stero İde duyarli nefrot İk sendromlu … · nefrotik sendrom (ns) masif proteinüri,...
TRANSCRIPT
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
STEROİDE DUYARLI NEFROTİK SENDROMLU
HASTALARDA STEROİDİN KEMİK
PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Dr. EBRU ÖZATEŞ
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. AYTÜL NOYAN
ADANA-2007
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
STEROİDE DUYARLI NEFROTİK SENDROMLU
HASTALARDA STEROİDİN KEMİK
PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Dr. EBRU ÖZATEŞ
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. AYTÜL NOYAN
Tez çalışmasının giderleri TF2005LTP10 numaralı proje ile Çukurova Üniversitesi Proje Araştırma ve Destekleme Fonu ödeneğinden sağlanmıştır.
ADANA-2007
I
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
İÇİNDEKİLER I
TABLO LİSTESİ III
ŞEKİL LİSTESİ IV
KISALTMA LİSTESİ V
ÖZET VII
ABSTRACT IX
1.GİRİŞ ve AMAÇ 1
2.GENEL BİLGİLER 3
2.1. Nefrotik Sendrom 3
2.1.1. Sınıflandırma 3
2.1.1.1. Klinik Sınıflandırma 3
2.1.1.2. Histopatolojik Sınıflandırma 4
2.1.1.3. Tedaviye cevaba göre sınıflandırma 6
2.1.2. Nefrotik Sendromun Patofizyolojisi 7
2.1.3. Klinik bulgular 8
2.1.4. Laboratuvar Bulguları 9
2.1.5. Nefrotik Sendromun Biyopsi Endikasyonları 10
2.1.6. Nefrotik Sendromun Tedavisi 11
2.1.6.1. Destek Tedavisi 11
2.1.6.2. Spesifik Tedavi 11
2.2. Nefrotik Sendromun Komplikasyonları 14
II
2.3. Glukokortikoidlerin Kemik Üzerine Etkileri 15
2.4. Kemik Yapısı 16
2.4.1. Kemik Döngüsü Biyokimyasal Belirleyicileri 19
2.4.2. Kemik Yapımı Biyokimyasal Belirleyicileri 20
2.4.3. Kemik Yıkımı Biyokimyasal Belirleyicileri 21
2.4.4. Kemik Döngüsü Mediatörleri 23
2.5. Kemik Yoğunluğu Ölçümü 25
2.5.1. Çift X ışını Absorbtometri 26
2.5. Nefrotik Sendromda Biyokimyasal Kemik Belirleyicileri 27
2.5.1. Sistatin C 29
3. MATERYAL ve METOD 32
3.1. İstatistiksel Analiz 36
4. BULGULAR 37
4.1. Demografik Bulguların Karşılaştırılması 39
4.2. Biyokimyasal ve Kemik Dansitometri Bulgularının 42
Karşılaştırılması
5. TARTIŞMA 49
6. SONUÇLAR 61
7. HASTA ve KONTROL GRUBUNA AİT VERİLER 66
8. KAYNAKLAR 68
9.ÖZGEÇMİŞ 77
III
TABLO LİSTESİ
Sayfa No
1. Tablo1. Nefrotik Sendromun Klinik Sınıflandırması 4
2. Tablo 2. Glomerüler Lezyonların Histopatolojik Sınıflandırması 6
3. Tablo 3. Normal ve Nefrotik Proteinüri Tanımı 8
4. Tablo 4. Kemik Döngüsünün Biyokimyasal Belirleyicileri 20
5. Tablo 5. Kemik Döngüsünün Lokal ve Hormonal Düzenleyicileri 23
6. Tablo 6. DXA ile Kemik Yoğunluk Değerlerinin Sınıflandırılması 26
7. Tablo 7. İnsan Sistein Proteinaz İnhibitörleri 30
8. Tablo 8. Hasta Gruplarının Demografik Verileri 37
9. Tablo 9. Hasta Gruplarının Biyokimyasal Özellikleri ve Kemik 38
Dansitometrisi Z Skoru Bulguları
IV
ŞEKİL LİSTESİ
Sayfa No
1. Şekil 1. Uzun kemik diafiz kesitinin görüntüsü 18
2. Şekil 2. Çukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve 34
Uygulama Merkezi etik kurulu onayı
3. Şekil 3. Denek bilgilendirme ve rıza formu örneği 35
4. Şekil 4. Grupların Vücut Kitle Indeksi karşılaştırılması 40
5. Şekil 5. Grupların hastalık süresinin karşılaştırılması 41 6. Şekil 6. Grupların toplam steroid dozunun karşılaştırılması 41
7. Şekil 7. Grupların total kalsiyum düzeyi karşılaştırılması 45
8. Şekil 8. Grupların iyonize kalsiyum düzeyi karşılaştırılması 46 9. Şekil 9. Grupların paratiroid hormon düzeyi karşılaştırılması 46 10. Şekil 10. Grupların serum sistatin C düzeyi karşılaştırılması 47
11. Şekil 11. Grupların 25(OH)D düzeyi karşılaştırılması 47
12. Şekil 12. Grupların idrar protein /kreatinin oranı karşılaştırılması 48
V
KISALTMA LİSTESİ
ALP : Alkalen Fosfataz
APSGN : Akut Poststreptokoksik Glomerulonefrit
BMC : Kemik Mineral İçeriği
BMD : Kemik Mineral Dansitometrisi
DXA : Çift X Işını Absorpsiyometri
ECLIA : Elektrocemiluminescense Immunoassay
FGGS : Fokal Global Glomerülosklerozis (FGGS)
FGS : Fokal Glomeruloskleroz
FSGS : Fokal Segmental Glomerülosklerozis (FSGS)
FSH : Folikül Stimulan Hormon
GFR : Glomerul Filtrasyon Hızı
GGHL : Glikozil-galaktozil hidroksilizinin
GHL : Galaktozil hidroksilizin
HMG CoA : Hidroksi Metil Glutaril Coenzim A
HPLC : Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi
LH : Luteinizan Hormon
MezPGN : Mezengial Proliferatif Glomerülonefrit
MGN : Membranöz Glomerulonefrit
MLH : Minimal Lezyon Hastalığı
MMF : Mikofenolat Mofetil
VI
MPGN : Membranoproliferatif Glomerülonefrit
NS : Nefrotik Sendrom
PENIA : Particle Enhanced Nephelometric Immunoassay
PICP : Prokollajen Tip I Karboksi Propeptit
PINP : Prokollajen Tip I Amino Propeptit
PTH : Paratiroid Hormon
PTHrP : Paratiroid Hormon ilişkili Peptit
SLE : Sistemik Lupus Eritematozus
SPSS : Statistical Package for Social Sciences
SRNS : Sterod Dirençli Nefrotik Sendrom
SSNS : Steroid Duyarlı Nefrotik Sendrom
SXA : Tek X Işını Absorpsiyometri
TRAP : Tartarat Rezistans Asit Fosfataz
VKI : Vücut Kitle İndeksi
1,25(OH)2D : 1,25 Dihidroksi vitamin D
25(OH)D : 25 Hidroksi vitamin D
VII
ÖZET
Steroide Duyarlı Nefrotik Sendromlu Hastalarda Steroid Tedavisinin
Kemik Parametreleri Üzerine Etkileri
Bu çalışmada nefrotik sendromda kortikosteroid tedavisinin kemik metabolizması
üzerindeki etkileri incelendi. Çalışmaya 69 idiopatik nefrotik sendromlu hasta (yaş ortalaması
7,0± 2,5 yıl) ve 21 sağlıklı kontrol grubu (yaş ortalaması 6,4±3,5 yıl) katıldı. Hastalar üç grup
halinde incelendi: Grup 1: Remisyonda olup halen steroid tedavisi almakta olanlar, Grup 2:
Remisyonda olup son bir yıldır steroid tedavisi almamış olanlar ve Grup 3: Aktif nefrotik
sendromda ve steroid tedavisi alanlar. Hastalara standart protokole göre steroid tedavisi
verildi. Tüm hasta ve kontrol grubundan serum total kalsiyum, iyonize kalsiyum, fosfor,
alkalen fosfataz, magnezyum, paratiroid hormon, 25(OH)D ve serum sistatin C, idrar protein,
idrar sistatin C ve idrar kreatinin çalışılırken hasta gruplarının lomber spina kemik mineral
dansitesi Z skoru ölçümü yapıldı. Grup 1’in serum serum iyonize kalsiyum düzeyi Grup 2’ ye
göre daha düşük (p=0,019), serum sistatin C düzeyi daha yüksek (p=0,007) bulundu.
Grup1’in lomber spina kemik mineral dansitometrisi Z skoru daha düşük saptanmasına
rağmen istatistiksel olarak önemli değildi (p=0,394). Grup 3’ün serum total kalsiyum düzeyi
Grup 1’e göre daha düşük bulundu (p=0,010). Grup 3’ün serum 25(OH)D düzeyi Grup 1’e
göre daha yüksek bulundu (p=0,004). Hastaların hiçbirinde D vitamini yetersizliği görülmez
iken kontrol grubunun 25(OH)D değeri remisyonda olanlara göre istatistiksel anlamlı olarak
daha yüksek bulundu (Grup 1 için p=0,035), (Grup 2 için p=0,009). Hasta gruplarının
paratiroid hormon değeri kontrol grubuna göre daha yüksek ve serum magnezyum düzeyi
istatistiksel anlamlı olarak daha düşük bulunması nefrotik sendromlu hastalarda sekonder
hiperparatiroidizim varlığını gösterdi.
Nefrotik sendromlu hastalarda steroid tedavisinin kemik üzerine olan erken dönem
etkilerini yansıtacak yeterli parametre bulunmamakla birlikte steroid alan ve kemik
dansitometrisinde azalma başlayan hastaların serum sistatin C düzeyinde artış görülmesi
sistatin C düzeyinin kemik metabolizmasındaki değişikliklerin erken dönem bulgusu
olabileceği ve kemik parametresi olarak kullanılabileceğini düşündürdü.
VIII
Anahtar sözcükler: Nefrotik sendrom, kortikosteroid, sistatin C, paratiroid hormon,
25(OH)D
IX
ABSTRACT
The Effects of Steroid Therapy on Bone Prametres in Patients Steroid Sensitive
Nephrotic Syndrome
In this study we have examined the effects of corticosteroid therapy on bone metabolism
in nephrotic syndrome. Sixty-nine patients with idiopathic nephrotic syndrome (age:7.0±2,5
years) and 21 healthy controls (age: 6.4±3,5 years) were enrolled in the study. The patients
were grouped into 3 groups: Group 1: Patients who were on remission but still receiving
steroid therapy, Group 2: Patients who were on remission and free of steroids within the last
year and Group 3: Patients with active nephrotic syndrome and receiving steroid therapy. The
patients received steroid treatment according to a standard protocol. Serum total calcium,
ionized calcium, phosphorus, alkaline phosphatase, magnesium, parathyroid hormone,
25(OH)D, serum cystatin C, urine protein, urine creatinine and urine cystatin C levels
measured in all patients including the control group. In addition, lumbar spine bone mineral
density Z scores were measured in the patient group. The serum ionized calcium levels were
lower (p=0.019) and serum cystatin C levels were higher (p=0,007) in Group 1 where
compared with Group 2. The lumbar spine bone mineral density Z scores were lower in
Group 2 however with no statistical significance (p=0,394). The serum calcium levels of
Group 3 patients were lower than Group 1 patients (p=0,010). The 25(OH)D levels in Group
3 patients were higer than Group 1 patients (p=0.040). Although none of the patients in
remission had vit D insufficiency the 25(OH)D levels were lower than the nomal controls
respectively (p=0.035 for Group 1), (p=0,009 for Group 2). The high levels of parathyroid
hormone and low levels of magnesium in patient groups compared with normal controls
indicated the presence of secondary hyperparathyroidism.
In patients with nephrotic syndrome, although there are no parameters to show the early
effects of steroid treatment on bone metabolism, the increase in serum cystatin C levels may
be an early indication of changes in bone metabolism and may be used as a parameter in
evaluating patients receiving steroid therapy.
Key words: Nephrotic syndrome, corticosteroid, cystatin C, parathyroid hormone,
25(OH)D
1
1. GİRİŞ ve AMAÇ
Nefrotik sendrom (NS) masif proteinüri, hipoalbuminemi, ödem ve hiperlipidemi
ile seyreden, nedeni bilinmeyen bir klinik tablodur. Çocuklarda en sık minimal lezyon
hastalığı şeklinde görülür1,2. Enfeksiyon, koagülasyon bozuklukları, tromboemboli ve
büyüme geriliği gibi birçok komplikasyonları olabilmektedir 3,4,5,6. Tedavisinde tuz
kısıtlaması, gerekli durumlarda diüretikler ve steroidler kullanılır. Steroid tedavisi dört
hafta süre ile verilir. Dört hafta sonunda hastalarda proteinürinin kaybolması ve kan
proteinlerinin normal düzeye gelmesi steroid tedavisine yanıt olarak kabul edilir. Daha
sonra steroid dozu giderek azaltılarak 4-6 haftada kesilir3,4,5. Bazen araya giren
enfeksiyonlar nedeni ile tedavi 8 haftaya kadar uzayabilir. Nefrotik sendrom bazen
yinelenmeler şeklinde seyredebilir. Yılda üçten fazla yinelenme sık yinelenme olarak kabul
edilir. Bazen steroidin kesilmesini izleyen birkaç günde yinelenme olabilir ve steroide
bağımlı nefrotik sendrom olarak kabul edilir7. Steroide bağımlı nefrotik sendromda çok
düşük dozda uzun süreli (1-2 yıl) steroid kullanılarak remisyonda tutulmaya çalışılır. Bu
hastalarda steroid toksisitesi çıkabilmektedir ve çocuklarda kronik steroid kullanımına
bağlı osteoporoz, büyüme geriliği gibi birtakım komplikasyonlar olabilmektedir. Bununla
birlikte nefrotik sendromlu hastalarda idrar ile D vitamini bağlayan protein atılımı
sonucunda raşitizm görüldüğü bildirilmiştir3,4,5,6.
Glukokortikoidler osteoblastların kemik yapım fonksiyonu ve sayısını inhibe
ederek kemik oluşumunda azalma, aynı zamanda aktif D vitamininin inhibisyonunu
sağlayarak intestinal kalsiyum absorbsiyonunda bozulma ve kalsiürezise neden olarak
kemik kaybına katkıda bulunur. Serum kalsiyum düzeyinin azalması sonucu paratiroid
hormonun (PTH) stimüle olmasıyla kemik rezorpsiyonu artar8,9,10. Erişkinlerde yapılan
çalışmalarda glukokortikoidlerin doza bağlı olarak kemik yıkımı ve kırık riskinde artışa
neden olduğu bildirilmiştir. Glukokortikoid osteoporozunda kırık riski; toplam steroid
dozu, günlük steroid dozu, yaş, cinsiyet ve ırka bağlı olarak değişir. Özellikle büyüme
çağındaki çocuklarda etkilenme daha fazladır. Glukokortikoidlerin kemik üzerine net etkisi
kemik yapımında azalma, kemik yıkımında artma ve kemik mineral dansitesinde azalma
olarak tanımlanabilir11,12,13,14
Sistatin C katyonik düşük moleküler ağırlıklı (13000 MA ) bir protein olup kemik
doku ve osteoblastlar tarafından üretilir. Tüm çekirdekli hücrelerde sistatin C geni
2
tanımlanmıştır. Erişkin ve çocuklarda GFR’nin endojen belirleyicisi olabileceği
düşünülmektedir. Nefrotik sendromda GFR’ de artışa paralel olarak serum Sistatin C
değerinde azalma görülmüştür. Sistein proteinazlar kemik rezorpsiyonunu sağlayan en
önemli proteolitik lizozomal enzimlerdir. Sistatin C tarafından sistein proteinazlar inhibe
edilerek kemik rezorpsiyonu önlenir15,16,17,18,19,20,21,22.
Bu çalışmada steroide duyarlı nefrotik sendromlu çocuklarda steroid kullanımı ve
nefrotik sendromun kemik parametreleri üzerine etkileri gözden geçirilirken, yeni bir
parametre olan sistatin C’nin klinikte kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlandı.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. NEFROTİK SENDROM
Nefrotik sendrom glomerüler geçirgenliğin artması sonucu masif proteinüri,
hipoproteinemi, ödem ve hiperlipidemi ile karakterize bir klinik tablodur1,2. NS’un yıllık
insidansı 16 yaşın altındaki çocuklarda 100.000’de 2.0, erkek kız oranı çocukluk
döneminde 2/1, yetişkin ve adölesan dönemde ise eşittir1. Çocukluk çağı NS'ların 2/3'ü 5
yaşından önce başlayıp, %80-85’ini MLH oluşturur1, 2
2.1.1. SINIFLANDIRMA
Nefrotik sendrom klinik görünüm, morfolojik lezyon ve tedaviye verdiği cevaba
göre sınıflandırılabilir2.
2.1.1.1. Klinik Sınıflandırma
Nefrotik sendrom oluşumuna göre primer ve sekonder NS olarak iki ana grupta
incelenir23. Primer NS’da olay izole olarak böbrekte olup, çocuklarda en sık karşılaşılan tip
MLH'dır ve steroide iyi cevap verir. MLH dışı NS’lar da steroide yanıt verebilmektedirler,
ancak yanıt oranı MLH'dan düşüktür1,2,24. Primer NS içerisinde idyopatik NS,
immunkompleks glomerülonefritler ve konjenital NS yeralır1,2. Sekonder NS ise sistemik
bir hastalık ya da bir olaya ikincil olarak gelişir (Tablo 1)1, 2,23,24.
2.1.1.2. Histopatolojik Sınıflandırma
Glomerüler hastalığın major kategorileri ışık mikroskobundaki bulgulara göre
ayrılmaktadır25. Bu ayırımı daha sonra immunoflöresan ve elektron mikroskopik
incelemeler desteklemiştir. NS'un histopatolojik sınıflandırması Tablo 2'de verilmiştir.
4
Minimal Lezyon Hastalığı
Minimal lezyon hastalığında glomerüller histolojik olarak hemen hemen normaldir.
Bazı vakalarda minimal mezengial kalınlaşma, fokal mezengial hücre artışı ve bazal
membranın kalınlaşması görülebilir. İmmunflöresan mikroskopta genellikle depolanma
görülmez. Ancak nadir de olsa IgM ve komplemandan oluşan mezengial depolanma
bulunabilir. Elektron mikroskopta podositlerde hipertrofi ile ayaksı çıkıntılarda genişleme
gözlenir1, 2, 25,26.
Tablo 1. Nefrotik Sendromun Klinik Sınıflandırması23 I- Primer NS
1. İdiopatik NS • Minimal lezyon hastalığı (MLH) • Mezengial proliferatif glomerülonefrit (MezPGN) • Fokal glomerülosklerozis (FGS)
2. İmmünkompleks glomerülonefrit • Membranöz glomerülonefrit (MGN) • Membranoproliferatif glomerülonefrit (MPGN) • Akut poststreptekoksik glomerülonefrit (APSGN)
3. Konjenital NS II-Sekonder NS
1. Sistemik hastalıklar: Henoch-Schönlein purpurası, sistemik lupus eritematozis (SLE), vaskülitler, Goodpasture sendromu, dermatomiyozit, amiloidoz, sarkoidoz, romatoid artrit.
2. Sistemik infeksiyonlar: Hepatit B, konjenital ve sekonder sifiliz, şant infeksiyonu, bakteriyel endokardit, sıtma, varisella, AIDS, poststeroptokoksik glomerulonefrit, lepra, şistozomiazis, İnfeksiyöz mononükleoz
3. Heredofamilyal hastalıklar: Orak hücreli anemi, diabetes mellitus, Alport sendromu, nail patella sendromu.
4. İlaçlar: Altın tuzları, nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar (NSAID), tridion, kaptopril, eroin, d-penisilamin, civa bileşikleri.
5. Neoplaziler: Hodgkin hastalığı, lenfomalar, lösemiler, karsinomalar, melanomlar, Wilms tümörü 6. Diğerleri: Arı sokması, aşılama, tiroidit, miksödem, malign obesite
Fokal Segmental Glomerüloskleroz
Fokal glomerülosklerozda (FGS) bazı glomerüllerde kapiller kollaps ve
obliterasyon olan segmental alanlar (FSGS) ile birlikte matrikste artma ve hiyalen
depolanma bulunur. Fakat şiddetli yaygın tutulum olabilir [fokal global glomerüloskleroz
(FGGS)]. Lezyonda hemen her zaman podositik hiperplazi sklerotik alanlarla birliktedir.
5
Etkilenen glomerüller daha çok jukstamedüller bölgededir, ancak buraya sınırlı değildir.
FGGS, FSGS’in ilerlemiş halidir. Kural olarak FSGS tübüler atrofi ile beraber gider ve
steroide yanıtı MLH ve FGGS arasında bir yerde olup progresif seyirlidir. FGGS tutulan
glomerüllerin total sklerozu ile karakterizedir2,4,25,26.
Mezengial Proliferatif Glomerülonefrit
Mezengioproliferatif glomerulonefritte mezengial hücrelerin dansitesinde orta ve
belirgin derecede artış (mezengial proliferasyon), lökosit infiltrasyonu (eksudasyon),
kapiller daralma ile birlikte artmış mezengial matriks (skleroz) ve Bowman kapsülünün iç
yüzeyinde fibroepiteliyal proliferasyon (kresent ve adezyon) bir arada bulunur.
İmmunoflöresan mikroskopi genellikle negatiftir. Fakat postinfeksiyöz glomerülonefrit,
Berger hastalığı (IgA nefropatisi) ve sistemik hastalığa sekonder NS ‘da immun depolanma
görülebilir2,25,26.
Membranoproliferatif Glomerülonefrit
Membranoproliferatif glomerülonefrit (MPGN) başlığı altında üç tane histolojik alt
grup tanımlanmıştır. Tip-I MPGN'de temel lezyon subendotelial IgG ve kompleman
toplanmasıdır. Tip-II MPGN'de intramembranöz dens depolanma ile bazal membran
kalınlaşması vardır. Tip-III MPGN morfolojik olarak transmembranöz depolanma ile
karakterizedir. Bütün tiplerde mezengial proliferasyon, kresent oluşumu, hiperlobülasyon
ve epimembranöz depolanma görülür25,26.
Membranöz Glomerülonefrit
Membranöz glomerülonefritte (MGN) subendotelial depozitler genellikle düzenli,
bazen düzensiz şekilde bazal membranda dağılım gösterir. Işık mikroskopisinde lamina
densaya girinti yapan bazal membran çıkıntıları şeklinde görülür. Bu görüntü dantel tarzı
görünüm olarak tarif edilir. Depolanmalar genellikle sadece hafif mezengial
proliferasyonla birliktedir 27.
6
Tablo 2. Glomerüler Lezyonların Histopatolojik Sınıflandırması25
1. Minimal Lezyon Hastalığı (MLH) 2. Fokal Glomerülosklerozis (FGS)
• Fokal Segmental Glomerülosklerozis (FSGS) • Fokal Global Glomerülosklerozis (FGGS)
3. Mezengial Proliferasyon (MezPGN) • Pür Diffuz Mezengial Proliferasyon • Sklerozan Glomerülonefritis
4. Membranoproliferatif Glomerülonefrit (MPGN) • Tip-I MPGN; Subendoteliyal depolanma • Tip-II MPGN; İntramembranöz dens depozitler • Tip-III MPGN; Transmembranöz depolanma
5. Membranöz Glomerülonefrit (MGN) 6. Kronik Glomerülonefrit
Kronik Glomerülonefrit
Kronik glomerülonefritte aşırı miktarda glomerüllerde yağlanma ve hiyalanizasyon.
tubuler atrofi ve intertisyel fibrozis bulunmaktadır26.
2.1.1.3. Tedaviye Cevaba Göre Sınıflandırma
Nefrotik sendrom steroid tedavisine verdiği cevaba göre steroiode duyarlı (SSNS)
ve steroide dirençli (SRNS) olmak üzere iki grupta incelenmektedir1. Steroide direnç,
düzenli olarak 6–8 hafta boyunca alınan 60 mg/m2/gün prednisolon tedavisine rağmen
halen masif proteinürinin (≥40 mg/m2/st) devam etmesi durumudur1,24,28. En sık görülen
idiopatik NS nedeni olan MLH steroide %85–90 oranında cevap verirken, bu oran
FSGS’de %30 civarına kadar gerilemektedir1,2,24,28. Başlangıçta steroide cevaplı olan
ancak rölapslardan sonra cevapsız olan vakalar ise sekonder dirençli olgular olarak
tanımlanmaktadır1, 24,26,29.
7
2.1.2. NEFROTİK SENDROMUN PATOFİZYOLOJİSİ
Proteinüriyle sonuçlanan artmış glomerüler geçirgenlik NS gelişmesinden primer
sorumlu patofizyolojik bulgudur. İdrarla kaybedilen protein albümin olmakla birlikte,
immunglobulinler gibi diğer plazma proteinleri, çeşitli koagulasyon faktörleri, vitamin D
bağlayan protein ve metalloproteinler de idrarla kaybedilmektedir1,2. Nefrotik sendromda
görülen ödem albuminüri ve hipoalbumineminin bir sonucudur30. Bu patofizyolojik
değişiklikler etioloji ne olursa olsun tüm NS'lu hastalarda gözlenmektedir1, 2.
Proteinüri: Nefrotik sendromda'da görülen proteinüri şiddetli olup, glomerüler
filtrasyon bariyerinin bozulması sonucu ortaya çıkar1,2. Çocuklarda 40 mg/m2/st'in üstünde
yetişkinlerde ise 3,5 gr/gün'den fazla protein atımı nefrotik proteinüri kabul edilir1,2,26.
Normal ve nefrotik proteinüri tanımı Tablo 3'de verilmiştir.
Hipoalbüminemi: Masif proteinüriye ikincil olarak ortaya çıkan hipoalbüminemi
NS'da sık görülen bir laboratuvar bulgusudur1,2,30. İdrarla protein kaybı ile hipoalbüminemi
arasında ters ilişki vardır. Ancak bu her zaman geçerli değildir. Tedaviye cevapsız uzun
süre proteinürisi devam eden çocuklarda protein ekskresyon hızında değişiklik olmaksızın
serum albümin seviyesi normal veya normale yakın bulunabilmektedir. Nefrotik
sendrom'da hepatik albümin sentez hızı normal veya artmış olabilir. Hipoalbümineminin
şiddeti hastadan hastaya değişiklik göstermektedir. Relaps sırasında serum albumin
seviyesi 0.5 gr/dl ile 2.5 gr/dl arasında değişmektedir25,26.
Plazmadaki diğer protein anormallikleri γ-globülinde azalma, normal veya düşük
α1-globülin, α2 ve β-globülin ile fibrinojen seviyesinde artış olup α2-seviyesindeki artışın
birikime bağlı olduğu düşünülmektedir. Minimal Lezyon Hastalığı başta olmak üzere
NS’lu hastalarda IgG seviyesi azalırken IgM seviyesi artmaktadır23,26,30.
Ödem: Hem yetişkin hem de çocuk hastalarda ödem, NS'un temel klinik
bulgusudur1,2,23,25,26. Klasik olarak NS'da görülen ödem, hipoalbüminemi sonucu plazma
onkotik basıncında azalma ve buna sekonder su ve solütlerin intertisyel mesafeye geçmesi
sonucu oluşmaktadır. Bu olaya ikincil intravasküler volümde azalma meydana gelmekte,
sonraki aşamada ise renin-anjiotensin-aldosteron sistemi aktive olmaktadır. Sonuç olarak
su ve tuz tutulumu artmaktadır (underfilling teorisi )25,26. Bazı NS olgularında intravasküler
volümün normal veya artmış ve plazma renin aktivitesinin artmamış olduğunun görülmesi,
NS ödeminin oluşumunda başka faktörlerin de rolü olabileceğini düşündürmektedir. Bu
8
olgularda sodyum tutulumunun intrarenal mekanizmalarla meydana geldiği
düşünülmektedir (overfilling teorisi )25,26.
Tablo 3. Normal ve Nefrotik Proteinüri Tanımı26 1. Kalitatif
•••• Dansitesi 1015’in altında olan üç idrar örneğinin ikisinde dipstik yöntemiyle 1+ ( 30 mg/dl ) protein varlığı.
•••• Dansitesi 1015’in üzerinde olan idrar örneklerinde 2+ ( 100mg/dl ) protein varlığı 2. Semikantitatif; sabah idrarında protein/kreatinin oranı (mg/mg)
• 0.2’in altında normal • 0.2–2.0 hafif • 2.0’in üzerinde ağır proteinüri
3. Kantitatif •••• Normal: 12–24 saatlik idrar örneklerinde <4 mg/m2/st •••• Anormal: 12–24 saatlik idrar örneklerinde 4–40 mg/m2/st •••• Nefrotik sınır: 12–24 saatlik idrar örneklerinde > 40 mg/m2/st
Hiperlipidemi ve Hiperlipoproteinemi: Hiperlipidemi NS'un iyi bilinen bir
bulgusudur2,23,26. NS'da kolesterol, trigliserid, fosfolipid ve yağ asitlerinin plazma
konsantrasyonu artmıştır23,26. Genellikle serum albümin seviyesi ile kolesterol seviyesi
arasında ters orantı vardır30. Trigliseridlerin seviyesi daha değişken olup, hafif
hipoalbuminemide normal sınırlarda bile olabilmektedir31,32. Konjenital hipoalbüminemide
de hiperlipideminin olması renal hastalığın tek başına hiperlipidemiden sorumlu
olmadığını düşündürmektedir. Hipoalbüminemi gibi hiperlipidemi de artmış sentez veya
azalmış yıkım sonucu meydana gelmektedir. Artmış sentez genellikle albümin sentez
artışıyla birliktedir. Çünkü lipoproteinler ve albümin birbirine çok yakın metabolik yollarla
karaciğerde sentezlenmektedir30. Lipoprotein lipaz aktivitesindeki azalmayla giden azalmış
lipoprotein katabolizması da hiperlipidemiye katkıda bulunabilir 33,34.
2.1.3. KLİNİK BULGULAR
Nefrotik sendromlu hastaların tipik bulgu ve belirtileri ödem, iştah azalması,
huzursuzluk ve gastrointestinal rahatsızlıktır2,23,24,25,26. Nefrotik sendromda ödemin
başlangıcı genelde sinsidir25,26. Ödemin hızlı yada sinsi gelişmesinin histopatolojik tanı ile
ilişkisi yoktur. Minimal Lezyon Hastalığı olan çocuklarda hızlı ve progresif ödem
9
gelişirken, MPGN gibi diğer glomerüler lezyonlarda ödem gelişiminin oldukça yavaş
olduğu bilinmektedir. Ödem pozisyonla yer değiştirir, sabah göz kapaklarında
sınırlandırılmış iken gün boyu ayakta durmakla alt ekstremitelere kayar. Asit, labial ve
skrotal şişlik ve plevra efüzyonu çok ileri ödem tablosunda görülür1,2,23,25,26.
Gastrointestinal bozukluklar arasında masif ödeme eşlik eden asit, bağırsak duvarı
ödemine ikincil ishal, artmış albümin sentezine bağlı hepatomegali ve spontan peritonite
bağlı akut batın tablosu bulunabilir. Aşırı asit ve beraberinde olabilen plevral efüzyon
solunum sıkıntısı oluşturabilir 25,26.
Hipertansiyon MLH dışındaki diğer histopatolojik lezyonlardan birine sahip
hastalarda sık karşılaşılan bulgulardandır. Yine hipertansiyon çok basit şikâyetten
ensefalopatiye kadar uzanan klinik tabloda karşımıza çıkabilir1,2,25,26.
Mikroskobik hematüri MLH'da görülebilmesine rağmen beklenen bir bulgu
değildir. Aksine MLH dışındaki NS’lu hastaların önemli sayılabilecek bir kısmında
hematüriye rastlanmaktadır1,23,25,26.
2.1.4. LABORATUVAR BULGULAR
Nefrotik sendromlu hastalarda laboratuvar değerlendirme şu amaçlara yönelik
yapılmaktadır. Birincisi NS'un teşhisi ve şiddetinin belirlenmesi, ikincisi muhtemel
etyolojik etkenlerin tespiti ve üçüncüsü ise renal biyopsi ile kesin histolojik teşhisin
konmasıdır 26.
İdrar çubukları ile proteinüri, bazılarında hematüri, mikroskopide hiyalen silendirler
ve yağ cisimcikleri görülmektedir. Eritrosit, granüler, mumsu ve geniş silendirlerin varlığı
MLH dışındaki glomerülonefritler lehine bir bulgudur 23,26.
Kantitatif proteinüri için zamanlı (tercihan 24 saatlik) idrar toplanması gereklidir.
Çocuklarda normal değerler 4 mg/m2/st, nefrotik sınır ise 40 mg/m2/st olarak
tanımlanmıştır. İdrar protein/kreatinin oranı normalde 0,2 iken NS'da bu oran 2,0
seviyesine çıkmaktadır. Nefrotik sendromlu hastaların serum albümin değeri 2,5 mg/dl'nin
altındadır. Hepatik sentez artışına bağlı α2 ve β-globülin seviyesi artmıştır 23,26. Serum IgG
seviyesi azalırken, IgM ve IgE seviyesi artar. Serum kolesterol ve trigliserid seviyesi
artmıştır. Renal fonksiyonları değerlendirmek için BUN ve serum kreatinin değerlerinin
bilinmesi gereklidir 23,25,26.
10
Serum kompleman düzeylerinin değerlendirilmesi hipertansiyon, makroskopik
hematüri veya azalmış renal fonksiyon varsa çok önemlidir. Minimal lezyon hastalığında
kompleman seviyesi normal iken, APSGN, MPGN ve SLE'da düşüktür. Serolojik
testlerden hepatitin araştırılması önemlidir. Yine risk grubundaki hastalarda AIDS için
araştırmanın yapılması gereklidir. Sekonder NS nedenleri arasında sıklıkla SLE bulunduğu
için ANA, Anti-DNA araştırılması gereklidir26.
2.1.5. NEFROTİK SENDROMDA BİYOPSİ ENDİKASYONLARI
Çocukluk çağı NS’nın büyük bir kısmı MLH olup, spesifik bulguların olduğu
aşagıdaki durumlarda biyopsi yapılır23,26,35,36
Steroide Cevapsızlık: 60 mg/m2/gün prednizolon tdavisinden 4–8 hafta sonra
halen idrarda protein atımı devam ediyorsa steroide cevapsız kabul edilir.
C3 Düşüklüğü: C3 düşüklüğü genellikle SLE, MPGN ve APSGN'de
görüldüğünden bu hastaların renal patolojileri biyopsi ile gösterilmelidir.
Yaş: 12 ay altı ve 11 yaş üstü çocukta NS bulgusu ortaya çıkmışsa biyopsi
yapılmalıdır. Çünkü bu yaş sınırları dışında MLH olasılığı oldukça azalmaktadır36.
Makroskopik Hematüri, ciddi hipertansiyon ve GFR Düşüklüğü: Bazı MLH
vakalarında mikroskobik hematüri, ve GFR düşüklüğü gözlenmesine rağmen bu oran diğer
NS yapan patolojilerle karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. Bu nedenle kliniğinde
makroskopik hematüri ve GFR azlığı olan tüm hastalarda biyopsi yapılması
önerilmektedir. MLH’da hipertansiyon görülebilir ancak ciddi hipertansiyon varlığı
biyopsi yapılmasını gerektirir36.
Sistemik tutulum: Böbrek dışı organ tutulum bulguları (döküntü, eklem ağrısı
gibi) sekonder NS nedenlerini ön planda düşündürdüğü için böbrek biyopsisi ile tanı
doğrulanmalıdır.
11
2.1.6. NEFROTİK SENDROMUN TEDAVİSİ
Nefrotik sendromda destek tedavisi ve spesifik tedavi olmak üzere iki tedavi
yaklaşımı uygulanır36.
2.1.6.1. Destek Tedavisi
Nefrotik sendromlu çocukların destek tedavisinde önemli olan faktörler diyet,
aktivite ve diüretik tedavisidir1,2, 25,26,36,37.
Diyet: Tuz kısıtlaması ödemin önlenmesi ve tedavisinde gereklidir. Bu kısıtlama
hastanın iştahını kaçıracak düzeyde olmamalıdır. Sıvı alımı hastanın isteğine
bırakılmalıdır. Sıvı kısıtlaması orta-ağır hiponatremide (serum sodyum değeri 125
mEq/L’nin altında ise) önerilmektedir. Protein alımında artış ya da kısıtlamaya gerek
yoktur25.
Aktivite: Aktivite kısıtlamasının hastalığın ilerlemesine veya prognozuna etkisi
olmadığından önerilmemektedir. ilerlemesine veya prognoza etkisi olmayıp, çocukları
yatağa bağlamak imkânsız olduğundan aktivite kısıtlaması gereksizdir1,25,26.
Diüretik Tedavisi: Diüretikler sadece ağır ödem tablosunda, hipovolemi
düzeltildikten sonra kullanılmaktadır. Anazarka tarzında ödemi olan hastalara furosemid
( 1-2 mg/kg ) ve eğer gerekiyorsa albumin ( 1 g/kg ) infüzyonu önerilmektedir. Bu tedavi
hızla etkili olsada, etkisi kısa sürelidir. Diüretikler, intravasküler volumü azaltarak
tromboemboli riskini arttırdıklarından dikkatli kullanılmalıdır36,37.
2.1.6.2. Spesifik Tedavi
Kortikosteroid tedavisi NS'lu çocuklarda remisyon sağlamak için ilk kullanılacak
ilaçtır. Sitotoksik ilaçlar steroide yanıt vermeyen vakalarda kullanılmaktadır. Son 40 yılda
bu iki grup ilacın kullanıma girmesiyle NS'lu çocukların klinik seyrinde büyük iyileşme
sağlanmıştır1,2, 24,2 5,2 6,28.
1) Kortikosteroidler: Günümüzde NS tedavisinde steroidlerin değişmez yeri
olmasına rağmen kesinleşmiş tedavi rejimi bulunmamaktadır. Bununla birlikte 60
mg/m2/gün (2 mg/kg/gün) prednizolon dozuyla günde 3–4 eşit dozda başlanıp 4–6 hafta bu
şekilde devam edilmesi, ardından 40 mg/m2/günaşırı tek doz 4–6 hafta, daha sonra da
12
steroidin azaltılarak kesilmesi bugün kabul edilen tedavi protokolüdür38,39,40. Relaps olan
hastalarda ise proteinüri kaybolana kadar 60 mg/m2/gün yükleme dozunun 3–4 eşit dozda
verilmesi, ardından 40 mg/m2/günaşırı tek doz 4 hafta süre ile verilip azaltılarak kesilmesi
şeklinde uygulanmaktadır41,42.
Steroidlerin etkileri monosit ve lenfosit sayısında azalma. immunoglobülinlerin ve
kompleman komponentlerinin konsantrasyonlarında azalma, hasarlanma bölgesinde lökosit
toplanmasında azalma ve membran stabilizasyonudur43. Ancak NS’da steroidlerin hangi
mekanizma üzerinden etki gösterdikleri bilinmemektedir. Steroid tedavisine cevap altta
yatan glomerüler patolojiye bağlıdır. Altı haftalık tedaviden sonra MLH'lı hastaların %95'i
remisyona girmektedir. İlk 1–2 haftada ise steroide cevap %75 oranında
gerçekleşmektedir1, 2, 24, 30, 42, 43,.
Pulse Metilprednizolon: Steroide cevapsız bazı vakalarda (örneğin FSGS gibi)
yararlı olduğu gösterilmiştir. Doz IV 20-30mg/kg olup, bu doz 3-6 kez yada bazı
protokollerde daha uzun süreli önerilmektedir 1, 2, 43.
2) Sitotoksik Tedavi: NS'da sitotoksik ilaç kullanım endikasyonları uzun süre
steroid kullanımına bağlı yan etkilerin fazla olması, sık relaps olanlarda uzun vadeli
remisyonun sağlanması ve steroide cevap vermeyen vakalarda remisyonun sağlanmasıdır13.
Tedavi başlamadan önce bu ilaçların yan etkileri hakkında bilgi verilmeli ve onay
alınmalıdır.
Siklofosfamid: Alkilleyici bir ajan olup, hem immunosüpresif hem de sitotoksik
etkilerini DNA üzerinden hücrenin mitotik aktivitesini engelleyerek göstermektedir. Hem
hücresel hem de hümoral immuniteyi etkilemekle birlikte daha çok B hücreleri üzerine
etkilidir. Böbrek yetmezliği durumlarında ilacın atılımı gecikir ve toksik etkileri artar 43.
2–2.5 mg/kg/gün dozuyla başlanıp 8–12 hafta süre ile toplam doz 168 mg/kg'ı
geçmeyecek şekilde verilir. Remisyon süresi tedavinin süre ve dozuna bağlıdır. 12 haftalık
tedavinin 8 haftalık tedaviden daha üstün olduğu bilinmektedir44. Son yıllarda özellikle yan
etkilerinin daha az görülmesi ve oral tedavi ile aynı derecede etkinliğe sahip olması nedeni
ile ayda bir 500 mg/m2/doz I.V. pulse tedavisi oral tedavinin yerini almaya başlamıştır. İlk
altı ayda cevap yoksa tedavinin kesilmesi, cevap varsa 2 ayda veya 3 ayda bir aynı doz ile
12–24 ay kadar tedavinin devam ettirilmesi önerilmektedir 3,45.
Klorambusil: Alkilleyici bir ajan olup etkisi siklofosfamide benzer. Sıklıkla geçici
lökopeniye neden olurlar. Bulantı, kusma, alopesi diğer yan etkilerindendir.
13
Siklofosfamidin gonadal toksisitesi son derece önemlidir. Hemorajik sistit siklofosfamid
kullanımında daha sık görülen bir komplikasyondur. Bu ilaçlarla lösemi geliştiği
bildirilmiştir 43.
Azotiopirin: Dokularda 6-merkaptopürine transforme olur. IV ve oral
kullanılabilir. En sık görülen yan etkisi kemik iliği süpresyonu sonucu gelişen lökopenidir.
Makrositoz, hepatit ve infeksiyona duyarlılık diğer yan etkilerdir43.
Levamizol: T-hücre stimülasyon özelliğine sahip antihelmintik bir ilaçtır. Bazı
steroide duyarlı ve dirençli vakalarda remisyon sağladığı bilinmektedir43.
Siklosporin A: T-hücrelerini baskılama özelliğine sahip bir immunsüpresif ilaçtır.
Nefrotoksisite, hepatotoksisite, gingival hiperplazi, tremor ve nadiren konvülsyon gibi
nörolojik bulgular, infeksiyon insidansında artış, hiperürisemi ve gut yan etkilerindendir46.
Takrolimus: CD4 helper hücreler üzerinde nispeten seçici inhibitör etkiye sahip,
makrolid grubu bir antibiyotiktir. Siklosporinden farkı sitokinler üzerinde daha fazla
baskılayıcı etkiye sahip olmasıdır. Diğer tedavilere cevapsız nefrotik sendromlarda
alternatif tedavi olarak kullanılmıştır47.
Mikofenolat Mofetil: MMF özellikle organ naklinde kullanılan etkin bir
immunsüpresif ilaçtır. Günümüzde özellikle lupus nefritinin tedavisinde etkili olduğu
ortaya konmuştur. Ancak çoklu ilaç direnci olan nefrotik sendromların tedavisinde de
kullanılmaya başlanmıştır48.
3)Vasküler Dinamizmi Değiştiren ve Antikoagülan İlaçlar
Anjiotensin Konverting Enzim İnhibitörleri (ACE): Antihipertansif etkiye sahip
ACE inhibitörlerinin kullanılmasıyla hayvan modellerinde proteinürinin azaldığı
gösterilmiştir. Proteinüriyi azaltma etkisi yavaş ancak süreklilikle yakından ilişkilidir. Etki
mekanizması bilinmemekle birlikte hemodinamik değişiklikler üzerinden etkili olduğu
sanılmaktadır49,50.
Nonsteroid Antienflamatuvar İlaçlar: Bu grup ilaçların proteinüriyi azalttığı ilk
defa 1955 yılında gözlenmiştir. Özellikle indometazinin proteinüriyi azalttığına dair
yayınlar bulunmaktadır. Ancak sonuçlar pek ümit verici değildir43.
Antikoagülan ve Antitrombotik İlaçlar: Son 20 yıldır glomerüler hastalıkların
ilerlemesinde koagülasyon sisteminin ya da trombositlerin etkilerinin olup olmadığı
tartışma konusudur. Ancak hayvan ve insan modellerinde antikoagülan tedavinin yeri
14
halen açıklanamamıştır. Donadio ve arkadaşları aspirin ve dipiridamolle MPGN’de iyi
sonuçlar bildirirken, Kincaid-Smith siklofosfamid, kumadin ve dipiridamol ile MPGN’de
böbrek sağ kalımında belirgin düzelme göstermişlerdir43.
2.2. NEFROTİK SENDROMUN KOMPLİKASYONLARI
1-Enfeksiyöz komplikasyonlar: Kompleman komponentlerinden faktör B ve I’nın
idrarla kaybına bağlı olarak komplemana bağımlı opsonizasyonun bozulması kapsüllü
mikroorganizmalarla, özellikle Streptococcus pneumonea ile enfeksiyonlara yatkınlık
sağlar. Spontan peritonit riski % 2-6 kadardır. Öte yandan Gram (-) organizmaların neden
olduğu enfeksiyonlar daha sık görülür. Enfeksiyona yatkınlık sağlayan diğer nedenler
arasında IgG ve subgruplarının konsantrasyonlarında değişiklikler, asit ve ödem gibi
mekanik faktörler ve immunsupressif ilaç kullanımı bulunmaktadır. Bu hastaların
remisyonda iken pnömokok ve varisella aşısı yaptırmaları önerilmektedir. Varisella aşısı
için birden fazla doz gerekebilir. Öte yandan aşısız ve suçiçeği geçirmemiş hastalara
immunsupressif tedavi sırasında varisella zoster imunglobulini veya asiklovir ile
profilaktik tedavi önerilmektedir3,4,5.
2- Tromboembolik komplikasyonlar: Nefrotik sendromda tromboz riski %1.8-5.0
oranında bildirilmektedir. Artmış tromboz riskinin nedenleri arasında pıhtılaşma
faktörlerinin (2,5,7,8,9,10,13) düzeyinde artış, antikoagülanların ( antitrombin 3) idrarla
kaybı, trombositoz ve trombosit agregasyonunda artış, hiperviskozite ve hiperlipidemi
bulunmaktadır. Diğer faktörler arasında da immobilizasyon, kortikosteroid kullanımı,
diüretik uygulanması ve vasküler kateter bulunması sayılabilir. Normal koşullarda
profilaktik tedavi önerilmemektedir. Ancak bir trombotik olay gelişti ise 6 ay süre ile
warfarin önerilmektedir. Düşük molekül ağırlıklı heparin ve aspirin de kullanılabilir 4.
3-Kardiyovasküler hastalıklar: Uzun süreli nefrotik hastalarda kardiyovasküler
hastalık riski artmıştır. Bunun nedenleri arasında hiperlipidemi, steroid tedavisi, oksidan
stres, hipertansiyon, hiperkoagülabilite ve anemi bulunmaktadır. Erişkinlerde HMG-CoA
redüktaz inhibitörleri kullanılmakla birlikte, çocuklarda tedavinin gerekliliği tartışmalıdır6.
15
4-Diğer tıbbi komplikasyonlar: İlaçlara bağlı toksisite, hipotiroidizm, akut böbrek
yetmezliği, diüretik ve albumin tedavilerine bağlı hipervolemi veya hipovolemi medikal
komplikasyonlar arasında yer alır. Kemik dansitesinde azalma riski söz konusu olup,
steroid kullanımı yanısıra vitamin D bağlayan proteinin idrarla kaybı da vitamin D
eksikliğine veya daha nadiren sekonder hiperparatiroidizme neden olabilir 51.
2.3. GLUKOKORTİKOİDLERİN KEMİK ÜZERİNE ETKİLERİ
Glukokortikoidler antiinflamatuvar ve immunosupresif etkileri ile birçok hastalık
tedavisinde kullanılmaktadır. Uzun süre glukokortikoid kullanımı ciddi morbiditeye yol
açar. Yan etki ve komplikasyonları nedeniyle çok dikkatli kullanılması gereklidir.
Osteoporoz ve osteoporoza bağlı kırıklar en önemli komplikasyonlarıdır 8,9.
Çocuklar terapötik yaklaşımlardan erişkinlere göre daha fazla etkilenir.
Glukokortikoidlerin iskelet üzerindeki etkileri büyüme çağındaki çocuklarda daha fazla
beklenir. Glukokortikoidler osteoblastların kemik yapım fonksiyonunu ve sayısını inhibe
ederek kemik oluşumunu azaltır, ayrıca vitamin D’nin aktivitesini inhibe ederek
barsaklardan kalsiyum emilimini bozar ve idrardan kalsiyum atılımını uyararak kemik
kaybına katkıda bulunur. Glukokortikoidlerin kemik üzerine etkileri başlıca üç mekanizma
yoluyla olup aşağıda belirtilmiştir 9,10.
1. Kalsiyum homeostazı
2. Seks hormonları ve
3. Osteoblastlar üzerine etkisi
1. Kalsiyum homeostazı: Glukokortikoidlerin en önemli etkileri kemik yapımını
inhibe etmeleridir. Osteoblast genleri yada osteoblast büyüme faktörleri üzerinden etki
göstererek kemik matriks yapımını azaltırlar. Glukokortikoidler barsaktan kalsiyum
emilimini azaltıp idrar kalsiyum atılımını arttırarak serum serum kalsiyum değerini
düşürmenin yanında osteoblastlardaki PTH reseptör sayısında da artış yaparak PTH
salınımını ve aktivitesini artırır. Bunun sonucunda kemik yıkımında artma, kemik
kütlesinde ve kemik yapımında azalma meydana gelir 9,10,52.
16
2. Seks hormonları: Gonadotropinleri ( LH, FSH) inhibe ederek seks steroidlerinin
üretiminde azaltıcı etki sonucunda kemik yapımında azalma ve kemik yıkımında artışa
neden olur 9.
3. Osteoblastlar: Osteoblastların sayısı ve fonksiyonları üzerine azaltıcı etki sonucu ve
iskelet büyüme faktörü sentezi ve aktivitesini azaltarak kemik yapımında azalmaya neden
olur. Glukokortikoid kullanımıyla kortikal kemik kaybından daha çok trabeküler kemik
kaybı olduğu görülmüştür 9,10,53.
Nefrotik Sendromda uzun süreli yüksek doz steroid tedavi sonucunda kemik kırıkları
veya osteoporoz olabilir11,12,13. Erişkinlerde günlük 5 mg dan daha fazla steroid alımı
sonucu tedavinin ilk 6 ayında hastaların %50 sinde kemik mineral dansitesinde azalma
gösterilmiştir. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda kemik üzerindeki bu etkilenme
daha fazladır. Glukokortikoid kullanımına bağlı gelişen osteoporozda kırık riski; toplam
steroid dozu, günlük steroid dozu, yaş, ırk ve cinsiyete bağlı olarak değişir14.
Glukokortikoid osteoporozunu önlemek ve tedavi etmek mümkündür. Bu nedenle
glukokortikoid tedavisi başlamadan önce hastalar osteoporoz riski açısından
değerlendirilmeli, koruyucu önlemler alınmalı ve uzun süre glukokortikoid tedavisi
gereken tün hastalarda kemik mineral yoğunluğu ölçülerek osteoporotik ise farmakolojik
tedavi başlanmalıdır 12,14.
2.4. KEMİK YAPISI
Kemik organik ve inorganik bölümlerden oluşur. Organik bölüm, kemiğin %30-35’ini,
inorganik bölüm ise %60-65’ini oluşturur54. Organik bölümün %98’i matriks, %2’si ise
hücrelerden oluşur. Normal erişkinlerde gözlenen lameller kemikteki her lamel, üzerinde
kemik tuzlarının yerleştiği ve protein liflerinin oluşturduğu kemik matriksinden oluşur.
Matriks, mineralizasyon için gerekli ortamı sağlar. Kalsifikasyon olmadan, histolojik
olarak bir kemiğe sahip olunabilir iken matriks olmadan kemik oluşumu
olanaksızdır55,56,57.
Kemiğin %25’den fazlası, organik matriksinde %90’ı kollajendir. Organik matriksin
diğer elemanları arasında kemik hücreleri, lipitler, proteoglikanlar ve diğer kollajen-dışı
proteinler bulunmaktadır54,55,56,58. Kemikte en fazla bulunan kollajen tip I kollajendir
17
(%85-90). Kollajen lifler, mineralizasyonun gerçekleştiği yapısal çatı ve iskelet olarak
kabul edilir 56,57.
Kemik matriksi kemik modeling (büyüme sırasında kemiğin fonksiyonel amaçlı
biçimlenmesi, büyümesi ve kemik hücrelerinin organizasyonu) ve remodeling ( yaşlı
kemiğin uzaklaştırılıp yerine yeni kemiğin yapımı) düzenlenmesinde önemli rol oynayan
büyüme faktörlerini içerir. İskeleti oluşturan kemik doku, vücuda mekanik destek
oluşturma, yumuşak dokuların korunması, Ca ve P homeostazı yanında, kemik iliğinde
hücre gelişimi için gerekli olan sitokinlerin sentezi yoluyla hematopoeziste önemli rol
oynar 59.
Normal kemik yapısında kortikal (kompakt) ve trabeküler (spongiyoz) kemik olmak
üzere iki tip kemik dokusu vardır 54,55,58,60,61. Kortikal kemiğin %90’ı, trabeküler kemiğin
%13-20’si kalsifiyedir55,56. Kollajen lifler trabeküler kemikte rastgele dizildiği halde
kortikal kemikte birbirine paralel dizilirler ve vasküler bir kanal etrafında dairesel olarak
yerleşmiş lameller halinde bulunurlar55. Kortikal kemik koruyucu bir fonksiyona sahip
iken trabeküler kemik metabolik fonksiyonlardan sorumludur56. Kortikal kemik, dışta
periostal tabaka, içte ise trabeküler kemik ve kemik iliğine komşu kortikal endosteal
yüzeylerden oluşur. Kortikal veya kompakt kemik başlıca uzun kemik gövdesinde ve yassı
kemik yüzeylerinde bulunur62.
Kemik iliği trabeküler kemikten, korteksi ise kortikal veya trabeküler kemikten
oluşur60,61. İskelet kütlesinin %80’ini kemiğin sertliğinden sorumlu kortikal kemik
oluşturur. Trabeküler kemik iskelet kütlesinin %20’sini meydana getirir. Trabeküler kemik
sünger şeklindedir ve kortikal kemiğe güç ve aynı zamanda esneklik kazandırır 55,56,60,61.
Trabeküler kemik başlıca uzun kemik sonlanmalarında ve yassı kemiklerin iç kısımlarında
bulunur ve yağlı veya hematopoetik kemik iliği içinde birbiriyle bağlantılı trabeküler
lamellerden oluşur. Kemik trabekülleri, dıştaki kortikal tabakaya yüksek oranda
dayanıklılık sağlayacak, kompresif ve torsiyonel güçlere karşı kemiğin direncini belirgin
olarak arttıracak şekilde düzenlenmişlerdir. Trabeküller stress çizgileri boyunca yerleşirler.
Bunun sonucu olarak vertebra, kalça ve topukta karakteristik trabekül dizilimleri izlenir.
Kortikal kemik lamelleri ise konsantrik yerleşimlidir. Bununla birlikte trabeküler kemiğin
yüzey/hacim oranı, kortikal kemikten 10 kat daha büyüktür. Kemik döngüsü yüzeye
bağımlı olduğundan, bu aktivite trabeküler kemikte, kortikal kemikten daha yüksektir. Bu
da osteoporozun trabeküler kemikte daha erken ve daha hızlı olduğunu gösterir 63,64.
18
Kemik dokusunda bulunan, iç kısmında kan damarları ve sinirlerin geçtiği bir kanal ve
kanalı saran dairesel lamellerin oluşturduğu yapıya havers sistemi yada osteon adı
verilir54,55,58. Osteonların ana işlevi kompakt kemiğe besin maddelerinin taşınmasını
sağlamaktır. Trabeküler kemikte osteon bulunmaz; bu nedenle trabeküler kemik
beslenmesini civarındaki kan kapillerlerinden sızma ile gerçekleştirir (Şekil 1)55,65.
Kan damarları, lenfatikler, sinirler ve bağ dokusu içeren santral bir kanal (Haversiyan
kanal) ve çevresindeki 4-20 adet lamel ile birlikte içinde kollojen matriks ve bu matriksi
oluşturan ‘Temel Çok Hücreli Birim’ ler (Basic Multicelular Unit-BMU) havers sistemini
oluşturur. Havers kanalları endosteum ile kaplıdır ve kendisinden oblik yada transvers
dallanan vokman kanalları aracılığı ile periosteumla, kemik iliği ve birbirleri ile iletişim
içindedir 54,55,56,57,58,60.
Şekil 1. Uzun kemik diafiz kesitinin görüntüsü 65
Kemik dokusu, kemik yapımı ve yıkımından sorumlu olan BMU hücreler
topluluğundan oluşur. Bu hücreler temel olarak osteoblast, osteoklast ve osteositlerdir 65.
Osteoblastlar, hücre dışı matriksin sentezinden (tip I kollajen, proteoglikan ve
glikoproteinler) ve kemik mineralizasyonundan sorumludur. Matriksin kollajen-dışı
19
proteinlerinin ( osteonektin, osteokalsin, osteopontin, sialoproteinler, kemik morfojenik
protein, prostaglandinler, kollajen inhibitörleri ve plazminojen aktivatörleri gibi)
üretiminden sorumludur. Osteoblastlar, karakteristik olarak alkalen fosfataz enzimince
zengindir. Bu hücreler paratiroid hormon reseptörlerini içerirken kalsitonin reseptörleri
içermezler. Ayrıca çekirdeklerinde östrojen reseptörleri bulunur. Osteoblastlar osteoklast
birikimi ve aktivitesi için gerekli sistemik uyarıları düzenler 55,56,57,61.
Osteoklastlar, multinükleer hücrelerdir ve rezorpsiyondan sorumludurlar.
Mononükleer fagositik hücre ailesinin bir üyesidir55,56,61. Kemik yüzeyine yapışarak
mineralize kemiği yıkar, asit ve lizozomal enzim sekrete ederler. Rezorbsiyondan karbonik
anhidraz, kollajenaz, asit hidrolaz, nötral hidrolaz ve katepsin gibi proteazlar sorumludur.
Ayrıca tartarata dirençli asit fosfatazı da sentezler54,56,57,58.
Osteositler, kemik hücreleri içinde sayıları en çok olan hücre grubunu oluştururlar.
Osteoblastlar mineralize matriks içinde kaldıkça görünüşü ve işlevi değişir, daha az
sekresyon yapmaya başlar ve ilerleyen dokunun gerisinde kalarak osteosit adını alır 55,56.
Özellikle fiziki strese maruz kalan kemikte ilk etkilenen hücre grubu osteositlerdir.
Osteositler osteoblastları, osreoblastlar da osteoklastları aktive ederek kemik rezorbsiyonu
başlatılır 55,56,57.
2.4.1. KEMİK DÖNGÜSÜ BİYOKİMYASAL BELİRLEYİCİLERİ
Kemik döngüsü sistemik hormonlara ve lokal salgılanan faktörlere cevap veren birkaç
hücre arasındaki iletişime gerek duyan komplike bir sistemdir. Kemik matriksinin yapım
ve yıkım oranı, kemiği oluşturan ve rezorbe eden hücrelerdeki önde gelen aktif enzimlerin
miktarını tayin ederek, bu sırada dolaşıma salınan kemik matriks
komponentlerinin ölçümüyle saptanabilir. Kemik döngüsü biyokimyasal belirleyicileri
Tablo 4’te verilmiştir 66,67,68,69,70. Aşağıdaki tabloda belirtilen parametreler tanı ve tedaviye
yanıtı değerlendirmede kullanılabilir, spesifite ve sensitiviteleri eşit değil, henüz yeterince
araştırılmamış ve hiçbiri herhangi bir hastalığa spesifik değildir.
20
Tablo 4. Kemik döngüsünün biyokimyasal belirleyicileri 1. Formasyon
•••• Serum Osteokalsin (kemik GLA proteini) Total ve kemik alkalen fosfatazı Prokollagen I ekstansiyon peptidi
2. Rezorpsiyon • Plazma
Tartarat-resistan asit fosfataz Piridinolin ve piridinolin içeren peptidler
• İdrar Piridinolin ve deoksipridinolin (kollajen çapraz- bağları) ve ilgili peptidler Açlık idrar kalsiyumu ve hidroksiprolini İdrar hidroksilizin glikozidleri
2.4.2. KEMİK YAPIMI BİYOKİMYASAL BELİRLEYİCİLERİ
Kemik yapımında serum alkalen fosfataz, serum osteokalsini ve prokollogen 1
ekstansiyon peptidinin sorumlu olduğu bilinir68,69.
1-Serum Alkalen Fosfataz: Serum alkalen fosfataz (ALP) aktivitesi mineralizasyon
ve kemik yapımının en sık kullanılan belirleyicisi olup Paget hastalığının aktivitesinin en
iyi göstergesidir69. ALP aktivitesi fizyolojik olarak çocukluk, ergenlik ve yaşlılıkta
yükselir55. Yetişkinlerde, normalde dolaşımdaki miktarın yarısı kemik dışı dokulardan
kaynaklanır. Bu nedenle serum ALP’daki hafif artışın osteoporozda tanı değeri düşüktür.
Ek olarak enzimin hepatik komponentinin artışı sonucunda serum ALP düzeyinde hafif
artış görülebilir. Kortikosterid tedavi sonrası ALP değerinde azalma gösterilmiştir 71.
2-Osteokalsin (GLA protein): Kemik dokusuna spesifik, küçük , nonkollajenöz bir
proteindir72. Osteoblastlar tarafından üretilir ve osteoblastik aktivitenin spesifik
göstergesidir. Kemik ekstreselüler matriksine gömülü olarak bulunur. Dolaşıma katılan
miktarı kemik yapımını yansıtır 72. Diürnal ritmi vardır. Serum düzeyleri yaş ve cinsiyete
göre değişkenlik gösterir. Puberte ve adölesan dönemde yüksek düzeydedir. Östrojen
tedavisi ile postmenapozal dönemde yüksek olan serum seviyesi normale döner 72,73,74,75.
Osteokalsin kortikosteroidlerin inhibitör etkilerine karşı çok duyarlıdır. Kortikosteroid
tedavi sonrası serum osteokalsin değerinde önemli oranda azalma gösterilmiştir. Türk
çocukları için yapılan bir çalışmada osteokalsinin normal değeri 4-12 ng/dl olarak
gösterilmiştir 76.
21
3-Prokollogen 1 Karboksi ve Amino-terminal Propeptid (PICP, PINP):
Prokollajen I kollajen I’in öncü molekülüdür. Prokollajen I’in karboksi ve amino- terminal
uzama peptidlerinin uçlarından ekstraselüler spesifik bir endopeptidaz tarafından ayrılma
gerçekleşir. Bu peptidler dolaşıma katılır ve Tip I kollajenin sentez hızının ve kemik kemik
yapımının göstergesi olarak kabul edilir56,73. Çünkü kollajen kemiğin organik matriksinde
bol miktarda bulunur. Tek doz 30 mg prednizon, üriner hidroksiprolin düzeyini
baskılamadan serum PICP miktarını baskılar ve bu da kemik oluşumuna işaret eder.
Serum PICP seviyesi histolojik olarak kemik yapımıyla zayıf olarak ilişkilidir . Menapoz
sonrası, yeni doğan, puberte ve Paget hastalığında serum PICP seviyesi artar, ancak bu
artış kemik dansitometrisi ile saptanan bulgular ile paralellik göstermez 69,71.
2.4.3. KEMİK YIKIMI BİYOKİMYASAL BELİRLEYİCİLERİ
1-İdrar kalsiyum ve hidroksiprolini: Sabah alınan idrar örneğinde kalsiyum ve
kreatinin ölçümü ile doğrulanarak kemik rezorpsiyonu en ucuz yoldan tayin edilebilir. Bu
yöntemin, artmış kemik rezorpsiyonunun saptanmasında yararı olsa da, sensitivitesi yoktur.
Sistemik kortikosteroid tedavi sonrasında hipokalsiürik olan nefrotik sendromlu hastaların
idrar kalsiyum atılımında önemli oranda artış gösterilmiştir 66,67.
Hidroksiprolin kollajenin amino asid içeriğinin %12-14’ünü oluşturur.
Hidroksiprolinin yaklaşık %90’ı kemik kollajenin yıkımında açığa çıkar. İnsan
vücudundaki kollajenin yarısı kemiklerde olduğundan idrardaki hidroksiprolin miktarı
kemik rezorpsiyonunun iyi bir göstergesidir. Deri ve diğer bazı dokularda da
bulunduğundan kemiğe spesifik belirteç değildir. Ayrıca karaciğerde aktif metabolik
değişimlerden geçtiğinden, idrardaki miktarı, total miktarın sadece bir kısmıdır. Bu
yüzden kemik rezorpsiyonu tayini için daha kullanışlı bir metoda ihtiyaç vardır 66,67,69,71.
2-İdrar piridinolini: Tip I kolajen molekülleri hücre dışında N ve C propeptidlerin
enzimatik kesilmesi sonucu prokollajen molekülünden oluşur. Olgunlaşmamış kollajen
molekülleri molekül içi ve moleküller arası kovakent ve çapraz bağların oluşması ile olgun
fibrilleri meydana getirirler. Oluşan çapraz bağlar ya iki hidroksilizizn ve bir lizin yan
zincirinin reaksiyonu ile oluşan deoksipridinolin, yada üç hidroksilizin yan zincirlerinin
reaksiyonları ile oluşan pridinolindir 77,78,79.
22
Piridinolin, esas olarak kemik ve kıkırdak matrikste, daha az miktarlarda diğer bağ
dokularında bulunur. Belirgin miktarlardaki deoksipiridinolin sadece kemik kollajeninde
bulunur. Piridinolin ve deoksipiridinolin miktarlarının oranı, insanlarda 2/3’ tür. Bunlar,
kemik matriksinin osteoklastlar tarafından yıkımıyla salınır. Piridinolin ve
deoksipiridinolin vücutta metabolize edilmezler, idrarda serbest formda (yaklaşık % 40) ve
peptide bağlı olarak (% 60) atılır67,69,71. İdrar Piridinolin ve deoksipiridinolin miktarı
çocuklarda yetişkinlerden daha fazla olup sirkadien ritim gösterirler ve gece en yüksek
düzeylere çıkarken gündüz en az seviyelerde seyrederler. İdrar Piridinolin ve
deoksipiridinolin düzeyleri osteoporoz, Paget hastalığı, malign hiperkalsemi, hipertiroidi,
osteomalazi ve hiperparatiroidizim gibi hastalıklarda artış gösterir79,80,81.
3- İdrar hidroksilizin glikozidleri : Hidroksilizin, kollajene ve kollajen benzeri
diziler içeren spesifik bir amino asid olup iki glikozile halde bulunur: Glikozil-galaktozil
hidroksilizinin (GGHL) ve Galaktozil hidroksilizin (GHL). Hidroksiprolin gibi bu da
kollajen sentezi için tekrardan kullanılmaz ve glikozillenmiş şekilde atılımı kollajen
yıkımının bir göstergesidir. Hidroksilizin kollajen yıkımında kana salınır, metabolize
edilmeden idrarla atılır, diyetten etkilenmez 72,74,75. İdrar GHL ve idrar GGHL’in total
miktarı ve rölatif oranı kemikte ve yumuşak dokularda değişir. Kemik rezorpsiyonunu
göstermede bunları idrarla atılımının idrar hidroksipiroline nazaran daha duyarlı bir
belirleyici olduğu düşünülmektedir 69,71.
5-Plazma tartarat dirençli asit fosfataz (TRAP) : Asit fosfataz lizozomal kaynaklı
bir enzimdir 50,53. Beş izoformu vardır: prostat, kemik, dalak, trombosit, eritrosit ve
makrofajlarda bulunur. Bu beş izoformlardan plazmada parsiyel olarak kemikten köken
alan izoform 5 dışındakiler tartarat ile inhibe edilir. Bu nedenle izofom 5’e tartarat dirençli
asit fosfataz denilmiştir. Kemik rezorpsiyonunun diğer bir göstergesidir plazma izoenzimi
5 ile birliktelik gösterir. Osteoklastlar dolaşıma salınan plazma tartarat dirençli asit
fosfataz içerir 80,82. Plazma tartarat dirençli asit fosfataz miktarı kemik döngüsünün arttığı
birçok metabolik kemik hastalığında artış gösterir. Osteoporozdaki tanısal değeri için daha
çok klinik çalışmaya gerek duyulmaktadır 69,71.
23
2.4.4. KEMİK DÖNGÜSÜ MEDİATÖRLERİ
Kemik döngüsü sistemik hormonlar ve kemik hücrelerini etkileyen lokal faktörlerle
kontrol edilmektedir. Hormonların kemik metabolizması üzerine etkileri kapsamlı bir
şekilde araştırılmıştır. Ancak kemik döngüsünde lokal faktörlerin de çok önemli etkisi
olduğu bilinmektedir. Dolaşımdaki hormonlar lokal büyüme faktörlerinin etkilerini veya
sentezini düzenleyerek iskelet hücreleri üzerinde direkt veya indirekt yolla etki
gösterebilmektedir. Lokal faktörlerin rolü bugün için tam olarak açık değildir. Dolaşan
hormonların normal doku fonksiyonunun devamı için nonspesifik bir çevre sağladığı
düşünülmektedir. Kemik formasyonu ve rezorpsiyonunun bir arada olmasında ve
muhtemel patolojik olaylarda lokal faktörler kritik rol üstlenmektedir. Kemik döngüsü
polipeptid, steroid, tiroid hormonlar ve lokal faktörler tarafından düzenlenmektedir. Kemik
döngüsünün lokal ve hormonal düzenleyicileri tablo 5’te verilmiştir 70,83,84.
Tablo 5. Kemik döngüsünün lokal ve hormonal düzenleyicileri 1. Hormonlar
•••• Polipeptid hormonlar
Paratiroid hormon Kalsitonin İnsülin Growth hormon
•••• Steroid hormonlar
1,25-Dihidroksi vitamin D3 Glukokortikoidler
Seks steroidleri Tiroid hormonları
2. Lokal faktörler
• Kemik hücreleri tarafında (muhtemelen) sentezlenmiş IGF-I ve IGF-II Beta 2 –Mikroglobülin TGF-Beta
• Kemikle ilgili bir dokudan sentezlenmiş Kartilaj kaynaklı
IGF-I FGF TGF-Beta Kan hücrelerinden kaynaklanan
IL-1 TNF
Diğer faktörler
Prostaglandinler Bağlanan proteinler
24
Kemik döngüsü sistemik hormonlara ve lokal salgılanan faktörlere cevap veren
hücreler arasındaki iletişime gerek duyan komplike bir sistemdir. Kemik hücrelerinin
aktivasyonu remodeling bölgesine kemik rezorpsiyonu yapan osteoklastların toplanmasıyla
başlar. Rezorpsiyon fazı osteoblastların bölgeye gelmesi ile devam eder. Osteoblastlar,
osteoklastların yerini alır. Bu iki fazın koordinasyonunda monosit, makrofaj gibi
mononükleer hücrelerin rol oynadıkları düşünülmektedir. Kemik rezorpsiyon ve
formasyon oranları yakından ilişkilidir. Pek çok patolojik durumda bu birliktelik devam
eder 70,82,83.
Kemik döngüsünün anabolik ve katabolik fazı bir aradadır. Bu durum major kemik
rezorpsiyon hormonları olan PTH ve 1,25(OH)2D‘nin kemik oluşumunu stimüle etmesiyle
açıklanabilmektedir. Kemik yıkımı ve oluşumunda kemikteki inflamatuvar doku
reaksiyonları önemlidir. Osteoblast ve osteoklastlar arasında direkt hücre bağlantılarına ek
olarak haberci birtakım moleküllerin salınımıyla etkileşim meydana gelmektedir. Kemik
yapımından sorumlu osteoblastlar üzerinde kemik yıkımında rol alan Paratiroid hormon
ve 1,25(OH)2D için reseptörler mevcuttur. Kemik yıkımından sorumlu osteoklastlar
üzerinde ise kemik oluşumundan sorumlu kalsitonin reseptörü mevcuttur. Kemik matriks
elemanları osteoklastlar için güçlü bir uyarıcıdır. Osteoblastlar, hormonal olarak
düzenlenen matriksten üretilen enzimlerin salınımı ile rezorpsiyon bölgesine çekilebilirler.
Ayrıca rezorpsiyonu takiben osteoblastların toplanmaları ve proliferasyonu, kemik
matriksine yerleşmiş otokrin veya parakrin büyüme faktörleri ile ya da osteoblast veya
mononükleer hücreler tarafından lokal olarak salgılanan maddeler ile gerçekleşir.
Prostaglandinler, lökotrienler, interlökin-1 (IL-1), tümör nekrozis faktör (TNF), interlökin-
6 (IL-6) ve gama interferon kemik yıkımı ve tamirinde önemli düzenleyici rolü olan
sitokinler olarak bilinirler 67,68,69,70,71,83,84.
Kemik döngüsünde rol alan en önemli faktörler şunlardır:
1. Paratiroid Hormon: PTH paratiroid bezi esas hücrelerde sentez edilir, depolanır
ve salgılanır. Kalsiyum, fosfat metabolizması ve kemik döngüsünde önemli rol oynar.
Bunu kemik, ince barsaklar ve böbrek üzerindeki etkileri ile yapar. Osteoblastlar üzerinde
paratiroid hormon için reseptör vardır. PTH’un kemikteki hedef hücresinin osteoblast
olmasına karşın en çok etkilenen hücreler osteoklastlardır. Ama etkisi indirek yolladır.
Çünkü osteoklastlar üzerinde reseptörleri tespit edilmemiştir. Osteoklastlara etkisi doza
bağlıdır. Yüksek konsantrasyonlarda kemik formasyonunu inhibe ettiği halde, düşük
25
dozlarda kemik formasyonu aktive edilir. Böbreklerde proksimal tübüle etki ederek
fosfatın reabsorbsiyonunu azaltır, distal tübüle etki ederek kalsiyum reabsorbsiyonunu
arttırır. Böbreklerde 1- α hidroksilaz enzimini aktive ederek 1,25(OH)2D’nin yapımını
arttırır. 1,25(OH)2D ince barsaklardan kalsiyum ve fosfat emilimini arttırır. Kemik
rezorpsiyonunu stimüle ederek kemikten dolaşıma kalsiyum salınımını sağlar 77.
2. 1,25(OH)2D : D vitaminin biyolojik aktif formunu oluşturur. Dolaşımdaki
konsantrasyonları başlıca PTH ve fosfat tarafından düzenlenir. PTH 1,25(OH)2D sentezini
arttırır, fosfat ise azaltır. Kalsiyum ise düşük seviyelerde PTH salınımını uyararak
1,25(OH)2D sentezini dolaylı olarak arttırır. Yüksek düzeylerde 1,25(OH)2D osteoklastlara
etki ederek kemik yıkımını arttırır, kalsiyum ve fosfatın serbestleşmesini sağlar. Fizyolojik
düzeylerde osteoklastları aktive edici etkisi yoktur. Kemikten dolaşıma kalsiyum salınımı
ve barsaklardan kalsiyum absorbsiyonunu arttırır. Osteoporozlu hastalarda barsaklardan
kalsiyum absorbsiyonunun önemli oranda azalmış olduğu ve bu durumun D vitamini
reseptör geniyle anlamlı olarak ilişkili olduğu görülmüştür 85.
3. 25(OH)D: D vitamini bağlayan protein ile dolaşımda taşınır. Dolaşımda en fazla
bulunan D vitamin formudur (yaklaşık 1,25(OH)2D’nin 1000 katı). Nefrotik sendromda bu
proteinin idrarla kaybı ile 25(OH)D’nin azalması ve sekonder hiperparatiroidizim
beklenir. Nefrotik sendromda 25(OH)D değeri proteinürinin süresi ve relaps sıklığı ile
ilişkili olarak bulunmuştur . Nefrotik sendromda D vitamini bağlayan proteinlerin atılımı
ve geçici olarak artan inflamatuvar sitokinlerin etkisiyle osteoporoz indüklenir. Bu
nedenle nefrotik sendromda steroidlerin 25(OH)D üzerine olan etkisini söyleyebilmek için
kemik dansitometrisi ve histolojisi ile birlikte daha fazla çalışmanın yapılmasına gerek
vardır 86.
2.5. KEMİK YOĞUNLUĞUNUN ÖLÇÜMÜ
Kemik kütle kaybı, osteoporoz ve osteopeni tanısının ortaya konulması için tek ve çift
foton absorbsiyometri, kompütarize tomografi, tek ve çift x-ışını absorbsiyometri (SXA ve
DXA) gibi konvansiyonel görüntüleme tekniklerinden en sık çift x-ışını absorbsiyometri
kullanılır87.
26
2.5.1. ÇİFT X IŞINI ABSORBSİYOMETRİSİ (DXA)
Absorbsiyometrik yöntem ile kemik mineral yoğunluğunun ölçülmesi bazı izotop
kaynakları veya x ışını tüplerinden kaynak alan gama ışını fotonlarının iletiminin ölçülmesi
prensibine dayanır. Yüksek aktiviteli 44 keV ve 100 keV’lik iki godolinum foton huzmesi
ile vertebra gibi etrafı yumuşak dokular ile sarılı kemik bölgelerinin yoğunluğu ölçülebilir.
Vücut yumuşak ve kemik doku olarak olarak ayrılarak ölçüm yapılır. Hidroksiapatite
tekabül eden kemik yoğunluğunu yansıtan ve g/cm2 cinsinden verilen kemik mineral
yoğunluğunun normal değerleri yaş grupları ve cinse göre ayrı ayrı belirlenir. Ancak bu
değerlerin boy ve kiloya göre ayarlanması gerekmektedir 88,89.
Günümüzde DXA osteoporozun tanı ve takibinde altın standart olarak kabul edilen bir
yöntemdir. Ancak elde edilen verilerin değerlendirilmesinde her toplum için yaş ve cinse
göre ayrı ayrı belirlenebilen değerler ile karşılaştırma yapılmalıdır 90,91.
Çift x-ışını absorbsiyometri ile yapılan ölçümlerde T ve Z skorlaması olarak iki
karşılaştırma parametresi kullanılmaktadır. Z skorlaması ölçüm bölgesinin kemik yoğunluk
değerleri ile aynı yaş ve cinsteki normal populasyonun ortalama değerlerinin standart
deviasyon cinsinden hesaplanan miktarı arasındaki farkı gösterir. Yaş ve cinse göre
belirlenen ortalama normal Z skor değeri 0’dır. Buna göre bulunan değerler (+) veya (–)
olabilir. T skorlaması ise 20-35 yaş arası belirli cins ve ırktaki normal populasyonun yine
standart deviasyon cinsinden değerlerini yansıtır. Bu değerlere göre -2 SD, kırık eşiği
olarak önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 4 evreli tanısal sınıflama Tablo
6’da verilmiştir 90,91,92.
Tablo 6. DXA ile kemik yoğunluk değerlerinin sınıflandırılması 1. Normal : Genç erişkin ortalama değerleri ile karşılaştırıldığında -1 SD‘ dan daha düşük olmayan kemik mineral yoğunluğu 2. Osteopeni : Genç erişkin ortalama değerleri ile karşılaştırıldığında -1 SD ile -2,5 SD arasında bulunan kemik mineral yoğunluğu 3. Osteoporoz : Genç erişkin ortalama değerleri ile karşılaştırıldığında -2,5 SD ‘dan daha düşük kemik mineral yoğunluğu 4. Yerleşmiş veya ciddi osteoporoz : Genç erişkin ortalama değerleri ile karşılaştırıldığında -2,5 SD’dan daha düşük kemik mineral yoğunluğu ve eşlik eden bir veya daha fazla vertebra kırığı
27
2.5. NEFROTİK SENDROMDA BİYOKİMYASAL KEMİK BELİRLEYİCİLERİ
Nefrotik sendromda, idrarda D vitamini bağlayan proteinlerin kaybı ve
glukokortikoidlerin uzun süreli ve yüksek doz kullanımı ile kalsiyum ve kemik üzerine
direkt ve indirekt etkileri sonucunda biyokimyasal kemik parametrelerinde belirgin
değişiklikler meydana gelir. Nefrotik sendromda uzun süreli yüksek doz steroid tedavi
sonrasında kemiklerde kırık veya osteoporoz tetikleyebileceği düşünülmektedir 93,94,95,96,97.
Glukokortikoidler kemik oluşumunu baskılar, büyümeyi yavaşlatır ve obeziteyi
tetikler 98,99. Uzun süreli yüksek doz glukokortikoid tedavisi alan steroide duyarlı nefrotik
sendromlu çocuklar normal sağlıklı çocuklar ile karşılaştırıldığında aralarında yaş, cins,
puberte, kemik alanı ve ırka göre düzeltilmiş spinanın kemik mineral yoğunluğu açısından
önemli bir fark olmadığı yönünde görüşler ileri sürülürken nefrotik sendromda aralıklı
olarak glukokortikoid kullanımının VKI’ni arttırarak, spina ve tüm vücut kemik mineral
içeriğinde koruma sağlayabileceğini bildiren çalışmalar mevcuttur 100.
Nefrotik sendromun aktif fazında mevcut inflamatuvar durum ve artan sitokinler
kemik rezorpsiyonunu artırır. Steroide duyarlı nefrotik sendromda glukokortikoid
kullanımı ile inflamatuvar durumun düzelmesi ile kemik rezorpsiyonun önlendiği ve kemik
kütlesinin korunduğu düşünülmektedir. Steroide dirençli nefrotik sendromlu hastalarda ise
steroide maruz kalma süresi ve toplam steroid dozu daha fazla olduğundan dolayı kemik
mineral dansitesinde azalma daha fazla olduğu düşünülmektedir101.
Böbrek fonksiyonları normal olan aktif nefrotik sendromlu hastalarda kortikosteroid
tedavisinden sonra serum alkalen fosfataz ve osteokalsin değerinde azalma, serum
25(OH)D düzeyinde ise steroid tedavi sonrasında artış olabileceği belirtilmektedir. Steroid
tedavi öncesi ve sonrasında paratiroid hormon düzeyinde hakkında farklı görüşler
mevcuttur. Aktif nefrotik sendromlu hastalarda idrar kalsiyum atılımında steroid tedavi
sonrası tedavi öncesine göre daha düşük olabileceği yönünde bildiriler mevcuttur 76.
25(OH)D, dolaşımda D vitamin bağlayan protein ile taşınır. Bu taşıyıcı proteinin
molekül ağırlığı albuminden daha düşüktür. Nefrotik sendromun aktif fazında idrarla D
vitamin bağlayan proteinlerin atılımı sonucunda serum 25(OH)D değerinde düşme
beklenir. Serum 25(OH)D değerindeki bu düşüş proteinürinin süresi ile ilişkili olabilir.
Kortikosteroid tedavisi ile proteinürinin düzelmesi sonucunda 25(OH)D değerin hızlı
olarak artışı beklenir 102,103.
28
Alkalen fosfataz osteoblastlardan üretilir. Kemik dışı diğer dokularda da üretildiği için
steroidlerin osteoblastlar üzerine olan inhibitör etkisine daha az duyarlıdır.
Kortikosteroidlerin alkalen fosfataz üzerine olan etkisinin değerlendirilmesi için kemik
spesifik alkalen fosfataz düzeyi çalışılmalıdır 104.
Kortikosteroidler doğrudan osteoblastlarda bulunan glukokortikoid reseptörlerini
etkileyerek osteoblastik fonksiyonu inhibe ederken diğer yandan osteoblastların yaşam
süresi ve çalışma hızını azaltarak kemik oluşumunu engeller ve sekonder
hiperparatiroidizime yol açarak kemikten kalsiyum rezorpsiyonu ve idrardan kalsiyum
atılımını arttırarak etki gösterir 95,96,97,105,106. Sık relaps nefrotik sendromlu hastalarda
kortikosteroid tedavisinden sonra kemik parametrelerinde görülen değişikliklerin toplam
steroid dozu ile doğrudan ilişkili olduğu bildirilmiştir 76.
SSNS’li çocuklarda kısa süreli steroid ile tedavi ( 60 mg/m2/gün prednizolon 4 hafta
olarak başlanır, daha sonra her iki haftada bir azaltılarak 12 haftada kesilir) süresince bazı
çalışmalarda idrar deoksipiridinolin, osteokalsin, alkalen fosfataz ve kemik mineral
yoğunluğunda önemli oranda azalma olabileceği ve tedaviden sonra bu değerlerin tekrar
normale döndüğü ileri sürülmektedir. Kısa süreli prednizolon tedavisinin kemik kırığı
yada osteoporozu üzerindeki net etkisi tam olarak bilinmemektedir 107.
Kemik rezorpsiyonu osteoklastlar aracılığı ile olmaktadır. Osteoklastik kemik
rezorpsiyonu daima ekstraselüler alanda ve kemik proteinlerinin enzimatik yıkımı ve
kemik mineral içeriklerinin dissolüsyonu ile olur. Osteoklastlar aracılığı ile kemik matriks
proteinlerinin yıkımında en önemli faktör lizozomal proteolitik enzimlerdir. Lizozomal
proteolitik enzimleri özellikle sistein proteinazlar gurubu oluşturur. İnsan sistatin C sistein
proteinazların potent inhibitörü olarak bilinir ve kemik rezorpsiyonu üzerindeki inhibitör
etkisi geri dönüşümlüdür 108,109,110,111,112 .
29
2.5.1. SİSTATİN C
Sistatin C, gamma-Trace veya post gamma globulin olarak adlandırılan düşük
molekül ağırlıklı stoplazmik bir protein olup, sistein proteinaz inhibitörlerinden sistatin
süperailesinin bir üyesidir113,114,115,116,117,118. Sistatin C, 2 disülfid köprüsü içeren, 120
aminoasitten oluşmuş, tek bir polipeptid zinciri içeren, nonglikolize temel bir
proteindir113,115,116,119,120 .
Sistatin C bütün düşük molekül ağırlıklı bir protein (Ma:13-Kda) olup vücuttaki
çekirdekli hücrelerin hemen hepsinde üretilir. Sistatin C bütün dokularda ve biyolojik
sıvılarda ölçülebilir miktarlarda olup seminal plazma ve Beyin Omurilik Sıvısında yüksek
konsantrasyonlarda bulunur. Yapımı inflamatuar olaylardan etkilenmez, bu nedenle akut
faz proteini değildir15,16,17,121.
İlk olarak 1961 yılında Clausen tarafından insan serebrospinal sıvısında ‘serebrospinal
sıvı-spesifik protein’ olarak tanımlanmıştır. Daha sonra Butler ve Flynn tarafından
proteinürili hastaların idrarında ‘post-gama globulin’ olarak adlandırılan protein tarif
edilmiştir. Hochwalc ve Thorbecke tarafından 1962 yılında kanda, plazmada, plevral
sıvıda, asidik sıvıda, idrarda ve merkezi sinir sisteminde bu proteinin varlığı araştırılmış ve
gamma elektroforetik mobilitesine bağlı olarak isimlendirilmiştir. Son 20 yılda ise
postgamma globulin ve gamma trace isimlendirilmeleri yerine Sistatin C olarak
kullanılmaktadır 121.
Sistatin C sistein proteinazları inhibe eder. Sistein proteinazların interaktif yan
zincirinin ARG8, LEU9, VAL10, TRP106 bölgesine direkt olarak mutajenik etkisi olduğu
gösterilmiştir. Bütün üyelerinin sistein proteinaz inhibitörü olduğu, sistatin ailesine aittir.
Sistatin C geni yirminci kromozomda ( 20 p11,2) bulunur, uzunluğu 7,3 kb olup üç ekson
içerir15,16. Sistatin C geni tüm çekirdekli hücrelerde bulunur, inflamatuar olaylarda ve
malignensilerde Sistatin C üretim hızı değişmez. Sistatin C geninin ve promoter şeklinin
ortaya çıkarılması ile, bu genin house-keeping tipte bir gen olduğu ve bu yüzden hücrelerin
bir çoğu tarafından sabit bir üretim hızıyla üretildiği gözlenmiştir17,18,114,115,119,122. Tablo 7’ de
insan sistein proteinaz inhibitörleri gösterilmiştir.
30
Tablo 7. İnsan sistein proteinaz inhibitörleri 17,113,123,124 1. Grup I: Sistatin A Sistatin B 2. Grup II : Sistatin C Sistatin D Sistatin S Sistatin SU/SN Sistatin SA 3. Grup III : Düşük molekül ağırlıklı kininojen (LMWK) Yüksek molekül ağırlıklı kininojen (HMWK)
Birinci alt grupta yer alan sistatinler başlıca hücre içi, ikinci alt grupta yer alanlar
hücre dışı ve üçüncü alt grupta yer alanlar ise intravasküler yerleşimlidirler. Sistatin C,
Aile II’nin bir üyesidir ve sinyal peptidi ile preprotein olarak sentezlenir 17,123,124.
Sistatin C’nin sabit üretim hızı, serum düzeyinin stabil olması, molekül ağırlığının
düşük olması, glomerüllerden serbestçe filtre edilmesi, tubuluslardan tamamen katabolize
olması ve tubuluslardan sekrete edilmemesi GFR tayininde iyi bir kriter olabileceğini
göstermektedir19,117,125,126. GFR tayini için araştırılan düşük molekül ağırlıklı proteinlere
göre GFR ile daha yakın korelasyon gösterdiği bildirilmiştir. Serumdaki konsantrasyonu
glomeruler aktiviteye bağlıdır. Serum kreatinin değeri ve kreatinin klirensi ile anlamlı
olarak korelasyon gösterir. Kreatin klirensi saptanamayan durumlarda serum sistatin C
değeri kullanılabilir20,21,124.
Sistatin C normal idrarda konsantrasyonu oldukça düşük olup ortalama 0,03-0,3
mg/L’dir21,124,127. Sistatin C’nin böbrek dışında başka bir atılım yolu yoktur128. İnflamatuvar
olaylardan etkilenmez. Serum konsantrasyonu çocuklarda yaş, boy, cinsiye, beslenme
durumu, beslenme alışkanlıkları ve vücut kompozisyonundan etkilenmez19,117,128 .
Sistatin C’nin vücut sıvılarındaki dağılımı normal erişkinde; 0.6-2.5 mg/L arasında olup
ortalama düzeyleri 1.0 mg/L’dir 21,124,127.
Sistatin C kemik rezorpsiyonunu sağlayan en önemli proteolitik lizozomal
enzimler olan sistein proteinazları inhibe ederek kemik rezorpsiyonunu önler. Sistatin C
ekstraselüler olarak kemik rezorpsiyon lakünlerinin çevresinde, intraselüler olarak
osteoklastlarda bulunmaktadır. Kemik matriks yıkımının regülasyonunu sağlamaktadır.
Rekombinan insan sistatin C’nin, vitamin D veya PTH salınımını inhibe ederek farelerde
kalvarial kemikten kalsiyum mobilizasyonu ve hidrojen iyonu salınımını engellediği
31
saptanmıştır. Kemik rezorpsiyon lakünalarından salınan osteoklastik proteolitik enzimlerin
aktivitesini inhibe edici etkisi olduğu gösterilmiştir. Sistatin C, PTH ve PTHrP salınımını
inhibe ederek kemik matriks yıkımı ve kemik mineral kaybının potent inhibitörü olduğu
çalışmalarda bildirilmiştir 22.
Böbrek fonksiyonları normal olan idiopatik nefrotik sendromlu hastalar
incelendiğinde; steroid tedavisinin birinci haftasında serum sistatin C değeri anlamlı
olarak artış gösterirken steroid dozunun azaltılmasıyla serum sistatin C değerinde progresif
olarak azalma görülmüştür. Ancak böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda steroid
alımıyla serum sistatin C değeri anlamlı olarak artış göstermiş. Nefrotik sendromda
GFR’deki artışa paralel olarak serum sistatin C üretiminde artışın görülmesi, sistatin C’nin
GFR’nin biyokimyasal belirleyicisi olduğunu desteklemektedir. Steroide duyarlı nefrotik
sendromlu hastalarda steroid tedavisinin serum sistatin C değerini etkilemediği ileri
sürülmüştür 121.
Ratlarda yapılan çalışmalarda, serum sistatin C ve albumin tubuler epitelyal hücrelerde
aynı reseptör yüzeyine bağlanmasından dolayı, masif proteinüri durumunda tubuler epitel
hücre reseptör saturasyonu nedeniyle serum sistatin C reabsorbsiyonun kompetetif
inhibisyona uğrayarak idrarla atılımının arttığı gösterilmiştir. Nefrotik sendromun aktif
fazında proteinürünin ağırlığı ile ilişkili olarak idrar sistatin C değerinde önemli oranda
artış gösterilmiş. İn vitro çalışmalarda ise dexametazon ile Hela hücrelerinde doza bağlı
olarak serum sistatin C değerinde önemli oranda artış görülmüştür. Steroide duyarlı
nefrotik sendromlu hastalarda kortikosteroid tedavisinden sonra serum sistatin C değerinde
etkilenme olabileceği düşünülmektedir ancak bugüne kadar yapılan çalışmalarda bu
etkileşim kanıtlanamamış olup serum sistatin C konsantrasyonu ile kemik yeniden yapımı
arasında ilişki bulunamamıştır 121,129,130,131.
32
3. MATERYAL ve METOD
Bu çalışmaya 1994-2006 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Pediatrik Nefroloji Ünitesinde takip edilen böbrek fonksiyonları normal olan 2-12 yaş
arasındaki steroide duyarlı 69 nefrotik sendromlu hasta ve 2006 yılında Çukurova
Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Çocuk polikliniğine başvuran 21 sağlıklı kontrol grubu
dahil edildi. Nefrotik sendroma ek olarak kronik hastalığı olanlar (Kronik böbrek hastalığı,
konjenital kalp hastalığı, astım bronşiale vb.) çalışma dışında tutuldu. Çalışmaya
başlamadan önce Çukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve Uygulama
Merkezi bünyesinde bulunan etik kurulundan çalışma için onay alındı (Şekil 2).
Tüm hastaların öncelikle demografik verileri kaydedildi. Ağırlık (kg) ve boy (cm)
ölçümleri yapıldı. Ağırlık Z skoru , boy Z skoru, vücut kitle indeksi (kilogram cinsinden
ölçülen ağırlığın metre cinsinden ölçülen boy uzunluğunun karesine bölünerek)
hesaplandı. Ağırlık ve boy Z skorlaması için kullanılan yaş ve cinse göre normal standard
sapma (SD) değeri Olcay Neyzi’nin Türk çocuklarının standart ağırlık ve boy uzunluğu
persantil eğrileri tablolarından alındı.132
Ağırlık Z skoru : Bireyin ağırlığı (kg) – yaş ve cinse göre normal ortalama değer (kg)
Yaş ve cinse göre normal standard sapma (SD) (kg)
Boy Z skoru : Bireyin boyu (cm) – yaş ve cinse göre normal ortalama değer (cm)
Yaş ve cinse göre normal standard sapma (SD) (cm)
Nefrotik sendrom tanı kriterleri olarak ödem, hipoalbuminemi (25g/L) ve
proteinüri (>40mg/m2/saat veya protein/kreatinin oranı 1,8 mg/mg) esas alındı118. Hastalar
Uluslararası Çocuk Böbrek Hastalıkları Çalışma Grubu (ISKDC) protokolüne göre
prednizolon tedavisi (60mg/m2 /gün 28 gün ve takiben 40mg/m2 gün aşırı 28 gün toplam
2.24 g/m2 ) almışlardı. Tedavi tamamlandıktan sonra idrar protein atılımı <4mg /m2/saat
veya idrar stribi ile ardışık 3 gün negatif yada eser protein saptanması durumunda
remisyonda kabul edildi. Remisyon sağlandıktan sonra idrar protein atılımı >40mg /m2/saat
veya idrar stribi ile ardışık 3 gün 3 + veya daha fazla protein saptanması durumunda relaps
tanısı konuldu. İlk ataktan sonraki 6 ay içinde 2 veya daha fazla yada ilk 12 ay içinde 4
veya daha fazla relaps olan hastalar sık relaps olarak kabul edildi7.
Hastaların mevcut hastalıklarının başlangıç tarihlerine göre hastalık süreleri (ay)
belirlendi. Hastaların hastalık başlangıcından itibaren almış oldukları toplam prednizolon
33
dozları miligram (mg) cinsinden hesaplanıp vücut alanına (VA) bölünerek toplam steroid
dozu hesaplandı.
VA: Ağırlık(kg) x 4 + 7
Boy uzunluğunun karesi(m2)
Hastalardan kan ve idrar örnekleri alınmadan önce denek bilgilendirme formu
ailelere okutularak onay alındı (Şekil 3). Kan örneği 0800-1200 saatleri arasında istirahat
halinde iken alındı ve 5000/dk devirde 5 dakika santrifüj edilerek serum ayrıldı. Örnekler
aynı gün içinde oto-analizör kullanılarak çalışıldı. Kreatinin, total kalsiyum, fosfor, alkalen
fosfataz ve magnezyum kolorimetrik/fotometrik yöntemler ile, iyonize kalsiyum iyon
selektif elektrodlar ile, paratiroid hormon Elektrocemiluminescense Immunoassay
(ECLIA) yöntemi ile, serum sistatin C Particle Enhanced Nephelometric Immunoassay
(PENIA) yöntemi ile ve 25(OH)D yüksek performanslı sıvı kromatografisi (HPLC)
yöntemiyle ölçüldü. İdrar örneği için sabah 0800-1200 saatleri arasında alınarak
bekletilmeden yine otoanalizör kullanılarak çalışıldı. Kolorimetrik/fotometrik yöntemler
ile idrarda protein ve kalsiyum düzeyleri ölçüldü. İdrar kreatinin konsantrasyonları
deproteinizasyonsuz kinetik Jaffe yöntemi ile yine oto-analizatörde saptandı. İdrar sistatin
C Particle Enhanced Nephelometric Immunoassay (PENIA) yöntemi ile belirlendi. Tüm
hastaların kemik mineral yoğunluğu DXA ( Dual Enerji X-ray Absorptometri) yöntemiyle
ölçülerek kemik mineral dansitesi kaydedildi.
34
Şekil 2. Çukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve Uygulama Merkezi
etik kurulu onayı
35
Tarih :..../…./2006
DENEK BİLGİLENDİRME VE RIZA FORMU
Ç.Ü.T.F Çocuk Nefroloji Bilim Dalı tararfından yürütülen bir çalışma kapsamında “Nefrotik sendromlu çocuklarda steroidin kemik parametreleri üzerine olan etkisi’’ değerlendirilecektir. Çalışmaya katılım zorunlu olmayıp katılmayan hastaların tedavisi hiçbir şekilde aksatılmayacaktır. Bu çalışma için kan ve idrar örneği alınmasını kabul ediyorsanız adınız ve soyadınızı yazarak belgeyi imzalayınız. Adı, soyadı : Yakınlık derecesi : İmzası :
Şekil 3. Denek bilgilendirme ve rıza formu örneği
36
3.1. İSTATİSTİKSEL ANALİZ
İstatistiksel değerlendirme işleminde Windows için SPSS 11.5 programı kullanıldı.
Öncelikle gruplardaki parametrelerin dağılımı Kolmogorov-Simirnov testi yapılarak
dağılımın normal olup olmadığı değerlendirildi. Normal dağılıma uymayan en az bir alt
grup olan parametrelerin dağılımı anormal olarak kabul edildi. Gruplar arası
karşılaştırmada normal dağılım gösteren parametrelerde Student t-test ve Varyans Analizi,
anormal dağılım gösteren parametrelerde ise Mann-Whitney U testi ve Kruskal Wallis
testi kullanıldı. Tüm istatistiksel analizlerde p<0.05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı
kabul edildi.
37
4. BULGULAR
Çalışmaya 37’si (% 54) erkek, 32’si (% 46) kız olan toplam 69 idiopatik steroide
duyarlı nefrotik sendromlu hasta ile 12’si (%57) kız , 9’u (%43) erkek olan 21 sağlıklı
kontrol grubu alındı. Hastaların ortalama yaşı 7,0±2,5 yıl, kontrol grubunun ortalama yaşı
6,4±3,5 yıl olarak değerlendirildi. Hastalar 3 grup halinde incelendi. Remisyonda olup son
bir yıl içinde steroid alanlar Grup 1, remisyonda olup son bir yıl içinde steroid almayanlar
Grup 2, aktif nefrotik dönemde (idrar protein/kreatinin değeri 0.2’nin üzerinde ve steroid
almakta) olanlar Grup 3, kontrol grubu ise Grup 4 olarak adlandırıldı. Grup 1’de 9 erkek
(%50) 9 kız (%50) olmak üzere toplam 18 kisi, Grup 2’de 11 erkek (%45) 13 kız (%54)
olmak üzere toplam 24 kişi , Grup 3’te 15 erkek (%55) 12 kız (%45) olmak üzere toplam
27 kişi mevcuttu. Grup 1’in yaş ortalaması 7,4±2,8 yıl, Grup 2’nin yaş ortalaması 7,3±2,2
yıl ve Grup 3’ün yaş ortalaması 6,4±2,5 yıl idi. Gruplar arasında cinsiyet ve yaş açısından
istatistiksel olarak fark yoktu (p>0,05). Grup 1, Grup 2, Grup 3 ve Grup 4’ün demografik
verileri ortalama değer±SD ve ortanca değer (min-max) olarak Tablo 8’de
gösterilmektedir. Dört grubun demografik verileri Kruskal Wallis testi ile karşılaştırıldı.
Tablo 8. Hasta gruplarının demografik verileri
Grup 1 (n=18)
Ortalama ± SD
Ortanca (min-max)
Grup 2 (n=24)
Ortalama ± SD
Ortanca (min-max)
Grup 3 (n=27)
Ortalama ± SD
Ortanca (min-max)
Grup 4 (n=21) Ortalama
± SD Ortanca (min-max)
Yaş (yıl) 7,4 ± 2,8
7 (3-12)
7,3 ± 2,2
7 (4-12)
6,4 ± 2,5
7 (1,5 - 11)
6,4 ± 3,5
5,0 (2,3 – 12)
Ağırlık Z skor 0,60 ± 1,17
0,59 (-1,91-3,40)
0,29 ± 1,34
-0,11 (-1,42- 3,55)
0,19 ± 1,07
0,06 (-2,79-3,1)
-0,2 ± 0,9 *
-0,3 (-1,3 – 2,4)
Boy Z skor -0,37 ± 1,08
-0,22 (-2,1 - 1,45)
0,05 ± 0,92
0,16 (-1,69 - 1,75)
-0,33 ± 1,45
-0,10 (-5,7-2,3)
-0,13 ± 1,2
-0,2 (-1,7 – 2,7)
Vücut kitle indeksi
(kg/m2)
18,9 ± 2,84
18,4 (15,99-25,99)
16,7 ± 3,26 ≠ ≠
15,4 (12,81-26,34)
17,2 ± 2,17**
17,0 (14,01-25,44)
16,5 ± 2,9 *
15,3 ( 13 – 24)
Hastalık süresi (yıl) 3,2 ± 2
2,5 (1-7)
5,7 ± 2,4 ≠ ≠
4,5 (3-11)
3,5 ± 2,45
2 (1-8)
-
Toplam steroid dozu
(mg/m2 prednizolon)
7174 ± 6451
3553 (1515-20476)
5424 ± 4119
3836 (2119-19923)
7508 ± 5423
4971 (442 - 20825)
-
Grup 1 ve Grup 2 arasında ≠ ≠ P<0,05, Grup 1 ve Grup 3 arasında ** P<0,05, Grup 1 ve Grup 4
arasında * P<0,05 , Grup 2 ve Grup 4 arasında ≠ P<0,05, Grup 3 ve Grup 4 arasında φ
P<0,05
38
Grup 1, Grup 2 ve Grup 3 ve Grup 4’ün biyokimyasal özellikleri ve kemik
dansitometrisi Z skoru ortalama değer±SD ve ortanca değer (min-max) olarak olarak
Tablo 9’da gösterilmektedir. Dört grubun biyokimyasal özellikleri ve kemik
dansitometrisi Z skoru Kruskal Wallis testi ile karşılaştırıldı.
Tablo 9. Hasta gruplarının biyokimyasal özellik ve kemik dansitometrisi Z skoru bulguları
Grup 1 (n=18)
Ortalama ± SD
Ortanca (min-max)
Grup 2 (n=24)
Ortalama ± SD
Ortanca (min-max)
Grup 3 (n=27)
Ortalama ±SD
Ortanca (min-max)
Grup 4 (n=21) Ortalama
± SD Ortanca (min-max)
Kreatinin
(mg/dl)
0,38 ± 0,07
0,4 (0,3 - 0,5)
0,43 ± 0,07
0,4 (0,3 - 0,5)
0,35 ± 0,17
0,3 (0,1-0,9)
0,39 ± 0,12
0,40 (0,2 – 0,6 )
Total kalsiyum
(mg/dl)
10,1 ± 0,41
10,1 (9,2 - 10,6)
10,2 ± 0,34
10,1 (9,6 - 10,9)
9,5 ± 0,85 **
9,7 (7,09 - 10,6)
10,0 ± 0,8
10,2 ( 8,4 – 11,3)
İyonize kalsiyum
(mmol/L)
1,20 ± 0,04
1,20 (1,13 - 1,31)
1,24 ± 0,055 ≠ ≠
1,24 (1,14 - 1,4)
1,18 ± 0,11
1,21 (0,85-1,32)
1,18 ± 1,18 ≠
1,2 ( 1,05 – 1,28)
İnorganik fosfat
(mg/dl)
4,8 ± 0,58
4,8 (3,9 - 5,9)
5,0 ± 0,56
4,9 (4,1 - 7)
5,1 ± 0,90
5,2 (3,5-7,8)
4,8 ± 0,5
4,8 (3,8 – 5,9)
Alkalen fosfataz
(U/L)
530 ± 158,10
540 (350 - 938)
598 ± 172
580 (313 - 1028)
511 ± 189
459 (201-999)
495 ± 153 ≠
475 ( 243 – 787 )
Magnezyum
(mg/dl)
2,0 ± 0,14
2,0 (1,8 - 2,3)
2,1 ± 0,12
2,1 (1,9 - 2,4)
2,1 ± 0,19
2,18 (1,8-2,6)
2,2 ± 0,4 *
2,2 ( 1,9 – 3,9 )
Paratiroid hormon
(pg/ml)
56,6 ± 33,72
45,2 (4,5 - 120,6)
47,9 ± 23,9
41,9 (14,7 - 121,5)
52,9 ± 29,2
40,1 (19,6-126,2) 26 ± 11
* ≠ φ
22 (8,7 – 48)
25 -OH-vit D3
(ng/ml)
129 ± 37,62
121 (75 - 203)
113 ± 65
107 (30 - 277)
186 ± 84 **
195 (60-360)
169 ± 71 * ≠
170 ( 23 – 318 )
Serum Sistatin C
(mg/L)
0,81 ± 0,135
0,84 (0,47 - 0,99)
0,67 ± 0,18
0,71 (0,23 - 0,98) ≠ ≠
0,76 ± 0,4
0,73 (0,29-2,62) **
0,72 ± 0,13
0,71 ( 0,45 – 0,98)*
İdrar sistatin C / kreatinin
(mg/mg)
1,38 ± 0,91
1,13 (0,49 - 4,14)
1,85 ± 2,46
0,95 (0,32 - 11,04)
3,28 ± 7,34
1,2 (0,67-38,98)
1,28 ± 0,50
1,20 (0,63 – 2,45 )
İdrar protein / kreatinin
(mg/mg)
0,15 ± 0,029
0,15 (0,11-0,20)
0,14 ± 0,03
0,14 (0,09-0,20)
2,57 ± 4,28
0,5 (0,23-15,79) **
0,14 ± 0,02
0,14 ( 0,11 – 0,19 ) φ
İdrar kalsiyum / kreatinin
(mg/mg)
0,09 ± 0,075
0,07 (0,0 - 0,3)
0,09 ± 0,084
0,06 (0,01- 0,3)
0,18 ± 0,53
0,04 (0,0 - 2,9)
0,17 ± 0,18
0,11 ( 0,0 – 0,6)
Kemik dansitometrisi
Z skoru
-0,99 ± 1,12
-1,10 (-2,64 - 2,0)
-0,73 ± 0,68
-0,74 (-2,07 - 0,58)
-1,09 ± 0,82
-1,01 (-2,88 - 0,64)
-
Grup 1 ve Grup 2 arasında ≠ ≠ P<0,05, Grup 1 ve Grup 3 arasında ** P<0,05 , Grup 1 ve Grup 4
arasında * P<0,05 , Grup 2 ve Grup 4 arasında ≠ P<0,05, Grup 3 ve Grup 4 arasında φ P<0,05
İstatistiksel olarak anlamlı bulunan median değerler, ilgili tabloların altında ve şekillerin
üzerinde p değerleri olarak ayrıca ifade edildi.
39
4.1. Demografik bulguların karşılaştırılması
Hasta gruplarından Grup 1; Grup 2 ve Grup 3 ile, kontrol grubu (Grup 4) ise her üç
grup (Grup 1, Grup 2 ve Grup 3) ile demografik özellikleri yönünden ayrı ayrı
karşılaştırıldı. Normal dağılım gösteren parametrelerin ortalama±SD değerleri Student t-
test ile, anormal dağılım gösteren parametrelerin ortanca (min-max) değerleri Mann-
Whitney U testi ile karşılaştırma yapıldı. İstatistiksel olarak anlamlı bulunan ortalama ve
ortanca değerler tablonun altında p değerleri olarak ayrıca ifade edilerek Tablo 8’de
gösterildi.
Yaş: Grup 1’in yaş ortalama değeri 7,4 ± 2,8 yıl, Grup 2’nin de yaş ortalama değeri
7,3±2,2 yıl, Grup 3’ün yaş ortalama değeri 6,4±2,5 yıl ve Grup 4’ün yaş ortalama değeri
6,4±3,5 yıl idi. Yaşa göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı. (Grup 1
ile Grup 2 grup arasında p=0,946, Grup 1 ile Grup 3’ün arasında p=0,236, Grup 1 ile
Grup 4 arasında p=0,358, Grup 2 ile Grup 4 arasında p=0,324 ve Grup 3 ile Grup 4
arasında p=0,966).
Ağırlık Z skoru: Grup 1’in ağırlık Z skoru ortalaması 0,60±1,17, Grup 2’nin ağırlık Z
skoru ortalaması 0,29±1,34, Grup 3’ün ağırlık Z skoru ortalaması 0,19±1,07 ve Grup 4’ün
ağırlık Z skoru ortalaması -0,2±0,9 idi. Grup 4’ün ağırlık Z skoru Grup 1’den anlamlı
olarak düşük iken diğer gruplar arasında fark yoktu. ( Grup 1 ve Grup arasında p=0,434,
Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,270, Grup 4 ve Grup 1 arasında p= 0,026, Grup 4 ve Grup
2 arasında p= 0,152, Grup 4 ve Grup 3 arasında p=0,156)
Boy Z skoru: Grup 1’in boy Z skorlaması ortalama değeri -0,37±1,08, Grup 2’nin boy Z
skorlaması ortalama değeri 0,05±0,92, Grup 3’ün boy Z skoru ortalama değeri
-0,33±1,45 ve Grup 4’ün boy Z skorlaması ortalama değeri -0,13±1,2 idi. Boy Z
skorlamasına göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı. (Grup 1 ile
Grup 2 arasında p=0,192, Grup 1 ile Grup 3 arasında p=0,926, Grup 1 ile Grup 4 arasında
p=0,534, Grup 2 ile Grup 4 arasında p= 0,570 ve Grup 3 ve Grup 4 arasında p=0,613.)
Vücut kitle indeksi (VKI): Grup 1’in VKI ortalama değeri 18,9 ±2,84 kg/m2, Grup 2’nin
VKI ortalama değeri 16,7±3,26 kg/m2, Grup 3’ün VKI ortalama değeri 17,2 ± 2,17 kg/m2
ve Grup 4’ün VKI ortalama değeri 16,5± 2,9 kg/m2 olarak bulundu. Grup 1’in VKI
Grup 2 ve Grup 3 ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek
bulundu ( Grup 1 ve Grup 2 arasında p=0,023, Grup 1 Grup 3 arasında p= 0,032). Kontrol
40
grubunun VKI ise Grup 3’ten anlamlı olarak düşük bulundu (p=0,015) (Şekil 4). Kontrol
grubu (Grup 4) ile Grup 2 ve Grup 3 arasınada istatistiksel olarak fark bulunmadı
(p=0,872, p=0,544).
Hastalık süresi: Grup 1’in hastalık süresi ortanca değeri 3,2 ± 2 yıl, Grup 2’nin hastalık
süresi ortanca değeri 5,7±2,4 yıl idi. Grup 2’nin hastalık süresi Grup 1’den istatistiksel
olarak anlamlı şekilde daha uzun olarak bulundu (p=0,001) (Şekil 5). Grup 3’ün hastalık
süresi ortalama değeri ise 3,5±2,45 yıl olup Grup 1 ile karşılaştırıldığında her iki grup
arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı (p=0,564).
Toplam Steroid dozu: Grup 1’in almış olduğu toplam steroid miktarı ortalama değeri
7174 ± 6451 mg/m2 prednizolon, Grup 2’nin almış olduğu toplam steroid miktarı ortalama
değeri 5424±4119 mg/ m2 prednizolon ve Grup 3’ün almış olduğu toplam steroid dozu
ortalama değeri ise 7508±5423 mg/m2 prednizolon olup toplam steroid dozuna göre tüm
gruplar arasında arasında istatistiksel olarak fark saptanmadı (Grup 1 ve Grup 2 arasında
p= 0,323, Grup 1 ve Grup 3 arasında p= 0,857). Ayrıca her üç grup arasında toplam sterid
dozu yönünden karşılaştırma yapıldığı zaman aralarında yine istatistiksel olarak fark yoktu
(p=0,347).
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
Vü
cu
t kitle
in
de
ksi (V
KI)
28
26
24
22
20
18
16
14
12
10
77
67
42
227
Şekil 4. Grupların VKI karşılaştırılması
41
262218N =
Grupların hastalık süresi karşılaştırması
Aktif S+Remisyon S-Remisyon S+
Hasta
lık s
üre
si
12
10
8
6
4
2
0
105
Şekil 5. Grupların hastalık süresinin karşılaştırılması
272418N =
aktif str+remisyon str-remisyon str+
To
pla
m s
tero
id d
ozu
(m
g/m
2)
30000
20000
10000
0
-10000
80
73
Şekil 6. Grupların toplam steroid dozunun karşılaştırılması
42
4.2. Biyokimyasal ve kemik dansitometre bulgularının karşılaştırılması
Hasta gruplarından Grup 1; Grup 2 ve Grup 3 ile, kontrol grubu (Grup 4) ise her
üç grup (Grup 1, Grup 2 ve Grup 3) ile biyokimyasal ve kemik dansitometri bulguları
yönünden ayrı ayrı karşılaştırıldı. Normal dağılım gösteren parametrelerin ortalama ± SD
değerleri Student t-test ile, anormal dağılım gösteren parametrelerin ortanca (min-max)
değerleri Mann-Whitney U testi ile karşılaştırma yapıldı. İstatistiksel olarak anlamlı
bulunan ortalama ve ortanca değerler tablonun altında p değerleri olarak ayrıca ifade
edilerek Tablo 9’da gösterildi.
Kreatinin : Grup 1’in serum kreatinin ortalama değeri 0,38±0,07 mg/dl, Grup 2’nin
kreatinin ortalama değeri 0,43± 0,07 mg/dl, Grup 3’ün kreatinin ortalama değeri
0,35±0,17 mg/dl ve Grup 4’ün kreatinin değeri ortalaması 0,39±0,12 mg/dl idi. Serum
kreatinin düzeyine göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark görülmedi (Grup 1 ve
Grup 2 arasında p=0,062, Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,412, Grup 4 ve Grup 1 arasında
p=0,833, Grup 4 ve Grup 2 arasında p=0,238, Grup 4 ve Grup 3 arasında p=0,330).
Total kalsiyum: Grup 1’in serum total kalsiyum düzeyi ortalama değeri 10,1± 0,41 mg/dl,
Grup 2’nin serum total kalsiyum düzeyi ortalama değeri 10,2±0,34 mg/dl, Grup 3’ün
serum total kalsiyum ortalama değeri 9,5± 0,85 mg/dl ve Grup 4’ün serum total kalsiyum
düzeyi ortalama değeri ise 10,0±0,8 mg/dl idi. Serum total kalsiyum düzeyine göre Grup
1’in Grup 2 ile aralarında istatistiksel olarak fark görülmezken Grup 3’ün serum total
kalsiyum düzeyi Grup 1’den anlamlı olarak düşük, Grup 4’ten ise anlamlıya yakın olarak
düşük bulundu (Grup 1 ve Grup 2 arasında p=0,323, Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,010,
Grup 3 ve Grup 4 arasında p=0,055). Kontrol grubu (Grup 4) ile Grup 1 ve Grup 2
arasında istatistiksel olarak fark görülmedi (Grup 1 ve Grup 4 arasında p=0,818, Grup 2
ve Grup 4 arasında p=0,328 ) (Şekil 7).
İyonize kalsiyum: Grup 1’in serum iyonize kalsiyum düzeyi ortalama değeri 1,20±0,04
mmol/L, Grup 2’nin serum iyonize kalsiyum düzeyi ortalama değeri 1,24±0,055 mmol/L,
Grup 3’ün serum iyonize kalsiyum ortalama değeri 1,18±0,11 mmol/L ve Grup 4’ün
serum iyonize kalsiyum düzeyi ortalama değeri 1,18±1,18 mmol/L idi. Grup 2’nin serum
iyonize kalsiyum düzeyi Grup 1 ve Grup 4’ten istatistiksel anlamlı olarak yüksek bulundu
(Grup 1 ve Grup 2 arasında p=0,019, Grup 2 ve Grup 4 arasında p=0,002 ) (Şekil 8).
43
Grup1 ile Grup 3 ve Grup 4 arasında ve Grup 3 ile Grup 4 arasında iyonize kalsiyum
düzeyine göre istatistiksel olarak fark bulunmadı (p=0,353, p=0,230, p=0,945).
İnorganik Fosfat: Grup 1’in serum inorganik fosfat düzeyi ortalama değeri
4,8±0,58 mg/dl , Grup 2’nin serum inorganik fosfat düzeyi ortalama değeri
5,0±0,56 mg/dl, Grup 3’ün serum inorganik fosfat ortalama değeri ise 5,1±0,90 mg/dl ve
Grup 4’ün serum inorganik fosfat düzeyi ortalama değeri ise 4,8±0,5 mg/dl olup serum
inorganik fosfat düzeyine göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı.
(Grup 1 ile Grup 2 arasında p=0,266, Grup 1 ile Grup 3 arasında p=0,158, Grup 1 ile Grup
4 arasında p=0,863, Grup 2 ile Grup 4 arasında p=0,325, Grup 3 ile Grup 4 arasında
p=0,190).
Alkalen fosfataz: Grup 1’in serum alkalen fosfataz düzeyi ortalama değeri
530±158,10 U/L, Grup 2’nin serum alkalen fosfataz düzeyi ortalama değeri
598±172 U/L , Grup 3’ün serum alkalen fosfataz ortalama değeri ise 511±189 U/L ve
Grup 4’ün serum alkalen fosfataz düzeyi ortalama değeri 495±153 U/L olup alkalen
fosfataz düzeyine göre Grup 1’in Grup 2 ve Grup 3 ile ve kontrol grubunun (Grup 4)
Grup1 ve Grup 3 ile aralarında istatistiksel olarak fark bulunmadı (p=0,197, p=0,717,
p=0,487, p=0,745). Ancak Grup 4’ün serum alkalen fosfataz düzeyi Grup 2’ye göre
istatistiksel olarak anlamlı değerde düşük bulundu (p=0,041).
Magnezyum: Grup 1’in serum magnezyum düzeyi ortalama değeri 2,0±0,14 mg/dl,
Grup 2’nin serum magnezyum düzeyi ortalama değeri 2,1±0,12 mg/dl, Grup 3’ün serum
magnezyum ortalama değeri 2,1±0,19 mg/dl ve Grup 4’ün serum magnezyum düzeyi
ortalama değeri 2,2±0,4 mg/dl olup serum magnezyum düzeyine göre Grup 1 ile Grup 2
ve Grup 3 arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı (p=0,487, p=0,383). Ancak kontrol
grubunun (Grup 4) serum magnezyum düzeyi Grup 1 ve Grup 2’den istatistiksel olarak
anlamlı değerde yüksek bulunurken Grup 3 ile aralarında istatistiksel olarak fark
bulunmadı (p=0,028, p=0,050 ve p=0,076).
Paratiroid hormon: Grup 1’in serum paratiroid hormon ortalama değeri
56,6±33,7 pg/ml , Grup 2’nin serum paratiroid hormon ortalama değeri 47,9±23,9 pg/ml,
Grup 3’ün serum paratiroid hormon ortalama değeri 52,9±29,2 pg/ml ve Grup 4’ün
serum paratiroid hormon ortalama değeri 26±11 pg/ml olup paratiroid hormon düzeyine
göre Grup 1 ile Grup 2 ve Grup 3 arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı (p=0,359,
p=0,707). Ancak kontrol grubunun (Grup 4) serum paratiroid hormon düzeyi Grup 1,
44
Grup 2 ve Grup 3’ten istatistiksel olarak anlamlı değerde düşük olarak bulundu (p=0,002,
p=0,000, p= 0,006) (Şekil 9).
25(OH)D: Grup 1’in serum 25(OH)D ortalama değeri 129±37,62 ng/ml , Grup 2’nin
serum 25(OH)D ortalama değeri 113±65 ng/ml , Grup 3’ün serum 25(OH)D ortalama
değeri ise 186±84 ng/ml ve Grup 4’ün serum 25(OH)D ortalama değeri 169±71 ng/ml
olup serum 25(OH)D düzeyine göre Grup 1’in ile Grup 2 arasında istatistiksel olarak fark
görülmez iken, Grup 3’ün serum 25(OH)D düzeyi Grup 1’den istatistiksel olarak anlamlı
değerde yüksek bulundu (p=0,314, p=0,004). Kontrol grubunun (Grup 4) serum 25(OH)D
düzeyi Grup 1 ve Grup 2’ye göre istatistiksel olarak anlamlı değerde yüksek bulunurken
Grup 3 ile arasında istatistiksel fark görülmedi (Grup 1 ve Grup 4 arasında p=0,035,
Grup2 ve Grup 4 arasında p=0,009, Grup 3 ve Grup 4 arasında p=0,437) (Şekil 10).
Serum sistatin C: Grup 1’in serum sistatin C ortanca değeri 0,84 mg/L (0,47-0,99),
Grup2’nin serum sistatin C ortanca değeri 0,71 mg/L (0,23-0,98), Grup 3’ün serum sistatin
C ortanca değeri ise 0,73 mg/L (0,29-2,62) ve Grup 4’ün serum sistatin C ortanca değeri
0,71 ( 0,45 – 0,98) olup Grup 1’in serum sistatin C değeri Grup 2, Grup 3 ve Grup 4’ten
istatistiksel olarak anlamlı değerde yüksek bulundu (Grup 1 ve Grup 2 arasında p=0,007,
Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,015, Grup 1 ve Grup 4 arasında p=0,037). Kontrol grubu
ile Grup 2 ve Grup 3 arasında serum sistatin C değerine istatistiksel olarak fark görümedi
(Grup 2 ve Grup 4 arasında p=0,609, Grup 3 ve Grup 4 arasında p=0,992) (Şekil 11).
İdrar sistatin C/kreatinin: Grup 1’in idrar sistatin C/kreatinin oranı ortanca değeri 1,13
(0,49 - 4,14), Grup 2’nin idrar sistatin C/kreatinin oranı ortanca değeri 0,95 (0,32 - 11,4),
Grup 3’ün idrar sistatin C/kreatinin oranı ortanca değeri ise 1,20 (0,67-38,98) ve
Grup 4’ün idrar sistatin C/kreatinin oranı ortanca değeri 1,20 (0,63 – 2,45) olup idrar
sistatin C/kreatinin oranına göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark görülmedi.
(Grup 1 ile Grup 2 arasında p=0,629, Grup 1 ile Grup 3 arasında p=0,404, Grup 1 ile
Grup 4 arasında p=0,781, Grup 2 ile Grup 4 arasında p=0,383 ve Grup 3 ile Grup 4
arasında p=0,683).
İdrar protein/kreatinin: Grup 1’in idrar protein/kreatinin oranı ortanca değeri 0,15
(0,11 - 0,20), Grup 2’nin idrar protein/kreatinin oranı ortanca değeri 0,14 (0,09 - 0,20),
Grup 3’ün idrar protein/kreatinin oranı ortanca değeri 0,50 (0,23-15,79) ve Grup 4’ün
idrar protein/kreatinin oranı ortanca değeri 0,14 (0,11 – 0,19) olup idrar protein/kreatinin
oranına göre grup 1’in grup 2 ve grup 4 ile ve grup 2’nin grup 4 ile aralarında istatistiksel
45
olarak fark görülmedi (p=0,461, p=0,182, p=0,471). Grup 3 ‘ün ise Grup 1 ve Grup 4 ile
aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0,000, p=0,000) (Şekil 12).
İdrar kalsiyum/kreatinin: Grup 1’in idrar kalsiyum/kreatinin oranı ortanca değeri 0,073
(0,0 - 0,26), Grup 2’nin idrar kalsiyum/kreatinin oranı ortanca değeri 0,059 (0,01 - 0,33),
Grup 3’ün idrar kalsiyum/kreatinin oranı ortanca değeri ise 0,042 (0,0-2,85) ve Grup 4’ün
idrar kalsiyum/kreatinin oranı ortanca değeri 0,11 (0,0-0,62) olup idrar kalsiyum/kreatinin
oranına göre tüm gruplar arasında istatistiksel olarak fark görülmedi. (Grup 1 ile Grup 2
arasında p=0,859, Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,517, Grup 1 ile Grup 4 arasında
p=0,242, Grup 2 ile Grup 4 arasında p=0,322 ve Grup 3 ile Grup 4 arasında p=0,098 ).
Kemik dansitometrisi: Grup 1’in ölçülen lomber spina kemik dansitometrisi Z skoru
ortalama değeri -0,99±1,12 , Grup 2’nin ölçülen lomber spina kemik dansitometrisi Z
skoru ortalama değeri -0,73±0,68, Grup 3’ün lomber spina kemik dansitometrisi Z
skorlaması ortalaması ise -1,09±0,82 olup kemik dansitometrisi Z skoruna göre her üç
grup arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı (Grup 1 ve Grup 2 arasında p=0,394,
Grup 1 ve Grup 3 arasında p=0,754).
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
To
tal K
als
iyu
m
12
11
10
9
8
7
6
47
Şekil 7. Grupların total kalsiyum düzeyi karşılaştırılması
46
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
İyo
niz
e K
als
iyu
m
1,5
1,4
1,3
1,2
1,1
1,0
,9
,8
45
46
35
Şekil 8. Grupların iyonize kalsiyum düzeyi karşılaştırılması
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
Pa
ratiro
id H
orm
on
140
120
100
80
60
40
20
0
-20
50
Şekil 9 . Grupların serum paratiroid hormon düzeyi karşılaştırılması
47
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
Se
rum
Sis
tatin
C
3,0
2,5
2,0
1,5
1,0
,5
0,0
5159
50
35
23
Şekil 10. Grupların serum sistatin C düzeyi karşılaştırılması
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
25
Hid
roksi vita
min
D
400
300
200
100
0
-100
82
71
Şekil 11. Grupların 25(OH)D düzeyi karşılaştırılması
48
20262218N =
kontrol
aktif str+
remisyon str-
remisyon str+
İdra
r p
rote
in/k
rea
tin
in o
ran
ı
20
10
0
-10
58
59
61
69
62
Şekil 12. Grupların idrar protein /kreatinin oranı karşılaştırılması
49
5. TARTIŞMA
Çocukluk çağı nefrotik sendromunda kortikosteroid tedavisinin yeri tartışılmaz
olmakla birlikte tedavinin komplikasyonları açısından çeşitli çalışmalar yapılmaya devam
etmekte ve optimum tedavi süresi belirlenmeye çalışılmaktadır. 1981 yılından itibaren
Uluslararası Çocuk Böbrek Hastalıkları Çalışma Grubu (ISKDC) protokolüne göre tedavi
uygulanmaktadır7. Ancak son yıllarda steroidin kemik metabolizması üzerindeki etkileri
tekrar gündeme gelmiş ve bu konuda farklı parametreler belirlenerek çalışmalar yapılmaya
başlanmıştır 133. Bu amaçla çalışmamıza toplam 69 idiyopatik steroide duyarlı nefrotik
sendromlu hasta (18’i remisyonda olup halen steroid almaya devam eden, 24’ü remisyonda
olup son bir yıldan itibaren steroid tedavisi almamış olan ve 27’si steroid almakta ve aktif
dönemde olan 3 grup) ve 21 sağlıklı kontrol grubu alındı. Remisyonda olup steroid
almaya devam eden ve remisyonda steroid almayan hastalar steroidin kemik parametreleri
üzerine etkileri yönünden karşılaştırılırken steroid almakta olan remisyondaki ve aktif
dönemdeki hastalar nefrotik sendromun kemik metabolizması üzerindeki etkileri yönünden
karşılaştırıldı. Ayrıca sağlıklı kişilerden oluşan kontrol grubu ile her 3 hasta grubu
arasında ayrı ayrı karşılaştırma yapıldı. Nefrotik sendromlu hastalarda hem steroidin
kemik üzerine baskılayıcı etkileri hem de hastalığa bağlı olarak meydana gelen birtakım
biyokimyasal değişiklikler bu çalışmada incelendi.
Steroid tedavisi alan nefrotik sendromlu hastalarda çeşitli yollarla kemik
metabolizmasında dalgalanmalar olabilmektedir. Nefrotik sendromun aktif fazında D
vitamin bağlayan globulinin idrara ile atılımı sonucu 25 (OH)D değeri azalırken serum
paratiroid hormon yüksek yada normal olarak görülebilir134. Kemik oluşumu ve mineral
depolanmasının aktif dönemi olan çocukluk çağında nefrotik sendrom relapslar ile
seyreder. Bu nedenle kemik düzenleyici faktörlerdeki dalgalanmalar önemli rol oynar 135.
Günümüzde nefrotik sendromun aktif döneminde başlangıç kortikosteroid tedavisinde
Uluslararası Çocuk Böbrek Hastalıkları Çalışma Grubunun (ISKDC) 8 haftalık tedavi
rejimi (60mg/m2 /gün 28 gün ve takiben 40mg/m2 gün aşırı 28 gün toplam 2.24g/m2 )
verilmektedir7. Tedavi ile birlikte hastaların %90’nında daha fazlası remisyona girer.
Steroide bağımlı olanların en az %50’sinde relapslar meydana gelmektedir. Bu hastaların
%80’i erişkin yaşa geldiğinde relapslardan kurtulur ancak buna rağmen önemli olarak
50
kümülatif steroid dozu almış olacaklar. Bu durum erişkin dönemde osteoporotik kemik
kırık riskini arttırmaktadır 136.
Glukokortikoidler kemik oluşumunu baskılar, büyümeyi yavaşlatır ve obeziteyi
indükler100. Steroid almaya devam eden ve steroidi kesilmiş remisyondaki iki hasta
grubunun yaş, cins, ağırlık Z skoru, boy Z skoru ve toplam steroid dozu yönünden
aralarında istatistiksel olarak fark olmayıp, steroidi kesilen hastaların hastalık süresi steroid
almayanlara göre anlamlı olarak daha uzun bulundu (p= 0,001). Hastalık süresi daha kısa
olmasına rağmen halen steroid tedavisi almakta olan hastaların VKI’inin steroid tedavisi
almayanlara göre anlamlı olarak yüksek olması (p=0,002), steroid tedavisinin kesilmesiyle,
VKI’indeki arttışın geçici bir durum olduğunu bize düşündürdü. Leonard ve
arkadaşlarının100 yapmış olduğu çalışmadaki hasta grubu son 12 ay içinde steroid tedavisi
almış olan hastaları içerdiği için hastalarında VKI’nin yüksek olarak bulunmuş olduğunu
düşündük. Bizim hastalarımızda ise VKI’indeki artış, kümülatif steroid dozu ve hastalık
süresiyle ilişkili bulunmadı. Ancak hastaların steroid tedavisi sırasında steroidin iştah artışı
ve kuşingoid etkileri nedeniyle VKI’nin artmış olduğunu düşündük. Çünkü remisyonda
olup bir yıldan itibaren steroid tedavisi kesilen hastaların hastalık süresi ve toplam steroid
dozu yüksek olsa bile VKI’ini normal olarak saptadık. Lande ve ark. da standart steroid
tedavisi alan SSNS’lu hastaların 12 aylık süre içinde %51’inde iştah artışı ve %25’inde
obezite görüldüğünü belirtilmektedir 137.
Kontrol grubu ile remisyonda olan hastalar karşlaştırıldığında steroid almaya devam
eden hastaların VKI’nin daha yüksek (p=0,015) olup bir yıldan itibaren steroid almayan
hastalar ile VKI yönünden aralarında fark olmaması (p=0,872) sterodin VKI üzerine
etkisinin geçici olduğu düşüncesini destekledi. Steroid almakta olan remisyonda ve aktif
dönemde olan nefrotik sendromlu hastalarımızın steroid dozları arasında fark olmamasına
rağmen VKI yönünden karlaştırıldığında remisyondaki hastaların VKI’nin daha yüksek
(p=0,032) olması da steroid tedavisinin devamlılığının, VKI üzerinde ki etkisinin önemli
olduğunu bir daha göstermektedir.
Nefrotik sendromlu hastalarda hipokalsemi görülebilmektedir135. Bu durum
hipoalbuminemi ile ilişkili olabilir. Fakat nefrotik sendromun remisyonuyla serum iyonize
kalsiyumu normale döner veya azalma gösterebilir. Günümüzde erişkinlerde yapılan
çalışmalarda, barsaklardan kalsiyum absorbsiyonunun azalması, vitamin D metabolitlerinin
anormalliği, paratiroid hormonun artışı, diyet ve yeterli beslenememe gibi hipokalsemiye
51
neden olabilecek bir çok faktör gösterilmiştir 135 . Bizim çalışmamızda aktif dönemde
olan hastalarımızın remisyonda olanlara göre serum total kalsiyum değeri anlamlı olarak
düşük (p=0,010) ve serum iyonize kalsiyum düzeyi yönünden aralarında istatistiksel
olarak farklı olmaması (p=0,353) hipokalseminin hipoalbuminemi ile ilişkisini
destekliyordu. Steroid tedavisi almaya devam eden remisyondaki hastalarımız ile aktif
dönemde olan hastalar arasında total kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz, magnezyum ve
paratiroid hormon düzeyi yönünden aralarında fark bulunamadı. Remisyonda steroid
almakta olan hastalarımızın iyonize kalsiyum düzeyinin steroidi kesilen hastalara göre
daha düşük (p=0,019) olması ise steroidlerin barsaklardan kalsiyum absorbsiyonunu
azaltıcı etkisi ile ilişkili olarak görülürken serum fosfor düzeyi, alkalen fosfataz, paratiroid
hormon, magnezyum ve 25(OH)D düzeyi yönünden aralarında istatistiksel olarak fark
bulunamadı. Ancak tüm hasta gruplarımız (Grup 1, Grup 2 ve Grup 3) kontrol grubu ile
karşılaştırıldığında serum paratiroid hormon düzeylerinin kontrol grubuna göre anlamlı
olarak yüksek olduğu görüldü (p=0,002, p=0,000, p= 0,006). Bu durum hem steroidlerin
etkisi hem de nefrotik sendroma bağlı hiperparatiroidizim varlığını düşündürdü.
Nefrotik sendromda hiperparatiroidizim ile ilgili literatür bilgileri farklılık
göstermektedir. Bak ve arkadaşları 40 nefrotik sendromlu hastada yapmış olduğu
çalışmada nefrotik sendromun aktif döneminde hipokalsemi ve hipokalsiüri saptanan hastaların
steroid tedavisinden sonra serum ve idrar kalsiyum değerinde artış olduğunu bildirmişler
ve bu durumun hipokalsemi ile ilişkili olduğunu ileri sürmişler134. Freundlich ve
arkadaşları ise yaş ortalaması 10,1 yıl ve GFR’si normal olan 58 nefrotik sendromlu
hastada yapılan çalışmalarında hipokalsemi, hiperparatroidizim ve düşük kalsitriol
olduğunu, ancak bu bulguların geçici bir durum olduğu ve remisyon ile normale
döndüğünü bildirmektedirler138.
Freundlich ve arkadaşları relaps dönemdeki hastaların remisyonda olanlara göre
serum total kalsiyum düzeyini önemli oranda düşük ve fosfor düzeyini önemli oranda
yüksek bulmalarına karşın karşın relaps dönemde immunoreaktif paratiroid düzeyinde
anlamlı yükselme göstermediler. Bununla birlikte bizim çalışmamıza benzer şekilde steroid
tadavisi alan ve almayan hastaların paratiroid hormon, total kalsiyum ve kalsitriol değeri
yönünden aralarında fark olmadığını bildirdiler139.
GFR’si normal olan nefrotik sendromlu hastalarda sekonder hiperparatiroidizimin
nadir olarak görülebildiği belirtilmiştir140. Erişkinlerde relaps süresince hipokalseminin
52
varlığına rağmen hiperparatiroidizim olmadığı bildirilmiştir141,142. Benzer şekilde kronik
böbrek yetmezliği olan diabetik hastaların diabetik olmayanlara göre serum kalsiyum
düşüklüğüne rağmen paratiroid hormon değerinin neden düşük olduğu tam olarak
açıklanamamıştır143. Chesney ve arkadaşları da uzun süreli kortikosteroid tedavisi almış
olup kemik mineralizasyon bozukluğu ve düşük 1,25(OH)2D saptanan remisyonda ki
nefrotik sendromlu çocuklarda hiperparatiroidizim gösteremediler 144,145. Alon ve Chan ise
kreatinin klirensi 75ml/dakika/1,73 m2 olan bir hastalarında sekonder hiperparatiroidizim
olduğunu belirtmektedir144,145,146.
Plazmadaki magnezyumun %60’ı serbest halde ve %20’si proteine bağlıdır. Bu
nedenle serum magnezyum düzeyi plazma proteinlerindeki değişikliklerinden fazla
etkilenmemektedir. Kemiklerde (%67) ve kas dokusunda (%20) depolanır. Diyetle alınan
magnezyumun %40’ı barsaklardan emilir. Barsaklardan emilimi PTH’nun etkisine
duyarlıdır ve PTH salınımını direkt olarak etkiler. Vitamin D’nin Mg emilimi üzerine
etkisi daha sınırlıdır147. Hasta gruplarımız arasında serum magnezyum düzeyinin normal
sınırlarda olması ve aralarında istatistiksel olarak fark olmamasına rağmen kontrol grubuna
göre magnezyum düzeyi daha düşük olarak bulundu. Buna karşılık hasta gruplarımızdaki
paratiroid hormon düzeyi kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu. Bıyıklı ve ark.’da
nefrotik sendromlu hastalarda yapmış olduğu çalışmada aktif dönem, remisyon ve kontrol
grubunun Mg ve PTH düzeyi yönünden aralarında fark olmadığını bildirdi 76.
Serum 25(OH)D konsantrasyonu beslenme durumunun en iyi göstergesi olup yaş,
cins, ırk, vücut ölçüleri, süt ürünleri ile beslenme ve mevsimsel faktörlerden
etkilenebilmektedir. Çocuklarda yaşın ilerlemesi ile birlikte serum 25(OH)D düzeyinde
azalma gösterilmiştir148. Bu duruma yaşın artmasıyla birlikte çocuklarda süt alımının
azalmasının katkısı olabilir. Kış ve sonbahar mevsiminde güneş ışınlarına daha az maruz
kalındığı için bu dönemde serum 25(OH)D vücutta daha az sentezlenir. Serum 25(OH)D’in
<20 ng/ml’nin altındaki konsantrasyonu D vitamini yetersizliği olarak tanımlanmaktadır.
Normal GFR’li olan nefrotik sendromlu hastalarda rutin olarak D vitamini ölçümü
yapılmamasına rağmen böbrek fonksiyonları normal olan idiyopatik nefrotik sendromlu
hastalarda D vitamini metabolizmasında sıklıkla anormallik gösterilmiştir149.
Nefrotik sendromda masif proteinüri varlığında idrarda D vitamini bağlayan
proteinlerin kaybı nedeniyle D vitamini eksikliği beklenmesine karşın bizim hastalarımızın
hiçbirisinde D vitamini eksikliği yada yetersizliği görülmedi. Bizim çalışmamızda nefrotik
53
sendromun aktif döneminde olan hastaların serum 25(OH)D değeri remisyonda olanlara
göre önemli olarak yüksek çıktı (p= 0,004). Hastalarımızın yaş, cinsiyet, toplam steroid
dozu, ağırlık ve boy Z skoru yönünden aralarında fark yoktu. Kontrol grubunun 25(OH)D
düzeyi remisyondaki steroid alan ve steroid almayan hastalara göre anlamlı olarak yüksek
(p=0,035, p=0,009) bulunmasına rağmen aktif dönemde olanlar ile aralarında istatistiksel
fark yoktu (p=0,437).
Hastalarımız çalışma öncesinde D vitamini yada kalsiyum desteği almamış, aynı
bölgede aynı iklim koşulları altında yaşayan, yeterli güneş ışını alan ve yatağa bağımlı
olmayan çocuklardan oluşuyordu. Hasta gruplarımızda obezite görülmemekle birlikte tuz
kısıtlaması dışında normal diyet ile beslenmeleri nedeniyle D vitamini yetersizliği
görülmediğini düşündük. Ayrıca hastalarımızın aktif nefrotik dönemde olanların ortalama
relaps sayısı 2,1±1,7 / yıl , remisyonda olan hastaların ortalama relaps sayısı steroid
almakta olanları 2,1±2,2 / yıl ve steroid tedavisi kesilenlerin ortalama relaps sayısı
0,7±0,8 / yıl idi. Hastalarımızın sık relaps olmaması nedeniyle 25(OH)D kaybı meydana
gelmediğini düşündük.
Grymonprez, Auwex ve Tessitore’nin arkadaşlarıyla yaptığı çalışmalarda nefrotik
sendromun aktif fazı ve relaps süresince serum 25(OH)D düzeyinde düşüklük olduğu
bildirilmiştir150,151,152. Huang ve arkadaşları ise remisyonda olan nefrotik sendromlu
çocukların 25(OH)D konsantrasyonunu sağlıklı kontrol grubu ile benzer olarak bulmuş,
ancak 25(OH)D’yi etkilediği bilinen mevsimsel farlılığı göz önünde tutmamıştır102. Erişkin
nefrotik sendromlu hastalarda ise daha çok ağır ve devamlı proteinürili hastalar üzerinde
çalışmalar yapılmıştır 103,152,153,154.
Remisyonda steroide duyarlı nefrotik sendromlu hastalarda 25(OH)D düşüklüğü daha
çok tekrarlayan proteinüri atakları ile ilişkili olabilir. Çünkü steroide duyarlı nefrotik
sendromlu hastaların %60’ı 5’ten fazla tekrarla seyreder. Relaps sırasında
glukokortikoidlere cevap alınır ancak proteinüri haftalarca devam edebilir. Uzamış
proteinüri ile birlikte tekrarlayan ataklar 25(OH)D eksikliği ile sonuçlanır. Francis ve
arkadaşlarının ortalama relaps sayısı 10 olan remisyona girmiş steroide duyarlı nefrotik
sendromlu hastalarda yapmış olduğu çalışmada nefrotik sendromun süresi ve relaps sayısı
ile ilişkili olarak hastaların %90,2’sinde 25(OH)D düzeyinde düşüklük saptanmış. Bununla
birlikte 25(OH)D düşüklüğü ile açık olarak ilişkili olan toplam relaps süresi ve relaps
sırasındaki proteinürinin derecesi ile ilişkisi değerlendirilmemiştir. Özellile sık relaps
54
nefrotik sendromlu hastaların D vitamini yetersizliği yönünden riskli olduklarını ileri
sürmektedirler 155.
Steroide duyarlı nefrotik sendromlu çocuklarda D vitamini eksikliği ve yetersizliği
riski olması nedeniyle Dvitamini (ergokalsiferol) desteği faydalı olabilir. Erişkinlerde
Ulusal Böbrek Vakfı, paratiroid hormon yüksekliği ve GFR’ı ≤ 60 ml/dakika olan
hastalarda serum 25(OH)D düzeyi 30ng/ml’nin altında olanlara en az 6 ay yüksek doz D
vitamini (ergokalsiferol) desteği önermektedir156. GFR’ı normal olan steroide duyarlı
nefrotik sendromlu hastalar için proflaktik tedavi önerilmemektedir. Ancak özellikle sık
relaps olan hastalarda 25(OH)D değeri ölçümü yapıldıktan sonra destek tedavisi yönünden
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İlk olarak 1961 yılında serebospinal sıvı spesifik protein olarak tanımlanan sistatin C
son yıllarda GFR’nin belirleyicisi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca masif proteinüride idrar
sistatin C atlımının etkilendiği ve kemik metabolizmasındaki rolü gündeme gelmiştir. Bu
amaçla yapılan çalışmalar esnasında yüksek steroid dozu ile serum sistatin C arasında ilişki
bulunmuş olup sistatin C’nin steroid tedavisindeki önemi gösterilmiştir.
Kemiğin osteoklastik rezorbsiyonu daima hücre dışı kısımda meydana gelir ve kemik
proteinlerinin enzimatik yıkımı ve minerellerin çözülmesini içerir. Kemik matriks
proteinlerinin enzimatik yıkımında lizozomal enzimler önemli rol oynar. Lizozomal
enzimler arasında sistein proteinazları önde gelir. Ohsawa ve arkadaşları 1993’te sistein
proteinazların osteoklastik kemik matriksi yıkımında önemli olduğunu açıklamışlar92.
Grubb ve çalışma arkadaşları 1993’te sistatin ailesine ait olan sistatin C’nin sistein
proteinazları inhibe edici etkisi olduğunu bildirmişlerdir. Grubb ve arkadaşları (1987),
Abrahamson ve arkaşları (1988) ve Dalboge ve arkadaşları (1989) ayrı çalışmalarda
rekombinat tekniklerle sistatin C’yi kolonize ederek ürettiler. Günümüzde Lerner ve
Grubb’un yapmış olduğu çalışmada rekombinant insan sistatin C’nin neonatal fare
kalvarial kemik kültüründe PTH veya PTrH stümulasyonu ile kemik rezorbsiyonunu inhibe
ettiği bildirildi. Johansson ve arkadaşları ise in vitro bir çalışmada sistatin C’nin kemik
rezorbsiyon lakunalarına osteoklastik proteolitik enzim salınımının aktivitesini inhibe
ederek kemik rezorbsiyununu engellediğini göstermiştir92. İmmunohistokimyasal
çalışmalarda sistein proteinazların kemik matriksinin enzimatik yıkımında rol oynadığı ve
kemik rezorbsiyonuna yol açtığı gösterilmiştir. Sistatin C sistatin ailesine ait olan bir
55
sistein proteinaz inhibitörü olup kemik kültürlerinde kemik rezobsiyon inhibisyonu yaptığı
kanıtlanmıştır.
Bizim çalışmamızda remisyonda olan nefrotik sendromlu hastalarda steroid tedavisi
almaya devam edenlerin serum sistatin C değeri steroid tedavisi almayanlara göre anlamlı
olarak daha yüksek bulundu (p=0,007). Bu hastaların kreatinin,inorganik fosfor, alkalen
fosfataz, magnezyum, 25(OH)D ve toplam steroid dozu değerlerine göre aralarında fark
yoktu. Ancak steroid almaya devam eden hastalarda serum iyonize kalsiyum değerinin
anlamlı olarak daha düşük ve lomber vertebra BMD’nin istatistiksel olarak farklı olmasa
da osteopeniye daha yakın olması steroidlerin kemik metabolizmasındaki değişiklikler ile
birlikte serum sistatin C konsantrasyonunu arttırıcı yönde etkisi olduğunu destekledi. Bu
sonuç bize serum sistatin C düzeyinin kemik metabolizmasındaki değişikliklerin erken
dönem bulgusu olabileceği ve kemik parametresi olarak kullanılabileceğini düşündürdü.
Böbrek fonksiyonları normal olan hastalarda sistemik kortikosteroid tedavisinin serum
sistatin C konsantrasyonuna etkisini incelemek amacıyla Bökenkamp ve arkadaşlarının
yapmış olduğu çalışmada steroide duyarlı nefrotik sendromlu çocuklarda standart yüksek
doz kortikosteroid tedavisi ile serum sistatin C konsantrasyonun etkilenmeden kaldığı
ancak böbrek fonksiyonları bozuk olup özellikle pulse metilprednizolon tedavisi alan
hastalarda serum sistatin C konsantrasyonunun böbrek fonksiyon bozukluğu ile orantısının
dışında artış gösterdiği bildirilmiştir 80.
Serum sistatin C, GFR’nin endojen biyokimyasal parametresi olarak
düşünülmektedir. Başarılı renal transplantasyondan sonra serum kreatinin düzeyi
düşmeden önce serum sistatin C düzeyinin düşmesine rağmen, allograft fonksiyonlarının
stabil olduğu 2-6 günler arasında serum sistatin C konsantrasyonunda %30’un üzerinde
artış gözlenmiş 131,132. Bu artışın patogenezi tam olarak açıklanamamakla birlikte renal
transplantasyon sonrasında verilen yüksek doz kortikosteroid tedavisinin önemli rol
oynadığı tartışılmaktadır 89,133. Cimerman ve arkadaşları ise ağır astımlı hastalarda yüksek
doz kortikosteroid tedavisi ile serum sistatin C düzeyinde artış olduğunu bildirmişlerdi 118.
Bjarnadottir ve çalışma arkadaşları da in vitro bir çalışmada HeLa hücrelerinde steroid
dozuna bağlı sistatin C üretiminde önemli artış elde etmişlerdir160.
Sağlıklı kişilerden oluşan kontrol grubumuzun serum sistatin C düzeyi, remisyonda
steroid almayan hastalar ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile farklılık göstermedi.
Ancak steroid almakta olan remisyondaki hastaların serum sistatin C düzeyinin kontrol
56
grubuna göre daha yüksek bulunması (p=0,037) önceki çalışmalarda kemik rezobsiyon
inhibisyonu yaptığı düşünülen sistatin C’nin, steroidlerin kemik rezorbsiyonu yapıcı
etkisine karşı artış gösterdiğini düşündürdü.
Çalışmamızda proteinürik döneminde olan aktif nefrotik sendromlu hastaların idrar
sistatin C/kreatinin oranı remisyonda olanlara göre hafif olarak yüksek bulunmasına
rağmen aralarında istatistiksel olarak bir fark bulanmadı. İdrar protein/kreatinin oranı
yönünden aktif dönem ve remisyonda olan hastaların aralarında istatistiksel olarak anlamlı
fark olmasına rağmen (p<0,000), idrar sistatin C/kreatinin oranının her iki grup arasında
farklılık göstermemesi idrar sistatin C’nin tubuler disfonksiyona ek olarak tubuler
reabsorbsiyonun da gerçekten iyi bir göstergesi olduğunu ve proteinüriden etkilenmediğini
düşündürdü.
Masif proteinüri varlığında tubuler epiteldeki reseptör saturasyonundan dolayı sistatin
C’nin reabsorbsiyonunun rekabete dayalı inhibisyonu olabileceğini düşünen Tkaczyk ve
arkadaşları da proteinürik (n=12) ve remisyonda (n=12) olan idiyopatik nefrotik
sendromlu hastalarda yapmış olduğu çalışmada proteinürinin derecesi ve idrar sistatin C
değeri arasında önemli korelasyon bularak bu sonucu doğruladılar (p=0,001). Ancak idrar
sistatinC/kreatinin oranı ile proteinüri arasında korelasyon bulamadılar (p=0,08)130.
Bunlara zıt olarak Takuwa ve arkadaşları da bizim çalışmamızda olduğu gibi 217
proteinürik ve 1,670 sağlıklı kişiden oluşan çalışmada her iki grupta da sistatin C/kreatinin
oranının tubuler disfonksiyonun önde gelen belirleyicisi olmasından sonra tubuler
reabsorbsiyonunun da iyi bir indeksi olduğunu ve proteinüriden etkilenmediğini
bildirdiler131.
Tian ve arkadaşları 1997’de GFR’si azalmış ve böbrek hastalığı olan erişkinlerde
idrar sistatin C değerinde kreatinin klirensinde ki azalma ile uyumlu bir artış olduğunu
bildirdi (GFR’si > 70 L / gün olan kişilerde idrar sistatin C: 0,051 ± 0,009 mg / gün iken
GFR’si < 30L / gün olanlarda idrar sistatin C:1,1 ± 0,3 mg / gün)161. Thielemans ve
arkadaşları ise ratlarda yapmış olduğu deneysel çalışmada, tubuler hücrelerin epitelyal
yüzeyinde, albumin ve sistatin C’nin aynı reseptöre bağlandığını ileri sürdüler 115.
Tkaczyk ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmada standart protokole göre steroid
tedavisi alarak remisyona giren hastalar ile steroid tedavisi almamış olan kontrol grubu ve
aktif dönemde olanların idrar sistatin C/kreatinin oranına göre aralarında fark olmadığı
belirtildi130. Biz de çalışmamızda steroid tedavisi alan ve almayan remisyondaki hasta
57
gruplarının her ikisinde de idrar sistatin C/kreatinin oranı yönünden aralarında istatistiksel
olarak fark saptamadık. Aynı zamanda kontrol grubu ile hasta gruplarımız
karşılaştırıldığında yine idrar sistatin C/kreatinin oranı yönünden aralarında fark
bulamadık. Bu sonuçlar, idrar sistatin C atılımının steroid kullanımından etkilenmediğini
düşündürdü.
Nefrotik sendromda hipokalsiürinin mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Önceki
çalışmalarda, idrar kalsiyum atılımının nefrotik atak döneminde azalma gösterirken steroid
tedavisi ve proteinürinin düzelmesi ile idrar kalsiyum atılımının normale döndüğü
belirtilmiştir. Paratiroid hormon kalsiyumun tubuler reabsorbsiyonunu artırmakta, fakat
nefrotik hastaların tümünde hiperparatiroidizim görülmemektedir. Sodyum ve kalsiyumun
renal atılımı birbiriyle yakından ilişkili olduğu için nefrotik hastalarda sodyum
retansiyonuna bağlı olarak hipokalsiüri olabileceği ileri sürülmektedir93. Ayrıca sistemik
kortikosteroid tedavisi ile kemik rezorpsiyonunun artması sonucunda kalsiyum atılımının
arttığı düşünülmektedir105. Bizim çalışmamızda ise aktif dönem ve remisyonda olan
hastaların idrar kalsiyum atılımına göre aralarında fark bulunamadı (p=0,517). İdrar
kalsiyum/kreatinin oranı ve idrar protein/kreatinin oranı arasında bir ilişki saptanmaz iken
(p=0,136) paratiroid hormon düzeyi artışı ile de paralellik göstermedi (p=0,824). Kontrol
grubunun idrar kalsiyum/kreatinin atılımı ile tüm hasta gruplarımız arasında fark
görülmedi. Bıyıklı ve arkadaşları ise steroid tedavisi almadan önce hipokalsiürik olan
nefrotik fazdaki hastalarının sterod tedavisi ile günlük olarak idrar kalsiyum atılımının
arttığını ve normokalsiürik olduğunu gösterdiler76.
Osteoporoz glukokortikoidlerin iyi bilinen bir yan etkisidir. Uzun süreli steroid
kullanmak zorunda kalınan durumlarda steroidin kemik üzerine olan etkisini görebilmek
amacıyla DXA kullanılarak kemik mineral dansitesi ölçümü ile hastalardaki kemik kaybı
değerlendirilmektedir. Bizim çalışmamızda ise nefrotik sendromun aktif döneminde olan
27 hasta ile remisyona girmiş steroid alan 18 hastanın ölçülen lomber spina BMD Z skoru
karşılaştırıldı. Aktif dönemde olan hastaların lomber spina BMD Z skoru hafif osteopenik
olarak görüldü (-1,09 ± 0,82). Aktif nefrotik dönemde olan hastaların bakılan iyonize
kalsiyum, fosfor, magnezyum, alkalen fosfataz ve paratiroid hormon değerleri normal
aralıkta olup remisyona girmiş hastalar ile karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel bir
fark görülmedi. Hastaların hastalık süresi ve kümülatif steroid dozu arasında da bir fark
yoktu. Aktif nefrotik fazda olan hastaların BMD Z skorunda ki hafif osteopeninin bu
58
dönemde almış oldukları yüksek doz steroid tadavisinin direkt kemik metabolizması
üzerindeki, kemik oluşumunu azaltma, kemik yıkımını arttırma ve kemik
mineralizasyonunu geciktirici etkilerinden dolayı olabileceğini düşündük.
Remisyona giren nefrotik sendromlu hastalarda steroid dozları azaltılarak kesilmeye
başlanmaktadır. Ancak hastaların bir kısmı relapslar ile seyrettiği için bazen uzun süre
düşük dozda steroid verilmeye devam edilir. Remisyona girmiş olup steroid almaya
devam eden hastaların lomber spina BMD Z skoru (-0,99±1,12) remisyonda ve steroid
almayanlara göre (-0,73 ± 0,68) daha düşük olmasına rağmen aralarında istatistiksel olarak
fark görülmedi. Bu hastaların bakılan biyokimyasal parametrelerinde inorganik fosfor,
alkalen fosfataz, magnezyum, paratiroid hormon ve 25(OH)D değerleri normal olarak
bulundu ve aralarında istatistiksel olarak bir fark görülmedi. Serum iyonize kalsiyum
düzeyi ise steroid almakta olan remisyonda nefrotik sendromlu hastalarda istatistiksel
olarak anlamlı düşük bulundu (p=0,019). Almış oldukları toplam steroid dozu yönünden
aralarında istatistiksel fark olmamasına rağmen halen steroid almakta olan hastaların serum
iyonize kalsiyum değerindeki düşüklük ve BMD Z skorunda ki hafif düşüklüğün steroid
tedavisinin kemik üzerindeki baskılayıcı etkisini destekliyordu.
Freundlich ve arkadaşlarının GFR’si normal olan 2-16 yaş arasındaki 8 nefrotik
sendromlu çocukta yapmış oldukları çalışmada son bir yılda kortikosteroid tedavisi alan
hastaların tümünde kemik histomorfometrisinde; kemik rezorbsiyonunda artış, kemik
mineralizasyonunda gecikme ve çoğunluğunda fokal osteomalazi olduğu gösterilmiştir. Bu
hastaların biyokimyasal parametrelerinde [ PTH, 25(OH)D ve 1,25(OH)2D ] anormallik
görülmeksizin kemik yapısındaki adinamik değişiklikler ve kemik oluşumunda
dalgalanmalar görülmesi bizim çalışmazdaki bulguları desteklemektedir162.
Fujita ve arkadaşlarının yapmış oldukları çalışmada ortalama 4,5 gr total prednizolon
alan 23 nefrotik sendromlu hastada uzun süreli steroid tedavisinden önce ve sonra öçülen
lateral lomber spina kemik mineral dansitesinde tedavi öncesine göre önemli oranda
azalma bulunmasına rağmen biyokimyasal parametrelerde önemli bir değişiklik
saptanmadığı bildirilmiştir163. Basitrana ve arkadaşlarının yaş ortalaması 11,9± 3,9 yıl olan
37 steroide dirençli nefrotik sendromlu hasta ve 37 sağlıklı kontrol grubu ile yapmış
oldukları çalışmada DXA kullanılarak ölçülen BMD ve BMC’inde kontrol grubuna göre
önemli oranda düşüklük, hasta grubunun %12’sinde osteoporoz bulunmuştur. Hastalardaki
kemik kaybının, erken yaşta başlangıç, hastalık süresi ve yüksek kümülatif steroid dozu ile
59
önemli olarak ilişkili olduğu ileri sürülmüştür164. Hegarty ve arkadaşları ise çocukluk çağı
döneminde sık relaps ve yüksek doz steroid tedavisi alan MLH’sı olan 62 hastanın erişkin
dönemdeki distal radius trabeküler kemik BMD‘inde kontrol grubuna göre önemli olarak
azalma olduğunu bildirmişler 104. Gulati ve arkadaşları ortalama hastalık süresi
3,2 ± 2,7 yıl olan 100 nefrotik sendromlu hastanın 61’inin BMD Z skorunu -1’in altında
olarak bulmuş. BMD’indeki düşüklüğün diyette yeterli kalsiyum alamama, hastalığın
erken yaşta başlamış olması ve yüksek kümülatif steroid dozu ile ilişkili olduğu ileri
sürmüşlerdir165. Bu görüşlerin aksine Leonard ve arkadaşları ise ortalama olarak
23,000 mg glukokortikoid alan 60 idiyopatik nefrotik sendrom ve 195 sağlıklı kontrol
grubu ile yapmış olduğu çalışmada hasta grubunun VKI’ini anlamlı olarak daha yüksek,
yaş, cinsiyet, boy, ırk ve puberte için düzeltilmiş tüm vücut BMC’ini kontrol grubuna
göre anlamlı olarak daha yüksek olarak bulmuştur. Aralıklı glukokortikod tadavisinin
VKI’ni arttırarak tüm vücut BMC’inde artışa neden olduğu ve glukokortikoidlerin kemik
kaybına yol açmadığını ileri sürmektedirler100.
Sağlıklı kontrol grubumuzun kemik dansitometrisi etik nedenlerden dolayı
yapılamadığından dolayı steroid tedavisi alan nefrotik sendromlu hastalarımızın kemik
dansitometrisi ile karşılaştırılamadı. Ancak 2006 yılında Göztepe Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde166 yaş ortalaması 7,1±1,97 yıl olan,
13’ü kız (%54) ve 11’i erkek (%24) toplam 24 sağlıklı çocukta yapılan lomber spina
BMD Z skoru ortalama değeri -0,458 ± 0,71 olup bizim hasta gruplarımız ile
karşılaştırıldığında; remisyonda olup steroid almakta olan hastalara göre istatistiksel olarak
anlamlı olarak yüksek (p=0,016), remisyonda olup steroid tedavisi kesilen hastalar ile
istatistiksel olarak farksız (p=0,302) ve aktif nefrotik dönemdeki hastalara göre anlamlı
olarak yüksek (p=0,003) bulundu. Bu durum bize, önceki çalışmalarda ileri sürülen steroid
tadavisinin direkt kemik metabolizması üzerindeki, kemik oluşumunu azaltma, kemik
yıkımını arttırma ve kemik mineralizasyonunu geciktirici etkileri olduğunu destekledi.
Sonuç olarak, nefrotik sendromlu hastalarda steroid tedavisinin kemik üzerine olan
erken dönem etkilerini yansıtacak yeterli parametre bulunmamaktadır. Kemik
dansitometrisi ise her yerde uygulanamamakla birlikte invaziv olması ve yaş, cins ve etnik
kökene göre uygun referans değerlerine göre yorumlanmayı gerektirmektedir. Bizim
çalışmamızda, kemik rezobsiyon inhibisyonu yaptığı düşünülen sistatin C’nin steroidlerin
kemik rezorbsiyonu yapıcı etkisine karşı artış gösterdiği, serum sistatin C düzeyinin kemik
60
metabolizmasındaki değişikliklerin erken dönem bulgusu olabileceği ve kemik parametresi
olarak kullanılabileceği yönünde ipuçları elde ettik. Ancak bu bulgularımızın doğrulanması
için daha geniş gruplarda yapılmış çalışmalara gerek olduğunu düşünmekteyiz.
61
6.SONUÇLAR
1.Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında ağırlık Z
skorlaması yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,434).
2. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında boy Z
skorlaması yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,192).
3. Remisyonda olup son bir yıldır steroid alan hastaların vücut kitle indeksi (VKI)
remisyonda olup son bir yıldır steroid almayan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak
daha yüksek bulundu (p=0,023).
4. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan hastaların remisyonda olup som
bir yıldır steroid almayan hastalara göre hastalık süreleri istatistiksel anlamlı olarak daha
kısa bulundu (p=0,001).
5. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında steroid
dozu yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,109).
6. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
kreatinin düzeyi yönünden istatistiksel olarak fark görülmedi (p=0,062).
7. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
total kalsiyumu yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,548).
8. Remisyonda olup son bir yıldır steroid alan hastaların serum iyonize kalsiyum düzeyi
remisyonda olup son bir yıldır steroid almayan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak
daha düşük bulundu (p=0,019).
9. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
inorganik fosfat yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,266).
10. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
alkalen fosfataz yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,197).
11. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
magnezyum yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,487).
12. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
paratiroid hormon yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,359).
13. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında serum
25(OH)D yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,314).
62
14. Remisyonda olup son bir yıldır steroid alan hastaların serum sistatin C düzeyi
remisyonda olup son bir yıldır steroid almayan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak
daha yüksek bulundu (p=0,007).
15. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında idrar
sistatin C/kreatinin yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,629).
16. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlar arasında idrar
protein/kreatinin yönünden istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,461).
17. Remisyonda olup son bir yıldır steroid alan ve almayan hastaların idrar
kalsiyum/kreatinin yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark bulunmadı (p=0,859).
18. Remisyonda olan hastaların son bir yıldır steroid alan ve almayanlara göre kemik
dansitometrisi Z skoru yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark bulunmadı
(p=0,394).
19. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların ağırlık Z skoru yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,270).
20. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların boy Z skoru yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark bulunmadı
(p=0,926).
21. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastalar arasında vücut kitle indeksi (VKI) yönünden istatistiksel olarak anlamlı
fark bulundu (p=0,013).
22. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların hastalık süresi yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,564).
23. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların total steroid dozu yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,857).
24. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum kreatinin düzeyi yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,412).
63
25. Aktif nefrotik dönemde olan hastaların serum total kalsiyum düzeyi remisyonda olup
son bir yıldan beri steroid kullanan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak daha düşük
bulundu (p=0,010).
26. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum iyonize kalsiyumu yönünden aralarında istatistiksel olarak bir
fark bulunmadı (p=0,353).
27. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum inorganik fosfat yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,158).
28. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum alkalen fosfataz yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,715).
29. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum magnezyum yönünden aralarında istatistiksel olarak bir fark
bulunmadı (p=0,383).
30. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların serum paratiroid hormon yönünden aralarında istatistiksel olarak bir
fark bulunmadı (p=0,707).
31. Aktif nefrotik dönemde olan hastaların serum sistatin C düzeyi remisyonda olup son bir
yıldan beri steroid kullanan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak daha düşük bulundu
(p=0,015).
32. Aktif nefrotik dönemde olan hastaların serum 25(OH)D düzeyi remisyonda olup son
bir yıldan beri steroid kullanan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek
bulundu (p=0,004).
33. Aktif nefrotik dönemde olan hastaların idrar protein/kreatinin oranı remisyonda olup
son bir yıldan beri steroid kullanan hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek
bulundu (p=0,000).
34. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların idrar sistatin C/kreatinin yönünden aralarında istatistiksel olarak bir
fark bulunmadı (p=0,404).
64
35. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların idrar kalsiyum/kreatinin yönünden aralarında istatistiksel olarak bir
fark bulunmadı (p=0,517).
36. Aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile remisyonda olup son bir yıldan beri steroid
kullanan hastaların kemik dansitometrisi Z skoru yönünden aralarında istatistiksel olarak
bir fark bulunmadı (p=0,754).
36. Kontrol grubunun ağırlık Z skoru remisyonda olup son bir yıldır steroid alan hastalara
göre istatistiksel anlamlı olarak düşük (p=0,026) görülürken remisyonda olup son bir yıldır
steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile aralarında istatistiksel fark
bulunmadı (p=0,152, p=0,156).
37. Kontrol grubunun boy z skorlaması ile remisyonda olup halen steroid alan, remisyonda
olup steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar arasında istatistiksel fark
görülmedi (p= 0,534, p=570, p=0,613).
38. Kontrol grubunun VKI remisyonda olup son bir yıldır steroid alan hastalara göre
istatistiksel anlamlı olarak düşük (p=0,015) görülürken remisyonda olup son bir yıldır
steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile aralarında istatistiksel fark
bulunmadı (p=0,872, p=0,544).
39. Kontrol grubunun serum kreatinin düzeyi ile remisyonda olup halen steroid alan,
remisyonda olup steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar arasında
istatistiksel fark görülmedi (p=0,833, p=0,238, p=0,330).
40. Kontrol grubunun serum total kalsiyum düzeyi ile remisyonda olup halen steroid alan
ve remisyonda olup son bir yıl içinde steroid almayan hastalar arasında istatistiksel fark
görülmez iken (p=0,818, p=0,328) aktif nefrotik dönemde olanlara göre daha istatistiksel
olarak anlamlıya yakın değerde yüksek bulundu ( p=0,055).
41. Kontrol grubunun serum iyonize kalsiyum değeri remisyonda olup son bir yıl içinde
steroid alamayan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı değerde daha düşük bulunurken
(p=0,002), remisyonda olup halen steroid alan ve aktif nefrotik dönemde olanlar ile
aralarında istatistiksel fark görülmedi (p=0,230, p=0,945).
42. Kontrol grubunun serum fosfor düzeyi ile remisyonda olup halen steroid alan,
remisyonda olup steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar arasında
istatistiksel fark görülmedi (p=0,863, p= 0,325, p=0,190).
65
43. Kontrol grubunun serum alkalen fosfataz değeri remisyonda olup son bir yıl içinde
steroid alamayan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı değerde daha düşük bulunurken
(p=0,041), remisyonda olup halen steroid alan ve aktif nefrotik dönemde olanlar ile
aralarında istatistiksel fark görülmedi (p=0,487, p=0,745).
44. Kontrol grubunun serum magnezyum düzeyi remisyonda olup halen steroid alan ve
remisyonda olup son bir yıl içinde steroid almamış olan hastalara göre istatistiksel anlamlı
olarak daha yüksek bulunurken (p=0,028, p=0,05) aktif nefrotik dönemde olar ile
aralarında istatistiksel olarak fark görülmedi (p=0,076).
45. Kontrol grubunun serum paratiroid hormon düzeyi remisyonda olup halen steroid alan,
remisyonda olup son bir yıl içinde steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan
hastalara göre istatistiksel anlamlı olarak düşük bulundu (p=0,002, p=0,000, p=0,006).
46. Kontrol grubunun 25(OH)D düzeyi remisyonda olup halen steroid alan ve remisyonda
olup son bir yıl içinde steroid almayan haastalara göre istatistiksel anlamlı olarak yüksek
(p=0,035, p=0,009) bulunmasına rağmen aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile
aralarında istatistiksel olarak fark görülmedi (p=0,437).
47. Kontrol grubunun serum sistatin C düzeyi remisyonda olup halen steroid alan hastalara
göre istatistiksel anlamlı olarak düşük (p=0,037) bulunmasına rağmen remisyonda olup
son bir yıl içinde steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar ile aralarında
istatistiksel fark görülmedi (p=0,609, p=992).
48. Kontrol grubu ile remisyonda olup halen steroid alan, remisyonda olup son bir yıl
içinde steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar arasında idrar sistatin
C/kreatinin oranı yönünden istatistiksel olarak fark görülmedi (p=0,781, p=383, p=683).
49. Kontrol grubu ile remisyonda olup halen steroid alan hastalar ve remisyonda olup son
bir yıl içinde steroid almayan hastalar arasında idrar protein/kreatinin oranı yönünden
aralarında istatistiksel fark görülmez iken (p=0,182, p=0,471) aktif nefrotik dönemdeki
hastalara göre idrar protein/kreatinin oranı istatistiksel anlamlı olarak düşük bulundu
(p=0,000).
50. Kontrol grubu ile remisyonda olup halen steroid alan, remisyonda olup son bir yıl
içinde steroid almayan ve aktif nefrotik dönemde olan hastalar arasında idrar
kalsiyum/kreatinin oranı yönünden istatistiksel olarak fark görülmedi (p=0,242, p=0,322,
p=0,098).
66
7. HASTA VE KONTROL GRUBUNA AİT VERİLER
SAĞLIKLI KONTROL GRUBUNA AİT VERİLER
Yaş Ağırlık Z skor
Boy Z skor
VKI Kre Ca İCa P ALP Mg PTH 25 (OH)D
Sistatin C
Idrar sistC/kre
Idrar prot/kre
Idrar Ca/kre
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21
10 10 3 7 12 2,5 5 3,5 2,5 11,5 5 9 12 2,3 7 4 3,2 12 2,5 6 5
-,76 -,09 -,30 ,65 -,60 -,40 -1,00 -1,00 -,30 ,60 -1,10 1,60 ,02 2,40 -1,02 -,20 -,05 -1,36 -1,14 ,53 -,81
-1,50 -,09 -,30 ,65 -,60 -,40 -1,00 -1,00 -,30 ,60 -1,10 1,60 ,02 2,40 -1,02 -,20 -,05 -1,36 -1,14 ,53 -,81
17,09 17,58 13,72 15,50 18,77 14,15 14,14 13,54 14,71 24,33 15,30 21,22 22,01 18,50 14,06 14,61 15,10 17,36 14,85 16,80 14,51
,60 ,50 ,40 ,60 ,50 ,40 ,30 ,20 ,30 ,60 ,40 ,20 ,50 ,30 ,40 ,30 ,30 ,40 ,30 ,40 ,40
8,4 10 10 11 10 9,5 10 10 10 10 10 9,6 9,1 10 9,1 9,2 8,5 9,9 10 10
1,18 1,20 1,05 1,20 1,15 1,25 1,10 1,27 1,21 1,25 1,22 1,28 1,21 1,12 1,07 1,18 1,25 1,20 1,10 1,21 1,20
5,50 5,90 5,30 4,90 5,30 4,60 3,80 5,20 4,50 5,40 4,50 5,10 4,40 3,90 4,80 4,60 4,60 4,40 4,20 4,80 5,90
591 444 708 653 503 462 324 243 436 787 497 743 689 250 405 475 379 375 396 500 542
3,90 2,20 2,30 2,30 2,10 2,40 2,40 2,30 2,10 2,10 2,10 2,10 2,20 1,90 2,30 2,00 2,50 2,30 2,00 2,20 1,90
21,11 31,93 29,35 26,91 43,64 30,72 13,11 8,71 17,89 48,25 17,69 18,70 44,40 22,52 22,82 43,06 19,42 34,29 17,13 22,00 22,07
46 318 23 135 210 100 184 262 181 252 114 132 152 192 177 180 156 170 284 161 121
,68 ,68 ,45 ,77 ,83 ,76 ,53 ,59 ,81 ,98 ,64 ,59 ,86 ,67 ,76 ,64 ,83 ,72 ,62 ,91 ,91
,63 ,64 1,95 1,20 ,80 . ,99 2,16 2,00 2,45 1,44 1,03 1,17 1,20 1,32 1,04 1,20 ,93 1,20 1,58 ,78
,12 ,11 ,20 ,13 ,13 . ,24 ,29 ,30 ,16 ,17 ,24 ,12 ,25 ,19 ,34 ,16 ,15 ,28 ,38 ,19
,06 ,31 ,04 ,19 ,16 . ,26 ,60 ,06 ,03 ,62 ,25 ,00 ,11 ,15 ,37 ,02 ,11 ,06 ,00 ,01
REMİSYONDA VE HALEN STEROİD ALAN HASTALARIN VERİLERİ
Yaş Ağırlık Z skor
Boy Z skor
VKI Steroid Dozu
Kre Ca İCa P ALP Mg PTH 25 (OH)D
Sistatn C
Idrar sistC/ Kre
Idrar prot/ kre
Idrar Ca/kre
BMD Z skor
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
8 6 4 5 5 4 3 5 11 11 8 7 7 12 12 7 8 10
,72 1,15 ,50 ,21 ,66 3,40 1,20 -,33 ,58 -,88 2,06 1,50 ,38 -1,91 ,60 1,44 ,34 -,76
-1,18 -,35 ,72 -,86 ,00 1,45 ,15 -,76 -1,50 -1,86 ,25 1,44 -,10 -2,10 -1,73 ,48 ,42 -1,20
20,83 19,13 16,46 17,69 17,15 20,20 18,45 15,99 24,50 18,94 21,64 18,33 17,08 16,04 25,99 19,51 16,48 16,57
3625 2552 2358 2264 4308 2679 3481 8652 10705 13126 8925 18402 20476 1518 18579 2773 2669 2029
,30 ,30 ,50 ,30 . ,30 ,40 ,40 ,50 ,50 ,40 ,40 ,40 ,40 ,40 ,40 ,40 ,30
10 10 10 10 9,6 9,8 10,6 10,1 10,4 10,3 9,2 9,7 10,2 9,3 10,1 10,6 9,8 10,1
1,20 1,18 1,13 1,22 1,16 1,21 1,22 1,25 1,24 1,15 1,24 1,16 1,20 1,16 1,19 1,24 1,28 1,31
5,3 4,2 4,3 4,8 3,9 4,9 4,8 4,5 4,2 5,0 4,1 4,9 5,6 5,9 4,6 5,9 4,6 5,0
537 547 543 507 403 359 391 552 665 361 351 478 350 783 563 938 619 603
2,0 2,0 1,9 2,0 2,1 2,3 2,3 1,9 2,2 2,1 2,2 2,0 2,2 1,9 1,9 1,8 2,0 2,0
29,5 18,0 90,1 96,8 120 81,0 21,7 4,5 34,6 23,3 38,6 46,9 83,6 62,8 77,6 103,3 43,6 42,9
203 115 96 146 114 127 177 75 143 150 164 152 94 88 98 188 103 95
,66 ,89 ,68 ,90 ,70 ,96 ,97 ,87 ,90 ,88 ,85 ,84 ,99 ,47 ,77 ,85 ,84 ,64
,25 ,10 ,23 ,05 ,05 ,07 ,18 ,23 ,05 ,08 ,09 ,05 ,11 ,23 ,05 ,23 ,23 ,08
46,00 23,00 19,00 3,00 4,00 20,00 32,00 38,00 5,00 14,00 18,00 7,00 12,00 22,00 9,00 11,00 13,00 27,00
21,3 29,7 7,2 ,30 ,00 3,6 18,9 20,5 ,40 2,8 8,9 8,7 12,3 9,9 15,6 1,3 9,5 15,2
-,71 -1,09 -2,27 -,52 -2,46 ,32 -1,18 -1,29 -,67 -,83 -1,11 -1,63 -,95 -2,64 -1,16 -2,17 ,39 2,00
67
REMİSYONDA VE SON BİR YILDIR STEROİD ALMAYAN HASTALARIN VERİLERİ
Yaş Ağırlık Z skor
Boy Z skor
VKI Steroid Dozu
Kre Ca İCa P ALP Mg PTH 25 (OHD
Sistatin C
Idrar sistC/ kre
Idrar prot/ kre
Idrar Ca/kre
BMD Z skor
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24
11 7 6 5 4 6 6 5 6 8 5 6 6 8 10 7 7 5 10 8 8 9 12 11
-1,02 -,04 -,19 -,78 2,80 ,03 1,75 1,77 -,21 -,01 ,62 -,81 -1,42 -,20 -,96 ,84 3,55 ,10 -,56 2,70 -,52 -,88 -,66 1,17
,33 ,28 ,00 -1,63 ,93 ,08 1,15 ,30 ,52 ,50 ,28 -,87 -1,50 ,00 -,56 1,05 1,75 -,19 ,24 1,52 ,08 -,20 -1,15 -1,69
15 15 14 15 22 15 18 12 14 15 17 14 14 15 14 16 21 16 15 22 14 15 17 26
4047 5205 3907 3535 4424 5124 2198 3446 8120 19923 2343 2972 2522 2672 7825 9409 13393 3393 3115 2312 4635 3764 8172 3722
. ,40 ,40 ,50 ,40 ,40 ,40 ,30 ,40 ,50 ,40 ,30 ,50 ,40 ,50 ,50 ,40 ,30 ,40 ,50 ,50 ,50 ,50 ,50
10,4 9,8 9,8 10,2 9,9 10 9,6 10,4 10,3 10,1 10,6 10,6 9,7 10,1 10,6 10,9 10,4 9,9 10 10 10,3 10,8 10 9,9
. 1,2 1,2 1,2 1,3 1,2 1,2 1,2 1,3 1,2 1,1 1,2 1,2 1,3 1,3 . 1,4 1,2 1,2 1,2 1,2 1,3 1,2 1,2
4,7 4,9 5,3 4,8 4,8 5,4 5,1 5,8 4,7 4,1 4,4 5,0 5,2 4,5 5,0 5,0 5,4 4,7 4,5 4,8 7,0 5,0 5,2 4,9
850 470 477 600 739 519 615 738 473 406 313 1028 506 565 519 596 601 472 942 621 467 431 625 779
1,9 2,0 2,2 2,1 2,1 1,9 2,0 2,2 2,1 2,1 2,4 1,9 1,9 2,2 2,0 2,1 1,9 2,1 2,1 2,1 2,1 2,0 2,1 2,3
32,9 36,8 67,1 37,5 25,8 14,7 46,3 31,3 34,7 28,2 21,5 28,4 24,2 67,9 69,9 60,9 51,5 76,6 58,9 69,3 121 34,0 61,7 49,0
126 136 131 171 121 97 118 277 71 72 206 47 89 158 32 124 54 170 81 53 30 236 50 63
,77 ,68 ,80 ,84 ,83 ,63 ,77 ,80 ,81 ,72 ,63 ,70 ,88 ,50 ,23 ,33 ,34 ,76 ,51 ,67 ,70 ,67 ,75 ,98
,83 2,73 1,39 1,67 ,41 ,45 ,49 ,89 ,68 ,54 1,27 1,07 3,37 7,28 ,32 ,75 ,63 2,11 11,0 1,36 3,07 ,74 1,02 ,51
,18 ,19 ,10 ,14 ,20 ,15 ,15 ,19 ,19 ,12 ,14 ,15 ,12 ,16 ,11 ,15 ,16 ,16 ,09 ,09 ,16 ,17 ,15 ,11
,03 ,18 ,12 ,06 ,03 ,02 ,05 ,05 ,02 ,10 ,27 ,10 ,05 ,02 ,19 ,04 ,01 ,12 ,33 ,20 ,03 ,04 ,12 ,07
-1,94 ,07 -,65 -2,07 -1,17 -,35 ,25 -,25 -1,36 -1,13 -1,13 -,47 -1,24 -,91 -1,36 . ,58 -,94 -1,41 -,21 ,00 -,74 -,10 -,42
AKTİF NEFROTİK DÖNEMDE OLAN HASTALARIN VERİLERİ
Yaş Ağırlık Z skor
Boy Z skor
VKI Steroid Dozu
Kre Ca İCa P ALP Mg PTH 25 (OH)D
Sistatin C
Idrar sistC/kre
Idrar prot/ kre
IdrCa/kre
BMD Z skor
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27
7 8 8 11 4 8 6 7 8 2 4 9 6 11 7 4 8 6 8 10 5 3 6 7 4 1,5 4
,38 3,10 -,52 -,05 -,80 ,65 ,29 -,07 -1,10 ,00 ,06 -,37 ,90 -2,79 1,18 1,17 -,62 -,39 -,08 -,22 1,67 ,10 1,60 ,80 ,81 ,07 ,04
-,48 ,50 -1,10 -,39 -1,60 1,22 -,38 ,70 -2,20 ,00 -,10 ,16 ,19 -5,70 ,70 -,83 -1,35 -1,00 -1,27 -,24 ,67 -1,10 ,87 ,67 ,72 2,31 -,10
17,6 25,4 16,2 19,1 15,8 15,5 16,9 14,4 15,3 16,1 15,8 15,2 17,9 17,0 17,5 19,4 16,0 16,2 17,9 17,3 19,5 18,2 18,0 17,2 17,2 14,0 15,7
442 3932 14849 5774 4971 4124 4391 6261 9669 11542 7341 13613 12412 3282 2813 10888 11301 3494 18860 2687 3162 20825 4017 1332 4544 3417 12769
,20 ,50 ,30 ,40 ,20 ,30 ,90 ,20 ,30 ,50 ,10 ,80 ,30 ,30 ,30 ,30 ,20 ,30 ,30 ,20 ,30 ,40 ,40 ,30 ,40 ,40 ,40
10,2 9,60 9,50 9,40 10,0 9,80 8,90 8,50 9,70 10,5 8,30 7,09 8,00 10,2 10,2 10,0 9,00 10,2 9,90 9,00 9,70 8,90 10,6 9,40 10,4 10,4 10,2
1,24 ,93 1,18 1,27 1,20 1,22 1,24 1,07 1,15 ,85 1,13 1,14 1,20 1,24 1,01 1,26 . 1,32 1,31 1,23 1,18 1,08 1,24 1,21 1,31 1,26 1,31
6, 5,8 4,7 4,9 5,4 5,7 3,5 4,4 4,0 4,4 5,9 7,8 5,1 5,4 6,6 5,1 5,0 5,2 3,7 5,3 5,2 4,3 5,1 5,2 4,0 5,7 4,9
501 455 438 664 445 286 385 250 201 372 413 459 522 567 590 410 999 420 696 842 270 588 640 334 579 761 725
2,6 2,4 2,0 1,9 2,0 2,3 2,2 1,9 2,2 2,3 2,4 2,1 1,8 2,0 1,9 2,2 2,1 1,9 1,8 2,1 2,1 2,0 2,0 2,0 2,0 2,1 2,1
26,6 28,4 75,6 33,3 26,9 25,2 126 31,2 100 56,7 32,1 23,1 19,7 90,2 80,3 27,0 81,1 64,2 103 65,6 33,0 67,1 36,3 40,1 43,3 32,0 60,3
195 219 166 207 292 360 284 60 282 295 191 310 66 200 85 100 247 160 75 92 159 180 81 203 104 210 218
,74 ,81 ,89 ,78 ,67 ,77 2,62 ,33 ,41 ,71 ,86 ,73 ,84 ,76 ,60 ,78 ,29 ,82 ,63 ,36 ,64 ,72 ,73 ,78 ,59 ,86 ,85
1,75 1,29 1,28 2,34 1,01 38,9 7,54 1,20 ,67 ,78 1,68 1,97 1,01 ,81 ,90 1,58 4,69 ,78 4,81 4,12 ,80 ,85 4,60 ,78 ,77 ,75 ,79
,27 ,24 1,47 ,71 ,23 ,51 ,35 5,98 ,65 ,25 15,8 ,25 9,32 ,23 ,31 4,06 8,55 1,01 ,61 ,51 3,18 ,37 13,3 ,23 ,39 ,30 ,54
,12 ,03 ,06 ,02 ,06 2,8 ,14 ,02 ,18 ,04 ,00 ,25 ,01 ,02 ,09 ,00 ,29 ,06 ,15 ,00 ,02 ,01 ,24 ,04 ,06 ,01 ,04
-,48 -1,20 -,72 -1,49 -1,44 -,75 ,64 -,53 -2,59 -1,44 -,81 ,01 -2,53 -1,78 -1,01 -1,72 -,94 -,76 -1,58 ,28 -,11 -1,78 -,80 -1,01 -2,88 -1,22 -,96
68
8. KAYNAKLAR
1. Holmberg C, Tryggvason K, Kestila MK, Jalanko HJ. Glomerular disease. In: Pediatric
Nephrology, Avner E, Eds. 5th
Edition, New York: Lippincott Williams and Wilkins, 2004: 501-664.
2. Eddy AA, Symsons JM. Nephrotic syndrome in childhood. Lancet, 2003; 362:629-639.
3. Clark AG, Barratt TM. Steroid responsive nephrotic syndrome. Barratt TM, Avner ED, Harmon
WE, Lipincott Williams and Wilkins, Baltimore. Pediatr Nephrol 4th Ed, 1999; 731-748.
4. Niaudet P. Steroid resistant idiopathic nephrotic syndrome. Barratt TM, Avner ED, Harmon WE, Lipincott Williams and Wilkins, Baltimore. Pediatr Nephrol 4th Ed, 1999; 749-764.
5. Cotran RS, Kumar V, Robbins S. Robbins Pathologic Basis of Disease 5th Ed. Cotran RS, Kumar
V, Robbins S, WB Saunders, Philadephia, The Kidney, 1994; 927-989.
6. Eddy AA, Symons JM. Nephrotic syndrome in childhood . Lancet, 2003; 362: 629-639
7. International Study of Kidney Disease in Children. Nephrotic syndrome in children : Prediction of
histopathology from clinical and laboratory characteristics at time of diagnosis. Kidney Int, 1978; 13:159-165.
8. American College of Rheuomatology. Task force on osteoporosis guidelines. Recommendation for
prevention and treatment of glucocorticoid-induced osteoporosis. Arthritis Rheum, 1996; 39(11): 1791-1801.
9. Adachi JD, Olszynski WP, Hanley DA. Management of corticosteroid-induced osteoporosis.
Semin Arthritis Rheum, 2000; 29(4): 228-251.
10. Canalis E. Clinical Review. Mechanisms of glucocorticoid action in bone: İmplications to glucocorticoid-induced osteoporosis. J Clin Endocrinol Metab, 1996; 81(10): 3441-3447.
11. Malluche HH, Goldstein DA, Massry SG. Osteomalacia and hyperparathyroid bone disease in
patients with nephrotic syndrome. J Clin Invest, 1979; 63:494-500.
12. Sierra RI, Specker BL, Jimenez F, Cruz C, Pedraza-Chaverri J. Biochemical bone markers, bone mineral content and bone mineral density in rats with experimental nephrotic syndrome. Ren
Fail, 1997; 19:409-424.
13. Goldstein DA, Haldimann B, Sherman D, Norman AW, Massry SG. Vitamin D metabolites and calcium metabolism in patients with nephrotic syndrome and normal renal function. J Clin
Endocrinol Metab, 1981; 52: 116-121.
14. Reid IR. Corticosteroid-induced osteoporosis. Bailliere’s Clin Endoc Met, 2000; 14(2): 279-289.
15. Cathcart H.M, Huang R, Lanham I.S, Corder E.H. Cystatin C as a risk factor for Alzheimer
disease. Neurology, 2005; 64.755-757.
16. Hamil K, Liu Q, Sıvashanmugam P, Yenugu S, Saundararajan R, GrossmanG. Cystatin 11: a new member of the cystatin type 2 family. Endocrinology, 2002; 143(7): 2787-2796.
17. Newman D. More on cystatin C. Clin Chem. 1999; 371: 137-144.
18. Bökenkamp A, Vijk J, Lentze M, Stoffel-Wagner B. Effect of corticosteroid therapy on serum
69
cystatin C and beta 2-microglobulin concentrations. Clin Chem, 2002; 1123-1126.
19. Chu SC, Wang CP, Chang YH, Hsieh YS, Yang SF, SU JM. Increased cystatin C serum
concentrations in patients with hepatic disease of various severites. Clin Chim Acta, 2004; 341: 133-138.
20. Mussap M, Ruzzante N, Varagnolo M, Plebani M. Quantitative automated particle-enhanced
immunonepholometric assay for the routinary measurement of human cystatin C. Clin Chem Lab
Med, 1998; 36(11): 859-865.
21. Bökenkamp A, Domanetzki M, Zink R, Schumann G, Byrd D, Brodehl J. Cystatin C serum concentration underestimate glomerular filtration rate in renal transplant recipients. Clin Chem, 1999; 45: 1866-1868.
22. Lerner U.H, Johansson L, Ransjö M, Rosenquist J.B, Reinholt F.P, Grubb A. Cystatin C, an
inhibitor of bone resorption produced by osteoblasts. Acta Physiol Scand. 1997, 161:81-92.
23. Kher KK. Nephrotic syndrome. In: Clinical Pediatric Nephrology, Kher KK Eds. 1st Edition, New York: McGraw-Hill Inc, 1992: 137-174.
24. Chesney R. The changing face of childhood nephrotic syndrome. Kidney, 2004; 66: 1294-1302.
25. Martin AN, Edelmann CM, Berstein J, Barnett H. The nephrotic syndrome. In: pediatric Kidney
Disease, Edelman CM Eds. 2 nd Edition, Boston: Little Brown and Company, 1992: 1274-1290.
26. Kher KK. Nephrotic syndrome. In: Clinical Pediatric Nephrology, Kher KK Eds. 1st Edition, New York: McGraw-Hill Inc, 1992: 137-174.
27. Troyanov S, Wall CA, Miller JA, Scholey JW, Cattran DC. Idiopathic membranous
nephropathy: Definition and relevance of a partial remission. Kidney Int, 2004; 66(3): 1199-1205.
28. Schwarz A. New aspects of the treatments of nephrotic syndrome. J Am Soc Nephrol, 2001; 12:44-47.
29. Habashy D, Hodson EM, Craig JC. Interventions for steroid-resistant nephrotic syndrome: A
systemetic review. Pediatr Nephrol, 2003; 18: 906-912.
30. Kaysen GA, Gambertoglio J, Felts J, Hutchhinson FN. Albumin synthesis, albuminuria and hyperlipidemia in nephrotic patients. Kidney Int, 1987; 31: 1368-1376.
31. Muls E, Rosseneu M, Daneels R, Schurgers M, Boelaert J. Lipoprotein distrubition and
composition in the human nephrotic syndrome. Atherosclerosis, 1985; 54(2): 225-237.
32. Thabet MA, Salcedo JR, Chan JC. Hyperlipidemia in childhood nephrotic syndrome. Pediatr
Nephrol, 1993; 7(5): 559-566.
33. Olbricht CJ, Koch KM: Treatment of hyperlipidemia in nephrotic syndrome: time for a change? Nephron, 1992; 62 (8): 125-129.
34. Appel G. Lipid abnormalites in renal disease. Kidney Int, 1991; 39(1):169-183.
35. Gulati S, Sharma AP, Sharma RK, Gupta A, Gupta RK. Do current recommendations for
kidney biopsy in nephrotic syndrome need modifications? Pediatr Nephrol, 2000; 83(1): 45-51.
36. International Study of Kidney Disease in Children. Nephrotic syndrome: prediction of histopathology from clinical and laboratory characteristics at time of diagnosis. Kidney İnt, 1978; 13: 159-165.
70
37. Flister D, Zurbruggen I, Mutschler E. Coadministration of albumin and furosemide in patients
with the nephrotic syndrome. Kidney İnt, 1999; 55: 629-634.
38. Hodson EM, Knight JF, Willis NS, Craig JC. Corticosteroid therapy in nephrotic syndrome : a meta-analysis of randomised controlled trials. Arc DİS Child, 2000; 83(1): 45-51.
39. Ehrich JC, Brodehl J. Long versus standart prednisone therapy for initial treatment of idiopathic
nephrotic syndrome in children: Arbeitsgemeinschaft fur Padiatrische Nephrologie. Eur J Pediatr,
1993; 152(4):357-361.
40. Ksiazek J, Wyszynska T. Short versus long initial prednisone treatment in steroid-sensitive
nephrotic syndrome in children. Acta Pediatr, 1995; 84(8): 889-893.
41. Ekka BK, Bagga A, Srivastava RN. Single-versus divided-dose prednisolone therapy for relapses of nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 1997; 11(5):597-599.
42. Filler G. Treated of nephrotic syndrome in children and controled trials. Nephrol Dial Transplant,
2003; 18(suppl 6): 75-78.
43. Kher KK. Nephrotic syndrome. In: Clinical Pediatric Nephrology, Kher KK Eds. 1st Edition, New York: McGraw-Hill Inc, 1992: 137-174.
44. Report of Arbeitsgemeinschaft fur Padiatrische Nephrologie. Cyclophoshamide treatment of
steroid dependent nephrotic syndrome: comparison of eight week 12 cours. Arch Dis Child, 1987; 62(11): 1102-1106.
45. Rennert WP, Kala UK, Jacobs D, Goets S, Verhaart S. Pulse cyclophoshamide for steroid-
resistant focal segmental glomerulosclerosis. Pediatr Nephrol, 1999; 13(2): 113-116.
46. Meyrier A. Treatment of idiopathic nephrotic syndrome with cyclosporine A. J Nephrol, 1997; 10(1): 14-24.
47. Loeflfer K, Gowrishankar M, Yui V. Tacrolimus therapy in pediatric patients with treatment-
resistant nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 2004; 19: 281-287.
48. Briggs WA, Choi MJ, Scheel PJ. Successful mycophenolate mofetil treatment of glomerular disease. Am J Kidney Dis, 1998; 31:213-217.
49. Cartwrig ME, Jaenke RS. Effects of daitary protein and captopril on glomerular permeselectivity
in rats with unilateral nephrectomy. Lab Invest, 1988;59(4):492-499.
50. Remuzzi A, Perticucci E, Ruggenenti P, Mosconi L, Lımonta M, Remuzzi G. Angiotensin converting enzyme inhibition improves glomerular size-selectivity in IgA nephropathy. Kidney Int, 1991; 39 (6): 1267-1273.
51. Vogt BA, Avner ED. Conditions particularly associated with proteinuria. Berhman RE, Kligeman
RM, Jenson HB, Saunders. Philedelphia. Nelson Texbook of Pediatrics 17 th
Ed. 2004; 1751-1757.
52. Orcel P, Krane SM. Secondary osteoporosis and glucocorticoid-induced osteoporosis. Ann Med
Interne, 2000; 151(6): 497-503.
53. Reid I. Corticosteroid-induced osteoporosis. Hosking D, Ringe J (Eds). Treatment of metabolic bone disease. Management strategy and drug therapy. Martin Dunitz Ltd. London, 2000: 187-201.
54. Buckwalter J A, Glimcher M J, Cooper R R. Bone biology part I. Bone Joint Surg, 1995; 77:
1256.
55. Junqueira C L, Carneiro J, Kelley R O. Kemik. Çeviri: Aytekin Y, Temel Histoloj. 7. Baskı,
71
İstanbul : Barış kitabevi, 1993 :170-195.
56. Göksoy T. Osteoporozda tanı ve tedavi. 1. Baskı, İstanbul: Bilmedya Grup, 2000.
57. Atik O Ş. Osteoporoz. 1. Baskı, Ankara: Meteksan, 1998.
58. Buckwalter J A, Glimcher M J, Cooper R R. Bone biology part I. J Bone joint Surg, 1995; 77:
1277.
59. Allolio B. Risk factors for hip fracture not related to bone mass and their therapeutic implications. Osteoporosis Int, 1999; 9(2): 9-16.
60. Alpar K E. Temel Bilimler. Ortopedi İlkeleri ve Uygulamaları. Çeviri editörü: Ege R. 1. Baskı,
Ankara: Yargıçoğlu, 1980.
61. Stevenson J A, Marsh M S. Osteoporosis Atlases. 2th Ed, New York: Parthenen Publishing Group, 2000.
62. Birdwood G. Osteoporotic bone. Papapoulus S.E, Lips P, Pols H.A.P(Eds): Understanding
osteoporosis and its treatment. New York, 1996: 37-56.
63. Comston J. The pathogenesis of osteoporosis. Arden NG and Spector TD(Eds): Osteoporosis Illustrated. London, 1998:17-35.
64. Cooper C. Femoral neck bone density and fracture risk. Osteoporosis Int, 1999; 9(3): 24-26.
65. Bone structur. Erişim: (http:/training.seer. canser.gov/module-anatomy/images/bone). Erişim
tarihi: 24.12.2004.
66. Beck-Jensen JE, Kollrup G, Sorensen HA. A single measurement of biochemical markers of bone turnover has limited utility in the individual person. Scand J Clin Lab Invest, 1997; 57(4): 352-359.
67. Delmas PD. Markers of bone formation and resorption. In : Favus MJ. Primer on the metabolic
bone disease and disorders of mineral metabolism. Lippincott-Raven. Philadelphia, 1993:108-112.
68. Dequerker J, Mundy GR. Metabolic bone dissease. In: Klippel JH, Dieppe PH. Rheumatol, London, 1998; 8(34): 1-12.
69. Eastel R, Blumson A. The value of biochemical markers of bone turnover in osteoporosis. J
Rheumatol, 1997; 24(6): 1215-1217.
70. Szulc P, Seeman E, Delmas PD. Biochemical measurement of bone turnover in children and adolescents. Osteoporosis Int. 2000;11(4): 281-294.
71. Garnero P, Delmas PD. New developments in biochemical markers for osteoporosis. Calcif Tissue
Int, 1996; 59:2-9.
72. Wats N B. Clinical utility of biochemical markers of bone turnover. Applications for osteoporosis. Endocrinol Metab Clin North Am, 1998; 27: 303-323.
73. Riggs B L, Melton L J. Involutional osteoporosis. N Eng J Med, 1996; 314: 1676-1686.
74. Seibel M J. Biochemical markers of bone remodeling. Endocrinol Metab Clin North Am, 2003; 32:
83-113.
75. Seibel M J, Robins S P, Bilezikian J P. Biochemical markers of bone metebolism. Becker K L.
Principles and Practice of Endocrinology and matabolism. 3th Ed, Philadelphia: Lippincott Publishers, 2002: 548:54-556.
72
76. Bıyıklı N, Emre S, Şirin A, Ilmay B. Biochemical bone markers in nephrotic children. Pediatr
Nephrol, 2004; 19:869-873
77. Köseoğlu M. Mineral ve kemik metabolizması. Çeviri editörü: Aslan D. Tietz Klinik Kimyada
Temel İlkeler 1. Baskı, Ankara, 2005: 795-821.
78. Nishizawa Y, Nakabura T, Ohata H, Kushida K, Gorai I. Guidelines on the use of biochemical bone markers in osteoporosis. J Bone Miner Metab, 2001; 19: 228-344.
79. Robins S P, Duncan A, Wilson N, Evans B J. Standardization of pyridinium crosslinks,
pyridinolin and deoxypyridinoline, for use as biochemical markers of kollagen degradation. Clin
Chem, 1996; 42:1621-1626.
80. Delmas P D, Eastel R, Garnero P. The use of biochemical markers of bone turnover in osteoporosis. Osteoporosis, 2000; 6:2-17.
81. Waelchline R, Beerli C, Meigel H, Revesz L. First total synthesis of the bone resorption markers
deoxypyridinoline and hydroxypyridinolidine. Bioorg Med Chem Lett, 1997; 7: 2831-2836.
82. Hannon R A, Clowes J A, Eagleton A C, Hdari A A. Clinical performance of immunoreactive tartarate resistant acid phosphatase isoform 5b as a markers of bone resorption. Bone, 2004; 34: 187-194.
83. Woitge HW, Scheidt-Nave C, Kissling C. Seasonal variation of biochemical indexes of bone
turnover: results of a population-based study. J Clin Endocrinol Metab. 1998; 83(1):68-75.
84. Yoshimura N, Hashimato T, Skata K. Biochemical markers of bone turnover and bone loss at the lumbar spina and femoral neck: The Taiji study. Calcif Tissue Int, 1999; 65(3): 198-202.
85. Gökçe-Kutsal Y. Osteoporoz. 1. Baskı, Ankara, Güneş Kitabevi, 2001.
86. Francis L, shults J, Rita M, Babette S, Mary B. Vitamin D insufficiency in steroid-sensitive
nephrotic syndrome in remission. Pediatr Nephrol, 2005; 20:56-63.
87. Alexandra C. Diagnosis and treatment of osteoporosis. Current Opin Rheumatol, 1995; 7(3):240-242.
88. Blake GM, Herd RJ, Patel R, Fogelman I. The effect of weight change on total body dual-energy
X-ray absorbtiometry: Result from a clinical trial. Osteoporos Int. 2000; 11(10): 832-839.
89. Cameron JR, Sorenson JA. Measurement of bone mineral in vivo: an improved method. Science, 1963; 142:230-232.
90. Chausmer AB. Bone density measurement techniques in the diagnosis and management of
osteoporosis. JSC Med Assoc, 2001; 97(3):102-105.
91. Eastell R. Assesment of bone density and bone loss. Osteoporosis Int Suppl, 1996; 2: 3.
92. Finkelstein JS, Cleary RL, Butler JP. A comparison of lateral versus anterior-posterior spine dual energy x-ray absorptiometry for the diagnosis of osteopenia. J Clin Endocrinol Metab, 1995; 78: 724-730.
93. Jones HJ, Peters K, Morgan DB, Coles GA, Mallick NP. Observations on calcium metabolism in
the nephrotic syndrome. Q J Med, 1967; 36: 301-320.
94. Goldstein DA, Haldimann B, Sherman D, Norman AW, Massry SG. Vitamin D metabolites and calcium D metabolism in patients with nephrotic syndrome and normal renal function. J Clin
73
Endocrinol Metab, 1981; 52:116-121.
95. Chesney RW, Mazess RB, Rose P, Jax DK. Effect of prednisone on growth and bone mineral content in childhood glomerular disease. Am J Dis Child, 1978; 132: 768-772.
96. Lukert BP, Raisz LG. Glucocorticoid-induced osteoporosis: pathogenesis and management. Ann
Intern Med, 1990; 112:352-364.
97. Morrison NA, Shine J, Fragonas JC. 1,25 Dihydroxyvitamin D responsive element and glucocorticoid repression in the osteokalcin gene. Science, 1989; 246:1158-1161.
98. Van Staa TP, Leufkens HG, Cooper C. The epidemiology of corticosteroid-induced osteoporosis:
A meta- analysis. Osteoporos İnt, 2002; 13:777-787.
99. Laan RF, Van Rjel PL, Van de Putte LB, Van Erning LJ, Van’t Hof MA, Lemmens JA. Low-dose prednisone induces rapid reversible axial bone loss in patients with rheumatoid arthritis: randomized, controlled study. Ann Intern Med, 1994; 119:963-968.
100. Leonard M, Feldman H, Shults J, Zernel B, Fotser B, Stallings V. Long-term, high-dose
glucocorticoids and bone mineral content in childhood glucocorticoid-sensitive nephrotic syndrome. N Engl J Med. 2004; 351: 868-875.
101. Khosla S. Minireview: The OPG/RANKL/RANK system. Endocrinology, 2001; 142: 5050-5055.
102. Huang JP, Bai KM, Wang BL. Vitamin D and calcium metabolism in children with nephrotic
syndrome of normal renal function. Chin Med J (engl). 1982; 105:828-832.
103. Goldstein DA, Haldimann B, Sherman D, Norman AW, Massry SG. Vitamin D metabolites and calcium metabolism in patient with nephrotic syndrome and normal renal function. J Clin
Endocrinol Metab, 1981; 52: 116-121.
104. Prummel MF, Wiersinga WM, Lips P, Sanders GTB, Saerwein HP. The course of biochemical parameters of bone turnover during treatment with corticosteroids. J Clin Endocrinol Metab, 1991; 72: 382-386.
105. Saag KG. Glucocorticoid-indused osteoporosis. Endocrinol Metab Clin North Am. 2003; 32: 135-
157
106. Leonard MB, Zemel BS. Current concepts in pediatric bone disease. Pediatr Clin North Am,
2002; 49: 143-173.
107. Kano K, Hoshi M, Nishikura K, Yamada Y, Arisaka O. Skeletal effects of short-term prednisolone therapy in children with steroid-responsive nephrotic syndrome. Clin Exp Nephrol, 2001; 5: 40-43.
108. Baron R, Neff L, Louvard D, Courtoy J. Cell-mediated extracellular acidification and bone
lokalisation of a 100-kD lysosomal membrane proteine at osteoclast ruffled border. J Cell Biol, 1985; 101:2210-2222.
109. Delaisse J.M, Boyde A, Maconnachie E, Ali NN, Sear C.H, Eeckhout Y, Vaes G, Jones S.J.
The effects of inhibitors of cysteine-proteinases and collagenase on the resorptive activity of isolated osteoclasts. Bone, 1987; 305-313.
110. Delaisse J.M, Leden P, Eeckhout Y, Vaes G. Cysteine proteinases and bone resorption. İn :V.
Turk. Cysteine Proteinases and their Inhibitors, 1986 ; 259-268.
111. Eeckhout Y, Delaisse J.M, Leden P, Vaes G. The proteinases of bone resorption. In: V. Glauer. The Control of Tissue Damage, 1988; 297-313.
74
112. Gowen M, Mundy G.R. Actions of recombinant interleukin 1, interleukin 2 and interferon- γ on bone resorption in vitro. J İmmunol, 1986; 136: 2478-2482.
113. Newman DJ, Thakkar H, Edwards RG, Wilkie M, White T, Grubb AO, Price CP. Serum
cystatin C measured by automated immunoassay: amore sensitive marker of changes in GFR than serum creatinine. Kidney İn,. 1995: 47(1): 312-318.
114. Palsdottir A, Abrahamson M, Thorsteinsson L, Olafsson I, Grubb A, Jensson O. Mutation in
cystatin C gene causes heeditary brain haemorrhage. Lancet, 1988; 603-604.
115. Ghiso J, Pons-Estel B, Frangione B. Hereditary cerebral amyloid angiopathy; the amyloid fibrils contain a protein which is a variant of cystatin C, an inhibitor of lysozomal cystein proteases. Biochem Biopsy Res Common, 1986; 136(2): 548-554.
116. Ekiel I, Abrahamson M. Folding-releated dimerization of humman cystatin C. Am Soci Biochem
Mol Bio, 1996; 271(3): 1314-1321.
117. Human cystatin C. Erişim: (http://www.hytest.fi/high-lights 22.php) Erişim tarihi:12.12.2005.
118. Cimerman N, Brguljan PN, Krasovec M, Suskovic S, Kos J. Serum cystatin C, a potent inhibitor of cystaine proteinases, is elevated in astmatic patients. Clin Chim Acta. 2000; 300: 83-95.
119. Grubb A, Simonsen O, Sturfelt G, Truedsson L, Theysell H. Serum concentration of cystatin C, factor D and D beta 2- microglobulin as measure of glomeruler filtration rate. Acta med scand.
1985; 218(5): 499-503.
120. Ciğerli Ş, Çoruhlu A, Eren N, Serin . Glomeruler filtrasyonu değerlendirilmesinde cystatin C ve
beta 2 mikroglobulinin yeri. 1.Ulusal Klinik Biyokimya Kongresi Bildirileri. 2000.
121. Kyshe-Andersen J, Schmidt C, Nordin G, Andersson B, Nilsson-Ehle P, Lindstrom V, Grubb A. Serum cystatin C, determined by a rapid, automated particle-enhanced turbidimetric method, is a better marker than serum creatinine for glomeruler giltration rate. Clin Chem, 1994; 40:1921-1926.
122. Grubb A,Abrahamson M, Olafsson I, Trojnar J, Kasprzykowska R, Kaspryzkowski F,
Grzonka Z. Syntesis of cystatin proteinase inhibitors structurally based on the proteinase interacting N-terminal region of human cystatin C. Biol Chem Hoppe Seyler, 1990; 371.137-144.
123. Oberbauer R, Nenov V, Wedekam C, Hass M, Szekers T, Mayer G. Reduction in mean
glomerular pore size coincides with the development of large shunt pores in patient with diabetic nephropathy. Nephrology, 2001; 9:49-55.
124. Filler G, Bökenkamp A, Hofmann W. Cystatin C as a marker of GFR- history, indications and
future research. Clin Biochem, 2005; 38:1-8.
125. Grubb A. Diagnostic value of analysis of cystatin C and protein HC in in biological fluids. Clin
Nephrol, 1992; 20-27.
126. Newman DJ, Thakkar H, Edwards RG, Wilkie M, White T, GrubbAO, Price CP. Serum cystatin C measured by automated immunoassay: a more sensitive marker of changes in GFR than serum creatinine. Kidney Int, 1995; 47:312-318 .
127. Seco M.L, Rus A, Sierra M, Caballero M, Borque L. Determination of serum cystatin in
patients with essential hypertension. Nephron, 1999; 81: 446-447.
128. Demott W. Laboratory Test Handbook 5th Ed, Ohio: Lexi Company. 1994.
129. Thielemans N, Lauwerys, Bernard A. Competition between albumin and low-moleculer-weight
75
proteins for renal tubuler uptake in experimental nephropathies. Nephron, 1994; 66:453-458.
130. Tkaczyk M, Nowicki M, Lukamowicz J. İncreased cystatin C concentration in urine of nephrotic
children. Pediatr Nephrol, 2004; 19: 1278-1280.
131. Takuwa S, Ito Y, Ushijima K, Uchida K. Serum cystatin C values in children by age an their fluctuation during dehydration. Pediatr Int, 2002; 44: 28-31.
132. Neyzi O, Binyıldız P, Alp H. Türk çocuklarında büyüme –gelişme normları I. Tartı ve Boy değerleri.
İst Tıp Fak Mec (Suppl) 1978; 41: 74.
133. ANONYMOUS: The primary nephrotic syndrome in children : Identification of patients with minimal change nephrotic syndrome from initial response to prednisone. A report of the International Study of Kidney Disease in Children. J Pediatr, 1981; 98 : 561-564.
134. Bak M, Serdaroğlu E, Güçlü R. Prophylactic calcium and vitamin D treatments in steroid-treated
children with nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 2006; 21:350-354.
135. Freundlich M, Bourgoigne J, Zilleruelo G, Jacob A, Canterbury J, Strauss J. Bone Modulating Factors in Nephrotic Children with Normal Glomerular Filtration Rate. Pediatrics, 1985; 76: 280-285.
136. Hegarty J, Mughal Z, Adams J, Webb N. Reduced bone mineral density in adults treated with
high-dose corticosteroids for childhood nephrotic syndrome. Kidney İnternationa,. 2005; 68: 2304-2309.
137. Lande M, Gullion C, Hogg R, Gauthier B, Shah B, Leonard M, Felix M, Nash M, Roy S,
Strife F, Arbus G. Long versus standard initial steroid therapy for children with the nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 2003; 18: 342-346.
138. Freunlich M, Bourgoignie J, Zilleruelo G, Abital C, Canterbury J, Strauss J. Calcium and
vitamin D metabolism in children with nephrotic syndrome. J Pediatr, 1986; 108: 383-387.
139. Freunlich M, Bourgoignie J, Zilleruelo G. Bone modulating factors in nephrotic children with normal glomerular filtration rate. Pediatrics, 1985; 76:280.
140. Alon U, Chan CJM. Calcium and vitamin D metabolism in nephrotic syndrome. Int J Pediatr
Nephrol. 1983; 4:115.
141. Goldstein DA, Haldimann E, Sherman D. Vitamin D metabolites and calcium metabolism in patients with nephrotic syndrome and normal renal function. J Clin Endocrinol Meta, 1981; 52:116.
142. Tessitore N, Bonucci E, D’Angelo A. Bone histology and calcium metabolism in patient with
nephrotic syndrome and normal or reduced renal function. Nephron 1984; 37:153.
143. Vincenti F, Hattner R, Amend WJ. Decreased seconder hiperparathyroidism in diabetic patients receiving hemodialysis. JAMA, 1981; 245:930.
144. Alon U, Chan JCM. Calcium and vitamin-D metabolism in nephrotic syndrome. Int J Pediatr
Nephrol, 1983; 4:115-118.
145. Chesney RW, Hamstra AJ, Rose P. Effects of prednisone on growth and bone mineral content in childhood glomeruler disease. Am J Dis Child, 1978; 132:768-772.
146. Chesney RW, Hamstra AJ, Mazess RB. Reduction of serum 1,25-dihydroxyvitamin-D3 in
children receiving glucocorticoids. Lancet. 1978; 2: 1123-1125.
147. Rude RK.Magnesium Metabolism and Deficiency.Endocrinol Clin North Am,1993;22(2):377:396.
76
148. Holick MF, Matsuoka LY, Wortsman J. Age, vitamin D and solar ultraviolet. Lancet , 1989; 2:
1104-1105.
149. Alon U, Chan CJ. Calcium and vitamin D homeostasis in the nephrotic syndrome: Current status. Nephron, 1984; 36:1-4.
150. Auwerx J, De Keyser L, Bouillon R, De Moor P. Decreased free 1,25-dihydroxycholecalciferol
index in patients with the nephrotic syndrome. Nephron , 1986; 42: 231-235.
151. Grymonprez A, Proesmans W, Van Dyck M, Jans I, Goos G, Bouillon R. Vitamin D metabolites in childhood nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 1995; 24.7. 9: 278-281.
152. Tessitore N, Bonucci E, D’Angelo A, Lund B, Corgnati A, Valvo E, Lupo A, Loschiavo C,
Fabris A. Bone histology and calcium metabolism in patients with nephrotic syndrome and normal or reduced renal function. Nephron, 1984; 37: 153-159.
153. Malluche HH, Goldstein DA, Massry SG. Osteomalacia and hyperparatyroid bone disease in
patients with nephrotic syndrome. J Clin Invest, 1979; 63: 494-500.
154. Mittal SK, Dash SC, Tiwari SC, Agarwal SK, Saxena S, Fishbane S. Bone histology patients with nephrotic synrome and normal renal function. Kidney Int, 1999; 55: 1912-1919.
155. Weng F, Shults J, Herskovitz R, Zemel B, Leonard M. Vitamin D insufficiency steroid-
sensitive nephrotic syndrome in remission. Pediatr Nephrol, 2005; 20:56-63.
156. National Kidney Foundation K/DOQI clinical practise guidlines for bone metabolism and disease in chronic kidney disease. Am J Kidney Dis, 2003; 42: 1-202.
157. Bökenkamp A, Özden N, Dieterich C, Schumann G,Ehrich JHH, Brodehl J. Cystatin C and
creatinine after successful kidney transplantation in children. Clin Nephrol, 1999; 52:371-376.
158. Le Bricon T, Thervet E, Benlakehal M, Bousquet B, Legendre C, Erlich D. Changes in plasma cystatin C after renal transplantation and acute rejection in adults. Clin Chem.1999; 456:2243-2249.
159. Risch L, Herklotz R, Blumberg A, Huber AR. Effects of glucocorticoid immunosupression on
serum cystatin C concentrations in renal transplant patients. Clin Chem, 2001; 47: 2055-2059.
160. Bjarnadottir M, Grubb A, Olafsson I. Promoter-mediated, dexamethasone-induced increase in cystatin C production in HeLa cells. Scand J Clin Lab Invest. 1995; 55: 617-623.
161. Tian S, Kusano E, Ohara T, Tabel K, Itoh Y, Kwai T, Asona Y. Cystatin C measurement and
its practical use in patients with various renal diseases. Clin Nephrol. 1997; 48:104-108.
162. Freundlich M, Jofe M, Goodman W, Salusky I. Bone histology in steroid-treated children with non-azotemic nephrotic syndrome. Pediatr Nephrol, 2004; 467(3): 1378-1380.
163. T. Fujita, A. Satomura, M. Hidaka, I. Ohsawara, M. Endo, H. Acute Alteration in Bone
Mineral Density and Biochemical Markers for Bone Metabolism in Nephrotic Patients Receiving High-Dose Glucocorticoid and One-Cycle Etidronate Therapy. Calsif Tissue İnt, 2000; 66: 195-199.
164. Basiratina M, Derakhshan A, Hosseini-Al- Hashemi G. Bone mineral density in children with
relapsing nephrotic syndrome. J Med Sci, 2006; 31(2): 82-85.
165. Gulati S, Gulati K. Bone disease in nephrotic syndrome-prevention is better than cure. Pediatr
Nephrol. 2005; 20: 111-112.
166. Gök E, Ergüven M. Ailevi Akdeniz Ateşi tanısı ile izlenen prepubertal çocuklarda kemik mineral içeriğinin değerlendirilmesi. 2006.
77
9. ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Ebru ÖZATEŞ
Doğum Tarih ve Yeri : 1978, Diyarbakır
Medeni Durumu : Bekar
Adres : Halide Edip Adıvar mah. Sarı Çiçek sok. Danışman apt.
Kat:2 No:4 34382 Şişli / İstanbul
Telefon : 02123206623
E.mail : [email protected]
Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : İstanbul Tıp Fakültesi
Görev Yerleri : -
Dernek Üyelikleri : -
Yabancı Dil(ler) : İngilizce