isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d02364/2018_1/2018_1_bayrama.pdf · tire ilahiyat fakÜltesi...
TRANSCRIPT
tirE iLAHiYAT FAKÜLTESi DERGiSi 23:1 (2018), SS. 1-43. · .... ·
Makale Gönderim Tarihi: 25.05.2018 Makale Kabul Tarihi: 25.07.2018
Araştırma Makalesi
KUR'AN' DA GEÇEN FEME'STA'Ü (ı;ık.:..ı LOJ) iLE LEM TESTI' (t~ · ~1) ÜZERiNE
Abdulkadir BAYAM*
Öz Mekke döneminde Gaşiye süresinden sonra inen ve adını 9-26. ayetlerde yer alan Ashab· ı Kehf
kıssasındaki "mağara" anlamlı kehf kelimesinden alan Kehf süresi, Kur'an-ı Kerim'in on sekizinci
süresidir. Bu sürede Ashab·ı Kehf kıssasına yer verildiği gibi 60-82. ayetlerde Hz. Müsa·Hızır kıssasına
ve 83-101. ayetlerde de Zülkarneyn kıssasına yer verilmektedir. Son iki kıssada konumuz açısından
büyük önem arz eden iki fıil geçmektedir.
Kehf süresini baştan sona okuyan bir kişi önce 78. ayette ? ile meczüm &~·; muzM fiiliyle, sonra da
82. ayette yine ? ile meczüm &:.i muzari fiiliyle karşılaşır ve hayretler içinde kalır, 97. ayette önce 1;
ile olumsuzianmış ~~ü...:.ı, sonra yine~; ile olumsuzianmış ~~112.ı mazi fiilieriyle karşılaşınca bu hayreti
ikiye katlanır. Zira t;k'dan J~! babındaki söz konusu fiil, Kehf süresinde mazi ve özellikle de
muzari formunda birçok kez geçmekteyse de bu ilgili ayetlerde durum fMklılık arz etmektedir. Bu
ayetleri okuyan bir kişinin mezkür fiilierde meydana gelen değişimi merak etmesi ve nedenlerini
araştırması son derece doğaldır. işte bu çalışmada 97. ayette yer alan ~.;ü...:.ı ~ve 82. ayette yer alan
~ ~. yapı ve anlam yönünden etraflıca ele alınarak akla gelebilecek bazı sorulara cevaplar
aranmaktadır.
Anahtar kelimeler: Kur'an-ı Kerim, Kehf süresi, Arap Dili, fiil, kelime yapısı, anlam.
Atıf: Bayam, Abdulkadir. "Kur'ôn'da Geçen Feme'sta'Ü (l,L~l W) ile Lem Testı'(~ ;J> Üzerine·. Fırat Vniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018): 1·43.
Doç. Dr., Erciyes ü. ilahiyat Fakültesi, [email protected]
2 Abdulkadir BAY AM
About ~ık.:.ı ~ And &':? In The Qur'an
Abstract
The Surah of ai-Kahf descending from after ai-Ghashiyah in the period of Mecca and taking its name
from the word of al-kahf meaning "the cave· in the story of the People of the Cave located 9-26th
verses is the eighteenth chapter of the Qur'an. In this surah, the story of Moses and ai-Khidr has
been found in 60-82nd verses and the story of Zui-Qarnain in 83-101 verses as well as the story of
the People of the Cave. In the last two chapters, there are two verbs which are of great importance
in terms of our topic.
One who reads the Surah of ai-Kahf from beginning to end is firstly encountered with & '' ; verb put
into the apocopate form with ~ in 78th verse and then (:f:.J imperfect verb put into the apocopate
form with? in 82nd verse and remains in astonishment. When he is encountered with the past tence
verb of ı;lk.:..ı negated with ı; in 97th verse and then the preterit verb of ı;ıl2.ı, his astonishment
doubles. However, the verb being talked about, which is the J~! aspect from t,...l. has been
repeated many times in the fo; ~n of the past tence and especially imperfect verb, the situation is
different in these related verses. lt is perfectly natural for a person who reads theseverses to inquire
into the cause of the change in question and investigate the reasons. In this work. the answer to
some questions coming to the mind are searched in the cantext of ~~ıl.;.ı ~ located in 97th verse
·and~? found in the 82nd verse by approaching extensively in terms of structure and meaning.
Key words:'Qur'an, The surah of ai-Kahf, Arabic language, verb, vord structure, meaning.
Giriş
Kehf sOresinde Hz. MOsa-Hızır kıssasının anlatıldığı ayetlerden 78. ayette
~~ ~ eY·~ ~ t; J-;~ ~L 2..1;.1.3 ~ .J~ ılı Ju~ netiy ed atı ~ ile meczum C:?:·: muzari fiili ve 82. iyette ~;.1 ~lSj dl ? 0 ~lSj ~~ı Y. H .;,;;~ ~\.S:j ;ı:ıJ.ı ~ljjı> & :ı.•_: .. \;'ı. b '"1 ·i ~- :.ili1 \;' ,, __ ~ ~- ~<!<'t;.. '~·-- ~1!.1 ~ _!,i "t, ~ı-h \j..L:, ,. v-- ( ıJ-) ~ 1.$/ J J .;.u.) U'! ) /"' ·:r--<J .. v .;.u,) ~u ,
~ı:ı;:.a yine onunla meczOm &·: muzari fiili yer alır. Aynı sOrede Zülkarneyn kıssasının anlatıldığı ayetlerden 97. ayette ·~~ ti ~t12.ı \;j ~_,~ 01 ~J.U...:.ı L;j,, nefiy edatı t; ile olumsuzianmış ~J.ık.:.ı ve ı_,S.U:2...ı mazi f iilieriyle karş ılaş ı lı r. Burada cl'; ? ve ı;-112-ı ı;, alışılageldik kullanımlar iken . &'; ? ile ı;.u...:.ı ı;, telaffuzlarındaki bariz değişiklikle dikkat çeken iki kullanımdır. Bu makalenin gayesi, iki kıssada geçen söz konusu fiilieri klasik ve modern kaynaklara müracaat ederek yapı ve · anlam yönünden incelemek ve akla gelebilecek
sorulara cevap bulmaktır. Bu doğrultuda öncelikle kıssaların özeti sunulacak., sonra istitaat kavramı ana hatlarıyla ele alınacak, ardından da her iki kullanım konunun vuzOha kavuşturulması adına ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.
Hz. Musa ile Allah' ı n rahmet, ilim ve hikmet verdiğ i salih bir kulun
kıssas ının anlatıldığı Hz. MOsa-H ızır kıssası (ayet 60-82), kısaca şöyledir: Hz.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 3
Musa, Hızır olduğu söylenen bu kişinin sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesi için yapacağı yolculukta ona arkadaş olmayı önermiş, o da Hz.
Musa'ya içyüzüne vakıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe
sabredemeyeceğini belirtmişse de ısrarı üzerine açıklamada bulunmadıkça
yaptıklarının sebebini sormaması koşuluyla bunu kabul edeceğini belirtmiş, Hz. Musa'nın buna rıza göstermesiyle yolculukları başlamıştır. Arkadaşı önce bindikleri gemiyr delmiş, ardından bir çocuğu öldürmüş, daha sonra da
uğradıkları kasabanın halkı kendilerini ağırlamadığı halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltmiştir. Her defasında sözünde durmayıp bu yaptıklarının
sebebini soran Hz. Musa'ya arkadaşı artık beraberliklerinin sona erdiğini
söylemiş, ilk bakışta yanlış gibi görünen davranışlarının gerçek sebeplerini anlatmıştır. 1
Zülkarneyn kıssası (ayet 83-1 01) da, kısaça şöyledir: Kendisine iktidar ve ihtiyaç duyduğu · her şey için vasıta verildiği bildirilen Zülkarneyn, önce batıya,
sonra doğuya gidip karşılaştığı toplulukları uyarmış, ardından iki dağ arasına ulaştığında Ye'cuc ile Me'cuc'ün kendilerine zulmettiğini söyleyen bir kavimle karşılaşmıştır. Onların isteği üzerine o bölgedeki bir geçide demir kütleler ve bakın eritmek suretiyle sağlam bir set inşa etmiştir. Bu seddin inşası karşılığında halkın kendisine ücret ödeme teklifini "Rabbimin bana lütfettiği geniş imkanların
yanında sizin vereceğiniz ücretin kıymeti yoktur." diyerek geri çevirmiş, ancak
onlardan kendisine beden gücüyle yardımda bulunmalarını istemiştir. inşa faaliyeti bitince Ye'cuc ve Me'cuc, gedik bile açamadıkları bu seddi aşamamışlardır. Zülkarneyn, orilara bu başarısının ilahi lütuf sayesinde
gerçekleştiğini belirtmiş ve seddin ancak Allah'ın belirlediği vakit geldiğinde yıkılacağını söylemiştir. Bu kıssada yine kıyametin kopmasına ve sOrun üfürülmesine, Ye'cuc ve Me'cuc gibi saldırgan toplulukların kıyamette azapla yüz yüze geleceğine temas edilmiştir.2
istitaat (~~l'ı) tr• boyun eğmeyi gösteren asıldır.3 ibn Düreyd (ö. 321/933), " ~~ t_ı1
~S-_;1, ~11) C;#- t_l11 gibidir, fakat onlar ~ t_l1 ve ~111 derler, ~111 dedikleri gibi ~11 demezler." ifadesini kullansa da4 ibn Fa ri s (ö. 395/1 004), "boyun eğmek"
ilyas Üzüm, "Kehf Suresi", DiA, Ankara, 2002, c X>0J, s. 188-189; i lyas Çelebi, "Hızır'', DiA, istanbul
1998, c. XVII, s. 406. Üzüm, "Kehf Su resi", s. 189; Mustafa Öztürk, "Zülkarneyn", DiA, istanbul, 2013, c. XLIV, s. 564-565. Ebü'I-Hüseyin -Ahmed ibn Faris, Mu'cemü Mekôylsi'/-luğa, thk. Abdüsselam Muhammed Harun,
Daru'l -fikr, ysz., 1399/1979, (c,.J.), c. ll l, s. 431.
Ebu Bekir Muhammed b. ei-Hasen ibn Düreyd, Cemheretü'l-/uğa, thk. Remzi Münir Ba'Jebekki,
Daru'l-'ilm Ji'J-melayin, Beyrut, 1987-1988, (()o); c. ll, s. 917. el -Halil b. Ahmed ve ei -Ezheri de,
4 Abdulkadir BAY AM
anlamındaki ~J~ ~\1 sülasl fiiline yer verdikten sonra ~l11'nun ~ tl1 (ona boyun -e~ai):-anlamına- geldiğini belirtir.5 Böylece o, lbn Düreyd'in aksine sülas7nin · d;~ rud~n geçişli · kullanımını ·da ele alır. Mef'ulünü lam harf- i cerriyle ve
ba~larına göre doğrudan da alan sü lasl tU. fiili ve mef'Qiünü doğrudan alan J~l babından t111 fiili, "boyun eğmek, itaat et~ek" anlamrn_da birleşn;ektedir.
· el-Halil b. Ahmed (ö. 175/791) ve lbn Faris, ~~l'l'in c:,a.Jt'dan türetildiği k~~a~~ind~dir.6 Sanki o, aslında ı:_~J.~.:.:~/1 idi . .;~)'ı ve ·~~l'ı örneklerinde olduğu gibi J düşürülünce ha (•) o_ndan · bedel yapılmıştır.7· el-Vücph ve'n-nezôir'de c:,:.kıı'dan,a Lisônü'l-'Arab'da ~tkıı'ten Jı; !: ·-! ve el-Müfredôt'ta c:,:kıt'dan ~~! olan9
~~l'ı, ~~ı );- ~:J.ıı (bir şeye gücü yetmek, kadir olmak, onu yapabilmek)
sülasinin sadece lam harf-i cerriyle kullanımına yer verirler. Ebu Hilal ei-'Askeri, ıs._;!, :J t_\1 ile
:...11l·yu :J >Ili! (ona boyun eğdi) ile karşılar. ibn 'Abbad, birinci bab?an t,.1< t_\1 ile dördüncü
babdan tilı< t_U.'nun t_UJ (itaat etti) aniamma geldigini belirttikten sonra sırayla ıs._;!,, ~11 ve ıs.U...
mastariarını kaydeder. el -Halil b. Ahmed, "boyun eğmek" an lamındaki ~U.'in mastan ~111 olanın
ismi olduğunu belirtir. Burada ei-Halil, t_u.i fiilinin kurallara göre mastan ~111 iken örneğin ~U.'in
onun ism-i masdan olduğunu vurgulamak ister. Nitekim Araplar, ~11 :...111 derler. Bkz. Ebu
Abdirrahman el-Halil b. Ahmed ei-Ferahidi, Kitôbü'l- 'Ayn, thk. Mehdi el-Mahzumi-ibrahim es
Samerrai, Müessesetü'l-a'lemi li'l-matbCı'at, Beyrut, 1408/1988, (t,...J.), c. ll, s. 209; Ebu Mansur
Muhammed b. Ahmed ei-Ezheri, Tehzibü'l-luğa, thk. Abdüsseliim Muhammed HarCın vdğr., ed
Daru'I-Mısriyye li't- te'lif ve't-terceme-Daru'l-katibi'I -'Arabi, Kahire, 1967, (e,..J.), c. lll, s. 103; es
Sahib ismiiii b. 'Abbad, el-Muhit fi'l-luğa, thk. Muhammed Hasan Al - i Yasin, 'Aiemü'l-kütüb,
Beyrut, 1414/1994, (t,...J.), c. ll, s. 120; Ebu Hilal ei-'Askeri, e/-Vücüh ve'n-nezôir, thk. Muhammed
Osman, Mektebetü's-sekiifeti'd-diniyye, Kahire 1428/2007, s. 65. Ayrıca bkz. Mütercim Asım Efendi, Kômüs Tercümesi, ei-Matba'atü'l -bahriyye, istanbul1304 h., (t,...J.), c. lll, s. 349-350.
ibn Faris, Mu'cem_ü Mekôyfsi'l-luğa, (t,...J.), c. lll, s. 431. ibn Side, sülasi fiilin ~-.1< :...11 şeklinde
geçişli kullanımına yer verirken t_ı1; t_\1 ile t11l:nın aynı manada kull a nıldığını belirtir. Ali b. ismail
ibn Side, el-Muhkem ve'l-muhitu'l-a'zam, thk. Abdülhamid Hindavi, Daru' l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1421/2000, c. ll, s. 312. Bu sülasinin mef'Cı lünü her iki şekil de a l masıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmed b. Muhammed el -Feyyumi, el-Misbôhu'l-münir, Mektebetü lübnan, Beyrut,
1987, (t,...J.), s. 144.
Halil b. Ahmed, Kitôbü'l- 'Ayn, (t,..ı.), c. ll, s. 210.
ibn Faris, Mekôyfsü'l-luğa, (e,..ı.), c. lll, s. 431.
Ebu Hilal el-' Askeri, el-Vücüh ··ve'n-nezôir, s. 65. Eserlerden birinde ~11;.:. ')'ı'in t,..:kıı'dan ~~!
olduğu ifade edilse de ona katı lmak mümkün deği l dir, çünkü :;J~ı veznindeki harf sayısı, Jı.4!
ve ~~! vezinlerine göre bir harf daha fazla.Cıır. ve bu, biibın dışına çıkmak anlamına gelir. Bkz.
Muhammed b. Ya'kCıb ei- Fıruzabadi, Besôiru zevi't - temyiz li letôifi'l-Kitôbi'l-'aziz, thk. Muhammed Ali en·Neccar ve Abdülhalim et· Tahavi, ei· Mektebetü'l·'ilmiyye, Beyrut tsz .• c. ll, s. ,.87. Ebü 'l -Kasım el-Hüseyin b. Muhammed er-Rağıb el-isfahani, el-Mü{redôt li ğaribi'l-Kur'ôn, thk. Muhammed Seyyid Kilani, Daru'l-ma'rife, Beyrut, tsz., s. 310.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 5
anlamındadır.10 ei-Cevherl (ö. 400/1 009'dan önce)'ye göre o, <lUo)'ı (gücü yetmek,
yapabilmek, takat getirmek) anlamındadır.11 ibn Berrl (ö. 582/1187), "0, eiCevherl'nin zikrettiği gibidir." der, ama iki kelime arasında şöyle bir fark ortaya
koyar: •..&.ıl.~ )lı, özellikle insaniçin iken <lUo)'l, genel olaraktır. Mesela~.::.~ ~ı (Deve, yüküne takat getirir, onu taşımaya gücü yeter.) denir, fakat (.Y' !
denmemelidir.12 ez-Zebldi (ö. 1205/1791), bu minval Üzere <Jddı ve <lıkjı'in bazılarının iddia ettiği gibi insana özgü olmadığını aksine umumilik ifade ettiğini, .s.ddı ve .S.~Win de hususilik ifade ettiğini dile getirir.13 ei-Muhassas'ta •-"~)'ı için "kuwet ve kudret" anlamı ortaya koyulduktan sonra ~_;:.Jı c ~ı..: ·.ı ve ~!;\.,>.!
fiilierine ili1l (ona gücüm yetti, takat getirdim, onu yapabildim) anlamı verilir.14
el-Misbôhu'l-münfr'de .s.~ 'YI kelimesine ~.u.ıı_, <Jddı (gücü yetmek, yapabilmek, takat getirmek, kadir olmak) anlamı verilirken 15 daha önceki manaları n bir araya
getirildiği dikkati çekmektedir. istitaat (.S.~'YI), "sevıtıemek, hoşlanmamak, iğrenmek, zoraki"
anlamındaki ._;...<:ıı'in zıddı olan ,::,:kıı'dandır. Bunun sebebi, fiilin onunla ~_;1, (zorlanmadan, kolaylıkla, gönülden) meydana gelmesidir. Allah'a c:Y' ! ismi verilemez, çünkü bu, "0, öyle olmadıktan sonra fıil ona uydu/boyun eğdi."
demektendir ve Allah için caiz değildir. t-:kıı, boyun eğmek iken <S-Udi,
yüceltilmesine inanılan, gönülden bağlanılan kimseye boyun eğmektir. Jı; ::··J, aslında talep içindir (istemeyi ifade eder) sonra bunun dışında da kullanılmıştır. Örneğin ~.)-lı ~! (bir şeyi güzel buldu, beğendi) gibi. tS:-.,;1 ~ denir ki "Onu
1° Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem ibn Manzür, Usônü'l-'Arob, Daru Sadır-Daru Beyrut,
Beyrut, 1388/1968, (t,.!.), c. VIII, s. 242. 11 ismail b. Hammad ei-Cevheri, es-Sıhôh Tôcü'l-luğa ve sıhôhu'l-'Arabiyye, thk. Ahmed AbdülğafUr
'Attar, ıv. Baskı, Daru'l -'ilm li'l-melayin, Beyrut, 1990, (c,..ı.), c. lll, s. 1255.
12 ibn Berri'nin eserinin elimizdeki iki ciltlik baskısında en son babü'ş-şin ele alındığından r.,..ı.
maddesinde yer alması ihtimali yüksek bu bilgiye ne yazık ki ulaşılamamıştır. Bkz. Muhammed Abdullah ibn Berri, et-Tenbih ve'/-izôh 'ammô vaka'a fi's-Sıhôh, thk. Mustafa Hicazi, ei-Hey'etü'IMısriyyetü'l-'amme li'l-kitab, Mısır, 1980.
13 Muhammed Murtaza ez-Zebidi, Tôcü'l- 'arOs min cevôhiri'l-KômOs, thk. Ali Hilali vdğr., ei
Meclisü'l-vatani li's-sekafe ve'l-fü nCın ve'l-adab, Kuveyt 1422/2001, (J,.!.), c. XXVI, s. 1 i 1.
ıJ ibn Side, el-Muhassas, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut tsz., c. ll, s. 90. el-KônıOsü'l-muhit'te ve
Tôcü'l- 'arOs'ta t_ı12.ı fiilineyine .>111 karşılığının verildiği görülmüştür. ei-FirCızabadi, el-KômOsü'l-
muhit, e i- Hey'etü'I -Mısriyyetü'l-'amme, Kahire, 1398-1400/1978-1980, (t,.!.), c. lll, s. 58; Zebidi,
Tôcü'l- 'arDs, (t,.ı. ), c. XXI, s. 463.
15 FeyyCımi, el-Misbôhu'l-münir, (t;k). s. 144. Mütercim Asım Efendi de, istitaat hakkında "Bir
nesneye güç yetmek ve takat getirmek anlamındadır, sanki o nesneyi uhde-i iktidarına boyun
eğdirir." açıklamasında bulunur. Bkz. Asım Efendi, KômOs Tercümesi, (::,J.), c. l ll, s. 350. ..
6 Abdulkadir BAY AM
kolayca, rahat bir şekilde yaptım."16 anlamındadır. Onu_n benzeri, Ma ide suresinin
- 30: ayetinde ( .. -~~ ~ ~ :J ~;hlt yer alan ~J.k fiilidir ve meali, "Bunun üzerine nefs i, ona kardeşini öldürmeyi kolaylaştırdı, kolay gösterdi ... " şeklindedir.
Bu vecihten de Allah'a "Bu, O'nun için veya O'na ko laydır." denemeyeceği gibi ~ de denemez, çünkü t_l1:..:..~ onu talep etmektir/istemektir. Dolayısıyla Al.lah L·.. '" '4 .. "~ • .... • J• J•
hakkında .... ~ı t_~ı _,ı ~J~ı ~) .... ~ı ...P ö.J..illl ~ (Yapabilmeyi/yapmaya kadir olmayı/güÇ yetirmeyi, kolay olmasını veya fıilin boyun eğmesini/uymasını istiyor.) şeklinde bir cümle kurulamaz.17
Bu açıklamalar ışığında istitaat, sözlükte "boyun eğmek, itaat etmek" anlamındaki J.ıı kökünden türemiş olup "muktedir olmak, güç yetirmek" demektir. Terim olarak da kulun fiil gerçekleştirmesini sağlayan vasıta larla
bunları kullanarak ihtiyar! fiilieri meydana getirmesini mümkün kılan güçtür. Bu kavramın karşılığında kudret, kuwet, takat, vüs' gibi kelimeler kullanılırsa da bunların farkl ı manalar taşıdığı kabul edilir. Belli bir işi veya daha fazlasını
gerçekleştirecek güce kudret denir. Kudret alternatiflerden birini isteyerek yapma gücünü ifade ederken kuvvet, ateşin yakması örneğinde olduğu gibi bir işi tek alternatife bağlı ve zorunlu olarak gerçekleştirmeyi sağlar. Sadece belli bir
fiili yapmaya yetecek miktardaki güce takat, birden fazla fiili yÇ\pmaya elverişli olan güce de vüs' adı verilir. Takat, genellikle fiilin zorlukla yapılması halinde kullanılır.18
istitaatin tam anlamıyla işlevsel ·olabilmesi için . şu dört unsurun bulunması gerekir: Fiili gerçekleştirene özgü bünye, fiili tasayvur etme, fiile etki
edebilir madde/enerji, fiil aletle ilgiliyse alet. Örneğin yazmak gibi. Yazanın yazıyı ortaya koyabilmesi için bu dördüne ihtiyacı vardır. O, bunlardan birinden ve daha fazlasından yoksun kaldığında ~~ çY' ~ ~:;. ~-JJ (Falanca yazı yazamıyor.)
16 1.?,:1 <.).lı:,~, bir şeyi zorlama olmadan, isteyerek, gönülden yapmayı ifade eder. 17 Ebü Hilal ei -'Askeri, e/-Vücüh ve'n-nezôir, s. 65-66. . 18 Yusuf Şevki Yavuz, "istitaat", DiA, istanbul, 2001, c. XXIII, s. 399. et-Ta;ri{ôt'ta istitaat, kudret,
kuwet, vüs' ve tilkat kelimelerinin sözlük anlamlarının birbirine yakın olduğundan söz edilir ve onların daha ziyade kelam ilmindeki anlamlarına değinilir. Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed esSeyyid eş-Şerif ei-Cürcani, Kitôbü't-Ta'rifôt, tlik. ibrahim· ei-Ebyari, IL Baskı, Daru:l-kitabi'I-'Arabi, Beyrut, 1413/1992, s. 35. Sözlükte "bir işe güç yetirmek, gücü yetmek; bir işi ölçülü ve ·plan lı bir şekilde yapmak, planlamak; kıymetini bilmek; bir şeyin niteliğini, niceliğini ve şeklini belirlemek; rızkını daraltmak" anlamlarına gelen kudret (kadr), er-Rağıb el-isfahani'ye göre Allah'a nispet edilmesi durumunda her çeşidiyle aczin ondan nefyedilmesi, kula iziife edilmesinde ise belli konularda gücü yetme, diğerlerinde aciz kal m~ anlamı taşıdığını söyler. Kudretin istitaat, takat ve vüs' gibi kelimelerle anlam ortaklığına sahip olduğu belirtilir. er-Rağıb el-isfahani, el-Müfredôt fi ğar.ibi'/-Kur'ôn, s. 394; Bekir TopaJoğlu ve Ali Bardakoğlu, "Kudret", OiA, Ankara, 2002, c. XXVI, s. 316-317. Kuwet, sözlükte "bir iş yapabilmek, bir şeye gücü yetmek" anlamında mastar ve "güç, kudret, takat; yetenek, meleke" an lamlarında isim olarak ·geçer. Kasım Turhan, "Kuwet", OiA, Ankara, 2002, c. XXVI, s. 504.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 7
denir. istitaatin zıddı acz (acizlik)dir ki o, kişinin bu dördünden ve daha
fazlasından mahrum kalmasıdır. Kişi, bu dördün tamamına sahipse mutlak manada istitaatlidir, onlardan mahrumsa mutlak manada acizdir. Onların
bazısına sahipse ve bazısından mahrumsa bir yönden istitaatlidir, bir yönden de
acizdir, fakat acizlikle nitelenmesi daha uygundur. istitaat, kudretten daha özeldir.19
Kur'ôn-ı Kerim'de ~\1;-! mastan hiç geçmese de t_l12..! mazl fiili p, rJ>,~~. ~~. t.l ve :-). slgalarında on beş ve c.y·ı muzari fiili JJ., rJ>, ~~ ve ?1 slga larında yirmi yedi yerde geçmektedir.20 Bu da fiilierin toplamda kırk iki yerde geçtiğinin
bir göstergesidir. Bu arada en çok kullanılan slga, on beş kez ile muzari rJ> slgasıdır. Diğer bir tespitimiz de şudur: Söz konusu fiiler için Kehf suresine
bakıldığında onların mazl fıil olarak rJ> slgasında iki, muzari fıil olarak rJ> slgasında bir ve ~~ slgasında altı olmak üzere toplamda dokuz kez geçtiği görülür. Bu da
Kehf suresine zikredilen fiilieri en çok içeren sOre olma özelliğini
kazandırmaktadır. Öyle ki ikinci sırayı paylaşan Bakara, Nisa, Hud ve Yasin sOrelerinde bu fiil, üçer kez yer almıştır ve Kehf sOresinde sayı üçe katlanmıştır.
Bu sayı, Kur'an'daki toplam sayıyla kıyaslandığında Kehf suresindeki ilgili fiiller, beşte birlik bir yekünü teşkil etmektedir. Ayrıca Kehf süresi, söz konusu fıilin tek ayetinde iki kez geçtiği tek süre olma özelliğini taşımaktadır.
istitaat (~\1;-'iı), Kur'ôn'da dört vecihte/farklı anlamda kullanılır. Birincisi,
Al- i 'im ran sOresinin 97. ayetinde ~-. -~ ~1 t_ık.ı .; ~ı &:: ,i3ı Js. ~J .. -1 " ... Yoluna gücü yeten herkesin, o Ev'e gi(dip haccet)mesi, insanlar üzerinde
Allôh'm bir hakkıdır ... " olduğu gibi mali yönden gücü yetmektir (-...!..ll). Buna beden sağlığı, yol güvenliği ve vaktin tamam olması da dahildir.21 ikincisi, Zariyat
suresinin 45. ayetinde ~---c~ .X ~J-.ık.ı w~ "(Yurtlannda çöküverdiler) Ne
kalkabildiler ... " geçtiği gibi takattir yani ~~ y1.1;J r~' ~~ ~ (AIIah'ın azabı dolayısıyla kalkmaya güçleri yetmedi.). Üçüncüsü, HO d sOresinin 20. ayetinde ... ~ f .. pı.:ı.Ab~·! ~IS'ı; " ... (gerçeği) işitmeye tahammül edemez/erdi..." olduğu gibi
19 Rağıb el-isfahani, el-Mü{redôt {i ğaribi'l-Kur'ôn, s. 310. ıo Mazi kullanımı için bkz. Bakara, 2/217; Al-i 'imran, 3/9; En'am, 6/35; Enfal, 8/60; Tevbe, 9/42;
Yünus, 10/38; Hüd, 11/13, 88; isra, 17/64; Kehf, 18/97; Yasin, 36/67; Zariyat, 51/45; Rahman, 55/33; Teğabün, 64/16. Muzari kullanımı için bkz. Bakara, 2/273, 282; Nisa, 4/25, 98, 129; Maide, 5/112; A'raf, 7/192, 197; Hüd, 11/20; Nahl, 16/73; lsra, 17/48; Kehf, 18/41,67, 72, 75, 78, 82, 101; Enbiya, 21/40, 43; Furkan, 25/9, 19; Şu'ara, 26/211; Yasin, 36/50, 75; Mücadele, 58/4; Ka lem, 68/42.
21 Haccın farz.iyetini belirten ayette ona güç yelirmekten söz edilir. Bunun anlamı, insanın hac için gerekli olan bütün imkanlara kavuşması, şartların da bunu kolaylaştıracak bir durumda bulunması demektir. Tahsin Görgün, "Hac", DlA, Istanbul, 1996, c. XIV, s. 398. Muallim Naci, istitaate "takat, kudret, güç yetme" anlamını verdikten sonra "Hac, erbab -ı isıitaat için bir farizadır: cümlesini örnek verir. Muallim Naci, Lugat-ı Nôci, Çağrı Yayınları, istanbul, 1995, s. 60.
8 Abdulkadir BAY AM
ağır bulmaktır yani q~'/~ ;;ı~ q~J.iı t~ı .)~i;ı~·_; .~IS' (K,ur'an'ı ve iman emrini -· - dinlemeyi ağır buluyorlardı.). Nitekim ~'Y.J f'Y$' ~i .:ıı 6~~·-ı '1 (Fa lancanın sözünü
dinleyemem.) dendiğinde mana, "Falancanın sözünü dinlemek bana ağır
geliyor." şeklindedir.22 Dördüncüsü, Ma ide sOresinin 11 2. ayetinde t.Y·; y. .. . )ı , .. -~~' 0-! ~.:i,!'-' qç. Jp 01 J..-0,.:; " ..• Rabbin .bize gökten bir sofra in direbitir mi? .. " olduğu gibi fiilin (yapılmasının) istenmesidir. Burada mana, sofran ın inmesini istemektir. Nitekim Yf ... ~ .)1 ;)ji (:-!:·~·! Y, (Falanca ka lkabilir mi?) dendiğinde mana şudur: Sen o kişinin ka lkmaya istitaatinin olduğu n u, bunu yapabileceğ i ni
biliyorsun, fakat ~~'1ı'i onun ka lkmasını isternek daha doğrusu ondan kalkmasını isternek gayesiyle zikrediyorsun, zira o, daha zarifçedir.23
1. Feme'sta'Q (ı~ık.:..ı ~) 1.1. Fiilin Okunuşu
Kehf sOresinin 97. ayetinde ~t;ii ~ 1_;}\.h:..:..ı '-'j ~J~ .S1ıj\k..:.ı ~)· yer alan ~ ~J:.\k..:.ı'nun okunuşu hususunda şunlar ifade edilebilir: Karilerin çoğu, .k-'n ın hafifletilmesiyle ı_;\k..:.ı ~ şeklinde okurken24 ei-Ezherl (ö. 370/980)'nin verd iği
bilgiye göre sadece Hamza b. Hablb ez-Zeyyat (ö. 156/773), ıjth:..:..ı an lamında şeddeli olarak ~J:.d...:.ı ~ diye okumuştur. Böylece o, iki sakini yani ji ve .k'ya idgam edilen .. :.:yı (-=..., .k'ya idgam edi ldiğinde sakin .1 olur) . bir araya
getirmiştir.25 Ebu 'Ubeyd (ö. 224/838), Hamza'n ın ..:.-'yı .k'ya idgam edip .k'yı
şeddelediğini aktarır.26 ei-Cevherl'ye göre de o, idgam yaparak kıraat etmiş ve iki sakini bir araya getirmiştir.27 E bO Ali el- Farisi (ö. 377 /987)'ye göre bu, caiz
22 Türkçe'de de bu bağ lamda "Onun sözünü d inlemeye tahammül edemem veya tahammülüm yok." cümlesini kurmak mümkündür.
23 Ebu Hilal ei -'Askeri, el-Vücuh ve'n -nezôir, s. 66-68. 24 Ebu 'Abdillah Muhammed b. Ahmed ei-Kurtubi, e/-Cômi' lialıkômi'/-Kur'ôn, thk. Hişam Semir el
Buhari, Daru 'alemi'l -kütüb, Riyad, 1423/2003, c. XIII, s. 389. ' el-A'meş de ..;.. 'yı hazfetmeden ı..:..i
~~ı.l2.ı diye okumuştur ki bu, çoğunluğun okuyuşund~n farklıd ır. Yine el-A'şa, J.'nı n bulunması dolayısıyla ._/i ...r'a dönüştürerek yani ibdali uygulayarak ~ı.k.:eı ı..:..i diye okumuştur. Ebu Hayyan
Muhammed b. Yusuf ei-Endelüsi, Te{sfru'/-Bahri'l-muhit, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcud vdğr., Daru'l-kütübi'l · 'ilmiyye, Beyrut, 1413/1993, c. VI, s. 156.
25 Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed ei-Ezheri, Kitôbü Me'ôni'l-kırôôt, thk. Muhammed b. 'id eş· Şa'bani, Daru's-sahabe li't-türas, Tanta, 2007, s. 293. Ebu Hayyan ei-Endelüsi ise, Hamza. ile Ta l ha'n ı n böyle okuduğunu söyler. Ebu HayYan ei-Endelüsi, Tefslru'l-Bohri'l-muhit, c. VI, s. 156.
26 EbU Ca'fer'e göre Ebü 'Ubeyd'in bu aktardığın ı kimse söyleyemez/telaffuz edemez, zira ._r ve
idgam edilen .k sakindir. Bkz. Ebu Ca'fer Ahmed b. Muhammed en-Nehhas, i'rôb.ü'l-Kur'ôn, thk.
Abdülmün'im Halil ibrahim, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1421 h., c. l l, s. 307-308'. 27 Cevheri, es·Sthôh Tôcü'/-luğa ve sıhôhu'/-'Arobiyye, (t,.J.), c.. lll, s. 1255.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 9 .
değ ilken28 ei~Kurtubl (ö. 671/1273)'ye göre vechi zayıf olan bir kıraattir. Hamza
ez-Zeyyat, bu kıraati nedeniyle nahivcilerin ağır eleştirilerine maruz kalırken ibn Haleveyh (ö. 370/980), ibnü'I-Cezer7 (ö~ 833/1429) ve ed-Dimyat7 ei-Benna (ö. 1117/1705) gibi kıraat ilminde öne çıkan alimler de senedden ve Arap
kelamından/di linden güçlü sebepler bu lmaya çal ışarak onu savunma yoluna gitmişlerdir.29
ez-Zeccac (ö. 311/923)' ın yaptığı açıklamaya göre 9ı.k..:..ı t.;j'yu u'i .k'ya idgam ed~rek okuyan lahn yapmıştır, hata etmiştir. Bunu nahivciler el-Halil,
Yunus (ö. 182/798) ve Slbeveyhi (ö. 180/796) ile onların görüşüne katılan herkes
iddia etmiştir. Onların bu konudaki hücceti, u'in sakin olmasıdır. v, (.1'ya) idgam edildiğinde sakin .k olur ve iki sakin bir araya getirilemez. Yine v'nın harekesini je atıp ~~ı.:.:..ı ~derim diyen hata etmiştir, zira ;y::·.ı'nin u'i hiç harekelenmez.30
28 Ebu Ali ei-Farisi'nin açıklamasına göre bu, hiçbir şekilde hareke almayan .:J~.2 .. ı'nin jine
harekesini atamayan ..:.ı ' nın ..ı•ya idgamıdır. idgam edilenden önceki sakin, med harfi olmamasına
rağmen idgam yapılmıştır . .:..o'n ı n birinci fiilde halfedilmesi ve ikinci fiilde bırakılması, bu veche
göre yapı lan idgamdan daha güzeldir. Bkz. Ebu Ali ei -Farisi, el-Hucce li'/-kurrôi's-seb'a, thk. Be'dreddin Kahveci, ll. Baskı, Daru'I-Me'mun li't- türas, Dımaşk-Beyrut, 1413/1992, V, 181-182.
29 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Abdürrazık b. Hamude ei-KadusL "Eseru'l-kıraati'I -Kur'aniyye fi's-sına'ati'l-mu'cemiyye Tcicü'l-'arus nemuzecen", (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Helvan Üniv.
Edebiyat Fakültesi, Kahire, 1431/2010, s. 73-78. Örneğin lbn Haleveyh, ~ıl..:.ı ~·da .!.'yı
şeddeleyerek okuyan Hamza'nın med ve lin harfinin bulunmadığ ı iki sakini bir araya getirmesi nedeniyle kusurlu bulunup yerildiğini, fakat bunda onun bir kusurunun olmadı ğını çünkü
karilerin de örneğin Yunus suresinin 35. ayetinde { .. .ş;y. ~ .:,ıl ... ,. ve Nisa süresinin 58.
ayetinde ~·. · ~ r~ ~ ... ~ görüldüğü gibi şeddeleyerek okudukl arını dile getirir. Bkz. Ebu
Abdiilah el-Hüseyin b. Ahmed ibn Haleveyh, el-Hucce fi'l-kırôôti's-seb', thk. Abdül'al Salim Mekrem. Daru'ş-şuruk, Beyrut 1401 h., s. 232-233. Süfyan es-Sevri, Hamza'nın kıraatindeki her vechin bir mesnedinin bulunduğunu söyleyerek onu savunmuştur. Hamza'nın kıraatine en büyük desteği ise ibn Mücahid (ö. 324/936) vermiştir. Diğer yandan Ebu Şame (ö. 665/1267) de genel olarak mütevatir kabul edilen yedi kıraatten söz ederken bunların içinde bazı şaz unsurların
bulunduğunu ileri sürmüştür. Örneğin Hamza'nın Kehf suresinin 97. ayetinde yer alan ~J.li2..ı ~
ibaresindeki ...:.ı'yı .ı.·ya idgam ederek iki sakini cem etmesini bu şaz unsurlardan saymıştır. Bkz.
Tayyar Al tıkulaç, "Hamza b. Hatiib", DiA, istanbul, 1997, c. XV, s. 512. Bununla birlikte lbıi Mücahid'in eserinde Hamza'nın kıraatini şu sözlerle el eştirdiği de görü lmüştür: Hamza'nın
dışında hepsi, .k'nın hafıfletilmesiyle başka bir deyişle şeddesiz .ı. ile okumuştur. Hamza, ~
~J.li2..ı'yu kastederek .ı.·sı şeddeli olarak ~ıh:.ı ~ şeklinde okumuştur. O, ...:.ı'yı .k'ya idgam eder.
Bu, caiz değildir, zira o, sakin w~ ile sakin idgamlı ..:..'y ı bir araya getirmiştir. Bkz. Ebu Bekir Ahmed
b. Müsa b. ei-'Abbas ibn Mücahid, Kitôbü's-Seb'a fi'l-kırôôt, thk. Cemalüddin Muhammed Şeref, Daru's-sahabe li't- türas, Tanta, 1428/2007, s. 296.
30 Ebu ishak ibrahim b. es-Seri ez-Zeccac. Me'ôni'l-Kur'ôn ve i'rôbüh, thk. Abdülcelil Abdüh Şelebi,
'Aiemü'l-kütüb, Beyrut, 1988, c. lll, 312. ei-Ezheri, Tehzibü'l-luğa'da Hamza ez-Zeyyat'ın (...:.ı'yı)
.k'ya idgam ederek ve iki sakini bir araya getirerek ~J.ıh:.ı ~ şeklinde kıraat ettiğini belirttikten
10 Abdulkadir BAY AM
1.2. Fiilin Yapısı 1.2.1. t_~ı'ya ve Onunla ilgili Fiiliere Genel Bir Bakış ibn Side (ö. 458/1066), el-Muhkem adlı eserinde ~U2..1 ~11..:-!, ~11..:-1, ~eı
ve ~el fiilierine üU.l (ona gücü yetti, takat getirdi, onu yapabildi) anlamını verir
ve şu yapı bilgisini Sl!nar: t_~J. sarftaki kurala göredir. Vası l hemzeli t_lk:..ı ise, mahreçte .k ile
yakınlaştığı için ... :/nın hazfedilmesine göredir . .::Jl;,·nün iki lam (J)ından birinin
halfedilmesiyle söz konusu fiilin hafiflernesi istendiği gibi .:.'nın hazfedilmesiyle de bu fiilin hafiflernesi istenmiştir.
Hemze-i kat'lı olarak t_ık.:..i ise, aslı t,:J.i olan t_l11'daki ikinci kök harfin
harekesinin yerine j i getirmelerine göredir. o CA. bununla birlikte zaittir.31 Biri ._,..'in zait olmayan ivaz/karşılık olduğunu söylerse ona şöyle cevap verilir: ._,.., .; ın harekesinden ivaz olsa da yani onun yerine geçse, ona karşı lık olsa da· za ittir, zira o, ~lks. vb.deki hemzede olduğu gibi gitmiş bir harften ivaz olmamıştır. ibn S7de'nin ibn Cinn7 (ö. 392/1 002)'den aktarımına göre Ebü'I-'Abbas (ö. 286/900), 32
Slbeveyhi'yi bu söz nedeniyle eleştirmiş ve şöyle demiştir: Bir şeyden ancak o kaybedildiğinde ve gittiğinde ivaz yapılır. O, lafızda mevcut olduğunda ise ondan ivaz yapmak için herhangi bir neden yoktur. ikinci kök harf.durumundaki
.;ın harekesi, birinci kök harf olan .k'ya aktarılmıştır, ortadan kaldırılmamıştır,
ancak ve ancak aktarılmıştır. O nedenle de bulunan, kaybedilmeyen bir şeyden ivaz yapmanın gereği yoktur. ibn Cinn7 şöyle demiştir: Sibeveyhi'nin bu sözündeki doğruluk, Ebü'I -'Abbas'ın gözünden kaçtı, onun doğruluğunu hesaba
katmad ı. Ya hatalıdır ki onun alışkanlığıdır ya da görüşünde hata etti, yanlış kanaate vardı. Öte yandan bunda ve ... /in ikinci kök harfin harekesinden ivaz olduğu hususunda Slbeveyhi'nin sÖzünün doğruluğunu gösteren, fetha olan harekenin Ebü'I-'Abbas'ın dediği gibi mevcut olsa da birinci kök harfe nakledilmesidir, zira ikinci kök harf, onu (harekeyi) kaybetmiş ve (birinci kök harf) harekelendikten sonra sakin olup sükCınuyla zayıf düşmüş ve üçüncü kök harf
sakin olduğunda hazfedilebilme durumuyla karşıl~şmıştır. O, ~ ~ ve ei'dır. Bütün ,bunlarda iki sakin bir arada bulunduğu için ikinci kök harf hazfedilmiştir.
ikinci kök harf, harekeli olsaydı iki sakin bir araya gelmediğinden hazfedilmezdi.
Sen görmez misin ki ı~j ~.ki;~ (j t:~ ~i deseydin ikinci kök harf sahih olurdu ve hazfedilmezdi, fakat ondan hareke aktarılıp da kendisi sakin olunca iki sakinin
sonra ez-Zeccac'a nispet ederek "Kim bu kıraatle okursa lahn etmiştir, hata etmiştir." diye bir söz a~tarır. Buna mukabil ez-Zeccac'ı n ifadeleri yukanda geçtiği şekliyledir. ei-Ezheri, Tehzibü'l-/uğa,
(t,..l. ), c. lll, s. 104-105.
31 ibn Side, el-Muhkem, (tf'). c. ll, s. 312. 32 Ebü'I-'Abbas'la kastedilen, Muhammed b. Yezid ei-Müberred'dir.
F.Ü. i.lahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 11
bir araya gelmesi nedeniyle düştü ve bu, ikinci kök harfin maruz kaldığı bir
zayıflık oldu. O nedenle if• ikinci kök harfi zayıf düşüren ve kalb edilip hazfedilmesine yol açan sükOndan ivaz oldu (sükOnun yerine geçti) ve onun
sakin olmasından sonra birinci kök harfin harekesi, ikinci kök harften sakin olması ve üçüncü kök harf sakin olduğunda hazfedilebilmesi nedeniyle maruz
kaldığı zayıflığı gideremez. Onların ._./in dışında başka bir harfi de ikinci kök harfin harekesinin gitmesinden ivaz yapmış bulunma l arı, Slbeveyhi'nin "._..-, ikinci kök harfin harekesinin gitmesinden ivazdır/gitmesine karşılıktır." görüşünü
pekiştirir. O, .::J;i diyenin sözündeki ha (.l..!.ı)dır. O, ha (.l..!.ı)yı sakin k ıldı ve onunla
hemzeyi bir araya getirdi. Buradaki ha (.l.l.ı), ikinci kök harfin fethasının
gitmesinden ivazd ı r, ·çünkü asıl olan, .::Jjji ve ~ji'dür. Bence J• iki husus nedeniyle daha kıyasldir/kurallıd ı r. Birincisi, ortası illetli olanda ikinci kök harfin J
olması, ı.Ş olmasından daha çoktur. Diğeri, su döküldüğünde özü ortaya çı kar ve
onu görenler mutlu ve kedersiz ayrılır. Bu da, onun ikinci kök harfinin J olmasını güçlendirir. Öte yandan el-Kisa!, suyun dökülmesini ifade eden J:) ~d 0~ ibaresini aktarır. Bu da, onun ikinci kök harfinin ı.Ş olduğunu kesin bir şeki lde
ifade etmektedir. Sonra onlar, ha ( .. l..!.ı)yı ikinci kök harfin fethasının ondan birinci
kök harfe aktarı lmasından ivaz yaptılar. Nitekim onu t_\h.:..'i'da da yaptı l ar. Dolayısıyla .::J;I·nün aslı .'· j; ~: ·.ı olmadığı gibi ~l'nün aslının da .!:. j;;:·.ı
olmaması gerekir . .,;. ::· •! diyen e gelince o, ..:>'yı hazfettiği gibi .k'yı hazfetmiştir. Yine .'· ;:·.ı
diyen, .k'yı ıf'e benzemesi için ..:>'ya kalb etmiştir, zira o, hemste onun benzeridir.
Slbeveyhi'nin naklettiği onların 6:':! sözüne gelince ya C:Y' :!'yu kastedip ..:Jl;'nün lamını hazfettikleri gibi .k'yı hazfetmişler ve ziyadeyi de .,A'de b ıraktıkl arı gibi b ırakmışlardır ya da ıf'den sonrasının onun gibi mehmOs olması için ..:>'yı .k'n ın
yerine getirmişlerdir. Slbeveyhi, iki ..:> ile t;.~:.i ~·yu ve C:f-1 ~·yu nakletmiş ve onu bedelde saymıştır.33 Bu bağlamda Slbeveyhi'nin el-Kitôb'ına müracaat edildiğinde aynen şu görülür: Bazıları, C.Y' ;'da (:_.:·; der. Sen dilersen şöyle
dersin: .k'yı ..:Jl;·nün lamın ı hazfettikleri gibi hazfettiler ve ziyadeyi de .'·::~·de b ı raktı kları gibi bıraktılar. Dilersen de şöyle dersin: Onlar, jden sonrakinin onun gibi mehmOs olması için ..:>:Yı .k'nın yerine get irdiler.34 Burac(a Slbeveyhi'nin
33 ibn Side, e/-Muhkem, (c,.Jo), c. ll, s. 313-314.
34 Bu arada Sibeveyhi, ~·ya mahreç ve hems yönünden -~'den daha yakın bir harlin bulunmadığı nı
da aktarır. 'Amr b. Osman b. Kanber Sibeveyhi, ei-Kitôb, ta'lik: Emil Bedi' Ya'küb. ll. Baskı, Daru'lkütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 2009, c. IV, s. 613. Diğer yandan ibn Side'nin Sibeveyhi'ye atfen aktardığı
~1 ı; ile &1 ı.:, Emil Bedi' Ya'küb tarafından neşre hazırlanan e/-Kitôb'dan aranmış, fakat ı.:
~l·ya rastlanmamıştır. ei·Kitôb'da &1 ı.: görülemese de ~ ile ilgili açıklamaya ulaşıl mıştır.
12 . Abdulkadir BAY AM
ternın muzarii olduğu anlaşılan t.-~· !'ya dair iki çozum yolu sunduğu
görülmektedir. Birinci çözüm yolunda t_.-::- !'daki ~. kök harf .k' n ı n
hazfedilmesinden sonra bırakılmış ~·dır ve Jı~:~·-ı'deki ek harftir. ikinci çözüm yolunda ise 6:' !'daki ~. t_Y !'daki kök harf .k' nın yerine getirilmiştir. Dolayısıyla bu v, söz konusu babdaki ek harf değildir. Kök harf .k, Jı;!~·-ı'deki ek harf ı./ gibi mehmOs olmak için v'ya dönüştürülmüştür. Bu durumda da v , .k'nın kök harf
görevini üstlenmiş ve bir bakıma kök harf muamelesi görmüş gibidir. Sibeveyhi'nin bu kullanıma bakışından böyle bir sonuca ulaşılmıştır. S'ibeveyhi ile ibn Side, bu kullanıma yer verseler de ez-Zeccac, .k'sız ~~eı ~ şeklindeki bir kıraati caiz görmez.
ibn Cinni, C;.:' ! t~l·yu nakletmiştir ki ~. kesinlikle .k'dan bedeldir. Sibeveyhi'ye göre onlar, ı./·; .::,ı;Ji·den ikinci kök harfin harekesinin gitmesinden ivaz olarak/gitmesine karşılık olarak eklemişlerdir.35
S'ibeveyhi'nin el-Kitôb'ına bakıldığında onun şu açıklaması görülür: Onların C:Y! tL1..:..1 sözü, ancak ~ t111'dur .•. / i ~'den ikinci kök harfin harekesinin gitmesinden ivaz olarak eklediler.36 .:J_;1 diyenlere gelince onlar, ~i'un ıŞ'sını37 ve .:.ıl1.'ın 38 elif (ı)ini ivaz yaptıkları gibi "'"'yı ikinci kök harfi hazfetmelerinden ve sakin kılmalarından ivaz yapmışlardır. "'"'yı ivaz yapmışlardır,
zira o, eklenir (zait harftir). Bunun benzeri, onların ~ tU......i sözüdür. Bu (kelime), bir fiil olduğu iÇin ji ivaz yaptılar. ı./• fiile eklenince ivaza dahil edilmiştir, çünkü o, fiile eklenen zait haiflerdendir. "'"'yı onun (ı./) konumunda yapmışlardır, zira onların :....jı ve~ sözünde vb.de fiile ilhak edilir.39
Öte yandan EbG Hayyan ei-Endelüsi, &'da hazfedilenin C:-~· ''da olduğu gibi J~l'in .:..'sı olması
gerektiği kanaatindedir. EbG Hayyan ei-Endelüsi, Tefsiru'l-Bahri'/-muhit, c. VI, s. 147.
lS ibn Side, e/-Muhkem, (tf'), C. ll, S. 314. ibn Side'nin bu bağlamda ibn Onni'den aktardığı t_el
~ fiili, el-Hasôis'te ~ ::·1 diye yer bulurken ibn ManzGr, onu ibn Cinni'ye atfen ~ t_eı
şekl inde sunar. Evet bu ku ll anım da, el-Hasôis'te vard ı r, fakat kastedilen, ibn Side'nin zikrettiğidir. Bkz. Ebü'I-Feth Osman ibn Cinni, el-Hasôis, thk. eş-Şirbini Şeride, Daru'l-hadis, Kahire,
1426/2007, c. 1, s. 322; lbn ManzGr, Lisônü'/- 'Arab, (t:,.J.), c. VIII, s. 243.
36 Sibeveyhi, yine ~~Cj ve .:,.-i~_; kelimelerinden ı.Ş'nın h_azfedilip ha (>)nın ondan ivaz yapılmasıyla
<.\~Cj ve ..:_;ı_:j dendiğini, v'nın hazfedilip r'in ivaz olarak eklenmesiyle ,..._ı.ıı dendiğini kaydeder. ·
Sibeveyhi, el-Kitôb, c. 1, s. 51. el-Kitôb'ın başka bir yerinde de C:-9-'' diyenin ~~·i ancak.~ t_U.1·ya
ekiemiş ve ikinci kök harfi n sükGnundan ivaz yapmış olduğu belirtilir. Sibeveyhi, el-Kitôb, c. IV, s. 613.
37 Sibeveyhi'nin açıklamasına göre g l, aslında ..;~:Jl•dur. ı;'yı /ın yerine getirip taklib yaptılar yani bu
iki harlin yerini değiştirdiler. Sibeveyhi, e/-Kitôb, c. lll, s. 518. 38 e/-Hasôis'te belirti ldiğine göre .:ı~.ç kelimesindeki elif (ı), ~:1. kelimesindeki iki nisbet .ş'sının (:). ·~)
birinden ivazdır. ibn Cinni, e/-Hasôis, ll, 292. 39 Sibeveyhi, et-Kitôb, c. IV, s. 417.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 13
ibn Cinni'nin el-Hasôis'inde karşımıza şöyle bir malumat çıkar: Ayetteki
~.ıık.:..ı'nun as l ı, ı_,}.lk.:.:..ı'dur, zira ..:.>, kesret-i isti'mal/yaygın kullanım ve ..b'ya
yakınlığı nedeniyle hazfedi lmiştir. 40 Bu as ıl, kullanılır. Nitekim onun akabinde
Cenab-ı Allah'ın ~~ D ~.ılk.:.:..ı üj~,· sözü vardır. Bu fiille ilgili diğer bir söyleyiş ..:.>'nın hazfedilmesi gibi ..b'nın hazfedilmesiyle ~:=·-ı, üçüncü söyleyiş fethalı
hemze-i kat' ile ~~. dördüncü söyleyiş de yine fethalı hemze-i kat' ile .-.:=·.!'dir. Bu durumda onlar, şu beş söyleyiştir: .'· ;1;- ·.ı ~1 .-. := ·-ı, ~~ ve ~ :=·.1.41 en-Nehhas (ö. 338/950), Slbeveyhi'ye, ei-Asma'i (ö. 216/831)'ye ve ei
Ahfeş (ö. 21 5/830)'e atfen c._y·ı t_lk.:.:..ı, (:.?'! t_\k.:..ı, (:.:·! t_t:.:-) ve(:?' ! t_\1..:..1 şeklinde dört söyleyiş ve ei-Kisal (ö. 189/805Yye atfen de ilk ..:.>'nın kesresiyle C:Y'; .;Jf ibaresini nakleder.42 ei-Kisai'den yapılan aktarım bir tarafa bırakılırsa bunun, ibn
Cinnl'nin aktarırnından farkı, .'· ;=·.!·ye yer vermemesidir. Ebu Ali ei -Kaıi (ö.
356/967), ~ı.l.J~ ~8~ !JJ .... ~ Lo başlıklı ibdalle ilgili konuda ei-Asma'i'ye atfen (:'?:·J ı.:; ile ı:=·.l ~.;'ya yer verir.43 ibn Side, el-Muhassas'ta ei-Asma'i'ye atfen .k ile ..:..>
arasındaki ibdalde yani .k'nın ..:.>'ya dönüşmesi veya .b' nın yerine .:.>'nın getirilmesi
konusunda "kıvrak zekalı" anlamında 0;.1 Y....J ve 0 ,:~; örneğine yer verdiği gibi ı.:; c_y·.l, &1 ı.:;, ~~ ı; ve ~~ ı; örneklerini de aktarır.44 ibnü's-Sikkit (ö.
244/858)'ten ei-Ezher7, (:.-!1-·-1 ı;, ~'; ~;,45 ~ ı.:; ve ve ibn ManzOr (ö. 46~1 ı.:;
40 Nitekim ei-Kurtubi de, şu değerlendirmeyi yapar. ~lk.:.1 ~11.:.:.! anlamında bir söyleyiştir. Bizatihi
~""11.:.:.1 Arap d ilinde o kadar çok kullanılm ıştır ki bazıl arı, ondan ..:/yı hazfedip ~lk.:.! demişlerdir.
Bazıları da, ondan .J.'yı hazfedip ı;.=·! t_l1.:.:.! an lam ında p t_eı demişlerdir ki meşhur bir
söyleyiştir. Kurtubi, el-Cômi' liahkômi'l-Kur'ôn, c. XIII, s. 389. 41 ibn Cinni, el-Hasôis, ı, 322. ibn Cinni, bu bağlamda aynı sayfada Cahiliye döneminde yaşamış ve
islam'a yetişmiş Ciranül'av,d en-Nümeyrl'nin ~~ ::.; & ~ ~~ - ~~ G"l ı~ı ~j "Bizimle
karşı laştığında sende bir kabalı k, serkeşlik ve kibir var. Şunu bil ki biz kibirli olana takat
getiremeyiz/tahammül edemeyiz." beytinde geçen & fiilini muziiraat harfinin zammesiyle ve ..:..
ile ~) şekl inde rivayet ettiğini ifade eder. Buna mukabil Ebu Sa'id es-Sükkeri {ö. 275/888),
rivayet edip şerh ettiği bu divanda ilgili beyitte geçen & fiiline ilişkin şu açıklamayı yapar:
".:,.ı..· ~ .:,.h ~. ~ ve (:f-< aynı anlamdadır.". Divôn'da ~ fiilinin muzaraat harfinde hareke
bulunmasa da şarihin onun d iğer fiillerle aynı anlamı taşıdığına dair ifadesi nedeniyle .:.ı harfinin
fethaylaokunması daha doğru görünmektedir. Nitekim el-Hasôis'te ilgili fiil, muhakkik tarafından
&;-J şekl inde harekel enmiştir. ibn Cinni'nin &;:J rivayetine itibar edilmesi halinde mana, "Biz
kibirli olana boyun eğmeyiz." suretindedir. Ciranül'avd en-Nümeyri, Dfvôn, Matba'atü Dari'l kütübi'I-M ısriyye, Kiihire, 1350/1931, s. 17.
~2 en-Nehhas, i'rôbü'/-Kur'ôn, ll, 308. 43 Ebu Ali el-Kafi, Kitôbü'l-Emôlf, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1416/1996, c. ll, s. 156. ~ ibn Side, ei-Muhassas, c. XIII, s. 281.
~s Tehzibü'/-luğa'da bu, ch-'L- şeklinde yazılıdır.
46 Ezheri, Tehzibü'l~/uğa, (tJlo), c. lll, s. 104.
14 Abdulkadir BAY AM
711/1311) da, ~~ ı;, ~i ı; ve ~ ı; kullanımlarını rivayet eder.~7 Bir m~fessir --ve-Arap dili alimi olan ei-Vahidl (ö. 468/1076) ise, yine onda~ (Y'·i ı:;, C:Y-i ı:;, v
· '-~·l ve &--=-lv şeklinde dört ~öyleyiş aktarır.48 Buna mukabillbnü's-Sikklt, el-Kalb ;;:;_ibdôl isimli kitabında .. ı.hı~ ~81 YY başlıklı konuda örneğin ..:...GJı kelimesini "hesaptaki hata" ve _ .killı kelimesini de "sözdeki hata" anlamında ele alırken
konumuza ilişkin (y·J v, ~~ v ve ~~ v kelimelerini de ele alır ve açıklama yapr~·iasa da onların aynı anlama geldiğini kaydeder.49
ibn Slde, el-Muhkem'de Slbeveyhi'nin iki u ile (:.r·.i v'yu naklettiğini ve
bedelde saydığını ifade etse de el-Kitôb'da bu örneğe rastlanmamıştır. ibn Slde, (:.~·J v'yu el-Muhassas'ta da ei-Asma'l'ye dayandırır. Bu örneği ei-Asma'l'ye dayandıran diğer bir alim de Ebu Ali ei-Kall'dir. Yine bazı alimler, onu ibnü'sSikklt'e atfederler, fakat el-Kalb ve'l-ibdôl'in baz aldığımız baskısında ne yazık ki görülememiştir. Ebu Hayyan ei-Endelüsl (ö. 745/1344), &~·.!'da ..\:.'nın yerine ..:..'nın getirildiğinden başka bir deyişle ibdalden söz eder.50 Zaten bu örneği
alimler u ile ..\:. arasında gerçekleşen ibdal konusunda ele almaktadır. Dolayısıyla t_Cı'daki ilk u, zait hartken ikinci u, kök harf ..\:.'dan bedeldir, onun yerine getirilmiştir.
el-Halil b. Ahmed'in yaptığı açıklamaya göre Araplar, t~!'dan u'yı
hazfedip muzaride <.,>'nın fethasıyla (Y; tU...:.! derler. Onlardan kimi de, muzaraat
harfi ı/yı zammeleyip ~ .. ~ gibi (:.!?'! der.51 ez-Zeccac'ın ifadesine göre ayette geçen ..:..'sız ~U...:.ı fiilinin aslı, u ile ~\.k:.:..ı'dur, fakat ..:... ile .k aynı mahreçtendir. ikisi bir araya geldiği için lafzın hafiflernesi amacıyla u hazfedilmiştir. Araplar'dan kimi, ..b'sız ~eı ~ der. Onunla kıraat caiz değildir. Kimi de hemze-i kat' ile ~
ıj:.U...:.l der ki mana, ~J:-111 ili'dur, çünkü onlar, burada ,_,.:i eklemişlerdir. el-Halil ve Slbeveyhi, şöyle demişlerçlir: Araplar, onu _;ın harekesinin gitmesinden ivaz
47 ibn ManzCır, Usônü'l-'Arab, (c,_J..), c. VIII, s. Z42.
•s Ebü'I-Hasen Ali b. Ahmed el-Vahidi, el-Vasit fl tefsir('l-Kur'ôni'l'mecid, thk. Adil Ahmed AbdülmevcCıd vdğr., Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1415/1994, c. lll, s. 168. EbCı Hayyan eiEndelüsi de, ei-Vahidi gibi aynı malumatı ibnü's-Sikkit'ten aktarır. EbCı H.ayyan ei-Endelüsi, Tefslru'l-Bahri'l-muhit, c. VI, s. 147.
49 Eb Cı Yusuf ibnü's-Sikkit, e/-Kenzü'/-luğavl (el-Ka/b ve1-ibdôl), haz. August Haffner, ei-Matba'atü'IKatulikiyye li'l-abai'l-yesCı'iyfın, Beyrut, 1903, s. 46. Hüseyin Muhammed Muhammed Şeref'in
tahkikini yaptığı aynı eserde ise köşeli parantez içinde iki ..:.. ile ~i ı; da görülür. Dipnotta onun
el-Muhassas'tan eklendiği ifade edilir. Buna mukabil ilgili kelime için el-Muhassas'a mür~caat edildiğinde ibn Side'nin onu ei-AsmaTye dayandırdığı görü lmüştür. O nedenle ibnü's-Sikkit'e atı fta Haffner'in neşre hazırladığı baskı l:iaz alınmıştır. ibnü's-Sikkit, Kitôbü'l-ibdôl, thk. Hüseyin Muhammed Muhammed Şeref, ei-Hey'etü'l-'amme lişüCın i'l-metabi'i'l-emiriyye, Kahire, 1398/1978, s. 129.
so Ebu Hayyan ei-Endelüsi, Te{sfru'l-Bahri'l-muhit, c. VI, s. 147.
sı Halil b. Ahmed, Kitôbü'l-'Ayn, (t,_Jo), c. ll, s. 210.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 15
olarak eklemişlerdir, zira t_ı11'da · as ıl , t;.k1·dır. 52 ei-Ezherl'ye göre söyleyişi böyle
olan, muzaride ı/nın zammesiyle e:~·! der-.53 •
ei-Cevherl'ye göre Araplar, bazen C:Y; t_ı.h.:.! derler. Onlar .1'yla bir araya
gelen .:_,'yı ağır bu lduk larından hazfederler ve asla harekelenmeyen ._/i
harekeleyerek .:_,'yı .1'ya idgam etmeyi çirkin bulurlar.54 en-Nehhas, Slbeveyhi'nin
"ı..r· sükOn üzere mebni olduğu için harekelenemez. Bu durumda .:.>'nın
kendisinden sonraki harfe idgam edilmesi imkansızdır." dediğini kaydeder.55 Bu
görüş, aslında Slbeveyhi'nin el-Kitôb'ında şöyle geçer: Onların ~~ • .::....:..; ve ~ demesi, şazdır. Bu, on ların dilinde çok kullanılınca onun muza'af olmasını hoş
karşılamadılar, muza'af olmayan ::...w ve j..;'de harekenin ulaşmadığı bu harfin
harekelenmesini çirkin buldular. Dolayısıyla (:.~:·!'dan .:_,'yı hazfedip C:-?·! dedikleri gibi onu da hazfettiler. Çok kullan ım nedeniyle ve ._./in harekelenmesi
çirkin bulunduğundan (:.?': dediler. O, zait olduğu için bu, daha doğruydu.
Onlar, c_.?· !'da .1 ile bir araya gelen ..:..'yı ağır buldukları gibi asla harekelenmeyen
jin harekelenmesiyle ..:..'nın .1'ya idgam edilmesini de çirkin buldu lar. O nedenle de ..:..'yı hazfettiler.56 ·
1.2.2. ı_;lk.:..ı ~'dan dnın Hazfedilme Nedenine Farklı Bakışlar et-Taberi (ö. 31 0/923)'nin verdiği bilgiye göre Arap dili alimleri, ~
ı,t.ı.h.:.ı'dan ..:..'nın neden hazfedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Basra ekolüne
mensup bazı nahivciler şöyle demişlerdir: Öyle yaptı, çünkü Araplar'ın söyleyişi,
69.! t_ı.h.:.ı demendir. onunla 6~:· ! t_l12-)'yu kastederler, fakat ..:..>, .1 ile bir araya
getirildiğinde ..:..'yı hazfederler, zira ikisinin mahreci birdir. Bazıları da t_eı dediler
ve onun için J/yı hazfettiler. Kimileri de C:):••! t_ı.h.:.l dedi ve onu hemze-i kat'dan
yaptı. Sanki o, ~ t_ı1t'dur. Dolayısıyla ji J'ın sakin kılınmasından ivaz yaptı. Küfe
ekolüne mensup bazı nahivcilere göre de o, kesret-i isti'mal yani yayg ın kullanım
sz Zeccac, Me'ôni'l-Kur'ôn, lll, 312. Yine bkz. ei-Ezheri, Tehzibü'/-luğa, (t,-.k ), c. lll, s. 104.
s3 Tehzibü'l-/uğa'da p şeklinde yazıl ı ise de bize göre doğrusu ~'dur. ei-Ezheri, Tehzibü'/-/uğa,
(t,_..io), lll, 104. Zekeriyya ei-Ensari, mazide ve muzaride ilk harflerin fethasıyla p t_ıh:..l dendiğin i
belirtir ve muzaride ~! denmesini ilginç bulur. DeNiş, t_ıh:.ı'da aslın t_ı12.ı olduğunu belirttikten
sonra ei-Ferra'ya ait şöyl e bir görüş ifade eder: .:_,, tahfif için hazfedilmiştir, vasıl hemzesi
fetha lanıp kat' hemzesi yapılm ı ştır. Muhyiddin DeNiş, i'rôbü'/-Kur'ôni'/-kerfm ve beyônüh, ll l. Baskı, Daru'l- irşad, Humus 1412/1992, c. VI, s. 33; EbCı Yahya Zekeriyya b. Muhammed ei-Ensari, Tuh{etü'/-bôri, haz. Muhammed Ahmed Abdülaziz Salim, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1425/2004, c. IV, s. 66. Diğer yandan ei-Ferra 'nın Me'ôni'l-Kur'ôn'ında buna rastlanmamıştır.
54 Cevheri, es-Sıhôh Tôcü'/-luğa ve sılıôhu'l- 'Arabiyye, (t,J. ), c. ll l, s. 1255.
ss Nehhas, i'rôbü'l-Kur'ôn, c. ll, s. 308. 56 5ibeveyhi, e/-Kitôb, c. IV, s. 613.
16 Abdulkadir BAY AM
nedeniyle hazfedilmiş bir harftirY et-Taberi'nin KOfe ekolüne ni s pet ederek
sunduğu son görüşün dışındaki diğer malumat, büyük oranda benzerlik
göstererek ei-Ahfeş'in Me'ôni'l-Kur'ôn'ında da geçer.58 Burada dört bakış açısı karşımıza çıkmıştır. Bunlardan ilki, Jı;~:·.ı babıyla doğrudan ilgilidir ve hazfedilen
harf, mahreç yakınlığı dolayısıyla zait ..:.>'dır. Ayrıca mazldeki hemze, kat' deği l
vasıl hemzesidir. O da, Jı~!:·-ı babının mazlsinde görülen vasıl hemzesiyle
uyuşmaktadır ve .k harfinin hazfedildiği · fıilin bu babdan olmasını
güçlendirmektedir. ikinci · bakış açısı da, Jı;i:·-ı· babıyla ilgilidir, fakat hazfedilen
harf bu defa birinci kök harf .!.'dır. ei-Cevher7, ei-Ahfeş'e atfen bazı Araplar'ın .k'yı
ağır quldukları için hazfettiklerini ve &-;-! t_eı dediklerini ifade etse de59 daha
önce de ·geçtiği gibi bununla kıraat caiz görülmemiştir. Üçüncü bakış açısı, Jı;ll babıyla ilgilidir ve ele alınan fiildeki o./• ikinci kök harf )'ın sakin kılınmasından
ivaz yapılmıştır. Ayrıca mazldeki hemze, söz konusu fiil Jı;lj babından kabu l
edildiği için zorunlu olarak hemze-i kat'dır. Tehzfbü'l-luğa'da hemze-i kat' ile ~
~ık.:.1·ya ~.J.111 ~ (itaat etmediler)60 ve el-Kômusü'l-muhft'te hemze-i kat' ile t_\k.:..l
C:Y !'ya ~ t_111 (itaat etti) anlamı verilir.61 ibn 'Abbad (ö. 385/995), Araplar'ın t_t12.ı anlamında t_\k.:..ı ve t_11i anlam ı nda da t_\k.:..l dediklerini ifade eder62 ve
hemze-i vasıllı t_\k.:..ı ile hemze-i kat'lı t_\k.:..f'yı birbirinden ayırır. Dördüncü bakış açısı ise, ..:.>'nın yaygın kullanım nedeniyle hazfedildiğini ortaya koymaktadır. Bize
göre bu bakış açılarından ayetteki ~.J.\k.:..ı ~·ya en uygun düşeni ilkidir.
Hem müfessir hem de Arap dili aiimi olan ei-Vahidi'ye göre ~\k.:..ı ~·nun
aslı, ~t12.ı ~'dur. Birbirine yakın ..:.> ve .k harfleri bir araya gelince hazfederek
hafifletmek istediler.63 Burada diğer müfessirlerin açıklamalarına da yer vermek
gerekirse örneğin ibnü'I-Cevzl (ö. 597/1201), ..:.> ile .k aynı mahreçten olunca
onların tahfif etmek istediklerini ve hazfe başvurduklarını belirtir ve Kemalüddln
el-En bari (ö. 577/1181 )'yi kaynak göstererek Araplar'ın ancak hafifletmek için
t_\k.:..ı dediklerini kaydeder. Nitekim onlar f .. 7~ 0_;.::.. ibaresinde J'yı düşürerek r
57 Ebu Ca'fer Muhammed ibn Cerir et-Taberi, Cômi'u'l-beyôn 'an te'vlli ôyi'/-Kur'ôn, thk. Abdullah b. Abdilmuhsin et-Türki, Hicr Ji't-tıba'a ve'n-neşr, Kah i re, 1422/2001, c. XV, s. 411-412.
ss Ebü'I-Hasen Sa'id b. Mes'ade ei-Ahfeş ei-Evsat, Me'ôni'l-Kur'ôn, thk. Hüda Mahmud Kara'a; Mektebetü'I-Hanci, Kahire 141.1/1990, s. 433-434.
59 Cevheri, es-Sıhôh Tôcü'/-luğa ve sıhôhu'l-'Arabiyye, (e,_J.), c. lll, s. 1255. 60 Ezheri, Tehz1bü'l-luğa, (e,_J.), lll, 104; ibn ManzCır, Lisônü'l-'Arab, (e,_J.), c. VIII, s. 242.
61 Firuzabad~ el-Kômüsü'l-muh1t, .(t_,J.), c. lll, s. 58; Zebidi, Tôcü'/-'arüs, (t_,J.), c. XXI, s. 465.
62 Sahib b. 'Ab bad, el-Muhft fi'/-luğa, (t,..ı. ), c. ll, s. 120. 63 Vahidi, e/-Vasft fi tefsfri'I-Kur'ôni'/'mecfd, c. lll, s. 168. Şevkani, ei-Vahidi'nin verdiği bilgiyi aktarır.
Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkani, Fethu'/-kadfr, Daru'l-fıkr, Beyrut, 1403/1983, c. lll, s. 431.
F.Ü. ilahiyat Fakül tesi Dergisi 23:1 (2018) 17
(~ demişlerdir.64 Buna mukabil Kemalüddin ei-EnbM'nin meşhur eserine bakıldığında şu görülür. ei-EnbM ve Basralılar, ".._,.,, 0;.:-'den kopmuş mudur
yoksa tek başına bir asıl mıdır?" başlıklı konuda KOfeliler'in aksine J_,.-'deki hazfe sıcak bakmazlar, hazifli rivayeti şaz görürler. Kısacası onların görüşü, ..r ve
J_,.....'nin anlamı göstermedeki farklılığı ve diğer sebepler de dikkate alınarak birbirinden a l ınmayan bağıms ız birer harf old uğu yönündedir.65 Dolayısıyla
ibnü'I-Cevzi'nin verdiği örnekte ei-Enbari'ye değil de onun eserinde geçen
KOfeliler'e atıfta bulunması gerekirdi. ei-Beyzavi (ö. 685/1286), birbirine yakın iki harfin bir araya gelmesinden sakınmak için ..:..'nın hazfedildiği kanaatindedir.66
en-Nesefi (ö. 710/1310} ile ibn 'Adil'e göre Q, mahrecinin .l.'ya yakın olması nedeniyle hafifletmek için hazfedilmiştir.67 Ebu Hayyan ei-Endelüsi, ..:..'nın .k'ya yakınlığı dolayısıyla tahfıf için hazfedildiğini belirtir.68 Nizamüddin en-NisabOri
(ö. 730/1329)'ye göre ~lk;.:. 'i ı lafzı tekrar tekrar geçince tahfif için iki yerde ondan ..:J hazfedilmiş, asla dikkat Çekmek ve başlang ı ca dönmek için son(un)da tekrar zikredilm işti r.69
Kur'an -ı Kerim'in i ' rabına dair çalışmasıyla tanınan Safi'ye göre ise durum
şöyledir: Bazı kelimelerden bazı harflerin hazfedilmesinin nedenleri tekarub (mahreçlerin birbirine yakın olması), teba'ud ve temasüldür. Aslı t_lh:.:.ı olan t_lh.:.ı, harfın tekarub nedeniyle hazfedilmesine örnek teşkil eder. Bütün bunlarda gaye,
telaffuzu kolaylaştırmak ve engelleri ortadan kaldırmaktır. 70 Abdülbedi' en
Neyrebani de, şu açıklamayı yapar: Benzerleri bir tarafa bırak birbirine yakın
64 Ebü'I-Ferec ibnü'I-Cevzi, Zôdü'l-mesir fi 'ilmi't-tefsir, l ll. Baskı, ei-Mektebü'l -lslami, Beyrut, 1404/1984,c. V, s. 193.
65 Ebü'I-Berekat Kemalüddin ei-Enbari, el-insôf fi mesôili'l-hilôf beyne'n-nahviyyine'l-Basriyyin ve'lKufiyyin, Daru ihyai't-türasi'I-'Arab~ Kahire, 1961, c. ll, s. 646-647.
66 Ebü'I-Hayr Abdullah b. Ömer ei-Beyzavi, Envôru't-tenzil ve esrôru't-te'vil, haz. Muhammed Abdurrahman ei-Mar'aşli, Daru ihyai't-türasi'I-'Arabi, Beyrut, 1418/1998, c. lll, s. 293.
67 Ebü'I-Berekat Abdullah b. Ahmed en-Neseti, Medôrikü't-tenzil ve hakôiku't-te'vil, thk. Yüsuf Ali Büdeyvi, Diiru'l-kelimi't-tayyib, Beyrut, 1419/1998, c. ll, s. 320; Ebü Hafs Ömer b. Ali İbn 'Adil, elLübôb fi 'ulumi'I-Kitôb, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcüd vdğr., Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut,
1419/1998, c. XII, s. 568. Kur'an'ın i'rabına dair eser veren ei-'Ukberi'ye göre de .:.-, tahfıf için
hazfedilmiştir. Ebü'I-Bekii Abdullah b. el-Hüseyin ei-'Ukberi, ·et-Tibyôn fi i'rôbi'l-Kur'ôn, eiMatba'atü'l-meymeniyye, Mısır, 1306 h., c. ll, s. 862.
68 Ebü Hayyan ei-Endelüsi, Tefsiru'l-Bahri'l-muhit, c. VI, s. 156. 69 ei-Hasen b. Muhammed Nizamüddin en-Nisiibüri, Tefsfru Garôibi'l-Kur'ôn ve reğôibi'l-furkôn,
tahriç: Zekeriyyii 'Umeyrat, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1416/1996, c. IV, s. 461. Alüsi'nin
açı klamasına göre hafifletmek için ve mahreçte birbirine yakı n .1 ve .::.. harflerinin bir araya
gelmesinden sakınmak için için Jı.;?!'in ..:-'sı hazfedilmiştir. Ebü'I-Fazl Şihabüddin es-Seyyid
Mahmüd ei-Aiüsi, Ruhu'l-me'ôni {i te{siri'l-Kur'ôni'l-'azim ve's-seb'i'l-mesôn~ Daru ihyai't-türasi'I'Arabi, Beyrut, tsz., c. XVI, s. 41.
70 Mahmüd b. Abdirrahim Safi, e/-Cedvel fi i'rôbi'I-Kur'ôni'/-kerim, Diiru'r-reşid, Dımaşk, 1418 h., c. XVI, s. 255.
18 Abdulkadir BAY AM
harflerin bir araya gelmesi de, ağır bulunan hususlardandır. Kehf sOresinin 97.
ayetinde yer alan ~J:.ık:.ı ~·daki ..:..'nın hazfedilmesi onunla ilgi lidir.71
Diğer yandan klasiklerden ibn 'Arafe (ö. 803/1401)'nin tefsirinde 1..4.1
~\k:.ı'dan ..:./nın neden hazfedi ldiği hususunda farklı bir bakış açısına da yer verilir. "..:.., ilk geçen ~lh:..ı'da hazfedildiği halde daha sonra ge[en ~J:.~ı'da
neden hazfedilmemiştir?" şeklindeki bir soruya Ebu Ca'fer ibnü:z-.Zübeyr (ö. 708/1308), iki açıdan cevap verir. Birincisi şudur: Birincinin mamulü cümleyken ikincinin mamulü müfreddir ve cümlenin harfleri müfredden daha çoktur. Dolayısıyla ..:..'nın ikinciden değil birinciden hazfedilmesi uygun düşer. ikincisi şudur: Sedde çıkmak, onu delmekten daha kolaydır ve daha hafiftir. O nedenle
..:..'nın on':ln (zuhOrun) amili durumundaki ıj-lh:..ı'dan hazfedilmesi suretiyle hafifletmek uygun düşmüştür.72 ibnü'z-Zübeyr'in Milôkü't-te'vfl'deki açıklaması
ise şöyledir: Cevap şudur: t~ı t_2-! ve t_lh:..! denir. Birincisi asıldır sonra hafifletmek üzere iki harften birini hazfederler. Sedde çıkabilmelerinin
olumsuzlanması istendiğinde ilkin fiil hafifletilmiş halde getirildi sonra onu delebilmelerinin olumsuzlanması istendiğinde harfleri tam olarak fiilin asl ı getirildi. Kuşkusuz çıkmak, delmekten daha kolaydır ve delmek onlara daha zor
gelir. Onun için fiil. daha hafifle hafifletilmiş halde ve daha ağırla da tastamam getirildi ve böylece ikisi arasında uyum sağlandı. Aynı zamanda ikincisi, onların
. seddi ele geçirebilmelerinin olumsuzlanmasının pekiştirilmesi konumundadır.
Dolayısıyla o, uzatılmaya uygundur.73 Tacülkurra ei-Kirmanl (ö. 500/11 06'dan sonra) ile ei-Fi'rOzabadl (ö.
817/141 S)'ye göre hazfin birinciye tahsis edilmesinin sebebi, birincinin mef'Oiü
harf, fiil. fail ve mef'OI iken ikincinin mef'.Oiü, tek isimdir (~). O, uzayınca hazfetmek güzel olmuştur.74 ei-Hatlb el-iskatl (ö. 420/1029) de buna benzer bir
71 Abdülbedi' en-Neyrebani, e/-Cevônibü's-savtiyye fi kütübi'/-ihticôc li'l-kırôôt, Daru'l -ğavsani,
Dımaşk 1427/2006, s. 268. . 72 Ebu Abdiilah Muhammed b. Muhammed ibn 'Arafe, Te{sfru' ibn 'Ara{e, thk. Celal ei -Asyuti, Daru'l
kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut 2008, lll, 103. Bazı modern kaynaklarda ayet, şöyle i'rab edilir: J,
hazfedilen ~J~!:; j1 ~~ .)l :ıhi ~ .... : . .;_; ~·~ Jl .)i ~. G-..{.GJ G-..{.\ı (_:j tW cümlesine atfı sağlaya~ harftir. LO, natiyedir/ol umsuzlayıcıdır ve ~.<.lk.:..ı, mazi fiil ve faildir. .)i ve sonrası (~J;~ .)1), masdar-ı
müeweldir ve ~.<.lk.:..ı'nun mahallen mansub mefulün bihidir. ~.<.U.:.:..ı LO, ~.<.lk.:..ı ~·ya atfedil miştir.
~. mef'Oiün bih olan t;.U (~ ~ fiilinden sema'i mastar} ile ilgilidir/bağlantılıdır. Derviş, i'ri)bü'I
Kur'ôni'/-kerfm ve beyônüh, c. VI, s. 30; Safi, el-Cedıie/ fi i'rôbi'l-Kur'ôni'/-kerfm, c. XVI, s. 254. 73 Ebu Ca'fer Ahmed b. ibrahim ibnü~z-Züb~yr es-Sekafı, Milôkü't-te'vil, thk. Sa'id ei-Fellah, Daru'l
ğarbi'l-islami, Beyrut, 1403/1983, c. ll, s. 790-791. 7
' Tacülkurra Ebü'I-Kasım Mahmud b. Hamza ei-Kirmani, Garôibü't-te{sfr ve 'acôibü't-te'vfl, Daru'l" kıble li's-sekateti'l- islamiyye ve Müessesetü 'ulumi'I-Kur'an, Cidde-Beyrut, tsz., c. f, s. 680; Firuzabadi, Besôiru zev(t-temyfz, c. ı, s. 302.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 19
açıklama yapar. Ona göre ikinci fıil, bir isimle yani ~ ile geçişlidir ve bu mef'Cılü hafif olduğu için fiilin lafzı tam olmuştur. Birinci fiilin mef'Cılü ise, dört unsurdan ibarettir. Onlar ~~. fiil, fail ve ha (...:>) olan mef'Cıldür. Dolayısıyla ~~ti:2.ı'nun lafzı veya telaffuzu ağır olmuştur ki ağırlığını artıran şey kendisiyle birleşmediğinde tahkiki/hakiki şekliyle ortaya koyulması caiz oluyordu, işte iki ağırlık/yük bir araya gelince ve birinci fiil hafifletilmeyi yükfenince ..;..'n ı n hazfedilmesi,. mef'Cılü hafif olan ikinci fiilde değil birinci fii lde l azım gelmiştir.'5
Bedruddln ibn Cema'a (ö. 733/1333)'ya göre Zülkarneyn kıssasında fiilin müfred mef'Cılle ilgili olması, mürekkeb/terkib halindeki ile ilgili olmasından daha hafiftir. ~~ 01, mürekkeb mef'Oidür. O nedenle fiil, hafıfletilmeye uygun düşmüştür. ~ ise, müfred mef'Cıldür. Tahfifi gerektirici bir durumun bulunmaması nedeniyle fiilin onunla lafzı/telaffuzu tam olmuştur.76
ei-Bika'l (ö. 885/1480), ikinci fiile dnın eklenmesinin sebebini şu şekilde ortaya koyar: Burada ..;..'nın eklenmesi seddin üzerine çıkmanın onu delmekten daha zor olduğunu göstermektedir, zira o, yüksektir, serttir, sağ lamdır ve dağın yüksekliğinde demir ile bakırdan tek külçe olana dek birbirine yapışıp
tutun muştur.77
ei-Bika'l, bu bakış açısıyla tek başına kalmış gibidir, zira eski ve yeni alimierin çoğu seddin üzerine çıkmanın onu delmekten daha kolay olduğu kanaatindedir. Nitekim Fazıl es-Samerral, ~~ı1..:..ı ile ~112..ı fiilieri arasındaki kullanım farkına ilişkin şu mühim açıklamayı yapar: Bu, Zülkarneyn'in demir kütlelerinden ve eritilmiş bakırdan yaptığı setle ilgilidir. Bu sedde çıkmak,
ordunun geçmesi için onda delik, gedik açmaktan daha kolaydır. O nedenle meşakkatli, uzun eyle~in aksine hafif eylemden harf hazfedildi ve ~1 ı_,}.ık.:..ı w ~J~ buyuruldu. ikinci fıilde hazif yapılmadı, ona daha uzun olan slga uygun görüldü ve ~ ~ ı;.U2..ı ~-;.3 buyuruldu. Böylece meşakkatli, uzun fiilin aksine hafif fiilden hazifle hafifletme yoluna gidildi. Sedde çıkış, onda delik açmaktan daha kısa bir zaman gerektirince söyleyişin/telaffuzun her eylemin gerektirdiği
zamanla aynı cinsten olması, benzerlik göstermesi için fiilden harf hazfedildi ve fril kısaltıldı_78
75 Hatib el -iskafi, Dürretü't-tenzfl ve ğurretü't-te"vfl, thk. Muhammed Mustafa Ayd ın, Ümmülkura Üniversitesi, Mekke, 1422/2001. c. ll, s. 883-884.
76 Ebü Abdiilah Bedruddin ibn Cema'a, Keş(ü'l-me'ôni fı'l-müteşôbih mine'l-mesôni, thk. Abdülcevad Halef, Daru'l-vefa, Mansüre, 1410/1990, s. 244.
n Ebü'I-Hasen ibrahim b. Ömer ei-Bika7, Nazmü'd-dürer {ı tenôsübi'l-ciyôt ve's-süver, Daru'l-kitabi'l islami, Kahire, tsz., c. xıı. s. 138.
78 Fazı! Salih es-Samerrai, Belôğatü'l-kelime fi't- ta'biri'I-Kur'ôni, 11. Baskı, Şeriketü'l -'atik lisına'ati'lkitab, Kahire, 2006, s. 9-10.
20 Abdulkadir BAY AM
Bu çerçevede Salah ei-Halidi şunları kaydeder: ilk cümledeki ..:,'nın
hazfedilmesi hafifletmek .içindir. Onun için bu harfe ta-i hiffet ismini verebiliriz. Hiffetin/hafiffiğin . sebebi, cümlenin onların sedde tırmanıp çıkmaktan aciz kaldıklarını haber vermesidir. Bu tırmanıp çıkma, öncelikle tırmananın hızlı ve becerikli olmasını gerektirir. Şişman, çabucak tırmanıp çıkmak için hafif olmaya ihtiyaç duyduğundan genellikle bu işten aciz kalır. ilk cümlenin haber verdiği durum budur ve bu, onun geldiği bağlamdır. O nedenle kolaylaştırmak ve hafifletmek üzere fiilden ..:, hazfedilmiştir. Sanki fiil, tı rmananın hafif olmasına yardımcı olmak, katkı sağlamak istediği için ..:, hazfedilmiştir. ikinci fiilde ise ..;.kalmıştır, zira bu, bağlama daha uygundur ve genel atmosferle uyuşmaktadır. Sebebi de, seddi delip yıkmanın gayret, meşakkat, ağırlık/yük ve zaman, ayrıca kazmak ve yıkmak için araçlar, yıkacak, gayret ve sabır gösterecek kişiler
gerektirmesidir. Onların bu işi yapabilmesinden önce de çok uzun bir süre geçer. ikinci cümlenin ifade ettiği bu at~osferde ..:,, fiilde . kalmıştır. işte ..:,, seddin yı kılmasındaki ağırlık . ve gayret havasının resmedilmesi ne, ağ ı r ve meşakkatli
işleme katkıda bulunmak.üzere ağ ırl ık ve yük nedeniyle kalmıştır. Öyleyse fiifin ..:,'sı ilkin hafiflik için hazfedilmiş ve aynı fii ldeki ..:,, ikinci olarak ağırlaştırmak için kalmıştır. Burada şunu ifade etmek isteriz ki Kur'ani ifadede kelimeler, özenle seçilmiştir, genel bağlamla, içinde bulunduğu havayla ve haber verdiği konuyla tam bir uyum içindedir. Bu hiffet .:.ı'sı, Hz. Musa-Hızır kıssasında da geçmiştir.79
ibn 'AşOr (ö. 1973)'un bu bağlamdaki açıklaması da kısaca şöyledir: ıjıh:.ı, 1}\h:.:.ı'nun hafifletilmişidir. Kelimenin tekran hoşa gitmediği için bu iki kelimeyi bir araya getirmek kelamın fesahatında çeşitliliktir. ikisinden daha hafif olanla başlanmıştır. Zahirin gereğ i, ·~J.th:.:.ı fiiliyle başlanması sonra da ıj\k.:..ı fi ilinin zikredi lmesidir, zira o, tekrarla ağırd ır. Anlamdaki fazlalığın bu l unduğu
yerde yapıdaki fazlalığa sahip bir fiilin tercih edilmesi, zahirin gereğine
uymamanın özelliklerindendir, çünkü seddi delebil_mek, ona tırmanıp
çıkabilmekten daha güçtür. Dolayısıyla bu, yapıdaki fazlalığın anlamdaki faztalığa delalet ettiği yerlerdendir.80 Zaten Arapça'da '"Kelimenin yapısındaki ·artış,
manayı artırır." diye bir kural vardır.
1.2.3. ıj.lh.:..ı'nun Hemzesinin Kesrelenme Sebebi
Arap dili ve edebiyatı alimi Ebu Bekir ibnü'I-Enbari (ö. 328/940)'nin açıklamasına göre Fatır sOresinin 43. ayetinde ~- .. .j}lı ~ ~~.;.~ıt yer alan -~~~~
79 Salah Abdülfettiih ei-Hiilidi, Ma'a kasası's-sôbikin fi'l-Kur'ôn, V. Baskı, Diiru'l-kalem, Dımaşk 1428/2007, s. 541. .
80 Muhammed et-Tahir b. Muhammed ibn 'Aşür, et· Tahrir ve't-tenvir, ed-Daru't-Tünusiyye li'n-neşr, TÜnuS··198A, c. XV'l, .s. 38.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 21
kelimesine ~~'da ...,- olan ikinci kök harf dolayısıyla elifin/hemzenin kesresiyle
başlanır. Kehf sOresinin 97. ayeti ~- . -~J~ .)'i ~~lh.:..ı 1.4~ de böyledir. ~lh.:.ı'ya elifin/hemzenin kesresiyle başlanmasının sebebi şudur: Burada asılda kesreli J olan ikinci kök harf vardır. Onun da sebebi, muzaride aslın t;L:·; olmasıdır. Dolayısıyla J'daki kesreyi ağır ·bu lup .k'ya aktardılar. Böylece J• öncesinin kesre olmas ı nedeniyle ı.? oldu. C:Y' ')'dan · ... :/yı t_\h;.:.fdan hazfetlikleri gibi hazfetmişlerdir.81 .
: Kı_raat ve hadis alimi ibnü'I-Cezerl, ~~th:.:.ı ile ~lh.:.ı'ya riasıl başlanacağını şöyle izah ·eder. Kesreyle başlanır, zira muzaride asıl, t:;t.:· !'dur. Onlar, J'ın üzerindeki kesreyi ağır bulup .b'ya aktardılar. Dolayısıyla J• sakin olması ve öncesinin kesre olması nedeniyle ı.? haline geldi. (:Y' !'daki ._:.. 'yı t_\h:.:.ı'dan hazfetlikleri gibi hazfetmişlerdir.82 Görüldüğü gibi bu açıklama, Ebu Bekir ibnü'IEnbarl'nin izahının neredeyse aynısıdır.
1.2.4. ıj.ıh.:.,ı Fiilinin Vezni
~~lh.:.ı fii linin veznine ilişkin şunlar ifade edilebilir: ei-Vahidl, bu fiilin aslını ıjl12.ı şeklinde yansrttrktan sonra Hamza'nın ayette geçen ~~th:..ı'yu J~fin .. :/sını
.k'ya idgam ederek .k'nrn şeddesiyle okuduğunu belirtirken83 açıkça görüldüğü
gibi J~! babından söz etmektedir. ei-Vahidi, bu ifadesiyle ı;th:..ı fiilini t_th:..!'daki
harf sayısına göre J~! babrndan göstermiş gibidir. Galiba o, fiilin aslı olan ~.$.\12.!'yu zikretmesine rağmeri onu değil de doğrudan ıj.lk.:.ı fiilini nazar-r itibara
almaktadır. Buradan hareketle söz konusu baba gitmektedir. Halbuki bu fiil, J~! babından olsa babın zait u' sına denk gelen yerde şu haliyle _b bulunamaz, çünkü -:-'dan önce o.f harfi vardır ve ..::-, ... /den etkilenip .k'ya dönüştürülemez. Mesela
"Falanca oğullarının, kabilenin efendisini öldürdüler veya esir aldılar."
anlamındaki .:ı'iJ ..sı ~~eı cümlesinde geçen ~seı fiilinde ..:..>, .k'ya dönüşmez. Buna mukabil ."avl~dıl;r" anlamındaki ~S\h:.,! fiilinde J~! babının zait .. :/sı '-"''dan etkilenmiştir ve J:.'ya dönüşmüştür. Bu durumda ~11.:.1 fiilindeki· o..!'• birinci kök
harf olamaz. Dolayısıyla ıjıh:.ı fiilinin Jt..?ı babıyla hiçbir ilgisi yoktur. Burada akla hemen şu soru gelebilir. Konunun anlaşılması için ele alınan örneklere bakılarak ..:..'lı ~~eı fiilinin J~! babından o lduğuna kan·aat getirilebilir mi? Bize gör~ bu, mümkün değildir, zira daha önce de geçtiği gibi buradaki ...:.., ~eı fii linin aslı
81 Ebü Bekir Muhammed b. el-Kasım ei-Enbari, izôhu'l-vakf ve'/- ibtidô, thk. t-.:ıuhyiddin Abdurrahman Ramazan, Mecma'u'l-luğati'I-'Arabiyye, Dımaşk, 1390/1971, c. ı , s. 161.. . :
82 Ebü'I-Hayr ibnü'I-Cezeri, et-Temhid {i 'ilmi't- tecvid. thk. Ali Hüseyin ei -Bewab, Mektebetü'l me'arif, Riyad, 1405/1985, s. 68.
· 83 Vahidi, e/-Vasit' (i te{siri'/-Kur'ôni'l'mecid, c. lll, s. 168. Beğavi de, ei-Vahidi'nin eserinde geçen
bilgiyi aynen aktarmıştır. Ebü Muhammed el-Hüseyin b. Mes'üd ei-Beğavi, Me'ôlimü't-tenzil, thk. Muhammed Abdullah en-Nemir vdğr., Daru tayyibe, Riyad, 1412 h., V, 205.
22 Abdulkadir BAY AM
olan ~.}.11=.:.!'daki J.'nın hazfedilmesi gibi hazfedilmiştir veya ~.}.\k.:.fda jden
sonrakinin onun gibi mehmGs olması için ..:.., J.'nın yerine getirilmiştir. Böylece ez-Zecdic'ın kıraatte caiz gormediği ~.}.12-! söyleyişi ortaya çıkmıştır. Bu durumda ı;.ernun .:..'sı, J~! babının zait ..:..'sı olmadığı için onun da J~! babında düşünülmesi mümkün değildir. Burada t~'dan Jt...:;ı babına aktarılmış t_eı gibi
bir fiil akla gelse de o, bizim ele aldığımız 0111 anlamlı ı;.eı fiiliyle hiçbir şekilde alakalr görülemez. Ayrıca böyle bir fiile efe rastlanmamıştır.84 Bütün bunlardan hem J.'lı ı;.ıh:..rnun hem de ..:..'lı ı;.ernun e}> (t,~ t_U.)dan Jı;i;'·! babında aslı
ı;.t1=.:.ı olan iki söyleyiş olduğu sonucuna varılabilir.
Bu arada Sahihu'l-Buhôri'de ayetteki ıfıh:..ı ~·ya şöyle bir izah getirilir:
"0, ti .'- :1.1'den j•!:··! olan t_lk:.:..ı'dır. Onun için (:?'! t_ık.:..1 diye fethalanmıştır. Bazıları da (Y'! t_l1=:.ı der.".85 Sahihu'l-Buhôri üzerine yazılan el-Muhtasaru'n
nasih'in Ahmed b. Faris es-Sellüm tarafından yapılan tahkikinde "0, ti ~'den j•;:·.ı olan t_li2..ı'dır. Onun için (:.?:·! t_ı1.:..1 diye fethalanmıştır. Bazıları da (:!?:.! der." şeklinde bir ifade vardır. Muhakkik, (:?:·; t_ıh:..t'daki (:.!?: ' ! ile ilgili olarak dipnotta "Asılda böyledir ve o, sonras ının delaletiyle tashlftir. es-Sahih'te
(:!? '-;'dur." uyarısında bulunur.86 Burada 4.1 ~ fiilinde J.'nın fethalı aktarılması,
kanaatimizce doğru değildir. Doğrusu, J.'nın zammesiyle veya kesresiyledir. ibn Hacer (ö 852/1449) <-11.:-ı'nın ti .'- :b' den j• !:· ı oldug· unu o nedenle ~ ~11.:.1
. ' L • ' 1..-·· - L
diye fethalandığını belirtir. Akabinde de bazılarının (:?:·ı t_lk:.:..ı (yani t_ı1..:.1'dan hemzenin fethasıyla ve(:.!?' ~'dan c/nın zammesiyle) dediklerini akta.rır.87
Sahihu'l-Buhôrf'deki ifadeler üzerine en geniş şerh 'Umdetü'l-kôrf'de
karşımıza çıkar. Bedruddln ei-'Aynl (ö. 855/1451) şöyle der: "0, "t_\h:.ı, y;:··l'dir."
sözüyle ..:..'s ı z olarak hemzenin fethası ve ._,..'in sükGnu ile t_\k.:.l müfredinin çağulu durumundaki ı;.ık.:..ı L.;j'nun vezninin asl ında j•;:·.ı olduğuna işaret etmiştir. Zira o, J.'nın zammesi ve t'ın sükünu ile ~'dendir. Onun da sebebi, ~ _ra; gibi birinci babdan olmasıdır, fakat o, t,:kıı'dan olduğu için vavlr ecveftir. ti Jı; ve ti ..01 gibi ti t_\1 ve ti ~denir. t_11, Jı•':'·l babına aktarılrnca j;::·.ı vezninde t_112-! oldu
sonra ..:.., harekesi hemzeye aktanldıktan sonra tahfif için hazfedildi, (fiil)
s.s Örneğin en geniş kapsamlı sözlüklerden Usônü'l- 'Arab ile Tôcü'/-'arüs'ta böyle bir fiil yer almaz. 85 Ebü Abdiilah Muhammed b. ismail ei -Buhari, Sahfhu'l-Buhôri, (kitabü'l-enbiya, babü kıssati
Ye'cCıc ve Me'cüc), Çağrı Yayınları, istanbul, 1401/1981, c. IV, s. 109. 86 ei-Mühelleb b. Ebi Sufre et-Temimi, e/-Muhtasaru'n-nasfh fi tehzibi'/-Kitôbi'l-Cômi'i's-salıfh, thk.
Ahmed b. Faris es-SeiiCım, Daru't-tevhid-Daru Ehli's-sünne, Riyad 1430/2009, c. IV, s. 19. 87 Bu malumat Fetlıu'l-bôrf'nin Beyrut 1379 h. baskısından alınmıştır. Bu, Mısır 1378/1959
baskısında ise şöyledir: "e._lk-ı, .! ..:....lo'den '-W:-ı'dir. Onun için~ e._ık...i diye fethalanmıştır.
Bazıları da tJ=-< tlh.:..ı der yani t_lh.:..ı'dan hemzenin fethasıyla ve e:J=-<'dan ı/nın zammesiyle.".
Bb:. ibn Hacer ei-'Askalani, Fethu'l-öôrf, haz. Muhammed Fuad Abdülbaki vdğr., Daru'l-ma'rife, Beyrut, 1379 h., c. VI, s. 385-386; a.mlf., Fethu'l-bôrf, Şeriketü mektebeti ve matba'ati Mustafa eiBabi ei-Halebi ve evladihi, Mısır, 1378/1959, c. VII, s. 194-195.
F.Ü. i lahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 23
hemzenin fethasıyla ve ._/in sükeinuyla tı1:..1 oldu. Buna ··"Onun için t_ı.h:..l diye
fethalanmıştır." sözüyle işaret etti yani .::.> hazfedilip harekesi hemzeye aktanldığı için. Mazlde hemzenin · fethası ve muzaride t$'nın .. fethası ile C:Y! tı.h:..l denir,
fakat bazıları muzaride t$'nın zammesiyle (C:.l:ı' !). ,ı::Jer. Muzaride t$'yı fethalayan onu Co#. tı1'dan, zammeleyen L,~ t_ı1'dan yapar. "itaat etmek ve boyun eğmek" anlamında ~ ~ ~~ ~111 ve dı1 ~ C:#.J L,-kı ~ t_ı1 denir. isim 4.$-&.ıı•ti r ... Ayette ~.J.ı.k::..ı l;j'daki ~ı.k::..ı da, asla göre Jı•':'·! babındandır ... Ben bu konuyu gerektiğ i gibi yazan bir şarih görmedim. Bize bahşettiği nimetleri hasebiyle Allah'a hamd olsun.''.88
Sah'ihu'L-Buhôr'i'de ve şerhlerinde yapılan açıklamaların özü şudl,dr.:·. Söz
konusu fıifin mazlsi t_ı.h:..l ve muzarii C:.?' !'dur. Sebebi de .::.>'nın harekesinin hemzeye aktanldıktan sonra tahfif için hazfedilmesidir. Burada şunu hatırlatmak gerekir: Evet ayetteki her iki fiilin de Jı;!:'·l babından kabul edilmesi son derece
yerindedir, fakat sonraki C:Y; t_ı.h:..l i le ilgili a~ıklamalar, · dilcilerin
açıklamalarından çok farklıdır. Galiba el-Buhar!, ayetteki ~.J.lh:..ı fiilinin ti tı11'den olduğunu belirttiği için mazlde tlh:..l der, bu fiili Jı; !:'·! babından kabul ettiği için de muzaride C:Y! der. Halbuki dilcilerin açık lamalarından husule gelen sonuca
göre t_\1.:.1 fiili, ...r ivaz kabul edildiği için t_ı11 anlamıyla JlX11 babındandır ve onun muzarii C:.b' !'dur. Genel anlayışa göre de ayetteki ~U:..:.ı fiilinin aslı ı_,s.Ui.:..ı'dur. .::.>,
.k'yla olan mahreç yakınlığı nedeniyle ağır bulunarak tahfif için hazfedilmiş,
başta ki ·hemze, vasıl hemzesi kabul edilmiş ve mazlde ~.J.ık.:..ı, muzaride de gayet tabii ki 6b'! denmiştir. Dolayısıyla ayetteki ~.J.ı.h:..ı fıiline ei-Buhari'nin bakışı,
genel aolayıştan çok farklı görünmektedir. · Ünlü müfessir Ebu Hayyan ise şu açıklamayı yapar: t_ı.h:..ı'nın aslı, j;i:·.ı
veznindeki t_ı.k::..fdır. Dolayısıyla t_ı.h:..ı'da hazfedi len, asıl/kök olan ..k'nın varlığı nedeniyle J~!'in .. :/sıdır ve hazfedilenin kök harfi .k olmasını gerektiren bir durum da yoktur. Sonra J~fin .::.>'sının yerine .k'yı getirdiler. Burada Ebu Hayyan t_ı.k::..!'yı Jı;!:··! babından kabul ettiği halde t_\.k.:.ı'yı o baba değil Jt..?! babına
sokar. O, bu izahıyla t_lb.:.:..ı'daki . .::.>'nın hazfedildiğini kabul etmez. Hazfedilen J~!'in ..:..'sıdır ve onun yerine gelen kök harf .k' dır. Böylece o, t_U...:.ı'yı J~! babına aktarmış olur. Ebu Hayyan'ın bu açıklamasına katılmamız mümkün değildir, zira·
Jl01 babının .::.>'sın ın hazfedilip yerine bu baba aktarılan bir fiilin birinci kök harfinin koyu lduğu bir örnek olmasa gerek. J~l'in .::.>'sının yerine kök harf .k geldiyse ondan önceki ...r harfinin konumu nedir? Bildiğimiz kadarıyla bu babda ek harf hemzeden sonra o baba aktarılan fiilin birinci kök harfi yer alır. Ebu
Hayyan, bu ._./le ilgili herhangi bir açıklama yapmaz. O, bu ._/in ivaz olduğunu
88 Ebü Muhammed Bedruddin Mahmüd b. Ahmed ei-'Ayni, 'Umdetü'l-kôri, Daru ihyai't-türasi'I·Arabi, Beyrut, tsz., c. XV, s. 235.
24 Abdulkadir BAY AM.
düşünmi,işse ona da katılamayız, çünkü ,_,.:in ivaz olarak kullanılması t_ıh.:J·da karşımıza çıkar ve o da, J~l babından değil Jı;il babındandır.. Ayrıca Jı...:.;l'in ... :/sında ibdal olabilmesi yaiıi ._:..'nın ..k'ya dönüşebilmesi için o baba aktarılan fiilin birinci kök harfinin J' değil ./ olması gerekir. Bu da, bizim düşüncemizi
desteklemektedir .. 89
Tefsir, nahiv ve kıraat alimi Tacülkurra'ya göre t_l12.ı asıldır, t_th:..ı ._:..'nın hazfiyledir. t_I.S:-h ..k'nın hazfiyledir ve vezni F!'dir .. Hemzenin fethasıyla t_th:..i, ~l veznindedir ve nadirdir .. 90 Alim, burada Slbeveyhi'den jin onun
harekesinin gitmesinden ivaz olduğunu belirtir. EbüssuCıd Efendi (ö. 982/1574) ile ismail Hakkı Bursevl (ö .. 1137 /1725),
"1}-tk.:..ı 1..4i, tahfif için ve birbirine yakın iki harfin bir araya gelmesinden sakınmak için J~ı'in ...;..'sının hazfiyledir .. " derken açıkça görüldüğü gibi Jı...:.;ı'den söz
etmektedirler..91
Sözlük müelliflerinden ei-FeyyCıml (ö .. 770/1368-69), t_ti2.!'dan ...;..'nın hazfedilip muzaride baştaki muzaraat harfinin fethasıyla (:b'! t_th:..ı dendiği gibi onun zam me yapılabildiğini de ifade ettikten sonra Ebu Zeyd'in "Onlar, bunu yJ1 ':/ı;il ~·e benzettiler .. " sözünü aktarır. Bize göre ei-FeyyCıml'nin C;.b' !~nun tY:! şeklinde söylenebildiğini ifade ederken mazlnin t_th:..l olduğuna dikkat çekmesi
gerekirdi..92
ei-F7rCızabad7, şaz kıraatler arasında hemzenin fethasıyla ı;..th:..i 1..4i'yu zikreder ve onun veznini G(;;·J şeklinde verir. Açıklamasını şöyle sürdürür: Onun benzeri ~ veznindeki 0~il'dır, onun benzeri W>) ~"j.j k:.:.ı'dır yani 1>-1, vezni
yl:-ı'dir, y..:.:-ı olduğu da söylenmiştir .. Ayrıca U'• ._:..'dan bedel olduğu için vezni jci!'dir denmiştir.93 Burada ei-FirCızabadl'nin k:.:.ı fiiline ilişkin açıklamasının
ardından el-Kitôb'dan şu bilgiyi aktarmak isteriz: "Onlar, j;~~ ·-ı (vezninde) olan ~ı'den ._:..'yı ~'nün lamını hazfetlikleri gibi muza'aflık (aynı cins iki harfin
bulunması) dolayısıyla hazfettiler .. ".94 Bize göre Slbeveyhi'nin eserinde aktardığı b~ görüş, ei-F7rCızabad7'nin k:.:.ı'ye dair aktardığı yl:-ı ve y..:.:-ı vezinlerini daha
sağlıklı hale getirmektedir. ' Diğer yandan (:b'! t_tk:..l fiilindeki J''in aslı t;.11 olan t_ı1i'daki ikinci kök
harfın harekesinin gitmesinden ivaz olarak eklenmesine, mazldeki kat'
89 Ebü Hayyan ei-Endelüsi, Te{sfru'l-Bahri'/-muhit, c. VI, s .. 147. 90 Kirmani, Garôibü't· te{str ve 'acôibü't·te'vi/, c. 1, s. 680. 91 Bkz. Ebüssuüd Efendi, irşôdü'l- 'ak/i's-selim ilô mezôye'l-Kitôbi'/-kerfm, thk. Abdülkadir Ahmed
'Ata, Mektebetü'rcRiyazi'l-hadise, Riyachsz., c. lll, s. 555; ismail Hakkı Bursevi, Te{sfru Rühi'/beyôn, Mektebetü Eser, istanbul, 1389 h., c. V, s. 299.
92 Bkz. Feyyümi, el-Misbôhu'l-münfr, (t,-.1.), s. 144. 93 Bkz. Fırüzabadi, Besôiru zevi't-temyiz, c. ı, s. 303. 9~ Bkz. Sibeveyhi, el-Kitôb, c. IV, s. 613.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 25
hemzesine ve muzaraat harfinin zammesine, ayrıca fiilin t_\11 anlamında kullanılmasına bakılarak onun J~j babından olduğu sonucuna varılabilir. ibn Slde, bu fiile t_U2..!'da ve t_l1..:..!'da olduğu gibi.011i anlamın ı verse de onun t_lh:..! ile
kökün dış ı nda herhangi bir ilintisi yoktur. Zaten birçok kaynakta t_\1..:..1 fıi l ine ibn Slde'nin aksine t_\11 anlamı verilmektedir ve t_11i'dan olduğuna dikkat çekilmektedir. Dolayisıyla bunun ayette geçen ~tk..:..ı ile aynı babda bulunduğu
düşünülemez. t_tk..:..i ile benzer söylenişe sahip olan ve ibn Cinnl'nin c/sını ..!.'dan bedel gördüğü t_ei için de bu minvalde değerlendirmeler yapılabilir.
1.3. Fiilin ve Yer Aldığ ı Ayetin Anlamı Kehf sOresinin 97. ayetine Mukatil b. Süleyman (ö. 150/767)'ın tefsirinde
@~ '~tc • .·1::. - w ... ~ ,_y;.~ıı ·~ .J~ ~ <JD ! d.;; .)i ı~.~ ,~i-- .)lı '.:ti ili · ı~u..:.ı ili "\, ')~ ~ Q ') / ' ' ~ '/ l; --~ V , --~ ~ ~ .. ~ ')~ ~ ~ ~
~ ti ı,;.:ti ~,;'J <.?""'< ~.}.I.J2-ı ~.,;3 0~.1;; ~ (Ne onu (seddi) aşmaya/üzerinden geçmeye güçleri yetti, Zuhruf 33'te "üzerine· binip çıkacakları merdivenler" olduğu gibi, ne de onu (seddi) delmeye güçleri yetti.)95 ve ez-Zeccac'ın Me'ôni'l-Kur'ôn isimli
95 Sa'leb!. Mukatil'in verdiği manayı yansıttığı gibi delme (ı.;ı,;)nin ardından ~~ &-=
(aşağısından/altından) kaydını düşer. Bu kaydı düşen diğer bir müfessir de, ei-Maverdi'dir. Onu Katade'nin söylediği ifade edilir. Ebü'I-Hasen Mukatil b. Süleyman, Te{slru Mukatil b. Süleyman, thk. Ahmed Ferid, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1424/2002, c. ll, s. 301; Ebu ishak Ahmed esSa'lebi, el-Keşf ve'l-beyôn, thk. Ebu Muhammed b. 'Aşür, Daru ihyai't- türasi'I -'Arabi, Beyrut, 1422/2002, c. VI, s. 199; Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed ei-Maverdi, en-Nüket ve'l-'uyün, thk. esSeyyid b. Abdilmaksud b. Abdirrahim, Daru'l-kütübi'l -'ilmiyye, Beyrut, tsz., c. lll, s. 344. Yine bkz. Beğavi, Me'ôlimü't-tenzil, c. V, s. 205; ibn 'Adil, ei-Lübôb fi 'ulümi'I-Kitôb, c. XII, s. S68~Ebu Hilal' e
göre ;~~ı· un aslı, yükselrnek ve yukarı çı kmaktandır (jillı). ;;j:ıı ve türevlert' 'T<u(an'da yedi
vecihte/farklı anlamda kullanılır ve onlardan biri de, Kehf suresinin 97. ve Zuhr'uf sôi:e~inin 33.
ayetlerinde görüldüğü gibi yükselrnek (,~:il)tir. Ma'mer b. ei-Müsenna, ibn Kuteybe, en-Nehhas
ve Ebü Hilal, ~J~-0; .)1 ibaresine "onun üzerine çıkmak" ve Ebu Hayyan ei-Endelüsi de, "onun
üzerine ulaşmak" anlamını verir. Ebu 'Ubeyde Ma'mer b. ei-Müsenna, Me_côzü'I-Kur'ôn, thk. Fuat Sezgin, Mektebe.tü'I-Hanci, Kahire, 1374/1954, s. 416; Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ibn Kuteyqe, Garibü'l-Kur'ôn, thk. es-Seyyid Ahmed Sakr, Daru ihyai'l-kütübi'I-'Arabiyye, Kahire, 1378/1958, s. 271; en-Nehhas, Me'ôni'l-Kur'ôn, thk. M. Ali es-5abuni, Mekke, 1409 h., c. IV, s. 295; Ebu Hilal ei-'Askeri, ei-Vücüh ve'n-nezôir, s. 327-328; Ebu Hayyan ei-Endelüsi, Te{slru'I-Bahri'lmuhit, c. VI, s. 155. "Onun üzerine çıkmak" anlamı iÇin yine bkz. el-vahidi, el-Vaslt fi te{sfri'IKur'ôni'l'mecid, c. lll, s. 168; Ebü'I -Kasım Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri, ei-Keşşô{ 'an hakôikı ğavômizı't-tenzll ve 'uyüni'l-ekôvil fi vücühi't- te'vll, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcud vdğr., Mektebetü'l-'ubeykan, Riyad, 1418/1998, c lll, s. 616; Ebu Muhammed Abdülhak b. Galib ibn 'Atıyye, el-Muharreru'l-veciz, thk. Abdüsselam Abdüşşafı Muhammed, Daru'l-kütübi'l - 'ilmiyye; Beyrut, 1422/2001, c. lll, s. 543; ei-Beyzavi, Envôru't-tenzll, c. 111 •. s. 293; Nesefı, Medô!ikü't-tenzil, c. ll, s. 320; Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed el-Hazin, Lübôbü't-te'v'il fi me'ôni't-tenzll, tashih Muhammed Ali Şahin, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1415/1995, lll, 178; Bikii;i, Nazmü'd-dürer, c. XII, s. 138; Ebüssuud Efendi, irşôdü'l-'akli's-selim ila mezôye'I-Kitôbi'l-kerim, t'. lll, s. 555; Alusi,
Rühu'l-me'ôni; c. XVI, s. 41. Aslında ..,ı;i.ı .:;~ ;$dağın üzerine Çıkmayı, : ::iı .:;_:.; ~evin üzerine
26 Abdulkadir BAY AM
eserinde .J$ .)i ıy.\1.:.....1 ı.._, ~41_, ~\...ij/Y ~ ~~ .)i lj):ti ı.. (Yüksekl iği, duzlüğü/ pürüzsüzlüğü, yumuşaklığı nedeniyle onun üzerine çıkmaya güçleri yetmedi, 96
onu delmeye de güçleri yetmedi.) anlamı verilir.97 Lugat ve hadis alimi Gulamu ~ ~ ~, ~ . ... t , .. , • -; 1
Sa'leb (ö. 345/957) de ı; :<,?1 ·~IJ ıy.l.k:.....ı_, lyl.k.-1_, -~ :~ı t;o.; .. .ı..::...:ı~ ~ ~ .:.ıı •J~ .:.ıı
lj).U (Ne ona tırmanıp çıkmaya güçleri yetti ne de onu delmeye güçleri yetti. ~U..:..1 ile ı;-112-ı, ayn ı anlamdadır yani lj):ti, ı.. ile lj):ti ı.. anlam1ndadır.) şeklinde bir ifade kullanır.98 Burada ı;U..:..ı fiili, ı_,;.ll ile karşı lanmıştır ve ~.}.\h:..ı ile ı;\12-ı aynı
anlamda kabul edilmiştir. Kaynakların çok büyük bir kısmında bu ayette geçen ı;U..:..ı ile ı;U2..ı'nun söz konusu lj)JJ fiiliyle karşılandığı görülmektedir. Örneğin Ebü'I-Leys es-Semerkandl (ö. 373/983)'nin tefsirindeki .)\ ı_,;:ti ı.;J c:si ,ı_;.\h..:.ı ı.;J ~~ ~ -~ lj):ti '-' c:si ,w;~ ~~1.12..1 ı;j . ..l!..lı 0;1 ~~ 01 :~.~_,~(Ne seddin üzerine çıkmaya güçleri yetti ne de seddi delmeye güçleri yetti.),99 Fahruddin er-Razi (ö.
606/1210)'nin tefsirindeki ~-;L .Y:-~ ~ ~ ~j ~Wj ~~~ .Y,.~ ~ ~~~);:. lj).ll ı; ~l>Jj (Yüksekliği~· düzlü'ğü, yumuŞaklı~ı nedeniyle ona çık~aya güçleri yetmedi ve sertliği, sağlamlığı; k(llır:ılfğı, yoğunluğu ve sıkılığı nedeniyle de onu delmeye güçleri yetmedi.)100 velbn Kesrr (ö. 774/1373)'in tefsirindeki 0;1 ı_,'ı;'a! ~~ Js. lj):ti ı; ~~ .X ~ J;:. l.ı.):ti ~j ~~ ılı (Ne bu seddin üzerine çıkmaya güçleri yetti ne de onu altından/aşçığısından delmeye güçleri yetti.) ibareleri101 bunu kanıtlar
niteliktedir. Buna ·. mukabil görebi ldiğimiz kadarıyla tefsir kaynaklarından
Rev.ôi'ı..(He{sfr'de ~~ ~ Js. lj):ti ı;j 'rtF;,J ~# ~u.i ı.. (Zayıf olmaları nedeniyle ooa. çıkmaya. takatieri yetmedi/takat getiremediler ve sertliği, katılığı yani
çıkmayı, ~~ ~ çatıya çıkmayı, onun üzerinde olmayı, ~J ::}.s. bir şeyin yukarısına çıkmayı,
mesela ~ı ~ ağaca çıkmayı ifade eder.1!~ı .:,_l; cümlesi de, duvarı arkasına ulaşacak şekilde delmek, onda delik, gedik açmaktır.
96 Sanki onda tu tu Iabilecek bir şey yoktur. 97 Zecciic, Me'ônh-Kur'ôn, c. lll, s. 312. 98 Ebü Ömer Guliimu Sa'leb ei-Baverdi, Yôkütetü's-sırôt {i te{siri ğaribi'I-Kur'ôn, thk. Muhammed b.
Ya'küb et-Türkistani, Mektebetü'l-'ulüm ve'l-hikem, MeCJine, 1423/2002, s. 330-331 . Ebüssuüd
Efendi ile Şevkani de, tU.....ı'n ı n anlamında ttı.:-ı'ya yer verir. Bu da, onun iki kelime arası nda
herhangi bir fark görmediğinin bir göstergesiqir. Ebüssuüd Efendi, irşôdü'l-'akli's-selim i/ô mezôye'I-Kitôbi'l-kerim, c. lll, s. S55; Şevkani, Fethu'l-kadir, c. lll, s. 431 .
99 Ebü'I-Leys es-Semerkandi, Te{siru's-Semerkandi, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcüd vdğr., Daru'lkütübi'l-' ilmiyye, Beyrut, 1413/1993, c. ll, s. 313.
100 Fahruddin er-Razi, Me{ôtihu'/-ğayb, Diiru'l -fıkr, Beyrut, 1401/1981, c. XXI, s. 173. 101 Ebü'I-Fida ismail b. Ömer lbn Kesir, Tefsiru'/-Kur'ôni;l-'azim, thk. Sami b. Muhammed es-Selaiıie,
ll. Baskı, Daru tayyibe, Riyiid, 1420/19991 c. V, s. 197. Mezkür fiilieri ı_,;,jj ile karşılayanlar için ayrıca
bkz. ibnü'I-Cevzi, Zôdü'l-mesir, c. V, s. 194; EbCı Hayyan ei-Endelüsi, Te{siru'/-Bahri'l-muhit, c. VI, s. 155-156; SüyCıti, Mu'terekü'/-akrôn {i i'côzi'i-Kur'ôn, tashih: Ahmed Şemsüddin, Daru'l -kütübi'l'ilmiyye, Beyrut, 140B/1988, c. 1_1, s. 220; ismail Hakkı Bursevi, Rühu'/-beyôn, c. V, s. 299;.Ş~vkani,
Fethu'/-kadir, c. lll, s. 431. Yine bkz. Zebidi, Tôcü'/-'arus, {R), c. XXII, s. 496. ·
·F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 27
sağlamlığı nedeniyle onu delmeye de güçleri yetmedi.) ibaresi102 karşımıza çıkar. Burada ~~\k..:.ı'nun ~Jt11 ve ıj.ıl2..ı'nun ~):G ile karşılandığı dikkati çekmektedir.
Ebu Hilal ei-'Asker7, ayette geçen ~~U...:.ı fiiline ilişkin "r;.\k..:.r, ~~ı1:2..r ile ilgili bir söyleyiştir. ~!~\.,:·.'3 ~~~ ~~ denir." şeklinde bir ifade kullanarak 103
as lında onun ı;.ı1:.:.ı ile ayn ı anlamı taşıdığına işaret eder. O, bunu istitaatin takat anlamına değinirken ele alır. ei-F7ruzabad7, istitaatin Kur'an'daki üç fa rklı
anlamına değinirken üçüncüde ~:ı;iı -..:...~~ •)iıı (bedeni güç ve kuwet) anlamına yer verir ve Kehf suresinin 97. ayetindeki ~t;.t; ti ~~ı1:2..ı t;j .. ·~' ibaresini örnek getirir.104 ez-Zerkeşl, "Kehf suresinin 97. ayetinde istitaatin olumsuzlanmasıyla
fıilin mümkün olmakla . birlikte· meydana gelmesinin mümkün olmarnası
kastedilebil ir." görüşündedir.105 es-Süy0t7 (ö. 911 /1505) ise, "Kudreti n ve imkanın olumsuzlanması kastedilebilir." kanaatindedir.106
ibn Keslr'in tefsirindeki açıklamasına göre sedde çıkmak, onu delmekten
daha kolay olunca herbiri, kendisine uygun olanla karşılanıp vj ~;~~ 01 ~~U...:.ı ~~ ~t;i; ti ıj.ı1:2..ı buyurulmuştur. Bu da, onların seddi delmeye ve ondan hiçbir şeye
güçlerinin yetmediğinin bir göstergesidir.107 ibn Keslr, el-Bidôye ve'n-nihôye'de
ise bu bakışını şu ifadelerle somutlaştırır: O, kerpicin yerine demiri ve çamurun yerine bakın koydu/kulland ı . Onun için Cenab-ı Allah, ~;;~ 01 ~~U...:.ı ~ buyurdu yani merdivenler vs. ile ona çıkamadılar, Q; ti ıj.t12.ı üj buyurdu yani külünkler,
baltalar vs. ile onu delemediler. Allah, daha kolayı daha kolayla ve daha zoru da daha zorla karşıladı.ıos
Muhammed· b. Salih ei-'Useymln şu açiklamayı yapar: ı;.ü...:.ı ~ ile ü
ıj.li:2..ı'nun anlamı birdir ve Hz. Musa'nın Hızır'la olan kıssasında c.r·; ~ v ile ~ v &'; geçmiştir. ~;~ 0'1 ~~U...:.ı ~ yani ona yüksek, düz ve yumuşak olduğu için çıkamadılar. v, ilk fiil 1).\k..:.ı'da gelmedi, fakat ikincide geldi. Yapıdaki artış,
anlamdaki artış ı gösterir. Dağa çıkmak mı yoksa b.u demiri delmek mi daha
102 ibn Receb ei-Hanbeli, Revôi'u't-te{sir, derleme ve ta'lik: EbCı Mu'az Tarık b. 'ivazillah, Daru'l
'asıme, Riyad, 1422/2001, c. ı, s. 661. Modern sözlüklerden birinde de ~\k..:.J fii li <s-ıl2.1 Uı11 ve _;.J.i
4'- ile karşılan ır ve örnek olarak ~~!S! (,.i< .)1 t_lk..:.ı (Ödevlerini yapabildi.) cümlesine yer veril ir.
Ahmed Muhtar Ömer, Mu'cemü'/-Luğati'l-'Arabiyyeti'l-mu'ôsıra, 'Aiemü'l -kütüb, Kahire, 1429/2008, c. ll, s. 1421.
103 EbCı Hilal ei -'Askeri, el- Vücuh ve'n-nezôir, s. 67. 104 ei -FirCızabadi, Besôiru zevi't-temyiz, c. ll, s. 187. 105 EbCı Abdiilah Bedruddin Zerkeş~ el-Burhôn (t 'u/umi'l-Kur'ôn, thk. Mustafa Abdülkadir 'Ata,
Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut 1428/2007, s. 684. 106 SüyCıti, el-itkôn (t 'ulumi'l-Kur'ôn, thk. Şu'ayb ei-Arnaüt, Müessesetü'r-risa le naşirCın, Beyrut,
1429/2008, s. 574. 107 ibn Kesir, Te{siru'l-Kur'ôni'l- 'azim, c. V, s. 197. 108 Ebü'I-Fida ismiiii b. Ömer ibn Kesir, el-Bidôye ve'n-nihôye, thk. Ali Şiri, Daru ihyai't-türasi'I -'Arabi,
Beyrut, 1408/1988, c. l l, s. 128.
28 Abdulkadir BAY AM
meşakkatlidir? ikincisi daha zordur. Onun için Ç D ~J,\12.ı l;j buyurulmuştur, zira o, üzerine (erimiş) bakır dökülmüş, gömülmüş ve bakırla kaynaşmış ·demirdir. Yüksekliği, düzlüğü ve yumuşaklığı nedeniyle ona çıkamaz oldular, sertliği ve sağlamlığı nedeniyle de onu delemediler. Artık o, erişilmez, aşılmaz ve geçilmez
bir settir.109
ibn 'Arafe'nin tefsirinde "ı;.U..:.ı ~'dan sonra fiille ve ı;.ı12-ı ~;'dan sonra
isimle ifade etmenin sebebi nedir? ~# D ı;.u..:.ı ~ ve ~A Zıt ı;.l12-ı l;j denemez miydi?" şeklindeki bir soruya şöyle cevap veFilir: Onlara göre fiil, mastardan türetilmiştir ve onun anlama ·delaleti, mastarın delaletinden daha açık ve belirgindir, zira türetilenler, türetildiği şeye ve fazlasına delalet eder. Fiilin manayı
' ' göstermesi, mastarın onu göstermesinden daha açık ve belirgin olunca ;~t (üzerine çıkma), fiille ifade edildi ki delaleti lafzına uygun olsun. ~~ (delme) da, asla göre isimle ifade edildi, çünkü o, mef'Cıldür ve asıl olan, onun müfred olmasıdır. Bu mevzuda diğer bir cevap da, ayetlerin başlarının dikkate alındığı
şeklinde olabilir.110
Abbasi veziri Ebü'I-Muzaffer ibn Hübeyre (ö. 560/1165)'ye göre ..::..>,
şiddet harflerindendir. Durumu yakın olan şey hakkında ~!;).,·.ı ~.; ve şiddetli
hakkında ~!j,_~·.ı ~.; dersin. Bu durumda mana, ~ > ı_,;.JJ ~.;.5 'r~;;·a.J ~;# ~J\11~.; ~17J (Zayıf oldukları için ona çıkmaya takatieri yetmedi, şiddeti (sertliği ve
sağlamlığı) nedeniyle de onu delmeye güçleri yetmedi.)dir.111 Bu bağlamda Abdülkerinı ei-Hatlb şöyle der: Her iki kıssada da istitaatle ilgili fiil bir defa ..::..> ile,
bir defa da ..:..>'sız gelir. Bu harf,· şiddet ve sertlikteki artışı gösterir ki bir fiil, diğerinden onunla ayrılır. Burada Zülkarneyn kıssasında aynı şey görülmektedir.
Nitekim o topluluk.,sedde çıkmak istediler, fakat güçleri yetmedi. Onda delik açmak istediklerinde de güçleri yetmedi. Delmeyle uğraşmak, tırmanıp çıkmaya çalışmaktan daha zordur.112
109 Muhammed b. Salih ei- 'Useymin, Te(siru'/-Kur'ôni'/-kerfm süretü'l-Kehf, Daru ibni'I-Cevzl, ed:. Demmam, 1423 h., s. 135.
110 ibn 'Arafe, Te(siru ibn 'Arafe, c. lll, s. 103. 111 ibn Receb el-Hanbel!, Revôi'u't-te(sir, c. 1, s. 661; Sıddlk Hasan Han, et-Tôcü'l-mükel/e/, Vezaretü'l
evkat ve'ş-şüOni'l-islamiyye, Katar 1428/2007, s. 191. et-Tôcü'l-mükel/el'in ibrahlm Şems'üddin tarafından n eş re hazırlanan baskısında .ise her iki durumda da ~!:1.=· ı t,; ibaresine :yer verildiği
görülür ki kanaatimizce burada bir baskı hatası vardır. Bkz. S ıd dik Hasan Han, et- Tôcü'l-mükelle/, thk. ibrahlm Şemsüddin, Daru'l-kütübi'l -'ilmiyye, Beyrut, 1424/2003, s. 141-14Z: ,
112 Abdülkerlm ei-Hatib, et-Te(siru'l-Kur'ôni li'l-Kur'ôn, Daru'l-fikri'I- 'Arabi, Kah i re, tsz., c. VIII, s. 711-712 ..
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018)
2. l em Testı'(~~) 2.1. Fiilin Yapısı
29
Ebu Hayyan ei-Endelüsl, ayetteki ~·ın hemze-i vasılir t_lh:..l fiilinin muzarii olduğunu belirtir ve ibnü's-Sikklt'ten bu bağlamda ()·:·.j ~; ve ~j ~; kullanımlarını aktararak 113 bir bakıma sözünün doğruluğunu ortaya koyar.
Ahmed Mustafa ei-Merağl (ö. 1952) de, tb' ~·ın mazlsinin aslı t_\12.1 olan t_ı1..:.ı olduğunu ifade eder.114 ei -'Useymln,~:~ L;'la ilgili açıklamasında birincisinde v
tb:.:~ dendiğ ini, çünkü t_ı12.ı, t11.:..ı, (.Y':! ve 69' :!'dan herbirinin doğru Arapça söyleyiş olduğunu dile getirir.115 Diğer yandan Safi, ,&-· ;·da J~!'in ... :./sı
hazfedilmiştir, t_lk:..ı ve tU..:..ı iki söyleyiştir. Mazl ile muzariden ..:.. hazfedi lir." şeklindeki açıklamasryla 116 t_lh:.! fiilini J~J vezniyle izah etmeye çalışanların
yolundan gitmiştir. ·
Tacülkurra ei-Kirmanl'nin <€ı;;::.. ~ ~ ~ ~; .:}.i~ 2J.:!St ibaresindeki ~ ~· :·ra ilgili açıklamasına göre kastedilen 6!?:. :·dur ve tahfıf için hazfedilmiştir.
Hazif, ikinciye tahsis edilmiştir, zira birincisi ona delalet etmektedir. 117 Klasik tefsirlerin öneml! bir kısmında &-· ; tdaki hazifle ilgili herhangi bir açıklama görülmezken el-Beyzavr, en-Nesefı, EbüssuCıd Efendi, ismail Hakkı Bursevl ve eşŞevkanr (ö. 1250/1834) gibi müfessirlere göre de ..;.., tahfıf için hazfedilmiştir.118
ibn 'Adil, bu konuda şu açıklamayı yapar: Birinci görüşe göre ~·ın aslı tı12-ı'dır, J~t'in ..:..'sı hazfedilmiştir. ikinci görüşe göre hazfedilen, kök harf J>dır sonra J~ı'in ..;..'sı ..._/den sonra ..k'ya ibdal edilmiştir ki bu, anlaşılır olmaktan uzak,
tuhaf bir zorlamadır. Üçüncü görüşe gore c..f'• .,'ın elite kalb edilmesinden ivaz olarak ziyade edilmiştir. Ası l , t_111'dır. ibn 'Adil, daha sonra iki ..:..'yla teı ve tek ..;..'yla t_eı dendiğini, bunların ibnü's-Sikkrt'in aktardığı dört söyleyiş olduğunu
dile getirir.119
ei-F7rCızabad7, fiilin birineide asla g.öre, ikincide fer' olduğu için tahfife
göre geldiğini belirtir.120 Bedruddln ibn Cema'a (ö. 733/1333)'ya göre önce ~ v c.;=·~ gelmiştir ve ikincisi, birincisi ona delalet ettiği için hafifletilmiştir.121
113 Ebü Hayyan ei-Endelüs~ Tefsiru'l-Bahri'l-muhit, c. VI, s. 147. 114 Ahmed b. Mustafa ei-Meraği, Tefsfru'l-Merôği, Şeriketü mektebeti ve matba'ati Mustafa ei-Biibi
Halebi ve evliidi hi, Mısır, 1365/1946, c. XVI, s. 6. 115 'Useymin, Tefsfru'l-Kur'ôni'/-kerfm, s. 124. 11 6 Safi, el-Cedvel fi i'rôbi'l-Kur'ôhi'l-kerim, c. XVI, s. 242. 117 Kirman i, ç';arôibüHe{sir ve 'acôibü't- te'vl/, c. ı , s. 675. 118 Beyzavi, Envôru't-tenzil, 'c. lll, s. 291; Nesefı, Medôrikü't-tenzil, c. ll, s. 31 S; Muhammed b. Ahmed
ei-Hatib eş-Şirbini, es-Sirôcü'l-münir, Matba'atü Bulak (ei-Emiriyye), Kahire, 1285 h., c. ll, s. 400; Ebüssuüd Efendi, irşôdü'/- 'ak/i's-selim ilô mezôye'I-Kitôbi'l-kerim, c. lll, s. 545; ismail Hakkı Bursevi, Ruhu'/-beyôn, c. V, s. 287; Şevkani, Fethu'/-kadir, c. lll, s. 420.
119 ibn 'Adil, ei-Lübôb fi 'u/Umi'l-Kitôb, c. XII, s. 549. 120 Fırüzabiidi, Besôiru zevi't-temyiz, c. ı, s. 302. ı zı ibn Cema'a, Keşfü'l-me'ônl, s. 243-244.
30 . Abdulkadir BAY AM
Zekeriyya ei-Ensilrl (ö. 926/1520), her iki kıssada ilgili fii'llerde gerçekleşen .:/nm hazfedilmesi hadisesini şöyle izah eder. Hz. Musa-Hızır kıssasında 'Kehf suresihiiı'
78. ayeti~de ~ı:;.::, ~ &:·; ·~ ı; <:<~J~ ~l ~j ~ J~ ıh J~~ geÇen ~irinci fiil, asla göre ..;...'yla cf'; şeklinde gelirken Kehf suresinin 82. ayetinde ı; j;i~ ~; ... ~' ~ı:;.::, ~ e=-·; ~ geçen ikinci fiil, fer' olması nedeniyle tahfif için .:/nın
hazfedilmesiyle Cf-'; suretinde gelir. Zülkarneyn . kıssasında Kehf suresinin 97.
ayetinde ~~~ ~ ~~l12..ı l;j ~,~ .:ıl ~lk.ı ~~ ise bu, tersine çevrilir, zira birincinin mef'ulü, ikincinin mefulünün aksine harf, fiil, fa il ve mef'ul içermiştir ve ona tahfıf için hazfedilmek uygun düşmüştür. ikincinin mef'Oiü ise, tek isimdir ve ona da
asla göre kalmak uygun düşmüştur.122
Nizamüddln en-Nisaburl şöyle der: &' i'ın aslı ~ .Lo <f.i~ ~l ... ~ { . ·Ü:. ; ayetinde olduğu gibi (:Y' ;·dur . ..::.>, tahfif için hazfedilmiştir. Bu kıyas
yönünden şazdır, fakat kullanımda şaz değildir. 123
ibn Keslr'in tefsirinde açıklama şöyledir. ~~.;.:.. ~ ~ ~ ı; j;,.ıb ~;~ (Bu, ben sana haber verinceye kadar senin tahammül edemediğin, sabredemediğin
hususların beyanıdır, içyüzüdür.). Ona bunu izah edince, açıklığa kavuşturunca ve problemi ortadan kaldırınca C::_'f.'; ~ ı; dedi. Bundan önce problem, zordu ve
ağırdı. O nedenle ~~ ~(la:·; ~ ı; <!-.ı~ ~L~, dedi. Daha ağırı daha ağırla ve daha hafifi de daha hafifle karşıladı. Nitekim Cenab-ı Allah, ~~_,~ .:ıl ~\k.:..ı ~~ buyurdu ki o, seddin yukarısına/üzerine çıkmaktır ve ~~ ~ t;.U:2..ı ı;j~ buyurdu ki bu da, ondan daha meşakkatlidir: Dolayısıyla herbirini lafız ve anlam bakımından ona uygun olanla karşıladı.124 ei-BikaTye göre. Kehf suresinin 78.
ayetinde ve daha öncesinde Jıo!:·-nn ..;...'sı b ı rakılmıştır. Gaye, mutlak anlamda
sabredebilmeyi değil Hz. Musa'yı iten o hususların zorluğuna işaret etmek üzere ancak ciddiyetle ve etkili bir şekilde sabredebilmeyi olumsuzlamayı
bildirmektir.125 Kehf suresinin 82. ayetindeki fiilin .;..'sı ise hazfedilmiştir, çünkü Hz. Musa, başlangıçta asla sabredemeyerek mezl<ur husus ları kabul etmezken
artı k örtü açılmıştır, başka bir deyişle kapalılık gideri lmiştir. 126
122 Zekeriyya el-Ensari, Fethu'r-Rahmôn bikeş{i mô yeltebisü {i'l-Kur'ôn, thk. Muhammed Ali esSabüni, Dôru'l-Kur'ôni'l-kerim, Beyrut, 1403/1983, s.' 346.
m Nizamüddin en-Nisabüri, Tefsiru Garôibi'l-Kur'ôn, c. IV, s. 453. 124 ibn Kesir, Te(stru'l-Kur'ôni'l-'azim, V, 188. Salah ei-Halidi'ye göre burada te'vil, er-Rağıb el
isfiJhani'nin te'vilin tanımında belirttiği gibi bir şeyi onunla kastedilen .ameli/pratik gayesine döndürmektir. Hızır, üç işini kastedilen gayesine döndürmüş, bu işlerin hakikatini ve onlarda gizli hikmeti açığa çı karmış, onların zahirif.görünen şeklini gizli ·durumdaki batıni hakikatine döndürmüş, Hz. Musa'ya işlerinin sonucunu, vardığı yeri/noktayı göstermiştir. Böylece Hz. Musa, Hızır'ın yaptığı işlerde doğru ve isabetli olduğunu bilmiştir/öğrenmiştir. Salah Abdülfettah el-Halidi, et-Te(sir ve't-te'vil fi'l-Kur'ôn, Daru'n-nefais, Amm, 1416/1996, s. 65. ·
125 Bika'i, Nazmü'd-dürer, c. XII, s. 119. 126 Bika'i, Nazmü'd-dürer, c. XII, s. 123.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 31
ei-Aiusl (ö. 1270/1854)'nin açıklaması şöyl edir: t le meczüm ~ '=, hemze.i vasıllı t_\.k..:.ı'nın muzariidir ve t_lh.:.ı'nın aslı :_,ı.;:~·-! veznindeki t_ı1:.:.!'dır. Sonra tahfif
için J~!'in ..;..'sı hazfedilmiştir ve kök harf ..k kalmıştır. Bazıların ı n iddiasına göre . ._r, _;ın elife kalb edilmesinden ivazdır ve aslolan t_ı11'd ı r, hazfedilenin birinci kök
harf ..k olduğunu gerektirecek bir durum yoktur. Bir diğer iddia da J~!'in dsı, jden sonra yer aldığı için ..k'ya ibdal edilmiştir . ..k'nın ._:..'ya ibdaliyle ~ ve J~!'in ..;..'s ın ı n hazfedilmesiyle ~ denir. Söylenişleri, ibnü's-Sikklt'in de
zikrettiği gibi dörttür. Hızır'ın Hz. Musa'dan ayrılmasının ·vuku bu l duğu bu kelamın sonunda birbirine yakın iki harften birinin hazfedilip diğerinin kalması ne de hoştur. Yine ifade edildiğine göre buradaki tahfifin nedeni, Hz. Musa'ya karşılaştığı şeyin, sebebi açıkland ığı için hafif/kolay gelmesidir.127
Muhammed Ebu Zehre (ö. 1974)'ye göre ~; ~'ın aslı, (:?~·: ~'dır . ..;.., telaffuzdaki hafiflik için hazfedilmiştir, zira mahreççe birbirine yakın olduğu için ardından ..k'nın geldiği ..;..'n ı n telaffuz edilmesi zordur.128
Salah ei-Halidi, şöyle der: ilkin (:?~·''daki ..:.ı'nın bırakılması ve ikinci
olarak ayn ı kelimeden hazfedilmesi (~). bu kıssadaki nüktelerdendir. H ızır, Hz.
Musa'ya onun gördüğü olayları beyan etmeden önce ~ c.y·' ~ t... ı..:~J~ ~l, ~~ dedi. Ona bunu haber verince kelimen in ..;..'sı n ı hazfedip eY;? l,; ~~,~ ~~, ~~ ~ dedi . . "Kelime tekrar geçtiğinde onun ..:..'s ı niçin hazfedilmiştir?"
tarzındaki bir soruya şöyle cevap verilebilir: Bu hazfedilen ..;..'ya hiffet/hafiflik ..:.ı'sı
diyebiliriz. Onun hazfedi lmesindeki hikmete yöneliş, ayetlerin psikolojik olarak
veya analitik psikolojinin gerçeklerine uygun şekilde yorumlanması
kabilindendir . ..:,'n ı n ilkin ' b ı rakı l ması, Hz. Musa'nın yaşadığ ı psikolojik duruma uygundur. Öyle ki üç eylem de, hikmetlerini bi l mediği için onun nefsine ağır
geliyordu. işte Hz. Musa'nın netsindeki ağırlığa uygun düşmesi için kelimeyi ağıdaştırmak amacıyla ..:.ı zikredi l miştir. Hadiselerin hakikatini öğrenince
kendisinden psikoi<Djik ağ ı rlık ka l ktı, psikolojik yükü hafifledi. Bu durumda da ..::..., tahtif/hafifletmek için ve l<elimenin hafifl iği' olay ların açıklanmas ı ndan sonra Hz·. Musa'n ı n içinde bulunduğu psikolojik hafiflerneye uygun düşsün diye
hazfedi l miştir. 129 Bu bağlamda ~bdülkerlm ei-Hatlb de, şu aç ıklamayı yapar: Burada aynıymış gibi görünen a,:.' ve (:'; ' '= kelimeleri vard ı r. Bunlar, Kur'a n'ın dışında böyledir, fakat Allah kelamında Kur'an nazmın ı n geldiği ölçüde ve önünde durulamayan, meydan okuyucu i'cazında ayn ı değild ir. Zira (:';~·:
kelimesinde şiddet, sertlik ve istitaatten aciz kalman ın açıkça ifade edilmesi söz konusudur. Salih kul, onu apaçık bir şeki lde söylemiştir ki öğrencisiyle seyahatini
ıı7 AICısi, Rühu'l-me'ôni, c. XVI, s. 14. 128 Muhammed Ebu Zehre, Zehretü't-tefôsir, Daru'l-fikri'I-'Arabi, Kahire tsz., c. IX, s. 4571. 129 Halidi, Tefsir ve't-te'vil fi'l-Kur'ôn, s. 445.
32 Abdulkadir BAY AM
kat' etsin/kessin, fakat öğrencisinin yanına dolaştırdığı karanlık veya aydınlık yolun izlerini, işaretlerini açıklayan bir öğretmen gibi oturunca ona &-':; kelimesini keskin hecesini iktita' ederek/atarak getirmiştir. Bir de ne görsün o, açık, net, meydan okuyucu yüzleşmeden kaçışın, üzerinde biraz hayanın ve çekingenliğin bulunduğu yumuşak huylu, sakin ve ince bir kelimedir. Salih kulun üç hadiseye göre içinde bulunduğu durum ve onlardaki rolü de dikkate alınması
gereken hususl~rdandır.130 ibn 'Aşur, şöyle der: ~tp:.. * &-':; ~ v ~Jb ~~, cümlesi, öncesindeki cümlelerin özetidir, öğretmenin dersin sonunda yaptığı açıklama gibi kastedilenlerin özetidir. &'i, t_l12..! anlamındaki t_lh.:..fnın muzariidir.
Jıo~:~·l'in .. ::/sı, ..!:,'nın mahrecine yakınlığı dolayısıyla hafifletmek için hazfedilmiştir. Onunla eY'; arasındaki farklılaşma, müradifinin bulunmasıyla aynı kelimenin tekrar edilmesinden kaçınmak üzere çeşitlilik içindir. O ikisinden kullan ım
bakımından daha meşhur olanla başlanmıştır ve ikincisinde hafifletilmiş fiil
getirilmiştir, çünkü (:\?:. i'ın tekrarlanmasından ağırlık meydana geldiği için hafifletme, ona daha uygundur.131
el-Belôğatü'L-'Arabiyye adlı eserde ifade edildiğine göre Hızır, Hz. Musa'ya Allah 'ın emriyle veya izniyle yaptığı işlerin hikmet ihtiva eden içyüzünü
açıkladıktan sonra ~ıp_::, *c.~·;? v ~Jb ~~~dedi. Hızır, açıklamasını, hatta (9:.; kelimesini kısa tuttu, zira ._,..'den sonraki ..:..o'nın hazfiyle ~ dedi. Hz. Musa'nın
şartlarına bağlı kalamaması nedeniyle hemdem ve hemsohbet olma süresi bittikten sonra durumun gereği sözün çok özlü olmasıdır, çünkü itnaba ve
müsavata gerek yoktur. Hz. Musa gibi birine kelamdan ~~j ı.;;:.:; J~ ılı~ "işte bu, benimle senin aramızın aynlmastdtr" ibaresi yeterli gelir, zira o, an laştıkları
hemdem ve hemsohbet olma şartlarını ihlal ettiğinin farkındadır. Yine ona göre hazfın beş kısmından biri de iktita'dır. Bu, örneğin harflerin mahreçleri dolayısıyla
tahfif için kelimenin veya kelime hükmündekiJ!in bazı harflerinin hazfedilmesidir. Kehf suresinin 82. ayetinde kural dışı olarak t_l12..1'dan _(yani (9:. ;'dan) ..:..o'nın
hazfedilmesi, onunla ilgilidir. Belki de son olarak &':; fiiliyle Hz. Musa'nın
sabredebilmesinin azaldığı doğasına, mizacına Işaret ecjilmiştir ki kelimenir.ı
harflerinin azaltılması da ona uygundur.132
2.2. Fiilin ve AyetteYerAldığı ibarenin Anlamı
Mukatil b. Süleyman, ei-Ferra (ö. 207 /822), e i -Ahfeş ei-Evsat, Ma'mer b. ei-Müsenna (ö. 209/824}, ibn Kuteybe (ö. 276/889), ez-Zeccac, ez-Zemahşe{1 (ö.
130 Abdülkerim ei-Hatib, et-Te(siru'l-Kur'ôrii li'l-Kur'ôn, c. VIII, s. 667. 131 ibn ·Aşu r, et-Tahrir ve't- tenvir, c. XVI, s. 15. 132 Abdurrahman Hasan Habenneke el-Meydani, el-Belôğatü'/-'Arabiyye, Daru'l-kalem ve ed·Daru'ş
Şamiyye, Dımaşk-Beyrut, 1416/1996, c. ll, s. 12-13.
F.Ü.ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 33
538/1144) gibi önde gelen alimierin eserlerine Kehf sOresinin 78. ayetindeki ~ cv·J ve 82. ayetindeki &' ~ ~ için bakılmıştır, fakat yapı ve anlama ilişkin herhangi bir açıklamayla karşılaşılmamıştır, hatta bunlardan Me'ani'I -Kur'an türü eseriere sahip alimierin söz konusu kelimelerin geçtiği ayetleri hiç ele almadıkları
görülmüştür. et-Taberl, bu iki kelimeye dair bir açıklama yapmasa da Kehf süresinin 67. ayetinde yer alan ,:y· 7 J'nın an lamını ~ j (takat getiremezsin)
ile karşılamıştır.13? Mekki b. EbiTalib (ö. 437/1045), aynı ayetin tefsirinde ~i .J:ili ~ ~ (sabredemezsin, sabretmeye gücün yetmez)134 ve ismail Hakkı Bursevi de v ~ ~ ~ ~~ .J:ili (benimle birlikte, yanımda bulunmaya asla sabredemezsin,
buna gücün yetmez) der. 135 Ebü'I-Leys es-Semerkandi, eY· ; ? ile ~; ~·ın aynı anlama geldiğini belirtirken t_ıb.:.! ve t_lk:.:.! dendiğine dikkat çeker. 136 es-Sa'lebi (ö. 427/1 035) ve ibnü'I-Cevzi, 82. ayetteki ilgili ibarenin tefsirinde t_th.:.! ile t_lk:.:.! fiilierinin aynı manada olduğuna işaret etmekle yetinirler.137 ei-Beyzavi, EbüssuOd Efendi ve ismail Hakkı Bursevi, &·~~·ın karşılığında&:.;~ ibaresine yer vererek
tY 7 ile (Y'; fiilierini aynı anlamda telakki etmişlerdir.138 ismail Hakkı, 67. ayetteki hazifsiz fiilin anlamında ;.li fiilini kullandığı için buradaki hazifli fıilde de
aynı anlamı kabul etmiş görünmektedir. ei-Maverdi (ö. 450/1 058), ~c..::·;~ ı...~ ~r;..:, ibaresi için "bizzat/gözlerinle görmeye sabredemediğin/dayanamadığın" ve "soru sormayı bırakmaya sabredemediğin/dayanamadığın" şeklinde iki yorum
ortaya koymuştur.139 ibn Keslr, 72. ayetteki ~ıfr:, :.S::. C:~:·; j ..!.tl'' ibaresini 'i ~1 ~ı..:a; ~~ ):ili _(Bana eşlik edemezsin, benimle h~mdem ve hemsohbet olmaya
gücün yetmez.) şeklinde anlamlandırır. Sebebi, Hz. Musa'nın (ondan) gördüğü
şeriatma ayk ı rı fiillerdir.140 Mekki p. Ebi Ta lib, 82. ayetteki ~~.;_:., ~ &:-; ~' ibaresine _J;.aJı )$. j? ~ (sabredemedin, sabretmeye gücün yetmedi) anlamını
133 Taberi, Cômi'u'l-beyôn, c. XV, s. 333. Bu anlam için yine bkz. lbn Ebi Hatim, Tefsiru'/-Kur'ôni'l'azim, thk. Es'ad Muhammed et-Tayyib, Mektebetü Nizar Mustafa el-Baz, Mekke-Riyad, 1417/1997, c. VII, s. 2374; ibn 'Atıyye, el-Muharreru'l-veciz, c. lll, s. 530; Kurtubi, e/-Cômi' /iahkômi'l-Kur'ôn, c. XIII, s. 326; ibn Kesir, Te{siru'I-Kur'ôni'l-'azim, c. V, s. 180; es-Süyüti, edDürru'l-mensür {i't-te{sir bi'/-me'sür, thk. Abdullah b. Abdilmuhsin et-Türki, Merkezü hicr li'lbuhüs ve'd-dirasati'I-'Arabiyye ve'l-islamiyye, Kahire, 1424/2003, c. IX, s. 595; Şevkani, Fethu'fkadir, c. lll, s. 413.
134 Ebü Muhammed Mekki b. Ebi Talib, el-Hidôye ilô bu/Uği'n-nihôye, eş-Şarika Univ. Yayınları, e.ş-Şarika, 1429/2008, c. VI, s. 4432.
us lsmail Hakkı Bursevi, Riıhu'/-beyôn, c. V, s. 278. 136 Ebü'I-Leys es-Semerkandi, Te{siru's-Semerkandi, c. ll, s. 310. m es-Sa'lebi, e/-Kerf ve'/-beyôn, c. VI, s. 189; ibnü'I-Cevzi, Zôdü'l-mesir, c. V, s. 182; Şirbini, es
Sirôcü'l-münir, c. ll, s. 400. 13' Beyzavi, Envôru't-tenzil, c. lll, s. 291; Ebüssuüd Efendi, lrşôdü'l-'akli's-selim ilô mezôye'I-Kitôbi'f
kerim, c. lll, s. 545; ismail Hakkı Bursevi, Riıhu'/-beyôn, c. V, s. 287, Yine bkz. Alüsi, Rühu'l-me'ôni,
c. XVI, s. 14. 139 Maverdi, en-Nüketve'l- 'uyün, c. lll, s. 331 . " 0 lbn Kesir, Te{sfru'l-Kurôni'l-'azim, c. V, s. 181.
34 Abdulkadir BAY AM
verirkenı4ı ei-Beğavl (ö. 516/1122) ve ibn 'Adil, ı;;::o .. ~ ..:.~ ~ (sa bredemedi n,
sabretmeye takat getiremedin, ona takatin yetmedi) anlamını verir ve t_\12..! ile t_ıh.:..! fiilierinin aynı manada olduğuna değinir.142 eş-Şevkanl ise, aynı ibarenin
karşılığında ~ 2.-_,k!..ıı ~~ ~j ~ !Y~ ~w, (sabrın tükendi, sabredemeyecek durumda oldun, dayanarnadın ve ona _karşı_ .. suskun . kalamadın) ifadesini
kullanır.143
Bu çalışmayı · söz konusu haiifldiilin: inazl ve muzari kullanımlarını Arap şiirinden iki örnekle destekleyerek tamamlamanın isabetli olacağı kanaatindeyiz . .
ei-FirCızabadl, t_\12..ı fiiliyle ilgili t_eı ve t_l.h.:..ı _ söyleyişlerinin bulunduğunu belir-tir ve bu konuda Kehf sOresinin 97 .. ayetini aktardıktan sonra kailini belirtniediği şu beyitlere yer verir:144
'~ •''-~ı ı~ ı ~w. - ~ı G ;h·.ı L; .:.ıı.;. '11 . .:;g::; ).,. ') r · . .r . ,., . .:r- .r-? " ~ .. } 'f; ~ ;.-
;ı:;...<J ~~~ ~~ L.ıl'J- ~l.::t>J -;:,1>- ....;.ll k'-i_ ~
Gücün yettikçe dostlan çoğalt, yardım· istediğinde onlar sana destek olur. Bin samimi dost asla çok değildi0 asıl o bir düşman çoktur.
Burada ei-FirCızabadl, görüşünü desteklemek üzere ilk beyitte yer alan ~ı fıiline dikkat çekmektedir. Fiilin şiirde hazifsiz t_\12..! gibi "gücü yetmek" anlamında kullanıldığı aşikardır.
EbCı Bekir ibnü'I-Enbarl, Araplar'ın ..;..'yı t_\12..ı'dan hazfetlikleri gibi
c_y· ;'dan da hazfettiklerini belirttikten sonra niuhadram şair ei-Hutay'e (ö. S9/678)'nin şu şiirini şahit getirir: 145
1-16~ t~ .)1l,~ - : ili.:: ~,~ .q •;.::Jı· > • "-! • -~- ... - if -.. - J .. '-'
Şiire hakkını vermeyenin ono gücü yetmez. Onu açıkça ifôde edeyim derken kapalt hôle getirir.
Sonuç Bu çalışmanın sonunda şu sonuçlara ulaşılmıştır: ~~l'ı kelimesine <1d..ıı
ö.Jliı~ ~111~ (gücü yetmek, yapabilmek, takat getirmek, kadir olmak) anlamı verilirken ~ddı ile ~~l'ı'in hususilik ve <1ddı ile <1ı11ı'in de umumilik ifade ettiği
141 Mekki b. Ebi Tali b, el-Hidaye ilô bu/Dği'n -nihôye, c. VI, s. 4445. . 142 Beğavi, Me'alimü't-tenzfl. c. V, s. 197; ibn 'Adil, e/-Lübôb ff 'u/Umi'/-Kitab, c. XII, s. 549. Yine bkz.
Hazin, Lübôbü't- te'v'il, c. 11r. s. 174. 143 Şevkani, Fethu'/-kadfr, c. lll, s. 420. , 144 Firüzabadi, Besairu zevi't-temyiz, c. ll, ~- 188. Yine .~ :1'.1 mazi fiilinin kullanımı için bkz. 'Adi b.
·, Zeyd el-'ibadi, Divan, thk. Muhammed Cebbar ei-Mu'aybid, Şeriketü Dari'l-cumhüriyye li'n-ne~r ve't-tab', Bağdat, 1965, s. 106.
145 Ebü Bekir ibnü'I-Enbari, izahu'/-vakf ve'l- ibtida, c. 1, s. 161. 146 Hutay'e, Divan, haz. Müfıd Muhammed Kamiha, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1413/1993, s.
185.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 35
belirtilir. Ayrıca kudret, alternatiflerden birini isteyerek yapma gucunu ifade
ederken takat, genellikle fiilin zorlukla yapılması halinde kullanılır. Kudret, Allah'a nispet edilmesi durumunda her çeşidiyle aczin ondan nefyedilmesi, kula izafe edilmesinde ise belli konularda gücü yetme, diğerlerinde aciz kalma anlamı taşır,
istitaat ve takat kelimeleriyle anlam ortaklığına sahiptir. istitaatin zıddı acizliktir
ve istitaat, kudretten daha husOsidir. istitaat, mastar olarak Kur'an'da hiç geçmese de mazT ve muzari
kullanımtarla en çok Kehf sOresinde görülür. Nitekim konumuzun özünü teşkil eden ~lh.:..ı w ve ~ ~ da, bu sOrede karşımıza çıkmıştır. Bu iki fiil, sıradışı
hadiselerin yaşandığı iki kıssada geçmiştir. Hadiselerin sıradışılığı, fiilieri de sıradışı yapmıştır ve okuyucunun dikkatini söz konusu kıssalara celb etmiştir.
,_,:in dışında başka bir harfın de yani ha (~uı)nın da ikinci kök harfın
harekesinin gitmesinden ivaz y~pılması, • "...r, ikinci kök harfın harekesinin gitmesinden ivazdır/gitmesine karşılıktır.". görüşünü pekiştirmiştir. O nedenle ~ı;.;1 J'"':'·l bab ı ndan olamadığı gibi tlh.:..l da Jı;~:· ·! babından olamaz. Daha açık bir ifadeyle r_lh.:..ı ile tlh.:..l ·arasında ...r harfi, belirleyici bir rol üstlenmiştir. tlh.:..rdaki
...r'in kök harf ve başındaki hemzenin ,vasıl hemzesi olması bu fiili n Jıo ':'•! babından, tlh.:..t'daki jin ivaz ve b~şındaki hemzenin kat' hemzesi olması da, bu
fiilin J~l babından olduğunun göstergesidir.
Konumuza ilişkin bütün fiilieri sistematik bir şekilde ele almaya çalışan İbn STde'nin ~11.1 anlamıyla bir araya getirdiği u.U2.1 ~11..:..!, ~11..:.1, u.eı ve ;,s..el
fiilierinin yapı ve anlam dikkate alınarak şu şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir: ;,s..U2.ı, ;,s..lh.:..ı ve ;,s..e1 ~11.1 (ona gücü yetti, takat getirdi) anlamıyla Jı;;:'·l babından iken ;,s-.11.:..1 ve ~e1, U-11.1 (ona boyun eğdi, itaat etti) anlamıyla J~l babındandır. Ayrıça İbn Slde'nin geçen fiilieri açıklarken arada yer verdiği
t_L2-! fiili de, ~11.1 anlamıyla Jı•':'·! babına dahil edilmelidir. Ecvef fiil tU., j;1 yerine Jı:; ile vezinlenirse yapılan bütün açıklamalara göre ilgili söyleyişler, vezinle şöyle gösterilebilir: t_l.12.ı ile tl2-! JG.:..1 t._\1..:.! J11:..1 teı birinci bakış açısına göre Jeı iken ikinci bakış açısına göre Jsı ve tU...:.i ile t_el da Jd veznindedir.
Alimierin önemli bir kısmının J~! veznini kullanarak açıklamaya çalıştığı ~~U...:.ı fiilinin ~1.12.ı gibi Jı; !:·-ı babından olduğu kanaatine varılmıştır ve ~Jsı şeklinde vezin lenmesi uygun bulunmuştur. Esas itibarıyla t_Ui:.-1 ile ayn ı anlama gelen t_lh:..! mazi fiilinin muzarii &~·ı, mastan ~11.:..1 ism-i faili(-~ · !, ism-i mef'Oiü
t_tk..:..J, emr-i hazırı ~!ve nehy-i hazırı ~ 'J şeklinde aktarılabilir. Ayette geçen .;..'sız ~ık.:.ı fiilinin aslı, .:.> ile ı;.~ı'dur, ama aynı
mahreçten veya mahreç bakımından birbirine yakın olan .:.> ile .k bir araya geldiği için lafzın hafiflernesi amacıyla .:.> hazfedilmiştir. Bu .:.>'nın neden hazfedildiğine dair farklı görüşler ortaya koyulmuştur. Onlardan biri, dnın kesret-i
36 Abdulkadir BAY AM
isti'mal/yaygın kullanım ve Jo'ya yakınlığı nedeniyle hazfedilmesidir. Birbirine yakın iki harfin bir araya gelmesinden sakınmak, istitaat fiilierinin tekrar tekrar
geçmesi, telaffuzdaki ağırlıği gidermek yani telaffuzu kolaylaştırmak da ..:..'nın hazfedilmesini gerektiren sebepler arasında zikredilir. Yine ..:..'nın ilk geçen w ~lh:..ı'dan hazfedilmesinin ve daha sonra yer alan ~~ı t;'da bırakılmasının
nedenlerinden biri, birincinin mef'Olünün harf, fiil, fail ve mef'OI unsurlarından oluşması ve ikincinin mef;Oiünün tek isimden ibaret bulunmasıdır. Onun uzaması ..:..'nın ikinciden değil birinciden hazfedilmesini gerekli hale getirmiştir . ..::..'nın
hazfedilmesi, mef'Olü hafif olan ikinci fiilde değil mefOiü uzayan ve ağır hale gelen ,birinci fiilde lazım gelmiştir. Bir diğer n_eden de, sedde çıkmanın onu delmekten daha kolay ve daha hafif olmasıdır. Dolayısıyla fiil, daha hafifle hafifletilmiş şekilde ve daha ağırla da hazifsiz yani tam getirilmiştir. Başka bir deyişle meşakkatli, uzun eylemin aksine hafif eylemden harf hazfedilmiştir. Yine
sedde çıkış, onda delik, gedik açmaktan daha kısa bir zaman gerektirince telaffuzun her eylemin gerektirdiği zamanla uyuşması için fiilden harf hazfedilmiş ve fıil kısaltılmıştır. Bu genel anlayışa karşılık ei-Bika'7'ye göre ikinci
fiile ..::..'nın eklenmesi, seddin üzerine çıkmanın onu delmekten daha' zor olduğunu göstermektedir.
Kehf sOresinin 78. ayetindeki birinci fıil, asla göre ..::..ı'yla ~f·; şeklinde
gelirken 82. ayetindeki ikinci fiil, fer' olduğu için hafifletilmek üzere ..::..'nın
hazfedilmesiyle (j?-'; şeklinde gelmiştir. ~· ~ ~'la kastedilen (:.?~·i' dur yani ~
~y:· ;·dır ve onun aslıdır. e::;, t_~1 anlamındaki t_lh:..!'nın muzariidir. Jıii:'·!'in ..:..'sı, .!/nın mahrecine yakınlığı dolayısıyla hafifletmek için hazfedilmiştir. Hazif, ikinciye tahsis edilmiştir, zira birincisi ona delalet etmektedir. Problem zor ve ağır
o lduğu için ilkin ~y:·; ~ denirken Hz. Musa'ya gerekli izahat yapılınca ve problem
ortadan kalkınca ~·: ~ denmiştir. Tahfifin nedeni, Hz. Musa'ya karşılaştığı şeyin, sebebi açıklandığı için hafif/kolay gelmesidir. Bu durumda çfaha ağır, daha ağırla ve daha hafif de, daha hafıfle karşılanmıştır.
Bu fiillerdeki hazif konusuna genel bakış~. kısaca şudur: Fiilin kısalığı hafifliğine, kolaylığına ve uzunluğu da uzun ve meşakkatli oluşuna işaretti r.
. "~.J.I.h.:.ı l; ile ~~~ l; ve eY·: ~ ile e:~·: ~ arasında anlam bakımından . herhangi bir fark var mıdır?" sorusuna da şöyle cevap verilebilir: Görülebildiği kadarıyla müfessirlerin ve Me'ani'I-Kur'an türü eserleri kaleme alanların önemli
bir kısmı, bu konuya neredeyse değ inmez. Bu konudaki muhtemel soruya kar~ılık
baz ı müfessirler de t_ı.h.:..! ile t_~!.Jiillerinin aynı anlama geldiğini, t_ı.h.:..ı'n ın t_Ui.::.ı'yla ilgili bir söyleyiş olduğunu belirtmekle yetinirler.
Kehf sOresinin 97. ayetinde geçen ilgili fiilieri anlamlandıran. kaynakların
çok büyük bir kısmında o ikisinin j.:ı.i fıiliyle, bazı kaynaklarda da ~ı1i fıiliyle.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi. Dergisi 23:1 (2018) 37
karşılandığı görülürken 78. ve 82. ayetlerdeki ilgili fiilierin de bazı kaynaklarda
.)U.i, bazı kaynaklarda da ;.JJ fiiliyle karşılandığı dikkati çeker. Zaten Kur'an'daki diğer istitaat fiil ierinin anlamında da bu iki fiilin kullanıldığı bilgimiz dahilindedir.
Bu arada 97. ayetteki zuhOrun seddi aşmaktan ziyade ona/onun üzerine çıkmayı ifade ettiğini belirtmekte fayda vardır. Zaten maksat, seddi aşmaktır ve ayette bunun iki yolundan veya yönünden söz edilmektedir. Bu durumda ayete "Ne
ona/onun üzerine çıkabildiler ne de onu delebildiler." şeklinde mana verilebilir. Yine 78. ve 82. ayetlerdeki sabredememe, bağ lama göre tahammül edememeyi/dayanamamayı ifade etmektedir. Bu durumda ilgili ibarelerin
"dayanamadığın/tahammül edemediğin şeylerin beyanı, içyüzü" anlamını içerdiğinden söz edilebilir.
Görülebildiği kadarıyla t_~ı fiilindeki ..:..'nın anlam değerine ilk defa Abbasi veziri Ebü'I-Muzaffer ibn Hübeyre dikkat çekmiştir. Ayrıca klasik tefsir
müelliflerinden özellikle ibn Kes'ir, ibn 'Arafe, ei-Bika''i, son dönemlerdeki bazı müfessirler ve Kur'an'a dair çalışmaları bulunan bazı müellifler bu konuya eğilmişler, hazifli ve hazifsiz iki kullanımı mukayese etmişlerdir.
Kaynakça 'Adi b. Zeyd el-'ibadi, Oivôn, thk. Muhammed Cebbar ei-Mu'aybid, Şeriketü Dari'l
cumhüriyye li'n-neşr ve't-tab', Bağdat, 1965.
Ahfeş ei-Evsat, Ebü'I-Hasen Sa'id b. Mes'ade, Me'ôni'l-Kur'ôn, thk. Hüda Mahmüd Kara'a,
Mektebetü'I-Hanci, Kahire, 1411/1990.
Altıkulaç, Tayyar, "Hamza b. Habib", DiA, istanbul, 1997.
Alusi, Ebü'I-Fazl Şihabüddin es-Seyyid Mahmüd, Rühu'l-me'ôni (ı te{sfri'l-Kur'ôni'l-'azfm
ve's-seb'i'l-mesôni, Daru ihyai't-türasi'I-'ArabT, Beyrut, tsz.
Ateş, Süleyman, Kur'ôn-t Kerim ve Yüce Meôli, Yeni Ufuklar Neşriyat, istanbul, tsz.
'Ayni, E~ü Muhammed Bedruddin Mahmüd b. Ahmed, 'Umdetü'l-kôrl. Daru ihyai't
türasi'I-'Arabi, Beyrut, tsz.
Beğavi, Ebü Muhammed el-Hüseyin b. Mes'üd, Me'ôlimü't-tenzil, thk. Muhammed
Abdullah en-N emir vdğr., Daru tayyibe, Riyad, 1412 h.
Beyzavi, Ebü'I-Hayr Abdullah b. Ömer b. Muhammed, Envôru't-tenzil ve esrôru't-te'vil, haz.
Muhammed Abdurrahman ei-Mar'aşli, Daru ihyai't-türasi'I-'Arabi, Beyrut,
1418/1998.
Bika'i, Ebü'I-Hasen ibrahim b. Ömer, Nazmü'd-dürer (ı tenôsübi'l-ôyôt ve's-süver, Daru'l
kitabi'l-islami, Kahire, tsz.
Buhari, Ebü Abdiilah Muhammed b. ismail, Sahihu'l-Buhôri, Çağrı Yayınları, istanbul,
1401/1981.
38 Abdulkadir BAY AM
Cevherl, ismail b. Hammad, es-Sıhfıh Tôcü'l-luğa ve sıhôhu'l-'Arabiyye, thk. Ahmed
Abdülğafür 'Attar, IV. Baskı, Daru'l-'ilm li'l-melayin, Beyrut, 1990.
Ciranül'avd en-Nümeyrl; Divan. Matba'atü Dari'l-kütübi'I-Mısriyye, Kahire, 1350/1931.
Çelebi, ilyas, "Hızır'', OlA, istanbul, 1998.
Derviş, Muhyiddin, i'rôbü'l-Kur'ôni'l-keiim ve beyônüh, lll. Baskı, Daru'l-irşad, Humus,
1412/1992. .
Ebü Ali ei-Farisl, e/-Hucce /i'/-kurrôi's-seb'a, thk. Bedreddin Kahveci, ll. Baskı, Daru'I
Me,.mün li't-türas, Dımaşk-Beyrut, 1413/1992.
Ebü Ali ei-Kall, Kitôbü'l-Emôli, Daru'l-kütübi'l -' ilmiyye, Beyrut, 1416/1996.
Ebü Hayyoan ei-Endelüsi, Muhammed b. Yüsuf, Te{siru'l-Bahri'l-muhit, thk. 'Adil Ahmed
Ab"dülmevcüd vdğr., Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1413/1993.
Ebü Hilal ei- 'Askeri, el-Vücüh ve'n-nezôir, thk. Muhammed Osman, Mektebetü's
sekafeti'd-diniyye, Kahire, 1428/2007.
Ebü'I-Leys es-Semerkandi, Nasr b. Muhammed b. Ahmed, Te{siru's-Semerkandi, thk. 'Adil
Ahmed Abdülmevcüd vdğr., Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye. Beyrut, 1413/1993.
Ebüssuüd Efendi, Muhammed" b. Muhammed el-'imadi, irşôdü'l-'ak/i's-selim ilô mezôye'l
Kitôbi'l-kerim, thk. Abdülkadir Ahmed 'Ata, Mektebetü'r-Riyazi'l-hadise, Riyad,
tsz.
Enbari, Ebü'I-Berekat Kemalüddin, el-lnsôf {i mesôili'l-hilôf beyne'n-nahitiyyine'l-Basriyyin
ve'l-Kü{iyyin, Daru ihyai't-türasi'I- 'Arabi, Kahire, 1961.
Ezheri, Ebü Mansür Muhammed b. Ahmed, Kitôbü Me'ôni'l-kırôôt, thk. Muhammed b. 'Jd
eş-Şa'bani, Daru's-sahabe li't-türas, Tan ta,- 2007.
----' Tehzibü'l-luğa, thk. Abdüsselam Muhammed Harün vdğr .• ed-Daru'I-Mısriyye li't-
te'llf ve't-terceme-Daru'l-katibi'I-'Arabi, Kahire, 1967.
Fahruddin er-Razi, Mefôtlhu'l-ğayb, Daru'l-fıkr, Beyrut, 1401!1981.
Feyyümi, Ahmed b. Muhammed, el-Misbôhu'l-münir, Mektebetü Lübnan, Beyrut, 1987.
Firüzabadi, Mecdüddin Muhammed b. Yiküb, Besôiru zevi't-temyiz {i letôi{i'l-Kitôf?i'l-'aziz,
thk. Muhammed Ali en-Neccar ve Abdülhalim et-Tah avi, ei-Mektebetü'l-'ilmiyye,
Beyrut, tsz.
el-Kômüsü'l-muhit. ei-Hey'etü'I-Mısriyyetü'l-'amme, Kahire, 1398-1400/1978-
1980.
Görgün, Tahsin, "Hac", OlA, istanbul, 1996. •.
Gulamu Sa'leb, Ebü Ömer ei-Baverdi, Yôkütetü's-sırôt {i te{siri ğaribi'l-Kur'ôn, thk.
Muhammed b. Ya'küb et-Türkistani, Mektebetü'l-'ulüm ve'l-hikem, Mecline,
1423/2002. ·,
Halidi, Salah Abdülfettah, Ma'a kasası's-sôbikin {i'l,-Kur'ôn, V. Baskı, Daru'l-kalem, Dımaşk
1428/2007.
----'et-Te fs ir ve't- te'vil fi'l-Kur'ôn, Daru'n-nefais, Am m, 1416/1996.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 39
Halil b. Ahmed ei-Ferahidi, Ebu Abdirrahman, Kitôbü'l-'Ayn, thk. Mehdi ei-Mahzumi
ibrahim es-Samerrai, Müessesetü'l-a'lemi li' l-matbu'at, Beyrut, 1408/1988.
Hatib, Abdülkerim, et-Tefsiru'l-Kur'ôni li'l-Kur'ôn, Daru'l-fikri'I-'Arabi, Kahire, tsz.
Hazin, Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed, Lübôbü't-te'vil (i me'ôni't-tenzil, tashih Muhammed
Ali Şahin, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1415/1995.
Hutay'e, Divôn, haz. Müfıd Muhammed Kamiha, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut,
1413/1993.
ibn 'Adil, Ebu Hafs ömer b. Ali, el-Lübôb (i 'ulümi'l-Kitôb, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcud
vdğr., Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1419/1998.
ibn 'Arafe, Ebu Abdiilah Muhammed b. Muhammed, Te{stru ibn 'Ara{e, thk. Celal ei-Asyütl,
Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 2008.
ibn 'Aş ur, Muhammed et-Tahir b. Muhammed, et-Tahrir ve't-tenvir, ed-Daru't-TOnusiyye
li'n-neşr, Tunus, 1984.
ibn 'Atıyye, Ebu Muhammed Abdülhak b. Galib, el-Muharreru'l-veciz, thk. Abdüsselam
Abdüşşafı Muhammed, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1422/2001.
ibn Berri, Muhammed Abdullah, et-Tenbih ve'l-izôh 'ammô vaka'a (i's-Sıhôh, thk. Mustafa
Hicaz!, ei-Hey'etü'I-Mısriyyetü'l-'amme li'l-kitab, Mısır, 1980.
ibn Cema'a, Ebu Abdiilah Bedruddin, Keşfü'l-me'ôni (i'l-müteşôbih mine'l-mesôn~ thk.
Abdülcevad Halef, Daru'l-vefa, Mansure, 1410/1990.
ibn Cinni, Ebü'I-Feth Osman, el-Hasôis, thk. eş-Şirbini Şeride, Daru'l-hadis, Kahire,
1428/2007.
ibn Düreyd, Ebu Bekir Muhamm~d b. ei-Hasen, Cemheretü'l-luğa, thk. Remzi Münir
Ba'lebekki, Daru'l-'ilm li'l-melayin, Beyrut, 1987-1988.
ibn Ebi Hatim, Tefsiru'l-Kur'ôni'l-'azim, thk. Es'ad Muhammed et-Tayyib, Mektebetü Nizar
Mustafa el-Baz, Mekke-Riyad, 1417/1997.
ibn Faris, Ebü'I-Hüseyin Ahmed, Mu'cemü Mekôyisi'l-luğa, thk. Abdüsselam Muhammed
Harun, Daru'l-fikr, ysz., 1399/1979.
ibn Hacer ei-'Askalani, Fethu'l-bôri, haz. Muhammed Fuad Abdülbaki vdğr., Daru'l-ma'rife,
Beyrut, 1379 h.
-----' Fethu'l-bôri, Şeriketü mektebeti ve matba'ati Mustafa el-Babi el-Halebi ve
evladihi, Mısır, 1378/1959.
ibn Haleveyh, Ebu Abdiilah el-Hüseyin b. Ahmed, el-Hucce fi'l-kırôôti's-seb', thk. Abdül'al
Salim Mekrem, Daru'ş-şurOk, Beyrut, 1401 h.
ibn Kesir, Ebü'I-Fida ismail" b. ömer, el-Bidôye ve'n-nihôye, thk. Ali Şiri, Daru ihyai't
türasi'l- 'Ara bi, Beyrut, 1408/1988.
Tefsiru'l-Kur'ôni'l-'azim, thk. Sami b. Muhammed es-Selame, ll. Baskı, Daru
tayyibe, Riyad, 1420/1999.
40 Abdulkadir BAY AM
ibn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim, Garibü'l-Kur'ôn, thk. es-Seyyid Ahmed
Sakr, Daru ihyai'l-kütübi'I-'Arabiyye, Kahire, 1378/1958.
ibn Manzur, Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem, Lisônü'l- 'Arab, Daru Sad ı r-Daru
Beyrut, Beyrut, 1388/1968.
ibn Mücahid, Ebu Bekir Ahmed b. Musa b. ei-'Abbas, Kitôbü's-Seb'a (ı'l-kırôôt, thk.
Cemalüddin Muhammed Şeref, Daru's-sahabe li't-türas, Tanta, 1428/2007.
ibn Receb ei-Hanbeli, Revôi'u't-tefsir, derleme ve ta'lik: Ebu Mu'az Tarık b. 'ivazillah,
Daru'l-'asıme, Riyad, 1422/2001.
ibn Slde, Ali b. ismail, el-Muhassas, Daru'l-kütübi'l -'ilmiyye, Beyrut, tsz.
__,: el-Muhkem ve'l-muhitu'l-a'zam, thk. Abdülhamld Hi nd avi, Daru'l-kütübi'l-'i lmiyye,
Beyrut, 1421/2000.
ibnü'I-Cevzi, Ebü'I-Ferec, Zôdü'l-mesir (ı 'ilmi't-tefsir, lll. Baskı, ei-Mektebü'l-islami, Beyrut,
1404/1984.
ibnü'I-Cezeri. Ebü'I-Hayr, et-Temhid (ı 'ilmi't- tecvid, thk. Ali Hüseyin ei-Bewab,
Mektebetü'l-me'arif, Riyad, 1405/1985.
ibnü'I-Enbari, Ebu Bekir Muhammed b. el-Kasım, izôhu'l-vakf ve'l-ibtidô, thk. Muhyiddin
Abdurrahman Ramazan, Mecma'u'l-luğati'l-' Arabiyye, Dımaşk, 1390/1971.
ibnü's-Sikkit, Ebu Yusuf, el-Kenzü'l-luğavi (el-Kalb ve'l-ibdôl), haz. August Haffner, ei
Matba'atü'I-Katulikiyye li'l-abai'l-yesu'iyyin, Beyrut, 1903.
__, Kitôbü'l-ibdôl, thk. Hüseyin Muhammed Muhammed Şeref, ei-Hey'etü'l-'amme
lişüuni'l-metabi'i'l-emiriyye, Kahire, 1398/1978.
ibnü'z-Zübeyr, Ebu Ca'fer Ahmed b. ibrahlm es-Sekafı, Milôkü't-te'vil, thk. Sa'id ei-Fellah,
Daru'l-ğarbi'l-islami, Beyrut, 1403/1 ~83.
iskati, ei-Hatib, Dürretü't-tenzil ve ğurretü't-te'vil, thk. Muhammed Mustafa Aydın,
Ümmülkura Üniversitesi, Mekke, 1422/2001.
ismail Hakkı Bursevi, Tefsiru Rühi'l-beyôn, Mektebetü Eser, istanbul, 1389 h.
KadCı~i. Abdürrazık 9. Hamude, "Eseı'u'l-kı raati' I -Kur'an iyye fi's-s ı na'ati'l-mu'cemiyye
Tacü'l-'arus nemuzecen", (Yayımlanmamış Dok~ora Tezi), Helvan Üniv. Edebiyat
Fakültesi, Kahire, 1431/2010.
Kirmani, Tacülkurra Ebü'I-Kasım Mahmud b. Hamza, Garôibü't-tefsir ve 'acôibü't-te'vil,
Daru'l-kıble li's-sekateti'l- islamiyye ve Müessesetü 'ulumi'I-Kur'an, Cidde-Beyrut,
tsz.
Kurtubi, Ebu Abdiilah Muha"mmed b. Ahmed, el-Cômi' liahkômi'l-Kur'ôn, thk. Hişam Semir
ei-Buhari, Daru 'alemi'l-kütüb, Riyad, 1423/2003.
Ma'mer b. ei-Müsenna, Ebu 'Ubeyde, Mecôzü'l-Kur'ôn, thk. Fuat Sezgin, Mektebetü'I
Hanci, Kahire, 1374/1954.
Maverdi, Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed, en-Nüket ve'l-'uyün, thk . . es-Seyyid b.
Abdilmaksud b. Abdirrahim, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, tsz.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 41
Mekki b. Ebi Talib, Ebü Muhammed, el-Hidôye ilô bulüği'n-nihôye, eş-Şarika Üniv.
Yayınları, eş-Şarika, 1429/2008.
Meraği, Ahmed b. Mustafa, Tefsiru'l-Merôği, Şeriketü mekt.ebeti ve matba'ati Mustafa ei
Babi el-Halebi ve eviadi hi, Mısır, 1365/1946.
Meydani, Abdurrahman Hasan Habenneke, el-Belôğatü'l-'Arabiyye, Daru'l-kalem ve ed-
Daru'ş-Şamiyye, D ımaşk-Beyrut, 1416/1996.
Muallim Naci, Lugat-ı Nôci, Çağrı Yayınları, istanbul, 1995.
Muhammed Ebü Zehre, Zehretü't-tefôsir, Daru'l-fıkri'I-'Arabi, Kahire. tsz.
Mukatil b. Süleyman, Ebü'I-Hasen, Tefsfru Mukôtil b. Süleyman, thk. Ahmed Ferid, Daru'l
. kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1424/2002.
Mühelleb b. Ebi Sufre et-Temimi, e/-Muhtasaru'n-nasfh fi tehzibi'l-Kitôbi'l-Cômi'i's-sahfh,
· th:<. Ahmed b. Faris es-Sellüm, Daru't-tevhid-Daru Ehli's-sünne, Riyad,
1430/2009.
Mütercim Asım Efendi, Kômus Tercümesi, ei-Matba'atü'l-bahriyye, istanbul, 1304 h.
Nehhas, Ebü Ca'fer Ahmed b. Muhammed, /'rôbü'l-Kur'ôn, thk. Abdülmün'im Halil
lbrahim, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1421 h.
_____, Me'ôni'l-Kur'ôn, thk. M. Ali es-Sabüni, Mekke 1409 h.
Nesefi, Ebü'I-Berekat Abdullah b. Ahmed, Medôrikü't-tenzil ve hakôiku't-te'vil, thk. Yüsuf
Ali Büdeyvi, Daru'l-kelimi't-tayyib, Beyrut, 1419/1998 ..
Neyrebani, Abdülbedi', el-Cevônibü's-savtiyye fi kütübi'l-ihticôc li'l-kırôôt, Daru'l-ğavsani,
Dımaşk, 1427/2006.
Nizamüddin en-Nisabüri, ei-Hasen b. Muhammed, Tefsiru Garôibi'/-Kur'ôn ve reğôibi'l
furkôn, tahriç: Zekeriyya 'Umeyrat, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 141.6/1 996.
Ömer, Ahmed Muhtar, Mu'cemü'l-Luğati'l-'Arabiyyeti'l-mu'ôsıra, 'Aiemü'l-kütüb, Kahire,
1429/2008.
Öztürk, Mustafa, "Zülkarneyn", DiA, istanbul, 201 3.
er-Rağıb el-isfahani, Ebü'I-Kasım ei-Hüseyn b. Muhammed, el-Müfredôt fi ğaribi'l-Kur'ôn, thk. Muhammed Seyyid Kilani, Daru'l-ma'rife. Beyrut, tsz.
Safi, Mahmüd b. Abdirrahim, el-Cedvel fi i'rôbi'l-Kur'ôni'l-kerim, Daru'r-reşid, Dımaşk.
1418 h.
Sahib ismail b. 'Abbad, el-Muhft fi'l-luğa, thk. Muhammed Hasan Al-i Yasin, ·Aıemü'l
kütüb, Beyrut, 1414/1994.
Sa'lebi, Ebü ishak Ahmed, el-Keşf ve'l-beyôn, thk. Ebü Muhammed b. ·Aşür, Daru ihyai't
türasi'I-'Arabi, Beyrut, 1422/2002.
Samerrai, Fazıl Salih, Belôğatü'/-kelime fi't-ta'biri'/-Kur'ônt ll. Baskı, Şeriketü'l-'atik
lisına'ati'l-kitab, Kahire, 2006.
Seyyid eş-Şerif ei-Cürcani, Ebü'I-Hasen Ali b. Muhammed, Kitôbü't-Ta'rlfôt, thk. ibrahim
ei-Ebyari, ll. Baskı, Daru'l-kitabi'I-'Arabi, Beyrut, 1413/1992.
42 Abdulkadir BAY AM
Sıddik Hasan Han, et-Tôcü'l-mükellel, Vezaretü'l-evkaf ve'ş-şüuni'l-islamiyye, Katar,
1428/2007.
____. et-Tôcü'l-mükellel, thk. ibrahim Şemsüddin, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut,
1424/2003.
Sibeveyhi, 'Amr b. Osman b. Kanber, el-Kitôb, ta 'lik: Emil Bedi' Ya'kOb, ll. Baskı, Daru'l
kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 2009.
Süyutı; Celalüddin Abdurrahman b. Ebi Bekir, ed-Oürru'l-mensür fi't-tefsir bi'l-me'siır, thk.
Abdullah b. Abdilmuhsin et-Türki, Merkezü hicr li'l-buhus ve'd-dirasati'I
'Arabiyye ve'l - islamiyye, Kahire, 1424/2003.
el-itkôn fi 'uliımi'l-Kur'ôn, thk. Şu'ayb ei-ArnaOt, Müessesetü'r-risale naşirOn,
·seyrut, 1429/2008.
Mu'terekü'l-akrôn fi i'côzi'l-Kur'ôn, tashih: Ahmed Şemsüddin, Daru'l-kütübi'l
'ilmiyye, Beyrut, 1408/1988.
Şevkani, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu'l-kadir, Daru'l-fıkr, Beyrut, 1403/1983.
Şirbini, Muhammed b. Ahmed ei-Hatib, es-Sirôcü'l-münfr, Matba'atü Bulak (ei-Emiriyye),
Kahire, 1285 h.
Taberi, EbO Ca'fer Muhammed ibn Cerlr, Cômi'u'l-beyôn 'an te'vili ôyi'l-Kur'ôn, thk.
Abdullah b. Abdilmuhsin et-Türki, Hicr li't-tıba'a ve'n-neşr, Kahire, 1422/2001.
Topaloğlu, Bekir ve Ali Bardakoğlu, "Kudret", OiA, Ankara, 2002.
Turhan, Kasım, "Kuwet'', DiA, Ankara, 2002 . .
'Ukberi, Ebü'I-Beka Abdullah b. el-Hüseyin, et-Tibyôn fi i'rôbi'L-Kur'ôn, ei-Matba'atü'l-
meymeniyye, Mısır, 1306 h.
'Useymin, Muhammed b. Salih, Tefsiru'l-Kur'ôni'l-kerim siıretü'l-Kehf. Daru ibni'I-Cevzi,
ed-Demmam, 1423 h.
Üzüm, ilyas, "Kehf SOresi", OiA, Ankara, 2002.
ei-Vahidi, Ebü'I-Hasen Ali b. Ahmed, el-Vasit fi tefsiri'l-Kur'ôni'l'mecid, thk. Adil Ahmed
AbdülmevcOd vdğr., Daru'l-küÜibi' l- 'ilmiyye, Beyrut, 1415/1994.
Yavuz, Yusuf Şevki, "istitaat", DiA, istanbul. 2001 .
Zebidi, Muhammed Murtaza, Tôcü'l-'arüs min cevôhiri'L-Kômüs, thk. Ali Hilali vdğr., ei
Meclisü'l-vatani li's-sekafe ve'l-fünOn ve'l -adab, Kuveyt, 1422/2001.
Zeccac, EbO ishak ibrahim b. es-Seri, Me'ôni'l-kur'ôn ve i'rôbüh, thk. Abdülcelil Abdüh
Şelebi, 'Aiemü'l-kütüb, Beyrut, 1988.
Zekeriyya ei-Ensari, EbO Yahya, Fethu'r-Rahmôn bikeşfi mô yeltebisü fi'l-Kur'ôn, thk.
Muhammed Ali es-Sabuni, Dôru'l-Kur'ôni'l-kerfm, Beyrut, 1403/1983.
____. Tuhfetü'l-bôri, haz. Muhammed Ahmed Abdülaziz Salim, Daru'l-kütübi'l- 'ilmiyye,
Beyrut, 1425/2004.
F.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 23:1 (2018) 43
Zemahşeri, Ebü'I-Kasım Mahmüd b. Ömer, el-Keşşô{ 'an hakôikı ğovômizı't-tenzil ve
'uyüni'l-ekôvil {i vücühi't-te'vil, thk. 'Adil Ahmed Abdülmevcüd vdğr.,
Mektebetü'l-'ubeykan, Riyad, 1418/1998.
Zerkeşi, Ebü Abdiilah Bedruddin, el-Burhôn {i 'ulümi'l-Kur'ôn, thk. Mustafa Abdülkadir
'Ata, Daru'l-kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1428/2007.