t · web view2011/07/20  · yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben...

134
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2010/106 CELSE NO :20 CELSE TARİHİ :26.05.2011 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :ONUR YİĞİT 134033 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 26 Mayıs 2011 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Sanık müdafilerinden Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Azmi Ulu, Sanıklar Bedrettin Dalan ve Dursun Çiçek müdafii Av. Hüseyin Ersöz, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Cahit Karadaş geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Tanık yoklaması yapıldı. Tanıklardan Abdullah Kaya’nın hazır olduğu anlaşıldı, huzura alındı. Tanık Abdullah Kaya: “Ali Hikmet oğlu, 27.1.1965, Ankara doğumlu, Gökse Evleri Begonya Caddesi C32/3 Anadolu Hisarı, Beykoz/İstanbul adresinde ikamet eder. Sanıklardan Dursun Çiçek’i ve Serdar Öztürk’ü tanıdığını diğer tutuklu sanığı tanımadığını beyan eder.” Tanığa CMK’nın 45, 46, 48, 49, 53 ve 54. maddelerindeki yasal hak ve sorumlulukları ayrı ayrı izah edildi. Mahkeme Başkanı: "Avukatsınız.” Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”

Upload: others

Post on 12-Apr-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2010/106CELSE NO :20CELSE TARİHİ :26.05.2011

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :ONUR YİĞİT 134033

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 26 Mayıs 2011 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Sanık müdafilerinden Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Azmi Ulu, Sanıklar Bedrettin

Dalan ve Dursun Çiçek müdafii Av. Hüseyin Ersöz, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Cahit Karadaş geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Tanık yoklaması yapıldı.Tanıklardan Abdullah Kaya’nın hazır olduğu anlaşıldı, huzura alındı.Tanık Abdullah Kaya: “Ali Hikmet oğlu, 27.1.1965, Ankara doğumlu, Gökse Evleri

Begonya Caddesi C32/3 Anadolu Hisarı, Beykoz/İstanbul adresinde ikamet eder. Sanıklardan Dursun Çiçek’i ve Serdar Öztürk’ü tanıdığını diğer tutuklu sanığı tanımadığını beyan eder.”

Tanığa CMK’nın 45, 46, 48, 49, 53 ve 54. maddelerindeki yasal hak ve sorumlulukları ayrı ayrı izah edildi.

Mahkeme Başkanı: "Avukatsınız.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Çok fazla izahata gerek yok sanırım. Sizden sadece doğruyu

istiyoruz doğru söylemenizi. Tabi yalan yanlış beyanlar karşılığında suçu da getiriyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Avukat olduğunuz için avukatlıkla bağlantı kurduğunuz konularla ilgili

beyanda bulunmama hakkına sahipsiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim. Bu kapsamda da zaten bağlantılı müvekkillerim

Erdal Şenel avukatlığını yaptığım Levent Göktaş ve Mustafa Koç ile ilgili olarak herhangi bir konuda tanıklık yapmayacağım çekiniyorum ondan efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Zaten onu izah ediyoruz. Yemin yapacaksınız.”Tanık Abdullah Kaya: “Tamam efendim.”Mahkeme Başkanı: "Bildiklerinizi dosdoğru söyleyeceğinize namusunuz ve vicdanınız

üzerine yemin eder misiniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Ediyorum efendim.”Mahkeme Başkanı: "Bildiklerimi.”Tanık Abdullah Kaya: “Bildiklerimi.”Mahkeme Başkanı: "Dosdoğru söyleyeceğime.”

Page 2: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:2

Tanık Abdullah Kaya: “Dosdoğru söyleyeceğime.”Mahkeme Başkanı: "Namusum ve vicdanım üzerine.”Tanık Abdullah Kaya: “Namusum ve vicdanım üzerine yemin ediyorum.”Mahkeme Başkanı: "Yemin ederim.”Tanık Abdullah Kaya: “Yemin ederim.”Mahkeme Başkanı: "Sizi dinliyoruz. Bir beyandan sonra Mustafa Levent Göktaş’ın bir 2.

bir ifadesi mi alınmış savcılıkta?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Ondan önceki bazı gelişmeler olmuş burada açıklamalarda

bulunulmuş. O konuda neler söyleyeceksiniz bize?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim Mustafa Levent Göktaş Beyin avukatlığını kendisi

tutuklandıktan sonra eşi vasıtası geldi o vasıtayla anlaştık. Ve belirli bir ücret mukabili avukat olarak başladım avukatlığına. Daha sonra da.”

Mahkeme Başkanı: "Yani avukatı varken mi siz avukatı oldunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim o Serdar Bey ve Demet Hanım vardı avukat olarak.

Vekaleti aldıktan sonra da kendileriyle ofislerinde görüştüm. Ondan sonra avukatlığa başladık. Daha sonrada avukatla.”

Mahkeme Başkanı: "Yani beni de avukat olarak tuttuklarını, (1, 2 kelime anlaşılamadı).”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi İstanbul’da, İstanbul’da işleri takip edecek bir avukat olarak

söyledi Serdar Bey görüştüğümüzde. Ancak eşi davayı komple almamı söylemişti. Bu vasıtada başladık ondan sonra da yaklaşık bir 3 ay kadar herhalde avukatlığını yaptıktan sonra da vekaletten çekildim, azil dilekçemi gönderdim.”

Mahkeme Başkanı: "Niye bu kadar kısa sürdü?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim kendi şeyle anlaşamadık öyle diyelim.”Mahkeme Başkanı: "Müvekkil ile anlaşamadınız?”Tanık Abdullah Kaya: “Müvekkille anlaşamadık, devamlı şekilde Serdar Beyin bana

mesajları oldu telefon mesajları eşi.”Mahkeme Başkanı: "Nedir işte onları anlatın bize nedir, nedir ne mesajı, nasıl mesaj?”Tanık Abdullah Kaya: “Avukatlık görevim nedeniyle olan konularla ilgili olarak bir şey

söylemeyeceğim ama onun dışında efendim Serdar Beyle savunma konusunda anlaşamadık. Bu kadar söyleyeyim.”

Mahkeme Başkanı: "Savcılık ifadesini siz mi aldınız?”Tanık Abdullah Kaya: “Savcılık ifadesine müdafii olarak ben girdim efendim.”Mahkeme Başkanı: "Siz girdiniz yani hangi 2 savcılık ifadesi var.”Tanık Abdullah Kaya: “2. savcılık yani ek ifadeye gittik Levent Beyle. O 2, ek ifadeye

gittiğimizde ben onun vekiliydim.”Mahkeme Başkanı: "Yani ek ifadeye çağırıldı mı gittiniz, siz mi götürdünüz?”Tanık Abdullah Kaya: “Müvekkilimizle anlaşarak beraber gittik efendim.”Mahkeme Başkanı: "Müvekkilinizle anlaşarak gittiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Yani Savcı Bey biz size tekrar ifade verecek miyiz dediniz yoksa

savcılık çağırdı mı sizi?”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi dosyayı inceledik efendim verdiği ifadeyi inceledik. Levent

Beyin bu olaylarda hala da aynı kanaati taşıyorum hiçbir suçu olmadığını gördüm, anladım. Bu kapsamda kendisiyle de konuştuk. Zaten somut bize göre hiçbir veri yoktu. Kendisiyle konuştuk. O kapsamda da ek ifade için talepte bulunduk ve ek ifadeye gittik şeye savcılığa.”

Mahkeme Başkanı: "Ancak kendisi der ki sadece şey için gittik. Gizli ha…, özel harp, özel harp ile ilgili beyanda bulunmak üzere gittik diyor.”

Tanık Abdullah Kaya: “Efendim.”

2

Page 3: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:3

Mahkeme Başkanı: "Öyle çağırıldığım söylendi diyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim müvekkilimin hiçbir şekilde aleyhine yorumlanmamak

şartıyla Levent Beyin söylediği her şey benim zannımca kendisi de avukat olduğu için burada sadece doğrudur diyebileceğim. Ama onun dışında ifadeyle ilgili olarak ondan önce kendisiyle yaptığımız görüşmeler ondan sonra kendisiyle yaptığımız görüşmeler hakkında burada beyanda bulunamam. Yani tanıklıktan çekinme hakkımı bu kapsamda kullanıyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi beraber altında imzası, imza imzanız olan 2. savcılık beyanında,”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Beyanını kabul etmiyor, bunlar eklendi çıkarıldı şunlar yoktu, şunlar

vardı şeklinde iddiaları var müvekkilinizin.”Tanık Abdullah Kaya: “Onu efendim değerlendirecek olan mahkemedir ya da savcılıktır

ama hangi kısımlar eklenmiş veya çıkarılmış bilmiyorum ben şey yaparsanız ifadeye bakayım isterseniz. O ifadenin bir sureti bize verilmedi çünkü 2 savcı vardı Fikret Bey ile Zekeriya Bey vardı. Onların yanında ek ifadeye girdik ama ifadenin bir suretini alamıyorsunuz. Soruşturma gizli diye avukatlara dahi vermiyorlar. O kapsamda da almadık onun için bende bir nüshası da yok o ifadenin.”

Mahkeme Başkanı: "Daha sonra da ifadeyi görmediniz öyle mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Daha sonra ifadeyi hiç görmedim efendim.”Mahkeme Başkanı: "İfadeyi görmediniz. İfadenin altında 4 tane savcının imzası var. Siz

ve Levent Göktaş olmak kaydıyla 4 Savcı Beyin imzası var.”Tanık Abdullah Kaya: “İfade varken Zekeriya Beyle, Fikret Bey vardı aynı odadalar zaten.

O ikisi ifade yani şey aldı Zekeriya Bey soruları sordu. Fikret Bey yanındaydı. Onun dışında diğer savcılardan bilgim yok efendim. Bir ara Ercan Bey zannedersem bir girdi çıktı. Ama çok kısa 10 dakika kadar bir süre. Bir de biraz daha kiloluca benim gibi bir savcımız vardı. İnce bıyıklı ama onun dışında onlarda çok kısa bir 10 dakika kadar kaldılar. Ama esas ifade sürecinde uzuncadır herhalde ifade hatırladığım kadarıyla en az 2 sayfadan fazlaydı. Zekeriya Beyle, Fikret Bey vardı.”

Mahkeme Başkanı: "Bu ifadeye girmeden önce diğer avukatlarla görüştünüz mü?”Tanık Abdullah Kaya: “Diğer avukatlarla görüştük hatta ifadeye gireceğimiz gün Serdar

Beyle, Demet Hanımda oradaydılar yani aşağıdaydı o mahkeme girişinde duruşma salonu olduğu girişteydi Serdar Bey. Demet Hanımda yukarı kadar geldi.”

Mahkeme Başkanı: "Duruşma girdiler mi şeye?”Tanık Abdullah Kaya: “Duruşma değil.”Mahkeme Başkanı: "Şey ne ifadeye girdiler mi?”Tanık Abdullah Kaya: “İfadeye girmediler, girmediler efendim.”Mahkeme Başkanı: "Daha önce de bir yemeğe gittiniz, gitmişsiniz öyle diyor. (1, 2 kelime

anlaşılamadı).” Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi beraber yemeğe gitti.”Mahkeme Başkanı: "Yani ifadeden önce birlikte yemeğe gidip bir görüş teatisinde

bulundunuz mu?”Tanık Abdullah Kaya: “O yemeğe gittiğimizi söylüyorlar kendisi ama inanın

hatırlamıyorum ben kendileri öyle söylüyorlar. Bizim çok yakın ve samimi bir ilişkimiz hiçbir zaman olmadı kendileriyle. Onlar yemeğe gittiğimizi söylüyorlar inanın hatırlayamadım ben hatta işte döveceğim ben bu adamı falan demiş. Onu da tabi nasıl yapacak bilmiyoruz ama Serdar Bey hiç şey olmadı yani ben onu hatırlamıyorum beraber yemeğe gittiğimiz yeri falan hatırlamıyorum. Hani yemeğe gitsek en azından onu hatırlarım bilirim ama Beşiktaş’ta bir yere mi gittik öğle yemeği için ondan sonra mı gittik?”

3

Page 4: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:4

Mahkeme Başkanı: "Yani Kanada’ya git o görüşmede Kanada’ya gideceğiniz orada ev aldığınız falan konuşulmuş.”

Tanık Abdullah Kaya: “Onlardan ziyade.”Mahkeme Başkanı: "(1 kelime anlaşılamadı) var mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim kendilerinin benim hakkımda baya bir geniş istihbarat

çalışması var anladığım kadarıyla. Dolayısıyla kendi istihbarat faaliyetleri kapsamında elde ettikleri bilgileri birazını da bana atfetmiş durumdalar. Yoksa benim onlarla kişisel olarak çok büyük bir samimiyetim hiçbir zaman olmadı. Zaten en büyük beraber çalışamayacağımızı anlayarak vekaletten ayrılma sebebi oydu. Özel hayatımla ilgili hepsiyle ilgili bir bilgi vermem falan söz konusu değil kendilerine.”

Mahkeme Başkanı: "Yani siz normal müvekkilinizle görüştünüz ve savcılığa gittiniz öyle mi nasıl oldu bunu bize?”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet, efendim öyle oldu başka türlü nasıl olabilir ama müvekkilimle kendi ara…”

Mahkeme Başkanı: "Bilmiyorum işte nasıl olur başka iddialar var da onu araştırıyoruz onun için çağırdık sizi.”

Tanık Abdullah Kaya: “O kendilerinin kendileri.”Mahkeme Başkanı: "Avukat olmanıza rağmen çağırmak durumunda kaldık sizi.”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim ben bu konuda zaten daha önce Adalet Bakanlığı

müfettişlerine de ifade verdim kendilerinin şikayetleri nedeniyle. Dünde Beşiktaş özel yetkili savcıya ifade verdim Ankara’dan talimatla gelen işte örgüt üyesi olmakla suçluyorlar beni. İftira karalama veya işte bütün TCK’daki maddelerle suçlar onlar o konuda da ifade verdim aynı şekilde. Şey bu, durum budur. Ama ondan önce ben ifadeye gitmeden önce müvekkilimle ne konuştum, ne düşündük, nasıl bir savunma stratejisi hazırladık bu konuda bilgi vermem mümkün değil efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Onu istemiyoruz zaten onu sizde onu sizden istemiyoruz zaten. Onu sizden istemiyoruz ama müvekkilinizin yanında ifade verdiğiniz bir ortamda beraber ifade verdiğiniz bir ortamda.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Verilen ifadenin kendisine ait olmadığını söylüyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Levent.”Mahkeme Başkanı: "(1, 2 kelime anlaşılamadı) Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Levent Bey kendisi öyle söylüyorsa efendim o, kendi bir muhakkak

bildiği bir şey vardır. İfade tutanağını da ben görmedim şimdi eğer varsa gösterin tensip buyurursanız.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi size gösterdiğimde ifade tutanağını şurası fazla oldu şurası eksik oldu diyebilecek durumda mısınız?”

Tanık Abdullah Kaya: “İşte bir nüsha bende olmadığı için ancak hatırladığım kadarıyla size yardımcı olabilirim. Yani o savcılıkta biz özellikle rica ettik bir nüshasını alalım diye ama vermiyorlar eğer olsaydı bendeki kopya ile karşılaştırma imkanı olurdu. Ama verilmedi bir nüshası.”

Mahkeme Başkanı: "Bakın 6.4.2009 tarihli ifade son, son kısmına bakınız. İfade o mu bakın?”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Altındaki imzalar size ait öyle mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet benim imzama benziyor efendim benimdir yani herhalde.”Mahkeme Başkanı: "Kaç sayfadır o imz…?”Tanık Abdullah Kaya: “9 sayfa efendim.”Mahkeme Başkanı: "9 sayfa, 9 sayfada da parafınız var.”

4

Page 5: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:5

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Var mı parafınız?”Tanık Abdullah Kaya: “Burada 8’de var, 7’de var, 6’da var, 5, 4 var efendim hepsinde var.

Var efendim hepsinde parafım var.”Mahkeme Başkanı: "Hepsinde var.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "İşte ifade o. Yani müvekkiliniz tarafından kabul görmeyen, Kabul

görmeyen derken bazı eklemelerin çıkarılmaların yapıldığı kes yapıştır yöntemiyle.”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi.”Mahkeme Başkanı: "Yapıldığı iddia olunan bir ifade ediyor. Kabul etmiyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim başlan… başlangıç kısmındaki.3 aydır tutukluyum gerek

ifadede bana sorulan hususlarda haricen iddianameye (1 kelime anlaşılamadı) konularda düşünme fırsatı buldum. Bu belgeler değerlendirildiğinde Ergenekon’un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim. Belki bizde farkında olmadan işin içinde olup olmadığımızı bilmiyorum. Ancak bana sorulacak, bilmiyorum bu kısım otomatik olarak Savcı Bey tarafından yazdırıldı, bu kısım. Ve ifadeye giden tutuklu sanığın psikolojisini de biliyorsunuz. Ama bu ilk baştaki kısım benim hatırladığım Levent Bey bunu (1 kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı: "Peki Ergenekon’un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim diye Savcı Bey tarafından yazılan bir şeye siz müdafii olarak müdahale etmez misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Efendim Levent Beyle o sırada kendimiz.”Mahkeme Başkanı: "Çünkü kelimeyi.”Tanık Abdullah Kaya: “Aynı zamanda görüştük kendisiyle yani ifade sırasında kendisiyle

görüştük. Verirken de bununla ilgili olarak o kısım bizim kendi özelimizdir. Yani avukat müvekkil arasındaki kısımdır. Ama bu kısım geldiği zaman şeyde de görebilirsiniz aynısını Erdal Şenel Beyin ifadesinde de yaklaşık olarak aynı cümleler var. Burada ama bu kısım onda çok önemli bir husus olarak da değerlendirilmedi müvekkil tarafından. Bizim tarafımızdan da.”

Mahkeme Başkanı: "Peki o konu öyle geçti.”Tanık Abdullah Kaya: “O ondan sonra devam etti ve sorulan sorular geldi o sırada tam

hatta bir ihbar mektubu gibi bir şey gelmişti yani ek ifade sürecine girmeden 2 gün önce Savcı Beyin odasındaydı biz görmemiştik. Bir ihbar mektubu gelmiş isimsiz imzasız. O isimsiz imzasız ihbar mektubundaki kısımları Savcı Bey bize sordu. Onunla ilgili bu sorularda onların cevapları. Yani orada Kıbrıs’tan tutun Fikret Emek’e kadar MAK’a kadar çeşitli hususlar vardı Savcı Bey özellikle o kısımları sordu. Tabi bu davalarda hep gördüğümüzde müdafii olarak girdiğimizde o oluyor bir ifadeye gittiğiniz zaman muhakkak bir isimsiz imzasız ihbar mektubu geliyor. 2 gün ya da 3 gün önce. Levent Beyin hiç alakası olmayan konulardı bunlar yani dava bize göre. Davayla da süreçle de ilgisi yoktu. O da zaten bunlardan çekinecek hiçbir şey olmadığını herhangi bir suçu olmadığını da açıkça beyan etti. Ve çok rahat bir ifade verdi hani bu kısımda. Ama başka ekledi dediği kısım bilmiyorum yani neresiyse onunla ilgili kendisi de avukat olduğu için orada beraber hani rahat konuştuk. Dolayısıyla Levent Beyin hani burada aleyhine zaten bir şey söylemem söz konusu değil. Suçsuz olduğuna inandığım eskiden beri hala da inandığım birisidir bu davayla ilgili olarak. Esas olarak o ihbar mektubundaki kısımları Savcı Beyler Zekeriya Bey sordu bize. Yani bu yargısız infaz, köy yakma falan bunların hepsi o ihbar mektubu diye hatta Savcı Beye de dedik ya bu ihbar mektupları hep böyle geliyor 2 gün önce 3 gün önce ifade vermeden önce. Gazetelere de manşet manşet taşınıyor bizim haberimiz dahi olmadan. O da çok rahat ifade verdi hani benim dedi bunlarla hiçbir ilgim yok. Kendisi zaten son derece hani silahlı kuvvetlerde tanınan insandır. Dava nedenleri dışında kişisel sebepler herkesin çok sevdiği bir kişidir. Bu kapsamda suçsuz olduğuna inandığımız için hiçbir beis görmedik efendim şeyde yani bu ifadeleri verirken. Hatta Savcı Beyden istedik, istedik o bir nüshasını soruşturma gizli diyerek değil de bize verselerdi oradan karşılaştırma imkanımız a olurdu sizin yani o zaman

5

Page 6: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:6

veya şimdi karşılaştırabilirdik. Ama benim özellikle hatırladığım bu ilk paragraf kısmı. Belirtildi o müvekkilinizle kendi aranızdaki bir değerlendirmedir. Müvekkil her zaman için bir sorguya çıktığında veya başka bir ifadeye gittiğinde insanlar tahliye umudu yaşarlar ve bu tahliye umudu da çok doğal bir şeydir, bir saikdir bu. O kapsamda suçsuz olduğuna da inanıyorsa bu ne ek ifadeye gitmekten beis duyar, ne efendim mahkeme veya savcılık bir şey sorduğunda veya bir şey yazdırdığında ya zaten benim bir suçum yok benim yaptığım bir şey de yok diye bu psikolojiyle hareket ederler. Levent Beyin o ifadedeki durumu da kesinlikle böyleydi. Yani mahkeme veya savcılığın hiçbir zaman biz.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi Avukat Bey bu kişi tutuklandı değil mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Cezaevinde.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Tekrar savcılık 2. kez bunu ifadeye çağırıyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi baktık şöyle efendim savcılık.”Mahkeme Başkanı: "Onun o nasıl oldu yani nasıl çağırıldı?”Tanık Abdullah Kaya: “Levent Beyle beraber dosyayı.”Mahkeme Başkanı: "Kendisi mi çağır, Savcı Bey mi çağırdı yoksa Levent?”Tanık Abdullah Kaya: “Ek ifadeye gitme konusunu Levent Beyle biz kararlaştırdık. Biz

kararlaştırdık dedik ki ek beyanda bulunalım çünkü gazetede çok büyük.”Mahkeme Başkanı: "Yani unuttuğunuz neydi, şu kadar şeyi unuttunuz mu konuşmakta da

oldu? Niye, niçin yani bu 9 sayfa 9 sayfa başlangıçta ifade verilmemiş 9 sayfa ifade veriliyor daha sonra?”

Tanık Abdullah Kaya: “Ama işte devamlı şekilde savcılığa nereden gönderildiği belli olmayan ihbar mektupları geliyor. Onu hemen.”

Mahkeme Başkanı: "Efendim ihbar mektupları geliyor da ihbar mektubundan sizin haberiniz yok.”

Tanık Abdullah Kaya: “İhbar mektuplarından ama savcılığın haberi var bir, ikincisi gazetelerde yayınlanıyor.”

Mahkeme Başkanı: "İyi de siz ama iyi ama siz git gelmek istiyorsunuz yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Ama gazetelerde yayınlanıyor çarşaf çarşaf her yere çıkıyor 2

yolunuz var ya gideceksiniz.”Mahkeme Başkanı: "Ha bunlar öğrendiniz öğrendikten sonra mı yani gazetelerden

öğrendikten sonra mı müracaatta bulundunuz savcılığa beyanda bulundunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Gazeteler. Tabi devamlı şekilde Levent Bey aleyhinde devamlı

şekilde bir yayın vardı. İşte atmadığı köylü öldürmediği kişi kalmadı diye özellikle belirli medya organlarından devamlı şekilde bir yayın vardı. Şimdi ne yapacaksınız burada? Ya hiçbir şey yapmayacaksınız, ya şiddetle kınayacaksınız yani tekzip edeceksiniz ya da alacaksınız suçsuzluğuna inandığınız müvekkiliniz varsa beraber gidersiniz neyse konu o konularda ek ifade verirsiniz. Talepte bulunursunuz kabul edilirse de ek ifade verirsiniz. Müvekkiliniz kabul etmezse ya da savcılık kabul etmezse o zaman zaten gitmezsiniz. Şey tamamen çerçeve bu şekilde olmuştur. Levent Bey aleyhinde çünkü tutuklandıktan sonra çok büyük bir basın kampanyası oldu sadece yargı, savcılık veya mahkeme boyutu değil ama o kadar büyük şeye karalamaya hakikatten direnmesi mümkün değildi. Bir de suçsuz olduğunu biliyor zaten. Tamamen kendimizin yaptığı bir değerlendirme efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Bu ifadeyi verdiğinizde ayrıca bir yazılı bir beyanda bulundu mu, bulundunuz mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hatırlamıyorum efendim. Eğer varsa zapta geçmiştir ama inanın hatırlamıyorum.”

6

Page 7: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:7

Mahkeme Başkanı: "Çünkü zabıtta öyle bir beyan var. 24 sayfalık bir savunma yazılı savunma verdiğiniz söyleniyor burada.”

Tanık Abdullah Kaya: “Eğer vermişse Levent Bey vermiştir ama inanın hatırlamıyorum o dönemde ne yaptığımızı. Bende onun bir nüshası yok o 24 sayfa dediğiniz yani ifadenin.”

Mahkeme Başkanı: "24 sayfalık savunması alındı dosyaya konuldu deniyor. Daha sonra bir zabıtla bu savunma bilahare dosyaya giriyor o anda dosyaya girmiyor.”

Tanık Abdullah Kaya: “Ya ben bir nüshası yok. O da o sırada vermedi diye hatırlıyorum ben. Benim hatırladığım o. Bende de bir nüshası yok ama onu zapta eğer yazıldıysa o sırada verilmiştir. Verilmişse de dosyada mevcuttur.”

Mahkeme Başkanı: "Efendim (1, 2 kelime anlaşılamadı). 51 numaralı DVD ile ilgili yazılı savunmamı ibraz ediyorum dedi. 24 sayfadan ibaret son sayfada 9. sayfada, 9. sayfada.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim buldum.”Mahkeme Başkanı: "2. paragraf.”Tanık Abdullah Kaya: “(1 kelime anlaşılamadı) yazılı ibraz ediyorum 24 sayfalık

savunması da dosyaya konuldu. Birçok konuya o zaman vermiş demek ki efendim. Ama bende bir nüshası yok. Dosyada da vardır herhalde zaten eğer böyle deniliyorsa.”

Mahkeme Başkanı: "Siz bu savunma alınırken baştan sonuna kadar orada kaldınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Kaldık efendim.”Mahkeme Başkanı: "Efendim?”Tanık Abdullah Kaya: “Kaldım yani arada, ara bildiğim kadarıyla verilmedi.”Mahkeme Başkanı: "Şimdi bu bir yemekten bahsediliyor bu ifadeden önce.”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi onu bende.”Mahkeme Başkanı: "Serdar Öztürk ve Demet ile beraber Avukat Hanımla beraber.”Sanık Serdar Öztürk söz almadan konuştu anlaşılamadı.Tanık Abdullah Kaya: “Lokanta eğer gidilmişse devamlı gittiğimiz Beşiktaş’ta o bir

mahkemeden çıkınca sol sağ yapıp yukarıda bir yerdir. Orada yemişizdir yemek eğer yediysek. Ama hakikaten orada şeyi yani o yemeği hatırlamıyorum ben.”

Mahkeme Başkanı: "Yani şimdi bu, bu yemek böyle her gün yediğiniz bir yemek olur da.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır, hayır.”Mahkeme Başkanı: "Hangi gün falan hatırlama…. Yani bu kişileri zaten az tanıdığınızı

söylediniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Bu olay sebebiyle tanıdığınızı söylediniz ve bir kez de yemek

yemişsiniz. Yani bu yemek böyle kolay unutulur mu hemen?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim yemek gidip de bir yerde oturduğunuz yediğiniz bir şey

değil. Orada ya ifade için bekliyoruzdur ya öncesidir ya sonrasıdır öğle arasında yaptığımız bir yemektir eğer yediysek. Ama yemekte ben hatırlamıyorum ve yemiş isek yemişizdir öyle diyeyim ben size.”

Mahkeme Başkanı: "Bakın bu yemekte,”Tanık Abdullah Kaya: “Ama önemli bir şey değil evet buyurun ne demişim?”Mahkeme Başkanı: "Kuşaklar boyu silahlı kuvvetlere hizmet etmiş bir aileden geliyorum.”Tanık Abdullah Kaya: “Demişim.”Mahkeme Başkanı: "Demişsiniz. Ailemde generaller var. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri de

bir yere kadar. Şu anda önemli olan Levent Göktaş’ı oradan kurtarmak. Adam şu anda zavallı durumunda. Aynen kullandığı ifade bu.”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi efendim bu son derece basit şeyler. Babam elektrik mühendisi. Kardeşim vefat etti. Amcam terzi, dedem o da vefat etti nalbur, damadımız var o kendisi şehir plancısı, ailemde benden başka hiçbir asker yok. Yani araştırabilirsiniz bu son derece basittir.”

7

Page 8: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:8

Mahkeme Başkanı: "Hayır efendim yani böyle bir konuşma işte konuşmayı okuyorum size. Yani bu şekilde bir o yemekte konuşmanın geçtiğini.”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi kendileri işte bu kuşaklar boyu Türk Silahlı Kuvvetlerinden geliyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinden geldiği içinde bir ihbar mektubu daha sonra yazılmış. Bu ihbar mektubunda bu yazıp bundan bağlıyor. Serdar Bey.”

Mahkeme Başkanı: "Biliyorsunuz olayı işte bakınız yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Ama bu zaten efendim her yerde yani gazetelerde yayınlanıyor.

Şimdi burada bağlıyorlar. Bunu burada kendileri bağlıyor. Yani diyeceğim bir şey yok onların.”Mahkeme Başkanı: "Niçin bağlıyor niye bağlıyorlar ki niye bağlıyorlar ki sizde avukatsınız

onlarda o zaman avukattı hala Demet Hanım avukat?”Tanık Abdullah Kaya: “Baştan itibaren kendisi yani Serdar Bey baştan itibaren gerek

Levent Beyin eşine gerek bana davaya girmemem ve bakmamam konusunda hakikaten büyük şey yaptı mesaj attı, cevap vermediğim kendisi hatırlıyordur herhalde veya TİB kayıtlarından da bulunabilir. Eşiyle defalarca haber gönderdi bu adam çekilsin diye dolayısıyla epey bir şeye maruz kaldık.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bir avukatlık husumeti mi var aranızda başka bir şey mi var nedir yani?”

Tanık Abdullah Kaya: “Valla.”Mahkeme Başkanı: "Sadece hani avukat ben avukatken o girmesin mi nedir yani?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok öyle bir şey yok ilk başta konuştuk yani.”Mahkeme Başkanı: "Ha başka nedir yani?”Tanık Abdullah Kaya: “Hatta ilk bürosuna gittiğimde işte dedi asker misiniz dedi?”Mahkeme Başkanı: "Ha gittin konuştunuz ha yani bak ha.”Tanık Abdullah Kaya: “87’liyim dedi. Kendisi 89’luymuş.”Mahkeme Başkanı: "Sonra niye değiştiler niye o dediğiniz tarza dönüştü olay?”Tanık Abdullah Kaya: “Valla o hakikaten bende bilmiyorum. Ve bu tutuklanıp kaldığı süre

boyunca eylemleri, işlemleriyle ilgili olarak avukatlarıyla görüştüm devamlı şekilde. Ama inanın bende anlayamadım niye böyle bir şey yaptığını. Veya neden kendisine bir hasım yarattığını ben anlamış değilim. Muhakkak kendisinin bildiği bazı sebepler var demek ki. Orada yani o da ben, benim bildiğim dışında. Ama benim kendisine karşı ne bir hakaretim olmuştur, ne herhangi bir şey olmuştur. Hatta kendisi inanmayadabilir tutuklandığı zamanda bir meslektaşım son derece de üzüldük. Ama inanıp inanmamak kendi serbestisinde olan bir şeydir buna. Fakat benim ona karşı herhangi bir hasmane bir şey olamaz olmadı da. Bunu ben biliyorum yani. Ama kendisi baştan beri birden bire böyle bir husumet içine girdi.”

Mahkeme Başkanı: "Sizin ayrılma sebebiniz davadan ayrılma, savunmadan ayrılma sebebiniz o mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Eşi geldi.”Mahkeme Başkanı: "Bu aradaki.”Tanık Abdullah Kaya: “Eşi geldi Nesrin Hanım Ankara’daydım ben. O geldi ya dedi biz

dedi 2 avukata birden dedi ücret ödeyemeyeceğiz dedi. Bu kapsamda dedi bir bu bizi zorluyor dedi. 2 dedi şey dedi Serdar’da çok sıkıştırıyor dedi. Bu kapsamda kendisi de zaten bana mesajlar attı işte Avukat Bey azilnameniz elinize bugün ulaşacak Avukat Bey işte artık bundan sonra işlem yapmayacaksınız gibi 2 kere 2 ya da 3 kere böyle mesajlar attı. Bende dedim ki yani avukatlık bir yere kadar. Artık baktım ki iş şeye gidiyor. Yani müvekkilimi savunacak duruma serbestliğimi kaybedeceğim. Serdar Beyle birlikte bizim aynı kişiyi savunmamız mümkün di…. olarak görmediğimden dolayı azilname verdim hatta bir kısım avansları vardı. Onu da kendisine Nesrin Hanıma iade ettim ve çekildim. Çünkü avukatlıkta da neticede illa para kazanacağız illa yapacağız diye eğer savunma arkadaşlarınızla aynı çizgide değilseniz farklı stratejiler uygulamak istiyorsanız çekilirsiniz. Bu da sizin hakkınızdır. Bende o hakkımı kullandım. Yani

8

Page 9: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:9

beraber yapmamız mümkün değildi. Çünkü kendi kendisine müthiş bir husumet oturttu en sonunda da geldi işi taa işte bu ıslak imzalı belgeyi ihbar mektubu yazan kişi olarak beni lanse etti kitaplaştırdı. O da kendi bileceği iş ama ben yapmadığımı biliyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi Avukat Bey bu 2. kez savcılığa çağırılma olayını.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet.”Mahkeme Başkanı: "Levent mi size söyledi yoksa birlikte mi bu karar?”Tanık Abdullah Kaya: “Birlikte kararlaştırdık efendim.”Mahkeme Başkanı: "Birlikte kararlaş…”Tanık Abdullah Kaya: “Evet.”Mahkeme Başkanı: "Cezaevine gittiniz, görüştünüz bir daha ifade mi verelim bu yayınları

diyorsunuz yayınlardan öğrendiğinizi o ihbar mektuplarını?Tanık Abdullah Kaya: “Yayınlardan öğrendik.”Mahkeme Başkanı: "Yayınlardan öğrendiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Levent Göktaş’ı öyle bir lanse ettiler ki eski özel kuvvetlerde

çalıştığı için hani gökten bir elma bir tane düşüp (1 kelime anlaşılamadı) kafasına düşse Levent Göktaş diye atacak diyecek duruma getirdiler. Şimdi o kadar da iyi tanınan bir insandır ki herkes sever sayar gittiğinizde muhakkak yemeğinizi yersiniz alırsınız. Ama bu öğrendiğimiz ve duyduğumuz ben daha önce kişisel olarak karşılaşmamıştım kendisiyle ama silahlı kuvvetlerde hakikatten bu çok sevilen bir insan. Niye seviliyor? Dostluğundan dolayı seviliyor. Kimseyi kolay kolay kırmamış. Hakikaten bir övünç madalyaları ve şeyi var kendisinin hiç kimsenin alamadığı bazı nitelikleri var. Bir de insan olarak son derece mülayim ve şey bir insan rahat konuşabildiğiniz bir şeyler paylaşabildiğiniz bir kişi.”

Mahkeme Başkanı: "Yani sizi cezaevine çağırıyor. Bunlar.”Tanık Abdullah Kaya: “Gidiyoruz zaten efendim hemen her hafta gidiyoruz yanına.

Gittiğimizde de dosyayı inceledik dosyayı inceledikten sonra şimdi kendi verdiği beyan var. Üstüne Levent Beyin aleyhine çıkan bir sürü yayın var. Bir sürü dedikodu var. Çünkü ilk defa böyle terörle mücadelede görev yapmış hakikatten.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi verdiği beyan dediğiniz hangi beyandır o elinizde olan beyan?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır bu değil ilk başta bir tutuklama beyanları verilmiş yani

tutuklanırken ifade vermiş.”Mahkeme Başkanı: "Hayır. Savcılıkta verdiği ifade var.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet.”Mahkeme Başkanı: "O ifadeyi aldınız mı siz?”Tanık Abdullah Kaya: “Onu da almadık yani biz şey olarak kendisi söylüyor müvekkilinizle

görüşüyorsunuz onu söylüyorsunuz.”Mahkeme Başkanı: "Ha yani şifahen konuşuyor sizinle.”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi ki, tabi ki efendim ama yani öyle bir duruma geldi ki Levent

Bey her şeyi yapan o. Hani orada ne kadar kişi öldüyse o kaldıysa bu kaldıysa bu böyle değil ve suçsuzluğuna da inandığımız için beraber konuştuk tartıştık. Ya dedik ek ifadeye gidelim mi evet gidelim dedik ve gittik. Yani olayın şeyi budur. Müvekkille anlaşmamız budur. Zaten müvekkiliniz istese yani istemese götüremezsiniz mümkün değil. Savcı istemişse zaten veremezsiniz ifade. Mahkeme çağırmasa zaten kimse gelemez.”

Mahkeme Başkanı: "Yani müvekkiliniz yazılı beyanda mı bulundu?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır şifahen söyledik efendim. Müvekkilimizle görüştükten sonra.”Mahkeme Başkanı: "Siz mi Savcı Beye söyledi?”Tanık Abdullah Kaya: “Bir de, bir de galiba ben yazılı beyanda bulundum ek ifade vermek

istiyorum diye savcılığa vermek istiyoruz diye müvekkilimizle görüştükten sonra dosyada olabilir. Şimdi tam hatırlayamadım efendim. Ben vermiş olabilirim yani.”

Mahkeme Başkanı: "Yani müvekkilinizin bilgisi tahtında ve çıkan haberler doğrultusunda.”

9

Page 10: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:10

Tanık Abdullah Kaya: “E tabi herkes Levent Göktaş’ı birden bire şeye koydu efendim hani Ergenekon’un sözde silahlı kanadına koydu sözde Ergenekon’un.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi bu ifade size verilmedi. Şimdi bakınız bu ifade size verilmedi. Bu ifadede eklenen, çıkarılan bir bölüm hatırlayabilir misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi efendim yani müvekkilimin bir kere ben şunu söyleyeyim ifade konusunda bu ifade konusunda. Levent Bey yani açık söyleyeyim o ne diyorsa ben şimdi doğrudur diyeceğim. Hani ne dediğini de bilmiyorum burada mahkemede de çünkü müvekkilimdir onun aleyhine herhangi bir şeyde söylemek istemem. Burada eklenen çıkarılan bir husus var mı da onu ancak savcılık bize verseydi size gerçekten net olarak bendeki kopyayı gösterirdim karşılaştırırdık. Ama şimdi ben ne diyeyim?”

Mahkeme Başkanı: "Ama şimdi bu hepsinin altında sizin parafınız var.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "Yani bu paraflar orada dururken yukarıdaki bölümlerle oynanır mı

oynanabilir mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Valla onu da yapacak olan teknik bilirkişiler veya karar verecek

sizlersiniz efendim. Ama benim burada net bir şey konuşabilmem için.”Mahkeme Başkanı: "Yani şu alttaki parafların tamamı size mi ait bakın aslını vereyim

sana (1, 2 kelime anlaşılmadı).”Tanık Abdullah Kaya: “Alttaki parafların 9 sayfa parafların sağdan 2. olanlar A ve alta

doğru Y harfi.”Mahkeme Başkanı: "Sağdan 2.olanlar yuvarlakla başlayıp.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet evet yuvarlak A’dır o altına Y gider onlar bana aittir efendim

altı.”Mahkeme Başkanı: "Size, size aittir onlar değil mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim yani. Dolayısıyla onun kararını verecek olan kişi de

ya teknik bilirkişi ya da sizsiniz ekleme çıkarma var mı?”Mahkeme Başkanı: "Verdiği, vermiş olduğu bu ifadeyle beraber vermiş olduğu 24 sayfalık

bir savunmasını okudunuz mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Ben okumadım efendim. Yani kendisi zaten eğer öyle bir ifade

veya savunma hazırladıysa epey bir savunma ve ifade verilmiş o dönemde hem ken… hatırladığım kadarıyla hem Serdar Beyler çok sıkı çalışıyorlardı hakikaten.”

Mahkeme Başkanı: "Efendim sizin ifade verdiğiniz ortamda verildi bu. Bu sizin yanınızda oldu ortamda bu yani ek ifade verilme sırasında bu 24 sayfalık savunma dilekçesi verildi.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim…”Mahkeme Başkanı: "Başka dilekçeler değil yani bunlar o zaman verildi.”Tanık Abdullah Kaya: “Onun bende bir nüshası yok efendim tekrar söyleyeyim onun

bende bir nüshası yok. Levent Bey kendisi vermiştir eğer yazıldıysa da vermiştir.”Mahkeme Başkanı: "Bakınız şuna. Ek savcılık ek ifadesinde belirttiği 24 sayfalık savunma

dediği yazılı savunma dilekçesi o.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: "O işte.”Tanık Abdullah Kaya: “Olabilir efendim.”Mahkeme Başkanı: "Yani verildi mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi diyeceğim ki hatırlamıyorum siz diyeceksiniz ki nasıl

hatırlamıyorsunuz. Ben diyeceğim ki hakikaten hatırlamıyorum. Yani Levent Bey bunu verdim diyorsa vermiştir vermedim diyorsa vermemiştir efendim. Ama tutanağa da bu yazılmışsa hani zan olarak konuşuyorum bu da verilmişse ben ama verildiğini hatırlamıyorum. Çünkü bunu ben okumadım.”

Mahkeme Başkanı: "Ek ifadeyi de okumadınız verilmedi size çünkü.”

10

Page 11: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:11

Tanık Abdullah Kaya: “Ek ifadeyi orada alınma sürecini ama ondan sonraki süreçte okumadık Savcı Beyler zaten ikisi orada e Savcı Beyinde tutup oraya başka bir şey ekleyecek hali yok hani düşüncemiz odur. Gelip orada oturup da 9 sayfa tek sayfayı şöyle bir genel olarak anladığım kadarıyla baktık imzaladık geçti gittik.”

Mahkeme Başkanı: "Dedim biraz evvel bu ifadenin bir büyük bir kısmına itiraz ediyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim o da müvekkilimin yani kendi şeyidir.”Mahkeme Başkanı: "Yani bunlar benim söylediğim şeyler değiller diyor yani avukatımla

beraber huzurda savcıların huzurundaki verdiğimiz ifadede bunları biz söylemedik daha sonra bunları kes yapıştır yöntemiyle bunlara ilave ettiler diye bir iddiası var, savunması var.”

Tanık Abdullah Kaya: “Efendim ben olan kısmı hatırladığım kısmı söyledim. Bunun dışında Levent Bey kendisi burada itiraz ettiği hususlarla ilgili olarak o kendi bilgisindedir muhakkak. Onu avukatlarıyla değerlendirmişlerdir. Ama benim bir şey diyecek halim yok. Yani müvekkilimle ilgili olarak şimdi savunmasına girdiğim savunması yaptığım bir insanla ilgili olarak hiçbir şekilde hangi kelimeyi cümleyi kullanırsam kullansın aleyhine kullanılmasını istemem efendim olmaz öyle şey. Onun içinde zaten bu Levent Göktaş veya müdafiiyle ilgili olarak olan kısımlarda söyleyebileceğim kadarını söyledim. Suçsuzdur bana göre hala da suçsuzdur. O sizin takdirinizdedir tabi ama savunma avukatı olarak aldığımız bir dosyadır. Son derece sevilen sayılan bir insandır, meslektaşımızdır. Vekalet ücretini alıp girdik çıktık ama bu dönem zarfında da kendisi savunma göndermiş veya vardır ya da yoktur diye o kendi sizin takdirinizdedir efendim. Ama ben hiçbir şekilde aleyhine olabilecek bir şey söylemem, söyleyemem de zaten.”

Mahkeme Başkanı: "Serdar Öztürk’ün bu anlatımlarına ne diyorsunuz? Niçin bunları anlatıyor bu şekilde sizinle ilgili?”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi valla efendim hakikatten bilmiyorum yani o anladığım kadarıyla ıslak imza olayına benim o şey yaptığım ihbar mektubunu yazdığımı iddia ediyor kendisi. Hani gönderdiğimi iddia ediyor. Böyle bir şeyin olmadığını ben biliyorum. Onun karşılığında da hatta avukatlarına da söyledim defaten hani Hasan Gürbüz Beyefendiye dedim ki, ben gidip tanıklık yapayım istiyorsanız. Veya dedim bir gazetede dedim hani mülakat verilsin kendisi bana avukatının söylediği, Hasan Beyin söylediği aman gelmesin demiş Serdar Bey ona. Ondan sonra da siz çağırdınız hatta Dursun Çiçek Beyi de ziyaret ettim Hasdal cezaevinde. Ya böyle böyle konuşuyor diye Hasan Beye sordum. Dursun Çiçek Beyle konuştum ya tabi gel o zaman tanıklık yap dedi. Şimdi ama burada bakıyorum aynı şekilde Aydınlık dergisine de vermişler neden ben esas bunu öğrendim. Aydınlık dergisinin bir nüshası var. Şimdi burada 26 Aralık 2010 tarihli işte 1219 sayılı Aydınlık dergisinde Genelkurmaydaki köstebek diyor. Yani böyle bir haber var. Bu haberi bana bir gazete muhabiri söyledi ya dedi işte Abdullah Bey hakkınızda böyle bir haber çıkmış diye. Allah Allah dedim nedir o. Bunu okudum ondan sonra burada da işte bu ıslak imzalı belgeyi ben köstebekmişim haberde anlatılan benim anladığım Hikmet Çiçek diye birisi yazmış. Efendim şeymişim bu belgeyi ben çıkarıp vermişim göndermişim. Şimdi onun üzerine yani yapmak istemedim hiçbir zaman ben tutuklu olan kim olursa olsun ben onunla uğraşmak istemem, uğraşmamda zaten. Ve vaktimde emeğimde artı aldığım terbiyede mümkün değil böyle bir şeye girmez. O yüzden de bir tane ihtarname gönderdim noterden Aydınlık dergisine size de bir kopyasını getirdim. Yav dedim siz böyle diyorsunuz Genelkurmay’da köstebek ben nereye girmişim de hangi belgeyi almışım veya neyi yapmışım? Bunları veriyorum sizlerde değerlendirebilir ama bu haberlerde ya bu haberleri oraya Serdar Beyler verdi ya da devamlı şekilde istihbari şekilde takip ediliyorum. Yani hakkımda istihbarat elde etmeye çalışıyorlar. O çalışanlar kim, niye yapıyorlar onları da kendileri bilirler. Ama bu peyderpey artar şekilde belirli çevrelerde devam ediyor.”

Mahkeme Başkanı: "Neye dayanıyor bu yani, neye dayanıyor bu, niçin?”Tanık Abdullah Kaya: “Ah bir bilsem efendim. Yani ne diyebilirim? Benim şim,..”

11

Page 12: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:12

Mahkeme Başkanı: "Çünkü sizinle, sizinle herhalde hiçbir evveliyatları olmayan kişiler değil mi ya?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hiç, hiçbir şekilde yok hiçbir şekil.”Mahkeme Başkanı: "Yani sadece bir şu Levent Göktaş’ın savunmanlığında birleşen bir

birliktelik oldu.”Tanık Abdullah Kaya: “O kadar.”Mahkeme Başkanı: "O kadar.”Tanık Abdullah Kaya: “Onda da zaten o yüzden ayrıldık.”Mahkeme Başkanı: "Hah ha ayrıldınız yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Anlaşamadığımız için ayrıldık ondan sonra.”Mahkeme Başkanı: "O da olmadı ayrıldınız zaten olmadı.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet. O.”Mahkeme Başkanı: "Niye olsun yani bu kadar yukarılara taşınmasının sebebi ne?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim onu bilemiyorum ama kendileri aynı zamanda

Genelkurmay Başkanlığına sorabilirsiniz. Bunlar çıkınca onlara bilgi edinme kanunu kapsamında mektup attım dedim ki Serdar Öztürk’ün bu iddiaları var size Serdar Öztürk başvuruda bulundu mu benim hakkımda diye. Ve Genelkurmay Başkanlığı bana zannedersem 3 ya da 4 mektup gönderdi. İşte benim askeri casusluktan yargılanmamı istiyor. Benim işte yani ıslak imzalı belgeyle ilgili birkaç husus var mı yoksa. Bunları da Genelkurmay Başkanlığı bir kısmını karalayarak gönderdi bana. Sayın mahkemenizde sorarsa oradaki husumet neden olmuş o ortaya çıkabilir. Ama oraya da şikayet etmiş yani beni. Şeye de vermiş Hakim Savcılar Yüksek Kurulu galiba. İşte avukatı Demet Hanım şeye vermiş Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına beni örgüt üyesi olmakla suçluyorlar. İftira atmakla, sahte belge tanzim etmekle ne varsa onunla suçluyorlar. Hani benim yapacağım bir şey yok. Kendilerinin takdiridir kendileri bunu yapıyor herkes de diyor ki hatta ya işte niye şey yapmıyorsun tazminat davası açmıyorsun. Niye şunu yapıyorsun ne yapayım yani. Benim ne vaktim o kadar bol ne de hapisteki bir insanla ben uğraşamam. Artı her şeyden öte bu kapsamda olabilecek hiçbir şeyin beraber görev yaptığımız Dursun Çiçek albayıma zarar vermesini istemem olmaz. Serdar Beyde neticede Gazi olmuştur o ne düşünürse düşünsün öyle bir yerini bir organını falan vermek öyle kolay bir şey değil efendim. Hani askerlikten dolayı biliyoruz. Bende anlamadım kendisi çıkınca bana gösterecekmiş. Bizde o göstermesini bekliyoruz.”

Mahkeme Başkanı: "Başka anlatmak istediğiniz bir şey var mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim başka o şeyde ben Aydınlık dergisindeki yazıya karşı

ihtarname gönderdim (1 kelime anlaşılmadı) biliyor. Şimdi anladığım kadarıyla şöyle bir kurgusu var Serdar Beyin. İşte bu 28 Şubat sürecinde Erdal paşanın Erdal Şenel adli müşavirdi onun yanında, onun yanında olduktan sonra savcılık 28 Şubattan dolayı soruşturma yapacak soruşturma yapacağı için savcılık efendim Abdullah’ı savcı korkuttu. Hani öcü dedi bende korktum ve bu işleri, bu komploları yaptım diye düşünüyor. Şeyden çünkü gerek yazdığı kitapta gerek diğer yerlerde anlattığı husus bu. Şimdi ben 95 1995, 99 yılları arasında Diyarbakır 7. kolordu mahkemesinde askeri hakim olarak görev yaptım. Yani 1999’a kadar oradaydım. 1999 Temmuzunda Genelkurmay adli müşavirliğine tayin oldum atama geldim. 28 Şubatla benim bir ilgim alakam yok. Orada bu hakkımda istihbarat toplayan grup yanlış istihbarat toplamış çünkü diyorlar ki albaydı 28 Şubatta diye. Alakası yok Diyarbakır’da yüzbaşıydım. Yani askeri hakim yüzbaşıydım askeri mahkemede. 99’da geldik Genelkurmaya bu kısa safha size bilgi verecektir. Geldim 99 döneminde hemen zaten bir deprem oldu, lojistikte çalıştık. 2000 yılında Afganistan harekatı oldu Afganistan harekatında adli müşavir olarak görev aldım ve tayin olduğum yerde hukuk işleri ve mütalaalar şube müdürü proje subayıdır. Yani ben varım benim üstümde şube müdürü var şube müdürünün üstünde de adli müşavir var. Hani benim onun yardımcısı olmam da söz konusu değil izah etmek için bağlamında söylüyorum. 2000 yılında Afganistan’da adli

12

Page 13: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:13

müşavirlik görevi ile esas olarak onunla ilgilendim. Ankara’da kurulan karargahta. 2001 yılında uluslararası ceza mahkemesi çalışmaları nedeniyle dışişleri ile beraber bir süre çalıştık orada görev yaptım. 2002 yılında bu Irak krizi patlayacağı olduğu için harekat başkanlığı ile beraber çalıştık. 2003 yılında Irak krizinin bitiminde hemen NATO’nun kurulacak olan 3 tane yeni birliği vardı Ankara’da, Konya’da ve ikisi Ankara’da terörle mücadele mükemmeliyet merkezi, barış için ortaklık merkezi. Bir de Konya’da Anadolu kartalı eğitim merkezi bunların hazırlık çalışmalarını yaptık bunlar kuruldu terörle mücadele merkezinin adli müşavirlik görevini de aldım ben. Ve o sene uluslararası hukuk işleri şube proje subaylığına atandım üstünde de Sadi Çaycı albayım vardı hakim albay onun üstünde Erdal paşa vardı. Zaten o sene Erdal paşa emekli oldu hatırladığım kadarıyla 2003, 2004’de Sadi Çaycı adli müşavir olunca ben onun yardımcısı NATO hukuk işleri şube müdürü oldum. Yani yardımcı o zaman oldum geldim mesleki sefahatte. Ve 2004 yılından da 2006 yılına kadar NATO hukuk işleri şube müdürü olarak görev yaptım. Hem terörle mücadele mükemmeliyet merkezinin adli müşavirliğine baktım hem de Genelkurmay adli müşavirliğinde şube müdürü olarak Sadi albayım 1 sene görev yaptı ondan sonra Hıfzı Çubuklu paşa tayin oldu geldi. Aynı şekilde orada da şube müdürlüğü görevimi yaptım ama hiçbir zaman Erdal Şenel’in yardımcısı olarak hele 28 Şubatta falan çalışmam söz konusu değil. Albayda değilim zaten emekli binbaşıyım. 27 sene itibari hizmet üzerinden 41 yaşında 2006 yılının 24 Martında emekli oldum. Bu dönemde işte şunu diyor Serdar Bey; devamlı bu Genelkurmaya girip çıkıyor çok rahat görüşebiliyor onlarla yapıyor. Herhalde olsa olsa zannıyla böyle bir şey yapmıştır diyorum. O da onun kendi takdiridir veya kendisine geldi gelen istihbarat topladığı istihbarat neyse ona göre söylemiştir onu da kendisi hakikatten izah etsin bende cevap vereyim.”

Mahkeme Başkanı: "Bunlar mı söyleyecekleriniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Yani benim söyleyeceğim budur efendim.”Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey buyurun var mı soracağınız….?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan izninizle Tanık Abdullah

Kaya’ya birkaç soru yöneltmek istiyorum.”Mahkeme Başkanı: "Tabi buyurun.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz 2. davada Mustafa Levent Göktaş’ın,

Mustafa Koç’un vekaletini yüklendiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Ve Erdal Şenel’in efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muhittin Erdal Şenel’in de avukatısınız aynı

zamanda.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Belli bir süre zarfında Serdar Öztürk, Demet

Reçber ile birlikte Mustafa Levent Göktaş’ın avukatlığını yaptınız.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu dönemle ilgili olarak sizin hakkınızda

istihbarat toplandığını söylüyorsunuz. Kim topladı sizin hakkınızda istihbaratı?”Tanık Abdullah Kaya: “Onu ben bilmiyorum efendim ama Aydınlık dergisinde çıkan bu

yazı ve devamlı şekilde Genelkurmay Başkanlığına yazılan o yazılar hakkımda belirli bazı bilgilerin toplandığını gösteriyor ben bilmiyorum onu.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başkanım zapta geçmiyor mikrofon verirsek

sanıklara.”Sanık Mehmet Deniz Yıldırım söz istedi verildi: “Efendim Aydınlık dergisindeki o haber

Genelkurmaydaki köstebek haberinde kaynak belirtilmiştir. Kimlerin ifadesi üzerinden o haberin yapıldığı bellidir. Aydınlık dergisinin bir istihbarat falan filan toplama gibi bir derdi falan yoktur Abdullah Kaya Beyle ilgili.”

13

Page 14: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:14

Tanık Abdullah Kaya: “İyi öğrendiğimiz iyi oldu efendim teşekkür ederiz. Demek ki sadece Serdar Beyin beyanlarıyla bu iş oldu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, dosyamız içerisinde 30 Eylül 2009 tarihinde mektup yoluyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ve gönderici kısmında Serkan Çakır ismi bulunan bir ihbar mektubu var.”

Tanık Abdullah Kaya: “Haberim yok efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serkan Çakır adında bir kişiyi tanıyor

musunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim Serkan Çakır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Askeriyede veya sivil hayatta böyle bir kişi ile

tanıştınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Hatırladığım kadarıyla yok yani yani çok şey bir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veya siz böyle bir isim kullanır mısınız Serkan

Çakır?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim öyle bir şey olur mu?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu ihbar şu şekilde başlıyor. Kuşaklar boyu

Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. Son dönemde TSK’nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaybına uğraması benim ve benim gibi vatanını ve milletini seven birçok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. Dosta güven düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik harekat yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK’nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse TSK’nın tamamının böyle olmadığı da bir gerçektir. Maalesef önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu anda içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum sadece 3. Dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına psikolojik harekat uygulayan ve bunun adına da bilgilendirme faaliyeti şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. Siz biraz önce askeriye hakimlik yaptığınızdan bahsettiniz.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim. Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin

psikolojik harekat şubelerinde, dairelerinde çalıştınız mı, öyle bir göreviniz oldu mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim Genelkurmay Başkanlığındayken adli müşavirlikte

görevliyken psikolojik harekat daire, harekat başkanlığına bağlı psikolojik harekat geniş açıklayabilir miyim efendim yani?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun siz yani soruya heyete karşı açıklayabilirsiniz.”

Tanık Abdullah Kaya: “Psikolojik harekat daire başkanlığı diye bir birim var harekat başkanlığına bağlıdır bu. Bununda asıl görevi dış istihbarattır. Yani 1326 sayılı, 1327 sayılı Genelkurmay Başkanlığının görev ve yetkileri hakkındaki kanun kapsamında orada istihbarat görevi verilmiştir Genelkurmaya. Yani Türkiye’de istihbarat tek bir elde toplanmamıştır. MİT’in bünyesinde değildir. 1327 sayılı kanun kapsamında istihbarat faaliyetleri de TSK’nın bünyesinde yapılır zaten onun için terörle mücadele olsun, dış ülkelere karşı planların geliştirilmesinde olsun bu yapılır. Psikolojik harekat daire de asıl olarak bu 1327 sayılı kanun kapsamında ve dış ülkelere karşı istihbarat gelişmede kullanılır. Psikolojik harekat daireden bize zaman zaman andıçlar ya da onların yaptığı faaliyetle ilgili bazı belgeler Genelkurmay Başkanlığına gelirdi. Ama bunda benimde muhakkak parafım birkaç tanesinde olmuştur. Hukuken bu doğru mu yanlış mı inceleyin derler bize veya işte burada bir eksiklik var mı? Biz kabul etmezsek çizeriz üzerini. O ve şey yapmaz hiçbir şekilde hukuk adli müşavirliğin hayır dediği bir olay geçemez. Ona rağmen komutan bir işlem yapamaz mümkün değildir Genelkurmay bünyesinde. Dolayısıyla

14

Page 15: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:15

orada bazı işlemlerde muhakkak parafımız olmuştur bunlarla ilgili ama başka bir çalışmamız olmadı kaldı gitti iç istihbarat ile ilgili veya bir cunta oluşumuyla ilgili hiç kimse öyle bir şeye cesaret edemez efendim getirip de adli müşavirliğe bunu imzalayın diyemez.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu daha çok dış ülkeler, dış düşmanlarla ilgili olan konular mıdır?”

Tanık Abdullah Kaya: “Daha çokta değil hep efendim yani daha çok değil.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani iç düşman adı altında adlandırılan

birtakım düşmanlar var. Onlara ilişkin psikolojik harekat planları size geldi mi, o şekilde gördünüz mü?”

Tanık Abdullah Kaya: “Gelemez getiremezler efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani hukuk müşaviri olarak.”Tanık Abdullah Kaya: “Yapamazlar öyle bir şeyi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz sadece (1, 2 kelime anlaşılamadı)

diyorsunuz.”Tanık Abdullah Kaya: “İç düşman diye yani silahlı kuvvetler kendi halkının silahlı

kuvvetleridir buradan bir kısmı düşman olarak ayırması böyle bir şey bizde öyle bir şey olamaz. Yani silahlı kuvvetlerde benim yaptığım görevde de Genelkurmay Başkanlığında bunu kimse kabul edemez. Bu böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değil. Yani bunu 1. başkandan geçiremezsiniz, harekat başkanından geçmez ve hukuki sorumluluk doğuracağını biz her seferinde ama her seferinde çeşitli kişiler gelir silahlı kuvvetlere başvurur ya işte onlar şöyle yapıyor bunlar böyle yapıyor her seferinde şunu söyledik yargı makamları var, savcılar var dışarıda yaparsanız veya bir şekilde herhangi bir şekilde silahlı kuvvetler bulaşırsa herkes silahlı kuvvetleri arkasında görmek istiyor bak ordu da böyle dedi, o da böyle dedi, bu da böyle dedi. Yapmayın diye her seferinde böyle bir hiçbir şekilde benden geçmedi. Bizim adli müşavirlikten de kolay kolay geçemez efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, Mutlu Ekizoğlu’nu tanıyor musunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali Fuat Yılmazer.”Tanık Abdullah Kaya: “Bilmiyorum askerse ama Genelkurmay’da belli bir dönem çalış…..”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Değil emniyetçi bunlar emniyetçi.”Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz önce Sayın Başkanımda hatırlattı

Serdar Öztürk’ün sizin hakkınızdaki iddialarından biri bu ihbar mektubunu sizinle birlikte bir ekibin yazdığı. Mutlu Ekizoğlu, Ali Fuat Yılmazer’in de bu ekibin içinde olduğu. Zekeriya Öz’ün olduğu. Zekeriya Öz ile ilişkiniz ne boyuttadır yani özel kişisel bir samimiyetiniz var mıdır kendisiyle?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır olur mu efendim hiç? Sizinle ne boyuttaysa bir onunla aynı boyuttayız biz gene sık sık DGM’ye çeşitli davalarla ilgili girer çıkarız ama hep avukatlarda hakim savcılarda hep bir mesafeyi koruruz çünkü davalar bellidir. İlla bunlar değil yani öbürü ya işte uyuşturucu olur, silah olur, o olur, bu olur öyle bir şeye mahal kesinlikle vermemek için herkes kendi mesafesini bilir ve hep ayrı dururuz. Özel bir ilişkimiz yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatlığını yüklendiğiniz kişilerle ilgili olan konular dışında kendisiyle özel bir görüşmeniz oldu mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz önce de bahsedildi savunması sırasında

Serdar Öztürk, Sanık Serdar Öztürk sizin hakkınızda birçok isnatlarda bulundu. Bunların özeti olabilecek mahiyette doğrudan soru yöneltme kısmında Sayın Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu kendisine bir soru yöneltti ona şu şekilde cevap verdi. Ben size onu okuyacağım. Yine bu avukat hakkında isim vererek beyanda bulunduğunuz için soruyorum. Dosyamızla da doğrudan ilgili bir

15

Page 16: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:16

konu. İhbar mektubunu, ihbar mektubunu yazan kişilerden biri olduğunu söylediniz değil mi yanlış anlamadım. Buna dair nedir sizin bildiğiniz anlatır mısınız? Sanık Serdar Öztürk: Şöyle bakın şimdi ihbar mektubunun başlığını okuduğum anda içimden vay ş nokta nokta çünkü bazı kelimeler herkes tarafından kullanılmaz cümleler. Şimdi o cümleyi okuyunca Beşiktaş adliyesinde sorgudan önce ek sorgudan önce 6 Nisandaki ek sorgudan önce biz Demet Hanım, ben, Abdullah Kaya yemeğe gittik. Beşiktaş Adliyesinin hemen yakınında köşede bir restoran vardı 2. katına çıktık. Orda aynen bu ifadeyi kullandı. Serdar Bey ben kuşaklar boyu silahlı kuvvetlere hizmet etmiş bir aileden geliyorum, ailemde generaller var, ama silahlı kuvvetlerde bir yere kadar aynen bu ifadeyi kullandı. Bu herkesin kullanacağı bir ifade değildi. Bu bir ayak izidir, bu bir izdir, emaredir ve ciddi bir emaredir diyor. Yani siz bu şekilde bir ifade kullanır mısınız işte ben kuşaklar boyu Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet etmiş bir aileden geliyorum şeklinde kullanır mısınız bunu sık sık? İhbar mektubunun başlangıcında da böyle bir ifade var. Bundan dolayı sizin bu ihbar mektubunu yazmış olabileceğinizi söylüyor.”

Tanık Abdullah Kaya: “Yani eğer sadece bundan dolayı söylüyorsa ben bir şey demiyorum şapka çıkartıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kullanır mısınız bu ifadeyi siz?”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim niye kullanayım yok ki ailemde asker yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hiç yok öyle mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Hiç yok bakın yani bütün şecereye hiç yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani siz Demet Reçber ile Serdar Öztürk

yemek yediğiniz sırada bu ifadeyi kullanmadınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Yemek yediğimi dahi hatırlamıyorum şimdi dediniz ki ek ifadeye

gitmeden önce yemek yedi diyorlar.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Ek ifadeyi hatırladığım kadarıyla sabah gittik. Sabah kahvaltıya mı

gitmişiz?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Öğleden sonra gitti… hakikaten yemekte yani yemeğe gitmişsek

onlar söylüyorsa yemekte ben o zaman bunu söylemişim bunun üzerine de ihbar mektubuna da onu yazmışım. Ve olay bu mu, bu mu yani?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “E devam ediyor başka şeylerden de bahsediyor mesela siz zavallı kelimesini çok kullanır mısınız?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ondan bahsediyor. 2. olarak da diyor bu

adam herkesi zavallı, konuşmalarında herkesi zavallı diye tanımlıyor. Şimdi bende tutuklandıktan sonra zavallı Serdar filan gibi bir ifade kullanmış avukatlarıma o çocukta zavallıydı çıkınca göstereceğim ben o zavallıyı. Şimdi şeye bakıyoruz zavallı Dursun Çiçek diye bir ifade geçiyor, bakın bunlar hep izdir, emaredir, ayak izidir. Yani burada da sizin zavallı kelimesini çok kullandığınızı orada da zavallı kelimesi işte.”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi zavallıyı bir anlatayım ben size Dursun Çiçek albayım ifadeye gelmeden önce telefonla beni aradı kendisi Ankara’dan dedi ki beni ifadeye çağırıyorlar, işte arkadaşlarla konuştum ifadeye gelsem bana yardımcı olur musunuz dedi avukat olarak. Ben tabi ki dedim yani onda hiçbir problem olmaz. Ertesi gün ondan sonra tabi ça… çağırmadı ama eski çalıştığım insan hani bildiğim için öğlen o devlet, Beşiktaş’ta iken gittim nasılsınız, iyi misiniz sadece bu kadar bir konuştuk. Ondan sonra tutuklandıktan sonra kendisi Hasdal cezaevine gittim. Yani 1 gün veya 2 gün tutuklu geldi Hasdal cezaevinde de kendisiyle görüştük. Burada söylediklerini açıklamakta beis de görmüyorum yani dedi hiç alakası yok Abdullah böyle bir şey yapar mıyım bunu yapan şerefsizdir, ahlaksızdır biliyorsun şudur dedi. Biz geçmiş olsun dedim gittim. Ertesi gün Ankara’ya gittim. Ertesi gün Ankara’ya gittiğimde Serdar Beyin Avukatı Demet

16

Page 17: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:17

Bey, Demet Hanımla bir başka beyefendi avukat olduğunu söyleyen beyefendi benim çalıştığım uluslararası Kızılhaç komitesine geldi. Yani orada avukat olarak görev yapıyorum aynı zamanda. Orada konuştuk. Orada ben Serdar Beye zavallı dedim. Ama bu zavallıyı onu aşağılamak, kötülemek bir şey değil çünkü kendisi inanmasa da biz bir meslektaşımızın hem de ne kadar Levent Göktaş davasında öyle ya da böyle çok emek verdiğini biliyorum. Hakikatten çok çalıştı o dava için. E tutuklanmasına üzülürsünüz bu da son derece doğaldır. Orada da zavallı kelimesini kullandım ama şundan hatta gazetede Hürriyet’te bir haber aldı ondan önce de avukatları hatta orada Demet Hanım kendisi de söyledi. Bana çok ağır anama, avradıma, sülaleme küfürleri olmuş şimdi bunları ben yekten kendisinden duymadım yalan söyle yani yalan söylemiş olurum kendisinden. Ama bu sadece duruşma tutanağında var işte şerefsiz göstereceğim gidecek diye. Şimdi bunlarla ilgili benim anama avradıma her şeyime küfredecek ben oh yarabbi şükür diyeceğim ama zavallı sözünü evet Demet Hanım orada Demet Hanım orada kullandım. Bu suç ya da aşağılayıcı ifadeyse bir şey diyemiyorum ama hiçbir şekilde kendisini kendisi gazidir dolayısıyla aşağılamak işte onu kötü hale düşürmek böyle bir şeyi yapmak aklımdan geçmez ben ondan sonra silahlı kuvvetlerle ilgili olarak arkadaşlarıma anlatamam zaten. Yapmam böyle bir şey yani. Çoluğu var, çocuğu var, aile babasıdır, avukattır, meslektaşımızdır. Belirli bir hukukumuz olmuştur. O menfi yönde algılamıştır biz pek menfi yönde algılamamıştık o zavallı sözcüğünün altında yatanda bu efendim. Yani Demet Hanım o gün geldiler.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Hatta acil olarak Dursun Beyle görüşmek istediklerini falan

söylediler. Ben böyle bir şeyin olamayacağını söyledim kestirdim attım. O sırada kullandım yani.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz evet sizin Genelkurmay bilgi destek daire

başkanlığında tanıdığınız herhangi bir rütbeli subay var mıdır?”Tanık Abdullah Kaya: “O bilgi, bilgi destek herhalde psikolojik harekat.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet yeni ismi bilgi destek daire başkanlığı

diye geçiyor.”Tanık Abdullah Kaya: “Bilgi destek diye.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Eski Psikolojik harekat daire başkanlığı.

Orada tanıdığınız muvazzaf çalışan herhangi birisi var mı yani?”Tanık Abdullah Kaya: “2006’dan sonra.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Rütbeli olabilir, er olabilir, sivil memur olabilir.”Tanık Abdullah Kaya: “Hiç yok efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İrtibat halinde olduğunuz, görüştüğünüz,

konuştuğunuz herhangi bir kimse var mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok, yok adli müşavirlik var efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çünkü bu ihbar mektubu içerisinde oradaki

bilgisayarların numaralarına kadar önemli bilgiler var. Bunları temin edebileceğiniz kimse var mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Mümkün mü efendim olamaz.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dursun Çiçek ile tanıştığınızı söylediniz.

Önceden beraber çalıştınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Önceden o psikolojik harekat dairedeydi yani uzaktan aşina ama

belirli bir projede hiç beraber çalışmadık. Veya herhangi ondan bir evrak geldiğini ben hatırlamıyorum ama varsa bilmiyorum önemsiz bir evraktır ama dikkat hiçbir şey olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Bu ihbar mektubunda şöyle geçiyor kelime. Burada asıl konu Albay Dursun Çiçek değildir. Dursun Çiçek zavallı bir adamdır. Asıl önemli olan bu albayın bulunduğu konumdur diye zavallı kelimesi ihbar mektubunda geçiyor. Ondan dolayı sizin bu ihbar mektubunu yazmış olabileceğinizi söylüyor. Devamda da şöyle diyor. İkincisi, ihbar mektubu belli bir önceki ilk şey ortaya çıktığında fotokopi ortaya çıktığında

17

Page 18: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:18

birçok eleştiri yöneltildi 6, 7, 8, 10 kalem eleştiri yöneltildi ihbar mektubuna şeye fotokopi belgeye. Onu karşılayacak şekilde algoritmik bir tarzda yazılmış o anlaşılıyor mektuptan. Üçüncüsü, ben Zekeriya Öz'ün kanaatim o ben bunu başından itibaren söyledim Levent Göktaş'a tutuklama tehdidiyle kullanıyorlar, fark etmişler kişilik zayıflığını olabilir. Yani herkesin kişiliği farklıdır kimisi korkaktır, kimi korkak, korkar, korkak bir insana korkaksın diye aşağılanmaz o onun yapısıdır onun için söylemiyorum bu yapıyı fark etmişler, kullanıyorlar. Adli Müşavirle samimiyeti var Genelkurmay Başsavcısıyla, Askeri Başsavcısıyla samimiyeti var oraya her şekilde girip çıkabiliyor. Şimdi sizin burada bahsedilen adli müşavirle Genelkurmay başsavcısıyla askeri başsavcısıyla samimiyetiniz olduğu iddia ediliyor. Onlarla samimi olsanız dahi bilgi destek dairesine gidip oradaki bilgileri alabilir misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Bir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Böyle bir imkanınız olur mu 1, 2 bu kişilerle

samimiyetiniz var mı gerçekten.”Tanık Abdullah Kaya: “Mümkün değil.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Meslek dışında bir samimiyetiniz var mı?”Tanık Abdullah Kaya: “1, olamaz. 2, meslek dışında ben bunlarla görüşmüyorum zaten.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir Genelkurmay başsavcısı, adli müşavir

o tarihte.”Tanık Abdullah Kaya: “Adli müşavir, Adli müşavir Hıfzı Çubuklu tümgeneral oldu o

zamanlar askeri yüksek idare mahkemesinde başsavcıydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Başsavcı olduktan sonra muvafakat verip Genelkurmay adli

müşaviri oldu Sadi Çaycı albayın yerine.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisiyle yakınlığınız var mıdır?”Tanık Abdullah Kaya: “Kendisiyle yakınlığımız yok hatta 1 sene ben orada çalıştım ancak

artık yani o da istediği insanlarla çalışmak durumunda bende artık hakimlikte belli bir yere gelmişsiniz istemediğim yerde çalışmak durumunda değilim o kapsamda da emekli olmaya karar verdim emekliliğim dolmuştu zaten gittim. Kendisiyle herhangi bir samimiyetimiz yoktur. Meslekte ama görev yaptık hiçbir şekilde bize son derece saygılı, sevgiyle yaklaşmıştır eski amirimizdir. Ama gidip hatta.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onda bu bilgiler olur mu bilgi destek dairesindeki birtakım bilgiler bu kişide olur mu adli müşavirde olur mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Adli müşavirlik hukuk dışı bir şey yapamaz efendim. Yaparsa bu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hukuk dışı yapar yapmaz demiyorum.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o dairenin özel bilgileri işte bilgisayar

numaraları şeyleri olabilir mi onlarda?”Tanık Abdullah Kaya: “Giremezsiniz efendim giremezsiniz. Oraya hatta o daireye

girdiğinizde ziyaretçi karargah içinde biri de olsa ayrı bir yere alınır orada bekler. Hiçbir şekilde bir yere giremezsiniz mümkün değildir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Diğer Genelkurmay başsavcısından bahsediyor askeri başsavcıdan.”

Tanık Abdullah Kaya: “O da Yavuz, Yavuz albaydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Onunda Diyarbakır’da o devlet güvenlik mahkemesindeki

başsavcıydı ben askeri mahkemedeydim onunla ilgili. Kendisine hayırlı olsuna gittim bir kere, bir kere de zannedersem kızı nişanlandı ona hayırlı olsuna gitmiştik görüşmem odur başka bir görüşmem yoktur.”

18

Page 19: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:19

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu süre zarfında yani bu ıslak imzalı irtica ile mücadele eylem planı ortaya çıkmadan önce fotokopi belge ele geçtiği anda o sıralarda sık sık görüşmeniz oldu mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok yok efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Genelkurmayda herhangi bir dava nedeniyle

veya başka bir şekilde girip çıktığınız oldu mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Genel ben şimdi onu açıkladım efendim. Ya Genelkurmay

Başkanlığına girmişimdir muhakkak bir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada takip ettiğiniz davalar var mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Dava Genelkurmay askeri mahkemesinde o Şenol Altın devre

arkadaşımın davası var bir. Uluslararası Kızılhaç komitesinin adli müşaviriyim ben bu dışişleri bakanlığıyla anlaşma kapsamında kurulmuştur. Kızılhaç’ın adli müşavirliği görevimiz sırasında hem resmi olarak görüştük kendileriyle, hem de kendi proje subayı ve şube müdürleriyle resmi olarak görüştük onlarla buluştuğumuz oldu ama bu tamamen şey kapsamındadır yani resmi misyon görevidir. Baş hukuk müşavirliğine gitmişimdir çünkü dava açıyoruz, onu takip ediyoruz. Askeri adalet işleri başkanlığına gitmişimdir kitap vermeye veya bir etkinliğe davet etmeye. Bir de Genelkurmay adli müşavirliğine sadece çay içmeye gittiğimizde olmuştur bu şekilde resmi görevle gittiğimizde olmuştur. Ama oraya gidince çok rahatsızlık hissediyorsunuz emekli olunca çünkü hani bir şey geldi bir şey isteyecek yapacak çok mecbur kalmadıkça buralar gitmeyeceğimiz yerler. Olur ya gözünüz bir şeye ilişir istemediğiniz olmayacak bir şey görürsünüz hiç gerek yok böyle şeylere diye olabildiği kadar dikkatli davrandık ama ne savcı ne adli müşavir kendisi bilgi destek şubeden herhangi bir evrak alamaz oraya da istediği yere rahat giremez.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet devam ediyor. Ben size anlattım gri propaganda çok soruşturma ilgili çok basit orda bir iki kulak dolgunluğu bilgiyi öğrenir oraya koyar. Sizde okuduğunuzda dersiniz ki; bu kadar bilgiyi net olarak biliyorsa diğerleri de doğrudur. Hâlbuki diğerleri enjeksiyondur, vermek istediği asıl odur önce güveni sağlar. Bu nedenle bu resimleri bakın dedim ya ben ceza dosyası bir fotoğraftır, bu fotoğrafları birleştirdiğimizde ortaya bir kişi değil. Çünkü orda çok detaylar var, o detaylar kimde var bir Genelkurmay Başsavcısı Yavuz Şentürk Albayımda var. Bir de şeydeki savcılarda var Beşiktaş’taki. BİM numaraları bilmem birtakım detaylar. Ee ya Genelkurmay Başsavcısı yazdı bunu, yazdırdı ya da Beşiktaş’taki savcılar yazdırdı. Ben bununla ilgili Beşiktaş’taki savcılarda, savcıları da dahil ederek bu mektup bir heyet tarafından yazılmış. Abdullah Kaya sadece bir tanesi, diğerleri bir tanesi Zekeriya Öz, diğeri Fikret Seçen olduğunu ben düşündüm. Çünkü kadroyu bildiğim için kimin ne yaptığını bu kadroda 3 aşağı 5 yukarı fotoğrafları birleştirdiğimde emniyet müdürü hani biliyorum bu işin içindeki emniyet müdürlerini, bu iş için görevlendirilmiş gönderilmiş. Dolayısıyla bu bir heyet tarafından yazılmış. Algoritmik olarak cevap vermişler fakat o ifade ona ait sonra diyor ki; adını, soyadını yazmamış savcılarım beni çağırdığı zaman gelmeye hazırım. Bu çok, çok özür dilerek ifade etmek istiyorum salakça yazılmış bir ifade ama gerçeği ifade ediyor. Çünkü arada şey var ya onu atlamışlar. Yani ismini yazmayacaksın ama savcılar çağırdığı zaman efendim ifade vermeye hazırım. Neden? Güven sağlamaya çalışıyor halkta şu imajı uyandırıyor. Bak adam her şeyi dosdoğru söylemiş çağrıldığında da gelip anlatacak nerde, o erkek yok ama izlere baktığınızda fotoğrafları birleştirdiğinizde ortaya çıkan resim ve ben bu nedenle Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna suç duyurusunda bulundum diyor. Devamında da. Getirin hepsinin şeyini sinyal kayıtlarını o tarihlerdeki ne zaman çıktı fotokopi 12 Nisanda, 12 Haziranda ıslak imzalı belge ne zaman çıktı ihbar mektubu geldi şu tarihte. O tarihteki sinyal kayıtlarını getirttirin bunların hepsini bir arada buluştuğu tarih ve yerleri şey yapın çıkartın, belgede parmak izini arayın bakın 5 tane parmak izi varmış. Onlardan bir tanesi Abdullah Kaya’nın çıkabilir. O zaman daha net resim ortaya çıkar onlardan birisi savcıların çıkabilir diyor.

19

Page 20: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:20

Yani burada ciddi anlamda ihbar mektubunu sizin ve bir ekibin yazdığını bahsediyor. Başka bir yerde de işte emniyet müdürlerinin de işin içinde olduğunu, savcıların da işin içinde olduğunu beyan ediyor. Bu beyanlar karşısında ne diyeceksiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Efendim ben yani aynısını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına da Demet Hanım bir suçlama olarak vermiş orada da şüpheli sıfatıyla dün gittim talimat yoluyla ifade verdim. Böyle bir şey olması mümkün değil ama parmak izlerimi vermeye de hazırım hatta almanıza gerek yok silahlı kuvvetlerin akıllı kartın içinde herkesin parmak izleri emekli dahi olsanız yüklüdür. Oradan alabilirsiniz. Parmak izi incelemesine çok rahat gönderebilirsiniz. Onda hiçbir beis yok. Cep telefonum belirli 533’lü numaram devamlı şekilde kullandığım 10 senedir numara. Onu da baz kayıtlarına alıp bakabilirsiniz. Bunda hiçbir beis yoktur yani ama onun dışında yapılan suçlamalar bence yani kendisi beni bir örgüt üyesi olmakla bir bir şey yapmakla suçluyor. Bundan artık o kitabı da yazdı geri de adım da atamaz oradan anladığım kadarıyla para da kazanacak. Ama ben yapmadım. Ne yapayım? Ben yapmadım yani yapmadığımı da ben biliyorum. Ama parmak izim belirli verebilirim. Şeyi de verebilirim yani size cep telefonu kayıtlarını da sorun verebilirim.”

Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey buyurun.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin tutuklanma tehdidi altında olduğunuzdan

bahsediyor. Kanada’da ev aldığınızdan bu olaylar doğru mudur herhangi birisi sizi tutuklamakla tehdit etti mi? Tutuklamaya sevk etmekle veya bir savcı tehdit etti mi? Böyle bir şeyle karşı karşıya kaldınız mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Böyle bir şey olur mu efendim? Böyle bir şey hayır efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatlık yaptığınız dönemde.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bununla ilgili bir şikayetiniz oldu mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Neyle ilgili efendim?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizi tehdit eden oldu mu tehdit edildiyse

bununla ilgili şikayetiniz oldu mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok beni teh… tehdit eden duruşmadaki beyanlarıyla veya şimdi

demin söylediği gibi görürsün diyen Serdar Beydir. Başka tehdit eden yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Zekeriya Öz, Fikret Seçen veya bizim.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arkadaşlardan savcılık yapan kişilerden.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Emniyet müdürlerinden.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim olur mu öyle şey?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir şekilde tehdit aldınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim kesinlikle reddediyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sorularım bu kadar Sayın Başkanım teşekkür

ederim.”Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey var mı soru?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Sayın Başkan size sordu sizde cevabını verdiniz ama

bu açıklığa kavuşmadı. Ben daha açık bir ifadeyle size sormak istiyorum.”Tanık Abdullah Kaya: “Buyurun.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bir açıklama ile. Serdar Öztürk ile aranızda bir

husumet yok o halde.”Tanık Abdullah Kaya: “Bence yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “O halde sizin hakkınızda bu ağır ithamlarda

bulunmasının sebebi ne olabilir? Sizde bunun sebebini bilmediğinizi söylediniz. Şimdi bu davada sanık savunması kapsamında değerlendirilebilecek bize göre bana göre bazı beyanlar oldu.”

20

Page 21: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:21

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Jandarma, emniyet, adli tıp kurumu tarafından imzası

Dursun Çiçek’in eli ürünü olduğuna dair rapor verilen irtica ile mücadele eylem planı adlı belgenin fotokopisinin Serdar Öztürk’ün ofisinde bulunduğu iddia ediliyor.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Size söylendiği gibi belgenin yani ıslak imzalı nüshası

da bulunan bu belgenin Cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen, siz ve emniyet içerisindeki bir grubun ortak bir çalışmasının mahsulü olduğu ileri sürüldü. Ondan sonra Aydınlık dergisi sizi Genelkurmaydaki köstebek olarak gösteren bir yayın yapıyor.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Burada şunu da belirteyim ıslak imzalı belgenin ortaya

çıkmasından sonra Dursun Çiçek hakkında da içine kapanık, cemaatlerle bağlantılı anlamında bir yayın yapılmıştı ve bu da duruşmada kendisine soruldu. Neden sizin hedef alındığınızı bilmediğinizi söylüyorsunuz. Şimdi ben daha açık olarak sorumu sorayım. Size karşı tavır alınmasının nedeni bir dönem avukatlığınızı, avukatlığını üstlenmiş olduğunuz 2. dava sanığı Mustafa Levent Göktaş’ın savcılığa verdiği ek ifadeye aracı olmanız ve bu ifadenin içeriği ile ilgili midir, bu konuda bilgi ve görgünüz var mı? Daha doğrusu size karşı tavır alındığını hissetmenizin başlangıç tarihi olarak bu ek ifade bir önem arz etmekte midir, bu konuda mahkemeye bilgi verebilir misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Tavır alınması ek ifadeden efendim önceki bir dönem. Yani tanıştık Ankara’da ofiste görüştükten sonra Demet Hanım ve Serdar Beyle ondan sonra müteaddit olarak ek ifadeden önce de hatırladığım tarafıyla Nesrin Hanım eşi tarafından bu şeyle ilgili olarak yani Serdar Beyin bana karşı tavrı başladı. Ondan sonra ek ifade diyorsak ek ifadeden sonraki dönemde Demet Hanım Ankara’da ofise geldi o zaman çünkü Dursun Bey tutuklanıp bırakılmıştı. O tutuklanıp bırakıldığında bu ek ifadeden sonraydı herhalde. Yani Levent Beyin ek ifadesinden sonraydı. Orada oturduk konuştuk. Ondan sonra ipler koptu yani kendilerinin ama ben açıklıkla son derece açıklıkla söyleyeyim cemaat üyesi değilim. Herhangi bir şekilde polisle işim olmaz olursa avukat olarak olur. Orada gidersiniz organizede 10 saat kapıda bekletirler veya gidersiniz işte narkotiğin orada kapıda bekletirler. Avukatın şeyi odur hani gidip bir emniyet müdürünü bulacağım da orada bir şeye gireceğim de yani mümkün değil. Öyle bir şey yapmazsınız çünkü her zaman için siz müvekkillerinizin yanındasınızdır polis her zaman için genelde hep şey olur taraf olur. Ama bir şey yok yani.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi ben soruma şu şekilde daha açık bir yanıt almak istiyorum. Size karşı bir tavır alınmış olabilir. Diyelim ki bir davada 2 avukat birisinin müdafiliğini üstleniyor buna bir başkası ekleniyor. Çeşitli sebepleri olabilir. Yani mesela onlardan habersiz veya haberli başka bir avukat tutulması tutulmaması filan. Bizi de ilgilendirmez konuyla da ilgili değil.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Size karşı bu şekilde yani Genelkurmaydaki köstebek

bir sahte plan hazırlayıcısı olarak suçlamalarda bulunulmasının sebebi konusunda bu ek ifade bir önem arz ediyor mu? Yani tavır ayrı bir şey ama ben suçlamaları kast ediyorum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Ama baktığınız zaman sadece onu görmüyorsunuz Aydınlık’ın haberinde onu görmüyorsunuz. Beni Kanada’ya kaçmakla suçluyor. Erdal Şenel’in bin bir türlü marifeti olduğundan bahsediyor bir müvekkilimin.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “O ayrı konu ben duruşmada ileri sürülen.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır yani ama sadece Levent Göktaş’ı ek ifadeye götürdü değil

bakarsanız Sayın Heyet, Sayın Savcım sadece o değil müthiş bir şey var Genelkurmaydaki arkadaşlarla sohbet babında da çeşitli arkadaşlarla da konuştuk hani kendileri işte onda da yani nedir bu senin bu, bu adamın senden alıp veremediği. Ya inanın bilmiyorum diyorum ama

21

Page 22: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:22

anlatamıyorum. Onların iddiası Sayın Savcım benim bir gizli örgüt olduğu, bir cemaatin bir örgüt olduğu anladığım kadarıyla emniyetçiler, savcılar ve polisin olduğu, ama böyle bir şey yok. Sebebini de bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Böyle bir istihbarat varsa siz niye avukat olarak katıldınız yani o yüzden gerçekten anlamadığım için yani bu ek ifadeyle ben kendi şahsıma size karşı yöneltilen bu suçlamaların olsa olsa nedeninin, çünkü o tarihe kadar birlikte müdafilik yapmışsınız. Belki bazı şeyleri paylaştınız. Yani bir yerde kesilip ondan sonra suçlamalara varacak şekilde olmasının nedenini bu şekilde olabilir diye düşünüyorum ve bunu size soruyorum. Bunun bir nedeni var mı bu konuda bir bilginiz, görgünüz var mı diye soruyorum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Valla benim bildiğim veya olabilecek başka bir neden ben bilmiyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Başka sorum yok Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı: "Sorunuz var mı?”Sanık Serdar Öztürk söz istedi, verildi: “Sayın Başkan müsaade ederseniz oturarak

sormak istiyorum.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun, buyurun.”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi sorularıma başlamadan önce neden bu sorularımı tevcih

ettiğimi çok kısa açıklamak zorundayım. Ve Sayın tanığın biraz önceki ifadelerinde olan birtakım şeyleri de açıklamak zorundayım ki neden biz böyle bir kanaate ulaştık, neden bu mektupları ve suç duyurularını yaptık ve mektupları yazdık, o süreci çok kısa tekrar hem kayda girmesi açısından hem de kendisinin tekrar hatırlaması ve bilmesi açısından çok kısa izah etmek zorundayım. Şimdi Avukat Hasan (1 kelime anlaşılmadı) kesinlikle Avukat Hasan Beyin kendisini şimdi ben arattırdım ben telefonda öyle bir şey olmaz mümkün değil ben kendisinin gelmesinden çok memnunum son derece. Serdar aman gelmesin dedi diye beyanda bulunmuş hemen Avukat Hasan’ı arattırdım ben öyle bir şey demedim sadece şuanda gelmene gerek yok mahkeme çağırırsa gelirsin dedim Avukat Abdullah Kaya Beye diye Hasan Bey söyledi. Bunu tutanaklara geçirmek istiyorum önemli. Çünkü ben gelmesinden son derece memnunum hatta burada Mustafa Levent Göktaş’ın ve Savcı Zekeriya Öz’ün de olması gerekir idi. Şimdi bizim Avukat Beyle bir sorunumuz yok Levent Göktaş’ın bir sürü avukatı var; Ferhat Kale var, Nihat Bey var, Basri Bey var yani avukat olarak girmesiyle ilgili bir sorun yok. Dolayısıyla bir avukat olarak dosyaya girmesinden biz zaten istedik İstanbul’da bir müdafii tutulmasını ve hanımefendi müvekkilimizin o dönemde eşi, bir sürü kişiyle görüştü Ersan Şen’le görüştü profesör, birtakım doçentlerle görüştü, Demir Hukuk Bürosuyla görüşüldü yani Abdullah Kaya Bey tek görüşülen avukat değil. Şimdi sorun şuradan kaynaklandı. Şimdi Avukat Bey dedi ki sorunlarımız ek ifadeden önce başladı doğru, doğru ifade etti 18 Martta başladı. Çünkü ek ifade konusu 18 Martta ortaya çıktı, 11 Martta Avukat Bey vekalet aldı, 14 Martta Cumartesi günü savcılığa sunmuş vekaleti, vekalette ilk dilekçede ek ifade konusu yok birtakım açıklamalar yapılmış fakat ek ifade konusu yok. 18 Martta savcılığa verilen bir dilekçede ek ifade konusu gündeme geliyor ve aynı anda Avukat Bey, Levent Göktaş dışında diğer müvekkili Mustafa Koç’u da ek ifadeye götürmeye çalıştığını biz öğrendik. Şimdi ben avukatım; ek bir delil çıkmadığı halde savcının bir sanığı, şüpheliyi ek ifadeye çağırmasının bir mantığı yoktur hukuki mantığı. Ek bir delil çıkması gerekir ki tekrar şüpheliyi cezaevinden çağırsın o gelen delile, ek delile göre beyanını alsın. Şimdi Avukat Bey dedi ki birtakım istihbarat çalışmaları yapılmış. Kesinlikle doğru değil şöyle ki; bu benim söylediğim ifadelerin tamamı kendi beyanlarıdır. Yani önce şundan başlayayım Savcı Zekeriya Öz’ün kendisine yönelik tehdidiyle ilgili bu.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim bu açıklamaları sorular bitsin, sorular bitsin.”Sanık Serdar Öztürk: “Ama.”Mahkeme Başkanı: “Efendim sorular bitsin ondan sonra vereceği cevapları da toparlamak

suretiyle derleyip toparlayıp açıklamada bulunabilirsiniz.”

22

Page 23: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:23

Sanık Serdar Öztürk: “O zaman çok, tamam.”Mahkeme Başkanı: “Şuanda sualleri lütfen sualleri soralım daha sonra derleme

safhasında onları açıklarsınız.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki, tamam, tamam. Soruyorum bizim bu nedenlerden dolayı

Avukat Beyin, Savcı Zekeriya Öz tarafından bu dosyada kullanıldığına yönelik şüpheler oluşmasının sebebi her 2 sanığında şüphelinin de ek bir delil olmadığı halde ek ifadeye götürülmeye çalışılmasıdır ki bu talebin kendisinden gel… Savcı Zekeriya Öz size Levent Göktaş gayrinizami harp kursunu anlatsın, onu tahliye edelim veya serbest bırakabiliriz şeklinde bir ifade kullandı mı? Bu avukat, müvekkil ilişkisi değil bu yasadışı bir konu onun için soruyorum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki siz niye Levent Göktaş’a cezaevinde bu şekilde beyanda

bulundunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “O da sizin beyanınız.”Sanık Serdar Öztürk: “Hayır Levent Göktaş’ın beyanı.”Tanık Abdullah Kaya: “Veya kendi beyanı, kendi bilir.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki, peki Levent Göktaş peki niye ilk sorguya başladığında özel

kuvvetlerde 20’yi, 30’u aşkın kurs varken gayrinizami harp kursunu böyle bir şey yok ise anlatmaya başladı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Anlamadım.”Sanık Serdar Öztürk: “Şunun için şimdi siz diyorsunuz ki hayır öyle bir söz verilmedi

bende öyle bir şey söylemedim. Özel kuvvetlerde 20’yi, 30’u aşkın kurs varken Levent Göktaş neden durduk yerde ortada hiçbir sebep yokken siz ona böyle bir şey söylememişken savcı size böyle bir şey söylememişken niye durduk yerde ortaya hiçbir neden yokken davayla ve konuyla da hiçbir ilişkisi yokken gayrinizami harp kursunu anlatmaya başladı ve anlattı?”

Tanık Abdullah Kaya: “O, o sizin söyle… Hiçbir şey yok dediğiniz sizin kendi görüşünüz o zamanda biz bunu tartıştık. Levent Göktaş aleyhinde hakikaten her yerde müthiş bir menfi propaganda vardı. Bakın Levent Göktaş öyle bir hale getirildi ki hiç olmadığı halde bizim düşüncemiz hani nerede, kim öldüyse bu öldürmüştür diye.”

Sanık Serdar Öztürk: “Onlar 10 Nisandan sonra çıktı onlar.”Tanık Abdullah Kaya: “Bir dakika bu oraya gidildiğinde.”Sanık Serdar Öztürk: “Ek ifadeden sonra.”Tanık Abdullah Kaya: “Ek ifadeye gidildiğinde Levent Beyle biz şunu düşündük; yani

gidelim hiçbir suçu yok günahı yok yani bir şeyi yok. Bu konuyla ilgili olarak sorulacak her türlü soruya da cevap vermeye kendisinde hiçbir beis görmedi. Anlaştık ve ek ifadeye gittik. Hani gayrinizami harp kursunun ben size söyleyeyim; savcıya veya başkasına ne getirisi olabilir ki yasal bir kurs.”

Sanık Serdar Öztürk: “Bu işin içinde Amerikalılar var yani siz bilmiyorsanız ben söyleyeyim. O tabi ki bizi savcıyı ilgilendirmez bizde zaten onu, onun üstünde duruyoruz savcıyı ilgilendirmediği bir şeyi ve size de söylememiş sizde söylememişsiniz ama bunun bir mantığı yok. Ama Levent Göktaş geliyor durduk yerde 30 tane, 40 tane kurs görmüş hiç birisini anlatmıyor. Ülke işgal edildiğinde, ülkenin nasıl savunulacağının birtakım şeylerinin yapıldığı bir kursu anlatıyor. Bunun mantığı var mı sizce?”

Tanık Abdullah Kaya: “Gayrinizami harp kursunu zaten ilk talimnamelere bakıp baştan itibaren gelirseniz gayrinizami harp kursu doğrudan NATO bünyesinde de olan bir kurstur Amerikalıların kendisinde mevcut olan bir kurstur bu bir. İkincisi bu soruların önemli kısmı çok önemli kısmı savcılığa gelen isimsiz, imzasız ihbar mektubunun sorulmasıdır. Yani şu Levent Göktaş’ın verdiği ek ifadenin bize o zamanki sorulan bir açtı 17, 18 sayfa yanılmıyorsam onu sordu. Hiçbir yerde bir şey yok löp gittik oraya hadi başlayalım anlatalım denmedi.”

23

Page 24: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:24

Sanık Serdar Öztürk: “Gayrinizami harp kursu Amerika’da olabilir ama Türkiye’dekiyle aynı değil Türkiye’de verilen kurs farklı.”

Tanık Abdullah Kaya: “Onu bilmiyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi size bir liste vereceğim bu listedeki isimleri, isimlerle

herhangi birisiyle kişisel irtibatınız ve tanışıklığınız var mı? Kişisel irtibatınız ve tanışıklığınız var mı, herhangi birisiyle?”

Tanık Abdullah Kaya: “Efe ismi varda efendim bakıyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Yani kamuoyundan tanıdığınızı sormuyorum, direk birebir irtibatınız

kişisel ilişkiniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Zait Engin’i Diyarbakır’da görev yaparken Zait Bey o zaman

Diyarbakır’da görevliydi onu tanıyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Efendim bunun konusu şu.”Mahkeme Başkanı: “Nedir bu tanıklıkla ne ilgisi var?”Sanık Serdar Öztürk: “Efendim biz tanığın savcı tarafından bu operasyon kapsamında

kullanıldığını düşünüyoruz, iddiamız bu o yüzden tanık olarak geldi. Bize ben eğer (1 kelime anlaşılmadı) şey yapsaydınız.”

Mahkeme Başkanı: “Sanık değil tanıktır bu tanık.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam fakat bu operasyonun içerisindeyse bu kişilerle irtibatını

açıklaması lazım tanık olabilir Başkanım biz yani buraya o zaman.”Mahkeme Başkanı: “Efendim olmaz bunun başka bir açıklamanız var mı?”Sanık Serdar Öztürk: “Hayır tamam Zait Engin’i tanıyorsa o yeterli bana, tamam.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Tanık Abdullah Kaya: “Diyarbakır’da görev yaparken kendiside jandarma yüzbaşıydı il

jandarma komutanlığında görevli memuriyet ilişkimiz nedeniyle tanırım kendisini. Hatta adı o zaman Cema….”

Mahkeme Başkanı: “Tamam efendim bitti konu, buyurun.”Sanık Serdar Öztürk: “Diyarbakır’da askeri hakim olarak hangi yıllar arasında görev

yaptınız?”Tanık Abdullah Kaya: “1995, 1999.”Sanık Serdar Öztürk: “Diyarbakır’daki göreviniz esnasında sivil hakim ve savcıları da

tanıyor muydunuz, yani meslektaş olarak ortak buluştuğunuz birtakım hukuk kurultaylarında filan?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok, yok.”Sanık Serdar Öztürk: “Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’i Diyarbakır’dan tanıyor muydunuz

Beyi?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki. Şimdi siz ilk görüşmemizde bize ki bunun 2 tane de tanığı var

Avukat Demet Hanım dışında da bir tane daha tanığı var. Açık bir şekilde Savcı Zekeriya Öz’ün size bu görevdesiniz veya değilsiniz o bizi şey yapmıyor. Aynen General Erdal Şenel’in sorgusu tamamlandıktan sonra Savcı Zekeriya Öz’ün de size dönüp 28 Şubat, savcı bunu biliyor bu bilgi doğru ya da yanlış aynen bu şekil ama bu şekilde söylediği ifade ettiğiniz için soracağım söyleyeceğim ondan sonra soruyu bağlayacağım. 28 Şubat sürecinde sizde Erdal Şenel’in yardımcısıymışsınız dikkat edin sizi de alabiliriz. Şeklinde bir ifade kullandınız bize çok açıkça bir şekilde ve bunu da başka Demet Hanım dışında da tanığı var evet. Siz bu ifade nedeniyle Savcı Beyde sordu bende tekrar soracağım herhangi bir şekilde Savcı Zekeriya Öz hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır öyle bir şeyde yapmadı Savcı Bey çünkü bu sizin kendi kurgunuz.”

24

Page 25: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:25

Sanık Serdar Öztürk: “Peki, tamam. Hayır burada doğru ifade vermediğiniz anda ben sizin hakkınızda zaten suç duyurusunda bulunacağım ayrıca yalancı tanıklıktan.”

Tanık Abdullah Kaya: “Zaten devamlı bulunu…”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi Kanada, Haziranda bize orada bu iş iyice şirazesinden çıktı

görüşmemiş 2 saat sürmüştü iyice şirazesinden çıktı. Ben Haziranda ailemi göndereceğim daha sonra işlerimi tasfiye edip bende Kanada’ya gideceğim demiştiniz. Haziranda Kanada’ya gönderdiniz mi ailenizi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Göndermediniz peki 2006...”Tanık Abdullah Kaya: “Oğlum şuanda orada okuyor oğlum 1. sınıfı bitirdi geçen sene

Ağustos ayında orada üniversiteye başladı Ağustosun sonunda üniversiteye başladı şimdi de yaz tatili için buraya geldi.”

Sanık Serdar Öztürk: “2006 Mayısından bu yana siz kendiniz kişisel olarak Kanada’ya gittiniz mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Tabi ki gittim aynı zamanda orada oturum iznim var benim.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet. Peki Kanada’da Tuncay Güney’le görüştünüz mü?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet. Savcı Zekeriya Öz ile ilk nasıl tanıştınız? İlk nasıl tanıştınız

yani bunu hatırlıyor musunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Erdal Şenel’in sorgusu için gittiğimizde.”Sanık Serdar Öztürk: “Gittiğinizde peki. Savcı Zekeriya Öz’ün size tapelerin içeriğiyle ilgili

bilgi verdiğini 2 tane avukata Kızılhaç Bürosunda ifade etmişsiniz. Ve bu aynı ifadeyi Hasan Beye de aynı beyanları Hasan Beye de bulunmuşsunuz. Savcı Zekeriya Öz size yani aranızda ne gibi bir ilişki varda soruşturma aşamasında tapelerin içeriğiyle ilgili bilgi verecek kadar bir yakınlık görüyor sizde?”

Tanık Abdullah Kaya: “Tapelerin içeriğiyle ilgili olarak bana bilgi veren Zekeriya Öz değildir. Bana bu bilgiyi veren ve kendisinin bana anama avradıma her şeyime küfrettiğini Serdar Beyin bana söyleyen Hasan Gürbüz’ün kendisidir. Kızılhaç Bürosunda da Demet Hanımın kendisidir. Onu onaylamıştır ve zavallı dediğim zaman ona tepki gösterdi benim dediğimde zavallı kelimesidir. Ama.”

Sanık Serdar Öztürk: “Yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Bu zamanda tekrar söylüyorum hiçbir şekilde kişilik onu

aşağılamak değil üzüntümden kaynaklanan ve hakikaten üzülmüştük hala da üzülüyorum kendisi ne derse desin. Telefon tape eğer TİB’ten alabilirseniz Hasan Beyle yapılan telefon görüşmelerimizde bu küfür konusu çok rahat ortaya çıkar efendim bir de Hürriyet Gazetesinde haber çıkmıştı oradan kaynaklanıyor, o tape kayıtlarını bulup tabi bakarsanız…”

Sanık Serdar Öztürk: “Evet çünkü ben o tapelerin içeriğiyle ilgili bilgi verilmesi nedeniyle size Savcı Zekeriya Öz hakkında HSYK’ya suç duyurusunda bulundum. Yani bir savcı neden, nasıl bir avukata soruşturma aşamasında tapelerle ilgili bilgi verebilir diye bu bana geldiği için söylendiği için çok açık bir şekilde Savcı Zekeriya Öz hakkında HSYK’ya suç duyurusunda bulundum tapelerin içeriğiyle ilgili size bilgi verdiği için.”

Tanık Abdullah Kaya: “Sizin iddianıza göre bende gittim orada…”Sanık Serdar Öztürk: “Tabi araştırılması için bizde yapıyoruz zaten, evet. Savcı Zekeriya

Öz, Levent Göktaş’ın vekaletini alma sürecinde biz Ergenekon’un savcısı olduk, Serdar’da bizim savcımız oldu. Levent Göktaş’ın vekaletini alda kurtar bizi Serdar’dan şeklinde bir ifade kullandı mı size?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki siz niye Levent Göktaş’a avukat görüş odasında Savcı

Zekeriya Öz bana böyle söyledi dediniz?”

25

Page 26: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:26

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi bununla ilgili olarak kısımda Levent Beyin olması lazım Serdar Bey (1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Sanık Serdar Öztürk: “Bende istedim zaten Levent Göktaş da gelsin buraya.”Tanık Abdullah Kaya: “(1, 2 kelime anlaşılmadı) Başkanım bende burada.”Sanık Serdar Öztürk: “Herkes Savcı Zekeriya Öz’de gelsin onu ben istedim çok

memnunda olurdum gelselerdi.”Tanık Abdullah Kaya: “Yani burada tabiri caizse (1, 2 kelime anlaşılamadı).”Mahkeme Başkanı: “Avukatsınız müvekkil ilişkisini konuşmayabilirsiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Söyledik efendim ama ikna edemiyoruz ne yapayım yani?”Mahkeme Başkanı: “Ne demek ikna…”Sanık Serdar Öztürk: “Hayır ben soracağım siz cevap avukat, müvekkil ilişki diye cevap

vermeyin.”Mahkeme Başkanı: “Vermeyin.”Tanık Abdullah Kaya: “Levent Göktaş’la ilgili olan kısımda kendi müvekkilimin yani o

zaman müvekkilliğini yaptığım kişinin aleyhine olmayacak şekilde hakikaten o konuyla ilgili ben beyanda bulunmak çünkü istemiyorum. Çünkü Levent Göktaş’ı tekrar hiçbir şekilde bu inandığım için bu gibi olayların Ergenekon veya başka içinde olma… inandığım için bir şey söylerim lehine aleyhine olur aleyhine olur. Çekiniyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim konuşmayın.”Tanık Abdullah Kaya: “Tamam efendim.”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi siz tecrübeli bir avukatsınız.”Tanık Abdullah Kaya: “Yo daha 5 yıl olmadı.”Sanık Serdar Öztürk: “Size herhangi birisi çağırmadan avukatlık yasasında ve meslek

kurallarında avukat iş kovulamaz diye bir madde vardır onu bilirsiniz. Cezaevlerine gidip vekalet almak veya tutuklularla görüşmek için gider misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Olur mu öyle şey?”Sanık Serdar Öztürk: “Peki, Mart ve Ağustos 2008 yılları arasında Tekirdağ Cezaevine

gittiniz mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet gittim.”Sanık Serdar Öztürk: “Kiminle görüştünüz?”Tanık Abdullah Kaya: “Doğu Perinçek Beyle görüşecektik ama orada Ferid İlsever vardı.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Ferid İlsever Beyle görüştük, görüştüm.”Sanık Serdar Öztürk: “Onlar mı size çağırttırmıştı?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır onu gönderende Hakan Baykal var profesör kendisi

Marmara Üniversitesindedir bizim devamlı beraber çalıştığımız insandır, ya dedi Tekirdağ Cezaevinde kendi benim 3 tane uyuşturucudan yatan müvekkilim vardı onları ziyaret ettikten sonra o deftere bakarsanız şeye geçtim öbür yandaki cezaevine geçtim.”

Mahkeme Başkanı: “Onun için mi gittiniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Sanık Serdar Öztürk: “Yani onun.”Tanık Abdullah Kaya: “Hakan Baykal Beyin selamını söyledik ve sadece onun adına gittik

geçmiş olsun dedik o kadar.”Sanık Serdar Öztürk: “Yani o size rica etti gidin.”Tanık Abdullah Kaya: “Hakan Baykal Beyefendi.”Sanık Serdar Öztürk: “Doğu Perinçek ve Ferid İlsever’le görüşün diye.”Tanık Abdullah Kaya: “Ferit İlsever, bir tane daha vardı Adnan diye ismi olan birisi daha

vardı ama onunla görüşmedik zaten sadece Ferid Beyle konuştuk.”

26

Page 27: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:27

Sanık Serdar Öztürk: “Peki bu görüşmede ben emekli askeri hakimim Genelkurmay Askeri Savcılığı da bu soruşturmayı çok yakından takip ediyor geçmiş olsun nedir, ne oluyor diye birtakım sorular yönelttiniz mi bu şekilde beyanlarda bulunup?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yani inanın hatırlamıyorum sadece (1 kelime anlaşılmadı) ziyaret ettim.”

Sanık Serdar Öztürk: “Yani sanki Genelkurmay Başkanlığı sizi görevlendirmişte oraya gitmişsiniz gibi bir imaj yarattınız mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Olur mu öyle şey, olur mu öyle şey?”Sanık Serdar Öztürk: “Onlar öyle algılamışta o yüzden.”Tanık Abdullah Kaya: “Onlar yanlış anlamış veya siz yanlış anlamışsınız.”Sanık Serdar Öztürk: “Ve Doğu Perinçek o yüzden sizinle görüşmemiş Doğu Perinçek’le

görüştünüz mü çıktı mı sizinle görüşe?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır hayır sadece Ferid Beyle konuştuk.”Sanık Serdar Öztürk: “Çıkmadı peki tamam. Bu sözünüzü hatırlamıyorsunuz yani o tarihte

Genelkurmay Askeri Savcılığın bu soruşturmayı yakından takip ettiğini siz nereden biliyordunuz yani böyle söylediyseniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Neyi?”Sanık Serdar Öztürk: “Siz o tarihte Genelkurmay Askeri Savcılığı…”Mahkeme Başkanı: “Efendim söylemedim dedi, hatırlamıyorum dedi.”Tanık Abdullah Kaya: “Ya i….”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam hatırlamıyorum dedi Sayın Başkanımda tamam. Ben size

Avukat Serdar Öztürk olarak Levent Göktaş’ı ek ifadeye götürün diye herhangi bir şekilde para teklif ettim mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok öylece bir şey.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam. Şimdi şeydeki ihbar mektubu imzasız ve isimsiz dediniz.

Ancak Zafer Sancak adıyla gönderilmiş ihbar mektubu bu konuda bilginiz var mıydı?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok.”Sanık Serdar Öztürk: “İlk vekalet sunma dilekçenizi Cumartesi günü vermişsiniz. Şimdi

Cumartesi savcılığa siz dilekçe veriyor musunuz, savcılık açık mıdır hafta sonu mesai yapıyor mu?”

Tanık Abdullah Kaya: “Bazen oluyor, bazen açık oluyor ve oradaysa veriyorsunuz.”Sanık Serdar Öztürk: “Savcı Zekeriya Öz mü istedi sizden getirin biran önce vekalet

dilekçesini?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır canım öyle bir şey olur mu?”Sanık Serdar Öztürk: “Yani Cumartesi çünkü biz adliyelere de gitmeyiz vekalet sunma

dilekçesi de basit dilekçedir yani hafta sonu verilmesi.”Tanık Abdullah Kaya: “Öyle bir şey yok, İstanbul DGM’ye bakarsanız çoğu Cumartesi

çalıştığını görürsünüz.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet. İlk dilekçenizde sanki daha öncede savcılığa dilekçe vermiş

gibi birtakım ifadeler var. Siz vekalet almadan, müdafii olmadan öncede dilekçe verdiniz mi? Şimdi şöyle; 14 Mart Cumartesi verdiğiniz dilekçede. Tutuklamaya dair hazırlık soruşturması dosyasında kısıtlılık kararı gereği elde edebildiğimiz içerik kapsamında yaptığımız (1 kelime anlaşılamadı) tutuk halinin incelenmesine dair dilekçelerimiz soruşturma dosyasında mevcuttur 14 Mart ilk defa vekaleti sunduğunuz dilekçe bu. Fakat bu dilekçede daha öncede birtakım dilekçeler verdiğinizi söylüyorsunuz.”

Tanık Abdullah Kaya: “Onlar sizin verdiğiniz dilekçeler.”Sanık Serdar Öztürk: “Hayır, hayır.”Tanık Abdullah Kaya: “Çünkü ortak hareket ediyorduk.”Sanık Serdar Öztürk: “Bizim, ha tamam o maksatlı.”

27

Page 28: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:28

Tanık Abdullah Kaya: “Veya öyle düşünüyordum ben.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam, peki. Mustafa Koç niye ek ifade gitmedi o dönemde

götürmeye çalışmanıza rağmen?”Tanık Abdullah Kaya: “Benim götürmeye çalışma diye bir durumum yok siz bu istihbaratı

nereden aldınız onu merak ediyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Açıklayayım Avukat Hasan Gürbüz’de yanılmıyorsam Mustafa

Koç’un avukatıydı. O öğrenmiş Mustafa Koç’un ek ifadeye götürülmeye çalışacağını hemen gitmiş aman ha oyun oynuyorlar bu oyuna sakın sen gitme diye ve Mustafa Koç o dönemde siz talep etmenize rağmen gitmemiş.”

Tanık Abdullah Kaya: “Tamamen dedikodu Hasan Gürbüz’le konuşun.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki tamam, tamam. Peki, Mustafa Koç 19 Mart 2010’da tahliye

oldu. Bu tahliye olmadan çok kısa bir süre önce Savcı Zekeriya Öz’le görüştü mü savcılık makamında?”

Tanık Abdullah Kaya: “Mustafa Koç mu?”Sanık Serdar Öztürk: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki.”Tanık Abdullah Kaya: “Benim bilgimde kesinlikle yok hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Sizin bilginiz dahilinde görüşmedi, peki.”Tanık Abdullah Kaya: “Onun dışında da görüşmemiştir çünkü görüşse söylerdi bana.”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi siz kabul etmediniz ama şimdi ortada birtakım maddi

vakıalar var maddi olgular var. Yani siz hayır savcı bana gayrinizami harp kursunu anlatsın onu tahliye edebiliriz demedi bende öyle bir şey söylemedim diyorsunuz. Fakat Zekeriya şey Mustafa Levent Göktaş, anlaşıldığı kadarıyla (1 kelime anlaşılamadı) kursunu anlatmış. Size de böyle bir ifadesinde Levent Göktaş buradaki savunmasında o konuyu anlatırken talebin 28 Mart 2011 tarihinde burada 108. celsede yaptığı konuşmada; talebin sizden geldiğini savcılıktan geldiğini ek ifade konusundaki talebin kendisinin de kabul ettiğini anlatmış 108. Celse 28 Mart 2011 öyle midir?”

Tanık Abdullah Kaya: “Levent Göktaş’ın aleyhine algılanmamak koşuluyla hiçbir şekilde onunla ilgili olarak beyanda bulunmayacağımı ifade ettim efendim.”

Sanık Serdar Öztürk: “Peki Demet Hanımda ek ifade girmek için gelmişti özellikle ben girmesini istedim. Çünkü bunun bir oyun olduğunu ben düşünüyordum sizin zorla ek ifadeye götürmesinin çok mantıklı bir hukuki mantığının bulunmadığını düşünmediğim için Demet Hanımın ek ifade girmesine siz mi müsaade etmediniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Levent Göktaş peki tamam sizin bir alakanız yok yani siz Levent

Göktaş’a hayır Demet Hanım girmesin demediniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam mutabık peki. Sorgu tutanağının bir sureti verilmedi size

onu söylediniz. Şimdi dediniz ki; Levent Göktaş’la ilgili birçok haber yapılıyordu efendime söyleyeyim işte güneydoğudaki olaylarla ilgili. Halbuki ben şöyle bir tespit yapayım sorudan önce; 6 düzeltiyorum 10 Nisan 2009’a kadar yapılan bütün haberler sadece 51 nolu DVD'yle ilgiliydi. 6 Nisanda ek ifadeye girdikten sonra ve o efendime söyleyeyim 10 Nisanda gazetelerde yayınlandıktan sonra ek ifadedeki ihbar mektubu Levent Göktaş’la ilgili böyle birtakım şeyler çıktı. Dolayısıyla siz dediniz ki; biz ek ifadeye o çıkan işte haberleri karşılamak için götürdük dediniz ama öyle bir haber çıkmadı hiç.”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi bakın tekrar ifade ediyorum; o haberler çıktı ama tarih sıralamasını bilmiyorum yani şecere tutmadım. Ancak şunu konuştuk baştanda söyledim Levent Beyle ilk ifadesi savcılıkta bir ifade vermiş avukat olarak dosyaya giriyorsunuz hiçbir suçu

28

Page 29: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:29

olmadığına inanıyorsunuz müvekkilinizde bunu söylüyor. Müvekkiliniz hakkında çok olumlu her taraftan bütün arkadaşlarınızdan böyle bir beyanlar var. Beraber müvekkilinizle karıştırıyorsunuz ve ek ifadeye gidiyorsunuz benim söyleyeceğim budur.”

Sanık Serdar Öztürk: “Peki Savcı Zekeriya Öz bu yine avukat, müvekkil ilişkisinde, ilişkisi içerisinde değil ve yasalda değil onun için soruyorum. Savcı Zekeriya Öz ek ifadede Levent Göktaş’a biz aslında seni tutuklatmak istememiştik asıl Hüseyin Buzoğlu’nu tutuklatmak istemiştik diye bir beyanda bulundu mu? Bu avukat, müvekkil ilişkisiyle bir alakası yok ve yasalda değil.”

Tanık Abdullah Kaya: “Efendim sorguya girdik yani sorguda onunla ilgili olarak yani Levent Göktaş şimdi Zekeriya Öz Savcı Beyi veya işte Levent Göktaş’ı veya bir tarafı tutmam veya bir şey yapmam kendisini desteklemem böyle bir şey söz konusu değil. Sorguya girdik onunla ilgili bildiğimi de anlattım. Onu siz söylersiniz Zekeriya Öz Beyefendi dinlenirse sorarsınız.”

Sanık Serdar Öztürk: “Bende istemiştim de işte gelmedi. Peki, ek ifadeden sonra niye istifa ettiğinizi anlattınız 11 Mayısta onu sormayacağız. Onu müvekkilinizin talep ettiğini beyan ettiniz. Peki, istifa ettikten sonra, istifa ettikten sonra Mustafa Levent Göktaş ile Silivri Cezaevinde görüştünüz mü daha sonra istifa ettikten sonra?”

Tanık Abdullah Kaya: “Bildiğim kadarıyla hayır ama görüştüysem de bir keredir maksimum kayıtlardan bakılabilir.”

Sanık Serdar Öztürk: “İstanbul Emniyet Müdürlüğü, TEM ve İstihbarat Şubede görevli herhangi bir polisle samimiyetiniz yok.”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet tamam. Benim ofisimde bulunan, bulunduğu iddia edilen irtica

ile mücadele eylem planı adlı belgenin fotokopisi 12 Haziran 2009’da Taraf Gazetesinde yayınlandığı gün siz neredeydiniz tam olarak Ankara, İstanbul, Cenevre?”

Tanık Abdullah Kaya: “Bilemiyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “O günü hatırlarsınız 12 Haziranda bütün Türkiye sarsıldı yani

yaklaşık olarak hatırlarsınız İstanbul'da mıydınız, Ankara'da mıydınız?”Tanık Abdullah Kaya: “Hakikaten bilmiyorum yani.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki tamam peki.”Tanık Abdullah Kaya: “Ya İstanbul'dayımdır ya da hafta da bir Ankara'ya gidiyordum

oradayımdır ama yurt içinde olduğum biliyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam. Peki, bu yayınlandıktan sonra bu haber yayınlandıktan

sonra Ankara’ya ve Genelkurmay Başkanlığına gittiniz mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Ankara'ya ben her hafta giderim.”Sanık Serdar Öztürk: “Her hafta gidersiniz tamam. Bu yayınlandıktan sonra Genelkurmay

Başkanlığına gittiniz mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Gitmişimdir muhakkak ama bununla bir ilgisi yoktur rutin

gidişlerdir.”Sanık Serdar Öztürk: “Niye yani savcı, başsavcı sizin arkadaşınız Diyarbakır’dan Yavuz

Albayım yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır öyle bir arkadaş…”Sanık Serdar Öztürk: “Resmi kurum, resmi şeylerle görüştükten sonra sohbette etmez

misiniz gayri resmi ya ne oldu bu nedir falan diye hiç sohbet etmez misiniz her şey resmi mi gider?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır hayır hayır böyle, aynen böyle konularla hiçbir şekilde sohbet etmeyiz. Çünkü onunda istemeyerek ağzından bir şey kaçırır bende istemeyerek ağzımdan bir şey kaçırırım hiçbir şekilde böyle konuları biz konuşmayız.”

29

Page 30: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:30

Sanık Serdar Öztürk: “Yani siz Genelkurmay Başkanlığına gittiğinizde her şey resmi düzeydedir hiç gayri resmi sohbet etmezsiniz, devre arkadaşlarınıza, eski mesai arkadaşlarınızla hiç gayri resmi şeyiniz olmaz öyle mi bu hayatın doğal akışına çok uygun değil de o yüzden onun için soruyorum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Gayri resmi, cevap verebilir miyim?”Sanık Serdar Öztürk: “Tabi.”Tanık Abdullah Kaya: “Gayri resmi konularda hiçbir şekilde siyasi, yargı konularda politik

konularda kesinlikle konuşmayız ben konuşmam.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam peki. Ben bu kayıtları da istemiştim şimdi bu kayıtlar benim

elimde olsaydı ben size daha net sorular yöneltirdim. Yani 12 Haziran 2009’la 16 Ekim 2009 arasında sizin Genelkurmay Başkanlığına hangi tarihlerde giriş, çıkış yaptığınızı ben istedim ancak gelmedi falan.”

Tanık Abdullah Kaya: “Kuzey güney nizamiyeden çok rahat alınabilir onlar efendim çok basittir. Ve görüşme, Genelkurmayda Sayın mahkeme heyetine şöyle bir bilgi vereyim isterseniz.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam efendim o istendi zaten o istendi.”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi siz, şimdi siz ek ifadenin sabah alındığını söylediniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Hatırladığım kadarıyla diyorum.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet.”Tanık Abdullah Kaya: “Bu benim hayatımın çok önemli bir konusu veya özel olarak böyle

takip ettiğim bir konu hiçbir zaman olmadı sadece görevimi yaptım ve o kapsamda gitti. Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

Sanık Serdar Öztürk: “2. kata çıktık küçük tabureler vardı ben rahatsız oldum hatta ben kiloluyum yani küçük tabureye nasıl oturacağım? Küçük taburede ufacık masada üçümüz yemek yedik ve orada siz bize ben şimdi sizin babanızın rahmetli olduysa Allah rahmet eylesin hayattaysa Allah sağlık şifa versin.”

Tanık Abdullah Kaya: “Cümlemizi.”Sanık Serdar Öztürk: “Yani babanızın ne iş yaptığını bilmem dedenizin ne iş yaptığını da

bilmem araştırmadım da. Bizim burada söylediğimiz bütün bilgiler sizin Ankara'daki görüşmede ve yemekte bize söylediğiniz konular yani kimse sizin hakkında istihbarat çalışması filan yapmış değil. Bu bilgiler doğruysa da sizin verdiğiniz bilgiler, ben cezaevinden nasıl istihbarat…”

Tanık Abdullah Kaya: “Yani ben ailem asker mi dedim size, babam general mi dedim?”Sanık Serdar Öztürk: “Hayır cezaevinden nasıl, hayır şimdi şöyle söylediniz aynen; ben

kuşaklar bo… Şimdi aynen şöyle; bak Serdar dediniz bak Serdar; ben kuşaklar boyu silahlı kuvvetlere hizmet etmiş bir aileden geliyorum. Ailemde generaller var dediniz ben bilmem araştırmadım da bu sizin ifadeniz.”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır.”Sanık Serdar Öztürk: “Ama silahlı kuvvetlerde bir yere kadardır. Bakın şimdi bu dosyada

Levent Göktaş’ın bir sürü avukatı var bir sürü avukatı var ben sizi önceden tanımam. Üstelik asker kökenlisiniz ve benden de kıdemlisiniz ben doğrudan size saygı duyarım bizim geleneklerimiz gereği.”

Tanık Abdullah Kaya: “Ama bu ilişkimiz böyle olmadı, bu ilişki böyle olmadı.”Sanık Serdar Öztürk: “Benim size husumet gütmemi gerektirecek hiçbir şey yok. Fakat,

fakat.” Tanık Abdullah Kaya: “Ama demek ki var.”Sanık Serdar Öztürk: “Bu ifadeleri ben daha soruşturma aşamasında 16 Ekimde bu

çıktığı anda. Şimdi siz Genelkurmaydan istemişsiniz Genelkurmay Başkanlığına da yazdım bu kişi bu ifadeleri bize ek ifadeden önce ek ifade öğleden sonraya bırakıldığı için beraber Beşiktaş

30

Page 31: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:31

Adliyesinin hemen yakınında 2. katta bir lokantanın 2. katında bize söylediği ifadelerdir bunlar. Diye bu tabi ki şimdi bunlar herkesin kullanacağı ifadeler değil tabi ki biz bundan şüpheleneceğiz. Yani size bir i…”

Mahkeme Başkanı: “Efendim soruya girin.”Tanık Abdullah Kaya: “Efendim bu şüphenin…”Sanık Serdar Öztürk: “Evet, siz bu ifadeleri kullanmıyorum diyorsunuz doğru mu

kullanmadım diyorsunuz yemeği de hatırlamadığınızı söylüyorsunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Bu ifadeleri ben kullanmıyorum babamda general…. yemeği

hatırlamadım ama eğer yemeğe gitmişsek gitmişizdir siz bu kadar yemek konusunda ısrar ediyorsanız gitmişizdir demek ki. Hatta demişsiniz ben bu adamı döveceğim diye keşke çıktığınızda dövseydiniz.”

Sanık Serdar Öztürk: “Hayır bu iş bittikten sonra dedim yani Levent Göktaş tahliye edildikten sonra ama edilmedi ve edilmeyeceğini de biz tahmin ediyorduk. Yani öngörüyorduk bunun bir oyun olduğunu yani.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim soruya gelin lütfen.”Sanık Serdar Öztürk: “Evet, bu belgede bazı parmak izleri çıkmış mukayese için parmak

izlerinizi verir misiniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Hemen.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam çok memnun olurum.”Tanık Abdullah Kaya: “Tekrar söylüyorum parmak izleri TSK’da da mevcut alabilirsiniz

bende verebilirim.”Sanık Serdar Öztürk: “Biz hep bakın biz hep şüphelendik, şüphelendik, bunların

araştırılmasını talep ettik, sizsiniz veya.”Tanık Abdullah Kaya: “Şüpheyle ana avrat dümdüz küfür etmenin ne alakası var

yapmayın Serdar Bey?”Sanık Serdar Öztürk: “Şimdi o başka konu.”Tanık Abdullah Kaya: “Nasıl başka konu?”Sanık Serdar Öztürk: “Levent Göktaş hakkında siz ek ifadeye götürmeyin bir şey yok

dediğimiz halde biz siz götürüp de 10 Nisanda o şeyler yayınlanırsa haberler. E bende tabi size saygılı ifade kullanmam.”

Tanık Abdullah Kaya: “E ama küfür etmiyorsunuz.”Sanık Serdar Öztürk: “Biz size çünkü götürmeyin dedik.”Tanık Abdullah Kaya: “Ondan sonra diyorsunuz ki bu zavallı dedi bana (1, 2 kelime

anlaşılamadı) .”Sanık Serdar Öztürk: “Peki şimdi savcının size söylemediğini söylüyorsunuz o tapelerin

içeriği konusunda.” Tanık Abdullah Kaya: “Onu avukatlarınıza sorarsanız çok iyi olur.”Sanık Serdar Öztürk: “Savcıyla da Savcı Zekeriya Öz’le de ayrıca özel ilişkinizin

olmadığını beyan ettiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet.”Sanık Serdar Öztürk: “Onun için bu soruyu geçiyorum. Ankara'daki görüşmemizde bize

Haziran 2009’da şeyi göndereceğinizi söylediniz onu da göndermediğinizi söylediniz onu pasaport kayıtları isterse mahkeme gelir.”

Tanık Abdullah Kaya: “Neyi gönderecekmişim pardon?”Sanık Serdar Öztürk: “Ailenizi bu işin iyice şirazesinden çıktığını ailenizi göndereceğinizi

sonra da kendinizin de gideceğini beyan etmiştiniz ben şunun için şüphelendim bakın şimdi Haziran 2009’da.”

Tanık Abdullah Kaya: “Ben Kanada’ya her yıl gidiyorum.”

31

Page 32: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:32

Mahkeme Başkanı: “Efendim bırakın tartışmayı bırakın lütfen bu tarafa dönün mahkemeye dönün lütfen.”

Tanık Abdullah Kaya: “Tamam efendim, pardon.”Sanık Serdar Öztürk: “Haziran 2009’da siz benim şüphelenmemin sebeplerinden şu;

şimdi soruyu soracağım açıklayayım gerekçesini.”Mahkeme Başkanı: “Bu tarafa dönün mahkemeye.”Tanık Abdullah Kaya: “Peki efendim.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam efendim. Şimdi siz Ankara'daki görüşmede bize; Haziran

2009’da savcının sizi tehdit ettiğini bu işin şirazesinden çıktığını kendinizin de Haziran 2009’da ailenizi göndereceğini, göndereceğinizi sonrada kendinizin de işleri tasfiye edip gideceğinizden bahsettiniz. Fakat gitmemeniz bu beyanınıza rağmen gitmemeniz bu Osmanım gibi savcıyla oturup anlaştı da mı gitmiyor diye bir şüphe yarattı. Bu gayet doğal böyle bir şüphenin yaratılması doğal değil mi sizce?”

Tanık Abdullah Kaya: “1, efendim böyle bir konuşma olmadı kendi kurguları. 2, gitmedim ailem burada bunun hesabını da istediğim yere de giderim kimseye de verecek değilim.”

Sanık Serdar Öztürk: “Hesabını verin diye söylemiyoruz kimseye hesap tabi ki vermezsiniz size kimsenin hesapta sorduğu yok.”

Tanık Abdullah Kaya: “Pasaport kayıtlarını alabilirsiniz efendim.”Sanık Serdar Öztürk: “Peki, şimdi avukatlık kanununa göre 2 sanık, 2 şüpheli ya da sanık

arasında çelişki var ise normalde vekaleti alınmaz doğru mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Sizde biliyorsunuz, menfaatler.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam. Mustafa Koç’un, Mustafa Koç’un dosyasını herhalde

vekaletini almadan önce veya aldıktan sonra dosyası tabi verilmiyor gizli. Savcılık sorgusu verildi fakat savcılık sorgusu ifadesini mutlaka incelemişsinizdir. Şimdi orada Mustafa Koç’a Levent Göktaş tarafından kendisine bir mail gönderildiği aktarılmış. Fakat biz bunu Ankara'daki görüşmemizde de size söyledik bu çelişkiyi. Fakat Levent Göktaş’ın biz bilgisayarlarını tarattığımızda ve kendisiyle görüştüğümüzde böyle bir maili göndermediğini Mustafa Koç’u da tanımadığını söylemişti yanlış hatırlamıyorsam. Şüpheliler arasında o aşamada dahi ilerle savunma bakımından çelişki doğması, olması ihtimali bulunmasına rağmen neden aynı anda ikisinin de vekaletini aldınız? Şüphe yaratan konulardan bir tanesi de buydu bizim?”

Tanık Abdullah Kaya: “Cevap verebilir miyim efendim. 1, bir çelişki görmedim 2 Mustafa Koç benim 13 yaşımdan beri arkadaşımdır, herhangi bir çelişki de yoktur.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Sayın Başkan.”Sanık Serdar Öztürk: “Sorularım tamam efendim bu kadar başka sorum yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Sorulara bu şekilde devam eden sorulara bir itirazım

olacaktı şu şekilde; sanık Ceza Muhakemesi Kanununa aykırı bir şekilde tanığa doğrudan soru yöneltiyor oysa mahkemeniz aracılığıyla yönetmesi gerekirdi. 2. husus, huzurda dinlenen bir sanık değil tanıktır, tanık olarak çağrılması mahkemenizin takdiridir iddia makamının böyle bir talebi olmamıştır hangi olaylara tanık olduğu konusu da mahkemelerin takdirindedir. Sorulan, yöneltilen soruların büyük kısmının tanıklık ettiğini düşündüğümüz Mustafa Levent Göktaş’ın 2. ifadesi olayıyla ilgisi bulunmadığını düşündüğümüzden sorulara itiraz etmeyi düşünmüştük ancak sanık sorularını bitirdi buna da gerek kalmadı.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Dursun Çiçek söz istedi, verildi: “Müsaade ederseniz notlara bakmak açısından

oturarak soruları sormak istiyorum Başkanım. Bildiğiniz gibi 12 Haziranda sahte planın bir gazetede yayınlanması üzerine iftira ve yargısız infazlar başladı, 2 senedir bir belayla uğraşıyoruz.”

32

Page 33: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:33

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkanım, soruya başlamadan önce sanıkların oturarak tanığın ayakta durmasına da itiraz ediyoruz eğer mümkünde tanıkta otursun veya sanıkta ayakta soru sorsun.”

Mahkeme Başkanı: “Oturabilir, oturabilir, oturabilir.”Tanık Abdullah Kaya: “İyiyim efendim şey yok sağ olun, sağ olun efendim.”Sanık Dursun Çiçek: “Şimdi bu süreçte devam ediyorum Başkanım bu süreçte, 17

Haziranda bilgisine başvurulan bir şahıs olarak davet aldım İstanbul’dan 26 Haziranda yaklaşık bir 10 gün sonra şüpheli olarak davet aldım. Bu safhada bu davetler üzerine tabi gayriciddi bir suçlama olduğu için, yasal delil olmadığı için çok önemsemediğimiz için Ankara'dan bir avukat getirmeyi düşünmedik ve İstanbul'dan uygun bir avukat için adli müşavirlikle görüştüm Genelkurmayda hala orada görev yapıyordum, tabi sizi de 2006’ya kadar 2004, 2006 döneminde orada bazı çalışmalardan tanıyordum. Bir avukat önermelerini istedim kendim için ve ilgili arkadaşlar sizi önerdiler. Bunun üzerine size telefon açtım ve avukatlık teklifinde bulundum 30 Haziran için. Sizde başlangıçta sanırım yanlış hatırladınız işlerinizin yoğun olduğunu dolayısıyla avukatlık yapamayacağınızı beyan ettiniz. Bunun üzerine de ben Ankara’dan kızımın staj yaptığı uzak akrabam olan ticaret hukuku avukatlığı yapan bir Mustafa Beyle birlikte 30 Haziranda geldik. Bu sizde saat 11 gibi adliyeye çantayla geldiniz bu böyle gelişmedi mi siz değişik anlattınız?”

Tanık Abdullah Kaya: “Telefon, telefon görüşmemizi hatırlıyorum ama telefon kayıtlarında o bellidir zaten. Fakat orada işte yarın sorguya girelim veya yarın geleceğiz ifade vereceğiz diye bir şey söylenmedi ben işlerim yoğundur da demişimdir. Siz öyle ifade ediyorsanız öyledir bunlar benim tek tek not alacağım yazacağım bir şey değil eğer siz öyle diyorsanız öyledir.”

Sanık Dursun Çiçek: “Aksi halde ben başka bir avukatla Ankara'dan gelmemin bir anlamı yoktu yani siz kabul etseydiniz zaten avukatsız gelecektim.”

Tanık Abdullah Kaya: “Bende şöyle anladım.”Mahkeme Başkanı: “Efendim bunun konuyla ilgili nedir yani varmak istediğiniz nokta ne?”Tanık Abdullah Kaya: “Ben anlamadım efendim.”Sanık Dursun Çiçek: “Şimdi benim avukatlığımı kabul etmedi iş yoğunluğu nedeniyle ama

ertesi gün 11’de Beşiktaş’a gelmesini ben bir insanlık olarak eski tanışmış, tanışın, tanışan bir meslektaş olarak algılamıştım.”

Tanık Abdullah Kaya: “Aynen öyledir.”Sanık Dursun Çiçek: “Onu vurguluyorum.”Tanık Abdullah Kaya: “Aynen öyle.”Sanık Dursun Çiçek: “Yine bir gün sonrada tutuklandıktan sonra cezaevinde ziyaret

ettiğinizi ifade ettiniz.”Mahkeme Başkanı: “Açıkladı zaten.”Sanık Dursun Çiçek: “Şimdi 11 Nisan tarihli bir dosya var orada. Ek 32’yi açabilir miyiz?

Yaşadığım süreçte askeri savcılık bir soruşturma yaptı 12 Haziranda hemen başlayan bir soruşturma yaptı ve 26 Haziranda takipsizlik kararı verdi ve bu soruşturma dosyasının bütün evraklarını ek listesi de var onun 22 Temmuz 2009 tarihli bir yazıyla İstanbul Beşiktaş Savcılığına gönderdi. Ve çok kapsamlı bir doküman bu dokümanın içerisinde işte bilgisayarların bim numarasından bir şube müdürünün kredi kartı numarasına kadar işte imha edilecek evrakları taşıyan askerlerin kimliklerine kadar hepsi soruşturma dosyasında toplu olan bilgiler var. Yani bilgi destek dairesinde eski şube müdürü olarak bana sorsanız o bilgilerin hiçbirine, hiçbiri bende yok veya tek tek var. Ben kendi bilgisayarımı bilirim ama 34 bilgisayarı bilmem. Bu bilgilerin ihbar mektubunda yer almasını yani sadece soruşturma dosyasında olan ve 22 Temmuzda İstanbul'a gönderilen bilgilerin 30 Eylülde Ankara'dan, İstanbul'a gönderildiği iddia edilen bir mektupta ihbar mektubunda yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”

33

Page 34: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:34

Tanık Abdullah Kaya: “Onu askeri savcıya soracaksınız Dursun Bey, değerlendirme yapa…..”

Mahkeme Başkanı: “Değerlendirme sorusudur kaldı ki bu.”Sanık Dursun Çiçek: “Bunun devamında olarak Serdar Beyde sordu Ankara'da

Genelkurmay Karargahında iletişiminiz devam eden askeri savcı veya adli müşavir var mı devam ediyor mu ilişkileriniz hangi sıklıkla görüşüyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı: “Sorgulanmıyor burada.”Sanık Dursun Çiçek: “Hayır bunu bilgi akışı açısından soruyorum Başkanım.”Mahkeme Başkanı: “Bu sorgulanmıyor, sorgulanmıyor şahittir, tanık olarak çağırdık

bunu.”Sanık Dursun Çiçek: “Evet. Yine 99, 2006 yılları arasında 7 yıl Genelkurmayda çalışmış

bir emekli binbaşı olarak hakim binbaşı olarak Genelkurmayda görev yaptığınız dönemde şöyle bir eylem planı gördünüz mü bakabilir misiniz? Böyle başına sonuna bakarsanız böyle bir evrak gördünüz mü hiç?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır görmedim.”Sanık Dursun Çiçek: “Genelkurmayda bir şube müdürünün imzasıyla görev satırı

açılmadan böyle bir eylem planı hazırlanması ve yayınlanması söz konusu olabilir mi?”Tanık Abdullah Kaya: “Cevap vereyim mi efendim?”Mahkeme Başkanı: “Vermek istiyorsanız verebilirsiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Mümkün değil efendim resmi yazışma içinde mümkün değil.”Sanık Dursun Çiçek: “Peki teşekkür ediyorum Başkanım.”Mahkeme Başkanı: “Sualleriniz var mı Avukat Hanım?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber söz istedi verildi: “Levent Göktaş’ın ek

ifadesinde 2 savcı olduğunu, Levent Göktaş’ın ifadesinde 2 tane savcı olduğunu Zekeriya Öz ve Fikret Seçen olduğunu söylediniz ki zaten aynı odayı kullanıyorlar. Ancak ek ifadenin sonunda 4 tane imza var.”

Mahkeme Başkanı: “Arada, arda bir de bir kişi daha söyledi geldiğini ve bir de şişmanca bir adamında girip çıktığını söyledi yani.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Devam edeceğim efendim Sayın Başkan sorularıma.”

Tanık Abdullah Kaya: “Murat Beydi o da şişmanca dediğiniz bizim…”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Yani ben tüm ek ifade süresince

biliyorsunuz kapıda bekledim. Yani bende oradaydım ek ifade sırasında sadece 2 savcı içerdeydi tabi ki odaya giren çıkan savcılar vardı ama ifade alma işleminin başından sonuna kadar bulunan bizzat orada ifade işlemini gerçekleştiren 2 savcı vardı. Yoksa bir savcının diğer meslektaşının odasına başka bir işlem için, bir şey sormak için ya da dosya almak giriş çıkış yapması şeklindedir. Asla o ifadeye iştirak şeklinde değildi. Bu nedenle 4 imzayı nasıl açıklıyorsunuz? Yani siz imza attıktan sonra sizin arkanızdan bu ifadenin üzerinde başka işlemler yapılmış olabilir mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Cevap vereyim mi efendim?”Mahkeme Başkanı: “Verin.”Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi kendisi eğer dışarıdaysa şimdi hatırladım ismi de Murat

Yönder Bey Savcıyla Ercan Şafak Bey geldi 5 dakika ya da 10 dakika kadar ifadenin bir kısmında içeriye girdiler, oturdular ve dışarıya çıktılar. Yani dinlediler dışarı çıktılar muhakkak girip çıktıklarını dışarıdaysa görür kendilerini bu bu. Yani dolayısıyla ama başından sonuna kadar Zekeriya Bey ifadeyi aldı yanında da Fikret Bey oturuyordu benim söylediğim budur.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Yani şunu sizde hukukçu olarak bilirsiniz bir ifade işlemini gerçekleştiren olan gerçekleştiren kişiler. Yani o ifadeye tanıklık eden kişiler o ifadenin altını imzalar yoksa bir 5 dakika içeriye girdim çıktım diyen bir insan o ifadenin

34

Page 35: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:35

altını imzalayamaz o zaman bende girip çıktım içeriye bende imzalasaydım. Yani böyle bir şey olmaz o anlamda soruyorum bir 5 dakika oturup girmiş çıkmış olması da o ifadenin altını imzalamasını gerektirir mi? ya da siz oradayken onlar gelip imzaladılar mı siz oradayken? Siz o imzayı atarken?”

Tanık Abdullah Kaya: “Cevap verebilir miyim efendim? Biz oradayken biz imzaladık o savcı beyler gelip imza atmadılar biz oradayken.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Anladım peki ifadenin örneği de alınmadığı için sonradan tamamlanmıştır diyorsunuz bu imzalar biz imza atıp çıktım diyorsunuz çıktık.”

Tanık Abdullah Kaya: “Ben olduğu gibi neyse söyledim sizin kendi değerlendirmeleriniz veya tahminleriniz sizi bağlar.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Avukat Bey ben sadece öğrenmeye çalışıyorum çünkü bu konuda da itirazlar var.”

Tanık Abdullah Kaya: “Bende anlatıyorum.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Yani siz imzanızı atıp çıktınız mı diye

soruyorum bu hani suçlayıcı bir beyan falan değil.”Tanık Abdullah Kaya: “Yok yani ifadeyi aldıktan sonra ifade imzalanır ifade imzalandıktan

sonra çıkarsınız olay budur daha nasıl izah edeyim?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Peki, biz ek ifadenin alındığı gün 6

Nisan 2009 günü saat 10 gibi falan buluşmuştuk sizinle Serdar Bey, ben ve siz Beşiktaş Adliyesinde. Adliyeye gittik geldik ek ifadenin öğleden sonra kalacağını öğrendikten sonra öğlen arası Beşiktaş’ta hemen solda köşede böyle simitçi gibi bir yer var biz tabi İstanbul'u bilmiyoruz adliyeye yakın bir yerde oturalım dedik. Küçük küçük sandalyeleri olan üst katına çıktık içinden merdivenli bir yer burası restoranda değil kafe tarzı bir yerdi zaten. Orada konuşmalarımız geçti onlara cevap verdiniz onları sormuyorum orada benimle sizin aranızda şöyle bir konuşma geçti; ben ek ifadeye girmek istediğimi söyledim sizin siz karşı çıktınız buna Abdullah Bey bunun böyle olmadığını söylüyorsunuz ama. Buna gerekçe olarak da şunu belirttiniz; sizin savcılarla aranızda tartışmalar oldu, gereksiz gerginlikler yaşanmasın bu yüzden ifadeye girmeyin dediniz. Bende size aynen; Serdar Beyle savcıların arasında evet doğrudur birbirlerinden pek haz etmiyorlar verilen dilekçeler nedeniyle taleplerin yerine getirilmemiş olması nedeniyle tartışmalar yaşanıyor. Ancak benim böyle bir tartışmam olmadı ben bu ek ifadeye girmek istiyorum dediniz, siz hayır benimde Serdar Beyle beraber olmam nedeniyle problem çıkacağını söylediniz. Nihayetinde ki o sırada Beşiktaş Adliyesinin bahçesinde yürüyorduk adliyeye giriyoruz artık buna Levent Bey karar versin dedim. Tamam dediniz yukarıya çıktık 5. kata Levent Bey geldi ve benim Levent Beye sorduğum ilk soru, Levent Bey bende ek ifadeye girmek istiyorum dedim. Aşağıya indim Serdar Bey ek ifadede bunu farklı şekilde anlattı ama yani sigara içmek için gittiğimi söyledi değil. Levent Bey son derece yorgun, perişan, kahvaltı da yapmamış inanılmaz kötü bir psikolojideydi orada aşağıya indim en alt katta bir kantin var oradan meyve suyu, bisküvi, çikolata gibi şeyler aldım yukarıya çıktığımda Levent Bey bana sen girme kızım dedi. Size baktım kafanızı çevirip gittiniz. Abdullah Bey bunu hatırlamadınız mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Cevap vereyim mi efendim? Şimdi öyle bir kendileri kronoloji anlatıyor ki benim bir kere ek ifadeye girme diye zorlayacak durumum Avukat Hanıma da bakarsanız Serdar Beye de bakarsanız mümkün değil. Yani ben ek ifadeye girme diyeceğim onlarda girmeyecekler böyle bir şey mümkün değil olmadığını sizde takdir ederseniz bir. İki, ek ifade konusunda tekrar söylüyorum Levent Beyle anlaştık ve Levent Beyle savunma stratejisi kapsamında verilmiş bir ifadedir bu. Ayrıca şimdi de hatırladım simitçiye gittiğimizi ben hiç hatırlamıyorum. Yani simitçi değil belki söyleyince hatırladım ileride bir onun ilerisinde daha ileride sola dönünce bir başka restoran orası ama simitçi diye bir yeri ben hiç hatırlamadım.”

35

Page 36: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:36

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Ya çay may falanda var neyse çok önemli değil.”

Tanık Abdullah Kaya: “Yani değil işte efendim değil.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Avukat Bey ben sizin beyanınız üzerine

ek ifadeye girmekten vazgeçmedim. Ben aşağıya indiğim sırada Levent Beyi ikna ettiniz ben çünkü çok ısrarcı oldum ek ifadeye girme konusunda. Serdar Beye muhalif olmanızı anladık çünkü Serdar Bey ek ifadeye girmezdi Zekeriya Beyle beraber hoşlanmadıkları birbirlerinden bir sır değil. Yani daha o dönemden dilekçeler nedeniyle bir atışmalar yaşanıyor ama ben bu tartışmaların içerisinde olmadığımı ve bu ifadeye girmek istediğimi size çok net bir şekilde ifade ettim. Siz karşı çıktınız evet ama Levent Beyi ben aşağıya 5 dakikaya ona bir şeyler yiyecek bir şeyler almak için gittiğim zaman ikna ettiniz ve kafanızı çevirdiniz. Bakın sizin için önemli olmayabilir.

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım ikna mı etti onu, onu mu soralım?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Nasıl efendim?”Mahkeme Başkanı: “Yani Levent’i ikna mı etti orada, etti mi diye soralım mı?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Evet Levent Göktaş’ı Levent Göktaş’ı

ikna neden ettiniz bu konuda neden benimde girmemi istemediniz?”Mahkeme Başkanı: “Böyle bir şey oldu mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Böyle bir şey olmadı tamamen Demen Hanımla yani Avukat

Hanımla Serdar Beyin yazdıkları ve kitap haline getirdikleri senaryodur artık bundan dönüşleri de yoktur onlarda bu konuda bastırıyorlar ama böyle bir şey olmamıştır kendisi zaten girmek istese girer. Serdar Bey girmek istese o da girer.”

Mahkeme Başkanı: “Evet Avukat Hanım.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Peki peki, bu soruşturmanın siyasi bir

soruşturma mı yoksa hukuki bir soruşturma mı olduğunu düşünüyorsunuz devamında?”Mahkeme Başkanı: “Düşünce yok.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Hayır hayır nedenini soracağım o

yüzden yani.”Mahkeme Başkanı: “Düşünce yok düşünceyi, soruyu sorun.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Peki yani Levent Göktaş’ı.”Tanık Abdullah Kaya: “Islak imza mı, Levent Göktaş mı efendim?”Mahkeme Başkanı: “Efendim dur dinle soruyu dinle.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Şimdi peki ben cevaplarımı genel olarak

Avukat Bey inkara yöneliyor o yüzden değiştireceğim bir kısmını geçeceğim. Sizinle Kızılhaç’ta yapmış olduğumuz görüşmeden önce Avukat Hasan Gürbüz’le yapmış olduğunuz bir görüşme var ve bize bunu Hasan Bey söyledi. Beşiktaş Adliyesinde Zekeriya Öz’le karşılaşmışsınız Abdullah gel seninle bir konuşalım demiş. Siz odada oturup konuşmuşsunuz ve Serdar Bey yeni tutuklanmış biz o tapeleri görmedik Serdar Beyin telefonda kimlerle görüştüğü ya da hangi mesajları çektiğini ben dahi bilmiyorum. Size Abdullah, Serdar bana da çok küfür etmiş ama sana da çok küfür etmiş, mesajlar çekmiş diye bir beyanda bulunmuş. Sizde bunun üzerine evet biliyorum bana da mesaj çekti demişsiniz. Şimdi gizliliği devam eden bir dosyada Zekeriya Öz size niye bilgi veriyor?”

Mahkeme Başkanı: “Veriyor mu, verdi mi?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Veriyor, peki veriyor mu, verdi mi?”Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım verdi mi önce ondan sonra.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Verdi mi, verdi mi?”Mahkeme Başkanı: “Verdiyse niye verdi onu (2, 3 kelime anlaşılmadı).”

36

Page 37: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:37

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkanım bir de müdafii olarak mı kendisi olayın tanığım mıdır eğer Avukat Hanım tanıklık yapacaksa yemin ettirelim tekrar gelsin ona da bizim sorularımız olsun.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Avukat Hasan Gürbüz”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani dedikodu mahiyetindeki birtakım bizim

bilmediğimiz olayları anlatarak bu şekilde soru sorması uygun mu sizce?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Şimdi bu biraz öncede konuşuldu bu

konu. Bu konu Serdar Bey tarafından vakıf olunduktan sonra hemen ilgili savcı hakkında suç duyurusunda bulunuldu, HSYK’ya. Dosyanın gizliliğini inkar ettiği ee ihlal ettiği için.”

Mahkeme Başkanı: “Oldu mu böyle bir şey?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim bana küfrettiği söyleyen Serdar Beyin kendi Avukatı

Hasan Beydir artı Hürriyet Gazetesinde ondan sonra çıkmıştır.” Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “E yani (1 kelime anlaşılamadı).”Tanık Abdullah Kaya: “Demet Hanımda inkar etmemiştir oraya geldiğinde küfrettiğini.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Peki son bir soru soracağım; Levent

Göktaş, Serdar Beyin ek ifadeye gitmesine karşı çıktığını, bu ek ifadeye muhalif kaldığını kendisini bu konuda hayır komutanım yapmayın bu bir oyun diye telkinlerde bulunduğunu belirtti mi size?”

Tanık Abdullah Kaya: “Levent Beyle aramızda olan bir şey onun aleyhine olmamak şartıyla ama öyle bir şey konuşma geçmedi aramızda.

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber: “Peki. Ha, ona da gerek yok.”Mahkeme Başkanı: “Var mı başka bir sorusu olan?”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Cahit Karadaş söz istedi verildi: “Tek soru efendim, tek

soru. Bir cümle söylemek istiyorum meslektaşım Demet Hanımın ifadelerine aynen katılıyorum Kızılhaç’taki buluşmayla ilgili olarak çünkü birlikte gitmiştik. Demet Hanımın ifade ettiği gibi tanık bize söylemişti sorumda şu; Abdullah Bey Kızılhaç’a biz Demet Hanımla birlikte gelmiştik sizinle görüşmeye hatırladınız mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet Demet Hanımı hatırladım yanındaki de sizdiniz herhalde.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Cahit Karadaş: “Evet bendim sorum bu kadar efendim.”Duruşmaya saat 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. İrem Çiçek ve Av. İbrahim Erdoğan’ın da

geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.Tanık Abdullah Kaya eski yemini tahtında tekrar huzura alındı.Kendisi doğrudan soru sorma işlemine kaldığı yerden devamla.Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Abdullah Bey birkaç sorum olacak.”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi biraz önce sunmuş olduğunuz Beyoğlu 2.

Noterliğine göndermiş olduğunuz ihtarnamede geçen ve ona ekli olarak Genelkurmaydaki köstebek başlıklı yazıdan sorular sormak istiyorum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi bu belgelere göre irtica ile mücadele eylem

planı adlı belgenin hazırlanmasında katkıda bulunduğunuz iddiası var ne diyorsunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim öyle bir şey yapacak gücüm.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Siz görevdeyken böyle bir şey duydunuz mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim 2006 Martta ben emekli oldum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Evet, Erdal Şenel’le birlikte çalıştınız mı?”Tanık Abdullah Kaya: “99, 2003 yılına kadar 2. sicil amirimdi benim. Yani proje

subayıydım, şube müdürüm vardı üstünde Erdal Şenel Paşam vardı.”

37

Page 38: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:38

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Onun yardımcısı konumunda mıydınız?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok proje subayıydım, adli müşavir yardımcılığı makamı yoktur

şube müdürleri yardımcılarıdır.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Yani aranızda başka kişiler mi vardı?”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi amirim, ilk sicil amirim şeydir şube müdürüdür.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Erdal Şenel’le muhatap oluyor muydunuz yani

görev icabı?”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi ki.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Zaman zaman görüşüyordunuz.”Tanık Abdullah Kaya: “Tabi tabi yani şube müdürünüze haber verirsiniz şube

müdürünüzden onayı alıp doğrudan siz arz yaparsınız.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Bu şekilde 4 sene mi görev yaptınız?”Tanık Abdullah Kaya: “99, 2003, 4 sene görev yaptık efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Bu esnada ondan veya başkasından bu planla ilgili

herhangi bir şey duydunuz mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim hiçbir şekilde.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Bu irtica ile mücadele eylem planı var olduğu iddia

ediliyor, iddianamede bahsediliyor. Bu planı ilk ne zaman duydunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Gazetelere çıktı işte bulundu diye gazete de haber olarak çıktı o

zaman duyduk basından.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Bu Levent Göktaş’ın 6.4.2009 tarihinde ek ifadesinde

ne zaman vermiş onu bilemiyorum. Yani Levent Göktaş’ın ek ifadesinin alındığını savcılık ifadesinde siz ve Levent Göktaş odadaydınız.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Odaya girer girmez ifade nasıl alındı?”Tanık Abdullah Kaya: “Odaya girdik Zekeriya işte karşıya oturttu ondan sonra bir de

masanın üzerinde yanılmıyorsam bir işte isimsiz, imzasız ihbar mektubu vardı o şey oldu, onu gösterdi şey Zekeriya Bey. Hakkınızda dedi işte iddialar var dedi şeylerle ilgili ihbarlar var dedi. Hatta o yanılmıyorsam bir gazetede de zannedersem Sabah Gazetesinde de çıkmıştı ya nasıl bunlar basının eline geçiyor dedik şeye Savcı Beye; Savcı Beyde ya bizde bilmiyoruz dedi yani basın kendisi dedi onlarla ilgili olarak biz hep suç duyurusunda bulunuyoruz zaten dedi oradan başladık ifadeye.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Levent Göktaş ilk 4 sayfadaki ifadesini kabul etmiyor o nasıl alındı yani Levent Göktaş’ın ifadesi nasıl zabta geçirilmeye başlandı? O bir şeyle anlattı yoksa önce yazıldı sonra devam edildi mi nasıl oldu izah eder misiniz?”

Tanık Abdullah Kaya: “İlk baştaki yani hep soru cevap şeklinde gittik, soru cevap şeklinde gidildi o sordu o devam edildi soruldu devam edildi, o şekilde oldu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Yani Levent Göktaş herhangi bir şey anlatmadı mı başlangıcında?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yani önceki ifadesinde şimdi hani ben şunu anlatmaya geldim veya bunu anlatmaya geldim diye bir şeye başlamadı Levent Bey. Savcı Bey ilk 4 satır kadar yazdırdı ondan sonraki dönemde soru cevap şeklinde gitti ilk ifade ve haberler konusunda o soruldu cevap verildi onun dışında özel bir şey anlatılmadı ifade kapsamında.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Savcı Bey yazdırdı diyorsunuz yani nasıl yazdırdı? Levent Göktaş bir şey anlattı o şekilde mi yazıldı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Anlattı yazdırıldı, anlattı yazdırıldı yani ifade sırasında ama bende bir kronoloji tutmadım hakikaten sadece en sonunda tutanağı verecek misiniz dedik, vermediler.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Siz ifadeyi okudunuz mu, imzalarken?”

38

Page 39: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:39

Tanık Abdullah Kaya: “İfadeye şöyle bir baktık sadece hani oturup tek tek ben müsaade edin ben bunu okuyacağım demiyorsunuz şöyle bir baktınız.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Peki o baktığınız zaman söylenen şeylerin zabta geçtiğini gördünüz mü yoksa değişik şeyler mi zabta geçmişti?”

Tanık Abdullah Kaya: “Genel olarak aykırı bir şey yoktu bizim gördüğümüz şey yapmamak şartıyla hani müvekkilimin veya Levent Beyin aleyhinde olacak bir şeyde söylemek istemiyorum. Ama hani benim için böyle son derece önemli çünkü neticede biz savcıya da güveniriz, mahkemeye de güveniriz. Her zamanda ifade alma yapılan rutin bir iştir savcı sorar yazdırır çıkar şöyle bir bakarsınız imzalarsınız. Hani ben hayır tek tek bakacağım bunu kelime kelime okuyacağım öyle bir şeye girmedik genel olarak baktık ve imzaladık.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Evet, bu savcılık ifadesinin son sayfası var 9. sayfa siz imzalamışsınız.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Tekrar göstermek istiyorum. Bu imza size mi ait?”Tanık Abdullah Kaya: “Benim imzam.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Levent Göktaş imzalamış mıydı o sayfayı, son

sayfayı?”Tanık Abdullah Kaya: “Burada imzalamış görünüyor ama imzalamış.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Yani imzaladığını gördünüz mü?”Tanık Abdullah Kaya: “Hatırladığım kadarıyla imzalandı ama yani imzaladı orada bir şey

imzalandı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Biraz önce sunmuş olduğunuz ihtarnamede ve

ekindeki işte yazı ekinde şöyle bir iddia var; Genelkurmaydaki köstebek başlıklı yazıda Şenel’in avukatlığını yapmasını Savcı Zekeriya Öz önerdi, öneriyor diye bir iddia var. Ne diyorsunuz?”

Tanık Abdullah Kaya: “Olamaz öyle bir şey efendim benim bir kere Zekeriya Beyle bir samimiyetim yok. İkincisi Erdal Şenel Paşam emekli olduktan sonra biteviye çeşitli vesilelerle de görüştük o kadar o kendisi telefona eşi aradı hatta telefon açtı dedi ki; Erdal’ı şey yaptılar, aldılar Abdullah Ankara'ya geliyor şey İstanbul'a geliyor dediler o yüzden bende gittim organizedeydi kendisi ziyaret ettim öyle başladı avukatlık işimiz.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Yani bu konuda herhangi bir telkini oldu mu, olmadı mı onu soruyorum?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok olamaz efendim, olmaz ki yani olmadı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “Peki teşekkür ediyorum.”Tanık Abdullah Kaya: “Estağfurullah efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Birkaç sorum olacak Abdullah Bey.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Kendi isteğinizle mi emekli oldunuz?”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim 27 sene 8 ay itibari hizmetten sonra.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Emekli olmadan önce irticai, bölücü vesair

yapılanmalarla ilgili veyahut başka sebepten dolayı herhangi bir disiplin soruşturması geçirdiniz mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok zaten öyle birisi Genelkurmayda görev yapamaz efendim ama gene de kendileri eğer bir fişleme yaptılarsa şüpheli sakıncalı personel bilemezsiniz onu, onu ancak istihbarat başkanlığı bilir, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı bilir.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Somut olarak yani böyle bir hakkınızda soruşturma yapıldı mı diye sordum.”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır, hayır efendim yapılmadı.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Siz askeri hakim olarak görev yaptım dediniz. Kıtadan

mı hakim mesleğine geçtiniz?”

39

Page 40: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:40

Tanık Abdullah Kaya: “87 Harp Okulu mezunuyum. 87 Harp Okulundan sonra 6 sene kıtalarda görev yaptım ulaştırma subayı olarak. Daha sonra 94’te askeri hakimlik sınavını kazanıp askeri hakim oldum.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Lise olarak?”Tanık Abdullah Kaya: “Kuleli Askeri Lisesi.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Kuleli Askeri Lisesi.”Tanık Abdullah Kaya: “Harp okulu.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Harp okulu kıta görevi ve hakimlik görevi yaptınız.”Tanık Abdullah Kaya: “(1 kelime anlaşılamadı) evet efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Zekeriya Öz ve Beşiktaş Adliyesindeki diğer hakim

savcılar dahil onların akrabaları dahil herhangi bir tanışıklığınız var mıdır? Tanık Abdullah Kaya: “Hiç birisiyle yok efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Veya bir başka yerde karşılaşmışlığınız var mıdır?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Siz Levent Göktaş’ın ek ifadesi için Beşiktaş’taki

adliyeye geldiğinizde Serdar Öztürk ve Avukat Demet Reçber de vardı nasıl buluştunuz yani nasıl geldiniz? Neticede ek ifade alınması hususunda bilgileri var mıydı, yok muydu veya varsa nasıl bilgileri vardı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Valla tam hatırlamıyorum ama aşağıda o mahkemelere giriş yerinde duruşma salonunun orada giriş yerinde Serdar Bey vardı. Daha sonra Demet Hanım geldi ama o ifade sürecine nasıl gittik ben mi haber verdim onlar kendisi onu bilemiyorum efendim hatırlamıyorum ama oradaydık hepimiz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Ek ifade için Levent Göktaş’ın geleceğinden hepiniz haberdar mıydınız?”

Tanık Abdullah Kaya: “Haberdardık.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “3 avukatta haberdar mıydı?”Tanık Abdullah Kaya: “Ben haberdardır onlarda haberdardı ki oradaydılar efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Evet, Levent Göktaş’ın çapraz sorgusunda bir kısım

sorular kendisine yöneltildi.”Tanık Abdullah Kaya: “Evet efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Serdar bu ek ifadeye gitmemem için oldukça baskı

yaptı diyor bu konuda bilginiz var mı? Niçin gidilmemesi yönünde Serdar Öztürk'ün bir baskısı olmuş, Levent Göktaş’ın beyanına göre bir bilginiz var mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Müvekkilimizle kendi o özel bir görüşmemiz efendim onunla ilgili olarak çekiniyorum.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Evet, bu bilgi edinme kanunu çerçevesinde Genelkurmaya bir kısım müracaatlarım oldu dediniz. Nedir içerik olarak bunları?”

Tanık Abdullah Kaya: “Bir dilekçem oldu Genelkurmaya dedim ki işte Serdar Öztürk, Avukat Serdar Öztürk'ün size herhangi bir başvuru yapıp benimle ilgili olarak yapıp yapmadığı bana bildirin dilekçelerinizi gönderin diye internetten gönderdim hatta bilgi işlem şey basın halk ilişkiler şube var galiba. Ondan sonra bir cevap geldi Serdar Beyin 3 zannediyorsam 3 tane dilekçesi vardı ekinde de fotokopi şeklinde bazı kısımlarını da karalamışlardı. Yani bilmesi gereken prensibine göre onda işte askeri casusluktan yargılanmam gerektiği bahsi vardı, hani dişe dokunur başka da bir şey yoktu. Yani o Genelkurmaydan isterseniz onlar olduğu gibi bence maalesef onlar yok yani onları ben attım.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Sizin hakkınızda ilk şikayet Serdar Öztürk veya vekilleri tarafından ne zaman yapılmıştır? Yani bir süreç var 18 Marttan önce başlayan bir gerginlik var aranızda. 11 Martta Serdar Öztürk'ün ifadesiyle başlıyor 18 Martta yine bir aranızda gerginlik var. 18 Mart günü yenildiği söylenen yemekte belli şeylere şahit olunuyor yani sizin belli

40

Page 41: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:41

ifadeler kullandığınız söyleniyor. Bu anlamda sizin hakkınızda ilk şikayet yani sizden duyulan şüpheyle ilgili olarak yapılan ilk şikayet ne zamandır?”

Tanık Abdullah Kaya: “Valla bildiğim kadarıyla Genelkurmaya yapılan şikayetler var.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Ne zaman tarih olarak?”Tanık Abdullah Kaya: “Keşke onları tutsaydım efendim onları ben hani önemsiz diye attık

ama.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Yani Serdar Öztürk tutuklanmadan önce mi

tutuklandıktan sonra mı o anlamda bir genel olarak bilgi verebilecek misiniz?”Tanık Abdullah Kaya: “Bilemiyorum sadece tutuklanmadan önce bana attığı mesajlar var

telefon mesajları var o bir de Levent Beyin eşi vasıtasıyla aldığım haberler var o kadar. Ama yaptığı şikayetler bilemiyorum onları kendileri daha iyi bilir tarihleri.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Siz herhangi bir şekilde bir savcı, hakim, polis, jandarma, asker yani resmi biri tarafından gerek hukuki, gerek olduysa gayrı hukuki olarak tehdit edildiniz mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Bu süreçte yani.”Tanık Abdullah Kaya: “Yok bu süreçte beni tek tehdit eden Serdar Beydir.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Siz Levent Göktaş’ın çapraz sorgusuna vakıf oldunuz

mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Sizinle alakalı sorulan sorulara verdiği cevaplara vakıf

oldunuz mu?”Tanık Abdullah Kaya: “Hayır efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Levent Göktaş bu konuda kendisine sorulan sorulara

şöyle yanıt vermiş; kendisine yöneltiliyor; avukat kökenlisiniz sonuçlarını biliyorsunuz ve bu konu Serdar Öztürk tarafından özellikle yoğun bir şekilde gündeme getirildi. Bu yüzden biz o dava kapsamında Abdullah Kaya’nın tanık olarak dinlenilmesine karar verdik. Yani ihbar mektuplarını yazan kişiler içerisinde Abdullah Kaya’nın da olduğunu iddia etti Serdar Öztürk. Sanık Mustafa Levent Göktaş: Onu bilmiyorum ben yalnız bana işte dediğim gibi geldi bu şekilde bir teklifte bulundu bende olur dedim, gidebiliriz dedim yani. Mahkeme Başkanı araya giriyor: Abdullah Kaya sizin müdafiliğinizi Serdar Öztürk’ten sonra mı yaptı? Mustafa Levent Göktaş: Serdar Öztürk’le beraber devam ettiler Sayın Başkanım. Serdar Öztürk’le beraber devam etti yani o da devam etti, o da devam etti. Serdar Öztürk tutuklanana kadar. Mahkeme Başkanı: Yani sizinle bu konuşmayı Serdar Öztürk bilir mi? Sanık Mustafa Levent Göktaş: Serdar Öztürk’e ben söyledim dedim ki ya böyle böyle ek ifade gidebiliriz dedi şey Abdullah Kaya. Dedi ki böyle böyle bir şeyler var falan dedim ben tekrar dedim DVD ile ilgili sorular soracaklarmış hem dedim fırsattan istifade gittiğimizde bu Fikret Emek’te çıkan belgelerinde gayrinizami harp kursuna ait belgeler olduğunu da söyleriz dedim. Serdar karşı çıktı dedi ki komutanım sakın gitmeyin dedi işte dedi şöyledir böyledir baya bir baskı yaptı Serdar gitmeyeyim diye yani oldukça baskı yaptı. Mahkeme Başkanı: Sonra yani bu Savcı Beyin dediklerini anlattınız mı? Mustafa Levent Göktaş: “Nasıl efendim anlayamadım Sayın Başkanım? Mahkeme Başkanı: Yani suç vasfının değişme ihtimali olabilir şu olur. Sanık Mustafa Levent Göktaş: Haa söyledim söyledim dedim ki ya böyle böyle diyor dedim suç vasfı değişebilir çünkü biz DVD ile ilgili tereddütlerimiz var. Bu DVD’nin ısrarla Levent Göktaş ısrarla ben dilekçe veriyorum durmadan 2 günde bir dilekçe gönderiyorum savcılığa hatta bıkmış savcılık mükerrer dilekçeler diye geri göndermiş bazılarını şey yapmış yani mükerrer verdiği için falan filan diye. Sürekli dilekçe gönderiyordum, sürekli açıklamada bulunuyordum. Bu DVD bizim değil, bu DVD başkası tarafından konulmuş şeklinde açıklamada bulunuyordum. Söyledim ona dedim ki bak belki dedim bir tahliye olabilir yani ne olduğunu anlarlar. DVD’nin bize ait olmadığını anlarlar diye o da dedi ki hayır dedi öyle bir şey olmaz dedi

41

Page 42: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:42

bunlar dedi oyun yapıyor dedi falan filan dedi öyle bir şey etti gitmeyelim ısrar etti yani gitmemek konusunda. Üye Hakim: Yani sizin orda tahliye olmak için o psikolojiden dolayı sırf tahliye olmak için Roma’yı da sen yaktın desen Roma’yı da ben yaktım derdi diyor. Sanık Mustafa Levent Göktaş: Ya şimdi şöyle Sayın Haşıloğlu Serdar bize. Üye Hakim: Yani öyle bir psikolojiniz var mıydı? Sanık Mustafa Levent Göktaş: Şimdi herkesin yanlış anladığı bir şey var ben çok ağlayan gözü yaşlı birisiyim diyor. Öyle bir insanız biz yapacak bir şey yok ağlamamızı herkes yanlış değerlendiriyor burada. Üye Hakim: İşte 3 gün ben diyor kapalı yerde kalmıştım anlatıyor anlatmıştınız deniyor. Levent Göktaş devam ediyor: Sayın Haşıloğlu kanalizasyon borusunda kaldım yani ben o gün psikolojim bozuldu. Zaten o bittim o gün yani 3 gece ucu gözükmeyen şeyde kaldım ölsem orada ölürdüm abartıyor herkes yani. Yine gayrinizami harple alakalı kendisine soru yöneltiliyor: Bu ifadenizde gayrinizami harp açık kaynaklarda yer almaktadır dediniz. Levent Göktaş: Doğru. Bu konuda rahatlıkla ulaşılabilecek kaynaklar var mıdır? Levent Göktaş: Tabi 127 bin sonuç var ben çıkarttım. Üye hakim: İfadenizde değindiğiniz konular açık kaynaklarda da ulaşılabilecek konular. Sanık Levent Göktaş: Evet daha fazlasına evet. Şimdi burada kendisinin ek ifadeye gitme sürecini anlatmış. Orada bahsettiği konular kendisine sorulmuş burada katılmadığınız bir yer var mı?”

Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “İstihbarat toplanmış gibi bir ifade kullandınız benim

hakkımda buna dair somut bir bilginiz var mı yoksa?”Tanık Abdullah Kaya: “Yazı efendim sadece Genelkurmaydaki köstebek denilen yazı.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “O yazıya dayanarak yorum mu yaptınız yani istihbarat

toplanmış diye?” Tanık Abdullah Kaya: “Tabi tabi o benim yoksa başka bir şeyim yok hani kimseden öyle

bir duyum yapacak veya başka bir şey yapacak halimiz yok. Sadece o yazıya dayanarak yani yazar hiç tanımadığım bir adam nereden bilsin?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Yazar 1. iddianame kapsamında yargılanan sanıklardan biri, cezaevinde şuanda tutuklu olarak yargılaması devam ediyor Hikmet Çiçek.”

Tanık Abdullah Kaya: “Evet”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Tanıyor musunuz bu kişiyi?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok tanımıyorum efendim.”Mahkeme Başkanı: “Ziyarete gittiğinizde o da aynı grubun içerisinde tutukluydu onu da

görmüşsünüzdür belki.”Tanık Abdullah Kaya: “Yoktu efendim sadece Ferid İlsever’i gördüm ben. Çünkü ilk oraya

gittiğimde 3 tane mahkumum vardı şeyde tutuklum vardı Tekirdağ’da onları gördüm. Ondan sonra Ferit Hakan Baykal Hocanın işte ricası ya merhaba dersin deyip gittim orada sadece Ferid Beyle görüştüm öyle bir konu da geçmedi hani şeyle ilgili.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Bu 18 Martta ek ifadeye gittikten sonra müdafiliğine devam ettiniz mi?”

Tanık Abdullah Kaya: “Şimdi Levent Beyin müdafiliğine devam ettik, itirazlarda bulunduk hatırladığım kadarıyla. Ama şeyde tamamen koptu irtibatımız yani tahmin edersem Serdar Beyle.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Serdar Öztürk’ün devam etti mi müdafiliği Levent Göktaş’la?”

Tanık Abdullah Kaya: “Muhakkak etmiştir, etmiştir efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Kendi beyanına göre etmemiş o günden sonra belli bir

kırılma noktası yaşanmış.”Tanık Abdullah Kaya: “Ha onu bilmiyorum çekildiyse dosyadan ama benim hiç (1 kelime

anlaşılmadı) olmadı.”Sanık Serdar Öztürk söz almadan konuştu, anlaşılmadı.

42

Page 43: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:43

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “O günden sonra kendi ifadesi şöyle dedi. O gün yani Levent Göktaş’ın ek ifadeye gittiği gün bizim kırılma noktamızdır ondan sonra aramıza bir soğukluk girdi bilahare devam ettirmedik gibi bir beyanı oldu.”

Tanık Abdullah Kaya: “Bana eşinin söylediği Ankara’da buluştuk. Dedi ki biz 2 kişiye birden işte ücret ödeyemiyoruz, kalıyor bir de şey dedi Serdar Beyde var dedi biz onunda devam edeceğiz dedi. Tabi ki dedim bende kalan masraf avansı vardı onu da hesabına gönderdim azil işte çekilme dilekçesini de verdim şeye mahkemenize bu şekilde oldu.”

Mahkeme Başkanı: “Başka anlatacağınız bir şey var mı bize?”Tanık Abdullah Kaya: “Yok efendim.”Mahkeme Başkanı: “Gidebilirsiniz.”Tanık Abdullah Kaya: “Sağ olun.”Oturumun bu bölümünde sanıklar ve müdafilerin beyanlarının alınmasına başlandı.Mahkeme Başkanı: “Bir beyanınız varsa alayım.”Sanık Mehmet Deniz Yıldırım söz istedi verildi: “Şimdi Sayın Başkanım bu gizli tanık falan

dinlendiği için önce sözü Dursun Çiçek Bey alırsa daha onun beyanları olacaktır. Ben en son alayım isterseniz. Gizli tanığa yönelik falan bir beyanım olmayacak.”

Mahkeme Başkanı: "Gizli tanıkla ilgili beyanınız yok ki gizli tanık değil herhangi, herhangi bir gizli tanık da yok yani.”

Sanık Mehmet Deniz Yıldırım: “Peki kendi beyanlarımı sunayım o zaman peki tamam. Tamam. Şimdi bugün 26 Mayıs Radikal gazetesinin sürmanşet ya da manşet haberi tam göremedim televizyonda. Gençlik içinde 7000 kişiye bir anket yapmışlar. Orduya güven yüzde 20 çıkmış Türk ordusuna güven yüzde 20. Diğer kurumlara hiçbir kuruma güvenmediğini söyleyen genç sayısı da yüzde 30 çıkmış yani önemli bir şirketin anketi bu. Şimdi dünkü ve ondan önceki günkü gizli tanık gibi insanların buradaki beyanları işte Miktat albayı bile bile ölüme gönderdiler. Bugün birkaç gazetede manşet. Teğmenler fuhuş yapan, uyuşturucu kaçıran bir ordunun teğmenleri. İşte Genelkurmayın üst düzey komutanları ve alay komutanları çoğu 17 ilin alay komutanının insanların evlerine silah koymak suretiyle çeşitli tertipler içerisinde bulunduğu. Diğer yandan Türk ordusunun camilere bomba atmak suretiyle iç karışıklık yaratıp darbeler tezgahladığı gibi son 2 yılın burada yürütülen mahkememizin sayesinde Türk gençliği içerisinde Türk ordusuna güvenin yüzde 20’ye düştüğü ortaya çıkmış durumdadır. Bunu bu yargılamanın neye hizmet ettiğini görmeniz bakımından bir örnek olarak sunuyorum konuşmamın girişinde. Bu yargılama başından beri Ergenekon süreci denilen yargılama yandaş medya üzerinden yürütülen aşağılık bir telekulak soruşturmasıdır. Yüzlerce general ve subay montajlanmış, ortam dinlenmesi suretiyle elde edilmiş Genelkurmay Başkanı da dahil buna. Ses kayıtları üzerinden 3 yıla varan bir süreçte binlerce kupür tutabilecek şekilde gazetelerde aşağılanarak yürütülen bir operasyon ve yargılamadır aynı zamanda. Şimdi felsefe mezunuyum ben. Kant ahlak metafiziğinin eleştirisinde şöyle söyler. Öyle bir eylemde bulun ki, genel bir maksim olabilecek ilkelere göre hareket et yani bunun Türkçesi şudur kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına da yapma. Türkçesi budur. Şimdi binlerce insan dinlenmiş bu Türkiye’de yasadışı yollarla. İsrail’den getirilen 12 tane cihazla 2 tanesi kayıtsız olarak Türkiye’de dolaştığı sabitlenmiş 12 tane girdiği belli 10 tanesi kayıtlı ve 2 tanesinin nerede olduğu belli değil. Tayyip Erdoğan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını kurarken en yakın isimlerinden biri başbakan yardımcısı ve hazineden sorumlu bakan olan Abdüllatif Şener’in televizyondaki açık beyanına göre odacısına kadar Binali Yıldırım ile birlikte atamış. Teleko… TİB kurulurken. Ve kendi beyanıyla söylüyorum ben. Başbakan bu kadar binlerce insanı dinlerken kendi kurumu aracılığıyla onu da dinlediler. Belki şantaj için belki başka bir şey için dinlediler dedi bunu söyleyen 4 bakandan 1 tanesidir en üst düzeyde kabinenin. Yani Türkiye’de bir muazzam bir devlet terörü uygulanırken vatandaşlara karşı çeşitli siyasi partilere ve onun genel başkanlarına karşı ben burada bir gazeteci olarak bütün bunların sorumlusu olarak her

43

Page 44: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:44

gün gazete ve televizyonlarda linç ediliyorum. 2 gün önce NTV’de ondan önce CNN’de aynen şu ifadelerle konuşuluyor. Tayyip Erdoğan’ın ses kayıtlarıyla ilgili alınan tavır yani faillerine ilişkin alınan tavır işte Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanına karşı da alınmalıdır gibi sanki Tayyip Erdoğan’ın dinlenmesinin faili bizmişiz gibi benmişim gibi her gün gazete ve televizyonlarda buna ilişkin birkaç kupür ve konuşmaya rastlayabiliyoruz. Yani koskoca bir telekulak rezaleti dolaşıyor Türkiye’de. Binlerce insan devlet terörüyle dinlenmiş ve bunlar gazetelere servis edilmiş. Ben bir gazeteci olarak bütün bunların sorumlusu olarak başbakanın bu yürüttüğü operasyonun karşılığı olarak tutuluyorum burada. Bakın diyecekler başbakan da dinlenmiş onun failleri orada yatıyor. Sırf bunu demeleri için ben burada tutukluyum bunu biliyorum. Hiçbir hukuk mücadelemiz sonuç vermedi bugüne kadar ancak İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin bir kararı dosyamıza da ulaştı. Burada benimle ilgili Remzi Gür’ün açtığı davada Deniz Yıldırım ile ilgili takipsizlik kararı verilmişti. Yani ben sorumlu yazı işleri müdürü değil genel yayın yönetmeni olduğum için bu yapılan yayından sorumlu tutulamaz şeklinde basın savcılığının takipsizlik kararı vardı. Bu yargılama sonuçlanmış. Burada yazı işleri müdürümüze basın yoluyla bunu işlediği gerekçesiyle 133/3’den 6 ay ceza verilmiş onu da paraya çevrilip hükmün geri bırakılması meselesiyle ilgili olarak da danış, şeyden Yargıtay’dan onanmasının beklenmesine karar verilmiş. Yani bu yapılan yayının benim şu an burada yargılandığım yayının sorumlusunun ben olmadığıma dair açık bir heyet kararı daha doğrusu hakim kararı. Yani ben bu suçtan dolayı burada tutukluyum ancak bu suçtan dolayı yazı işleri müdürümüz ceza almış zaten. Şimdi bir, bir yayın iki yerde iki sorumlu ayrı ayrı yargılanabilir mi? Çünkü iddianamede aynı benimle ilgili çok net ifade şudur bu yayınları yapmak suretiyle örgüt üyeliği suçu işlemektedir deniliyor. Ama bu mahkeme kararı bu suçu benim işlemediğimi söylüyor. Bunun sorumlusunun ben olmadığımı söylüyor. Birinci karar budur. İkincisi, bu dosyaya girememiş nasıl oldu anlamıyorum 50 günde 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bir heyeti öbür heyetine bir kararı tebliğ edemiyor. Yani aynı heyetsiniz 3 kişi orada 3 kişi burada ta şeyden asliye cezadan karar geliyor öbür heyetten buraya heyet kararı gelmiyor. Ben isterseniz vereyim yani daha kolay oluyorsa 50 günde. Şöyle dosya no 2010/67 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi CMK 250 ile yetkili. Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek, terör örgütü propagandası yapmak. Bu da Aydınlık’a açılan dava. Burada aynen okuyorum. Aydınlık adlı derginin 15.11.2009 ben tutuklandıktan 7 gün sonraki sayısı bu. Deniz Yıldırım hakkında da soruşturma yürütülmüş ise de fiilen genel yayın yönetmenliği yapmadığı anlaşıldığından ek kovuşturma yapılmam… ek kovuşturma yapılmamasına devamında iddia makamının esas hakkındaki görüşünde Ergenekon terör örgütünün propagandasını yaptığı bu derginin bu sayılarında terör örgütü faaliyetlerin övüldüğü iyi gösterildiği ve vatanseverlik olarak gösterilmeye çalışıldığı anlaşıldığından sanığın atılı terör örgütünün propaganda suçunu işlediği anlaşıldığından eyleme uyan 3713, 7, 2 falan cezalandırılmasını istiyor. Deliller değerlendirilmesi ve gerekçe bölümünde şöyle söylüyor. Aydınlık isimli derginin sorumlu yazı işleri müdürü olan sanığın 15 Kasım 2009 tarihli 1165 sayısında, 1166 sayısında, 1168 sayısında çeşitli sayfalarındaki yazılarında Ergenekon terör örgütünün propagandasının yapıldığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin CMK 250 ile yetkili Üye Hakim Kadir Kayan ve Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’yi terör örgütüne hedef olmalarını sağlayacak şekilde haber yapıldığı iddialarıyla ilgili yapılan yargılama sonucunda; yukarıda belirtilen tarihlerde Türk adli yargı sisteminde Ergenekon isimli bir terör örgütünün olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş ve kesin hüküm niteliği taşıyan bir kararın bulunmadığı, bahsi geçen tarih dediği ben tutuklandıktan bir hafta sonra. Yani bu verilen hüküm benim tutuklandığım tarih itibariyle de geçerlidir. Öbür, öbür 3 kişilik heyetinizin verdiği karar bu. Bahsi geçen tarihte Türk adli yargı sisteminde Ergenekon diye bir örgütün bulunup bulunmadığına dair bir bilgi yoktur diyor. Yine mahkememizin 2008/209 sayılı esas dosyası üzerinden yargılaması devam eden bir kamu davasının bulunduğu ve söz konusu davanın üzerinde 41. celsesinde alınan 17/H nolu bu dava açılıncaya kadar Ergenekon terör

44

Page 45: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:45

örgütü isimli bir örgütün olup olmadığı hususuyla ilgili birimlerden soru sorulmuş bulunmadığı yönünde cevap verildiği anlaşılmış. Şimdi olmayan bir örgütün yani birimler tarafından olmadığı yönünde cevap verilmiş o tarihte. Ve buradaki heyetinizde zaten böyle bir örgütün bulunup bulunmadığına yönelik bir yargılamayı kendisinin yürüttüğünü dolayısıyla var kabul edilebileceğini kabul edilemeyeceğini söylemiş buradaki karara göre. Ancak ben bundan bir hafta önceki bir yayından yani şu yayınlardan bir hafta önceki yayından örgütün terör örgütünün propagandasını yapmak, bu yolla terör örgütüne üye olmak suçundan 19 aydır tutukluyum. Öbür heyetiniz burada olsaydı ben 19 aydır tutuklu olmayacaktım. Yani diyor ki böyle bir örgüt yok bu yayından dolayı örgüt propagandası olmaz. Çünkü böyle bir örgüt yok daha ama ben 19 aydır bundan dolayı tutukluyum. Bilirkişi raporu var dosyada bilirkişi raporu da öyle söylüyor. Kovuşturmayla kovuşturmaya esas olan bir kayda rastlanmamıştır diyor bilirkişi raporunda yani Ergenekon’la yaptığımız yayınlar arasında bir ilişkiyi hem 13. Ağır Ceza Mahkemesinin diğer heyeti kurmuyor. Hem de bilirkişi kurmuyor. Dolayısıyla iddianamede suç teşkil ettiği iddia edilen tarih ve nüshaları belirtilen yazıların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü ile Anayasanın 25. maddesinde düşünce ve kanaat hürriyeti 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında kaldığı kabul edilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Sizin kuracağınız hükümde budur benimle ilgili. Ben burada 10 yıl tutuklu kalayım hukuk varsa bu ülkede kurmanız gereken hüküm budur. Tayyip Erdoğan’ın ses kaydının haber yapılması 10 yıl tutuklanmayı gerektirmez. Bu Anayasanın 26. maddesindeki ifadeyi yayma yani haber yapma özgürlüğü kapsamında ele alınır. 3713 sayılı 6.1 43 maddelerine göre beraatına, 232 beraatına, 232 ayrı ayrı beraatına, 232/2-E maddesi ayrı ayrı beraatına yani Aydınlık dergisi heyetinizin kararıyla terör örgütü propagandası yapmaktan aklanmış. Terör örgütü lehine bir haber yapmak falan noktasında bu benden sonraki bir sayı olduğu için benim tutuklandığım dönemdeki yani fiilen genel yayın yönetmenliği yaptığım dönemi de kapsar bu. Çünkü ben 1 yıl e 14 ay genel yayın yönetmenliği yaptım tutuklandım bir hafta sonraki sayıdan bahsediyor. Yani benim genel yayın yönetmeni olarak fiilen derginin başında olduğum bütün sayılar için geçerlidir bu. Heyetiniz diyor ki burada terör örgütü propagandası yok. Öbür heyet diyor ki Deniz Yıldırım bu terör örgütü falan olmayan örgüt soruşturması olmayan ancak şikayete bağlı açılan davada Deniz Yıldırım sorumlu değil sorumlu yazı işleri müdürü sorumlu. Ona da 6 ay ceza veriyorum paraya çeviriyorum demiş. Şimdi başa dönersek evet Abdüllatif Şener diyordu ki dinleyeni de dinlerler. Aynen böyle söyledi televizyonda dinleyeni de dinlerler. Bu bir telekulak yasasıdır dedi. Şimdi 7 yıl önce yapılmış bir dinlemenin bütün basında olduğu anlaşılan internette yayılmış olduğu anlaşılan ki sunduk sürmanşet haberlerinde Rapidshare’de nasıl yayıldığını bizim kendi gazetemizde başka bir gazetenin Vatan gazetesinin sürmanşetinde bu yayınların bizim yayınlarımızdan 6 ay önce yüz binlerce üyesi olan bir sitede bulunduğuna dair haber var. Ve bu gerçeği sonuç olarak haber yapmış oluyoruz biz. Fakat bugün yani CHP, MHP, generaller, hakimler bütün öne çıkan muhalifler dinlenirken, izlenirken her tarafta kameralar dolaşırken kimlerin kaset arşivi olduğu şimdi ortaya çıktı mı Sayın hakimler? 19 aydır bir arşiv var mı burada? Arşiviniz varmış, arşivden sana gönderilmiş. Sende yayınlamak suretiyle örgüt üyesi olmuşsun. Burada 19 aydır bunlarla uğraşıyorum. Şimdi kimin arşivi olduğu ortaya çıktı. Kimlerin kaset arşivi olduğu ortaya çıktı. MHP’nin bütün yöneticilerini takip ettirecek kadar bir ana muhalefet partisinin genel başkanını izletip genel başkanlıktan düşürecek kadar Türkiye’yi 2011 seçimlerinden sonra 2 partili bir sisteme ve yeni anayasaya bir Amerikan projesiyle eyaletlerin oluşturulacağı bir anayasa mahkum etmek işte bu arşivcilerin suçu. Örgütlü bir iştir bu örgütlenmişlerdir. Türkiye’nin siyasetini dizayn ediyorlar kasetlerle. Ama siz bana 7 yıl önceki Tayyip Erdoğan’ın ses kayıtlarını haber yaptığımız için 19 aydır tutukluyuz. Dışarıda atı alan Üsküdar’ı geçmiş ki hiçbir alakası yoktur bizim yaptığımız haberlerle şu anki tartışmanın. Biz öyle be altı bir tane haber yapmadık. Bu iğrenç işlerle hiçbir zaman uğraşmadık. Biz bir milli ve kamu yararı gördüğümüz bir haberi yaptık sadece. Şöyle bir şey yapmadık yani iddia edildi

45

Page 46: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:46

Sözcü gazetesinde Tayyip Erdoğan’ın özel kasetlerinin Ankara eski il başkanının izlediği yönünde haber çıktı Sözcü’de. Böyle bir haber yapmadık biz. Tayyip Erdoğan Mehmet Ali Talat ile görüşüyor cumhurbaşkanının bitirilmesini istiyor. Zaten o bitti muhatap alma diyor başbakana görevdeyken Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş. Bitirdiler işte sonunda bitirdiler. Bunda kamu yararı yok mudur bu bunun haberi yapılmaz mı? Bu bir şey midir? Yatak odası görüntüsü müdür bu? Ondan sonra bir medya kuruluşunun holdinginin patronunu belediye başkanı tehdit ediyor. Ayağınızı denk alın diyor telefonda açık açık bunu haber yaptık bu haber değil midir? Bu kamu yararına bir haberdir. Tayyip Erdoğan’ın gizli kasalarının olduğu yönünde iddialar var. Ve bununla ilgili de başka bir hesaptan başka bir yere işte havale edilmesini istiyor kendi hesabından gönderebilecekken bir başbakan. Yani işadamlarıyla akçeli bir işe girişmiş. Bunları haber yapmak kesinlikle özel hayat değildir. Bugünkü tartışmalarla falan bizim hiçbir alakamız yoktur. Böyle bir haber ne Aydınlık’ın ne Ulusal kanalın ne yayın grubumuzun tarihinde yoktur böyle bir şey. İnsanların özel hayatıyla ilgili en ufak bir haber. Ama biz her gün televizyonda bugünkü kaset olayı işte Tayyip Erdoğan’a yapılan muamele yapılsaydı bugün bu, bunlar olmazdı gibi linç ediliyoruz her gün televizyonlarda. Sanki aynı düzlemde haberleşmiş aynı olaymış. Ki burada bir fail yargılaması yok. Ben bu kasetlerin faili olarak burada değilim ki çok açık söylüyorum. Yani 133/1’den yargılanmıyorum ben burada. 133/3. Zaten Savcı Zekeriya Öz de Ankara’ya gönderdiği resmi yazıda kimlerin kaydettiğinin bulunamadığına dair çok net bir ifadesi var. Dosyada mevcut bu yazı sunduk. Yani bu işin faili ben değilim. Olmamızda mümkün değil zaten. 7 yıl önceki kim bilir nereden nasıl yapıldığı belli olmayan birtakım faaliyet. Ancak ben bir basın mensubu olarak elime ulaşan ve kamu yararı gördüğüm bir şeyi haber yaparım. Bunun bir örgüt talimatı ile yapıldığına dair bir tane bir delil konulabilmiş durumda mı bugün? Bir tane delil. Doğu Perinçek genel başkanımız bunu şöyle basın açıklaması yaparak yayınlayın diyor. Mehmet Bedri Gültekin genel başkan vekili mektup yazmış. Bedri arkadaş, Deniz arkadaş diye bu örgüt belgesi olarak kabul ediliyor. Örgütün talimatı denilen şey bu. Bakın kasetler üzerinden MHP’yi bitirme planı. Kasetler üzerinden CHP’yi bitirme planı. Ergenekon tertibi üzerinden İşçi Partisini bitirme planı dışarıda yürüyor siz burada olmaya planın olmayan saçma sapan gizli tanıklarının bu süreci etkilemesine izin vererek bu süreci ilerletiyorsunuz sürdürüyorsunuz. Dışarıda yürüyor bitirme planları. Ve bu yargılama üzerinden sürdürülüyor. Planlar dışarıda işleyecek. Türkiye dizayn edilecek. Anayasaya geçilecek burada 3 kişi iktidarı, Gülen’i bitirme planı yaptı diye.

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: “(3, 4 kelime anlaşılmadı) burada bir yargılama yapıyoruz.”

Sanık Mehmet Deniz Yıldırım: “Efendim yargılama yapıyorsunuz da 19 aydır ben tutukluyum ve bu yargılamanın hiçbir yerinde yokum ben. Bir gizli tanık bir şey yok benim hakkımda. Girmiş 9 aydır istediğiniz bir şey yok. 9 aydır mahkemenin aldığı bir ara karar yok benim hakkımda. O yazdığınız hani delil durumu dosya kapsamı falan dediğiniz şeyin içerisinde benimle ilgili ne yürüdüğünün ben farkında değilim bilmiyorum yani. Çünkü benimle ilgili aldığınız bir karar yok 9 aydır. Biz talep ediyoruz o da işte adli emanet makbuz numarası falan isteyerek saçma sapan geçiştiriyor bu işleri. 13. Ağır Ceza Mahkemesinden bir karar öbür 13. Ağır Ceza Mahkemesinden bir yere ulaşmıyor 50 günde. Bu lehimize delil değil mi bizim? Bu bizim, benim tamamen lehime bir delil bu. Ergenekon terör örgütü lehine propaganda yaptığımız suçlamasından aklandık öbür heyetiniz tarafından. Bitti. Ergenekon terör örgütü lehine bir propaganda yapmıyor Aydınlık. Heyet kararı var burada. Şimdi iktidarın kullanacağı kasetler olduğu zaman bu ne olduğu kimlerin kiminle ne yaptığı miting meydanlarından haykırılıyor. Elinize, belinize, dilinize hakim olacaksınız yoksa bu millet size oy vermez diye. İktidarın işine gelmeyen tamamen politik, tamamen siyasi, tamamen kamu yararı olan, tamamen kamunun ilgilendirdiği ve 7 yıl önce olan bir olayla ilgili de kim yapıyor bunu, tutun hemen kulağından kim yapıyor? Nasıl ulaşmış gazeteye? Bu hem medya tarafından engelleniyor yandaş medya

46

Page 47: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:47

devşirilen medya tarafından engelleniyor. Hem iktidar tarafından toplantılarında bu gazetecilerin üzerine gidin şeklinde hem de fakslar göndermek suretiyle savcılığa tutuklandığımız saatte böyle bir düzen. Çorlu mitingi 11 Mayıs Tayyip Erdoğan’ın gayrimeşru olana kişinin özeli denilebilir mi diye bağırıyor. Gayrimeşru olana kişinin özeli denilebilir mi diyor. Şu çok net ki bugünkü bu kaset olayları operasyon amaçlıdır. Biraz önce söylediğim gibi muhalefet partilerini muhalifleri kendine muhalif olarak gördükleri generalleri, hakimleri, üst düzey hakimleri itibarsızlaştırmak, bitirmek için yürütülen bir operasyon amaçlı kayıplardır bunlar. Baraj altına itmek suretiyle partileri ancak Aydınlık’ın yaptığıysa tamamen haber amaçlıdır. Kesinlikle basın özgürlüğü kapsamındadır. Yani diğer heyetinizin aldığı karar gibidir. Basın özgürlüğü kapsamındadır. Şu şuradan çok açık değil mi biz Amerika, Kanada, Almanya falan üzerinden böyle birtakım alengirli internet siteleri üzerinden bu yayını yapmadık. Çok açık savcılık denetimine tabi haftada bir bayide olan sahibi belli sorumlu yazı işleri müdürü belli bir dergide bu haberi yaptık. Bugünkülere bakın nasıl Amerika’yı, Kanada’yı, Avrupa’yı dolaşarak geliyor Türkiye’ye karanlık merkezler çekimi yapıyor oradan oraya gönderiyor oradan geliyor sahibi bulunamıyor. Bizim sahibimiz belli biz alnımız açık yapmışız haberi bayiye göndermişiz gazeteyi. Burada bir örgüt yasadışı bir şey olsa kendi gazetemizi kendi dergimize bayiye gönderdiğimiz bir dergiye bunları yapar mıyız? Yapmayız çünkü bu bir tertip. Biz böyle bir tertiple 19 ay boyunca tutuklu kalacağımızı hesap etmedik. Bir hukuk devletinde böyle olmaz çünkü bu işler. Hukuk devletinde bunun sahibi çıkar dava eder bu konuyu özel hayatıma girilmiştir ya da haberleşme özgürlüğüme girilmiştir diye ondan sonra da 2. Asliye Ceza Mahkemesi gibi suçlu bulursun buna da itiraz edeceğiz bu muhtemelen dönecek çünkü burada kaynak açısından yani İşçi Partisinin açıklaması noktasında değerlendirme eksiktir bence bu kararda 6 ay ceza verilmesine rağmen bu dava Yargıtay’dan dönecektir. En fazla olay budur. Ama bir ihbar maili üzerinden 19 ay, 19 ay boyunca bir gazeteci tutuklu olmaz. Bu sansürü açıklayamazsınız Türkiye toplumuna. Devlet Bahçeli açık suç duyurusunda bulunuyor öyle ihbar falan gibi de değil. Kolay gelsin ile falan biten ihbarlar gibi değil. Miting meydanında açık ihbarda bulunuyor suç duyurusunda. Özel savcılar bir özellik yapmıyor. Site kapatılmıyor. Sitenin sahipleri sorguya çekilmiyor. Evleri basılmıyor sabah. 4 gün terörle mücadelede sorguya çekilmiyor. Başbakanlıktan bir faks gelip Beşiktaş adliyesinde tutuklanmıyor. Özel yetkili savcılar çünkü AKP’ye özel. Ona güzellik yapıyor. AKP aleyhine bir haber olduğu zaman bizimki bizim bize olduğu gibi sabahın köründe çekiyor. Bir kısım özel yetkili savcılar diye düzeltiyorum. Hayati Yazıcı’nın mail olayını 3 günde çözdüler biliyorsunuz 3 günde. Kim olduğunu tak diye buldular. İşte AKP’ye özel güzellikler böyle oluyor. Hile ile rejim değiştirmek bugünkü operasyonun amacıdır. Ve ileri demokrasi ileri siyasete bel altı kasetlerle rakibi yere serip mecliste yeterli çoğunluğu alıp anayasayı değiştirmek başkanlığı padişahlığı ilan etmek böyle bir operasyonun sonucudur. Biz buradan konuşmak zorundayız çünkü sesimizi buradan duyuruyoruz. Tutukluluk durumumuzdan beslenen bir çete vardır Türkiye de buradan sizin aracılığınızla suç duyurusunda bulunuyorum. Bizim ismimizi bizim yaptığımız bir haberi kullanmak suretiyle kendi yaptıkları işi meşrulaştıran bakın başbakanın da kayıtları çıkmıştı şeklinde bu suçu yürüten dışarı bir çete vardır, organize bir çetedir bu, bu işleri yapmak. Muhalefet partilerini bitirme planıdır işte siz yargılıyorsanız muhalefet partilerini bitirme planını yargılamanız lazım. Eylemli çünkü dışarıda eylemli. Burada bir eylem yok plan yapılmış olduğu iddia ediliyor. Onunda bütün her şeyi çürüdü burada işte. Her satırı çürütüldü. Tekrar ediyorum CHP’yi, MHP’yi, muhalifleri kasetlerle bitirme İşçi Partisini, Ergenekon tertibiyle bitirme bu eylemli bir plandır ve dışarıda yürütülmektedir. En sonunda da Türk ordusu işte yüzde 20’ye düşürülen güveni yüzde 20’ye düşürülen Türk ordusuna karşı bir bitirme planı. Evet, bizi tamamen siyasi, kamuyu ilgilendiren, kamu yararını gözeten hiçbir özel tarafı olmayan üstelik basına açıklanmış, üstelik basına açıklanmış bir olayın haberini yaptığımız için 19 aydır tutuyorsunuz burada. Alnımız açıktır, yaptığımız haber açıktır. Gizli kapaklı internet sitelerinden yapılmış bir haber değildir. Adresi belli yargılaması da olmuştur. Yargılamadan benim sorumlu olmadığım kararla ortaya çıkmıştır tekrar ediyorum.

47

Page 48: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:48

Davamızı yakından ilgilendiren bir örnek sunmak istiyorum size. 23 Nisan 2006 Hürriyetten Gülden Aydın, bir haber yapıyor 3 milletvekilinin AKP’li 3 milletvekilinin bu tarikat lideri nur cemaati lideri Mustafa Sungur ile ılımlı İslam nasıl işte şekillendirilecek, nasıl gelişecek üzerine bir sohbet yapılıyor. Bunu da bunun dinlemeleri ve izlemelerini Gülden Aydın haber yapıyor Hürriyette. AKP’li milletvekilleri ile nur cemaati liderinin görüşmesini. Bu aradan 3 yıl geçiyor. 16 Aralık 2009’da Vakit bunu gündeme getiriyor. Bu tarih dikkat dikkatinizi çektiyse 16 Aralık 2009 biz tutuklandıktan hemen sonra 15, 20 gün sonra. Bunu da şöyle ilişkilendiriyor diyor ki, bu haberi yani Gülden Aydın bu kasetleri Levent Ersöz’den aldı. Vakit’in haberi bu. 16 Aralık 2009 tarihli Vakit’in haberi Levent Ersöz’den, Gülden Aydın bu kasetleri aldı yayınladı. Bu da Ergenekon dosyasında vardır şeklinde. Gülden Aydın bu haber üzerine Hürriyet muhabiri Gülden Aydın bu haber üzerine kuşkuları gidermek için haber kaynağımı açıklıyorum şeklinde bir yazı yazdı. Evet, 23 Nisan 2006’da yapılan bu haber üzerine Vakit’in Ergenekon’dan aldığı yani Levent Ersöz’den aldığı aynı bizimle kurulan ilişki gibi ihbar mektubundaki ilişki gibi. Haber kaynağımı açıklıyorum dediği yazısında haber kaynağının Önder Aytaç olduğu ortaya çıktı. Bu kasetleri Önder Aytaç’tan aldığını Hürriyette yazdı Gülden Aydın. Yani aradan 3 yıl geçmiş Vakit gazetesi Ergenekon’la Levent Ersöz ile ilişki kuruyor. Haberin sahibi çıkıyor açıklama yapıyor diyor ki ben bu yayınları bu kasetleri Önder Aytaç’tan aldım diyor. Bakın aynı ilişki ve ben tutuklandıktan 15 gün sonra yapılan haber Vakit’in haberi. Bizimle alaka kurarak yapılan haber, çaktırmadan. Haber atlatarak bir yanını görmezden gelerek işin. Kaynak çıktı işte Önder Aytaç. Ne diyordu Abdüllatif Şener Tayyip Erdoğan’ı yakın çevresi dinletti. Açıkça söyledi televizyonda. Şubat 2009’da Show Tv’de 14 Şubat 2009’da Show Tv’de Tayyip Erdoğan’ı yakınları dinletti dedi. Ayrıca burada kaydedenle ilgili bir yargılama yürüyor mu ben bilmiyorum. Bu işi kaydedenle ilgili bir yargılama yürümüyor burada. Faili meçhul diye Ankara’da bir soruşturma açılmış. Orası yetkisizlik verip buraya yollamış bununla ilgili zaten bana yönelik bir isnat yok. Şimdi kayda alan ben değilim. Yayınlardan sorumlu olan ben değilim. Yargı kararıyla çıktı. Bu kayıtları getiren ben değilim bununla ilgili hiçbir delil yok olamaz da zaten böyle bir şey yok. Ancak burada benimle ilgili ne yargılanıyor ben bilmiyorum Sayın Başkan soruyorum yani 19 aydır tutukluyum ben burada. Buna bir cevap üretmeniz gerekir yani bir ara karar alın bir şey yapın deyin ki sen şunun için buradasın deyin de bende cevap vereyim ona. Sen şunun için arkadaş buradasın deyin. Basın alanında asliye cezalık bir dava açılsa sonuç alınamayacağını düşünenler bizi örgüt üyeliği ilişkisi çerçevesinde mahkum ettirmek suretiyle fiili bir cezalandırma yöntemine girilmiştir ben cevabını vereyim size. Cevabı budur yani benim burada olmamın sebebi bir yargılama süreci değildir Sayın Özese. Çünkü benimle ilgili bir yargılama yok burada 9 aydır yok. Ben en son savunmamda ifademi verdim. Ondan sonra benimle ilgili burada hiçbir şey yok. Eğer kararınız, kararınızı verdiyseniz de cezamızı kesin yani deyin ki senin cezan şudur arkadaş. Biz sana cezayı verdik şudur. Öyle değilse eğer yani asliye cezalık bir suçu örgüt marifetiyle burada fiili bir cezalandırmaya dönüştürdüyseniz bunu da bilelim gidelim yatalım rahat rahat. Sen bu haberi yaptın fiilen burada ceza çekiyorsun. Yırtamazsın yani ey Deniz Yıldırım yırtamazsın sen öyle asliye cezalık bir davada en fazla 6 ay ceza verilir onu da paraya çevirir bilmem ne olur sen yırtamazsın bu, bu haber önemli haber büyük haber. Seni bir örgüt bahanesiyle biz bir tutalım burada 19 ay, 20 ay. Yapılan buysa. Toplam olarak bu sürecin sonucu şudur. AKP medyayı maymuna çevirmiştir. Görmeyen, duymayan, bilmeyen kendisiyle ilgili bir haber yapamayan biz buna isyan ettiğimiz için buradayız bu kadar açık. Tayyip Erdoğan’ı son padişah olarak tanımadığımız için buradayız. Tanımaya da niyetimiz yok. Hukuk fakültelerini bitirdiniz, 100 sene önce Dreyfus davasında 30 yıl süren bu Ergenekon yargılamalarına çok benzeyen bir dava. Bunun yazısını tutuklandıktan hemen sonra yazmıştım. Şimdi bugünler o günleri çok iyi açıklıyor. Evet, basın özgürlüğüyle ilgili orada basın mensupları da yargılandı. Gelmiş geçmiş hem batı edebiyat tarihinin hem de Dünya edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından Emile Zola o davanın nasıl bir tezgahla bir yüzbaşının 3 yıl fiilen sürgün

48

Page 49: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:49

cezası 6 yıl boyunca da tutuklu kaldığına yönelik sonradan rütbeleri takılan özür dilenerek pardon denilerek rütbesi takılan nişan takılar Yüzbaşı Dreyfus’un olayına müdahil olarak bir devrimci aydın olarak oraya müdahil olmuştu. Evet, o itham ediyorum diyerek başlıyordu yazısına. Evet ya gazeteci olacaktık ya da kalemimizi kıracaktık boynumuzu eğip. Biz ikincisini tercih etmedik. Elimizde olan bir haberi gizleyemezdik. Gizleyenlerde belli onun üzerinden şantaj yapanlarda belli. Biz öyle bir alnımızın akıyla bir haber yaptık. Her şeyi açık faili olan bir haber yaptık onun için buradayız. Ancak boyun eğmiyoruz teşekkürler.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”Sanık Serdar Öztürk söz istedi, verildi: “Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Efendim şimdi

Pazartesi, Salı gizli tanık dinlendi Sayın Başkanım, bugün de Abdullah Kaya dinlendi. Şimdi gizli tanığın bizimle çok bir ala… biz ona sorduğumuz bütün sorularda sadece burada anlattığı konularla ilgili çelişkilerini çıkartmaya çalıştık doğru söylemediğinin tespit edilmesi bakımından yoksa bu davayla ilgisi olduğu için soru sormadık kendisine. Bana göre de neden gizli tanık yapıldığı aslında çok sarih çok açık. İzmir’de bulunduğu dönemde telefon HTS kayıtlarını getirtirseniz kimin gizli tanık yapmaya zorladığı da ortaya çıkar. Şimdi Abdullah Kaya Beyle ilgili süreci benim tekrar özetleyerek bir anlatmam lazım çünkü Abdullah Kaya Bey geldi ifade verdi benim görüşüm hiçbir şekilde değişmedi. Hala ben Savcı Zekeriya Öz tarafından o dönemde Abdullah Kaya Beyin bilinçli olarak bu operasyonda bu faaliyetlerde kullanıldığı kanaatim hala henüz değişmiş değil. Neden? Şimdi biz Levent Göktaş’ın gözaltına alındığı ilk andan itibaren müdafiliği görevini üstlendik. Soruşturma aşamasında birçok normal yargılamada soruşturmada olmaması gereken şeylerle karşılaştık. Bu nedenle tabi ki savcı beylerle hatta Mehmet Ali Pekgüzel Beyle de tartıştık. Mehmet Ali Pekgüzel Beyle tartışmamızın konusu da şuydu İstanbul Teknik Üniversitesinden aldığımız raporu verdiğimiz gün Mehmet Ali Beyde oradaydı. Ya bizim şeyimize mahkemenin takdirine veya savcılığın savcılık onu delil olarak takdir etmiş teknik üniversite mi karar verecek filan dedi. Bende bu uzmanlık raporu yani CD, DVD delil değil her şey yüklenebilir içine diye izah etmiştim orada kendisine. Ama bizim asıl kopma noktamız DVD’yi koyan polisi polis tarafından konulduğunu tespit etmemiz hemen 16’sında gelip savcılığa dilekçe vermemize rağmen 13 gün boyunca o DVD’nin savcılığa getirilememiş olmasıydı. Bu konudaki tartışmayı da Ercan Şafak Beyle yaptık. Yoksa örneğin diğer Mehmet, Murat Yönder Beyle gayet saygın bir şekilde avukat savcı ilişkisi içerisinde görüşmelerimizi devam ettiriyorduk dosyayla ilgili. Şimdi biz Ankara’dan gelip gittiğimiz için İstanbul’da dosyayı sıcak olarak takip edebilecek bir avukat meslektaşımızınla da anlaşılmasını biz kendimiz istedik. Çünkü itira… tutukluluğun haline devamı kararı veriliyor. Onlar gizli değil yani dosyada hiçbir şey görmüyoruz ama onlar gizli değil. Buna itirazın hemen süratle yapılmasını biz istiyoruz. Fakat bize 12 gün sonra tebliğ ediliyor. İşte biz bunlar için hani İstanbul’da da bir arkadaşımız olsun hemen sıcağı sıcağına hemen ertesi gün itiraz etsin. Hani biz zannediyoruz ki hani hukuk her şey hukuki biz onları sunacağız. İşte itiraz edildiğinde de belki hukuki olarak karar verecek bir mahkemeye düşer hani her şey aslında çok sarih. Tahliye olur filan diye biz her, her şeyi hukuki düşünüyoruz. Şimdi Levent Göktaş’ın bu şekilde bir müdafii görevlendirmesi sürecinde yenge hanımla elbette çok ters düştük yani bunları anlatıyorum detayı bilin hani gerçeğin ne olduğunu daha net algılayın diye. Yenge hanımla ters düşmemizin şeyi şu, polisler hakkında sürekli suç duyurusunda bulunmayın, savcıları şikayet etmeyin falan diyordu kendisi de hakim olduğu için meslektaşlarını. Fakat biz soruşturmanın normal bir soruşturma olmadığını, hukuki Saiklerin dışına çıkılarak hareket edildiğini bununda yasal gereğinin yapılması gerektiğini savunduk her zaman. Yoksa bizim işini yapan bir hakim, savcıyı niye şikayet edelim? Aklımızdan zorumuz mu var? Veya suç işlemeyen bir polisi durduk yerde niye itham edelim? Çetelerle mücadele ediyorsanız ben bu soruşturmayı niye çökertmeye çalışayım? Gelin bana ben size, size elimdeki bütün belgeleri vereyim. Benim ömrüm böyle şeylerle mücadele etmekle geçti ya. Ben bir il jandarma komutanını içeriye tıktırmak için 3 yıl uğraştım, 3 yıl. 3 yıl sonra yargının karşısına

49

Page 50: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:50

çıkarttırdım. Şimdi, dolayısıyla o dönemdeki mücadelemiz buydu bizim. Abdullah Kaya Beye vekalet vermesini şu yönden kabul etmedik öncelikle, bir prensibimiz vardı kesinlikle bu dosyada daha önce herhangi birisinin vekaletini almamış olsun diye. Erdal Şenel tümgeneralin vekaletini aldığı için ve o süreçteki Erdal Şenel’in ifadesinin polisten alınması sonra gazetedeki beyanları bize normal gelmediği için dolayısıyla müdafisinin de öyle beyanda bulunan bir kişinin müdafiliğini yapmış birisinin aynı zamanda Levent albayın da müdafiliğini yapmasını biz hoş karşılamadık. Fakat vekalet verildi. 11 Martta vekalet verildi. Şimdi ben tarihleri az önce Sayın Haşıloğlu bazı tarihleri tabi yani çokta hani doğrudan ilgili olmadığı için normal bunu tarihleri karıştırması. 11 Martta Abdullah Kaya Bey vekalet almış. 14 Martta Cumartesi günü savcılığa sunmuş. Vekalet alındığında biz niçin avukat arıyoruz? Dosyanın sıcak takibini yapsın diye öyle ek, ek ifade filan konusu filan yok öyle bir şey yok. Abdullah Kaya Beye vekalet verildiği günde ek ifade diye bir şey yoktu ortada ki, 11 Martta savcılığa verdiği dilekçesinde birtakım açıklamalar yapmış. Ek ifadeyle ilgili yine bir şey yok. 18 Martta, 18 Martta Abdullah Kaya Bey bir dilekçe veriyor savcılığa. Diyor ki, müvekkilimizin işte ek sorgu daha bakın mektup birkaç gün önce gelmiş daha mektup filan da yok ihbar mektubu. 18 Martta şey veriyor benim dosyadan kopmam yani o şekilde Sayın Haşıloğlu yani 11 Marttan sonra şey değil yani ek ifadeden sonra 10 Nisanda ek ifadeden sonra değil, ek ifadeden sonra biz tekrar müdafii olarak başladık. O arada Mart ile 11 Martla, 6 Nisan arasında biz müdafilik adına çok şey yapmadık sadece Levent Göktaş’a işte manevi olarak destek vermek için gelip gittik. Evet, 18 Martta ek ifade konusu çıktı. Şimdi ben ortalama zekaya sahip bir hukukçuyum. Bir şüphelinin ek ifadeye gitmesi için ek bir delil ortaya çıkması lazım. Ek bir delil olması lazım savcılığında bunu talep etmesi lazım. Fakat öyle bir şey yok. Şimdi tabi burada avukat müvekkil ilişkisi olduğu için Abdullah Kaya Bey açıklamadı ama ben ne dedim burada avukat müvekkil avukat nezaket falan bu davada her şey her şeyin açıklıkla ortaya konması lazım, her şeyin. Aynı dönemde hiçbir gereği yokken Mustafa Koç’un da diğer müvekkili Mustafa Koç’u da ek ifadeye götürmeye çalıştığını öğrendim diğer müdafilerinden. Şaşırdım çünkü ek bir delil yok her 2 sanık için de. Şimdi her ne kadar Avukat Bey burada ben size daha önce dilekçe verdim Sayın mahkemeye. Dedim ki; Avukat Abdullah Kaya’nın ifadesi alınacağı gün Savcı Zekeriya Öz’ün ve Mustafa Levent Göktaş’ın da burada olması lazım. Aksi takdirde tanık gelir görmedim, bilmedim, duymadım, hatırlamıyorum der inkar eder gider. Bu da yargılamaya hiçbir şey katmaz. Daha önce birtakım araştırmaların yapılması lazım, Genelkurmaya yazılması lazım 12 Mayıs bu irticayla mücadele eylem planı çıktığı gün ve ıslak imzalı belgenin geldiği iddia edilen gün 16 Ekim arasında Genelkurmaya girmiş mi çıkmış mı? Parmak izi incelemesi araştırması yapılması lazım ve diğer tanıklarında burada hazır olması lazım ki, biz maddi gerçeği ortaya çıkartalım. Yoksa işte benim dediğimde oldu yani geldi her şeyi inkar etti ve gitti. Şimdi öyle değil. Ben size bakın tabi şimdi cezaevinde bilgisayarı kısıtladılar, kısıtlıyorlar bilinçli olarak kimin talimatı olduğunu da söylüyor ama burada söylemeyeceğim. Duymadığım için bizzat kendisinden. Bilgisayar artık bana kullandırılmıyor neredeyse kısıtlandı iyice yani ben ne HTS kayıtlarımı inceleyebiliyorum ne ses kayıtlarını. Eğer bana yeteri kadar vakit verilme imkanı var kasıtlı olarak verilmiyor. Verilseydi ben o ses kayıtlarını buraya getirecektim. Yani Abdullah Kaya ile görüştüğümüzün 13 Martta biz kendisiyle görüştük Ankara’da. Görüştüğümüzün hemen akabinde yaptığım telefon görüşmeleri var. Zekeriya Öz tarafından kendisinin tehdit edildiğini söylediği filan orada açıkça ben telefonla anlatıyorum. Açıkça anlatıyorum. Ben niye hikaye yazayım ben tanımıyorum Abdullah Kaya’yı ben tanımam. Levent Göktaş’ın da bir sürü müdafisi var Abdullah Kaya Bey yalnız değil. Ben niye bir avukatı ortada muhik bir neden yokken bir gerekçe yokken üstelik asker kökenli üstelik benden kıdemli niye itham edeyim? Bu benim yapımdaki bir insanın en son yapacağı şeydir. Benim anlayışıma sahip bir insanın en son yapacağı işte bir avukatın bir başka avukatı itham etmesi çok yani böyle bir şeyi ortada çok ciddi emareler olmadan yapması için aklından zoru olması lazım. Benimde aklımdan zorum yok. Şimdi o dönemde hem Mustafa Koç’u hem Levent

50

Page 51: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:51

Göktaş’ı ek bir delil olmadığı halde ek ifadeye götürmesi bizim Ankara’da 13 Martta görüştüğümüz gün açıkça bize savcı Zekeriya Öz kendisi o dönemde görev yapmamıştır, yapmıştır ben bilmem ben şeyin şeceresini bilmiyorum nerede, ne zaman görev yaptığını. Savcı Zekeriya Öz de belki öyle duymuştur da söylemiştir yani tam olarak elinde bir şey olmadan. Yani sizde onun yardımcısıymışsınız sizi de alabiliriz dikkatli olun demiş dediğini söyledi bize. Bunun, bununda kendisini çok korkuttuğunu açıkça efendime söyleyeyim bu nedenle artık bu soruşturmaların şirazesinin iyice kaçtığını, kendisinin de alınabileceğini kendisinin de tehdit altında olduğunu dolayısıyla ailesini Haziran ayında Haziran 2009’da Kanada’ya göndereceğini kendisinin Kanada’da yerleşim izninin olduğunu. Daha sonra işleri toparlayıp gideceğini açıkça aleni olarak söyledi bize. Bununla ilgili de ben o dönemde Levent Göktaş’ı tanıyanlarla, tanıyanlarla doğrudan telefon görüşmesinde bunları anlattım. Şimdi ikincisi ben kendisine 13 Marttaki görüşmemizde şunu sordum. Siz Mustafa Koç’un dosyasını incelediniz mi dedim. İşte savcılık ifadesine baktım filan dedi. Orada dedim Mustafa Koç’a bir soru sorulmuş. Levent Göktaş size bir mail göndermiş içeriği suç teşkil eden vesaire filan gibi. Siz dedim bundan bilginiz var mı işte yok dedi. Ama dedim bu var. Bu savcılık tarafından sorulmuş Mustafa Koç’a. Siz dedim nasıl bilginiz yok. Ya işte tam incelememişim demek ki filan dedi. Ama dedim bakın şimdi şüpheliler arasında şimdi biz Levent Göktaş’ın bilgisayarlarını tarattırdık. Levent Göktaş’a da geldik cezaevinde sorduk sen böyle bir mail gönderdin mi şeye diye Mustafa Koç’a diye. Hayır, tanımıyorum hayır dedi öyle bir şey yok. Bilgisayarlarında tarattırdık hakikatten öyle bir mail gönderilmemiş. Dolayısıyla şüpheliler arasında yarar çatışması doğması ihtimali var. Bir avukat, bir avukat eğer ki şüpheliler arasında veya sanıklar arasında çıkar çatışması varsa her ikisinin de aynı anda vekaletini alamaz. Alamaz. Almaması lazım. Bunu normal karşılamadık bu bir. Ortada hiçbir şey neden yokken ek ifadeye götürülmesini normal karşılamadık iki. İlk 13 Marttaki bize beyanlarından ve bizimde telefonlarda bunları açıkça söylüyoruz kendisi inkar etti ama savcı Zekeriya Öz Beyin bizde bu kanaat oluştu doğru veya yanlış kanaatimiz ama bu kanaat oluştu. Savcı Zekeriya Öz Bey, Avukat Abdullah Kaya Beyi kendisindeki çekinik biraz ürkek yapısından dolayı kullanıyor tutuklanmaktan ne kadar çok korktuğunu keşfetmiş. Ondaki bu zayıflığı fark etmiş kullanıyor bunu da açıkça şey yaptık söyledik bu mütalaamızda. Dolayısıyla ek ifadenin bir oyun olduğunu işin içinde başka şeyler olduğunu başka amaçlar olduğunu açıkça söyledik. Sonuçta ne oldu? Ben çok zeki bir adam değilim. Asla öyle bir iddiam yok. Benim öngörümün çıkmasına doğru çıkmasına ben üzüldüm. Hakikatten 6 Nisanda ek ifadeye gitti Demet Hanımın girmesine de müsaade etmedi. Ek ifadeden sonra 7 Nisanda ben burada Levent Göktaş ile görüştüm geldim cezaevinde 7 Nisanda. Orada Levent Göktaş’ın bana Abdullah Kaya ile ilgili ne söylediğini burada söylemedim. İncinmemesi için. Şimdi oradaki ifadenin çok normal bir şirazede yapılmadığını ben anladım. 10 Nisanda da efendime söyleyeyim gazetelerde boy boy abuk subuk birtakım haberler yapıldı, güneydoğudaki görevleriyle ilgili. Biz onların doğru olma, hepsini tek… hepsine tamamına tekzip gönderdik. Tamamına suç duyurusunda bulunduk. Ve belgelerini de koyduk nerede ne zaman görev yapmış vesaire filan somut olarak şey yapması için nedir o ispat etmek için. Dolayısıyla Avukat Bey burada doğruyu söylemedi. Biz kendisi hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunacağız. Benim kanaatim hala değişmemiştir bu konuda. Evet, yani benim bunu yani ortalama zekaya sahip bir insan olarak ek ifade bir oyun yapmayın, gitmeyin dememe rağmen gidip de bir şey olmasaydı tamam tahliye olsaydı haklı çıkacaktı. Gayrinizami harp kursu diyor. Yani ben demedim savcı da bana öyle bir şey söylemedi. Yani özel kuvvetlerde 30 tane kurs var niye durduk yerde ortada bir sebep yokken Levent Göktaş gayrinizami harp kursunu anlattı veya o oraya yazıldı anlatmadığı halde. Bunların hiçbirisi normal değildir. Ben ortalama zeka ile böyle bir şeyi normal algılamam. Dolayısıyla Avukat Beyi yine ben azilname filan konusunda filan bir şey demedim. Çünkü Levent Göktaş’a dedim ben istifa ediyorum, çekiliyorum bana azilname gönderin dedim. Ben bu adamla devam etmem dedim kesinlikle. O şüpheli, Savcı Zekeriya Öz

51

Page 52: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:52

kullanıyor siz beraber devam ettiğiniz sürece benim için sorun yok ben hemen derhal beni azledin dedim. Bunun üzerine Abdullah Kaya Bey istifa etti. Şimdi Avukat Bey dedi ki işte ek ifadeye gitmemizin sebebi birtakım bölge ile ilgili haberler yayınlanıyordu onunla ilgili ondan işte o konulara açıklık getirmek için. Değil. 6 Nisan düzeltiyorum 10 Nisan 2009’a kadar yayınlanan bütün haberler 51 nolu DVD ile ilgiliydi. Bölgeyle ilgili görevlerine ilişkin herhangi bir haber vesaire iddia, itham yayınlanmamıştı. Dolayısıyla o hususta çok açık bir şekilde doğru değil. Ben kendisini tehdit etmedim bana zavallı demiş bende zavallı olmadığımı gösteririm dedim. Bu onu tehdit olarak algıladıysa yanlış algılamış. Evet, şimdi gizli tanıkla ilgili dediğim gibi herhangi bir şey söylemiyorum yalnız Miktad bugün Miktad yarbayımın şahadetiyle ilgili birtakım şeyler çıkmış gazetede. Miktad Yarbay benim arkadaşım, çok samimi arkadaşım. O, o gizli tanıktan çok daha samimi bir arkadaşım. Şahadetine tabi ki hepimiz üzüldük. Bir gün önce hissediyordu söylemişti filan diyor. Şimdi savcı bey gizli tanık eğer şehit olan subayların, astsubayların aileleriyle görüşseydi görüşmüş olsaydı hepsinin bir gün birkaç gün ya da bir hafta önce arkadaşlarına şehit olacağını hissettiklerini söylediğini öğrenirdi. Böyle bir olgu vardır. Benim olayımda şehit olan teğmenimde uçaktan (1 kelime anlaşılamadı) geri dönerek kardeşine denizci teğmen kardeşine sarılıyor. Bir daha görüşemeyebiliriz diye. Bir hafta sonra da şehit oldu. Evet, şimdi o konuya girmeyeceğim. Her zaman o şekilde olaylar olabilir. Yani yapılan iş kolay değildir terörle mücadele. Her an her şeyle karşılaşabilirsiniz her an duyum gelir terörist geçer, terörist diye ateş edersiniz birerli kolda ilerleyen şey domuz çıkar. Yani terörle mücadele zor çok zor, çok zor bir alandır. Çok zor bir konudur. Hayatınızı ortaya koymazsanız da hiçbir şey başaramazsınız. Evet, şimdi Abdullah Kaya Beyin ifadesiyle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Bana göre hala maalesef özür dileyerek ifade edeyim doğruyu söylemiyor ve şimdi Sayın Haşıloğlu bir soru sordu dedi ki, Serdar Öztürk tutuklanmadan önce mi göndermiş, sonra mı göndermiş. Ona şöyle yanıt vereyim ben. O konuyu ben biliyorum. İhbar mektubu gazetelerde yayınlandı ve zaman o ben kuşaklar boyu silahlı kuvvetlere hizmet etmiş bir aileden geliyorum yazısını gördüğüm gün el yazısıyla Genelkurmay Başkanlığına 17 sayfalık bir yazı gönderdim. 17 sayfalık Genelkurmay 2. başkanlığına. Adli müşavirliğine veya bilgi işlem veya böyle halkla ilişkilere değil. Orada çok detaylı olarak anlattım. Burada şimdi kendisi de işte yemeğe gitmedik hatırlamıyorum ek sorgu sabah başladı diye konuştu ama bizim çok net itirazlarımız üzerine hayır öğleden sonraydı diye söyledik çok net öğle arası da yemeğe gittik diye çok net küçük taburelerde diye çok net açıklayınca onları tekrar şey yapmak zorunda kaldı. Dolayısıyla bu husus böyle maalesef bize göre hala Avukat Bey doğruyu ifade etmiyor burada. Zaten kendisi hakkında da suç duyurusunda bulunmuştuk. Ben kimse hakkında durduk yerde suç duyurusunda bulunmam. 2 yıldır yatıyorum burada. 2 yıldır her şeyi ispat etmeye çalışıyoruz. Bu arada bu operasyonu yapanları da anlamaya çalışıyorum yani ha Amerikalıları anlıyorum onların derdi petrol yataklarını, maden yataklarını ele geçirmekte içeride bu operasyona hizmet edenleri anlamaya çalışıyorum. Niçin diye. Şimdi Sayın Başkanım gelen belgelerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Ara kararı üzerine şimdi mahkemenin 18 Ocak 2011 tarihli 2011/42 değişik iş sayılı 1/B nolu ara kararı gereği emniyete cumhuriyet özel yetkili savcılığa bu hard disklerle ilgili bir yazı yazılmış. Hard, oradaki ara kararı şu, ara kararı. Hard disklerin içinde askeri casuslukla ilgili bir dilekçe var mı yok mu varsa çıkartın. Emniyette cevap vermiş. Hard diskleri iade ettik. İmajlarını aldık hard disklerini iade ettik. Şimdi benim oradaki kast ettiğim hard disk imajların alındığı hard disk, imajlar tabi hard diskte alınıyor. Farklı bir şey alınmıyor. Dolayısıyla onun getirtilip şey yapılması gerekirdi. Ar…. şeyi yanlış yazıldığı için müzekkere buna da sadece emniyet söz konusu hard disklerin imajı alındıktan sonra teslim edildiği anlaşılmıştır diyor. Ama bu ara kararı böyle değil. Bu gelen belge bu nedenle eksik ve hatalı. Şimdi buradaki en önemli şey aslında gelen belgeler içerisinde benimle ilgili arama kararının, arama kararının dayandığı ihbarları istemiştik. Şimdi o ihbarları şey göndermiş, emniyet. 4 sayfalık bir ihbar, 8 sayfalıkta bir eki var. Şimdi buna bakıyoruz ihbar mektubunu okuyorum ben. Hiçbir yerinde ara, arama

52

Page 53: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:53

kararında çünkü orayı koyultarak yazmışlar yani doğrudan benimle ilgili olduğu yerleri genel yok Ergenekon örgütü şurda bu yakalandı burada bu yakalandı hiçbirisinde Serdar Öztürk’ün ismi geçmiyor. Sadece arama kararında koyultarak yazılan bölüm benimle ilgili demek ki. 24 Mayıs 2009’daki ihbar maili diyor. Şimdi o ihbar maili gelmiş şeye dosyanıza. İhbar mailinde Allah rızası için herhalde dedim bu benim ismim geçiyor burada. Evet, bu nedenle de efendime söyleyeyim benim şey benimle ilgili arama, yakalama kararı çıkartıldı. Olabilir normal dedik. Fakat ihbar mailinde maalesef benim ismim yok. İhbar mailini yazan kişi işte deniz kuvvetleriyle ilgili birtakım bilgiler vermek istiyorum diye başlamış ben denizci subayım diye başlamış deniz, deniz kuvvetlerinde görevli personelim diye başlamış. Benim ismim geçmiyor. Şimdi ben şöyle düşündüm herhalde Hakim Bey arama kararını veren Hakim Metin Özçelik benim barkot numaralarını ısrarla şeye geçirmemeye çalışan tartıştığımız Hakim Metin Özçelik de şöyle düşündü. Ben öyle yorumladım yani düşündü… benim ismim geçmiyor. Herhalde Serdar Öztürk’te yüzme biliyor. E Levent Göktaş’ın da avukatı, Levent Göktaş’ın bir sürü avukatı var gerçi. Yüzme biliyor o da onu da bu aramaya katalım diye düşündü herhalde. Hiçbir ismimin geçmediği dayanak ihbara, ihbarı herhalde bu şekilde değerlendirdi ki benimle ilgili arama kararı verdi. İhbar tutanağında, ihbar mailinde benim ismim geçmiyor. Benim ismimin geçmediği bana yönelik en ufak bir iddia ve ithamın bulunmadığı benimle en ufak bir illiyet rabıtasının bulunmadığı Levent Göktaş’ın tamam Levent Göktaş’ın ismi geçiyor ama Levent Göktaş’ın bir sürü avukatı var. Ferhat Kara var, Muhittin Köylüoğlu var, Nihat Bey var, Ankara’da bir avukat arkadaşımız daha var. Yani bizde dedik olsa olsa Serdar Öztürk de yüzme bildiği için herhalde onu da katalım diye düşündü Hakim Bey. Bizde o şekilde girdik. Ve her nedense o dalgada benden başka tutuklananda olmadı. Ben bunları her şeyin ne kadar planlı olduğunu anlatmak için şey yapıyorum. Hiç ismimizin geçmediği bir ihbar mailine hani ismim geçse anlayacağım Allah rızası için ismim geçse anlayacağım. Serdar Öztürk de şöyle yapmış, böyle yapmış filan diye yok. Benimle ilgili arama kararında ismimin geçmedi, geçmediği arama kararına dayanak olarak bu gösteriliyor. Evet, tabi yani bunları kayda girsin diye anlatıyorum yoksa yani bu belgede işte buldum bakın ne kadar hukuk dışılık, dışı olduğunu ispat ettim hadi beni bırakın diye anlatmıyorum. Kayıtlara girsin diye anlatıyoruz. Şimdi bir başka belge, biz 16 Martta, bir 17 Martta bir ihbar maili gelmiş onun IP numarası 21211716580 bununla ilgili 17 Mart 2009 tarihindeki oturum bilgilerini istemişiz. Çünkü tamam Lüksemburg’da çıkmış ama bu tarihteki oturum bilgileri TİB’in elinde olması lazım aynı şey gibi diğer 29 Haziranda gönderilen ihbar maili gibi o da yabancı menşeli ama oturum bilgisi açıldığında Süleyman Sarak diye birisi çıkıyor. Bu, bu da eksik dolayısıyla bizim asıl istediğimiz şey gelmemiş. Şimdi benim hani dosya kapsamı diyorsunuz ya hep tutukluluk halinde bir sürü belgeyle ilgili sahte olduğuna dair suç duyurusunda bulunduk. Bir tanesi de şu ünlü mesaj. Benim olduğum yere baskın yapıldı ben burada saklanacağım güvenli başka bir yer yok, sanki bu mesajı ben bir örgüt üyesi olarak bir başkasına atmışım gibi gösterilmiş. Şimdi biz bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk tabi Fethi Şimşek hakkında sahte resmi belge düzenlemekten. Onunla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gelen bu dosyanıza sunuldu Sayın Başkanım, bilirkişi raporu. Bu mesajın müvekkilimden bana atıldığı çünkü kadın mafyadan kaçıyor o yani hanımefendi daha önce kaçırıldı öldürülmekten korktuğu için haklı olarak. Polisin içinde de bu mafya grubuyla ilintili kişiler bulunduğu için. Evet, şimdi cezaevinden size bir yazı yazılmış bilgisayarla ilgili. Şimdi cezaevi idaresinin şöyle bir usulü var. Bir hukuk dışı eylem ve işlem yapıyorlar cezaevi idaresi. E akıllarınca baskı kurmaya veya kanun hukuk dışına çıkarak birtakım keyfi işlemler tesis etmeye çalışıyorlar. Tabi biz hukukçu olduğumuz için böyle şeylerle muhatap olduğumuzda derhal yasal gereğini yapıyoruz. Ve yasal gereğini yaptığımızda da cezaevi idaresi hem Silivri savcılığına hem mahkemenize doğru olmayan birtakım beyanlar gönderiyor. Mesela diyor demiş ki, 3 Mart 2011 tarihinde 2 adet bilgisayar acil olarak kurulup kullanıma sunulmuştur koşulları beğenmeyen, beğenmeyip bilgisayarı kullanmamışlardır. 3 Mart 2011 bizim koğuşlardan hücrelere alındığımız tarihtir o gün

53

Page 54: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:54

bütün gün o işlerle cebelleştik ne bilgisayara çıkıldı ne bir şey. Yani kamera kayıtları gelirse bu şekilde doğru olmayan yalan birtakım ifadelerle mahkemeyi yanıltıyorlar, savcılığı yanıltıyorlar. Fiziki şartlar aynı bu konuda çok önem… önemli bu konu mahkemenizin bir karar almasını istiyorum çünkü şimdi burada yüz binlerce sayfa belge var, doküman var. Biz 5 nolu cezaevi ile 1 nolu cezaevinin yapısı fiziki yapısı aynı bilgisayar dershanesi de aynı. Çıkan kişilerde aynı. Hafta sonu dahil sabahtan akşama kadar mesai saatleri içerisinde bilgisayarda çalışıyorduk, dilekçeleri yazıyorduk bütün kayıtları inceliyorduk ve işlerimizi yetiştiremiyorduk. Şu anda aynı fiziki şartlarda aynı personelle sadece haftada 2 saat çalışmamıza müsaade ediliyor dilekçe dahi yazamıyoruz. Doğru düzgün dilekçe dahi yazamıyoruz. Belgeleri inceleyemiyoruz yani burada zaten haksız olarak tutukluyuz hani bunu biz biliyoruz bizim iddiamız bir de orada sen sana verdiğimiz belgeleri de inceleme fiilen yapılan bu. Haftada 2 saat kısıtlanıyor bakın kesinlikle verilmiyor demiyorum kısıtlanıyor bilinçli olarak kısıtlanıyor. Cezaevi müdürüne soruyorsunuz ben sormuyorum da ben hiç görü… yani sürekli suç duyurusunda bulunduğum… ben muhatap olmuyorum. Tutuklularla, muhatap olduğu tutuklulara çok özür dilerim Sayın Savcılar ben sizi itham etmiyorum. Beşiktaş’taki savcılar kendilerini bütün Türkiye’deki savcıların üstünde görüyor diye topu savcı beylere atıyor. Ben öyle bir şey olduğuna inanmıyorum. Kendi hukuku, hukuka aykırı keyfi işlemlerini aynı burada yalan söylediği gibi başkalarına atarak başka makamlara atarak cezaevi müdürü kendi keyfi uygulamalarını fi… uygulamayla bizim savunma hakkımızı fiilen kısıtlıyor. Bu yazı dolayısıyla doğru değil cezaevinin mahkemenize gönderdiği yazı ki bu nedenle ben Mart ayında tutukluluğa itiraz dilekçemi yazamadım. Sadece işte şeyde verilen nedir o mah… duruşmada verilen cezaya itirazı yetiştirebildim 7 Martta çıkarttıkları için beni saat 2 buçukta. Oraya da kayıt, kayıt altına da aldılar. Şimdi Sayın Başkanım, mahkemenize zaten yazılı olarak birtakım taleplerde bulundum onları yazılı olduğu için fazla üstünde durmayacağım. Benimle ilgili telefon iletişim tespit kararları, iletişim tespit kararları tam 307 gündür ilk ara kararının üzerinden 307 gün geçmesine rağmen hala özel yetkili savcılıktan gelmedi. Yani yasadışı dinlendiğim konusunda ciddi bir şüpheye kapılmaya başladım. Ha dinleyin önemli değil bizim her şeyimiz açıkta ama bu karar kararın 307 gündür savcılıktan gelmemesi takdir edersiniz ki normal değil. Bir iddia ve ithamda bulunduk Sayın mahkemede çok önemli bir ara kararı alarak bana göre TÜBİTAK’a kamera kayıtlarının incelenmesini gönderdi saat 11:12’yi 40 saniye geçe ve 45 saniye geçe arasını. 275 gün geçmesine rağmen ki, bilirkişi raporlarının şeyi 6 aydır. 9 ay 5 gün geçmesine rağmen hala bilirkişi incelemesi neticesi gelmedi. Ve ben size onu da açıklıkla samimiyetle söyledim. Hani ben ortalama zekaya sahip bir insanım ama (1, 2 kelime anlaşılmadı) yani bu gelmeyecek. Tespit edemedik diye gönderecekler seçimlerden sonra veya belki hiç göndermeyecekler bilmiyorum. Şimdi emniyet bir sürü şu jandarmaya gönderilen, jandarmaya gönderilen şeylerde jandarmaya gönderilen parmak izi inceleme kayıtlarında bir sürü numara vermiş. S5L757 S6İ3591 bunlar YGS şifresiyse biz YGS sınavına girmiyoruz. Bunların hangi belgelerden elde edildiğini açıkça hangi kod numarasının hangi belgeden elde edilmiş parmak izine karşılık geldiğini gönderirse emniyet bize daha net spesifik bir analiz yapma imkanımız olur. Bu önemli Sayın Başkanım, hani şu celsede belki (1 kelime anlaşılamadı) tek şey bu. Yani çünkü o gelirse biz ancak hangi belgeler üzerinde parmak izi araştırması yapılmış. Hangisi gitmiş, hangisi gelmiş, hangisi incelenmiş, hangisinden elde edilmiş elde edilmemiş onu daha net spesifik olarak değerlendiririz. Şimdi iddianamede Sayın savcıların yazdığı yani imzaladığı iddianamede Levent Bektaş ile benim Levent Göktaş’ın tutuklanmasından sonra 22 Nisana yani Levent Bektaş’ın tutuklandığı tarihe kadar çok sayıda telefon görüşmem olduğu söyleniyordu. Bu konuyla ilgili bir talebim var. HTS kayıtlarının karşılıklı getirtilmesiyle ilgili Levent Bektaş ile ilgili. 2. ihbar mektubunun zarfını istiyoruz Sayın Başkanım. Çünkü oradaki tarihi çözmemiz gerekiyor. O önemli. Bir de bu benim itham ettiğim kişilerle ilgili iddianamede taraf olmadıkları inceleme ve araştırma yapıl… yapılmayan kişilerle ilgili Sayın mahkemeniz tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum. O

54

Page 55: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:55

talebimde karşılanırsa böylece hani Dursun Albayımın dediği gibi biz suç duyurusunda bulunuyoruz mahkeme araştırıyor mahkemeye geliyoruz mahkeme araştırmıyor. Dolayısıyla siz suç duyurusunda bulunun bizim itham ettiğimiz kişilerle ilgili madem şeydir. Veya bizim suç duyurusunda bulunmamız konusunda isim vererek ara kararda bunların isimlerini geçirerek muhtariyetine dair bir ara karar verilmesini talep ediyoruz. Şimdi yazılı taleplerde bu kadar. Mehmet, Mustafa Levent Göktaş’a sorgusunda bazı sorular sorulmuş ben haricen öğrendim benimle ilgili. Şimdi onlara ben cevap vermek istiyorum. Şimdi birincisi bu Ağrı, Silopi konusu gelen belgelere cevap dilekçesi yazarken ben buna aslında yazacaktım ama çok önemli görmediğim için yazmadım. Şimdi biz Genelkurmaydan size gelen belgelerde genel atamalar gösterilmiş. Subaylar önce bir genel atama yapılır Ağrı’ya işte atıyorum Hakkari’ye filan. Geçici görevli Kara Kuvvetleri bu geçici görevlendirmeleri Kara Kuvvetleri yapar o yüzden Genelkurmay bilmeyebilir. Geçici görevlendirmeyle ben Silopi’ye gittim. O zaman bizim bir taburumuz Silopi’de görevliydi Kapalı taburunda konuşlanmıştı. Dolayısıyla sorduğunuz sorunun cevabı bu. Ben evet Ağrı’ya atandım, Ağrı’da bir hafta kaldım. Gönüllü olarak Şırnak’a gittim. 2 tane teğmendik ikimizden biri gidecektik diğeri evliydi gitmek istemiyordu bende gönüllü oldum, ben gittim. Ağrı, Silopi konusu öyle Silopi’de de Eylül ayına kadar tim komutanlığı yaptım. Eylül ayındaki yine Kara Kuvvetlerinin Eylül atamalarıyla Eren’e bölük komutanı olarak atandım. Daha sonrada yaralanana kadar veya yaralanmadan çok kısa bir süre öncesine kadar Eren’de bölük komutanı olarak görev yaptım. Levent Göktaş ile Zaho’da mı görüştünüz diye sor… sorulmuş Sayın Özese. Şimdi oradaki görev şartlarını bana Silopi’ye bir soruşturmaya gittiğimde bir savcı da bir soru sordu da orada birtakım kaybolan kişilerle ilgili siz 93, 94’de burada görev yapıyormuşsunuz filan diye. Şimdi oradaki görev şartlarını kafanızda canlandırabilmeniz için şöyle anlatayım. Biz yanımızdaki taburla dahi orada kim görevli, kim var, kim yok bilmiyorduk. Çünkü o fizikken oraya gitme imkanımız yoktu hep sürekli arazide olduğumuz için, oradaki taburun faaliyetleri nedir, kim vardır, kim gitmiştir, kim kalmıştır bunları bizim bilmemiz mümkün değil. Yanımızdaki taburun dahi. Herkes kendi bölgesinde arazide kendi görevini yapıyor. Biz ancak taktik alaya bağlı olduğumuz için taktik alaydaki jandarma personeliyle irtibatımız vardı onları tanıyorduk. Şimdi Zaho’da mı görüştünüz filan diye sorulmuş galiba. Biz Levent Göktaş ile o temas sıcak temastan sonra sadece 2 defa görüştük. 2 ya da 3 defa. Birinde izah ettim mahkemeye arz ettim arabanın içindeydi kucağında eşya hukuku kitabı vardı Marmara hukuka sınava gidiyorum yarın geleceğim dedi bu kadar. İkincisi bir bilgi paylaşımı konusuyla ilgili ki bu bilgi paylaşımı konusu Levent Göktaş’tan önce başlamıştır. Ya ben geldiğimde Levent Göktaş bölgede yoktu zaten ve biz onun ismini de bilmezdik. Biz sadece kod ismiyle tanırdık. Ondan önceki Kuzey Irak’ta görevli grup komutanının Zaho’daki timinin bize irtibat için gelmesiyle ya siz işte aldığınız bilgileri de bize gönderin diye biz Zaho’ya gitmezdik. Elimizde cihazlar var, kriptolu cihazlar mail gibi düşünün yazardık şeyi gelen bilgileri toplanan bilgileri ve bizim göndermemiz gereken taktik alay Şırnak tümen, BOTAŞ’taki jandarma istihbarat grup komutanlığı ve Zoha’daki time bilgisayarla gönderirdik. SEMAC cihazıyla, süratli emniyetli mesaj aktarma cihazı diye bir cihazdı. Kriptolu olarak oraya giderdi bilgiler. Oradaki bizim çok net hatırlıyorum benim gönderdiğim bilgi şuydu. Şimdi diplomatik sorun olması, olmasının, olmaması için ülkenin ismini vermeyeceğim fakat bir Avrupa ülkesine ait bir doktorun Kuzey Irak’ta Hantur dağının civarında bir köyde (1, 2 kelime anlaşılamadı) kampından gelen yaralı teröristleri tedavi ettiğine yönelik haber kaynaklarımızdan işte az önce Avukat Bey (1, 2 kelime anlaşılmadı) ben şeyini bilmem yasallık temelini. Ama bizim orada istihbarat görevimiz vardı terörle mücadeleyle ilgili Kuzey Irak’ta birtakım haber elemanlarımız vardı. Gelirlerdi bize bilgi verirlerdi örgütün faaliyetleri işte şeyleriyle ilgili. Orada bir Avrupa ülkesine mensup bir doktorun terör örgütü mensuplarını tedavi ettiği o bilgiyi verdik. Onunla ilgili benimle görüşmek istedi. Nereden aldınız bu bilgiyi şeyi var mıdır yani tutarlılığı nedir, gerçekliği nedir? Bizim için önemli biz araştıracağız ayrıca filan diye taktik alayın misa taktik alayın gazinosunda çok kısa 5 dakika görüştük. Bu kadar başka

55

Page 56: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:56

görüşmemiz yok. Onun dışında yani ben orada 2 yıla yakın görev yaptım bu 3 görüşme dışında bizim orada yani o kadar öyle sizin hiç tahayyül ettiğiniz gibi bir samimiyetimiz yoktu. Orada zaten yüz Şırnak bölgesinde 38 tane tabur vardı. Bu 7 tane tugay eder. Terörle mücadele görevi kapsamında oraya gelmiş 38 tane tabur vardı bizim dönemimizde. Arazinin sarplığı şeyi nedeniyle. Dolayısıyla Levent Göktaş’a sorduğunuz benimle ilgili sorduğunuz soruların cevapları da bu.”

Mahkeme Başkanı: "Toparlar mısınız lütfen.”Sanık Serdar Öztürk: “Tamam Başkanım. Evet başka benim diyeceğim bir şey yok Sayın

Başkanım, topar… topar… yalnız Munzur ile ilgili dün Dursun Albayım bu tanığın aslında ifade vermek istediğini burada yapılan şeyleri anlatmak istediğini bu nedenle kaçırıldığı filan gibi bir beyanda bulundu yanlış anlamadıysam eğer. Buraya yoğun bakımdan adam getirildi dinlendi tekerlekli sandalyeli veya hastaneden vesaire filan. Rapor almış dahi olsa bu kişinin şu anda ben bu durumdan tehdit altında olduğunu anlıyorum. Rapor dahi almış olsa tekerlekli sandalye veya şeyle buraya getirip dinlenmesini talep ediyorum en kısa zamanda. Başına herhangi bir şey gelmeden. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Hasan Gürbüz ve Av. Murat Bülent

Hattatoğlu’nun da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.Sanık ve müdafilerin beyanlarının alınmasına devam olundu.Sanık Serdar Öztürk söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım çok özür dileyerek sadece

müsaade ederseniz 2 dakika bir konuya girmek istiyorum. Sayın Başkanım, geçen celse tutanakları incelediğimde Avukat Demet Hanımın bir konuyu anlattığını gördüm. Onunla ilgili çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Şimdi 8 Mart 2011’de CNN televizyonunda Faruk Mercan adlı bir gazeteci Ankara barosu başkanına karşı Ankara barosunda tutuklanan bir avukatın müvekkili ile kendisini özdeşleştirdiği için ve bu soruşturmayı çökertmeye çalıştığı için savcılar tarafından kendisine operasyon yapıldığından bahsetti. Şimdi ben çok alıngan bir insan değilim hatta hiç alınmam birçok şeyi üstüme. Orada benim ilk aklıma gelen kişi Mehmet Cengiz Beydi. Herhalde dedim Mehmet Cengiz Beyi kastediyor ama daha sonra hala tutuklu olan birisini anlattığını gördüğüm için yani istemesem de alındım. Çünkü tutuklu olan avukat bir Levent Göktaş var bir de ben varım. Levent Göktaş’ın da öyle bir şeyi yok o tarz. Mehmet Cengiz Beyde daha sonra serbest bırakıldı. Şimdi ben başından beri hep savunmamda şunu söyledim. Yargı bu işte aracı olarak kullanıldı diye. Fakat bir bu işin içinde olduğunu bildiğim bir şahıs gazeteci Zaman gazetesi yazarı, açıkça cumhuriyet savcılarını itham etti bir avukatın ofisine gizli belge ve mermi koydurarak tutuklattırıldığını açıkça yani şimdi Çankaya’daki şişman dediğinizde zamanında öyle den… denildi yani ben demedim de yani gazeteciler dediği zaman onun kim olduğu anlaşılırdı. Müşahhas bir şekilde isim vermese bile. O gazeteci cumhuriyet savcılarını bir avukatın ofisine bu şekilde belge koydurarak vesaire operasyon yaptırmak demek bu demek çünkü tutuklattırdığını iddia etti. Ben cumhuriyet geçen celse anlatılan bu konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı özel yetkili bölümüne müzekkere yazılarak bu şahıs hakkında ifadesi alındı mı ve suç duyurusunda iftiradan ve hakaretten suç duyurusunda bulunup bulunulmadığının sorulmasını talep ediyorum teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”Sanık Dursun Çiçek söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Sayın Heyet, İddia Makamı,

sahte delillerin hukuka uygunluk denetimi yapılmadan 13 aydır tutuklu olarak yargılanmam adil ve dürüst yargılama yapılmadığının, suçsuzluk karinesinin suç suçluluk karinesi haline dönüştürüldüğünün temel insan hak ve hürriyetlerini onu korumakla görevli olan yargı mensupları tarafından ihlal edildiğini şüpheden sanık yararlanır ilkesiyle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bizzat hakimler tarafından hiçe sayıldığını gösteren hak, hukuk ve adaletin bittiği

56

Page 57: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:57

son noktadır. Elim, dilim ve kalemim tertemizdir. Bir gram bile suçu, suçum yoktur. Masum olduğum için vicdanım rahattır. Masum bir insanı 13 aydır tutuklu yargılayanların benim temel insan hak ve hürriyetlerimi vicdansızca gasp ederek hukuk yerine kin ve nefret tohumu ekenlerin kamu vicdanında ve tarih önünde mahkum olmaktan kurtulamayacakları kesindir. 12 Haziran 2009 tarihinde başlayan yalan ve iftiralara destek verenleri daima masumdan ve mazlumdan yana olan Yüce Türk milletinin insanlık ve adalet dolu vicdanına şikayet ediyorum. Bu kapsamda yaşanan eziyeti ve işkenceyi içeren 4 adet Kışladan Hasdal’a Albay Dursun Çiçek Vakası başlıklı kitabı incelenmesi ve birazcık vicdanlarınız varsa dava sürecine katkısı olması maksadıyla 16.5.2011 tarihinde mahkemeye sunmuştum. Bu kitaptan kısaca birkaç bölümü size sunmak istiyorum ancak bir istirhamım olacak lütfen bir aile reisi olarak çocuklarınız, eşiniz, anneniz, babanız olduğuna göre dinlerken benim yerime kendinizi koyun ona göre dinleyin diye bir önbilgi vermek istiyorum. Bu kitapta sadece yaşadığımız sıkıntılardan bir bölümü anlatılabilmiştir kısıtlı olduğu için. Kitap bu Sayın Başkanım, burada hiç kimseyi suçlamadık sadece yaşadıklarımızı anlattık. Bu kitap evlat kitabı zaten İrem de kitabın çeşitli yerlerinde bunu vurguluyor. Kitabı babası için yazdığını söylüyor. Duygularım için özür diliyorum. Bu bitmez tükenmez çabaları nedeniyle hem evlat İrem’i hem de hukukçu İrem’i kutluyorum. Annesini ve babasını da böyle bir evlat yetiştirdikleri için ayrıca kutlamayı bir görev biliyorum.”

Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı: "Müvekkilinizin sözünü mü keselim?”Sanık Dursun Çiçek: “Bu günler.”Mahkeme Başkanı: "Bir dakika.”Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek söz istedi verildi: “İsterseniz ben okuyayım

Dursun Bey bölümü.”Sanık Dursun Çiçek: “Yok ben devam edeceğim. Bugünler elbette geçecek ama delip

geçecek. Uğranılan haksızlıklar, çekilen çileler bir gün sona erecek. Ben isterim ki bu kitabı Dursun Çiçek’in komutanları başta olmak üzere Ergenekon ve Balyoz hakimleriyle, savcıları da mutlaka okunsunlar. Belki içinden çıkacak, içinden çıkaracakları bazı insancıl ve hukuksal dersler olacaktır. Ve çiçeği burnunda yazarımız ve avukatımız İrem Çiçek giriş bölümünde şöyle yazmış. Babamın bir önerisi var. Silivri mahkemelerinde yaşanan bu yargılama süreci Meclis Tv’de yasal faaliyetlerin yayınlanması gibi canlı yayınlansın çünkü insanlar burada neler yaşandığını bilmiyorlar, görmüyorlar burada yaşananlar gözlerden uzak tutuluyor. Elbette ki bu isteği de kabul görmedi. Bu kitap ile babamın arzusunu yerine getirmiş sayacağım kendimi. Benzer hukuk cinayetlerini başkalarının da yaşamaması adına ailemin yaşadıklarını aktarmaya çalıştım. Kişisel duygularımı bir yana bırakarak ve samimiyetle kaleme aldığıma inandığım bu kitabı aylardır haksız yere özgürlüğünden mahrum olan babama adıyorum. Kitabın son cümlesi ise daha çarpıcı. Bir gün gerçeklerin ortaya çıkacağından eminiz. Sahtekar ihbarcıların, sahte delil ve belge üretenlerin ayrım yapmadan yargı karşısında hesap vermeleri için savaşacaklarına kimsenin şüphesi olmasın. Bugün bizden esirgenen adalet o gün onların ihtiyacı olacaktır. Umarım bizim için işlemeyen adalet onlar için işler. Biz 2 yıldır adalet arıyoruz ama henüz bulamadık. Albay Çiçek Hasdal’da olduğunu neredeyse tüm Dünya biliyor ama annesi bilmiyor. O bir kanser hastası yıllardır asker oğlunun gururlanan hasta ve yaşlı anneye hiç kimse oğlun terör örgütü üyesi oldu iddiasıyla cezaevinde demedi diyemedi. Babam, tutuklanınca anneme cezaevinde olduğumu söyle, söylemeyin o benim yurtdışında görevli sanıyor. Öyle bilsin o çok hasta morali bozulursa sağlığı da kötüye gider diye tüm ailesine tembihledi. Babaanneme televizyonu yasakladık zaten kulakları da iyi duymuyor okuma yazma bilmiyor kendisinden gizlenen gerçeği gazeteden de öğrenemezdi aile bireyleri de bu işe özen gösterdi. Sahte plan gazetede çıkıyor, gazeteciye soruyorlar. Kimden aldın? Beyefendi ben kaynağımı söylemek zorunda değilim diyor. Ama Dursun Çiçek 2 senedir perişan. O beyefendi rahat yeni şeyler üretiyor böyle hak, hukuk olur mu? Böyle adalet olur mu? Böyle plan gerçekse herkes gerçeği

57

Page 58: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:58

açıklasın kimden aldığını açıklasın dosyalar dosyadan nasıl çıktığını ona nasıl geldiğini açıklasın. O çok kıymetli gazeteci ülkeye 30 yıl hizmet etmiş bir albay tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiği için ertesi gün manşet atılıyor yani o gazeteci Dursun Çiçek’ten çok mu değerli? Ne yapmış bu ülkeye, ne yapmış bu millete? Gidip Cudi de Güneydoğu da terörle ülkenin güvenliği için insanların huzuru için mücadele mi etmiş? İnsanları bilgilendirmesi, bilinçlendirilmesi ve Mehmetçiğin eğitimi için katkı mı yapmış ama bu sistem onu koruyor. Kime karşı koruyor? 30 yıl canıyla kanı pahasına ülkeye hizmet etmiş bir albaya karşı koruyor. Ve son olarak bir paragraf okumak istiyorum. Biz askerler Karadeniz, Ege, Akdeniz ve okyanuslarda çok fırtına gördük. Bu fırtınalarda sular tertemiz rüzgarlar ise çok sert ama mertti. İçinde bulunduğumuz ortamda ise yalan ve iftira rüzgarlarının tüm şiddetiyle estiği bir çamur deryasında seyir halindeyiz. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki Büyük Önder Atatürk’ün ve Yüce Türk milletinin denizcileri olan bizler bu çamur deryasında, deryasındaki iftira ve yargısız infazlar infaz fırtınasından da selametle çıkacak hak ve adaletin hüküm sürdüğü demokratik hukuk devleti limanına başarıyla (1 kelime anlaşılamadı) edeceğiz. Bu sonuçtan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki insanlığın hak ve hukukun aklı ve vicdanı hür tarafsız ve bağımsız adil ve dürüst yargılamanın gereği yapılsın. Bizim elimiz, dilimiz, kalemimiz tertemizdir. Demokrasi ve çağdaşlık hukuk adalet insanlık ve dürüstlük bizim temel ilkelerimizdir. Tüm engellemelere rağmen bir gün gerçeklerin ortaya çıkacağından eminiz. Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkması kötü, çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Sahtekar ihbarcıların sahte delil ve belge üretenlerin ister sivil ister, kamu görevlisi olsun ayrım yapmadan yargı karşısında hesap vermeleri için savaşacağımıza kimsenin şüphesi olmasın. Bugün bizden esirgenen adalete o gün onların ihtiyacı olacaktır. Umarım bizim için işlemeyen adalet onlar için işler. Biz 2 yıldır adalet arıyoruz ama bulamıyoruz. Adalet buysa bir an dursun. Bu kitapta sadece bir bölümü anlatılan eziyet ve işkencenin yaşanmasına neden olanları insan olmanın adil ve dürüst yargılamanın gereğini yapmaya ve vicdanlarının sesini dinlemeye davet ediyorum. Masum bir insanı aylarca tutuklu yargılayarak mağdur edenlerin her geçen gün suçu ve günahı artmaktadır. Hukuk ve yasalar yerine siyasi gerçek gerekçelerle aylardır bizi tutuklu yargılayanlar demokratik ve ya, demokrasi ve yargı üzerinde her türlü vesayeti şiddetle kınayanlardan biriyim. Aklı ve vicdanı hür olması gereken yargıçları hukuku ihlal eden ve kamu vicdanını sızlatan hukuksuz kararlar yerine hak, hukuk ve adaletin gereği olan dürüst ve onurlu kararlar vermeye davet ediyorum. Aynı kapsamda taklit imzalı sahte planın bir fotokopisinin bir gazetede yayınlanmasıyla başlayan iftira ve siyasi linç kampanyasında bu davaya müdahil olan ve adil yargıyı baskıyı baskı yapanla, yapanları şerefli bir insana yakışır bir tavır göstermesini istiyorum. Bu kapsamda davaya müdahil olan iktidar partisi yetkililerini hukukun ve yasaların gereğini yaparak resmi dilekçelerimize cevap vermeye ve bu davaya katılarak veya müştekile, müştekilikten çekilerek onurlu ve şerefli bir tutum ve davranış göstermeye davet ediyorum. Eğer bu davaya inanıyorlarsa gelsinler burada sorularını sorsunlar maddi gerçekleri görsünler. Yok, inanmıyorlarsa dilekçelerini çekerek yine bir onurlu ve şerefli bir davranış göstersinler. İşte bu dilekçeler örnek olmak üzere en son 20 Nisanda gönderdiğimiz dilekçeyi Sayın Başkana sunuyorum. Burada da aynı taleplerimizi başbakan özel kalem müdürüne iletiyoruz ilettik ve 3 ayda bir bu dilekçelerimizi gönderiyoruz tek bir cevap yok anayasada var dilekçe hakkı var en kısa sürede cevap verilir. Bunu Başbakan uygulamazsa kim uygulayacak? Soruşturma savcısı tarafından mahkemeye gönderilen 14.02.2011 tarihli yazıda DTP, DTP’lilerin eski bir parti kapatıldı biliyorsunuz. Islak imza davasına müşteki olarak katılmak için 04.11.2009 tarihinde yaptıkları başvuruların yanlışlıkla başka dosyalara girdiğini fark edip bu evrakları dosyaya girmek üzere bu mahkemeye gönderdikleri tespit edilmiştir. Şimdi böyle gayri ciddilik, böyle iki yüzlülük olur mu? Bir müracaat 16 ay sağda solda dolaşıyor sonra bu dosyaya geliyor. Böyle müştekilik, böyle insanlık, böyle hukuk anlayışı olur mu? Masum insanları bilerek veya isteyerek hürriyetlerinden mahrum bırakanları her 2 cihanda bu hukuksuzluklarının insandan uzaklaşmış

58

Page 59: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:59

hallerinin hesabını verecekler. Son dönemde yargısız infaz ve peşin ceza konusunda, kapsamında tutuklanan askerler ve aydınlar biat etmedikleri haklarını ve hukuklarını korumadıkları dik durdukları gerçekleri içeren haber yaptıkları, kitap yazdıkları, milli çıkarları ve değerleri her şeyin üstünde tuttukları için tutuklandılar. Zaten bu konuda itiraflarda son bir ayda başladı. Neden 30 Nisan 2010 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve CMK hükümleri hukuk ve insanlık ihlal edilerek tutuklandığımı şimdi daha iyi anlıyorum. Kamuoyu ve mahkemenin de çok iyi bildiği gibi nesnel ve öznel olarak bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı üzerindeki siyasi baskı ve tehditler son dönemde kamu vicdanını sızlatan ve devletin temeli olan yargıya olan güveni sarsan bir boyut kazanmıştır. Bu kapsamda Brüksel’de düzenlenen bir forumda konuşan ve soruşturma sürecini takip ettiğini belirten iktidar partisi lideri 26 Haziran 2009 tarihinde yaptığı açıklamada belgenin aslına ulaştığımız anda bulduğumuz anda tabi ki bunun bunu yargıya taşıyacağız şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Sanki bu davanın savcısıymış gibi. İlgililer bu talimat niteliğindeki açıklama yapıldığı gün savcılar tarafından Beşiktaş’ta ifadeye çağırıldım. Genelkurmay askeri savcılığının hakkımda takipsizlik kararı verdiği aynı gün sahte planı hazırlayanların bulunması için Beşiktaş’taki savcıları göreve çağırdığı o tarihte, tarihten 5 gün sonra 30 Haziran 2009 tarihinde nöbetçi hakim kararıyla ilk kez tutuklandım ve 24 saat içinde 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla delil yetersizliğinden tahliye oldum. Aynı siyasi parti lideri bu kez 8 Kasım 2009 tarihinde TRT1 televizyonuna katıldığı bir canlı yayında ıslak imza önem arz ediyor. Kilidi o açacak adli tıp raporunun gereği yapılmalı. Askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak adli tıp raporunun dikkate alması gerekir. Bakın geçen hafta 8 subay davet edildi. Sonra 2 subay daha dinlendi demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimler davet edilecek diyen lider, liderin açıklamasından 3 gün sonra yani 11 Kasım 2009 tarihinde yine nöbetçi hakim kararıyla tutuklandım ve 48 saat içerisinde bu kez 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti kararıyla delil yetersizliği ve iddia edilen suçun unsurlarının bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edildim. Etti 2, 3. Açıklama; sahte ve düzmece olduğu için savcılıklar tarafından işleme dahi alınmayan ve içerik olarak masum olduğumu ifade eden açıklamalar bulunan bir ses kaydının Mart 2010 ayı içerisinde bir yandaş internet sitesinde yayınlanması üzerine 1 Nisan 2010 tarihinde Ankara’da modern sanatlar merkezinde açılışında bir konuşma yapan aynı lider Sayın Baykal ile görüştüğünü kendisi söylüyor. Artık herhalde yargı bunlara adeta bir suç duyurusu olarak medyada da yer aldığına göre kabul edecektir. Medya ilgilileri bunu tespit etmişlerdir. Yakalamışlardır. Şimdi bundan sonra yargıya aittir. Savcılarımızın görevi de nedir budur şeklinde bir açıklama yaparak açık bir iftira olan ses kaydını gerekçe göstererek bugün diğer siyasiler için yaptığı gibi yargıyı yönlendiriyor ve hakkımda hukuk dışı işlem yapması için onlara baskı ve tehditlerde bulunuyor. Bu açıklama nedeniyle aynı siyasi lider hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, iftira ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu ile suç duyurusunda bulunduk. Gerçekleri yazdığı, ayağa kalkmadığı ve alkışlamadığı hakkını ve hukukunu koruyarak biat etmediği için tutuklanan masum insanlar listesine işte bu nedenle bizde dahil edildik. Yani hakkımızı aramasaydık, sussaydık bu açıklamalar baskılar karşısında suç duyurusunda bulunmasaydık bugün huzurunuzda olmayacaktım. Hakkımdaki tutuklu yargılama talebi 3 kez mahkeme heyeti kararıyla reddedilmiştir ve savcılığın talebi olmamasına rağmen 30 Nisanda resen hakkımda yakalama ve tutuklama kararı verilmiştir. Suçsuzluk karinesinin korunması hakim ve mahkemenin tarafsız ve bağımsızlığı ile adil dürüst yargılama ilkeleri hiçe sayılmıştır. Hakkımda hiçbir soruşturmanın olmadığı 9 Mart 2009 tarihinde iletişimin dinlenmesi kararı alınmış ve Erzincan’da bir otelde kalan Dursun Çiçek dahil çok sayıda Dursun Çiçek sadece isim benzerliği nedeniyle soruşturmaya dahil edilmiştir. Hakkımdaki iddia ve iftiraların aksine taklit imzalı sahte planı hazırlamadım bir fotokopisini Avukat Serdar Öztürk’e vermediğim ve Erzincan’a gitmediğim mahkemeniz tarafından aylardır yeniden soruşturulan ve gelen yeni delillerle birlikte tekrar tespit edilmiştir. Kasım 2010 ayından sonra geçen dönemde mahkemenin bu konuda hakkımda hiçbir yeni bilgi ve belge talebi olmamış

59

Page 60: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:60

çünkü aleyhimde olan olabilecek bütün deliller toplanmıştır. Pazartesi ve Salı günü bu kapsamda bir gizli tanıkta dinledik. Genelkurmay Başkanlığınca hazırlandığı iddia edilen bir, bir iftiradan ve sahte plandan tek kişilik örgüt ve cunta yaratılmıştır. Hiçbir kişi veya örgüt ile illiyet bağı tespit edilmeyen bu sahte planın 2 yıla yaklaşan dava sürecinde şahsıma yönelik iftiraları gerekçe teşkil edilmesi hiçbir hukuki ve yasal gerekçeye dayanamaz. Genelkurmay askeri savcılığı tarafından yapılan hakkımda yapılan hakkımda takipsizlik kararı verilen soruşturma mahkeme tarafından tekrar yapılmış farklı Dursun Çiçek’lerin dinlendiği ve takip edildiği ortaya çıkmıştır. Görev yetki ve yetki alanına girmeyen irtica konusundaki taklit imzalı sahte planı hazırlamadığım ve Erzincan’a gitmediğim maddi gerçeği bir kez daha teyit edilmiştir. Bu konuda cep telefonu HTS kayıtları, kredi kartı bilgileri, Türk Hava Yolları, Genelkurmay Başkanlığı uçak ve helikopter uçuş bilgileri, 3. orduda yapılan seminere katılım bilgileri, Genelkurmay Başkanlığı karargahına giriş kayıtları, görev ve izin bilgileri dahil çok sayıda resmi makamların belgeleri dosyada mevcuttur. Bu konuda en son Genelkurmay Başkanlığı ve MİT müsteşarlığından gelen yeni cevaplarla Erzincan’a gitmediğim bir kez daha tespit edilmiştir. Bu kapsamda 2 gündür sorgulanan Gizli Tanık Efe’nin hakkında açılan soruşturmalardan kurtulmak ve hakkında açılan soruşturmalardan kurtulmak ve çıkar sağlamak için söylediği hiçbir yasal maddi delile dayanmayan yalan ve iftiralarını hep birlikte dinledik. Sadece dedikodu ve duyumlara dayanan hiçbir maddi delil gösterilmeyen yalanlarla karşımıza çıkan gizli tanık şahsın şahsımın göreviyle hiçbir ilgisi olmayan iç güvenlik harekatı konusunda 3. orduda yapılan bir seminere katılmam konu, katılmamla ilgili olarak birtakım yalanları sizin huzurunuzda da tekrar etmiştir. 14, 15 Ocak tarihleri arasında Salı, Çarşamba günleri yapılan bir seminere hafta sonunu kapsayacak şekilde gitmek ve hafta sonu bir kahvaltıya katılmak hayatın olağan akışına aykırıdır. Ve huzurunuzda da yaşandığı gibi yüzümü hatırlayan ve yaklaşık 11 ay sonra 21 Aralık 2009 tarihinde beni teşhis ettiğini bir fotoğraftan teşhis ettiğini söyleyen gizli tanık dersini yeterince çalışmadığı için gitseydim orada 12, 13 kişi arasında tek denizci olmam nedeniyle beni iz bırakacak şekilde tanıması mümkün olacaktı kıyafetimi ve denizci olduğumu çalışamamış dersini geçememiştir. Huzurunuzda yalanları ifşa olmuştur. Bu yalanlarıyla Guinness rekorlar kitabına girmeye hak et, girmeyi hak etmiştir. Bahse konu sorgulamada ortaya çıkan çelişkiler ve yalan beyanları sabahleyin yazılı dilekçemin ekinde 4 sayfalık beyanları ve değerlendirmeleri mahkemeye arz ettim. Diğer Gizli Tanık Munzur ise mahkeme kararına rağmen raporla raporlu olduğu gerekçesiyle mahkemeye gelmedi. İfade verdikten sonra Ankara’ya gelerek yalancı şahitlik nedeniyle itiraflarda bulunmak için televizyon, televizyon dolaşan Munzur’un kendisine niçin yalancı tanıklık yapıldığını itiraf etmek için buraya gelmesini bekliyorduk. Ancak planlayıcılar ve bu 2 gizli tanığı yaratanlar sanırım biraz ders çalıştırmaları lazım bir sınavı da geçmesi lazım ondan sonra sizin huzurunuza gelmeye hazır hale gelecek ve muhtemelen de Gizli Tanık Efe gibi yalan ve iftiralarını burada da sürdürecek. Ve aynı kapsamda 1 yıldır mahkemeye gönderilmeyen 4 nolu resim ise bir sır haline geldi. Bütün bu gerçekler karşısında daha ağır iddialarla yargılanan Erzincan dosyası sanıklarının yargı, Yargıtay tarafından yaklaşık 1 yıl önce tahliye edildiğini ve buna rağmen ki onlar icradan sorumlu tutuluyor bizim planlama sorumluluğumuz var iddialara göre. Onlar tutuksuz yargılanırken biz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve CMK hükümlerine, Türk Ceza Kanununun hükümlerine, hükümlerinin mutlak eşitlik ve hakkaniyet ilkesine aykırı olarak aylardır tutuklu yargılanıyoruz. Sayın Başkanım, şahsıma yönelik veya askerlere yönelik hukuksuzluklar bu kadar bitmiyor. İşte yeni bir hukuksuzluk 11 Şubat 2011 tarihinde Balyoz davasından 2. kez tutuklandım. Tutuklanma gerekçem şu, 1 tane 2 sayfalık liste, listede ismim yazılmış bu bir CD’deki bir dijital Word dosyası. İstanbul’da seminer yapılıyor Mart 2003’te ben İskenderun’da alay komutanıyım Irak harekatı var yoğun faaliyetlerimiz var bölgede ne İstanbul’dan ne seminerden haberim var. Bu listeyi iddialara göre kaydeden oluşturan ben değilim. Sadece ismim yazıldığı diye masum bir insanı tutuklayan bir yargı sistemi, hukuk sistemi olabilir mi? Bu

60

Page 61: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:61

listeyi de arz ediyorum. İbreti alem için bu dosyaya girmesini talep ediyorum. Şimdi listede müzahir subaylar, astsubaylar listesi diye yazılmış. Hiçbir darbe planında hiçbir uygulamada silahlı kuvvetlerde hiçbir yerde böyle müzahir bir liste hazırlanmamıştır, yoktur uygulama alanı yoktur. Ancak sadece bu gerekçe gösterilerek bir subayı 35 yıllık hizmeti olan bir insanı tutuklarsanız hukuktan, yasalardan bahsedemezsiniz. Başka hiçbir şey yok tek iddia bu. Bu listede ismim geçiyor. İddianame ne diyor; işte listenin hazırlanması için kendisine görev tevdi edilmiş bu onur, onurlu görevi kabul etmiş hiçbir tebliğ yok tebellüğ belgesi yok. Bölgeden sorumlu bir tuğamiral gösteriyorlar emekli tuğamiral onunla hiçbir irtibatım yok, tanışıklığım yok. Eğer müzahir liste hazırlayacaksam kendimi niye listeye yazayım? Yani Beşiktaş hukuku Sayın Başkanım bu seviyeye geldi. Dolayısıyla bu suçtan da tutuklu olduğuma göre benimle beraber 165 asker tutuklu. Tutuklama tutukluluğa devam kararlarına yazdığınız bir delil karartma şüphesi diye bir şüphe yok siz bıraksanız bile tutukluluğumuz devam edecek öyle anlaşılıyor. Seçim sonrasına kadar. Ürettikleri sahte belgeler ve taklit imzalı imza ile masum insanları hedef alan suç çetesi sahtekarlıklarına devam ediyor. Şimdi Gölcük’ten belgeler istendi avukatım daha fazla açıklama yapacak orada da böyle bir listede yine ismim geçiyor. 2003’te bir çalışma grubu oluşturulmuş ben Ankara‘da değilim İskenderun’dayım. Çalışma grubu Gölcük’te oluşturulmuş nasıl katılmışım ne yapmışım belli değil 2008’e kadar açık olan bir çalışma grubu hiç bir araya gelmemişler. Bunlar sahte belge üretmeye devam ediyorlar. Siz bizi delil karartma diye tutukluyorsunuz bu üretenler gerçek suç çetesi ise eli kolu sallaya elini kolunu sallayarak dışarıda yeni sahte belgeler üretmeye devam ediyor. Buna kim tedbir alacak? Teğmenlerin evine silah koyanlar, uyuşturucu koyanlar, emekli albayların odasına taşıyıcı ile sahte dijital belgeler koyanlar bunları kim bulacak Sayın Başkanım? Bir hakimin ifadesiyle Beşiktaş mahkemelerinin aldığı dangalak kararlar her geçen gün artıyor ve adalet bekleyen kamu vicdanı kanamaya devam ediyor. 1. orduda hazırlanmadığı tespit edilen ve nerede hazırlandığı bilinmeyen CD gerekçe gösterilerek yasalara ve hukuka aykırı olarak alınan bir kararla 165 askerin aynı anda tutuklanması bir toplum mühendisliği TSK’yı yıpratma, sindirme ve şekillendirme operasyonu değil de nedir? Demin açıklama yapıldı silahlı kuvvetlere olan güven yüzde 90’lardan, yüzde 20’ye düşmüş. Amaç hasıl oldu operasyon hedefine ulaştı bitirsinler artık bu işkenceyi. Yüzde 20 yetmiyor herhalde 0’a mı indirecekler? Bu ülkenin başka silahlı kuvvetleri yok. Kim koruyacak o zaman dış düşmanlara karşı bu ülkeyi? Yarın toplumsal faaliyetlerde olaylar olduğunda güneydoğuda çatışmalar olduğunda devletin caydırıcı gücü kim olacak? Hiç ilerisini düşünen yok mu? Bu kadar dış başa dışa maşalık yapmak bu kadar aşağılık hizmetlerde bulunmak bir Türk’e, bir insana yakışır mı? Gerçek suç şebekesinin delil karartma ve sahte yeni deliller üretme şüphesini kim önleyecek? Adil ve dürüst yargılama için tarafsız ve bağımsız olması gereken mahkeme bu konuda bir karar alacak mı? Şüpheden sanık yararlanır ilkesiyle kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibi bu mahkemede geçerli değil mi? Uygulaması olmayan sahte bir plan ile hükümeti görev yapamaz hale getirmeye teşebbüs suçunun işlenmesi iftirasına kim dur diyecek? Hukukta teşebbüs gönüllü veya ihtiyari vazgeçme icra hareketleri olmadan teşebbüs olmaz ilkesi delilerin hukuka uygunluk denetimi hiçbir suç unsuru içermeyen sadece bir cümlenin yer aldığı son sayfadaki taklit imza imzalı olan sahte planı diğer sayfalarında yazılı olanlardan beni nasıl sorumlu tutabilirsiniz? İddialara göre sadece şu imza taklit imza benim. Diğer sayfalarda ne parmak izim var ne parafım var. Adil ve dürüst yargılama hakkı suçluluk değil masumiyet karinesinin korunması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması maksadıyla hukukun ve yasaların gereğini yapmak adil ve vicdanları rahatlatan bir karar vermek bu mahkemenin kamu vicdanı adına karar vermesi gereken siz yargıçların yasal ve insani görevidir. Evrak ve belge veya varaka hukuki bir hüküm ifade etmek yani yasal delil niteliği taşıması için o tarihte evrakı hazırlayan kamu görevlisinin yetkili veya ehil olup olmadığının tespitine imkan sağlayacak şekilde o evrakın üzerinde mutlaka bir tarihin olması, dün evvelsi gün tartışıldı tarihi yok deniliyor. Tarih yoksa evrak belge de yok. Şarttır bunu yazan bir hakim, Hakim Sibel Cengiz

61

Page 62: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:62

evrakta sahtecilik suçları 2007. Tarih evrakın tanzim edildiği yer ve zamanı gösterirken aynı zamanda varakanın da esas unsurunu oluşturur. Yok. Hakkımdaki davada esas delil olduğu iddia edilen üzerinde hiçbir tarih olmayan taklit imzalı 3 maddelik sahte eylem planı hukuki tanımıyla bir sahtecilik örneğidir. Evrak ise resmi evrak, resmi evrak hükmünde evrak ve özel evrak olmak üzere 3 grupta tasnif edilir. Bir evrakın resmi evrak olabilmesi için bir kamu görevlisi tarafından düzenlenmiş olması kamu görevlisinin evrakı görevi gereği düzenlemiş olması benim görev alanında olmadığını hep söylüyorum ve kanunda ön görülen usul ve esaslara uygun olması şarttır. Formatı yok, sabahleyin emekli hakime gösterdik böyle bir eylem planı görmedim diyor. 3, 4 tane bilirkişi var dosyada size de ibra ettim. Hukuki anlamda resmi evraklar sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan evrak aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan evrak ve resmi evraka benzetilen özel evrak olmak üzere 3 temel grupta incelenir aynı kitapta yazıyor. Taklit imzalı sahte plan iftira içerikli iddialara göre bir kamu görevlisi tarafından düzenlenmiş olmasına rağmen aynı kamu görevlisinin evrakı görevi gereği düzenlemiş olmadığı ve sahte planın öngörülen usul ve esaslara uygun olarak düzenlenmediği onlarca tanık ifadesi ve bilirkişi raporlarıyla tartışmaya yer olmayacak şekilde tespit edilmiştir. Bahse konu sahte eylem planı hukuki anlamda sahtekarlar tarafından iftira ve karalama kampanyası için özel maksatlı üretilmiş resmi evraka benzetilen özel evrak niteliği taşımaktadır. Genelkurmay Başkanlığı karargahında görev yaptığımı öğrenen sahtekarlar adımı ve unvanımı ve taklit imzamı kullanarak bu planı üretmiş önce fotokopisini ve daha sonra ise taklit imzalı nüshasını Beşiktaş’taki bir savcıya ve medyaya servis ederek hakkımda bir iftira ve karalama kampanyası başlatmıştır. Bu kampanyadan nemalanan bazı siyasilerin açıklamaları ile aynı sahtekarlığa devam eden medya yayınları dikkatlice incelendiğinde bu sahtekarlıkta asıl hedef şahsımdan çok silahlı kuvvetlerdir. Ve alınan kamuoyu sonuçları da bunu göstermektedir. Sahte plan gerekçe gösterilerek bazı siyasiler tarafından yapılan açıklamalar ve medya yayınları ile kamuoyu oluşturulmuş Anayasa ve yasal düzenlemeler yapılarak ordunun tarihi misyonu ile silahlı kuvvetlerin ve onun mensuplarının yıpratılması sağlanmıştır. Hakkımdaki yalan ve iftira içerikli ihbar mektubunun adliyede yetkisiz kişilerce sehven açıldığı ortaya çıkmıştır. Kimliği bilinmeyen ihbarcıların gönderdiği ileri sürülen ihbar mektuplarının zarflarını incelemek için mahkemenin talebi üzerine kamuoyunda 2 nolu ihbar mektubu olarak bilinen ve ekinde internet andıcının bir fotokopisinin bulunduğu ileri sürülen mektubu Serdar Yılmaz, Gazi Mustafa Kemal Paşa Bulvarı No:56/3 Kızılay Ankara hepsi sahte isim de sahte, adres de sahte ve Zekeriya Öz Çırağan Caddesi Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul adresine postayla gönderildiği açıklanmıştı. Savcı Zekeriya Öz imzasıyla mahkemenize 14.02.2010 tarihli 11 tarihinde gönderilen yazıda başsavcılığımıza gönderilen ve muhaberede görevli personel tarafından 11.11.2009 tarihinde sehven açılan zarfın bir gün sonra görevli personel tarafından yani 12.11.2009 tarihinde yazı işleri müdürü tarafından 3 yerinden zımbalanarak kapatıldığı ve Savcı Öz’ün masasına bırakıldığı açıklanmıştır bu resmi yazıdır. Şimdi o 24 saat içinde bu zarfın içerisine nelerin girip nelerin girmediğini nereden bilelim Başkanım? Sayın Savcımız kendisini o kadar kaptırmış ki bütün bu ihbar mektuplarını Dursun Çiçek’ten el konulan eşya, eşya el konulan şahıs kimliği olarak beni göstererek kayıtlara geçmiştir. Yani bunların hepsi benim evimde benim büromda yakalanmış gibi kayıtlara geçmiştir. Bilirkişilere inceletmek maksadıyla 122 kez talep ettiğimiz mahkemenizden talep ettiğimiz 3 kez ara karar alarak savcılıktan istediğiniz ihbar mektuplarının zarfları ve posta ile adliyedeki kayıtları 11 aydır 9 Temmuzda karar verildi Sayın Başkanım, mahkemeye gelmemektedir. İhbar mektuplarını gönderen kişilerin ve adreslerin sahte çıkması mektupların gönderildiği zarfların ise bir türlü mahkemeye teslim edilmemesi ihbarların bir tehdit ve iftira olduğunu açıkça göstermektedir. Savcı Öz tarafından mahkemeye gönderilen aynı yazıda Sayın gönderen Serkan Çakır adlı sanal bir kişi tarafından 30.09.2009 tarihinde Çukurambar postanesinden gönderildiği iddia edilen mektubun 16 günde İstanbul’a gelmesi ve daha önce de arz edildi 110 kuruş yerine daha düşük bir fiyatla etiketlenmesi PTT’nin size yazdığı ve mahkemeye yazdığı

62

Page 63: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:63

yazıyla hayatın normal akışına uygun değildir. Her 2 her 3 ihbar mektubunun da benim tutuklanmamdan önce sorgu için çağırıldığım tarihte ve aynı günde Savcı Öz’ün masasına gelmesi bir tesadüf olabilir mi? 2 ve 3 nolu ihbar mektupları farklı ta… kişiler tarafından farklı yerlerden gönderilmiş ama ikisi de 11 Kasım yani 2. kez tutuklandığım tarihte savcının önünde olmuştur. Açılan zarfların kayıtlarında, kayıtlarda bulunmaması ve ısrarlı taleplere rağmen mahkemeye gönderilmemesi Çukurambar PTT kamera kayıtlarının silinmesi ve zarflarda tükürük testinin gecikme nedeniyle yapılmaması gibi delil karartma amaçladığı şüphesi adalet ve hukuk beklentilerimizi tüketmektedir. Türk Ceza Kanunu madde 94 bizim yaşadığımız süreci çok güzel açıklıyor. Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine aşağılanmasına yol açacak davranışları gösteren yani insanlara işkence yapan kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur deniyor. Şu an bizim yaşadığımız işkence değil midir? Yine TCK 94/2-b suçun diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde ceza 8 yıldan 15 yıla kadar olur diyor. Anayasanın kişinin dokunulmazlığı maddi ve manevi varlığı konulu 17. maddesine göre herkes yaşama, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Oysa günümüzde birtakım siyasi hedeflere ulaşmak için yasal gerekçe yasal gerekçe ve kanıtlar yerine faili meçhul ihbarlar ve sahte dijital verilerle ileri sürülerek hukuk alet edilerek yapılan ve aylarca süren tutukluluk işkence ve eziyetin manevi yani psikolojik boyutu ön plana çıkmaktadır. Hukuk adamı kisvesi taşıyan bazı kamu görevlileri birtakım özel amaçları ve paye beklentileri ve bir gruba hizmet adına verdikleri yasa dışı kararları ile masum insanlara işkence yapma ve eziyet etmeye eziyet etmeyi günlük hayatın bir parçası haline getirdiler. Medya ve siyaset destekli yeni işkence ve eziyet yöntemi uygulamaları son dönemde her geçen gün artarak bütün insanları korkutan insanların temel hak ve hürriyetlerini tehdit eden bir seviyeye ulaşmıştır. Eskiden işkenceyi kolluk kuvvetleri yapardı bizde hakim ve savcılara şikayet edip bunun engellenmesini isterdik. Şimdi bizi tutuklayarak işkence yapan hakim ve savcıları kime şikayet edeceğiz? Hakkımızı hukukumuzu nasıl koruyacağız? CMK 170/2, CMK 206, 210, 217, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 6/3-d dahil Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve CMK hükümleri ile ilgili Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak iddianameye taşınan faili meçhul ihbarlar taklit imzalı sahte plan ve gizli tanık itirafları yasal delil değildir. Üzerinde parmak ve avuç izi, izimin olmadığı kullanabileceğim bütün bilgisayar ve yazıcılarda elektronik ve dijital hiçbir izimin bulunmadığı onlarca bilirkişi ve raporu ve gerçek tanık ifadesiyle tespit edilen taklit imzalı sahte plan bir evrak ve belge değildir. Yasal bir değeri yoktur. CMK’nın ilgili maddeleri başta olmak üzere ilgili yasa hükümleri ve Kriminal inceleme kriterleri ihlal edilerek hazırlanan imza mukayese raporları tutukluluğu devam kararlarına hukuki ve yasal gerekçe asla olamaz. Genelkurmay Başkanının uygulama gücünü arkasına almayan bir eylem planı evrak veya belge niteliği taşımayan bir kağıt parçası bahanesiyle masum bir insanın aylardır tutuklu yargılamasına kimse hukuk ve vicdanla açıklayamaz tek kişilik örgüt veya cunta olamaz. Yine Yenisey dürüst yargılama adlı bir dokümanda şüpheliye karşı özellikle sanık haklarına karşı mahkemenin ve ceza kovuşturması organlarının yapabileceği en tehlikeli ihlaller nelerdir diye sorup kitapta cevabı veriliyor. Ve deniyor ki; kanaatimize göre en tehlikeli davranış biçimleri şunlardır 4 tane davranış biçimi. 1, müdafaa hakkı tanımadan usulü işlemlerin yapılması. 2, duruşma sırasında aksini ispatı mümkün olmayacak şekilde polisin deliller üzerinde sahtecilik yapması. Şimdi sahteciliği tespit edecek polis ama yapan zaten polis. Delillerin tek yönlü olarak ve hatta önyargılı bir şekilde değerlendirilmesi zaten polis tutanakları hem hakim yerine hem savcı yerine geçiyor ve her şeyi de polis tutanaklarını polisler yazıyor. Hazırlık soruşturması sırasında şüpheliye lehinde delil toplama imkanı sağlanmaması yaşıyoruz. Bizim lehimizde kaç delil varsa hepsi askeri savcılığın tespit ettiği deliller hiç biri Beşiktaş’taki savcılığın tespit ettiği

63

Page 64: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:64

delil değil. Hepsi aleyhimizde olanları topluyor lehte hiçbir bir delil yok. Onun için isyan ediyoruz savcılarımıza diyoruz ki; masumları koruyacak tedbirler alın, deliller toplayın hep yalancı şahitlere, iftiracıları korumayın diye isyan ediyoruz haklı olarak. Duruşmanın aleni olmaması 4. büyük hata tehlikeli davranış. İşti Silivri’ye getirilerek İstanbul'dan, toplumdan, ailemizden, herkesten, medyadan bu dava uzaklaştırıldı. Bu davanın aleni olduğunu hiç kimse iddia edemez. Hak, hukuk ve adalet olmayan bir yerde devlette olmaz, mahkemede olmaz, savcı ve hakimde olmaz. Mahkemenin talebiyle maddi gerçeği kim bulacak, polis mi? Sahte delilleri polis içindeki bir suç şebekesi üretiyor onlar değerlendiriyor. Kendilerini hakim ve savcı yerine koyuyorlar ve 9.3.2009 tarihli iletişimin dinlenme kararı sahte planın fotokopisinin Avukat Öztürk’ün bürosuna konulması fotokopi imzaya verilen imza mukayese raporları gibi bu konuda çok sayıda somut örnekler vardır. Nerede meçhul ihbarcının ihbar mektubu kayıtları IP numarası bilinen ihbarcının ortaya çıkarılması ve iletişimi dinleme kararları? Nerede gizli tanık Munzur? Nerede mahkeme, neden mahkemeye gönderilmiyor? Maddi gerçek ve iftiralar ortaya çıkmasın diye. Mahkeme süreci ve tutuklama süresi uzasın diye bu mu kamu hizmeti, bu mu devletin kolluk gücünün olması gerektiği yer? Yetki ve görev itirazımızla ilgili dilekçelerimiz oldu ve bu konuda Yargıtay karar verdi. Dedi ki; Yargıtay dosyamızda mevcut 28.09.2010 tarihinde Erzincan Eski Cumhuriyet Başsavcısı hakkında iddialar ve aynı olacak şekilde şahsıma yönelik iftiralarda kişisel suç kapsamında değil görev suçu kapsamında değerlendirilmiş ve CMK 250/3 gereğince davanın askeri mahkemede görülmesi gerektiğinin tespit edildiği bu kararda sayfa 22’de vurgulanmıştır. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.5.2010 tarihli 160 sayfalık birleştirme kararı mahkemenizin 15 sayfalık birleştirme kararı, 2 ve İstanbul Başsavcılığının gerekçeleri 2 dava arasında hukuki ve fiili bağlantılar olduğunu tespit etmiş ve bu ölçüden dolayı da zaten gizli tanıkları dinlemeye devam ediyoruz. Bu birleştirme kararlarında Yargıtay 11. Ceza Dairesinin birleştirme kararının isabetli olduğuna hükmeden Yargıtay Ceza Genel Kurulu Erzincan davası olarak bilinen dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesinde görülmesine karar vermiştir. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığıyla mahkemenizin verdiği gerekçeler dikkate alındında, bu kararların gereğinin yapılmasını ve birleştirme görev yetki ve birleştirme konusunda biran önce karar verilmesi zamanı gelmiştir. Mahkeme tahliye taleplerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 19. maddesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 5 ve 6. maddesi CMK 100 ve 104 ile Yargıtay içtihatlarına göre yeterli gerekçe yazmak durumundadır. Hukukta müfteri iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Bir hukuk ilkesi olan iddia makamının şahsıma yönelik iftiralar karşısında ortaya çıkan maddi gerçeğin, gereğini yapmasını ve vicdanları rahatlatacak şekilde tahliye talebinde bulunması hukuk, hak, hukuk ve adaletin bir gereğidir. Kovuşturmada geçen 13 aylık sürede hakkımda mahkeme tarafından alınan 190 kararın tamamı incelendiğinde ki dilekçe ekinde zaman almamak açısından mahkemeye sunmuştum, mahkemenin kararlarıyla taleplerin mukayesesi incelendiğinde şu ortaya çıkacaktır. Taleplerimizin ancak yüzde 14’ü karşılanıyor 63 tahliye talebine karşılık sadece 23 ret kararı var bunun hepside ikiye bir alınan mahkeme kararlarıdır. Sayın Başkanım sizin oyunuzun hiçbir anlamı kalmamaktadır. 23 ret oyunun hiçbir değeri yoktur ikiye bir alınan mahkeme kararları onu göstermektedir.”

Mahkeme Başkanı: “Toparlar mısınız?”Sanık Dursun Çiçek: “Sonuç ve teklifler. Hukuken evrak ve belge niteliği taşımayan taklit

imzalı sahte planın altında parmak izi ve dijital iz dahil hiçbir iz yoktur hayatın normal akışına ve bilimsel gerçeklere uygun olarak bir imza bu belgeyi bir imza atmakla suçlanmam maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yaptığım taleplerin biran önce işlem yapılmasıyla ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda mahkemeniz yetki ve görev yönünden yapılan itiraz konusunda 28.06.2010 tarihinde 2. madde olarak halen yargılaması devam etmekte olan ve bu dosyanın birleştirilmesi istemiyle açılan 2009/191 esas sayılı dava dosyası kapsamında kararımız gibi Anayasa Mahkemesinin bu konudaki gerekçeli kararı açıklandıktan sonra bir karar verilmesine şeklinde bir karar almıştır. Dolayısıyla bekletme sebebi saymıştır Anayasa Mahkemesi kararını.

64

Page 65: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:65

Anayasa Mahkemesi kararı 21.01.2010 tarihinde yayınlanmıştır dolayısıyla bu konuda mahkemenizin bir karar vermesini talep ediyoruz. Büyük bir siyasi baskı ve medya tehditleri altında hazırlanan imza mukayese raporlarının CMK’nın 6 maddesine aykırı olduğunu daha önce arz etmiştim. Yine zaman almamak açısından özetini makamlarınıza sunuyorum dolayısıyla bu raporlar yasal değildir CMK’ya aykırıdır. Bu kapsamda 86 kez başvurumuz var. Tarafsız hükümete bağlı olmayan kurumlardan özellikle üniversitelerden tecrübeli, uzmanlığı, tarafsızlığı tartışmasız özellikle taklit imza konusunda, basit imza konusunda akademik çalışmalar yapan kişilerin oluşturacağı bir heyet tarafından bu imzanın ve raporların tekrar incelenmesini ve bu kapsamda 4.2.2010 tarihinde imza mukayese raporuna Adli Tıp Kurumunda şerh koyan 4 tane uzmanın bilirkişi olarak mahkemede dinlenmesini talep ediyoruz. Adı bakan olunca ÖSYM gönderilen bir e-posta için kısa sürede failler bulunuyor. Ancak bizim IP numarası belli olan bir bilgisayarın gönderdiği sahte ihbar mektubu 2 yıldır hatta 3 yıldır bulunamıyor. Bir subayevlerinden çıkıyor, bir Beyoğlu’nda bir kuruyemişçi çıkıyor, bir Hollanda’dan gönderildiği çıkıyor. Mahkeme yazı yazıyor TİB’ten başka cevap geliyor Telekom’dan başka cevap geliyor bizde ne yapacağımız şaşırdık Başkanım. Mahkemenin kararlarını da hiçe sayıyorlar bu konuyu takdirlerinize sunuyorum dolayısıyla bu konuda gönderilmeyen cevapların biran önce gönderilmesini, gönderilmesinin takip edilmesini arz ediyorum. Aynı kapsamda 30 Eylülde Ankara'dan gönderildiği iddia edilen 1. mektup dahil ki onun özellikle sahte imzanın olduğu taklit imzanın olduğu sayfada parmak izi yapılmamıştı, diğer 2 ihbar mektubunda ve zarfları üzerinde parmak izi incelemesinin yaptırılmasını ve halen jandarmada kimliği tespit edilemeyen muhtemelen uzaydan geldiği değerlendirilen parmak izlerinin kime ait olduğunun ortaya çıkarılmasını mahkemeden istirham ediyorum, yalvarıyorum. Gerçek suçlular orada gizli tanıklarla filan vakit kaybetmeyelim. Yani 3 tane ihbar mektubu ki biri üzerinde inceleme yapıldı 14 tane parmak izi kayıtlarda, diğer ikisini de yapalım ve bunlar içinde duruşmalarda verdiğimiz isimler var. Emniyette Terörle Mücadele Şube, İstihbarat Şube, Organize Suçlar Şube ve Kriminal de görev yapan toplasanız 15, 20 kişi eder parmak izlerini karşılaştıralım eğer oradan çıkmazsa ben müebbet hapse hazırım. Mahkemeniz 25.11.2010 tarihinde 1-c maddesi olarak verdiği kararda ara kararda; dönemin Genelkurmay Başkanı ve 2. Başkanının ve iç güvenlik daire başkanının burada tanık olarak dinlenmesini, dinleme tanık dinleme safhasında dinlenmesini karar vermişti. Bu kararın önümüzdeki duruşmalarda uygulanmasını talep ediyorum, bu konuda karar alınmasını talep ediyorum. Aynı kapsamda daha sahte planın gündemde olmadığı dönemde 9.3.2009 tarihinde emniyet, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün 2009/4701 sayılı yazısıyla hakkımda iletişimin dinlenmesi talebinde bulunan emniyet görevlilerinin hangi gerekçeyle ki bunun cevabı da gelmedi. Hangi gerekçeyle bu talepte bulunduklarının tespiti açısından onlarında burada tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Bu konuda bir tespit tutanağı geldi 3.2.2011 tarihinde tespit tutanağına bakıyoruz Sayın Başkanım, arkada numaralar var. Dursun Çiçek 462 3265269 bu Keçiörenli Dursun Çiçek. Yine başka bir Dursun Çiçek, Hasan Atilla Uğur’la görüşmüş 312 4965767 benim numaram değil. Yine başka bir Dursun Çiçek Kurtça Bektaş’la görüşmüş numarası 532 7308617 bunlar kimdir, nedir? Benim telefonlarım diye size tespit tutanağı geliyor. Bunların açıklığa, aydınlığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Hala benim olmadığı tespit edil… Mahkemenin tespit ettiği kişilerin Dursun Çiçek, Albay Dursun Çiçek olarak size raporları geliyor Sayın Başkanım. Yine son talebimiz daha önce mahkemeye 2 Aralıkta bir dilekçeyle müracaat etmiştik saat 21:15’te ev telefonumuzu arayan Ordu’dan, Ünye’den arayan bir kişi vardı bunun tespitleri telefonun ankesörlü telefon olduğu tespit edildi, kamera kayıtlarının olmadığı tespit edildi. Bu arayan telefonun bizim ev telefonuyla yaptığı görüşmelerin tapelerini çünkü orada önemli bilgiler var Sayın Başkanım. Beşiktaş’taki bir hakimle, bir savcının Keçiören’de bir lokantada bir subayla yemek yediğini bilgi ve belge alışverişi yaptığının görüntüleri olduğunu iddia ediyor bu şahıs, telefon eden şahıs. Dolayıyla nokta olarak bu telefonun yeri de belli sinyal

65

Page 66: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:66

kayıtlarından baz istasyonu sinyal kayıtlarından orada o saatte dakikasıyla belli. Kimin cep telefonu ki insanlar cep telefonsuz şimdi sokağa çıkmıyorlar. Dolayısıyla bu kişinin de tespit edilerek mahkemeye çıkarılmasını arz ediyorum. Ve son olarak 31 yıllık (1 kelime anlaşılamadı) dahil bir hizmetten sonra 30 Ağustos 2011’de emekli olacağım. Sizde kamu görevlisisiniz ve yıllardır hizmet ettiğiniz bir kuruma veda edeceksiniz ancak cezaevinde veda edeceksiniz. Bunu bana yakıştırıyorsanız o sizin vicdanınıza kalmıştır. Dolayısıyla 2 yıldır devam eden yargılamada CMK hükümlerine aykırı, siyasi baskı ve medya tehditleri altında hazırlanmış imza mukayese raporları dışında aleyhimde hiçbir yasal delil yoktur. Son 9 aydır hakkımda mahkemenin hiçbir yeni delil ve inceleme talebi olmamıştır. Bu safhada artık kuvvetli suç şüphesinden ve delil karartma ihtimalinden söz edilemez. Mahkemede yapılan savunmalar verilen dilekçeler haklı taleplerimiz ve mahkemenin ara kararları gereği alınan cevaplar işlenen hukuk cinayetine ve işkenceye biran önce son verilmesinin zamanının geldiğini ortaya koymaktadır. Delillerin hukuka uygunluk denetiminin yapılmasını Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 19. Maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 ve 6. Maddesi, CMK’nın ilgili hükümleri hukuktaki hakkaniyet ve eşitlik ilkesi ceza hukukunun şüpheden sanık yararlanır ilkesinin bir gereği olarak tahliyemi ve müteakiben beraatımı talep ediyorum arz ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Azmi Ulu söz istedi, verildi: “Sayın Başkan Sayın

Hakimler 3 gün süren bu duruşmanın sonunda ben sadece 2 cümle söyleyeceğim. Birincisi bugün dinlenen tanığın benim müvekkilimle herhangi bir ilgisi olmadığı için beyanına bir diyeceğimiz yoktur. Ancak müvekkilimle ilgili taleplerimiz olacak fakat vekaletimi çok kısa bir süre önce aldığım için bu konudaki hazırlıklarımı henüz yapamadım. Önümüzdeki duruşmada bunları bildireceğim bu aşamada başka söyleyeceğim bir şey yoktur teşekkür ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek söz istedi, verildi: “Müvekkilim Türk Ceza

Kanunu madde 312 yani hükümete karşı suç işlemekten yargılanmaktadır. Suçun maddi unsuru incelendiğinde hükümetin ortadan kaldırılması bakanlar kurulunun bir bütün olarak varlığına son verilmesi veya görevini tamamıyla yapamaz hale getirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu eyleminde cebir ve şiddet kullanılarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki suçun hukuksal konusu oluşturan hak ve menfaatin ihlali başlı başına bir neticedir ve böyle bir ihlal olmadıkça suçun varlığından söz edilemez. Müvekkilim hakkında düzenlenen senaryo suçun oluşması için hazırlanan jenerik planın uygulamaya konulması gerektiği yönündeydi. Ancak bugün gelinen noktada planın uygulamaya konulduğu daha da doğrusu buna teşebbüs edildiği yer olarak iddianamede işaret edilen yer Erzincan veya Erzincan senaryoları delilleriyle birlikte çökmüştür. Çökmüştür, çünkü hem Efe’nin müvekkilim hakkında verdiği beyanlarında birbirinden çelişkili verdiği yanıtlar hem de gerek MİT’ten gelen gerekse Genelkurmaydan gelen dosyanıza da sunulan deliller Erzincan'ın 2 gizli tanık beyanı uydurması olduğunu ortaya çıkarmıştır. Öncelikle şunu ifade etmek isterim; dün yapılan duruşmada tanık iddianameyle ilgili hiçbir bağlantısı olmayan iddianamedeki iddialar dışında bizim dosyamızı ilgilendirmeyen iddialarda bulunmuştur. Mahkemeniz tanığın bu beyanlarına itiraz etmediği gibi bizlerin tanığı tanımak, tanığa ne dereceye kadar güvenileceği konusunda sorduğumuz sorulara itiraz etme ihtiyacı duymuştur. Hakkında 17 ayrı suçtan yargılaması yapılan ve meslekten atılmak üzere olan bir kişinin beyanlarına güven duyulmaması gerekir. Efe beyanlarının tamamını soyut ifadelere dayandırmıştır ancak bizlerin elinde Efe’nin geçmişine dair somut adalet müfettişi raporları mevcuttur. Bilindiği üzere Yargıtay’ın içtihat haline gelmiş kararlarıyla somut verilerle desteklenmeyen gizli tanık ifadelerinin esas alınmayacağı açıktır. Aslında gizli tanık müessesesi başlı başına bir sorundur, burada söylemleri delillerle ispatlanmayan 2 gizli tanık çıkmış görev yeri belli bir insanı bir yerden bir yere rüzgarın önündeki yaprak gibi savuruyor. Biz burada mış, miş, muş söylemiş, böyleymişten mi yola çıkacağız ve böyle mi hareket edeceğiz yoksa ciddi

66

Page 67: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:67

delilleri mi göz önüne alıp bunları mı değerlendireceğiz? Gizli tanık Efe’ye göre müvekkilimin üniforması önce yeşildi beyaz oldu, sonra beyazdı siyah oldu renkleri harap eden Efe ne hikmetse 2 yıl sonra Mustafa Bakıcı’yı tanıyıverdi. Her şeyden önce Efe verdiği beyanlarıyla gizli tanık Munzur’u bitirdi. Munzur’un ifadeleri tamamen yalanlandı. Tabi bu durumda Munzur’un da yeni gelişmelere çalışmak üzere aramıza katılmaması gerekmekteydi. Gizli Tanık Efe’nin verdiği ifadelere yönelik olarak dersine çalışıp sınavını geçtikten sonra Munzur’u da aramıza bekliyoruz. Efe Muş ve Bitlis Alay Komutanları seminere katıldı dedi akşamında birlikte eğlenmeye Kafe Şömine’ye gittik dedi. Munzur ben bu 2 alay komutanını ve Dursun Çiçek ile Ergin Saygun’u havaalanından aldım birlikte kafede oturduk ertesi gün aynı kafede eğlendik dedi. Efe aynı grup Şömine Kafede yalnızca bir kez eğlendik dediğine göre alay komutanları aynı gün içinde seminere mi katıldı havaalanından gelip kafede çay mı içti? Efe ben Şömine Kafede Dursun Çiçek’i görmedim dedi Munzur Efe kafedeyken Dursun Çiçek’te vardı dedi. Efe ile Munzur çatışmasına örnek olarak daha gösterebilecek nice örnekler var. Fakat bunların hepsini açıklarsak Munzur’a ne gerek var. Efe’ye göre herkes seferber olmuş daha yeni tanıdıkları savcı olan kendisine bilgi veriyor. Hatta türkü çalınan 3. sınıf halka açık bir kafede Efe’ye darbe yapacaklarını bile söylüyorlar. Bu kadar üst düzey subay gidecek başka yer yokmuş gibi 3. sınıf bir kafeyi bulmuşlar. Bir de güvenmedikleri adamlar var diye orduevine girmiyorlarmış ama üniformalarıyla orduevinde tam takır kahvaltı yapmışlar. Efe diyor ki; ben şunu tanırım bunu tanırım ancak bahsettiği kişiler onu doğru düzgün tanımıyorlar hatta aramız çok iyi dediği Yaşar Baş bile ifadesinde Efe’yi görür görmez bundan adam olmaz dedim diyor. Daha önce hiç tanımadığı müvekkilimi henüz teşhis etmeden tanık beyanında ismini söyleyen Efe, önce Mazlum Otelde kalan kişiyi Dursun Çiçek diye kaydettiler diyor. Sonra ben Dursun dedim deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor. Bu Efe öyle bir tanık ki Savcı Osman Şanal’ın orduevinden istediği bilgilerin gelmediğini bile biliyor. Ancak Saldıray Berk’in komutanları bir saat masada bekletmesinin mümkün olmayacağını bilmiyor. Hatta Efe teşhis tutanağında ev sahibi olan ordu komutanı gelmeden misafirlerin kahvaltıya başlayacağını bile ileri sürüyor. Efe teşhis tutanağında şöyle teşhis etmiş, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve birkaç tane rütbeli subay vardı 4 nolu fotoğrafı teşhis ederken birlikte kahvaltı yapıyorlardı demiş fakat dün dedi ki; ben Saldıray Berk’i görmedim. O zaman ev sahibi görmeden kahvaltıya mı başlandı diye soruyorum bende. Efe’nin beyanları sonucu duruşmada yaşananları haber yapan ele geçirilmemiş, sindirilmemiş yayın organları oldu. Bu haberlerin altına da yorumlar yapan bilinçli insanlar işte bir tanesine örnek; ben olsam Dursun Çiçek’in yerine biraz makara yapardım. Tanığın yeşil kıyafet demesi üzerine koyu yeşil mi açık yeşil mi diye sorardım. Bakalım yalana ne kadar ayrıntılı katılabilecek. Sonra açıklardım kar beyazı mı kış siyahı mı giydiğimi. Dursun Çiçek derhal beraat etmeli basının bilmediği hiçbir şeyin bu duruşmada yaşanmadığını düşünürsek biraz olsun insanların neler söylediklerini 4 duvar arasından çıkıp okuyun derim bu naçizane fikrim. Müvekkilim, müvekkilimin Erzincan'a gittiğine dair bir tane delil yok ama gizli tanıklar bol keseden atıyor, yok kavşaktan aldıkta gitti de geldikte Erzincan savcısı aynı Beşiktaş savcısı gibi zorlama deliller üretmeye çalışmış ve iddia makamı savcılık değil, senaristlik yaptığı için mahkemenize 24.05.2011’de sunduğum bir dosya delili görmezden gelmiştir. Bu deliller resmi belgelerdir. Göndericisi, alıcısı bellidir. Bunlar nelerdir? Dursun Çiçek’in 2009 yılı içinde sadece Erzincan, Erzurum’a değil doğu ve güneydoğudaki hiçbir yere uçakla ya da helikopter ile seyahat etmediği. 2009 yılında Erzincan Orduevinde hiç kalmadığı, Mazlum Otelde kalan Dursun Çiçek 77 doğumlu biri olduğu. Dursun Çiçek’in 3. orduda yapılan seminere katılmadığı, Dursun Çiçek’in iddiaya konu tarihlerde görevinin başında Ankara'da bulunduğuna dair Genelkurmay giriş-çıkış kayıtları MİT’ten ve Genelkurmaydan gelen Dursun Çiçek’in Erzincan'a gittiğine dair hiçbir delil yoktur yazısı. İddia makamı senaryo yazmıştır çünkü bu deliller ile birlikte Dursun Çiçek’in soruşturmanın başından beri dinlenen telefonlarında Erzincan davası sanıkları ve tanıklarının hiç birisiyle herhangi bir telefon görüşmesinin olmadığı da bilinmektedir. Dinleme

67

Page 68: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:68

tapeleri, örgüt suçlarının temel delilidir. Gerek müvekkilimin telefonu, gerekse Erzincan davası sanıklarının telefonu dinlenmiş bırakın konuşmasını bir tane cemaat kelimesi bile geçen herhangi bir konuşma bulunamamıştır. Bu davada senaryo yazmak sadece savcılara özgü değil tabi. Gizli tanıklar, gizli ihbarcılar meşhur. Munzur anlatıyor; güya havaalanından gelenler arasında 1. Ordu Komutanı Ergin Saygun’da varmış. Bir ordu komutanını bir başçavuş ve bir kafe garsonu sivil araçla karşılayıp 3. sınıf bir kafeye götürürler mi? 1. Ordu Komutanının geleceğinden, 3. Ordu Komutanının haberinin olmaması mümkün mü? Ordu komutanı Erzincan'a gelmiş orduevinde kalmak yerine otelde kalır mı? Gizlice geldiği varsayılan kişilerin askeri helikopterle gelmesinin akıllı ve mantıklı bir yanı olabilir mi? Bu gizli tanıkların askerlik yapmadıkları zaten buradan da belli, bihaber yaşıyorlar. Gizli tanık beyanlarının samimiyetsiz olduğu ve yönlendirmeyle alındığını gösteren somut bir olguda; Tanık Munzur’un önceleri sözde terör örgütünün faaliyetlerinin içinde bulunmasına rağmen ne hikmetse birden pişmanlık duyarak sözde örgütten kendisini soyutlaması ve akabinde örnek vatandaş olarak kendisinin de aynı suçtan yargılamayı göze alarak tanıklık yapmasıdır. Aynı olayı biz 30.09.2009’da ihbar mektubu gönderen kendisini subay olarak tanıtan kişinin beyanlarında da gördük. O da aynen Munzur gibi sonradan pişman olanlardan. Bu saçmalıklarla süslü iddianameniz tam bir hukuk skandalıdır. Taleplere gelince; AKP müşteki olduğu bu davayı takip etmemektedir. Varlıkları yalnızca davaya siyasi baskı oluşturmaktadır. Bu sebeple; müştekilikten çekilmelidirler şayet gerçeklerin peşinde olsalardı bir kez olsun gelip dinleme zahmetinde bulunurlardı. Sayın Heyet Köksal Bey dışındaki diğer üyelerde bizim taleplerimizi dinlerlerse en azından 18 celsedir bulunduğumuz bu talepleri karşılarlar diye düşünüyorum. Mahkeme dosyasında bir hukukçunun delil olarak göremeyeceği ancak sizlerin belli ki delil saydığınız şeylerin hukuki durumunun değerlendirilmesini talep ediyoruz. Belgenin bulunduğu yer olarak gösterilen Avukat Serdar Öztürk'ün bürosunun aranma şeklindeki hukuksuzluklar, gizli ihbar mektupları ve mailler göz önüne alındığında; kural ve esaslara aykırı olarak elde edilen bu şeylerin hukuken geçerliliğinin olup olmadığının değerlendirilmesi için geç kalınmıştır. Gelinen bu aşamada mutlaka değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu talebim müvekkilimin daha önce tekrarlamasına rağmen ve bilirkişi atanması talebinde bulunmasına rağmen sizler reddetmiştiniz. Dolayısıyla artık bu talebimizi değerlendirmeniz ve karşılamanızı bekliyoruz. Gölcük’te bulunduğu iddia edilen ve mahkemeye 24.5.2011 tarihinde gönderilen TEM’den 3 polisin tespit tutanağına gelince. Birincisi böyle tespit tutanağı olmaz, hukuken böyle bir tespit tutanağı olmaz. Tespit ancak gözle görülen elle tutulan şeylerin kaleme alınmasıdır. Mahkemenizde görülen davalar ve Beşiktaş Adliyesinde görülen 3 polisi bilirkişi olarak atama ve iddianameyi bu 3 polisin beyanları üzerinde kurma çabaları hukuka uygun değildir. Kendisini hakim ve savcı yerine koyan bu 3 TEM’ci diyor ki tutanakta; proje adını verdikleri Genelkurmaya sunulmak üzere yapılan çalışma 21.03.2009’da yapılmış, yine TEM’cilere göre bu çalışmada görev alacaklar listesi kitleşim isimli Excel tablosunun taslağı 2003’te hazırlanmaya başlanmış, 2008’de de tamamlanmış. 5 yıllık gecikmenin sebebi ise; 5 yıl düşünmeleriymiş 5 yıl sonunda ancak bu görev alacakları olgunlaştırıp oluşturabilmişler. Nereden biliyorsun demezler mi adama, sen mi düşündün 5 yıl demezler mi? 5 yılda bu kadar subayın görev yerleri değişir, kimisi emekli olur, 5 yıllık süre askeri kariyer sisteminde bir çalışma grubu oluşturmak için normal bir süre değildir. Ama dedim ya işte askerlikten uzak olan bu kadar insan olunca zaten belli bu kadar askerleri karşılarına almalarından ortaya somut bir gerçek çıkıyor. Tabi düşünce gücü sınır tanımıyor, sonunda yazmışlar, yazmışlar ve şu sonuca varmışlar; Dursun Çiçek’in adı kitleşim adını verdikleri listede geçiyormuş. Kitleşim listesi polislere göre neymiş? İrtica ile mücadele planını hazırlamakta çalışacak kişiler grubuymuş. Çok sayıda askerin ismi varmış biz bilmiyoruz yarısını yazmışlar herhalde yarısını bırakmışlar karacısı var bunların içinde denizcisi var, havacısı var tuğgenerali var, tümgenerali var, orgenerali var. Hatta Deniz Kuvvetleri Orgeneral Özden Örnek varmış. Bu kadar adam bir araya gelmiş önce taslak hazırlamış bunun adına da proje ismini vermişler ve Genelkurmaya

68

Page 69: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:69

sunuluyormuş. Bu projenin içerisinde de irtica ile mücadele eylem planının işte bir 10, 15 maddesi aynen varmış. Ve sonra ne olmuş. Son planı Dursun Çiçek yazıp imzalamış. Yani bu kadar üst düzey adam bir araya gelmiş, işte orgeneraller çalışmış çabalamış yıllarca son planı Dursun Çiçek yazmış ve Genelkurmaya mı sunmuş? Ayrıca yine bu kadar üst düzey subay bir araya gelmiş askeri yazım tekniğine uymayan bu ucube kağıdı mı çıkarmışlar ortaya? Buna kargalar bile güler. Bu plan denen pilavı kim hazırladıysa o belgeleri Gölcük Donanmaya yerleştiren, Serdar Öztürk'ün bürosuna bu pilavı yerleştiren kimse onu bulmanızı talep ediyorum. Gölcük Askeri Savcılığı tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti bir dijital veri olan 5 nolu hard diskteki dosyaların sahte olduğunu bilirkişi raporuyla tespit etmiştir, daha doğrusu şaibeli olduğunu. Söz konusu bilirkişi raporu Balyoz davası dosyasında bulunmaktadır. Ayrıca Sayın meslektaşım Hüseyin Beyde size sunacak. Ayrıca bu Word dokümanlarının donanmada veya adı geçen kişilerin şahsi bilgisayarlarında hazırlanmadığı da yine tespit edilmiştir, biz o aşamaları geçtik. İçinde her AKP, medya faaliyeti, FG, cemaat yazan yazıları bilgisayar çıktılarını bu davaya bağlayacaksanız bu yargılama, yargılama olmaktan çıkar ve bu yargılama ile bizim daha çok işimiz var. Ayrıca adına proje verdikleri yazının içinde bir madde daha varmış ama bu irtica ile mücadele planının içinde de yokmuş TEM’ci öyle diyor. O da neymiş? İşte Alaattin Sevim son kaydeden olarak geçmiş orada diyormuş ki Alaattin Sevim iddia bu; Deniz Feneri konusunda çalışma yapılmamıştır gerekirse yaparız nokta. Hükümet Deniz Feneri Davasından kurtulmak için yeni yollar arıyor olsa gerek aynı irticanın önünü açma planında olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Deniz Feneri Davasının kapatılmasına hizmet edecek yeni deliller ve veriler bir yerden çıkar artık. Geçtiğimiz hafta kimliği belirsiz kişi veya kişiler Devlet Bakanı Hayati Yazıcı@ bilmem ne nokta com adresinden üniversite yerleştirme merkezine mail atıp yeğenim yerleşemiyor asabı bozuldu güzel bir yere yerleştirin asabımı bozmayın demiş. Başbakan isyan ediyor Facebook falan yahu bunlar çirkin, berbat herkes adına her türlü ahlaksızlık yapılabilir mail göndermek nedir? Biri çıkar senin adına da gönderir iftira atmak bu kadar ucuz mu? Başbakana buradan sesleniyorum; müvekkilim 29.06.2009’da atılan ucuz bir maille tutuklandı. İftira atmak bu ülkede Başbakan ya da bakan değilseniz normal bir memursanız işte bu kadar ucuz. Müvekkilimin ismini Ergenekon davası sanıklarının ismiyle aynı yerde geçiren tek mail olan; 29.06.2009 tarihinde gönderilen bir mail vardı. Mahkemeniz 28.02.2011 tarihinde TİB’e yazdığı yazıda; bu mailin içeriğini sordu. Fakat TİB dedi ki; sizin gönderdiğiniz Kuruyemişçi Süleyman Sarak bilgisinden başka elimizde başka hiçbir bilgi yok dedi 30.03.2011 tarihinde gönderdiği yazıda. Bunun üzerine, Telekom il müdürlüğünden tekrar talep edildi. Mümkünse en kısa zamanda maili gönderen kişinin bulunmasını ve Kuruyemişçi Süleyman Sarak ise bu, bu mailini göndermişse bu kişi onun. Aksi halde Telekom’dan gelen cevaba göre bu maili gönderen kişinin tespit edilmesi halinde o kişinin ara kararla önümüzdeki celse duruşmada tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Aradan 2 yıl geçti, biz 2 yıldır istiyoruz bu maili kim gönderdi diye ama savcılar pek iş başında değildi ne yazık ki. İhbar mektubunda bu planın hazırlanma emrini verdiği iddia edilen gerçekleri bulmaksa eğer amacımız emekli Orgeneral İlker Başbuğ dediler, emekli Orgeneral Hasan Iğsız dediler, şimdi bir de Tümgeneral Mustafa Bakıcı üzerine gidiyorlar yeni hedef o belli ki. Ve ismi geçen diğer albaylar böyle bir emir verilip verilmediği konusunda artık tanık olarak gelsinler burada müvekkilim 2 yıldır tek başına uğraşıyor böyle bir şey varsa bile tek başına olması mümkün değil iddiaya göre bunlardı emri veren buyursunlar gelsinler sizde çağırın daha hala bize işkence yaşatmayın. Yine geçtiğimiz hafta haberlerden okuduğumuz üzere Levent Göktaş’ın ifadesini burada okumak istiyorum; Pekgüzel’in sorusu üzerine irtica ile mücadele planını, planı davasının tutuklu sanığı Dursun Çiçek ile kara harp okulundan arkadaşı olduğunu ifade eden Göktaş; 1980 yılında mezun olduk. Kızlarımızın adı İrem, o Tokat Reşadiyeli, ben Tokat Erbaa’lıyım tek ortak noktamız budur. Çiçek’i 30 yıldır hiç görmedim ama o bayramlaşma töreninde gördüm demiş ben hatırlamıyorum Dursun Çiçek çok zekidir doğru hatırlıyordur şeklinde konuşmuş. Sizi

69

Page 70: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:70

geçmişleri temiz olmayan Kriminal tipte 2 gizli tanık beyanlarıyla yargılama yaptırırken Levent Göktaş, Dursun Çiçek ve daha nicelerinin beyanlarını doğru kabul etmemeye iten nedeni açıklamak için Nazım Hikmet’in sözlerini okuyorum. Ben size ne anlatırsam anlatayım her şey sizin anladığınız kadardır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi bu mahkemede çoktan değişmiştir. Dolayısıyla tahliye talebi konusunda mahkemenizin gerekçesiniz ve sübjektif takdirine bırakıyorum. Teşekkürler.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanıklar Bedrettin Dalan ve Dursun Çiçek müdafii Av. Hüseyin Ersöz söz istedi, verildi:

“Sayın Başkan, Değerli Heyet öncelikli olarak bugün dinlenen tanık Abdullah Kaya müvekkilim Levent Göktaş’la ilgili olarak birtakım değerlendirmelerde bulundu. Fakat bu yargılamanın konusu olmadığından dolayı 2009/191 esas sayılı dosyanın yargılaması esnasında müvekkilimin lehine olan hususlar olarak değerlendirdiğim beyanları üzerinden yine birtakım değerlendirmeler yapacağım. Bu dosya kapsamında buna ilişkin herhangi bir şey söylemeyeceğim. Sayın Başkan Değerli Heyet, müvekkilim Bedrettin Dalan neden dosyanız kapsamında sanık konumundadır? Bu soru kovuşturmanın başladığı ilk celseden itibaren bizlerin müteaddit defalar dile getirmiş olduğu bir sorudur aslında. Hangi fiili neden, hangi eylem, hangi olgu, hangi vaka müvekkilimizi dosyanız kapsamında sanık konumuna getirmiştir? Şu aşamaya kadar ne iddianame içeriğinden, ne ek klasörlerden, ne de mahkememizin çeşitli kararlarından yola çıkarak bu soruya hiçbir şekilde cevap bulabilmiş değiliz. Dosya kapsamında iddianamede müvekkilimize isnat edilen suçlamalara dayanak olarak temelde telefon görüşmelerinin gösterildiğini görmekteyiz. Ancak bu telefon görüşmelerinin muhteviyatı incelendiğinde bunlar arasında İstanbul Barosundaki yönetim kurulu üyelerinin, bunlar arasında saygın işadamların ve başarılı akademisyenlerin olduğunu görüyoruz. Ve bu kişiler temel alındığında bu kişilerin hiç birisinin dosyanız kapsamında sanık konumunda olmadığını da görüyoruz ve değerlendiriyoruz. Bu çerçevede müvekkilimiz hakkında isnatlara konu yeterli doyurucu bir vakanın, olgunun, delilin dosyanız kapsamında olmadığını bir kez daha belirtmek istiyoruz. Peki, ne oluyor? Biz bunu belirtiyoruz bunu dile getiriyoruz biraz önce Sayın meslektaşımın da dile getirdiği gibi. Biz bunu dile getirdikçe biz bu olguyu, bu gerçekliği ortaya koydukça bir başka yerde bir başka noktada müvekkilimizle ilgili olarak ya da bu dosya kapsamındaki sanıklarla ilgili olarak yeni deliller üretiliyor ve bu üretilmiş olan deliller dosyanıza sunuluyor ya da başka dosyalara servis ediliyor. Bunun son örneğini Sayın Başkanın dün okumuş olduğu ve dosyamıza giren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen 2 tane dokümanda görüyoruz. Biraz önce meslektaşım bu dokümanların içerikleri hakkında bu dokümanların muhteviyatları hakkında bilgi verdi. Ama bizim hep bu devam eden yargılama sürecinde altını ısrarla çizdiğimiz bir konu vardı bu da bu dokümanların hukuka uygunluk denetiminin mahkemeniz tarafından ivedilikle ve öncelikle yapılması gerektiği hususuydu. Bu taleplerimize ne yazık ki karşılık alamadık. Mahkemenizin 2009/191 esas sayılı dosyasında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş olan bir kararı size ibraz ettik. O kararda hukuka aykırı olarak dosyaya savcılık makamı tarafından sunulmuş olan bir CD’nin mahkeme tarafından hukuka uygunluk denetiminin yapıldığını ve bunun bir delil olarak nitelendirilemeyeceğinden hukuka uygun olarak bulunmadığından dolayı çözümünün yapılmasının talebinin savcılık tarafından yapılmış olan bu talebin reddedildiği gördük. Peki, şimdi yine buna benzer bir durumla karşı karşıyayız, Sayın Çiçek’in müvekkilimin talebi doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına mahkemeniz tarafından bir müzekkere yazıldı. Yazılmış olan bu müzekkereye cevaben daha sonra bizim önümüze koyulacağını zamanı geldiği zaman koyulacağını düşündüğümüz birtakım dijital dokümanlara bağlı olarak yapılmış olan tespit tutanakları dosyanıza girdi. Fakat yine üzülerek gördük ki bir hukuk adamı olarak üzülerek gördüm ki söz konusu dijital dokümanların hukuka uygunluğuyla ilgili hiçbir değerlendirme bu polis fezlekesinde, bu tespit tutanağında yer almıyor. Oysaki biz değişik yargılama süreçlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş

70

Page 71: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:71

olduğumuz çeşitli dilekçelerde bu dokümanların hukuka uygunluğu noktasında birtakım değerlendirmelerde bulunmuştuk ve buna ilişkin olarak da bir kısım bilirkişi raporlarını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuştuk. En azından söz konusu dijital dokümanların ele geçtiği iddia olunan yer noktasında ki birtakım bilirkişi raporlarının da bu tespit tutanaklarında yer alması ya da savcılık makamının mahkemenize bu dijital dokümanlarla ilgili tespit tutanaklarını gönderirken en azından bu bilirkişi raporlarını da göndermesi gerekirdi. Savcılık makamı bunu yapmadı bu iş savunma makamı olarak yine bize düştü ve mahkemenizin dosyasına girmiş olan bu dokümanlarla ilgili olarak çok kısa birtakım değerlendirmelerde bulunma zorunluluğu doğdu. Neydi bunlar? Sayın Başkan Değerli Heyet, mahkemeniz dosyasına girmiş olan bu 2 tane dijital doküman Gölcük Donanma Komutanlığında yapılmış olan arama ve el koyma işlemleri sırasında ele geçtiği iddia olunan 5 nolu hard disk içerisinden çıktığı iddia olunan ısrarla iddia olunan bir hard diskin içerisinde yer almaktadır. Bu hard diskin imajı mahallinde alınmış ve imajının bir örneği donanma komutanlığı askeri savcılığına verilmiştir. Donanma komutanlığı askeri savcılığı bir adli makam, bu hard disk üzerinde bir bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi incelemesi kendi alanında uzman 5 tane bilirkişi tarafından yapılmıştır ve bu bilirkişi incelemesinde 5 nolu hard disk içerisinde 2 çeşit dokümanın bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlardan bir kısmı bu hard diskin takılı olduğu bilgisayarın önbelleğinde iz bırakan ve bilgisayarın mek değeri olarak adlandırdığımız değeri bu Excel ve Word belgeleri üzerinde bırakan bir değerlendirmedir. Her seferinde yeni bir dijital kavram bu yargılama sürecinde karşımıza çıkmaktadır. Bu da şu anda mek değeri olarak ifade ettiğimiz kavramdır ve bu delillerin bütünlüğü ve geçerliliği noktasında önemli bir husustur altı çizilmesi gereken bir husustur. Çünkü mek değeri olarak adlandırdığımız değer her bilgisayara özgü, her bilgisayarda farklı bir değer içeren ve o bilgisayarda bir Word, Excel yani ofis programı kullandığınız takdirde o bilgisayardaki mek değerinin o ofis programında Word ve Excel belgesinde iz bıraktığı belirtilmesi gereken bir husustur. Ancak 5 nolu hard diskten çıkan bu dokümanlarda ve bilirkişiler tarafından manipülatif olarak nitelendirilen bu dokümanlarda bu mek değeri bulunmamaktadır. Daha doğru bir ifadeyle daha açık bir ifadeyle söz konusu dijital dokümanların ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosyanıza gönderilmiş olan 2 dijital dokümanda bunlara dahildir. Donanma komutanlığındaki bilgisayarlarda yaratılmış olduklarına, oluşturulmuş olduklarına, üzerinde değişiklik yapılmış olduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve bulgu bulunmamaktadır. Sayın meslektaşım bu konunun çok fazlada ayrıntısına girmeden bu dokümanların manipülatif nitelikte olduğu hususunda bir değerlendirmede bulundu. Evet, bu dokümanlar manipülatif bir niteliğe sahiptir. Fakat manipülatif bir niteliğe sahip olmasının ötesinde yani o bilgisayarlarda üretilmemiş olmasının ötesinde kendi içerisinde birçok maddi çelişkiyi de barındırmaktadır. Bu maddi çelişkilerden bir tanesi örneğin; bir Powerpoint sunum dosyasında Powerpoint sunum dosyasının 2003 senesinde oluşturulduğu tespit edilmiştir. Fakat 2008 yılına ait bir banka dekontu bu Powerpoint sunusunda yer almaktadır. Buna benzer maddi çelişkiler, buna benzer zaman çelişkileri bu dijital dokümanların tamamına hakimdir ve bu dijital dokümanların hukuken geçerliliği noktasında maddeten geçerliliği noktasında delil olarak kabul edilmesi noktasında da kafalarda bir sürü soru işaretini beraberinde getirmektedir. Bu raporda ne denilmektedir? Bu raporda; bir bilgisayarda oluşturulan ve zaman içinde değişiklik yapılan dosyaların oluşturulma tarihlerinin her zaman değiştirme tarihinden ya küçük ya da eşit olduğu hususunda değerlendirmeler vardır. Ancak manipülatif olarak nitelendirdiğimiz bu dokümanların büyük bir kısmında değiştirilme tarihleri oluşturulma tarihlerinden daha eskidir. Bu ise fiilen mümkün olmayan bir durumdur. Yine mahkemenize arz edeceğim bilirkişi raporunda tespit edilen ve EK-B’de belirtilen dosyaların 5 numaralı hard diskte oluşturulmadığı, açılmadığı ve bu bilgisayara başka bir kaynaktan kopyalandığı noktasında değerlendirmeler bulunmaktadır. Yine söz konusu dokümanlarınki dosyanıza sunulmuş olan ve zamanı geldiği zaman aslında önümüze koyulacak olan bu dokümanların başka bir kullanıcı adıyla başka bir bilgisayarda ve o bilgisayarda oluşturuldukları

71

Page 72: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:72

bilgisayarın tarih ve zaman bilgileri değiştirilmek suretiyle oluşturulduğuna ilişkin birtakım tespitlerde bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle Sayın Başkan Değerli Heyet, mahkemeniz dosyasına sunulmuş olan dijital dokümanların tamamı hukuki denetime muhtaç, kendi içerisinde maddi çelişkiler ve zaman çelişkileri barındıran hususlar içermektedir. Bu çerçevede mahkemenizden öncelikle talep edilmesi gereken husus; söz konusu dokümanlar üzerinde Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesi çerçevesinde hukuka uygunluk denetiminin yapılmasıdır. Müvekkilimiz hakkında müvekkilimiz Bedrettin Dalan hakkında verilecek olan, verilen yakalama kararının infazının beklenmesi kararında ya da diğer müvekkilimiz Dursun Çiçek’in tutukluluk halinin devamı kararına ilişkin gerekçede bu hukuka uygunluk denetimlerinin ivedilikle yapılması ve bu konuda mahkemeniz tarafından bir karar verilmesi gerekmektedir. Gerek müvekkilimiz Bedrettin Dalan açısından gerekse Dursun Çiçek açısından dosyadaki delillerin böylesine ağır bir koruma tedbirini gerektirecek ölçüde güç ve kudrete sahip olmadığı değerlendirmesini yapmak gerekmektedir. Bu çerçevede Sayın mahkemenizden özellikle dosyaya yeni giren bu dijital dokümanlarla ilgili olarak yapılmış olan bilirkişi raporunun donanma komutanlığı askeri savcılığından talep edilmesini istiyoruz. Ve uzun süren tutukluluk halini de göz önünde bulundurarak müvekkilimiz Dursun Çiçek’in tutukluluk haline son verilmesini ve yine hakkında iddianamede yeterli delil bulunmayan diğer müvekkilimiz Bedrettin Dalan açısından ise yakalama kararının kaldırılmasını talep ediyoruz. Bunu arz ediyorum efendim.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber söz istedi, verildi: “Bugün tanık olarak dinlenen Avukat Abdullah Kaya’nın beyanlarıyla ilgili birkaç şey söyleyeceğim, fazlada uzatmayacağım konuşmamı. Avukat Abdullah Kaya’yla kendisi de burada bahsetti bizim hiçbir husumetimiz yok. Levent Göktaş’ın müdafilik görevini üstlenene kadarda kendisini hiçbir şekilde tanımıyorduk. Ancak vekaletnameyi aldıktan sonra Ankara'da henüz o zaman Ankara'daki ofisimizi kapatmamıştık Cemal Nadir Sokaktaki ofisi daha doğrusu ben oradan ayrılmamıştım. Orada bizimle bir tanışma ve bir değerlendirme toplantısı yapıldı. O toplantıda aynen ben Erdal Şenel’in Zekeriya Öz bana yapmış olduğumuz görüşmede ben, benimde 28 Şubat sürecinde onun yardımcısı olduğumu, pek çok tapemin olduğunu, görüşmelerimin olduğunu ve beni de alabileceğini söyledi bana. Beni açık açık tehdit etti şeklinde bir beyanı oldu. Bunu ben çok net hatırlıyorum Sayın Başkan birçok konuda bunlar avukat, müvekkil ilişkisidir diyerek görüşmelerini ifade etmekten kaçındı. Daha doğrusu bunun arkasına saklanarak burada öylesine geldim işte tanıklık yaptım şeklinde bir duruşma oldu kendisinin tanıklığında. Yani sıkıştığı noktada bunlar avukat, müvekkil ilişkisidir dedi. Aynı zamanda o gün yapmış olduğumuz görüşmede Serdar Bey ona bir soru sordu. Abdullah Bey siz Erdal Şenel’in avukatlığı yapıyorsunuz biz aslında prensip olarak bu dosyada ki yenge hanımla da Nesrin Hanımı kastediyor Levent Beyin eşi. Yenge hanımla da prensip olarak bu konuda anlaşmıştık. Bu dosyada başka birisinin avukatlığını üstelenen bir kişi olmayacaktı. Siz Erdal Şenel’in avukatısınız ve Erdal Şenel’in savcılık ifadesinde sonunda etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istiyorum şeklinde bir beyanı var. Neden böyle bir beyanda bulundunuz şeklinde fikrini söyledi. Kendisinin beyanı aynen şöyleydi Sayın Başkan Sayın Heyet; devlette bir yere kadardır bu insanlar yıllarca hizmet etmiş olan insanlar yani kaç yaşlarına gelmişler, bunların tutuklanmış olmasını haksız buluyorum o şekilde ifade verdi biz müvekkilimizi o şekilde değerlendirdik dedi. Bizim zaten Abdullah Kaya’nın avukatlık görevini üstlenmesine en baştan itibaren karşı çıkmamızın en önemli nedeni; Erdal Şenel’in ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istiyorum demesi ve akabinde tutuksuz olarak yargılanmasıydı. Yani etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanıyor olmak için ortada bir suç işlendiğini kendisinin de bu suça iştirak ettiğini ancak pişman olduğunu anlamı çıkıyor sonucu çıkıyor. Bizim en başka karşı çıkmamızın nedeni oydu. Devamında, ek ifadenin alınacağı gün ben ek ifadeye girmek istemesem neden oraya gideyim? Ve gerçekten bizimle yemek sırasında özellikle benimle çünkü Serdar Bey ben ek ifadeye girmem dedi karşı çıktığını da söyledi benim zaten savcılarla da

72

Page 73: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:73

aram iyi değil dedi siz öyle görmüşsünüz gidin bakalım ama hem benden rica etti hem de ben katılmak için çok ısrar ettim. Çünkü Levent Göktaş’ın ilk ifadesinde de beni içeriye almamışlardı çok ısrar ediyorum dedim. Ben bu ek ifadeye girmek istiyorum hatta gerekirse hiç ağzımı açmayacağım, karışmayacağım ama Levent Beyin yanında olmak istiyorum dedim. Demet Hanım olmasanız daha iyi olacak sizin savcılarla aranız kötü benim dedim savcılarla problemim olmadı şimdiye kadar bakın Serdar Beyin oldu ama benim olmadı. Serdar Beyin problemleri de verilen dilekçelerle ilgili biliyorsunuz 51 nolu DVD'yi getirin, getirin niye getirmediniz? Şu dilekçemizde ısrar ettik niye getirmediniz siz savcısınız, kolluk kuvvetine niye emir veremiyorsunuz? Şeklinde tartışmalar hani öyle bunlar avukat olarak görevi içerisinde olan şeyler. Nihayetinde 51 nolu DVD kırıldı herkes biliyor. Yani ben o ifadeye girmek için o gün gerçekten çok ısrarcı oldum devamında artık bakın dedim buna Levent Bey karar versin ve gelir gelmez Levent Beye ilk sorduğum soru buydu. Levent Bey ben ifadeye girmek istiyorum lütfen gireyim hiç konuşmayacağım, karışmayacağım ama sizin yanınızda olmak istiyorum dedim. Tamam, kızım ol dedi ama Abdullah Kaya istemiyor benim orada olmamı. Yani planlı ve programlı bir şekilde o ek ifadeye götürmüştü müvekkilini. Ben aşağıya 5 dakikalığına indim yukarı çıktım Levent Bey sen girme kızım. Yahu baktım yüzüne sadece Abdullah Kaya’nın yüzüne baktım Levent Beye hiçbir şey söylemedim kafasını çevirdi gitti ve nihayetinde ben ek ifade bitene kadar oradaydım. Şimdi tabi inkar ediyor ne diyebilirim namusu ve vicdanı üzerine şerefi üzerine burada yemin etti söylenecek bir şey yok inkar ediyorsa. Avukat Hasan Beyin kendisine söylemiş olduğu ve bunun üzerine bizim kendisiyle görüşmeye gittiğimiz konuyla ilgili olarak da Hasan Bey burada kendisi açıklama yapacaktır o konuya girmiyorum. Bir 2. husus efendim, biz yargılamanın başından itibaren taleplerde bulunuyoruz ve bu taleplerin üzerine belli ara kararlar alınıyor. Bu ara kararları toparlayıp bir araya getirdiğimiz zaman bizim taleplerimiz ne? Parmak izi incelemesi mermilerin menşeinin ortaya çıkarılması, hangi tarihte gelmiş, son kullanıcısı kim? Çünkü bunu bulduğumuz takdirde ancak bu mermilerin kim tarafından müvekkilimin işyerine bırakıldığını ortaya çıkartabiliriz. Ve bir de Albay İlyas Çınar’da elde edildiği iddia edilen 51 nolu CD’deki Serdar Öztürk'le ilgili kısım. Çünkü bu 51 nolu CD’ye kendisi Ocak 2009’da tutuklandığı zaman Serdar Öztürk'le ilgili hiçbir açıklama yapılmamış. Bunu ispat edebiliriz benim müvekkilim hedef seçildikten sonra bu CD’ye ekleme yapılmış açıklıyoruz ve bu CD’yle ilgili bilirkişi raporu talep ediyoruz sonradan üzerine veri eklenebilecek bir CD mi değil mi bu kadar basit. Mermilerle ilgili olarak da 2008 yılında kime ithal edilmiş diye sorduğumuz soru bu ve parmak izleri. Şimdi ara kararlara bakıyoruz 9.7.2010 tarihli ara karar; 51 nolu CD’yle ilgili inceleme devam ettiğinden örneğinin verilmesi talebinin bu aşamada reddine. 16 Temmuz 2010 tarihli karar; sanık İlyas Çınar’da bulunduğu belirtilen 51 nolu CD’yle ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasını bu konuda Mahkememiz Hakimi Hüsnü Çalmuk’un naip hakim olarak görevlendirilmesine, irticayla: mücadele eylem planı ve İzmir’de bize yardımcı olacaklar adlı belge üzerinde neden parmak izi incelemesi yaptırılmadığının sorulmasına çok uzatmıyorum. Yani 3 tane şeye dikkat etmenizi istiyorum; 51 nolu CD, mermiler ve parmak izi onlarla ilgili ara kararları okuyorum sadece. 18 Ağustos 2010 tarihli değişik iş kararı İlyas Çınar’a ait 51 nolu CD bilirkişi incelemesi yaptırılması bu yöndeki talebin beklenmesi. Yine aynı günlü kararın Gümrük Müsteşarlığına yazı yazılarak tüm mermi ita…. kayıtlarının ayrıntılarıyla mahkemeye gönderilmesinin istenilmesi. 7 Eylül 2010 tarihli karar sanık Serdar Öztürk’le ilgili olduğu iddia edilen İlyas Çınar’dan elde edilen 51 nolu CD’nin içinde bulunduğu dijital eşyaların üzerinde halen Naip Hakim incelenmesinin devam ettiğinin bildirilmesi. Yine aynı tarihli Gümrük Müsteşarlığına mermilerle ilgili olarak yazılan yazılı cevabının beklenmesine. 29 Eylül 2010 tarihli değişik iş kararı 51 nolu CD’yle ilgili işlem yapıldığının sanığa bildirilmesine. Suça konu mermilerle ilgili olarak Gümrük Müsteşarlığından gelen yazı üzerine yeniden yazı yazıldığının sanığa bildirilmesine ve bu bağlamda Ala mermilerinin ithalatçı firmasına yazı yazılmasına. 20 Ekim 2010 tarihli karar mermiler konusunda yapılan araştırmanın sonucunun beklenmesine. Bu

73

Page 74: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:74

çok önemli 9 nolu dilekçe müvekkilime atıfta bulunuyor 9 nolu dilekçe irticayla mücadele eylem planı isimli belge üzerindeki parmak izi incelemesi. 9 nolu dilekçede belirtilen parmak izi incelemesine yönelik taleplere konu yazıların özel olarak korunmadığı özel poşetlerde muhafaza edilmediği anlaşıldığından inceleme talebinin reddine. Yani her şey incelenmiş bu 4 sayfalık belge ayrılmış devamında da, emniyetten gelen bir yazı var. Efendim özel poşetlerde muhafaza etmedik gereği gibi muhafaza etmedik, parmak izi incelemesi yaptıramayız anlamı yok. Böyle bir şey olabilir mi? Devam ediyorum. 12 Ocak 2011 tarihli ara karar 51 nolu CD’yle ilgili olarak bilirkişiden ek rapor alınmasına devamında 51 nolu CD’nin soruşturma aşamasında düzenlenen raporunda bu CD’nin Hash değerinin tespit edilip edilmediğinin sorulmasına. 18 Ocak parmak iziyle ilgili olan emanet eşyası açıldığından mermi ve parmak izi kayıtları o da aynı şekilde. 18 Ocak (1 kelime anlaşılamadı) sanıkla ilgili olduğu belirtilen mermilerin menşeiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma Tedarik Merkez Komutanlığı cevap geldiğinden yazı yazılmasına. 11 Nisan bir önceki celse Ala (1, 2 kelime anlaşılamadı) Limitet Şirketi yine mermiler. Ve 51 nolu CD’yle ilgili olarak Hash değerinin tespiti ve raporun tanzimi hususunda naip hakim incelemesinin henüz tamamlanmadığının sanığa bildirilmesine. Yani yargılama yapılıyor da biz ara kararlarımızın cevaplarını alamıyoruz. Yani biz talep ettiğimiz delilleri mahkemenizde toplayamıyoruz. Aynı ara kararlar yani şöyle bir üst üste koyduğum zaman ortaya resim çok net çıkıyor. İlk gün 51 nolu CD ilk günden itibaren parmak izi ilk günden itibaren gümrük kayıtları. Yargılamayı niye yapıyoruz ki usulen burada bulunmamızda, bulunmamızın da burada boşu boşuna vakit ve emek kaybetmemizin de bir anlama yok aslında. Yani eğer bir yerlere varıyor olabilseydik biz bu yargılamanın en başından itibaren bakın benim müvekkilim asla savunma yapmayacaktı. Gerçek suçluları bulabilmek için bu savunmayı yapmak zorundasın diye biz baskı yaptık ona. Gerçek suçluların bulunması için gayret gösteriyoruz biz, masumiyetimizi kanıtlamak için değil. Gerçek suçluları bulunulsun diye bu ara talepler, taleplerimizde yazılı ve sözlü olarak taleplerde bulunuyoruz. Ama bu talepler ısrarla reddediliyor bu talepler reddedildiği zaman asıl suçluya ulaşılamıyor işte buradaki gibi siyasi bir soruşturma at yarına, at yarına devam etsin. İnsanlar tutuklu olarak kalsın tahliye gibi bir beklentisi bile yok artık. Yani ben çıkıp ne konuşacağım, mahkemeden neyi talep edeceğim diyorum. İşti ortada talep etmişiz bekleniyor talep etmişiz reddedilmiş, talep etmişiz deliller yok edilmiş. Ben mi yok ettim bunları? Ne demek deliller muhafaza edilmediği için gereği gibi korunmadığı için talebin yerine getirilmemesi. Bir diğer husus, Sabri Uzun’un ifadesi, Sabri Uzun’un ifadesini 6 ay önce talep ettik nihayet dosyaya geldi ama mahkeme kalemi bize Sabri Uzun’un ifadesini çünkü ısrarla soruyorum geldi mi diye. Avukat Hanım Sabri Uzun’un ifadesi geldi ama bu ifadeyi size veremiyoruz dediler. Sebep dedim. O konuyla ilgili bir soruşturma devam ediyormuş, gizli soruşturma mahkeme başkanının kararıdır size ifadeyi veremeyiz dedi. Sayın Başkan bu konuyla ilgili olarak yazılı talepte de bulundum, 2 gün önce mahkemenize sundum. Bu konuyla ilgili olarak bir soruşturma devam ediyor olabilir tabi ki gizliliği devam eden bir soruşturmanın ifadeleri o dosyaya zarar verecekse okunmayabilir. Ancak o ifadenin bu davanın konusuyla ilgili bölümlerinin burada muhakkak okunması gerekiyor. Veya bunu yapmıyorsanız bir sonraki celse Sabri Uzun’un burada derhal en kısa sürede hazır edilip tanık olarak dinlenmesi gerekiyor. Neden derhal? Sabri Uzun’la ilgili olarak internette yapmış olduğumuz araştırmalar, son tutuklamalar sürecin Sabri Uzun’a doğru gittiğini gösteriyor. Sabri Uzun tutuklanırsa ki Hanefi Avcı’da da aynı süreç yaşandı adam kitap yazdı bundan sonra başıma her türlü şey gelebilir hazırlıklıyım dedi bir kısım insanlar zaten tutuklanacaktı bunu kendisini savunmak için yazdı dedi. Bir kısım insanlarda bizim gibi yazdığı için tutuklandı dedi. Şimdi Sabri Uzun’un ifadesinin tanık olarak ifadesinin alınması gerekir. Neden? Çünkü burada sadece bu davanın konusuyla ilgili hususlar sorulur kendisine böylece hani o verdiği ifadeyle ilgili olarak soruşturması devam eden dosyada zarar görmemiş olur. Şimdi gerçi hoş biz Salı günü burada soruşturması, gizliliği devam eden bir soruşturmanın Erzincan'daki, Erzurum’daki devam eden dosyanın tanığının

74

Page 75: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:75

yargılamasını yaptık. O dosyada gizliydi itirazlar oldu ama dinlenmedi. Yargılaması burada başladı burada olmayan insanlar hakkında bir sürü kayıtlar, tutanaklara geçti yandaş medyada da manşetlere çıktı çok enteresan bir durum. Şimdi bu da önemli Sayın Başkan biz burada taleplerde bulunuyoruz sonra siz içeri giriyorsunuz ara veriliyor, geliyor gereği düşünüldü deniyor bizim taleplerimizin ara kararlarda olmadığını görüyoruz. Dilekçeler veriliyor o dilekçelerde duruşmada değerlendirilsin deniyor, duruşmalarda dilekçeler ve talepler tekrar söyleniyor. Tekrar bir ara veriliyor geliniyor gereği düşünüldü deniyor. Ya bunlar yine karar alınmamış deniyor. Şimdi 2. ihbar mektubunun zarfıyla ilgili olarak hem biz hem diğer meslektaşlarım defalarca talepte bulundu. Dosyanın Yargıtay’da olduğu aşamada zaten böyle bir şey gerçekleştiremezdik. 2. ihbar mektubunun zarfının artık dosyaya intikal etmesi gerekiyor bizim o zarfı görmemiz gerekiyor. Çünkü fotokopileri okunmuyor o zarfın üzerindeki tarih ve damganın şekli çok önemli gerekçesini de açıklıyoruz. Lütfen bu konudaki ara kararınızı da gözden uzak tutmayın. Dikkat edilsin mutlaka getirtilsin. Onun dışında bizim Ankara'da yapmış olduğumuz bir suç duyurusu vardı iddianamede şöyle bir telefon tapesi var çünkü. Benim bulunduğum apartmana polis operasyon yaptı benim kalacak başka güvenli yerim yok. İlk günden itibaren biz bu mesajın müvekkil tarafından müvekkiline değil Serdar Bey tarafından müvekkiline atıldığı değil müvekkili tarafından ki şuanda ağır cezada onun iddia ettiği dosya nedeniyle tutuklu olan insanlar vardır yargılaması devam ediyor bu kadın kaçıyor, saklanıyor. Çünkü kaçırılmış, tehdit edilmiş, mal varlığı zorla elinden alınmış, sahte çek, çek koçanları imzalatılmış çocuğun başına silah dayanarak ya kaçan bir kadın ve bizim müvekkilimiz. Bu kadın, saklandığı yerde böyle bir operasyon yapılmış ki daha sonra telefon kayıtlarında da var Serdar Bey arıyor kendisini Hale Hanım ne oldu? Ya Serdar Bey sormayın ya diyor birisi birisini öldürmüş galiba o kaçan kişide bizim binaya saklanınca basın mensupları polisler inanın nasıl korktum diyor. Bu mesaj iddianamede sanki benim müvekkilim kaçan bir insan, saklanan bir insan gizli işler yapan bir insanmış gibi ondan gitmiş gibi gösteriliyor. Şimdi iddianame çıktıktan sonra 1, 1 buçuk yıl sonra Ankara'daki dosyaya bir rapor geldi o raporu da dilekçemiz ekinde sunduk size. Diyor ki; bu mesaj Serdar Öztürk’ten işte diğer numarayı vermiş ona atılmamıştır söz konusu kişiden Serdar Öztürk'e ait numaraya atılmıştır. Şimdi 1 yıl sonra 1 buçuk yıl sonra ya da 5 yıl sonra bunun bir anlamı var mı? Yok, yani bunu yapanlar kasten yapıyorlardı ama çünkü konuşmalar mantıklı bir şekilde dinlendiği zaman ki bunlar emniyetin elinde var. Zaten Hale Hanım söylüyor Serdar Bey diyor birisini öldürmüşler bizim binaya saklanmış öldüren kişide kaçmış polisin elinden etrafı polisler sardı. Yani bu kadar basit bir konuda bile suç isnat etmeye çalışıyor. Müvekkile ait olmayan yine devam ediyorum müvekkile ait olmayan, 0216 4743253 numaralı telefon uzun bir ara kararlar silsilesinden sonra bizim tarafımızdan abone bilgileri sunuldu. Tokatlı tabelacılık yapan başka TC kimlik numarası olan Serdar Öztürk isminde bir vatandaş. Yine Serdar Öztürk gmail.com diye bilgiler iddianameye koyuldu. Biz suç duyurusunda bulunduk gitsin ifade versin de gerçekler ortaya çıksın diye Eyüp Serdar Öztürk diye bir vatandaşa aitmiş evet bu mailler bana ait dedi. Ama dosyanın içerisinde duruyor. Yani bütün iddiaları maalesef biz tek tek çürütüyoruz zaman ilerledikçe aleyhe değil lehe deliller toplanıyor sanıklar yönünde. Bunları bulabilmek, toparlayabilmek içinde ayrı ayrı suç duyurularında bulunmak zorunda kalıyoruz. Şimdi müvekkilin işyerinde arama yapılmasını gerektiren ihbar maili, uzun çabalarımızdan sonra bu ihbar maili geldi dün, Salı günü biz bunun örneğini aldık ekleri fotokopide karışmış zannettik biz bunu Sayın Başkan. Yani ihbar mailinde Serdar’ın ismi geçmiyor Levent Göktaş’ın ismi geçiyor sonra işte birtakım tablolar falan var. Ya dedik fotokopide karıştı herhalde bunlar sabah geldim kalemden bunlar karışmış dedim tekrar bakabilir miyim? Hayır, yok karışmamış, gerçekten o ihbar mailinin eki onlarmış ama Serdar’ın adı yok. Yani Serdar’ın adı olmadan Serdar’a yönelik bir ihbar olmadan onun ofisini arama kararı alınıyor. Niye? Çünkü telefonları dinleyenler Serdar Öztürk'ün 4 günlüğüne Ankara dışına çıkacağını biliyorlar. Yeni bir ihbar maili ya da ihbar telefonu için zamanda yok alelacele nöbetçi hakimi de ayarla Metin Özçelik kendisi

75

Page 76: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:76

hakkında suç duyurusunda bulunduk defalarca ifade bile verdirmedi bize. Esasa ilişkin savunmalarınızda anlatırsınız dedi. Yani ben sizi tutuklayacağım gereğini yapacağım hiç bunlarla zaman kaybetmeyelim dedi, dinlemedi bile elimizden çekti delilleri ya bir bakalım neymiş bunlar diyoruz biz ofiste çıktığı iddia edilen delilleri görmeye çalışıyoruz, elimizden çekti. Yani artık bu dosyada ben beyanda bulunmak bile istemiyorum bir şey söylemekte istemiyorum ama mecburum. Şimdi bir dilekçem daha var Sayın Başkan bu dilekçede benim müvekkilimin bazı tahlil sonuçları var. Bu dilekçeyi vermemi istememişti ama vereceğim ben kayıtlara girmesini istiyorum. Benim müvekkilim Hepatit-B taşıyıcısı. Karaciğer enzimleri normal bir insanın 2 katı. Yani bu şu demek; karaciğer enzimlerinin yüksek olması demek; her an karaciğerde patolojik bir sorun çıkabilir ve kontrol edilmesi, dikkat edilmesi gerekir özel bir diyetin uygulanması gerekir. Ve hastaneye gitti ısrarlarım üzerine hastanede ayrıca o tahlil sonuçları var ayrıca sağ göğsünde bir kitle çıktı bu kitleyle ilgili olarak ultrasonla bakıldı evet bir kitle var dendi. Devamında müvekkilimi MR’a sevk ettiler. MR dedikleri bilgisayar mıknatıslı bir sistem yani vücuttaki yüksek kuvvetli mıknatıs sistemiyle vücudu görüntülüyor. Orada internetten radyoloji derneğinin çıktısı var vücudunda metal olan insanlar MR’a giremezler. Müvekkilimde belirtiyor doktora beni MR’a sevk edemezsiniz çünkü benim vücudumda şarapnel parçaları var diye hayır diyor. Yani biyopsiye sevk edilmesi gereken bir hasta kitle olduğu tespit edilmiş MR’a sevk ediliyor ve başka işlem yapılmıyor. Şimdi biz burada gördük dilerim öyle değildir tabi inşallah öyle değildir. Ama 1 yıl boyunca kanser olan Avukat Yusuf Erikel’e antibiyotik tedavisi uygulandı. Yani bu insanlar bu şekilde mi öldürülmeye çalışılıyor artık. Gerçekten ben avukat olarak her celse çıktığım zaman ne söyleyeceğim ki artık diye düşünüyorum. Ama müvekkilimin sağlık sorunları artık ben sadece tahliye istiyorum Sayın Başkan başka talebim falanda olmayacak. Çünkü talep etsek de gelmiyor tahliye talep ediyorum ama biliyorum hele seçimlerden önce bu karar asla çıkmayacak, asla çıkmayacak hele müvekkilim açısından mümkün değil. Yani bunun umutsuzluğu, çaresizliği, karamsarlığı içerisinde bir taraftan sağlık sorunları, bir taraftan siyasi bir soruşturmanın verdiği sıkıntılar böyle devam ediyoruz. Nereye kadar devam edecek bu süreç ne zamana kadar devam edecek? Valla biz çok sıkındık yani bunu devam ettirenler sıkılmadı ama. Bu kadar Sayın Başkanım başka bir şey demeyeceğim.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Hasan Gürbüz söz istedi, verildi: “Sayın Başkan Sayın Üyeler, mahkemenizde görülmekte olan davanın yine mahkemenizce görülen diğer Ergenekon adıyla anılan davaların soruşturma aşamaları uydurma deliller, kaynağı meçhul ihbar mailleri, gizli yalancı tanıklarla yani kısaca hukuka aykırı delillerle yürütülüp huzurunuza getirildi. Ve maalesef kovuşturma aşaması da bu hukuk dışı soruşturmayı hukukileştirme süreci şeklinde devam ediyor. Pazartesi günü dinlenen gizli tanık, dosyaya ne kattı somut olarak? Ha dosya açısından biz müdafiler açısından şu faydası oldu; o gizli tanığın yalancı bir tanık olduğu ispatlandı. Ama zaten bu tanığın beyanının hukuki bir değeri yoktu. Anlattığı olaylarda zaman, mekan, tarih, somut hiçbir şey yoktu. Yine bugün dinlenen tanık Abdullah Kaya dosyaya ne kattı? Hiçbir şey şimdi orada 3 yerde benim adım geçmiş onunla ilgili de kısaca açıklamaya yapayım. Maalesef avukat aralarındaki konuşmalar avukatların kendi aralarındaki konuşmalar sohbetler, vesaireler yargılamanın neredeyse konusu haline geldi. Şimdi önce Serdar Öztürk'ün talebiyle Abdullah Kaya tanık olarak çağrıldı mahkemeniz kabul etti dinlediniz. Daha öncede Serdar’ın savunmasında beyanları vardı Abdullah Beyle ilgili. Abdullah Beyde bundan duyduğu rahatsızlığı karşılaştığımızda söyledi. Mahkemeye dilekçe vereyim beni dinleyin diyeyim neyse dinlesinler beni dedi. Bende kendisine dedim ki; her adı geçenin yargılamada her adı geçenin gidip mahkemeye beni dinleyin demesiyle bu iş olmaz. Mahkeme eğer gerekli görürse ciddiye alırsa sizi çağırır dinler siz kendinizden emin olduktan sonra zaten mesele yok derim. Hatta Serdar Beyle ilgili tazminat davası ve ceza dairesi açıp açmamayı düşünüyordu kendi takdiri olduğunu. Ama Serdar’ın zaten bu süreçte yeterince mağdur olduğunu, açılacak davalarla daha fazla mağdur edilmemesi görüşünde olduğumu ama takdirinde kendisinde olduğunu söyledim o

76

Page 77: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:77

da makul buldu evet dedi Serdar bu sürecin mağdurudur. O bakımdan da dava açmayacağım dedi. Diğer bir konu; Mustafa Koç’un ek ifadeye götürülüp götürülmeme meselesi. Şimdi ben Mustafa Koç’un müdafisiyim Abdullah Beyde müdafisi. Mustafa Koç’la bu konuda görüşmüş değilim onun için o konuda bir beyanda bulunmam takdir edersiniz ki avukatlık mesleği açısından uygun olmayacaktır. Diğer bir konuda Savcı Zekeriya Öz ve Avukat Abdullah Beyle ilgili Serdar’ın telefon tapelerinde birtakım hakaret hami sözler sarf ettiğinin söylenmesi meselesi. Biliyorsunuz tapelerde bu tip hareket hami kişisel şeyler yok. Ama konuşmalarda olabilir böyle şeyler geçmiş olabilir bunu evet Abdullah Bey bana söyledi Serdar Bey savcı Beye bir gittiğimde dedi bana ve size Serdar bolca hakaret, küfretmiş diye söyledi dedi. Benim hatam şu; bunu Serdar’la paylaşmıştım bak Serdar çok böyle yapmışsın telefonlarda çıkışın zor olacak demiştim maalesef bu bile yargılamaya getirildi burada konu edildi. Eh savcılık makamı soruşturmaları bu şekilde yürütürse kovuşturma da bu şekilde gidiyor. Tabi bir de bir diğer müvekkilim Levent Göktaş’ın ek ifadesi üzerinde bir hayli duruldu. Gerek kendi yargılandığı davada gerekse bu davada. Şimdi buradan şöyle bir yanlış algılama doğuyor; sanki o ek ifade Levent Göktaş’ın aleyhine veya işte iddia edilen örgütün varlığını kabule dönük beyanlar içeriyormuş gibi bir yanlış algı doğuyor. Bugün yetişebildiğim, öğleden öncesinde yoktum yetişebildiğim kısımda Sayın kıdemli üyemizin sorusu üzerine Avukat Abdullah Bey o ifadenin giriş kısmındaki işte Ergenekon örgütünün tehlikeli bir örgüt olduğunu gördüm, anladım kısmının otomatikman Savcı Bey tarafından yazıldığını söyledi ki; Levent Beyinde o yöndeki beyanı bu yöndeydi zaten. Yani o ek ifadede Levent Beyin veya davayı etkileyecek somut bir şeyde yok. Niçin bu kadar çok fırtına koparıldığını da anlamış değilim doğrusu. Şimdi esas konumuza dönecek olursak; dinlenen Gizli Tanık Efe, 2 gün dinlendi özeti bence şu; 1. günkü tutanaktan okuyorum. Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Hasan Gürbüz: Bunların hepsini mahkemeye sunacağız çünkü tanığın yalan söylediğini Sayın heyetinizde görsün bunların hepsi dosyada var. Gizli Tanık Efe: Hayır, neyse ya ha bu benim şahsımla alakalı bir soruşturma yalan söylüyorsam kendi şahsımla alakalı yalan söylüyorum. Olay bu; yalan söylüyor kendi şahsıyla ilgili de buradaki şahıslarla ilgili de bu davanın sanığı olmayan başka şahıslarla ilgili de söylediklerinin hepsi yalan. Zaten o yalanlarının ortaya çıkması üzerine Sayın iddia makamında oturan savcılarımız profesyonel davranması gereken Sayın savcılarımız maalesef çok hissi tepkiler verdiler ve biraz önce Serdar’ın davayla kendini özdeşleştirdiğine ilişkin bir mevzu geçti. Maalesef Pazartesi günü hayretle ve şaşkınlıkla Sayın iddia makamının özellikle kıdemli savcımız Mehmet Ali Pekgüzel’in olayı son derece hissileştirdiği, kişiselleştirdiğini kürsü yumruklayacak derecede kendisini kaptırdığını üzülerek gördüm ki ben kendisini soğukkanlı ve profesyonel bir kişi olarak görüyordum ama demek ki bu süreç Sayın savcımızı da davayla özdeşleştirmiş. Bu noktada yapılacak yargılamadan sağlıklı bir karar çıkmaz, çıkması da mümkün değil. Eğer ki bir davadan iddia makamı kürsü yumrukluyorsa orada iş bitmiştir. Çünkü diğer taraftan kendisini bu davanın başsavcısı ilan eden Sayın Başbakan hiç gizleme, saklama gereği duymadan açıkça Balyoz davası sanığı emekli General Engin Alan’ın kendisi törene geldiğinde ayağa kalmadığı için tutuklandığını ve bunun onun bedelini ödediğini açıkça söylüyor. Ki ben Engin Alan’ı Balyoz davasındaki iddialarla ilgili tutuklandı zannediyordum meğer Başbakan geldiğinde ayağa kalmadığı için tutuklanmış. İşte dosyanız sanığı Deniz, o da Başbakanla ilgili konuşmaları yayınladığı için tutuklandı. Demek ki, bu davalarda tutuklanan tüm sanıkların bir hikayesi var. Sayın Başbakana, çevresine veya işte adı sıkça zikredilen cemaatin bir yerlerde ayağına basmış. Artık bu davaların siyasileşmediği hukuki bir yargılama yapıldığını iddia edebilir miyiz? Çıkacak sonuçlardan sanıklar, müdafiler, Türk milleti nasıl vicdanen tatmin olacak? İstanbul’a 100 kilometre ötede gözlerden uzak, insanlardan kaçınılarak yargılama yapılıyor. Gizli tanık buraya geliyor statükodan bahsediyor. Gizli tanığı dinlerken Şamil Tayyar’ı, Mehmet Baransu’yu veya Samanyolu Haberi dinliyor gibi hissettim kendimi. O beğenmedikleri statüko vesair dedikleri 1960 ihtilalini yapan ihtilalciler Yassıada yargılamalarını radyodan naklen

77

Page 78: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:78

yayınlamışlar, milletten bir şey kaçırmamışlar o zamanki 50 sene önceki teknik imkanlarla radyodan Yassıada Duruşmaları yayınlanmış. Ama 2005 yılında Ceza Muhakemeleri Kanununa duruşmalarda görüntü ve ses kaydı alınması yasağını getirirken zaten bu işler planlanmış onun için bu yasaklar konulmuş. Ondan önce öyle bir yasak yoktu kameralar gidiyordu mahkemeye. Yani Sayın Başkan Sayın Heyet, bu işler epeydir planlanmış adım adım uygulanıyor ve bize de hasbelkader avukatlık rolü düştü bizde onu ifa etmeye çalışıyoruz. Bütün çabalarımız, dilekçelerimiz, taleplerimi, şu aşamada yerini bulmuyor ancak zabıtlara geçiyor. Pazartesi günkü zabtı okudum orada da epey eksikler var demek ki zabıtlara da tam geçmiyor onları da okumak lazım incelemek lazım eksiklikleri bildirip düzenlenmesi istemek lazım. Fakat hangi birine yetişeceğiz o da mümkün olmuyor. Şimdi o gizli tanık beyanında, dava dışı Hanefi Avcı’dan bahsetmişti bir avukatın Erol Halka diye bir avukatın kendisini aradığını, Hanefi Avcı’yı verdiğini efendim Hanefi Avcı’yı tanıdığını ve bir Hanefi Avcı’nın kendisine bir CD verdiğini söylemişti. Duruşma tutanağından o bölümü çıkarttım Hanefi Avcı’ya gönderttim böyle bir beyan var nedir bu diye. Cevap şu bu şahsı tanımıyorum hayatımda hiç görmedim böyle bir telefon konuşması olmadı böyle bir CD’de vermem zaten söz konusu olmaz şahsı tanımıyorum niye vereyim böyle bir şeyde bende bulunmaz bu yeni bir komplo ve tezgah diye cevap göndermiş. Zaten şahsı dinlerken komployu görüyorsunuz Hanefi Avcı beni aradı demiyor Erol Halka Avukat Erol Halka aradı Hanefi Avcı’yı verdi diyor. Ha oradan Erol Halka’nın Avukat Erol Halka’nın dinlenmesine geçildiği zaman evet ben aradım verdim diyecek. Ama Hanefi Bey bir uyarıda bulunmuş demiş ki; orada adı geçen Avukat Erol Halka Eskişehir’de cemaatin ileri gelenlerinden birisidir demiş. Bakın komploya e tabi bu yalancı tanığın yalanları ortaya çıkınca elbette Sayın savcılarımız isyan edecek. E o zaman yalancı tanık getirmeyeceksiniz doğru düzgün ele alınır bir tanık getireceksiniz, somut delil getireceksiniz. İşte bu yargılamalar böyle gidiyor, böyle kurgulanıyor, böyle delil yaratılıyor ondan sonra Gizli Tanık Efe Avukat Erol Halka beyanlar Hanefi Avcı’nın dosyasına ekle demek ki bu yönde bir ifadeler alınmış tanıktan öyle anlaşılıyor tanık bolca ifade vermiş. Veya HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’i tanıyorum iyi tanırım beni oraya o gönderdi onunda yalan olduğunu müfettiş raporuyla ispatladık o gün demek ki onunla ilgili de beyan vermiş. E böyle böyle Türkiye’de sanık yapmayacağınız insan kalmaz eğer bunun adına yargılama diyorsanız. 4 yıldır Türkiye bu hukuk dışı, kanun dışı sahteciliklerle dolu soruşturmalarla oyalanırken bakın memleket ne hale geldi. Memleketin güneydoğusu, doğusunda maalesef devlet hakim değil. Ülkenin Başbakanı Hakkari’ye mitinge gidiyor kepenkler kapalı şikayet ediyor, gücün yetiyorsa açtır sen Başbakansın gücün bu insanları buraya tıkmaya yetiyor. PKK’yla mücadele etmiş gazileri, kahramanları buraya tıkmaya yetiyor. Aydınları tıkmaya yetiyor. Ama Hakkari’de kepenkleri açmaya yetmiyor bu olmaz. Kendisini bu soruşturmanın başsavcısı ilan eden Sayın Başbakanı o kepenkleri de açtıracak kudrette görmek istiyorum. Yine Sayın savcılarımızı burada kürsüyü yumruklarken gördüğümüz gibi oralarla ilgili de yumruğunu vururken görmek istiyorum. İnşallah görürüz. Saat geç oldu daha fazla uzatmak istemiyorum müvekkilimin sağlık durumunu gerçekten iyi değil o tip konuşmalardan da hoşlanmıyor onu biliyorum. O kütle meselesiyle ilgili sağ göğsünün altındaki gerekli tetkikler yapılmıyor. Sanıkların götürüldüğü yeni cezaevi 1 nolu cezaevi müdürünü Adalet Bakanlığına çağırmışlar bunları ezeceksin demişler, müdürde onu yapıyor şuanda. Kendi beyanıdır kaç kişinin içerisinde söylediğini biliyorum inkar ederse ispatlarım bakanlıktan ez dediler eziyorum diyor müdür. Bu insanlar devlete emanetti ama öyle bir iş yaptılar ki yeni bir cezaevi, yeni bir kadro kurdular ezdiriyorlar. Zulüm gittikçe artıyor onun için Sayın heyetin ben vicdanına, adaletine güveniyorum müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Cahit Karadaş söz istedi verildi: “Sayın Başkan vaktin geciktiğini oldukça geç kaldığımızı biliyorum. O yüzden fazla uzatmayacağım mahkeme salonlarında yargılama konusu maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hepimizin ortak kaygısı olmalı. Üzülerek Sayın savcılarımızda böyle bir kaygı olmadığını bende teşhis ve tespit ediyorum diğer

78

Page 79: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:79

meslektaşlarım gibi. Bugün son olarak ifade veren Abdullah Kaya’nın ifadesiyle ilgili birkaç kelime söylemek istiyorum sebep ve saiklerini bilmiyorum ancak benim tanık olduğum bir konuda kesinlikle gerçeğe aykırı beyan verdiği hususunda ısrarcıyım. Ankara'da (1 kelime anlaşılmadı) Bürosunda kendisiyle görüşmeye Avukat Demet Hanımla birlikte gittik. Orada bize o zamanlar bu soruşturmanın başında olduğu söylenen Savcı Zekeriya Öz’le ilgili samimiyetini ballandıra ballandıra anlattıktan sonra Serdar’ın bazı telefon görüşmelerinde kendisine küfrettiğini sadece Zekeriya Öz’den öğrendiğini bizzat söyledi. Buna bende tanığım gerekirse yemin altında da bu beyanımda ısrar ederim. Sebep ve saiklerini bilmiyorum bir insan ceza mahkemesinde şeref ve namusu üzerine doğru söylemeye yemin ettikten sonra neden yalan söyler? Ya korumak istediği bir menfaati vardır ya da bir yerden, bir şeylerden korkuyordur. Bunun başka açıklaması yok ben sebep saiklerini bilmiyorum ancak bu beyanı kesinlikle gerçekdışıdır. Takdirinin gereğini Sayın mahkemenin görüşlerine bırakıyorum. Diğer yandan bir önceki celsede dinlenen çapraz sorgusu yapılan Gizli Tanık Efe’yle ilgili de birkaç şey söylemek isterim yine uzatmadan. Orada rahmetli Kurmay Yarbay Miktad Şamdancı’yla çok samimi olduğunu söyledi ifadesinin bir yerinde. Fakat o dönem basında çıkan haberlerden bizimde internetten edindiğimiz bilgi kadarıyla ki doğru olup olmadığı da mahkemece araştırılabilir. Miktad Şamdancı’nın rahmetlinin söz konusu bölgeye 20 günlük geçici görev için gittiğini, bütün haber kaynakları yazdılar. Gizli tanık olarak ifade veren savcının o konuda da ben meslektaşlarım söylediler birçok konuda gerçeğe aykırı beyanları var, birçok konuda yalan söyledi. O konuda da doğru söylediğine ben inanmıyorum. 20 gün geçici göreve gelmiş bir adamla ne kadar samimi olunabilirse tanıştığı bile şaibeli ama o konuda da yalan olduğunun altını çizmek isterim. Sayın savcılar Ergenekon adı verilen bu kendileri ve bir kısım medyanın verdiği isim bu. Soruşturmanın itibarını yok etmeyi, çökertmeye çalışmayı suç olarak görüyorlar. O halde bilmedirler ki bu suçun en büyük müsebbipleri yine kendileridir. Bu hafta içerisinde dinlediğimiz bu soruşturmanın bu iddianameyi ilgilendiren kısmıyla ilgili olarak en kalifiye tanığını dinledik gizli tanık Efe. 8 yıllık savcı, hukukçu, kendi beyanına göre çok zeki bir çocuk, dereceyle mereceyle falan bir şeyler yapmış, her yere dereceyle girmiş. Fakat bir o kadar kötü yalancı. İşte bir soruşturmanın bir davanın itibarı böyle yok edilir. Ergenekon diye bir şey yoktur, Ergenekon bir uydurmadır demek görüş belirtmektir. Bu tarz bir tanık getirirseniz tabi ki bu soruşturmanın ve kovuşturmanın haysiyeti de kalmaz, ciddiyeti de kalmaz. Ayrıca savcılığın seçmece özel getirdiği bu tanığın mahkeme huzurunda beni de tehdit ettiğini dikkatinizi çekerim. Belki sizde sanık olursunuz dedi. Saçma sapan olayların yaşandığı bu ortamda ben bu tehdidi ciddiye alıyorum gereğinin yapılmasını Sayın mahkemeden arz ediyorum. Müvekkilimin tahliyesine ilişkin olarak da bu mahkemenin bu yapısıyla buradan bir tahliye kararının çıkacağı umudunda değilim ama hiç olmazsa müvekkilimi gerçekte neden tutukluluk halinin devamına karar verildiğini ya bir hukukçu gibi bu gece rahat yatmak adına bir gerekçeleri doğruca yazıp da bize bildirmenizi istiyoruz. Saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”Sanıklar Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz

istedi verildi: “Efendim daha önceki yazılı olarak da sunacağız bu konuştuklarımızı, beyanlarımızı onun için özetleyerek geçeceğim dilekçeyi aynen okumak cihetine gitmeyeceğim. Yerine getirilmeyen ve hakkında karar verilmeyen taleplerimiz var yine. Onları hatırlatmak istiyorum. 28 Şubat 2011 tarihli dilekçemiz vardı dedik ki orada; bugüne kadarki tahliye taleplerimiz hakkında mütalaa veren ve sicil numarasını yazarak altını imzalamış bulunan savcılar dışında, dışında bu mütalaalar yanına, üstüne veya savcılıktan mütalaa isteyen müzekkerelere konulmuş tahliye talebi ret tutukluluğa devam gibi ibarelerin kimin veya kimlerin el yazı idiğinin tarafımıza bildirilmesini istemekteyiz. Örneğin; Mehmet Deniz Yıldırım şahsi klasörünün PDF sayfası 101’de, PDF sayfası 201’inde bu kabil notlar vardır demiştik. Bu konu hakkında bir türlü karar verilmiyor bu müspet menfi karar verilmiyor bu talebimizde ısrarlıyız. Bu

79

Page 80: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:80

konu es geçilemez, kapatılamaz o el yazılarının sahibi mutlaka ve mutlaka bulunmalı ve bize de bildirilmelidir. Meçhul el yazısının sahibi bulunmalıdır. Bir diğeri meşhur yine imaj meselesi; mahkemeye ses kayıtlarının imajı verilip verilmediği soruldu biliyorsunuz o zaman taleplerimiz üzerine müzekkereler yazdınız. Efendim yanıtlar geldi müzekkereye diyor ki bunda; savcılık emanet bürosunun 28 Nisan 2011 tarihli olup 2 Mayıs 2011 tarihinde zatıalinizin havalisini görmüş bulunan yanıtı dosyaya girmiş. Burada diyor ki emanet numarası bildirilmediğinden imaj bulunamamıştır deniyor numarayı söylerseniz bulunur. Oysa müvekkil adına kaydedilen emanet numarası bellidir o emanet numarasını bulacak olanda emanet bürosudur. Nitekim bahsi geçti 2. ihbar mektubu diye andırılan mektubu 31.12.2010 tarih 2010/851 değişik iş sayılı ara kararının 1-B-CC sayılı hüküm fıkrası gereğince isteyen müzekkereniz vardı. Bu müzekkerenizde, bu müzekkerenize savcılık 14 Şubat 2011 tarihli olup 17 Şubat 2011 tarihinde zatıalinizden yine havale görmüş yanıtında diyor ki; anılan ihbar mektubunun ve zarfın aslının emanet memurluğunun 2009/1041 emanet sırasına kayıtlı olduğu kayıtlarınız tetkikinden anlaşılmış olmakla diyor. Demek ki emanet numarası kayıtların tetkikinden anlaşılabiliyormuş. Bu müzekkerenize yanıt verilirken yani imajlar konusundaki müzekkerenize yanıt verilirken neden anlaşılamamıştır bu da bizce anlaşılamamıştır. Diğer yandan mahkemenizin 1.3.2011 tarihli müzekkeresine yanıt olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünce gönderilen 28 Mart 2011 tarih uzun bir numara 15778 sayılı yazıda imajların bir kopyasının ellerinde bulunduğu ve bir kopyasının ise bendekiyle verildiği yazılıydı. Öte yandan savcılığın mahkemeye yazdığı 31.1.2011 tarihli olup 3.2.2011 tarihinde Sayın Başkanın havalesini almış olan yazıda o yazıda 2010 yazıyor ama maddi hata olduğu belli. Davası açılan sanıklarla ilgili tüm belge ve bilgiler dizi pusulasına bağlanarak mahkemenize gönderildiğinden başsavcılığımızda herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır denilmiş miydi? Evet denilmişti. Şimdi mademki imajlar 2 kopyaymış ve biri bana verilmiş diğeri de kollukta durmaktaymış. Demek ki her türlü bilgi ve belge mahkemeye verilmemiş oluyor o zaman. O halde savcılık yazısı gerçeği yansıtmıyor mu? Savcılık doğruyu söylemiyor olamayacağına göre o zaman savcılığı da yanıltmışlar bu da tabi kim bilir kaçıncı skandal? Bundan da başka madem imajlar kolluktaymış mahkeme sorduğunda niye göndermemişler? Hadi sehven oldu diyelim sehiv çok savcılığa gönderildiyse savcılık bunu mahkemeye vermeksizin doğrudan doğruya emanet bürosuna vermiş öyle anlaşılıyor. Niye verdi? Emanet makbuzu dosyada var mı? Ben bulamadım. İmajlar kolluktan doğrudan doğruya emanet bürosuna neden, nasıl, ne zaman yolculuk etmiştir? Neden, nasıl ve ne zaman efendim? Görülüyor ki bu imajların mahkeme dosyasına girmesi hala daha istenmemektedir. Peki, mahkeme olarak size verilmesinden kaçınılan bir sözde delili sözde diyorum çünkü delil vasfı yok ama delil diyoruz. Sözde delili incelemeden hiç dinlememiş ve incelememiş olarak mevcut delil durumu delillerin toplanmamış olması gibi o basmakalıp ve anlamsız ibareleri yazmaya maalesef Sayın çoğunluk hala devam edecek mi? Öyle gözüküyor. Müvekkil hakkında yapıldığı anlaşılan fakat raporu dosyada bulunmayan takip işleminin sonuç raporunun verilmesini istemiştik. Bunu daha önceki dilekçelerimizde yazdık nereden anladığımızı. Bir evrak üzerinde teknik takip numarası yazıyor müvekkil hakkında bu teknik takibin yapıldığı belli. Ama neticesi yok, sonuç raporu yok. Bu rapor müvekkilin o teknik takip veya takip müvekkilin lehine çıktığı için mi konmuyor dosyaya? Böyle düşünmek durumundayız bunu siz mahkeme heyeti olarak kolluğa veya savcılık makamına bundan hangisi sorumluysa mahkemeden bu delili nasıl gizlersiniz diye resen de sorgu sual etmek durumunda değil misiniz? Varsa var, yoksa yok belki o teknik takip lafının kısmının başlığa o belgeye yazılması da belki sehiv eseridir. Aynı dilekçemizde yine tutuklamaya sevk talebi yazısında Sayın Mehmet Deniz Yıldırım için 133/1, 134/2 ve 136 tavsifi yapılmışken iddianamede bunlar yerine 133’e son 134/1 konmasının dayanakları nedir demiştik, hangi delil değişmiştir de sevk maddesi de ona göre değişmiştir? Bunların yanı sıra ayrıca eklenen ilkten sonra ayrıca eklenin 326/1 ve 327/1 tavsifinin delilleri nelerdir demiştik, bunlar nasıl eklenmiştir demiştik. Savcılar ithamlarını değiştirirken hangi mülahazadan ve hangi somut

80

Page 81: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:81

delillerden hareket ettiklerini açıklayıp delilleri tek tek tasrif etmelidir diyerek talebimizi ortaya koymuştuk. Bu hususta da bir karar verilmedi. Savcılık makamına iddiasının açıklattırılması mümkündür ve bu bizce zorunludur. Taleplerimizi tekrarlamaktayız bunların biran önce yerine getirilmesini ısrarla talep ediyoruz. Öte yandan Sabri Uzun meselesine değindi üstatlarımız Sabri Uzun’un müfettişlik ifadesi mahkemeye gelmiş fakat şifahen bir yasak konmuş zannediyorum böyle öğrendik, bu hususta bir karar alınmış olması da bize tebliğ edilmiş olması gerekirdi önce usulen bu bir, neden bize verilmeyeceği tabi anlaşılamıyor verilmeyecekse eğer. Efendim o soruşturma sürüyor da işte onun selameti soruşturmanın gizliliği falan denilmemesi lazım orada soruşturma sürüyor olabilir burada da kovuşturma sürüyor. Dosyaya celp edilen her delili biz müvekkillerin incelemesi lazım ve beyanda bulunmamız lazım inceletilmiyorsa savunma haklarımız kısıtlanıyor demektir. Yasa nasıl ki devlet sırrına dair diye ileri sürülen belgelerin o sır o devlet sırrı konu olan devlet sırrı ifşa olmasın diye açıklanmasın, taraflara gösterilmesin diye karar alınabilir bu gösterilmeyebilir diyor. Ama bu olanağı tanırken taraflara gösterilmeyen o belgeye istinatta edilemeyeceğini gene hükmü bağlıyor. O halde burada da durum aynıdır göstermediğiniz belgeye iddia makamı sanıkların aleyhinde istinat edemez mahkemede kararında bunu kullanamaz. Bunun bu gizli belgenin kendisini dolaylı da olsa fiilen bir şekilde, bir mekanizmayla etkilemesine izin veremez bu iki. Ancak bu konu burada bitmiyor, o ifadede ya sanıkların lehine hususlar varsa o zaman ne olacak? Yine sonucu çıkarabiliyoruz neye dayanarak. Nahoş yüzlerce tecrübemize dayanarak efendim, nahoş yüzlerce tecrübemize dayanarak. Verilmiyorsa demek ki sanıkların lehineymiş diyoruz bu hale geldik bunu böyle düşünüyoruz artık. Bunu düşünmemize yetecek kadar tecrübe edindik. Efendim, her ne kadar müvekkille doğrudan ilgisi yoksa da dinlenen Gizli Tanık Efe’nin Adalet Bakanlığından sicil kayıtları istenmelidir sicil gizlidir ve şahsidir denemez. Çünkü kendi rızası var zabıtlarda var 40. sayfada bakınız. İsteyiniz diyor isteyin bakın sicil kayıtlarımı diyor benim sicilimin tertemizdir diyor. Kaç defa da beyanı var bu şekilde. Dolayısıyla kendi rızası olduğu için istenebilir. Tanıklarımız var efendim İşçi Partisi İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel ile Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin’in itham konusu haberlerle ilgili ses kayıtları hakkında haberden önce basın toplantısı yaptıkları ve kamuoyuna açıkladıkları olgusu hususunda tanık olarak dinlenilmelerini talep ediyoruz. Dinlenilmelerine karar verildiği takdirde belirtilecek duruşmada hazır bulunduracağız efendim. Lehe delillerin eski ve yenisiyle topluca irdelenmesi başlığı altında birkaç şey söyleyelim. Savcılığın yukarıda andığımız 31 Ocak 2011 tarihli yazısı lehe delildir, delillerin toplanmamış olması gibi bir sözde gerekçe gerçek olsa bile tutukluluğun sürdürülmesine sebep ve vesile olamayacak bir sözde gerekçe. Artık bu yazıdan sonra savcılığın bu yazısından sonra çıplak maddi olgu olarak dahi gerçeği ifade etmez hale gelmiştir. 2, ses kayıtlarıyla ilgili olarak müvekkilimiz Mehmet Deniz Yıldırım hakkında takipsizlik kararı verilmiştir bunu birkaç kez (1 kelime anlaşılamadı) ibraz ettik dosyada duruyor. Diğer müvekkilimiz Sayın Zahide Ruhsar Şenoğlu’nun sanık bulunduğu İstanbul Asliye Ceza 2. Mahkemesinin 2010/123 esas sayılı davasının kısa kararı yani nihai kararın verildiği 26 Nisan 2011 tarihli duruşmanın zabtı elinizde müvekkilimde bahsetti. Alınan mahkemenin 5.5.2011 tarihli olup 13.5.2011 tarihinde sizin havalenizi almış yazısıyla geldi, incelediniz. Ayrıca biz bu dilekçemizin ekinde de bir daha derli toplu olsun diye aynı yerde bulunsun diye ibraz edeceğiz. Efendim bu dosyadaki, bu dosyadaki bu karar o müvekkilimizin yani Zahide Ruhsar Şenoğlu’nun o da bizim o davada gene müvekkilimiz TCK madde 125/2’den ve madde 133/1’den beraat etmesine dair karar. 133/3’ten mahkumiyet vermiş o da yanlış temyiz edildi ama. Şimdi onu da belirteceğiz o mahkumiyet olgusu bile burada müvekkilin lehine delil. Mahkumiyet olgusu bile bu dava bakımından müvekkilimizin lehine delil. Bu kararın ispat ettikleri şunlar efendim. Baştan beri defalarca söyleyip, yazıyoruz fakat maalesef dikkate aldırtamıyoruz ses kayıtları konusu tamamen bir basın suçu ve basın davasıdır mahkemeniz görevsizdir. Bunu hep söylüyoruz baştan beri savcılık aşamasından beri söylüyoruz. O müvekkil hakkındaki beraat kararlarına

81

Page 82: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:82

ilişkin hüküm fıkraları bu davada müvekkilimiz Sayın Mehmet Deniz Yıldırım’ın masumiyetine dair çok kuvvetli kanıttır. Bundan başka, basın suçu oluşuyorsa eğer bir suç varsa eğer bu suçun olsa olsa basın suçu oluşturabileceği artık inkar edilmez halde meydana çıkmış bulunan fiilden dolayı eğer haberi yapan belliyse sorumlu o kişidir. Belli değilse sorumlu müdürdür, basın kanununu biliyoruz basın kanununun sarahaten sevk ettiği hüküm bu. Buna göre o davadaki müvekkilimiz Sayın Zahide Ruhsar Şenoğlu yargılanmıştır ve bir hüküm fıkrası bakımından mahkumiyetine hüküm verilmiştir. Yasanın açık hükmünce bir sorumlu kişi hakkında işlem yapılmıştır bu kez dönülüp aynı fiilden kanunda yeri olmayarak bir başkasını sorumlu tutmak ceza hukukunun temel ilkelerinden sonra basın kanununun da ihlali anlamı gelir. O müvekkil aleyhindeki mahkumiyet kararı ise, mahkumiyet kararıyla beraber davanın bütünü böyle bir dava olması o müvekkil hakkında huzurdaki iş bu davanın konusuzluğunu gösterir. Burada lüzumsuz bir iş yaptığımızı gösterir, o müvekkil hakkında verilmiş buradaki huzurdaki müvekkilimiz hakkında verilmiş takipsizlik kararını çok kez dosyaya ibraz ettik. İbraz ettiğimizden daha fazlasını zikrettik, bahsettik, birkaç defada ibraz ettik. Bir kişi aynı fiilden dolayı 2 kez yargılanamaz. Malumunuz takipsizlik kararı verilen kişi hakkında ek delil bulunmadığı takdirde yeniden soruşturma yapılamaz. Aynı fiilden bir kişinin 2 defa yargılanmasının istisnaları TCK 9 ve 10’dur yurtdışındaki suçlar bakımından yabancı ülkedeki suçlar ve hüküm verilmiş olan kimseler. Bunlar dışında bunlar dışında bir fiilden hakkında takipsizlik kararı verilmiş olan kişinin takipsizlik kararının konusunu ilgilendiren takipsizlik kararının konusu olan o aynı fiille ilgili olarak başka bir mahkemede ayrıca yargılanması mümkün değildir, mükerrer yargılama olmaz hakkında takipsizlik kararı verilen bir kimsenin burada hem tutuklu olarak yargılanması mümkün değildir. Bu yeni delil yani 2 hüküm fıkrası bakımından beraate bir hüküm fıkrası bakımından mahkumiyete dair olan basın mahkemesi, basın ceza mahkemesi hükmü bizim baştan beri ileri sürdüğümüz savunmalarımızı kim bilir kaçıncı kez teyit eden ret ve inkar kabul etmez resmi delildir. 3 Mayıs 2011 günü efendim İstanbul'da Akatlar Kültür Merkezinde bir toplantı oldu. 2010 yılında kurulmuş bir platform var gazetecilere özgürlük platformu. Bunun 2. toplantısı geçen sene 3 Mayısta da yapmışlar bunun 2. toplantısı gerçekleştirildi. Bu davadaki ve diğer davalardaki gazeteci müvekkillerimizin maruz bırakıldığı ağır ve süreğen hukuksuzluklar diğer gazetecilerin birçok gazetecinin başına getirilenlerle birlikte hemen hemen her katılımcı tarafından dile getirilmiş ve bir sonuç bildirgesi yayımlanmıştır. Bu bildirgede de diğer gazeteciler gibi müvekkilimize de uygulanan hukuksuz muameleler süreci kınanmış bu halin iham içtihatlarınca basın özgürlüğü ihlali addedildiği vurgulanmış adil yargılanma hakkının güvence altına alınması ve tutukluluğun cezaya dönüştürülmesinin önlenmesi gereksinimi dile getirilmiştir. Bu bildirgeden niye bahsediyoruz? Bu bildirge savunmalarımıza Türkiye’den ve Dünya’nın diğer yerlerinden gazeteci örgütlerinin de katıldığını hukuksuzluk sürecinden rahatsızlığın müvekkillerimizle bizlerle müvekkillerimizin yakınlarıyla sınırlı olmadığını göstermektedir. Bu dilekçemize bu bildirge metnini de sonuç bildirgesi metnini de ekleyerek Bayın heyetinize sunacağız konuşmam bitince sunacağım. Diğer bir delil, Aydınlık Dergisinde o zaman malumaliniz dergiydi. 1 Marttan 2011’den itibaren günlük gazete olarak çıkıyor. BTÖ, Beşiktaş terör örgütü haberi için açılan davada müvekkillerimizin beraatinden bahsetmiştik o celse karar elimizde yoktu ibraz edememiştik. Beşiktaş’taki ikiz mahkemenizden faksla istettiniz geldi elinizde. Yine bütünlük olsun diye bu dilekçemizde bir nüshasını daha ibraz edeceğiz. Bu kararda yine özel yetkili mahkemeden çıkmış bir karar olarak basın özgürlüğü kavramının nasıl anlaşılması ve yorumlanıp uygulanması gerektiğini, basın faaliyetini işte terör örgütü üyeliği, terör örgütünü hedef gösterme gibi özel yetkili savcılığın ve mahkemenin görevine giren sözde suçlarmış gibi gösterme çabasının gayrihukukiliğini ortaya koymaktadır. Sonuncu olarak bir terör veya suç örgütünde biliyoruz ki gevşekte olsa hiyerarşi ve iş bölümü olması suç işleme kastı etrafında birleşme bu yolda somut eylemler aranır Yargıtay Kararları böyle. Müvekkilin kendisi aleyhinde örgüt unsurları zaten yok iddiada edilmiyor. E bu sanıklar arasında da bir örgüt bağı

82

Page 83: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:83

efendim bir yani ispat değil iddia da edilmiyor. İspat şöyle dursun iddia da edilmiyor. Ne iddia var müvekkil hakkında? Doğu Perinçek’le irtibatı var. Doğu Perinçek grubundandır denmiş. Eymür kokulu ibareler. Onun kitabındaki ifadelerindeki üslup. Doğu Perinçek grubu diye bir terör örgütü var mı? Diğer müvekkilim Sayın Doğu Perinçek terör örgütü suçundan mahkum edilmiş de karar kesinleşmiş midir? Tabi ki hayır. Hiçbir yasa maddesi var mı? Doğu Perinçek’le konuşmak, Doğu Perinçek’le yazışmak diye bir fiili suç tipi saymış olsun. Daha önceden beri yazageliyoruz bu da artık hep kendimizi tekrar etmekten zaten gına geldi. Eskiden bir laf vardı medrese eğitimi zamanından kalma. Benim oğlum bina okur döner döner bir daha okur. Bizde öyle aynı hesap habire bir şey söylüyoruz aynı şeyleri. Savcılar bir iddiayı daha önce yine kendileri yazdılar diye o iddia kendi kendisinin veya diğer iddiaların kanıtı haline getirilemez, öyleymiş gibi bakılamaz. Bir şey kendi kendisiyle ispat edilemez. Bu kimse terör örgütü üyesidir. Niye? Çünkü Doğu Perinçek’le görüşüyor. Ne alakası var Doğu Perinçek’le görüşünce niye terör örgütü üy…. Çünkü ben ona terör örgütü üyesi demiştim daha önceden. Totoloji, akıl dışılık, mantık dışılık bir şeyi kendi kendisi ile ispat. Bir süre sonra tutukluluk halinin bizzat kendisi hem o tutukluluk işlemine maruz kalan kişi için hem diğer başka tutukluluklar için delil haline getiriliyor. E tutukluysa zaten demek ki tutuklu olduğuna göre bir şey var suçludur veya e bu adamlar iddia edilen terör örgütü üyeliğinden tutuklu bu da onunla görüşüyor bu da tutuklu olması gereken bir kimsedir bu da terör örgütü üyesidir. E buyurun yani. Böyle bir mantık, böyle bir hukuk dışılık böyle bir kanun dışılık buraya egemen olmuş. Şimdi efendim sözümüzü tamamlayalım. Beşiktaş mahkemelerinin ve bizzat sizin heyetinizin hangi başka suçlarda, hangi başka kararlarına tanık olduğumuzu anlatmıştık. Hangi deliller varken sanıkları hangi muameleye tabi tuttuğunu örnekleriyle, somut olaylarıyla, kararlarıyla anlatmıştım. Müvekkil hakkında zaten hiç var olmamış bulunan kuvvetli şüphenin kim bilir kaçıncı kez hem de resmi belgeler, mahkeme kararlarıyla çürütüldüğü ortadadır. Bu şartlar altında bile hala daha gerekçesiz karar vererek yani Anayasa madde 141/3, CMK madde 101’i yine ihlal ederek tutukluluğu sürdürmek daha önce hep belirte geldiğimiz üzere Anayasayı ve yasayı ihlal kastını işaret eder, gösterir, ispat eder. Taleplerimizin öncelikle mutlaka yerine getirilmesini, reddedilecekse yasal, meşru, geçerli, gerçek gerekçe konmasını konabiliyorsa tabi yasal, meşru, geçerli, gerçek gerekçe. Konmasını, suça son verilmesini, müvekkilin bihakkın tahliyesini saygılarımla bilvekale arz ve talep ederim.”

Mahkeme Başkanı: “İddia makamı:”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafi

taleplerinin bir kısmına dair mütalaamız ile bazı tevsii tahkikat taleplerimizi bildiriyorum. Öncelikle adımın geçtiği bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Sanık Serdar Öztürk müdafii Sayın Avukat Hasan Gürbüz’ün hakkımda beyanı oldu. Olayın nasıl geliştiğini unutmuşa benziyor. En başından itibaren iddia makamı olarak CMK 201. Maddesindeki doğrudan soru yöneltme sırasında sanıklara yönelttiğimiz sorulara kanunda hiç yeri olmamasına rağmen bu soru iddianamenin neresinde hatta hangi paragrafında var sözleri ile itiraz edildi. Bu itirazlarda çoğu zaman Mahkemece kabul görerek itirazlar kabul edildi. Bunu en iyi bilmesi gereken Sanık Ergün Poyraz’ın müdafiliğini yaptığı sırada en hararetli şekilde bu itirazları yapan sayın Av. Hasan Gürbüz’dür. Adı geçen duruşmada sanık değil tanığın dinlenmesi sırasında değil iddianamede, eklerinde de olmayan, nereden ve ne şekilde temin edildiği bilinmeyen evraklardan tanığa soru sorulmuştur. Buna itiraz etmek en azından ne okunduğunu ve bunun nasıl temin edildiğini sormak, bunları görmek iddia makamının hakkı ve görevidir. Görevin gereği yerine getirilmiştir. Kürsü yumruklama iddiasının ise bu olayla ilgisi yoktur. Mahkemeniz duruşmaya ara verdiğinde sanık Dursun Çiçek iddia makamına karşı sesini de yükselterek birazda masumların hakkını koruyun şeklinde bir ithamda bulundu. Benzerini hiçbir yerde görmediğimiz bu tür hakaret ve iftiralar hatta daha ağırları duruşmada mahkemede yüzümüze karşı söylendiği için sanıklara normal gelebilir. Duruşma sırasında bunları önlemek bize göre kanun gereği Mahkemenin görevidir. Duruşma arasında ve henüz kürsüde iken yüzümüze karşı

83

Page 84: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:84

söylenen bu sözlere cevap vermek ise benim en doğal hakkımdır. Taleplerle ilgili olarak; Sanık Dursun Çiçek’in; 27 Nisan 2011 ve 16 Mayıs 2011 havale tarihli 2 ayrı dilekçesindeki talepleri konusunda, önceden dilekçeler üzerine yazılan derkenar mütalaalarımızın esas alınmasına. 1, 2, 3, 4 ve 5 rakamları ile işaretlenen dilekçelerindeki, tamamı hakkında daha önce mütalaa beyanında bulunulduğundan mükerrer talepleri hakkında önceki mütalaalarımızın esas alınmasına. Sanık Serdar Öztürk’ün. Silivri 1 Nolu L Tipi Cezaevi Müdürlüğü aracılığı ile gönderdiği ve tarafımızdan numaralandırılan 21 Nisan 2011 havale tarihli. 1 rakamlı parmak izi formlarının dosya içerisinde bulunduğuna dair dilekçenin dosyaya konularak, bu konudaki 11 Nisan 2011 günlü celsenin 7 nolu ara kararının yerine getirilmesinde dikkate alınmasına. 2 rakamlı dilekçedeki talebi gereğince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın CMK 250. Maddesiyle Yetkili Bölümüne müzekkere yazılarak, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuarlarından, sanık Serdar Öztürk’ün bürosunda yapılan aramada ele geçen büyük mermi kutusu üzerinde bulunduğu belirtilen parmak izlerinin arşivlerinde bulunan parmak izleri ile karşılaştırma yaptırılmasının temini ile neticesinin Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. 3 rakamlı dilekçedeki, yargılamaya katkı sağlamayacağı anlaşılan, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının konu hakkında verdiği cevabi yazı ile yetinilmeyerek Ankara Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Adalet Komisyonu aracılığı ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bilgisayarlarında bilirkişi incelemesi yaptırılarak dilekçesinde belirttiği ses kayıtlarının var olup olmadığının tespit edilmesi talebinin reddine. 4 rakamlı dilekçedeki talebi gereğince İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, sanık Serdar Öztürk’ün ofisinde yapılan aramada ele geçirilen basılı evrakların hangileri üzerinde parmak izi araştırması yapıldığı ve hangi evrakların üzerinde parmak izi bulunduğu konusunda açıklama yapılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 5 rakamlı dilekçede açıklanan, değişik Cumhuriyet savcılıklarındaki soruşturma evraklarının Mahkeme dosyasına getirtilmesi talebinin, Mahkemenin taktir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 6 rakamlı 5 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçedeki Levent Bektaş isimli kişinin kullandığı belirtilen 533 34771006 numaralı telefon hattı ile kendisinin kullandığını belirttiği 532 7727720 numaralı telefon hattının görüşme dökümlerinin getirtilmesi talebi konusunda öncelikle kalem araştırması yaptırılmasına. Bu hatların dökümleri yok ise dosya kapsamına göre araştırma yapılarak adı geçen kişilerin kullanımında bulunan tüm telefon hatlarının tespiti ile bunların tesis tarihinden itibaren ayrıntılı HTS raporlarının Excel tablosu şeklinde çıkartılarak CD ortamında Mahkemeye gönderilmesi için Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ve ilgili kurumlara yazı yazılmasına. 7 rakamlı 26 Nisan 2011 havale tarihli dilekçesindeki, a) Tanık Abdullah Kaya’nın parmak izleri, HTS kayıtları, Genelkurmay Başkanlığına giriş çıkışları konusundaki araştırma taleplerinin Mahkemenin taktir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. b) Yargılamaya katkı sağlamayacağı anlaşılan, Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz ve bağlantılı dava sanığı Mustafa Levent Göktaş’ın tanık olarak dinlenilmesi talebinin reddine. 8 rakamlı 10 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçedeki, dava dosyasının 7. Klasör 192. PDF sayfasında yer alan, göndericisi Serdar Yılmaz adlı kişi olarak gözüken ihbar mektubu zarfı aslının adli emanetten getirtilerek gönderme tarihinin tutanağa bağlanması talebi konusunda, öncelikle kalem araştırması yaptırılmasına. Sonrasında gerekirse bu zarfın Adli Emanet’ten getirtilerek üzerinde parmak izi ve gönderme tarihi konusunda araştırma yaptırılmasına, bu konuda Naip Hakim tayin edilmesine. 9 rakamlı 13 Mayıs 2011 havale tarihli, yargılama konusu ile alakası anlaşılamayan ve davanın tarafı olmayan Vahram Hambaryan, Baykal Dalgıç, Fatih Duğles ve Mustafa Bilgeç’e ait olduğunu iddia ettiği telefon numaralarının HTS raporlarının TİB’ten istenmesi. Kızılcahamam Emniyet Müdürlüğünden Asya Termal Otel’in Mayıs, Haziran 2009 tarihlerinde otelde konaklayanlara ait kayıtların istenmesi talebinin reddine. Gerekli açıklama yapıldığı takdirde tekrar değerlendirme yapılmasına. 11 rakamlı 10 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçede yazılı kişiler hakkında Mahkeme tarafından suç duyurusunda bulunulması talebinin reddine. Kendisinin ilgili yerlere müracaat etme muhtariyeti

84

Page 85: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:85

bulunduğunun ihtarına. 12 rakamlı 15 Mayıs 2011 havale tarihi açılmış dilekçedeki cezaevi görevlileri hakkındaki suç duyurusunda bulunulması talebinin reddi ile bu konuda ilgili yere müracaat etme muhtariyeti bulunduğunun ihtarına. 13 rakamlı dilekçesindeki açıklamalara göre kalem araştırılması yaptırılmasına, 11 Nisan 2011 günlü celsedeki 7 Nolu ara kararı gereğince yazılan müzekkerenin bu açıklamaya göre gözden geçirilmesine, gerekli halde düzeltilmesine, müzekkereyi yazan memur hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin reddi ile bu konuda ilgili yere müracaat etme muhtariyeti bulunduğunun ihtarına. Sanıklar Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk’ün bu dilekçelerindeki, altı kırmızı kurşun kalem ile çizilerek işaretlenen, somut suç isnatları nedeni ile yargı görevlilerine yaptıkları görevlerden dolayı hakaret ve iftira suçunu oluşturabilecek beyanlarının hiçbir şekilde savunma hakkı ve sınırları içerisinde kaldığının kabulü mümkün olmadığından, suç yeri itibari ile gereğinin taktir ve ifası için bu dilekçelerin tasdikli bir suretinin çıkartılarak Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250. Maddesiyle Yetkili Bölümünden gelen 13 Nisan 2011 havale tarihli yazı ve ekindeki sanık Serdar Öztürk’e ait dilekçelerin dosyaya konulmasına. Sanık Serdar Öztürk müdafii Sayın Av. Demet Reçber’in 24 Mayıs 2011 havale tarihli dilekçesindeki; a) Sabri Uzun’un tanık olarak dinlenilmesi talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. b)Adı geçen kişinin başka bir soruşturma nedeni ile verdiği ve Mahkemeye getirtilen ifadesinin verilmesi talebinin, Mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. Sanıklar Mehmet Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya Müdafii Sayın Av. Murat Bülent Hattatoğlu’nun; tanık dinletme talebini karar bağlamanın Sayın mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna. Gizli Tanık Efe’nin beyanları ve bu beyanlarının doğruluğunun araştırılması amacı ile; a) Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, soruşturma kayıtlarının kontrol edilip Yaşar Baş isimli kişi hakkında 6136 Sayılı Kanuna Muhalefet Etmek suçundan dolayı yapılan bir soruşturma veya açılan bir dava bulunup bulunmadığının tespiti ile var ise dosyanın onaylı bir suretinin Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. b) Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250. Maddesiyle Yetkili Bölümüne müzekkere yazılarak, Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan ilindeki faaliyetleri iddiası konusunda yürütülen bir soruşturma bulunup bulunmadığının tespiti ile var ise gizli olması muhtemel olan bu soruşturmada Gizli Tanık Efe tarafından sunulduğu belirtilen kayıtların sadece Mahkemenin incelemesine esas olmak üzere ve iade edilmek üzere gönderilmesinin istenilmesine. Sanık Bedrettin Dalan hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile yakalanmasının beklenilmesine. Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklara yüklenen terör örgütü üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianame ve eklerinde de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran somut olguların bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada daha önce verilen ara kararlar doğrultusunda; Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle

ilgili olarak 51 nolu CD ile ilgili Naip Hakim Hüsnü Çalmuk tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporunda geldiği anlaşıldı, okundu.

Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-İddia makamı ile bir kısım sanık ve müdafilerinin bu haftaki sözlü ve yazılı taleplerinin

celse arasında değerlendirilmesine.2-1. Sınıf Emniyet Müdürü Sabri Uzun’un gelen beyanlarının sanık ve müdafilerine verilip

verilmeyeceğinin heyetçe incelendikten sonra değerlendirilmesine,3- Sanık Bedrettin Dalan hakkında çıkartılan yakalama emri ile kırmızı bültenin infazının

beklenilmesine,

85

Page 86: T · Web view2011/07/20  · Yani sabahtır, öğlendir yemek yemişizdir ya da yememişizdir ben hatırlamıyorum. Ama siz dediniz ki; 2. kata çıktık şeye o kadar artık.”

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 26.05.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:20 Sayfa:86

4-Dosya kapsamı dosyadaki bir kısım raporlar, belgeler ve tanık beyanları, iletişim tespit HTS raporları gibi vs deliller, delillerin toplanma sürecinin ve atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının halen devam etmekte olması, delilleri karartma ihtimalinin bulunması, tutuklu sanıklar hakkında mahkememizin verdiği aşamalardaki tutuklama gerekçeleri ve atılı suçun CMK'nun 100/3 maddesinde yazılı suçlardan oluşu da dikkate alınarak , sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk ve Mehmet Deniz Yıldırım'ın tutukluluk hallerinin devamına,

Ancak bu sanıklara isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyaya yansıyan delil durumlarına, haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, sosyal konumları, sabit iş yeri ve ikamet adresleri dikkate alındığında kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı gibi, delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin de bulunmaması ve de sanıkların savunmalarındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, (Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı)

Tutuklu sanıkların tutukluluk durumların 30’ar günlük süreler içerisinde resen incelenmesine,

Bu nedenle duruşmanın 01.08.2011 günü saat 9:00’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi. 26.05.2011

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 134033

86