turk sanatı-ve-tarihine-katkılarıyla-semavi-eyice-hayatı-ve-eserleri-yasemin-akcaoğlu
TRANSCRIPT
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK SANATI ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TÜRK SANATI VE TARİHİNE KATKILARIYLA
SEMAVİ EYİCE (Hayatı ve Eserleri)
Yasemin AKÇAOGLU
İstanbul, 2005
T.C. MARMARA ÜNĐVERSĐTESĐ
TÜRKĐYAT ARAŞTIRMALARI ENSTĐTÜSÜ
TÜRK SANATI ANABĐLĐM DALI
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
TÜRK SANATI VE TARĐHĐNE KATKILARIYLA
SEMAVĐ EYĐCE
(Hayatı ve Eserleri)
Yasemin AKÇAOGLU
TEZ DANIŞMANI Prof.Dr.Tayfun AKKAYA
Đstanbul, 2005
iii
TÜRK SANATI VE TARĐHĐNE KATKILARIYLA SEMAVĐ EYĐCE
(HAYATI VE ESERLERĐ)
Öz
Bu tezin amacı Semavi Eyice'nin Türk sanatı ve sanat tarihi araştırmalarına
katkısını belirlemektir. Tez yedi bölüm halinde düzenlenmiştir. Semavi Eyice'nin
biyografisi, bibliyografyası oluşturulmuş, Türk sanat eserleri ve sanat tarihi üzerine
olan çalışmaları incelenmiştir.
Birinci bölüm teze genel bir girişi içermektedir. Đkinci bölümde, Semavi
Eyice'nin hayatından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, Semavi Eyice'nin yaşadığı
dönemin kültürel ortamı gözler önüne serilmiştir.. Dördüncü bölümde, ilk defa
Semavi Eyice'nin tanıttığı orijinallik taşıyan makaleleri öncelikli olmak kaydıyla
çalışmalarına yer verilmiştir. Beşinci bölümde, Türk sanatıyla ilgili yayınlarda bahsi
geçen eserler sınıflandırılmıştır. Altıncı bölümde, 1949 ile 2005 yıllan arasında,
yarım asırlık bir dönemi kapsayan yayınlan bibliyografyası oluşturulmuştur. Son
olarak yedinci bölüm araştırmanın genel bir değerlendirmesini içermektedir.
Bu incelemelerin ışığında, Semavi Eyice'nin orijinal görüşleri, çalışmaları,
Türk kültür ve sanat tarihi araştırmalarına katkısı belirlenmiştir.
SEMAVĐ EYĐCE'S CONTRIBUTION TO THE TURKISH ART AND
ART HISTORY (HĐS LĐFE AND STUDĐES)
Abstract
The aim of this thesis is to study Semavi Eyice's contribution to the Turkish
art and art history. This thesis is organised in 7 chapters. Semavi Eyice's biography
and bibliography is formed, his studies on Turkish art works and art history is
examined.
Chapter 1 contains a general introduction to the thesis. Chapter 2, Semavi
Eyice's biography is presented. in Chapter 3, contains the examination of the
environnement culturel during Semavi Eyice's life. in Chapter 4, Semavi Eyice's
studies are presented. Especially, his articles on Turkish art works which are firstly
iv
examined by Eyice are discussed. in Chapter 5, art works which are mentioned in his
publications on Turkish art are classified. in Chapter 6, the bibliography, which
includes his publications on Turkish art and art history, for the period between 1949-
2005 is formed. Finally, chapter 7 contains a general discussion of the presented
research topics.
On the light of this examination, Semavi Eyice's original point of view and
works, his contribution to the Turkish culture and art history studies was given.
v
ÖNSÖZ
Sanat tarihi, sanatla bilim arasında köprü görevi yapan, her ikisini de
kucaklayan bir bilim dalı...Geçmişin güzelliklerini günümüz insanlarına ulaştırmak
için sanat tarihçilerinin üzerlerine aldıkları zor bir görev...Yıllarını sanat tarihine ve
Đstanbul'a vermiş olan Semavi Eyice, Türkiye'ye 'Bizans'ı öğreten, Bizans ve Osmanlı
ile ilgili çalışmalarıyla, Türkiye'de Bizans sanatının tanınmasında ve bunun Osmanlı
sanatıyla karşılaştırılmasındaki çabalarıyla, kültürel yapıyı gözler önüne serdi.82
yıllık yaşamına sığdırdığı yarım asırlık çalışma hayatı boyunca birçok esere imza
atmış, irili ufaklı dergilerde, bugün artık pek çoğu çıkmayan gazetelerde, tarihe, sanata
kısacası kültür hayatımıza ait pek çok yazı, inceleme, araştırma yayımlamıştır.Kitap
ve makaleleri ile bir dönemin Bizans sanatını ortaya koymaktadır.Bizans, Đstanbul
tarihi, Đstanbul semt monografileri konularında birçok ilke imza atmış ve bir çok
yayına sahip, bir dönemin tarihine ışık tutan kültür ve sanat konusunda damgasını
vuran bir bilim adamı...Bütün bu özelliklere sahip olan Semavi Eyice, yıllar sonra da
Đstanbul dendiğinde akla gelecek ilk bilim ve sanat adamı olacaktır. Kaleme aldığı
yüzlerce kitap ve makale ise araştırmacıların yıllarca yararlanacağı birer kaynak
olmayı sürdürecek.
Semavi Eyice'nin bazen Bizans sanatıyla ilgili çalışmaları ön plana çıkarılsa
da, onun sayıları binlerle ifade edilen yayınlan Türk kültür ve sanatına çok sayıdaki
çalışmasıyla katkıları son derece önemlidir. Türk sanatı tarihinin gücü ve hâkimiyeti
tartışılamayacak bir düzeyde olan Semavi Eyice 'nin Đstanbul Üniversitesi Bizans
kürsüsünü kurma ve Bizans sanatı tarihinde bir otorite olarak kabul görmesi, zaman
zaman onun Bizansçı yönünün ortaya çıkarılmasına yol açmıştır. Bizans kültür ve
sanatı dendiğinde akla gelen ilk kişi o olmuştur. Türk sanatına olan katkılarını ve
hocanın bu pek konuşulmayan tarafının ortaya çıkartılması açısından bu çalışma
önem kazanmaktadır.
Yukarıdaki düşünceler ışığında çalışmamızın amacı bir taraftan Türk sanatına
olan katkısını ortaya koymaktır. Diğer taraftan, Eyice hakkında derli toplu ve yeterli
biyografi ve bibliyografya çalışmaları olmadığından göz önüne alınırsa bu konuda
özellikle sağlığında kendisine de danışılarak bir kaynak çalışma meydana
vi
koymaktır. Bu tip çalışmaların ele aldığı kişinin hayattayken tamamlanabilmiş olması
da gözden kaçırılmaması gereken temel bir niteliğidir.
"Türk Sanatına Katkılarıyla Semavi Eyice (Hayatı ve Eserleri)" adlı
çalışmamızda amacımız değerli bilim adamının bibliyografyası ve biyografisi
oluşturularak; orijinal görüşlerinin ve kuramlarının ışığında Türk, kültür ve sanat
tarihi araştırmalarına ve incelemelerine katkısını belirlenmeye yönelecektir.
Araştırma ve incelemelerim sırasında Semavi Eyice'nin bini aşkın
çalışmasından bu tezde özellikle Eyice'nin ayrı bir öneme sahip olduğunu
düşündüğümüz bir seçkiye yer verdim. Bu noktada belli bir ayırıma gitmekte oldukça
zorlandım. Yarım asırlık çalışma hayatına sığdırdığı bini bulan çalışmasını
sınıflandırmak, makaleleri tek tek tespit etmek ve tekrar tekrar okumak ve orijinal
görüşlerini ayıklamak, aylarca süren kütüphanelerin tozlu raflarında makale avcılığı
yapmak deyim yerindeyse iğneyle kuyu kazmak gibiydi. Birçok çalışmasını bu tezde
yer vermek olanak dışıydı. Seçkiye dahil ettiğim önemli bir kısmı ilkleri içeriyordu.
Yapılan bu seçki Eyice' nin Türk sanatına yaptığı katkılarının küçük bir bölümünü
içermekte ve hal böyle iken bile ışık tutacak bir perspektif sunmaya çalışmaktadır.
Zorunlu olarak çalışmalarının sınırlı bir bölümünü aktarmama karşılık çalışmamız
değerli bilim adamının Bizansçı kimliğiyle tanınmasına rağmen, aslında tam
anlamıyla Türk sanatı ve tarihi konularında yetkinliğinin göstergesi niteliğindedir.
Araştırma ve incelemelerim sırasında hoş görüsünü, bilgi ve tecrübelerini
esirgemeyen danışman hocam Prof.Dr.Tayfun AKKAYA ve eşi Gülcan AKKAYA
hanımefendiye; kıymetli dersleri ve manevî destekleri ile ufkumu genişleten Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Türk Sanatı Bölümü
hocalarına; yaptığım çalışmalarda bana kütüphane imkanlarını en iyi şekilde sunan
değerli ĐSAM çalışanlarına ve özellikle Şevki BAYKUŞ, Đnayet BEBEK, Hüseyin
KARAER, Sema DOĞAN ve Enis KARAKAYA'ya; çalışmalarım sırasında manevî
desteğini esirgemeyen kardeşim Özlem, ablam Asuman; yaptığım araştırmalarda, her
zaman engin bilgi,
vii
kültür ve tecrübesiyle bana yol gösteren, aydınlatan ve desteğini hiçbir zaman
esirgemeyen değerli hocam Prof.Dr.Semavi EYĐCE ve Kıymetli eşi Kâmran EYĐCE
hanımefendi'ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Yasemin AKÇAOĞLU
viii
ĐÇĐNDEKĐLER
Sayfa
Öz (abstract) ............................................................................................................ iii
Önsöz ........................................................................................................................v
Đçindekiler ...................................................................................................... '.......viii
Resim Listesi.......................................................................................................... xvi
Kısaltmalar Listesi ................................................................................................xviii
I.GĐRĐS.....................................................................................................................1
1.1.Konunun çerçevesi ....................................................................................... 1
I.2.Kaynak ve Yayınlar ......................................................................................4
II.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN HAYATI ......................................................................... 6
ILI.Ailesi ve Çocukluğu.....................................................................................6
II.2.Sanat Tarihine Đlgisinin Doğuşu .................................................................. 8
II.3.Kitaplara Đlgisi ............................................................................................. 9
II.4.Yüksek Öğrenimi.......................................................................................11
II.5.Çahşma Hayatı...........................................................................................14
III.CUMHURĐYET DÖNEMĐ KÜLTÜREL ORTAM ......................................... 20
III. 1 .Cumhuriyet Dönemi Kültür ve Sanat Anlayışı...........................................20
IH.2.Müzecilik Alanındaki Gelişmeler...............................................................22
DI.3.Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi Alanındaki Gelişmeler .................. 28
in.4.Türkiye'de Bizans Araştırmaları ............................................................... 30
III.5.Türkiye'de Türk Sanatı Araştırmalarının Gelişimi..................................... 32
ix
IV.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN TÜRK SANATI VE TARĐHĐ ĐLE ĐLGĐLĐ
ÇALIŞMALARI TÜRK SANATIYLA ĐLGĐLĐ
ÇALIŞMALARI....................................................................................36
IV.l.TÜRK MĐMARĐ SANATIYLA ĐLGĐLĐ ÇALIŞMALARI ....................... 36
IV. 1.1. Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-Đçtimai Bir Müessesesi:
Zaviyeler ve Zâviyeli-Camiler.......................................................... 37
IV.1.2.Đznik'de "Büyük Hamam" Ve Osmanlı Devri Hamamlan Hakkında
Bir Deneme...................................................................................... 38
IV.l.3.Đstanbul Minareleri ...........................................................................41
IV. 1.4. Đstanbul'da Bâli Paşa Camii Ve Mimar Sinan.................................. 42
IV.1.5. Trakya'da Đnecik'de Bir Tabhaneli Camii...................................... 44
IV.1.6. Boyalıköy Hanikahı........................................................................ 46
IV.l .7. Svilengrad'da Mustafa Paşa Köprüsü(Cisr-Đ Mustafa Paşa)............ 47
IV.1.8. Hanköyü'nde Hüsrev Paşa Camii.Sultan IV. Murad'ın Sadrâzamı
Hüsrev Paşa'nın Bir Eseri ............................................................49
IV. 1.9. Varna Đle Balçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi ........................ 50
IV.l .1 O.Sofya Yakınında Đhtiman'da Gaazî Mihaloğlu Mahmud
Bey Đmaret-Câmii .............................................................................52
IV.l .11 .Eyüp'de Zal Mahmud Paşa Camii .................................................. 53
IV.1.12.Đvaz Efendi CamiiJMimarisi Ve Çinileri........................................ 54
IV.1.13.Atik Ali Paşa Camii'nin Türk Mimari Tarihindeki Yeri ................ 55
IV.1.14.Enez'de Yunus Kaptan Türbesi Ve Has Yunus Bey'in Mezarı
Hakkında Bir Araştırma ...................................................................56
IV.l .15.Demirciler Ve Fatih Darüşşifası Mescidleri Hakkında Yeni Bazı
Notlar.............................................................................................. 58
IV.l.l6.Đstanbul'da 'Yayla' Camileri Ve Şehrin Tarihî Topografyasının
Yanış Đzah Edilen Bir Meselesi ........................................................ 59
IV. 1.17.Đstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii Ve Onun Osmanlı - Türk
Mimarisindeki Yeri...........................................................................61
IV. 1.18. Yunanistan'da Unutulmuş Eski Bir Türk Eseri .............................. 63
IV.1.19.Kırşehir'de Karakurt (Kalender Baba) Ilıcası................................. 64
IV. 1.20. Đki Türk Âbidesinin Mahiyetleri Hakkında Notlar: Đznik'de
Nilüfer Hatun Đmareti Ve Kayseri'de Köşk Medrese ........................66
IV.2.TÜRK YAPILARI HAKKINDA TOPLU MONOGRAFĐLER..................68
IV.2.1. Sincanlı'da Sinan Paşa Đmareti ...................................................... 68
IV.2.2.Đstanbul'da Sultan II. Bayezid Külliyesi .......................................... 69
IV.2.3.Çorum'un Mecidözü'nde Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi Zaviyesi.......70
IV.2.4.Bursa'da Osman ve Orhan Gazi Türbeleri........................................72
IV.2.5. Kosova'da "Meşhed-Đ Hüdâvendigâr" ve Gazi Mestan Türbesi ......73
IV.3.KAYBOLAN TARĐHĐ ESERLER HAKKINDAKĐ ÇALIŞMALARI...... 75
IV.3.1.Fatih Külliyesinin Kaybolmuş Bir Parçası: Çukurhamam................75
IV.3.2.Kazasker Abdurrahman Camii .........................................................77
IV.3.3.Tarihi Mezarlar Ve Mezarlıklara Dair Notlar................................... 77
IV.3.4.Kaybolan Bir Tarihi Eser Şeyh Murad Mescidi ................................79
IV.3.5.Kazasker Ebu'1-Fazl Mahmud Efendi Medresesi ............................. 81
IV.3.6.Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihî Eserleri: I.Çobançavuş,
Âdilşah Kadın, Hoca Teberrük, Revanî Çelebi
ve Yayla Camiileri............................................................................. 82
IV.3.7.Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihi Eserleri II: Bostan Camii,
Kızlarağası Abbas Ağa Hamamı, Çukurçeşme Hamamı, Kasım Ağa
Mescidi ..............................................................................................83
IV.3.8.Đstanbul'un Kaybolan Eski Eserlerinden: Fatma Sultan Camii ve
Gümüşhaneli Dergâhı ........................................................................83
IV.3.9.Đstanbul - Şam - Bağdat Yolu Üzerindeki Mimari Eserler -1
x
(Üsküdar -Bostancıbaşı Derbendi Güzergâhı).....................................84
IV.3.10.Sultaniye-Karapınar'a Dâir .......................................................... 85
IV.3.11.Zindan Kapısı .................................................................................87
IV.4.YURTDIŞINDA YER ALAN TÜRK ESERLERĐ...........................................89
IV.4.l.Ohri'nin Türk Devrine Ait Eserleri ...................................... . .........89
IV.4.2.Türk Sanatı Bakımından Üsküp........................................................90
IV.4.3.Yunanistan'da Türk Mimari Eserleri ............................................... 91
IV.4.4.Atatürk'ün Doğduğu Yıllarda Selanik ............................................. 91
IV.5.SEYYAHLAR VE SEYAHATNAMELERĐ .............................................93
IV.5.1.Đngiliz Đktisatçı Nassau W. Senior'un Türkiye Seyahatnamesi
(1857-1858).......................................................................................93
IV.5.2.X.Hommaire De Hell Ve Ressam Jules Laurens. Müşterek Türkiye
Seyahatnamelerinin Değerlendirilmesi Yolunda Bir Araştırma...........94
IV.5.3.J. Von Hammer - Purgstall Ve Seyahatnameleri
Hammer'in Tarihî Coğrafya, Topografya
ve Sanat Tarihine Hizmeti..................................................................96
IV.5.4.Đstanbul'un Đlk Turistik Rehberlerinden Timoni'nin Rehberi............98
IV.6.TARĐHÎ BELGE OLARAK RESĐMLER ..................................................... 100
IV.6.1 .Ankara'nın Eski Bir Resmi .Tarihî Vesika Olarak
Resimler.Ankara'dan Bahseden Seyyahlar .................................................... 101
IV.6.2.Avrupalı Bir Ressamın Gözü Đle Kanunî Sultan Süleyman,
Đstanbul'da Bir Safevî Elçisi ve Süleymaniye Camii. Kanunî Sultan
Süleyman'ın
Portreleri Hakkında Bir Deneme.....................................................103
IV.6.3.Kanunî Sultan Süleyman'ın Yeni Bir Portresi ................................104
IV.6.4.Sultan Cem'in Portreleri Hakkında................................................ 105
xi
IV.6.5.Friedrich Barbarossa'nın Üçüncü Haçlı Seferi ve Konya Savaşı Đle
Sibilia Kalesi................................................................................... 107
IV.6.6.Çanakkale Boğazı Kalelerinin XVI. Yüzyılda Đtalya'da Basılmış
Gravürleri........................................................................................ 109
IV.6.7.Đstanbul'da Đlk Telgrafhâne-Đ Âmire'nin Projesi (1855).................111
IV.6.8.Bir Türk Elçisinin Portresi............................................................. 112
IV.6.9-Tarihi Đki Olayla Đlgili Đki Gravür...................................................113
IV.610.Semağ'da Mevlevileri Tasvir Eden Bir Rus Gravürü .................... 114
IV.7.TEK ESERLERĐ ĐNCELEDĐĞĐ KONULAR .......................................... 115
IV.7.1.Kırşehir'de H. 709 (1310) Tarihli Tasvirli Bir Türk
Mezartaşı.Anadolu'da Tasvirli Türk Mezartaşlan Hakkında Bir
Araştırma......................................................................................... 115
IV.7.2.Baltaoğlu Süleyman Bey'in Kılıcı..................................................118
IV.7.3.Goleşti (Romanya)'da Küçük Bir Türk Hâtırası
Alemdar Mustafa Adına H. 1221 (1806) Tarihli Bir Kitabe ............. 119
IV.7.4.Ayasofya'da Abdülmecid'in Mozaik Tuğrası................................. 120
IV.8. ĐSTANBUL VE TÜRK MEDENĐYETĐNE HĐZMET ETMĐŞ KĐŞĐLERĐN
ĐNCELENDĐĞĐ ARAŞTIRMALAR .........................................................122
IV.8.1.Mimar Sinan'ın Osmanlı Türk Mimarisinin
Gelişmesindeki Yeri.......................................................................... 122
IV.8.2.Mimar Kasım Hakkında................................................................. 122
IV.8.3.Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları.......................................... 127
IV.8.4.Bir Đstanbul Tarihçisi Đhtifalci Mehmet Ziya Bey...........................129
IV.8.5.Alfons Maria Schneider .................................................................. 129
IV.8.6.Prof. Albert - Louis Gabriel (2.8.1883 - 23.12.1972)....................... 130
IV.8.7. Anadolu Selçuklu Sanatı Çahşmalannın Başlangıcında Đki Yabancı:
xii
Clement Huart ve Friedrich Sarre..................................................... 131
IV.9.TÜRK SANAT VE TARĐHĐNE KATKISININ OLDUĞU ÇEŞĐTLĐ
KONULAR............................................................................................... 134
IV.9.1.Ay-Yıldız'ın Tarihi Hakkında ........................................................134
IV.9.2.Đstanbul'un Đmar Planı Raporları ..................................................... 136
IV.9.3.0smanlı Devri Türk Yapı Sanatında Damgalı Tuğlalar...... .............137
IV.9.4.XVm. Yüzyılda Türk Sanatı ve Türk Mimarisinde
Avrupa Neo-Klâsik Üslubu...............................................................138
IV.9.5.Trakya'da Meydan Şadırvanları......................................................139
IV.9.6.Bizans Mimarisinde Dış Cephelerde Kullanılan Bazı
Keramoplastik Süsler ....................................................................... 141
IV.9.7.Türk Kapılarının Madenî Süsleri .................................................... 141
IV.9.8.Eski Bir Türk Karikatürü................................................................142
IV.9.9.Hadersdorf da Türk Taşlan,
Belgrad'dan Viyana'ya Götürülen Kitabeler .....................................143
IV.9.10..Konya Đle Sille Arasında Akmanastır.Manâkib Al-Ârifın'deki
Deyr-Đ Eflâtun ..................................................................................143
IV.9.11.Konya'nın Alâeddin Tepesinde
Selçuklu Öncesine Âit Bir Eser: Eflâtun Mescidi ...........................145
IV.9.12.Mekteb-Đ Tıbbiye'nin Đlk Müdürü
Dr. Bernard'ın Mezarı ....................................................................145
IV.9.13.Anadolu'da Karamanlıca Kitabeler II
(Grek Harfleriyle Türkçe Kitabeler)..................................................146
IV.10.TÜRK SANAT TARĐHĐNE DÂĐR YAYINLAR ................................... 148
IV. 10.1.Türk Sanat Tarihine Dâir Yugoslav Yayınlan............................... 148
IV.10.2.Türk Sanat Tarihi Đle Đlgili Yugoslav Yayınları: II ........................149
xiii
xiv
IV.10.3.Rum Harfleri Đle Türkçe (Karamanlıca)
Bir Nevşehir Salnamesi (Yıllığı) ..................................................... 152
IV.l0.4.Galata HakJcında Đki Kitap ve
Bu Münasebetle Bazı Notlar............................................................153
IV.10.5.Bir El Yazmalan Bülteni ve Bu Münâsebetle Bizde de Böyle Bir
Bültenin Yayınlanmasının Lüzumu Hakkında ..................................154
V.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN TÜRK SANATI VE TARĐHĐ ĐLE ĐLGĐLĐ
ÇALIŞMALARININ KONULARA GÖRE DAĞILIMI....................................156
V.l.Cami,Mescid ........................................................................................... 156
V.2.Külliye,Đmaret,Kütüphane,Medrese.......................................................... 162
V.3.Kervansaray, Han, Bedesten,Çarşı ............................................................164
V.4.Türbeler,Tekke,Zaviye..............................................................................165
V.5.Çeşme,Sebil,Şadırvan .............................................................................. 166
V.ö.Hamam.....................................................................................................167
V.7.Kaleler .....................................................................................................168
V.8.Kasr, Köşk, Saray.....................................................................................168
V.9.Köprüler,Su Kemerleri..............................................................................169
V.10.Mezarlar ................................................................................................ 170
V.l l.Türk Eserlerinin Yer Aldığı Bölgeler.Şehirler Hakkında
Çalışma Konulan.................. .......................................................... 170
V.12.Tanıtımı Yapılan Süreli Yayınlar ............................................................172
V.13.Bio-Bibliyografya Ve Đstanbul Đle Türk Medeniyetine Hizmet Etmiş
Kişilerin Đncelendiği Araştırmalar......................................................... 173
V.14. Kaybolan Tarihi Eserler Hakkındaki Çalışmaları ..................................176
V.15.Türk Sanatıyla Đlgili Genel Çalışmaları .................................................. 177
VI.YAYINLARI .................................................................................................179
VI. 1.1.Kitapları ................................................................................................179
VI. 1.2.Makaleleri( 1949-2004) ....................................................................... 184
VI. 1.3.Ansiklopedi Maddeleri.........................................................................244
VI. 1.3.1.Đstanbul Ansiklopedisin946) (Đlk Serisi) .....................................244
VI.1.3.2.Đstanbul Ansiklopedisi
(Genişletilmiş ve Yeni Ekler Yapılan, 2. Baskısı
1958'den Đtibaren yayımlanan Serisi).................................... …..…..244
VI.1.3.3.ĐstanbulAnsiklopedisi(1995)....................................................... 246
VI. 1.3.4.Türk Ansiklopedisi......................................................................253
VI.1.3.5.ĐslamAnsiklopedisi(MEB).......................................................... 256
VI.1.3.6. Meydan-Larousse ...................................................................... 257
VI.1.3.7.Küçük Türk Đslam Ansiklopedisi ................................................. 257
VI.1.3.8.Görsel Yayınlar - Anadolu Uygarlıkları
Ansiklopedisi ................................................................................257
VI.1.3.9.Tanzimat'dan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi.................... 257
VI. 1.3.11.Türkler ......................................................................................257
VI.1.3.12.0smanlı(1999).......................................................................... 258
VI.1.3.13. Türkiye Diyanet Vakfı Đslâm Ansiklopedisi .............................. 258
VI. l.4.Kitap Tanıtımları ................................................................................285
VI.1.5.Çeviriler............................................................................................... 292
VI.1.6.Önsözler............................................................................................... 293
VHDEĞERLENDĐRME VE SONUÇ ...................................................................294
KAYNAKÇA.........................................................................................................303
RESĐMLER........................................................................................................... 311
ÖZGEÇMĐŞ........................................................................................................... 334
xv
xvi
RESĐM LĐSTESĐ
Resim 1: Semavi Eyice
Resim 2: Mustafa Eyiceoğlu ve Eşi.(1923)
Resim 3: Kâmil Eyice
Resim 4:Hatice Eyice (1928)
Resim 5:Semavi Eyice (1926)
Resim 6: Semavi Eyice, Kadıköy vapurunda, Haydarpaşa Đskelesi önünde(1930).
Resim 7: Semavi Eyice, Ortaokul yıllarında, 1937-1938.Kitaplara ve Đstanbul'a
merakı bu yıllarda başlar.
Resim 8: Semavi Eyice, lise yıllarında Berlitz Dil Okulu'na giderken. (1942)
Resim 9: Semavi Eyice, Almanya'da Templin Kasabasın'nda. (1943)
Resim 10: Semavi Eyice, Viyana'da öğrenciyken.(1944)
Resim 11: Semavi Eyice, Almanya'dan gemi ile yurda dönerken.(1945)
Resim 22: Semavi Eyice, asistan olduğu ilk yıl sanat tarihi öğrencileriyle uygulamalı
bir ders sırasında.(1950)
Resim 13:Semavi Eyice'nin katıldığı ilk uluslararası kongre Selanik'te yapılmış olan
Bizans kongresidir. Soldan ikinci Semavi Eyice, sağında E.Maumbory. (1953)
Resim 14: Semavi Eyice evliliğinin ilk yılında eşi Kâmran Hanım'la. (1960)
Resim 15: Semavi Eyice Enez'de, içinde bir Bizans kitabesi olan kuyuyu
incelerken.(1962)
Resim 16:Đ.Ü. Semavi Eyice, Edebiyat Fakültesi kütüphanesinin açılışı sırasında
kütüphane personeli ve Adnan Ötüken'le birlikte. (1963)
Resim 17:Semavi Eyice ve öğrencileri, Amasra. (Temmuz, 1963)
Resim 18:Semavi Eyice, Kilise ören yerinde öğrencilerle birlikte.
Resim 19:Semavi Eyice, Prof. Albert Gabriel ile Fransa'da Bar-sur-aube
kasabasındaki bahçesinde. (1967)
Resim 20:Semavi Eyice, Yunanistan'da bir kongre sonrası Yunanlı sanat tarihçisi
Mutzopulos ile. (1968)
Resim 21:Semavi Eyice, Barcelona, milletlerarası bir kongrede. ( 06.10.1969)
xvii
Resim 22: Semavi Eyice, öğrencileriyle birlikte Göreme'deki kiliseleri gezerken.
(1970)
Resim 23:Şevket Aziz Kansu'ya TTK üyelik beratı verilmesi nedeniyle yapılan
tören. (1970)
Resim 24:E.Hakkı Ayverdi'ye Fahri doktorluk verildiğinde çekilen bu fotoğrafta
Uğur Derman,Turhan Baytop ve Semavi Eyice.
Resim 25:Tarih Vakfı tarafından Semavi Eyice'nin 70.yaş günü için yapılan törende
kültür müsteşarı Emre Kongar ile birlikte.
Resim 26: Prof. cüppesi ile Semavi Eyice.
Resim 27: Semavi Eyice.
Resim 28: Semavi Eyice ve Kâmran Eyice kütüphanede.
Resim 29:Semavi Eyice'nin fakülte arkadaşı Türkan Orkon tarafından yapılan
karikatürü.
KISALTMALAR LĐSTESĐ
ISAM : Islami Araştırmalar Merkezi
YKY : Yapı Kredi Yayınları
TTK : Türk Tarih Kurumu
Đ.Ü. : Đstanbul Üniversitesi
Ed.veya Haz. : Editör/yayına hazırlayan
yay. : Yayın evi
bsk. : Baskı
Çev. : Çeviren,-ler
y.y : Basım yeri yok
t.y : Basım Tarihi yok
C : Cilt
S : Sayı
s : Sayfa/sayfalar
xvii
1
I.GĐRĐS
1.1.KONUNUN ÇERÇEVESĐ
Kültür tarihi, genel tarihin bir parçasıdır. Sanat da kültür tarihinin bir
parçasıdır. Sanat tarihi, insanlığın "özel biçim düzenlemeleri" yaratarak kendini ifade
ettiği, toplumsal, evrensel ve zaman-aşırı ölçeklerde " mesaj ilettiği" sanat alanını,
tarih içindeki evrimi açısından inceleyerek, onu yaratan bireysel ve toplumsal varlığı
ve çevreyi yorumlayıp değerlendiren bir bilimdir. Bu yorum ve değerlendirmelere
temel olacak maddi kültür mirasının incelemeye, değerlendirmeye hazır bulunması
için onları belirlemek ve korumak da ister istemez sanat tarihi biliminin ilgi alanı
içindedir. Bu aşamada geçmişin güzelliklerini günümüz insanlarına ulaştırmak ise
sanat tarihçilerinin üzerlerine aldıkları zor bir görevdir.
Osmanlı medeniyetinin mirası üzerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti
topraklarında, geçmiş dönemlerde yaşayan birçok uygarlığın izlerine rastlamak
mümkündür. Bu zengin tarihî mirasın varlığına ve etüt edilecek bol sayıda materyalin
yurdumuzda bulunmasına rağmen yakın zamanlara kadar bu alanla ilgili yeterli
miktarda inceleme ve araştırma yapıldığını söylemek zordur. Türk tarihi ve sanat
tarihiyle ilgili çalışmaları Batılı ilim adamları başlatmışlar ve bu konuda çok sayıda
eser yayımlamışlardır. Bizdeki çalışmalar ise başlangıçta bu eserleri Türkçe'ye
çevirmek şeklinde olmuş, özgün çalışma örneklerinin sayısı gitgide çoğalmış ve daha
sonra bugünkü seviyeye ulaşmıştır.Tabiidir ki bunda kurumsallaşma ve metodik
uygulamaların hızla öğrenilip doğru bir şekilde tatbik edilmesinin payı çok
büyüktür.Đşte bu gelişmede en fazla payı olan kişiler bu bilimsel platformun
hazırlayıcısı olan o dönemin genç sanat tarihçileri olan ilim adamları
hocalarımızdır.Eski Türk tarihi ve sanat tarihiyle ilgili çalışmalarda önemli rolü
bulunan Đstanbul Üniversitesinden Arkeoloji Kürsü Profesörü Dr.Ekrem Akurgal'ın, 9
Aralık 1952 tarihinde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanlığı'na yazdığı bir
yazıda; "Fakültemiz öğretim programının gözden geçirildiği takdirde, "Sanat Tarihi
ve Türk Sanatı mevzularının eksik olduğu"nu, "oysa ... memleket irfanı için hiç
olmazsa Türk Edebiyatı, hatta bir bakımdan ondan da daha ön plânda bir ehemmiyeti
haiz Türk Mimarisi'nin ve umumiyetle Türk Sanatı'nın tarih boyunca kazandığı
2
cihanşümul şöhret ve takdir"e bakılacak olursa, Fakültenin "tarihöncesi devirlerden
Bizans devrine kadar çeşitli sanat devirlerini okutan bir tek elemandan bile mahrum
olması"nın çok büyük bir eksiklik olduğuna değinmiş; "Bu itibarla...memleketimizde
yetişmiş elemanların bulunmayışı dolayısıyla Türk Sanatı dersi için bu sahada
kıymetli eserler vermiş bir yabancı ilim adamının getirtilmesi"nin uygun olacağını
vurgulayarak, "Bu durum karşısında Đngilizce bölümünden boşalan bir ecnebî
Profesör kadrosunun Sanat Tarihi için tahsis edilmesini" teklif etmekte ve bu teklif o
günün şartlarını gözler önüne sermektedir.Diğer taraftan Atatürk'ün "Biz Türkler
bilhassa bu yüksek Türk Đnkılâbını yapmış olanlar bilmelidirler ki: Biz lâyık
olduğumuz seviyeye çıkartmakta herhangi bir yabancı âlim, dâhi olsa muktedir
olamayacaktır" ve Atatürk'ün tarafından dönemin Başbakanı Đsmet Đnönü'ye çektiği
telgrafın birinci maddesi şöyledir : "gezdiğim gördüğüm yerlerde bazı arkeolojik
kazıların yabancılar tarafından yapılmakta olduğunu gördüm, bundan böyle bunları
Türk gençleri yapsın.Şu halde Milli Eğitim Bakanlığı bazı Türk gençlerini Avrupa ya
göndersin, bunlar arkeoloji eğitimi görsünler, kazılan onlar yapsınlar"; ikinci maddesi
ise "gezdiğim gördüğüm yerlerde Türk eserlerinin harap durumda olduğunu gördüm,
bilhassa Konya'dakiler perişan bir halde... Bunların restorasyonu için Vakıflar
Đdaresi'ne gerekli talimatın verilmesi fakat ezeli emirde bunlar asker işgali altında,
bunların asker işgalinden çıkarılmaları gereklidir" sözleri onun eski eserler hakkında
düşüncelerini ve isteklerini, yani kendi kültürümüze yabancı olmakla beraber,
yaşadığımız topraklardaki tarih ve uygarlığın izlerini Türkler'in tanıyıp
inceleyebileceği ve yine kendi uygarlığımızın eserlerini de yaşatmaya gayret
edebileceği düşüncesini dile getirmektedir. Atatürk'ün bu sözleri Semavi Eyice'yi
derinden etkilemiş ve yıllarca Trakya ve Anadolu'daki Bizans ve Türk eserlerini
incelemiş, bunlardan önemli bulduklarını da yayımlamıştır. Örneğin on iki yıl
Toroslar'daki eski ören yerlerinde araştırmalar yapmış, Balkanlar'da kalmış Türk
eserleriyle ilgili bilgileri derlemiştir. Anıtlar Yüksek Kurulunda, Đstanbul ve Đstanbul
dışındaki pek çok eski eserin kurtarılması için çaba harcamıştır.Mimar Sinan'ın yapısı
Mağlova Kemeri örneğinde olduğu gibi çok değerli mimarî eserlerin mahvına yol
açacak girişimlere tek başına karşı çıkmıştır.
Semavi Eyice, Türkiye'de Bizans sanatının tanınmasında ve bunun Osmanlı
sanatıyla karşılaştırılmasındaki çabalarıyla, kültürel yapıyı gözler önüne serdi.82
3
yıllık yaşamına sığdırdığı çalışmaları, kitap ve makaleleri, bir dönemin Bizans
sanatını ortaya koyduğu gibi, Eyice'nin tam bir Đstanbul âşığı olduğunu da
göstermektedir. Đstanbul üzerine araştırma yapmak isteyen, burada bulunan her tarihî
eser üzerinde çalışmak arzusunda olanların yollan mutlaka Semavi Eyice ile
kesişir.Bu bir rastlantı değildir.Henüz ortaokul öğrencisi iken eline aldığı fotoğraf
makinesi ile tarihî eserleri ziyaret etmiş ve kalıntılar üzerinde incelemelerini
derinleştirmiştir.Ele alınan tarihî kalıntılar ve onlara dair yayınlar Eyice'nin
eserlerindeki zenginliğin göstergesidir.Bu sayede bir Bizans kilisesi ile ilgili satırları
okuyan biri kendisini zaman tünelinden geçip, çok kısa bir zaman zarfında Türk
devrinde bulur.Bilimsel çalışmalarında Đstanbul ile sınırlı kalmayan Semavi Eyice,
Türk medeniyetinin yayıldığı her bir şehri ve Anadolu'nun unutulmuş köşelerindeki
kalıntıları erken süreçlerden başlayarak geçirdikleri evrelere değinerek incelemiştir.
Hal böyle iken Bizans'ı yok sayan aydın kişiler tarafından Semavi Eyice'nin Türk
sanatı çalışmaları göz ardı edildi ve o Bizans sanat tarihçisi olarak anıldı. Bizans ile
ilgili konulan çalışmakla Osmanlıyı çalışmanın birbiriyle çelişen konular olmadığına
inanan Eyice, Bizans ve Türk sanatına ilgisini daima paralel olarak yürüttü. Eyice'ye
göre, Bizans tarihini bilmeden Selçuklu tarihini bilmek mümkün değildi ve bu durum
erken Osmanlı dönemi içinde geçerliydi. Bugün yurdumuzun hangi bölgesine kazma
vurursanız vurun bir Bizans kalıntısına rastlanır. Bizans'ı yok sayamayız, Bizans yok
demekle yok olmaz. Türkiye'de aşın uçta olan birtakım kişiler her ne kadar Bizans
sanatının bize lüzumu yok diyorlarsa da, Eyice, Türkiye'de Türk Bizans sanatı
uzmanlarının olmasını çok gerekli görmüştür. Bu konuda okumak için yurtdışına
gitmiştir. Türklerden de bu konuyu yapabilecek birinin olduğunu göstermek
için...Yalnızca Bizans sanatı öğrenimiyle kalmamış, Osmanlı ve Selçuklu sanatı ile,
seyyahlarla da uğraşmış; hattâ yakın tarih üzerine çalışmalarda yapmıştır.
Eyice'nin yarım asırlık çalışmalarını Bizans sanatıyla sınırlamak, onu yalnız
bir Bizansçı olarak tanıtmak ve tanıma yanlışına düşmek, yıllarını Türk kültür ve
sanatına vermiş bir bilim adamına yapılan büyük haksızlıktır. Bu çalışmada amaç,
Eyice'nin bir Bizans araştırmacısı niteliğinin ötesindeki Türk sanatına, yarım asırlık
bir çalışma hayatı boyunca kazandırdığı çalışmaları gözler Önüne sermektir. Bu
düşünce ışığında Semavi Eyice'nin bir taraftan Türk sanatına olan katkısını ortaya
4
koymak, diğer taraftan Eyice hakkında eksiksiz bir biyografi ve bibliyografya
olmadığı göz önüne alınırsa, bu konuda derli toplu özellikle sağlığında kendisine de
danışılarak bir kaynak çalışma meydana koymaktır.
Yukarıda da bahsedildiği gibi çok sayıda eserinin olması nedeni ile araştırma
ve incelemelerim sırasında Semavi Eyice'nin bin civarındaki kitap ve makalelerinden
bu teze özellikle Eyice'nin orijinal görüşlerinin yer aldığı makalelere öncelikle
verilmek suretiyle, Eyice'nin çalıştığı konu yelpazesinin genişliğini göstermek
amacıyla farklı alanlarda yaptığı çalışmalara da yer verilmiştir. Eyice'nin Türk sanatı
ve çalışmalarına katkılarını belirlemek gibi temel bir amaca hizmet eden bu çalışma
yedi bölüm halinde düzenlenmiştir.
Birinci bölüm, konunun çerçevesi, kaynak ve yayınların yer aldığı bölümdür.
Đkinci bölümde, Semavi Eyice'nin yaşadığı dönemin kültürel ortamı gözler
önüne serilmiştir.
Üçüncü bölümde, Semavi Eyice'nin hayatından bahsedilmiştir.
Dördüncü bölümde, ilk defa Semavi Eyice'nin tanıttığı orijinallik taşıyan
makaleleri öncelikli olmak kaydıyla çalışmalarına yer verilmiştir.
Beşinci bölümde, Türk sanatıyla ilgili yayınlarda bahsi geçen eserler
sınıflandırılmıştır.
Altıncı bölümde, 1949 ile 2005 yılları arasında, yarım asırlık bir dönemi
kapsayan yayınları bibliyografyası oluşturulmuştur.
Ve son olarak yedinci bölüm konunun değerlendirmesinin yapıldığı son
bölümdür.
I.2.KAYNAK VE YAYINLAR
Çalışmamız bibliyografik yöntem olarak Semavi Eyice'nin yayınları çeşitli
kütüphanelerden (ĐSAM, Millî Kütüphane, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, Đstanbul
Üniversitesi Kütüphanesi, Đstanbul Belediyesi Atatürk Kütüphanesi, YKY
Kitaplığı, Yıldız Sarayı Kütüphanesi, M.Ü.Güzel Sanatlar Fakülte Kütüphanesi.........)
toplanmış, fotokopi yapılmıştır.Bu çalışma sonucunda bibliyografya
5
oluşturulmuştur. Bu bibliyografyadaki tezin amacına hizmet eden makaleler
incelenmiş, çok sayıda makalenin bu tezde yer almasının imkansızlığı Eyice'nin
çalışmalarının özetle ele alınmalarını gerektirmiştir. Eser seçiminde, Eyice'nin orijinal
görüşlerinin yer aldığı makalelere öncelikle yer verilmiş, bunun yanında ele aldığı
konuların çeşitliliğini bizlere gösterecek makalelerin seçimine özen gösterilmiştir. Bu
veriler ışığında yaptığı çalışmalardan önemli bulunan seksen üç makalesi
seçilmiştir.Bu makaleler okunduktan sonra ve her bir makalenin tanıtımı yapılmış ve
Türk sanatına katkısı belirlenmeye çalışılmıştır.
6
ILSEMAVĐ EYĐCE'NĐN HAYATI
ILI.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN AĐLESĐ VE ÇOCUKLUĞU
Semavi Eyice Rûmî takvime göre 21 Kânunuevvel 1339 tarihinde Đstanbul
Kadıköy'de Mehmet Kamil Bey ile Hatice Hanım'ın ikinci oğlu olarak dünyaya
gelmiştir.
Eyice'nin doğum tarihinin milâdî yılda hangi tarihe rast geldiği konusu, rûmî
takvimin milâdî takvime çevrilmesi sırasında yaşanan karmaşadan dolayı, biraz
tartışmalıdır. Bu karışıklığı ve milâdî takvim de hangi gün doğduğunu Eyice şu
şekilde açıklamaktadır:
"Nüfus cüzdanım eski nüfusa göre 21 Kânunuevvel 1339 idi. 1339 Osmanlı
devleti sonlarına doğru kabul edilen Rûmî takvimdir. Şimdiki takvime çevrilirken
21 Aralık 1923 diye yazılmış,halbuki 10-15 sene evvel yenileri ile değiştirilirken
Nüfus Dairesi bu kaydı 9 aralık 1923 yaptı.Ancak bu dâ aslında doğru değil; şöyle
ki Haydarpaşa çayır yangını esnasında bizim evimizde yanmış ve bu yangın olduğu
sıralarda annem bana beş aylık hamileymiş.Bu yangın tarihi 29 temmuz 1922'dir.Şu
halde bu tarihe 4,4-5 ay ilave edilince 9 Aralık 1922 oluyor.Diğer bir husus
annemin anlattığına göre Đstanbul'daki işgal kuvvetleri çekilip,Türk ordusu geçit
yaparken bütün halk alkış yaparken ben annemin kucağında "şaşa..şaşa..."diye
bağırıyormuşum.Bu dönem 6 ekim 1923 tarihine denk düştüğüne,ben 11 aylık bir
bebek olarak şaşa..şaşa...diye bağırabileceğime göre benim birçok yayında geçtiği
gibi 1923 tarihli doğum tarihine sahip olmam çok yanlıştır.Diğer taraftan evimiz
çayır yangını esnasında yandığı için nüfus cüzdanım 1 yıl sonra çıkarılmış,gerçek
doğum tarihim karmaşık bir hal almıştır.Gerçek doğum tarihim 9 Aralık 1922'dir."
Kendisinin de beyanı ile doğum tarihi 9 Aralık 1922'dir. Fakat Semavi Eyice "
Nüfus kartımda 1923 olduğu yazılı olduğu için bu tarihi esas kabul ediyorum"
demektedir.
7
Babası Mehmet Kamil bey Amasra'nın köklü denizci ailelerinden biri olan
Eyiceoğulları'na mensuptur. Baba tarafından dedesinin Đstanbul'a yerleşme kararı
Semavi Eyice tarafından şu şekilde anlatılmaktadır:
"Dedem, 'Hanım' diyor, 'bizim üç oğlumuz var; buradan çıkalım. Bu
çocuklar burada kalırsa ya balıkçı olurlar ya da kayıkçı; biz Đstanbul'a
gidelim."
Semavi Eyice'nin dedesi ve babaannesi, üç oğluyla 1890'h yıllarda Đstanbul'a
gelirler, Cibali, Küçükpazar yöresine yerleşirler. Dede Eyice marangozluk ve
dülgerlik yaparak ailesini geçindirmeye çalışır. Semavi Eyice'nin babası olan büyük
oğul Mehmet Kâmil Bahriye Mektebi'ne, ortanca oğul Tıbbiye'ye başlar. En küçük
oğul ise bir süre sonra okul çağı geldiğinde bahriyeye girecektir.
Annesi Hatice Hanım Amasra eşrafından Hacı Đbrahim Bey'in kızıdır. Semavi
Eyice anne tarafından dedesini şu şekilde anlatmaktadır:
"Anne tarafından dedem kafasında sarığı olan, fakat bir o kadar da
cumhuriyete destek veren ve son nefesine kadar o kasabada cumhuriyeti
müdafaa eden bir kişiydi."
Mehmet Kamil Bey bir süre sonra Cibali'den ayrılır ve Kadıköy'e taşınır.
Eyice burada Kadıköy'de dünyaya gelir. O günlerde Haydarpaşa'da çıkan bir yangın,
ailenin yeni kurduğu evlerinin yanmasına neden olacaktır; yangını sıkıntılı yıllar
izler. Mehmet Kamil Bey, çocuklarının okuma çağı geldiği yıllarda Deniz
Kuvvetleri'nden emekli olur, deniz işletmeciliği, kaptanlık, liman idaresi, 1928
yılında Van Gölü'ndeki küçük tersanenin amirliği gibi görevler yüklenir.
Kadiköy'de dünyaya gelen Semavi Eyice çocukluğunu ve gençliğini
Kadiköy'de geçirir. Okul çağı geldiğinde Semavi Eyice Saint Louis ilkokuluna
başlar.Ağabeyi ise Saint Joseph'in Đlkokul bölümünde okumaktadır. O günlerde
yabancı okullara karşı bir kampanya başlatılmıştır. Bunun üzerine bir süre sonra
8
kapatılma aşamasına gelinen Saint Louis Đlkokulu'ndan ayrılan Eyice, bir sure Saint
Joseph Lisesi'ne devam eder. 6. sınıftan sonra Galatasaray Lisesi orta kısmına geçer.
Bu yılları Semavi Eyice şu şekilde anlatmaktadır:
"Evimiz Kadıköy'deydi. Benim çocukluğum ve gençliğim Kadıköy'de
geçti. Saint Joseph'te dersler erken saatte başlardı. Biz, ağabeyimle birlikte
Moda'ya yayan giderdik; öğleyin yemek için eve gelir, sonra geri dönerdik.
Akşam eve geldiğimizde hava kararmış olurdu. Ben dördüncü sınıfa kadar
yabancı okulda okuduktan sonra babam 'Bu işin sonu kötü, yabancı okulları
kapatacaklar' dedi; ben Galatasaray'a geçtim ve 1943'e kadar Galatasaray'a
devam ettim."
IL2.SANAT TARĐHĐNE ĐLGĐSĐNĐN DOĞUŞU
Semavi Eyice'nin eski eserlere olan ilgisi ilkokul yıllarında başlar ve sonraki
yıllarda da devam eder. Yedinci sınıftayken bir öğretmeninin sınıfa dağıttığı "tarihte
önemli savaşlar" konulu ödevde Đstanbul'un kuşatılması konusu Eyice'ye düşmüştür.
"Ben Đstanbul'un muhasarasını öğrenmek için kitaplar karıştırmaya
başladım. Rahmetli doktor amcam da tarihe meraklıydı. Doktor olmakla
beraber epeyce kitabı vardı. Ben ondan Mamboury'nin Fransızca Seyahat
Rehberi'ni aldım. Surların yapısını ve mimarisini bu kitaptan tetkik ettim;
oturdum bir ödev yazdım. O seyahat rehberinin sayfalarını karıştırırken
camiler ve kiliseler de ilgimi çekmişti. O günden sonra ben yola çıktım.
Nişantaşı'nda oturan Ahmet adında canciğer bir arkadaşım vardı. Onunla
beraber bir tramvaya bindik ve Đstanbul'u keşfe çıktık, cami, kilise, ne varsa
dolaşıyorduk. Dolaşırken elimdeki kağıtlara bir takım notlar alıyordum."
Semavi Eyice'nin merakından bir şekilde haberdar olan öğretmenleri de
kendisini desteklemiştir. Fansızca öğretmeni Mösyö Coubert ve tarih öğretmeni Cavit
Baysun kendisini etkileyen öğretmenleridir. Semavi Eyice Fransızca öğretmeni ile
olan iletişimini şöyle anlatmaktadır:
9
" Sekizinci sınıftaydık. "Askeri Müzeyi gördünüz mü?" dedi. Askeri
Müze o zaman Aya Đrini. Çocuklardan bazıları "gördük" dediler. "Orada ne
var dikkatinizi çeken" diye sordu hocamız. Kimisi "silahlar var" dedi, kimisi
"heykeller var" dedi, ben "apsis kısmında bir tane mozaik haç var" dedim.
Onun üzerine "Đşte kültür budur" dedi hocamız. "Mesele yalnız önünde duran
şeye bakmak değil, birazda etrafında ne var hissetmek görmektir" dedi." Tarih
öğretmeni Cavit Baysun ile olan iletişimini şu şekilde anlatmaktadır:
"Cavit Baysun ders sırasında "Bazı tarihçiler ilk Fatih Camii'nin
mimarı olarak bir Rum'u gösterir" dedi. Ben arkadar "Christodulos" diye
seslendim. "Kim söyledi onu" dedi. Onun üzerine arkadar Nejat "Semavi
söyledi" dedi. Hocamız bana döndü ve nereden biliyorsun sen bunu dedi. Ben
hıh mık derken Nejat "Efendim onda Đstanbul'daki bütün eski eserlerin fişleri
var" dedi. Bu hocanın bayağı hoşuna gitti, dersten çıkarken de "sen ne
olacaksın" diye sordu. "Pederim mülkiyeye, siyasal bilgilere gidip hariyeci
olmamı istiyor" dedim. "Yok efendim, işte hepiniz böyle oluyorsunuz, bir işe
hevesleniyorsunuz, ondan sonra bırakıp başka meslekler yöneliyorsunuz" diye
söylendi Cavit Baysun".
Semavi Eyice, uzun seneler sonra profesör olan Cavit Baysun'nun
asistanlığını da yapmıştır.
II.3.KĐTAPLARA ĐLGĐSĐ
Boş zamanını ve tatil günlerini Đstanbul'u gezmeye ayıran Eyice'ye artık
Mamboury'nin kitabı yeterli gelmemektedir. Mamboury'nin kitabının
bibliyografyasını çıkarır ve almak istediği kitapların bir listesini yapar.
"Bugün bu kitaplara bakıyorum da dehşete düşüyorum. Şimdi
milyonlar değerinde olan bulunması imkansız kitaplardı. Ben bu kitapların bir
listesini çıkardım ve Hachette Kitabevi'ne gittim. Hachette'deki adamlar bu
kitaplar burada bulunmaz dediler. Bunun üzerine ben Yüksekkaldırım'a
10
gittim. O zamanlar eski kitap satanlar Yüksekkaldınm'da bulunuyordu;
dolaşmaya başladım. Kuledibi'nin karşısında bir tane bina vardı, onun alt katı
kitapçıydı. Orada çıtı pıtı bir Rum kızı vardı; elimdeki listeye baktı, o da
şaşırdı. Biraz daha yaşlıca olan ağabeyine seslendi. Ağabeyi geldi, listeye
baktı; 'Bunları kimin için arıyorsun?' diye sordu. 'Kendim için' dedim.
Sonradan onunla çok iyi dost olduk. Adı Patriarkhis idi ve o da Bizans
meraklısı idi. Hatta sonraları Bizans üzerine makaleler de yazdı. Ben o gün
aradığım kitapların hiçbirini bulamadım".
Bu tarihten sonra Semavi Eyice'nin içine bir kitap kurdu girmiştir
artık.Yüksekkaldırım'daki, Bayezîtdaki birçok kitapçıyla tanışır. Sürekli kitap
almakta ve Đstanbul'u dolaşmaktadır o günlerde. Bu arada sık sık Hachette
Kitabevi'ne uğramakta ve Fransızca yayınları takip etmekte, elindeki paraya göre
bunları satın almaya çalışmaktadır.
"Bütün kitapçılar beni tanıdılar. Ben boş vakitlerimde onların
dükkânlarına sırayla giderdim; oturur sohbet ederdik. Hepsi de kültürlü
insanlardı- sonradan birtakım ayaktakımı türedi. Hatta ben bir ara Yapı Kredi
için yaptığım bir konferansta bu kitapçıları anlattım. Đçlerinde bir Yerasimos
vardı, dükkânı Alman kulübü Teutonia'nın karşısındaydı. Ben o sıralarda
Patrik Konstantin'in Đstanbul üzerine olan bir kitabını arıyordum. Kitabın aslı
Rumca'dır, sonra Fransızca'ya çok sonraları da Đngilizce'ye çevrilmiştir.
Gittim Yerasimos'a, 'Sende Constantiniade var mı?' diye sordum. 'Yok ama
bakarız' dedi. O günlerde kitap meraklısı bir hocamız vardı; bana
Constantiniade'a bir liradan fazla verme dedi. Bir gün yine Yarosimos'a
uğradım, bana Constantiniade'in tertemiz, pırıl pırıl bir nüshasını gösterdi.
'Kaç para?' dedim, '3.5 lira' dedi. Kafam kızdı. 'Sen benden bu kitabı istiyorum
diye çok para istiyorsun almıyorum!' dedim kızdım ve bir daha onun
dükkânına gitmedim. Aradan aylar geçti. Bir yılbaşı gecesi ben bir
akrabamızda misafir kalmıştım. Önce sinemaya gitmiştik, sonra da ben orada
kalmıştım. Ertesi sabah, Đstiklâl caddesinde vitrinlere baka baka eve
dönüyordum. Yılbaşı ertesi olduğu için her yer sessizdi. Draperi Kilisesi
11
önündeki fotoğrafhanenin vitrinlerine bakıyordum ki biri bana 'Yeni yılını
tebrik ederim' dedi ve elini uzattı. Döndüm baktım, Yerasimos'tu. Đhtiyar
adam, elini sıktım... Ondan sonra dükkânına gittik. Bana, 'Ne istiyorsan ver'
dedi ve o kitabı verdi. Kitap sağlamak hususunda hiçbir vakit
unutamayacağım biri de Bayezitda Elektrik Đdaresi yanında dükkânı olan
Nişanyan idi. Bizleri ilgilendiren yerli ve yabancı her yeni çıkan kitaptan
birkaç nüsha getirtir ve meraklısı dükkânına girdiğinde hiçbir şey söylemeden
önüne koyardı. Müşterilerden peşin ödeme de istemezdi. Beğendiğiniz kitabı
hiçbir şey ödemeden alır götürürdünüz. Bir daha gidildiğinde, Nişanyan
mazlum bir edayla 'Acaba bugün bir şey verebilecek misin?' diye sorardı.
Türkçe eski kitaplar hususunda Đsmail Efendi, Raif Yelkenci Bey ile ünlü
Nizamettin Aktuç Bey'in yaptıklarını unutamam. Rahmetle andığım bu
kitapçılar ve daha birçokları, son derece tok gözlü satıcılardı, eski kitapları
arayan ve okuyanlara yardımdan zevk alırlardı. O devrin esnafı da başka
türlüydü".
II.4.YÜKSEK ÖĞRENĐMĐ
Semavi Eyice 1943 yılında Galatasaray Lisesi'nden mezun olur. Babası
hariciyeci olmasını istemektedir. Semavi Eyice'nin arkeoloji, sanat tarihi okuma
kararını babası anlayışla karşılar. 1933 yıllarına doğru yayınlanan Atatürk'ün ünlü bir
telgrafı Semavi Eyice'yi etkileyen bir diğer faktördür. Atatürk Ankara'dan yola çıkıp
Konya'ya geliyor ve buradan Başbakan Đsmet Đnönü'ye bir telgraf çekiyor. Bu
telgrafın birinci maddesi şöyledir "gezdiğim gördüğüm yerlerde bazı arkeolojik
kazıların yabancılar tarafından yapılmakta olduğunu gördüm, bundan böyle bunları
Türk gençleri yapsın. Şu halde Milli Eğitim Bakanlığı bazı Türk gençlerini Avrupa'ya
göndersin, bunlar arkeoloji eğitimi görsünler, kazıları onlar yapsınlar"; ikinci maddesi
ise "gezdiğim gördüğüm yerlerde Türk eserlerinin harap durumda olduğunu gördüm,
bilhassa Konya'dakiler perişan bir halde... Bunların restorasyonu için Vakıflar
Đdaresi'ne gerekli talimatın verilmesi fakat ezeli emirde bunlar asker işgali
12
altında, bunların asker işgalinden çıkarılmaları gereklidir". Arkeoloji ve sanat tarihi
okuma kararını Semavi Eyice şöyle anlatmaktadır:
"Kafama soktuğum bir husus vardı. Türkiye'de Bizans sanatını bilen
tanıyan yok, hoş Osmanlıyı da bilen yok ya, bu dallarda ben diplomalı uzman
olacağım diyordum...ben de tutturdum, dedim ki bu yabancı konularda da
Türklerden uzman çıkması lazım. Bizans sanatı, Yunan, Roma sanatı eseri
bizim yurdumuzda madem var, biz tektik edelim, biz yayınlayalım. Bunun
yüksek tahsilini yapacağım diye ısrar ettim ".
Dönemin şartları içinde Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde bulunan
arkeoloji kürsüsündeki eğitimin yetersizliği karşısında Semavi Eyice yurt dışına
çıkma kararını almıştır. O yıllar Đkinci Dünya Savaşı yıllarıdır ve bu tür bir eğitim
için Almanya'dan başka bir yer yoktur. Eyice Almanya'ya gitmeye karar verir.
Almanya'ya gidebilmek için uzun formaliteler sonucu Ankara'dan izin alınır ve
Ekim'in 18'inde yola çıkar.
"Ben o tarihe kadar Alman kültüründen uzak büyümüştüm. Fransızca
eğitim almıştım ve Galatasaray'dayken ikinci dilim Đngilizce idi. Trene bindim
ve Berlin'e gittim. Ama Berlin o günlerde oturulacak gibi değildi. Hava
hücumları oluyordu. Bir süre ufak bir kasabada kaldım ve orada yaşlı bir
hanım öğretmenden Almanca öğrendim."
Almanca'yı iyice öğrenen Eyice, Almanya'da ilgi duyduğu konuda eğitim
veren bir üniversite aramaya başlar. Bu yıllar Đkinci Dünya Savaşının tam ortalarıdır.
Götingen Üniversitesi'nde Alphonse Maria Schneider olduğu için okumak istemesine
rağmen bütün savaş yaralılarının orada tedavi görmesi nedeniyle okuyamamıştır.
Yedi - sekiz üniversite dolaştıktan sonra Semavi Eyice Viyana Üniversitesi'nde bir
oda bularak yerleşir, ilk sömestri orada okur.
"Ben orada bir dönem okuduktan sonra, tatilde Türkiye'ye gideyim,
denize girerim diye düşünüyordum. Tam o sırada, 1944 yılında Türkiye
13
bizlere haber vermeden Almanya ile tüm ilişkilerin kesti. Bereket ben sigara
içmiyordum. Bize verilen karnede ben sigara hakkımı yiyecekle
değiştiriyordum. Bir de bize Türkiye beşer kiloluk yiyecek paketleri
gönderirdi. Bu yardım, Türkiye münasebetlerini kesmiş olmasına rağmen son
dakikaya kadar geldi."
Semavi Eyice 1945 yılında eğitimini sürdürmek için Berlin'de bulunmaktadır.
Orada ikinci sömestri okur. Savaşın son günleri içinde Berlin'in işgali gündeme
geldiğinde Eyice ve arkadaşları Türkiye'ye dönmek üzere Danimarka'ya geçer.
Danimarka'da bir süre tutuklu kalan Türk vatandaşları bu ülkeden Đsveç'e geçerler ve
bir Kızılhaç gemisiyle Türkiye'ye doğru yola çıkarlar.
"Gemide bizden başka Almanya'dan çıkmış ve çeşitli ülkelere
dağılacak insanlar da vardı. Arjantinliler vardı, kendilerini Türk olarak
gösterip, toplama kamplarından canlarını kurtarmış Yahudiler vardı,
Đtalyanlar, Hollandalılar... O günlerde savaş devam ediyordu, bitmesine az
kalmıştı ama sürüyordu. Gemi o yüzden kıyıları takip ederek ve çeşitli
milletlere mensup insanları yollarda bıraka bıraka bir buçuk ay içinde
Türkiye'ye geldi."
Semavi Eyice, Türkiye'ye döndüğünde Đstanbul Üniversitesi'nin sınavlarına
çalışır. Önünde on gün gibi kısa bir zaman vardır fakat o yine de başarılı olacak ve
1948 yılında mezun olduğu Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Kürsüsü'ne devam
etmeye hak kazanacaktır. Almanya'dan dönmüş olduğu halde hiç sene kaybetmeden
mezun olabilen Semavi Eyice lisans tezinde Alman hoca Ernest Diez ile çalışmıştır.
Kendisi ilk önce Diez'e sebiller konusunda bir seminer ödevi hazırlamış daha sonra
"Đstanbul Minareleri" konulu bir bitirme tezi yapmıştır. Bu tezin hazırlanışını şöyle
anlatmaktadır:
"Bütün derslerimi vermiş olduğum için dördüncü sene serbest
kalmıştım. Elimde fotoğraf makinesi gezmeye başladım, fakat o senelerde de
Türkiye'de kesinlikle film bulunmuyor. Savaş sonrası dönem hiç bir mal
14
Avrupa'dan gelmiyor. Elimde birkaç bayat filmle, Zeiss marka bir makineyle
sokak sokak gezip minare tespit ediyordum. Fazla kütüphane de yoktu. Benim
tezin baş kısmında yirmi beş otuz sayfalık etraflı bir giriş vardır".
Semavi Eyice 1948 yılında Sanat tarihi ve Arkeoloji Bölümünden Đstanbul
minareleri hakkındaki teziyle mezun olur.
IL5.ÇALIŞMA HAYATI
Semavi Eyice 1948 yılının sonuna doğru Sanat Tarihi bölümünde,
Avusturya'dan bölüme katılmış olan, Türk-Đslam sanatı dersi veren profesör Ernest
Diez'in yanında asistan olarak çalışmaya baslar. Bir süre sonra Bizans sanatı tarihi
öğretim üyesi Prof. Schweinfurth'un asistanlığını yapar. Đslâm sanatı derslerinde Prof.
K. Erdmann'ın yardımcısı olan Eyice, Edebiyat Fakültesi'nde her yıl konferans
şeklinde dersler veren Prof. A. Gabriel'in bu derslerini Fransızca'dan, Schweinfurth
ve Erdmann'ınkileri Almanca'dan Türkçe'ye çevirir. Yaz aylarında da Türkiye'nin
çeşitli yerlerinde incelemeler yapar.
Arkeolojiye olan meraki nedeniyle 1950-1953 yılları arasında ise Arif Müfit
Mansel'in başkanlığını yürüttüğü Side kazılarına katılan Eyice, bu kazılarda Bizans
eserleri ile ilgilenir. Dört yıl asistanlık devresinden sonra, Semavi Eyice 1952 yılında
"Side'nin Bizans Dönemine Ait Yapıları" başlıklı teziyle doktorasını verir. 1954
yılında eşi Kâmran Yalgın ile evlenir.
Eyice doktora tezini verdikten sonra doçentlik tezi için çalışmaya başlar.
Đstanbul'dan bir konu alarak 1955 yılında doçentliğini verir ve askere gider. Bu
dönemi Semavi Eyice şu şekilde anlatmaktadır :
"Doktoramı tamamladıktan sonra doçentliğe başvurdum ve bundan
sonra ayak oyunları da başladı; çünkü o zamanlar kadroya bağlıydınız ve
kadro bir tane vardı, başkalarını o kadroya almaya çalışıyorlardı. Askere
gitmek üzereyken doçentliğe müracaat ettim. Bir doçentlik tezi hazırladım
verdim ve askere gittim. Ben askerdeyken Đstanbul'da Bizans kongresi
15
yapıldı, ben o kongrenin sekreterliğini yapıyordum. O sırada 6-7 Eylül
olayları oldu. Bunların yanında bir de "Đstanbul" adında Fransızca bir kitap
hazırladım. O dönemde hem yedek subaylık yapıyordum hem de kitabımın
baskısı ile ilgileniyordum. Yedek subayken "Son Devir Bizans Mimarisi"
başlıklı tezim ile doçentlik imtihanına girdim. Terhis olduğum sırada doçent
unvanına sahiptim".
Semavi Eyice, terhis olduktan sonra üniversiteye döner. Kendisi ilk çalışma
yıllarını şu şekilde anlatmaktadır :
"Önceleri hocasızlık yüzünden dersleri aksayan öğrencilere ben ders
veriyordum. Bizans sanatı, hatta Osmanlı sanatı dersleri bile verdim. Yalnız
imza salahiyetim yoktu. Bir de o zamanlar Osmanlı mimarisi pek
okutulmazdı. Sâsânî sanatı diye tutturulmuş gidiliyordu. Birazcık
Selçuklular'a gelinmişti o kadar. Onun üzerine ben bir fikir attım ortaya...
Đmzasız ve imtihansız Osmanlı Mimarisi dersi, "Đsteyen gelsin" dedim. Onun
üzerine bizim Anfi tıklım tıklım dolmaya başladı. Gayet metodik bir şekilde
bu dersi veriyordum. Çocuklar da hakikaten öğrenmek istiyorlar... Esas
Bizans sanatının dışında haftada 1,5 saat bu dersi vermeye başladım."
Semavi Eyice, sivil hayattaki görevinin başına döndükten 1,5 yıl sonra, 1958
yılında eşi Kâmran hanimefendi ile birlikte Münih Üniversitesi'ne gider. Humboldt
bursunu kazanan Eyice, 13 ay süre ile buradaki derslere girer. Kitap tutkusu burada
da sürmektedir. Bir yandan dersleri takip ederken boş zamanlarını kitap toplamaya
ayırmıştır. Eyice 1959 yılında Türkiye'ye, Đstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Kürsüsü
'ndeki görevine döner. Bu tarihlerde Bizans ile ilgili dersler vermeye başlamıştır.
"Osmanlıya da merakım vardı. Fırsat buldukça Osmanlı'yı da
anlatırdım. O günlerde bir de baktım ki öğrenciler iyice tuhaf... Sâsânî
sanatını, ata binişlerini öğreniyorlar ama Mimar Sinan'ı bilmiyorlar. Ben
bunun üzerine kendiliğimden bir ders koydum. Haftada bir saat devam
16
zorunluluğu, yoklaması ve imtihanı olmayan Osmanlı Sanatı dersi
veriyordum. Katılım oldukça fazlaydı ve en sevindirici tarafı, katılan
öğrencilerin bir kısmının sanat tarihi dalı dışından olmalarıydı."
Semavi Eyice 1963 yılında profesörlük kadrosu boşaldığında profesör olmak
için çalışmalarına başlar. Aynı yıl içinde Edebiyat Fakültesi'nde Bizans Kürsüsü
adında yeni bir kürsü kurulmuştur. 1964 yılı ise onun, "Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-
Đçtimaî Bir Müesesesi: Zaviyeler" başlıklı takdim tezi ile profesör olduğu yıldır.
YÖK'ün kuruluşuna kadar bu kürsüde çalışan Eyice, YÖK'ün Bizans Kürsüsü'nü ve
benzeri bazı kürsüleri birleştirip Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'ne çevirmesinden
sonra bu bölümün başına getirilir.
"Türkiye'de aşırı uçta olan birtakım kişiler her ne kadar Bizans
sanatının bize lüzumu yok diyorlarsa da ben, Türkiye'de Türk'ten bir Bizans
sanatı uzmanı olmasını uygun görüyorum. Ben bu konuda okumak için gittim
yurtdışına, Türkler'den de bu konuyu yapabilecek birinin olduğunu göstermek
için. Ben yalnızca Bizans sanatıyla kalmadım, Osmanlı ve Selçuklu sanatıyla
da uğraştım, seyyahlarla da uğraştım; hatta yakın tarih üzerine çalışmalarım
da vardır."
Đlk maaşını 1948 yılının aralık ayında alan Semavi Eyice, fiilen 43 sene
Edebiyat Fakültesinin çeşitli kademelerinde görev yaptıktan sonra 67 yaşına
geldiğinde emekli olur.
Prof. Dr. Semavi Eyice 1991 yılında üniversiteden emekli oluncaya değin
birçok yurtdışı etkinliklere de katılır. Almanya'da Bochum Üniversitesi'nde Fransa'da
ise Sorbonne ve College de France'da, Đsviçre'de Geneve Üniversitesi'nde dersler
veren Eyice, Bruxelles, Münih, Mainz, Münster, Berlin, Roma, Ravenna, Venedik,
Ohri, Bükreş, Selanik Belgrad ve Washington'da da konferanslar verir.
17
Akademik kariyeri ve bilimsel çalışmaları Eyice'nin ne kadar iyi bir sanat
tarihçisi olduğunu ortaya koyuyor. Kafasındaki sanat tarihi olgusunu anlatırken
şunları söylüyor:
" XIX. yüzyılda moda olmuş kötü bir Alman metodu vardır: Şekil
analizi. Ben böyle bir sanat tarihine taraftar değilim. Benim görüşüme göre
sanat tarihçisi, bir tarihçi gibi araştırmak zorundadır. Kültür tarihi genel
tarihin bir parçasıdır, sanat da kültür tarihinin bir parçasıdır. Bütün bunlardan
sıyrılıp da bir tabloya bakarak Đsa'nın kaşı şöyle, gözü böyle ile sanat tarihi
olabileceğine inananlardan değilim. Ben Atatürk'ün, eski eserler için
düşündüğü ve istediği şeylerin, yani kendi kültürümüze yabancı olmakla
beraber yaşadığımız topraklardaki tarih ve medeniyet izlerini bir Türkün de
tanıyıp inceleyebileceği ve yine kendi medeniyetimizin eserlerini de
yaşatmaya gayret edebileceği düşüncesini yerine getirmeye çalıştım. Bu iki
programı, yıllarca Trakya ve Anadolu'da Bizans ve Türk eserlerini inceleyip,
önemli bulduklarımı yayınlamak suretiyle gerçekleştirdim. On iki yıl
Toroslar'da eski ören yerlerinde araştırmalar yaptım. Balkanlar'da kalmış Türk
eserlerini de derledim. "Kovulduğum" Anıtlar Kurulu'nda da Đstanbul ve
Đstanbul dışındaki pek çok eski eserin kurtarılmaları için çabalarım oldu. Hatta
bazı çok değerli mimarî eserlerin mahvına yol açacak girişimlere, Sinan'ın
yapısı Mağlova Kemeri örneğinde olduğu gibi tek başıma karşı çıktım. Fakat
artık biraz geç de olsa anladım ki, bütün bunlar boşunaymış".
Eyice'ye Tarih Kurumu'ndaki görevi ve buradaki tecrübesini sorduğumuzda
biraz kırgın bir gülüşle yaşadıklarını anlatıyor:
"Ben yetmişli yıllarda Tarih Kurumu üyeleri tarafından üye olmak için
bulunmamı desteklemişler. Beni kuruma bir daha aldılar. Evvelki seneye
teklif edildim ve seçildim. 14 sene süren üyeliğim sırasında epeyce çalıştım.
Konferanslar verdim, makaleler yazdım; yeni çıkan eserlerin tanıtma
yazılarını hazırladım, yurt dışında Tarih Kurumu adını Türk Kültürünü
tanıtmaya çalıştım. Fakat bunun ardından arkeolojiyle ilgilenenlerin hepsini
18
Tarih Kurumu'ndan 1983'te tasviye ettiler. Ben, Ekrem Akurgal, Jale Đnan,
Afif Erzen, hepimiz ayıklandık. Aradan dört beş yıl geçti. Oradaki bazı
arkadaşlar 'Semavi olmadan olur mu.' diye düşünmüşler ve benim orada kadar
biraz kırgın olduğum için hiçbir etkinlikte bulunmadım. Yalnızca genel kurul
toplantılarına gittim. Ben 1983'te niye atıldığımın hesabını sormak istiyordum.
Bazı girişimlerde bulunacak oldum. Ardından benim Tarih Kurumu'ndan
çıkarıldığımı bildiren bir yazı aldım. Tamam bitti..."
Prof. Dr. Semavi Eyice'nin doğru bildiklerini söylemesi, baskılar karşısında
yılmaması, buna dayanamayanların onu görevinden almalarıyla devam eder. Bunun
en son yaşananı ise 1997 yılında Eyice'nin Kültür Bakanlığı'ndaki işine son
verilmesidir.
"En sonunda kapının önüne de konuldum. 38 sene Anıtlar Kurulu'nda görev
yaptım ve bu kadar geçmişi olan tek üye bendim. 1958 yılından beri bu görevi
yapıyordum. Altıyüz'e yakın, belki daha da fazla yayınım var. Legion
d'Honneur Madalyası sahibiyim. Alman Arkeoloji Kurumu'nun doğal
üyesiyim, Belçika Krallık Akademisi'nin üyesiyim. Bu milletin kültürüne bu
kadar hizmet etmenin mükafatını böyle gördüm. Ben daha ne söyleyeyim..."1
1 Amiral Fahri ADNAN, Türk Tarih Kurumu Kuruluş Amaçları ve Çalışmaları, Ankara:Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 1983, s. 718-737.
Yasemin AKÇAOĞLU, "http://www.semavieyice.com/",2004.
" Semavi Eyice", Ana Britanica, Đstanbul: Ana yayıncılık, C.8, 1987, s.404.
Çağatay ANADOL," Semavi Eyice", Đstanbul dergi, Tarih Vakfı, S: 12, 1995, s. 16-20.
Oktay ASLANAPA," Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünün kuruluşunun otuzuncu Yıldönümü-Prof. Dr. Semavi Eyice'nin Yayınları-, Sanat Tarih Yıllığı, C.VI ,(1974-1975)s. 10-15."
Saadet BAYKAL, "Özyaşamöyküm", Yaşamöyküm-Salı Toplantıları, Đstanbul: YKY(2001- 2002), Haziran 2004, s.73-103.'
" Semavi Eyice", Büyük Ansiklopedi,Đstanbul:Milliyet Yayınları, C.5, Yıl: 1990,s. 1639.
" Semavi Eyice", Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Đstanbul.Gelişim Yayınları, C.7, 1988, s.3930. " Semavi Eyice", Büyük Saatli Maarif Takvimi, 2 Aralık 2003.
"Bizans Sanatı Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Semavi Eyice'nin Bizans Sanatı ile Đlgili Yayınları", Cumhuriyetin 50. yılına armağanı, Đstanbul, 1973, s. 421-428.
"Doç Dr. Semavi Eyice'nin biografısi- Doç Dr. Semavi Eyice'nin başlıca Yayınları", Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Kürsü ve Enstitüsü'nün Öğretim ve Araştırma Çalışmaları, 1943-1962, Đstanbul 1962, s. 97-102.
Cemile Garan, "Prof. Dr. Semavi Eyice Kimdir?", Sanat Olayı, S: 59 ,Nisan 1987, s.35. ■________, "Prof. Dr. Semavi Eyice ile toprak Üstü Çalışmalar Üzerine" ,Sanat Olayı ,S:59,
Nisan 1987 (bsk. 4 aralık 2001), s. 35-37.
"Semavi Eyice",Günümüz Türkiyesinde Kim Kimdir/VVho's Who in Turkey,(2.baskı), Đletişim yayınları, 1987-1988, s.270-271.
"Semavi Eyice", Hürriyet Gösteri, S:200, Ağustos-Eylül 1997, s.56.
"Anıt tarihçi-Semavi Eyice", Historian of ĐstanbuPs Monuments, Kasım 1995, s.37-40.
Alpay Kabaçalı,"Bizans Sanat Uzmanı, Tarihçi, Arkeolog Semavi Eyice-Đstanbul Tutkusu",
Cumhuriyet ,10 Temmuz, 1989, s. 16.
"Semavi Eyice", Meydan Larousse, Đstanbul:Meydan Yayınevi, C.4, Yıl: 1978, s.467
Mahmut Şakiroğlu, Prof.Dr.Semavi Eyice Bibliyografyası, Ankara:Turhan Kitapevi,1991.
_________________,'Trof.Dr.Semavi Eyice Bibliyografyası", Semavi Eyice Armağanı,
Đstanbul :TTOK, 1992.
N. Uluaba," Semavi Eyice", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C. 1, 1997, s.572.
Emsal Sarıahmetoğlu, "Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir ÇınanSemavi Eyice",Sesamos, y.y.
"Semavi Eyice", Skylife ,Yıl:13, S:151, Kasım ,1995, s.37-40.
Gökhan Tok, "Sanat Tarihinden Tarihe Bizanstan Osmanlıya Bilimden Kültüre Semavi Eyice", Bilim ve Teknik ,C. 30, S:353 , Ankara, 1997, s.82-89.
"Semavi Eyice", Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu Yayımcılık, 1983, C.4, s.2065-2066.
Erdem Yücel ,"Eyice, Mustafa Semavi" , Đstanbul Ansiklopedisi, C. V ,1971, s. 5434-5436.
20
III.CUMHURĐYET DÖNEMĐ KÜLTÜREL ORTAM
Bir kişiyi ve eserlerinin mahiyetini anlayabilmek için yetiştiği ortamla birlikte
dönemin kültür ve sanat atmosferini değerlendirmek gerekir. Yarım asırlık bir
dönemde birçok çalışmaya imza atmış Semavi Eyice'yi anlamak, eserlerinin Türk
kültür ve sanatına katkısını belirlemek onu ve yaşadığı devri tanımakla mümkün olur.
III. 1.CUMHURĐYET DÖNEMĐ KÜLTÜR VE SANAT
ANLAYIŞI
Cumhuriyet bir kültür devrimidir. Ama daha da geniş bir bağlamda
Cumhuriyet temelde bir kültür devrimi değil bir uygarlık devrimidir. Çünkü
Cumhuriyet radikal ve kökten bir uygarlık değişikliğidir. Bir uygarlıktan başka bir
uygarlığa kesin geçiştir. Başka bir deyişle Cumhuriyet bir anlamda tarihsel bir
kopmayla bir başka uygarlığa geçiş anlamına geliyor. Doğulu olmaktan çıkıp batılı
olmak, geleneksel olandan çıkıp modern olana geçmek Cumhuriyetle
gerçekleştirilmek istenen dönüşüm budur. Söylemesi bile fazla belki, Cumhuriyet
kültürü bir uygarlı değişikliğinin batılılaşarak, modernleşerek inşa etmek anlamına
geliyor. Öncelikle devletin örgütlendiği kamu alnından başlayarak, toplumu
Cumhuriyet kültürüyle yeniden inşa etmek amaçlanmaktadır. Türkiye'nin 1923
yılındaki koşulları Cumhuriyet kültürünün modernleştirici çabalarıyla çelişiyor gibi
görünse de uygarlık değişimi programının eksiksiz ve radikal bir biçimde hayata
geçirildiğini göz ardı edemeyiz. Batılılaşmanın ve/veya modernleşmenin sadece
siyaset, hukuk ve eğitim gibi kamusal ve kurumsal düzlemde değil, hayatın her
alanında yürürlüğe konulması başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet
kurucularının ödün verilmeden izlenmesini istedikleri bir politika olmuştur.2
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı izleyen yıllardan itibaren Atatürk'ün çabalarıyla
gerçekleştirilen geniş kapsamlı reformlar "Atatürk Devrimleri" diye adlandırılır. Her
alanda yapılan bu devrimler bir bütündür. Bu bütünlük Atatürk'ün dünya görüşüne,
2 Hilmi Yavuz, "Cumhuriyet Dönemi Kültür Tarihine Genel Bir Bakış", Cumhuriyet'in 75. Yılında Kültür ve Sanat Sempozyumu Bildirileri, Đstanbul:Sanat Derneği yayınları, 2000, s.9.
21
bilim, uygarlık, kültür ve sanat anlayışına dayanır. Kültür ve sanat alanındaki geliş-
meler izlenirken "bütünlük" ilkesinin gözönünde bulundurulması gereklidir. Devrim,
hemen hemen her alanı etkilemiş, kendi amacı doğrultusuna çekmiş, onlar yeni bir
dünya görüşüyle canlandırmıştır.
Atatürk dönemindeki tüm yeni oluşumlarda Atatürk'ün başlatıcı, yönlendirici,
hızlandırıcı varlığı ve gelişimi kıvançla izleyen keskin bakışı görülür. Yine de her sa-
nat dalında devrimci gelişim, kendi ileri hattında sürdürülmekte; bazen biri ötekinden
daha çok çaba, özveri, süre getirmekte, dolayısıyla o kesimde devrimin amacı ve tu-
tumu daha açık belirmektedir.3
Cumhuriyet'in ilanından sonra devrimlerin uygulanabilmesi için, saltanat ve
hilafetin etkilerinin silinmesi de gerekmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkele-
rinden biri olan halkçılık ve bunun doğal sonucu olan ulusal egemenlik, kültür ve sa-
nat politikasının karakterini oluşturuyordu. Bu politikanın ülkenin her yerinde herke-
se uygulanan bir program olması hedeflenmişti. Bu kültürün yaygınlaşmasındaki en
önemli mücadele alanlarından başlıcası eğitim alanıydı.4 Bu amaca hizmet için önce-
likle Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu) çıkarılmıştır.3
Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, öğretim ve eğitimin birliğini sağlamış ve
bunun yanı sıra medreselerin de kaldırılması gerekmiştir.5 Kültür alanındaki geliş-
melere hız kazandıran önemli bir inkılâp hareketi Arap harflerinin yerine yeni Türk
harflerinin kabulüdür.6
Atatürk'ün tarih ve dil alanındaki çalışmaları kültür alanında son derece
önemli etkiler yapmıştır. Güzel Sanatların tüm kollarında oluşan gelişmeler incelen-
diğinde, Cumhuriyet dönemindeki başarılı çalışmalar açıkça belirir. Devlet desteğinin
güzel sanatların gelişimindeki olumlu sonuçları görülür.
Resimlerinin konularını Anadolu'dan, Anadolu insanından, güçleri ölçüsünde
tuvallerine aktarmaya çalışmışlardır. Milli mücadelenin tarihçesini, devrimleri anla-
3 Unsal Yücel, Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk, Đstanbul 1983, s.417. 4 Hamza Eroğlu, Türk Đnkılâp Tarihi, Đstanbul 1982, s.304-308.;Sezer Tansuğ, Çağdaş Türk Sanatı, Đstanbul 1996, s. 157. 5 Unsal Yücel, Çağdaş Düşüncenin Işığında ATATÜRK, Đstanbul 1983, s.417. 6 H. Eroğlu; a.g.e., s.310.
22
tan resimler yaparak, inkılâba hizmet etmişlerdir7. Yıllık Plastik Sanatlar Sergilen ku-
rulmuş, en güzel eserlerin devletçe satın alınması sağlanmıştır. Alınan bu eserler dev-
let binalarına asılmıştır. Böylece, sanatçı hem maddî hem de manevî açılardan des-
teklenmiştir.
Aslında Türk sanatı, minyatür geleneğiyle resmi çoktan tanımıştı. XIX. yüzyı-
lın ilk yarısından itibaren Türk resim sanatı, üç boyutlu yağlıboya resme doğru uza-
nan bir çizgide ilerlemeye başlamıştır. "Türk Primitifleri" diye de anılan ve Enderun-
lu amatörlerden oluşan ilk kuşağın ardından, Natüralist üslûbu benimsemiş ressamlar
kuşağı gelir. Birçoğu asker kökenlidir. Bu grup, Türkiye'de geleneği olmayan bir sa-
nat türünün kurucusudur. 1883'de Sanayi-i Nefise Mektebi'nin açılması, 1910'da Av-
rupa sınavlarının başlatılması, 1914'de "Çallı Kuşağı" olarak da anılan Empresyonist
üslûpla çalışan kuşağın ardından "Osmanlı Ressamlar Cemiyeti" olarak 1908'de ku-
rulan, 1921'de "Türk Ressamlar Cemiyeti", 1926'da "Türk Sanayi-i Nefise Birliği" ve
"Güzel Sanatlar Birliği" adını alan grup, modern sanat akımların temel taşları olarak
sanat tarihindeki yerlerini alırlar. Eğitim için Almanya'ya gidip, geri dönen gençlerin
oluşturdukları "Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği" 1928'de kurulmuş olup,
çeşitli eğilimleri içinde barındırmıştır. Bu eğilimler arasında Realizm, Ekspresyonizm
ve Kübizm sayılabilir. Bu çalışmalar birkaç yıl sürmüştür. 1933'de "D Grubu "nun
kurulmasıyla modern sanatın çağa uygun üslûpları da Türk resim sanatının
perspektifinden yansımaya başlamış ve özgün arayışlar hız kazanmıştır. Bu noktada
Atatürk'ün şu sözleri son derece anlamlıdır8:
"Efendiler! millet, milletin rûh-ı sanat'-ı musiki'si, edebiyat'ı ve bütün
bediîyât'ı bu kudsî cidalin ilâhi teranelerini müebbed bir vatan aşkı'nın vecitleriyle
daima terennüm etmelidir.9
"Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reis-icum-
hur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız”10.
7 Melahat Özgü, a.g.e., Ankara 1964, s.42; ayrıca bkz., Gültekin, Elibal, Atatürk ve Resim, Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları, Đstanbul 1973 ve Mehmet Ustünipek, Cumhuriyet'in Đlk 50 Yılında Sanat Piyasası, T. Đş Bankası Kültür Yayınları, Đstanbul 1999. 8 Gülcan Başar Akkaya , "Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk Dönem Kültür ve Sanat Anlayışı", Sanat ve Bilgi, Http://www.Sanatvebilgi.com/ , S:2,Temmuz 2003. 9 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C.I (Toplayan: Nimet Arslan), Ankara, 1961, s.317. 10 Melahat Özgü, a.g.e., Ankara 1964, s.42; ayrıca bkz., Gültekin, Elibal, Atatürk ve Resim, Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları, Đstanbul 1973 ve Mehmet Ustünipek, Cumhuriyet'in Đlk 50 Yılında Sanat Piyasası, T. Đş Bankası Kültür Yayınları, Đstanbul 1999.
23
" ..... Đnsanlar mütekâmil olmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki re
sim yapamaz, bir millet ki heykel yapamaz ....... Đtiraf etmeliyim ki o milletin tarîk-i
terakkide yeri yoktur."11
III.2.MÜZECĐLĐK ALANINDAKĐ GELĐŞMELER
M.Ö. 300 yılında ilk örneklerine rastladığımız koleksiyonculuk ve müzecilik
çalışmalarının 17. yüzyılın ortalarından itibaren modern anlamda düzenlemelerle gü-
nümüz örneklerinin öncüleri olduğunu görmekteyiz. Yurdumuzda eski eser koleksi-
yonculuğunun ilk örneğine Selçuklular'da rastlıyoruz. Osmanlılar zamanında da eski
eser toplayıcılığının bir belirtisi olan spoli (devşirme) malzemelerin kullanılışına ta-
nık olmaktayız. Müzeciliğimizin bugünkü durumuna gelince, ana kaynak olan temel
düşünceler Atatürk ilkeleriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Atatürk, Osmanlı Đmparatorlu-
ğu'nun kültürel birikimini yadsırken, Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni kültürel öğelerle
desteklenmesinin zorunlu olduğunu çok iyi biliyordu. Türk Ulusçuluğunu güçlendir-
mek için toplumdaki ikililiği ortadan kaldırmaya ve Türk Ulusunun Tarihsel kökenini
belirlemeye özen gösteriyordu. Onun izniyle kurulan "Türk Tarih Kurumu" Türkiye'de
tarih, arkeoloji ve sanat ile müzeciliğin hızla gelişmesine yol açmıştır. Her devre ait
sanat zenginliklerine sahip yurdumuz Türk müzeleri için sonsuz bir kaynak
sunmaktadır.12Türkiye'de müzecilik 1846'da Harbiye Nazırı Damat Fethi Ahmed Pa-
şa'nın girişimleriyle başladı. Osmanlı ordusunun çeşitli dönemlerine ait silahların to-
parlandığı Aya Đrini'de, ülkenin her yerinden getirilen eski yapıtların da eklenmesiyle
Mecmua-i Âsar-ı Atika oluşturulmuştur. 1869'da adı Müze-i Humayun'a çevrilmiş
olan bu kurumu 1879'da Mahmut Nedim Paşa kaldırmıştır. 1873'de müze Çinili
Köşk'e taşınmış ve Osman Hamdi Bey'in müze müdürlüğüne gelmesinin ardından
gelişmeler hızlanmıştır. 1908'de müzenin adı Asar-ı Atika Müzesi olarak değiştiril-
miştir. Cumhuriyet'in ilânından sonra, hemen her ilde bir müze açılmıştır. Topkapı ve
Dolmabahçe başta olmak üzere tüm eski köşk ve saraylar müzeye dönüştürülmüştür.
Ayasofya, Kariye, Fethiye gibi Bizans kiliseleri müze yapılmıştır. Eski Şark Eserleri
11 Tayfun Akkaya, 'Tarihsel Bir Çizgi Đçinde Müzeciliğin Temel Đlkeleri ve Nitelikleri", Ankara Sanat Dergisi, S:239 ,(Mart 1986), s.16-18, 33. 12 " Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. III, 2. Baskı, Ankara 1959, s. 125.
24
Müzesi, Đstanbul Arkeoloji Müzesi, Türk ve Đslâm Eserleri Müzesi, Askerî Müze,
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi yapıların onarılarak ya da başka binalara
taşınmak suretiyle halka hizmet etmeleri sağlanmıştır. Yapılan çalışmalarla müzelerin
çağdaş hale getirilmesi plânlanmıştır.1313
IIL3.CUMHURĐYET DÖNEMĐ TÜRK ARKEOLOJĐSĐ ALANINDAKĐ GELĐŞMELER
Anadolu'da ilk kazı Troya'da Heinrich Schliemann tarafından gerçekleştiril-
miştir (1871). Dörpfeld bu kazıları sürdürmüştür. Almanlar, Pergamon, Priene, Mile-
tos ve Didyma'da; Avusturyalılar, Ephesos'ta; Amerikalılar, Sardes'te kazılar yapmış-
lardır. 1893-94'de yapılan yapılan çalışmalarla özellikle Hitit uygarlığının ortaya çı-
karılmasına çalışılmıştır. Makridi Bey ve Hugo Winckler, Boğazköy'de; Sir Leonard,
NVoollay, Karakamış'ta; John Garstang, Sakçagözü'nde; Von Luschan, Zincirli'de ka-
zılar yapmışlar ve en önemli Geç Hitit kentlerini bulmuşlardır.
Arkeoloji bilimi genç Türkiye Cumhuriyeti'nde 1930'lu yıllarda Mustafa
Kemal Atatürk'ün girişimleriyle başlar. 22 Eylül 1925'te şu sözlerle:
"Dünyada her şey için, madde için, maneviyat için, yaşam için, başarı
için en gerçek yol gösterici, bilimdir. Bilim ve tekniğin dışında yol gösterici aramak
aymazlıktır, bilgisizliktir, sapıklıktır. Yalnız bilim ve tekniğin yaşadığımız her
dakikadaki aşamalarını, ilerlemelerini kavramak ve bu ilerleyişi anında izlemek
şarttır."
Dönemin olaylarına değişik yönlerden bakabiliriz. Atatürk'ün Cumhuriyet'in
kuruluşu ile birlikte yaptığı en büyük devrimlerin başında hilafeti kaldırmak gelir.
13 "Müze Maddesi", Ana Britannica Ansiklopedisi, C.23, s.265-266; Bkz. Sümer Atasoy, Müzeler ve Müzecilik Bibliyografyası (1926-1976), "T.T.O.K. Yayını", Đstanbul, 1979 ve Sümer Atasoy -Nevin Ç. Barut, Müzeler ve Müzecilik Bibliyografyası (1977-1995), Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzecilik Anabilim Dalı, Yay. No: 306, Đstanbul, 1996. Ayrıca bkz.; Aziz Oğan, 'Türk Müzeciliğinin Yüzünücü Yıl Dönümü", Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S: 61 (Şubat 1947), s.8-19 ve S:62 (Mart 1947), s.8-21.; Semavi Eyice, "Arkeoloji ve Sanat Tarihi Hakkında", Arkeoloji ve Sanat Dergisi, S.l (Nisan-Mayıs 1978), s.5-7; Bkz. Kıymet Giray, "Osman Hamdi Bey", Thema Larousse Ansiklopedisi, (Milliyet Yayınları), C.6, Đstanbul, 1993-1994, s.332-333; Mehmet Önder, Atatürk ve Müzeler, Türkiyemiz Dergisi 50. Yıl Özel Sayısı, Đstanbul 1973.
25
Hilafet'in kaldırılması kadar önemli olan kültür devrimini başlatması ise, yukarıda
okuduğumuz deyişlerinde yerini bulur. Batı kültürünün gelişkinliğinin kökeninde,
Anadolu uygarlıklarının var olduğunu çok iyi bilen genç Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusunun eylemlerinde, hiçbir zaman batıcılık veya bir batılılaşma sevdası
olduğunu sanmamak gerekir. Kısa olarak başlangıçta sözünü ettiğimiz 1950'li yıllarda
başlayan sıkıntıların kökeninde herhalde fanatik batıcılık serüveni yatmaktadır.
Rönesans ve Reform ile yükselişe geçen batı uygarlığının gelişiminde "eski çağ
bilimlerinin" ne denli etkin olduğunu bilirsek; Atatürk'ün tarih, dil ve arkeoloji
dallarına neden bu kadar önem verdiğini anlarız. Batı Anadolu'da Đonia'da Đ.Ö. VII.
yüzyılda başlayan pozitif bilimler ve onları oluşturan düşünür ve atomcular, uzaya
giden XX. yüzyıl insanına temel bilgileri, kuralları verenlerdir. Felsefe ve fizik
bilginlerinin yaşadığı bu toprakların batı uygarlığının kökenini oluşturması, batı
kültürünü daha iyi tanıyan bir lider için, geçmişin bilinmesi gerekliliğinin
irdelenmesine neden olmuştur. Topraklarımızın batıya sunduğu bu ayrıcalık,
ilerlemişliği ve uygarlığı onlara tanıtmış ve bu öğretileri alan ve geliştiren batılı
toplumlar, uygarlık yarışında bayrağı hep önde tutma başarısını yakalamışlardır. 1925
yıllarına gidersek; Mustafa Kemal'in 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda verdiği
söylevinden şu satırları bir kez daha anımsamamızda büyük yararlar vardır. Şöyle
seslenmiştir Ulu Önder yurttaşlarına:
"Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı
Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamı tamamına çağdaş, bütün anlam ve biçimiyle
uygar bir toplum haline iletmektir. Devrimlerimizin temel ilkesi budur. Bu gerçeği
kabul edemeyen anlayışları silip süpürmek zorunludur. Şimdiye değin ulusun kafasını
paslandıran, uyuşturan bir anlayışta bulunanlar olmuştur. Herhalde kafalara yerleşmiş
boş inanışlar tümüyle kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça kafaya gerçeğin nurlarını
sokmak olanağı yoktur."
Tarih, dil ve arkeoloji bilimi; çağdaşlaşma, kafaların aydınlanması,
uygarlaşma ve kültür dediğimiz yaşam biçiminin anlaşılmasında, gelişmesinde bir
ulus ve toplum için en büyük araçtır. Söylev'den aktardığımız satırlardan çok şeyler
öğrenmemiz gerektiği bizler hiçbir zaman unutmamalıyız. Mustafa Kemal
26
Atatürk'ün söylediklerine kendi disiplinimiz yönünden bakacak olursak; öncelikle
bilmemiz, öğrenmemiz gerekli olanları şöyle anlatabiliriz: Anadolu ve Trakya
topraklarının sahipleri olarak bizlerin, bu topraklara gelişimiz öncesi ve ondan önceki
dönemlerde, kimlerin bu yörelerde yaşadıklarını bilmek durumundayız. Neolitik Çağ
öncesinden zamanımıza kadar aralıksız yerleşmelere sahne olmuş bu topraklar
üzerinde, hangi kültürlerin yaşamış olduğunu ve nasıl uygarlıklar bıraktıklarını
bilmemiz çağdaş olmanın kuralıdır. XXI. yüzyıla adım atarken, çağdaş ve ulus olma
gereği olarak, binlerce yıllık bir geçmişin izlerini, geleneklerini, yaşayışını,
düşünüşünü ve sanatsal ürünü olan kültür varlıklarını, bağnazlıktan uzak nesnel bakış
ile zamanımız kültürleri ile örtüştürmememiz, devlet ile birlikte yurttaşlık görevimiz
olmalıdır. Đşte Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, ümmetten ulus
olmaya geçerken birçok yapısal ve kültürel sıkıntıların çekilmiş olduğunu, genç
Cumhuriyet'in peş peşe yaptığı devrimlerden anlıyoruz. Atatürk, ulus olma sürecinde
bu sıkıntıların sağlıkla aşılmasında, tarih ile birlikte dil birliğinin sağlanmasının
önemine eğilmiş ve bu konu ile teknik alanlarda da batıyı yakalamak için, genç bilim
adamlarının yetişmesi gereğini görmüş ve yüzlerce genci başta Avrupa'nın büyük
kentleri olmak üzere, Amerika'ya üniversite öğrenimine yollamıştır. Đşte bu süreç
içinde tarihle birlikte arkeoloji ve Eski Anadolu ve Klasik Çağ bilimlerine yetişmeleri
için; Arif Müfıd Mansel, Bekir Sıtkı Baykal, Remzi Oğuz Arık, Halil Demircioğlu,
Ekrem Akurgal, Sedat Alp, Rüstem Duyuran, Jale Đnan, Suat ve Samim Sinanoğlu'nun
Almanya, Đtalya ve Fransa'ya gönderildiklerini biliyoruz. 1935'li yıllarda başlayan bu
oluşum, 1940'lı yılların başında gençlerim yurda dönmeleri ile eğitim kurumlarında
başlayan dinamizm, sonunda batı anlamında üniversitelerin kurulmasına olanak verir.
Atatürk, Türk ulusunun yıllardan beri savaş alanlarında kazandığı yenginin, uygar bir
ulus olmaya yetmeyeceğine, ancak çağdaş kültür kurumlarının önderliğinde bu
bilince varılacağına inanmıştır. Türk Tarih Kurumu ile Ankara Üniversitesi'nin
kökenini oluşturan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin kurulmaları, bu bağlamda
uygarlığımızın yabancılardan değil, ilk kaynaklardan ve bizler tarafından araştırılarak
öğrenilmesi ve topluma aktarılması, arkeolojik ve eski çağ dillerinin bir eğitim
ideolojisi olarak incelenmesine, okutulmasına olanak vermiştir.
27
Türk arkeolojisinin kurulması, Atatürk'ün açtığı eğitim ve kültür
seferberliği içinde, Onun ilkelerine uygun bir biçimde yeşerdi ve filizlenerek bugünkü
çağdaş düzeyine ulaştı. Türk arkeolojisinin gelişiminde Mustafa Kemal Atatürk'ün
düşünce ve ilkelerine, zamanın Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip'in de
yadsınamayacak katkıları vardır. Osmanlı döneminde Osman Hamdi Bey'in (1842-
1910) müzecilik ve sanat üzerine yaptıklarını dışarıda tutarsak, Dr. Reşit Galip'in şu
düşünceleri, arkeolojinin Cumhuriyet dönemi kültür hayatımızdaki önemini bir kez
daha ortaya koyar:
"Osmanlı Đmparatorluğu'nun devlet olarak en büyük cürümlerinden
biri de arkeoloğya çalışmalarına ve ondan doğacak müzecilik işlerine ve bunlara
dayanacak milli tarih tetkiklerine gösterdiği duygusuzca ihmaldir."
Tarih ve arkeoloji bilimi genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923-1950
yılları arasındaki kültür politikaları içinde gelişmiştir. Bu oluşum, devlet desteğinde
ve zamanın sivil toplum örgütü olan Halkevleri, Türk Tarih Kurumu, Maarif ve
Kültür Bakanlıkları ve daha önce sözünü ettiğimi 1936 yılında kurulan Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin üstlendiği görevlerle olur.
Sosyal bilimler içinde arkeolojinin başlangıçta büyük önem
kazanmasının nedenleri arasında; Türk tarihi ile ilgili çalışmalar sırasında ortaya
çıkan bir takım zorlukların varlığı gelir. Diğer taraftan 1930 yılının sonlarına doğru
daha sonra adı Türk Tarih Kurumu olacak olan; "Türk Ocağı Türk Tarihi Tetkik
Heyeti" daha önce bir bölümü basılmış olan Türk Tarihinin Ana Hatları adlı eseri
tekrar bastırır. Bu eser Türk tarihi hakkında yepyeni bir görüş ortaya atar. Bu, "Tarih
Tezi"dir. Eserin, H Türk Tarihine Medhal bölümünün sonunda; Atatürk'ün şu
düşünceleri yer alır:
"Ey Türk ulusu, sen yalnız kahramanlık ve cengaverlikle değil, fikirde
ve uygarlıkta da insanlığın onurusun. Tarih, kurduğun uygarlıkların övgü ve takdirleri
ile doludur. Mevcudiyetine kasteden siyasi ve toplumsal etmenler birkaç yüzyıldır
yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da, on bin yıllık fikir ve eski
28
kalıtın, ruhunda an ve tükenmez bir güç halinde yaşıyor. Belleğinde binlerce ve
binlerce yılın anısını taşıyan tarih, uygarlık safında layık olduğun yeri sana
parmağıyla gösteriyor. Oraya yürü ve yüksel. Bu senin için hem bir hak, hem de bir
görevdir."
Bu yüce düşünceler bizleri bugünlere getirmiştir. Ayrıca arkeoloji
biliminin Cumhuriyet'in başlangıç yıllarında ne denli önemli olduğunu bir kez daha
ortaya koymuştur. Tarih ve arkeoloji araştırmaları ile ülkemizi sahiplenmek ve gözü
her zaman topraklarımızda olan ve geçmiş kültürlerin varisleri gibi davranan bazı
yakın ve ırak komşularımıza ülkemizin tarihini anımsatarak, Anadolu topraklarına
yaşayanların binlerce yıllık sentezi olan bu kültürlerin sahiplerinin bizler olduğunun
onlara ancak bilimsel yollarla anlatılması, Anadolu uygarlıklarının kaynaklarına
inilmesini zorunlu kıldı. Kötü komşu hani insanı ev sahibi yapar gibi, Ege'nin karşı
kıyısında ve kuzey Akdeniz kıyısında yaşayan, kendilerini Roma'nın, Yunan'ın
devamı görenler; işte gelecekte kendilerine rakip olabilecek bir bilim dalının
oluşmasına neden oldular. Türk Tarih Kurumu çatısında yapılan öncü çalışmalar,
Anadolu uygarlık ve kültür tarihi için yapılması gerekli araştırmalarını iki ana grupta
toplar. 1 - Đç Anadolu kavimleri , 2 - Ege Havzası kavimlerdir. Bu kavimlerin tüm
uygarlık kalıntılarının incelenmesi için, doğal olarak araştırmaların odak noktasını
arkeolojik çalışmalar oluşturacaktır. Diğer taraftan Mustafa Kemal Atatürk'ün 22
Şubat 1931 yılında Konya'dan zamanının başbakanı Đsmet Đnönü'ye çektiği telgrafı
anımsarsak; Onun ilkelerini ve Türk ulusunun gelişmesinde ne kadar izleyici ve
arzulayıcı olduğunu bir kez daha görürüz:
"Yurdumuzun hemen her tarafından paha biçilmez defineler halinde
yatmakta olan eski uygarlık eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak
bilimsel bir surette korunma ve tasnifleri ve geçen çağların sürekli gözardı yüzünden
pek harap hale gelmiş olan anıtların korunmaları için daha fazla talebe yetiştirilmesi"
Bir bölümünü aldığımız bu telgrafın ana içeriğinde Atatürk'ün,
Anadolu toprakları üzerinde yaşamış kültürler arasında ayırım yapılmaması ve
geçmişin sağlıklı bilinmesi için daha önce değindiğimiz yurt dışına öğrenci
29
yollanması hareketinin bu telgraf eylemi ile dikte ettirilmiş ve başlamış olduğunu
söylemek gerekir. Atatürk, Anadolu kültürlerinin dünya kültürleri ve Anadolu kimliği
içindeki önemini genç devletin yurttaşlarına benimsetmek ve koruma bilincini
vermek için, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişim süreci içinde ekonomik ve
sanayileşmede önder olan iki devlet kurumuna Sümerbank ve Etibank adlarını da
vererek geçmiş hep anımsatmak ve sahiplendirmek istemiştir. Ancak bugün Türk
ekonomisinin lokomotif kurumlan olan Sümerbank ve Etibank özelleştirilmiştir.
Geçmişe olan aymazlığımız, Atatürk'ün armağanları olan bu simge iki kuruluşu
özelleştirme kıskacından kurtaramamıştır. Fransa bugün milli ekonomisinin bir çok
kuruluşunu devletleştirmiş, ancak bunlar arasında sembol olan Renault gibi kurumları
koruyabilmiştir. Đşte kültür etiği olarak adlandırmak istediğimiz, uygar olma, çağdaş
ve aydın olmanın bedeli, yalnız tarihi, arkeolojiyi sahiplenmek değil, ülkenin diğer
değerlerine de zamanımızda aynı hoşgörü ile yaklaşmamızı gerektirir.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki arkeolojik çalışmalara dönersek; 1933
yılında Hamit Zübeyir Koşay'ın başkanlığında, devlet adına Ankara'nın 14km.
kuzeybatısında Ahlatlıbel'de tüm olanaksızlıklara karşı ilk arkeolojik araştırmalar
başlar. Daha sonra Remzi Oğuz Arık'ın Karalar ve Göllüdağ kazıları, Đstanbul'da Arif
Müfid Mansel'in Balaban Ağa Mescidi kazıları ve Đzmir Müzesi Müdürü ile Franz
Miltner'in Agora kazıları ilkler arasında yer alır.14
IIIATÜRKĐYE'DE BĐZANS ARAŞTIRMALARI
Cumhuriyet döneminde, yabancılar fırsat buldukça Bizans kazılan
yapmaktadırlar. Hatta yine rahip misyoner olan Gillaume de Jerphannion Kapadokya
hakkında 4 cilt metin ve 3 cilt levhadan oluşan en büyük eseri vermiştir. Yabancıların
büyük çapta ilgisini çeken Orta Anadolu'da Kapadokya bölgesi 14Afet Đnan, II.Türk Tarih Kongresi, Tebliğler ve Nutuklar, Ankara, 1937; Arı Đnan, Düşünceler ile Atatürk, TTK, 1983; Atatürk'ün Söylev Demeçleri 2, Türk Đnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1959; Coşkun Özgünel, "Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi", Belleten, 50, 1986, 895 ff;Uluğ Đğdemir, Cumhuriyet'in SO.yılnıda Türk Tarih Kurumu, TTK, 1973; Coşkun Özgünel, "Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi", Cumhuriyet'in 75. Yılında Kültür ve Sanat Sempozyumu Bildirileri, Đstanbul Sanat Derneği yayınlan, 2000, s.25-34.
30
manastırları ve buralardaki duvar resimleri hakkında çeşitli dillerde pek çok sayıda
kitap yayınlanmıştır ve günümüzde de yayınlanmaktadır.
Aslında Tokat'ta misyoner olarak bulunan Jerphannion I. Dünya
Harbi'nde yedek subay olarak Kıbrıs'ta bulunmuş ve sansür idaresinde
görevlendirilmiştir. Savaş biter bitmez tekrar Türkiye'ye gelmiş ve Ankara'nın
merkezinde bir Bizans kazısı yapmıştır. 1925'te Saman Pazarı'nda Adliye Binası'nın
arkasındaki Bizans harabesinde kazı yaparken Türk hükümetinin bundan haberi
olmamıştır. Bir müddet sonra bir polis amirinin uyarısıyla kazı durdurulmaya
çalışılmış fakat Hars Müdürlüğü tarafından çalışmaların sürdürülmesine izin
verilmiştir. Böylece 1930'lu yollara geliyoruz. 1930'lan biraz döndükten sonra,
Atatürk bir gezisinde Konya'ya uğradığında, o zamanın başbakanı Đsmet Đnönü'ye
20.02.1931 tarihli bir telgraf çekmiştir. Adı geçen telgraf iki maddeden oluşmaktadır.
Bu önemli belge şöyledir:
"Acele ve önemlidir.
Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet
eserlerini de gözden geçirdim.
Đstanbul'dan başka, Bursa, Đzmir, Antalya, Adana ve Konya'da mevcut
müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza
olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir.
Ancak, memleketimizin, hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta
olan kadîm medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmî bir
surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap
bir hale gelmiş olan âbidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat
işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kafi lüzum vardır. Bunun için
Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisi muvafık
olacağı fikrindeyim.
Konya'da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabî
içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakikî
31
şaheserleri kıymette bazı mebânî vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi,
Alaeddin Camii, Sahip-Ata medrese, cami ve türbesi, Sırçalı Mescid ve Đnce Minare,
derhal ve müstehcen tamire muhtaç bir haldedirler. Bu tamirin gecikmesi, bu
âbidelerin kamilen indirasını mucip olacağından evvelâ asker işgalinde bulunanların
tahliyesinin ve kâffesinin mütehassıs zevat nezaretiyle tamirinin temin buyurulmasını
rica ederim".
Atatürk'ün bu telgrafı arkeoloji ve sanat tarihini içine alan çok önemli
bir belgedir.
1955 yılı içinde Türkiye'de Bizans incelemeleri bakımından önemli bir
olay cereyan ediyordu. Türk hükümetinin Dışişleri Bakanlığı 1953'de Selanik'de
toplanan IX. Milletlerarası Bizans Araştırmaları Kongresine, gelecek kongrenin
Đstanbul'da yapılmasını temenni ettiğini bildiren bir davet göndermişti. Bu kongrenin
hazırlık komitesi Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Prof. Arif Müfid
Mansel başkanlığında kurularak çalışmalara başladı ve 15-21 Eylül 1955 tarihlerinde
(6-7 Eylül olaylarından bir hafta sonra) X. Milletlerarası Bizans Araştırmaları
Kongresi Đstanbul'da yapıldı. Kongreye Yunanlılar katılmadılar. Buna karşılık ilk
defa Sovyetlerin kalabalık bir ekiple bu kongrede hazır bulundukları görüldü. Kongre
münasebetiyle N. Fıratlı'nın yukarıda bahsi geçen küçük rehberinden başka, bu
satırların yazarı tarafından Đstanbul'un Bizans ve Türk devrine ait eski eserlerini bir
repertuar halinde derleyen bir eski eserler rehberi mahiyetindeki Fransızca kitabı
yayınlanarak, kongreye katılanlara dağıtıldı. Kongrenin tebliğlerini ve tebliğ özetleri
ile zabıtlarını bir araya getiren büyük cilt ise Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
elemanları tarafından derlenerek, Milli Eğitim Bakanlığından sağlanan ödenekle
yayınlandı.
Prof. Schvveinfurth'un ölümü ile yüzüstü kalan dersler konferans
şeklinde Dr. Semavi Eyice tarafından bir süre daha sürdürüldü. Dr. Eyice, 1955 yılı
içinde doçentliğe yükselmiş ve askerlik görevini tamamladıktan sonra 1956
sonlarında Üniversiteye dönmüş ve Bizans sertifikası derslerini vermeğe başlamıştı.
Bu arada 1960 yılı yaz sömestresinde, Tübingen Üniversitesinden Prof. Dr. H.
Schrade, Edebiyat Fakültesinde "Bizans sanatı ile ilgili ders yapılmadığı ve bu sahada
ders vermek üzere" davet edilmiş bulunuyordu. Çok değerli ve tanınmış bir
32
Batı bilhassa Roma sanatı uzmanı olmakla beraber Bizans sanatı üzerinde hiçbir
hazırlığı olmayan Prof. Schrade 1960 yılının Nisan ayında gelmiş ve Bizans sanatı
dersleri yapmağa çabalarken 27 Nisan olayları sonunda Fakülte tatil edildiğinden, bu
zoraki sıkıntıdan kurtulmuştur.
Bizans sanatı sertifikası ders ve seminerleri Doçent Dr. Semavi Eyice
tarafından yürütülürken, Sanat Tarihi öğrencileri arasında bu daldan lisans tezi
yapmak isteyenler de çıkmaya başlamıştır. 1963 yılı içinde Bizans Sanatı kürsüsünün,
daha önce ayrılmış olan Türk Sanatı kürsüsü gibi Estetik ve Sanat Tarihi kürsüsünden
ayrılması uygun görülerek, bu husustaki işlem 1963 yılı içinde geliştirilmiş, Đstanbul
Üniversitesi Senatosunun 9 Ocak 1964 tarihli oturumunda kabul edilmiştir.
Gerekçesinde bir takım siyasi spekülasyonlara kolayca konu yapılabilen Bizans
sanatının, eserlerinin çoğu memleketimizde olduğuna göre bunları Türk araştırıcılar
tarafından, üzerinde çalışılması ve Türk çevrelerinin de tanıtılabilmesi için böyle bir
kürsünün faydasına işaret ediliyordu. Yeni kurulan kürsülerin yönetimi ile 3 Mart
1964'de Doç. Eyice görevlendirilmişti. Aynı yılın Kasım ayında Doç. Dr. S. Eyice'nin
profesörlüğe yükseltilmesi teklif edilerek, 2 Şubat 1964 günü Edebiyat Fakültesi
Kurulunca ve Senato tarafından da 4 Nisan 1964 de kabul olunmuştur. Eyice kadrosuz
profesör olduğundan, kürsünün yönetimine memur edilmiş ve bu durum bir kadroya
geçinceye, yani 1972 yılına kadar sürmüştür. Ancak 1972 yılında kürsü profesörü
olmuştur.
Bizans Sanatı kürsüsü profesörü S.Eyice tarafından yapılan yayınların bir
kısmı Bizans bir kısmı ise Türk eserleri ile ilgilidir. Çoğu Đstanbul içinde ve yurdun
çeşitli köşelerinde yapılan araştırmalarda toplanan malzemenin tanıtılması
mahiyetinde olan bu yazılardan biri Son Devir Bizans mimarisinin Đstanbul'daki
eserleri hakkında bir kitap15, diğeri ise, Karman çevresindeki eski Hıristiyan iskân
yerlerinin, Orta Anadolu'ya has üslûp özeliklerini ortaya koyan yapılarına aittir.16 Bu
satırların yazarı bazı makalelerinde, herhangi bir şekilde Bizans sanatı ile ilişkisi olan
Türk mimarî eserleri üzerinde de ayrıca durmuştur.
15 Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi, Đstanbul'da Palaiologoslar Devri Anıtları, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi Yayınlan, 1971 16 Semavi Eyice, Karadağ (Binbirkilise) Ve Karaman Çevresindeki Arkeolojik Đncelemeler, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1971.
33
Edebiyat Fakültesinde Bizans Sanatı Kürsüsü dışında da Bizans çağı ile ilgili
sanat tarihi araştırmaları yapılmıştır. Bu hususta en başta anılması gereken öğretim
üyesi Ord.Prof.A.Müfîd Mansel'dir.Müze müdür muavini olarak bu konudaki
çalışmalar yapmış olan Mansel, Đstanbul Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu adına,
Güney Anadolu'da Antalya yakınında Side ve Perge şehirlerinde 1947'den itibaren
kazılar yapmış ve bu arada rastlanan Bizans devri eserlerini tanıtmıştır.Estetik ve
Sanat Tarihi kürsüsü başkanı Ord.Prof.M.Şevket Đpşiroğlu ise 1957'de Kapadokya
bölgesinde, o vakte kadar bilinmeyen bir mağara kilisesi bularak, bunun iç
satıhlarındaki çok mahalli bir üslûpta yapılmış fresko resimleri ile ilgili görüşlerini
ufak bir broşür halinde sunmuştur.17
Çeşitli dallarda olduğu gibi yabancılar, Bizans arkeolojisi konusunda
Türkiye'yi hammadde gibi işleyip kullanırken, biz de 1961'de Đstanbul
Üniversitesi'nde Bizans Kürsüsünü kurarak Bizans araştırmalarını yapabilecek
elemanlar yetiştirme yolunu tutulmuştur. 1961'den 1982'ye kürsünün kaldırılmasına
kadar yaklaşık 20 yıla yakın süre içinde pek çok çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu da
Türkiye'de her tarafta izleri olmakla beraber Bizans araştırmalarının büyük ölçüde
yabancılara bırakıldığını göstermektedir.
Böylece Atatürk'ün 1931'deki temennisi gerçekleşme yolundayken
gerçekleşememiştir.
Son yıllarda genç arkeologlar tarafından Bizans eserlerine dair ufak araştırma
ve kazı raporları yayınlanmaktadır. Yine son yıllarda Kültür Bakanlığı, çeşitli
üniversiteler ve müze kurtarma kazıları çerçevesinde çeşitli araştırmalar
yayınlanmaktadır18.
III.5.TÜRKĐYE'DE TÜRK SANATI ARAŞTIRMALARININ
GELĐŞĐMĐ
17 Semavi Eyice, "Türkiye'de Bizans Sanatı Araştırmaları ve Đstanbul Üniversitesinde Bizans
Sanatı", Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, s. 375-428. 18 'Türkiye'de Bizans Araştırmalarının Tarihçesi", Semavi Eyice »Cumhuriyetin Yetmişbeş yılında
Kültür ve Sanat (18-19 Mart 1999 Sempozyum Bildirileri), Đstanbul: Sanat Tarihi Derneği Yayınları, S: 5, s.35-51;Semavi Eyice, 'Türkiye'de Bizans sanat tarihi araştırmalarında 50 yılım", Türkiye Arkeolojisi ve Đstanbul Üniversitesi(1932-1999), Ankara, s. 444-447.
34
Yurdumuzda, yüzyıllar önceki Türk eski eser koleksiyonculuğu, ancak XIX.
Yüzyılın ikinci yarısında ilk müzenin kurulması kurulması ile Batı'daki biçimine
dönüşmeye başlamış, fakat arkeolog ve sanat tarihçisi yetiştirmek için düşünülen
okullar, veya yapılması tasarlanan dersler verimli bir şekilde gerçekleşmediğinden, bu
dallar başka mesleklerde yetişen "amatör" meraklıların elinde kalmıştır. Türk Sanat
tarihçiliği'nin öncüsü "Mübeccel Hazineler" yazan Hüseyin Zekai Paşa (1859-1919)
ile Celâl Esad Arseven (1875-1971) olmuştur.19
Geçen yüzyılın sonlarında başlayan Türk Sanatı ile ilgili çalışmalar
son elli yıl içinde yavaş yavaş gelişerek Türk Sanatı'nın muhteşem tablosunu gözler
önüne serecek bir olgunluğa varmıştır. Đlk yayınlar ele alınınca bunun ne kadar
inanılması güç bir sonuç olduğu daha kolay anlaşılır.
Kendi memleketimizde de Türk Sanatı ile ilgili araştırma ve yayınlar son
yıllarda parlak bir gelişme göstermiş yavaş yavaş bu eserlerin layık olduğu bir
önemle gerçek değerlerini belirtme yolunda yeni görüşler yabancı ilim adamlarınca
da benimsenmeye başlamıştır. Bununla beraber Türk Sanatı'nın bir Yunan, Roma, bir
Bizans, bir Đtalya sanatı kadar derinliğine sistematik incelenmesi, çeşitli problemlerin
daha iyi aydınlatılması için çok büyük gayretlerle yorucu ve uzun vadeli çalışmalar
yapılması kaçınılmaz bir görevdir. Bu araştırmalar diğer Türkoloji ve tarih çalışmaları
bakımından da paralel yürütülerek bunların birbirlerini desteklemesi ve beslemesi de
aynı derecede önemlidir.
Atatürk döneminde sanat tarihi alanı ile ilgili muhtelif çalışmalar yapıl-
mış ve bu tür çalışmalar Atatürk tarafından da önemsenerek desteklenmiştir. Ancak,
Türkiye'de sanat tarihi öğretimi bağımsız bir dal olarak Đstanbul Üniversitesi, Edebi-
yat Fakültesinde 1944 senesinde başlamıştır. 1937-1938 yıllarındaki Sanat Tarihi ala-
nına dair araştırma ve incelemelerin muhtevaları ve işlevleri hakkında son derece de-
ğerli bilgiler bu dönemle ilgili yapılacak çalışmalara zengin bir kaynak oluşturur-lar.
Prof.E. Diez, Edebiyat Fakültesi'nin, Fındıklı'daki binasında Hatice Sultan Yalısı'nda
üç büyük pencere ile denize açılan güzel dershanesinde çok büyük bir ilgiyle izlenen
ders ve seminerleriyle bir çok genç sanat tarihçisinin yetişmesini sağlamış, bunlar
zamanla bütün müzeler ve üniversitelerde önemli görevler alan 19 Semavi Eyice, "Arkeoloji ve Sanat tarihi Hakkında", Arkeoloji ve Sanat, Nisan-Mayıs 1978, Đstanbul, s.6-7
35
yeni bir neslin başlangıcı olmuştur. Fakat çalışmalarına bir yıl devam ettikten sonra
kendisinin enterne edilmesiyle çalışmalara ara verilmiştir. Ancak 1946 yılından
itibaren normal çalışmalara tekrar başlamış ve bu arada E.Diez'den başka Prof.Dr.
Mazhar Şevket Đpşiroğlu da öğretim faaliyetlerine katılmıştır. Daha evvel kendisi
felsefe bölümündeydi.l948'de bir yıl süre ile Prof.Hilmi Ziya Ülgen Đslam Sanatı
dersleri vermiştir. 1943 yılında asistan olan Oktay Aslanapa, 1948'de doçentlik
imtihanını vererek öğretim faaliyetine katılmıştır. Fakat 1949 yılı başında Prof.
E.Diez fakültemizden ayrılmak zorunda bırakılmış ve epeyce genişletilmiş olan
bölümün idaresini Prof.Dr. Mazhar Şevket Đpşiroğlu üzerine almıştır. 1950 yılında
Prof.Steven Runciman Bizans Sanatı vermek üzere Prof.Schweinfurt'un belenmedik
ölümü ile Bizans sanatı dersleri bir müddet boş kalmış, 1955 sonunda asistan
doçentliğe tayin edilerek ertesi yıl ertesi yıl Bizans sanatı dersleri vermeye
başlamıştır. 1958 yılı Ekim ayında Prof.Kurt Erdmann Berlin Đslam Eserleri müzesi
müdürlüğüne getirilerek fakültemizden ayrılmıştır.2020
20 Oktay Aslanapa, "Türkiye'de Türk Sanatı Araştırmalarının Gelişimi", Cumhuriyet'in 75. Yılında
Kültür ve Sanat Sempozyumu Bildirileri, Đstanbul:Sanat Derneği yayınları, 2000, s.53-61.
36
IV.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN TÜRK SANATI VE TARĐHĐ ĐLE
ĐLGĐLĐ ÇALIŞMALARI
Eyice çok yıl önce Beyhan Karamağralı'nın kitabına yazdığı takdim
önsözünde21 şunları söylemiştir: "Sanat, bir milletin , zevkini geleneklerini ortaya
koyduğuna göre, bunun tarihini araştırırken, çalışmaları yalnız bir yapı çeşidine
inhisar ettirmek yanlış olur.Türk sanatı tarihinde de ilk denemelerde bu yol tutulmuş,
cami mimarisi ve tezyinatı yardımıyla Türk sanatı esasları, gelişmesi, özellikleri
ortaya konulmak istenmiştir.Halbuki Türk sanat tarihi yalnız dini mimarinin bir yapı
türünde değil, fakat daha pek çok başka türlerde de araştırmak,tarih içinde gelip
geçmiş "fanî" lerin sanat zevk ve tutumunu ortaya koymakla,o milletin medeniyet
tarihindeki yerini tayinde büyük faydalar sağlayabilir".Bu düşünceler içinde
şekillenmişti Eyice'nin çalışmaları, onun bir çok farklı konuda eser vermesi de buna
bağlıdır.Bu bölümde, Eyice'nin yarım asırlık çalışma hayatına sığdırdığı çeşitli
konulardaki makalelerinden bir bölümü takdim edilmektedir.
IV.l.TÜRK MĐMARĐ SANATIYLA ĐLGĐLĐ ÇALIŞMALARI
Osmanlı Đmparatorluğu'nun çöküşü, uzun savaş yılları ve bunu takip eden
mağlubiyet, toprakların işgali ve bütün bu felaketlerin tabii bir neticesi olarak halkın
imkan ve görüşlerinde meydana gelen değişiklikler, harap olan bir çok eserin ,
evvelce olduğu gibi , tamir ve ihya edilmelerine imkan vermemiştir.Đkinci Dünya
savaşı yıllarından itibaren Anadolu'nun yeni inşaatla adeta dolması,şehirlerin
topoğrafik düzenini çok değiştiren ,hatta tamamen yok eden şehir planlaması,bu harp
ve yıkıntı halindeki eserlerin birçok hallerde habersizce yok olup gitmesine ; diğer
taraftan yok olup gitmeyen eserlere ilgisizliğimiz yüzünden yapılan araştırmalarda
düşülen hataların tekrarlana gelmesine ve hatta bu yüzden birçok eserimizin Osmanlı
yapı sanatı içinde yanlış yerlere oturtulmasına sebep olmaktadır.
21 Beyhan Karamağralı, Ahlat Mezartaşları ,Ankara,1993. "Eser Hakkında"
37
Türk mimarisi tarihinin bir sentezinin meydana getirilebilmesi için her şeyden
önce Osmanlı devri Türk âbidelerinin imkân nispetinde doğru olarak tanınmaları
gerekir. Türk medeniyetinin en muhteşem eserlerini verdiği saha hiç şüphesiz
mimaridir. Osmanlı devri Türk mimarisinin bilhassa başlangıç evresindeki yapı
tiplerini tespit etmek ve bu arada belli başlı sanat ve tarih anıtlarını yeniden tetkik
süzgecinden geçirerek değerlendirmek, nihayet çeşitli tiplerin sınıflamasındaki
yerlerini bulmak muhakkak ki, bu hayret verici bir canlılığa sahip mimarinin kudret
ve büyüklüğünü anlayabilmek ve tabiatıyla anlatabilmek için gereklidir.
IV. 1.1 .Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-Đçtimai Bir Müessesesi:
ZAVĐYELER ve ZÂVĐYELĐ-CAMĐLER22
Türk mimarisi tarihinin bir sentezinin meydana getirilebilmesi için her şeyden
önce Osmanlı devri Türk âbidelerinin imkân nispetinde doğru olarak tanınmaları
gerekir. Türk medeniyetinin en harikulade eserlerini verdiği saha hiç şüphesiz
mimaridir. Osmanlı devri Türk mimarisinin bilhassa başlangıç safhasındaki bina
tiplerini tespit etmek ve bu arada belli başlı sanat ve tarih anıtlarını yeniden tetkik
süzgecinden geçirerek değerlendirmek, nihayet çeşitli tiplerin tasnifindeki yerlerini
bulmak muhakkak ki, bu hayret verici bir canlılığa sahip mimarinin kudret ve
büyüklüğünü anlayabilmek ve tabiatıyla anlatabilmek için elzemdir.
Zaviyeli camiler konusu çeşitli yapılarla paralellikler kurulabilmekle birlikte
bu plan şemasının hangi yapı tipinden kaynaklandığı tartışma konusudur. Bir görüşe
göre,haç planlı Bizans kiliselerinden,bir başkasına göre ise Anadolu'daki kapalı
avlulu medreselerden doğmuştur.
Eyice bu makalesinde, sanat eserlerini yalnız şekilleri, biçimleri ile
değerlendirmeğe ve böylece onların o sanat içindeki yerlerini saptamaya imkan
olamayacağını düşünerek önce, bu çeşit camilerin esas görevlerini bir medeniyet
tarihi problemi olarak ele almıştır.
22 Semavi Eyice, "Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-Đçtimai Bir Müessesesi:Zâviyeler Ve Zâviyeli-Camiler", Đktisat Fakültesi Mecmuası, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi yayını, C.XXIII, S: 1-2, Ekim 1962-Şubat 1963, s.3-57. Fransızca özeti:"Une Institution Religeuse et sociale de la Premiere Perode OttomanerLe zaviye (Zawiyah) et la mosquee â Zaviye" , s. 58-62.
38
Birinci bölümde, bu tip binaların özellikleri, yapı elemanlarıyla birlikte
açıklanmıştır.
Đkinci bölümde, bu tip binaların kaynağı ve bu kaynaktan yayılışı hakkındaki
hipotezler ve bu tip yapılara öncü olabilecek dört eyvanlı plan şeması üzerinde
durularak bu iki plan şemasının benzerliğine dikkat çekilmiştir.
Üçüncü bölümde, bu binaların görevleri konusunda dönemin sosyal kurumlan
arasındaki bağ ve görevlerinin ne olduğu sorununa cevap aranırken, bu tip binaların
terminoloji problemine değinilmiştir.
Dördüncü bölümde, bu tip binaların başlıca örneklerine plan özellikleriyle
birlikte yer verilmiştir.
Sonuç olarak, Eyice'nin bu makalesiyle, Zâviyeli camilerin prototipinin çok
eski bir geçmişi olan dört eyvanlı binalar olduğu bilimsel veriler ışığında sonuca
ulaştırılmış olup, bu tip binaların gelişme seyri ve terminoloji problemi açıklığa
kavuşturulmuştur. Bununla beraber bu tip yapıların belli başlı örnekleri bir arada
takdim imkanı bulmuştur.
IV. 1.2. ĐZNĐK'DE "BÜYÜK HAMAM" VE OSMANLI DEVRĐ
HAMAMLARI HAKKINDA BĐR DENEME23
Đznik şehrinin Türk devrine ait eserleri hakkında şimdiye kadar pek çok yayın
hazırlanmış olmasına rağmen, buradaki eski anıtlar ile ilgili sorunların hepsi
aydınlanmış değildir. Bu gibi meselelerden birisini de şehrin merkezinden Đstanbul
Kapısı'na giden yolun sağ tarafında görülen çifte kubbeli büyük bir yapının harabesi
teşkil eder.Ne yazık ki Đznik hakkındaki ana kitaba24 yanlış bir tanımlamayla giren bu
yapı, bu yüzden daha sonraki araştırmalara da hatalı olarak yansımıştır.
Eyice çalışmasında, Türk mimarisinin bu unutulmuş eserini burada tanıtırken,
yirmi yıldır tekrarlana gelen bir hatayı da düzeltme çabası içindedir.
Konu beş bölüm halinde incelenmiştir.
23 Semavi Eyice, "Đznik'de "Büyük Hamam" ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme",Tarih Dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XI, S:15, 1960, s.99-120 24 N.Fıratlı, "Đznik,Tarihi ve Âbideleri Hakkında Muhtasar Rehber", Đstanbul, 1959.
39
Birinci bölümde, hakkında şimdiye kadar bilinenler başlığı altında, îznik'deki
Türk Eserleri hakkındaki büyük kitabın yazarı Katharina Otto - Dom'un eserinde yer
alan yapının tekke olabileceğine dair ileri sürdüğü görüşüne değinilmiştir25. Diğer
taraftan Đznik hakkında etraflı bir makale yayımlayan A. Sâim Ulgen'in bina
hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir.26 Ayrıca Eyice, A. Sâim Ulgen'in Büyük
Hamam ve Eski Hamam adı verilen binanın, çifte hamamlar şeklinde olduğunu
bildirmekle beraber, K. Otto - Dom tarafından vaktiyle yayımlanan plânın çok eksik
olmasının yanı sıra burasının tekke olduğu yolundaki düşüncesinin de yanlış
olduğunu açıkça ortaya koyduğuna işaret etmiştir.
Đkinci bölümde, yapının mimarisi ve süsleme yönüyle incelendiği bölümdür.
Eyice, incelemeleri sonucunda Büyük Hamam'ın sanat tarihi bakımından en değerli
kısımlarının sıcaklık ve halvet bölümlerinin teşkil etmekte olduğunu, bu bölümlerin,
düzenleme bakımından yapının, enine sıcaklık ve çifte halvet hücreli hamamlar
tipinin bir örneği olmakla beraber; böylece, haçvarîyânî dört eyvanlı sıcaklık ve köşe
halvetli veya çok köşeli yıldızvârî halvetli hamamlardan açık farklarla ayrılmakta
olduğunu bildirmektedir.
Üçüncü bölümde, yapıldığı devir başlığı altında Đznik Büyük Hamam'ın
tarihlendirme soruna değinilmiş, çeşitli tarihi vesikalar ışığında konu incelenmiştir.
Ayrıca Dr. K. Otto - Dom'un, eserinde zikrettiği bugün nasıl ve nerede olduğu
bilinmeyen hamamlar konusu da tetkik edilmiştir. Eyice bu tetkikleri sonucunda
eserin, XIV. yüzyılın sonraları ile XV. yüzyılın içlerine ait olabileceğine ihtimal
vermekte; Hamamın dış mimarisi ve bilhassa kubbe ve kasnak yapısı, arkaik bir
ifadeye sahip olmadığından, daha çok XV. yüzyılın içleri ve hatta sonlarında yapılmış
olduğunu tahmin ettiğini bildirmektedir.
Dördüncü bölümde, Sanat tarihindeki yeri başlığı altında Eyice Büyük
Hamam'ın, yine Đznik'deki Hacı Hamza hamamı denilen diğer çifte hamamdan plan
bakımından ayrı bir tertibe sahip bulunduğunu bildirmekte ve Büyük Hamam'ın
mimarî özelliklerini dört bölüm halinde incelemektedir.
25 K.Otto-Dom, "Das Đslamische Đznik", Berlin, 1941, s.73-76. 26 A.Sâim Ülgen, "Đznik'te Türk Eserleri",Vakıflar Dergisi,C. 1,1938, s.69.
40
Beşinci bölümde Osmanlı - Türk mimarisinde başlıca hamam tipleri konusu
başlığı altında Eyice, Türk hamamlarının soyunma yerinin bazı hamamlarda sekiz
köşeli olmakla beraber çoğunlukla kare olarak görüldüğünü, bu bakımdan
hamamlarda bir sınıflandırma yapılmasının mümkün olamayacağını bildirmektedir.
Diğer taraftan her biri çok zengin ve çeşitli çeşitlemelere sahip olan Türk hamam
tiplerinin sıcaklık ve halvet bakımından sınıflandırmanın daha doğru olacağına
değinmiş ve bu sınıflandırma altı başlık altında sunulmuştur. Bunlar; a) Haçvârî dört
eyvanlı ve köşe hücreli tipi, b) Yıldızvârî sıcaklık tipi, c) Kare bir sıcaklık etrafında
sıralanan halvet hücreli tip, d) Çok kubbeli sıcaklık tip, e) Ortası kubbeli sıcaklık tip,
f) Ortası kubbeli, enine sıcaklık ve çifte halvetli tip, g) Soğukluk - sıcaklık ve halvet
eş odalar halinde tip adları altında incelenmiştir.
Eyice bu tetkikleri sonucunda bilhassa çifte hamamların kompozisyonlarında
da, çevre ve topografya uyumları yüzünden dış kitlelere etki eden ilgi çekici
buluşların ortaya konduğunu da belirtmiştir. Ancak bu çeşitli tiplerin kesin ve tam bir
kronolojik sınıflamasını yapabilmek veya bunlardan belli bir gelişimin basamakları
olarak görmek ve buna göre sıralamanın mümkün olamayacağına işaret eden Eyice,
gerekçe olarak Türk mimari anıtları içinde eski hamamların en az tanınmış olduğunu
bildirmektedir.
Eyice son olarak, ileri sürdüğü tipoloji ve genel hükümlerin sadece şimdiki
bilgilerine göre bir tahminden ibaret olduğunu, Đznik büyük hamamının, bütün bu
sınıflandırmanın içinde, saf Türk karakterli bir hamam tipinin en gelişmiş bir örnek
olduğunun sonucuna vardığını bildirmektedir.
Eyice tüm bu incelemeleri sonucunda konuyla ilgili görüşlerini şu
şekilde özetlendirmiştir;
Türk hamam mimarisindeki yerini genel olarak saptamaya çalıştığımız Đznik
Büyükhamamı, mensup olduğu tipin en ustalıklı tertiplenmiş ve o nispette de ahenkli
bir kompozisyona sahip bir örneğidir. Yukarıda adlarını verdiğimiz planlan
yayınlanmış olan benzer örnekler içinde tertibindeki ustalık bakımından ayrı bir yer
alır. Muhakkak ki, bu bina usta bir mimarın eseridir. Benzer örneklerin XV-XVI.
yüzyıllara ait olması Büyük hamamın devrinin tayininde belki bir dereceye kadar
faydalı olabilir. Bugünkü perişan durumuna rağmen güzel mimarisinden ve zarif
41
tezyinatından halâ izler taşıyan bu eser, toplu kitlevi kompozisyonu ile dikkate değer
bir mimari âbidedir.
IV.13.ĐSTANBUL MĐNARELERĐ2727
Đslâm sanatında minare mimarisinde kendine özgü yeri olan Türk-Đslâm
minareleri birtakım nedenlerle birçoğu günümüze gelememiş bir grubu oluşturur.
Eyice'nin bu çalışması, günümüze ulaşamamış veya çeşitli değişikliklere uğrayan
Đstanbul minarelerini zengin bir literatüre dönüştürürken,böyle bir sürecin bir rapor
halinde yayımlanması bundan sonraki çalışmalarda ciddi bir kaynak niteliği
taşımaktadır. Ayrıca bu çalışma, etraflı tetkiklerle mazhar olan Mısır, Mağrip ve Đran
minarelerinin yanı sıra, Türk -Osmanlı minarelerinin de önemli bir yere sahip
oldukları gözler önüne sermektedir.
Eserde, yapıldıkları dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan bir grup
minarenin incelenmesi sonucunda, fetihten günümüze kadar Đstanbul minarelerinin
gelişimi bize gösterilmiştir.
Kitabın giriş bölümünde Türk-Osmanlı minaresinin çeşitli bölümleri üzerinde
durulmuştur.
Birinci bölümde, Đstanbul'un 1453'de fethinden itibaren Sinan devrine
kadar şehirde yaptırılan minarelerden dönem özelliklerini yansıtan bir grup cami
büyüklük bakımından sınıflandırılmış olup minareleri incelenmiştir.
Bu bölümde ayrıca, Fatih Camii minarelerinin Fatih devrine ait özellikleri
incelenirken minarelerde görülen pabuç kısmındaki geçiş baklavalarının XV.yüzyıla
ait olduğunun en kuvvetli delili olduğuna işaret eden Eyice; sırf dış ahengi temin için
meydana getirilen bu baklavaların az rölyefli ve kısa şekilleri ile XV.yüzyılda çok
rağbet bulan bir minare tezyinatı motifi olduğuna diğer taraftan XVI.yüzyılın
başından itibaren artık minare pabuçlarında baklavaların görülmediğini tespit ettiğini
belirtir.
27 Semavi Eyice.'ĐstanbuI Minareleri", Türk San'atı Tarihi Enstitüsü Dergisi, Đstanbul :Güzel Sanatlar Akademisi yayınları,C.I, ] 962,s.31 -132.
42
Đkinci bölümde, Mimar Sinan'dan Lâle devrine kadar olan dönemdeki Đstanbul
Minareleri incelenmiştir. Bu bölümde,Ayasofya Minareleri başlığı altında
Ayasofya'nın Bâb-ı Hümâyun tarafındaki, yani kuzey-doğu köşedeki minaresinin
Sultan II.Bayezid (1481-1512) zamanında yapıldığı ileri sürülmektedir.Modern batılı
yazarların bazıları ise sebep göstermeden bunun II.Selim (1566-1574)devrinde
yapıldığı yazmışlardır.Eyice,bu minarenin üslûp özellikleri bakımından ancak Mimar
Sinan'ın eseri olabileceğini belirtmekte ve gerekçelerini şu şekilde özetlemektedir:
1.Masif kürsü ile ince gövde arasındaki gayet uzun pabuç, ancak Sinan'ın son
yıllarında vücuda getirdiği eserlerde görülmektedir.
2.Gövdenin kalın pabuçlarının, hemen hemen yegâne ve tam benzeri Edirne,
Sultan Selim Camii'nin(1569-1575) minarelerinde görülmektedir.
3.Stalaktitler burada artık ince ve çok kesintili şekillerini almışlar ve
sarkıtmalar çoğalmıştır.
Üçüncü bölümde, Lâle devrinden günümüze kadar, Đstanbul minarelerinin
etkisinde kaldığı Barok, Ampir,Eklektik Neo-Klâsik etkileri üzerinde durulmuş ve
dönem özelliklerini taşıyan minareler bu bölümde incelenmiştir.
Bu bölümde, Eyice tarafından özellikle Barok devrinden itibaren şerefelerin
altındaki taşkınlığın, muhtelif çaplarda üst üste sıralanan bilezikler ile sağlandığına
işaret edilmiş ve XVIQ. yüzyıldan itibaren bu usulün, stalaktit yerine bütün
minarelerde uygulandığı saptanmıştır.28
IV.IAĐSTANBUL'DA BALĐ PASA CAMĐĐ VE MĐMAR
SĐNAN29
Büyük Türk Mimarı, Koca Sinan'ın yaptığı eserlerden birçoğu Đstanbul'da
bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı sağlam denilebilecek durumda günümüze kadar
28 Kitabın sonundaki 175 adet resimde , çeşitli dönemlerde yapılmış dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan minarelerin fotoğraflarına yer verilmiştir.Yukarıda künyesini verdiğimiz yayın,Semavi Eyice'nin Đstanbul Üniversitesi,Sanat Tarihi Kürsüsünün 1947 yılında yılın da bir seminer çalışması olarak toplandıktan sonra daha etraflıca işlenmek suretiyle 1948'de lisans tezi olarak yazılmış, aynı çalışmanın malzemesi esas tutularak bazı ilaveler, düzeltmeler ile yeniden yayıma hazırlanmıştır.Ancak tezde yer alan Đslâm aleminde yer alan değerlendirme bölümü yayımlanmamıştır. 29 Semavi Eyice, "Đstanbul'da Bâli Paşa Camii ve Mimar Sinan", Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan, Đstanbul :Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi ,1991, s.507-524
43
gelebilmesine karşılık, bir kısmı aradan geçen yüzyıllar içinde mimarî karakterleri
tamamen bozulacak surette değişikliğe uğrayarak, adeta tanınmaz hale girmişlerdir.
Bir başka kısmı ise, deprem, yangın gibi afetlerin yanısıra ne yazık ki insanların değer
bilmez tutumları sonucunda ya harap olmuş ya da tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Uzun yıllar yok olmağa mahkûm bir harabe durumunda kaldıktan sonra, tamir
edilerek kurtarılan Bâlî Paşa Camii de üzerinde çözüm bekleyen bir takım tarih
problemlerinin toplandığı bir eserdir.
Bazı yayınlarda bu eserin II. Bayezid zamanında yaptırıldığı ve ancak az bir
süre sonra Mimar Sinan'ın eliyle yenilendiği ileri sürülmüştür. Fakat Eyice, Đstanbul
Vakıfları Tahrir Defterindeki kayda dayanarak caminin II. Bayezid döneminde değil
Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Mimar Sinan tarafından inşa edildiğini ortaya
koymaktadır.
Konu beş bölümde incelenmiştir.
Birinci bölümde camiin kapısı üstündeki tarih kitabesinde tarih yazılmadığı
için metnin okunmasından doğan tarihlendirme sorununa değinilmiştir. Ve caminin
sanıldığı gibi 910'da yapılmış olmayıp, Kanunî Sultan Süleyman devrine ait olduğunu
bildirmiş ve bu husustaki dayanaklarını ikinci bölümde açıklamaktadır.
Đkinci bölümde, camiin 910 yılından çok sonra yapılmış olduğunu gösteren iki
kaynak olan Ayvansaraylı Hüseyin Efendi'nin Hadîkatü'l-cevâmî'sine ve Đbrahim
Hakkı Konyalı'nın da "Mimar Sinan'ın Đstanbul'daki Eserleri" başlığı altındaki
eserlerinde Bâlî Paşa Camii konusu tetkik edilmiştir.
Bu iki kaynağın hiçbir şüpheye yer vermeyecek surette, Bâlî Paşa camiinin,
950-953 yıllarına doğru inşaatına başlanmış olacağını gösterdiği belirtilmiştir.
Böylece Mimar Sinan'ın eserlerine dair tezkirelerdeki kaydın doğruluğunda ortaya
çıktığı ve camiin Mimar Sinan tarafından yapılmış olduğunun kesinlik kazandığı
bildirilmiştir.
Üçüncü bölümde, Bâlî Paşa camii vesilesiyle adları geçen üç kişinin, Hümâ
Hatun, Đskender Paşa ve Bâlî Paşa'nın tarihi kişilikleri tarihi vesikalar ışığında
incelenmiştir.
Dördüncü bölümde camiin, ilk yapıldığı dönemle şu anda sahip olduğu
görünüm açısından bazı bölümlerinin yapıldığı devrin üslûbuna uygun olmadığının
tespiti yapılmış ve bunun sebepleri üzerinde durulmuştur.
44
Beşinci bölümde, camiin ilk yapıldığı dönemden bugüne kadar geçirdiği
restorasyonlar sonucunda yaşadığı değişime değinilmiş, Mimar Sinan'a özgü yapı
unsurlarının tespiti yapılmıştır. Ve son olarak da tarihi belgelerde adı geçen kurucusu
Bâli Paşa ile zevcesi Hümâ Hatun'un türbesinin yeri konusu tarihi belgelerde tetkik
edilmiştir.
Sonuç olarak, Eyice'nin bu araştırması şunu göstermiştir: öteden beri sanıldığı
ve sürekli tekrarlandığı gibi, Bâlî Paşa Camii, H Bayezid döneminde yapılıp, Mimar
Sinan tarafından yenilenmiş veya tamir edilmiş olmayıp, temelden itibaren Sinan
tarafından 953 (1546) yılı civarında inşa olunmuştur. Mimarisi bakımından aynı
ustanın eseri olan Silivrikapısı'ndaki 958 (1551) tarihli Hadım Đbrahim Paşa Camii'ne
çok benzeyen Bâlî Paşa Camii, Sinan'ın meslek hayatının ilk yapılarındandır. Cami
her ne kadar Bâlî Paşa'nın adıyla tanımışsa da, kitabede yaptıranın Đskender Paşanın
kızı olan, zevcesi Hümâ Hatun olduğu gösterilmektedir. Hümâ Hatun ise Sultan H
Bayezid'in kızı olmayıp, zayıf bir ihtimalle belki bir kızından dolayı torunu olabilir.
Bâlî Paşa'nın tarihi kişiliği ise henüz karanlıkta kalmaktadır. 955 (1548)'de öldüğüne
göre, kim olduğu ve hangi görevlerde bulunduğu, çağdaşı diğer Bâlî Bey ve
paşalardan ayrılarak tespit edilmeğe muhtaçtır. Arşiv ve vakfiye belgeleri ile bu
problemin aydınlığa çıkarılması tarihçilerimize düşen bir görevdir.30
IV.1.5.TRAKYA'DA ĐNECĐK'DE BĐR TABHANELĐ CAMĐĐ31
Türk Trakya'sında, Tekirdağ'a 211km. uzaklıkta âdeta unutulmuş ufak bir
nahiye vardır.
Eyice, adı Đnecik olan bu kasabaya, Trakya'da 1961 ve 1962 yıllarında yaptığı
incelemeler sırasında iki defa uğramış ve buradaki bir cami harabesi ile ilgilenmiştir.
Bu yazısında şimdiye kadar dikkati çekmeyen bu eseri tanıtmış ve yapı ile ilgili bir
tarih meselesine işaret etmiştir.
30 Bu makale yayımlandıktan az sonra ortaya çıkan Bâlî Paşa'nın torunu Mehmed Rebii Hatemi
Baraz tarafından evdeki eski evrak arasında bulunan Bâlî Paşa Camiinin vakfiyesi, S. Eyice'nin görüşünü tam olarak desteklemektedir. Böylece, Bâlî Paşa Caminin tarihlendirilmesi hususundaki tüm şüpheler ortadan kalkmıştır.
31 Semavi Eyice, "Trakya'da Inecik'de bir Tabhaneli Camii",Tarih Dergisi, istanbulrl.U.Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S:l,EkimI970,s.l71-196
45
Konu yedi bölüm halinde incelenmiştir.
Birinci bölüm eserin bulunduğu yerin tetkik edildiği bölümdür.
Đkinci bölümde, Đnecik kasabasında yer alan eserler Hamam, Köprü ve
Kervansaray başlıkları altında tetkik edilmiştir.
Üçüncü bölümde, Tabhaneli cami ve türbe iki ayrı başlık altında tetkik
edilmiştir.
Dördüncü bölümde, külliye ile ilgili iki kitabe bulunmuş ve bu iki kitabe iki
ayrı başlık altında tetkik edilmiştir.
Beşinci bölümde, külliyenin kurucusu kimdir? sorusuna belgeleri ışığında
cevap aranmış fakat eldeki bilgilerin bu tarihî meseleleri aydınlığa çıkarmada yeterli
olamadığına işaret edilmiş; kaynaklar ve arşiv belgeleri üzerindeki daha derin
araştırmaların belki bu sorunlara çözüm bulabileceğine değinilmiştir.
Altıncı bölümde, sanat tarihinde Đnecik Camii başlığı altında eserin "zâviyeli"
veya "tabhaneli" cami denilen mimari tipin bir örneği olduğu vurgulanmıştır. Ve
özellikle camiin en fazla üzerinde durulmağa değer tarafının, tek kubbeli namaz
mekânına sahip bir tabhaneli camiin orijinal görüşünü hâla koruyabilmiş olmasının
önemine işaret edilmiştir.
Yedinci bölümde, külliyenin tarihi değeri ortaya konmaya çalışılmıştır.
Eyice'nin bu araştırması neticesinde; Đnecik tabhaneli Camii, erken Osmanlı
devri Türk kültür tarihinin Türk Trakya'sında meydana getirdiği önemli bir eser
olduğu kadar, Türk mimari tarihinin belirli bir yapı çeşidinin gelişme zincirinin son
örneklerinden çok değerli bir sanat yadigârı olduğu tespit olunmuştur.32 Bu bakımdan
kurtarılmasının, hiç değilse daha fazla yıkılmasının önlenmesinin yerinde olacağı
yazıda işaret edilmiştir.33
32 Başka bir yere götürülmüş olan orijinal kitabe, S.Eyice tarafından bulunarak parçaları birleştirilen kitabe de yazıya ek olarak takdim edilmiştir. 33 S.Eyice, bu eseri 1961 ve 1962 yıllarında inceledikten sonra, o vakit Vakıflar Genel müdürlüğü baş mimarı olan merhum A. Saim Ülgen'e, bu sanat değerine sahip eski eserin kurtarılması lüzumuna işaret etmiş, aradan yıllar geçtikten sonra, Vakıflar idaresince bu hususta çalışmalara başlanmış ve Đnecik camiinin kurtarılmasına gayret edilmiştir.
46
IV.1.6.B0YALIKÖY HANĐKÂHI34
Afyonkarahisar'ın yakınında şehir merkezi ile Sinanlı (Sinan Paşa) ilçesi
arasında, ufak bir köy olan Boyalıköy'de Türk sanat tarihi bakımından değerli bir
mimari eser vardır. Ufak bir külliye teşkil eden bu eser hakkında şimdiye kadar bazı
yayınlar yapılmış olmakla beraber, bunlarda eser yanlış bir şekilde
değerlendirildiğinden, Türk sanat tarihindeki yerine de yanlış oturtulmuştur. Bu
yüzden bu değerli eser, ikinci derecedeki yayınlarda da aynı hataların tekrarı suretiyle
tanıtılmış ve tanıtılmaktadır. Hatta Eyice bu hataya; medreseler hakkındaki bir
makalesinde düştüğünü yazısında belirtmiştir.
Eyice bu çalışmasında, Boyalıköy hânikahı hakkında hatalı görüşleri
düzeltmek ve eseri yeni resim ve rölöveler malzemesinin yardımı ile daha iyi
tanıtmak gayesini gütmektedir.
Konu üç bölümde tetkik edilmiştir .Birinci bölümde yazılanlar ve meselenin
doğuşu başlığı altında Boyalıköy binasının doğrudan doğruya bir Selçuklu medresesi
olarak tanıtıldığı, bunun avlusu kubbeli bir medrese olduğunun ileri sürüldüğü
belirtilip bu konuda yapılan yayın ve araştırmalara değinilmiştir.Ayrıca, bir defa
medrese olarak adlandırılan ve bu oldu bitti karşısında hiç kimsenin, bütün aykırılığa
rağmen bu binayı medreseler listesinden çıkarmayı, onda başka bir fonksiyon
aramayı düşünmediği de Eyice yazısında işaret etmiştir.
Eyice, bir inceleme gezisi sırasında, 1968 sonbaharında görüp incelediği
Boyalıköy külliyesini Selçuklu devrinde Orta Asya'dan Anadolu'ya akan Horasan
erenleri (Gazi veya Alp Erenler) için kurulmuş bir hânikah olduğunu anladığını
belirtmiştir. Yazısının ikinci ve üçüncü kısmında ise bu gözlemler sonucunda elde
ettiği verileri değerlendirilmiştir.
Đkinci bölümde, eser ve çevresi başlığı altında külliyeyi; Hânikâh, Eyvan
türbe, Kümbet alt başlıkları altında tetkik etmiştir .Böylece burada, eski Türk sanatı
türbe mimarisi geleneğinin iki değişik tipteki yapısı bir arada, yan yana inşa edilmiş
ve adetâ, aynı görevi cevaplandıran iki değişik türbe tipinin mimarî ifadesinin
kıyaslamasının yapılabilmesinin sağlandığı belirtilmiştir. Ayrıca, esas binada, yani
hanikâhda yabancı devşirme malzemesinin kullanılmış olmasına karşılık, her iki
34 Semavi Eyice, "Boyalıköy Hanikahı",Türkiyat Mecmuası , ĐstanbuhĐ.Ü.Türkiyat Enstitüsü, C. XVI, 1971,s.39-56
47
türbe de tamamen Türk karakterinde ve devşirme malzemeyi - eğer var ise -
göstermeyen yapılar olduğu vurgulanmıştır.
Üçüncü bölümde malzemenin tarihi hüviyeti başlığı altında çok geç devirde,
XVII. yüzyılda buradan geçen Evliya Çelebi'nin Karye-i Boyalı dediği bu yere ait
seyahatnamesinde yer alan notlara değinilmiştir. Ve bu notlardan, XVII. yüzyılda
tekke karakteri olan bu binanın tekkelerin öncüsü bir hanikâh olduğu sonucunun
çıkarılabileceğine de değinilmiştir. Yine bu bölümün sonunda konuyla ilgili veriler
gözden geçirilmiştir. Sonuç olarak, Afyonkarahisarı ile Sinanlı (Sinan Paşa) arasında,
Boyalıköy'de bulunan külliyenin , Karahisar'ı - Sahib'i batıya bağlıyan yolun üzerinde
kurulmuş bir hanikâh olduğu Eyice tarafından tespit olunmuştur.
Eyice, şimdiye kadar medrese zannedilen bu tesisin bir hanikâh olduğunu, bu
özelliğe sahip tesislerin çoğunda olduğu gibi, feth olunan toprakların
Türkleşmesindeki fonksiyonu icabı, bir Bizans yapısının yakınında veya yerinde,
hatta bir dereceye kadar onun mimarî malzemesinden yararlanılarak yapıldığı,
bumalzemenin kısmen yabancı kaynaktan(spolie) olmasına karşılık, binanın plan ve
üst yapı bakımından tamamen Türk yapı geleneklerine bağlı kalınarak inşa edildiğini
yazısında belirtmiştir.
IV.1.7.SVĐLENGRAD'DA MUSTAFA PAŞA KÖPRÜSÜ(Cisr-i
Mustafa Paşa)35
Bir Bulgar süreli yayınında, Narodna Kültüre (=Halk Kültürü) nin 19
Temmuz 1963 tarihli sayısında, bugün Bulgaristan-Türkiye sınırında bulunan meşhur
Cisr-i Mustafa Paşa'nın yıktırılmasının düşünüldüğü haber veriliyor ve bu
münasebetle kaleme aldığı makalesinde mimar R.Radzeff, bu eski sanat eseri ve tarih
yadigârının kesinlikle kurtarılması gerektiğini kuvvetli bir ifade ile açıklamak
gereğini hissediyordu. Bu çok değerli mimari eserlerin bugünkü sınırlarımız içinde
olanların da,hep aynı bahaneler ile birtakım "ilgililer" tarafından nasıl acımasızca
tahrip edildiklerini görmekte veya duymaktayız.Yüzyıllarca insanlara ve çevresindeki
topraklara faydalı olmuş, bu saygıya layık yapıların, artık işe
35 35 Semavi Eyice,"Svilengrad'da Mustafa Paşa Köprüsü(Cisr-Đ Mustafa Paşa)", Belleten, Ankara:Türk Tarih Kurumu,S:l 12,Ekim,1964,s.729-752. ' Đngilizce özeti: "The Bridge Mustafa Pasha in Svilengrad (Bulgaria) Cisr-Đ Mustafa Paşa",s.753-756.
48
yarmadıkları bahanesi ile ortadan kaldırılmalarını düşünmek, en basit anlatım ile
tarihe karşı saygısızlıktır. Bugün artık fonksiyonunu kaybeden şehir surları, kaleler ,
eski tapınaklar, gibi bu köprüler de, görevleri bitmiş dahi olsa, artık uygarlık tarihinin
malı olduklarından korunmalı ve zarar görmemeleri için acilen gerekli önlemler
vaktinde alınmalıdır.Eyice bu yazının üzerine tarih bakımından değeri inkar kabul
etmeyecek derecede büyük olan bu güzel mimari eserin,önemine dikkat çekmek üzere
elindeki olanaklar nispetinde bu yazıyı hazırlamayı uygun görmüştür.Eyice'nin köprü
hakkında yerinde yapılmış incelemeler olmaksızın bu çalışması eksik kalmakla
beraber toplayabildiği bu notların köprünün tarihçesini ve sanat değerini ilk defa
olarak ortaya koyması bakımından önemi büyüktür.
Konu beş bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde köprünün yıktırılması
tasarısı başlığı altında Radzeffin Bulgar dergisinde yayınlanan yazısına değinilmiştir.
Đkinci bölümde, köprünün banisi Mustafa Paşa başlığı altında Radzeffin eserin
banisinin I.Selim'in vezirlerinden Boşnak Mustafa Paşa olduğunu yazdığını belirten
Eyice, Meriç nehri üzerindeki bu köprüyü yaptıran Mustafa Paşa'nın kim olduğunu
tespit etmenin ilk bakışta güç olduğunu bildirmektedir. Ancak tarihi belge ve
kaynakları bu bölümde inceleyen Eyice »köprünün kurucusunun XVI. yüzyılda
Osmanlı Đmparatorluğu'nda büyük eserler meydana getiren ve Çoban lâkabı ile de
tanınan Mustafa Paşa olduğunun tespitini yapar.
Üçüncü bölümde Köprü ve Mimar Sinan başlığı altında »Radzeffin yazısında
"köprünün ünlü Türk mimarı Sinan'ın eseri olduğuna dair şimdiye kadar öne sürülen
tahminler temelsiz ve ispat edilememiş olarak kalmıştır." demekte olduğuna işaret
eden Eyice, Meriç nehri üzerindeki bu köprünün büyük Türk yapı ustası Mimar Koca
Sinan'ın bir eseri olduğunun hemen hemen açık bir şekilde tespitinin yapılabildiğinin
altını çizmekte ve bu konudaki dayanaklarına yer vermektedir.
Dördüncü bölümde köprünün kitabesi başlığı altında, köprünün Evliya
Çelebinin seyahatnamesinde yer alan kitabesine değinilmiş fakat Eyice'yi bu bilgi
tatmin etmemiş ve köprünün kitabesine kendi imkânları dâhilinde ulaşıp bir
kopyasını elde ederek, tercümesini yaptırmıştır. Bu kitabenin Evliya Çelebi'nin
verdiği beyitler ile hiçbir ilgisi olmadığı tespit olunmuştur. Ayrıca köprü kitabesinin
49
dil ve anlam bakımından dikkatte değer olduğuna işaret eden Eyice, bu bölümde
ayrıca hat sanatı bakımından da kitabenin incelemesi yapılmıştır.
Beşinci bölümde köprü ile ilgili tarih kasidesi başlığı altında, köprünün
mihraplı kitabe köşkündeki yazının bir kopyasını, transkripsiyon ve bugünkü dilde
karşılığını verirken Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde köprünün tarihi olarak iki beytin
kaydedildiğine IV.bölümde işaret eden Eyice,bu kasidede tarih mısraının tutarı
hesaplandığında , Mustafa Paşa'nın ölümü ve köprünün yapılması tarihlerine çok uzak
ve erken bir rakam elde edildiğini de bildirir.Ve son olarak altıncı bölümde köprünün
sanat tarihi bakımından değeri tetkik edilmektedir.
IV.1.8.HANKÖYÜ'NDE HÜSREV PAŞA CAMĐĐ. SULTAN IV.
MURAD'IN SADRÂZAMI HÜSREV PAŞA'NIN BĐR ESERĐ36
Anadolu'da uzun geziler yapan William Frâncis Ainsworth da Seyyid
Gazi'den 1839 yılının 10 Kasım günü, Bardak Chili Keuy (=Bardakçılı) dediği bir
köyden geçerek Husrev Paşa köyüne varır. Đki köy arasındaki arazi çam ormanları ile
kaplıdır. O sırada bu kasaba 200 kadar evden ibaret idi. Büyük bir Hıristiyan kilisesi,
Nizip'te de olduğu gibi bir minare ilâvesi ile cami haline getirilmişti".
Semavi Eyice, bu makalesinde, Hüsrev Paşa Camii'nin bir Bizans kilisesinden
camiye dönüştürülmediği inancını ispat yoluna giderken, binanın Türk inşaat sanatına
uygun detaylarına karşın bütününe hakim olan yabancı ifadeyi sorgulamaktadır.
Eser tüm yönleriyle üç bölümde tetkik ediliyor. Birinci bölümde, bölgenin
yeri ve bilinenler başlığı altında, Anadolu'yu çeşitli dönemlerde gezmiş gezginlerin
bölge ile ilgili görüşlerine yer verilirken, bölgenin konumu değerlendirilmiştir.
Đkinci bölümde, Hüsrev Paşa Külliyesi 'nin kurucusu konusu incelenmiş;
camiin üzerinde kitabe bulunmadığından, Osmanlı devri Türk tarihinde yer alan
Hüsrev paşalardan hangisi olabileceği sorusuna cevap aranmıştır. Bu bölümde ayrıca
külliyenin kuruluşunu belgeleyen vakfiyesi doğrultusunda Hüsrev Paşa'nın şahsiyeti
konusundaki şüpheler ortadan kaldırılmakta ve Hüsrev Paşa'nın IV.Murad'ın
36 Semavi Eyice, "Hanköyü'nde Hüsrev Paşa Camii.Sultan IV. Murad'ın Sadrâzamı Hüsrev Paşa'nın bir Eseri", Tarih DergisijstanbuIrĐ.Ü.Edebiyat FaküItesi,S:23, Mart, 1969,s. 179-204.
50
sadrazamı olduğu belgelenmektedir. Aynı zamanda bu vakfiyenin tahlili;gerek
Hanköyü'ndeki eserin ona aidiyetini kesinleştirmekte ve eski yer adlarını da güvenilir
bir şekilde ortaya koymaktadır.
Üçüncü bölümde, Hüsrev Paşa manzumesinin mimarisi başlığı altında,
Hüsrev Paşa Camii'nin, oldukça ustalıklı bir şekilde "Türkleşmiş" ve
Müslümanlasıms eski bir Bizans binası mıdır? Eğer böyle ise ilk binadan ne derece
yararlanılmıştır edilmiştir? sorularına cevap aranmıştır.
Eyice'nin bu çalışmasının sonucunda saptamaları şu şekildedir; Hüsrev Paşa
Camii, Ulukilise veya Kızılkilise'nin yerinde, hatta temellerinden ve belki de
duvarlarından yararlanılarak yapılan bir cami olduğunun tespiti yapılırken, etrafında
dağınık durumdaki Bizans devri parçalarının duvarlarında malzeme olarak
kullanılmasının, mevcut kalıntılardan geniş ölçüde faydalanıldığının da göstergesi
olduğuna işaret edilmiştir.
IV.1.9.VARNA ĐLE BALÇIK ARASINDA AKYAZILI SULTAN
TEKKESĐ37
Evliya Çelebi, 1062(=1652)yılında yaptığı bir seyahatin hikayesini anlatırken
"Der sitayiş-i Asıtane-i Akyazılı"başlığı altında, Karadeniz kıyısında, Varna’nın
kuzeyindeki bir yerde bulunan Akyazılı Sultan Tekkesinden bahseder.
Semavi Eyice'nin bu konuda yaptığı araştırmaya kadar, Trakya'da Türk
fethinin güzel ve değerli bir eseri olan bu tekke binası bazı yüzeysel bilgiler, pek açık
ve inandırıcı olmayan kısa tasvirler ve birkaç fotoğraf sayesinde
tanınıyordu. Rumeli'nin Türk toprağı olduğu devirde, canlı bir faaliyet merkezi olan
bu muhteşem tekkenin, Türk sanatı tarihi bakımından çok büyük öneme sahip
olabileceği tahmin ediliyor, fakat bu konuda bizi aydınlatabilecek bir bilgi elde
edilemiyordu.Akyazılı Tekkesi, Osmanlı devri Türk sanatının klâsik çağında inşa
edildiğinden Türk tekke mimarisinin oldukça eski örneklerinden biri idi.Yapı olarak
37 Semavi Eyice, "Varna Đle Balçık Arasında Akyazılı SultanTekkesi", Belleten, AnkararTTK, C.XXXI, S: 124, Ekim, 1967, s.551-600
51
iyice tanıması muhakkak ki, Türk sanat tarihinin şimdiye kadar pek üzerinde
durulmamış bir bahsine ışık tutması bakımından önemlidir.
Eyice, bir rastlantı sonucu bu değerli eseri bizzat görmüştür. Osmanlı devri
Türk tarihinin Rumeli fethinin ve bilhassa tarikatlar tarihi ile tasavvuf sahalarında
etraflı araştırmalar yapılmaksızın bu eserin tam bir tarihçesini derlemenin çok güç
olacağını bilmekle beraber hiç değilse toplayabildiği kadar ile bu unutulmuş tarihî
anıtı Eyice bu çalışmasında hatırlatmayı uygun bulmuş, araştırmasının Akyazılı
Sultan Âsıtanesi’ni, şimdiye kadar olduğundan daha iyi ve etraflı surette tarihi ve
mimari kimliğini tüm yönleriyle incelemiştir.
Konu üç ana başlık altında incelenmiş olup, birinci bölüm Evliya Çelebi'ye
göre Akyazılı Tekkesi başlığı altındadır .Evliya Çelebi 1062 yılı Rebîülevvelinde
(=1652)Silistre'den çıkarak Özi eyaletine nasıl gittiğini anlatırken, yol üzerindeki
Batova sahrasında konakladıklarında ziyaret ettiği Akyazılı Sultan Tekkesi'ni de
etraflı şekilde tasvir eden bizlere Türbe ve âsıtane binalar hakkında da çok önemli
bilgiler verirJBinanın eski durumu hakkında çok değerli ipuçları ortaya koyan bu
açıklamadan sonra Evliya Çelebi buradaki dervişlerin yaşayışları hakkında da bilgi
verir.Evliya Çelebi anlattıklarından, âsıtanenin tarihçesi,halk inanışlarındaki yeri ve
mimarisi hakkında anlattıklarından çıkarılan sonuçlar; tarih ve halk inanışlarında
Akyazılı,tekkenin mimarisi hakkındaki bilgiler iki grup halinde maddelendirilmiştir.
Evliya Çelebi çok dolaşmış, o devrin Osmanlı Đmparatorluğu'nu pek az istisna ile
gezmiş olan seyyahın bu Bektaşî tekkesinin bir benzerinin başka yerde olmadığının
bilhassa belirtilmesi, çok özel ölçüde ve mimaride olduğunu açıkça ifade
etmektedir.Bu bilgiler ışığında Bektaşî tekkesi, Eyice tarafından tarih ve sanat tarihi
bakımından değerlendirilmiştir.
Đkinci bölümde Akyazılı Tekkesi'nin tarihi kimliği çeşitli tarihi belgelerin
yardımıyla tetkik edilmiştir.
Balçık yakınındaki Akyazılı Tekkesi'nin mimarisi açıkça şunu göstermiştir
ki,bu bina şimdi görülen şekli ile en erken XIV.yüzyılın sonları veya XVI.yüzyılın
başlarında yapılmıştır.Her aksamının yedili olmasına özen gösterilmesi, bu tesisin bu
şekli ile bir Bektaşî âsıtanesi olarak düşünüldüğünü ve bu amaçla yapıldığını
göstermiştir.
52
Evliya Çelebi Akyazılı Sultan hakkında oldukça fazla bilgi
vermektedir....çeşitli kayıtlar bu açıdan tetkik edilmiş.Belgelerde Akyazılı Sultanın
hayatı hakkındaki bilgiler tetkik edilmiştir.
Rumeli'nin Türk fethinde önemli yere sahip olan bu tesislerin coğrafî yayılışı
tam olarak araştırılmamış olduğunun eksikliği dile getirilmiş, gazi erenlerin yaptığı
etkiler ve yapımına vesile oldukları mimari eserlerle, Trakya'daki etkinlikleri
üzerinde durulmuştur.
Üçüncü ve son bölümde Akyazılı Sultan Tekkesi'nin mimari açıdan tetkik
edildiği bölümdür. Akyazılı Asıtanesi şimdiki haliyle iki yapıdan meydana geldiği:
bunlardan birincisi türbe diğeri ise harabe halinde olan kagir tekke binası olduğu
belirtilmiş ve bu iki yapı mimari açıdan ayrı başlıklar altında incelenmiştir.
Sonuç olarak, Güney Dobruca'da Akyazılı Sultan Tekkesi kendi mimari türü
içinde şimdiki halde bilinene göre başlı başına özelliklere sahip tek eseridir. Bir tekke
etrafında bulunması gereken birçok müştemilat binası zaman ile ortadan kalkmıştır.
Fakat kalanının dahi,bu eseri Türk sanat tarihi içinde şimdiki halde tek örnek
yapmakta olduğu Eyice tarafından çalışmada gerekçeleriyle birlikte sunulmuştur.
IV. 1.10. SOFYA YAKININDA ĐHTĐMAN'DA GAAZÎ
MĐHALOĞLU MAHMUD BEY ĐMARET-CÂMĐĐ38
Osmanlı devri Türk mimarisinin ilk devrini muhteşem bir şekilde sunmaya
çalışan araştırmacıların gösterdiği çabaya rağmen harcanan emek ne kadar büyük
olursa olsun yine de köşede bucakta gözden kaçan bazı eserler olmaktadır. Đşte burada
kısaca tanıtılan Türk âbidesi de bugün artık milli sınırlarımızın çok uzağında kalmış,
unutulmuş bir eserdir. Mimarisi ve yapıldığı devir bakımından Osmanlı yapı sanatının
ilk devrine ait olduğuna hiç şüphe bulunmamaktadır. Hakkındaki bilgiler yeterli
olmamakla beraber kaybolmaya mahkum bu tarih ve sanat eserini eldeki imkanlar
derecesinde ilk defa tanıtımı burada Semavi Eyice tarafından yapılmaktadır.
38 Semavi Eyice,"Sofya Yakınında Đhtiman'da Gaazî Mihaloğlu Mahmud Bey Đmâret-Câmii", Kubbealtı Akademi Mecmuası, C.IV, S:2, Nisan, 1975 ,Đstanbul,s.49-61.
53
Konuya giriş, Đhtiman kasabasının coğrafi konumuyla yapılmış, bölgenin kısa
bir tarihçesine değinilmiş ve kasabanın adının nereden gelirse gelsin, burasının
Osmanlı devrinde doğmuş ve gelişmiş bir Türk kasabası olduğunun altı çizilmiştir.
Çeşitli kaynaklarda bu camiin aslında bir kilise olduğu yolundaki rivayetten
bahsedilmiş, çeşitli tarih belgelerin ışığında bu konu tetkik edilmiştir.
Eyice, Đlk Osmanlı devrinin tabhâneli cami tipi hakkında bir araştırma
yaparken, O.Reuther'in bu yapı için II.Beyazıd, Muradiye Camii'nde Bulgaristan
Đhtiman'da benzer bir yapının olduğunu bildiren notu üzerine, 1963'te basılan
araştırmaya bir not olarak almıştır.Eyice'nin 1966 yılında Bulgaristan ziyaretinde bu
caminin tetkikine imkan bulunmuş ve Đhtiman'daki Đmaret Camii,plan bakımından ilk
Osmanlı devrinin eserlerindendir tabhâneli cami olduğu tespit olunduğu notlar
arasındadır.
Son bölümde ise cami yapısı tüm yönleriyle mevcut bilgiler ışığında tetkik
edilmiştir.
Sonuç olarak, Đmaret cami ilk Osmanlı devri ve Klasik Osmanlı devrinin
başlarında çok sayıda benzerleri yapılmış olan tabhâneli camilerin temsilcisidir.
Duvar tekniği onun XIV.yüzyılın sonlar XV.yüzyıllara ait olabileceğini
göstermektedir.Đhtiman, çok geniş bir aile olan Gaazî Mihaloğulları'nın ocaklığı
olduğuna göre eserin de onların hayratı olması ihtimali beliriyor.Çeşitli tarihi
belgelerin ışığında Đhtiman'daki Đmaret cami'nin,Gaazi MihaloğuHarın dan Mahmud
Bey'in Ü.Murad zamanında veya en geç Fâtih Sultan Mehmed'in ilk
yıllarında,XV.yüzyılın ilk yarısında veya ortalarında doğru inşa edilmiş bir hayır
eseri olduğu düşülmüştür.Eldeki eksik bilgilerle bu unutulmuş değerli sanat ve tarih
hatırası tanıtılmaya gayret edilmiştir.
IV.1.1 l.EYÜP'DE ZAL MAHMUD PAŞA CAMĐĐ39
Đstanbul'un Eyüpsultan semtinin Haliç kıyısında Edirnekapı'sından Eyüpsultan
merkezine uzanan eski tarihi yolun kenarında ve semte girişin başında yükselen yapı,
Osmanlı dönemi Türk mimarisinin büyük ustası Mimar Koca Sinan'ın
39 Semavi Eyice, "Eyüp'te Zal Mahmut Paşa Camii", V.Eyiipsultan Sempozyumu, Đstanbul:Eyiip Belediyesi, 2001,s. 13-21.
54
son eserlerindendir. Önemli büyük eserlerinde kalıplaşmış şemalardan kaçınan Mimar
Sinan, Eyüp'ü süsleyen büyük eserlerin en başında gelen Zal Mahmud Paşa Camii
'nde de bu özelliği dikkate almıştır. Yenilikler ve değişiklikler arayan, böylece
eserlerini tekdüze olmaktan sıyıran büyük usta burada da yeni denemelerini ortaya
koymasını bilmiştir. Burada da bilhassa dış mimari bakımından yeni bir biçimi ortaya
koymayı tercih ettiği görülür.Eyice bu çalışmaya iten sebep ve özellikle üzerinde
durduğu konu Mahmud Paşa Caminin şimdiye kadar yanlış tarihlendirildiği ve bunun
çok yaygınlaştığı konusundaki inancıdır. Eyice'ye göre, yapını inşasına belki Zal
Mahmud Paşa'nın evlilik tarihi olan 1574'ten sonra, vakfiye tarihi olan 1577'ye doğru
başlamış ve bilinmeyen bir tarihte ve hatta belki de kurucularının ölümünden sonra
tamamlanabilmiştir. Belki de inşaat bir süre durmuş ve sonra tamamlanmış olabilir.
Avlu duvarındaki çeşme tarihinin bu tamamlamayı işaret ettiği düşünülebilir. Bu kadar
büyük ve önemli bir caminin kitâbesiz oluşu da bu beklenmeyen ölümlerin yarattığı
sıkıntıdan doğmuş da olabilir. Doğal olarak bu bir bu hipotezden ibarettir. Eyice
makalesinde bu doğrultuda görüşünü destekleyen verileri değerlendirmiş ve bu
değerli yapı sanatı örneğini üç ayrı bakımdan incelemiştir. Bunlardan birincisi eserin
Osmanlı mimarisi içindeki durumunu araştırmış ve buradaki uygulamasında Mimar
Sinan'ın hangi aşamaya ulaştığını belirtmiş; üzerinde durulan ikinci husus ise Zal
Mahmud Paşa Camii ile Külliyesi'nin Osmanlı varlığı içindeki tarihini en inandırıcı
biçimde vurgulanmış, nihayet üçüncü ve sonuncu konu ise bu caminin Eyüpsultan
semtinde, çevre ile olan ilişkisine değinilmiştir.
IV.1.12.ĐVAZ EFENDĐ CAMĐĐ, MĐMARĐSĐ VE ÇĐNĐLERĐ40
Tarihi eserler ile dolu olduğu söylenilen, fakat yıllardan beri eserleri
acımasızca tahrip ve yok edilen Đstanbul'un bazı tarih ve sanat varlıkları da henüz
yeterince tanınmamıştır. Osmanlı dönemi Türk sanatının anıtlarından olan Đvaz
Efendi Camii de bugüne kadar üzerinde yeterince durulmamış, dolayısıyla, sanat tarihi
bakımından henüz yeterince değerlendirilmeden kalmış eski bir eserdir. Đvaz Efendi
40 Semavi Eyice,"Đvaz Efendi Camii", Prof.Dr.Şerare Yetkin Anısına Çini Yazıları, Đstanbul:Sanat Derneği Yayınlan:!, 1996, s.59-84
55
Camii, Eyice'nin bu makalesiyle tam bir monografya olmasa bile Türk çinilerinin
bulunduğu Đstanbul'un XVI.yüzyılda yapılmış az tanınan bir eski eserine dikkat
çekilmesi bakımından önem taşımaktadır.
Đvaz Efendi Camii konusu beş bölümde tetkik edilmiştir. Bunlardan birinci
bölümde caminin kurucusu ve tarihçesi; ikinci bölümde caminin mimarisi; üçüncü
bölümde camiinin dış cepheleri; dördüncü bölümde süslemesi ve çinileri »beşinci
bölümde çeşme ve hazîre; altıncı ve son bölümde Đvaz Efendi Camii'nin sanat tarihi
bakımından değerlendirilmesi yapılmış ve burada Eyice Đvaz Efendi Camii'nin
mimarı kimdir? sorusuna cevap aramaktadır. Kesin bir iddia ortaya atılamaz ise
dejvaz Efendi Camii'nin Mimar Sinan ile bir ilgisinin bulunabileceğinin, bu hususta
yeni bir belge ortaya çıkıncaya kadar, bir tahmin olarak ileri sürülebileceğini işaret
eden Eyice, konuyla ilgili görüşlerine bu bölümde yer vermektedir.
IV.1.13.ATĐK ALĐ PAŞA CAMĐĐ'NĐN TÜRK MĐMARĐ
TARĐHĐNDEKĐ YERĐ41
Türk mimarisi tarihinin bir sentezinin meydana getirilebilmesi için her şeyden
önce Osmanlı devri Türk âbidelerinin imkân nispetinde doğru olarak tanınmaları
gerekir. Türk medeniyetinin en harikulade eserlerini verdiği saha hiç şüphesiz
mimaridir. Osmanlı devri Türk mimarisinin bilhassa başlangıç safhasındaki bina
tiplerini tespit etmek ve bu arada belli başlı sanat ve tarih anıtlarını yeniden tetkik
süzgecinden geçirerek değerlendirmek, nihayet çeşitli tiplerin tasnifindeki yerlerini
bulmak muhakkak ki, bu hayret verici bir canlılığa sahip mimarinin kudret ve
büyüklüğünü anlayabilmek ve tabiatıyla anlatabilmek için elzemdir.
Eyice yazısında, hakkında şimdiye kadar hayli çok yayın yapılmış olmasına
rağmen Đstanbul'daki Atik Ali Paşa Camii'nde bu bakımdan üzerinde durulması
gereken bir eser olduğunun ve Türk mimari tarihindeki hakiki yerini bulamamış olan
bu eseri, bu çalışması ile gerçek yerini tespit gayretindedir. Atik Ali Paşa Cami
başlığı altında bazı araştırmacıların, Osmanlı Türk mimarisinde bazen Bursa tipi,
bazen ters T tipi denilen camiler grubuna bu eseri sokmak istemelerine karşın,
41 Semavi Eyice, "Atik Ali Paşa Camiinin Türk Mimari Tarihindeki Yeri", Tarih Dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XIV, S:19, Mart, 1964,s.99-l 14
56
Eyice'nin zaviyeli cami diye adlandırdığı tipin içinde yer almaması gereken bir eser
olduğu gerekçeleriyle birlikte ilk defa bu yazısında ispat olunmuştur.
Konu üç bölüm halinde tetkik edilmiştir. Đlk bölümde, Atik Ali Paşa
Manzumesi başlığı altında külliyenin hazîresinde yer alan türbenin külliyenin ilk
yapıldığı devre ait olup olmadığı sorgulanırken; manzume komposizyonundaki yerini
kaybeden medresenin son durumu değerlendirilmiş, her şeye rağmen Đstanbul'un en
eski Türk hatıralarından biri olarak özel bir duruma sahip olmuşu vurgulanmış, bu
mimari kompleksin diğer kısımları tetkik edilirken yapının durumu çeşitli belgeler
doğrultusunda değerlendirilmiştir.
Đkinci bölümde Atik Ali Paşa Cami başlığı altında bazı araştırmacıların,
Osmanlı Türk mimarisinde bazen Bursa tipi, bazen ters T tipi denilen camiler
grubuna bu eseri sokmak istemelerine karşın, Eyice'nin zaviyeli cami diye
adlandırdığı tipin içinde yer almaması gereken bir eser olduğu gerekçeleriyle birlikte
ilk defa bu yazısında ispat olunmuştur. Aksine caminin çifte kubbenin örttüğü ve
birer sütun ile ayrılan yer kanatlan ile enine gelişen cami tipinin bir örneğini teşkil
etmekte olduğu ve Türk mimari tarihinde böylece diğer benzerlerinin arasında
değerlendirilmesinin gerekli olan bir eser özelliği taşıdığı vurgulanmıştır.
Üçüncü ve son bölümde ise Atik Ali Paşa Camii ve Türk sanat tarihindeki
yeri ortaya konduğu bölümde caminin kronoloji bakımından ilk Fatih Camiini
izlemekle beraber, Atik Ali Paşa camii plan şemasının Türk mimarisinin gelişmesi
içindeki yeri bakımından Üç Şerefeli Cami'yi takip etmekte ve ilk Fatih Camiinin
önünde yer almakta olduğu belirtilmiştir. Bu hususta en kuvvetli dayanak eski bir
yabancı seyyahın, yan kanatlar ile ana mekân arasında birer kalın sütunun
bulunduğunu belirttiğine işaret edilmektedir.
IV.1.14.ENEZ'DE YUNUS KAPTAN TÜRBESĐ VE HAS
YUNUS BEY'ĐN MEZARI HAKKINDA BĐR ARAŞTIRMA42
Türk Trakyası'nın eski eserlerinin bugüne kadar etraflı bir şekilde
araştırılmadıklarını göz önünde tutarak, Eyice, 1961 ve 1962 yaz aylarında burada
42 Semavi Eyice, "Enez'de Yunus Kaptan Türbesi ve Has Yunus Bey'in Mezarı Hakkında bir Araştırma", Tarih Dergisi, Đstanbulrî.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XIII, S:17-18, Mart, 1962, s.141-158
57
geniş ölçüde tetkiklerde bulunmuştur. Belirli bir programa göre Karadeniz sahilinden
başlayarak, güneye doğru bütün Türk Trakya'sındaki eski eserleri, cins ve devir farkı
gözetmeksizin imkân dahilinde tespite çalışmış ve bu mesai sonunda oldukça zengin
bir malzeme toplamıştır.Bir arada yayınlamak amacıyla işlemeğe başladığı bu
malzeme arasında ufak bir tarih problemi ile yakından ilgili olduğunu göz önünde
tutarak burada tanıtmayı faydalı görmüştür. Burada bahis edilen eser, Türk - Yunan
sının dibinde, Meriç kenarında ve Saroz körfezi sahilindeki Enez kasabasında
bulunmakta ve orada halk arasında Yunus Kaptan Türbesi olarak tanınmaktadır.
Halbuki, Fatih Sultan Mehmed devrinin Donanma Komutanları arasında bir de Has
Yunus Bey vardır ki, onun da Enez tarihinde adının geçtiği tespit ediliyor.
Eyice, bu çalışmasıyla Đstanbul'da Has Yunus Bey'e izafe edilen türbe ve
Enez'deki Yunus Kaptan Türbesi'ndeki şahsiyetleri tarihi belgeler ışığında incelemiş
ve bu türbede yatan asıl kişilerin kimliği tespite çalışılmıştır.
Konu üç ana bölüm halinde tetkik edilmiştir. Birinci bölümde, Enez (antik
Arnos - Aenos) şehrinin Bizans Đmparatorluğu ve Cenova Cumhuriyeti yönetimi
altındaki devri ve bu devirden kalma eserler üzerinde durulmuştur.
Đkinci bölümde, Bizans devrinden kaldığı muhakkak olan türbenin, halk
inanışlarındaki yeri konusu tetkik edilmiştir. Üçüncü bölümde, Donanma komutanı
Yunus Bey başlığı altında ilk dönem Osmanlı Kaptan-ı Deryaları üzerinde
durulmuştur.
Eyice bu araştırmasıyla, Đstanbul'da da son yıllarda Has Yunus Bey'e izafe
edilen bir türbeye işaret eder. Süleymaniye'nin alt tarafında, Rızapaşa yokuşunun
başında, Fuad Paşa caddesinin köşesinde 1952 yılında yeni baştan yapılan bir türbe
görülür. Burası önce Hacı Yunus Baba Türbesi olarak tanınırken, sonra Has Yunus
Bey Türbesi ileri sürülmüş ve Anıtlar Derneği ile Türkiye Turing ve Otomobil
Kurumu'nun Đstanbul'u sevenler gurubunun maddî yardımı sayesinde yeni baştan
yapılarak ihya edilmiştir. Burada evvelce üç, sonraları iki mezar bulunduğu
söylenmektedir.
Eyice'ye göre, türbenin tamirini mümkün kılmak için, burasının Fatih devrinin
şahsiyetlerinden Has Yunus Bey ile Akşemsettinoğlu Mehmed Efendi'nin mezarlarını
ihtiva ettiği ileri sürülmüştür. Has Yunus Bey Đstanbul'da idamına imkân
58
olmayacağına göre, bu türbenin onunla ilgisi bulunabileceğine ihtimal
verilmemektedir. O sırada Kaptan-ı Derya sancağı Gelibolu olduğuna ve Sultanda
Edirne'de bulunduğuna göre, Yunus Bey Enez'de idam edilmese bile, ya denizde veya
daha uzak bir ihtimal ile ancak Gelibolu'da idam edilmiş olmalıdır. Bütün bu
ihtimaller karşısında, Eyice Đstanbul'daki türbenin Has Yunus Bey'e değil, herhangi
bir yatır Yunus (hatta, Hacı Yunus) Baba'ya âit olduğunu bildirmekte ve Fatih
devrinin bu Kaptan-ı Deryasının mezarının Türkiye'nin Batı sınırının son ucundaki
Enez'deki eski şapel türbede olduğunu daha kuvvetli bir ihtimal olarak görmektedir.
Eyice, eski eserci ve sanat tarihçisi olarak ortaya koyduğu bu ihtimali daha zengin
kaynakların ışığında tamamen aydınlatmanın tarihçilere düşen bir görev olduğunu da
yazısının sonunda vurgulamıştır.
IV.1.15.DEMĐRCĐLER VE FATĐH DARÜŞŞĐFASI
MESCĐDLERĐ HAKKINDA YENĐ BAZI NOTLAR43
Eyice, bir süre önce yazmış olduğu makalesinde44, Fatih Külliyesi'nin bir
parçası olan darüşşifanın içindeki mescid ile yine bu civarda Cerrahbaşı Ali Efendi
tarafından yaptırılan ve sonraları Demirciler Mescidi olarak şöhret bulan mescid
hakkındaki görüşlerini ortaya koymuştur.
Son zamanlarda Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından yayımlanan Fatih devri
mimarisine dair büyük bir kitap da tabiatıyla aynı konu yeniden ele alınmakta ve bir
zamanlar Eyice' nin ortaya atmış olduğu fikirlerden farklı bir sonuca varılmaktadır.
Eyice'nin, Türk-Đstanbulu'nun tarihi topografyasını ilgilendiren bu meseleye
burada dönmekteki amacı, bu değişik neticeyi tatmin edici bulmadığını bildirmek ve
evvelce ileri sürmüş olduğu hipotezini, kanaatince en doğru hâl çaresini teşkil ettiğini
tekrar ve yeni bir takım delillerin yardımıyla desteklemektir.
Söz konusu olan binaların her ikisi de bugün artık ortada bulunmadıklarından,
Eyice'nin bu araştırması şüphesiz bir takım tahmin ve hipotezlere dayanmak
zorundadır. Fakat bu tahmin ve hipotezleri gerek topografya ile durum, gerekse
43 Semavi Eyice /'Demirciler ve Fatih Darüşşifası Mescidleri Hakkında Yeni Bazı Notlar", Tarih
Dergisi, Đstanbullu. Edebiyat Fakültesi, C.VI, S: 9, Mart 1954, s.175-186 44 Semavi Eyice, "Demirciler ve Fatih Darüşşifası", Tarih Dergisi, ĐstanbulrĐ.Ü. Edebiyat FaküItesi,C.I, S: 2, 1950, s.357-378
59
birtakım fotoğraf ve şehir planları vs. gibi belgelerin yardımı ile desteklediğini ve
sonucun hiç değilse bir dereceye kadar olumlu bir özellik kazandığı makalede Eyice
tarafından işaret edilmiştir..
Eyice makalede daha önce ortaya koyduğu görüşlerini ve Ekrem Hakkı
Ayverdi'nin eserindeki bilgilerinde beraberinde ve bütün ihtimaller gözden geçirilmiş
olarak, tarihi belgeler ışığında konuyu tetkik etmiştir.
Sonuç olarak, Eyice ilk makalesinde söylemiş olduğu tahminlerini muhafaza
ettiğini bildirmiştir. Ve diğer taraftan Eyice makalenin sonunda, Đstanbul'un Osmanlı
devrine ait tarihi topografyasının yarım asır geriye âit meselelerde bile ne kadar
meçhuller ile dolu bulunduğunu, bu sahada ciddi ve etraflı tetkikler yapılmadıkça ve
günden güne kaybolan izler tespit olunmadıkça, bir müddet sonra Türk-Đstanbulu'nun
tarih ve topografyasının birçok meselelerinin halinin çok zorlaşacağını vurgulamıştır.
IV.l.l6.ĐSTANBUL'DA 'YAYLA' CAMĐLERĐ VE ŞEHRĐN
TARĐHÎ TOPOGRAFYASININ YANLIŞ ĐZAH EDĐLEN BĐR
MESELESĐ45
Đstanbul'un tarihî topografyası ile meşgul olan ilim adamlarından Prof .Dr.
Alfons Maria Schneider (1896-1952), Bizans devrindeki Đstanbul'un belli başlı eski
eserlerini toplu bir şekilde tanıtan ve başvuru kitapları içinde en çok kullanılanlardan
biri olan ünlü eserinin sonunda, şehrin çeşitli yerlerinde rastlanan dağınık kalıntıları
bir liste halinde toplamıştır. Sayıları ancak yirmi yediyi bulan bu küçük notların
arasından bir tanesine Eyice burada dikkat çeker.Bu yazı Đstanbul'un Bizans devrine
ait eski eser bakımından son derece fakir bir bölgesiyle ilgilidir.
Schneider, Mevlevîhâne Kapısı civarında 24 numara ile tanımladığı bir
"buluntu yeri" (Fundstelle)ni bildirerek, kitabının metin kısmında burası hakkında şu
açıklamayı yapmıştır; Yayla mescidi, Hâdika 468 ve Paspates 399'a göre, caminin
altında eski bir mahzenin tonozları bulunmaktadır. Bu husus her ne kadar mahalle
45 Semavi Eyice,"Đstanbul’da 'Yayla' Camileri ve Şehrin Tarihî Topografyasının Yanlış Đzah Edilen Bir Meselesi", Tarih Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat FakıiItesi,C.VII, S: 10 ,(EyIül)1954,s.31-42
60
halkı tarafından ret edilmekte ise de, mescidin dış duvarlarında, toprak hizasında,
taşlar ile tıkanmış ve demir parmaklıklar ile kapatılmış hava menfezleri
görülmektedir. Şu halde Hâdika'da kayıt katiyetle hakikate müstenittir". Bu kat'i
iddiası ile birlikte müellif, eserinin sonundaki şehir plânının bu noktasına bir Bizans
kalıntısı işareti yerleştirmekte tereddüt etmemiştir. Bir müddet sonra gerek M. Đs.
Nomidis (MISN), Bizans devrindeki Đstanbul planında, gerekse R. Janin, Bizans
devrindeki Đstanbul topografyasında aynı kanaati, şehrin bu noktasında bir Bizans
kalıntısı göstermek suretiyle tekrarlamışlardır.
Eyice'ye göre, son yıllarda meydana getirilen Đstanbul tarihi topografyasına
dair yayınlarda ısrarla yer alan bu Bizans kalıntısı, hayli zaman önce yapılan bir
hatanın kontrol edilmeksizin tekrarlanmasından doğmuş bir şeydir ve gerçekte
mevcut değildir.
Eyice, Schneider'in kısa notunda, iddiasını desteklediğini söylediği iki
kaynağın kritiğini; Hadîkatü'l-Cevâmi, Byzantinai Meletai başlıkları altında ayrı
bölümler halinde yapmıştır. Eyice, bu kaynakların tetkikinden şu sonuçları ortaya
koymuştur: Paspates, altında mahzen bulunan Yayla Camii'nin, Mevlevihane kapısı
yakınındaki olduğunu zannetmiş ve yerinde bu meseleyi tahkike lüzum görmeksizin,
bu işi böylece kestirip atmıştır. Schneider ise, tam altmış sene sonra, aynı hatayı
yalnız tekrarlamakla kalmamış, fakat yanlış referans göstermek suretiyle konuyu
büsbütün hatalı ve şaşırtıcı bir hale getirmiştir.
Eyice, bu karışık durumun en doğru hâl çaresini bulabilmek için önce, her iki
Yayla camisinin yerlerini tayin etmenin lüzumlu olduğunu bildirmekte ve bu yönde
faydalı olabilecek tarihi belgeleri tetkik etmektedir. Sonuçta, Đstanbul'un Mevlevihane
Kapısı mıntıkası gibi, Bizans devrine ait eski eser bakımından şimdiki halde hemen
hemen tamamen boş bir sahasında, ilim adamlarının ileri sürdükleri gibi bir Bizans
sarnıcının bulunmadığı kesin bir şekilde anlaşılmıştır.
Eyice son olarak, bu sarnıcın Bizans devrindeki adı hakkında da birkaç cümle
ile açıklama getirmeyi uygun bulmuştur.
61
IV.1.17.ĐSTANBUL'DA KOCA MUSTAFA PAŞA CAMĐĐ VE
ONUN OSMANLI - TÜRK MĐMARĐSĐNDEKĐ YERĐ46
Đstanbul feth edildiği sırada şehirdeki Hıristiyan manastır, kilise ve daha
küçük ibadet yerlerinin birçoğu artık bayındır bir hâlde bulunmuyordu. Fetihten sonra
şehirde büyük çapta imâr hamlesine girişildiği sırada bu Hıristiyan dini yapılarının
birkaçı, bizzat Fatih Sultan Mehmed tarafından kendi adına vakfedilmiş, diğer bir
kısmı da çeşitli mevki ve sınıftan kişilerin himmetiyle cami veya mescide
çevrilmiştir.
Eyice bu yazısında, E. Bayezid zamanında(1481-1512) kiliseden camiye
çevrilen şimdiki Koca Mustafa Paşa Caminin, üst yapısındaki tamir ve tâdil
özellikleri bakımından üzerinde durulmaya değer bir mesele teşkil etmesi; burasının
hem Bizans hem de Osmanlı - Türk sanat tarihlerini ilgilendirmesi bakımından
meseleyi ele almış ve sonuçlandırmıştır.
Konu beş bölümde tetkik edilmiştir.
Birinci bölüm binanın kısa bir tarihçesine değinilen bölümdür.
Đkinci bölümde ise binanın mimari durumunun tetkik edildiği bölümdür.
Burada Eyice'nin işaret ettiği dikkati çeken en mühim konu; eski bir kiliseyi cami
haline getiren Türk mimarının eşsiz diyebileceğimiz bir başarıyla, bu güç değişikliği
yapabilmesi ve bilhassa binanın Bizans karakterini gizleyebilmesi konusunda
gösterdiği duyarlılığın, kiliseden çevrilen diğer camilerin hiç birinde rastlanmamış
olmasıdır.
Eyice ayrıca, Bizans ve Osmanlı-Türk mimari unsurlarının karmaşık bir hâl
aldıkları bu binanın hangi sanata mal edilmesi lâzım geldiğini kestirip atmağa imkan
olmadıktan başka, böyle bir hareketin oldukça yanlış sonuçlar ortay çıkarabileceğini
düşünmekte ve konuya açıklık getirmektedir. Bu binanın uzun bir Türk tarihi
olduğunu hiç göz önünde tutmayan ve burada, mevcut binada, bir Bizans mabedinin
saf hatlarını görmeye çalışan yazarların, böyle bir düşüncenin hatalı olabileceğini hiç
hatırlarına getirmeden hayli garip ve yanıltıcı sonuçlara varmış olduklarını tespit 46 Semavi Eyice, "Đstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii ve Onun Osmanlı - Türk Mimarisindeki Yeri'\Tarih Dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.V, S:8, Eylül,1953, s.152-182.
62
eden Eyice, üçüncü bölümde Koca Mustafa Camii'nin mimari durumu hakkındaki
görüşlere yer vermiştir.
Aynı zamanda Eyice, bu yazısının gayesinin, Đstanbul'da çok sayıdaki eski
eser arasında bir tanesinin sadece herhangi bir mimarî tipte olduğunu ve bu konuyu
da ortaya atılan hipotezler arasında A.Van Millingen'in düşüncesi olan, caminin üst
yapısı bakımından tamamen bir Osmanlı-Türk eseri olduğu hususunun doğru
olduğunu iddia etmek olmadığını bildirmekle beraber, Koca Mustafa Paşa Camii'nin,
doğrudan. doğruya Türk sanatı çerçevesi içine giren bir problem olduğunu ileri
sürmekte ve Osmanlı - Türk mimarisinde önemli bir gelişimin ilk basamağına işaret
etmekte olduğunu bildirmektedir. Ve bu konudaki düşüncelerini gerekçeleriyle
beraber dördüncü bölümde caminin Osmanlı - Türk mimarisindeki yeri başlığı altında
dile getirmektedir.
Beşinci bölümde Hagios Andreas Kilisesin'den, Koca Mustafa Paşa Camii'ni
meydana getiren Türk mimarı kimdir? sorusuna tarihi belgeler ışığında cevap
aranmıştır.
Eyice bu tetkik sonucunda ortaya çıkan neticeyi dört madde halinde
sunmuştur. Bunlardan ilki camiin esasını teşkil eder. Hagiros Andreas Kilisesi, XH1.
Yüzyılın sonlarında yeni baştan yapılmıştır. Bu bina plan itibariyle kubbealtı mekânı
beşik tonozlu dehlizler ile çevrili tipte idi.
2- Bina 1846'da cami haline getirilirken büyük ve esaslı bir değişikliğe
uğramış, bu sırada, iç mekân düzeni bir camiye uymadığından, binaya yeni bir yön
verilerek, yan dehlizler açılmış ve örtü, iki yarım kubbe ile desteklenen bir ana kubbe
haline getirilmiştir.
3- Türk mimarisinde bu sistem şimdiki malûmatımıza göre ilk defa olarak
burada tatbik edilmiştir. Ancak Koca Mustafa Paşa Camiin'deki teşebbüsten sonra
istanbul'daki Bayezid Camii'nde aynı sistem daha geniş ölçüde kullanılmış ve
sonraları daha da gelişmiştir.
4- Bu sistemi bu şekliyle ilk ortaya atan mimar kimdir? Şimdilik buna kesin
bir cevap verilemez ise de, Hayreddin'in adı bir ihtimal olarak hatıra gelir. Fakat bu
63
mimar hakkında müspet bilgiler hemen hemen hiç denecek kadar az olduğundan,
herhangi bir kesin hüküm vermek için henüz erkendir.47
IV. 1.18.YUNANĐSTAN'DA UNUTULMUŞ ESKĐ BĐR TÜRK
ESERĐ48
Tarihi belgeler ve kaynakların verdikleri nice bilgileri sanat tarihinin yardımı
ile kontrol etmek ve birçok hallerde bunları müspet bir hâle getirmek mümkündür.
Bir sanat tarihçisi, bir arşivci veya tarihçiden veya aksine bir arşivci veya tarihçi bir
sanat uzmanından faydalandığı takdirde bir takım kayıtları, yazıları değerlendirmek
ve yahut bir takım "dilsiz" eski eserleri dillendirmek,yani tarih içindeki yerlerine
yerleştirmek mümkün olmaktadır.Eyice'nin bu araştırması böyle bir örnek
hakkındadır.Bu vesileyle, Türk devrine ait hatıraları tamamen unutulmuş ve
kaybolmuş olan Yunanistan'daki değerli bir Türk anıtını tanıtmak gayesindedir.
Fatih devrinin önemli, fakat o oranda az tanınan simalarından olan Faik
Paşanın, bu padişahın son yıllarında hayli nüfuz kazandığını ve "kendisine 1-10
Ramazan 883 de (26 Kasım-4 Aralık 1478) geniş ve müteaddit haslar verildiğini"
Prof.Dr.T.Gökbilgin'in içinde Osmanlılar devrine dair zengin malzeme bulunan
eserinden öğrendiği bilgiyle hareket eden Eyice, tarihi belgelrin incelenmesi
sonucunda bugün artık unutulmuş bir Türk eserini bu makalesiyle tanıtmaktadır.
Faik Paşa tarihi belgelerde incelenmiş, Türk yönetiminde Narda adını taşıyan
Arta şehri konusu çeşitli vesikalarda değerlendirilmiş ve son olarak da Faik Paşa
Camii konusunun tetkiki yapılmıştır.
Burada tanıtılan eser Osmanlı devri Türk dini mimarisinde en basit kubbeli
camiler tipindedir. Diğer taraftan Arta'da Faik Paşa camiinin kubbesinin dışında
görülen üst üste bindirilmiş çifte kasnak sistemi, Türk sanatının tek kubbeli camiler
tipinde şimdiki halde eşine pek çok rastlanmayan bir çeşidini teşkil etmektedir. Narda
da ki Faik Paşa Camii, muhakkak ki, XV. yüzyıl Osmanlı devri Türk mimarisinin
47 Kapı üzerindeki kitabeleri ilk defa burada Eyice yayımladı. 48 Semavi Eyice, "Yunanistan'da Unutulmuş Eski Bir Türk Eseri",Belgelerle Türk Tarihi Dergisi,C.I, S:5,Şubat,1968, s.67-73
64
klâsik üslûbunu yansıtan güzel bir eserdir. Asıkpasazâde tarihi'ndeki kayıt, Arşivdeki
vakfiye sureti, bu eserin XV. yüzyıl sonlarında küçük bir külliyenin merkezi olarak
yapıldığını göstermektedir. Seksen altı yıl önce bıraktığımız ve bugün artık
hafızalarda bile yaşamayan bu Türk anıtı hiç şüphesiz çok önemli, bir sanat eseri ve
tarih yadigârıdır.
IV. 1. ^.KIRŞEHĐR'DE KARAKURT (KALENDER BABA)
ILICASI49
XI. yüzyıldan itibaren Anadolu'nun Türkler tarafından yeni bir yurt olarak
benimsendiği, Türk görüş ve geleneklerine göre imar edildiği bilinir. Bilhassa yollar
üzeride, tehlikeli geçitleri koruyan, güç geçilir boğazlarda yolculara yardımcı olan,
ıssız ve kurak arazilerde dinlenecek bir sığınak teşkil eden ve o çağın diliyle, "âyende
ve revendaye" faydalı bir takım sosyal müesseseler kurulmuştur. Ribat, hankâh,
tekke, zaviye gibi adlar ile tanınan bu müesseseler çok sayıda olmakla beraber,
zamanla esas fonksiyonlarını kaybetmiş olduklarından, medrese, han, kervansaray,
Camii ve tekke olarak adlandırılarak günümüze kadar gelmişlerdir.
Eyice, bir süredir bu çeşit yapılar üzerinde yaptığı çalışma ve araştırmalar
sonunda, sosyal yardım müessesesi grubuna giren veya girmesi lâzım gelen pek çok
eser tespit etmiştir. Bu yazısında tanıttığı eser de, bu grubun bir temsilcisi olmakla
beraber, bir özelliği aynı zamanda şifalı bir doğal sıcak su kaynağına bağlı oluşudur.
Konu üç bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde, Karakurt (veya Karacakurt)
ılıcasının, yeri ve çevresinin genel değerlendirmesi yapılmış ve bu bölge hakkındaki
yayınlara değinilmiştir.
Karakurt veya Kalender Baba ılıca ve hankâhı manzumesi, etrafında bir de
mezarlık olan tarihi üç binadan meydana gelmiştir. Bunlar bir tarafta ılıca - hankâh
diğer tarafta ise cami ve yatır türbesi yer almaktadır. Đşte bu yapılar, ikinci bölümde
üç başlık altında incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, eserin tarih ve sanat tarihi
içindeki yerinin tespit edilmeye çalışıldığı bölümdür.
49 Semavi Eyice,"Kırşehir'de Karakurt (Kalender Baba) Ilıcası",Tarih Dergisi,Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat
Fakültesi Tarih Enstitüsü, S:2, Ekim, 197I,s.229-259
65
Eyice'nin bu araştırmasının sonucunda tespitleri şu şekildedir; Orta
Anadolu'nun çok eski tarihlerden beri bir geçit yeri üzerinde olan bu şifalı sıcak su
kaynağı Đlkçağ da kullanılmış olmalıdır. Bu yerin Đlkçağ ve Bizans devirlerindeki
adlarını tespit etmek şimdilik mümkün olmuyor. Basilika therma veya Aquae
Sravanae akla gelmekte ise de bu yolda bir teşhis yapmak için elde yeterli kanıt
yoktur. Bizans devrinde kullanılan ve yanında belki de bir manastır veya kilise olan
bu yer, Anadolu'nun fethinden bir süre sonra bir hankâhın kurulması ile
"şenlendirilmiştir". Tarihî kimliği bilinmeyen bir kişi için bir türbe yapılmıştır.
Bunun Selçuklu devrinin sonlar daha doğrusu Đlhanlı hâkimiyeti içinde veya daha
sonra olduğunu sanıyoruz. Kümbet, saf bir Selçuklu kümbetinden fazla bir Đlhanlı
kümbeti karakterindedir. Türbe en erken XHI. yüzyıl sonlarında veya XIV. yüzyıl
içerilerinde y50apılmıştır. Karakurt veya Karaca kurt adının Dulkadirli ailesinin başı
Türkmen asıllı Karaca ile benzerliği göz önünde tutularak bu eserin bir süre Kırşehir
ve çevresinde hâkim olan Dulkadirli'lere bağlanması da düşünülebilir ise de, bu
hususda kesin bir hükme varabilmek için deliller yetersizdir. Tarihî ılıca etrafında
teşekkül eden bu içtimaî (sosyal) yardım müessesesi, hankâh ve türbe, Anadolu'da
bazı yerle de başka benzerleri de görülen bir müessese tipini temsil etmektedir. Bu
hankâhın hizmetini gören dervişlerin zamanla, bu bölgede çok yaygın olan Bektaşî
tarikatının tesirine geçtiği, daha doğrusu Bektaşîlerin bu hankâha sahip olarak,
buradaki yatırı da Kalender Baba olarak adlandırarak, başka pek çok yerde de olduğu
gibi kendilerine mal ettikleri ileri sürülebilir. Uzun bir süre Karakurt ılıca, hankâh ve
türbesi bir Bektaşî tekkesi olarak yaşamış olmalı, bu sırada bazı vakıflarla da
zenginleşmiş bulunmalıdır. Bizans devrine ait işlenmiş mermerlerin kullanılmış
olması yapının yakınında, geçmişte bir Bizans yapısı olması ihtimalini hatıra
getirmektedir.
50 Eyice, son bölümde asistan Yük. Müh.-Mim. Yılmaz Önge'nin Karakurt ılıcası ve çevresi hakkında 11 Eylül 1971 tarihli mektubu ile bildirdikleri açıklamalardan bazılarını özetlemiştir.
66
IV. 1.20. ĐKĐ TÜRK ÂBĐDESĐNĐN MAHĐYETLERĐ HAKKINDA
NOTLAR: ĐZNĐK'DE NĐLÜFER HATUN ĐMARETĐ VE KAYSERĐ'DE
KÖŞK MEDRESE51
Eyice'nin bu yazısında ele aldığı mimarî eserlerin her ikisinde defalarca
yayımlanmış ve hayli tanınmış eserler olmalarına rağmen, tekrar tetkike değer bir
içerikleri olması itibariyle konu edilmişlerdir. Bu iki mimarî âbideyi Eyice'nin burada
tekrar ele alışı, bu iki yapı hakkında yerleşmiş olan bazı fikirlere katılmadığını
belirtmek ve bu yapıların inşalarındaki esas amacın ne olabileceğini tahmine çalışmak
içindir.
Konu iki bölümde tetkik edilmiştir.
Birinci bölümde Nilüfer Hatun Đmareti (Đznik) başlığı altında; Nilüfer Hatun
Đmareti denilen yapı, Dresden Teknik Üniversitesi profesörlerinden Cornelius
Gurlitt'in Đznik'te yaptığı iki günlük tetkik sonunda yayınladığı makalede
tanıtıldıktan52 sonra, Dr. Katharina Otto-Dorn'un Đznik hakkındaki büyük
çalışmasında53 ve Yük.Mim. Saim Ülgen'in yine Đznik hakkındaki makalesinde54 yer
almıştır.Tüm bu yayınlarda "imaret" olarak geçen yapı Eyice'ye göre bir imaret yapısı
değil "zaviye"dir.Bu bölümde Eyice tetkiklerinin sonuçlarını değerlendirmiştir.
Đkinci bölümde, Köşk Medrese (Kayseri) başlığı altında ise; Köşk Medrese
denilen yapının ilk defa A.Gabriel tarafından tanıtımı55 medrese olarak yapılmış ve
birçok yayına bu şekilde geçmiştir.Eyice, bu görüşe rağmen aslında yapıyla ilgili
H.Ethem tarafından burasının bir hanikah olduğu yolundaki rivayetinin gerçeğe daha
yakın olduğuna işaret etmektedir.Eyice bu düşüncesinden hareketle,yapının mimari
açıdan tetkikini yapmış ve yapının A.Gabriel'in tespitlerini yaptığı gibi bir medrese
51 "Đki Türk Âbidesinin Mahiyetleri Hakkında Notlar: Đznik'de Nilüfer Hatun Đmareti ve Kayseri'de Köşk Medrese", Ankara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Türk ve Đslâm Sanatları Tarih Enstitüsü Araştırmalar Dergisi, C.II ,(1957) , Ankara s. 107-112. Fransızca özeti (resume): "A Propos de la Destination originale de Deux Monuments Turcs: Đmaret de Nilüfer Hatun â Đznik et le Köşk Medrese a Kayseri", s. 113-114. 52 G.Gurlitt, Die Đslamitischen Bauten von Iznik,OrientaIiches Archiv, III, (1912) 54, res.18- 20;lev.XIV 53 K.Otto-Dorn, Das Đslamische iznik, Berlin 1941,52 v.d. Iev.24-27. 54 S.Ülgen, "Đznik'te Türk Eserleri", Vakıflar Dergisi, S:I, 1938, s.65. 55 A.Gabriel, Monuments turcs d'Anatolie, Paris, 1931,1, 67 v.d. lev.XIX, s. 1-4.
67
değil,şehrin dışında olması bakımından yol üzerindeki ribâtlar sistemine uygun
olduğunu bildirmektedir.
Sonuç olarak, gerek Đznikte'ki Nilüfer Hatun "Đmareti", gerekse Kayseri surları
dışındaki Köşk "Medrese" nin belki bir dereceye kadar ortak bir tarafları olabileceği
de bu suretle ortaya çıkmaktadır. Đslâm-Türk âleminde, bugün zannedildiğinden çok
daha ön planda gelen bir önemi olan ribât-hanikah-zaviye teşkilâtının hiç şüphesiz
Anadolu'da hatıralar bırakmış olduğunu kabul etmenin zorunluluğuna deyinen Eyice,
ikisi de XVI.yüzyıla ait olan bu iki yapının çeşitli hayır binaları arasında henüz az
tanınan bir türün temsilcileri olduklarına işaret etmektedir.
68
IV.2.TÜRK YAPILARI HAKKINDA TOPLU MONOGRAFĐLER
Osmanlı devri Türk Sanatı hakkındaki araştırmalarımızda, bazı devlet ileri
gelenlerin Đmparatorluğun çeşitli yerlerinde meydana getirdikleri mimari eserleri
katalog halinde toplama çabası içinde olan Eyice, bu eserler ile ilgili bilgileri etraflı
bir şekilde tetkik etmiş ve bu çalışmaları toplu olarak ilim alemine takdim etme
gayreti içinde olmuştur.
IV.2.1. SĐNCANLI'DA SĐNAN PAŞA ĐMARETĐ56
Sinan Paşa Külliyesi, erken Osmanlı devrinde Anadolu ve Trakya'nın çeşitli
merkezlerinde inşa edilen ve Eyice'nin zâviyeli veya tabhaneli cami olarak
adlandırdığı hayır binaları tipinin güzel örneklerinden biridir. Eyice bu tipe giren
yapıları öteden beri aramakta, tespite çalışmakta ve bulduklarını, ileride etraflı bir
yayın yapmak üzere inceleyerek toplamaktadır.
Eyice Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin verdiği ödenekle
öğrencileri ile 1968 yılı yazında yaptığı bir inceleme gezisinde, Sincanlı'ya da
uğrayarak buradaki külliyeyi gözden geçirmesi, kaba hatlarıyla ölçülerini alarak basit
bir krokisini çıkartması ve fotoğraflarını çekmesi mümkün olmuştur.
Eyice bu yazısında 1968'de Sincanlı'da Sinan Paşa külliyesindeki bu
çalışmalarının sonuçlarını ortaya koymak gayesiyle takdim etmiştir.
Konu üç ana başlık ve bunlara bağlı çeşitli alt başlıklar halinde tetkik
edilmiştir.
Đlk bölümde, Sincanlı'daki bu yapılar topluluğunun tarihçesi ile ilgili
bilgilerin yer aldığı bölümdür. Tarihimizde, bilhassa 16. ve 17. yüzyıllarda çok Sinan
Paşanın olduğuna ve dolayısıyla Sincanlı manzumesinin kuran şahsın kim olacağı
sorusuna; tarihi hüviyetini ve eserin tarihini bildiren çeşitli kaynaklar ışığında cevap
aranmıştır.
Đkinci bölümde imareti teşkil eden yapıların mimarileri Tabhaneli Cami,
Şadırvan, Mektep, Aşhane ve ambar binası, Türbe, mezar, hamam, çeşme başlıkları
altında tetkik edilmiştir.
56 Semavi Eyice, "Sincanlı'da Sinan Paşa Đmareti",Vakıflar Dergisi, C.X, 1973, s.303-306.
69
Üçüncü bölümde, Sinan Paşa imaretinin sanat tarihindeki yeri konusu,
Tabhaneli camiler içindeki ve cami mimarisi içindeki yeri olmak üzere iki başlık
altında değerlendirilmiştir.
Eyice tetkiklerinin sonucunu şu şekilde özetler, Sinan Paşa külliyesi, o vakte
kadar sönük bir köy olan Çatalhöyük'ü "şenlendirmek" gayesiyle yapılmış bir imaret
eseridir. Aynı zamanda bir misafirhane karakterinde olması da düşünülmüştür. Bu
bakımdan Sinan Paşa caminin esası eski zaviyelere, zaviyeli ve tabhaneli camilere
uzanmakta ve kronoloji bakımından Sinan Paşa imareti, bu tip yapıların hemen
hemen en sonunda bulunmakta olduğu makalede vurgulanmıştır.57
IV.2.2.ĐSTANBUL'DA SULTAN II. BAYEZĐD KÜLLĐYESĐ58
Đstanbul'un büyük selâtin (Sultan) külliyelerine dair monografya yayınları
hem çok eksik hem olanların da birçoğu yetersizdir.
Eyice bu makalesinde, şehrin hemen hemen merkezini süsleyen, fakat bugüne
kadar ihmal edilen Sultan H Bayezid Külliyesini, bütün ek binaları ile birlikte, toplu
bir biçimde takdim etmektedir.
Bayezid Camii ve külliyesi, gerek şehrin içine yerleştirilişi, gerek mimarisi ve
süslemesi ve nihayet gerek çeşitli ek binaları bakımından Osmanlı dönemi Türk
mimarisinin en başta gelen eserlerinden olduğu gibi, Türk mimarlık tarihinin gelişme
zincirinin de halkalarından birini teşkil eder. Bu bakımdan Eyice, bu küçük
monografya özetinin bu abidevi eserin daha iyi tanınmasına yardımcı olacağını ümit
etmektedir.
Konu on bölüm halinde tetkik edilmiştir.
Birinci bölümde, Cami başlığı altında konunun tarihi vesikalar ışığında
tarihçesi tetkik edilmekle beraber; Mimari başlığı altında Caminin dış avlusu,
şadırvan, Caminin harimi ve son olarak ta Bayezid Cami'nin Türk mimarisinde yeri
tetkik edilmiştir.
57 Semavi Eyice,konuya yardımcı olması bakımından 16. yüzyılın başlıca Sinan Paşaları ve vakıf
ettikleri hayır eserleri hakkında bir deneme ekte sunmuştur. 58 Semavi Eyice/'ĐstanbuPda Sultan II. Bayezid Külliyesi", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, S:8, Ağustos, 1990, s. 11-26.
70
Đkinci bölümde, Bayezid Caminin ana ibadet mekanının iki yanına bitiştirilen
tahhanelerin tetkik edildiği bölümdür.
Üçüncü bölümde, Kürsü kısımlarının mimarisi ve süslemesi bakımından
önemli ve hemen hemen eşsiz olan minareler konusu tetkik edilmiştir.
Dördüncü bölümde Türbeler konusu başlığı altında; Sultan II. Bayezid
Türbesi, Selçuk Hatun Türbesi, Sadrâzam Reşid Paşa Türbesi ve Hazire tetkik
edilmiştir.
Beşinci bölüm, Bayezid Caminin uzağında bağımsız bir halinde yerleştirilmiş
Medresenin tetkikinin yapıldığı bölümdür.
Altıncı bölüm, Caminin kıble tarafında, hazirenin de ilerisinde olan Sıbyan
Mektebinin tetkik edildiği bölümdür.
Yedinci bölüm, Bayezid külliyesinin sol tarafında inşa edilen imaret ve
kervansarayın tetkik edildiği bölümdür.
Sekizinci bölüm, Şehrin merkezinde ve Sultan II. Bayezid caminin uzağında
bulunmasına rağmen, külliyenin bir parçası olarak kabul edilen Bayezid Hamamının
tetkik edildiği bölümdür.
Dokuzuncu bölümde, Diğer ek yapılar başlığı altında Kasr-ı Hümayun,
Muvakkithane ve Sebil konularının tetkik edildiği bölümdür.
Ve son olarak onuncu bölümde bir zamanlar Bayezid Camiinin iç avlusunda
yer alan; şimdilerde sadece fotoğraflarda görebildiğimiz ağaçların, "anıt ağaçların"
korunmasının gerekliliğine işaret edildiği bölümdür.
IV.2.3.ÇORUM'UN MECĐDÖZÜ'NDE ÂŞIK PAŞAOĞLU
ELVAN ÇELEBĐ ZAVĐYESĐ59
Kırşehir'de güzel bir mermer türbede yatan Âşık Paşa Türk tasavvufunda ve
edebiyat ile dili tarihinde, büyük bir isimdir. Onun oğullarından Elvan Çelebinin
adına ise daha kuzeyde, Amasya ile Çorum arasında Mecidözü yakınında bir zaviye
59 Semavi Eyice,"Çorum'un Mecidözü'nde Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi Zaviyesi", Türkiyat Mecmuası,Đstanbul:Đ.Ü.Türkiyat Enstitüsü,C.XV , 1969,s.211-246
71
vardır. Âşık Paşa oğlu Elvan Çelebinin türbesi de bu zaviyenin bitişiğinde bulunur.
Âşık Paşa oğlu ailesinin daha sonraları yaşamış bir yerdi de Tevarih- Âli Osman adlı
kitabı ile tanınan, Âşık Paşazade diye bilinen Derviş Ahmed Aşıkî'dir. Araştırmalar
Anadolu'daki Türk Edebiyatı, tasavvuf tarihi ve hatta Türkleşme tarihi hakkındaki
çeşitli yazılarında bu ailenin fertlerine temas etmiş, onlarn eserlerinden
bahsetmişlerdir.
Eyice, Elvan Çelebi zaviyesine dair etraflı bir monografiyi bu makalesiyle
takdim etmektedir.
Konu altı bölümde tetkik edilmiştir. Bunlardan ilk bölümde yeri ve hakkında
bilinenler başlığı altında Elvan Çelebi zaviyesinin çeşitli seyahatnamelerde, halk
rivayetlerinde ve inanışlardaki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Đkinci bölümde, tarihi vesikalar ışığında Elvan Çelebi, sülalesi ve şahsiyeti
başlığı altında bu şahsiyetler tetkik edilmiştir.
Üçüncü bölümde, Hıdır Đlyas ve Baba Đlyas başlığı altında, Elvan Çelebi'nin
ceddi Baba Đlyas ile, çok eski halk inanışlarına dayanan Hıdır Đlyas - Georgios
efsanesinin münasebeti nedir? On altıncı yüzyılda, Elvan Çelebi zaviyesinde hizmet
eden dervişler neden bu hikâyeleri anlatıyorlardı? sorularına cevap aranmıştır.
Dördüncü bölümde, Elvan Çelebi zaviyesi, ilk çağa ait bir iskân yerinin veya
tesisin üzerinde kurulmuşsa bu yerin eski adının ne olabileceği hususunda hayli
fikirler ileri sürülmüştür.
Eyice, bu bölümde, çeşitli araştırmacılar tarafından ortaya atılan, bu bölgede
Bizans tarihinin oldukça tanınmış şehirlerinden, Eukhaita'nın bulunduğu iddiasına,
Elvan Çelebi köyü ve Eukhaita başlığı altında cevap aramıştır.
Beşinci bölümde Zaviyenin mimarisi etraflıca tetkik edilmiştir. Altınca
bölümde Benzeri tesisler başlığı altında Elvan Çelebi zaviyesinin kurulduğundan
itibaren uzun yüzyıllar bir tarikata mensup dervişler tarafından kullanılmış, idare
edilmiş olduğunun belgeler ışığında tespiti yapılmıştır.
Eyice bu araştırması sonucunda Elvan Çelebi zaviyesi, Anadolu Türk
medeniyet tarihi bakımından iki noktaya işaret eder.
72
1- Burası Anadolu'da Türkmen boylarının yerleşmesi ile yakından
bağlantılıdır. Baba Đlyas bu çeşit tesislerin hepsinin doğuşunda elzem olan "veli"
olarak kurulacak tesisin çekirdeğini teşkil etmiştir. Tesisin kurulması için kasıtlı
olarak veya tesadüfen seçilen yer, çok daha eski bir efsanenin devamcısı bir
Hıristiyan "yatırı"nın ziyaretgâhı olduğundan, Baba Đlyas'ın adı ve hatırası etrafında
işlenen menkıbeler, bunlardan geniş ölçüde faydalanmıştır. Nitekim artık yabancı
sınırlar içinde kalan eski Türk topraklarında da bunun tersinin vuku bulduğu görülür.
Elvan Çelebi Amasya - Çorum arasında işlek bir yol üzerinde olan bu zaviyeyi,
ecdadı adına kudurmuş ve bu yer benzeri tesislerin hepsinde olduğu gibi sonraları bir
tarikat tarafından benimsenmiştir.
2- Elvan Çelebi zaviyesi mimarisi bakımından önemli bir sanat eseridir.
Anadolu'da mevcut bu çeşit yapılar serisinin dikkat çekici bir sanat eseridir. Fakat
sanat tarihi bakımından en dikkati çeken tarafı, esas binanın ortası şadırvanlı, dört
ayvanlı tertibidir. Buranın kapalı avlu olarak düşünüldüğü ve ancak bir eyvanın
diğerlerinden daha geniş tutularak burasının cami yapıldığı aşikardır.
Elvan Çelebi zaviyesinin şadırvanlı ve eyvanlı merkezi kısmı zaviyeler
mimarisinin gayet açık bir misâlini ortaya koyar. Temelleri zayıf bir ihtimal ile Bizans
olsa bile, mekân tesiri, orta kubbesi, şadırvanı, yan eyvanları ile tipik bir Türk
yapısıdır. Ana çizgileri Konya'da Sahip Ata hânikahından ve Edirne'de, esası belki
yine haçvarî bir Hıristiyan yapısına dayanan Yıldırım Bâyezid imaretinden pek farklı
değildir. Konya Aksaray'ın da Darphane denilen ve eski adı unutulmuş harap tekke ile
Kütahya'da Yakub Çelebi zaviyesi - şimdi camii - aynı plân şemasının ana çizgileri ile
benzeri, fakat daha mütecanis ve daha iddialı oldukları için daha âbidevi
örnekleridir.60
IV.2.4.BURSA'DA OSMAN VE ORHAN GAZĐ TÜRBELERĐ61
Osmanlı devletinin ilk kurucuları Osman ve Orhan beylerin Bursa'da bugün
görülen türbeleri çok yakın tarihlerde yapılmış binalardır. Bunların Bursa'yı 1855'de
harap eden depremde tamir kabul etmeyecek surette yıkıldıkları ve bu tarihten sonra,
60 Makaleye ek olarak Hakkı Efendinin Elvan Çelebi zaviyesi hakkındaki iki şiiri de sunulmuştur. 61 Semavi Eyice, "Bursa'da Osman ve Orhan Gazi Türbeleri", Vakıflar Dergisi, C.V, s. 131 -147
73
ilk binalarının tamamen ortadan kaldırılmalarından sonra şimdiki şekilleri ile
yapıldıkları bilinir. Bu hususta bilinen diğer bir nokta da, bu türbelerin aslında
Bursa'nın fethinden önceki devre ait çok eski bir veya birkaç yapısından istifade
etmek suretiyle uzun yüzyıllar kullanılmış olduklarıdır. Türk medeniyet tarihinin en
dikkat çekici safhalarından birisine ait olan bu türbelerin tarihçeleri hakkında bilinen
dağınık bilgileri bir araya getirmenin bu tarihi türbelerin mahiyet ve ilk şekillerinin
daha iyi tanınmasını mümkün kılacaktır.
Eyice bu yazısını, Osman ve Orhan Gazinin türbeleri hakkında bilgi veren
çeşitli kaynakların imkan nispetinde derlenmesi ve bunların tahlili suretiyle meydana
getirmiştir. Konu kaynaklardan derlenen bilgiler ve Osman ve Orhan türbelerinin ilk
şekilleri ve şimdiki binalar ile münasebeti başlıkları altında iki bölümde tetkik
edilmiştir.
IV.2.5. KOSOVA'DA "MEŞHED-Đ HÜDÂVENDĐGÂR" VE
GAZĐ MESTAN TÜRBESĐ62
Süleyman Bey idaresinde Osmanlı - Türk kuvvetlerinin Rumeliye atlaması ile
başlayan sistemli fütuhat ve buna paralel Rumeli'nin türkleşmesi siyaseti, Avrupa
topraklannda çeşitli mimarî eserler ile kendi damgasını vurmuştur. Maalesef
medeniyetimizin bu izleri, tespit dahi edilmeden unutulmuş, bir kısmı da
kaybolmuştur. Rumeli'nin türkleşmesinin en dikkat çekici alâmetlerinden birini de
Trakya'nın, Makedonya'nın, Yunanistan'ın Sırbistan'ın ve vaktiyle Osmanlı toprağı
olmuş diğer memleketlerin başlıca şehir ve kasabalarının içlerinde veya
yakınlarındaki tepelerin üstlelerin de görülen meşhed - türbeler teşkil ederler.
Çoğunun sahibinin tarihî hüviyeti açık bir şekilde öğrenilmeyen, üzerlerinde çeşitli
halk rivayetleri olan bu türbelerin müşterek tarafları, feth edilen topraklara türk
karakteri vermelerindeki rolleri ile Müslüman halk nazarında adeta kutsal bir manaya
sahip olmalarıdır. Az sayıda olmakla beraber bilhassa Batı Anadolu'da da görülen bu
Osmanlı fütuhatı şehitleri türbelerinin belki de en fazla tarihî bir hüviyete sahip olanı
Kosova'daki Murad I türbesi veya Meşhed-i Hüdâvendigâr'dır.
62 Semavi Eyice, "Kosova'da "Meşhed-i Hüdâvendigâr" ve Gazi Mestan Türbesi", Tarih Dergisi,
Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, C.XII, S:16, Eylül, 1961(basım 1962),s.71-82.
74
Eyice bu yazısında, Yugoslavya ya 1961 yılı Eylülü içinde yaptığı gezide,
tarihimizin bu unutulmuş eserini şimdiye kadar olduğundan biraz daha etraflıca
tanıtmıştır.
Konu iki bölüm halinde tetkik edilmiştir.
Birinci bölüm Murad I Hüdâvendigâr'ın türbesi ana başlığı altında mevkii,
tarihçe ve meşhedin bugünkü durumu alt başlıkları altında eserin tetkiki yapılmıştır.
Đkinci bölüm ise Gazi Mestan türbesi ana başlığı altında mevkii, tarihi
hüviyeti, mimari durum alt başlıkları altında eserin tetkiki yapılmıştır.
Netice olarak, son yıllarda yerli ve yabancı tarihçiler, Osmanlı - Türk
medeniyetinin kuruluş safhasının bu en fazla dikkat çekici sosyal müessesenin
üzerinde çalışmaktadırlar. Ancak mimari tarihi bakımdan bu sosyal toplulukların
bağlantıları da araştırmak, XIV-XIV. yüzyıl Türk medeniyetinde bıraktıkları sanat
izlerini ve sanat görüşlerini de tespite çalışmanın önemine Eyice yazısında işaret
etmiştir.63
63 Ek Not:Murad Fin şehadetinin bir resmi hakkında not başlığı altında Topkapı Sarayındaki meşhur
Hünernâme (I, var. 94)nin minyatürlerinden bir tanesi Murad I'in Kosova'da şehadetini tesvir etmekte ve Eyice ufak bir notla bu minyatür hakkındaki görüşlerine yer vermektedir.
75
IV.3.KAYB0LAN TARĐHĐ ESERLER HAKKINDAKĐ
ÇALIŞMALARI
Osmanlı Đmparatorluğu'nun çöküşü ile birlikte, Đstanbul'a çok büyük zararlar
veren 1894 depremi ve 1908, 1911, 1918, yıllarındaki korkunç yangınlar bu büyük
şehrin tarihi eserler arasındaki büyük boşluklar meydana getirmiştir. Đstanbul tarih
boyunca deprem ve yangınlardan muhakkak ki defalarca zarar görmüş idi. Fakat
Đmparatorluğun çöküşü, uzun savaş yılları, ve bunu izleyen yenilgi, şehrin işgali ve
bütün bu felaketlerin doğal bir sonucu olarak halkın imkan ve- görüşlerinde meydana
gelen değişiklikler,harap olan bir çok eserin evvelce olduğu gibi, tamir ve ihya
edilmelerine imkan vermemiştir.Đkinci Dünya savaşı yıllarından itibaren Đstanbul'un
yirmi -yirmibeş yıl içinde yeni inşaatlarla adeta dolması ve bu arada şehrin eski
topoğrafik düzenini çok değiştiren, hatta tamamen yok eden şehir planlaması, bu
harap veya yıkıntı halindeki eski eserlerin birçok hallerde habersizce ortadan silinip
gitmesine sebep olmuştur.
Đstanbul'un tarihi eserlerinin deprem, yangın gibi felâketlerin yanısıra zaman
zaman imar adı altında yapılan bir takım yanlış şehir düzenlemelerinin kurbanı
oldukları bir gerçektir. Eyice, böyle ortadan kalkan eserler üzerinde durarak bunlar
hakkında toplayabildiği bilgileri bir araya getirmiş ve bu notları elde edilebildiği
resimler ile de zenginleştirmiştir. Bu defa planlar ayrı seriye devam edecek ve şehrin
çeşitli köşelerinden lüzumsuz ve hattâ sebepsiz yere ortadan kaldırılarak yok edilmiş
tarihi eserlerinden bir kaçının daha, hiç değilse hatıralarını makalesiyle yaşatmaya
çalışmıştır. Bu eserlerin çoğu kayboldu ise de, umulmadık bazı eserlerin ihyası,
eserlerine yansıyan hususlardır.
IV.3.1.FATĐH KÜLLĐYE'SĐNĐN KAYBOLMUŞ BĐR PARÇASI:
ÇUKURHAMAM64
Osmanlı dönemi Türk sanatının en büyük külliyeleri Đstanbul'da
yapılmıştı. Bunların ilki olan Fatih Sultan Mehmed'in (1451-1481) kendi adına
kurdurduğu külliye, Bizans Đstanbul’unun tam ortasında, şehrin Ayasofya'dan sonra
64 Semavi Eyice, "Fatih Külliyesinin Kaybolmuş Bir Parçası: Çukurhamam", Aslanapa Armağanı , ĐstanbuLBağlam Yayınları, Eylül, 1996, s. 117-128.
76
en büyük kilisesi olan Havariler (Hagroi Apostoloi) Kilisesinin yerinde inşa
edilmiştir. Şehirde yeni bir inanç ve medeniyetin başlamış olduğu böylece
vurgulanırken, tamamen simetrik bir esasa göre yerleştirilen bu çok zengin külliye
binaları, değişik ve yeni bir şehircilik anlayışının da başladığına işaret ediyordu.
Đstanbul'a Türklüğün ilk büyük damgası olan bu külliyenin bütünlüğüne ne yazık ki
özen gösterilmemiş, medreselerden kuzeydeki Karadeniz (Haliç tarafı) dış
medreselerin yerlerine okul yapılmış, güneydeki Akdeniz (Marmara denizi tarafı)
medreseleri buradan geçen caddeyi genişletmek için yıktırılmış, dârüşşifâ bütünüyle
ortadan kaldırılarak arsasından üç sokak geçirilmiş, meydana gelen yapı adaları
parsellenmiştir. Saraçlar Çarşısı olarak adlandırılan arastası ise bütünüyle yok
olmuştur. Külliyenin Çukurhamam adı verilen parçasından da uzun yıllardır hiçbir iz
kalmamıştır.
Eyice, bu yazısında bu önemli tarihi esere dair bilgileri bir araya getirerek hiç
değilse kağıt üzerinde hatırasını yaşatma gayreti içindedir. Diğer taraftan hamamın
hangi vakfa ait olabileceği meselesi üzerinde durmuştur.
Konuya giriş bölümünde, bazı araştırmacıların Çukurhamam'in banisi
konusundaki şüphelerine cevap aranmıştır. Çukurhamam’ın nerede olduğu
hususunda açık bir bilginin olmayışıyla beraber, Geç Roma döneminde yapılan bir su
haznesinin içinde yapıldığının genellikle kabul gördüğüne işaret edilmiştir. Ve çeşitli
araştırmacıların belgelerinde Çukurhamam konusundaki problemlere ve mimari
yapısına da değinilmiş konu tarihi belgeler ışığında incelenmiştir.
Eyice bu araştırmasının sonuçlarını şu şekilde özetler, Đstanbul'un hemen
arkasından şehrin en büyük hamamlarından biri olarak Fatih Sultan Mehmed
evkafından yapıldığı bilinen bu tarihi eserin yok edilmesi tarih ve sanat tarihi
bakımından büyük bir kayıptır.
Đstanbul'da Fatih evkafından bütün hamamların (Ingad Hamamı, Azebler
Hamamı, Çukur Hamamı, Vefa Hamamı, Galata'da kapı içi Hamamı) yıktırılarak
ortadan kaldırılması, Tahtakale hamamının ise çarşıya dönüştürülmek üzere iç
mimarisinin değiştirilerek, şehrin kaderini belirleyen kişilerin ne derecede sorumsuz
davrandıkları yazıda vurgulanmıştır. XV. yüzyılın eseri Çukurhamam, plan
özellikleri ve bilhassa kadınlar kısmındaki plan bakımından, başka benzeri olmayan
bir örnek teşkil ettiği belirtilmiştir.
77
IV.3.2.KAZASKER ABDURRAHMAN CAMĐĐ65
Đstanbul'da "imar" adı altında yapılan çalışmalarda gereksiz olarak bazı tarihî
eserlerin yıktırılıp ortadan kaldırılmalarına sık sık rastlanmıştır. Topkapı'ya uzanan
ana caddenin kenarında bulunan Kadıasker (Kazasker) Abdurrahman Efendi Camii
de, gereksiz yere feda edilen tarihi eserlerden biri olmuştur.
Eyice makalesinde, Mimar Sinan'ın eserinin yaşadığı talihsiz olaylara
değinmiş ve bu caminin sanat tarihi açısından önemi üzerinde durmuştur..
Konuya girişte caminin kurucusunun kısa bir yaşam öyküsüne değinilmiş,
caminin 1918'de vuku bulan ve Haliç kıyısından başlayarak Cerrahpaşa'ya kadar
uzanan korkunç yangın âfetinde yandıktan sonra 1950'li yıllarda Türkiye Anıtlar
Derneği tarafından birkaç yıl süren gayretlerden sonra restore edildiğini, ancak
Mimar Sinan'ın eserinin üzerinden talihsizlik eksik olmadığı ve 1956-57 yıllarında
"Menderes Đstimlakleri" sırasında yıktırılıp ortadan kaldırıldığı belirtilmiştir.
Eserin Mimar Sinan'ın cami mimarisinde uyguladığı, üzeri ahşap çatı ile
örtülü bir yapı tipine sahip olduğu, diğer taraftan aynı tipteki camilerde görülen XVI.
yüzyılın çinileriyle zengin bir iç süslemeye bu eserinde sahip olabileceğine işaret
edilmiştir ve eserin mimarisi tetkik edilmiştir.
Eyice sonsöz olarak düşüncelerini şu şekilde ifade eder; Mimar Sinan'ın
eserlerinin üzerinden talihsizlik eksik olmamış, anlaşılmaz sebeplerle cami yola
çıkıntı teşkil etmediği halde yıktırılıp ortadan kaldırılmış, böylece Kanunî Sultan
Süleyman döneminde, Sinan'ın yaptığı değerli bir sanat eseri daha başka tarihî eserler
de rastlandığı gibi kör bir kazmanın kurbanı edilmiştir.
IV.3.3.TARĐHĐ MEZARLAR VE MEZARLIKLARA DAĐR
NOTLAR66
Türk sanat ve tarih anıtları arasında en büyük ölçüde tahribe uğrayanlar hiç
şüphe yok ki eski mezarlıklar ve mezar taşlandır. Türk camii, Türk Evi, Türk
65 Semavi Eyice, "Kazasker Abdurrahman Camii", Đstanbul Bülteni, Đstanbul.Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını.Yıl: 8, S: 155, Kasım, 2001/2, s. 16-17. 66 Semavi Eyice, "Tarihi Mezarlar ve Mezarlıklara Dair Notlar", Geçmişten Günümüze Mezarlık Kültürü ve Đnsan Hayatına Etkileri Sempozyumu, ĐstanbuhMezarlıklar Vakfı ,18-20 Aralık ,1998, AKSM, s.495-540.
78
bahçesi, Türk halısı, Türk işlemesi gibi, Türk mezarlığı da kendisine has ve diğer
çevrelerdeki benzerlerine benzemeyen, hatta onlardan tamamen farklı bir ruh, ve
havaya sahiptir. Mimari de mantıkî bir nizamı mükemmel bir şekilde kullanan
atalarımız, ebedi istirahatgâhlarında tabiatın tam anlamıyla ile koynunda olmağı tercih
etmişlerdir.Osmanlı Đmparatorluğu'nun XIX. yüzyıl ortalarından itibaren topraklarını
kaybetmesi, pek çok mezarın gurbette kalmasına yol açmış ve tarihimizde iz bırakmış
bir takım şahısların son hatıraları da böylece unutularak yok olmuştur. Bugünkü milli
sınırlarımız içinde kalan mezar ve mezarlıkların ise durumunun daha iyi olduğu iddia
edilemez. Tarihi mezarlıklar garip gerekçelerle, fakat aslında en "kolay arsaya
çevrilebilir" yer olduklarından ortadan kaldırılmış ve sanat ve tarihi değere sahip
binlerce mezar taşı yok olup gitmiştir. Mezarlıklarımızı tahrip etme merakının son
belirtisi de böylece bir süre için on safhaya geçtikten sonra ,benzerleri gibi unutulma
yolundadır.Fakat bu "unutulmaklara rağmen ,mezarlıklarımızın korkunç bir hızla
tahrip edildiklerini de kendi kendimize itiraf etmek zorundayız.Türklerin
mezarlıklarına gösterdikleri saygıyı batılı müelliflerin hayranlıkla bahsettikleri devir
çok gerilerde kalmıştır. Artık o derece maddileşmiş bulunuyoruz ki, geçmişe, tarihe
saygı ve bunun yanında da güzelliğe sevgi gibi hisler, etkilerini kaybetme yoluna
gitmiştir. Kendi kompozisyonu ile bir estetik varlık olan Türk mezarlığı artık kendi
vatanında unutulmaktadır.
Bundan bir süre önce yayınlanan ve sonraları Sanat adıyla bastırdığı
kitabına da aldığı bir yazısında Đ.Hakkı Baltacıoğlu , "Türk mezarlığının,zaman
ile....açık havada teşekkül etmiş bir kıyafet, mimari, tezyinat, hat ve teknik müzesi"
olduğuna işaret ettikten sonra mezarlıklarımızı şöyle tarif etmiştir: "Zahidin nazarında
mezarlık cehennem azabını hatırlatan bir yer, serserisinin nazarında mezarlık şüpheli
vücutları ve gölgelerini saklayan bir yer, belediye adamının nazarında mezarlık
hemen arsaya kalbedilmesi lazım gelen bir yerdir".
Eyice makalesinde mezarlıklarımızın tahribindeki zahiri ve aslî olmak üzere
ikiye ayırmaktadır.Zahiri sebep, bazen sıhhî,bazen şehri modernleştirme, bazen
estetik, bazen şehircilik kaygılarını öne sürülmektedir.Aslî sebep ise bu da
mezarlıklarımızın hemen daima kolayca arsaya çevrilmesi mümkün olan yerler olarak
kabul edildiğini ifade eden Eyice, üzerinde yaşadığımız toprakların devri tarihini
gösteren ve en kuvvetli Türklük damgaları olan mezarlıklarımız bu manevi
79
kıymetlerin yanı sıra tarih, sanat ve hatta edebiyatımızın bir nevi arşivini teşkil
ettiğini bildirmekte ve yerleri umumiyetle belediyelerin gayreti ile "arsa" haline
getirilen bu "arşiv"lerin tahribi ile kaybedilen belgelerin önemi göz ardı edildiğine
işaret etmektedir.
Eyice, Mezarlıklar Vakfı tarafından 18-20 Aralık 1998 tarihlerinde
mezarlıklar hakkında düzenlenen sempozyum için hazırladığı yazısında daha Önce
yayımlanan iki çalışmasını tekrar gözden geçirmiş ve yeni eklemeler ile tekrar takdim
etmiştir. Bu yazılardan ilki "Mezarlıklarımız" başlığı altında, Türk Yurdu
dergisindeki67 Eyice'nin bir mezarlığın tahribinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile
getirmekte, ikinci yazı ise Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü tarafından 28-30
Eylül 1991 tarihlerinde Đstanbul'da düzenlenen "Đslâm Dünyasında Mezarlıklar ve
Defin gelenekleri" adlı verilen bildiri68 metnidir.
Bu iki makaleden bilhassa ikincisinde yeniden yayınlanışta hayli ilaveler
yapıldıktan başka, önceki yazılarda olmayan bir bibliyografya eklenmesine
çalışılmıştır.69
IV.3.4.KAYBOLAN BĐR TARĐHĐ ESER ŞEYH MURAD
MESCĐDĐ70
Đkinci Dünya savaşı yıllarından itibaren Đstanbul'un yirmi-yirmibeş yıl içinde
yeni inşaatla âdeta dolması ve bu arada şehrin eski topoğrafık düzenini çok değiştiren,
hatta tamamen yok eden şehir plânlaması, bu harap veya yıkıntı halindeki eski
eserlerin birçok hallerde habersizce ortadan silinip gitmesine sebep olmuştur.
Eyice'nin bu araştırmasının esası eski bir Bizans kilisesi olan bir mescid
hakkındadır. Bugün hiçbir duvarlarından bazı küçük parçaları kalmış olan bu bina,
67 Semavi Eyice, "Mezarlıklarımız",Türk Yurdu, S: 242, Mart, 1955, s. 685-694. 68 Semavi Eyice, "Đslam Dünyasında Mezarlıklar ve Defin gelenekleri" ,TTK, C.XXVI, S:6, Ankara 1996, s. 123-134. 69 Bir deneme mahiyetinde olan bu bibliyografyaya,bazı eserler ,meselâ E.Hakkı Ayverdi'nin ilk Osmanlı dönemi mimarisi ve Balkanlardaki Osmanlı mimarisi ile ilgili kitapları ve Aydın Yüksel'in aynı konudaki kitabı,birçok mezartaşı bulunduğu halde alınmamıştır. 70 Semavi Eyice,"Kaybolan bir Tarihi Eser Şeyh Murad Mescidi", Tarih Dergisi,Đstanbul:Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi,C. XVII, S: 22,1967,s.l 11-138.
80
başka bir eski eser, olan Türk dönemine ait bir bina ile bazen karıştırıldığından, her
ikisi hakkında bilinenleri bu yazının çerçevesinde derlemeyi uygun bulmuştur.
Konu dört bölümde tetkik edilmiştir.
Birinci bölümde, Şeyh Murad Mescidi'ne dair bilinenler başlığı altında çeşitli
tarihi belgelerle Şeyh Murad Mescidi konusu tetkik edilmiştir.
Đkinci bölümde, çeşitli araştırmacılar tarafından, Şeyh Murad Mescidi olarak
anılan binanın Bizans devrindeki adı hakkında da araştırmalar yapılarak tahminler
yürütülmüştür. Bu bölümde Eyice, konuyu tetkik etmiş ve sonuçta Bizans kilisesinin
eski adı meselesinin aydınlanmamış olarak kaldığını nedenleriyle birlikte sunmuştur.
Üçüncü bölümde, Şeyh Murad Mescidinin mimarisi konusu bina ile ilgili
bütün iz ve kalıntılar neredeyse ortadan kaybolduğu için, eski Bizans kilisesinin bir
dereceye kadar eski biçimini tahmin çeşitli belgeler ışığında yapılmıştır.
Dördüncü ve son bölümde ise bu Bizans kilisesi ve Türk binasının birbiriyle
karıştırıldığının çeşitli kaynaklardaki tespiti yapılmış ve konu tetkik edilmiştir.
Eyice bu tetkiklerinin sonucunu şu şekilde özetler; Şeyh Murad mescidi,
Đstanbul'un son yüzyıl içinde kaybolup giden yüzlerce tarihi eserinden bir tanesidir.
Aslında bir Bizans, yapısı oluşu onu, şehrin eski geçmişi ile de yakından ilgili
kılmakta ve tarihi değerini bir kat daha arttırmaktadır. Đki büyük imparatorluğun uzun
yüzyıllar boyunca siyasi olduğu kadar sanat ve medeniyet merkezi olmuş bu büyük
şehrin tarihi topografyasını bir gün etraflı surette araştıracak olanlar için, Eyice,
çalışmasının faydalı olacağı inancındadır.
Diğer taraftan bu araştırmanın sonucunda, Đstanbul'un her köşesinin tarih ve
sanat özellikleri bakımından en kısa zamanda çok dikkatli bir inceleme süzgecinden
geçirilmesinin gerekliliği Eyice tarafından vurgulanmıştır.71
71 Bu makaleyle birlikte Şeyh Murad mescidinin 1977'de çizilmiş ve yayımlanmış gravüründen
başka, eski bir fotoğrafın da elde edilerek makaleye ek olarak konulmuştur. Ayrıca Đstanbul'un eski eserleri hakkında bir taş baskı albümde, bir detayına dair bir desen bulunmuş ve bu da çalışmaya eklenmiştir.Eyice, eldeki gravür ve fotoğrafın da yardımıyla kürsüsünde asistan olarak görevli bulunan Yük. Mim. Erdoğan Akpak'a binanın plânı ve cephe restitüsyonunu çizdirerek yazısına ek olarak sunmuştur. Bunlar dışında Kırım harbi yıllarında Đstanbul'da bulunan bir gazetecinin binaya rastladığı ve hatıratında bu eserden bahsettiği bölüm makaleye ek olarak sunulmuştur.
Bu yayınlardan sonra Şeyh Murad Mescidi o civarda konağı olan bir bahriye nazırı tarafından restore ettirilmiş ise de bina yine uzun ömürlü olmamış 1918 (?) yangınında yanarak harap olmuş ve arkasından yeni inşaat tarafından yok edilmiştir.
81
IV.3.5.KAZASKER EBU'L-FAZL MAHMUD EFENDĐ
MEDRESESĐ72
Đstanbul'da son yıllarda yapılan büyük inşaat, birçok eski eserin ortadan
kaldırılmasına sebep olmaktadır. Bunların içlerinde bazen şehir topografyası veya
sanat tarihi bakımından değerli ve önemli yapıların da olduğunu, yeni Belediye
Sarayı'nın inşaatı için yıktırılan Kazasker Mahmud Efendi Medresesi ispat
etmektedir.73
Eyice, makalesinde günümüzde artık izine rastlayamadığımız yapının şehir
topografyası ve sanat tarihi bakımından değerini tetkik etmiştir.
Eser dört bölümde ele alınmıştır. Bunlardan ilki eserin mevkii itibariyle
değerlendirilmesinin yapıldığı bölümdür. Medresenin mevcut harabesinde bir inşa
kitabesi görülmediğinden binanın yapılış tarihi hakkındaki görüşlere yer
verilmektedir.Ve ayrıca bu bölümde eserin yeri Belediye Sarayı'nın yerine isabet
etmemesine rağmen yıkımına karar verildiğine işaret edilmiştir.
Đkinci bölümde, binanın Osmanlı medreselerinin büyük bir ekseriyetinde
olduğu gibi, büyük kubbeli bir dershane - mescid ile bunu çeviren hücrelerden ibaret
olmakla beraber,medresenin Bizans devrine ait bir takım duvar ve mahzen
kalıntılarının üstüne inşa edilmiş olduğu bildirilmektedir.Mevcut bilgiler ışığında
bina mimarisi tetkik edilmiştir.
Üçüncü bölüm, medresenin harap bir durumda bulunmasına rağmen orijinal
bezemelerinin Türk sanatı açısından değerlendirilmesinin yapıldığı bölümdür.
Ve son olarak dördüncü bölümde eserin, şehir topografyası ve sanat tarihi
bakımından değeri tetkik edilmiştir.
Eyice bu çalışmasının sonucunu şu şekilde özetler, Kazasker Mahmud Efendi
Medresesi şehir tarihi bakımından olduğu kadar Türk sanatı bakımından da kıymetli
bir eski eserdir. Son yarım asır içinde hayli güdük bir hale getirilmiş olmasına ve
hayli harap bir durumda bulunmasına rağmen, mevcut kalabilen aksamı ile dahi,
72 Önce Almanca olan ve daha kısa bir özeti Alman Arkeoloji Enstitü yıllığında yayımlandı ve genişleterek Türkçe olarak da takdim edildi. 73 Semavi Eyice, "Die Medrese des Kazasker Kazasker Ebu'1-Fazl Mahmud Efendi in Đstanbul, Đstanbuler Mitteilungen, C. VIII, 1958, s.57-64
82
küçük medrese kompleksleri içinde dikkate değer bir örnek teşkil ettiği, iç süslemesi
bakımından Osmanlı - Türk malâkâri duvar ve kubbe süsleme sanatının, zamanımıza
kadar gelebilmiş az sayıdaki örnekleri içinde en güzel olanlardan biri olduğu
belirtilmiştir. Tarihi topografya bakımından Osmanlı devri ricalinin konaklarının
toplandığı bir yerde bulunması açısından önemine de işaret edilmektedir.74
IV. 1.6. ĐSTANBUL'UN ORTADAN KALKAN BAZI TARĐHÎ
ESERLERĐ rl.ÇOBANÇAVUŞ-, ÂDĐLŞAH KADIN, HOCA
TEBERRÜK, REVANÎ ÇELEBĐ VE YAYLA CAMĐĐLERĐ75
Đstanbul'un Türk devrine ait tarihi eserlerinden bir çoğu son yıllarda çeşitli
sebeplerle ortadan kalkmış ve bunların her türlü hatıraları ebediyen kaybolmuştur.
Bunlardan bazıları tarihî yönden değerli sayılabilecek eserlerdir. Bazıları ise
mimarileri ile Türk sanatının dikkate değer örneklerinden idi. Ayrıca bu eserler,
şehrin tarihî topografyasının ve şehir tarihinin unsurları idi.
Eyice bu makalesinde anlaşılması güç gerekçelerle ve şehrin tarih ile
güzelliğine değer vermeyen görüşlerle, sebepsiz ve hatta lüzumsuz yere ortadan
kaldırılan bu eserlerden bir kaçı için elinde bulunan bazı not ve resimler
doğrultusunda, bugün artık bir tarih vesikası olan bu not ve resimlerden bir kaçını bir
araya getirerek değerlendirmiştir.
Konu gereği; Çobançavuş Camii, Adilşah kadın (veya Şişhane) Camii, Hoca
Teberrük (Yahya Güzel) Mescidi, Revanî Çelebi (Kogacılar) Mescidi ve son olarak
da Kambur Mustafa Paşa (veya Yayla) Camii başlığı altında bir araya getirilen eldeki
veriler ışığında tetkik edilmiştir.
74 Semavi Eyice, "Đstanbul'un Kaybolan Bir Eski Eseri:Kazasker Ebu'1-Fazl Mahmud Efendi Medresesi", Tarih Dergisi,Đstanbul:Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, C:X, S:14,(Eylül)1959, s. 47-162 75 Semavi Eyice,"Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihî Eserleri: Çobançavuş, Âdilşah Kadın, Hoca Teberrük, Revanî Çelebi ve Yayla Camiileri",Tarih Dergisi, Đstanbul.Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, (26 Mart) 1972, s. 129-146
83
IV.3.7.ĐSTANBUL'UN ORTADAN KALKAN BAZI TARĐHĐ
ESERLERĐ II: BOSTAN CAMĐĐ, KIZLARAĞASI ABBAS AĞA
HAMAMI, ÇUKURÇEŞME HAMAMI, KASIM AĞA MESCĐDĐ76
Đstanbul'un tarihi eserlerinin deprem, yangın gibi felâketlerin yanında zaman
zaman imar adı altında yapılan bir takım şehir düzenlemelerinin kurbanı oldukları bir
gerçektir.
Eyice, Tarih Dergisi'nin 26. sayısında böyle ortadan kalkan beş eser üzerinde
durarak bunlar hakkında toplayabildiği bilgileri bir araya getirmiş ve bu notları elde
edilebildiği resimler ile de zenginleştirmiştir. Bu defa planlar ayrı seriye devam
edecek ve şehrin çeşitli köşelerinden gerekmediği halde ortadan kaldırılarak yok
edilmiş olan tarihi eserlerinden bir kaçının daha hiç değilse hatıralarını makalesiyle
yaşatmaya çalışmıştır.
Konu, Bostan (veya bostancıbaşı Abdullah Ağa) Camii, Koska'da Kızlar
Ağası Hamamı, Çukur Çeşme Hamamı ve son olarak da Kasım Ağa Mescidi
başlıkları altında tetkik edilmiştir.
IV.3.8.ĐSTANBUL'UN KAYBOLAN ESKĐ ESERLERĐNDEN:
FATMA SULTAN CAMĐĐ VE GÜMÜŞHANELĐ DERGÂHI77
Eyice yıllardan beri yayınlamakta olduğu Đstanbul'un kaybolan eski eserlerine
dair makale dizisinde Fatma Sultan Camii'ni de ele almayı uygun görmüştür,
Konu dört bölümde tetkik edilmiştir. Birinci bölümde, Fatma Sultan Cami'nin
inşa edilişi hakkında tarihi belgelerde yer alan notlar tetkik edilmiştir.
76 Semavi Eyice, "Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihi Eserleri II.Bostan Camii, Kızlarağası Abbas Ağa Hamamı, Çukurçeşme Hamamı, Kasım Ağa Mescidi", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S:27 ,1973, s. 133-178. 77 Semavi Eyice, "Đstanbul'un Kaybolan Eski Eserlerinden:Fatma Sultan Camii ve Gümüşhaneli dergâhı", Prof.Dr. Sabri F. Ülgener'e Armağan, Đstanbul:Đ.Ü.Đktisat Fakültesi Mecmuası,C. 43, S: 1-4,1987, s.475-511.
84
Đkinci bölümde, Fatma Sultan Cami'nin tarihçesi tarihi vesikalar ışığında tetkik
edilmiştir. Üçüncü bölümde, Gümüşhaneli Dergâhı ve şeyhleri, konuya ek olarak
sunulan mezar kitabeleri eşliğinde tetkik edilmiştir. Dördüncü bölümde, Fatma Sultan
Camii ile Dergâhı'nın mimarileri tetkik edilmiştir.78
IV.1.9.ĐSTANBUL - ŞAM - BAĞDAT YOLU ÜZERĐNDEKĐ
MĐMARĐ ESERLER - I (ÜSKÜDAR - BOSTANCIBASI DERBENDĐ
GÜZERGÂHI)79
Osmanlı Đmparatorluğu'nun en önemli ana yollarından biri olan Đstanbul –
Şam, Bağdat yolu güzergâhı irili ufaklı bir çok mimari eser ile şenlendirilmiş
bulunmaktadır. Kuyu, çeşme, namazgah, köprü, cami, kervansaray, misafirhane gibi
birbirinden farklı özellikleri olan ve değişik öneme sahip bu eserlerin bazıları hâla
sağlam olmakla beraber, bir çoğu harap olmuş veya tamamen ortadan kalkmıştır.
Eyice, bu çalışmasıyla Osmanlı-Türk uygarlığının en önemli ticarî yolundan
eserlerinden biri olan bu ana yolun başlıca anıtlarını tanıtmanın, bu yol hakkında
yapılacak büyük araştırmaya faydalı olacağına işaret etmiştir. Ancak Eyice, Đstanbul -
Şam - Bağdat yolu hakkındaki bu tetkikinde belirli bir sıra takip etmeği şimdilik
gereksiz gördüğünü belirtmiştir.
Bu yolun üzerinde sıralanan çeşitli mimari eserler çeşitli makaleler halinde
tanıtıldıktan sonra genel bir sentez yapılmak suretiyle, Osmanlı Đmparatorluğunun
Anadolu askerî ve kervan yolunun bütün hususiyetlerin ortaya çıkmış olacağının altı
çizilmiş ve bu ana yolun Đstanbul önünde son merhalesi olan Üsküdar üzerinde
durmağı da başka bir tetkik bırakmayı doğru bulunduğu notlar arasındadır. Ayrıca,
önemli bir geçit iskelesine sahip olan bu yerin, gümrük, çeşme, misafirhane, aşhane
ve kervansarayı ile kasabaya karışmış olmasının böyle bir ayırmayı mecbur kıldığını
da ek olarak belirtmiştir.
78 Prof.Dr. Sabri Ülgener'in dedesi Đsmail Necati Efendi'nin şeyhi olduğu dergâh hakkında notlar. 79 Semavi Eyice, "Đstanbul - Şam - Bağdat Yolu Üzerindeki Mimari Eserler - I (Üsküdar -Bostancıbaşı Derbendi Güzergâhı)",Tarih Dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S: 13, Eylül, 1958, s. 81-110.
85
Eyice bu ilk makalesinde, yolu takibe Üsküdar kasabasının dışından
başlamakta ve Bağdat caddesini Bostancıbaşı derbendi yani bugünkü adı ile Bostancı
istikametinde takip etmiştir. Bu çalışma yapılırken doğrudan doğruya bu yol ile
alakalı bir menzilgâh olmayan bu gibi eserler tabiatiyle bu tetkikte çerçeve dışında
bırakılmış, ancak Marmara sahilindeki muhtelif iskeleleri Bağdat caddesine veya eski
adı ile Uluyol'a bağlayan tâli yollardan da, bunlar bir kasaba içinde bulunmadıkça
makalede bahsedildiği belirtilmiştir.
Tanıtılan mimari eserlerin imkan nispetinde fotoğraf ve krokileri de
verilmiştir, bunların tam rölövelerinin çıkarılmasını ise uzmanlarına bırakmak uygun
görülmüştür.
Konu anlatımında, Tâli sahil yolu ve esas Bağdat yolu üzerindeki eserler diye
sınıflandırılmış olup bu çerçevede tetkik edilmiştir.
Bu eserler; I. Tunusbağı çeşmesi (Üsküdar), a) Tâli sahil yolu: II. Nevnihal
Hatun menzili (Selimiye), IH. Abdülmecid çeşmesi (Haydarpaşa), IV. Haydarpaşa
deresi köprüsü (Haydarpaşa), V. Lâdikli Ahmed Ağa menzili (Kadıköy), b) Esas
Bağdat yolu; VI. Miskinler tekkesi çeşmesi (Karacaahmed), VII. Saraçlar çeşmesi
menzili (Karacaahmed), VHI. Đbrahim Ağa Çeşmesi (Đbrahimağa), IX. Ayrılık
çeşmesi menzili (Haydarpaşa), X. Söğütlü çeşme (Gazhane), XI. Taş Köprü, XII.
Ömer Efendi Menzili (Kızıltoprak), XIQ. Ihlamur menzili (Kızıltoprak), XIV. selâmi
çeşme menzili (Feneryolu), XV. Çukur çeşme menzili (Caddebostan), XVI. Çınardibi
menzili (Suadiye), XVII. Çatalçeşme menzili (Bostancı), XVIQ. Bostancıbaşı
Derbendi menzili (Bostancı), XIX. Bostancıbaşı Köprüsü (Bostancı) başlıklar altında
tetkik edilmiştir.80
IV.3.10.SULTANĐYE -KARAPINAR'A DÂĐR81
Đstanbul Başbakanlık Arşivinde bir defterden tespit olunduğuna göre,
Konya dolaylarında "Karapınar diye anılan korkulu, ıssız ve korunması gereken bir
80 Bu makalenin basıldığı 1988 yılından bugüne gelinceye kadar bir çeşme restore edilmiş, buna karşılık adları geçen eserlerden tamamı değilse bile çoğu bütünüyle ortadan kaldırılmıştır. 81 Semavi Eyice, "Sultaniye -Karapınar'a Dâir", Tarih dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XV, S:20, Mart, 1965, s.l 17-139.
86
derbend köyü üzerinde" Sultan II. Selim (1566-1574), Sultaniye adında bir şehir
kurmuştu.
Son yıllarda Karapınar hakkında gazetelerde bazı yazılar çıkmış, bunlardan bu
tarihî Orta Anadolu kasabasının çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu
belirtilmiştir. Karapınar'ın toprak aşınımı sebebi ile bir gün tamamen kum ile
örtülmesi tehlikesi karşısında bulunması, bâzı ciddi endişelere yol açmış ve ilgililerce
bu hususta çeşitli düşünceler ortaya atılmıştır.
Eyice bu yazısında, ilk olarak 1950'de, ikinci defa ise 1964 yazında ziyaret
ettiği Karapınar'ı bir kaç bakımdan dikkate değer bulduğundan, burasını bir sanat
tarihçisi gözü ile tanıtmayı faydalı görmüştür. Ayrıca, Karapınar'ın bir Orta Anadolu
iskân yeri olarak değerli sayılabileceği gibi, Đmparatorluğun büyük bir kervan yolu
üzerinde emniyeti sağlayan bir menzil yeri olarak kuruluşu da Osmanlı şehirciliğinin
tanınması bakımından ilgi çekici olabileceğine işaret eder. XVI. yüzyılın içlerinde
yeniden doğan kasabanın, çekirdeğini teşkil eden güzel bir külliye ve bunun ortasında
bulunan caminin; Mimar Sinan'ın bir eseri olarak ayrı bir değere sahip bulunduğunun
da altını çizmiştir.
Konu üç bölümde tetkik edilmiştir.
Birinci bölümde, Karapınar'da Türk devrinin öncesine âit buluntular tespit
edilmiştir.
Đkinci bölümde, ilkçağ sonlarına kadar bir höyük üzerinde mevcut olduğu
bilinen en eski Karapınar'ın yerinde yepyeni bir menzil şehrinin kurulmasına dair
bilgiler Karapınar yerinde, Sultaniye'nin kuruluşu başlığı altında tetkik edilmiştir.
Üçüncü ve son bölümde ise XVI. yüzyılın içlerinde yeniden doğan kasabanın,
çekirdeğini teşkil eden külliye ve ortasında bulunan cami; Mimar Sinan'ın Sultan
Selim Külliyesi başlığı altında incelenmiştir.
Eyice, araştırmasının sonuçlarını şu şekilde özetlemiştir; Karapınar'ın
Sultaniye olarak kuruluşu, ana yollar üzerinde bir ihtiyaç yüzünden zorla yaratılan bir
kasaba oluşu, Osmanlı şehircilik tarihi bakımından ilgi çekicidir. Klâsik devir
Osmanlı Türk sanatı, bu hususta belirli prensiplerden hareket etmiş ve bunu
rastlantılara bırakmamıştır. Tarihin hayli devirlerinden beri insanların yaşadığı bu
87
yer, tekrar boşalmışken, orasını XVI. yüzyılda ihya eden Osmanlı devri Türk
medeniyetinin anlayışı ve sistemli "şenlendirme" politikasıdır.
Bu yazımız Karapınar kasabasının tarihçesine dair bir araştırma olmadığından
Türk devrindeki gelişmesi, buradaki diğer yapılar üzerinde durulmamıştır. Yazımızın
amacı son yıllarda, günden güne kumla örtülerek bir gün tamamen boşaltılması
tehlikesi ilgililerce söylenen bir Orta Anadolu kasabasının tarih ve arkeoloji
bakımından ortaya koyduğu problemleri böylece belirtebilmek ve burada bir oluşun
nedenini ve delilini tanıtmaktan ibarettir.
IV.3.11.ZĐNDAN KAPISI82
Günümüzde Tarih Vakfı'nın kullandığı tarihi eski hanın (Zindan Hanı)
bulunduğu yer, Đstanbul'un Haliç kıyısındaki önemli iskelelerinden birinin komşusu
idi.Şehrin Haliç boyunca uzanan surları dibinde, kısmen surların dışında, kısmen sur
duvarlarının iç tarafındaki bu mahalle Zindan kapası olarak tanınmıştı. Bir zamanlar
şehrin en düzensiz ve pis, fakat aynı zamanda da en başta gelen ticaret
merkezlerinden biri olan bu yer, Haliç'in suları girdiği için yer yer çamurlu olan
sokakları, kıyıda sıralanan ahşap iskeleleri, mimari tarzları farklı irili ufaklı mağaza
ve iş merkezleri ile kendisine has bir karaktere sahiptir.
1984-1986 yıllarındaki istimlâk ve kıyı düzenlemesi sırasında, sağlıklı bir
inceleme yapılmasına meydan bırakılmadan burası bütünüyle yıkılıp ortadan
kaldırılmış ve bir kısmının üzerinden geniş bir de cadde geçirilmiştir.
Eyice, bu yazısını sözü edilen yerin tarihçesi ve Đstanbul geçmişindeki yeri
hakkında bir fikir vermek düşüncesiyle kaleme almıştır.
Konuya girişte, Bizans çağı ve topografyasında, Osmanlı döneminde bölgenin
durumu tarihi belgeler ışığında dünü ve bugünüyle tetkik edilmiştir.Aynı zamanda
Zindan Kapısı yakınından Haliç'e döküldüğü ileri sürülen kanalın nerede olduğu ile
ilgili ortaya atılan iddialara değinilmiş ve 10 Ağustos 1992 günü restorasyon
yapılmakta olan, Tahtakale Hamamı'nı Eyice'nin ziyareti sırasında, bu eski eserin
82 Semavi Eyice, " Dünüyle, Bugünüyle, Çevresiyle...-Zindan Kapısı-" , Đstanbul Dergisi , Đstanbul Tarih Vakfı, S:3 , Ekim, 1992 , s.129-138.
88
sahibi tarafından böyle bir kanalın varlığı (lağım değil) bildirildiği notlar arasındadır.
Eyice, Zindan Kapısı hizasında olması gereken bu kanalın tam olarak tespiti ve
içinden akanın mahiyetinin araştırılmasına dikkat çeker.
Zindan Kapısı ve buradaki Baba Cafer makam türbesinin "Fatih
Vakfiyeleri"nde adının geçmediği, diğer taraftan Kuzey Almanya'da Flensburglu
Melchicr Lorichs'in (veya Lorck) 1554'te çizdiği llm. uzunluğundaki Đstanbul
panoramasında, buradaki Zindanın varlığını resmin üstüne eklediği kısa
açıklamalarda belirttiği ve böylece de XVI. yüzyılda burada bir zindanın
bulunduğunun tespiti yapılmıştır. Bugün zindan olduğu söylenen ve Baba Cafer
Türbesi'nin yer aldığı kulede asıl zindan olduğu söylenen tonozlu bir mekân
mevcuttur. Eyice bugün asıl zindanın kulede yer alan mekanla sınırlı olmasının
imkansız olduğu yönündeki düşüncesini dile getiriyor. Eyice’ye göre, zindan bu
kuledeki küçük odadan ibaret değildi. Geçen yüzyılın ikinci yarısında, kuleye bitişik
olarak Batı üslubunda bir yapı halinde inşa edilen Zindan Han'ın batı tarafında ve
Marmara Belediyeler birliği olan hanın tam önünde yarı yıkık harabenin de buradaki
esas zindan olmasını gerektiğine işaret eden Eyice,döneme ait tarihi belgelerde
Zindan Kulesi ve çevresinin incelemesi yapmıştır.
Baba Cafer Türbesi ve ziyaret yeri ile ilgili halk inançlarına değinilmiş, bugün
bir harabeden ibaret olan yapının mimari açıdan tetkiki tarihi belgeler ışığında
yapılmıştır.
Bölgede yer alan diğer önemli tarihi yapılar Limoncu Hanı, Ahî Çelebi
Camii, Sıbyan Mektebi geçmişi ve bugünkü durumu ile araştırılmıştır.
Ve son olarak da Eyice, Zindan Kapısı ve çevresi ile ilgili birkaç önerisini,
özet olarak belirtmeyi gerekli görmüştür.
89
IV.4.YURTDIŞINDA YER ALAN TÜRK ESERLERĐ
Osmanlı devri Türk mimarisinin ilk devrini inceleme ile uğraşan
araştırmacıların gösterdiği çabaya rağmen, harcanan emek ne kadar büyük olursa
olsun yine de kıyıda köşede gözden kaçan bazı yapılar kalmıştır. Bugün artık ulusal
sınırlarımızın çok uzağında bulunan bir çok Türk anıtı da unutulmuş, hatırlanmayı
beklemektedir.
IV.4.1.OHRĐ'NĐN TÜRK DEVRĐNE AĐT ESERLERĐ83
Eyice, milletlerarası bir kongre münasebetiyle Yugoslavya'nın Ohri şehrinde
1961 yılı yazının sonlarında birkaç gün kalma imkanı bulmuş ve bu sırada Balkan
savaşı sonrası elimizden çıkan bu kasabanın Türk devrine ait birçok eserin bu şehirde
yer almasının dikkatini çekmesi üzerine, etraflıca olmasa da, bu eskiata yadigârlarını;
Ohri hakkındaki yayınlardan da faydalanmak suretiyle, imkânlar nispetinde
derlemiştir.
Ohri'nin Türk devrine ait eserlerini altı bölüm ve bunlara bağlı çeşitli alt
başlıklar halinde tetkik edilmiştir.
Đlk bölümde bölgenin kısa bir tarihçesine değinilmiştir.
Đkinci bölümde kale, cami haline getirilen kiliseler ve Ayasofya konusu tetkik
edilmiştir.
Üçüncü bölümde Camiler ve Mescidler başlığı altında, Đmaret Camii, Tekke
Camii, Ali Paşa Camii ,Struga yolundaki mescid, yine aynı yol üzerindeki bir başka
mescid, Kuloğlu Camii incelenmiştir.
Dördüncü bölümde, Türbeler konusu tetkik edilmiştir.
Beşinci bölümde diğer eserler başlığı altında Türk dönemine ait çeşitli
hamam ve çeşmeler ele alınmıştır.
Altıncı ve son bölümde; evler başlığı altında klasik Türk ev mimari geleneğine
bağlı yapılar tetkik edilmiştir.
83 Semavi Eyice, "Ohri'nin Türk Devrine Ait Eserleri", Vakıflar Dergisi, S.IV, 1965, s. 137-145.
90
Sonuç olarak, buradaki Türk eserlerinin katalogu çok tam olmasa da, eserlerin
ilim dünyasına tanınması açısından bugünkü sınırlarımız dışında kalan Ohri
hakkındaki notlar özel bir önem taşımaktadır.
IVA2.TÜRK SANATI BAKIMINDAN ÜSKÜP84
Makedonya Cumhuriyeti'nin başşehri olan Üsküp(Skopje) beş yüz yıldan fazla
bir süre boyunca Türk şehri olmuştu .Beş yüz yıl boyunca Türkler burada kendi
uygarlığın damgalarını çeşitli mimari eserler olarak bırakmıştı.Ne yazık ki
Trakya'daki en önemli merkezlerin başında gelen bu şehrin Osmanlı döneminde
meydana getirilen eserlerinin etraflı surette incelenerek tam olarak hazırlanmış bir
monografyası yoktur.
Eyice, bu sebeple ,Üsküp'deki Türk mimari eserlerinin Osmanlı dönemi Türk
sanatındaki yerlerini ancak yüzeysel bir biçimde ortaya koyabileceğini ve Üsküp'ün
bütün eserlerini değil, sadece birkaç çeşit grubunu inceleyebildiğim belirtmiştir.Bu
konuda daha önce yayımlanan dağınık şekilde ki bulunan makalelerin elde
edilemeyişinden dolayı birtakım eksikliklerinin olabileceğine işaret etmiştir.
Konuya giriş bölümünde, çeşitli tarihî belgeler ışığında Üsküp şehrinin Türk
eserleri açısından dünü ve bugününün değerlendirilmesi yapılıyor.Üsküp'teki Türk
devri eserleri Kale, camiler, hamamlar, bedesten, türbeler olmak üzere beş başlık
altında tetkik edilmiştir.
Sonuç olarak, Üsküp'ün Osmanlı döneminin Türk mimarlık tarihi bakımından
önemi belirtilmiş ve bu çalışmayla Üsküp'ün Türk sanatı bakımından önemli bir
merkez olduğu ortaya konmuştur.85
84 Semavi Eyice, "Türk Sanatı Bakımından Üsküp", Türk Kültürü Araştırmaları, C. XXXI,Yıl:l-2, Ankara, 1995, s. 153-188. 85 Türk Sanatı Bakımından Üsküp makalesi'ne ek olarak:Eşref ertekin tarafından "Cönklerden derleme" başlığı altında yayımlanan bir makalede,Üsküp kadısı Salih Efendi'nin Hasan Çavuş Camii demekle maruf camii tamir ettiğinde Hâki isminde bir şairin söylediği tarihtir"denilerek işaret edilen manzume ek olarak sunulmuş ve bu manzumenin Hasan Çavuş(veya Ağa) camiinin tarihine ışık tuttuğu açıkça belli olduktan başka,Osmanlı Devleti'nin genişliği hakkında da fikir vermesi bakımından önemli olduğuna işaret edilmiştir.
91
IV.4.3.YUNANĐSTAN'DA TÜRK MĐMARĐ ESERLERĐ86
Osmanlı Đmparatorluğu'nun şimdiki Yunanistan'ın sınırları içinde kalan
şehirlerinde inşa edilmiş olan çeşitli mimari eserlerden ancak bir kısmını içine alan
bu çalışma,iddiasız bir rehber niteliğindedir.
Eyice, Yunanistan'da 1953 yılı nisan ayında yaptığı bir gezide topladığı
malzemenin yardımı ile Türkiyat Mecmuası'nın XI. sayısında yayınlamış olduğu
yazıda Atina ve Selânik'de bugün hâla sağlam olan Türk mimari eserlerinden bir
kaçını tanıtmıştır.
Bu yazısında ise, Makedonya'da görmek fırsatını bulduğu şehirlerindeki
birkaç Türk anıtı üzerinde durmuştur. Ayrıca bazı Yunan şehirlerinde de Türk
devrinden kalma mimari eserlerin mevcut olduğunu, bunların bir kısmının
yayımlanmış olmakla beraber, içerik bakımından yetersiz olmaları yüzünden, bu
eserlerin Türk sanatı ile ilgilenenlerin dikkatinden uzak kaldığının altını çizmiştir.
Eyice bu yapılardan tespit edebildiği kadarını bu yazının ikinci kısmında
toplamayı gerekli ve faydalı görmüştür.
Böylece Narda (Arta), Mizistre (Mistra), Benefşe (Monembasia), Pasova
(Passava), Anabolu (Nauplion), Tırhala (Trikkala) gibi bazı şehirlerdeki Türk
anıtlarına rehber olacak bir içeriğe sahip olan bu yazının çerçevesi içine almayı
uygun bulmuştur.
Türk Mimari Eserleri, Vardar Yenicesi, Karaferye, Kesriye, Florina, Ostrova,
Vodina, Kavala, Aynoroz, başlıkları altında incelenmiştir.
Ve yazının ikinci kısmında ise çeşitli yazılı kaynaklardan derlenen Türk
mimari eserleri ele alınmıştır.
IV.4.4.ATATÜRK'ÜN DOĞDUĞU YILLARDA SELANĐK87
Doğumunun yüzüncü yıldönümü vesilesiyle; Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ün mütevazi bir evde gözlerini dünyaya açtığı Selanik, o yıllarda nasıldı?
Eyice'nin bu yazısı, bu sorunun cevabını vermeye yönelik bir araştırmadır. 86 Semavi Eyice, Yunanistan'da Türk Mimari Eserleri", Türkiyat Mecmuası,C.XI, 1955, s. 157-182 87 "Atatürk'ün Doğduğu Yıllarda Selanik", Doğumunun lOO.yıhnda Atatürk'e Armağan, Đstanbulrî.Ü. Edebiyat Fakültesi, 1981, s.461-496.
92
Eyice bu yazısının Selanik'in Türk devri tarihçesi ile eski eserlerini derleyen
geniş çerçeveli ve iddialı bir araştırma olmadığına işaret eder. Gayesinin başlıkta da
belirtildiği gibi, Atatürk'ün dünyaya geldiği 1881 yıllarına doğru ve gençliği ile ilk
subaylık yıllarında zaman zaman geldiği Selanik şehrinin o sıralarda nasıl bir
manzaraya sahip olduğu sadece ana çizgileri ile belirtmekten ibaret olduğuna işaret
eder.
Eyice ayrıca, Osmanlı Đmparatorluğunun bazı şehirleri hakkında küçüklü
büyüklü yayınlar olmasına karşılık, bildiği kadarı ile Şelânik'e dair Türkçe olarak
hemen hemen hiçbir yayının olmadığını bildirmekle beraber Đmparatorluğun Avrupa
bölümündeki bu en büyük şehir, hem kalabalık hem de kültür ve uygarlık bakımından
en başta gelen merkez olduğuna işaret eder.
Eyice ilk defa 1953'de görüp, gezerek tanıdığı Selanik'in o tarihlerde hâlâ eski
Türk özelliklerinden bir şeylere sahip bulunduğunu, bununla beraber 1980 yılının
Eylül ayında yani ilk ziyaretinden 27 yıl sonra gördüğü Selanik'in ise, çok modern,
büyük ve yeni yapılarla kaplı bambaşka geniş bir şehir olduğunu ve beş yüzyıllık
Türk çağının izlerinin son derece azaldığını bildirir.
Selânik'in Türk topraklarına katılması, güneydoğu Avrupa'nın en önemli
liman ve ticaret yapısına sahip oluşu, yapısı, coğrafi konumu ve bununla beraber
Türk dönemi eserlerini Eyice panoramik bir açıdan tetkik etmiştir.
Eyice bu yazısına son söz olarak görüşlerini şu şekilde özetlemiştir; Tam ve
kesintisiz 842 yıl Türk olan bir büyük şehrin sadece XIX. yüzyılın sonlarındaki
manzarasını çizmeğe çalıştığımız bir toplamadan ibarettir. Bu şehirde dünyaya
gözlerini açan Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük isteği Türk tarihinin her tarafının,
yetişen Türk uzmanlar tarafından araştırılması ve aydınlığa çıkarılması idi. O'nun
dünyaya gelişinin yüzüncü yıldönümü vesilesiyle, doğduğu yer hakkında kaleme
aldığımız bu küçük araştırmanın, bu yolda çalışacaklara bir yol gösterecek ve geniş
araştırıcıları gayrete getirecek olursa, herhalde bundan en fazla mutluluk duyacak
olan yine Atatürk'ün ruhudur.
93
IV.5.SEYYAHLAR VE SEYAHATNAMELERĐ
Eyice'nin esas çalışma sahasının dışında, özel ilgi duyduğu ve
üzerinde araştırmalar yaptığı bir konu vardır. Türkiye'ye gelmiş olan yabancı
seyyahlar ve seyahatnameleridir. Bu alanda kitap yazan ve tarih literatürüne
"Seyyahlar ve Seyahatnâmeleri"diye geçen konu, Semavi Eyice tarafından bir tek
dipnotu doldurmak için değildir, her birisinin Türk sanatına ne gibi bilgiler
getirdiğine de değinir.Söz konusu seyyahlar bir tek Đstanbul ile sınırlı
kalmamıştır.Eyice, Türkiye ile ilgilenen ve Anadolu ile Trakya'yı ziyaret edenlerin
bilgilerini değerlendirdiği kadar, kitap yazıp da baskı azlığı yüzünden az tanınan
gezginleri de ilim dünyasına tanıtmayı başarmıştır.
I V.5.1.ĐNGĐLĐZ ĐKTĐSATÇI NASSAU W. SENĐOR'UN
TÜRKĐYE SEYAHATNAMESĐ (1857-1858)88
Đngiliz Đktisatçi, Nassau William Senior, Kırım savası'ndan az sonra, 1857-
1858 yıllarında Yunanistan ve Türkiye'ye bir seyahat yapmış, bu gezide gördüklerini,
tanıştığı kişilerle olan sohbetlerini özetleyen bir kitap yayınlamıştır. Senior, 1859'da
basılan bu kitabında, kimi zaman görüştüğü şahısların adlarını vermekte, bazen ise
bu kişileri gelişigüzel anmaktadır. Eyice bu yazısını işte bu inisiyallerin, kimleri
gizlediğini ortaya koymak ve bunların düşüncelerini belirtmek amacıyla kaleme
almıştır.
Senior'un kitabında Osmanlı devletinin Tanzimat fermanının
yayınlanmasından az sonra, burada yaşayanların görüşleri ile ne gibi sorunları
olduğunu, ortaya koymaya çalıştığı belirtilmiştir.
Yazıda kitabın sadece bir kısmının özeti ele alınmıştır. Bu bölümde,
Senior'un yalnız Đstanbul'daki temaslarına ve bunlar arasında Osmanlı dönemi Türk
88 "Đngiliz Đktisatçı Nassau W. Senior'un Türkiye Seyahatnamesi (1857-1858)", Prof. Dr. M. Münir Aktepe'ye Armağan, Đstanbul:Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi Basımevi Tarih Enstitüsü Dergisi, C. XV, S: 15, 1997, s. 547-561
94
kültür hayatında önemli yeri olan Ahmed Vefik Efendi (Paşa) ile olan konuşmalanna
yer verilmiştir.
Eyice, yazısının sonunda kitabın Đngilizce tamamını gözden geçirmenin,
hattaTürkçeye çevrilmesinin, Osmanlı tarihinin yakın dönemi için dikkate değer
bilgiler sağlaması açısından önemine işaret etmiştir.
Eyicenin bu yazıyı hazırlarken kullandığı nüsha ABD'de eski kitapların ucuza
satıldıkları bir fuarda elde edilmiş olup, cilt kapağının içinde De Kimberley ailesinin
ex-libris'i bulunmaktadır. Bu etiketin ortasını süsleyen soyluluk armasının üstünde
IOHIS.COMITIS ve alt kenarında DE. KĐMBERLEY adı, bu nüshanın 1870'li
yıllarda Büyük Biritanya devletinin sömürgeler bakanı olan Kimberley birinci kontu,
John Wodehause'un malikânesinin kütüphanesinden çıktığını gösterir. Kitap
Đngiltere'den ABD'ye gitmiş, oradan da Türkiye'ye gelmiştir.De Kimberley
kütüphanesinden çıkmış olan ve halen Eyice'nin elinde bulunan bu kitabın ilk
sahibinin bilinmesi önemlidir. Çünkü, kitabın birinci sunuş sayfasının karşısına
yapıştırılmış bir kağıda mürekkeple, metinde geçen insiyallerin anahtarı, "Key giver
me by Mr. Senior" (Bana Mr. Senior tarafından verilen anahtar) başlığı altında yer
almaktadır. Bu başlığın yazısı ve mürekkebinin rengi listeye nazaran daha değişik
göründüğüne göre, listenin bizzat Senior tarafından yazıldığını, başlığının ise John de
Kimberley eliyle ilâve edildiğini düşünmenin herhalde yanlış olamayacağına işaret
edilmiştir. Anahtar listede, inisiyaller âit oldukları adlara bağlı olmaksızın, alfabetik
sıraya göre gelişigüzel düzenlenmiştir. Eyice makalesine ek olarak bu listeyi
desunmuştur. Burada takdim edilen anahtar olmadıkça bu eserden yararlanmanın
mümkün olmadığına da işaret edilmiştir.
IV.5.2.X.HOMMAĐRE DE HELL ve RESSAM JULES
LAURENS.MÜŞTEREK TÜRKĐYE SEYAHATNAMELERĐNĐN
DEĞERLENDĐRĐLMESĐ YOLUNDA BĐR ARAŞTIRMA89
Türkiye ile ilgili çeşitli konularda yapılacak araştırmaların en önemli
kaynaklarından biri de yabancılar tarafından yazılan seyahatnamelerdir. Bu
89 Semavi Eyice,"X. Hommaire De Hell ve Ressam Jules Laurens.Müşterek Türkiye Seyahatnamelerinin Değerlendirilmesi Yolunda Bir Araştırma", Belleten, Ankara Türk Tarih Kurumu, C.XXVII, S: 105, s.59-88.
95
seyahatnamelerin hepsi aynı değerde olmamakla beraber, içlerinde çok dikkat çekici
gözlemler ile dolu olanlar da bulunmaktadır.
Eyice bu yazısında, doğumunun yüz ellinci yıldönümü vesilesiyle Fransız
seyyahı Xavier Hommaire de Hell ve bıraktığı değerli sayılabilecek seyahatnamesini
tanıtmıştır.
Konu iki bölümde ele alınmıştır.
Birinci bölümde hayatı ve başlıca eserleri başlığı altında Fransız seyyahın kısa
yaşam öyküsüne ve beraberinde Hell'in önemli eserlerine değinilmiştir.
Đkinci bölümde, Hommaire de Hell ve Ressam Jules Laurens'in müşterek
mesailerinin sonucunda oluşan dört ciltlik metnin taranmasının, Anadolu arkeolojisi,
Türk sanat ve uygarlık tarihi bakımından çok değerli bulgulara rastlamanın mümkün
olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan Hell'in coğrafya bakımından yaptığı izlenimlerin
de ayrıca bu sahada uzman bir araştırmacı tarafından incelemeye değer olduğu da
notlar arasındadır.
Eyice, seyahatnamede yer alan etnografya, jeoloji gibi bilim dallarını
ilgilendiren konuları bir tarafa bırakarak bu kitapta gözüne çarpan tarih, arkeoloji ve
sanat tarihi ile ilgili bazı noktaları belirtmekle yetinmiştir.
Hell'in Anadolu'da yaptığı seyahatlerden önemli bulunanlara değinilmiş ve bu
seyahatlerde her neden ise, eski eserler üzerinde durulmayıp, coğrafî gözlemlerin
tercih edildiğine işaret edilmiştir. Ayrıca, Eyice, Hommaire de Hell'in bu uzun
yolculuğu sırasında yanında bulunan ressam Jules Laurens'den kısaca bahsetmiş ve
Hell'in seyahatnamesinin Laurens tarafından hazırlanan litografya levhalarından
bugünkü Türkiye ile ilgili olanlardan tespit ettiklerini maddeler halinde sıralamıştır.
Bu resimlerin içlerinde sanat tarihi veya şehircilik tarihi bakımından değerli
olabileceklere işaret edilmiş ve levhalar bu açıdan tetkik edilmiştir.
Eyice araştırmasının sonucunda, hemen hemen unutulmuş bir araştırıcıyı ve
yardımcısını bizim için değerli tarafları ile tanıtmakla kalmayıp, aynı zamanda,
şimdiye kadar çeşitli vesileler ile ortaya koyduğu iki hususun önemini bir defa daha
belirtmiştir. Bunlardan birincisi, yurdumuzdan bahseden bütün seyahatnamelerin
96
toplanması, ikincisi de yurdumuz ile ilgili her çeşit eski resimlerin veya bunların
kopyalarından meydana gelecek bir koleksiyonun kurulması hususundadır.
IV.5.3. J.VON HAMMER- PURGSTALL VE
SEYAHATNAMELERĐ HAMMER'ĐN TARĐHÎ COĞRAFYA,
TOPOGRAFYA VE SANAT TARĐHĐNE HĐZMETĐ90
Josef von Hammer'in tarihî coğrafya, seyahatname ve topografya ile ilgili
çeşitli araştırmaları mevcuttur. Hammer çeşitli dillerde kaynakları rahatça kullanan,
üstelik çabuk yazan ve çok fazla yazısı bulunan bir araştırıcıdır. Bu yüzden acelenin
ve hızın sebep olduğu hataları vardır. Ayrıca yetiştiği çevrenin ve aldığı kültürün
etkisi altında kaldığından bazı ön yargılan da olmuştur. Fakat bu onun eserlerinin
değerini azaltmaz.
Eyice bu çalışmasıyla, Osmanlı tarihi kadar, Doğubilimi'nin başka dallarına
da çok büyük hizmeti olan bu Avusturyalı bilim adamının az bilinen bir cephesini
gözler önüne sermekte ve ilmî çalışmalarına bir parça ışık tutmak gayreti içindedir.
Eyice konuya girişte, Hammer'in 1799'da Đstanbul'daki Avusturya elçiliğinde
görevlendirilmesi ile onun Osmanlı Đmparatorluğu'nu, dolayısıyla Türk topraklarını
ve kültürünü yakından tanımasının mümkün olduğunu, hatıralarında Doğu ve Asya'ya
sevgisini ilgi çekici bir biçimde anlattığını belirtmiştir.
Eyice Hammer'in Türk topraklarında yapmış olduğu seyahatlere değinmiş;
"Doğuda yapılan bir seyahatte toplanan topografik görüntüler" adlı kitabına yer
vermiştir.Eserde yer alan bilgiler tetkik edilmiştir.
Eyice, aynı zamanda bugün hâla yeteri kadar tanınmayan Kâtip Çelebi'nin
Osmanlı Đmparatorluğunun Avrupadaki topraklarına dair verdiği ansiklopedik bilgi
niteliği yazmaların bazı bölümlerini Hammer'in Almancaya çevirmek suretiyle
yaptığı hizmetin büyüklüğüne de işaret eder. Diğer taraftan Eyice, Osmanlı
90 Semavi Eyice,"J. Von Hammer - Purgstall ve Seyahatnameleri Hammer'in tarihî coğrafya, topografya ve sanat tarihine hizmeti" , Belleten, Ankara:Türk Tarih Kurumu, C. XLVI, S: 183, Ekim, 1982, s.535-550.
97
Đmparatorluğu'nun Avrupa coğrafyası içindeki yerini de tanıtan bu çok değerli
kaynağın, bugüne kadar Hammer'in Almanca bir tercümeden başka bir yayına konu
olmadığını üzüntüyle belirtmiştir.
Hammer, Đstanbul'da bulunduğu yıllarda, 1804'de bir Bursa ve Đznik'e seyahat
etmiş ve burada aldığı notlarını Peşte 'de 1818'de "Đstanbul'dan Bursa'ya ve Olympos
(=Uludağ)'a ve buradan Đznik ile Đzmit üzerinden geriye dönüşte görülenler" başlığı
altında 200 sayfalık bir kitap yayımlamıştır. Eyice, Hammer'in önceki
seyahatnamesinde yalnız antik kalıntılarla ilgilenirken, Osmanlı tarihinin beşiği olan
Bursa'da Türk eserlerini görmeğe, tanımağa büyük bir gayretle giriştiğini belirtmiş ve
seyahatnamenin içeriğini yazısında tetkik etmiştir.
Josef von Hammer, Peşte'de 1822 yılında Đstanbul ve Boğaziçi hakkında iki
ciltlik kocaman bir eser de yayınlamıştır. Parma Düşesi Marie Lausie'e sunulan,
birinci cildi XXVDI+626+LXXn sayfa ve büyük bir Đstanbul plânı; ikinci cildi
534+LXXTV sayfa ve Đstanbul Boğazı haritasından meydana gelen, toplam 1334
sayfalık bu büyük eser, Đstanbul ve yakın çevresi hakkında toplu bilgiler veren ilk
kitaptır. Hammer; Đstanbul hakkında günümüze kadar yazılan kitapların başında yer
alan bu ana eserde, sırası geldikçe Antik çağ ve Bizans tarihinden bahsetmekle
beraber, şehrin içindeki ve çevresindeki Türk eserlerini, Türk kaynaklarından
derlediği bilgilerle tanıtmaya çalışmaktadır.Eyice bu büyük eserin, Đstanbul'u tanımak
isteyen yabancılar için bir seyyah rehberi gibi tasarlandığını belirtmiş ve kitabı tetkik
etmiştir.
Hammer'in "Avrupa'da yapılan seyahatlerin hikayesi" başlığı altında
yayınlanan kitabının XVII. yüzyıl Osmanlı Đmparatorluğu'nun her konusu hakkında
zengin bilgi veren bir kaynak olmasına rağmen Türkler tarafından tanınmadığını
belirten Eyice, eserin bilhassa tarihî coğrafya ve eski eserler bakımından çok değerli
bilgiler içerdiğine işaret eder.
Son olarak da Hammer'in Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nin ilk defa değerini
anlamış ve onu bizlerin henüz tanımadığı bir çağda Batı'ya tanıtmış bir öncü olması
bakımından önemine işaret edilmiştir. Evliya Çelebi'nin I. ve II. cildinin bir kısmını
Đngilizceye çevirerek Đngiltere'de yayımlattığına değinilmiştir. Bu önemli Türkçe
kaynağın böylece ilk defa batıda tanınması mümkün olduğuna işaret eden Eyice, bu
98
değerli kaynağın Türkçe olarak yayımlanmaya başlamasının bizde ancak
XIX.yüzyılın başlarında gerçekleştiğini üzülerek bildirmektedir.91
IV.5.4.ĐSTANBUL/UN ĐLK TURĐSTĐK REHBERLERĐNDEN
TĐMONĐ'NĐN REHBERĐ92
Đstanbul bütün Osmanlı devri boyunca Batı'dan gelen seyyahların ilgisini
çekmiş ve bunlar esas meslekleri ne olursa olsun, geriye döndüklerinde gezi
izlenimlerini yazarak bunları yayınlamışlardır. Batı'nın birçok büyük
kütüphanesinde bugüne kadar yayınlanmadan, elyazma halinde kalmış ve bazıları
oldukça değerli bilgilerle dolu seyahatnameler vardır. Đstanbul'a artan ilgi sonunda bu
şehrin eski eserlerini görmek isteyenler için "turistik" rehberler de yazılıp
bastırılmağa başlanmıştır.
Eyice bu yazısında, eline geçen bazı eski rehberleri ileride daha etraflı bir
çalışma yapma ümidini de belirterek, Đstanbul'un ilk turistik Rehberlerinden
Timoni'nin rehberini takdim etmiştir.
Konuya giriş, sunumu yapılan kitabın genel bir tanıtımının yapıldığı
bölümdür. "Đstanbul'un içinde küçük seyyah rehberi" başlığı ile basılan kitabın
yazarının kısa bir özgeçmişine değinilmiştir. Bunun yanında A. Timoni'nin Đstanbul
ile ilgili yazmış olduğu diğer kitaplarına dair bilgilere de yer verilmiştir.
Eyice'nin, yazarı hakkında bir dereceye kadar fikir sahibi olunan "Küçük
Đstanbul Rehberi"ni tetkik ettiği bölüm yer almaktadır. Rehberde Timoni Đstanbul'da
yabancı bir seyyahın altı günde görebileceği her şeyi belirttiğine işaret edilmiş,
bununla beraber Đstanbul dışında, çevrede görülmesini tavsiye ettiği yerlerde
sıralanmıştır.
Đstanbul'un ilk turist rehberlerinden biri olan bu kitabın, şehrin içinde
nerelerin görülmesi gerektiğini sadece bildirdiğine, fakat bu eserler hakkında fazla
91 Bu makale Đstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde düzenlenen Diplomat ve Tarihçi
Joseph Von Hammer Seminerinin ikinci oturumunda, 30 mart 1982 Salı günü yapılan konuşmanın metnidir. 92 Semavi Eyice,"Đstanbul'un Đlk Turistik Rehberlerinden Timoni'nin Rehberi",Tarih ve Toplum,S:67,(Temmuz)1989,s.l3-17
99
bir açıklama yapmadığına deyinen Eyice, aynı zamanda eserde yer alan bazı hatalı
bilgilere de işaret etmektedir.
Đstanbul'un ilk turist rehberlerinden biri olan bu küçük kitap, şehrin içinde
nerelerin görülmesi gerektiğini sadece bildirmekte, fakat bu eserler hakkında fazla bir
açıklama yapmamaktadır. Verdiği tarih bilgileri ve yer adlarında da pek çok yanlış
görüldüğü, ayrıca önerilen yol güzergâhına uymak isteyen yabancı bir turistin pek
kolayca şehri gezmesinin mümkün olmadığının da anlaşıldığına işaret eder. Bazı
günlerin programı o kadar çapraşık ve o derece yorucudur ki, böyle bir rehberle o
yılların Đstanbulu'nda bir yabancının nasıl dolaşabileceği ve yolunu bulup kaldığı eve,
pansiyona veya otele dönebileceği de merak edilmeğe değer bulduğunu
bildirmektedir.
100
IV.6. TARĐHÎ BELGE OLARAK RESĐMLER
Tarihî konulan işlerken büyük ölçüde fayda sağlayan belgelerden biri de eski
resimlerdir. S ayıları pek fazla olmamakla beraber, çeşitli devirlerin ressamlan
tarafından yapılan değişik teknikteki resimlerden başka, bilhassa eski
seyahatnameleri veya çeşitli elyazmalarını süslemek üzere meydana getirilen
gravürler ve minyatürler de bu bakımdan son derece değerlidir.
Batı ülkelerinde Osmanlı devri boyunca Türkler ve Türkiye.ile ilgili pek çok
resim yapılmış ve bunların bir kısmı çeşitli tekniklerde gravürler olarak Avrupa'nın
arşiv ve kütüphanelerinde kendileri ile ilgilenecek bir meraklıyı beklemektedir.
Geçen yüzyıllarda Türkiye'ye gelen Batılı ressamların meydana getirdikleri resimler,
gerek eski Türk hayatını, gerek şehirlerimizin ve anıtlanmızın eski görünüşlerini en
iyi yansıtan belgelerdir. Bu resimlerin bazıları çeşitli tekniklerde basılarak geniş
ölçüde tanınmış, bazıları ise özel veya resmî koleksiyonlarda unutulup kalmıştır.Çoğu
eski seyahat ve tarih kitaplannda olmakla beraber, bir kısmı münferit olarak da
basılmış pek çok gravür vardır ki, bunlar tarihimiz bakımından eşsiz değerdedir.Bu
grup içine, eski harita ve planları koymak da mümkündür.Bu sahada şimdiye kadar
çok az çalışma yapıldığından bu çeşit eserlerin içeriklerini, birbirleri ile ilgilerini
çeşitli varyantlarını ve hatta yapıldıkları devirleri bilmemekte ve bu yüzden de
bunlardan gerektiği gibi faydalanmamız mümkün olmamaktadır.
Eyice'nin esas çalışma alanı dışında, merak ettiği ve üzerinde araştırmalar
yaptığı bir konu vardır. Türkiye'ye gelmiş olan yabancı Seyyahlar ve bunlann
arasında bilhassa resim bırakmış olanlar veya yayınladıkları seyahatnameleri,
gördükleri yerler ile ilgili resimler ile süslemiş olanlar çeşitli tekniklerdeki bu
resimler değerli birer vesikadır. Maalesef bugüne kadar bunlar üzerinde durulmamış
çalışılmamış ve bunları biz bugüne kadar vesika olarak değerlendirememişizdir. Bu
yüzden de bazı tarih araştırmalarını daha zenginleştirmek imkânından mahrum
kalmışızdır. Halbuki, bu resimler üzerinde biraz daha derinleşecek olursak, bir çok
şeyler elde etmemiz mümkün olacaktır.
101
IV.6.1.ANKARA'NIN ESKĐ BĐR RESMĐ, TARĐHÎ VESĐKA
OLARAK RESĐMLER, ANKARA'DAN BAHSEDEN SEYYAHLAR93
Şimdiye kadar dikkati çekmemiş bir tablo vesilesiyle ele alınan bu araştırma,
Anadolu'nun bu tarihî şehrinin henüz yeteri kadar tanınmadığını bir defa daha ortaya
koymaktadır. "Türk Ankara" eski kaynakların, onu gören seyyahların ve ilgili
eserlerin, kitabelerin yardımıyla iyice bilinip tanınmaya muhtaçtır. Eski yabancı
seyyahlar onun Türk şehri olarak gerçek kimliğini hiçbir zaman görememişlerdir.
Ankara evleri, camileri ile ancak Cumhuriyet devrinden sonra bir dereceye kadar
"keşfedilmiştir". Bu arada merhum Mübarek Galib Bey'in Ankara eski eserleri ve
kitabeleri hakkındaki araştırması bu yolu açmış ise de94, ne yazık ki sonraki yıllarda
bu yolda yürüyenler pek olmamıştır. Nitekim Ankara'nın büyük mezarlıklarının,
yüzlerce, hatta binlerce taşı, büyüyen, genişleyen ve bu arada yeni görevine uygun
olarak modernleşen şehrin yeni ihtiyaçlarının kurbanı olarak ortadan kalkmıştır. Bu
arada birçok tarihî eser de gerçekten lüzum olsun veya olmasın yıktırılmıştır. Bunlar
ile o sıralarda bir kimsenin ilgilenip ilgilenmediğini bilmiyoruz. Fakat Ankara tarihi
ile tarihi topografyasının işaretleri olan bu eserler hakkında açık bilgilerin eksikliğini
daima duyulacaktır.
Eyice bu makalesinde, Hollanda'nın Amsterdam şehri müzesinde, ressamı
bilinmeyen "şehir ve insan" topluluğunu gösteren resmi tanıtıldıktan sonra Ankara'nın
adeta sembolü haline gelen bu tablo vesilesiyle şehrin tarihsel evrimi ve bunu
yansıtan seyyahlar ve araştırmacıları konu edilmektedir.
Konu üç kısımdan meydana gelmektedir. Đlk bölümde tarihî resimlerin
öneminden bahsedilmiştir. Bu bölümde genel olarak bu eski resim konusunun ne
kadar ilgi çekici olduğuna değinilmiş; eski panoramalar, tablolar veya tek binaların
resimleri ile eski şehir,yapı,şahıs,tarihi olayların fotoğraf!arının belge olarak önem ve
değerlerine işaret edilmiştir.
93 Semavi Eyice,"Ankara'nın Eski Bir Resmi.Tarihî Vesika Olarak Resimler.Ankara'dan Bahseden Seyyahlar", Atatürk Konferansları, C.IV, Ankara, 1972, s.61-124 94 Mübarek Galip, "Anadolu Türk Asar Ve Mahkükâtı Tetebbuatına Esas: Ankara, I, Ankara Mescidleri ve Camileri", Đstanbul, 1927. , "II Kitabeler",Đstanbul,1928.
102
ikinci bölümde Ankara şehrine geçerek, Ankara hakkında bilhassa yabancılar
tarafından hakkında yazılanlara değinilmiştir. Bu tamamen nazarî bir takım bilgiler
içermektedir. Bu bölümde, Ghisler de Busbeçq, Hans Demshwam, Polonyalı Simeon,
Evliya Çelebi, Pitton de Tournefort, Aubry de la Motraye, Paul Lucas, Richard
Pococke, John Macdonald Kinneir, Aucher Eloy, Charles Texier, WJ. Hamilton,
Baptistin Poujoulat, William Francis Ainsworth, Princesse Christine Belgrojoso, A.D.
Mordtmann, Georges Perrot, F. Burnaby, K. Humann ve O. Puchstein, E. Naumann,
Colmar von der Goltz, Walther von Diest, D. Arslanian, Vital Cuinet, Lord
Wackworth, K. Kannenberg başlıklan altında eski seyahatnamelerde Ankara konusu
tetkik edilmiştir.
Üçüncü bölümde, Ankara'yı eski haliyle tanıtan ve maalesef şehrin
modernleşmesi çabaları sırasında yok edilen birtakım eski vesikalara
değinilmiştir.Bunların ilki Alman seyyah Hans Dernschwam'ın seyahatnâmesindeki
basit eskiz, diğer bir resim ise Paul Lucas'ın seyahatnamelerinden birinde
yayımlanmış şematik bir gravür ile Pitton de Tournefort'un gravürüdür.Ankara'nın
belirli bir dönemini bizlere yansıtan bu belgeler ve son olarak da bizim için çok daha
değerli bir vesika olan Hollanda'da Amsterdan'da Rijsksmuseum'da bulunan
yağlıboya bir tablo tetkik edilmiştir.Bu tablonun, eski Türk endüstri ve ticaret hayatını
yansıtan değeri yanında ikinci değerinin şehir topografyası hususunda ki önemine
işaret eden Eyice, bu resmin Ankara'nın bugün artık tamamen ortadan kalkmış bir çok
özelliklerini yaşattığını bildirmekte ve bunların başında da şehrin yakın çevresinin
arazi durumundan başka, XVU.yüzyılın başlarında Celâli korkusundan yapılmış dış
surların geldiğini bildirmektedir.Eyice'nin bu tabloyu topografya bakımından
değerlendirme hususunda çok önemli bir yardımcısı vardır ki, bu da eski bir harita,
daha doğrusu bir şehir planıdır.Bu plan Osmanlı devleti hizmetinde olan Prusyalı
H.Von Moltke'nin (1800-1891) yanındaki diğer Prusyalı subaylardan, Kurmay
Binbaşı Baron Von Vincke tarafından 1838 yılı Ocak ayında çizilmiş olup, bu
vesileyle burada takdim edilmiştir.
Eyice'nin bu tetkiklerinin sonucunda şimdiye kadar pek bilinmeyen bir Ankara
resmi tanınma olanağı bulmuştur. Ressamı bilinmeyen, bu yağlı boya tablonun
Halep'i değil Ankara'yı XVII. veya XVIH. yüzyıllardaki hâli ile tasvir ettiği
anlaşılmaktadır. Bu resim, şehrin bugüne kadar gelebilen topografya
103
özelliklerine ve eski eserlerine uygun olduğu gibi, şehrin endüstriel ve ticarî hayatını
ve hattâ etnografyasını da bütün canlılığı ile yansıtmaktadır. Böylece burada ilk defa
eski Ankara'nın şimdiye kadar bilinmeyen önemli bir tasviri ilim alemine
sunulmuştur.
IV.6.2.AVRUPALI BÎR RESSAMIN GÖZÜ ĐLE KANUNÎ
SULTAN SÜLEYMAN, ĐSTANBUL'DA BĐR SAFEVÎ ELÇĐSĐ VE
SÜLEYMANĐYE CAMĐĐ. KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN'IN
PORTRELERĐ HAKKINDA BĐR DENEME95
Osmanlı Đmparatorluğu'nun en parlak çağında, Kanunî Sultan Süleyman
devrinde( 1520-1566), Batıdan olduğu gibi Doğudan da Đstanbul'a elçilik heyetleri
geliyordu. Bunların bir kısmı hakkında oldukça geniş bilgilere sahip bulunuyoruz.
Diğer bir kısmı ise tarihlerin, eski vekayinâmelerin sayfaları arasındaki belirsiz
birkaç kelimenin yardımı ile öğrenilmektedir. Bazılarını ise oldukça etraflı anı
yazıları, raporlar sayesinde tanımak kabil olmaktadır. Nihayet bir takım elçilik
heyetleri arasında, o devrin Türk hayatını yazı veya resim ile yansıtmaya çalışan
yazarlar ve sanatçılar da bulunmaktadır. Böyle bir Batılı elçilik heyetine mensup bir
sanatçının kalemi ile Kanunî Sultan Süleyman'ı ve onun hatırasını yaşatmak üzere
yapılan Süleymaniye Camii'nin bitişi töreni sebebi ile Đstanbul'a gelen bir Safevî
elçisini tanıyoruz.
Eyice bu yazısında, Kanunî Sultan Süleyman'ın ve Safevî elçisinin portreleri
ile bunları tanıtmak, bu vesile ile de bir taraftan büyük Türk hükümdarının çeşitli
portrelerini bir deneme halinde derlemek, diğer taraftan da Safevî elçisinin ne vesile
ile Batılı ressam ile karşılaştığını araştırmak amacını gütmektedir.
Konu iki bölümde ele alınmıştır.
95 Semavi Eyice, "Avrupalı bir Ressamın Gözü ile Kanunî Sultan Süleyman, Đstanbul'da bir Safevî
Elçisi ve Süleymaniye Camii. Kanunî Sultan Süleyman'ın Portreleri Hakkında bir Deneme", Kanunî Armağanı, Ankara:Türk Tarih Kurumu, 1970, s.l29-170.(VII.seri-Sa.55)
104
Birinci bölümde Melchıcr Lorichs'in, Hayatı ve Eseri başlığı altında
çalışmalarıyla muazzam bir Đstanbul panoraması meydana getirmiş olan Lorichs'in
hayatına (Kuzey Almanya Flesburg sınırında) ve eserlerine değinilmiştir.
Đkinci bölümde Kanunî Sultan Süleyman ve Safevî elçisinin portreleri tetkik
edilmiştir.
Eyice bu araştırma sonucunda, değerlendirmesi şu şekildedir: Bu sanatçının
Đstanbul'da bulunduğu dört buçuk yıl içinde tamamen bir belge değerini taşıyan güzel
resimler yaptığı açıkça bellidir. Avrupa'ya beraberinde götürdüğü taslakların bir
kısmı çok sonraları, asıllarından hayli farklı görünüşleri ile hakkedilmiş ise de, doğru
ve güvenilir olanları da vardır. Arcadius ve Dikilitaş resimleri ile, bazı kıyafetler,
Atik Ali Paşa, Süleymaniye, büyük Đstanbul panoroması ve nihayet Kanunî Sultan
Süleyman ile Safevî elçisinin portreleri bu grubun en güzel örnekleridir. Bu elçinin
gerçek kimliği ve adı belki bir gün açık olarak ortaya konulacaktır. Kesin olan bir şey
varsa o da Lorichs'in 1557'de Đstanbul'un en önemli olaylarından biri olan
Süleymaniye Camii'nin açılışında hazır bulunduğu ve bu sırada Şah Tahmasb'ın
elçisini de tanıdığı; diğer taraftan aynı ressamın, ölümünden yedi yıl önce, 65
yaşındaki büyük Türk hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman'ın da resmini yaptığıdır.
IV.6.3.KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN'IN YENĐ BĐR
PORTRESĐ96
Büyük Türk hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman(1520-1566)'ın ölümünün
400.yıldönümü vesilesiyle Türk Tarih kurumu tarafından hazırlanan "Kanunî
Armağanı" başlıklı kitapta, "Avrupalı bir ressamın gözü ile Kanunî Sultan Süleyman"
başlıklı bir makale yayımlanmış ve burada JEyice büyük hükümdarın portrelerini bir
araya toplamaya çalışmıştır.
Makalesinde böyle bir araştırmanın güçlüğünü belirterek, daha bizim
bilmediğimiz veya tanınmamış resmî veya özel koleksiyonlarda, çeşitli tekniklerde
yapılmış daha pek çok resmin,daha doğrusu gerçeğe uygun portrenin
96 Semavi Eyice,"Kanunî Sultan Süleyman'ın Yeni Bir Portresi", Belleten, Ankara:Türk Tarih
Kurumu,C.XXXV,S: 138, 1971, s.213-215.
105
bulunabileceğine de inandığını işaret etmistir. Bu makalede takdim edilen Kanunî
portresi, Eyice'nin bu sözlerini doğrular niteliktedir.Eyice deneme olarak gördüğü
daha Önceki makalesini tamamlamaya yönelik olan bu resmi,burada ek olarak
tanıtmayı faydalı görmüştür.
Kanunî Sultan Süleyman'ın bu resmi Polonya Türkoloğu Tadeusz
Mankowski'nin "Polonya kültür ve sanatında Doğu" kitabında yayımlanan portrenin,
benzerlik bakımından tetkik edilmiş, önceki makalelerinde tanıttığı portrelerine
uyduğu belirtilmiştir.
Sonuç olarak, Viyana'daki bu XVLyüzyıla ait resim, Kanunî Sultan Süleyman
portreleri serisine yeni bir katkıda bulunması bakımından değerli oluşu ve daha
önceleri basılan yazısına bir zeyil olarak takdim edilmesi bakımından önemine işaret
edilmiştir.
IV.6.4.SULTAN CEMĐN PORTRELERĐ HAKKINDA97
Hükümdarlık hırsının ve kederlerinin onun yükselişine bağlayan birkaç
kişinin teşviklerinin dönüşü olmayan bir yola sürüklediği, böylece . yıllarca süren çok
ıstıraplı bir maceraya atılmak zorunda kalan Sultan Cem,tarihin daima merak
uyandıran bir şahsiyeti olarak kalacaktır.Saint Jean tarikatının başı, Grand Maitre
Pierre d'Aubusson'un açık ve belirli bir ihanetine uğrayan ve sonra bir istismar aracı
olduğu için Papalık elinde siyasî oyunlara alet edilen, üstelik büyük maddî
kazançlarda sağlanan Sultan Cem,Batıdaki uzun hayatı boyunca çeşitli ressamlara
konu olmuştur.
Sultan Cem'in portresi konusu karışık ve içinden çıkılmaz bir hale getirilmiş,
bu konu üzerinde hazırlanan son araştırma olan F.Babinger(1891-1967)'in bir
makalesi ile de büsbütün içinden çıkılmaz bir şekle sokulmuştur. Eyice bunun üzerine
gelecek araştırmalara yol göstermek niyetiyle Cem'in portreleri meselesini ele almayı
uygun görmüştür.
97 Semavi Eyice, "Sultan Cem'in Portreleri Hakkında", Belleten, Ankara TTK, C:XXXVII, S: 145, Ocak, 1973,s.l-49
106
Yazıda Cem'in kesinlikle belki gerçek portresini ortaya koyamayacağını, fakat
herhalde, bu konuyu şimdiki karmaşık durumundan biraz sıyırmış olacağını
vurgulamıştır.
Konuya giriş bölümünde Sultan Cem'in hayatı ve maceralarından
bahsedilmistir. Bu bölümde Ayrıca Sultan Cem'in farklı yaşlarda fiziksel
görünüşünün tarifi tarihî belgelere dayanılarak yapılmıştır.
Sultan Cem'in yaşadığı devirde bizzat onu gören ressamların, onun adını
belirterek yaptıkları herhangi bir resim henüz elde edilememiştir. Buna rağmen Doğu
üslubunda veya Batı üslubunda birtakım resimleri vardır, bunlar çeşitli gerekçelerle
Sultan Cem'in portresi olarak kabul edilip, hatta kopyalan alınıp, devamlı surette
çoğaltıldıklarına işaret eden Eyice,bunlan Doğu ve Batı üslubûndaki resimler olmak
üzere ayrı ayrı incelemiş ve durumlarını tespite çalışmıştır.
Birinci bölüm, Doğu resimlerinin yer aldığı bölümdür.Bu bölümde Bellini
Albümü'ne ait olduğu söylenen minyatür ve Bihzad'a izafe edilen iki minyatür
arasındaki farklı yönler tespit edilmiş ve bu resimlerin Bellini ve Bihzad ile ilgisi
ispatlamanın, bunun yanında Cem'i tasvir ettiklerini kabul etmenin de o derecede zor
olduğuna işaret edilmiştir.
Đkinci bölüm, Batı resimlerinin yer aldığı bölümdür. Bu bölümde;Viyana'daki
resim,Basel'daki yağlı boya resim,Vatikan'da Azize Katherina freskodaki süvari ve
aynı freskodaki ayakta duran Türk, Siena'daki duvar resmindeki Türk,Louvre'daki
desenin Sultan Cem'in portreleri olup olmayacağı konusunda çeşitli
araştırmacılarında görüşlerine de yer verilerek bu resimler tetkik edilmiştir.
Üçüncü bölümde, Cem'i tasvir ettiği iddia edilen yanlış resimler başlığı
altında,Sultan Cem'i tasvir ettiği iddia olunarak arada ortaya çıkan,yayınlanan
birtakım resimlerin bulunduğunu ve Türk şehzadesi ile hiçbir ilişkilerinin aslında
olmamakla beraber Eyice bu konuya da değinmeyi uygun bulmuştur.Bunlardan bir
tanesi Anas Kütüphanesin'deki desen, Berlin ve Đstanbul'daki "El gran turco" denilen
gravürdür.
Beşinci bölümde fantezi ürünü resimlerin yer aldığı ve tetkik edildiği
bölümdür. Buradaki resimler XVII.yy ait bir Fransız resmi ve tamamen fantezi ürünü
resimlerin bulunduğuna işaret edilmektedir.
107
Eyice tetkiklerin sonucunda, onunla uzaktan yakından ilgili görülen bütün
şimdiye kadar bilinen resimleri gözden geçirmiş,aldatıcı olabilecek bazı fikir ve
hipotezleri tahlil etmiştir.Kanaatince bu resimlerden bazılarında Sultan Cem'in gerçek
yüzünü bulmak kabildir.Aldatıcı olabilecek resimlere karşılık, Viyana ve eğer sahte
değilse Basel resimleri onun gençliğini aksettiren portreler olarak kabul
edilebilir.Fakat hiç şüphesiz Cem'in gerçek portreleri,Vatikan ve Siena'daki duvar
resimleri ile Louvre'daki desende görülenlerdir.Ulusal gelenek ve kıyafetine bağlı
Cem'in başka bir şekilde tasvir edilebilmesi mümkün değildir.Bunun dışında kalan ve
ona yakıştırılan resimlerin Cem ile ilgisi olabileceğine inanmak imkansızdır.Bizans
Đmparatorunun portresinden ilham alınarak yapılan çeşitli resimlerin ise onunla en
ufak bağlantısı olamayacağını vurgulanmakta,bu resimlerden özellikle Vatikan'daki
Azize Katherina freskosundaki süvarinin;birçoklarının son olarak ta Babinger'in Cem
olarak kabul ettikleri bu Türk kıyafetindeki şahsın Sultan Cem olmayıp Cesare Borgia
olduğunu,aynı freskodaki taht ile Azize Katherina arasında ayakta duran Türk'ün
kesinlikle Sultan Cem olduğunun tespiti Semavi Eyice tarafından yapılmıştır.
IV.6.5.FRĐEDRĐCH BARBAROSSA'NIN ÜÇÜNCÜ HAÇLI
SEFERĐ VE KONYA SAVASI ĐLE SĐBĐLĐA KALESĐ98
Eyice bu yazısını iki bölüm halinde takdim etmiştir. Birinci bölümde,
Haçlıların Konya savaşını (18 Mayıs 1190) tasvir eden tablonun tetkikleri yapılmış;
Đkinci bölümde ise Sibilia kalesi Mavga kalesi midir? sorusuna cevap aranmıştır.
Birinci bölümde tetkik edilen tablo; Almanya'da Gaslar'da Roman devrine ait
bir Đmparatorluk sarayında (Kaiserpjalz) bulunmaktadır. Bu yapının büyük tören ve
toplantılara mahsus Reichssaal denilen salonunun (muayede salonu) duvar
resimlerinde Alman tarihinin büyük olayları yer almaktadır. Bu resimlerden bir tanesi
imparator I. Friedrich Barbarossa'nın (1152-1190) Konya surları önünde Selçuklular
ile savaşını tasvir etmektedir. Konya savaşını temsil etmek iddiasındaki
98 Semavi Eyice, "Friedrich Barbarossa'nın Üçüncü Haçlı Seferi ve Konya Savaşı ile Sibilia Kalesi", Selçuklu Araştırmaları Dergisi, S:V-VI, s. 151-178.
108
bu tablo, XIX. yy.da moda olan kahramanlık ve savaş tablolarının temsilcisidir.
Burada ressam, Almanlar'ı gerçeğe uygun kıyafet ve teçhizat içinde tasvir ederken,
onları son derecede idealleştirmiş, bu arada Friedrich Barbarossa'yı yüceleştirmeye de
azami derecede dikkat harcamıştır.
Eyice yazısında, Konya savaşını tasvir eden tablonun, bir hayal ürünü
olduğuna işaret etmiş ve konudaki düşüncesini destekleyen tarihî belgelere yer
vermiştir. Eyice, Konya Savaşı'nın, büyük bir macera olan bu seferin gidişatına etki
edebilecek çapta bir çarpışma ve zafer sayılamayacağına işaret etmiş ve bu tabloya
konu olan tarihî olayı tanınmış bir Alman Haçlı seferleri tarihçisi olan Reinhold
Röchricht'in 1874'te yayınlanan kitabında verdiği bilgiler; hatta bu konuda Đslâm
tarihçilerinden Đmâd al-din'in görüşlerine yer vermiştir. Bu iki araştırma
doğrultusunda tabloyu tetkik eden Eyice düşüncelerini şu şekilde özetlemiştir:
Haçlı seferinin Konya çevresindeki bu macerası, Friedrich Barbarossa
idaresindeki bu Haçlı kalabalığının düzenli ve kendinden emin bir askerî kuvvet
manzarası göstermekten çok uzak bulunduğunu açıkça belli eder. Kısacası Goslar
Sarayı'nın bir duvarını süsleyen bu büyük tablo, Konya Savaşı'nın, gerçeğe çok uzak,
aşırı derecede idealleştirilmiş ve tamamen fantezi mahsulü bir tasvirinden ibarettir.
Bu yüzden de tarihî gerçekçiliği olmadığı kesinlikle söylenebilir. Prof. Wislicenus'un,
Alman tarihinin büyük olaylarını aksettirmek gayesiyle meydana getirdiği bu büyük
seri içinde hiçbir azamet ve tarihi kalıcılığı olmayan mevzii bir çatışmayı, bu kadar
haşmetli bir eda vererek ebedileştirmesinin hikmetiyse anlaşılmaz veya belki de
geçen yüzyılda Alman kültürüne hâkim olan Wagner müziği gibi milli tarihlerinin her
şeyini yücelten bir tutumun belirtisi olarak görülebilir.
Eyice ,Đkinci bölümde Sibilia kalesi Mavga kalesi midir? sorusuna cevap
aramaktadır.Alman Đmparatoru Friedrich Barbarossa idaresindeki Üçüncü Haçlı seferi
ordusu Laranda'dan (Karaman) çıktıktan sonra güneye doğru yollarına devam ederken
"dağlar arsında"bulunan bir ermeni sınır kalesine ulaşırlar,sarp ve dik bir dağın
tepesinde bulunan bu kalenin eteğindeki çayırlıkta iki gün konaklarlar.Adı Sibila,
Sibilia, Sibelela, Sibyla, Sibelia şekillerinde de yazılabilen bu kale hakkında araştırma
yapan Dr. E. Eickhaff, Sibilia Kalesi'nin, Karaman'ın güneyinde bugün Doğupazan
olarak adlandınlan Kestel'den Mut'a inen dağ yolunun sağ tarafında
109
görülen Mavga kalesi olduğunu ileri sürdüğüne değinen Eyice, Mavga Kalesi
hakkındaki incelemelerini ve bu hipotezin doğruluk derecesini ortaya koymaya
çalışmaktadır.Konuyla ilgili çeşitli araştırmacıların görüşlerine yer vermiştir. Eyice
konuyla ilgili tetkikleri sonucunda görüşlerini şu şekilde özetler:
Sibilia ile Mavga'nın aynı yer olamayacağı hakkında ise bir Ermeni
kaynağından (Sembad'ın Ermeni kronolojinin 1198 yılına ait bölümünde, Kilikya
Ermenistam'ndaki başlıca piskoposluklar ve arkasından derebeyler (baronlar)
idaresindeki kaleler sayılmaktadır) bilgileri tetkik eden Eyice, Sibilia Mavga ile aynı
değildir der ve nedenlerini şu şekilde maddelendirmiştir;
1- Burada bir Ermeni uç baronunun oturacağı, yerleşeceği bir yerleşme yeri
yoktur.
2- Mavga adının Sibilia ile bir ilgisi yoktur, ve bu adın Selçuklu devrine
kadar indiği açıkça bilinmektedir.
3- Mavga'nın eteklerinde çayırlı düzlükler hayli uzaktır. Haçlılar'ın
konakladıkları yer halbuki sarp bir tepedeki kale eteğidir.
4- Mavga'daki tahkimat kısa bir duvarla sadece bir burç dan ibarettir. O da
Selçuklu eseridir. Eğer Mavga'da Selçuklu öncesi bir kale varsa, o da herhalde bir
gözetleme yeri ve mağara köyünü koruyan bir karakoldan ibaret olmalıdır.
5- Ermeni kaynağı Sembod'ın kroniğindeki listede hem Sibilia hem Mavga
adları olduğuna ve bunlar ayrı ayrı baronların idaresinde bulunduğuna göre, bu iki
yer aynı olamaz.
IV.6.6.ÇANAKKALE BOĞAZI KALELERĐNĐN XVI.
YÜZYILDA ĐTALYA'DA BASILMIŞ GRAVÜRLER99
Batı ülkelerinde Osmanlı devri boyunca Türkler ve Türkiye ile ilgili pek çok
resim yapılmış ve bunların bir kısmı çeşitli tekniklerde gravürler olarak Avrupa'nın
arşiv ve kütüphanelerinde korunmaktadır.
99 Semavi Eyice, "Çanakkale Boğazı Kalelerinin XVI. Yüzyılda Đtalya'da Basılmış Gravürleri", Bedrettin Cömert'e Armağan, Ankara:Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve Đdari Bilimler Fakültesi Beşeri Bilimler Dergisi, 1980, s.257-275.
110
Bu çalışmada bahis konusu olan eser çok az sayıda yayımlanmasına rağmen
bir nüshası Eyice'nin eline tesadüfen geçmiş olup ilk defa burada konu önemiyle
birlikte sayesinde açıklığa kavuşturulmuştur.
Burada Eyice tarafından tanıtılan gravürler de birkaç yüzyıl önce Đtalya'da
basılmış resimlerdendir.Bunlar harita,şehir manzarası,savaş resimlerinden meydana
gelen bir albümün içinde bulunmaktadırlar.
Sözkonusu albümün sunuş sayfasından, yalnız harita, plan ve resimlerden
meydana gelen bu metinsiz albümün Venedik Cumhuriyeti ile başka Hıristiyan
devletleri ve Osmanlı devleti ve Osmanlı devletine ait başlıca liman, kale ve kıyıları
tasvir eden bir derleme olduğu ve bu eserin Venedik'te San Marco yayınevi
tarafından bastırıldığı öğrenilmektedir.
Albümün içinde sunuş sayfasın da dahil 88 levha bulunmaktadır. Kitabın baş
kımındaki levhalar Dalmaçya kıyılarında 1571'de Osmanlılar ve Venedikliler
arasındaki çekişmelerin cereyan ettiği yerleri tasvir eder.Buradaki levhaların
XVLyüzyıldaki Osmanlı sınırlarının yayılışını göstermesi bakımından önemine işaret
edilmiştir.Albümde diğer önemli bir levha 64 sayılı Kilitbahir kalesini gösteren
gravürdür;bu resmin belge olarak tek önemli tarafının bugün mevcut olmayan kıyı
surlarının orta kısmında bir istihkâmın varlığını göstermesi olduğuna değinilmiş ve
son olarak ta Kale-i Sultaniye'nin yer aldığı gravürde şimdiye kadar bu kale üzerinde
araştırma yapanların hiçbirinin üstünde durmadıkları bir problem ortaya çıkmıştır.
Yapıda bugün bir izi görülmeyen, fakat gravürde etrafında su hendeğinin yer aldığı
belirtilmiştir.
Sonuç olarak, bibliyografya bakımından, yurdumuzdaki imkânlar ile
durumunu tam olarak aydınlığa çıkarılamayan bu Venedik baskılı albümde bulunan
resimler, birinci derecede bir tarih belgesi değilseler de, bazı hususlarda dikkate değer
sayılabileceği Eyice tarafından belirtilmiştir.
111
IV.6.7.ĐSTANBUL'DA ĐLK TELGRAFHÂNE-Đ ÂMĐRE'NĐN
PROJESĐ (1855)100
Đstanbul'da ilk kurulan telgraf merkezi, çeşitli araştırmacıların belirttiğine göre
1855'de mimar Fossati tarafından Sur-i Sultani denilen, Topkapı Sarayı'nın çeviren
sur duvarının bitişiğine ve Alay Köşkü ile Soğukçesme Kapısı arasında yapılmıştı.
Bu Telgrafhane sonraları hiçbir iz kalmamacasına ortadan kaldırılmıştır. Bugün Sur-i
Sultâni'nin ne iç, ne dış yüzünde, ne de burada evvelce böyle bir binanın
bulunduğuna işaret edecek bir iz, bir kalıntı görülebilir. 1955'lere doğru, sur
duvarının tamamen yenilenircesine tamiri sırasında, kalabilen son izler ortadan
kalkmıştır.
Eyice, yurdumuzda "iletişim" tarihine bir katkı ve özelliklede Đstanbul
Telgrafhanesi hakkındaki araştırmalara yardımcı olunacağı düşüncesiyle tarihi bir
belgeyi bu yazısında takdim etmiştir.
Konuya girişte, Türkiye'deki Telgraf tesislerinin tarihçesine kısaca
değinilmiştir. Bu tesislerin incelenmesi üzerinde durulmamıştır. Đkinci bölümde ise
Telgrafhâne-i Âmire binasının mimarı Fossatilerin çalışmalarına değinilmiştir.
Eyice son olarak Đstanbul'daki bu ilk telgraf merkezine dair eline geçen
belgeyi tanıtmıştır. Bu belgeye Eyice, 1967 yılı Haziran ayında Fosattilerin
Morcote'deki evlerinde üç gün kalarak arşivlerini incelediği sırada yüzlerce yazı,
mektup, ferman, proje, taslak, resim, rölöve arasında küçük iki taslak desenleri ile
karşılaşmıştır. 10 sayılı destenin içinde 818 sayılı olan bu desenler çok soluk olarak
kurşun kalemle çizilmiş bir cephe etüdü ile bir plandan ibaret olup, birinin kenarında
"Progetto... Telegrap Ottomano in con/poli..." 1855 kaydı bulunmaktadır. Bu
açıklamadan, sözkonusu resimlerin 1855'de Đstanbul'da yapılması tasarlanan Osmanlı
Telgrafhane binasının projesi olduğu anlaşılmıştır. Böylece ilk biçimi ile 1855'de
yapılan Đstanbul Telgrafhanesi'nin çizim olarak cephe görünüşünü ve iç düzenini
belirten bir plan krokisine Eyice'nin araştırması sonucunda sahip bulunmaktayız.
Tespit olunan plan kroki klişesi alınması imkansız olduğundan Eyice tarafından sanat
tarihi bölümünün Araştırma görevlisi Yük. Mim. Aykut Koksal'a
100 Semavi Eyice, "Đstanbul'da ilk Telgrafhâne-i Âmire'nin Projesi (1855)", Tarih Dergisi (Prof.Dr.M.C.Şehâbettin Tekindağ Hatıra Sayısı), Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S:34,1984, s.83-84.
112
yeniden çizdirilmek suretiyle takdim edilmiştir. Elde edilen belgenin Telgraf
merkezine ait bir fotoğrafla karşılaştırılması yapılmış ve bu konudaki
değerlendirmeler sunulmuştur.101
IV.6.8.BĐR TÜRK ELÇĐSĐNĐN PORTRESĐ102
Türk Tarih Kurumu tarafından sağlanan bir ödenekle 4-10 Kasım 1973
tarihinde Napoli'de toplanan bir kongreye katılan Eyice; bu sırada buradaki müze ve
sarayları ziyaret etme fırsatını bulmuştur. Napoli Sarayı'nın salonlarını dolaşırken
yapının bir duvarında XVIII. yüzyıl Osmanlı kıyafetinde iki Türk'ün yağlı boyaları ile
karşılaştığını bildiren Eyice; Bu tabloların altlarındaki yazılardan anlaşıldığına göre
1741 ve 1742 yıllarında Napoli'ye gelmiş olan iki Müslüman elçinin tespitini
yapmıştır. Bunlardan biri Đstanbul'dan Osmanlı Đmparatorluğundan, diğeri ise
Trablus'dan gönderilmiştir.
Eyice'nin bu araştırmasını, bu Osmanlı elçisi ile resminden ve bu resmi yapan
ressamdan bahsedildiği bölüm teşkil etmektedir.S öz konusu tablonun hangi
nedenlerle yapılmış olabileceği, Napoli'ye Krallık Sarayı'nda bulunma sebebi ve
tabloda yer alan kişilerin kim olabileceği soruları tarihi vesikalardan tetkik
edilmektedir. Bunun yanında tablonun ressamı Bonito'nun kısa bir özgeçmişine
değinildiği gibi, resim üslûbu hakkında da bilgilere yer verilmiştir.
Eyice tetkikleri sonucunda tabloya model olan elçinin Hacı Hüseyin Efendi
olduğunun tespitini yapmış, fakat menşei ve görevleri hakkında bir şey bilmediğini
işaret etmiştir. Bu şahsiyetin mezar kitâbesindeki bilgilerde notlar arasındadır. Mezar
aranmış bulunmuştur. Kendisi ve oğlunun mezarları resimleri çekilip konulmuştur.
101 Makaleye ek olarak: Telgrafhane'nin üstüne kat çıkıldıktan sonraki durumu gösteren, Abdullah
Biraderler tarafından çekilmiş eski bir fotoğrafı (Aslı PTT müzesindeki bir aIbümde);Telgrafname-i Amire'nin şimdi Ankara'da PTT Müzesinde bulunan kitabesi; Bellinzona'daki Fosati arşivinden alınamayan Telgrafhanenin cephe etüt projesi Yük. Mim. Aykut KÖKSAL'a yeniden çizdirilmiş ve böylece ilk defa Eyice burada bu belgeleri takdim etmiştir. 102 Semavi Eyice, "Bir Türk Elçisinin Portresi", Belleten, Ankara.TTK, C.XLI, S: 163,Temmuz, 1977, s.555-563.
113
Eyice'nin bu araştırması, Avrupa'nın iki zengin koleksiyonunu süsleyen iki
tablonun hikayesini, yapılış sebebini ortaya koymakta ve tarihimize yeni bir belge
kazandırmaktadır.
IV.6.9.TARĐHĐ ĐKĐ OLAYLA ĐLGĐLĐ ĐKĐ GRAVÜR103
Fotoğraf keşfedilip yaygın bir hâle gelinceye ve klişe yapılarak kitaplarda
fotoğraf baskılar kullanılıncaya kadar, yayınlarda tasvir edilmek istenen şahıs,
manzara veya olay ancak gravürler ile yansıtabiliyordu. Baskının keşfedilmesinden
itibaren, çeşitli Batı ülkelerinde Osmanlı Đmparatorluğu ve Türkler ile ilgili yukarıda
saydığımız tekniklerde pek çok resim yapılmış ve bunlar irili, ufaklı kitaplarda, albüm
şeklindeki yayınlarda yer almıştır. Fakat bunların dışında tek yaprak hâlinde bir takım
gravürlerin de hazırlanıp satışa çıkarıldıkları da bilinmektedir. Bu tek gravürler, o
çağların dünyasında önemli bir olay cereyan ettiğinde hemen acele olarak hazırlanıyor
ve hemen o günlerde, olay aktüalitesini kaybetmeden yayılıyordu. Bu çeşit gravürler
olaylarda adları geçen şahıslan tasvir edebileceği gibi, olayın cereyan ettiği yere de
tasvir ediyordu.
Eyice bu yazısında, 1966 yılında Budapeşte'de eski kitap ve resimler satan bir
dükkândan bularak satın aldığı; şimdilerde ise özel koleksiyonunda bulunan iki resmi
tanıtmıştır. Burada tanıtılan iki resim, şimdiye kadar herhangi bir kitapta
rastlanmamış olması, tek olarak yapılıp satışa çıkarıldığını düşündürmüştür.
Bu resimlerden her ikisi de Osmanlı devri Türk tarihinin iki olayını yansıtmak
iddiasındadır. Vesika ve sanat değerleri pek olmamakla beraber, tarihimizin iki
olayını Batı memleketleri halkına göstermesi bakımından önemine yazıda işaret
edilmiştir. Bir bakıma bu resimler bizde de bir takım olayların hemen arkasından bir
takım kimliği meçhul sanatçılar tarafından hazırlanıp ortaya çıkarılan destanları
andırmakta olduğu notlar arasındadır.
Bu resimlerden birinci bölümde , Varna'nın teslimi gravürü (1828) başlığı
altında Varna'nın Ruslar'a teslimini tasvir eden gravürün tarihi belgeler ışığında
tetkikin yapıldığı bölümdür.
103 Semavi Eyice, "Tarihi Đki Olayla Đlgili Đki Gravür",Tarih Dergisi, Đstanbul rĐ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S:III,s.311-318.
114
Đkinci bölümde ise Cezayir'in teslimi gravürü (1830) başlığı altında, Cezayir'in
Fransız ordusu tarafından teslim alınışının tasvir edildiği gravürün tetkiki yapılmıştır.
Eyice'ye göre burada tanıtılan iki eski gravür, Osmanlı devri Türk Tarihinin
1828 ve 1830 da cereyan eden iki dramatik olayını yansıtan iki hatıradan ibarettir.
Bu çalışma, Türk tarihinin yeni çağ bölümü üzerinde çalışanlara faydalı
olacağı, diğer taraftan bu çeşit daha başka gravürlerin de bulunabileceğine ve bunların
aralarında belki tarihî belge değeri veya sanat değeri daha yüksek olanlara da
rastlanabileceğine de işaret edilmiştir.
IV.6.10.SEMAĞ'DA MEVLEVĐLERĐ TASVĐR EDEN BĐR RUS
GRAVÜRÜ104
Geçen yüzyıllarda Türkiye'ye gelen Batılı ressamların meydana getirdikleri
resimler, gerek eski Türk hayatını, gerekse şehirlerimizin ve anıtlarımızın eski
görünüşlerini yansıtan vesikalardır. Bu resimlerin bazıları çeşitli tekniklerde basılarak
geniş ölçüde tanınmış, bazıları ise özel veya resmî koleksiyonlarda unutulup
kalmıştır. Avrupalı sanatçıların sevdikleri konulardan biri de onlar için çok değişik
bir mahiyet arz eden Mevleviler ve bilhassa Semağ'da Mevleviler olmuştur. Batılı
ressamların elinden çıkmış hayli çok sayıda Semağ'da Mevlevîleri tasvir eden resim
tanımaktayız.
Eyice'nin bu yazısında bahsedeceği Mevleviler gravürü şimdiye kadar hiçbir
eserde yer almamış ve çizgi bakımından benzerleri arasında özel bir yer alacak kadar
dikkat çekici olduğundan ilk defa burada tanıtımı yapılmıştır.
Bahis konusu gravür, Eyice'nin 1959'da Almanya'da Münih'de bulunduğu
sırada bir eski gravür satışı yapan bir dükkândan alınarak Eyice'nin arşivine
katılmıştır. Yazıda gravürün, desen ve kompozisyon bakımından yapılan tetkiklerin
sonucu değerlendirilmiştir.
104 Semavi Eyice, "Semağ'da Mevlevileri Tasvir Eden Bir Rus Gravürü", Anıt, C.VII, S:30, Eylül,
1962, s.44-47.
115
IV.7.TEK ESERLERĐ ĐNCELEDĐĞĐ KONULAR
Türk Sanat ve tarihine tek eserden bile yola çıkılarak yapılan etraflı tetkikler
sonucunda ortaya çıkan sonuçlar şunu bize gösteriyor ki, bunlar eksik kalmış bir
bulmacanın parçalan gibidir.
IV.7.1.KIRŞEHĐR'DE H. 709 (1310) TARĐHLĐ TASVĐRLĐ
BĐR TÜRK MEZARTAŞI.ANADOLU'DA TASVĐRLĐ TÜRK
MEZARTASLARI HAKKINDA BĐR ARAŞTIRMA105
Anadolu'nun Türkleşmesi ile kullanılan Đslâmî mezartaşlannın, biçim ve
tezyinatları Türk kültür tarihinin aydınlanması bakımından etraflı surette incelenmesi
ve devirlere, coğrafya şartlarına hattâ bazı hallerde dış tesirlere göre ayrılmasının,
başlıca tiplerinin ayırt edilmesinin gerekli olduğuna işaret eden Eyice, bu
araştırmasının mezar anıtları hakkında etraflı bir sentez denemesi olmadığından,
Anadolu'da ilk Selçuklu hakimiyeti ile ortaya çıkar, örnekler üzerinde durmadığını
belirtmiştir.
Eyice bu yazısında, Kırşehir Ankara ve Konya'da tespit ettiği taşlan Türk
sanat tarihi bakımından incelemiştir.
Konu beş bölüm halinde ele alınmıştır .Bunlar: Anadolu'da Tasvirli Türk
mezartaşları, Kırşehir'deki resimli mezartaşı, Kırşehir'de başka mezartaşları,
Ankara'da Đnsan Tasvirli mezartaşı ve Konya'da iki mezartaşı başlıkları altındadır.
Eyice tetkiklerinin sonucunu şu şekilde özetler; Kırşehir, Ankara ve Konya'da
görmüş olduğumuz taşlar bize Türk sanat tarihi bakımından şimdilik şu yeni bilgileri
kazandırmaktadır;
1. Ahî Evren Zaviyesi hazîresinde bulunan Osman bin Halil adlı kişinin
mezar taşı, h. 709, milâdî 1310 tarihli olduğuna göre, tasvirli, isimli ve tarihli mezar
taşlan serisine bunların devirlerini belirgin olarak belirtecek kuvvetli yeni bir eleman
katmaktadır. Böylece Anadolu'da hiç değilse XIV. yüzyılın başlarında tasvirli mezar
taşları kullanıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Artık açıkça bellidir ki, Erdmann'ın 105 Semavi Eyice, "Kırşehir'de H. 709 (1310) Tarihli Tasvirli Bir Türk Mezartaşı Anadolu'da Tasvirli Türk Mezartaşları Hakkında Bir Araştırma", Reşid Rahmeti Arat için, AnkararTürk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, S:19, s.208-243.
116
vaktiyle ileri sürdüğü gibi bu çeşit taşlar XVII. yüzyıla ait olmadıktan başka, hayli
eskidir.
2. Kırşehir'de bulunan tasvirli iki mezar taşının üzerlerindeki kabartmaların
Đlhanlı üslûbunda oluşu ve bu taşların tam Anadolu'da Đlhanlı hâkimiyetinin kuvvetle
etkisini duyurduğu yıllarda işlenmiş olmaları, bu çeşit mezar taşlarının Đlhanlı
tesirine bağlanıp bağlanamayacağı şeklini ortaya çıkarır. Kırşehir mezar taşları ile,
bu çeşit eserlerin Đlhanlı devrinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fakat daha önceleri de
Anadolu'da böyle örneklerin olup olmadığını ancak yeni buluntular aydınlatacaktır.
Diğer taraftan tasvirli mezar taşlan geleneğinin Đlhanlı idaresinden sonra da
devam ettiğini diğer örnekler açık bir şekilde belli eder. Anadolu Türk kültürü
bakımından bu mezar taşlarının dikkatle araştınlması ve tanınması gerekir. Diğer
taraftan bu çeşit mezar taşlarının benzerlerinin Orta Asya'da da olup olmadığı, Türk
medeniyetinin hâkim olduğu başka çevrelerde benzerlerinin bulunup bulunmadığı da
incelenmelidir.
3. Kırşehir'de evvelce Celâl Hâtûn, şimdi de Osman bin Halil'in mezarlarında
tasvirli mezar taşlarının bulunması, bu çeşit mezar taşlarının bazen zannedildiği gibi
sadece Akşehir'e ait olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Âşık Paşa Türbesi'nde ve
başka yerlerde bulunan aslanlı tasvirli ve bezemeli taşlar Kırşehir'deki mezar taşı
tiplerinin zenginliğine bir işarettir.
4. Kırşehir'de bulduğumuz Osman bin Halil'e ait mezar taşı, o sıralardaki
bilgilere göre edinilen yanlış bir hükmü de düzeltmektedir. W. Ruben, Akşehir mezar
taşlarında gergef başında kadın tasvirlerinin görüşünü, Celâl Hatunun taşı ile
birleştirerek tasvirlerin neden yalnız kadın mezar taşlarında olduğunun halli şart bir
sorun olarak ortaya atıyordu. Halbuki böyle bir sorunun artık anlaşılmıştır. Tasvir
kadın taşlarında olduğu gibi erkek taşlarında da vardır.
5. Belki eski Türk inancı Şamanizm'den kalmış olması muhtemel bir sembol
olan kuş, Akşehir mezartaşlarında görülmekte, Kırşehir ve Konya'da da karşımıza
çıkmaktadır.
6. Mezar taşının iki yanındaki fidanlar muhakkak ki ölüm sembolizmi ile
yakından bağlantılıdır. R.M. Meriç bunların meşe, W. Ruben ile Koyalı ise eyyan
(haşhaş) fideleri olmasını muhtemel görürler. Eski Yunan sembolizminde afyon uyku
ve ölümün sembolü ise de, bu derece Asyalı mezar taşlarında bir Yunan motifinin
117
bulunabileceğine ihtimal vermek zordur. Bizce, fidanların uçları da nara çok
benzeyen birer meyve olduğuna göre, bunlar cennet meyvesi olan nardır. Böylece
Đslâm inancına da uygun bir sembol kullanılmış olmaktadır.
7. Celâl Hâtun'un mezar taşında çok belirgin, Osman bin Halil'in mezar
taşında ise az daha güç teşhis edilmekle beraber tasvir edilen insan tasvirinde Đlhanlı
minyatürlerinin üslûbunu ve insan çehresini bulmak kabildir. Şu halde bu taşların
resimlerinde XIH - XIV. yüzyıl minyatürleri ve diğer tasvirleri ile benzerlikler
bulmak kabildir.
8. Anadolu'da şimdiki halde Afyonkarahisar ve Akşehir tipi demek suretiyle
ayırt ettiğimiz iki çeşit resimli mezar taşı şekli vardır. Đleride örnekleri çoğaldığında
bunları daha uygun surette adlandırmak mümkün olacaktır.
9. Đnsan tasviri taşların kendi içlerinde de bir takım değişik tipleri bulunduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim Akşehir taşlan, köşelerindeki burmalı sütunçeleri, içi
Rûmîler ile doldurulmuş alınlıkları (veya taşlan) ile Kırşehir'dekilere nazaran oldukça
farklı bir biçime sahiptirler. Belki bu fark aradaki tarih uzaklığından doğmaktadır;
Kırşehir'dekiler daha eski ve bu yüzden daha arkaik, Akşehir'dekiler daha geç ve bu
yüzden de süslüdür. Hiç şüphesiz bu faraziyenin doğruluğunu, yeni bulunacak tarihi
başka taşlar ortaya koyabilecektir. Diğer taraftan Konya'daki süvarili taş
Ankara'dakini andırmakta fakat gene de tertibinde çok farklı unsurlar ihtiva
etmektedir. Konya'daki diğer taş ise hepsinden değişik bir ifadeye hattâ taşçılık sanatı
bakımından apayrı bir özelliğe sahiptir ve daha ziyade Selçuklu ve Orta-Asyaî bir
karakteri haizdir.
10. Nihayet Anadolu'da eski Türklerin Şamanizm inançlanndan gelmiş
motifler, vahşi hayvan kabartmalan ile süslü, ayrıca çok zengin kabartma Rumîleri
olan başka bir mezar taşı grubu daha vardır ki, Âşık Paşa Türbesi'nde bulduğumuz
örnek gibi, evvelce C.H. Tarım tarafından tanıtılanlar da bu zümreye girer.
Bu küçük araştırmamız, Anadolu'nun henüz yeteri kadar üzerinde durulmayan
ufak mezar anıtlannın ne kadar zengin bir kültür malzemesi ortaya koyduklarını
göstermektedir. Resmî yönetimlerin, bilhassa mahallî Belediyelerin, bu arada halkın
en kolay istifade edilir sahipsiz toprak olarak gördükleri mezarlıklan tahrip etmeleri
ile tarihimiz ve sanat tarihimiz bakımından uğranılan kaybın büyüklüğü karşısında
bir defa daha acı duymamağa imkân yoktur.
118
IV.7.2.BALTAOĞLU SÜLEYMAN BEY'ĐN KILICI106
Üzerinde Balta-oğlu Süleyman Bey'in adının yazılı bulunduğu, ona ait bir
tarihî hatıra olarak kabul edilen bu eser, XIX. yüzyıla ait olup, o devrin sanat zevkini
yansıtması bakımından önemlidir.Kılıç S. Eyice tarafından tespit edilmiş ve bilim
alemine sunulmuştur.
Eyice aynı zamanda makalede adı geçen kılıç ile ilgili bazı şüphe uyandıran
durumların söz konusu olmasına rağmen, "sahici" olarak kabul edilmesi durumunda
yazının geçerliliğini koruyabileceğinin altını çizmiştir.
Eser üç ana başlık altında tüm yönleriyle ayrıntılı bir şekilde tetkik edilmiştir.
Birinci Bölüm,Eserin tarifi bölümünde, eserin genel bir tanıtımı yapıldıktan
sonra altı başlık halinde tetkik edilmiştir. Bunlar sahibin adını veren kitabe, tarihini
bildiren kitabe, Mühr-ü Süleyman, Sanatkâr Kitabesi, Kûfî yazılı kartuşlar ve son
olarak ta kûfî yazılı ayet şeklindedir.
Đkinci Bölüm, Eserin tarihi değerinin bahis konusu olduğu bölümde, kılıcın
tetkiki sonucunda ortaya çıkan verilerden hareketle kılıcın sahibinin Balta-oğlu
Süleyman Bey olduğu kanısına varılmıştır.
Tarihlerimizde donanma kumandanı Balta-oğlu Süleyman Bey hakkındaki
bilgilerin son derece az olduğuna işaret edilmiş, tespit edilen kılıcın sahip kitabesi
sahte değil ise kılıcın tarih belgesi teşkil etmekte olduğu belirtilmiştir.
Üçüncü bölümde, eserin sanat tarihi bakımından tahlili yapılmış, değeri
açısından şüpheler ortaya konmuş ve bu konudaki sorulara cevap aranmıştır.
Sonuç olarak, Sayın Selim Dirvana'ya ait olan ve Balta-oğlu Süleyman Bey'in
adını taşıyan H. 859 (=1455) tarihi kılıç, gerçekten eski bir eserdir. Üzerindeki süs ve
yazılar orijinaldir. Bunlar arasında "Amelel-Hâcı Sungur" yazısı, Memlûk ve Türk
kılıçlarının henüz bir problem teşkil eden bir noktasına yeni bir katkı sağlamaktadır.
Bu eski kılıcın Balta-oğlu Süleyman Bey'in tarihî kimliğini aydınlatmada az
da olsa bir yardımda bulunduğunu Eyice işaret etmiştir.
106 Semavi Eyice, "Baltaoğlu Süleyman Bey'in Kılıcı", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, S:25, 1971 ,S.163-178.
119
IV.73.G0LEŞTĐ (ROMANYA)'DA KÜÇÜK BĐR TÜRK
HÂTIRASI ALEMDAR MUSTAFA ADINA H. 1221 (1806) TARĐHLĐ
BĐR KĐTABE107
Eyice, bir sempozyuma katılmak üzere 1997 yılının Eylül ayı başlarında
Romanya'ya gitmiş ve Bükreş'de yapılan toplantıların sonunda 14 Eylül Çarşamba
günü yapılan bir geziye katılmıştır. Bu gezi sırasında Goleşti adındaki eski bir çiftlik
evi de ziyaret edilir. Osmanlı devrinde Eflâk (Valachia) eyaletinin içinde kalan bu
yer, eski ve soylu ailelerden birinin malikânesidir. Ve 1942-43 ile 1960-1961
yıllarında mükemmel bir biçimde tamir edilerek bir müze haline getirilmiştir. Eflâk'ın
boyarlarından Golescu ailesine ait olan bu malikâne dört köşesinde yuvarlak birer
kule olan düzgün bir dikdörtgen meydana getiren bir duvarla sınırlanmıştır.Bu
duvarın doğuya bakan cephesinde ise iki tarafından birere çeşme bulunan esas giriş
vardır.Eyice'yi ziyareti esnasında,dış kapının yanındaki iki çeşmeden sağdakinin
önünde mermerden bir yalak dikkatini çekmiştir. Bu mermer yalak, sanat bakımından
hiç de önemli olmamakla beraber, üzerinde Türkçe bir kitabenin bulunması onu Eyice
için değerli hale getirmiştir. Yazıda, bu basit ve iddiasız kitâbeli yalak taşının
Romanya'nın, daha doğrusu eski Eflak eyaletinin bu ücra kasabasında ne münasebetle
bulunduğu ve kitabede adı geçen yalağı yaptıran şahsiyetin kim olduğu sorularına
tarihi belgeler ışığında cevap aranmıştır.
Eyice bu araştırmasıyla Alemdar Mustafa Paşa hakkında zengin arşiv
belgelerine dayanan bir monografi meydana getirmiş olan Rahmetli Đsmail Hakkı
Uzunçarşılı'nın bu eserine bir katkıda bulunduğunu, Goleşti kitâbesindeki Alemdar
Mustafa, aynı addaki Sadrâzam ile aynı kişi olmasa bile, Romanya'nın uzak bir
köşesindeki bu Osmanlı devri Türk hatırasını böylece tanıtmış olduğunu belirtmiştir.
Alemdar Mustafa Paşa'nın Goleşti'deki boyarlar ile dostluğunun bir işareti
olarak mı bu çeşme yalağını vakfetmiştir? O gün için bu sorunun cevabını vermenin
mümkün olmadığını bildiren Eyice, kitabedeki Elhac Alemdar Mustafa'nın kimliği
107 Semavi Eyice,"GoIeşti (Romanya)'da Küçük bir Türk Hâtırası-Alemdar Mustafa adına
H.1221(1806) Tarihli bir Kitabe", Tarih Dergisi-Ord.Prof.Đsmail Hakkı Uzun Çarşılı Hâtıra Sayısı, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XXXII, Mart,l979, s.373-996.
120
gibi bu taşın Golesti'de Golescu'lar "konağı" kapısının önünde bulunuşunun çözüm
bekleyen karanlık bir soru olduğuna işaret etmektedir.
IV.IAAYASOFYA'DA ABDÜLMECĐD'ĐN MOZAĐK
TUĞRASI108
Bugün Ayasofya'ya batıdaki esas kapısından girildiğinde, büyük kapının sağ
tarafında duvarda yuvarlak bir plaka üzerine mozaikle işlenmiş bir tuğra görülür.
Sultan Abdülmecid'e (1839-1861) ait bu tuğranın, Bizans'a özgü bir teknik olan
mozaikler ile yapılmış olması şaşırtıcıdır. XEX. yüzyılın bir Osmanlı Padişahının
tuğrasının mozaiklerden yapılmış olması da ayrıca dikkate değer.109 Bilindiği kadarı
ile bu, mozaikler ile meydana getirilmiş sanat tarihinde bilinen tek tuğradır.
Eyice, Türk sanatında, mozaik taneleri ile yapılan tek Padişah tuğrası olan bu
esere yirmi yılı aşkın bir süre önce bir rastlantı sonucu rastlamıştır. Topkapı Sarayı
Müzesi'nin depolarını o yıllardaki müdürü ile dolaşırken, deponun döşemesi üzerinde
yuvarlak bir plaka görmüş ve bunun yüzeyinde siyah mürekkep ile yazılmış Lanzoni
imzasını tespit etmiştir. Đsteği üzerine ters yüz çevrildiğinde, plakanın yere yatırılmış
yüzeyinde, Fossati'nin raporunda bahsi geçen Sultan Abdülmecid'in tuğrası ile
karşılaşmıştır. Bu tuğra, Abdülmecid'in Ayasofya restorasyonunun ve Fossati'nin
bugün Đstanbul'da belirli bir hatırasıdır.
Eyice tetkikleri sonucunda, Fossati'nin Đsviçre'de korunan arşivindeki
raporundan yola çıkarak bizlere bugün Ayasofya'nın ana girişinde yer alan tuğranın
hikayesini takdim etmekle kalmamış, ayrıca Sultan Abdülmecid ile yakınlığı bilinen
Mimar Fossati'nin Türkiye'deki çalışmalarına da değinmiştir.
Eyice, Topkapı Sarayı Müzesi'nin deposunda tersine çevrili olarak yerde yatan
bu tuğranın, buradan alınarak, normal yerine, yani Ayasofya'ya konulmasını, o
tarihten sonra, müze müdürlerine önermesine rağmen sonuç alamayan girişim, ancak
Bülent Bilgin'in Ayasofya müdürlüğü sırasında gerçekleşmiştir. Đki müze yönetimi
108 Semavi Eyice, "Ayasofya'da Abdülmecid'in Mozaik Tuğrası", Sanatsal Mozaik ,S: 9 , Yıl:] ,
(Mayıs) 1996,s. 50-53 109 (Bu tuğranın ilk defa resmi S.Eyice tarafından yayımIanmıştır)Semavi Eyice, AyasofyaJII.Türk Dönemi .Đstanbul, 1986,s. 15 ve 23'te resmi.
121
arasında yapılan bir protokol ile, tuğra Topkapı Sarayı'ndan Ayasofya'ya devredilmiş
ve burada bu ilgi çekici "tarihi eser" ana mekâna açılan Đmparator Kapısı denilen ana
girişin yanındaki duvara yerleştirilmiştir.
Bu yazısında Eyice Ayasofya tarihi ile ilgili bir hatırasını bir belge olur
ümidiyle burada kağıda dökmüştür. Bu yazı ayrıca önemsenmeyip, depoya atılan bir
eserin nasıl bir tarihî birikim ile bağlantılı olabileceğini göstermesi bakımından
önemlidir.
122
IV.8.ĐSTANBUL VE TÜRK MEDENĐYETĐNE HĐZMET ETMĐŞ
KĐŞĐLERĐN ĐNCELENDĐĞĐ ARAŞTIRMALAR
Bizans ve Osmanlı mimarilerinin en önemli eserlerine sahip olan Đstanbul'un
tarihî yapıları hakkında yerli ve yabancı pek çok araştırmacı eser vermiştir. Bunların
bazıları bilimsel dergi sayfalannda kaybolmuş makaleler, bir kısmı ise, toplu kitaplar
ya da tek bir yapı hakkında hazırlanmış monografilerdir.
IV.8.1. MĐMAR SĐNAN'IN OSMANLI DÖNEMĐ TÜRK
MĐMARĐSĐNĐN GELĐŞMESĐNDEKĐ YERĐ110
Eyice makalesinde Türk mimarisinin önemli bir yapı çeşidi olan cami
mimarisinin Đslamiyet'in ortaya çıkışı ile Medinede'de yapılan ilk camiden
XVI.yüzyıla damgasını vuran Hassa mimarı Sinan'ın eser verdiği döneme ve bu
dönemden sonraki cami mimarisinin gelişimi gözler önüne serilirken, bu gelişimin
sonucunda Mimar Sinan'ın Osmanlı Dönemi Türk mimarisindeki yeri tetkik
edilmektedir.
Sonuç olarak, Sinan'ı yoğuran ve yaratan Türk- Osmanlı medeniyeti'nin
yarattığı ortamdır. Sinan, Osmanlı dönemi Türk mimarisinde birden bire ortaya
çıkmış öncüleri ve devamcıları olmayan bir varlık sayılmaması gerektiğinin, Osmanlı
yapı sanatının çeşitli asamalanyla onu hazırlayan , onu engin bilgisi ve sanat zevkiyle
Türk mimarisini geliştirmesine imkan sağlayan ortamın önemi yazıda vurgulanmıştır.
IV.8.2.MĐMAR KASIM HAKKINDA111
110 "Mimar Sinan'ın Osmanlı Türk Mimarisinin Gelişmesindeki Yeri", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi ,C.II, S:4, Nisan 1989, s. 75-80.
400.Anma Yılında Mimar Sinan, s.6-10.
_________ , "Mimar Sinan'ın Osmanlı Türk Mimarisinin Gelişimindeki Yeri", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.II, S:4, Nisan, 1989, s.75-80.
__________ , "Sinan ve Gurbetteki Eserleri", Sızıntı, Aylık Fikrî-ahlakî-ilmî edebî dergi,Yıl: 10, S:120,Ocak ,1989, s.482-487.
__________ , "Mimar Sinan'ın ihmal edilmiş bir eseri Ramazan Efendi Camii (Hacı Hüsrev)", T.Iş Bankası -Kültür ve Sanat Dergisi, C.I,S:2,Nisan, 1989.S.12-18.
__________ , "Mimar Sinan'ın külliyeleri", VI.Vakıf Haftası, Đstanbul: Vakıflar Genel Müdürlüğü, s. 169-192. 111 Semavi Eyice, "Mimar Kasım Hakkında", Belleten,Ankara:Turk Tarih Kurumu, C.XLIII, S: 172, Ekim, 1979, s.767-808.
123
Osmanlı devri yapı sanatının Mimarbaşılan hakkında bilinenler yetersizdir.
Tarihin karanlıkları içinde kaybolmuş Mimarbaşılar'dan biri de Kasım Ağa'dır. XVII.
yüzyıl içinde yaşayan bu Hassa mimarına dair dağınık pek çok şey yazılmakla
beraber, hakkında açık ve kesin verilere ulaşılmamıştır. Hakkında yazılanlann çoğu
da bilinenleri iyice karıştırarak içinden çıkılmaz ve hattâ yanıltıcı bilgilerin bir araya
getirilmesine yol açmıştır.
Eyice bu araştırmasıyla karanlıklar içinde kaybolan mimar Kâsım'ın hayatını
ortaya koymayı hedeflemekte, sadece iyice karışık bir durum almış olan bir sanatçı
biyografisini tahlil etmek ve yazılanlann kritiğini yaparak; Mimar Kasım
"meselesi"nin ne durumda olduğunu ortaya koymak amacıyla hazırlamıştır. Eyice bu
araştırmasının Hassa Mimarı Kasım Ağa hakkında bir monografya olmadığının da
altını çizer.
Konu beş bölüm halinde ele alınmıştır.
Birinci bölümde, hakkında yazılanlar başlığı altında, Mimar Kasım hakkında
ilk biyografi denemesinin Ahmed Refik tarafından112 1924 yılında yayınlandığına ve
bunun yanında biyografisini ortaya koymaya çalışan F. Babinger'in notlarına
değinilmiştir.113
Tanınmış Đslâm sanatı tarihi uzmanı E. Kühnel'in de Kasım Ağa ile ilgili kısa
yazısının yanlışlarla dolu olduğunun altı çizilmiştir.
Kasım Ağa hakkında geniş bir biyografi araştırmasını 1934'te yayımlayan A.
Kemalettin'in notları tetkik edilmiştir. Ahmed Refik'in Türk mimarlan hakkındaki
kitabının 1937'de basılması üzerine bir tenkit yazısı yazan Mimar Necmeddin
Emre'nin ortaya attığı iddialar değerlendirilmiştir.114
112 Ahmat Refik (Altınay), "Âlimler ve Sanatkâr'lar", Đstanbul, 1924, s.207-228. 113 F.Babinger, "Ouellen zur osmanischen Künstlergeschichte",Fahrbuch der asiatischen
Kunst,I,1924,s.798. 114 Necmeddin Emre, 'Türk Mimarlan", Arkitekt, C.VII,S:I,1937,s.l 1.
124
Bir zamanlar Topkapı Sarayı Müzesi'nde müdür muavinliği yapan Đzzet
Kumbaracıların A. Refik ile N. Emre'nin yazılarını tamamlamak düşüncesiyle
1937'de kaleme aldığı bir makalenin oldukça garip bilgiler içerdiğine dikkat
çekilmiştir. Topkapı Sarayı görevlilerinden Zarif Orgun'un da 1938'de yayımlanan
Hassa mimarlarına dair makalesinde yer alan bilgiler içerdiği çelişkiler açısından
tetkik edilmiştir.
Đsmet Parmaksızoğlu tarafından yazılan ve Đslâm Ansiklopedisi'nde 1953'de
yayımlanan115 Kasım Ağa ile ilgili maddede yer alan bilgiler ve 1956'da Đslâm
mimarları hakkında eksik olmakla beraber çok faydalı bir bibliyografya denemesi
yazmış olan L.A. Mayer'in notları da gözden geçirilmiştir.116
Son olarak Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde, 1966
yılında öğrenci S. Candan Sokhan (9401) tarafından sunularak kabul edilen
bibliyografyası pek eksiksiz olmayan, politik tarafı daha etraflı incelenen Kasım Ağa
ile ilgili tezin Eyice tarafından bilimsel veriler ışığında tetkiki yapılmıştır.
Đkinci bölümde, Mimar Kasım Ağa'nın mezarı başlığı altında, mezarın ilk
yapıldığındaki yeri ve bugünkü yeri arasındaki değişikliğe değinilmiş, mezarın
kitabesinde yer alan yazının metnine yer verilmiştir. Mezann klasik devir Türk Mezar
mimarisinin değişik ve çok güzel örneklerinden biri olduğu belirtilmiştir. Vaktiyle
Necmeddin Emre'nin, bir iddia ortaya atarak mezar üzerindeki motiflerin üslûbunu
Çinili Cami haziresîndeki taşlarda görüldüğünü söylemesi ve böylece Çinili Cami'nin
Mimar Kasım ile bağlantı kurması üzerine Eyice bu iddianın dayanaksız olduğunu
ileri sürmüş ve gerekçelerini sunmuştur.
Eyice bu bölümde son olarak Kasım Ağa'nın devşirme olduğu yönündeki
ortaya atılan iddialara şüpheyle baktığını bildirmiş ve konuya açıklık getirmiştir.
Üçüncü bölümde, Kasım Ağa'nın siyasî hayatı tarihi belgelerin ışığında
incelenmiştir.
Dördüncü bölümde, Kasım Ağa'nın Vakıf eserleri konusu; Tarihi belgeler
ışığında tetkik edilmiştir. Bu yazının hazırlanması esnasında o tarihte Ankara
115Đsmet Parmaksızoğlu, Kasım Ağa,Koca, maddesi.Đslam Ansiklopedisi,C.VI,I953,s.379-380. 116L.A.Mayer, Islamic Architects and theîr Works, Geneve, 1956,s.114.
125
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde asistan olan Mahmut Şakiroğlu,
Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivinde Defter-i Evkaf-ı Mimarbaşı
Kasım Ağa başlığı ile Kasım Ağa'nın 25 varakdan ibaret olan vakfiyesini tespit
ettiğini bildirmesi üzerine Eyice, Vakfîye'nin önemli noktalarını yazısında yer vermiş
ve karanlıkta kalan birçok noktanın bu vakfiye sayesinde tekrar gözden geçirme
imkanına eriştiğini belirtmiştir. Konu tüm yönleriyle vakfiyede yer alan veriler
ışığından hareketle tetkik edilmiştir.
Beşinci bölümde, Kasım Ağa'nın Mimarbaşı'lığında yapılan eserler başlığı
altında, Eyice tarihi vesikaları tetkik etmiş, netice itibariyle Hassa Başmimarı Kasım
Ağa'nın tam olarak bilinmeyen mimarlık görevine tam olarak ne vakit başlayıp hangi
tarihte bittiği, bu süre zarfında hangi yapılarda hizmeti geçtiğini öğrenmenin mümkün
olmadığının altını çizmiştir.
Eyice bu çalışması sonunda elde ettiği verileri şu şekilde özetlemiştir: Türk
sanat tarihinde bir Hassa - Mimarı Kasım Ağa vardır ve bu, en azından 1627'lerde bu
makamda bulunmaktadır. Sağlığında yaptırdığı mezar taşından bu makamda olduğu
kesinlikle bellidir. H. 1005 (1595) tarihinde Mimar Kasım'in adını verdiği söylenen
Çemberlitaş'daki Valide Hamamı'nın ( bugünkü Çemberlitaş Hamamı)'nın tamirine
dair olan belgenin aslı bulunup kontrolü yapılıncaya kadar bu tarihin bir baskı yanlışı
olduğunu ve doğrusunun belki H. 1045 şeklinde, belki de daha geç olması gerektiğini
kabul etmek lâzımdır. Aksi takdirde bu yıllarda iki ayrı Mimar Kasım Ağa'nın
varlığına inanmak gerekecektir. 1595'de Hassa miman olarak bir kişinin 1660'da hâla
faal durumda olabileceğine ihtimal verilemez. Zaten H. 1005'de Hassa Başmimarının
Davud Ağa olduğu onun bu tarihte, Galata da ki Alaca Mescit ve Hüseyin Ağa
vakfından dükkânları için yaptığı tamir keşfinden anlaşılır.
Şu halde Hassa mimarı bir Kasım Ağa vardır ve babası Ali adında olan bu
mimar, Sultan IV. Murad (1623-1640) yıllarında Hassa mimarıdır. Kasım Ağa'nın
Trakya'da Berat'in içinde birçok çeşmesinden başka yine aynı yerde arazileri de
vardır. Aslında Berat yakınında Carmiş köyündendir ve burada hayratı vardır.
Đstanbul içinde de bir Dârülhadis medresesi yapmıştır. Kâsım'ın hangi tarihde
Başmimar olduğu belli değildir. Fakat mezar taşına göre 1626-27'de bu makamda
bulunmaktadır. Kasım Ağa 1644'de Sultan Đbrahim devrinde Mimarbaşılıktan geri
126
azledilmiş, fakat bir yıl sonra 1645'de tekrar aynı makama geri dönerek, 1645'de
Valide Turhan Sultan'ın Kethüdası olmuş, ancak az bir süre sonra tekrar azledilerek
hapse atılmış, elinden mallan alınarak sürgüne yollanmıştır. Siyavuş Paşa'nın çok kısa
süren sadareti sırasındaki "temizlik" ve onun arkasından gelen Gürcü Mehmed
Paşa'nın düşmanı oluşu, bu gözden düşüşün sebepleridir. Fakat Valide Turhan
Sultan'ın en yakın adamı oluşu onu daima kurtarmış ve devletin selameti için tek
çarenin Köprülü Mehmed Paşa'yı tavsiye etmesi memleketin haynna olmuştur.
Kendisi gibi Beratlı olan Köprülü Mehmed Paşa'nın Sadrâzam olmasını nihayet
1656'da başarmış ve büyük ihtimal ile bu tarihten az sonra ölmüştür. Ölüm tarihi
kesin olarak bilinmez. Büyük dostu Köprülü Mehmed Paşa'nın hayır yapılannda bir
çalışması olup olmadığı da meçhuldür. Mimar Kasım Ağa'nın H. 1070 (1659/60)'da
öldüğü ve yerine Meremmetçi Mustafa Ağa'nın atandığı genellikle kabul edilir ise de,
Kasım Ağa'nın Kıbns sürgününden döndükten sonra tekrar Mimarbaşı olduğuna dair
bir bilgi yoktur. Gerçekten 1656'dan sonra adı geçmemektedir.
Mimar Kasım'in mimar olarak yetenekleri hakkında açık bir hükme varmak
mümkün değildir.Yeni Cami'nin tamamlanmasındaki görevi karanlıktır. Eserleri de
bilinmez. 1630-1660 yılları arasındaki her yapıyı ona bağlamak mümkün ise de,
inandırıcı bir dayanaktan yoksun olan böyle bir iddia boşlukta kalmaktadır. Ancak
bugün bir izi kalmamış olan Üsküdar Sarayı ahırları onun yapımıdır. Hassa
Başmimarı olduğuna göre Ayasofya Vaftizhânesi'nin Sultan I. Mustafa Türbesi haline
getirilmesinde de bir payı bulunmalıdır. Büyük ölçüde yakınlığı olan Sadrâzam Kara
Mustafa Paşa, Cinci Hoca, Süleyman Paşa gibi devlet ileri gelenlerin vakıflarında
çalışmış olması akla yatkın gelir. Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Đftariye Kameriyesi,
Çinili Cami, Büyük Valide Hanı, Bayram Paşa Külliyesi, Babaeski Köprüsü gibi
eserlerin onun olduğuna dair açık belgeler bir gün bulunacak olursa sanat tarihindeki
yeri ve dolayısıyla değeri de ortaya konulmuş olacaktır. Đstanbul'un çok büyük bir
kısmını tahrip eden ve pek çok sanat eserini mahveden H. 1043 (1633) yangınından
sonraki imar ve ihya işlerindeki rolünü de bilmiyoruz. Büyük yangın felaketlerinden
sonra bütün ileri gelenler harap olan Yenibahçe'deki kiliseden çevrilme Fenâri Đsa
Camii de 1636-1638 yılları arasında Sadrazamlığa yükselen Bayram Paşa tarafından
tamir ettirildiğinde, içinde bugün hâlâ görülen büyük klâsik
127
Türk üslûbundaki kemerler yapılmış ve mihrabı çok güzel bir malakârî tezyinat ile
bezemiştir. Aynı yıllarda Đstanbul'da daha pek çok iş yapılmış olup, bunlardan Mimar
Kâsım'm bir hissesi olup olmadığını bilemiyoruz. Bu vesile ile, Mimar Sinan'dan
sonraki klâsik devrin ikinci sayfasındaki yıllarda çok gelişen sebil mimarisinde ve
malakâri süslemede hangi mimarlann hisseleri olduğunu da şimdilik aydınlığa
çıkarmak mümkün olmadığı söylenebilir. Bütün bu küçük konular Türk sanatının
çözüm bekleyen pek çok sorunundan sadece bir kaçıdır. Şimdiki halde, Türk
sanatının klâsik devrindeki Hassa Baş mimarı Koca Kasım Ağa hakkında, yeni
kaynaklar ve bilhassa belgeler bulununcaya kadar söylenebilecekler bu kadardır.117
IV.8.3.KAPU AĞASI HÜSEYĐN AĞA'NIN VAKIFLARI118
Osmanlı devri Türk Sanatı hakkındaki araştırmalarında, Türkler'in çeşitli
yerlerde meydana getirdikleri eserleri toplamaya çalışan Eyice, böylece vakıf
sahipleri ve kurdukları eserler hakkında monografyalar ortaya koymayı
düşünmüştür.Bu düşünceden hareketle yaptığı incelemeler ile Đmparatorluğun çeşitli
yerlerine dağılmış olan vakıf eserlerden, onları yaptıran hayır sahiplerinin adları
altında topladığı eserleri yayımlamıştır. Đşte bu yazısında Eyice, II. Bayezid (1481-
1512) devrinin saray ileri gelenlerinden olduğu bilinen, Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın
Osmanlı tarihinin yükseliş devrinde, XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın ilk
yıllarında imparatorluğun çeşitli yerlerinde kurdurmuş olduğu vakıf eserlerini bir
arada toplamış bulunmaktadır.Bu yazı,XV yüzyıl sonlarında yaşamış bir Osmanlı
ileri geleninin, memleketin değişik yerlerinde bıraktığı hayır eserlerinin ve o yerlerin
imarına yardımcı olan tesislerin neler olduğunu göstermektedir.
Konuya giriş bölümünde n. Bayezid (1481-1512) devrinde Kapu Ağası olan
Hüseyin Ağa'nın şahsiyet ve hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmadığına işaret eden
Eyice; Kapu Ağası Hüseyin Ağanın yaptırdığı eserleri dört bölümde tetkik etmiştir.
Bunlar; Amasya'daki eserleri (Bedestan, Büyük Kapu Ağası Medresesi, Kapu Ağası
Çeşmesi), Manisa'daki eserleri (Kurşunlu Cami, Medrese), Đstanbul'daki eserleri
117 Konuya ek olarak,Y. Önge'nin çizdiği Rölöve, Mezar Lahdi çizimi bulunmaktadır. 118 Semavi Eyice, "Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları", in Memoriam Prof.Louis Gabriel, ErzurumıAtatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, S:9, s. 149-246.
128
(Küçük Ayasofya Camii, Kapu Ağası Türbesi, Kapu Ağası Zaviyesi (sonra
Medresesi), Çardaklı Hamam, Hüseyin Ağa Mescidi, Kapu Ağası Kervansarayları),
Edirne'deki hanı şeklindedir.
Eyice bu araştırması sonunda görüşlerini şu şekilde özetler: Ne yazık ki H
Bayezid'ın saltanat yıllarında önemlice bir kimse olduğu anlaşılan Hüseyin Ağa'nın
hayatı, şahsiyeti ve menşei hakkında yeteri kadar bilgiye sahip bulunmuyoruz veya
var ise de şu halde bilinmemektedir. Aslında devşirme de olsa Hüseyin Ağa'nın
inanmış bir Müslüman olduğu eserlerden anlaşıldığı gibi, yapılarına koydurduğu
kitabelerde bu hususu desteklediğini bildiren Eyice, ayrıca Đstanbul'da kiliseden
çevirdiği Küçük Ayasofya Camii'nin dört yerine yerleştirilen kitabelerin hepsinin de
dinî metinlerden ibaret oluşu bu görüşü daha da kuvvetlendirmekte olduğuna işaret
eder.
Hüseyin Ağa'nın kurdurduğu eserlerin Türk sanatı bakımından değerleri de
inkâr edilemez. Bunların arasında Bedesten, ilk yapıldığındaki planı ile Osmanlı
devri Türk bedestenlerinin en büyükleri arasında yer alıyordu. Đstanbul, Edirne,
Bursa'dan sonra Tokat ile beraber en başta gelenlerden idi. Bu da Türk şehri olarak
Amasya'nın XV. yüzyılın sonlarında Anadolu'nun büyük ticaret merkezlerinde
olduğunu gösterir. Yaptırttığı medrese ise, sekizgen biçimli planı ile Türk yapı
sanatında değişik ve benzeri pek az görünen bir mimari anıt olarak yer almaktadır.
Bu planın Đran'daki örneklerden ilham alınarak yaratıldığı yolunda Gabriel'in ileri
sürdüğü iddia ise, yukarıda da belirtildiği gibi, Đran kervansaraylarının daha geç
tarihlerde yapılmış olmalarından dolayı inandırıcı sayılamaz. Eskiden Amasya'yı
Karadeniz kıyısına bağlayan yolun üzerinde önemlice bir kasaba olan Sonisa (bugün
Uluköy)'deki eserlerinden ne yazık ki bugüne bir şey kalmamıştır. Bu yüzden
buradaki eserlerin sanat değeri üzerinde bir fikir ortaya atmak mümkün
olmamaktadır.
Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın, Đstanbul'daki eserlerinin başında gelen
kiliseden çevrilme Küçük Ayasofya Camii ise, bir taraftan kapanmış bir devrin bir
eserini yeni bir fonksiyon vererek, "şenlendirme" politikasını, bir taraftan da çok eski
ve çok değerli bir Bizans eserini, aynı derecede değerli Türk ekleri ile bezeyerek
129
yaşatılmış olduğunu gösterir. Burada XV. yüzyılın sonlarnın üstün kalitede sanat
unsurlarının kullanılmış olması bilhassa önemlidir.
IV.8ABĐR ĐSTANBUL TARĐHÇĐSĐ ĐHTĐFALCĐ MEHMET ZĐYA
BEY119
Đstanbul'un tarihi, geçmişi ve eski eserlerine dair kitap veya makale yazmış
pek çok yerli ve yabancı araştırıcı vardır. Geçen yüzyılın ikinci yarısında, bunların
sayılarının çoğaldığı ve içinde bulunduğumuz yüzyılın başlarında aralarına
Türklerin'de katıldıkları görülür. 1900 yıllarda özellikle üç Türk Mehmed Ziya,
Mehmed Râif ve Celâl Esad eserleriyle önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Eyice bu
yazısında bu üç yazardan yalnız birincisi üstünde durmuş, kısa hayat hikayesi, başlıca
eserleri ve bunlardan bilhassa Đstanbul'a dair olanlar tanıtılmış bu arada eserlerinin ve
dolayısıyla çalışmalarının önemi üzerinde durulmuştur. Özellikle çok önemli bir
çalışma olan, "Đstanbul ve Boğaziçi" adlı eserindeki Osmanlı dönemi Türk yapıları ile
ilgili notların, bu yapıların bir kısmının ortadan kalkması nedeniyle bugün birer belge
değerinde olduğunun altı çizilmiştir.Ve son olarak da kendini Đstanbul'a adayan
değerli tarihçiye layık görülen mezarın bulunduğu bugünkü durum eleştirilmiştir.
IV.8.6.ALFONS MARĐA SCHNEĐDER120
119 Semavi Eyice, "Đstanbul Tarihçileri ve Eserleri, Mehmet Ziya Bey", istanbul Belediye Dergisi, S:39,1966,s.l2-13,29.
___________ "Mehmet Ziya Bey",Şehir, Kent Kültürü dergisi,S:18,1988,s.94-100. (Semavi Eyice'nin "Đstanbul Tarihçileri ve Eserleri"ana başlığı altında sürdürmek istediği bu yazının sondan üçte birlik bölümü ile her zaman metinden fazla bilgilerle donattığı notlar konmamıştır.Bundan dolayı devamından vazgeçmiştir.)
___________ ,"Bir Đstanbul Tarihçisi Đhtifalci Mehmet Ziya Bey", Đstanbul, ĐstanbuhTarih Vakfı, s. 121-126.
120 Semavi Eyice, "Ölümü münasebetiyle:Arkeoloji Profesörü A.Maria Schneider", Yeni Đstanbul, 29 Ekim, 1952.S.7.
_________ , "Prof.Dr.Alfons- Maria A.Maria Schneider", Belleten, Ankara:TTK, C.XVI, S:64, Ekim,1952,s.585-598. , Đstanbul Dergisi, Đstanbul: Tarih Vakfı .Nisan ,2002,S:41, s.26-30.
130
Bizans ve Osmanlı eserlerinin çok özel örneklerine sahip olan Đstanbul'un
tarihî yapılan hakkında yerli ve yabancı pek çok araştırmacı eser vermiştir. Bunların
bazıları bilimsel dergi sayfalannda kaybolmuş makaleler,bir kısmı ise,toplu kitaplar
ya da tek bir yapı hakkında monografilerdir.Ancak XLX.yüzyıl içinde profesyonel
araştırmalar ortaya çıkmıştır.Bu ikinci türden olup, Đstanbul'un eski eserleri hakkında
yayın yapanlardan biri de Prof.Dr.Alfons Maria Schneider'dir.
Makale ölümünün, 50.yıldönümümü vesilesiyle bu araştırmacının yaşamı ve
Đstanbul çalışmaları hakkında hatırlatma amaçlı bir yazıdır.
Yazıda araştırmacının hayatı,yaptığı çalışmalar ve bulunduğu görevler
belirtilmiştir.Schneider'in araştırmalarının büyük bir kısmının Türk topraklanna dair
olmasının yanı sıra bilhassa Đstanbul'un tarihî topografyasını bilinen eski eserlerin
yardımıyla Bizans ve Türk ayrımı yapmaksızın tescile gayret etmesinin , başkalannın
pek düşünmediği bir çalışma türü olduğu vurgulanmış, bu bakımdan o'nun Đstanbul
hakkındaki çalışmaları bu şehrin tarih ve arkeolojisine eğilenler için yol gösterici
olduğu belirtilmiştir.Yazıda Đstanbul'un Bizans ve Osmanlı dönemlerinin tarihi
topografyasını saptamaya çalışan bir araştırmacı olmasının önemine yazıda işaret
edilmiştir.121
IV.8.7.PROF. ALBERT - LOUĐS GABRĐEL (2.8.1883 -
23.12.1972)122
Paris'teki Türk elçiliğinden 26.12.1972 günü Ankara'da Dışişleri Bakanlığına
çekilen çok acele kayıtlı bir telgrafın başında Fransa hükümeti yanındaki elçimiz
sayın Hasan Işık şu haberi veriyordu "Türkiye'ye büyük bağlılığı ile tanınmış olan,
1926-1936 seneleri arasında Đstanbul Üniversitesinde ve Đstanbul'daki Fransız
121 Ek not:Ölümü üzerine TTK Belleteninde etraflı bir makale hazırlanmıştır.!}u makalede hayatını,Bizans sanatı hakkındaki çeşitli ülkelerde yürüttüğü çalışmaları ve nihayet Đstanbul'a dair yaptığı araştırmalar incelenmiş ve başlıca yayımların bir listesi yer almaktadır.Aradan geçen elli yıldan sonra Schneider'in ölümünün ellinci yılı vesilesiyle bu Đstanbul araştırıcısının hatırasını bir defa daha anmak üzere bu ikinci bir makale yayımlanmıştır.
122 Semavi Eyice, "Prof. Albert - Louis Gabriel (2.8.1883 - 23.12.1972)", Belleten, Ankara:TTK, C.XXXVIII,S: 147, Temmuz, 1973, S.321-363.
___________, "Prof. Albert Louis Gabriel'in Türk Sanatı dışındaki çalışmaları", Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S: 180, Ocak, 1957, s.9-12.
131
Arkeoloji Enstitüsü'nde çalışmış olan Arkeolog Prof. Albert Gabriel, 25 Aralık günü
ikamet etmekte olduğu, BAR-sur-Aube şehrinde 89 yaşında vefat etmiştir. Prof.
Albert Gabriel, Türk Tarih Kurumu şeref üyesidir. Ankara Üniversitesinden Prof.
Honoris Causa, Đstanbul Üniversitesinden de Dr. Honoris Causa payelerini almıştır.
Đstanbul ve Bursa Fahri hemşehrisidir. Türkiye hakkında çeşitli kitaplar yazmıştır."
Telgrafın devamında elçiliğimizce konuda yapılanlar Özetlendikten sonra, durum
bildirilerek, yurdumuzda da bu hususda neler yapılabileceği bir temenni olarak ortaya
konuluyordu. Böylece Türk Sanatı'nın tanınması ve tanıtılması yolunda harcanmış
uzun bir ömrün sona erdiği kesinlik kazanmış oluyordu.
Eyice bu yazısında artık aramızdan ayrılmış olan Prof. Albert Gabriel'in hayat
hikâyesini ortaya koymaya çalışmamış, onun başlıca yayınlannın bir bibliyografyasını
düzenleyerek, eserlerinin Türk sanat, tarihi bilim bakımından ne ifade ettiğini özet
halinde sunmuştur.
Konu beş başlık altındaele alınmıştır. Birinci bölümde Prof. Gabriel'in hayatı;
ikinci bölümde Anadolu - Türk Sanatı dışındaki çalışmaları ve Türk Sanatı ile ilgili
çalışmaları iki alt başlık halinde sunulmuştur; üçüncü bölümde, Gabriel'in
Restorasyon, Đmar ve Şehircilik ile ilgili düşünceleri; dördüncü bölümde, Đstanbul
Fransız Arkeoloji Enstitüsü'ndeki çalışmalarına değinilmiş ve son olarak, beşinci
bölümde Gabriel'in başlıca yayınlarına dair bir bibliyografya denemesi başlığı altında
yurdumuzda bulunma imkânı olmayan bir kaç makaleyi de Eyice'nin Fransa'dan
temin etmesi suretiyle; bu bibliyografya denemesi, yayınların baskı tarihi sırasına
göre düzenlenmiş, bunlardan kitap halinde basılanlara da işaret edilmiştir.
IV.8.7. ANADOLU SELÇUKLU SANATI ÇALIŞMALARININ
BAŞLANGICINDA ĐKĐ YABANCLCLEMENT HUART VE
FRĐEDRĐCH SARRE123
Anadolu'yu vaktiyle dolaşan yabancı seyyahlar Selçuklu devrine ait mimari
eserler ile karşılaştıklarında, bunların güzellik ve ihtişamını takdir etmekle beraber,
123 Semavi Eyice, "Anadolu Selçuklu Sanatı Çalışmalarının Başlangıcında Đki Yabancı: Clemenl Huart ve Friedrich Sarre", Türkiyat Mecmuası, Đstanbul:Đ.Ü. Türkiyat Enstitüsü Yayını, C.XVII, 1972, s.133-148.
132
onlarn Osmanlı devrinin Türk eserlerinden değişik olduklannı da fark ediyorlar ve
bunları, bugün bizim için garip görünen bazı yabancı sanat çevrelerine bağlıyorlardı.
Türk sanatının ve bunun içinde Selçuklu sanatının başlı başına birer sanat olarak
tanınması çok yenidir. Geçen yüzyılın sonlarnda Anadolu'nun büyük Selçuklu sanatı
ve uygarlık merkezi olan Konya âdeta yeniden keşfedildi ve buradaki mimari eserler
Batı ilim dünyasının dikkatini çekmeye başladılar. Garip bir rastlantı sonucu
Konya'yı tanıtan iki kitap, iki büyük Batı dilinde birbirinden bir kaç yıl ara ile
basılmıştır. Bunlardan birincisi bir çağın tanınmış Orientalist ve Türkologlanndan
Frank M. Clement Huart, diğeri ise sanat tarihçisi Friedrich Sarre tarafından yazılmış
ve çok kısa bir süre ara ile yayınlanmışlardı.
Eyice makalesinde bu iki araştırmacıyı Anadolu Selçuklu uygarlığını ortaya
çıkartmadaki katkılarıyla takdim etmiştir.
Birinci bölümde, Clement Imbautt Huart'ın (1854-1926) kısa bir özgeçmişi
verilmiş, Anadolu’ya yaptığı seyahatten bahsedilmiştir. Huart'ın Konya hakkındaki
kitabı, ilk defa olarak, başta Selçuklu merkezi olmak üzere Anadolu'daki Selçuklu
mimari kalıntılarını, kitâbeleriyle tanıtmış olduğu belirtilmiştir. Hükümlerdeki
hatalanna, kitabelerin okunuşlarındaki eksiklik ve yanlışlıklara rağmen, bunlann
tarihlerini ve yaptıranlann adlannı Batı ilim dünyasına sunması; böylece Selçuklu
sanatının tanınması bakımından ilk adımın atılmasında Huart'ın katkılarına
değinilmiştir.
Đkinci bölümde, Konya ve çevresini inceleyen ikinci Batılı araştırıcı Friedrich
Sarre'nin (1865-1945) kısa özgeçmişi ve seyahatlerinden bahsedilmektedir. Ayrıca,
Sarre'nin "Đran yapı sanatı anıtları" başlığı altındaki kitabının dördüncü bölümünde
"Konya'da Selçuklu Yapıları" başlığı altında ele almış olduğuna ve bu büyük kitabın
Asya'daki Đslâmî ve Türk yapıları ile bunların süslemeleri hakkındaki ortaya koyduğu
araştırmanın önemine değinilmiştir.
Üçüncü bölümde, Huart ve Sarre'nin görüşlerinin bütün eleştirilebilecek
taraflanna rağmen kendilerinin Anadolu Türk Sanatı'na büyük hizmetlerde
bulundukları, Anadolu'da Selçuklu sanatının ihtişam ve güzelliği bütünüyle tanıtma
yolunda önemli bir çaba gösterdikleri belirtilmiştir.
Eyice görüşlerini şu şekilde özetler , C. Huart ve F. Sarre'nin yazdıklarında
yanlış yorumlamalar, aldatıcı görüşler ve değerlendirmeler olabilir. Bunun sebebini
133
biraz da bu araştırmacıların yetiştikleri çevrelerde, aldıklan kültürde aramak gerekir.
Fakat şu var ki onlar bu Anadolu Selçuklu uygarlığının varlığını ortaya koyan
çalışmaların yolunu açmışlardır.124
124 S.Eyice kendi olanaklanyla temin ettiği iki araştırmacının fotoğrafları da ekte sunmuştur.
134
IV.9.TÜRK SANAT VE TARĐHĐNE KATKISININ OLDUĞU
ÇEŞĐTLĐ KONULAR
Bu bölümde takdim edilen çalışmaları bir tek başlık altına toplamak mümkün
değildir.Burada yer alan çeşitli konular, Semavi Eyice'nin araştırma yaptığı konuları
çeşitliliğini göstermesi bakımından önemlidir.Diğer taraftan bu çalışmalar diğer
bölümlerde yer alan eserler gibi Eyice'nin ilim alemine sunduğu ve farklı açılardan
ele aldığı özel çalışmalardan bir bölümünü içermektedir... .
IV.9.1.AY-YILDIZTN TARĐHĐ HAKKINDA125
Çok yıl önce Türk denizcilik tarihçisi rahmetli Fevzi Kurtoğlu, Türk bayrağı
ve ayyıldız hakkında ufak bir araştırma yapmış, sonraları bunu daha geliştirerek, bol
resimli bir kitap halinde bir daha bastırmak imkânını bulmuştur.126 Bu kitapda
Türkiye'nin resmî alâmeti olan ayyıldızın ayrı ayrı tarihçesi tespite çalışıldıktan
başka, önce Osmanlı devletinin, sonra da Türkiye Cumhuriyeti'nin alâmeti olan
ayyıldızın bugüne kadar geçirdiği gelişme üzerinde durulmuştur. Fakat içindeki
malzemenin zenginliğine rağmen, F. Kurtoğlu'nun kitabında ayyıldız'ın bir arada
Osmanlı devletinin resmi alâmeti olarak ilk defa ne zaman kullanıldığına dair yeterli
bilgi bulunmadığına işaret edilmiştir.
Eyice bu çalışmasıyla Türk tarihini yakından ilgilendiren bu millî
sembolümüzün ilk olarak hangi tarihe doğru ortaya çıktığını, gözüne çarpan ufak
notlan burada sıralamayı faydalı bulmuştur.Osmanlı devrinde Türk bayrağı zülfikârlı
veya üç hilalli olmakla beraber, daha XVI. yüzyılda Batıda Osmanlı Devleti'nin
alâmeti olarak seyrek de olsa ay ve çok şualı yıldızı tanıyorlardı. Fakat ayyıldız'ın bir
Devletin sembolü olarak resmen kabulü şimdiki halde bildiğimiz kadarı ile m.
Mustafa devrinde başlamış, I. Abdülhamid ve bilhassa IH. Selim devirlerinde
gelişerek yerleşmiş olmaktadır. Yoksa ötenden beri ileri sürüldüğü gibi ay-yıldızlı
125 Semavi Eyice, "Ay-Yıldız'ın Tarihi Hakkında", Đbrahim Kafescioğlu Hâtıra Sayısı , Đstanbul: Đ.Ü. Tarih Enstitüsü Dergisi, S: 13, 1987 ,s.31-66. 126 Fevzi Kurtoğlu ,'Türk Bayrağı ve AyyıIdız'\Ankara:TTK,C.VH,S:4,1938.
135
Devlet sembolü III. Selim yıllarında veya daha yaygın bir görüşe göre II Mahmud
devrinde ortaya çıkmış değildir.
Konuya girişte, Osmanlı devletinin XIX.yüzyılda, resmi alâmet olarak iki
tarafı sancaklı, çeşitli silahlarla donatılmış ve resmî dairelerin çoğunda cephelerinde
hâla görülen armayı kabul etmiş olmakla beraber ayyıldızın da devlet sembolü olarak
resmî binalarda yer aldığına değinilmiş ve sonraki bölümlerde ay-yıldızın ilk defa ne
zaman kullanıldığı yönündeki bilgiler sunulmuştur.
Đsrail'de Tan tura'da, Eski Eserler Müdürlüğü'nün Sualtı Araştırma Kurumu
tarafından yapılan araştırmalar sonucu bulunan topların Türk topu olduğu
görülmüştür.Đsrailli arkeologların yaptığı tetkik sonucunda bu topların 1799'da
Napolyon Bonaparte tarafından başarısız ganimet olarak Akkâ seferinin dönüşünde
denize atıldığı anlaşılmıştır.Bu topların üzerindeki ay ve yıldızın Türk toplarında en
geç ayyıldız olarak alâmeti Sultan IH. Selim (1789-1808) yıllarında mevcut
olduğunun tespiti yapılmıştır. Aynı zamanda Đstanbul'da Başbakanlık Arşivi'nde,
Hatt-ı Hümâyunlar arasında no. 14 553'de bulunan bir belgeyle, ayyıldız'ın bir ara
devlet alâmeti olarak resmen kullanıldığını ve bunun m. Selim devrinde olduğunu
hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde gösterdiğine işaret edilmiştir.
Bugün Đstanbul Deniz Müzesi'nde korunan, Tersane-i Âmire Emini Osman
Efendi tarafından sunulan H. 18 zilkade 1207 (1793) tarihli bir buyrulduda,
"donanma kalyonlara çekilecek sancakların al renkte olması ve üzerinde beyaz ay ve
yıldız bulunması ön görülmüştür" bilgisi ek olarak sunulmuştur.Eyice, 1957 yılında
Sivas'a yaptığı bir seyahatte, Güdük Minare denilen Eretnaoğulları'na ait türbenin
karşısındaki eski bir Türk konağının saçağında sıva üzerine yapılmış süsleme
arasında topların üzerindeki ay-yıldızın benzeri olan bir alâmet ile H. 1211 (17966-
97) tarihini görerek not ettiğini de belirtmiştir.Bunların dışında ay ve yıldız
alâmetinin kullanılması hususunda Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi'nin, Topkapı
Sarayı Kütüphanesi'nde, Hazine kısmı no. 1565'de bulunan Mecmua-i Tevârih adlı
eserindeki notuna değinilmiş ve bu kayıttan anlaşıldığına göre Sultan m. Mustafa'nın
(1757-1774) zamanında Türk hizmetindeki bir yabancının (Hezarfen Frank Beyzade)
döktüğü topların üzerlerine H.1187 (1773-74) tarihinde bu alâmeti
136
koymasının usulden olduğunu ve bu geleneğin I. Abdülhamid (1774-1789)
zamanında da sürdürülmüş olduğunu tespit etmiştir.
Chicago'da The Art Institui'de Burbon J. Berry Koleksiyonu'nda bulunan ve
XVIII. yüzyıla tarihlendirilen, üzerinde ay ve yıldız bulunan eski bir Türk işlemesine
değinilmiş ve Fevzi Kurtoğlu'nun, ayyıldızın resmi devlet alâmeti olarak kabulünü
sadece ĐÜ. Selim devrine çıkartarak bu hususda dört dayanak ileri sürmüş olduğu
bilgisine yer verilmiştir.Eyice bu konuda ileri sürülen dört dayanak karşısında tarihî
belgeler ışığında verdiği birkaç örnekle bile Türklerde ay-yıldız motifinin Osmanlı
tarihinin klâsik çağında da var olduğunu ispatlamaktadır.Diğer taraftan ay-yıldız
motifinin Türk ordusunun Viyana kuşatmasını kaldırarak çekilmeye başladığı günün
hatırası olarak,Viyana fırıncıları tarafından kullanıldığı bu makalede yer alan bilgiler
arasındadır.
IV.9.2.ĐSTANBUL*UN ĐMAR PLANI RAPORLARI127
Đstanbul'un imarı için planlar yapılmasına daha XIX.yüzyılın ikinci yarısında
başlanmıştı.
Cumhuriyet döneminde Đstanbul'un iman için yeni girişimlerde bulunulmuş ve
1930 yılından sonra belediye,yabancı şehircilik uzmanlarından plan raporları
hazırlamalarını isteyerek bu raporları kitapçıklar halinde yayımlamıştır.Eyice bu
raporlardan birkaçının tanıtımının yapılmasının Đstanbul tarihine yardımcı olacağının
kanısındadır.
Bunlardan ilk bölümde tanıtılan Alfred Agache tarafından hazırlanan
rapordur. 1934 yılında ,20 sayfalık bir kitapçık halinde Đstanbul Belediye
Matbaası'nda basılan ve "Büyük Đstanbul Tanzim ve Đmar Programı" başlığı ile
yayımlanan kitaptan bazı görüşlere yer verilmiştir.
Đkinci bölümde, Đstanbul'un imarı hakkında yine aynı yıl basılmış olan başka
bir rapor ele alınmıştır. J.H.Lambert tarafından hazırlanan ve Galata'daki bir
yayınevinin çıkardığı bu rapor oldukça kapsamlı olup, bu kitapta yer alan bilgiler özet
şekilde sunulmuştur.
127 Semavi Eyice, "Đstanbul'un Đmar Planı Raporları", Đstanbul, Đstanbul: TarihVakfı, S:43, Ekim, 2002, s.20-24.
137
Üçüncü bölümde Berlin Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden
Prof.Dr.Herman Elgötz'ün hazırladığı 1934'te Đstanbul'da basılan 46 sayfalık rapor da
bu şehircilik uzmanının görüş ve önerileri özetlenmiştir.
Dördüncü bölümde Henri Prost'un Türkiye için I.Dünya Savaşı'ndan önceki
yıllarda yapmış olduğu çalışmalara değinilmiştir.Đki rapor hazırlanmış Đstanbul imarı
için esas tasarı hususunda Prost'un projelerine bağlanıldığı ve o yıllardaki
çalışmalarda büyük ölçüde bu projelerin uygulandığı belirtilmiş ve rapordaki
görüşlere yer verilmiştir.
Sonuç olarak bu makalede, Đstanbul'un imar tasarıları hakkında, yabancı
şehircilik uzmanlarının hazırladıkları ve basılmış olan raporların ayrıntıları üzerinde
durulmadan bir özet sunulmuştur.
Đstanbul'un imar planları için 1930'lu yıllarda öngördükleri bazı programlar,o
yıllar için geçerli olmakla beraber, sonraları bütünüyle değerini kaybettiği bu yazıda
belirtilmiştir.Yabancı şehircilik uzmanlarının şehre getirdiği yeni önerilerin konusu
uygulanabilirliği açısından Eyice tarafından değerlendirilmiştir.
IV.9.3.0SMANLI DEVRĐ TÜRK YAPI SANATINDA
DAMGALI TUĞLALAR128
Bizans yapı sanatında, araştırmacıları uzun zamanlardan beri uğraştıran ve
hakkında şimdiye kadar birçok şey söylenip, makaleler yayınlanan damgalı tuğlalar
problemi vardır. Başta Đstanbul'dakiler olmak üzere çeşitli yerlerdeki Bizans
yapılarında ve harabelerinde bulunan tuğlaların üzerinde değişik biçimlerde yazılara
rastlanır.
Bizans devri yapı sanatında çok sayıda ve çok çeşitli biçimlerde tuğla
damgalarının bulunmasına karşılık, Osmanlı devri Türk sanatında tuğlaları
damgalamak usulünün olduğuna dair bir ipucu bugüne kadar görülmemiş, veya
görülmüşse de şimdiye kadar bu hususda hiçbir yayın yapılmamıştır. Eyice'nin birkaç
yıl önce karşılaştığı bir örnek Osmanlı yapı sanatında da bazen tuğlalara damga
vurulduğunu hiçbir şüpheye meydan bırakmayacak surette ortaya koymuştur.
128 Semavi Eyice, "Osmanlı Devri Türk Yapı Sanatında Damgalı Tuğlalar" , Sanat Tarihi Yıllığı, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.IX-X, 1981, s. 155-162.
138
Đşte bu yazısında, bu konu üzerinde durmak ve ileride araştırıcıların bu bakımdan
incelemeler yapmalarının gerektiğine işaret etmek gayesindedir.
Eyice'nin bu yazısında konu edilen tuğla 1977 yılında Đstanbul Fındıklı'da
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu binası olan Sıbyan Mektebi'ni
genişletmek üzere, binanın arka kısmında yapılan çalışmalar sırasında bulunmuştur.
Eyice bulunan bu tuğlaları tahlil etmiş, tuğlanın ait olduğu yapının dönemi ve
tuğlanın üzerindeki damganın ne amaçla yapıldığını incelenmiş ve bu konudaki
görüşlerini bildirmiştir.
Ayrıca, makalenin 1979 yılını yazılarak basılmak üzere teslim edildikten
sonra, Topkapı Sarayı Müzesinin dördüncü avlusunda başka bir damgalı tuğlaya
rastlanmış olması üzerine bu tuğlanın da tetkiklerini yapan Eyice görüşlerini şu
şekilde özetlemiştir; ikinci tuğlanın da bulunmasıyla kesin olarak ispatlanan bir
durum vardır ki o da, Osmanlı devri Türk yapılarında damgalı tuğlaları
kullanılmıştır.Đleride yıkımlar ve bilhassa restorasyonlar sırasında dikkat edilecek
olursa hiç şüphesiz daha başka örnekler de bulunacaktır. Bunlardan bazılarının
tarihleri bilinen yapılarda ortaya çıkması ile de, şimdiye kadar hiç dikkati çekmeyen
bu konunun kronolojisi tespit edilecektir.
IV.9.4. XVIII.YÜZYIL TÜRK SANATI VE TÜRK
MĐMARĐSĐNDE AVRUPA NEO-KLÂSĐK ÜSLUBU129
Osmanlı devri Türk mimarisi genellikle üç büyük bölüme ayrılır; Bunların
birincisi kuruluş ve ilk gelişme devridir ve XIV. yüzyıldan XVI. yüzyılın başlanna
kadar olan devreyi içine alır. Đkincisi Türk sanatının klâsik çağı olup XVI. yüzyıl
başlarından XVIII. yüzyıl başlarına kadar sürmüştür. Üçüncü büyük bölümde ise
Türk sanatında Avrupa'dan gelen Batı sanatı etkileri vardır.
Eyice bu çalışmasında üzerinde durarak tanıtmış olduğu mimari tarz; üçüncü
büyük bölümün yani Batı etkili Türk sanatının iki evresidir.
Konu üç bölümde ele alınmıştır.
129 Semavi Eyice, "XVIII. Yüzyıl Türk Sanatı ve Türk Mimarisinde Avrupa Neo-Klâsik Üslubu", Sanat Tarihi Yıllığı, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.IX-X, 1981, s.163-189.
139
Birinci bölümde, Batı etkilerinin görüldüğü ilk dönemin özelliklerine
değinilmiştir. Bu bölümde Batıya özgü tesirli sanat akımlarının etkisi sonucunda
Türk uygarlık tarihine Lâle Devri olarak geçen dönemin ve devamında etkisini
gösteren ve "Türk Baroğu" olarak adlandırılan üslûbunun Türk sanatı içindeki yeri
tespit edilmiştir. Türk sanatında Batı tesirlerinin başladığı XVIII. yüzyılın başlannda
Avrupa saraylarında uyanan merak ve bunlann benzerleri Đstanbul ve çevresinde
uygulanmıştır.Đkinci bölümde Eyice, bu tip yapılann tetkikini yapmıştır. Üçüncü
bölümde, Neo-klâsik üslûbun Türk sanatını etkilediği dönemin özellikleri ve bu devir
yapılannda görülen bu üslûbun etkisi incelenmiştir.
Eyice, tetkikleri sonucunda düşüncelerini şu şekilde özetlemektedir: XVIII.
ve XIX. yüzyıllarda Türk sanatı gitgide hızla artan bir Avrupa sanatının etkisi altında
kalmış, bu önceleri daha eski saf Türk sanatının bazı süs unsurlarının sızması ile
başlayıp hızla gelişmiş ve Türk sanatına hakim olmuştur. Ancak bu Türk Baroğu,
planlardan daha çok mimarî detaylarda ve dış ifadelerde kendisini belli eder. Neo-
klâsik üslûp yine Batı'dan gelen akımlarla XVTn. yüzyılın sonlarna doğru Türk
sanatında yerleşmeğe başlayarak, gerek dinî olmayan binalarda ve bilhassa resmî
devlet yapılarında kendisini göstermiş ve adeta XIX. yüzyılın içlerinde Osmanlı
Đmparatorluğu'nda devlet sanatı halini almıştır. Bu arada Türkiye'de çalışan yabancı
mimarların da bu üslûbun gelişmesinde büyük rolleri olmuştur. Fakat XIX. yüzyılın
sonlarına doğru gitgide yüklü ve ağır ifadeli bir karma sanatın (eklektizm)
hakimiyetine doğru gittiği sezilen Türk Sanatı, geçen yüzyılın sonlarında bazı Türk
mimarlarının bu gidişi durdurmağı istemeleri ile Türk Neo-klâsiğinin yaratılmasına
yol açmıştır. 19. yüzyıl sonlarında çağımıza, bilhassa 1930'lara kadar süren ve iki
yüzyıllık Avrupa sanatı baskısına bir tepki olarak ortaya çıkan Türk mimarisinin
çeşitli unsurlarının modern yapılarda uygulandıkları görülmektedir.
IV.9.5.TRAKYA'DA MEYDAN ŞADIRVANLARI130
Eyice bu çalışmasında, Trakya'nın Türk devrine ait eserlerinden, şimdiye
kadar yeteri kadar dikkati çekmemiş küçük bir eser grubuna dair bilgilerini takdim
etmiştir. 130 Semavi Eyice, "Trakya'da Meydan Şadırvanları", Mansel'e Armağan-Melanges Mansel, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayını, 1974 ,s.831-845.
140
Zarif biçimleri, Osmanlı devri Türk mimarisindeki özel bir çeşidin örnekleri
olarak değişik karakterleri, gözü okşayan süslemeleri ve orijinal yazılan ile bu küçük
eser grubu, Türk su mimarisini şimdiye kadar fark edilmemiş bir türünün
temsilcileridir. Bunlara, bir tanesinin kitabesinde ve yerinde halkın şadırvan demekte
olduğunu belirten Eyice, çalışmasında yer alan "şadırvanlar"ın bir mimari eserinin
parçası olan şadırvanlardan farklı olduğuna işaret eder.
Eyice'nin burada tanıtacağı küçük eserler 1961 ve 1962 yıllarında Doğu
Trakya'da, yani Türkiye Trakya'sında yaptığı inceleme gezileri sırasında Tekirdağ,
Uzunköprü ve Keşan'da görüp tespit ettiği eserlerdir. Bu eserler; Tekirdağ'da Osmanlı
Bankası önündeki şadırvan (şimdi Atatürk okulu önünde), Tekirdağ'da Đskele
şadırvanı (şimdi Tekirdağ müzesinde), Tekirdağ'da eski Havra önündeki şadırvan
(şimdi Đskele meydanında), Uzunköprü'de Telli Çeşme denilen şadırvan, Keşan'da
Hersekzâde Ahmed Paşa Camii yanındaki şadırvan başlıkları altında tetkik edilmiştir.
Eyice tetkikleri sonucunu şu şekilde özetlemiştir:
Trakya şadırvanları; tipleri, zengin bezemeleri, bazılarında görülen kitabeleri
ile, bir meydanı süslemek, orayı göz oyalayıcı bir güzellik unsuru haline getirmek
gayesiyle yapılmışlardı. Türk Trakyası'nda görebildiğimiz beş örnek bu tipin Türk
sanat tarihi içindeki gelişmesini biçim ve tezyinat üslûbu ile takip etmek imkanını
vermektedir. En eskileri, her halde Keşan'daki ile Tekirdağ'daki Cağalazade şadırvanı
olmalıdır. XVTJI. yüzyılın ilk yarısına ait olduğunu sandığımız Uzunköprü'deki onlar
takip etmektedir. Diğerleri ise üzerlerindeki tarihleri ve süslemelerinde hâkim
yabancı üslûp ile XIX. yüzyıl içlerine doğru sıralanmaktadır. Bu küçük eserleri
kronoloji sırasına göre şöylece bir dizi halinde düzene koymak mümkün olabilir:
1. Keşan'da Hersekzâde Camii yanındaki şadırvan, XVI. yy.
2. Tekirdağ'da Cağalazade Đbrahim Bey şadırvanı XVII.yy.
3. Uzunköprü'de Telli Çeşme denilen şadırvan, XVIII. yy. (Đlk yansı)
4. Tekirdağ'da Hacı Seyyid Said Bey şadırvanı, 1831.
5. Tekirdağ'da Rüstem Efendi şadırvanı, 1856/57.
Bu seride Türk sanatının çeşitli devirlerinin üslûp özelliklerini de tespit etmek
kabil olmaktadır. Bunlardan 1 ve 2 no'lu meydan şadırvanlan klasik üslûptadır, 3
141
no'lu olanında aşın süsleme ile Lâle Devri'nin zevki görülür; 4 no'lu şadırvan Barok
üslubun geç bir temsilcisidir. Nihayet 5 no.'lu ise belirli bir üsluba bağlanmayan,
XIX. yüzyılın yabancı hâkimiyetli zevkinin bir temsilcisidir.
Bu küçük araştırmamızı bağlarken, Türk sanatının bu değişik mimarî
eserlerinin ön örneklerin belki Avrupa sanatında aramanın doğru olacağını
sandığımızı da belirtmek isteriz. Gerçekten, Avrupa ve bilhassa orta Avrupa
şehirlerinin ortaçağdan beri meydanların bizim bu şadırvanları andıran çeşmeler
süsler. Biçim itibariyle "Avrupalı" olan bu tip, ifadesi bakımından Türk zevkine
uydurulmuş ve değişik olduğu kadar da zarif görünüşlü eserler verilebilmiştir.
Böylece şimdiye kadar üzerinde durulmamış bir Türk mimari çeşidi üzerine ilgiyi
çekebildiğimizi umuyoruz.
IV.9.6.BĐZANS MĐMARĐSĐNDE DIŞ CEPHELERDE
KULLANILAN BAZI KERAMOPLASTĐK SÜSLER131
Eyice bu makalesinde;Anadolu'nun çeşitli yerlerinden toplanmış .yapılma
amacı ilk bakışta kolay anlaşılamayan ve bu yüzden isimlendirilemeyen pişmiş
toprak eserler konusunu iki bölüm halinde ele almıştır.
Birinci bölümde,Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunulmuş örneklere
değinilmiş;Đkinci bölümde ise bu çeşit süslemenin diğer çevrelerdeki örnekleri başlığı
altında Bulgaristan,Sırbistan,Yunanistan,Romanya ve Đstanbul'da bulunan örnekleri
incelenmiştir.
Sonuç olarak, Eyice bu makalesiyle, pişmiş toprak eserler ile ilgili kesin bir
sonuca varmamakla birlikte dikkatleri, bu süsleme tekniğinin üzerine çekmekte,
bunun yalnız Balkanlara özgü olduğuna dair görüşün geçersiz olduğuna işaret
etmekte ve Anadolu'da bulunan örnekleri tetkik etmektedir.
IV.9.7.TÜRK KAPILARININ MADENÎ SÜSLERĐ132
131 Semavi Eyice,"Bizans Mimarisinde Dış Cephelerde Kullanılan Bazı Keramoplastik Süsler", Ayasofya Müzesi Yıllığı, S:III,I96I, s.8-13 132 Semavi Eyice, 'Türk Kapılarının Madenî Süsleri", Sanat Dünyamız, S:l, Mayıs ,1974, s.20-29.
142
Türk sanatının meydana getirdiği yapıların mimarî özelliğinin dışında, onları
tamamlayan, süsleyen ve daha güzel görünmelerini sağlayan ikinci derecede bazı
unsurlarda vardır ki, bunların bir kısmı yalnız Đçinde bulundukları yapının göze hoş
gözükmesini sağlayan süs unsurlardır.
Türk mimarisinin, yapının ana bünyesini tamamlayan ve aynı zamanda bir
görevi cevaplandıran yardımcı unsurları arasında, şimdiye kadar üzerinde durulmayan
bir grubu da kapı kanatlarının dış yüzlerine çakılmış olan çeşitli madenî parçalar
teşkil eder. Eyice bu yazısıyla ilk defa olarak, Türk sanatının şimdiye kadar gerekli
ilgiyi görmemiş bir kolu olan kilit ve kapı süslemesinin bütün güzellik ve çeşitlilik ile
toplanmasının önemine işaret etmektedir.
IV.9.8.ESKĐ BĐR TÜRK KARĐKATÜRÜ133
Eski Türk hayatını hakikî özellikleri ile bize yansıtan belgelerden pek azını
tanıyoruz. Zaten eski medeniyetimize karşı gösterdiğimiz ilgisizliğin başlıca ve belki
de en büyük sebebini de burada, yıllarca önce gene bizden olan birtakım insanların
yaşamış olduklarını, onların hayatlarını, günlük yaşayışlarını, zevklerini, üzüntülerini,
neşelerini, sıkıntılarını tanımağa gayret göstermeyişimizde aramak yerinde olur.
Halbuki yüz, iki yüz, beş yüz yıl önce yaşamış olan atalarımız, bugün bizim
zannettiğimiz gibi başı seccadeden kalkmayan, abus çehreli, haşin, aksi tabiatlı
insanlar değillerdi. Onların da bugünkü hayatımızdakine benzer, renkli tarafları vardı.
Gerektiğinde şaka yapıyorlar, zarif espriler, akıllıca (çünkü bayağı olanları da vardır)
hicivler ile başkalarını iğneliyorlardı. Osmanlı devri Türk medeniyetinin bu cephesi
henüz etraflı surette incelenmiş değildir.
Eyice, bir rastlantı sonunda karşılaştığı küçük bir eseri, bu bakımdan değerli
bulduğundan üzerine dikkat çekmiş ve bu vesile ile daha başka benzerlerinin de tespit
olunabileceğini umduğunu ifade etmiştir.
Makaleye konu olan eser, Eyice'nin Edirne'deki Yıldırım Bayazıd Đmareti'nde
(camii) araştırma sebebiyle bulunduğu bir esnada imaretin tabhanesinin yan penceresi
duvarındaki tespit edilen kara kalemle çizilmiş olan desendir.
133 Semavi Eyice, "Eski Bir Türk Karikatürü", Türk Kültürü, C.II, S:14, Aralık, 1963, s.73-77.
143
Eyice tespit ettiği bu desenin tetkikini yapmış ve Edirne'de bulduğu bu resmin
kültür tarihinde önemle yer alabilecek bir eser olmasa da; kendi türünün tespit edilen
ilk örneği olarak muhakkak ki çok değerli olduğuna işaret etmiştir.
IV.9.9.HADERSDORFDA TÜRK TAŞLARI BELGRAD'DAN
VĐYANA'YA GÖTÜRÜLEN KĐTABELER134
Türklerin yapmış oldukları binalara ve her çeşit yapıya genellikle bir kitabe
koydukları bilinir. Böylece bu yapılann kuruculannı, kimin isteğiyle, hangi tarihte
yapıldığını bilmek mümkün olduğu gibi, bazı hallerde o yapının tarihçesini de
öğrenmek kolaylaşmaktadır. Değerli bir tarih vesikası olan bu kitabeleri, eski Grek ve
Lâtin dillerindeki Eskiçağ kitabeleri gibi muntazam bir külliyat biçiminde derlemek
için başlanan girişimler ne yazık ki bugüne kadar sevindirici bir sonuca ulaşmamıştır.
Bu kitabelerden, bugünkü ulusal sınırlanınız dışında kalanların durumu
bilinmemektedir. Bugüne kadar bunlardan çok azı tanınabilmiştir. Bunlardan birçoğu
ise yerlerinden sökülüp bir müzeye taşınmış veya yok edilmiş, bazıları ise başka
ülkelere götürülmüştür.
Eyice'nin bu yazısında bahsettiği Hadersdorfdaki taşlar da işte böyle uzak bir
ülkeye gitmiş olan Türk hatıralarıdır. Bunlar her ne kadar yabancı ilim alemince
bilinmeyen eserler değilseler de, çok eski ve unutulmuş bir Türk yayını dışında,
bunlar Türk tarih bilim dünyası içinde meçhul kalmıştır. Eyice bu yazısında bu taşlan
tanıtmaktadır.
Yazıda Hadersdorfdaki Türk taşlannın tarih ve sanat tarihi açısından
incelemesi yapılmış; aynı zamanda bu taşlardan bahseden çeşitli araştırmacıların
yayınlanna değinilmiştir.
IV.9.10.KONYA ĐLE SĐLLE ARASINDA
AKMANASTIR.MANÂKĐB AL-ÂRĐFĐN'DEKĐ DEYR-Đ EFLÂTUN135
134 Semavi Eyice, "Hadersdorf da Türk Taşları.Belgrad'dan Viyana'ya Götürülen
Kitabeler", Kaynaklar, Ankara: Şekerbank Genel Müdürlüğü Yayınlan, C.I, S:l, (Güz)I983, s.36-41. 135 Semavi Eyice,"Konya Đle Sille" Arasında Akmanastır.Manâkib AI-Ârifin'deki Deyr-Đ Eflâtun", Türkiyat Mecmuası, Đstanbul.Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü, C.VIJ966, s. 135-160.
144
Konya yakınında, Hagios Kharitan Manastın olarak bilinen Akmanastır, bu
yapının Selçuklu tarihi ve tasavvufu ile olan bağlantısı, bunu gösteren tarihi bilgiler
dışında evvelce burada duran kitabeler de aynı derecede dikkat çekicidir.
Akmanastır, Anadolu'da Selçuklu hâkimiyeti ile başlayan Türk
hosgörülüğünün güzel bir örneğidir. Bu müessesenin Selçuklu idaresi sırasında
gelişmiş olması bunun delilidir.
Eyice bugünkü durumuna göre kısa bir tasvirini yaptığı Akmanastır'in, ilim
alemince bilinen bir eser olduğunu, tarihçesi, Türk folklorundaki yeri ve bilhassa
kitabelerinin çok etraflı surette tanınmasına karşılık, bu eski Bizans manastın
kalıntısının şimdiye kadar arkeolojik bakımdan incelenmemiş ve tatmin edici bir
şekilde tanıtılmadığını bildirmektedir. Eyice araştırmasıyla bu yöndeki eksikliği
gidermiştir.
Konu üç bölüm halinde ele alınmıştır. Birinci bölümde hakkında bilinenler
başlığı altında çeşitli araştırmacılann yapmış olduğu çalışmaları değerlendirilmiş
beraberinde kilisenin kitabelerine yer verilmiştir. Đkinci bölüm Eyice'nin 1964 yılında
konu ile ilgili yaptığı incelemelerin sonuçlannın yer aldığı bölümdür. Üçüncü
bölümde, Akmanastır'in tarihi ve arkeolojik önemi belirlenmeye çalışılmış; Sille'nin
ona benzer diğer tesisleri tespit edilmiştir.
Eyice, manastırın Türk Tarihi açısından önemine de değindiği makalesinde,
manastırın özellikle Türk devrinde gelişmiş ve Hıristiyan merkezi olarak kalmış
olması; Mevlana'nın burayı ziyaret ederek, buradaki keşişler ile Hıristiyanlık ve
Müslümanlık üzerine bir münazara yapması ve buradaki kutsal bir kuyuda uzunca bir
süre inzivaya çekilmesi;Selçuklu hizmetine girmiş Bizans hanedanlığına mensup,
fakat Hıristiyan olarak kamış bir kişinin Selçuklu mezarları tipinde yapılan fakat üstü
Grekçe yazılı mezar taşı bu manastırda iken manastınn lâv edildiği sırada Konya
Müzesi'ne taşınmış olmasının Türk hoşgörüsünün belgeleri olması açısından önemine
makalede işaret etmiştir.
145
IV.9.11.KONYA'NIN ALÂEDDĐN TEPESĐNDE SELÇUKLU
ÖNCESĐNE ÂĐT BĐR ESER: EFLÂTUN MESCĐDĐ136
Orta Anadolu'nun büyük sanat merkezi, Selçuklu Sultanlığı'nın başşehri
olarak yeni bir gelişmenin mihrakı olmadan, Roma çağından itibaren de Lykaonra'nın
en önemli şehri olarak tanınmıştır. Yakın tarihlere gelinceye kadar Konya'nın
Alâeddin tepesi dünya müzecilik tarihi bakımından başka bir benzerine az rastlanır
surlarının üstünde bir tarihi eser bulunuyordu.Bu eski bir Bizans kilisesi olup ,çeşitli
yayınlarda "Amphilokios Kilisesi", "Eflâtun Rasathanesi", "Saat Kulesi" . gibi adlarla
geçmişti.Bizans çağından kalmış olmakla beraber , bütün Selçuklu ve onu takip eden ,
Karamanoğullan devirlerini yaşayan , sonra da Osmanlı devrinde de Konya'nın bir
tarih abidesi olarak hayatını sürdüren bu eski yapı yazık ki, çok yakın bir geçmişte
yıktırılıp ortadan kaldınlmıştır.Eski Türk hoşgörülülüğünün bu canlı örneği bugün
sadece bazı yayınlardaki kısa notlar ile bazı eski gravürler ve fotoğraflar sayesinde
tanınmaktadır.
Eyice bu yazısında, uzun yüzyıllardır Konya'nın bir alameti olan
Eflatun Mescidi'nin yalnız bir Bizans hatırası olmayıp, aynı zamanda Selçuklu ve
Osmanlı devirlerinin de bir temsilcisi olduğunu ne yazık ki hesaba katmaksızın,
yıkılıp kaldırıldığını ve böylece Alâeddin tepesinin tarihi topografyasının çok değerli
ve önemli bir elemanından mahrum kaldığına işaret etmiştir. Eyice, aynı zamanda,
Eflatun Mescidi denilen bu eski Bizans kilisesi hakkında bulunanları bir araya
getirmek suretiyle yaptığı bu çalışmasıyla, Konya'nın bu eski eserini şimdiye kadar
bilinenden daha etraflı bir şekilde tanıtmıştır.
Konu üç bölümde ele alınmıştır. Bunlardan birinci bölümde çevresi ve yeri,
ikinci bölümde tarihçesi ve son olarak da üçüncü bölümde Eflâtun Mescidinin
mimari özellikleri tetkik edilmiştir.
IV.9.12.MEKTEB-Đ TIBBĐYE'NĐN ĐLK MÜDÜRÜ DR.
BERNARDTN MEZARI137
136 Semavi Eyice, "Konya'nın Alâeddin Tepesinde Selçuklu Öncesine Ait bir Eser: Eflâtun Mescidi" Sanat Tarihi Yıllığı, C.IV, 1970-1971, s. 269-302. Fransızca özet: "Un monument preseldjoucide de Konya: La mosquee d'Eflâtun (Platon), la soi-disant eglise d'Amphilikios",s.y. 137 Semavi Eyice,"Mekteb-i Tıbbiye'nin Đlk Müdürü Dr. Bernard'ın Mezarı",Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.I, S:3-4, 1952, s.3-4.
146
n.Mahmud zamanında 1838(1254)'de Tıbhane-i Âmire ile birlikte
Cerrahhâne-i Âmire'de Beyoğlu tarafından Galatasarayı'na nakledilerek yeni kurulan
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhane'nin idaresi de Avusturya'dan getirtilen Doktor
Charles Ambroise Bernard adında bir hekime verilmiştir.Mektebin küşad
merasiminde Sultan Mahmud'un "Bu âdemi sizin için mahsus celbettim.Kendisi
gayet müstaid bir âdemdir.Avrupanın birinci derecedeki hükemasındandır"diyerek
tavsif ettiği Dr.Bemard idaresindeki bu kurumu kısa bir zaman içinde sistemli bir
düzene sokmuş ve olumlu çalışmaları ile Türk ilim tarihinde iyi bir iz bırakmıştır.Bu
arada mesleği ile alakalı bir takım Fransızca eserler de hazırlayan bu doktor çok genç
yaşta, 1844 de vefat etmiş ve Đstanbul'da defnedilmiştir.
Türk tıp eğitimi tarihinde önemli bir yeri olan hattâ, bir aşama teşkil eden Dr.
Bernard'in son istirahatgâhımn nerede olduğu ilim alemince şimdiye kadar
bilinmiyordu. Fakat Edebiyat Fakültesi'nin tarih profesörlerinden M. Cavid Baysun,
Beyoğlu'ndaki Santa Maria Kilisesi'nin bir geçidinde Dr. Bemard'a ait mezarı bularak
kitabesini aldığını Eyice'ye söylemiş ve bu konunun etraflıca incelenmesini tavsiye
etmiştir.Diğer taraftan Tıp Tarihi Enstitüsü'nün müdürü Prof. Süheyl Ünver de bu
konunun önemini belirttiğinden Eyice bu kısa araştırmayı hazırlama gereği
duymuştur.
Konu iki bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde, Charles Ambroise
Bernard'ın kısa yaşam öyküsüne yer verilirken, mezarının bugünkü yer aldığı mekan
incelenmiştir;Đkinci bölümde ise mezar ve kitabesi tetkik edilmiştir. Bunun
sonucunda; Dr. Bernard'ın mezarının tanınması ile yakın tarihimizin kültür hayatında
temiz bir isim bırakmış olan bir şahsın son hâtırası meydana çıkarılmış
bulunmaktadır. Eyice'nin bu çalışmasıyla,Türk tıp ve eğitim-öğretim tarihine küçük
de olsa bir belge temin edilmiş bulunuluyordu.
IV.9.13.ANADOLU'DA KARAMANLICA KĐTABELER II
(GREK HARFLERĐYLE TÜRKÇE KĐTABELER)138
138 Semavi Eyice, "Anadolu'da Karamanlıca Kitabeler II(Grek Harfleriyle Türkçe Kitabeler)", Belleten, Ankara: Türk Tarih Kurumu, C.XLIV, S: 176, Ekim, 1980, s.683-696.
147
Genellikle "Karamanlıca" olarak adlandırılan Grek harfli Türkçe kitabelerin
sayılarının pek çok olduğu ve bilhassa ana dilleri Türkçe olan, hatta büyük ihtimalle
kendileri de Türk aslından gelen bu Ortodoks inançlı Anadolu halkının, yoğun olarak
yaşadıklan bölgelerde daha başka kitabelerin olduğu muhakkaktır. Bu halkın Lozan
Antlaşması'ndan sonra Yunanistan'a göçe mecbur edilmesiyle bu kitabeler de ihmal
edilmiş ve büyük bir kısmı kaybolmuştur.
Eyice, bir makalesinde139 Anadolu'nun çeşitli yerlerinde rastlamış olduğu
Grek harfleriyle yazılmış Türkçe kitabelerden bir kaçını tanıtmıştır. Bu ikinci
yazısında ise eline geçen yine Grek harfli birkaç Türkçe kitabeyi tanıtmıştır. Đlk
yazısında, bir dilci olmadığına ve dolayısıyla bu kitabeleri filolojik bakımdan bir
incelemeye tabi tutmasının kendisinden beklenmemesi gerektiğine işaret etmiştir.
Yurdumuzun eski eserleri ile ilgilenirken karşılaştığı bu birkaç kitabe örneğini,
Anadolu'nun tarih hatıralarının bir yaprağı olarak yazısında takdim etmiştir.
Bu kitabeler, Nevşehir'de kilise kitabesi, Tokat'ta mezar kitabesi, Đsparta'da
kilise kitabesi, Đsparta'da mezar kitabesi, Niğde'nin Kumluca köyünde kilise kitabesi,
Niğde'nin Hamamlı köyünde bulunan bir kilisedeki yazı başlıkları altında ele
alınmıştır.
Ayrıca, makalede bu kitabelerin Türk devrinde yapılan kiliselerin kitabeleri
olması açısından önemine işaret edilmiştir.
139 Semavi Eyice, "Anadolu'da Karamanlıca Kitabeler (Grek Harfleriyle Türkçe Kitabeler)",
Belleten, Ankara: Türk Tarih Kurumu, C.XXXIX, S: 153, Ekim, 1980, s.683-696.
148
IV.10.TÜRK SANAT TARĐHĐNE DÂĐR YAYINLAR
Semavi Eyice, Türk sanatı tarihine dair elde edebildiği makaleleri tam bir
şekilde yayın taramasına girmeksizin bazı makaleleri Türk sanat tarihine kaynak
oluşturması açısından burada tanıtmayı faydalı görmüstür. Böylece Türk Sanat
tarihinin bir eksikliğini cevaplandırmıştır. Bu meselelerle uğraşanların saha, yetenek
ve kudretleri oranında derleyip toplayarak ilim dünyasının yararlanımına sunacakları
çeşitli malzeme, Türk Sanatı tarihi simasını en doğru ve gerçeğe uygun bir şekilde
gösterecek olan muazzam eserin kendiliğinde hazırlanmasını, sağlıyacağı şüphesizdir.
IV. 10.1.TÜRK SANAT TARĐHĐNE DÂĐR YUGOSLAV
YAYINLARI140
Bir zamanlar Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde olan Yugoslavya'nın, sahip
bulunduğu Türk eserleri ve Türk hatıraları ile en fazla ilgilenen ülke olduğu
söylenebilir. Çeşitli müstakil araştırmalardan başka, başlıca sanat, tarih ve arkeoloji
dergilerinde de Türk devri eserleri hakkında yazılmış küçüklü-büyüklü makalelere
rastlanmaktadır.
Eyice makalesinde, Türk sanatı tarihine dair elde edebildiği makaleleri tam bir
şekilde yayın taramasına girmeksizin bâzı makaleleri Türk sanat tarihine kaynak
oluşturması açısından burada tanıtmayı faydalı görmüştür. Diğer taraftan tanıtım
yaptığı makaleler Yugoslav dillerinde olmakla beraber, hemen hepsi bilinen Batı
dillerinden biri ile yazılmış kısa birer özete sahip olduklarından, bunlardan
yararlanmanın bir dereceye kadar mümkün olduğunu belirtmiştir.Ve on bir Yugoslav
yayınının makalede tanıtımı yapılmış, Türk sanatı tarihi açısından önemleri ortaya
konmuştur.
140 Semavi Eyice,"Türk sanat tarihine dâir Yugoslav yayınlan",Tarih Dergisi, Đstanbullu. Edebiyat
Fakültesi, C.XI, S: 15, (Eylül) 1960, s. 161-165
149
IV.10.2.TÜRK SANAT TARĐHĐ ĐLE ĐLGĐLĐ YUGOSLAV
YAYINLARI: II141
Türk hâkimiyeti devrinden kalan çok sayıda mimari esere sahip bulunan
Yugoslavya'da bilhassa son yıllarda bu anıtlar hakkında pek çok sayıda kitap ve
makale basılmaktadır. Ne yazık ki bunların çoğu elimize geçmediğinden, veya bir
kısmını pek geç, ancak tesadüfen görebildiğimizden, bunların tam ve sistematik bir
bibliyografyasının yapılabilmesi mümkün olmamaktadır.
Eyice'nin daha önce de aynı başlık altında sunduğu bu ikinci tanıtma
notlarında, eline geçen makalelerin tam bir tenkit ve tahlilini bu yazısında yapmıştır.
Ayrıca Eyice, yabancısı olduğu dillerde yazılan bu yayınların sadece bilinen Batı
dillerindeki özetlerinden faydalanabildiğim de yazısında belirtmiştir.
Birinci makale, KALESHĐ, Hasan; (F) Fedna Prizrenska i due vuçitinske
kanunname (La kanunname de Prizren et les deus kanunnames de Vuçitin = Prizren
kanunnâmesi ve Vuçitin'in iki kanunnâmesi), "Glasnik muzeja Kosova : metohije", II
(Pristina 1957) 289-300, (çok kısa fransızca özetli) künyesine sahip araştırmada H.K.
Đstanbul'da bulduğu üç kanunnâmeyi tanıtmaktadır.
Şehir nizamı ve kültür tarihi bakımından çok değerli birer belge olan bu
yazıların hepsinin derlenmesi suretiyle Osmanlı Đmparatorluğu'nun geniş toprakları
içinde çeşitli devirlerde yürürlükte olan nizamları toplu bir şekilde öğrenmenin
mümkün olabileceğine de yazıda işaret edilmiştir.
Đkinci makale, n. KALESHĐ, Hasan ve REDZEP, Đsmail; Prizrenac Kukli -
Beg r nejegove zuduzbine (Der Kkli - Beg von Prizien und seine Stigtungen =
Prizren'li Kukli Bey ve vakıftan), "Orifentalni Institut u Sarajeju, Prilozi za
Orientalnu Filologiju", Vm-Ix (Sarajevo, 19607, 1960 143-168, (çok kısa Almanca
özetli) künyesine sahip araştırma, Rumeli'de birçok vakfın kurucusu olduğu bilinen
ve Kukli Bey olarak tanınan kişinin hayatını, ailesini ve bıraktığı eserleri saptamaya
çalışmaktadır.
141 Semavi Eyice.'Türk Sanat Tarihi Đle Đlgili Yugoslav Yayınları", Belleten, Ankara.Türk Tarih Kurumu,C.XXIX, S:l I4,Nisan,1965,s.375-386
150
Eyice, bu çalışmanın Trakya'nın Türk devrine malzeme sağlayan faydalı ve
değerli bir etüd olduğu görüşündedir.
Üçüncü makale, KALESĐ, Hasan; Najstarija vakujnama u Jugoslaviji (Dre
aelteste Waqfiyya in Jugoslawien = Yugoslavya'da en eski Vakjiye), "Orientalni
Institut u Sarajeöi, Prilozi za Orienjantalnu Filologiju", X-XI (Sarajevo 1961) 55-73,
(çok kısa Almanca özetli, ayrıca metin dışı üç levha) künyeli araştırma bugün Bitola
denilen, Türk Đdaresindeki adıyla eski Manastır şehrindeki bir hayır binası ile
ilgilidir. Eyice'nin belirttiğine göre Manastır şehrinin en eski Đslâmî eser olan bu anıt
H. 838(= 1434/35) de yapıldığına göre Rumeli'nin başlıca en eski Türk anıtlarından
biri olarak da muhakkak ki özel bir değere sahip bulunuyordu. Bu önemli anıtın tek
hâtırası, Tomovsky'nin rölöveleri ile Hasan KALEŞĐ'nin yayınladığı vakfiyesidir. Bu
makalede Hasan KALEŞĐ'nin ileri sürdüğüne göre bu yazısını hazırladığı güne kadar
Yugoslavya'da meydana çıkmış olan en eski tarihli vakfiyye sureti işte bu belgedir.
Dördüncü makale, KALESĐ, Hasan ve MEHMEDOVSKĐ, Mehmed; Tr.,
vakufnami na Kaçanikli Mehmed-Pacha = Kaçanikli Mehmed Paşa'nın üç vakfiyesi),
Skopje 1958, lOOs. (metin içinde üç resim ve vakfiyye metinleri ile faksimileleri, iki
sayfalık Fransızca bir özet bulunmaktadır) künyeye sahip çalışmada Rumeli'de bir çok
hayır binalarının kurucusu Kaçanikli Mehmed Paşa'nın eserlerinin yeraldığı
vakfiyeler bahis konusu olmuştur.
Beşinci makalede, KALESĐ, Hasan; Prizren kao kulturni centar za vreme
Turskog premoda, (Prizren - Centre culturel pendont la periode turque = Prizren,
Türk devrinde bir kültür merkezi). Gjurmime albanolojike, I (Priştine 1962), 91-118,
(Fransızca bir özet ile) künyesiyle verdiğimiz araştırma Prizren şehrinde Türk
yönetimi sırasındaki kültür durumunu inceleyen Hasan KALESĐ Arnavutça yazısında
çeşitli konular üzerinde durmaktadır.
Altıncı makalede, ÇĐPAN, Boris; Starata stanbena arhitektura vo Ohrid (L'
ancienne architecture d'immeuble a Ohrid = Ohri'de eski mesken mimarisi), "Sbornik
(=Recueil) de travaux, Edition speciale, publiee â l'occasion du Xeanniversaire de la
fondation du Musee et dediee au Xüe Congres International des Etudes Byzantines",
Ohrid 1961, 1949, 162, resimli, künyeli çalışmada 1912'ye kadar bir Türk kasabası
olan Ohri'nin evleri hakkındadır. Ohri evleri, bu çalışmada
151
Müslüman ve hıristiyan evi olmak üzere iki mimari tipe ayrılmakta edilmeğe
çalışılmakta ve yazar "ev mimarisinin meydana gelişinde her ne kadar Türklerin
rolleri önemli ise de" dedikten sonra garip ve tam olarak anlaşılamayan bir fikri
savunmağı tercih ettiğine Eyice işaret etmiş ve yazarın bu konudaki görüşlerinin
yazısında tahlilini yapmıştır.
VII ÇĐPAN, Boris; Stara gradska arhitektura vo Okhrid (= Ohri'de eski sivil
mimari), Skopje tz. 60 S., resimli, ayrıca birçok levha, Fransızca özetli, s. 49-53.
künyeli çalışma 'Eyice'nin altıncı bölümde tanıtımını yaptığı aynı yazann
makalesinden çok az farkla, bu monografya özetinde tekrarlandığı tespit edilmiştir.
VIII. TOMOVSKY, Kroum; Bezistenot vo Ştip (Le bezisthene â Ştip = Đştip
bedesteni), "Zbomik na Ştipskiot narodenj", II, (Ştip 1961), 92-101, resimli ve
Fransızca çok kısa bir özetli. Künyeli çalışmada, Yugoslavya'daki Türk hâkimiyeti
devrine ait yayınlarını tanıdığımız Kroum TOMOVSKY iştip bedestenini kısa bir
şekilde tanıtmaktadır. Ayrıca Eyice, birkaç yıldan beri Osmanlı devrine ait Rumeli ve
Anadolu'daki bütün bedestenleri çalışan biri olarak, Kroum TOMOVSKY'nin bu
küçük etüdünü çok faydalı bulduğunu yazısında belirtmiştir.
EX. REDZĐÇ, Husrev; Pet Osmanlijskih potkupolnih spomenika na Kosovu i
Metohiji (Cinq monuments sous coupole ottomans dans la region de Kossovu et
Metohija = Kosova ve Metohiya bölgesinde kubbeli beş Osmanlı devri anıtı),
"Starine Kosova i Metokhije-Antikitete te Kosove-Metohis", I (Priştine 1961), 95-
101, ayrıca 12 resim, Fransızca özetli. Künyeli Husrev REDZĐÇ'nin bu kısa
yazısında, Kosova ve Metohija bölgesinden beş Osmanlı devri eserini tanıtmaktadır.
X. LUKAÇ, Dushanka; Turski natpisi Muratovog i Bayraktarevog turbeta (=
Murad ve Bayraktar türbelerinin kitabeleri), "Starine Kosova i Methoije", I (Priştine
1961) 201-217, resimli, çok kısa Fransızca özetli. Bu çalışmada, Dushanka LUKAÇ
Eyice'nin de aynı tarihlerde üzerinde durarak hakkında bir yazı yayınladığı,
Kosova'daki Meşhed ve yine aynı yerdeki Gazi Mestan veya Bayraktar Türbesi
kitabelerini yayınlamıştır. Eyice'nin bu türbenin özellikleri ve mimarisi konusunda
tetkiklerde bulunmasına karşılık, Dushanka LUKAÇ sadece buradaki kitabeler
ileilgilenmiş, bunların kopyaları ve tercümelerini vermekle yetinmiştir. Ayrıca Eyice,
burada Dushanka LUKAÇ tarafından konu edilen olan Türk mezar taşlannın, tarihî
152
fazla bir değerlerinin fazla olmamasına karşılık, bölgelere göre gösterdikleri tipler
hakkında çalışıldığında incelemeğe değer eserler olabileceği belirtmiştir.
XI. NENADOVĐÇ, Slobodan; Kuça u Prizreny (La maison a Prizren =
Prizren evi), "Starine Kosova i Metohije", I (Priştine 1961) 219-234, ayrıca 31 resim,
kısa Fransızca özetli. Künyeli çalışmada, Prizren'de eski mahallelerin ortadan
kaldırılarak yerlerine modern beton binaların kurulmasını üzüntü ile karşılayan
yazann, bu eski evlerin meziyetlerini, mimari bakımdan değerlerini ortaya koymaya
çalışmasına ve çok gerekli görülmedikçe bunların yıktırılmalarının önlenmesi
dileğini bu yazıda belirtilmiştir..
Eyice, yazısında Slobodan NENADOVĐÇ'in bu çalışmasında mesken tiplerini
doğru olarak saptanması bakımından başarılı olduğunu vurgulamış;Türk sivil
mimarisinin örneklerini ortaya koyması açısından da çok faydalı olduğuna işaret
etmiştir.
XII. LUKĐK, Milosav; Demontiranye, prenos i rekonstrvkcja Tabir begovog
konaka u Peçi (Demontage, transport et reconstruction du "konak" de Tahir-Beg a
Peç = Peç (ipek) de Tahir Bey konağının sökülmesi, nakli ve yeniden kurulması),
"Starine Kosova i Metohije", I (Priştine 1961) 311-320, Ayrıca 11 resim, kısa
Fransızca özetli. Künyeli çalışma, Türk Đdaresi devrinde Đpek adı ile tanınan Peç
şehrinde bulunan eski bir konağın yeni esaslara göre, şehrin imar hareketleri
sırasında kaldırılması gerektiğinden Eski Medeniyet Eserlerini Koruma Enstitüsü
tarafından sökülerek, şehrin başka bir yerine taşınması ve orada tekrar kurulması,
düşünülmüş ve Milosav LUKĐK bu işi üzerine almıştır.Bu makalede konağın
sökülmesi ve taşınması ile ilgili uygulanmış olan metodu sunmuştur.Eyice
makalesinde bu konuya yer vermiştir.
IV. 10.3.RUM HARFLERĐ ĐLE TÜRKÇE (KARAMANLICA)
BĐR NEVŞEHĐR SALNAMESĐ (YILLIĞI)142
1923'e kadar Nevşehir'de oldukça kalabalık Hıristiyan bir insan topluluğu
yaşıyordu. Buradaki Gregoryan, Protestan ve az sayıdaki Katolik Ermeni'den başka,
142 Semavi Eyice,"Rum Harfleri ile Türkçe (Karamanlıca) Bir Nevşehir Salnamesi (Yıllığı)", Fındıkoğlu Armağanı, Đstanbul:Đ.Ü.Đktisat Fakültesi, 1977, s.77-97.
153
büyük bir cemaat teşkil eden Ortodoks Rumların ana dilleri Türkçe olup, bunlar
rumca dediğimiz grek dilini bilmiyorlardı. Eyice tarafından burada üzerinde durulan
eser; "Karamanlıca" yani Rum (Grek) harfleriyle Türkçe olarak 64 yıl önce basılmış
olan bir Nevşehir salnâmesidir. (yıllık)
Bu yazının hazırlanmasındaki amaç, Đç Anadolu'nun bir yerleşmesinin yakın
tarihe ait sosyal yapısını ilgilendiren bir konuya işaret etmek olduğundan, kitap da
Tor dilinin grek harfleri ile verilişinde göz önünde tutulan hususlara ve bölge
lehçesinin fonetik(phonetique) özellikleri üzerinde durulmamıştır. Dolayısiyle,
salnameden alıp tekrarlanan bazı metin parçalarında ilmî bir transkripsiyon
izlenmemiş ve bu metinler Türkçe olarak okunuşlarına göre yazıda yer almıştır.
Makalenin sonunda da bu salnamenin düşündürdüğü bazı sosyal meseleler özet
halinde takdim edilmiştir.
IV.10.4.GALATA HAKKINDA ĐKĐ KĐTAP VE BU
MÜNASEBETLE BAZI NOTLAR143
Eyice bu makalesinde A.M. Schnerder -M.ls. Nomidis (Galata, topographisch
- archaeologischer Plan mit erlaeut erndem Text, Đstanbul, 1944, Vm+57 sayfa ve 1
harita) ve P. Benedetto Palazzo O.P., (L' Arap djami ou eglrze Saint-Paul a' Galata.
Preface par E. Mamboury plans et dessins dresses par Mrsn. Đstanbul, Hachette, 1946,
XV+95 sayfa ve XIH levha ile üç harita) adlı iki araştırmacının Galata hakkında
yazdığı iki kitabın tanıtımlarını yaparken, beraberinde eleştirilerini de sunmuştur. Đki
araştırmacı Đstanbul'un önemli bir yapısını, kendi camiasını ilgilendiren tarihçesini
aydınlatmış ve böylece Đstanbul'un büyük tarihinin bir eksikliğini cevaplandırmıştır.
Bu meselelerle uğraşanların, saha, yetenek ve kudretleri oranında derleyip toplayarak
ilim aleminin yararına sunacakları çeşitli malzeme, Đstanbul şehrinin tarihini çehresini
en doğru ve gerçeğe uygun şekilde gösterecek olan önemli bir eserin hazırlanmasını,
sağlayacağı şüphesizdir.
Eyice'ye göre bu iki kitap, eksikliklerine rağmen bibliyografya malzemesinin
olanaklar dahilinde toplanması, deneme özelliğine sahip bir tür iskeletin kurulması
143 Semavi Eyice, "Galata Hakkında Đki Kitap ve Bu Münasebetle Bazı Notlar",Tarih Dergisi,Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.I, S:l,1949, s.201-219.
154
ile bir araştırmaya ilk adım atılabilir. Araştırmacılar aynı zamanda değerli bir
repartuar meydana getirerek araştırmaları kolaylar ve incelenmesi gereken noktaları
toplu bir şekilde göstermişlerdir. Böylece, meydana gelecek büyük Galata
monografyasımn zemini hazırlanmış ve temeli atılmıştır. Diğer taraftan, bu eserlerde
kullanılan kaynakçada Türkçe kaynak ve eserlerin eksik olmaları Eyice tarafından
sert bir şekilde tenkit edilmiştir.
IV.10.5.BĐR EL YAZMALARI BÜLTENĐ VE BU
MÜNÂSEBETLE BĐZDE DE BÖYLE BĐR BÜLTENĐN
YAYINLANMASININ LÜZUMU HAKKINDA144
Belçika'da Brüksel'de 1946 yılında çıkmaya başlayan Scriptorium dergisinin
çalışma programının başında gelen işlerden birisi de el yazmaları ile ilgili yayınların
derlenmesi idi. Yazıda sözü edilen Scriptorium'un başlıbaşına bir bölümünü teşkil
eden "bullettin codicologique"dir.
Eyice, yazısında bu bültenin etraflı bir şekilde tanıtımını ve gerek Türk Tarihi
ve uygarlığı gerek Đslâm âlemi ile ilgili kayıtları derlemek suretiyle faydasını ortaya
koymuştur. Ayrıca, bültenin ne kadar gerekli bir yayın organı olduğu konusundaki
görüşlerini dile getirmiştir.
Yazıda bültenin amaç ve içeriğine değinilmiştir. Özellikle Avrupa yazmalarını
ön planda ele alan bu bültenin, Bizans yazmalarına geniş ölçülerde yer vermiş, hatta
Ermeni, Gürcü yazmalarının ihmal etmemiş olmasına rağmen, hiçbir Türk yazmasına
dair bir yayının adına rastlanmadığına işaret edilmiştir.
Genel olarak Đslâmî yazmaların ise pek nadir olarak bültenin sayfaları
arasında yer aldığı bildirilmiştir. Diğer taraftan Türk ve Đslâm medeniyeti ile herhangi
bir şekilde bağlantısı olan bazı Batı ve Bizans yazmalarına dair kayıtlar ile
karşılaşıldığının, bununda bültenin ne şekilde faydalı olacağına dair düşünceler dile
getirilmiştir. Bu konuda fikir edinilmesi için Eyice; bültenin eline geçen yedi
144 Semavi Eyice, "Bir El Yazmaları Bülteni ve Bu Münâsebetle Bizde De Böyle Bir Bültenin Yayınlanmasının Lüzumu Hakkında" , Şarkiyat Mecmuası , Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü, C.V, 1964,s.61-70.
155
fasikülünde gözüne çarpan, bizimle veya Đslâm alemi ile ilgili başlıca noktaları burada
belirtmeği ve bunların tüm referanslarını vermeği faydalı görmüştür.
Eyice, yazının sonunda bu geniş çerçeveli bültende Đslâmî yazmalara çok
seyrek olarak, Türk yazmalarına ise, hiç rastlanmamasından duyduğu üzüntüyü
bildirmistir. Ayrıca son yıllarda elyazmaları ile ilgi yayınlanmıza değinmiş ve Türk el
yazmalan başta olmak üzere, Türk tarihi ve medeniyeti ile ilgili yabancı yazmaları da
içine alan, Ayrıca yurdumuzdaki kütüphanelerde bulunan başta Đslâm âlemine ait,
Arap-Fars yazmalannı olmak üzere, Bizans ve Neo-Grek, Ermeni, Nesturi - Süryânî
yazmalannı da olanaklar çerçevesinde ihmal etmiyen bir bültenin düzenlenmesinin
gerekliliğine işaret etmiştir.
156
V.SEMAVĐ EYĐCE'NĐN TÜRK SANATI VE TARĐHĐ ĐLE
ĐLGĐLĐ ÇALIŞMALARININ KONULARA GÖRE DAĞILIMI
V.1.CAMĐ, MESCĐD
Acem Ağa Mescidi
Adilşah Kadın Gamii(Đstanbul)
Ağalar Camii (Đstanbul) Ahî Elvan
Camii (Ankara) Ahî Şerafeddin
Camii (Ankara) Ahmed Bey Camii
(Bulgaristan) Ahmed Gazi Camii
(Milas) Ahmed Paşa Camii
(Lefkoşe) Ahmed Paşa Mescidi
Akmer Camii (Kahire) Alaca
Đmaret Camii (Selanik) Alâeddin
Bey Camii (Bursa) Alâeddin
Camii (Konya) Ali Bey Camii
(Bulgaristan) Ali Paşa Camii
(Babaeski) Ali Paşa Camii
(Macaristan) Ali Paşa Camii
(Tokat) Ali Paşa Camii (Romanya)
Amr b. Âs Camii (Kahire) Arabacı
Bayazıd Mescidi Arap Camii
(Đstanbul) Arta(Yunanistan) Arslan
Paşa Camii (Yunanistan) Aşık Paşa
Camii (Đstanbul) Atik Ali Paşa
Camii (Đstanbul)
Atik Ali Paşa Camii (Đstanbul) Atik
Mustafa Paşa Camii (Đstanbul) Attar
Halil Ağa Mescidi (Đstanbul) Ayaş
Paşa Camii (Tekirdağ) Ayasofya
Camii (Benefşe) Ayasofya Camii
(Edirne) Ayasofya Camii (Edirne)
Ayasofya Camii (Đznik) Ayasofya
Camii (Yugoslavya) Ayasofya Camii
(Yunanistan) Ayasofya Camii
(Bulgaristan) Ayasofya Camii
(Trabzon) Ayasofya Camii
(Kırklareli) Ayazma Camii
(Đstanbul) Ayşekadın Camii (Edirne)
Azapkapı Camii (Đstanbul) Azeb Bey
Mescidi (Bursa) Aziziye Camii
(Đstanbul) Aziziye Camii (Konya)
Aziziye Camii (Kuzey Romanya)
Ayasofya (Đstanbul) Baba Hasan
Alemî Mescidi(Đstanbul) Balaban
Ağa Mescidi (Đstanbul) Bâli Bey
Camii (Bursa) Bâli Paşa Camii
(Đstanbul) Bayezid Paşa Camii
(Amasya) Bayraklı Cami (Belgrad)
Bayraktar Camii (Kıbrıs) Beşir Ağa
Camii (Đstanbul) Bey Mescidi
(Đstanbul) Beyazıt (II)
Camii(Amasya) Beyazıt (II)
Camii(Edirne)
157
Beyazıt (E) Camii(Đstanbul)
Beylerbeyi Camii(Edirne)
Bezirganbaşı Camii (Đstanbul)
Bodrum Camii (Đstanbul)
Bosnalı Mehmed Paşa Camii (Sofya)
Bostan Camii
Bostancıbaşı Abdullah Ağa Camii
Burmalı Mescid (Đstanbul)
Burmalı Minare Camii (Amasya)
Cafer Paşa Camii (Kıbrıs)
Cezeri Kasım Paşa Camii (Đstanbul)
Çağlayan Camii (Đstanbul)
Çelebi Sultan Mehmed Camii (Yunanistan)
Davut Paşa Camii (Üsküdar)
Defterdar Camii (Đstanbul)
Demirciler Mescidi
Divriği Ulu Cami
Ebülfazl Mehmed Efendi Camii (Đstanbul)
Edhem Bey Camii (Arnavutluk)
Edirnekapı Camii (Đstanbul)
Eflâtun Mescidi(Konya)
Esekapısı Mescidi (Đstanbul)
Eski Đmaret Camii (Đstanbul)
Eski Saray Camii (Selanik)
Eskicuma Cami (Selanik)
Fatih Mescidi(Đstanbul)
Faik Paşa Camii (Yunanistan)
Fâtih Camii (Amasra)
Fâtih Camii (Bulgaristan)
Fâtih Camii (Mora)
Fâtih Camii (Kosova)
158
Fâtih Camii (Đstanbul)
Fatih Mescidi
Fatma Sultan Camii (Đstanbul)
Fatma Sultan Mescidi (Đstanbul)
Fenâri Đsa Camii (Đstanbul)
Ferhad Paşa Camii (Çatalca)
Ferhad Paşa Camii (Kastamonu)
Fethiye Camii (Atina)
Fethiye Camii (Đnebahtı)
Fethiye Camii (Đstanbul)
Feyzullah Camii (Yunanistan)
Fîruz Ağa Camii (Đstanbul)
Firuz Ağa Mescidi (Đstanbul)
Firuz Ağa Mescidi (Đstanbul)
Fuad Paşa Camii (Đstanbul)
Galib Paşa Camii (Đstanbul)
Gazi Evrenesoğlu Camii (Yunanistan)
Gazi Mihal Bey Camii (Edirne)
Gazi Mihaloğlu Mahmud Bey Camii ( Đhtiman/Bulgarist
Gül Camii (Đstanbul)
Gülfem Hatun Camii (Đstanbul)
Hacı Evhad Camii (Đstanbul)
Hacı Halil Ağa Camii (Đzmir)
Hacı Hamza Bey Mescidi (Đznik)
Hacı Đlyas Camii (Ankara)
Hacı Đvaz Mescidi (Ankara)
Hacı Mûsâ Camii (Ankara)
Hacı Özbek Camii (Đznik)
Hacıhasanzade Mescidi (Đstanbul)
Hafız Ahmed Paşa Camii (Đstanbul)
Hallaç Mahmud Mescidi(Ankara)
Hamidiye Camii (Đstanbul)
159
Hamza Bey Camii (Bulgaristan)
Hamza Bey Camii (Makedonya)
Hamza Bey Camii (Rodos)
Hamza Bey Camii (Yunanistan)
Hamza Bey Palankası Camii (Macaristan)
Hasan Efendi Camii (Bosna)
Haseki Camii
Haydar Kadı Camii (Makedonya)
Hersekzade Ahmed Paşa Camii (Edirne)
Hersekzade Ahmed Paşa Camii ve Türbesi (Yalova)
Hırâmi Ahmed Paşa Mescidi (Đstanbul)
Hızır Bey Camii (Manisa)
Hoca Mahmud Mescidi (Karaman)
Hoca Teberrük Camii(Đstanbul)
Hortaci Süleyman Camii (Yunanistan)
Hudâvendigar Camii (Bulgaristan/Filibe)
Hudâvendigar Camii (Marmara)
Hurmalı Mescid (Rodos)
Hünkâr Camii (Saraybosna)
Hüsameddin Paşa Camii (Makedonya)
Hüseyin Bey Camii (Tekirdağ/Đnecik)
Hüseyin Şah Camii(Üsküp)
Hüsrev Paşa Camii(Diyarbakır)
Hüsrev Paşa Camii(Hanköy)
Hüsreviyye Camii(Halep)
Đbrahim Paşa Camii(Bulgaristan/Hezargrad)
Đbrahim Paşa Camii(Rodos)
Đbrahim Paşa Camii(Çandarlı)
Đlyas Bey Camii(Bilecik)
Đmaret Camii (Filibe)
Đmaret Camii (Đnecik)
Đmaret Camii (Đstanbul)
160
imaret Camii (Selanik)
Imrahar Đlyas Bey Camii(Đstanbul)
Imrahar Đlyas Bey Camii (Arnavutluk/Görice)
Đnce Minareli Mescid (Konya)
Đplikci Cami (Konya)
Đsa Bey Camii (Efes/Selçuk)
Đsa Bey Camii (Üsküp)
Đshak Bey Camii (Üsküp)
Đshak Bey Camii (Đnegöl)
Đshak Paşa Camii(Đstanbul)
Đshakiye Camii(Selânik)
Đshakiye Camii (Makedonya)
Đsmail Efendi Camii
Đskele Mescidi(Đstanbul)
Đvaz Efendi Camii (Đstanbul)
Đvaz Camii(Manisa)
Kalenderhâne Camii(Đstanbul)
Kanunî Sultan Süleyman Camii(Macaristan)
Kariye Camii(Đstanbul)
Kasım Ağa Mescidi(Đstanbul)
Kasım Paşa Camii(Macaristan)
Kâsımiyye Camii(Selânik)
Kazasker Abdurrahman Camii
Koca Mustafa Paşa Camii(Đstanbul)
Korkut Cami(Antalya)
Kurşunlu Cami(Đşkodra)
Küçük Mecidiye Camii(Đstanbul)
Mahmud Paşa Camii (Đstanbul'da)
Mahmud Paşa Camii (Sofya'da)
Malkoç Bey Camii(Macaristan/Şikloş)
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii(Đstanbul)
Nuru Osmani Camii
161
Nusretiye Camii
Odalar Camii(Đstanbul)
Oruç Gazi Mescidi(Đstanbul)
Piyale Paşa Camii(Đstanbul)
Papasoğlu Mescidi (Đstanbul)
Ramazan Efendi camii
Revanı Çelebi Camii(Đstanbul)
Sekbanbaşı Đbrahim Ağa Mescidi(Đstanbul)
Selimiye(Edirne)
Şeyh Murad Mescidi(Đstanbul)
Süleyman Subaşı Camii(Đstanbul)
Tâcîzâde Tevkii Cafer Çelebi Camii
Toklu Đbrahim Dede Mescidi(Đstanbul)
Yayla Camileri(Đstanbul)
Yedekçiler Camii
Zal Mahmut Paşa Camii
V.2.KÜLLĐYE, ĐMARET, KÜTÜPHANE, MEDRESE
Ahmed Paşa Külliyesi (Đstanbul)
Ahmed ĐH Kütüphanesi Ahmed
Gazi Medresesi (Milas)
Akmedrese(Niğde) Aşir Efendi
Kütüphanesi Atıf Efendi
Kütüphanesi Ayasofya Đmareti
Ayasofya Kütüphanesi Ayasofya
Medresesi Ayasofya Sıbyan
Mektebi Beşir Ağa Külliyesi
Beyazıt(H) Külliyesi (Amasya)
Beyazıt(H) Külliyesi (Edirne)
162
Beyazıt(II) Külliyesi(Đstanbul)
Beylerbeyi Külliyesi(Edirne)
Boyalıköy Külliyesi
Burûciye Medresesi (Sivas)
Caca Bey Medresesi (Kırşehir)
Çevri Kalfa Mektebi (Đstanbul)
Damad Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul)
Damad Đbrahim Paşa Külliyesi (Babıali)
Davut Paşa Külliyesi (Đstanbul)
Ebülfazl Mahmud Efendi Medresesi (Đstanbul)
Edirnekapı Külliyesi(Đstanbul)
Ekmekçizâde Ahmed Paşa Medresesi (Đstanbul)
Esekapısı Medresesi
Eyüp Sultan Külliyesi (Đstanbul)
Fâtih Külliyesi
Ferhad Paşa Külliyesi (Bosna)
Gazanfer Ağa Külliyesi (Đstanbul)
Gazi Hüsrev Bey Külliyesi (Saraybosna)
Hadım Hasan Paşa Külliyesi (Đstanbul)
Hafız Ahmed Paşa Külliyesi
Hamidiye Külliyesi (Đstanbul)
Hekimbaşı Ömer Efendi Külliyesi(Đstanbul)
Hoca Mahmud Darülhuffâzı(Karaman)
Hudavendigar Külliyesi (Bursa)
Hurmalı Medrese(Rodos)
Hüseyin Bey Külliyesi(Tekirdağ)
Hüsrev Paşa Külliyesi (Eskişehir)
Hüsrev Paşa Külliyesi (Van)
Đbrahim Paşa Külliyesi(Đstanbul)
Đbrahim Paşa (Kaptan) Külliyesi
Đbrahim Paşa (Nevşehirli) Külliyesi
Đshakiye Külliyesi(Makedonya)
163
Đsmail Bey Đmareti(Kastamonu) Karakurt
Külliyesi(Kırşehir) Kılıç Ali Paşa
Külliyesi(Đstanbul) Koca Mustafa Paşa
Külliyesi (Đstanbul) Küçük Ayasofya
Külliyesi(Đstanbul) Nilüfer Hatun Đmareti
V.3.KERVANSARAY, HAN, BEDESTEN, ÇARŞI
Ahmer Hanı (Filistin)
Akbaş Hanı (Konya)
Akhan (Denizli)
Ali Paşa Hanı (Đstanbul)
Ali Paşa Çarşısı(Edirne)
Argıt Hanı (Konya)
Ayaş hanı(Şam)
Bâli Bey Hanı (Bursa)
Balkapanı Hanı (Đstanbul)
Bodrum Hanı (Đstanbul)
Büyük Çarşı(Bursa)
Büyük Çarşı(Đstanbul)
Büyük Çorapçı Hanı (Đstanbul)
Büyük Han (Kıbrıs)
Büyük Valide Hanı (Đstanbul)
Büyük Yeni Han (Đstanbul)
Büyükçekmece Kervansarayı (Đstanbul)
Çuhacı Hanı (Đstanbul)
Elçi Hanı(Đstanbul)
Esad Paşa Hanı(Şam)
Đshaklı Kervansarayı(Çay/Akşehir)
Kapalıçarşı(Đstanbul)
Koza Hanı(Bursa)
164
Kürkçü hanı(Đstanbul) Mahmud Paşa
Kervansarayı (Đstanbul) Mahmud Paşa
Bedesteni ve Hanı (Ankara) Mahmud Paşa
Hanı (Bursa)
V.4.TÜRBELER, TEKKE, ZAVĐYE
Ahî Şerafeddin Türbesi (Ankara)
Ahmed Bican Türbesi (Gelibolu)
Akşemseddin Türbesi (Bolu)
Akyazılı Sultan Asitanesi (Bulgaristan)
Alâeddin Bey Türbesi (Karaman)
Alemşah Kümbeti (Sivrihisar)
Ali Cafer Kümbeti (Kayseri)
Ali Paşa Türbesi(Romanya)
Ahmet Gazi Türbesi(Milas)
Aşık Paşa Türbesi (Kırşehir)
Ayaş Paşa Türbesi (Đstanbul)
Azeb Bey Türbesi (Bursa)
Burmalı Minare Türbesi (Amasya)
Cem Sultan Türbesi (Bursa)
Canbolat Bey Türbesi (Kıbrıs)
Defterdar Türbesi (Đstanbul)
Elvan Çelebi Zaviyesi
Fatih Türbesi
Fuad Paşa Türbesi
Gazi Evrenseloğlu Türbesi (Yunanistan)
Gazi Mestan Türbesi (Yugoslavya)
Gülbaba Tekkesi ve Türbesi (Budin)
Hacı Hamza Bey Türbesi (Đznik)
Hamza Baba Türbesi (Đzmir)
Has Yûnus Bey Türbesi (Edirne)
165
Hasan Baba Tekkesi (Yunanistan)
Hersekzâde Ahmet Paşa Türbesi (Yalova)
Hıdırlık Türbesi (Ankara) Hudavendigar
Mesnedi (Kosova) Hüseyin Şah Türbesi
(Üsküp) Hüsrev Paşa Türbesi (Đstanbul)
Đbrahim Türbesi (Đstanbul) Đdris Baba
Türbesi (Macaristan) Đmrahor Đlyas Bewy
Türbesi (Arnavutluk) Đshak Çelebi Tekkesi
(Manisa) Kalender Baba Türbesi Kara
Aslan Türbesi Mahmud Paşa Türbesi
(Đstanbul) Malkoçoğlu Türbesi (Gebze)
Şekerpare Kadın türbesi (Eyüp)
V.5.ÇEŞME, SEBĐL, ŞADIRVAN
Abdülmecid Çeşmesi
Ahmed HI Çeşmesi (Đstanbul/Sultanahmet)
Ahmed UI Çeşmesi (Üsküdar)
Alman Çeşmesi (Sultanahmet)
Attar Halil Ağa Çeşmesi(Đstanbul)
Ayasofya Sebilleri
Ayasofya Şadırvanı
Ayrılık Çeşmesi (Đstanbul)
Azapkapı Çeşmesi ve Sebili (Đstanbul)
Bereketzâde Çeşmesi (Đstanbul)
Beyhan Sultan Çeşmesi (Đstanbul)
Çatal Çeşmeler
Çukur Çeşmeler (Đstanbul)
166
Efdalzâde Sebili
Esad Efendi Çeşmesi
Hâlid Ağa Çeşmeleri (Đstanbul/Kadıköy)
Imrahar Çeşmesi (Đstanbul/Kağıthane)
Đshak Ağa Çeşmesi
Kırkçeşme Çeşmesi
Mahmud I.Çeşmesi
Miskinler Tekkesi Çeşmesi(Karacaahmed)
Sadettin Efendi Çeşmesi
Tunus Bağı Çeşmesi(Üsküdar)
V.6.HAMAM
Ayasofya Hamamı Balat
Hamamı (Đstanbul) Beyazıt
Hamamı (Đstanbul) Cağaloğlu
Hamamı (Đstanbul) Çardaklı
Hamam (Đstanbul) Çemberlitaş
Hamamı (Đstanbul) Çukur Çeşme
Hamamı (Đstanbul) Çukur
Hamam (Đstanbul) Davut Paşa
Hamamı (Üsküp) Dökmeciler
Hamamı (Đstanbul) Hacı Hamza
Hamamı (Đznik) Haseki Hamamı
(Đstanbul) Havuzlu Hamam
(Đstanbul) Hoca Paşa Hamamı
(Đstanbul) Đshak Paşa Hamamı
Đsmail Bey Hamamı (Đznik)
Kızlar Ağası Hamamı(Đstanbul)
Mahmud Pasa Hamamı
167
V.7.KALELER
Bender Kalesi
Çanakkale Hisarı
Kilitbahir Kalesi
Mavga Kalesi
V.8.KASR, KÖŞK, SARAY
Adalet Kasrı (Edirne)
Adile Sultan Sarayı (Đstanbul)
Alâeddin Köşkü (Konya)
Alay Köşkü
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı (Đstanbul)
Ayasağa Kasrı (Đstanbul)
Aynalı Köşk (Edirne)
Aynalıkavak Sarayı (Đstanbul)
Bağdat Köşkü
Boğdan Sarayı (Đstanbul)
Çadır Köşkü (Kâğıthane)
Çağlayan Kasrı (Đstanbul)
Çinili Köşk (Đstanbul)
Davut Paşa Sarayı (Đstanbul)
Đbrahim Paşa Sarayı(Đstanbul)
Đncili Köşk
Imrahor Kasrı (Đstanbul)
Đshakiye Kasrı
Đshak Paşa Sarayı(Doğu Bayazıd)
Kalender Kasrı ve Bahçesi
Küçüksu Kasrı
Tekfur Sarayı
168
V.9.KÖPRÜLER, SU KEMERLERĐ
Abdal Köprüsü (Bursa/Mudanya)
Akköprü (Ankara/Đstanbul)
Alpullu Köprüsü (Alpullu/Hayrabolu)
Altıgöz Köprüsü (Afyonkarahisar)
Arslanağa Köprüsü (Yugoslavya)
Arta Köprüsü (Yunanistan)
Babaeski Köprüsü (Babaeski
Bahçelik Köprüsü (Arnavutluk)
Bayrampaşa Deresi Köprüsü (Yenibahçe)
Behramkale Köprüsü (Çanakkale/Ayvacık)
Beyazıt (E) Köprüsü (Edirne)
Beyazıt (D) Köprüsü (Sakarya)
Beyazıt (II) Köprüsü (Çorum)
Boğazköprü (Sivas)
Bostancıbaşı Köprüsü (Đstanbul)
Bozdağan Kemeri (Đstanbul)
Büyükçekmece Köprüsü
Cisr-i Mustafa Paşa (Bulgaristan)
Çoban Çeşmesi Köprüsü (Đstanbul)
Çoban Köprüsü (Doğu Anadolu)
Devegeçidi Köprüsü (Diyarbakır)
Dicle Köprüsü (Hasankeyf)
Drina Köprüsü (Bosna-Hersek)
Ekmekçizâde Ahmed Paşa Köprüsü (Edirne
Emîr Bayındır Köprüsü (Ahlat)
Gazi Mihal Köprüsü (Rumeli)
Haburman Köprüsü (Diyarbakır/Malatya)
Harâmidere Köprüsü (Đstanbul)
Hasan Bey Köprüsü (Yunanistan)
Haydarpaşa Deresi Köprüsü
169
170
Hünkâr Köprüsü (Saraybosna)
Irgandı Köprüsü (Bursa)
Đshak Paşa Köprüsü(Bulgaristan)
V.10.MEZARLAR
Elmalı yolunda Mimiran Đbrahim Paşa'nın mezartaşı Doğu
Bayazıd'da Mahmud Paşa'nın mezartaşı Serez'li Yusuf Muhlis
Paşa, Keçecizâde Fuad Paşa'nın mezarı Karacehennem Đbrahim
Ağa (sonra Paşa) ve mezarı
V. 11.TÜRK ESERLERĐNĐN YER ALDIĞI BÖLGELER,
ŞEHĐRLER HAKKINDA ÇALIŞMA KONULARI
Amasra
Ankara
Atina
Ayvansaray
Babıâli
Beyoğlu
Beykoz
Bolu
Budin
Bulgaristan
Bursa
Büyükada
Çanakkale
Çağlayan
Cibali
Cihangir
Çorum
Edirne
Enez
Erzincan
Eyüp Sultan
Fatih
Fikir tepesi
Galata
Galatasaray
Gebze
Göksu
Haliç
Hanköy
Haydarpaşa
Ihlara Vadisi
Đh liman
Đnecik
Đşkodra
Đstanbul
Đznik
Kağıthane
Karakurt
Karamanlıca
Kayseri
Kıbrıs
Kırşehir
Konya
Köşkerli
Küçükçekmece
Midye
Nevşehir
Ohri
Rize
171
Selanik
Sincanlı
Sultaniye/Karapınar
Svilingrad
Trabzon
Üsküp
Varna
Vize
Yenişehir
Yunanistan
V.12.TANITIMI YAPILAN SÜRELĐ YAYINLAR
Akademi
Anadolu
Anadolu Sanatı Arasürmalan
Anatolıan Studies
Anatolica
Anıt
Archives Asiatiques
Arkitekt
Ars Islamica
Ars Orientalis
Athâr-e îrân
Azerbaycan Yurt Bilgisi
Belgeler
Belleten
Bosporus
Byzantınısche Zeıtschrıft
Byzantıon
Çorumlu
172
173
Đstanbul Ansiklopedisi Đstanbul
Şehremaneti Mecmuası Đstanbuler
Mıtteılungen
V.13. BĐO-BĐBLĐYOGRAFYA VE ĐSTANBUL ĐLE TÜRK
MEDENĐYETĐNE HĐZMET ETMĐŞ KĐŞĐLERĐN ĐNCELENDĐĞĐ
ARAŞTIRMALAR
About, Edmond
Acemi b. Ebu Bekir
Adler, Johann Heinrich Friedrich
Ağaoğlu, Mehmet
Ahmed Nadir
Ali, Hacı
Allom, Thomas
Altan, Kemal
Andreossy145
Anville146
Alus, Sermet Muhtar
Aramon, Gabriel de Luetz, Baron d'
Arnold, Sir Thomas
Arseven,Celal Esâd
Atabinen, Reşid Safvet
Ayverdi, Ekrem Hakkı
Babınger, Franz
Baltaoğlu Süleyman
Barthold, Vasilij Viladimiroviç
145 Antonie François, Comte 146 Jean-Baptiste, Bourguignon d'
Bartlett, William Henry
Bayraktareviç, Fehim
Belin, François-Alphonse
Bell, Gertrude Lowthian
Belon, Pierre
Benedichıs Angelus
Berchem, Max van
Bernard, Kari Ambros
Bernarol, Ch.A.
Bertrandon de la Broquiere
Bırge, John Kingsley
Biron, Jean de
Buendelmonti,Cristoforo
Bon, Ottaviano
Bossert, Prof.Helmuth
Brayer, A.
Bulwer, Henry Lutton
Busbeke, Ootgeer Giselijn Van
Cancellus
Canonica, Pietro
Cantacasın
Caylus, Anne Claude Philippe de
Cem Sultan
Chenier, Andre
Cimabue, Cenni di Pepo
Costanza da Ferrara
Creswell, Keppel Archibald Cameran
Çetintaş, Sedat
Çulpan, Cevdet
Dâvud Ağa
Deceı, Aurel
Dernschvvam de Hradiczin, Hans
174
Dethier,Ph.Anton
Diez, Ernst
Dinet, Alphonse Etienne
Dirimtekin, Feridun Duda,
Herbert Wilhelm Ebu El
Hasan Egeli, Vasfı Egli,
Ernst Arnold Eldem, Halil
Ethem Eldem, Sedat Hakkı
Ettınghausen, Richard
Erdmann, Kurt Erdoğan,
Abdülkadir Fossati,Gaspare
Trajano Fossati Giuseppe
Gabrıel, Albert-Louis Glück,
Heinriçh . Gurlıtt, Cornelius
Halil Đbrahim Paşa Hammer-
Purgstall,Josef Has Yunus
Kaptan Hayreddin, Mimar147
Hayreddin, Mimar148
Hommaiere de Hell, Xavier
Huart, Clement Imbault
Hüseyin Ayvansarâyî
Đbrahim Paşa (Hadım)
Đğdemir,Uluğ Đhtifalci
Mehmed Ziya Jaubert,
Pierre-Amedee
147 XV.yy. sonu XVI.yy. başlarında yaşayan Osmanlı miman 148 Mostar Köprüsünü yapan Osmanlı miman
175
176
Jerphanion, P.Guillaume de
Karatay, Fehmi Ethem Kasım
Ağâ Koçu, Reşat Ekrem
Kritovulos, Mikhael Kühnel,
Ernst Loos, Cornelius Loti,
Pierre Mamboury, Enıest
Melling, Anton Ignaz Meriç,
Rıfkı Melûl Mimar Sinan
Önge,Yılmaz Perek, Zeki
Faruk Schnneider,Alfons-
Maria Tekiner, Efdaleddin
V.14.KAYBOLAN TARĐHĐ ESERLER HAKKINDAKĐ
ÇALIŞMALARI
Âdilşah Kadın Camii
Âli Paşa Konağı
Attar Halil Ağa Mescidi ile Çeşmesi
Beyhan Sultan Çeşmesi
Bostan Camii
Bostancıbaşı Abdullah Ağa Camii
Çobançavuş Camii
Çukurçeşme Hamamı
Eflatun Mescidi
Esat Efendi Çeşmesi
Fatma sultan cami
Hoca Teberrük Camii
Đskele Mescidi
Kasım Ağa Mescidi
Kazasker Abdurrahman Camii
Kazasker Ebu'1-Fazl Mahmud Efendi Medresesi
Kızlarağası Abbas Ağa Hamamı
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii
Odalar Camii
Payzen Yusuf Paşa Türbesi
Revanî Çelebi Camii
Sadettin Efendi Çeşmesi
Saliha Sultan Mektebi
Sekbanbaşı Đbrahim Ağa Mescidi
Şeyh Murad Mescidi
Sultan I.Mahmud Çeşmesi
Süleyman Subaşı Camii
Yayla Camii
Yedekçiler Camii
V.15.TÜRK SANATIYLA ĐLGĐLĐ GENEL ÇALIŞMALARI
Âbide-i Hürriyet
Abdülmecid'in Mozaik Tuğrası
Ağakapısı
Ağırlık Kulesi
Anadoluhisarı
Arasta Sokağı Kazısı
Arkeoloji Müzeleri
Arslanhane
Arz Odası
Ayasofya'daki Otomat Saat
177
Bâbüssaâde
Bâbüsselam
Ayyıldız
Bâb-ı Hümâyun
Ayasofya Muvakkithânesi
Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı
Baruthane
Batılılaşma
Batı Sanat Akımlarının Değiştirdiği Osmanlı Dönemi Türk Sanatı
Bedesten
Cami(Mimari Tarih)
Çeşme
Empire
Galata Kulesi
Gotik
Hamam(Tarih ve Mimari)
Haydarpaşa Garı
Đmaret
Đstanbul'un Tarihi Eserleri
Đstanbul (Türk Devri Eserleri)
Kale
Mescid
Minare
Osmanlı Devri Türk Mimarisi
Rumelihisarı
Zindankapısı
178
179
VI.YAYINLARI
VI. 1.1.KĐTAPLAR
1955
Đstanbul Petit Guide â Travers les Monuments Byzantins et Turcs. Avec trois
plans et 26 planches hors - texte, Đstanbul,VIII - 138 sayfa.
X. Milletlerarası Bizans Tetkikleri Kongresi Tertip Komitesinin yayını.
1963
Son Devir Bizans Mimarisi, Đstanbul, VIH-100 Sayfa ve 88 levha.
Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını.
1964
Cristoforo Buendelmonti, Đstanbul, 4 sayfa ve 14 levha (özel yayındır).
1965
Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserleri Kılavuzu, Ankara, 78 Sayfa. Metin içi
resim ve planlardan başka, ek 27 resim.
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Yayınlarından, Şeriri ,S: 19.
1969
Galata ve Kulesi - Galata and its Tower, Đstanbul, 128 Sayfa, 58 resim ve plan ile 5
adet renkli klişe ve resimler. Eserin Türkçesi, s.5-38 arasında, Đngilizcesi, s.39-81,
Resimler s.82-128 arasında bir dizin ile birliktedir.
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınıdır.
180
1971
Malazgirt Savaşını Kaybeden IV. Romanos Diogenes (1068-1071), Ankara , Türk
Tarih Kurumu Yay., 167 sayfa.
Karadağ (Binbirkilise) ve Karaman Çevresinde Arkeolojik Đncelemeler, Đstanbul
, 229 Sayfa. Ek 288 resim ve plan.
Fransızca özet: Recherches archeologuque â Karadağ et dans la region de Karaman,
s. 199-228 arası
Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlarından.Türkiye'de Ortaçağ Sanatı
Araştırmaları: II.
1976
Bizans Devrinde Boğaziçi, Đstanbul, XI-184 Sayfa. Eseri tamamlayan resim, kroki
ve gravürler s. 115-184 arasındadır.
Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. 2236. Türkiye'de Ortaçağ Sanatı
Araştırmaları: III
1980
Son Devir Bizans Mimarisi, Đstanbul'da Palailogoslar Devri Anıtları, Đstanbul,
XI-144 Sayfa. 136 levha 218 resim ve 4 renkli levha bulunmaktadır.
Almanca özet "Spât.-byzantinische Architektur - Bauten der Palailogenzeit, in
Đstanbul"149
1984
Ayasofya I, Đstanbul, 56 Sayfa. Metin içi resimler ve ek 1 levha.
Yapı ve Kredi Bankası Kültür ve Sanat yayınlarından.
Ayasofya'nın Bizans devri ,s.3-25. Bibliografya ,s.25-30.
149 Kitabın ilk baskısı 1963 yılında yapıldı. Đkinci baskısını yayımlayan Türkiye ve Otomobil Kurumudur.
181
Virginia T.Saçlıoğlu tarafından yapılan Đngilizce tercüme s.32-56 arasında
bulunmaktadır.
Ayasofya II, 56 Sayfa.
Bizans dönemine ait mozayikler ve diğer süsleme s. 1-27.
Bibliyografya s.27-32.
Virginia T.Saçlıoğlu tarafından yapılan Đngilizce tercüme s. 33-56
Yapı ve Kredi Bankası Kültür ve Sanat Tarihi Hizmetlerinden
Topkapı Sarayı, 69 sayfa
(ilk 59 sayfası esas metin s. 61-69 arası bibliografyadır),
Ek olarak büyük bir plan verilmiştir. Fotoğraflar: Ersin
Alok. Epoch yayıncılık.
Topkapı Palace, tercüme: Handan Dedehayır tarafından yapılan sidir.
Epoch yayıncılık.
1986
Ayasofya III, 60 Sayfa.
Türk döneminde Ayasofya'nın tarihî ve içindeki ekler s. 1-29.
Bibliyografya s. 30-32.
Virginia T.Saçlıoğlu tarafından yapılan Đngilizce tercüme s. 34-60.
Atatürk ve Pietro Canonica. Eserleri ve Türkiye Seyahatnamesi ile Atatürk'e
Dair Hatıraları, Đstanbul, 48 Sayfa ve metin içi ve dışı 20 resim. Eren Yayıncılık.
182
1988
Đznik (Nicea) Tarihçesi ve Eski Eserleri. The History and the Monuments, Đstanbul
, 80 Sayfa, metin içi numara almamış çok sayıda fotoğraf, kroki, gravür ve plan
bulunmaktadır.
Đngilizcesi, s. 56-80 arasındadır.
Bibliyografya s.52-55.
1972
Ankara'nın Eski Bir Resmi,Türk tarih Kurumu, Ankara.
1991
Ortaköy, iç kapakta: Ortaköy, Tarih-Sosyal ve Mimari Doku, Đstanbul , 31 sayfa,
Yayıncısı: Dragon.
1992
City of Domes , Đstanbul:Ertuğ & Kocabıyık Publications , 132 sayfa ,Fotoğraflar:
Ahmet Ertuğ.
1993
EYĐCE, Semavi-SÖZEN, Metin-BELGE, Murat, Đstanbul, Ankara: Kültür
Bakanlığı yayınları, 192 sayfa.
EYĐCE,Semavi:-v.d., Bursa , Ankara : Kültür Bakanlığı, Edisyon : 1. baskı ,
Sayfa Sayısı: 194 s.
1996
EYĐCE,Semavi- v.d., Trabzon, Ankara: T.C.Kültür Bakanlığı.
1997
Kariye Mosque: Church of Chora
Monastery,.
Kariye Moschee,
Kariye la Mosguee,
Çev. Zeynep Eker.
Đst.: Net Turistik Yay., 72 s.
183
184
VL1.2.MAKALELER
1949
"Đznik'de bir Bizans Kilisesi", Belleten , Ankara: TTK, C.XIV, S:49 , s.37-49.
(levhalar XIV-XXI)
Fransızca özet: "Une eglise byzantine â Đznik (Nicee)" , s.49-51.
"Galata Hakkında Đki Kitap ve bu Münasebetle Bazı Notlar", Tarih Dergisi,
Đstanbul: Đ.Ü Edebiyat Fakültesi, C.I, S: 1, s.201 -219.
1950
"Demirciler ve Fatih Darüşşifası" ,Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi
,C.I, S:2 , Mart ,s. 357-378.
1951
"Bizanslılar zamanında Đstanbul", Resimli Tarih Mecmuası, C.n, S: 13, Ocak, ,
s.554-556.
"Ein Kurzer Bericht über die byzantıschen Funde und Veröffentlichungen in der
Türkei (1945-1948)", Jahrbuch der Österreichischen Byzantinischen
Gessellschaft, C. I, s. 146-148.
"Amasra'ya dair", Türkiye Turing ve Otomobil Kurum Belleteni, S: 111, Nisan, s.
20-25.
"Ayasofya mozayikleri ve bunları meydana çıkartan Thomas VVhittemore", Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S:l 13, Haziran, s. 1-12.
185
1952
"Mektebi Tıbbiye'nin Đlk Müdürü Dr. Bernard'ın Mezarı", Tarih Dergisi, Đstanbul:
Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, C.I, S:3-4, s. 89-96.
"Amasra Büyükada'sında bir Bizans Kilisesi", Belleten , Ankara: TTK, C.XV, S:60
,s. 469-491.
Fransızcası: "Leglise byazantine de 'Büyükada' a Amasra (Amastris de
Paphlagonie)", s. 492-496.
"Temakhia tina byzantines epokhes en Amasra", Ortodoxia, s. 88-95.
"Ölümü münasebetiyle: Arkeoloji Profesörü A.-Maria Schneider", Yeni Đstanbul,
S:29 ,Ekim, n. 1055, s.7.
"Prof. Dr. Alfons - Maria Schneider (1896-1952)", Belleten , Ankara: TTK, C.XVI,
S:64 , Ekim, s. 585-598.
"Amasra Kalesinde Fatih Sultan Mehmed II Tarafından Camiye Çevrilmiş iki Eski
Bizans Kilisesi" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S: 131 , Aralık,
s. 12-14.
Almanca özeti: "Einige Bemerkungen über zwei byzantinische Kirchen in der Burg
von Amasra, die von Mehmed der Eroberer in Moscheen vervvandelt wurden" ,s. 14.
1953
"Fatih'in Portreleri", Hafta Mecmuası, S:192, 29 Mayıs, s.15-18.
"Đstanbul'da Bizans Devri Eserleri", Hafta Mecmuası, S: 194, 12 Haziran, s.5-7.
186
"Đstanbul'un Türk Yapısı Âbidelerine bir bakış", Hafta Mecmuası , S: 195, 19
Haziran, s.2-7.
"Zoe", Hafta Mecmuası, S:207, 11 Eylül, s.14-15.150
"Sekizinci Paleolog", Hafta Mecmuası, S:209, 25 Eylül.
"Đstanbul'da Latin Đmparatorluğu Nasıl Kuruldu?-!", Hafta Mecmuası, S:212, 16
Ekim.
"Đstanbul'da Latin Đmparatorluğu Nasıl Kuruldu?-II", Hafta Mecmuası, S:213, 23
Ekim.
"Đstanbul'da Latin Đmparatorluğu'nun Devamı", Hafta Mecmuası, S:213, 23 Ekim.
"Đstanbul Hakkındaki Düşünceler", Hafta Mecmuası, S: 192, 29 Mayıs.
" Teodara'nın Hayatı,Yeni Tarih Dünyası,Yıl:l, S:8-31/12, s.328-329.151
"Amasra'da Cenova Hâkimiyeti Devrine ait Armalı bir Levha" , Belleten , Ankara:
TTK, C.Vn, S: 65, Ocak, s. 27-35.
Fransızcası: "Une dalle armoriee inedite de I'epoque genoise a Amasra" ,s. 36-40.
"Đstanbul'da bazı Cami ve Mescid minareleri", Türkiyat Mecmuası, C.X , s. 247-
268.
"Aleksandr Aleksandroviç Vasiliev", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi, C. IV, S:7, Eylül(1952), s. 164.
150 S.Kamil imzasıyla 151 S.Kamil imzasıyla
187
"IX. Milletlerarası Bizans Tedkikleri Kongresi", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.
Edebiyat Fakültesi, C. IV, S:7, Eylül, s. 164-165.
"Đstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii ve Onun Osmanlı-Türk Mimarisindeki Yeri",
Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, C. V, S:8 , Eylül, s. 152-182.
"Ernest Mamboury (1878-1953)", Belleten, Ankara: TTK, C.XVII, S:67, s. 393-411.
1954
"Đstanbul'un Fethinden Önceki Eserlere ait Eski Bir Kitap Hakkında" , Türk Dili ve
Edebiyatı Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi ,C.V , Aralık (1953), s. 85-90.
"Remarques sur deux anciennes eglises byzantines d'istanbul: Koca Mustafa Paşa
Camii et l'eglise du Yuşa Tepesi", Actes du IXe Congres International des Etudes
Byzantine ,C. I, s. 184-195.
"Demirciler ve Fatih Darüşşifası Mescidleri Hakkında Yeni Bazı Notlar" , Tarih
Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, C. VI, S: 9 , Mart, s. 175-185.
"Türk Sanatının Bir Eseri Tahrip Ediliyor", Yeni Sabah, 2 Şubat, n. 525, s. 1 ,7.
"Sekbanbaşı Đbrahim Ağa Mescidi ve Đstanbul'un Tarihî Topografyası Hakkında Bir
Not", Fatih ve Đstanbul ,C.H, S: 7-12 , Mayıs, s. 139-149.
(s. 154-168 arasında 19 tane resim bulunmaktadır)
Fransızcası: "La Mosquee Sekmanbası Đbrahim Ağa et le Probleme de la Localisation
du Monastere de Kyra Martha (resume)" s. 150-153.
"Deux Anciennes Eglise Byzantines de la Citadelle d'Amasra", Cahiers
Archeologiques, C.VII, s. 97-105.
188
"Prof. Dr. Philipp Schweinfurth (1887-1954)" , Belleten, Ankara: TTK, C. XVEI, S:
70, Nisan , s. 231-252.
"Đstanbul'da 'Yayla' Camileri ve Şehrin Tarihî Topografyasının Yanlış Đzah Edilen Bir
Meselesi", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C. VB, S: 10 , Eylül
,s.31-42.
"Yunanistan'da Türk Mimarî Eserleri I" , Türkiyat Mecmuası, C.XI, s. 157-182.
1955
"Đstihkâm sınıfı ve Đstihkâm okulunun tarihçelerine bir bakış", Đstihkam okulu
Yd.Subay Bölüğü 42-8 Dönem , Đstanbul, 1955, s.no yok.
"Yunanistan'da Türk Mimarî Eserleri",Türkiyat Mecmuası, C.XI, s. 157-182.
"Mezarlıklarımız" ,Türk Yurdu, S: 242 , Mart ,s. 685-694.
"Das Denkmal von Kuşkayası bei Amasra (Paphloganien)", Đstanbul Mitteilungen,
C.VI,s. 109-112.
"Recherches d'Archeologie Byzantine" , Anadolu. Revue des Etudes d'Histoire en
Turquie , C.B, s. 79-88.
"Türk Hamamları ve Bayazıd Hamamı" , Türk Yurdu, S: 244 , Mayıs , s. 849-855.
"Đstanbul'da Bizans Sanatı"JBasın -Yayın Genel Müdürlüğü Rehber Kursu,(On
iki sayfalık teksir)
189
1956
"Onaltıncı Asırda Đstanbul'da Fas'lı bir Seyyah: Ebu El Hasan" ,Türk Yurdu, S: 253,
Şubat, s. 623-628.
"Arnold von Harf" ,Türk Yurdu , S: 254 , Mart, s. 690-694.
"Bir Fransız Gizli Ajanı, Amedee Jaubert" , Türk Yurdu, S: 255 , s. 742-749 .
"Bir Fransız Gizli Ajanı, Amedde Jaubert" ,Türk Yurdu, S: 256, Mayıs, s. 831-834.
"1793 de bir Rus Elçilik Heyeti" ,Türk Yurdu , S: 257 , Haziran , s. 895-899.
"1883 de Türkiye'ye vapurla gelen bir seyyah: Marchebeus" ,Türk Yurdu, S: 258 ,
Temmuz , s. 25-28.
"1883 de Türkiye'ye vapurla gelen bir seyyah: Marchebeus" ,Tiirk Yurdu, S: 259,
Ağustos , s. 96-102.
"Fransız Đhtilali Sırasında Osmanlı Đmparatorluğu. G.A.Olivier" ,Türk Yurdu , S:
260, Eylül, s. 180-186.
"Fransız Đhtilali Sırasında Osmanlı Đmparatorluğu. G.A.Olivier" ,Türk Yurdu, S:
264 ,Ocak,s. 506-511.
"Fransız Đhtilali Sırasında Osmanlı Đmparatorluğu. G.A.Olivier" ,Türk Yurdu, S:
265 , Şubat, s. 574-583.
"Fransız Đhtilali Sırasında Osmanlı Đmparatorluğu. G.A.Olivier" ,Türk Yurdu, S:
266 , Mart, s. 650-656.
190
"Eski Âbidelerde Kurulan Müzeler" ,Türk Yurdu, S: 261, Ekim, s. 267-271.
"Fransız Đhtilali Sırasında Osmanlı Đmparatorluğu. G.A.Olivier" ,Türk Yurdu, S:
262, Kasım , s. 346-352.
"Đstanbul Arkeoloji Müzeleri Eski Müdürü Aziz Oğan (1888-1956)", Türk Yurdu ,
S: 263, Aralık, s. 421-428.
"Les Fragments de la decoration plastique de l'eglise des Saints - Apotres", Cahiers
Archeologique, C.VEI, s. 63-74.
1957
"Prof. Albert Gabriel'in Türk Sanatı Dışındaki Çalışmaları" , Türkiye Turing ve
Otomobil Kurumu Belleteni, S: 180 ,Ocak ,s. 9-12.
"Un baptistere byzantin a Side en Pamphylie" ,Actes du Ve Congres International
d'Archeologie Chretienne, Cittâ del Vaticano, s. 577-583.
"La Ville Byzantine de Side en Pamphylie" , X. Milletlerarası Bizans Tetkikleri
Kongresi Tebliğleri (Actes du Xe Congres International des Etudes Byzantınes
Đstanbul), C.DC. ,s. 15-21. (1955), Đstanbul, s. 130-133. (levhalar XVII-XX)
"Eski Kütüphane Binaları Hakkında" ,Türk Yurdu , S: 267 , Nisan, s. 728-732.
"Fatih Devri Mimarisi" , Bilgi, C. XI, S: 122, s. 23-25.
"Fatih'in devrinde yapılan portre ve madalyonları", Bilgi, C. XI, S: 122, s. 33-35.
"Yeni Şehircilik Karşısında Küçük Âbidelerin Durumu", Ölçü , S: 1 , s. 20-30.
191
"Yeni Şehircilik Karşısında Büyük Külliyeler" , Ölçü , S: 2, s. 29-32.
"Kıbrıs'ın Tarihine ve Türk Eserlerine dair" , Ölçü , S: 4, s. 12-14.
"Eski Eserlerin Bakımından Millî Đzzeti Nefis", Türk Yurdu , S: 268, Mayıs , s.
811-815.
"Mahalli Monografyalar" , Türk Yurdu , S: 269, Haziran , s. 887-890.
1958
"Bizans Adlarının Dilimizde Yazılışı Hakkında" , Türk Dili , CVH, S: 76, s. 159-
163.
"Türk Mimarî Âbideleri I-Gebze'de Mustafa Paşa Külliyesi" , Bilgi, S: 119 , s. 9-10.
"Türk Mimarî Âbideleri H-Đznik'de Đsmail Bey Hamamı", Bilgi, S: 120, s. 7-8.
"Türk Mimarî Âbideleri m- Kayseri'de Köşk Medrese", Bilgi, S: 129, s. 7-8.
"Türk Mimarî Âbideleri IV-Sivas'da Kaykâvus I. Dârüşşifası", Bilgi ,S:130 s. 7-8.
"Efdaleddin Bey (1870-1957)", Üstad Efdaleddin Tekiner, Đstanbul :TTOK, s. 12-
15.
"Die Medrese des Kazasker Ebu'1-fazl Mahmud Efendi in Đstanbul" , Istanbuler
Mitteilungen ,C.VIH , s. 57-64. (levhalar: 15-20)
192
"Neue Fragmente der Theodosius-Saule" , Đstanbuler Mitteilungen, C.Vin, s. 144-
147.
"Đki Türk Âbidesinin Mahiyetleri Hakkında Notlar: Đznik'de Nilüfer Hatun Đmareti
ve Kayseri'de Köşk Medrese", Ankara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Türk ve
Đslâm Sanatları Tarih Enstitüsü Araştırmalar Dergisi, C.n ,(1957) , Ankara s.
107-112.
Fransızca özeti (reume): "A Propos de la Destination originale de Deux Monuments
Turcs: Đmaret de Nilüfer Hatun â Đznik et le Köşk Medrese â Kayseri", s. 113-114.
"L'eglise cruciforme byzantine de Side en Pamphylie", Anatolia,C. IH s. 35-42.
"Mahalli Monografyalar" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Bellereni , S:
192, Ocak, s. 5-6.
"Đstanbul-Şam-Bağdat Yolu Üzerindeki Mimarî Eserler I. Üsküdar-Bostancıbaşı
Derbendi Güzergâhı", Tarih Dergisi , Đstanbul : Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, C. IX , 13
Eylül, s. 81-103.
"Bizans devrinde Đstanbul'da tababet, hekimler ve sağlık tesisleri", Tıp Fakültesi
Mecmuası, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi, C.XXI, s.657-691.
1959
"Đstanbul'da Abbasî Saraylarının Benzeri olarak Yapılmış bir Bizans Sarayı: Bryas
Sarayı", Belleten, Ankara, TTK, C. XXIII, S:89, Ocak , s. 79-99, Fransızca özeti:
"Un Palais Byzantin Construit d'Apres les Plans des Palais Abbasides: Le Palais
de Bryas", s. 101-104.
193
"Erken Osmanlı Devrinin bir Cami Tipi Hakkında", I. Türk Sanatları Kongresi
Tebliğleri Özetleri, s. 20-22.
"Un type architectural peu connu de Fepoque des Paleologues a Byzance", Anadolu
Araştırmaları, C.I., s. 223-234.
"Contributions a l'histoire de l'art byzantin: Quatre edifıces inedites ou mal-connus" ,
Cahiers ArcheoIogiques, C.X, s. 245-258.
"Đstanbul'un Kaybolan bir Eski Eseri: Kazasker Ebu'1-fazl Mahmud Efendi
Medresesi" , Tarih Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.X, S: 14 , Eylül , s.
147-157.
1960
"Đstanbul Arkeoloji müzelerinin ilk müdürlerinden Dr. Ph. Anton Dethier Hakkında
Notlar", Đstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı, C.EX , s. 45-52. Đngilizcesi: "Notes on
Dr. Dethier one of the Earlier Directors of the Archaeological Museums of Đstanbul",
s. 9-103.
"Đznik'de Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında bir Deneme" ,
Tarih Dergisi ,Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XI, S: 15 , Eylül , s. 99-116.
"Les palais byzantin de Nymphaion pres d'Đzmir", Akten des XI. Internationalen
Byzantinisten Kongresses 1958, München, s. 150-153. (levhalar XXVI-XXIX.)
"Side'nin Bizans Devrine ait Binalarının Sanat Tarihi Bakımından Değerleri" , Türk
Tarih Kongresi. Kongreye Sunulan Bildiriler, C. V, s. 53-60.
194
"Bizans-Đslam ve Türk Sanat Münasebetleri",Türk Tarih Kongresi. Kongreye
Sunulan Bildiriler , C. V , s. 298-302.
1961
"Đzmir Yakınındaki Kemalpaşa (Nif) da Laskaris'ler Sarayı", Belleten, Ankara : TTK,
C.XXV, S: 97, Ocak , s. 1-7.
"Bizans mimarisinde Dış Cephelerde Kullanılan Bazı Keramoplastik Süsler",
Ayasofya Müzesi Yıllığı, C.m, s. 25-28. (Đngilizcesi s. 57-60)
"Bursa ve Çevresinde Türk Sanatı" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Belleteni, S: 239 , Aralık, s. 8-13.
1962
"Mimar Sinan-I",Yeni Đstanbul, 12 Nisan , S:4458.
"Mimar Sinan-H",Yeni Đstanbul, 14 Nisan, S:4460.
"Kosova'da Meşhed-i Hüdavendigâr ve Gazi Mestan Türbesi", Tarih Dergisi,
Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XH, S:16, Eylül 1961,s. 71-82.
"Yedikule Hisarı ve Avlusundaki Fatih Mescidi", Đstanbul Arkeoloji Müzeleri
Yıllığı, C.X ,s. 80-84. (Fransızcası s. 147-152)
"Konya Tarihinden bir Yaprak: Aya Thekla Efsanesi ve Sanat Tarihinde Aya
Thekla", Anıt, C.VH, S:30, Eylül, s. 1-20.
195
"Semağ'da Mevlevîleri Tasvir Eden bir Rus Gravürü", Anıt, C.VII, S:30, Eylül, s.
44-47.
"Bursa'da Osman ve Orhan Gazi Türbeleri" »Vakıflar Dergisi, C. V, s. 131-147.
"Đstanbul Minareleri", Türk San'atı Tarihi Araştırma ve Đncelemeleri, Đstanbul:
Güzel Sanatlar Akademisi Türk San'atı Enstitüsü Yay., C. 1 ,s. 31-132.
"Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-Đçtimaî bir Müessesesi: Zaviyeler ve Zâviyeli Camiler" ,
Đktisat Fakültesi Mecmuası , Đstanbul Üniversitesi, C.XXIII,S: 1-2 ,Ekim 1962-
Şubat 1963, s. 3-57.
Fransızca özeti: "Une Institution Religeuse et sociale de la Premiere Periode
Ottomane: La zaviye (Zawiyah) et la mosquee a Zaviye" s. 58-62.
"X. Hommaire de Hell ve Ressam Jules Laurens", Belleten , Ankara: TTK,
C.XXVn,S:105,s. 59-88.
"Enez'de Yunus Kaptan Türbesi ve Has Yunus Beyin Mezarı Hakkında bir
Araştırma" , Tarih Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi ,C.Xm, S: 17-18, (Mart
1962-Eylül 1963), s. 141-158.
"La mosquee-zaviye de Seyyid Mehmet Dede â Yenişehir. Recherches sur
l'architecture turque du XrVe siecle",Beitrage zur Kunstgeschichte Asiens-in
Memoriam Ernst Diez, Đstanbul , s. 49-68.
Türkçe özeti: "Yenişehirde Seyyid Mehmed Dede Zaviye-Camii.XrV.Yüzyıl Türk
Mimarisi Hakkında Araştırmalar",(yukarıdaki cilde ek olarak
yayınlanan:Makalelerin Türkçe özetleri kitabında,sayfa numarası
konmamıştır.Dördüncü sıradadır.), Đstanbul: Đ.Ü. Sanat Tarihi Enstitüsü yayını, S:l.
"Âli Saim Ülgen (1913-1963)", Türk Kültürü , C.I, S:6, Nisan , s. 24-28.
196
"Kültür Eserlerimiz Olarak Eski Eserler ve Bunların Korunması", Türk Kültürü ,
C.1,S:7,Mayıs, s. 37-40.
"Kanunî Sultan Süleyman Devrinde Türkiye'de Avrupalı bir Ressam Flensburg'lu
Melchior Lorichs" ,Türk Kültürü,C. I, S: 10 ,Ağustos ,s. 36-45.
"Üsküp'de Türk Devri Eserleri" ,Türk Kültürü , C.D, S:l, Eylül ,s. 20-30.
"Atatürk ve Eski Eserler", Türk Kültürü, CH, S: 13, Kasım, Atatürk Sayısı, s. 100-
108.
"Eski bir Türk Karikatürü", Türk Kültürü , C.H, S: 14 , Aralık , s. 73-77.
"Les Bedestens dans l'architecture turque" , II. Congresso Internazionale di Arte
Turca, Venezia ,1963, s. 35-39.
"Two mosaic pavements from Bithynia" ,Dumbarton. Oaks Papers , C. XVII, s.
373-383.
(Ek olarak 10 adet levha)
1964
"Bir Elyazmalar Bülteni ve bu Münâsebetle Bizde de Böyle bir Bültenin
Yayınlanma-sının Lüzumu Hakkında" , Şarkiyat Mecmuası, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü ,C.V, s. 61-70.
"Bir Yıldönümü Dolayısıyla Türkiye'de Üniversite", Türk Kültürü ,Ocak , s. 12-17
197
"Une Novelle Hypothese sur une Mosai'que de Sainte Sophie â Đstanbul" ,Actes du
XII Congres des Etudes Byzantines (Ochrid 10-16 Septembre 1961), Beograd , C.
3 ,s. 99-101.
"Alexios Apocauque et l'Eglise Byzantine de Selymbria (Silivri)" ,Byzantion ,
C.XXXIV,S: 1, Hommage a Silvio Giueppe Mercati, s. 77-104.
"Đznik'de Đstanbul Kapısının Medusa'ları" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Belleteni, S:269 , Haziran , s. 14-16.
"Arslanhane ve Civarının Arkeolojisi" , Đstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı , C.XI-
Xn, s. 23-33.
Fransızcası: "Sur l'Archeologie de l'Edifice dit Arslanhane et de Ses Environs
(resume)",s. 141-146. (levhaların numarası IV-IX)
"Atik Ali Paşa Camiinin Türk Mimarî Tarihindeki Yeri", Tarih Dergisi, Đstanbul:
Edebiyat Fakültesi, CJOV, S: 19, Mart ,s. 99-114. (ek Vin levhada 17 resim
bulumaktadır)
"Svilengrad'da Mustafa Paşa Köprüsü (Cisr-i Mustafa Paşa)", Belleten, Ankara:
TTK, C. XXVEI, S: 112, Ekim, s. 729-752.
Đngilizce özeti: "The Bridge Mustafa Pasha in Svilengrad (Bulgaria) Cisr-i Mustafa
Paşa" s. 753-756. ( Vin levha 8 resim ve 2 fotokopi bulunmaktadır)
1965
"Bizans Devrinde Edirne ve Bu Devire ait Eserler", Edirne - Edirne'nin 600. Fethi
Yıldönümü Armağan Kitabı, Ankara: TTK, C.VII ,Seri-Sa. 46., s. 39-76.
198
"Ohri'nin Türk Devrine ait Eserleri" .Vakıflar Dergisi ,C.VI, s. 137-145.
"Les Eglises Byzantines d'Đstanbul du IXe au XVe siecle", Corsi di Studi
Ravennati e Byzantine ,C.VII, s. 109-163.
"Fetihten Sonraki Đstanbul'daki Kiliselerin Durumu" , Türk Yurdu ,Yıl: 54 ,C. IV ,
S: 308 , s. 33-34.
"Turizm ve Eski Eserler" ,Türk Yurdu, S: 308 , s. 4-5.
"Defineciliğe Dair" ,Türk Yurdu, S: 316, s. 7-9.
"Đstanbul'un Mahalle ve Semt Adları Hakkında bir Deneme", Türkiyat Mecmuası
,Đstanbul:Đ.Ü.,C.XIV ,( basımı 1965), s. 199-216.
"Sultaniye - Karapınar'a Dâir", Tarih Dergisi , Đstanbul : Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi,
C.XV, S:20 ,Mart, s. 117-139, (ek XVI levhada 31 adet resim ve plân
bulunmaktadır.)
"Reşid Safvet Atabinen (1884-1965)", Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Belleteni, S: 276-279 ,Ocak-Nisan , s. 4-5.
"Les Bedesten's dans I'Architecture Turque", Attı del Secondo Congresso
Internazionale di Arte Turca, Napoli, s. 113-117.
199
1966
"Konya ile Sille Arasındaki Akmanastır. Manâkib al-'arifinde'deki Deyr-i Eflâtun",
Şarkiyat Mecmuası , Đstanbul : Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü ,C.VI ,s.
135-160. (ek olarak verilen XII levhada 17 tane resim ve kroki bulunmaktadır)
'Trabzon yakınındaki Meryem Ana (Sumela) Manastın. Arkeolojik ve Tarihî Değeri
ile Bugünkü Durumu Hakkında bir Araştırma" , Belleten, Ankara: TTK,C. XXX, S:
118, s. 243-264. (ek olarak verilen XX levhada 25 resim bulunmaktadır)
"Eine Senmunvenreilef auf einem Turm der Stadtmauer von Đstanbul", Tortoulae
Studien zu altchristlichen und byzantinischen Monumenten, s. 110-119. (levhalar,
27-28)
"Đstanbul Tarihçeleri ve Eserleri, Mehmet Ziya Bey", Đstanbul Belediyesi Dergisi,
S: 39, s. 12-13,29.
"Büyük Balık Küçük Balığı Yutar" ,Türk Etnografya Dergisi, C.Vn-Vm ,1964-
1965, s. 5-7.
(ek olarak verilen XV levhada 4 tane resim bulunmaktadır)
"Kırşehir'de H. 709 (1310) Tarihli Tasvirli bir Türk Mezar Taşı. Anadolu'da Tasvirli
Mezar Taşları Hakkında Araştırma", Reşid Rahmeti Arat Đçin, Ankara: Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., S: 19, s. 208-223.
Almanca özeti: "Ein H.709 (1310) Datierten Türkischer Grabstein Mit
Menschendarstellung in Kırşehir, Eine Studie Türkischer Bildegrabsteine in
Anatolien", s. 224-243.
200
1967
"Kaybolmuş bir Tarihî Eser. Şeyh Murad Mescidi", Tarih Dergisi, Đstanbul :
Đ.Ü:Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, C.XVII, S: 22 ,1967, s. 111-130.
"Varna ile Balçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi", Belleten, Ankara: TTK, C.
XXXI, S :1, 24 Ekim , s. 551-592.
(ek olarak verilen XXII levhada 30 tane resim bulunmaktadır.) Đngilizcesi :"The
Tekke of Akyazılı Sultan between Varna and Balchic (Bulgaria)", s. 593-600.
"Akmanastır (S. Chariton) in der Nâhe von Konya und die Hohlenkirchen von Sille",
Poychordia-Festschrift Franz Dölger zum 75 Geburtstag, Amsterdam, G.2 ,s.
162-185.
"1961 Doğu-Trakya'da yapılan bir tetkik Gezisinden notlar(özet)",Türk Tarih
Kongresi, C.VI, Ankara, 20-26 Ekim, s.206.
"Tarihi Vesika olarak Eski Resim, Gravür ve Fotoğraflar(özet)", Kongreye sunulan
bildirler,Ankara,s. 585-586.
1968
"Yunanistan'da Unutulmuş bir Türk Eseri" , Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C.I,
S: 5, Şubat, s. 67-73.
"Auszug aus einem vürdigenden Bericht des Professors Dr. Phil. Semavi Eyice,
Đstanbul über Dr. Dethier", Kerpener Heimatblatter, 15 Jahr., VI, Heft 1 , April , s.
308-312.
201
"Atatürk'ün Büyük bir Tarih Yazdırma Teşebbüsü: Türk Tarihinin Ana Hatları"
Belleten , Ankara: TTK, C.XXXH, S: 128, s. 509-526.
"La ruine byzantine dite "Üçayak (=Utch-aiak) pres de Kırşehir en Anatolie centrale
un monument architectural de la fin du Xe ou du XI6 siecle", Cahiers
ArcheoIogiques, C.XVffl, s. 137-155.
1969
"Đşkodra'da Kurşunlu Cami", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S: 17 , Şubat, s. 73-
76.
"II. Bayezıd Devrinde Davet Edilen Batılılar (Arnold von Harff, Leonardo da Vinci,
Michelangelo)" , Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S: 19 , Nisan, s. 23-30.
"Hanköyü'nde Hüsrev Paşa Camii. Sultan IV. Murad'ın Sadrâzamı Hüsrev Paşa'nın
bir Eseri" ,Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, 23 Mart , s. 179-204.
"Çorum'un Mecidözü'nde Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi Zaviyesi", Türkiyat
Mecmuası, Đstanbul: Đ.Ü.Türkiyat Enstitüsü ,C.XV, 1968, s. 211-244. Almanca özeti:
"Die Zaviye des Elvan Çelebi, Sohn von Aşık Paşa in Mecitözü bei Çorum" s. 245-
246. (ek olarak verilen XVI levhada 35 tane resim bulunmaktadır)
"Anadolu ve Đstanbul'da Lahit Biçimindeki Rölik Mahzafalar", Đstanbul Arkeoloji
Müzeleri Yıllığı, S:15-16, s. 97-114.
Fransızcası: "Reliquaires en forme de sarcophage en Anatolie et a Đstanbul", s. 127-
145.
202
"Trakya'da Bizans Devrine ait Eserler" Belleten, Ankara:TTK C.XXX, S: 131
.Temmuz , s. 325-358.
Fransızcası: "Recherches d'archeologie byzantine en Thrace" ,s. 358.
"La verrerie en Turquie de l'epoque turque" ,Annales ive Congres Internationales
du Verre, Liege , s. 162-182.
1970
"Le Monastrere et la source sainte de Midye en Thrace Turque", Cahiers
Archeologique ,C.XX , s. 47-62. (Nicole Thierry ile beraber ;N. Thierry'nin yazısı s.
63-76 arasındadır.)
"Elçi Hanı" , Tarih Dergisi , Đstanbul Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, S: 24 ,Mart ,s. 93-
130.
'Trakya'da Đncecik'de bir Tabhaneli Cami", Tarih Enstitüsü Dergisi, Đstanbul :Đ.Ü.
Edebiyat Fakültesi, S: 1 , Ekim, s. 171-196. (ek olarak verilen XVI levhada 27 tane
resim bulunmaktadır.)
"Trabzon"/Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni ,C25, S: 304, Ocak-
Mart,s.7-ll.
"Avrupalı bir Ressamın Gözü ile Kanunî Sultan Süleyman, Đstanbul'da bir Safevî
Elçisi ve Süleymaniye Camii. Kanunî Sultan Süleyman'ın Portreleri Hakkında bir
Deneme", Kanunî Armağanı, Ankara: Türk Tarih Kurumu , s. 129-170. (VII. seri-
Sa. 55) (ek olarak verilen levhada 39 tane resim bulunmaktadır
"Bursa Kaplıcalarını Đlmî bakımdan ilk Olarak Đnceleyenlerden Dr. Bernard ve Eseri"
, Tıp Fakültesi Mecmuası, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi,C.XXXm ,s. 485-495 .
203
1971
"Monuments byzantins anatoliens inedits ou peu connu", Corsi di Cultura sull'Arte
Ravennati e Bizantina, Ravenna , C.XVm ,s. 275-292 .
"Les monuments byzantins de la Thrace Turque", Corsi di Cultura sull'Arte
Ravennati e Bizantina, Ravenna , C.XVm , s. 293-308
"Les monuments chretiens de Karadağ", Corsi di Cultura sull'Arte Ravennati e
Bizantina, Ravenna , C.XVm, s. 315-355 .
"Anadolu'da Orta Asya Geleneklerinin Temsilcisi Olan bir Eser: Boyalıköy
Hanikahı" , Türkiyat Mecmuası, Đstanbul :Đ.Ü. Türkiyat Enstitüsü, C.XVI, s. 39-56.
Fransızca: Une monument anatolien qui represente les traditions asiatiques:
le'Hanikah' de Boyalıköy", s. 56. (ek olarak verilen XVII levhada 29 tane resim,plan
ve kroki bulunmaktadır)
"Kırşehir'de Karakurt (Kalender Baba) Ilıcası", Tarih Enstitüsü Dergisi, Đstanbul:
Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S: 2 , Ekim ,s. 229-254.
(ek olarak verilen XII levhada 23 tane resim ve kroki bulunmaktadır)
"Baltaoğlu Süleyman Bey'in kılıcı", Tarih Dergisi, Đstanbul:Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi
,S:25,s. 163-178.
(ek olarak verilen VDI levhada 9 tane resim bulunmaktadır)
"Konya'nın Âlaeddin Tepesinde Selçuklu Öncesine Âit bir Eser: Eflâtun Mescidi"
Sanat Tarihi Yıllığı JV, 1970-1971, s. 269-302.
Fransızca özet: "Un monument preseldjoucide de Konya: La mosquee d'Eflâtun
(Platon), la soi-disant eglise d'Amphilikios".(Sayfa numarası belirtilmemiş) (metin
dışı 26 adet resim)
204
"Celal Esad Arseven (1875-1971)" ,Önasya , S: 75, s. 4-5.
"Kanunî Sultan Süleyman'ın yeni bir Portresi" , Belleten, Ankara: TTK, C.XXXV,
S: 138, s. 213-215.
1972
"Celâl Esad Arseven (1875-1971)" , Belleten, Ankara: TTK , C:XXXVI, S: 142 ,
Nisan, s. 173-201. (Almanca özet,s.202)
"Anadolu Selçuklu Sanat Çalışmalarının Başlangıcında Đki Yabancı: Clement Huart
ve Friedrich Sarre" ,Türkiyat Mecmuası, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi Türkiyat
Enstitüsü, C: XVII, s. 133-148.
"Đstanbul'un ortadan Kalkan Bazı Tarihî Eserleri I. Çobançavuş, Adilşah Kadın, Hoca
Teberrük, Revanî Çelebi ve Yayla Camileri", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi, S: 26 , Mart, s. 129-146. (ek olarak verilen XX levhada 38 tane plan ve
kroki bulunmaktadır)
"Ankara'nın Eski bir Resmi. Tarihî Vesika Olarak Resimler. Ankara'dan Bahseden
Seyyahlar", Atatürk Konferansları, CJV, s. 61-124.
(ek olarak verilen XLÜ levhada 62 tane resim,fotoğraf ve kroki bulunmaktadır)
1973
"Tarihî Đki Olayla Đlgili Đki Gravür", Tarih Enstitüsü Dergisi, Đstanbul: Î.Ü.Edebiyat
Fakültesi ,S: m, s. 31 l-318.(ek 2 levha)
205
"Sultan Cem'in Portreleri Hakkında" ,Belleten , Ankara:TTK ,C.XXXVII, S: 145
,Ocak, s. 1-49.
(ek olarak verilen XXIX levhada 35 tane resim bulunmaktadır)
"Prof. Albert-Louis Gabriel (2.8.1883-23.12.1972)", Belleten, Ankara: TTK,
C.XXXVm, S: 147 , Temmuz, s. 321-363. (ek olarak verilen XHI levhada 22 tane
resim bulunmaktadır)
"Tuzla'nın Değirmenaltı Mevkiinde bir Bizans Kalıntısı", Sanat Tarihi Yıllığı, C.
V ,s. 27-52.
Fransızca özet: "Une ruine byzantine a l'endroit dit Değirmenaltı pres de Tuzla", s.
77-78.
"S. Lucien, disciple de S. Lucien d'Antioche a propos d'une inscription de Kırşehir
(Turquie)", Analecta Bolandiana-Revue Critique d'Hagiographie, C. 91, S:3-4, s.
363-377.
(J. Noret ile birlikte)
"Sincanlı'da Sinan Paşa Đmareti", Vakıflar Dergisi, C. X, s. 303-306.
"Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihî Eserleri II. Bostan Camii, Kızlarağası Abbas
Ağa Hamamı, Çukurçeşme Hamamı, Kasım Ağa Mescidi", Tarih Dergisi, Đstanbul:
Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi,S: 27 ,s. 133-178. (ek olarak verilen XXII levhada 40 tane
resim bulunmaktadır)
'Türkiye'de Bizans Sanatı Araştırmaları ve Đstanbul Üniversitesinde Bizans Sanatı",
Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, s. 375-428.
"La fontaine et les citernes byzantines de la citadelle d'Afyonkarahisarı",
Dumbarton Oaks Papers, S: XVm, s. 303-307.
206
1974
"Trakya'da Meydan Şadırvanları" , Mansel'e Armağan-Melanges Mansel,
Ankara:TTK, s.831-845.
(Ek metin olarak verilen resimler 3.cilt s.279-294'dedir.)
"Ortaçağ Đçinde Bizans Sanatının Yeri", SED Sanat-Edebiyat, C.I, S: 1 ,s. 9-15.
'Türk Kapılarının Madenî Süsleri" , Sanat Dünyamız , S:l , Mayıs, s. 20-29.
Đngilizce özet: "Metal door ornaments".
"Tarihî mezarlardan Notlar", Tarih Enstitüsü Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi, s. 291-334.
"Uluslararası XVIII. Yüzyıl mimarisi ve Vanvitelli'yi Anma Kongresi" , Belleten
Ankara:TTK ,C38, s. 347-348.
"Piyale Paşa Camii Çini alınlıkları ve bir Eski Eser Hırsızı" , Çağrı, S: 202 ,Kasım, s.
7-8.
"Ayazin Kaya Kiliseleri Hakkında bir Açıklama" , Pirelli , C.XI, S: 122 ,Kasım, s.
10-11.
"Tahsin Öz (1887-1973)", Belleten, Ankara: TTK ,C. XXXVIII, S:152 , Ekim , s.
709-732.
( ek 4 resim ile Mahmut H. Şakiroğlu ile birlikte: 'Tahsin Öz Bibliyografyası", s. 733-
749.)
"Kıbrıs'ın Tarihi ve Türk Eserleri" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Belleteni, C.44, S: 323 ,Ekim-Kasım ,s. 2-17.
Yabancı dilde de yayımlanan nüshalardan;
207
Đngilizcesi: "The History of Cyprus and the Turkish monuments there" ,s. 2-17.
Almanca : "Die Geschichte Zyprens und seine Türkischen Bauwerke" ,s. 2-24.
Fransızca: "Histoire de Chypre et de ses oeuvres de la periode Turque".
1975
"Bizans Devrinde Boğaziçi Hakkında Bazı görüşler", Đstanbul Boğazı ve Çevresi
Sorunları Sempozyumu (12-15 Kasım 1973), Đstanbul, s. 118-127.
"Sofya Yakınında Dıtiman'da Gaazî Mihaloğlu Mahmud Bey imâret-câmii",
Kubbealtı Akademi Mecmuası ,C.IV, S:2 , Nisan, s. 49-61.
"Anadolu'da Karamanlıca Kitabeler (Grek Harfleriyle Türkçe Kitabeler)", Belleten,
Ankara: TTK, C.XXXIX, S: 153, Ocak , s. 25-48.
"Uluslararası Balkanlar'da Ortaçağ Camcılığı Sanatı Konferansı" , Belleten,
Ankara: TTK , C:XXXIX, S: 153, Ocak, s. 197-199.
"Divriği'de Ulucami" , Đlgi, CJX, S:20 , Mayıs ,s. 7-12.
"Bertrandon de la Brodquiere ve Seyahatnamesi (1432-1433)", Đslâm Tetkikleri
Enstitüsü Dergisi, ĐstanbullÜ.Edebiyat Fakültesi,C.VI,S:l-2 ,s. 85-126.
"Ihlara Vadisi", Đlgi, CJX, S:21 , Eylül , s. 17-23
"Tarihte Bolu" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S:47-326,Mayıs-
Haziran , s. 2-14.
"Aramızdan Ayrılan bir Đstanbul Tarihçisi-Reşat Ekrem Koçu" , Pirelli, C.XIII, S:
134 , Kasım , s. 8-9.
208
"Le Baptistere de Sainte Sophie d'Đstanbul", IX. Congresso Internazionale di
Archeologıa Crisitana, 21-27 Settembre , Communicazione, Cittâ del Vaticano, s.
15.
"Đstanbul Arkeoloji Müzesi'nde Bizans-Türk Çeşmesi" , Belleten, Ankara: TTK, C.
XXXIX, S: 155 ,1975, s. 429-444,
( ek olarak verilen XXVIII levhada 51 resim bulunmaktadır.)
Đngilizce özeti: 'The Byzantine-Turkish Fountain in the Archaeological Museum of
ĐstanbuĐ" s. 445-446.
"Đstanbul'da Eski Resimler Koleksiyonu ve Arşivi Kurulması Büyük bir Kültür
Hizmeti Olacaktır", Milliyet Sanat Dergisi ,S:180 ,16 Nisan ,s. 10-12.
"Tarihte Haliç" ,Haliç Sempozyumu, 10-11 Aralık, s. 263-287.
(Metni tamamlayan 20 adet resim, s. 289-307.)
'Türk Sanatında Şebekeler (Parmaklıklar)", Sanat Dünyamız, C.n, S: 6,Ocak, s.
32-39.
Đngilizcesi: "Grills and Lattice Work in Turkish Art" s. 40-41.
'Türkiye'de Bizans Mimarisi Hakkında Araştırmaların Kısa Tarihçesi (Đkinci Dünya
Savaşına Kadar)", Sanat Tarihi Yıllığı, , Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi
Bölümünün 30. Kuruluş Yıldönümü Sayısı, C.VI ,1974-1975 , s. 453-469
1976
'Türk Trakya Araştırmalarının Öncüsü: Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel (1905-
1975)", Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi ,S:4-5, 1975-1976, s. 301-330.
209
"Mimar Sinan", Đlgi, C.X, S:23 , Mayıs ,s. 15-23.
Đngilizcesi: "The Architect Sinan".
"Tarihî Zenginlikleriyle Silifke Yöresi" jlgi ,C.X,S:24 ,Eylül ,s. 6-11.
Đngilizcesi: "An Archaeological Treasure House: The Silifke-District"
"Aramızdan Ayrılan bir Değer. Tarihçi ve Folklorist Reşat Ekrem Koçu", Türk
Folklor Araştırmaları, Yıl: XXVII, S: 322 ,Mayıs, s. 7641-7643.
"H Râköczi Ferenc'den Hatıralar", Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı
Altında II. Rakoczi Frenç ve Macar Mültecileri Sempozyumu (31 Mayıs-3
Haziran 1976), Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, s. 68-100.
"Das byzantinische Kaiserreich Einflüsse Anatoliens und des Nahen Ostens", Das
Parlament-Die Woche im Bundeshaus-Auf Politik und Zeitgeschichte, 26 Jhg. 50
,11 Dezember , s. 12-13.
1977
"Rum Harfleri ile Türkçe (Karamanlıca) bir Nevşehir Salnamesi (Yıllığı)",
Fındıkoğlu Armağanı, Đstanbul: Đ.Ü. Đktisat Fakültesi yayını, s. 77-97. (ek olarak
verilen 4 adet resim s.99-102 arasındadır)
"Trebenna" ,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni,C. 58,S:337, Mart-
Nisan , s. 23-27.
"Kritobulos ve Eseri" ,Kubbealtı Akademi Mecmuası ,C.VI, S:3 ,Temmuz ,s. 12-
21.
"Sanat Tarihi Bilimi, Sanat Tarihçisi ve Yurdumuz", Sanat Tarihi,C. I, S:l, Nisan ,
s.2.
210
"Bir Türk Elçisinin Portresi" ,Belleten, Ankara:TTK, C. XLI, S: 163 /Temmuz , s.
555-563.
( ek 98 resim ile birlikte.)
"Silifke Çevresinde Đncelemeler: Kanlıdivan (=Kanytellys=Kanytelideis)
Basilikaları (Bir Önçalışma)", Anadolu Araştırmaları ,C.IV-V ,(1976-1977) ,s. 411-
441. (Ek olarak verilen XVII levhada 28 resim ve plan bulunmaktadır.)
1978
"Karaman-Silifke Yolu Üzerinde Alacahan Manastırı", Türkiyemiz ,C.VHI, S:24,
Şubat ,s.4-13. Đngilizcesi: "The Monastery of Alacahan", s. 83-84.
"Arkeoloji ve Sanat Tarihi Hakkında", Arkeoloji ve Sanat,C. I, S:l , Nisan-Mayıs, s.
5-7.
"Bafa Gölü ve Herakleia" , Đlgi, S: 26, Nisan , s. 9-13.
"Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları" , Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Araştırma Dergisi Özel , S: 9, in Memoriam Prof. Albert Louis Gabriel, s. 202-246.
"Silifke Dolaylarında Araştırmalar", Belleten, Ankara: TTK, C.XLIL S:165, s.169-
170.
"Vikingler Đstanbul'da" ,Yıllarboyu Tarih, S: 4, Temmuz ,s. 10-13.
"Arkeolog Lawrence" ,Yıllarboyu Tarih , S:5, s. 12-13.
211
"Anadolu Arkeoloji Tarihinden Portreler 1. Gertrude Bell (14. VD. 1868-12. VH
1926)", Arkeoloji ve Sanat ,C.I, S:2 ,Temmuz-Eylül ,s. 7-10.
"Đstanbul'u Sevenler Birleşiyor (Đstanbul Şehri Muhibler Cemiyeti)", Yıllarboyu
Tarih, S: 6, Eylül, s. 47-49.
"Đstanbul'un Altında Đkinci bir Đstanbul var", Yıllarboyu Tarih , S: 9, Aralık, s. 38-
41.
"Tarihde Küçükçekmece", Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Đstanbul:
Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S: 6-7 , (1977-1978), s. 57-120.
"Tarihte Küçükçekmece",Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, C.62,
S:341 , Mart-Haziran, s. 2-10.
"La baptistere de Saint Sophie d'Istanbul" , Atti del I Congresso Internazionale di
Archeologia Cristiana Roma , 21-27 ,(settembrel975), Roma ,C. 2, s. 257-273
"Silifke ve Çevresinde Topraküstü Arkeoloji Araştırmaları", Arkeoloji ve Sanat ,C.I,
S:3, Ekim-Aralık ,s. 33.
"Arkeoloji ve Sanat Tarihi Hakkında", Arkeoloji ve Sanat, C.I, S:l ,Nisan-Mayıs,
s.7.
1979
"Rölik Mahfazaları Hakkında bir Kitap ve bu Münasebetle Anadolu'dan Bazı Rölik
Mahfazaları", Sanat Tarihi Yıllığı ,Đstanbul:Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi ,C.Vffl, s. 57-81.
212
"Encore une fios l'eglise d'Alexis Apocauque â Selymbria (Silivri)", Byzantion
,C.XLVm, S:2 , 1978, s. 406-416.
"Les Basiliques byzantines d'Istanbul" , Corsi di Cultura sull'Arte Ravennate e
Bizantina, C. XXVI, Ravenna , s. 91-113.
"Les eglise byzantines â plan central d'Istanbul", Corsi di Cultura sull'Arte
Ravennate e Bizantina, C. XXVI, Ravenna ,s. 115-149.
"Uluğ Đğdemir ve Belleten", Belleten, Ankara:TTK, C.XLm, S: 170 , Nisan, s. 393-
396.
"Goleşti (Romanya)da Küçük bir Türk Hâtırası-Alemdar Mustafa Adına H. 1221
(1806) Tarihli Bir Kitabe", Tarih Dergisi, ĐstanbuhĐ.Ü.Edebiyat Fakültesi, C.XXXH,
Ord. Prof. Đsmail Hakkı Uzunçarşıh Hâtıra Sayısı, s. 373-380 .
"Edirne'de Selimiye",Sanat Dünyamız, Đstanbul.YKY, C.VI, S: 17, s.10-15.
Đngilizcesi: "The Selimiye Mosque at Edirne" , s. 16-17.
"Testimonianze Genovesi in Turchia" , II Veltro ,C.XXHI, S:2-4,s. 61-74.
"Mimar Kasım Hakkında", Belleten , Ankara: TTK, C.XLIH, S: 172, Ekim,s. 767-
808.
"Byzantinische Wasserversorgungsanlagen in istanbul" Leitchtvveiss Institut für
Wasserbauten Technischen Universitât-Brausnchvveig-Mitteilungen, Heft 64, 16
sayfa.
"La Basilique de Canbazlı en Cilicie", Zographe-Revue d'Art Medievale X, in
Memoriam Prof. Radojcic Beograd, s. 22-29.
213
"L'Architettura Turca del Secolo XVIII e lo stile Neoclassico nell'Arte Turca",
Luigi Vanvitelli e ĐP700 Europeo, Atti del Congresso Intemazionale di Studi,
Napoli 5-10 ,novembre 1973, Napoli 1979, s. 421-432.
(ek olarak 25 resim 113-125 levhalar arasındadır)
1980
"Silifke ve Dolaylarında Yapılan Topraküstü Arkeolojik Araştırmalar Raporu
(1978)", Belleten , Ankara: TTK,C. XLIV, S: 173, Ocak ,s. 111-121
"Silifke ve Dolaylarında Yapılan Topraküstü Arkeolojik Araştırmalar Raporu ",
Belleten , Ankara: TTK, C. XLIV, S: 173, Ocak, s. 122-124.
"Die Basiliken von Kanlıdivan (Kanytelideis-Kanytelleis)", Zeistchrift der
Morgenlandischer Gesellschaft, Supplementband IV, XX. Deutscher
Orientalistentag 1977 in Erlangen "VViesbaden, s. 448-491.
"Osmanlı Devri Hassa Mimarbaşılanndan Kasım Ağa" , Birinci Millî Türkoloji
Kongresi, 6-9 Şubat 1978, Đstanbul, s. 453-466.
"Çanakkale Boğazı Kalelerinin XVI. yüzyılda Đtalya'da Basılmış Gravürleri" ,
Bedrettin Cömert'e Armağan , Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve Đdari
Bilimler Fakültesi Beşeri Đlimler Dergisi, s. 257-275
"Byzantine Art in Turkey", The Art and Architecture of Turkey, editör Ekrem
Akurgal, Oxford, s. 48-79. ( ek resimler ve bibliyografya s. 249-251 de
bulunmaktadır.)
"Rize Yakınında Zil Kalesi" , Đlgi, C.XIV, S:30 , Kasım, s. 20-23.
214
"Anadolu'da Karamanlıca Kitabeler II (Grek Harfleriyle Türkçe Kitabeler)",
Belleten, Ankara:TTK, C. XUV, S: 176 ,Ekim , s. 683-696. (ek olarak verilen 4
levhada 9 resim bulunmaktadır)
"Tarih Đçinde Đstanbul ve Şehrin Gelişmesi", VII .Atatürk Konferansları, 1975, s.
89-182.
"Edirne Saat Kulesi ve Üzerindeki Bizans Kitabesi", Güney-Doğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, Đstanbul: LÜ.Edebiyat Fakültesi, S: 8-9 s. 1-14.
"Trakya Araştırmacılarından: Feridun Dirimtekin (1894-1976)", Güney-Doğu
Avrupa Araştırmaları Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S: 8-9 , s.259-281.
(ek olarak 3 resim)
1981
"Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarih Eserleri HI -Papasoğlu Mescidi, Ömer
Efendi Namazgahı, Nevşehirli Đbrahim Paşa Mektebi ve Sebili", Tarih Enstitüsü
Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S:X-XI ,1979-1980, s. 195-238.
"Osmanlı Devri Türk Yapılarında Damgalı Tuğlalar" ,Sanat Tarihi Yıllığı,
Đstanbullu. Edebiyat Fakültesi, S: IX-X, 1979-1980, s. 155-160.
"XVIII. Yüzyıl Türk Sanatı ve Mimarisinde Avrupa Neo-Klasik Üslubu" ,Sanat
Tarihi Yıllığı, Đstanbullu. Edebiyat Fakültesi,S: EX-X ,s. 163-175.
"Silifke ve Çevresinde Đncelemeler: Elaiussa-Sebaste (=Ayaş) Yakınında Akkale"
VIIL Türk Tarih Kongresi, Ankara 11-15 Ekim 1976. Kongreye Sunulan
Bildiriler, C.2, Ankara 1981, s. 865-886.
215
"Atatürk'ün Doğduğu Şehir Selanik 1881", Đlgi, S: 31 , Mayıs , s. 2-8.
"Atatürk ve Tarih", Đlgi, S: 31 , Mayıs , s. 24-27. "Tekfur Sarayı" , Đlgi,
S:32 Kasım , s. 34-37.
"Atatürk'ün Doğduğu Yıllarda Selanik" ,Doğumunun 100. Yılında Atatürk'e
Armağan, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, s. 461-518.
"Friedrich Barbarossa'nın Üçüncü Haçlı Seferi ve Konya Savaşı ile Sibilia ve Mavga
Kaleleri" , Selçuklu Araştırmaları Dergisi, S: V-VI, s. 151-178.
"Einige byzantinische Kleinstâde im Rauhen Kilikien" ,150 Jahre Deutsches
Archaeologisches Institut ,1829-1979, Mainz , s. 204-209. (levha 81-89).
1982
"Đstanbul'un Tarih Boyunca Gelişmesi ve Korunması Gerekli Kültür Değerleri" ,1.
Đstanbul Sempozyumu ,28 Mayıs, Đstanbul, s. 89-96.
"Un site byzantin la Cilicie: Öküzlü et ses Basiliques", Rayonnement Grec.
Hommage â Charles Delvove, Bruxelles, 1982 s. 355-367. (levhalar 37-38)
"Đstanbul'un en eski Bizans Kilisesi: Imrahor Đlyas Bey Camii" , Đlgi ,C. XVI, S:33
Mayıs, s. 28-31.
216
"Amasra", Đlgi, C. XVI, S:34, Eylül, s. 9-16,
"Đstanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihî Eserleri IV", Prof. Tayyib Gökbilgin'in
Hatırasına Armağan, Đstanbul: Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü , S: 12, 1982, s.
841-886.
"Ölümün Yüzüncü Yıldönümünde Đstanbul Arkeoloji Müzesinin ilk Kurucularından
Dr. Philippe Anton Dethier (1803-1881)", Arkeoloji ve Sanat, S: 16-17, s. 21-24.
"J. Von Hammer-Purgstall ve Seyahatnameleri Hammer'in Tarihi Coğrafya,
Topografya ve Sanat Tarihine Hizmeti.", Belleten, Ankara: TTK, C.XLVI, S: 183,
Ekim , s. 535-550.
"Palazzo del comune des Genois â Pera (Galata)" ,Studia Turcologica Memoriae
Alexii Bombaci Dicata, Napoli, Isituto Universitario Orientale, s. 165-179. (ek
verilen VHI adet levhada 13 resim bulunmaktadır)
1983
"Ayasofya Vaftizhanesi Sultan I. Mustafa ve Đbrahim'in Türbesi Olan Yapı" ,
Atatürk Konferansları, C. Vm ,1975-1976, s. 139-162. Fransızcası: "La Baptistere
de Sainte Sophie. Resme", s. 163-174. (Cildin sonuna eklenen levhalar arasında I-
XXXIV arasında 53 resim, plan fotoğraf bulunmaktadır.)
"Byzance: sa gloire et sa chute" ,Forum-Conseil de l'Europe.
"Kasım Ağa, einer der Oberhofbaumeister der Osmanischen Zeit" , Materialia
Turcica ,1980 ,Bochum, s. 18-31.
"Binbirkilise. 1-Madenşehir" , Đlgi, S: 36, Mayıs ,s. 22-26.
217
"Binbirkilise 2-Karaman yakınında Karadağ'da Değle Öreni" , Đlgi, S: 37, Eylül ,s.
22-25.
"Hadersdorfda Türk Taşlan. Belgrad'dan Viyana'ya Götürülen Kitabeler", Kaynaklar
, Ankara : Şekerbank Genel Müdürlüğü Yay., C, I, S: 1, Güz , s. 36-41.
"Sırp Đlimler ve Sanatlar Akademisi'nin Balkan Tetkikleri Enstitüsü Tarafından
Belgrad'da 7-9 Eylül 1982 Tarihlerinde Yapılan Uluslar arası Toplantılar Hakkında
Rapor", Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi, S: X-XI, s. 253-262.
"Ayasofya Horologion'u ve Muvakkithanesi" ,Ayasofya Müzesi Yıllığı
(Cumhuriyetin 60. Yıl Özel Sayısı), C. 9, s. 15-24. (kitabın sonuna konulan levhalar
arasında 17 resim )
Đngilizcesi: 'The Saint Sophia Horologion and Clock Room", Annual of Ayasofya
Museum (Nr. 9)Summaries, s. 5-9.
"Die Byzantinische Kirche in der Nâhe des Yenişehir-Tores zu Đznik (Nikaia) (Kirche
C)" , Materialia Turcica,S: 7-8, Byzantino-Altaica, Festschrift für Hans-Wilhelm
Haussig ,s. 152-167.
"Đstanbul'un Bizans Su Tesisleri", ECA'dan Haberler ,s. 2-3.
1984
"Đstanbul'da Bizans Sanatı", Đstanbul'dan Göreme'ye Kültür Mirasımız, Đstanbul:
Milliyet Gazetesi, S: 10, s. 78.
218
"Yurdumuzun ve Đstanbul'un Eski Eserleri Hakkında Düşünceler" ,Milliyet-Kültür
Mirasımızı Koruma Semineri- Bildiri Özetleri, Đstanbul, s. 99-103.
"Ekrem Hakkı Ayverdi'den birkaç Hatıra", Türk Edebiyatı, S: 128. (sayfa
numarası yoktur.Derginin E.H.Ayverdi'ye ayrılan bölümü içindedir.)
"Ekrem Hakkı Ayverdi ve Türk San'atı Tarihi" , Kubbealtı Akademi Mecmuası ,
C.Xm, S:3 , Temmuz ,s. 53-59.
"Đstanbul'da Sultan I. Mahmud Çeşmesi: Yok Olan Bir Sanat Eseri", Türklük
Bilgisi Araştırmaları, Journal of Turkish Studies 6,C.l ,1982 (basım 1984) ,
Orhan Saik Gökyay Armağanı ,s. 111-142 .
"Đznik I-Türk Dönemine Kadar", Đlgi, S: 39 , Haziran ,s. 10-15.
"Đznik H-Türk Dönemi", Đlgi, S: 40 , Ekim, s. 6-11.
"Đstanbul'daki ilk Telgrafhâne-i Âmire'nin Projesi (1855)", Tarih Dergisi Đstanbul:
Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, S: 34, (1983-1983), Prof. Dr. M. C. Sehâbeddin Tekindağ
Hâtıra Sayısı, s. 61-72.
"Vakıf Eserleri Hakkında Bazı Düşünceler" ,Vakıflar ,C.I, Đstanbul, s. 25-27.
"Vakıflar ve Sanat Tarihi" ,Vakıflar haftası, teksir bir konferans özetidir. 4 sayfa.
1985
"Đznik m-Türk dönemi", Đlgi, C.XLX, S:41 , Ocak , s. 8-12.
(metin içi resimlerle ilk 2 kısım n. 310-311.)
219
"Đstanbul Türk Devrindeki Gelişmesi ve Koruma Çareleri", Đslâm mirasını
Koruma Konferansı (Bildiri Özetleri), 22-26 Nisan , Đstanbul, s. 63-68. (Ayrıca
Đngilizce ve Arapça özetlerde bulunmaktadır.)
"En Yaşlı Đstanbul Vatandaşı: Dikilitaş" , Đlgi, S: 42 ,s. 18-23.
"Bizantinolojinin Kurucusu Krumbacher'in 1884-1885'de Osmanlı Devleti'nde
Gördükleri" /Tarih ve Toplum, S: 23, Kasım , s. 57-63.
"Vakıf Sanat Ederlerinin Korunmasının Önemi", Vakıflar, S:II , Đstanbul ,13 sayfa.
"Über die byzantinischen Krankenhauser", Historia Hospitalium-Zeitschrift der
Deutschen Gesellschaft für Krankenhausengeschichte ,S:15, Aachen ,1983-
1984,s. 141-163.
"Yok Olan Đstanbul Sarayları ve Sarayların Yaşatılması Đçin Bazı Düşünceler",
T.B.M.M. Milli Saraylar Sempozyumu 15-17 Kasım 1984, Đstanbul(Yıldız
Sarayı/Şale): Türkiye Büyük Millet Meclisi Yay , s. 69-78.
1986
"Kağıthane-Sâdâbâd-Çağlayan", TAÇ ,Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini
Koruma Vakfı Yayını, C:I, S:l ,Şubat, s. 29-36.
"Đstanbul'un Camiye Çevrilen Kiliseleri", TAÇ, C:I, S: 1, Mayıs, s. 9-18.
"Bizans Hastanelerine Dâir" ,TAÇ, C.I, S: 3 , Eylül, s. 5-15.
"Aymeydanı'nda Đki Mezar ve Kaybolan bir Eski Eserin Hikâyesi" ,TAÇ , S:4 ,
Aralık, s. 7-12.
220
"Sarayburnu Roma Sütunu: Gotlar Anıtı", Đlgi, S: 14 , s. 11-14.
"Rumelihisarı", Đlgi, S: 47 s. 16-23.
"Türke, Wehre Dich Kitabı Hakkında", Tarih ve Toplum, S: 36 , Aralık , s. 322-
324.
"Quelques Observations sur l'Habitat Byzantin en Turquie" ,Anadolu Araştırmaları,
C.X , Bahadır Alkım özel sayısı, s. 513-529.
Türkçe özeti: "Türkiye'de Bizans Dönemi Evleri Hakkında Notlar", s. 529-530
(XX ek levha ile.)
"Akkale in der Naehe von Elaiussa-Sebaste (Ayaş)", Studien zur Spaetantiken und
Byzantinischen Kunst-Festschrift Friedrich Wilhelm Deichmann
(Monographien des Römisch-Germanischen Zentralmuseums X), Mainz 1986, s. 63-
76,
(levhalar 15-18.)
1987
"Ay-Yıldız'ın Tarihi Hakkında", Tarih Enstitüsü Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat
Fakültesi , S:13 , 1983-1987(basımı 1987), Prof. Dr. Đbrahim Kafesoğlu Hâtıra
Sayısı, s. 31-66.
"Đstanbul'un Kaybolan Eski Eserlerinden: Fatma Sultan Camii ve Gümüşhaneli
Dergâhı", Đktisat Fakültesi Mecmuası, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi , C.43, S: 1-4
1984-1985 (basımı 1987), Prof. Sabri Ülgener'in Hâtırasına Özel Sayı, s. 475-511.
"Đstanbul'da Đhmal Edilmiş Tarihî bir Semt. Ayvansaray", TAÇ , C.2, S:5 , Nisan ,s.
33-49.
221
"Đznik" , Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. I, S:I ,Kasım ,s. 65-116.
"Đstanbul Haliç'ten Doğdu... Haliç Đstanbul'u Boğdu", Ulusoy Magazin, C.I, S:3, 5
sayfa.
"XVI. yüzyılda Osmanlı Devletinin ve Đstanbul'un görünümü", II. Uluslar arası
Türk-Đslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi (28 Nisan-2 Mayıs 1986),
Đstanbul: Çağırılı Bildiriler ve Kongre Faaliyetleri, C.3, s. 49-66.
"Marmara Ereğlisi Bizans Kilisesi",TAÇ, C.n, S: 7, Kasım, s. 3-7.
"Mimar Sinan Yılına Girerken", Türk Edebiyatı, S: 170 , Aralık ,s. 23-24.
"I Blasoni Genovesi di Amasra", Quaderni di Đstanbul , Đstanbul:Đtalyan Kültür
Heyeti'nin Bologna'daki Capelli Yayınevi ile birlikte yayını, C.I, s. 5-27.
"<Türk Tarihinin Anahatları> üzerinde Đlk Hazırlıklar ve Çalışmalar", Belgelerle
Türk Tarihi Dergisi, S. 32 ,Ekim , s. 22-38.
1988
"Nuruosmanî Caddesindeki Bizans Sarnıcı", Sanat Çevresi, S: l II , Ocak , s. 22-24
"Kaybettiklerimiz: E. Tümgeneral Cevdet Çulpan (1898-1982)", Sanat Tarihi,
Đstanbul: Î.Ü.Edebiyat Fakültesi,C. XEI ,s. 215-218.
"Unutulmuş Bir Yazar: Sermet Muhtar Alus" , Şehir Kent Kültürü Dergisi, S: 17
/Temmuz, s. 56-61.
"Mehmet Ziya Bey" , Şehir, S: 18, s. 94-100.
222
"G. Weber'in Ödemiş ve Birgi Hakkında Notları", Bülten Ödemiş'e Đlişkin
Araştırma ve Đncelemeler, S: 10, s. 51-53.
"Fatih Semtinin Tarihçesi", Fotoğraflarla Fatih Anıtları , Đstanbul: Fatih Belediyesi
,s. 5-15.
"Ricerche e scoperte nella regione di Silifke nella Turchia meridionale" ,Million-
Studi di Ricerche d'Arte Bizantina ,Roma, s. 15-33. (ek XXm levha)
"m Selimin Tekniğe Feda Ettiği Eser: Aynahkavak Sarayı" , Sanat Dünyamız ,
Đstanbul: YKY, S:37 ,s. 24-31.
"Mimar Sinan'ın Kaynakları" , Gösteri, Đstanbul: Hürriyet-Sanat ve Edebiyat Dergisi,
S:88, s. 6-10.
"Marmara'daki Đki Đskoç Şatosu", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. I, S:2 ,
Nisan, s.25-34.
"Osmanlı Tarihinde Esrarengiz bir Düzmece Şehzade: Ahmet Nadir", Tarih ve
Toplum , S:55 /Temmuz , s. 9-13.
"Đstanbul'da Bizans Đmparatorlarının Sarayı: Büyük Saray", Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi ,C.I, S:3 ,Eylül, s. 3-36.
"Bizans Mimarisi" ve "XVI. Yüzyılda Osmanlı devleti ve Đstanbul'un Görünüşü",
Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri , Đstanbul : Vakıflar Genel
Müdürlüğü -Türkiye Vakıflar Bankası, C.I, S: 45-51, s. 99-107.
"Yüzyıl önce Đstanbul'da çıkan Fransızca bir Dergi: La Revue Onentale ve Kurucusu
Adolphe Thalasso", Tarih ve Toplum ,C. 10, S: 59, Kasım ,s. 272-278,
223
1989
"Alman Gezi Kulübü (Cemiyeti) ve Dergisi" ,Türsab-Turizm Dergisi, S:79 ,Nisan
,s. 62-64.
"Đstanbul'un ilk Turistik Rehberlerinden Timoni'nin Rehberi" ,Tarih ve Toplum,
S:67 /Temmuz , s. 13-17.
"Andre Chenier'in 'Doğduğu' Ev Hakkında", Tarih ve Toplum, S: 72 , Aralık , s. 52-
56.
"Mimar Sinan'ın Osmanlı Türk Mimarisinin Gelişmesindeki Yeri", Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi ,C.n, S:4, Nisan , s. 75-80.
"Đstanbul'un Bizans Su Tesisleri", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi , C.TJ, S:5
Ağustos , s. 3-14.
"Kızkalesi. Korykos" , Đlgi, S:59 , Sonbahar s. 16-20.
"Sinan ve Gurbetteki Eserleri", Sızıntı -Aylık Fikrî-ahlakî-ilmî edebî dergi , Yıl: 10,
S: 120 ,Ocak , s. 482-487.
"Mimar Sinan'ın ihmal edilmiş ederi Ramazan Efendi camii (Hacı Hüsrev)", T. Đş
Bankası-Kültür ve Sanat Dergisi, C.I, S:2 , Nisan, s. 12-18.
"Mimar Sinan'ın Külliyeleri", VI. Vakıf Haftası, Đstanbul: Vakıflar Genel
Müdürlüğü, s. 169-177.
224
1990
"Đstanbul'da kiliseden Çevrilmiş Camii ve Mescidler ve Bunların Restorasyonu" VII.
Vakıf Haftası, Ankara , s. 279-291.
"Quelques campements militaires de l'epoque Byzantine dans la region de Silifke"
,Armos I ,s.624-635.
"Đstanbul'da Sultan EL Beyazid Külliyesi", Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi,
S:8 , Ağustos ,s. 11-26.
"Eski bir fotoğrafın düşündürdükleri", Dragon Sanat Tarihi Gazetesi, S: I, Kasım,
s.2.
"Ayasofya'lar", Ayasofya Müzesi Yıllığı, S:l 1 , s. 1-17,
Đngilizcesi: The Other Ayasofyas, s. 18-37, s. 177-196.
"Bizans'ta ve Osmanlı devri Türk sanatında aydınlatmada Cam", I. Uluslar arası
Anadolu Cam Sanatı Sempozyumu, 26-27 Nisan 1988, Đstanbul, s. 51-57.
"Müzeciliğimizin başlangıcı ve Türk-Đslâm Eserleri Müzeleri", Müze-Museum, S:2-
3 ,(1989-1990), s. 5-8
Đngilizce Özet: The Beginning of Museology in Turkey and the Museums for the
Turkish-Islamic Finds", s. 9-10.
"Ödemiş yakınında "Hypaepa"da 1884'te yapılan bir arkeoloji araştırması", Bülten
Ödemiş'e Đlişkin Araştırma ve Đncelemeler, S: 12, s. 9-12.
1991
225
"Sanat Tarihi'nin kaynakları: Resimli eski kitaplar", Dragon Sanat Tarihi
Gazetesi, S:2 ,Ocak, s. 2.
"Ankara'nın Kaybolan Eski bir Eseri -Klemens Kilisesi-", Ankara Dergisi ,
Ankara: Büyükşehir Belediyesi ,C.I, S:2 , Mayıs ,s. 5-8.
"1934'lerde 3 liralık Kodak makinemle Đstanbul'u geziyordum", Bizim Şehir
Haberleri, 21 Mayıs, s. 4
"Demre'de Hagios Nicolaos Kilisesi" , Türkiyemiz, C. XXI, S:64 , Haziran, s.4-25.
"Kaybolan Đstanbul'dan Notlar", Dünden Bugüne Đstanbul, S:3-4, Mart-Mayıs.
"Đznik Tarihçesi ve Eski Eserler", 2. Baskı., Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi
Yayını, Đstanbul, 1991, 80 s.
"Đstanbul'da Bâli Paşa Camii Ve Mimar Sinan", Prof.DrJBekir Kütükoğlu'na
Armağan, Đstanbul:Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma
Merkezi, s.507-524.
"Đznik Tarihçesi ve Eski Eserleri", (2. Baskı.), Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi
Yayını, Đstanbul, 1991, s.80-84
"Dünden Bugüne Đstanbul", Dragon Sanat Tarihi Gazetesi, S: 3-4 , Mart-Mayıs.
1992
"Gurbette Kalan Türk Eserleri", IX.Vakıf Haftası Kitabı(2-4 Aralık 1991, Vakıf
Eserlerinde Yer Alan Türk-Đslâm Sanatları Semineri, Ankara:Vakıflar Genel
Müdürlüğü, s. 181-186.
226
"Mezarlıklar ve Hazireler", Đslam Dünyasında Mezarlıklar ve Defin Gelenekleri
Sempozyum Bildirileri, Ankara, s. 123-134.
"1859'da Yılında Ankara'da Bir Alman Seyyahı", Ankara Dergisi, Ankara: Ankara
Biiyükşehir Belediyesi yayınlan, C.l, S:4, Ekim , s.l 1-15.
"Le Grand Palais De Byzance", Crıtıque Tome , C.XLVm, S: 543-544, Aoüt-
Semtembre.
"Mimar Gaspare Fossati ve Đstanbul", Arredamento-Dekorasyon, S: 43, s. 126-133.
"Hittitologues Et Byzantinistes A La Decouverte De L'asie Mineure", Belleten,
Ankara:Türk Tarih Kurumu, C.LVÜ, S:215, Nisan, s.243-260.
"Bizans Dönemi Ankara'sı",Ankara Konuşmaları, Ankara : TMMOB, s. 19-32.
"Bir Efsanenin Ardından" , Đstanbul Dergisi , Đstanbul :Tarih Vakfı, S:l ,Nisan ,
s.24-28.
"Dünüyle,Bugünüyle,Çevresiyle...-Zindan Kapısı-" , Đstanbul Dergisi , Đstanbul:
Tarih Vakfı, S:3 ,Ekim , s.129-138.
"Türkiye Yahudileri Hakkında Başlıca Araştırmalar", Sanat Dünyamız,
Đstanbul: YKY Yayın, S:48, s.53-55.
"Eski Erzincan'da Rum Asıllı Bir "Büyük Hatun", Tarih ve Toplum , C.l8, S: 104,
Ağustos, Đstanbul, s.34-38.
227
1993
"Dr.Karl Ambros Bernard(Charles Ambroise Bernard) ve Mekteb-Đ Tıbbiye-Đ Adliye-
Đ Sahane'ye Dair Birkaç Not", Türk Tıbbının Batılılaşması (Gülhane'nin 90.Kuruluş
Yıldönümü Anısına 11-15 Mart 1988'de Ankara ve Đstanbul'da yapılan sempozyuma
sunulan bildiriler/Verwestlıchung Der Türkıschen Medızın/Berichte des Symposions
anlasslich des 90.Griindungsjahres der Militarmedi), ĐstanbuhArkeoloji ve Sanat
Derneği yayınları, s.97-107.
"Eski Đstanbul Fotoğrafları", Antik&Dekor, ĐstanbuhAntik A.Ş., S:20, s.90-95.
"Haliç Sırtlarında Perişan bir türbe Yok Olmaktan Kurtarmak", Đstanbul Ütopyalar,
S:5, Đstanbul, s.66-68.
"in Pursuit of a Legend" , Đstanbul Biannual, S:2 , s.100-104.
"Prof. Dr. Yılmaz Önge (1935-1992)", Prof. Dr. Yılmaz Önge Armağanı,
Konya:Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi ,s.l-13.
"P. Guillaume De Jerphanion ve Ankara Kalesi", Ankara Dergisi , Ankara : Ankara
Büyükşehir belediyesi.C. 2, S:5 , s.9-31.
"Eski Đstanbul Fotoğrafları", Antik & Dekor, S: 20 , Đstanbul, s. 90-95.
228
"Đstanbul'un En Eski Đki Gravürü", Antik & Dekor , S: 21 , Đstanbul, s. 34-39.
"Đhtifalci Mehmed Ziya Bey" , Đstanbul Dergisi , Đstanbul: Tarih Vakfı, S:6 , s. 121-
126.
"Yok Olmadan Kurtulmak", Đstanbul Dergisi, Đstanbul: Tarih Vakfı, S:5 , Nisan ,
s.66-68.
1995
"Türk Sanatı Bakımından Üsküp",Türk Kültürü Araştırmaları, C.XXXI, S: 1-2,
Ankara, s. 153-188.
"Gravürlerde Đstanbul", Sanatsal Mozaik , S: 2 ,Yıl:l ,Ekim, s. 10-16.
"Đlk Kuruluştan Türk Devrinin Başlarına Đstanbul", Đstanbul Armağanı I- Fetih ve
Fatih- , Đstanbul: Đstanbul Büyüksehir Belediyesi Kültür Đşleri Daire Başkanlığı
Yayınları, C. I, s. 11-36.
1996
"Kadıköy'ün Azizesi Öfemya",Kadıköy Gazetesi (Kent 2000), S:2, Ocak . "Haçlı
seferi ile gelen Batılıların gördükleri Đstanbul", Habitat II yayını, Đstanbul.
229
"Meryem Ana(Sumela) Manastırı", Trabzon, Ankara :Kültür Bakanlığı, s.81-90.
"Fetihten Önce Boğaziçi", Đstanbul Armağanı II , Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
Kültür Đşleri Daire Başkanlığı Yayınları, s. 95-117.
"Fatih Külliyesinin Kaybolmuş Bir Parçası: Çukurhamam", Aslanapa
Armağam,(l.bsk.), Đstanbul :Bağlam Yayıncılık, Eylül, s.117-128.
"Gravürlerde Đstanbul", Sanatsal Mozaik, S: 2 , Yıl:l , Ekim, s. 10-16.
"Ayasofya'da Abdülmecid'in Mozaik Tuğrası", Sanatsal Mozaik , S: 9 , Yıl:l , Mayıs
,s. 50-53.
"Bizans Döneminde Ankara", Prof.Dr.Afıf Erzen'e Armağan, Anadolu Araş
tırmalan, ĐstanbuhĐ.Ü.Edebiyat fakültesi Hititoloji, Prohistorya ve Önasya Arkeolojisi
ve Eskiçağ Tarihi Anabilim Dallan yayını,C.XIV,s.243-264.
"Odalar Camii veya Tarihî Đstanbul'da Tarihi Bir Eserin Yok Oluşu", Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi, S: 12, (1993-94), s.2-8.
"Tacizade Tevkii Cafer Çelebi Camii",Türk Kültürü Araştırmaları ,C. 34, S: 1-2,
Ankara, s.55-75.
"Fossati, Gaspare Trajano", Dia., C. XII, Đstanbul, s. 170-173.
"Đstanbul'un XVI.Yüzyılda Yapılmış Az Tanınan Bir Eski Eseri.Đvaz Efendi Camii",
Prof.Dr.Şerare Yetkin Anısına Çini Yazıları, Đstanbul:Sanat Demeği Yayınlan: I,
s.59-84.
"19. yüzyılda Đstanbul'da Batılı Mimarlar, Ressamlar, Edebiyatçılar ", Habıtat II'ye
Hazırlık Sempozyumu (14-15 Mart 1996 Bildiriler), Đstanbul:Sanat demeği
Yayınlan, s.9-46.
230
"Türkiye'de Bizans Dönemi Yerleşimi Hakkında Notlar", Tarihten günümüze
Anadolu'da konut ve yerleşme, IstanbuhTürkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih
vakfı, s. 206-220.
"Haçlı Seferi Đle Gelen Batılıların Gördükleri Đstanbul", Dünya Kenti
Istanbul/Istanbul-YVorld City, ĐstanbuhTürkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih
vakfı, s. 12-21.
1997
"Trabzon Yakınında Meryemana (Sumela) Manastın", Bir Tutkudur Trabzon, Haz.
Gündağ Kayaoğlu-Ömer Ciravoğlu-Cüneyt Akalın, Đstanbul: YKY, 25-70.
"Đstanbul Halkının ve Padişahlarının Ünlü Mesiresi: Kâğıthane". Đstanbul Armağanı
3: Gündelik Hayatın Renkleri, Haz. Mustafa Armağan. , Đstanbul: ĐBKY, 75-95.
"Đngiliz Đktisatçı Nassau W.Senior'un Türkiye Seyahatnamesi (1857-1858)", Prof.
Dr. M. Münir Aktepe'ye Armağan, ĐstanbukĐ.Ü. Edebiyat Fakültesi yayını,C.XV,
S:15,s.547-561.
"Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanesi Tarihçesine Dair", Sosyoloji
Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi, S:4 , s. 1-8.
"Bazı Đslâm Yazarlarına Göre Fetih'den Önce Đstanbul", Đstanbul Araştırmaları,
C.n, S:2, Đstanbul /Temmuz, s.7-28.
"Büyük Saray Döşeme Mozayiği ve Halılar Đle Olan Đlişkisi" , Arkeoloji ve Sanat,
S: 81, Yıl: 19, s. 19-24.
231
"Đ.Ü.Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Kürsüsü'nün Kurucusu: Prof.Dr.Ernst Diez
(1878-1961)", Sanat Tarihi Yıllığı, Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Sanat Tarihi Araştırmaları Merkezi, C.XIV, s.3-15.
"Đstanbul'da Bir Eski Eser Cinayeti",Sanatsal Mozayik, Yıl:2,S.23, Temmuz, s.26-
30.
"Okurlardan Mektup; Missak Efendi'den Kürt Şerif Paşa'ya", Tarih ve Toplum,
C.28,
S:166,Ekim,s.3.152
1998
17. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Sanatı, (19-20 Mart 1998), Sanat Derneği Yayınları,
S: 4, s.95-118.
"Fnedrich Barbarossa'nın Üçüncü Haçlı Seferi Ve Konya Savaşı Đle Sibilia
Kalesi",Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, S: 14, Đstanbul, s.2-15.
"Batılı Hekim Seyyahlar ve Osmanlı Devleti", Tıp Tarihi Araştırmaları , C.IV,
Đstanbul, s. 79-92.
"XVIII.Yüzyılda Đstanbul'da Đsveçli Cornelius Loos Ve Đstanbul Resimleri",
18.Yüzyılda Kültür Ortamı Sempozyum Bildirileri (20-21 Mart 1997), Đstanbul,
s.91-130.
152 okurlardan mektup haziran 1997 162.sayıdaki makale münasebetiyle bu makaleye katkı amacıyla yazıldı
232
"Eyüpsultan Semtinde Tarih Ve Sanat Tarihi", ILEyüp Sultan Sempozyumu ( 8-10
Mayıs 1998) , Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Yayınları, Kasım , s. 12-37.
"Reşad Ekrem Koçu'nun Ömrünü Adadığı "Kent Kütüğü" Đstanbul Ansiklopedisi
Anıları", Albüm, Mart, s. 62-67.
"17. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Sanatı", Sanat Tarihi Derneği Yayınları, 19-20
Mart, s.95-118.
"Tarihi Mezarlar Ve Mezarlıklara Dair Notlar", Mezarlık Kültürü ve insan
Hayatına Etkileri Sempozyumu, Đstanbul: Mezarlıklar Vakfı, 18-20 Aralık, s.495-
539.
"Aziziye Camii", Dünden Bugüne Beşiktaş, Đstanbul: Beşiktaş Belediye Başkanlığı,
Ed.Nuri Akbayar, Ekim, s. 157-158.
1999
"Dünya Devleti Olarak Osmanlı Devleti ve Osmanlı Dönemi Türk Sanatının Dünya
Sanatındaki Yeri", III. Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğleri, ĐstanbukEyüp Sultan
Belediyesi ve Eyüpsultan Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, 28-30 Mayıs (
bsk.Şubat 2000),s. 12-27.
"Prof. Faruk Zeki Perek Hakkında" .Arkeoloji ve Sanat ( Faruk Zeki Perek-Özel
Sayısı), Đstanbul:Arkeoloji ve Sanat Yayınları, S:91,Yıl:21, s.3.
"Bartınlı Elçi Halil Đbrahim Paşa'nın Kabri" , Bartın Gazetesi, S:3243, 13 Ekim
,Yıl:76, s.2.
233
"Haliç Kıyısında Kalan Son Osmanlı Sarayı: Aynalıkavak Kasrı", MS, S:l, s. 112-
131.
2000
"Türkiye'de Bizans Araştırmalarının Tarihçesi", Cumhuriyetin Yetmişbeş yılında
Kültür ve Sanat (18-19 Mart 1999 Sempozyum Bildirileri), Đstanbul: Sanat Tarihi
Derneği Yayınları, S: 5, s.35-51.
"Rus Arkeoloji Müzesinin Kayıp Kütüphanesi", Diyalog Avrasya, S:8, s.14-18.
"Osmanlı Devri Türk Mimarisi", Yeni Türkiye , C:34 , S:7-8, s. 340-359.
"Pierre Loti ve Aziyade Başlıklı Romanı", IV. Eyüp Sultan Sempozyumu
Tebliğleri, Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Yayınlan, 5-7 Mayıs, s.370-399.
"Son 70 Yıldan Amasra Hatıraları -I-" , Bartın Gazetesi, Yıl:77, S:3277, 30 Kasım,
s.2.
"17.Yüzyılda Camiye Dönüştürülen Son Bizans Kiliseleri", 19-20 Mart 1998
Sempozyum Bildirileri, Đstanbul :Sanat Tarihi Derneği Yayınları, S:4, s.95-124.
"Đstanbul'da Ekrem Hakkı Ayverdi'nin Kurucusu Olduğu Đlmî Bir Cemiyete Dair
Hâtıralar", Kubbealtı Akademi Dergisi, S:2 ,Yıl:29, Nisan , s.47-49.
"Đstanbul'un Topografyasında Değişimler", Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 128, Yıl:7, Eylül, s. 12-13.
234
"Đstanbul'da Ükçağ'dan Hatıralar", Đstanbul Bülteni, Đstanbul: Đstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S:129,Yıl:7 , s.16-17.
"Đstanbul'da "Đmar" ve Eski Eser Kaybı I" , istanbul Bülteni, Đstanbul: Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S:130,Yıl:7 , s.16-17.
"Đstanbul'da "Đmar" ve Eski Eser Kaybı H" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 131, Yıl:7, Ekim, s.16-17.
"Şirket-Đ Hayriye'nin Boğaziçi'ne Dair Yayınları" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:
Đstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını, S:133,Yıl:7, Kasım, s.16-17.
"Fetihten Sonra -Đstanbul'da Büyük Depremler-" , Đstanbul Bülteni,
ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 134, Yıl:7, Aralık, s.16-17.
"Fetihten Sonra Đstanbul'da Büyük Yangınlar", Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 135, Yıl:7, Aralık, s.16-17.
"Đstanbul Yangınları Üzerine", Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S: 136,Yıl:8, Ekim, s.32-33.
"Geç Roma Döneminde -Đstanbul'da Açık Su Hazneleri-" , Đstanbul Bülteni,
ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 137, Yıl:8, s.16-17.
"Çemberlitaş ve Çevresi", Đstanbul Bülteni , ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S: 138, Yıl:8, s.16-17.
"Đstanbul'un Seyyah Rehber Kitapları", Đstanbul Dergisi , Đstanbul :Tarih Vakfı, S:35
, Ekim, s.46-53
"Đki Đslam Minyatüründe Ayasofya Önündeki Atlı Đmparator Heykeli", M. Uğur
Derman Armağanı, Đstanbul: Sabancı Üniversitesi, Aralık, s.283-311.
235
"Türkiye'de Bizans sanat tarihi araştırmalarında 50 yılım", Türkiye Arkeolojisi ve
Đstanbul Üniversitesi(1932-1999), Ankara, s. 444-447.
2001
"Haliç ve Tarihçesi", Haliç 2001 Sempozyumu , Đstanbul : ĐSKĐ , 3-4 Mayıs, s. 104-
130.
"Son 70 Yıldan Amasra Hatıraları -IQ-" , Bartın Gazetesi, S:3286, 5 Mart, Yıl:77 ,
s.3.
"Son 70 Yıldan Amasra Hatıraları -V-" , Bartın Gazetesi, S:3293, Yıl:77, 6 Haziran
,s.2.
"Galatasaray'ın Eski Bir Resmi", Sultani Dergisi, Ekim , S: 19, s. 18-19.
"Son 70 Yıldan Amasra Hatıraları -IV-", Bartın Gazetesi , Yıl:77, S:3287, 26 Mart
,s.2.
"Roma Çağının Bir Şiirinde Amasra ve Çevresi", Bartın Gazetesi , Yıl:78, S:3310,
,20 Aralık , s.2.
"Đstanbul'da Halk Çeşitliliği" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S:139, Yıl:8, Mart,s.l6-17.
"Đstanbul Camileri Đçin Önemli Đki Kaynak-F' , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S:140,Yıl:8, Nisan, s. 16-17.
"Đstanbul Camileri Đçin Önemli Đki Kaynak-2" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S:141,Yıl:8, Nisan, s.16-17.
236
"Đstanbul'da Sinemalar" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyüksehir Belediyesi
yayını, S:142,Yıl:8, Mayıs, s. 16-17.
"Yoros(Ceneviz) Kalesi" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 143, Yıl:8, Kasım- Mayıs, s. 16-17.
"Ortaçağ'da Ve Ceneviz Đdaresinde "Galata" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, S:144, Yıl:8, Haziran, s.16-17.
"Türk Devri Eserleri" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir Belediyesi
yayını, S:146, Yıl:8, Temmuz, s.16-17.
"Galata'dan Beyoğlu'na" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 147, Yıl:8, Temmuz, s.16-17.
"Beyoğlu" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul: Đstanbul Büyüksehir Belediyesi yayını, S:
148, Yıl:8, Ağustos ,S.16-17.
"Đstanbul'da Đmar Planlan" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 149, Yıl:8, Ağustos, s.16-17.
"Bostancıbaşı Abdullah Ağa Camii" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, Yıl:8, S: 150, Eylül, s.16-17.
"Sultan LMahmud Çeşmesi" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S:151,Yıl:8, Eylül, s.16-17.
"Sekbanbası Đbrahim Ağa Mescidi" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 152, Yıl:8, Ekim, s.16-17.
237
"Attar Halil Ağa Mescidi Đle Çeşmesi" Đstanbul Bülteni, Istanbuhlstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, S:153,Yıl:8, Ekim, s.16-17.
"Süleyman Subaşı Camii" , istanbul Bülteni, Istanbuhlstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 154, Yıl:8, Kasım, s.16-17.
"Kazasker Abdurrahman Camii" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S:155,Yıl:8, Kasım,s. 16-17.
"Arcadius Anıtı(Avrat Pazarı Taşı)" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 156, Yıl:8, Aralık , s. 16-17.
"Đstanbul Camileri Hakkında Başka Bir Kaynak" , Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, S: 157, Yıl:8, s. 16-17.
"Anemas Zindanı-1", Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyüksehir Belediyesi
yayını, Yıl: 11, S:177, Mart ,S.16-17.
"Tarih,Kültür Ve Đstanbul", Đstonbul, Đstanbul Büyüksehir Belediyesi,Temmuz-
Ağustos-Eylül, S:5, s.47-49.
"Đstanbul'da Eski Tiyatrolar", Türk Tiyatrosu Dergisi, S: 448, Kasım-Aralık , s. 54-
62.
"Eyüp'te Zal Mahmut Paşa Camii", V.Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğleri,
Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları, s. 12-21.
"Son 70 Yıldan Amasra Hatıraları -H-" , Bartın Gazetesi , Yıl:77, S:3280 ,22 Ocak,
s.4.
238
"Osmanlı Döneminde Galata" Đstanbul Bülteni, ĐstanbuhĐstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S: 145, Yıl:8, Haziran, s.56-57.
"Tuzla önündeki Hagıa Glykerıa Kilise ve Manastırı", Yıldız Demiriz'e Armağan,
Đstanbul: Simurg yayınları, s.67-79.
2002
"Side'de Bir Bizans Hastahanesi mi?", Adalya Dergisi , Đstanbul: Suna-Đnan Kıraç
Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, S:V, s.153-158.
"Đhtifalci Mehmed Ziya Bey", VI. Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğleri, Đstanbul:
Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları,
s.172-181.
"Güney Anadolu'da Bir Ören Yeri Köşkerli", Anadolu Araştırmaları, Đstanbul: Đ.Ü.
Edebiyat Fakültesi, C. XVI, s.227-239. Almanca Özet :233-239
"Mercan'da Âli Paşa Konağı" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S: 158, Yıl:9,Temmuz, s. 16-17 .
"Galata'da Azapkapısı'nda Saliha Sultan Mektebi" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:
Đstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını, Yıl:9, S: 159 , Ağustos, s. 16-17 .
"Karaköy'de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii " , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:
Đstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını, Yıl:9, S:160, Eylül, s.16-17.
"Yedekçiler Camii-Balıkpazarı Đskele Mescidi" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul: Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, Yıl:9, S:161, Ekim, s. 16-17.
239
"Direklerarası" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul: Đstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını,
S: 162, Yıl:9, Kasım, s.16-17.
"Yüksekkaldırım -F' , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
yayını, S: 163, Yıl:9, Aralık, s.16-17.
"Đstanbul'un Đmar Planı Raporları", Đstanbul, Đstanbul : Tarih Vakfı, S:43 , Ekim ,
s.20-24.
"Alfons-Marıa Schneıder", Đstanbul, Đstanbul :Tarih Vakfı, S:41 , s.26-30.
"Thekla at Antioch", Actes Du ler Congres International Sur Antioche De Pisidie,
Lyon:Universite Lumiere, s. 111-121.
"Đstanbul'da Seyir Yerleri ve Bazı Tiyatrolar Hakkında Notlar", Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi, S: 16, Đstanbul, s.2-14.
2003
"Geçmişten Günümüze Tüm Yönleriyle Đstanbul", Đstonbul, S: 11, Ekim-Aralık, s. 6-
11.
"Güney Anadolu'da Bir Ören Yeri: Köskerli", Anadolu Araştırmaları, C.XVI,
Đstanbul, s. 227-241.
"Ortaçağ'ın En Güçlü Savunma Hattı", Popüler Tarih, S:33, Mayıs, s. 50-55.
"Sanat Tarihi Eğitimi", Sanat ve Bilgi, Http://www.Sanatvebilgi.com/ , S:l, Nisan.
"Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bilimlerinin Geçerliliği", Sanat ve Bilgi,
Http://www.Sanatvebilgi.com/ , S:l, Nisan.
240
"Dostluk Yurdu Binası", Đstanbul Dergisi , Đstanbul :Tarih Vakfı, S:47 , Ekim , s. 16-
19.
"Đstanbul'un Fethinde Bizansm Mimari Mirası", VII . Eyüp Sultan Sempozyumu
Tebliğleri, Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Yayınları, s.20-47.
"Ortaçağ'ın En Güçlü Savunma Hattı", Popüler Tarih, S:33, Mayıs, Đstanbul, s.50-
55.
"Geçmişten Günümüze Tüm Yönleriyle Đstanbul", Istonbul, S: 11, Ekim-Aralık, s.
6-11.
"Yüksekkaldırım-II" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
yayını, S:164, YıklO, Ocak, s.16-17.
"Baba Hasan Alemî ve Oruç Gazi Mescidleri" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S:165, YıklO, Şubat, s.16-17.
"Đstanbul'un Cadde ve Sokak Adları Hakkında" , Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 166, YıklO, Mart, s. 14-15.
"Ünlü Bir Đlim Adamının Mezarı", Đstanbul Bülteni , Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir
Belediyesi yayını, S: 167, Nisan, s.16-17.
"Kırkçeşme'de Payzen Yusuf Paşa Türbesi" , Đstanbul Bülteni , Đstanbul :Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S: 168, YıklO, Mayıs , s.18-19.
"Kırkçeşme ve Beyhan Sultan Çeşmesi" , Đstanbul Bülteni , Đstanbul:Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi yayını, S:169,Yıl:10, Haziran,s.l6-17 .
241
"Esat Efendi ve Sadettin Efendi Çeşmeleri" .Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, S:170,Yıl:10, Temmuz, s.16-17.
"Gürcü Mehmet Paşa.Silahtar Mehmet Ağa ve Eski Salıpazan Çeşmeleri", Đstanbul
Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyüksehir Belediyesi yayını, S: 171, Ağustos, s. 16-17
"Roma/Bizans Dönemi -Yedikule-", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyüksehir
Belediyesi yayını, S: 172, Eylül, s. 16-17.
"Türk Döneminde Đçkale Olarak -Yedikule-", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyüksehir Belediyesi yayını, S: 173,Yıl: 10, Ekim, s. 16-17.
"Balaban Ağa Mescidi", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyüksehir Belediyesi
yayını, S:174,Yıl:10, Kasım, s. 16-17.
"Birkaç Gezgin Satıcı", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyüksehir Belediyesi
yayını, S:175, Yıl:10, Aralık, s.16-17.
"Beykoz ve Tarih", Đstanbul, Đstanbul: Tarih Vakfı, S:45, Nisan , s. 24-39.
"Fetihten Önceki Üsküdar", Üsküdar Sempozyumu Bildiriler, Đstanbul: Üsküdar
Belediyesi, C.I, 23-25 Mayıs, s. 17-20.
"Fetihten Önce ve Sonra Đstanbul", Bilenler Konuşuyor, ĐstanbukTürk Edebiyatı
Vakfı, Đstanbul, Mart, s.9-39. (Bu Sohbet,02.01.2002 Tarihinde Yapılmıştır.)
2004
242
"XVI.Yüzyılda Đstanbul'a Gelen Yabancılar ve Yabancı Üç Ressamın Resimleri", 16.
yüzyıl Osmanlı Kültür ve sanatı (11-12 nisan 2001) Sempozyum bildirileri ,
Đstanbul: Sanat Tarihi Derneği Yayınlan, s. 15-39.
"Bizans imparatorluğunun çöküşünün başlangıcı", Dîvân, Đstanbul :Bilim ve Sanat
Vakfı yayını, Yıl:9, S: 16 , s. 183-208.
"Eyüp Sultan'da Đlk Şeyhülislam Türbesi",VIII. Eyüp Sultan Sempozyumu(7-9
Mayıs 2004) , Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Yayınları, Aralık, s. 12-15.
"Kırşehir'de Üç ayak Adındaki Yapı Kalıntısında Araştırmalar-Untersuchungen in
der 'Üç-Ayak' genannten Ruinenstâtte bei Kırşehir", Anadolu Araştırmaları,
Đstanbul: I.U.Edebiyat fakültesi Hititoloji, Prohıstorya ve Önasya Arkeolojisi ve
Eskiçağ Tarihi Anabilim Dallan yayını, s. 125-167.
"Haydarpaşa Garı ve Birkaç Hatıra" , Đstanbul, Đstanbul:Tarih vakfı, S:48, Ocak,
s.12-16.
"Tanıdığım Rıfkı Melûl Meriç", Sanat ve Đnanç, Đstanbul : Mimar Sinan
Üniversitesi, C.I, Şubat, s.37-41.
"Fatma Sultan Camii", Đstanbul Bülteni, Đstanbul :Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
yayını, S:176,Yıl:ll, Şubat, s. 16-17.
"Anemas Zindanı-I", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
yayını, S: 177, Yıl:l 1, Mart, s. 16-17.
"Anemas Zindanı-II", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
yayını, S: 178, Yıl: 11, Nisan, s. 16-17.
243
"Sanatta Aşk", Diyanet Aylık Dergi, Ankara:Diyanet Đşleri Başkanlığı, S: 162,
Haziran, s.20-21.
"Helenizm, Bizans,Yunanlılık ve Türkiye", Baykan Sezer'e Armağan,l.bsk.,
Đstanbul:Kızılelma yayıncılık, Mart, s.295-327.
"Ayasofya'daki Otomat Saat", Đstanbul Dergisi, Đstanbul : Türkiye Ekonomik ve
Toplumsal Tarih Vakfı Yayınlan, S:51, Ekim , s.84-86.
Đstanbul 2023 Vizyonu ve Stratejik Eylem Planı, Đstanbul:Büyükşehir Belediyesi,
(Haziran 2003) Şubat, s.no.yok.153
"Arkeoloji ve Sanat Tarih bilimleri Üzerine Đki Yazı", yay .haz. Ertan Eğribel-Ufuk
Özcan, Tarihte Doğu-Batı Çatışması, Đstanbul: Đ.Ü. Sos. Araş. Merkezi, S: 12, s. 36-
43.
"Eyüp'de Şekerpare Kadın türbesi", IX.Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğleri,
Đstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi ve Eyüp Sultan Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları, 13-15 Mayıs.154
"Bronz Bizans At Koşumları Tokaları", Gündağ Kayaoğlu'na Armağan,
ĐstanbuhTaç Vakfı.155
"Selanik Ayasofyası ve Garip Bir Restorasyon Projesi", Sinan Genim'e Armağan,
ĐstanbuhTaç Vakfı.156
153 Eyice katkıda bulunmuştur. 154 yayım aşamasında. 155 yayım aşamasında. 156 yayım aşamasında.
244
4.1.3.ANSĐKLOPEDĐ MADDELERĐ:
VI.1.3.1.ĐSTANBULANSĐKLOPEDĐSĐ(1946)157
C. 1
Ahmed Paşa Mescidi, s. 275-277.
C.2
Andreossy (Antonie François, Comte), s. 516-517.
Anemas Zinsanı ve Kulesi, s. 517-521.
Anville (Jean-Baptiste, Bourguignon d'), s. 532.
Arabacı Bayazıd Mescidi, s. 545.
Arab Camii , s. 55-559.
Aramon, Gabriel de Luitz , s. 571-572.
Arasta Sokağı Hafriyatı, s. 572-573.
Arkadius Sütunu, s. 594-599.
Arkeoloji Enstitüleri , s. 599-602. (Rus, Macar, Alman, Fransız Arkeoloji Enstitüleri)
Arkeoloji Müzeleri, s.602-608.
C.3
Atik Mustafa Paşa Camii, s. 760-767
VI.1.3.2.ĐSTANBUL ANSĐKLOPEDĐSĐ158
C. 1
About, Edmond , s. 173-174. Acem
Ağa Mescidi , s. 178-180.
157 ilk serisi 158 genişletilmiş ve yeni ekler yapılan, 2. baskısı 1958'den itibaren yayımlanan serisi (Bu ansiklopedi müellifin adını Gotlar sütunu ve Galata maddelerinde kullanmıştır.Đzin almadan araştırmalarından özetlenmiştir.)
Acı Musluk Sokağı Bizans Mahzeni, s. 195-197.
Ahmed Paşa Mescidi, s. 437-440.
C. 2
Andreossy, s. 849-851.
Anville, s. 333.
Arabacı Bayezid Mescidi, s. 918. Arab
Camii, s. 936-947. Aramon, Gabriel d',
s. 956-967. Arasta Sokağı Kazısı, s. 969-
970. Arkadius Sütunu , s. 1012-1019.
Arkeoloji Enstitüleri, s. 1021-1025.
Arkeoloji Müzeleri, s. 1025-1033.
C. 3
Atik Mustafa Paşa Camii (1960) , s. 1288-1297.
C.4
Balabanağa Mescidi(1960), s.1946-1949.
C.5
Benedichıs Angelus, s.2503.
Bernarol, Ch.A., s.2549-2550.
Bıçakçı Çeşmesi Sokağındaki Bizans Ayazması (1961), s.2745-2746.
Bironjean de.
C.6
Bosporus (1963), s.2968-2969.
Bossert,Prof.Helmuth, s.2909-2970. Brayer,A.,
s.3089-3090. Caylus,Anne Claude Philippe de ,
s.3398-3401.
245
C.9
Fossati, Gaspare Trajano (1971), s.5818-5822.
Fossati Giuseppe, s.5822-5823.
VI. 1.3.3 .ĐSTANBUL ANSĐKLOPEDĐSĐ 1995)159
C.l
Acem Ağa Mescidi, s.60.
Âdile Sultan Namazgahı, s.83.
Âdilşah Kadın Camii, s.84.
Aetios Sarnıcı, s.86.
Ağa Hamamı, s.92.
Ağakapısı, s.94
Ağalar Camii, s.97.
Ahmed El Kütüphanesi, s.l 15.
Alay Köşkü, s. 177.
Aleksios Sarayı, s. 183.
Ali Paşa Konağı, s. 198.
Allom, Thomas, s.206.
Alman Arkeoloji Enstitüsü, s.207.
Altın Kapı, s.216.
Anadolu Hisarı, s.251.
Anadoluhisarı Namazgahı, s.259.
Anastasios suru, s.265.
Anemas Zindanı ve Kulesi, s.269.
Antemios (Trallesli), s.277.
Arabacı Bayezid Camii, s.287.
159 Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı'nın ortak Yayını.
246
Aramon,Gabriel de Luetz d', s.293.
Arap camii, s.294.
Arastalar, s.296.
Aretas Sarayı, s.299.
Arkadios Sütunu, s.306.
Arkeoloji Müzeleri Yıllığı, s.312.
Arseven, Celal Esad , s.324.
Arslanhane, s.325.
Arzodası, s.333.
Aspar Su Haznesi, s.356.
Âşir Efendi Kütüphanesi, s.368.
Atıf Efendi Kütüphanesi(mimari), s.399.
Atik Mustafa Paşa Camii, s.406.
Ayakapı Kilisesi, s.438.
Ayasofya Kütüphanesi, s.459.
Ayasofya Medresesi, s.460.
Ayasofya Muvakkithanesi, s.461.
Ayasofya Sebilleri, s.462.
Ayasofya Sıbyan Mektebi, s.463.
Ayasofya Şadırvanı, s.463.
Ayasofya, s.446.
Ayazma Camii, s.471.
Ayrılık çeşmesi Mezarlığı, s.488.
Ayvansaray, s.491.
Aziziye Camii, s.510.
Baba Cafer Zindanı, s.516.
Bağdat Caddesi, s.528.
C.2
Balaban Ağa Mescidi, s.9
247
Bâlî Paşa Camii, s.27. Bareilles,
s.55. Bayezid Külliyesi, s.87.
Belin, François Alphonse, s. 150.
Bibirdirek Sarnıcı, s.232. Bizans
Sanatı, s.251. Blahernai Kilisesi,
s.262. Blahernai Sarayı, s.263.
Bodrum Camii, s.263. Bodrum
Camii Sarnıcı, s.264. Boğdan
Sarayı ve Şapeli, s.292. Bonos
Sarnıcı, s.298. Bosporus, s.301.
Bostancı, s.301. Bostancıbaşı
Köprüsü, s.308. Botaneiates
sarayı, s.311. Bouvy, Edmond,
s.316. Camiler, s.375. Ceneviz
Sarayı, s.407. Clari, Robert de,
437. Constantinus Forumu,
s.440. Constantinus Suru, s.441.
Çatal Çeşmeler, s.477.
Çemberlitaş, s.482. Çinili Köşk,
s.517. Çukur Çeşme Hamamı,
s.537. Çukur Çeşmeler, s.537.
Dalleggio, Eugene, s.543.
C.3
Davut Paşa Külliyesi, s.7.
248
Dethier, Ph.A., s.41. Diehl, Charles,
s.48. Ebersolt, Jean, s.l 15. Eleutherius
Sarayı, s. 153. Eufemia (Ayia) kilisesi,
s.227. Fatih Külliyesi, s.265. Fatma
Sultan Camii, s.273. Fenari Đsa Camii,
s.277. Fethiye Camii, s.300. Filopation
Sarayı, s.320. Galata Bedesteni, s.355.
Galata kulesi, s.359. Glikeria Adası ve
Manastırı, s.402. Glück, Heinrich,
s.403. Gotlar Sütunu, s.404.
Grosvenor, Edwin A., s.429. Gurlitt,
Cornelius, s.433. Gül Camii, s.434.
Hamamlar, s.537.
C.4
Hekim Başı Ömer Efendi Medresesi, s.41.
Hıramî Ahmed Paşa Mescidi, s.66.
Hieria Sarayı, s.71.
Đsidoros, Miletoslu, s. 198.
Đstanbul Ansiklopedileri, s.218.
Đstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni, s.222.
Đstanbul Şehri Muhipleri Cemiyeti, s.236.
Đstanbul Forschungen, s.251.
Đstanbul Mitteilungen, s.252.
249
Janın, Raymond, s.315.
Kapıağaı Hüseyin Ağa Türbesi, s.431.
Karagümrük Sarnıcı, s.453.
Kariye Camii, s.466.
Kasım Ağa Mescidi, s.479.
Kayserili Ahmet Paşa Konağı, s.511.
Kefeli Mescidi, s.517.
Kılıç Ali Paşa Külliyesi, s.557.
C.5
Kızlarağası Hamamı, s. 15.
Koca Mustafa Paşa Külliyesi, s.30.
Koçu, Reşad Ekrem, s.41.
Konstantios I (patrik), s.61.
Küçük Ayasofya Camii, s. 146.
Mamboury, Ernest, s.283.
Manastır Mescidi, s.287.
Manastırlar, s.288.
Mangana Sarayı, s.295.
Mehmed Raif Bey, s.363.
Mehmed Ziya Bey(Đhtifalci), s.369.
Meludion Sarayı, s.388.
Mendel, Gustave, s.388.
Modestus Sarnıcı, s.482.
Mokios Sarnıcı, s.482.
Mordtmann, Andreas David (Baba), s.489.
Mordtmann, Andreas David (Oğul), s.490.
Mustafa I-Sultan Đbrahim Türbesi, s.543.
250
C.6
Nike Kabartması, s.75.
Odalar Camii, s. 120.
Örme Sütun, s. 196.
Öz, Tahsin, s. 197.
Pantokrator Sarnıçları, s.218.
Papadopoulos, Đoannis, s.219.
Pargoire, Jules, s.222.
Parmakkapı Mescidi, s.225.
Paspatis, Alexandros G., s.226.
Poleatikon Semti ve Köşkü, s.276.
Poligon kasrı, s.277.
Pulgher, D., s.290.
Revan Köşkü, s.319.
Revanî Çelebi Mescidi, s.320.
Revue de Constantinople, s.321.
Ricter, Jean-Paul, s.323.
Rufinianai Sarayı, s.345.
Rumeli Hisarı, s.355.
Russack , Hans Hermann, s.371.
Rüdell, Alexander, s.371.
Saliha Sultan Sıbyan Mektebi, s.429.
Salzenberg, Wilhelm, s.429.
Sancakdar Hayreddin Mescidi ve Tekkesi, s.448.
Sarnıçlar, s.469.
Schedel, Hartman, s.475.
Schlumberger, Gustave, s.477.
Scneider, Alfons- Maria, s.478.
Sekbanbası Ferhad Ağa Mescidi, s.489.
Sekbanbası Đbrahim Ağa Mescidi, s.489.
251
Silahı Mehmed Bey Mescidi, s.553.
C.7
Sinan Paşa Köşkü, s.l.
Sinan Pasa Mescidi, s.5.
Sokullu Mehmed Paşa Camii, s.30.
Strzygowski, Josef, s.45.
Şeyh Murad Mescidi, s. 168.
Şeyh Süleyman Mescidi, s. 172.
Şüheda Mescidi, s.188.
Tauri Forumu, s.225.
Tekfur sarayı, s.233.
Tekiner, Efdaleddin, s.235.
Teodosios II Anıtı, s.247.
Theodosius I Anıtı, s.262.
Toklu Dede Mescidi, s.272.
Unger, Friedrich Wilhelm, s.323.
Univers, s.325.
Üçler Mescidi, s.334.
Ülgen, Ali Saim, s.335.
Van Millingen, A., s.365.
Vefa Kilise Camii, s.373.
NVhittemore, Thomas, s.393.
Wulzinger, Kari, s.394.
Yedikule Hisan ve Zindanı( Fatih Mescidi), s.462.
Yer altı Camii, s.502.
Yerebatan Sarayı, s.503.
Yoros Kalesi,s.534.
Zeuksippos Hamamı, s.548.
Zeyrek Kilise Camii, s.555.
252
Zindankapı, s.560.
VI.1.3.4.TÜRK ANSĐKLOPEDĐSĐ
C. 7(1954)
Bizans Sanatı, s. 72b-82b .
Bizantinoloji, s. 90-93.
Blakhernai, s. 103-104.
Bosphorus, s. 366-373.
C. 8 (1956) Bozdoğan
kemeri, s. 5-6. Boendelmonti,
s. 416. Burgaz Adası, s. 426-
428.
C. 9 (1956) Büyükada, s. 107-
108. Büyüksaray, s. 110-114.
Byzantion, s. 130-148. Cami
(Mimarisi) ,s. 257-274. Cancellus,
s. 318-319.
C. 10(1960)
Cibali, s.482-483.
Cihangir, s. 499.
C. 11(1960)
Cimabue, Cenni di Pepo, s. 5-6.
Costanza da Ferrara, s. 187-188.
253
C. 16(1968)
Fatih Cami, s. 141-143. Fatih
Türbesi, s. 171-172. Fenari
Đsa Camii, s. 228-229.
Fethiye Camii, s. 272-273.
Fikir tepesi, s. 310.
C. 17 (1969)
Gotlar Sütunu , s. 449-450.
Göksu, s. 505-507.
C. 18 (1969)
Gül Camii, s. 136-137.
C. 19 (1969)
Haseki Camii, s. 32-33. Hüsrev Paşa
Camii ve hanı , s. 396. Hüsrev Paşa
Camii ve Türbesi, s. 397. Hüsrev Paşa
Türbesi, s. 397. Hüsreviye Camii
(Halep) , s. 398.
C. 20(1971)
Đbrahim Paşa (Çandarh) Camii , s. 1-3.
Đbrahim Paşa (Hadım), s. 3.
Đbrahim Paşa (Kaptan) Külliyesi, s. 4.
Đbrahim Paşa (Nevşehirli) Külliyesi, s. 4-5.
Đbrahim Paşa (Makbul) Sarayı , s. 5-6.
Đlyas Bey Camii (Milet/Balat), s. 102.
Đmaret, s. 106-107.
Đmaret Camii (Filibe) ,s. 108.
Đmaret Camii (Đnecik), s. 108.
254
imaret Camii (Đstanbul), s. 107.
Đmaret Camii (Selanik), s. 108.
Imrahor Üyas Bey Camii (Đstanbul), s. 110-112.
Imrahor Kasn (Đstanbul), s. 112.
Đnce Minareli Mescid (Konya), s. 122-123.
Đncili Köşk ,s. 125-126.
Đplikci Cami (Konya) ,. 181.
Đsa Bey Camii (Efes/Selçuk), s. 224-225.
Đsa Bey Camii (Üsküp), s. 224-225.
Đshak Ağa Çeşmesi, s. 230.
Đshak Bey Camii (Üsküp), s. 231.
Đshak Çelebi Tekkesi (Manisa), s. 231.
Đshak Bey Camii (Đnegöl), s. 233-234.
Đshak Paşa Camii (Đstanbul) , s. 233.
Đshak Paşa Sarayı (Doğu Bayazıd) , s. 234-235.
Đshakiye Camii (Selanik), s. 237.
Đshakiye Kasrı, s. 237.
Đshaklı Kervansarayı (Çay-Akşehir arası), s. 237.
Đsmail Bey Đmareti (Kastamonu), s. 309.
Đsmail Efendi Camii, s. 305-306.
Đvaz Efendi Camii , s. 454-455.
C.21(1975)
Kale, s. 137-148
Kalender Baba Türbesi, s. 155
Kalender Kasrı ve Bahçesi, s. 156
Kalenderhane Camii, s. 156-157
Kanhdivan , s. 207-208
Kapalı Çarşı (Đstanbul'da), s. 221-224.
Kara Aslan Türbesi, s. 251.
255
C.23
Mahmud Paşa Camii (Đstanbul'da), s. 183-184.
Mahmud Paşa Camii (Sofya'da), s. 184.
Mahmud Paşa Hamamı, s. 184-185.
Mahmud Paşa Bedesteni ve Hanı (Ankara), s. 183.
Mahmud Paşa Türbesi (Đstanbul), s. 185.
Mahmud Paşa Kervansarayı (Đstanbul), s. 185.
Mahmud Paşa Hanı (Bursa'da Fidan Han) , s. 185.
Melling, Anton Ignaz, s. 468.
C. 25 (1977)
Nuru Osmani Camii, s. 350-351.
Nusretiye Camii , s. 354-355.
C.31 (1982)
Tekfur Sarayı, s. 39-41.
Tekiner, Efdaleddin (1870-1957), s. 41.
VI. 1.3.5.ĐSLAM ANSĐKLOPEDĐSĐ (MEB)
C.8 (1958)
Mescid (Anadolu'da ve Rumeli'de Türk mescid ve camileri), s.l01b-l 18b.
Minare (Anadolu'da Türk Minareleri), s.329a-335.
C.9 (1963) Rumelihisarı,
s.773-777.
256
257
C.V/II (1966)
Đstanbul'un Tarihi Eserleri, s.1214/44-1214/144.
Galata, s.1214/144-1214/157.
VI. 1.3.6. MEYDAN-LAROUSSE
C.6
Đstanbul (Türk Devri Eserleri), s.495-497.
VI. 1.3.7.KÜÇÜK TÜRK ĐSLAM ANSĐKLOPEDĐSĐ
C.3 (1980) Ayasofya,
s.241-245.
VI.1.3.8.GÖRSEL YAYINLAR - ANADOLU UYGARLIKLARI
ANSĐKLOPEDĐSĐ
C. 3 (1983)
Türkiye'de Bizans sanatı, s. 513-564.
VI.1.3.9.TANZĐMAT'DAN CUMHURĐYETE TÜRKĐYE
ANSĐKLOPEDĐSĐ(1985)
Đstanbul, s.1595-1603.
VI. 1.3.10.TÜRKLER(2002)
C.15
Batı Sanat Akımlannın Değiştirdiği Osmanlı Dönemi Türk Sanatı, s. 284-309.
258
C 12
Mimar Sinan, s. 79-85.
VI.1.3.11.0SMANLI(1999)
CIO
Osmanlı Devri Türk Mimarisi, s.79-101.
VI. 1.3.12. TÜRKĐYE DĐYANET VAKFI ĐSLÂM ANSĐKLOPEDĐSĐ
C. 1 (1988)
Abdal Köprüsü (Bursa-Mudanya yolu üzerinde Nilüfer çayı üstünde kurulmuş XVIII
.yy. ait bir köprü), s. 62-63.
Âbide-i Hürriyet (Đstanbul'da Şişli Semtinde n.Meşrutiyetin Hâtırası olarak yapılmış
anıt), s. 309.
Acemi b. Ebu Bekir(XII.yüzyılda Azerbaycan'da yaşayan mimar), s. 323-324.
Adalet Kasrı (Edirne Sarây-ı Hümâyununda bir kule ve üstünde yer alan kasır. ), s.
345.
Adile Sultan Sarayı (Đstanbul Kandillide sultan sarayı), s. 383-384.
Adler, lohann Heinrich Friedrich (Đstanbul Camilerinin mimari özellikleri üzerine
Avrupa'daki ilk araştırmayı yayımlayan alman mimar.), s. 388-389.
Ağakapısı(Osmanlılarda yeniçeri ağasının resmi makamına ve ikamet yerine verilen
ad.), s. 462-464.
Ağalar Camii (Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesi'nin yakınında bulunan
cami), s. 464.
Ağaoğlu, Mehmet(Türk Sanat Tarihi uzmanı ve Profesörü), s. 466.
Ağırlık Kulesi(Mimaride kullanılan bir yapı unsuru), s. 469-470.
Ahî Elvan Camii (Ankara'da Koyunpazarı semtinde XIV.yy. ait cami), s. 529.
259
Ahî Şerafeddin Camii (Ankara'da Samanpazan semtinde XKI.yy. ait cami), s. 531-
532.
Ahî Şerafeddin Türbesi (Ankara'da XIV.yy. eseri), s. 532.
C. 2(1989)
Ahmed IH Çeşmesi (Đstanbul'da Bâb-ı Hümayun ile Ayasofya arasında
XVIII:yüzyıla ait büyük meydan çeşmesi ve sebil), s. 38-39.
Ahmed UI Çeşmesi (Üsküdar'da iskele Meydanı'nda XVIH.yüzyıla ait meydan
çeşmesi), s. 39-40.
Ahmed m Kütüphanesi (Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusunda Arz odası arkasında
XVm.yüzyıla ait kütüphane), s. 40-41.
Ahmed Bey Camii (Bulgaristan'ın Hezargrad-şimdiki Razgrad-şehrinde bulunan
XVII.yüzyıl başlarına ait cami), s. 49.
Ahmed Bican Türbesi (Gelibolu'da XV.yüzyıla ait türbe), s. 52.
Ahmed Gazi Camii (Milas'ta XIV.yüzyılda Menteşeoğulları döneminde yapılmış
cami), s. 68-69.
Ahmed Gazi Medresesi ve Türbesi (Milas Peçin'de Menteşeoğulları dönemine ait
Medrese ve Türbe), s. 69.
Ahmed Paşa Camii (Lefkoşe'de XVI.yüzyıla ait cami), s. 115.
Ahmed Paşa Külliyesi (XVI.yüzyılda Đstanbul'da Topkapı inşa edilen
cami,medrese,sıbyan mektebi,çeşme ve türbeden meydana gelen külliye), s. 115-116.
Ahmer Hanı (Filistin'de Beysân yakınlarında XIV.yüzyıla ait Memlûk kervansarayı),
s. 173-174.
Akademi (Đstanbul'da yayımlanmış sanat dergisi), s. 212.
Akbaş Hanı (Eski Konya-Aksaray yolu üzerinde bir Selçuklu hanı) s. 222.
Akhan (Denizli yakınında,Çivril yolu üzerinde XIH.yüzyıla ait kervansaray), s. 236.
Akköprü (Eski Ankara-Đstanbul yolunun başında,çubuk suyu üzerinde bir Selçuklu
devri köprüsü), s. 274-275.
Akmanastır (Konya-Sille arasında, Mevlâna'nın ziyaret ettiği bir Bizans Ortodoks
manastın), s. 281-282.
260
Akmedrese (Niğde'de Karamanoğullan devrinde yapılmış medrese), s. 282.
Akmer Camii (Kahire'de Fâtımîler devrine ait cami), s. 282-283.
Akşemseddin Türbesi (Bolu'nun Göynük kazasında Akşemseddin'in defnedildiği
kabir), s. 302.
Akyazılı Sultan Asitanesi (Bulgaristan Varna-Balçık arasında, XVI.yüzyıla ait bir
tekke), s. 302-303.
Alaca Đmaret Camii (Selanik'te XV.yüzyıla ait bir cami), s. 313.
Alâeddin Bey Camii (Bursa Kalesi içinde,Türk devrinin ilk eseri olan cami), s. 323-
324.
Alâeddin Bey Türbesi (Karaman'da Hisar mahallesinde XIV.yüzyıl sonlarına ait
türbe), s. 324.
Alâeddin Camii (Selçuklular devrinde Konya'da yapılan cami) s. 324-327.
Alâeddin Köşkü (Konya'da Selçuklu Sultanlarının sarayının kalıntısı), s. 330-331.
Alay Köşkü(Padişahların geçit yapan alayları seyretmesi için yapılmış köşk), s. 349-
350.
Alemşah Kümbeti (Sivrihisar'da XIV.yüzyıla ait türbe), s. 368.
Ali, Hacı (XIV.yüzyılda yaşamış Osmanlı devri Türk mimarı), s. 379.
Ali Bey Camii (Bulgaristan Karlıova'da XV.yüzyıla ait bir cami), s. 384.
Ali Cafer Kümbeti (Kayseri'de XIV.yüzyıla tarihlenen bir türbe), s. 384-385.
Ali Paşa Camii (Babaeski'de XVI.yüzyıla ait cami), s. 427-428.
Ali Paşa Camii (XVI.yüzyılda Macaristan'ın Sigetvar-Sziqetvar-şehrinde inşa edilen
cami), s. 429-430.
Ali Paşa Camii (Tokat'ta bulunan XVI.yüzyıla ait cami), s. 430-431.
Ali Paşa Camii ve Türbesi (Romanya'nın Dobruca bölgesinde Babadağı kasabasında
bir cami ve türbe), s. 431-432.
Ali Paşa Çarşısı (Edirne'de XVI.yüzyıla ait arasta veya kapalı çarşı), s. 432-433.
Ali Paşa Hanı (Đstanbul'da Küçükpazar semtinde XVIII.yüzyıla ait bir ticaret hanı),
s. 433.
Allom, Thomas(XIX.yüzyılda Đstanbul ile diğer bazı şehir ve kasabaların resimlerini
yapan bir Đngiliz mimar ve ressam), s. 505.
Alman Çeşmesi (Sultanahmet meydanında XIX.yüzyıla ait çeşme), s. 506-507.
261
Alpullu Köprüsü (Trakya'da Alpullu-Hayrabolu yolunda Ergene üzerinde kurulmuş
taş köprü), s. 530.
Altan, Kemal(Türk mimari eserleri üzerinde restorasyon çalışmaları yapan yüksek
mimar ve araştırmacı), s. 530-531.
Altıgöz Köprüsü (Afyonkarahisar demiryolu istasyonu yakınında Akarçay üzerinde
Selçuklular devrine ait bir köprü),s. 531-532.
C. 3 (1991)
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı (Đstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında XVII.yüzyıl
sonlarına ait bir yalı), s. 11-12.
Amr b. Âs Camii (Kahire'de Mısrü'l-kadîme adıyla da anılan Fustat'ta Amr b. Âs
tarafından yaptırılan cami), s. 81-82.
Anadolu (Ankara Üniversitesi Dil Tarih-coğrafya Fakültesi Arkeoloji enstitüsü
tarafından 1956'dan beri yayımlanmakta olan yıllık arkeoloji ve sanat tarihi dergisi),
s. 137-138.
Anadolu Sanatı Araştırmaları(Đstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Mimarlık Tarihi ve Röleve Kürsüsü tarafından yayımlanan yıllık dergi), s. 147.
Anadoluhisan (Đstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında XIV.yüzyılda yapılmış eser) ,
s. 147-149.
Anatolıan Studies (Ankara'da Đngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayımlanan
sanat tarihi ve arkeoloji dergisi), s. 151-152.
Anatolica (Đstanbul'da Hollanda Tarih ve Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayımlanan
yıllık dergi), s. 152.
Anıt(Konya'da yayımlanan sanat ve tarih dergisi), s. 198.
Aramon, Gabriel de Luetz, Baron d'(XVI-XVI.yüzyılda Đstanbul'a gelmiş ve
gördüklerini hâtırat şeklinde kaleme almış olan Fransız elçisi), s. 270-272.
Arap Camii (Đstanbul'da Galata'da kiliseden çevrilme en büyük cami), s. 326-327.
Archives Asiatiques (Đstanbul'da ,belli başlı Đslâm ülkeleri hakkında her türlü
incelemeleri yayımlamak üzere hazırlanan Fransızca dergi), s. 349.
262
Argıt Hanı (Konya-Akşehir yolu üzerinde Selçuklu dönemine ait kervansaray), s.
354-355.
Arkitekt(Mimarlık ve sanat tarihi dergisi), s. 382.
Arnold, Sir Thomas (Đslâm medeniyeti ve sanat tarihi üzerine yayınlan bulunan
Đngiliz müsteşrik), s. 390-391.
Ars Islamica(Amerika Birleşik Devletleri'nde yayımlanan Đslâm sanatlan dergisi), s.
395-396.
Ars Orientalis (Doğu sanatlan hakkında yayımlanan yıllık dergi) , s. 396
Arseven, Celal Esat(Türk sanat tarihinin öncü araştırmacılanndan.ansiklopedi yazan
ve ressam), s. 397-399.
Arslan Paşa Camii (Bugün Yunanistan sınırlan içinde bulunan Yanya'da
XVII.yüzyılda yapılmış Arslanpaşa Külliyesine ait cami), s.401-402.
Arslanağa Köprüsü (Bugün Yugoslavya sınırları içinde bulunan hersek bölgesinde
bir Osmanlı devri Türk köprüsü), s. 403.
Arslanhane(Đstanbul'da Osmanlı devrinde bazı hizmetlerde kullanılmış eski bir
Bizans kilisesi), s. 403-404.
Arta Köprüsü (Batı Yunanistan'da Osmanlılar tarafından XV.yüzyıl sonlarında
yaptırılan bir köprü), s. 413-414.
Arz Odası (Edirne Sarayı'nda kabullere mahsus daire), s. 444-445.
Arz Odası (Đstanbul Topkapı Sarayı kabullere mahsus daire), s. 445-446.
C.4(1991)
Aşık Paşa Camii (Đstanbul'da fatih Külliyesi ile Haliç arasındaki yamaçta XVI.yy. ait
cami ve müştemilâtı), s. 3-5.
Aşık Paşa Türbesi (Büyük Türk mutasavvıf-şairlerinden Âşık Paşa'nm Kırşehir'deki
türbesi), s. 5.
Aşir Efendi Kütüphanesi (Đstanbul Bahçekapı'da XVIII.yy. 'da kurulan vakıf
kütüphanesi), s. 8-9.
Athâr-e Irân(Đran'da tarihi değer taşıyan sanat eserlerini tanıtmak üzere Fransızca
olarak yayımlanan dergi), s. 59.
263
Atıf Efendi Kütüphanesi (Đstanbul Vefa'da XVIII.yy. 'da kurulan vakıf kütüphanesi),
s. 61.
Atik Ali Paşa Camii (Đstanbul Çemberlitaş'ta XVI.yy. başlarına ait cami ve
manzumesi), s. 65-67.
Atik Ali Paşa Camii (Đstanbul'un Karagümrük semtinde kiliseden çevrilme cami), s.
67.
Atik Mustafa Paşa Camii (Đstanbul'da Ayvansaray semtinde kiliseden çevrilme
cami), s. 67-68.
Atina (Atina'da Türk Mimari Eserleri), s. 76-79.
Ayaş Paşa Camii (Tekirdağ'ın Saray ilçesinde XVI.yy. yapılmış cami), s. 203.
Ayaş Paşa Türbesi (Đstanbul'da Eyüp Camii'nin arkasında Bostan iskelesine açılan
kapının sağında bir türbe), s. 204-205.
Ayasağa Kasrı (Đstanbul'un Rumeli tarafında günümüzde aynı adla anılan yerde
XIX.yy.'da yapılmış Sultan Kasrı.), s. 205-206.
Ayasofya (Bizans Devrinde Đstanbul'un en büyük kilisesi iken fetihten sonra şehrin
baş camii haline getirilen ve etrafında zamanla bir külliye teşekkül eden mâbed), s.
206-210.
Ayasofya Hamamı, s. 211-212.
Ayasofya Đmareti, s. 212.
Ayasofya Kütüphanesi(Miman), s. 213-214.
Ayasofya Medresesi), s. 214-215.
Ayasofya Muvakkithânesi, s. 215-216.
Ayasofya Sebilleri, s. 216.
Ayasofya Sıbyan Mektebi, s. 216-217.
Ayasofya Şadırvanı, s. 217.
Ayasofya Camii (Benefşe Kalesi'nde Kanuni tarafından Fethiye adıyla kiliseden
çevrilen cami), s. 217-218.
Ayasofya Camii (Edirne'de kaleiçi'nde geçen yüzyıla kadar Ayasofya adıyla tanınan
cami), s. 218.
Ayasofya Camii (Edirne'nin Enez ilçesinde kiliseden çevrilen cami), s. 218-219.
Ayasofya Camii (Đznik'te fetihten sonra kiliseden çevrilen cami), s. 219-220.
264
Ayasofya Camii (Yugoslavya'nın güneyinde bulunan Ohri kasabasında kiliseden
çevrilen cami), s. 220-221.
Ayasofya Camii (Yunanistan'ın Selanik şehrinde kiliseden çevrilen cami), s. 221-
222.
Ayasofya Camii (Bulgaristan'ın Sofya şehrinde kiliseden çevrilen cami), s. 222.
Ayasofya Camii (Trabzon'da şehrin doğu tarafında kiliseden çevrilen cami), s. 222-
223.
Ayasofya Camii (Kırklareli'nin Vize ilçesinde kiliseden çevrilen cami), s. 223-224.
Ayaş Hanı (Şam'dan Bağdat'a giden yol üstünde bulunan bir XHI.yy. kervansarayı),
s. 228-229.
Ayazma(Rum Ortodokslar'in kutsallaştırıp bir kült yeri haline getirdikleri su
kaynaklarına verilen ad), s. 229-230.
Ayazma Camii (Đstanbul'da Üsküdar'ın Salacak sırtlarında XVIII.yüzyıla ait Selâtin
camii), s. 230-231.
Aynalı Köşk (Edirne Sarayı'nın sınırları içindeki köşklerin en son yapılanı), s. 263-
264.
Aynalıkavak Sarayı (Đstanbul'da Haliç kıyısında Kasımpaşa ile Hasköy arasında
büyük bir Sahilsarayı), s. 264-266.
Aynaroz (Bugün Kuzey Yunanistan sınırları içinde kalan Khalkidike yarımadasının
tamamen manastırlarla kaplı Ege denizine uzanan bir ucu), s. 267-269.
Ayrılık Çeşmesi (Đstanbul Kadıköy'de eski Bağdat sefer ve kervan yolunun
başlangıcı olan menzil yeri ve çeşmesi), s. 284-285.
Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı (Đstanbul Kadıköy'de bir mezarlık), s. 285-286.
Ayşekadın Camii (Edirne'de Đstanbul yolu üzerinde Ayşekadın semtinde XV.yy.'a
ait cami), s. 286-287.
Ayvansaray (Đstanbul'da tarihi yarımadanın kuzeybatı köşesinde surlar içinde bir
semt), s. 289-294.
Ayyıldız (Türk bayrağının başlıca unsurları ve Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî
alâmeti), s. 297-298.
Azapkapı Camii (Đstanbul'da Unkapanı Köprüsü'nün Şişhane tarafındaki ayağı
yanında XVII.yy.ait cami), s. 309-310.
265
Azapkapı Çeşmesi ve Sebili (Đstanbul'da Azapkapı Camii yanında XVm.yüzyılda
yapılmış çeşme ve sebil), s. 310-311.
Azeb Bey Mescidi ve Türbesi (Bursa'da XV.yüzyıla ait mescid ve türbe), s. 315.
Azerbaycan Yurt Bilgisi(Đstanbul'da yayımlanan aylık tarih, edebiyat ve sanat
dergisi), s. 325.
Aziziye Camii (Đstanbul Maçka'da XIX.yüzyılda yapımına başlanıp banisi Sultan
Abdülaziz'in tahttan indirilmesi üzerine tamamlanamayan camii), s. 347.
Aziziye Camii (Konya'da çarşı içinde XIX.yüzyılda yapılmış camii), s. 347.
Aziziye Camii (Kuzey Romanya'da Dobruca'nın Tulça (Tulcea) kasabasında
XIX.yüzyıla ait camii), s. 347-348.
Bâb-ı Hümâyun(Topkapı Sarayı denilen Sarây-ı Cedidin dışarıya açılan en büyük
kapısı), s. 359-361
Babaeski Köprüsü (Babaeski ilçesinde XVE.yüzyıla ait bir köprü), s. 372-373.
Babıâli (Mimari), s. 386-389.
Babınger, Franz(Alman tarihçi ve şarkiyatçısı), s. 390-392.
Bâbüssaâde(ĐstanbuFda Topkapı Sarayı denilen Sarây-ı Cedîdin üçüncü kapısı) ,s.
408-409.
Bâbüsselam ( Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusuna geçişi sağlayan en büyük kapısı),s.
410-411.
Bağdat Köşkü (Topkapı Sarayı'nda XVII.yüzyılda yapılmış köşk), s. 444-446.
Bahçelik Köprüsü (Bugün Arnavutluk'ta kalmış Türk devri sonlarına ait bir köprü),s.
481-482.
C.5 (1992)
Balaban Ağa Mescidi (Đstanbul'da eski bir Bizans yapısından çevrilmiş mescid), s. 2.
Balat Hamamı (Đstanbul'da Balat semtinde XV.yüzyıl sonlarında yapılan cami), s. 8.
Bâli Bey Camii (Bursa Yenişehir'de XV.yüzyıl sonlarında yapılan camii), s. 19.
Bâli Bey Hanı ( Bursa'da XV.yüzyıl sonlarında yapılan Han), s. 19-20.
Bâli Paşa Camii (Đstanbul'da Sinan'ın ilk eserlerinden olan XVI.yüzyıla ait cami) , s.
21-22.
266
Balkapanı Hanı (Đstanbul Eminönü'nde şehrin en eski ticaret hanlarından biri), s. 33-
34.
Barthold, Vasilij Viladimiroviç(Rus Türkolog ve Şarkiyatçısı), s. 85-87.
Bartlett, William Henry(Miss Pardoe'nin Đstanbul hakkındaki eserini resimleyen
Đngiliz ressamı), s. 90.
Baruthâne(Osmanlı Döneminde devletin barut ihtiyacını karşılamak üzere çeşitli
şehirlerde kurulmuş müesseselere verilen genel ad), s. 94-96.
Batılılaşma (Mimari), s. 171-181.
Bayezid Paşa Camii (Amasya'da XV.yüzyıl başlarında yapılan cami), s. 243-244.
Bayraklı Cami (Belgrad'da Türk devrinden günümüze kadar ayakta kalan cami), s.
254-255.
Bayraktar Camii (Kıbrıs'ta,adamn fethi sırasında surlara ilk bayrağı diken alemdarın
hâtırasına yaptırılan camii), s. 255-256.
Bayraktareviç, Fehim(Yugoslavyalı Türkolog), s. 256-257.
Bayrampaşa Deresi Köprüsü (Yenibahçe deresi olarak da anılan dere üzerinde
kurulmuş köprü), s. 274.
Bedesten(Osmanlı Dönemi Türk Şehirlerinde ticaret bölgesinin çarşı içindeki
merkezi ve değerli malların saklanıp satıldığı bir bina türü), s. 302-311.
Behramkale Köprüsü (Çanakkale ilinin Ayvacık ilçesinde Osmanlı devrine ait
köprü), s. 358.
Belgeler (Tarihi vesikaların neşri için Türk tarih Kurumu tarafından yayımlanan
dergi), s. 406-407.
Belin, François-Alphonse (Fransız Diplomat ve Şarkiyatçı), s. 418.
Bell, Gertrude Lovvthian (Ortadoğu'da Đngiliz ajanlığı yapan kadın arkeolog ve Sanat
Tarihçisi), s. 422-423.
Belleten (Türk tarih Kurumu'nun yayın organı olan dergi), s. 424-425.
Belon, Pierre (Türk Toplum hayatıyla ilgili bir seyahatname kaleme alan Fransız
tabiat bilimcisi), s. 425-426.
Bender Kalesi (Osmanlı Devleti'nin Boğdan sınırında serhad kalesi), s. 431-432.
Berchem, Max Van (Arap epigrafyasının kurucusu Đsviçreli şarkiyatçı), s. 484-485.
Bereketzâde Çeşmesi (Đstanbul'da XVm.yüzyılda yapılmış çeşme), s. 489-490.
267
Bemard, Kari Ambros (Đstanbul'da ilk Tıp Mektebini kuran Avusturyalı Hekim),
s.520-521.
Bertrandon de la Broquiere (XV.yüzyılda Osmanlı topraklannda ve Anadolu'da
dolaşan Fransız seyyahı), s. 523-524.
C. 6 (1992)
Beşir Ağa Camii (Topkapı Sarayı'mn ikinci avlusunda XVIÜ.yüzyılda yapılmış
cami), s. 1.
Beşir Ağa Külliyesi (Dârüssaâde ağası Hacı Beşir Ağâ tarafından yaptırılan külliye),
s. 1-3.
Bey Mescidi (Đstanbul Eyüp'te XVI.yüzyılda yapılan mescid), s. 19-20.
Beyazıt (E) Camii ve Külliyesi (Amasya'da ELBayezıd tarafından XV.yüzyıl
sonlarında yaptırılan külliye), s. 40-42.
Beyazıt (ET) Camii ve Külliyesi (Edirne'de ELBayezıd tarafından XV.yüzyıl
sonlarında inşa ettirilen külliye), s. 42-45.
Beyazıt (II) Camii ve Külliyesi (Đstanbul'da Sultan ELBayezıd tarafından yaptırılan
selâtin camii ile ek binaları), s. 45-49.
Beyazıt (II) Köprüsü (Edirne'de Tunca nehri üzerinde XV.yüzyıl sonlarında yapılan
köprü), s. 50.
Beyazıt (H) Köprüsü (Sakarya ilinin Geyve ilçesinde XV.yüzyıl sonunda yapılan
köprü), s. 50-51.
Beyazıt (11) Köprüsü (Çorum ilinin Osmancık ilçesinde XV.yüzyıl sonunda yapılan
köprü), s. 51.
Beyazıt Hamamı (Đstanbul Beyazıt'ta Sultan H.Beyazıt Külliyesi'ne ait hamam), s.
52-54.
Beyhan Sultan Çeşmesi (Đstanbul Boğaziçi'nde XIX:yüzyıl başlarına ait çeşme), s.
65.
Beylerbeyi Camii ve Külliyesi (Edirne'de XV.yüzyılın ilk yarısında yapılan cami ve
etrafında yer alan külliye), s. 74-75.
Bezirganbaşı Camii (Đstanbul Kocamustafapaşa'da XVI.yüzyılda Mimar Sinan
tarafından yaptırılan camii), s. 104-105.
268
Bırge, John Kingsley (Bektaşilik tarihiyle uğraşan Amerikalı Türkolog), s. 189.
Bodrum Camii (Đstanbul Lâleli'de Mesihpaşa mahallesinde kiliseden çevrilme
camii), s. 250.
Bodrum Hanı (Đstanbul), s. 250-251.
Boğazköprü (Sivas yakınında XVI.yüzyıla ait köprü), s. 265.
Boğdan Sarayı (Đstanbul'da Boğdan voyvodalarının veya onların temsilcilerinin
oturdukları saray), s. 271-272.
Bon, Ottaviano(Osmanlı sarayı hakkında yazılmış ilk eserin sahibi olan Venedikli
diplomat), s. 281.
Bosnalı Mehmed Paşa Camii (Sofya'da günümüzde kilise olarak kullanılan Mimar
Sinan'ın eseri bir cami), s. 305-306.
Bostancıbaşı Köprüsü (Đstanbul Bostancı'da XVI.yüzyıla ait köprü), s. 309-311.
Boyalıköy Külliyesi(Anadolu'da Orta Asya Türk geleneklerini devam ettiren bir
mimari eser), s. 314-315.
Bozdoğan Kemeri (Đstanbul'da Geç Roma-Erken Bizans dönemine ait su kemeri), s.
319-321.
Budin (Türk Eserleri), s. 348-352.
Bulgaristan (Türk Mimarisi), s. 403-408.
Burmalı Mescid (Đstanbul Şehzadebaşı'nda XV.yüzyıl sonunda yapılan mescid), s.
443-444.
Burmalı Minare Camii ve Türbesi (Amasya'da XIII:yüzyıla ait olduğu kabul edilen
cami ve türbe), s. 444-445.
Burûciye Medresesi (Sivas'ta XHI.yüzyılda yapılan medrese), s. 465-466.
Busbeke, Ootgeer Giselijn Van (Kanuni Sultan Süleyman devrinde Alman
Đmparatorunun elçisi sıfatıyla Đstanbul'a gelen Flaman asıllı diplomat), s. 466-467.
Büyük Çarşı (Bursa'da bedesten etrafında gelişmiş olan büyük ticaret merkezi), s.
507-508.
Büyük Çarşı (Đstanbul'da Beyazıt ve Nuruosmaniye camileri arasında iki bedestenin
çevresinde meydana gelen ticaret merkezi), s. 509-513.
Büyük Çorapçı Hanı (Đstanbul'da muhtemelen XVI.yüzyılda inşa edilmiş olan bir
ticaret hanı), s. 513.
Büyük Han (Kıbrıs'ta XVI.yüzyıl sonlarında yapılan han), s. 514-515.
269
Büyük Valide Hanı (Đstanbul'da XVII:yüzyılda yapılan şehrin en büyük ticaret hanı),
s. 516-517.
Büyük Yeni Han (Đstanbul'da Bakırcılar'dan Mahmutpaşa'ya inen Çakmakçılar
yokuşu üzerinde XVIII:yüzyılda yapılan bir ticaret hanı), s. 518-519.
Büyükçekmece Kervansarayı (Đstanbul'da Büyükçekmece'de XVI.yüzyılda yapılan
kervansaray), s. 519-520.
Büyükçekmece Köprüsü (Büyükçekmece gölünün denize kavuştuğu yerde
XVI.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yaptırılan köprü), s. 520-521.
Byzantınısche Zeıtschrıft (Almanya'da yayımlanan Bizans araştırmaları Dergisi), s.
523-524.
Byzantıon (Belçika'da yayımlanan Bizans araştırmaları Dergisi), s. 524.
Caca Bey Medresesi (Kırşehir'de Xin.yüzyılda Đlhanlılar döneminde yapılan
medrese), s. 539-541.
Cafer Paşa Camii (Kıbrıs Girne'de XVI.yüzyıla ait cami), s. 554-555.
C. 7 (1993)
Cağaloğlu Hamamı (Đstanbul'da XVIII yüzyılda yapılan büyük çarşı hamamlarının
sonuncusu), s. 12-13.
Cami(Mimari Tarih), s. 56-90.
Canbolat Bey Türbesi (Kıbrıs Magosa'da adanın fethi sırasında şehit düşen
kumandanlardan birinin türbesi), s. 143.
Cantacasın (Batılılar tarafından Osmanlılar hakkında kaleme alman ilk eserlerden
birinin yazarı), s. 155-156.
Cem Sultan Türbesi (Bursa'da Sultan ILMehmed'in şehzadesi Cem Sultan'a ait
türbe), s. 286-287.
Çevri Kalfa Mektebi (Đstanbul'da XIX:yüzyıl başlarında benzerlerinden farklı bir
üslûpta inşa edilen sıbyan mektebi), s. 461-462.
Cezeri Kasım Paşa Camii (Đstanbul Eyüp'te XVI.yüzyıl başlarına ait cami), s. 507-
508.
270
C.8 (1993)
Cisr-i Mustafa Paşa (Bulgaristan'ın Türkiye sınırı yakınında XVI.yüzyıla ait eski bir
Türk köprüsü), s. 32-33.
Creswell, Keppel Archibald Cameran (Đslâm mimarisi hakkında yaptığı
araştırmalarla tanınan sanat tarihçisi), s. 75-77.
Çadır Köşkü (Kâğıthane deresi kıyısında Sâdâbâd Sarayı'nın yerinde inşa edilen
Çağlayan Kasn'nın müştemilâtından küçük bir köşk), s. 164-165.
Çağlayan Camii (Đstanbul Kâğıthane'de Çağlayan Kasrı yanında XDC.yüzyılda inşa
edilen camii), s. 178-179.
Çağlayan Kasrı (Đstanbul Kâğıthane deresi kıyısında Sâdâbâd'da XIX:yüzyıla ait
kasır), s. 179-182.
Çanakkale Hisarı (Marmara denizine girişi kontrol eden Çanakkale Boğazı
kalelerinden biri), s. 203-205.
Çardaklı Hamam (Đstanbul'da XVI.yüzyılın ilk yıllarında yapılmış hamam), s. 225-
226.
Çatal Çeşmeler (Türk şehirlerinde,her birinde lüleleri bulunan iki veya üç cepheli
çeşmelere verilen ad), s. 232-234.
Çelebi Sultan Mehmed Camii (Yunanistan'da Dimetoka'da XV.yüzyıl başlarına ait
cami), s. 262-263.
Çemberlitaş Hamamı (Đstanbul'da XVI.yüzyıl sonlarında yapılmış büyük çifte
hamam), s. 266-268.
Çeşme, s. 277-287.
Çetintaş, Sedat(Türk mimari eserlerine dair kitap ve röleveleriyle tanınan mimar), s.
291-293.
Çinili Köşk (Đstanbul'da Topkapı Sarayı'nı sınırlayan sur içinde Fâtih Sultan
Mehmed tarafından yaptırılan köşk), s. 337-341.
Çoban Çeşmesi Köprüsü (Đstanbul surlarının dışında eski Rumeli kervan yolu
üstünde köprü), s. 350.
Çoban Köprüsü (Doğu Anadolu'da XHI.yüzyıl sonu ve XIV.yüzyıl başında yapılmış
köprü), s. 350-351.
271
Çorumlu(Çorum Halkevi tarafından 1938-1946 yıllan arasında yayımlanan dergi), s.
376-377.
Çuhacı Hanı (Đstanbul'da Kapalı Çarşı civarında XVIH.yüzyılda yapılmış han), s.
380-381.
Çukur Çeşme Hamamı (Đstanbul'da Laleli semtinde Fâtih devrine ait ortadan
kaldırılmış tarihi hamam), s. 383-384.
Çukur Çeşmeler (Đstanbul'da XVI.yüzyılda büyük ihtimalle Mimar Sinan tarafından
yapılan çeşmeler), s. 384-385.
Çukur Hamam (Đstanbul'da Fâtih Sultan Mehmed Külliyesi'ne ait hamam), s. 385-
387.
Çulpan, Cevdet (Türk Sanat Tarihine dair yayınları ile tanınan tümgeneral), s. 387-
388.
Damad Đbrahim Paşa Külliyesi (Nevşehirli Damad Đbrahim Paşa tarafından
Đstanbul'da XVIII:yüzyılın ilk yarısında yaptırılan iki ayrı külliye/Şehzadebaşı), s.
443-445.
Damad Đbrahim Paşa Külliyesi (Babıali) s. 445-447.
C. 9 (1994)
Dâvud Ağa(Türk Mimarı), s. 24-26.
Davut Paşa Camii (Üsküdar'da XVI:yüzyıl başında yapılan cami), s. 39-40.
Davut Paşa Hamamı (Üsküp'te Sadrazam Koca Davut Paşa tarafından XV.yüzyıl
sonlarında yaptırılan çifte hamam), s. 40.
Davut Paşa Külliyesi (Đstanbul'da Sadrazam Koca Davut Paşa tarafından XV.yüzyıl
sonlarında yaptırılan külliye ), s. 42-44.
Davut Paşa Sarayı (Đstanbul'da da Sadrazam Koca Davut Paşa sahrasında inşa edilen
kasır etrafında gelişmiş saray), s. 45-48.
Deceı, Aurel (Osmanlılar hakkında yayınları olan Romanyalı tarihçi), s. 72-74.
Defterdar Camii ve Türbesi (Đstanbul Eyüp'te XVI.yüzyılda yapılan cami ve türbe),
s. 97.
272
Dernschwam de Hradiczin, Hans(Kanûnî Sultan Süleyman devrinde Đstanbul'a
gelerek Amasya'ya kadar giden ve bir seyahatname kaleme alan Alman seyyahı), s.
182-183.
Devegeçidi Köprüsü (Diyarbakır'ın kuzeyinde Devegeçidi suyu üzerinde Artuklular
tarafından XIII.yüzyılda yapılan köprü ), s. 227-228.
Dicle Köprüsü (XII.yüzyılda Hasankeyf te dicle üzerinde yapılan köprü), s. 283-284.
Diez, Ernst (Avusturyalı Türk ve Đslâm sanatları tarihçisi), s. 286-288.
Dinet, Alphonse Etienne (Đslâmiyet'i kabul eden Fransız ressam ve yazarı), s. 355-
356.
Dirimtekin, Feridun (Türk Tarihçisi), s. 372-373.
Dökmeciler Hamamı (Đstanbul'da Süleymaniye Camii yakınında külliyeye ait
hamam), s. 516.
Drina Köprüsü (Bosna-Hersek'te Vişegrad'da Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa
adına Mimar Sinan'ın yaptığı köprü), s. 528-559.
Duda, Herbert Wilhelm (Avusturyalı şarkiyatçı,Türk Tarihi ve Edebiyatı uzmanı, s.
544-545.
C.10(1994)
Ebülfazl Mahmud Efendi Medresesi (Đstanbul'da XVII.yüzyılda yaptırılan medrese),
s. 355-356.
Ebülfazl Mehmed Efendi Camii (Đstanbul Tophane'de XVI.yüzyılda Mimar Sinan
tarafından yaptırılan cami), s. 357-358.
Edhem Bey Camii (Arnavutluk baş şehri Tiran'da XVUI.yüzyılda yapılmış cami), s.
415-416.
Edirne(Mimari), s. 431-442.
Edirnekapı Camii ve Külliyesi (Đstanbul Edirnekapı'da Mihrimah Sultan adına
XVI.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılan külliye), s. 446-448.
Efdalzâde Sebili (Đstanbul'un XV.yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen en eski
sebili), s. 455.
273
Eflâtun Mescidi (Konya'da kiliseden çevrilerek önce mescid, daha sonra saat kulesi
olarak kullanılan ve bugün mevcut olmayan yapı), s. 477-478.
Egeli, Vasfi (Cumhuriyet döneminin Neo-klasik anlayışa sahip mimarlarından), s.
481-482.
EglĐ, Ernst Arnold(Mimar Sinan hakkında bir batı dilinde ilk kitabı yayımlayan
Avusturyalı mimar ve şehir plancısı), s. 482-483.
Ekmekçizâde Ahmed Paşa Köprüsü (Edirne'de Tunca nehri üzerinde XVII.yüzyıl
başlarında yapılan köprü), s. 547.
Ekmekçizâde Ahmed Paşa Medresesi (Đstanbul'da XVII.yüzyıl başlarında yapılan
medrese), s. 547-548.
C.ll(1995)
Elçi Hanı (Đstanbul'da yabancı elçilerin ikametine ayrılan günümüze ulaşmamış
XV.yüzyıl hanı), s. 15-18.
Eldem, Halil Ethem (Eski eserler, tarîhî belge ve kitabelerle müzecilik hakkında
yayınları olan müze müdürü), s. 18-21.
Eldem, Sedat Hakkı (Türk mimarlık tarihine dair yayınlan olan ve pek çok önemli
binayı yapan son dönem mimarlarından, s. 22-23.
Elvan Çelebi Zaviyesi (Çorum'un Mecitözü ilçesinin Tekke köyünde eski bir zaviye
ve türbe), s. 65-67.
Emîr Bayındır Köprüsü (Ahlat'ta XV.yüzyılda yapıldığı tahmin edilen köprü), s.
124-125.
Empire (Türk Sanatına XIX.yüzyılda girmiş olan bir Batı Avrupa sanat üslûbu), s.
159-163.
Erdmann, Kurt (Türk ve Đslâm sanatları üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Alman
sanat tarihçisi), s. 286-288.
Erdoğan, Abdülkadir (Türk ve Đslâm Eserleri Müzesi'nin ilk müdürlerinden, kültür
tarihçisi), s. 288.
Esad Paşa Hanı (Şam'da XVIII.yüzyılda yapılan bir Osmanlı hanı), s. 351-352.
274
Esekapısı Mescidi ve Medresesi (Đstanbul'da Cerrahpaşa semtinde XVI.yüzyılda
mescide çevrilen bir Bizans kilisesi ve yanındaki Mimar Sinan yapısı medrese), s.
371-372.
Eski Đmaret Camii (Đstanbul'da Fâtih Sultan Mehmed tarafından kiliseden çevrilen
cami), s. 391-392.
Eski Saray Camii (Selanik'te Osmanlı Döneminde kiliseden çevrilme cami), s. 392-
393.
Eskicuma Cami (Selanik'te ELMurad tarafından kiliseden çevrilen cami), s. 397-398.
Ettınghausen, Richard (Amerikalı Đslâm Sanatı Tarihçisi, s. 501-502.
C.12(1995)
Eyüp Sultan Külliyesi (Đstanbul'da Ebû Eyyûb el-Ensâri'nin kabri çevresinde
teşekkül eden külliye), s. 9-12.
Faik Paşa Camii (Bugün Batı Yunanistan sınırları içinde bulunan Arta şehrinde
XV.yüzyılda yapılmış bir Osmanlı cami), s. 102-103.
Fâtih Camii (Amasra'da Fâtih Sultan Mehmed tarafından kiliseden çevrilen cami), s.
241-242.
Fâtih Camii (Bulgaristan'ın Köstendil şehrinde Fâtih Sultan Mehmed'e izafe edilen
cami), s. 242-243.
Fâtih Camii (Mora'nın merkezi Mezistre'de (Mistra)XV.yüzyıla ait cami), s. 243.
Fâtih Camii (Kosova'nın merkezi Priştine'de XV.yüzyıla ait cami), s. 243-244.
Fâtih Camii ve Külliyesi (Đstanbul Fâtih'te fetihten sonra ilk selâtin cami ile
etrafındaki külliye ), s. 244-249.
Fatma Sultan Camii (Đstanbul Babıâli'de XVIELyüzyılda yaptırılan cami), s. 262-264.
Fatma Sultan Mescidi (Đstanbul Topkapı'da XVI.yüzyıla ait mescid), s. 264.
Fenâri Đsa Camii (Đstanbul'da XV.yüzyıl sonlarnda camiye çevrilen eski bir Bizans
kilisesi), s. 337-339.
Ferhad Paşa Camii (Çatalca'da XVI.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılan cami),
s. 384-386.
275
Ferhad Paşa Camii (Kastamonu'da XVI. Mimar Sinan tarafından yapılan cami), s.
386.
Ferhad Paşa Külliyesi (Bosna'nın Banaluka şehrinde XVI.yüzyıla ait büyük külliye),
s. 386-387.
Fethiye Camii (Yunanistan'ın başşehri Atina'da Türk döneminden kalma cami), s.
458-459.
Fethiye Camii (Batı Yunanistan'da Đnebahtı kasabasında XVI.yüzyıla ait cami), s.
459-460.
Fethiye Camii (Đstanbul'da XVI.yüzyıl sonlarında camiye çevrilen eski bir Bizans
kilisesi), s. 460-462.
Feyzullah Camii (Batı Yunanistan'ın Arta şehrinde Türk döneminde yapılmış cami),
s. 525.
C.13(1996)
Fîruz Ağa Camii (Đstanbul Sultanahmet'te XV:yüzyıl sonlarında yapılmış cami), s.
135-137.
Firuz Ağa Mescidi (Đstanbul Beyoğlu'nda bulunduğu semte adını veren bir mescid),
s. 137.
Firuz Ağa Mescidi (Đstanbul Fatih'te XVI.yüzyıl başlarında yaptırılmış,bugün
mevcut olmayan bir mescid), s. 137-138.
Fossatı, Gaspare Trajano (Đstanbul'da başta Ayasofya'nın tamiri olmak üzere birçok
bina yapan Đsviçreli mimar), s. 170-173.
Fuad Paşa Camii ve Türbesi (Đstanbul'da XIX.yüzyılın ikinci yarısında farklı bir
üslupta yapılmış cami ve türbe), s. 206.
Gabrıel, Albert-Louis (Anadolu Türk mimari eserlerini batıda tanıtan Fransız Mimar
ve sanat tarihçisi), s. 275-278.
Galata (Türk Eserleri), s. 303-313.
Galata Kulesi (Đstanbul 'da Galata'da alt kısmı Ceneviz üst kısmı Osmanlı yapısı
kule), s. 313-316.
276
Galib Paşa Camii (Đstanbul 'da Erenköy semtinde XDC.yüzyılın son yıllarında
yapılan cami), s. 331-332.
Gazanfer Ağa Külliyesi (Đstanbul Fatih'te XVI.yüzyıl sonlarında yapılan külliye), s.
432-433.
Gazi Evrenesoğlu Camii ve Türbesi (Günümüzde Yunanistan sınırları içinde Yenice-
i Vardar'da il Osmanlı dönemine ait cami ve türbe), s. 449-450.
Gazi Hüsrev Bey Külliyesi (Saraybosna şehrinde XVI.yüzyılda yapılan büyük bir
Osmanlı külliyesi), s. 454-458.
Gazi Mestan Türbesi (Yugoslavya'da Kosova civarında bir meşhed-türbe), s. 459.
Gazi Mihal Bey Camii (Edirne'de Tunca kıyısında XV.yüzyılın ilk yarısında yapılan
cami), s. 459-461.
Gazi Mihal Köprüsü (Rumeli kervan ve sefer yolunun Tunca ırmağı üzerindeki
köprülerinden), s. 461-462.
Gazi Mihaloğlu Mahmud Bey Camii (Đhtiman/Bulgaristan'daGazi Mihaloğulları
ailesinden Mahmud bey tarafından XV.yüzyılda yaptırılan imaret-cami), s. 462-463.
C.14(1996)
Glück, Heinrich (Avusturyalı Türk ve Đslâm Sanatı uzmanı, s. 97-98.
Gotik (Đslâm ülkelerinde ve Türkiye'de Gotik Mimari), s. 117-119.
Gurlıtt, Cornelius (Đstanbul'un Osmanlı yapılannı röleve ve fotoğraflarıyla birlikte
ilk defa bir batı dilinde yayımlayan sanat tarihçisi), s. 206-207.
Gül Camii (Đstanbul Küçükmustafapaşa'da XV.yüzyıl sonunda kiliseden çevrilen
cami), s. 223-225.
Gülbaba Tekkesi ve Türbesi (Budin'de XVI.yüzyılda yapılmış türbe ve Bektaşî
telekesi), s. 228-230.
Gülfem Hatun Camii (Đstanbul Üsküdar'da XVI.yüzyıla ait cami), s. 238-239.
Haburman Köprüsü (Diyarbakır-Malatya yolu üzerinde Artuklular tarafından
XII.yüzyılda yaptırılan köprü), s. 381.
Hacı Evhad Camii (Đstanbul Yedikule'de XVI.yüzyıla ait cami), s. 472-474.
277
Hacı Halil Ağa Camii (Đzmir'e bağlı Kemalpaşa ilçesinde XIX.yüzyıl sonunda
yapılmış cami), s. 477.
Hacı Hamza Bey Mescidi ve Türbesi (Đznik'te XVI.yüzyılda yapılmış ilk Osmanlı
eserlerinden biri), s. 479-480.
Hacı Hamza Hamamı (Đznik'te XV.veya XVI.yüzyılda yapılmış çifte hamam), s.
480-481.
Hacı Đlyas Camii (Ankara'da XVTI.yüzyıl sonlarında yapıldığı tahmin edilen cami),
s. 483.
Hacı Đvaz Mescidi (Ankara'da XV.yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilen cami), s.
484.
Hacı Mûsâ Camii (Ankara'da XV.yüzyıla ait cami), s. 491-492.
Hacı Özbek Camii (Đznik'te XV:yüzyılda yapılmış cami), s. 492.
Hacıhasanzade Mescidi (Đstanbul Fatih'te XVI.yüzyıl başlarında yapılmış mescid), s.
504-505.
C. 15 (1997)
Hadım Hasan Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVI.yüzyıl sonunda yapılmış külliye), s. 5-
7.
Hafız Ahmed Paşa Camii ve Külliyesi (Đstanbul'da XVI.yüzyıl sonunda yapılmış
külliye), s. 85-87.
Haliç(Đstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi ağzına yakın kesiminde karalar içine
8km.kadar sokulan deniz girintisi:I-Bizans Dönemi,n.Fetih ve Türk Dönemi,
m.Haliç Köprüleri), s. 264-280.
Hâlid Ağa Çeşmeleri (Đstanbul Kadıköy'de ve Haydarpaşa civarında XVIII.yüzyılda
yapılmış iki çeşme), s. 282-283.
Hallaç Mahmud Mescidi (Ankara'da XVI.yüzyılda yapılmış kubbeli bir Osmanlı
dönemi mescidi),s.376-377.
Hamam(Tarih ve Mimari), s. 402-430.
Hamidiye Camii (Đstanbul'da Büyükada'da XIX.yüzyılın sonlarında yapılmış cami),
s. 464-465.
278
Hamidiye Külliyesi (Đstanbul'da I.Abdülhamid tarafından XVIELyüzyıl sonlarnda
inşa ettirilen külliye), s. 465-468.
Hamza Baba Türbesi (Đzmir'in Kemalpaşa ilçesinde XV.yüzyılda yapıldığı kabul
edilen türbe ), s. 502-503.
Hamza Bey Camii (Bulgaristan'ın Eski Zağra şehrinde XV.yüzyılda yapılmış cami),
s. 505-506.
Hamza Bey Camii (Makedonya'nın Manastır şehrinde XV._XVI.yüzyıllarda
yapıldığı tahmin edilen yapı), s. 506.
Hamza Bey Camii (Rodos adasında inşa tarihi bilinmeyen bir cami), s. 506-507.
Hamza Bey Camii (Yunanistan'ın Selanik şehrinde XV.yüzyılda yapılmış cami), s.
507-508.
Hamza Bey Palankası Camii (Macaristan'ın Erd kasabasında Türk Döneminde
yapılmış cami), s. 510.
C.16(1997)
Harâmidere Köprüsü (Đstanbul'da Harâmidere üzerinde XVI.yüzyılda yapılmış
köprü), s. 107.
Has Yûnus Bey Türbesi (Edirne'nin Enez ilçesinde XV.yüzyıla ait türbe), s. 273-275.
Hasan Baba Tekkesi (Yunanistan'ın kuzey kesiminde Tesalya'da tekke külliyesi), s.
290-291.
Hasan Bey Köprüsü (Yunanistan Yenişehir'inde XVI.yüzyılda yapılmış köprü), s.
310.
Hasan Efendi Camii (Bosna'da Banaluka şehrinde XVI.yüzyıl sonunda yapılmış
cami), s. 319-320.
Haseki Hamamı (Đstanbul Eminönü'nde XVI.yüzyıl Mimar Sinan tarafından yapılmış
hamam), s. 369-370.
Havuzlu Hamam (Đstanbul Cibali2de mimar Sinan tarafından yapılan hamam), s.
542.
279
C.17 (1998)
Haydar Kadı Camii (Makedonya'nın Manastır şehrinde XVI.yüzyılda yapılmış
cami), s. 28-29.
Haydarpaşa (Đstanbul'un Anadolu yakasında semt), s. 36-41.
Hayreddin, Mimar (XV. yy. sonu XVI. yy. başlannda yaşayan Osmanlı mimarı) , s.
55-56.
Hayreddin, Mimar (Mostar köprüsünü yapan Osmanlı mimarı), s. 56-57.
Hekimbaşı Ömer Efendi Külliyesi(Đstanbul Çapa civarında XVIII.yüzyıl başlannda
inşa edilen ve yakın geçmişte ortadan kaldırılan külliye), s. 165-166.
Hersekzâde Ahmed Paşa Camii (Edirne'nin Keşan ilçesinde XVI.yüzyıl başlarında
yapılmış cami), s. 237-238.
Hersekzâde Ahmed Paşa Camii ve Türbesi (Yalova'ya bağlı Altınova ilçesi Hersek
köyünde XV.yüzyıl sonları ve XVI.yüzyıl başlarında yapılmış cami ve türbe), 239-
239.
Hıdırlık Türbesi (Ankara'da erken Osmanlı dönemine ait türbe), s.313.
Hırâmi Ahmed Paşa Mescidi (Đstanbul'da XVLyüzyıl sonunda kiliseden çevrilen bir
mescid), s. 324-325.
Hızır Bey Camii (Manisa Soma'da XVIII:yüzyıl sonlarında yapılmış cami), s. 415.
C. 18 (1998)
Hoca Mahmud Dârülhuffâzı ve Mescidi (Karaman'da esası XV.yüzyılda yapılmış
külliye), s. 189.
Hoca Paşa Hamamı (Đstanbul'da XV.yüzyıla ait çifte hamam), s. 193.
Hortaci Süleyman Camii (Yunanistan'da Selanik'te kiliseden çevrilmiş cami), s. 244-
245.
Huart, Clement Imbault (Fransız Şarkiyatçısı), s.262-264.
Hudâvendigar Camii (Bulgaristan'da Filibe'de XVI.yüzyılda I.MuradHudâvendigar
tartından yaptırılan cami), s.287-289.
280
Hudâvendigar Camii (I.Murad Hudâvendigar tarafından Marmara bölgesinin değişik
yerlerinde yaptırılan camilerin ortak adı), s. 289-290.
Hudâvendigar Külliyesi (Bursa'da I.Murad Hudâvendigar tarafından yaptırılan
külliye), s. 290-295.
Hudâvendigar Meşhedi (Kosova'da I.Murad Hudâvendigar'ın şehit edildiği yerde
inşa edilen türbe), s. 295-296.
Hurmalı Mescid ve Medrese (Rodos adasında kısmen kiliseden çevrilmiş mescid ve
medrese), s. 394.
Hünkâr Camii (Saraybosna'da esası XV.yüzyılda yapılan cami), s. 486-487.
Hünkâr Köprüsü (Saraybosna'da tahminen XV.yüzyıl ortalarında yapılan ve
günümüzde izi kalmayan köprü), s. 490-491.
Hüsameddin Paşa Camii (Makedonya'nın Đştip şehrinde XV.-XVI.yüzyıllarda
yapıldığı tahmin edilen cami ), s. 514-515.
Hüseyin Ayvansarâyî(Özellikle Đstanbul camileri hakkında Hadikatü'l-cevâmi adlı
eseriyle tanınan Osmanlı müellifi), s.528-530.
Hüseyin Bey Camii ve Külliyesi (Tekirdağ'ın Đnecik kasabasında XVI.yüzyıl
başlarında yapılmış cami ve türbe), s. 532-534.
C. 19 (Yıl: 1999)
Hüseyin Şah Camii ve Türbesi( Üskiip yakınında XVI.yüzyıl ortalarında inşa edilen cami ile
banisinin türbesi),s.l2-13. Hüsrev Paşa Camii (Diyarbakır'da XVLyüzyılda medrese
olarak inşa edilmişken sonradan camiye çevrilmiş yapı), s.45-46.
Hüsrev Paşa Külliyesi (Eskişehir'in Han ilçesinde XVII.yüzyıla ait külliye), s.46-48.
Hüsrev Paşa Külliyesi (Eski Van'da XVI.yüzyılda cami,medrese ve türbeden oluşan
külliye), s.49-51.
Hüsrev Paşa Türbesi (Đstanbul'da XVI.yüzyılda yapılmış Mimar Sinan eseri türbe),
s.52-53.
Hüsreviyye Camii (Halep'te XVI.yüzyıla ait Mimar Sinan eseri cami), s.57-58.
Irgandı Köprüsü (Bursa'da Gökdere suyu üstünde XV.yüzyılda yapıldığı sanılan
köprü), s. 122-124.
281
C. 21 (Yıl:2000)
Đbrahim Paşa Camii (Bulgaristan'ın Hezargrad şehrinde XVI.yüzyılda yapılmış cami
ve külliyesi), s.337-339
Đbrahim Paşa Camii (Rodos adasında XVI.yüzyılda yapılmış cami), s.339-340.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da Çandarlı Đbrahim Paşa tarafından XV.yüzyıl
sonlarında yaptırılan külliye), s.340-341.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVI.Mimar Sinan tarafından yaptırılan külliye),
s.341-342.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVÜI.yüzyıl başlarında yapılmış külliye), s.343-
345.
Đbrahim Paşa Sarayı (Đstanbul'da Atmeydanı kenarında XVI.yüzyıl başlarında
kurulmuş,şehrin en muhteşem özel saraylarından) , s.345-347.
Đbrahim Türbesi(Đstanbul'da Ayasofya Camii'nin bitişiğindeki eski vaftizhâneden
çevrilmiş Sultan Đbrahim'in defnedildiği türbe), s.357-358.
Đdris Baba Türbesi (Macaristan'ın Peçuy şehrinde XVII.yüzyıla ait türbe), s.484-485.
Đhtifalci Mehmed Ziya (Đstanbul'daki tarihi eserler hakkında çalışmaları bulunan
araştırmacı ve eğitimci), s.559-560.
C. 22 (Yıl:2000)
Đlyas Bey Camii (Bilecik yakınında XV.yüzyılda yapılmış cami), s. 163-164.
Imrahar Çeşmesi ve Kasn (Đstanbul Kağıthane deresi kıyısında XVI.yüzyılda
yapılmış çeşme ile daha geç döneme ait kasır), s.226-228.
Imrahar Đlyas Bey Camii (Đstanbul'da XV.yüzyıl sonlarında eski bir Bizans
kilisesinden çevrilen cami), s.228-231.
Imrahar Đlyas Bey Camii ve Türbesi (Arnavutluk'un Görice kasabasında XV.yüzyıl
sonlarında yapılmış cami), s.231.
281
C. 21 (Yıl:2000)
Đbrahim Paşa Camii (Bulgaristan'ın Hezargrad şehrinde XVI.yüzyılda yapılmış cami
ve külliyesi), s.337-339
Đbrahim Paşa Camii (Rodos adasında XVI.yüzyılda yapılmış cami), s.339-340.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da Çandarlı Đbrahim Paşa tarafından XV.yüzyıl
sonlarında yaptırılan külliye), s.340-341.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVI.Mimar Sinan tarafından yaptırılan külliye),
s.341-342.
Đbrahim Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVIII.yüzyıl başlarında yapılmış külliye), s.343-
345.
Đbrahim Paşa Sarayı (Đstanbul'da Atmeydanı kenannda XVI.yüzyıl başlarında
kurulmuş,şehrin en muhteşem özel saraylarından), s.345-347.
Đbrahim Türbesi(ĐstanbuFda Ayasofya Camii'nin bitişiğindeki eski vaftizhâneden
çevrilmiş Sultan Đbrahim'in defnedildiği türbe), s.357-358.
Đdris Baba Türbesi (Macaristan'ın Peçuy şehrinde XVII.yüzyıla ait türbe), s.484-485.
Đhtifalci Mehmed Ziya (Đstanbul'daki tarihi eserler hakkında çalışmaları bulunan
araştırmacı ve eğitimci), s.559-560.
C 22 (Yıl:2000)
Đlyas Bey Camii (Bilecik yakınında XV.yüzyılda yapılmış cami), s.163-164.
Imrahar Çeşmesi ve Kasrı (Đstanbul Kağıthane deresi kıyısında XVI.yüzyılda
yapılmış çeşme ile daha geç döneme ait kasır), s.226-228.
Imrahar Đlyas Bey Camii (Đstanbul'da XV.yüzyıl sonlarında eski bir Bizans
kilisesinden çevrilen cami), s.228-231.
Imrahar Đlyas Bey Camii ve Türbesi (Arnavutluk'un Görice kasabasında XV.yüzyıl
sonlarında yapılmış cami), s.231.
282
Đncili Köşk (XVI.yüzyıl sonlarında yapılmış Sarây-ı Hümâyun'a ait bir köşk), s.278-
279.
Đshak Paşa Camii ve Hamamı (Đstanbul Cankurtaran'da XV.yüzyılın ikinci yarısında
yapılmış cami ve hamam), s.538-540.
Đshak Paşa Köprüsü (Bulgaristan'da Kostendil yakınında XV.yüzyılın ikinci
yansında yapılmış köprü), s.540-541.
Đshak Paşa Sarayı (Doğubayazıt'ta XVIII.yüzyıl sonlarına ait bir saray külliyesi),
s.542-544.
Đshakiye Camii(Selânik'te kiliseden çevrilmiş cami), s.546.
Đshakiye Camii ve Külliyesi (Makedonya'nın Manastır şehrinde XVI.yüzyıl başında
yapılmış cami ve külliye), s.546-547.
C. 23 (Yıl:2001)
Đsmail Bey Hamamı (Đznik'te XIV.-XV.yüzyıllara ait konak hamamı), s.86-87.
Đstanbul Ansiklopedisi, s.303-304.
Đstanbul Şehremaneti Mecmuası (Đstanbul Belediyesi tarafından yayımlanan dergi),
s.307-308.
Đstanbuler Mıtteılungen (Đstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Yıllığı), s.308.
Jaubert ,Pierre-Amedee (Fransız seyyahı ve şarkiyatçısı), s.576-578.
Đvaz efendi Camii (Đstanbul'da XVI.yüzyılın son yıllarında yapılmış,değişik mimari
özelliklere sahip cami), s.490-492.
Đvaz Camii (Manisa'da XV.yüzyıl sonlarnda yapılmış cami), s.492-494.
Đznik (Bursa iline bağlı ilçe merkezi) ,s.543-545.
C. 24 (2001)
Kal'atü Benî Hammâd (V.(XI)yüzyılda merkezi Mağrib'de Berberîler tarafından
kurulan kale- şehir), s.225-226.
Kale(Stratejik bir yeri,bir geçidi korumak amacıyla inşa edilen askerî yapı), s.234-
242.
283
Kalenderhane Camii (Đstanbul'da Fâtih Sultan Mehmed tarafından eski Bizans
kilisesinden çevrilmiş cami), s.251-252.
Kanunî Sultan Süleyman Camii (Macaristan'ın Sigetvar Kalesi içinde XVI.yüzyılda
yapılmış cami), s.332-333.
Karakurt Külliyesi (Kırşehir dolaylannda hankah, ılıca, cami ve türbeden oluşan
Xm-XIV.yüzyıla ait külliye), s.439-441.
Karatay, Fehmi Ethem (Modern Türk kütüphaneciliğinin kuruluşunda önemli
hizmetleri geçen kütüphaneci), s.473-474.
Kariye Camii (Đstanbul'da XV.yüzyıl sonunda kiliseden çevrilmiş cami), s.495-498.
Kasım Ağâ (Osmanlı iç siyasetine de karışmış olan Hassa baş mimarı), s.539-540.
Kasım Paşa Camii (Macaristan'ın Peçuy şehrinde XVI.yüzyılda yapılan cami),
s.547-548.
Kâsımiyye Camii (Selanik'te kiliseden çevrilmiş cami), s.553-554.
C. 25 (2002)
Kılıç Ali Paşa Külliyesi (Đstanbul'da XVI.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yaptırılan
külliye), s.412-414.
Kızlar Ağası Hamamı (Đstanbul'da 1920'lerde ortadan kaldırılmış olan XVTI.yüzyıla
ait hamam), s.561.
C. 26 (2002)
Kilitbahir Kalesi (Çanakkale Boğazı'nın Rumeli yakasında Đstanbul'un fethinden
sonra yapılmış kale), s.22-23.
Koca Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi (Đstanbul'da XV.yüzyıl sonunda inşa edilen
cami ve külliye), s. 133-136.
Koçu, Reşat Ekrem (Osmanlı kültür ve medeniyetine katkılarıyla tanınan
tarihçi,yazar), s. 149-150.
Korkut Cami (Antalya'da Bizans Kilisesinden dönüştürülen cami),s.207-208.
284
Koza Hanı (Bursa çarşısı içinde Sultan HBayezıd tarafından XV.yüzyılın sonlarna
doğru yaptırılan büyük han), s. 231-232.
Kritovulos, Mikhael (XV.yüzyılda Fâtih Sultan Mehmed'in hayatına ve seferlerine
dair eserleriyle tanınan Bizanslı tarihçi), s. 293.
Küçük Ayasofya Külliyesi (Đstanbul'da XVI.yüzyılın ilk yıllarında bir Bizans
kilisesinden dönüştürülen cami ile etrafındaki vakıf binaları), s. 520-522.
Küçük Mecidiye Camii (Đstanbul'da Ortaköy'de Sultan Abdülmecid tarafından
yaptırılan cami), s. 527-528.
Küçüksu Kasrı (Boğaziçi'nin Anadolu yakasında esası XVUI.yüzyılda yapılan ve
XIX.yüzyılda bugünkü şeklini alan kasır), s. 530-532.
Kühnel, Ernst (Alman Sanat tarihçisi ve Müzeci), s. 537-538.
Kürkçü hanı (Đstanbul'da XV.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen ilk ticaret
hanlarından), s. 570.
C. 27(2003)
Malkoç Bey Camii (Macaristan'ın Şikloş şehrinde XVI.yüzyılda yapılmış cami),
s.536.
Malkoçoğlu Türbesi (Gebze'de XIV.yüzyılda yapılmış açık türbe), s.537.
Mamboury,Ernest (Türkiye hakkında çeşitli eserler yazan Đsviçreli ilim
adamı,ressam), s.550-551.
C.28(2004)
Mayer, Leo Aryeh (Đsrailli Đslâm sanatları tarihçisi ve şarkiyatçı), s. 188.
Mehmed Ağa, Kayserili(Osmanlı Hassa Mimarı), s.430.
Mehmed Râif, Davutpaşalı (Đstanbul tarihine dair eserleri olan müellif), s.513-514.
285
VI.1.4.KÎTAP TANITIMLARI
"Milas hakkında yeni bir kitap(I)", Muğla Gazete,Yıl:3, S:684,16 Ağustos 1954, s.l.
"Milas hakkında yeni bir kitap(H)", Muğla Gazete, Yıl:3, S:685, 17 Ağustos 1954,
s.l.
"Milas hakkında yeni bir kitap(lH)", Muğla Gazete,Yıl:3, S:686, 18 Ağustos 1954,
s.l.
R. Boulanger /'Đstanbul et ses Environs Paris 1957", Đstanbul Enstitüsü Dergisi,
C.m, 1957, s. 193-199.
Alfons-maria Schneider, "Konstantinopel-Gesicht und Gesalt einer Welt = metropole
(=Đstanbul, tarihi bir merkezin çehre ve şekli)" Sammlung Perdegrinus, Mainz ve
Berlin, Florian Kupferberg Verlag 1956, 56 sayfa metin ve metin dışı 70 levha.
Belleten , AnkararTTK, C.XXI, S:83 , Temmuz 1957, s. 497-500.
W. Felicetti-Liebenfels, "Geschichte der byzant. Dconenmalerei," Olten-Lausanne
1956, Arasmus-Speculum Scientiarum ,XI ,1958, s. 538-541.
Friedirch Wilhelm Deichmann, Studien zur Architektur Konstantinopels im 5 und 6.
Jahrhundert nach Christus (=M.S 5. ve 6. yüzyıllardaki Đstanbul Mimarisi Hakkında
Đncelemeler), Deutsch Beitrage zur Altertumswissenschaft unter Mitwirkung von
Matthias Gelzer, Walter H. Schuchhardt und Bruno Snell, herausgegeben von Gerold
Walser, heft 4, Bruno Grimm - Verlag für Kunst und Wissenschaft, Baden - Baden
1956, 117 Sayfa ve metin dışı 32 resim. Belleten, Ankara:TTK , C.XXIH, S:89 ,Ocak
1956, s. 157-161.
286
Martin Hürliman, Đstanbul-Konstantinopel, Atlantis Verlag, Zürih-Freiburg i. Br.
1957, 160 sayfa, 5 renkli levha ve 102 resim.
Belleten, AnkararTTK , C.XXm, S:89 ,Ocak 1956, s. 161-165.
Marcel Richard, Repertoire des bibliotheques et des catalogues de manuscrits. Grecs
(=Yunan el yazmaları ihtiva eden kütüphaneler ve kataloglarının repertuarı), Centre
National de la Recherche Scientifgique, Publications de l'Institut de Recherche et
d'Histoire des Textes:I, Paris 1958 XIX-276 sayfa ciltli. Belleten, AnkararTTK ,
C.XXm, S:92, Ekim 1959, s. 637-645.
Josef Fink, Die Kuppel über dem Viereck, Ursprung und Geştalt (Dör köşe mekân
üstünde Kubbe, menşei ve biçimi), Kari Albert Verlag. Freiburg i. Br.-München,
1958, 80 sayfa,
metin dışı 47 resim ve ciltli.
Belleten, AkararTTK , C.XXHI ,S:92 , Ekim 1959, s. 646-654.
Gerhart Rodenwaldt. Otto Magnus von Stackelberg, der Entdecker der grieschischen
Landschaft, 1786-1837 (Otto Magnus von Stackelberg, Yunan topraklarının
güzelliklerinin kâşifi, 1786-1837) München ve Berlin, 2. baskı (1959), 42 sayfa
metin, VII sayfa notlar ve indeks, ayrıca metin dışı 40, metin arasında renkli 4 levha,
1 portre, 1 harita, ciltli. Belleten, Ankara:TTK ,C.XXIV, S:93 ,Ocak 1960, s. 171-
176.
Kroum Tomkovsky, Les Mosquees de Bitola (=Bitola camileri), Üniversite de Skopje
Annuaire de la Faculte Technique, 1956-1957'den ayrı basım, 32 sayfa (Derginin s.
29-60), metin içinde 38 resim, plân ve kesit, ayrıca bir şehir plânı. Belleten,
Ankara:TTK,C.XXIX, S:94 ,Nisan 1960, s. 305-306.
Otto Spies, Türkisches Puppentheater, Versuch einer Geschichte des Puppentheaters
im Morgenland (=Türk kukla tiyatrosu. Doğu kukla tiyatrosu hakkında bir deneme),
287
Die Schaubühne, Quellen und Forschungen zur Theatergeschichte, herausgegeben
Von Cari Nissen in Verbindung mit Artur Kutscher, 50 Emsdetten-Westf. 1959, 219
sayfa metin ve metin dışı 24 levha. Belleten, Ankara:TTK,C.XXIX, S:94 ,Nisan
1960, s. 307-310.
R. Van Luttervelt, De "Turkse" schtilderin jen van J.B. Vanmour en zijn school, De
Verzameling van Corneils Calkoen Ambassadeur bij de Hoge Porte, 1725-1743
(=J.B. Vanmour'un "Türk" tabloları ile ekolü, Babıâli nezdinde elçi Cornelis
Calkoen'in koleksiyonu), Uitgaven van Ret Nederlands Historisch-archaeologisch
Instituut te Đstanbul (Publications de l'Institut historique et archeologique neerlandais
de Stamboul), önder redactie van A.A. Cense en A.A. Kampmann, UJ. Đstanbul,
Nederlands Historisch-Archaeologisch Instituut in het Nabije Oosten 1958, 50 sayfa
metin (3 sah. Fransızca özet), metin dışı, biri renkli 39 levha, ciltli. Belleten,
Ankara:TTK, C.XXIX, S:94 , Nisan 1960, s. 311-316.
Gyula Moravscik, Byzantinoturcica, I. Die byzantinischen Quellen der Geschichte
der Türkvölker (= Türk milletinin tarihine dair Bizans kaynaklan). U. Sprachreste der
Türkvölker in der byzantinischen Quellen (=Bizans kaynaklarında Türk milletlerine
ait dil kalıntıları), Deutsche Akademie der Wissenschaften zu Berlin-Institut
Arbeiten, 10 ve 11. Berlin, Akademie Verlag 1958 (ikinci yeniden işlenmiş baskı), c.
1, XXVUI+609 sayfa. Cilt JJ XXV+376 sayfa. Belleten, Ankara:TTK, C.XXIV, S:95
.Temmuz 1960, s. 493-497.
Bir Karamanlıca Bibliografya Hakkında, S. Salaville ve E. Dalleggio'nun
Karamanlidika' sı.
Belleten, 9-11.
Marcel Röthlisberger, Die Türkei, Reise durch ihre Geschichte (=Türkiye, Tarihi
içinde seyahat), Kümmerly ve Fry Geographischer Verlag, Berlin 1959, 204 sayfa,
metin dışı 22 resim, ufak boy, ciltli.
Belleten, Ankara:TTK,C.XXVI, S: 102 , Nisan 1962, s. 363-365.
288
Nikolaos K. Moutsopoulos, To arkhontiko tou Manolake ste Beroia (=Karaferye'de
Manolaki evi), Atina 1960, (Zygos dergisi sayı 56-57'den ayrı basım), 6 sayfa metin,
1 sayfa Đngilizce özet, metin içinde bir çok plan, kesit, detay, metin dışı bir çok
fotoğraf ile renkli 2 levha. Belleten, Ankara:TTK,C.XXVI, S: 102 , Nisan 1962,
s.367.
Severien Salaville ve Dalleggio Eugene, Karamanlidika, Bibliographie analitique
d'ouvrage en langue turque imprimes en caracteres grecs I 1584-1850,
(Karamanlidika, Yunan harfleri ile Türk dilinde basılmış kitapların analitik
bıbliografyası, I, 1584-1850), Collection de l'ınstitut Français d'Athenes, 47-Centre
d'Etudes d'Asie Mineure 16 (=Atina Fransız Enstitüsü Yayınları, 47-Anadolu
Araştırmalı merkezi yayını, 16), Atina 1958, XI+325 sahife, metin dışı 28 levha.
Belleten, Ankara:TTK,C.XXVI, S: 102 , Nisan 1962, s. 369-374.
Jan Reychman, Zycie Polskie w Stambule w XVIII wieku (-XVm. yüzyılda
Đstanbul'da Leh hayatı), Warzsava 1959, orta boyda, 300 sayfa metin içinde birçok
resim, ciltli. Belleten, Ankara:TTK,C. XXVm, S: 109 ,Ocak 1964, s. 165-168.
Behçet Unsal. Turkish islamic architecture in Seljuk and Ottoman times 1071-1923,
London, Alec Tiranti 1959, ufak boyda, VI+118 sahife metin içinde 34 plan, kesit
desen, metin dışında res. 35-130, ciltli. Belleten, Ankara:TTK,C. XXVffl, S:109
,Ocak 1964, s. 169-172.
Cyril Mango, Materials for the Study of the Mosaics of St. Sophia at Đstanbul
(Đstanbul'da Ayasofya'nın mozayiklerinin incelenmesi için malzeme), The
Dumbarton Oaks Studies, 8, Washington-The Dumbarton Oaks Research Library and
Collection-Trustees for Narvard University, 1962, büyük boy, XVII-145 sahife,
metin dışı IV diagram, 118 resim, ciltli. Belleten, Akara:TTK,C. XXVm, S:l 12 ,
Ekim 1964, s. 771-789.
289
'Türk Sanat Tarihine Dâir Yugoslav Yayınları", Tarih Dergisi, Đstanbul: Đ.Ü.
Edebiyat Fakültesi, C.XI, S: 15 , Eylül 1960, s. 161-165
"Türk Sanat Tarihine ile Đlgili Yugoslav Yayınlan: H", Belleten, Ankara:TTK,
C.XXIX, S:l 14 , Nisan 1965,s. 375-386.
Kurt Erdmann, Die Kunst Irans zur Zei der Sassanıden (=Sasanîler devrinde Đran
sanatı), Mainz 1969, Florian Kupferberg, 148 sayfa metin ve krokiler, ayrıca metin
dışı levhalar halinde 102 resim, ciltli. Belleten, Ankara:TTK,C.XXXIV, S: 134 ,Nisan
1970, s. 259-266.
"Robert L. Van Nice, Saint Sophia in Đstanbul, an architectural survey (The
Dumbarton Oaks Center for Byzantine Studies-Trustees for Harvard University),
Washington, D.C. tz. (1966) Installment I, 56x92 cm. ölçüsünde 25 levhadan ibaret
albüm" . Belleten, Ankara:TTK, XXXII, S: 128, Ekim 1968, s. 585-590.
"Hansgerd Hellenkemper, Burgen den Kreuzritterzeit in der Grafschaft Edessa und
im Königreich Kleinarmenien, (Edessa Kontluğu ve Küçük Ermenistan Krallığında
Haçlı seferlerine ait kaleler), Geographica Historica I, Bonn 1976, XX-304 sayfa,
ayrıca 91 levha ve plan, 12 harita". Belleten , Ankara:TTK, C.XLI, S: 164 , Ekim
1977, s. 765-771.
"Andre Guillou, La civilisation byzantine (-Bizans Medeniyeti Paris Arthaud
yayınevi 1974, 620 sayfa, metin dışı 208 siyah-beyaz (heliogravure) resim, renkli 8
levha, 42 plân ve harita, ciltli" . Belleten , Ankara:TTK, C.XLH, S: 166 ,Nisan 1978,
s. 305-318.
"Alfred Friendly, Beaufort of the Admiralty, The life of Sir Francis Beaufort, 1774-
1857, (Đngiliz Deniz Kuvvetlerinden (Amirallikten) Beaufort Beaufort, Sir Francis
Beaufort'un hayatı, 1774-1857) London 1977, 362 sayfa.",
290
Belleten, Ankara:TTK, C.XLVI, S: 183 ,Temmuz 1982, s. 659-666.
Max van Berchem, Opera Minora (=Küçük Yazılar), publie par les soins de la
Fondation Max Van Berchem, Editions Slaktine, Geneve 1978, 2cilt, I, XXXVI-I-64,
E, 615-1190 sayfa". Belleten, Ankara:TTK, C.XLV/2 , S:178 ,Nisan 1981, s. 115-
136.
"Đstanbul'da Ortodoks Kiliseleri Hakkında Yeni Bir Kitap", Kitap-lık, Đstanbul:
YKY, Ocak-Nisan 1995, s.19-20.
"Đstanbul Abideleri", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi
Yayını, S: 160, 2002, s.28.
"Camilerimiz", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını ,
S: 162, 2002, s.26
"Mitterlungen des Deutschen Excursions Clubs in Constantinopel,Bern", Đstanbul
Bülteni, Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, S: 169, 2003, s.26.
"Alman Gezi Derneğinin Yıllık Dergileri", Đstanbul Bülteni, Đstanbul:Đstanbul
Büyükşehir Belediyesi Yayını, S: 169, 2003, s.26.
"Heinrich Glück, Die Bader Konstantinopels,Wien 1921", Đstanbul Bülteni ,
Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, S: 178, 2004, s.24-25.
"Eugenio Dalleggio D'alessio,Le Pietre Sepolcrali di Arab Giami (Antica Chiesa di
S.Paolo a Galata), Genova 1942", Đstanbul Bülteni, Đstanbul Bülteni,
Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, S: 178, 2004, s.25
"Ekrem Hakkı Ayverdi-19.Asırda Đstanbul Haritası,Đstanbul 1958", Đstanbul Bülteni,
Đstanbul:Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, 2004, S: 178 , s.24.
291
"Knut Olof Dalman,Der Valens-Aquadukt in Konstantinopel,Bamberg 1933",
Đstanbul Bülteni, Đstanbul rlstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, S: 178, 2004,
s.24-25.
292
VI.1.5.ÇEVĐRĐLERĐ
Philipp Schweinfurth , "Jahrbuch des Osterrechishen Gesselleschaft"
Belleten , Ankara: TTK, C.XVI, S:64 ,1952, s. 599-606.
Philipp Schweinfurth , "Bizans Đkonografyasında Đsa" ,
Tarih Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, C.m, S:5-6 , Eylül 1951-Mart
1952/basımı 1953, s. 1-20.
Philipp Schweinfurth /'Đstanbul'da Komnenos'lar devrine ait bir mozaik" ,
Belleten, Ankara: TTK, C.XVn, S:68 ,1953, s. 489-494.
K. Nehring, "Münih'de Güney-Doğu Enstitüsünün Tarih Araştırmaları Dalı" ,
Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi , Đstanbul: Đ.Ü. Edebiyat Fakültesi, S:
X-XI, 1983, s. 263-267.
"Prof. Schvveinfurth ve Feth'in 500.Yılı Nedeniyle Đstanbul Üniversitesi'nde Verdiği
Konferans", Dîvân, Đstanbul -.Bilim ve Sanat Vakfı yayını, S: 14, 2003/1, s. 185-193.
(Prof. Dr. Phılıpp Schweınfurth'un (1887-1954) 1953'de Đstanbul'un Fethi'nin 500.
Yılı Nedeniyle Verdiği Konferansın Türkçe Metni)
Charles Texıer, Küçük Asya, Ankara: Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri
Vakfı, 2002.160
160 Sadeleştirme ve çeviri yoluyla elde edilen metin, Semavi Eyice tarafından kontrol edilmiş olup,
yer adlarının Latince ya da Yunanca asıllarının belirlenerek verilmesi ricası,eserin orijinalindeki yer adlarının yazım şekli esas alındığından ve bu çalışmanın çeviri amaçlı olmasından dolayı yerine getirilememiştir.
293
VI. 1.6.YAZDIĞI ÖNSÖZLER
Birgi'den Gevaş'a. Anadolu Notlan, N. Başgelen, Đstanbul 1981, s.no yok.
Philipp Anton Dethier in Constantinopel ,Ph. A. Dethier-Der Bosphor und
Constantinopel, Kerpen 1981, s. X-XIII.
Eminönü Camileri, Đstanbul 1987, 5-6, eserin yayınlayıcısı: Türkiye diyanet Vakfı,
Eminönü Şubesi.
Ahlat Mezartaşları .Beyhan Karamağrah, 1972, s.VII-K.
Bertrandon De La Broquiere'nin Deniz Aşırı Seyahati, Çev. Đlhan Arda, Eren
Yayıncılık, Đstanbul 2000.
Bizans Đstanbulu ve Doğu Seyyahları, Jean Ebersolt, Çev.Đlhan Arda, Pera Turizm
Yayınları; Türkçe (Orijinal Dili Fransızca), Đstanbul, 1996 .
"Takdim", Fatih Camileri ve diğer tarihi eserler, Đstanbul 1991
Boğaziçi ve Đstanbul, Philipp Anton Dethier, Çev.Ümit Öztürk, Eren Yayıncılık,
Türkçe , Đstanbul, 1993,s.l.
Đhtifalci Mehmed Ziya Bey, Bika, Eylül 2003
"A.Süheyl Ünver'den hatıralar ve eserine dair birkaç söz", A.Süheyl Ünver'in
Đstanbul'u, Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Đşleri Daire Başkanlığı Yayınları,
No:31,1996, s.XVII-XXI.
294
VII.DEĞERLENDĐRME VE SONUÇ
Bir döneme imzasını atmış Roma Đmparatorluğu'nun doğu bölgesi Bizans ve
onun başkenti Konstantinopolis; yine bir döneme imzasını atmış Osmanlı
Đmparatorluğu ve onun başkenti Đstanbul...Tarih derslerinde bu imparatorlukların
askerî ve politik yaşamlarını öğrendik, oysa bize onların kültürel yapısından çok söz
edilmedi.Semavi Eyice, Türkiye'de Bizans sanatının tanınmasında ve bunun Osmanlı
sanatıyla karşılaştırılmasındaki çabalarıyla, kültürel yapıyı gözler önüne serdi.82
yıllık yaşamına sığdırdığı çalışmaları, kitap ve makaleleri, bir dönemin Bizans
sanatını ortaya koyduğu gibi, Eyice'nin tam bir Đstanbul âşığı olduğunu da
göstermektedir.Đstanbul üzerine araştırma yapmak isteyen, burada bulunan her bir
tarihî eser üzerinde çalışmak arzusunda olanların yollan mutlaka Semavi Eyice ile
kesişir.Bu bir rastlantı değildir. Eyice'nin eski eserlere ilgisi ilkokul yıllarında başlar
ve sonraki yıllarda da devam eder. Ortaokul ikinci sınıftayken boş vakitlerini ve tatil
günlerini Đstanbul'u gezmeye ayıran Eyice cami, kilise ve diğer yapıları
dolaşıyordu.Bu sırada elindeki kağıtlara birtakım notlar alıyor ve yapıların
fotoğraflarını çekiyordu.
Eyice'nin eski eserlere ilgisinin başladığı yıllarda Đstanbul büyük bir
değişimin içinde bulunuyordu.Yeni kurulan Cumhuriyet idaresi, Anadolu'dan göçün
artması, eski yerleşim yerleri üzerinde büyük bir değişim yarattı.Gerçi Đstanbul
Bizans Devleti döneminde bile büyük bir genişleme içine girmiş, ilk kurulduğu tarihi
yarımadaya sığmayıp Boğaziçi'ne,Marmara denizinin kuzey sahiline hatta Prens
Adalan'na kadar yayılmıştı. Bu arada Karadeniz ve Marmara denizinde aktif ve
hareketli ticarî faaliyet gösteren Cenova Cumhuriyeti ile Venedik Cumhuriyeti kalıcı
eserler bıraktılar.Galata yöresinin kurulması Cenova Cumhuriyeti'nin faaliyetinin bir
uzantısı olup, Bizans başkenti sınırlan içinde Venedikli vatandaşların yarattıklan
ticarethaneler, kiliseler, idare binaları her bir tarih evresinde etkili olurlar. 29 Mayıs
1453 günü gerçekleşen Türk fethi bu yöreye bir hareketlilik getirdi.Đşte bu gelişme
çeşitli araştırmacılar tarafından detaylı olarak incelendi ise de, bir bütün olarak ele
alma şerefi Semavi Eyice'ye aittir. Ele alınan tarihî kalıntılar ve onlara dair yayınlar
Eyice'nin eserlerindeki zenginliğin göstergesidir. Bu sayede bir Bizans kilisesi ile
295
ilgili satırları okuyan birisi kendisini zaman tünelinden geçip, Türk devrinde bulur;
özellikle ihtisas sahibi olduğu "Camiye çevrilmiş Bizans kiliseleri" Türk idaresinde
özel bir yer tutan manastır ve diğer binaları konularını okuyanların hiç ummadıkları
bilgiler ile karşı karşıya kalmalannı sağlar.En sade bir çeşme üzerinde sürdürdüğü
araştırmasında konu ile ilgili en küçük notu ihmal etmez ve dipnotlarında belirtir.Bu
aşamada şahsi görüşlerini hiçbir zaman eksik etmez ve çok sene evvel gördüğü bir
kalıntıyı, inceler ise, kaleme aldığı sırada asla ihmal etmeden yerinde görür ve en son
durumu hakkında bilgi verir.
Semavi Eyice'nin eski eserlere dair ilk çalışması, Reşat Ekrem Koçu'nun
Đstanbul Ansiklopedisinde yer alan "Ahmet Paşa Mescidi" başlıklı makalesidir.
1962'den itibaren Đstanbul Ansiklopedisinde Đstanbul'un Bizans eserleri hakkında
yazdığı maddelerden başka özel çalışmalar yaparak ilmi makaleler yazmaya
başladı.Ve bunlardan ilki Đznik'te tesadüfen ortaya çıkmış olan bir Bizans kilisesi
kalıntısı hakkında oldu.Bundan sonra ilmi çalışmalarına bir taraftan Bizans sanatı
üzerinde devam ederken, bir taraftan da Türk sanatı, bilhassa Osmanlı sanatı üzerinde
yoğunlaştı.Semavi Eyice'nin bu son derece değerli olan çalışmalarında Đstanbul
Ansiklopedisi'nin büyük bir yeri bulunmaktadır.Reşad Ekrem Koçu tarafından
başlatılan bu ansiklopedide ilk ürünlerini vermesi, yıllar boyu sürecek bir birikimin
yaratılmasını sağladı.Çok takdir ettiği ve bizlere tanıttığı Koçu'nun bu çabasının
yarım kalmasından epey zaman sonra, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı'nın ortaklaşa
olarak yayımladığı "Dünden Bugüne Đstanbul Ansiklopedisi" Semavi Eyice'nin
katkıları ile değer kazandı.Eyice, bitirilen bu önemli eserde elindeki kayıtları
değerlendirdi.Bazı konulardan feragat edip, genç araştırıcıların kendilerini
geliştirmesine olanak verdi.Bu ciltlerde, Đstanbul Ansiklopedisi kavramını
incelemesinin yanında, Reşad Ekrem Koçu başta olmak üzere "Đstanbul
Tarihçilerini"de unutulmaktan kurtardı.
Semavi Eyice, çalışmalarıyla birçok ilke imza attı.Bu çalışmalarında
Türk mimarisi önemli bir bölümü kapsamaktadır.
Türk mimarisi tarihinin bir sentezinin meydana getirilebilmesi için her şeyden
önce Osmanlı devri Türk âbidelerinin imkân nispetinde doğru olarak tanınmaları
gerekir. Türk medeniyetinin en harikulade eserlerini verdiği saha hiç şüphesiz
mimaridir. Osmanlı devri Türk mimarisinin bilhassa başlangıç dönemindeki bina
296
tiplerini tespit etmek ve bu arada belli başlı tarihî anıtları yeniden tetkik süzgecinden
geçirerek değerlendirmek, nihayet çeşitli tiplerin sınıflanmasındaki yerlerini bulmak
muhakkak ki, bu hayret verici bir canlılığa sahip mimarinin kudret ve büyüklüğünü
anlayabilmek ve tabiatıyla anlatabilmek için şarttır. Türk Devrine ait eserleri
hakkında şimdiye kadar çok sayıda yayın yapılmış olmasına rağmen, bazı eski anıtlar
ile ilgili sorunların hepsi aydınlanmış değildir.Semavi Eyice'nin profesörlük çalışması
olan, zâviyeli camiler konusu çeşitli yapılarla paralellikler kurulabilmekle birlikte, bu
plan şemasının hangi yapı tipinden kaynaklandığı tartışma konusudur.Bir görüşe göre,
haç planlı Bizans kiliselerinden, bir başka hipoteze göre de Anadolu'daki kapalı
avlulu medreselerden doğmuştur.Đstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesinde 1957
ders yılında Türk sanatı ile ilgili olarak yaptığı derslerde, Osmanlı dini mimarisinde
bir tipoloji denemesi ile ilgilenen Eyice, Osmanlı devrinde, dini mimaride rastlanan
başlıca plan tiplerini ayırıp, bunların kaynaklarını, sanatsal özelliklerini ve başlıca
örneklerini belirtmeye çalışmıştır. Türk sanatı hakkında en başta gelen
çalışmalarından biri ilk Osmanlı kuruluş ve yayılış devrinde hakim durumda olan bir
mimarî tipin , önceleri "Bursa tipi camiler" denilen, bir süre de "Ters T", veya "_L
biçiminde" garip bir ad verilerek gruplandırılan dinî mimarî tipi üzerinde yoğunlaştı
ve bu konuda "Đlk Osmanlı Devrinin Dinî-Đçtimai Bir MüessesesirZâviyeler ve
Zâviyeli-Camiler" başlıklı oldukça kapsamlı bir makale yazdı. Ayrıca Đstanbul'un
bazı Osmanlı eserlerinin iyi bilinmeyen bazı özellikleri hakkında araştırmalar yaptı.
Hakkında şimdiye kadar hayli çok yayın yapılmış olmasına rağmen Đstanbul'daki Atik
Ali Paşa Camii'nde bu bakımdan üzerinde durulması gereken bir eser olduğunun ve
Türk mimarî tarihindeki hakiki yerini bulmamış olan bu caminin orijinal mimarisinin
bazılarının sandıkları gibi tabhaneli bir cami değil, ilk Fatih Camii'nin bir benzeri
olarak yapıldığını kaynaklardaki bazı bilgilerin yardımıyla ispat etti.Ve bu camii gibi
Türk sanat tarihinde yanlış değerlendirilmiş olan; Afyon Karahisar yakınında
Boyalıköy'de yer alan külliye, Kayseri'de şehir dışında bulunan Köşkmedrese denilen
yapı ve Nilüfer Hatun Đmareti örneğinde olduğu gibi birçok yapıyla ilgili yıllardan
beri süregelen yanlışlıklar düzeltildi.Bu yapıların içinde yer alan büyük Türk mimarı,
Koca Sinan'ın yaptığı eserlerden Bâlî Paşa Camiide üzerinde çözüm bekleyen bir
takım tarih problemlerinin toplandığı bir eserdir.Bazı yayınlarda bu eserin II.Bayezid
devrinde
297
yaptırıldığı ve ancak az sonra Mimar Sinan eliyle yenilendiği ileri sürülmüstür.Fakat
Eyice, Đstanbul Vakıflar Tahrir defterindeki kayda dayanarak caminin ILBayezid
değil, Kanunî Sultan Süleyman zamanında Mimar Sinan tarafından inşa edildiğini
ortaya koymaktadır.Bu makale yayımlandıktan az sonra ortaya çıkan Bâlî Paşa'nın
torunu Mehmed Rebii Hatemî Baraz tarafından evindeki eski evrakın arasında
bulunan bu caminin vakfiyesi Semavi Eyice'nin görüşünü tam olarak
desteklemektedir.Ve böylece tarihe mal olan bir hata daha Eyice tarafından açıklığa
kavuşturulmuştur.
Eyice'nin tüm bu çalışmalarının ötesinde Đstanbul'un özel bir yeri olmuştur.
Türk devrinde yaratılan Fatih Külliyesi, Bayezid Külliyesi, Haliç, Telgrafhane,
Bedestenler ve bunlar arasında özel bir yer tutan Elçi Hanı, farklı belgeler ile
araştırılmıştır.Bunların hepsinin üstünde Ayasofya'nın araştırmalar içinde özel bir
yeri bulunmaktadır.Bizans sanatı uzmanları tarafından çok şık ciltler halinde tanıtılan
bu sanat abidesinin Türk çağındaki yeri, Türk Đslâm sanatının buraya yansıması,
burayı süsleyen sanat eserleri ve hatta bunların banileri, Eyice aracılığıyla
tanıtılmıştır.Müştemilâtında bulunan yapılar ve bunların Bizans kadar Türk devrinde
de nasıl kullanıldığı incelenirken, hiçbir kayıt gözden kaçırılmamış,depolarda yanlış
kodlanmış eserler yerine konulmuş ve en son basan olarak da mozaikten yapılma bir
tuğra esas yerine konulmuştur.
Semavi Eyice, bilimsel çalışmalarında Đstanbul ile sınırlı kalmadı; Türk
sanatının yayıldığı her bir şehri ve Anadolu'nun unutulmuş köşelerindeki kalıntıları
incelerken, erken dönemlerden başlayarak geçirdikleri evrelere değindi.Đznik'te yanlış
olarak tekke sanılan bir yapının bütün elemanlarıyla eksiksiz bir çifte hamam
olduğunu tespit edip, planıyla birlikte yayımladı.Bu vesileyle Osmanlı hamam tipleri
sınıflandırılmış bulunuyordu.Diğer önemli çalışması Osmanlı mimarisinde önemli bir
yapı tipi olan bedestenler üzerinedir. Ve bu konuda konferans ve bildiriler veren
Eyice, yaptığı çalışmalarının özetini yayımlaması mümkün olabil di.Bu özet Đslâm
Ansiklopedisinde "bedesten" maddesinde yayımlandı.Araştırmaları neticesinde
Osmanlı bedestenlerinin zengin bir listesi ortaya çıktıktan başka, bunların çeşitli
tiplerini de tespit etmiştir.
Osmanlı devri Türk mimarisinin ilk devrine ait örnekleri eksiksiz bir şekilde
sunmaya çalışan araştırmacılann gösterdiği çabaya rağmen harcanan emek ne kadar
298
büyük olursa olsun yine de köşede bucakta gözden kaçan bazı eserler kalmıştır.Eyice,
Osmanlı devri Türk Sanatı hakkındaki arastırmalannda, bazı ileri gelenlerin
Đmparatorluğun çeşitli köşelerinde meydana getirdikleri eserleri toplama gayreti
içinde, bu eserler ile ilgili bilgileri etraflı bir şekilde tetkik etmiş ve bu çalışmaları
toplu olarak sunma gayreti içinde olmuştur. Eyice tarafından tanıtılan Türk âbideleri
de bugün artık milli sınırlarımızın çok uzağında kalmış, hakkında yayınlar yeterli
olmayan veya unutulmuş olan eserlerdir. Sofya Yakınında Đhtiman'da Gazî Mihaloğlu
Mahmud Bey Đmaret-Camii, Akyazılı Tekkesi, Batı Yunanistan'da yer alan Faik Paşa
Camii, diğer yandan Sofya'da kiliseye çevrilmiş olan Mimar Sinan'ın eseri Bosnalı
Sofu Mehmed Camii ve XVI. Yüzyıl'ın başlannda yapılan Trakya'da bulunan
köprüler içinde en önemli olan Bulgaristan Svilengrad'da Mustafa Paşa
Köprüsü(Cisr-i Mustafa Paşa) bunlardan sadece bir kaçıdır.
Eyice çok yıl önce Beyhan Karamağralı'nın kitabına yazdığı takdim
önsözünde161 şunları söylemiştir: "Sanat, bir milletin zevkini geleneklerini ortaya
koyduğuna göre, bunun tarihini araştırırken, çalışmaları yalnız bir yapı çeşidine
inhisar ettirmek yanlış olur.Türk sanatı tarihinde de ilk denemelerde bu yol tutulmuş ,
cami mimarisi ve tezyinatı yardımıyla Türk sanatı esaslan, gelişmesi, özellikleri
ortaya konulmak istenmiştir.Halbuki Türk sanat tarihi yalnız dini mimarinin bir yapı
türünde değil, fakat daha pek çok başka türlerde de araştırmak,tarih içinde gelip
geçmiş "fani" lerin sanat zevk ve tutumunu ortaya koymakla, o milletin medeniyet
tarihindeki yerini tayinde büyük faydalar sağlayabilir." Bir çok farklı konuda eser
vermesi bu düşüncesinin ürünüdür. Bu düşüncesinden hareketle pek çok konuda
tarihçi titizliğinde araştırmalar yapan Eyice, eski Türk hayatını gerçek özellikleri ile
bize yansıtan belgelerden pek azını tanıdığımızı dile getirmekte ve bir rastlantı
sonunda karşılaştığı küçük bir eseri, bu bakımdan değerli bulduğundan üzerine dikkat
çekmiş ve bu vesile ile daha başka benzerlerinin de tespit olunabileceğini umduğunu
ifade etmiştir.Makaleye konu olan eser, Eyice'nin Edirne'deki Yıldırım Bayazid
Imareti'nde (Camii) araştırma sebebiyle bulunduğu bir esnada imaretin tabhânesinin
yan penceresi duvarındaki tespit edilen kara kalemle çizilmiş
161 Beyhan Karamağralı, Ahlat Mezartaşları, Ankara, 1972. "Eser Hakkında"
299
desendir.Bu tek unutulmuş desen gibi tek başına Eyice'nin çalışma konusu olan,
Kırşehir'deki 709 (1310) tarihli tasvirli bir Türk mezartası, özel bir koleksiyonda
rastlanan tarihi Baltaoğlu Süleyman Bey'in kılıcı ve hatta Romanya'da bir
yerli(boyar) malikânesinin kapısının kenarında yer alan ve üzerinde bir Osmanlı
kitabesi olan çeşme teknesiyle bile sanat aleminde uzun bir yolculuk yapılır.Türk
Sanat ve tarihine tek eserden bile yola çıkılarak yapılan etraflı tetkikler sonucunda
ortaya çıkan sonuçlar bize gösteriyor ki bunlar, eksik kalmış bir bulmacanın parçaları
gibidir.
Devletimizin kurucusu M.Kemal Atatürk, Semavi Eyice'nin kaleminden
incelendiği zaman, tarih, sanat, kültür çalışmalarına katkıları ile tanınır.Küçük yaştaki
Mustafa Kemal'in yetiştiği Selanik bölgesi detaylı olarak incelenmiştir.Diğer yandan
Eyice, M.Kemal'in uğruna savaştığı bayrağımızda yer alan ay-yıldız motifini Fevzi
Kurtoğlu'nun, resmi devlet alâmeti olarak kabulünü sadece HI. Selim devrine
çıkarmasına karşılık Eyice, tarihi vesikalar ışığında verdiği birkaç örnekle dahi
Türklerde ay-yıldız motifinin Osmanlı tarihinin klâsik çağında da varlığını
ispatlamaktadır.
Semavi Eyice, eserler üzerine çalışmalar yapan kişiler için de özel
araştırmalar yayımlamış olup ve halen elinde bu konuda çok zengin bir malzeme
bulunmaktadır.ĐstanbuFun tarihi geçmişi için yaratmada katkıda bulunan hatta Mimar
Sinan başta olmak üzere, büyük bir monografi hacmindeki Mimar Kasım Ağa yazısı
banileri nasıl takdir ettiğini içerir ve ayrıca bu yapılan incelemiş olan Emest
Mamboury, P.Schweinfurt, Ali Saim Ülgen, Mehmed Ziya, Albert Gabriel,
E.Tekiner, Reşad Ekrem Koçu ve daha birçok kişi onun kalemi sayesinde yaratılan
sayfalarda yaşatılmıştır.Bu çalışmalarında özellikle Türk müzecilik tarihinin
başlarında önemli bir yer tutan Dr.Dethier ve Türk tıp tarihinde önemli çalışmaları
bulunan Dr.Bernard gibi yakın tarihimizin kültür hayatında temiz bir isim bırakmış
olan şahısların çalışmaları sonraki nesillere aktarılmıştır.
Osmanlı Đmparatorluğunun zayıflaması ile birlikte, Đstanbul'da büyük zararlar
veren 1894 depremi ve 1908, 1911, 1918 yıllarındaki korkunç yangınlar bu büyük
şehrin tarihi eserleri arasında büyük boşluklar meydana getirmiştir.Đstanbul tarih
boyunca deprem ve yangınlardan muhakkak ki defalarca zarar görmüş idi.Fakat
Đmparatorluğun çöküşü, uzun harp yılları ve bunu takip eden mağlubiyet, şehrin
300
işgali ve bütün bu felaketlerin tabii bir neticesi olarak halkın imkân ve görüşlerinde
meydana gelen değişiklikler, harap olan bir çok eserin evvelce olduğu gibi, tamir ve
ihya edilmelerine imkan vermemiştir.Đkinci Dünya savaşı yıllarından itibaren
Đstanbul'un yirmi -yirmibeş yıl içinde yeni inşaatlarla adeta dolması ve bu arada
şehrin eski topoğrafik düzenini çok değiştiren, zaman zaman imar adı altında yapılan
bir takım şehir düzenlemeleri, bu harap veya yıkıntı halindeki eski eserlerin çoğu defa
habersizce ortadan kaldırılıp yok olmasına sebep olmuştur. Diğer yandan, Türk tarihî
anıtları arasında en fazla tahribe uğrayanlar hiç şüphe yok ki eski mezarlıklar ve
mezar taşlarıdır. Osmanlı Đmparatorluğu'nun XDC. yüzyılın ortalarından itibaren
topraklarını kaybetmesi, pek çok mezarın gurbette ve korumasız kalmasına yol açmış,
tarihimizde iz bırakmış bir takım şahısların son hatıraları da böylece unutularak yok
olmuştur. Bugünkü millî sınırlarımız içinde kalan mezar ve mezarlıkların ise
durumunun daha iyi olduğu iddia edilemez. Tarihi mezarlıklar garip gerekçelerle,
fakat aslında en "kolay arsaya çevrilebilir" yer olduklarından ortadan kaldırılmış ve
binlerce sanatsal ve tarihi değere sahip mezar taşı yok olup gitmiştir.Eyice, ortadan
kalkan eserler üzerinde durarak bunlar hakkında toplayabildiği bilgileri bir araya
getirmiş ve bu notları elde edilebildiği resimler ile de zenginleştirmiştir. Bu defa
planlar ayrı seriye devam edecek ve şehrin çeşitli köşelerinden lüzumsuz ve hatta
sebepsiz ortadan kaldırılarak yok edilmiş tarihi eserlerinden bir kaçının daha hiç
değilse hatıralarını makalesiyle yaşatmaya çalışmıştır.Bu eserlerin çoğu kayboldu ise
de, umulmadık bazı eserlerin ihyası, eserlerine yansıyan hususlardır.
Batı ülkelerinde Osmanlı devri boyunca Türkler ve Türkiye ile ilgili pek çok
resim yapılmış ve bunların bir kısmı çeşitli tekniklerde gravürler olarak Avrupa'nın
arşiv ve kütüphanelerinde kendileri ile ilgilenecek bir meraklıyı beklemektedir.
Geçen yüzyıllarda Türkiye'ye gelen Batılı ressamların meydana getirdikleri resimler,
gerek eski Türk dönem güncel hayatını, gerek şehirlerimizin ve anıtlarımızın eski
görünüşlerini en iyi şekilde yansıtan belgelerdir. Bu resimlerin bir kısmı basılarak
geniş ölçüde tanınmış, bazıları ise özel veya resmi koleksiyonlarda unutulup
kalmıştır.Çoğu eski seyahatname ve tarih kitaplarında olmakla beraber bir kısmı
münferit olarak da basılmış çok sayıda gravür vardır ki, bunlar kültür tarihimiz
bakımından eşsiz değerdedir.Bu grubun içine eski harita ve planlan da koymak
301
mümkündür.Bu sahada şimdiye kadar yeterli oranda çalışma yapılmadığından bu
çeşit eserlerin mahiyetlerini, birbirleri ile ilgilerini, çeşit emellerini ve hatta
yapıldıkları devirleri bilmemekte ve bu yüzden bunlardan gerektiği gibi
faydalanmamız mümkün olmamaktadır.Bu resimlerden belki en önemlisi sanatkârı
bilinmeyen Amsterdam'da Rijsksmuseum'daki yağlıboya tablonun Halep'i değil
Ankara'yı XVII. veya XVffl. yüzyıllardaki hâli ile tasvir ettiğinin Eyice tarafından
yapılan tespitidir.Bu resim, şehrin bugüne kadar gelebilen topografya özelliklerine ve
eski eserlerine uygun olduğu gibi, şehrin endüstri ve ticaret hayatını ve hatta
etnografyasını da bütün canlılığı ile yansıtmaktadır. Böylece ilk defa Eyice sayesinde,
eski Ankara'nın şimdiye kadar bilinmeyen bir vesikası ilim dünyasına sunulmuştur.
Eyice'nin esas çalışma sahasının dışında, özel ilgi duyduğu ve üzerinde
araştırmalar yaptığı bir konu vardır. Türkiye'ye gelmiş olan yabancı seyyahlar ve
bunların arasında bilhassa tasvir bırakmış olanlar veya yayınladıkları
seyahatnameleri, gördükleri yerler ile ilgili resimler ile süslemiş olanlar.Çeşitli
tekniklerde yapılmış olan bu resimler değerli birer vesikadır. Maalesef bugüne kadar
bunlar üzerinde çok fazla durulmamış yeterince çalışılmamış ve bunları bizler bugüne
kadar vesika olarak değerlendirememişizdir. Bu yüzden bazı tarih araştırmalarını
daha zenginleştirmek imkânından mahrum kalmışızdır. Halbuki, bu resimler üzerinde
biraz daha derinleşecek olursak, bir çok yeni bilgiye ulaşmamız mümkün
olacaktır.Eyice, Đstanbul'u ziyaret ederek kitap yazan kişileri ve özellikle de
araştırıcıları tanıtmıştır.Bu alanda kitap yazan ve tarih literatürüne "Seyyahlar ve
Seyahatnameleri"diye geçen konu, Semavi Eyice tarafından bir tek dipnotu
doldurmak için değildir, her birisinin Türk sanatına ne gibi bilgiler kattığına da
değinir.Đncelenmiş olan seyyahlar bir tek Đstanbul ile sınırlı kalmamıştır.Eyice
Türkiye ile ilgili olan ve Anadolu, Trakya topraklarını ziyaret eden gezginlerin
bilgilerini değerlendirdiği kadar, kitapları yayımlanan baskı miktarının azlığı
yüzünden az tanınan kişileri de ilim dünyasına tanıtmayı başarmıştır.
Bütün bu beceriler kısa bir zaman zarfında bir araya getirilen bilgiler
değildir.Bu kalıcı bilgilerin sağlanması, Semavi Eyice'nin kitapseverliğinden
kaynaklanır.Gerçek anlamda bir kitapsever olan Eyice, ilk gençlik yıllarından itibaren
yarattığı özel kütüphanesinde ihtisas ve merakı ile ilgili eserleri
302
toplamıştır .Bu toplama, gelişi güzel değil, geliştirdiği konular ile sıkı bağlantılıdır.Bu
kitaplar özellikle Đstanbul, Bizans tarihi ve sanatı, Osmanlı Türk tarihiyle ilgili
yayınlar olmakla beraber, bunlara ek olarak klasik arkeoloji ve Türkiye'nin tarihi
coğrafyası üzerine, sanat tarihi, genel sanat tarihi, Türk sanatı gibi Eyice'nin
ilgilendiği konuların belli başlı yayınlarını içermektedir.Bu özelliği şimdi emeklilik
yıllarında bile sürdürmektedir.Eyice'nin yıllarca emek verip oluşturduğu kütüphane
bile tek başına onun Türk kültür ve sanatındaki katkısını ortaya koymaktadır.
Anadoluyu karış karış gezerek incelemeler yapan Eyice'nin elinde daha
yayımlanmamış ve yayımlanmayı bekleyen birçok çalışma mevcut...Toros dağlarında
ve Silifke kıyılarında toplanmış olan malzemeler bir kenarda durmaktadır. 1925-1930
yılları arasında Kağıthane deresinde resimler çekilmiş bir Alman profesörünün
malzemesi, Kağıthanenin o şaşaalı devri geçtikten sonraki ilk fotoğrafları bir torba
doluşu, Kağıthane malzemesi, Đstanbul'da camiye çevrilmiş kiliseler konusu , Amasra
, Silifke ve çevresindeki arastırmalann dosyası , Kırşehir dosyası, Karış karış Trakya
gezisi sonucu oluşan notlar, Türkiye'ye gelmiş Avrupalı ressamlar ve seyyahlar
hakkında çıkan birkaç makale dışında da yazılmayı bekleyen konulardır. Dosya
dememek lazım belki, koca koliler, bunun gibi daha niceleri ve bunların dışında
tasarladığı düşündüğü bazı konularda bulunmaktadır. Bunun ancak bir kısmını
yayımlayan Eyice, elindeki bilgileri kitap yapma hayalini
gerçekleştirememiştir.Yıllarını sanat tarihine vermiş bir bilim adamının, hele hele
Đstanbul'u sokak sokak gezmiş, her köşesini çok iyi bilen bir kültür adamının
yetişmesi gerçekten çok zordur.Bütün bu özelliklere sahip olan Eyice, yıllar sonra da
Đstanbul dendiğinde ilk akla gelecek bilim ve sanat adamı olacak.Kaleme aldığı
yüzlerce kitap ve makale ise araştırmacıların yıllarca yararlanacağı birer kaynak
olmayı sürdürecek.
Semavi Eyice, ülkemizde sadece Bizans dönemi değil, ilk kurulduğu günden
Cumhuriyet dönemine kadar tarihi ve sanat tarihi ile özdeşleşmiş bir isim... Eyice'nin
ürettiği o güzel eserleri izleyebilmek, kendisiyle birlikte bu dönemlere ulaşabilmek ,
sanırım farklı bir ayrıcalık olarak kalacaktır.
303
KAYNAKÇA
I.CUMHURIYET DÖNEMĐ KÜLTÜREL ORTAM
Hilmi Yavuz •."Cumhuriyet Dönemi Kültür Tarihine Genel Bir
Bakış", Cumhuriyet'in 75. Yılında Kültür ve Sanat
Sempozyumu Bildirileri, Đstanbul:Sanat Demeği
yayınlan, 2000, s.9.
AKKAYA, Gülcan Başar :"Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk Dönem Kültür ve
Sanat Anlayışı", Sanat ve Bilgi,
Http://www.Sanatvebilgi.com/, S:2,Temmuz 2003.
AKKAYA, Tayfun : "Tarihsel Bir Çizgi Đçinde Müzeciliğin Temel Đlkeleri
ve Nitelikleri", Ankara Sanat Dergisi, S:239 , Mart
1986, s.16-18, 33.
ASLANAPA, Oktay :"Türkiye'de Türk Sanatı Araştırmalarının Gelişimi",
Cumhuriyet'in 75. Yılında Kültür ve Sanat
Sempozyumu Bildirileri, Đstanbul:Sanat Demeği
yayınlan, 2000, s.53-61.
ATASOY, Sümer : Müzeler ve Müzecilik Bibliyografyası (1926-1976),
T.T.O.K.Yayını, Đstanbul, 1979.
ATASOY, S. - BARUT, N.: Müzeler ve Müzecilik Bibliyografyası (1977-
1995),Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Müzecilik Anabilim Dalı, Yay. No: 306,
Đstanbul, 1996.
304
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C.I (Toplayan: Nimet Arslan), Ankara, 1961,
s.317.
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. m, 2. Baskı, Ankara 1959, s.125.
Atatürk'ün Söylev Demeçleri 2, Türk Đnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara,1959.
ELĐBAL, Gültekin : Atatürk ve Resim, Türkiye Đş Bankası Kültür
Yayınları, Đstanbul,1973.
EROĞLU, Hamza : Türk Đnkılâp Tarihi, Đstanbul 1982, s.304-308.
EYĐCE, Semavi : 'Türkiye' de Bizans sanat tarihi araştırmalarında 50
yılım",Türkiye Arkeolojisi ve Đstanbul
Üniversitesi(1932-1999), Ankara, s. 444-447.
___________ : " Arkeoloji ve Sanat tarihi Hakkında", Arkeoloji ve
Sanat, Nisan-Mayıs 1978, Đstanbul, s.6-7.
___________ : Semavi Eyice, "Türkiye'de Bizans Sanatı Araştırmaları
ve Đstanbul Üniversitesinde Bizans Sanatı",
Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan Đstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, s. 375-428.
___________ : "Türkiye'de Bizans Araştırmalarının Tarihçesi", Semavi
Eyice,Cumhuriyetin Yetmişbeş yılında Kültür ve
Sanat (18-19 Mart 1999 Sempozyum Bildirileri),
Đstanbul: Sanat Tarihi Derneği Yayınlan, S: 5, s.35-51.
GĐRAY, Kıymet : "Osman Hamdi Bey", Thema Larousse Ansiklopedisi,
Đstanbul:Milliyet Yayınları, C.6, 1993-1994, s.332-333.
305
ĐĞDEMĐR, Uluğ rCumhuriyet'in 50.yılında Türk Tarih Kurumu,
TTK, 1973.
ĐNAN, Afet : ILTürk Tarih Kongresi, Tebliğler ve Nutuklar,
Ankara, 1937.
ĐNAN, Đnan : Düşünceler ile Atatürk, TTK, 1983.
OĞAN, Aziz : "Türk Müzeciliğinin Yüzüncü Yıl Dönümü", Türkiye
Turing Otomobil Kurumu Belleteni, S: 61, Şubat
1947,s.8-19.
ÖNDER, Mehmet : Atatürk ve Müzeler, Türkiyemiz Dergisi 50. Yıl Özel
Sayısı, Đstanbul 1973.
ÖZGÜNEL, Coşkun :"Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi",
Cumhuriyet1 in 75.Yılında Kültür ve Sanat
Sempozyumu Bildirileri,Đstanbul:Sanat Derneği
yayınları, 2000, s.25-34.
TANSUĞ, Sezer : Çağdaş Türk Sanatı, Đstanbul 1996, s. 157.
ÜSTÜNĐPEK, Mehmet : Cumhuriyet'in Đlk 50 Yılında Sanat Piyasası, T. Đş
Bankası Kültür Yayınlan, Đstanbul 1999.
YÜCEL, Unsal : Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk, Đstanbul 1983,
s.417.
306
II) SEMAVĐ EYĐCE'NĐN HAYATI VE ESERLERĐ HAKKINDA
ADNAN, Amiral Fahri : Türk Tarih Kurumu Kuruluş Amaçlan ve
Çahşmaları,Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınlan ,
1983, s. 718-737.
AKÇAOĞLU, Yasemin :"http://www.sema vievice.com/". 2004.
Ana Britanica, Đstanbul: Ana yayıncılık, C.8, 1987, s.404.
ANADOL, Çağatay ."Semavi Eyice", Đstanbul dergi, Tarih Vakfı, S: 12,
1995, s.16-20.
ASLANAPA, Oktay :"Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünün
kuruluşunun otuzuncu Yıldönümü-Prof. Dr. Semavi
Eyice'nin Yayınları-, Sanat Tarihi Yıllığı, C.VI
,(1974-1975), s. 10-15."
BAYKAL, Saadet :"Özyaşamöyküm", Yaşamöyküm-Salı Toplantıları,
Đstanbul:YKY(2001-2002), Haziran 2004, s.73-103.
Büyük Ansiklopedi,Đstanbul:Milliyet Yayınları, C.5, Yıl: 1990, s. 1639.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Đstanbul:Gelişim Yayınlan, C.7, 1988,
s.3930.
Büyük Saatli Maarif Takvimi, 2 Aralık 2003.
"Bizans Sanatı Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Semavi Eyice'nin Bizans Sanatı ile Đlgili
Yayınları", Cumhuriyetin 50. yılına armağanı, Đstanbul, 1973, s. 421-428.
307
"Doç Dr. Semavi Eyice'nin biografisi- Doç Dr. Semavi Eyice'nin başlıca Yayınları",
Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Kürsü ve Enstitüsü'nün
Öğretim ve Araştırma Çalışmaları, 1943-1962, Đstanbul 1962, s. 97-102.
GARAN, Cemile :"Prof. Dr. Semavi Eyice Kimdir?", Sanat Olayı, S: 59
Nisan ,1987, s.35.
_____________ :"Prof. Dr. Semavi Eyice ile toprak Üstü Çalışmalar
Üzerine", Sanat Olayı , S:59, Nisan 1987,
(bsk.Aralık 2001), s. 35-37.
Günümüz Türkiyesinde Kim Kimdir/YVho's Who in Turkey,(2.baskı), Đletişim
yayınlan, 1987-1988, s.270-271.
Hürriyet Gösteri, S:200, Ağustos-Eylül 1997, s.56.
"Anıt tarihçi-Semavi Eyice", Historian of Istanbul's Monuments, Kasım 1995,
s.37-40.
KABAÇALI, Alpay -."Bizans Sanat Uzmanı, Tarihçi, Arkeolog Semavi Eyice-
ĐstanbulTutkusu", Cumhuriyet ,10 Temmuz, 1989,s. 16.
KOKSAL, Aykut :"Söyleşi. Prof. Dr. Semavi Eyice ile", Arredamento&
Dekorasyon ,Nisan ,1990, s. 36-42.
MADRA, Beral :"Bu sayımızın konuğu-Semavi Eyice" , Arkeoloji ve
Sanat ,C20, S:21 ,1984, s. 21-24.
Meydan Larousse, ĐstanbuhMeydan Yayınevi, C.4, Yıl: 1978,
s.467.
308
ŞAKĐROĞLU, Mahmut : Prof.Dr.Semavi Eyice Bibliyografyası,
Ankara:Turhan Kitapevi, 1991.
_________________ :"Prof.Dr.Semavi Eyice Bibliyografyası", Semavi Eyice
Armağanı, Đstanbul:TTOK, 1992.
ULU ABA, N. :"Semavi Eyice", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C. 1,
1997, s.572.
SARIAHMETOGLU, Emsal:"Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir ÇınanSemavi
Eyice",Sesamos, y.y.
Skyhfe ,Yıl: 13, S:151, Kasım ,1995, s.37-40.
TOK, Gökhan :"Sanat Tarihinden Tarihe Bizanstan Osmanlıya Bilimden
Kültüre Semavi Eyice", Bilim ve Teknik ,C. 30, S:353,
Ankara, 1997, s.82-89.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu Yayımcılık, 1983, C.4, s.2065-
2066.
YÜCEL , Erdem :"Eyice, Mustafa Semavi" , Đstanbul Ansiklopedisi, C. V
,1971,s. 5434-5436.
309
IH) SEMAVĐ EYĐCE HAKKINDA GAZETE VE DERGĐLERDE ÇIKAN
RÖPORTAJLAR, ÇEŞĐTLĐ HABERLER
ARMAĞAN ,Mustafa : "Semavi Eyice Đle Boğaziçi Üzerine", ĐSTANBULLU
,Đstanbul:Đstanbul Belediyesi yayını, S: 1, Yıl:l, Ekim,
1998.
BAŞGELEN,Nezih : "Bizans Đstanbul'u", Đstanbul'un Dört Çağı Đstanbul
Panelleri, Đstanbul:YKY, Ağustos (sohbet, 15 Haziran
1993 tarihinde yapılmıştır), 1996, s. 11-39.
"Bu imza yanlış", Cem , Yıl:7, S:64, Mart 1997, s. 12-13.
EKEN, Ahmet :"Türkler Đstanbul'u Alınca Yeniden Đskân ve Đnşa
Ettiler",Çağdaş Şehir Kent Kültürü Dergisi, S: 4
,Haziran 1987, s. 54-55.
EKEN , Ahmet :"Selçuklu'dan Cumhuriyet'e Mimari Geleneğin Ana
Hatları"başlıklı 'Dosya' üzerine: "Hıristiyanlıkta
Mimari Değişiklikler Anadolu'dan Çıkmıştır", Sanat
Dünyamız, Yıl:15 , S: 41 , Bahar/Yaz 190, 1990, s. 12-
15.
EKREM, Işın :"Bizans Yok Demekle Bizans Yok Olmaz", Sanat
Dünyamız, ĐstanbuhYKY S:69-70,1998, s.94-113.
GÜN, Mine Alpay : "Oktay Aslanapa ve Semavi Eyice Đle Mazi Sevinci",
Milli Gazete ,16 Haziran Çarşamba, 2003 , s. 12.
"Plastik Sanatlar", Hürriyet-gösteri, Ağustos-Eylül,1997, S:200, s.56.
310
ĐŞCEN , Altan :"Eski esrelerimizin kıymetini bilelim", Fenerbahçe
Spor Dergisi, 7 aralık 1999.
ĐŞLĐ, Emin Nedret : "Kitap Olduğu Yerde Çoğalır, Farkına Bile
Varmazsınız",Kitap-hk, S:43 , Eylül-Ekim 2000,
s.149-153.
"Prof.Dr.Semavi Eyice'ye aleni teşekkür", Karahisar gazetesi, S:1786, yıl:4, 18
Ocak 1975, s.235.
"Moral kaynağım Kadıköylü olmak", Kadıköy Gazetesi, S:64, 22 Mart 2001, s.l.
"Semavi Eyice kapının önüne konulma ayıbını unutamıyor",Kadıköy gazete, Yıl:l,
S: 1 Ağustos 1997, s.22-23.
KESĐLLĐ, Suat : "Prof.Dr.Eyice ve Ayazin", S:2838, Kocatepe,
4 aralık 1971rYıl:10, s.1,4.
KOKSAL, Aykut : "Prof. Dr. Semavi Eyice ile", Arredamento&
Dekorasyon, Nisan , 1990, s. 36-42.
MADRA, Beral :"Bu sayımızın konuğu-Semavi Eyice" , Arkeoloji ve
Sanat ,C20, S:21 ,1984, s. 21-24.
TÜRE , Fatma :"Kitap üzerine Anatomi Dersleri, Kalemşörlere ve
Harfperestlere Dair" ,Sah Toplantıları, Đstanbul:
YKY, s.15-27.
ULU ANT , Zeynep : "Semavi Eyice Hoca Đle Hasbihal",KubbeaItı
Akademi Mecmuası, Yıl:32, S:l, Ocak 2003,
s.34-44.
"Neyi Nasıl Korumalı",Yeni Gündem, t.y., s.8-9.
RESĐMLER
312
Resim 1: Semavi Eyice
313
Resim 2: Mustafa Eyiceoğlu ve Eşi.(1923)
314
Resim 3: Kâmil Eyice
315
Resim 4:Hatice Eyice (1928)
316
Resim 5:Semavi Eyice (1926)
317
Resim 6: Semavi Eyice , Kadıköy vapurunda, Haydarpaşa Đskelesi önünde(1930)
318
Resim 7: Semavi Eyice, Ortaokul yıllarında, 1937-1938.Kitaplara ve Đstanbul'a merakı bu
yıllarda başlar.
319
Resim 8: Semavi Eyice, lise yıllarında Berlitz Dil Okulu'na giderken. (1942)
320
Resim 9: Semavi Eyice, Almanya'da Templin Kasabasm'nda. (1943)
Resim 10: Semavi Eyice, Viyana'da öğrenciyken.(1944)
Resim 11: Semavi Eyice, Almanya'dan gemi ile yurda dönerken.(1945)
Resim 22: Semavi Eyice, asistan olduğu ilk yıl sanat tarihi öğrencileriyle uygulamalı bir ders sırasında.(1950)
321
Resim 13:Semavi Eyice'nin katıldığı ilk uluslararası kongre Selanik'te yapılmış olan Bizans kongresidir. Soldan ikinci Semavi Eyice, sağında E.Maumbory. (1953)
322
Resim 14: Semavi Eyice evliliğinin ilk yılında eşi Kâmran Hanım'la. (1960)
Resim 15: Semavi Eyice Enez'de, içinde bir Bizans kitabesi olan kuyuyu incelerken.(1962)
Resim 16:Đ.Ü. Semavi Eyice, Edebiyat Fakültesi kütüphanesinin açılışı sırasında kütüphane personeli ve Adnan Otüken'le birlikte. (1963)
324
325
Resim 17:Semavi Eyice ve öğrencileri, Amasra. (Temmuz, 1963)
Resim 18:Semavi Eyice, Kilise ören yerinde öğrencilerle birlikte.
326
Resim 19:Semavi Eyice, Prof. Albert Gabriel ile Fransa'da Bar-sur-aube kasabasındaki bahçesinde. (1967)
Resim 20:Semavi Eyice, Yunanistan'da bir kongre sonrası Yunanlı sanat tarihçisi
Mutzopulos ile. (1968)
327
Resim 21:Semavi Eyice, Barcelona, milletlerarası bir kongrede.
( 06.10.1969)
Resim 22: Semavi Eyice, öğrencileriyle birlikte Göreme'deki kiliseleri gezerken. (1970)
328
Resim 23:Şevket Aziz Kansu'ya TTK üyelik beratı verilmesi nedeniyle yapılan tören. (1970)
Resim 24:E.Hakkı Ayverdi'ye Fahri doktorluk verildiğinde çekilen bu
fotoğrafta Uğur Derman,Turhan Baytop ve Semavi Eyice.
Resim 25:Tarih Vakfı tarafından Semavi Eyice'nin 70.yaş günü için yapılan törende kültür müsteşarı Emre Kongar ile birlikte.
329
330
Resim 26: Prof. cüppesi ile Semavi Eyice.
331
Resim 27: Semavi Eyice.
332
Resim 28: Semavi Eyice ve Karman Eyice Kütüphanede
333
Resim 29:Semavi Eyice'nin fakülte arkadaşı Türkan Orkon tarafından yapılan karikatürü.
334
ÖZGEÇMĐŞ
1976 Karabük doğumluyum. Đlkokulu Eskipazar/60.yıl Merkez Đlköğretim
okulunda, ortaöğretimi Eskipazar Lisesinde, lise l. sınıfı Karabük/Demir-Çelik
lisesinde, lise 2. ve 3.sınıfları ise Đstanbul/Kartal lisesinde tamamlayarak 1993 yılında
mezun oldum. Aynı yıl girdiğim Marmara Üniversitesi S.H.M.Y.O. Hemşirelik
bölümünden 1995 yılında mezun oldum.Mezun olur olmaz Çalışma Bakanlığı
bünyesinde bulunan SSK hastanesinde göreve başladım. 1998 yılında Ankara/Gazi
Üniversitesi Resim-Đş Öğretmenliği bölümüne kayıt yaptırdım.2000 yılında Marmara
Üniversitesi Resim -Đş Öğretmenliği bölümüne yatay geçiş yaptım.2002 yılında
mezun olarak aynı üniversitenin Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Sanatı Yüksek
Lisans bölümüne kaydımı yaptırdım. 1995 Sağlık Bakanlığına bağlı Süreyyapaşa
Hastanesi Acil Servisinde başladığım görevime eğitimimle eşzamanlı olarak devam
etmekteyim.