sir arthur conan doyle - fatimə kərimli...“buna hiç şaşırmadım, sevgili watson. bu...

94

Upload: others

Post on 10-Mar-2020

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 2: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

SirArthurConanDoyle

Page 3: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 4: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

SHERLOCKHOLMES

Page 5: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

MAVİYAKUT

Page 6: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 7: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Çeviren:NecmiAkyazan

Page 8: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 9: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

CepYayınNo:26SherlockHolmes-MaviYakutSirArthurConanDoyleGenelYayınYönetmeni/AhmetİzciEditör/NesliYalçınÇeviren/OrhanDüzİçTasarım/AdemŞenelKapak/YunusKaraaslanİstanbul,Kasım2011T.C.KültürBakanlığıSertifikaNo:14111©AvrupaYakasıYayıncılık2011AvrupaYakasıYayınları,İlgiYayınlarınınmarkasıdır.AvrupaYakasıYayıncılıkÇatalçeşmeSokak.No:27/10Cağaloğlu/İSTANBULTel:02125263975Belgegeçer:[email protected]

Page 10: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 11: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

SirArthurConanDoyle

Page 12: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

SHERLOCKHOLMESÖLÜMDÖŞEĞİNDE

Page 13: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

DostumSherlockHolmes’unevsahibesiBayanHudsondünyanınensabırlıkadınıdır.HerAllahıngünüeviniacayipveşüphelikişilerindoldurmasıyetmiyormuşgibi,birde ilginçkiracısının tuhafalışkanlıklarınavedüzensizhayatınakatlanmakzorundakalıyordu.Holmes’uninanılmazdağınıklığı,enolmadıkzamanlardakemançalmatutkusu,eviniçerisiniberbatkokularaboğankimyadeneylerive hayatından eksik olmayan şiddet ve tehlikeler belki de onu Londra’nın en çekilmez kiracısıdurumuna getirmişti. Ne var ki kira ödemede cömertti. Yıllarca oturduğu evin, orasına burasınaharcadığıparaylakocaevirahatlıklasatınalabilirdi.

Ev sahibesi ondan çok çekinir, işine burnunu sokmaya cesaret edemezdi; çünkü onun ne şekildekarşılık vereceğini pek iyi bilirdi.Öte yandan ondan hoşlanırdı da; çünkü dostum kadınlara nazikdavranırdı.AslındaHolmeskadınmilletinisevmezdi,onlaraaslagüvenmezdiamabirbeyefendigibidavranmaktan da geri durmazdı. Yaşlı kadının, kiracısını ne denli önemsediğini bildiğim için,evlenmemden bu yana ikinci kez evime gelip, zavallı dostumun kötü giden sağlık durumunuanlatırken,cankulağıyladinledimonu.

“Ölmek üzere, Dr. Watson,” dedi. “Son üç gündür iyice çöktü; bilmem, bugünü sağ çıkarır mıbilmiyorum. Doktor çağırmama izin vermiyor. Ama bu sabah avurtlarının nasıl çöktüğünü veçaresizcebakankocamangözlerinigörüncedaha fazladayanamadım. ‘İzinversenizdevermesenizde,BayHolmes,hemengidipbirdoktorçağıracağım,’dedim. ‘OzamanDr.Watson’ı çağır,’dedi.Sizinyerinizdeolsamaceleederdimefendim,yoksamaalesefbirdahasağgöremeyebilirsiniz.”

Hastalığından haberim olmadığı için dehşet içinde kalmıştım. Nasıl alelacele şapkamla paltomukapıpyolakoyulduğumutahminedemezsiniz.YoldaBayanHudson’adiğerayrıntılarıdasordum.

“Anlatabileceğimfazlabirşeyyok,efendim”dedi.“NehirkenarındakiRotherhitheCaddesi’ndebirvakaüzerineçalışıyordu;buhastalığıdaoradakaptıgaliba.Perşembegünüöğleüzeriyatağadüştüveogündenberidehiçayağakalkmadı.Üçgündürboğazındannebirlokmayemeknedebiryudumsugeçiyor.”

“AmanTanrım!Nedendahaöncebirdoktorçağırmadınız?”

“İzin vermedi, efendim. Ne kadar inatçı olduğunu bilirsiniz. İsteğine karşılık gelmeye cesaretedemedimdoğrusu.Amaartıksonsaatleriniyaşıyor,sizdegöreceksinizya!”

Dostumgerçektendeacınacakhaldeydi.OsisliKasımgünününsolgunışığında,hastaodasıkasvetebürünmüştü.Fakatyüreğimiasılsızlatanhusus,yatağındanbanabakanozayıfsolgunyüzdü.Gözleriyüksek ateşten parlamış, yanaklarında kızıl humma lekesi çıkmış, dudakları çatlamıştı. Durmadanyorganıçekiştireninceellerititreyipduruyordu.Sesiboğuk,solumasıdüzensizdi.Odayagirdiğimdeyerindenkıpırdamadıamagözlerindekiışıldamadanbenitanıdığınıanlamıştım.

“GörüyorsunyaWatson,bukeznallarıdikiyoruzgaliba,”dedicılızbirsesle.Amabusesinaltındaherzamankikayıtsızlığıyatıyordu.

“Sevgilidostum!”diyehaykırdımyatağayaklaşırken.

“Durorda!Sakınyaklaşma!”dedi.Sesikeskinbirbıçağıandırıyordu.Nezamanönemlibirkararıneşiğindeolsa,sesiböyleçıkardı.“Watsonbanayaklaşırsansenievdençıkartmakzorundakalırım.”

“Tanrıaşkına,neden?”

“Çünkübenböyleistiyorum.Yetmezmi?”

Page 14: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Evet, Bayan Hudson haklıydı. Onu hiç böyle inatçı görmemiştim. Ama göz göre göre eriyipgittiğinetanıkolmakinsanaacıveriyordu.

“Sadeceyardımetmekistedim,”dedim.

“Tamam.Yardımetmekistiyorsan,sanasöyleneniyap.”

“Tabii,Holmes.”

Sesindekisertlikkaybolmuştuşimdi.

“Gücenmedin, değil mi?” diye sordu. Zorlukla nefes alıyordu. Zavallı dostum, onu bu haldegörürkennasılgücenebilirdimki?

“Sadeceseninsağlığınıdüşünüyorum,Watson.”dediboğukbirsesle.

“Benimsağlığımımı?”

“Ben derdimin ne olduğunu biliyorum.Bu hastalığı Sumatra’da kaptım.Hollandalılar bu konudabizdendahabilgililer amaonlarda şimdiyekadarbukonudahiçbir tedbir almamışlar.Fakatkesinolanbirşeyvarki;odaçaresiolmayanölümcülbirhastalıkbuveçokdabulaşıcı.”

Ateşinetkisindesayıklıyordu,titreyenzayıfuzunelleriyledışarıçıkmamıişaretetti.

“Allah aşkına Holmes! Bu umurumda mı sanıyorsun? Hiç tanımadığım biri bile önümde böyleyatsa,çekinmem.Bunun,benieskibirdostumayardımetmektenalıkoyabileceğinimidüşünüyorsunyoksa?”

Birkaçadımdahaatarakyatağayaklaştımamaöfkelibakışıyladurdurdubeni.

“Oradadurursanseninlekonuşurum,yoksaodadançıkmangerekecek.”

Şimdiye kadar Holmes’un olağanüstü yeteneklerine o kadar saygı duymuşumdur ki, isteklerinidaimayerinegetirmişimdir,hattabazennedeninibilmeden...Amaşimdiiçimdekimeslekiiçgüdülerayaklanmıştı.Başkazamanbaşkayerdebanaemirverebilirdiamaburada,hastaodasındarollerimizdeğişmişti,ohastaydı,benisedoktor.

“Holmes,” dedim, “sen kendinde değilsin. Hasta bir adam çocuk gibidir, onun için ben de sanaçocuk muamelesi yapacağım. Hoşuna gitsin ya da gitmesin seni muayene edeceğim ve gereklitedaviyiuygulayacağım.”

Banakötükötübaktı.

“Mutlakadoktorgerekiyorsa,bırakbenide,hiçdeğilsegüvenebileceğimbiriniseçeyim,”dedi.

“Demekbanagüvenmiyorsun?”

“DostluğunagüvenimtamamagerçekşukiWatson,sennedeolsapratisyenhekimsin,tecrübelerinveyeteneklerinsınırlı.Böyleşeylerisöylemekzorumagidiyoramabaşkaçarebırakmadın.”

Kalbimderindenincinmişti.

“Normalde böyle sözler çıkmaz ağzından Holmes. Bu da sinirlerinin ne derece bozulduğunugösteriyor. Madem ki bana güvenmiyorsun, daha fazla üstelemeyeceğim. İstersen Londra’dan SirJasperMeek’i,PenroseFisher ’iyadabaşkabirinigetireyim.Kimi istiyorsansöyle.Burayadoktor

Page 15: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

gelmesişart,sonsözümbu.Benimburadaelikolubağlıseninölmeniseyredeceğimisanıyorsan,çokyanılıyorsun.”

“Nasıl istersen,”dedihastadostum,hıçkırıkla inlemearasıbirsesle.“Sanabilmediklerinibenmianlatayım?Söylesene,Tapanulihummasıhakkındanebiliyorsun?KaraFormosakangrenihakkındanebiliyorsun?”

“Hiçbiriniduymadım.”

“UzakDoğu’dabirsürühastalık,biryığınhastalıkfaktörüvardır,Watson...”Hercümleninsonundadurupgücünütoparlamayaçalışıyordu.“Sonzamanlardaadlitıparaştırmalarındanbirkaçınabendekatılmıştım; bu konuda bir hayli bilgi edindim. Bu arada da hastalığa yakalandım. Çaresi yok builletin!”

“Belki de vardır. Tesadüfen öğrendim, tropik hastalıklar konusunda uzman olan Dr. Ainstree şuanda Londra’daymış. İtiraz istemiyorum Holmes; hemen şimdi gidip onu getireceğim.” Bunusöylediktensonrakararlıadımlarlakapıyayöneldim.

Hayatımdahiçböylebir şokyaşamamıştım.Aynıandaölümdöşeğindekiadamanidenbirkaplangibiyataktansıçradıvebenikapıdançevirdi.Kilittedönenanahtarınçıkardığısesiduydum.Amagözaçıpkapayıncayadekyatağınadönmüştü.Harcadığıolağanüstüenerjiyüzündennefesnefesekalmıştı.

“AnahtarıbendenzorlaalamazsınWatson.Şimdisenbenimelimdesin.Benizinvermedikçehiçbiryere kıpırdayamazsın, dostum.Amaben seni eğlendiririmmerak etme.”Bütün bunları kesik kesiksöylüyoraraaranefesalmayaçalışıyordu.“Sadecebenimiyiliğimidüşündüğünübiliyorum.Doğrubildiğiniyapacaksınamabanabirazzamantanı,gücümütoplamamiçin.Şimdideğil,Watson,şimdideğil.Şuandasaatdört,saataltıdagidebilirsin.”

“Buseninyaptığındelilik,Holmes.”

“Sadece iki saat, Watson. Sana söz veriyorum, saat altıda gideceksin. Bu kadarcık bekleyemezmisin?”

“Başkaçaremyok.”

“Hemdehiçyok.Teşekkürederim,benkendiyatağımıdüzeltirim.Lütfen,aramızdamesafekalsın.ŞimdiWatson,birşartımvar.Yardımgetirebilirsinamaoisminiandığınadamıistemiyorum,benimseçeceğimdoktorugetireceksin.”

“Kabul.”

“Odayagirdiğindenberiettiğintekakıllıcalafbuoldu,Watson.Şuradabirkaçkitapduruyor.Benbirazyorgunum.Cereyanvermeyenbirpilebenziyorum.Saataltıdaherhaldekonuşmamızadevamedebiliriz.”

Holmes’undurumuşimdibenidahadakorkutmuştu.Aslındabuişidahaönceyapmamızgerekirdi.Birkaç dakika öylece durup bekledim, yataktaki hareketsiz bedene baktım. Yorganı yüzüne kadarçekmiş,uykuyadalmışgibiydi.Oradaoturupsakinsakinkitapokuyamayacağımıanlayınca,odanıniçindeyavaşyavaşdolaşmaya,duvarlarısüsleyenmeşhursuçlularınresimlerinebakmayabaşladım.Sonundaşömineninönünegelipdurdum.Pipolar,tütünpaketleri,şırıngalar,kalemtıraşlar,kurşunlarve daha bir sürü ıvır zıvır şöminenin korkuluğu üzerine serpiştirilmişti. Aralarında bir de sürmekapaklı, siyah-beyaz, küçük, fildişi bir tabaka vardı. Çok hoş bir şeye benziyordu. Tam yakından

Page 16: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

incelemekiçinelimiuzatmıştımki...

Korkunç bir çığlık, acı bir feryat işittim; aşağıdan, sokaktan geliyor sandım ama yataktangeliyordu.Vücudumusoğukterlerbastı, tüylerimdikendikenoldu.Geridönüpbaktım;saranöbetigeçirircesinetitreyenbiryüzvekocamanikigöz!Elimdeküçüktabakaileöylecekalakalmıştım.

“Bırak onu yerine! Çabuk bırak onu oraya, Watson! Hemen diyorum!” Tabakayı şömineninkenarına koyduğumu görünce başını yastığa attı ve rahat bir nefes aldı. “Eşyalarımadokunulmasındannefretederim,Watson.Bunusendebiliyorsun.Tahammülümüzorluyorsun.Sen...Bir doktor olarak hastanı tımarhanelik edersin. Otur oturduğun yerde be adam, bırak da birazdinleneyim!”

Buazarlanmayaçokiçerlemiştim.Busebepsizyeregaleyanvehaykırış,alıştığımonezaketteneserolmayanterbiyesizlaflar,zihnininnekadarsarsılmışolduğunugösteriyordu.Özellikleasilbirruhunçöküşünügörmekinsanaacıveriyordu.Sessizceoturupzamanıngeçmesinibekledim;kendimiyenikhissediyordum.Herhaldeodabenimgibisaatebakmışolmalıydıkisaattamaltıyayaklaşırkenyineateşleriçindeyerindendoğrularakkonuşmayabaşladı:

“PekâlâWatson,yanındahiçbozukparavarmı?”

“Var.”

“Çokmu?”

“Yeterince.”

“Kaçtaneyarımkronvar?”

“Beştane.”

“Ahçokaz!Çokaz.NeşanssızlıkWatson!Neyse,şimdionlarısaatcebinekoyuver.Kalanparalarıdapantolonununsolcebine.Teşekkürederim.Böylecedengenisağlayabilirsin.”

Bunlartambirdelisaçmasıydı.Öncebütünvücudutitredi,sonrayinehıçkırıklaöksürükarasıbirsesçıkardı.

Şimdigazlambasınıyakabilirsin,Watson.Amadikkatet,filtreyiyarımaç.Yalvarırımdikkatliol,Watson.Teşekkürederim,mükemmeloldu.Hayır,perdeleriçekmenegerekyok.Şimdisanazahmetolmazsa,masanınüzerinde eliminyetişebileceği yerebirkaçmektuplakâğıt koy.Teşekkür ederim.Şömineninüzerindekilerdendebirkaçınıgetir.Harika,Watson.Şuradabirşekermaşasıvar,gördünmü? Şimdi o ufak fildişi tabakayımaşayla kaldır. Buraya, şu kâğıtların arasına koy. Güzel, şimdigidipBayCulvertonSmith’iburayagetirebilirsin;kendisiLowerBurkeSokağı13numaradaoturur.”

Doğrusunu söylemek gerekirse, doktor getirme isteğim azalır gibi olmuştu. Zavallı Holmesöylesine hezeyanlar geçiriyordu ki, onu yalnız bırakmam tehlikeli olabilirdi. Az önce her türlüyardımınasılşiddetlereddetmişse,şimdidesözünüettiğikişiyigetirmemiçincanatıyordu.

“Dahaöncebuismihiçduymadım,”dedim.

“Bunahiçşaşırmadım,sevgiliWatson.Buhastalıktadünyanınenünlüuzmanınınbirdoktordeğildebirziraatçıolduğununeredenbileceksin.BayCulvertonSmith,Sumatra’nıntanınmışkişilerindenbiridir ama şu sıralar Londra’da. Çiftliklerinin birinde bu hastalık baş göstermiş; doktor yardımımümkün olmadığı için kendini bu işe vermiş ve sonunda oldukça etkili yöntemler geliştirmiş. O

Page 17: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

düzenli ve dakik bir adamdır; o yüzden oraya saat altıdan önce gitmeni istemedim; çünkü gitsenyerindebulamazdınonu.Eğeronugelmeyeiknaedebilirsen,zamanlaenbüyükmerakıhalinegelmişbu hastalıkla ilgili eşsiz tecrübelerinden faydalanma şansına erişiriz.Bana yardım edebileceğindenhiçkuşkumyok.”

Holmes’un sözlerini olduğu gibi aktarmakla birlikte, aralarda nasıl güçlükle nefes almayaçalıştığını,elleriylekaçkezhavayıdövdüğünü–kibunlar,onunnekadaracıçektiğinigösteriyordu-belirtmeme gerek yok. Yanında bulunduğum son bir iki saat içinde durumu kötüleşmişti.Yanaklarındaki kırmızı lekeler iyice koyulaşmış, yuvalarına çökmüş gözleri daha da hummalıbakmaya başlamış ve alnı terden sırılsıklam olmuştu. Ama konuşması hâlâ eskisi gibi canlıydı,cesaretinikaybetmemişti.Ömrününsonsaniyesinekadarsadecekarşısındakinedeğil,kendinefsinedegalebeçalacaktı.

“Beni hangi halde bıraktığını ona olduğu gibi anlat,” dedi. “Üzerinde bıraktığım izlenimi aynenanlat; ölmek üzere olan, sayıklama ve hezeyan içinde bir adam.Ama anlamıyorum, neden denizindibiistiridyelerlekaplıdeğil?Buyaratıklarmüthişolmalı.Ah,saçmalıyorum.İlginçdoğrusu,beyinkendikendinikontrolediyor...NediyordumWatson?”

“BayCulvertonSmith’enasıldavranmamgerektiğinianlatıyordun.”

“Ha, tamam,hatırladımşimdi.Hayatımbunabağlı.Elindengeleniyap,Watson.Çünkübuadamlaaram pek iyi değil. Yeğenini kumarda hile yapıyor diye gözaltına almıştım. Genç adam fena canverdi.Herifbanakarşıkingüdüyor.Onuyumuşatmalısın,Watson.Ricaet,yalvar,neyapıpediponuburayagetir.Benibirtekokurtarabilir.”

“Arabayaatargetiririm;istersenburayakadardakucağımdataşırımdostum.”

“Hayır, öyle yapma. Sadece ikna etmeye bak ve ondan önce buraya gelmeye çalış. Birliktegelmemek için bir bahaneuydur işte.Unutmabunu,Watson.Beni yüzüstübırakma sakın.Senbenişimdiyekadarhiçhayalkırıklığınauğratmadın.Elbettehayvanlarınçiftleşmesiniönleyendüşmanlarıvardırdoğada.Watson,bizelimizdengeleniyaptık.Senceistiridyelerbütündünyayıkaplayabilirmi?Hayır,hayır!Bunudüşünmekbilekorkunç.Senonabildiğinherşeyianlatırsın.”

Holmes’den ayrıldım; böylesine muhteşem bir zekâya sahip birinin aptal bir çocuk gibisaçmalamasıbeniçoketkilemişti.Kapınınanahtarınıbanaverdi;sevesevealdımonu.Holmesbundanböyle odasını içeriden kilitleyemezdi. Bayan Hudson koridorda yaşlı gözlerle bekliyordu. EvdençıkarkenHolmes’unsesiniduydum;bağırabağırasöylenmeyedevamediyordu.Aşağıyaindiğimde,tambirarabayaıslıkçalıyordumki,sislerinarasındanbiradamçıkageldi.

“BayHolmesnasıllar,efendim?”diyesordu.Eskibirahbabımızdı.BukezsivilkıyafetleriçindedeolsaScotlandYard’danMüfettişMorton’ıtanımaktazorlukçekmedim.

“Çokhasta,”diyecevapverdim.Banatuhaftuhafbaktı.Eminolmasamda,koridorpenceresindensızanışığınvurduğuyüzündebirsevinçifadesisezergibioldum.

“Bazıdedikodularişittimde...”

Onuoradabırakıp,önümdeduranarabayaatladımalelacele.LowerBurkeSokağı,NottingHillileKensingtonarasındabulunan,güzelsıraevlerinsüslediğibirsokaktır.Faytonunönündedurduğuevise, eski moda demir parmaklıkların çevrelediği, iki kanatlı devasa kapısıyla biraz kendinibeğenmişliği,birazdatevazuuyansıtıyordu.İçeridengelengülrengiışığınaltında,kapıyısomurtkan

Page 18: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

biruşakaçtı:

“Evet,BayCulvertonSmithevdeler,Dr.Watson!Hayhay,efendim,geldiğinizihabervereyim.”

NaçizaneismimveunvanımBayCulvertonSmith’ipeketkilemişebenzemiyordu.Yarıaçıkkapıdanyüksektondaöfkelibirsesişitildi:

“Kimmişbuadam?Neistiyormuş?AllahaşkınaStaples,sanakaçkezsöyledim,çalışmasaatlerinderahatsızedilmekistemiyorumdiye!”

Uşakyumuşaksestonuylabiraçıklamayagirişti.

“Yeter, onu görmek istemiyorum, Staples. İşimi şu anda yarıda kesemem.Ben evde yokum.Onaöylesöyle.Okadarönemliysesöyleona,yarıngelsin.”

Yineyumuşaktondamırıldanmalar...

“Diyeceklerimbukadar.Söyleona,yayarıngelsin,yadahiçgelmesin.Çalışırkenrahatsızedilmekistemiyorum.”

Holmes’u hasta yatağında kıvranırken, yardım getirmem için dakikaları sayarken hayal ettim.Nezaketinsırasıdeğildiartık.Dostumunhayatıpamukipliğinebağlıydı.Ezikuşaközürlerdileyerekyanımayaklaşırken,benonuşöylebirkenara iterekodayadaldım.Şömineninyanındakikoltuğunakurulmuşadamcırtlakveöfkelibirsesleyerindenfırladı.Kocamanbirkafası,sapsarıbiryüzü,yağlıbir teni vardı; çenesi şişmanlıktan ikiyekatlanmıştı.Gür, kırçıl ve kızıl kaşları altındaki gri renkligözleriyle bana kızgın kızgın bakıyordu. Yüksek alnının tepesinde, gösterişli bir şekilde yanasarkıtılmışküçükkadifebirkepduruyordu.Böylecebaşı,olduğundandahabüyükgörünüyordu;amadahadikkatlibaktığımdavücudununnekadarküçükvenarinolduğunuhayretlegördüm.Omuzlarıvesırtı,kemikhastalığıgeçirençocuklargibikamburlaşmıştı.

“Buda ne demekoluyor?” diye ciyak ciyak bağırdı. “Evimenasıl böyle zorla girebiliyorsunuz?Sizeyarıngelmenizisöylemedilermi?

“Özürdilerim,”dedim.“Fakatdurumsahidenacil!BaySherlockHolmes...”

Dostumun isminiduyanbuufak tefekadamda tuhafdeğişimlerolmayabaşladı.Bir saniye içindeyüzündekiokızgınifadekaybolduamayüzhatlarıgerildi,tetiktebekliyorgibiydi.

“SiziHolmesmügönderdi?”

“Azönceyanındanayrıldım.”

“Başınabirşeymigeldi?Sağlığınasıl?”

“Ağırhasta.Burayagelmeminnedenidebu.”

Adamoturmamiçinbiriskemlegösterdivegeridönerekkoltuğunayaslandı.Buaradaşömineninüzerindeki aynadan onun yüzüne bir göz attım. Sinsi ve hain bir gülümseme gördüğüme yeminedebilirdim. Ama hemen sonra bunun, sinirsel bir adale kasılması olduğuna karar verdim, çünkübaşınıtekrarçevirdiğindeyüzündekiciddiifadeninsamimiolduğunuanladım.

“Bunuduyduğumaçoküzüldüm,”dedi.“BayHolmes’lesadecebirkaçkezortak işimizolmuştur;onuşahsenpektanımamamayeteneğinivekişiliğiniherzamantakdiretmişimdir.Benhastalıklarane

Page 19: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

kadar meraklıysam o da suçlara o kadar meraklıdır. Onun için bir katil, benim için bir mikropdemektir. İştebenimhapishanelerimbunlar!”diyerekyan taraftakibirmasanınüzerindesıralanmışşişeleri ve deney tüplerini gösterdi. “Bu hayvan kültürlerinden bazıları insanlığın en büyükdüşmanıdır;amacezalarınıburadadolduruyorlar.”

“İşte BayHolmes sizi bu alandaki olağanüstü bilginiz nedeniyle görmek istiyor. Sizi çok takdirediyorveLondra’dahayatınıkurtaracaktekkişininsizolduğunainanıyor.”

Küçükadambirandairkilincekafasındakikepyeredüştü.

“Neden?” diye sordu. “Neden Bay Holmes kendisine sadece benim yardım edebileceğimidüşünüyorki?”

“SizinDoğuhastalıklarıhakkındaçoktecrübenizvarmış...”

“AmayakalandığıhastalığınDoğu’dangeldiğinineredenbiliyor?”

Çünkükendisibusıralarmeslekicabı,rıhtımdaçalışanÇinligemicilerlehaşırneşirolmakzorundakalmış.”

BayCulvertonSmithhoşbirşekildegülümseyipeğilerekkepiniyerdenaldı.

“Demek öyle ha?” dedi. “Umarım durumu söylediğiniz kadar ağır değildir. Ne kadar zamandırhasta?”

“Üçgündür.”

“Sayıklamavarmı?”

“Arasıra.”

“HayAllah!Endişeverici.Buyardımferyadınacevapvermemekinsanlığasığmaz.Herneşekildeolursa olsun işimin yarıda kesilmesinden nefret ederim ama Dr. Watson, bu sefer çok ilginç birvakaylakarşıkarşıyayız.Hemensizinlegeliyorum.”

Oanda,Holmes’unbanatembihettiğişeyihatırlayıpcevapverdim:

“O!Benimbaşkabirrandevumvar.”

“Öyleolsun,o zamanbenyalnızgiderim.BayHolmes’unadresi bendeolacaktı.Meraketmeyin,kesinliklegeleceğim.Sizesözveriyorum,engeçyarımsaatiçindeoradaolacağım.”

Holmes’un odasına geri döndüğümde içeri girmeye cesaret edemedim. Ben yokken korktuğumbaşıma gelmiş olabilirdi. Ama içeri girdiğimde, genel durumunun düzeldiğini görünce öylesinerahatladım ki... Kendisi oldukça süzülmüştü ama ateşi düşmüştü; konuşurken sesi cılız çıksa dacümleleriapaçıkvemantıklıydı.

“Ee,onunlagörüşebildinmiWatson?”

“Evet,geliyor.”

“YaşaWatson!Yaşa!Senelçilerinkralısın.”

“Benimlebirliktegelmekistedi.”

Page 20: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“BuhayattaolmazWatson.Olmamasıgerekiyordu.Peki,nesivardiyesordumu?”

“KendisineÇindenizcilerindenbahsettim.”

“Aferin,Watson;seniyibirdostolarakelindengeleniyaptın.Amaşimditozolbakalım.”

“AffedersinamaHolmes,onubekleyiphastalıkhakkındakiteşhisiniduymakistiyorum.”

“Tabii ki istersin ama beyefendi odada başka kimsenin olmadığını düşünürse teşhisi de dahagerçekçivedürüstolur.Senşöyleyatağınbaşucunageçdeoradasaklan,Watson.”

“AmaHolmes...”

“Neyazıkkibaşkaçaremizyokdostum.Buodadadoğrudürüst saklanacakbiryeryok; en iyisişüpheuyandırmamak.SanırımWatson,buişibaşaracağız.”Sonrabirdenoturduğuyerdendoğrularakkulakkabarttı. “Şişt...Araba tekerleklerini duyuyormusunWatson?Beni seviyorsan elini çabuk tutdostum!Veneolursaolsunyerindenkıpırdama,anladınmı?Tekkelimeetme,kımıldama!Sadececankulağıyladinle.”

Bunlarısöylediktensonrabirdentakatitükendi;kendindeneminkonuşmalarıyerinianlaşılmazbirmırıldanışabıraktı;yarıkomayagirmişbirininkekelemesiniduyuyordum.

Hemen gidip saklandım, merdivendeki yaklaşan ayak seslerini, derken kapının açılıp kapanışınıduyabiliyordum.Öncebenişaşırtanuzunbirsessizlikoldu;busessizliğihastaadamınarasırazorlaaldığı nefesler ve hırıltılar bozmaktaydı. Ziyaretçimizin, yatağın kenarında durup, ıstırap çekenedikkatlebaktığınıgözümdecanlandırabiliyordum.Venihayetbugaripsessizliksonaerdi.

“Holmes!”diyeseslendiadam.Uyuyanbirinsanızorlauyandırmakisteyentondabirsestibu.“BeniduyabiliyormusunHolmes?”Sonrahastayıomuzlarındantutupsarsmayabaşladı.

“Siz misiniz Bay Smith?” diye fısıldadı Holmes. “Gelme nezaketinde bulunacağınızı hiçummuyordum.”

Adamgüldü.

“İnanırım.Amagördüğüngibiburadayım.Demirtavındadövülür.”

“Çoknaziksiniz,gerçektençokasilsiniz.Olağanüstüyetenekleriniziheptakdiretmişimdir.”

Konuğumuzkıskısgülüyordu.

“ÇokşükürkiLondra’dabuyeteneklerimitakdiredentekkişisizsiniz.Hastalığınızınneolduğunubiliyormusunuz?”

“Evet,Victor ’unkininaynı.”

“Ah!Demekbelirtileriteşhisettiniz.”

“Elimdengeldiğince.”

“BunahiçşaşırmadımHolmes.Öyleyseişinçokzor.ZavallıVictordördüncügünüölmüştü.Oysanasıldagüçlükuvvetli, sapasağlambiradamdı.Londra’nıngöbeğindeböylesineendergörülenbirAsyahastalığınayakalanışıçokgarip.Hemdebenimözeluzmanlıkalanımolanbirhastalık.Tuhafbir rastlantı Holmes. Başınıza ne gelecek, biraz sonra göreceğiz. Öte yandan bunun nedeni ile

Page 21: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

etkilerinibilmenizhiçdehoşolmayacak.”

“Biliyorum,busizinbaşınızınaltındançıktı.”

“Oo,demekbiliyorsunuz?Ama ispat edemezsinizki!Ya şunanedemeli?Öncehakkımda asılsızsöylentileryayıyorsunuz,sonradabaşınızsıkışıncabendenyardımistiyorsunuz.Bunasılbiriş,ha?”

Hastanıngüçlükleçıkanhırıltılınefesiniduyabiliyordum.

“Banasuverin!”diyeinledi.

“Sonunuzyaklaştıdostum;amanallarıdikmedenönce sizinlekonuşmalıyım.Sırfbuyüzdensizeşimdisuvereceğim.Alınbakalım,dikkatedin,bardağıdüşürmeyin.Beniduyuyormusunuz?”

Holmes inledi. “Geçmişi unuttum, yardım edin bana,” diye fısıldadı. “Aklımdaki her şeyi unutupgideceğim,yeminederimsize.Yeterkibenitedaviedin.Herşeyiunutacağım.”

“Neyiunutacaksınız?”

“Victor Savage’ın ölümü hakkında her şeyi. Onu sizin öldürdüğünüzü demin itiraf ettiniz. Amahepsiniunutacağım.”

“Canınızne isterseonuyapın.Nasılsa sizi tanıksandalyesindegörecekdeğilim.Onunyerinesizibaşka bir odacığın içinde göreceğim; o odacığı bilirsiniz, dar mı dardır Holmes. Hiç şüphenizolmasın. Yeğenimin nasıl öldüğünü bilmeniz umurumda değil. Şu anda konuştuğumuz mesele odeğil,sizsiniz.”

“Evet,evet.”

“Bana haber saldığınız adam, ismi neydi unuttum, hastalığı Doğu Yakası’ndaki gemicilerdenkaptığınızısöylemişti.”

“Başkaneredenolabilirki?”

“BirdezekânızlagururduyarsınızHolmes,değilmi?Kendiniziçokkurnazsanırsınız.Amabukezsizdendahazekibirineçattınız.HafızanızızorlayınbakalımHolmes.İyidüşünün.Buhastalığıbaşkabiryerdenkapmışolamazmısınız?”

“Düşünemiyorum.Zihnimdağıldı.Allahaşkına,banayardımedin,n’olur!”

“Tabii ki yardım edeceğim. İçine düştüğünüz durumu ve bu noktaya nasıl geldiğinizianlayabilmeniziçinsizeyardımedeceğim.Ölmedenöncegerçeğiöğrenmeniziistiyorum.”

“N’olur,banaağrılarımıdindirecekbirşeyverin!”

“Acı veriyor değilmi?Asyalılar da ölüm yaklaştığında uluyup dururlardı.Her tarafınıza krampgirmişgibioluyor,değilmi?”

“Evet,evetheryanımkasılıyor.”

“Ama dediklerimi duyabiliyorsunuz. Şimdi iyi dinleyin. Hastalığın belirtileri başlamadan öncehayatınızdabaşınızdansıradışıbirşeygeçtimi?”

“Yo,geçmedi.”

Page 22: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“İyidüşünün.”

“Çokhastayım,düşünemiyorum.”

“Pekiöyleyse,bensizeyardımedeyim.Sizepostaylabirpaketgöndermişlermiydi?”

“Postaylamı?”

“Evet,postayla.Şöyleufakbirtabaka.”

“Ba...Bayılmaküzereyim...Ölüyorum!”

“Dinleyin Holmes!” Biri ölüm döşeğindeki adamı omuzlarından tutup sarsıyormuş gibi bir sesgeliyordu;bensesaklandığımyerdekımıldamadanbekliyordum.“Benidinlemekzorundasınız.Şimdibeni iyidinleyin!Otabakayıhatırlamıyormusunuz?Fildişindenyapılmış tabakayı?Perşembegünüelinizegeçmişti.Vesizdeonuaçmıştınız...Hatırlıyormusunuz?

“Evet,evetaçmıştım.İçiderikaplıydı.Mücevherkutusugibibirşeydi...”

“Mücevherkutusufalandeğildisersemherif!Bunusenistedin!Yolumaçıkmanısöyleyenoldumusana?Benirahatbıraksaydınbaşınabunlargelmezdi.”

“Şimdi hatırladım,” diye inledi Holmes. “Kapağını açar açmaz içinden bir yay fırlamıştı!Parmağımıkanatmıştı.Şurada,masanınüzerindekitabaka...”

“Takendisisersem!Buradanayrılırkenyanımdaonudagötüreceğim.Böylecesondelilumudundasuya düşmüş olacak. Şimdi gerçeği öğrendin, Holmes; seni benim öldürdüğümü bilerekgebereceksin.VictorSavagehakkında çok şeybildiğin için bu tabakayı sana yolladım; aynı akıbetsenidebekliyor.ArtıksonungeldiHolmes.Şimdiyanıbaşındaoturacağımvenasılcançekiştiğiniseyredeceğim.”

Holmesanlamsızbirşeylermırıldandıamasesiöylederindengeliyorduki...

“Anlamadım,”dediSmith.“Işığıdahamıaçayım?Aa,gözlerineperdeinmeyebaşladıdemek?Pekiaçayım,böylecesuratınıdahaiyigörürüm.”

Ayağa kalktı, odanın öteki ucuna gidip gaz lambasının filtresini iyice yükseltti. Ortalık bir hayliaydınlandı.

“Seniniçinyapabileceğimbaşkabirşeyvarmıdostum?”

“Birsigara,birdekibritverirmisin?”

Sevinçten bağırmamak için kendimi zor tuttum. Holmes her zamanki güçlü sesiyle konuşmayabaşlamıştı;belkibirazkısıktıamabusesiiyitanıyordum.Uzunbirsessizlikolmuştu.CulvertonSmithşaşkınlıkiçindeHolmes’ebakıyorolmalıydı.

“Budanedemekoluyor?”diyesorducırtlakbirsesle.

“Birrolüeniyişekildeoynamanınyolu,”diyecevapverdiHolmes,“orolüniçinegirmek,orolüyaşamaktır.İnanın,şusonüçgüniçindeneyedimnedeiçtim.Takisizzahmetediposuyuverenekadar.Enzorudasigarayıbırakmakoldu.Neysekiartıkiçebilirim.Aa,şuradabirikisigarakalmış!”Kibritiçaktığınıduydum.“Ooh,dünyavarmış!Odanesi.Dostumunayakseslerideğilmibunlar?”

Page 23: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Dışarıdanayakseslerigeliyordu,kapıaçıldıveiçeriMüfettişMortongirdi.

“Her şey halledildi; işte aradığınız adam,” dedi Holmes. Müfettiş her suçluya söylenen, yani oandan itibaren söyleyeceği her şeyin aleyhte delil olarak kullanılabileceği yolundaki sözünütekrarladıve“SiziVictorSavage’ıbilerekveisteyereköldürmektendolayıtutukluyorum,”dedi.

“Ayrıca Sherlock Holmes’u öldürmeye teşebbüsten diye de ekleyebilirsiniz,” diye araya girdidostumgülerek.“NeysekiağırbirhastayazahmetvermemekiçinBaySmithgazlambasınınışığınıaçmanezaketinigösterdi.Böyleceöncedenkararlaştırdığımıztehlikesinyalinikendielleriylevermişoldu.Unutmadansöyleyeyim,tutuklununpaltosununsağcebindebirtabakabulacaksınız.Kendisinibuyüktenkurtarmanızıöneririm.Çokteşekkürler.Elinizletutarkençokdikkatedin.Eniyisionuşurayabırakıverin.Mahkemedeönemlibirdelilolarakkullanılacak.”

İtişkakıştansonramadenibirşakırtıduyuldu,birisiacılıbirçığlıkattı.

“Sonunda siz zararlı çıkarsınız,” dedimüfettiş. “Rahat durun şimdi!”Kilitlenenkelepçenin sesiniişittim.

“Ne güzel bir tuzak!” diye atıldı Smith, tiz çığırtkan bir sesle. “Ama sonunda topun ucunda sizolacaksınızHolmes, ben değil.Buraya gelip kendisini tedavi etmemi istedi.Ben de ona acıdım vegeldim. Şüphesiz şimdi de tutup o deli saçması iddialarını destekleyen şeyler söylediğimiuyduracaktır.İstediğinkadaryalansöyleHolmes.Seninsöylediklerinenekadarinanılırsabenimkilerdeokadarinanılırolacaktır.”

“HayAllah!”diyebağırıpbirdenyerindensıçradıHolmes.“Tamamenunutmuşum.SevgiliWatsonsendenbinkezözürdilerim.Nasıldaunutmuşum!SeniBayCulvertonSmithiletanıştırmamagerekyokherhalde,buakşamgörüşmüştünüz.Arabahâlâaşağıdamı?Giyinirgiyinmezbendepeşinizdengeleceğim,Morton.Karakoldabanaihtiyacınızolabilir.”

Holmes bir yandan giyinirken diğer yandan da bir bardak kırmızı şarapla biraz bisküvi atıştırdı.“Amma acıkmışım!” dedi. “Sen de iyi bilirsin ya, öyle düzensiz bir hayatımvar ki, birkaç gün açkalmakbenibaşkalarıkadaretkilemiyor.Önemliolan,içinedüştüğümsefildurumaBayanHudson’ıinandırmaktı; o her şeyi sana anlatacaktı, sen de Culverton Smith’e... Bana gücendin mi yoksaWatson?Ama itiraf etmelisin ki, birçok alandaolağanüstüyeteneklere sahipolmana rağmenyalansöylemekte çuvallıyorsun. Gerçeği bilmiş olsaydın, hiçbir zaman Smith’i durumun ciddiyetikonusunda ikna edemezdin. Oysa bütün planın en can alıcı kısmı buydu; Adamın ne kadar kindarolduğunubildiğimiçin,gelipşaheserinigörmekisteyeceğindenemindim.”

“PekiyaosuratınHolmes,ohayaletgibigörünüşün...”

“Üç gün ağzına bir lokma koymazsan sen de benden farklı olmazsınWatson.Geri kalanı çocukoyuncağı; Bir süngerin temizleyemeyeceği şey yok. Alnına biraz vazelin, gözlere güzelavratotu,yanaklarabirazcık allık, dudakların etrafınadabalmumu sürdünmü,herkesi kandırabilirsin.Hastanumarasıyapmayagelince...Oldumolasıbukonuhakkındabirkitapyazmayıdüşünmüşümdür.Tabiiara sıra istiridyelerden, paralardan ya da başka tuhaf şeylerden bahsederek delirmiş olduğumizlenimivermekdezorolmadı.”

“Peki,beniniyeyanınayaklaştırmadın?Aslındahastalıkfalanyoktu.”

“BununasılsorarsınazizimWatson?Senindoktorluğunasaygımveinancımyokmusanıyorsun?Ölümdöşeğindekibiradamınateşininolmaması, tansiyonununyükselmemesiseninokeskin teşhis

Page 24: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

yeteneğinden ve gözünden kaçar mıydı? Seni ancak üç metre mesafeden kandırabilirdim. Bunuyapmasaydım kim benim ölüm döşeğime Culverton Smith’i getirebilirdi? Unutmadan söyleyeyimWatson,seninyerindeolsamşimdibileotabakayadokunmam.Yandanşöylebirbak,kapağınıaçaraçmaziçindenyılandiligibibiryayfırlayacak.BanakalırsabüyükbirservetekonmuşolanzavallıSavagedabunabenzerbiraletleöldürüldü.Biliyorsun,banapostadanbazentuhafpaketlergelir,bunedenle onları açarken hep dikkat ederim. Planının başarıyla sonuçlandığı izlenimini kendisineverdiğimde, işlediği suçu apaçık itiraf edeceğini tahmin etmiştim. Ve bunun için de bir sanatçınıneserine verdiği özeni ben de kendime vererek yüzümü değiştirdim ve hasta numarası yaptım. Şupaltomu giymeme yardım eder misin, Watson? Teşekkür ederim. Karakolda işimiz biter bitmezSimpson’ınlokantasındabirziyafetçekmeyenedersin?”

Page 25: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

BENEKLİKORDON

Page 26: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Son sekiz yıldır dostum Sherlock Holmes ‘un kullandığı yöntemleri takip ettiğim yetmiş kadarvakayagözatığımda,buvakalarınbirçoğunungarip,bazılarınıntrajikvehattakomikolduğunu,amahiç birinin sıradan olmadığını görüyorum. Holmes, para için değil meslek aşkıyla çalışıyordu.Nitekimsıradışı,hattafantastikolmayanaraştırmalaragirmeyireddettiğibileolurdu.Nevarkibütünbuvakalarınarasında,ünlüSurreyailesiyleilgilivakagibisiyoktu.

Sözkonusuvaka,Holmes’letanışıklığımızınbaşında,BakerSokağı’ndakievdebirliktekaldığımızilkgünlerdegerçekleşti.Buhikâyeyidahaöncedekalemealabilirdim,amabirinebukonudasessizkalacağıma dair söz vermiştim. Fakat şimdi bana yemini ettiren hanımefendinin zamansız ölümüüzerinesözümübozabilirimartık.ZatenDr.GrimesbyRoylott’unölümüyleilgiliçirkindedikodularokadaryayıldıkigerçeklerigünışığınaçıkartmanınzamanıgeldi.

1883senesininNisanayınınbaşlarındaydık.BirsabahbeniuyandıranSherlockHolmes’uyatağımınbaşucundagiyinikbirhaldedururkenbuldum.Geçkalkmayıpeksevenbiriolduğuiçin,şömineninüzerindeki saatin henüz yediyi çeyrek geçtiğini gördüğümde, biraz şaşırarak hatta biraz dasinirlenerekHolmes’abaktım.Nedeolsabendealışkanlıklarımasadıkbiriydim.

“SenibukadarerkenkaldırmakzorundakaldığımiçinözürdilerimWatson,”dedi,“amagörünüşebakılırsa, bu sabah erken uyandırılan sadece sen değilsin. Sabahın köründe Bayan Hudson’uuyandırmışlar;sonradabeni.Şimdidesırasende.”

“Neolmuşpeki?Biryerdeyangınfalanmıçıktı?”

“Hayır; birmüşteri; genç bir hanımefendi, ruhen epey sarsılmışa benziyor.Benimle görüşmekteısrarediyor.Şuandaoturmaodasındabekliyor.Sanahabervermedenedemedim.Sabahınbusaatindegenç hanımefendiler koca şehirde dolanıp uykulu insanları yataklarından kaldırıyorsa söyleyecekoldukçaönemlişeylerivardemektir.Belkibuolayseniilgilendirirdiyedüşündüm.”

“Dostum,bunuaslakaçırmakistemem.”

Holmes’un iz üzerindeyken karşısına çıkan problemleri, sezgileri kadar hızlı olan mantıkzincirleriyle çözümekavuşturmasını hayranlıkla izlemekten aldığımkeyfi hiçbir şeyden almazdım.Çabucak giyindim ve birkaç dakika içinde, dostumla birlikte oturma odasına indik. İçerigirdiğimizde, yüzü kalın bir peçeyle örtülü, siyahlara bürünmüş bir kadın pencerenin yanındakiyerindenkalktı.

“Günaydın hanımefendi,” dedi Holmes neşeyle. “Adım Sherlock Holmes. Bu da dostum vemeslektaşımDr.Watson.Banaolduğukadaronadaherhusustagüvenebilirsiniz.BayanHudsondaşömineyi yakmış, ne güzel. Lütfen ateşin yanına sokulun; size bir sıcak kahve söyleyeyim;görüyorumkititriyorsunuz.”

Kadınsandalyesiniateşedoğruçekerekalçakbirsesle,“Titrememinsebebisoğukdeğil,”dedi.

“Öyleysenepeki?”

“Korku.BayHolmes.Sadecekorku.”

Konuşurken peçesini kaldırdı; üzüntüden perişan ve dehşetten ürpermiş bir haldeydi. Bütün kanıçekilmiş,yüzükireçgibibembeyazkalmıştı.Bakışları,kapanakısılmışvahşibirhayvangibikorkuvetedirginlikdoluydu.Otuzyaşlarındagöstermesinerağmen,saçlarıyeryerbeyazlaşmış,yüzüiseyorgunveyıpranmıştı.

Page 27: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

SherlockHolmes,herşeyikavrayanzekigözleriylekadınıçabucaksüzdü,onadoğrueğildi,elinigençkadınınelinedeğdirerek:

“Korkmayın,” dedi rahatlatıcı bir ses tonuyla. “Size yardım edeceğiz. Gördüğüm kadarıyla,Londra’yabusabahkitrenlegelmişsiniz.”

“Benitanıyormusunuzyoksa?”

“Hayır, amasol eldiveninizebir trendönüşbileti sıkıştırmışsınız.Yolaerkençıkmışolmalısınız;üstelikistasyonavarmadan,bozukyollardafaytonlauzunbiryolculukyapmışsınız.”

Kadınşiddetleirkildi.HayretleHolmes’abakıyordu.

“Bundagaripbirşeyyok,sevgilihanımefendi,”dediHolmesgülümseyerek.

Ceketinizin solkoluenazyediyerindençamurabulanmış.Lekelerhenüz taze.Bu şekildeçamursıçratan bir araç bir faytondan başkası olamaz. Üstelik lekelerin yeri sürücünün neresindeoturduğunuzudagösteriyor.”

“Nasılanladınızbilmiyorumamatamamıyladoğru,”dedikadın.“Saataltıdanönceevdenayrıldım,yirmi geçe Leatherhead’e ulaştım ve Waterloo’ya giden ilk trene binip doğruca buraya geldim.Beyefendi, bu acıya daha fazla dayanamayacağım; böyle giderse çıldırabilirim.Gidebileceğim hiçkimsemyok...Hiçkimse...Benisevenbirihariç,amaoda,neyazıkki,banayardımedemez.Zorbirdurumdayken yardım ettiğiniz Bayan Farintosh bana sizden söz etmişti, Bay Holmes. Adresiniziondanaldım.Ahbayım,etrafımısarankaranlığıazıcıkbileolsaaydınlatabilseniz...Banayardımedinlütfen! Şu anda zahmetinizi karşılayacak kadar param yok, ama birkaç ay içinde evleneceğim vekendigelirimekavuşacağım.Enazındanozamansiziödüllendirebilirim.”

Holmesçalışmamasasınagiderekçekmeceninkilidiniaçtıveküçükbirkitapçıkarttı.

“Farintosh.” dedi. “Evet, hatırlıyorum; opalden bir taç ile ilgili bir vakaydı. Sanırım seninletanışmadan önceydi Watson. Size şu kadarını söyleyebilirim hanımefendi, arkadaşınızın vakasınaverdiğim önemi sizin vakanıza da verebilmek beni sevindirecek. Mesleğimi zevk için yaparımmadam.Masraflaragelince,istediğinizzamanödeyebilirsiniz.Acelesiyok.Amaşimdi,bizederdinizianlatın,lütfen.”

Kadınınınsıkılmışparmaklarıçözülüverdi.

“Öncelikle şunu bilmelisiniz ki, durumumun asıl korkunç yanı, endişelerime kesin bir nedengösteremeyişim.Benitedirginedenöylesineufaktefekşeylerkibunlar,dışarıdanbakanlaraönemsizgörünür.Öyleki,budünyadayardımıve tavsiyesinebaşvurabildiğimoyegânekişibile,anlattığımherşeyi,isterik,gençbirkadınınhayalleriolaraknitelendiriyor.Banaaçıkçaböylesöylemiyortabii,ama sakinleştirici cevaplarından ve başka yerlere kayan gözlerinden bunu okuyabiliyorum.Hakkınızda çok şey duydumBayHolmes; siz, insan yüreğinin gizli kalmış en derin sırlarını bilegörebilenbiriymişsiniz.Beniyavaşyavaşboğanbukorkuyuyenebilmeninyoluvarmıdırdersiniz?”

Sizidinliyorumhanımefendi.”

“AdımHelenStoner. İngiltere’nin en eski Sakson hanedanındanRoylott’ların son temsilcisi olanüveybabamlaberaberWestsurrey’dekiStokeMorankasabasındayaşıyorum.”

Holmesbaşınıonaylayıcıbirşekildesalladı

Page 28: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Buismiduymuştum,”dedi.

“Buaile,birzamanlarİngiltere’ninenzenginleriarasındayeralıyormuş,amageçenyüzyıldatümserveti har vurup harman savuran dört kardeş yüzünden felaketlere sürüklenmiş. Sonunda birkumarbaz,aileninyıkımınanedenolandarbeyivurmuş.Birkaçdönümaraziveağıripotekaltındakiiki yüzyıllık bir evden başka bir şey kalmamış geriye.Roylott’ların son temsilcisi, yoksul bir asilolmanın verdiği utançla hayatını o evde tamamladı. Tek oğlu, yani benim üvey babam, bu yenikoşullara boyun eğmemiş, bir akrabadan borç istemiş. Bu parayla tıp eğitimini tamamlayıpKalküta’yagitmiş. İyibirdoktormuşamaharisbiradammış.Kısazamandamuayenehanesiçok iyiişlemeyebaşlamış.Fakatbirgün,evindemeydanagelenbirhırsızlıknedeniyleöfkeyekapılıpyerliuşağını döverek öldürmüş; bu yüzden de darağacından kıl payı kurtulmuş. Uzun yıllar hapistekaldıktansonrahayataküskünvezalimbiradamolarakLondra’yadönmüş.

“Dr. Roylott daha Hindistan’dayken, Bengal Topçu Alayı Subayı Stoner ’den dul kalan genç birkadınla,yaniannemleevlenmiş.EvlendiklerindeikizkardeşimJulia’ylabendahaikiyaşındaymışız.Annemizin oldukça yüklü miktarda parası varmış; 1000 sterlinden fazla ve bunun hepsini Dr.Roylott’un üzerine geçirmiş. Öte yandan bizler birer genç kız olup evlenince her yıl elimize birmiktarparageçmesinideşartkoşmuş.

“İngiltere’yedönüşümüzdenkısabirsüresonraannemöldü.SekizyılönceCreweyakınlarındakibirtrenkazasındakaybettihayatını.BununüzerineLondra’daçalışmaktanvazgeçenDr.Roylott,biziStokeMoran’dakieskibabaevinegetirdi.Annemizinbırakmışolduğuparaher isteğimizeyetiyor,mutluluğumuza gölge düşürecek hiçbir sorun yaşanmıyordu. Ama işte tam o sıralarda, üveybabamızın huyu feci şekilde değişiverdi. Stoke Moran’da aralarında yine bir Roylott görmektenbüyük kıvanç duyan komşularımızla dostluk ilişkilerini arttıracağı yerde tamamen evine kapandı.Enderolarakevdençıktığızamanlardaiseyolunaçıkanherkeslekavgaediyordu.Deliliğevaranaşırısinirli karakteri aileden geliyordu. Bana öyle geliyor ki tropik ülkelerde geçirdiği uzun yıllar buhuyunu daha da şiddetlendirmişti. Utanç verici kavgaları hiç eksik olmuyordu. Bunlardan ikisimahkemedesonuçlandı.Ensonundakasabanınbaşınabelaoldu.Sinirinehâkimolamayaninanılmazgüçlübiradamolduğuiçininsanlarkarşısınaçıkmaktankorkuyordu.”

“Daha geçen hafta kasaba nalbandıyla tartıştı ve adamı bir korkuluğun üstünden nehre attı. İşmahkemeyedüşmesindiyeneyimvarneyimyoksahepsinitoplayıpnalbandaverdim.”

“İşte böyle bir hayat sürüyor üvey babam. Göçmen çingenelerden başka kimseyle arkadaşlıkkurmuyor. Çadırlarında saatlerce kaldığı yetmiyormuş gibi, onlarla haftalarca süren yolculuklaraçıkıp köy-kasaba dolaşıyor, bu serserilerin birkaç dönümlük arazisinde kalmalarına izin veriyor.Diğer bir merakı da Hindistan’dan getirttiği hayvanlar. Şu sıralarda, bir arkadaşının gönderdiğievcilleştirilmişbirleoparı,birdeşebekmaymunuvar.Onlarıntopraklarındaözgürcedolaşmalarınaizinveriyorveçevredekiinsanlardabuhayvanlardan,enazsahibindenkorktuklarıkadarkorkuyor.”

“Size anlattıklarımdan, zavallı kız kardeşimle ikimizin pek mutlu bir hayatımız olmadığınıanlıyorsunuzdur.Bizimlekalmayıkabuledecekhizmetçibulamadığımıziçin,uzuncabirsüreevdekitüm işleri bizyaptık. Julia öldüğündedahaotuzyaşındaolmasına rağmen, saçları tıpkı benimkilergibibeyazlamayabaşlamıştıbile.”

“Demekkızkardeşinizöldü?”

“Evet,ikiyılönce.Zatenburayadasizinleonunölümüyleilgilikonuşmayageldim.Sizehayatımıanlattım; kendi yaşımızda ve bizim sınıfımıza ait kişileri tanıma olanağından uzak kalışımıza

Page 29: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

şaşırmışsınızdır. Sadece Harrow yakınlarında oturan halamıza, annemin bekâr kız kardeşi BayanHonoria Westphail’e arada bir kısa ziyaretlerde bulunma fırsatımız oluyordu. Julia iki yıl önceNoel’deorayagittiveorada tanıştığıbirbinbaşıylanişanlandı.Üveybabam,kardeşimdöndüğündenişanıöğrendivebuevliliğeitirazetmedi;amadüğüniçinkararlaştırılmıştarihtenbirkaçhaftaönce,benitekdostumdanmahrumbırakanokorkunçolaymeydanageldi.”

O ana kadar bütün anlatılanları koltuğunda, gözleri kapalı ve başı yastığa gömülü bir şekildeoturmuşdinleyenSherlockHolmes,şimdigözkapaklarınıkaldırmış,kadınabakıyordu.

“Lütfenanlatmayadevamedinvehiçbirayrıntıyıatlamayın,”dedi.

“Buhiçdezorolmayacakçünküokorkunçolayınhiçbiranıhafızamdanaslasilinmeyecek.Dahaöncedesöylediğimgibievimizçokeskiveancakbirtarafıoturulabilecekdurumda.Otarafınyatakodaları da binanın zemin katındadır; oturma odaları ise orta katında. Yatak odalarından ilki Dr.Roylott’un,ikincisikardeşimin,üçüncüsüdebenim.Odalarınaralarındageçityokama,üçüdeaynıkoridoraaçılıyor.Anlatabildimmi?”

“Kesinlikle”

“Bu üç odanın pencereleri bahçeye bakıyor. Dr. Roylott, o korkunç gece, erkenden odasınaçekilmişti amauyumadığınıbiliyorduk,çünküHindistan’dangetirttiği, içimi sertpurosundançıkandumanlarınkokusukızkardeşimirahatsızetmişti.Bunedenleodasındançıkıpyanımageldi.Yaklaşandüğünühakkındauzuncakonuştuk.Saatonbirde,kalkıpodasınadönecekken,birankapıdadurduvedönüpbanabaktı.

“‘Helen’dedi.‘Söylermisin,geceninbirvaktindebirininıslıkçaldığınıhiçduydunmu?’

“‘Islıkmı?Yo!’

“‘Herhaldesendeuykundaıslıkçalıyorolamazsın,değilmi?’

“‘Bumümkündeğil;nedensordun?’

“ ‘Çünkü son birkaç gecedir, sabaha karşı saat üç sularında hep hafif bir ıslık sesi duyuyorum.Uykumhafifolduğuiçinherseferindebusesleuyanıveriyorum.Neredengeldiğinikestiremiyorum;belkiyanodadanbelkidebahçeden.Demeksenbirşeyduymadın?’“‘Hayır,benduymadım.Belkidearazidekiserseriçingenelerdir.’

“‘Herhaldeöyledir.Amabahçedengeliyorsaseninduymamangaripdoğrusu.’

“‘Doğruamabenimuykumdahaderindir,bilirsin.’

“‘Neyse,zatenönemlideğil.’

“Sonra gülümsedi, kapımı kapattı ve birkaç saniye sonra kendi odasının kapısını kilitlediğiniduydum.”

“İlginç,”dediHolmes.“Gece,kapılarınızıherzamankilitlermiydiniz?”

“Herzaman.”

“Peki,neden?”

“Leopardan ve şebek maymundan bahsetmiştim size ya, onların kapımızı dürtüp içeri

Page 30: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

girebileceklerinden korkuyorduk. O yüzden kapılarımızı kilitlemeden kendimizi güvendehissetmiyorduk.”

“Çokyerindebirkarar.Lütfenhikâyenizianlatmayadevamedin.”

“Ogecebeniuyku tutmadı.Bir felaketinolabileceğiönsezisi,huzurumukaçırmıştı.Hatırlarsanızkız kardeşim ve ben ikiziz ve böylesine yakın olan iki ruhun bağlarının ne kadar güçlü olduğunueminim bilirsiniz. Korkunç bir geceydi; dışarıda rüzgâr uğulduyor, yağmur camları sarsıyordu.Birdenbire bütün bu gürültünün ortasında korkunç bir çığlık duydum. Kız kardeşimin sesiydi bu.Yatağımdanfırladım,omzumabirşalalıpaceleylekoridoraçıktım.Odamınkapısınıaçtığımdahafifbir ıslık sesiduyargibioldum.Tıpkıkardeşimin tarif ettiğigibibir ıslık.Ardındandamadenibireşyanın yere düşüşünün çıkardığı bir gürültü işittim. Kız kardeşimin odasına koştum. Koridordanaşağıya koşarken kardeşimin kapısının kilidi açıldı ve yavaşça aralandı.Korkudan donakalmış birhalde, içeriden ne çıkacağını bilemeden, kapıya bakıyordum. Koridordan ışık vuran kapı ağzındakardeşiminbelirdiğinigördüm.Yüzükorkudanbembeyazkesilmiş,elleriniyardımistercesineileriuzatmıştı ve tüm vücudu bir sarhoş gibi bir o yana bir bu yana sallanıp duruyordu. Koşup onukollarımaaldım,amatamoandadizlerininbağıçözüldüveyeredüştü.Vücuduamansızbirsancınınetkisindeymişgibikıvranıyorvekasılıyordu.

“Öncebenitanıyamadısandım,amaüzerineeğildiğimde,hayatımboyuncaunutamayacağımkesikbir sesle ‘AmanTanrım!Helen!Kordon!Benekli kordondu!’ diye inledi. Söylemek istediği başkaşeyler daha vardı; doktorun odasını işaret ediyordu, derken yeni bir nöbet geldi, artık sesi birhırıltıya dönüşmüştü. Üvey babamı çağırarak koridordan aşağıya koştum. Zaten o da bornozunugiymişhaldebanadoğrukoşuyordu.Kızkardeşiminyanınavardığımızda,şuurunukaybetmişti.Üveybabam ona konyak içirmeye çalıştı, bana hemen doktor çağırmamı söylediyse de bütün çabalarboşunaydı. Ve kardeşim kendine gelemeden gözlerimizin önünde yavaş yavaş öldü. Sevgili kızkardeşiminkorkunçsonuişteböylegeldi.”

“Birdakika!”diyeatıldıHolmes.“Şuıslık iledüşenbircismingürültüsünüduyduğunuzdaneminmisiniz?Duyduğunuzadairyeminedebilirmisiniz?”

“Bunu bana mahkemedeki yargıç da sorgulamada sordu. Duyduğuma eminim ama yine defırtınanın gürültüsü ve eski evimizin çatırdama seslerinin arasında başka bir sesle karıştırmışolabilirim.”

“Kızkardeşinizgiyinikmiydi?”

“Hayır,üstündeyalnızcageceliğivardı.Sağelindeyanmışbirkibritçöpü,solelindeise,birkibritkutusututuyordu.”

“Demekkitehlikeyisezdiğindeışıkyakıpetrafınabakınmış.Buönemlibirayrıntı.Peki,yargıçnesonucavardı.”

“Bu olayı tüm derinliğiyle inceledi. Dr. Roylott’un hareketleri kasabada zaten uzun zamandırtedirginlik yaratıyordu. Fakat mahkeme ölüm sebebine dair tatmin edici bir ipucu bulamadı. Benifademde, kapının içeriden kilitlenmiş olduğunu ve pencerelerin, demir parmaklıklarının ve eskipanjurların her gece örtüldüğünü belirttim. Odanın duvarlarını incelediler, çekiçle her yerinevurdular, her tarafı sağlamdı ve yapılan araştırmalarda tabanın da sağlam olduğu ortaya çıktı.Bacamızgeniştiramagirişidörtbüyükçubuklakapatılmıştı.Bütünbunlarıgözönünealdığımızda,kardeşiminbufelaketlekarşılaştığındaodasındayalnızolduğuortada.Ayrıcaüzerindeherhangibir

Page 31: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

dövülmeizinerastlanılmadı.”

“Zehirlenmeolmasın?”

“Doktorlarbirtakımtahlilleryaptılaramabirşeybulamadılar.”

“Peki,sizcetalihsizkardeşiniznedenöldü?”

“Bence kardeşim korkudan öldü. Ama onu bu denli şoke edecek şeyin ne olduğunu kesinliklebilemiyorum.”

“Osıradacivardaçingenelervarmıydı?”

“Evet,herzamanbirkaçtanevardırzaten.”

“Peki,kardeşinizinsonsözüolanbeneklikordonileilgilinedüşünüyorsunuz?”

“Bazen düşünüyorum da, bunları söylediği zaman bilinci yerinde değildi galiba. Bazen detopraklarımızda yaşayan çingeneleri kastetmiş olabilir diyorum. Bilemiyorum ama belki deçingenelerinbirçoğununkafalarınasardığıbenekliyemeniyikastederekböylesöyledi,kimbilir.”

Holmes’unbuaçıklamaylatatminolmadığıbelliydi.“Henüzbirkararavarabilmekiçinçokerken.Lütfenhikâyenizianlatmayadevamedin.”

“Oolayınüzerindengeçenikiyılboyuncaherzamankindendahayalnızdım.Sonzamanlarakadartabii. Bir ay kadar önce, yıllardır tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaşım bana evlilik teklifindebulundu.AdıArmitage, PercyArmitage ve kendisi Cranewater ’lı BayArmitage’ın ikinci oğludur.Üveybabam,evliliğimizekarşıçıkmayıncadüğünüilkbaharadoğruyapmayıkararlaştırdık.

“İkigünönce,evimizinbatıkanadındabir tamiratabaşlandığı içinyatakodamınduvarınıdelmekzorunda kaldılar. Bu nedenle kız kardeşimin hayatını kaybettiği odaya taşındım ve onun yatağındayatıyorum. Dün gece, uyanık bir halde kardeşimin korkunç kaderini düşünerek uzanıyordum ki,birden kısık sesli bir ıslık duydum. Ne derece korktuğumu düşünebiliyor musunuz? Yataktanfırladığım gibi lambayı yaktım ama görünürde hiçbir şey yoktu. O kadar sarsılmıştım ki tekraryatağa giremedim. Giyindim ve sabahın ilk ışıklarıyla birlikte evden dışarı fırladım. Bir arabayaatladım ve Leatherhard tren istasyonuna vardım. İlk trene yetişebildim; yardımınızı istemek içinburayageldim.”

“Çokakıllıcahareketetmişsiniz,”dedidostum.“Amabanagerçektenherşeyianlattınızmıacaba?”

“Evet,herşeyi.”

“İnanmıyorumbuna,BayanRoylott.Üveybabanızıkorumayaçalışıyorsunuz.”“Neden,nedemekistiyorsunuz?”

Holmes cevap vermeden önce, misafirimizin elini örten siyah ipek mendili kaldırdı. Bembeyazbileğindebirelinparmakizlerivardı.

“Sizekötüdavranmış,”dediHolmes.

Misafirimizkıpkırmızıolduvebileğinitekrarörttü.

“Doktorsertbiradamdır,”dedi.“Bazengücününfarkındaolmuyor.”

Page 32: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Uzun bir sessizlik hâkim oldu odaya. Holmes, çenesini ellerine dayamış, çıtırdayan şömineyebakıyordu.

“Oldukça karmaşık bir işe benziyor,” dedi sonunda. “Nasıl hareket edeceğimize karar vermedenönce bilmek istediğim daha bir sürü şey olacak. Ama kaybedecek zamanımız yok. Hemen bugünStoke Moran’a gitsek, üvey babanızın haberi olmadan evinizin batıya düşen bölümünü görebilirmiyizacaba?”

“Ne tesadüf, bugün olur çünküDr. Roylott önemli birkaç işini halletmek için şehre indi. Büyükihtimalleevegeçdöner.Sizirahatsızedecekhiçbirşeyolmaz.Evdeşuandabirhizmetçimizvar,amakadınçokyaşlıvekafasıpekçalışmaz.Onurahatlıklayolumuzdanuzaktutabilirim.”

“Harika.Watson,sendegeliyorsun,değilmi?”

“Kesinlikle.”

“Öyleysebirliktegidelim.Peki,sizneyapmayıdüşünüyorsunuzbuarada?”

“Hazır şehre inmişken yapmam gereken bir iki işim var onları halleder daha sonra sizikarşılayabilmekiçinsaatonikitreninebinerim.”

“Öğleden sonra oraya varırız. Benim de halledilecek bir iki ufak işim var. Kahvaltıya kalmazmıydınız?”

“Hayır,gitmemgerekiyor.Bunlarısizeanlattığımiçinkendimişimdidenrahatlamışhissediyorum.Öğledensonragelmenizidörtgözlebekleyeceğim.”

Yüzünüsiyahpeçesiylekapattıktansonraodadansessizceçıktı.

“KonuylailgilinedüşünüyorsunWatson?”diyesorduHolmeskoltuğunayaslanarak.

“Bencesonderecekaranlıkvekarışıkbirişgibigörünüyor.”

“Oldukçakaranlıkvekarışık.”

“Fakatşuvar,eğerhanımefendiyerinveduvarlarınsağlam;kapının,pencereninvebacanınkapalıolduğu konusunda haklıysa, o zaman hiç şüphe yok ki zavallı kız kardeşi bu garip sonuyla karşıkarşıyageldiğindeodasındayalnızdı.”

“Peki,ozamanşutuhafıslıkneyinnesi;yaölenkadınınsonsözlerinenedemeli?”

“Bilemiyorum.”

“Öncelikle gece duyulan ıslıkları, evin civarlarında dolaşan bir grup çingeneyi, üvey kızınınevliliğiniengellemekisteyenyaşlıdoktoruveölenkardeşinsonsözlerinidikkatealmalıyız.Ayrıca,BayanHelenStoner ’induyduğumadenisesdevar;buses,kepenkleriyerindetutandemirinyerineoturmasıyladaçıkmışolabilir.Neysebenbukarmaşıkmeseleyiçözebileceğimizeinanıyorum.”

“Peki,budurumdasenceçingenelerinbuişteparmağıne?”

“Enufakbirfikrimyok.”

“Onlarlailgilisöylenenlerebazıitirazlarımvar.”

“Benimde.ZatenbugünStokeMoran’agitmemizinnedenidebu.Etrafıbirkolaçanedelim...Ama

Page 33: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Tanrıaşkına,budanesi?”

Birdenkapıardınakadarşiddetleaçıldıveeşikteiriyarı,boyukapıkadarbiradambelirdi.Giyimine şık, ne de zevksizdi. Silindir şapkası, uzun frakı, çizmeleri ve elinde salladığı kısa kamçısıylaaykırıbirgörüntüsüvardı.Boyuokadaruzunduki,şapkasıkapınıntepesinedeğiyordu.Gövdesiise,kapıyı enlemesine kaplayacak kadar genişti. Birbirine yakın gözleri kan çanağına dönmüştü. Onavahşi, tehlikeli ve yaşlı bir kuş havası veren sivri, ince kemikli, dümdüz bir burnu vardı.Güneşteyanmış,kırışkırışkocamansuratıöncebana,sonradadostumaçevrildi.

“İçinizdenhanginizHolmes?”diyesordukababirsesle.

“Benim,bayım,”dedidostumsessizce.

“BenDr.GrimesbyRoylott.

“Memnunoldum,”dediHolmessoğukça.“Buyurun,oturmazmısınız?”

“Boş ver. Üvey kızım buradaydı, biliyorum. Onu takip ettim. Size ne söylediğini bilmekistiyorum?”

“Yılınbuzamanıiçinhavalarbirazserin,öyledeğilmi!”dediHolmes.

“Sizeneleranlattı?”diyebağırdıyaşlıadamöfkeyle.

“Amaduyduğumagörebademlerçiçekaçmış,”diyedevamettidostum,adamıumursamayarak.

“Hah!Benimledalgageçiyorsunuzöylemi?”dediziyaretçimiz,kamçısını sallayıpbiradım ileriatarak.“Senitanıyorumsahtekâr.Adınıdahaöncededuymuştum.HerşeyeburnunusokanSherlockHolmessensin!”

Dostumgülümsedi.

“MeraklıHolmes,”diyedevamettiadam.

Dostumungülümsemesiarttı.

“ScotlandYard’ınkuklasıHolmes.”

Holmesneşeylekıkırdamayabaşladı.“Çokhoşsohbetbirisinizdoğrusu,“dedi.

“Giderkenarkanızdankapıyıkapatmayıunutmayın,cereyanyapıyor.”

“Söyleyeceklerimi söylemeden şuradan şuraya gitmem. İşime burnunu sokmaya kalkma! BayanStoner ’ınburayageldiğinibiliyorum.Onutakipetmiştim.Bananumaraçevirmektehlikelidir,bilmişolasın!”

Hızla odaya dalıp şömineye yaklaştı. Dökme demirden yapılmış maşayı alıp kocaman esmerelleriylebüküverdi.

“Benden uzak dursanız iyi olur! Bir dahaki sefere seni elime geçirirsem...” diye homurdanarakmaşayışömineniniçinefırlattı,sonradakapıyışiddetleçarparakodadançıkıpgitti.

“Oldukça sevimli bir adama benziyor,” dedi Holmes gülerek. “Onun kadar kaba değilim amagitmeseydi,benimgücümündeondanaşağıkalıryanınınolmadığınıgösterebilirdim.”

Page 34: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Bunlarısöylediktensonrademirmaşayıaldıveonutekbirhareketleeskihalinegetirdi.

“Benipolislebir tutmasınebüyükküstahlık!Bam telimebastı.Neyse,buolayaraştırmamızahızkatabilir ama umarım Bayan Stoner tedbirsizliğinin cezasını çekmez. Şimdi Watson, kahvaltımızıedelim sonra da Tabipler Birliği’ne bir uğrayayım; işimize yarayacak bazı bilgiler bulabilirimorada.”

Sherlock Holmes, elinde yazılar ve şekillerle dolu mavi bir kâğıtla döndüğünde saat neredeysebirdi.

“BayanRoylott’unvasiyetnamesiniinceledim,”dedi.“Değerinibulmakiçinvasiyetnamedeyeralanmalların bugünkü fiyatlarını hesapladım. Kadın öldüğünde 1100 sterlin civarında olan vasiyetintoplam değeri, arsa fiyatlarındaki düşmeden dolayı artık yalnızca 750 sterlin ediyor. Evlendikleritakdirde her bir kıza yılda 250 sterlin düşüyor. Buradan şu sonucu çıkartıyoruz: her ikisinin deevlenmesihalindeüveybabalarınapekazbirparakalacakhattabirininbileevlenmesidoktorunmalidurumunusarsmayayeterliolacaktı.Sabahyaptığımçalışmalarboşunadeğilmiş.Demekkiadambuevliliği engellemek için elinden geleni yapacak. ŞimdiWatson, boşa zaman harcayamayız; üstelikadam, işleriyle ilgilendiğimizi öğrendikten sonra. Demem o ki hazırsan bir araba çağırtıpWaterloo’ya doğru yola çıkalım. En iyisi sen tabancanı yanına al. Demir maşaları lastik gibibükebilen adamlar ancak bir tabancanın dilinden anlar. Sanırım bir tabanca, bir de diş fırçasındanbaşkabirşeyeihtiyacımızolmayacak.”

Şansımız varmış, Waterloo’ya vardığımızda Leatherhead’e giden treni son anda yakaladık.Leatherhead’e varınca bir fayton kiraladık ve Stoke Moran’a doğru yola çıktık. Mükemmel birmanzaranıniçindendörtbeşmilyolaldık.Güneşli,yeryerbulutlu,harikabirgündü.Ağaçlarınveyol kenarındaki çalıların yeşil tomurcukları henüz patlamıştı ve hava, nemli toprağın mis gibikokusuyladolup taşıyordu.Yaklaşanbaharıngüzelliği ile takipettiğimizuğursuz iş arasındagaripbirçelişkivardı;enazındanbanagöre.Dostum,kollarınıkavuşturmuş,şapkasınıalnınaçekmişbirhalde önde oturuyordu.Çenesi göğsüne düşmüştü; derin düşüncelere dalmış olduğu belliydi.Amabirden bire yerinden sıçradı, omzuma dokundu ve pencereden önümüzdeki çayırları işaret ederek,“Şurayabak!”dedi.

Holmes“StokeMoranmıburası?”diyesorduarabacıya.

“Evet,bayım,Dr.GrimesbyRoylott’unevinintakendisidir.”

Arabacı, parkları süsleyen ağaçların ardında, kırmızı kiremitli damı görünen koskoca bir binayıgösterdi.

“Tamiratlarısürüyor,”dediHolmes.“Demekkidoğrugelmişiz.”

Şoför daha uzakta solda bulunan bir grup çatıyı işaret ederek, “Şurası da köy,” dedi. “Ama omalikâneye gitmek istiyorsanız, en kısa yol kırların arasından geçenidir. Tarlaların üzerindekipatikalarıgeçerekdeorayaulaşabilirsiniz.Şurasıişte,bayanınolduğuyer.”

“HanımefendideBayanStonerolmalı,”dediHolmesgözlerinikısarak.

“Evet,sanırımönerinizeuysakdahaiyiolacak.”

Sürücüyeparasınıödedikvearabadanindik.ArabatekraranacaddeyeçıktıveLeatherhead’edönüşyolunakoyuldu.

Page 35: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Adam bizi mimar ya da müteahhit sanmıştır. Çenesini tutar herhalde,” dedi Holmes, biz çitleritırmanırken.

“İyigünlerBayanStoner.Gördüğünüzgibisözümüzdedurduk.”

Sabah gelen müşterimiz neşeyle bize doğru koştu. Ellerimizi sevecenlikle sıkarak, “Gelişinizisabırsızlıkla bekledim,” dedi. “Her şey yolunda gidiyor;DoktorRoylott şehre inmiş ve akşamdanöncegelmesibeklenmiyor.”

“Bizdoktorlatanışmaşerefineeriştik,”dediHolmesveolanlarıkısacaanlattı.

Bayan Stoner dinledikçe beti benzi atıyordu. “Aman Tanrım!” diye bağırdı sonunda. “Beni takipetmiş!”

“Öylegörünüyor.”

“Okadar sinsi ki kendimionunyanındahiçbir zamangüvendehissetmiyorum.Döndüğündekimbilirnediyecek!”

“Kendisini koruması gerekecek çünkü peşinde kendisinden daha kurnaz birilerini bulabilir.Kendinizi bu gece odanıza kilitlemelisiniz. Yine de dövmeye kalkacak olursa, sizi Harrow’dakihalanızınyanınagötürürüz.Şimdizamanımızı iyikullanmalıyız.Önceliklebizigörmekistediğimizodalaragötürmenezaketindebulunursanızsevinirim.”

Binagritaşlardanyapılmıştı.Biryengecinikiyanauzatılmışkıskaçlarınabenzeyenkıvrıkikikanatve yüksek, merkezi bir binadan oluşuyordu. Kanatlardan birinde camlar kırılmış, tahtalarlaörtülmüştüveçatınındabirtarafıçökmüştü;tambirharabeyiandırıyordu.Merkezbinabirazdahaiyidurumdaydı. Sağkanat ise pencerelerindeki perdeler ve bacalarından tütenmavi dumanıyla aileninoturduğuyerinburasıolduğunubelliediyordu.Enucundakiduvarabiryapıiskelesikurulmuşvetaşduvarkırdırılmıştı.Amaetraftainşaatamelelerindeneseryoktu.Holmes,biçilmemişçimlerüzerindeağırağırbiraşağıyabiryukarıyürüyüppencerelerindıştaraflarınıdikkatliceinceledi.

“Anladığım kadarıyla bu pencere sizin yatak odanızın penceresi; ortadaki kardeşinizin ve anabinanınyanındakideDr.Roylott’unodası,doğrumu?”

“Evet.Amabenartıkortadakindeyatıyorum.”

“Tamirat yüzünden, değil mi? Sırası gelmişken söyleyeyim, yıkılan duvarda acil tamiratgerektirecekbirşeygöremiyorumdoğrusu.”

“Yoktuzaten.Banakalırsabusadecebeniodamdançıkartmakiçinbirbahane.”

“Bence de. Bu dar kanadın öbür yanında, üç yatak odasının açıldığı koridor var herhalde.Koridordandışarıyaaçılanpencerefalanvarmı?”

“Evet,amaçokküçükbirpencere.İçindengeçebilmekiçinçokzorlanmakgerek.”

“İkinizdegecelerikapılarınızıkilitlediğinizegöreodalarınızaotaraftanulaşılamazdı.Peki,şimdiodanızagidippencereniziiçerdenkapatırmısınızlütfen?”

Bayan Stoner söyleneni yaptı. Panjurlarını indirdi. Holmes, pencerenin kilidini dikkatliceincelediktensonrapanjurlarıaçmakiçinheryoludenediysedebaşarılıolamadı.Panjurlarıbiraradatutançubuğuyerindenkaldırmakiçinarayabıçaksokacakbirboşlukyoktu.Büyüteciylementeşeleri

Page 36: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

inceledi. Saf demirden yapılmış olup gayet sağlam bir şekilde ahşap çerçeveye oturtulmuşlardı,açılmalarıimkânsızdı.

“Hmm...” diye söylendi Holmes yanağını kaşıyarak. “Teorim bazı noktalarda yetersiz kalıyor.Panjurlar kapalı haldeyken pencerelerden içeri kimse girmiş olamaz. Neyse, gidip içeride olayıaydınlatacakipuçlarıvarmı,birbakalım,Watson.”

Küçük bir yan kapıdan geçip, yatak odalarının kapılarının açıldığı beyaz badanalı bir koridoragirdik.Holmesüçüncüodayı incelemeyegerekduymadığı içinhemenBayanStoner ’inkullandığı,kızkardeşininöldüğüortadakiodayageçtik.

Eskiusulköyevlerindekiodalarabenzeyenşöminesivealçaktavanıylaküçük,hoşbirodaydı.Birköşede çekmeceli, kahverengi bir komodin, başka bir köşede beyaz örtülü dar bir yatak vepencereninsoltarafındadabirtuvaletmasasıduruyordu.Ortadaikiadethasıriskemle,yerdebirhalı.Odadaki eşyaların hepsi buydu. Süpürgelikler ve duvarın panelleri kahverengi meşedendi. Ama okadar eskimiş ve solmuşlar ki büyük ihtimalle evin ilk yapımından kalmışlardı. Holmesiskemlelerdenbiriniçekipoturdu.Sesçıkarmadanbakışlarınıodanınduvarlarındagezdirdi;odanıntümdetaylarınıdikkatleinceledi.

Yatağınbaşucundasarkmaktaolankalınbirkordonugöstererek,“Şuradakizilnereyebağlı?”diyesordu.

“Hizmetçininodasına.”

“Diğereşyalardandahayenigörünüyor.”

“Evet,orayatoputopubirkaçyılöncebağlandı.”

“Kızkardeşinizinisteğiüzerineherhalde?”

“Hayır,onukullandığınıhiçgörmedim.Birşeygerektiğindehepkendimizgideralırdık.”

“Çokilginç,bukadargüzelbirziliorayakoymanınhiçbirfaydasıyokmuşgibigörünüyor.Şimdiyerdöşemesiniincelememiçinbanabirkaçdakikaverinlütfen.”

Büyüteciyle döşemeyi incelemeye başladı. İleri geri sürünerek tahtaların arsındaki en ufakçatlakları bile gözden geçirdi. Peşinden duvar kâğıtlarına da aynı dikkatle baktıktan sonra yatağınyanına gitti. Hiç ses çıkarmadan ona bir an baktı. Kordonun asılı olduğu duvara göz gezdirdi.Kordonuelinealıpsertçeaşağıçekti.“Amabusadecesüsmüş,”dedi.“Ucubirtelebilebağlanmamış.Bakınbuçokilginçişte!Gördüğünüzgibiufakvantilatörünüzerindekibirçengeletakılmış.”

“Negarip;bunudahaöncehiçfarketmemiştim.”

“Çokgarip!”diyemırıldandıHolmesipiçekiştirerek.“Buodaylailgilibirikiacayipşeydahavar.Örneğin,hangiakıllımimarvantilatörüdışduvaratakacağınaikiodaarasınayerleştirirki!”

“Odaoldukçayeni,”dediBayanStoner.

“Kordontakıldığızamanmımonteedildi?”diyesorduHolmes.

“Evet,oaralarufaktefekbirsürüdeğişiklikyapılmıştı.”

“Hepsi de son derece ilginç değişiklikler galiba; sözüm ona zil sistemi ve temiz havasız bir

Page 37: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

vantilatör.BayanStoner,izninizlearaştırmamızayandakiodadadevametmekistiyorum.”

Doktor Grimesby Roylott’un odası üvey kızının odasından daha büyüktü ama aynı sadelikledöşenmişti.Gözeçarpaneşyalarşunlardı:birkampyatağı,çoğuteknikkonulukitaplarladoluküçüktahta bir raf, sallanan bir sandalye, duvara dayalı ahşap başka bir sandalye, yuvarlak birmasa vekocamançelikbirkasa.Holmesyavaşçadolaşıphepsinibüyükbirilgiyleinceledi.

“Bununiçindenevar?”diyesordukasayavurarak.

“Üveybabamınişevrakları.”

“Demekkisizkasanıniçinigördünüz.”

“Sadecebirkezgördüm,birkaçyılönce.Ozamaniçininevraklarladoluolduğunuhatırlıyorum.”

“İçindebirkediyokturherhalde.”

“Hayır,bunudaneredençıkardınız?”

“Peki, şuna bir bakın!” dedi Holmes ve kasanın üzerinde duran küçük bir süt kâsesini havayakaldırarakgösterdi.

“Hayır,kedimizyokbizim.Amaleopar...”

“Ah,evettabii!Nedeolsaleopardabüyükbirkedisayılır,amaböylekoskocabirhayvanbirkâsesütleyetinirmi?Neyse,özelliklehalletmekistediğimsonbirmeseledahavar.”

Tahtasandalyeninönündeeğildiveoturulacakyerinibüyükbirözenleinceledi.

“Teşekkürederim.Bu işde tamamsayılır,”dedivebüyütecinicebinekoyarakayağakalktı.“Baksen!Buradailginçbirşeydahavar.”

Dikkatiniçekeneşya,yatağınbirköşesineasılmış,köpeklerieğitmeyeyarayanküçükbirkamçıydı.Kamçınınucu,kabzasınaöylebirbağlanmışkibirilmekoluşmuştu.

“BunanedersinWatson?”

“Oldukçasıradanbirkamçı,amaucuniyebağlı?”

“Normaldeböyleolmamasılazım,değilmi?Ah,ahkötübirdünyadayaşıyoruz.Vezekibirinsanınaklısuçaçalıştığında,kötünündekötüsüoluyor.Görmekistediklerimigördüm.BayanStoner;avluyaçıkalımmı?”

Ogünekadardostumuhiçbudenli ciddivekararlı görmemiştim.Avludabir yukarı bir aşağıyayürüyüp durduk. Ne ben ne de Bayan Stoner, Holmes’u rahatsız etmeye cesaret edemiyorduk.Sonundaderindüşüncelerindensıyrılıpbizebaktı;

“BayanStoner,tavsiyelerimeharfiharfineuymanızgerekiyor.”

“Bunuyapacağımaeminolabilirsiniz.”

“Bukonugüngibiaşikâr.Hayatınız,işbirliğimizebağlı.”

“Siziteminederimkinesöylersenizyapacağım.”

Page 38: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“İlkişolarak,arkadaşımvebengeceyiodanızdageçirmekzorundayız.”

BayanStoner ’labenHolmes’abüyükbirşaşkınlıklabaktık.

“Evet, bunu yapmak zorundayız. Bakın açıklayayım. Yanılmıyorsam şu istikamette bir köy oteliolmalı?”

“Evet,TaçOteli.”

“Güzel.Oradansizinyatakodanızınpenceresigörülürmü?”

“Evet.”

“Akşam üvey babanız döndüğünde odanızda olun. Bir bahane buluverin. Ne bileyim ben, başımağrıyorfalandeyin.Baktınızkikendiodasınaçekiliyor,ozamanpencerenizinpanjurunuaçıpçengelikaldırın ve lambayı yakarak bize işaret verin. Ondan sonra sessizce eski yatak odanıza gidin vegeceyioradageçirin.Tamiratarağmenbugeceliğinebunakatlanabilirsinizsanırım?”

“Ahevet,elbette!”

“Ohaldegerisinibizebırakın.”

“Pekisizneyapacaksınız?”

“Biz geceyi sizin odanızda, daha doğrusu kız kardeşinizin yatak odasında geçireceğiz. Şu sizinişittiğinizgürültülerneymiş,görelim.”

BayanStonerelinidostumunkolunakoyarak,“BanaöylegeliyorkiBayHolmes,sizsesinkaynağıkonusundakararınızızatenvermişsiniz,”dedi.

“Belki.”

“ÖyleysesöyleyinbanaAllahaşkına,kızkardeşimnasılöldü?”

“Buhusustakonuşmadanönceelimdekesinkanıtlarınolmasınıtercihederim.”

“Hiçdeğilsebanadüşüncemindoğruolupolmadığınısöyleyin.Anibirkorkumuydubütünbunlarasebepolan?”

“Hayır,sanmıyorum.Banakalırsabirazdahaelletutulabilirbirsebebivardı.Neyse,BayanStoner,artıkyanınızdanayrılmalıyız,Dr.Roylottdöndüğündebiziburadagörecekolursabütünplanlarımızsuyadüşer.Hoşçakalınvecesurolun.Söylediklerimiyaparsanızsizitehditedenherneyseonuçokyakındagünışığınaçıkarabiliriz.Onuniçinrahatuyuyabilirsiniz.”

TaçOteli’ndebirodatuttuk.Odaüstkattaolduğuiçinpenceredenbaktığımızdamalikâneningirişkapısıve salonugörebiliyorduk.AlacakaranlıkçökerkenDr.GrimesbyRoylott’ungeridöndüğünügördük.Arabayı süren küçük siluetin yanında tehditkâr kocaman bir gölge gibi duruyordu.Çocukkocamandemirkapılarıaçmaktabirazzorlanıncadoktorunhakaretleryağdıransesiniduydukveonadoğrusalladığıyumruktakiöfkeyigördük.Arabayolunadevamettivebirkaçdakikasonra,oturmaodalarındanbirindekiışığınyanmasıylabirliktedışarıdakiağaçlaraydınlandı.

Holmes,ağırağırçökenkaranlıktapencereyanındaotururkenbana,“BiliyormusunWatson,”dedi,“senibugeceorayagötürmekledoğrumuediyorumdiyedüşünüyorum.Buişçoktehlikeli.”

Page 39: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Amabiryardımımolabilecekmi?”

“Olmazolurmu?Seninvarlığınyeter.”

“Ohaldekesinliklegeleceğim.”

“Bugerçektençoknazikbirdavranışolur.”

“Tehlikedenbahsettiğinegöreoodalardabenimgördüğümdenfazlasınıgörmüşsün.”

“Hayır. Şöyle söyleyeyim: Belki de benim, ayrıntılardan sonuç çıkarma yeteneğim senden birazdahafazla.Yoksabenimgörebildiklerimisendegörüyorsun.”

“Anormalbir şeygördüğümüsöyleyemem, şu zil kordonunundışında.Onundanasıl bir anlamıolduğunuçözmek,neyazıkkibenimharcımdeğil.”

“Vantilatöredikkatetmedinmi?”

“Ettimamaondadabirgariplikyokki!Banakalırsaikiodanınarasındaküçükbirdeliğinolmasıokadargaripbirşeydeğil.Ayrıcaokadarküçükbirdeliğiniçindenbirfarebilegeçemez.”

“DahaStokeMoran’agelmeden,buradabirvantilatörbulacağımızıbiliyordum.”

“CiddimisinHolmes!”

“Evet, ciddiyim. Hatırlıyor musun, Bayan Stoner bize olanları anlatırken, kız kardeşinin Dr.Roylott’unodasında içtiğipurosununkokusundan rahatsızolduğunusöylemişti.Buelbetteodalarınarasındabirbağlantıolduğunugösteriyordu.Bağlantıküçükolmalıydı,yoksapolisinraporundayeralırdı.Bendeolsaolsabirvantilatördürdiyedüşünmüştüm.”

“Tamamda,neolmuşyanioradabirvantilatörvarsa?”

“Enazındantarihleriileilgilibirrastlantıyokmusence?Birvantilatörtakılıyor,derkenbirkordonçekiliyor, arkasından da genç bir hanımefendi yatağında birdenbire ölüveriyor. Sana da garipgelmiyormubu?”

“Benhâlâaralarındabirbağlantıgöremiyorum.”

“Peki,yataklailgiliilginçbirşeyfarketmedinmi?”

“Hayır.”

“Ayakucundandöşemeyevidalanmıştı.Senhiçoşekildevidalanmışbiryatakgördünmü?”

“Gördümdersemyalanolur.”

“Genç kadın istese de yatağını başka bir yere çekemezdi. Vantilatörle uzun ipin yataktan daimabelirlibirmesafedeolmalarıgerekiyordu.”

“Holmes!”diyehaykırdım.“Nedemek istediğiniyavaşyavaşanlamayabaşlıyorumgaliba. İkincibircinayetiönlemekiçintamzamanındayetişmişiz.”

“Çokzekiceveşeytancaplanlanmışbircinayet.Birdoktor,yolundansaptığındasuçlularınenbeteriolur çıkar. Böyleleri soğukkanlı ve bilgili oldukları için yapamayacakları şey yoktur. Palmer vePritchard’ıhatırlarsan,meslektaşlarınınenöndegelenleriydi.Buadamdahadakurnaz;amaWatson,

Page 40: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

bizim de öyle boş olmadığımızı ona göstereceğiz galiba. Bu akşam dehşetten ürpermeyehazırlanalım.Neyse,Tanrıaşkınapipolarımızı tüttürelimvebirkaçsaatboyuncadahaneşeli şeylerdüşünelim.”

Saat dokuz sularında ağaçların arasından sızan ışıklar söndü ve Manor malikânesi karanlığagömüldü. İki saat boyunca çıt çıkmadı ama tam saat on birde, önümüzdeki karanlıkta birdenbireküçükbirışıkyanıpsöndü.

“İşaretveriyor,”dediHolmesayağafırlayarak.“Ortapenceredengeliyor.”

DışarıçıktığımızdaHolmes,otelinsahibiilebirazkonuştu.Birtanıdığımızaziyaretegideceğimizive geceyi orada geçirme ihtimalimizin olduğunu söyledi. Birkaç saniye sonra soğuk bir rüzgârıneşliğindekapkaranlıkyolagirmiştikbile.Önümüzdekikaranlıkta,bizibekleyentehlikeligörevimizegiden yolu göstermek için tek bir sarı ışık parıldıyordu. Malikânenin bahçesine girmekte hiçzorlanmadık, çünkü eski duvarlarda tamir edilmemiş gedikler vardı.Ağaçların arasından ilerleyipavluyaulaştık.Tampencereden içeriyegirmeyehazırlanıyordukkiarkamızdakiçalılarınarasındanbirgölgefırladı.Çarpıkçurpukvücutlu,topal,korkunçbiryaratıktıbu;kendiniçimenlerinüzerineattıvehızlaavluyugeçipkaranlıktakayboldu.

“AmanTanrım!”diyefısıldadım.“Onugördünmü?”

Holmesdaoaniçinenazbenimkadarşaşkındı.Korkudaneliyle,bileğimisımsıkıkavradı.Derkensessizcegülmeyebaşladıvekulağımafısıldadı;

“Evhalkıçokhoşdoğrusu.Nihayetşebekmaymunuylakarşılaştık.”

Doktorun evinde barındırdığı garip hayvanları unutmuştum. Bir de leopar vardı sahi; şansımızabirdenüstümüze sıçrarsa?Holmes’leberaber ayakkabılarımızı çıkartıpyatakodasınagirdiğimizderahat bir nefes aldığımı itiraf etmeliyim. Dostum ne olur ne olmaz diye hiç ses çıkarmadanpencereyle panjurları kapattı, lambayı masanın üzerine koydu ve odayı şöyle bir süzdü. Gündüzegöredeğişenhiçbirşeyyoktu.

Holmes bana sokuldu ve elini ağzına siper yaparak kulağıma fısıldadı. O kadar kısık seslekonuşuyordukidediğinizarzorduyabiliyordum.

“Enufakbirgürültüplanımızımahvedebilir,”

Başımısallayarakonayladım.

“Işığısöndürmekzorundayız.Vantilatörüniçindengörülebilir.”

Anladımmanasındabaşımıtekrarsalladım.

“Sakınuyuyakalma!Bu,hayatınamalolursonra.Tabancanhazırdursun,belkiihtiyacımızolabilirona.Benşimdiyatağınkenarındauzanacağım,sendebiriskemleal.”

Tabancamıçıkartıpmasayakoydum.Holmes,yanındagetirdiğiinceuzundemirdençubuğuyatağınüzerinekoydu;yanınadabirmumlabirkutukibrit.Ardından lambayısöndürdü.Böylece tamamenkaranlığagömüldük.Okorkunçgecenöbetiniaslaunutamam.Ortalıktasessedayoktu.Bunarağmendostumun az ileride, gözleri açık bir halde oturduğunu ve benim kadar heyecanlı olduğunubiliyordum. Panjurlar en ufak bir ışığı bile geçirmiyordu ve zifiri karanlıkta bekleyişimizisürdürüyorduk.Aradabir,dışarıdanbirkuşötüşüduyuluyordu.Birdefasındada tampenceremizin

Page 41: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

altındanbirkedi sesinebenzeruzunbirmiyavlamasesiduyduk.Şebekmaymungerçektendilediğigibidolaşabiliyordu.Çokuzaktan,herçeyrektebirçalançanınsesiniduyabiliyorduk.Nekadaruzunsürüyorduoçeyrekler!Saatonikioldu;geceyarısı...Derkensaatbirivurdu.Sonraikiyiveüçü;bizolacaklarıhâlâsessizcebekliyorduk.

Birden, vantilatörün olduğu yerden bir ışık sızdı, sonra hemen sönüverdi. Onu, yanan yağın veısınmış metalin yoğun kokusu takip etti. Yandaki odada birisi bir fener yakmıştı. Her şey tekrarsessizliğe gömülmeden, yan odada birinin kımıldadığını duydum. Koku giderek yoğunlaşıyordu.Aradanyarım saat geçti; cankulağıyla etrafı dinliyordum.Derken anidenhafif bir hışırtı duyuldu.Sanki suyu kaynayan bir çaydanlıktan çıkan buharın sesiydi bu; zayıf ve sakinleştirici. Aynı andaHolmes yataktan fırlayıp bir kibrit çaktı ve elindeki demir çubukla sarkmakta olan kordona tümgücüylevurmayabaşladı.

“GördünmüWatson?”diyebağırdı,“gördünmü?”

Ama ben hiçbir şey göremiyordum. Holmes, kibritini çaktığı anda, kısık sesli bir ıslık sesiduymuştum ama yorgun gözlerimi kamaştıran ani ışık yüzünden dostumun dehşet içinde havayakaldırdığışeyinneolduğunugörememiştim.Dostumunbembeyazkesilmişyüzü,çarpılmışgibiydi.

Biraniçinelindekidemirisakinbirşekildeöylecehavadatuttuvebakışlarınıvantilatöreçevirdi;oanda hayatımda hiç duymadığım kadar korkunç bir çığlık duydum. Gecenin sessizliğinde birdenpatlakverenbirferyat;acı,korkuveöfkeyledolu,tüylerürperticibirferyat.Felceuğramışgibiydim.Daha sonradan, bu çığlığın köydeki hatta daha uzaktaki insanları bile uykularından uyandırmışolduğunuöğrendik.BakışlarımıHolmes’e çevirdim.Derkeno çığlık karanlıkta kayboldu.Geceninsessizliğiortamahâkimoldu.

“Budaneydiböyleacaba?”diyefısıldadım.

“Herşeyinartıkbittiğiniişaretediyor,”dediHolmes.“Vebelkideböylesidahaiyidir.Silahınıal,DoktorRoylott’unodasınagidiyoruz.”

Karamsar bir yüzle lambayı yaktı ve koridordan aşağıya yürümeye başladı. Doktorun odasınınkapısınaikidefavurduysadacevapgelmedi.Kapıtokmağınıaşağıindirerekkapıyıaçıpiçerigirdi.Bendeelimdeatışahazırtabancamlaonutakipettim.

İçerideki manzara ürkütücüydü. Masada bir denizci feneri yanıyordu. Işığı, kapısı açılmış çelikkasanın üstünde yansıyordu. Masanın yanındaki sandalyede, üzerinde uzun gri pijamasıyla Dr.Grimesby Roylott oturuyordu. Ayaklarında, kırmızı topuksuz terlikleri vardı. Kucağında iseköpeklerieğitmeyeyarayankamçıvardı.

Çenesi yukarı dönmüştü. Korkudan yuvarlarından fırlamış gözleri donuk bir şekilde tavanın birköşesinebakıyordu.Alnınınüzerindekahverengimsibenekli,garip sarıbirkordondolanmıştı.Bizodayagirdiktensonrabilehiçkımıldamadı.

“Kordon!Beneklikordon!”diyefısıldadıHolmes.

Bir adım öne attım. Aynı anda Roylott’un başını süsleyen o tuhaf kordon kımıldayıverdi vedoktorunsaçlarınınarasından,küçükelmasşeklindekibaşıveşişkinboynuileiğrençbiryılançıktı.

“Bubirbataklıkengereği,”diyebağırdıHolmes.“Hindistan’ınenzehirliyılanı.Birkezsoktumu,adamı kesinlikle öldürür. Kötülük yapan gerçekten de kötülük buluyormuş. İnsan, kendi kazdığıkuyuyakendidüşer.Seninleşuyaratığıyuvasınagerisokalım,sonradaBayanStoner ’ıgüvenilirbir

Page 42: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

yeregötürürveolanlarıpoliseanlatırız.“

Ani bir hareketle, ölü adamın kucağındaki kamçıyı çekip aldı, halkayı yılanın boynundangeçirdiktensonrakollarınıileriyeuzatarakhayvanı,kasanıniçinefırlattı.Kapağınıdahemenkapattı.

İşteDr.GrimesbyRoylott’unölümüböyleoldu.ErtesigünsinirleritamamenbozulmuşolanBayanStoner ’a üzücü haberi verip, onu trene bindirerek Harrow’daki halasına gönderdik. Yerel polis,doktorun,evindebarındırdığıtehlikelihayvanlardanbiriyleoynarkenöldüğüsonucunavardı.ErtesigünLondra’yadönerkenyoldaHolmesdavaileilgilibenimbilmediğimayrıntılarıanlattı.

“BayanStonerolanlarıilkanlattığında,tamamıylayanlışbirsonucavarmıştım,Watson.Budaeldeyeterli delil olmaksızın bir çözüme varmanın ne denli sakıncalı olduğunu açık seçik gösteriyor.Çevrede dolaşan çingeneler, zavallı kızın dudaklarından dökülen kelimeler...’benekli kordon’...Hiçşüphesiztitrekmumışığındagörebildiğiomelunhayvanıanlatmayaçalışıyordu.Bütünbunlarbeniyanlış bir yöne saptırdı: Çingenelerden şüphelenmiştim. Odada bulunan birini tehdit eden şey herneyse,nepenceredennedekapıdangirmişolamayacağınıanladığımdafikirlerimtamamıyladeğişti.

“Tümdikkatimi artık odadaki vantilatöre ve zil kordonunavermiştim.Yatağınüzerine sarkanbukordonun sadece süsten ibaret oluşu, yatağın döşemeye vidalanmış olması bende hemen bir şüpheuyandırdı;bukordonolsaolsavantilatördençıkıpyatağagelenbirşeyiçinköprügörevigörebilirdi.Aklımahemenyılangeldi.SonradoktorunHindistan’dangelenvahşihayvanlaraolanilgisinidebudüşününce doğru yolda olduğumu hissettim. Görüyorsun ya, Watson! Kimyasal testlerde ortayaçıkmayacak bir zehirle cinayet işleme fikri, ancak uzun yıllar doğuda yaşamış, zeki ve acımasızbirinin aklına gelebilirdi. Onun için önemli olan husus, böyle bir zehrin en kısa zamanda tesiretmesiydi.Ozehirlisivridişlerinbırakacağıkoyurenkliikiküçüknoktayıgörebilmesiiçinpolisingerçektençokkeskingözlüolmasıgerekirdi.

“Ardından şu ıslık sesini düşündüm. Dr. Roylott’un, yılanı sabah olmadan geriye çağırmasıgerekiyordu.Herhaldeonueğitmişti;doktorıslıkçaldığında,yılanodadagördüğümüzsütkokusunageliyordu.Yılanıvantilatördeliğindengeçirtti.Yılanancakyatağınbaşucundakikordonasarılarakaşağıyasüzülebiliyordu;başkayoluolamazdı.Amayılanodadakikişiyiilkseferdemiısıracaktı,onupek bilemezdi; belki de bir hafta boyunca her gece denemesi gerekecekti, ama bir kez ısırdı mı,kurbanıkurtulamazdı.

“Doktorunodasınagirdiğimzamanbusonucavarmıştım.Sandalyesiniincelediğimzamananladımkidoktorsıksıkonunüstünebasmış.Eh,nedeolsabaşkatürlüvantilatöreulaşamazdı.Çelikkasa,birkâse süt ve ucu ilmiklenmiş kamçı... Bütün bu ipuçları şüphelerimi silmeye yetti. Bayan Stoner ’induyduğuoboğukgürültü,besbellikiüveybabasınınzehirlihayvanıiçeriattıktansonraçelikkasanınkapağınıçarparakkapamasısonucuçıkansesti.Birkerekararımıverdiktensonra,tezimiispatlamakiçin attığım adımları sen de biliyorsun.Yılanın tıslamasını duyduğum anda hemen ışığı yaktım veyılanavurdum.”

“Böyleceonunvantilatördeliğindenyandakiodayageridönmesinisağladın.”

“Evet,vesonuçtadiğertaraftaduransahibinesaldırdı.Değneğimindarbelerindenbazılarıhayvanaisabetetmişti;odakızgınlığınınacısınıilkgördüğüinsandançıkardı.BudurumdaDoktorGrimesbyRoylott’unölümündenbirbakımabensorumluyum;amaitirafedeyimkiWatson,busuçvicdanımıhiçderahatsızetmiyor..

Page 43: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

ASİLBEKÂR

Page 44: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

LordSt.Simon’ınevliliğiveardındangaripşekildeboşanması,talihsizdamadıniçindebulunduğuyüksekçevrelerdeepeyzamandırkonuşulmazolmuştu.Yeniskandallarveonlarınnahoşayrıntıları,budörtyıllıkdramlailgilidedikodularıgölgelemişti.BütüngerçeklerhalkaanlatılmadığıvedostumSherlockHolmes’unbumeseleninçözümündebüyükbirpayıolduğuiçin,buçarpıcıhikâyeyiolduğugibianlatmamgerektiğinidüşünüyorum.

Ben evlenmeden birkaç hafta önce, Holmes’le birlikte Baker Sokağı’ndaki evi paylaşıyorduk.Dostum bir öğleden sonra gezintisinden döndüğünde masanın üzerinde onu bekleyen bir mektupbuldu.Ogün,anidençıkansonbaharrüzgârlarıylabirlikteyağmuryağmayabaşlayıncabendebütüngünevdekalmıştım.AfganistanseferindenkalanbacağımdakiJezailkurşunudabütüngünzonklayıpdurmuştu.Rahatbirkoltuğaoturmuş,bacaklarımıdabirbirininüzerineuzatmışhaldebirsürügazeteokudum.Sonundagününhaberlerinedoyuncagazeteleribirkenaraattımveuyuşukbirhaldeöyleceuzandım.Derkenmasanın üzerinde duran, büyük bir taçla süslenmiş zarfa bakıp dostumun bu asilmüşterisininkimolduğunutembeltembelmerakettim.

Holmesiçerigirdiğinde,ona“Önemlibirmektubunvar,”dedim.“Yanlışhatırlamıyorsam,geneldesabahlarıbalıkçılardanvegelgitgözcülerindenbaşkakimsedenmektupalmazdın.”“Evet,çokçeşitliinsanlardanmektupaldığımdoğru,”diyecevapverdigülümseyerek.“Sıradanvakalargeneldedahailginç olurlar. Bu mektup ise, gittiği yerde insanın canını sıkan veya bol bol yalan söylemesinigerektiren,münasebetsizbirdavetiyeyebenziyor.”Mührükopartarakzarfıniçindekilerebaktı.

“Yokcanım!İlgiçekicibirşeyolabilir.”

“Birdavetiyedeğilherhalde.”

“Hayır,tambirişmevzusu.”

“Asilbirmüşteridenmi?”

“İngiltere’ninenasillerinden.”

“Azizdostum,kutlarımseni.”

“Seni temin ederim Watson, müşterimin mevkisinden ziyade davası ilgilendiriyor beni. Sonzamanlarda gazeteleri okuyorsun, değil mi?” “E, tabii,” dedim iç çekip köşedeki gazete yığınınıişaretederek.“Yapacakbaşkabirşeyimyoktu.”

“Bak bu iyi; belki de bana bu vakada yardımcı olabilirsin. Ben suç haberleri ve kayıp ilanlarıdışındabaşkabirşeyokumamda.Heleşuikincisiherzamanbilgilendiriciolmuşturbenimiçin.Sonhaberleri yakından takip ettiysen,LordSt. Simonve evliliği hakkındada bir şeyler okumuşsundurherhalde.” “Oo tabii, hem de büyük bir ilgiyle.” “Şahane! Elimdeki mektup Lord St. Simon’dangeliyor.Şimdisanabumektubuokuyacağım,sendegazetelerebakıpbumeseleyleilgiliyazılanlarıaktaracaksın.Okuyorum:

“SevgiliBaySherlockHolmes,

LordBackwater,fikirlerinizevesırdaşlığınızasonunakadargüvenebileceğimisöyledi.Bunedenle,evliliğimle ilgili çokacıverici birolayhakkında sizedanışmayakararverdim.ScotlandYard’danBayLestradedebumeseleyle ilgileniyorvekendisi sizinle işbirliğiyapmayakarşıçıkmayacağını,hatta bunun yararlı olacağınıza inandığını beyan etti.Öğleden sonra saat dörtte geleceğim.Eğer ovakittebaşkabirrandevunuzvarsaertelemeniziricaediyorum,çünkübumeseleçokciddi.

Page 45: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Görüşmeküzere;

RobertSt.Simon

Holmesmektubukatlarken,“GrosvenorMalikâne-sindengönderilmiş,tüykalemleyazılmışveasillordumuzunsağelininserçeparmağınamürekkepsıçramış,”dedi.“Saatdörttedemiş.Şimdisaatüç.Bir saat içinde burada olur.” “O halde senin de yardımınla meseleyi açıklığa kavuşturmak içinvaktimizvar.Sengazetelerdekihaberlerizamansırasınagörediz.Bendemüşterimizinkimolduğunabir bakayım.”Şöminenin yanındaki raftan kırmızı kaplı bir kitap aldı. “İşte buldum,” dedi, oturup,kitabıdizlerininüstünekoyarak.“LordRobertWalsinghamdeVereSt.Simon,BalmoralDükü’nünikincioğlu.1846’dadoğmuş.Şuandakırkbiryaşındaveyaşıevliliğeuygun.Birdönem,Kolonilerinsekreterliğini yapmış. Babası Dük, bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı yapmış. Plantagenet soyuylayakınakrabalığı,Tudorsoyuyladauzakakrabalığıvar.Buradaçokaydınlatıcıbilgileryokmuş.Sanadönsem iyi olurWatson, asıl bilgiler sende.” “Aradığımıkolaycabuldum,”dedim, “çünkübilgilerçok yeni, hem mesele de çok çarpıcı. Fakat bir araştırma yaparken başka meselelerle rahatsızedilmektenhoşlanmadığınıbildiğimiçinbubilgilerisanaaktarmayaçekindim.”“ŞuGrosvenor ’dakitaşıma arabası meselesinden mi bahsediyorsun? O küçük mesele halloldu bile; zaten ilk andanbelliydineolduğu!Zahmetolmazsa,gazetelerdenderledikleriniokuyabilirmisin?”“İşteilkgözümeçarpan haber. Birkaç hafta önceMorning Post gazetesinin dedikodu köşesinde yayınlanmış. Şöyleyazıyor: ‘Söylentiler doğruysa Balmoral Dükü’nün ikinci oğlu Lord Robert St. Simon ile SanFrancisco’lu toprak sahibi Aloysius Doran’ın tek kızı Ivan Hatty Doran arasında bir evlilikayarlandı.”

Page 46: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Kısaveöz,”diyearayagirdiHolmes,uzunvezayıfbacaklarınışömineyedoğruuzatarak.

“Aynı haftanın sosyete gazetelerinden birinde konuya daha geniş yer veren bir haber var. Şöylediyor: ‘Çokyakında evlilik piyasasındadakorumaçağrısı yapılacak, çünkü şimdiki serbest piyasailkesi, kendi iç piyasamızın aleyhine gelişiyor. Büyük Britanya’nın soylu zatlarını teker tekerAtlantik’inkarşıyakasındakikuzenlerimizekaptırıyoruz.Bualbeniliistilacılar,geçenhaftayenibirganimetdahaelegeçirdiler.AşktanrısınınoklarınayirmiyıldırdirenenLordSt.Simon,sonundapesettiveKaliforniya’lıbirmilyonerinbüyüleyicikızıHattyDoran’layakındaevlenecekleriniaçıkladı.Westbury House kutlamalarında zarif bedeni ve etkileyici yüzüyle dikkatleri üzerine çeken BayanDoranevin tekçocuğuveçeyizininaltıhaneli rakamlaraulaşacağısöyleniyor.BalmoralDükü’nünsonbirkaçyıldır tablolarını satmakzorundakaldığıveLordSt.Simon’ınBirchmoor ’daküçükbirarazi dışında kendine ait hiçbir serveti olmadığı için, bu evlilikten kârlı çıkacak olanın sadeceKaliforniyalıbayanolmadığıkesin.’”

“Başkabirşeyvarmı?”diyesorduHolmesesneyerek.

“Evet,haberbol.SabahgazetesindehabereHannoverMeydanı’ndakiSt.GeorgeKilisesi’ndesadebir tören yapılacağı, törene sadece birkaç yakın dostun çağrılacağı ve kutlamanın, Bay AloysiusDoran’ınyenisatınaldığıLancaster ’dekievindedüzenleneceğideeklenmiş.İkigünsonraise,yanigeçen Çarşamba, kısa bir ilanla düğünün yapılmış olduğu ve balayının Lord Backwater ’inPetersfield’dakievindegeçirileceğibildiriliyor.Gelinkaybolmadanöncekibütünhaberlerbunlar.”

“Neydenönceki?”diyesorduHolmesirkilerek.

“Gelinkaybolmadanönceki.”

“Nezamankaybolmuş?”

“Düğündensonrakiilksabah.”

“Gerçektenmi?Bakşimdiolayilginçbirhalalmayabaşladı;ebirazdadramatik.”

“Evet,birazsıradışıolmasıbenideetkiledi.”

“Genellikle ya törenden önce ya da balayı sırasında kaybolurlar. Böylesine ilk kez rastlıyorum.Ricaetsem,ayrıntılarıanlatırmısın?”

“Amaçokeksikolduklarınısöylemeliyim.”

“Belkigerisinibiztamamlarız.”

“Dünküsabahgazetelerindenbirindeçıkanbirhaber,hadiseyiçokiyiaktarıyor.Başlığışöyle:

“‘MeşhurDüğündeTuhafHadise’:

“‘LordSt.Simon’ınailesi,evliliğiyleilgiliolarakmeydanagelengaripveüzücüolaylaryüzündenzor günler geçiriyor. Dün gazetelerde de ilan edilen tören, evvelsi sabah yapıldı; ama bir süredirortalıkta dolaşan dedikoduların iç yüzü daha yeni yeni ortaya çıkıyor. Yakınları olayı gizlemeyeçalışsada,hadisehalkındikkatiniokadarçektikiartıkolanlarıörtbasetmekimkânsız.

“ ‘HanoverMeydanı’ndabulunanSt.GeorgeKilisesi’ndeyapılançoksade törene,gelininbabasıBay Aloysius Doran, Balmoral Düşesi, Lord Backwater, Lord Eustace ve Leydi Clara St. Simon

Page 47: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

(damadın erkek ve kız kardeşleri) ve LeydiAliciaWhittington dışında kimse katılmadı. Törendensonra, herkes Bay Aloysius Doran’ın Lancaster ’daki evinde hazırlanan kahvaltıya gitti. İsmibilinmeyen bir kadının, Lord St. Simon’la ilgili bazı iddiaları olduğunu söyleyerek eve girmeyeçalışmasıüzerineküçükbirkargaşaçıktığısöyleniyor.Kadınuzunvezorluçabalardansonrauşaklartarafından uzaklaştırılmış. Şans eseri eve bu münasebetsiz olaydan önce giren gelin konuklarlakahvaltıyaoturmuşamaanidenrahatsızlandığınısöyleyerekodasınaçıkmış.Uzunsüredönmeyinceçıkan homurtular üzerine babası ona bakmaya gitmiş. Fakat hizmetçiler, kızın odaya kısa birsüreliğineuğradığını,birceketvebirbonealarakaceleaşağıindiğinisöylemişler.

Kapıcılardan biri, bir kadının evden ayrıldığını gördüğünü ama diğerleriyle birlikte olduğunudüşündüğü için onun gelin olmasına ihtimal vermediğini belirtmiş. Bay Aloysius Doran, kızınınkaybolduğuna emin olunca damatla birlikte hemen durumu polise bildirmiş. Bu garip hadiseyiaydınlatmak için derhal soruşturma açılmış. Ne var ki geçen geceye kadar kayıp bayanın neredeolduğunadairhiçbirbilgialınamamış.Olaydabirbityeniğiolduğunadairsöylentilervar.Polisevingirişinde kargaşa yaratan kadını tutuklamış. Bu kadının, kıskançlık veya başka bir nedenle geliningaripkayboluşundaparmağınınolabileceğindenşüpheleniliyor.’”

“Hepsibukadarmı?”

“Birbaşkasabahgazetesindeküçükbirhaberdahavar.”

“Okubakalım.”

“OlayçıkaranBayanFloraMiller ’ıntutuklandığıyazıyor.EskidenAllegro’dadansözlükyaptığıvedamadı birkaç yıldır tanıdığı öğrenilmiş. Gazetelerde daha fazla ayrıntı yok. Gerisi sana kalıyorartık.”

“Sondereceilginçbirvakagibigörünüyor.Dünyadakaçırmambunu.Amakapımıçalınıyorne?Saat dördü biraz geçtiğine göre bu gelen asil müşterimiz olmalı. Gitmeyi aklından bile geçirmeWatson,enazındanhafızamısınamakiçinbirtanığaihtiyacımvar.”

Hizmetçiçocukkapıyıaçarak;misafirimizi“LordRobertSt.Simon,”diyetakdimetti.Dikburunlusolgun yüzünde hoş ve kültürlü bir ifade vardı. İnsanları yönetmeyi ve emrine amade kılmayı iyibildiğinigösterenkararlıirigözleriylebirbeyefendigirdiiçeri.Hareketlericanlıydı.Hafifkamburuveyürürkenbükülendizleriylegenelgörünüşüvaktindenönceyaşlanmışbiradamgibigösteriyorduonu. Şapkasını çıkarınca, saçlarının uçlardan beyazladığı ve keli belli oldu. Geniş yakaları, siyahfrakı,beyazceketi,sarıeldivenleri,deriayakkabılarıveaçıkrenktozluklarıylahavaidenecekkadarözenlibirgiyimtarzıvardı.Yavaşçaodayagirdivekafasınısoldansağaçevirdi.Biryandandasağelindekisarırenkligözlükzincirinisallıyordu.

“İyigünlerLordSt.Simon,”dediHolmes,ayağakalkıpmisafirinönündeeğilerek.“Lütfenhasırsandalyeyeoturunuz.DostumvemeslektaşımDr.Watson’ıtakdimedeyim.Şömineyebirazyaklaşındabumeseleyikonuşalım.”

“Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, benim için çok üzücü bir hadise bu Bay Holmes. Fenahaldeyim. Daha önce de buna benzer hassas vakaları çözmüş olduğunuzu duydum, fakat herhaldehiçbiribuvakagibiasilbirtopluluğuilgilendirmiyordu.”

“Aksine.”

“Efendim?”

Page 48: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Böylebirtopluluktansonmüşterimbirkraldı.”

“Aa,gerçektenmi?Bilmiyordum.Hangikral?”

“İskandinavyaKralı.”

“Olamaz!Odamıkarısınıkaybetti?”

“Takdir edersiniz ki,” dedi Holmes yumuşak bir tonla, “müşterilerimin vakalarında gizlilikprensibimvardır.Siziniçindegeçerlibu.”

“Elbette!Çokdoğru!Çokdoğru!Özürdilerim.Benimmeselemegelince;birfikiroluşturabilmeniziçinhertürlübilgiyivermeyehazırım.”

“Teşekkür ederim. Şimdiye kadar basına yansıyanları öğrendim. Sanırım gelinin kaybolmasıylailgilişuhaberdoğru.”

LordSt.Simongazeteyeşöylebirgözattı.“Evet,burayakadarhepsidoğru.”

“Amabirvarmakiçinbundanfazlasıgerekiyor.Sizeyönelteceğimsorularavereceğinizcevaplarlabirsonucaulaşmayıumuyorum.”

“Lütfenbuyurun.”

“BayanHattyDoranileilkkezneredetanıştınız?”

“BiryılönceSanFrancisco’da.”

“Amerika’daseyahattemiydiniz?”

“Evet.”

“Ozamanmınişanlandınız?”

“Hayır.”

“Öyleyseilişkinizarkadaşçaydı.”

“Onunlabirlikteykençokeğleniyordum,odabunugörüyordu.”

“Babasıçokmuzengin?”

“Pasifik’inenzenginadamıolduğusöyleniyor.”

“Servetininasılyapmış?”

“Madencilikten!Birkaçyılöncesinekadarhiçbirşeyiyokmuş.Sonraaltınbulunca,yatırımyapmışveçuvallardolusuparakazanmış.”

“Peki,gençhanımefendinin,yanikarınızınkarakterihakkındakiizleniminiznedir?”

Asilmisafirimizgözlüklerinidahahızlısallamayabaşlamıştı.Sonragözleriniateşeçevirdi.“BakınBayHolmes,”dedi,“babasızenginolmadanöncekarımyirmiliyaşlarındaymış.Odönemboyuncamadenkamplarında,ormanlarda,dağlardadolaşarakbüyümüş;dolayısıylaeğitiminiokuldandeğil,doğadan almış. Hani erkek Fatma denilen cinsten, sağlam yapılı, yabani ve özgür, geleneklerealdırmayan biri; çok coşkulu ve sabırsız bir mizacı var. Çabucak karar verir ve kararlarını

Page 49: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

korkusuzcahayatageçirir.Nevarki,özündesoylubirkadınolduğunubilmesem,”-hafifçeöksürdü-“onaşerefletaşıdığımsoyismimivermezdim.Kendinikahramancafedaedebilecekonurunadüşkünbirkadıno.”

“Yanınızdabirfotoğrafıvarmı?”

“Evet, bir tane getirdim.”Birmadalyonu açıp kadının çok sevimli yüzünü gösterdi.Bir fotoğrafdeğil,fildişindenbirminyatürdü.Ressam,kadınınparlaksiyahsaçlarını,kocamansiyahgözleriniveağzınıgüzelceortayaçıkarmıştı.Holmesminyatürüuzunuzundikkatliceinceledi,sonramadalyonukapatıpLordSt.Simon’ageriuzattı.

“Ozaman,gençhanımefendiLondra’yageldiğindeilişkinizitazelediniz,öylemi?”

“Evet. Babası en son Londra’ya gelirken onu da getirmişti. Birkaç kez buluştuk, nişanlandık veşimdideevliyiz.”

“Hatırısayılırpahadabirçeyizdegetirdisanırım.”

“Evet,amaailemiçinalışılmadıkbirmiktardeğil.”

“Vetabii,evlilikfiilengerçekleştiğiiçinbusizekalıyor.”

“Aslındabunuhiçaraştırmadım.”

“Kesinöyledir.BayanDoran’ıtörendenöncegördünüzmü?”

“Evet.”

“Neşelimiydi?”

“Hemdenasıl.Geleceğimizhakkındakonuşupduruyordu.”

“Gerçektenmi?Bakınbuçokilginç.Peki,yadüğünsabahı?”

“Olabildiğinceneşeliydi,enazındantörensonrasınakadar.”

“Ondabirdeğişiklikfarkettinizmi?”

“Aslınabakarsanız,onuilkkezbukadarhuysuzgörüyordum.Amabu,konumuzlailgisiolmayanönemsizbirhusus.“

“Ricaederimdevamedin,herşeyianlatınbize.”

“Ah,yaptığıçocukçaidi.Koridordangeçerkenelindekibuketinidüşürdü,tamönsıradaydıvebuketsıraya düştü.Haliyle anlık bir gecikme oldu ama sırada oturan bir beyefendi buketi alarak hemenkarımauzattı.Yaniönemsizbirolaydıamaonabumevzuyuaçtığımdabeniterslediveevegiderkenyolboyuncaanlaşılmazbirşekildesuratasıpdurdu.”

“Gerçektenmi?Sıradanbirbeyefendiolduğunusöylemiştiniz.Demekkihalktanbirileridevardıorada.”

“Evet.Kiliseaçıkkenonlarıdışarıçıkarmakimkânsızdır.”

“Bubeyefendikarınızınarkadaşlarındanbirimiydi?”

Page 50: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Hayır, hayır; nezaket gereği beyefendi diyorum, yoksa oldukça sıradan görünüyordu. Oradaolduğunufarketmemiştimbile.Amakonudanbirazuzaklaşmıyormuyuz?”

“LeydiSt.Simontörendençıktığındaeskineşesinikaybetmiştidemek.Babasınınevinegittiğinizdeneyaptı?”

“Hizmetçiylekonuştuğunugördüm.”

“Hizmetçisikim?”

“AdıAlice.OdaAmerikalı.Kaliforniya’dangelirkenonudagetirmişler.”

“Özelbirhizmetçimi?”

“Sayılır.Karımona fazla serbestlik tanıyormuşgibi geldi bana.ZatenAmerika’da bu tip şeyleredahafarklıgözlebakıyorlar.”

“BuAliceilenekadarkonuştu?”

“Sadecebirkaçherhalde.Benoandabaşkaşeylerleilgileniyordum.”

“Nekonuştuklarınıduymadınızmı?”

“LeydiSt.Simon‘birdamarkapmak’tabirinisarfediyordu.Argokonuşmayaalışıktır.Nedemekistediğinianlamamıştım.”

“Amerikanargosubazençokşeyanlatabilir.Peki,karınızhizmetçisiylekonuşmasıbittiktensonraneyaptı?”

“Kahvaltıodasınagitti.”

“Kolunuzagirmişmiydi?”

“Hayır,tekbaşınaydı.Böyleküçükmeselelerdebaşınabuyrukhareketeder.Derkenmasayaoturalıdahaondakikabileolmamıştıki,aceleyleayağakalktı,ağzındabirkaçözürgevelediveodadançıkıpgitti.Birdahadageridönmedi.”

“Fakat anladığım kadarıyla şu hizmetçi Alice, hanımefendinin odasına çıktığını, gelin elbisesinideğiştirdiğinivebirbonetakarakdışarıçıktığınısöylüyor,değilmi?”

“Aynenöyle.Sonrasındadakarım,osabahBayDoran’ınevindeolayçıkaran,şimdidegözaltındabulunanBayanFloraMüler ’labirlikteHydePark’tayürürkengörülmüş.”

“Aa,evet.Bendesizebugençkadınveonunlailişkinizhakkındabirkaçsorusoracaktım.”

LordSt.Simonomuzlarımsilkipkaşlarınıkaldırdı.“Birkaçyıldırdostçabirilişkimizvardıonunla,hemdeçokdostçaolduğunusöyleyebilirim.Allegro’daçalışırdı.Benonacömertçedavranmıştım,odabendenhiçşikâyetçiolmamıştıamakadınlarıbilirsinizişteBayHolmes.Floraküçüksevimlibirhanımdıvebanaçoksadıktıamaaşırıderecededikkafalıydı.Evlenmeküzereolduğumuöğrenincebana korkunçmektuplar yazmaya başladı.Doğrusu töreni o kadar sade yapmamızın bir nedeni dekilisedebirskandalçıkmasındanendişelenmemdi.Biztörendengeridöndüktensonra,evinkapısınageldi ve içeri girmeye çalıştı. Çok kaba bir dille konuşmaya, hatta karıma tehditler savurmayabaşladı;amabenbunlarınolacağınıtahminettiğimiçinhazırlıklıydım.Öncedençağırdığım

Page 51: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

ikisivilpolisonudışarıçıkardı.Olayçıkarmanınbirişeyaramayacağınıgörüncesesini

kesti.”

“Karınızbütünbunlarıduydumu?”

“Hayır,neysekiduymadı.”

“Sonradabuaynıkadınlayürürkenmigörüldü?”

“Evet. Scotland Yard’dan Bay Lestrade’in de ciddi bulduğu nokta burası. Flora’nın karımıkandırarakdışarıçıkarttığınıveonakorkunçbirtuzakkurduğunudüşünüyorlar.”

“Buolabilir.”

“Sizdemiöyledüşünüyorsunuz?”

“Benöylebirşeysöylemedim.Amasizcedebumümkündeğilmi?”

“Florakarıncayıbileincitemez.”

“Ama kıskançlık insanın karakterini garip bir şekilde değiştirebilir. Lütfen söyleyin, siz nedüşünüyorsunuz?”

“Benburayaçözümbulmayageldim, teorilerimi anlatmayadeğil.Sizebildiğimbütüngerçeklerianlattım. Ama yine de fikrimi soruyorsanız, düğün heyecanı ve çok seçkin bir topluluğa girmişolduğunufarketmesi,karımdasinirselbirrahatsızlıkyaratmışolabilir.”

“Kısacasıaklınıoynattımıdiyorsunuz?”

“Sırtçevirdiğişeylerihesabakatınca,başkabiraçıklamagelmiyoraklıma.”

“Tabii, sizinki demakul bir hipotez,” dediHolmes, gülümseyerek. “Pekâlâ, LordSt. Simon, benöğreneceklerimiöğrendimsanırım.Sonbirsorumolacak:Kahvaltımasasındaoturduğunuzyerden,penceredendışarıyıgörebiliyormuydunuz?”

“Yolundiğerucunuveparkıgörebiliyorduk.”

“Demeköyle.Ozamansizidahafazlaalıkoymayalım.Sizinledahasonrayinehaberleşeceğiz.”

“Umarımşansınızyavergiderdebusorunuçözersiniz,”dedimisafirimizayağakalkarak.

“Çözdümbile.”

“Ne?Nedediniz?”

“Çözdüğümüsöyledim.”

“Karımneredeozaman?”

“Yakındaöğreneceğimbirayrıntıbu.”

LordSt.Simonkafasınısalladı.“Neyazıkkibuvakasizinkindenveyabenimkindendahazekibirzihnigerektiriyor,”dediveönümüzdegörkemlibirşekildeeğilerekodadançıktı.

“LordSt.Simonkendinibenimleaynıkefeyekoyarakonurlandırdıbeni.Bütünbusorgulamadan

Page 52: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

sonrabirviskisodavebirpuroyuhakettimherhalde.Misafirimizburayagelmedenöncemeseleyikafamdaçözmüştümzaten.”

“AzizimHolmes!”

“Dahaöncedebenzervakalarlakarşılaşmıştım,amahiçbiribununkadaranigelişmemişti.Bütünincelemelerimsonundatahminimkesinlikkazandı.”

“E,seninduyduklarınıbendeduydum.”

“Fakat bana çok yardımı dokunan önceki vakalardan haberdar değilsin sen. Birkaç yıl önceAberdeen’deveFransa-PrusyasavaşındansonradaMünih’tebunabenzerşeylerolmuştu.Budaotipvakalardanbiri.Dur,bakkimgelmiş.İyigünlerLestrade!Masanınüzerindeboşbirbardakvepurosenibekliyor.”

Resmidedektifkendisinedenizcihavasıverengenişyakalıkısapaltosuvekravatıylaçıkagelmişti.Elindesiyahketenbirtorbavardı.Kısabirselamdansonraoturduvekendisinesunulanpuroyuyaktı.

“Nasılgidiyorhayat?”diyesorduHolmes,gözleriparlayarak.“Keyifsizgörünüyorsun.”

“Evet,pekkeyfimyok.ŞulanetSt.Simonvakası.Birtürlüişiniçindençıkamıyorum.”

“Sahidenmi?Benişaşırtıyorsun.”

“Böylesinekarmaşıkbirvakayahiçrastlamamıştım?Sankibütünipuçlarıparmaklarımınarasındankayıpgidiyor.Bütüngünüzerindeçalışıpdurdum.”

“Vebuyüzdenıslanmışsın,”dediHolmes,elinimüfettişinomzunakoyarak.

“Evet,parkıaraştırıyorduk.”

“Tanrıaşkına,neden?”

“LeydiSt.Simon’ıncesediniaradık.”

SherlockHolmes,sandalyesineyaslanarakkahkahalarlagüldü.

“TrafalgarMeydanı’ndakiçeşmeninaltınıdakazdınızmı?”dedi.

“Nedenki?Nedemekistiyorsun?”

“İkidurumdadabuhanımefendiyibulmaihtimalinizaynıdaondan.”

Lestradedostumakızgınbirbakışattı.“Galibaherşeyibiliyorsunuz!”dedi.

“Ah,sadecegereklibilgileriduyuncasonkararımıverdim.”

“Sahidenmi?Peki,parkıaraştırmakboşunamıydı?”

“Sanırım.”

“Peki,ozamannasıloldudabunlarıoradabulabildik?”Konuşurkençantasınıaçıp içindenbeyazipektenbirgelinlik,birçiftsatenayakkabı,birbuketvebirduvakçıkardı.Hepsidesudadurmaktansırılsıklamolmuşvesolmuştu.“Ha,birdebuvar,”dedi,hepsininüstünebirdüğünyüzüğükoyarak.“İştesizeçözmenizgerekenbirbilmeceBayHolmes.”

Page 53: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Evet,öyle!”dedidostummaviyüzüğühavayafırlatarak.“Bunlarıkanalizasyondamıbuldunuz?”

“Hayır. Parkın bir köşesinde bulduk. Onun elbiseleri olduğunu anlayınca da cesedin uzaktaolamayacağınıdüşündüm.”

“Aynı parlak akıl yürütmeyle, her insanın cesedi gardırobunun yakınlarında bulunur diyebiliriz.Ricaetsemsöylermisiniz,bununlanereyevarmakistiyorsun?”

“ŞukaybolmahadisesindeFloraMiller ’ınpayınıortayaçıkarmakistiyorum.”

“Neyazıkkibuçokzor.”

“Sahidenöylemidüşünüyorsun?”diyeatıldıLestrade,birazimalıbirşekilde.“Holmes,neyazıkkiçıkarımlarımyapmaktapekiyideğilsin.Şukısacıksüreiçindebileikigafınoldu.BuelbiseninFloraMiller ’lailişkisivar.”

“Nasılbirilişkiymiş?”

“Elbisenincebindebirpaketvar.Paketiniçindedebirkartkutusuvar.Kartkutusundadabirnot.”Notuönündekimasayaaçtı.“Şunudinle:‘Herşeyhazırolduğundabenigörürsün.Hemengel.F.H.M.’Şimdi,banakalırsaFloraMiller,LeydiSt.Simon’ıkandırarakdışarıçıkarttıveişbirlikçileriyleonukaçırdılar. İsminin baş harfleriyle imzaladığı bu notu kapıda usulca cebine sıkıştırdı ve dışarıçıkmasınısağladı.”

“Harika,Lestrade,”dediHolmesgülerek.“Gerçektençok iyisin.Şunabirdebenbakayım.”Notuumursamazbirtavırlaaldıamasonradikkatleincelemeyebaşladı.Sonundaneşeylebağırdı.“Sahidençokönemlibu,”dedi.

“Öylemidersin?”

“Kesinlikle.Kutlarımseni.”’

LestradekazandığızaferincoşkusuylaayağakalkıpHolmes’unyanınagitti.Başınıeğipnotabaktı.“Ama,”diyebağırdı,“yanlıştarafınabakıyorsun!”

“Tamtersine,doğrutarafıbu.”

“Doğrutarafımı?Delirdinmi?Notöbürtarafayazılmışişte.”

“Amabutarafındadabirotelfaturasınınbirparçasıgörülüyor.Dikkatçekici.”

“Önemlibirşeyyokki.Bendegördüm,”dediLestrade.“4Ekim,oda8şilin,kahvaltı2şilin6peni,kokteyl1şilin,öğleyemeği2şilin6peni,birbardakşarap8peni.’Başkadabirşeyyok.”

“Olabilir.Ama yine de önemli.Nota gelince, o da önemli elbette, en azından ismin baş harfleri.Tekrarkutlarımseni.”

“Yeterincezamankaybettim,”dediLestradeayağakalkarken.“Bensıkıçalışırım;öyle,şömineninbaşındaoturupteorigeliştirmem.İyigünlerBayHolmes.Bakalımbumeseleyiöncekimçözecek.”Elbiseleritoplayıpçantayatıkıştırarakkapıyayöneldi.

“Son bir ipucu vereyim sana Lestrade,” dedi Holmes, rakibi kapıdan çıkarken. “Vakanın asılçözümünüsöyleyeyimsana.LeydiSt.Simonhikâye.Öylebiriyok;hiçdeolmadı.”

Page 54: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Lestrade dostuma üzgün bir ifadeyle baktı. Sonra bana döndü, eliyle alnına vurdu, başını üç kezsalladıveçıkıpgitti.DışkapıyıhenüzkapatmıştıkiHolmesdaayağakalkarakpaltosunugiydi.“BayLestradeçalışmakonusundahaklı,”dedi,“onedenleWatson,senibirsüredahagazetelerinlebaşbaşabırakacağım.”

SherlockHolmesgittiğindesaatbeşigeçiyorduamabenimyalnızkalacakvaktimolmamıştıpek,çünküaradanbirsaatgeçmedenelindebüyükbirkutuylabiradamçıkageldi.Yanındagetirdiğigençlebirliktekutuyuaçarakodamızınsademaunmasasınınüstünenefisbirsofrakurmayabaşladılar.Şaşıpkalmıştım.

Sülün,kazciğeriezmesi,çullukveantikaşişeleriçindeşaraplardanoluşanşatafatlımönükrallaralayıktı. Ziyaretçilerim, masayı donattıktan sonra, ziyafetin parasının ödendiğini ve bu adreseısmarlandığınısöyleyipbaşkateklafetmeden,BinBirGeceMasallarındakicinlermisaligeldiklerigibigittiler.

SherlockHolmesdokuzdanönceçevikadımlarlaodayagirdi.Ciddigörünüyorduamagözlerindegördüğümışık,vardığısonuçlardayanılmamışolduğunugösteriyordu.

“Demeksofrayıhazırlamışlar,”dedielleriniovuşturarak.

“Misafirlerinvargaliba.Sofrabeşkişilikde.”

“Evet, bazımisafirlerimizolacakgaliba,”dedi. “LordSt.Simon’ınhenüzgelmemişolmasınadaşaşırdımaslında.Odanesi?Buduyduklarımonunayaksesleriolmalı.”

Gerçekten de öğlende gelenmüşterimiz aceleyle içeri daldı.Gözlüklerini her zamankinden dahahızlısallıyorduvearistokratyüzünderahatsızbirifadevardı.

“Mesajımıaldınızdemek,”dediHolmes.“Evetveitirafetmeliyimkiyazdıklarınızbeniçokşaşırttı.Bütünbunlarındoğruolduğunaeminmisiniz?”

“Evet.”

LordSt.Simonbirsandalyeyeçöktüveelinialnınagötürdü.

“Aile fertlerinden birinin böyle küçük düşürüldüğünü duyunca, dük ne diyecek acaba?” diyesöylendikendikendine.

“Tambirtalihsizlik.Küçükdüşmekonusundadapekemindeğilim.”

“Amasizfarklıbiraçıdanbakıyorsunuz.”

“Kimseyi suçlu bulamıyorum. Yöntemi utanç verici olsa da hanımefendinin başka şansı yoktubence.Onaakılverecekbirisiolsaydı...”

“Küçükdüşürüldüm,bayım,aleninküçükdüşürüldüm,”dediLordSt.Simon,parmaklarıylamasayavurarak.

“Buzavallıkızıbağışlamalısınız.Başınagelenlerpişmiştavuğunbaşınagelmez.”

“Kesinlikleaffetmem.Çokkızgınım.Utançvericibirşekildekullanıldım.”

“Galiba kapı çalıyor,” dedi Holmes. “Evet, yukarı çıkanlar var. Sizi tek başıma ikna etmektezorlanırımdiyebirikidestekçiçağırmıştımLordSt.Simon.”Dostumkapıyıaçtıveiçeriyebirhanım

Page 55: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

ile bir beyefendiyi buyur etti. “Lord St. Simon,” dedi, “tanıştırayım; Bay ve Bayan Francis HayMoulton.Hanımefendiyizatentanıyorolmalısınız.”

Müşterimiz,gelenlerigörüncekoltuğundan fırladıve ayaktadimdikdikildi.Gözleriniyeredikti,elini redingotunungöğsünegötürdü.Onuruzedelenmişadamportresiçiziyordu.Kadın ileridoğruçevikbiradımatarakeliniLordauzattıysadao,başınıkaldırmamaktaısraretti.Kadınınyalvaranyüzifadesinekarşıkoymakzordu.

“BanakızgınsınRobert,”dedi.“Bukonudahaklısında.”

“Ricaederim,özürdileme,”dediLordSt.Simonacıyla.

“Ah,evet,sanagerçektençokkötüdavrandığımıbiliyorum.Gitmedenönceseninlekonuşmalıydımama öylesine sersemlemiştim ki, Frank’i burada tekrar görünce ne yapacağımı ve ne diyeceğimibilemedim.Kilisededüşüpbayılmışım.”

“BelkidebumeseleyibaşbaşakonuşmakistersinizBayanMoulton?”

“Banasorarsanız,”diyesözegirdigaripbeyefendi,“bumeseledezatengizlisaklıbirşeykalmadıartık. Ben kendi adıma, herkesin bunları duymasını istiyorum.”Kısa boylu, ince yapılı, esmer biradamdı.Tıraşlıvekeskinhatlıyüzündeuyanıkbirifadevardı.

“Öyleysetümhikâyemizidosdoğruanlatalım,”dedihanımefendi.“Frankileben,1884’teRockiesyakınlarında, babamın çalıştığı McQuire madeninde tanıştık. Sonra da nişanlandık. Derken babamzenginbirdamarbulupçokparakazanmayabaşlarkenzavallıFrankbirşeyçıkaramamıştı.Babamzenginleştikçe Frank de yoksullaşıyordu; babam sonunda bu nişan meselesini bir daha duymakistemediğini söyleyerek beni Frisco’ya götürdü. Fakat Frank hemen pes etmedi; beni oraya kadartakip etti ve biz, babamdan gizli gizli görüşmeye devam ettik. Babam duysaydı deliye dönerdiherhalde;bunedenleherşeyiaramızdahalletmeyekararverdik.Frank,geridönüpaltınbulacağınıvebabam kadar zengin olmadan geri dönmeyeceğini söyledi. Buna karşılık ben de onu ölene kadarbekleyeceğimeveohayattaolduğusürecebaşkabiriyleaslaevlenmeyeceğimesözverdim.‘Öyleyseneden hemen şimdi evlenmiyoruz,’ dedi, ‘böylece ben de senden emin olurum ve buraya dönenekadar da senin kocan olduğunu iddia etmem.’ Böylece konuşup anlaştık ve bir rahibin huzurundaevlendik;sonradaFrankaltınaramayagitti,bendebabamınyanınadöndüm.

“Sonra Frank’in Montana’da olduğunu, oradan Arizona’ya geçtiğini öğrendim. Derken NewMexico’danyazdıbana.Birgün,gazetedeyeralanuzunbirhaberdebirmadencikampınınApaçilertarafından basıldığını ve öldürülenlerin arasında Frank’in de olduğunu okudum. Bu haberi okurokumazbayılmışım.Sonrakiaylardadahastalıktanyatağadüştüm.BabamiyiolmadığımıdüşünerekFrisco’nunbütündoktorlarınagösterdibeni.BiryıldanfazlabirsürehiçhaberalamayıncaFrank’ingerçektenöldüğüneinandım.SonraLordSt.Simon,Frisco’yageldi,bizLondra’yagittik,sonundadabirevlilikayarlandı.Babamher şeydengayetmemnunduamabenhepzavallıFrank’inkalbimdekiyeriniyeryüzündekihiçkimsenindolduramayacağınıhissediyordum.

“HerşeyerağmenLordSt.Simon’laevlenseydimevlilikgörevlerimikesinlikleyerinegetirirdim.Aşkımızasözgeçiremiyoruzamahiçdeğilsedavranışlarımızıkontroledebiliriz.Onaiyibireşolmaniyetiyle kiliseye gittim. Kilisede Frank’i gördüğümde neler hissettiğimi tahmin edebilirsiniz. Önsıradadurmuşbanabakıyordu.Başlangıçta onuhayalet sandım, amadönüp tekrar baktığımdahâlâorada durduğunu gördüm. Gözlerinde, onu gördüğüme sevinip sevinmediğimi soran meraklı birbakış vardı. O anda nasıl oldu da düşüp bayılmadım hayret ediyorum.Çevremdeki her şey dönüp

Page 56: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

durmaya başladı. Rahibin sözleri kulağımda vızıldıyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Törenidurdurupbirolaymıçıkarmalıydım?Onayenidenbaktım;nedüşündüğümüanlamışgibiydi,çünküparmağınıdudaklarınagötürmüşsusmamıişaretediyordu.Sonraonunbirkâğıtparçasınabirşeylerkaraladığını gördüm ve bana bir not yazdığını anladım.Onun oturduğu sıranın önünden geçerkenelimdekibuketionadoğrudüşürdümveo,çiçekleribanageriuzatırkennotudaelimesıkıştırıverdi.Bana işaret verdiği zaman onunla gidip gitmeyeceğimi soran kısacık bir nottu. Ona karşısorumluluğumdanhiçşüpheduymadığımiçinistediğiherşeyiyapmayahazırdım.

“Evedöndüğümzaman,Frank’iKaliforniya’dantanıyanhizmetçimeolanlarıanlattımveağzınısıkıtutmasını, sadece birkaç eşya ve elbise hazırlamasını söyledim. Lord St. Simon’la konuşmamgerekirdibiliyorumamaannesivediğeroseçkininsanlarınönündebunlarıkonuşmaktançekindim.Önce kaçmaya, daha sonra da her şeyi anlatmaya karar verdim. Masaya oturalı daha on dakikageçmemiştikipenceredenyolunöbüryanındaduranFrank’igördüm.Banaişaretettiveparkıniçinedoğruyürümeyebaşladı.Masadansıvıştım,yukarı çıkıpeşyalarımıaldımveonunpeşindengittim.Karşıma çıkan kadın Lord St. Simon’la ilgili bir şeyler anlatmaya çalışıyordu; az da olsaduyduklarımdananladığımkadarıylaeskievliliğiyle ilgilibirsırdanbahsediyordu.NeysekiondankurtulmayıbaşardımvekısabirsüresonraFrank’lebuluştum.BeraberbirfaytonabinerekGordonMeydanı’ndakibirevegittik.Oncayılbeklediktensonragerçekevliliğimiyapmıştımişte.Frankherşeyianlattı.Apaçilereesirdüşüpkaçmış;Frisco’yagelmiş,hayatındanumudumukestiğimiöğrenmiş,İngiltere’yegitmişvebenisüreklitakipetmiş.Sonundaikincidüğünümünsabahındadabenibulmuş.

“Birgazetedegörmüştüm,”diyeaçıkladıAmerikalı. “Kendisininvekilisenin ismiverilmişti amahanımefendininneredeyaşadığıbelirtilmemişti.”

“Sonraneyapacağımızıkonuşmayabaşladık.Frankherşeyinaçıkseçikolmasındanyanaydıamaben o kadar utanıyordum ki, ortalıktan kaybolup onları bir daha görmemenin en iyisi olacağınıdüşündüm. Babama, hayatta olduğumu bildiren bir telgraf çekmem yeterdi. O kahvaltı masasındaoturmuş dönmemi bekleyen lortları ve leydileri düşünmek tüylerimi ürpertiyordu. Bunun üzerineFrank, izime bir daha rastlanılmasın diye düğün giysilerimden bir bohça yapıp kimseninbulamayacağıbiryereattı.BayHolmes, akşamadoğrugelmeseydi -kibizinasılbulabildiğinihâlâanlamış değilim - biz yarın Paris’e gitmiş olacaktık. Kendisi benim yanıldığımı, Frank’in haklıolduğunuveeğerherşeyigizlitutarsakbüyükbirhatayapacağımızıanlattı.SonraLordSt.Simon’labaşbaşabirgörüşmeyapmamızıteklifedince,bizdehemenburayageldik.İştegerçekleriöğrendinRobert.Sanaacıverdiğimiçinçoküzgünüm.Umarımhakkımdaçokkötüşeylerdüşünmezsin.”

LordSt.Simonbuuzunhikâyeyiserttavrınıyumuşatmadan,kaşlarıçatık,dudaklarısımsıkıkapalıbirhaldedinlemişti.

“Affedersiniz,”dedi,“amaözelilişkilerimiböyletoplumönündetartışmakhiçâdetimdeğildir.”

“Peki,beniaffedecekmisin?Ayrılmadanönceelimisıkacakmısın?”

“Ahtabii,eğersenimutluedecekse.”Eliniuzattıvekendisineuzatılanelisoğukçasıktı.

“Keşke,”dediHolmes,“dostanebirakşamyemeğindebizeeşliketseniz.”

“Benden çok şey istiyorsunuz,” diye yanıtladı Lord. “Bu son gelişmeleri kabullenmek zorundakalmışolabilirimamaolanlardansonraoturupeğlenmemibeklemeyinbenden.Hepinizeiyigecelerdileyipgitsemiyiolacak.”Önümüzdesaygıylaeğilerekodadançıktı.

“Hiçdeğilsesizbizeeşlikedin,”dediSherlockHolmes.“BirAmerikalıylatanışmaktanherzaman

Page 57: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

zevkduymuşumdur,BayMoulton.Vaktiylebirmonarşininyaptığıahmaklıklarınvebirkaçbakanınyaptığıhataların,gelecekteçocuklarımızınaynıdünyaülkesininvatandaşlarıolarakortakbirbayrakaltındayaşamalarınıengelleyemeyeceğineinanıyorum.”

Misafirlerimizgittiktensonra“Çokilginçbirvakaoldu,”diyesözegirdiHolmes.“Zirailkbakıştaanlaşılmaz görünen bir meselenin ne kadar basit bir açıklamasının olabileceğini apaçık gösterenörnekbir vaka bu.Gençkadının anlattığı olaylar zinciri ne kadar doğalsa, ScotlandYard’danBayLestrade’invardığısonuçlardaokadartuhaf.”

“Demekkisenaslındabaşındanberihiçyanılmadın,öylemi?”

“En başta iki husus açıktı; birincisi, genç kadının evlenmeye hevesli olması, diğeri de evedöndüktenbirkaçdakikasonrabundanpişmanlıkduyması.Anlaşılanosabahfikrinideğiştirmesinesebep olan bir şey olmuştu. Peki, ne olmuştu? Dışarıdayken kimseyle konuşmuş olamazdı, çünküdamatlabirlikteydi.Peki,birisinimigörmüştü?OherkimseAmerika’dangelmişolmalıydı,çünküburadaçokuzunsüredirkalmadığıiçin,birbakışlatümplanlarınıdeğiştirmesinesebepolacakkadarderin bir etki yaratacak kişiyi burada tanımış olamazdı. Gördüğün gibi, eleme yoluyla o kişininAmerikalı olabileceği sonucuna varıyoruz. Peki, kadının üzerinde nasıl böyle büyük bir etkiyaratabilirdi?Birsevgiliveyabirkocaolabilirdi.Gençkadınınkızlığınıgaripyerlerdevekoşullardageçirmişolduğunubiliyordum.LordSt.Simon’ıdinlemedenöncebunoktayavarmıştım.Kilisedekiadamdan, gelinin tavırlarındaki ani değişiklikten, bir not iletmek için planlandığı açıkça belli olanbuketidüşürmeolayından,kadınınözelhizmetçisiylekonuştuğundanbahsetmesiyleherşeyaçıklığakavuşmuşoldu.Ayrıcahizmetçiylekonuşurkenduyduğunusöylediği“birdamarkapma”deyimininmadenci argosunda, birinin özel damarını ele geçirme anlamına bildiğimden bu nokta da açıklıkkazandı.Biradamlakaçmıştıvebuadamyabirsevgiliyadaeskibirkocaydı;buikincisininolmaihtimalidahayüksekti.”

“Peki,onlarınasılbuldun?”

“Bunda zorlanabilirdim, ama dostumuz Lestrade değerini bilmediği önemli bir bilgiye sahipti.Nottaki baş harfler de önemliydi ama daha önemlisi, bu hafta içinde Londra’nın en seçkinotellerindenbirindekalınmışolmasıydı.”

“Peki,kaldıklarıotelinseçkinbirotelolduğununasılanladın?”

“Yüksekfiyatlarından.Biryatakiçinsekizşilin,birbardakşarapiçinsesekizpeni,otelinnekadarpahalı olduğunu gösteriyordu. Londra’da bu kadar pahalı otellerin sayısı çok değildir.NorthumberlandCaddesi’ndekiikinciotelinkayıtlarıincelettimveoteldeFrancisH.MoultonadındabirAmerikalınınkaldığını,öncekigünayrıldığınıvenotunarkasındaki faturanınaynısınıkestiğiniöğrendim.Mektupların226GordonMeydanı’ndakiadresinegönderilmesiniistemişti;bununüzerineben de o adrese gittim ve sevgili çifti orada buldum. Durumlarını gerek halka, gerekse Lord St.Simon’a açıkça anlatmalarının daha iyi olacağı söyledim ve onlara burada buluşmaya teklif ettim.Senindegördüğüngibi,sözlerindedurdular.”

“Amapekdeiyibirsonuçvermedi,”dedim.“Lordçokkatıdavrandı.”

“FakatWatson,”dediHolmesgülümseyerek,“bütünolanbitenlerdenvedüğündensonrabirandahem karını, hem de yüklü bir serveti kaybetseydin sen de zil takıp oynamazdın herhalde. SonuçtaLordSt.Simon’ıanlayışlakarşılamalıyızveonundurumunadüşmediğimiziçinşükretmeliyiz.Şimdisandalyeni yaklaştırıp kemanımı uzat; artık önümüzde çözülmeyi bekleyen tek mesele, bu soğuk

Page 58: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

sonbaharakşamlarınınasılgeçireceğimiz.”

Page 59: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

MAVİYAKUT

Page 60: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Noel’den iki gün sonra, yeni yılını kutlamak amacıyla dostum Sherlock Holmes’a uğramıştım.Üstündemor bir sabahlıkla kanepenin üzerine uzanmıştı.Masanın üstünde elinin altında piposu veyenigözdengeçirdiğibelliolansabahgazeteleriduruyordu.Kanepeninyanındaki tahta sandalyeyeartık giyilemeyecek kadar eski, pejmürde ve birkaç yeri kırışmış bir şapka asılmıştı. Sandalyeninüzerindeduranbüyüteçvelensiseşapkanınorayaincelenmeküzereasıldığınıgösteriyordu.

“İşinvargaliba,”dedim,“umarımrahatsızetmiyorumdur?”

“Hayır,etmiyorsun.Vardığımsonuçlarıtartışabileceğimbirdostumunyanımdaolmasıbenimutlueder.Aslındaoldukçasıradanbirmesele,”diyedevametti,başparmağıylasandalyedekieskişapkayıgöstererek,“fakatustalıkgerektirenbazıilginçnoktalarıdayokdeğil.”

Koltuğa oturarak ellerimi çıtır çıtır yanan şömine ateşinde ısıttım. Dışarıda sert ayaz devamediyorduvepencerelerinönübuztutmuştu.

“Hikâyenin sıradan görünmesine rağmen altından ölümcül bir şey çıkabilir belki.” diye sözebaşladım. “Yani, bir sırrı çözmene ve suçluları cezalandırmana yarayacak önemli bir ipucunarastlayabilirsindemekistiyorum.”

“Yo,hayır.Ortadasuçfalanyok,”dediSherlockHolmesgülerek.“Birkaçkilometrekarelikalanasıkışmışdörtmilyon insanın itişipkakışmasındankaynaklananşuönemsiz,küçükhadiselerdenbirisadece.Böyleyoğunbirinsansürüsününiçindeetki-tepkisonucuherçeşitolayınmeydanagelmesibeklenebilir.Ayrıcahadiselerdenbazılarının,suçteşkiletmemesinerağmengaripveçarpıcıolmalarıdaanlaşılırbirşey.Butürhadiselerledahaöncedekarşılaşmıştık.”

“Hem de çok,” dedim. “Defterime geçirdiğim son altı maceranın üçünde, kanunen bir suçişlenmemişti.”

“Kesinlikle. Sanırım İrene Adler, Bayan Mary Sutherland ve Bükük Dudaklı Adam vakalarınıkastediyorsun. Bu küçük meselenin de aynı masum kategoriye gireceğinden eminim. OdacıPeterson’utanıyorsun,değilmi?”

“Evet.”

“İştebuküçükhatıraondan.”

“Onunşapkasımı?”

“Yo,hayır.Şapkayıobulmuş.Sahibibilinmiyor.Ricaederimonaeskipüskübirşapkaolarakdeğilde bir düşünce problemi gözüyle bak.Fakat önce buraya nasıl geldiğini anlatayım.Bu şapkaNoelsabahı, şu anda Peterson’un ocağında kızardığına emin olduğum gayet iri bir kazla birlikte geldi.Hadise şöylegerçekleşmiş:Noel sabahı saatdörttebizimçokdürüstdostumuzPeterson,küçükbireğlenceden çıkmış, Tottenham Court Yolu üzerinden evine dönüyormuş. O esnada sokak ışığındauzunboylubiradamınhafifçesendeleyerekönündeyürüdüğünüfarketmiş.Adamınomzundabeyazbirkazasılıymış.TamGoodgeSokağı’ndanköşeyidönerkenbuyabancıylabirgrupserseriarasındabir kavga çıkmış. Serserilerden biri adamın şapkasını düşürmüş. Bunun üzerine adam da kendinisavunmak için bastonunu havaya kaldırıp başının etrafından döndürünce arkasındaki mağazanınpenceresini aşağı indirmiş. Peterson yabancıyı saldırganların elinden kurtarmak için ileri atılmış,amamağazanınpenceresinikırdığınıveüniformalıbiradamınkoşaraküstünedoğrugeldiğinigörenadam, şaşkınlık içinde yere düşürdüğü kaza aldırmadan topuklamış.VeTottenhamCourtYolu’nunarkasındaki o labirent gibi küçük sokaklarda gözden kaybolmuş. Peterson’u gören serseriler de

Page 61: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

sıvışmış ve kavga yeri, bu eski şapka ve Noel kazıyla birlikte kavga ganimeti olarak Peterson’akalmış.”

“Herhaldeodabunlarıgötürüpsahibinevermiştir.”

“Azizdostum,iştesorundaburada.Üzerinde‘BayanHenryBaker ’a’yazanküçükbirkartkazınsolayağınailiştirilmişveşapkanıniçinede‘H.B.’harfleriişlenmiş,amabukocaşehirdebinlerceBakerveyüzlerceHenryBakerolduğunagöre,bukayıpeşyayısahibineteslimetmekokadarkolaybirişdeğil.”

“Peki,Petersonneyapmış?”

“Böyle eften püften problemlerle bile ilgilendiğimi bildiği için,Noel sabahı, şapkayla kazı banagetirdi.Havanınepeysoğukolmasınarağmen,artıkdahafazlageciktirilmedenyenmesigerektiğinidüşünerekkazıPeterson’averdim.Noelziyafetinikaybedenmeçhuladamınşapkasıdabendekaldı.”

“Peki,kayıpkazıylailgiliilanvermişmi?”

“Hayır.”

“Kimliğininasıltespitedeceksin?”

“Ancakakılyürüterek.”

“Şapkasındanyolaçıkarakmı?”

“Kesinlikle.”

“Şakayapıyorolmalısın.Bueskipüsküşapkadanneçıkarabilirsinki?”

“İştebüyütecim.Yöntemlerimidebiliyorsun.Bakalımbu şapkayıgiyenadamınkişiliğihakkındasenneçıkaracaksın?”

Bu eski püskü nesneyi elime aldım; söylediklerimden dolayı biraz pişmanlık duyarak, şapkayıincelemeye koyuldum. Pek rahat giyilemeyen, sert, yuvarlık ve gayet sıradan siyah bir şapkaydı.Astarı kırmızı ipektendi, ama rengi hayli solmuştu. İmalatçının ismi yoktu ama Holmes’un desöylediğigibi,biryanına‘H.B.’harfleriişlenmişti.Baştandüşmesiniengelleyecekbiriptakmakiçinkenarına bir delik açılmıştı.Dikişleri atmıştı, oldukça tozlu ve üzerinde lekeler vardı.Rengi solanyamalaryeryermürekkepleboyanmıştı.

“Hiçbirşeyçıkaramadım,”dedim,şapkayıgerivererek.

“Aksine Watson, aslında çok şey çıkarabilirsin. Tek sorunun, gördüklerinle akıl yürütememen.Çıkarsamayapmaktaçokürkekkalıyorsun.”

“Öyleysesensöylebakalım,buşapkadanelergörüyormuşsun.”

Şapkayıelinealıpkendineözgüaraştırmacıgözleriyleincelemeyebaşladı.“Belkigöründüğükadarçokipucuvermiyor,”diyelafagirdi.“Fakatçoknetolarakgözükenbirkaçnoktavar;bazıözelliklerideenazındangüçlübirihtimalidestekliyor.Sahibininçokentelektüelbiradamolduğuvegeçenüçyılda mali durumunun gayet iyi olduğu açıkça anlaşılıyor. Ne var ki son zamanlarda zor günlergeçirmiş. Vaktiyle tedbirli bir adammış ama şimdi bu özelliği biraz zayıflamış. Bu da ahlaki birbozulmaya işaret ediyor; malvarlığının azaldığını da hesaba katarsak, kötü bir alışkanlığa,

Page 62: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

muhtemelen içkiyekapıldığını söyleyebiliriz.Bundanyolaçıkarak,karısınınartıkonusevmediğinikesinkessöyleyebiliriz.”

“AzizimHolmes!”

“Ancak hâlâ kendine biraz saygısı kalmış,” diye devam etti bana aldırmadan. “Sakin bir hayatsürüyor, dışarı pek çıkmıyor, ne zamandır spor da yapmıyor, genellikle limon kremi sürdüğü kırsaçlarını son birkaç gün içinde kestirmiş orta yaşlı bir adam. Şapkaya bakıp bu gerçekleri açıkçagörebiliyoruz.Haunutmadan,evinehavagazıbağlanmamışolmaihtimalideçokyüksek.”

“Holmesşakamıyapıyorsun?”

“Asla.Sanaçıkarımlarısöyledimişte.Yoksaonlaranasılulaştığımıhâlâanlamadınmı?”

“İtiraf etmeliyim ki, seni takip edemiyorum.Örneğin, bu adamın entelektüel biri olduğunu nasılanladın?”

Cevapvermekyerine şapkayıbaşına taktı.Şapkaburunkemiğiylealnınınbuluştuğuhizayakadariniyordu.

“Hacimmeselesi,”dedi,“bukadarbüyükbirkafanıniçindebirşeylerolmalı.”

“Peki,adamınmaddidurumununkötüyegittiğinineredençıkardın?”

“Bu şapka üç yıllık.Çok kaliteli; ipek kuşağa ve astara baksana!Bu adamüç yıl önce böylesinepahalı bir şapka alabilmiş ama o zamandan beri başka şapka almamış; demek ki mali durumukötüleşmiş.”

“Evet,olabilir.Yatedbirlioluşuveahlakiyozlaşması?”

“İşte tedbir,” dedi Holmes, parmağıyla, şapkanın kenarındaki deliği göstererek. “Şapkalarda ilkalındığızamanböylebirdelikolmaz.Adamrüzgârdabaşındanşapkauçmasındiyeböylebirdelikaçmış.Budabirölçüdetedbirigösterir.Amaipkopmuşveonuyenidentaktırmaihtiyacıduymamış.Buda,tedbirieldenbıraktığını,yanikarakterindebirzayıflamaolduğunugösterir.Nevarkişapkanınüzerindeki bazı lekeleri mürekkeple kapatmaya çalışması, kendine olan saygısını büsbütünkaybetmediğinigösteriyor.”

“Gayetmakulgörünüyorsöylediklerin.”

“Astarın altını dikkatlice incelediğimizde, orta yaşlı olduğu, saçınınkırlaştığı ve son zamanlardakesildiğivelimonkremikullandığıgibibaşkaönemliipuçlarınaulaşıyoruz.Büyüteçlebaktığımızda,berberin kesmiş olduğu birçok saç kılını kolayca görülebiliyoruz. Hepsi şapkanın içine yapışmış.Limonkremininayrıksıkokusunudaalabiliyoruz.Şapkanınüzerindekitozlarsokaktangelentozlardeğil de, evin içinden gelen kahverengi yumuşak tozlar; bu da bize zamanının çoğunu evdegeçirdiğinigösteriyor.Astarüzerindekinemizleri,adamınçokterlediğini,dolayısıylaepeydirsporyapmadığınıispatlıyor.”

“Pekiyakarısı?Adamıartıksevmediğinisöylemiştin.”

“Buşapkahaftalardırfırçalanmamış.SevgiliWatson,senideşapkandabirhaftalıktozlagörseydim,karının bu halde dışarı çıkmana izin verdiğini düşünerek, sana karşı sevgisini artık ne yazık kikaybetmişolduğunusöylerdim.”

Page 63: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“İyideadambekârolabilir.”

“Hayır,kazıevearalarınıdüzeltmekiçingötürüyordu.Kazınbacağınaasılınotuunutma.”

“Herşeyebircevabınvar.Fakatevindehavagazıolmadığınıneredençıkarıyorsun,kuzum?”

“Şapkadakazarabirikimumlekesiolabilir;amaenazbeşmumlekesigörüncesüreklimumlarlahaşırneşirolduğunudüşündüm.Muhtemelengeceleyin,birelindeşapkası,diğerindemumlaüstkataçıkıyordu.Ee,havagazılambasındanmumlekesiolmayacağınagöre...Tatminoldunmu?”

“Dâhice,” dedimgülerek, “ama senin de az evvel söylediğin gibi, ortada bir suç yoksa ve kazınkaybedilmesindenbaşkabirzararolmamışsa,bunlarlauğraşmakzamankaybıdeğilmi?”

SherlockHolmestamcevapvermekiçinağzınıaçmıştıkikapıaçıldıveodacıPeterson,yanaklarıkızarmış,yüzündeşaşkınbirifadeyleodayadaldı.

“Kaz,BayHolmes!Kaz!”dedinefesnefese.

“Ne? Ne olmuş kaza? Canlanıp mutfak penceresinden uçup gitti mi yoksa?” Holmes, adamınheyecanlıyüzünügörebilmekiçindönüpkanepeyedoğrueğildi.

“Bakın, beyefendi! Bakın, karım içinde ne buldu!” Elini açtı. Avucunun karanlığında yıldız gibiparıldayan,birfasulyetanesindenküçük,mavibirtaşduruyordu.

SherlockHolmes ıslık çalarak doğruldu. “Tanrı aşkına Peterson!” dedi. “Bu bir hazine. Eline negeçtiğininfarkındasındırherhalde?”

“Birelmasmıacaba,bayım?Değerlibirtaş.Camımacungibikesebilir.”

“Değerlibirtaştanfazlasıo.”

“KontesMorcar ’ınmaviyakutumuyoksa?”diyeatıldım.

“Takendisi.SonzamanlardaTheTimesgazetesindehergünilanınıgördüğümiçinbüyüklüğünüveşeklinibiliyorum.Kesinlikleeşsizvepahabiçilmezbirmücevher.Onuniçinkoyulan1000sterlinliködül,gerçekbedelininyirmidebiribileetmez.”

“Bin sterlin mi? Aman Tanrım!” Odacı sandalyelerden birine çökerek merakla bir bana birHolmes’ebaktı.

“Ödülbukadar.AmaeminimKontes,duygusalnedenlerdenötürübumücevherigerialabilmekiçinservetininyarısınıfedaederdi.”

“Yanlışhatırlamıyorsam,CosmopolitanOteli’ndekaybolmuştu,”dedim.

“Kesinlikle. Beş gün önce, 22 Aralık’ta. John Horner adında bir tesisatçı, onu hanımefendininmücevherkutusundançalmaklasuçlanmıştı.Adamınaleyhindekidelillerokadarkuvvetliydikivaka,mahkemeye intikaletmişti.Buradabiryerlerdehikâyenin tamamıolacaktı...”Gazeteleri, tarihlerinebakaraktaradı,sonundabiriniçıkardıvesayfayıaçıpaşağıdakiparagrafıokumayabaşladı:

“CosmopolitanOteli’ndeMücevherHırsızlığı. 26 yaşındaki tesisatçı JohnHorner, bu ayın yirmiikisinde, Kontes Morcar ’ın mücevher kutusundan mavi yakut diye bilinen nadide mücevheriniçalmaklasuçlanmaktadır.OtelinüstdüzeyyetkililerindenJamesRyder,ogünHorner ’ı,ikincigevşekızgarayı tamiretmesi içinKontesMorcar ’ıngiyinmeodasınaaldığını ifadeetmiştir.Ryderkısabir

Page 64: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

süre Horner ’la beraber kaldıktan sonra, dışarıdan çağırıldığı için gitmiş. Geri döndüğünde,Horner ’ın ortadan kaybolduğunu, odalardan birinin kapısının zorlanarak açıldığını ve Kontes’inmücevherlerini saklamak için kullandığı sonradan anlaşılan küçük,maroken bir kutunun,masanınüstündeiçiboşhaldedurduğunugörmüş.RyderhemendurumupoliseanlatmışveHorneraynıakşamtutuklanmıştır; ama mücevher, tüm aramalara rağmen Horner ’ın üstünden veya kaldığı evdençıkmamıştır.Kontes’inhizmetçisiCatherineCusack,Ryder ’ınimdatçağrısıüzerineodayakoştuğunuveherşeyinRyder ’ınifadesindebelirttiğişekildecereyanettiğinisöylemiştir.BbölgesindenMüfettişBradstreet,Horner ’ıntutuklanırkenpoliseşiddetlekarşıkoyduğunuvemasumolduğunuavazıçıktığıkadarhaykırıpdurduğunuifadeetmiştir.Yetkililer,zanlınındahaöncehırsızlıktansabıkasıolduğunudagözönünealarak,vakayıdoğrudanmahkemeyesevketmiştir.MahkemesırasındaçokheyecanlıolduğugözlenenHorner,kararaçıklanırkenbayılıncamahkemesalonundançıkarılmıştır.

“Hım!Bukadarmahkemehaberiyeter,”dediHolmesdüşüncelibirşekilde.Gazeteyibirkenaraattı.“Şimdiçözmemizgerekenproblem,çalınanbirmücevherkutusundanTottenhamCourtYolu’ndakikazakadaruzananolaylarzincirindenibaret.GördüğüngibiWatson,deminkiküçükçıkarımlarımızbirdenbireçokdahaciddiveçokdahaşaibelibirmeseleyebağlandı.Mücevherburada;kazıniçindençıktıvekazda,birazönceözelliklerinitahminettiğimiz,eskipüsküşapkalıBayHenryBaker ’ınkazı.Öyleyse şu anda bizim için en önemli şey, bu adamı bulup bu küçük hadisede parmağı olupolmadığını öğrenmek.Önce enbasit yolları takip edip bütün akşamgazetelerine ilan vermekle işebaşlayacağız.Budaişeyaramazsabaşkayöntemlerkullanacağım.”

“İlandanesöyleyeceksin?”

“Banabirkalemvebirkâğıtver.Şöyleyazalım:‘GoodgeSokağı’nınköşesindebirkazvesiyahbirfötr şapka bulunmuştur. Bay Henry Baker ’ın bu akşam saat 6.30’da 221B Baker Sokağı’nabaşvurmasıricaolunur.’Buyeterikadarkısavenetoldu.”

“Evet.Amailanıgörebilecekmidersin?”

“Gazetelere sürekli bakıyor olmalı çünkü kaybı, fakir bir adam için ağır bir kayıp. Mağazanınpenceresini talihsizce kırdığında ve Peterson ‘u üzerine doğru koşarken gördüğünde öylesinekorkmuştukikaçmaktanbaşkabirşeydüşünememişti.Amaşimdikazıdüşürdüğüneçokpişmandırkesin. Hem ilana ismini de yazacağımızdan, o görmese bile onu tanıyanlar haber verirler. İşte bukâğıdıalPeterson,ilanbürosunakoşvebunuakşamgazetelerinever.”

“Hangilerinebayım?”

“Globe,Star,PallMail,St.James,EveningNews,Standard,Echoveaklınagelendiğerlerine.”

“Tamambayım.Pekiyamücevher?”

“Aa,evet.Onubensaklayacağım.Teşekkürediyorumsana.BuaradaPeterson,dönüştebirkazalıpburayabırakki,onuseninaileninyediğikazıtelafietmekiçinbubeyefendiyeverelim.”

Odacı gittikten sonra,Holmes,mücevheri alarak ışığa tuttu. “Muhteşem bir şey,” dedi. “Nasıl daparlıyor. Çalınmak için biçilmiş bir kaftan olduğu kesin.Her değerlimücevher böyledir. Tam birşeytan tuzağıdır aslında. Daha büyük ve daha eski mücevherlerin her yüzünün kanlı bir geçmişivardır.Buiseyirmiyıllıkbiledeğil.GüneyÇin’deAmoyNehri’ninkıyılarındabulunmuş.Kırmızıdeğildemaviolmasıdışındabiryakutunbütünözelliklerine sahip.Fazlaeskiolmamasına rağmenkötübirgeçmişivar.Dört-beşgramağırlığındakibukristalleşmişkömür için ikicinayet işlenmiş,sülfürik asitle bir cinayet girişimi, bir intihar ve birkaç soygunda bulunulmuş. Böyle güzel bir

Page 65: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

oyuncakiçinikikişinindarağacınabirkişidehapsegideceğikiminaklınagelirdi?ŞimdionusağlamkasamdakilitlitutacağımveKontesebirtelgrafçekerek,mücevherinelimdeolduğunubildireceğim.”

“SencebuHornermasummu?”

“Şimdidenbirşeysöyleyemem.”

“YaşuHenryBaker ’ınolaydaparmağıolabilirmi?”

“Bana kalırsa,HenryBaker ’ın, elinde saf altından daha değerli bir kuş taşıdığını bilmiyor olmaihtimaliçokyüksek.Bunudaçokbasitbiryolla,ilanacevapverdiğindeöğreneceğiz.”

“Ozamanakadarbirşeyyapmayacakmısın?”

“Hayır.”

“Öyleysebenişimedöneyim.Akşambelirttiğinsaattegeridönüpbuderecekarmaşıkbirmeseleninnasılçözüldüğünügörmekistiyorum.”

“Dönmenesevinirim.Akşamyemeğiniyedideyiyeceğim.Sanırımyemekteçullukvar.Unutmadan,bütünbuolanlardansonraBayanHudson’a,çulluğuniçinedikkatlicebakmasınısöylesemiyiolur.”

BakerSokağı’nageridöndüğümdesaataltıbuçuğubirazgeçiyordu.Eveyaklaşırken,uzunboylubir adamın kapının önünde yarım daire oluşturan aydınlıkta beklediğini gördüm. Başında İskoçşapkasıvardıvepaltosunundüğmelerini çenesinekadar iliklemişti.Tamvardığımdakapı açıldıveadamlabirlikteHolmes’unodasınaçıktık.

“BayHenryBakerolmalısınız,”dediHolmes,koltuğundankalkarak.Gerektiğizamantakındığıorahat tavrıyla adamı selamladı. “Rica ederim şöminenin yanındaki sandalyeye oturun Bay Baker.Gece soğukvegördüğümkadarıylabünyeniz soğuğa alışkındeğil.Watson, sende tamzamanındageldin.BusizinşapkanızmıBayBaker?”

“Evetbayım,kesinliklebenimşapkam.”

Geniş omuzlu cüsseli bir adamdı. Büyük bir kafası vardı. Geniş yüzünde sivri, kırlaşmış,kahverengibirsakalıvardı.Gözlerindenzekibiriolduğuokunuyordu.Burnundaveyanaklarındakikırmızılıkveuzattığıelindekihafiftitreme,Holmes’undahaöncedenadamınözelliklerihakkındakiyaptığı tahminleri hatırlatıyordu. Eskimiş siyah frakının bütün düğmeleri iliklenmiş ve yakasıkaldırılmıştı. Ceketin kollarından çıkan zayıf ve çıplak bilekleri, içine gömlek giymediğinigösteriyordu.Kelimeleridikkatleseçerekağırağırkonuşuyorduvekaderinsillesiniyemişkültürlüvezekibiradamizlenimiuyandırıyordu.

“Birkaç gündür biz göz kulak oluyoruz bunlara,” dedi Holmes, “adresinizi belirten bir ilanvermenizibekledik.Sahi,nedenilanvermediniz?”

Misafirimiz biraz utangaç bir edayla güldü. “Eskisi kadar paralı biri değilim artık,” dedi. “Banasaldıranserserilerinşapkamıdakazıdaaldıklarınıdüşünmüştüm.Onlarıbulmayayönelikumutsuzbirçabayladahafazlaparaharcamakistemedim.”

“Anlıyorum.Buarada,kazıyemekzorundaaldık.”

“Yedinizmi?”Misafirimizheyecanlasandalyesindenkalktı.

Page 66: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Evet, aksi takdirdekimsenin işineyaramazdı zaten.Amabakın, şuradadolaptadurankaz işinizigörür.Sizinkiyleaynıağırlıktavetaptaze.”

“Ah,elbette,”diyecevapverdiBayBakerrahatlamışbirhaldeiçgeçirerek.

“Fakatkendikazınızıntüyleri,bacaklarıveiçihâlâduruyor,yaniyemekisterseniz...”

Bunuduyanadambirkahkahapatlattı.“Yaşadığımmaceranınhatırasıolarakonlarısaklayabilirim,”dedi,“amakalsınbayım,izninizledolaptakikazıalıpgideyim.”

SherlockHolmesomuzlarınıhafifçesilkerekbanakeskinbirbakışfırlattı.

“İşteşapkanızvekazınız,”dedi.“Haunutmadan,kazıneredenaldığınızısorabilirmiyim?Kazetiniçokseverimde,hayatımdaböylesemizinigörmedim.”

“Hayhaybayım,”dediBaker.Aldıklarıkoltuğununaltınasıkıştırarakayağakalktı.“SıksıkbirkaçarkadaşımlabirlikteMüze’ninyakınlarındaAlphaMeyhanesidiyebiryeregideriz.GündüzleriçoğuzamanMüze’deoluruz.İştebumeyhaneninsahibiWindigatebuyılbirkampanyabaşlatarakhaftadabirkaç peni taksitle Noel’de bir kaz almamızı sağladı. Ben taksitleri düzenli olarak ödeyerek kazıaldım.Sonrasındanelerolduğunusizdebiliyorsunuz.Sizeminnettarımbayım,ziraböylebirİskoçşapkasıneyaşıma,nedeciddiyetimeuyuyordu.”Gülünçbirtavırlaönümüzdeeğildiveağırbaşlılıklaherikimizedeselamveripkendiyolunagitti.

Holmes adamın arkasındankapıyıkapattıktan sonra, “BayHenryBaker ’la işimizbukadar,”dediHolmes.“Konuylailgilihiçbirşeybilmediğinekalıbımıbasarım.AçmısınWatson?”

“Pekdeğil.”

“Öyleyseakşamyemeğinierteleyerekhenüztazeolanbuipucununpeşindengitmeyiöneriyorum.”

“Anlaştık.”

Gecefecisoğuktuvepaltolarımızıgiyipatkılarımızıboynumuzasardık.Dışarıda,yıldızlarberrakgökyüzündeparlıyorveyoldangeçenlerinnefesleribuharlaşarakhavayakarışıyordu.Buztutmuşsertyolda sesli adımlarla yürüyerek Wimpole Sokağı’ndan Harley Sokağı’na, oradan da WigmoreSokağı’ndanOxfordSokağı’nasaptık.Obeşdakikada,Holborn’agidensokaklarınbirininköşesindebulunanküçükAlphaMeyhanesi‘nevarmıştıkbile.Holmesmeyhaneninkapısınıaçtıvebarageçerekkırmızısuratlı,beyazönlüklübiradamdanikibiraistedik.

“Biranızdakazlarınızgibimükemmelolmalı,”dediHolmes.

“Kazlarımmı?”diyesorduadam,şaşkınlıkla.

“Evet. Daha yarım saat önce Bay Henry Baker ’la konuştuk da. Sizin kaz kampanyanıza o dakatılmış.”

“Evet,anlıyorum.Fakatonlarbenimkazlarımdeğil,bayım.”

“Gerçektenmi?Kiminozaman?”

“CoventGardeh’dakibirsatıcıdanalmıştım,ikidüzinekadar.”

“Öylemi?Onlardanbazılarınıtanırım.Sizhangisindenaldınız?”

Page 67: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“İsmiBreckinridge’di.”

“Çıkaramadımbuismi.Neyse,sağlığınızaiçiyorumbayım.İyigeceler.”

“Şimdi yolumuz Bay Breckinridge’e çıkıyor,” dedi Holmes, dışarı sisli havaya çıktığımızda.Paltosununönünüilikleyerekekledi:“UnutmakiWatson,zincirinbirucundabirkazdururken,diğerucunda, suçsuzluğunu kanıtlayamazsak kesinkes en az yedi yıl hüküm giyecek bir adam var.Araştırmamızınsonucundaonunsuçluolduğunudabulabilirizamaherhalükârdapolisinesgeçtiğibirsoruşturmayapmamızgerekecek.Tekşansımızbu.Sonunakadargitmeliyiz.Öyleysegüneyedön,koşaradımmarş!”

Holborn’dangeçerekEndellSokağı’navardık,oradandazikzakçizerekCoventGardenPazarı’nagittik.Büyük tezgâhlardanbirininüstündeBreckinridge ismiyazılıydı.Favorileriuzamış,at suratlıtezgâhsahibibirgencintezgâhıtoplamasınayardımediyordu.

“İyiakşamlar.Bugecehavasoğuk,”dediHolmes.

Satıcıbaşıylaonayladıvesorgulayıcıgözlerledostumabaktı.

“Görünüşebakılırsakazınızkalmamış,”diyedevamettiHolmes,boşmermertezgâhıgöstererek.

“Yarınsabahgelecek.”

“İşimeyaramaz.”

“Başkabirsatıcıyabakın.”

“Banasizitavsiyeettiler.”

“Kimtavsiyeetti?”

“Alpha’nınsahibi.”

“Aaevet,onaikidüzinegöndermiştim.”

“Üstelikçokiyiymişler.Peki,sizneredenaldınız?”

Busoruüzerinesatıcınınöfkeyekapılmasınaşaşırdımdoğrusu.

Elibelindesatıcı,kafasını ileriuzatarakmeydanokurcasına“Pekâlâ,bayım,”dedi,“amacınızne?Açıkçasöyleyindebilelim.”

“Amacım yeteri kadar açık değil mi? Alpha’ya verdiğiniz kazları kimden aldığınızı öğrenmekistiyorum.”

“Bendesizesöylemeyeceğim.Başkabirderdiniz?”

“Neyse, o kadar da önemli değil; ama önemsiz bir mevzu için neden bu kadar sinirlendiğinizianlayamadım.”

“Sinirlenmekha?Benimgibirahatsızedilseydinizsizdesinirlenirdinizbayım.İyibirmalaiyibirpara ödedimmi benim işim biter. Ama birileri çıkıp da, ‘Kazlar nerede?’, ‘Kazları kime sattın?’,‘Karşılığında ne aldın?’ gibi sorular sorarsa cinlerim tepeme çıkar. Çıkarılan yaygarayı duyan dadünyadaonlardanbaşkakazyokmuşsanır.”

Page 68: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Benim,sorgulamadabulunandiğerkişilerlebağlantımyok,”dediHolmes,umursamazbirtavırla.“Hemsöylemesenizdeolur.Kazlardaniyianlarımveköykazıdırdiyebirbeşliğinebahsegirdim.”

“Ozamanbeşliğikaybettinizbayım,çünküdeğil.Kasabadayetişmişkazlar,”diyeatıldısatıcı.

“Sanmam.”

“Öyleolduğunusöylüyorum.”

“İnanmıyorum.”

“Bendendahamıiyibileceksiniz?Küçüklüğümdenberibuişiyapıyorum.Bakın,sizesöylüyorum,Alpha’yagidenkazlarkesinlikleköykazıdeğil.”

“Benikandıramazsınız.”

“Ohaldebahsevarmısınız?”

“Paranızayazıkolur,haklıolduğumdaneminimçünkü.Amamademistiyorsunuz,dersinizivermekiçinbiraltınabahsegirerim.”

Satıcısinsisinsigüldü.“DefterlerigetirBill,”dedi.

Küçükçocuk,biriince,diğerikalınikideftergetirdiveyukarındansallananlambanınaltınakoydu.

“Pekâlâ, Bay Ukala,” dedi satıcı, “bakalım gerçeği öğrenince ne yapacaksınız. Bu küçük defterigörüyormusunuz?”

“Evet.”

“İşte mallarımı aldığım adamların listesi. Görüyor musunuz? Bu sayfadakiler köylü satıcılar veisimlerinin yanındaki sayılar ise büyük defterdeki hesaplarını gösteriyor. Kırmızı mürekkepleyazılmışşusayfayıgörüyormusunuz?Bunlardakasabalılar.Şimdibaştanüçüncüismiyükseksesleokuyun.”

“BayanOakshott,BrixtonYoluNo:117249,”diyeokuduHolmes.

“Aynen.Şimdidebusayıyabüyükdefterdenbakın.”

Holmes söylenen sayfayı açtı. “İşte burada, ‘BayanOakshott, BrixtonYoluNo: 117, yumurta vekümeshayvanlarısatıcısı.”

“Peki,songirişnezamanyapılmış?”

“‘22Aralık’ta.7şilin6peniyeyirmidörtkaz.’”

“Doğru.İştegördünüz.Peki,altındaneyazıyor?”

“‘Alpha’danBayWindigate’e12şilinesatıldı.’”

“Ee,nediyorsunuzbuna?”

Sherlock Holmes çok üzgün görünüyordu. Cebinden bir altın çıkararak tezgâhın üzerine attı.Kelimelere dökülemeyecek kadar şiddetli bir öfkeye kapılmış bir adam havasıyla hiçbir şeysöylemedendönüpgitti.Birkaçmetre ileridesokak lambasınınaltındadurarakkendineözgüsessiz

Page 69: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

gülüşüyleiçiniçingüldü.

“Favorileri böyle kesilmiş ve cebi dışarı sarkmış birini gördünmü anla ki karşında her zamanbahse girebileceğin bir adamvar,” dedi. “İtiraf etmeliyimki, adama100 sterlin bile verseydimbukadariyibilgialamazdım.Watson,galibaaraştırmamızınsonunageliyoruz.Şimdikararlaştırmamızagereken tek bir husus var: Bayan Oakshott’a bu gece mi gidelim, yoksa yarına mı bırakalım?Satıcınınsöylediklerinebakılırsa,meseleyleilgilenenbaşkalarıdavar.Bence...“

Yeni ayrıldığımız satıcının tezgâhından gelen gürültü Holmes’un sözleri yarıda kesti. Dönüpbaktığımızda, ufak tefek, fare suratlı bir adam tezgâhın sallanan lambasının oluşturduğu aydınlıkdairenin ortasında durduğunu gördük. Breckinridge ise tezgâhının başında, yumruklarını adamadoğrusallayıpöfkeylekonuşuyordu.

“Bıktım sizden de, kazlarınızdan da,” diye bağırıyordu. “Cehennemin dibine kadar yolunuz var.Şayet aptalca konuşmalarınızla beni daha fazla rahatsız ederseniz köpeğimi üstünüze salacağım.BayanOakshott’ıburayagetirinonaaçıklayayım,amasizene ilgilendiriyorki?Kazları sizdenmialdımsanki?”

“Hayır,amaonlardanbiribenimdi,”diyesızlandıküçükadam.

“ÖyleysegidinBayanOakshott’asorun.”

“Kendisisizesormamısöyledi.”

“İstersenizPrusyaKralı’nasorun,umurumdadeğil.Yeterartık!Defolupgidinburadan!”Hızlaönefırlayıncaküçükadamkaçarakkaranlıktakayboldu.

“Aha! BrixtonYolu’na gitmemize gerek kalmayabilir,” diye fısıldadıHolmes. “Benimle gel, birbakalımbu adamdan ne öğrenebiliriz.”Dostum tezgâhların çevresindeki kalabalığı yararak, küçükadamıhızlayakalayıpomzunadokundu.Adambirdengerisıçradı.Lambanınışığında,adamınbetininbenzininattığınıgörebiliyordum.

“Kimsiniz?Bendenneistiyorsunuz?”diyesordutitrekbirsesle.

“Affedersiniz,” dedi Holmes kibarca. “Demin satıcıyla aranızdaki konuşmaya istemeden kulakmisafirioldum.Sizeyardımcıolabileceğimidüşünüyorum.”

“Sizmi?Sizkimsiniz?Konuhakkındanebiliyorsunuzki?”

“AdımSherlockHolmes.Benimişiminsanlarınbilmediklerinibilmek.”

“Amabumeseleyibilemezsiniz.”

“Üzgünümamaher şeyibiliyorum.BrixtonYolu’ndanBayanOakshott’ın sattığıkazların izindengiderek,Breckinridgeisimlibirsatıcıya,ondanAlpha’nınsahibiBayWindigate’evenihayetkulübünbirüyesiolanBayHenryBaker ’aulaşmakistiyorsunuz.”

“Ahbeyefendi,tamdaaradığımkişiymişsinizsiz!”diyebağırdıküçükadam,titreyenparmaklarınıuzatarak.“Bumeseleninnekadarönemliolduğunubilemezsiniz!”

Sherlock Holmes sokaktan geçen bir fayton çevirdi. “O halde gelin, meseleyi bu soğuk pazaryerinde değil de sıcak bir odada tartışalım,” dedi. “Fakat daha önce kiminle karşılaşma şerefineerdiğimiöğrenmekisterim.”

Page 70: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Adambirantereddütetti,sonrayanyanbakarak“İsmimJohnRobinson,”diyecevapverdi.

“Hayır, hayır, gerçek isminizi sordum,” dediHolmes tatlı bir edayla. “Takma isimlerle çalışmakbeceriksizlerinişidir.”

Yabancınınbeyazyanaklarıbirdenkızardı.“Pekâlâ,”dedi,“gerçekismimJamesRyder.”

“Elbette! CosmopolitanOteli’nden. Rica ederim arabaya binin de, size öğrenmek istediğiniz herşeyihemenanlatayım.”

Adambaşınageleceklerikestiremiyormuşgibiyarıkorkulu,yarıumutlugözlerlebirHolmes’a,birbanabaktı.Sonraarabayabindi.YarımsaatsonraBakerSokağı’ndakioturmaodamızavarmıştık.Yolboyunca çıt çıkmadı, ama adamın derin derin nefes alıp verişi ve ellerini ovuşturması ne kadarendişeliolduğunugösteriyordu.

Holmesneşeyleodayagirdiktensonra“İştegeldik!”dedi.“Şöminebuhavadaçokgüzelgörünüyor.Üşümüş gibisiniz Bay Ryder. Rica ederim, şuradaki hasır sandalyeye oturun. Bu ufak meselenizikonuşmadan önce terliklerimi giymek istiyorum. Şimdi...O kazlara neler olduğunu bilmek istiyormusunuz?”

“Evetbayım.”

“Yoksaokazamıdemeliydim?Sanırım,tekbirkazlailgileniyorsunuz:siyahçizgilikuyruğuolanbeyazbirkaz.”

Ryderheyecanla titredi.“Ahbayım,”diyebağırdı,“okazınneredeolduğunusöyleyebilirmisinizbana?”

“Burada.”

“Buradamı?”

“Evet.Nekazmışdeğilmi!Onabukadar ilgigöstermenizeşaşırmıyorum.Öldüktensonraküçükbiryumurtaçıkardı;mavirenkteşimdiyekadargörülmüşengüzel,enparlakyumurta.Onuburada,kendimüzemdesaklıyorum.”

Misafirimizayağafırlayaraksağeliyleşömineyetutundu.Holmeskasasınıaçtıveyıldızgibiparlakışıklaryayanmaviyakutuçıkardı.Ryder,onunkendisineaitolduğunuiddiaedipetmemenoktasındakararsızkalıpasıkçaresizcebakakaldı.

“Oyun buraya kadardı, Ryder,” dedi Holmes sessizce. “Sıkı tutunun bayım, yoksa şömineyedüşeceksiniz.Watson,onukolundantutupsandalyeyeoturt.Buağırsuçuişleyenbiriiçinpekyüreklisayılmazmış.Onabirazkonyakver.Hahşöyle!Şimdibirazinsanabenzediişte.Ammakorkakmış!”

Adambiransendeledi,azkalsındüşüyordu,amakonyaksayesindeyanaklarınabirazrenkgeldiveoturduğuyerdenbizekorkulugözlerlebakmayabaşladı.

“Neredeyse bütün bağlantıları biliyorum ve ihtiyacım olan bütün kanıtlar da elimde; bu nedenlebanaanlatacakfazlabirşeyinizolmasagerek.Yinedevakayıtamamlamakiçinbazıküçüknoktalarıaydınlatmama yardımcı olabilirsiniz. Kontes Morcar ’ın bu mavi taşını daha önceden de duymuşolmalısınRyder?”

“CatherineCusackbanaondanbahsetmişti,”dediçatlakbirsesle.

Page 71: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Anlıyorum;hanımefendininhizmetçisi.Birdenbirezenginolmaksenikolaycabaştançıkardı.BanaöylegörünüyorkiRyder,aslındaseniniçindeçoksefilbirhaydutyatmakta.ŞutesisatçıHorner ’ın,daha önceden sabıkalı olduğunu ve bütün şüpheli gözlerin onun üzerine çevrileceğini biliyordun.Sonra ne yaptın? Hanımefendinin odasında ufak bir çalışma yaptınız; sen ve suç ortağın Cusack.SonradaHorner ’ıneveçağırılmasınısağladınız.Ogittiktensonradamücevherkutusunuboşalttınız,alarmverdinizvebutalihsizadamıntutuklanmasınanedenoldunuz.Sonrada...”

Ryderbirdenkendiniyereatarakdostumundizlerinesarıldı.

“Tanrıaşkına,acıyınbana!”diyebağırdı.“Babamı,annemidüşünün!Kalplerinasıldayanırbuna!Dahaöncehiçsuçişlememiştim!Bundansonradaişlemeyeceğim.Yeminederim.İncilüzerineyeminederim.N’olurdavaaçmayın!Tanrıaşkına,yapmayınbunu!”

“Sandalyene otur!” dedi Holmes sertçe. “Şimdi ağlaşıp sızlanmanın zamanı değil; şu masumHorner ’ıbuişebulaştırırkendüşünseydin.”

“KaçarımBayHolmes.Ülkeyiterkederimefendim.Ozamanaleyhindekibütünsuçlamalarkalkar.”

“Hım!Bunu sonra konuşuruz. Şimdi bize ikinci perdeyi olduğu gibi anlat. Taş nasıl kazın içinegirippazaradüştü?Bizegerçeğisöyle,ziratekkurtuluşyolunbu.”

Ryder diliyle kurumuş dudaklarını ıslattı. “Size her şeyi olduğu gibi anlatacağım bayım,” dedi.“Hornertutuklandıktansonrabenimiçineniyisininmücevherlebirlikteortadankaybolmakolduğunakarar verdim, çünküpolis er ya da geç gelip beni ve odamı arayacaktı.Otelde taşı emniyet içindesaklayabileceğim bir yer yoktu. Ben de bir iş gezisi bahane ederek kız kardeşimin evine gittim.Oakshott adında bir adamla evli ve Brixton Yolu’nda kümes hayvanları besleyip pazara satarakgeçimini sağlıyor. Öylesine korkmuştum ki, yolda gördüğüm her adamı polis ya da dedektifsanıyordum. Soğuk havaya rağmen Brixton Yolu’na vardığımda yüzümden ter akıyordu. Kızkardeşim niye böyle solgun olduğumu sorunca ben de oteldekimücevher soygununa üzüldüğümüsöyledim.Sonraarkabahçeyegittim,birpipoyakarakneyapmamgerektiğinidüşündüm.

“Pentonville’dehapisyatmışMaudsleyadındabirarkadaşımvardıeskiden.Birgünonunlayoldakarşılaştıkvehırsızlarınişlerininasılyaptıklarınıveçaldıklarışeylerinasılsakladıklarınıkonuştuk.Onunlailgilibirkaçşeybildiğimdenbenielevermeyeceğinibiliyordum.Böylecedosdoğruyaşadığıyere, Kilburn’e gidip ona sırrımı açmaya karar yerdim. O da bana, mücevheri nasıl parayaçevirebileceğimi anlatacaktı.Fakatgüvenli bir şekildeonanasıl ulaşacaktım?Oteldenayrılabilmekiçin elimden geleni yapmıştım zaten. Yakalanıp aranmam an meselesiydi; o zaman ceketimincebindeki taşı bulabilirlerdi. O esnada duvara yaslanmış, ortalıkta dolaşan kazları seyrediyordum.Derkenbirdenbire,eniyidedektifleribilealtedecekbirfikirgeldiaklıma.

“Birkaçhaftaöncekızkardeşim,Noelarmağanıolarakkazlardanbirinialabileceğimisöylemişti.Her zaman sözü gibi özü de iyidir. Şimdi kazı alıp taşı içine koyacak ve doğruca Kilburn’egidecektim. Bahçede küçük bir kulübe vardı, onun arkasında kazlardan birini yakaladım. Çizgilikuyruklu, epey iri beyaz bir kazdı. Kazın gagasını açarak taşı içine soktum. Hayvan şöyle biryutkunduvetaş,boğazındangeçerekkursağınaindi.Fakatsonraöylebirçırpınıpbağırmayabaşladıki, çıkan sesler üzerine kız kardeşim gelip neler olduğunu sordu. Tam ona dönüp konuşacağımsırada,hayvanelimdenkaçıpdiğerlerininarasınakarıştı.

“‘OkuşlaneyapıyordunJem?’dedi.

“‘HaniNoeliçinbirtanevereceğinisöylemiştinya,’dedim,‘bendearalarındanensemizolanını

Page 72: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

seçiyordum.’

“ ‘Fakat biz seninkini ayırdıkbile,’ dedi. ‘Ona Jem’inkazı diyoruz.Bak şurada, kocaman, beyazolan.Yirmialtıtaneler;birisana,biribize,geriyekalanikidüzinesidepazara.’

“ ‘Teşekkür ederimMaggie,’ dedim, ‘ama senin için fark etmezse ben demin seçtiğimi almayıtercihederim.’

“‘Amaseniniçinayırdığımızkaz,birkaçkilodahaağır ’dedi,‘özellikleseniniçinbesledikonu.’

“‘Boşver.Diğerinialayımben,’dedim.

“‘Nasılistersen,’dedi,birazekşiyerek.‘Hangisiniistiyorsunpeki?’

“‘Şuradaçizgilikuyruklu,beyazolanı.Sürününtamortasındaki.’

“‘Tamam,ohalde.Onukes,seninolsun.’

“Söylediğini yaptım Bay Holmes ve kuşu Kilburn’e kadar götürdüm. Arkadaşıma bütünyaptıklarımı anlattım.Ne de olsa yabancısı olmadığı şeylerdi bunlar.Gülmekten patladı. Sonra birbıçaklakazınkarnınıyararakaçtık.Taştanesergöremeyincekalbimduracakgibioldu.Fecibirhatayapmış olduğumu anladım. Kuşu orada bırakıp kız kardeşimin evine fırladım ve arka bahçeyekoştum.Fakatortalıktahiçkazgörünmüyordu.

“‘KazlarnereyegittiMaggie?’diyebağırdım.

“‘SatıcıyagittilerJem.’

“‘Hangisatıcıya?’

“‘CoventGarden’danBreckinridge’e.’

“‘Peki,içlerindebenimseçtiğimebenzer,çizgilikuyruklubirtanedahavarmıydı?’diyesordum.

“‘EvetJem.İkitaneydilerzaten;onlarıbenbilebirbirindenayıramıyordum.’

“SonratabiiayaklarımdakiolancadermanlaşuBreckinridge’ekoştum,amaadamkazlarınhepsinisatmıştı ve nereye gittiklerini söylemiyordu. Bana nasıl cevap verdiğini siz de duydunuz. Kızkardeşim, delirdiğimi düşünüyor. Bazen ben de haklı olduğunu düşünüyorum. Şimdi ise, uğrunakarakterini sattığı bir servete elini bile sürememiş damgalı bir hırsız oldum. Tanrım yardım et!Tanrımyardımet!”

Yüzünüellerininarasınaalarakhıçkırahıçkıraağlamayabaşladı.

UzunbirsessizliğiSherlockHolmes’unağırağırnefesalıpparmaklarınımasayavurmasıbozdu.Sonradostumayağakalkarakkapıyıardınakadaraçtı.“Defol!”dedi.

“Ne?Ah,Tanrısizikorusun!”

“Kessesini.Defol!”

Başka söze gerek kalmamıştı. Adam merdivenlerden apar topar indi, dış kapıyı çarpıp çıktı.Sokaktakiayaksesleriniduyduk.

“Sonuç olarak Watson,” dedi Holmes, piposunu alarak, “polisle uğraşmama gerek kalmadı.

Page 73: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Horner ’ıngeleceğitehlikedeolsaydıhadisebaşkatürlücereyanederdi;amabusefiladamınbirdahaortayaçıkacağınısanmıyorum.Onedenledavadüşer.İşlenenbirsuçuörtbasediyorolabilirim,amabu sayede belki de bir insan hayatını kurtarıyorum. Adam ödü patladı, bir daha suç işlemez. Onuşimdi kodese tıkarsan, ömrü boyunca bir hapishane kuşu olur. Kaderin cilvesi işte, önümüzebenzersizbirvakaçıkardı,veteködülüdeçözümünübulmakoldu.”

Page 74: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

DANSEDENADAMLAR

Page 75: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

DeneytüpleriüzerineeğilmektenkamburuçıkanSherlockHolmessaatlercehiçkonuşmadanberbatkokulubireriyikleuğraşıpduruyordu.Başınıgöğsünedoğrueğmiş,inceveuzungövdesiyleyaptığıişe kaptırmıştı kendini. Onu bu halde gören biri, siyah ibikli, tüyleri yolunmuş tuhaf bir kuşabenzetirdi.

“Ee,Watson,” diye konuştu birden, “demekGüneyAfrika hisselerinde hayır yok diyorsun, öylemi?”

Şaşkınlıktan donakaldım. Holmes’un inanılmaz yeteneklerini bilmeme rağmen, kimselereaçmadığımbudüşünceleriminasılokuduğunugördükçehayretedüşmektenkendimialamadım.

“Allahaşkına,bununeredenanladın?”diyesordum.

Elinde buharları tüten bir tüple taburesinden ayağa kalktı; derinlere dalmış gözlerinde neşeli birpırıltıvardı.

“İtirafet,bunuhiçbeklemiyordundeğilmiWatson?”dedi.

“Hemdehiç.”

“Amabunubanayazılıolarakvermeniistemeliydimsenden.”

“Nedenmiş?”

“Çünkübeşdakikasonra,‘Aa,nekolaymış;çocukoyuncağı...’diyeceksin.”

“Böylebirşeysöylemeyeceğimeeminim.”

“Görüyorsun ya sevgili Watson,” diyerek elindeki tüpü rafına yerleştirdi; sınıfa hitap eden birprofesör edasıyla konuşmaya başladı; “Aslında kendi başına basit bir düşünceden bir başkasınıçıkararak bunları bir düşünce zinciri haline sokmak hiç de zor değil. Tabii eğer ortadaki süreciatlayıp sadece başlangıç ve bitiş noktalarını insanlara anlatırsan gereksiz yere abartılı bir tepkiylekarşılaşmandadoğaldır.Azönceki tahminimegelince, sol elinin işaretparmağıylabaşparmağınınhareketinebakarak,birikimlerinişualtınmadenineyatırımiçinkullanmaktanvazgeçtiğinianlamakhiçzorolmadı.”

“Benhâlâbirbağlantıgöremiyorum.”

“Tahmin etmiştim, ama hemen şimdi yakın bir bağlantı göstereceğim sana. Öncelikle bu basitzincirinkayıphalkalarınıanlatayım:1;DüngeceŞehirKulübü’ndenevedöndüğündesolelininişaretparmağıyla başparmağı arasında tebeşir izi vardı. 2; Bilardo oynarken istekanı düzgün tutabilmekiçin tebeşiri tamorayasürersin.3;Thurston’danbaşkakimseylebilardooynamazsın.4;Dörthaftaöncebanasenanlatmıştın;Thurston’aGüneyAfrika’datopraksatınalmasıteklifindebulunmuşlar,odabiraylıkkaparovermiş,buaradaparasıçıkışmadığıiçinsanaortaklıkteklifetmiş.5;Seninçekdefterin yazıhanemin çekmecesinde kilitli durur ve bugüne kadar benden anahtarı istemedin. 6;Demekkiparanıbuprojeyeyatırmakistemiyorsun.”

“Gerçektendesonderecebasitmiş!”diyeatıldım.

“Şöyleki,yetişkinleriçinçocukoyuncağı,”dedi,birazdaimayla.“Birkezçözüldüktensonrahersorunsanaçocukoyuncağıgibigeliyor.Amabirdeşuçözülmeyensorunudinle.Bakalım,bundanneçıkaracaksındostumWatson.”

Page 76: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Masanınüzerinebirtabakakâğıtfırlattıvekimyadeneylerinegeridöndü.

Kâğıdınüzerindekigaripşekillereşaşkınşaşkınbaktım.

“İyiamabunlarbirçocuğunçizimlerindenbaşkabirşeyolamazHolmes,”diyeatıldım.

“Buseninfikrin!”

“Başkaneolabilirki?”

“Evet,neolabilirki?Busorununcevabını,Norfolk’takiRidingThorpemalikânesininsahibiBayHiltonCubitt de çokmerak ediyor. Şu resimli bilmece bu sabahki postadan çıktı.Beyefendi trenlegelecekti.Anlaşılantrenirötaryaptı.İştekapıdaçalıyorWatson.Bugelenkendisiysehiçşaşırmam.”

Merdivenlerdeağırayaksesleriduyulduvebirazsonradaiçeriuzunboylu,iriyapılı,sinekkaydıtıraşolmuşbirbeyefendigirdi.Parlakgözlerinevekırmızıyanaklarınabakılırsa,BakerSokağı’nınsislihavasındanuzaklardabiryaşamsürdüğükesindi.İçerigirerkenyanındadoğusahillerininsertvetazehavasınıdagetirmişgibiydi.Tokalaştıktansonratamoturuyordukigözüazönceincelediğimvemasanınüzerindebıraktığımogaripçizimlerinolduğukâğıdatakıldı.

“Ee, Bay Holmes, bunlardan ne çıkardınız?” diye sordu. “Bana esrarlı meseleleri çözmektenhoşlandığınızı söylemişlerdi. Bence bundan daha esrarlı bir mesele bulamazsınız. İncelemeyevaktinizolsundiyegelmedenöncegönderdim.”

“Evet,gerçektendesondereceilginç.”dediHolmes.“İlkbakıştabirçocuğunelindençıkmışgibigörünüyor.Çizildiklerisayfaboyuncadansedenbirdiziçöpadam.Amabütünbunlarınbiranlamıolduğununeredençıkarıyorsunuz?”

“Aslında benim aklıma hiçbir şey gelmedi Bay Holmes ama bunları gören karımın tepkisibambaşka oldu. Müthiş korktu. Bir şey söylemiyor ama gözlerindeki dehşeti görebiliyorum. Buyüzdenmeseleyienineboyunabilmekistiyorum.”

Holmes kâğıdı havaya kaldırıp güneşe tuttu. Bir defterden koparılmış bir sayfaydı bu. Çizimlerkurşunkalemleyapılmıştı.Holmesçizimleribirsüreincelediktensonrakâğıdıözenlekatlayaraknotdefterininarasınasıkıştırdı.

“Bu sonderece ilginçve sıradışı bir vakaolacağabenzer,”dedi. “Mektubunuzdabazı şeylerdenbahsetmişsinizBayHiltonCubitt,amabütünolanlarılütfenbaşındananlatırmısınız?BöylecedostumDr.Watsondabumeselehakkındabirfikirsahibiolur.”

“Neyazıkkihikâyeanlatmasınıpekbeceremem,”dediziyaretçimiz;kocaman,güçlüellerinisinirlibir şekilde kavuşturarak sözlerine devam etti: “Eğer takıldığınız bir nokta olursa sormayaçekinmeyin. En iyisi, hikâyeme geçen yıl evlendiğim zamandan başlayayım; ama öncelikle şunusöylemekistiyorumkizenginbiradamsayılmasamdaailem,Norfolk’unen ilerigelenlerindendir.YaklaşıkbeşyüzyıldırRidingThorpe’dayaşamaktayız.GeçenyılresmibayramnedeniyleLondra’yageldimveRusselMeydanı’ndakipansiyondamobilyalıbirodakiraladım.BizimkiliseninrahibiBay Parker da orada konaklıyordu. Ayrıca pansiyonda Amerikalı genç bir bayan da vardı. AdıPatrick’ti, Elsie Patrick. Bir şekilde tanışıp arkadaş olduk. Bir aya kalmadan ona deliler gibi âşıkolmuştum ve bu seferki, benim için geçici bir heves değildi. Uzun süre beklemedik, Londra’dasessizcenikâhlanıpNorfolk’adöndük.

“Benimgibiiyibirailedengelenbiradamın,geçmişiniveailesinitanımadanbirbayanlaevlenmesi

Page 77: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

size çılgınca gelebilir Bay Holmes, ama onu görüp tanımış olsaydınız bana hak verirdiniz. Evet,doğrusunu isterseniz kendisi bana çok dürüst davrandı. İstediğim anda nikâhtan vazgeçme şansınıverdi bana. Başımın belaya girmemesi için her türlü skandaldan kaçmak amacıyla her türlüözgürlüğü tanıdı bana. ‘Geçmişimde hoş olmayan bazı şeyler yaşadım,’ dedi bana; ‘Bütün bunlarıtamamenunutmakistiyorum.Amaherşeydenöncebuhusustabenimlekonuşmamanıricaedeceğim;çünkü geçmişim hakkında konuşmak bana acı veriyor.Benimle evlenirsenHilton, özel hayatı senihiçbir zaman lekelemeyecek bir kadına sahip olacaksın. Bu durum seni memnun etmeli ve banainanmalısın;geçmişimhakkındahiçbirşeysormamalısınbana.Senineşinolduktansonrabenimiçinmazi ölmüş demektir. İşte benim şartım bu; eğer bu durum canını sıkarsaNorfolk’a dön ve beni,içinde bulduğum yalnız yaşamımla baş başa bırak.’ Bu sözleri evleneceğimiz günün arifesindesöylemişti. Ben kendisine her türlü şartı kabul ettiğimi ve evlenmek istediğimi bildirdim. Sözümegüvenebileceğiniifadeettimveşimdiyekadardahepsözümdedurdum.

“Neyse, evleneli bir yıl oldu ve çok da mutlu olduğumuzu söyleyebilirim. Fakat bir ay önce,Haziran’ın sonlarına doğru sıkıntılar başladı. Karım bir günAmerika’dan birmektup aldı. Zarfınüzerindeki Amerikan pulunu kendi gözlerimle gördüm. Beti benzi atmış haldemektubu okudu vesonra şöminedeyaktı.Birdahadabukonudanhiçbahsetmedi.Bende sözümdedurarakhiçbir şeysormadım ama inanın bana, karım o andan itibaren rahat yüzü görmedi. Yüzünde her zaman birkorku ifadesi vardı; sanki hep kötü bir şeylerin olmasını bekliyormuş gibi bir bakış. Keşke banagüvenip anlatsaydı! Onun en iyi dostu olduğumu anlamasını istiyordum, ama yine de kendisiistemedenbu işeburnumusokamazdım. İnanınbana,çok temizvenamuslubirkadın,BayHolmes.Geçmiş yaşamında başına nasıl bir bela geldi bilmiyorum ama bunun onun hatası olmadığınaeminim. Bana gelince, Norfolklu basit bir malikâne ve toprak sahibi olmama rağmen, bütünİngiltere’deailesininonurunabenimkadarönemverenbirbaşkaadamdahayoktur.Bunukarımdaiyibiliyorveevlenmedenöncedefarkındaydı.Onurumaenufakbirlekesürmeyeceğineeminim.

“Neyse, şimdi hikâyemin en tuhaf bölümüne geliyorum. Yaklaşık bir hafta önce salı günüydü.Pencerelerinbirininpervazındabirsıradizilmişküçük,tuhaf,dansedenadamşekilleribuldum;işteşu kâğıda aynen geçirdim. Tebeşirle çizilmişlerdi. Önce bu çocukça çizimleri seyis yamağınınyaptığınısandımamaçocukhiçbirşeydenhaberiolmadığınayeminetti.Herhaldegeceçizilmişlerdi.Her neyse, ben o şekilleri silip temizledim.Ancak birkaç gün sonra olanlardan karıma söz ettim.Şaşırarak gördümki eşimbunu çok ciddiye almıştı. Tekrar buna benzer şekiller görecek olursamonları kendisinegöstermemi rica etti.Sonrakihaftaboyuncahiçbir şeyolmadı; amadün sabahbukâğıdıbahçedekigüneşsaatininaltındabuldum.OnuElsie’yegösterdimveoandabayılıpdüştü.Oandan itibaren rüyalar âleminde yaşayan bir kadın gibi, hep yarı şaşkın ve korku dolu gözlerledolaşıyor.BununüzerinebendeböylecekâğıdısizegöndermeyekararverdimBayHolmes.Polisegötüremezdim, buna gülüp geçerlerdi herhalde. Ama en azından umuyorum ki siz ne yapmamgerektiğini söylersiniz!Dediğimgibi, zengin bir adamdeğilsemde, sevgili karımı tehdit edenbirşeylervarsaonukorumak içinsonmeteliğimekadarherşeyimifedaetmeyehazırım.”Karşımızdaoturanbuköklüİngilizbeyefendisihalisbirinsandı.İçtenlikledolumavigözlerininsüslediğigeniş,biçimli yüzüyle, açık kalpli, alçakgönüllü ve dostane bir kişiliği vardı.Karısına duyduğu sevgi vegüvenyüzündenokunuyordu.

Holmesadamınhikâyesinibüyükbirdikkatledinledi,bitincedebirsüresessizceoturupdüşündü.

“BayCubitt,”dedisonunda,“eşinizedoğrudanneolupbittiğinisorsanızdahaiyiolmazmısizce?”

HiltonCubittkocakafasınıikiyanasalladı.

Page 78: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Size söylemiştim ya,BayHolmes: Sözüm sözdür. Eğer Elsie anlatmak isteseydi anlatırdı zaten.İstemiyorsakendisinizorlayamam.Amaolanlarıbilmekbenimdehakkımveöğreneceğimde.”

“Ohaldesiziniçinelimdengeleniyapacağım.Öncelikleşunusormakistiyorum:Çevredeherhangibiryabancıyarastladınızmı?”

“Hayır.”

“Yaşadığınızyeroldukçasakinvetenhabiryöreolmalı.Yenibiryüzolsahemenduyulurdu,değilmi?”

“Evin hemen civarında görülürse, evet. Ama civarımızda kaplıcalar var, orada kiralık oda tutançok.”

“Bu şekillerin bir anlamı olsa gerek. Eğer başlı başına bir anlamları varsa mesajı çözmemizneredeyse imkânsız. Ama şekillerin her birinin arasında sistematik bir bağlantı varsaçözebileceğimizehiçşüphemyok.Fakatbanavermişolduğunuztekbirkâğıtparçasıylaişiniçindençıkamam. Tüm anlattıklarınızsa resmi bir soruşturmanın başlatılması için yeterli değil. Şu andayapabileceğinizen iyi şeyNorfolk’adönmek,olanbitenidikkatle takipetmek.Her şeydenönce şu‘Dans Eden Adamlar ’ın tam bir kopyasını isterim; pencere pervazına tebeşirle çizilenlerinin birkopyasınınolmamasıbüyükşanssızlık.Buarada,adamlarınızabirşeybellietmedensoruverin,sonzamanlardaçevredebiryabancıgörmüşlermi?Yenikanıtlarbulursanızhemenbanagelin.Evet,şuaniçinsizeverebileceğimen iyi tavsiyebunlardırBayHiltonCubitt.HesaptaolmayanacilgelişmelerolursaherzamanNorfolk’takievinizegelipolanlarıyakındanincelemeyedehazırım.”

Bukonuşmadan sonraki günlerdeSherlockHolmes’u çokdüşünceli görmeyebaşladım.Ara sıranotdefterininarasındakikâğıdıçıkarıp“DansEdenAdamlar”ıdikkatle inceliyordu.Nevarkiolayhakkındahiçlafetmiyordu.İkiüçhaftasonra,birakşamüstütamevdençıkıyordumkibanaseslendi:

“BuradakalsaniyiolurWatson.”

“Neden?”

“ÇünkübusabahHiltonCubitt’tenbir telgrafaldım.BayCubitt’ihatırlıyorsundeğilmi?Hani şu‘DansEdenAdamlar ’ıgetirenadam.SaatbiriyirmigeçeLiverpoolSokağı’ndaolacakmış.Heranburayagelebilir.Telgrafındananladığımkadarıylaönemlibazıgelişmelerolmuş.”

Çok geçmeden Norfolk’lu müşterimiz çıkageldi. Vakit kaybetmemek için istasyondan faytonlagelmişti.Kıpkırmızıgözlerivekırışmışalnıylaendişeliveüzgüngörünüyordu.

“Bu iş sinirlerimi bozmayabaşladıBayHolmes,” dedi, bitkin halde bir koltuğa çöktükten sonra.“Sizinle ilgili planları olan görünmez insanların çevrenizde dolaştığını bilmek yetmezmiş gibi,karınızın günden güne eriyip bittiğini izlemek de dayanılacak gibi değil. Size tekrar söylüyorumkarım,günbegüngözleriminönündeölüyor.”

“Buaradakendisisizeherhangibirşeysöylemedimi?”

“Hayır Bay Holmes, tek kelime söylemedi. Zavallıcığın konuşmak istediği zamanlar oldu amagerekli cesareti toplayamadı sanırım.Ona yardım etmeye çalıştıysam da galiba biraz beceriksizcedavranarak korkuttum onu. Yine köklü ailemi, bölgede sahip olduğumuz ünü ve leke sürülmemişonurumuzuanlatıpdurduamabütünumutlarımarağmensonundalafıbiryerebağlamaktanvazgeçti.”

Page 79: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Sizkendigayretinizlebirşeylerbuldunuzmu?”

“EpeyceBayHolmes.Önceşu‘DansEdenAdamlar ’danbirkaçresimgördümamadahaönemlisibunlarıçizenadamıgördüm.”

“Kimi?Şuşekilleriçizenadamımı?”

“Evet bu şekilleri çizerken gördüm onu. İzin verin de her şeyi sırasıyla anlatayım. İlk kez siziziyaret ettiğim sabah, eve döner dönmez yeni resimlerle karşılaştım. Ön pencerelere bakansamanlığınahşapkapısınatebeşirleçizilmişlerdi.Bunlarınbirkopyasınıçıkardım,iştebuyurun.”

Birkâğıdıaçarakmasayayaydı.

“Mükemmel,”dediHolmes.“Gerçektentamçizmişsiniz.Lütfendevamedin.”

“Kopyasını çıkardıktan sonra kapıdaki şekilleri sildim ama ertesi sabah yeni şekiller gördüm.Onlarındakopyasınıçıkardım.”

Holmeselleriniovuşturarakkeyiflekıkırdadı.

“İpuçlarıartıyor;ilerliyoruz,BayCubitt;epeyilerliyoruz,”dedi.

“Aradanüçgüngeçti;güneşsaatininüstünde,rüzgârdanuçmasındiyebirtaşınaltınasıkıştırılmışşukâğıdıbuldum.İşteodaburada.Gördüğünüzgibikarakterleröncekilerleaynı.Neyse,ondansonrapusukurmayakararverdim.Tabancamıçıkardımvehembahçeyihemdebahçeyiçevirenparmaklığıgörebilen çalışma odamda beklemeye koyuldum. Sabah saat iki civarında pencereden, ay ışığıylaaydınlanmış bahçeyi izliyordum ki arkamda ayak sesleri duydum. Dönüp baktığımda geceliğiylekarımı gördüm. Yatağa gelmem için yalvarıp yakardı. Bunun üzerine ben bu anlamsız oyuna sonvermekamacıylabusaçmaresimleriçizeninkimolduğunuöğrenmekniyetindeolduğumusöyledimona.Karımbununaptalcabireşekşakasıolduğunuveüzerindedurmayadeğmeyeceğiniilerisürdü.

“ ‘Ama eğer bu iş seni rahatsız ediyorsa Hilton, bundan kurtulmak için bir süreliğine uzaklaragidebiliriz,’dedi.

“‘Ne?’diyebağırdım.‘Bireşekşakasıiçinevimizdenmiayrılalımyani?Olacakşeydeğil,bütünkasabaarkamızdangüler.’

“‘Nasılistersen,amaşimdiartıkyatağagel,’dediusulca.‘Bunlarıyarınsabahkonuşuruz.’”

“Birdenbire, o konuşurken ay ışığında, zaten beyaz olan yüzünün bembeyaz kesildiğini gördüm;omzumdaki eli de kasılmıştı. Bahçedeki samanlığın önünde bir gölge kımıldamıştı. İri cüsselikaranlıkbirsiluetinköşeyidönereksamanlığınkapısınınönündedurduğunugördüm.Tamsilahımasarılmışdışarıatılıyordumkikarımkollarıylaboynumasarılarakkendindenbeklenmeyenbirgüçlebanaengeloldu.Ondankurtulmakiçinçabalamamarağmenbenivargücüylekendineçekti.Sonundabumengeneden sıyrılmayı başardım ama kapıyı açıp dışarı çıkana kadar o herif de sıvışıvermişti.Ama arkasında izini yine bırakmıştı tabii.Kapının üstünde, daha önce de iki kez gördüğüm ‘DansEdenAdamlar ’ı görebiliyordum.Heryerebakmama rağmenadamdaneseryoktu. İşin ilginçyanı,bütün bu zaman boyunca yakın bir yerde saklanmış olmalıydı çünkü ertesi sabah yine samanlığagittiğimdekapıyabazıyenişekilleridahaçizmişolduğunufarkettim.”

“Onlarındakopyasınıçıkardınızmı?”

“Evet,budefakiçokkısaydı.İşteburada.”

Page 80: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Birkâğıtdahaçıkardı.Yenişekillerigösterdi.

“Söyleyinbana,”dediHolmes,gözlerindennekadarheyecanlandığıanlaşılıyordu.“Bu,ilkçizilenresimlerindevamımıydı,yoksaayrıbiryazıgibimigözüküyordu?”

“Düşüneyimbiraz...Buişaretlerinaynısınınöbürkapıdadaolduğundaneminim.”

“Mükemmel!Sanırımşimdiyekadaredindiğimizenönemlibilgibu.Şimdiumutlanmayabaşladımişte.PekâlâBayHiltonCubitt,lütfenbuilginçhikâyenizedevamedin.”

“SöyleyeceğimbaşkabirşeyyokBayHolmes.Yanigeceoalçağıyakalamamaengelolduğuiçinkarımanekadarsinirlendiğimisaymazsak.Başımabirşeygelmesindenkorktuğunusöyledi.Amabenbiraniçinbanadeğildeoadamazarargelmesindenkorktuğunudüşündüm.Herhaldebuadamınkimolduğunuvebugarip‘DansEdenAdamlar ’ınneanlamageldiğinibiliyordu.Nevarki,karımınsestonuyla gözlerindeki bakış bütün şüphelerimi alıp götürdüBayHolmes.Asıl düşündüğünün benimgüvenliğimolduğunaeminimşimdi.İştehepsibu.Şimdineyapmalıyım?Banakalırsa,çalılıklarabirsürüadamımıyerleştiripoalçakgeldiğindedersinivermelerini isteyebilirim.Sonrasonsuzakadarhuzurakavuşmakeniyisiolacak.”

“Korkarım,öylebasitçarelerebaşvurulmayacakkadarciddibirvakabu,”dediHolmes.“Londra’dadahanekadarkalabilirsiniz?”

“Bugündönmemgerekiyor.Karımıgeceaslayalnızbırakamam.Sinirleriçokbozukvehemengerigelmemiçinyalvardı.”

“Sanırımhaklısınız.Birazbekleyebilseydinizbirikigüniçindebirliktededönebilirdik.Neyse,bukâğıtları burada bırakın; sanırım çok geçmeden ziyaretinize gelip şu üzücü meseleyi açıklığakavuşturabilirim.”

Sherlock Holmes ziyaretçimiz gidene kadar meslek icabı sessizliğini korudu ama onu çok iyitanıdığım için ne kadar heyecanlı olduğunu görebiliyordum. Hilton Cubitt, iri yarı gövdesiylekapıdançıkarçıkmazHolmesmasayakoştu,dansedenadamlarınolduğubütünkâğıtlarıönünedizdivekendincehararetlibirincelemeyegirişti.

İki saat boyunca sayfalar dolusu şekiller ve harfler çizip durdu. Kendini o kadar kaptırmıştı kibenimodadakivarlığımıtamamıylaunuttuğundaneminim.Aradabirfırsatbuldumu,yakeyifleıslıkçalıyoryabirşarkımırıldanıyoryadaalnınıkırıştırıpkaşlarınıçatarak,boşgözlerleuzunbirderindüşünceleredalıpgidiyordu.Sonundabirzaferçığlığıylasandalyedenfırladıveelleriniovuşturarakodadabirileribirgeriyürümeyebaşladı.Uzunbirtelgrafyazmayakoyuldu.

“Eğer beklediğim cevap gelirse koleksiyonuna güzel bir vaka daha ekleyebilirsinWatson,” dedi.“SanırımyarınNorfolk’agidipbirkaçkesindelilsunabilirizdostumuza.”

Açıkçası meraktan çatlamaya başlamıştım ama Holmes’u iyi tanıdığım için şimdi soracağımsoruların canını sıkacağını biliyordum; ayrıca birmeselenin akıl almaz çözümünü açıklamak içinbeklemesiniseverdi.Buyüzdensabrınıtaşırmamayakararverdim.

Ne var ki cevabın gelmesi gecikti ve sabırsızlıkla dolu iki gün geçti. Holmes bu süre zarfındakapınınherçalışınakulakkabarttı.NihayetikincigününakşamıHiltonCubitt’tenbirmektupgeldi.Osabah, her şey sakin geçmiş, sadece güneş saatinin dibine tebeşirle yeni figürler çizilmiş.Holmesşekillerinkopyasını içerenkâğıdıaçtıvebu tuhafçizimleribirkaçdakikadikkatle inceledi.Derkenşaşkınlıkvetelaşifadeedenbirhomurtuylaayağafırladı.Yüzüendişeylegerilmişti.

Page 81: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Bumeselefazlauzadı,”dedi.“BugeceNorthWalsham’agidenbirtrenvarmı?”

Tarifeyebaktım.Sontrenazöncegitmişti.

“O zaman yarın sabah kahvaltımızı erkenden edip ilk trene atlarız,” dediHolmes. “Acilen oradabulunmamız şart. Ah! İşte beklediğimiz telgraf da geldi. Bir dakika Bayan Hudson; bir cevapgelebilir.Hayır,tambeklediğimgibi.HiltonCubitt’ibirsaatbileyalnızbırakamayız.Artıkonundagerçeği öğrenmesi lazım. Norfolk’lu basit beyefendi benzersiz ve tehlikeli bir tuzağa düşmüşdurumda.”

Gerçekten de öyle olduğu ortaya çıkacaktı. Başlangıçta gözüme çocukça ve komik görünen buhikâyeninkaranlıksonununezamanaklımdangeçirsem,hepaynıkorkuveheyecanıhissetmişimdir.Keşkeokurlarımamutlubirsonmüjdeleyebilseydim,amaneyazıkkigerçekleribütünçıplaklığıylagözler önüne sermek ve sonraki günlerde Riding Thorpe malikânesini bütün İngiltere’nin dilinedüşürenbugaripolaylarzinciriniayrıntılarınakadarolduğugibianlatmamşart.

NorthWalsham’a varır varmaz trenden indik, gideceğimiz yeri bir arabacıya sorarken istasyonmemurukoşarakyanımızayaklaştı.

“Londra’dangelendedektifsizsinizdeğilmi?”diyesordu.

Holmesbusorudanhoşlanmamışabenziyordu.

“Bunudaneredençıkardınız?”

“Çünkü Norwich’li Müfettiş Martin de az önce buraya geldi. Yoksa siz beklenen adli doktormusunuz?Fakat kadın ölmemiş, yani en son haber aldığımda ölmemişti.Acele ederseniz onu hâlâkurtarabilirsiniz;sonundadarağacınıboylayacakolsabile.”

Holmesendişeylekaşlarınıçatmıştı.

“BizRidingThorpemalikânesinegitmekistiyorduk,”dedi,“amaolanlardanhaberimizyok.”

“Korkunç bir olay,” diye haykırdı görevli. “Vurulmuşlar; hemBayHilton Cubitt hem de karısı.Hizmetçilerinsöylediğinegöre,kadınöncekocasınısonrakendisinivurmuş.Adamölmüş,kadındaheranölebilir.Norfolkilçesininöyleeskiailelerindenbiri...Eneskiveenonurlu.”

Holmes tek kelime söylemeden hemen bir fayton buldu ve yedimillik uzun yol boyunca ağzınıbıçakaçmadı.Onunadirenböylesineçaresizveşaşkıngörmüşümdür.Yolculukboyuncahuzursuzdu;sabahgazeteleriniendişeylekarıştırdıktansonraenkötükorkularınıngerçekleştiğinigörerekderinbirhüznekapılmıştı.Koltuğundaarkasınayaslanıpacıverendüşünceleredaldı.Oysaçevremizdeilgiçekiciçokşeyvardı;İngiltere’yeözgüsakinvebenzersizgüzelliktebirarazidengeçiyorduk.Seyrekolarak etrafa dağılmış birkaç küçük çiftlik evi bölgenin nüfusunu yansıtırken; yemyeşil, düzlükarazidenereyebaksangözüneçarpankiliselerinsivrikuleleri,Doğuİngiltere’ninbütüngörkeminive refah seviyesini sergilemekteydi.DerkenNorfolk sahilinin yeşil ucundanAlmanOkyanusu’nunmenekşerengikıyılarıgöründü.Sürücü,birkoruluktanyükselenkiremitveahşaptanikieskiçatıyıkırbacıylagöstererek,“İşte,burasıRidingThorpemalikânesi,”dedi.

Sütunlarındesteklediğigirişkapısınavardığımızda,evinönündekiçimlerinhemenyanındaduransamanlığın siyah kapısını ve kaideye oturtulmuş güneş saatini gördüm. O an yeniden üzüntüyekapıldım.

Page 82: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Tek atlı bir faytondan ufak tefek bir adam hızla atlayarak yanımıza geldi; hareketleri canlı veçevikti,bakışlarıcingibiydi.KendiniNorfolkEmniyeti’ndenMüfettişMartinolaraktanıttı.Dostumunisminiduyduğundahayretleirkildi.

“Akıl almaz bir şey, Bay Holmes, cinayet daha bu sabah saat üçte işlendi. Nasıl oluyor da sizLondra’daykenbunuduyupbenimleaynızamandaburayageldiniz?”

“Böylebirşeyinolacağınıtahminetmiştimvebunuönlemeumuduylageldim.”

“Ohalde bu hususta bizimbilmediğimiz önemli kanıtlarınız olmalı, zira herkes birbirlerine çokbağlıbirçiftolduklarınısöylüyor.”

“Benim tek bildiğim ‘Dans Eden Adamlar ’ olayı,” dedi Holmes. “Fakat meseleyi size sonraanlatırım. Bu arada bu trajediyi önlemek için çok geç kaldığımıza göre, hiç değilse şu meseleyiçözmekiçinelimdengeleniyapmakistiyorum.Soruşturmanızabenidedahilediyormusunuz,yoksakendibaşımamıçalışayım?”

“SizinlebirlikteçalışmakbenimiçingururkaynağıolurBayHolmes,”dedimüfettişsamimiyetle.

“O halde önce ifade almak, ardından da daha fazla vakit kaybetmeden olay yerini incelemekisterim.”

Müfettiş Martin, dostumun kendi yöntemleriyle çalışmasına izin vermekle akıllılık etmişti; bu,Holmesiçinyeterliydi;tümyapacağı,oanakadarkanıtlanmışipuçlarınınotetmekolacaktı.Buaradaköydoktorudaçıkageldi;kırsaçlıihtiyardoktor,BayanHiltonCubitt’inyaralarınınağırolduğunuama şimdilik hayati bir tehlikenin bulunmadığını belirtti. Kurşun beyninin ön kısmından geçmiş;kadının bilinci yerine gelinceye kadar uzun bir süre geçmesi gerekirmiş. Doktor, kadının kenditarafındanmıyoksabaşkasıtarafındanmıvurulmuşolduğusorusunucevaplayamadı.Fakatmermininçokyakındanateşlendiğininkesinolduğunusöyledi.Odadatekbirtabancabulunmuştuveonundaikimermisiateşlenmişti.BayHiltonCubittkalbindenvurulmuştu.Silahyerdetamaralarındabulunmuştuve şu ana kadar açıklanamayan bir nokta vardı: Adam karısını yaraladıktan sonra mı kendinivurmuştuyoksakadınkocasınıölübulduktansonramıintiharateşebbüsetmişti?

“BayCubittyerindenoynatıldımı?”diyesorduHolmes.

“Hanımefendidışındahiçbirşeyedokunmadık.Kankaybederkenyerdeyatmasınaizinveremezdik.”

“Nekadarzamanberiburadasınız,doktor?”

“Sabahındördündenberi.”

“Sizdenbaşkagelenoldumu?”

“Evet,Müfettişbeygeldi.”

“Herhangibirşeyedokundunuzmu?”

“Hayır.”

“Akıllıcahareketetmişsiniz.Peki,sizikimçağırdı?”

“HizmetçikızSaunders.”

“İmdatisteyensadeceomuydu?”

Page 83: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“OveaşçıBayanKing.”

“Onlarneredeşimdi?”

“Yanılmıyorsammutfaktalar.“

“Ohaldeonlarınifadelerinidinleyelimhemen.”

Duvarları antika meşeyle kaplı, yüksek pencereli eski salon, bir soruşturma mahkemesinedönüştürülmüştü. Holmes eski ve ağır koltuklardan birine oturdu; ince yüzünde tarif edilmezifadelerle dolu gözleri alev alev yanıyordu. Gözlerinden, hayatını kurtaramadığı müşterisininintikamını almak içinher şeyini ortayakoymayahazır olduğuokunuyordu.ÇevikMüfettişMartin,yaşlı köy doktoru, ben ve asık suratlı polis memuru, Holmes’un etrafında garip bir toplulukoluşturuyorduk.

İkikadınifadeleriniaçıkçaanlattı.Birpatlamasesiyleuyanmışlar,hemenardındanbirpatlamasesidaha duymuşlardı.Odaları yan yana olduğu içinBayanKing hemenSaunders’in yanına koşmuştu.Birliktemerdivenden aşağı koştuklarında çalışma odasının kapısının açık olduğunu ve içeride birmumun yandığını görmüşler. Efendileri odanın ortasında yerde yüzükoyun yatıyormuş ölü olarak.Karısıisebaşınıduvaradayamış,pencereninyanındayığılıpkalmış.Ağıryaralıymışveyüzününbiryanı kan içindeymiş. Hırıltılı nefes alıyormuş, fakat hiçbir şey söyleyemeyecek durumdaymış.Koridorla odada duman ve barut kokusu varmış. Tabii pencere içerden sürgülü olduğu içinkapalıymış. Her iki kadın da bu noktada hemfikirdi. Hemen gidip doktor çağırıp polise habervermişler,ardındandaseyisveyamağınyardımıylayaralıhanımefendiyiodasınataşımışlar.

Karıkocaoakşamherzamankigibiyataklarındaymış;hanımınüzerindebirsabahlık,kocasındadapijamasının üzerine giymiş olduğu robdöşambrı varmış. Çalışma odasında hiçbir şeyedokunmamışlar.Bildiklerikadarıylakarıkocaarasındaogünekadarbirkezbilenebiranlaşmazlıknedekavgayaşanmış.Herzamanbirbirlerinesonderecebağlıbirçiftolaraktanınırlarmış.

Hizmetçilerin ifadelerianahatlarıylaböyleydi.MüfettişMartin’insorusuüzerine,bütünkapılarıniçeridenkilitlenmişolduğunu,dolayısıylaevdenhiçkimseninçıkamayacağınıbelirttiler.Holmes’unsorusunakarşılıkolarakdaüstkattakiodalarındançıktıklarıandakeskinbirbarutkokusualdıklarınısöylediler.

“Bu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum,” dedi Holmes meslektaşına dönerek. “Şimdi sanırımodayıiyicebirgözdengeçirmeninzamanıgeldi.”

Çalışmaodasıoldukçaküçüktü,üçduvarıkitapdoluraflarlakaplıydı;dışarıdakibahçeyebakantekpencereninönünebiryazımasasıkonulmuştu.İçerigirergirmezgözümüzeçarpanşey,iricüssesiyleodanın ortasında yatmakta olan talihsiz ev sahibi oldu. Dağınık kıyafetlerinden, yataktan aceleylefırlamış olduğu anlaşılıyordu. Kurşun önden ateşlenmiş ve kalbine girdikten sonra da içeridekalmıştı.Enazındanacıçekmedenanındaölüvermişti.Nerobdöşambrında,nedeellerindebarutizinerastlandı.Doktorun ifadesine göre hanımefendinin yüzünde barut izi varmış ama ellerinde bir şeygörememiş.

“İzler tam olmuş olsaydı iyiydi ama eksik oluşu da fazla bir şeyi değiştirmez,” dedi Holmes.“Kurşun tabancaya iyi sürülmemiş ve ateş esnasında barut geriye doğru püskürmemişse, böyle birsilahla birden fazla ateş etseniz dehiçbirinin ardındabarut izi kalmaz.BayCubitt’in cesedini artıkkaldırabilirsiniz.Doktor,yanılmıyorsamBayanCubitt’iyaralayankurşunuçıkarmadınız,öyledeğilmi?”

Page 84: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Hayır,bununiçinciddibirameliyatgerekiyor.Amabakın,silahınyuvasındadörtkurşundahavar.Demekkiikisiateşlenmişveikiyaraaçmış.Yaniherkurşununbiradresivargibigörünüyor.”

“Evet, öyle görünüyor,” dedi Holmes. “Peki, şu pencerenin kenarına isabet eden kurşuna nedersiniz?”

Holmesanidendönüverdiveuzun,inceparmağıylasürmelipencereninaltpervazındakibitdeliğiniişaretetti.

“İnanılmazbirşey!”diyeatıldımüfettiş.“Nasıloldudaoküçücükşeyigördünüz?”

“Çünküonuarıyordum.”

“Harika!”dedidoktor.“Çokhaklısınızbayım.Ozamanüçüncübirelateşedilmişolmalı;demekkiüçüncübirkişiişiniçindeydi.İyiamakimdibuvenereyesıvıştı?”

“Çözmeyeçalıştığımızmeseledebu.”dediSherlockHolmes.“Hatırlıyormusunuz,MüfettişMartin,hizmetçiler odalarından çıkar çıkmaz barut kokusu aldıklarını söylediklerinde, ben de bu noktayadikkatiniziçekmiştim?”

“Evet,beyefendi,amaitirafetmeliyimkihâlâbirşeyanlayamadım.”

“Bu,ateşedildiğisıradakapınındapencerenindeaçıkolduğunugetiriyorakla.Aksitakdirdebarutkokusu eve o kadar çabuk yayılamazdı. Ancak odada hava akımı olması halinde çabuk yayılmagerçekleşebilir.Fakatşunudasöyleyebilirimkiherikisidesadecekısabiraniçinaçıkdurmuş.”

“Bununeredenbiliyorsunuz?”

“Çünkümumsönmemişti.”

“Bravo!”diyebağırdımüfettiş.“Tekkelimeyleharika!”

“Pencereninbutalihsizolaysırasındaaçıkolduğundaneminolduktansonraoaçıklıktadurupateşedenüçüncübirkişininolabileceğinidüşündüm.Bukişikesinlikleevindışındaydıvepenceredenateşetmişti. Odadan atılan bir kurşun varsa o da pencere pervazını zedelemiş olmalıydı. Onun içindikkatlebaktımveiştekurşunizioradaydı.”

“Peki,amapencerenindahasonrakapanmışveiçerdensürgülenmişoluşununasılaçıklıyorsunuz?”

“Evinhanımı içgüdüselolarakpencereyikapatıp sürgülemişolabilir.Fakat,vaycanına,budaneböyle?”

Çalışmamasasınınüstündebirkadınçantasıduruyordu;timsahderisivegümüşleişlenmişzarifbirkadınçantası.Holmesçantayıhemenaçıpiçindekileriboşalttı.Kırmızılastikbantlasarılıyirmiadetİngilizbanknotu.

“Bunun iyi saklanması gerekiyor çünkü mahkemede delil olarak kullanılacak,” dedi Holmes,çantayıiçindekilerlebirliktemüfettişeteslimederken.“Şimdibakalım,ahşapodanıniçindenatıldığıanlaşılanüçüncükurşunhakkındaneleröğrenebileceğiz!AşçıBayanKing’lebirkeredahakonuşmakistiyorum. Bayan King, demin büyük bir patlamayla uyandığınızı söylemiştiniz. Yani sizce bu,ikincidendahamıgürültülübirpatlamaydı?”

“Evet,efendim.Aslındabenogürültüyleuyandımamatamkestiremeyeceğim.Banadahagürültülü

Page 85: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

gibigeldi.”

“Peki,aynıandaikielateşedilmişolabilirmisizce?”

“Eminolun,bukonudahiçbirşeysöyleyemembayım.”

“Ama bence aynı anda oldu. Neyse, bu olayla yeterince uğraştık. Burada daha fazla bir şeybulamayacağız.Bahçeyigörmek istiyorum,bakalımorada işimizeyarayacakbir ipucubulabilecekmiyiz?İstersenizsizdebenimlegelinMüfettişBey.”

Çalışma odasının pencere altında uzanan çiçek tarhını görünce hepimiz hayrete düştük: Çiçeklerezilmiştiveıslaktoprakayakizleriyledoluydu.Sivriburunlu,büyükbirerkekayakkabısınaaitizler...Holmesçimenlerinveyapraklarınarasında,yaralıbirkuşuarayanbiravköpeğigibidolanıpdurdu.Sonra sevinçle haykırdı ve yerde bulduğu içi boş, pirinçten yapılmış bir kılıfı elinde tutarak bizegösterdi.

“Tamtahminettiğimgibi,”diyemırıldandı,“üçüncüboşkovandaburada.MüfettişMartin,sanırımaraştırmamızsonaerdi.”

Holmes’un bu kadar seri ve ustaca yürüttüğü araştırma karşısında müfettiş hayret içindeydi.Başlarda konumu gereği otoritesini kaybetmemek için ciddi bir çehre takındıysa da, artık içindengelenhayranlığayenikdüşmüş,Holmes’ungösterdiğiheryereitirazetmedengitmeyehazırdı.

“Kimdenşüpheleniyorsunuz?”diyesordu.

“Bumeseleyesonragireceğim.Henüzsizeaçıklayamadığımbirkaçnoktadahavarbuolayda.Bukadarilerlemişkenyinekendibildiğimgibidevamedeyimdesonrameseleyibütünayrıntılarıylasizeanlatayım.”

“NasılistersenizBayHolmes.Suçluyuenseleyelimde...”

“Hiçbir zaman esrara bürünmeyi sevmem, ama şu aşamada uzun ve karmaşık açıklamalaragirişmemimkânsız.Bütünipuçlarıelimde.Hanımefendihiçbirzamankendinegelemesebilebugeceolanları açıklayıp adaletin yerine getirilmesini sağlayabileceğiz. Önce bir sorum var: Bu çevrede‘Elrige’adındabirpansiyonvarmı?”

Hizmetçilere sorduk, amakimsebu isimdebir yerduymuşabenzemiyordu.Olayı aydınlatankişiseyisyamağıoldu,böylebiradamdanbahsedildiğiniduymuş.EastRustontarafında,birkaçmilötedebuisimdebirçiftçininyaşadığınıhatırladı.

“Issızbiryermidirbuçiftlik?”

“Kesinlikle,efendim.”

“Belkidegeceburadaolanlardanhaberleriolmamıştırdaha,nedersin?”

“Haklıolabilirsiniz,efendim.”

Holmesbirsüredüşündüktensonrayüzündegizemlibirgülümsemebelirdi.

“Birathazırlaevlat,”dedi.“Elrigeçiftliğinebirhabergötürmeniistiyorum.”

Cebinden “Dans Eden Adamlar”ın çizildiği kâğıtları çıkardı ve hepsini önüne yayarak çalışmamasasında bir süre uğraştı durdu. Sonunda bir mektup hazırlayarak çocuğa verdi. Yamağa, bu

Page 86: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

mektubu sadece üzerinde ismi yazılı kişiye ulaştırmasını ve kesinlikle hiçbir soruyu dacevaplandırmamasınısıkısıkıtembihetti.Zarfınüstünebaktım:Holmes’unokunaklıelyazısınahiçbenzemeyendüzensiz,kargacıkburgacıkharflergördüm.Adresşöyleydi:“Bay,AbeSlaney,ElrigeÇiftliği,EastRuston,Norfolk.”

“Bana kalırsaMüfettiş,” diye söze girdi Holmes, “hemen bir telgraf çekerek, destek için birkaçpolismemuru isteseniz iyiolur,çünküdüşündüklerimdoğruçıkarsabugünçok tehlikelibiradamıhapse tıkayacağız demektir. Eminim ki mektubu götüren çocuk yolda telgrafınızı da çekebilir.Öğledensonrasaatikidetrenvarsaonabineriz,Watson.Biliyorsun,bitirmekistediğimçokilginçbirkimyadeneyimvar.Busoruşturmadaçokgeçmedençözümekavuşmuşolacak.”

Çocukmektuplabirliktegider gitmezSherlockHolmeshizmetçilerebazı talimatlar verdi.BayanHilton Cubitt için bir ziyaretçi gelecek olursa, hanımefendinin sağlık durumu hakkında bilgiverilmeden ziyaretçiyi hemen oturma odasına alacaklardı. Holmes bunları son derece ciddi birşekilde,üzerinebasaraksöylemişti.Sonundabizioturmaodasındatopladıveartıkbeklemektenbaşkayapabileceğimiz bir şeyin kalmadığını, bu arada zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmemizgerektiğinisöyledi.Doktorbizdenayrılıphastalarınadöndü.Holmes’unyanındaartıksadecemüfettişvebenkalmıştık.

“Sanırımşuönümüzdekibir saati ilginçveyararlı bir şekildegeçirmemizi sağlayabilirim.”dediHolmes,sandalyesinimasayaçekip“DansEdenAdamlar”ınçiziliolduğukâğıtlarımasayayayarak.“SanagelinceWatson,yoğunmerakınarağmenbuncazamandırgöstermişolduğunsabırdandolayısanateşekkürborçluyum.SizseMüfettişBey,bucinayetolayınedeniyleilginçbiraraştırmayaşahitolacaksınız. Neyse, önce size Bay Hilton Cubitt’le Baker Sokağı’ndaki görüşmelerimizden çıkanilginçsonuçlardanbahsedeyim.”

Holmes,BayCubitt’le yapmış olduğumuz konuşmaları kısaca özetledikten sonra sözlerine şöyledevametti.

“Burada yaşanan korkunç trajedinin habercileri oldukları bilinmese, şu anda önümde duran bugarip şekiller insana gülünç gelebilir. Her türlü gizli yazıya aşina olmama, hatta bu tema üzerineyazdığım bir kitapta, yüz altmış ayrı şifreyi analiz etmeme rağmen, bu yazının bana da tamamenyabancıgeldiğiniitirafetmeliyim.Buyazıyıyazankişininamacı,karakterlerinbirmesajgizlediğininanlaşılmamasıvesadecebasitçocukşekilleriolduğuizlenimininverilmesiolmalı.

“Ne zaman ki bu sembollerin alfabenin çeşitli harflerine karşılık geldiğini anladıktan ve diğerbütüngizliyazışekillerindegeçerliolankurallarıuyguladıktansonraçözümünbasitolduğuortayaçıktı.Gözümeilkçarpanişaretokadarkısaydıkisembolünün‘E’yekarşılıkgeldiğinitespitettim.Sizdebilirsiniz,‘E’İngilizalfabesininençokkullananharfidir,bazenkısabircümledebilepekçokkeretekrarlanır.İlkmesajdakionbeşfigürdendördüaynıolduğuiçinbusembolüEolarakkabuletmekmantıklı görünüyordu. Ama bu E’lerden bazısı bayraklı, bazısı da bayraksızdı; bayraklarındağılımına bakarak bu şekillerin, kelime gruplarının ayrılmasında kullanıldığı sonucuna vardım.Cümleyikelimelereböldüklerisonucunuçıkarmakmümkündü.

Ama çalışmanın en zor kısmı yeni başlıyordu. ÇünküE’den sonra hangi harfin en sık geçtiğinekarar vermek o kadar kolay değildir. Diğer harflerin dağılımı çok düzenli değildir. Bir sayfalıkherhangi bir yazıdaki bir düzen, kısa bir cümlede geçerli olmayabilir. Genelde en fazla rastlananharflerşöylebirsıraoluşturuyordu:T,A,O,I,N,S,H,R,D,L.AmaT,A,OveIöyleyakınsıklıktageçen harflerdi ki anlamlı bir parça bulana kadar her bir kombinasyonu denemek, iğneyle kuyukazmayabenziyordu.Buyüzdenelimeyeniipuçlarıgeçmesinibekledim.BayHiltonCubitt’leikinci

Page 87: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

görüşmemizdebana iki kısa kopyave arada bayrakolmadığı için tek bir kelimeolduğunu tahminettiğim bir not daha verdi. Şu resimlere bir bakın! Şimdi elimdeki beş harflik kelimede ikinci vedördüncü harfin E olduğunu kabul edebilirdim. Bu kelime ‘SEVER,’ ‘LEVER,’ ya da ‘NEVER’[1]olabilirdi.Bubiruyarıveyatehditmektubuysa,sonihtimalenaklayatkıngeleniydi.Olaylarınakışınabakılırsabu,olsaolsaBayanCubitt’inverebileceğibircevaptı.Bunudoğrukabulettiğimizde,artıkşusembollerin,sıraylaN,VveRharflerinekarşılıkgeldiğiniçıkarabilirdik.

“Bunoktadabile işimizhiçkolaydeğildi tabii, ama aklımagelenbir fikir sayesindebirkaçharfdahabulabildim.Eğerbumesajlar,hanımefendinindahaöncetanıdığıbirindengelmişse,ozamanikiE arasına sıkışmış diğer üç harfin ‘ELSIE’ ismini oluşturabileceğini fark ettim. Kâğıtları dikkatleincelediğimde böyle bir kombinasyonun, üç kez tekrarlanan bir mesajın sonunda yer aldığınıgördüm.MesajdaBayanElsie’den bir şey istendiği kesindi.BöyleceL,S ve I harflerinin karşılığıolanşekilleriortayaçıkarmıştım.Peki,amamesajıniçeriğineydi?‘Elsie’denöncegelenkelimedörtharftenoluşuyorduvesonharfiEidi.Bununda‘COME’[2]olmasıgerektiğinidüşündüm.SonuEilebitendiğerbütündörtharflikkelimeleridenedimamahiçbirivakamızauymuyordu.BöyleceC,OveM harflerinin şekillerini de bulmuştum. Bunun üzerine ilk mesajı yeniden inceledim. Bayraklışekillerebakarakkelimeleribirbirindenayırdıktansonra,esrarınıçözdüğümfigürlerekarşılıkgelenharfleriyerlerineyerleştirdim.Ortayaşöylebirsonuççıktı:

“‘.M.ERE..ESL.NE.’

“İlkharfsadecevesadeceAolabilirdi.Aharfikısacümledeüçkezdahatekrarlandığıiçinönemlibirbuluştubu. İkincikelimeninbaşharfinin iseHolduğubelliydi.Böylecemesajınyenihalişöyleolmuştu:

“‘AMHEREA.ESLANE.’

“Boşluklarıdoldurduktansonrakarşımaşucümleçıkıyordu:

“‘AMHEREABESLANEY’,yani‘BenAbeSlaney,buradayım.’Böyleceelimdeyeterikadarharfolduğuiçinikincimesajınçözümünerahatlıklageçebilirdim.Odasonhaliyleşöyleydi:

“‘A.ELRI-ES.’

“Burada boşluklara T ve G harflerini yerleştirdiğimde yukarıdaki kelimeden bir anlamçıkarabiliyordum.Bu,mesajıyazankişininkaldığıbirpansiyonyadaçiftlikolabilirdi.”

Müfettiş Martin’le beraber dostumun bu ayrıntılı ve makul açıklamalarını son derece dikkatledinlemiştik.Birçoknoktayavaşyavaşaydınlanıyordu.

“Peki,sonraneyaptınızefendim?”diyesordumüfettiş.

“Şu Abe Slaney olsa olsa Amerikalıydı. Çünkü Abe Amerika’da çok kullanılan kısaltılmış birisimdir;bütünbumeseleAmerika’danBayanCubitt’egönderilenilkmektuplabaşlamıştı.Ayrıcaişiniçindebirbityeniğiolduğunudüşünmek içindebirçoknedenimvardı.Hanımefendinin,geçmişiyleilgili dolaylı sözleri ve bunları kocasıyla paylaşmaktan kaçınması hep benim düşüncemidestekliyordu.BununüzerinekendisidezamanzamanbenimLondra’dakiyeraltıcinayetşebekesiyleilgili bilgilerimden yararlanmış olan, New York Emniyet Müdürlüğü’nden dostum WilsonHargreave’e bir telgraf çektim. Abe Slaney isminin kendisine tanıdık gelip gelmediğini sordum.Şöylebircevapgönderdi:‘Chicago’nunentehlikelidolandırıcısı.’BucevabıaldığımakşamHiltonCubitt de Slaney’den gelen son mesajı göndermişti bana. Artık bildiğim figürleri yerlerine

Page 88: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

koyduğumdaşöylebirsonuççıkıyordu:

“‘ELSIE.RE.ARETOMEETTHYGO.’

“Boş olan yerlere P ve D harflerini koyduğumda o alçak herifin takipten vazgeçip tehdidebaşladığını anladım: ‘Elsie, prepare to meet thy God.’ Bunun anlamı şuydu: ‘Elsie, Tanrı’nınhuzuruna çıkmaya hazır ol.’ Ayrıca Chicagolu dolandırıcıları iyi tanıdığım için bu herifin desöylediğiniyapacağındankorkuyordum.BununüzerinedostumvemeslektaşımDr.Watson’lahemenNorfolk’ageldikamaneyazıkkigeçkalmıştık,korktuğumbaşımagelmişti.”

“Bu vakada sizinle birlikte çalışma şerefine erdiğim için gerçekten mutluyum,” dedi müfettişsamimi bir şekilde. “Fakat yine de sizinle açık konuşmam gerekiyor. Siz kimseye hesap vermekzorundadeğilsiniz,amabenherşeyiamirlerimeaçıklamaklayükümlüyüm.EğerkatilgerçektendeElrige çiftliğinde yaşayan bu Abe Slaney ise ve ben burada oyalanırken kaçmayı başarırsa başımbüyükderdegirer.”

“Okonudarahatolabilirsiniz,biryeregidemez.”

“Bununeredenbiliyorsunuz?”

“Kaçarsasuçunuitirafetmişolur.”

“Ozamangidipkendisinitutuklayalım.”

“Zahmetedeğmez.Birazsonrakendiayağıylaçıkıpgelecek.”

“İyiamanedengelsinki?”

“Çünküyazıpgelmesiniricaettim.”

“NasılolurBayHolmes?Sırf siz istedinizdiyenedengelsinki?Böylebir istek şüpheuyandırıpkaçmasınanedenolmazmı?”

“Sanırım mesajda bunu belli etmemeyi başardım,” dedi Sherlock Holmes istifini bozmadan.“Yanılmıyorsamgeldibile.”

Sahiden de dış kapıya doğru bir adam yaklaşıyordu. Uzun boylu, iriyarı, esmer, yakışıklı biradamdı. Üstünde gri bir takım elbise, kafasında Panama şapkası vardı. Siyah sakalları, kocaman,kıvrık bir burnu ve elinde de bir bastonu vardı. Yürürken bastonu kesik kesik, dairevi hareketleryaptırıyordu.Kendievindeymişgibiyürüyordu.Çokgeçmedenzilikuvvetleçaldı.

“Baylar, sanırımkapının arkasında saklanmamızın zamanı geldi,” dediHolmes. “Bu tip heriflerekarşı çok dikkatli olmak gerekir. Siz kelepçeleri hazırlayın Müfettiş Bey. Konuşma işini benhallederim.”

Birdakikasessizcebekledik... İnsanınaslaunutamayacağıcinstenbirdakika.Sonrakapıaçıldıveadamiçerigirdi.AynıandaHolmeshemenatılarakadamınşakağınasilahınıdayadı.MüfettişMartindekelepçeleri takıverdi.Bütünbunlarokadarhızlıveustacayapılmıştıkiadamdahaneolduğunubileanlamadankıskıvrakyakalanmıştı.Öfkedolukaragözleriylehepimizi süzdü.Sonradaacıbirkahkahapatlattı.

“Evetbeylerbuseferbeniyakaladınızgaliba.Sertkayayaçarptım.AmabenburayaBayanHiltonCubitt’in mektubuna cevaben gelmiştim. Onun da bu işin içinde olduğunu söylemeyin sakın? Bu

Page 89: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

tuzağıohazırlatmışolamaz.Bunainanırmıyımsanıyorsunuz?Okadarenayideğilim.”

“BayanHiltonCubittağıryaralıolarakölümdöşeğindeyatıyor.”

Adambütünevikaplayanacıdolubirçığlıkattı.

“Sizdelirmişsiniz!”diyebağırdışiddetle.“Kurşunkocasınarastladı,onadeğil.KimElsie’ciğekötübirşeyyapabilirki?OnutehditetmişolabilirimamaTanrışahidimdir,onunkılınabiledokunamam.Sözünüzügerialınhemen!Banayaralıolmadığınısöyleyin!”

“Ölükocasınınyanındaağıryaralıhaldebuldukkendisini.”

Adamacıbirinlemeylekoltuğayığıldıveyüzünüellerininarasınaaldı.Beşdakikasessizceoturduvesonrayüzünükaldırarakçaresizlikiçindesoğukkanlılıklakonuşmayabaşladı.

“Sizdensaklayacakhiçbirşeyimyok,beyler,”dedi.“Benadamaateşettiysemcinayetkastımyoktu;aksinekendimikorudum.Önceoateşetti.AmaElsie’yezararverdiğimidüşünüyorsanız,ozamanneonutanıyorsunuznedebeni.İnanınbana,dünyaüstündehiçkimsebukadınıbenimsevdiğimkadarsevemez. O benim olmalıydı! Kendisini yıllar önce bana sözlemişlerdi. Sonradan ortaya çıkan oİngilizdekimoluyordu?Dediğimgibi,okızbenimhakkımdı!Vebensadecehakkımıarıyordum.”

“Ama sonra nasıl biri olduğunuzu öğrenince sizden ayrıldı,” dedi Holmes istifini bozmadan.“SizdenkurtulmakiçinAmerika’dankaçtıveİngiltere’desaygınbirbeyefendiyleevlendi.Sizseonunpeşinedüştünüz,nereyegittiysearkasındangeldinizvehayatızindanettinizona.Çılgıncasevdiğivesaygıduyduğukocasınıterkedipsizedönmesiniistiyordunuz;oysakio,sizdenkorkuyorvenefretediyordu. Sonunda soylu ve namuslu bir adamın ölümüne sebep oldunuz, karısını da intiharasürüklediniz. İşte yaptıklarınızın bilançosu Bay Abe Slaney; bunun için kanun önünde hesapvereceksiniz.”

“Eğer Elsie ölürse hiçbir şey umurumda olmaz,” dedi Amerikalı. Bir elini açarak avucununiçindeki kırışmış kâğıt parçasını gösterdi. “Bakın bayım,” diye atıldı, gözlerinde şüphepırıltısıyla,“Beni kandıramazsınız! Eğer Bayan Cubitt’in durumu dediğiniz kadar kötüyse bu mektubu kimyazdı?”Notumasayaattı.

“Benyazdım;siziburayagetirmekiçin.”

“Sizmiyazdınız?Amadünyaüzerindehiçkimsebilemez‘Danseden

Adamlar ’ınsırrını;‘yeminlikişi’nindışında.Siznasılbilebilirsiniz?”

“Biribirdüğümünasılatıyorsabirdiğeriçözebilir,”dediHolmes.“AzsonraarabagelecekvesiziNorwich’e götürecek Bay Slaney. Bu arada onu beklerken sebep olduğunuz haksızlığı bir nebzedüzeltmeye yetecek kadar zamanınız olacak. Bayan Hilton Cubitt’in, kocasını öldürmeklesuçlandığınıvebenburadaolupgereklibilgileritoplamaşansınıeldeedemesemhanımefendininbusuçlamalardankurtulamayacağınıbiliyormusunuz?Sizinşimditekyapacağınızşey,BayanCubitt’in,kocasınınölümüyleyakındanveyauzaktanhiçbirilgisiolmadığınıbütündünyayaaçıklamak.”

“Bendebunuistiyorumzaten,”dediAmerikalı.“Budurumdaeniyisi,yalıngerçeğiitirafetmek.”

“Bundan böyle söyleyeceğiniz her kelimenin mahkemede aleyhinize delil olarak kullanılacağınıbelirtmekzorundayım,”diyeatıldıMüfettiş,İngilizadaletininsadıkbirtemsilcisiolarak.

Slaneyomuzlarınısilkti.

Page 90: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

“Ne olursa olsun!” dedi. “Öncelikle baylar, bu kadını çocukluğundan beri tanıdığımı söylemekistiyorum. O zamanlar biz Chicago’da yedi kişilik bir çeteydik ve Elsie’nin babası da bizimreisimizdi. Emektar Patrick!Akıllı bir adamdı. İşin sırrını bilmeseniz, bir çocuğun karalamalarınabenzeteceğinizbuşifreliyazıyıbulandaoydu.Neyse,Elsiebizimçevirdiğimizdalaverelerinfarkınavardı;kendisihiçbirzamanbuişlerleilgilenmekistemezdi.Tekamacınamusuylaiyi-kötübirazparabiriktirmekti;buparaylabizi terkedipLondra’yakaçtı.Oysabenimlenişanlıydıvebelkibaşkabirişim olsaydı benimle evlenecekti de. Ama yaptıklarımızla en ufak bir alakasının olmasınıistemiyordu.Ancakbuİngiliz’leevlendiktensonraöğrenebildimneredeolduğunu.Onayazdımamacevapgelmedi.Sonundabendekalkıpburayageldim.Baktımkikendisineyazdığımmektuplar işeyaramıyor, diğer yolu seçtim; onun okuyabileceği yerlere dans eden figürlerle mesaj bırakmayabaşladım.

“Yaklaşıkbiraydırburadayım.Oçiftlikteenaltkattabirodakiraladığımiçinhergece,kimseninhaberi olmadan dışarı çıkabiliyordum. Elsie’yi benimle birlikte gelmeye ikna etmek için elimdengeleniyaptım.Gönderdiğimmesajlarıokuduğunubiliyordumçünkübirkeresindeodaaynıyazıylabana cevap verdi. Sonunda sabrım tükendi ve onu tehdit etmeye başladım.Bunun üzerine bana birmektup gönderdi; buralardan gitmem için yalvarıyordu. Kocasının adı bir skandala bulaşırsaüzüntüdenkahrolacağınısöylüyordu.Eğersonrasındakendisinirahatbırakmayıkabuledersemsabahüçte,kocasıuyuduktansonra,aşağıyainecek,köşedekipencereönündebenimlebuluşupkonuşacaktı.Neyse o gece pencerenin altında buluştuk ve gitmem için rüşvet olarak para teklif etti. İşte beniçılgına çeviren de bu oldu. Kolundan tutup pencereden dışarı çekmeye çalıştım. Ama tam o andakocası, elinde tabancayla çıkageldi. Elsie yere düşünce adamla yüz yüze geldik. Kızgınlıktantitriyordum;kendimiaşağılanmışhissediyordum.Bendetabancamıüzerinedoğrulttum.Niyetimonukorkutupkaçırmaktı.Fakat o ateş etti ama ıskaladı.Bende aşağı yukarı aynı anda tetiğebastımveadam yere düştü. Bahçeden nasıl geldiysem yine öyle sıvıştım. Giderken pencerenin arkamdankapandığınıduydum.İştegerçekbubaylar,hemdekelimesikelimesine,yeminederim!Ondansonraolan bitenlerden hiçbir haberim yoktu; ta ki şu genç bana bu akşammektubunuzu getirene kadar.Okurokumazdelilergibikoşupburayageldimvekafesinizegirdim.”

Amerikalı konuşurken bir araba yaklaşmıştı. İçinde üniformalı iki polis oturuyordu. MüfettişMartinayağakalkaraksuçlununomzunadokundu.

“Gitmezamanımızgeldi.”

“Onubirkezdahagörebilirmiyim?”

“Üzgünüm ama hanımefendi kendinde değil,” diyen müfettiş Holmes’e dönerek vedalaştı. “BaySherlock Holmes, bir gün yine böyle ilginç bir cinayette sizinle birlikte çalışma fırsatına sahipolmayıumuyorum.”

Pencereyeyanaşıparabanıngidişiniizledik.Arkamıdönünce,gözüm,adamınmasanınüstüneattığıburuşukkâğıdatakıldı.Bu,Holmes’un,onuayağınakadargetirmekiçinyazmışolduğumektuptu.

“Bakalım okuyabilecek misin Watson?” dedi gülümseyerek. Kâğıtta tek bir kelime yoktu; onunyerinebirsıra“DansEdenAdamlar”.

“Anlattığımanahtarıkullanırsan,”dediHolmes,“yazılanşeyin,COMEHEREATONCEolduğunugörebilirsin. Yani ‘Çabuk buraya gel!’ anlamına geliyor. Adamın bunu okur okumaz bu çağrıyıreddetmeyeceğindenemindim,çünkübuyazıyıyazayazsaancakBayanCubittyazabilirdi.İştedostumWatson,şimdiyekadarkötüamaçlıkullanılan‘DansEdenAdamlar ’ıilkkeziyibirşeyiçinkullandık.

Page 91: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

Neyse,sanırımkoleksiyonunasıradışıbirolayeklemesözümüdetutmuşoldumböylece.Trenimizüçkırktakalkıyor.HerhaldeakşamyemeğiniBakerSokağı’ndayeriz.”

Hikâyeyi bitirmeden söylenecek son bir söz daha var. Amerikalı Abe Slaney, Norwichmahkemelerindeölümcezasınaçarptırıldı, ama ilk ateş edeninHiltonCubittolmasıgibihafifleticinedenlersayesindecezasıömürboyuhapseçevrildi.BayanHiltonCubitthakkındasadecekulağımagelenleri yazıyorum. Kendisi tamamen iyileşmiş ama bir daha hiç evlenmemiş. Hayatını hayırişlerinevekocasınınmalikânesininidaresineadamış.

Page 92: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu
Page 93: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

[1]İngilizce’de:Sever:ayrılmak;Lever:kaldıraç;Never:asla.(ç.n.)

Page 94: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli...“Buna hiç şaşırmadım, sevgili Watson. Bu hastalıkta dünyanın en ünlü uzmanının bir doktor değil de bir ziraatçı olduğunu

[2]İngilizce’de:Gel.(ç.n.)