzerinde. Şirket olarak istihdamda cinsiyet eşitliğini neredeyse yakalamış durumdasınız. Bu başarının sırrı ne?

evet, oranımız sadece işe katılımda değil aynı zamanda kadın yönetici oranında da eşitliği sağlamış durumda. Bu biraz evvel bahsettiğim kadın ve erkek olarak cinsiyet kimliklerine bakmadan işe uygun insanı almak, yeteneklerine göre değerlendirmek ve asla önyargılı, ayrımcı davranış ve tutumları iş ortamlarımızda kabul etmemek. Hala çalışan ve üreten bir kadınsınız. Disiplinli ve çalışkan olmanın dışında iş arkadaşlarınızda ne gibi özelliklere dikkat edersiniz?Dürüst, duyarlı, empatik olmalarına, farklılıklara saygı duyan, çeşitliliği bir beslenme, öğrenme fırsatı olarak gören, başkalarını dinleyen, yeniliklere açık olan insanlarla çalışmayı severim. Yoğun iş hayatınızın yanı sıra hobileri olan, eşinizle birlikte 5 çocuğuna vakit ayıran, sosyal hayatına devam eden bir kadınsınız. Ev hayatıyla iş hayatını nasıl dengeliyorsunuz?Herkese ve işime kaliteli zaman ayırarak, ailemin ihtiyaçlarını önceliklendirirken işim ile ilgili yapmam gerekenlere veya tam tersine, birbirlerini bahane etmeyerek. yani 24 saatimi ve 7 günümü en keyifli, verimli, aileme karşı ilgi dolu ve onların ihtiyaçları olduğunda yanlarında olacağımı bildikleri bir duygu ve ilişki ile dengeliyorum. elbette bazen terazinin dengesi kaçabilir, iş çok yoğun olabilir veya aile içinde bana daha çok ihtiyaç duyulan bir konu olabilir, bunlar normal. Biri diğerine daha az zaman ayırdığım için suçluluk hissettirmiyor, bu konuda adil olduğumu bilmek benim için yeterli. Bir dönem TÜSİAD’ın başkanlığını yaptınız ve TÜSİAD’ın geçmişine baktığımızda yalnızca 3 kadın başkanlık yapmış. Bunun sebebi yeterli kadın üye olmaması mı yoksa kadınların bunu tercih etmemesi mi?

KAPAK rÖPOrTAJI

39

elbette üyelerimize bakarsanız kadın iş sahibi oranı erkeklerden daha az, bu Türkiye’nin resmi. Bu ve belki biraz da daha önce bir kadının olmaması, olma ihtimalinin düşünülmesini engelliyor. Başkanlık yaptığınız dönemde Türkiye’de kadınlara karşı olan yaklaşımı daha iyi görme şansınız oldu mu?Daha öncesinde kurucusu olarak yer aldığım KAgİDer içinde kadın sivil toplum örgütleri ve kadın girişimcilerle çok mesaim oldu, TüSİAD başkanlığımdan daha evvel bu konuların içinde yer alıyordum. Türkiye’nin en güçlü kadınlarından birisiniz. Peki nasıl bir annesiniz?Çocuklarımın birey olmasına izin veren, özgürlük alanı tanıyan, davranış ve tutumlarımla örnek olmaya çalışan bir anneyim.

Daha sakin bir yaşam dilediğiniz zamanlar oluyor mu hiç?Oluyor elbette, kimin olmaz ki. Ama bir taraftan da imkanlar fırsat verdikçe sakin kalmak mümkün. Biz Ümit Boyner’i sadece iş

yaşamıyla tanıyoruz. Peki kendinize kalan zamanlarda neler yaparsınız, gelecek hayalleriniz arasında neler var?Hobilerim var, dalmayı severim, aslında suyu çok severim. Ayrıca doğa yürüyüşlerini, ailemle birlikte film

Cinsiyet eşitliği oranımız sadece

işe katılımda değil aynı zamanda kadın yönetici

oranında da eşitliği sağlamış durumda.

40

izlemeyi severim. Sık sık ailecek bir araya geliyoruz, bu buluşmaları özel olarak planlıyoruz. Huzur ve barış dolu bir ekosistemde, sevdiklerimle keyifli ve üretken işlerin bir parçası olmak var. Kadınlar günümüz dünyasında çok farklı sorunlarla karşı karşıya. Destek mekanizmalarıysa bu sorunların çözüme ulaşmasında önemli rol oynuyor. Siz kadın sorununu nasıl görüyorsunuz?önyargı ve ayrımcılık konusu bu, kadın ve erkekleri farklılaştıran bu önyargı ve ayrımcılık kadınlar kadar erkekleri de hırpalıyor, yoruyor. Kadın- erkek eşitliği demokrasinin bir parçası, kimlikler birbirlerine üstünlük kurmak, güç ve iktidar ilişkisi kurmak için değil, çeşitlilik için varlar. 2016 zor bir yıl oldu, 2017 de çok kolay başlamadı. Türkiye gündemindeki bu hareketlilik işlerinizi nasıl etkiliyor?Perakende sektörünü soruyorsanız evet, yılın ilk aylarında iyi olmayan figürler verdi ama şimdi gayet iyi gidiyor.

24 saatimi ve 7 günümü en keyifli,

verimli, aileme karşı ilgi dolu ve

onların ihtiyaçları olduğunda yanlarında

olacağımı bildikleri bir duygu ve ilişki ile dengeliyorum.

KAPAK rÖPOrTAJI

42

“Beyin ve sinir sisteminin karmaşık yapısının büyüleyiciliği, matematiksel örüntüsü, doğru tanı ile uygun tedavinin hasta üzerindeki etkileri, uzmanlık alanının dinamik yapısı gibi faktörlerdi ve aradan uzun yıllar geçmesine rağmen seçimimden bir kez bile şüphe duymadım.”

Burtom Sağlık Grubu bünyesindeki Biyofiz Tıp Merkezi’nde çalışan Nöroloji Uzmanı Doç.Dr. Çiğdem Doğulu uzun yıllar Amerika’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönmüş. Nöroloji konusundaki deneyimi ve hastasını rahatlatan yaklaşımıyla çok sevilen Doğulu, işine tutkuyla bağlı.

AMerİKA UFKUMU AÇTIDoç. Dr. F. ÇİĞDEM DOĞULU

rÖPOrTAJ

43

Bize biraz kendinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz?Bursalıyım, mesleğime tutku derecesinde bağlıyım ve yaptığım işten çok keyif alıyorum. Tıp eğitimimi Uludağ üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Nöroloji Uzmanlık eğitimimi Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda tamamladım.

Ardından Hacettepe üniversitesi Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri enstitüsü’nde 4 yıl süren “Nöro-Oftalmoloji klinik Doktora programı”nı tamamladım. Nöro-oftalmoloji; beyin ve gözün ortak hastalıklarını konu alan klinik bir bilim dalıdır. göz sinirleri ve beyinden kaynaklanan görme azlığı, göz dibinde ödem ve buna neden olan durumlar, göz kaslarının, göz kaslarını hareket ettiren sinirlerin ve beyindeki göz hareket merkezlerinin bozukluğundan ortaya çıkan çift görme ve istemsiz göz hareketleri ile ilgili problemler ve benzerleri bu dalın konusudur.

Nöro-Oftalmoloji Klinik Doktora programı sonrası, gerçekleştirmek istediğim bir başka rüyam olan Klinik genetik eğitimi için Amerika Birleşik Devletleri “Ulusal Sağlık enstitütüleri”nin ( National Institutes of Health) yolunu tuttum. özellikle multifaktöriyel hastalıklar genetiği ve pıhtılaşmaya duyarlılık genetiği üzerinde çalıştım ve orada geçen yaklaşık 8 yılın ardından ülkeme ve Bursa’ya döndüm.

Bu mesleği nasıl seçtiniz ilk yıllarda korkularınız endişeleriniz oldu mu?Tıp Fakültesine girişim, lise bitiminde çok bilinçli bir karardan ziyade, daha çok aile yönlendirmesi ile olan bir seçim oldu. Ancak Nöroloji uzmanlığına Tıp Fakültesi

öğrenciliğim sırasında karar verdim ve Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda tercihimi bu yönde kullandım.

Seçme nedenim; beyin ve sinir sisteminin karmaşık yapısının büyüleyiciliği, matematiksel örüntüsü, doğru tanı ile uygun tedavinin hasta üzerindeki etkileri, uzmanlık alanının dinamik yapısı gibi faktörlerdi ve aradan uzun yıllar geçmesine rağmen seçimimden bir kez bile şüphe duymadım.

Nöroloji en basit haliyle beyin ve sinir sistemini inceleyen bilim dalı demek, ama aslında çok geniş bir alanı var. Hangi hastalıkları içeriyor bu dal?Çok geniş bir hastalık yelpazesini barındıran bu klinik bilim dalının içerdiği başlıca hastalıklar arasında; baş ağrıları, baş dönmeleri, inmeler (beyin kanamaları veya beyin damar tıkanmaları), epilepsi hastalığı, Parkinson hastalığı, Alzheimer Hastalığı ve diğer bunama nedenleri, Multipl Skleroz (MS, beyinde ve omurilikte, mesajları taşıyan sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın hastalığıdır, kol ve bacakta güçsüzlük, dengesizlik, konuşma ve görme bozuklukları gibi çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilir, ataklar halinde görülür), Nevraljiler (kelime anlamı ile sinir ağrısı, özellikle yüz ve baş bölgesinde hissedilen ağrılardır), yüz Felci, Periferik Nöropatiler (vücudun diğer kısımlarından beyne ve omuriliğe bağlanan sinirler hasar gördüğü durumlar, etkilenen bölgede duyu bozukluğu ve ağrıya neden olurlar), Motor Nöron Hastalıkları (kas hareketinden sorumlu olan sinir hücrelerinin hasarı ile oluşan hastalıklara verilen ortak bir isimdir, sıkça karşılaşılan ve bilinen türü Amiyotrofik lateral Skleroz (AlS)’dur), Kas hastalıkları,

Beynin ve sinirlerin enfeksiyon hastalıkları, Omirilik ve Sinir kökü hastalıkları sayılabilir.

Teknoloji sürekli ilerliyor ve tıp alanında da kendini gösteriyor. Teknolojinin ilerlemesinin tıp alanında ve özellikle nörolojide nasıl etkileri oluyor?Bilimden daha eski olan teknoloji, modern tıbbın gelişiminde yaşamsal önem oynamıştır, son yıllarda ise teknolojideki hızlı ilerlemeler, tüm klinik bilim dallarında olduğu gibi Nöroloji’de de ivmelerek artan gelişmelere yol açmaktadır.

Bir yandan modern teknolojinin araştırmaya katkısı, kazandırdığı tanı metodları ve tedavi yöntemleri ile sağaltıma direkt ve hızlı bir etki sağlarken, diğer yandan akıllı telefonlar ve ekli internet erişimi, sosyal medya plaformları sayesinde, bir dokunuş ile hekimlerin küresel olarak sayısız tıbbi kaynak ve veri tabanına ulaşımı, hasta-hekim, hekim-hekim arasında iletişiminin anlık sağlanabilir olması, e-mail, anlık mesaj, video konferans yolu ile, hastalar bulunduğu yerden hareket ettirilmeden, tanı, tedavi ve araştırma olanakları açısından konsülte edilebilmektedir ve “Telemedicine” , “Digital Medicine” gibi kavramlar yaşamımıza girmeye başlamıştır.

Uzun yıllar Amerika’da yaşamışsınız. Yurtdışında çalışmak hem kariyerinize hem de size neler kattı?Çok klişe bir cümle olacak ama tek bir cümle ile açıklayabilirim; UFKUMU AÇTI....

44

SAĞLIK

Doç. Dr. F. Çiğdem Doğulu Burtom Sağlık Grubu BiyofizTıp Merkezi Nöroloji Uzmanı

Unutkanlık sadece ilerleyen yaşla beraber görülen bir rahatsızlık değil. Özellikle şehirlerde yaşayanlar için yoğun çalışma hayatı, uzun çalışma saatleri, hayatın bir parçası haline gelen stres ve ağır sorumluluklar gibi önemli etkenler, unutkanlığı herkes için önemli bir sorun haline getirebiliyor. Gün içinde fazla önemsemediğimiz unutkanlık, sık sık tekrarlandığında hayatı olumsuz etkileyen bir süreci de beraberinde getiriyor.

UNUTKANLIK SORUNU Ne zAMAN HASTAlIK OlArAK DeĞerleNDİrİlMelİDİr?Hafıza, yaşam boyu süren bir arşivleme işlemidir. İnsanların öğrendikleri, tanıklık ettikleri ve yaşadıkları olay ve deneyimler, duyu organlarımızca kimyasal ve fiziksel uyarılar halinde değerlendirilip simgelere dönüştürülüyor ve beynin belirli bölgelerine yerleştiriliyor. Bu sayede o bölgede saklanarak hatırlanabilir veriler haline geliyor. Bu verilerin kontrollü bir şekilde geri getirilebilme işlemindeki başarısızlık unutkanlık olarak adlandırılıyor. Ancak her unutkanlık için hastalık tanısı koymak doğru değildir. İş, aile, okul, ebeveynler, sosyal yaşam gibi hayat sorumlulukların çok arttığı zamanlarda ve çok şeyi bir anda başarmaya çalıştığımız orta yaş döneminde, yoğun stres ve yorgunluk hatırlama problemlerine yol açabiliyor.

özellikle orta yaşta gözlenmeye başlanan unutkanlık hemen Alzheimer ile ilişkilendiriliyor ve kişi büyük endişelere kapılmaya başlıyor. Oysaki her unutkanlık bir hastalık belirtisi olmayabiliyor. Unuttuğunuz isim, kelime veya deneyim bir süre düşündükten sonra aklınıza geliyorsa, hatırlatıcı görsel bir simge, kelime, cümle, hikâye hatırlamanıza yardımcı oluyorsa, not almak gibi hatırlatıcı araçlar kullanmak sorununuzu çözüyorsa genellikle endişelenmeye gerek yok. Ancak unutkanlığın belirtilerinden biri olduğu hastalıklar da yok değil. Tanıdık olan bir deneyim, isim, kelime, kişi veya yer hatırlatıcılara rağmen hatırlanmıyorsa, aynı şey tekrar tekrar unutuluyorsa veya konu ile ilgili hiçbir şey hatırlanamıyorsa; unutkanlığa duygu durum ve kişilik değişiklikleri, konsantrasyon güçlüğü, problem çözme yeteneğinde azalma ve yargılamada bozulma eşlik ediyorsa altta yatan bir hastalığın

varlığından söz edilebilir. Bu şikayetler bir arada gözlendiğinde kişinin bir Nöroloji uzmanı tarafından incelenmesi gerekiyor.

Unutkanlık; birliktelik gösterdiği diğer şikayetlere göre kimi zaman depresyon, enfeksiyon hastalıkları, metabolik ve hormonal bozukluklar, vitamin eksiklikleri, ilaç ve toksinlere bağlı gelişebiliyor veya tümörler, kanamalar, damar tıkanmaları gibi yapısal beyin hasarı oluşturan hastalıklara eşlik edebiliyor Altta yatan neden saptandığında uygun tedavi ile tam iyileşme sağlanabiliyor. Unutkanlığın bunamanın ilk belirtisi olabileceği de bilinmeli. Halk arasında bunama olarak bilinen demans; bilinç bulanıklığı olmaksızın kişinin bellek, dil, dikkat, görsel-mekânsal işlevler, beceri, tanıma, plan yapma, soyutlama, sosyal iletişim gibi edinilmiş bilişsel işlevlerinin bozulması olarak tanımlanıyor. Bu duruma bağlı olarak kişinin sosyal, mesleki ve günlük yaşamı olumsuz etkileniyor ve sürdürülemez hale gelebiliyor. erişkin santral sinir sistemi hasarı sonucu oluşan, orta-ileri yaşta başlayan kalıcı ve ilerleyici bir klinik durum olan demans, sıklıkla Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilse de pek çok başka hastalık da bunamaya neden olabiliyor.

46

rÖPOrTAJİş Adamı

47

Başarılı işadamı Abdullah Bayrak, 30 yıldır sürekli büyüyen firması Elsisan Makine’yi yönetti ve Ocak ayından bu yana da BOSİAD’ın başına geçti. BOSİAD’ın kurucu üyelerinden de olan Bayrak, yeni dönemde 11 kişilik yönetim kurulu ve 5 ana komite ile geleceğe bırakılacak projeler üretmeyi hedefliyor. İş dışında da çok sosyal bir hayatı olan Abdullah Bayrak’la iş dünyasını ve yeni dönem projelerini konuştuk.

BOSİAD’A YENİ PROJELERLE GELDİ

AbdullahBayrak

48

Söyleşimize Elsisan ile başlamak istiyoruz. 1979 yılında kurduğunuz firmanızın dünden bugüne geldiği noktayı kısaca anlatabilir misiniz?Firmamız, 1979 yılında yI-BA Mühendislik olarak kuruldu. 1986 yılında boya ile tanıştık ve elsisan Boya Cihaz ve Tesisleri İmalat Tic. ltd. Şti. unvanını alarak boya tesisleri projelendirme ve imalatına başladık. Dünya konjoktüründeki yeri giderek güçlenen firmamız; kapasitesindeki artış, sermayesindeki büyüme ve değişim, dünya pazarından aldığı payın büyüklüğü ile orantılı olarak; gelişen koşulların yüklediği sorumluluk ile birlikte 25 ekim 2013 tarihi itibari ile elsisan Makine San. Tic. A.Ş. unvanını alarak yoluna Anonim Şirket olarak devam etme kararı aldı. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 10.000 m2 kapalı alana sahip tesislerimizde üretim yapıyoruz. Tek yüklenici olarak, anahtar teslim endüstriyel boya tesisleri kurmaktadır. elS Makine firmamızda personel liftleri üretmeye devam ediyor.

Elsisan’ın yönetiminde artık oğullarınız da aktif rol oynuyor. Bir aile şirketi olmanın avantajlarını yaşıyorsunuz diyebilir miyiz?evet iki oğlum var. eğitimlerinin bitmesi ile elsisan grup’ta çalışmaya başladılar. Büyük oğlum Kerem, elS İş Makineleri üretiminin başına geçti. Küçük oğlum emre, tasarım ve inovasyon konusunda çalışıyor. yeni lampeti aydınlatma ve tesis üretimiyle ilgileniyor. Oğullarımın işin içinde olması ciddi bir sinerji yaratıyor ve pek çok konuda grup şirketlerimizin daha sağlıklı büyümesine yarıyor.

Yaklaşık 30 yıldır sürekli büyüyen bir firmayı yönettiniz. Kurumların ayakta kalmasını sağlayacak başarının ana

faktörleri nelerdir?Büyümeyi, sadece şirketin kârlarının, gelirinin artışı olarak tanımlamak doğru değil. Uzun vadeli yatırımlara ağırlık veren şirketlerin değerinin arttığını söylemek daha doğru olur. Mevcut işinizle bağlantılı alternatif işlerle büyüme yaratmanız bana göre çok önemli. İşletmelerin ayakta kalabilmesi için büyümeleri bir zorunluluktur. İşletmeler ancak sürekli bir değişim ve gelişim içinde oldukları zaman faaliyetlerinde aşama kaydeder ve başarı kazanırlar. Her

sektörün dinamikleri farklıdır. elsisan taahhüt firmamız, mühendislik yönü yüksek proje ve üretim firmasıdır. elS Makine firmamız ise, iş makineleri üretmek ile tanımlanacak bir üretim prosesine sahiptir. üretim prosesini doğru yönettiğiniz sürece, büyümeniz de kaçınılmaz olacaktır.

Bu senenin başında BOSİAD’ın başına geçtiniz. Yeni dönemde neler yapmayı planlıyorsunuz?26 Ocak 2017’den bu yana BOSİAD Başkanı olarak görev yapmaktayım. BOSİAD’ın kurucu üyelerindenim ve Türkiye’nin 60 yıllık en eski OSB’sinin, çok yeni SİAD’ıyız. Ben 4. başkanım. Bu kadar geç olmasının

nedeni, OSB’yi Ticaret ve Sanayi Odası’nın yıllarca yönetmesidir. Bursa OSB, 2012 yılında BTSO’dan ayrılınca kendi yönetimini oluşturdu ve doğal olarak BOSİAD kurulmuş oldu. Şu anda BOSB’u sanayiciler yönetiyor. BOSİAD da Bursa OSB sanayicilerinin kurduğu bir sivil toplum örgütü. BUrSA OSB ile uyum içinde çalışan bir kuruluş. Çok dinamik bir yönetim oluşturduk. genç ve yetenekli, bölgemizin sanayi kuruluşu yönetiminden arkadaşlarımız var. Her geçen gün daha da

güçleniyoruz. 11 kişilik yönetim kurulumuz var. 5 ana komite ile çalışmalara başladık. Bunlar; Kurumsal İletişim Komisyonu, Ar-ge ve Teknoloji geliştirme Komisyonu, Sosyal, Sportif ve Kültürel Faaliyetler Komisyonu, Ulusal ve Uluslararası İşbirlikleri komisyonu ve Stratejik yönetim ve Kurumsallaşma Komisyonu. Komiteler kendi aralarında toplanarak yıllık projelerini takvimlediler, bu doğrultuda çalışmalar devam ediyor.

Bursa Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin ilk

OSB’si ve 50 yılı geride bıraktı. Bursa’nın büyümesine büyük katkılar sağlayan OSB’nin perde arkasında neler yaşanıyor, kendi içinde ne gibi sorunları var?Bursa Organize Sanayi Bölgesi, 1960 yılında kurulmuş ve 1965 yılında üretime başlamış Türkiye’nin ilk OSB’si. Pilot Sanayi ismi ile anılan ilk OSB. İlk olmanın verdiği sorumluluk ve birikim bizleri çok daha özel kılıyor ve ciddi şekilde OSB’lere karşı sorumluluklarımız var. Bir yerde bilge baba gibisiniz. engin tecrübeye sahip bir OSB. İlkler bizim bölgemizde oluşuyor. Şu anda Sanayi Bölgemiz şehrin içinde kaldı. etrafımız yaşam alanları ile çevrelendi. O nedenle

Çevre birinci önceliğimiz ve

Türkiye’de örnek durumundayız.

rÖPOrTAJİş Adamı

49

çevre birinci önceliğimiz ve Türkiye’de örnek durumundayız. Ciddi bir arıtma tesisimiz var ve her dakikası kontrol altında.

BOSİAD olarak çevreye gösterdiğiniz duyarlılıkla öne çıkıyorsunuz. Geçen yıl ikincisi düzenlenen “Çevreye Duyarlı Sanayi Tesisi Yarışması”, firmaların çevre konusunda daha bilinçli olmalarını sağladı mı?Bursa OSB’deki firmalar gerçek anlamda çevreye saygılı üretim yapan firmalar. Biz bu yarışmamızla bir farkındalık yaratmayı hedefledik. 2. yarışmamızı tüm OSB’lere açtık. Katılım sayısı amacımıza ulaştığımızı gösteriyor. Türkiye’deki sanayi bölgelerinin yeşil OSB’lere dönüştürülmesi kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Dünya Bankası koordinatörlüğünde yürütülen projenin çalışmalarına, pilot bölge olarak seçilen Bursa OSB’de başlandı. Bu proje dolayısı ile bölgemizi ayrıcalıklı hale getirdi. O nedenle çok mutluyuz. Diğer sanayi bölgelerine bu konuda da rol model olacağımıza inanıyoruz.

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı maalesef çok düşük. BOSİAD’da kadın yöneticileri yeterli görüyor musunuz?TOBB Kadın girişimciler Kurulu üyesi Sayın Mefküre zümbülova ile TOBB Bursa genç girişimciler Kurulu İcra Komitesi içerisinde yer alan Sayın Meltem Turan ile birlikte iki dönemdir BOSİAD’ın yönetiminde yer alıyoruz. Son iki döneme kadar yönetimde hiç kadın üye yoktu. Bu durumun değişmesi, dernek üyelerinin yönetimlerinde kadınların yer alması gerektiğine canı gönülden inanıyorum. BOSİAD’da kadın üye sayısını artırmak ve bu üyelerin enerjisini de alarak kadınların yönetici pozisyonlarda ve sivil toplum örgütlerinde yer almaları için çalışmalar yapmayı planlıyoruz.

OSB’lere kreş yapılması için

50

BUİKAD’la birlikte ortak bir proje yürütüyorsunuz. Kadının istihdama katılımını destekleyen BOSİAD bu çalışmada nasıl bir yol izleyecek?Kadınlar; dünya ekonomisinin değerlendirilmeyen en büyük kaynağıdır. OSB’lerde kreş kurulursa anneler içi çok rahat işlerine geri dönebilecek. Çünkü şu an en büyük kuruluşların bile hiçbirinde kreş yok. Biz de Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (BOSİAD) olarak görevi yeni devraldığımız dönemde iş dünyası için değer üretmek, önceki yönetimlerde olduğu gibi geleceğe bırakacağımız projelerin temellerini atmak istiyoruz. Bu kapsamda fazlasıyla önem verdiğimiz konulardan biri de bölgemizin kreş ihtiyacı. Bu konuda zaten çalışmalarımız sürüyordu. Firmalardan talep toplayarak işe başladık ve OSB’lerdeki örneklerini inceledik. Bursa OSB yönetimi, bölge içerisinde kreş için yer tahsisi sözü ile BOSİAD’a tam yetki verdi. Biz de bu destekten hareketle ‘Çocuğum yanımda Ben İşimin Başında’ projesi ile her OSB’ye bir kreş kazandırmak için yola çıkan Bursa İş Kadınları ve yöneticileri Derneği (BUİKAD) ile finansman ve işletim olanaklarını araştırmak üzere ortak bir toplantı düzenledik. Bu toplantı sonucunda BUİKAD ile birlikte BOSİAD’ın STK’lar ile dayanışmayı artırmayı amaçlayan İşbirlikleri yönetimi Komisyonu bünyesinde kreş konusunu takip etmek üzere bir alt çalışma grubu oluşturma kararı aldık. Çalışma grubunda, BOSİAD’dan yönetim Kurulu üyeleri Mefküre zümbülova ve Meltem Turan ile BUİKAD Başkanı İpek yalçın ve yönetim Kurulu üyesi Nermin Atalay görev alıyor. Çalışma grubu, BOSİAD yönetim Kurulu Başkanı olarak benim başkanlığımda, üyeliklerinde ise yönetim Kurulu üyelerinden İhsan İpeker ve Sami erol’un bulunduğu İşbirlikleri yönetimi Komisyonu ile birlikte hareket ediyor. Çalışma grubu olarak kreş için yap-işlet-

devret modeli üzerinde duruyoruz. Bu amaçla özel eğitim markaları ile görüşmelere başladık. grubun çalışması olumlu sonuçlanırsa özel bir eğitim markası altında işletilen Türkiye’deki ilk OSB kreşi olacak. İnşallah en kısa zamanda bu kreşi Bursa OSB’ye kazandıracağız. Aynı zamanda BOSİAD’ın yeni yönetim Kurulu olarak kısa zaman önce ziyaret ettiğimiz Sayın Valimize projelerimiz arasında kreşin de olduğunu söyledik. Sayın Valimizin bu projede yanımızda olduğunu ve sonuna kadar bizlere destek vereceğini söylemesi de bize güç verdi. Bu konuyu sadece sanayi bölgemize bir yatırım olarak değil, geleceğimiz olan çocuklarımıza da yapılacak bir yatırım olarak görüyoruz.

2016 çoğu sektör için zor geçti. 2017’nin 2. yarısını bitirmek üzereyiz. Siz bu yılı nasıl yorumluyorsunuz?2016’daki tüm sıkıntılara rağmen 2017’nin daha iyi geçeceğini düşünüyorum. Kendi sektörümüzle alakalı baktığımızda, biz 2016’yı her açıdan çok zor geçirdik. Fakat 2017’nin hemen başında uluslararası birkaç büyük proje aldık. Şu anda bu projelere devam ediyoruz. Fakat bizim işimizin iyi olması, Türkiye’deki genel ekonominin çok iyi olduğu anlamını taşımıyor. Her sektörün kendine özgü bir yapılanması var. Şu anda 2017’nin yarısına kadar elimizde işlerimiz var, memnunuz. Umuyorum diğer sektörlerde de bu şekilde olumlu gelişmeler yaşanır. en büyük hedefimiz, çalışmaya, üretmeye ve ülkemize değer katmaya devam etmek olmalı. İhracat rakamlarımızı mutlak suretle yükseltmek zorundayız. ülke içinde ve uluslararası yatırım camiasında güven ortamının sağlanması için üretmeye ve ihracat yapmaya devam etmemiz gerekiyor.

AR-GE, inovasyon ve sürdürülebilirlik, firmaların başarısı için önemli kriterlerden

birkaçı. Bursa OSB’deki firmaları bu açıdan baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi olan Bursa OSB, Ar-ge merkezleriyle de örnek oluyor. Bünyesindeki 17 Ar-ge merkeziyle Bursa’daki Ar-ge merkezlerinin yarısına yakınını sınırları içinde barındıran Bursa OSB, bu haliyle Türkiye’deki birçok ili de geride bırakıyor. Bursa OSB’deki Ar-ge merkezlerinin sektörel dağılımı incelendiğinde ise otomotiv

rÖPOrTAJİş Adamı

51

ana ve yan sanayiinde 12, makine ve teçhizat imalat sanayiinde 3, tekstil sektöründe ise 2 Ar-ge merkezi bulunuyor. Amacımız, bugünden sonra da sanayi bölgemiz içerisindeki Ar-ge merkezlerinin sayısının artmasına katkı sağlamak. Bölgemiz firmalarındaki Ar-ge merkezleri, Türkiye ekonomisinde geleceği belirleyecek, yüksek katma değerli ürünleri üretip geliştirecek, nitelikli istihdam sağlayan, bilgi

ve teknolojinin ön planda olduğu çalışmalara imza atıyor.

Bursa, fabrikaları ve ihracatıyla ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Başta tekstil ve otomobil sektörleri olmak üzere ihracatın da odağında olan Bursa’nın geleceğini nasıl yorumlarsınız?Bursa firmaları Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağlıyor. 2016 yılı ihracat rakamlarına göre Bursa 13 milyon

dolar ihracat yaptı. Bursa Organize Sanayi Bölgemiz, bunun 5,8 milyon dolarlık kısmını gerçekleştirdi. Konuya Türkiye ekonomisi açısından bakmak gerekiyor. Dış kaynakların büyük bir kısmı tahvil, bono, hisse senedi veya para piyasasına gelen kaynaklar. Bu tabloyu, ülkeye yabancı sermayenin yatırım olarak girmesini sağlayacak teşviklerin artırılması veya cazip hale getirilmesi olarak bakmamız gerekiyor. Bursa sanayi anlamında

52

rÖPOrTAJİş Adamı

gelişmiş, teknolojiyi çok iyi kullanan dinamik bir yapıya sahip. Bu yapının, katma değeri yüksek ürünler ile taçlandırılması lazım ve bunu yapacak birikim Bursa’da var. Son yıllarda sıkça kullandığımız endüstri 4.0, insansız üretim teknolojisinin kullanılması yani 4. Sanayi Devrimi. 2011 yıllında Almanya’nın Hannover Fuarı’nda açıkladığı sanayi devrimi sloganı. Bu teknolojik devrime “Karanlık fabrikalar ile insansız üretim” de deniyor. Karanlık fabrikaların öne çıkan en önemli özelliği, üretimi gerçekleştirirken insan gücüne ihtiyaç duyulmaması. Karanlık fabrikalarda hammaddenin fabrikaya girişinden ürünün fabrikadan çıkışına kadar olan sürede yok denecek kadar az insan müdahalesine ihtiyaç duyulur veya hiç duyulmaz. Bu teknoloji alt yapısı için

ülke olarak yetişmiş insan bilgisine ihtiyaç var. Bu eğitimleri zaman kaybetmeden gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunun için eğitim okulları, “yazılım ve uygulama” okulları açılmaya başlandı. Bursa da bu okulların açılacağı şehirlerden biri. Akıl teri, alın terinin önüne geçti. Bunun bilinci ile üretim yapmamız gerekiyor. Bursa her konuda öncü olduğu gibi bu konuda da öncü olacak ve ihracatta çıtayı yükselteceğiz.

İş dışında da çok sosyal bir yapınız var. Fotoğraf çekiyorsunuz, TSM koro çalışmalarına katılıyorsunuz, gördüğümüz kadarıyla motor tutkunuz var. Bu kadar çalışmak ve bu kadar sosyallik bir arada nasıl yürüyor?evet çok sosyal bir yapım var. Bazı

sivil toplum örgütlerinde de görevim var. Motosiklete binmeyi seviyorum, bu tutku çocukluğumdan beri var. Bu tür bir hobiniz olunca, gezdiğiniz yörelerin fotoğrafını çekip paylaşmak istiyorsunuz, bu da size fotoğraf tutkusunu getiriyor. Motosiklet ile Türkiye’yi iki kez dolaştım. Hakkari, Şırnak da dahil ama daha görülecek yerlerin Anadolu’da gizli olduğunu düşünüyorum. Doğu kültürü çok ilgimi çeker. İran’da 5.200 km gezerek, o ülkeyi ve Persopolis’i tanıdım. Türk Sanat Müziği’ni seviyorum. Altı yıldır rotary’de sosyal sorumluluk projelerine katkı anlamında solo şarkı söyledim. Bir kez de lions’ların korosunda solo şarkı söyleme imkanı buldum. İş hayatının yoğun temposunu bu tür çalışmalar tolere ediyor ve rahatlıyorsunuz.

54

Uzun yıllar yurtdışında yaşamış ve teknolojinin gücüne inanan Melek Pulatkonak, kendini seri bir girişimci olarak tanımlıyor. Dünyanın farklı noktalarında çalışan, üreten, okuyan, başarılı olmuş kadınları bir araya getiren Pulatkonak, Türkiye’nin kullanılmayan en büyük doğal kaynağının kadınlar olduğuna inanıyor. Kadınları kızkardeşlik ağıyla birbirine bağlayan TurkishWIN ve genç kadınların mentorluk ve network konusunda da desteklenmesine aracılık eden BinYaprak ile yüzbinlerce kişinin hayatına dokunan ve hayallerinin de ötesine geçen Melek Pulatkonak, Türkiye’nin dijital dönüşümünde liderlik ederek kadın istihdam sayısını arttırmayı hedefliyor.

“KADINLAR İŞ DÜNYASINA ZENGİNLİK GETİRİYORLAR”

PULATKONAKMELEK

GİrİŞİmCİLİK ÖYKÜSÜ

55

56

Birbirinden ilham verici kadınlar hayal ortağım oldular.

GİrİŞİmCİLİK ÖYKÜSÜ

57

Kadınların hikayelerini paylaşıp rol modellerini ortaya çıkarmak için kurduğunuz TurkishWIN ve Binyaprak ile Türkiye’de ilk defa dijital bir platform oluşturdunuz. Ne hayal ediyordunuz, neler oldu?Hayaller peş peşe geldi. New york’da yaşarken, Türkiye ile bağı olan dünya vatandaşı tüm kadınların birbirlerine ilham ve güç verdikleri fark yaratan bir networkümüz olsa neler neler yaparız dedim ve 2010 yılında yola çıktım. Birbirinde ilham verici kadınlar hayal ortağım oldular. Bugün TurkishWIN, yedisi Türkiye dışında olmak üzere on şehirde faliyette. Dijital içerikler ve kurduğumuz networkler ile milyonlarca kadına ulaştık.

2015’den bu yana Türkiye’nin 81 ilini kapsayan, yepyeni bir hayalimiz var: Binyaprak! Dijitalin gücüyle Binyaprak kısa zamanda milyonlarca kadına ve erkeğe ilham veren hikayeleriyle ulaştı. Daha yolun başındayız!

TurkishWIN ve Binyaprak platformlarımızı ve inovatif yaklaşımımızı paylaşmak için Mayıs ayında United Nations’a davet edildik. Bu davet ve ardından aldığımız olumlu geri bildirimler hayallerimizde yoktu.

Değerli BUİKAD yonetim Kurulu’ndan “Fark yaratan Kadın” ödülünü almak ise benim için çok özel bir an oldu. Tekrar teşekkür ediyorum.

TurkishWIN ve Binyaprak neler yapıyor, kadınlara neler sağlıyor?TurkishWIN Türkiye’yle ailevi, kültürel ya da ekonomik bir bağı olan ve aynı değerleri benimseyen kadınları bir araya getiren ve güçlendiren küresel bir platform. Amacımız her sektör,

yaş grubu ve ülkeden, cesur, cömert ve paylaşımcı kadınları bir araya getirmek ve fark yaratma gücümüzü artıracak bilgiyi, başarıyı ve fikirleri paylaşmak. Dünyanın farklı köşelerinde yaşayan ve Türkiye’yle bağı olan kadınların ilk online video fikir kütüphanesini yayınlayan TurkishWIN’in diğer faaliyet alanları arasında mentorluk programı, kampüs lider programı, aktif networking ağı ve fark yaratan Kazan-Kazan projeleri yer almakta. Kadın hareketini destekleyen dijital içerikler, kalıcı networkler ve devamlılığı olan platformlar kuran TurkishWIN bu sene yedi yaşına girecek.

Kazan-Kazan projelerimizin birkaçından bahsetmek isterim: Kurucusu olduğum yenidenBiz derneği desteğiyle, 10 seneden fazla iş tecrübesi olan, bir seneden fazla ara vermiş ve iş hayatına geri dönmek isteyen 120’den fazla iş deneyimi olan kadın iş hayatına kazandırıldı.

KAgİDer, TurkishWIN ve UPS sahipliğinde hayata geçen Kadın liderlik Platformu, kadın istihdamı ve liderliğini artırmak için çalışan kurumsal liderlerin, fikir ve deneyim paylaşarak düzenli olarak biraraya gelmelerini amaçlamakta. Dördüncü yaşına giren Kadın liderlik Plarformunun kuruluşundan bu yana gerçekleşen on beş toplantıya 95 şirket katılım ve paylaşımda bulundu.

Binyaprak dijital kız kardeşlik platformumuz ise göz bebeğimiz, bir TurkishWIN girişimi. Binyaprak, kadını iş hayatında harekete geçiren dijital bir kız kardeşlik çemberi. Amacımız, öğrenciden emekliye, iş hayatında potansiyelini keşfetmek ve birikimini paylaşmak isteyen tüm kadınları ve onların

hedeflerine ortak olan erkekleri, kurumları kapsayarak; kadının içindeki iş hayatı potansiyelini keşfetmesini ve bu yolculukta yalnız olmadığını bilmesini sağlamak. en büyük farkımız girişimci olmamız ve dijitalin gücünü kullanarak yola çıkmamız.

Bu sene iki yaşına basacak olan Binyaprak’ta yolun daha başındayız. Dört bin üyemiz, yaklaşık üç yüz rol model videomuzla binlerce kadına ulaşıyor olsak da, hedefimiz milyonları harekete geçirmek.

Binyaprak’ta ne yapılır? üyelerimiz, ilham veren videoları izleyebilir, iş hayatı hakkında sorularını sorabilir, sohbet edebilir, kendisiyle aynı gündemi paylaşan kadınlarla gruplar altında tanışabilir. Aynı meslek, memleket ya da ilgi alanına sahip kadınlarla buluşabilir, destek alıp verebilirler, dijital etkinliklerimize katılabilirler. Çok yakında iş fırsatları yayına alınacak.

Binyaprak’ta ne yapılmaz? girişimini fonlayamayız ama seni yönlendirebiliriz. Burs vermiyoruz ama burs fırsatlarını öğrenmeni sağlıyoruz.

yayında olan servisimize bu linkten ulaşabilirsiniz: www.binyaprak.com

TurkishWIN’ın ayrıca STEAMWIN ve CAMPUSWIN adında başka projeleri de var. Bunlar hakkında bilgi verir misiniz? TurkishWIN ve Binyaprak platformlarımızın üniversite liderlik programının adı CampusWIN! en fazla etkiyi bugünün liderlerine yatırım yaparak sağlayacağımız içgörüsü ile altı sene önce CampusWIN programını hayata geçirdik. CampusWIN liderlik Programı kapsamında üniversitelerde ağırlıklı olarak iki ve üçüncü sınıflarda okuyan, iletişim becerileri yüksek, İngilizce bilen ve liderlik vasıfları olan genç kadınlara eğitim, mentorluk ve network yatırımı yapıyoruz. Bu profilde

58

liderler fark yaratan kız kardeşlik networküne davet ediliyor, bir mentorluk yolculuğuna başlıyor, kendini, meslekleri ve şirketleri tanıma odaklı programlara katılıyor. CampusWIN’in amaçları; TurkishWIN ve Binyaprak’in “O yaparsa Ben de yaparım” mottosunu üniversitelerde CampusWIN liderlerinin aracılığıyla yaygınlaştırmak, genç kadın liderlerin kendi okullarından mezun ve ilham veren kadın rol modelleri yakından tanımasını ve network kurma kültürünü edinmelerini sağlamak, çevrelerindeki diğer öğrencileri de pozitif etkilemesinin yolunu açmak. CampusWIN liderleri kendi liderliklerine yatırım yaparken, kampuslerini ve dijital çalışmalarıyla tüm Türkiye’ye dönüştürmek için çalışıyorlar. 45 üniversitede 100 kampus lideri olan CampusWIN’in etkileşim platform ve etkinlikleri: TurkishWIN genç Kadın Kariyer günü, KampusSesVer.com, Binyaprak.com ve STeAMWIN programı.

SteamWIN, STeAM (Science-Technology-engineering-Art) alanlarında çalışan kadınlarla üniversiteli öğrencileri bir araya getiren bir platform. Amacımız STeAM alanında kariyer adımlarını planlayan üniversiteli kadınlarla tecrübe paylaşmak, teknik rollerde başarılı rol modellerle onları bir araya getirmek ve geleceğe daha umutlu bakmalarını sağlamak. 2016 bahar döneminde yola çıkan SteamWIN programı, her dönem 3 üniversite etkinliği, ayrıca teknokent etkinlikleri, minimum 10-12 tane de Facebook canlı yayını gibi çalışmaları, bunların yanı sıra CeO yuvarlak Masası isimli, 3-4 şirketin katılımı ile düzenlenen etkinliklere imza atıyor. SteamWIN’de dördüncü dönemde ilk canlı yayın etkinliği ise MIT öğretim üyesi, Türk Fizik Mühendisi Canan Dağdeviren ile 21 eylül 2017 tarihinde Binyaprak Facebook kanalı

üzerinden gerçekleştirilecek. öğrenci ve sektörün uzman isimlerinin sürekli dijital iletişimde kalması için ise Binyaprak.com’a üye olup, SteamWIN topluluğuna katılmak yeterli.

Hep kadınlardan bahsediyoruz. Peki erkekler bu platformda nasıl yer alabiliyorlar?Türkiye’de kadınların doğal haklarına sahip olmamasının bir sebebi de bu ayrımcılık. Aslında hepimiz bir bireyiz. Kadının gücünde erkek, erkeğin gücünde kadın olmazsa olmaz. Kadının eğitim alması, iş hayatına katılması, iş hayatında başarılı olması, hayatını yönetebilmesi için hayatının ortak bileşeni olan babasından, eşinden, kardeşinden, sevgilisinden destek alması önemli.

Hayatındaki kadınların hayallerine ortak olan, bu yolda başka erkeklere ışık tutan, yapıcı önerileriyle kadınlarla tecrübelerini paylaşan erkek bizim için Binyaprak erkeğidir.

Binyaprak’ta Binyaprak erkeği ve Binyaprak babası olarak tanımladığımız rol model erkeklerin mesaj ve videoları var. Çok yakında onlara başka görevler de vereceğiz!

Çalışma hayatında kadının fırsat eşitliğini yakalaması hayali ve hedefiyle her güne aynı heyecanla başlayan Binyaprak dijital platformumuzun en büyük ve en gizli silahı Binyaprak erkeklerimiz.

Ülkemizde maalesef hala işkadını olmanın zorluklarından bahsediyoruz. İyi eğitim almış olmalarına rağmen Türkiye’de kadın istihdam oranı diğer ülkelere göre neden daha düşük?Kadının yeri, sadece toplumumuzda değil global anlamda da tam anlamıyla belirlenebilmiş değil. Her şeyden önce eş ve anne kategorilerinde değerlendirilen ve cinsiyetinden öte

toplumsal cinsiyeti ile tanımlanan kadınların işgücüne katılımı adına atılan pek çok adım, gidilecek pek çok yolumuz var.

Türkiye’deki durumu bir kelime ile özetlemek gerekirse “kültürümüz”. Bir kadın olarak başarı ve değer kriteriniz öncelikli olarak mesut bir yuva sahibi olmak, gürbüz çocuklar yetiştirmek, nefis yemekler yapmak, sakız gibi çamaşır yıkamak olduğunda iş hayatında toplar düşmeye başlıyor. özellikle çocuk bakımında yalnız kalan kadın, çalışma hayatındaki hedeflerinden önce uzaklaşıyor, zamanla da kopuyor.

Girişimci olmanın yaşı var mı sizce?Kesinlikle yok! ‘Ben yaparım ve hemen yola çıkmalıyım’ cesareti bazen size 57 yaşında uğruyor, bazen de lise yıllarında.

Kadınların yaşadığı en büyük problemlerden biri de aile hayatıyla iş hayatını beraber yürütmenin getirdiği sıkıntılar. Kadınlara çok fazla sorumluluk yüklenildiğini düşünüyor musunuz yoksa biz mi abartıyoruz?Abartmıyoruz ama çok da iyi pazarlık ettiğimizi düşünmüyorum. Çocuk bakımı işin içine girince -özellikle bebeğin ilk üç senesi- kadına daha fazla iş düşüyor. öncesi ve sonrasını yönetmek aile ile sıkı pazarlık gerektiriyor. Biz kadınlar kendi kıymetimizi bilirsek, öncelikle eş seçiminde bu pazarlıkları yapabiliriz.

Siz bugüne kadar pek çok kadın hikayesi dinlediniz. Kadın isterse her şeyi yapar mı gerçekten?İstemenin nereden geldiği çok önemli. Hayallerimizin peşinden, kendimizi tanıdığımız ve var olma sebebimizle buluşturduğumuz noktada, gittiğimizde bizi kimse tutamaz! Her kadın ya da her erkek bu şekilde isterse her şeyi yapabilir.

GİrİŞİmCİLİK ÖYKÜSÜ

59

Kadınların iş dünyasında daha çok yer almasıyla neler değişebilir?Türkiye’nin milli geliri 20% artar. Nasıl mı? 2016 McKinsey Women Matters Türkiye araştırmasına göre, Türkiye’de kadının istihdama katılım oranı 30%’lardan OeCD ortalaması 62% seviyelerine çıktığında! Kadın Türkiye’nin kullanmadığı en büyük doğal kaynak.

gelecek mesleklerinin hızla değiştiği bugünlerde katma değerli servisler üreten, inovasyon yarışında rekabetçi olan toplumlar ilerleyecekler. İnovasyon ve üretmenin en verimli kuluçka alanı ise çeşitliliğin zenginliğe dönüşebildiği iş ortamları. Cinsiyet, bu çeşitlilik yelpazesinin önemli bir temel taşı. Cinsiyetin yanı sıra, yaş, coğrafya, deneyim çeşitliliğiyle birlikte farklı bir topluluk yapısına geçiyoruz. Bu açıdan da baktığımızda kadınlar iş dünyasına çok önemli bir zenginlik getiriyorlar.

Kadın olduğunuz için hiç iş yaşamında zorlandığınız oldu mu?Uzun seneler finans ve teknoloji sektöründe çalıştım. gerek ABD’de gerekse Türkiye’de bu sektörlerde lider kadın sayısı azdır. Azınlıkta olmayı hep bir avantaj olarak kullandım. örneğin, Hakia’da kurucu ortak iken, şirketimizi tanıtan sunumları büyük konferanslarda ben yapardım. Kadın olmanız sizi hemen ayrıştırıyor, hatırda kalıyorsunuz. Mor ve kırmızı gibi çarpıcı renklerdeki ceketlerle de lacivert takım elbise dolu ortamlarda hemen seçilebiliyorsunuz!

Farklılıklar doğru yönetilebildiğinde inanılmaz bir avantaja dönüşür.

Önümüzdeki dönemler için hedefleriniz neler?TurkishWIN’in 20 şehirde on bin kadını bir araya getiren global bir network olması için çalışıyoruz. yurtdışındaki kadınlarını harekete geçiren tek global örneğiz, deneyimlerimizi başka

ülkelerle paylaşmak hayalimiz var. Binyaprak’taki hayalimiz, 2020 yılında 12 milyon kadın ve erkeğe ulaşmak

ve Türkiye’nin dijital dönüşümünde liderlik ederek kadın istihdam sayısını arttırmak.

60

msterdam’da kolektif bir firma olan Fiction Factory, karton bileşenlerden sadece bir günde kurulabilen modüler yapı sistemi geliştirdi. Sadece bir günde monte edilen Wikkelhouse yalnızca geri dönüşümlü malzemeden yapılıyor.

Firmanın 100 yıl ömür biçtiği mikro ev Wikkelhouse ‘un dış cephesi tam 24 kat oluklu mukavvanın üst üste sarılmasıyla oluşuyor.geleneksel taş binalara göre “3 kat fazla sürdürülebilir” olduğu söylenen Wikkelhouse’un şu anki haline getirilmesi dört yıllık bir süre almış. Wikkelhouse, her biri 500 kg ağırlığında birbirine kenetlenmiş bir dizi karton modülden oluşuyor.

AGERİ DÖNÜŞÜMLÜ Wikkelhouse

TASArIm

61

Fotoğraf -> Nicolai PERJESI

Her bir modül 24 adet karton tabakadan yapılıyor ve bu tabakalar sağlam ve yalıtkan bir kabuk oluşturması için birleştirilmeden önce ev formunda şekillendiriliyor. Su geçirmez özelliği varSu geçirmez özelliği olan kartonla birlikte, nefes alabilen ince katman ve ahşap levhalar da kötü hava koşullarına karşı koruma sağlıyor.

Kurulması için temele gerek yokTemel gerektirmeyen yapı sadece bir gün içinde tercih edilen herhangi bir alana kurulabiliyor. Mutfak, duş ve banyo bulunan yapıda tercihe göre parlak ya da mat cephe seçenekleri de mevcut.

50 yıl kullanım ömrüne sahipyalnızca geri dönüşümlü malzemeden yapılan Wikkelhouse, en az 50 yıl kullanım ömrüne sahip. İhtiyaç halinde kullanıcı tarafından farklı yerlere kolayca taşınabiliyor ve bir ya da daha fazla modül eklenerek yüzölçümü uzatılabiliyor.yılda 12 tane inşa edilebilen Wikkelhouse’a talep çok büyük, ama şimdilik sadece Hollanda, Belçika, lüksemburg, Almanya, Fransa, İngiltere ve Danimarka’da yapılabiliyor.

Geleneksel taş binalara göre “3 kat fazla sürdürülebilir” olduğu söylenen Wikkelhouse’un şu anki haline getirilmesi dört yıllık bir süre almış.

Kaynak -> Picture & © Yvonne W

itte

62

ÜYE rÖPOrTAJI

63

Ekonomi Kuyumculuk ve Blue Diamond mağazalarının sahibi Gülay Altun Durmuş, cesur kararları ve girişimci ruhuyla bugüne başarılarla gelmiş. “Kuyumculuk erkek işidir” algısını yıkarak kendini Kapalıçarşı esnafına ve müşterilerine kabul ettiren Durmuş, son yılların gözdesi pırlanta sektöründe de bir ilki gerçekleştirmiş. Hiç bayisi olmayan bir markayı bayilik vermeye ikna ederek, Bursa’nın ilk Blue Diamond mağazasını açmış. Üç yıl içinde üçüncü mağazasıyla hızla büyümeye devam eden Gülay Altun Durmuş’la girişimcilik hikayesini, başarılarını ve hayallerini konuştuk.

“MÜŞTERİLERİM BENİM REKLAM YÜZÜM”

ALTUN DURMUSGULAY

64

ÜYE rÖPOrTAJI

Öncelikle iş hayatınız nasıl başladı, bugüne geliş hikayenizi anlatır mısınız?İş hayatına biz önce döviz bürosuyla adım attık. Orası 25-30 yıllık bir işletmemiz. Şirket olarak 93 yılında kuruldu. Kuyumculuğu dövizin bir devamı olarak düşündük. Çocukların küçük olduğu dönemde ben iş hayatında çok aktif değildim. Sadece haftanın belli günlerinde muhasebe için çalışıyordum. Çocuklar büyüdükten sonra iş yaşamında daha aktif olmak istedim. yaptığımız işten çok da bağımsız olmasın diye Kuyumculuğa başladık. İlk dükkanımızı Buttim’de açtık. Buttim’de çok fazla insan var, atölye var, işyeri var ama altın alabilecekleri bir yer yok diye düşündük. yanımda iki çalışanla

birlikte işe başladım. Daha önce altınla çok ilgim olmadığı için, işin içinde işi öğreniyordum. Buttim’in ortamı kadınların çalışmasına çok uygun bir ortam değildi o zamanlar. Çok da keyifle işime gidemiyordum. Bir süre sonra buradan nasıl çıkarım diye düşünmeye başladım. Kapalıçarşı’da kira oranları çok yüksek, daha işi tam anlamıyla özümsemedim derken Çarşı’da tesadüfen kiralık bir dükkan bulduk. gözümü kararttım ve oraya gittim. Buttim’deki şubeyi de Vişne

caddesine taşıdık. Orası hala devam ediyor ama Kapalıçarşı’daki mağazada konsept değiştirdik, takı da koyduk içine.

Eşinizle nasıl bir iş paylaşımınız var?Bizde iki tane şirket var. ekonomi Döviz A.Ş. ve ekonomi Kuyumculuk

65

limited Şirketi. eşimin şirketinde benim ortaklığım, benim şirketimde de eşimin ortaklığı var. Kimse kimseye karışmıyor ama sonuçta yönetim kuruluyuz, önemli kararları beraber alıyoruz.

Kimin işi daha zor?eşimin işi bana göre daha zor. Onun piyasaları sürekli takip etmesi gerekiyor. Küçük bir olayı kaçırdığı anda bile piyasalar alt üst oluyor ve verdiğiniz anlık kararlar sizi çok fazla zarar ettirebiliyor. eşimin önünde bilgisayar, sürekli piyasaları takip eder. Benim işim de şu anlamda zor. Biz burada dünyanın en pahalı mücevherini tüketiciyle buluşturuyoruz. Mağazalarda çalışacak doğru kişileri bulup eğitmek gerekiyor. Bu yönüyle biraz zorluklar yaşıyoruz.

Bu sektörde kadın olarak zorluk yaşadınız mı?Ben Çarşı’daki tek kadın kuyumcuyum. İlk dönemlerde bunun zorluğunu çok yaşadım. Sonra sonra herkes alıştı, ama kuyumcu olarak kadın algısı zor. Çünkü genel algı, bu bir erkek işi... Aslında bence bu tamamen kadına ait bir iş. Bu sektörde hiç kadın olmadığı için siz fark yaratmaya da başlıyorsunuz. Vitrininize, ürünlerinize kadın eli değmeye başlıyor. Blue Diamon’ın 200 tane şubesi var. Orada da tek kadınım ben. en başarılı bayii de benim ama. üç yılda üçüncü mağazamı açıyorum.

Üç yılda üç mağaza... Çok başarılısınız. Müşterilerinizin gözünde sizin farkınız nedir?Müşterilerim benim reklam yüzüm. Onlarla uyuşmayan bir takıyı, sırf satış olsun diye ben müşteriye sunmam bile. Bu da karşınızdakinde güven yaratıyor tabii ki. Pırlanta ihtiyaç değil

çünkü, lüks tüketim. Niçin alır insan, mutlu olmak için alır. Bu alışveriş size huzursuzluk verecekse, ne gerek var. Bunu açık açık söylüyorum. Bu da müşterilerde bir güven yaratıyor herhalde.

Mücevher sektörüne baktığımızda ülkemiz ile yurtdışı arasındaki farklılıklar nelerdir?yurtdışında altın yok, takı olarak mücevher var. Türkiye’de de yüzde 30 kesim pırlantayla buluşmuş. Daha pırlantayı tanımayan çok insan var. Bizde de durum yavaş yavaş yurtdışındaki gibi olacak. Avrupa’yı yakalamaya çalışıyoruz. Türkiye’de ya çok uç noktada tüketiliyor ya da hiç tanınmıyor. Türkiye’de bir şey moda oldu mu hemen her yere girmeye çalışılıyor. yurtdışında bu kadar pahalı tüketim yok. Orada mücevher çok pahalı ve alan da küçücük alıyor. Ama burada herkesin evinde olması gerekiyormuş gibi bir algı yaratılıyor. evet biz toptancıyız, fiyatlarımız daha makul sayılır, ama sonuçta bu değerli bir mücevher. Bunun kıymetini bilerek tüketmek gerek.

Hedef kitleniz en çok hangi ürünlerinize ilgi duyuyor?Bizde en çok tek taş, beş taş, tek taşın kolyesi, küpesi ve su yolu bilekliğine ilgi oluyor. Çok fazla fantazi ürünümüz yok zaten. Pırlantada klasik olan ürünler hem değerini kaybetmiyor hem de en çok tercih edilen ürünler oluyorlar.

Altında eskiye göre ilgi nasıl?Bizim bütün mağazalarımızda bir bölümümüz altındır. Son dönemde benim dikkatimi çeken, pırlantanın daha hızlı yer değiştirdiği. yani sirkülasyon daha fazla.

Diğer pırlanta markaları arasında Blue Diamond’ın öne çıktığı yönleri

neler?Toptancı olmamız ve aynı kaliteyi çok daha ucuza tüketicisiyle buluşturmamız bizi öne çıkaran yanlar. Tabii laboratuvarı olan tek firma olması da avantajlarımızdan biri.

Blue Diamond, 2004 yılında toptancı bir firma olarak, mücevher sektörüne pırlanta tedarik etmek ve sektörü pırlanta konusunda eğitmek amacıyla kurulmuş, 2014 yılından bu yana ise kendi markasıyla mağazalar açıyor. Sizin markayla buluşmanız nasıl oldu?Blue Diamond toptancı bir firma. genel merkezimiz İstanbul’da. Toptan fiyatına perakende satış yapabiliyoruz. Türkiye’de laboratuvarı olan tek firma. Sertifika yetkisi vermeye sahip bir firmadır. Bünyesinde 4000 adet kuyumcu yetiştirmiş bugüne kadar ve sertifikalandırmış. Ben de daha önce ekonomi Kuyumculuk aşamasındayken yani Blue Diamond olmadan önce taşı toptan olarak alıp altın dediğimiz montür kısmını işleyip tüketiciyle buluşturuyordum. Ama sorun yaşadığınızda o sorunları kendi başınıza çözmek durumunda kalıyorsunuz. Bunu yapan bir fabrika zaten var, neden biz uğraşıyouz ki diye düşündüm, ama bu işi toptan yaptığı için bayisi yoktu. Bayii olmak için çok zorladım. Fuarda tanışmıştık firmayla. Olur mu olmaz mı çok düşündük. Sonra bir denetim için geldiler. Nerede satacaksın, görmek istiyorlar. O mağaza için olmaz dediler. Küçüktü çünkü orası. O dönemde Kapalıçarşı’da kiralık bir mağaza daha çıktı karşıma. Ben hemen orasını tuttum, markayı aldım, tabelayı da astım. Benim görüşme sürecimde İstanbul özdilek’te de bir arkadaş vardı. Bayilik alınacağını duyunca o da görüşmeye başlamıştı. Ben hazırlığımı yapıp açıncaya kadar o açtı ve ilk bayii o oldu. Ben ikinci oldum. Bir yıl içinde çok hızlı büyüdü

66

ÜYE rÖPOrTAJI

67

Bluediamond, 200 tane bayisi var şimdi.

Türkiye’de takı dendiğinde akla ilk altın gelir, pırlanta daha lükstü. Bu durum şimdi nasıl? Pırlanta eski tarihlerden bu yana gücün, ihtişamın ve zerafetin simgesi olduğu için uzun yıllardır kadınların tercihi olmaya devam ediyor. Aşkın simgesi olarak kabul edildiği için de ihtiyaç hissediliyor.

Hem bir eş, hem bir anne hem de yoğun bir tempoya sahip bir iş kadını olarak hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz?İşimi iyi yapmak istiyorum dediğiniz zaman bir yerden fedakarlık yapmanız gerekiyor. Benim şansım, eşimle beraber çıkıyoruz evden, akşam beraber dönüyoruz. Çocuklarım da büyüdü, küçük üniversitede, büyük mezun oldu. Daha önce Çarşı’dayken işimiz daha kolaydı.

İkimizin işyeri de oradaydı. Çarşı kapanır eve dönerdik. Şimdi AVM olunca durumlar farklılaştı. Sabah 9-10 gibi evden çıkıyorum, gece 11’e kadar çalıştığım oluyor. özellikle yeni mağazalarda sistem oturana kadar bu böyle devam ediyor. İyi ekip ve iyi sistemle, siz de hayatınızdaki dengeyi kurabiliyorsunuz. Tabii evde eşim ve çocuklarım da bana destek oldukları için çok zorlanmadım. Son dönemde mağazaların sayısı fazlalaşınca iş paylaşımı yaptık ve oğlum Direnç Durmuş’la birlikte çalışıyoruz. eşim gürsel Durmuş da her zaman olduğu gibi piyasalar konusunda bana destek oluyor.

Hizmet sektörü çok zor bir sektör. Çok sabır gerektiriyor. Siz çok mu sabırlısınız?evet hizmet sektörü çok zor bir sektör. Ben bu sektöre girdikten sonra kendimi eğitmeyi de başardım. İnsanların duygularını yönettiğiniz zaman kendi duygularınızı da yönetiyorsunuz. Her şeye sinirlenmek olmuyor mesela. öyle ya da böyle kendinizi eğitiyorsunuz. Ben kurslara katıldım, bir şeyleri daha doğru yapabilmek için. Başarı oturup bekleyerek olmuyor maalesef.

Yakınlarda yeni bir mağaza gelecek mi?Kim bilir, kısmet :) Ben bu mağazayı açarken artık yeter demiştim. Çünkü Kapalıçarşı açıldı, bir yıl sonra endülüspark açıldı, bu bana yeter diye düşünüyordum. Ama bir yandan da acaba neresi olur diye düşünmeden duramıyordum. Çünkü mağazada düzeni kurduktan sonra sizin yapacağınız çok bir iş kalmıyor. yeni bir heyecan lazım. Ben monotonluğu çok sevmiyorum çünkü. Sonra bir anda Suryapı Marka AVM çıktı.

68

BAŞArI ÖYKÜSÜ

TEOMİDAHuzur ve dinginliğin saklı cenneti:

Fransa’dan Burhaniye’ye uzanan cesur bir kadının hikayesi Teomida Hotel. Bahçeyle başlayan bir hayal, Fransız-Türk yapımı bir otele dönüşmüş. Pelin Bastide, “Tanrıların armağanı” olarak tasvir edilen Kaz Dağları’na karşı, sıra dışı bir peyzajın içinde, korunmuş doğal bir ortam yaratmış.

69

70

BAŞArI ÖYKÜSÜ

yıllar önce eşi Christian’la geldikleri Burhaniye’de gezerken Kaz Dağları’na karşı olan araziyi çok beğenmişler. İklimi de güney Fransa’yla aynı olduğu için, hiç düşünmeden satın almışlar. Bitkilere çok meraklı olan Christian Bastide, burada büyük bir Akdeniz bahçesi yaratırım diye düşünmüş ve sonunda 15 dönümlük arazi zeytin ağaçları, Akdeniz bitkileri, çilekler, leylaklar, biberiyelerle dolmuş.

71

Otelin dışındaki yeşil zenginlik, içeride muhteşem bir renk cümbüşüne dönüşmüş. Dekorasyonun her ayrıntısıyla kendisi ilgilenen Pelin Bastide, sade, modern ve kusursuz bir ortam yaratmış. Oteldeki 10 odanın her biri, birbirinden farklı ve mütevazı bir şıklıkta tasarlanmış. Odaların hepsi doğayla iç içe. Kiminin balkonu zeytin ağaçlarına bakıyor, kiminin terası Kaz Dağları’na uzanıyor. Sabah uyanıp karşınızdaki manzaradan etkilenmemek mümkün değil.

Her şey doğal bu otelde. Hiçbir kimyasalın kullanılmadığı sebze bahçeleri, ev yapımı reçeller, otelin içinde gezen kediler, köpekler var. Suyu kuyudan çıkarıp arıtıyorlar, mineral açısından zenginleştiriyorlar ve oteldeki bütün çeşmelerde bu su kullanılıyor. Pelin hanım ev yapımı reçeller ve Fransız tatlıları konusunda da çok başarılı. Misafirleri için kendi elleriyle hazırladığı tartlarla, size Türkiye’de Fransız konukseverliğini yaşatıyor.

Teomida hem doğaya yakın olup kendi kendine kalmak isteyenlere hem de kalabalık bir grupla gelip kendi içinde kalmak isteyenlere hitap ediyor. Burası konfor, zarafet ve sükunet arayanlar için harika bir seçim. gizli bir köşede kaliteli bir hayatın adı, Teomida...

Foto

ğraf

: ece

Oğu

ltürk

72

rÖPOrTAJ

73

Nermin Yıldırım

Kendi halinde yürüyor, çalışıyor, üretiyor...

“Hayatımı yazdığım ve yazmadığım dönem olarak ikiye ayırıyorum. Aslında yazmadığım bir dönem pek yok. Yazmadığım dönemler özetle yazmaya hazırlandığım dönemler diyebiliriz.”

Son yılların sevilen kadın yazarlarından Nermin Yıldırım, 2011 yılında yayımlanan ‘Unutma Beni Apartmanı’ ile başlayan yazarlık serüvenine hiç ara vermeden devam ediyor. Barcelona ile İstanbul arasında mekik dokuyan Yıldırım ilk romanının ardından ‘Rüyalar Anlatılmaz’, ‘Saklı Bahçeler Haritası’ ve ‘Unutma Dersleri’ romanlarını kaleme aldıktan sonra, son romanı ‘Dokunmadan’ ile çıktı okurlarının karşısına.

“İlhamımı dünyadan alıyorum” diyen Nermin Yıldırım, 6 yıla 5 roman sığdırmış. Yazdıkça motive oluyor, motive oldukça daha çok yazıyor. Toplumsal konulara uzak kalmayan, gerektiğinde tepkisini ortaya koyan, en önemlisi gerçek hayattan kopmayan Nermin Yıldırım’la edebiyata ve hayata dair sohbet ettik.

74

Genç ve başarılı yazar Nermin Yıldırım değil de sadece Nermin’den bahseder misin bize, nasıl birisidir, nelerden hoşlanır, yazmak dışında neler yapar, hayata bakışı nasıldır?Barselona-İstanbul hattında geçiyor hayatım. İstanbul’da biraz daha kalabalık, daha yoğun. Ama Barselona’da küçük ve sakin bir hayatım var, öyle de kalmasına özen gösteriyorum. Bol bol okuyorum, yazıyorum, film izliyorum, seyahat ediyorum, yürüyorum. Her gün uzun uzun yürüyorum. yürümekten iyi bir düşünme yolu yok benim için. yol her zaman vardığı yerden fazlasına çıkıyor. Aklın patikalarında geziniyor insan. geçici dünya misafirliğimde, kimseye zarar vermeden kendi halimde yürümeye çalışıyorum. Hayatımda ve hayatımla yaptığım şey bu, daha fazlası değil.

Çok seyahat ediyorsun ve bazen gittiğin yerlerde uzun kalman gerekiyor. Ama bir yandan da istikrarlı bir şekilde yeni romanlar yazmaya devam ediyorsun. Kendi içinde nasıl bir disiplinin var? Hayatımı yazdığım ve yazmadığım dönem olarak ikiye ayırıyorum. Aslında yazmadığım bir dönem pek yok. yazmadığım dönemler özetle yazmaya hazırlandığım dönemler diyebiliriz. Seyahatleri o araya denk getirmeye çalışıyorum. Ama bazen de öyle olmuyor. O zaman neredeysem orada yazmaya devam ediyorum. Buna alıştım. Çin Seddi’nin üstünde de notlar aldım Dokunmadan için mesela, Bombay’da kalabalık bir pazar yerinin köşeciğinde de. Tabii en sevdiğim, kapımı kapatıp çalışma odamda, masamda yazmak. Ama her zaman olmuyor işte.

Yazma ritüelinizden bahseder misin? Örneğin hangi ortamda, hangi müzikle, nasıl bir havada yazmayı tercih ediyorsun?Dediğim gibi en sevdiğim yer çalışma

odam. Kapısını hep kapatırım. Dünyayla arama kapıyorum o kapıyı sanki. yazacağım dünyaya girebilmek ve orada kaybolabilmek için. yazarken müzik dinlemem pek. Çünkü duymuyorum zaten. Sadece atmosfer olarak yazdığım bölümü besliyorsa, o zaman açık olur müzik. Aynı parçayı aynı bölüm boyunca döndüre döndüre çalarım mesela. Bazen günlerce, bazen haftalarca. Ama müziğin kendisini duymuyorum aslolarak. yazının dünyasına ait başka bir kod açılıyor orada. Bazen bir duygu, bazen bir ritim. yazarken duyular da metne göre şekilleniyor. Tatlar, kokular, hemen her şey...

Kitabını yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersin yoksa bütün olay örgüsü sen yazdıkça mı gelişir?Her şey öncesinden belli olur. en az yazma dönemi kadar yoğun bir hazırlık dönemim oluyor. Beyaz word sayfasını açtığımda yazacağım her şeyi biliyorum artık. Ufak tefek değişiklikler oluyor yazarken elbet ama iskelet aynı kalıyor.

Yazı hayatında çok başarılısın, 6 yılda 5 kitap yazdın. Yazarken zorlandığın, bir yerinde tıkandığın bir romanın oldu mu?Her roman zorlar. Her zaman zorlar aslında. en yağ gibi akıyor dediğin zaman bile zorlar. Sabah harika bir iş yapıyor gibi kalkarsın, öğlene doğru kendinden şüphe edersin, akşam yatarken yazdıklarından nefret

edersin. ya da tam tersi. Bu ruh dalgalanmaları yazarlarda klasiktir. Bütün romanlar yer yer yazarını zorlar. İnsanın kendiyle ve metniyle arasında bu kadar mesafe olmalı da zaten. Müthiş bir özgüvenle olmaz bu işler. Daha iyisini aramaya vesile olacak bir kırıklık olmalı daima o ilişkide.

Sen uzun yıllardır Barcelona’da yaşıyorsun ama hiçbir zaman Türkiye gündemine de uzak kalmadın. Türkiye’de özelliklere kadınların yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorsun?Kadınlar, farklı boyutlarda olsa da

rÖPOrTAJ

75

dünyanın her yerinde dezavantajlı durumda. Bir yerde recme maruz kalıyor, başka bir yerde geceleri sokağa çıktığında tedirgin yürüyor, başka bir yerde attığı kahkahaya karışılıyor. Bu, hayatımızın en temel mücadele alanlarından biri. Türkiye’de kadına yönelik şiddet dönem dönem iyice palazlanıyor, meşrulaşıyor, yaygınlaşıyor. giydiğimiz şort yüzünden tekme yediğimiz, attığımız kahkaha yüzünden eleştirildiğimiz günler bunlar. Ben şahsen kahkahamın sesini yükselttim ve eteklerimin boyunu kısalttım. Baskıya karşı sözüm budur. Tek sözüm değil elbet. Dokunmadan’da başka yollar da öneriyor Adalet. Kahramanıma tamamen katılıyorum çözüm önerileri bakımından.

Bir söyleşinde Barcelona’da yaşamanın olumlu taraflarından bahsederken, kadın olarak orada kendimi rahat hissediyorum, demişsin. Biraz bundan bahseder misin, başka şehirlerde/ülkelerde seni rahatsız eden ne?Kadın olarak ne kadar rahat hareket ettiğiniz o coğrafyada kadın erkek ilişkilerinin nasıl şekillendiğiyle, rollerin nasıl dağıldığıyla ilgili. Barselona’da ilişkiler daha az gerilimli. Kadınlar ve erkekler birbirinden kaçarak büyümüyor çünkü. Kadınlık

ve erkeklik öğrenilen roller. Katalan ve İspanyol erkekleri o dersi bir parça daha az agresif bir ortamda almış, fark bu. yoksa Barselona’da da feministler mücadele halinde, değiştirmek istedikleri yığınla şey var. Her alanda mücadele var. eşit işe eşit ücretten, temsil eşitliğine, dildeki hiyerarşiye, say say bitmez.

Erkek egemenliği, her alanda olduğu gibi edebiyat ortamında da kendini gösteriyor. Ülkemizde kadın yazar olmanın zorlukları ile karşılaşıyor musun?ülkemizde kadın olarak ne yaparsanız erkeklere oranla en azından bir parça daha zorlanırsınız. gözetmeniz gereken bir dolu ekstra durum olur. Ben mesela başlarda giyimime kuşamıma bile özen gösterirdim. yazdığım metinlerden başka herhangi bir şeyle dikkat çekmekten ürkerdim. zamanla geçti neyse ki. Şimdi romanımı yazıp kenara çekiliyorum, gerisi de pek umurumda olmuyor. Bu biraz kendini ve dünyayı gereğinden fazla ciddiye almaktan vazgeçmekle de ilgili.

öte yandan şahane kadın yazarlar var. Kendi sesimizi ve sözümüzü duyurmaya çalışıyoruz.

“Yazar yaşadığını yazar” derler, sen de yaşadıklarınızdan yola çıkarak mı üretiyorsun?İlhamımı dünyadan aldığım bir gerçek. yaşadıklarımdan yola çıksaydım katiller filan yazamazdım mesela. Çünkü kimseyi öldürmüş değilim. Dünyadaki ilham yazarın gördüğü, okuduğu, dinlediği, sezdiği her şeyden gelir. Bizzat yaşaması gerekmez. Ama bütün o sezgi ve bilgiler onun benliğinde yeni bir form alıp, oradan süzülür en nihayet. Hayatın ruhunda bıraktığı tortudan çıkar mürekkep. ya da öyle bir şey işte.

Geçici dünya misafirliğimde, kimseye zarar

vermeden kendi halimde

yürümeye çalışıyorum.

Fo

toğ

far:

Ali

Alt

un

taş

76

Refleksleri, hızları, manevraları, kalp atışları, merkezkaç etkileri, inançları, şaşkınlıkları, nedenleri, uykuları, ivmeleri, kaygıları, planları, öfkeleri, noktaları, evrimsel hesapları, hırsları, hüzünleri, merakları, oyun alanları, çizgileri, ritmleri ve kuşkusuz vakitleri farklı tüm o koşarak kaçmak istediğimiz anlar için depar müjdecisi albümler var.

Haritasız bir kaçış bizi nereye götürür, hazzı kaç nefes tutturur - anlayalım diye...

- Miles Davis / Bitches Brew- Anouar Brahem / Thimar- Marian Hill / Act One- Erik Truffaz & Murcof / Mexico- Tom Waits / The Black Rider- Bryan Ferry / Mamouna- Marianne Faithfull / Broken English- Jimmy Page & Robert Plant / No Quarter- Pink Floyd / The Dark Side Of The Moon- Nina Simone / I Put A Spell On You- The Doors / Waiting For The Sun- Nick Cave & The Bad Seeds / Murder Ballads- Dire Straits / Alchemy: Dire Straits Live- Depeche Mode / Exciter- Fleetwood Mac / Tango In The Night- Prince / The Hits (The B-Sides)- Radiohead / OK Computer- The Cure / Wish- Queen / Made In Heaven- Chris Rea / The Road To Hell

KÜLTÜr / SANAT

Kulaklık

77

Rivayete göre; ermişle de karşılaşsa, hırsızın gözü onun ceplerinde olurmuş.

Aslında, sevdiğimiz yazarlar bizi yapay içgüdülerimizden ve şartlandırılmış çaresizliğimizden koruyorlar. Dünyevi algının sınırlarında devinmeyi bırakıp (olasılıklar evrenine inat) kurgusal karakterleriyle yaptığımız her empatiden sosyal ezberleri bozarak çıkıyorlar.

Ceplerinden çıkarıp anlattıklarıyla uyuşturulmuyor ya da uyarılmıyoruz. İlgimizi dipsiz bilinçaltımızın karanlık köşelerinde anlatım şekilleriyle buluşturuyorlar. Bu buluşmalardan hırsız çıkmamak için, her satırın kendi kimliğimizle yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Bir uyanış operasyonunda daha başrolde biz -üstelik kendi yansımalarımızdan özgür- oluyoruz.Onları sevme nedenimiz tam da bu olmalı.

Haruki Murakami sevdiğiniz yazarlardan biri değilse hala, olmalıdır belki diye, dilimize çevrilmiş kitaplarından bazı satırlarıyla buluşturmak istedim sizi.

- Sorumluluk rüyalarda başlar. (Sahilde Kafka)

- Haddinden uzun düşünmek, hiç düşünmemiş olmaktan farksızdır. (Sahilde Kafka)

- Kader bazen yönleri değiştiren bir kum fırtınası gibidir. Sen yön değiştirirsin fakat kum fırtınası peşinden gelir. Tekrar yön değiştirirsin, ama fırtına yine seni bulur. Tekrar ve tekrar böyle devam edersin, tıpkı şafaktan önce ölümle yapılan meymenetsiz bir dans gibi. Neden? Çünkü fırtına uzak bir yerden sana doğru esen herhangi bir şey değil. Fırtına sensin. Senin içindeki bir şey. Bu yüzden yapman gereken şey kendini vermek, fırtınanın tam içine girmek. Kum girmemesi için gözlerini yummalı, kulaklarını tıkamalısın. Ve adım adım içine doğru yürümelisin. Orada güneş yok, ay yok, yön yok, zaman algısı yok. Beyaz kum taneleri tıpkı unufak edilmiş kemikler gibi gökyüzüne yükseliyorlar, işte bu hayal etmen gereken şey. Ve sen gerçekten

bu şiddetli, metafizik, sembolik fırtınanın içine yürümek zorunda kalacaksın. Ne kadar metafizik ya da ne kadar sembolik olduğunun bir önemi yok, buna aldanma, yine de binlerce tıraş bıçağı gibi etini parçalayacak. İnsanlar, orada kanarlar, sen de kanayacaksın. Sıcak, kırmızı kan. Bu kanı avuçlarına alacaksın, kendi kanını, ve diğerlerinin kanını. Ve fırtına dindiğinde bunu nasıl yaptığını hatırlamayacaksın, nasıl hayatta kaldığını. Emin olamayacaksın, aslında, fırtına gerçekten dinmemiş de olsa. Ama şu kesin. Fırtınadan çıktığında fırtınaya giren kişi olmayacaksın artık. İşte fırtınanın esprisi tam olarak bu. (Sahilde Kafka)

- Dünyada bilinmemesi daha iyi olan şeyler vardır. (Zemberekkuşu’nun Güncesi)

- Kuşku duyuyorum, o halde varım. (Zemberekkuşu’nun Güncesi)

- Hiçlik denen şey, kesinlikle hiçbir şeyin olmaması demek olduğundan belki de anlamak ve hayal etmek gerekmiyordur. (Karanlıktan Sonra)

- Mükemmel olmayan yaşamlarımızda boşa harcanmış zamanların da yeri önemli değil midir? Eğer bu mükemmel olmayan yaşamlarımızdan tüm bu boşa harcanmışlıkları çıkaracak olursak, yaşamlarımız mükemmel olmama özelliğini bile yitiriverir. (Sputnik Sevgilim)

- Bazen sadece hareket ettiğimiz, bize biçilen rolleri oynadığımız gerçeğine tahammül edemiyordum. (Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında)

- Tek çocuk deyişinden nefret ediyordum. Onu her duyduğumda, bir şeylerimin eksik olduğunu hissediyordum - tam bir insan değilmişim gibi. Tek çocuk deyişi orada öylece durmuş, suçlayan parmağıyla beni işaret ediyordu. Bana, “Sende eksik bir şeyler var dostum…” diyordu. (Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında)

- Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir seçim meselesidir. (Koşmasaydım Yazamazdım)

- Önemli olan odaklanma yetisi, dedim içimden. Odaklanma yetisinden yoksun bir yaşam, gözler açıkken hiçbir şey görememekten farksızdı. (Uyku)

- Labirentlerin zor yanı, seçtiğin yolun doğru olup olmadığını sonuna kadar gitmeden bilememendir. Sonuna kadar ilerleyip de yolu karıştırdığını anladığında, geri dönüp baştan başlamak çok geç olabilir. (Tuhaf Kütüphane)

- Ama seninle benim ilişkimiz, en başından beri yanlış deliğe iliklenmiş düğme gibiydi. (Kadınsız Erkekler)

- Yaşam tuhaf, değil mi? Bir zamanlar müthiş bir şekilde parlayan son derece arzu ettiğin bir şey, onu elde etmek için her şeyi göze alabilecekken, bir zaman geçtikten sonra ya da ona biraz farklı açıdan bakınca şaşırtıcı derecede önemini yitiriveriyor. (Kadınsız Erkekler)

- Yüzlerimiz birbirinden ancak otuz santim uzaktaydı ama bana öyle geldi ki, aramızda sanki ışık yılları bulunuyordu. (İmkansızın Şarkısı)

- Çünkü herkesle aynı şeyleri okuyunca, ister istemez herkes gibi düşüneceksin. (İmkansızın Şarkısı)

Kitaplık

78

evvel zaman içinde aristokrasi simgesi olarak kullanılan fırfır çılgınlığı moda dünyasına bomba gibi bir giriş yapmıştı. 16. yy. başlarından itibaren hayatımızdan hiçbir sezon çıkmayacak bir detay var edilmiştir. Tamamen zenginlik göstergesi olan fırfırlar halkın kullanımına bile yasaklanmıştı. O denli değerli bir detay ve uygulamaydı aslında. İçeriğindeki malzemelerin kullanım fazlalığı emek ve işçiliğin fazlanın üzerinde oluşuyla tamamen yürüyen bir dekor görünümü, zamanın en yüksek moda olgusunu yaratmıştır.

Ama en top kullanımını hippie’lerin hayat enerjileriyle buluştuğu 70’lerde yaşadı ve ondan sonra bir daha asla moda onu terk edemedi. özündeki enerji ve özgür akışı vücutta dilediğince hareket etme özelliğiyle her zaman romantik esintiler bırakır. Bir de zamanımızda biraz daha az kullanılan ipekten uygulanmış ise dokunduğu her noktadaki hissiyatı çok farklıdır.

ROMANTİK DALGALARIN

Emel SEZGİNER

mODA

79

Her 2-3 sezon sonrasında fırfırın tekrar geri gelişine tanık oluruz ama bu sezon yüksek trendlerden biri… yani giymezseniz olmaz, asla olmaz… Sadece ne kadar fırfırlı görünmek istediğiniz size bağlı. İster incecik bir dalga üzerinize gelip çekilmiş gibi; ister lahana gibi :) İkisi de mümkün.

Tabii benin minik bir önerim var son cümleden sonra; fırfırlar 70’lerden sonra hippie’lerin kullanımıyla enerjisi yüksek, feminen bir detay olmuştur. Aslında her ortama uygun kullanımı tasarlanmış ve her silüete uyumlandırması, güzel bir etki kazanması mümkün olmuştur. yeter ki aynada son kez kendinize bir bakın. Fırfır etkisi hemen hemen her tasarımcının her sezon kolay ve garanti kullandığı bir etkidir ve çok farklı şekillerde uygulanmaktadır. Bu feminen etkiyi şık, klasik ve minimal farklı kesimlerle kullanmanız yüksek ve şık bir görünüm ortaya koyacaktır. Bu sezon asimetrik dokunuşların etkisini fazlasıyla hissediyoruz. Bir sonraki sezonda da neredeyse damarlarımıza kadar inecek bu etki.

Neyse dönelim asıl konuya: Fırfırlar, asimetrik kesimin tamamlayıcısı, birer örtüsü niteliğinde bu sezon ve en güzel kullanımını görüyoruz. Keskin hat kesimleri, dengesiz hatlar ve bir aşk masalının başlangıcı gibi üzerine çöken o yaramaz dalgalar. Bu iki tezatın birbiriyle buluşması dinamizmi daha da arttırıyor.

Marin’de, haute coture’de casual’da,…. tüm kombinlerde; ister ipekle, ister koton, keten, şifon, ister de sert görünümlü kumaşlarla ya da dökümlü kumaşlarla olsun bu sezon tüm örneklerini gördük ve sevdik.

Peki gelelim bu kullanımı hem çok kolay hem de çok zor olan detaylandırmalardaki minik silüetsel tüyolara. Çok değil, sadece birkaç önemli dikkat edilmesi gereken husus dışında herkesin, her vücudun rahatlıkla kullanabileceği bir detaydır fırfır uygulamaları.

Ama Dikkat!Her vücut için geçerli bir öneri; bu sezon pantolon paçalarında fırfırlar görüyoruz

80

ve paça boyları kısa. Bu form zaten anatomiyi bozukluğa uğratan bir görüntüdür. O nedenle eğer bu pantolonlardan edindiyseniz ve kullanıyorsanız; bırakın fırfır sadece paçada kalsın. Bir de üst bölgenize omuzdan, göğüsten bir fırfır top giyerseniz vücut hatlarınızı tamamen bozarsınız. Bu nedenle eğer üst bölgenizde fırfır kullanıyorsanız da alt bölgenizi mutlaka sade bırakın. eğer alt bölgede fırfırlı etek, pantolon, şort kullanıyorsanız üst bölgeniz sade kalsın ve feminen görüntü elde edin.

eğer omuzlarınız geniş yapıda ise; düşük omuzlu koldan geçen fırfırları, omuzlar çıplak kalacak şekilde değil de en azından incecik bir askı detayı ile küçük bir oyunla omuzlarınızı daha dar gösterin.

göğüs bölgeniz geniş ise, göğüs üzerinden geçen geniş ve büzgüsü fazla fırfırlara dikkat! Bu detay, o bölgeyi daha da büyük gösterecektir. O bölge için daha dar ve az büzgülü detaylar seçmelisiniz. özellikle tek omuzdan asimetrik gelen detaylar üzerinizde daha güzel bir görüntü yaratacaktır.

etek bölgesinde kullanılan fırfırlar vücut yapısıyla fazlasıyla doğrudan etkileşim halindedir. eğer beliniz kalın ise etek fırfırlarını oturuş yüksekliğinde kullanmamanızı öneririm. Kalçanız vücudunuza göre kalın ise fırfırları daha dar kullanılmış ürünlerden edinmeniz doğru olacaktır. Her şey bir yana bedeninizi sevin; o size nasıl hareket etmeniz gerektiğini mutlaka söyleyecektir. eğer kendi iç ruhunuz ile giyiniyorsanız aynaya baktığınızda neyin doğru olup, neyin olmadığını mutlaka göreceksiniz. Ki birçoğumuzun vücuduyla olan takıntılarını dışarıdan birçok göz görmez. Bir tüyo daha verirsen fırfırın en risksiz kullanımı; asimetri ve fırfırın kavuşumu. Dilediğiniz gibi kullanın. zaten vücudu parçalayan, küçülten hatta örten ve yanılsama sağlayan bir yapıdır. Fırfırlar bedeni enerjik tutar, yaramazdırlar, söz dinlemezler ve başına buyruk bu dalgaları kendi iç enerjiniz için bol bol tüketmenizi öneririm. özellikle yaz ayları için. Bol fırfırlı bir paylaşımdan sonra iyi giyinmek bir sanattır; kusursuz görüntüyü sağlamak eserdir… ;) Stil kalın..

mODA

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

envira_ilan.pdf 1 1.04.2017 20:24