tÜrklÜk b ĐlĐmĐ ara Ştirmalaritubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/tÜbar-29-bahar.pdf ·...

546
ISSN: 1300-7874 TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI JOURNAL OF TURKOLOGY RESEARCH uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual 2011-Bahar/Spring 16. Yıl/Year 29. Sayı/Volume

Upload: others

Post on 02-Oct-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ISSN: 1300-7874

    TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI

    JOURNAL OF

    TURKOLOGY RESEARCH

    uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal

    Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual

    2011-Bahar/Spring

    16. Yıl/Year 29. Sayı/Volume

  • ISSN: 1300-7874

    TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI

    JOURNAL OF

    TURKOLOGY RESEARCH

    uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal

    Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual

    Niğde 2011-Bahar/Spring

    16. Yıl/Year 29. Sayı/Volume

  • Sahibi ve Editörü

    Founding and Editor Prof. Dr. Nâzım Hikmet POLAT

    Yazı Đşleri Müdürü Editorial Assistant

    Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

    Düzenleme Technical Editor

    Doç. Dr. Hikmet KORAŞ ����

    Haberleşme/Communication

    [email protected]

    [email protected]

    [email protected]

    Ramis KARABULUT

    Sırasöğütler Mah. Çevreyolu Aydoğdu Ap. Kat: 2, Nu. 2

    Bor-NĐĞDE

    � (0 388) 225 24 17, 225 24 24

    (0 388) 225 01 80

    ISSN: 1300-7874

    Baskı/Printing Bizim Büro Mat.

    Demirtepe-ANKARA

    � (0 312) 435 82 07 / 229 99 28

    Ağ Adresi/Web Address www.tubar.com.tr

    Banka Hesap Nu.

    Bank Account Number

    Garanti Bankası/Bank

    Niğde Şubesi/Branch

    Hikmet KORAŞ

    TR49 0006 2000 2560 0006 6945 66

    TÜBAR’ın tarandığı dizinler TÜBAR is indexed and abstracted by

    • CSA Sociological Abstracts

    • EBSCO Academic Complete Search

    • LLBA Linguistics and Language Behavior Abstracts

    • MLA Modern Language Association

    • ULAKBĐM-Sosyal Bilimler Veri Tabanı

    • UPD (Ulrich’s Periodicals Directory)

    Danışma ve Yayım Kurulu

    Advisory-Editorial Board

    Prof. Dr. Đ. Hakkı AKSOYAK (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Şerif AKTAŞ (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Erman ARTUN

    (Çukurova Üni.)

    Prof. Dr. Nazan BEKĐROĞLU (Karadeniz Teknik Üni.)

    Prof. Dr. Bernt BRENDEMOEN

    (Oslo Üni.)

    Prof. Dr. Mustafa DENKTAŞ (Akdeniz Üni.)

    Prof. Dr. Osman HORATA

    (Hacettepe Üni.)

    Prof. Dr. Şakir ĐBRAYEV (Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Üni.)

    Prof. Dr. Larz JOHANSON

    (Mainz Johannes Gutenberg Üni.)

    Prof. Dr. Olcobay KARATAYEV

    (Kırgız Yusuf Balasagun Millî Dev. Üni.)

    Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL

    (Ahi Evran Üni.)

    Prof. Dr. Bulat KUMEKOV

    (Kazakistan Đlimler Aka.) Prof. Dr. Richard LEE

    (Sociology SUNY-Binghamton)

    Prof. Dr. Muhsin MACĐT (Anadolu Üni.)

    Prof. Dr. Anvar MOKAYEV

    (Kırgız-Türk Manas Üni.)

    Prof. Dr. Abdımelik NĐSANBAYEV (Kazakistan Đlimler Aka.)

    Prof. Dr. Nâzım Hikmet POLAT

    (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Claus SCHÖNĐG (Institüt für Turkologie)

    Prof. Dr. Kubat TABALDĐYEV (Kırgızistan Đlimler Aka.)

    Prof. Dr. Kâmil VELĐYEV (Azerbaycan Đlimler Aka.) Doç. Dr. Hikmet KORAŞ

    (Niğde Üni.) Doç. Dr. Nikolay NĐKOV

    (Sofya Üni.)

    Doç. Dr. Bayram ÜNAL

    (Fernand Braudel Center, SUNY-B

    (Niğde Üni.) Yrd. Doç. Dr. Ahmet KÖKDEMĐR

    (Ondokuz Mayıs Üni.)

    Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU (Cumhuriyet Üni.)

  • 29. Sayının Hakemleri Referees

    Prof.. Dr. Mehmet AÇA

    (Balıkesir Üni.)

    Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

    (Selçuk Üni.)

    Prof. Dr. Đ. Hakkı AKSOYAK (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Şerif AKTAŞ (Gazi Üni.)

    Doç. Dr. G. Gonca Gökalp ALPASLAN

    (Hacittepe Üni.)

    Prof. Dr. Hülya ARGUNŞAH (Erciyes Üni.)

    Prof. Dr. Erman ARTUN

    (Çukurova Üni.)

    Doç. Dr. Gıyasettin AYTAŞ (Gazi Üni.)

    Doç. Dr. Yunus BALCI

    (Pamukkale Üni.)

    Doç. Dr. Ahmet BOZDOĞAN (Cumhuriyet Üni.)

    Prof. Dr. Şerif Ali BOZKAPLAN (Dokuz Eylül Üni.)

    Prof. Dr. Abdulkadir BULUŞ (Selçuk Üni.)

    Prof. Dr. Ahmet BURAN

    (Fırat Üni.)

    Prof. Dr. Volkan COŞKUN (Muğla Üni.)

    Prof. Dr. Yakup ÇELĐK (Yıldız Teknik Üni.)

    Prof. Dr. Đsmet ÇETĐN (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Nurullah ÇETĐN (Ankara Üni.)

    Doç. Dr. Bekir ÇINAR

    (Niğde Üni.)

    Doç. Dr. Faruk ÇOLAK

    (Niğde Üni.)

    Doç. Dr. Đsmail DOĞAN (Ordu Üni.)

    Prof. Dr. Remzi DURAN

    (Selçuk Üni.)

    Prof. Dr. Đsmail GÖRKEM (Erciyes Üni.)

    Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN (Niğde Üni.)

    Prof. Dr. Firdevs GÜNEŞ (Ankara Üni.)

    Prof. Dr. Harun GÜNGÖR

    (Erciyes Üni.)

    Doç. Dr. Ramazan GÜLENDAM

    (Süleyman Demirel Üni.)

    Doç. Dr. Nadir ĐLHAN (Fırat Üni.)

    Prof. Dr. Adnan ĐNCE (Doğu Akdeniz Üni.)

    Prof. Dr. H. Bayram KAÇMAZOĞLU (Đnönü Üni.)

    Prof. Dr. Şuayip KARAKAŞ (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Ahmet KARTAL

    (Osman Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Önal KAYA

    (Ankara Üni.)

    Prof. Dr. A. Emel KEFELĐ (Marmara Üni.)

    Prof. Dr. Remzi KILIÇ

    (Niğde Üni.)

    Doç. Dr. Sami KILIÇ

    (Fırat Üni.)

    Doç. Dr. Murat KOÇ

    (Marmara Üni.)

    Doç. Dr. Timuçin KODAMAN

    (Süleyman Demirel Üni.)

    Prof. Dr. A. Enver KOLUKISA

    (Niğde Üni.)

    Prof. Dr. Enver KONUKÇU

    (Atatürk Üni.)

    Doç. Dr. Hikmet KORAŞ (Niğde Üni.)

    Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL

    (Ahi Evran Üni.)

    Doç. Dr. Mehmet NARLI

    (Balıkesir Üni.)

    Prof. Dr. Nasir NĐRAY (Ege Üni.)

    Prof. Dr. Murat ÖZBAY

    (Gazi Üni.)

    Prof. Dr. Çağatay ÖZDEMĐR (Gazi Üni.)

    Doç. Dr. Nurettin ÖZTÜRK

    (Pamukkale. Üni.)

  • Doç. Dr. Fazlı POLAT

    (Atatürk Üni.)

    Prof. Dr. Sedat SEVER

    (Ankara Üni.)

    Prof. Dr. Ülkü Çelik ŞAVK (Hacettepe Üni.)

    Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL (Afyon Kocatepe Üni.)

    Prof. Dr. Mehmet TÖRENEK

    (Atatürk Üni.)

    Prof. Dr. Kerim TÜRKMEN

    (Erciyes Üni.)

    Prof. Dr. Niyazi USTA

    (Ondokuz Mayıs Üni.)

    Prof. Dr. Hamza UYGUN

    (Hacettepe Üni.)

    Prof. Dr. Mehmet Ali ÜNAL

    (Pamukkale Üni.)

    Prof. Dr. Mustafa ÜNAL

    (Erciyes Üni.)

    Prof. Dr. Kemal YÜCE

    (Çanakkale Onsekiz Mart Üni.)

    Đngilizce metinler için English Manusicripts Editor

    Prof. Dr. Necdet OSAM

    (Doğu Akdeniz Üni.)

    29. sayı Yayın Tanıtım Editörü

    Book Review Editors

    Doç. Dr. Hikmet KORAŞ (Niğde Üni.)

  • ĐÇĐNDEKĐLER CONTENTS

    Sayfa/Page

    Nâzım H. POLAT Takdim –29-

    Editorial –29-

    11-12

    13-14

    Prof. Dr. Ali Berat

    ALPTEKĐN Çukurovalı Âşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    The 1974 Cyprus Peace Operation in the Words of Ashiks from Çukurova

    15-26

    Yrd. Doç. Dr. Bayram

    BAŞ Söz Varlığı Đle Đlgili Çalışmalarda Kullanı-lacak Ölçütler

    The Criteria Used in the Studies on Word Property

    27-61

    Öğr. Gör. Dr. Ahmet BENZER

    Tanıtmalıkların Dili ve Yeniden Düzenlen-

    mesi

    The Language of the Prospectuses and Its Rearrangement

    63-73

    Doç. Dr. Bekir ÇINAR XVI. Yüzyıl Tezkirecilerinin Şiir Seçimle-rindeki Orijinallik

    The Originality in XVI Th Century Biographers’ Poetry Selections

    75-90

    Öğr. Gör. Hacı ÇOBAN Arami Göçleri

    The Aramic Migrations

    91-102

    Arş. Gör. Neşe DEMĐRCĐ “Mitoloji ve Şiir”in Đzinde Ahmet Midhat Efendi’nin Mitolojiye Dair Görüşleri

    The Thoughts of Ahmet Midhat Efendi about Mythology through “Mythology and Poetry”

    103-120

    Yrd. Doç. Dr. Selim

    EMĐROĞLU TDK Yazım Kılavuzu’nu Geliştirmeye Dö-nük Bir Đnceleme

    An Investigation to Develop the Dictionary of Spelling of Turkish Linguistic Society (TDK)

    121-143

    Okt. Gökhan EŞEL Demokrat Parti Dönemi Türk-Amerikan Đlişkilerinde Basın Sansürü ve Pulliam Da-vası

    The Press Censorship and Pulliam Case on Turkish-American Affairs at the Period of Democratic Party

    145-162

  • TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/ Đçindekiler 8

    Dr. Mehmet GÜNEŞ XX. Yüzyılın Başlarında Balkanlardaki Si-yasî ve Etnik Çatışmaların Ömer Seyfet-tin’in Hikâyelerine Yansıması

    The Reflections of the XX Century Political and Ethnic Clashes in Balkans on Omar Seyfiddin’s Stories

    163-187

    Esma Dumanlı

    KADIZADE

    Hüseyin Cöntürk ve Yeni Eleştiri

    Hüseyin Cöntürk and New Criticism

    189-199

    Okt. Derya KILIÇKAYA Albay Chabert ile Akif Bey’in Karşılaştırıl-ması

    A Comparative Study on “Colonel Chabert” and “Akif Bey”

    201-212

    Yrd. Doç. Dr. Mehmet

    KURUDAYIOĞLU Türkçe Öğretmeni Adaylarının Sözlü Anla-tımlarının Düşünceyi Geliştirme Teknikleri Açısından Đncelenmesi

    The Analysis of the Pre-Service Turkish Language Teachers Speaking Techniques on the Basis of Improving the Thinking Process

    213-226

    Yrd. Doç. Dr. Salim

    KÜÇÜK

    Kültürler Arası Öğrenme Üzerine Bir Kav-ram-Model Denemesi ve Türkçe Ders Kitap-

    ları

    Turkish Books and an Attempt to Develop an M Conceptual Model On The Basis of Intercultural Learning

    227-260

    Arş. Gör. Dr. Oğuz ÖCAL Yaratıcı Đnsan-Sıradan Đnsan ve “Bağışla Onları” Romanı

    Creative Human-Ordinary Human and the Novel Forgive Them

    261-274

    Yrd. Doç. Dr. Selim Hilmi

    ÖZKAN

    XIX. Yüzyılın Đkinci Yarısında Alâiye San-cağının Đdarî Yapısı ve Nüfus Durumu

    The Administrative Structure and Population of Alâiye in the Second Half of the XIX th Century

    275-291

    Dr. Đbrahim Đmran ÖZTAHTALI

    Şerh Geleneği ve Lâmi’î’nin Şerh-i Dibace-i Gülistan’ı

    Annotation Tradition and Lâmi’î’s Şerh-i Dibace-i Gülistan

    293-302

  • TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Đçindekiler 9

    Arş Gör. Dr. Banu ÖZTÜRK

    Tanzimat Yazarlarına Göre Hatırat Türü

    The Genre of Memoir According to Tanzimat Authors

    303-317

    Doç. Dr. Nurettin

    ÖZTÜRK

    Ziya Gökalp’ın “Đslamiyet ve Asrî Medeni-yet I-II” Adlı Makalesi Üzerinde Bir Đnce-leme ve Metin

    Ziya Gokalp’s "Contemporary Islam and Civilization I-II" in the Paper and a Study on the Text

    319-340

    Yrd. Doç. Dr. Adem

    SEZER

    Cumhuriyet Dönemi Ortaöğretim Coğrafya Derslerinde Türk Dünyası Coğrafyasının Öğretimi

    Teaching of Turkish World Geography at Secondary Geography Classes in the Republican Era

    341-373

    Doç. Dr. A. Faruk

    SĐNANOĞLU Müslüman Arap Medeniyetinin Đnşası Bağ-lamında Cahiliye Dönemi Toplumsal Yapıda

    Ortaya Çıkan Değişmeler

    The Changes Appeared in the Structure of the Society during the Construction of Islam Civilization in the Period of Illiterateness

    375-385

    Doç. Dr. Mustafa TALAS Sivil Toplum Kuruluşları ve Türkiye Persfektifi

    Non Governmental Organizations and the Perspectives of Turkey

    387-401

    Yrd. Doç. Dr. Đbrahim TÜZER

    Đkinci Yeni Şiiri'nde Bir Yaşam Alanı Ola-rak Kent Algısı

    At The Poetry of Đkinci Yeni (The Second New), the Perception of the Urban as a Habitat

    403-420

    Arş. Gör. Filiz Meltem UÇAR

    Çağatay Türkçesinde Sınırlama Hâli

    The Case of Limitation in Chagatay Turkish

    421-445

    Yrd. Doç. Dr. Muammer

    ULUTÜRK

    Meram’da Tarihî Su Değirmenleri

    Historical Watermills at Meram

    447-460

    Yrd. Doç. Dr. Osman

    ÜNLÜ

    Modern Araştırmacının Klâsik Hikâyeye Bakışı Üzerine Değerlendirmeler

    An Evaluation on the Classic Short Story from the Perspective of a Modern

    461-474

  • TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/ Đçindekiler 10

    Researcher

    Yrd. Doç. Dr. Orhan

    YAZICI

    Hazaraların Menşei ile Đlgili Yeni Bir Görüş

    A New Opinion with Regard to the Origin of Hazaras

    475-492

    Yrd. Doç. Dr. Veli Savaş YELOK

    Özbek Şiirinde Müstebit Devrin Eleştirisi (Erkin Vâhidov’un Şiirleri Esasında)

    Criticism of the Despotic Era: The Case of Uzbek Poetry (Based on Erkin Vahidov’s Poems)

    493-518

    Yrd. Doç. Dr. Aktan Müge

    YILMAZ

    Masal Dünyasındaki Çoban

    The Shepherd in the World of Tale

    519-531

    J. HATLAS-M.

    ZYROMSKI

    Çev. Yrd. Doç. Dr. Rama-

    zan ADIBELLĐ

    Bucak’taki Gagauzların Hayatında Din

    The Religion in a Life of Gagauz in Budjak

    533-550

    YAYIN TANITIM/BOOK REVIEW

    Öğr. Gör. Hacı ÇOBAN “Sikkelerin Işığında Eski Çağ Tarihi” 551-554

  • TAKDĐM (29)

    YENĐ LĐSAN’IN 100. YILINDA

    Tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki günümüz Türkiye Türkçesinin

    yazı dili, 100 yıl önceki Yeni Lisan Hareketiyle şekillenmiştir.

    Yeni Lisan Hareketi, Yeni Hayat diye adlandırılan bir dünya

    görüşünün parçasıydı. Hedef, Türk insanını “yeni”leştirerek dönüştürecek bir toplumsal ülkü, bir toplumsal proje idi. Yöntem, “taklit” değil “ibda” (yaratıcılık), kozmopolitliğe karşı durmak ve millîleşmekti. Bu düşünce, Balkan Savaşı hezimetinden sonra Türk’e bir millî uyanış ruhu vermiş, Millî Mücadele’nin de “fikir-kuvvet”i olmuştu.

    Yeni Hayat ve Yeni Lisan Hareketi’ni ortaya atanlar, tam bir

    mahviyetle (alçakgönüllülükle) görüşlerini kendi adlarına değil, bütün camiaları adına ifade etmişlerdir. Sonuçta hem fikir hem yazı dili alanında başarılı olunmuştur. Cumhuriyet’in ilk dönemindeki toplumsal ruh, doğrudan doğruya Yeni Hayat ve Yeni Lisan görüşüne bağlıdır.

    100 yıl sonra durum nedir?

    Çark artık tersine işlemektedir.

    Artık millî ruh yerine, “millî suçluluk” projesi fora yelken yol

    almaktadır. Basın-yayın organlarımız, “Ermenileri kestik, Rumları

    kovduk ve daha bilmem kimlere bilmem daha ne zulümleri yaptık…”

    teranesiyle insanımızda bir “suçluluk psikolojisi” yaratmaya

    çalışmaktadır. Yakın bir gelecekte Türk ve Türkçe kelimeleri bir ayrımcılık ifadesi gibi görülebilir.

    100. yılında, Yeni Lisan ruhu artık yoktur!

    Türkçenin devlet dili olarak hâkimiyetine son verme gayretleri

    artarak devam etmektedir.

  • Takdim (29)

    12

    Kamuoyu bu durumdan büyük ölçüde etkilenmiştir. 100. yılında Yeni Lisan Hareketi’nin pek az kurum tarafından hatırlanmasının başka bir anlamı olamaz.

    Yeni Lisan Hareketi, devrin icabı olarak öncelikle Arapça ve

    Farsça karşısında tavır almıştı. Yeni Lisan ruhu için bu dillerin yerini günümüzde Đngilizce almıştır.

    Türkçe gönüllüsü herkes, gönlünü ferah tutmalıdır. Türkçe

    hakkındaki çalışmalar, 100 yıl öncekiyle karşılaştırılamayacak ölçüde çoğalmıştır.

    Türkçe, karşılaştığı sorunları aşmanın yolunu daima bulacaktır.

    11 Nisan 2011- Ankara

    Nâzım H. POLAT

  • INTRODUCTION (29)

    ON THE 100TH ANNIVERSARY OF THE LANGUAGE

    We can say, with no hesitation, that the written language of today’s

    Turkish has been shaped by the New Language movement, which dates

    back to a hundred years ago.

    The New Language movement was a part of a world-view called

    the New Life. The aim in this movement was to form a social ideal and a

    social project that would transform the Turkish people through a

    “modernization” process. The method adopted was not “imitation” but

    “creativity”, completed by nationalization, and confrontation to

    cosmopolitanism. These ideas regenerated the National Wakening (Millî

    Mücadele) spirit (idea-forces), which was suppressed during the Balkan

    War period, and served as a source of inspiration for the National

    Struggle.

    Those who came up with the New Life and New Language

    movement have expressed their opinions modestly not only for

    themselves but also on belhalf of the community they were followed by.

    In the end, the movement has succeeded in both opinion and literary

    language fields. The social spirit in the first period of the Republic is

    directly based on the idea of New Life and New Language.

    What is the situation after 100 years?

    Now the wheel spins in reverse direction.

    A “national guiltiness” project, which has replaced the national

    spirit, is crusing under sails. The media is trying to impose “guilt

    feelings” on the people by chanting the same melodies such as: “We

    slayed the Armenians, we sent away the Greeks, we tyrannized over these

    and those with so and so actions...”. In near future, the words Turk and

    Turkish may be considered as expressions of discrimination.

    On its 100th anniversary, the New Language spirit no more exists!

  • Introduction (29)

    14

    The efforts to put an end to the domination of Turkish as a state

    language are increasing day by day.

    Even the public opinion seems to be significantly affected by the

    situation. The bitter fact, that the New Language movement on its 100th

    anniversary was remembered by a few instutions only, could have no

    other meaning but point to the same inference.

    In those times, the New Language movement was standing against

    Arabic and Persian languages in particular, as a requirement of that

    period. Today, those languages have been replaced by English.

    Despite all, the Turkish language supporters should put their hearts

    in ease, for the number of studies on Turkish is much more now that it

    can’t even be compared to those of 100 years ago.

    Turkish language will always find a way to overcome the problems

    it faces.

    11 April 2011- Ankara

    Nâzım H. POLAT

  • ÇUKUROVALI ÂŞIKLARIN DĐLĐNDE 1974 KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI*

    Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN**

    ÖZ: 20 Temmuz 1974 tarihinde Enosis’i engellemek ve Kıb-rıs’taki soydaşlarımızın can, mal güvenliğini korumak amacıyla garantör-lük hakkının kendisine verdiği yetkiyle Kıbrıs’a havadan, denizden ve ka-radan harekât düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri adaya barış ve huzuru da getirmiştir.

    Bu harekâtı gelecekte yazacak tarihçilerin kullanacağı en önemli belgelerden birisi de âşıkların söyledikleri destanlardır. Makalemizde, Çukurovalı âşıkların (Âşık Abdulvahap Kocaman, Âşık Halil Karabulut, Âşık Deli Hazım, Âşık Osman Feymanî, Âşık Hacı Karakılçık) olayları yorumlaması çeşitli açılardan değerlendirilmiştir.

    Anahtar Kelimeler: 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Çukurovalı âşık-lar, destan.

    The 1974 Cyprus Peace Operation in the Words of Ashiks from Çukurova

    ABSTRACT: In order to avoid Enosis and protect the Turkish Cypriots in Cyprus, the Turkish Army had an operation from the air and

    the see in the 20th July 1974, based on the guarantee treaty on the

    constitution; thus providing peace and tranquility on the island.

    One of the most important records of the operation which could be

    transferred to future generations by the historians is the epic poems cited

    by the Ashıks. In our article, the interpretations of the Ashıks from

    Çukurova (Âşık Abdulvahp Kocaman, Âşık Halil Karabulut, Âşık Deli Hazım, Âşık Osman Feymanî, Âşık Hacı Karakılçık) will be focused on on the basis of their comments from various different points.

    Key Words: 1974 Cyprus Peace Operation, the ashıks from Çukurova, epic poem.

    * Bu makale, daha önce Yakın Doğu Üniversitesi tarafından 3-6.11.2009 tarih-

    leri arasında düzenlenen “II. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Sempozyu-

    mu”nda aynı adla sunulan bildirinin genişletilmiş şeklidir. **

    Selçuk Üni. Ahmet Keleşoğlu Eğt. Fak. [email protected]

  • 16

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    Tarihle destanın yakın bir ilişkisi vardır. Her tarihî olay ardında destanlar bırakmış, âşık, ozan, saz şairi veya halk şairi adını verdiğimiz insanlar tarafından önce söze, daha sonra da yazıya geçirilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarihini yazacak olanların dikkate alacağı bu destanların söyleyicileri, Akdeniz’in karşı sahillerindeki Çukuro-va’dandır, Sivas’tandır, Kayseri’dendir, Erzurum’dandır, Kars’tandır,

    Konya’dandır. Bu makalede, on beş şiir üzerinde durulacaktır. Ancak destanlara geçmeden önce 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na nasıl gelindiği-ne değinmek gerekir.

    50.000 şehit verilerek 1 Ağustos 1571 tarihinde Osmanlı toprakla-rına katılan Kıbrıs, 12 Temmuz 1878 tarihinde geçici olarak Đngiltere’ye terk edilmek zorunda kalır. Ada, 5 Kasım 1914 tarihinde Đngiltere’ye bağlanır. 5 Kasım 1931 yılında adada yaşayan Rumlar, isyan başlatırlarsa da başarıya ulaşamazlar. Daha sonra Đngilizlere ve Türklere karşı terör hareketi başlatan Rumlar, pek çok insanın ölümüne veya yurtlarından göç etmelerine sebep olur. Bütün bu olaylar Kıbrıslı Türkleri, Kıbrıs Türk

    Mukavemet Teşkilatı (1 Ağustos 1958) etrafında birleştirir. Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulmasıyla Türklerle Rumlar arasındaki ça-tışma, sonunda Zürih (11 Şubat 1959) ve Londra (19 Şubat 1959) anlaş-malarını getirir. Türkiye, Yunanistan ve Đngiltere’nin garantörlüğünde Türk ve Rum halklarının eşitliğine dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti, 15-16 Ağustos 1960 tarihinde kurulur. Ancak Yunanistan’ın adayı kendilerine bağlama arzusu bitmediğinden, terör olayları son bulmamıştır. Bu arada Erenköy, Geçitkale ve Boğaziçi’ndeki katliamlar, Türkiye’nin sınırlı bir harekât yapmasına sebep olur. Ne yazık ki Makaryos bu arada boş dur-maz ve 1 Ocak 1964 tarihinde Zürih ve Londra anlaşmalarını tek taraflı olarak fesheder. Bütün bu olanlar on binlerce Kıbrıs Türk’ünü, adadaki

    mallarını mülklerini satarak öz vatanlarından ayrılmak zorunda bırakır.

    Yunanistan’daki albaylar cuntasının ihtilali, Kıbrıs’ta faaliyet gösteren

    Yunan subaylarının tahrikleri ve baştan beri Yunanistan’a bağlanma idea-liyle yanıp tutuşan Grivas, 15 Temmuz 1974 tarihinde Makaryos’u devi-rerek Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni kurar.

    Türkiye, garantör ülke olarak diplomasinin bütün şartlarını zorlar; ancak sonuç alınamayınca 20 Temmuz 1974 tarihinde adaya denizden

    çıkarma ve havadan indirme yapmak zorunda kalır (Alaysa 1992: 1-106;

    Kaya 2000: 283-314).

    Yukarıda kısaca özetlediğimiz ve yakın tarihimizi ilgilendiren bu olaylar, anavatan Türkiye’de nasıl yankılanmıştır? Gelecekte tarihi yaza-cak olan tarihçilerin başvuru kaynaklarından olan destanlarda olaylar nasıl ele alınmıştır? Çıplak gözle bakıldığında Beşparmak Dağları’ndan Toroslar; Toroslar’dan Beşparmak Dağları görülmektedir. Bu kadar yakı-

  • 17

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Aşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    nında olan olaylara Türk halkı ve onların sözcüleri âşıklar nasıl bakmış-lardır?

    1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana otuz yedi yıl geçti. Elbet-te, aradan geçen otuz yedi yılda o günleri yaşayanların bir kısmı vefat etti, bir kısmı da orta yaşın güzelliklerini yaşamaya başladı. Ancak bu otuz yedi yılda Türk saz şairlerinin o günler hakkındaki yorumları üze-rinde pek durulmadı. Elbette bu şiirler, o yıllarda Anadolu halkı üzerinde büyük etki yaptı. O yıllarda genç birer âşık olan Deli Hazım, Abdulvahap Kocaman ve Halil Karabulut vefat ettiler. Osman Feymanî ve Hacı Ka-rakılçık ise artık orta yaşın çok üzerindeler.

    Âşıkların öğrenim durumlarına baktığımızda, bunların büyük bir çoğunluğunun ilkokul mezunu olduğunu görüyoruz. Ancak şiirlerinden hareketle, tarih bilgilerinin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz.

    Daha önceki yıllarda Sivaslı âşıkların Kıbrıs olaylarını yorumlama-ları Doğan Kaya (2000), Kayserili âşıkların değerlendirmeleri Bayram Durbilmez (1999: 285-296), Çukurovalı âşıklardan 6’sının (Hacı Karakıl-çık, Âşık Derdiderya, Âşık Durdu Kozalak, Âşık Bilal Ceylan, Âşık Halil Karabulut, Âşık Haydar Aslan) konuyu işleyişi de Erman Artun (2006: 571-593) tarafından ele alınmıştı. Konuyu bir makale boyutu içerisinde incelediğimiz için Karslı, Erzurumlu, Sivaslı, Kayserili ve Konyalı âşıkla-rın olaya bakışını değerlendirmedik. Ancak bu bölgelerde yaşayan âşıkla-rımız da olaylar karşısında duyarlılıklarını göstermişler ve konuyla ilgili onlarca destan söylemişlerdir.

    Belki Artun’un böyle bir çalışması varken yeni bir araştırmaya ge-rek var mıydı diyenler olabilir. Artun’un makalesi ile bizim araştırmamız karşılaştırılırsa bakış açılarımızın farklı olduğu kolayca görülebilecektir. Ayrıca Artun’un makalesinin yayımlanmasından bu yana on beş yıla yakın bir zaman geçmiştir.

    Ayrıca biz, Artun’un çalışmasında olmayan Âşık Abdulvahap Ko-caman, Âşık Deli Hazım ve Âşık Osman Feymanî’nin de konuyla ilgili şiirlerini ele aldık.

    Anadolu halkının gözünde Kıbrıs, Türkiye’nin bir parçasıdır. Bu

    parça olma düşüncesi, o kadar ileri götürülmüştür ki halk arasında yaşatı-lan efsanelerde, Toroslar’da kaybolan tas Kıbrıs’ta bulunmuştur. Mağosa Kalesi’nin alınması sırasında Canpolat efsanesi teşekkül etmiştir. 1974 Barış Harekâtı sırasında Antalya’da deniz üzerinden kurulan bir köprüden binlerce insan, Türk ordusuna yardım etmek için adaya doğru yolculuk yapmıştır. Mehmetçik’in Beşparmak Dağı’nın tepesine çıkardığı tank, hâlâ yerinde durmaktadır. Türbelerin başındaki kaybolan sancaklar, sava-şın bitiminde kanlı bir şekilde yerine gelmiştir. Malatya’nın Darende

  • 18

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    ilçesindeki Somuncu Baba’nın türbesinin önünde bulunan havuzdaki ve

    Urfa’daki Balıklı Göl’deki balıklar kaybolmuştur. Bu balıklar, savaşın sonunda üzerlerinde yaralarla geri gelmişlerdir (Alptekin 1994: 21-24, Sakaoğlu 2002: 55-60, 104-108).

    Çukurova, Türkiye sınırları içerisinde Kıbrıs’a en yakın yerleşim merkezidir. Harekâtın yapıldığı yıllarda yöre âşıklarının olaya ilgisiz kalmadıkları, duyduklarını destanlaştırdıkları bilinmektedir. O yıllarda gençliğimizin de etkisiyle olaylara hamasi yönden yaklaşmıştık. Oysa şimdi âşıkların Kıbrıs olaylarını yorumlamalarını daha tarafsız ve bilimin süzgecinden geçirerek değerlendirebileceğiz. Ayrıca bu makaleyle bir bütünün parçalarını da tamamlamayı amaçlıyoruz. Bir başka ifadeyle, Doğan Kaya, Bayram Durbilmez ve Erman Artun tarafından yapılan ça-lışmalara katkıda bulunmak istiyoruz.

    Çukurovalı beş âşığın (Âşık Deli Hazım, Âşık Hacı Karakılçık, Âşık Halil Karabulut, Âşık Osman Feymanî, Âşık Abdulvahap Kocaman) on beş şiirinin tamamı, on birli hece ölçüsüyledir. Âşıklar, on beş şiirin ta-mamını destan üslubuyla kaleme almışlardır. Ancak bu âşıklar arasında şirine destan diyen sadece Abdulvahap Kocaman’dır.

    Şiirlerin hece sayılarındaki bazı kusurlar da gözden kaçmamakta-dır. Bu durum âşıkların yanı sıra, bu şiirleri yazıya geçirenlerden de kay-naklanmış olabilir.

    Genel olarak bakıldığında şiirlerin başlangıç dörtlüklerinin birkaçı dışında ortak olduğu görülmektedir:

    Yirmi temmuz bin dokuz yüz yetmiş dört (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 161).

    Yirmi temmuz bin dokuz yüz yetmiş dört (Âşık Osman Feymanî, Halıcı 1981: 206).

    Yetmiş dört yirmi Temmuz sabahı (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin 1993: 141).

    Yetmiş dört senesi yirmi Temmuz’da (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 455).

    Helenler Kıbrıs’ta ihtilal yaptı (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 161).

    Türk gücünü ispat etti (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin 1993: 136). Anadolu’muzdan Anavatan’dan (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin

    1993: 143). Biz Kıbrıs’ı terk edersek Yunan’a (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu

    2002: 457; Damlada Derya Gizlidir 1988: 78).

    Şu Kıbrıs’ta Rumlar Türk’e saldırmış (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 458).

  • 19

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Aşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    Kıbrıslı kardeşim az bekle beni (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 459).

    Gelin güvey olma kendi kendine (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

    Yine sana şanlı zafer göründü (Âşık Abdulvahap Kocaman, Halıcı 2001: 210; Atılgan 1999: 135).

    Ecdat yadigârı ata mirası (Âşık Abdulvahap Kocaman, Atılgan 1999: 137).

    Yine baş kaldırmış murdar Makaryos (Âşık Abdulvahap Kocaman, Atılgan 1999: 138).

    Farklı âşıkların kaleminden / dilinden çıkan beş şiirin aynı mısra ile başlaması doğaldır. Çünkü âşığın şiirinin başlangıcında, neyi işleyeceğini vurgulaması gerekir. On şiirin başlangıç mısralarında ise olayların sebebi anlatılmıştır. Bu arada bazı mısralar, âşığın dost ve düşmana nasihati ile başlamaktadır. Bu şiirlerin ilk dörtlüklerinde nasihatin yanı sıra, bazı olayların sebeplerinin sıralanması daha sonraki mısralara hazırlık mahiye-

    tindedir.

    Adaya çıkarma yapılmasının sebepleri arasında ilk sırayı, Rum-

    Yunan işbirliği sonucunda adanın Yunanistan’a ilhak edilmesi almakta-dır. Bu durum, bölge âşıkları tarafından kabul edilmemektedir. Âşıklar, dönemin siyasilerinin söylemlerini kullanarak, “Biz adaya barış için, Enosis’i engellemek için çıktık” der gibidirler.

    Son zamanda Yunanlılar azdılar

    Enosis’i planlayıp çizdiler

    Garantörü, anlaşmayı bozdular Müdahele yolun seçti ordumuz

    (Özçelik 2004: 160).

    Aynı âşıklar, zaman zaman da Enosis hayalinin sona ermesinin se-beplerini işlemektedirler:

    Al bayrak Kıbrıs’ta dalgalanıyor

    Akdeniz sevinçten çalkalanıyor

    Enosis hayali gölgeleniyor

    Hürriyet özgürlük geldi bir daha

    (Alptekin 1993: 136).

    On beş şiirden onunda, Rum-Yunan ordusunun Enosis düşüncesi ve bu idealin Türk ordusu tarafından bertaraf edilmesi anlatılmıştır:

    Enosis’e kilit vurdu Mehmetçik (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 456).

    Bir sakız çiğnersin adı Enosis (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

  • 20

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    Đşte Enosis’in koktuğu gündür (Âşık Osman Feymanî, Ahu Gözlüm 1989: 80).

    Çukurovalı âşıklar, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan söz ederlerken il-ham kaynaklarının Atatürk olduğunu belirtmişlerdir. Bir karşılaştırma yapılacak olursa, on yedi Sivas yöresi âşığından sadece ikisi şiirlerinde Atatürk’ten söz etmişlerdir. Çukurova’da ise üzerinde durduğumuz ve şiirlerini aldığımız beş âşığın tamamı, Atatürk ve fikirlerinden bahsetmiş-lerdir:

    Bize ilham Atamızın görüşü (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 160).

    Đzinde yürürüz yüce Ata’nın (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin 1993: 136).

    Đlham kaynağımız yüce Kemal’den (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin 1993: 141).

    Atatürk’ün ruhu gücenir bize (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 457; Damlada Derya Gizlidir 1988: 78).

    Yüce Atatürk’ü sor Akdeniz’e (Âşık Osman Feymanî, Halıcı 1981: 207)

    Parolamız ‘ya istiklal ya ölüm’ (Âşık Abdulvahap Kocaman, Atıl-gan 1999: 137).

    Rehberimiz Atatürk’ün ilkesi (Âşık Abdulvahap Kocaman, Atılgan 1999: 138).

    Çukurovalı âşıklar, şiirlerinde Kıbrıs’ın tapusundan ve ecdat yadi-gârı olduğundan söz etmektedirler.

    Yavru vatan Kıbrıs öz yurdumuzu (Âşık Hacı Karakılçık, Alptekin 1993: 136).

    Kıbrıs Atamızdan bize zilliyettir (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 162).

    Türklerdedir yavru vatan tapusu (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 160).

    Kıbrıs ecdat yurdu atılmaz serden (Âşık Deli Hazım, Özçelik 2004: 160).

    Çukurovalı âşıklar, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı işlerken; bugün hem Kuzey Kıbrıslı hem de Türkiyeli gençlerin büyük çoğunun bilmediği olaylardan da söz ederler. Tarihi yazanlar “Ayşe tatile çıksın” ifadesinin açılımını vermelidirler. Aksi takdirde Âşık Hacı Karakılçık’ın dörtlüğünü tahlil edebilmek mümkün olmayacaktır.

  • 21

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Aşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    Biz milletçe kararımız açıktı

    Savaş için hep karnımız acıktı Ayşe, Cenevre’den tatile çıktı Bayrağı kaleye çekti Kıbrıs’ta

    (Alptekin 1993: 142).

    Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı rahmetli Turan Güneş, birinci harekâttan sonra diplomaside bir sonuca ulaşılamadığı için, ikinci harekât başlasın anlamında “Ayşe tatile çıksın” demiş ve Türk ordusu Kıbrıslı mücahitlerle birlikte bugünkü sınırları çizmiştir.

    Yine o yıllarda yaşanan olaylara Birleşmiş Milletlerin seyirci kal-ması, o günleri yaşayanların hafızalarında kayıtlıdır. Aslında Türkler, tarih boyunca düşmanına bile hoşgörülü davranmayı bilmişlerdir. Savaşın en şiddetli döneminde matarasındaki suyu yaralı düşman askerine veren, başka hangi ülkenin askeri olabilir? Tarih unutulmak için değil ders al-mak içinse, önce tarih dersine iyi çalışmalıyız. Aşağıdaki dörtlükleri bu ders kapsamında okumamız şarttır:

    Yunan subayları kol kol gezerken

    Sivil halkı kurşunlara dizerken Cesetleri yakıp çukur kazarken

    Kim der barış gücü yoktu Kıbrıs’ta (Alptekin 1993: 141)

    ***

    Birleşmiş Milletler etmeyin tasa Seferimiz olacaktır çok kısa

    Savaş değil sulha geldik Kıbrıs’a Sanmayın ki kana girmek kastımız

    (Sakaoğlu 2002: 454; Damlada Derya Gizlidir 1988: 95)

    ***

    Yunan darbe yaptı kapandı bölüm

    Makariyos kaçtı tutmadı ölüm

    Kıbrıs Türklerine ermeden zulüm

    Yetişti imdada koştu ordumuz (Özçelik 2004: 159)

    Yunan denen sinsi oyunbozanı (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 453; Damlada Derya Gizlidir 1988: 94-95).

    Đşbirlikçi Yunan ile piskopos (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 458).

    Bu oyunda Yunanlının eli var (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 458).

  • 22

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    Kıbrıs düşer Yunanlının ağına (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 458).

    Yukarıda verilen dörtlüklerin tamamında Kıbrıs olaylarının arka

    planında Yunanlıların olduğu işlenmektedir. Bu bilgi tarihî kaynaklarda da kayıtlıdır.

    Kıbrıs çıkarmasının ilk gününde şehit olan Albay Đbrahim Karaoğlanoğlu da Çukurovalı âşıklar tarafından unutulmamıştır:

    Karaoğlanoğlu Albay Đbrahim Şehitsiniz şehit rahman ve rahim Adada Rumların arzusu vahim

    Uygarlığa kurşun sıktığı gündür (Halıcı 1981: 206-207; Ahu Gözlüm 1989: 80-81).

    1970’li yıllarda Mersin’de Kıbrıs Rum Radyosu’nun yanı sıra Bay-

    rak Radyosu’nu da dinlenirdi. Rum Radyosu Türkçe haberlerin yanı sıra,

    Türkçe türkü ve şarkılar da yayınlardı. Đşte o buhranlı günlerde Kıbrıs Türk’ünün dünyaya açılan tek sesi Bayrak Radyosu’ydu. Âşık Halil Ka-rabulut, günün birinde Bayrak Radyosu’nun “zafer marşı” çalacağından şöyle bahseder:

    Gayrı dayanamaz oldum zarına

    Azimetim belki bugün, yarına

    Bayrak Radyosu’nda matem yerine

    Zafer marşı çalacağım, sabır et (Sakaoğlu 2002: 459).

    Çukurovalı âşıklar, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’yla ilgili şiirlerinde duygularını bazen atasözleri ve deyimlerle dile getirmişlerdir. Âşıkları-mız şiirlerinde bu türleri ustalıkla kullanmışlardır. Böylece hem şiir dili güzelleşmiş, hem de verilmek istenilen mesaj daha açık bir şekilde dinle-yiciye /okuyucuya ulaştırılmıştır:

    Avucunu yala dendi Yunan’a (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 456).

    Halil der ki sabrın sonu selâmet (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 459).

    Kar yağar da güvendiğin dağlara (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

    Gelin güvey olma kendi kendine (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

    Keskin sirke zarar imiş küpüne (Âşık Osman Feymanî, Ahu Göz-lüm 1989: 80).

  • 23

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Aşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    Çukurovalı âşıklar şiirlerinde Türk büyüklerinin yanı sıra, Yunan ve Rum komutanlardan da söz etmişlerdir. Şiirlerde Mustafa Kemal Ata-türk’ten başka Sokollu Mehmet Paşa, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ile Trikopis ve Makaryos’un da adı

    geçmektedir.

    Çukurovalı beş âşığın on beş şiirinde dikkatimizi çeken bir başka husus kavramlarla ilgilidir. Şiirlerde kullanılan kavramlar (ihtilal, garan-tör, anlaşma, hürriyet, savaş değil barış kurmak, diplomasi çabası, Rum-lar Türk’e saldırmış, işbirlikçi, esaret, özgürlük, vazgeçmeyiz), Türklerin adaya çıkış amaçlarını yansıtmaları bakımından önemlidir:

    Helenler Kıbrıs’ta yaptı ihtilal Son zamanlarda Yunanlılar azdılar

    Garantörü anlaşmayı bozdular Hürriyet köşkünün kurdelasını Tarihe yeni bir zafer ekledin Savaş değil barış kurmak kastımız Boşa gitti diplomasi çabası Rum vahşetinin dahi sona getirdi Şu Kıbrıs’ta Rumlar Türk’e saldırmış Đşbirlikçi Yunan ile Piskopos Mehmetçiğin eğilmeyen hür başı Esaret yakışmaz sülalemize Kıbrıs’ta özgürlük meşalesini Ölsek bile vazgeçmeyiz Kıbrıs’tan

    Konu kapsamında Âşık Halil Karabulut tarafından farklı zamanlar-da yazılan iki şiirdeki iki dörtlük dikkat çekmektedir. Aynı âşığın farklı zamanlarda aynı kelime dünyasıyla, farklı ayakları nasıl kullandığını göstermesi bakımından iki dörtlüğü de aşağıya alıyoruz:

    Makariyos gemi almış azıyı Hatırlatmak gerek ona maziyi

    Anasından ayırırsak kuzuyu

    O vatan ne söyler bu vatan ne der

    (Sakaoğlu 2002: 457). ***

    Makaryos gemi almış azıya Anasından ayıracak kuzuyu

    Arsız Yunan tez unutmuş maziyi Ona yine ders vermek farz oldu

    (Sakaoğlu 2002: 458).

    Birinci dörtlüğün birinci ve üçüncü mısrasıyla; ikinci dörtlüğün bi-rinci ve ikinci mısraları kelime kelime aynı değildir. Ancak sadece mısra-

  • 24

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    ların kuruluşundaki sıralamada bir farklılık vardır. Birinci dörtlüğün ikin-ci mısrası ile; ikinci dörtlüğün üçüncü mısrası arasındaki kelime farklılık-ları da yine küçük bir dikkatle görülebilmektedir. Dördüncü mısralar ise

    her iki dörtlükte de farklıdır.

    Bölge âşıklarının şiirlerinde fazla olmamakla beraber argo diyebi-leceğimiz kelimelere de yer verilmiştir. Bu hususu, şiirin muhtevası ve âşığın performansı sırasındaki coşku hâliyle izah edebiliriz.

    Kuduz itler masumları dalamış (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 458).

    Ne havlarsın bize ey Rum teresi (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

    Anlaşma bozarsın çok herze yersin (Âşık Halil Karabulut, Sakaoğlu 2002: 460).

    Pis Makaryos Türk’e niçin ürersin (Âşık Abdulvahap Kocaman, Atılgan 1999: 138).

    Abdulvahap Kocaman’ın bir dörtlüğünde, tan vaktiyle birlikte sa-vaşa başlanmasından söz edilmektedir. Tarih sayfaları şöyle bir karıştırı-lacak olursa bu durumun pek çok örneği görülebilir. Bunun, en son örne-ği, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’dır.

    Uyur sanma Mehmetçikler uyanık Hücum borusunu çal yanık yanık Sabah seher vakti ala karanlık Beşparmağ’a çık Mehmet’im çekinme

    Âşık Abdulvahap Kocaman (Halıcı 2001: 210-212; Atılgan 1999: 136).

    Beş âşığımızın şiirlerinin son dörtlüklerinde fikir birliği edilmişçe-sine, Türk insanının düşünce dünyası dile getirilmiştir.

    Çekilen çilenin sona ermesi (Âşık Deli Hazım). Türk askerine övgü (Âşık Hacı Karakılçık). Yavru vatana selam (Âşık Hacı Karakılçık). Elli iki sene öncesinin hatırlatılması (Âşık Halil Karabulut). Kıbrıs’ın anavatan Türkiye istemediği sürece ondan ayrılmayacağı

    düşüncesi (Âşık Halil Karabulut). Savaşa girmenin haklı gerekçesi (Âşık Halil Karabulut). Hak verilmez alınır (Âşık Halil Karabulut). Adaya nizam getirme düşüncesi (Âşık Osman Feymanî). Kıbrıs’tan ne pahasına olursa olsun vazgeçilmeyeceği düşüncesi

    (Âşık Abdulvahap Kocaman).

  • 25

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Aşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı

    On beş şiirin tamamında da 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ele alınmış-tır. Sadece Abdulvahap Kocaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin

    ilan edilmesi, anayasası, vb. olayları bir şiirinde işlemiştir.

    Çukurova yöresi âşıkları, üzerinde durulan şiirlerin tamamında Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü çeşitli yönleriyle işlenmiştir. Bu da yöre âşıklarının Cumhuriyet’e ve onun kurucusuna bağlılıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Bilindiği gibi Atatürk, Kıbrıs’tan Anadolu’ya yapılan göçü durdurmuş ve adadaki Türklerin dillerine sahip çıkmalarını istemiştir.

    Burada dikkatimizi çeken bir başka husus, Çukurova âşıklarının dönemin başbakanı Bülent Ecevit ve Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’dan söz etmemeleridir. Beş âşığı da yakından tanıyan ve dönemin siyasî yapısını bilen biri olarak Başbakan Bülent Ecevit’ten söz etmemelerini doğal karşılıyoruz. Ancak Genel Kurmay Başkanı’nın niçin dile getirilmediğini bilemiyoruz.

    Ele alınması gereken diğer bir husus, âşıklarımızın tarih ve coğraf-ya bilgileridir. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, çoğu okuma yaz-mayı bile sonradan öğrenen âşıkların hayal dünyalarındakilerle gerçekler örtüşmektedir. Bu âşıklardan hiçbiri 1974 Barış Harekâtı’ndan önce Kıb-rıs’ı görmemiştir. Ancak Lefkoşa, Beşparmak Dağları, çıkarmanın yapıl-dığı coğrafî alan, silahlı kuvvetlerin çıkarma ve indirme sırasındaki du-rumları şiirlerde eksiksiz olarak verilmiştir.

    Çukurovalı âşıklar, zaman zaman da yavru vatanda yaşayan insan-ların ruh hâllerini işlemişlerdir: “Anavatan bizi terk etmezse, biz onu asla terk etmeyiz.” düşüncesi, Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun görüşü-dür.

    Sonuç olarak Çukurova âşıklarının gözüyle son otuz yedi yıldır ay yıldızlı bayrağının gölgesinde anavatanın da desteğiyle her geçen gün gelişen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1878-1974 yılları arasını bir daha yaşamak istememektedir. Kıbrıs Türkleri, âşıkların da ifade ettiği gibi esareti kabullenmeyen bir neslin çocuklarıdır. Onlar büyük Ata-

    türk’ün ifadesiyle yurtlarında ve dünyada barış içinde yaşamak istemek-tedirler.

    KAYNAKÇA

    ALASYA, Halil Fikret (1992), Kıbrıs ve Rum Yunan Emelleri, KKTC Eğitim ve Kültür Yayınları, Lefkoşe.

    ALPTEKĐN, Ali Berat (1993), Âşık Hacı Karakılçık / Hayatı, Sanatı ve Şiirle-rinden Örnekler, Kültür Ofset Basımevi, Antakya.

  • 26

    TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

    ALPTEKĐN, Ali Berat (Ağustos 1994), “1974 Kıbrıs Barış Harekâtının Anadolu Efsanelerindeki Đzleri”, Erciyes, 17 (195).

    ATILGAN, Halil (1999), Đki Taştan Đbaret/ Kadirlili Abdulvahap Koca-man/Hayatı-Sanatı-Şiirleri, Adana Valiliği Yayınları, Adana.

    ARTUN, Erman (2006),”Adanalı Âşıkların Şiirlerinde Kıbrıs Barış Harekâtı”, Adana Halk Kültürü, Ulusoy Matbaacılık Ltd. Şti., Adana.

    KARABULUT, Âşık Halil (1988), Damlada Derya Gizlidir, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.

    DURBĐLMEZ, Bayram (1999), “Kayserili Saz Şairlerinin Şiirlerinde Kıbrıs”, II. International Congress for Cyprus Studies/ Đkinci Uluslar arası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi, Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi, Gazimoğusa/ KKTC, 24-27 November/ Kasım 1998. (Yayın: Đkinci Uluslar arası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi,24-27 Kasım 1998, c.III, Türkçe Bildiriler, Edebiyat- Sanat (hzl. Đ.Bozkurt, H. Ateşin, M. Kansu), Gazimağusa-KKTC, 1999, s. 285-296.)

    DURBĐLMEZ, Bayram (1999), Kayserili Halk Şairlerinin Şiirlerinde Kıbrıs, Geçit Yayınları, Kayseri.

    DURBĐLMEZ, Bayram (2000),“Tarihî Olay-Edebî Metin Đlişkileri Bağlamında Kıbrıs Konulu Âşık Tarzı Şiirler Üzerine Bir Değerlendirme”, Proceedings of the Third Internatioal Congress for Cyprus Studies/Üçüncü Uluslar arası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi Bildirileri, Volume/C. 2 Linguistics& Literature, Doğu Akdeniz Üniversitesi Yay.: Gazi Magosa, s. 87-105.

    HALICI, Feyzi (1981), Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayın-ları, Ankara.

    KAYA, Doğan (2000), “Sivaslı Âşıkların Kıbrıs Konulu Şiirleri”, Âşık Edebiyatı Araştırmaları, Kitabevi Yayınları, Đstanbul.

    ÖZÇELĐK, Mehmet (2004), Âşık Deli Hazım, Fakülte Kitapevi, Isparta.

    SAKAOĞLU, Saim (1992), Efsane Araştırmaları, Eğitim Fakültesi Yayınları, Konya.

    SAKAOĞLU, Saim (2002), Kadirlili Âşık Halil Karabulut/ Destan Destan Üs-tüne, Sumbas Kaymakamlığı Sumbas ve Köylerini Toplumsal Kalkındır-ma Birliği Yayınları, Kadirli.

  • SÖZ VARLIĞI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARDA KULLANILACAK ÖLÇÜTLER

    Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ*

    ÖZ: Bu çalışma, söz varlığı araştırmalarında karşılaşılan temel güçlüklere kısaca değinmek, bunlara çözüm yolları getirmek ve aynı yön-de ortak bir yöntem önermek amacıyla hazırlanmıştır. Araştırma, konuş-ma dili ve yazılı dil üzerine yapılan söz varlığı araştırmalarında hedef kit-lenin ve hedef kaynakların belirlenmesi, kelime kavramının sınırlandırıl-ması, diğer söz varlığı unsurlarının belirlenmesi, yaygınlık ve kullanım sı-rası kavramlarının işlevleri çerçevesinde yapılandırılmıştır. Her bir bölüm değerlendirilirken, yapılmış ilgili araştırmalarda bulunan verilerden yarar-lanılmış, bunun yanında söz varlığı alanındaki çalışma modelini somutlaş-tırmak için örnek uygulamalar da yapılmıştır. Ayrıca, ülkemizde yapılmış söz varlığı araştırmalarında kullanılan yöntemler de kısaca değerlendiril-miş ve çalışma verilerinin karşılaştırılamamasındaki temel sebepler üze-rinde de durulmuştur. Çalışma bir bütün hâlinde düşünüldüğünde, söz varlığı unsurlardan kelime, deyim, atasözü, ikileme, kalıp sözler, kalıp-laşmış ifadeler vd. üzerine araştırma yapacak kişilere rehberlik edecek, kı-lavuz özelliği de göstermektedir.

    Anahtar Kelimeler: Söz varlığı, kelime, yaygınlık, kullanım sıra-sı.

    The Criteria Used in the Studies on Word Property

    ABSTRACT: This study has been aimed to state the primary difficulties faced in word property researches and look for a solution suggesting a possible common methodology. The research has been constructed as stating target group and target resources in the word property researches on speaking language and written language, delimitating the concept of word, stating the other elements of word property, and the functions of the concept of prevalence and usage order. When each section has been evaluated, it has been utilized from the data seen in related works, and sample applications have been used in order to concrete the study model in word property field. Besides the methods

    * Cumhuriyet Üni. Eğitim Fak. İlköğretim Böl. [email protected]

  • 28 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    used, first in word property researches in Turkey were evaluated briefly and the primary reasons of why on the working data could not be compared has been pointed out. By considering the study as a whole, it will provide valuable information for the researchers who will study on the elements of word property like word, idiom, proverb, repetition, pattern words, inflexible expressions etc.

    Key Words: Word property, word, prevalence, usage order.

    Giriş

    Söz varlığı araştırmaları üzerine herkes tarafından kabul gören or-tak bir yöntem, bugüne dek belirlenememiştir. Farklı amaçlarla yapılan çalışmalar, araştırmacıların birbirlerinden habersiz ve bağımsız hareket etmesi, yabancı ülkelerdeki çalışmalara olan bağımlılık, ekip çalışmala-rındaki sınırlılıklar, disiplinler arası ilişkilendirmedeki eksiklikler, söz varlığı unsurlarının benimsenmesindeki ölçütler, hedef kitlenin belirlen-mesi vb. faktörler bu durumun en önemli etkenleridir.

    Söz varlığı çalışmaları temel olarak iki hedefe odaklanır: 1. Ko-nuşma dili üzerine araştırmalar. 2. Yazı dili üzerine araştırmalar. Konuş-ma dili üzerine malzeme toplama çok güç bir iştir ve ülkemizde bu alana dair çalışmalar sınırlıdır. Çalışmaların büyük çoğunluğu yazılı dilden te-min edilen veriler üzerine yapılmıştır. Ancak bunlar arasında son yıllarda yapılan birkaçı dışındakiler ortak bir yöntem kullanmamıştır. Söz varlığı araştırmalarındaki problemlere açıklama getirmek ve orta noktada bir yöntem belirleyebilmek önem arz etmektedir. Çalışmamızda bu problem-lere çözüm önerisi getirmek gayesiyle, iki temel hedef bulunmaktadır:

    1. Söz varlığı araştırmalarında dikkat edilecek hususlar ve bunlara bağlı oluşacak problemlere çözüm önerileri.

    2. Bundan sonra yapılacak söz varlığı araştırmalarında elde edile-cek verilerin karşılaştırılıp değerlendirilmesi için ortak bir yöntem öneri-si.

    Söz varlığı araştırmalarında, söz varlığını meydana getiren kelime, deyim, atasözü, ikileme, kalıp sözler, kalıplaşmış ifadeler vd. unsurların-dan biri ya da birkaçı üzerine yapılacak özel hedefli veya karşılaştırmalı her çalışmanın ortak bir noktada buluşturulmasının, dil eğitimi sürecinde oluşturulacak her türlü modele katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Zira çok zahmetli ve mesai isteyen söz varlığı araştırmalarındaki emeklerin, kendi sınırlarında kalması ya da bilim dünyasına ulaşamaması, ulaşsa da sonuç-larının karşılaştırılabilir olamaması çok önemli bir sorundur.

    Çalışmamız, beş başlıktan meydana gelmiştir: 1. Söz varlığının tespiti için kullanılacak verilerin belirlenmesi. 2. Kelime kavramının be-nimsenme biçimi. 3. Söz varlığının diğer unsurlarının tespiti. 4. Söz var-

  • 29 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    lığı çalışmalarında yaygınlık. 5. Söz varlığı çalışmalarında kullanım sıra-sı.

    Söz varlığının tespiti için kullanılacak verilerin belirlenmesine dair bölümde; konuşma dili ve yazılı dildeki söz varlığı unsurları üzerine araş-tırmaların yöntemleri kısaca değerlendirilmiş, yapılacak yeni araştırma-larda konuşma dilinden ve yazılı dilden malzeme temin edilirken hangi ölçütlere dikkat edilmesi gerektiği hususunda öneriler yapılmıştır.

    Araştırmamamızın en ayrıntılı bölümü, kelime kavramının benim-senmesi biçimidir. Bu bölümde, kelimeye şekilsel ve anlamsal bakış tartı-şılmış, Türkçenin çekimleme özelliğinin meydana getirebileceği nicel de-ğişkenler irdelenmiş ve bu yönde örnek bir uygulama gösterilmiş, derle-nen metinlerin ön çalışmada işaretlenme usulüne dair örneklendirici açık-lamalar yapılmıştır. Ayrıca, sayısal ifadeler, yabancı kelimeler ve kişisel imlâ tercihlerinin araştırmalarda ne biçimde kullanılması gerektiği de de-ğerlendirilmiştir.

    Son iki bölümde de yaygınlık ve kullanım sırası kavramlarının, karşılaştırmalı söz varlığı araştırmalarında meydana gelebilecek hata pa-yını düşürmede üstlendiği roller üzerinde durulmuş ve bu yönde hazır-lanmış örnek uygulamalar kısaca değerlendirilmiştir.

    1. Söz Varlığının Tespiti İçin Kullanılacak Hedef Kitle ve He-def Kaynakların Belirlenmesi

    Söz varlığı araştırmalarında ilk aşama, konuşma dili için yapılıyor-sa hedef kitleyi, yazılı dil için yapılıyorsa hedef kaynakları tespit etmek-tir. Ülkemizde konuşma dilinin söz varlığı üzerine yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Pierce (1960) öncülüğünde askerî alanda yapılan değerlendirme, Tosunoğlu (1998)’nun anaokulu öğrencileri ile yaptığı ça-lışma ve Âşık (2007)’ın tespitleri konuşma dili üzerine araştırmalara ör-nek olarak gösterilebilir. Pierce’nin çalışması bir berber dükkânına kuru-lan gizli ses kayıt sistemi ve okuma yazma bilmeyen erlerle yapılan mü-lakatlardan elde edilen verilerden oluşmuştur. Tosunoğlu bir grup anao-kulu öğrencisinden ses kaydı yoluyla veri toplamıştır. Âşık ise Türki-ye’nin muhtelif yerlerinden ve mekânlarından derlediği üç dakikalık bin adet ses kaydından malzeme oluşturmuştur. Üç araştırmacının hedef kit-lesi de malzeme toplama usulü de birbirinden farklıdır.

    Konuşma dilinin söz varlığı unsurlarını belirlemek için öncelikli olarak hedef kitlenin tasnif edilmesi ve belirli gruplar meydana getirilme-si gerekir. Okul öncesi öğrencileri, 1-3, 4-5, 6-8, 9-12 vb. sınıf aralıkları ya da 2-6, 6-8, 8-10, 10-12, 12-15 vb. yaş aralıkları gibi. Yapılan araştır-maların sınırlılıkları bu gruplamaları değiştirebilir. Çünkü söz varlığı üze-rine araştırmalar daha çok lisansüstü tez çalışmalarına problem oluştur-

  • 30 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    maktadır. Doğal olarak bireysel çalışmaların hedef kitleleri de genel kit-leyi temsil açısından yetersiz kalabilmektedir. Türkiye genelinde herhan-gi bir yaş aralığı ya da öğretim kademesindeki bireylerin söz varlığını tespite yönelik belirleme, ülkenin tüm sosyo-ekonomik durumunu dikkate alarak ve farklı kültürel ortamları göz ardı etmeden oluşturulacak bir ör-neklemle tespit edilebilir. Konuşma dili, farklı ortamlarda farklı cereyan eder. Kahvehaneler, eğlence mekânları, aile sohbetleri, çocuk parkları ve oyun alanları, bilimsel çalışmaların yapıldığı ortamlar, bilimsel tartışmalar, esnaf sohbetleri, market alışverişi, berber ortamı, toplu ulaşım vasıtalarındaki sohbet-ler, hava limanları, terminal, gar ve duraklarda meydana gelen konuşmalar, okul ortamı, telefon konuşmaları, tartışmalar, kavgalar, spor salonlarındaki ko-nuşmalar, dinî sohbetler, köy odası sohbetleri, dedikodu ortamları, mülakatlar, TV, radyo gibi sanal ortamlardaki konuşma dünyası, vb. yüzlerce mekân gün-lük yaşam alanlarını meydana getirmektedir. Konuşma diline dair belir-lemeler yapılacak hedef kitlenin tüm bu alanlardaki yaşam dünyasından doğal yolla malzeme oluşturulmadığı sürece, konuşma dilinin söz varlığı unsurlarının reel biçimde temini söz konusu olamayacaktır. Bunun yanın-da bu alanlara bireyin ayırdığı zaman dikkate alınarak orantılı ses kayıtla-rı alınmalıdır. Aksi takdirde sonuçlar verimli olamayabilir. Köy, bağ, bahçede yaşamının büyük kısmını süren kitle ile şehirde yoğun bir hayat temposunda yaşayan bir kitlenin söz dünyaları birbirinden farklıdır.

    Yazılı dilin söz varlığı unsurlarını belirlemek, konuşma diline oranla çok daha kolaydır. Ancak bu sürecin de kendine göre karmaşık yönleri mevcuttur. Hedef kitleden alınacak örneklemin belirlenmesi açı-sından, konuşma diline ait yukarıda sıraladığımız problemler bu alanda da geçerlidir. Hangi sınıf ya da yaş seviyesinden ne kadar birey seçilecek-tir? Sosyo-ekonomik düzeye göre nasıl bir belirleme yapılacaktır? Birey-sel çalışmalar bu alanı daraltmaktadır. Yazılı dil üzerine tespitteki asıl problem malzemenin temin usulüdür. Bireyden yazılı kanalla veri alına-cağı için, yazılı anlatım konusu belirleme ya da hazır yazılı malzemeleri kullanma zorunluluğu vardır. Peki, yazılı anlatım için veriler nasıl belir-lenecektir? Bu durum da önemli bir sınırlılık meydana getirmektedir.

    Aksoy (1936) yaptığı araştırmada Yakup Kadri’nin Yaban, Reşat Nuri Güntekin’in Kızılcık Dalları romanları ile Türk Tarih Kurumunun tarih kitabını yazılı dile malzeme olacak kaynak olarak kullanmıştır. Pierce (1961) başkanlığında yapılan çalışmanın birinci basamağını oluş-turan yazılı dilin tespiti için yazılı malzeme olarak, kısa hikâyeler, roman-lar, gazeteler, askerî sahra talimnameleri, dinî kitaplar, şiirler ve okullarda okutulan ders kitaplarından metinler derlenmiştir. Harit (1971) ise Kelime Hatırlama Oyununu1 kullanmak suretiyle veri toplamıştır. Çiftçi (1991),

    1 Kelime Hatırlama Oyunu şöyledir:

    ‘A’ Harfi ile başlayan kelimeleri yaz.

  • 31 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    yükseköğrenim öğrencileri ile yaptığı çalışmada, öğrencilere otobiyografi ve serbest konulu kompozisyon yazdırmıştır. Koçak (1999)’ın da malze-me toplama usulü, sağlık meslek lisesi öğrencilerine otobiyografi yazdır-mak olmuştur.

    Türkiye’de bugüne dek yapılmış en zengin kelime havuzuna sahip araştırma olan Göz (2003)’ün çalışmasında malzeme; basın, roman, hikâ-ye, bilim, popüler bilim, güzel sanatlar, biyografi, hobi, din, okul kitabı ve muhtelif kategorileri esas alarak oluşturulmuştur. Karadağ (2005) ve Kurudayıoğlu (2005) ilköğretim seviyesindeki hedef kitlelerine “1. Gezip gördüğünüz bir yeri anlatınız. 2. Sevdiğiniz bir arkadaşınızı ya da değer verdiğiniz bir insanı anlatan bir yazı yazınız. 3. Bir anınızı anlatınız. 4. ‘Herkes kendi geleceğinin mimarıdır.’ sözünü açıklayınız. 5. Beğendiniz bir öykü, roman, film veya tiyatroyu anlatan bir yazı yazınız. 6. Yukarıda-kilerin dışında, istediğiniz herhangi bir konuda, bir yazı yazınız.” biçi-minde bir anket sunmak suretiyle veri toplamışlardır.

    Baş (2006), 100 çocuk romanı, 100 çocuk hikâyesi, 100 çocuk ma-salı, 54 çocuk destanı ve 14 çocuk efsane kitabından alınan 200 efsane-den 100.000’er kelime alarak 500.000 kelimelik bir tahkiyeli metin havu-zu oluşturmuştur. Temur (2006), 4. ve 5. sınıf öğrencilerine sırasıyla Ata-türk hakkında bilgilendirici metin, hayvanlar hakkında öyküleyici metin ve son olarak da öğrencilerin başlarından geçen veya bir şekilde içinde bulundukları bir anı yazdırmak suretiyle malzeme temin etmiştir.

    Pilav (2008), üniversite birinci sınıf öğrencilerine zengin bir konu seçiminde bulunmuş ve şu anketi uygulamıştır: 1. Değer verdiğiniz bir in-sanı ya da sevdiğiniz bir arkadaşınızı anlatan bir yazı yazınız. 2. Sizi derinden etkileyen bir anınızı anlatınız. 3. Gezip gördüğünüz bir yeri anlatınız. 4. “Dü-şünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır.” sözünü açıklayınız. 5. “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanus-lar keşfedemez.” sözünü açıklayınız. 6. “Güvercin kargalarla arkadaşlık yaparsa tüyleri beyaz kalır, fakat kalbi kararır.” sözünü açıklayınız. 7. “ Karşılığını ve-remeyecek birine bir iyilik yapmadıkça mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.” sözünü açıklayınız. 8. “ Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârdan fayda gelmez.” sözünü açıklayınız. 9. Beğendiğiniz bir hikâye, roman, film ya da tiyat-royu anlatan bir yazı yazınız. 10. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusun-da düşüncelerinizi yazınız. 11. Bilgisayar, İnternet ve Televizyonun kültürümüz

    Ali, anne, Atatürk, Ayşe, .......... gibi. ‘B’ Harfi ile başlayan kelimeleri yaz. Baba, bana, balık, başlık, ......... gibi. .......................................................... ‘Z’ Harfi ile başlayan kelimeleri yaz. Zeki, Ziya, zaman, zengin, ......... gibi. (Harıt 1971: 8).

  • 32 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    üzerindeki etkileri konusunu tartışınız. 12. Yukarıda verilen konuların dışında, istediğiniz herhangi bir konuda, bir yazı yazınız.

    İpek Eğilmez (2010) ise üst, orta ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip 4. sınıf öğrencilerine aşağıdaki konuların tamamıyla ilgili kompo-zisyon yazdırarak metin havuzu oluşturmuştur:

    1. En yakın arkadaşınızın dersleriyle ilgili bir sorunu var ve siz ona yar-dımcı olmak istiyorsunuz. Bu arkadaşınızın sorununu ve ona nasıl yardım edebi-leceğinizi anlatan bir öykü yazınız. 2. Zor bir işi tek başına yapmak ile arkadaş-larınızla birlikte yapmak arasındaki farkı anlatan bir yazı yazınız. Yazınızda bu-nu bir örnekle açıklayınız. 3. Mert, hem arkadaşları hem de öğretmenleri tara-fından çok sevilen, çalışkan bir çocuktu. En büyük zevkleri arasında şiir okumak vardı. Öğretmeni, okulların açılısını kutlamak amacıyla okulda yapılacak olan etkinlikte sınıflarından bir öğrencinin şiir okuyacağını söyledi. Bunu duyar duy-maz Mert’in birden gözleri parladı. Fakat şiiri kimin okuyacağı tabiî ki seçimle belli olacaktı. Ama olsun en azından Mert’in de herkes kadar şiir okuma şansı vardı. Etkinlikte şiir okumak isteyen öğrenciler bir bir tahtaya çıktılar. Yapılan değerlendirme sonucunda Mert birinci seçildi ve ertesi gün bütün okulun önünde şiir okuma görevi ona verildi. Mert’in içi içine sığmıyordu. Bütün akşam şiirine çalıştı, rüyasında bile şiir okuyordu. Ertesi gün büyük bir heyecanla okula gitti-ğinde gördüklerine inanamadı.

    ……………………………………………………………………………………………….Sizce hikâyenin devamında neler olmuştur? 4. Atatürk’ün kısaca hayatını ve yaptığı önemli değişiklikleri anlatınız. 5. Sizin de Belgin gibi kokusundan ra-hatsız olduğunuz bir arkadaşınız olsa ona nasıl yaklaşacağınızı, onu kırmadan bu sorununu çözmede ona nasıl yardımcı olacağınızı anlatan bir hikâye yazınız. 6. Ben bir mikrop olsaydım ……………………………………………………………… (Nasıl ortamlarda yaşayacağınızı, nelerden zevk alacağınızı anlatan bir yazı ya-zınız.) 7. Hangi zekâ türüne sahip olduğunuzu ve en çok neleri yapmaktan hoş-landığınızı anlatan bir yazı yazınız. 8. Alışveriş yaparken nelere dikkat etmeli-yiz? 9. İletişim araçları hayatımızda olmasa neler olurdu? 10. Hayalinizdeki ro-botu anlatan bir yazı yazınız. 11. Bir sanat dalıyla ilgilenmek isteseniz, hangisini seçerdiniz? Neden? 12. Bayramlarda neler yaptığınızı anlatan bir yazı yazınız. 13. “Mektup Örneği” metnindeki kahramanlardan birine mektup yazınız. 14. Ül-kemizin korunması gereken değerleri nelerdir? 15. Yurt dışında yaşayan ve Tür-kiye’yi hiç görmemiş olan mektup arkadaşınıza ülkemizin güzelliklerini anlatan bir mektup yazınız.

    Görüldüğü üzere araştırmacılar amaçları doğrultusunda yazılı mal-zeme seçmişler ya da hedef kitlelerine konu teklifinde bulunmuşlardır. Ancak, veri toplama usulü ortak olmadığı için, çalışmaların sonucunda ortaya çıkan kelime listelerinin karşılaştırılması da güçleşmektedir.

    Yazılı dil üzerine oluşturulacak havuz, basılı materyallerden alına-caksa, bunların okuyucu kitlesinin de belirlenmesi gerekir. Bu doğrultu-da, gelişen teknoloji ile bağlantılı olarak yazılı medya yanında, sanal ba-sından da faydalanmak, verilerin tutarlı olmasında destek sağlayacaktır.

  • 33 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    Kelime havuzu bireylere kompozisyon yazdırmak suretiyle oluşturulacak ise yazdırılacak konu seçimine de çok dikkat edilmelidir. Sonuçta seçilen konu yazılı anlatımdaki söz varlığı çeşitliliğine sınır getirecektir. Serbest kompozisyon çalışmaları bu yönde her ne kadar esneklik oluştursa da tek çözüm yolu olarak düşünülmemelidir. Bireyin yazmak istediği konu, zih-nindeki bir problem ya da başka bir şey olabileceği gibi anlık psikolojisi ile de ilgilidir. Kişinin yaşadığı yörede ya da bulunduğu coğrafyada mey-dana gelen sosyal, kültürel, siyasî vb. bir gelişme günün konusunu etkile-yeceği için, bağımsız seçim tercihi de etkilenebilir. Evinden mutlu ya da mutsuz çıkan birinin, okula gelirken kötü ya da iyi bir tecrübe yaşayan bir çocuğun, bulunduğu çevreyi benimseyen ya da benimsemeyen bir şahsın tüm edinimleri, genel olduğu kadar özel olarak da kalemine yansıyabilir. Bu noktada, yazılı anlatımların zamanları ve aralıklarla tekrarlanmaları da önem arz edebilir. Yazılı malzeme temini için seçilen hedef kitlenin farklı ortamlardan seçilmesi, oluşabilecek hata paylarının oranını düşürecektir.

    Hedef kitlenin belirlenmesinde bireylerin yaşadığı bölgenin sosyo-ekonomik düzeyi de çok önemlidir. Örnek verecek olursak, Karadağ (2005) ve Kurudayıoğlu (2005) araştırmalarında köy ve kent şeklinde iki düzey grup belirlemişlerdir. İpek Eğilmez (2010), Bursa ilinde üst, orta ve alt seviyedeki üç okuldan malzeme toplamıştır. Büyükkantarcıoğlu (1992: 232), ayrı sosyal katmanlardan gelen 3 ve 5. sınıf öğrencilerinde kelime hazinesi açısından farklılıklar tespit etmiştir. Sosyo-ekonomik dü-zeyin belirlenmesinde de ortak kıstasların kullanılmasının önemli oldu-ğunu da hatırlatmak gerekir. Bu yöndeki ölçütlerin belirlenmesinde, Dev-let İstatistik Enstitüsü’nün verileri kullanılabileceği gibi yerel yönetim organlarının tespitlerinden ve okul başarı durumlarından, ailelerin eğitim seviyeleri ve ekonomik gelirlerinin düzeylerine dair bulgulardan da yarar-lanılabilir.

    2. Kelime Kavramının Benimsenme Biçimi

    Kelimenin benimsenme biçimi söz varlığı araştırmalarındaki veri tutarsızlığının en önemli sebebidir diyebiliriz. Kelimenin kabul edilme biçimi, söz varlığı araştırmalarının nicelliğinde de önemli değişiklikler meydana getirir. Önce kelime kavramına değinelim. Kelimenin tanım-lanmasında temel olarak iki bakış açısı vardır: Şekil açısından ve anlam açısından kelimeye yaklaşma. Şekil ve anlamı bir arada değerlendiren yaklaşımlar da mevcuttur. Otografik ya da imlâ bakış açısı olarak da ad-landırılan şekil bağlamında kelime iki boşluk arasındaki bir dizidir. Uzun (2004: 47), “Sözcük, iki ucuna birer boşluk verilerek yazılan dil birimi-dir.” biçiminde bir tanımlama yapar. Kelime kavramına anlam açısından bakıldığında, “Dildeki bağımsız ve anlamlı her birim kelimedir.” tanımı-na varılabilir (Kurudayıoğlu-Karadağ 2005).

  • 34 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    Şekilsel bakış açısı ile eş sesli olan tüm kelimeler birbirine karışır. Bu şartlarda yüz (çehre) ve yüz (sayı) farklı kelimeler olamaz. Bu örnek-leri çoğaltabiliriz. Alay (küçümseme)/alay (topluluk), altıncı (sayı) /altıncı (sarraf), arı (böcek) /arı (saf), bit- (ekin) /bit- (tükenmek), çakmak (ateş) /çakmak (çivi), elli (eli+olan) /elli (sayı), koca (büyük) /koca (eş), yenik (aşınmış) /yenik (mağlup) vb.

    Sondan eklemeli bir dil olan Türkçe açısından, çekim ekleri ile de-ğişebilen her yapı, şekilsel açıdan ayrı bir kelime olarak kabul edilmek durumunda kalır. Türkçedeki herhangi bir kelime, çekim eklerini aldığın-da biçimsel olarak birbirinden farklıdır ancak ayrı bir anlama sahip değil-dir. Ev, evi (belirtme hâli), eve, evde, evden, evin, evler, evce, evle, evim, evin, (onun) evi, evimiz, eviniz, evleri, evimde, evinde, evimizde, evinizde, evlerinde, evimden, evinden, evimizden, evinizden, evlerinden, evlerim, evlerin, evleri, evle-rimiz, evleriniz, evleri, evimle, evinle, eviyle, evimizle, evinizle, evleriyle vb.

    Türkçede haber kipleri olarak da adlandırılan on yedisi fiille, üçü ek fiille yapılan toplam yirmi çeşit zaman çekimi mevcuttur. Duyulan geçmiş zaman, duyulan geçmiş zamanın hikâyesi, duyulan geçmiş zamanın riva-yeti, görülen geçmiş zaman, görülen geçmiş zamanın hikâyesi, yor ile yapılan şimdiki zaman, -makta ve -mada ile yapılan şimdiki zaman, -yor ile yapılan şim-diki zamanın hikâyesi, -yor ile yapılan şimdiki zamanın rivayeti, -makta ve -mada ile yapılan şimdiki zamanın hikâyesi, -makta ve -mada ile yapılan şimdiki zamanın rivayeti, gelecek zaman, gelecek zamanın hikâyesi, gelecek zamanın ri-vayeti, geniş zaman, geniş zamanın hikâyesi, geniş zamanın rivayeti, ek fiilin ge-niş(şimdiki) zamanı, ek fiilin bilinen geçmiş zamanı, ek fiilin duyulan geçmiş za-manı. Herhangi bir fiil tüm bu zaman eklerinden ilk on yedisi ile çekimle-nebilir. Bu fiilin zaman ekleri (haber kipleri) ile çekimlenmesi yanında uygun olan dilek kipleri ve ayrıca altı şahıs ekinden birini de aldığını var-saydığımızda, bir fiil ile iki yüz dört çekimli fiil elde edebiliriz. Mesela, gel- fiilini tüm haber kipleri ve dilek kipleri ile tüm şahıs eklerini de ek-leyerek çekimleyelim:

    “gelmişim, gelmişsin, gelmiş, gelmişiz, gelmişsiniz, gelmişler; gelmiştim, gelmiştin, gelmişti, gelmiştik, gelmiştiniz, gelmiştiler; gelmişmişim, gelmişmişsin, gelmişmiş, gelmişmişiz, gelmişmişsiniz, gelmişmişler; geldim, geldin, geldi, gel-dik, geldiniz, geldiler; geldiydim, geldiydin, geldiydi, geldiydik, geldiydiniz, gel-diydiler; geliyorum, geliyorsun, geliyor, geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar; gelmekteyim, gelmektesin, gelmekte, gelmekteyiz, gelmektesiniz, gelmekteler; gelmedeyim, gelmedesin, gelmede, gelmedeyiz, gelmedesiniz, gelmedeler; geli-yordum, geliyordun, geliyordu, geliyorduk, geliyordunuz, geliyordular; geliyor-muşum, geliyormuşsun, geliyormuş, geliyormuşuz, geliyormuşsunuz, geliyormuş-lar; gelmekteydim, gelmekteydin, gelmekteydi, gelmekteydik, gelmekteydiniz, gelmekteydiler; gelmedeydim, gelmedeydin, gelmedeydi, gelmedeydik, gelme-deydiniz, gelmedeydiler; gelmekteymişim, gelmekteymişsin, gelmekteymiş, gel-mekteymişiz, gelmekteymişsiniz, gelmekteymişler; gelmedeymişim, gelmedeymiş-sin, gelmedeymiş, gelmedeymişiz, gelmedeymişsiniz, gelmedeymişler; geleceğim,

  • 35 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    geleceksin, gelecek, geleceğiz, geleceksiniz, gelecekler; gelecektim, gelecektin, gelecekti, gelecektik, gelecektiniz, gelecektiler; gelecekmişim, gelecekmişsin, ge-lecekmiş, gelecekmişiz, gelecekmişsiniz, gelecekmişler; gelirim, gelirsin, gelir, geliriz, gelirsiniz, gelirler; gelirdim, gelirdin, gelirdi, gelirdik, gelirdiniz, gelirdi-ler; gelirmişim, gelirmişsin, gelirmiş, gelirmişiz, gelirmişsiniz, gelirmişler; gel-sem, gelsen, gelse, gelsek, gelseniz, gelseler; gelmişsem, gelmişsen, gelmişse, gelmişsek, gelmişseniz, gelmişseler; gelseydim, gelseydin, gelseydi, gelseydik, gelseydiniz, gelseydiler; geliyorsam, geliyorsan, geliyorsa, geliyorsak, geliyor-sanız, geliyorsalar; gelmekteysem, gelmekteysen, gelmekteyse, gelmekteysek, gelmekteyseniz, gelmekteyseler; gelmedeysem, gelmedeysen, gelmedeyse, gelme-deysek, gelmedeyseniz, gelmedeyseler; geleceksem, geleceksen, gelecekse, gele-ceksek, gelecekseniz, gelecekseler; gelirsem, gelirsen, gelirse, gelirsek, gelirse-niz, gelirseler; geleyim, gelesin, gele, gelelim, gelesiniz, geleler; geleymişim, ge-leymişsin, geleymiş, geleymişiz, geleymişsiniz, geleymişler; geleydim, geleydin, geleydi, geleydik, geleydiniz, geleydiler; gelmeliyim, gelmelisin, gelmeli, gelme-liyiz, gelmelisiniz, gelmeliler; gelmeliymişim, gelmeliymişsin, gelmeliymiş, gel-meliymişiz, gelmeliymişsiniz, gelmeliymişler; gelmeliydim, gelmeliydin, gelme-liydi, gelmeliydik, gelmeliydiniz, gelmeliydiler; gel, gelsin, gelin, gelsinler”

    Yukarıdaki iki yüz dört fiil olumsuzluk eki ile çekimlendiğinde sa-yı dört yüz sekize çıkar. Gel- fiilini bunların da dışında kalıcı isim oluş-turmayan sıfat fiil ve zarf fiillerle çekimlediğimiz ve ilgi ekleri, şahıs ek-leri vb. ile çoğalttığımız takdirde sayı beş yüzü geçecektir. Gelen, gelesi, gelmez, geldik, gelecek, gelmiş, gelince, geldikçe, geldiğinden, gelirken, gelir, gelmez, geleli, gelerek, gelmeden, gelmeksizin, gele, gelip vb. Türk-çede yer alan herhangi bir fiil, şekil açısından değerlendirildiğinde beş yüz farklı kelimeye dönmektedir. Oysa bu kelimelerin tamamı bir kökten türemiştir ve anlam açısından yeni bir şey ifade etmemektedirler.

    Şekilsel bakış açısının meydana getirdiği bir diğer problem birleşik kelimelerle ilgilidir. Birleşik kelimeler iki grupta toplanır: Bitişik yazılan ve ayrı yazılan birleşik kelimeler. Bitişik yazılanların arasında boşluk ol-madığı için şekilsel açıdan kelime olarak kabul edilebilirler. Ancak ayrı yazılan birleşik kelimeler arasında boşluk bulunduğu için problem mey-dana gelecektir. Türkçe sözlükte on binden fazla ayrı yazılan birleşik ke-lime bulunmaktadır ve bunlar iki ya da daha fazla kelimeden meydana gelmektedirler. Aile ocağı, bakış açısı, cam suyu, çene yarışı, demir yolu, eli sı-kı, fırın kebabı, gelecek zaman kipi, hesap cüzdanı, ızgara köfte, iki başlı, jet mo-toru, kaldırım taşı, limon tozu, mahalli idare, nüfus cüzdanı, odun kömürü, öğle yemeği, parke taşı, rahat etmek, sindirim sistemi, şehir merkezi, taş kömürü, uy-ku ilacı, üstün zekâ, vesikalık fotoğraf, yangın hortumu, zaptiye memuru vb. bin-lerce örnek birden fazla kelimeden meydana gelseler de aslında bir keli-medirler. Şekilsel kelime anlayışına göre “aile ocağı” diye bir kelime ye-rine “aile” ve “ocağı” şeklinde iki ayrı kelime söz konusudur.

    Çekimlenmiş kelimelerin ses benzerliğinden dolayı yaratacağı ka-rışıklık, ayrı anlama sahip kelimelerin tek bir kelime olarak kabulüne de

  • 36 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    yol açabilir. Mesela, düşünür (âlim), düşünür (düşün- fiilinin geniş za-mandaki çekimi), düşe (düş- fiilinin –A zarf fiil eki ile çekimlenmiş hâli), düşe (düş (rüya) kelimesinin yönelme hâli almış biçimi), düşmüş (düş-), düşmüş (düş/rüya), gözle (göz kelimesinin vasıta hâli almış biçimi), gözle (gözle- fiilinin ikinci tekil şahıs emir kipi) vb.

    Kelimeye sadece anlam açısından bakıldığında da eş anlamlı olup farklı seslerle yazılan kelimeler de aynı şeymiş gibi bir algılamaya sebep olabilir. Al(renk)-kırmızı, armağan-hediye, kelime-sözcük, imtihan-sınav, fakir-yoksul, ulus-millet, yaşam-hayat, devamlı-sürekli, ad-isim, anı-hatıra, besin-gıda, dize-mısra, ender-nadir vb. Ayrıca anlam temelli ke-lime kabulü, çok anlamlılık kavramının sınırlarını da zorlar. Örnek vere-cek olursak, gitmek fiilinin, (1) bir yere doğru yönelmek (Ankara’dan Konya’ya gitmek.); (2) yakışmak, yaraşmak (Bu renk ona gitmedi.) bir-çok anlamından sadece ikisidir. Kelimeyi sadece anlam penceresinden değerlendiğimizde, örnekteki çok anlamlılık durumu, eş seslilik olarak da değerlendirilebilir. Çok anlamlılıkta her ne kadar kelimenin temel anlamı ile bağlantısını koparmadan yeni bir anlama ulaşmak esas alınsa da, sade-ce anlam penceresinden kelimeye yaklaşıldığında içinden çıkılamayacak karmaşalar meydana gelebilecektir.

    Anlam temelli kelime anlayışında bağdaştırıcı özelliği olan söz varlığı unsurları sorun oluşturmaktadır. Bunların başını da deyimler çe-ker. Bilindiği üzere deyimler iki ya da daha fazla kelimeden meydana ge-lirler ve oluştuğu kelimelerden en az bir tanesinin gerçek anlamından uzaklaşması gerekir. “turşu gibi olmak” deyimiyle kastedilen manaya, turşu, gibi, olmak kelimelerinin anlamlarını birleştirerek ulaşamayız. Bu deyimin anlamı çok yorgun düşmektir. Oysa turşu kelimesi “tuzlu suda ya da sirkede bırakılarak özel bir kıvama getirilmiş sebze veya meyve” anlamını karşılamaktadır. “gibi” edattır ve … -e benzer anlamındadır. “olmak” kelimesinin temel anlamı “varlık kazanmak, meydana gelmek, vuku bulmak” biçiminde gösterilse de sözlükte yirmi sekiz ayrı kullanım örneği de mevcuttur. Peki, bu üç farklı kelimeyi ayrı ayrı anlamları çer-çevesinden değerlendirerek “turşu gibi olmak” deyimi ile aktarılan anla-ma nasıl ulaşabiliriz? Bunu yapabilmenin tek yolu, bu deyimi meydana getiren üç kelimeyi bir yapı içinde tek parça olarak değerlendirmektir. “turşu gibi olmak” sözü üç ayrı kelime değildir, bir tane deyimdir.

    Anlam esas alınarak kelime sınırlarının belirlenmesinde karşılaşı-lan bir başka güçlük de edatlar ve bağlaçların nasıl değerlendirileceği ile ilgilidir. Edatlar ve bağlaçlar anlamsız fakat dil yapısı içinde görevli ke-limeler olarak kabul edilmektedir. Ancak dilde anlamsız bir birimin ol-ması düşünülemez. Şekilce kelime olarak değerlendirilen ancak anlam bakımından gramer görevli olarak nitelendirilen bu kelimeler, dilde en çok başvurulan dil birimleridir. İle, kadar, gibi, ama, fakat vb. kelimele-

  • 37 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    rin somut bir varlığı ya da soyut bir kavramı karşılamadığı açıktır. Bu ke-limelerin anlamsız ama gramer görevli kelimeler olarak nitelendirilmesi-nin sebebi de budur. Ancak, “gibi” kelimesini duyduğumuzda bu kelime-nin, kelimeler arasında ilgi kurduğu bilgisi, “kadar” kelimesini duyduğu-muzda miktarla ilgili kıyaslama yaptığı bilgisi ya da “ile” kelimesini duyduğumuzda kelimeler arasında vasıta ilgisi kurduğu bilgisi zihnimizde canlandığına göre, bu kelimelere genelleyici bir mantıkla anlamsız deme-nin yanlış olacağı ortaya çıkmaktadır (Kurudayıoğlu-Karadağ 2005).

    Yurt dışında ve ülkemizdeki araştırmalarda, söz varlığının nicel sonuçları üzerine çıkan uyumsuzlukların temel sebebi bu noktalarda yat-maktadır. Kelime hazinesi araştırmalarında, kelimeye sadece şekil temelli bakılınca farklı kelime sayısı doğal olarak büyür. Çünkü bu bakış açısına göre farklı kelime iki boşluk arasında yer alan her şeydir. Bu problemi önce kelimeye şekil açısından bakış doğrultusunda, aşağıdaki metin üze-rinde yapacağımız değerlendirmelerle örneklendirelim.

    Sürekli “Arzularım arzularının arzuladığı arzuları arzulamayı arzular.” derdi babam. Yüzüne bir şey çakmak istercesine sert, dokunaklı, içli ve bitmek bilmeyen o alaylı sözleri hâlâ hatırımda tek tek. Aile ocağımızı şen tutacak alaylı bir damat istemesinin altındaki alayı da pek geç fark etti idik. Bitmez tükenmez bir sancıyla ayrıldı aramızdan. Kimin derdi kimi gerdi şu dünyada? Ah babam, aklına eserdi bazen. Koca dünyanın derdiyle kendini oyalamayı göze alırdın. So-luya soluya çarpardın koca kapıyı. Olmaz, olamaz, olmayacak da sözlerinin yan-kısı hâlâ avluda geziniyor. Ama sen yenilmedin, yendin. Çünkü yenilenler sadece yenilenemeyenlerdir.

    Şekilsel bakış açısı ile doksan iki toplam kelimeden oluşmuş bu pa-ragraftaki farklı kelimeleri çıkarmak istediğimizde sonuç şöyle olur:

    Kelimeler Sıklık Ah 1 Aile 1 Aklına 1 Alayı 1 Alaylı 2 Alırdın 1 Altındaki 1 Ama 1 Aramızdan 1 Arzuladığı 1 Arzulamayı 1 Arzular 1 Arzuları 1 Arzularım 1 Arzularının 1 Avluda 1 Ayrıldı 1 babam 2

    Kelimeler Sıklık bazen 1 bilmeyen 1 bir 3 bitmek 1 bitmez 1 çakmak 1 çarpardın 1 çünkü 1 da 2 damat 1 derdi 2 derdiyle 1 dokunaklı 1 dünyada 1 dünyanın 1 eserdi 1 etti 1 fark 1

    Kelimeler Sıklık geç 1 gerdi 1 geziniyor 1 göze 1 hatırımda 1 hâlâ 2 içli 1 idik 1 istemesinin 1 istercesine 1 kapıyı 1 kendini 1 kimi 1 kimin 1 koca 2 o 1 ocağımızı 1 olamaz 1

  • 38 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    Kelimeler Sıklık olmayacak 1 olmaz 1 oyalamayı 1 pek 1 sadece 1 sancıyla 1 sen 1 sert 1 soluya 2

    Kelimeler Sıklık sözleri 1 sözlerinin 1 sürekli 1 şen 1 şey 1 Şu 1 Tek 2 Tutacak 1 tükenmez 1

    Kelimeler Sıklık ve 1 yankısı 1 yendin 1 yenilene-meyenlerdir

    1

    yenilenler 1 yenilmedin 1 yüzüne 1

    Yukarıdaki listede 79 farklı kelime mevcuttur. Bu kelimelerden ita-lik olarak gösterilenler doğrudan doğruya problem meydana getirmekte-dir. “alayı[alay] (küçümseme/topluluk), alaylı (küçümseyici/subay), bitmek (tü-kenmek/yetişmek), bitmez[bit-] (tükenmek/yetişmek), çakmak (çak- fiilinin isim fi-il hâli/deri hastalığı/kıvılcım çıkaran çelik parçası), koca(eş/büyük), oyalama-yı[oyalama] (meşgul etmek/süslemek), yendin [yen-] (aş/galip), yenilenler [ye-nil-](aş/mağlup), yenilmeden [yenil-] (aş/mağlup), yüzüne [yüz] (çehre/sayı)” kelimelerinin köşeli parantez içine alınan kökleri eş seslidir ve kelimenin hangi anlamı karşıladığı belirsizdir.

    Listede koyu olarak gösterilen “arzular, arzularım, derdi, eserdi, etti, göze, tutacak” kelimeleri de çekim ekleri silinmemiş hâlde karışıklık meydana getirmektedir. “arzular, arzularım” kelimeleri, arzula- fiilinin çekimlenmiş hâli midir, arzu kelimesinin çoğul eki ve şahıs eki ile çekim-lenmiş hâli midir? Metne bakıldığında arzular kelimesinin arzula- fiilini, arzularım kelimesinin arzu ismini gösterdiği anlaşılacaktır.

    “derdi” kelimesi de- fiilinin bilinen geçmiş zamanla çekimlenmiş biçimi midir, dert kelimesinin ismin belirtme hâli ile çekimlenmiş hâli midir? “eserdi” dediğimiz de, es- fiilini geniş zamanın hikâyesi ile mi çe-kimliyoruz yoksa eser kelimesini ek fiilin bilinen geçmiş zamanı ile mi çekimliyoruz? “etti” kelimesi, et- fiilinin bilinen geçmiş zamanla çekim-lenmiş hâli midir, et kelimesinin ek fiilin bilinen geçmiş zamanla çekim-lenmiş biçimi midir? “göze” derken göz kelimesine ismin yönelme hâli ile eklenmiş biçimi mi kastediliyor yoksa bu kelime hücre, su kaynağı an-lamında mı kullanılıyor? “tutacak” kelimesi tut- filinin gelecek zamanla çekimlenmiş biçimi midir, sıcak mutfak eşyalarını tutmak için kullandı-ğımız bez midir?

    Kelimelerin çekim eklerinin silinmemesi aynı kökten türeyen ve başka bir anlam kazanmayan birçok kelimenin ayrı bir kelime gibi kabul edilmesine de sebep olmaktadır. “[dünya] dünyada, dünyanın; [kim] kimi, kimin; [ol-] olamaz, olmayacak, olmaz; [söz] sözleri, sözlerinin; [yenil-] yenilenler, yenilmedin” örneklerinde aslında farklı kelime sayısı beş ta-neyken, listede on bir farklı kelime gösterilmiştir. Açıklamalardan da an-laşılacağı üzere, kelimeleri şekilsel bakış açısı ile ayırt etmeye çalışmak

  • 39 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Söz Varlığı Çalışmalarında Ölçütler

    ve çekim ekleriyle birlikte farklı bir kelime olarak düşünmek büyük bir karmaşa oluşturmaktadır.

    Metinde yer alan aile ocağı ve fark et- sözleri ayrı yazılan birleşik kelime iken, listede “aile, ocağı, fark, etti” şeklinde dört ayrı kelime ola-rak gösterilmişlerdir. “aklına eserdi” ve “göze alırdın” deyim, “tek tek” ise ikileme örneğiyken, “aklına, eserdi, göze, alırdın, tek” biçiminde ayrı kelimeler olarak değerlendirilmişlerdir. Kelimeye şekilsel yöndeki bakış açısı, birden fazla kelimeden meydana gelen diğer söz varlığı unsurlarının da göz ardı edilmesine sebep olmaktadır.

    Şekilsel bakış açısının yukarıda açıkladığımız sınırlılıklarını gide-rerek aynı paragrafın söz varlığı unsurlarını aşağıdaki listede tekrar de-ğerlendirelim.

    Kelimeler S ah 1 aile+ocağı 1 alay(küçümseme) 1 alaylı(küçümseyici) 1 alaylı(subay) 1 Alt 1 Ama 1 Ara 1 arzula- 2 arzulama 1 arzu 3 Avlu 1 ayrıl- 1 baba 2 bazen 1 bil- 1 bir 3 bitmek(tükenmek) 1 bit-(tükenmek) 1 çak- 1 çarp- 1 çünkü 1

    Kelimeler S da(bağlaç) 2 damat 1 de- 1 dert 2 dokunaklı 1 dünya 2 fark+et- 1 geç 1 ger- 1 gezin- 1 hatır 1 hâlâ 2 içli 1 i- 1 isteme 1 iste- 1 kapı 1 Kendi 1 Kim 2 koca(büyük) 2 O 1 ol- 3

    Kelimeler S oyalama(meşgul) 1 Pek 1 Sadece 1 Sancı 1 Sen 1 Sert 1 solu- 2 Söz 2 sürekli 1 şen 1 şey 1 şu 1 tut- 1 tükenmez 1 ve 1 yankı 1 yen-(galip) 1 yenilen- 1 yenil-(mağlup) 2 yüz(çehre) 1

  • 40 TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Bayram BAŞ

    Bu listede 64 farklı kelime bulunmaktadır. Yukarıdaki liste ile kar-şılaştırdığımızda farklı kelime sayısında on beş adetlik bir düşüş görüle-cektir. Eş seslilik durumu meydana getiren kelimeler, parantez içindeki açıklamalarla birbirinden ayrılmıştır. Yukarıdaki listede çekim ekleriyle gösterilmiş arzular, arzularım, derdi, eserdi, etti, göze, tutacak kelimeleri karışıklık oluşturmayacak şekilde kök ya da gövde biçimleri ile dizilmiş-tir. Aynı kökten türeyen ve yeni anlam kazanmayan kelimelerin çekim ekleri silinmiş ve kök ya da gözde biçimleri yazılmışlardır. Bunun yanın-da “aklına es- ve göze al-” deyimleri ile “tek tek” ikilemesi de listeye alınmamıştır. Çünkü bunlar kelime değil deyim ve ikilemedirler ve ayrı listelerde değerlendirilmek durumundadırlar.

    Kelimeye sadece anlam temelli yaklaşmak da sonuçları etkileyebi-lir. Bu bakış açısına göre, bir metinde yer alan tüm edatlar ve bağlaçlar kelime olarak kabul edilemez. Ancak Türkçede edat ve bağlaçlar ekler gibi görevli kelimelerdir ve dilin olmazsa olmazlarıdır. Mevcut araştırma-ların listeleri incelendiğinde birçok edat ve bağlacın en sık kullanılan ke-limeler arasında olduğu görülecektir. Edatları ve bağlaçları kelime sayı-mında devre dışı bırakmak, toplam kelime/farklı kelime oranlamasındaki bazı istatistik tespitleri de farklılaştırabilir. Çünkü b