t.c. ankara Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ felsefe...

148
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK MANTIKTA ÖNERMELER Doktora Tezi Şenol ARIDURU Ankara-2008

Upload: others

Post on 09-Feb-2020

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI

KLASİK MANTIKTA ÖNERMELER

Doktora Tezi

Şenol ARIDURU

Ankara-2008

Page 2: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK)

ANABİLİM DALI

KLASİK MANTIKTA ÖNERMELER

Doktora Tezi

Şenol ARIDURU

Tez Danışmanı

Prof. Dr. M. Tahir YAREN

Ankara-2008

Page 3: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK)

ANABİLİM DALI

KLASİK MANTIKTA ÖNERMELER

Doktora Tezi

Tez Danışmanı:Prof.Dr.M.Tahir YAREN

Tez Jürisi Üyeleri:

Adı ve Soyadı İmzası

Prof. Dr. M. Tahir YAREN .................

Prof. Dr. Murtaza KORLAELÇİ .................

Prof. Dr. Şaban Ali DÜZGÜN .................

Doç. Dr. İsmail KÖZ .................

Doç.Dr.Bayram Ali ÇETİNKAYA ................

Tez Sınav Tarihi:01/08/2008

Page 4: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

IV

İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ IV

KISALTMALAR ................................................................................................... VII

ÖNSÖZ...................................................................................................................VIII

GİRİŞ …………………………...……………………………………..…………….1

KAVRAM BİLGİSİ…………………………………………………………………1

BİRİNCİ BÖLÜM

KLASİK MANTIĞIN ÖNERME ANLAYIŞI

Sayfa

A-ÖNERME........................................................................................................... 9

B-ÖNERMENİN UNSURLARI.......................................................................... 16

1. Konu ( Mevzu) ................................................................................... 19

2. Yüklem ( Mahmul)............................................................................. 21

3. Bağ (Rabıta) ....................................................................................... 22

C- İSLAM MANTIKÇILARINA GÖRE ÖNERME ÇEŞİTLERİ. .................... 26

1. Yüklemli Önermeler........................................................................... 26

1.1. Olumlu ve Olumsuz Önermeler. ............................................... 26

1.2. Yüklemli Önermelerin Nicelik İfade ( Sûr)leri. ........................ 39

1.3. Yüklemli Önermelerin Değerlendirilmesi................................ 43

2. Şartlı Önermeler……………………………..………..………………45

2.1. Bitişik Şartlı Önermeler. .......................................................... 51

2.2. Ayrık Şartlı Önermeler ............................................................ 54

2.2.1. Hakikiye. ............................................................................ 55

Page 5: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

V

2.2.2. Maniatü’l.Cemi. ................................................................. 57

2.2.3. Maniatü’l.Hulu. .................................................................. 59

2.3. Şartlı Önermelerin Nicelikleri (Sûr İfadeleri). ............................ 63

2.3.1. Bitişik Şartlı Nicelik (Sûr) İfadeleri. .................................. .64

2.3.2. Ayrık Şartlı Önermelerin Sûr İfadeleri. .............................. 65

2.3.3. Şartlı Önermenin Belirlisi, Belirsizi ve Tekili ................. . 65

İKİNCİ BÖLÜM

BATI MANTIKÇILARININ ÖNERME ANLAYIŞI

A- BASİT VE BİLEŞİK ÖNERMELER………………………………68

1. Basit Önermeler…………………………………………………...….68

2. Bileşik Önermeler………………………………………………...…..69

2.1. Bileşiklikleri Açıkça Belirtilmiş Olanlar………………………...…71

2.2. Bileşiklikleri Gizli Olanlar……………………………………..…..72

3. Karmaşık Önermeler……………………………………………...…..73

B- ÖNERMELERDE MODALİTE (MÜVECCEHAT)……………..…75

1. Modal Önermelerin Çeşitleri ............................................................ .79

1.1.Aristoteles’te Modal Önermeler ................................................. .79

1.2. Mütekaddimine Göre Modal Önermeler ................................... .81

1.2.1. Zorunluluk ......................................................................... .81

1.2.2. Aristoteles, Farabi, İbn Sina ve Gazali’ye Göre Zorunluluk

. Kavramının Karşılaştırılması ...................................................... 82

1.2.3 . İmkânsız ............................................................................. 85

1.2.4. Mümkün ............................................................................ .86

1.3. Müteahhirine Göre Modal Önermeler............................................ 89

Page 6: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

VI

1.3.1. Zorunluluk ......................................................................... .89

1.3.2. Devam ............................................................................... .90

1.3.3. Fiil ..................................................................................... .90

1.3.4. İmkân ................................................................................. .90

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DOĞRUDAN ÇIKARIMLAR

A- ÖNERMELER ARASI İLİŞKİLER (AHKÂM-I KAZAYA)....................... 101

1. Karşı Olum Karesine Göre Önermeler Arası İlişkiler........................... .101

1.1. Çelişik Önermeler ....................................................................... .102

1.1.1. Çelişik Önermelerin Şartları .............................................. 108

1.2. Karşıt Önermeler.......................................................................... 110

1.2.1. Üst Karşıt Önermeler ......................................................... 110

1.2.2. Alt Karşıt Önermeler Önermeler........................................ 110

1.2.3. Karşıt Önermelerin Şartları ................................................ 111

1.3. Altık Önermeler ........................................................................... 112

1.3.1. Altık Önermelerin Şartları................................................. 113

2. Önermelerin Döndürülmesi (Aks) ......................................................... 114

2.1. Düz Döndürme (Aks-i Müstevi) . ............................................... 118

2.2.Ters Döndürme (Aks-i Nakîz) . ................................................... 124

3. Modal Önermeler Arası İlişkiler ......................................................... 125

4. Modal Önermelerin Döndürülmesi. ..................................................... 128

4.1. Olumlu Modal Önermelerin Döndürülmesi ................................ 129

4.2. Olumsuz Modal Önermelerin Döndürülmesi.............................. 130

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME ........................................................... 132

ÖZET......................................................................................................... 135

SUMMARY .............................................................................................. 136

KAYNAKÇA ............................................................................................ 138

Page 7: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

VII

KISALTMALAR

9E.Ü.Ed. Fak. : 9 Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

a.g.e. : Adı Geçen Eser

AKM : Atatürk Kültür Merkezi

AÜİF : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

b. : bin

Bak. : Bakanlığı

bk. : Bakınız

Bşk. : Başkanlığı

C. : Cilt

çev. : Çeviren

dzl. : Düzenleyen

Fak. : Fakültesi

h. : Hicri

Hzl. : Hazırlayan

nşr. : Neşreden

öl. : Ölümü

s. : Sayfa

S. : Sayı

thk. : Tahkik

vd. : ve devamı

Yay. : Yayınları

Y : Yanlış

D : Doğru

Page 8: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

IV

ÖNSÖZ

Önermeler konusu mantığın en temel konularından birisidir.

Kavramdan sonra ve Kıyastan önce önermeler konusu gelir. Aristoteles Organon

dediğimiz mantık külliyatının ikinci kitabı olan “Peri Hermenias” (Önermeler

Üzerine) ‘ı bu konuya hasretmiştir. İslam Mantıkçıları da Tasdikat başlığı altında

önce önermeleri işlerler.

Bu konunun genel adı İslam Mantık geleneğinde”Ahkam-ı Kazaya”dır.

Hükmün ifadesi olan önermeler doğru ya da yanlış değerini alırlar. Buna da doğruluk

değeri denir. Önermenin doğruluğu ve yanlışlığı içerdiği hükmün gerçekliğe uygun

olup olmaması ile ilgili görülmüştür.

Mantık için önermelerin tespiti, önerme kalıplarının belirlenmesi çok

önemlidir. Mantıkta asıl önemli olan yargıların dildeki ifadesi olan en temel önerme

formlarının kalıplarının ortaya çıkarılmasıdır. Çünkü bu önermelerle akıl yürütme ve

kıyas yapılmaktadır. Bir bakıma önermeler çalışması dille de ilgilidir. Bir mantık

dilinin gelişmesi kavram mantığı ve önermeler mantığı ilkelerine ihtiyaç gösterir.

Tasavvurâtın ilkeleri ile varlığın rasyonel bir sınıflaması yapılırken, tasdikâtın

ilkeleri ile ise, doğru hüküm vermeyi (yani tam bilmeyi) sağlayarak varlıkla düşünce

arasındaki mütekabiliyeti ortaya çıkarmaktadır.

Bununla birlikte önerme terimi, mantıktaki anlamının biraz daha geniş bir

anlamı için de kullanılır. Buna göre, önerme terimi, yalnızca aktüel bir yargı ya da

inancın sözel ifadesini değil, aynı zamanda bir öneri ya da bir kabul ya da yalnızca

potansiyel bir yargının sözel ifadesini gösterir.

Öneriler ve kabuller, düşünceli ve eleştirel düşünen insanlar arasında, salt

birer öneri ve kabul olmak bakımından önemli bir rol oynar. Fakat eleştirel

Page 9: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

V

düşünmeyen, kibirli bir insan, kafasının içindeki her şeyi, tartışılmaz bir sezgi

parçası olarak görür. Aksine, bir bilim adamının temel özelliklerine sahip olan

eleştirel düşünen kişi, bu türden düşünceleri zihninde evirir çevirir, onları yalnızca

öneriler ya da kabuller ya da "önermeler" olarak değerlendirir ve onları eldeki verilerin

ışığında özenerek tahkik eder. Bütün bu öneriler, dilde ifade edildiklerinde, aynı

zamanda önermeler olarak da adlandırılırlar. O hâlde inanılan ya da inanılmayan, ya

da yalnızca anlaşılan ve değerlendirilen bir “düşüncenin, dilde ifade edilmiş olan

içeriği için doğru ya da yanlış olabilen bir hükme “önerme” terimini kullanmak

uygun ve yerinde olur.

Ayrıntıya girmeksizin kısaca konuyu ele alışımız hakkında bilgi vermek

istiyoruz: Çalışma konusu olan tezimizi üç bölüm halinde ele aldık. Birinci bölümde

klasik mantığın önerme anlayışı; ikinci bölümde batı mantıkçılarının önerme

anlayışı; üçüncü bölümde ise doğrudan çıkarımlar ve önermeler arası ilişkileri ele

almaya çalıştık. Olabildiğince filozofların kendi eserlerine müracaat etmeye çalıştık.

Aynı bilgiyi veren kaynakları dipnotlarda ayrıca zikrettik.

Bu Tezin hazırlanmasında maddi ve manevî yardımlarını esirgemeyen,

tez danışmanım Prof. Dr. M. Tahir YAREN hocama teşekkür etmeyi bir borç

bilirim. Ayrıca bu aşamada katkıları olan hocalarıma ve özellikle Doç.Dr. İsmail

KÖZ hocama, Ar.Gör. Necmettin PEHLİVAN’a da yardımlarından dolayı

teşekkürü bir borç biliyorum.

Şenol ARIDURU

Ankara 2008

Page 10: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

1

GİRİŞ

KAVRAM BİLGİSİ

Kavram bilgisi Mantığın temel konusudur. Aristoteles Kategoriler

kitabında, İslam Mantıkçıları da Tasavvurat bölümünde bu konuyu ele almışlardır.

Kavramın mantığın giriş konusu olması önermeleri kuran ana öğe

olmasındandır. Kavram Klasik mantığa göre en temel birimdir.

Kavramla ilgili sorgulamalar filozoflara göre farklı yaklaşımların ortaya

çıkmasına sebep olmuştur. Fakat hepsinin kavramdan ortak olarak algıladıkları, bir

objenin zihne ait tasarımı olduğudur. Bu filozoflar arasında, Sokrates’i, Aristoteles’i,

Hume’u ve Kant’ı sayabiliriz.1

Kavram, bir taraftan psikoloji ve bilgi teorisi, diğer taraftan da ontoloji

ile ilgili görülmüş, zihnimizde kavramların nasıl oluştuğu, bu kavramların eşya ile

bağlantısının ne olduğu uzun uzun tartışılmıştır. Bir şeye verilen ad, o şeyin

kavramının bir ifadesi olmaktadır. Biz aynı türden olan şeyleri bir arada

göremediğimiz halde zihnimizde sanki onlar bir aradaymış gibi hepsine şamil bir

tasavvur meydana gelmektedir. Zihnimiz, bu türden olan şeylerin farklı yanlarını bir

tarafa bırakmakta, bize genel bir çerçeve vermektedir.2

Kavram “bir objenin zihindeki tasavvurudur”. Buna fikir (idée) de

diyebiliriz. Bu, objenin tanımının bir kelime ile ifadesidir. Kavram, dil ile ifade

edildiğinde mantıkta “terim” olarak isimlendirilir.3 Buna rağmen neopozitivist

filozoflar, “kavram” yerine, dil içerisinde anlam taşıyan ve tanımlanabilir olan

sözcüklerden, “terim”lerden söz edilebileceğini, “kavram”ın dilden bağımsız bir

1 Özlem, Doğan,Mantık,8.bsk.,İnkılap Yay.,İstanbul 2006., s. 65. 2 Yaren, M.Tahir,Kıyaslarda Kullanılan Bilgiler,Ankara 2003,s.9. 3 Öner,Necâti , Klasik Mantık, Ankara 1991,s.16.

Page 11: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

2

mahiyetinin olamayacağını ileri sürmüşler ve bu yolla, “kavram” konusunu mantığın

dışına çıkarmışlardır.4

Bir şeyin kavramı o şeyin bilgisidir. İnsan kavramlar arasında bağ kurar;

onların daha belirginleşmesini sağlar. Bilgi aktarılması da kavramlar arsı bağ

kurularak yapılır. Tek terimle kavram aktarması olmaz. Tek terimle ancak muhatabın

zihinde, o terimin manasını biliyorsa, kendisinde mevcut tasavvur canlanır; yeni bir

şey kazanmaz. Bilgi aktarması ancak hükümle olur.5

“Kavram” ile “hayali” birbirinden ayırmak gerekir. Hayal daima özeldir,

belli bir objenin tasavvurudur. Hayalde niteliğin rolü büyüktür. Bir şeyin imgesi, tek

ve somut bir varlığa aittir. Kavram geneldir, objenin şu veya bu özelliğini taşımaz.

Örneğin, at hayali; rengiyle duruşuyla belli bir atın, görünür gibi zihinde

canlandırılmasıdır. At kavramı ise geneldir. İçerisine bütün atlar girer.6Yine örneğin,

bir çiçeğin hayali yani imgesi, belli bir çiçeğe aittir. Biz bir çiçeği hayal ederken,

zihnimizde belli bir çiçeği yani evimizin bahçesindeki çiçeği anımsarız. Buna

karşılık çiçek kavramı, belli şekil ve özellikleriyle anımsayarak hayal ettiğimiz bir

çiçeği değil, genel ve soyutlanmış çiçeğin tasarımını verir.7

Kavramlar kelimelerden farklıdır. Zira kelimelerin bizzat kendileri

kavram değildir. Kavramlar çeşitli isim halleriyle fiil çekimlerinden bağımsızdır.

Mantık, sözgelimi “ölüyorsun” ile değil “ölmek” ile ya da “sınıflarda” ile değil

“sınıf” ile ilgilenir. Çeşitli kelimeler aynı kavramı ifade ettiği gibi, bir kelime de

çeşitli kavram manası verebilir.8

4 Özlem, age, s. 65. 5 Öner, Necâti, Felsefe Yolunda Düşünceler, Ankara 1999, s.93. 6 Öner, Klasik Mantık, Ankara 1991, s.18. 7 Çüçen, A. Kadir, Mantık, Bursa 1999, s.49. 8 Emiroğlu, İbrahim, Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, İstanbul 1999, s.66.

Page 12: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

3

Klasik mantıkta Aristoteles (M.Ö. 384–322) mantığına bağlı olarak

kavram, bir obje veya olgunun düşüncedeki karşılığıdır. Terim ise bu karşılığın dile

getirilmesidir.9 Yani terim, önermenin, kendisine ayrıştığı unsurlar olan yüklem ve

yüklemin kendisi hakkında tasdik edildiği konudur.10

İslam Mantıkçıları terimlerle anlamlar arasındaki ilgiyi sistematik bir

şekilde incelemiş sözleri bu bakımdan mütevatı, müşterek, mütebayin ve müteradif

olarak dörde ayırmışlar, bazen de müşekkek ve müteşabihi de katarak bu sayıyı altıya

çıkarmışlardır.

Mütevatı: çeşitli varlıklara, aralarında ortak olan anlamdan dolayı ,delalet

eden söz olarak tanımlanmıştır. Bundan, aynı tür içindeki varlıklara, o türü ifade

eden terimin delaleti kastedilmektedir. İnsan sözünün Ali ve Ahmet’e delaleti de

böyledir.

Mantıkçıların müşterek derken kastettikleri ise, birbirinden farklı şeylere

aynı adın verilmesi durumunda, iki veya daha fazla şeye ad olan terimdir.

Mütebayinden kasıt birbiriyle hiç alakası olmayan varlıklar için kullanılan

terimdir.

Müteradif ise aynı şey için farklı adların kullanılması durumunda bu

adların birbiriyle olan ilgisini anlatmak için kullanılmıştır.11

Zihin, kavramları, duyulur şeylerin hayallerindeki kavranabilir

biçimlerinden elde eder. Kavram, algılama ile hayal sonucunda, şeyin biçiminin, tek

bir anlamı ifâde edecek şekilde, zihinde kendiliğinden oluşmasıyla vücuda gelir.

Kavramın zihinde teşekkül etmesinde, iradenin bir rolü yoktur. O, bir yargı içerisinde,

konu yahut yüklem olarak düzenlenmediği için, bir iddia bildirmediğinden, nesnesine

9 Çüçen , age, s.49. 10 Aristoteles, Organon III, Birinci Analitikler, Atademir terc. İstanbul 1950,s.5. 11 Yaren , age, .s.11.

Page 13: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

4

işaret edip etmemek dışında, doğru yahut yanlış değildir. Kavram ile kategorilerden

hiçbiri, kendi başlarına tasdik ifade etmezler. Yargı, kategorilere mensup olan

kavramların, tasdik yahut inkâr biçiminde birleştirilmesiyle oluşur.12

Gelenbevî (1730–1790), ise kavramı şöyle tanıtıyor: “Biz bir şeyi idrak

ettiğimizde, zihnimizde ondan bir suret hâsıl olur. İşte hâsıl olan bu suretin hariçteki

varlığının zihnimizin özelliği sebebiyle orada canlanması, ilim olur. Hariçteki

varlığına bakılmaksızın bir objenin sadece zihindeki tasavvuru ise kavramdır”13

Kavramlar, temsil ettikleri varlıkların var olanların özelliklerini taşırlar.

Maddî var olanlara delâlet eden kavramlara somut (müşahhas), manevî var olanlara

delâlet eden kavramlara da soyut (mücerret) kavramlar denir.

Kavram zihin dışında gerçekliği bulunan bir var olana delâlet ediyorsa buna

gerçek kavram ( at, insan, göl gibi); eğer zihin dışında gerçekliği yoksa buna gerçek

olmayan kavram ( Anka, dev kavramları gibi) denir.Kavramlar tek bir var olana

delâlet ediyorsa özel, bir sınıfa delâlet ediyorsa genel kavram denilir. Meselâ,

tanıdığımız belli bir Ahmet ya da Çiğdem, Ankara, Adana, özel; insan, şehir genel

kavramlardır.14

İslâm mantıkçıları, kavramların ifadesi için kullanılan vasıtalara “delâlet”

delâlet demişler ve Delâleti de şöyle tanımlamışlardır: “Delâlet öyle bir şeydir ki,

onu anlamaktan başka bir şeyi anlamak lâzım gelir”.15

Verilen örneklerden anlaşıldığı gibi tek bir var olana (sınıfın bir ferdine)

delâlet eden kavramlara özel ya da tekil; bir sınıfa (sınıfın tümüne) delâlet eden

kavramlara genel ya da tümel kavram denilebilir.

12 Türker, Sadık, Aristoteles Gazâlî ile Leibniz’ de Yargı Mantığı, Ankara 2002, s.114. 13 Bingöl, Abdulkuddüs, Gelenbevî’nin Mantık Anlayışı, İstanbul 1993, s.25. 14 Öner, Necati, Felsefe Yolunda Düşünceler, Ankara, 1999, s.92. 15 Emiroğlu, age, s.67.

Page 14: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

5

Bir tek şeye delâlet eden sözcüğe “tekil (muayyen ya da cüz’î)” kavram

denir. Tekil kavram, mefhumu sadece bir tek şey olan sözcüktür. Şayet başka

şeylerin de buna müşterek olmasını kastedecek olursak bizzat sözcüğün mefhumu

buna engel olur. Yani tekil kavram mefhumunda ortaklık bulunmasını engelleyen

kavramdır. Tekil kavramlar için doğruluk veya yanlışlık söz konusu değildir, başka

bir ifade ile tekil kavramlar doğrulanmaz ve yanlışlanamaz. Çünkü doğrulama sadece

hüküm bildiren önermede söz konusu olur.

Eğer kavram bir sınıfın tümüne delâlet ediyorsa tümel, bir sınıfın bir

ferdine delâlet ediyorsa tekil kavram denir. Meselâ, şehir, tümel; Ankara, tekildir.16

Tikel kavram ise bir önermede özne durumunda olan ve bir sınıfın bir kısmını

gösteren kavramdır. Örneğin; “ Bazı hayvanlar eklembacaklıdırlar.” tikel

önermesinde “Bazı hayvanlar” tikeldir. Bununla birlikte tümel ve tikel kavramlar,

sadece, tümel ve tikel önermelerin özneleri olmayı ifade ederler. Bu özellikleri

dışında bağımsız bir anlamları ya da tanımları yoktur.17

Bir anlam altında yer alan birçok şeye delâlet eden sözcükler olan tümel

(küllî) kavramlar, mefhumu manasında ortaklığın gerçekleşmesine mani olmayan

sözcüktür. Siyah, hareket, at ve insan sözcükleri tümel kavramlardır. Gazâlî (1058–

1111 ), tümel kavramı “mutlak” kavram olarak da adlandırmaktadır. Dünyada bir

attan başka hiçbir at bulunmasa da at kelimesi, tümel bir kavramdır. Çünkü bilfiil

olarak bulunmasa da bilkuvve olarak ortaklığı mümkündür. “Bu at” denildiğinde ise,

terim tekil olmuş olur. Bundan dolayı “bu güneş” teriminin yerine güneş denirse

tümel bir terim kullanmış olur. Çünkü birden fazla güneş takdir edilmiş olsaydı bu

16 Öner, Necati, Klasik Mantık,Ankara,1991., s.18. 17 Özlem, age, s.71.

Page 15: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

6

ismin altına girerdi. Bu isimler türlerin ve cinslerin isimleridir, manaları ise

külliyet’ül-amme’dir.18

Tümellerle ilgili sorulan sorular, her zaman düşünenle düşünülen

arasındaki ilişkiyi aydınlığa kavuşturmada büyük rol oynamıştır. Tümelleri anlamak,

kavramak; düşünmeyi, düşünme sürecini anlamaya, kavramaya başlamak için son

derece önemlidir.19

Prophyrios (233–304) Aristoteles’in mantık kitaplarına giriş olarak

yazdığı “İsagoji” adlı kitabında cins, tür (nevi), ayırım, hassa ve ilinti’den

bahsetmiştir.20

Gazâlî’ye göre, özsel (zâtî) olan nitelik, cins, tür ve ayırım (fasıl) olmak

üzere üç kısma ayrılırken, ilinti (âraz), özel ilinti ve genel ilinti olmak üzere iki kısma

ayrılır.21

Beş tümelin kolayca anlaşılabilmesi için Prophyrios Ağacı denen şu

şemayı göz önünde bulundurmak faydalı olur:

18 Çapak,İbrahim , Gazâlî’nin Mantık Anlayışı, Ankara 2005, s.40–41. 19 Çapak, age, s.49–50. 20 Öner , age, s.24. 21 Çapak, age, s.50.

Page 16: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

7

Varlık

Prophyrios cinsi şöyle tanımlıyor: “Bir tek varlığa nispetle herhangi bir

tarzda bulunan fertler topluluğudur”. Başka deyimle “altında türlerin sıralandığı

şeydir”. İslam mantıkçılarının tanımı daha açıktır: “Cins gerçeklikleri (hakikatleri)

çeşitli olanlardan, “Bunlar nedir?” diye sorulunca verilen cevaptır”. Meselâ, insan,

kuş…nedir? Denilince verilecek cevap “hayvandır” olacaktır. Hayvan bir cinsin

ifadesidir. İçlem açısından da cinsin tanımı yapılabilir: “Cins bir vasıflar yığınıdır”.

Aristoteles’in tanımı da içlem açısındandır: “Cins birçok türde ortak olan ve cevher

kategorisinde onlara yüklenebilen şeydir”.

Tür: Gerçeklikleri aynı olan birçok şeye “Bunlar nedir?” diye sorulunca

verilecek cevaptır. Meselâ, Ali, Ahmet, Fatma vs… nedir? Diye sorulunca “insandır”

denilir. İşte insan bir türdür. Prophyrios’un tanımı: “Tür, cins altında sıralanan ve

cinsin öz bakımından kendisine yüklendiği şeydir”.

Cismi olmayan Cismi olan

Cansız Canlı

Duygusuz Duygulu(hayvan-animal)

Akılsız Akıllı(insan)

Page 17: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

8

Ayırım(fasıl): Ayırım, cins içinde türü gösteren karakter veya karakterler

toplamıdır. Ayırımın izahında Port-Royal mantığı daha açıktır. İki türlü bir cins

düşünelim, her türün cinste bulunmayan bazı şeyleri ihtiva etmesi zorunludur. Aksi

takdirde yalnız cins vardır. Yani türlerin ihtiva ettiğini cins de ederse, cins ve tür

ayırımı yapılmaz. Böylece cinsten farklı olarak her türün ihtiva ettiği birinci esas,

vasıf ayırımıdır. Her türün kendisine has ayırımları vardır. Meselâ, cisim ve ruh,

cevher’in iki türüdür. Cisim öyle bir şey ihtiva etmesi gerekir ki cevherde olmasın,

ruhun da öyle. Cisimde birinci olarak gördüğümüz bu ayrı vasıf, yayılım (étendu)dır,

ruhunki ise düşüncedir. Öyle ise cismin ayırımı yayılım; ruhun ayırımı ise

düşüncedir.

İslâm mantıkçıları bu üç tümele özsel tümeller (külli-i zati) der ve

tanımlarını şöyle yaparlar: “nelikler (mahiyet) birisi kendisine eşit diğeri kendisinden

genel olmak özere iki “cüz” den meydana gelmiştir. İşte nelike tür, genel cüz’üne

cins; eşit cüz’üne ayırım denir. Meselâ, insan neliki (mahiyeti) hayvan ile konuşan

(natık)dan dünyaya gelmiştir. Burada, hayvan cins; insan tür, konuşan ayırımdır”.

Yine örneğin; “nefesli çalgı” genel kavramı cins, “saksafon” genel

kavramı ise tür olacaktır.22

Hassa: Hassa bir türe ait olan ve zorunlu olarak ayırıma bağlı bulunan

vasıftır. Prophyrios’a göre dört türlü hassa olur:

1. Türün bazı fertlerine ait olan hassa. Meselâ: Hekimlik insanın

hassasıdır ve bazı fertlerine aittir.

2. Türün bütün fertlerine ait olan hassa. Meselâ: İki ayaklı olma

insanın bütün fertlerine ait olan hassadır.

22 Özlem, age, s. 90.

Page 18: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

9

3. Türün fertlerine belli bir anda ait olan hassa. Meselâ: İnsanın

ihtiyarlarınca saçlarını ağarması gibi.

4. Türün bütün fertlerine ait olmakla beraber daimi değildir.

Meselâ: İnsan için gülme bu tip hassadır.

İlinti: Aristoteles ilintiyi şöyle tanımlıyor: “ilinti ne tanım ne

hassa, ne de cins olmayıp nesneye ait olan şeydir veya hangisi olursa olsun bir tek ve

aynı şeye ait olabilen veya ait olmayan şeydir. Söz gelimi oturmuş olmak aynı bir

varlığa ait olabildiği gibi ak da böyledir, çünkü hiçbir şey aynı nesneyi kâh “ak” kâh

“ak-olmayan” olmaktan alıkoyamaz”. Bu şu demektir: İlintinin ait olduğu şeyin

varlığı ilintiye bağlı değildir.

Bu iki tümelin tanımlarında da İslâm mantıkçılarının tanımları daha

açıktır. İslâm mantıkçıları, hassa ile ilintiye “ilintisel tümel” (küll-i arızî) deyip şöyle

tanımlarlar: “Bir türe bir takım sıfatlar ilinti olur. Bu sıfatlar eğer bir türe ait ise

hassa, çeşitli türlere mahsus ise ilinti denilir”. Meselâ: Gülmek insanın hassası,

uyumak ilintisidir. Çünkü gülmek vasfı yalnız insan türüne hastır, uyumak ise bütün

hayvanlara has bir niteliktir.23

“Beş tümel kavramı açıklamak üzere Prophyrios’un İsagoji’yi yazdığı, bu

kitabın mantıkçılar tarafından daima Aristoteles’in Organon’u ile birlikte ele alındığı

bilinmektedir. İbn Sina , Prophyrios’un birinci bölümünde beş tümeli açıklayıp ikinci

bölümde de onları karşılaştırdığını , bu karşılaştırmanın hem çok baştan savma

olduğunu hem de birinci bölümde söylenenlerden fazla olarak yeni bir şey

içermediğini söyleyerek onu eleştirmektedir.

23 Öner, age, s.24–28.

Page 19: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

10

Prophyrios Ağacı olarak bilinen bölümlemeyi de yetersiz bulan İbn

Sina‘nın, bu şemaya yönelttiği eleştirilerden biri de, burada meleklere yer verilmemiş

olmasıdır. Prophyrios’a yöneltilen daha temel bir eleştiri de “cins” ve “türü”

tanımlarken ”bir kavram bilinmesi kendisine bağlı olan bir kavramla tanımlanamaz”

kuralına uymamış olması yönündendir.

İhvanu’s-Safa ‘nın Prophyriosu eleştirdiği nokta ise”ferdin” İsagoji’ de

muhtevasına dahil edilmesi gerekliliği hakkındadır. Mademki İsagoji bir terminoloi

çalışmasıdır, bu çalışmada türün altında yer alan ferdin de söz konusu edilmiş olması

gerektiğini söylemektedir.”24

24 Yaren , age, .s.18-19.

Page 20: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

11

BİRİNCİ BÖLÜM

KLASİK MANTIĞIN ÖNERME ANLAYIŞI

A. ÖNERME

Kıyasların yapıları gereği tümel bilgiden hareketle elde edilen bir akıl

yürütme türü olduğunu biliyoruz. Bu da tümel önerme olmaksızın hiçbir şekilde

kıyas yapılamayacağı anlamına gelir. Kıyas tam anlamıyla tümel önermelere

dayanmaktadır. Bu nedenle önermeler konusunu çok iyi kavramak ve öğrenmek

zorundayız.

Aristoteles; önermeyi, bir şey hakkında bir şeyi onaylamak veya o şeyi

onaylamamaktır şeklinde tanımlamıştır.25 Olumlu olduğunda bir şeyin, bir şey

üzerine hüküm verilmesi; olumsuzunda ise bu hükmün kaldırılması vardır.26

Fârâbî (Ö.950)’ye göre hüküm bildiren, yapısı ve şekli gereği doğru;

yahut yanlışlıkla nitelenebilen söze “önerme” denir. Hüküm bildiren söz dışındaki

söz türleri ise doğruluk; yahut yanlışlıkla nitelenemez. Bununla birlikte, bir istek

cümlesiyle birinden bir şey istendiğinde, isteğin mümkün olması ve yerine

getirilmesi durumunda bu sözün doğru olduğu; mümkün olmayan bir şey

istendiğinde ise yapılamamasından dolayı yanlış olduğu düşünülmüştür. Ancak

Fârâbî'ye göre yargı bildiren söz dışındaki diğer söz türleri, doğruluk yahut

yanlışlıkla nitelenemezler. Sadece daha önce geçen sözle ilişkili olmaları gibi geçici

bir durumdan dolayı doğru; yahut yanlış olurlar. O’na göre hüküm bildiren söz,

bilfiil diğerleri de bilkuvve (fikren) doğruluk; yahut yanlışlıkla nitelenebilir.27

25 Aristoteles, age, s. 3 26 Mehdi Fadlallah, Medhal ila ilmi’l- Mantık, Beyrut 1990, s.90. 27Türker Sadık, ‘ Farabi de Dil ve Mantık İlişkisi’ , Kutadgubilig , S.1, Ocak –2002,s.137.; İbn Sînâ, Remarks and Admonitinons Translated by Şhams Constantine Inati, Logic, s. 22.

Page 21: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

12

Klasik kaynaklarda önermenin tanımında geçen Fârâbî’ye göre tasdik,

üzerinde hüküm verilmiş herhangi bir şeyin zihin dışındaki varlığının, zihinde var

olan şekliyle aynı olduğuna inanılmasıdır. Doğru ise zihin dışındaki şeyin, insan

zihnindeki şekille aynı olmasıdır. Buna göre tasdik, hakikatte doğru ve hakikatte

yanlış olan her şeyin tasdikidir.28 Ancak her söz bir tasdik ya da inkâr ifade etmez.

Sadece belli bir yargı ifade eden, bilgi veren sözler önerme olabilir. Önermeden

bahsedebilmek için hem “form” hem de “içerik” bakımından bazı şartların olması

gerekir.

Diğer bir ifadeyle konu ve yüklem bütünlüğü içinde önerme hâline

getirilebilen her terkip, söz yani bir cümledir. Meselâ; "Zeyd giden" (Zeydun

zâhibun) sıfat tamlamasına "-dır" (inne) eki bitiştirildiğinde, "Zeyd gidiyor" (inne

Zeyden zâhibun) ifadesi elde edilir. Müfret lafızlardan bir kısmının diğeriyle

birleşerek oluşturduğu birçok terkip türü vardır. İki ad, biri niteleyen diğeri nitelenen

olmak üzere bir terkip oluşturur. Buna örnek olarak: "Amr ayrılıyor" (Amrun

muntâlikun) denebilir. Bu örneklerde adlar, biri niteleyen ve diğeri de nitelenen

olmak üzere bir terkip meydana getirmiştir. Terkibi oluşturan iki addan niteleyene

(es-sıfatu) gelince; "Zeyd gitmektedir." (Zeydün hüve zâhibun) örneğindeki gibi, "o"

(hüve) zamiriyle bitiştirildiğinde ifadenin anlamını bozmayan veya "o" zamirinden

sonra gelebilen bütün lafızlar niteleyendir (es-sıfat). Meselâ: Her ikisi de ad olan

"at" ve "hayvan" lafızlarından terkip edilen "At hayvandır" (el-ferasu hüve

hayvânun) cümlesinde "o" zamiri "hayvan" kelimesinden sonra da gelebilir. Arap

dilbilimcileri, niteleneni (el-mevsûf), kendisine dayanılan (müsnedün ileyh),

kendisinden haber verileni (muhberun anh) ve niteleyeni ise dayanan (el-müsned),

28 Fenârî, Fevaidu’l-Fenariyye, s.32;Cevdet,Ahmet, Miyar-ı Sedat, s.26.

Page 22: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

13

haber yahut kendisiyle haber verileni (muhberun bih) diye adlandırmışlardır. Bu

adlar aynı şeyi ifade ederler. "Zeyd", hem nitelenen, hem kendisine dayanılan hem de

kendisinden haber verilendir: "Gidiyor" ise hem niteleyen, hem haber ve kendisiyle

haber verilen, hem de dayanandır. İfade içinde lafızların çoğaltılması, bir lafzın

diğerinin yerine konulması (et-tebdil), sözdizisinin (et-tertîb) değiştirilmesi; yahut

süslenmesi (et-tahsîn) suretiyle ifadede genişleme (tevessû' fi'l-ibare) meydana

gelir. Sözün özünüyse, mantıkta önerme adı verilen ifade oluşturur. Demek oluyor ki

önermenin çeşitli yöntemlerle genişletilmesi mümkündür.29

Kendisini meydana getiren unsurlar (konu ve yüklem) bir bağ ile

birbirine bağlandığı; doğruluk veya yanlışlık ihtimali gösterdiği zaman tam olur ve

böyle bir söze önerme denir. İşte bu şekilde konu ile yüklemin bir bağ ile birbirine

bağlanmasıyla meydana gelen tam söze önerme denir. Mesela: ‘‘İnsan cevherdir.”30

önermesinde olduğu gibi.

“Gâzâlî (1058–1111 )’ye göre önerme, zatı itibariyle iki tekil parçaya

ayrılır: Birincisi, haber diğeri ise kendisinden haber verilendir. “Zeyd ayaktadır.”

dendiğinde “Zeyd”, kendisinden haber verilen; “ayaktadır” kısmı ise haberdir. Yine

“Âlem hadistir” dendiğinde, âlem kendisinden haber verilen, hadis ise haberdir.

Gâzâlî, nahivcilerin önermenin ilk kısmını mübteda ikinci kısmını ise haber;

kelamcıların birini vasıf diğerini mevsuf; mantıkçıların birini konu (mevzu) diğerini

yüklem (mahmul); fakihlerin ise birini önerme diğerini kendisine hükmedilen olarak

adlandırdıklarını ifade eder. Yukarıda da geçtiği gibi Gâzâlî, konu için mahkûmun

29 Türker,age, s.137. 30 Ahmet es-Safi, Tevdihu’l-Mantıkı’l-Kadim, s.62.

Page 23: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

14

aleyh, yüklem için ise haber ifadelerini kullanmaktadır. Fakat o, genellikle

mantıkçıların isimlendirmesini kabul etmektedir.” 31

Urmevi(1350–1430)’ye göre önerme; özne, yüklem ve bunlardan birini

diğerine bağlayan bir nispetten oluşmaktadır. 32

Yüklem, isim değil de fiil olursa, cümle de isim cümlesi değil, fiil cümlesi

olur. Bu durumda fiiller, hem üç zamandan birine delalet eder, hem de bağ olur.

Nitekim: “Hava açıldı.”, “Hava açılır.”, “Hava açılıyor.”, “Hava açılacak.”

dediğimizde “hava” konu (mahkûm aleyh); açıldı, açılır, açılıyor, açılacak fiilleri

hem yüklem (mahkûm bih) hem de bağ olur.33

İbn Sînâ, önce müellef ve mürekkeb lafız dediği söz’ü açıklar. Bu

terkipler içinde haber niteliği taşıyanla taşımayanı şöyle ayırmaktadır: İlimlerde

yararlı olan ya kavramların öze ait ve ilintiye ait tarif ve benzerleri kanalıyla

kazanılması şeklinde yapılan- sınırlama yoluyla yapılan- terkiptir; ya da tasdikatın

kıyaslar ve benzeri akıl yürütme işlemleriyle elde edilmesi şeklinde haber ifade eden

terkiptir.34

Örneğin: Bir öğretmen “Sayfa doksan dokuzu açın.” dediğinde bu

ifadenin birincil amacı bir emir iken, bu ifade yine de Öğretmen “Ben sizden doksan

dokuzuncu sayfayı açmanızı istiyorum.” demiş gibi bir kesinlik gösterir. Ancak bu

kesinlik ikinci sıradadır. Aynısı soru cümleleri vb. için de geçerlidir.; ancak kesinlik

ifadelerinde durum farklıdır: Bunların birincil amacı kesinlik göstermektir.35 Gâzâlî,

ilimlere ve kıyasa ulaştıran burhânları elde etmenin; ancak haber cümleleri ile müm-

31 Çapak, age s.103. 32 Urmevi, age s.28. 33 Ahmet Cevdet, Miyar-ı Sedat,İstanbul,1903. s.26-27 34 İbn Sînâ, eş-Şifa, III, s.31-32; İşârât, I, s.267-268. 35 İbn Sînâ, Mantık el-Meşrikiyyin, s.60.

Page 24: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

15

kün olduğunu ve bu tür cümlelerin “önerme” ve “kesin söz “ (el kavlu’l-câzim)

olarak isimlendirildiğini ifade eder.

Buna göre haber, bir kimsenin bir şey hakkında ârazla (ilintiler) değil;

zatla (öz/cevher) doğrudur veya yanlıştır dediği şeydir. Yani kendisiyle doğrudur

veya yanlıştır sonucuna varılan hükümdür. Çünkü böylece hakkında konuşulan şeye

“doğrudur” veya “yanlıştır” demek mümkün olur. Meselâ: “Âlem sonradan

olmadır.”, “Güneş doğmuşsa yıldızlar gizlenmiştir.” veya “Âlem ya sonradan

olmadır ya da öncesizdir.” diyen bir kimseye doğru söyledin; “İnsan taştır.”, “Güneş

doğmuşsa yıldızlar görünür.”, “Zeyd ya Irak’tadır ya da Hicaz’dadır.” diyen bir

kimseye de yanlış söyledin denilebilir.36

Urmevi’ye göre, tekil söz, dinleyeni -mananın zihnine oturması

bakımından- tatmin eder; onu işiteni tatmin etmiyor. İki isim veya bir isim ve bir

fiilden oluşuyorsa sınırlayıcı bir hükümdür; çünkü birincisi ikincisiyle

sınırlanmaktadır. Böyle değilse, bir isim, bir edattan; bir fiil ve bir edattan oluşan

bileşik gibidir. Urmevi, önermede olması mümkün olmayanlarla ilgili bazı iddia ve o

iddialara verilen cevapları şu şekilde ele almaktadır: İlkin Kelamın, ancak iki isim

veya bir isim ve bir fiilden oluştuğu, onun da nida ile nakzedildiğidir. Bu iddiaya,

“nidanın ancak fiilin takdirinde olabileceğiyle” cevap verilmiştir. Bu kez de, eğer

böyle olsaydı kendisinde doğruluk ve yanlışlık bulunurdu.” denilmiştir. Buna da

şöyle cevap verilmiştir: “Fiilin takdirinde bulunan şey, kurucu (inşa) değil de tıpkı

ve benzerleri gibi tamamlayıcı (ukud) lafızlara delalet eden haberler olduğu zaman

o, doğruyu ve yanlışı içerir.” şeklinde olmuştur.37

36 Çapak ,age, s.102.

Page 25: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

16

Fenari(1350–1430), inşailerin (dilek/istek) önerme olarak kabul

edilmemesinin gerekçelerini açıklarken şu ifadeleri kullanmaktadır: Sözün (kavl)

doğruluğu vakıaya veya itikada veyahut ikisine birden uyulması ya da

uyulmamasıdır. İnşai ve takyîdî (şartlı) mürekkeblerde hüküm yoktur. Çünkü

hüküm, nispetin her iki tarafında vakideki durumu bildirmektir ki bu bildirme mazi,

hal veya istikbal olabilir. İnşai mürekkeblerde ise bu bildirme yoktur ve bu sebeple

de önerme olamazlar.38

Bileşik lafızlar konusunda açıklandığı üzere terimler arasında tam bir

bağıntı ile bilgi ifade eden ve vakıayı anlatan cümleye “haber cümlesi” denir.

Habere ait alakayı, akılla kavramak, onaylamak demek olduğundan haber cümlesi,

onayı da içine alırsa buna önerme (kazıyye) denir. 39

B. ÖNERMENİN UNSÛRLARI

Aristoteles’e göre fiil ne tasdik ne de inkâr ifade eder. Çünkü “-dır”,

olacak, idi, olmaktadır…” gibi deyimler birtakım fiillerdir ve onlar kendi öz

anlamlarına zaman anlamını eklerler.40 Ona göre “dır” fiilinin giremeyeceği,

“Seyahatte olur”, “Geziniyor” gibi önermelerde yerleştirilmiş olan fiil, tatbik olunan

“dır” fiiliymiş gibi aynı sonucu verir.41 Aristoteles’te önermenin unsûrları üç tanedir:

Konu, yüklem ve bunları bir birine bağlayan bağ (kopula).42 Kopula yüklem ve konu

37 Urmevi, age, s.11. 38 Fenârî, Fevaidu’l-Fenariyye, s.32. 39 Ahmet Cevdet, age, s.26. 40 Aristoteles, age, s. 22. 41 Aristoteles, age, s. 25. 42 Kopula: Klasik mantıkta, kategorik bir önermenin öznesiyle yükleminin birbirine bağlayan terimdir. Kopulanın işlevinin ne olduğu konusu Permenides’ten başlayarak yalnızca mantık tarihini değil, fakat felsefe tarihini de kaplamış olan tartışmalara neden olmuştur. Buna göre “Sandalye vardır” önermesinde olduğu gibi, kopulanın her şeyden önce bir şeyin var olduğunu ifade eden ontolojik bir işlevi vardır. Bu çerçeve içinde kopula, gerçekten var olanlara olduğu kadar, yalnızca düşünülmüş ya da hayal edilmiş olan varlıklara da yönletimde bulunabilir. Kopulanın mantık açısından işleviyse, bir önermede kendi başların ayrı duran iki ayrı terim arasında bir bağ kurmak, özne ile yüklem arasında bir bağıntı bildirmektir.(Ahmet Cevizci-Felsefe Sözlüğü, s. 317). Mantık alanında pek ilerleme olmadan geçen uzun yılların ardından gerçek bir devrim gerçekleştiren Frege’nin çalışmaları, önermenin yapısıyla ilgili yeni bir görüşe yol açmıştır. Özne ve yüklemden oluşan önermeleri, varlık

Page 26: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

17

arasında içerme yoluyla bir bağ kurmaktadır. Örneğin “Bütün filozoflar

düşünürlerdir.” Bu cümle değişik bir ifade tarzıyla “Eğer herhangi bir kişi filozof ise

o kişi düşünürdür.” şeklinde ifade edilebilir; “Hiçbir politikacı düşünür değildir.”

önermesindeki Kopula politikacı sınıfıyla düşünür sınıfı arasında herhangi bir ortak

yönün olmadığı şeklinde anlaşılır. Bir başka ifadeyle “Eğer bir kişi politikacıysa

düşünür değildir.” sonucu çıkar. Yeri gelmişken: Kopula’nın aynı zamanda bir sınıf

mensubiyetini ifade ettiğini de söyleyebiliriz. “Sokrates bir filozoftur.”

önermesindeki konu olan Sokrates’in filozof oluşu onun filozoflar sınıfına üye

olduğunu da ifade eder.43 Aristoteles, “Seyahatte oluyor”, “Geziniyor.” gibi sonu

“yor” ekiyle biten önermeleri ele almıştır. Buradaki Kopula ile ilgili harf el-ceza

diğer bir deyişle “al-rabıta li cevab eş-şart” cevabı duruma bağlayan edat: “Sonucu

ve öncülü bağlayan edattır.” ifadesini kullanabiliriz.44

“Mütekaddimin’den olan araştırmacılar “nispet beyne beyne (orta

nispet)” adını verdikleri bizatihi nispet ile ittisal (birleşme) ve infisali (ayrılmayı)

yukarıdaki üç cüzün dışında saydılar. Bununla beraber Gelenbevî (1730–1790),

İsaguci şerhinde, önermelerin cüzlerinin dört olduğunu iddia edenlere göre hükmü,

önermenin dördüncü cüzü olarak zikrettiklerini söylüyor ve bunu, nispetin vuku

bulmasını veya vuku bulmadığının idrakidir diye tanımlıyor. Gelenbevî, Âlâ Mîr al-

Tehzib’de ise, müteahhirine göre önermenin dört cüzü olduğunu ve “nispet-i tamme-i

haberiyye”ye müteahhirinin “hüküm” adını verdiklerini açıklıyor. Hâlbuki

mütekaddimine göre icap (olumluluk) ve selbin (olumsuzluğun) çıkış noktası olan

bildiren önermelerden ayırmamız gerektiğini, zira özneyi yükleme bağlayan kopulayla (dır) var oluşsal (dır) arasında bir ilişki bulunmadığını dile getiren bu yeni görüş özne-yüklem formundaki önermeleri, üç parçaya değil de, “Ahmet” ve “dazlaktır” gibi iki parçaya ayırır. Önerme, ‘Ahmet’e dazlaklık yükler. Varlık bildiren önermeye gelince bu, özne-yüklem formunda ifade edilemez. Bunun için matematikteki değişken fikrine ihtiyaç duyarız. ‘Ahmet vardır’ önermesi bize, Ahmet olan bir şeyin bulunduğunu söyler. (Ahmet Cevizci-Felsefe Sözlüğü, s. 403-404). 43 Yıldırım, Cemal, Logic, Ankara, 1973. s.34. 44 İbn Sînâ, Remarks and Admonitinons Translated by Şhams Constantine Inati, Logic, s.79.

Page 27: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

18

nispetin tasavvuru yoktur. Müteahhhirine göre ise konu ile yüklem arasında sabit

olan nispetin idraki hükümdür ve bu önermenin bir cüzüdür. Bunun ispatı ise

müteahhirinin tetkikleri arasındadır. Bu sûretle Gelenbevî, müteahhirinin görüşünü

kabul ederken, nispet beyne beyneyi inkâr eden mütekaddiminin bu iddiasının batıl

(geçersiz) olduğunu söylüyor.

Gelenbevî’ye göre bu hususta mütekaddimin ile müteahhirin arasındaki

anlaşmazlık konusu, sadece olumluluk ve olumsuzluğun çıkış noktası olan nispetin

isbatında değildir. Bilakis başka ihtilaflar da vardır. Nispet beyne beyne, kendisine

hükme ait idrakin taalluk ettiği nispetin manasıdır. Bu da “vaki olma” veya “vaki

olmama” dan ibarettir. Bu ikisi mütekaddimine göre yüklemin iki sıfatıdır. O ikisinin

anlamı, konu ile yüklemin ittihadı (birleşmesi) veya adem-i ittihadı

(birleşmemesi)’dir. Öyleyse “Zeyd ayaktadır.” sözünün anlamı, “ayakta olma”nın

“Zeyd” ile birleşmesidir. Yine aynı şekilde “Zeyd ayakta değildir.” sözünün anlamı

ise “ayakta olma”nın “Zeyd” ile birleşmemesidir.

Müteahhirinin görüşüne göre ise, o ikisi nispet beyne beynenin iki

sıfatıdır. Nispet beyne beyne, konu ile yüklemin birleşmesinden ibarettir. O hâlde bu

ikisinin anlamı, bizzat özünde uygun olması veya uygun olmamasıdır. Öyleyse

“Zeyd ayaktadır.” sözünün anlamı, “Zeyd” ile “ayakta olma”nın uygun olmasıdır.

“Zeyd ayakta değildir.” sözünün anlamı ise, “Zeyd” ile “ayakta olmanın” uygun

olmamasıdır.

Gelenbevî’ye göre önermenin kesinleşmesinde bir de dördüncü unsûr

(iz’an) vardır. İz’an: Konu ile yüklem arasındaki ilişkinin (nispetin) vuku bulması

veya bulmaması idrakine kalpten kesin inanmaktır.”45.

45 Bingöl, age, s.44-46.

Page 28: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

19

Önermenin iki isimden veya bir isim ve bir fiilden oluştuğunu göz önünde

tuttuğumuzda “konu” görevini gören ismin tabiatına değinmek istiyoruz. Eğer

manası tek ise ve bir tek şeyi ifade ediyorsa buna âlem “özel isim” ; bir tek şeyi ifade

etmiyorsa “cins isim” denir. Eğer içine giren fertlerin hepsi o ismi alıyorsa buna

distributif (mütevati)’ denir. Örneğin: “insan” gibi. 46

Urmevi “Eğer lafız bir anlama ve bir zaman sıygasına işaret ederse buna

“kelime” denir. Bunun dışında tam bir manaya işaret ederse yani tek başına bir şeyin

anlamından haber verebiliyorsa buna da “isim” denir. Aksi takdirde bu ikisi dışında

kalana da “edat” denir.”demektedir.47

1.Konu ( Mevzu):

Önerme ikiden çok terimle yapılmış doğru ya da yanlış olabilen sözdür

yani bir hükümdür demiştik.. Burada konu, kendisine hükmedilen (mahkumu’n

aleyh) terimdir.48 Hüküm için “kendisi üzerine hükmolunacak bir şey” ile

“kendisiyle hükmolunacak diğer bir şey”in var olması zorunludur.49 Örneğin;

“Tebeşir beyazdır.” önermesinde “tebeşir” yüklenileninin bulunması zorunludur.

Yoksa bu önerme anlamsız olur yani önerme olmaktan çıkar.. Konu, bazen tekil,

bazen de birleşik terimlerden meydana gelebilir. Fakat bileşik terimleri tek bir

terimin karşılaması da görülen bir durumdur. Örneğin; “Konuşan hayvan, ayaklarının

yer değiştirmesiyle yer değiştirir.” önermesinde olduğu gibi. Bu önermede “konuşan

hayvan” ifadesi birleşik terimlerden oluşmuş, aslında tekil olan “insan”ın yerine

kullanılan “konu” olur.50

46 Abdulmüteal Saidi, Tecdidu İlmi’l-Mantık, s. 26. 47 Urmevi, Metâliu’l-Envâr, s.7 48 Emiroğlu, age, s.115 49 Bingöl, age, s.43 50 Çapak age, s. 106

Page 29: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

20

Basit önermelerin bir kısmında önermenin “yüklem”i “konu”sunda

olanı tekrar ederken, dolayısıyla konuya yeni bir bilgi eklemezken, bir kısmında

yüklem konuda bir bilgi artışına sebep olur. İkinci türden olan önermelerin tümü

deney ve duyumlardan kaynaklandıkları yani sentetik yapıda oldukları halde, birinci

türden olanlar deney ve duyumlara dayanmadıkları için analitik yapıdadırlar. İngiliz

Emprizmi’nin önde gelenlerinden John Locke ile David Hume‘un fizik dünyanın

deneye ve duyuma konu olabilen fenomonolojiye ilişkin tüm önermelerin sentetik,

deney ve duyumlardan hemen hemen hiç etkilenmeden kurulmuş bulunan

matematiğin alanında yer alan önermelerin de analitik karakterde olduğunu öne

sürer51

Önerme konusunun niceliği yönünden; tekil, tikel ve tümel olarak

sınıflandırılır. “Ahmet zekidir.” önermesi tek bir varlığı gösterdiğinden dolayı tekil,

formu açısından ise tümeldir. Çünkü tekil önermede konu bütün toplamıyla alınır.

Mantıkta tümellik konuyu bütün olarak ele almak demektir. Bu örnekte yüklem,

konunun bütünü için söylenmiştir. Dolayısıyla bu önerme tümel bir önermedir. Tikel

önermede ise konu bir kısmıyla alınmış ve “bazı öğrenciler zekidirler.”52

Örneğindeki gibi yüklem konunun bir bölümü için söylenmiş ve onaylanmıştır53.

Tekillik ise konunu toplamına işaret etmez; o sadece konunun tekliğini gösterir54.

Örneğin “Sokrat zeki bir adamdı.”55 Buradan da konunun şekline göre 4 tip önerme

varlığı ortaya çıkar:

Tümel Olumlu (Universal Affirmative): Bütün S’ler P’dir. (A ile

gösterilir)

51 Urhan ,Veli, “Kant’ın Bilgi Kuramı ve Sentetik Önermeler”, Felsefe Dünyası sayı 38, s. 3. 52 Hasırcı ,Nazım , “Tümel Önerme”, Felsefe Dünyası, sayı 42., Ankara, 2005, s. 219. 53 Yıldırım ,age, s. 37. 54 Hasırcı, age, s.219. 55 Yıldırım, Cemal, age, s. 37.

Page 30: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

21

Tümel Olumsuz: Hiçbir S, P değildir.( E ile ifade edilir)

Tikel Olumlu: Bazı S’ler P’dir (I ile gösterilir)

Tikel Olumsuz: Bazı S’ler P değildir. (O ile gösterilir)

Klasik mantıkçılara göre yukarıdaki 4 önerme çeşidinin en mükemmeli

tümel olumlu önermedir.56

Buradaki olumluların sembolleri olan “A” ve “I” Latince “Affirmo”

yani “Evetliyorum” kelimesinden alınmıştır. ”E” ve “O” harfleri ise Latince “Nego”

yani “Olumsuzluyorum” kelimesinden alınmıştır57

2. Yüklem ( Mahmul) :

Kendisi ile hükmedilen (mahkum’un bih) niteliktir veya sıfattır58.Önermenin

yüklemi konunun kendisinin zarfı olmak üzere yuklenileni olmasıyla yüklemden

daima kavram kastedilir ve konunun kendisinin konunun ismiyle nitelendirilmesine

akdi vaz’ı (sözün konusu) ve yüklem ile nitelenmesine akdi hamli (sözün

yüklenmesi) denir.

Örneğin “insan gafildir.” Denildiğinde, insanın ma sadaka aleyhi (doğruluk

üzerine hükmedilen) olan fertlerin “insanlık” ile nitelenmesi sözün konusu ve gaflet

ile yüklenmesi ise sözün yüklenmesidir59.

Gazali yüklemi aynı zamanda “haber” olarak da kabul etmektedir. “alem

sonradan olmadır” önermesindeki “sonradan olmadır” ifadesi yüklemdir.60

Klasik mantıkçılar önermenin niceliğinden daima önemenin konusunun

niceliğini anlamışlardır, yüklemin niceliğine önem vermemişlerdir. İslam

mantıkçıları da yüklemin niceliğinin belirtildiği önermeleri “kazaya-i münharife”

56 Cevdet ,Ahmet, Mi’yar-ı Sedat, İstanbul, 1293 , s.70. 57 Yıldırım, age, s.38. 58 Emiroğlu age, s.115 59 Cevdet ,Ahmet Miyarı-ı Sedat ve Adab-ı Sedat, Sadi Necati Demir Arık , 1998, s.59. 60 Çapak, age,s.106.

Page 31: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

22

kural dışı önermeler olarak telakki etmişler işlem dışı bırakılmışlardır. Bunlara göre

yüklem konunun bir sıfatı olması sebebiyle, daima kavram olarak telakki edilir, bu

kavramın delalet ettiği fertler dikkate alınamazlar, bu sebeple de onun için bir nicelik

düşünülemez61.

William Hamilton (1788-1856) önermede yüklemin niceliğinin de dikkate

alınması gerektiğini belirtir. Ona göre tümel önerme

a) Konusu ve yüklemi tümel

b) Konusu tümel, yüklemi tikel olmak üzere ikiye ayrılır62

İsim gibi yüklem de bir manaya delalet eder; ancak manaya delaleti

bilinen üç zaman yoluyladır. Bunun örneği “dövdü” sözü gibidir; çünkü o, bir

anlama delalet eder ve o da, “dövmek” eylemidir. Bu “dövdü” kelime (-si) ayrıca

diğer iki şeye de delalet eder: Onlardan biri, onun nispetinin belirsiz bir konuya

olması; ikincisi ise onun vukuunun onun dışında, hariç bir zamanda olmasıdır ki o da

mazidir. “Dün”e gelince o, bir şeye delalet etmez ve hariç zamana da delalet etmez

bilakis o zamanın kendisine delalet eden şeydir. “Önce”ye gelince ne bir manaya

delalet eder ne de yakın (bitişik) bir zamana delalet eder bilakis o, bu mananın

nefsinin zatının hakikatine delalet eden zamana delalet eder. Böylece “dün” ve

“önce”nin isim olduğu görülür.63

3. Bağ (Râbıta)

Kategorik önerme, konu ve yüklemle birlikte birde bunları birbirine bağlayan

“Bağ” ihtiva eder. Konu görevini yerine getiren bir kavram, yüklem görevi gören

bir kavram ve bunların arasında bir ilgi kurucu. Eğer bu münasebet yoksa zihinde,

insan ve hayvan kavramlarının bulunması bir hüküm meydana getirmez. Aynı

61 Öner age, s.52. 62 Öner, age, s.53. 63 İbn Sînâ, a.g..e, s.57; Fârâbî, ages.136.

Page 32: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

23

şekilde önermede de konu ilk yüklem arasındaki münasebet, bu münasebeti

gösteren bir terimle gösterilmiş olmak zorundadır. Bu terime Rabıta (Bağ) adı

verilmektedir.64

“Her insan akıllıdır” önermesinde “insan” konuyu, “akıllı” yüklemi,”dır” ise

bağı gösterir.Burada bağın fonksiyonu önemlidir. Bağ birbirinden ayrı duran

terimler arasında ilişki kurma imkanı sağlamaktadır. Dolayısıyla önerme, en az iki

terim arasında varolan bir ilişkiyi bildirmektedir. Bağın bir şeyin “var” olduğunu

ifade eden ontolojik işlevinin bulunduğu söylenebilir. “Masa vardır.” dediğimizde

buradaki “dır” hem masanın ontolojik olarak var olduğunu bildirme hem de

konuyu yükleme bağlama gibi iki işlevi birlikte yüklenmiştir.Bağın dört anlamı

vardır. Bağ “konunun bir kavrama ilişkin olduğunu, bir niteliği olduğunu, başka

objelerle bağlantısı olduğunu ve var olduğunu anlatabilir. Mantık açısından bağın

ontolojik ve epistemolojik işlevinden ziyade iki terimi birbirine bağlama işlevi

önemlidir.65

Bağ konusu, önermede açıklığı veya gizliliği dolayısıyla mantıkçılar

arasında tartışma konusu olmuştur. İslâm mantıkçıları, kullandıkları dil olan

Arapçada çoğu zaman bağın kaldırıldığını söylerler. Örneğin: “Zeydun katibun”

(Zeyd kâtiptir.) önermesinde iki isim arasındaki nispet gizlidir. İslâm mantıkçıları, bu

problemleri aşmak için Arapçadaki eril (erkek) ve dişi olan zamirleri

kullanmışlardır. Örneğin: “Zeydun huve katibun.” Bundan dolayı İslâm mantıkçıları

önermeleri bağın açıklığı ve gizliliğine göre “ikili” (sünai) ve üçlü (sülasi) olarak

sınıflandırdılar. İslâm mantıkçıları, bağ konusunu işlerken Arapçayı bağın açıkça

64 Yaren, age, s. 57. 65 Hasırcı , age, s.218.

Page 33: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

24

zikredilmek zorunda olduğu Farsça ile karşılaştırmışlardır.66 Bazı İslâm mantıkçıları,

bu problemi aşmak için eril veya dişi zamirleri sürekli bağ olarak kullanmışlardır.

Örneğin: Endülüslü filozof İbn Rüşd ( 1126 – 1198 ) bunlardandır. İbn Rüşd,

yüklemli önermeleri ifade ederken zamirleri açıkça kullanır. Örneğin: O “küllü cim

ba” yerine “küllü cim huve ba” şeklinde kullanır. Zihinde insan ve hayvan fikri

(manası) hasıl olsa bile, aradaki bağ bulunmadığı müddetçe önerme oluşmaz. Yine

yüklemli önermede konu ile yüklem arasındaki bu ilişki ayrıca bağ (rabıta-alâka )

denilen bir lafızla ifade edilmesi gerekir. Buradan anlaşılıyor ki önermede, konu ve

yüklemin manasından ayrı konu ile yüklemi manaca birleştiren ve aralarındaki

nispete delalet eden bir lafız vardır ki buna bağ denir. Bu bağ edat hükmündedir.

Fakat bununla beraber Arap dili bu bağı, zihinde manası kendiliğinden oluşuyor diye

bazen kullanmaz, bazen de ondan söz eder. Bu bağ bazen isim görünüşünde, bazen

de kelime kalıbı içinde zikredilmiştir. İsim kalıbı içinde olana örnek: “Zeyd hüve

hayy: Zeyd canlıdır”, “huve” lafzı burada bir isim (şahıs zamiri) görünüşünde

olmakla birlikte özel bir mana taşımamaktadır; sadece konu olan Zeyd ile yüklem

olan canlı arasında bağlantı kuran bir bağ durumundadır. Kelime veya fiil kalıbı

içinde görünene de İbn Sînâ şu örneği veriyor: “Zeyd kâne keza, ve yekûnu

keza:Zeyd şöyledir, Zeyd böyledir”. “Kane, yekûnu” burada varlık ve oluş ifade eden

kelime veya fiil kalıbı içinde zikredilmiştir. Bilinir ki aslında varlık ve oluş bildiren

“kane” fiili burada konu ile yüklem arasındaki irtibatı sağlayan, zaman ifade etmeyen

bir bağ durumundadır. İbn Sînâ bu konuda bir örnekle meseleye tam bir açıklık ge-

tirmektedir; Kur’ân’ın şu ayeti: “Ve kâne Allahu ğafûran rahimân”67 gibi. Aslında

burada kâne oldu manasına gelmektedir. Asıl manasıyla alındığı takdirde geçmiş

66 İbn Sînâ, İşaretler ve Tenbihler, Çev. A.Durusoy vd. İstanbul 2005, s.20. 67 Bolay, age, s.24; Ayrıca bkz.,Kuran-ı Kerim, Nisa Suresi,23.Ayet.

Page 34: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

25

zaman ifade etme durumu olabilir. Hâlbuki daha önceki örnekte ve özellikle bu

ayetteki durumlarda kane asla zamana taalluk etmez. Yine sadece konu ile yüklem

arasındaki ilişkiyi sağlayan bir bağdan başka bir şey olmuyor. Böylece bu ayetin

manası: ‘‘Allah (sınırlı olan zamanın dışında) affedicidir, merhametlidir,

esirgeyicidir.”68

Gazâlî'ye göre bazen “mukaddem” de “talî” de olumsuz, onlardan

meydana gelen şartlı önerme ise olumlu olabilir. "Eğer güneş doğmamışsa; gündüz

olmuş değildir." önermesi olumlu bir önermedir. Çünkü gündüz olmamasının

gerekliliği, güneşin doğmamış olmasına bağlanmıştır bu ise olumluluk ifade eder.

İşte burada bir yanılgı oluşabilir. Bu tür yanılgılar yüklemli önermelerde de meydana

gelebilir. Ona göre, "Zeyd gören değildir." önermesinin olumsuz olduğu zannedilir.

Oysa bu önerme de olumludur; çünkü bu önermenin anlamı "Zeyd kördür." demektir.

"Zeyd, görmeyen değildir." denilebilir; bu durumda "gören değildir" nitelemesi

Zeyd'den kaldırılmaktadır. Gazâlî'ye göre, "Zeyd görmeyendir.(gayri bâsir)"

önermesi olumlu bir önermedir; çünkü "ğayru bâsir" (görür olmayan) tek bir

manadır, "Zeyd leyse bâsirdir." önermesi ise olumsuzdur. İşte bu tür önermelere

"ma'dule" ve "gayri muhassala" denir. Yani gerçekte bu önermeler olumludur; fakat

olumsuz birer siga ile ifade edilmişlerdir.69

Yeri gelmişken Gelenbevi’nin, konu ve yüklemin müspet ve menfi

oluşuna göre önermeleri “Ma’dule” ve “Muhassala” olarak ikiye ayırdığını da

belirtmek gerekir. Önermede eğer iki taraf (konu – yüklem) lafız ve anlam yönünden

mevcut olursa bu tür önermelere Muhassala denilir. Bunun olumlu ve olumsuzuna

örnek olarak ‘İnsan hayvandır.’ ve ‘İnsan at değildir.’ önermelerini verebiliriz. ilki

68 Bolay, age, s.23. 69 Çapak, age, s.112.

Page 35: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

26

olumlu ikincisi ise olumsuz muhassalaya örnektir. Eğer önermenin konusu ile

yüklemi lafız ve anlam bakımından mevcut olmaz ise bu tür önermelere Ma’dule adı

verilir ki bu da üçe ayrılır:

1. Ma’duletü’l- Mevzu: Önermede sadece konunun varlığı yoktur.

Örnek: “Canlı olmayan cemaddır.”

2. Ma’duletü’l-Mahmul: Önermede sadece yüklemin varlığı yoktur.

“Akrep kördür.” örneğinde olduğu gibi buradaki ‘Kör’ anlam

olarak görmenin yokluğuna delalet eder.

3. Ma’duletü’l-Tarafeyn: Önermede her iki tarafın da varlığının yok

olması halidir. Örnek: “Canlı olmayan âlim olmayandır.”70

C. İSLAM MANTIKÇILARINA GÖRE ÖNERMELERİN ÇEŞİTLENMESİ

1. Yüklemli Önermeler

1.1. Olumlu ve Olumsuz Önermeler

Yüklemli önermelerde; nitelik (quality), bir önermenin olumlu (pozitif) veya

olumsuz (negatif) olması demektir.71

Yüklemli önermelerin olumluluğu ve olumsuzluğu demek, önermede bir

şeyin tasdik veya inkâr edilmesi demektir. “Ağaç yeşildir.” örneğinde, yüklenilen

“yeşil” sıfatı “ağaç” konusuna yaklaştırılmış, böylece yeşillik, ağaç için

onaylanmıştır. “Tahta yumuşak değildir.” örneğinde ise “yumuşak” sıfatı “tahta”

konusundan uzaklaştırılmış ve böylece yumuşaklık tahta için onaylanmamıştır. 72

Aristoteles’e göre her önerme, herhangi bir şey hakkında bir tasdik veya bir

inkâr ifade etmek durumundadır. Tasdik, bir şeyin başka bir şeyle bağlanmasının,

70 Bingöl, Abdülkuddüs, Gelenbevi’nin Mantık Anlayışı, İstanbul, 1993,s.53-54. 71 Özlem, age s. 139. 72 Emiroğlu, age, s.122

Page 36: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

27

inkâr da bir şeyin başka bir şeyden ayrılmasının ifadesidir.73Aristoteles’e bir tasdikin,

konu üzerinde inkâra kıyasla daha kesin bilgi verdiğini ifade ediyor.74 M.T.Yaren’e

göre birincisinin yani tasdikin, ikincisinden yani inkârdan üstün olup olmadığı

hakkındaki tartışmalar, Aristoteles’in bu sözünün uygulandığı her alanda aynı şekilde

sonuç vermemesinden kaynaklandığıdır.75

İbn Sînâ’ya göre olumluluk, bir ilişkinin vücuda getirilmesidir yani bir şeyin

inkârı, kendisinden önce bir tasdikin olmasını gerektirmektedir. Yüklemli önermede

olumluluk: Yüklemin konu hakkında mevcudiyetini tasdik etmek yani konunun

yüklemin içine sokulması ile hükmetmektir.76

İbn Sîna’nın nazarında “olumsuzluk” Aristoteles’teki gibi, iki şey

arasındaki mevcut olan ilişkiyi yok etmek ve ortadan kaldırmaktır. Yüklemli

önermede olumsuzluk konu hakkında yüklemin mevcut olmaması ile yani konunun

yüklemin bütün kaplamının dışında bırakılmasına hükmetmektir. Mesela: ‘‘İnsan taş

değildir.’’ önermesinde olduğu gibi.77 Bu önerme olumsuz yüklemli bir önermedir.

Böyle bir önermede konu olan insan, yüklem olan taşın bütün kaplamının dışında

bırakılmak durumundadır. Başka bir deyişle yüklem konudan uzaklaştırılmış, konu

hakkında ortadan kaldırılmıştır.

İbn Sînâ’ya göre bitişik şartlıların olumlusuna gelince: Örneğin: “Her ne

zaman güneş doğarsa gündüz olur.” Yani şartı taşıyan harfin de kendisine bitiştiği

mukaddem denilen birinci tasdikin varlığının gerçekleşmiş bulunduğu kabul edildiği

takdirde, cevabı ifade eden harfin kendisine bitişik olduğu tâli, onu takip eder

veyahut da hiç bir ilave olmaksızın tâli mukaddemin sonucu olarak onunla birlikte

73 Aristoteles, Önerme,Çev. H.R. Atademir, Ankara 1963, s.12-13; İbn Sînâ, Necât, s.18; İbn Hazm, et-Takrib, s.82; Muzaffer, age s.132. 74 Yaren,age, s.62. 75 Yaren, age, s.63. 76 Bolay, age s.42 77 Bolay, age s.42.

Page 37: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

28

bulunur.78 Burada, “her ne zaman güneş doğarsa” mukaddemi şart bağı ile birlikte

gerçekleştiği takdirde; onu, “gündüz olur”, cevabını da taşıyan tâli takip edecektir.

Bu türden önermelere bir örnek daha vermek gerekirse: “İnsan ne zaman hareket

ederse a’zaları da hareket eder.” Örneği verilebilir.79

Bitişik şartlı önermelerin olumsuzunda, mukaddem ile tâli arasındaki

lüzum, birlikte bulunma hâli ortadan kaldırılır. Böyle olunca mukaddem ile tâli

birbirinden uzaklaşmış olur. Mesela:“Her ne zaman güneş doğarsa gece olur

değildir.”80 önermesinde olduğu gibi “güneş doğar” mukaddemi ile; “gece olur”

tâlisi, “değildir” olumsuzlaması ile birbirinden uzaklaştırılmıştır.

Ayrık şartlı önermelerin olumlusunda, İbn Sînâ’ya göre “sayı ya çift olur

veya sayı tek olur” önermesinde olduğu gibi mukaddem ile tâli arasında ayrılık ve

inat zorunludur.81

“Ayrık şartlı önermelerin olumsuzunda ise “Ya bu sayı çift değildir veya

bu sayı iki eşit parçaya bölünebilir değildir.” örneğinde olduğu gibi İbn Sînâ

“mukaddem” ile “tâli” arasındaki bu ayrılık ve inadın olumsuz kılınmasını öngörüyor

veya; “Ya insan konuşan değildir veya insan gülen değildir.” önermesi gibi. Bu tür

önermelerde mukaddem ile tâli arasında yakınlaşma yani ilişkinin vücuda

getirilmesi, gerçekleştirilmesi güç olur.”82

Hamilton’un bu çeşitlendirmesi N.Öner’de daha açıktır. Şimdi bu

çeşitlemenin N.Öner’de nasıl ele alındığını ve tenkit edildiğini görelim:

78 Bolay,age.s.43. 79 Şirvani ,Ahmet Hamdi,Muhtasar Mantık,İşaretYay., İstanbul 1998, s. 42.(Mantık Metinleri -I- içerisinde) 80 Bolay, age s.43. 81 Bolay,ages.43;Öner,Necâti , age s.48. 82 Bolay,ages.44.

Page 38: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

29

“Klâsik mantıkta önemsenmeyip işlenmeyen bu konu XIX. asır İngiliz

mantıkçılarınca ele alındı. George Bentham'ın öncülüğü ile Hamilton yüklemin

niceliği problemini işleyip geliştirmiştir.

Bütün insanlar ölümlüdür, derken burada önermenin yüklemi olan

ölümü’nün niceliği belirtilmemiştir. Hamilton'a göre bu hâl dilin bir eksikliğinden

ileri gelir. Aslında düşüncede yüklemin de niceliği vardır. “Bütün insanlar

ölümlüdür.” demek gerçekte, bütün insanlar, bazı ölümlülerdir demektir. Çünkü

insanlardan başka ölümlüler de vardır. O halde mantık, düşüncede gizli olan bu

durumu açıkça ifade etmelidir.

Bu açıdan önermelerin niceliğine göre bölünmesi ele alınınca, evvelce

yalnız konunun niceliği dikkate alınarak yapılan ikili ayırma bu sefer de dörde

çıkmış olur.

I. Konusu ve yüklemi tümel olan (toto-totale),

II. Konusu tümel, yüklemi tikel olan(toto-partielle),

III. Konusu tikel, yüklemi tümel olan(parti-totale),

IV. Konusu tikel, yüklemi tikel olan(parti-partielle).

Önermelerin olumlu ve olumsuzluğu da dikkate alınınca "mahsurat-ı

erbaa" denen yukarıda gördüğümüz dört önerme çeşidi sekize çıkmış olur.

1. Olumlu(toto-totale): Burada konu ve yüklem bütün kaplamlarıyla

alınmıştır. Misal: “Her üçgen her üç kenarlı poligondur.”

2. Olumlu olan (toto-partielle): Konu tümel, yüklem tikel olarak

alınmıştır. Misal: “Her üçgen bazı şekillerdendir.”

3. Olumlu(parti-totale): Konu tikel yüklem tümel olarak alınmıştır.

Misal: “Bazı şekiller bütün üçgenlerdendir.”

Page 39: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

30

4. Olumlu(parti-partielle): Konu ve yüklem tikel olarak alınmıştır. Misal:

“Bazı eşkenarlı şekiller bazı üçgenlerdir.”

5. Olumsuz(toto-totale): Konunun bütün kaplamı, yüklemin bütün

kaplamının dışındadır. Misal: “Hiç bir üçgen hiç bir kare değildir.”

6. Olumsuz(toto-partielle): Konunun bütünü, yüklemin kaplamının bir

kısmından çıkarılmıştır. Misal: “Hiç bir üçgen bazı eşkenarlı şekillerden değildir.”

7. Olumsuz(parti-totale): Konunun kaplamına girenlerden bir kısmı

yüklemin bütün kaplamının dışında bırakılmıştır. Misal: “Bazı eşkenarlı şekiller hiç

bir üçgen değildir.”

8. Olumsuz(parti-partielle): Konunun kaplamının bir kısmı yüklemin

kaplamının bir kısmında bırakılmıştır. Misal: “ Bazı üçgenler bazı eşkenarlı şekiller-

den değildir.”

Hamilton'un “Yüklemin de niceliğini dikkate alarak önermelerin

incelenmesi” pek rağbet görmemiş, bu açıklaması bazı itirazlara hedef olmuştur.

l. Olumlu önermelerde yüklemi teşkil eden terimin bütün kaplamı ile

alınabileceği iddiası doğru değildir. Olumlu toto-total ve olumlu parti-totale mute-

ber önermeler olamaz. Hatta yüklem yalnız konuya hasredilmiş bile olsa. Çünkü:

a. “İnsan akıllı hayvandır.” önermesinde, eğer yüklemin tümel olduğu

iddia edilirse, o zaman önermenin asıl anlamından başka anlam taşıyan, ikinci bir

önerme daha ortaya çıkar. O da, şudur: “Bütün akıllı hayvanlar insandır.”. Bu

önerme ile birinci önermenin farklı tasdikler olduğu şu farklı sorulara cevap

vermeleri ile anlaşılır:

— İnsan akıllı bir hayvan mıdır?

— İnsan dışında başka akıllı hayvanlar var mıdır?

Page 40: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

31

Bu sorulardan birincisi, insan kavramının incelenmesi ile ikincisi insan

dışındaki hayvanlar sınıfının incelenmesiyle anlaşılır. Bu durumda toto-totale kabul

edilen, ele aldığımız önermenin analizinden birbirinden farklı şu iki hüküm çıkmış

olur:

1. “Bütün insanlar akıllı hayvandır.”

2. “Bütün akıllı hayvanlar insandır.”

Demek ki olumlu önermelerde yüklemi tümel telâkki etme fikri

karışıklığa sebep olur.

b. Eğer yüklem tümel olarak alınırsa, konunun her ferdine de tümel

olarak uygulanmalıdır. Bu ise saçma olur. Meselâ, bütün üçgenler bütün üç kenarlı

poligonlardır, önermesinde, bazı üçgenler bütün üç kenarlı poligonlardır demek

imkânsızdır.

2. Olumsuz önermelerde yüklemin kaplamının bir kısmı ile ele

alınabileceği iddiası da doğru değildir. Yani, olumsuz toto-partielle ve olumsuz parti-

patielle muteber önermeler olamaz.

“Hiçbir üçgen bazı eşkenarlı şekil değildir”, toto-partielle önermesini

alalım. Bunun döndürülmesi, “Bazı eşkenarlı şekil hiç bir üçgen değildir”, olur. Ha-

milton burada, "Bazı eşkenarlı şekil" in tike} olduğunu söylüyor ki doğru değildir.

Hamilton'un üzerinde durduğu “Bazı” kelimesidir. “Bazı”kelimesi iki anlamlıdır.

1.“Bazı”belirtilmemiş herhangi bir miktar olabilir. Bu anlamda eldeki

önerme şunu ifade eder. Hiçbir üçgen herhangi bir sayıda eşkenarlı şekil değildir.

Yani tane bir dahi olsa değildir demektir. Bunun anlamı ise hiçbir üçgen hiçbir

eşkenarlı şekil değildir, olur. Burada ise görüldüğü gibi yüklem, tümel olarak

alınmıştır.

Page 41: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

32

2. Hamilton, “bazı” kelimesinden belirtilmiş bir miktarı anlıyor.

Yukarıdaki önermede şu veya bu eşkenarlı şekiller demektir. Bu durumda da bazı

eşkenarlı şekiller tümel (tekil de olsa) yani kaplamının tümüyle alınmıştır. Konu bütün

olarak dışarıda bırakılmıştır. O halde, olumsuz bir önermenin yüklemi hiçbir zaman tikel

olarak alınamaz.83

İngiliz mantıkçılarından Hamilton önermeleri sekiz kısma ayırmaktadır:

1. Külli olumlu âmme (genel) önerme: Buna örnek olarak şu cümleyi

vermektedir: “Her dörtgenin dört açısı vardır.”

2. Külli olumlu hâssa (özel) önerme: Bunun örneği de: “Her dikdörtgen

matematiksel bir şekildir.”

3. Külli olumsuz âmme (genel) önerme: Buna örnek olarak: “Hiçbir

hayvan cemâd değildir.”

4. Külli olumsuz hâssa (özel) önerme: Bunun örneği: “Hiçbir hayvan

konuşan cemâd değildir.”

5. Cüz’i olumlu önerme: Bunun örneği:“Bazı hayvanlar bütünüyle

insandırlar.”

6. Cüz’i olumlu hâssa (özel) önerme: Bunun örneği: “Bazı hayvanlar bazı

insandırlar.”

7. Cüz’i olumsuz âmme (genel) önerme: Örneğin: “Bazı eşit açılar

üçgenin bir parçası değildirler.”

8. Cüz’i olumsuz hassa (özel) önerme: Örneğin: “Bazı üçgenler bazı eşit

açılar değildirler.”

83 Öner , age s.98-99.

Page 42: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

33

Hamilton bu değerlendirmeyi yüklemin konu gibi belli bir kemiyette

olduğunu ifade ederek söylemektedir.84

Önermenin iki tarafinda bulunan mahkum-i aleyh ve mahkum-u bih,

müfret veya müfret hükmünde ise buna hamliyye kaziye yani yüklemli önerme

denir.85 Yüklemlinin iki tarafında müfret lafız var demek, aradaki bağ atılınca iki

tarafın müfret kalması demektir. 86

Gâzâlî, önerme konusunda yüklemli önermeleri öncelikle ele alır. Ona

göre yüklemli önerme, bir mananın başka bir manaya yüklenmesi veya bir manaya

yükleme yapılmadan, hükmün kendisinde gerçekleştiği şeydir:“Âlem hadistir.”,

“Âlem hadis değildir.” önermeleri gibi.87

Eğer önermede bu bağ zikredilirse önerme üçlü (sülasî) olarak

isimlendirilir, aksi hâlde nefiste gizli kalır ve önerme ikili (sünaî) olarak

isimlendirilir. Bağ bir edattır ve kâne gibi kelime kalıbında olabilirken, “o _ه( )” gibi

bir isim kalıbında da olabilir. Birincisi zamansal, ikincisi de zamansal olmayan

olarak isimlendirilir. O ikisinin birlikte kullanılması veya imkân (cevaz) ve

imkânsızlık olarak ayrılmaları bakımından da diller farklılık gösterebilir. Kelime

“Zeyd yazıyor”. gibi ya da türemiş (müştâk) isim “Zeyd yazıcıdır.” gibi bütün

yüklemlerin bağa olan ihtiyacı, camit ismin bağa olan ihtiyacı gibi değildir. Çünkü

bağa olan ihtiyaç, belirli bir özneye yapılan nispete yönelik delaletten dolayı olmakla

birlikte o ikisinin Kelime veya türemiş isim kendilerinde herhangi bir özneye yapılan

nispete yönelik bir delaletin bulunmasından dolayı camit isim gibi değildirler. O

hâlde önerme ya tıpkı kendisinde zamansal olmayan bir bağın zikredildiği önerme

84 Fadlallah,ages.101. 85 Halis, Mehmet, Mizanü’l Ezhan, Mantık Metinleri I içinde , Haz. Kudret Büyükçoşkun , İşaret Yay., s. 40. 86 Cevdet Ahmet, Mi’yar-ı Sedat, Mantık Metinleri II içinde , Haz. Kudret Büyükçoşkun , İşaret Yay., s. 40. 87 Bolay, age, s. 27-28.

Page 43: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

34

gibi tam üçlü bir önermedir ki kendisinde belirli bir özneye yapılan nispete delalet

edilir ya da tam olmayan bir önermedir ki kendisinde belirsiz bir özneye yapılan

nispete delalet edilir. Tıpkı kendisinde zamansal bir bağın zikredildiği bir önerme

veya yüklemi bir kelime ya da türemiş bir isimden meydana gelen önerme gibi.88

Yüklemli Önermenin Çeşitleri

Konusuna göre yüklemli önermeler ya tikel ya da tümel olur. Cüz’ide ise

ya belli bir şahıs ya da belli olmayan bir şahıs vardır.

Önermenin konusu isim, ya zamir ve diğerleri gibi yüklemli müşahhas

(belirli) ya da hakiki cüz’i ise önermeler:

a. Müşahassa veya mahsusa olarak isimlendirilir: Bunlar konusunun

müşahhas olduğu önermelerdir. Örneğin:“Muhammed ayaktadır.”,

“Sen oturuyorsun.”,“Bu ev oturulan bir evdir.”,“Sokrat filozoftur.”

gibi…

b. Külliye: Bunlar konusunun külli (tümel) olduğu önermelerdir.

Bunda bütün fertler üzerinde bir hüküm verilmektedir. Örneğin:

“Her altın madendir.” ve“ Her karga siyahtır.” gibi… Olumsuzuna

ise “Hiçbir karga beyaz değildir.” örneği verilebilir.

c. Cüz’iyye: Bunlar konusunun cüz’i olduğu önermelerdir. Örneğin:

“Bazı madenler gümüştür.” Olumsuzuna ise; “Bazı madenler

gümüş değildir.” Örneği verilebilir.

d. Mühmele: Bunda konunun niceliği ile ilgili bilgi verilmez.

Örneğin: “Cisimler sıcakta uzar.” , “İnsanın öğrenme kabiliyeti

vardır.” gibi… 89

88 Urmevi, age, s.28; Muzaffer, age, s.134-135. 89 Ahmet es-Safi, Tavdihu’l-Mantıkı’l-Kadim, s. 65,66.

Page 44: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

35

1- Olumlu önermede önermenin konusunun varlığı itibariyle taksimi:

a. Zihni, Haricî ve Hakiki Taksim: Yüklemli olumlu önerme, bir şey

için bir şeyin sübutunu ifade eder. Şüphe yok ki, bir şey için bir şeyin sübutu, sübutu

sabit olandan çıkar. Yani olumlu önermedeki konu, yüklemin sübutunun farz

edilmesinden önce var olarak farz edilmesi gerekir; çünkü konuyu var olarak kabul

etmezsek, şeyin sübutu mümkün olmazdı. Ya da, örneğin: Said ayakta olmasa da

Said’in ayakta olmasını kabul etmediğimiz gibi. Bu olumsuz önermenin

döndürülmesi konunun varlığını gerekli kılmaz; çünkü madum, her şeyden

olumsuzlanmayı kabul eder. Olumsuz önermenin doğrulanması konunun yokluğu ile

ilgilidir. Şu örnekteki: İsa ve Meryem’in babası yemedi, içmedi, konuşmadı,

uyumadı vb. doğrulamaları gibi. Çünkü bütün bu eşyalara sahip değildir ve sahip

olduğu da tespit edilemedi. Bu olumsuz önermenin örneği için şöyle denilmiştir:

“Olumsuzluk” konunun kaldırılmasıyla beraberdir.

Bu açıklamadan maksat ise olumlunun doğrulamada yanlış olması

dışında, kendi konusunun varlığını farz etmesi gerektiğidir.

Önermenin konusunun varlığı üç şekilde bulunur:

a.1 Bazen sadece zihinde bulunur. O zamanda “zihni” olarak

isimlendirilir. Örneğin: “Her iki çelişiğin bir araya getirilmesi veya her yakut dağın

mümkünü’l-vucut olması gibi iki meselenin bir araya getirilmesi için mugayirdir.”İki

çelişiğin bir araya getirilmesinin ve yakuttan bir dağın anlamı, bunların dışarıda

varlıklarının olmamasıdır. Ancak zihinde iki çelişiğin bir arada bulunması veyahut da

bir dağın var olması hükmü her ikisine de verilebilir.

a.2 Bazen önermenin konusunun varlığı, üç zamandan birinde

gerçekleşen mevcud fertlerin özelliklerinin önermede gözlenmesiyle, zihin dışında

Page 45: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

36

olur: “Ordudaki her asker, silah taşımada deneyimlidir.”, “Medresedeki her öğrenci

onurludur.” vb. Bu önermelerde konular, zihin dışında oldukları için “haricî” olarak

isimlendirilmiştir.

a.3 Bazen de önermenin konusunun varlığı nefsu’l-emr’de90 ve

vakada olur. Bunun anlamı hükmün var olan gerçek fertler üzerine ve varlığı takdir

edilen şeylerin ikisi üzerinedir. Her ne zaman onun varlığını farz etsek, o asla

bulunmaz ve o, konuya dâhildir ve hükmü kapsar. Örneğin : “Her üçgen iki dik açıya

eşit açıların toplamıdır.” ,“Bazı üçgenler açıyla kaimdir.”, “Her insan yüksek eğitim

almaya kabiliyetlidir.”,“Her su temizdir.”gibi…

Bu örneklerdeki her şey, fertlerden konu için farz edilmiştir: İster bil-fiil

varolsun, ister yok olsun fark etmez, ancak varlığı mukadderdir.

Bundan sonra “udül” ve “tahsil” kavramlarının tanımını yapmamızda

fayda vardır.

Udül: Bir udül önermedeki özne, yüklem veya ikisi birden; bir basit,

mutlak ifade ve bir olumsuz edattan oluşur. Örneğin: “Zayd leyse huve gayr basir.”

(Zeyd görmeyen değildir). Birincisi (olumsuz edat) olumsuzluk amacıyla kopulanın

önüne geçer ve ikincisi de onu yüklemin bir parçası yapan kopuladan sonra gelir.

Yüklemi böyle olan önermelere “udül”, “değişken” ve “olumlu olmayan” denir

90 “Nefsu’l emr” kavramı “açıkça anlatılmayan ama tamamen müphem de olmayan” bir kavramdır.(1)(Tehafütü’l-Felasife(Kitabü’z-Zuhr), çev.R.Duran,Kültür Bak.Ankara 1990,s.147.Nefsu’l-emr’den amaç ‘hariç’ değildir, çünkü nefsu’l-emr’de mümkün olan bir varlık olan ‘Anka’ hariçte var değildir.Nefsu’l-Emr’den amaç “zihin” de değildir, çünkü bir düşünen zihin ister var olsun ister olmasın “Anka”vardır.(2)Aynı eser, aynı yer. Sözcük olarak “nefsu’l-emr” Türkçe’ye kısaca “kendinde şey “ olarak çevrilebilir.(3)H.A.Prichard’ ın Kant’s Theory of Knowledge, Oxford,1909,s. 71-100’deki başlık “Phenomena and Things in Themselves”dir. Ama daha uzun bir karşılık kullanmaktan kaçınılmazsa “ olduğu-hal-üzere-oluş” daha tercih edilebilir bir karşılıktır.

Page 46: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

37

Tahsil: “Mutlak” diyerek, “var oluş” manasına gelen “gerçek”

kastedilmiştir. Fakat terim herhangi bir olumlu ve basit ifade anlamına da gelebilir.

Yani canlının bir eksikliğini gösteren “kör” olumlu bir ifade olarak alınmıştır.91

Yani “Görmeyen”, doğasında görme olan canlının görüş eksikliği ya

doğasında olan canlının ya da doğasında görmeme olan canlının görüş eksikliğini

kasteder.

Bu da şu demektir: Bir önermenin udül olabilmesi için ya yüklemi ya da

öznesi udül bir ifade olmalıdır. Buna örnek: “İlahî olmayan varlıklar ölümlüdür.” İbn

Sînâ’ya göre yüklemi udül olan bir önerme mutlak udüldür ve öznesi udül olan bir

önerme kısıtlı udüldür. İbn Sînâ, kısıtlı udülden çok mutlak olanla ilgilenmiştir.

Bunun sebebi, mutlak udül önerme ve basit olumsuz önerme arasındaki çeşitli

farkları açıklayıp ikisinin arasındaki karışıklığı önlemek istemesindendir; fakat kısıtlı

udül önerme bu karışıklığın bir parçası olmak tehlikesi içinde değildir.92

2. Önermenin konusunun veya yükleminin elde edilmesi (tahsili) ve konu

ve yükleme arız olan olumsuzlamanın elde edilmesi açısından taksimi:

a. Madule ve mahsuse önerme: Ma’dule ile ilgili olarak daha evvelce

bilgi vermiştik. Önermenin konusu veya yüklemi veya her ikisi beraberce açıkça elde

edilen bir şey olabilir, yani mevcut bir şeye delalet ederler. Örneğin: İnsan,

Muhammed, aslan gibi veya var olan bir sıfata delalet eder: Âlim, adil, cömert gibi.

Önermenin konusu veya yüklemi madule bir şey olabilir, yani olumsuzluk harfi,

konu veya yüklemin bir cüzü olarak onların üzerine yüklenmesidir. Örneğin: “la

insanun (insan olmayan), la- alimun (âlim olmayan), la kerimun (cömert olmayan),

91 Shams Constantine Inati, (İbn Sînâ) Remarks and Admonitinons Part One: Logic, s. 83. 92 Shams, age, s. 84.

Page 47: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

38

gayru basırin (görücü olmayan)… Böylece önerme konusu veya yüklemini elde

etmesi ve her ikisinin udülu bakımından iki kısma ayrılır:

a.1 Muhassal önerme: İster olumlu olsun, ister olumsuz olsun

önermenin konusu veya yükleminin açıkça elde edilen olmasıdır.

a.2 Madule önerme: İster olumlu olsun, ister olumsuz olsun

önermenin konusunun veya yükleminin veya her ikisinin madule olma (bunlar

üzerine olumsuzluk harfinin gelme)sıdır. Bu tür bir önerme udülun konuya veya

yükleme veya her ikisine dâhil olmasına göre “konunun madulesi, yüklemin

madulesi ve her iki tarafın madulesi” olarak isimlendirilir.

a.2.1 İki taraflı madulenin örneği: “Her âlim olmayan görüşünde

isabet olmayandır.”

a.2.2 Yüklemin madulesi veya konunun muhassalasının örnekleri:

“Hava bozuk değildir.”, “Hava bozuk değil değildir.”gibi…

a2.3 Konunun madulesi yüklemin muhassalasının örnekleri: “Âlim

olmayan dalgındır.”, “Âlim olmayan mutlu olmayandır.”93

3. Nispetin ciheti itibariyle taksimi.

Bu konu ayrı bir bölüm başlığı altında işlendiği için burada ayrıntıya

girmeyeceğiz.

Burada dikkat edilmesi gereken, yüklemin ma’dulesiyle yüklemin

olumsuzluğunun nasıl birbirinden ayırt edilebileceği hususunu Muzaffer şu iki şıkta

izah ediyor:

a. Mana açısından bilinmesi: Olumsuzluktan maksat, yüklemin

olumsuzlanmasıdır; yüklemin ma’dulesi’den maksat ise olumsuzlamanın

93 Muzaffer, age, s.142-144; Cevdet, Ahmet, age, s.31-32.

Page 48: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

39

yüklenmesidir, yani ma’duledeki olumsuzlama, yüklemden bir cüzdür; akabinde de

mahiyetiyle olumsuzlanan konuya yüklenir.

b. Lafız açısından bilinmesi: Olumsuz önerme, yüklemin olumsuzluğuna

delalet etmek için olumsuzluk harfinden sonra bağla bağlanır. Ma’dule ise

olumsuzlamanın yüklenmesine delalet etmek için olumsuzluk harfinden önce bağla

bağlanır.

Olumsuz önermede “leyse-değil” kullanılırken, ma’dulede “la- olmayan,

gayru-dışında/ olmayan” kullanılır.”94

1.2. Yüklemli Önermelerin Nicelik İfade (Sûr)leri

Sûr; bir önermede önermenin etrafını belirleyen, kemmiyet ve keyfiyet

olarak ifade eden sözlere denir. Böyle söylenmesinin sebebi o önermenin anlamını

çepeçevre kuşatmasıdır. Bir bahçenin etrafını çevreleyen sûrlar (örgüler, teller vs.)

anlamında kullanılmaktadır. Genelde önermelerin başına konulur. Dört türlüdür:

1. Olumlunun sûrları: Külli, cemi, kaaffe, aamme, kaatıbe, eyyümen

vb. Bunun örneği “Bütün kadılar (hâkimler) adildirler.”

2.Tümel olumsuzun sûrları: “Küllü.. leyse”, “La vahidun min..”, “La

şeyun min”, “La ehadun” vb. Buna örnek olarak “Sınıfın öğrencileri başarısızdırlar

(Hiçbirisi)”, “İnsanlardan hiçbiri zulmü sevmez” verilebilir.

3.Olumlu cüz’inin sûrları: Bunlar: Ba’d, mu’zim, a’leb, kesir, kalil,

vahid, cüz, rubbema, kallema, rubbe vb. bunun örneği de “Öğrencilerin büyük kısmı

başarılıdırlar.” (Yani burada büyük kısmından kasıt yarısından fazlası demektir.)

“Bazı hayvanlar iki ayaküstünde yürürler”

“Nice yiyecekler vardır ki yenmeleri yasaktır .”

94 Muzaffer, age, s. 144.

Page 49: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

40

4.Tikel olumsuzunun sûru: Bunlar “Leyse”, “Leyse küllü”, “Leyse

ba’dü”, “Leyse cemiu”, “Leyse kaafe”, “Ba’du.. leyse”, “Ma küllü..”. Bunun

örneklerine gelince “Bazı hâkimler adil değillerdir.”, “Bütün Lübnanlılar Arap

değillerdir.”, “Hadi başarılı değildir.”95…

İslâm mantıkçıları önermeleri şu harflerle göstermişlerdir:

A: م-, E:ل, I: ح, O: 96 ب

Mahsûrat-ı Erbaa’nın şematik olarak gösterilmesini şu şekilde yapabiliriz:

1. Tümel olumlu için:

a.

İnsan Zaildir

Burada “konu”nun cümle içine girişi, külli bir şekilde olmuştur.

Yüklemin cümle içine girişi ise cüzi bir şekilde olmuştur.

b.

Burada konu ve yüklemin cümlenin içine girmesi tam bir girişle olmuştur.

95 Fadlallah, age, s.102-103. 96 Öner, age, s. 52.

İnsan Zaildir

İnsan Konuşucudur

Page 50: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

41

2. Tümel olumsuz için:

Tümel olumsuzun hem konusunda hem yükleminde tam bir içine

girmemeyle meydana gelir.

3. Tikel olumlu için

BAZI

Burada “Bazı Lübnanlılar doktordur.” önermesinde hüküm: Konunun

bütün fertleri üzerine değildir (bütün lübnanlıların), sadece bazı belirli bir cüzünün

üzerinedir. Bu durum aynen yüklem için de geçerlidir. Bütün doktorlar için değil

doktorların bir kısmı için hüküm verilmiştir. Şayet burada bu şekilde bir anlam

çıkmamış olsaydı, diğer kalanların doktor olmaması gerekecekti. Çünkü burada

Lübnanlı olmayıp da doktor olanların da olabileceğini göz ardı etmememiz gerekir.

Tikel olumlu önermede konu ve yüklem cümlenin içerisine cüzi bir

şekilde girdirilmiştir.

Canlıdır Canlıdır Cemaddır Cemaddır

Lübnanlılar Doktordur

Page 51: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

42

4. Tikel olumsuz için:

Bazıları değildir

Burada “Bazı öğrenciler başarılı değildir.” önermesinde hükmün konunun

bazı fertleri üzerinden, yüklemin bazı fertleri üzerine olması şeklinde

hükmedilmiştir. Bu demektir ki yüklem cümlenin içerisine tam olmayan bir giriş ile

girmiştir. Aynı zamanda da konu, cümlenin içerisine cüzi bir şekilde girmiştir.

Çünkü hüküm sadece belli olmayan bir kısmı üzerine verilmiştir.

Netice olarak tikel olumsuz önermede yüklem cümlenin içerisine tam

olmayan bir giriş ile girmiştir; fakat konu cümlenin içerisine eksik bir giriş ile

girmiştir.

Öğrenciler Başarılı

Page 52: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

43

Bu anlatılanları şu şekilde gösterebiliriz:

Önerme Konu Yüklem

Tümel olumlu م ك

Cümlenin içine tam

bir girişle girmiştir.

Konusu tümeldir.

1. Genel bir sûrette

cüzi şekilde cümlenin

içine girmiştir.

2. Bazı durumlarda

cümlenin içerisine tam

bir giriş ile girmiştir.

Tümel olumsuz س ك Cümlenin içine tam

bir girişle girmiştir.

Cümlenin içine tam bir

girişle girmiştir.

Tikel olumlu م ج Cümlenin içine cüzi

bir şekilde girmiştir.

Cümlenin içine cüzi

bir şekilde girmiştir.

Tikel olumsuz س ج Cümlenin içine cüzi

bir şekilde girmiştir.

Cümlenin içine tam bir

girişle girmiştir.

1.3. Yüklemli Önermelerin Değerlendirmesi:

Şartlı Önermelere geçmezden evvel Yüklemli yani Kategorik önermelerin

yorumunu yapmak ve “Mahsurat-ı Erbaa” dediğimiz önermelerin olumlu ve olumsuz

yönlerini tartışmak istiyoruz. Bu tartışma sayesinde klasik mantıkçıların neden bu

dört tür önermeyi tercih ettiklerini, daha kolay anlamamız mümkün olabilecektir.

Kategorik önerme: Bir objeye bir nitelik yükleyen ya da bir objeyi bir

kavram altına koyan her önermedir.97Konusunun niceliği bakımından tekil, tikel ve

97 Ernst von Aster,Bilgi Teorisi ve Mantık,çev.Macit Gökberk,Soysal Yay.,İst.1994,s.114.

Page 53: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

44

tümel adlarını alırlar. “Ahmet zekidir.” Önermesinin konusu tek bir varlığı

göstermesi bakımından tekil, formu açısından ise tümeldir. Çünkü tekil önermede

konu bütün kaplamıyla alınır.98 Mantıkta “tümellik” konuyu bütün olarak ele almak

demektir. Yukarıdaki önermede yüklem, konunun bütünü için söylenmiştir.

Dolayısıyla bu önerme, tümel bir önermedir. Tikel önermelerde ise konu bir kısmıyla

alınmış veya yüklem konunun bir bölümü için söylenmiş ve tasdik edilmiştir. O

halde nicelik: Önermenin biçimsel bir özelliği olup, onun tümel veya tikel olduğunu

gösterir. Buna göre nicelik yönünden önerme, tümel ve tikel olmak üzere ikiye

ayrılır. Tümellik konunun bütün kaplamıyla; tikellik de konunun kaplamının bir

kısmıyla alınmış olmasını ifade eder. Tekillik ise konunun kaplamına işaret etmez; o

sadece konunun tekliğini gösterir.99

Verilen hükmün niteliği yönünden de önerme, olumlu ve olumsuz

şeklinde sınıflandırılır: Olumlu önerme, olumsuza göre daha güçlüdür ve

olumsuzdan daha çok şey bildirir. Olumlu önermelerde bir belirlilik hatta belirleme

vardır; olumsuz önermede ise konuda olmayan bir durumu söyleme söz

konusudur.100

Epistemolojik değerleri açısından da olumlu önermeler, olumsuzdan daha

üstündür. Çünkü olumsuz önermenin bilgi değeri olumlu kadar olamaz. Biz

varlıklarda hangi niteliklerin bulunmadığını değil; hangi niteliklerin bulunduğunu

öğrenmek isteriz.101 Bu şekliyle de olumlu önerme, olumsuzdan önce gelir. Yine

“olumlu bir önerme, kendinden önce mutlaka başka bir önermeye dayanmak

durumunda olmadığı halde, olumsuz önerme kendinden önceki başka bir önermeye

98 Öner, Necati, Felsefe Yolunda Düşünceler, Ankara, 1999, s.3-4. 99 Özlem, age, s.129. 100 Özlem, age , s.140. 101 Özlem, age s.141.

Page 54: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

45

dayanır.”102 Olumsuz önerme “Ahmet zeki değildir.” önermesinde olduğu gibi

olumlu bir önermenin ileri sürdüğünü olumsuzlamak için kullanılır.

Klasik mantıkta belirsiz önerme, niceliğe göre sınıflandırılmış ve eğer

hüküm“ konunun fertleri üzerine olup nicelik bildirmezse”103 belirsiz önerme

denilmiştir. Örneğin: “İnsan ölümlüdür.”önermesi böyledir. Klasik mantıkçılar

belirsiz önermeyi, bazen tümel bazen de tikel önerme gibi kabul etmişlerdir. Klasik

mantıkçılara göre bu dört tür önerme içinde en mükemmel olanı tümel olumlu

önermedir.104

Her külli ve cüz’i önerme mutlaka bir isim ve bir fiilden oluşmaktadır.

Konu ve yüklemin önüne gelen olumsuzluk işareti ile bu önermelerin sayısını da

dörde çıkarmaktadır. Buradan da anlaşıldığı gibi aynı konudan “aks” ve “tenakuz”

olmak üzere birbirine zıt dört önerme doğar. Yani ikisinin konu ve yüklemi basittir.

Bu sebeple farklı önermelerde olumsuzluğun yeri değiştirilirse, farklı önermeler

arasındaki ilişki tamamen değişir. Biz bunları iyi anlamamış isek büyük tenakuza

düşebiliriz.105

2. Şartlı Önermeler

N.Öner’e göre ise aradaki bağın kaldırılıp kaldırılmama durumuna göre

yüklemli ve şartlı önerme taksimi yapılmıştır.

Önermede bağ kaldırıldığında iki tarafta tek kavram kalırsa böyle önermelere

yüklemli önermeler denir. Meselâ: “Hava açıktır.” önermesinde, bağ kaldırılırsa geriye

hava ve açık diye iki terim kalır. Bu tip önermelerde kendisine hükmedilene konu;

kendisi ile hükmedilene de yüklem denir. Yukarıdaki önermede de hava, konu; açık,

yüklem; tır da bağ'dır. 102 Emiroğlu, age, s.116–117. 103 Öner,age, s.50. 104 Cevdet, Ahmet, Mi’yar-ı Sedat, İstanbul,1293,s.70. 105 Ülken, Hilmi Ziya, Mantık Tarihi, İstanbul, 1942,s.41.

Page 55: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

46

Eğer önermedeki bağ kaldırıldığında iki tarafta tek kavram değil de birer

önerme kalırsa bu tip önermelere de şartlı önermeler denir. Örneğin: “Yağmur

yağarsa sokaklar ıslanır.” “Ya gündüz olur veya güneş batmış bulunur.” önermeleri

düşünülürse: Birincisinde “sa”, ikincisinde “ya, veya” bağlarını kaldırınca geriye,

birincide “yağmur yağar” ve “sokaklar ıslanır”. İkincisinde ise “gündüz olur” ve

“güneş batmış bulunur.”, cümleleri kalır. Şartlı önermelerde kendisine hükmedilene

“mukaddem” (antecedent), kendisi ile hükmedilene “tâli” (conseguent) denir.”106

Haberi terkip, üç çeşittir: Birincisi bir anlamın bir anlama yüklenip

yüklenmediği yargısını içeren ve yüklemli adı verilen önermedir. Örneğin “İnsan

canlıdır.” veya “İnsan canlı değildir.” gibi. Bu şekil önermelerdeki insan ve onun

yerine geçen şeye, özne; canlıya ise yüklem adı verilir. Buradaki değil, olumsuzluk

edatıdır. İkinci ve üçüncüler ise, şartlı adı verilenlerdir. Bu ise her biri habere dair

bileşim olmaktan çıkarılıp sonra da bir araya getirilen iki habere dair bileşim

arasında gerçekleşir. Yüklemli önermede olduğu gibi bunlar, biri diğerinin aynıdır

denilecek şekilde değil, aksine ikisinden biri diğerini gerektirecek ve izleyecek

biçimde yaklaştırılırsa buna, bitişik şartlı veya (varsayımsal/vaz’i) önerme denir. İki

önermeden biri diğerini itecek ve uzaklaştıracak tarzda olursa buna da ayrık şartlı

önerme denir. Bitişik şartlı önermenin örneği: “Paralel iki çizgiyi kesen bir çizgi

çizildiği zaman, meydana gelen iç ve dış ters açılar birbirine eşittir.” sözümüzdür.

Burada “…dığı zaman” ve “… dır”, bağı olmasaydı iki sözden her biri kendi başına

bir haber olurdu. Ayrık şartlı önermenin örneği: “Bu açı, ya dar ya geniş ya da dik

106 Öner ,age, s.$46-47.

Page 56: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

47

açıdır.” sözümüzdür. “… ya” ile “… ya da” edatları kaldırılınca da birden çok

önerme meydana gelir.107

Bitişik şartlı önermede mukaddem (ön bileşen) tâli (ard bileşen) ile

beraberken tâliden, tabiî olarak ayırt edilir. Dolayısıyla şey, aksi olmaksızın

başkasıyla gerektirilen olabilir. Ayrık şartlı önermede ise mukaddem, ancak

varsaymayla (vaz’) tâliden ayırt edilir; çünkü ikisinden birinin diğerine aykırı

olması, diğerinin de ona aykırı olmasının gücü dâhilindedir.

Şartlı önerme analizle birlikte yüklemli önermeye ayrılırsa, yüklemli

önerme basit olarak isimlendirilir. Onun en basiti ise olumlu önermedir. Çünkü her

şeyin olumsuzlanması ancak kendi olumlusuna göreli olarak akledilip zikredilebilir.

Dolayısıyla her şey, akletme ve zikretmede ancak olumlamayla önce gelir. Üç

olumlunun olumlu olarak isimlendirilmesi hakiki yolla olur. Üç olumsuzun, olumsuz

olarak isimlendirilmeleri ise olumlularının benzerinin mecazıdır.

“Eğer önermedeki bağ kaldırıldığında, iki tarafta tek kavram değil de

birer cümlecik kalırsa bu tip önermelere de şartlı önermeler denir. Meselâ: “Yağmur

yağarsa sokaklar ıslanır.”, “Ya gündüz olur veya güneş batmış bulunur.”

önermelerini alalım. Birincisinde "sa", ikincisinde "ya, veya" bağlarını kaldırınca

geriye, birincide yağmur yağar ve sokaklar ıslanır, ikincisinde ise gündüz olur ve

güneş batmış bulunur, cümleleri kalır. Şartlı önermelerde kendisine hükmedilene

mukaddem (antecedent), kendisi île hükmedilene tâli (conseguent) denir.

Klasik Batı mantıkçılarının bu açıdan yaptıkları çeşitlemede bazı

farklılıklar vardır. Bunlara göre bir önermede, bir konu ve bir yüklem bulunursa bu

107 İbn Sînâ, İşaretler ve Tenbihler, Çev. A.Durusoy vd. İstanbul 2005, s.21; Fenari, age, s.33; Muzaffer, el-Mantık, s.131-132; Dr.Abdulhadi El-Fadli, Müzekkeretü’l-Mantık, s.93,96; Gâzâlî, Makâsıd, s.54, Gâzâlî, Mi’yar, s. 110, Mihakkü’n-Nazar fi’1-Mantık, Beyrut 1966, s.32.

Page 57: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

48

önermelere basit veya "cathegoriyue" veya "attribıttive" önermeler; birden fazla konu

ve birden fazla yüklem bulunursa bunlara da bileşik önermeler denir.

Batı mantıkçılarının basit ve kategorik diye adlandırdıkları önermeler;

islâm mantıkçılarının yüklemli dedikleri önermelerdir. İslâm mantıkçılarının şartlı

dedikleri önermeler içerisindedir. Aşağıda göreceğimiz gibi, Bileşik önermelerin

birçok çeşidi vardır. İslâm mantıkçıları bunlardan yalnız ikisini bitişik şartlı

(conditionnelle) ve ayrık şartlı (disjonctif) önermeleri işlemişler.”108

Şartlı önerme yüklemli olan önermelerden meydana gelmiş olabilir. Buna

basit şartlı önerme denir. Aynı zamanda bunun kısımları şartlı önermelerden de

meydana gelebilir. Şimdi bunun kaç türlü olabileceğini görelim:

Muttasıla: İki yüklemliden oluşmuş olabilir. Örneğin: “Eğer güneş

doğmuş ise gündüz mevcuttur.”

Bir şartlı ve bir yüklemliden meydana gelmiş olabilir. Bu ya bitişiklik

şeklinde ya da ayrıklık şeklinde olabilir. Oluşumu bitişik ve yüklemliye örnek

verelim. Bu örnekte ön bileşen yüklemli olsun: “Eğer güneş gündüzün sebebi ise

güneş her doğduğunda gündüz vardır.” Şimdi ikincisi de ard bileşen yüklemli olsun.

Örneğin; “Eğer her güneş doğduğunda gündüz mevcut ise güneş gündüzün

sebebidir.”

Oluşumu yüklemli ve ayrık şartlı olana gelince ki buradaki yüklemli ön

bileşen konumundadır. Örneğin: “Eğer bu bir sayı ise ya çifttir ya tektir.”

Yüklemlinin ikinci olmasının örneği: “Eğer bu ya beyaz ya da siyahsa bu bir

renktir.”

108 Öner, age, s. 46-47.

Page 58: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

49

İki bitişik şartlıdan oluşabilir. Örneğin: “Eğer güneş doğduğunda gündüz

mevcut ise gündüz var, yok değil ise güneş doğmuş değildir.”

İki ayrık şartlıdan da oluşabilir. Örneğin: “Eğer cisim ya sakin ya

hareketli ise bazı cevherler de bir cisimdir.”

Bir ayrık şartlı ve bir bitişik şartlıdan oluşabilir. Burada bitişik şartlı ön

bileşen olsun. Örneğin; “Her güneş doğmuş olduğunda gündüz mevcut ise ya güneş

doğmuştur ya da gündüz mevcut değildir.”

Ayrık şartlının tâli olduğuna örnek; “Bu sayı ya çifttir ya tektir. Eğer çift

ise tek değildir.”

Ayrık şartlı önermelerin bu şekilde bölümlenmesinin sonucunda şu tipler

ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

1. Oluşumu iki yüklemliden meydana gelebilir. Örneğin: “Bu sayı ya

tektir ya da çifttir.”

2. Oluşumu bir bitişik şartlı ve bir yüklemliden meydana gelebilir.

Örneğin: “Her ne zaman gündüz var ise güneş doğmuştur ya da güneşin olmaması

gecenin sebebidir.”

3. Bir ayrık şartlı ve bir yüklemliden meydana gelebilir. Örneğin: “Bu ya

çifttir ya da tektir ya da sayı değildir.”

4. Oluşumu iki bitişik şartlıdan meydana gelebilir. Örneğin: “Ya güneş

her doğmuş olduğunda gündüz mevcut olmamış olabilir.”

5. Oluşumu iki ayrık şartlıdan meydana gelebilir. Örneğin: “Bu balgam ya

safralıdır ya da kanlıdır ve bu ifrazat ya balgamdır ya da siyahtır (sevdeviyye).”

Page 59: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

50

6. Oluşumu bitişik ve ayrık şartlıdan meydana gelebilir. Örneğin: “Ya her

güneş doğduğunda gündüz mevcuttur ya da ya güneşin doğmuş olmasıdır, ya da

gündüzün mevcut olmasıdır.”

7. Bilinmelidir ki ayrık şartlı iki cüzden oluşabilir. Ya iki olumlu ya iki

olumsuz ya da bir olumsuz bir olumludan oluşabilir. Aynı zamanda fiilde ve kuvvette

sınırlı pek çok cüzden de oluşabilir. Örneğin: “Bu sayı ya tamdır ya fazladır ya da

nakıstır.” Kuvvette gayrı mütenahi (sınırsız) bir şekilde de olabilir.” Bir başka

örnek: “Bu sayı ya ikidir ya üçtür ya da dörttür.” Bu cüzler olumlu veya olumsuz

olabilir.

Bitişik şartlı önermeye gelince mukademden ve tâliden oluşmak üzere

ancak iki cüzden oluşur. Fakat çoğu zaman ön bileşen kuvvet ve fiil bakımından pek

çok önermeleri ihtiva edebilir. Bununla beraber cümle tek bir önerme olur. Örneğin:

“Eğer bu insanda yapışkan bir sümük, kuru bir öksürük , nefes darlığı , yoğun bir acı

ve hızlı nabız atışı varsa bunda zatülcenp hastalığı vardır.” Eğer bu çokluk hâli

tâlinin tarafında olursa o zaman önerme tek olmaz bilakis fiil bakımından pek çok

önerme olur. Yani yukarıdaki ifadeyi ters dönderdiğimiz zaman şöyle deriz: “Eğer bu

insanda zatülcenp hastalığı varsa onda sümük, kuru öksürük, nefes darlığı yoğun acı

(şiddetli) ve hızlı nabız atışı vardır.” İşte bu tek bir önerme değildir. Bilakis pek çok

önermedir.

Örneğin: “Eğer o kimse zatülcenpli ise (mecnup) onda sümük vardır.”

İşte bu tam bir sözdür. Aynı şekilde bunun yerine “Onda kuru öksürük var.” da desen

ve diğer cüzleri de söylesen bu da bir önerme olmuş oluyor.109

109 Amr b. Sehlan es-Savi, el-Besairu’n-Nasıriyye fi ilmi’l-Mantık, s.94-95.

Page 60: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

51

2.1. Bitişik şartlı önermeler

Eğer şartlı önermede mukaddem ve tâlinin olumluda birleşmesi ve

olumsuzda birleşmemeleri ile hükmolunursa bunlara “bitişik şartlı önermeler” (ka-zaya-i

şartiye-i muttasıla) denilir.

“Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur.”

“Her ne zaman güneş doğarsa gece olur değildir.”

Yukarıdaki iki önermeden birincisinde, “mukaddem” ile “talinin” birleşmesi,

ikincisinde ise birleşmemesi hükmedilmiştir. Yani birincisinde mukaddem olan "güneş

doğar" ve tali olan "gündüz" bir araya getirilmiştir. İkisi aynı zamanda bir arada olur.

İkinci önermede mukaddem olan "güneş doğar"la; tâli olan "gece olur"un birleşmemeleri

ile hükmolunmuştur. Bunların ikisinin bir arada bulunamayacağı bildirilmiştir. Bu

durumda birinci önermeye, bitişik şartlı olumlu; ikinci önermeye de bitişik şartlı

olumsuz denilir.”110

Bunlara bitişik şartlı denmesinin sebebi, bu önermelerin olumlusunda

mukaddem ile tâli arasında şart-cevap veya sebep-sonuç ilişkisi bulunmasındandır.

Bu sebeple mukaddem ile tâli birbirinden ayrılmazlar; adeta birbirine bitişiktirler. İbn

Sînâ, bu ayrılmazlığı: “İşaret edatının kendisine bitişmesiyle şart ifade eder hale

gelen mukaddem; cevabını bekler, işte bu cevabı ona verecek olan da tâlidir. 111

Olumlu bitişik şartlı önermelerde mukaddem ile tâlinin birleşmesi; bitişik

şartlı olumsuz önermelerde ise birleşmemesi ile hükmedilmiştir. Yani birincisinde

mukaddem olan “güneş doğar” ile tâli olan “gündüz olur” bir araya getirilmiştir.

Dolayısıyla mukaddem ile tâli bir arada bulunur. İkincisinde ise mukaddem olan

110 Öner, age, s. 58. 111 Bolay, age, s.29; ayrıca bk.,Urmevi, Metâli, s.51-54; Ahmet Cevdet, age, s.36-39

Page 61: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

52

“güneş doğar”la tâli olan “gece olur”un birleşmemeleri ile hükmolunduğundan,

mukaddem ile tâlinin bir arada bulunması mümkün değildir.112

Bitişik şartlı önermelerin çeşitlenmesi:

Bitişik şartlı önermeler gerekli (lüzumiye) ve raslantılı (ittifakiye) diye ikiye

ayrılır.

l. Gerekli bitişik şartlı önermeler: Eğer "mukaddem" ile, "tali" arasında

nedenlik gibi belli bir bağ bulunursa bu tip önermelere “gerekli bitişik şartlı önermeler”

denilir. Bunlarda da ya mukaddem talinin veya tali mukaddemin nedenidir ve yahut her

ikisi aynı nedenin eseri olurlar. Meselâ:

“Her ne zaman güneş, doğarsa gündüz olur.” önermesinde mukaddem

tâli'nin nedenidir.

“Her zaman gündüz olursa güneş doğmuş bulunur.” önermesinde ise tâli,

mukaddemdin nedenidir.

“Her ne zaman gündüz olursa etraf aydınlanır.” önermesinde, "mukaddem"

ve "tali" aynı nedenin, yani güneşin doğmuş olmasının eseridirler.

2. Raslantılı olan bitişik şartlı önermeler: Eğer bitişik şartlı önermede

mukaddem ile tâli arasında belli bir ilişki olmayıp da iki taraf arasındaki ilişki tesadüfe

bağlı ise bu tip bitişik şartlı önermelere de “rastlantılı olan bitişik şartlı önerme”

(ittifakiye) denilir. Meselâ: “Her ne zaman çarşıya çıksam Ahmet’e rastlarım.”

önermesinde, mukaddem ile tâli arasında yani çarşıya çıkmakla Ahmet’e rastlamak

arasında nedenlik gibi belli bir ilişki yoktur, tamamen tesadüfe bağlıdır.”113

Urmevi’ye göre, bitişik şartlı önermede mukaddem, tâli ile beraberken

tâliden tabii olarak ayırt edilir. Dolayısıyla aksi olmaksızın başkasıyla gerektirilen

olabilir. Ayrık şartlı önermede ise mukaddem, ancak varsaymayla (vaz’) tâliden

112 Öner, age, s.67. 113 Öner, age s. 58-59.

Page 62: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

53

ayırt edilir; çünkü ikisinden birinin diğerine aykırı olması, o diğerinin de ona aykırı

olmasının gücü dâhilindedir. Bitişiğin şartlı olarak isimlendirilmesi, kendisinde şart

anlamı ve şart edatının bulunmasından dolayı hakikidir. Ayrığın şartlı olarak

isimlendirilmesi ise benzerinin mecazıdır. Yüklemlinin yapı bakımından önce

gelmesi, konu bakımından da önce gelmesini gerektirmektedir.114

Muzaffer, aynı tanımı yapmakla birlikte farklı örnekler verdiği için

burada zikretmeyi uygun gördük.

Şartiyye’ye örnek: “Güneş doğmuş ise gündüz mevcuttur.”, “Eğer insan

dedikoducu değilse güvenilirdir.”, “Lafız ya müfrettir ya da mürekkeptir”, “İnsan ya

kâtiptir ya da şairdir.”vb. Bu önermeleri incelediğimizde şunu görüyoruz: Buradaki

her önermenin iki tarafı vardır. Bu iki taraf da aslen iki önermedir. İlk örnekte

“iza”(eğer) ve “iza”nın karşılığı olan “fe”(hemen) olmasaydı “güneş doğmuştur”

sözümüzün bizzat kendisi haber olurdu. Aynı şekilde “gündüz mevcuttur” sözümüz

de böyle olurdu. Fakat konuşan kimse iki haberin arasını birleştirdiğinde ve onlardan

birini diğerine dayandırdığında o ikisini tek bir önerme hâline getirmiş olur. Her

ikisini doğruluk veya yanlışlıkla itham etme noktasında suskun kalmanız sahih

olduğu müstakil birer haber olması konusundan çıkmış olur. Eğer o şöyle söylese:

“Güneş doğdu.” dese ve sussa bu nakıs bir bileşke sayılır.

Aslında bu iki haberin arasındaki ilişkiye gelince, bu ilişki hamliyyedeki

gibi birleşme ve sabit olma ilişkisi değildir. Çünkü o önermelerin arasında bir

birliktelik yoktur. Bilakis o ya ilk iki örnekte olduğu gibi ittisal birliktelik (tesahub)

ve tâlik (ilişki) nispetidir yani ikincinin birinciyle alakalı olmasıdır veya bunu

114 Urmevi, age, s.27.

Page 63: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

54

nefyetmesidir ya da son iki örnekte olduğu gibi ayrılık (teanud) infisal ve tebayün

nispetidir veya bunların nefyidir.

Bütün bu geçenlerden birçok durumu çıkarmamız mümkündür.

Birincisi şartlı önermenin tanımı: Bir önerme ile diğer önerme arasındaki

ilişkinin varlığıyla veya yokluğuyla kendisinde hükmedilen önermedir.

İkinci sonuç: Şartiyye muttasıl ve munfasıl olarak ikiye ayrılır:

1. Eğer iki önerme arasında bir ittisal ise ve onlardan birini diğerine

bağlama şeklinde ise ya da bunu nefyetme şeklinde ise son iki örnekte olduğu gibi bu

muttasıla olarak isimlendirilir.

2. Eğer bu nispet iki önerme arasında bir infisal ve inat şeklinde ise veya

bunun nefyi şeklinde ise son iki örnekte olduğu gibi bu munfasıla olarak

isimlendirilir.115

2.2. Ayrık Şartlı önermeler

Bu tip önermelerde “mukaddem” ile “tali” arasında birbirini ortadan

kaldırma yoluyla hükmolunan bir ilişki vardır.116 Yani bir şartlı önermeyi oluşturan

önermelerden sadece bir tanesi doğru olmak zorundadır.117

Ayrık şartlı önermeyi İbn Sînâ, mukaddem ile tâlinin birbirinden

uzaklaşması ve birbirine aykırı olması diye tanımlamıştır. Örneğin: “Ya bu açı dar

açıdır veya geniş açıdır veyahut dik açıdır.”118 önermesi gibi. Şartlı önermeler birçok

önerme ihtiva eden bir hükümler bütünüdür.

Ayrık şartlı önermelerle olumluluk durumu, önermeyi oluşturan iki

tarafın ayrılığının meydana gelmesinde; olumsuzluk durumu ise bu ayrılığın

115 Muhammed Rıza Muzaffer, el-Mantık, s.131–132, Beyrut 1980. 116 Emiroğlu, age, s.128. 117 Çapak, age, s.108. 118 Bolay, age, s.31.

Page 64: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

55

meydana gelmemesinde ortaya çıkar. Genelde Arapça “imma” edatıyla kurulur. Bu

edatın Türkçe karşılığı “ya”, “yahut” tur.119

Ayrık şartlı önermelerin, bitişik şartlı gibi türleri vardır: Bunlar “gerekli”

ve “rastlantılı” dır. Ayrık şartlı önermelerin farklı bir şekilde doğruluk değeri

bakımından da tasnifi vardır. Bu bakımdan ayrık şartlı önermeler “hakikiye”,

“maniatul-cem”,ve “maniatul-hulu” şeklinde ayrılır. Şimdi sırasıyla bunları görelim:

2.2.1. Hakikiye

Eğer mukkaddem ile tâli arasında, gerek doğruluk ve gerek yanlışlık

bakımından aykırılık ile veya bu aykırılığın olumsuz kılınması ile hükmolunursa bu

önermelere hakikiye denilir.120 Örneğin “ Sayı ya çift olur ya tek olur.” Burada sayının

çift yahut tek olması arasında doğruluk ve yanlışlık açısından münafat vardır.121

Doğruluk ve yanlışlık bakımından birbirini nefyetmesi demek, mukaddem ile tâlinin

hem doğruluk bakımından, hem yanlışlık bakımından birleşmemeleri, diğer ifadeyle

mukaddem ve tâlinin ikisinin birden doğru ve ikisinin birden yanlış olmaması

demektir. Böyle olunca bütün hâllerde, mutlaka biri doğru, diğeri yanlış olacaktır. Bu

durumda da gelişigüzel iki unsûr arasında böyle bir önerme yapılamaz.

Bu hususu İbn Sînâ, şu şekilde dile getirmektedir: “Hakikiye bir şey ile

onun çelişiğinden veya çelişiğinin nöbetleşmesinden, meydana gelir. Mukaddem ile

tâli ikilisinden tercih etmediğimiz, seçmediğimiz (hariç bıraktığımız), kalan

(seçilen)in karşıtıdır. Kalan da, hariç bırakılanın karşıtıdır. Mesela: “Bu sayı ya çifttir

veya tektir.”122 Bu örnekte tek ile çift arasında bir tercih durumu, bir seçme

mecburiyeti söz konusudur. “Bu sayı ya çifttir veya tektir.” örneğinde diyelim ki bu

119 Emiroğlu, age, s.128 120 Öner, age, s.60., Sait, Paşa, Hulasa-i Mantık, İşaret Yay., İstanbul 1998, s. 79. (Mantık Metinleri -I- içerisinde) 121 Sait Paşa, age, s.79. 122 Bolay , age, s.31.

Page 65: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

56

sayı çifttir öyleyse tek değildir. Diyelim ki bu sayı tektir o hâlde çift değildir 123. “Bu

sayı çifttir.” dediğimiz zaman doğru olan bu önermeyi seçtik. “Bu sayı tektir.”

önermesini hariç bıraktık. Tercih etmediğimiz, “Bu sayı tektir.” önermesi aslında çift

olmayan demek olduğundan, seçmiş bulunduğumuz, “Bu sayı çifttir.” önermesinin

karşıt hâlidir. “Bu sayı tektir.” önermesini seçtiğimiz zaman, seçmediğimiz, “Bu sayı

çifttir” önermesi aslında, “Bu sayı tek olmayandır.” demek olduğundan, seçtiğimiz;

“Bu sayı tektir.” önermesinin karşıt hâline eşittir.”

Hakikiye ‘de tarafların aynı anda doğru veya aynı anda yanlış olmaları

mümkün değildir. Ama taraflardan biri doğru ise diğeri mutlaka yanlış olur. Veya

biri yanlış ise diğeri mutlaka doğru olur. Burada taraflar yani mukaddem ile tâli, bir-

birinin çelişiğidir. İki karşıtın (zıt) özlerinin (zat) aynı anda birleşmesi ve iki karşıtın,

ikisinin birden aynı anda ortadan kalkmayacağı ilkesi gereğince, “hakikiye”de

mukaddem ile tâli (iki karşıt) doğruluk bakımından bir araya asla gelemedikleri gibi;

ikisi birden yanlış da olamazlar. Birisi mutlaka doğru; öteki mutlaka yanlıştır.

“Hakikiye”de mukaddem ile tâli arasında hem doğruluk hem de yanlışlık

bakımından aykırılık vardı. İşte “hakikiye”de, bu iki konuda bulunan aykırılıktan biri

kaldırdığında hakikî olmayan (gayr-i hakikî) ayrık şartlı önermeler elde edilir. Bu

şekilde elde edilen ayrık şartlı önermeler “Maniat’ül Cemi” ve Maniatü’l-hulu diye

anılırlar.124 Hakikiye aynı anda hem mani’atul-cem hem de mani’atu’l-huludur.125

Hakikiye’de tarafların hakikat değerine göre birbiri ile olan ilişkisini

aşağıdaki tabloda gösterebiliriz.126

123Bolay, age, s.34. 124 Bolay, age, s.34. 125 Sait Paşa, age, s.79. 126 Öner , age, s.62.

Page 66: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

57

Olumlu hakikiye Olumsuz hakikiye

Mukaddem

D Y

Mukaddem D Y Y D

Tâli

Y D

Tâli

Y Y D D

2.2.2. Maniatü’l-Cem

İbn Sînâ’ya göre hakikiyenin sadece doğruluk yönünden ele

alınmasıdır.127 Bu, olumlu önermede sadece doğruluk bakımından

“mukaddem” ile “tâli” arasında aykırılık olduğunu, mukaddem ve tâlinin,

aynı anda doğru olamayacağını gösterir. Maniatü’l-cemi sadece

doğruluk bakımından (sıdkan) “hakikiye” olduğu için yarım

“hakikiye”dir. Tam ‘‘hakikiye” olmadığı için de gayri hakikiyedir. Söz

gelimi, bu şey hayvandır veya ağaçtır, diyen kimseye verilen cevap,

Maniatü’l-cemidir.128 Bu örnek bazı nesnelere uygulandığında “Bu şey

hayvandır veya ağaçtır.” Örneğindeki “veya” ekin kaldırılması yoluyla;

“Bu şey hayvandır”; “Bu şey ağaçtır.”diye iki önerme elde edilir. Bu

önermeler; at, ceviz, taş gibi nesnelere uygulandığında:

a. At için.

Bu şey hayvandır. D (doğru)

Bu şey ağaçtır. Y (yanlış)

İki önermeden birincisi doğru, ikincisi yanlıştır.

b. Ceviz için.

127 Bolay, age, s.35. 128 Bolay, age, s.36.

Page 67: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

58

Bu şey hayvandır. Y

Bu şey ağaçtır. D

İki önermeden birincisi yanlış, ikincisi doğrudur.

c. Taş için.

Bu şey hayvandır. Y

Bu şey ağaçtır. Y

İki önerme de yanlıştır.

Görüldüğü gibi yalnız doğruluk bakımından mukaddem ile tâli arasında

aykırılık bulunan Maniatü’l-cemi’nin cüzlerinin aynı anda doğru olması mümkün

değildir. Sadece doğruluk bakımından “hakikiye” olduğu için; sadece doğrulukta,

mukaddem ile tâli birbirinin karşıt hâline eşit oluyor demektir. Bu itibarla iki karşıtın

aynı anda doğru olması mümkün değildir.

Maniatü’l-cemi’ nin mukaddem ve tâlisi aynı anda yanlış olabilir. Çünkü

Maniatü’l-cemiyi “hakikiye”den ayıran taraf, onun yanlışlık bakımından “hakikiye”

olmayışıdır. Başka bir deyişle yanlışlık bakımından mukaddem ve tâlisi arasında

aykırılık olmadığı için Maniatü’l-cemi’nin tarafları aynı anda yanlış olabilir.

Maniatü’l-cemi de tarafların mümkün hakikat değerleri şu şekildedir:129

129 Öner, age, s.64.

Page 68: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

59

Maniat-ul cemi

Olumlu

Maniat-ul cemi

olumsuz

Mukaddem

D

Y

Y

Mukaddem

D

Y

D

Tâli

Y

D

Y

Tâli

Y

D

D

2.2.3. Maniatü’l-hulu

Maniatü’l-cemi’nin aksine Maniatü’l-hulu, İbn Sînâ’ya göre

“hakikiyenin” sadece yanlışlık bakımından ele alınmasıdır. Böyle olunca ayrık şartlı

önermede mukaddem ve tâli arasında yalnız yanlışlık bakımından aykırılık vardır. 130

“Zeyd ya denizdedir ya da boğulmamıştır”Önermesi Maniatu’l –

Hulu’dur.Bu önermenin karşıt hali ile gerçekleşmesi mümkün olan bir Tali beyan

edilmektedir.”Zeyd denizdedir.”önermesinin karşıtı “Zeyd denizde değildir.”şeklinde

olur.Zeyd’in denizde olmadığı gerçek ise zeyd’in boğulmadığı ortaya çıkar.Çünkü

Zeyd denizde değil ise onun boğulduğu düşünülemez.Bu durumda mukaddem ve tali

birlikte yanlış olamaz fakat ikisi birden doğru olabilir.Çünkü Zeyd, denizde olduğu

halde boğulmamış olabilir, karada ise zaten boğulması söz konusu olamaz.131

Maniatu’l-hulû’da tarafların mümkün hakikat değerleri tablodaki gibi

olmaktadır:

130 İbn Sînâ, age, s. 297. 131 Çapak, age, s.108-109.

Page 69: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

60

Olumlu maniat-ul hulû Olumsuz maniat-ul hulû

Mukaddem

D

Y

D

Mukaddem

D

Y

Y

Tâli

Y

D

D

Tâli

Y

D

Y

Fârâbî, özet hâlindeki Kitâbu’l-İbâre adlı eserinde şartlı önermelerin

sadece tanımıyla yetinmiş ve ayrıntılara girmemiştir.132

Şartlı Önermeler konusu, Gelenbevî ve diğer İslâm mantıkçılarında şu

şekilde ele alınmaktadır:

Gelenbevî, diğer İslâm mantıkçıları gibi, şartlı önermelerin mukaddem

ile tâlilerinin yapısına göre altı türünden bahsediyor. Zira mukaddem ile tâli:

a. İkisi birden yüklemli önerme olurlar: “Her ne zaman güneş doğarsa

gündüz mevcut olur, Bu sayı ya tektir ya çifttir.” önermelerinde olduğu gibi.

b. İkisi birden bitişik şartlı önerme olurlar: “Her ne zaman güneş

doğduğunda gündüzün mevcut olduğu sabit olursa, her ne zaman gündüz mevcut

değil ise güneşin doğmamış olması lazım gelir.” önermesi gibi.

c. Yahut ikisi birden ayrık şartlı önerme olur: Her ne zaman sayı ya tektir

ya çifttir sabit olursa, onun daima ya iki eşit kısma bölünmesi ya da bölünmemesi

lazım gelir.” önermesi gibi.

d. Ya da Mukaddem ile Tâli olan iki önerme muhtelif olurlar.

Gelenbevî, “Ya da bu ikisi muhtelif olurlar.” dedikten sonra, “Öyleyse bu

taksimin neticesi altıdır.” kaydıyla, bitişik şartlı önermelerin bu açıdan altı kısım

132 Çapak, age, s,110.

Page 70: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

61

olduğunu söylüyor133 Buna göre Gelenbevî, “muhtelif olma” tabiriyle şu üç şekli

kastettiğini ifade ediyor:

1. İki taraftan biri yüklemli, diğeri bitişik şartlı önerme olur.

2. İki taraftan biri yüklemli, diğeri ayrık şartlı önerme olur.

3. İki taraftan biri bitişik şartlı, diğeri ayrık şartlı önerme olur.

Hâlbuki bu son üç şekilde iki ihtimalin olduğu muhakkaktır.

Şöyle ki:

1. Mukaddemi yüklemli, tâlisi bitişik şartlı,

2. Mukaddemi bitişik şartlı, tâlisi yüklemli,

3. Mukaddemi ayrık şartlı, tâlisi yüklemli,

4. Mukaddemi yüklemli, tâlisi ayrık şartlı,

5. Mukaddemi bitişik şartlı, tâlisi ayrık şartlı,

6. Mukaddemi ayrık şartlı, tâlisi bitişik şartlı.

O hâlde bu ihtimaller de göz önüne alınırsa, mukaddem ile tâlinin

yapıları açısından, şartlı önermelerin sayısının Gelenbevî’nin de iddia ettiği gibi altı

değil, dokuz olduğu ortaya çıkar. Nitekim Kazvinî, şartlı önermenin oluştuğu iki

tarafın durumlarına göre, bitişik şartlı önermeleri altı, ayrık şartlı önermeleri de

dokuza ayırmaktadır. 134

Kutbuddin er-Razi, şartlı önermelerle ilgili olarak İbn Sînâ’ya katılarak

“Şartlı önerme iki önermeden oluşan bir önermedir.” diyor. Devamında bu iki

önermeden her birisinin ya yüklemli ya bitişik şartlı veyahut da ayrık şartlı

olabileceğini belirtiyor. Şartlı önermenin ya iki yüklemli önermenin ya iki bitişik

şartlının ya iki ayrık şartlının ya bir yüklemli ve bir bitişik şartlının ya bir yüklemli

133 Bingöl, age, s.81-82. 134 Bingöl, age, s.82.

Page 71: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

62

ve bir ayrık şartlının ya da bir bitişik ve bir ayrık şartlının bileşkesi olabileceğini

ifade ediyor.135

Örneğin “Güneş doğucudur.” sözü doğru veya yanlış bir yüklemli

önermedir. Fakat bu önermeye bir şart edatı ilave ettiğimiz zaman, söz gelimi; “her

ne zaman güneş doğarsa” dediğimizde, önerme bozulur ve önermeden doğru veya

yanlış olma durumu kalktığında o önerme bozulur. Aynı şekilde “Gündüz

mevcuttur.” sözü de doğruluk veya yanlışlık ifade etmek bakımından bir önermedir.

Fakat bu söze bir iki ziyade harf katılınca; mesela: “Öyleyse gündüz mevcuttur.”

dediğimiz zaman, önerme bozulur ve önerme olmaktan çıkar. Ayrıca “Bu sayı

çifttir.” ve “Bu sayı tektir.” önermeleri kendilerine, “ya bu sayı çifttir veya tektir”

ayrık şartlı önermesinde olduğu gibi “ya”, “veya” lafızlarının katılmasıyla bozulur ve

önerme olmaktan çıkarlar.136

Gâzâlî bitişik şartlı önermelerle ilgili olarak şu ayrıntıya dikkat çekiyor:

Bitişik şartlı önermeden ceza ve şart edatları kaldırıldığı zaman iki ayrı

yüklemli önerme meydana gelmiş olur; sonra her yüklemli önerme, tekil yüklem ve

tekil konu hâlini alır. Böylece bitişik şartlı önermenin ilk önce mukaddem ve tâli

şeklinde iki ayrı önermeye; bu önermelerin her birinin de birer konu ve yükleme

sahip olması gerekir.

Bitişik şartlı önermelerle, yüklemli önermeler arasında bir takım farklar

vardır. Gâzâlî, bu farkları iki madde altında incelemektedir:

a. Bitişik şartlı önerme; iki parçadan yani birer önerme olan mukaddem

ve tâliden meydana gelir ve yüklemli önermenin aksine bunların her birini, tekil bir

terim ile ifade etmek mümkün değildir.

135 Kutbuddin Er-Razi, Şerhu’ş-Şemsiye fi’l-Kavaidi’l-Mantıkiyye, s.76 136 Bolay, age, s.32.

Page 72: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

63

b. Yüklemli önermede konu hakkında “O yüklem midir?” diye sormak

mümkündür. Örneğin: “İnsan canlıdır.” denildiğinde “İnsan canlı mıdır?” diye

sorulabilir. Fakat bitişik şartlı önerme hakkında bu soruyu sormak mümkün değildir.

Ayrıca bitişik şartlı bir önermedeki mukaddem, tâli olamaz. Fakat tâli, bazen

mukaddemden başka bir şey olabilir; ancak bu durumda bile, ona bitişik ve onun var

olması için varlığında tâli ve lazım olarak bulunur.137

Urmevi, yüklemli ve şartlı önerme arasındaki farkı ve maniatu’l-cem’i ve

maniatü’l-hülu’da kullanılan edatları şu şekilde tasnif eder:

Ayrıklık ve bitişiklik harfi, mukaddemin öznesinden sonra gelebilir,

dolayısıyla şartlı önerme yüklemliye benzer olur. Ancak o ikisi, ayrık şartlıda değil

de bitişik şartlıda birbirlerini gerektirirler.138 Çünkü hakikiye öznede ortak olan iki

tümelden oluşmaktadır. Ayrıklık harfi özneden öne alındığında139 ise maniatü’l-hulü

değil de maniatü’l-cem’ olur. ‘...se/…sa’ (lإ) kelimesinin gerekliliğe (lüzum)

delaleti güçlüdür. Sonra da ‘...dığında’ (إذ) ve ‘…sa’ (_o) gelir. Bunun içine geri kalan

‘…dığında’ (إذا); ‘her ne zaman… sa’ (qrsr); ‘...dığı zaman’ (tur); ‘ne zaman …sa’

( qroآ ) ve ‘…dığında’ (qro) gibi bitişme harfleri girmez.

2.3. Şartlı Önermelerin Nicelikleri (Sûrları)

Aynen hamliyyedeki gibi şartlılarda da önermeyi niteleyici, niceleyici,

tayin edici ve sınırlayıcı ifadeler (sûr) kullanılmaktadır. Fakat şartiyyenin sûr

ifadeleri, öyle sözlerdir ki bunlar önermenin tarafları (mukaddem ve tâlisi)

arasındaki halleri, zamanları belirler ve bunların varlığını ve yokluğunu da ifade

137Çapak, age, s.109. 138 “Eğer güneş doğarsa gündüz olur” şeklindeki şartlı önerme doğru olursa “güneş eğer doğarsa gündüz olur” şeklindeki yüklemliye benzer önerme de doğru olur. 139 Ya her sayı çifttir ya da her sayı tekdir.

Page 73: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

64

ederler. Bu sûr ifadeleri şartlı önermelerin türlerine göre bir önermeden diğer bir

önermeye göre değişebilir.140

2.3.1. Bitişik Şartlı Önermelerin Nicelik ( Sûr) İfadeleri:

1. Tümel olumlunun nicelik (sûr) ifadeleri:

Bu ifadelerin bütün zaman ve hallerde önermenin mukaddem ve tâlisinin

gerekliliğine hükmeden sözler olması gerekir.

Külleme, mehma, meta, haysüma, keyfeme vb. sözlerdir. Bunlara

örnekler verilmek istenirse:

“Her ne zaman kişinin malı artarsa onun mala olan sevgisi artar.”

“Her ne zaman güneş doğmuş bulunursa gündüz mevcuttur.”

“Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur.”

2. Tümel olumsuzun nicelik (sûr) ifadeleri:

Bu ifadeler önermenin tarafları arasındaki gerekliliği her hal ve zamanda

kaldırırlar.

Leyse elbette, leyse ebeden... gibi sözlerdir

Bunlara şu örneği verebiliriz:

“Öğrenci ciddi olmadığı müddetçe asla başarılı değildir.”

3. Tikel olumlunun sûr ifadeleri.

Bu ifadeler önermenin tarafları arasındaki gerekliliği -bazı hal ve

zamanlarda- hükme bağlarlar.

“Gad Yekünü “sözüdür. Örneğin:

“Öğrenci dersini ciddiye aldığı müddetçe imtihanında başarılı olacaktır.”

4. Tikel Olumsuzun Sûr İfadeleri:

140 Ahmet Cevdet, age, s.36-39

Page 74: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

65

Bu ifadeler önermenin tarafları arasındaki gerekliliği bazı hallerde

kaldıran ifadelerdir.

“Gad la yekünü” ve “ leyse küllema” ifadeleridir. Örneğin:

“Öğrenci çalışmadığı sürece başarılı olur değildir.”

2.3.2. Ayrık Şartlı Önermelerin Sûr İfadeleri:

1. Ayrık şartlı tümel (külli) önermelerin sûr ifadeleri:

a. Olumlu olmaları durumunda; “daima” ifadesidir. Örnek olarak:

“Daima bir öğrenci ya çalışkandır ya tembeldir.”

b. Olumsuz olmaları durumunda; “leyse elbettete” örnek olarak:

“Sayı daima ya tek değildir veya iki eşit parçaya bölünebilen değildir”

2. Ayrık şartlı tikel (cüz’i) önermelerin sûr ifadeleri:

a. Olumlu olmaları durumunda; “gad yekünu”ifadesidir. Örnek olarak:

“Hâdi bazen başarılı olur veya başarısız olur.”

b. Olumsuz olmaları durumunda; “gad la yekünu” ifadesidir: Örnek

olarak:

“Bazen hava yağmurlu olmaz bazen de karlı olmaz.”141

Bunların dışında eğer şartlı önermelerde, hiçbir zaman kaydına bağlı

olmaksızın ve iki tarafın durumu tayin edilmeksizin verilirse bu “Mühmele” olur.

Bunların sûr ifadeleri ise; “lev in” (eğer) ve “iz” (vakıtta, vaktaki) sözleridir. Zira bu

sözler burada ihmal içindir.142

2.3.3. Şartlı Önermenin Belirlisi, Belirsizi ve Tekili

Gerekli (lüzumiyye) bitişik ve ayrık şartlının tümelliği, varsayımlar,

zamanlar ve durumlardan dolayı gerekliliğin ve ayrılmanın genelliğine bağlıdır.

141 Fadlallah, age, s.114-115;Ahmet Cevdet, age, s. 40. 142 Bingöl, age, s.78.

Page 75: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

66

Bunlarla, mukaddemin bir duruma bağlı olarak farzedilmesine dikkat ederek onun

tâliyi gerektirmesinin veya ondan ayrılmasının aykırı olmadığı varsayımları,

zamanları ve durumları kastedilir. Mukaddemin bağlı kaldığı durum ise ne

mukaddemin genelliği ne de mukaddemin defalarca olmasının genelleştirilmesi değil

ki mukaddem süreğen bir şey olabilir, tümel gereklilik ve ayrılıktan dolayı tâlinin

mukaddeme gerekmediği veya ona aykırı olarak ondan ayrılmadığı bir durumdur.

Bitişik ve ayrık şartlının tikellikleri, onların tikelliğine, tekil olmaları da zamanlar ve

durumlardan bazısının tayinine bağlıdır. Tıpkı “Bugün gelirsen sana ikramda

bulunurum.” sözünde olduğu gibi. İkisinin niceliğinin belirsiz olması da onların

belirsizliğine bağlıdır. Raslantılı tümel önermede aynı şekilde iki tarafın hakikat

bakımından olması şart koşulur. Çünkü o ikisinin dışarıda bazı zamanlarda yanlış

olması mümkündür.

Tâlinin bazı zaman ve durumlarda gereklilik ve ayrılmasını olumsuzlayan

lüzumiyye ve inadiyye, olumsuzlamanın gerekliliğini ve ayrılmasını sabit kılan şey

değildir. Bitişik ve ayrığın kipliği ve mutlaklıkları, gerekliliğin ve ayrılmanın

kipliğiyle ve mutlaklığıyla olur.

Tümel bitişik olumlunun niceleme edatı “ne zaman” “…sa’ (qroآ);”…dığı

zaman” (tur) ve “her ne zaman …sa’ (qrsr) iken tümel ayrık olumlunun “sürekli”dir.

Tümel olumsuzun her ikisinde de niceleme edatı “kesinlikle değil”dir. Her ikisinde

de tikeli olumlamak için kullanılan niceleme edatı “olabilir” (l_آw xy)dir. Tikeli

olumsuzlamak için kullanılan niceleme edatı bitişikte “her ne zaman, …sa…

değildir” (qroآ zwo) iken ayrıkta “sürekli değil” (qr{اx zwo)dir. Diğer taraftan

Page 76: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

67

“…se/…sa” (lإ); “…dığında” (إذا) ve “…sa” (_o) gibi harfler bitişikte, “ya” (qrا) da

ayrıkta belirsizlik (ihmal) için gelir.143

Ahmet Cevdet Paşa’nın diğerlerine ek olarak ayrık şartlı önermelerin

nerelerde ve nasıl kullanıldığını açıklamak için şu bilgileri verdiğini görüyoruz:

Herhangi bir maddede mâniat’ül–hulu’nun olumlusu doğru olur ise onun

olumsuzu yanlış ve mâniatü’l–cem’in olumsuzu doğru olur. “Ayrık şartlı önerme”nin

bu üç kısmı yüklemli önermelerde, yüklemli tereddütlü önerme ve “bölme”lerde de

cereyan eder.

“Ayrık önerme”nin cüzleri bazen ikiden fazla olur. Nitekim “Matematik

biliminde sayı ya fazla ya eksik yahut da eşit olur” denilir. Çünkü bir sayı (1/2 den

1/9) kadar içinde tam olarak bölündüğü sayıların toplamı, kendisinden fazla ise, ona

esit sayı denir. Bu anlamda Mesela: 12 sayısı, artan sayıdır. Çünkü (12)nin l/2si, 6;

l./3ü. 4, l/4ü, 3; 1/6’sı. 2’dir. (6+4+3+2) toplamı 15 olup bu ise, 12 den büyüktür.

(4) eksik sayıdır. Çünkü 4’ün l/2 si, 2; 1/4, 1 dir; toplamı (1+2)= 3’ tür.

Bu ise 4’ ten azdır.

(6) eşit sayıdır. 6’nın ½ si, 3;1/3, ü 2;1/6 sı,1 dir,toplamı (3+2+1)=6’ dır,

bu da kendisidir.144

143 Urmevi, age, s.51-54. 144 Ahmet Cevdet, age, s.40.

Page 77: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

68

İKİNCİ BÖLÜM

BATI MANTIKÇILARINDA ÖNERME ANLAYIŞI

A. BASİT VE BİLEŞİK ÖNERMELER

Önermeler kuruluşları ve yapıları bakımından “basit” ve “bileşik”

olarak ikiye ayrılırlar. Bu ayrımın sebebi bu önermeleri meydana getiren konu ile

yüklemi birbirine bağlayan bağın durumu ve dolayısıyla önermedeki hükmün

sayısıdır.145

Klasik Batı mantıkçıları önermeleri basit ve bileşik diye ikiye

ayırmışlardır. İslâm mantıkçılarının yüklemli dedikleri önerme çeşidi, basit önermeyi

karşılamaktadır.146

1. Basit Önermeler:

Tanınmış batı mantıkçıları ile İslam mantıkçıları arasında önermelerin

çeşitlenmesinde farklı metotlar izlenmiştir. Batılara göre, bir önermede bir konu ve

bir yüklem varsa basit (kategorik); birden fazla konu veya yüklem varsa bileşik

önermeler olarak isimlendirilmişlerdir.147

Yıldırım’a göre; kategorik yapıdaki bir önerme; modalitesi olmayan bir

önermenin olumlulaması veya olumsuzlaması şeklinde açıklanmıştır. Onda direkt

olarak herhangi bir modalite ifadesi taşımadan hüküm verilmiştir. Mesela; “Bütün

filozoflar düşünürlerdir.” “Bazı üniversite öğrencileri zekidirler.” “ Ay yüzeyinde

hiçbir hayat belirtisi yoktur.” gibi.148

Kategorik önermelerin 4 değişik standart biçimi olduğunu ifade eden

Irving M.Copi, bunlarla ilgili de şu örnekleri vermiştir:

145 Emiroğlu, age, s.123. 146 Öner , age, s. 72. 147 Öner; age, s. 46. 148 Yıldırım, age, s. 33.

Page 78: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

69

1. Bütün politikacılar yalancıdır. (A)

2. Hiçbir politikacı yalancı değildir. (E)

3. Bazı politikacılar yalancıdır. (I)

4. Bazı politikacılar yalancı değildir. (O)

Bunlar da sırasıyla Tümel olumlu, Tümel olumsuz, tikel olumlu, tikel

olumsuz, olarak belirtilmiştir.149

Klasik batı mantıkçıları bu önermeleri genellikle “S is P” formunda

kullanmışlardır. S, özne, P, ise yüklem yerine kullanılmıştır. Aradaki “is” ise

Copula yani bağ’ın yerini tutmuştur. Bu ifade olumlu yada olumsuz olsun

kategorik bir ifade olacaktır.150

4 standart form konusunda Özlem, yukarıdaki harfleri ikili terim

eklemleri olarak isimlendirmiştir. ona göre bütün önermeler bu dört standart

formun temelinde kurulabilecek ve geliştirilebileceklerdir.151

Bir anlamda Aristo mantığına alternatif olarak çıkan Stoa mantıkçılarına

göre basit önerme, mantıksal bağlantının yardımı olmaksızın konu ve yüklemden

oluşan şeydir. Bunların arasında olumlu,olumsuz, yoksun kılıcı, açıklayıcı, belirtili

ve belirtisiz önermeler vardır.152

2. Bileşik Önermeler:

Bileşik önerme: Birden fazla konu veya birden fazla yüklemi olan

önermelere denir. İki grupta incelenir. Yani iki basit önermenin bir önerme eklemi ile

birleşmesi sonucu elde edilirler. Örneğin: “Hava sıcaktır.” ve “Hava güneşlidir.”

önermeleri “ve” önerme eklemi ile birleştirilerek “Hava sıcak ve güneşlidir.” bileşik

149 M. Copi, Irving, Introduction to Logic, Second Edition, New York 1961, s. 5. 150 M. Copi, age, s, 154. 151 Özlem, age, s. 34 152 Çapak, Stoa Mantığında Önermeler, Felsefe Dünyası, Ankara, 2005/2, sayı 42, s. 184.

Page 79: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

70

önermesi elde edilir.153 Bu tür önermeler birden çok önermelerden oluşur ve aynı

zamanda ”ise”, “ya”, ”veya”, ”fakat”, ”ancak ”gibi önerme eklemleriyle de birbirlerine

bağlanırlar.154

Birinci gruba girenler bileşiklikleri açıkça belirtilmiş olanlar; ikinci gruba

girenler ise bileşiklikleri gizli olanlardır.

Yukarıda tanımı yapılan kategorik önermeleri de birden fazla yüklem ve

birden fazla konu bulunursa bunlara bileşik önermeler denir.155 Bileşik önermeleri

“ve”,“veya”,”ise”,”ancak ve ancak……….ise”, “değil” gibi bağlaçlarla eklemlenmiş

kategorik önermelerden oluşur.156

Klasik mantıkta bu bağlaçlardan sadece “veya” ve “ise” kullanılmıştır;

sembolik mantıkta ise bileşik önermeler şu şekilde yer almıştır:

1. Tümel evetleme.(ve)

“Dünya gezegendir ve dünya yuvarlaktır.”

2. Tikel evetleme. (veya)

“Hava bulutlu veya (hava) açıktır.”

3. Koşul (ise)

“Hava bulutlu ise yağmur yağar”

4. Karşılıklı koşul (ancak ve ancak…..ise)

“Sınıfını geçmesi ancak ve ancak çalışır ise mümkündür”

5. Değilleme (değil)

“Dünya düz değildir.”

153 Çüçen ,age , s.64. 154 Emiroğlu, age, s.126. 155 Öner, age, s., 137 156 Özlem, age, s, 137

Page 80: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

71

Stoalılara göre ise , iki veya daha fazla önermenin “eğer”, ”ve”, ”mademki”, ”hem hem

de” gibi bağlarla birbirlerine bitişmesinden oluşan önermeler bileşik önermelerdir.157

2.1. Bileşiklikleri açıkça belirtilmiş olanlar

Bunların birden fazla hüküm taşıdığı şekil bakımından açıkça belli olur.158

Bağlantılı (copulative), ayrık şartlı (disjonctive), bitişik şartlı (hypotheticjue), nedenli

(causale, göreli (rela-tive),ekli (discretive) önermelerdir.

a. Bağlantılı (copulative) önermeler: Birbirine tasdik ve inkâr bağlacı

"conjonction" ile bağlanan, bir çok konu veya yüklemden yapılan önermelerdir.

Bağlantılı önermeler ya birçok konulu, ya birçok yüklemli ya da birçok konu ve

birçok yüklemli olabilir. Meselâ:

“Ali ve Ahmet çalışkandır.”

“Ali çalışkan ve zekidir.”

“Ali ile Ahmet çalışkan ve zekidirler.” .

b. Nedenli (causale) önermeler: Sebep bildiren bir kelime ile birbirine

bağlı iki önermeyi ihtiva eden önermelerdir. Meselâ:

Öğrenciler çalışıyorlar çünkü imtihan var.

c. Göreli (relative) önermeler: Bazı ilişki ve mukayeseyi ihtiva eden

önermelerdir. Meselâ:

“Ahmet Ali nin babası ise Ali de Ahmet'in oğludur.”, “Doğduğuna inandığına

göre öleceğine de inanman gerekir.”

d. Ekli (discretive) önermeler: Fakat, mamafih gibi kelimelerle yapılan

önermelerdir.

“Para malı satın alabilir; fakat kalbi alamaz.”159

157 Çapak, age, s. 187 158 Emiroğlu, age, s.126. 159 Öner, age, s.80-81, Ayrıca bkz. Emiroğlu, age, s. 128-129.

Page 81: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

72

2.2. Bileşikliği gizli olanlar:

Bunlar şekil bakımından bileşikliği belli olmayıp da anlam bakımından

bileşik olan önermelerdir.

a. Özgülü (exclusive) önermeler: Yüklemin yalnız bir konuya

hasredildiği önermelerdir. Bu durum: "ancak" ve "yalnız" gibi kelimelerle belirtilir.

Bu önermeler iki farklı hüküm ihtiva ederler; fakat imlamda bu hükümler birleşir.

“Yalnız Ahmet ev vazifesini yaptı.” önermesi özgülü bir önerme olup şu iki hükmü

ihtiva eder:

l. Ahmet vazifesini yaptı,

2. Diğerleri vazifesini yapmadı.

Bu iki hüküm, yukarıdaki önerme içinde anlamda birleşmişlerdir. “İnsan ancak

ektiğini biçer. Ancak fazilet insanı asil kılar.” önermeleri de özgülüdür.

b. Çıkarmalı (expective) önermeler: Konunun bir kısmını çıkararak bütün

konu üzerine verilen hüküm, çıkarmalı bir önermedir:

“Eflatuncular hariç, bütün eski felsefe öğretileri Allah'ın cisimsiz olduğunu

kabul etmezlerdi.”

Bu önerme şu iki hükmü ihtiva eder:

I. Eski filozoflar cismani bir tanrıya inanırlardı.

II. Eflatuncıılar bunların aksine.

Başka bir örnek: “Pazar hariç her gün çalışırım.”Burada da iki hüküm

vardır:

I. “Her gün çalışırım.”

II. “Pazar günü çalışmam.”

Page 82: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

73

c . Karşılaştırmalı (comparative) önermeler: Bir karşılaştırma ile

fikri ifade eden önermelerdir. Bunlar da iki hüküm ihtiva ederler ve bu iki hüküm an-

lamda birleşir. Meselâ:

“Bütün kayıpların en büyüğü bir dostun kaybıdır.”, “Ali Ahmet'ten

çalışkandır.”, “İbn Sina ,Ebheri’den daha bilgilidir.” önermeleri gibi.

d . "Sınırlandırıcı" önermeler: Ne zaman bir şey şöyle olmaya başladı

veya şöyle olmayı bıraktı denildiğinde, iki hüküm verilmiş olur. Biri o şeyin

bahsedilen zamandan evvelki hâli, diğeri o tarihten sonraki hâlidir. Böylece bu

önermelerden birine "înce'ptive" diğerine ise "desitive" denir. Her ikisi de anlamda

birleşip bileşik bir önerme olur. Örneğin: “Kırk altı seneden beri fes, Türkiye'de

erkekler için başörtüsü olmaktan kaldırıldı.” Bu bileşik önermede şu iki hüküm

mevcuttur:

I. “Kırk altı sene önce Türkiye'de erkekler fes giyerlerdi.”

II. “Kırk altı senedir Türkiye'de erkekler fes giymez.”

Bir başka örnek; “Ülkelerin sanayileşmesiyle birlikte çevre kirliliği de

artmıştır.”önermesinde de iki hüküm vardır:

I. “Ülkelerin sanayileşmesi çevre kirliliğini artırmıştır.”

II. “Sanayileşmeden önce çevre kirliliği fazla değildi.” 160

3. Karmaşık Önermeler

Bu zamana kadar basit ve bileşik önermeleri açıkladık. Bu önermelerin,

İslam mantıkçılarınca yüklemli ve şartlı diye adlandırıldıklarını gördük. Bu önermelere

ilaveten İslam mantıkçılarının itibar etmeyip, Batı mantıkçılarının ele aldığı bir önerme

türü daha vardır. Bu önermelere “Karmaşık Önermeler” adı verilir.

160 Öner, age, s. 72-74; Ayrıca krş. Emiroğlu, age, s. 126-130.

Page 83: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

74

Bazen önermelerde konu ve yükleme karmaşık bir vaziyette rastlanır, yani

bunlarda bazı tamamlayıcı fikirler vardır; bunları bileşik önermelerden ayırmak gerekir.

Çünkü her ne kadar karmaşık olsalar da bunların tek konu ve yüklemleri vardır.161

Karmaşıklık bazen konuda bazen de yüklemde olabilir. Konunun karmaşık

oluşu ile ilgili “Anne ve babası tarafından sevilen Zeynep 3. sınıftadır.” asıl önerme “

Zeynep 3. sınıftadır.” konu “Anne ve babası tarafından sevilen” cümlesi ile karmaşık

hale getirilmiştir, yani yan cümlecik eklenmiştir.162 Konunun karmaşıklığına bir örnek

daha verecek olursak:

“Müsabakalara katılmak için para ödemeyi kabul eden hiçbir atlet amatör

değildir.” Konunun karmaşıklığına örnektir.163

Yüklemin karmaşık oluşuna örnek; “Azim insanı başarıya götüren

meziyettir.” Buradaki “meziyet” yüklemi, insanı başarıya ulaştıran cümlesi ile

kayıtlanmıştır.164

Hem konusu hem yüklemi karmaşık olana örnek “ Tembel ve şımarık

çocuklar, onların çevrelerinde bulunan insanlarca sevilmezler.” Burada konu “çocuklar”

yüklem ise “sevilmezler” ifadesidir. Bu ikisi de bir yan cümle ile kayıtlanmıştır.165

Bu önermelerin bilinmesi karşımıza çıkan uzun, karmaşık ifadeleri daha

kolay anlamamıza yardımcı olur.166

Gerek Aristo tefsircileri, gerekse Ortaçağ Batı mantıkçılarına göre modal

önermeler karmaşık önermelerdir. Basit önermelerde ise modalite bulunmamaktadır.

Eskilerden farklı olarak Kant ise her hükmün bir modalitesi olduğunu söylemektedir.167

Şimdi modalite konusunu ele alalım.

161 Öner, age, s. 56. 162 Emiroğlu, age, s. 125. 163 M. Copi, age, s. 137. 164 Emiroğlu age, s. 126. 165 Öner, age, s. 57. 166 Emiroğlu, age, s.126. 167 Öner, age, s.87.

Page 84: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

75

B. ÖNERMELERDE MODALİTE (MÜVECCEHAT)

Batı mantıkçılarıyla İslam mantıkçıları arasında modalite anlayışı

açısından farklılıklar olduğu gibi; İslam mantıkçıları kendi aralarında da modalite

konusunu farklı olarak ele almış ve işlemişlerdir.168

Konu ile yüklem arasındaki ilişki (imkân, imkânsızlık, zorunluluk)

açıklanmışsa buna müveccihe (modal önerme) denir. Açıklamanın kendisiyle

yapıldığı ifadeye ise cihet denir.169

İzmirli’ye göre kompleks (mukayyede/muhtalata) önermelerde ihtilat

(kayd) bazen konu ya da yüklemde bulunmayıp fiilde yani isnatta bulunur ise isnatta

bulunan bu kayda “cihet”, bu tip önermelere de “modal önermeler” denir. 170

Modalite konusunu iyi bilmek dil, mantık ve usul bakımından oldukça

önemlidir. Özellikle kıyasta, sonucun kesinliği ve içerik değeri öncüllerin kesinliğine

ve onların yüklemelerinin tahakkuk biçimine bağlı olduğundan modal önermeleri

bilmek önemlidir. “Mantık ilmini layıkıyla bilmek isteyenlerin modal önermeleri

bilmeleri gerekir. Çünkü bu tür önermelerin zorunlu, mutlaka, örfiye-i âmm, örfiye-i

hâss, imkân-ı âmm, imkân-ı hâss gibi önemli olanları iyi bir şekilde bilinirse kelam

ve fıkıh usulu gibi ilimlerin incelenmesi, hüküm çıkarma yolları ve fıkhi meseleler

daha rahat anlaşılabilir. Bu tür ilmi inceliklerden habersiz olanlar yukarda sayılan

ilimlere hakkıyla vakıf olamazlar. Bunlar faydasız felsefi incelemeler olmayıp, İslam

alimlerinin büyükleri tarafından özenle korunulmuş aklî kâidelerdir. Bu konuda

taassup göstermek ahmaklıktır.” demektedir.171

168 Öner, age, s.67. 169 Abdulmüteal Saidi, Tecdidu İlmi’l-Mantık, s. 63. 170 İzmirli, Felsefe Dersleri, s.136. 171 Emiroğlu, age, s.138.

Page 85: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

76

Önermenin modalitesi konusunu felsefeye dâhil eden Aristoteles’tir.

Çünkü reel, mümkün ve zorunlu ayrımına düşünce tarihinde ilk defa Aristoteles’te

rastlanmaktadır. A, B’dir; A’nın B olması zorunludur; A’nın B olması mümkündür

gibi önermeler, açık bir şekilde Aristoteles tarafından belirlenerek ortaya konmuştur.

Zorunlu, olmamazlık edemeyen, başka suretle olamayandır; mümkün ise, aynı

zamanda, var veya yok olabilen şeydir.172

Rondelet, Aristoteles'in zorunlu ve mümkün için verdiği misallere

dayanarak ona göre üç türlü zorunluluğun yanında üç türlü mümkünün de olduğuna

işaret ediyor ve bunları şu şekilde gruplandırıyor:

l. Gelecekte zorunlu olarak gerçekleşmeğe mecbur olan,

2. Yalnız konuşulduğu anda mevcut olan,

3. Mutlak olması yönünden zorunlu olarak var olan ve olmağa mecbur

olan.

“Mümkün” de geleceğe göre üç türlüdür:

l. Eğer gelecek hadise zorunlu ise ona mümkün denir.

2. Gelecek hadise mutlak olarak önceden kestirilemez ve iki ihtimal de

eşit olursa ona da mümkün denir.

3. Eğer belirsizlik mutlak değilse, iki alternatiften biri için bazı amiller

varsa şu alternatif muhtemeldir deriz, buna da mümkün denir.173

Aristoteles'e göre mümkün gerçekte mutlak bir terim değildir. Bazen

mümkün fiil halinde olması yönünden gerçeği ifade eder. Örneğin: “Bir adam

gerçekte gezdiği için gezebilir.” denildiğinde olduğu gibi. Genel olarak bir şey,

mümkün olması tasdik edilenin daha önceden fiil halinde gerçekleşmiş

172 Aristoteles, age, s. 110-111. 173 Öner, age, s.121-122.

Page 86: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

77

bulunmasından ötürü mümkündür.174 Aristoteles'te mümkün, bazen zorunluluğun

olumsuz hali bazen da imkânsızlığın olumsuz hali olmaktadır. O mümkünü ne

zorunlu ne de imkânsız olmayan şey olarak kabul eder. Aristoteles'in bazı

durumlarda zorunluyu ve fiili durumu mümkün gibi saymasından anlaşılıyor ki ona

göre bir şey ortaya çıkmışsa imkânsız değildir; yine fiili durumu zorunlu

saymasından da anlaşılıyor ki bir şey mademki ortaya çıkmıştır, onun bu ortaya çıkışı

zorunludur.175

Önermenin parçaları olarak alınan bazı lafızlara “modalite” denir.

Modalite, önermenin yüklemine bitiştirilen, ağızdan bir defada çıkan sestir ve

önermenin yükleminin, önermenin konusuna, yükleme keyfiyetine delâlet eder.

Mümkün, zorunlu, muhtemel, mümteni, vacib, çirkin, güzel, gerekli, olabilir v.s.

gibi. İki parçalı bir önermede cümle “Zeyd’in konuşması lazımdır”, “Zeyd’in

yürümesi mümkündür”, “Ay’ın tutulması zorunludur” şeklinde olur.176

Fârâbî de aslında Aristoteles gibi temelde iki modalite kabul eder.

Mütekaddimin denilen İslâm mantıkçıları, daha sonra Fârâbî'den farklı olarak imkân,

imkânsızlık ve zorunluluk modalitelerini kabul etmişlerdir. 177

İbn Sînâ’ya göre modalite, yüklemin konuya olan bağıntısının (nisbet)

derecesini göstermek için önermenin üç elemanına eklenen bir lafızdır. O halde

modalite, yüklemin konuyla olan münasebetiyle alakalı olmaktadır. Bu modalitelerin

sayısı üçtür. Bu nedenle modal önermeler,“Basit önermeler”in ihtiva ettiği konu,

174 Aristoteles, Önerme, s. 41 175 Yaren, age, s.75. 176 Çapak, age, s.118; Ayrıca bkz., Muzaffer, age, s.146. 177 Öner, a.g..e., s. 82

Page 87: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

78

yüklem ve bağ gibi üç elemana ilaveten dördüncü bir elemana daha sahiptir; o da

modalitedir.178

Bir önermede bazen konu ile yüklem arasındaki nispet bir kayıtla

kayıtlanır. Önermenin doğruluğu o kaydın doğruluğuna bağlıdır, işte o kayda

önermenin modalitesi (ciheti) denir.179 Cihet, konu ile yüklem arasındaki bağın

derecesini göstermek için önermenin üç elemanına eklenmiş bir terimdir.

İbn Sînâ modalitelerin sayısını “zorunluluk”, “imkân” ve “imkânsızlık”

olmak üzere üç olarak tespit etmiştir. Modalitesi olmayan önermelere mutlak önerme

diyen İbn Sînâ bunun konu, bağ ve yüklemden meydana geldiğini, modalitesi olan

önermelerde ise bu üç unsura ilave olarak konu ile yüklem arasındaki ilgiyi

göstermek üzere dördüncü bir unsurun bulunduğunu ifade etmektedir. Birinci tip

önermelere “Allah vardır.” örneğini verirsek, ikincilere ise “ Allah zorunlu olarak

vardır.” örneğini verebiliriz.180

Urmevi ise modalite derken önermenin maddesi tabirini kullanmaktadır

ve bunu şu şekilde tarif etmektedir: “Önermenin yükleminin öznesine, şeyin

kendinde bulunan zorunlu, devam ve bu ikisinin karşıtıyla yapılan nispetin niteliği,

önermenin madde ve unsuru olarak isimlendirilir. Önermede söz konusu niteliğe

delâlet eden sözcüğe ya da aklın onun yerine verdiği hükme kip ya da tür denir.”181

Gazâlî’nin Modalite tanımı ise yine “madde” kip şeklinde gelmektedir.

“Miyaru’l-İlm” adlı eserinde konuyu şu şekilde ele almaktadır:

“Önermedeki yüklem konuya nispetle;

178 Bolay, age, s.81. 179 Cevdet, Ahmet, age, s.90, Öner,age, s.75. 180 Yaren, age, s.67. 181 Urmevi, age, s.34.

Page 88: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

79

Ya nefsü’l-emrde vucudu zorunlu olur: “İnsan canlıdır.” burada “canlı”

insan için yüklemdir. Ve onun konusuna nispeti vucudu zorunludur.

Ya da konusuna nispetle yokluğu zorunludur: “İnsan taştır.” Burada “taş”

yüklemdir. Onun insana nisbeti yokluğunun zorunluluğu iledir.

Ya da konusuna nisbetle ne varlığı ne de yokluğu zorunludur: “İnsan

kâtiptir. İnsan kâtip değildir.”

1. Modal Önermelerin Çeşitleri

Ahmed Cevdet ve İzmirli, modalitenin “mütekaddimin” ve

“müteahhirin”182 mantıkçılarda ayrı ayrı ele alındığını kaydederek, her iki gruptaki

mantıkçıların modalite bakımından önermeleri kaça ayırdıklarını zikredip izahını

yapıyorlar. Aristoteles’ten başlamak suretiyle sırasıyla Fârâbî, İbn Sînâ, Gazâlî ve

tanınmış Osmanlı mantıkçılarının bu konudaki görüşlerini şu şekildedir..

1.1. Aristoteles’te Modal Önermeler

Aristoteles, “Önermeler” kitabında arı veya basit zorunlu ve mümkün

önermelerden söz eder.183 Bu Önermeler, bir hükmün doğruluk değeri ile yüklemin

konu hakkındaki iddiasının, her zaman ve mekânda geçerli olup olmadığını

belirler.184 Aristoteles araştırmacıları, onun Birinci Analitikler’de kullandığı “Her

önerme ya bir arı yükleme ya bir zorunlu yükleme veya bir olumsal yükleme

koyar.”185 ifadesinden; biri zorunlu, diğeri olumsal olmak üzere iki kiplik kabul

182 Cevdet Paşa Mütekaddimin ve Müteahhirinden kimleri anladığına açıklık getirmiyor. İ. Hakkı (İzmirli) “müteahhirinden maksat Farabî ve İbn Sînâ ve daha sonra gelen ulema ve hükemadır. Mütekaddimin bunlardan evvel gelen hükemayı yunaniyedir” diyor. Mi’yar-ul Ulûm s. 3. Eski mantık kitaplarında sık sık geçen bu tabirler çeşitli şekilde anlaşılmıştır. M. Ali Aynî ise Türk mantıkçıları adlı makalesinde Sadettin Taftazanî’den evvel gelenlere mütekaddimin sonra gelenlere müteahhirin denildiğini belirtmektedir. (NECÂTİ ÖNER, Tanzimattan Sonra Türkiye’de İlim ve Mantık Anlayışı, s.30.) 183 Emiroğlu, age, s.132. 184 Türker,Sadık, Aristoteles Gâzâlî ile Leibnize Yargı Mantığı, Ankara 2002, s.176. 185 Emiroğlu,age, s.132.

Page 89: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

80

ettiğini söylerler. Arı önermesinin ise kipliksiz önerme olduğunu kabul ederler. Bu

durumda Aristoteles’te önermeler şu şekilde olur:

Assertorik (yalın) önerme,öznenin bir özelliğinin yüklemde ifade edildiği

bir önerme formuna ,yani “A,B” dir formundadır.Onun kipliğini belirleyen,yüklemde

belirtilen,özelliğin bir deney , bir gözlem sonunda gerçekliğinin saptanmış

olmasıdır.Örneğin: “Tüm evlerin çatısı vardır.”önermesi , “Deneyler göstermiştir ki

tüm evlerin çatıları vardır.” Şeklinde anlaşılmalıdır.

Apodiktik (zorunlu) larda , “A mutlaka B’ dir” şeklinde bir form vardır.

Örneğin “iki ile üç beş eder” önermesi zorunludur.Bunu “iki ile üçün beş etmesi

zorunludur.” şeklinde anlamamız gerekir.Bu biçimsel bir zorunluluk değil;önermenin

içeriğine ait bir zorunluluktur.

Problematik (mümkün) önermelerde ise form olarak yine “A, B ’dir.”

şeklindedir. Ama burada ne matematiksel ne de deneye dayalı bir zorunluluk yoktur.

Sadece imkan ve olasılığı bildirirler. Örneğin: “ Saat 10.00 olabilir” ya da “Bugün

deniz dalgalı olabilir.”Buradaki çok zayıf bir iddiadır. “A,B olabilir.”in buradaki

anlamı “A’nın B olması yüzde şu kadardır.”Şeklindedir.186

İslâm dünyasında mütekaddimîn olan mantıkçılar, üç türlü kiplik (el-

kadâyâtul-müveccehât) kabul etmişlerdir. Bunlar, “vücub”, “imkân” ve “imtina”dır.

İslâm mantıkçılarında bu üç türlü kiplik ayırımı İbn Sînâ geleneğine uyularak

yapılmıştır.187

186 Özlem ,Doğan,Mantık,İnkılap yay., 8.bsk.İst.2006,Emiroğlu,age, s.134. 187 Emiroğlu,age, s132.

Page 90: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

81

1.2. Mütekaddimine Göre Modal Önermeler

1.2.1. Zorunluluk

İbn Sina’ya göre de modal önermeler konu ile yüklem arasındaki ilgiyi

gösteren dördüncü bir unsur eklenince modalite ortaya çıkar.Modalitesiz önermenin

örneği, “Allah vardır.”ise modaliteli önermenin örneği “Allah zorunlu olarak

vardır.”şeklindedir.188

İbn Sînâ iki çeşit zorunluluktan bahseder:

l. Mutlak zorunluluk,

2. Şartlı zorunluluk yâ da göreli zorunluluk.

Mutlak zorunluluğu şöyle yorumlar: “Bu zorunlulukta hüküm, istisnasız

ve şartsız bir biçimde devamlıdır.” Ona göre mutlak zorunluluğu ifade eden önerme

“Allah Teala vardır.” önermesidir. İbn Sînâ şartlı zorunluluğu beş kısımda inceler.

Adından da anlaşılacağı üzere zorunluluğun bazı şartları vardır. Bunları da şu beş

şekilde ayırmaktadır: Zat-ı mevzunun varlığının devamı şartına bağlı zorunluluk; zat-

ı mevzunun kendisiyle beraber konulan sıfatının varlığının devamı şartına bağlı

zorunluluk; yüklemin yüklem olarak kalmasının şartına bağlı zorunluluk.

İşte bu zorunluluk çeşitlerine sebep olan üç şart önermenin, kendisinde

sahip olduğu şarttır. Önermeden zihinsel anlamda çıkardığımız şarta gelince onu da

filozof, belirli bir vakte göre veya belirsiz bir vakte göre ayırmıştır. Bu iki şarttan da

iki zorunluluk türü çıkmaktadır. Bu zorunluluk türleri de zamanla ilgilidir.189

Zorunlu önermeler, yüklemin konuya nisbeti zorunlu olan önerme-

lerdir.190 Zorunluya “İnsan canlıdır.”, “İnsan canlı değildir.” önermeleri örnek olarak

188 Yaren, age, s.75. 189 Köz, İsmail, İslam Mantıkçılarında Modalite Teorisi, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2000, s.76. 190Çapak, age, s.121.

Page 91: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

82

verilebilir. Bu önermede canlı, konu olan insana yüklem olmuştur. Yüklem olarak

canlının, insana nisbeti zorunludur.191

1.2.2. Aristoteles, Farabi, İbn Sina ve Gazali’ye Göre Zorunluluk

Kavramının Karşılaştırılması:

Aristoteles ‘de Zorunluluk kavramının tanımında Organon’da

rastlanmıyor. Metafizikte ise şöyle tarif ediyor:”Zorunlu başka türlü olmayan

şeydir.”Contingent te ise192 tek bir tanım yerine birden çok tanım olduğunu

görüyoruz. Aristoteles’e göre zorunlu şu dört anlama gelmektedir:

l. Bir şart olarak kendileri olmaksızın yaşamanın mümkün olmadığı

şeyler. Örneğin solunum ve yiyecek bir hayvan için zorunludur. Çünkü onlarsız

varolamaz.

2. Kendileri olmaksızın iyi olanın ne varolabileceği ne de varlığa

gelebileceği veya kötünün ne uzaklaştırılabileceği ne de ortadan kaldırılabileceği

şartlar. Hasta olmamak için ilaç almak gibi.

3. Zorunlu zorla yapılan şey ve zorlama anlamına da gelir. Yani o arzu ve

bilinçli seçime karşı çıkan, onlara engel olan şeydir, çünkü zorla yapılan şeye zorunlu

denir. Zorunlulukta sert, yolundan döndürülemez anlamı vardır. Zorunluluk insanın

seçmesi, tartması, ölçüp biçmesinden doğan hareketine zıt bir şeydir.

4. Olduğundan başka türlü olamayan bir şeyle ilgili olarak da onun öyle

olmasının zorunlu olduğunu söyleriz. Bütün diğer zorunluluklar herhangi bir biçimde

zorunlunun bu anlamından türerler. 193

Aristoteles’in Organon Kitabı’nda geçen üç tür zorunlu tanımı ile

Metafizik kitabındaki 3 tür zorunlu tanımı arasında da bir takım farklılıklar olduğu

191Çapak, age, s.121. 192Öner,age, s.164. 193 Köz, age, s,10.

Page 92: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

83

görülmektedir. Yukarıdaki dört zorunluluk tanımı Organon’da şu üç şekilde

verilmiştir:

1. Gelecekte zorunlu olarak gerçekleşmeye mecbur olan.

2.Yalnız konuşulduğu anda mevcut olan.

3.Mutlak ve ebediyet açısından, zorunlu olarak olan ve olmağa mecbur

olan.

Dikkat edilecek olursa bütün bu zorunlu tanımlarının” Zorunlu başka

türlü olmayan şeydir.”tanımından mülhem olduğu fark edilecektir.

İbni Sina ise Aristoteles ‘in yukarıda dört madde olarak zikrettiği Zorunlu

tanımını iki maddede toplayarak şu şekilde açıklamaktadır:

Zorunlunun tanımı yapılmak istendiğinde;

1. Ya yokluğunu düşünmenin imkansız olduğu, bir başka ifadeyle yok

olmasını düşünmek mümkün değildir şeklinde tanımlanır.

2. Ya da olduğundan başka türlü olmasını düşünmek imkansız olandır

diye tanımlanır. Yani Aristoteles’in. Contingent’ındaki 2. ve 4. tanımıyla İbni

Sina’nın 1. ve 2. tanımının aynı anlamları ifade ettiğini görüyoruz. Farabi ise

Aristoteles’in 4. İbni Sina ‘nın 2. maddede zikrettiği zorunlu tanımını 1 maddede

toparlıyor. Farabi ‘ye göre zorunlu: Varlığı devamlı olan ve varlığının başlangıcı ve

sonu olmayandır; onun bir an bile var olmaması düşünülemez. 194

Farabi’nin bu tanımının Aristoteles’le birebir örtüşmediği ama İbn Sina

‘nın 1. tanımı ile çok benzeştiği gözlemlenmektedir. Farabi, zorunluluğu üç açıdan

ele alarak tanımlamaya çalışmaktadır: Ona göre zorunluluğun üç türü vardır:

194 Bolay, age, s. 90.

Page 93: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

84

l. Geçmişte varolduğu gibi gelecekte de varolacak varlığı devamlı bir

mevcuttur.

2. Konusu var olduğu sürece konuda mevcut olandır. Örneğin; gözdeki

maviliğin mevcudiyeti gibi.

3.Herhangi bir konuda mevcut olan veya mevcut olduğu sürece konuda

mevcut olan. Örneğin: Zeyd'de oturmanın olması gibi. Oturmak, oturmak olduğu

sürece Zeyd'de mevcuttur. Tabiki Zeyd oturduğu sürece. Gerçekte Farabi'ye göre asıl

zorunluluğu birinci şık temsil eder. 195

“Gazâlî'ye göre ise zorunlu önermeler ikiye ayrılır:

1. Kendisinde şartın olmadığı önermeler: "Allah Hay’dır." önermesi gibi.

Allah her zaman hay idi ve her zaman hay olacaktır. Ahmet Cevdet, bu tür önermeleri

"vücûb-u zatî" olarak isimlendirmektedir, çünkü burada zorunluluk zatın özünden

çıkmaktadır.

2. Kendisinde konunun varlığı şart koşulan önermeler: "İnsan canlıdır"

gibi. İnsan, var olmaya devam ettiği sürece canlı olacaktır; konunun varlığı bu önerme

çeşidinde şart koşulmuştur. Bu şart koşulan şey, birinci zaruri olan şeyden zaruret

bakımından değil, zatı için konunun ezel ve ebedde devam edip etmemesi ve onun

nefsinin hakikatinde varlığının gerekli olması bakımından ayrılır. Gazâlî, bunu "mutlak

zaruri" olarak isimlendirir.

Ona göre, şartlı zorunlu önermeler ise üç kısma ayrılmaktadır:

l. Kendisinde konunun varlığının devamı şart koşulan önermeler. Yukarıda

zikredilen "İnsan canlıdır" önermesi buna örnek olarak verilebilir.

195 Köz, age, s,59.

Page 94: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

85

2. Konunun bir nitelikle nitelenmesinin devamı şart koşulan önermeler.

"Bütün hareketliler değişkendir" gibi. Hareket eden şey, sadece muteharikin zatının

mevcut olmasının devam etmesiyle değil, hareket devam ettiği sürece değişken bir

durumdadır.

3. Kendisinde beli bir zamanın şart koşulduğu önermeler. Bu tür önermeler,

ya "muayyen" ya da "gayri muayyen" olur. "Ay zorunlu olarak tutulur" önermesinde

"ay tutulması" belirli bir zamanla kayıtlanmıştır. Bu belirli zaman dünyanın ay ile

güneş arasına girmesi ile gerçekleşir. "İnsan zorunlu olarak nefes alıcıdır"

önermesinde-ki nefes alma ise beli bir zamanla kayıtlı değildir.

Gazâlî'ye göre devamlı olan ama zorunlu olmayan şeylerin varlığı da

mümkündür. Meselâ, zenci için "o siyah tenlidir" dendiğinde siyah tenli olması, onun

varlığı devam ettikçe devam eder ancak, varlığı siyah tenli olmasına bağlı değildir.

Yani siyah tenli olmak onun şartı değildir, fakat onunla devamlı var olmaya ittifak

etmiştir. O’na göre bu tür önermelere "vücudi" önermeler denir.

Tümele (gayri muayyen) örnek olarak ise "Her yıldız ya şarktadır veya

garptadır" önermesi verilebilir. Yıldızların şarkta veya garpta olması her zaman için

geçerlidir, ancak onların zatı gereği şarkta veya garpta olması zorunlu değildir. Çünkü

söz konusu önerme "İnsan canlıdır" önermesi gibi değildir.”196

1.2.3. İmkânsız

Yüklemin konuya olan nisbetinin var olmamasının zorunlu olduğu hâllerdir.

Mumteni’ye “İnsan taştır.”, “İnsan taş değildir.”, “Siyahlık özel isimdir.” ve “Siyahlık

özel isim değildir.” önermeleri örnek olarak verilebilir. Gazâlî’ye göre eğer “İnsan taş

değildir.” önermesinde imkânsızlık yoktur; tersine o zorunludur ve “Siyahlık renk

değildir.” önermesinde de zorunluluk yoktur; tersine o imkânsızdır denirse, olumluluk ve

196 Çapak, age , s.121-122.

Page 95: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

86

olumsuzluğun arasını birleştirmek mümkün olmaz. Ayrıca Gazâlî, kabul edilen

önermelerde yüklem ve konu üzerine zorunluluk ve imkânsızlığın zikrini kastetmediğini,

yüklemi müfret olarak kabul ettiğini ifade etmektedir.197

1.2.4. Mümkün

İbn Sînâ’nın kabul ettiği modalitelerden “zorunlu”, varlığın devamına delâlet

ederken; “imkânsız”, yokluğun devamına delâlet eder. “Mümkün” ise varlığın ve

yokluğun devamsızlığına delâlet eder.198

İbn Sînâ’ya göre insanların en çok karıştırdıkları ve yanlış anladıkları

mümkün modalitesidir. Halk ve filozofların kastettiği anlam birbirinden farklıdır. Halk

mümkünden onun zorunlu ve zorunsuz olma şartını düşünmeden “imkânsız değil”i anlar.

Mümkün değil sözleri de “imkânsız değil” anlamını içermez. Bu da demektir ki o,

imkânsızlığı ifade etmektedir. Halka göre her şey ya mümkündür ya da imkânsızdır;

üçüncü bir şık yoktur.199

Halkın mümkün anlayışındaki diğer bir nokta “mümkün” “imkânsız değil” in

eşitidir. “Mümkün” ve “imkânsız” da birbirinin çelişiğidir. Bir şey “mümkün değil” ise

halka göre “imkânsız” olmalıdır. Ancak İbn Sînâ’ya göre “imkânsız değil” “mümkün”ün

eşiti olamaz. Çünkü kapsamı ondan geniştir. Modalite açısından bakıldığında “imkânsız

değil” “mümkün”, “zorunlu” ve “zorunsuz” modalitelerini de içerir. “Mümkün değil”

ise yalnızca “imkânsız” ı değil “imkânsız değil” i de içerir. Filozoflara gelince mümküne

iki anlam vermektedirler: “zorunlu olmayan”(zorunlu değil) ve “imkânsız

olmayan”(imkânsız değil). Halkın kullandığı mümkün; olması mümkün olan olmaması

mümkün olan veya olması imkânsız olmayan, olmaması imkânsız olmayan anlamlarına

gelir. Ancak bununla birlikte, İbn Sînâ’ya göre, “imkânsız olmayan” aynı zamanda

197 Çapak,age, s.120. 198 Naci Bolay, İbn Sînâ Mantığında Modal Önermeler ve Bu Önermelerin İbn Hazm Vasıtasıyla İslâm Fıkhına Uygulanışı, Uluslararası İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, 17-20 Ağustos, Ankara, 1983. 199 Köz,age, s.77.

Page 96: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

87

“zorunlu olmayan” dır. Yani iki hâlden birinde olmak üzere zorunsuzdur. Bu itibarla

“mümkün olmayan” sözü, imkânsız manasında olmaz, bilakis “zorunsuz olmayan” olur,

yani zorunlu ve imkânsız olur. Bu ikisi de “mümkün olmayan”dır. Bunun aksine halk

“mümkün olmayan” dediği zaman zorunluyu dışarıda bırakıyor.200

İbn Sînâ’ya göre “imkân” şu üç anlama gelir.

l. Ya yokluğun zorunluluğunun değillemesi , bu suretle böyle bir imkân

zorunlunun yüklemi olabilir.

2. Ya hem yokluk hem de varlıkta zorunluluğun değillemesi ki bu durumda

olumluda ve olumsuzda imkânsızın değillemesi doğru olur. Hatta mümkün şu şekillerde

tanımlanabilir: “Olması mümkün ve olmaması mümkün veya olması imkânsız değil ve

olmaması imkânsız değil.” Bunlardan birincisi “imkân-ı am” dır. çünkü burada

imkânsızın değillemesi vardır. İmkânsızın değillemesi de hem zorunluyu hem de

“imkânı has”ı ifade eder. Şöyle ki zorunlu ve imkânsızda zorunluluk vardır: Zorunlu,

varlığında zorunluluk bulunan, imkânsız da yokluğunda zorunluluk bulunandır.

Mümkünün birinci anlamında “mümkün olmayan”, “zorunlu olmayan değil” anlamına

gelir. O zaman zorunlu da bu anlamda “mümkün olmayan” demektir. İmkân-ı has içine,

bazı vakitlerde zorunlu olsa bile ay tutulması gibi “varlığı zorunlu olarak devamlı

olmayan mevcut” girer.

3. Mümkünün üçüncü anlamı da her iki yönden daha özel (hususi) gibidir. O

zaman “zorunlu olmayan” olur. Buna belli bir vakitte olan ay tutulmasını ve hareketli

için değişmeyi de örnek veremeyiz; bilakis insan için yazıcılığını örnek verebiliriz. O

zaman İbn Sînâ, modaliteyle ilgili şu dört kategoriyi ortaya koymuş olmaktadır: Zorunlu,

imkânsız, herhangi bir zorunluluğu bulunan mevcut, zorunluluğu olmayan (zorunsuz)

mevcut, bir başka ifadeyle “imkân-ı am” ve” imkân-ı has”.201

200 Köz, age, s.77-78. 201 Köz, age, s.78-79.

Page 97: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

88

İbn Sînâ mümkün modalitesini tanımlarken onu imkân-ı âmm ve imkân-ı has

diye ikiye ayırmaktadır. Bu takdirde onda, üç olan modalite sayısı dörde çıkmış

olmaktadır. Bu dört modaliteyi “zorunlu”, “imkânsız”, “mümkün” ve “zorunsuz” diye

sıralayabiliriz. Aslında mümkün ve zorunsuz modalitelerinin “mümkün” içinde

incelenmesi Aristoteles’e dayanmaktadır. Çünkü Aristoteles, mümkün ile kontenjanı bir

ve aynı kabul eder. Öyleyse İbn Sînâ, başlangıçta Aristoteles’e dayanarak “zorunlu”,

“imkânsız” ve “mümkün” diye üç modalite kabul ederken daha sonra “zorunsuzu” da

ilave ederek dört modalite kabul etmiş olur. İbn Sînâ’nın bu anlayışı, başta Port-Royal

mantığı olmak üzere pek çok batı mantıkçısının modalite anlayışı ile benzerlik

gösterir.202

İbn Sînâ’ya göre mümkün hem zorunluluğun hem de imkânsızlığın olumsuz

kılınmasıdır. Yani mümkün, hükmün olumluluk ve olumsuzluk açısından zorunlu

olmamasıdır. Bu durumda imkân varolma ve varolmama açısından zorunluluğun

karşıtıdır. Eğer olumsuz kılınması bir başka ifadeyle imkânsız olmayan şeklinde vaki

olursa buna da “imkân-ı am” (genel mümkün) denir. Buna göre imkân zorunlunun

olumsuz kılınması bir başka ifadeyle zorunlu olmayan şeklinde ortaya çıkarsa buna da

“imkân-ı has” (zorunsuz) denir. Bundan dolayı imkân-ı has zorunluluğun iki yönden

yani varolma ve varolmama yönünden karşıtıdır.203

Bir şeyin kendisinden varlığı ve yokluğunun olmamasıdır. “İnsan kâtiptir.”,

“İnsan kâtip değildir.” gibi. Bu önermelerde kâtiplik, izafet yoluyla imkân ifade eder.

Gazâlî’ye göre mümkün, iki anlamı olan müşterek bir kelimedir. Bazen

mümkün kelimesi ile imkânsız (mumteni’) olmayan, yani zorunlu dâhil olmak üzere her

şey kastedilir. Bu durumda varlıklar; mümkün ve mumteni, olmak üzere iki kısma

ayrılmış olur. Bazen de mümkün kelimesi ile varlığı mümkün olduğu gibi yokluğu da

202 Bolay, age, s.93. 203 Bolay, age, s.87.

Page 98: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

89

mümkün olan nesneler kastedilir. Bu, özel bir kullanımdır ve bu durumda varlıklar;

“mümkün”, “zorunlu” ve “imkânsız” olmak üzere üçe ayrılır. Birinci anlamda

mümkünün yokluğunun (ademiyetinin) mümkün olması gerekmez. Aksine onun, zorunlu

varlık gibi, yokluğu imkânsız da olabilir. Mümkün bu anlamda yalnızca mumteni

olmayan şeyden ibarettir.204

1.3.Müteahhirine Göre Modal Önermeler

1.3.1. Zorunluluk

Müteahhirînden olan İslâm mantıkçıları altı çeşit zorunluluğun bulunduğunu

söylerler:

1. Konunun özünden çıkan zorunluluk. Örnek: “Allah (zorunlu olarak)

diri (hayy)dır.” gibi.

2. Yüklemin konuya yüklenmesinin zorunluluğu. Örnek: “Her insan

var olduğu sürece (zorunlu olarak) canlıdır.” gibi.

3. Konunun özünün vasıflandırılmasından çıkan zorunluluk. Örnek:

“Her kâtip, yazarken zorunlu olarak parmaklarını oynatır.”

4. Belli vakitteki zorunluluk. Örnek: “Ay, belli (dünyanın, güneşle ay

arasında aynı düzlem ve aynı doğrultuda olduğu) bir vakitte zorunlu

olarak tutulur.”

5. Belirsiz vakitte zorunluluk. Örnek: “Ay gecenin birinde zorunlu

olarak tutulur.”

6. Yüklemin şartına bağlı zorunluluk. Örnek: “Ali, (bilfiil ayakta olma

şartıyla) zorunlu olarak ayaktadır.”

Konunun yükleme yüklenmesinin bilfiil doğru olduğu yerlerde zorunluluğun

yükleme bağlı olarak ortaya çıkacağı açık olduğundan, bir başka ifade ile yüklemin

204 Köz, age, s.78-79.

Page 99: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

90

konuda onaylanması yahut onaylanmaması önerme olmanın şartı olduğundan bu tür

zorunluluk modal önermelerin çeşitlenmesinde kullanılmamıştır.

1.3.2. Devam

Nisbetin, konudan çözülmemesi (âdem-i infikâkı) dir. Bu da zorunluluk gibi

ezelî, zatî ve vasfî... kısımlarına ayrılır. Örnek: “Her hayvan mevcut oldukça devamlı

olarak canlıdır.”

1.3.3. Fiil

Olumlu ya da olumsuz nispetin, bilfiil (bizzat realitede) ortaya çıkmasından

ibarettir. Örnek: “Allah bilfiil bilendir.”, “Hiçbir taş bilfiil hareket eden değildir.”

1.3.4. İmkân

Bir şeyin kendi zatında varlığının ve yokluğunun eşit olmasıdır. Her

zorunluluğun karşısında bir imkân kabul edilerek çok çeşit imkândan bahsedilir.205

Örnek: “Her insan imkânı ölçüsünde (b’il-imkân) güçlüdür.”

Basit önermeler devam ve zorunluluk kiplikleri ile kayıtlanarak, bileşik

önermeler elde edilir. Bileşik önermeler iki modalite taşıyan önermelerdir. Örnekler:

“Her insanın öğretmen olması mümkündür; fakat zorunlu değildir.” (imkân +

zorunluluk = mümküne-i hasse)

“Her güvercin bilfiil uçucudur; fakat devamlı değil.” (Fiil + devam=

vücûdiye-i la dâime)

“Ay ondörtlük olduğu zaman zorunlu olarak aydan hiçbir yer karanlık

değildir.” (Devam + zorunluluk = mutlaka-i vaktiye)

“Her yazan, yazdığı müddetçe zorunlu olarak parmakları hareket eder; fakat

devamlı değil.” (Zorunluluk + devam = meşrûte-i hâssa)

205 Emiroğlu, age, s.136-137.

Page 100: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

91

“Her namaz kılan Müslüman kadın, âdet günleri süresince zorunlu olarak

namaz kılmayandır; ancak bu devamlı değildir.” (Devam + vaktiye-i la dâime)

“Ay bilfiil tutulur; fakat bu devamlı değildir.” (Vücûdiye-i la dâime)

“Her veremli, bu hastalığın devam ettiği zamanların bazısında öksürür; fakat

devamlı değil.” (Devam+devam(sızlık) = hiniye-i la dâime)

Kutbuddin Râzî, müteahhirine göre, kipin, şeyin kendisinde bulunan niteliğe

delâlet eden bir şey olduğunu söylemektedir. Eğer delâlet eden bir şey olmazsa bile, bu

nitelik, şeyin kendisinde bulunmaktadır. Madde ise nispetin niteliğidir. Ancak

mütekaddimine göre madde, şeyin kendinde bulunan her nispetin niteliği değil, şeyin

kendindeki olumluluk nispeti olmakta ama; yine şeyin kendindeki her olumluluk nispeti

değil şeyin kendindeki olumluluk nispetinin zorunlu, imkân ve imtina ile olan niteliği

olmaktadır. 206

Urmevi’ye göre ise; Zorunluluk 5 tanedir:

1. Ezelî zorunluluk: Ezelî ve ebedî olarak var olandır. Allah ezelî

zorunlulukla bilendir, gibi. Ezel, varlığın geçmişte, ebed de varlığın gelecekte var

olmasıdır.207

2. Zatî zorunluluk: Yani öznenin zatı var oldukça hasıl olan ya mutlaktır ya

da şartlıdır. Şartlı olan da zorunluluğun veya iki ezelînin devamının nefyi ile şartlıdır.

Birinci kısım ikinciden, ikincisi de üçüncüden daha geneldir. Ezelî zorunluluk birinciden

daha özel olup diğerlerinden ayrıdır. Her insan zorunlu olarak hayvandır.” gibi. 208

3. Vasfî zorunluluk: Yani öznenin vasfından hâsıl olan ya mutlaktır ya da

şartlıdır. “Her kâtip yazarken zorunlu olarak parmaklarını oynatır.” gibi, 209 Şartlı olan da

ya ezelî zorunluluğun nefyi ya da ezelî veya zatî devamın nefyi ile şartlıdır. Birinci şık

206 Tahtanî, Levâmiu’l-Esrâr, 1303 baskılı, s.142. 207 Tahtanî, age, s.142. 208 Tahtanî, age, s.142. 209 Tahtanî, age, s.142.

Page 101: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

92

kalan dördünden, ikincisi kalan üçünden, üçüncü ve dördüncüsü ise beşinciden daha

geneldir. O ikisi arasında bir yönden genellik vardır. Keza “Vasfî” ve “zatî zorunluluk”

arasında da aynı şekilde bir yönden genellik vardır. Zira zatî zorunluluk, vasfın

zorunlulukta bir fonksiyonu olmadığından dolayı, vasıf şartı olamaz. Vasıf devam ettiği

sürece, hâsıl olan vasfî zorunluluk aranırsa, bu da zati olan zorunluluktan mutlak olarak

daha geneldir. Çünkü onun gerekliliği, bir döndürme olmaksızın sadece onun için

olmaktadır.

4. Belirli ya da belirsiz bir vakit açısından olan zorunluluk: Ya mutlak ya

da şartlıdır. Şartlı olan da ya ezelî ya zatî ya da vasfî zorunluluğun nefyi veya ya ezelî ya

zatî ya da vasfî devamın nefyi ile şartlıdır. Bu tamamen ya zatın ya da vasfın vakti olup

28 kısımdır. “Ay gecenin birinde zorunlu olarak tutulur.” önermesi belirliye, “Ay,

Dünyanın, Güneşle Ay arasında aynı düzlem ve aynı doğrultuda olduğu belli bir vakitte

zorunlu olarak tutulur.” Önermesi de belirsize örnektir.210

5. Yüklemin şartına bağlı olan zorunluluk: Bir yarar sağlamaz, çünkü

şartlı olan her yüklemin zorunluluğu öznenin varlığı içindir. “Ali (bilfiil ayakta olmak

şartıyla) zorunlu olarak ayaktadır..” gibi.211

Devam üç tanedir:

1. Ezelî olanı ya mutlaktır ya da şartlıdır. Şartlı olan da ezelî zorunluluğun

nefyiyle şartlıdır.

2. Zatî olanı ya mutlaktır ya da şartlıdır. Şartlı olan da ezelî, zatî ya da vasfî

zorunluluğun nefyiyle veya ezelî devamın nefyiyle şartlıdır.

3. Vasfî olanı da ya mutlaktır ya da şartlıdır. Şartlı olan ezelî, zatî ya da vasfî

zorunluluğun nefyiyle veya ezelî ya da zatî devamın nefyiyle şartlıdır. Bu, on üç tane

210 Emiroğlu , age, s.137. 211 Emiroğlu, age, s.137.

Page 102: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

93

önerme olup genellik ve özellik bakımından bazısının bazısına mutlak ya da bir yönden

olan nispeti geçen incelemelerden anlaşılır.

Zorunlu olmayan, imkân olup dört tanedir:

1. İmkân-ı ‘amm: Mutlak zorunluluğu, hüküm için aykırı olduklarında varlık

ve yokluğun birinden olumsuzlamadır. Çoğunluk (cumhur) tarafından kullanılmıştır.

2. İmkân-ı has: Mutlak zorunluluğun iki taraftan birden olumsuzlanışıdır.

Kadim filozoflar tarafından kullanılmıştır. Onlar açısından maddeler üç tanedir:

Zorunluluk, imkân ve imkânsızlık.

Birinci şıkkın genel, ikincisinin özel olarak isimlendirilmesi imkânsız

değildir. Çünkü zaten birincisi genel; ikincisi de özeldir.

3. El-imkânü’l-ehas: Zorunluluğu mutlak, vasfî ve vakitsel olanı iki taraftan

da olumsuzlamadır.

4. El-imkânü’l-istikbâlî: Gelecek bir zamana kıyasla anlaşılan hükümdür.212

Birinci şık daha geneldir. Sonra ikincisi gelir. Üçüncü ise dördüncüden daha

geneldir. Kim ki şu anda yok olan bir gelecekteki varlığın imkânının ve tersinin yani

gelecekteki yok olanın imkânının şu an varolma imkânının şartını koyarsa -varlığı

mümkün olan aslında yokluğu da mümkün olmakla birlikte- şu andaki varlığı ve yokluğu

şart koşmuştur.

Mantıkçılardan bir kısmı, imkânı şu şekilde reddetmişlerdir: İmkân, zorunlu

olana uygun olursa yokluğu mümkün olandır; aksi takdirde varlığı imkânsız olandır.213

Ürmevî’nin konuyla ilgili ifadeleri oldukça kapalıdır. Ancak şarihi K. Râzî

bunu şu şekilde açıklar: Mantıkçılardan bir kısmı imkân konusunda şöyle derler: “İmkân

gerçekleşirse iki şeyden birisi gerekli olur. Ya zorunlunun, yokluğu mümkün olan bir şey

olmasını ya da varlığı imkânsız olan bir şey olmasını. Her ikisi de saçmadır. İmkân eğer

212 Tahtanî, age, s.148. 213 Urmevi, age, s.33

Page 103: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

94

zorunlu olana uygunluk arz ederse birinci şık geçerli olur, çünkü varlığı mümkün olanın,

yokluğu da mümkündür. Eğer vacibe uygunluk arz etmezse ikinci şık geçerli olur.

Çünkü mümkün olmayan bu durumda imkânsız olur.” 214

Cevabı: Genel imkânın (imkân-ı ‘amm)215 uygunluğu, yokluğun imkânını

gerektirmediği gibi özel imkânın (mümkün-ü has)216 uygunluğu da imkânsızı

gerektirmez.217

Diğer bir kısmı da imkân-ı hassı şu şekilde reddetmişlerdir: Şey eğer mevcut

ise yokluğu imkânsız olur; yok ise, varlığı imkânsız olur.

Cevabı: Varlık ve yokluk halinde hâsıl olan zorunluluk, yüklemin şartına

bağlı olan zorunluluktur. Bu zorunluluğun karşıtı imkân değildir.

İmkân ile fiilde payı bulunan (kasîme) güç arasında fark vardır. Zira

bilkuvve olan bilfiil olamaz ve başka bir tarafa da döndürülemez.

Devamsızlık ya fiilin devamsızlığıdır ki bu süreksiz bir vücudiyyedir ya da

zorunluluğun devamsızlığıdır ki bu da zorunlu olmayan vücudiyyedir.

Biz diğer basit ve bileşik ayrımlarını inceledikten sonra Muzaffer’in bu

konudaki örnek ve açıklamalarının daha doyurucu ve geniş kapsamlı olduğunu görerek,

onları burada zikretmeyi uygun gördük.

Muzaffer ise basit ve bileşik önermeleri şu şekilde bölümlendiriyor:

A. “Basit” in kısımları şunlardır:

1. Zarure-i zatiye: Bu konunun zatı için yüklemin sübutunun zaruretine

veya herhangi bir kayıt ve şart olmaksızın yüklemi, var olan konunun zatının

devamından olumsuzlamaya delâlet eder. Bunun olumlamada maddesi ve modalitesi

zorunluluk; olumsuzlamada ise imkânsızlıktır. Örneğin: 214 Tahtanî, age, s.149. 215 İmkan-ı ‘amm, mümkün demektir. Buradaki ifade çeviri bağlamında kullanılmıştır. 216 İmkan-ı has ise zorunsuz demektir. Yine bu ifade çeviri bağlamında ele alınmıştır. 217 İmkanla kastedilen eğer imkan-ı ‘amm olur, o da vacibe uygunluk arz ederse onun yok olma imkanı vardır. Çünkü vacip onu kapsar. Eğer kastedilen imkan-ı hass olur, o da vacibe uygunluk arz etmezse onun varlığı imkansız olur. (TAHTANÎ, Levâmiu’l-Esrâr, 1303 baskılı, s.148.)

Page 104: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

95

a. “İnsan zorunlu olarak canlıdır.”

b. “Ağaç zorunlu olarak nefes alıcı değildir.”

Mantıkçılar indinde bu “ezelî zorunluluk” olarak da isimlendirilir. Bu ezelî

zorunlulukla, onda herhangi bir kayıt olmaksızın sırf zorunlulukla hükmedilir ki

konunun zatının devamı bir kayda bağlanıncaya kadar. Allah’ın varlığı ve sıfatları

konusundaki inanç böyledir. Örneğin: “Allah ezelî bir zorunlulukla mevcuddur.” Yine

“Allah ezelî bir zorunlulukla hayat sahibi (Hayy), âlim ve her şeye gücü yeten

(Kadir) dir.”

2. Meşrute-i âmme: Bu zorunluluğun kısımlarındandır; ancak onun

zorunluluğu konunun zatı için sabit olan sıfatın bekasının şartı altına alınmıştır.

Örneğin: “Yürüyen, zorunlu olarak bu sıfat üzere olduğu sürece hareket eder.”

3. Daime-i mutlaka: Konunun zatı için yüklemin sübutunun devamına veya

yüklemi, mevcud olan konunun zatının devamından olumsuzlamaya delâlet eder.

Bu da ister zorunlu olsun, ister zorunlu olmasın. Örneğin: “Her felek daima

hareket eder.” “Habeşlinin siyahlığı yok olmaz.” Burada Habeşlinin siyahlığının

kalkmasına ve feleğin hareketinin kalkmasına bir mani yoktur; ancak bu

gerçekleşmez.

4. Örfiye-i âmme: Bu da “daime”nin kısımlarındandır. Ancak ondaki devam

konunun zatı için sabit olan sıfatın (unvan) baki olmasıyla şartlandırılmıştır; bu

bakımdan o, modalitesinin konunun sıfatının (unvanın) baki kalmasına

bağlanması açısında meşrute-i âmme’ye benzer. Örneğin: “Her kâtip, kâtip

olduğu müddetçe daima parmaklarını oynatır.” Parmakların hareketliliği

konunun zatı devam ettiği müddetçe daimi değildir; ancak kâtipliğin zatı için

sabit olan kâtip olmanın sıfatı devam ettiği müddetçe daimidir.

Page 105: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

96

5. Mutlaka-i âmme: Bu aynı zamanda “fiili” olarak da isimlendirilir. Bu fiilen

vaki olan nisbet üzerine delâlet eder. Kuvveden fiile çıkarıldı ve olmamasından

sonra bulundu. İster zorunlu olsun ister zorunlu olmasın; ister daimi olsun, ister

daimi olmasın; ister şimdiki zamanda olsun, ister olmasın fark etmez. Örneğin:

“Her insan bil-fiil yürür. Her felek bil-fiil hareket eder.” Mutlaka-i amme geçen

diğer önermelerden daha geneldir.

6. Hiniye-i mutlaka: Bu da “mutlaka”nın kısımlarındandır. Bu da aynı şekilde

nisbetin fiiliyetine delâlet eder; ancak onun fiiliyeti, sıfatı ve unvanıyla konunun

zatının birleşmesiyledir. Örneğin: “ Her kuş, kuş olduğu müddetçe bil-fiil iki

kanadıyla uçar.” Bu da modalitesinin konunun vasfı ve unvanı ile

şartlandırılması açısından “meşrute ve örfiye”ye benzemektedir.

7. Mümküne-i âmme: Önermedeki mezkûr nisbet için mukabil (karşıt) tarafın

zaruretinin olumsuzlanmasına delâlet eder. Eğer önerme olumluysa,

olumsuzluğun zaruretinin olumsuzlanmasına delâlet eder ve eğer önerme

olumsuzsa olumlamanın zaruretinin olumsuzlanmasına delâlet eder. Bunun

anlamı şudur: Bu, ister zorunlu olsun isterse olmasın ister vaki olsun isterse

olmasın; ister daimi olsun isterse olmasın herhangi bir imkânsızlık olmaksızın

önermedeki mezkûr nisbete delâlet eder. Örneğin: “Her insan, imkânı âmm ile

kâtiptir.” Mümküne-i âmme geçen önermelerin hepsinden geneldir.

8. Hiniye-i mümküne: Mümkünün kısımlarındandır. Ancak onun imkânı, vasfı

ve unvanıyla konunun zatının birleşmesiyledir. Örneğin: “Her yürüyen, zorunlu

olmaksızın, “imkânı âmm”la, iki ayaklarıyla, yürüyücü olduğu müddetçe yürür.”

B. “Mürekkeb” in kısımları:

Page 106: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

97

1. Meşrute-i hassa: Bu zatın devamsızlığı ile kayıtlı meşrute-i amme’dir.

Meşrute-i âmme ise sahip olduğu vasfın devamıyla konu için yüklemin

subutunun zaruretine delâlet eder. Onda yüklem konunun zatı için subutu

daim olarak yüklenir ve vasfından soyutlanır ve yüklenmemesi de

muhtemeldir. İhtimalin ortadan kalkması için konunun açıklaması, konunun

zatı için sübutun devamsızlığı zati la-devamla önermenin kayıtlanmasıdır.

Onunla da mutlaka-i âmme olan önermeye işaret edilir. Meşrute-i hassa, açık

meşrute-i âmme ve “la- daime” ile işaret edilen mutlaka-i âmme’den oluşur.

Örneğin: “Her ağaç, zorunlu olarak ağaç olduğu müddetçe devamlı

olmaksızın büyür.” Bu “hassa” olarak isimlendirildi; çünkü bu meşrute-i

âmme’den özeldir.

2. Örfiye-i hassa: Bu zati devamsızlıkla kayıtlı “örfiye-i âmme”dir. Manası da

şudur: Yüklem vasfın devamıyla daimi olursa zatın devamı daimi olmaz.

Onunla devamın ihtimali zatinin devamından kaldırılır. Önceki örnekte

geçtiği gibi “la-devam”la “mutlaka-i âmme” olan önermeye işaret edilir.

Örneğin: “Her ağaç, ağaç olduğu müddetçe devamlı olmaksızın daima

büyür.” “Örfiye-i hassa”, açık örfiye-i ammeden ve kendisine “la- daime /

devamlı olmayarak” kelimesiyle işaret edilen mutlaka-i âmme’den oluşur. Bu

da hassa olarak isimlendirildi, çünkü örfiye-i amme’den özeldir. Çünkü

örfiye-i âmme konunun varlığının ve yokluğunun devamına yüklenir; örfiye-i

hassa ise zatı var olduğu müddetçe devamın yokluğu ile özelleştirilmiştir.

3. Vucudiye-i la-zaruriye: Bu zatın zorunsuzluğu ile kayıtlı mutlaka-i

ammedir. Çünkü mutlaka-i âmme’de yüklem konunun zatı için ve yokluğu

için zorunlu olarak yüklenir. Konunun zatı için yüklemin subutunun

zaruretinin yokluğu “zorunlu değil” kelimesiyle ifade edilerek açıklanmıştır.

Page 107: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

98

Zorunluluğun olumsuzlanmasının anlamı “imkânı âmm”dır; çünkü imkânı

âmm, önermede açık olarak mezkûr olan taraftan zaruret olumsuzlandığı

zaman mukabil taraftan olumsuzluğun olumsuzlanmasından ibarettir ve onu

da olumlu hüküm sayarız. Bunun da anlamı, mukabil taraf “imkânı âmm” ile

onun modalitesinin olumsuzudur. “La-zarure- zorunlu değil” kelimesiyle

mümküne-i âmme’ye işaret olunur. “Her insan zorunlu olmaksızın bilfiil

nefes alır” dediğimizde “zorunlu değil ile “ Hiçbir insan imkânı âmm” ile

nefes almaz.” sözüne işaret edilmiş olur. Öyleyse vucudiye-i la-zaruriye,

mutlaka-i âmme ve mümküne-i âmme’den oluşmuştur; ancak bu, “vucudiye”

olarak isimlendirilmiştir. Çünkü mutlaka-i âmme, hükmün gerçekleşmesine

ve hariç olan varlığına delâlet eder ve “zorunlu değil” kayıtlamasıyla

“zorunlu değil” olarak isimlendirildi.

4. Vucudiye-i la- daime: Bu zatın devamsızlığı ile kayıtlı mutlaka-i âmme’dir.

Çünkü mutlaka-i âmmede yüklem konunun zatı için subutunun devamına

yüklenir ve konunun yokluğuna da yüklenir. “Devamlı değil” kelimesiyle

konunun kayıtlanması, devamın yokluğu ile açıklanmıştır, önceden de geçtiği

gibi onunla mutlaka-i âmme’ye işaret edilir. Vucudiye-i la- daime, iki

mutlaka-i âmmeden oluşur ve “vucudiye” olarak isimlendirilir. Örneğin:

“Hiçbir insan devamlı olmayarak bilfiil nefes alan değildir.” Yani her insan

bilfiil nefes alandır.

5. Hiniye-i la- daime: Zatın devamsızlığı ile kayıtlı hiniye-i mutlakadır. Çünkü

Hiniye-i mutlakanın anlamı şudur: Onda yüklem, vasıf konuyla birleştiği

zaman konu için subutun üzerine yüklenir ve onda devam konunun devamına

ve yokluğuna yüklenir. Daha önce geçtiği gibi mutlaka-i âmme’ye işaret

eden “zatın devamsızlığı” kaydı devamın yokluğu için tasrih edilmiştir.

Page 108: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

99

Hiniye-i la-daime, “Hiniye-i mutlaka” ve “mutlaka-i âmme”den oluşur.

Örneğin: “Her kuş, kuş olduğu zaman devamlı olmayarak iki kanadıyla

uçar.” Yani hiçbir kuş bilfiil iki kanadıyla uçmaz.

6. Mümküne-i hassa: Zatın zorunsuzluğu ile kayıtlanmış mümküne-i

amme’dir ve bunun anlamı da şudur: Önermedeki zikredilen uygun taraf,

önermede açıklama dolayısıyla muhalif tarafın zorunlu olmaması gibi

zorunlu değildir. Önerme olumlu olduğu zaman vucubun / zorunluluğun

yüklenmesi “zorunlu değil” kaydıyla kaldırılabilir ve önerme olumsuz

olduğu zaman imkânsızlığın yüklenmesi “zorunlu değil” kaydıyla kaldırılır.

Terkipten sonra önermenin tamamının ifadesi, iki taraftan olumsuzluğun

olumsuzlanmasından ibaret olan imkânı hassdır. Mümküne-i hassa, iki

mümküne-i âmme’den oluşur. Ve onda modalite, maddesi doğru olduğu

zaman, var olan maddenin kendisidir. Örneğin: “Her canlı imkânı hasla

hareketlidir.” Yani her hayvan imkânı âmmla hareketlidir. Ve hiçbir hayvan

imkân-ı âmmla hareketli değildir.218

Bunların, döndürmelerde, çelişkilerde, kıyasların sonuçlarında faydası

dokunabilir. Bu on üç önermenin dışında kalanlar da ya basit ya da

bileşiktir.219

Modal önermeleri şu şekilde tablo halinde göstermemiz mümkün

olacaktır:

218 Muzaffer, age, 150-153; Urmevi, age, s.37-38. 219 Urmevi, age, s.37

Page 109: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

100

Modal Önermeler

Basit Modal Önermeler Bileşik Modal Önermeler

Zarure-i zatiye

Meşrute-i âmme

Daime-i mutlaka

Örfiye-i âmme

Mutlaka-i âmme

Hiniye-i mutlaka

Hiniye-i mümküne

Mümküne-i âmme

Meşrute-i hassa

Örfiye-i hassa

Vucudiye-i la-zaruriye

Vucudiye-i la- daime

Hiniye-i la- daime

Mümküne-i hassa

Page 110: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

101

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DOĞRUDAN ÇIKARIMLAR (VASITASIZ ÇIKARSAMA)

A. ÖNERMELER ARASI İLİŞKİLER (AHKÂM-I KAZAYA)

Önermeler arası ilişkiler konusu batı mantıkçılarınca akıl yürütme adı

altında doğrudan çıkarım biçimleri olarak işlenir. İslâm mantıkçıları, iki yüklemli

önerme arasındaki ilişkileri göz önüne alırlarken; batı mantıkçıları ise önermeler

arasındaki ilişkiyi sağlayan akıl yürütmeyi göz önüne almışlardır.220

Doğrudan çıkarım önermeler arası ilişkiyi gösterirken, dolaylı çıkarım ise

mantığın belkemiği dediğimiz kıyası oluşturur. Genel anlamda akıl yürütme

“Bilinenlerden bilinmeyenlerin zihin tarafından elde edilmesidir.”221 şeklinde

tanımlanırken burada esas iki öncül ve sonucun olmasıdır; hâlbuki doğrudan

çıkarımda iki öncül bir sonuç yoktur; çıkarım tek bir öncülden sonuca ulaşmakla

olur.

Doğrudan çıkarım dediğimiz önermeler arası ilişkiler, İslâm

mantıkçılarınca önermeler bahsinde “ahkam-ı kazaya” adı altında incelenir. Bu

kısımda ele alınacak olan konular “karşı olma” (tekabül-opposition) ve “döndürme”

(akis-conversion) konularıdır. 222

1. Karşı-Olum Karesine Göre Önermeler Arası İlişkiler

Mütekâbillik, Aristo’ya göre umumî bir deyimle tek bir konunun kabul

edebileceği iki ayrı terimin, aynı konuda beraberce bulunmaması demektir. İster

bizzat, ister unsurları dolayısıyla o konuda bulunan bu sıfata “mütekabil” adı verilir.

220Öner, age, s. 91 221 Emiroğlu,.age , s. 153 222 Öner, age, s. 90-91

Page 111: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

102

Örneğin: “Gri ve beyaz aynı zamanda tek bir konuya ait olamazlar.” Şu halde o konu

ya beyaz yahut ta gri olabilir.223

Karşı-olumun kuralları, birbirlerine karşı olan önermeler arasında var olan

ilişkiye bağlıdır. Önermeler arasında cari olan ilişkilerden çıkar.

1.1. Çelişik Önermeler

Konu ve yüklemi aynı olan iki önerme İbn Sînâ’ ya göre, zati olarak birisi

mutlaka doğru; diğeri yanlış olacak biçimde olumluluk ve olumsuzluk yani nitelik

bakımından farklı iseler, çelişiktirler.224

Gelenbevî, çelişik önermeleri ele alırken şahsi önermelerin çelişikliğine

de değinerek olumlu olan tekil önermenin çelişiğinin, tekil olumsuz bir önerme;

olumsuz olan tekil önermenin çelişiğinin de tekil olumlu bir önerme olduğunu ifade

eder. Meselâ: “Zeyd insandır.” önermesi “Zeyd insan değildir.” önermesinin

çelişiğidir.225

Yine Gelenbevi ve Molla Fenari çelişiği tarif ederlerken şu ifadeleri

kullanmaktadırlar:

İki önermenin olumlu veya olumsuz yönleriyle ihtilaf etmelerine

çelişiklik denilir. Şu kayıtla ki koşullu ve koşulsuz ihtilaf tenakuz değildir. Udul,

olumsuz edatı yüklemin bir parçası olursa “Zeyd taş değildir.” gibi tahsil olumsuz

edatı yüklemin bir parçası değildir. “Zeyd taş değildir.” ihtilafı da çelişiklik değildir.

Çünkü bir şeyin nakizi olumsuzluğudur; udulü değildir, bir şeyin udulü ispat

edilemediğinden dolayı kaldırılabilir. Fakat iki zıt bir araya gelmez. Bundan dolayı

tekillerde çelişiklik yoktur; çünkü tekil hüküm ile olursa tekil değildir. Eğer tekil

hükümsüz olursa olumlu veya olumsuzu olamaz.

223 Nihat Keklik, Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı, s.63. 224 Bolay, age, s.103. 225 Bingöl, age, s.86.

Page 112: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

103

Çelişiklik, ister bir önerme doğrulansın, öbürü yalanlansın bu zıtlaşmanın

gereğidir veya bu işte zati değil de vasıta ile olursa ve birisinin doğrulanması

diğerinin yalanlanmasını vasıta ile gerektiriyorsa bu da çelişiklik olmaz.

İki tekil ( mahsusa) arasındaki çelişikliğe şu örnekler verilebilir: “Zeyd

yazıcıdır.”, “Zeyd yazıcı değildir.”226

Gazâlî’ye göre çelişik iki önerme, meselâ “Âlem hadistir”, “Âlem hadis

değildir.” önermelerinde olduğu gibi biri doğrulandığında; diğeri zorunlu olarak

yanlışlanan iki önerme demektir. Bu iki önermeden birinin yanlışlanması

durumunda, diğerinin doğrulanmasının gerekebilmesi için bir takım şartlar vardır.227

Gâzâlî, bu şartları bazı eserlerinde yedi olarak sıralarken, bazılarında da sekiz olarak

sıralanmaktadır. O, bu şartlara örnek verirken birçok mantık kitabında bu-

labileceğimiz örneklerin yanı sıra, fıkıhtan da örnekler vermekte, böylece fıkıh ile

ilgili hüküm veren kimselerin çelişik önermeleri bilmesinin gerekliliğini

vurgulamaktadır. Ona göre çelişik önermeleri anlamak, düşünce (nazar) için son

derece önemlidir. Çünkü bazen burhân bir şeyin kendisine değil, onun çelişiğine

delâlet eder; böylece ona delâlet etmiş gibi olur. Bazen bir şey kıyasın öncülleri için

konur ve onun çelişiği bilinmezse delâlet yönü bilinmez. Bazen de delâletin açık

olduğu zannedilir; aslında açık değildir. Bu nedenle çelişik önermelerin şartlarını

bilmek gerekir. Eğer bu şartlara dikkat edilmezse pek çok alanda özelikle de

nazariyatta yanlışlıklar meydana gelir.228

Fârâbî, karşıt ve altkarşıt önermelere kısaca da olsa değinirken; Gazâlî

karşıt, altkarşıt ve altıkları açık bir şekilde ele almamıştır. Dolayısıyla Gazâlî, karşı

226 Gelenbevi, Burhân, s.27.; Fenari, age, s.42. 227 Çapak, age, s.127. 228Çapak, age, s.128.

Page 113: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

104

olumları yani karşıt, alt karşıt ve altıkları ele almadığı için, Aristoteles karesi olarak

da isimlendirilen “karşıtlık karesini” göz önünde bulundurmamıştır. O, sadece bu

karede bulunan çelişik önermeleri ele almıştır.229

Urmevi ise çelişik hakkında şunları söyler:

Çelişki, özü bakımından birinin doğruluğu diğerinin yanlışlığını

gerektirecek şekilde iki önermenin doğruluk ve yanlışlık bakımından farklı

olmasıdır.

“Özü bakımından” sözümüz, önermenin farklı olması konusunda dikkatli

olmaktır. Önermelerin, olumluk ve olumsuzluk bakımından eşit olması gerekir.230

Çünkü ikisinden birinin doğruluğu, diğerinin özünde olmayan yanlışlığı gerektirir.

Tıpkı ‘Bu insandır.’ ‘Bu natık değildir.’ ve tersiyle (ortaya çıkan) sözümüzdeki gibi.

Molla Fenarî, çelişikliğin gerçekleşmesi için gerekli olan şartları

bildirirken şu inceliklere dikkat çekmektedir:

Çelişikliğin tahakkuk etmesinde muteber olan durum, hükmi nisbetle

önermelerin birlik sağlamalarıdır ki olumlu ve olumsuz kavranılan tek bir şeye

yönelebilsinler; çünkü nisbet birliği bu söylenen sekiz birliği gerektirir. Bu birlikler

sağlanmadığı yerlerde nisbet birliği yok demektir. Eğer nisbet birliği göz önüne

alınmazsa bu sekiz birlikteki çelişikliği hasıraltına alamazlar mesela alet

değişikliğiyle yine çelişiklik kalkmış olur. 231

229 Çapak, age,s.132. 230 İki önerme arasındaki farklılık; (a) ya hem olumluluk ve olumsuzluk (b) ya da ne olumluluk ve ne de olumsuzluk bakımından olur. 231 Fenari, age, s.44.

Page 114: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

105

Burhâneddin Kemaleddin burada geçen “Hükmi olan nisbetin birliği bu

sekiz birliği gerektirir. Bu sekiz birlikten birisi olmazsa hükmi olan nisbetin birliği de

yok demektir.”232ifadesini kullanıyor.

Yine Burhâneddin Kemaleddin, tenakuz kalkar ibaresiyle şöyle

söylenmek istenildiğini belirtiyor: “Özne yüklem değişikliği zaman-mekân

değişikliğiyle ve kalan sekiz şartın olmasıyla ihtilaf kalktığı gibi delil değişikliğiyle

de ihtilaf kalkmış olur. Örneğin: “Zeyd kâtiptir.”, yani Arapça yazabilir, “Zeyd kâtip

değildir.” yani Latin harfleriyle yazamayacağı kastedilir ve ihtilaf olmaz.”233

Mesela: “Zeyd kurşun kalemle kâtiptir.”, “Zeyd dolma kalemle kâtip

değildir.” kalemin değişikliğinden dolayı çelişiklik kalkmış olur.

Alet değişikliği ile kalktığı gibi illet değişikliğiyle yine çelişiklik kalkar.

Mesela: “Marangoz çalışır.” yani sultana çalışır. “Marangoz çalışmaz.” yani sultanın

dışında kimseye çalışmaz.

Mefulü bih değişikliği ile de çelişiklik kalkar. Mesela: “Zeyd vurandır.”

yani Amr’e vurmuş, “Zeyd vuran değildir.” yani Bekir’e vurmamıştır. Temyiz

değişikliğinden dolayı yine çelişiklik kalkar.

Mesela: “Yanımda yirmi var.” yani dirhem var. “Yanımda yirmi yok.”

yani yirmi dinar yok demek ki bu söylenenlerde çelişiklik yoktur.

Yukarıdaki örneklerle mahsusa olan iki önerme arasındaki çelişiklik

anlaşılmıştır. Mahsure olan önermeler arasındaki çelişiklik ise şu şekildedir:

Olumlu tümel olan önermenin nakizi tikel olumsuzdur.

Olumsuz tümelin nakizi ise tikel olumlu olandır.

232 Burhâneddin Kemaleddin, Burhâneddin ale’l Fenari, s. 52. 233 Burhâneddin Kemaleddin, age, s. 52.

Page 115: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

106

Bundan dolayı örneklerde özne birliği yoktur. Hâlbuki çelişiklik için

mevzu birliği şart koşulmuştu. Niçin birlik yoktur? Çünkü tümelin fertleri tikelin

fertlerinden daha çokturlar. Tikel içindedir, niçin denilmesin; çünkü mevzu

birliğinden kasıt söylenen öznedir. Hasr edatına bakılmadan yani kül ve baiz

sözcükleri nazarı dikkate alınmadan birlik sağlanmış olur ve çelişiklik gerçekleşmiş

olur. 234

Mahsur olan önermeler arasındaki çelişiklik tümel ve tikel yönleriyle

aralarında ihtilaf varsa ancak meydana gelebilir eğer bu yönleriyle birbirlerine

muhalif değillerse çelişiklik olmaz; çünkü iki tümel önerme yalanlanabilirler ya da

doğrulanabilirler.

Mühmel olan önermeler de her yönüyle tikel önermeler gibidirler.

Çelişiklik hükmünde aralarında herhangi bir değişiklik yoktur.235

Burhâneddin Kemaleddin: “Mühmel olan önerme tikel önerme

hükmündedir. Nasıl ki tikel önerme arasında çelişiklik olmuyorsa öyle de iki mühmel

önerme arasında da çelişiklik olmaz. Belki çelişiklik tümel önerme ile mühmel

arasında oluşur.”236 diyerek mühmel konusuna açıklık getiriyor.

Farabî ise bu konuda üç birlikle yetindi. Bunlar öznenin birliği, yüklemin

birliği ve zamanın birliği. Çünkü iki önermeyi, söz konusu zaman içerisinde doğru ve

yanlış olarak taksim etmek zorunlu olan bir bilgidir.

Tekabül (Karşı-olum) Karesi:

Önermeler arasındaki ilişkinin “mantıkî kare” veya “tekabül karesi”

olarak adlandırılan geometrik bir şekille açıklaması yapılabilir.

234 Fenari, age, s.45. 235 Fenari, age, s.45. 236 Burhâneddin Kemaleddin, age, s. 55.

Page 116: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

107

Tümel olumlu Karşıtlar Tümel olumsuz

Çelişik

Tikel olumlu Alt-Karşıtlar Tikel olumsuz

Geleneksel karşı olum karesi dört standart form (A,E,I,O) önemli

miktarda temel bilgiler sağlamaktadır.

Geleneksel karşı olum karesinden şu sonuçları çıkarabiliriz:

A (Tümel Olumlu) doğruysa: E (Tümel Olumsuz) yanlış,I (Tikel Olumlu)

doğru, O (Tikel Olumsuz) yanlıştır.

E (Tümel Olumsuz) doğruysa: A (Tümel Olumlu) yanlış, I (Tikel olumlu)

yanlış, O (Tikel Olumsuz) doğru

I (Tikel Olumlu) doğruysa: E (Tümel Olumsuz) yanlışken A (Tümel

Olumlu) ve O (Tikel Olumsuz) sonuçsuzdur.

Altık

Altık

Page 117: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

108

O (Tikel Olumsuz) doğruysa: A (Tümel Olumlu) yanlışken E (Tümel

Olumsuz) ve I (Tikel Olumlu) sonuçsuzdur.237

1.1.1. Çelişik Önermenin Şartları

Bu nitelik ve nicelik de ayrı iki önerme arasında gerçekleşir; yani tümel

olumlu ile tikel olumsuz; tümel olumsuz ile tikel olumlu arasındadır. Bunların

hükümleri ise şöyledir:

Beraberce doğru olmazlar. Onlardan biri doğru ise diğeri yanlıştır. Ve

döndürülmesi doğrudur. Örneğin: Önermemiz “Bütün öğrenciler çalışkandır.” olduğu

zaman doğrudur; önerme “Bazı öğrenciler çalışkan değildir.” olduğu zaman zorunlu

olarak yanlıştır.

Beraberce yanlış olmazlar. Biri yanlış olduğu zaman diğeri doğrudur.

Örneğin: Önerme “Bazı öğrenciler çalışkandır” olduğu zaman yanlış, önerme “Bütün

öğrenciler çalışkan değildir.” olduğu zaman doğru olur.

İslâm mantıkçıları, karşı olmada çelişkiye ağırlık vermişler ve “tenakuz”

başlığı altında, konuyu uzunca işlemişlerdir.238 Onlara göre çelişki (tenakuz), ikisinin

birden doğru olması veya ikisinin birden yanlış olması birlikte düşünülmeyecek

şekilde iki önermenin, olumluluk ve olumsuzluk yönünden, farklı olmalarıdır.

Çelişik (mütenakız) iki önermenin konu ve yüklemlerinin her kayıt ve şartta

birleşmeleri gerekir.

Bu maddeyi bir tablo ile göstermek istersek şöyle bir tablo ortaya

çıkacaktır:

237 Copi, Irving M., Introduction to Logic, New York, 1961, s.145. 238Emiroğlu,age, s.145.

Page 118: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

109

Tümel olumlu doğru olursa Tikel olumsuz yanlış olur

Tümel olumsuz yanlış olursa Tikel olumlu doğru olur

Tikel olumlu doğru olursa Tümel olumsuz yanlış olur

Tikel olumlu yanlış olursa Tümel olumsuz doğru olur

Tikel olumsuz doğru olursa Tümel olumlu yanlış olur

Tikel olumsuz yanlış olursa Tümel olumlu doğru olur

Önermelerin çelişikliği konusu, doğru bilgiyi elde etmek için son derece

önemlidir. Aristoteles’e göre her tasdikin karşı olan bir inkârı, her inkârın da bir karşı

tasdiki vardır. Tasdikin ve inkârın bu karşı oluşları çelişme olarak adlandırılır.

“Çelişme adı verilen bu karşı olma bütün olarak alınan, bütüncül bir konuyu ifade

eden bir tasdikin, bütün olarak alınmamış olan aynı konuyu ifade eden bir inkâra

karşı olmasıdır.”239 Söz gelimi: “Her insan aktır.” – “Bütün insanlar ak değildir.”

“Hiçbir insan ak değildir.” – “Bazı insanlar aktır.” Aristo çelişme adını verdiği karşı

olmadan sonra karşıtın tanımını da vermiştir. Ona göre: “Karşıtlık, karşı-olması,

tümel bir konunun tasdikinin tümel bir konunun inkârına karşı olmasıdır. Örneğin:

“Her insan aktır.” – “Hiçbir insan ak değildir.”240

“Kitabu’l-İbâre”(Peri Her-meneias)’ de çelişik önermelere değinen

Fârâbî, sadece çelişik olabilecek önermeler üzerinde durmuştur.

İbn Sînâ. bu konuyu tekabül ( karşı-olma) veya tenakuz (çelişme)

başlıkları altında incelemiştir.

“Konu ve yüklemi aynı olan; fakat ya nitelik ya nicelik veyahut hem

nitelik hem nicelik bakımından farklı olan bütün önermeler arasında karşı-olma var

239 Aristoteles, Önerme, s. 11-12. 240 Aristoteles, age, s. 15.

Page 119: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

110

demektir” Bu durumda İbn Sînâ, önermelerde dört çeşit karşı olma bulunduğuna

dikkat çeker: çelişik, karşıt, altkarşıt ve altık önermeler. Fakat İbn Sînâ, altık

önermelere fazla önem vermez. Buna karşılık, çelişik önermelerle istisnai bir surette

meşgul olur. Çünkü O’nun nazarında çelişik önermeler, karşı olmanın en açık ve en

kuvvetli şeklini teşkil eder.”241

1.2. Karşıt Önermeler

Özne ve yüklemi aynı olan iki önermenin nitelik bakımından farklı

olmaları halidir. Karşılık tümeller arasında ise üst-karşıtlık, tikeller arasında ise alt-

karşıtlık adını alır.242

1.2.1. Üst Karşıt Önermeler

Eğer konu ve yüklemi aynı iki tümel önerme, sadece nitelik bakımından

farklı olursa bunlara karşıt önermeler denir. Karşıt önermeleri böylece tarif eden İbn

Sînâ, nicelik bakımından aynı olan karşıt iki önermenin ikisinin birden yanlış

olabileceğini ifade eder. Söz gelimi “Bütün insanlar kâtiptir.” “Hiçbir insan katip

değildir.” gibi. Karşıt iki önerme aynı zamanda doğru olamazlar. Fakat görüldüğü

gibi ikisi birden yanlış olabilirler.243

1.2.2. Alt karşıt Önermeler

.“İbn Sînâ’ya göre konu ve yüklemleri aynı olan iki tikel önerme, nitelik

bakımından farklı iseler bunlara alt karşıt önermeler denir. Alt karşıt iki önermenin

bazen her ikisi birden doğru olabilir. “Bazı insanlar kâtiptir.” “Bazı insanlar kâtip

değildir.”önermeleri gibi.244

241 Bolay, age, s.103. 242 Özlem, age, s.159. 243 Bolay, age, s.104. 244.Bolay, age, s.105., Emiroğlu age, s.143., Özlem, age, s.159.

Page 120: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

111

Bu sadece nitelikte farklı iki tikel önermeden oluşur yani tikel olumlu ile

tikel olumsuz arasında oluşur. Ve hükmü de şöyledir:

İki tikel önerme beraberce doğru olabilirler. Onlardan biri doğru olursa,

diğerinin doğru mu, yanlış mı bilinmez. Örneğin: “Bazı öğrenciler çalışkan-

başarılıdır.”ı doğruladığımızda, “bazı öğrenciler çalışkan-başarılı değildir.”

önermesinin doğruluğu ve yanlışlığı bilinmez.

İki tikel önerme beraberce yanlış olamazlar. Yani onlardan bir doğru ise

diğeri yanlıştır. Örneğin: “Bazı öğrenciler çalışkan- başarılıdır.” yanlış olursa, “bazı

öğrenciler çalışkan- başarılı değildir” önermesi zorunlu olarak doğrudur.245

Bu maddeyi bir tablo ile göstermek istersek şöyle bir tablo ortaya

çıkacaktır.

Tikel olumlu doğru olduğunda Tikel olumsuz bilinmez olur

Tikel olumlu yanlış olduğunda Tikel olumsuz doğru olur

Tikel olumsuz doğru olduğunda Tikel olumlu bilinmez olur

Tikel olumsuz yanlış olduğunda Tikel olumlu doğru olur

Özlem’e göre önermeler arasında, her biri kendi içerisinde dört ilişki

türünü içeren üç temel ilişkiyi, toplam olarak on iki ilişki vardır.246

1.2.3) Karşıt Önermelerin Şartları

Bu nitelik bakımından farklı; nicelik bakımından aynı iki önermelerden

oluşur. Yani tümel olumlu ile tümel olumsuz arasında olur. Ve hükmü de şöyle olur:

245 Fadlallah, age s.121-123. 246 Özlem, age, s. 160.

Page 121: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

112

İkisi beraberce doğru olmaz. Önermelerden biri doğru ise diğeri yanlıştır.

Örneğin: Önerme “Her öğrenci başarılı-çalışkandır.” olunca doğru; önerme “ Hiçbir

öğrenci başarılı-çalışkan değildir.” olunca yanlıştır.

Beraberce yanlış olabilirler. Önermelerden biri yanlış ise, diğeri yanlış

veya doğru olabilir. Bir manada diğeri meçhul, yani bilinmez olabilir. Bunu örneği

şöyledir: Önerme “Her öğrenci çalışkan-başarılıdır.” olunca yanlış; önerme “Hiçbir

öğrenci çalışkan- başarılı değildir.” olunca bilinmez olur (Meçhule). Yani doğru da

olabilir; yanlış da.247

Bu maddeyi bir tablo ile göstermek istersek şöyle bir tablo ortaya

çıkacaktır:

Tümel olumlu doğru olursa Tümel olumsuz yanlış olur

Tümel olumlu yanlış olursa Tümel olumsuz bilinmez olur

Tümel olumsuz doğru olursa Tümel olumlu yanlış olur

Tümel olumsuz yanlış olursa Tümel olumlu bilinmez olur

1.3. Altık Önermeler

“Konu ve yüklemi aynı olan iki önerme İbn Sînâ’ya göre yalnız nicelik

bakımından farklı olurlarsa bunlara altık önermeler denir. Aristoteles (karşı olum)

karesinde alt alta duran önermeler altıktırlar. buna göre, tümel olumlu ile tikel

olumlu ve tümel olumsuz ile tikel olumsuz önermeler altıktırlar.248 Örneğin: “Bütün

insanlar ölümlüdür.”, “Bazı insanlar ölümlüdür.” Önermeleri gibi. İbn Sînâ altık

önermeleri, çelişik ve karşıt önermeler bölümünde yani karşı-olma çerçevesinde

görmüyor gibidir. Çünkü O, çelişik, karşıt, altkarşıt önerme hakkında doğruluk ile

247 Aristoteles burada önermenin doğru ya da yanlış olmasının mümkün olduğunu belirtir(Mantık-ı Aristo s.66) 248 Özlem, age, s.159.

Page 122: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

113

yanlışlık konusunda bazı şeyler söylediği halde, altık önermelerin yalnızca tarifini

vermekle yetinmiş, fazla söz etmemiştir.249

1.3.1. Altık Önermelerin Şartları

Bu nicelikte farklı; nitelikte aynı iki önerme arasında gerçekleşir. Yani

tümel olumlu ile tikel olumlu, tümel olumsuz ile tikel olumsuz arasında olur. Ve

hükmü de şöyle olur:

Tümel önerme doğru olduğu zaman, tikel önermede doğru olur. Örneğin:

Önerme “Her öğrenci çalışkandır.” olunca doğru, önerme “Bazı öğrenciler

çalışkandır.” olunca da doğrudur. Ancak tikel önerme olan “Bazı öğrenciler

çalışkandır.” doğru olunca; tümel önerme olan “her öğrenci çalışkandır” doğru da,

yanlış da olabilir. Bir manada bilinmezler yani.

Tümel önerme yanlış olduğu zaman, tikel önerme bilinmez yani doğru da,

yanlış da olabilir. Ancak tikel önerme yanlışsa, tümel önerme de yanlıştır.

Bu maddeyi bir tablo ile göstermek istersek şöyle bir tablo ortaya

çıkacaktır:

249 Bolay, age, s.105.

Page 123: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

114

Tümel olumlu doğru olursa Tikel olumlu doğru olur

Tümel olumlu yanlış olursa Tikel olumlu bilinmez olur

Tümel olumlu doğru olursa Tikel olumsuz doğru olur

Tikel olumsuz yanlış olursa Tikel olumsuz bilinmez olur

Tikel olumlu doğru olursa Tümel olumlu bilinmez olur

Tikel olumlu yanlış olursa Tümel olumlu yanlış olur

Tikel olumsuz doğru olursa Tümel olumsuz bilinmez olur

Tikel olumsuz yanlış olursa Tümel olumsuz yanlış olur

2. Önermelerin Döndürülmesi

"Aks", asıl önermenin keyfiyet yönünden baki kalması ve asıl ile aksinin

bilfiil her durumda doğru olması ile beraber, önermenin zikrolunan cüzlerinden birini

diğeri ile değiştirmekten ibarettir. Çok defa aks, tanımda belirtildiği gibi bizzat

cüzlerin tebdili işine ad verildiği gibi, bazen de bu işlemle ortaya çıkan ve asl için

gerekli olan önermelerin daha özel (ehass) olanına da ad olarak verilir. Yâni, cüzlerin

değiştirilme işi aks'tır; ancak bu işlemle ortaya çıkan önermeye de mecazen "aks"

denir.250

Döndürme, önermeler için son derece önemlidir; çünkü delil bazen

istenilen sonucun kendisine değil, onun döndürülmüş şekline karşılık gelir. Böylece

sonuca ulaşmak mümkün olur.251

Döndürme yapılan ilk önerme öncül, dönüştürülmüş şekli ise sonuç

olmaktadır. Böylece önermenin kendisinden ikinci bir önerme çıkarılmaktadır.

Örneğin:

250 Gelenbevî, Burhân, s. 28-29 251Çapak ,age, s. 123.

Page 124: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

115

“Her öğrenci sorumludur.” (A) (Doğru)

“Bazı sorumlular öğrencidir.” (I) (Doğru)

Görüldüğü gibi “döndürme” sonucu elde edilen önerme (sonuç), birinci

önerme (öncül) ile aynı niteliğe (olumlu-olumlu) ve aynı doğruluk değerine (doğru-

doğru) sahiptir. Yani her iki önerme de birbirine eş değerdir. Kısacası döndürme tek

bir önermeden, bu önermeye eşdeğer olan ikinci bir önerme çıkmaktadır.

Döndürmenin kullanımının faydalarından bazılarını şu şekilde

zikretmemiz mümkün olacaktır:

a. Önermelerimizin kontrol edilmesini sağlama,

b. Asıl önerme ile sabit olmayan bir şeyi önermenin döndürülmesi ile

ispat etme,

c. Özellikle kıyasın IV. şeklinde görüleceği üzere tam olmayan kıyasların

anlaşılmasını kolaylaştırma gibi faydalar sağlar.252

“Aristoteles, “Birinci Analitikler” kitabında döndürmeyi açıklar. Önce

tümel olumsuzu anlatır ve diğerlerini ona bağlantılı şekilde ele alır.

Tümel olumsuz önermenin döndürmesi tümel olumsuzdur. Örneğin:

“Hiçbir zevk bir iyilik değil ise”, “Hiçbir iyilik de bir zevk olmayacaktır.”

Tümel olumlu önermenin döndürmesi tikel olumludur. Örneğin: “Her

zevk bir iyilik ise”, “Bazı iyilik de bir zevktir.”

Tikel olumlu önermenin döndürmesi tikel olumludur. Örneğin: “Bazı

zevk bir iyilik ise”, “Bazı iyilik de bir zevktir.”

Tikel olumsuz önermenin döndürme gerekliliği yoktur. “İnsan bazı

hayvana ait değil ise”, buradan “Hayvan bazı insana ait değildir.” sonucu çıkmaz.

252 Emiroğlu , age, s.146.

Page 125: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

116

Fârâbî, döndürmeyi şu şekilde tarif etmiştir: “Konunun yüklem, yüklemin

konu yapılmasıdır.”,“Zeyd ayaktadır.” önermesinin döndürmesi, “Ayaktadır Zeyd”

şeklinde değil “Ayakta olan Zeyd’tir.” şeklinde yapılmalıdır.253

İbn Sînâ döndürmenin tanımını yaparken; “Döndürme (akis), önermenin

niteliğini koruyup, doğruluk ve yanlışlığını olduğu gibi bırakarak, öznesini yüklem,

yüklemini özne yapmaktır.” ifadesini kullanmıştır.

1. İbn Sînâ’da tümel olumlunun döndürülmesi tümel olumlu olmamalıdır.

Çünkü yüklemin kaplam bakımından konudan daha geniş olma ihtimali vardır.

Tümel olumlu, zorunlu olmayan sırf mutlak önermeye de döndürülmemelidir. Çünkü

konu yüklem için zorunlu olduğu hâlde; genellikle yüklem konu için zorunlu

değildir. “akciğeri olan hayvanların nefes alması” gibi. Böyle hayvanların nefes

alması varlıkların devamı ile kayıtlıdır. Yoksa lüzumu devamlı değildir. Akciğeri

olan hayvan nefes alma (teneffüs) için zorunludur. Zira her nefes alan zorunlu olarak

akciğerli hayvandır. Öyleyse tümel olumlu önermenin döndürmesinin tikel olumlu

olması zorunlu olur: “Her C B’dir.” bizim için C ve B’nin belirli şeyler olması

gerekir. Bu durumda “Her C B’dir.”, “Bazı C B’dir” şeklinde döndürülür. Tabii ki

böyle bir döndürmenin yapılabilmesi için tümel olumlu önermenin doğru olması

gerekmektedir.

2. Tikel olumlu önermenin de döndürülmesi tikel olumlu olur: “Bazı C

B’dir.”, “Bazı B C’dir.” Bu döndürme için önermenin doğru olması lazımdır.

3. Tümel olumsuz önermenin döndürmesi yine tümel olumsuz olur:

“Hiçbir B A değildir.” önermesi doğru ise bunun döndürmesi “Hiçbir A B değildir”

253 Bolay, age, s.113.

Page 126: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

117

şeklinde olur. Eğer ilk önerme doğru olmasaydı elbette onun döndürmesi olan

“Hiçbir A B değildir.” önermesi de yanlış olacaktı.

4. Tikel olumsuz önermenin döndürmesi yoktur. Çünkü her ne kadar

“Bazı insanlar kâtip değildir.” sözü doğru ise de “Bazı kâtipler insan değildir.” sözü

doğru değildir.

5. Modal önermelerin döndürülmesi. Bu konuda İbn Sînâ “zorunlu”

önermelerin döndürülmesini birinci olarak açıklamıştır.254

Zorunlu tümel olumsuz önerme yine kendi benzerine döndürülür. Çünkü

'her C'den B'nin olumsuzlanması' zorunlu, 'bazı B'nin C olması' da mümkün olursa ve

bu onun döndürülmesi şeklinde farz edilirse zorunlu ve başka önermeyi içine alan

mutlaklık gereğince 'bazı C B' olur. Ve bu önerme kesinlikle zorunlu tümel

olumsuzla birlikte doğru olamaz, dahası onunla beraber doğru olması muhaldir. Öyle

ise muhale götüren şey de muhaldır. Bu durum varsayım yoluyla açıklanabilir.

Böylece bu bazıyı D kılarsın ve o zaman bazı C olan şeyin B olduğunu görürsün.

Zorunlu tümel olumlu önerme, mutlak genel önermenin hükmünden

anlaşıldığı gibi tikel olumlu olarak kendine döndürülür. Ne var ki zorunlu önermeye

döndürülmesi gerekmez. Zira zorunlu önermenin mümkün kipli önerme olarak

döndürülmesi mümkündür. Doğrusu B'nin C için zorunlu olması –gülen için insan

olmak gibi- ve C'nin B için zorunlu olmaması -insan için gülen olmak gibi-

mümkündür. Öyle ise o zorunlu tümel olumlu genel imkâna döndürülür. Zorunlu

tikel olumlu önerme bu kıyasa göre yine tikel olumlu önermeye döndürülür. Zorunlu

tikel olumsuz önerme döndürülemez. Bunun örneği: “Zorunlu olarak her canlı insan

254 Bolay, age, s.108.

Page 127: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

118

değil.” Önermesidir. Bunun aksi olan “Her insan canlı değildir.” önermesi doğru

olmaz oysa döndürülmesi "Her insan canlıdır.” önermesidir.255

İbn Sînâ, ters döndürme konusuyla ilgili olarak: “Üzerinde düşünülmesi

gereken bir başka döndürme çeşidi, yüklemin çelişiğini alıp konu, konunun çelişiğini

alıp yüklem yapmaktan ibarettir.” “Her C B’dir.” önermesinin ters döndürmesi “Her

B olmayan C olmayandır.” şeklinde olur.”256

Gazâlî, döndürme başlığı altında düz döndürmeyi ele almıştır. Gazâlî'ye

göre görünüşü itibariyle her önermenin döndürülmesi mümkündür. Ancak

döndürülen her önerme doğru olmaz. Çünkü döndürme, "niteliğine yani olumluluk

ve olumsuzluk, doğruluk ve yanlışlığına dokunmadan bir önermede yüklemi konu ve

konuyu yüklem yapmaktır; döndürme yapıldıktan sonra önerme eskisi gibi

doğruluğunu koruyorsa bu önermeye döndürülmüş (makûs) önerme denir." Eğer

önermede doğruluk devam etmiyorsa "döndürme (inikâs)" değil, "inkilab (yer

değiştirme)" olarak isimlendirilir.257

Ahmet Cevdet’e göre döndürme, düz döndürme ve ters döndürme olarak

iki türlü olur:

2.1. Düz Döndürme

Düz döndürme: Bir önermenin olumlu ve olumsuzluğu, doğruluk ve

yanlışlığı ayni kalarak, konusunu yüklem, yüklemini de konusu yapmaktır. Yani

hangi madde de olursa olsun önermenin aslı olumlu ise yine olumlu; olumsuzsa yine

olumsuz, doğru ise yine doğru, yanlışsa yine yanlış kalarak; konusunu yüklem,

255 İbn Sînâ, İşaretler ve Tenbihler, s.48. 256 Bolay, age, s.111. 257Çapak,, age, s.123.

Page 128: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

119

yüklemini de konusu yapmaktır ki asıl önermenin böyle değiştirilmesine döndürme

denir. 258

Düz döndürmenin kuralları: Döndürmenin geçerli olması için burada

iki kural vardır.

1- Nitelik kuralı: Asıl ve döndürülmüş önermenin nitelik açısından

birleşmesidir. Asıl önerme olumlu olursa, döndürülmüş önermenin de olumlu olması

gerekir. Asıl önerme olumsuz olursa, döndürülmüş önermede olumsuz olmalıdır.

2- Tam bir şekilde karışım kuralı: Döndürülmüş önermenin konu ve

yüklemlerinden birinin karışım olmamasıdır; ancak asılda, yani birinci önermede

karışım olduğu zaman olur.259

Bu kurallara göre mahsuratı erbaanın (A, E, I, O) döndürülmesi şöyle

olur:

Tümel olumlunun düz döndürülmesi

Burada “Her insan fanidir.” önermesiyle “Her nebat gelişir.” önermesini

ele alalım.

Düz döndürme ile döndürmek istediğimizde, ikinci kural olan

“istiğrak/karışım” kuralını gözlemliyoruz: Onunla iki tümel olumluyu döndürmek

mümkün değildir. Çünkü yüklem: Fani ve gelişendir. İki asıl önermede de bunlarda

258 Ahmet Cevdet, age s.43. 259 Gâzâlî, age, s.137.

Gelişen

Nebat

Fani

İnsan

Page 129: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

120

tam bir şekilde karışmış değildir. Ancak karışmış olanlar sadece “insan ve nebat”

konularıdır; ve bu iki önermenin döndürülmesi tümel olumludur: “Her fani

insandır.”, “Her gelişen nebattır.” Döndürülmüş önermelerdeki konulara çevrilmiş

yüklemlere baktığımızda, iki asıl önermede karışmış olmayanlardan sonra karışmış

olur. Bunun karışım kurallarına dayanması uygun değildir, çünkü yanlıştır. Asıl

önermede yüklem, döndürülen önermede konu olan “fani ve gelişen” yüklemi

konudan daha genel ve kapsamlıdır. Bundan dolayı, konuda karışım olması mümkün

değildir. Böylece tümel olumlu olarak çevrilmiş önermenin, karışım olmamış asıl

önermenin yükleminin konusu olan konunun karışımının yokluğunu ifade eder. Bu

da tümel olumlu önermenin tikel olumlu önermeye çevrilmesiyle tamam olur. Bu

esas üzerine tümel olumlu önermenin döndürülmesi, yani “Her insan fanidir.”in

döndürülmesi “Bazı faniler insandır.” olarak; “Her nebat gelişendir.” önermesi de

“Bazı gelişenler nebattır.” olarak döndürülür. Bunu aşağıda geldiği gibi remizlerle

ifade edebiliriz:

Her A, B’dir. (asıl önerme) Bazı B’ler A’dır. (döndürülmüş önerme)260

Sonuçta, tümel olumlu için düz döndürme, genel surette, tikel olumlu

olarak döndürmedir. Asıl önermede, konu ve yüklemin karışmış olduğu her

durumda; tümel olumlu önerme tümel olumlu, önerme olarak aksetmeyi kabul

edebilir.

Örneğin:

“Her ilah ezelidir.” (Asıl önerme)

“Her ezeli ilahtır.” (Döndürülmüş önerme)

“Her insan konuşandır.” (Asıl önerme)

260 Fadlallah, age, s.137,138.

Page 130: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

121

“Her konuşan insandır.” (Döndürülmüş önerme)

Tümel olumsuzun düz döndürmesi

“Hiçbir insan ezeli değildir.” önermesini ele alalım.

Bu tümel olumsuz önermenin terimleri, tam bir karışımla karışımı ifade

ederler. Bir manada, hüküm konunun fertlerinin tamamı üzerindedir, yüklemin

fertlerinin tamamı üzerine olduğu gibi. İki taraf arasında var olan tertibin

değiştirilmesiyle, konu yüklem olur; yüklemde konu olur.

Ele aldığımız önermenin döndürülmesi gelen önerme gibidir: “Hiçbir

ezeli insan değildir.”

Bu önermenin döndürülmüş hâline baktığımızda, asıl önermede var olan

nitelik ve karışımın sürekliliğinin asıl olduğunu görürüz. Böylece şöyle deriz: Tümel

olumsuz önermenin döndürülmesi, kendi gibi tümel olumsuzdur.

Sembollerle şöyle ifade edebiliriz:

“Hiçbir A, B değildir.” (Asıl önerme)

“Hiçbir B, A değildir.” (Döndürülmüş önerme)261

Sonuç olarak tümel olumsuz önermenin düz döndürülmesi, tümel

olumsuz şeklindedir diyebiliriz.

Tikel olumlunun düz döndürülmesi

“Bazı Kıbrıslılar doktordur.” Önermesini ele alalım.

261 Fadlallah, age, s.140.

Hiçbir insan ezeli değildir.

Page 131: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

122

Görüldüğü üzere önermenin tarafları arasında tam bir karışım yoktur.

Eğer taraflar arasında var olan düzeni çevirirsek; konu yüklem, yüklemde konu olur,

ve aşağıda gelen önerme olur:

“Bazı doktorlar Kıbrıslıdır.”

Bu mevcut önermeye bakarsak, asıl önermede olduğu gibi tikel olumlu

olduğunu görürüz. Aynı şekilde her iki tarafta da yani konu ve yüklemde, tam bir

karışımın olmadığını görürüz; asıl önermede olduğu gibi. Bundan dolayı diyoruz ki,

tikel olumlunun düz döndürmesi, kendi gibi tikel olumludur. Çünkü “Bazı Kıbrıslılar

doktordur.” sözünü doğruladığımızda, “Bazı doktorlar Kıbrıslıdır.” önermesinin de

doğru olması gerekir. Ancak “Hiçbir doktor Kıbrıslı değildir.” olarak onun

çelişiğinin doğruluğu ve “Kıbrıslılardan hiçbiri doktor değildir.” olarak lazımı

“hulftur, tenakuzdur”; çünkü asılda “bazı Kıbrıslılar doktordur” önermesi doğruydu,

öyleyse çelişiği olan önerme yanlıştır.

Bunu aşağıdaki gibi sembolle ifade etmemiz mümkündür:

“Bazı A, B’dir.” (Asıl önerme)

“Bazı B, A’dır.” (Döndürülmüş hali)262

Sonuç olarak tikel olumlu önerme, tikel olumlu olarak döndürülür

diyebiliriz.

Tikel olumsuz önermenin düz döndürülmesi

“Bazı madenler altın değildir.” önermesini ele aldığımızda, yüklemin

karışım olduğunu görüyoruz; çünkü hüküm, yüklemden tam bir şekilde ayrılmış

konudan olan belirsiz bir cüzde vakidir. Düz döndürme kurallarını uyguladığımızda,

262 Fadlallah, age, s.140,141.

Page 132: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

123

ikisinin nitelik ve karışım kurallarıyla döndürülen önermenin, şu önerme gibi olması

gerektiği sonucunu çıkarırız:

1. (Nitelik kuralı gereği) olumsuz olarak döndürülür.

2. (Karışım kuralı gereği) yükleminde karışım ifade etmez, çünkü o, asıl

önermede konudur ve karımışta değildir.

“Bazı madenler altın değildir.” tikel olumsuz önermesini

döndürdüğümüzde, “Bazı altınlar maden değildir.” olur.

Sonuç veya döndürülmüş önerme, yanlıştır; çünkü asıl önermede karışım

olmadığı halde şimdi karışım ifade etmektedir. Karışıma sahip olmadığı halde

konuyu kapsamaktadır. “Bazı madenler altın değildir.”i doğruladığımızda,

döndürülmesi olan “Bazı altınlar maden değildir.” önermesi yanlış olur. Bunun ancak

çelişiği doğru olur: “Her altın madendir.” Cüzden bir doğrulama olmaksızın tümel

doğru olur.

Aynı şekilde: “Bazı canlılar insan değildir.” önermesini ele alalım.

Bu önermenin ne tümel olumlu olarak ne de tikel olarak

döndürülmediğini görürüz. Çünkü konu olan “canlı”, yüklem olan “insan”dan daha

geneldir. Bundan dolayı da şu sözlerimiz doğru olmaz:

“Hiçbir insan canlı değildir.”

Veya

“Bazı insanlar canlı değildir.”

Bunu sembolle şöyle ifade edebiliriz:

“Bazı A, B değildir.” Bunun döndürmesi olmaz.263

Sonuç olarak tikel olumsuz önermenin düz döndürmesi yoktur diyebiliriz.

263 Fadlallah, age, s.142,143.

Page 133: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

124

Düz döndürme konusunun tamamını bir tablo halinde ifade etmek ve

anlaşılmasını daha da kolaylaştırmak mümkündür:

Asıl Önerme Düz döndürülmüş şekli

Tümel olumlu Tikel olumlu (Bazen de tümel olumlu)

Tümel olumsuz Tümel olumsuz

Tikel olumlu Tikel olumlu

Tikel olumsuz Düz döndürmesi yoktur

2.2. Ters Döndürme

İlimlerde ve kıyaslarda fazla kullanılmadığı gerekçesiyle, Ebheri gibi,

bazı mantıkçılar ters döndürme üzerinde durmamışlardır.264

Ters döndürme, bir önermenin olumlu ve olumsuzluğu doğru ve yanlışlığı

önceki gibi aynı kalarak, “konusu”nun çelişiğini (nakîz) yüklem; yüklemin çelişiğim

de “konu” yapmaktır. Düz döndürmede olumsuzların hükmü ne ise ters döndürmede

de olumluların hükmü olur.265

Çelişik, "...olmayan" kelimesiyle anlatılır. Ters döndürmenin olumluları,

düz döndürmenin olumsuzları; olumsuzları ise düz döndürmenin olumluları

hükmündedir.266

1. Tümel olumlu önermenin ters döndürmesi tümel olumlu (A - A) olur.

(A) “Her insan canlıdır.” (Doğru)

(A) “Her canlı olmayan, insan olmayandır.” (da). (Doğru)

(A) “Her ne zaman Güneş doğarsa gündüz olur.” (Doğru)

(A)“Her ne zaman gündüz olmazsa Güneşde doğmuş değildir.”267(Doğru)

264 Fenari, age, s.19. 265 Cevdet ,Ahmet, age, s.44. 266 Emiroğlu , age, s.149.

Page 134: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

125

2. Tümel olumsuz önermenin ters döndürmesi tikel olumsuz (E-O)olur.

(E) “Hiç bir insan taş değildir.” (Doğru)

(O) “Bazı taş olmayan, insan olmayan değildir.” (Doğru)

3. Tikel olumlu önermenin ters döndürmesi olmaz (I - Yok).

(I) “Bazı insanlar doktordur.” (Doğru)

(O) “Bazı doktor olmayanlar, insan olmayandır.” (Yanlış)

denemez.

Çünkü doktor olmayıp da öğretmen, avukat, mühendis, sosyolog olan

insanlar da çoktur.

4. Tikel olumsuz bir önermenin ters döndürmesi tikel olumsuz (O-O)

olur.

(O) “Bazı insanlar filozof değildir.” (Doğru)

(O) “Bazı filozof olmayanlar, insan olmayan değildir.) (Doğru)268

3. Modal Önermeler Arası İlişkiler

Modal önermeler arası ilişkilerde temelde iki konu vardır: Bunlar tekabül

ve döndürme konularıdır. İslâm mantıkçıları bunları “ahkâm-ı kazaya” adı altında;

batılılar ise “akıl yürütme” ve “vasıtasız çıkarsama” adı altında incelerler. Modal

önermelerin doğruluk değerleri dikkate alınarak bazı ilişkiler kurulabilir. Karşıt iki

modal önerme, kategorik önermelerde olduğu gibi beraberce doğru olamaz. Fakat

karşıt iki modal önermeden biri yanlışsa diğeri de yanlış olabilir.269

Modal önermeler genellik ve özellik sınıflaması açısından kendi

aralarında, bir grup oluştururlar. Müteahhirin zorunluluk ile devam, fiil ve imkân

267 Çoğu şartlı önermelerin, özellikle ayrık şartlıların, mukaddem ve tâlileri arasında gereklilik (lüzûm-iltizâm) bağı bulunmadığından, döndürmesinde bir fayda yoktur (Ahmed Cevdet, age, s. 40). 268 Emiroğlu , age, s.149. 269 Köz, age, s. 284.

Page 135: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

126

modalitelerini kendi aralarında özelden genele sıralandığını düşünürler. Bunlardan en

özeli zornululuk en geneli de imkân modalitesidir. Bu modaliteler kendi aralarında

bir düzen oluştururlar. Ve imkân hepsini içerir. Bu durum modal önermeler arasında

“umum husus mutlak”, “umum husus minvech” ve “mübayenet” şeklinde ilişkiyi

doğurur. Müteahhirinde modal önermeler arasındaki karşıtlık ilişkisi, bu umum husus

mutlak ve minvech şeklinde ortaya konmakta bu dae çelişki ve döndürme konusunun

temelini oluşturmaktadır.

Diğer önermelerin çelişikliği, nitelik ve nicelikteki ihtilafla bilinmesine

rağmen, modal önermedeki çelişkinin mahiyeti yalnızca nitelik, nicelik ve modalite

farkıan dayanarak bilinmesi çok zordur. Çünkü pek çok modalite vardır ve bu

modalitelerden hangisinin, diğerinin çelişiği olduğunu bilmek de basit değildir.

Önerme ya yüklemli ya da şartlı olur. Yüklemlide modalite bitişince basit veya

bileşik olur. Basitlerin çelişikleri de basit olur. Çünkü onda hükmün birisi

kaldırılmıştır.

Bileşik modal önermelerin çelişiğinin alınmasının yöntemi, bileşik

önermenin basit cüzlerine ayrılması ve her cüzünün çelişiğinin alınmasıdır. Çünkü

bileşik önermenin çelişiği iki çelişikten biridir.270

270 Köz, age, s. 285-286.

Page 136: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

127

Modal önermeler arasında da kategorik önermelerde olduğu gibi, karşı

olma ve döndürme türü ilişkiler kurulmaktadır. Aralarında kategorik önermelerin

oluşturduğu gibi karşıtlık karesi ile aşağıdaki şekilde bir tablo ortaya çıkar:

P-zorunludur P-mümkün değil

(altık) (altık)

P-mümkündür P-zorunlu değildir.

Tabloya göre modal önermeler arasında da önermelerin doğruluk

değerleri dikkate alınarak bir takım ilişkiler kurulabilir. Karşıt iki modal önerme

kategorik önermelerde olduğu gibi beraberce doğru olamaz. Örneğin: “Eş kenar bir

üçgenin üç açısının eşit olması zorunludur.” gibi bir modal önerme ile bu önermenin

karşıtı durumunda olan “Eş kenar bir üçgenin üç açısının bir birine eşit olması

mümkün değildir.” gibi bir modal önerme beraberce doğru olmaz. Fakat karşıt iki

modal önermeden biri yanlışsa diğeri de yanlış olabilir. Örneğin: “Bütün üçgenlerin

ikizkenar olması zorunludur.” önermesi ve onun karşıtı olan “Hiçbir üçgenin

ikizkenar olması mümkün değildir.” önermesi birlikte yanlış olabilir. Modal

önermeleri de nitelik ve niceliklerine göre ayırmak mümkündür. Örneğin tümel

zorunlu önermeler: “Bir üçgenin iç açılarının toplamı yüzseksen derecedir.”; tikel

zorunlu önermelerde: “Bazı üçgenler ikizkenardır.”; tümel mümkün önermeler:

“Bütün kuşlar uçabilir.”; tikel mümkün önermeler: “Bazı balıklar karada

yaşayabilir.”, şeklinde sıralanabilir. Bu önermelerin olumsuzları da vardır. Buna

alt karşıt

karşıt

Page 137: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

128

rağmen bunlar arasındaki ilişkilerin kategorik önermelerin tam bir benzeri olarak ele

almak mümkün değildir.271

Bu söylenenleri tablo üzerinden örneklendirmek istersek şöyle bir tablo

ortaya çıkacaktır:272

4. Modal Önermelerin Döndürülmesi

İslâm mantıkçıları, modaliteli önermelerin döndürülmesi üzerinde de

durmuşlardır. Modaliteli önermelerde döndürme söz konusu olunca, çok tanınmış

olan şu on üçü üzerinde durulur: "Zaruriye-i mutlaka", "Dâ-ime-i mutlaka", "Örfiye-i

âmme'","Meşrute-i âmme","Örfiye-i hasse", "Meşrute-i hasse", "Vaktiye-i mutlaka"

"Münteşire-i mutlaka", "Vücudiye-i la daime" "Vücudiye-i la zaruriye", "Mutlaka-i

âmme", "Müm-kine-i âmme", "Mümkine-i hasse"

Bu on üç önermenin olumlu ve olumsuzluklarına göre döndürmeleri

değişir. Modaliteli önermelerin döndürülmesi ileride göreceğimiz gibi kıyasın

modalitesinde kullanılır. Modaliteli önermelerin döndürülmesinde, asıl önerme,

önceden gördüğümüz kurallara göre döndürülür; bu döndürmede önermenin

modalitesi de değişir.

271 Köz, age, s. 217. 272 Türker,Sadık , Aristoteles Gazâlî ile Laibniz’de Yargı Mantığı, Ankara, 2002, s. 179.

Page 138: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

129

4.1. Olumlu Modal Önermelerin Döndürülmesi

1. Zaruriye-i mutlaka, dâime-i mutlaka, örfiye-i âmme, meşrute-i

âmme'nin olumlularının döndürülmesi, hîniye-i mutlaka olur. Bilindiği gibi, hîniye-i

mutlaka vasf-ı mevzu'un bazı vakitlerinde fiilin gerçekleşmesiyle hükmedilen

önermelerdir.

Örneğin: “Her insan hayvandır.” önermesini yukarıdaki dört modaliteden

biri ile kayıtlayalım. Örneğin Zaruriye-i mutlaka ile önerme şöyle olur: “Her insan

zorunlu olarak hayvandır.” Bu önermenin döndürmesi şudur: “Bazı hayvan, hayvan

oldukça bilfiil insandır.” Birinci önerme zaruriye-i mutlaka, ikincisi hîniye'i mut-

lakadır. Birinci önerme doğru olunca ikincisi de doğru olur. Bunun isbatı şöyle

yapılabilir:

Eğer son önerme doğru olmazsa onun çelişiği doğrudur. Yani: “Hiçbir

hayvan, hayvan oldukça hiçbir zaman insan değildir.” Bunun-döndürmesi ise:

“Hiçbir insan insan oldukça hiçbir zaman hayvan değildir.” önermesidir. Bu ise

yanlıştır. Çünkü, başlangıçta kabul ettiğimiz, her insan zorunlu olarak hayvandır'a

zıttır. O halde isbatını aradığımız, bazı hayvan hayvan oldukça bilfiil insandır

önermesi doğrudur.

2. Meşrute-i hasse ve örf iye-i hâssenin olumlularının döndürülmesi

hîniye-i la dâime olur. Hîniye-i la dâime, özün (zât'ın) devamsızlığı ile kayıtlanan

hîniye-i mutlakadır.

Örneğin: “Her yazıcı mademki yazıcıdır parmakları hareket eder, fakat,

haddi zatında devamlı değil.” Meşrute-i hâsse'sinin döndürmesi:

“Parmakları hareket edenin bazısı, parmaklan hareket ettiği müddetçe,

yazıcıdır, fakat devamlı değil.” diye hîniye-i la dâime olur.

Page 139: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

130

3. Vaktiye-i mutlaka, münteşire-i mutlaka, vücudiye-i la dâime,

vücudiye-i la zaruriye ve mutlaka-i âmme'nin olumlularının döndürmesi mutlaka-i

âmme olur.

Örneğin: “Her güvercin bilfiil uçucudur lâkin devamlı değil.” önermesi

vücudiye-i la daime'dir. Bunun döndürülmesi “Bazı uçucular bilfiil güvercindir.”

diye mutlaka-i âmme olur.

4. Mümkine-i âmme ve mümkine-i hassenin döndürmeleri yoktur.

4.2. Olumsuz Modal Önermelerin Döndürülmesi

On üç modal önermeden yalnız altısının olumsuzlarının döndürülmesi

olur. Geri kalan yedisinin döndürülmesi olmaz. Bu altı önerme ise şunlardır:

Zaruriye-i mutlaka, daime-i mutlaka, meşrute-i âmme, örfiye-i âmme, meşrute-i

hasse ve örfiye-i hasse.

1. Tümel olumsuz zaruriye-i mutlaka ve daime-i - mutlakanın döndürmesi

tümel olumsuz dâime olur.

Örneğin: “Hiçbir insan zorunlu olarak taş değildir.” zaruriye-i

mutlakasının döndürmesi:

“Hiçbir taş daimi olarak insan değildir.” diye daime-i mutlaka olur.

2. Tümel olumsuz meşrute-i âmme ve örf iye-i âmmenin döndürülmeleri,

tümel olumsuz örfiye-i âmme olur.

Örneğin: “Zorunlu olarak yazıcı, yazı yazdığı müddetçe parmakları

hareketsiz değildir.” meşrute-i âmmesinin döndürmesi, “Daima parmakları hareketsiz

olduğu müddetçe, parmakları hareketsiz olan yazıcı değildir.” diye örfiye-i âmme

olur.

Page 140: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

131

3. Tümel olumsuz meşrute-i hassenin ve örfiye i hassenin döndürmeleri

tümel olumsuz örfiye-ı âmme olur.

Örneğin: “Her yazı yazanın daimî olarak değil, yalnız yazı yazdığı

müddetçe parmakları hareketsiz değildir.” önermesi bir meşrute-i hassedir. Bunun

döndürmesi: “Daima parmakları hareketsiz olan, hareketsiz olduğu müddetçe yazıcı

değildir.” diye örfiye-i âmme olur.

Ekseriyetle tikel olumsuzların döndürülmeleri olmaz. Yalnız meşrute-i

hasse ile örfiye-i hasse, nitelik ve nicelik bakımından kendilerine uygun örfiye-i

hasseye döndürülür273

273 Gelenbevi, Mizanu’l-Burhân, c.II, s.149-157.

Page 141: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

132

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Önermeler, mantığın en önemli konularından birisidir. Mantığın

temelinde önermelerin olduğu söylenebilir. Çünkü mantıkta her şey önermeler

üzerine kurulur. Zira Aristo’nun da mantığın gayesi olarak kabul ettiği “kıyas”

konusunu anlamak için önermelerden faydalanmak zorundayız. Hemen bütün

mantıkçılar az ya da çok önerme konusuna değinerek, mantığın ”tasdikat”

bölümünde ele almışlardır.

Bir cümlenin, tasdik veya inkâr içermesi onun önerme olduğunun

göstergesidir.274 Bu suretle bir cümledeki yüklemin konuya ait mi yoksa değil mi

olduğu gösterilir. Buradaki tasdikin veya inkârın vaki’ ye yani gerçeğe uygun olup

olmaması, o önermenin doğruluğunu veya yanlışlığını gösterir. Dua, dilek, soru

ifadeleri doğru veya yanlış olarak nitelendirilemedikleri için önerme sayılmazlar275.

Çünkü haber cümleleri hem hüküm ifade eder hem de bir sonuca varmak için

kıyaslarda öncül olarak kullanılırlar. Önerme, kendisiyle doğrudur veya yanlıştır

sonucuna varılan yargıdır. Örneğin:”Âlem sonradan olmadır.”,”Güneş doğmuşsa

yıldızlar görünmez .”veya “Âlem sonradan olmadır.” “Güneş doğmuşsa yıldızlar

görünmez.”veya” Alem ya sonradan olmadır ya da öncesizdir.”diyen bir kimseye

“doğru söyledin” ; “İnsan taştır”,”Güneş doğmuşsa yıldızlar görünür” , diyen bir

kimseye de “ yanlış söyledin ”denilebilir.276

Önermeleri, unsurları, nitelik ve nicelikleri, modaliteleri, karşı olumları

ve döndürülmeleri açısından ele aldığımızda Klasik İslam Mantıkçıları’nın,

Aristoteles’i daha da ayrıntılı ele alarak zenginleştirdiklerini görmekteyiz.

274 İbn Sina: Ş. El-İbare. s. 32 275 A.g. e. , s. 31. 276 Gazali,Makasıdu’l-Felasife,(thk.S.Dünya),Mısır 1961,s.153.

Page 142: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

133

İslam Mantıkçıları’na göre öncelikle önermeler; “yüklemli” ve “şartlı”

olarak ikiye ayrıldıktan sonra, şartlı önerme de “bitişik” ve “ayrık şartlı” önermeler

diye ikiye ayrılmıştır. Batılı mantıkçıların hipotetik dediği türüne Vaz’i, disjonktif

dediğine de Ayrık Şartlı adını vermişlerdir.

Yüklemli önermelerde konu ile yüklem arasında, uygunluk bağının

bulunması gerekir. Bitişik şartlı önermelerde, iki bölüm arasında biri diğerinin yerine

geçebilecek şekilde bir ilişki bulunmalıdır.277

“İşaret ve Tenbihat” ta, İbn - i Sina şunları söylemektedir: Terimlerin

birbiri üzerine meydana gelen ifadeler 3 türlüdür. İlki yüklemli olandır ki bunda bir

kavramın diğer bir kavrama yüklem olması ya kabul veya reddedilir. Örnek olarak:

“İnsan bir hayvandır” veya “İnsan bir hayvan değildir.” ifadelerin ikincisi ve

üçüncüsü şartlı ifadelerdir. Bunlarında iki bölümü vardır; fakat bu bölümler birbirleri

üzerine yüklenemezler. Bunların birleşmesi yüklemlide olduğu gibi birinin diğeri

olması şeklinde değil, bölümlerden birinin diğeri ile şarta bağlanması veya onun

sonucu olması şeklinde ya da bir tarafa doğruysa diğer tarafı veya tarafların yanlış

olması şeklindedir. Birinci şekilde olanlar, bitişik; ikincilere ise ayrık şartlılar denir.

Birincinin örneği: “Eğer bir doğru iki paralel doğruyu kesiyorsa, bu doğru ile paralel

doğruların kesiştiği yerlerde birbirine eşit açılar bulunur.” İkincinin örneğine ise “ Bu

açı ya dar açıdır ya dik açıdır, ya da geniş açıdır.” şeklindedir.278

Tez üç bölümden oluşmuş olup toplam 134 sayfadır.

Birinci bölümde; klasik mantığın önerme anlayışı, kavram, önermelerin

unsurları, konusuna göre önermenin kısımları konuları ele alınıp incelenmiştir.

277 İbn Sina, mantık. s. 60 – 61. 278 İbn Sina,El İşarat ve’t- tenbihat, s. 77-78.

Page 143: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

134

İkinci bölümde; Batı Mantıkçılarının Önerme Anlayışı; basit, bileşik ve

karmaşık önermeler ile önermelerde modalite (müveccehat) başlığı altında model

önermelerin çeşitleri irdelenmiştir. Bu çerçevede Aristoteles’te modal önermeler,

(zorunluluk, devam, fiil, imkan) ortaya konulmuştur.

Üçüncü bölümde; doğrudan çıkarımlar, önermeler arası ilişkiler (ahkam-ı

kazaya) konusu incelenmiştir. Bu kapsamda ”karşı olum karesine göre önermeler

arası ilişkileré başlığı altında “çelişik”, “karşıt” ve “altık önermeler” ele alınmıştır.

Ayrıca bu bölümde önermelerin döndürülmesi (aks), modal önermeler arası ilişkiler,

modal önermelerin döndürülmesi konuları ele alınıp incelenmiştir.

Tezin son kısmında geniş bir kaynakça sunulmuştur. Konularla ilgili

birincil (ilk) kaynaklarla çalışılmıştır.

Çalışmada genel olarak sistematik bir yöntem izlenmiştir. Birbiriyle

ilişkili konular aynı başlık altında ele alınıp incelenmiştir. Konunun

aydınlatılmasında ve izahında tablolara yer verilerek konu daha iyi anlatılmaya

çalışılmıştır.

Page 144: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

135

ÖZET

Arıduru, Şenol, Klasik Mantıkta Önermeler, Tez Danışmanı: Prof. Dr.

M. Tahir YAREN, s.139.

Mantık, diğer bütün ilimlerin ölçüsü ve terazisi konumundadır. Onun

tanımı iyi yapılarak, önemi ve amacı belirtilmelidir.

Mantığın gayesi doğru kıyasları elde etmektir. Önerme konusu doğru

ve tam anlaşılmadan buna ulaşmak mümkün değildir. Önermelerin gerçekleşebilmesi

ise tekillerin birbirine olumlu veya olumsuz nispet edilmeleriyle gerçekleşir. Bir

hükmün dil ile ifade edilmesi anlamına yani konu ve yüklem arasında irtibat

sağlanacak birisini diğerinde doğrulamak veya yanlışlamak anlamına gelir. Örneğin:

“çalışkanlık” özelliğini “Ahmet” için uygun görür ve bu sıfatın onda olduğunu

onaylarsak “ Ahmet çalışkandır” deriz. Eğer bu sıfat onda bulunmuyorsa “Ahmet

çalışkan değildir.” deriz.

Önerme, bir söz söyleyene bu sözü için ‘doğrudur’ veya ‘yanlıştır’

denilebilen sözdür. Konu, yüklem ve bağdan oluşur. Bir önermede bağ

kaldırıldığında iki tarafta tek kavram kalırsa bu tip önermelere yüklemli; bağ

kaldırıldığında iki tarafta tek kavram değil de birer önerme kalırsa bu tip önermelere

de şartlı önermeler denir.

Önermelerin modalitesi denilince konu ve yüklem arasındaki bağın

derecesini anlamamız gerekir. Bu derece; zorunluluk, imkân ve imkânsızlık

şeklindedir. Modalitesi olmayan önermeler ise mutlak önermelerdir. Bu tip

önermelere konu, yüklem ve bağ arasındaki ilişkiyi göstermek üzere dördüncü bir

unsur ilave edilir. Örneğin: “Allah vardır.” önermesi modalitesiz bir önermedir.

“Allah zorunlu olarak vardır.” önermesi ise modal bir önermedir.

Önermeler arası ilişkiler konusunda ele alınan başlıklar şu şekilde

özetlenebilir: Aynı terimlerle yapılıp da ya nitelik ya nicelik veya hem nitelik hem de

nicelik bakımından farklı olan önermeler karşı olan önermelerdir. Bunun içerisine

karşıtlık, alt karşıtlık, altıklık ve çelişiklik konuları ele alınmıştır.

Döndürme ise; önermenin niteliğine yani olumluluk ve olumsuzluğuna,

doğruluk ve yanlışlığına bakmaksızın yüklemini konu, konusunu da yüklem yapmak

anlamına gelmektedir.

Page 145: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

136

SUMMARY

Arıduru, Şenol, Propositions within Traditional Logic, Thesis

Supervisor: Prof. Dr. M. Tahir YAREN, s.139.

Logic is in the scale and measure position of all other sciences. By

making it is definition clear, its importance and aim should be clarified.

The aim of the logic is obtaining the correct comparisons. It is not

possible to reach this without understanding of the proposition subject correctly and

completely. To be able to come true of the propositions is possible when individuals

are said each others out of spite in a negative or positive way. Expressing a decision

via language means providing a relationship between the subject and the object, and

verifying or accepting as wrong in one another. For example; if we assume that

characteristic of “being hard-working” is appropriate for Ahmet and approve that it is

right for his personality, we say that “Ahmet is hard-working.” If it is not right for

his personality, then we say that “Ahmet is not hard-working.”

The proposition is a word that is expressed as “it is correct” or “it is

wrong” to his owner of a statement. It consists of a subject, predicate and connection.

When the connection of the proposition is removed, if one concept remains in two

sides, these types of propositions are predicated ones; however, if one concept for

each side remains, these types of propositions are said to be conditional ones.

As the modality of a proposition is mentioned, we should understand

the connection degree between subject and predicate. This degree is in the form of

obligation, possibility and impossibility. The propositions which have no modality

are unconditional ones. In these types of propositions, a forth element is added to

show the relationship between subject, predicate and connection. For example; the

proposition “God exists” is a proposition without modality. However, “God exists

obligately” is a modal proposition.

The topics considered about the relationships among propositions can

be summarized like that: The propositions which are constituted with same terms, but

are different from the point of view of quality or quantity or both quality and quantity

are the opposite propositions. Within this, the subjects like contrast, subcontrast,

implicity and contradictory are considered.

Page 146: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

137

Moreover, rotating means that using the predicate as subject and using

the subject as as predicate without looking to the quality of the proposition, that is,

whether it is positive or negative, correct or wrong.

Page 147: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

138

KAYNAKÇA

Abdulmüteal Saidi, Tecdidu İlmi’l-Mantık, (fi Şerhi’l-Habisi ale’t-Tehzib), 3.Bsk.,

Kahire.

Ağaoğlu, Tezer, Suri ve Tatbiki Mantık, İstanbul, 1926.

Ahmet Cevdet, Miyar-ı Sedat, İstanbul, 1903.

Ahmet es-Safi, Tavdihu’l-Mantıkı’l-Kadim, Kahire,

Amr b. Sehlan es-Savi, el-Besairu’n-Nasıriyye fi ilmi’l-Mantık, (Thk. Dr. Refik el-

Acem), Beyrut, 1993.

Aristoteles, Önerme, çev. H.R. Atademir, Ankara 1963.

Aristoteles, Birinci Analitikler, Hamdi Ragıp Atademir.

Aynî, Mehmed Ali, Türk Mantıkçıları”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Mecmuası, S.:

10, Sene: 3, İstanbul, 1928.

Bingöl, Abdülkuddüs, Gelenbevi’nin Mantık Anlayışı, İstanbul, 1993.

Bolay, M. Naci, Fârâbî ve İbn Sînâ’da Kavram Anlayışı, İstanbul, 1989.

Bolay, Naci, İbn Sînâ Mantığında Modal Önermeler ve Bu Önermelerin İbn Hazm

Vasıtasıyla İslam Fıkhına Uygulanışı, Uluslararası İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, 17-

20 Ağustos, Ankara, 1983.

Bolay, Naci, İbn Sînâ Mantığında Önermeler, Erzurum, 1981.

Burhâneddin Kemaleddin, Burhâneddin ale’l Fenari, İstanbul, 1296.

Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Ankara, 1996.

Copi, Irving M., Introduction to Logic, New York, 1961

Çüçen, Abdülkadir, Mantık, İstanbul, 1999.

Dr.Abdulhadi El-Fadli, Müzekkeretü’l-Mantık, İran, 1409.

Ebherî, İsagoci,Vezirhani Matbaası, 1287

Emiroğlu,İbrahim , Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, İstanbul 1999.

er-Razi, Kutbuddin, Şerhu’ş-Şemsiye fi’l-Kavaidi’l-Mantık,

er-Razi, Kutbuddin, Şerhu’t-Tasavvurât ve’t-Tasdîkât, İstanbul, h.1304.

Fadlallah, Mehdi, Medhalu ila ilmi’l- Mantık, Beyrut, 1990.

Fârâbî, el-Elfâzu’l-Musta’mele fi’l-Mantık,Beyrut, 1946.

Fârâbî, Fârâbî, Kitabu Kıyasi’s Sağir, (nşr., Mübahat Türker Küyel) Fârâbî’nin Bazı

Mantık Eserleri içinde, Ankara, 1990.

Fârâbî, Şeraitu’l-Yakin,(nşr.: Mübahat Türker-Küyel), Ankara, 1990.

Fenârî, Muhammed b. Hamza, Fevaidu’l-Fenariyye, (Ebherî’nin İsagocsine Şerh),

İstanbul, 1304

Gâzâlî , Makâsıdu’l-Felasife, Süleyman Dünya Neşri, Kahire, 1961.

Gâzâlî, Mi’yar’l-İlim, (nşr. Süleyman Dünya), Kahire, 1961.

İbn Hazm, et-Takrib li-Haddi’l-Mantık ve’l-Medhal ileyhi, Beyrut, 1959.

İbn Rüşd, Telhisu Kitabi’l-Kıyas, Thk.: Mahmut Kasım, Mısır 1983.

İbn Sînâ, İşarat ve Tenbihat, Tahkik ve Takdim, Süleyman Dünya, Kahire, 1946.

Page 148: T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3526/4411.pdf · FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (MANTIK) ANABİLİM DALI KLASİK

139

İbn Sînâ, İşaretler ve Tenbihler, Çev. A.Durusoy vd. İstanbul 2005.

İbn Sînâ, Mantık el-Meşrikiyyin, Kahire, 1910.

İbn Sînâ, Remarks and Admonitinons Translated by Şhams Constantine Inati,

Logic,Belçika, 1984.

İzmirli, İsmail Hakkı, Felsefe Dersleri, İstanbul, 1330.

İzmirli, İsmail Hakkı, Mi’yâru’1-Ulûm, İstanbul, 1315.

Kazvînî, Necmüddin Ömer b. Ali, Şemsiyye, İstanbul, 1325.

Keklik, Nihat, İslam Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı, İstanbul, 1969-1970.

Köz, İsmail, İslam Mantıkçılarında Modalite Teorisi, (Basılmamış Doktora Tezi),

Ankara 2000.

Mantık Metinleri 2, Hzl. Kudret Büyükcoşkun, İşaret Yay., 1998.

Muzaffer, Muhammed Rıza, el-Mantık, Beyrut, 1980.

Öner, Necâti, Felsefe Yolunda Düşünceler, İstanbul, 1995.

Öner, Necâti, Klasik Mantıkta Modalite I,(Modal Önermeler), Felsefe Yolunda

Düşünceler içinde, İstanbul, 1995.

Öner, Necâti, Tanzimattan Sonra Türkiye’de İlim ve Mantık Anlayışı, AÜİF Yay.,

Ankara, 1967.

Özlem, Doğan, Mantık, İstanbul, 2006 İnkılap Yay.

Sirâcüddîn Ebu’s-Senâ Mahmud b. Ebî Bekr el-Ürmevî, Metâliu’l-Envâr.

Tahtani, Levâmiu’l-Esrâr, 1303 baskılı.

Türker, Mübahat Küyel, Fârâbî’nin Bazı Mantık Eserleri, A.K.M. Yay., Ankara, 1990.

Türker, Sadık, Aristoteles Gâzâlî ile Laİbnz’de Yargı Mantığı, Ankara, 2002.

Ural, Şafak, Temel Mantık, İstanbul, 1981.

Ülken, Hilmi Ziya, Mantık Tarihi, İstanbul, 1942.

Yaren, M. Tahir, İbn Sînâ Mantığına Giriş, Ankara, 1996.

Yaren, M. Tahir, İbn Sînâ Mantığına Giriş, Ankara, 2003.

Yıldırım, Cemal, Logic, Ankara, 1973.