İ ve tip tarİhİ anabİlİm dali - cu.edu.tr · 2019. 5. 10. · t.c. Çukurova Ünİversİtesİ...
TRANSCRIPT
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
DEONTOLOJİ VE TIP TARİHİ ANABİLİM DALI
ADANA’DA EĞİTİM HASTANELERİNDE
SAĞLIK HİZMETİNİ ALANLAR İLE VERENLERİN
ÖZERKLİĞE SAYGI VE PATERNALİZME
YATKINLIKLARI
Uzm. Hem. SULTAN ALAN
DOKTORA TEZİ
DANIŞMANI Prof. Dr. İlter Uzel
ADANA – 2005
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
DEONTOLOJİ VE TIP TARİHİ ANABİLİM DALI
ADANA’DA EĞİTİM HASTANELERİNDE
SAĞLIK HİZMETİNİ ALANLAR İLE VERENLERİN
ÖZERKLİĞE SAYGI VE PATERNALİZME
YATKINLIKLARI
Uzm. Hem. Sultan Alan
Doktora Tezi
Danışmanı: Prof. Dr. İlter Uzel
Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından TF 2003D5 proje numarası ile desteklenmiştir.
Adana – 2005
ÖNSÖZ
Çeşitli tanımları bulunan sağlığı Dünya Sağlık Örgütü bireyin “bedensel, zihinsel ve
sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlamıştır. Bu tanımın içerisinde, insanı bütün
yönleri ile bir bütün olarak ele almanın en doğru yaklaşım olacağı vurgulanmaktadır. Tıbbi
ilişkiler içerisinde sağlığı bozulan insan bedensel ruhsal ve sosyal ihtiyaçları olan bir
bireydir. Sağlığın bozulmasıyla başkalarına ihtiyaç duyulan çok önemli bir süreç
başlamakta ve bireyin hayatına sağlık profesyonelleri girmektedir. Günlük yaşamında kendi
kararlarını kendisi veren birey birdenbire başkalarına bağımlı duruma gelmektedir.
Hastalığın derecesine göre bu bağımlılık değişmekle beraber, kişiler durumlarını
algılayışları ve kabullenişlerine bağlı olarak çeşitli derecelerde bağımlılık gelişmektedir.
Sağlık bakımının amacı, hastalığın olumsuzluklarından en az zararlı çıkacak şekilde
ve mümkün olan en kısa zamanda bireyi sağlığına kavuşturmaktır. Hemşirelik bakımının
amaçları arasında, bireyin kendine yetemediği durumda ihtiyaçlarını karşılayarak, mümkün
olan en kısa zamanda kendine yetecek duruma getirmeye çalışmak vardır. Bir başka deyişle
sağlığı bozularak bağımlı hale gelen bireyi en kısa zamanda bağımsızlığına kavuşturmaktır.
Bu çalışmanın planlanması, hasta olarak hastaneye gidişim ve sağlık profesyonelleri ile
olan ilişkiler, öğrenci eğitimi amacıyla çalıştığım klinik uygulamalar sırasında, tanık
olduğum sağlık profesyoneli-hasta ilişkilerinden etkilenişimdendir.
Sağlık profesyonelleri olarak her ne kadar ideal düşüncelerimiz olsa da zaman
zaman bu ideallere ulaşmak kolay olmamaktadır. Klinik uygulamalar sırasında, bir taraftan
en kısa zamanda hastayı bağımsızlığına kavuşturmayı hedef olarak saptarken, diğer taraftan
da hastanın iyiliğini düşünerek onunla ilgili birçok kararı kendi başımıza almaya
çalışıyoruz. Bunun yanında sağlık profesyonellerinin mesleki eğitimleri içerisinde hastayla
olan ilişkilerin nasıl olması gerektiğini öğretiyoruz. Özerkliğe saygı hasta ile olması
gereken ilişkilerin temelinde yer alan önemli bir kavramdır. Aynı zamanda yüzyılın son
çeyreğinde batıdan başlayarak ülkemizde da kabul gören bir kavramdır. Hatırlanması
gereken bir diğer nokta, ülkemiz insanının geleneksel yapısında ve insan ilişkilerinde
paternal eğilimin ağır bastığı gerçeğidir. Buradan yola çıkarak; gerek sağlık
ii
profesyonellerinin eğitiminde, gerekse klinik uygulamalar sırasında vurguladığımız hasta
özerkliği kavramı, acaba bizim hastalarımız için önemli mi, önemliyse ne kadar önemli?
Hastanede sağlık hizmeti veren sağlık profesyonelleri bu hangi görüşleri paylaşıyorlar?
Hastalarına ne verilmesi gerektiğini düşünüyorlar? Sağlık profesyonellerinin düşündükleri
verilmesi gerekenler ile hastaların düşündükleri birbiriyle örtüşüyor mu, örtüşmeyen alanlar
var mı? Varsa bu alanlar hangi alanlar?
Bu sorulardan hareketle planladığım tez çalışması, sırasında hastaların sağlık
profesyonellerinden neler beklediğini, sağlık profesyonellerinin ise aynı konuda
verdiklerini/vermek istediklerini belirleyen bir çalışma oldu. Yaptığım çalışmanın
ülkemizdeki hasta-sağlık profesyonelleri ilişkilerine katkı sağlamasını umut ediyorum.
Bu çalışmanın seçiminde ve ilerlemesinde bana yardımcı olan hocalarıma; başta tez
danışmanım Prof. Dr. İlter Uzel’e, beni her zaman destekleyen ve cesaretlendiren Yrd. Doç.
Dr. Selim Kadıoğlu’na ve Dr. Funda Kadıoğlu’na, her zaman desteğini hissettiğim ve
araştırmanın istatistiksel değerlendirmesini gerçekleştiren Prof. Dr. Nazan Alpaslan’a,
yerinde ve zamanında yol göstermeleriyle ufkumu açan hocam Doç. Dr. Şahin Aksoy’a, tez
izleme komitesinde yer alarak beni onurlandıran hocam Prof. Dr. İlhan Tuncer’e, tez
çalışmam sırasında desteğini esirgemeyen arkadaşım Dr. Esma Kilimcioğlu Güler’e, tez
anketlerinin uygulanması ve yayınların tercümesi sırasında yardım eden sevgili Neslihan
Coşkun’a, anket dolduran hekimlere, hemşirelere ve hastalara, tez hazırlıkları sırasında
büyük destek aldığım eşim Muzaffer Alan’a, oğlum Tanfer Alan’a ve kızım Tansu Alan’a
teşekkür ediyorum.
iii
İÇİNDEKİLER
KABUL ve ONAY
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………. ii
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………… …iv
TABLOLAR DİZİNİ …………………………………………………………………v
ÖZET …………………………………………………………………………………ix
ABSTRACT …………………………………………………………………………..x
1. GİRİŞ………………………………………………………………………………..1
2. GENEL BİLGİLER…………………………………………………………………4
2.1. ETİK, TIP ETİĞİ, BİYOETİK……………………………………………4
2.1.1. Etik………………………………………………………………4
2.1.2. Tıp Etiği…………………………………………………………4
2.1.3. Biyoetik………………………………………………………….5
2.2. ÖZERKLİK ve PATERNALİZM…………………………………………5
2.2.1. Paternalizm………………………………………………………6
2. 2. 2. Özerklik kavramı ve tıpta özerklik……………………………..9
2. 2. 3. Özerklik kavramının tıp etiği kavramsal çerçevesi
içinde yeri ve önemi………………………………………………… 12
2. 2. 4. Özerkliğe saygı ve hasta hakları………………………………15
2. 2. 5. Özerkliğe saygıyla ilgili sorunlu ve özel durumlar…………...16
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3. 1. Çalışmasının Amacı………………………………………………………18
3. 2. Çalışmanın Önemi………………………………………………………..18
3. 3. Araştırmanın Sınırlılıkları ……………………………………………….19
3. 4. Araştırmanın Genel Nitelikleri ve Verileri ………………………………19
3. 4. 1. Araştırmanın Modeli…………………………………………………..19
iv
3. 4. 2. Araştırmanın Evreni ve Örneklem ………………………………….…20
3. 4. 3. Veri Toplama Gereçleri………………………………………………..20
3. 4. 4. Verilerin Değerlendirilmesi ve Karşılaştırılması ………………………21
3. 4. 4. 1. Sağlık Hizmetini Alanların Görüşlerine
Yönelik Verilerin Değerlendirilmesi ………………………………... .21
3. 4. 4. 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin
Görüşlerine Yönelik Verilerin Değerlendirilmesi ……………………. 22
4. BULGULAR………………………………………………………………………23
5. TARTIŞMA………………………………………………………………………..59
5. 1. Araştırma Yapılan Grupların Genel Sonuçlarının
Değerlendirmesi………………………………………………………59
5. 2. Ankette Yer Alan Soru Grupları
Hakkında Değerlendirmeler………………………………………….61
5. 2. 1. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Özerkliğe
Saygı ve Paternalizm Konusundaki
Genel Görüşleri ……………………………………………….61
5. 2. 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların
Tanıma, Tanıtma, İsim ile Hitap Etme İle ilgili
Genel Görüşleri……………………………………………….61
5. 2. 3. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Bilgilendirme
İle İlgili Görüşleri ……,,,,,,,,,…………………………………64
5. 2. 4. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların
Mahremiyetin Korunması İle İlgili Görüşleri…………………70
5. 2. 5. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Sağlık
Hizmetlerini Seçme, Sorgulama, Reddetme
Konusundaki Görüşleri …………………………………….....73
5. 2. 6. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların,
Bilinci Yerinde Olan Hastalar Yerine Yakınlarından
İzin Alınması İle İlgili Görüşleri……………………………...75
v
5. 2. 7. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların,
Hastanede Hastaların İnançlarının Yerine Getirilmesinde
Destek Olunması İle İlgili Görüşleri……………………..…...77
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
6. 1. Sonuçlar………………………………………………………………….78
6. 2. Öneriler…………………………………………………………………..84
7. KAYNAKLAR……………………………………………………………………..87
8. EKLER……………………………………………………………………………..93
8. 1. Hasta anket formu……………………………………………………….93
8. 2. Sağlık profesyonelleri anket formu…………………………………….. 95
9. ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………… 97
vi
TABLOLAR DİZİNİ Tablo: 1. Sağlık Hizmetini Alanların Tanıtıcı Özellikleri……………………………………………………23
Tablo: 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin Tanıtıcı Bilgileri……………………………………………………..25
Tablo: 3. Sağlık Hizmetini Verenlerin Meslek ve Cinsiyete Göre Dağılımları………………………………27
Tablo: 4. Sağlık Hizmeti Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki
Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımları……………….27
Tablo: 5. Sağlık Hizmeti Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki
Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Aylık Gelir Durumlarına Göre Dağılımları………….29
Tablo: 6. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki
Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalışma Yıllarına Göre Dağılımları………………….31
Tablo: 7. Sağlık Hizmetini Alan ve Veren Grupların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm
Konularında Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması…………………………………33
Tablo: 8. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusunda
Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalışılan Hastanelere Göre Dağılımları……………..38
Tablo: 9. Hekim Grubunda, Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki Sorulara Verilen
Yanıtların Puan Ortalamalarının Akademik Durumlarına Göre Dağılımları………………………………..41
Tablo: 10. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında
Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalıştıkları Kliniklere Göre Dağılımları……………………..44.
Tablo: 11. Sağlık Hizmetini Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında
Verdikleri Yanıtların Cinsiyetlere Göre Dağılımları………………………………………………………..45
Tablo: 12. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında
Verdikleri Yanıtların Cinsiyetlere Göre Dağılımları………………………………………………………..47
vii
Tablo: 13. Sağlık Hizmetini Veren Hekim ve Hemşirelerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm
Konularında Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Mesleklere Göre Dağılımları……………………49
Tablo: 14. Hastaların, Hekimlerin ve Hemşirelerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki
Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Üçlü Karşılaştırılması……………………..…………53
viii
ÖZET
ADANA’DA EĞİTİM HASTANELERİNDE SAĞLIK HİZMETİNİ ALANLAR İLE
VERENLERİN ÖZERKLİĞE SAYGI VE PATERNALİZME YATKINLIKLARI
Tıp uygulamalarında özerkliğe saygı ilkesinin, geleneksel paternalist yaklaşımın yerine geçmesi tıp etiği çerçevesinde önemle üzerinde durulan bir konudur. Bu tez, hekimlerin, hemşirelerin, hastaların özerkliğe saygılı ve paternalist yaklaşımlara eğilimlerini belirlemek ve değerlendirmek amacıyla yapılan bir araştırmanın sonuçlarını içermektedir.
Yedi tanıtıcı soru ve özerklik ve paternalizm konusundaki yaklaşımları belirleyen 25 anket sorusu biçiminde hazırlanan bu çalışma, Adana’da bulunan üç eğitim hastanesinde görev yapan 242 hekim, 229 hemşire ve 280 hasta üzerinde uygulanmıştır. Elde edilen kimi çarpıcı sonuçlar şöyledir:
Tüm katılımcılar özerkliğe saygılı yaklaşımı paternalist yaklaşıma göre daha fazla benimsemektedir. Bununla birlikte, her üç grup da günlük yaşamlarında paternalizme, tıbbi ilişkide ise özerkliğe daha fazla eğilim göstermektedir. Genel olarak hastaların özerklik eğilimleri sağlık profesyonellerininkine göre daha kuvvetlidir. Kadın ve erkek sağlık profesyonelleri ve hastalar karşılaştırıldığında, genel ortalamada kadınların erkeklerden daha fazla özerklik yanlısı olduğu görülmektedir.
Anahtar sözcükler; özerkliğe saygı, paternalizm, tıbbi etik, hasta-sağlık profesyoneli ilişkisi.
ix
ABSTRACT
THE TENDENCY OF HEALTH PROFESSIONALS AND PATIENTS OF RESIDENTIAL HOSPITALS IN ADANA TO THE PATERNALISIM AND
AUTONOMY-RESPECTED APROACHES Change of attitude from paternalistic approach to autonomy-respected
approach in medical practice is an important issue in medical ethics discussions. This study presents the results of a research conducted to determine and evaluate the tendency of physicians, nurses and patients to the paternalistic and autonomy-respected approaches.
In the questionnaire, seven of the questions were for demographic information and 25 of them were to determine attitudes about paternalism and autonomy. The questionnaires were distributed 242 physicians, 229 nurses and 280 patients in 3 training hospital in Adana, Turkey. Some of the significant results were as follow:
All of the participants favour autonomy-respected approach compare to paternalistic one. However, all three groups tend to prefer paternalism in their daily life but prefer autonomy in their professional life. Patients’ tendency to autonomy was stronger than health care professionals in general. Female patients and health care professionals general scores are higher than male ones. Key words; respect for autonomy, paternalism, medical ethics, patient-health professional relationship.
x
1. GİRİŞ
Günümüz dünyasında tıp, bir yandan kendisine özgü bilimsel bilgi birikiminin
artışı diğer yandan bu birikim arttıkça uygulama olanaklarının genişlemesi ve
yaygınlaşması ile karakterizedir. Tıbbın kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu
gelişimine paralel olarak, toplumsal bir kurum olma boyutu da günden güne yeni bir
çehre kazanmakta; tıp-toplum ilişkisi hem tıbbın kendini yenilemesinden hem de
toplumsal koşulların-dengelerin değişmesinden kaynaklanan farklılaşmalar
yaşamaktadır.
Tıp etiğinin günümüzde önem ve popülarite kazanmış olmasının başta gelen
nedenlerinden biri, hem tıbbın yerleşik düzeni ile yenilikleri hem de tıbbın olanakları ve
toplumun gereksinimleri-beklentileri arasında adaptör-amortisör işlevini üstlenmiş
olmasıdır. Tıp-toplum bağlantısının, tıp etiğinin katkısıyla, daha sağlam ve daha verimli
olarak kurulması hem tıbbın bir toplumsal kurum olarak varlığını güçlenerek
sürdürmesini hem de toplumun daha sağlıklı yaşamasını sağlamaktadır.
Çağdaş insanın bireysel haklarına düşkün ve her türlü otoriteye başkaldırmaya
eğilimli oluşu genel olarak tıp-toplum özel olarak da hekim-hasta ilişkisi üzerinde
kendini göstermiş; bu ilişkiler hasta haklarının ve hasta özerkliğinin kuvvetle
vurgulandığı bir mahiyet kazanmıştır. Hasta haklarının belirlenmesinin ve onayının
siyasi, bunlarla ilgili sorunların halledilmesinin ise hukuki mekanizmalarla sağlanıyor
olması, tıp etiğinin hasta hakları bağlamında ön planda yer almamasına yol açmaktadır.
Buna karşılık, tıbbi ilişkide özerkliğin özellikle hasta özerkliğinin ve özekliğe
gösterilmesi gereken saygının önemini vurgulamak, gerekçelerini ortaya koymak
konusunda ise öncelik tıp etiğine aittir.
Özerkliğe saygı gösterme ve kimi bilim adamlarınca onun bir parçası,
kimilerince onunla bağlantılı müstakil bir temel ilke olarak nitelenen bilgilendirilmiş
durumdaki hastadan rıza alma, çağdaş tıp etiğinin kendisini tanımlayışında kuvvetle
vurgulanmakta ve tıp etiğine dışarıdan bakanlar tarafından öncelikle algılanmaktadır.
Hatta toplum genelinde ve kimi tıp çevrelerinde, tıp etiğini bu ilkelerden-
1
yaklaşımlardan ibaret görme gibi bir yanılgının yaygın olduğunu söylemek de
olanaklıdır.
Tıp etiğinin tıbbın gündelik yaşamında ortaya çıkışı bağlamında özerkliğe saygı
gösterme ilkesinin ağırlık kazanması, kaçınılmaz olarak kuramsal tıp etiği çalışmaları
bağlamında da bu ilkeye yönelik bir ilgi uyandırmaktadır. Kuramsal çalışmalar
bağlamında spekülatif bir yaklaşım benimseyerek ilkeyi kavramsal açıdan sorgulamak
ve yorumlamak mümkündür. İkinci bir yaklaşım ise daha somut bir zeminde kalarak
ilkenin yaşama geçme; bir düşünce ve bir yaklaşım olarak benimsenme durumunu
araştırma konusu etmektir.
Bu tez, söz konusu edilen türlerden ikincisine dahil olan bir çalışmadır.
Çalışmanın temel dayanağı olan araştırma, tıbbi ilişkinin her iki tarafında yer alan
kesimlere yönelik olarak yürütülen bir anket biçiminde gerçekleştirilmiştir. Anket sağlık
profesyonellerinin ve hastaların, hasta özerkliği ve ona yönelik saygı konusundaki
görüşlerini derlemek üzere hazırlanan sorulardan oluşmaktadır. Soruların
hazırlanmasında, özerklik ve özerkliğe saygı ilkesinin somut tezahürü olarak
nitelendirilebilecek olan hasta haklarının bilinme ve benimsenme derecesini belirlemeye
yönelik bir yaklaşım esas alınmıştır.
Tez çalışmasının tasarlanması aşamasında, özerklik ve özerkliğe saygı ilkesinin,
hastalar ve sağlık profesyonelleri tarafından benimsenmişliği konusunda kuşkucu bir
yaklaşım ağır basmıştır. Ülkesel ve yerel ölçekte söz konusu olan toplumsal ve kültürel
koşullar göz önüne alınarak yapılan ön-genel değerlendirme, çalışmaya bu temel ilkenin
tıbbın gündelik yaşamında egemen olmadığı hipoteziyle başlanılmasına neden olmuştur.
Araştırma sonuçları bu hipotezi yanlış çıkarmıştır. Mamafih görüş belirlemeye yönelik
bir anket yerine, bir tutum araştırması ya da dışarıdan gözlem çalışması yapılmış olması
halinde sonucun ne olacağı, üzerinde düşünmeye değer bir konudur. Tez kapsamında,
genel bilgiler bölümünde heteronomi, paternalizm, otoritaryen kavramları üzerinde
uzunca durulması dışında, bu konuda spekülasyon yapılmamıştır. Ancak bu noktada
hipotezin kuruluşuna yol açan düşünce silsilesine kısaca değinmek yerinde olacaktır.
Günümüz dünyasının gözde kavramlarından biri olan “küreselleşme”nin iki
açılımından biri, Amerika Birleşik Devletleri’nin hemen hemen her yerde ve her alanda
kurmuş bulunduğu egemenliği ifade etmektedir. İkinci ve daha masum olan anlam yükü
ise iletişim ve ulaşım olanaklarının artışıyla eskiden yerel-ülkesel ölçekte yürütülen
2
etkinliklerin dünya çapında yürütülür hale gelmiş bulunması keyfiyetidir.
Küreselleşmenin ilk anlamı çerçevesinde, çağdaş tıbbın hem bilimsel hem sosyokültürel
boyutunun öncelikli belirleyicisi de Amerikan yaklaşımıdır. Özerkliğin ve ona saygı
göstermenin kazanmış bulunduğu önem ve ağırlık da doğal olarak bu yaklaşımdan
kaynaklanmaktadır.
Belli bir kültür bağlamında yapılmış bulunan düzenlemenin intikal ettiği farklı
kültür coğrafyalarına ne gibi değişiklikler geçirerek ulaştığı ve oralarda ne ölçüde
benimsendiği üzerinde durulmaya değer konulardır. Nitekim bu çalışma da bir bakıma
böyle bir nitelik taşımakta; tıp etiğine özgü, genel olarak Batı özel olarak Amerikan
kökenli, bir temel değerin, Türkiye’deki durumuyla ilgili bir dizi bulgu ve onların
yorumunu içermektedir.
Özerk bir birey olmanın, ülkemizdeki geleneksel değerler arasında ön safta yer
aldığını söylemek de, sürdürülmekte olan formal eğitimin hedefleri arasında yer aldığı
saptamasını yapmak da pek olanaklı değildir. Her alanda geçerli olan yaderkliğin ve
yetke yandaşlığının tıbbi ilişki bağlamında özerkliğe ve özerkliğe saygıya bırakması,
açıklanması kolay olmayan bir paradokstur. Tıbbi ilişkinin sağlık sorunu gibi doğası
gereği özerkliği zedeleyen bir unsur içermesi bu çelişkiyi daha da karmaşık hale
getirmektedir.
Giriş bölümünü tamamlarken karmaşadan uzak bir saptama yaparak, tez
çerçevesinde elde edilen araştırma sonuçlarının, özerkliğin ve özekliğe saygının, tutum
ve davranış boyutuna olmasa bile, görüş boyutunda kuvvetle benimsenmiş bir temel
değer olduğunu gösterdiği söylenebilir. Bu bağlamda, yukarıda belirtilen, genel
izlenimlere ve yaşam deneyimine dayalı değerlendirmeyi bir kez daha gözden geçirmek
ya da tıbbi ilişkinin özerkliğin ve ona yönelik saygının benimsenmesinde bir tür öncü
olma işlevini üstlendiğini kabul etmek yerinde olacaktır.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. ETİK, TIP ETİĞİ, BİYOETİK
2. 1. 1. Etik
Felsefenin bir alt dalı olan etik; iyi eylemlerle kötü eylemlerin tanımını ve
ayrımını yapmaya çalışan bir alan olarak tanımlanabilir. Etiğin ana konusu insan
eylemleridir. Kişiyi eyleme götüren nedenler kadar, eylemin içinde yapıldığı koşullar,
eylemin yönlendiği amaç, eylemin sonuçları, eylemin doğruluğu-yanlışlığı ve
gerektiğinde eylemin doğruluğunun temellendirilmesi etiğin alanının içeriğini oluşturur (1,2) .
Farklı bir bakış açısından yapılan betimlemeye göre ise, etik insanların kurduğu
bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-
yanlış ya da iyi-kötü davranışları ahlaksal açıdan araştırır (3,4).
2. 1. 2. Tıp Etiği
Günümüzde etik, çeşitli alanların kendisiyle ilgili boyutunun bir araya geldiği
multidisipliner uygulamalı bir alan karakterine bürünmüştür (1,3). Hemen tüm uğraşların
ve farklı kesimleri buluşturan etkinlik alanlarının kendilerine özgü bir etiği olması söz
konusudur. Bununla beraber, uğraş/alan etikleri çerçevesinde ilk akla gelen; yapılan
çalışmaların ve yürütülen tartışmaların en fazla olduğu alan tıp etiğidir.
Tıp etiğinin, ontik boyutu sağlık alanındaki profesyonellerin tutum ve
davranışların iyi ya da kötü olması; epistemik boyutu ise bu iyi ya da kötü olmanın
düşünme ve değerlendirme konusu yapılmasıdır. Farklı bir tıp etiği tanımı, klinik tıptaki
ve tıp araştırmalarındaki değerlerle ilgili boyutun ele alındığı, değer sorunlarının
tartışıldığı, mesleki davranış normlarının oluşturulduğu alan şeklinde yapılabilir (3,4,5 ).
Tıp etiğinin alt kümelere ayrılması bağlamında genel olarak benimsenen
yaklaşım onu klinik etik ve araştırma etiği biçiminde iki başlık altında toplamaktır (6).
Araştırma etiğinde kuralların, klinik etikte ikilemlerin ağır basan unsurlar olduğunu
söylemek olanaklıdır. Klinik etik kapsamında pek çok örneği bulunan etik ikilemlerde
4
temel meslek değerleri arasında çatışma olması; bir değeri koruyabilmek için bir
diğerini harcamanın kaçınılmaz olması söz konusudur. Bunları aşma yolunda
gösterilecek çabada yol gösterici temel ilke, en fazla değerin korunduğu ve en az
değerin harcandığı seçeneği belirleyip ona yönelmektir.
2. 1. 3. Biyoetik
Yakın zamana kadar sadece hekimleri ilgilendiren basit bir kurallar kümesinden
ibaret olan tıp etiği, günümüzde hem giderek artan felsefi bir boyut içermekte hem de
başta hukuk, felsefi, ilahiyat, sosyoloji olmak üzere değişik disiplinlerin ilgi alanına
girmektedir (7,8,9). Biyoetik, tıp etiğini kapsayan ve ona göre hem konu yelpazesi daha
geniş hem de farklı kesimlerden gelen tartışmacılar bakımından çeşitliliği daha fazla
olan bir alandır. Biyoetik, klinik tıbbın ve biyomedikal araştırmaların etik boyutunun
ötesinde, genel olarak canlıları ilgilendiren tüm değer sorunlarının tartışıldığı
uygulamalı felsefe alanı olarak tanımlanabilir (10).
2. 2. ÖZERKLİK ve PATERNALİZM
Tıp etiğinin “ilke” olarak da adlandırılan temel değerleri arasında günümüzde
çok üzerinde durulan ve kendisinden eyleme yol gösterici olarak en fazla yararlanılan
özerk ve özerkliğe saygılı olmadır. Özerklik ve özerkliğe saygı ülkemizde de yaygın
biçimde benimsenmiş bir temel kaynak olan “Biyomedikal Etiğin Temel İlkeleri”nde
tanımlanan dört ilkeli modelin ilkeleri arasında yer almaktadır (11).
Özerklik kavramının tanımlanması, sınırlarının çizilmesi ve bunun sonucunda
bireyin tıp etkinliği içindeki rolüne bağlı olarak ortaya çıkan haklarının saptanması
çalışmaları tıp etiği alanında gösterilen etkinlikler içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu
hakların en temel olanlarından biri, bireyin kendi kaderini belirleme hakkıdır (10,11).
Günümüzde giderek güçlenip yaygınlaşan özerklik ve özerkliğe saygı ilkesine
bağlı yaklaşımın selefi; bir başka söyleyişle tıp alanının etik gerekçelendirmesi zarar
vermeme ve yarar sağlama ilkelerine dayalı olan geleneksel yaklaşımı,
“paternalizm”dir. Özerkliği kavram ve ilke olarak irdelemeye geçmeden önce,
paternalizm üzerinde durmak uygun olacaktır.
5
2. 2. 1. Paternalizm
Paternalizm konusunda kavramsal çözümlemeye geçmeden önce bu yaklaşımı
ifade etmek için kullanılan sözcükler üzerinde kısaca durmak yararlı olacaktır. Latince
“baba” demek olan “pater”den türeyen “paternal”in karşılığı genel olarak babaya ait,
babayla ilgili, konumuz bağlamında özel olarak ise babaya özgü biçimde, baba tarzında
biçiminde verilebilir. “Babaca” ile halen pek kullanılmayan “pederane” sözcükleri
“paternal” ile eş anlamlıdır. “Paternalist” sözcüğü ise babayla ilgili olanın veya babaya
özgü biçimin yandaşı olmanın ifadesidir. Türkçe kaynaklarda “Paternalist”in tam
karşılığı olabilecek “babacacı” gibi bir sözcük yer almamaktadır. “Babaya yakılık
duyan”, “baba yandaşı olan” anlamındaki “babacıl” sözcüğü ise kimi yerde paternal
kimi yerde paternalist karşılığı olarak kullanılmaktadır(12). “Pater”in üç son ek almasıyla
türemiş olan paternalistik ise paternalist yaklaşıma sahip olanın niteleyicisi; sıfatıdır.
Türkçe literatürde tümü de kullanılan bu sözcüklere, kaynaklara sadık kalmak adına
tezde de yer verilmiştir.
Paternalist yaklaşımda söz konusu olan baba, Roma toplum düzeninde önemli
bir figürü ve Roma hukukun da kullandığı kavramlardan biri olan “pater familias”ı (aile
babasını) akla getirmektedir. Ortalama bir Roma yurttaşı olan pater familias, ailesinin
varlığını ve gönencini sürdürebilmesi için gereken her şeyi bilen ve bildiğini aile
efradına sormaya gereksinmeksizin yaşama geçiren bir kişidir (13,14). Geleneksel hasta-
hekim ilişkisi bağlamında hekimin paternal tutumundan ve paternalist modelden söz
edilmesinin nedeni, eşinin ve evladının iyiliğini yürekten isteyen ve bunun için çalışan
ancak yapmak istedikleri konusunda onları bilgilendirmeyi, onlara söz hakkı tanımayı
düşünmeyen aile reisi ile benzer yaklaşımı hastasına tatbik eden hekim arasındaki
koşutluktur (12).
Paternalizm adlandırmasının bir analojiden yola çıkıp hekim ve baba figürlerini
örtüştürmeye, ikisinin olumlu ve olumsuz çağrışımlarını karmaşık hale getirmeye
vardığını söylemek olanaklıdır. Söz ve çağrışım karmaşasından uzak durmak adına, tıp
geleneğindeki hasta-hekim ilişkisi modelini daha genel bir kategoriye aidiyetiyle
anmak; onun bir otoriter ilişki örneği olduğunu söylemek olanaklıdır (12).
Kavramsal çözümlemeleri ve dil kaygılarını bir yana bırakarak, paternalizmin tıp
etiği konusundaki tartışmaların odak noktasında yer alan kavramlardan birisi olduğu
saptamasını yapabiliriz. Tıbbın tarihsel evrimi boyunca paternalizm eğilimi var olup 21.
6
yüzyılın ortalarına kadar tıp etiği ile ilgili gelişmeler Hipokratik etik anlayışının devamı
şeklinde süregelmiştir. Tıp ahlakıyla ilgili tarihsel metinlerde hasta özerkliğinden hiç
söz edilmemekte, hastanın yararına-iyiliğine olanın hekim tarafından yapılması
gerektiği vurgulanmaktadır (15,16). Günümüzün ilkelere dayalı tıp etiği anlayışı ile
geçmişi değerlendirerek, zarar vermeme ve yarar sağlama ilkelerinin paternalizmin
ideolojik temelleri olduğu saptamasını yapabiliriz (12).
Geleneksel tutumların yerlerini yeni yaklaşımlara bırakmasının zor ve tedricen
gerçekleşmesi genel çerçevesinde, günümüz tıbbı da paternalist modelin
alışkanlıklarından tümüyle sıyrılamamış, onun izlerini üzerinden tamamen atamamıştır.
Özerkliğe saygı ilkesi ile zarar vermeme veya yarar sağlama ilkeleri arasında yaşanan
etik ikilemlerin altında, çoğu zaman eğilimlere kapılmanın yattığını söylemek
olanaklıdır (5).
Paternalizmin dayanakları zarar vermeme ve yara sağlama ilkeleri olmakla
birlikte, bu ilkeler ile paternalizm özdeş değildir. Yararlılık ilkesinde de hasta için
yararlı olanı seçmek vardır. Tıbbi ilişki çerçevesinde, hasta bedensel ya da ruhsal
sorunları olan ve bunlara çözüm aramak için gelen kişi, sağlık profesyoneli ise onun
yeniden sağlığına kavuşabilmesini sağlayacak mesleki bilgi ve beceriye sahip olan
“donanımlı” kişi durumundadır. Bu ilişkide hasta hizmeti alan, sağlık profesyonelleri
ise hizmeti veren olarak eşit koşullarda değillerdir. Sağlık profesyoneli hastaya
uygulanacak tıbbi yaklaşımı bilen olarak tıbbi ilişki çerçevesinde etken bir rol
üstlenirken, hasta ise onun söylediklerini yaparak edilgin duruma geçmektedir. Bu
ilişkide dengelerin bozulmasına yol açan, bilenin bilmeyene göre doğal ve kaçınılmaz
bir üstünlüğe sahip olmasıdır (17).
Bunun yanında sağlık profesyonellerinin etik sorumluluklarının olması ve bunu
hastanın yararına kullanacaklarına dair söz vermiş olmaları da onları ilişkinin
belirleyicisi ve yönlendiricisi konumuna getirmektedir. Çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle
baş etme gücü azalan ya da tükenen hastaların, sağlık profesyonellerine karşı geliştirdiği
saygı ve güven de ilişkide bilen tarafın otorite konumuna gelmesine katkıda
bulunmaktadır. Hekim tıbbi ve bilimsel bilgiye sahip olmakla ve toplum içinde değer
verilen bir statüye sahip olmaktan dolayı da ayrıca “otorite” olarak görülmektedir (17,18).
Paternal tutum içinde olan sağlık profesyonelleri, hastaya yararlı olma çabası
içerisinde, hastanın eğilim ve isteklerini dikkate almadan, kendi değer yargılarına ve
7
varsayımlarına göre saptadıkları doğrularla davranarak tıbbi gerçeği saklayıp hastasına
hiçbir bilgi vermemektedir. Bu bağlamda günümüzde ortaya çıkan rahatsızlık; hastanın
hekim/sağlık profesyonelleri karşısında sahip olduğu özerkliğinin, özel yaşam
haklarının kaybolduğu yönündedir (15,16). “Oysa günümüz tıp uygulamalarında, etik
değerler kapsamında hasta özerkliğine saygı ilkesi ve hasta hakları doğrultusunda
hastaya söz ve tercih hakkı tanınarak hekimin hastayla birlikte bir karara varması
gerekmektedir” (16).
Sağlık profesyonelleri mesleki eğitimleri sayesinde, hasta için en iyi olanı bilme
konusunda daha yetkin olsalar da hastanın yerine “en iyi” kararı vermek için bu yeterli
değildir. Bu bağlamda hastanın değerleri ve öncelikleri konusunda bilgi sahibi olmak en
az tıbbi bilgileri bilmek kadar önemlidir. Hastanın değerleri ve önceliklerinin bilinmesi
hasta-sağlık profesyoneli ilişkisinde temel öğe olup onunla ilgili etkenler göz önüne
alınmalıdır. Günümüzde geliştirilmeye çalışılan yöntem ise; sağlık profesyonellerinin
sahip oldukları bilgilerin hastayı ilgilendiren kısmını hastaya ve ailesine aktarmak
biçimindedir. Bu bağlamda paternal yaklaşımın, tıp etkinliğinin kaçınılmaz yazgısı
olmayıp, sağlık profesyonellerinin benimseyip seçtikleri bir yol olduğu görülmektedir (17,18). Burada doğru ve etik olan yaklaşım ise hastanın insan olmakla doğuştan sahip
olduğu kendi kaderini tayin etme hakkını kullanabilmesini sağlamaktır.
Paternal yaklaşımın günümüzde kabul görebilen kimi özel versiyonları
bulunmaktadır. “Bazı durumlarda hastalar hekimlerinin/sağlık profesyonellerinin
kendileri adına karar vermelerini isteyebilirler ki buna ‘izinli paternalist’ davranış denir.
Bu durumda hekimin/sağlık profesyonellerinin hastanın gerçekten ne istediğini, nelere
değer ve öncelik verdiğini anlamak için yeterli zaman ve çaba harcaması, bunu
yapabilmek için de iletişim alanındaki yeteneklerini geliştirmeye çalışması gerekir” (15).
“Paternal yaklaşımın, bireyin geleceği açısından yararlı olabileceği durumların
varlığında, gelecekte sahip olacağı özerklik uğruna kısa vadeli özerklikten
vazgeçilebilir. Böyle durumlarda kişi en azından kısmen yeterlidir ya da gelecekte onun
en azından kısmen yeterli duruma gelmesi beklenmektedir” (15). Buna örnek olarak;
zihinsel fonksiyonları yavaşlatıcı ilaç kullananları, acil kliniklere bilinci kapalı gelen
hastaları, yoğun bakım kliniklerinde yatan bilinci çeşitli derecelerde azalmış hastaları,
bilinçsiz hastaları, çocuk hastaları ve ruhsal yönden problemi olan hastaları verebiliriz.
Hasta özerkliğini yeniden kazanacak duruma gelinceye kadar, sağlık profesyonelleri
8
zaman zaman hasta için en iyi ve yararlı olanı onun adına seçmek ve uygulamak
durumunda kalabilirler. “Öyleyse tıp etkinliği bağlamında paternalizmi tamamen
reddetmek olanaksız olmakla birlikte, bu tür davranışın sınırlarını iyi çizmenin, bu
sınırları olanaklar ölçüsünde dar tutmanın ve bu davranışın haklı gerekçelerini çok iyi
saptamanın gereğini vurgulamak durumundayız” (15,).
Zorunlu olarak paternal davranmayı gerektiren önemli sebeplerin olması halinde,
örneğin yapılacak olan tedavinin çok büyük zararları engelleyeceği durumda, hastanın
tedavi olmak istemeyişinin usdışı olduğuna ilişkin önemli kanıtlar bulunduğunda, sağlık
profesyonelleri kendilerini hastanın yerine koymalı, “empati” yaparak aynı düşüncede
olup olamayacaklarını değerlendirmelidir. Ancak bu durumda etik değerlendirme
sırasında gerekli olan yansızlık ilkesinin sağlanabilmesi mümkün olabilir (7,18,19,20).
2. 2. 2. Özerklik Kavramı ve Tıpta Özerklik
Özerklik, günümüzde etik alanının önemli kavramlarından biri, belki onların en
ön planda yer alanı olmakla birlikte bu alana özgü olduğunu söylemek olanaklı değildir.
Hukuk, siyaset bilimi ve davranış bilimleri de özerklik kavramını kendilerine mal etmiş
bulunmaktadır. Hukuki ve siyasi bir statü olarak özerkliği bir yana bırakarak, kişi
özerkliği bağlamında bir tanım yaparak; “özerk olma kişinin öncelikle kendi yapıp
edecekleri, ikincil olarak da kendisine yapılıp edilecekler konusunda son kararı verme
hakkına sahip olmasıdır. Özerkliğe hayli yakın bir kavram olan özgürlük, kişini eylemi
bağlamında dış etkenlerin onu sınırlayıcı olması-olmaması ifade edilirken, özerklikte
içsel olanaklarından kaynaklanan bir sınırlanma-sınırlanmama durumu söz konusudur.
Özerkliğin çağrıştırdığı ve onunla belli ölçüde bağlantısı olan iki kavram da, baskı ve
yönlendirme altında olmaksızın karar alabilmenin ifadesi olan “özgür irade” ile kişinin
kendisine özgü faktörlerden de bağımsızlaşarak evrensel akla ulaşmasının ifadesi olan
“özgür akıl”dır (12).
“Özgürlük”, insanın her türlü dış etkenden bağımsız olarak, kendi istencine
kendi düşüncesine göre karar vermesi durumudur. Özerklik ise, kişinin kendi kendine
serbestçe karar verebilme hakkıdır. Özerkliğin günümüzde yüklendiği yeni ve
genişlemiş anlamı; kişinin kendi hakkında karar verme, özgür istencine ve düşünme
yeteneğini kullanarak verdiği bu özgür kararı eyleme dönüştürme özelliğidir. Görüldüğü
gibi özerklik, bir kişinin insan olmasının en temel özelliklerinden biridir ve bir insan
9
ancak özerk olduğu sürece insan sayılabilir. Ancak bilmemiz gereken bir nokta bu
özerkliğin sınırlı bir özerklik olduğudur. Özerkliğin sınırlanışı öncelikle kişinin ruhsal
gelişimi sırasında başlar (15,22).
Özgürlük ve özerklikle bağlantılı bir diğer kavram olan özgür istenç ise
bireylerin kendi planlarını, isteklerini ve politikalarını birer söylem biçimine
getirebilmeleri ve yaşam alanlarında gerçekleştirmeleridir. Buna bireylerin kendi yaşam
içerikleri hakkında karar vermeleri de denilebilir. Özgür istenç kavramının hem bireyin
fiziksel ve ruhsal yetenekleriyle hem de toplumun bireye sağladığı koşullarla ilintili
olduğu kabul edilmektedir. Özgür istencin gerçekleşmesine önem veren toplumlar
bireylerin seçme şansını artırıcı yollar ararlar. Tıp etkinliği açısından da kuşkusuz bu
yaklaşım geçerlidir. Bireyin istencini gerçekleştirebilmesi için gereken seçeneklerin
açıklanması ve hastanın anlayabileceği bir dil ile anlatılması gereklidir (22).
Kişinin sınırsız arzu ve dürtüleri toplumun baskı ve kuralları ile sınırlanır. Bu
sınırlılık bilinçaltına itilir, yani kişi bunların ayırtına varamaz. Ardından kişinin içinde
yaşadığı toplumun ona sunduğu olanaklar ve koyduğu yasalar özerkliğe yeni ve dar
sınırlar getirir. Kültür de önemli sınırlayıcı etkenlerden birisidir. Birey sahip olduğu
kültür düzeyiyle belirlenen bir alanda özerkliğini kullanabilir ve özerkliğini
gerçekleştirebilmek için kullanacağı yöntemleri ancak kültürüyle orantılı bir yeterliliğe
ulaştırır (15).
Bazı durumlar özerkliği geçici olarak sınırlandırır. Bunların başında hastalık
durumları gelir. İnsan aklı bu tür geçici sınırlamaları ortadan kaldırmak için çeşitli
yöntemler üretmiş, insan toplumları ise bunu kurumsal hale getirmişlerdir. Bunlardan
biri olan tıbbın amacı hastalığı ortadan kaldırarak bireyin özerkliğini yeniden
kazanmasını sağlamaktır. Bu amaçla tutarlı olmak üzere tıp, kendi uygulanışı sırasında
da çeşitli yöntemlerle hastanın özerkliğini korumak ve ona saygı göstermek zorundadır.
Çocukluk, bunama, şuur kapanıklığı gibi kişinin zihinsel yetilerinin kâfi gelmediği;
özerkliğin ön koşulu olan yeterliliğin var olmadığı durumlarda, karar vermenin söz
konusu kişilerin yasal temsilcileri tarafından üstlenilmesi söz konusudur. Bu
durumlarda da üzerinde uygulama yapılan kişilerin sınırlı yeterliliklerine uygun biçimde
aydınlatılması ve karara sınırlı ölçüde de olsa ortak edilmelerine çalışılması etik açıdan
uygun bir yaklaşımdır (15,23,24).
10
Tıpta hizmetlerden yararlananlar açısından “özerklik”; kişinin kendi değer
yargıları, inançları, tercihleri doğrultusunda, bedenine ve sağlığına yönelik olarak
yapılacak tıbbi girişimlere karar vermesi hakkı olarak tanımlanmaktadır.
Tıpta özerkliğe saygı ilkesinin uzantısı hastanın özerkliğine saygıdır. Hastanın
özerkliğini gerçekleştirmenin en etkili yolu aydınlatılmış onam uygulamasıdır.
Aydınlatılmış onam; hastanın kendisine uygulanacak tanı ve tedavi yöntemlerinin
kapsamını, yararını, olası istenmeyen sonuçlarını; söz konusu yönteme seçenek
oluşturabilecek öteki yöntemleri ve bunların yapısal özelliklerini bilerek bu uygulamayı
kabul etmesidir. Bu durumda hastanın kendisi ile ilgili kararı kendisinin verdiği
söylenebilir. Hastanın her durumdaki onamı aynı biçimde alınamaz. Örneğin bir
enjeksiyon uygulamasındaki onam hastanın kolunu açıp uzatması şeklinde sözsüz
olabilirken, herhangi bir operasyon durumunda her zaman yazılı ve imzalı olmak
zorundadır(25).
Bazı durumlarda hastanın özerkliğini gerçekleştirmesi olanaksız hale gelir. Bu
durumlar; ağır zekâ gerilikleri, bazı ruh hastalıkları, komadaki hastalar gibi. Hastanın
yaşamının hiçbir döneminde özerk olmadığı durumlarda bile, onun insan olmaktan
dolayı varsayılan bir özerkliği söz konusudur.
Bireyin özerkliğini kullanıp kullanmayacağı konusundaki ölçütümüz yeterliktir.
Yeterlik, kişinin kendisiyle ilgili konularda karar verebilme, kendi çıkarlarını fark edip
koruyabilme kapasitesini işaret etmektedir. Yeterlilikte algılama, düşünme,
değerlendirme, karar verme ve aldığı kararları uygulama becerileri önemlidir (15,16).
Yeterlik aynı zamanda hukuksal bir kavram ve terimdir (25). Kişinin bir eylemde
bulunmak ya da karar vermek için gereken özelliklere sahip olup olmadığını tanımlar.
“Özerklik; kişinin tümüyle özerk olması (mutlak özerklik) gibi ideal bir durumdan,
özerkliğin tümüyle yok olması gibi bir durum arasında derecelendirilebilir. Buna karşın
yeterlik bir açma-kapama düğmesi gibidir. Bir kişinin yeterliği vardır ya da yoktur.
Yeterliğin olması bireyin hangi derecede var olursa olsun özerkliğini kullanabileceğini
gösterir. Yeterliğin varlığı ya da yokluğu, verilecek karar bağlamında, onunla ilgili
değerlendirilmesi gereken ve süreç içinde zaman zaman yeniden ele alınması zorunlu
olan durumdur. Yeterliğin olmadığı durumda, yasalar devreye girerek bu en temel insan
hakkının nasıl gerçekleştirileceğini düzenler” (26). Ancak bu açıdan ülkemizdeki yasalar
11
henüz yeterli değildir. Bu durumlarda genellikle kullanılan ancak ülkemizde pek sık
rastlamadığımız iki yöntem vardır.
a. “Hastanın özerkliğini gerçekleştirme yeteneğine sahip olduğu dönemden
şu andaki durum için çıkarımlar yapmak. Bu çıkarımların dayanağı yazılı bir
komutlar listesi olabileceği gibi, onun konuya özgü sözel ifadeleri ya da genel
ifadelerden çıkarılan yorumlar olabilir” (26).
b. “Hastanın özerkliğini gerçekleştirme yükümlülüğünün bir kişiye, bir
gruba ya da bir kuruma verilmesi” (26).
“Bu yöntemlerden biri ya da olguların özelliklerine göre hepsi
kullanılabilmektedir. Ülkemizde geçerli olan ise hastanın sorumluluğunun ailesine
verilmesi şeklindedir. Tüm bu yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesi için gereken
temel koşul hastanın yeterliliğinin olmamasıdır. Yeterlik değerlendirmesi her hekimin
kabaca yapabileceği, ancak kuşkulu durumlardan en ayrıntılı ve yetkin biçimde
psikiyatrist tarafından saptanabilecek teknik bir konudur” (26).
Bazı durumlarda hastanın özerkliğini kullanma olasılığı azalmış ya da ortadan
kalkmıştır. Özerkliğin azaldığı durumlarda, mümkün olan en kısa zamanda hastanın
özerkliğini yeniden kazandırmak sağlık profesyonellerinin amaçlarından biri olmalıdır.
Özerkliğin tümüyle ortadan kalktığı durumlarda ise hastanın sahip olduğu değerler göz
önüne alınarak ve ailesiyle işbirliği yapılarak hastanın yararına alınan kararın
yapılabilecek en doğru yaklaşım olabileceği düşünülmektedir.
2. 2. 3. Özerkliğin Tıp Etiği Kavramsal Çerçevesi İçinde Yeri ve Önemi
Özerkliği ve paternalizmi bir sarkacın iki uç noktasına benzetebiliriz. Bireylerin
özerkliği kullanma durumları bu sarkacın herhangi bir noktasında olabilir. Bulunulan bu
nokta onların yaşadıkları hastalığın şiddetine bağlı olarak değişebilmekte, buna ek
olarak bazı sosyal faktörlerde bulunulan bu noktanın belirlenmesinde etkin olmaktadır.
Bu faktörler aile, çevre, gelenek görenekler, öğrenilmiş yaşantıları, eğitim düzeyleri gibi
nedenler olabilmektedir (27).
Yakın zamana kadar geleneksel tıbbın temel etik ilke olarak benimsediği “önce
zarar verme” (primum non nocere) ilkesi tıp uygulamasının temelini oluşturmuştur.
Ancak tıptaki önemli bilimsel gelişmelerin yanında insan hakları kavramının da ön
plana çıkmasıyla sağlık profesyonelleri ve hasta ilişkilerinde bilgilendirmenin önemini
12
arttırmıştır. Hastaların kendileri hakkında alınan tıbbi karara katılıp katılmayacakları
konusu son yılların önemli tartışma konularından birisidir. “Eğer tıp uygulamalarında en
yüce değer hastanın iyiliği ise hastanın karara katılması ikinci planda kalmaktadır.
Hastanın iyiliği ön planda tutulunca özerkliği geri planda kalmaktadır” (15). Hastanın
iyiliğini ön planda tutan yaklaşımda özerklik geri planda kalan bir kavramdır ve
paternalizm yalnızca hasta için sağlayacağı umulan yararlar elde edilmediğinde yanlış
sayılmaktadır (16,26).
Örneğin erdemi temel değer olarak kabul eden bir yaklaşım aydınlanmayı
dürüstlüğün bir uzantısı olarak görüp onu her koşulda tümüyle gerekli bulurken,
mutluluğu en üstün değer olarak kabul eden yaklaşım onu ancak bu değere ulaşmayı
engellemediği durumda gerekli bulabilmektedir. Toplumun gönencini ve değerlerini
üstün tutan bir yaklaşım, bireyin özerkliğinden özveride bulunabilmekte, özerkliği tam
bile olsa bireyin aydınlatılmış onamını, toplumun gönenci adına göz ardı
edebilmektedir(15).
Tıp etkinliğinin amacına ve buna bağlı olarak sağlık uğraşlarının genel eğilimine
göre doğru davranışın ölçütü iyilik ve gönenç üretmesidir. Örneğin eğer hastanın
özerkliğine saygı onun gönencini artırıyorsa etik açıdan gereklidir. Eğer paternal
olmayan bir davranış gönenci daha çok yükseltecekse, özerkliği dikkate almayan bir
davranış etik açısından yanlış kabul edilir. Yalnızca bazı ‘ideal’ tipteki yararcı
yaklaşımlar özerkliğin sürdürülmesini kendi içinde ayrı bir değer olarak ele alırlar ve
yarar uğruna özerkliğin feda edilmesini yanlış bulurlar ( 15,28).
“Yararcı etik görüşte özerklik sınırlı bir etik öneme sahiptir. Eğer özerkliğin
korunması yarar açısından bir kayıpla sonuçlanacak gibi görünüyorsa ondan
vazgeçilmesi yararcı etik açısından bir değer yitimi olarak değerlendirilmez” (16).
Özerklik sonuçlardan çok tutumları temel alan ve davranışta bulunanın ilkelerinin ön
planda tutulduğu bir etik sisteminde ağırlıklı rol oynayabilir. Davranışta bulunan en
başında belli düzeyde bir özerkliği varsaydığından, kuramsal temeli ister insan hakları,
ister yükümlülük ve ahlaki değer ilkeleri olsun tutumları değerlendiren bir etik
sisteminde onu ikincil bir etik sorun değil, temel bir etik ilke olarak kabul etmek
durumundadır. Burada davranışta bulunanın kaygısı başkalarını kullanmak, onlara saygı
göstermek, istemlerini güvenceye almak ve tüm zorlamaları engellemek kaygısıdır. Bu
tür etik kuramların eleştiriye açık yönü ampirik bir güçlükten kaynaklanmaktadır.
13
Bunun en açık örneklerini yine tıp alanında görmek olasıdır. Bazı insanların, özerk
oldukları konusunda kuşku uyandıracak düzeyde bilişsel ve istençsel yeteneklerinden
yoksun olmaları, tıpta, özellikle psikiyatri alanında sık rastlanan bir durumdur (15).
. Özerkliğin tümüyle var ya da tümüyle yok sayılan bir yetenek değildir. Bazı
açılardan tümüyle sağlamken öteki açılardan zedelenmiş biçimde görülebilir. Tıp
etkinliği sırasında bazı hastaların özerklikleri en açık bir biçimde zedelendiğinde bile
bazı davranışlarda bulunmak için gerekli yeteneklerini korudukları görülmektedir. Bu
nedenle tıp etiği alanında, hastanın özerkliğini değerlendirirken onu derecelendirmek ve
hastanın özerklik düzeyine göre uygun biçimde saygı göstermek gereklidir (15,26).
Toplumların yönetiliş biçimleri ve geleneksel yapıları bireylerin özerkliklerini
kullanma olanaklarını ve aydınlatılmış onam uygulamasını büyük ölçüde
etkilemektedir. Örneğin otoriter rejimlerde bireyler fiziksel ve ekonomik gönenç içinde
olabildikleri halde yönetim biçiminden dolayı özerkliklerini yaşama geçiremezler.
Bireylerin tümüyle özerk olmadıkları toplumlarda politik ve toplumsal kısıtlamalar
nedeniyle seçenekleri kısıtlıdır. Bu hizmetlerin hakça dağılımını engellerken diğer
yandan var olan hizmetlere kişilerin başvurmaktan çekinmelerine yol açabilir. Benzer
biçimde ataerkil toplumlarda da bireylerin özerkliklerini yaşama geçirme olanakları
kısıtlıdır. Bunun temel nedeni, bu tür toplumlarda geleneksel ilişki biçimlerinin
paternalist özellik göstermesidir. Bu tür toplumlarda en küçük toplum birimi olan
çekirdek aileden başlayarak, bireyle devletin ilişkisine kadar her ilişki basamağında bir
aşama sırası; bir hiyerarşi söz konusudur (15,29,30).
Ülkemizin geleneksel toplumsal yapısı ataerkil toplumlara iyi bir örnektir.
Ancak pek çok alanda bu yapının sonuçlarının neler olduğu konusunda gözleme ve
varsayıma dayanan bilgilerden öte, istatistiksel anlam taşıyan veriler bulunmamaktadır.
Hastaların tıp uygulamaları konusunda bilgi almak ve seçim yapmak istemediği
biçimindeki yaygın kanı da bu tür varsayımlardan biridir (15,21,27).
Hasta özerkliğine saygının en yüksek etik değer olduğu durumda, hastanın bazen
kendi yararına olmayan kararlar verebileceği anlamına gelmektedir. Sağlık
profesyonelleri hastanın bu kararına saygı göstermek durumundadır. Burada bir
noktanın üzerinde durulması gerekmektedir. Bu hastanın aydınlatılması ve
aydınlandığından emin olunmasıdır. Aydınlatılmış onam; Bireyin özerkliğine saygı
göstermeyi zorunlu kılarak, yeterliliği bulunan hastaya kendisine uygulanacak işlemin
14
ne olduğunun, niçin ve nasıl yapılacağının açıklanması, yapılacak olan tedavinin
yararlarını ve olası zararları konusunda hastaya bilgi vererek onu uyarmak ve var ise
yapılacak olanlar arasından seçim yapmasına olanak hazırlamak olarak
tanımlanmaktadır (15,31,32).
2. 2. 4. Özerkliğe Saygı ve Hasta Hakları
İçeriği tıp etiğiyle büyük ölçüde kesişen, ancak felsefi olmaktan çok toplumsal
ve hukuki nitelik taşıyan bir kavram olan hasta hakları bağlamında da özerklik ve
özerkliğe saygı ilkesinin özel bir önemi ve ağırlığı vardır. Bu temel ilkenin tıptaki
yansıması olan aydınlatılmış onam öğretisi, hasta haklarının ruhunu ve lafını
biçimlendiren temel unsurdur (12).
Bireylerin doğuştan getirdikleri reddedilemez ve devredilemez haklarının
olduğu, 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtilmiştir. Bu
bildirge son derece önemli olup uluslar arası hukukun temel metinlerinden biridir. Söz
konusu bildirge 20. yüzyıl insanının en temel hakkı olarak yaşam hakkını görmektedir.
İnsan, ancak sağlıklı bir yaşam sürme olanağı varsa, bu yaşamı anlamlandırması için
gereken eğitimi alabiliyorsa, yaşamını sürdürmek için gerekli kaynaklara ulaşmak için
bir işe sahipse, yaşam hakkını tam olarak kullandığı varsayılabilmektedir. Bildirgede
toplumsal etkenleri büyük ölçüde belirleyen ve düzenleyen kurum olan devlete bazı
yükümlülükler getirilmiştir. Kişisel etkenleri temellendirmek için genel ilkeler
konulmuştur. Buna göre insanın yaşam hakkını tam olarak kullandığını savunabilmek
için, yaşamının onun özgür istenci ile yönlendirilmesi, bireyin kendi yazgısını
saptayabilmesi ve özerkliğini gerçekleştirebilmesi gerekmektedir. Devlet kişilere bu
olanağı sağlamak ve yasalarla güvenceye almakla yükümlüdür (33).
Tıp uygulamaları açısından bakıldığında bireyin söz konusu haklarının
korunması için bazı yöntemlerin geliştirildiği görülmektedir. Bunların başında
hekime/sağlık profesyonellerine yüklenen iyi davranma, zarar vermeme, hastanın
yararına en iyiyi gözetme, güvenilir ve dürüst olma gibi görevler gelmektedir. Bunun
bir uzantısı ve hastanın özgür istencini, kendi yazgısını saptama hakkını ve özerkliğini
korumanın uygulamaya yönelik bir yansıması olarak aydınlatılmış (bilgilendirilmiş rıza)
onam alma işlemi ortaya çıkmıştır. Aydınlatılmış onam sıklıkla cerrahi uygulamalar için
15
söz konusu olsa da insan bedeni üzerinde tıbbi uygulamalarda bulunan tüm tıp dalları
için söz konusu olmuştur (25,34).
2. 2. 5. Özerkliğe Saygıyla İlgili Sorunlu ve Özel Durumlar
Bireyin özerklik yeteneğinin ortadan kalktığı bazı özel durumlar yanında
özerkliğin zedelendiği başka nitelikteki durumlar da söz konusudur. Örneğin,
önerdikleri tıbbi karara hastanın kendi isteğiyle katılımını sağlamak amacıyla sağlık
profesyonellerinin hastayı ikna, etkileme hatta zorlama gibi baskı uygulamaları hastanın
özerkliğini zedeleyen durumlardan biri olmaktadır (15).
Etik yönünden saptanmasında yarar olan bir başka sorun, sağlık profesyoneli-
hasta ilişkisinde kendini gösteren eğitim, kültür farklarından kaynaklanan ortamlardır.
Bir başka konu hastanın ruhsal sıkıntı, hastane gibi farklı ortamlarda bulunmanın
getirdiği yabancılık gibi karmaşık anlarda özerkliğini kullanamaz duruma
gelebilmesidir. Sağlık profesyonellerinin böyle durumların farkında olması etik bir
yükümlülük olarak kabul edilir (1,2). Tıbbi kararın hemen alınmasının gerekli olduğu acil
olgular da, hekim ya da diğer sağlık profesyonellerinin hasta yararı için özerkliğe saygı
ilkesini göz ardı edilebilen ve bu konuda tartışmaların yaşandığı durumlardan biridir (15).
Özerkliğe saygı ilkesinin önem kazandığı bir başka sağlık uğraş alanı koruyucu
sağlık hizmetleri alanıdır. Koruyucu sağlık çoğu zaman, toplumun yararı için bireyin
özerkliği gözardı edilebilmektedir. Kuşkusuz halk sağlığı yönünden ilkenin
değerlendirilmesi felsefe yönünden Kantçı görüş ile Mill’in yararcı görüşü arasındaki
tartışmalara kadar uzanabilir. Bu çerçevede, AIDS / HIV pozitif gibi bildirimi zorunlu
bulaşıcı hastalıklarda hastaya ait tıbbi bilgilerin gereğince korunmaması halk sağlığı
kapsamında birey özerkliğini ortadan kaldıran durumlardan biridir (15).
Diğer yandan dinsel ve örgütsel yapıların kurallarını uygulamaya çalışan
bireylerin, hekim-hasta ilişkisinde oluşturdukları farklı durumlar etik çatışma
sorunlarına kaynaklık edebilmektedir. Böyle bireyler için “bağımlı özerklik”ten söz
edilirken, sağlık profesyonelleri için başka bir tür etik ikilemler ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, Yehova Şahitleri olarak bilinen inanç sahiplerinin kendilerine kan
transfüzyonu yapılmasına karşı çıkması etik sıkıntılara neden olmaktadır (27,21).
16
Hastalar nedeni ne olursa olsun hastaneye ya da sağlık profesyonellerine
gelişleri sırasında ciddi kaygı ve stres yaşamaktadırlar. Bu sürecin; kaygılı ve stresli
dönemin sağlıklı bir şekilde kontrol edilebilmesi iyi bir iletişim sürecinin yaşanmasına
bağlıdır (35,36). Hasta ile sağlık profesyonelleri arasındaki ilişkilerden söz etmeden önce
ilişki kavramını tanımlamak gerekir. Bir ortamda ilişki olabilmesi için iletişimin
olmalıdır. “İletişim; iki ya da daha fazla insan arasında fikir ve mesajların iki yönlü
aktarılmasıdır. Webster iletişimi hem bir davranış hem de bir süreç olarak
tanımlamaktadır. Bu görüşe göre iletilmek istenen fikir, duygu, düşünce gibi mesajları
gönderen kaynak ile bu mesajı alan alıcı arasında zihinsel ve fiziksel faaliyetler yer
aldığından, iletişim bir süreçtir (37).
Hemşire hasta ilişkilerinde: hastayla tanışmak, hastanın gereksinmelerini
saptamak, hasta için plan yapmak, güvenilir kabullenici açık iletişim kurma ilişkiyi
karşılıklı düzenleme, hastanın sorunlarını belirleme, hasta ile birlikte çalışmanın
amacını saptama hasta ile birlikte karar verme, hastanın iç görü geliştirmesini ve yapıcı
savunma mekanizmaları kullanmasını kolaylaştırma ve destekleme hasta bakımının
temelidir (38,39,40).
Hekim-Hasta ilişkisinin etik temeli olarak aydınlatılmış onam, “karşılıklı
katılım, saygı ve ortak karar alma” anlamına gelir. Aydınlatılmış onam, mekanik bir
şekilde ezberlenen bilgilerin anlatılması işlemi ya da önceden hazırlanan formların
imzalatılma işlemi değildir. Aksine, tıbbi müdahale ve tedavi hakkında hekim/sağlık
profesyoneli ile hastayı, aralarındaki konuşmanın sonunda ortak bir karara götüren
karşılıklı görüşme işlemidir (32,41).
17
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3. 1. Araştırmanın Amacı
Tez çalışmasının amacı, sağlık hizmetini alanların ve verenlerin özerkliğe saygı ve
paternalizm konusundaki görüşlerinin incelenerek, hizmeti alan tarafın almak istediklerini,
hizmeti veren tarafın vermek istediklerini ortaya çıkarmak; bu iki taraf arasındaki ilişkileri
belirlemek, örtüşen ve ayrışan görüşleri saptamak ve çıkan sonuçları birbiriyle
karşılaştırmaktır.
Ülkemizde tıbbi uygulamalar sırasında, sağlık profesyonelleri-hasta arsındaki
ilişkide alışılmış olunan tutum, sağlık profesyonellerinin hastanın ihtiyacı olan tedavi ve
bakımı belirleyerek onun iyiliği için sunmaları şeklindedir. Bu yaklaşım paternalist bir
yaklaşımdır. Yüzyılın son çeyreğinde batıda başlayarak bizim ülkemizde de yankı bulan
yaklaşım ise hasta özerkliğine saygı yönündedir. Buna ek olarak son yıllarda hasta hakları
kavramı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ön plana çıkmaktadır. Hasta hakları
kavramı, hasta özerkliğinin daha fazla gündeme gelmesini gerektirmektedir. Bu çalışmanın
amacı tıbbi ilişkide özerkliğe saygılı yaklaşımın ne ölçüde benimsenmiş olduğunu,
ilişkinin iki tarafı olan hastalar ile sağlık profesyonelleri için ayrı ayrı, belirlemek ve
tarafların birbirine intibakı yönünden değerlendirmektir.
3. 2. Araştırmanın Önemi
Adana'da bulunan üç eğitim hastanesinde yürütülen bu çalışmayla, sağlık hizmeti
alanların (hastaların) ve verenlerin (hekimler-hemşireler) özerklik ve paternalizm
konularındaki görüşleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu görüşler ışığında, hastaların
hekim-hemşireden ne bekledikleri, hekim-hemşirelerin özerklik ve paternalizm
konularındaki görüşlerinin hastaların görüşleri ile ne kadar örtüştüğü ve ayrıştığı ortaya
çıkarılmaya çalışılmıştır. Araştırmadan çıkan sonuçların ışığında sağlık hizmeti
verenlerin özerklik ve paternalizm konusunda, hastaların beklenti düzeylerine paralel bir
hizmet üretme çabası içerisine girmeleri için yol gösterici olabileceği düşünülmektedir.
18
3. 3. Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırma Adana'da bulunan üç eğitim hastanesi ile sınırlıdır. Bu hastaneler;
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Başkent Hastanesi ve Numune Hastanesidir.
Çalışma Ocak-Şubat 2004 tarihlerinde, bu hastanelerin dahili ve cerrahi kliniklerde
yatan, 18 yaşını doldurmuş, konuşabilecek durumda olan ve ankete katılmayı kabul
eden hastalar ile aynı kliniklerde sağlık hizmeti veren hekim-hemşireler ile sınırlıdır.
Bazı kliniklerdeki hastalardan yeterli cevabın alınamayacağı düşünülerek bu kliniklerde
yatan hastalar ve bu kliniklerin hekim-hemşireleri araştırma kapsamı dışında
tutulmuştur. Bunlar; yoğun bakım üniteleri, ameliyathaneler, doğumhane, acil,
psikiyatri ve çocuk klinikleridir.
3. 4. Araştırmanın Genel Nitelikleri ve Verileri
Adana'da bulunan üç eğitim hastanesinde yürütülen çalışma çerçevesinde ilki
hekim ve hemşirelere (sağlık hizmetini verenlere), ikincisi hastalara (sağlık hizmetini
alanlara) yönelik anket uygulaması, aynı zaman dilimi içinde gerçekleştirilmiştir.
Araştırmanın modeli, verilerin elde edildiği evren ve örnekleme şekli, veri toplama
araçları, verilerin işlenmesi, verilerin çözümlenmesi ve verilerin analizinde kullanılan
istatistiksel teknikler aşağıdaki gibidir.
3. 4. 1. Araştırmanın Modeli
Araştırma anketinin soruları, danışman hocalar, yakın görüşülen bir grup hekim
ve hemşire ile özel görüşme yapılarak, böyle bir araştırmanın sorularının neler
olabileceği üzerinde görüşüldükten sonra hazırlanmıştır. Hazırlanan anket formları 10
hasta, 10 hekim ve 10 hemşire olmak üzere 30 kişiye sorularak ön uygulama yapılmış,
sorular üzerinde gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra asıl anket uygulamasına
geçilmiştir. Araştırmada, ilki sağlık hizmetini veren hekim-hemşirelere, ikincisi sağlık
hizmetini alan hastalara yönelik iki anket formu uygulanmıştır. İletişim kurabilecek
düzeyde olan hastalara araştırmanın amacı açıklanarak, kabul edenlere anket formları
uygulanmıştır. Anket soruları hastalara anketörler tarafından okunarak ve hastaların
19
anlayabilecekleri bir dille açıklanarak hastanın gösterdiği cevap seçeneği doğrultusunda
anketörler tarafından işaretlenerek doldurulmuştur.
3. 4. 2. Araştırmanın Evreni ve Örneklem
Araştırmanın evreni Adana'da bulunan eğitim hastaneleri; Çukurova Üniversitesi
Balcalı Hastanesi, Başkent Hastanesi ve Numune Hastanesidir. Araştırmanın veri
toplanma aşaması 2004 yılının Ocak-Şubat aylarıdır. Araştırmanın örneklemini bu
zaman dilimi içinde, hastanelerin dahili ve cerrahi kliniklerde yatan, 18 yaşını
doldurmuş, konuşabilecek durumda olan ve anketi cevaplamayı kabul eden hastalar ile
aynı servislerde sağlık hizmeti veren hekimler ve hemşireler oluşturmaktadır.
Hastanelerdeki yoğun bakım üniteleri, ameliyathaneler, doğumhane, acil, psikiyatri ve
çocuk klinikleri hekim-hemşire ve hastaları araştırmanın dışında tutulmuştur. Araştırma
471 sağlık profesyoneli 280 hasta olmak üzere toplam 751 kişi üzerinde yapılmıştır.
3. 4. 3. Veri Toplama Gereçleri
Araştırmanın verileri, sağlık hizmetini alanlara ve verenlere hazırlanan iki anket
formundan oluşmuştur. Hastalara araştırmanın amacı açıklanarak, kabul edenlere anket
formları uygulanmıştır. Anket soruları anketörler tarafından okunarak ve hastaların
anlayabilecekleri bir dille açıklanarak doldurulmuştur. Anketörler hasta-hastane v.b.
kavramlarını bilmeleri, hastane koşullarını değerlendirme ve hastalara anket
uygulayabilme becerisi olması açısından Ç.Ü. Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik son
sınıf öğrencilerinden seçilmiş ve araştırma konusunda araştırmacı tarafından eğitildikten
sonra uygulamaya başlatılmıştır. Araştırmaya 249 hekim, 229 hemşire toplam 471
sağlık profesyoneli ve 280 hasta olmak üzere toplam 751 kişi katılmıştır.
Üç hastayla yapılan görüşme, yaşanan dil sorunu nedeni ile yarım kalmış ve bu
kişilerin tam olmayan verileri değerlendirmeye alınmamıştır.
Hasta anket formları, hastaları tanıtıcı yedi, özerkliğe saygı ve paternalizm konusundaki
görüşlerini belirlemek amacı ile hazırlanmış 25 soru olmak üzere, toplam 32 sorudan
oluşmuştur. Sağlık profesyonelleri anket formu hekim-hemşirelerin özerkliğe saygı ve
paternalizm konularındaki görüşlerini belirlemek amacı ile hazırlanmış 25 soru olmak
20
üzere toplam 32 sorudan oluşmuştur. Hekim ve hemşirelere araştırmanın amacı
açıklanarak, kabul edenlere (doktorlar 249/251, hemşireler 229/230) anket formları
kendilerine bırakılarak, doldurulduktan sonra toplanmıştır. Araştırmaya, iki hekim
zamanının olmamasını, bir hemşire anket sorularında yazanlarla uygulamalar arasında
çelişkiler yaşadığını söyleyerek katılmak istememişlerdir.
3. 4. 4. Verilerin Değerlendirilmesi ve Karşılaştırılması
Sağlık hizmeti alanların ve verenlerin özerklik-paternalizm konusundaki
görüşlerini belirleyen her iki anket formunun değerlendirmesi 5’li Likert ölçeği
kullanılarak yapılmıştır. Her iki gruba uygulanan anket formlarındaki sorular tanıtıcı
soruların yanında, anlam ve sıralama bakımından birbirinin aynı sorulardır. Anketlerin
istatistiksel analizi için öncelikle her iki grubun anketlerinin tanımlayıcı
değerlendirmeleri yapılmış, daha sonra sorular bazında puanlamaların hizmet alanlar ve
hizmet verenler arasındaki farkı t-testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Daha sonraki
aşama olarak da puanların grup içi değerlendirmeleri (hizmet alanlar-hizmet verenler)
çeşitli demografik değişkenler için t-testi ve/veya varyans analizi kullanılarak
yapılmıştır. Varyans analizi sonuçları önemli çıktığında post-hoc testi olarak LSD
(Least Significant Difference) kullanılmıştır. Araştırmanın sonucu SPSS 10.1
programında değerlendirilmiş ve kritik anlamlılık seviyesi olarak 0.05 alınmıştır.
3. 4. 4. 1. Sağlık Hizmetini Alanların Görüşlerine Yönelik Verilerin
Değerlendirilmesi
Araştırmaya katılan hasta sayısı Araştırmanın veri toplanma aşaması 2004
yılının Ocak-Şubat aylarında yürütülmüştür. Araştırmaya katılan hasta sayısı üç
hastaneden toplam 280 kişidir. Sağlık hizmeti alanların görüşlerini almaya yönelik hasta
anket formu, hastaları tanıtıcı yedi soru ve hastaların özerklik ve paternalizm
konusundaki görüşlerini belirlemek amacı ile hazırlanmış 25 soru olmak üzere, toplam
32 sorudan oluşmuştur. Hastalara sorular araştırmacı ve anketörler tarafından okunarak
doldurulmuştur. Hastaların sorulara verdikleri cevaplar arasındaki ilişki, hastaların
eğitim durumu, aylık gelir durumu, cinsiyete göre değerlendirilmiştir. Çıkan sonuçlar
21
sağlık profesyonellerinin sonuçları ile de karşılaştırılarak aralarındaki örtüşen ve ayrışan
taraflar değerlendirilmiştir.
3. 4. 4. 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin Görüşlerine Yönelik Verilerin
Değerlendirilmesi
Araştırmaya katılan sağlık profesyoneli sayısı 249 hekim 229 hemşire olmak
üzere 471 kişidir. Sağlık hizmeti verenlerin görüşlerini almaya yönelik sağlık profesyoneli
anket formu, hekim-hemşireleri tanıtıcı yedi soru ve hekim-hemşirelerin özerklik ve
paternalizm konularındaki görüşlerini belirlemek amacı ile hazırlanmış 25 soru olmak
üzere toplam 32 sorudan oluşmuştur. Hekim ve hemşirelere araştırmanın amacı
açıklanmak suretiyle, kabul edenlere anket formları kendilerine bırakılarak
doldurulduktan sonra toplanmıştır.
Sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri cevaplar arasındaki ilişki; çalışma
yılları, çalışılan klinikler ve hastaneler, meslekler, cinsiyetler ve hekimlerin akademik
durumları gibi değişkenlerin yanında hastaların görüşleri ile karşılaştırılarak
değerlendirilmiştir.
22
4. BULGULAR
Tablo: 1. Sağlık Hizmetini Alanların Tanıtıcı Özellikleri
Yaş Sayı % 18-27 55 19.6 28-37 40 14.3 38-47 54 19.3 48-57 47 16.8 58-67 43 25.4 68 ve üzeri 41 14.6 Toplam: 280 100 Cinsiyet Erkek 151 53.9 Kadın 129 46.1 Toplam: 280 100 Meslek Çiftçi (1) 20 7.1 İşçi (2) 21 7.5 Memur (3) 38 13.6 Esnaf (4) 18 6.4 Teknik (5) 8 2.9 Meslek Belirtmeyenler (6) 175 62.5 Toplam: 280 100 İşi Ücretli 40 14.3 Serbest 50 17.9 Emekli 42 15.0 Ev Hanımı 101 36.1 Çalışmıyor 22 7.9 Diğer 25 8.9 Toplam: 280 100 Öğrenim Durumu Okur-yazar değil 49 17.5 İlk okul 119 42.5 Orta-Lise 67 23.9 Üniversite 42 15.0 Diğer 3 1.10 Toplam: 280 100 Gelir Durumu 0-300 89 31.8 301-600 78 27.9 601-900 25 8.9 900 ve üzeri 41 14.6 Gelir Beyan Etmeyenler 47 16.8 Toplam: 280 100.0 Medeni Durum Bekar 55 19.6 Evli 201 71.8 Eşi ölmüş 24 8.6 Toplam: 280 100.0
23
Bulgular seçilerek; aralarında anlamlı fark çıkan ve beklendiği halde aralarında
anlamlı fark çıkmayan bulgular olarak ele alınmıştır. Anlamlı çıkmayan bulgulardan
tablolarda oluşlarının dışında söz edilmemiştir.
Tablo1’de araştırmaya katılan hastaların tanıtıcı özellikleri görülmektedir.
Sağlık hizmeti alanların yaş dağılımlarına bakıldığında en düşük yaş 18, en yüksek yaş
95 dir. Dağılımları ise % 19.6’sı 18-27 yaş (55 kişi), % 14.3’ü 28-37 yaş (40 kişi), %
19.3’ü 38-47 yaş (54 kişi), % 16.82’i 48-57 yaş (47 kişi), % 25.4’ü 58-67 yaş (43 kişi),
%14.6’sı ise 68 ve üzeri yaşlarda (41kişi) olmak üzere toplam 280 kişidir.
Araştırmaya katılan hastaların cinsiyetlerine göre dağılımlarına bakıldığında, %53.9’u
erkek (151 kişi), %46.1’i kadın (129kişi) dır.
Araştırmaya katılan hastaların mesleklerine göre dağılımlarına bakıldığında;
çiftçi % 7.1 (20 kişi), işçi % 7.5 (21 kişi), memur % 13.6 (38 kişi), esnaf % 6.4 (18kişi),
teknik % 2.9 (8 kişi), meslek belirtmeyenler % 62.5 (175 kişi) olarak bulunmuştur.
Araştırmaya katılan hastaların işlerine göre dağılımlarına bakıldığında; % 14.3’ü
ücretli (40 kişi), % 17.9’u serbest (50kişi), % 15.0’ı emekli (42 kişi), % 36.1’i ev hanımı
(101 kişi), % 7.9’u ise çalışmıyor (22 kişi) ve % 8.9’u diğer (25 kişi) olarak dağılmıştır.
Araştırmaya katılan hastaların eğitim durumlarına göre dağılımlarına
bakıldığında; % 17.5’i okur-yazar değil (49 kişi), % 42.5’i ilk okul (119 kişi), % 23.9’u
orta-lise (67 kişi), % 15.0’i üniversite (42 kişi), % 1.10’u diğer (3 kişi) olarak
bulunmuştur.
Araştırmaya katılan hastaların gelir durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında;
0-300 milyon % 31.8 (89 kişi), 301-600 milyon % 27.9 (78 kişi), 601-900 milyon % 8.9
(25 kişi), 900 ve üzeri % 14.6 (41kişi), gelir beyan etmeyenler % 16.8 (47kişi) olarak
saptanmıştır.
Araştırmaya katılan hastaların medeni durumlarına göre dağılımlarına
bakıldığında; bekar % 19.6 (55 kişi), evli % 71.8 (201 kişi), eşi ölmüş % 8.6 (24 kişi)
olarak bulunmuştur.
24
Tablo: 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin Tanıtıcı Bilgileri Yaş Sayı % 22-31 239 50.7 32-41 165 35.0 42-51 44 9.3 52 ve üzeri 23 4.9 Toplam: 471 100 Cinsiyet Erkek 183 38.9 Kadın 288 61.1 Toplam 471 100 Meslek Hekim 242 51.4 Hemşire 229 48.6 Toplam: 471 100 Çalışılan Hastane Ç.Ü. Balcalı Hastanesi 290 61.6 Başkent Hastanesi 83 17.6 Numune Hastanesi 98 20.8 Toplam: 471 100 Çalışılan Klinik Dahili 226 48.0 Cerrahi 245 52.0 Toplam: 471 100 Çalışma Yılı 0-4 112 23.8 5-9 116 24.6 10-14 102 21.7 15-19 69 14.6 20 ve üzeri 72 15.3 Toplam: 471 100 Hekimlerin Mesleki Formasyonları
Araştırma Görevlisi 102 21.7 Uzman Hekim 58 12.3 Yardımcı Doçent 22 4.7 Doçent 11 2.3 Profesör 49 10.4 Toplam: 242 100 Hemşirelerin Mesleki Formasyonları
Sağlık Meslek Lisesi 57 12. 1 Ön Lisans 109 23.1 Lisans 58 12.3 Yüksek Lisans 5 1.1 Toplam: 229 100
Tablo 2’de sağlık hizmetini verenlerin tanıtıcı bilgileri görülmektedir. Sağlık
hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımlarına bakıldığında; % 38.9’u erkek (183
kişi), % 61.1’i kadın (288 kişi) dır.
25
Toplam 471 sağlık profesyonelinin mesleklerine göre dağılımlarına
bakıldığında, % 51.4’ü hekim (242 kişi), % 48.6’sı hemşire (229 kişi) dir.
Sağlık hizmetini verenlerin çalıştıkları hastanelere göre dağılımlarına bakıldığında; Ç.Ü.
Balcalı Hastanesi % 61.6 (290 kişi), Başkent Hastanesi % 17.6 (83 kişi), Numune
Hastanesi % 20.8 (98 kişi) dir.
Sağlık hizmetini verenlerin çalıştıkları kliniklere göre dağılımlarına
bakıldığında; % 48.0 dahili (226 kişi), % 52.0 cerrahi (245 kişi) dir.
Sağlık hizmetini verenlerin yaşlarına göre dağılımlarına bakıldığında; % 50.7 22-31 yaş
(239 kişi), % 35.0 32-41 yaş (165 kişi), % 9.3 42-51 yaş (44 kişi), % 4.9’u 52 ve üzeri
yaş (23 kişi) dir.
Sağlık hizmetini verenlerin çalışma yıllarına göre dağılımlarına bakıldığında; %
23.8’i 0-4 yıl (112 kişi), % 24.6’sı 5-9 yıl (116 kişi), % 21.7’si 10-14 yıl (102 kişi),
%14.6’sı 15-19 yıl (69 kişi), % 15.3’ü 20 yıl ve üzeri (72 kişi) çalışma yılı olanlardır.
Sağlık hizmetini verenlerin %51.4’ü % 48.6’sı hemşiredir. Hekimlerin mesleki
formasyonlarına göre dağılımlarına bakıldığında; % 21.7’si araştırma görevlisi (102
kişi), % 12.3’ü uzman hekim (58 kişi), % 4.7’si yardımcı doçent (22 kişi), % 2.3’ü
doçent (11 kişi), % 10.4’ü profesör (49 kişi) kadrosunda çalışmaktadır. Değerlendirme
% 21.7 pratisyen hekim ve araştırma görevlileri (102 kişi), % 17.0’ı uzman hekim ve
yardımcı doçentler (80 kişi), % 12.7’si doçentler ve profesörlerler, öğretim üyesi (60
kişi) olarak birleştirilerek değerlendirmeler bu birleştirmeler sonucunda yapılmıştır.
Sağlık profesyonelleri arasında hemşirelerin oranı % 48.6 dır. Hemşirelerin
mesleki formasyonlarına göre dağılımlarına bakıldığında; % 12. 1’i sağlık meslek lisesi
mezunu (57 kişi), % 23.1’i ön lisans mezunu (109 kişi), % 12.3’ü lisans mezunu (58
kişi), % 1.1’i yüksek lisans mezunu (5 kişi) olarak bulunmuştur.
26
Tablo: 3. Sağlık Hizmetini Verenlerin Meslek ve Cinsiyete Göre Dağılımları
Cinsiyet
Meslek Erkek Kadın Toplam
Hekim 181 61 242
Hemşire 2 227 229
Toplam 183 288 471
Tablo 3’de sağlık profesyonellerinin meslek ve cinsiyete göre dağılımları yer
almaktadır. Buna göre hekimler 181 erkek, 61 kadın toplam 242, hemşireler 2 erkek (
sağlık memuru) 227 kadın toplam 229 kişi olarak bulundu. Her iki meslek grubu
toplam 471 kişidir.
Tablo: 4. Sağlık Hizmetini Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm
Konusundaki Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart sapma
Soru
İlk Okul (n=171)
Orta-Lise
(n=67)
Üniversite
(n=42)
F
p
S-1 2.08 ± 1.22 2.37 ± 1.18 2.10 ± 1.65 1.479 0.230 S-2 4.60 ± 0.72 4.43 ± 0.97 4.50 ± 0.97 1.005 0.367 S-3 4.56 ± 0.76 4.58 ± 0.86 4.62 ± 0.80 0.097 0.908 S-4 4.42 ± 0.92 4.52 ± 0.91 4.60 ± 0.80 0.836 0.434 S-5 4.62 ± 0.65 4.40 ± 1.00 4.76 ± 0.69 3.275 0.039 S-6 4.72 ± 0.58 4.75 ± 0.53 4.86 ± 0.52 1.028 0.359 S-7 4.57 ± 0.76 4.55 ± 0.80 4.81 ± 0.55 1.918 0.149 S-8 4.65 ± 0.67 4.76 ± 0.61 4.83 ± 0.54 1.635 0.197 S-9 4.63 ± 0.59 4.52 ± 0.86 4.67 ± 0.61 0.815 0.444
S-10 4.47 ± 0.84 4.45 ± 0.91 4.60 ± 0.89 0.422 0.656 S-11 3.14 ± 1.47 3.39 ± 1.41 2.76 ± 1.54 2.360 0.096 S-12 4.70 ± 0.65 4.79 ± 0.54 4.79 ± 0.57 0.767 0.466 S-13 2.53 ± 1.44 2.72 ± 1.49 2.93 ± 1.60 1.349 0.261 S-14 4.30 ± 1.07 4.52 ± 0.96 4.93 ± 0.26 7.259 0.001 S-15 3.20 ± 1.51 3.45 ± 1.49 3.48 ± 1.47 0.999 0.370 S-16 4.38 ± 0.92 4.42 ± 0.89 4.43 ± 0.97 0.071 0.932 S-17 4.62 ± 0.72 4.54 ± 0.77 4.67 ± 0.81 0.452 0.637 S-18 3.84 ± 1.33 3.99 ± 1.31 4.12 ± 1.31 0.857 0.425 S-19 4.30 ± 0.94 4.21 ± 1.15 4.38 ± 1.19 0.375 0.687 S-20 4.23 ± 1.15 4.36 ± 1.14 4.57 ± 0.89 1.691 0.186 S-21 4.87 ± 0.43 4.87 ± 0.46 4.93 ± 0.26 0.363 0.696 S-22 3.01 ± 1.51 3.45 ± 1.39 4.10 ± 1.34 9.950 0.000 S-23 4.01 ± 1.18 3.81 ± 1.26 4.00 ± 1.40 0.696 0.499 S-24 3.49 ± 1.46 3.34 ± 1.41 3.52 ± 1.60 0.289 0.749 S-25 4.33 ± 0.84 3.96 ± 0.93 3.93 ± 1.20 5.912 0.003
27
Tablo 4’de sağlık hizmeti alanların özerkliğe saygı ve paternalizm konularında
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının eğitim durumlarına göre dağılımları
görülmektedir. Sağlık hizmeti alanların verdikleri yanıtların % 16’sında istatistik açıdan
anlamlı farklar bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-5’de “Hastalara hastalıklarının teşhisine yönelik üzerinde yapılacak olan tıbbi
uygulamaların ayrıntılı olarak anlatılması gerekir” sorusuna, verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanların okur-yazar, ilk okul mezunlarında 4.62 ± 0.65,
ortaokul-lise mezunlarında 4.40 ± 1.00, üniversite mezunlarında 4.76 ± 0.69 dir. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.039). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark
üniversite mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile ortaokul-lise
mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur (p=0.056).
S-14’de “Hastalara hastalıklarının tedavisi ile ilgili gelişebilecek bütün
tehlikeleri anlatmak gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanların okur-yazar ve ilk okul mezunlarında 4.30 ± 1.07, ortaokul-lise
mezunlarında 4.52 ± 0.96, üniversite mezunlarında 4.93 ± 0.26 dır. Sağlık hizmeti
alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan
anlamlı bulundu (p=0.001). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark üniversite
mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile ilkokul mezunlarının
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.000), üniversite mezunlarının
yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile ortaokul-lise mezunlarının yanıtlarının
puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.005) nedeniyle ortaya çıkmıştır.
S-22’de “Bilincim yerindeyken hastanede bana yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için, benim yerime yakınlarımdan izin alınması uygundur” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, okur-yazar ve ilk okul mezunlarında 3.01 ± 1.51,
ortaokul-lise mezunlarında 3.45 ± 1.39, üniversite mezunlarında 4.10 ± 1.34 dür. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark
üniversite mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile ilkokul
mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.000) nedeniyle ortaya
çıkmıştır.
28
S-25’de “Hastaların dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesine, tıbben
sakıncalı ve hastane kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, destek olunmalıdır”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, okur-yazar ve ilkokul mezunlarında 4.33
± 0.84, ortaokul-lise mezunlarında 3.96 ± 0.93, üniversite mezunlarında 3.93 ± 1.20 dir.
Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.003). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark
ilkokul mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile üniversite
mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.040) ve ilkokul
mezunlarının yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile ortaokul-lise mezunlarının
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.019) nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Tablo: 5. Sağlık Hizmetini Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Aylık Gelir Durumlarına Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart sapma
Soru
0-300 YTL
(n=89)
301-600 YTL
(n=78)
601-900 YTL
(n=25)
901 ve Üzeri
(n=25)
F
p
S-1 2.17 ± 1.20 2.24 ± 1.30 2.20 ± 1.04 2.24 ± 1.18 0.066 0.978 S-2 4.49 ± 0.85 4.54 ± 0.86 4.64 ± 0.70 4.34 ± 1.01 0.716 0.543 S-3 4.47 ± 0.80 4.64 ± 0.77 4.84 ± 0.37 4.51 ± 0.78 1.885 0.133 S-4 4.25 ± 1.05 4.62 ± 0.81 4.44 ± 1.04 4.44 ± 0.78 2.188 0.090 S-5 4.48 ± 0.80 4.65 ± 0.75 4.56 ± 0.87 4.56 ± 0.84 0.633 0.595 S-6 4.62 ± 0.65 4.87 ± 0.44 4.92 ± 0.28 4.73 ± 0.59 3.881 0.010 S-7 4.45 ± 0.81 4.67 ± 0.75 4.64 ± 0.86 4.78 ± 0.42 2.263 0.082 S-8 4.57 ± 0.72 4.83 ± 0.47 4.96 ± 0.20 4.63 ± 0.83 3.900 0.010 S-9 4.44 ± 0.78 4.78 ± 0.50 4.52 ± 0.92 4.56 ± 0.63 3.537 0.015
S-10 4.44 ± 0.75 4.54 ± 0.83 4.64 ± 0.99 4.44 ± 0.90 0.522 0.668 S-11 3.29 ± 1.41 3.06 ± 1.55 3.08 ± 1.38 3.17 ± 1.47 0.374 0.772 S-12 4.65 ± 0.80 4.81 ± 0.43 4.92 ± 0.28 4.78 ± 0.48 1.762 0.155 S-13 2.64 ± 1.43 2.56 ± 1.47 2.96 ± 1.60 2.85 ± 1.61 0.655 0.581 S-14 4.25 ± 1.09 4.54 ± 0.95 4.48 ± 1.09 4.80 ± 0.56 3.337 0.020 S-15 3.29 ± 1.54 3.21 ± 1.52 3.80 ± 1.29 3.10 ± 1.51 1.266 0.287 S-16 4.39 ± 0.80 4.36 ± 1.03 4.52 ± 0.82 4.44 ± 0.95 0.224 0.880 S-17 4.58 ± 0.69 4.62 ± 0.83 4.72 ± 0.68 4.51 ± 0.87 0.403 0.751 S-18 3.75 ± 1.31 4.06 ± 1.22 4.24 ± 1.30 3.95 ± 1.43 1.294 0.277 S-19 4.11 ± 1.01 4.41 ± 1.01 4.52 ± 0.82 4.24 ± 1.18 1.695 0.169 S-20 4.33 ± 1.07 4.27 ± 1.15 4.72 ± 0.74 4.49 ± 0.95 1.387 0.247 S-21 4.84 ± 0.45 4.95 ± 0.22 4.92 ± 0.28 4.85 ± 0.53 1.202 0.310 S-22 3.28 ± 1.41 3.33 ± 1.48 3.84 ± 1.21 3.73 ± 1.46 1.746 0.158 S-23 3.85 ± 1.19 4.12 ± 1.22 4.12 ± 1.20 3.83 ± 1.26 0.954 0.415 S-24 3.47 ± 1.36 3.50 ± 1.54 3.44 ± 1.45 3.39 ± 1.46 0.055 0.983 S-25 4.18 ± 0.85 4.23 ± 0.98 4.12 ± 0.88 3.80 ± 1.12 1.979 0.118
29
Tablo 5’de sağlık hizmeti alanların özerkliğe saygı ve paternalizm konularında
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının aylık gelir durumlarına göre dağılımları
görülmektedir. Sağlık hizmeti alanların verdikleri yanıtların % 16’sında istatistik açıdan
anlamlı farklar bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-6’da “Hastalara uygulanan tedaviden ne kadar fayda göreceklerinin
anlatılması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini
alanların aylık gelir durumu 0-300 YTL olanlarda 4.62 ± 0.62, 301-600 YTL olanlarda
4.87 ± 0.44, 601-900 YTL olanlarda 4.92 ± 0.28, 901 ve üzeri olanlarda 4.73 ± 0.59
olarak bulundu. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.010). Post Hoc analizine göre bu
anlamlı fark aylık gelir durumu 301-600 YTL olanların sorulara verdikleri yanıtların
puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-300 YTL olanların düşüklüğü (p=0.019) ve 601-
900 YTL olanların yüksekliği ile 0-300 YTL arasında olanların düşüklüğü (p=0.006)
nedeniyle ortaya çıkmıştır.
S-8’de “Teşhis kesinleştikten sonra, hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alanların aylık gelir durumu 0-300 YTL olanlarda 4.57 ± 0.72, 301-600
YTL olanlarda 4.83 ± 0.47, 601-900 YTL olanlarda 4.96 ± 0.20, 901 ve üzeri olanlarda
4.63 ± 0.83 olarak bulundu. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.010). Post Hoc
analizine göre bu anlamlı fark aylık gelir durumu 301-600 YTL olanların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-300 YTL olanların düşüklüğü
(p=0.034) ve 601-900 YTL arasında olanların puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-300
YTL olanların puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.000) nedeniyle ortaya çıkmıştır.
S-9’da “Hastalar hastalıkları ile ilgili bakım yöntemleri konusunda hemşireler ve
doktorlar tarafından bilgilendirilmelidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alanların aylık gelir durumu 0-300 YTL olanlarda 4.44 ± 0.78, 301-600
YTL olanlarda 4.78 ± 0.50, 601-900 YTL olanlarda 4.52 ± 0.92, 901 ve üzeri olanlarda
4.56 ± 0.63 olarak bulundu. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.015). Post Hoc
analizine göre bu anlamlı fark aylık gelir durumu 301-600 YTL olanların sorulara
30
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-300 YTL olanların puan
ortalamalarının düşüklüğü (p=0.005) nedeniyle ortaya çıkmıştır.
S-14’de “Hastalara hastalıklarının tedavisi ile ilgili gelişebilecek bütün
tehlikeleri anlatmak gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanların aylık gelir durumu 0-300 YTL olanlarda 4.25 ± 1.09, 301-600 YTL
olanlarda 4.54 ± 0.95, 601-900 YTL olanlarda 4.48 ± 1.09, 901 ve üzeri olanlarda 4.80
± 0.56 olarak bulundu. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.020). Post Hoc
analizine göre bu anlamlı fark gelir durumu 901 ve üzeri YTL olanların yanıtlarının
puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-300 YTL olanların yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü (p=0.001) nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Tablo: 6. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalışma Yıllarına Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart sapma
Soru
0-9 Yıl (n=228)
10-19 Yıl (n=171)
20 Yıl ve Üzeri
(n=72)
F
p
S-1 2,15 ± 0,92 2,05 ± 0.84 2,39 ± 1.08 3.398 0.034 S-2 4.49 ± 0.75 4.53 ± 0.66 4.50 ± 0.53 0.160 0.852 S-3 4.40 ± 0.75 4.40 ± 0.86 4.19 ± 0.85 2.012 0.135 S-4 3.72 ± 1,82 3.88 ± 0.89 3.83 ± 0.93 1.226 0.295 S-5 4.27 ± 0.75 4.44 ± 0.69 4.49 ± 0.60 4.119 0.017 S-6 4.36 ± 0.66 4.44 ± 0.60 4.39 ± 0.66 0.830 0.437 S-7 4.39 ± 0.65 4.47 ± 0.60 4.39 ± 0.70 0.930 0.395 S-8 4.39 ± 0.72 4.37 ± 0.76 4.08 ± 0.92 4.599 0.011 S-9 4.36 ± 0.66 4.43 ± 0.69 4.42 ± 0.60 0.563 0.570
S-10 4.30 ± 0.79 4.33 ± 0.74 4.35 ± 0.75 0.140 0.870 S-11 3.45 ± 1.10 3.45 ± 1.10 3.68 ± 1.07 1.371 0.255 S-12 4.14 ± 0.75 4.23 ± 0.70 4.33 ± 0.69 2.102 0.123 S-13 3.28 ± 1.15 3.09 ± 1.17 2.90 ± 1.17 3.205 0.041 S-14 4.23 ± 0.76 4.34 ± 0.60 4.18 ± 0.89 1.665 0.190 S-15 3.14 ± 1.19 3.26 ± 1.09 3.33 ± 1.18 0.971 0.380 S-16 4.12 ± 0.90 4.18 ± 0.86 4.35 ± 0.95 1.724 0.179 S-17 4.21 ± 0.73 4.28 ± 0.73 4.38 ± 0.64 1.448 0.236 S-18 4.10 ± 0.85 4.25 ± 0.81 4.26 ± 0.89 1.879 0.154 S-19 4.29 ± 0.80 4.44 ± 0.70 4.32 ± 0.71 2.037 0.132 S-20 3,81 ± 1.89 4,04 ± 0,98 4.00 ± 1.01 2.510 0.082 S-21 4.48 ± 0.59 4.56 ± 0.59 4.49 ± 0.65 0.796 0.452 S-22 3.71 ± 1.14 3.70 ± 1.17 3.78 ± 1.12 0.115 0.891 S-23 3.99 ± 0.93 3.96 ± 0.99 4.11 ± 0.93 0.609 0.544 S-24 3.47 ± 3.15 3.38 ± 1.23 3.11 ± 1.22 0.628 0.534 S-25 4.11 ± 0.84 4.09 ± 0.83 4.08 ± 0.80 0.031 0.969
31
Tablo 6’de sağlık profesyonellerinin özerkliğe saygı ve paternalizm konularında
puan ortalamalarının çalışma yıllarına göre dağılımları görülmektedir. Sağlık
profesyonellerinin verdikleri yanıtların % 16’sında istatistik açıdan anlamlı farklar
bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-1’de “İnsanlar günlük yaşamlarında, önemli bir konuda karar vermeleri
gerektiğinde, önceden deneyimi olan insanlara ve aile büyüklerine sorarak onların
önerileri doğrultusunda hareket etmelidirler” sorusuna, verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri yanıtların çalışma yıllarına
göre 0-9 yıl çalışanların puan ortalamaları (2,15 ± 0,92), 10-19 yıl (2,05 ± 0.84), 20 yıl
ve üzeri çalışanların ise (2,39 ± 1.08) olarak bulunmuştur (p=0,034). Post hoc analizine
göre bu anlamlı fark, 20 yıl ve daha fazla çalışanların puan ortalamasının yüksekliği ile
10-19 yıllık çalışanların puan ortalamasının düşüklüğü (p=0,034) nedeni ile oluşmuştur.
S-5’de “Hastalara hastalıklarının teşhisine yönelik üzerlerinde yapılacak olan
tıbbi uygulamaların tıbbi uygulamaların ayrıntılı olarak anlatılması gerekir” sorusuna,
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri
yanıtların çalışma yıllarına göre 0-9 yıllık çalışanlarda 4.27 ± 0.75, 10-19 yıllık
çalışanlarda 4.44 ± 0.69, 20 ve üzeri yıllık çalışanlarda 4.49 ± 1.08 olarak bulundu.
Sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.017). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark 20
ve üzeri yıllık çalışanların yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-9 yıllık
çalışanların yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.044) nedeniyle
oluşmuştur.
S-8’de “Teşhis kesinleştikten sonra, hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri yanıtların çalışma yıllarına göre 0-9 yıllık
çalışanlarda 4.39 ± 0.72, 10-19 yıllık çalışanlarda 4.37 ± 0.76, 20 ve üzeri yıllık
çalışanlarda 4.08 ± 0.92 olarak bulundu. Sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri
yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.011).
Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark 0-9 yıllık çalışanların yanıtlarının puan
ortalamalarının yüksekliği ile 20 ve üzeri yıllık çalışanların yanıtlarının puan
ortalamalarının ile düşüklüğü (p=0.015) ve 10-19 yıllık çalışanların puan
32
ortalamalarının yüksekliği ile 20 ve üzeri yıllık çalışanların yanıtlarının puan
ortalamalarının ile düşüklüğü (p=0.027) nedeniyle oluşmuştur.
S-13’de “Hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan
hastaneye yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık profesyonellerinin sorulara verdikleri yanıtların çalışma yıllarına
göre 0-9 yıllık çalışanlarda 3.28 ± 1.15, 10-19 yıllık çalışanlarda 3.09 ± 1.17, 20 ve
üzeri yıllık çalışanlarda 2.90 ± 1.17 olarak bulundu. Sağlık profesyonellerinin sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu
(p=0.041). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark 20 ve üzeri yıllık çalışanların
yanıtlarının puan ortalamalarının yüksekliği ile 0-9 yıllık çalışanların yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü (p=0.059) nedeniyle oluşmuştur.
Tablo: 7. Sağlık Hizmetini Alanların ve Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
Ortalama ± Standart sapma
Soru Sağlık Hizmeti Alanlar (n=280)
Sağlık Hizmeti Verenler (n=471)
t
p
S-1 3.85 ± 1.20 3.85 ± 0.93 0.018 0.986 S-2 4.54 ± 0.83 4.50 ± 0.69 0.706 0.480 S-3 4.58 ± 0.77 4.37 ± 0.81 3.431 0.001 S-4 4.47 ± 0.90 3.80 ± 0.99 9.273 0.000 S-5 4.59 ± 0.76 4.37 ± 0.71 4.029 0.000 S-6 4.75 ± 0.56 4.39 ± 0.64 7.723 0.000 S-7 4.60 ± 0.75 4.42 ± 0.64 3.563 0.000 S-8 4.71 ± 0.64 4.34 ± 0.77 6.783 0.000 S-9 4.61 ± 0.67 4.39 ± 0.66 4.358 0.000
S-10 4.49 ± 0.86 4.32 ± 0.77 2.798 0.005 S-11 3.14 ± 1.47 3.48 ± 1.10 -3.621 0.000 S-12 4.73 ± 0.61 4.20 ± 0.73 10.214 0.000 S-13 3.39 ± 1.47 2.84 ± 1.16 -5.639 0.000 S-14 4.45 ± 0.99 4.26 ± 0.73 2.997 0.003 S-15 3.30 ± 1.50 3.21 ± 1.15 0.897 0.370 S-16 4.40 ± 0.92 4.18 ± 0.90 3.197 0.001 S-17 4.61 ± 0.74 4.26 ± 0.72 6.266 0.000 S-18 3.92 ± 1.32 4.18 ± 0.84 -3.299 0.001
S-19 4.29 ± 1.03 4.35 ± 0.75 -0.965 0.335 S-20 4.31 ± 1.11 3.92 ± 1.04 4.825 0.000 S-21 4.88 ± 0.41 4.51 ± 0.60 9.115 0.000 S-22 2.71 ± 1.50 2.28 ± 1.14 -4.375 0.000 S-23 3.96 ± 1.23 4.00 ± 0.96 -0.488 0.626
S-24 3.46 ± 1.47 3.38 ± 2.36 0.502 0.616 S-25 4.18 ± 0.94 4.10 ± 0.83 1.317 0.188
33
Tablo 7’da özerkliğe saygı ve paternalizm konularında sağlık hizmeti alan ve
veren grupların yanıtlarının puan ortalamalarının dağılımları görülmektedir. Sağlık
hizmeti alan ve verenlerin yanıtları arasında % 72 oranında istatistik açıdan anlamlı
bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-3’de “Doktorların ve hemşirelerin, hastaların isimlerini bilmesini ve onlara
isimleriyle hitap etmeleri gerekir” sorusuna, verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanlarda 4.58 ± 0.77, verenlerde 4.37 ± 0.81 dir. Bu soruya verilen
yanıtlarda sağlık hizmetini alanlar ile verenler arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark
vardır (p=0.001). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-4’de “Hastalara kesin teşhis konulmadan önce ayırıcı tanıda düşünülen
hastalıklar hakkında genel bilgi verilmelidir” sorusuna, verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.47 ± 0.90, verenlerde 3.80 ± 0.99 dir. Bu
soruya verilen yanıtlarda, sağlık hizmetini alanlar ile verenler arasında istatistiksel
açıdan anlamlı fark vardır (p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-5’de “Hastalara hastalıklarının teşhisine yönelik üzerinde yapılacak olan tıbbi
uygulamaların ayrıntılı olarak anlatılması gerekir” sorusuna, verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.59 ± 0.76, verenlerde 4.37 ± 0.71 dir. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini
alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık
hizmetini verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-6’ da “Tedaviden ne kadar fayda göreceklerinin hastalara anlatılması gerekir”
sorusuna, verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.75 ± 0.56,
verenlerde 4.39 ± 0.64 dür. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık
hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu
(p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
34
S-7’de “Hastalıklarının vücutlarında yaptığı-yapacağı görünen yada görünmeyen
değişikliklerin hastalara anlatılması gerekir” sorusuna, verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.60 ± 0.75, verenlerde 4.42 ± 0.64 dür. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan çok anlamlı bulundu (p=0.000). Bu farkı sağlık
hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve
sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-8’de “Teşhis kesinleştikten sonra hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alanlarda 4.71 ± 0.64, verenlerde 4.34 ± 0.77 dir. Sağlık hizmeti
alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini alanların
sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini
verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-9’da “Kendilerine uygulanacak bakım yöntemleri konusunda hastalara
ayrıntılı bilgi verilmelidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanlarda 4.61 ± 0.67, verenlerde 4.39 ± 0.66 dır. Sağlık hizmeti alanların
sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmaktadır.
S-10’da “Tedavisi ile ilgili birden çok seçenek varsa bu seçeneklerin hepsinin
hastaya anlatılması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanlarda 4.49 ± 0.86, verenlerde 4.32 ± 0.77 dir. Sağlık hizmeti alanların
sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.005). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-11’de “Uygulanacak olan tıbbi işlemlerde birden çok seçenek varsa, kendisine
hangisinin uygun olduğuna hastaların karar vermesi gerekir” sorusuna verilen yanıtların
puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 3.14 ± 1.47, verenlerde 3.48 ± 1.10 dur.
Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin
35
yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu ( p=0.000). Bu farkı
diğerlerinden farklı olarak, sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının düşüklüğü ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının yüksekliği oluşturmuştur.
S-12’de “Hastanede yapılacak olan teşhis, tedavi, takip ve koruma ile ilgili her
türlü tıbbi uygulamanın hastalara tek tek ve anlayabilecekleri bir dille anlatılması
gereklidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda
4.73 ± 0.61, verenlerde 4.20 ± 0.73 tür. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri
yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı
bulundu ( p=0.000). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların
puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-13’de “Hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan
hastaneye yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 3.39 ± 1.47, verenlerde 2.84 ± 1.16 dır. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu ( p=0.000). Bu anlamlı fark sağlık
hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve
sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-14’de “Hastalıklarının tedavisi sırasında ortaya çıkabilecek bütün risklerin
hastalara anlatılması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alanlarda 4.45 ± 0.99, verenlerde 4.26 ± 0.73 tür. Sağlık hizmeti alanların
sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark
istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.003). Bu farkı sağlık hizmetini alanların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin
yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-16’da “Hastalar izin vermeden dosyalarındaki kişisel bilgiler tedavi ekibi
dışındaki hastane personeline söylenmemelidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.40 ± 0.92, verenlerde 4.18 ± 0.90 dır. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.001). Bu anlamlı fark sağlık
36
hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve
sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-17’de “Doktorlar ve hemşireler hastalara hastanede yapılacak uygulamalarla
ilgili her türlü soruyu sorma fırsatını tanımalıdır” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.61 ± 0.74, verenlerde 4.26 ± 0.72 dir. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Bu anlamlı farkı sağlık
hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının yüksekliği ve
sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-18’de “Hastanede hastalara yapılacak olan uygulamalar sırasında, sağlık ekibi
ile aralarında görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olursa yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları vardır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alanlarda 3.92 ± 1.32, verenlerde 4.18 ± 0.84 bulunmuştur. Sağlık
hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.001). Bu anlamlı fark (bu soruda
diğerlerinden farklı olarak,) sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının düşüklüğü ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının yüksekliği nedeni ile oluşmuştur.
S-20’de “Yatarak tedavi görmekte olan hastaların beklentilerini karşılayamayan
yada görüş ayrılığına düştükleri doktorların değişmesini isteme hakları vardır” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.31 ± 1.11, verenlerde
3.92 ± 1.04 dür. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini
verenlerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.000). Bu
anlamlı farkı sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-21’de “Taburcu olan hastalara günlük yaşamda nelere dikkat etmeleri
gerektiği, hastalığın yaşam biçimlerini nasıl etkileyeceği-kısıtlayacağı anlatılmalıdır”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 4.88 ± 0.41,
verenlerde 4.51 ± 0.60 dır. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık
hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=
0.000). Bu anlamlı farkı sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
37
ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
S-22’de “Bilinci yerinde olan hastalara hastanede yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için, kendilerinden değil, yakınlarından izin alınması uygundur” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alanlarda 2.71 ± 1.50, verenlerde
2.28 ± 1.14 tür. Sağlık hizmeti alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini
verenlerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu
anlamlı fark sağlık hizmetini alanların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının yüksekliği ve sağlık hizmetini verenlerin yanıtlarının puan
ortalamalarının düşüklüğü oluşturmuştur.
Tablo: 8. Sağlık Hizmeti Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusunda Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalışılan Hastanelere Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart Sapma
Soru
Ç.Ü Balcalı Hastanesi (n =290)
Başkent Hastanesi
(n =83)
Numune Hastanesi (n = 98)
F
P
S-1 3.85 ± 0.92 4.06 ± 0.77 3.66 ± 0.99 4.217 0.015 S-2 4.54 ± 0.64 4.59 ± 0.75 4.32 ± 0.75 4.776 0.009 S-3 4.36 ± 0.87 4.45 ± 0.67 4.34 ± 0.72 0.477 0.621 S-4 3.74 ± 1.01 3.90 ± 1.01 3.87 ± 0.94 1.177 0.309 S-5 4.36 ± 0.72 4.46 ± 0.59 4.31 ± 0.77 1.044 0.953 S-6 4.39 ± 0.60 4.46 ± 0.61 4.35 ± 0.76 0.693 0.500 S-7 4.41 ± 0.62 4.53 ± 0.65 4.35 ± 0.68 1.085 0.153 S-8 4.31 ± 0.79 4.52 ± 0.59 4.26 ± 0.84 3.023 0.049 S-9 4.40 ± 0.66 4.49 ± 0.53 4.28 ± 0.73 2.583 0.077
S-10 4.33 ± 0.73 4.45 ± 0.69 4.17 ± 0.90 2.944 0.054 S-11 3.42 ± 1.04 3.70 ± 1.10 3.48 ± 1.23 2.040 0.131 S-12 4.20 ± 0.70 4.33 ± 0.66 4.11 ± 0.85 1.945 0.444 S-13 2.73 ± 1.15 3.10 ± 1.16 2.94 ± 1.17 3.798 0.023 S-14 4.28 ± 0.70 4.19 ± 0.74 4.28 ± 0.80 0.444 0.642 S-15 3.21 ± 1.12 3.51 ± 1.17 2.97 ± 1.19 4.951 0.007 S-16 4.13 ± 0.93 4.33 ± 0.78 4.18 ± 0.98 1.470 0.231 S-17 4.27 ± 0.74 4.24 ± 0.66 4.26 ± 0.71 0.070 0.932 S-18 4.21 ± 0.80 4.18 ± 0.83 4.07 ± 0.97 1.042 0.354 S-19 4.31 ± 0.79 4.49 ± 0.59 4.36 ± 0.75 1.922 0.148 S-20 3.84 ± 1.04 3.99 ± 1.12 4.10 ± 0.97 2.514 0.082 S-21 4.50 ± 061 4.55 ± 0.57 4.51 ± 0.58 0.300 0.741 S-22 2.12 ± 1.06 2.53 ± 1.28 2.53 ± 1.19 7.214 0.001 S-23 3.98 ± 0.95 4.11 ± 0.90 3.96 ± 1.03 0.669 0.513 S-24 3.41 ± 2.85 3.29 ± 1.25 3.37 ± 1.22 0.092 0.912 S-25 4.11 ± 0.81 4.01 ± 0.93 4.13 ± 0.79 0.546 0.580
38
Tablo 8’de sağlık hizmeti verenlerin özerkliğe saygı ve paternalizm konusundaki
sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının hastanelere göre dağılımları yer
almaktadır. Hastanelere göre dağılımlara göre sorulara verilen yanıtların % 24’ünde
hastanelerin çalışanları arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulundu. Bu farkların
puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-1’de “İnsanlar günlük yaşamlarında, önemli bir konuda karar vermeleri
gerektiğinde, önceden deneyimi olan insanlara ve aile büyüklerine sorarak onların
önerileri doğrultusunda hareket etmelidirler” sorusuna, sağlık profesyonellerinin
verdikleri yanıtların puan ortalamaları, Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde 3.85 ± 0.92, Başkent
Hastanesi’nde 4.06 ± 0.77, Numune Hastanesi’nde 3.66 ± 0.99 bulundu. Bu soruya
verilen cevaplara göre üç hastanenin çalışanlarının verdikleri cevaplar arasında istatistik
açıdan anlamlı bir fark vardır (p=0.015). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark
Başkent Hastanesi çalışanları puan ortalamasının yüksekliği ve Numune Hastanesi
çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü nedeni ile oluşmuştur (p=0.004). Balcalı
hastanesi çalışanları ile Başkent ve numune hastanesi çalışanları arasında ise anlamlı bir
fark yoktur.
S-2’de “Hastalar kliniğe yattıklarında onlara bakacak olan doktorların ve
hemşirelerin kendilerini tanıtmaları gerekir” sorusuna, sağlık profesyonellerinin
verdikleri yanıtların puan ortalamaları, Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde 4.54 ± 0.64, Başkent
Hastanesi’nde 4.59 ± 0.75, Numune Hastanesi’nde 4.32 ± 0.75 bulundu. Bu soruya
verilen cevaplara göre üç hastanenin çalışanları arasında istatistik açıdan anlamlı bir
fark vardır (p=0.009). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark Ç.Ü. Balcalı Hastanesi ve
Başkent Hastanesi’nin puan ortalamasının yüksekliği ve Numune Hastanesi puan
ortalamasının düşüklüğü nedeniyle ortaya çıkmıştır.
S-8’de “Teşhis kesinleştikten sonra, hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekir” sorusuna sağlık profesyonellerinin verdikleri
yanıtların puan ortalamaları, Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde 4.31 ± 0.79, Başkent
Hastanesi’nde 4.52 ± 0.59, Numune Hastanesi’nde 4.26 ± 0.84 bulundu. Bu soruya
verilen cevaplara göre üç hastanenin çalışanları arasında istatistik açıdan anlamlı bir
fark vardır (p= 0.049). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark Başkent Hastanesinin
puan ortalamasının yüksekliği ve Numune Hastanesi puan ortalamasının düşüklüğü
39
nedeniyle ortaya çıkmıştır. Başkent hastanesi ile Balcalı hastanesi arasında anlamlı fark
yoktur.
S-13’de “Hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan
yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir”, sorusuna verilen yanıtlar Ç.Ü Balcalı
Hastanesi’nde 2.73 ± 1.15, Başkent Hastanesi’nde 3.10 ± 1.16, Numune Hastanesi’nde
2.94 ± 1.17 bulundu. Bu soruya verilen cevaplara göre üç hastanenin çalışanları
arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark vardır (p=0.023). Post hoc analizine göre bu
anlamlı fark Başkent Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının yüksekliği ve Ç.Ü.
Balcalı Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü (p=0.010) ile Başkent
Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının yüksekliği ve Numune Hastanesi
çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü nedeniyle ortaya çıkmıştır (p=0.004).
S-15’de “Hastaların izni olmadan hastalıkları ile ilgili bilgiler yakınlarına
söylenmemelidir”, sorusuna verilen yanıtlar Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde 3.21 ± 1.12,
Başkent Hastanesi’nde 3.51 ± 1.17, Numune Hastanesi’nde 2.97 ± 1.19 bulundu. Bu
soruya verilen cevaplara göre üç hastanenin çalışanları arasında istatistik açıdan anlamlı
fark vardır (p=0.007). Post Hoc analizine göre bu anlamlı fark Başkent Hastanesi
çalışanlarının ve Ç.Ü. Balcalı Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının yüksekliği ve
Numune Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü nedeniyle ortaya
çıkmıştır.
S-22’de “Bilinci yerinde olan hastalara hastanede yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için kendilerinden değil, yakınlarından izin alınması uygundur”, sorusuna
verilen yanıtlar Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde 2.12 ± 1.06, Başkent Hastanesi’nde 2.53 ±
1.28, Numune Hastanesi’nde 2.53 ± 1.19 bulundu. Bu soruya verilen yanıtlara göre üç
hastanenin çalışanları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark vardır (p=0.001). Post
Hoc analizine göre bu farklılık Başkent Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının
yüksekliği ve Ç.Ü. Balcalı Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü
(p=0.004) ile Numune Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının yüksekliği ve Ç.Ü.
Balcalı Hastanesi çalışanlarının puan ortalamasının düşüklüğü nedeniyle ortaya
çıkmıştır (p=0.002).
40
Tablo: 9. Hekim Grubunda, Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki Sorulara Verilen Yanıtların Puan Ortalamalarının Akademik Durumlarına Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart sapma
Soru
Öğretim Üyesi
(n=82)
Uzman Hekim
(n=58)
Araştırma Görevlisi
(n=102)
F
p
S-1 3.93 ± 0.92 3.87 ± 0.95 3.94 ± 0.94 0.094 0.910 S-2 4.61 ± 0.54 4.62 ± 0.67 4.50 ± 0.73 0.902 0.407 S-3 4.23 ± 0.96 4.28 ± 0.79 4.32 ± 0.88 0.244 0.784 S-4 3.96 ± 0.87 3.84 ± 0.97 3.59 ± 1.14 3.290 0.039 S-5 4.49 ± 0.57 4.41 ± 0.70 4.28 ± 0.83 1.888 0.154 S-6 4.52 ± 0.53 4.43 ± 0.60 4.42 ± 0.71 0.688 0.503 S-7 4.59 ± 0.50 4.41 ± 0.65 4.42 ± 0.70 1.940 0.146 S-8 4.40 ± 0.72 4.28 ± 0.87 4.33 ± 0.82 0.435 0.648 S-9 4.55 ± 0.50 4.41 ± 0.68 4.37 ± 0.77 1.657 0.193
S-10 4.55 ± 0.59 4.19 ± 0.87 4.39 ± 0.72 4.242 0.015 S-11 3.72 ± 0.93 3.43 ± 1.30 3.32 ± 1.12 2.992 0.052 S-12 4.40 ± 0.58 4.29 ± 0.70 4.03 ± 0.86 6.169 0.002 S-13 2.97 ± 1.17 3.43 ± 1.11 2.76 ± 1.17 6.101 0.003 S-14 4.43 ± 0.61 4.17 ± 0.80 4.30 ± 0.73 2.209 0.112 S-15 3.54 ± 1.15 3.19 ± 1.15 3.25 ± 1.23 1.923 0.148 S-16 4.56 ± 0.61 4.22 ± 1.03 4.22 ± 0.91 4.374 0.014 S-17 4.44 ± 0.61 4.38 ± 0.70 4.10 ± 0.87 5.336 0.005 S-18 4.46 ± 0.63 4.34 ± 0.81 4.15 ± 0.91 3.681 0.027 S-19 4.35 ± 0.73 4.57 ± 0.62 4.26 ± 0.95 2.627 0.074 S-20 4.15 ± 0.89 3.93 ± 1.15 3.66 ± 1.20 4.625 0.011 S-21 4.57 ± 0.59 4.52 ± 0.54 4.52 ± 0.61 0.234 0.791 S-22 2.03± 1.10 2.46± 1.18 2.11 ± 1.05 2.784 0.064 S-23 4.00 ± 0.98 3.88 ± 1.17 3.84 ± 1.06 0.518 0.596 S-24 3.11 ± 1.24 2.90 ± 1.27 2.94 ± 1.30 0.594 0.553 S-25 4.04 ± 0.84 3.86 ± 1.10 3.94 ± 1.00 0.560 0.572
Tablo 9’de hekim grubunda; özerkliğe saygı ve paternalizm konusundaki
sorulara verilen yanıtların puan ortalamasının akademik durumlarına göre dağılımları
görülmektedir. Hekimlerin akademik durumlarına göre sorulara verdikleri yanıtların %
32’side istatistik açıdan anlamlı farklar bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p
değerleri aşağıdaki gibidir
S-4’de “Hastalara kesin teşhis konulmadan önce ayırıcı tanıda düşünülen
hastalıklar hakkında genel bilgi verilmelidir” sorusuna, hekimlerin akademik
durumlarına göre verdikleri yanıtların puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 3.96 ±
0.87, uzman hekimler’de 3.84 ± 0.97, araştırma görevlileri’nde 3.59 ± 1.14
bulunmuştur. Bu soruya verilen cevapların puan ortalamaları hekimlerin akademik
durumlarına göre istatistik açıdan anlamlı bulundu (p=0.039). Post Hoc analizine göre
41
bu anlamlı fark öğretim üyelerinin puan ortalamasının yüksekliği ve araştırma
görevlilerinin puan ortalamasının düşüklüğü nedeni ile oluşmuştur (p=0.040).
S-10’da “Tedavisi ile ilgili birden çok seçenek varsa bu seçeneklerin hepsinin
hastaya anlatılması gerekir” sorusuna hekimlerin verdikleri yanıtların puan ortalamaları,
öğretim üyeleri’nde 4.55 ± 0.59, uzman hekimler’de 4.19 ± 0.87, araştırma
görevlileri’nde 4.39 ± 0.72 olarak bulundu. Bu soruya verilen yanıtlara göre hekimlerin
akademik durumlarına göre sorulara verdikleri yanıtlar arasında istatistik açıdan anlamlı
fark vardır (p=0.015). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, öğretim üyelerinin puan
ortalamasının yüksekliği ve uzman hekimlerin puan ortalamasının düşüklüğü nedeni ile
oluşmuştur (p=0.012).
S-12’de “Hastanede yapılacak teşhis, tedavi, takip ve koruma ile ilgili her türlü
tıbbi uygulamanın hastalara tek tek ve anlayabilecekleri bir dille anlatılması gereklidir”,
sorusuna hekimlerin verdikleri yanıtların puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 4.40 ±
0.58, uzman hekimler’de 4.29 ± 0.70, araştırma görevlileri’nde 4.03 ± 0.86 olarak
bulundu. Bu soruya verilen cevaplara göre hekimlerin akademik durumlarına göre
sorulara verdikleri yanıtlar arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır (p=0.002). Post
hoc analizine göre bu anlamlı fark, öğretim üyelerinin puan ortalamasının yüksekliği ve
araştırma görevlilerinin puan ortalamasının düşüklüğü nedeni ile oluşmuştur (p=0.002).
S-13’de “Hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan
yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna, hekimlerin verdikleri yanıtların
puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 2.97 ± 1.17, uzman hekimler’de 3.43 ± 1.11,
araştırma görevlileri’nde 2.76 ± 1.17 olarak bulundu. Bu soruya verilen yanıtlara
bakıldığında, hekimlerin akademik durumlarına göre istatistik açıdan anlamlı fark vardır
(p=0.003). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, uzman hekimlerin puan
ortalamasının yüksekliği ve araştırma görevlilerinin puan ortalamalarının düşüklüğü
(p=0.001) ile öğretim üyelerinin puan ortalamalarının düşüklüğü (p=0.023) nedeni ile
oluşmaktadır. Uzmanlar ile hem öğretim üyeleri hem de araştırma görevlileri arasında
anlamlı fark vardır.
S-16’da “Hastalar izin vermeden dosyalarındaki kişisel bilgiler tedavi ekibi
dışındaki hastane personeline söylenmemelidir” sorusuna, hekimlerin verdikleri
yanıtların puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 4.56 ± 0.61, uzman hekimler’de 4.22 ±
1.03, araştırma görevlileri’nde 4.22 ± 0.91 olarak bulundu. Bu soruya verilen yanıtlarda,
42
hekimlerin akademik durumlarına göre istatistik açıdan anlamlı fark vardır (p=0.014).
Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, öğretim üyelerinin puan ortalamasının
yüksekliği ve uzman hekim ve araştırma görevlilerinin puan ortalamasının düşüklüğü
nedeni ile oluşmaktadır (p=0.020).
S-17’de “Doktorlar ve hemşireler hastalara hastanede yapılacak uygulamalarla
ilgili her türlü soruyu sorma fırsatını tanınmalıdır” sorusuna, hekimlerin verdikleri
yanıtların puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 4.44 ± 0.61, uzman hekimler’de 4.38 ±
0.70, araştırma görevlileri’nde 4.10 ± 0.87 olarak bulundu. Bu soruya verilen yanıtlar
arasında, hekimlerin akademik durumlarına göre istatistik açıdan anlamlı fark vardır
(p=0.005). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, öğretim üyelerinin puan
ortalamasının yüksekliği ve araştırma görevlilerinin puan ortalamasının düşüklüğü
nedeni ile oluşmuştur (p=0.007).
S-18’de “Hastaların hastanede yapılacak olan uygulamalar sırasında sağlık ekibi
ile aralarında görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olursa, yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları vardır” sorusuna, hekimlerin verdikleri yanıtların puan
ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 4.46 ± 0.63, uzman hekimler’de 4.34 ± 0.81, araştırma
görevlileri’nde 4.15 ± 0.91 olarak bulundu. Bu soruya verilen yanıtlarda hekimlerin
akademik durumlarına göre istatistik açıdan anlamlı fark vardır (p=0.027). Post hoc
analizine göre bu anlamlı fark, öğretim üyelerinin puan ortalamasının yüksekliği ve
araştırma görevlilerinin puan ortalamasının düşüklüğü nedeni ile oluşmuştur (p=0.024).
S-20’de “Yatarak tedavi görmekte olan hastaların, beklentilerini karşılamayan ya
da görüş ayrılığına düştükleri doktorların değişmesini isteme hakları vardır” sorusuna,
hekimlerin verdikleri yanıtların puan ortalamaları, öğretim üyeleri’nde 4.15 ± 0.89,
uzman hekimlerde 3.93 ± 1.15, araştırma görevlileri’nde 3.66 ± 1.20 olarak bulundu. Bu
soruya verilen yanıtlarda hekimlerin akademik durumlarına göre istatistik açıdan
anlamlı fark vardır (p=0.011). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, öğretim
üyelerinin puan ortalamasının yüksekliği ve araştırma görevlilerinin puan ortalamasının
düşüklüğü nedeni ile oluşmuştur (p=0.008).
43
Tablo: 10. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Çalıştıkları Kliniklere Göre Dağılımları
Ortalama ± Standart sapma
Soru Dahili Klinikler (n=225)
Cerrahi Klinikler (n=246)
t
p
S-1 3.80 ± 0.95 3.88 ± 0.91 -0.855 0.393 S-2 4.56 ± 0.62 4.45 ± 0.74 1.681 0.093 S-3 4.40 ± 0.82 4.34 ± 0.80 0.881 0.379 S-4 3.77 ± 0.97 3.82 ± 1.02 -0.560 0.576 S-5 4.42 ± 0.64 4.32 ± 0.77 1.584 0.114 S-6 4.35 ± 0.66 4.43 ± 0.62 -1.389 0.166 S-7 4.43 ± 0.61 4.41 ± 0.67 0.388 0.688 S-8 4.40 ± 0.69 4.27 ± 0.84 1.896 0.059 S-9 4.45 ± 0.59 4.33 ± 0.71 1.951 0.051
S-10 4.32 ± 0.76 4.31 ± 0.77 0.018 0.986 S-11 3.49 ± 1.11 3.47 ± 1.08 0.152 0.879 S-12 4.20 ± 0.70 4.20 ± 0.76 -0.127 0.899 S-13 2.92 ± 1.18 2.78 ± 1.14 1.309 0.191 S-14 4.22 ± 0.73 4.29 ± 0.72 -1.067 0.287 S-15 3.22 ± 1.13 3.22 ± 1.17 0.014 0.989 S-16 4.13 ± 0.93 4.22 ± 0.87 -1.003 0.316 S-17 4.32 ± 0.68 4.21 ± 0.75 1.564 0.119 S-18 4.16 ± 0.83 4.19 ± 0.86 -0.299 0.765 S-19 4.39 ± 0.74 4.32 ± 0.77 0.980 0.328 S-20 3.97 ± 1.01 3.87 ± 1.07 1.081 0.280 S-21 4.56 ± 0.52 4.47 ± 0.66 1.639 0.102 S-22 2.25 ± 1.12 2.32 ± 1.17 -0.657 0.511 S-23 3.95 ± 0.97 4.05 ± 0.94 -1.108 0.268 S-24 3.17 ± 1.25 3.59 ± 3.03 -1.926 0.055 S-25 4.14 ± 0.75 4.05 ± 0.89 1.108 0.269
Tablo 10’da sağlık hizmeti verenlerin özerkliğe saygı ve paternalizm
konularında verdikleri yanıtların puan ortalamalarının, çalıştıkları kliniklere göre
dağılımları yer almaktadır. Klinikler dahili ve cerrahi olarak ikiye ayrılarak
gruplandırıldı. Klinikler arasında soruların tamamına verilen yanıtlar arasında istatistik
açıdan anlamlı bir fark bulunamadı.
44
Tablo: 11. Sağlık Hizmetini Alanların Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında Verdikleri Yanıtların Cinsiyetlere Göre Dağılımları
Ortalama ±Standart Sapma
Soru Erkek (n=151)
Kadın (n=129)
t
p
S-1 4.01 ± 1.14 3.66 ± 1.25 2.428 0.016 S-2 4.45 ± 0.91 4.65 ± 0.71 -2.065 0.040 S-3 4.49 ± 0.85 4.67 ± 0.66 -2.033 0.043 S-4 4.41 ± 0.93 4.53 ± 0.87 -1.053 0.293 S-5 4.57 ± 0.79 4.60 ± 0.73 -0.342 0.733 S-6 4.69 ± 0.64 4.81 ± 0.43 -1.686 0.093 S-7 4.59 ± 0.79 4.62 ± 0.70 -0.373 0.709 S-8 4.69 ± 0.65 4.72 ± 0.62 -0.358 0.720 S-9 4.58 ± 0.74 4.64 ± 0.57 -0.789 0.431
S-10 4.43 ± 0.92 4.54 ± 0.79 -1.059 0.291 S-11 3.02 ± 1.50 3.29 ± 1.43 -1.557 0.121 S-12 4.71 ± 0.68 4.75 ± 0.53 -0.523 0.602 S-13 3.57 ± 1.41 3.17 ± 1.52 2.255 0.025 S-14 4.39 ± 1.04 4.51 ± 0.93 -0.994 0.321 S-15 3.29 ± 1.53 3.33 ± 1.49 -0.215 0.830 S-16 4.46 ± 0.86 4.34 ± 0.96 1.091 0.276 S-17 4.58 ± 0.79 4.64 ± 0.70 -0.621 0.535 S-18 3.87 ± 1.40 3.98 ± 1.22 -0.703 0.483 S-19 4.29 ± 1.08 4.30 ± 0.96 -0.073 0.942 S-20 4.41 ± 1.08 4.22 ± 1.14 1.429 0.154 S-21 4.87 ± 0.39 4.88 ± 0.44 -0.208 0.835 S-22 2.53 ± 1.53 2.90 ± 1.44 -2.045 0.042 S-23 3.97 ± 1.30 3.96 ± 1.16 0.037 0.971 S-24 3.32 ± 1.51 3.64 ± 1.40 -1.800 0.073 S-25 4.24 ± 0.92 4.12 ± 0.96 1.096 0.274
Tablo 11’da sağlık hizmeti alanların özerkliğe saygı ve paternalizm konularında
verdikleri yanıtların cinsiyetlere göre dağılımları yer almaktadır. Sağlık hizmeti
alanların sorulara verdikleri yanıtların % 25’inde istatistik açıdan anlamlı farklar ortaya
çıkmıştır. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-1’de “Önemli bir konuda karar vermem gerektiğinde önceden deneyimi olan
insanlara ve aile büyüklerime sorar onların söylediklerini yaparım” sorusuna verilen
yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan erkeklerde 4.01±1.14, sağlık
hizmetini alan kadınlarda 3.66 ± 1.25 dir. Sağlık hizmeti alan erkeklerin sorulara
verdikleri yanıtlarla, sağlık hizmeti alan kadınların sorulara verdikleri yanıtlar
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlıdır (p= 0.016).
S-2’de “Kliniğe yatışım sırasında benle ilgilenecek olan doktorların ve
hemşirelerin kendilerini tanıtmalarını isterim” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan erkeklerde 4.45 ± 0.91 sağlık hizmetini alan
45
kadınlarda 4.65 ± 0.71 dir. Sağlık hizmeti alan kadınların sorulara verdikleri yanıtlarla,
sağlık hizmeti alan erkeklerin sorulara verdikleri yanıtlar arasındaki fark istatistik
açıdan anlamlıdır (p=0.040).
S-3’de “Doktorumun ve hemşiremin ismimi bilmesini ve bana ismimle hitap
etmelerini isterim” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan
erkeklerde 4.49 ± 0.85, sağlık hizmetini alan kadınlarda 4.67 ± 0.66 dır. Sağlık hizmeti
alanların sorulara verdikleri yanıtlarla sağlık hizmetini verenlerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlıdır (p= 0.043).
S-13’de “Hastalara hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için,
hastaneye yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan erkeklerde 3.57 ± 1.41 sağlık hizmetini alan
kadınlarda 3.17 ± 1.52 dir. Sağlık hizmeti alan kadınların sorulara verdikleri yanıtlarla
erkeklerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlıdır (p= 0.025).
S-22’de “Bilincim yerindeyken, hastanede bana yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için benim yerime yakınlarımdan izin alınması uygun olur” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan erkeklerde sorusuna verilen
cevapların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan erkeklerde 2.53 ± 1.53, sağlık
hizmetini alan kadınlarda 2.90 ± 1.44 dür. Sağlık hizmeti alan kadınların sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamalarının, sağlık hizmeti alan erkeklerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlıdır (p= 0.042).
46
Tablo: 12. Sağlık Hizmetini Verenlerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında Verdikleri Yanıtların Cinsiyetlere Göre Dağılımları
Ortalama ±Standart Sapma
Soru Erkek (n=183)
Kadın (n=288)
t
p
S-1 3.96 ± 0.92 3.77 ± 0.93 2.084 0.038 S-2 4.54 ± 0.70 4.48 ± 0.68 0.810 0.418 S-3 4.23 ± 0.93 4.46 ± 0.70 -3.027 0.003 S-4 3.75 ± 1.06 3.83 ± 0.95 -0.827 0.409 S-5 4.40 ± 0.69 4.35 ± 0.73 0.769 0.442 S-6 4.43 ± 0.65 4.36 ± 0.63 1.111 0.267 S-7 4.47 ± 0.65 4.39 ± 0.63 1.340 0.181 S-8 4.28 ± 0.85 4.37 ± 0.72 -1.271 0.204 S-9 4.44 ± 0.68 4.36 ± 0.64 1.165 0.245
S-10 4.43 ± 0.72 4.24 ± 0.79 2.621 0.009 S-11 3.57 ± 1.13 3.43 ± 1.07 1.418 0.157 S-12 4.26 ± 0.74 4.17 ± 0.72 1.309 0.191 S-13 2.96 ± 1.19 2.76 ± 1.14 1.839 0.067 S-14 4.31 ± 0.72 4.23 ± 0.73 1.197 0.232 S-15 3.30 ± 1.19 3.16 ± 1.13 1.243 0.215 S-16 4.37 ± 0.88 4.06 ± 0.89 3.675 0.000 S-17 4.28 ± 0.79 4.25 ± 0.67 0.504 0.615 S-18 4.34 ± 0.82 4.07 ± 0.85 3.439 0.001 S-19 4.37 ± 0.88 4.34 ± 0.67 0.313 0.754 S-20 3.91 ± 1.13 3.93 ± 0.99 -0.147 0.883 S-21 4.57 ± 0.57 4.47 ± 0.61 1.705 0.089 S-22 2.20 ± 1.10 2.34 ± 1.17 -1.296 0.196 S-23 3.85 ± 1.12 4.10 ± 0.82 -2.787 0.006 S-24 2.98 ± 1.29 3.64 ± 2.81 -2.983 0.003 S-25 4.01 ± 0.99 4.15 ± 0.71 -1.886 0.060
Tablo 12’de sağlık hizmeti verenlerin özerkliğe saygı ve paternalizm
konularında verdikleri yanıtların puan ortalamalarının cinsiyetlere göre dağılımları
görülmektedir. Sağlık hizmeti verenlerin yanıtları arasında % 32’sinde istatistik açıdan
anlamlı farklar bulundu. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-1’de “İnsanlar günlük yaşamlarında önemli bir konuda karar vermeleri
gerektiğinde, önceden deneyimi olan insanlara ve aile büyüklerine sorarak onların
önerileri doğrultusunda hareket etmelidirler” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 3.96
± 0.92 kadınlarda 3.77 ± 0.93 dür. Sağlık hizmeti veren erkeklerin sorulara verdikleri
yanıtların puan ortalamalarının yüksek, kadınların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır
(p= 0.038).
47
S-3’de “Doktorların ve hemşirelerin hastaların isimlerini bilmesi ve onlara
isimleriyle hitap etmeleri gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 4.23 ± 0.93, kadınlarda
4.46 ± 0.70 dir. Sağlık hizmeti veren erkeklerin sorulara verdikleri yanıtlarların puan
ortalamalarının düşük, kadınların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının
yüksek olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.003).
S-10’de “Tedavisi ile ilgili birden çok seçenek varsa bu seçeneklerin hepsinin
hastaya anlatılması gereklidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 4.43 ± 0.72, kadınlarda
4.24 ± 0.79 dur. Sağlık hizmeti veren erkeklerin sorulara verdikleri yanıtlarların puan
ortalamalarının yüksek, kadınların sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının
düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.009).
S-16’da “Hastalar izin vermeden dosyalarındaki kişisel bilgiler tedavi ekibi
dışındaki hastane personeline söylenmemelidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 4.37
± 0.88, kadınlarda 4.06 ± 0.89 dur. Sağlık hizmeti veren erkeklerin sorulara verdikleri
yanıtlarların puan ortalamalarının yüksek, kadınların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır
(p= 0.000).
S-18’de “Hastanede hastalara yapılacak olan uygulamalar sırasında, sağlık ekibi
ile aralarında görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olursa yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları vardır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında, erkeklerde 4.34 ± 0.82,
kadınlarda 4.07 ± 0.85 dir. Sağlık hizmeti veren erkeklerin sorulara verdikleri
yanıtlarların puan ortalamalarının yüksek, kadınların sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamalarının düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır
(p= 0.001).
S-23’de “Tıbbi kayıtların bilimsel çalışmalarda kullanılabilmesi için, hastaların
bilgilendirilmesi ve rızalarının alınması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 3.85
± 1.12, kadınlarda 4.10 ± 0.82 dir. Sağlık hizmeti veren kadınların sorulara verdikleri
yanıtlarların puan ortalamalarının yüksek, erkeklerin sorulara verdikleri yanıtların puan
48
ortalamalarının düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır
(p= 0.006).
S-24’de “Eğitim hastanelerinde, tedavi ekibinin dışındaki kişiler (stajerler,
öğrenciler vb) yapılan uygulamaları gözlemek üzere hazır bulunacaklarında hastalardan
izin alınmalıdır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini
verenlerin cinsiyetlere göre dağılımında erkeklerde 2.98 ± 1.29, kadınlarda 3.64 ± 2.81
dir. Sağlık hizmeti veren kadınların sorulara verdikleri yanıtlarların puan
ortalamalarının yüksek, erkeklerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının
düşük olması istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.003).
Tablo: 13. Sağlık Hizmetini Veren Hekim ve Hemşirelerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konularında Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Mesleklere Göre Dağılımları
Ortalama ±Standart Sapma
Soru Hekim (n=242)
Hemşire (n=229)
t
p
S-1 2.07±0.93 2.23±0.91 -1.851 0.065 S-2 4.57±0.66 4.44±0.72 2.042 0.042 S-3 4.28±0.89 4.46±0.70 -2.459 0.014 S-4 3.78±1.02 3.82±0.96 -0.433 0.665 S-5 4.38±0.72 4.35±0.70 0.533 0.594 S-6 4.46±0.62 4.32±0.65 2.385 0.017 S-7 4.48±0.63 4.36±0.65 1.915 0.056 S-8 4.34±0.80 4.33±0.74 0.217 0.829 S-9 4.44±0.67 4.34±0.65 1.674 0.095
S-10 4.40±0.73 4.23±0.80 2.351 0.019 S-11 3.48±1.12 3.48±1.07 -0.012 0.990 S-12 4.22±0.76 4.18±0.70 0.529 0.597 S-13 3.00±1.19 3.31±1.12 -2.877 0.004 S-14 4.31±0.71 4.21±0.74 1.625 0.105 S-15 3.33±1.19 3.09±1.10 2.299 0.022 S-16 4.33±0.86 4.01±0.90 3.955 0.000 S-17 4.28±0.76 4.24±0.66 0.551 0.582 S-18 4.30±0.81 4.05±0.86 3.292 0.001 S-19 4.37±0.82 4.34±0.69 0.453 0.651 S-20 3.89±1.11 3.96±0.97 -0.707 0.480 S-21 4.54±0.58 4.48±0.61 1.032 0.302 S-22 3.83±1.11 3.61±1.17 2.088 0.037 S-23 3.90±1.06 4.10±0.82 -2.226 0.026 S-24 2.99±1.27 3.80±3.08 -3.778 0.000 S-25 3.95±0.97 4.24±0.61 -3.852 0.000
Tablo 13’de sağlık hizmeti veren hekim ve hemşirelerin özerkliğe saygı ve
paternalizm konularında verdikleri yanıtların puan ortalamalarının mesleklere göre
49
dağılımları yer almaktadır. Sağlık hizmeti veren hekim ve hemşirelerin sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamaları arasında % 48 oranında istatistik açıdan anlamlı
farklar ortaya çıkmıştır. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri aşağıdaki gibidir.
S-2’de “Hastalar kliniğe yattıklarında onlara bakacak olan doktorların ve
hemşirelerin kendilerini tanıtmaları gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre dağılımına bakıldığında
hekimlerde 4.57 ± 0.66, hemşirelerde 4.44 ± 0.72 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri
yanıtların puan ortalamaları yüksek, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları düşük bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya
çıkmıştır (p= 0.042).
S-3’de “Doktorların ve hemşirelerin, hastaların isimlerini bilmesini ve onlara
isimleriyle hitap etmeleri gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 4.28 ± 0.89, hemşirelerde
4.46 ± 0.70 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük,
hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek bulundu. Bu fark
istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.014).
S-6’da “Tedaviden ne kadar fayda göreceklerinin hastalara anlatılması gerekir”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere
göre bakıldığında hekimlerde 4.46 ± 0.62, hemşirelerde 4.32 ± 0.65 dir. Hekimlerin
sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek, hemşirelerin sorulara verdikleri
yanıtların puan ortalamaları düşük bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı bir fark
olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.017).
S-10’da “Tedavisi ile ilgili birden çok seçenek varsa bu seçeneklerin hepsinin
hastaya anlatılması gereklidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 4.40 ± 0.73, hemşirelerde
4.23 ± 0.80 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek,
hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük bulunmuştur. Bu
fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.019).
S-13’de “Hastanede yapılacak olan her türlü uygulama için, hastalardan yatış
sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 3.00 ± 1.19,
hemşirelerde 3.31 ± 1.12 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları
50
düşük, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek bulundu. Bu
fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.004).
S-15’de “Hastaların izni olmadan hastalıkları ile ilgili bilgiler yakınlarına
söylenmemelidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini
verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 3.33 ± 1.19, hemşirelerde 3.09 ±
1.10 dur. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek,
hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük bulundu. Bu fark
istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.022).
S-16’da “Hastalar izin vermeden dosyalarındaki kişisel bilgiler tedavi ekibi
dışındaki hastane personeline söylenmemelidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 4.33
± 0.86, hemşirelerde 4.01 ± 0.90 dır. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları yüksek, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük
bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.000).
S-18’de “Hastanede hastalara yapılacak olan uygulamalar sırasında, sağlık ekibi
ile aralarında görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olursa yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları vardır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre bakıldığında hekimlerde 4.30 ± 0.81,
hemşirelerde 4.05 ± 0.86 dır. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları
yüksek, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük bulundu. Bu
fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.001).
S-22’de “Bilinci yerinde olan hastalara hastanede yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için, kendilerinden değil, yakınlarından izin alınması uygundur” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre
dağılımına bakıldığında hekimlerde 3.83 ± 1.11, hemşirelerde 3.61 ± 1.17 dir.
Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek, hemşirelerin
sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük bulundu. Bu fark istatistik açıdan
anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.037).
S-23’de “Tıbbi kayıtların bilimsel çalışmalarda kullanılabilmesi için, hastaların
bilgilendirilmesi ve rızalarının alınması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre dağılımına bakıldığında
hekimlerde 3.90 ± 1.06, hemşirelerde 4.10 ± 0.82 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri
51
yanıtların puan ortalamaları düşük, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan
ortalamaları yüksek bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya
çıkmıştır (p= 0.026).
S-24’de “Eğitim hastanelerinde, tedavi ekibinin dışındaki kişiler (stajerler,
öğrenciler vb) yapılan uygulamaları gözlemek üzere hazır bulunacaklarında hastalardan
izin alınmalıdır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini
verenlerin mesleklere göre dağılımına bakıldığında hekimlerde 2.99 ± 1.27,
hemşirelerde 3.80 ± 3.08 dir. Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları
düşük, hemşirelerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarından yüksek
bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.000).
S-25’de “Hastaların dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesine, tıbben
sakıncalı ve hastane kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, destek olunmalıdır”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini verenlerin mesleklere
göre dağılımına bakıldığında hekimlerde 3.95 ± 0.97, hemşirelerde 4.24 ± 0.61 dir.
Hekimlerin sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamaları düşük, hemşirelerin sorulara
verdikleri yanıtların puan ortalamaları yüksek bulundu. Bu fark istatistik açıdan anlamlı
bir fark olarak ortaya çıkmıştır (p= 0.000).
52
Tablo: 14. Hastaların, Hekimlerin ve Hemşirelerin Özerkliğe Saygı ve Paternalizm Konusundaki Sorulara Verdikleri Yanıtların Puan Ortalamalarının Üçlü Karşılaştırılması
Ortalama ± Standart Sapma
Hasta (n=280)
Hekim (n =242)
Hemşire (n=229)
F
P
S-1 3.85± 1.20 3.92± 0.94 3.77± 0.91 1.213 0.298 S-2 4.54± 0.83 4.57± 0.66 4.44± 0.72 2.034 0.132 S-3 4.58± 0.77 4.28± 0.89 4.46± 0.70 9.037 0.000 S-4 4.47±0.90 3.78±1.02 3.82± 0.96 43.046 0.000 S-5 4.59±0.76 4.38± 0.72 4.35± 0.70 8.244 0.000 S-6 4.75± 0.56 4.46± 0.62 4.32± 0.65 33.142 0.000 S-7 4.60± 0.75 4.48±0.63 4.36± 0.65 7.981 0.000 S-8 4.71± 0.64 4.34± 0.80 4.33± 0.74 23.000 0.000 S-9 4.61± 0.67 4.44± 0.67 4.34± 0.65 10.904 0.000
S-10 4.49± 0.86 4.40± 0.73 4.23± 0.80 6.447 0.002 S-11 3.14± 1.47 3.48± 1.12 3.48± 1.07 6.547 0.002 S-12 4.73± 0.61 4.22± 0.76 4.18± 0.70 52.271 0.000 S-13 3.39± 1.47 2.97± 1.19 2.70± 1.12 18.645 0.000 S-14 4.45± 0.99 4.31± 0.71 4.21± 0.74 5.498 0.004 S-15 3.30± 1.50 3.33± 1.19 3.09± 1.10 2.490 0.084 S-16 4.40± 0.92 4.33± 0.86 4.01± 0.90 12.795 0.000 S-17 4.61± 0.74 4.28± 0.76 4.24± 0.66 19.760 0.000 S-18 3.92±1.32 4.30± 0.81 4.05± 0.86 8.968 0.000 S-19 4.29± 1.03 4.37± 0.82 4.34± 0.69 0.543 0.581 S-20 4.31± 1.11 3.89± 1.11 3.96± 0.97 11.870 0.000 S-21 4.88± 0.41 4.54± 0.58 4.48± 0.61 42.220 0.000 S-22 2.71± 1.50 2.19± 1.12 2.38± 1.16 10.980 0.000 S-23 3.96± 1.23 3.90±1.06 4.10± 0.82 2.102 0.123 S-24 3.46± 1.47 2.99± 1.27 3.80±3.08 9.343 0.000 S-25 4.18± 0.94 3.95± 0.97 4.24± 0.61 7.508 0.001
Tablo 14’de hasta, hekim ve hemşirelerin özerkliğe saygı ve paternalizm
konusunda sorulara verdikleri yanıtların puan ortalamalarının dağılımları yer
almaktadır. Hasta, hekim ve hemşirelerin verdikleri yanıtların % 80’ninde istatistik
açıdan anlamlı farklar ortaya çıkmıştır. Bu farkların puan ortalamaları ve p değerleri
aşağıdaki gibidir.
S-3’de “Doktorumun ve hemşiremin ismimi bilmesini ve bana ismimle hitap
etmelerini isterim” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan
hastalarda 4.58 ± 0.77, hekimlerde 4.28 ± 0.89, hemşirelerde 4.46 ± 0.70 dir. Hastaların,
hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu
(p= 0.000). Bu anlamlı fark post hoc analizine göre; hastalar ile hekimler arasında
53
(p=0.000), hekimler ile hemşireler arasında (p=0.013) dır. Hemşireler ile hastalar
arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-4’de “Kesin teşhise varılmadan önce yakalandığım hastalığın ne olabileceği
konusunda bilgilendirilmek isterim” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alan hastalarda 4.47 ± 0.90, hekimlerde 3.78 ± 1.02, hemşirelerde 3.82
± 0.96 dır. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik
açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar
ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000) dır. Hekimler
ile hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-5’de “Hastalığımın teşhisine yönelik üzerimde yapılacak olan tıbbi
uygulamaların ayrıntılı olarak anlatılmasını isterim” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.59 ± 0.76, hekimlerde 4.38 ± 0.72,
hemşirelerde 4.35 ± 0.70 dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine
göre; hastalar ile hekimler arasında (p=0.001), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000)
dır. Hekimler ile hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
. S-6’da “Hastalara uygulanan tedaviden ne kadar fayda göreceklerinin
anlatılması gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan
hastalarda 4.75 ± 0.56, hekimlerde 4.46 ± 0.62, hemşirelerde 4.32 ± 0.65 dir. Hastaların,
hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu
(p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar ile hekimler arasında
(p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000) dır. Hekimler ile hemşireler
arasında ise (p=0.013) olarak ortaya çıkmıştır.
S-7’de “Hastalığımın vücudumda yaptığı-yapacağı görünen yada görünmeyen
değişiklikleri bilmek isterim” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alan hastalarda 4.60 ± 0.75, hekimlerde 4.48 ± 0.63, hemşirelerde 4.36 ± 0.65
dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan
anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar ile
hekimler arasında (p=0.032), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000) dır.Hekimler ile
hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-8’de “Teşhis kesinleştikten sonra hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
54
sağlık hizmetini alan hastalarda 4.71 ± 0.64, hekimler 4.34 ± 0.80, hemşirelerde 4.33 ±
0.74 dür. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik
açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar
ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000) dır. Hekimler
ile hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-9’da “Hastalar, hastalıkları ile ilgili bakım yöntemleri konusunda hemşireler
ve doktorlar tarafından bilgilendirilmelidirler” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.61 ± 0.67, hekimlerde 4.44 ± 0.67,
hemşirelerde 4.34 ± 0.65 dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu anlamlı farkın post hoc analizine
göre; hastalar ile hekimler arasında (p=0.004), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000)
dır. Hekimler ile hemşireler arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
S-10’da “Hastaların tedavileri ile ilgili birden çok seçenek varsa bu seçeneklerin
hepsinin hastaya anlatılması gereklidir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları,
sağlık hizmetini alan hastalarda 4.49 ± 0.86, hekimlerde 4.40 ± 0.73, hemşirelerde 4.23
± 0.80 dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik
açıdan anlamlı bulundu (p= 0.002). Bu anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar
ile hemşireler arasında (p=0.000), hekimler ile hemşireler arasında (p=0.025) dir.
Hekimler ile hastalar arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
S-11’de “Hastalığımla ilgili olarak bana yapılabilecek tıbbi uygulamalarda
birden çok uygulama seçeneği varsa, kendim için uygun olanını ben seçmek isterim”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 3.14 ±
1.47, hekimlerde 3.48 ± 1.12, hemşirelerde 3.48± 1.07 dir. Hastaların, hekimlerin ve
hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulunmuştur (p= 0.002).
Bu anlamlı fark post hoc analizine göre; hastalar ile hekimler arasında (p=0.002),
hastalar ile hemşireler arasında (p=0.002) dir. Hemşireler ile hekimler arasında ise
anlamlı bir fark yoktur.
S-12’de “Uygulanacak olan teşhis, tedavi, takip ve koruma ille ilgili her türlü
tıbbi uygulamanın hastalara anlayabilecekleri bir dille anlatılması gereklidir” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.73 ± 0.61,
hekimler 4.22 ± 0.76, hemşirelerde 4.18 ± 0.70 dir. Hastaların, hekimlerin ve
hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Bu
55
anlamlı farkın post hoc analizine göre; hastalar ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar
ile hemşireler arasında (p=0.000) dır. Hekimler ile hemşireler arasında ise anlamlı bir
fark yoktur.
S-13’de “Hastalara hastanede yapılacak olan her türlü tıbbi uygulama için,
hastaneye yatış sırasında alınan genel izin yeterlidir” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 3.39 ± 1.47, hekimlerde 2.97 ± 1.19,
hemşirelerde 2.70 ± 1.12 dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlı bulunmuştur (p= 0.000). Post hoc analizine göre bu
anlamlı fark, hastalar ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında
(p=0.000) dır. Hekimler ile hemşireler arasında ise (p=0.021) olarak bulunmuştur.
S-14’de “Hastalara hastalıklarının tedavisi ile ilgili gelişebilecek olan bütün
tehlikeleri anlatmak gerekir” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alan hastalarda 4.45 ± 0.99, hekimlerde 4.31 ± 0.71, hemşirelerde 4.21 ± 0.74
dür. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan
anlamlı bulundu (p= 0.004). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile
hemşireler arasında (p=0.001) olarak bulundu. Hastalar ile hekimler, hekimler ile
hemşireler arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
S-16’da “Dosyamdaki kişisel bilgiler ben izin vermeden tedavi ve bakımımla
ilgisi olmayan diğer hastane personeline verilmemelidir” sorusuna verilen yanıtların
puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.40 ± 0.92, hekimlerde 4.33 ± 0.86,
hemşirelerde 4.01 ± 0.90 dır. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları
arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Post hoc analizine göre bu
anlamlı fark, hastalar ile hemşireler arasında (p=0.001) olarak bulundu. Hastalar ile
hekimler, hekimler ile hemşireler arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
S-17’de “Doktorlar ve hemşireler hastanede yapılacak uygulamalarla ilgili her
türlü soruyu sorma fırsatını hastalara tanınmalıdır” sorusuna verilen yanıtların puan
ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.61 ± 0.74, hekimler 4.28 ± 0.76,
hemşirelerde 4.24 ± 0.66 dır. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki
fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Post hoc analizine göre bu anlamlı
fark, hastalar ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında
(p=0.000) olarak bulundu. Hekimler ile hemşireler arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
56
S-18’de “Bana yapılacak olan tıbbi uygulamalar hakkında sağlık ekibi ile
aramda görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olursa yapacakları uygulamayı
reddetmeye hakkım vardır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alan hastalarda 3.92 ± 1.32, hekimlerde 4.30 ± 0.81, hemşirelerde 4.05 ± 86
dır. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan
anlamlı bulundu (p= 0.000). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile
hekimler arasında (p=0.000), hekimler ile hemşireler arasında (p=0.008) olarak
bulundu. Hastalar ile hemşireler arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
S-20’de “Tedavi görürken, doktorum beklentilerimi karşılayamazsa ya da
aramızda görüş ayrılığı olursa, tedavimi bir başka doktorla sürdürmeye hakkım vardır”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.31 ±
1.11, hekimlerde 3.89 ± 1.11, hemşirelerde 3.96 ± 0.97 dir. Hastaların, hekimlerin ve
hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Post
hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile
hemşireler arasında (p=0.000) olarak bulundu. Hekimler ile hemşireler arasında ise
anlamlı bir fark yoktur.
S-21’de “Taburcu olurken, hastalığım ile ilgili hangi kurallara uymam gerektiği,
yaşam biçimimi nasıl etkileyeceğini, yaşamımdaki kısıtlamalar konusunda nelerin
önemli olduğunu bilmek isterim” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık
hizmetini alan hastalarda 4.88 ± 0.41, hekimlerde 4.54 ± 0.58, hemşirelerde 4.48 ± 0.61
dir. Hastaların, hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan
anlamlı bulundu (p= 0.000). Pst hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile hekimler
arasında (p=0.000), hastalar ile hemşireler arasında (p=0.000) olarak bulundu. Hekimler
ile hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-22’de “Bilincim yerindeyken, hastanede bana yapılacak olan tıbbi
uygulamalar için benim yerime yakınlarımdan izin alınması uygun olur” sorusuna
verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 2.71 ± 1.50,
hekimler 2.19 ± 1.12, hemşirelerde 2.38 ± 1.16 dır. Hastaların, hekimlerin ve
hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.000). Post
hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile hekimler arasında (p=0.000), hastalar ile
hemşireler arasında (p=0.005), olarak ortaya çıkmıştır. Hekimler ile hemşireler arasında
ise anlamlı fark yoktur.
57
S-24’de “Eğitim hastanelerinde, tedavi ekibinin dışındaki kişiler (stajerler,
öğrenciler vb) yapılan uygulamaları gözlemek üzere hazır bulunacaklarında hastalardan
izin alınmalıdır” sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan
hastalarda 3.46 ± 1.47, hekimlerde 2.99 ± 1.27, hemşirelerde 3.80 ± 3.08 dir. Hastaların,
hekimlerin ve hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu
(p= 0.000). Post hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile hekimler arasında
(p=0.009), hekimler ile hemşireler arasında (p=0.000)olarak ortaya çıkmıştır. Hastalar
ile hemşireler arasında ise anlamlı fark yoktur.
S-25’de “Hastaların dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesine, tıbben
sakıncalı ve hastane kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, destek olunmalıdır”
sorusuna verilen yanıtların puan ortalamaları, sağlık hizmetini alan hastalarda 4.18 ±
0.94, hekimlerde 3.95 ± 0.97, hemşirelerde 4.24 ± 0.61 dir. Hastaların, hekimlerin ve
hemşirelerin yanıtları arasındaki fark istatistik açıdan anlamlı bulundu (p= 0.001). Post
hoc analizine göre bu anlamlı fark, hastalar ile hekimler arasında (p=0.003), hekimler
ile hemşireler arasında (p=0.000) dır. Hastalar ile hemşireler arasında ise anlamlı fark
yoktur.
58
5. TARTIŞMA
Bu bölümde araştırma sonuçları hem kendi içinde hekimler-hemşireler-hastalar
arasında hem de literatürdeki benzer çalışmalarla karşılaştırmalı olarak tartışmaya
açılmıştır.
5. 1. Araştırma Yapılan Grupların Genel Sonuçlarının Değerlendirmesi
Bu çalışmaya sağlık hizmetini alanların ve verenlerin özerkliğe saygı ve
paternalizm konusundaki görüşlerinin örtüşüp örtüşmediğini karşılaştırmak, örtüşen ve
ayrışan görüşleri ortaya çıkarmak, amacı ile başlanmıştır. Her iki grubun beklentilerinin
birbirine uyup uymadığı karşılaştırılarak, genel olarak literatürdeki bulguların ve
otoritelerin dayattıkları özerkliğe saygı anlayışının Türkiye’deki sağlık hizmeti alanların
beklentileri ile uyuşup uyuşmadığına bakıldı. Bu nedenle hastaneler, meslekler,
cinsiyetler ve çalışılan branşlar arasındaki farklı bulgular, çarpıcı ve literatür benzeri
bulgular olmasının dışında tartışmaya alınmamıştır. Özellikle sağlık hizmeti verenler ve
alanlar arasındaki özerkliğe saygı ve paternalizm konusunda görüşlerdeki anlamlı
benzerlikler ve istatistiksel olarak anlamlı çıkan farklılıklar tartışılmıştır.
Hastaların özerkliğe saygı ve paternalizm konusundaki görüşleri, toplam 25
soruya verdikleri cevapların puan ortalamaları hesaplanarak, en fazla beş puan
üzerinden değerlendirildi. Araştırmada puan ortalamaları birbirinden farklı çıkmakla
birlikte genellikle özerkliğe saygı yanlısı olarak, yani dörde yakın ve dördün üzerinde
puanlar elde edildi. Buna göre; hastaların özerkliğe saygı konusundaki görüşlerinin
puan ortalamaları (5 puan özerk, 1 puan paternalist yaklaşım yanlısı olarak
değerlendirilmiştir) 4.20 ile 3.97 olan sağlık profesyonellerinden daha fazla özerkliğe
duyarlılık yönünde çıkmıştır.
Hastaların eğitim düzeylerine göre, okur-yazar ve ilkokul 4.09, orta-lise 4.12,
üniversite eğitimi alanlar ise 4.23 olarak bulunmuştur. Hastaların eğitim düzeyi arttıkça
özerkliğe saygı konusundaki duyarlılıklarının artmakta olduğu söylenebilir.
Hastaların gelir düzeylerine göre, 0-300 YTL 4.05, 301-600 YTL 4.25, 600-900
YTL 4.27, 900 YTL ve üzerinde olanlar ise 4.20 olarak bulunmuştur. Hastaların gelir
59
düzeyleri arttıkça özerkliğe saygı konusundaki duyarlılıkları artmakla birlikte en üst
gelir grubunda bu artışın devam etmediği söylenebilir.
Cinsiyetlere göre; kadın hastaların 4.22, erkek hastalardan 4.18 daha duyarlı
oldukları ortaya çıkmıştır. Özerkliğe saygı konusunda sağlık hizmetini alan kadınların
erkeklerden daha duyarlı çıkmaları, toplumda kadınların bu konuda daha zayıf oldukları
yönündeki beklentiyi karşılamayacak bir sonuç olarak yorumlanabilir. Araştırmanın bu
bulgusu; Kağıtçıbaşı’nın “Kadınlar, düşük sosyo-ekonomik düzeydeki gruplar,
geleneksel toplumdaki insanlar, etnik azınlıklar gibi daha az güçlü olan grupların içsel
denetimden çok dışsal denetime inandıkları” nı saptadığı çalışması ile uyumsuz
bulunmuştur (27).
Sağlık profesyonellerinde ise bu durumun tersine sağlık hizmeti veren erkeklerin
4.01 sağlık hizmeti veren kadınlardan 3.99 daha duyarlı oldukları ortaya çıkmıştır. Oysa
Önal ve arkadaşının tıp fakültesi son sınıf öğrencilerinin hasta hakları ile ilgili
görüşlerini aldıkları araştırmada, kız intörnlerin erkek intörnlere göre daha duyarlı
olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda çalışma sonuçları Önal ve arkadaşının araştırma
sonuçlarıyla uyumszudur (42).
Sağlık profesyonellerinin çalışma yıllarına göre puan ortalamaları, 0-9 yıl
çalışanlar 3.97, 10-19 yıl çalışanlarda 4.02, 20 yıl ve üzeri çalışanlarda 4.02 olarak
bulundu. Bu sonuçlar, sağlık profesyonellerinin çalışma yılları arttıkça özerkliğe saygı
konusundaki duyarlılıklarının arttığı yönünde yorumlanabilir. Falkum ve arkadaşının
hekimler üzerinde yaptıkları araştırmada paternalist eğilimin daha çok yaşlı hekimlerde
ağır bastığını bulmuşlardır (43). Bu çalışma Falkum ve arkadaşının yaptığı çalışma ile
uyumsuzdur.
Sağlık hizmetini veren hekimlerin özerkliğe saygı ve paternalizm konusundaki
sorulara verdikleri cevapların, hekimlerin akademik durumlarına göre dağılımlarına
bakıldığında, puan ortalaması toplamları en yüksek öğretim üyelerinde olmak üzere
4.11, uzmanlarda 4.01 ve araştırma görevlilerinde 3.92 olarak bulundu. Bu puanlar
değerlendirildiğinde hekimlerin eğitim durumları arttıkça özerkliğe saygı konusundaki
duyarlılıklarının arttığı şeklinde yorumlanabilir. Falkum ve arkadaşlarının çalışmasında
paternalizm/özerkliğe saygı sadece yaş faktörü ile değerlendirilmiştir (43). Bu çalışmada
ise buna akademik eğitim faktörünün eklenmesinin, özerkliğe saygının daha ön plana
çıkmasına neden olduğu söylenebilir.
60
Sağlık profesyonellerinin mesleklerine göre puan ortalamaları her bir soru için
değişmekle beraber genel ortalama hekimlerde ve hemşirelerde 3.99 olarak eşit
bulunmuştur.
5. 2. Ankette Yer Alan Soru Grupları Hakkında Değerlendirmeler
5. 2. 1. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Özerkliğe Saygı ve
Paternalizm Konusundaki Genel Görüşleri
Sağlık hizmetini alanlar ve verenlerin özerkliğe saygı ve paternalizm konusunda,
gündelik yaşama ilişkin görüşlerinin puan ortalamaları karşılaştırıldığında, her iki
grubun puan ortalamalarının aynı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu eşitlik istatistik açıdan
anlamlı bir sonuç olarak değerlendirilmemektedir. Ancak bu eşitlik bu soruya ilişkin
cevapların her iki grupta da aynı olduğu anlamını taşımaktadır. Bu aynılık insanların
toplumsal davranış modeline dikkati çekmesi açısından önemli ve üzerinde düşünülmesi
gereken bir sonuçtur. Araştırmanın başlangıcında bu soru için hasta grubunun
görüşlerinin puan ortalamasının sağlık profesyonellerinden daha düşük çıkacağı
beklentisi vardı. Bu konuda geniş bir değerlendirme yapılabilmesi için verilerin sınırlı
olmasının yanında, bu sonuç; insanların eğitim düzeyleri, meslekleri, içinde
bulundukları durum vb. durumların farklılığına rağmen bazı geleneksel davranışları
sürdürdüklerini göstermesi bakımından ilginç bir sonuç olarak yorumlanabilir (27,44).
5. 2. 2. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Tanıma, Tanıtma, İsim ile
Hitap Etme İle ilgili Genel Görüşleri
Sağlık profesyonellerinin kendilerini hastalara tanıtmaları ile ilgili olarak
mesleklere göre, hekimler (4.57 ± 0.66), hemşirelerden (4.44 ± 0.72) daha duyarlı
(p=0.042) bulundu. Sağlık profesyonellerinin kendilerini hastalara tanıtmalarını isteme
bakımından kadın hastalar (4.65 ± 0.72) erkek hastalardan (4.45 ± 0.91) daha duyarlı
çıktı (p=0.040). Yılmaz’ın yaptığı çalışmada ‘Hasta Haklarının Hemşire, Doktor ve
Yatan Yetişkin Hastalar Açısından İncelenmesi adlı çalışmasında sağlık
profesyonellerinin kendilerini hastalara tanıtma oranı hekimlerde % 25.7, hemşirelerde
% 35.7 olarak bulunmuştur (45). Bu çalışmanın sonuçları her ne kadar hastaların
61
beklentileri ile birebir örtüşmese de hekimlerin % 91.4, hemşirelerin % 88.8 oranında
kendilerini hastalarına tanıtmaları gerekliliğini belirtmeleriyle, geçen 15 yıllık süre
içinde bu konudaki duyarlılığın oldukça arttığını söyleyebiliriz. Hemşirelerin kendilerini
daha az oranda tanıtmaları ise, geleneksel sağlık bakım hizmeti sunumu içerisinde,
hemşirenin sayısal yetersizlik nedeniyle öncelikle kliniğin rutin işlerini (iş merkezli
çalışma) bitirmeye yönelik çalışmak zorunda kalmaları ve bunun alışkanlık haline
getirilmesi olarak yorumlanabilir.
Hastalara isimleriyle hitap edilmesi ile ilgili olarak, sağlık hizmetini alanlar
(4.58 ± 0.77), verenlerden (4.37 ± 0.81) daha duyarlı bulundu (p=0.001). Hastaların
cinsiyetlere göre görüşleri değerlendirildiğinde kadın hastaların (4.67 ± 0.66) erkek
hastalardan (4.49 ± 0.85) isimleriyle hitap edilmesine daha duyarlı oldukları görüldü
(p=0.043). Sağlık profesyonellerinin mesleklerine göre, hemşireler (4.46 ± 0.70)
hekimlerden (4.28 ± 0.89) daha duyarlı bulundu (p=0.014). Sağlık profesyonellerinin
cinsiyetlere göre, kadınların (4.46 ± 0.70) erkeklerden (4.23 ± 0.93) daha duyarlı
oldukları bulundu (p=0.003).
Hastalara isimleri ile hitap edilmesi konusunda; kadın hastaların erkek
hastalardan daha duyarlı olmalarının nedeni, cinsiyetlere ilişkin duyarlılık farkından
olabilir. Hemşirelerin hastalara isimleriyle hitap edilmesi konusundaki duyarlılıklarının,
mesleki eğitimleri sırasında bu konunun “iletişim” adı verilen dersin ana konularından
biri olması, hasta bireyler ile daha uzun süreler birlikte zaman geçirmeleri ve hasta
bireylerle “empati” kurmaları olabilir (37,38). Toplumdaki genel kanı kadınların erkeklere
oranla daha bağımlı bir kişilik yapısına sahip oldukları yönündedir (44,27).
Kaplan ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada; otonomi, cinsiyet,
paternalistik ya da informatik (bilgilendirici) hekim yaklaşımı konusunda yaptıkları
çalışmada, kadınlar ve erkekler arasında otonomi seviyesinde fark olmadığını
saptanmıştır. Ancak doktorun tercihi doğrultusunda karar vermenin sadece kadınlarda
daha belirgin olduğu ifade edilmiştir (46). Bu çalışmanın sonuçları Kaplan ve
arkadaşlarının çalışmasının sonuçlarıyla uyumsuzdur.
Yılmaz’ın yaptığı çalışmada hastalara adı ile hitap etme konusunda hemşireler
% 84.3 ile hekimlerden daha duyarlı % 62.9 bulunmuştur. Bu çalışmada ise
hemşirelerin % 89.2 duyarlılık gösterdikleri saptanarak Yılmaz’ın çalışmasındaki
hemşirelerin sonuçları ile uyumludur. Bu çalışmada hekimlerin % 85.6 ile Yılmaz’ın
62
çalışmasından daha yüksek oranda duyarlılık gösterdikleri bulundu. Bu sonuç ise
Yılmaz’ın çalışması ile uyumsuzdur (45).
Günümüzde tıp alanındaki yaklaşımlar gelişerek değişmekte ve sağlık
profesyonellerinin eğitimlerine çeşitli eğitim çalışmaları ile yeni gelişmeler eklenmeye
çalışılmaktadır. Buna paralel olarak sağlık eğitimi veren okullarda hasta-hekim, hasta-
hemşire ilişkilerinin üzerinde önemle durularak gelişebilecek problemler
tartışılmaktadır. Bu konunun öneminin kavranması, tıp etiğindeki gelişmelerin daha
fazla konuşulur olması ve uygulamaya yansıtılmaya çalışılmasının hastaların yararına
olacağı açıktır. Bunun yanında hasta hakları alanında yayımlanan yönergeler ve
hastaları bilinçlendirme çalışmaları, bu konuların sık sık basının gündemine taşınması
ve tartışılıyor olması, ayrıca yasal yaptırımların da gündeme gelmesinin etkilerinin
yansıması olduğunu söyleyebiliriz (25,47,48).
İletişim sırasında isim ile hitap edilmesi, etkili iletişim tekniklerini kullanma,
hasta-hekim, hasta-hemşire ilişkilerinin olumlu yönde başlayıp sürdürülmesi
bakımından oldukça önemlidir. İletişimin başlangıcında ilişkiyi olumlu yönde
etkilemesinin yanında, hastaların kendilerine değer verildiğini ve önemsendiklerini
hissetmeleri bakımından son derece önemlidir (39,49,50,51).
Sağlık profesyonellerinin kendilerini tanıtmaları, hastalara isimleriyle hitap
etmeleri, yatış sırasında alınan genel iznin yeterliliği ile ilgili görüşlerinde ise kadınlar
erkeklere oranla daha fazla özerkliğe saygı yanlısı bulundu. Kadınların bu gibi
konularda erkeklerden daha duyarlı çıkmaları, cinsiyetlere özel farklılıklara bağlı
davranışlardan kaynaklandığı söylenebilir (27).
Kanada’da 1996 yılında Roberston’nun yaptığı “doktorlar ve hemşirelerin hasta
bakımına yaklaşımları ve etik teori ve ırklararası farklar” adındaki çalışmasında
hemşirelerin hekimlerle birlikte açık fikirli ve faydacı görüş prensiplerini paylaştıkları
saptanmıştır. Ancak hekimler daha çok hasta yararını desteklerken hemşirelerin hasta
özerkliğini vurguladıkları görülmektedir (52).
Birçok kişinin paylaştığı ön yargı cerrahların daha paternalist olduğu
yönündedir. Bununla birlikte bu çalışmada ne genel olarak cerrahi ve dahili kliniklerde
çalışanlar arasında, ne de özel olarak cerrahlar ve dahiliyeciler arasında beklendiği gibi
bir farklılık çıkmamıştır. Falkum ve arkadaşının 2001 yılında Norveç’te 990 hekim
üzerinde yapılmış oldukları, “hekim-hasta ilişkisinde paternalizm, hasta özerkliği ve
63
ahlaki değerlendirme konusunda Norveçli hekimlerin tutumları” başlıklı çalışmada,
katılımcılar paternalizme, hasta özerkliğine ve ahlaki değerlendirmeye yatkınlık
skorlarına göre beş farklı gruba ayrılmıştır. Bu çerçevede paternalist eğilimin daha çok
yaşlı hekimlerde ağır bastığı, cerrahların otonomi skorunun düşük, psikiyatırların ise
yüksek olduğu, kadınların özerkliğe saygıya daha yatkın olduğu bulunmuştur (43).
Falkum ve arkadaşının çalışmasında, kadınların özerkliğe saygıya daha yatkın olduğu
sonucu bu çalışma ile uyumlu, cerrahların otonomi skorunun düşük olduğu sonuçları ise
bu çalışma ile uyumsuz bulunmuştur.
5. 2. 3. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Bilgilendirme İle İlgili
Görüşleri
Hastalık insan bedeni için hem fizyolojik hem de psikolojik ciddi bir stres
kaynağıdır. Hastanın hastaneye yatışı, hastalık ile ilgili bilinmeyenlerin olması hastayı
endişelendirmekte ve bu stresi daha da artırmaktadır. Buna ek olarak sağlık
profesyonelleri tarafından kendisiyle ilgili bilinen bilgilerin saklanması ya da açıklama
yapılmadan tıbbi girişimlerde bulunulması hastanın huzursuzluk, anksiyete, kaygı, stres
düzeyini artırarak, benlik saygısını düşürmekte ve hastanın iyileşme sürecinin olumsuz
yönde etkilenmesine neden olabilmektedir (38,36,53). Bu bölümde hastaların ve sağlık
profesyonellerinin bilgilendirme ile ilgili görüşleri tartışılacaktır.
Kesin teşhis konulmadan önce hastalara hastalık hakkında genel bilgi verilmesi
gerekliliği konusunda, hastaların (4.47 ± 0.90), sağlık profesyonellerinden (3.80 ± 0.99)
daha fazla bilgi istedikleri ortaya çıkmıştır (p=0.000). Öğretim üyesi olarak çalışan
hekimlerin (3.96 ± 0.87), uzman hekim (3.84 ± 0.97) ve araştırma görevlisi olarak
çalışan hekimlerden (3.59 ± 1.14) daha fazla bilgi verme yanlısı oldukları bulunmuştur
(p=0.039).
Civaner ve arkadaşının yaptığı çalışmada hastaların % 97.2 hastalıkları ile ilgili
tüm gerçekleri bilmek istedikleri belirtilmektedir (54). Zencir ve arkadaşlarının
çalışmasında, hastalara tıbbi uygulamalardan önce fikrinin sorulması hakkı hemşirelerin
% 85,5, hekimlerin % 80,9 oranında katıldıkları belirlenmiştir (55). Her iki çalışmanın
sonuçları da bu çalışma ile uyumludur.
Hastalığın teşhisi için yapılacak tıbbi uygulamaların ayrıntılarıyla anlatılması
gerektiği konusunda hastaların (4.59 ± 0.76) sağlık profesyonellerinden (4.37 ± 0.71)
64
daha fazla bilgi almak istedikleri ortaya çıkmıştır (p=0.000). Sağlık profesyonellerinden
20 yıl ve üzeri çalışanların (4.49 ± 0.60), 10-19 yıl çalışanların (4.44 ± 0.69), 0-9 yıl
çalışanların puan ortalamaları ise (4.27 ± 0.75) olarak bulunmuştur. (p=0,017). Yıldırım
ve arkadaşlarının yaptığı “tıbbi bilgi verme bağlamında uzun ve kısa metinlerin
karşılaştırılması” konulu çalışmada uzun metinlerin verildiği bireylerin bilgilenme
oranının daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır (56). Hastaya verilen bilginin, sorularını
karşılayacak şekilde ve eğitim ve kültürel durumu da göz önünde bulundurularak,
hastanın anlayabileceği bir dil ile anlatılması yerinde olacaktır (57).
Sağlık profesyonellerinin çalışma yılları arttıkça hastaya bilgi verme ile ilgili
görüşlerinde artma olduğu ortaya çıkmıştır. Sağlık profesyonellerinin çalışma
sürelerinin artmasıyla, hastalara daha fazla açıklama yapma görüşünde olmaları,
mesleki olgunlaşma, kendi bilgilerinin pekişmesi ve kendinden emin olma, empati
kurabilme, kendisinde ya da yakın çevresinde hastalık deneyimlerinin yaşanmasıyla,
hastaların yaşadıklarını daha iyi anlayabilme ve iletişim becerilerinin zaman içerisinde
gelişmesine bağlı olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Falkum ve arkadaşının çalışmasında paternalist eğilimin daha çok yaşlı
hekimlerde ağır bastığı ortaya çıkmıştır. Çalışmanın bu sonucu Falkum ve arkadaşının
genel olarak paternalizm ve yaş konusundaki bulgularıyla uymamaktadır (43).
Tedaviden ne kadar fayda görüleceğinin hastalara anlatılması gerekliliği
konusunda; sağlık hizmetini alanların (4.75 ± 0.56), verenlerin vermek istediklerinden
(4.39 ± 0.64) daha fazla bilgi almak istedikleri ortaya çıkmıştır (p=0.000). Mesleklere
göre dağılımlara bakıldığında, hekimlerin (4.46 ± 0.62), hemşirelerden (4.32 ± 0.65)
daha fazla tedavinin faydalarını anlatma yanlısı oldukları ortaya çıktı (p= 0.017).
Klinik uygulamalar sırasında tedavinin planlanması, hemşirelik mesleğinin
birincil derecede sorumlu olduğu bir uğraş alanı değildir. Hemşireler daha çok tedavinin
uygulanması aşamasında rol almaktadır. Bunun yanında bağımsız fonksiyonlarının
olduğu asıl alan, hasta bakımının planlanması, uygulaması ve değerlendirilmesidir.
Tedaviden ne kadar fayda görüleceğinin anlatılması gerekliliğine ilişkin, hemşirelerin
hekimlerden daha az duyarlı çıkmış olmaları, bu konunun birincil derecede sorumlu
oldukları bir alan olmayışından kaynaklanabilir (38).
Tedaviden ne kadar fayda görüleceğinin hastalara anlatılması gerekliliği
konusunda; hastaların aylık gelir durumları arttıkça bu soruya verdikleri cevapların
65
puan ortalamaları artarken, 0-300 YTL (4.62 ± 0.65), 301-600 YTL (4.87 ± 0.44), 601-
900 YTL (4.92 ± 0.28), 900 YTL ve üzeri gelir grubunda (4.73 ± 0.59) bu artışın devam
etmeyerek düştüğü ortaya çıkmıştır (p= 0.010).
Hastalığın vücutta yaptığı-yapacağı değişikliklerin anlatılması gerekliliği
konusunda; sağlık hizmeti alanların (4.60 ± 0.75), verenlerin vermek istediklerinden
(4.42 ± 0.64) daha fazla bilgi almak istedikleri ortaya çıkmıştır (p=0.000).
Zencir ve arkadaşlarının çalışmasında, hemşirelerin % 92,9, hekimlerin % 85,4
oranında hastaların prognozu bilme hakkına katıldıkları ortaya çıkmıştır. Bildirilen
sonuç bu çalışma ile uyumludur (55).
Teşhisin kesinleşmesinden sonra, hastalara yakalanmış oldukları hastalık
hakkında genel bilgi verilmesi gerekliliği konusunda; sağlık hizmetini alanların (4.71 ±
0.64), verenlerin vermek istediklerinden (4.34 ± 0.77) daha fazla bilgi almak istedikleri
ortaya çıkmıştır (p=0.000).
Hastalık teşhisi kesinleştikten sonra hastalara bilgi verilmesi konusundaki
görüşler ile hastalık kesinleşmeden genel bilgi verilmesi konusundaki görüşlerle
yaklaşık değerlerde bulunmuştur. Böylece araştırma bulgularının kendi içindeki
tutarlılığı kanıtlanmış; teşhis belli olsun/olmasın bilgi verme konusunda, hekimler ve
hemşirelerin hastaların beklentilerini yeterince karşılayamadıkları ortaya çıkmıştır.
Sağlık profesyonellerinin çalışma yıllarına göre verdikleri yanıtların puan ortalamaları,
0-9 yıl (4.39 ± 0.72), 10-19 yıl (4.37 ± 0.76), 20 yıl ve üzeri çalışanların ise (4.08 ±
0.92) olarak bulunmuştur. (p=0,011).
Bu konuda sağlık profesyonelleri çoğunlukla bilgi verme yanlısı olmakla
beraber, çalışma yılı az olanların teşhis kesinleştikten sonra daha fazla bilgi verme
yanlısı oldukları bulunmuştur. Bu sonuçlar, çalışma yılı az olanların tanıyla ilgili
tahmini bilgileri, diğer bulgularla doğrulamadan hastaya söylemekten kaçındıkları;
çalışma yılları arttıkça, teşhis kesinleşmeden olası çıkabilecek sonuçların, hastaya
önceden verilebileceği görüşünde oldukları şeklinde yorumlanabilir.
Teşhis kesinleşmeden önce bilgi vermek istemelerinin nedeni, hastanın
sorularını cevapsız bırakmamak, merak, ve endişelerini gidermek, hastayı olası tanıya
alışması yönünde hazırlamak yaklaşımını benimsemeleri şeklinde yorumlanmıştır.
66
Hastaların bakımlarıyla ilgili olarak hemşireler tarafından bilgilendirilmeleri
gerekliliği konusunda, sağlık hizmeti alanların (4.61 ± 0.67), verenlerden (4.39 ± 0.66)
daha fazla bilgi almak istedikleri ortaya çıkmıştır (p= 0.000).
Zencir ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, hemşirelerin % 87.0, hekimlerin %
88.8 oranında hastaların, bakım ve tedavi uygulamalarını bilme haklarının olduğunu
bulmuşlardır. Çalışmanın bakımla ilgili bilgilendirme gerekliliği konusunda ortaya
çıkan sonuçları, Zencir ve arkadaşının sonuçlarıyla uyumludur.
“Hasta bakımı ile ilgili hizmetler hemşirelik mesleğinin bağımsız fonksiyon
alanları içine girmektedir” (38,58). Çalışmanın diğer sonuçlarına benzer şekilde, sağlık
profesyonellerinin bu konudaki yaklaşımları hastaların beklentilerini yeterince
karşılamadığı görülmektedir. Hemşirelik hizmetlerinin sunumu sırasında hasta
bakımında iki türlü yaklaşım modeli benimsenmektedir. Bunlardan birincisi
alışılmış/geleneksel bir yaklaşım olan “iş merkezli” bakım modelidir. İş merkezli bakım
modeli kliniğin yataklarının yapılması, tansiyonların alınması gibi rutin işleri öncelikli
hale getirerek hastayı bir birey olarak ele alma durumunu olumsuz etkilemektedir.
“Hasta merkezli” bakım modeli ise hastaya ait verilerin toplanması, hemşirelik
tanısının konulması, bakım ihtiyaçlarının saptanması, uygulanması ve verilen bakımın
etkilerinin değerlendirilmesi biçimindedir. İş merkezli bakım modelinde işlerin
bitirilmesi önceliği varken, hasta merkezli bakım modelinde hasta ve ihtiyaçları ön
plana geçmiştir.
Hasta başına düşen hemşire sayısının azlığı nedeniyle, hemşirelik hizmetleri
çoğunlukla “hasta merkezli” değil “iş merkezli” bakım modelinin uygulanması şeklinde
yürütülmektedir. Bu durum da hastaların bazı ihtiyaçlarının karşılanamamasına neden
olmaktadır (38,58).
Tedavi ile ilgili birden çok seçenek olduğunda hastalara anlatılması gerekliliği
konusunda; sağlık hizmetini alanların (4.49 ± 0.86) verenlerden (4.32 ± 0.77) daha fazla
bilgi istedikleri ortaya çıkmıştır. (p= 0.005). Sağlık hizmetini verenlerin cinsiyetlerine
göre dağılımlarına bakıldığında erkeklerin (4.43 ± 0.72) kadınlardan (4.24 ± 0.79) daha
fazla (p= 0.009), hekimlerin (4.40 ± 0.73) hemşirelerden (4.23 ± 0.80) daha fazla (p=
0.019) bilgi verme yanlısı oldukları ortaya çıkmıştır. Tedavi seçeneklerinin hastalara
anlatılması gerekliliği konusunda; öğretim üyelerinin (4.55 ± 0.59) araştırma görevlileri
67
(4.39 ± 0.72) ve uzman hekimlerden (4.19 ± 0.87) daha fazla bilgi verme yanlısı
oldukları görülmüştür (p=0.015).
Civaner ve arkadaşının hastalarla yaptığı çalışmada, hastaların % 51.5’inin
tedaviye onay verme konusunda yasal hakları olduğunun farkında oldukları
belirtilmiştir (54). Bu iki sonuç arasında bire bir karşılaştırma yapılamamakla beraber,
hastaların tedavi seçenekleri konusunda bilgi alma isteklerinin daha yüksek, yasal
haklarının farkındalığı oranının daha düşük olduğu görülmektedir.
Zencir ve arkadaşlarının 1999 da yaptıkları çalışmada ise hastaların tedavinin
risklerini ve seçeneklerini bilme hakkı olduğu konusundaki soruya hemşirelerin % 89,7,
hekimlerin % 91,0 oranında olumlu görüş bildirdikleri saptanmıştır. Bu çalışmanın
sonuçları Zincir ve arkadaşlarının çalışmasının sonuçları ile uyumludur (55).
Tanı, tedavi, takip ve koruma ile ilgili her türlü tıbbi uygulamanın hastalara tek
tek ve anlayabilecekleri bir dille anlatılması gerekliliği konusunda; sağlık hizmetini
alanların (4.73 ± 0.61), verenlerden (4.20 ± 0.73) daha fazla açıklama istedikleri ortaya
çıkmıştır ( p=0.000). Öğretim üyelerinin (4.40 ± 0.58) uzman hekim (4.29 ± 0.70) ve
araştırma görevlilerinden (4.03 ± 0.86) daha fazla açıklama yapma görüşünde oldukları
belirlenmiştir (p=0.002). Hekimlerin akademik çalışmaları ve eğitimleri arttıkça
hastalara bilgi verme yönündeki isteklerinin arttığı gözlenmiştir.
Bilindiği gibi tıbbi ortamlarda sağlık profesyonelleri arasında çeşitli sebeplerle
teknik terimler fazlaca kullanılmaktadır. Bu da tıbbın dışında olan insanların dili
anlayamamasına; hasta-sağlık profesyoneli iletişiminin yeterince iyi olmamasına neden
olmaktadır.
Aksoy’un da belirttiği gibi “hekimin hastayı hastanın ihtiyaç duyduğu kadar
bilgilendirilmesi esastır. Bu bilgilendirme hasta hangi dilden anlıyorsa o şekilde
yapılmalıdır. Hasta bir hekim ise bu bilgilendirme tıp dili ile yapılabileceği gibi, Türkçe
anlama düzeyi çok düşük bir hasta için farklı bir dilde, hatta işaret dili ile yapılabilir.
Konuşma, tarafların kendilerini en rahat hissettikleri lisanı kullanarak anlatmak
istediklerini karşıdakine aktarma sürecidir. Eğer bu sağlık çalışanları arasında tıp dili ile
oluyor ise bunu değiştirmek için herhangi bir dış zorlama yapılması yanlıştır” (59).
Çalışma sonuçlarımız da bu gerekliliği vurgulamaktadır.
Tedavi sırasında ortaya çıkabilecek bütün risklerin hastalara anlatılması
gerekliliği konusunda, sağlık hizmetini alanların (4.45 ± 0.99), verenlerin vermek
68
istediklerinden (4.26 ± 0.73) daha fazla bilgi almak istedikleri ortaya çıkmıştır
(p=0.003). Hastaların eğitim düzeylerine göre; üniversite mezunlarının (4.93 ± 0.26)
orta-lise (4.52 ± 0.96) ve ilkokul (4.30 ± 1.07) mezunlarından daha çok riskleri
öğrenmek istedikleri belirlenmiştir (p= 0.001). Bu sonuca göre hastaların eğitim düzeyi
arttıkça karşılaşabilecekleri olumsuzlukları bilme isteklerinin arttığı görülmektedir.
Hastaların eğitim düzeyi ve karşılaşacakları riskleri bilme isteği konusundaki artışla
ilgili olarak literatürde bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Zencir ve arkadaşlarının 1999 da hastaların tedavinin risklerini ve seçeneklerini
bilme hakkını çalışmışlar bu çalışmaya göre hemşirelerin % 89,7, hekimlerin % 91,0’i
bu konuda olumlu görüş bildirmişlerdir. Söz konusu sonuçlar tez çalışması sonuçları ile
uyumludur (55).
Klinik uygulamalarda sıklıkla karşılaştığımız bir durum özellikle prognozu kötü
ise durumunun hastadan saklanması yönündedir. Sağlık profesyonelleri hem hastayla
konuşmaya hazır olmayışları nedeniyle hem de durum açıklandığında hastanın daha
fazla zarar göreceğini düşündüklerinden tanıyı ya da olası kötü sonuçları hastadan
saklamaktadırlar. Bu yaklaşıma literatürde de rastlamak mümkündür. Fan (60) hastalara
doğruyu söylemekten kaçınılmasının nedeninin, onların incineceklerini ve dolayısı ile
zarar göreceklerini düşünmekten kaynaklanabileceğini söylemiş olsa da tez çalışmasının
sonuçlarında ve Zincir ve arkadaşlarının çalışmasında da olduğu gibi, hastaya tüm
risklerin ve olası sonuçların anlatılmasının hasta-sağlık profesyoneli arasındaki güvenli
iletişimi sağlayacağı düşünülmektedir (55).
Taburcu olurken nelere dikkat edilmesi gerektiği, yaşamdaki kısıtlamalar ve
yaşam biçimini nasıl etkileyeceğinin anlatılması gerekliliği konusunda; sağlık hizmetini
alanların (4.88 ± 0.41), verenlerin vermek istediklerinden (4.51 ± 0.60) daha fazla bilgi
almak istedikleri ortaya çıkmıştır (p= 0.000).
Zencir ve arkadaşlarının çalışmasında hastaların takip sürecinin koşullarını ve
gereklerini bilme hakkı hemşirelerde % 97,1 hekimlerde %98,9 olarak saptanmıştır (55).
Sağlık profesyonellerinin bu konudaki yaklaşımları Zincir ve arkadaşlarının
çalışmasındaki sonuçlarla uyumludur.
Savulescu yeni bir yaklaşım benimseyerek, hastalar için neyin iyi olacağı
konusunda, onlarla mantıklı bir biçimde tartışıldıktan sonra hastaların karar vermelerini
sağlanması gerektiğini savunmaktadır. Bunun eski stilden farkı, bilgilendirmenin tam
69
olarak yapılıp “iyinin ne olduğu konusunda doktorun düşündükleri söylenmeden
hastanın kendisi için iyi olanı seçmesi” şeklinde açıklanmaktadır (62).
Önal ve arkadaşının yaptığı araştırmada; hastaların sahip olması gereken haklar
bağlamında, bilgilenme hakkı yaklaşık yüzde yetmiş oranında kabul görmektedir. Bu
çalışmada hastaların bilgilenme hakları konusundaki ortalama puanlarının Önal’ın
çalışması ile uyumludur (42).
Civaner ve arkadaşının yaptığı çalışmada, çalışma ve kontrol grubu alınarak,
çalışma grubuna hastalığın tanı, tedavisi, girişimlerin riskleri ve alternatif tedavi
yöntemleri hakkında sözel olarak bilgi verilip cerrahi girişim öncesi yazılı onamları
alınmıştır. Çalışma grubunun % 90’ların üzerinde bilgilendikleri, kontrol grubunun ise
yarıdan fazlasının bilgilenmedikleri bildirilmiştir. Bilgilendirme özellikle
yapılmadığında, hastaların yarıdan fazlasının hastalıkları konusunda birçok şeyi
bilmedikleri belirlenmiştir (41).
5. 2. 4. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Mahremiyetin Korunması
İle İlgili Görüşleri.
Bazen hasta ihtiyaçlarının karşılanması sırasında mahremiyetin korunmaya
çalışılması zorlaşmaktadır. Birey fiziksel, ruhsal ve aynı zamanda sosyal bir varlık
olmasıyla bağlantılı olarak, çevresinden ayrı düşünmek yanlış olur. Bunun yanında bir
çok “doğu kültürü”ne sahip olan toplumlarda olduğu gibi ülkemiz insanının, bireysel
anlamda yaşamaya alışık olmadığı unutulmamalıdır (44,63). Türkiye’deki sağlık
sisteminin olanaklarının kısıtlılığı ve toplumun kültürel yapı özellikleri nedeniyle,
hastayı ailesinden ve yakınlarından ayrı ve tek başına düşünerek sağlık hizmeti sunmak
olanaksızdır. Bu bağlamda hemşireler hasta yakınları ile hasta bilgilerini paylaşmak
zorunda kalmaktadır. Hasta ailesi ve yakınlarının da hastanın durumunu bilmek
istemeleri oldukça doğaldır. Ancak bu hastaya ait her türlü bilgiyi hasta ailesi ve
yakınlarına aktarmak anlamına gelmemelidir. Aktarılacak olan bilginin hastanın onayı
alındıktan sonra verilmesi etik açıdan uygun da olacaktır (64,65).
Hastaların izinleri olmadan hastalıkları ile ilgili bilgilerinin yakınlarına
söylenmemesi gerektiği konusunda; sağlık hizmetini alanlar (4.40 ± 0.92), verenlerden
(4.18 ± 0.90) daha fazla mahremiyeti koruma yönünde oldukları ortaya çıkmıştır (p=
70
0.001). Sağlık profesyonellerinden hekimlerin (3.33 ± 1.19), hemşirelerden (3.09 ±
1.10) daha fazla (p= 0.022), erkeklerin (4.37 ± 0.88) kadınlardan (4.06 ± 0.89) daha
fazla bilgiyi paylaşmama yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir (p= 0.000). Bu
konuda öğretim üyelerinin (4.56 ± 0.61), uzman hekim (4.22 ± 1.03) ve araştırma
görevlilerinden (4.22 ± 0.91) daha fazla bilgiyi paylaşmama yönünde görüş bildirdikleri
ortaya çıkmıştır (p=0.014).
Hasta dosyalarındaki bilgilerin tedavi ekibi dışındaki hastane personeline
söylenmemesi gerekliliği konusunda; hastalar (4.40 ± 0.92), hekim (4.33 ± 0.86) ve
hemşirelerden (4.01 ± 0.90) daha fazla bilgiyi tedavi ekibi dışındaki hastane personeli
ile paylaşmama yönünde görüş bildirmişlerdir (p= 0.000).
Hastalar kendilerinin tedavilerini üstlenen sağlık profesyonelleri dışındaki diğer
mesleki ihtisası olan bireylere güvenmezken, yakınları ile hastalığa ilişkin bilgileri
paylaşma yönünde daha fazla görüş bildirdiler. Bu sonuç hastaların, mesleki ihtisası
olan bireylerden medet ummaktan ziyade yakınlarıyla duygusal paylaşımı yaşamayı
tercih ettikleri şeklinde yorumlanabilir (12).
Hastaya ait dosya bilgilerinin hasta yakınlarına verilmesiyle ilgili olarak
hemşirelerin, hastalara ait bilgilerin aile çevresi ve hastane personelinden fazlaca
saklama yanlısı olmazken, muayene sırasında öğrenci ve stajerlerin ortamda hazır
bulunmaları ile ilgili hastalardan izin alınması gerektiği konusunda daha duyarlı
oldukları belirlenmiştir.
Tıbbi kayıtların bilimsel çalışmalarda kullanılabilmesi için, hastaların
bilgilendirilmesi ve rızalarının alınması gerekliliği konusunda; sağlık hizmetini
verenlerin mesleklerine göre, hemşirelerin (4.10 ± 0.82) hekimlerden (3.90 ± 1.06) daha
duyarlı oldukları ortaya çıkmıştır (p= 0.026). Bu konuda sağlık profesyonellerinin
cinsiyetlere göre; kadınların (4.10 ± 0.82) erkeklerden (3.85 ± 1.12), daha fazla
mahremiyeti koruma yönünde oldukları belirlenmiştir (p= 0.006).
Hekimlerin uzmanlık alabilmeleri genellikle çalıştıkları kliniklerde hastalar
üzerinde çeşitli araştırmalar yapmalarını zorunlu kılmakta, böyle bir zorunluluk
hemşireler için söz konusu olmamaktadır. Bu farkın henüz klinisyen hemşirelerin
hekimler kadar araştırma yapma zorunluluklarının olmamasından kaynaklandığı
düşünülebilir.
71
Eğitim hastanelerinde tedavi ekibi dışındaki (stajerler, öğrenciler vb)
gözlemcilerin, tıbbi uygulamalar sırasında aynı ortamda bulunacaklarında hastalardan
izin alınması gerekliliği konusunda; hemşireler (3.80 ± 3.08) hekimlerden (2.99 ± 1.27)
ve hastalardan (3.46 ± 1.47) daha duyarlı çıktı (p=0.000). Mesleklere bakıldığında
hemşirelerin (3.80 ± 3.08) hekimlerden (2.99 ± 1.27) daha fazla mahremiyeti koruma
yanlısı oldukları ortaya çıkmıştır. (p= 0.000). Sağlık hizmeti verenlerin cinsiyetlere
göre, kadınların (3.64 ± 2.81) erkeklerden (2.98 ± 1.29) daha fazla mahremiyeti koruma
yanlısı oldukları ortaya çıktı (p= 0.003).
Zencir’in yaptığı çalışmada mahremiyetin korunması hakkı ile ilgili olarak,
hemşirelerin %81.4, hekimlerden % 10.2 fazla duyarlılık gösterdikleri görülmektedir (55). Zencir ve arkadaşlarının yaptığı çalışmanın bu sonucu, bizim çalışmamız ile
uyumsuzdur.
Lemonudou ve arkadaşları, ameliyat sonrası hastalarda hemşirelik
müdahalelerinde hasta otonomisi, mahremiyet, aydınlatma ve rızanın hemşireler ve
hastalar tarafından algılanışının karşılaştırmıştır. Sonuçlar hemşirelerin hastalardan daha
fazla hasta mahremiyetinin korunmasına inandıklarını ortaya koymaktadır (66). Bu
çalışmanın, eğitim hastanelerinde hasta muayenesi sırasında, stajer ve öğrencilerin tıbbi
uygulama sırasında, gözlemci olarak bulunacaklarında hastadan izin alınması gerekliliği
ile ilgili sonuçları ile Lemonudou ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmanın sonuçları ile
uyumludur.
Diğer yandan Önal ve arkadaşının çalışmasında genel olarak kız intörnlerin
erkeklere göre biraz daha duyarlı oldukları görülmekle beraber, hastaların sahip olması
gereken haklar bağlamında gizliliğin yüzde yirmi olarak bulunması bizim çalışmamızla
uyumsuzdur (42).
Ersoy ve arkadaşlarının hekimlerin etik duyarlılığı ile ilgili araştırmalarında,
hastanın mahremiyetine saygı gösterme ve hastaya gerçeği söyleme konusundaki iki
vaka öyküsü verilmiştir. Bu öyküler hakkındaki değerlendirmelerinde özerkliğe saygı
gösterme yaklaşımı ağır basmaktadır (67,68). Tez çalışmasının bu sonucu Ersoy ve
arkadaşlarının değerlendirmelerine uymaktadır.
72
5. 2. 5. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların, Sağlık Hizmetlerini
Seçme, Sorgulama, Reddetme Konusundaki Görüşleri
Uygulanacak tıbbi işlemlerde birden fazla tedavi seçeneği varsa hastaların
tedaviyi seçmeleri gerektiği konusunda; sağlık hizmetini alanlar (3.14 ± 1.47)
verenlerden (3.48 ± 1.10) daha az istekli bulundu ( p=0.000). Burada diğer sonuçlardan
farklı olarak hastaların, tedavi seçeneklerini daha fazla sağlık profesyonellerine bırakma
yönünde görüş bildirdikleri söylenebilir. Bu çalışma Lemonudou ve arkadaşlarının
yaptığı çalışma ile uyumludur (64).
Hastaların sağlıkla ilgili bilgi düzeylerinin sağlık profesyonellerinden az olması
ve hastalık halinde özerkliğin azalması nedeni ile tıbbi konulardaki kararı daha çok
“konuyu bilenlere” bırakma yönünde oldukları şeklinde yorumlanabilir (26,54). Civaner
ve arkadaşı çalışmasında, hastaların % 80.9’unun uygulanacak tedavi konusunda,
doktorunun kendi yerine karar vermesini uygun bulduklarını belirtmiştir. Ayrıca
hastaların uygulanacak tanı ve tedavi yöntemlerinin olası zararlarını, yan etkilerini
bilmelerinin % 71.9 oranında tedaviyi reddetmelerine neden olmayacağını
bildirmiştir(54).
Her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan hastaneye yatış sırasında alınan
genel izinin yeterli olduğu konusunda; sağlık profesyonelleri (3.16 ± 1.16) hastalardan
(2.61 ± 1.47) daha fazla özerkliğe saygı yanlısı çıkmıştır ( p=0.000). Sağlık
profesyonellerinin çalışma yıllarına göre, 0-9 yıllık çalışanların puan ortalamaları (3.28
± 1.15), 10-19 yıllık çalışanların (3.09 ± 1.17), 20 yıl ve üzeri çalışanların ise (2.90 ±
1.17) olarak bulunmuştur (p=0,041). Çalışma yılı fazla olanlar az olanlara göre,
hastaneye yatış sırasında alınan izni yeterli olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu
konuda hemşireler (3.31 ± 1.12) hekimlerden (3.00 ± 1.19) daha fazla özerkliğe saygı
yönünde görüş bildirmişlerdir (p= 0.004). Bu konuda uzman hekimlerin (3.43 ± 1.11)
öğretim üyeleri (2.97 ± 1.17), (p=0.023) ve araştırma görevlilerinden (2.76 ± 1.17) daha
(p=0.001) fazla özerkliğe saygı yanlısı oldukları ortaya çıkmıştır (p=0.003).
Sağlık profesyonellerinin hastanede yapılacak uygulamalarla ilgili olarak her
türlü soruyu sorma fırsatını hastalara vermeleri gerekliliği konusunda; sağlık hizmetini
alanlar (4.61 ± 0.74) verenlerden (4.26 ± 0.72) daha duyarlı bulunmuştur (p=0.000).
Hastalar (4.61 ± 0.74), hekimler (4.28 ± 0.76) ve hemşirelerden (4.24 ± 0.66) daha fazla
bilgi verilmesini istemektedirler (p= 0.000). Bu konuda öğretim üyelerinin (4.44 ±
73
0.61), uzman hekimler (4.38 ± 0.70) ve araştırma görevlilerinden (4.10 ± 0.87) daha
(p=0.007) duyarlı oldukları ortaya çıkmıştır (p=0.005).
Hastaların hastanede yapılacak olan tıbbi uygulamalar sırasında, sağlık ekibi ile
aralarında görüş ayrılığı (akıl yatmaması, benimsememe) olduğunda yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları olduğu konusunda, sağlık hizmetini verenler (4.18 ±
0.84) alanlardan (3.92 ± 1.32) daha duyarlı bulunmuştur (p= 0.001).
Tıbbi uygulamayı reddetme konusunda hastalar daha az reddetme yanlısı iken,
sağlık profesyonelleri hastaların uygulamayı reddetme haklarının olduğu görüşünü
benimseyerek hastalardan daha çok özerklik yanlısı bulunmuştur. Sağlık hizmetini
verenlerin cinsiyetlere göre dağılımına bakıldığında erkeklerin (4.34 ± 0.82)
kadınlardan (4.07 ± 0.85) daha fazla hastaların yapılacak işlemi reddetmeye hakları
olduğu görüşünü benimsedikleri ortaya çıkmıştır (p= 0.001). Sağlık hizmetini verenlerin
mesleklerine bakıldığında, hekimlerin (4.30 ± 0.81) hemşirelerden (4.05 ± 0.86) daha
duyarlı oldukları (p= 0.001), öğretim üyelerinin (4.46 ± 0.63) uzman hekim (4.34 ±
0.81) ve araştırma görevlilerinden (4.15 ± 0.91) daha (p=0.024) duyarlı oldukları ortaya
çıkmıştır (p=0.027). Hekim, hemşire ve hastalar arasında yapılan karşılaştırmada,
hekimlerin (4.30 ± 0.81) hemşireler (4.05 ± 0.86) (p=0.008) ve hastalardan (3.92 ±
1.32) daha (p=0.000) duyarlı oldukları ortaya çıktı (p= 0.000).
Zencir ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, hemşirelerin % 61.4, hekimlerin %
53.9 oranında hastaların tıbbi uygulamayı reddetme haklarının olduğunu kabul ettikleri
belirtilmiştir (55). Oysa bu çalışmada hem hekimlerin hem de hemşirelerin, hastaların
reddetme haklarının olduğunu kabul eden görüşler daha fazla çıkmıştır. Bu çalışmada
diğer sonuçların aksine; hastaların, hekim ve hemşirelerden daha az reddetme haklarının
olduğu konusunda görüş bildirdikleri ortaya çıkmıştır. Bu sonuç bir yandan hastaların
reddetme haklarının olduğunun çok farkında olmadıkları, diğer yandan kendilerine
önerilen tedaviyi kabul etmekten başka çarelerinin olmadığını düşündükleri şeklinde
yorumlanabilir.
Hastaların tedavi sırasında beklentilerinin karşılanmadığı durumlarda
doktorlarını değiştirmeye hakları olduğu konusunda, sağlık hizmetini alanların (4.31 ±
1.11) verenlerden (3.92 ± 1.04) daha duyarlı oldukları ortaya çıkmıştır (p=0.000).
Sağlık hizmetini alan hastaların (4.31 ± 1.11), hemşirelerin (3.96 ± 0.97) ve
hekimlerden (3.89 ± 1.11) daha duyarlı oldukları ortaya çıktı (p= 0.000). Bu konuda
74
öğretim üyelerinin (4. 15 ± 0.89) araştırma görevlilerinden (3.66 ± 1.20) daha (p=0.008)
fazla özerkliğe saygı yönünde oldukları ortaya çıkmıştır (p=0.011). Gerek sağlık
profesyonelleri arasında gerekse hastalar arasında, eğitim durumu arttıkça hasta
özerkliğine saygının arttığı görülmektedir. Buna göre ister genel anlamda, ister
akademik düzeyde, her türlü eğitim artışının hasta özerkliğine saygıyı artırdığı
söylenebilir.
Civaner ve arkadaşının çalışmasında hastaların % 40.2’si tedavisi kendi istediği
biçimde yapılmayacaksa tedaviyi reddedeceklerini belirtmişlerdir (54). Bu çalışmada
hastalar, her ne kadar sağlık profesyonellerine göre tedaviyi reddetme haklarının olduğu
konusunda daha az duyarlı çıksalar da, Civaner ve arkadaşının çalışmasından farklı
olarak, hastaların reddetme oranları daha yüksek çıkmıştır.
Ersoy ve arkadaşlarının hekimin etik duyarlılığı ile ilgili araştırmalarında
özerkliğe saygı gösterme ve yarar sağlama ilkesi arasında çatışma olan dört örnek vaka
hakkında hekimlerden görüş istenmiştir. Tedaviyi reddetme hakkının söz konusu
edildiği ilk iki vakada katılımcıların yarar sağlama ilkesini özerkliğe saygı gösterme
ilkesinden üstün tuttukları görülmektedir (67).
Ersoy ile Altun’un yaptığı çalışmada, hastanın “ölümüne neden olsa bile”
tedaviyi reddetme hakkına sahip olduğu görüşünü benimseyen tıp öğrencilerinin oranı
% 55,6, hemşirelik-ebelik öğrencilerinin oranı ise % 32,4 tür. Bireyin kendi sağlığı ile
ilgili tüm kararlara katılma hakkına sahip olduğu görüşünü ise tıp öğrencilerinin %
56,1’i hemşirelik öğrencilerinin % 77,9’u benimsemişlerdir (69).
5. 2. 6. Sağlık Profesyonellerinin ve Hastaların, Bilinci Yerinde Olan
Hastalar Yerine Yakınlarından İzin Alınması İle İlgili Görüşleri
Bilinci yerinde olan hastalara, hastanede yapılacak olan tıbbi uygulamalar için
kendilerinin yerine, yakınlarından izin alınmasının uygun olacağı konusunda; sağlık
hizmetini alanların (2.71 ± 1.50) verenlerden (2.28 ± 1.14) daha fazla özerklik yanlısı
olduğu bulundu (p= 0.000). Burada dikkati çeken sonuç her iki grubun da puanlarının
3.00 değerinin altında çıkmasıdır. Oysa diğer sorulara verilen cevaplar genellikle üç’ün
üzerinde çıkmıştır. Hastaların puanları sağlık profesyonellerinden yüksek olmakla
75
beraber, aslında her iki grup da hasta yakınlarından izin alınabileceğini ifade ederek
paternal eğilim göstermektedirler.
Sağlık hizmetini alan kadınların (2.90 ± 1.44) erkeklerden (2.53 ± 1.53) daha
fazla özerkliğe saygı yanlısı oldukları bulunmuştur (p= 0.042). Sağlık hizmetini alan
hastaların (2.71 ± 1.50) hekimlerden (2.19 ± 1.12) ve hemşirelerden (2.38 ± 1.16)
(p=0.005) daha fazla özerkliğe saygı yanlısı olduğu bulunmuştur (p= 0.000). Bu
rakamlar hastaların ve sağlık profesyonellerinin uygulamada ne yapıldığını ifade
etmeleri bakımından dikkate değer sonuçlardır.
Özellikle yakını sağlık profesyoneli olan hastalara yapılan uygulamaların
birçoğunda, hasta yerine hasta yakını ile konuşularak, “hasta yokmuş gibi”
davranılmaktadır. Hasta ailesi ya da yakınına açıklanan hasta ile ilgili bilgiler, ayrıca
hasta ile paylaşılmamaktadır. Kuşkusuz bazı durumlarda hasta ailesi ya da yakını ile
izin konusunu görüşmek kaçınılmaz olabilir. Ancak burada sözü edilen “bilinci yerinde
olan hasta”dır. Hastanın sağlık çalışanlarından birisi olduğu durumda ise başka bir
yaklaşımla; hastanın bu bilgileri bildiği varsayılarak, hasta gibi değil bir sağlık
profesyoneli gibi davranılarak, hastalıkla ilgili bilgiyi bildikleri varsayılmaktadır (70).
Tıbbi uygulamalar sırasında hastanın bilinci yerinde olmadığında yakınlarından
izin alınması yasal olarak da kabul edilen bir durumdur. Bazı durumlarda ise hastanın
yanında hiç kimse bulunmayarak, sorumluluk tamamen çalışan sağlık profesyonellerine
kalmaktadır. Bu durumda hastanın savunuculuğu sağlık profesyonelleri tarafından
sağlanmaktadır. Sağlık profesyonelleri hasta savunucusu olarak rol aldıklarında,
hastanın kişisel özellikleri, değer yargıları gibi özelliklerine uygun seçimleri
yapmalıdırlar. Ancak bunlara dikkat edildiği takdirde hasta özerkliğine saygılı
davranılmış olmaktadır (71,72).
Sağlık hizmetini verenlerin mesleklere göre dağılımına bakıldığında; bilinci
yerinde olan hastalara, hastanede yapılacak olan tıbbi uygulamalar için, kendilerinin
yerine yakınlarından izin alınmasının uygun olacağı konusunda, hekimlerin (3.83 ±
1.11), hemşirelerden (3.61 ± 1.17) daha fazla özerkliğe saygı yanlısı olduğu
bulunmuştur (p= 0.037).
Ersoy ve arkadaşlarının hekimlerin etik duyarlılığı ile ilgili araştırmalarının,
hemşirelere uyarlanmış versiyonunda yarar sağlama ile özerkliğe saygı göstermenin
çatıştığı ilk vakada katılımcıların büyük kısmı yarar sağlamayı özerkliğe saygı
76
göstermeye yeğlemiştir. Hastanın sırrını saklamakla sağlık kurumuna maddeten zarar
vermenin söz konusu olduğu ikinci vaka örneğinde ise katılımcıların çoğu sırrı
saklamaktan yani özerkliğe saygı göstermekten yana tavır almıştır. Üçüncü vaka
örneğinde, çatışma hastanın gerçeği bilme hakkı ile bu bilginin yol açacağı psişik
durumdan ötürü görebileceği zarar arasında olup, katılımcıların çoğu özerkliğe saygı
göstermeyi; gerçeği söylemeyi uygun bulmuştur. Son vaka örneğinde ise aynı değer
çatışmasının farklı biçimde kurgulanmış versiyonu yer almakta olup katılımcılar bu kez
zarar vermeme ilkesine bağlı kalmayı özerkliğe saygı göstermeye tercih etmiştir (69).
5. 2. 7. Sağlık Hizmetini Verenlerin ve Alanların Hastanede Hastaların
İnançlarının Yerine Getirilmesinde Destek Olunması İle İlgili Görüşleri
Hastaların dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesine, tıbben sakıncalı ve
hastane kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, destek olunması gerekliliği konusunda;
hemşirelerin (4.24 ± 0.61) hastalardan (4.18 ± 0.94) ve hekimlerden (3.95 ± 0.97)
(p=0.003) daha fazla özerkliğe saygı yanlısı olduğu bulunmuştur (p= 0.001). Bu
konuda hastaların görüşlerinin hemşirelerle daha yakın olduğu görülmektedir. Bunun
nedeni hemşirelerin hastaları daha uzun süre gözleme imkanı bulmaları, hastanın her
türlü ihtiyacından haberdar olmaları, ihtiyaçların karşılanması yönünde kliniğin
olanaklarını hastalara sunmaya çalışmaları olabilir. Hastalar sıklıkla bu tür ihtiyaçlarını
hemşirelere bildirmektedirler. Literatürde bu konuda bir çalışmaya rastlanmadığından
karşılaştırma yapılamamıştır.
77
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
6. 1. Sonuçlar
Tez çalışmasının temel amacı, hastaların ve sağlık profesyonellerinin özerkliğe
saygı ve paternalizm konusundaki görüşlerinin incelenerek, hizmeti alan tarafın almak
istediklerini, hizmeti veren tarafın vermek istediklerini ortaya çıkarmak; bu iki taraf
arasındaki hasta özerkliği temelindeki görüşleri belirlemek, karşılaştırmak, bu görüşlerin
örtüşen ve ayrışan yönlerini belirlemek ve çıkan sonuçları birbiriyle karşılaştırmaktır.
Hasta özerkliği konusundaki görüşlerin hastaların eğitim durumları, cinsiyetleri,
aylık gelir durumları gibi özellikleriyle değişip değişmediğine bakılmıştır. Bunun yanında
hekimlerin ve hemşirelerin; çalışma yıllarına, akademik eğitim durumlarına, cinsiyetlerine,
mesleki dağılımlarına, çalıştıkları klinik ve hastanelere göre hasta özerkliğine saygı
konusundaki görüşlerinin değişip değişmediği irdelenmiştir. Kendi içinde irdelenen bu
bilgiler, sağlık hizmetini alanlar ve verenler arasında karşılaştırma yapılarak, örtüşen ve
ayrışan tarafları saptanarak değerlendirilmiştir. Yapılan karşılaştırmalarda aralarında
istatistiksel açıdan anlamlı fark çıkan bilgiler her iki tarafın görüşlerinin örtüşmediğini
göstermektedir. Aralarında anlamlı fark çıkmayan görüşler ise her iki tarafın görüşlerinin
örtüşen taraflarını göstermektedir.
Araştırmadaki puanlar, en fazla özerklik yanlısı olma beş puan, en düşük
özerklik yanlısı olma bir puan verilerek değerlendirilmiştir.
Buna göre; araştırmada her iki grubunda özerkliğe saygı yanlısı görüş
bildirdikleri, ancak hastaların özerkliğe saygı konusundaki görüşlerinin sağlık
profesyonellerinden daha fazla olduğu yönündedir.
Özerkliğin gündelik yaşamda kullanımı ile ilgili olarak, hastaların ve sağlık
profesyonellerinin her iki tarafın da görüşlerinin aynı olduğu anlaşılmıştır. Araştırmanın
başında, aynı kültür ve coğrafyada yaşayan insanların gündelik yaşama ilişkin
yaklaşımlarının, eğitim, meslek sahibi olma gibi çeşitli değişkenlere bağlı olarak
değişebileceği, farklı olabileceği düşünülmekle beraber araştırma sonucu bu yönde
çıkmamıştır.
Hastaların eğitim düzeyi arttıkça özerkliğe saygı konusundaki duyarlılıklarının
artmakta olduğu görülmektedir. Hastaların gelir düzeyleri arttıkça özerkliğe saygı
78
konusundaki duyarlılıkları artarak aylık geliri 900 YTL ve üzeri olanlarda bu artışın
devam etmeyerek durakladığı görülmektedir. Ülkemizde geleneksel davranış modeli
olarak kadınların erkekler göre daha bağımlı oldukları yönünde genel bir kanı olmakla
beraber, hasta özerkliğine saygı konusundaki duyarlılıklarının, kadın hastalarda erkek
hastalardan daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Hasta özerkliğine saygı konusundaki genel yaklaşımlara, sağlık
profesyonellerinin aralarında çok fark bulunmamakla beraber, cinsiyetlere göre
erkeklerin kadınlardan daha duyarlı oldukları görülmüştür. Bu farklılık özerkliğe saygılı
davranışın özelliğine göre bazen cinsiyetler arasında, bazen de meslekler arasında
ortaya çıkmıştır.
Sağlık profesyonellerinin çalışma yılları arttıkça özerkliğe saygı konusundaki
duyarlılıklarının arttığı görülmektedir. Hekimlerin akademik eğitim durumları arttıkça
özerkliğe saygı konusundaki duyarlılıklarının arttığı görülmektedir.
Cerrahların dahili branşlarda çalışan hekimlere göre daha paternalist oldukları
yönündeki bazı araştırma sonuçları ve yaygın kanı bulunmakla beraber, genel olarak
cerrahi ve dahiliye kliniklerde çalışan sağlık profesyonelleri ile özel olarak cerrah
hekimler ve dahiliyeci hekimler arasında beklendiği gibi bir farklılık çıkmamıştır.
Sağlık profesyonellerinin kendilerini hastalara tanıtmaları ile ilgili olarak,
hekimlerin hemşirelerden daha duyarlı oldukları anlaşılmıştır.
Hastaların sağlık profesyonellerinin kendilerini hastalara tanıtmalarını istemeleri
açısından yapılan değerlendirmede; konuya kadın hastalar erkek hastalardan daha
duyarlı olma yönündedir.
Hastalara isimleriyle hitap edilmesi ile ilgili olarak, hastaların sağlık
profesyonellerinden daha duyarlı oldukları görülmüştür. Bu konuda hastaların
cinsiyetlere göre görüşleri değerlendirildiğinde, kadın hastaların erkek hastalardan daha
duyarlı oldukları görülmüştür.
Hastalara isimleriyle hitap edilmesi ile ilgili olarak sağlık profesyonellerinin,
hemşirelerin hekimlerden, kadınların erkeklerden daha duyarlı oldukları tespit
edilmiştir.
Sağlık profesyonellerinin kendilerini tanıtmaları, hastalara isimleriyle hitap
etmeleri, yatış sırasında alınan genel iznin yeterliliği ile ilgili yaklaşımlarda, kadınlar
erkeklerden daha fazla özerkliğe saygı yanlısı görüş benimsemişlerdir.
79
Kesin teşhis konulmadan önce hastalara hastalık hakkında genel bilgi verilmesi
gerekliliği konusunda, hastaların sağlık profesyonellerinden daha fazla bilgi istedikleri
belirlenmiştir. Öğretim üyesi olarak çalışan hekimlerin, uzman hekim ve araştırma
görevlisi olarak çalışan hekimlerden daha fazla bilgi verme yanlısı oldukları
görülmüştür.
Hastalığın teşhisi için yapılacak tıbbi uygulamaların ayrıntılarıyla anlatılması ile
ilgili olarak; hastaların sağlık profesyonellerinden daha fazla bilgi almak istedikleri
belirlenmiştir. Araştırmanın sonuçları sağlık profesyonellerinin çalışma yılları arttıkça
hastaya bilgi verme ile ilgili görüşlerinde artma olduğu yönündedir.
Tedaviden ne kadar fayda görüleceğinin hastalara anlatılması ile ilgili olarak;
sağlık hizmetini alanların, verenlerin vermek istediklerinden daha fazla bilgi almak
istedikleri belirlenmiştir. Bu konuda hastaların gelir düzeyleri arttıkça özerkliğe saygı
konusundaki duyarlılıklarının arttığı ancak aylık geliri 900 YTL ve üzeri olanlarda bu
artışın devam etmeyerek durakladığı görülmektedir. Sağlık profesyonellerinin
mesleklerine bakıldığında, hekimlerin hemşirelerden daha fazla tedavinin faydalarını
anlatma yanlısı oldukları belirlenmiştir.
Hastalığın vücutta yaptığı-yapacağı değişikliklerin anlatılması gerekliliği ile
ilgili olarak; hastaların sağlık profesyonellerinin vermek istediklerinden daha fazla bilgi
almak istedikleri belirlenmiştir.
Teşhisin kesinleştikten sonra, hastalara yakalanmış oldukları hastalık hakkında
genel bilgi verilmesi gerekliliği ile ilgili olarak; hastaların sağlık profesyonellerinin
vermek istediklerinden daha fazla bilgi almak istedikleri belirlenmiştir. Hastalık teşhisi
kesinleştikten sonra hastalara bilgi verilmesi konusundaki görüşler, hastalık
kesinleşmeden genel bilgi verilmesi ile yaklaşık değerlerde bulunarak, hem araştırma
bulgularının kendi içindeki tutarlılığı, hem de teşhis belli olsun olmasın bilgi verme
konusunda hekim ve hemşirelerin, hastaların beklentilerini aynı oranda
karşılayamadıkları ortaya çıkmıştır. Bu konuda sağlık profesyonelleri çoğunlukla bilgi
verme yanlısı olmakla beraber, çalışma yılı az olanlar teşhis kesinleştikten sonra daha
fazla bilgi verme yanlısı bulunmuştur. Bu sonuçlar, çalışma yılı az olanların tanıyla
ilgili tahmini bilgileri, diğer bulgularla doğrulamadan hastaya söylemekten kaçındıkları
yönündedir. Sağlık profesyonellerinin çalışma yılları arttıkça, teşhis kesinleşmeden de
80
olası çıkabilecek sonuçların, hastaya önceden verilebileceği görüşünde oldukları ortaya
çıkmıştır.
Hastaların bakımlarıyla ilgili olarak hemşireler tarafından bilgilendirilmeleri
gerekliliği konusunda, sağlık hizmeti alanların, verenlerden daha fazla bilgi almak
istedikleri belirlenmiştir.
Tedavi ile ilgili birden çok seçenek olduğunda hastalara anlatılması gerekliliği
ile ilgili olarak; sağlık hizmetini alanların verenlerden daha fazla bilgi istedikleri
görülmektedir. Bu konuda sağlık profesyonellerinin; hekimler hemşirelerden, erkekler
kadınlardan daha fazla, bilgi verme yanlısı oldukları belirlenmiştir. Tedavi
seçeneklerinin hastalara anlatılması gerekliliği konusunda; öğretim üyelerinin araştırma
görevlileri ve uzman hekimlerden daha fazla bilgi verme yanlısı oldukları belirlenmiştir.
Tanı, tedavi, takip ve koruma ile ilgili her türlü tıbbi uygulamanın hastalara tek
tek ve anlayabilecekleri bir dille anlatılması gerekliliği ile ilgili olarak; hastaların, sağlık
profesyonellerinden daha fazla açıklama istedikleri görülmüştür. Öğretim üyelerinin
uzman hekim ve araştırma görevlilerinden daha fazla açıklama yapma görüşünde
oldukları ortaya çıkmıştır. Hekimlerin akademik çalışmaları ve eğitimleri arttıkça
hastalara bilgi verme yönündeki isteklerinin arttığı görülmektedir.
Tedavi sırasında ortaya çıkabilecek bütün risklerin hastalara anlatılması
gerekliliği ile ilgili olarak; hastaların, sağlık profesyonellerinin vermek istediklerinden
daha fazla bilgi almak istedikleri bulunmuştur. Hastaların eğitim düzeyi arttıkça
karşılaşabilecekleri olumsuzlukları, riskleri daha çok öğrenmek istedikleri yönünde
görüş bildirdikleri ortaya çıkmıştır.
Taburcu olurken nelere dikkat edilmesi gerektiği, yaşamdaki kısıtlamalar ve
yaşam biçimini nasıl etkileyeceğinin anlatılması gerekliliği ile ilgili olarak; hastaların
sağlık profesyonellerinin vermek istediklerinden daha fazla bilgi almak istedikleri
belirlenmiştir.
Hastaların izinleri olmadan hastalıkları ile ilgili bilgilerinin yakınlarına
söylenmemesi gerektiği ile ilgili olarak; sağlık hizmetini alanlar, verenlerden daha fazla
mahremiyeti koruma yönünde oldukları ortaya çıkmıştır. Sağlık profesyonellerinden
hekimlerin, hemşirelerden, erkeklerin kadınlardan daha fazla bilgiyi paylaşmama
yönünde oldukları belirlenmiştir. Bu konuda öğretim üyelerinin, uzman hekim ve
81
araştırma görevlilerinden daha fazla bilgiyi paylaşmama yönünde görüş bildirdikleri
saptanmıştır.
Hasta dosyalarındaki bilgilerin tedavi ekibi dışındaki hastane personeline
söylenmemesi gerekliliği ile ilgili olarak; hastalar, hekim ve hemşirelerden daha fazla
bilgiyi tedavi ekibi dışındaki hastane personeli ile paylaşmama yönünde görüş
bildirmişlerdir.
Tıbbi kayıtların bilimsel çalışmalarda kullanılabilmesi için, hastaların
bilgilendirilmesi ve rızalarının alınması gerekliliği ile ilgili olarak; sağlık hizmetini
verenlerin mesleklerine göre, hemşirelerin hekimlerden daha duyarlı oldukları ortaya
çıkmıştır. Sağlık profesyonellerinden; kadınların erkeklerden daha fazla mahremiyeti
koruma yanlısı oldukları belirlenmiştir.
Eğitim hastanelerinde tedavi ekibi dışındaki (stajerler, öğrenciler vb)
gözlemcilerin, tıbbi uygulamalar sırasında aynı ortamda bulunacaklarında hastalardan
izin alınması gerekliliği ile ilgili olarak; hemşirelerin hekimlerden ve hastalardan daha
duyarlı oldukları saptanmıştır. Sağlık profesyonellerinin mesleklerine göre bakıldığında
hemşirelerin hekimlerden daha fazla mahremiyeti koruma yanlısı oldukları ortaya
çıkmıştır. Sağlık hizmeti verenlerin cinsiyetlere göre, kadınların erkeklerden daha fazla
mahremiyeti koruma yanlısı oldukları belirlenmiştir. Hastaların mahremiyet ile ilgili
sorulara verdikleri cevaplarda, hastalıkları ile ilgili bilgilerin, tedavileri dışındaki sağlık
profesyonellerine verilmesinden çok ailelerine verilmesi taraftarı olduklarını
belirtmişlerdir.
Uygulanacak tıbbi işlemlerde birden fazla tedavi seçeneği varsa, hastaların
tedaviyi seçmeleri gerektiği ile ilgili olarak; hastaların sağlık profesyonellerinden daha
az istekli oldukları ortaya çıkmıştır. Burada diğer sonuçlardan farklı olarak, hastaların
tedavi seçeneklerini değerlendirme ve seçme konusunda daha fazla sağlık
profesyonellerine bırakma yönünde görüş bildirmişlerdir.
Her türlü tıbbi uygulama için, hastalardan hastaneye yatış sırasında alınan genel
izinin yeterli olduğu ile ilgili olarak; sağlık profesyonellerinin hastalardan daha fazla
özerkliğe saygı yanlısı oldukları belirlenmiştir. Sağlık profesyonellerinin çalışma yılı
arttıkça özerkliğe saygı yönünde puanlarının azaldığı görülmektedir. Bu konuda
hemşirelerin hekimlerden daha fazla özerkliğe saygı yönünde görüş bildirdikleri ortaya
çıkmıştır. Uzman hekimlerin öğretim üyeleri ve araştırma görevlilerinden daha fazla
82
özerkliğe saygı yanlısı oldukları belirlenmiştir. Sağlık hizmetini alan erkeklerin
kadınlardan daha fazla özerkliğe saygı yanlısı oldukları ortaya çıkmıştır. Bu konuda
hekimlerin hemşirelerden daha fazla özerklik yanlısı oldukları görülmektedir.
Sağlık profesyonellerinin hastanede yapılacak uygulamalarla ilgili olarak her
türlü soruyu sorma fırsatını hastalara vermeleri gerekliliği ile ilgili olarak; hastaların
sağlık profesyonellerinden daha duyarlı oldukları belirlenmiştir. Öğretim üyesi
hekimlerin, uzman hekim ve araştırma görevlilerinden daha duyarlı oldukları
belirlenmiştir.
Hastaların hastanede yapılacak olan tıbbi uygulamalar sırasında, sağlık ekibi ile
aralarında görüş ayrılığı “akıl yatmaması, benimsememe” olduğunda yapılacak
uygulamayı reddetmeye hakları olduğuna ilişkin; sağlık profesyonellerinin hastalardan
daha duyarlı oldukları belirlenmiştir.
Tıbbi uygulamayı reddetme konusunda hastalar daha az reddetme yanlısı iken,
sağlık profesyonelleri hastaların uygulamayı reddetme haklarının olduğu görüşünü
benimseyerek hastalardan daha fazla özerkliğe saygı yönünde oldukları belirlenmiştir.
Sağlık profesyonellerinin cinsiyetlere göre, erkeklerin kadınlardan daha fazla hastaların
yapılacak işlemi reddetmeye hakları olduğu görüşünü benimsedikleri ortaya çıkmıştır.
Sağlık profesyonellerinin mesleklerine göre, hekimlerin hemşirelerden daha duyarlı
oldukları bulunmuştur. Öğretim üyelerinin uzman hekim ve araştırma görevlilerinden
daha duyarlı oldukları ortaya çıktı.
Hastaların tedavi sırasında beklentilerinin karşılanmadığı durumlarda
doktorlarını değiştirmeye hakları olduğu ile ilgili olarak; hastaların sağlık
profesyonellerinden daha duyarlı oldukları saptanmıştır. Bu konuda öğretim üyelerinin
araştırma görevlilerinden daha fazla özerkliğe saygı yanlısı oldukları belirlenmiştir.
Gerek sağlık profesyonelleri arasında gerekse hastalar arasında, eğitim durumu arttıkça
hasta özerkliğine saygının arttığı görülmektedir.
Bilinci yerinde olan hastalara, hastanede yapılacak olan tıbbi uygulamalar için
kendilerinin yerine, yakınlarından izin alınmasının uygun olacağı ile ilgili olarak;
hastaların sağlık profesyonellerinden daha fazla özerklik yanlısı olduğu görülmüştür.
Burada dikkati çeken sonuç her iki grubun da puanlarının 5.00 üzerinden 3.00 değerinin
altında çıkmasıdır. Oysa diğer soruların cevapları genellikle üç’ün üzerindedir. Bu
konuda hastaların puan ortalamaları sağlık profesyonellerinden yüksek olmakla beraber,
83
aslında her iki grup hasta yakınlarından da izin alınabileceğini ifade ederek paternal
eğilim göstermektedirler. Kadın hastaların erkeklerden daha fazla özerkliğe saygı
yanlısı oldukları belirlenmiştir. Bu konuda sağlık profesyonellerinden hekimlerin,
hemşirelerden daha fazla özerkliğe saygı yanlısı görüş bildirdikleri ortaya çıkmıştır.
Hastaların dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesine, tıbben sakıncalı ve
hastane kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, destek olunması gerekliliği konusunda;
hemşireler hastalardan ve hekimlerden daha fazla özerkliğe saygı yönünde görüş
bildirmişlerdir.
6. 2. Öneriler
Sağlık profesyonelleri hastayla karşılaştıkları ilk andan itibaren hastanın eğitimi,
anlama-algılama düzeyi, iletişim kurulan ortamın özelliklerini de göz önüne alarak;
kendini tanıtma, hastayı tanıma, hasta ile yeterli iletişim kurma, hastaya ait bilgileri
hastayla konuşma, hastayı yeterince bilgilendirme vb. konularında en üst düzeyde özen
göstermelidir.
Hasta mahremiyetine özen gösterilmesi konusunda; gerek hasta muayeneleri
sırasında gerekse hastaya ait dosya bilgilerinin hastanın izni olmadan tedavi ekibi
dışındaki kişilerle paylaşılmamalıdır.
Hastaların birçoğu tıbbi tedaviyi ve uygulamaları seçme, reddetme haklarının
olduğunu bilmemektedir. Hastaneye yatmakla yapılmak istenilen her türlü tıbbi
uygulamayı kabul ettiklerini düşünmekte ya da tıbbi tedavi ve bakımı/uygulamayı bir
bilene bırakma eğiliminde oldukları görülmektedir. Hastaya tıbbi tedavi ve bakımın
bütün ayrıntıları ile anlatıldıktan sonra, böyle bir hakkının olduğu ve kendisi istemez ise
bu uygulamanın yapılamayacağı ifade edilmelidir.
Hastaya yapılacak olan tıbbi tedavi ve bakım, hastanın anlayabileceği biçimde
bütün ayrıntıları ile anlatılmalıdır. Hastaya yapılacak olan uygulama hakkında hastanın
anlayabileceği bir dil ile uygulama anlatılmalı ve bu konudaki soruları
cevaplandırılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uygulama
hastanın bilme ihtiyacı saptanarak bilmek istediği kadar anlatılması biçiminde olmalıdır.
Hastanın bilmek istediğinden ne daha az ne de daha fazla bilgi verilmemelidir. Daha az
bilgi hastayı rahatlatmayarak soru işaretlerinin devam etmesine, fazla ayrıntı ise daha
çok endişelenmesine neden olmaktadır. Hastaya kendisi istemezse bu uygulamanın
84
yapılamayacağı ifade edilmelidir. Eğer tıbbi uygulama cerrahi değilse, yapılan
açıklamalardan ve hastanın anladığından emin olduktan sonra sözel onayı alınarak
uygulama gerçekleştirilmelidir. Tıbbi uygulama cerrahi ise, yapılan açıklamalardan ve
hastanın anladığından emin olduktan sonra, (bir üçüncü kişi ile birlikte ki bu kişinin
aileden birisi olmasında yarar vardır) yazılı onamının hastaya imzalatılmalıdır. Yapılan
her tıbbi uygulama için hastaya ayrı bilgilendirme yapılarak ayrı ayrı onamı alınmalıdır.
Yapılacak olan uygulama anlatılırken doğruyu söylemek, hasta özerkliğine saygı
gösterilmesi açısından önemlidir. Doğruyu söylemek aynı zamanda uyulması gereken
etik ilkelerdendir. Hastalar yapılacak tıbbi ve cerrahi uygulamalar için zaman zaman
sağlık profesyonellerinden garanti isterler. Hastaya hiçbir zaman garanti verilmeyerek
bütün olasılıklar onun anlayabileceği bir dil ile anlatılmalı ve kendi seçimini yapması
konusunda desteklenmelidir.
Sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğu her zaman hatırlanmalıdır. Hastaya farklı
mesajların verilmemesi açısından, yapılan bilgilendirme/aydınlatma ve onam alma
sırasında hekim-hemşire ve hasta aynı ortamda birlikte olmalı, iletişim elverişli bir
ortamda sağlanmalıdır.
Hasta ile kurulan ilişkilerde hasta tek başına değildir. Bizim ülkemizin
geleneksel ilişkileri de göz önüne alınarak hasta ailesi/yakını yok sayılmadan, hasta
ailesiyle birlikte ele alınmalı ve onlara da gerekli bilgilendirme yapılmalıdır.
Sağlık profesyonellerinin mesleki eğitimleri sırasında, klinik uygulamaların
başladığı dönemlere denk gelecek şekilde; Biyoetik, tıbbi etik, hasta özerkliği, etik
yaklaşımlar, hasta hakları insan hakları, konu ile ilgili çeşitli uluslararsı bildirgeler,
iletişim, insan ilişkileri, hasta-sağlık profesyoneli ilişkileri, ekip ve empati kavramı vb.
konularda interaktif eğitim metotları kullanılarak eğitim verilmelidir.
Hastalığı olan ve hastalıkla birlikte yaşayan sağlık profesyonellerinin hastaları
daha iyi anlayacağı düşünülerek, yapılacak olan düzenlemelerde onların fikirleri
alınmalıdır.
Bu araştırmada sağlık profesyonelleri hastalardan daha az özerkliğe saygı yanlısı
bulunmuştur. Bu sonuçlar ve birbiriyle örtüşmeyen görüşler iki taraf arasında bir
memnuniyetsizlik yaratmaktadır. Buradan yola çıkarak;
Hasta başına düşen hekim-hemşire/diğer sağlık çalışanı sayısını artırılması,
dolayısı ile sağlık profesyonellerinin hastalara ayırmaları gereken zamanın artırılmasını,
85
aynı zamanda sağlık profesyoneli-hasta arasındaki iletişimin en üst düzeyde
sağlanabilmesi için zaman ayrılmasını sağlayacaktır.
Yapılacak olan diğer çalışmalarla hastaların bu konudaki memnuniyet ve
memnuniyetsizlikleri belirlenmelidir. Görev içi eğitim programları düzenlenerek ya da
var olan programa dahil edilerek bu konunun sık sık gündeme getirilmesi sağlanmalıdır.
Bu konuda yapılacak eğitimde kullanılacak olan eğitim metodu, eğitime katılacak sağlık
profesyonellerinin, düşüncelerini açıkça ifade edebilecekleri ve tartışabilecekleri bir
ortamda sağlanacak şekilde olmalıdır.
Hasta hakları dernekleri gibi sivil toplum örgütlerinin kurulmasının ve
çalışmalarının desteklenmesi, bu derneklerin çalışmalarına destek olunması için sık sık
hasta hakları ile ilgili konferanslar, paneller verilmesi sağlanmalıdır.
Son zamanlarda sağlık bakanlığının yürüttüğü bir çalışmada hastanelerde hasta
hakları büroları kurulmaktadır. Bu çalışmanın alt yapısı hazırlanmadan bu bürolar
açılmış ve herhangi bir sağlık profesyoneli görevlendirilmiştir. Bürolar bu konuda
eğitim görmüş sağlık profesyonelleri tarafından yürütülerek aynı zamanda bir
danışmanlık servisi gibi çalışmalıdır. Ancak bu bürolarda çalıştırılmaya başlayan
görevlilerin konu ile ilgili eğitimleri bulunmamaktadır. Bu bürolarda çalışan sağlık
profesyonellerinin en kısa zamanda görev içi eğitimlere alınmalı bu eğitimler belirli
zamanlarda tekrarlanarak süreklilikleri sağlanmalıdır. Sağlık profesyonelleri tarafından,
gerek herhangi bir klinikte gerekse hasta hakları birimlerinde, hastalara hasta hakları ve
nasıl kullanacakları konusunda bilgiler verilmelidir. Bu bürolarda hastaları temsil eden
kişilerden de destek alınarak hasta ve hasta yakınlarından bir temsilci bu organizasyona
dahil edilmelidir.
Aynı araştırma toplumun genelini kapsayacak biçimde tekrarlanarak, toplumun
bu konudaki görüşlerinin bu araştırmanın sonuçları ile karşılaştırma yapılması yerinde
olacaktır.
86
7. KAYNAKLAR
1. Tepe H. Etik ve Meslek Etikleri. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2000.
2. Kuçuradi İ. Etik. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 1996.
3. Örs. Y. Tıbbi etik ve etik kurulları. Türkiye Klinikleri Tıbbi EtikDergisi. 1996: 4 (1): 1-3.
4. Göksel A F, Arda B. Moral değerlerin kökeni. Türkiye Klinikleri Tıbbi EtikDergisi.1995: 2 (3):
45-48.
5. Şahinoğlu Pelin S. Tıp tarihinde metodoloji ve tıp evrimi. Ed: Arda B, Oguz Y, Şahinoğlu S.
Deontoloji, ‘2. baskı’ Ankara: ANTIP A.Ş.Yayınları, 1999: 67-72.
6. Kadıoğlu F. Araştırma Etiği Konusunda Diş Hekimlerinin Değer Sistemleri. Yayınlanmamış
doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Entitüsü, Deontoloji AD. 1996.
7. Harris J. Hayatın Değeri. Çev: Sertabiboğlu S. 1. Baskı, İstanbul, Ayrıntı Yayıncılık. 1998:
267-276.
8. Aksoy Ş. Batıda tıp etiğinin yakın tarihi. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi
Dergisi.2002: 10 (3):195-202.
9. Aksoy Ş. Tıp etiğinin ülkemizdeki ve dünyadaki tarihi. Ed: Erdemir DA, Öncel Ö, Aksoy Ş,
Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Matbaacılık, 2003: 3-16.
10. Oğuz Y N, Tepe H, Örnek Büken N, Kırımsoy Küçür D. Biyoetik Terimleri Sözlüğü. 1.
Baskı. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları. Meteksan Anonim Şirketi. 2005.
11. Beauchamp T, Childresss J. Principles of Biomedical Ethic, 5th edn. Oxford Universiy Press,
2001.Oxford.
12. Kadıoğlu S. Özel görüşme. Ekim. 2005.
13. Salman Y, Varım G, Keser S. Ortak Kültür Sözlüğü. Tüm Zamanlar Yayımcılık. İstanbul.
1992.
14. Bağdatlı S. Hukuk Sözlüğü. Derin Yayınları. İstanbul. 2002.
87
15. Oğuz Y. Psikiyatride onam ve aydınlatılmış onam, Yayınlanmamış doktora tezi, Ankara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Entitüsü, Deontoloji AD. Ankara, 1994.
16. Aydın E. Tıp Etiği. Güneş Kitabevi. Ankara, İstanbul. 2005.
17. Aydın E. Tıp Etiğine Giriş. Ankara: 1. Baskı, Pegem Yayıncılık, 2001.
18. Oğuz N Y. Tıp etkinliğinde hekimin ve hastanın rolleri. Ed: Arda B, Oguz Y, Şahinoğlu S.
Deontoloj. Genişletilmiş 2. Baskı. Ankara: ANTIP A.Ş.Yayınları, 1999: 27-41.
19. Fray S. Hemşirelik Uygulamalarında Etik. Çev: Bağ B. 1. Baskı, Erzurum, Bakanlar
Matbaacılık Tic. San. Ltd. Şti. 2000.
20. Demirhan Erdemir A, Karakaya H. Klinik uygulamalarda hasta hemşire ilişkileri. Ed:
Erdemir D A, Oğuz Y, Elçioğlu Ö, Doğan H. Klinik Etik. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi,
2001.85-99.
21. Karadayı E F. İlişkili Özerklik; kavramı, ölçülmesi, gelişimi, toplumsal önemi, gençlere ve
kültüre özgü değerlendirmeler. Adana. Çukurova Üniversitesi Basımevi. 1998.
22. Oğuz Y. Klinik uygulamada hekim-hasta ilişkisi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi. 1995:
3(2-3):59-65.
23. Kadıoğlu F, Uzel İ. Ortodontik tedavilerde karar verme yeterliliği, özel bir grup: adölesanlar.
Uluslararası Katılımlı 3. Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı. Bursa. 2003: 2: 663-668.
24. Uzel İ. Ortodontide hekim-hasta ilişkisi. TOD.1998. 11(1): 64-73.
25. Sert G. Hasta Hakları Uluslararası Bildirgeler ve Tıp etiği Çerçevesinde. 1. Baskı. Istanbul:
Babil Yayınları, 2004.
26. Oğuz Y. Özerkliğe saygı ilkesi, Ed: Arda B, Oguz Y, Şahinoğlu S. Deontoloji, ‘2. baskı’
Ankara: ANTIP A.Ş.Yayınları, 1999. 51-57.
27. Kağıtçıbaşı Ç. Kültürel Psikoloji Kültür Bağlamında İnsan ve Aile. Çev: Kağıtçıbaşı Ç, Üskül
A, Uzun E. 2. Baskı, İstanbul: Evrim Yayınevi. 2000: 99-103.
88
28. Oğuz Y. Felsefi Yaklaşımların Işığında Klinik Etiğe Giriş. Klinik Etik. Ed: Erdemir DA, Oğuz
Y, Elçioğlu Ö, Doğan H. Klinik Etik. İstanbul. Nobel Tıp Kitabevi. 2001:9-25.
29. Gillon R. “Autonomy and the principle of respect for autonomy”. Br. Med. J. (Clin Res Ed).
1985: 15; 290(6484):1806-8.
30. Aydın E, Ersoy N. Tıp etiği ilkeleri. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1995; 3( 2-3): 48-52.
31. Ersoy N. Aydınlatılmış Onam. Ed: Erdemir DA Öncel Ö, Aksoy Ş, Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul:
Nobel Matbaacılık, 2003: 204–235.
32. Ersoy N. Cerrahi tedavide hastanın aydınlatılması ve aydınlatılmış onam (rıza)’nın alınması ile
ilgili etik sorunlar, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Entitüsü, Deontoloji AD, 1991.
33. Arda B. İnsan hakları kavramı ve uluslararası düzeyde tıbbi etikle ilgili bildirgeler. Ed: Arda B,
Oguz Y, Şahinoğlu S. Deontoloji, ‘2. baskı’ Ankara: ANTIP A.Ş.Yayınları, 1999. 111-120.
34. Erdemir D A, Elçioğlu Ş Ö. Tıp etiği ışığında hasta ve hekim hakları. Türkiye Klinikleri
Yayını. Ankara. 2000.
35. Baltaş A, Baltaş Z. Stres ve Başaçıkma Yolları. 21. Basım. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2002.
36. Özcan A. Hemşire-Hasta İlişkisi ve İletişim. 1. Baskı. İzmir, Saray Tıp Kitabevleri, 1996.
37. Terakye G. Hasta Hemşire İlişkileri. 5. Baskı. Ankara, Zirve Ofset Ltd. Şti, 1998.
38. Birol L. Hemşirelik Süreci Hemşirelik Bakımında Sistematik Yaklaşım. ‘3.baskı’, İzmir: Etki
Matbaacılık, 1997.
39. Uyer G. Hasta-hemşire iletişimi ve iletişimin hasta yönünden önemi. Türkiye Klinikleri Tıp
Etiği Dergisi. 2000: 8(2): 90-95.
40. Platin N. Hemşirelikte Değerler-Etik Sorunu. Hemşirelikte Etik Sempozyumu. Ankara. 1994:1-
5.
41. Civaner M, Terzi C. Hastanın kendi kaderini tayin hakkı: Aydınlatılmış Onam. II. Ulusal Tıbbi
Etik Kongresi Bildiri Kitabı. Ankara: Türkiye Biyoetik Derneği Yayını. 2001. 67-82.
89
42. Önal E, Tümerdem Y. ‘Hasta hakları sağlık hakkı ve tıp etiği. İntörnlere yönelik bir anket
bağlamında’. T Klin J Med Ethics. 1999, 7(2):72-77.
43. Falkum E, Forde R. Patenalism, patient autonomy, and moral delibration in the physician-
patient relationship Attitudes among Norwegian physicians. Social Science and Medicine.
Norway. 2001 239-248.
44. Kağıtçıbaşı Ç. Yeni İnsan ve İnsanlar, Sosyal Psikoloji Dizsi.10. Basım, İstanbul: Evrim
Yayınları, 2005.
45. Yılmaz M. Hasta Haklarının Hemşire, Doktor ve Yatan Yetişkin Hastalar Açısından
İncelenmesi. Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik AD. Yüksek Lisans
Tezi, Sivas: 1991.
46. Kaplan KJ, Schnederhan M, Harrow M,Omens R. Autonomy, gender and preference for
paternalistic or informative physicans: A study of the doctor-patient relation. Ethics & Medicine.
2002 18 (1): 49-60.
47. Ataç A, Topbaşı G. Hasta hakları ve yeni türk ceza kanunu. IV. Lokman Hekim Tıp Tarihi ve
Folklorik Tıp Günleri. Manisa. 2005.
48. T.C. Sağlık Bakanlığı. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 13/01/2005 tarih ve 00770
sayılı, Hasta hakları konulu genelgesi.
49. Erdemir D A, Karakaya H. Klinik uygulamalarda hasta hemşire ilişkileri. Ed: Erdemir DA,
Oğuz Y, Elçioğlu Ö, Doğan H. Klinik Etik. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, 2001.85-99.
50. Erdemir D A, Hekim-Hasta İlişkileri ve Etik Sorunlar. Ed: Erdemir DA Öncel Ö, Aksoy Ş,
Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Matbaacılık, 2003: 130-149.
51. Ataç A, Filizkaya N. Hekim hasta ilişkisi ve hasta hakları ile ilgili bir araştırma. Ed: Şahinoğlu
S, Arda B, Özçelikay G, Özgür A, Şenler ÇF. III. Tıbbi Etik Sempozyumu Bildirileri. Ankara:
Yükseköğretim Kurulu Matbaası, 1998.
52. Roberston DW. “Ethical theory, ethnography, and differences between doctors and nurses in
approaches to patient care”. J. Med. Ethics. 1996: 22(5):259-60, J. Med. Ethics. 1997: 23(1):55.
53. Baltaş Z. Stres ve sağlık. Sağlık Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000: 133-137.
90
54. Civaner M, Terzi C. Hastanın kendi kaderini tayin hakkı: Aydınlatılmış Onam. II. Ulusal Tıbbi
Etik Kongresi Bildiri Kitabı. Ankara: Türkiye Biyoetik Derneği Yayını. 2001. 67-82.
55. Zincir G G, Erdal E, Zincir M. Hekim ve Hemşirelerin Hasta Hakları Konusunda
Tutumlarının İncelenmesi. Kocaeli Kongre Kitabı.1999.105-113.
56. Yıldırım G, Alan S, Kadıoğlu S. Tıbbi bilgi verme bağlamında uzun ve kısa metinlerin
karşılaştırılması. Uluslararası Birleşik Biyoetik Kongresi Kültürler Arası Biyoetik: Asya ve Batı.
Kongre Kitabı. Şanlıurfa. 2005.
57. Aksoy Ş. “Hekim hasta ilişkisinde tıp dili mi?” Birinci Türkçe Dişhekimliği Terimleri
Sempozyumu’nda sunulan sözlü bildiri. Adana. 2004.
58. Potter PA, Perry AG. Ethics in Nursing. Fundamentals of Nursing. 4 th Ed. Missouri: Mosby-
Year Book, inc..1997.
59. Aksoy Ş. “Hekim hasta ilişkisinde tıp dili mi?” Birinci Türkçe Dişhekimliği Terimleri
Sempozyumu’nda sunulan sözlü bildiri. Adana. 2004.
60. Fan R Li B. “Truth telling in medicine: the Confucian view”. J. Med. Philos. 2004. 29(2): 179-
93.
61. Kara A. Özerkliğe saygı prensibinin uygulanabilirliği. Uluslararası Birleşik Biyoetik Kongresi
Kültürler Arası Biyoetik: Asya ve Batı. Kongre Kitabı. Şanlıurfa. 2005.
62. Savulescu J. “Rational non-interventional paternalism: why doctors ought to make judgments of
what is best for their patients. J Med Ethics. 1995. 21(6): 327-31.
63. Tsai D F-C. Ancient Chinese medical ethics and the four principles of biomedical ethics.
Journal of Medical Ethics. 1999; 25: 315-321.
64. Elçioğlu Ö, Kırımlıoğlu N. Tıp Etiği İlkeleri. Ed: Erdemir DA, Öncel Ö, Aksoy Ş,
Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Matbaacılık, 2003: 34-37.
65. Holm S. Family decision making-a victim to the hegemony of autonomy? Uluslararası Birleşik
Biyoetik Kongresi Kültürler Arası Biyoetik: Asya ve Batı. Kongre Kitabı. Şanlıurfa. 2005.
91
66. Lemonudou C, Merkouris A, Leino-Kilpi H, Valimaki M, Dassen T, Gasull M, Scott A P,
Tafas C, Arndt M. A comparison of surgical patient’ and nurses’ perceptions of patients’
autonomy, privacy and informed consent in nursing interventions. Clinical Effectiveness in
Nursing (2003): 7, 73-83.
67. Ersoy N, Gündoğmuş Ü N. A study of the ethical sensitivity of physicians in Turkey. Nursing
Ethics. 2003: 10(5): 472-84.
68. Ersoy N, Göz F. Hemşirenin Etik Duyarlılığı. Kocaeli Kongre Kitabı. 1999: 96-100.
69. Ersoy N, Altun İ. Hemşirelik – Ebelik ve Tıp Öğrencilerinin Hasta Haklarını Algılayışları.
Kocaeli Kongre Kitabı. 1999: 171.
70. Kadıoğlu S, Alan S. Cura Te İpsum. Uluslararası Katılımlı 3. Tıbbi Etik Kongresi Kongre
Kitabı. Bursa. 2003 Vol:2: 950-957
71. Taylor SL. Quandary at the crossroads: paternalism versus advocacy surrounding end-of-
treatment decisions. Am J Hosp Palliant Care.1995; 12(4): 43-6.
72. Cameron C. Patient advocacy: a role for nurses? Eur J Cancer Care (Engl).1996; 5(2): 81-9.
73. Akarsu B. Felsefe Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Inkılap Yayınları. 1998.
74. Bilimsel Araştırmada Etik ve Sorunları. Bilim insanı olarak hekim ve etik, sağlık bilimlerinde
etik ve toplum. Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Komitesi. Tübitak Matbaası. Ankara:
2002.
75. Day A Robert. Bilimsel Makale Nasıl Yazılır, Nasıl Yayınlanır. 9. Baskı. Ankara: Tübitak
Yayınları. 2004.
76. Sağlıkla İlgili Uluslararası Belgeler. Türk Tabipler Birliği Yayınları. 1998.
77. SPSS Inc. SPSS for Windows. Version 11.0,Chicago: SPSS İnc.2000.
78. Sümbüloğlu V, Sümbüloğlu K. Araştırma Yöntemleri. 3. Basım, Ankara: Sistem Ofset, 2000.
79. Sümbüloğlu K, Sümbüloğlu V. Biyoistatistik. 8. Basım, Ankara: Şahin Matbaası, 1998.
80. Sümbüloğlu K. Sağlık Alanına Özel İstatistiksel Yöntemler. 3.Baskı. Ankara. Hatiboğlu
Yayınları. 1990.
92
93 93
94
95
96
9. ÖZGEÇMİŞ
1960 yılında Doğanşehir/ Malatya’da doğdu.
1967-1978 yılları arasında ilk ve orta öğrenimini Gaziantep’te tamamladı.
1979-1984 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulunu
bitirdi.
1984-85 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp fakültesi hastanesi beyin
cerrahi kliniğinde klinik hemşiresi olarak görev yaptı.
1985-87 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulunda
Araştırma Görevlisi olarak çalıştı.
1984-87 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Hemşirelik programından master derecesi aldı.
1987-1994 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesine bağlı Sağlık
Meslek Lisesinde meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştı.
1994-97 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksek Okulunda Öğretim Görevlisi olarak çalıştı.
1997 yılından bu yana Çukurova Üniversitesi Adana Sağlık Yüksek Okulunda
Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır. Alan 1998 yılında Çukurova Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim dalında doktora eğitimine
başladı.
Alan evli ve iki çocuk annesidir.
97