sefa ocal - turuzturuz.com/storage/turkologi-2-2019/7645-devlet_quran... · 2019. 11. 3. · tÜrk...

124

Upload: others

Post on 30-Jan-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • SEFA OCAL

    DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    T ü r k D Ü N Y A S I A R A Ş T I R M A L A R t J A g g

  • TÜRK DÜNYASI A RAŞTIRM ALARI

    VAKFI YAYINI: 31

    BU ESER

    Bakanlar K uru lu 'nun 20 .~ .l980 tarih ve 8 1307 sayılı kararıyla kamu yararına hizmet verdiği kabul edilerek vergi m uafiyeti tanınm ış olan TÜRK DÜNYASI A R A ŞTIR M A LA R I V A K F F nın yayınıdır.

    Her hakkı m ahfuzdur. TÜRK D Ü N Y A SI A R A ŞTIRM A LA RI YAKFI 'n ın müsaadesi olm aksızın tam am en, kısmen veya herhangi bir değişiklik yapılarak iktibas edilem ez.

    Haberleşm e Adresi: P .K . 94 A ksaray - İSTA N B U L Telefon : 511 10 06 - 520 53 63Dizgi : Türk D ünyası A raştırm aları Y akfı Y U LU Ğ TEKİN

    Dizgi M erkezi

    Baskı : A nado lu M atbaa ve Tic. Koli. Ş ti.T lf. 526 79 99 - 526 20 48

    İSTA N B U L - 1987

  • İÇİNDEKİLER

    Sayfa

    E R T lC R l L GAZİ Tt'RBESİ VE HAZİRESİNDE YATANLAR 9

    Ertuğrul Gazi 9

    E rtu ğ ru l G az ı’tün A ta la rın ın ve Bağlı B ulunduğu O vm ağın A n ad o lu ’ya G elişi. W

    E rtu ğ ru l G az i’n in R üyası........................ »

    O sm anlı T ü rk le rF n in K uracağı Devleti 70 Yü ö n c e H aber Veren Şeyh 2 0

    E rtu ğ ru l G azi ve M evlfina C elaleddin R um i 20

    E rtuğ ru l G az ı’n in Bağlı B ulunduğu Boy; Kavı 20

    E rtu ğ ru l G a z î’n in S oyu 21

    E rtu ğ ru l G az î’n in V as ıflan 23

    E rtu ğ ru l G azı ve S avaşları 24

    Ertuğrul G azî’nin Mescidi 28

    E rtu ğ ru l G a z î 'n ın B abası Süleym an Ş ah ’ın C a b er’deki K abri 30

    Türbe 3 3

    E rtuğ ru l G az î’n in A nnesi H aym e A n a ’nın T ürbesi 34

    E rtu ğ ru l G az î T ü rb es i 37

    Karakeçelîler'in E rtu ğ ru l G az î’yi A nm a Z iyaretleri Söğüt Yörük B ayram ı 45

    Karakeçelîler t »

    K arakeçeli A şire tin in K ahram an lık T ürkü lerinden Bazıları 60Karakeçili A şireti...........................

  • Osman Gazı"....................................^ H ’̂ ^ İ FOsman Gazfnin Vasiyeti. *.f.v ......... ........... ^

    Osman Gazfnin Mirası.............................................

    Osman Gazfnin Evlâtları......................................... y .

    Osman Gaa'nin Kumandanları..................................... 7 *Osman Gazî Zamanındaki Din Adamları ve Alimler........

    Osman G aa’nin ölüm ü................... ............................ 74

    Osman Gazi’nin Türbesi.............................................. 75

    Osman Gazî Kronolojisi............................................ 77

    Saru Yatı (Savcı Bey)............................................... 79

    Haremi Halime Hatun.................................................. 82

    Osman GazıYin İstiklâl Kazanmasına Dair Söz........... 82

    Gündüz Alp (Ertuğrul Gazfnin Oğlu):........................ 83

    Dündar Bey (Ertuğrul Gazfnin Kardeşi):............ ....... 85

    Akça Koca:............................................................... 87

    Abdurrahman Gazî:.................................................... 90

    Abdurrahman Gazî ve Aydos Kalesi nin Fethi:!............ 92

    Abdurrahman Gazî İzmit Fethinde:............................... 93

    Konur Alp:............................................................... 94

    Haşan Alp:................................. ..........m 94Samsa Çavuş:............................................. ........

    Lüblebücü (Leblüce). Lefke ve Çadırh’nın Alınması.... 97

    Çavuş Başılık Samsama Soyunda:...................................

    Samsa Çavuş ve imarcılık:.......................................... 98

    Türbeler. Samsa Çavuş................................................ 100

    Aktimur................................................................... 100

    Aydoğdu Bey:.......... ................................................ 102

    Pazarlu Bey:............................................................ 103

    Savcı Bey:............................................................... 104

    Turauı (Durgut) Alp:................................................. , 104

    Aykut Alp:............................................................... 107

    Saltuk Alp:................... .......................................... 108Kara Ali • Emir A li:............................................... 109

    Kara Mürsel:.............................................................

    Hamid Bey - Çoban Bey - Melik B ey:............................. 115

    Ertuğrul Gazfnin Soy Kütüğü:........................................................

  • Ö N S Ö Z

    Anadolu Selçukluları, tarihi görevlerini büyük bir ciddiyet içinde yerine getirip tamamlamıştır. Anadolu’da hâkimiyet, Oğuzlar’dan diğer bir boy olan Kayılar’a mensup Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Gazi’nin kurduğu Osmanlılar’a bırakılmış, onlar da 622 yıl süren bir hanedanlıkla Türklük âlemine şeref vermişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne de ölmez bir hatıra devretmişlerdir.

    Bazı Osmanlı tarihçilerinin belirttiğine göre,Cengiz Han’ın cihangir orduları önünden kaçan, diğer boy ve aşiretlerle beraber Anadolu’ya gelen Kavı boyunun Karakeçili aşireti, Erzurum, Sivas, Amasya gibi yerlerde konaklamışlardır. Rivayet edildiğine göre, Halep civarına doğru da git gel konar göçerlik yapılmıştır. Nihayet Söğüt’e varıp mekan tutarak obalarım Domaniç’e kadar bölüm bölüm uzatmışlardır.

    Önemli Osmanlı tarihlerinin pek mühim bir kısmı, Karakeçili aşireti beyi Ertuğrul Gazi’nin babasının Gündüz Alp, cedlerinden birinin isminin Süleyman Şah olduğunu aşikâr bir şekilde belirtmektedirler. Fakat bir kısım Osmanlı tarihçilerinin de Süleyman Şah’ı Ertuğrul Bey’in babası göstermeleri, Gündüz Alp adını da Osman Gazi’nin kardeşlerinden biri Kender Alp’a yakıştırmaları bir takım tarihî şahsiyet karışıklıklarına sebep olmaktadır. Neden böyle yapılmış olduğu da bir türlü anlaşılamamaktadır.

  • Diğer bir mesele: O sm anlılar’ın ceddi Süleym an Ş ah ’m m ekân itibarıy la başından geçenler ve ölüm ü. A nadolu Selçukluları kurucusu Süleym an Şah ve oğlu Kılıç A rslan 'm menkıbelerine çok benzemesi zihinleri d ü şü n d ü rü r ve dikkatleri üzerine çeker.

    Suriye topraklarında, fakat gönderinde T ürk bayrağ ı asılı ve Türkiye Cum huriyeti askerlerinin nöbet tu ttuğu T a rih î C aber K alesi’ndeki tü rbede yatan , Süleyman Şah mı? Süleyman Şah ise A nado lu S e lç u k lu la rın kurucusu m udur, yoksa O sm anlılar’ın Ceddi mi? A ydınlığa kavuştu ru lm ası için Türkiye Cum huriyeti tarihçilerinden bazıları önem li çalışm alarda bu lunm uş, fakat yine de tatm in edici bir noktaya varılam am ıştır.

    Selçuklular da, O sm anlılar da T ürk . D am arlarında aynı kanı, T ürk kanını taşım aktadırlar. Türklük açısından değerlendirilirse so ru la ra belki de en güzel cevap, bir mehterin kulaklarda çınlayan sesidir. “Ceddin deden, neslin baban, hep kahraman Türk Milleti” .

    Fahrettin ÖZTOPRAK

  • ERTUĞRUL GAZt, TÜRBESİ VE HAZİRESİNDE VATANLAR

    Bilecik ili Söğüt ilçesinin bir kilometre doğusunda, Bilecik-Söğüt karayolu üzerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul G azi’nin türbesi ile türbe bahçesinde yirmi iki tane kabir bulunm aktadır. Bu m ezarlar, Ertuğrul Gazi’nin ailesi efradı ile kumandanlarına aittir ki bunların bir bölümü adı geçenleriıf kabirleri, bir bölümü de diğerlerine ait makamlardır.

    Bu incelememizde türbe ve haziresinde yatanların kimler oldukları, hayatları, Osmanlı Türk devletinin kuruluşunda yaptıkları hizmetler ele alınmıştır. İncelememiz başlıca iki kısımdan ibaret olup, birincisi Ertuğrul Gazi’ye aittir. İkinci kısım ise Türbede kabir ve\r. makamları bulunan Ertuğrul Gazi’nin yakınları ile silâh arkadaşları gazilerle ilgilidir.

    ERTUĞRUL GAZt:

    Ertuğrul Gazi, Osmanlı devletini ve hanedanım kuran Osman Gazi’nin babasıdır. XIV. asırdan itibaren yazılan Osmanlı tarihlerinde Ertuğrul Gazi hakkında pek çok rivayetler vardır. Bunlar bazen biri birini tam am lar, bazen de biri diğerini nakzeder. Biz Prof. Mükremin Halil Ymanç’ın bütün yerli vc yabancı kaynakları ayrı ayrı inceleyerek yazmış bulunduğu İslâm Ansiklopedisi'ndcki Ertuğrul Gazi maddesini araştırmamıza mehaz olarak aldık. Ertuğrul Gazi hakkında elimizde açık malumat yoktur. Kendisi ile ayni zam anda yaşadığı kabul edilen bizanslı tarihçi Pachymer ile Osman Bey’in zamanını idrak eden XIV. asır müverrihlerinden Kantakuzen ve Gregoras’ın eserleri ile bu asır içinde yazılmış olan bizans vekayinâmelerinde Ertuğrul Gazi’nin ismi geçmez. Eserlerini XIV. asrın ilk yarısında yazan ve Osman Bey’in adını zikreden İbn Fazlu’llah al-Omari ile İbn Batuta da Ertuğrul Gazi’den söz etmezler. Keza bu asrın ikinci yarısında yaşamış olan İbn Hicci, İbn Dukmak, İbn al-Furat, İbn Abi al-Surur gibi Os-

    - 9 -

  • Safe-ûcnl

    manii hanedanına ait olaylardan bahseden tarihçilerin eserleri ile tarihinde Os- mantı hanedanına küçük bir bölüm ayıran Ibn H aldun’da da onun adı geçmez.

    Bursa’ya gelerek Yıldırım Bayezıd’ın savaşlarına katılan Şamsed-Din Muhammed al-Cazari muhtasar Tarih al*İslâm 'ında 699 senesi olaylarında Osman Bey’in Bilecik’i fethettiğini anlatırken sadece babasının adını E rtuğ ru l olarak kaydeder. Aynı yazar Zat eş-Şifa adlı ayrı bir eserinde yine yalnızca ayni ismi verir. XIV. asır başında Anadolu’nun her tarafını gezmiş, hemen her şehrini görerek pek çok eser yazmış olan Zeyned-Din Abd ur-Rahm an Bistami, Nazm es-Suluk ve Mafalih al-Asrar adlı iki eserinde sadece C azari’nin tarihindeki bilgiyi aynen tekrarlar. Bu Yazarın Anadolu tarihine dair yazmış olduğunu bildirdiği eser hâlâ elimize geçmemiştir. Osmanlı hanedanının aslı, menşei ve ilk zamanları hakkında pek çok yeni ve mühim bilgilerin bulunacağı tahmin edilen bu eserde Ertuğrul Gazi ile ilgili bilgilerin mevcut olması m uhtem eldir.1

    Söğüt’de Ertuğrul Gazi’ye ait bir türbenin bulunm ası, Osmanlı müverrihlerinin tarihlerinde Ertuğrul Gazi’den bahsetmeleri, her yıl Kayı Boyuna bağlı Karakeçili oymağının bu türbeyi ziyaret etmeleri, O rhan Gazi’nin Söğüt’te “ Hademei Türbe-i E rtuğ ruP ’a m aaş ve vazife verdiği bir vesikadan anlaşıldığından2 Ertuğrul Gazi’nin yaşamış ve gerçek bir kişi olduğu açıktır.

    Ertuğrul Gazi’nin bağlı bulunduğu oymağın ve atalarının A nadolu’ya gelişi hakkında rivayetler çeşitlidir. Bunların bir kısmında müşterek noktalar görülmektedir. Biz A nadolu’ya gelişi.Osmanlı m üverrihlerinin eserlerini karşılaştırarak ele almayı uygun bulduk.

    ERTUĞRUL G A Zİ’NİN A TA LA RIN IN VE BAĞLI BULUNDUĞU OYMAĞIN A N A D O LU ’YA GELİŞİ:

    Şiikru’llah 'a göre:3

    Selçuklular’ın Moğol hücum una dayanam ayarak İran’dan A nadolu’ya gelip ülkede yerleştiklerini söyleyen ve A nadolu Selçukluları hakkında yanlış ve sathi bilgiler veren Şükrü’Hah; Ertuğrul Gazi’nin üç yüz kırk kişi ile Selçukluları takip ederek, Anadolu’ya gelip Karacadağ’da yurt tuttuğunu açıklar. Bu müverrihe göre. Ertuğrul Gazi daha sonra Konya’ya giderek Sultan Alaad-Din’in maiyetine girip onunla birlikte kâfirler üzerine yaptığı seferde birçok yararlıklar göstermiş ve Karacahisar kalesinin güney tarafını kuşatm ıştır. Bu sırada Moğol-

    1 Millerimin Halil Yinanç, Ertuğrul Gazi md. 1. A . c:4, s .328.2 Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul M im ari Çağının Menşei Osmanlı Mimarisinin

    ilk Devri (1230-1402) fstanbul 1966 s: 1983 Şdkr Allah: XV. asrın ortalarında yazdığı Behçet üt Tevarih adlı eserini veziri

    azam M ahmud Paşa’ya ithaf etm iştir. Tek nüsha olan eser N uruosm aniye Kü- ttıp, No.3059-Trk, tere. Nihal Atsız, İst. 1939.

    - 1 0 -

  • DEVİTTİ KURAN KAHRAMANLAR

    lar’ın saldırılan haberini alan Sultan, Ertuğrul Gazi’ye hilat giydirip, maiyetine asker vererek onu kaleye kumandan tayin etmiş, kendisi Moğollar’ı karşılamaya gitmiştir. Ertuğrul Gazi Karacahisar’ı Rumlardan almış ve kaleyi tahrip etmiş ve bundan sonra Söğüt üzerine yürüyerek burayı ele geçirmiş ve iki sene üç ay dört gün sürekli kılıç vurarak kâfirleri sindirmiş ve sonunda doksan üç yaşında vefat etmiştir. Şükru’llah’ın, Ahmedî’nin tskendernâme’sini ele alarak onu biraz genişletmiş olduğu anlaşılmaktadır.4

    Enverî’ye göre:

    Fâtih devri şairlerinden Enverî,Mahmud Paşa’ya ithaf ettiği Düstürnfi- me’sinde Ertuğrul Gazi’nin ataları hakkında geniş bilgiler verir. Enverî bu malumatı Semerkandî’nin eserinden aldığım söylüyor. Bunun XV. asrın ilk yarısında yaşamış olan meşhur alim Alaad-Din Ali es-Semerkandî olması muhtemeldir.

    Ertuğrul Gazi’nin onuncu babasının eshabdan lyaz olduğunu ve bunun Selçuk’un amcası ve Oğuzlar’ın reisi Oğuz Tümen Han’ın kızını aldığını ve bundan Oğuz Süleyman Han’ın doğduğunu anlatan Enverî, bu çocuğun hakiki Oğuz Han olduğunu, dedesini öldürerek yerine geçtiğini, yüz yetmiş üç ülkeye hakim olduğunu, altı oğlu yirmi dört torunu olduğunu, ölümünden sonra kendisine oğullarından Cemşid Kayı H an’ın halef olduğunu, onun ölümü üzerine kardeşi Gün H an’ın bundan sonra diğer kardeşi Yıldırım H an’ın hüküm sürdüğünü, bunun da ölümü üzerine Cemşid Kayı H an’ın oğlu Tuğrul Han’ın hükümdar olduğunu kırk üç yıl saltanat sürdüğünü, ancak bunun oğlu Çalış H an’ın hükümdar olmadığını, Selçuklulardan Anadolu Selçuklularının atası Kutulmuş H an'ın kızını aldığını, bundan Ermiş Han adlı oğlunun doğduğunu söyleyerek Osmanlı hanedanının ana tarafından Selçuklu soyuna bağlı olduğunu bildirir.

    Enverî bu tarihlerde Selçuk soyunun devlet kurduğunu, Çalış H an’ın onlara karşı koyamayarak oğlu Ermiş Han’la birlikte Rum (Anadolu) hududuna kaçıp saklandığını, bir müddet sonra Tuğrul Bey’e isyan eden Kutulmuş’un da karşı koyamayarak batıya geldiğini ve Elburz dağında sığınmış olan damadı Çalış Han ile buluşarak Kayı boyundan gelen damadı Çalış H an’ı hükümdar yapmaya çalıştığını fakat Tuğrul Bey’in erişmesi üzerine her ikisinin de Anadolu’ya kaçarak U rfa’ya yerleştiklerini, Çalış Han'dan sonra oğlu Ermiş’in on dokuz sene yaşadığını, Bundan sonra oğlu Kazan’ın yirmi beş sene beylik yaptığını, ondan sonra oğlu Süleyman’ın bey olduğunu, bundan sonra birinci oğlu Şah Melik’in yirmi yedi gün beylik yaptığını fakat ikinci oğlu Ertuğrul’un beyliği ondan aldığını, Şah Melik’in Gündüz Alp ve Gök Alp adlı iki oğlu ile birlikte Anadolu Selçuklu Sultanı Ala ad-Din Kaykubad’ın hizmetine girdiğini, bir müddet sonra Şahmelik’in öldüğünü onun iki oğlunun Anadolu Selçuklu Sultanlarının hiz-

    I M .H .Y inanç, a .g .e ., s .329

    — 1 1 -

  • Safa ö c a l

    metlerinde çok tehlikeli işlere gönderildiklerini, bu arada M oğolların denizden çıkarma yaptıklarını, Sultan’ın Gündüz Alp ve Gök Alp ile birlikte Sultan öyü- ğü’ne geldiğini, bu iki kardeşin Moğolları bozguna uğratıp denize döktüklerini, Sultan’ın da bu hizmete mükâfat olarak onlara Sultan ö y ü ğ ü ’nü verdiğini, bu iki kardeşin üç bin \iğit ile Ermeni Derbendi’ni geçerek İnegöl'ü yağmaladıklarını anlattıktan sonra bu iki kardeşin biribirlerine düştüklerini ve Gök Alp’in zehirlenerek ölüp, Söğüt*de gömüldüğünü bundan üç yıl sonra da G ündüz Alp’in öldüğünü, yerine Ertuğrul’un beyliğe geçtiğini, eşi bulunm az bir yiğit olduğunu, Hızır’ın ona kılıç kuşatarak soyunun bütün Rumeli’yi açacağını müjdelediğini, Ertuğrul'un Bilecik, Yarhisar, İnegöl kalelerini açtığını bildirir. Halbuki diğer müverrihler bu kalelerin Osman Bey tarafından alındığında m üttefiktirler. En- veri bir de diğer tarihçilerden ayrılarak Ertuğrul G azi’nin ilerlemiş bir yaşta değil, henüz elli iki yaşında iken vefat ettiğini söyler.

    638’de Müslümanlar tarafından alınan ve 103l ’de Rumlar tarafından geri alman, XI. asır içinde Tiirkler’in birçok kuşatm alarına rağmen ancak 1087’de Melik Şah tarafından feth olunan ve 1097’de Frenklerin eline geçerek 1144 yılına kadar bir Frenk Kontluğu merkezi olan U rfa şehrinde Ertuğrul Gazi’nin atalarının hüküm sürmelerine im kân olmadığı gibi, Zengî ve Eyyûbiler’in zamanlarındaki olayların bir kısmı ile burada Valilik eden kişilerin bazılarının adları da bilindiğinden. U rfa’nın, H açlılar’dan kurtarılışından sonra da Ertuğrul Gazi’nin atalarının burada hüküm sürmüş oldukları kabul olunamaz. Bu rivayet Ertuğrul Gazi’nin ecdadının onlar gibi Kayı boyundan indiğini iddia eden Artuk Oğulları’nın maiyetinde onlarla beraber savaşlara katılmış olmaları, daha sonra da Orta A nadolu’ya gelerek Selçuklu Sultanlarına tabi olmaları ihtimalini hatıra getirmektedir.5

    Hacı Bekt&ş Velî velâyetnamesine göre:

    Bayezid Il.n in ilk zamanında manzum olarak yazılmış ve Kırşehir’deki Hacı Bektâş dergahından alınan velâyetnamede: Selçuk Sultanı Rum sınırını tu tmak üzere vezirlerinin tavsiyesi ile Aydoğmuş Alp, E rtuğrul Alp ve Gündüz Alp isminde üç kardeşi vazifelendirmiştir. Avdoğm uş’un ölüm ünden sonra kardeşi Ertuğrul Sancak Beyliğine talip olarak Konya’ya giderken yolda Hacı Bektâş Ve- lî'vi ziyaret ederek ondan himmet dilemiş, Hacı Bektâş Velî kendisine: “A li Selçuk 'tan saltanat nez edilmiştir. Ben saltanatı senin evlâdına verdim. Şimdi sultanın yanına git, kardeşinin vazifesini sana verecektir. ” dedikten sonra beline kılıç kuşatm ış ve dua etmiştir. Ertuğrul, Konya’ya gidip sultanla görüşmüş, Sancak Beyliğine tayin edilerek Konya’ya dönüp gazaya başlam ıştır.

    E rtuğru l’un ölümü üzerine oğlu U tm an (O sm an) Bey küçük olduğun- 5 s.329—330

    - 1 2 -

  • ı)RV».FT KURAN KAHRAMANI A R

    dan beyliği Gündüz alp yönetmiş, Fakat Osman Bey delikanlı olunca, Selçuklularla Bizans arasındaki barış durumuna bakmayarak çevresine topladığı yiğitlerle İznik, Göynük ve Gölhisar'a akınlar yapmıştır. Bursa tekfuru Osman Bey’i sultana şikayet ettiğinden gelen emir üzerine Gündüz Alp onu tevkif ederek sultana göndermiş. Fakat vezirlerin şefaati ile sultan, Osman Bey’i affetmiş, Gündüz Alp’in ölümünden sonra Osman Bey Sultan önüne Sancak Beyi olarak tayin olunmuştur. (M. H. Yinanç, Ertuğrul Gazi md. t. A., C: 4, s: 331, 332, Türk Ans., C: 18, s: 177)

    Osmanlı müverrihleri Aşıkpaşazade,Neşrî, Müneccimbaşt Ahmed Dede, Hoca Sadeddin Efendi, Kemalpaşazâde ve diğer bir çoğunun tarihleri biri birine benzer. Aslında bir bölüm müverrihler Aşıkpaşazade ve Neşri tarihlerinden yararlanarak eserlerini meydana getirmişlerdir. Biz de bu yazımızda Neşrî tarihini ele alarak Ertuğrul Gazi’nin ecdadı ve bağlı bulunduğu oymağın Anadolu’ya gelişini takip

  • Safa öcal

    n yüz yetmiş yıl burada kaldı. Cengiz H an H icre t’in 616 (1219 ) yılındadoğudan çıkarak Belh’e kadar geldi. Semerk 'n l , Harezna, Irak ve Bagdad’ı ele geçirdikten sonra Cebe ve Subutay Bahadır ı İ ra n ’a m usallat e tti. Acem ülke* sinde huzur kalmadığı için elli bin hane olan göçer-evli T ürk ler, reisleri Kaya Alp oğlu Süleyman Şah'a uyarak gelip R um ,(A nado lu )’ya d ö k ü ld ü le r7.

    Aşıkpaşazade tarihinde ise, Ertuğrul G azi’nin a ta la rın ın b irlik te H orasan'a geldikleri, Türkler’in buraya geldikleri zam anı tayin etm ediği gibi, H orasan'dan ayrılışlarını da Acemlerin bunlardan çekindikleri için A n ad o lu ’ya gönderdiklerini şöyle anlatır: Osman G azi’nin dedesi Süleym an Ş a h ’tır. En evvel bu Rum ülkesine gelmiştir. Gelmesine sebep b u d u r ki A bbasoğulları zam anından fa Süleyman Şah zamanına kadar A rap askeri Rum (Bizans) üzerine galipti. Bizans da, Acem de m ağluptu. Yafes nesli o lm aları sebebiyle Acem padişahları gayretlendiler. Göçebe Türkleri kendilerine dayanak edip, A raplara galip geldiler. Bu suretle A raplar yenilince T ürk ler’den çekinen Acem beyleri Süleyman Gazi’yi teşvik ve tahrik ederek onu kendi üzerlerinden uzaklaştırm ak için yanına da elli bin göçer Türkmen ve Tatar evi vererek “Vann Rum’da gaza yapın” dediler. Süleyman Şah kabul etti. Erzurum ve E rzincan yoluyla A n ad o lu ’ya geldiler. Anadolu’da altı ay kaldılar.

    Bu elli bin göçer-ev Erzurum ve E rzincan’da yazın yaylayıp, kışın kışladılar, o tarafın kâfurlerinden kapıp kazıp yürürlerdi. N ihayet yer darlığından davarları iniş yokuş çıkmaktan incindi. Süleyman Şah da asıl vatanı T ü rk is tan ’a gitmek için güneye yöneldi, varıp Caber kalesi iline çıktı. O rada karşılarına çıkan Fırat İrmağını geçmek istediler. Süleyman Şah geçit arayarak atın ı suya sürdü. Tesadüfen uçurum imiş. Süleyman Şah atı ile birlikte suya düştü8. Süleyman Şah öldü. Onu Caber kalesinin alım da defnettiler. Şimdiki zam anda o yere Türk Mezarı derler.

    O Türkler’den bir taife, orada yerleşti. Bu günde C a b e - kalesine bu Türkler’in soyundan olanlar hükmederler.

    Sonra o Türkler dağıldı. Kimi beriye gitti ki, on lara Şam Türkm enleri derler. Kinıi yine Rum’a geldi. Şimdiki Rum ’da olan göçer-evler on ların soyun- dandır.

    Süleyman Şah ölünce Sungur Tekin, Gün-Doğdu, Ertuğrul Gazi ve Dündar adlarında dörı oğlu kaldı. Türklerden bazıları yine bu dört kardeşe uyarak yine Rum’a döndüler. Fırat başındaki Sürmeli Ç ukuru’na vardılar, Ertuğrul Gazi Dündar ile birlikte dörı yüz kadar göçer-evle kaldı, öteki iki kardeşi yine asıl

    7 Prof. Dr.Mehmet A ltay Köymen Neşri T arih i H z. c .l s. 36—37, A nk.19838 Aşıkpaşao&ln Tarihi Atsız, 1970' s.6— 7 de F ıra t’ı geçerken Süleym an Ş ah 'm

    önü yar olduğundan atının ayağının sürçtüğü için suya dürerek boğulduğu belirtilir.

    - 1 4 —

  • DEVl.ET KURAN KAHRAMANLAR

    vatanlarına döndüler . Ertuğrul ile Dündar varlarını din yolunda harcamayı öngörerek F asin ovasında Sürmeli Çukurda yurt tuttular. Bir süre geçince Ertuğrul Gazi, en büyük oğlu Savcı Bey diye tanınan Saruyalı’yı Rum ülkesi Sultanı Selçuklu soyundan Keyhusrev’in oğlu Alaeddin Keykubat’ın huzuruna göndererek, dileğini bildirmiş ve boyunun konacağı ucun açıklanmasını istemişti. Sultan bu durumdan memnun olarak Ankara Ucu üzerindeki Karacadağ’ı ayırmış, yaylak ve kışlak tutacakları yerleride göstermişti10. Bu konuda Aşıkpaşazade Tarihi; Ertuğrul Gazi ve yanında bulunan göçer evler Sürmeli Çukur ve Pasin ovasından, önce Hısnımansur (Adıyaman)’a geldiler, Ertuğrul Gazi oğlu Saruyatı ile Selçuklu Sultanı’na “ bize yurt gösterin, varalım orada gaza edelim" diyerek haber gönderdi. Sultan Alaeddin’de bunlara Domaniç dağını ve Ermeni belini yayla verdi. Saruyatı bu haberi babasına getirdi. Onlar da yürüyüp Engürü’ye geldiler, yerlerine yerleştiler şeklinde yazar (Aşıkpaşazade T. s:8). Neşri’de Savcı Bey’in Sultan Aheddin’e yurt istemek için gönderildiğine dair bir kayıt yoktur. Oruç Beğ tarihi ise, Sürmeli Çukur’da iken, bir gün Ertuğrul Saruyatu oğlunu Sultan Alaeddin’e gönderdi ki, Sultan Alaeddin’den yer isteyeler, orada yerleşeler Sultan Alaeddin dahi kabul etti bunları hoş gördü.

    Karahisar Tekfuru ve Bilecik Tekfuru Sultan Alaeddin’e itaat etmiş olup haraç verirlerdi. Sultan Alaeddin dahi o iki aralığı onlara yurt verdi. Söğütçük derler, oraya kadar olan yerleri yurt tutalar. Domaliç dağını ve Ermeni dağını onlara yaylai. ve kışlak verdi." Bunun üzerine Ertuğrul Gazi yanında beş yüze yakın yiğit atlı olduğu halde sözü edilen bölgeye giderken Moğollarla savaşa tutuşan Sultan Alaeddin’in ordusu ile karşılaşmıştı1’. Bu karşılaşmayı Neşrî şöyle anlatır:

    Bazı güvenilir kimselerden işittim, hatta dindarların başı merhumMev- lana Ayas “ Ben Orhan’ın rikâp-darı ile buluştum, yaşlı bir kişi idi, şöyle dedi: Babamdan \e dedemden işittim. Ertuğrul dört yüze yakın erle Rum’a azmettiği zaman, Sultan 1. Alaeddin'de düşmanları ile birlikte cenk etmekle idi. Bunlar da göçmel gelip, tesadüfen Moğollar’ın Sultan Alaeddin’i bunalttıkları ve bozguna uğratayazdıkları haline yetişirler. Ertuğrul’un yanında bi> kaç yüz işe yarar yoldaş var idi. Ertuğrul hey yaranlar! cenge iuş geldik, yanımızda kılıç taşıyoruz. Kadınlar S mI geçip gitmek erlik değildir , elbette şunların birine yat- dım etmek gerek. Galibe mi yoksa mağluba mı yardım edelim? dedi. Mağluba yardım etmek güçtür. Adamımız azdır, ve hem de yeğin (üstün olan)’e kuvvet

    9 Neşrî Tarihi c .l s .3710 Hoca Sadeddin ElendiTacü'ı-Tevarih Sadeleştiren İsme» Parmaksızoğfu İstanbul

    1974.C.I s .26

    11 Edirneli Oruv Beğ, Oruç Beg Tarihi, Baskıya hazırlayan Alsız, s. 22—2312 Hoca Saadrddin Ef. A.g.e. s. 26

    - 1 5 -

  • Snfa ( )

  • nF.VI.FT KURAN KAHRAMANLAR

    gelerek Uç aşiretleri arasına katılmıştır.15

    Karamanî Mehmed Paşa’ya göre:Fatih’in son veziri azami Karamanî Nişancı Mehmed Paşa Arapça ola

    rak yazdığı Osmanlı Tarihi’nde, Oğuzlardan bir kısmının Ahlat civarında ikâmet ettiğini ve bunların reislerinin nesebinin 21. atada Oğuz H an’a erişen Kabık Alp olduğunu, Moğol istilası üzerine 656 senesinde yurdundan göç ederek Orta Anadolu’ya geldiğini ve önce Ankara civarında Karacadağ’da yurt tutup sonra başka bir yere gittiğini, ölümünden sonra yerine oğlu Sarkık Alp’in geçtiğini ve bunun Kara Öyiik’de medfun bulunduğunu yerine oğlu Gökalp’in geçtiğini ve bunun da Şaraphane’de medfun olduğunu onun yerine de oğlu Gündüz Alp’in başbuğ olup, kafirler ile sürekli savaştığını, Kızılsaray’da.öldüğünü yerine oğlu Ertuğrul’un geçtiğini söyler.16

    Ruhî’ye göre:XVI. asır başında değerli bir Osmanlı Tarihi yazan Şâir Ruhî*nin bir

    rivayetine göre, Kayı Hanlı kabilesi Rum ülkesine geldiklerinde Ankara yakınında Karacadağ bölgesine yerleştiler. Ozaman beyleri Kabak Alp’ti. Sonra Cağab- Iık adlı yere geçtiler ve Kabak Alp orada vefat etti. Yerine oğlu Gökalp geçti, onun da Şarabhane’de17 ölümü üzerine yerine oğlu Gündüz Alp geçti ve kafirlerle cihada ilk defa bu başladı. Bir zaman sonra Söğüt yakınında Saray adlı yerde vefat etti. Yerine Ertuğrul Gazi geçerek düşmanlarla gazaya devam etti.18

    “Ertuğrul B ey’in ecdadının ve bağlı bulunduğu boyun A nadolu’ya gelmesi zamanını tayin ayrı bir meseledir. Cengiz Han ’m Horasan ’ı istilâsı üzerine, Mahan’dan Anadolu’ya göç ettiklerini söyleyen anonim ve onu kaynak edinenleri bir tarafa bırakarak, diğer eski kaynaklar yani; En veri, Şukr u'IIah ve Aşı- kpaşazade’nin anlattıklarının birleştirilmesinden şu sonuç çıkarılır. Enuğrul Bey’in ecdadı ve bağlı bulunduğu boy, A nadolu’nun ilk açılışında yani X I. aşırın ikinci yansında Sultan Tuğrul Bey ve A lp Arslan'm komutanları maiyetinde olmak üzere Ahlat bölgesine gelmişler ve Anadolu gaza ve fetihlerine katılmışlar, Ahlât böl-

    >5 A.g.e. s: 32?16 Mükrimin Halil Yinanç A .g.e. s: 330

    17 Şaraphane: tesbit edebildiğimiz Şaraphane isimli iki mevki var. 1- Nahçıvan civarındadır. Kanunî Sultan Süleyman tarafından fethedilm iştir."Padişah orduyu Revan, Rarabağ ve Nahçivan bölgelerine şevketti sırasiyle Şuregil. Şarabhane. Nilfrak kasabaları alındı. Temmuz. 1554 (İslam Ansilclope. C : l l , s: 136). 2- Eskişehir S3ğüt yolu üzerinde bulunan Zemzemiye köyünün eski ismi Şarabha- ne’dir.

    18 Müneccimbaşı Ahmed Dede, Müneccimbaşı Tarihi çev. İsmail Erünsal c:l s:54

    F .2

  • Safa ö c a l

    peşinde yurt tuttukları19 gibi Muş, Alaşkirt, Sürmari (Sürmeli Çukur) ovalarında vc dağlarında kışlak ve yaylak kurmuşlardır. Daha sonra Ahlât emirlerine yani Şakınan Kutbller' c tabi olarak onların maiyetinde Gürcüler’e bazan da Er- zurum vc Erzincan beyleri ile birlikte Trabzon Rum DUkâlığı’na, daha sonra imparatorluğuna karşı yapılan savaşlara katılmışlardır. X III. asır başlarında A h lâ t’ın Eyyub Oğullan eline geçmesi, belki de daha sonra Celâleddin H arzem şah’ın A h lat bölgesini istilası üzerine Ertuğrul B ey’in Babası, m aiyetindeki oymağı ile güneye inmiş, kendisi gibi Kayı soyundan olan A rtu k O ğullarının yani Mardin beylerinin maiyetine girmiştir. Bu arada Ertuğrul G azi’nin babası her hangi bir sebeble belki de kışlamak için Caber'e giderken Fırat'da boğulmuş olabilir. 657'de Hülagû ordularının Mardin ve çevresine saldırıları, şehri kuşatmaları, Meyya fakirin ’ (Silvan) V tahrip etmeleri yüzünden Diyarbakır ve Ur fa yörelerinde pek yoğun miktarda bulunan Türkmenler öteye beriye dağılmışlardır. Malaty a ’nın doğusunda Fırat kenarında bulunan Germiyanlılar bu sırada A nadolu ’nun batısına Kütahya bölgesine göçederek yerleşip buradaki Bizans sınırını tuttukları gibi Ertuğrul Bey'de maiyetindeki oymağı ile Orta A n a d o lu ’ya göç ederek önce Karacadağ'da bir müddet oturmuşlar daha sonra Sultan ö yü ğ ü (Eskişehir) emiri Cacaoğlu ’nun maiyetine girerek bu ilin sınırında ıktaa (kendilerine toprak tahsisi) nail olmuş, Söğüt kalesinip muhafızı olmuş, Bizans sım nndaki diğer Türkmen Beyleri gibi Rum şehir ve kasabalarına akınlarda ve gazalarda bulunmuşlardır.

    Ertuğrul Bey, Anadolu saltanatını himaye ve nu fuzlan altına almış olan ve bu bölgeye arasıra işgal kuvvetleri gönderen Selçuklu Ümerası maiyetinde olarak harbetmiş olabilir' .

    ERTUĞRUL G A Zİ’NİN RÜYASI:

    Osmanlı müverrihlerinin bir kısmının Osman Gazi’ye diğer bir bölü-

    19 Osmanlı Padişahlarından k an u n î ve IV . M urat İran seferleri sırasında Ahlfit’a giderek, orada vatan atalarının kabirlerini ziyaret etm işlerd ir.K anuni'n in ziyareti ve orada konakladığ ı:IX -s:I18 deki 1.Süleym an,''M .Tayyip G ökbilgin) 1535’de Irakcyn seferi esnasındadır. 23 Eylül 1535’de A h la t'a varıldı. (T .Y ılm az öztıina , Türkiye Tarihi, c: 6 s: 153 1965) IV. M urad Revan seferinden dönüşte , 29 Re- bifllâhir 1045 (1635) Perşembe günü Karmuç (A h la t'ta b ir gece kalır ve ecdadını m a m eder, “ ...içinde hala şedaö. Ali O sman evlat ve ensabı ile tabu tla r içinde kadit otmuşlar. Padişah otağa inmeden atını çevirip m ezkûrları ziyaret ve hayır dua ettiler. M ezkurların isimleri şunlardır: R ustayî H an , Bugay H an , H aşan P adişah. Akkovunlu Bayındır H an, özcü Sultan E rgun. (Süheyl Ü nver, Ahlât'tan Geçerken. Hayat Tarih M ecmuası Eylül 1971 s. 8 , sayfa: 6— 9 "Bağdat Köşkü K, N. 405'de kayıtlı ik: yazma eserin ortasında birlikle ciltlenm iş Revan Seferi Ruznamesme atfen). Evliya Çelebi Seyahatnam esi Zuhuri D anışm an baskısı c:6 s:222—226 bu ziyaretler ve burada yatanlar hakkında açıklayıcı bilgiler vardır.

    20 M ükrimin Halil Yınanç A .g.e. s:33S

    - 18—

  • DEVLET KUKAN kA l IKAMANLAR

    mUntln de Ertuğrul Gazi’ye atfettikleri bir rüya vardır.

    “Osman Gazi dünyaya gelmeden önce, Ertuğrul Gazi bir gece garip bir rüya görmüştü. Bunun üzerine Konya’ya giderek orada rüya tabir eden itibarlı ve kemal sahibi Şeyh Edebali’ye:

    “ — Ey Şeyh, senin koynundan bir aydoğar, gelir benim koynuma girer kalır. Sonra göbeğimden bir ağaç biter, gölgesi alemi tutar. Gölgesinin altında dağlar olur, dibinden sular ve ırmaklar çıkar. Bu sulardan kimi içer, kim i bağlar, bahçeler sular ve çeşmeler akıtır. O uykudan uyandım, düşüm.-budur, tabirini buyur” dedi.

    Şeyh dedi ki: “ — Ey yiğit, düşünün tabiri budur ki, bir oğlun ola, adı Osman ola. Benim de Rabia adlı bir kızım ola. Benim kızımı senin oğlun Osm an’a vereler. O kızdan Osman’ın bir çok oğlancıkları ola ve onun nesli babadan oğula padişah olalar. Müjdeler olsun sana ve nesline ki padişahlık verildi. ” (Edirneli Oruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi, Baskıya Haz. Atsız, s: 24-25). Mü- neccimbaşı Tarihi de bu rüyayı Ertuğrul Gazi’ye atfederek şöyle devam eder. “Bir veya bir kaç gün sonra da Osman Gazi doğdu.

    . Yine Ertuğrul Gazi, bir gece Ulemâdan bir kimseye misafir olup, bulunduğu odada bir kitap gördü. Sordukta ev sahibi: “Bu kitap, A llah’u sübhâ- nehü ve teâlâ hazretlerinin, Resul-i Ekrem ’ine indirdikleri K ur’anı Kerim’dir. ” Dedi. Sonra ev sahibi uyumak için gidip de Ertuğrul Gazi mushafın bulunduğu odada yalnız kalınca, kalkıp sabaha kadar mushaf-ı şerifin huzurunda, hürmet ve tazim için ayakta durdu. Fakat bir ara uykuya varınca, rüyada kendisine, sen benim kelâmıma hürm et ve tazimde bulundun, ben de senin evlâdına kıyamet gününe kadar daim olacak bir ulu devlet ihsan eyledim” cfiye hitap olunduğunu işitti.” (Müneccembaşı Ahmed Dede, Müneccimbaşı Tarihi, çev. İsmail Erünsal, c: 1, s: 44,45. Tercüman Yayınları). îbni Kemal Tarihinde, ağaç rüyası Osman Gazi’ye, imam evinde Mushafı Şerife saygı, tazim ve uyuduğunda evlâdının saltanatla müjdelenmesi rüyası da Ertuğrul Gazi’ye isnat edilir, (tbni Kemal, Tevarihi-Âli Osman, 1. Defter. Yayıma Haz. Şerafettin Turan, 1970 Ankara, s: 57-59, 92-93). Neşri her iki rüya ve Kur’an’a tazimi Osman Gazi’ye (Prof. Dr. Mehmet Köymen -Kültür Bak. Yayını- 1983, s:42-43,46-47), Aşıkpaşaoğlu yalnız ağaç ve saltanat müjdesi rüyasından söz eder ve Osman Gazi'ye atfeder (Alsız, Aşıkpaşaoğlu Tarihi. İstanbul 1970, s. 10,11). Hoca Sadeddin Efendi de yalnız Ağaç Rüyasını Osman Gazi’nin gördüğünü anlatır (Hoca Sadeddin Ef. Tacü’t Tevârih, Sadeleştiren İsmet Parmaksızoğlu 1974 İst. s: 29,30).

    Hammer Tarihinde de bu rüyalarla ilgili olarak (Ali Varak: 4, Ciban- nüma s. 685, ldris Varak: 25,30) tarihlerinden alıntılar vardır. (Hammer, c: 1, Haz:Mümin Çevik-Erol Kılıç, İst. 1983, s:64,65,66,67).

    - 1 9 -

  • Safa ö c a l

    OSMANLI TÜRKLERİNİN KURACAĞI DEVLETİ 70 YIL ÖNCE HABER VEREN ŞEYH:

    İslâm aleminin en büyük sufflerinden b iri o la n Muhyİddin Arab^ebcod hesabı ile ve ayetlerin gizli m analarından Osmanlı-TUrk D ev lc tl’n in şan ın ın yüceliğini ve bu devletin kıyamete kadar devam edcceğini keşfetm iş vc b u n u “ Dairc-I Nu'muniye fl’d Devlefll-Osmaıılyye” eserlerinde a ç ık la m ış la rd ır . B üyük Şeyh bunu Osmanlı Devletinin m eydana çıkış >ndan yetm iş sene evvel is tih raç etm iştir.

    ERTUĞRUL GAZİ VE MEVLÂNA CELÂLEDDIn ! RÛMÎ:

    Ertuğrul Gazi, Konya’ya her gelişinde M ev lâna C e lâ ledd în i R û m î’yi zi- yaret eder. Bir gelişinde de henüz küçük yaşta o lan O sm a n G a z i’yi d e beraberin de Mcvlâna’ya getirip, hayır dualarını rica eder. O s ırad a Selçuklu su ltan ı bulunan kimsenin, kalenderi tarikatından olan bir şahsa b ağ lan d ığ ın ı işiten h azre ti Mcv- lâna, hçş şimdi hükümdar kendine bir baba bulduysar biz de kendim ize bir oğul bulduk” diyerek Osman G azi’nin elinden tu tu p , h ay ır d u a ey led iler. O nu , ulu ve devamlı olacak bir devletle m üjdeleyerek “madem k i bunun oğullan ve t o- run/arı benim neslime inanırlar ve bağlanırlar, devletleri daim o lsun” diye hayır dua ettiler (Müneccim Başı Ahmet D ede A .g .e ., s :4 6 ,4 7 ).

    Ertuğrul G azi'nin Şeyh Edebali ve M evlâna C e lâ led d în i R ûm î ile olan ilişkilerine ait olan bu menkibeler, bize E rtuğ ru l G a z i’n in dev rin alim lerine önem verdiğini, onları ziyaret ederek görüşm elerde b u lu n d u ğ u n u yalnız gaza ile m eşgul olmayıp, ilim vc alimlerle ilgilendiğini, ku racağ ı d ev le tin tem el taşların ı a ta rken onların ilminden yararlandığını gösterir. Şeyh E d eb a li’n in İt B urnu köyündeki zaviyesini bırakıp, Söğüt’e Ertuğrul G az i’n in y an ın a gelm esi ve h izm etine girmesi bu düşüncemizin açık bir delilidir.

    ERTUĞRUL GAZİ NİN BAĞLI BULUNDUĞU BOY: KAYI

    En eski Osmanlı kaynaklarından A şık p aşazad e ve N eşrî ta rih le ri, E rtuğrul Gazi’yi Oğuz ve Gökalp nesli p la rak g ö ste rirle r, h e r ikisi de K ayı boyundan olduğunu kaydetmez.

    Osmanlı hanedanının Kayı b o y u n d an o ld u ğ u n u ilk d e fa söyleyen m üellif XV. asrın ilk yarısında yaşamış ve eserini M u ra d II . n a m ın a yazm ış olan Yazıcı-Oğlu Ali (Selvuknüınc, Topkapı Sarayı R evan K ü tü p . n r . 1390 s. 26; nşr. Houtsm a, Leyden 1932, III, 218)’d ir .21 Y azıc ı-O ğlu’n u n E rtu ğ ru l G a z i’yi Kayı soyundan olarak zikretmesine, Ş ükru ’lla h 'ın K avi H a n (K ayı H a n ) ev lâd ından olduğunu bildirmesine, Enverî’nin, H an ıid î’nin v a lây e tn am en in K ayı H an veya Kayı Bey neslinden indiğini yazm alarına ilâve o la ra k O sm an lı p a d işa h la r ın ın p a ralarında Kayı ulusunun dam gasının bu lu n m ası o n u n b u a s ıld a n o ld u ğ u n u gös*

    21 P ro f. Faruk Süm er, k o y ıla r , t .A . c :6 s :461

  • DEVIJBT KUKAN KAI İKAM ANI,AK

    termektedir. 1 Gazi Orhan Bey’in ilk sikkesi (akçesi)25 ile II. Muraü'ın bazı paralarında Kayı damgası bulunmakladır. Murad’ın haleflerinin paralarında Kayı damgası görülmüyorsa da hükümdarlara ait şahsi eşyada, toplar da dahil olmak üzere silâhlarda bu damgaya rastlanmaktadır.24

    Osmanlı Devletini kurmuş olan ailenin, tarihi kayıtlarla etnik incelemelere vc geleneklere vc mevcut damgalara göre Oğuzların sağ kolu olan C ünhan kolunun Kayı boyundan oldukları tahakkuk etmiştir. Yazıcızflde' nin SclçuknAmcsi'nden öğrendiğimize göre Kayı’nın manası kuvvet vc kudret demektir.23 Elbistan vc çevresinde dc kayım sözcüğü sağlam vc dayanıklı anlamında kullanılır. (Bu ip kayım » Kopmaz, dayanıklı gibi)

    Tarihçi Şükru 'llah, Fatih devri vezirlerinden Mahmud Paşa adına yazdığı Bchçctü’t Tevarih adlı kısa İslâm Tarihi’nde, kendisinin Sultan Murad tarafından Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah'a elçi olarak gönderildiğinde, Tebriz'deki Karakoyunlu sarayında Cihan Şah, kendisine kütüphanesinde bulunan Uygurca bir Oguznflmc’ye dayanarak babası Kara Yusuf Beğ ile Sultan Mu- rad’ın Oğuz soyundan geldiğini söylüyordu.

    ERTUĞRUL GAZİ NİN SOYU:

    Ertuğrul G azi’nin soyu konusunda tarihçiler ihtilafa düşmüşlerdi. İd- ris Bitlisî ve Müverrih Ruhî’ye göre Ertuğrul Guzi’nin soyu, Ays bin Ishak lıln tbrahlıh alcyhlssclâın’a ulaşır. Bu rivayete göre Kara Han Ays'dır; Oğuz Han, İbrahim aleyhissclâm oğlu Ishak oğlu Ays’ın oğludur dediler. Yanıldılar, zira Ays ikinci Rum olan küçük Rum'un babasıdır. Oğuz'un vc Türk’ün Yafes soyundan olduğu tarih kitaplarında anlatılmıştır.

    Neşrî, Nişanî vc bu ikisine uyanlara göre Ertuğrul Gazi’nin nesli Nuh’un oğlu Yafes’e ulaşır. Tarihçi Ali Çelebi*1 dc bu ikinci nesebi daha doğru kabul eder, çünkü bütün neseb alimleri Türklcr’in Yafes evlâdından olduğunda birleşirler.

    Osmanlı müverrihlerinin verdikleri soy kütükleri ccdvel halinde aşağıdad ı r . ______ ____________ -

    22 ki. H. Y inanç A .g.e. s:33423 I. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi c :l 4. baskı 1982 s: 98, 123.24 Prof. D r. Faruk SÛmcr Oğuzlar, s.'205, 3 Baskı, Isı. 198025 I. Hakkı Uzunçar$tlı A .g.e. s:97—9826 Prof. D r. Faruk Sümer A .g.e. s: 168, 376. P rof. Fuat Köprülü, Türk Edebiya

    tında İlk M utasavvıflar 1984 s: 24927 Ali Çelebt; Gelibolulu M ustafa Ali, Türk Şniri vc Tarihçisi olup edebiyat vc lu-

    rih alanında eserler vermiştir. 16. asırda yasayan. Alt Çelebi'nin en önemli eseri KUnhül-Ahbar adlı tarihidir.

    28 M üneccim Bıışı Tarihi c :l 1:53

    - 2 1 -

  • Safa Ocal

    Ertuğrul Bey’in, baba ve dedesi konusunda aynı zamanda eserlerini yazmış bulunan, Şükru’Ilah, Enverî ve Karamanî Mehrrfed Paşa birbirinden ayrılırlar. Bunlardan son ikisi Ertuğrul Gazi’nin babasının adının Gündüz Alp olduğunu bildirmelerine dedesini ve daha yukardaki atalarını başka isimlerde yazarlar. Birincisi ise Kaya Alp oğlu Süleyman Şah adını verir ki daha sonra Aşıkpaşaoğlu ve bunu esas alan yazarlar Nuh Peygamber’e kadar bir soy kütüğü yakıştırmış- lard ır.29

    Ebülgazi Bahadır H an’ın Şecere-i Terakime (Tiirklerin Soy Kütüğü) adlı eserinde, Türk soyunun Nuh Peygamber’in oğlu Yafes’den indiğini görmekteyiz: N uh’un gemisi Musul yakınında Cüdi dağına oturduktan sonra “ Nuh Peygam ber, üç oğlunun her birini bir yere gönderdi. Sâm adlı oğlunu İran ülkesine gönderdi. Yafes adlı oğlunu Kuzey kutbu tarafına gönderdi. Ham adlı oğlunu Hindistan’a gönderdi ve üçüne de: “İnsanoğullarından siz üçünüzden başka kimse kalmadı. Ş im di üçünüz üç yurtta durun. N e zaman çoluk çocuğunuz çoğalırsao yerleri yurt kılıp o tu run .” Dedi.

    29 M. Halil Y inanç A .g .e . s:334. (Söğüt’e çok yakın ve eski ismi Zeyve yenisi De- reboyu olan b ir köy vardır. Bu köy Kızılsaray köyü ile Söğüt arasında bulunur. Bu köyde köylüler arasında Süleym an Bey ad ında b ir şahsa ait olduğu söylenen bir tü rbe vardır. Söğüt G ündüzbey Köyü öğretm eni Y ılmaz A yran Bununla ilgili o larak 1969 yılında köylülerden topladığı şu bilgiyi verm işti. “ Köydeki m ezar, Süleym an Bey ad ında E rtüğru l G azi’nin itim adını kazanm ış ve ha tta rivayete göre sancak beyliği verilmiş b ir şahsa a ittir. 1205-1299 yılları arasında yaşadığı zannedilen Süleym an Bey O sm anlı Beyliğine iyiliklerde bulunm uş, Dereboyu yakın larında vefat etm iştir. Y anında adı M urat o larak bilinen b ir kişiye ait b ir kab ir d aha vardır. Bizans kalıntıları ile süslü m ezar taşla rında kılıç kalkan resmi görülm ektedir. Süleym an Bey’in m ezar taşında b ir bayrak kabartm ası v ard ır” .

    O sm anlı ta rih le rinde E rtuğru l Gazi ve O sm an G azi’nin kum andanları arasında Süleym an Bey ismi görülm em ektedir. O sm anlı m üverrihleri Süleym an Şah adını E rtuğrul G az i’nin babası o larak verm ekte ve onun da C a b er’de yattığım yazarlar. Bu Süleym an Bey aklım ıza şu ihtim ali getiriyor:

    Bu kab ir, E rtuğru l G azi’nin babası G ündüz A lp ’e ait olabilir. Ç ünkü: Nişancı M ehm ed P aşa , Ruhî vc E nverî E rtuğru l G azi’nin babasın ın G ündüz Alp o lduğunu , b u n lardan R uhî, G ündüz A lp’in Söğüt Saray adlı yerde ö ldüğünü , (M üneccim başı T a r. c:I.s:54) N işancı ise K ızılsaray’d a ö ldüğünü yazar. Bunları esas aldığım ızda, Söğüt ile K ızılsaray Köyü arasın d a bu lunan D ereboyu (Zeyve) köyündeki kab rin , m evkii de gözönüne a lınarak E rtu ğ ru l G azi’nin babası G ündüz A lp ’e ait o lduğu düşünülm ekted ir.

    O sm anlı T arih lerin in büyük bir bö lüm ünde E rtu ğ ru l G az i’nin babasın ın adın ın Süleym an Şah o larak geçm esi, halk ta ra fın d a n da bu tü rb en in Ertuğ- ru l’un babası G ü n d ü z A lp’a ait o lduğu b ilindiğ inden ve Süleym an Şah rivayeti

    söylene söylene, zam an la hafıza la rd ak i E rtu ğ ru l’u n babasın ın iz ve in tibaı silinerek Süleym an Bey türK -sine d ö nüşm üş o lab ilir. Bu k o n u (B uradak i Süleym an

    Bey T ürbesi) üzerinde yapılacak a raştırm ala rın m üsbet sonuç vereceği üm i

    dindey im .

    - 2 2 -

  • DF.VI.FT KURAN KAHRAMANLAR

    Yafes babasının emri ile Cudi dağından gidip itil ve Yayık suyunun yakasına vardı. Sekiz oğlu oldu. Çocuklarının adları şunlardı: TUrk, Hazar, Sak- lap, Rus, Ming, Çin.Kimeri ve Tarih.” 30

    Yafes’ten sonra yerine Türk’ün geçtiğini görmekteyiz. Osmanlı müverrihlerinin verdikleri soy kütükleri ile Ebülgazi Bahadır Han’ın verdiği soy kütüğünde müşterek nokta, her ikisinin de Türklerin Yafes neslinden geldiğini belirtmesidir.

    “Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in menşei pek aydınlık değildir. Sonraki tarihçiler onu yüceltmek için Oğuz Han’a yani M ete’ye (M.Ö.209-174) dayanan şecereler uydurmuşlardır.”

    Bayatî’ye göre Osman Gazi, Oğuz Han’ (Mete) in 46. batında torunudur. Oğuz Han ile Osman Gazi’nin doğumları arasında 1500 yıl kadar zaman farkı vardır. Bu süre 46’ya bölünürse 32,5 sene elde edilirki bu bir batın,(nesil) için akla uygun bir müddettir. Bu husus kayda şayandır. Bayatî’ye göre Ertuğrul Gazi Süleyman Şah’ın, o Kaya Alp’in, o Kızıl Boğa’nın, o Baytemir’in, o Aykutluğ’un, o Kara Batur’un ,o da ,X. asırda yaşamış olan Sakur’un oğludur. Bayatî Osmanoğullarınm şeceresini Sultan Cem’in emriyle düzenlemiştir.31

    ERTUĞRUL G A Z İN İN VASIFLARI:

    Ertuğrul Gazi’nin kişiliğini tetkik ettiğimizde, onun ileri görüşlü, tedbirli ve iyi meziyetlere sahip bir emir (bey) olduğunu görüyoruz. Yaptığı göçler, gaza ve savaşları kendi oymağına yurt tutmak, zamanındaki beylikler ve devletler arasında güçlü ve etkili bir mevki edinmek amacıyla yaptığını ve bunda da başarıya ulaştığını görüyoruz. Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah’ın Caber Kalesi önünde Hicrî 629’da boğulması üzerine, Ertuğrul Gazi ve Uç kardeşi kendilerine bağlı olan göçer evli Türklerle birlikte “yine R um ’a döndüler, Fırat başındaki Sürmeli Ç ukur’a vardılar. Ertuğrul, Dündar ile birlikte dört yüz göçer evle kaldı, öteki iki kardeşleri asıl vatanlınna döndüler.”32 Ertuğrul Gazi’nin bir müddet Sürmeli Ç ukur’da oturduktan sonra aşireti ile vatan tutacak bir yer elde etmek için faaliyete geçmesi, bu gayesine ulaşmak için en büyük oğlu Savcı Bey’i Selçuklu Sultanına göndermesi ve böylece siyasî girişimde bulunması ve nihayet uç beyi olarak Söğüt ve Domaniç’i oymağına kışlak ve yaylak olarak vatan tu tması, kendisinin siyasî ve askerî görüşünün kuvvetli olduğunu bize göstermektedir.

    Ertuğrul Gazi’de bulunan en belirgin meziyet onun zayıf durumda bu.-

    30 Ebtllgazi Bahadır H an Şecerei T e n kime H z. M uharrem Ergin (Tercüman Y ayınları) s:23

    31 T. Yılmaz ö zıuna Türkiye Tarihi III. s:9İst. 1964

    32 Neşri T arihi a:37

    - 2 3 -

  • Safa öcaj

    lunanlara yardım etmesidir. Selçuklu Sultanı Alaeddin I. ile savaşan Moğolların, onları tam bozguna uğratmak üzere iken Ertuğrul Gazi’nin yenilmekte olan Selçukluların yanında yer alarak onlara yardım etmesi bu meziyetinin ve cesaretinin en bariz bir delilidir.

    Ertuğrul Gazi Anadolu’ya gelirken yolda savaşmakta olan iki orduya rastlamıştı. Ertuğrul yanındakilere: “ Hey arkadaşlar, ccnge rastladık, yanımızda kılıç taşıyoruz. Kadınlar gibi geçip gitmek erlik değildir, elbette şunlardan birine yardım etmek, gerek. Galibe mi, yoksa mağluba mı yardım edelim” dedi. “ Mağluba yardım güçtür, adamımız azdır, hem de yeğin (üstün olan) e kuvvet demişlerdir” dediler.

    Ertuğrul “ Bu söz mert insanlar sözü değildir. Mağluba yardım etmemiz erlik olur. Hızır gibi, bunalmış zamanlarında çaresizlere yardım yetiştirerek ellerinden tutalım” dedi.

    Sonra Ertuğrul Gazi adamları ile birlikte Sultan Alaeddin’in karşı ta rafında olan Moğollara saldırdılar ve düşmanı bozguna uğrattılar.33

    Ertuğrul Gazi’nin emrinde bulunan bölgede huzur ve güveni sağladığını müşahede etmekteyiz. “ Sonra Ertuğrul Söğüt’ü makam edindi, o zaman, Sahibin Karahisar’da Germiyan’ın babası Alişir vardı. Çavdar adlı bir T atar’la zaman zaman gelerek, Karacahisar’ı tedirgin ederlerdi. Ertuğrul Söğüt’ü vatan edinince o vilayet emin oldu. Bunun üzerinden birkaç yıl geçti. Ertuğrul ve aşireti Söğüt’de kışlayıp, Domaniç’te yayladılar.” 34

    Ertuğrul Gazi dindar bir kişi idi, fakirlere ve dindar kimselere üç günde bir yemek'pişirterek onları doyururdu. Çıplakları giydirip donatmak, dul kadınlara daima sadaka vermek onun adeti idi.35 Adaletli olarak ve-huzur içinde oymağına elli sene beylik yaptı.36

    Ertuğrul Gazi çevresinde bulunan beyliklerin ve devletlerin durumlarını ve siyasî şartlan gayet iyi değerlendirerek başında bulunduğu aşiretini ve kendisine bağlı yerlerde yaşayanları, bu beylikler arasında komşuları ile d^ima iyi geçinerek güçlü bir durum da huzur ve rahat içinde yaşatıyordu.

    Ertuğrul Gazi, emri altında bulunan topraklarda yaşayan halk tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişiydi. Öyle ki, Hıristiyan tebaası da ErtuğruPu yürekten seviyor ve sayıyordu. Buna örnek olarak Ertuğrul Gazı’nin ölümünden son ra , Söğüt zımnîleri Söğüt’te bulunan bir bağ ile onun yanında bir çiftliğin

    33 A .g .e . s:3834 A .g .e . s :3935 A .g .e . s: 4236 M ehm ed Süreyya Bey -Sicili Osman!- Osmanlı Devletinde Kim Kimdi. Çev. Dr.

    G ültekin O ransoy 1969 s: 163, 1951 Ekim.

    - 2 4 -

  • DEVLET K IJR A N KAHRAMANLAR

    yarısını Ertuğrul’un canı (ruhu) için Söğüt’teki Ertuğrul Gazi Vakfı’na bağışlayarak Söğüt Kadısının emrine verdikleri vakıf kayıtlarından tesbit edilmiştir. (Doç. Dr. Refet Yinanç. Söğüt Vakıfları. 1985 II. Osmanlı Sempozyumu. Ank. 1986, s: 40-48)

    Ertuğrul Gazi kendisine atfolunan faziletlerle hakikî bir Türkmen asilzadesiydi. Emsalsiz derecede şecaati kadar da mert bir insandı. Tekfur denilen komşu Bizans derebeylerine karşı kazandığı parlak başarılarla Gazi Unvanını almıştı ki Türkler indinde saygı duyulan bir manayı taşıyan bu Unvan, oğulları tarafından da şerefli bir şekilde korunmuştur. Tanrı’nın sevgili kullarından birisi olması dolayısiyle doksan üç yaşında şerefli bir hayattan sonra vefat etmiştir.37

    ERTUĞRUL GAZİ VE SAVAŞLARI:

    Ertuğrul Gazi’nin hayatı, babası zamanından itibaren göç ve mücadele içinde geçmiştir. Aşıkpaşaoğlu ve Neşri ile onu mehaz edinenleri kabul edersek, Süleyman Şah, Ahlât’tan ayrılıp elli bin göçer evre Erzurum ve Erzincan taraflarında bir kaç yıl yazın yaylayıp, kışın kışlarken “ O tarafın kâfirlerinden kapıp kazıp yürürlerdi.’ Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’tır. En evvel bu, Rum (Anadolu) ülkesine gelmiştir. Gelmesine sebep budur ki Abbasoğulları zamanından ta Süleyman Şah zamanına kadar Arap askeri Rum (Bizans) üzerine galipti. Rum da Acem de Mağluptu. Yafes nesli olmaları sebebiyle Acem padişahları gayretlendiler. Bize Arap galip oldu diye gayrete gelip Yafes neslinden göçebe Türkleri kendilerine dayanak edip Araplara galip geldiler. Bu yüzden Arap mağlup olunca kâfir ülkeleri kafa tutmaya ybaşladılar. Kafirler, Müslümanlara itaat etm ez oldu. Bu göçebe Türklerden Acem padişahları çekinir oldular. Tedbir düşünerek ittifak ettiler ki bu göçer evli Türkleri kendi üzerlerinden uzaklaş- tıralar. Süleyman Şah Gazi’yi ileri çektiler ki o, göçer evlilerin ulularmdandı. Elli bin kadar göçer Türkmen ve Tatar evini onun yanına verdiler. “ Varın, R um ’da (Anadolu’da) gaza edin’’ dediler. Süleyman şah dahi kabul etti. Geldiler, Erzurum ’dan Erzincan’a indiler. Erzincan'dan Rum (Anadolu) ülkesine girdiler. A nadolu’da altı yıl durdular. Etrafları fethettiler. Süleyman Şah Gazi, hayli bahadırlıklar etti.”39 Enverî’de ise Ertuğrul Gazi’nin babası olarak gösterilen Gündüz A lp’in Anadolu Selçüklu Sultanlarının hizmetinde çok tehlikeli işlere gönderildiğini, denizden çıkarma yapan Tatarları bozguna uğrattığım, İnegöl'e akın yaptığını görüyoruz.40 Nişancı Mehmed Paşa’da ise babası Gök Alp’in ölümü üzerine Gündüz Alp’in başbuğ olup kâfirler ile sürekli savaştığını görmekte-

    37 P ro f. Dr. Faruk Sümer -Kayılar ve Ertuğrul Gazi-Resimli Tarih Mecmuası Sa- yı.22 Ekim I9S1. s: 1015

    38 Neşri Tarihi s: 3739 Aşıkpaşaoğlu Tarihi s: 640 M . Halil Yinanç A .g.e. s: 329

    - 2 5 -

  • Snfn t ) r n l

    yiz.41 Bu olaylar sırasında Ertuğrul Gazi’de tabiatiylc babası ile birlikte bulunmuş, mücadele ve savaşlara katılmıştır.

    Ertuğrul Gazi'nin babasının ölümünden sonra bir kabile reisi olarak aşiretini Caber'den Sürmeli Çukur’a, oradan Karacadağ ve Söğüt’e getirmesi, us- beyi olması ve zamanın şartları dikkate alındığında ömrünün daimî olarak mücadele ve savaş içinde geçtiği anlaşılır ki bu hal tabiîdir. Ancak, Ertuğrul Ga- zi'nin bütün faaliyetleri bir amaca yöneliktir. O da aşiretine ve kendisine tabi olanlara bir yurt edinmesi gayesidir. “ Gerek Ertuğrul gerek Osman Bey'in şahsî meziyetleri hakkında anlatılan rivayetlere inanmak gerektir. Bunlar bütün savaşları bizzat idare etmişler ve bu sayede küçük kabile reisliğinden bütün ülkedeki kabile askeri teşkilatlarının başına geçebilmişlerdir.”4' Söğüt Uçuna yerleştikten sonra ise Ertuğrul Gazi Oymağını ve kendisine bağlı olanları Sulh ve sükûn içinde yaşatmıştır.

    Ertuğrul Gazi şüphesiz uzun süren ömründe pek çok muharebelerde bulunmuştur. Şimdilik tesbit edebildiklerimiz şunlardır.

    1- Ertuğrul Gazi, oymağına oturması için tahsis edilen topraklara ma- iyyeti ile birlikte gelirlerken rast geldikleri bir savaşta, savaşmakta olan Selçuklularla Moğollardan yenilmek üzere bulunan Selçukluların yanında savaşa iştirak ederek Selçukluların galibiyetini sağladıkları savaştır ki, bu savaşın neticesinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından Ertuğrul Gazi ve oymağına Sö- ğtit ve Domaniç tahsis edilmişti.

    2- Ertuğrul Gazi’nin İnegöl Akını:

    İznik İmparatorluğu ile Selçukluların hududunda sürekli çarpışmalar üzerine Sultan Alaeddin Keykubat I., 1231 ’de bir ordu ile Sultan önü civarına gelir. Ertuğrul Bey’de bütün maiyyeti ve oğulları ile Sultanın yanında yer alır. Sulıan onu A h tac ı demler akıncı (öncü) kuvvetlerine başbuğ yapar. Ertuğrul Gazi Rum ordusu üzerine gidip, İznik İmparatoru Teodor Laskaris’in Rumelinden yardıma çağırdığı A k ta v Tatarlarıyla karşılaşırlar, Yenişehir ovasında üç gün üç gece devam eden çarpışmalar da Ertuğrul Gazi zaferi kazanır, bozulan düşman kuvvetlerini İnegöl’e kadar takip ve pek çok ganimet elde eder. İstanbul hükümdarı gemiye binerek kaçar. Ertuğrul Gazi'de Eskişehir’de öyük mevkiinde4' Sultan Alaeddin’le buluşur. Sultan. Ertuğrul Gazi’nin bu yararlığına mükâfât olarak Söğüt ve Saravcık mahallerini kışlak, Domaniç Dağı’nı da yaylak olarak verir.44

    41 A .g.e. s: 33042 A. Zeki Vetidi Togan Umumî Türk Tarihine Giriş. 3. baskı İst. 1981 s: 33643 Hammer burasının Bozöyük olduğunu yazar. Hammer, Osmanb Tarihi C l. s:

    62 1983 İst.44 M. Halil Yinanç. A .g.e. s: 333, Hammer s: 62. Ayverdi: t , 2.

    - 26-

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    3- Karaca Hisar'ın Fethi:

    Ertuğrul Gazi Söğüt’e yerleştikten bir kaç sene sonra Karaca Hisarlı Rumlar Ertuğrul’u ruhatsız etmeye başladılar. Ertuğrul Gazi’de Sultan Alaed- din’le anlaşarak onu savaşa teşvik etti. Sultan alacddin’le birlikte Karaca Hisar Kalesini kuşattılar. Sultan, kalenin güney tarafının kuşatılmasını Ertuğrul’a bıraktı. Burada çok savaşlar yapıldı, düşman bunaldı, Sultandan barış istediler, kabul edilmedi. Bu sırada Moğolların Ereğli’yi yağma haberi geldi. Sultan Er- tuğrul’u kaleyi ffethetmekle görevlendirerek Moğolları karşılamaya gitti. Ertuğrul Gazi Karacahisar Kalesini fethetti. 629 H. - 1231/1232M. Tekfurunu yakaladı. Arkasını emniyete aldıktan sonra Söğüt’ü de fethetti. Yakalanan Tekfuru ve alınan ganimetin beşte birini Kardeşi Dündar Bey ile birlikte Sultan Alaeddin’e gönderdi. Ganimetin geri kalan kısmını da gazilere dağıttı.4

    Burada bir hususun açıklanması gerekmektedir. Aşıkpaşazade’ye göre kendilerine yurt göstermesi için Sultan Alaeddin’e oğlu Saru Yatı ile haber gönderen Ertuğrul’a Sultan Domaniç Dağını ve Ermeni Belini Yaylak olarak vermiş, onlar da Ankara’ya gelerek yerlerinde sakin olmuşlardı.46 Neşri ise; Ertuğrul’un Sürmeli Çukur’dan Anadolu’ya gitmeye azmedip, gelip Ankara yakınında Karacadağ’a indiğini, oradan Sultan öyüğüne hareket ettiğini, Ancak Anadolu’ya gelirlerken Erzincan civarında Moğollarla savaşan Selçukluların yanında savaşa girip zaferi kazanması üzerine kendisine Söğüt’ü kışlak, Domaniç ve Ermeni Beli’nin de yaylak olarak verdiğini belirtir.47 Ertuğrul Gazi’nin İnegöl akınmda kazandığı zafer üzerine kendisine ikinci kez Söğüt ve Ermeni Beli’nin tahsis edildiğini görüyoruz. Halbuki Bizans lmparatoruğu arazisinden olan Eskişehir’in sadece yedi kilometre batısında bulunan Karacahisar (Melancea) ile Bilecik (Belecoma) arasında sıkışmış olan Söğüt’ün daha H. 628 tarihinde bir Türk aşiretine tahsis edilmesi pek mümkün olmasa gerekir. Bizce Karaca Dağ’m tahsisine Sivas civarında Ertuğrul’un Selçuklularla birlikte Moğollara savaşa katılması; Söğüt, Domaniç Dağı ve Ermeni Beli’nin tahsisine de Sultan Alaeddin Keykubad’ın 629 H/1231-1232 M. de İznik İmparatorluğu arazisi, İnegöl yakınlarına kadar yaptığı 60/70km. lik mevzii bir taarruzda tabiî Ertuğrul Gazi’yi öncü kuvveti kumandanı olarak hizmete çağırması ve onunda tek başına bir zafer kazanması sebep olmuştur. Ertuğrul Gazi, Karaca Hisar’ı aldıktan sonra Söğüı'ü de fethetti. Yine Selçuk Devleti tarafından verilmesine rağmen Söğüt, Selçuk topraklarından değildi. Ertuğrul Gazi’nin kılıcıvle alınmış bir malikâne idi. Bu kendi gayretine borçlu olmak ve bu gayreti gösterenlere kıymet vermek, bundan böyle Osmanlı Devletinin şiarı olmuştur. Nitekim Murad Hüdavendigar’ın Gümülci-

    ♦ 45 E. Hayri Ayverdi A.g.e. s:2, Hammer I. s. 62, Neşri 38-4046 A şıkpaşaoğ lu T arih i s: 847 Neşri Tarihi 39-40

  • Safa ö ca l

    ne’den Vardar’a kadar araziyi Gazi Evrenos’a şahane bir temliknâme ile bağışladığı da bilinmektedir. Demek ki, Ertuğrul Gazi 630 (1232/33)’de Söğüt’e yerleşmiş ve 680 (1281)’e kadar orada yaşamıştır.48

    4- Baba İshak İsyanının Bastırılması:

    Ertuğrul Gazi’ye atfedilen bir savaş da Baba Ishak İsyanının Bastırıl- ması’dır. Bu savaşın yapıldığı pek varid görülmediği kaydını ihtiyaten koyarak konumuzla ilgisi sebebiyle kaynağımızdan aynen alıyoruz.

    “ Hammer, Tarihçi Cenabî’den naklen: Baba Ishak ile şeriki llyas’m derdest edildiğini, lâkin mağlubun, galibin fikrini teshir etmesi üzerine Celâlüd- din ile arkadaşları olan sair Mevlevi şeyhlerinin saraydan çekildiklerini söylüyor” (C.I. s.80,81). Şakir Paşa’da bu aralık nübüvvet veya ıslahı aleme memuriyet iddiasiyle meydana çıkan Baba llyas Horasanî nam serseri şeyhin Amasya civarında teşekkül eden ve Babailer namını alan yandaşları bulunduklan bölgeyi kan ve ateş içinde bıraktıklarından Gıyasüddin, gizlice Ertuğrul’u bunların def ve terbiyesine memur eylediğinde Ertuğrul Amasya civarında Çat denilen yerde onlara rastlayıp Baskınla tamamını dağıtmıştır. “ (Yeni Tarihi Osmani C .I, s. 139) tarzında bilgi vermekle beraber, kaynağını açıkça bildirmiyor ki onu inanılır saymamak için bu bir sebeptir. Esasen Ertugrulun bu konu ile alâkası hakkında hiç bir şey mevud değildir.” 49 Bu isyanın tarihi 1241’dir.

    ERTUĞRUL GAZİ MESCİDİ:

    “Sögül’ün güney batısında, Söğüt Çayı kenarında bulunan Ertuğrul Gazi Mescidi, Ertuğrul Gazi’nin aşiretiyle geldiğinde ilk çadır kurduğu yer olarak rivayet edilir, içinde kuyu bulunan bu sebeble Kuyulu Mescid olarak da bilinen yapı önce Ertuğrul Gazi tarafından yapılmış, sonra 11. Abdülhamid tarafından Kısmen onarılmış, daha sonra da yeniden bir onarım görmüştür (Doç. Dr. Taylan Akkaya, Araş. Gör. Mehmet H. Aydın -Ertuğrul Gazi’den bu yana SÖĞÜT s. 62, İs’. 1983), Ertuğrul Gazi Mescidi hakkında biz belgelere dayanan gerçek bilgiyi Ekrem Hakkı Avverdi’den almaktayız:

    Ertuğrul Gazi namına yalnız bir eser bilinmektedir. O da, Söğüt kasa- bısının güney yamaçlarında Gazi’nin çadırını ilk defa kurduğu rivayet edilen yerde kurduğu mcsciddir. Mescidin Vakıflar Genel Müdürlüğü kuyûdatı kadime (eski

    ŞŞ Ayverdi A .g . t . s: 1-2. (Ayverdi, Ertuğrul Gazi’nin İnegöl akınından sonra Kara* cahısar ve Söğüdü fethettiğini bildiriyor ise de; Hammer, önce K aracahisar’) aldığını, sonra Alaeddin Keykubad’ın ordusuna akıncı olarak katıldığını bildirir (Hammer I, s: 62)

    49 Fuat Köprülü Tür* Edebiyatında İlk M utasavvıflar s: 207 5.bask 1974

    - 2 8 -

  • DEV LET KUKAN KA1 IK A M A N l.A K

    kayıtlar) kütüklerinde iki yerde ismi geçmektedir. Sögüt’de Ertuğrul Gazi Camiî

    Söğüı, Ertuğrul Gazı Mescidi.

    cedidi...(Vakıflar Gen. Müdr. kuyudatı kadimesi Ev. K.K.). Bursa esas defleri1 '2, 1968. sıra). Diğerinde Söjjül kasabasında Ertuğrul Gazi vakfından Flhac Hüseyin mescidi şerifi... (Ev. K.K. a.d., 2014 sıra) cümleleriyle belirtilmiştir.

    Belgeler bize Ertuğrul Gazi namına bir mescid vakfı olduğunu ve binanın Hacı Hüseyin isminde bir zat tarafından yenilendiğini bildirmektedir. Ancak vakıf, torunları tarafından da tesis edilmiş olabilir. Fakat bu zayıf bir ihtimaldir. Çünkü ne Orhan ne de Osman Gazi vakıfları arasında, onların ccdle- ri namına vakıf yaptıklarına dair işaret yoktur. Halbuki, meselâ Orhan Gazi Vakıfları arasında babası Osman Bey namına cami ve türbe vakıfları bulunmaktadır.

    - 2 9 -

  • Safa öcal

    Bu günkü camiîde eski binasından eser kalmamıştır. 1956 daki tamir esnasında ziyaret edildiğinde eski duvar kalıntılarından bir ize tesadüf edilmemiştir.

    Camiin iç kısmı 6,10x6, 10 ebadında olup, sağır tek kubbe ile örtülüdür. Bir de ufak son cemaat yfcri vardır. Temelden itibaren XIX. asır binasıdır. Bugün mamur bir haldedir. Aslında da mescidin daha büyük olacağını zannettirecek bir belirti yoktur. “(Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Mimari Çağının Menşei •Osınanlı Mimarisinin İlk Devri, s. 2,3. 1966 İstanbul)”.

    EftTUCRUL GAZİ’NİN BABASI SÜLEYMAN ŞAH’IN CABER’DE- Kİ KA 111(1:

    Cabcr, Türkiye sınırlarına 100 km uzaklıkta Suriye topraklarında Fırat'ın sol kıyısındadır.

    Fırat nehrine bakan bir tepe üzerinde bulunan cabcr kalesinin eteğinde

    Cabr kalesi‘nin uzaktan görünüşü ,>___ T .u Xil___ ,* uu»u Hayat Tarih Mecmuası; yıl 1970,

    - 3 0 -

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    altı yüz metrekare olup tel örgü ile çevrili alanda Türk mezarı (Süleyman Şah'ın kabri) ile Türk Jandırma Karakolu bulunmaktadır.

    Buralarda oturanlar konar-göçer Türk ve Arap oymaklarındırlar. Çapar, Bekmişli, ilbeyli, Karaşıhlı, Çadırlı, Güllü, Güvenç, SaygUl gibi Döğer Ulusunun çeşitli oymakları buralarda kışladıkları gibi; Vilde adında Arap bedevi aşireti de yazın bu kali yıkıntısı civarında konaklar.

    Kale Osmanlılar zamanında Rakka kazasına bağlı bir nahiye merkezi idi. İmparatorluğun 1918’de Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesi üzerine lngiliz- ler tarafından işgal edilmiş, daha sonra Fransızlara verilen kale, Fransızların Suriye’yi terk etmeleri üzerine Suriye’ye geçmiştir. Kalenin eteğinde bulunan Türk Mezarı ise, 1921 ’dc Ankara itilâfnâmesi veya “ Türk-Fransız ltllâfnömesl",° ile

    Caber Kalesindeki Ttlrk Mezarı: Süleyman Şalı Tutbesı

    ( l la ja i Tarih Mecmuası Marı 1970 say s: 2)

    ı 50 Ankara Andlajması veya Türk-Fransız Andla$ması

    —3 1 —

  • Safa ü ca l

    Türkiye’ye verilmiştir. Anlaşmanın 9. maddesi şöyledir: “Madde: 9- Sülâle-i Osmaniye’nin miiessisi Sultan Osman ’ın büyük pederi Süleyman Şah ’m , Caber kalesinde kâin Türk Medarı namıyle m aru f merkadi, m üştem ilatiyle beraber Türkiye’nin malı olarak kalacak ve Türkiye orada muhafızlar ikâm e ve Türk Bayrağı keşide edebilecektir. ”

    Ankara Anlaşması ile, Suriye sınırları içinde bulunan Türk M ezarı’nda 1921‘den beri bayrağımız dalgalanmakta ve orada Türk Jandarm ası nöbet tutmaktadır. 600 metrekare alanın etrafı dikenli telle çevrilidir. Tel örgüye giriş kapısında karşılıklı ay yıldız vardır. Bu alanda Türk Mezarı, jandarm a karakolu ve müştemilat bulunmaktadır. Kapının yanında da bir nöbetçi kulübesi vardır.51

    Caber Kalesinde Türk Jandarma Karakolu (Hayat Tarih Mecmuası Mart 1970)

    51 Kerim Yund - C âber Kalesi, Hayat Tarih M ecmuası, Mart 1970 S: 2 s:22—27,

    - 3 2 -

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    TÜRBE:

    Türk M ezan’nı kaplayan türbeye anlaşmanın verdiği hakla bayrağımız çekilir. M ezann kapısının üzerinde “ Süleyman Şfih’ın Türbesidir” ibaresi vardır. Türbe Selçuklu motifleriyle süslenmiş, çöl karakterinde kerpiçle yapılmıştır Türbe, yemden II. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. Türk Mezan’ndaki türbe son defa 1936 yılında Millî Eğitim Bakanlığıncaa onarılmış ve korunmasına bakmak üzere bir kişi tayin edilmiştir.

    Türbenin içi 10x5 m. dir. Baş tarafında bir mihrab ve önünde rahle vardır, yandaki rafta ise bir Mushaf bulunmaktadır.

    Tavandan elektrik lâmbası ve bir kandil sarkmaktadır. Yerde çok kıymetli halılar serilidir. Türbede üstü kadife ile örtülü üç mezar vardır, örtülerin üzerine ayetler işlenmiştir.

    Ortadaki büyük mezar Süleyman Şah’a aittir. Diğerlerinin torununa ve

    Türbenin içi - (Türbenin içindeki Süleyman Şah sandukası)

    (Hayal Tarih Mecmuası Mart 1970 sayı: 2)

    F.3

  • bir yakınına ait olduğu söylenir.5Necib Asım ve Mehmed Arif Beyler’in verdikleri bilgiye göre Caber ka

    lesinin güney-batısmda bulunan türbe kare şeklinde bir avlu ile çevrilmiştir. Türbenin boyu 14 m. eni 7 m. dir. Süleyman Şah’m mezarı, türbenin ortasında ve mihrabın karşısında bulunmaktadır. Türbe de kitabe yoktur. Bölgedeki rivayete göre türbe eskidenberi mevcut olup Cemil Paşa’mn Halep valiliği zam anında ta^ mir edilerek avlu ile bir oda eklenmiş Türbedara da maaş bağlanmıştır (Şerafet- tin Turan, lbni Kemal, Tevarihi Âli Osman, Ank. 1970, L Defter, M etne Ait Notlar s: 35, 36, not: 59-“ N. Asım ve M. Arip, Osmanlı Tarihi I. s: 557, n: 4’e atfen” ). Burada türbenin ebadının 14 m. X 7 m. olarak verilen şekli dıştan dışa olan şekli olmalıdır.

    Ertuğrul Gazi’nın babasının Gündüz Alp olduğu noktasından hareket, eden Wittek, Süleyman Şah’ın Fırat’ta boğulma olayının, 1. Kılıçarslan’ın Ha- bur’da boğulmasından esinlenerek meydana getirildiğini, H abur adının yazılı ve sözlü rivayetle kolaylıkla Fırat kenarındaki Caber şeklini alabileceğini belirtir (A.g.e., s. 36, n. 59, Fahriye Arık, Osmanlı İm paratorluğunun Doğuşu, tercüme. s: 20’ye atfen).

    “Aşıkpaşazade (İst. 1332 s.3) başta olmak üzere, eski Osmanlı va k ’a nüvislerinin bir kısmı tarafından “Türk M ezarı” diye isimlendirilen mezar, emir Zengî'nin buradaki meşhedinin Türkmenler arasında bırakmış olduğu hatıra ile Anadolu Türk Devleti'nin kurucusu Süleyman Şah bin Kutulm uş’un 5 Haziran 1086 tarihinde şehid olmasının hatırasının karıştırılmış olmasından teşekkül eden bir rivayete zemin olmuştur.”*3

    ERTUĞRUL GAZİ’NİN ANNESİ HAYME ANA’NIN TÜRBESİ:

    Ertuğrul Gazi’nin annesi mahallî rivayet ve geleneğe göre Hayme A na’- dır.54 Mezarı, Domaniç’in Çarşamba köyündedir.

    Sayın Yavuz Sanemoğlu’nun 195S yılında, Domaniçli 95-100 yaşlarındaki Sünnah Hoca’dan dinlediği mahallî yörük rivayetleri ile yerinde yaptığı teshillere göre:

    “Süleyman Şah,Fırat’ı geçerken boğulduktan sonra oğlu on ik i yaşındaki Ertuğrul (Erturani anasiyle kalmış. Aşirete bey olduktan sonra da annesine hürmette kusur etmemiş. ”

    Ona Çadıranası-Çadır büyüğü manasına HAYME ANA derlermiş.

    52 Caber Kalesi ve Türk Mezarı hakkında fazla bilgi edinmek için bak . M etin ve dipnotlarda verilen kaynaklarla, Nazmi Sevgen A nadolu Kaleleri 1..1959 A nk. s. 86, 87,88. Caber Kalesi.

    53 M. Halil Yinanç A.g.e. C aber Kalesi md. C .3 s.154 Uzunçarşılı A.g.e. s: 101

    Safa öcal,

    - 3 4 -

  • DF.Vl.KI KURAN KAHRAM ANLAR

    Aşiret Söğüt-Domaniç yaylası dolaylarına yerleştikten sonra da Hay- me A na,obaların en itibarlı insanı imiş. Bir rivayete göre de ilkbaharda davarlar ve atlarla yaylaya çıkan Kayıboyu Yörükleri, Söğüt’ten Bozüyüke bakan yamaçlardan doğru Karaköy Yaylasına oradan da Domaniç’in Çarşamba köyüne gelirlermiş.

    Bu yolu otlaklardan istifade ede ede, takriben iki ile iki buçuk ayda alırlarmış. Buraya gelince sürülerden aygırları ayırır, onları hâlâ Aygır Deresi denen vadi içine sürer yavrulu kısraklardan uzak tutarlarmış. Böylece hem aygırların zararım önlemiş, hem de ilkbaharda tay almak gibi, bu gün de uygulanan m akbul bir hayvancılık yaparlarmış.

    Hayme Ana Sultan, Çarşamba’da otururmuş. O zamandan beri de Demirli, Erikli, Toram an ve Fındıcak köyleri yörükleri için Hayme A na’nın Çarşam ba’da çadır kurduğu yer yayla için merkez ittihaz edilirmiş.

    Yine bir yayla mevsiminde Hayme Ana Hak rahmetine ermiş, tepenin üstüne gömmüşler.

    Ertuğrul Gazi*nin annesi Hayme Ana Sultan'm Domaniç’in Çarşamba köyünde bir tepe üzerinde bulunan Türbesi

    (Yavuz Sanerhoğlu-Söğüt Sayfa 19. 1958)

    - 3 5 -

  • Safa öcal

    1302 (1886)’de Abdulhamid II. bir heyet gönderip büyük ninesi Hayme Ana Sultan’m kabrini buldurmuş ve üzerine bir türbe yaptırmış. Türbe’nin kapısı üzerinde bulunan mermer kitâbede.

    " Şahinşehi âli hasep, bakam mebrük-ün-nesep Abdulhamid Ha n kim anın Lütfunda âlem m üstefitGazi’i meydanı vigâ cennet mek&n Ertuğrul’un Olmuş idi vaktaki bu sancakta ikbâli bedid,Şu Domaniç yaylasını aldıkta desti miknete Ehli hallafa evlâ gelmişti ol şeddi şedit Gazi Merhumun imiş bu Hayme ana maderi İtsun garik-i mağfiret daima anı Rabbi vahit Şeh’i Cihan bu türbeyi yaptırdı ol merhumeye Eyyamı ömrü şevketin kılsın Cenabı H ak mezit Bir padişaha etmemiş Allah bu hayri nasip,Şimdiyedek geçmiş idi tarihten asrı m ed id ..Vali iken Mahmut kulu, nazm eyledi tarihini Kıldı bu râna türbei bünyat Han Abdülhamid Ketebehu İbrahim (sene 1306) H akkı Bursavi”

    yazıları okunmaktadır.

    Padişah türbe yapıldıktan sonra da türbeye konulmak üzere halı, avize ve sünbüllü kandil göndermiş.

    Her sene Çarşamba’da civar köylerden yürüklerin toplanıp cirit oynamaları, kurban kesmeleri adet halinde imiş. Ancak artık terkedilmiş. Civar yö- rüklere o zamandan beri yer, yurt, mekân ve çiftlik verilmiş, fakat onlar hala yaz aylarında yaylaya çıkarak eski geleneklerini sürdürmektedirler.

    Hayme Ana bu gün bir ziyaretgâhtır. Zamanla harap olan türbe 1954’de restore edilerek kubbe tamamen değiştirilip kurşun kaplanmıştır. Sandukasının alt tarafındaki ufak kapaktan asırlardır toprak alınmakta ve derdi olanlar, deva olarak toprağı yemektedirler. Bu gün toprak kısmı, derinde kaldığı için el uza- namamakta, oraya konulan bir tahta kaşıkla kol uzatılarak toprak alınmaktadır. Hayme Ana’nm beslediği rivayet edilen geyiklerin boynuzları da asırlardır dertliler tarafından çentile çentile küçülmüştür.55

    55 Yavuz Sanemoğlu -Söğüt- 1958 Bözüyük, s: 18,19,20.

    - 3 6 -

  • r>F.Vl.l\T KURAN KAHRAMANLAR

    ERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ:

    Ertuğrul Gazi, doksan üç yaşında 680 H. / 1281-82 M. yılında vefat

    Hayaı Tarih Mecmuası; yıl 1974

    e tti .O ’nu Söğüt’te defnettiler56. Kabri bu gün Söğüt’teki türbesindedir. Osman Gazi’de Söğüt’e defnedilmiş, fakat vasiyeti gereği Busda’da Gümüşlü Kümbet olarak isimlendirilen eski kiliseye nakledildiğinden babasının türbesine beş altı

    56 H oca Saadeddin Ef. A .g.e. s:27. Neşri s:44.

    - 3 7 -

  • Safa ö ra l .

    metre uzaklıkta bir makam kabri vardır. Eğer o zaman türbe mevcud olsaydı

    Ertuğrul Gazi Türbesi bahçesinde Osman Gazi’nin muvakkat kabri (1970)

    Osman Gazi’de oraya gömülürdü. Orhan Gazi’nin Söğüt’te “ Haderae-i Türbe-i E rtu jru l” olarak maaş ve vazifesi tahsis ettiği bir belgeden anlaşılmaktadır57.

    57 Ekrem Hayri Ayverdi A.g.e. s: 198. Bursa K. S. 33. c. 137. s 927/974. seneleri Orhan Vakıfları muhasebe defterine atfen

    - 3 8 -

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    Ertuğrul Gazi adına Orhan Gazi’nin kurduğu bu vakfa, oğlu Murad Hiidavendigâr ve ahfadı tarafından ilaveler yapıldığı vakfın devam ve takip edildiği de vakıf kayıtlarından tespit edilmektedir:

    “ Söğüt’te iki çiftlik yeri, biri Orhan Gazi’den diğeri Gazi Hüdavendi- gâr’dan vakıf. Ayrıca Söğüt zımnîleri Ertuğrul canı (ruhu) için aynı vakfa dahil olmak üzere bir bağ ile bir çiftliğin yansı Söğüt kadısının tasarrufuna verilmiş. ” Buna ait kayıt:

    Mezraa: Söğüt’de mezkûr Söğüt kadısı iki çiftlik yer tasarruf ider, vakıftır. Biri Orhan Beğ’den ve biri Gazi Hüdavendigâr’dan üç ellicl kafirleri var ve Ertuğrul canı içün ve bir pare bağ vardı. Reşitleroğlu Çiftliği’ni nısfın bile tasarruf ider deyu nakl olunmuş an Defter-i Kirmasti. Andan sonra kadı Ömer Fakih tasarruf itmiş, sonra tımara emr olundu deyu kayd olunmuş der Defter-1 Köhne, el-Haletü’l Haza zikrolunan vakıf mezraalar tamamına vakfiyyet üzere mukarrer olup Mahmud Çelebi’ye sadaka olunmuş.

    “Şimdi m ezkûr Mahmud Çelebi imam ve hatip olup vakfı mezbur Ha- mid Fakih ’e sadaka olundu der Defter-i Köhne. Haliya Emir Mahmud ’a sadaka olunmuş. Elinde Padişahımız beratı var deyu mukayyeddir der Defter-i A tik.

    Çiftlik, der yed-i Kâfir Yusuf veledi Mondi (Zımnî).İsa bin M ehmet ve Maden bin Hamza ve Kasım- bin Mehmed öşr ve

    rüsumun sahib-i arza virürler ik i çiftlik yerdir. Kendüler Söğüt’te olurlarmış.

    Defter-i A tik 'te raiyyet elinde iki çift, hariç elinde resimli bir çiftlik kayıt olunmuş imiş” (Doç. Dr. Refet Yinanç, Söğüt Vakıfları, II. Osmanlı Sempozyumu Söğüt, 1986 Ank. s:40,47,48. Tapu ve Kadastro Gn. Md. Arşivi Hüdavendigâı Sancağı Vakıf Defleri 2. Cilt, nr.585. V.277,287’ye atfen).

    Ertuğrul Gazi Vakfına daha sonra Padişahlar tarafından Bilecik ve Lef- ke (Osmaneli)’de de tahsisler yapılmıştır:

    Adı geçen defterde (H. 980-M.1572 tarihli Tahrir Defteri-Tapu Kadastro

    - 3 9 -

  • Safa ûcal.

    Gen. M üd. Arşivi, Kuyudatı Kadime kısmı, no:145Nahiye-i BUedk Der Liva-i Sultanönü, s: 102) Bilecik kasabası (Nefs-i Bilecik) için; “ Defter-i İcmai’de şerh olunduğu üzere Ertuğrul Gazi Evkafı’ndan olmak üzere mahall-i tashih olunmakla defteri mufassala dahi şerh verilmiştir fi 24 cemaziyelevvel 1118 (1706) denilmekle, Bilecik kasabasının tamamının Ertuğrul Gazi Vakfı’na tahsis edildiği anlaşılmaktadır.

    Aynı defterin 109. sayfasında: “Nefsi Söğüt'te vaki Ertuğrul Evkafına mütevelli olan Sefer kullan arz gönderüp evkafı mezburede ve Dilküçük (veya Deklücek) nam karyede olan 12 kıta çiftlik, ve Bilecik ve Lefke (Osmaneli) Kadılıklarında vaki nısıf badıheva ve rusûm-u arusane ve adeti ağnamım nısfı ve bcytüJmalı amme ve malı gâyip ve malı mevkudu. Defteri A tik ’de ma takaddüm den (eskiden beri) vakfa hasıl kaydolunup, vakıf için zapt olunagelmişken, hıyn- ı tahrirde Vilâyet Tahriri sehven Defteri Cedidi H akani’ye kayd etmemekle “hariç ez defterdir” deyu zikrolunan çiftliklerin mahsulüne ve mezkûran kadılıklarda olan nısfı bâd-ı heva ve adet-i ağnam ve resmi arusane ve gayri mahsulata mevkufat eminleri ve sancak beyi ve su başıları ve erbabı tımar ve evkaf zabitleri dahi iderler. Defteri A tik mucibince zapt olunması babında emr-i şerif ricasına i ’lâm eyledüği sene 989(1518) Şabanı’nm on birinci günü arz olundukta, sehven Defteri Cedidi H akani’ye kayd olunduğu tekerrür ile. N işana Beyi desti hattı ile deftere kayd ide deyu ferman olunmağın vech-i meşruh üzere tahrir olundu fi 989” kaydını görmekteyiz. Bundan Söğüt’te Osm anoğullan’nın çok eskiden vakıf kurdukları Ataları için tesis ettikleri bu vakfa büyük gelirler tahsis ettikleri açıkça anlaşılmaktadır. Aynı defterin 97. sayfasında İnönü Nahiyesine bağlı Gün- yank köyünün de Ertuğrul Gazi Vakfı’na 1118 (1706) yılında tahsis edildiğine dair kayıt bulunmaktadır (Doç. Dr. Reşat Genç, 1572 tarihli Tahrir Defteri’ne göre XVI. yüz yılda Bilecik ve çevresi, II. Osmanlı Semineri Söğüt, s:26-37).

    Ertuğrul Gazi türbesinde 1574 yılında hizmet eden iki kişinin ismini vergi kayıt defterinde bulduk, bunlar: “Hamza bin Çoban M uaf (Ertuğrul Sultan mus- lıkcısıdır, ba berat), Haşan Dede bin Hacı İbrahim (Türbedar-ı Ertuğrul Sultan). ” (Doç. Dr. Refet Yinanç, XV. yüz yılda Söğüt ve köyleri, 1984, I. Osmanlı Sempozyumu, Esk. 1985, s. 86,88, 1574-982 tarihli Defteri Mufassal Liva-i Hüda- vendigar, no:75)

    Ertuğrul Gazi Türbesi 8.70 m. çapında bir daire içine çizilmiş altı köşe-

    - 4 0 -

  • DEV1.FT KUKAN KAHRAM ANLAR

    Ertuğrul Gazi Türbesi (1970)

    li bir binadır. Duvar kalınlığı 80 cm. olup üç penccre ve bir kapısı vardır. Evvel- ce altı direğe dayalı, geniş bir çatılı revakının bulunduğu 1300 (1882) tarihine ait

    «san*

  • Safa Ö caİ.

    bir fotoğrafından anlaşılmaktadır. Revakın korkulukları dolu taştır. Revak olduğu gibi tam ir edilmemiş, etrafı duvarla örülerek bir oda haline getirilm iştir. Bu tam iratı gösteren levha kapı üstünde Sülüs yazı ile on iki beyittir.

    Şeref ü şevket ile aleme Sultan Hamid Eyledi Sâye-i ümranını meddi-temhit

    îşte ez cümle olup ahd-i Humâyununda Türbe-i Ertuğrul-i Gaazî-i cedid

    Sene bin yüz dahi yetmiş bir iken Ahm ed Han Temelinden bunı itmişti bina vû tecdid

    Çok vakit geçmekile münhedim olmada iken Pâdişâh-ı zeman Hazret-i Sultan Mecıd

    Bir ik i çeşme vü' fevvâre ilave iderek Şeref-i türbeyi tamîr ile itm işti mezîd

    Şimdi de m evkiini havi harita yapılup Nazar-i A li-î Şâhânede oldukda bedid

    Yeniden eyledi inşâsını emr ü ferman Şeref ü ziynet-i hakkaa kim olmuşdu te ’yid

    Yani bu tarz-ı dil-âvize Hamid Han kodû Oldu sandûkası dâ böyle ruhâm ile ferîd

    Ne kadar var ise kurbünde kubûr-i şühedâ Zîr-i sandûka-ı hârâda iderler tahmîd

    Bunların yatdığı müddetçe bu merkadlerde Şe\keı ü saltanatın eylesün Allah M edîd

    Kaymakam Zühdü kulû gûşiş-i bî had eyledi Bunun i ’mârına meşkûr kıla ol Rabb-i vahîd

    Didi Sâlık kulû târih-i güher tevşîhin Kıldı bu türbeyi ma 'mut o Hakaan-ı Hamid

    Kitâbede 1171 ’de Sultan Ahmed’intürbeyi temelinden bünyad ettiği yazıyorsa da bunda bir yantlma olduğu meydandadır. Bu tarihte Sultan II. Ahmed vefat etmişti. Aslında bina mevcud haliyle XVII. asır sonu inşaatına uymaz. Temelinden tecdit (yenileme) belki öndeki revaka aittir. Tarih mısraı m ücevherdir,

    - 4 2 -

  • noktalı harflerle (1304) (1886) tarihini vermektedir.Bu tam iratta Sultan Hamid

    t tö ğ ü t’ıe b ir Osfrıanlı eseri: Sultan H am id ’in yaptırdığı cami Hayat Tarih Mecmuamı: yıl 1974

    ■ tarafından etrafta m isafirhane, yemekhane ve mutfak da yaptırılmıştır.Türbe binasının doğusunda Ertuğrul Gazi’nin zevcesi Halime H atun,

    I Batısında oğlu Savcı Bey ile kardeşi Dündar Bey’ler yatmaktadır. Türbe içinde « Ertuğrul G azi’nin sandukası harçla örülü ve sıvalı olup Yörük sarığı alçıdan ya- Ipılmıştır. Pencerelerde topuzlu demir parmaklıklar ve demir saç kapaklar bu- llunm aktad ır. Birinci Dünya H arbinde Söğüt’ün işgalinde Yunan subaylarının leğlenmek için pencerenin saç kapaklarına sıktıkları kurşunların açtıkları yaralar ■sanki yüreklere açılmış gibi durm aktadır. s Türbenin kubbesi eskiden 3 mm. al- Itın levha kaplı imiş. D üşm anlar giderken onu da çalmışlar. Türbeyi kazmışlar Ifakat Ertuğrul G azi'yi bulam am ışlar. (Genellikle büyükler gömülürken sonra- İŞ dan bu hal başlarına gelmesin diye üzerine konacak sandukanın ileri veya gerisi-

    ne, sağ yahut sol tarafına defnederlermiş.)

    Türbe dışında Ertuğrul Gazi’nin sağında hanımı Halime Hatun yatmakla d ı r . M ezar taşının üstünde takriben bir santimetre kalınlığında altından yapıl- Imış Halime yazısı da Yunanlılar tarafından kızm a ile çıkarılarak alınmış. Bu

    58 A yverdi A .g .e . s.198,-199.

    - 4 3 -

  • Safa Öcal

    gün kırıklan bir araya getirilerek başında dikilidir.

    Türbe ve müştemilatı çam ağaçları dikili bir bahçe içindedir. Bu hazi-

    Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesi Osmanlı Padişahları Ans. c: 1,

    rede ayrıca Ertuğrul Gazi’nin silâh arkadaşları ile yakınlarından aşağıda yazılı olanların birer kabir veya makam kabirleri vardır.

    Hanımı Halime Hatun, kardeşi Dündar Bey, oğlu Savcı Bey (Saru Yatı) diğer oğlu Gündüz Bey, oğlu Osman Gazi’nin geçici kabri (Makam), silâh arkadaşlarından Akçakoca, Konur Ahp, Turgut Alp, Abdurrahman Gazi, Samsa Çavuş, Saltuk Alp, Aykut Aıp, Haşan Alp ve Karamürsel ile Osman Gazi’nin oğullan Pazarlu Bey, Hamid Bey, ÇobanBey, Melih (Melik) Bey, Savcı Bey; Gündüz Alp’in oğullan Aydoğdu Bey ile Aktimur Bey ki biz bunları hazirede yatanlar bölümünde teker teker ele alacağız.

    Ertuğrul Türbesinin önünde bulunan platformda, Tarihte bağımsız Türk devleti kuran Türk büyüklerinin sırasiyle: Mete (Oğuz Han), Atilla, Bumin Kağan, Bayan Kağan, Kutluğ Bilge Kağan, Cengiz Han, Saltuk Buğra Kağan, Alp Tekin, Selçuk Bey, Harzemşah, Batur Han, Timurlenk, Süleyman Şah, Babur,

    59 Yavuz Sanemoglu A.g.e. ı:24

    - 4 4 -

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    Osman Bey, Fatih Sultan Mehmed ve Atatürk’ün büstleri ile türbenin girişinde Ertuğrul Gazi’nin büstü vardır, özel günlerde her hükümdarın büstünün arkasına kendi devletinin bayrağı çekilir.

    KARAKEÇİLİLER’tN ERTUĞRUL GAZİ’Yİ ANMA ZİYARETLERİ SÖĞÜT YÖRÜK BAYRIMI: %

    Ertuğrul Gazi’nin Bağh bulunduğu Karakeçililer her yıl Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’teki türbesini ziyaret ederek geleneklerine göre anma ve şükran törenleri düzenlerler. Bu törenlerin başlangıç tarihini kesin olarak tesbit edemiyoruz, ancak yüzyıllar boyunca yapıldığı anlaşılmaktadır.60 Anma töreni ve kutlamaların Ertuğrul Gazi’nin ölümünden hemen sonra başladığı tahmin edilmektedir. Tesbit edilebilen en eski belge, Karakeçili Aşireti yörüklerini bir anma töreninde

    1855 (1 3 1 1 ) vıimda Ertuğrul Gazi'vi topluca ziyarete gelen Karakeçili Yörükler i Türbe ‘Yolunda (İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi,

    Katalog No.:90471 Fotoğraf No:3)(Söğüt-Ertuğrul Gazi Albümü, İstanbul Üneversitesi Merkez Kütüphanesi Katalog No. 9047I)6' . Aynı tarihe ait; (Resimli Tarih Mecmuası Sayı 22, Ekim 1951

    60 Prof. Dr. Faruk Sümer A.g.e. s: 101761 Taylan Akkaya -Mehmet H. Aydın- Ertuğrul Gazi’den Bu güne Sögiit 1983 s:73

    - 4 5 -

  • "Safa öcal

    sayfa: 1015) ve altında Karakeçili Aşireti’nin Ertuğrul’un türbesin ziyareti (1895) j yazılı olan bir diğer fotoğrafta da Karakeçililer, yaya olarak dönem in giysileri içinde türbenin bahçe kapısı önünde sıra halinde türbeye girerken görülmekte-

    1895 (1311) yılında Ertuğrul Gaziyi Copluca ..ziyarete geler. Karakeçili yörükierir.in Tûrbe^ylüsuna girişleri

    dirler.

    (İstanbul Üniversitesi Merkez-Kütüphanesi Katalog No:3047İS Fotoğraf Nq .4)

    Her yıi muntazam olarak yapılan anma törenleri zaman zaman kesintilere uğramıştır, lik kesinti II. Âbdülhamid'in saltanatının sonlarına.rastlar. Daha sonra Birinci Dünya ve kurtuluş savaşları sebebiyle yapılamayan bu törenler, Cumhuriyet döneminde tekke ve zaviyelerin kapatılması nedeniyle 1946 yılma kadar yapılamaz. 1946’dan başlayarak yeniden düzenlenen anma ve bayram törenleri 1977’de anarşik olaylar sebebiyle dört yıl yapılmaz, 1981 yılının 12 ve 13 •Eylül tarihlerinde yapılan anma törenleri bu tarihten itibaren m untazam an her yıl Eylül ayının ikinci veya üçüncü pazar günü yapılmaktadır. Yaşlı bir Yörüğe

    - 4 6 -

  • DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

    göre bu tarih Rumi Eylül ayının ilk pazar günüdür.62

    tik öğretim Müfettişi merhum Muhiddin Aslanbay’ın “ Eskişehir’deki Alaaddin Camisi-1955” adlı eserinden anlaşıldığına göre, bu törenlere 1914 Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar devam edilmiş, bu yıllarda bırakılmış ve yukarıda da belirtildiği gibi 1946)da yeniden kutlamalara başlanarak bu tarihten itibaren de devam edegelmiştir.

    Lnuûrul Ga/i'yı anına 'öreninde Mehter (1963)

    | ‘Kara Keçililer, her sene Rcbiülahir ayında Firdevsi aşiyan Ertuğrul Gazi hazretlerinin mübarek vc mukaddes türbelerini ziyaret ederler. Bıı ziyaret aşiret halkının hususi bay ramlarındandır. Obalar, biııek olarak Ertuğrul’un yüce makamına varırlar ve Gazi Namdar Müşarünileyh hazretlerinin Türbei münevve- relerin