T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ORTAÇAĞ TARİHİ ANABİLİM DALI
SİCİLYA’DA MÜSLÜMANLAR (827 – 1243)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Gülmis Vesile CANİK
DANIŞMANI : Prof. Dr. Cüneyt KANAT
İZMİR–2010
i
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ĠÇĠNDEKĠLER...................................................................................................................i
ÖNSÖZ............................................................................................................................iii
GĠRĠġ……………………………………………………………………….…………....1
I. BÖLÜM:
SĠCĠLYA HAKKINDA
1. COĞRAFYASI........................................................................................................5
2. MÜSLÜMAN FETHĠ ÖNCESĠ KISA TARĠHĠ.....................................................8
II. BÖLÜM:
SĠCĠLYA‘NIN FETHĠNE KADAR MÜSLÜMANLAR................................................11
III. BÖLÜM:
SĠCĠLYA‘DA MÜSLÜMANLAR
1. ĠLK AKINLAR....................................................................................................20
2. SĠCĠLYA‘NIN MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN FETHĠ – AĞLEBĠLER...21
3. FATIMĠLER HÂKĠMĠYETĠNDE SĠCĠLYA – KELBĠLER...............................32
4. MÜSLÜMANLARIN GÜNEY ĠTALYA‘DAKĠ FAALĠYETLERĠ..................37
5. SOSYAL, KÜLTÜREL VE ENTELEKTÜEL ORTAM....................................43
IV. BÖLÜM:
NORMANLARIN ĠDARESĠNDE MÜSLÜMANLAR..................................................51
ii
V. BÖLÜM:
II. FREDERICK VE MÜSLÜMANLAR........................................................................76
SONUÇ............................................................................................................................88
KAYNAKÇA..................................................................................................................91
RESĠMLERĠN KAYNAKÇASI......................................................................................97
iii
ÖNSÖZ
Ortaçağ‘daki Ġslam Devleti‘nin batı yönlü fetihlerinin önemli duraklarından biri,
Sicilya‘nın fethidir. Sicilya‘nın Müslümanlarca fethi, Ġslam Devleti ordularının Afrika
ve Avrupa üzerinde baĢlattıkları geniĢleme ve yayılma politikasının en son hamlesini
teĢkil eder.
Sicilya‘nın geçmiĢinden getirdiği Latin ve Yunan kültür mirası, 9. yüzyılın
Müslüman fethi dolayısıyla, Ortaçağ‘ın yüksek kültürü olan Ġslam gelenek ve kültürüyle
karĢılaĢmıĢ, böylece ileriki asırlara yansıyacak bir etkileĢim baĢlamıĢtır. 1061 yılında
Sicilya‘daki Ġslam Devleti resmi olarak sona erse de etkileri uzun süre devam etmiĢ ve
adada etkili bir Hıristiyan-Müslüman kültür ortamı oluĢmuĢtur.
Bu tezin amacı, Sicilya‘da fetih yıllarıyla birlikte üç asra yakın süren Müslüman
hâkimiyetini ve Sicilya kaybedildikten sonra da Sicilya tarihini etkileyen Müslüman
varlığını anlatmak ve Müslümanların adaya katkılarının Avrupa tarihine etkilerini
yansıtmaktır. BaĢlangıç noktamız Müslümanların adaya ilk ayak bastığı yıl olan 827
yılıdır; II. Frederick‘in adadaki son önemli Müslüman topluluğu Güney Ġtalya‘daki
Lucera‘ya sürdüğü 1243 yılı ise varıĢ noktamızdır.
Bu kadar küçük olan bir adanın, kapladığı alanla orantısız olarak, tarihte bu
kadar büyük rol oynaması çok rastlanılan bir durum değildir. Bunun temel nedeni
adanın konumudur. Bu bakımdan, konu edindiğimiz Sicilya‘yı daha iyi anlamak için
çalıĢmamıza adanın coğrafyasını ve Müslümanların adaya gelmelerinden önceki
dönemini ele alarak baĢlayacağız. Tezimizin birinci bölümü olan ―Sicilya Hakkında‖,
―Coğrafyası‖ ve ―Müslüman Fethi Öncesi Kısa Tarihi‖ olmak üzere iki kısma
ayrılmaktadır.
Ġkinci bölümün (―Sicilya‘nın Fethine Kadar Müslümanlar‖) odak noktası ise
Sicilya‘nın fethine kadarki Müslüman tarihi olacaktır. Müslümanların Akdeniz
Havzasındaki fetihleri, onları Sicilya‘ya getiren süreç ve entelektüel hayatları
özetlenecektir.
Üçüncü bölüm (―Sicilya‘da Müslümanlar‖), Sicilya‘nın Müslümanlarca, 831‘de
Palermo‘nun alınmasıyla baĢlayan, 902 yılında tamamlanan ve 1091 yılında sona eren
fethini ve Sicilya‘ya yerleĢen Müslümanların burada oluĢturdukları sosyal, kültürel ve
iv
entelektüel ortamı anlatmaktadır. Bölüm kendi içinde beĢ kısma ayrılmaktadır. Ġlk
kısımda (―Ġlk Akınlar‖) Müslümanların adaya ilk akınları, ikinci kısımda (―Sicilya‘nın
Müslümanlar Tarafından Fethi - Ağlebiler‖) Ağlebilerin Sicilya‘yı fethi, üçüncü
kısımda (―Fatımiler Hâkimiyetinde Sicilya - Kelbiler‖) adanın Fatımilere bağlı
Kelbilerin hâkimiyetindeki dönemi, dördüncü kısımda (―Müslümanların Güney
Ġtalya‘daki Faaliyetleri‖) özellikle Sicilya Müslümanlarının Güney Ġtalya‘daki fetih
faaliyetleri, beĢinci kısımda ise (―Sosyal, Kültürel ve Entelektüel Ortam‖) Sicilya
Müslümanlarının sosyal, kültürel ve entelektüel ortamı ele alınacaktır.
Norman kuvvetlerinin, Sicilya‘yı Müslümanlardan geri aldığı istila harekâtı
1060 yılında baĢladı ve 1091 yılında tamamlandı. Dördüncü bölümde (―Normanların
Ġdaresinde Müslümanlar‖) Sicilya‘nın Norman dönemi, adanın yeni hâkimleri
Normanların yönetimi altındaki Müslümanların yaĢamı ve bu iki unsurun etkileĢimi
irdelenecektir.
Normanların idaresi 1194‘te sona ermiĢ ve Hohenstaufen Hanedanı dönemi
baĢlamıĢtır. Tezin beĢinci bölümünde (―II. Frederick ve Müslümanlar‖), bu dönemdeki
Müslümanların durumu yanında, hanedandan, özellikle iki medeniyetin
yakınlaĢmasındaki rolü nedeniyle, II. Frederick üzerinde durulacaktır.
Bu çalıĢmanın ortaya çıkmasında katkıları olan herkese teĢekkürü bir borç
bilirim. Her sorumda ve sorunumda benden anlayıĢını ve rehberliğini esirgemeyen, tez
çalıĢmamda değerli yorum ve önerileri ile bana yol gösteren danıĢman hocam Prof. Dr.
Cüneyt Kanat‘a en içten teĢekkür ve saygılarımı sunarım. Öğrencisi olabildiğim için
büyük onur duyduğum Prof. Dr. Ġsmail Aka‘ya özellikle tez konumun belirlenmesindeki
katkılarından ötürü çok teĢekkür ederim. Prof. Dr. Mehmet Ersan ve Doç. Dr. Samira
Kortantamer‘e desteklerinden ve bir Ortaçağ tarihçisi adayı olma yolunda beni
birikimleriyle geliĢtirdiklerinden dolayı; Prof. Dr. Saim SavaĢ ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet
Karayaman‘a tezimi hazırlama sürecinde bana verimli ve huzurlu bir çalıĢma ortamını
sağladıklarından dolayı müteĢekkirim. Değerli dostum ArĢ. Gör. Gaye Yavuzcan
Anvarian Aghdam‘a yardımları ve teĢviki için; ailem Erol ve Sabiha Canik‘e sonsuz
destek ve özverileri için minnettarım.
1
GİRİŞ
Hac yolcuğundan dönüĢü esnasında (1185), gemisi kötü hava koĢulları nedeniyle
Sicilya kıyılarına oturunca bir süre adada konaklamak durumunda kalan Ġbn Cübeyr1,
Norman Sicilyasını gözlemlerken, Müslümanların Hıristiyanlarla yan yana yaĢadığını,
Hıristiyanların Müslümanlara iyi davrandığını, Norman sarayının Katolik Avrupai bir
karakterden çok Ġslami bir karakter taĢıdığını, II. William‘ın (1166–1189) bir Müslüman
yöneticiye benzediğini, Hıristiyan kadınların Müslüman kadınlarının modasını takip
ettiğini kaydetmiĢti2. Aslında bu yıllar Sicilya‘nın LatinleĢme ve HıristiyanlaĢtırma
sürecinin hız kazandığı, Müslümanların sorunlarının ve Ġslam topraklarına göçlerinin
yoğunlaĢtığı yıllardı, yine de Normanların Sicilya‘yı Müslümanlardan ele geçirmesinin
üzerinden yüz yıl geçmesinden sonra bile, adada Ġslam etkisi sürmekteydi ve bu
bilinçdıĢı bir etki olmaktan çok, bilinçli bir sahipleniĢti.
Kutsal Roma–Germen Ġmparatoru II. Frederick (1198–1250), her ne kadar
Sicilya Müslümanlarının ayaklanmalarını sertçe bastırmıĢ ve Müslüman halkın adadaki
son kalıntılarını 1243 yılında Ġtalya‘daki Lucera‘ya sürerek Sicilya‘daki Müslüman
varlığına son vermiĢ olsa da, genel kanıya göre, Müslüman kültürün büyük bir hayranı
ve öğrencisiydi. Ordusunda, devletinin bürokrasisinde Müslümanları kullanıyordu.
Kendini Arapçada çok rahat ifade edebiliyordu ve Ġslam‘a olan saygısı Haçlı Seferi
sırasında Kudüs‘te tanıĢtığı Müslümanları dahi ĢaĢırtmıĢtı; Papalık kaynakları onu
(yanlıĢ bir Ģekilde) Ġslam dostu ve hatta gizli bir Müslüman olarak yansıtıyorlardı3. Bu
ünü neticesinde Dante, ona ‗Cehennem‘inin altıncı dairesinde diğer ‗heretiklerle‘
birlikte yer vermiĢti4.
1 1145 yılında Valensiya‘da iyi bir ailenin oğlu olarak doğduğu düĢünülen; Granada valisinin kâtipliği
görevinde bulunan Ebu‘l-Hüseyn Muhammed Ġbn-i Ahmed Ġbn-i Cübeyr el-Kenani, 3 ġubat 1183
tarihinde Ġspanya‘dan yola çıktığı ve 25 Nisan 1185 yılında döndüğü bir hac yolculuğuna çıkmıĢtı. Bu
yolculuğu esnasında kaydettiği notlar günümüze ulaĢmıĢtır. 2 The Travels of Ibn Jubayr: Being the Chronicle of a Mediaeval Spanish Moor Concerning His Journey
to the Egypt of Saladin, the Holy Cities of Arabia, Baghdad the City of the Caliphs, the Latin Kingdom of
Jerusalem, and the Norman Kingdom of Sicily, çev. R. J. C. Broadhurst, Jonathan Cape, London, 1952, s:
337–360. 3 David Abulafia, Mediterranean Encounters, Economic, Religious, Political, 1100–1550, Burlington,
Aldershot, 2000, içinde ―Ethnic Variety and its Implications: Frederick II‘s Relations with Jews and
Muslims‖, s: 220. 4 Dante Alighieri, İlahi Komedya, çeviren: Rekin Teksoy, Oğlak Yayınları, Ġstanbul, 2003, s: 102.
2
Sicilya‘nın Norman kralları ve II. Frederick, Avrupalılara göre ‗taç giymiĢ
sultanlar‘dı5. Hıristiyan Batı‘nın baĢ düĢmanları Müslümanlar ile fazlasıyla içli dıĢlı
oldukları için ‗kâfir‘ olarak görülüyorlardı.
Fakat Modern Batı iĢte böyle bir ortamda, Normanlar zamanında ve
Hohenstaufen dönemi Sicilya‘sında doğdu6. Çok farklı dünyaların karĢılaĢtığı ve
kültürel sınırların belirsizleĢtiği, iç içe girdiği bir ‗eĢik‘ bölgesi olan Sicilya, Avrupa‘nın
geliĢimine katkıda bulunan önemli faktörlerden biri oldu. Hıristiyan Batı, Sicilya‘da (ve
Ġspanya‘da) kurulan Ġslam devletleri vasıtasıyla en olgun Ġslam uygarlığını tanıdı. Bu
olgunluğun yansımaları, Batı‘nın yükseliĢini mümkün kıldı.
Standart Avrupalı, etnomerkezci tarih yorumları, insanlığın geliĢmesinin
merkezine Batı‘yı koyar; Batının, Antik Yunan‘dan baĢlayarak, doğuĢtan gelen üstün
özelliklerinin bir sonucu olarak kendiliğinden modern dünyanın oluĢmasına önderlik
ettiğini ve ilerlemeci geliĢmenin yalnızca Batı‘nın tekelinde olduğunu, Doğu‘nun bu
geliĢmeye sadece pasif bir seyirci olarak katıldığını / katılabileceğini savunur7.
Etnomerkezci tarih bakıĢ açısına göre, uzun bir ‗karanlık‘ dönemden sonra
Avrupa‘nın yükseliĢinin baĢlangıcı olarak kabul edilen Rönesans da, Antik Dünya‘nın
unutulmuĢ, kaybedilmiĢ bilgisinin geri kazanıldığı, ‗saf‘ Grek düĢüncesinin, Helenistik
kültürün yeniden keĢfedildiği bir dönemdi; yani Avrupalı fikirlerin, değerlerin ve
yeteneklerin, Avrupalılar tarafından yeniden canlandırılmasıydı. Ġslam medeniyeti de bu
‗yeniden doğuĢa‘ pasif bir biçimde katkıda bulunmuĢtu. Ġslam Devleti, Helenistik
kültürün hala korunduğu toprakları ve Güney Avrupa‘yı ele geçirmiĢ; özellikle yapılan
kitap çevirileriyle bu kültürün Avrupa‘ya iletilmesine aracı olmuĢtu.
Ġdeolojik bir tutumla yola çıkmayan, tarihe objektif yaklaĢan sosyal bilimciler,
Müslümanların bu süreçte basit iletkenler olmadıklarını, rollerinin sadece Antik
kültürlerden elde ettiklerini Avrupa‘ya aktarmak olmadığını ortaya koymuĢlardır.
Müslümanlar bu kültürlerin bilgilerini, fikirlerini, değerlerini ve yeteneklerini
5 ―Yani Frenk kralları gibi taç giyinmiĢ Müslüman sultanlardı‖, Abdulhalik Bakır, ―Ġki Medeniyetin
Mücadele Sahası Sicilya (Fenikelilerden Ġslam Fethine Kadar)‖, Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair
Çeviriler II, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 2008, s: 697. 6 Sigrid Hunke, Batı’yı Aydınlatan Doğu Güneşi, çeviren: IĢık Soner, Kaynak Yayınları, Ġstanbul, 2008, s:
351. 7 John M. Hobson, Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, çeviren: Esra Ermert, Yapı Kredi Yayınları,
Ġstanbul, 2008, s: 18–19.
3
sindirmiĢler ve yeni gözlemler, yeni fikirler ve yeni yöntemlerle zenginleĢtirmiĢler,
yeniden ĢekillendirmiĢlerdi.
Avrupa medeniyeti hiçbir zaman sadece Avrupalıların baĢarısı olmamıĢtır. Zaten
medeniyetin geliĢmesi, doğrusal bir süreç değildir; doğası gereği, toplulukların karĢılıklı
etkileĢimlerine bağlıdır. Farklı kültürlerin, çeĢitli nedenlerle birbirleriyle iletiĢime,
etkileĢime girmesi; zaman içinde değiĢmesi, değiĢtirmesi; geliĢmesi, geliĢtirmesi,
medeniyeti oluĢturur. ―Medeniyet‖ tabirinin kökeninin, Arapça‘da Ģehir anlamına gelen
medine sözünden üretilmiĢ olması, Ģehir kültürünün, farklı ırklardan, dillerden,
dinlerden ve geleneklerden gelen insanları bir araya getirmesi ve onları - ister, istemez -
etkileĢime sokarak, ortak bir yaĢayıĢ birliği oluĢturmasına zemin hazırlaması özellikleri
düĢünüldüğünde, kelimenin geniĢ anlamını mükemmel bir temele oturtmuĢ olmaktadır.
Avrupa medeniyeti de, çağlar boyu Akdeniz dünyasına hâkim olmuĢ farklı kültürlerin,
fikirlerin, değerlerin özümsenmesi ve geliĢtirilmesiyle oluĢmuĢtur.
Akdeniz‘i çevreleyen Ġslam ve Hıristiyan ülkelerinin VII. yüzyılda baĢlayan
çatıĢmalarla dolu uzun tarihi, bu çatıĢmanın taraflarında, ‗öteki‘ni düĢman, yabancı ve
anlaĢılmaz olarak konumlandıran bir mitolojiye dayanan kolektif bir algı dünyası
yaratmıĢtır8. Henri Pirenne ―Bir zamanlar ortak adetlerin, ihtiyaçların ve fikirlerin
etkileĢimini sürdüren bu kıyılarda, iki uygarlık ya da daha doğrusu iki yabancı ve
düĢman dünya, Hilâl‘in ve Haç‘ın dünyası Ģimdi karĢı karĢıya gelmiĢti,‖9 derken,
Akdeniz‘de bir çatıĢma ortamından, düĢmanlardan baĢka bir Ģeye yer vermez. Fakat
çatıĢmalar, iktidar mücadeleleri, savaĢlar, insanlık tarihini anlamamızı tek baĢına
sağlayamaz. Ġspanya, Sicilya, Haçlı devletleri, Hıristiyanlarla Müslümanların sürekli
mücadele ettikleri savaĢ alanlarıydı, ama aynı zamanda önemli kültürel alıĢveriĢlerin
vuku bulduğu yerlerdi. Rönesans‘ın rotası, Ortaçağ‘da Hıristiyanlar ve Müslümanlar
arasında yaĢanılmıĢ bu yakın temaslar ve karĢılıklı ticari, entelektüel ve kültürel
iliĢkilerle çizilmiĢtir. Ġslam Devleti‘nin hem siyasi yollarla hem de ticari amaçlarla,
Avrupa‘ya, Hindistan‘a, Güneydoğu Asya‘ya, Çin‘e, Afrika‘ya doğru yayılması, sadece
8 Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, Museum With No Frontiers, Austria, 2004, s:
15. 9 Henri Pirenne, Ortaçağ Avrupa’sının Ekonomik ve Sosyal Tarihi, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2005, s:
11.
4
fethedilen yerleri değil, süreç içinde tüm Batı dünyasını değiĢtirmiĢ, modern dünyanın
Ģekillenmesini derinden etkilemiĢtir.
Müslümanlar, Güney Ġtalya‘da ve Adriyatik kıyılarında istilalar yapmalarına ve
hatta bazı bölgelerde emirlikler, örneğin 847 ve 871 yılları arasında Bari Emirliğini,
kurmalarına rağmen, en uzun sürelisi ve en kalıcı etkilere sahip olanı Sicilya
yerleĢimleri olmuĢtur. Sicilya‘nın (ve tüm Güney Ġtalya‘nın) IX. yüzyılda Ġslam
dünyasıyla karĢılaĢması ve adada, 827 yılından 1091 yılındaki Norman istilasına kadar
üç yüzyıl süren Müslüman varlığı, adanın sonraki sahiplerini ve kültürlerini kökünden
değiĢtirmiĢtir.
5
I. BÖLÜM: SİCİLYA HAKKINDA
1. COĞRAFYASI
Resim 1: Sicilya
Çevresindeki adalarla birlikte yüzölçümü 25.708 km² olan, Arapçada ‗Sikilliya‘,
Grekçe‘de ‗Sikelia‘, Latincede ‗Sicilia‘ olarak adlandırılan Sicilya, Akdeniz‘in en
büyük adasıdır10
. Ġtalya yarımadasını, yani Avrupa kıtası ile Sicilya adasını sadece 3 km
eninde bir boğaz olan Messina Boğazı ayırır. Afrika ile arasında 100 milden az bir
mesafe vardır. Doğu ile Batı arasında neredeyse yolun yarısında bulunan Sicilya, Kıta
Avrupa‘sına da, Kuzey Afrika‘ya da gemiyle rahatça ulaĢılabilir olması nedeniyle
Akdeniz‘de bir köprü iĢlevini görmüĢtür. Akdeniz ticaret yolları üzerindeki önemli
konumu, Sicilya‘yı, hem devletlerin topraklarına katmak için devamlı uğraĢtıkları
değerli bir kara parçası, hem de Akdeniz Havzası ülkelerinden değiĢik kültürlerin
buluĢma yeri haline getirmiĢtir. Tarihi boyunca Avrupa‘yı oluĢturan güçlerin ilgisini, bir
10
Mahmut H. ġakiroğlu, ―Sicilya‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXXVII, 2009, s:
138.
6
kaçıĢ yeri ve / veya bir kavĢak noktası olarak çekmiĢtir11
. Bir yandan ‗Doğu‘ ve ‗Batı‘yı
ayıran bir sınır; diğer yandan ‗Doğu‘ ve ‗Batı‘, Afrika ve Avrupa arasında bağlantı
kuran bazen bir çatıĢma bazen de bir buluĢma alanı olmuĢtur, bu durum adanın sakin
zamanlarının çok nadir olmasına yol açmıĢtır12
.
Bugünün Sicilya‘sı karıĢık tarihinden bariz izler taĢır: yerel Ģive önceki dillerin
kalıntılarını barındırır, nüfusunun etnisitesi oldukça karıĢıktır ve Ģehirleri neredeyse her
tür çağın ve stilin mimari eserleriyle doludur13
. Tarihi boyunca adayı mesken tutmuĢ
farklı güçler, Sicilya‘ya kendine özgü bir kültür vermiĢtir.
Resim 2: Piri Reis‘in Haritasında Sicilya, Kitab-ı Bahriye, XVI. yüzyıl
11
Finley, a.g.e., s: 4. 12
Finley, a.g.e., s: 4. 13
Finley, a.g.e., s: 4.
7
Sicilya genel olarak dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Düz alanı
azdır. Düz alanlar, özellikle volkanik faaliyetlerin sonucu olarak, tarımsal bakımdan
oldukça verimlidir. Klasik Akdeniz tarım ürünleri dıĢında, bu verimlilik Müslümanların
adaya kazandırdığı yeni ürünler ve tarımsal teknikler sonucu daha da artmıĢtır.
Fakat Sicilya tarihinden bahsederken, fatihlerin ve göçmenlerin sürekli ilgisine
maruz kalmıĢ Antik Sicilya‘nın, yakın zamanların sürekli göç veren Sicilya‘sından
farklı bir yapıya sahip olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir: Örneğin, adanın
aldığı yağıĢ oranı eskiye oranla oldukça düĢmüĢ ve birçok su kaynağı yok olmuĢtur;
Antik Sicilya bir ormanlar ülkesi olmasına rağmen, bugün ormanlık alanlar, adanın
sadece yüzde beĢini kaplamaktadır14
.
David Abulafia, Ġtalya‘nın ve dolayısıyla Sicilya‘nın tarihinin, onu Akdeniz
tarihi bağlamında değerlendirmeden tam olarak anlaĢılamayacağını belirtmiĢtir15
. Dünya
tarihinin büyük uygarlıklarından birçoğu Akdeniz kıyıları çevresinde geliĢmiĢtir.
Akdeniz, bu uygarlıklara biçim vermiĢtir; uygarlıklar ‗bu denizde / bu deniz için‘
birbirleriyle kapıĢtıkları kadar, bu deniz üzerinden ticari, kültürel, fikirsel, dinsel ve
siyasal bakımdan etkileĢime de girmiĢler, iletiĢimde bulunmuĢlar ve geliĢmiĢlerdir.
Akdeniz tarihi, çatıĢmadan ziyade, bir arada yaĢamanın tarihidir; Oleg Grabar ―Akdeniz
kültürü, düĢündüğümüzden çok daha fazla bir bütünlük arz eder‖16
yorumunda
bulunurken Akdeniz‘de her türlü siyaseti aĢan kültürel devamlılığa iĢaret etmekteydi.
Sicilya da bir Akdeniz toplumuydu; Akdeniz‘i oluĢturan tüm unsurların bir
karıĢımıydı. Hinterlandının dağlık olması nedeniyle Güney Ġtalya‘daki önemli Ģehirlerin
çoğu sahil Ģeridi boyunca sıralanmıĢtı ve kendi aralarında ve diğer yabancı Ģehirlerle
sadece deniz yoluyla bir bağ kurabiliyorlardı; Ortaçağ‘da Güney Ġtalya, Avrupa
Kıtası‘ndan çok, Akdeniz‘in bir parçasıydı17
. Bu bağı sağlayan araçlar, fikirsel
14
Finley, a.g.e., s: 4-5. 15
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, Oxford Üniversitesi Yayınları, New York, 2004, s:
59. 16
Mirjam Gelfer-Jorgensen, Medieval Islamic Symbolism and the Paintings in the Cefalu Cathedral, E.J.
Brill, Leiden, 1986, s: 177. 17
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, s: 59.
8
etkileĢimi de beraberinde getiriyordu: Gemiler, taĢıdıkları kargolar, yolcular ve de
yolcuların kafasından geçen Ģeyler18
...
2. MÜSLÜMAN FETHİ ÖNCESİ KISA TARİHİ
Sicilya, tarihi boyunca Akdeniz‘de meydana gelen her türlü geliĢmeden,
değiĢimden nasibini almıĢtır. Adanın tarihi, Akdeniz Havzası‘nın kalbi sayılabilecek
konumu ve topraklarının verimliliği nedeniyle oldukça faal olmuĢtur. Birçok büyük
uygarlığın istilasına uğramıĢtır.
Sicilya‘nın ilk dönemleri karanlıktır. Thoukydides‘e göre adanın yerlileri,
Elimiler, Sicani‘ler ve adaya adını veren Sicel‘lerdir (veya Sicil‘ler)19
. Bunların
kökenleri halen tartıĢma konusudur; ama Thoukydides, Elimiler‘i Troya SavaĢı‘nın
kaybedilmesinden sonra kaçarak Batı Sicilya‘ya yerleĢen Anadolulular, Sicani‘lerin ise
Ġber Yarımadasından gelen bir halk olduğunu; Sicel‘lerin ise Ġtalya‘nın anakarasından
gelerek Doğu Sicilya‘yı mesken tuttuğunu kaydetmiĢtir20
. Bu yerli unsurlar, onlardan
sonra adaya gelenlere hiçbir zaman ciddi bir tehdit olmamıĢlar ve süreç içerisinde ada
nüfusu içinde erimiĢlerdir.
M.Ö. 2000 sonlarında Fenikeliler Sicilya‘ya gelerek, özellikle adanın batı
kıyısında ticari koloniler kurmuĢ olmaları muhtemeldir21
. Fenikeliler, Kartaca‘yı
kurduktan sonra buradaki yerleĢimleri Kartacalıların hükmüne girmiĢtir.
Sicilya‘ya ilk Grek kolonisinin M.Ö. VIII. yüzyılda geldiği düĢünülmektedir22
.
Grek koloniciler Sicilya‘da birçok Ģehrin yanında, Siraküza‘nın da temellerini
atmıĢlardı23
. Adada bu tarihten itibaren Grek etkisi kendini yoğun bir biçimde
göstermeye baĢlayacak, Bizans döneminde de artacak ve ada kültürünün değiĢmez bir
parçası olacaktır; Siraküza da Sicilya Greklerinin doğal baĢkenti sayılacaktır.
18
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, editör: David Abulafia, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Oğlak
Yayıncılık, 2005, s: 13. 19
Alex Metcalfe, Muslims and Christians in Norman Sicily: Arabic Speakers and the End of Islam,
RoutledgeCurzon, London; New York, 2003, s: 3–4. 20
Metcalfe, a.g.e., s: 4. 21
Bakır, a.g.m., s:678; Fikret IĢıltan, ―Sicilya‖ maddesi, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, X,
EskiĢehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 1997, s: 589. 22
IĢıltan, a.g.m., s: 589. 23
IĢıltan, a.g.m., s: 589.
9
Kartacalıların ve Grek Ģehir devletlerinin Batı Akdeniz‘de sürekli olarak
mücadele ettikleri bu dönemde, Sicilya‘nın batısı Kartacalıların, doğusu ise Greklerin
yönetimindeydi. Bu sırada sahneye Romalılar çıktı. Akdeniz ticaretini elinde tutan
Kartacalılar ile topraklarını geniĢletmek isteğindeki ve bunun için ilk durak olarak
Sicilya‘yı gözüne kestiren Romalılar, uzun yıllar sürecek bir mücadeleye giriĢtiler.
Sicilya ve Kuzey Afrika topraklarında vuku bulan Birinci Pön SavaĢı (M.Ö.
264–241), Roma'nın Sicilya'yı kısmen ele geçirmesiyle sonuçlanmıĢtır; M.Ö. 210‘da ise
Sicilya tamamen Roma hâkimiyetine girmiĢtir24
. Sicilya, Roma Ġmparatorluğu‘nun
Ġtalya anakarası dıĢındaki ilk toprağıdır ve altı yüzyıl boyunca Roma toprağı olarak
kalacaktır.
M.S. 300 ve 700 yılları arasında yaĢanan ve dünya tarihini değiĢtiren olaylardan
biri olan Kavimler Göçü, Sicilya‘yı da direkt olarak etkilemiĢti. Germen kavmi
Vandallar, 440 yılında Sicilya‘yı ele geçirdi; 488‘de de bir diğer Germen kavmi
Ostrogotlar adayı hâkimiyetleri altına aldılar25
.
533 yılında Kuzey Afrika‘yı Vandallardan geri almak için Batı seferine
çıktığında erzak temin etmek için Sicilya‘ya uğrayan Doğu Roma generali Belisarius,
Vandalların imhasından sonra, 535‘te adayı çok zorlanmadan Ostrogotların elinden
aldı26
. Bu tarihten sonra bir yüzyıldan fazla bir zaman Sicilya, I. Justinianos‘un eski
Roma Ġmparatorluğunu canlandırmak emeli çerçevesinde Ġtalya ve Kuzey Afrika‘yı ele
geçirmek için Ostrogotlarla yapılan savaĢların üssü oldu27
. 552 yılında Doğu Roma
Ġmparatorluğu‘nun idari bölgelerinden biri -thema- yapıldı28
.
Bizans imparatoru II. Constans, 660 yıllarında imparatorluğun baĢkentini
Batı‘ya taĢımayı istedi. Bu isteğin arkasında, Ġmparatorun eylemlerinin sonucu olarak
baĢkentte yarattığı hoĢnutsuzluktan kaçmak isteği olabileceği gibi, kendilerini her
zaman Roma Ġmparatorluğu‘nun devamı olarak gören Bizanslıların baĢkentlerini
geleneksel merkez Roma‘ya yakınlaĢtırmak ve Roma Ġmparatorluğunu canlandırmak da
olabilir29
.
24
IĢıltan, a.g.m., s: 590. 25
ġakiroğlu, a.g.m., s: 138. 26
Finley, a.g.e., s: 179–180. 27
IĢıltan, a.g.m., s: 590. 28
ġakiroğlu, a.g.m., s: 138. 29
Finley, a.g.e., s: 183.
10
663 yılında II. Constans, maiyeti ve ordusuyla kalıcı olarak Sicilya‘nın Siraküza
Ģehrine yerleĢti30
. 668 yılında II. Constans banyosunda suikasta uğrayıp öldürülmesine
kadar, beĢ yıl boyunca Sicilya, Bizans Ġmparatorluğunun baĢkenti haline geldi31
.
Konstantinopolis‘in geleneksel baĢkent unvanını tekrar ele geçirmesinden sonra bile
Sicilya, Bizans‘ın önemli eyaletlerinden biri olmaya devam etti.
Bu dönemlerde Müslümanlar da fetih hareketlerine devam ediyorlar, Batı‘ya git
gide yaklaĢıyorlardı. Fetihlerin daha Ģimdiden Sicilya‘da etkileri görülmüĢtü:
Müslümanlar Suriye‘yi fethettikten sonra yerli halk Süryanilerin Sicilya‘ya göçü,
adadaki Grek nüfusunu önemli ölçüde arttırmıĢ ve Sicilya VII. yüzyılın sonlarında
hemen hemen tamamıyla HelenleĢmiĢti32
. 642–3 yılında Trablus‘un ele geçirilmesinden
sonra da buradan kaçan bir grup Sicilya‘ya sığınmıĢtı33
. Bu iki farklı dünya, daha
aralarında kilometreler varken bile birbirini etkiliyordu.
30
Finley, a.g.e., s: 183. 31
Finley, a.g.e., s: 183–184. 32
Henri Pirenne, Hz. Muhammed ve Charlemagne, Birey ve Toplum Yayıncılık, Ankara, 1984, s: 272. 33
Aziz Ahmad, A History of Islamic Sicily, Edinburgh Üniversitesi Yayınları, Edinburgh, 1975, s: 1.
11
II. BÖLÜM: SİCİLYA’NIN FETHİNE KADAR MÜSLÜMANLAR
Ġslam Medeniyetini Ģekillendiren, Ortadoğu‘nun büyük bir bölümünü ve
Akdeniz medeniyetlerinin kalbini oluĢturan bölgelerin ele geçirilmesiyle sonuçlanan
fetihler iki safhaya ayrılabilir: Ġlki 633 ve 656 yılları arasına yayılan ve Suriye,
Mezopotamya, Ġran ve Mısır‘ın devletin topraklarına katılmasıyla sonuçlanan fetihler
dizisidir. Ġkinci safha olan Emevi dönemi (661–750) fetihleri ise çok daha uzun sürdü.
Bunun nedenleri hâlihazırda ele geçen toprakların organize edilmesi gereği ve Devletin
artan büyüklüğünün ve demografik çeĢitliliğinin getirdiği zorluklardı. Ġkinci safhadaki
fetihler Batı ve Akdeniz odaklıydı.
Müslümanların fetihlerinde dinsel motivasyonun çok önemli rol oynadığı
kesindir, ama fetihler sadece dinsel amaçlarla yapılmamıĢtı, zira yerli halkın din
değiĢtirmesiyle ilgilenmeyen bir tavır vardı. Aksine, Müslüman olmayan yerli halkın
din değiĢtirmemesini, böylece yönetici sınıf ve vergi veren uyruk bir nüfus ayrımının
korunmasını34
, gayrı-Müslimlerden aldıkları artı vergi gelirlerinin azalmamasını
istiyorlardı.
Fetihlerin zamanlaması, baĢarısını olumlu yönde etkilemiĢtir: Dönemin iki
büyük gücü Bizanslılar ve Sasaniler aralarında yaptıkların uzun savaĢlardan yorgun ve
güçsüz düĢmüĢlerdi; bu savaĢların bir sonucu olarak ortaya çıkan her iki imparatorluğun
yüklü vergi talepleri kendi halklarını onlara karĢı düĢmanca tavır almalarına yol açmıĢtı;
özellikle Suriye ve Mısır‘daki Hıristiyanlar, Bizansın merkezi Ortodoksluğunun
baskılarından dolayı devletten memnun değillerdi, Hıristiyan Kilisesi içinde ayrılıklar
ve parçalanmalar yaĢanıyordu35
. Yeni ‗fatihlerinin‘, eskilerine nazaran daha tercih edilir
politikaları vardı; daha az vergi alıyorlardı, cizye ödemeleri Ģartıyla dinlerine bağlı
kalma hakkını tanıyorlardı ve dinsel içiĢlerine de karıĢmıyorlardı. Ayrıca bu
imparatorlukların sınır halkları, Arapları tanıyorlardı; Araplara, yaĢamlarına ağır
34
Ira M. Lapidus, İslam Toplumları Tarihi, Cilt 1: Hazreti Muhammed’den 19. Yüzyıla, çeviren: Yasin
Aktay, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2010, s: 95. 35
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I, çeviren: Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, 1989, s: 215.
12
vergiler ve dini baskılar dıĢında bir nüfuzları olmayan kendi merkezi hükümetlerinden
çok daha yakın durumdaydılar36
.
Araplar tanınıyordu, ama Ġslam bilinmiyordu. Yeni bir dinin varlığına kimse
ĢaĢırmamıĢtı, zira bu zamanların insanları ―vahiy olayını yadırgamıyorlardı; halkların
böyle vahiyleri kabul edebileceği düĢüncesi bölgede yaygındı‖37
. Fakat Ġslam‘ın bu
kadar büyüyebileceğini, yayılabileceğini, var olan dinler için nasıl bir tehlike
yaratabileceğini kimse önceden sezememiĢti38
. Diğer dinlerin bilginleri, bu yeni ve
yabancı inanç konusunda bir yorumda bulunamıyorlardı, daha önceki dinlere ve
mezheplere karĢı ileri sürdükleri savunmaları kullanamıyorlardı39
.
Bunların dıĢında tabii ki manevi faktörler de önemliydi. Bizanslılar ve Persler,
profesyonel ordular ve savaĢmak zorunda bırakılan askerler kullanıyorlardı ve bu durum
savaĢları yavaĢ ve pahalı hale getiriyordu; Müslümanlar ise gönüllü olarak dinleri için
savaĢıyorlardı40
. Müslüman savaĢçıların çoğu yarı-göçebeydi ve hızlı bir Ģekilde
mobilize edilebiliyorlardı41
. Fethedilen topraklara yapılan Müslüman göçlerle de fetihler
güvenceye alınıyordu42
.
Müslümanlar, özellikle ehl-i kitap olarak değerlendirdikleri gayrı-Müslimlere
devlet ve toplum kademelerinde yer veriyorlardı; gayrı-Müslimler yetenekleri sayesinde
üst düzey görevlere gelebiliyorlar ve bu da onları yeni devletin bir parçası haline
getirerek sistemle bütünleĢmelerini sağlıyordu43
. Örneğin Emevi Halifesi Muaviye‘nin
müĢavirlerinden biri olan Sercun bin Mansur bir Hıristiyandı44
. Bu farklı kültürlerin
etkileĢiminin Ġslam Medeniyeti‘nin geliĢmesine büyük katkısı olmuĢtu. Ġslam fetihleri
Yakın Doğu‘ya eski siyasi hâkimiyetini ve entelektüel itibarını geri kazandırmıĢtı45
.
36
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, çevirenler: T. Andaç, N. Uğurlu, Örgün Yayınevi,
Ġstanbul, 2008, s: 31. 37
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, s: 31. 38
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, s: 32. 39
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, s: 32. 40
G. E. Von Grunebaum, The Classical Islam: A History 600–1258, George Allen and Unwin, London,
1970, s: 53. 41
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, s: 32. 42
Lapidus, a.g.e., s: 83. 43
Lapidus, a.g.e., s: 96. 44
A. Engin Beksaç, ―Emeviler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, I, 1995, s: 90. 45
Philip K. Hitti, History of the Arabs: From the Earliest Times to the Present, 10. baskı, Macmillan,
New York, 1970, s: 146.
13
Ġslam Ordusu‘nun Batı fetihlerinin perdesini, 634‘deki Bizans‘ın yenilmesiyle
sonuçlanan Ecnadin SavaĢı açtı. Müslümanların dağınık akıncı gruplar yerine bir ordu
olarak hareket ettikleri bu savaĢ onlara bir düzen verdi ve bir hedef belirlenmesine yol
açtı46
. Sonrasında Bizans‘ın Suriye eyaletine ilerlendi. 20 Ağustos 636 yılında Yermuk
SavaĢı‘nda Bizans ordusunun Müslümanlara yenilmesi, Suriye‘nin kaderini nihai ve
kesin olarak belirledi47
. Bu zaferden kısa bir süre sonra Filistin ele geçirildi48
. Suriye ve
çevresinin fethinin tamamlanması 641 yılını buldu. Batı istikametinde bir diğer önemli
nokta Mısır‘ın fethiydi. 643 yılında, Bizans baĢkentinin tahıl ambarı, donanma üssü ve
çok önemli bir entelektüel merkez olan stratejik olarak da çok büyük önem arz eden
Mısır, Ġslam Devleti sınırlarına katıldı.
Suriye ve Mısır‘ın fethi özellikle Ġslam Medeniyeti‘nin geliĢimi yönünden çok
önemliydi. Bu topraklar Antik Dünya‘nın uygarlıklarının geçiĢ ve buluĢma yeriydi.
Antik Dünya‘nın entelektüel gelenekleri burada gayrı-Müslimler tarafından hala devam
ettiriliyor ve geliĢtiriliyordu. Emevi halifelerinin ġam‘daki sarayında Antik Dünya‘nın
bilgileriyle ilk karĢılaĢmalar yaĢandı. Halid bin Yezid‘in, Ġskenderiye‘de yaĢayan bir
grup Grek filozofunu huzuruna çağırdığı kaydedilmiĢtir49
. Felsefe, astronomi,
matematik, tıp ve kimya (simya) eserlerinin Arapça‘ya çevrilmesine daha bu dönemde
baĢlanmıĢtır50
. Halid bin Yezid, Mısır‘dan tercüme yapmaları için bilginler getirterek
tercüme faaliyetlerine öncülük etmiĢti51
.
Doğu‘da ise Ġran ve Maveraünnehir‘in Buhara, Semerkant gibi Ģehirlerinin ele
geçirilmesi bir diğer kültür kapısını açtı. Buradan da Doğu‘nun bilgisi Ġslam
topraklarına akacaktı. Müslüman liderler ve elit tabaka da entelektüel giriĢimleri
destekleyecek ve böylece Ġslam toprakları bilimin, felsefenin, edebiyatın Antik
bilgisinin toplandığı, geliĢtirildiği, zenginleĢtirildiği ve Akdeniz‘in farklı bölgelerine
dağıldığı yerler haline gelecekti.
Bizans Kuzey Afrika‘sının ele geçirilmesi ise uzun ve zorlu bir süreçti,
bütününün zaptedilmesi yetmiĢbeĢ yıl kadar sürdü (643–711). Atlantik‘e kadarki kıyının
46
Lapidus, a.g.e., s: 79. 47
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I, s: 230. 48
Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, s: 33. 49
D. M. Dunlop, Arab Civilization to A.D. 1500, Longman, Essex, 1985, s: 172. 50
Beksaç, a.g.m., s: 100. 51
Beksaç, a.g.m., s: 100.
14
alınması bile VII. yüzyılın sonuna doğru ancak tamamlanabildi. Güneye doğru
yapılacak seferlere çetin Atlas Dağları doğal bir engel oluĢturuyordu. Aynı ölçüde çetin
ama doğal olmayan engel de bölgenin yerlileri Berberilerin direniĢiydi. Mütemadiyen
bir Berberi direniĢi vardı. Bu direniĢ bazen Bizans tarafından da destekleniyordu.
Zaman içinde (hızlı ve düzenli olmayan bir biçimde) Berberiler Müslüman oldular.
Gerçi, Ġbn Haldun‘a göre, Berberiler 70 yıl içinde Ġslamiyet‘ten 12 defa çıkmıĢlar, 12
defa girmiĢlerdi52
. Müslüman olmalarına rağmen Berberi direniĢler sona ermedi.
Kendilerini gerçek Müslüman olarak gören Arap Müslümanların Berberilere eĢitleri gibi
davranmamaları53
ve süreç içerisinde Berberi kabilelerinin Haricilik‘in etkisine
girmesi54
çok ciddi sorunlar yaratmaya devam etti. Fakat yine de Berberi güçleri Ġslam
ordularının önemli bir unsuru haline geldiler; Kuzey Afrika‘dan yapılan tüm seferler
Berberilerin katılımıyla gerçekleĢtirildi. 670 yılında, Kuzey Afrika‘nın yerlileri
Berberilerin yardımıyla buradaki Hıristiyan egemenliği tamamen yıkıldı. Bir karargâh
Ģehri olarak Kayrevan, günümüzün Tunus topraklarında kuruldu ve ileriki Batı fetihleri
için çok önemli üs oldu. Kuzey Afrika‘daki Ġslam dininin ve kültürünün yayılmasına ve
yerleĢmesine temel teĢkil etti. Kısa zamanda nüfusu artarak büyük ve önemli bir Ģehir
ve kültür merkezi haline geldi.
Fetihlerin ilk dönemlerinde, karaya ve çöle alıĢkın olan Ġslam ordusu, denizde
tecrübeli değildi. Fakat özellikle Bizansla mücadele için deniz gücü Ģarttı. Bu konudaki
ilk önemli geliĢme Halife Osman zamanında yaĢandı. Müslümanlar bir filoya sahip
oldular55
. Suriye‘deki Emevi valisi (ve geleceğin Halifesi) Muaviye ilk deniz seferini
gerçekleĢtirdi: 649 yılında Kıbrıs adası alındı56
. 655 yılında Bizans donanmasına karĢı
Anadolu‘nun güney kıyısında zafer kazanıldı. Bu zafer, Orta ve Batı Akdeniz‘i
Müslüman akınlarına açtı. 667‘de Sicilya‘ya ilk akınlar yapıldı, Ġstanbul kuĢatıldı. 710–
711 yıllarında Müslümanlar Cebelitarık Boğazı‘nı, çoğunluğu Berber olan bir orduyla,
geçtiler. Böylece Müslümanlara Avrupa‘nın kapılarını açtı.
52
Henri Pirenne, Hz. Muhammed ve Charlemagne, s: 185. 53
Robert Mantran, İslamın Yayılış Tarihi: VII-XI. Yüzyıllar, çeviren: Ġsmet Kayaoğlu, Ankara
Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1981, s: 156. 54
Hariciliği benimsemeleri, Berberilere Müslümanlığı kabul edip, Arap hâkimiyetine karĢı olma imkânı
veriyordu. Lapidus, a.g.e., s: 498. 55
Mantran, a.g.e., s: 207. 56
Mantran, a.g.e., s: 98.
15
Ġspanya‘nın fethi Kuzey Afrika‘yı hâkimiyeti altına almıĢ Müslümanlar için
özellikle onları durdurabilecek bir gücün yokluğunda gayet kolay oldu. 720 yılında
Güney Ġspanya‘nın önemli Ģehirleri Granada, Sevil ve Kordoba ele geçirilmiĢti.
Ġslam ordusu 714‘te Pireneleri geçerek, Güney Fransa‘ya geldi ve burada
(Narbonne Ģehrinde) yirmi küsur yıl kaldı57
. Avrupa‘da ulaĢılan en uç nokta Paris‘in iki
yüz kilometre güneybatısında bulunan Tours Ģehridir58
. Burada 733 yılında Ġslam
ordusu Charles Martel‘in önderliğinde Frank ordusu tarafından yenilgiye uğratıldı.
Charles Martel‘in Müslümanlar karĢısındaki zaferinin Avrupa tarihinde efsanevi bir yeri
vardır; eğer bu çarpıĢma ve kahraman Martel olmasaydı Avrupa‘nın Müslümanlar
tarafından istila edilmiĢ olacağına inanılır. Oysa Franklar burada az sayıda, kendi
topraklarından kilometrelerce uzakta savaĢan bir avuç yorgun, tükenmiĢ Müslüman
akıncı ile karĢı karĢıya gelmiĢtir59
. Zafer Ġslam‘ı Batı‘nın en büyük tehditi olarak
yansıtmak isteyenlerin abarttığı kadar görkemli değildir. Müslümanlar, Batı Avrupa‘da
çok fazla ilerlemeyi düĢünmemiĢlerdir, çünkü burası az geliĢmiĢtir. Marc Bloch bu
konuda ―Batı Avrupa‘nın düĢmanları içinde en az tehlikelisi Müslümanlardı… Uzun bir
süre boyunca Bağdat ve Kordoba‘nın görkemiyle kıyaslandığında, ne Galya‘nın ne de
Ġtalya‘nın fakir Ģehirlerinin sunacak yeni bir Ģeyleri vardı,‖ yorumunda bulunmuĢtur60
.
Avrupa‘da vuku bulan bu geliĢmelerin sonucunda Batı Avrupa, Ġslam‘ın
varlığının farkına vardı61
. Batı Avrupa‘nın liderleri Müslüman muadilleriyle temasa
geçti. Ġleriki yıllarda Frank Kralı Pepin 765 yılında Bağdat‘a bir elçi heyeti gönderecek,
Charlemagne ve Abbasi Halifesi Harun er-ReĢid de armağan alıp vereceklerdi; Harun
er-ReĢid diğer birçok Ģeyin yanında Charlemagne‘e bir de fil hediye edecekti62
.
Emevi hanedanı dönemi, Ġslam Devleti‘nin fetihlerle geniĢleme ve örgütlenme
zamanıydı. Abbasiler devrinde ise fetih amaçlı savaĢlar dönemi büyük oranda bitti;
zaten çok geniĢlemiĢ olan sınırları geniĢletmek yerine, içerde refahı sağlama politikası
57
Hugh Goddard, A History of Christian-Muslim Relations, Edinburgh Üniversitesi Yayınları, Edinburgh,
2000, s: 80. 58
Goddard, a.g.e., s: 80. 59
Bernard Lewis, The Muslim Discovery of Europe, Phoenix, London, 1994, s: 19–20. 60
Hobson, a.g.e., s: 119. 61
Goddard, a.g.e., s: 80. 62
Goddard, a.g.e., s: 80.
16
güdüldü ve bunda da baĢarı sağlandı63
. Abbasilerle Ġslam Devleti‘nin ‗yaratıcı dönemi‘
baĢladı. Tarihte birçok kereler tekrarlandığı gibi, ilk önce bir devlet, sonrasında bir
uygarlık oluĢtu. Bu uygarlığın doruk noktasına ulaĢması ve olgunlaĢması Abbasilerle
gerçekleĢmiĢtir.
Abbasilerin neredeyse ilk iĢi yeni bir baĢkent inĢa etmek oldu. Abbasi Halifesi
Ebu Cafer el-Mansur tarafından, Irak, Ġran ve Suriye arasındaki ana yolların arasında,
Hindistan ticaret yolunun üzerinde, Dicle ve Fırat‘ın beslediği Mezopotamya‘nın
verimli topraklarında (ve Emevilerin güç merkezi Suriye‘den uzakta) Ġslam Devleti‘nin
yeni idari Ģehri ve hilafet merkezi Bağdat kuruldu (762). ġehrin Horasan kapısı
kuzeydoğuya, Basra kapısı güneybatıya, Suriye kapısı kuzeybatıya, Kûfe kapısı
güneydoğuya açılıyordu64
. Stratejik konumunun sunduğu avantajlarla kısa zamanda
Ortadoğu‘nun en büyük, en görkemli ve en zengin Ģehirlerinden biri, uluslar arası bir
ticaret ve entelektüel merkez haline geldi; Orta ve Yakındoğu‘nun her yerinden farklı
unsurlar çeĢitli nedenlerle Bağdat‘ta buluĢuyorlar ve etkileĢime giriyorlardı. ―Bağdat
büyük bir imparatorluğu yönetebilmek için gerekli olan zenginliği ve insan gücünü
sağladı; Ġslam medeniyetini oluĢturan kültürü billurlaĢtırdı‖65
. Abbasiler Bağdat‘da
görkemli, kozmopolit, dinamik bir saray hayatı sürmeye baĢladılar. Abbasilerin yarattığı
dünya, ―Binbir Gece Masalları‖nda anlatılan dünyaydı66
. Ġslam medeniyetinin ulaĢtığı
noktayı temsil eden Bağdat aynı zamanda Avrupa medeniyetinin doğuĢuna da zemin
hazırlamıĢ, Ġslam topraklarının iki ucunu, Güney Avrupa‘yı Ortadoğu ile bütünleĢtiren
bir merkez olmuĢtu67
.
Ġslam Dünyasının yeni elitleri, ―birçok eğilimi aynı potada eriten Ģehirlerde
tutarlı bir hayat tarzı oluĢturmak, beraberlerinde getirdikleri farklı unsurları topluma mal
etmek ve yeni düzenin galibiyetini, meĢruiyetini ve sürekliliğini ifade etmek için
63
ġerare Yetkin, Hakkı Dursun Yıldız, ―Abbasiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
I, 1988, s: 36. 64
Abdülaziz Ed-Duri, Yusuf Halaçoğlu, Abdülkerim Özaydın, Azmi Özcan, ―Bağdat‖ maddesi, Türkiye
Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi, IV, 1991, ―Bağdat‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, IV, 1991, s: 426. 65
Lapidus, a.g.e., s: 118. 66
Robert E. Lerner, Standish Meacham, Edward McNall Burns, Western Civilizations: Their History and
Their Culture, 13. baskı, W.W. Norton, New York, 1998, s: 252. 67
Ed-Duri, Halaçoğlu, Özaydın, Özcan, a.g.m., s: 437.
17
birleĢik, ortak bir kültür ortaya koymaya uğraĢtılar68
. Rejimin otoritesinin ve yönetici
sınıfın meĢruiyetinin tanımlanmasında yardımcı olan Ģiir, felsefe, bilim, sanat ve mimari
üzerinde durdular69
‖. Bu giriĢimler Emeviler döneminde baĢlamıĢtı, Abbasilerle en üst
düzeyine ulaĢtı.
Bağdat‘ta bir çeviri merkezi, akademi, halka açık bir kütüphaneyi ve
gözlemevini içeren Beytu’l-Hikme (bilgelik evi) kuruldu70
. Beytu’l-Hikme‘yi Harun er-
ReĢid kurmuĢtu; Me‘mun (813–833) zamanında ise tam teĢekküllü bir kurum haline
geldi71
. Bağdat‘ın farklı medeniyetlerin maddi ve entelektüel ürünleri için geçiĢ noktası
olması ve yöneticilerin, elit tabakanın bilim adamlarını, sanatçıları, yazarları, Ģairleri,
filozofları desteklemesi, burayı onlar için bir buluĢma ve bir bilimsel çalıĢma yeri
olmasını sağladı. Me‘mun Akdeniz Havzası‘nın çeĢitli yerlerine görevliler göndererek
Antik Dünya‘nın eserlerini Arapça‘ya çevirilmesi için toplattı. Tercüme çalıĢmaları
doruk noktasına ulaĢtı. Beytu‘l-Hikme, Ġslam topraklarının geniĢ bir alana yayılması
sonucu Ġslam Medeniyeti‘nin önüne serilen Antik dünyanın Grek, Hint, Helen, Bizans,
Yahudi, Süryani, Nasturi ve Sasani miraslarının himaye edilmesinde, anlaĢılmasında,
yorumlanmasında, gelecek nesillere aktarılmasında çok önemli bir rol oynadı.
Müslümanların özellikle astronomi, matematik, zooloji, maden bilimi, meteoroloji
alanında yapmıĢ oldukları katkılar, Grek, Pers ve Hint‘ten aldıkları bilgilerin çok
üstündeydi; Ġslam beĢeri bilimleri, doğrudan gözlem ve deney konusunda büyük baĢarı
gösterdi72
. Bu kültür, bu bilimsel ortam ve eleĢtirel araĢtırma ruhu kısa zamanda Ġslam
topraklarının her yerine yayıldı. Örneğin, Bağdat‘ta yetiĢen Ġbrahim bin Ahmed Riyazî,
Ağlebi hükümdarı III. Ziyadetullah‘ı teĢvik ederek, Kayrevan‘da Beytu’l-Hikme‘nin
örnek alındığı ilmi araĢtırmalar yapılacak bir merkez kurulmasını sağlayacaktı73
.
68
Lapidus, a.g.e., s: 184. 69
Lapidus, a.g.e., s: 134. 70
Bernard Lewis‘e göre ―bu akademinin kuruluĢunda, büyük olasılıkla, Bizanslıların dini baskılarından
kaçıp Sasaniler‘e sığınan Nasturi Hıristiyanları‘nın, Ġran‘da Helenistik bilim, özellikle de tıp merkezi olan
GondeĢapur akademisi örnek alınmıĢtı; GondeĢapur da muhtemelen Ġskenderiye ve Antakya‘da eski
Yunan okullarını kendine örnek almıĢtı‖. Bernard Lewis, Ortadoğu, çeviren: Selen Y. Kölay, ArkadaĢ
Yayınevi, Ankara, 2007, s: 240. 71
Ed-Duri, Halaçoğlu, Özaydın, Özcan, a.g.m., s: 437. 72
Lapidus, a.g.e., s: 152. 73
Ed-Duri, Halaçoğlu, Özaydın, Özcan, a.g.m., s: 437.
18
Avrupa üniversitelerinki Batılı benzerlerinden en az yüz yıl önce, XI. yüzyılın
sonlarında74
Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından Bağdat‘ta kurulan Nizamiye
Medresesi de gerçek manada ilk yüksek öğrenim müessesiydi75
. Nizamiye Medresesi,
Ġslam Dünyasının gelecekteki üniversitelerinin çekirdeğini oluĢturdu ve Avrupa‘da
kurulacak ilk üniversitelere örnek olacaktı76
.
Abbasi Hanedanı‘nın zayıflamaya baĢladığı X. yüzyılda Ġslam Devleti‘nde
merkezi devletin otoritesi de sarsılmaya baĢladı. Merkezden uzak olan bölgelerin
valileri giderek kiĢisel nüfuzlarını arttırmaya baĢladılar77
. Bundan önce zaten
Abbasilerin yönetimi almasının ardından, Emevi ailesinin mensuplarından biri olan
Abdurrahman bin Muaviye kaçmayı baĢararak Kuzey Afrika üzerinden Endülüs‘e
gitmiĢ ve orada 756‘da iktidarı ele geçirmiĢti. Endülüs‘teki Emevi devletinin kuruluĢu,
Ġslam Devleti‘nin yönetim yapısındaki ilk ciddi çatlaklardan biri olmuĢtu. Ayrıca Harun
er-ReĢid (786–809), Kuzey Afrika‘daki Ağlebi valilerine bağımsızlığa varacak derecede
otonomi vererek (800) Devletin dağılma sürecine kendi eliyle ivme kazandırdı; bundan
sonra Kuzey Afrika Abbasilerin kontrolünden çıktı78
. Harun er-ReĢid‘in 809‘daki
ölümünün ardından da ortaya çıkan iç savaĢla birlikte devlet eski gücünü kaybetmeye
baĢladı ve siyasal parçalanma hızlanarak devam etti. Peygamber‘in kızı, Halife Ali‘nin
eĢi Fatma‘nın soyundan geldiğini ve Ġslam halifeliğinin gerçek sahibi olduklarını ileri
süren Fatımiler, IX. yüzyılın sonuna doğru Ġslam ve Mısır tarihinin sahnesine girdi.
Fakat Ġslam, merkezi bir devlete artık sahip olmasa da, Ġslami toplumsal ve
siyasal örgütlenme biçimlerine, ortak değerler ve sembollere sadık evrensel bir topluma
sahipti79
. Akdeniz‘in her yerine dağılmıĢ Müslümanlar, Ġspanya‘da bağımsız bir Emevi
hanedanlığına bağlı olsalar da, Kuzey Afrika‘yı kontrolleri altına almıĢ ġii Fatımiler‘i
destekleseler de, Sicilya‘da Hıristiyan krallarının yönetimi altında yaĢasalar da, dini ve
74
Roy Mottahedeh, Peygamberin Hırkası, çeviren: RuĢen Sezer, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
Ġstanbul, 2003, s: 73. 75
Yetkin, Yıldız, a.g.m., s: 40. Osman Turan medresenin temellerini Budizm etkisiyle açıklar:
―Maveraünnehir bölgesinde etkili olan Budizm, Ġslam medeniyetine de tesir edebilmiĢtir. Budizm‘in
Ġslam mezhep ve tasavvuf cereyanları üzerindeki tesiri ve ilk defa Ġslam âleminde kurulan medrese
(üniversitelerin) Budist vihara (manastır)larını takliden kurulması bu etkiyle ilgilidir.‖ Osman Turan,
Selçuklular ve İslamiyet, Ötüken NeĢriyat, 1999, s: 20. 76
Yetkin, Yıldız, a.g.m., s: 40. 77
Mantran, a.g.e., s: 126. 78
Mantran, a.g.e., s: 123. 79
Lapidus, a.g.e., s: 332.
19
siyasi görüĢ ayrılıklarına rağmen, kültürel ve ekonomik bir birlik içindeydiler.
Kendilerine hâmi aramak veya öğrenim almak amacıyla saray saray, Ģehir Ģehir dolaĢan
bilim adamları, sanatçılar, Ģairler, ya da Hacılar, birlik ve entelektüel etkinliği
beraberlerinde taĢıyorlardı. Devlet sonrası Ġslam Medeniyeti‘nin yeni merkezleri olan
Ģehirler de bu medeniyete çeĢitlilik, canlılık kazandırıyorlardı; ―her merkez, Ġslami
motiflerin kendine has bir harmanını ve mahalli bir mirası ortaya çıkardı‖80
.
80
Lapidus, a.g.e., s: 226.
20
III. BÖLÜM: SİCİLYA’DA MÜSLÜMANLAR
1. İLK AKINLAR
Sicilya‘ya akınlar, Halife Osman‘ın döneminde ġam valisi Muaviye‘nin
giriĢimleriyle baĢladı. Muaviye, Ġslam Devleti‘nin ilk donanmasını, özellikle Suriye ve
Mısır‘ın alınmasından sonra Bizans Ġmparatorluğu ile mücadelesinde zaruri hale gelmiĢ
olması nedeniyle inĢa ettirmiĢti ve hemen denizde Bizans‘ın karĢısına çıkmıĢtı. Kıbrıs
ve Rodos‘a akınlar düzenlendikten sonra sıra Sicilya‘ya gelmiĢti.
Birinci akın, 652 yılında Doğu Akdeniz‘den (Lübnan sahilinden) çıkan küçük bir
donanmayla oldu; bu akıncıların sayısı ciddi bir tehlike yaratacak kadar kalabalık
değildi, küçük ölçekli çatıĢmalardan sonra ve Bizans kalelerine saldırmadan,
kazandıkları ganimet ve esirlerle geri döndüler81
. Müslümanlar bu ilk atakta, Sicilya‘nın
zenginliğini ve güzelliğini gördüler ve bu daha birçok akıncı kuvvetini adaya çekti82
.
669 yılında, bu sefer Ġskenderiye‘den iki yüz gemiden oluĢan, ama bir fetih için
yeterli donanıma ve hazırlığa yine sahip olmayan bir donanma Sicilya‘da Siraküza‘ya
çıktı, talan yaptı ve geri döndü83
. 669 akınının, II. Constans‘ın 668 yılında
öldürülmesinin yarattığı karıĢıklıklardan yararlanmak amacıyla yapılmıĢ olması
muhtemeldir84
.
Bu esnada Müslümanlar, Kayrevan‘ı kurarak Kuzey Afrika‘ya temelli olarak
yerleĢtiler ve 700 yılında da Sicilya ve Tunus arasında neredeyse orta yolda bulunan
Pantelleria adasını da ele geçirdiler85
. Bu geliĢmelerden sonra sıklaĢan akınlar
çoğunlukla Kuzey Afrika‘dan yapıldı86
. ÇeĢitli kaynaklarda, seferlerin tarihleri olarak
kesin olmayan, farklı kayıtlar bulunur. Bu durum Müslümanların Sicilya akınlarının
artık olağan bir hal aldığını, ama aynı zamanda da düzensizliğini göz önüne
sermektedir.
81
ġakiroğlu, a.g.m., s: 138. 82
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, çeviren: Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, 1980, s:
958. 83
Finley, a.g.e., s: 184; The Cambridge History of Islam, I, editörler: P. M. Holt, Ann K. S. Lambton,
Bernard Lewis, Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 1970, s: 432. 84
Finley, a.g.e., s: 184. 85
Finley, a.g.e., s: 184. 86
The Cambridge History of Islam, I, s: 432.
21
VII. yüzyılın ikinci yarısı ve VIII. yüzyılın ilk yarısı boyunca akınlar, genellikle
belirli bir politika ve plan dâhilinde olmaksızın, talan amacıyla yapıldı87
. Ġslam
donanması daha tam olarak geliĢmemiĢti. Bazı akınlarda Bizans güçleri karĢısında
hezimete uğradılar.
Bundan sonra ise Sicilya‘nın fetih hareketi, Afrika‘daki Berberilerin yarattığı
toplumsal karıĢıklıklar (özellikle 741 yılındaki büyük Berberi ayaklanması)88
,
Ġspanya‘nın fetih sürecinin Sicilya üzerindeki konsantrasyonu bölmesi ve Bizanslıların
aldıkları güvenlik önlemleri89
nedeniyle yarım yüzyıl süren bir durgunluk dönemine
girdi. Durgunluk döneminin ardından akınlar, Ġslam Devleti‘nin Batı doğrultusunda
geniĢlemesinin, Kuzey Afrika‘da (göreceli bir) istikrarın sağlanmasının ve değiĢen
dengelerin sonucu olarak hedef ve ciddiyet kazandı.
Aziz Ahmad, bu dönemde Müslümanlar ile Bizanslılar arasında süren
çatıĢmalara rağmen, aralarında aynı zamanda aktif bir ticaretin de bulunduğunu ve
Sicilya‘da yaĢayan Müslüman tacirlerin varlığının muhtemel olduğunu belirtmektedir90
.
2. SİCİLYA’NIN MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN FETHİ – AĞLEBİLER
Ġlk etaptaki Sicilya akınlarının kalıcı bir baĢarıya sahip olamamasının nedeni,
ciddi bir plan dâhilinde yapılmamasının yanında, Bizans Ġmparatoru II. Constans‘ın
tehlikeyi sezip Bizans‘ın Orta ve Doğu Akdeniz‘deki donanmasını ve Sicilya‘nın
savunmasını güçlendirmesiydi91
. Fakat Ġmparator III. Leo ve ardılları, Akdeniz‘deki
Bizans donanmasına önem vermeyi bıraktı ve bu da Sicilya‘ya Müslüman saldırılarının
yoğunlaĢmasına, ciddileĢmesine ve sonunda da baĢarıya ulaĢmasına kısmen sebep oldu.
Sicilya‘nın Müslümanlarca fethinin gerçek anlamda IX. yüzyılda ve Kayrevan
merkezli Ağlebilerle baĢladığı söylenebilir.
87
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, s: 958. 88
The New Cambridge Medieval History, II, editör: Rosamond McKitterick, Cambridge Üniversitesi
Yayınları, Cambridge, 2006, s: 252. 89
Vincenza Grassi, G. Oman, R. Traini, ―Sikilliya‖ maddesi, The Encyclopaedia of Islam, IX, Brill,
Leiden, 1997, s: 584. 90
Ahmad, a.g.e., s: 4-5. 91
Finley, a.g.e., s: 186.
22
VIII. yüzyılın sonunda Abbasi Hanedanlığı‘nın Ġfrikiyye bölgesiyle (bugünkü
Tunus ve Cezayir‘in doğu kesimi) baĢı dertteydi. Bölgede sürekli çıkan ayaklanmalar
hem devleti rahatsız ediyordu, hem de bölgenin savunması devlet hazinesi için çok ağır
bir yük oluyordu92
. Ebu Müslim‘in ordusunun kumandanlarından olan Ġbrahim bin
Ağleb, Ġfrikiyye valiliğinin karĢılığında, devletin bölgeye yardımını istemeyeceği ve
hatta yılda 40.000 dinar vergi vereceğine dair teklifte bulundu93
. Halife Harun er-ReĢid
bu teklifi kabul etti ve 800 yılında Ġfrikiyye valiliği Ġbrahim bin Ağleb‘e babadan oğula
intikal etmek üzere verildi94
. Bu hareket genelde Ġslam Devleti‘nin çözülme sürecini
baĢlatan adım (hatta hizip bir devlet) olarak görülse de, toprakları merkezi bir yönetimi
imkânsızlaĢtıracak kadar geniĢleyen bir Devlet için mantıklı bir çözüm yolu olarak da
yorumlanabilir. Ayrıca Kuzey Afrika topraklarında mümkün olabilecek olan asgari
istikrarı getirmiĢ ve Sicilya‘nın fethi için bir üs sağlamıĢtır.
Ġbrahim bin Ağleb‘in ilk iĢi bölgedeki ayaklanmaları bastırmak için harekete
geçmek oldu95
. Fakat Kuzey Afrika koĢullarında bu neredeyse bir ütopyaydı. Bazı
isyanları bastırmayı baĢardıysa da, Berberilerin ayaklanmaları Ağlebi Hanedanlığı
süresince hiçbir zaman tam anlamıyla sonlandırılamadı, hatta yeri gelince isyancılarla
anlaĢmak zorunda kalındı. Tüm bunlara rağmen Berberilerin önemli bir bölümü
yönetimle uzlaĢtı ve özellikle askeri giriĢimlerde önemli roller üstlendiler.
Ağlebi emirleri, iyi iliĢkiler kurdukları Bağdat‘ı örnek alarak bir yönetim tesis
ettiler96
. Kuzey Afrika‘da özellikle Sünni Maliki mezhebini yayma misyonunu
üstlendiler97
. Ġslam Devleti‘nin çözülme sürecinde, Kuzey Afrika‘da daha da bağımsız
hale geldiklerinde, bu durumlarını pekiĢtirmek, meĢruiyet kazanmak ve yönetimleri ve
dinleri altına yeni unsurlar çekmek için yeni fetihlere giriĢtiler ve bunun için de Bizans
idaresi altında bulunan Sicilya‘yı hedeflerden biri olarak belirlediler. Ayrıca Sicilya
zengindi ve yakındı98
. Büyük bir donanma kurdular. Filoları Güney Ġtalya, Korsika,
Sardinya, Sicilya ve Kıyı Alpleri bölgesini yağmaladı; Akdeniz‘in önemli ve tehlikeli
92
Abdülkerim Özaydın, ―Ağlebiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, I, 1988, s:
475–476. 93
Özaydın, a.g.m., s: 476. 94
Özaydın, a.g.m., s: 476. 95
Özaydın, a.g.m., s: 476. 96
Mantran, a.g.e., s: 145. 97
Mantran, a.g.e., s: 145. 98
The New Cambridge Medieval History, II, s: 251.
23
donanmalarından biri oldu. Sicilya‘nın fethinin kapılarını açan ilk adım ise Sicilya‘nın
sahibi Bizanslılardan geldi.
Ġbrahim bin Ağleb, Ġfrikiyye valisi olduğunda, Müslümanların Akdeniz‘deki ve
Ġfrikiyye sahilindeki ticaretini güvenli hale getirmek için Sicilya‘daki Bizans ―patriçisi‖
Constantine ile on yıllık bir ateĢkes antlaĢması imzalamıĢtı (805)99
. Geçimleri, akınlarda
ele geçirilen ganimetlere bağlı olan halk için bu antlaĢma tercih edilir bir yol olmasa
da100
, Ġbrahim bin Ağleb‘in yerine geçen oğlu Ebu‘l-Abbas Abdullah (812–817)
tarafından on yıllığına yenilenen101
(813) bu antlaĢmaya genel olarak tarafların uyduğu
söylenebilir. Bu antlaĢmalara göre ayrıca esir değiĢ tokuĢu yapıldı ve Sicilya‘daki
Müslüman tacirlerin ve Ġfrikiyye‘deki Bizanslı tacirlerin ticari faaliyetleri güvenceye
alındı102
.
Ġbrahim bin Ağleb, 812 yılında ölmüĢtü. Yerine oğlu Ebu‘l-Abbas Abdullah‘ı
geçirmiĢti. Bu sırada Abbasi Halifesi Emin (809–813), kardeĢi Memun (813–833) ile bir
iktidar mücadelesine giriĢmiĢti, bu yüzden de Ebu‘l-Abbas Abdullah‘ın babasının
ünvanını miras almasına karĢı çıkacak durumda değildi103
. Abdullah‘ın kardeĢi
Ziyadetullah da tahta geçerken (817), Abbasilerden bir muhalefet görmeyince, Ağlebiler
Devleti fiilen bağımsız olmuĢ oldu104
.
Bizansla Ağlebiler arasındaki diplomatik iliĢkilerden sonra kırılma noktası 827
yılında geldi. Bizans Ġmparatoru II. Michael, 826‘da Constantine Souda‘yı Sicilya
valiliğine atadı ve adanın deniz kuvvetlerinin amirali Euphemius‘un görevden alınıp
(popüler söylenceye göre, bir rahibeyi kendisiyle evlenmeye zorlamasından ötürü)
iĢkenceye tabi tutulmasını emretti105
. Bunun üzerine isyan çıkaran Euphemius,
Siraküza‘yı ele geçirdi ve valiyi yenilgiye uğratıp öldürdü, imparatorluğunu ilan etti ve
adada kendi yönetimini kurdu106
. Fakat bu sefer de kendi adamlarından, Arap
kaynaklarında ismi ―Balata‖ olarak geçen biri Euphemius‘e karĢı ayaklandı107
.
99
IĢıltan, a.g.m., s: 591. 100
Ahmad, a.g.e., s: 5. 101
ġakiroğlu, a.g.m., s: 138. 102
IĢıltan, a.g.m., s: 591. 103
The New Cambridge Medieval History, II, s: 250. 104
The New Cambridge Medieval History, II, s: 250–251. 105
IĢıltan, a.g.m., s: 591. 106
Finley, a.g.e., s:188. 107
IĢıltan, a.g.m., s: 591.
24
Euphemius Siraküza‘da kuĢatılınca bu güç durumdan kurtulmak için Ağlebi emiri I.
Ziyadetullah‘tan (817–838) yardım istedi ve yardımı karĢılığında, kendisinin Ġmparator
ünvanıyla adanın yöneticisi olacağı Ģartıyla, Sicilya‘yı teklif etti108
.
Bu teklif Kayrevan‘da tartıĢmalara yol açtı; barıĢ antlaĢmasını bozmaktan yana
olmayanlar vardı109
. Ayaklanmalar hala devam ediyordu ve kaynakların, hem de sonu
kesin olmayan, bir maceraya harcanmasının içte geri dönülmez sorunlara yol açabilirdi;
ayrıca Bizans donanması eski gücünde olmayabilirdi, ama hala çok tehlikeli bir
rakipti110
. Fakat dönemin önemli âlim ve kadısı Ebu Abdullah Esed bin el-Furat,
Müslümanların asıl görevinin kâfirlere karĢı gaza yapmak olduğunu111
ve merkezi
yönetimin gaza gibi ortak bir hedefle güçleneceğini112
söyleyerek sefere destek verince,
(bu sırada yetmiĢ yaĢında olan) Esed bin el-Furat‘ın komutasındaki, yüz gemiden,
dokuz yüzü süvari olan on bin askerden113
, Araplardan, Berberilerden, Ġspanya‘dan
Müslüman bir gruptan, Ġranlılardan oluĢan seçkin ve güçlü bir ordu114
, Susa‘dan
ayrıldı115
ve Sicilya‘ya hareket etti ve böylece Sicilya‘nın fetih süreci baĢlamıĢ oldu.
Esed bin el-Furat‘ın katılımından etkilendikleri muhtemel olan bir grup âlim de orduya
eĢlik etmekteydi116
. Önceki akınlara göre bu sefer çok iyi planlanmıĢtı. Müslümanlar tek
bir hedefe, Sicilya‘yı hâkimiyetleri altına almaya odaklanmıĢlardı. Bu Ġslam
yayılmasının Batı‘daki son hamlesiydi.
Adanın ele geçirilmesi hiç de kolay olmadı; Bizans Ġmparatorluğu, iç iĢlerinde
yaĢadığı sorunlara, devletin genel zayıflığına rağmen Batı‘daki son toprağı için ciddi bir
mücadele verdi117
. Ġki tarafta da büyük kayıplara sebep olan bu savaĢ elli yıl boyunca
sürdü.
Kuzey Afrika‘dan yelken açan Ġslam donanması (14 Haziran 827), adanın
Tunus‘a en yakın bölgesi olan adanın batı sahilindeki Mazere Ģehrine çıkarma yaptı ve
108
Finley, a.g.e., s:188. 109
IĢıltan, a.g.m., s: 591–592. 110
Bakır, a.g.m., s: 683. 111
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 112
Bakır, a.g.m., s: 683. 113
The New Cambridge Medieval History, II, s: 251. 114
Ahmad, a.g.e., s: 5. 115
Bakır, a.g.m., s: 683. 116
Ahmad, a.g.e., s: 7. 117
Finley, a.g.e., s:188.
25
burada Euphemius‘un yandaĢlarıyla birleĢti118
. Corleone yakınlarında Balata
komutasındaki ordu yenilgiye uğradı119
; Balata son anda Ġtalya‘ya kaçtı ve burada da
öldü120
.
Ġslam ordusu Siraküza‘ya doğru ilerlemeye baĢladı. ġehir bir sene boyunca
kuĢatıldı, ama Venedikliler tarafından desteklenen güçlü Bizans donanması karĢısında
baĢarı sağlanamadı121
. Bu esnada Esed bin el-Furat, tüm ordunun da etkilendiği ve
büyük kayıplara yol açan veba salgını nedeniyle öldü (828)122
. Esed bin el-Furat‘ın
yerine Muhammed bin Ebu‘l-Cevari getirildi123
. Bu kayıplar orduyu hem maddi hem de
manevi olarak çok zor duruma düĢürdü. Müslümanlar geri dönmeyi bile düĢündüler,
fakat Bizans ve Venedik donanmaları dönüĢ yollarını kesmiĢti124
. Bunun üzerine
Müslümanlar da gemilerini yaktılar, adanın içlerine doğru ilerlediler, Mineo‘ya geldiler,
burayı125
ve sonradan Agrigento‘yu (Girgenti)126
ele geçirdiler. Adanın merkezindeki
Castrogiovanni‘ye (modern Enna) geçtiler127
. KuĢatılan Ģehrin sakinleri, teslim
olacaklarını ve Euphemius‘u imparator olarak tanıyacaklarını söyleyerek, antlaĢmanın
Ģartlarını görüĢmek üzere Euphemius‘u Ģehre davet ettiler, fakat bu bir oyundu ve
Euphemius öldürüldü128
. KuĢatma sürerken ada halkına yardım etmek için gelen bir
Bizans ordusuyla yapılan savaĢta Müslümanlar baĢarılı oldular ve ölmekten kurtulanlar
Castrogiovanni‘ye geri sığındılar129
. Bu sırada Muhammed bin Ebu‘l-Cevari öldü ve
onun görevini Züheyr bin Gavs aldı130
. Müslümanlar, teĢebbüs ettikleri saldırılarda
baĢarısız olunca, hatta bir çatıĢmada bine Müslüman da öldürülünce ve düĢman
tarafından kuĢatılınca, Mineo‘ya geri çekilmek zorunda kaldılar; Bizanslılar da onları
burada kuĢatmaya aldı ve Müslümanlar arasında kıtlık baĢ gösterdi131
. Ġbnu‘l-Esir bu
118
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 119
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 584. 120
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 121
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 122
Ġzzedin Ġbnu‘l-Esir, El-Kamil Fi't-tarih Tercümesi, VI, çeviren: Ahmet Ağırakça, redaktör: Mertol
Tulum, Bahar, Ġstanbul, 1987, s: 290–291. 123
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291. 124
Ahmad, a.g.e., s: 9. 125
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291. 126
Ahmad, a.g.e., s: 9. 127
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291. 128
Ahmad, a.g.e., s: 9. 129
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291. 130
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291. 131
Ahmad, a.g.e., s: 9; Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 291–292.
26
kıtlık dolayısıyla Müslümanların köpek, böcek ve benzeri hayvanları yemek
mecburiyetinde kaldıklarını kaydetmiĢtir132
. Girgenti‘deki Müslümanlar da buradaki
yerleĢimlerini yıkıp terk ettikten sonra Mineo‘daki Müslümanlara baĢarısız bir yardım
giriĢiminde bulundular ve Mazara‘ya gittiler133
. Bu aĢamada iki yıl önce büyük bir
kararlılık ve umutla baĢlayan sefer, büyük bir hezimetle sonuçlanmıĢ gibi görünüyordu.
830 yılında Ġfrikiyye‘den ve Ġspanya‘dan gönderilen yardımcı kuvvetler birleĢti;
böylece yeniden toparlanan Ġslam ordusu, Ġspanya Müslümanlarının kumandanı Asbağ
bin Vekil el-Hevvani‘nin liderliğinde, ilerlemeye baĢladı134
. Ġlk önce Mineo‘da çok zor
durumda bulunan Müslümanlara yardıma gidildi135
. Sonra adanın batısına yüründü,
Caltanissetta Ģehrine varıldı, ama bu esnada Ġslam ordusunu yeniden bir salgın hastalık
vurdu ve Asbağ ve bazı önemli kumandanlar öldü136
. ġehrin kuĢatılması kaldırıldı, ama
bu sefer de Bizans kuvvetleri karĢı saldırıya geçtiler ve orduda ciddi kayıplara yol
açtılar137
. Ġspanya Müslümanları kaçmayı baĢardılar ve Ġspanya‘ya geri döndüler; Afrika
Müslümanları ise (kaçmamıĢ bazı Ġspanya Müslümanlarıyla birlikte) yollarına devam
ettiler ve 830 yılında Palermo‘yu kuĢattılar138
. Bir yıl süren zorlu bir kuĢatmanın
ardından, Ģehir teslim oldu ve Müslümanlar Palermo‘ya 831 yılının Ağustos ayında
girdiler139
. Böylece Müslümanlar Sicilya‘nın batısında önemli ve geniĢ bir bölgeye,
ayrıca adanın geri kalanının fethi için de bir askeri harekât üssüne sahip olmuĢ oldu140
.
Palermo adadaki Müslüman topraklarının yönetim merkezi yapıldı. Ağlebi emiri I.
Ziyadetullah, Sicilya emirliğini yeğeni Ebu Fihr Muhammed bin Abdullah‘a verdi
(832)141
. Kayrevan‘daki Ağlebi hanedanın mensupları, Sicilya‘ya kendilerine bağlı
valiler atayarak, otoritelerini kabul ettirmek amacındaydılar142
. Fakat -hanedanın hiçbir
üyesinin adanın fethinde direkt rol oynamamasına rağmen- yönetimi ele alma istekleri,
132
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 292. 133
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 292. 134
IĢıltan, a.g.m., s: 592. Ġbnu‘l-Esir, yardıma gelen gemilerin sayısının üç yüzü bulduğunu belirtmiĢtir.
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 292. 135
Ahmad, a.g.e., s: 10. 136
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 137
Ahmad, a.g.e., s: 10. 138
Ahmad, a.g.e., s: 10. 139
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 292. Ġbnu‘l-Esir, Müslümanların kuĢatması baĢladığında yetmiĢ bin kiĢi olan
Palermo‘nun nüfusunun, kuĢatma bittiğinde üç binden az olduğunu da ekler. 140
Ahmad, a.g.e., s: 10; Fikret IĢıltan, a.g.m., s: 592. 141
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 142
The New Cambridge Medieval History, II, s: 252.
27
adanın fethinde aktif olarak rol oynayanlar arasında ciddi ve sert bir muhalefet yarattı ve
bu da süreç içerisinde bazı emirlerin sonunu hazırladığı gibi, bağımsızlık isteyen adanın
yerlileriyle (özellikle el-Fazl bin Yakub ailesi), Ağlebi destekleyicilerinin arasında
sürekli çatıĢmalara, iç savaĢlara yol açtı143
.
Yeni ülkelerini bir düzene oturtmakla meĢgul olan Sicilya Müslümanları, bir
süre ciddi saldırılarda bulunmadılar144
. Castrogiovanni gibi Bizans Ģehirlerine önemli ve
kalıcı sonuçları olmayan seferlerle yetinildi. Ada Müslümanları, fetih seferleri dıĢında
mütemadiyen ganimet ve esir temin etmek için akınlar düzenliyorlardı. Hatta bu
akınlardan birinde Castrogiovanni komutanının hanımı ile bir oğlu Müslümanlara esir
düĢtü145
.
835 yılında ordu, adanın doğusundaki Taormina‘ya gönderildi, ama bu sırada
orduda isyan çıktı; isyancılar, Ebu Fihr‘i öldürdüler ve ardından da Bizanslılara
sığındılar146
. Orduda isyan sık rastlanılan bir durumdu. Araplarla Berberiler arasında;
Arabistan‘ın kuzeyinden olan Araplarla, Güneyinden olan Araplar arasında; önceden
Müslüman olanlarla, sonradan Müslüman olanların arasında; Endülüslü Müslümanlarla
Ġfrikiyyeli Müslümanlar arasında devamlı sürtüĢmeler yaĢanıyordu. Bu sürtüĢmeler fetih
sürecinde de, fetihten sonra da devam etti, iç savaĢlara yol açtı ve Sicilya‘daki istikrarın
en büyük düĢmanlarından oldu.
Ziyadetullah, Sicilya‘nın yeni valisi olarak ilk önce Fazl bin Yakub‘u (832–835),
birkaç ay sonra da Ebu Fihr‘in kardeĢi Ebu‘l-Ağleb Ġbrahim bin Abdullah‘ı (835–851)
atadı147
. 835 yılında Sicilya‘da adına para da bastırılan148
Ziyadetullah 838‘de öldü ve
yerine Ağleb bin Ġbrahim (838–841) geçti ve hemen Sicilya‘ya yardım gönderdi149
.
Ebu‘l-Ağleb Ġbrahim bin Abdullah, Sicilya‘da önemli baĢarılar kaydetti. Platani,
Caltabellotta, Corleone gibi Ģehirlerin ele geçirilmesiyle (840), Batı Sicilya‘daki
Müslüman hâkimiyetini sağlamlaĢtırdı150
. Napoli‘yle elli yıllık bir antlaĢma imzaladı ve
adanın fethinde daha ileri gidilebilmesi için elzem olduğunu düĢündüğü donanmayı inĢa
143
The New Cambridge Medieval History, II, s: 252. 144
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 145
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VI, s: 292. 146
IĢıltan, a.g.m., s: 592. 147
Ahmad, a.g.e., s: 11. 148
Ahmad, a.g.e., s: 11. 149
IĢıltan, a.g.m., s: 593. 150
IĢıltan, a.g.m., s: 593.
28
ettirdi151
. Bu yeni güç takviyesiyle, Doğu Sicilya‘nın ele geçirilmesi için seferlere
baĢladı. Hedef stratejik önemi çok büyük olan Messina‘ydı.
Messina 843 yılında alındı ve böylece Müslümanlar Ġtalya anakarası ve Sicilya
arasındaki boğazı kontrolleri altına almıĢ oldular. Messina‘nın kuĢatması ve ele
geçirilmesinde Napoli, Müslümanlara yardım etti152
. Hem Sicilya ve Ġfrikiyya‘yı ayıran
boğazı, hem de Sicilya‘yla Avrupa‘yı ayıran boğaza sahip olan Müslümanlar böylece
Bizans donanmasını Batı Akdeniz‘e girmesini önleyecek tüm stratejik noktalara sahip
olmuĢ oldu153
. Ayrıca Güney Ġtalya‘ya ve hatta Roma‘ya kadar varacak akınlar
gerçekleĢtirilmesini sağladı. Aynı yıl Bizans Ġmparatoriçesi Theodora‘nın Sicilya‘ya
gönderdiği yardım kuvvetleri, Sicilya‘nın güney sahilinde bulunan Butara‘da bozguna
uğratıldı154
. 845 ve 848 yılları arasında Modica, Lentini ve Ragusa155
ele geçirildi.
Parlak bir dönemin ardından ölen Ebu‘l-Ağleb Ġbrahim bin Abdullah‘ın yerini,
Bizans ordusunu Butara‘da bozguna uğratan baĢarılı kumandan el-Abbas bin el-Fazl bin
Yakub aldı (851)156
. Bu seçim, adanın Müslümanları tarafından, Kayrevan‘a
danıĢılmadan yapılmıĢtı; Kayrevan‘daki Ağlebi Emiri I. Muhammed‘e de (841–856) bu
kararı kabul etmek kalmıĢtı157
.
El-Abbas bin el-Fazl bin Yakub, Müslümanları Doğu‘ya yavaĢ yavaĢ yaklaĢtıran
akınlar organize etti. Adanın güneydoğusuna birçok akın yapıldı. Yıllardan beri fethi
için uğraĢılan, Sicilya‘nın kale kentlerinden Enna 858‘de158
, Cefalu ise bir sene sonra,
uzun mücadeleler neticesinde ele geçirildi; oldukça büyük bir ganimet ve içinde Bizans
soylularının çocuklarının da bulunduğu esirler elde edildi159
. Bunların bir kısmı
Ġfrikiyye‘ye ve Bağdat‘a gönderildi160
. Bizans, adada kararlı bir Ģekilde ilerleyen
Müslümanlara karĢı yine bir donanma gönderdi, ama bu donanma da baĢarısızlığa
151
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 584. 152
IĢıltan, a.g.m., s: 593. 153
Ahmad, a.g.e., s: 12. 154
IĢıltan, a.g.m., s: 593. 155
Ragusa halkı, 848 yılında Sicilya‘yı vuran Ģiddetli kıtlığın bir sonucu olarak Müslümanlara teslim
olmuĢ olabilir. Ahmad, a.g.e., s: 12. Ġbnu‘l-Esir de Ragusa halkının Müslümanlarla barıĢ antlaĢması
yaparak, Ģehirlerini ve içindekileri Müslümanlara teslim ettiklerini yazar. Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VII, s: 14. 156
Ahmad, a.g.e., s: 13. 157
IĢıltan, a.g.m., s: 593. 158
Enna, 858 yılının sonunda, 859 yılının baĢında ele geçirildi. Bu yüzden Enna‘nın fethi için
kaynaklarda bu iki tarih de verilir. 159
Ahmad, a.g.e., s: 13. 160
Ahmad, a.g.e., s: 13.
29
uğradı161
. Böylece Bizanslılar, Taormina ve Siracusa arasındaki kıyı Ģeridine hapsolmuĢ
oldu.
El-Abbas 861 yılında Siraküza civarına yaptığı bir seferden dönerken öldü ve
Caltagirone‘de gömüldü, fakat ordu ayrılınca Bizanslılar naaĢını gömüldüğü yerden
çıkararak yaktılar162
. Sicilya Müslümanları, El-Abbas‘ın yerine, Kayrevan‘ın da
onayladığı, amcası Ahmed bin Yakub‘u seçtilerse de, 862 yılında onun yerine El-
Abbas‘ın oğlu Abdullah‘ı geçirdiler163
. Bu kararlarını kabul etmeyen Kayrevan, Sicilya
valisi olarak hanedandan Hafaca bin Sufyan‘ı gönderdi164
.
Ġlerleyen yıllarda Hafaca ve oğlu Muhammed, komuta ettikleri çeĢitli akınlarla,
Noto (864), Scicli, Troina (865) Ģehirlerini ele geçirdiler ve Taormina, Catania‘ya
akınlar düzenlediler165
; Bizans Ġmparatoru I. Basileus tarafından gönderilen bir
donanmayı Siraküza yakınlarında yendiler; ama Müslümanların sıradaki en büyük
amacı olan Siraküza‘yı fethetme giriĢimlerinde tüm uğraĢlarına rağmen baĢarısız
oldular166
. Bu esnada Arap – Berberi anlaĢmazlıkları ve isyanlar oldukça tehlikeli bir
hale gelmiĢti. Nitekim hem Hafaca bin Sufyan, hem de ondan sonra yerini alan oğlu
Muhammed, bu çatıĢmaların kurbanları oldular ve öldürüldüler167
.
Siraküza‘nın fethedilmesini, 872 yılında, bir dizi kısa ve baĢarısız dönemli
emirlerden sonra, Sicilya emiri olan Cafer bin Muhammed bin Hafaca baĢardı168
. ġehrin
savunması çok kuvvetliydi, ama Müslüman ordusu da zaman içinde çok geliĢmiĢti; artık
yüksek surları aĢabilecek askeri makinelere, güçlü bir donanmaya ve Bizanslıların ünlü
silahı ―Rum AteĢi‖ne sahipti169
. Denizden ve karadan kararlı bir kuĢatma yapıldı;
dıĢarıdan Ģehre erzak getirilebilecek yollar kesildi. Mayıs 878‘de dokuz ay süren
kuĢatmadan sonra Ģehir en sonunda Müslümanların oldu.
Adanın her kilometrekaresi daha tamamen Dar-ul İslam yapılamadıysa da, 878
yılında Bizans‘ın yönetim merkezi Siraküza‘nın Müslümanlar tarafından ele
161
Ahmad, a.g.e., s: 13. 162
Ahmad, a.g.e., s: 14. 163
Ahmad, a.g.e., s: 14. 164
Ahmad, a.g.e., s: 14. 165
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 584. 166
Ahmad, a.g.e., s: 14. 167
Ahmad, a.g.e., s: 14–15. 168
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 584. 169
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 43.
30
geçirilmesiyle Sicilya adasının fethinin tamamlandığını söyleyebiliriz, zira Sicilya‘nın
en önemli kenti olarak kabul edilen, Bizans Ġmparatorluğu‘na baĢkentlik yapmıĢ, bir
zamanlar Avrupa‘daki en zengin ve en güçlü Ģehri olan Siraküza‘nın fethi, bir dönüm
noktasıydı, ayrıca adanın geri kalan yerlerinin fethini de çok kolaylaĢtırmıĢtı170
. Bundan
sonra Siraküza‘nın görkemi ve gücü, Müslümanların baĢkenti Palermo‘ya geçti171
. Eski
görkemini kaybetmesinin önemli bir nedeni de Ģehrin uğradığı ağır zarardı. Zarar sadece
Müslümanlardan gelmemiĢti; Ģehrin yağmalanmasına Spoleta ve Toskana‘nın dükleri de
katılmıĢtı172
.
Resim 3: ―Müslümanların Siraküza ġehrini Fethi‖, John Skylitzes‘in Kroniği, XIII. yüzyıl
IX. yüzyılın son çeyreğinde Sicilya, isyanlar ve iç savaĢlarla oldukça karıĢtı.
Ġsyanlar ve iç savaĢ ortamına Müslüman halk fazlasıyla alıĢıktı, ama emirlerin
yetersizliği sonucu bunların önüne geçilemediği için sorunlar büyüyordu. Adanın büyük
kısmının ele geçirilmiĢ ve akınların da devam ediyor olmasına rağmen, bir türlü istikrar
sağlanamıyordu. Bizanslılar da özellikle Siraküza‘nın kaptırılması nedeniyle, adaya
yardımcı kuvvetler gönderdi ve bu kuvvetler, iç savaĢ ortamı nedeniyle zaten çok zor
durumda bulunan Müslümanlarda ciddi zararlara yol açtı. Bizans güçleri, 880 yılında
Ġyonya Denizi‘ne baskın düzenleyen bir Ağlebi filosunu yok etti. Bu baĢarıdan sonra
cesaretlenen Bizanslılar, Palermo yakınlarında adaya çıktıkları bölgeyi talan ettiler,
170
Finley, a.g.e., s: 189. 171
Finley, a.g.e., s: 189. 172
IĢıltan, a.g.m., s: 593.
31
birçok Müslüman gemisini ele geçirdiler ve Ġtalya‘ya dönerken de baĢka bir Ağlebi
filosunu yendiler. 895 yılında Bizans‘la bir ateĢkes antlaĢması imzalandı.
Ağlebi emiri II. Ġbrahim (874–902) iktidarının son senelerinde, Kayrevan‘da
yerine oğlunu bırakarak, Sicilya‘daki karıĢıklıkları bastırmak ve askeri operasyonların
baĢına geçmek için Siraküza‘ya geldi ve burayı yerle bir etti173
.
Yıllardır Müslümanların sürekli akınlarına maruz kalan Taormina da ancak 902
yılına kadar direnebildi ve II. Ġbrahim tarafından ele geçirildi174
. Bu zaferle adadaki
Bizans varlığı tamamen son bulmuĢtu. Taormina baĢarısından sonra, Güney Ġtalya‘ya
geçen II. Ġbrahim, burada bir kuĢatma sırasında öldü ve adada gömüldü175
.
Bu sıralarda Ġslam dünyasını kökten değiĢtirecek geliĢmeler yaĢanmaktaydı. 890
yıllarında Halife Ali ve eĢi Fatma, dolayısıyla Peygamber soyundan geldiğini iddia eden
Muhammed el-Habib, Ġslam topraklarının her yerine, ailesinde Mehdi‘nin zuhur
edeceğine dair söylentileri yaymak için misyonerler gönderdi176
. Bu misyonerlerden biri
olan Ebu Abdullah, Mekke‘de, Ağlebilerin teoride vasalları olan Kitama kabilesinden
Berberi hacılarla karĢılaĢması, Kitamaların arasında Ġsmaililiğin yayılmasıyla
sonuçlandı177
. Ebu Abdullah‘ın ordusu 893–4 yıllarına doğru Kuzey Afrika‘ya gelerek
Kitamalara katıldı178
. Ebu Abdullah 909‘da Kayrevan‘ın bir bölgesi olan Rakkada‘ya
girdi ve Muhammed el-Habib‘in oğlu Ubeydullah‘ı çağırdı; Ubeydullah, Ġfrikiyye‘nin
yeni sahibi oldu179
. Afrika‘nın bu bölgesindeki son Sünni devlet olan Ağlebiler on yıl
içinde ortadan kaldırıldı. Fatımilerden kaçan birçok Sünni Müslüman Sicilya‘ya
sığındı180
.
Fatımiler, kısa zamanda neredeyse tüm Kuzey Afrika‘yı topraklarına kattılar.
971 yılına doğru Mısır‘ı ele geçirdiler ve burada Kahire Ģehrini kurdular181
.
Merkezlerini Kahire‘ye taĢıdılar. Ağlebilerden devraldıkları donanmayı daha da
173
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, s: 960; The New Cambridge Medieval History, II,
s: 253. 174
Ahmad, a.g.e., s: 17. 175
Ahmad, a.g.e., s: 17; Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, s: 960. 176
Mantran, a.g.e., s: 144. 177
Mantran, a.g.e., s: 144. 178
Mantran, a.g.e., s: 144. 179
Mantran, a.g.e., s: 144. 180
Ahmad, a.g.e., s: 25. 181
Zeydan, Corci, İslam Uygarlıkları Tarihi, Cilt 1, çeviren: Nejdet Gök, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,
2004, s: 147.
32
güçlendirerek Akdeniz‘de nam saldılar. Sicilya da bu yeni oluĢumun etkilerinin
uzağında kalamadı.
3. FATIMİLER HÂKİMİYETİNDE SİCİLYA – KELBİLER
Ġslam topraklarının her yerinde görülen ġii propagandaları, Ağlebileri devirerek
topraklarına sahip olan Fatımiler Devleti‘nin bir eyaletine dönüĢen Sicilya‘ya da sıçradı.
Sicilya Araplarının ve Berberilerinin arasındaki tarihi bölünmüĢlük bu konuda da
kendini gösterdi. Berberiler, kısa zamanda ġiiliğin etkisi altına girmiĢlerdi. Fatımiler de
adada Agrigento bölgesinde toplanmıĢ olan Berberi nüfusu, Palermo‘nun Sünni
Arapları karĢısında destekledi182
. Bu çatıĢmaları, iktidar çekiĢmelerini daha da
körükledi.
Ağlebi Devleti sona erip, Ġfrikiyye‘yi Fatımiler ele geçirince, Sicilya
Müslümanları hemen kendi seçtikleri bir valiyi, Ġbn Ebi‘l-Favaris‘i baĢa geçirdiler183
.
Fakat kendilerine bağlı bir eyalette onlardan izin alınmadan yapılan bu hareket
Fatımilerden destek görmedi ve Ubeydullah, 910 yılında Sicilya‘ya el-Hasan bin
Ahmed bin Ebi Hınzır‘i (isminin anlamı ‗domuzun babasının oğlu‘dur) gönderdi184
.
Sicilya‘ya gelen yeni vali, özellikle artan Berberi nüfuzuyla adanın en önemli
Ģehirlerinden biri haline gelen Agrigento‘nın yönetimini kardeĢi Ali‘ye verdi185
.
BaĢkent Palermo‘da, el-Mehdi Ubeydullah‘ın ismi Cuma namazı hutbesinde
zikredildi186
. 912 yılında da valiliğe Ali bin Ömer el-Balavi atandı187
.
Fatımilerin görünürdeki yönetimine rağmen, adada Bağdat‘a sadık bir Sünni
muhalefet vardı, özellikle Palermo‘da çok güçlülerdi188
. 913 ve 916 yılları arasında
Fatımi yönetimine karĢı ayaklanan ve bağımsızlığını ilan eden bu muhalefetin lideri
182
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 585. 183
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 184
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 185
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 186
Ahmad, a.g.e., s: 25. 187
IĢıltan, a.g.m., s: 594. 188
Ahmad, a.g.e., s: 25.
33
Ahmed bin Kurhub‘du189
. Abbasi hanedanından Halife el-Muktedir‘in adını hutbelerde
okumaya baĢladılar190
. Bu yönetime bazı Berberi gruplar da destek verdiyseler de,
Kurhub‘un sonunu hazırlayan da onlar oldular. Kurhub, ordusundaki Berberiler
tarafından yakalandı ve teslim edildiği Ubeydullah‘un emriyle idam edildi191
.
Sicilya Müslümanlarına ek olarak, bu dönemde, Taormina‘daki Hıristiyanlar da
cizye ödemeyi ve dolayısıyla Müslüman idaresini de reddederek ayaklanmıĢlardı192
.
Tüm bu isyanlar, Kitama Berberilerinden oluĢan ve Ebu Said Musa bin Ahmed ed-Dayf
komutasındaki Fatımi güçleri tarafından sertçe bastırıldı; Palermo surları yıkıldı ve
halkı silahsızlandırıldı193
. Ebu Said, isyanları sonlandırdıktan sonra 917 yılında
Ġfrikiyye‘ye döndüğünde, Sicilya‘da Kitama Berberilerinden oluĢan büyük bir garnizon
ve Kitami yöneticisi Selim bin ReĢid‘i bıraktı194
.
Ubeydullah‘ın yeni valisi Selim bin ReĢid (917–937) idaresi altında Sicilya bir
süre istikrar buldu195
. Onun dönemi sırasında Fatımi Halifesi el-Mehdi Ubeydullah öldü
ve yerini oğlu el-Kaim (934–946) aldı.
Ġstikrar dönemi 937 yılında, Agrigento‘da çıkan, Palermo‘ya sıçrayan ve bir süre
sonra da tüm adaya yayılan bir dizi yeni ayaklanmayla sona erdi. Adanın Müslüman
nüfusundaki Ġspanyol – Afrikalı unsurlar arasındaki ve Kuzey – Güney Arabistan
Araplarının arasındaki çatıĢmalar zaten hiçbir zaman yatıĢmamıĢtı ve ada tarihinin
özelliklerinden biri haline gelmiĢti. Sicilya Müslümanlarının isyan nedenleri bitmiyor,
aksine bu nedenlere Sünni – ġii – Harici, Ağlebi – Fatımi çatıĢmaları gibi yenileri
ekleniyordu. Bu seferki ayaklanmanın ateĢleyicilerinden biri de, Sicilya
Müslümanlarının adadaki ayrıcalıklı konumlarını, dıĢarıdan gelenlere kaptırmaktan
duydukları rahatsızlıktı: Sicilyalı Müslümanlar, silahsızlandırılmıĢ, Fatımilerin adadaki
ordusunu beslemek için ek vergiler vermek zorunda kalmıĢ ve statü kaybetmiĢti196
.
189
IĢıltan, a.g.m., s: 594; Ġbnu‘l-Esir aynı olayı Ģu Ģekilde kaydeder: ―Ali bin Ömer yumuĢak huylu ve
yaĢlı olduğu için Sicilya halkı onun yönetimini ve yaĢayıĢını beğenmeyip baĢlarından azletmiĢ ve Ahmed
bin Kurhub‘u vali tayin etmiĢlerdi.‖ Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., VIII, s: 64. 190
IĢıltan, a.g.m., s: 594. 191
Ahmad, a.g.e., s: 26. 192
The New Cambridge Medieval History, III, editör: Timothy Reuter, Cambridge Üniversitesi Yayınları,
Cambridge, 2006, s: 664. 193
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 194
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 195
Ahmad, a.g.e., s: 26. 196
The New Cambridge Medieval History, III, s: 665.
34
Sicilya‘nın ileri gelenleri, el-Kaim‘e onun Halifeliğine bağlılıklarını bildiren,
ama vali Selim bin ReĢid‘in zulmünden ötürü değiĢtirilmesini talep eden bir mektup
yazdılar197
. Bu isteklerini kabul eden el-Kaim, Halil bin Ġshak‘ı (937–941) Sicilya
yönetimine atadı198
.
Halil bin Ġshak, Palermo‘da el-Halisa kalesini inĢa ettirdi. Agrigento‘daki isyanı
bastırmaya çalıĢırken bu sefer de Mazere‘deki Müslümanlar ayaklandı (938); Halil bin
Ġshak bu isyanları 940 yılında kontrol altına alabildi199
.
Fakat Sicilya‘da isyanlar durmak bilmiyordu, bu yüzden de üçüncü Fatımi
Halifesi el-Mansur Billah (946–953), Hasan bin Ali el-Kelbi‘yi Sicilya‘ya gönderdi
(948)200
. Hasan bin Ali el-Kelbi, Kuzey Afrika‘daki büyük Harici ayaklanmasının (943–
947) bastırılmasında ciddi bir baĢarı göstermiĢti, bu yüzden de sorunlu Sicilya için ideal
bir yöneticiydi201
. Bu Sicilya‘da yeni bir dönemin, Kelbiler Hanedanının baĢlangıcıydı.
Kelbiler döneminde, Müslüman Sicilya, politik istikrar, askeri baĢarı, kültürel ve
entelektüel geliĢim bakımından altın çağını yaĢadı.
Hasan bin Ali el-Kelbi‘nin ilk iĢi adadaki isyanları bastırmak oldu. Fatımi
Halifesi el-Mansur Billah 953 yılında ölüp, yerine oğlu el-Muizz (953–975) geçince,
Hasan bin Ali el-Kelbi de Sicilya‘nın yönetimini oğlu Ahmed bin Hasan‘a (953–969)
bıraktı; yeni Halife el-Muizz‘in yanına gitti ve onun en önemli kumandanı olup Sicilya
valiliğine bir daha dönmedi202
.
Ahmed bin Hasan, Sicilya‘da tek tük kalan bağımsız Hıristiyan Ģehirlerini de
Ġslam topraklarına kattı. 963 yılında Messina‘nın batısındaki dağlarda bulunan
Rometta‘nın, Bizans yardımına rağmen, alınmasıyla 827 yılında baĢlayan Sicilya‘nın
fethi, en son ada toprağının da Müslüman hâkimiyetine geçmesiyle tamamlanmıĢ
oldu203
.
197
Ahmad, a.g.e., s: 27. 198
Ahmad, a.g.e., s: 27. 199
Ahmad, a.g.e., s: 27. 200
The New Cambridge Medieval History, III, s: 666. 201
The New Cambridge Medieval History, III, s: 666. 202
Ġbrahim Altan, ―Kelbiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXV, Ġstanbul, 2002, s:
206. 203
IĢıltan, a.g.m., s: 595.
35
Bu sırada Taormina Ģehri, Müslüman idareye karĢı ayaklanmıĢtı; aylarca süren
bir kuĢatmadan sonra Ahmed bin Hasan, Taormina kalesini ele geçirdi204
. Fatımi
Halifesinin onuruna Taormina‘nın ismi Muizziye olarak değiĢtirildi205
.
Bizans Ġmparatoru II. Nikeforos Fokas, Rometta Hıristiyanları yardım talep
edince, Sicilya‘ya güçlü bir donanma gönderdi206
. Bunun üzerine Ahmed bin Hasan da
Fatımi Halifesinden yardım istedi ve Halife el-Muizz de Hasan bin Ali komutasındaki
bir orduyu adaya gönderdi207
. Bizanslılar hem karada hem denizde yenildiler (965),
Bizans komutanı yakalanıp, Ġfrikiyye‘ye gönderildi208
. Rometta kuĢatıldı209
. KuĢatma
baĢarılı oldu, isyan bastırıldı, Ģehir ele geçirildi, ama Hasan bin Ali bu sırada öldü210
.
Kelbilerin Sicilya‘daki artan gücünden çekinen ve adanın hâkimiyetinin bu
aileye geçmesini istemeyen Halife el-Muizz, 969 yılında Ahmed bin Hasan ve tüm
Kelbi ailesi mensuplarını Ġfrikiyye‘ye geri çağırdı ve YaiĢ‘i Sicilya valisi olarak
gönderdi211
. Fakat bu değiĢiklik adanın karıĢmasına yol açtı; isyanların büyümesini
istemeyen Halife el-Muizz de Ahmed bin Hasan‘ın kardeĢi Ebu‘l-Kasım‘ı vali yaptı212
.
Bundan sonra Sicilya‘da Müslüman idare sona erinceye kadar Kelbi ailesinin dıĢında
biri adayı yönetmeyecekti213
.
973 yılında Fatımiler yönetim merkezlerini Mısır‘a taĢıdılar. Bu tarihten sonra
Fatımiler dikkatlerini daha çok Mısır‘a yoğunlaĢtıracaklardı, böylece Sicilya,
Fatımiler‘in yoğun ilgisinden muaf kaldı ve Kelbilerle yarı bağımsız ve babadan oğula
intikal edecek bir yönetime kavuĢtu214
. Hutbelerde hala Fatımi halifelerinin isimleri
zikrediliyordu ve resmi olarak da bağımsızlık ilan edilmedi, ama Sicilya artık büyük bir
gücün direkt kontrolünde değildi215
. Fatımiler, Mısır‘la uğraĢırlarken Sicilya‘da barıĢa
204
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 585. 205
Altan, a.g.m., s: 206. 206
Ahmad, a.g.e., s: 30. 207
Ahmad, a.g.e., s: 31. 208
Ahmad, a.g.e., s: 31. 209
Altan, a.g.m., s: 206. 210
Altan, a.g.m., s: 206. 211
Altan, a.g.m., s: 206. 212
Altan, a.g.m., s: 206. 213
Altan, a.g.m., s: 206. 214
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 585. 215
Altan, a.g.m., s: 206.
36
ihtiyaç duydukları ve gerektiğinde Sicilya‘nın deniz gücünden yararlanabilmek için
Sicilya‘ya karıĢmamayı tercih ettiler216
.
Ebu‘l-Kasım‘dan sonra yeni vali, oğlu Cabir oldu, fakat Cabir bu görevde
baĢarılı olamadı ve yerine Kelbiler ailesinin bir diğer üyesi Cafer bin Muhammed (983–
986) geçti217
. Cafer bin Muhammed, kısa süren valiliği boyunca, adanın sosyal refahını
düzeltmek için çalıĢmalar yaptı218
. 986 yılında kardeĢi Abdullah bin Muhammed vali
oldu, ama çok kısa bir süre yönetimde kalabildi ve onun yerini oğlu Ebu‘l-Futuh Yusuf
(987–998) aldı219
.
Ebu‘l-Futuh Yusuf, Sicilya‘nın kültürel ve entelektüel ortamını, sarayına
çağırdığı ve desteklediği birçok bilim adamı ve edip sayesinde zenginleĢtirmiĢti220
.
Sarayı entelektüel bir merkez haline geldi. Sicilya onun zamanında genel olarak sakin
bir dönem yaĢadı. Hastalanınca da yerini oğlu Cafer (998–1019) aldı221
. Sicilya için
oldukça uzun sayılabilecek, sakin dönem de onunla birlikte sona erdi.
Cafer, ilk önce kardeĢi Ali bin Yusuf‘un ayaklanmasıyla uğraĢmak durumunda
kaldı; ayaklanma bastırıldı ve Ali bin Yusuf asıldı222
.
Sicilya‘da artık fetih dönemi bitmiĢti. Gelirler çoğunlukla halkın vereceği
vergilerden ibaretti. Cafer, yeni fetihlerin yapılamaması yüzünden düĢen devlet
gelirlerini arttırmak için ek vergiler koydu223
. Aslında bu ek vergi, Müslüman ülkelerde
standart bir tarım ürünleri vergisi olan öĢürdü, fakat Sicilya Müslümanları bundan
hoĢlanmadılar ve Palermo‘da baĢlayan bir ayaklanmaya giriĢtiler224
. Bu ayaklanma
sırasında Cafer‘in veziri öldürüldü225
. Cafer‘in yetersiz kalması üzerine, Ebu‘l-Futuh
Yusuf hasta yatağından isyanı yatıĢtırdı ve Cafer‘i görevden aldı ve valiliği diğer oğlu,
el-Ekhal lakablı Ahmed‘e (1019–1038) devretti226
.
216
Ahmad, a.g.e., s: 31. 217
Altan, a.g.m., s: 206. 218
Altan, a.g.m., s: 206. 219
Altan, a.g.m., s: 207. 220
Altan, a.g.m., s: 207. 221
Altan, a.g.m., s: 207. 222
Ahmad, a.g.e., s: 32. 223
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 224
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 225
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 226
Ahmad, a.g.e., s: 32.
37
Ahmed ve ondan sonra baĢa geçen kardeĢi Hasan es-Samsam (1038–1053), hep
iç mücadeleler, ayaklanmalarla uğraĢtılar227
. Müslüman Sicilya‘nın son dönemlerinde
adada bir anarĢi ortamı vardı. Ġç karıĢıklıklar yanında, Bizanslıların da yeniden adaya
akınlar yapmaya baĢlaması ve Ġfrikiyye‘de hâkim olan Ziriler‘in Sicilya‘ya müdahale
etmesi, anarĢi ortamını körükledi228
.
Son Kelbi emiri Hasan es-Samsam azledildikten sonra artık Sicilya‘da politik bir
bütünlük kalmamıĢtı229
. Devlet çökmüĢtü. Ġktidar çözülmüĢtü. Adanın bütün
Ģehirlerinde bağımsız hareket eden önemsiz emirler türemiĢti. Palermo‘da oligarĢik bir
yönetim vardı; Mazara‘da Abdullah bin Mankut, Girgenti‘de Ġbn Havvas, Siraküsa‘da
Ġbn Tumma bağımsızlığını ilan ettiler230
. Bunlar da aralarında devamlı savaĢıyorlardı.
Artık Sicilya her türlü dıĢ tehlikeye karĢı savunmasızdı.
4. MÜSLÜMANLARIN GÜNEY İTALYA’DAKİ FAALİYETLERİ
Chronicon Salernitanum isimli kaynakta Ģu olay yer alır: ―Prens Guaifer,
hamamdan sarayına dönerken, meydanda bir Arap ona selam verir ve Ģapkasını çok
beğendiğini söyler. Guaifer de Ģapkasını Arap‘a verir. Bu olayın üzerinden çok uzun bir
zaman geçmemiĢken, aynı Arap, Kuzey Afrika‘da Amalfili bir tüccara rastlar ve ondan
Guaifer‘a acil bir mesaj iletmesini söyler. Guaifer‘in cömertliği karĢılığında, Arap, onu
Guaifer‘ın Ģehrine yapılacak büyük bir Ağlebi saldırısı için uyarmak istemektedir.‖231
Bu hikâyenin doğruluğu kesin değilse de, Salernolular kentlerine yapılacak bu saldırıyı
(871) bir Ģekilde önceden haber almıĢlardı; ayrıca bu hikâye, Güney Ġtalya‘da
Müslümanların varlığının olağan karĢılandığını da göstermektedir232
.
846 yılında Roma‘nın yağmalanması dıĢında, Müslümanların Güney Ġtalya‘daki
faaliyetleri konusunda Ġslam kaynakları pek bir Ģey söylemez, çünkü hiçbiri planlı bir
politikanın sonucu değildir ve kalıcı sonuçlar doğurmamıĢtır; genelde ganimet amacıyla
227
IĢıltan, a.g.m., s: 595. 228
Grassi, Oman, Traini, a.g.m., s: 585. 229
Ahmad, a.g.e., s: 36. 230
Ahmad, a.g.e., s: 36. 231
Barbara M. Kreutz, Before the Normans: Southern Italy in the Ninth and Tenth Centuries,
Pennsylvania Üniversitesi Yayınları, USA, 1996, s: 52. 232
Kreutz, a.g.e., s: 52.
38
yapılmıĢlardır ve ciddi bir devlet desteğinden yoksundurlar233
. Bu dönemde Güney
Ġtalya‘ya gelen Müslümanlar, buraya beraberlerinde Ġslam yüksek kültürünü
getirmemiĢlerdir ve burada hiçbir somut iz bırakmamıĢlardır, ama onlar hakkında her
Ģey Güney Ġtalyanlar için fazlasıyla ilgi çekici olmuĢtur234
. Kısa ve uzun vadede Avrupa
tarihine etki etmiĢlerdir. Artlarında olumlu olumsuz birçok mit bırakmıĢlardır.
Güney Ġtalya‘daki sahil kentlerinin Müslümanlarla iliĢkisi, Sicilya‘nın
Müslümanların eline geçmesinden sonra farklı bir yön almıĢtır. Öncesinde, Bizans
Ġmparatorluğu‘nun Halifeliğe ve Kuzey Afrika‘daki yeni yeni oluĢan Müslüman
devletlerine yönelik politikalarıyla uyumlu bir politika güdüyorlardı, fakat Sicilya‘nın
kaybedilmesi ve Güney Ġtalya‘daki Bizans hâkimiyetinin zayıflaması, bir yandan onları
Müslümanlar karĢısında yalnız bırakırken, diğer yandan da onlara bu yeni durumla baĢ
etmek için bağımsız bir rota izlemek avantajı sunmuĢtu235
. Topraklarını savunmak
öncelikliydi, ama yıllar süren çatıĢmalar süresince her iki taraf da özellikle ticari
iliĢkilerine devam etmiĢti. Bu durum Güney Ġtalya Ģehir-devletlerinin oldukça
zenginleĢmesine, ĢehirleĢmesine yol açmıĢtır ve onların sosyo-ekonomik geliĢimi
Rönesans‘ı gerçekleĢtiren ortamı hazırlamıĢtır.
Güney Ġtalya‘dan sadece üç kilometrelik Messina Boğazı ile ayrılan Sicilya,
Ġtalya anakarasına yapılacak akınlar için bir köprü ve askeri üs görevi görmüĢtür. Gerçi
bu dönemde yapılan akınların hangilerinin Sicilya‘dan yapıldığı kesin olarak belli
değildir, fakat büyük ihtimalle Güney Ġtalya‘nın batısına yapılan akınlardan Sicilya
Müslümanları sorumludur.
Napoli, Amalfi ve Gaeta gibi Adriyatik Denizi‘nin önemli limanları, Müslüman
akıncıların gemilerini boĢalttığı, sıradaki akınlar için hazırladıkları, yağma ürünlerini
sattıkları güvenli barınaklar haline geldi236
. Politik zorunluluklar ve ticari çıkarlar,
durumdan yararlanmayı, çatıĢmadan çok daha tercih edilir kılıyordu. Tüm bu liman
devletlerinin Müslümanlarla çok iyi ticari iliĢkileri vardı.
233
Kreutz, a.g.e., s: 49. 234
Kreutz, a.g.e., s: 55. 235
Armand O. Citarella, ―The Relations of Amalfi with the Arab World before the Crusades‖, Speculum,
Sayı: 42, No: 2, Nisan, 1967, s: 299–312, URL: http://www.jstor.org/stable/2854678, indiriliĢ tarihi:
06/12/2009 23:28, s: 303. 236
Citarella, a.g.m., s: 305.
39
Müslümanlar için, Palermo‘nun ele geçirilmesinden (831) sonra, Güney Ġtalya
toprakları akınlara daha da açık, akıncılar da daha güçlü, atak ve cesur hale gelmiĢti.
Avrupa‘da Müslümanların bu ataklarına karĢı duracak bir güç de yoktu; 814 yılında
Charlemagne‘in ölümüyle Karolenj Ġmparatorluğu eski gücünü kaybetmiĢti. Güney
Ġtalya‘nın Bizanslı ve Lombardlı yöneticilerinin kendi aralarındaki çatıĢmaları da hem
onları Müslümanlara karĢı birleĢmesini önlüyor, hem de Müslümanlara çeĢitli fırsatlar
doğuruyordu. 835 yılında Napolililer, Ģehir devletlerini bu çatıĢmalardan korumak için
Sicilya‘dan yardım istediler ve Müslüman paralı askerler tuttular237
. Messina‘nın fethi
(843) sırasında da Napolililer, Müslümanlara yardım edeceklerdi.
838‘de Sicilyalı Müslümanlar, Lombardlara ait Brindisi‘yi ele geçirdiler238
.
Buradan Istria, Osero, Ancona gibi yerlere baĢarılı akınlar yaptılar239
. Ġki yıl sonra
Taranto‘yu iĢgal ettiler240
. Taranto‘nun fethi, Güney Ġtalya‘ya yapılacak olan akınlar
için Müslümanlara çok elveriĢli bir üs sağlamıĢ oldu.
Benevento ve Salerno Ģehir-devletlerinin yöneticileri, aralarındaki iç savaĢta
kullanmak üzere Müslümanlardan yardım istediler (841)241
. Buraya giden askerler
Benevento ve Salerno‘yu bir nevi üs gibi kullanarak civar bölgelere akınlar yapıyorlar,
talan ediyorlardı. Benevento ve Salerno liderleri de Müslümanların bu yağmalarına ses
çıkarmıyorlardı242
. Karolenj kralı II. Louis, Benevento ve Salerno arasındaki
anlaĢmazlığı sona erdirince, Müslümanlar da bu bölgelerden ayrılmak zorunda kaldılar.
841 yılının baĢında, önemli bir Adriyatik liman kenti olan Bari zaptedildi ve
yağmalandı243
. Bunun üzerine Venedikliler ard arda iki filo gönderdiler, ama bunlar
Müslümanlar tarafından bozguna uğratıldı244
. Bu zaferden cesaret alan Müslümanlar
Adriyatik Denizinde daha da kuzeye ilerlediler ve 842 yılında Ponza Adasına çıktılar245
.
Burayı ilerideki akınları için bir üs yapmak niyetindeydiler246
. Kendilerine bu kadar
yakın bir Müslüman yerleĢiminin olmasından memnun olmayan Napoli, Gaeta, Amalfi
237
Kreutz, a.g.e., s: 20. 238
Kreutz, a.g.e., s: 25. 239
Ahmad, a.g.e., s: 18. 240
Kreutz, a.g.e., s: 25. 241
Kreutz, a.g.e., s: 29. 242
Kreutz, a.g.e., s: 31. 243
Kreutz, a.g.e., s: 32. 244
Kreutz, a.g.e., s: 25. 245
Kreutz, a.g.e., s: 25. 246
Kreutz, a.g.e., s: 25.
40
ve Sorrento Ģehir-devletlerinden oluĢan bir donanma birliği Ponza‘ya saldırdı ve
buradaki Müslümanları adadan uzaklaĢtırmayı baĢardı247
. Ancak Müslüman akınları
sona ermedi.
846 yılının Ağustos ayında, onbir bin Müslüman akıncı, yetmiĢ üç gemi, beĢ yüz
atla Ostia‘ya geldiler; bir Napoli kaynağı, bunların Sicilya‘nın Ağlebi liderleri
tarafından Palermo‘dan gönderildiğini yazar248
. Hedefleri Roma ve Roma‘nın
zenginlikleridir. Müslümanların amacının politik ve dini olmadığı anlaĢılıyor, zira Saint
Peter Katedrali ile Sainy Paul Katedrali‘ni yağmalamıĢlar, peĢinde oldukları ganimeti
almıĢlar ve daha fazla ilerlemeden geri dönmüĢlerdir249
. Fakat tabii ki bu akının
Avrupalılar için ciddi sonuçları oldu. Hıristiyanların zihnindeki ―düĢman‖ Müslüman
imgesini besleyen en önemli geliĢmelerden biriydi. Müslümanların Roma‘ya 846‘da
yaptığı bu akın, üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen hala Papalık tarihinin en ciddi
krizlerinden biri olarak hatırlanır250
.
Bir ay sonra aynı Müslüman akıncılar Gaeta‘ya saldırdılar; Napoli ve Amalfi‘nin
birleĢik güçleri onların Gaeta‘yı almasını engellediler251
.
Artık yanıbaĢlarındaki Müslüman tehlikesinin farkında olan Avrupalılar sıkı
önlemler almıĢlardı. Üç yıl sonra Müslümanlar yeniden saldırdıklarında bu sefer
karĢılarında ciddi bir savunma buldular. Ostia SavaĢı‘nda, Müslümanlar, Papalık,
Napoli, Amalfi, Gaeta güçleri karĢısında yenilgiye uğradı252
. Roma bir daha hiçbir
Müslüman ordu tarafından direkt olarak tehdit edilmedi253
. Yine de Güney Ġtalya‘da
Müslüman varlığı ve tehlikesi hala devam ediyordu ve bu nedenle de Papa VIII. John
(872–882), iki sene boyunca Müslümanlara vergi ödeyerek ihtiyatı elden bırakmadı254
.
Ostia SavaĢı öncesinde, Müslümanlarla çok iyi ticari iliĢkileri olan Napoli ve
Amalfi‘nin yöneticilerinin Roma‘nın savunmasına katılmak istemesine oldukça
ĢaĢırdığı anlaĢılan Papa IV. Leo, yardım tekliflerini kabul etmeden önce, onları
247
Kreutz, a.g.e., s: 25. 248
Kreutz, a.g.e., s: 26. 249
Kreutz, a.g.e., s: 27. 250
Kreutz, a.g.e., s: 18. 251
Citarella, a.g.m., s: 307. 252
Kreutz, a.g.e., s: 28. 253
Kreutz, a.g.e., s: 28. 254
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, s: 962.
41
niyetlerinin samimiyeti konusunda sorguya çekmiĢtir255
. Ostia SavaĢı sırasında, Napoli
dükünün, Arap filosunu uzaklaĢtırırken, filonun komutanına, eğer güneye doğru
kaçarken kötü havayla karĢılaĢırlarsa, gemilerinin Napoli‘ye sığınabileceğine dair bir
mesaj ulaĢtırmıĢ olması da bir diğer ilginç noktadır256
.
847 yılında Apulia‘nın önemli bir liman kenti olan Bari ele geçirildi. 847
yılından 871 yılına kadar yirmi dört yıl boyunca Bari küçük bir emirliğe ev sahipliği
yapacaktı257
. Hatta Bari‘nin emirleri kendilerini ―sultan‖ ilan ederek, Palermo‘daki
idareden bağımsız hareket ettiler258
. Bari Emirliğine uzun uğraĢlardan sonra son veren
Karolenj kralı II. Louis oldu. Bari‘nin 871‘de Hıristiyanlarca geri alınması, Ġtalya‘daki
Müslüman tehlikesinin sonunun baĢlangıcıydı259
.
880 yılında Bizanslılar, Müslümanları Taranto‘da yendiler ve böylece buradaki
kırk yıllık Müslüman dönemini sonlandırdılar260
. Bu baĢarının arkasını getirmek için
Bizans Ġmparatoru I. Basileios‘un 885‘te Ġtalya‘ya yolladığı Nikeforos Fokas, kısa
sürede birçok kent ve kaleyi büyük bir baĢarıyla ele geçirdi ve Müslümanları Calabria
bölgesinden uzaklaĢtırdı, öyle ki VI. Leon ünlü askeri kitabı Taktika‘nın bir bölümünü
bu konuya ayırdı261
.
Ağlebi emiri II. Ġbrahim (874–902) iktidarının son senelerinde Sicilya‘ya geldi
ve oradan, Güney Ġtalya‘daki Calabria‘ya saldırdı262
. Hem Ġslam, hem Hıristiyan
kaynaklarında oldukça acımasız olduğu ve bir yer teslim olsa bile halkını kıyımdan
geçirmesinin muhtemel olduğu söylenen Ġbrahim‘in ordusuyla Calabria‘ya geldiğinin
haberi, tüm Güney Ġtalya halkında çok büyük korku yaratsa da, Cosenza kuĢatması
sırasında II. Ġbrahim‘in aniden ölmesi ve ordusunun da dağılması bu tehlikeyi daha
baĢlamadan sona erdirdi263
.
255
Citarella, a.g.m., s: 307. 256
Kreutz, a.g.e., s: 28. 257
Kreutz, a.g.e., s: 32. 258
Philip K. Hitti, History of the Arabs, s: 605. 259
Philip K. Hitti, History of the Arabs, s: 605. 260
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, s: 172. 261
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, s: 172–173. 262
Kreutz, a.g.e., s: 75–76. 263
Kreutz, a.g.e., s: 76.
42
Batı kıyısında Müslümanların, 870‘den beri kullandıkları bir diğer üs olan
Garigliano da, Bizans ve Latin ordusu tarafından 915 yılında ele geçirildi264
. Garigliano,
Müslümanların Güney Ġtalya‘daki son yerleĢimleriydi; bundan sonra Müslümanların bu
bölgede kalıcı bir yerleĢimleri olmayacaktı265
. Yine de Sicilya Müslümanları Ġtalyan
anakarasına çok yakındılar ve buradaki varlıkları ve akınları hala ciddi bir tehlike arz
ediyordu, bu yüzden Bizans yönetimi 952 yılında Calabria bölgesindeki Reggio‘da bir
cami inĢa edilmesine izin vermek zorunda kaldı266
.
976 yılında Ebu‘l-Kasım, Cosenza, Taranto ve Otranto‘ya saldırdı ve bunlardan
vergi alarak geri döndü; 978 ve 981‘de yine Güney Ġtalya‘ya sık sık akınlar yaptı267
. 982
yılında Kutsal Roma Ġmparatoru II. Otto Calabria‘yı istila etti. Ebu‘l-Kasım ve II. Otto,
Capo Cotrone‘de karĢılaĢtılar; bu savaĢı Müslümanlar kazandılar, ama savaĢ sırasında
Ebu‘l-Kasım öldü268
.
Calabria, Matera, Bari gibi bölgelere, bazen baĢarılı bazen baĢarısız sonuçlanan
akınlar devam etti269
. XI. yüzyılın baĢında ise fetih hareketleri azaldı. Messina
Boğazı‘nda 1005 yılında bir Pisa filosunun Sicilya donanmasını yenmesinden sonra
Sicilya Müslümanlarının bu bölgede kayda değer bir aktivitesi görülmedi270
.
Müslümanlar artık savunmadaydılar.
Sicilya‘daki Kelbi idaresinin sona ermesinden sonra, Reggio ve Güney
Ġtalya‘nın diğer bölgelerinde büyük ihtimalle Müslüman tüccar ve muhacirlerin
oluĢturduğu topluluklar en az 1060 yılına kadar hala görülse de, bunlar hiçbir zaman
ciddi bir tehlike yaratmadılar271
.
5. SOSYAL, KÜLTÜREL VE ENTELEKTÜEL ORTAM
827 yılında Müslümanların Sicilya‘ya kalıcı olarak ilk defa ayak basmasından,
1091 yılında Normanların adayı ele geçirmesine kadar 254 yıl süren Müslüman
264
Ahmad, a.g.e., s: 28. 265
Ahmad, a.g.e., s: 28. 266
Kreutz, a.g.e., s: 101. 267
Ahmad, a.g.e., s: 34. 268
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, s: 176. 269
Ahmad, a.g.e., s: 35. 270
Ahmad, a.g.e., s: 35. 271
Ahmad, a.g.e., s: 36.
43
hâkimiyeti, Sicilya tarihinin en önemli dönemlerinden biridir. Yerli Sicilyalılar,
Hıristiyanlar, Müslümanlar, Museviler, Grekler, Lombardlar, Araplar, Berberiler,
Farisiler, Zenciler, Slavlar ve Türkler gibi birçok farklı etnik ve dini grubun bu küçük
adada bir araya gelmesi ve etkileĢime girmesi hem kültürel hem de ekonomik bir
zenginlik yaratmıĢ, bu zenginliğin etkileri yüzyıllara uzanmıĢtır. Fakat Sicilya‘nın
Müslüman dönemi hakkında çok az kaynak olması nedeniyle bu önemli dönem tam
anlamıyla aydınlatılamamaktadır.
827 ve 965 yılları arasını kaydeden Cronica di Cambridge‘den baĢka günümüze
kalmıĢ bir kaynak yoktur272
. Ġslam kaynakları da Sicilya hakkında oldukça sessizdir.
Müslüman Sicilya, kendi tarihlerini toplayacak ve kaydedecek bir tarihçi çıkaracak
kadar istikrarlı bir entelektüel ortama kavuĢamamıĢtır273
. Sadece çok daha sonradan
yazılmıĢ kaynaklar vardır, ama onlar da üstünden oldukça fazla zaman geçen bu dönem
hakkında gerçeklerden çok mitler içerirler. Bize ulaĢabilmiĢ tek birinci el kaynak X.
yüzyılın ikinci yarısından Ġbn Havkal‘ın seyahatnamesidir, ama o da kısa ve kısıtlıdır274
.
Elimizde olan kaynaklarda sadece kronolojik bir tarih vardır; bunlar tarihler ve
isimler verirler275
. Sicilya‘nın bu geliĢmiĢ, dinamik ve değiĢken toplumunun sosyal
hayatı hakkında ne yazık ki elimizde neredeyse hiçbir ayrıntılı bilgi yoktur.
Aynı Ģekilde bu dönemin tarihini taĢıyan hiçbir bina günümüze kalmamıĢtır276
.
Adanın Müslümanlardan sonra sahibi olan Normanlar, Müslümanların yaptıkları
kaleleri, sarayları ve camileri yıkmıĢlar ya da değiĢtirip kullanmıĢlardır. Halk da evlerini
kerpiçten yaptığı için, evler kısa zamanda yok olmuĢlardır. ġekli bozulmadan geriye
kalan tek eser Kelbiler dönemindendir: Palermo yakınında bulunan Kasru’l-Emir Cafer
(Emir Cafer Sarayı); bu sarayın da sadece bir yüzü kalmıĢtır277
.
272
The New Cambridge Medieval History, II, s: 251. 273
The New Cambridge Medieval History, II, s: 251. 274
The New Cambridge Medieval History, III, s: 663. 275
The New Cambridge Medieval History, III, s: 663. 276
The New Cambridge Medieval History, III, s: 663. 277
Altan, a.g.m., s: 207.
44
Resim 4: Müslüman dönemdeki Palermo‘nun haritasının rekonstrüksiyonu,
Di Giovanni, 1889–1890
Müslüman Sicilya‘nın iki önemli etnik unsuru Araplar ve Berberilerdi.
Palermo‘da Arap nüfus, Girgenti‘de ise Berberi nüfus yoğunlaĢmıĢtı278
. Araplar
azınlıktı ve yönetici sınıftı, Berberilerin ise adanın fethinde rolü büyüktü ve adanın
Müslüman nüfusunun büyük kısmını oluĢturuyorlardı. Berberiler, adanın ele
geçirilmesinde oynadıkları önemli rolün ve sayıca üstünlüklerinin politik karĢılığını
alamadıkları için sık sık ayaklanıyorlardı. Bir Arap yazarı, Ġbn Abi Dinar‘ın belirttiği
gibi Sicilya‘daki Müslüman dönemini bitiren Müslümanlar arasındaki bu
anlaĢmazlıklardı279
. Sadece Arap ve Berberi kabileler arasında değil, Arabistan‘ın kuzey
278
Ahmad, a.g.e., s: 22. 279
Aziz Ahmad, ―The Shrinking Frontiers of Islam‖, International Journal of Middle East Studies, Sayı:
7, No: 2, Nisan, 1976, s: 145–159, URL: http://www.jstor.org/stable/162598, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008
15:19, s: 150.
45
ve güney kabileleri, Arap elitleri ile sonradan Müslüman olanlar, Sicilya‘nın fethinde
yer alanlar ve adaya sonradan gelenler, Ġfrikiyyeli Müslümanlar, Endülüslü
Müslümanlar, Sünniler, ġiiler ve Hariciler arasında da devamlı çıkan çatıĢmalar adada
uzun soluklu bir istikrarın sağlanamamasının temel nedeniydi. Bu anlaĢmazlıklar
sonuçta devleti zayıflatmıĢ ve savunmasız bırakmıĢtı.
Özellikle Araplar ve Berberiler arasındaki anlaĢmazlık çok derindir. IX. yüzyılın
sonunda Hıristiyan Sicilyalılarla, Müslüman Sicilyalılar arasında yapılan bir antlaĢma
durumun ciddiyetini açıkça göstermektedir: AntlaĢmada, Müslümanların Hıristiyanlara
verdiği rehineler, her üç ayda, bir defa Araplardan bir defa da Berberilerden alınacaktı;
iki unsur arasındaki anlaĢmazlık, yabancılar karĢısında dahi resmi bir kimlik
kazanmıĢtır280
.
Sicilya nüfusunun çoğunluğunu oluĢturan Hıristiyanlar cizye vergisini verdikleri
sürece ibadetlerini yapmakta özgürdüler, ama halka açık alanlarda dinsel ayinler ve
gösteriler düzenlemeleri yasaktı281
. Çanlarını çalmak dıĢında eskilerini istedikleri gibi
kullanabilseler de, yeni kiliseler yapamazlardı282
. Ayrıca kendi hayat stillerini
sürdürebiliyorlardı, ama halka açık alanlarda Müslümanlara yasak olan Ģeyleri de
yapamazlardı, mesela Ģarap içemezlerdi283
.
Hıristiyanlar hiçbir zaman zorla din değiĢtirmeye zorlanmamıĢ olsalar da veya
ibadetlerini serbestçe yapabilseler de, Sicilya‘daki eklesiastik idare Müslüman dönem
süresince zayıflamıĢtı284
. Normanlar adaya geldiklerinde Palermo baĢpiskoposu dıĢında
baĢka bir Hıristiyan dini lider bulamadılar285
. Buna göre, kilise idaresinde Palermo
kürsüsünün önceliği Müslüman dönemden kalmadır, zira Bizans dönemindeki kilise
geleneğine göre Siraküsa ve Kateniye olmak üzere iki baĢpiskopos vardı286
.
Haraç isimli mal vergisi vermek suretiyle de mallarını koruyabiliyorlardı, alıp
satabiliyorlardı287
. Adanın eski sahipleri Bizanslıların zulmüne alıĢık olan Sicilya‘nın
yerli Hıristiyan halkı, adanın yeni sahipleri Müslümanlara vergi ödemekle,
280
Bakır, a.g.m., s: 706. 281
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 45–46. 282
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 46. 283
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 46. 284
Bakır, a.g.m., s: 705. 285
Bakır, a.g.m., s: 705. 286
Bakır, a.g.m., s: 705. 287
Ahmad, a.g.e., s: 23.
46
Konstantinopolis‘e vergi ödemek arasında büyük bir fark görmüyorlardı288
. Adanın
özellikle Grek nüfusu, Müslüman yöneticilere karĢı bir zorluk çıkarmadılar. Bu büyük
ihtimalle kendi topluluklarını korumak içindi ve amaçlarında da baĢarılı oldular;
Sicilya‘nın Müslüman dönemi boyunca adadaki Grek nüfus çok büyük değiĢikliğe
uğramadı; adanın belki de yüzde kırkı Grekti289
.
IX. yüzyılın sonunda halkın sadece çok az bir kısmı Müslümandı ve bunlar daha
çok adanın batısında, özellikle baĢkent Palermo‘da ve güneydoğusunda
yoğunlaĢmıĢtı290
. Ġslam idaresi altında olsalar da adanın kuzey ve doğusu ise daha çok
Hıristiyanlardan oluĢuyordu.
Zaman geçtikçe bu Müslümanların sayısının yükseldiği muhakkaktır. XI.
yüzyılın baĢında ada nüfusunun büyük ihtimalle yarısı Müslümandır291
. Müslüman
Sicilya‘nın en kalabalık döneminde Müslüman nüfus bir milyonu bulmuĢ olabilir. XIII.
Yüzyıl coğrafyacısı Yakut‘a göre ―Sicilya‘nın büyük çoğunluğu Müslüman
olmuĢtur‖292
.
Özellikle Kelbiler döneminde Ġslam dinine girenlerin sayısı, önceki yıllara göre
artmıĢtı293
. Müslüman nüfustaki bu artıĢın nedenlerinden biri Fatımi politikasıydı294
.
Kelbi emirlerinin yönetimindeki Sicilya köklü bir AraplaĢtırma ve ĠslamlaĢtırma süreci
içindeydi. Fatımiler, Ġslam dininin gerçek liderleri olduklarını savunuyorlardı ve bu
iddiaları için din değiĢtirmelerini, gayri-Müslimlere cizye vergisini zorunlu yaparak
ekonomik olarak cazip hale getiriyorlardı295
. 962‘de Fatımi Halifesi el-Muizz aynı anda
sünnet olan ondört bin Sicilyalı oğlan çocuğuna büyük paralar ve hediye kaftanlar
göndermiĢti, ayrıca Sicilya valisine, adanın on dört bölgesine cami ve mimber yapılması
emrini vermiĢti296
.
288
The Cambridge History of Islam, I, s: 434. 289
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, s: 216. 290
The New Cambridge Medieval History, III, s: 666–667. 291
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 292
Metcalfe, a.g.e., s: 15. 293
The New Cambridge Medieval History, III, s: 666. 294
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 295
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 296
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667.
47
Fakat bu dönem için Sicilyalı Hıristiyanların din değiĢtirmesi hakkında her hangi
bir kesin kanıt bulunmamaktadır297
. Müslümanların sayısının artmasının temel nedeni,
adaya ve adadan devamlı bir göç olmasıdır298
; Sicilya, özellikle Kuzey Afrika ve
Endülüs gibi Müslüman topraklarından göç alırken; adanın Hıristiyan nüfusu da Güney
Ġtalya‘ya göçüyordu.
Sicilya‘nın fethinin ilk dönemlerinde, yani IX. yüzyılda adadaki Müslümanların
daha çok akın politikasına dayanan bir yapısı vardı. Politik yapının geliĢtiği tek yer,
baĢkent Palermo‘ydu. Bu fetih toplumu ancak X. yüzyılda değiĢmeye baĢladı ve bir
devlet organizasyonu ortaya çıktı.
Sicilya‘nın idari örgütlenmesinin diğer standart Ġslam devletlerinden önemli bir
farkı yoktu. Bir farklılık Fatımiler döneminde ortaya çıktı: el-Hasan bin Ahmed bin Ebi
Hınzır, sahib el-hum isminde bir idari görevli atadı. Hum kâfirlere karĢı savaĢlarda
kazanılan ganimetin hükümdar için ayrılmıĢ beĢte biridir. Sahib el-hum da bu payla
ilgilenen görevliydi. Bu görev sadece Sicilya‘da görülmekteydi, baĢka hiçbir Ġslam
devletinin idari yapısında yoktu299
.
Sicilya‘nın Ağlebileri, genelde Ġfrikiyye‘den bağımsız hareket ediyorlardı.
Hutbelerde Abbasi Halifesinin yanında kendi emirlerinin ismini de zikrediyorlardı300
.
Kelbiler ise Fatımi Halifeleri adına para bastırmayı ve hutbe okutmayı, Fatımi Halifeleri
de onlara ünvanlar göndermeyi sürdürdüler.
972 yılında tüccar ve seyyah Ġbn Havkal, Sicilya‘yı ziyaret etmiĢti301
. Palermo
ve çevresini anlatan Ġbn Havkal‘ın ziyareti Sicilya‘nın Kelbiler tarafından yönetildiği
sakin ve istikrarlı bir döneme denk gelmiĢtir302
. Sadık bir Sünni olan Ġbn Havkal, ġii bir
yönetimi olan bu devlete karĢı bakıĢı Ģüphecidir, alaycıdır ve eleĢtirilerinde son derece
serttir303
. Palermo‘da gördüğü camilerin sayısına ĢaĢırır. Kendi gözüyle Palermo ve
çevresine iki yüz tane cami görmüĢtür. Palermo‘nun iki katı büyüklüğündeki Ģehirlerde
297
Metcalfe, a.g.e., s: 15. 298
The New Cambridge Medieval History, III, s: 667. 299
The New Cambridge Medieval History, III, s: 664. 300
Ahmad, a.g.e., s: 23. 301
William Granara, ―Ibn Hawqal in Sicily‖, Alif: Journal of Comparative Poetics, No. 3, The Self and
the Other, Bahar, 1983, s: 94–99, URL: http://www.jstor.org/stable/521658, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008
14:53, s: 94. 302
Granara, a.g.m., s: 94. 303
Granara, a.g.m., s: 94.
48
bile bu kadar cami görmediğini belirtir. Fakat alaycı bir Ģekilde görünürde bu kadar
dindar olan ve üç yüz kadar müderrisin bulunduğu bir yerde camilerin gösteriĢ amaçlı
inĢa edildiğini ve tek amacın cihaddan kaçınmak olduğunu söyler304
. Ġbn Havkal‘ın
yorumu bir anlamda doğrudur, zira fetih hareketleri gerçekten bu dönemde azalmıĢtır;
fetih politikası gütmekten daha çok yerleĢik bir yaĢamı tercih eden ve vergilere bağlı
olarak yaĢam sürdüren bir görünüm vardır, ama bu bir isteksizlikten ziyade koĢulların
doğal bir sonucudur.
Sicilya, Kelbiler zamanında en zengin dönemini yaĢamıĢtır. X. yüzyılın ikinci
yarısında Sicilya, ekonomik olarak ve nüfus bakımından daha da büyümüĢtür305
. Yalnız
Palermo‘nun nüfusu yüz bini bulmuĢtur ve yerleĢimler kırsal kesimlere doğru
geniĢlemiĢtir. Bu artıĢın nedenlerinden biri Müslümanların Sicilya‘ya yaĢattıkları tarım
devrimiydi. Müslümanlar adaya turunçgiller, karpuz, dut, ipek böceği ve pamuk gibi
yeni tarım ürünleri getirmiĢlerdi306
. ġeker kamıĢı ekme ve değirmende öğütme bilgisini,
Müslümanlar Sicilya‘ya getirmiĢlerdir ve buradan da Avrupa kıtası öğrenmiĢtir. Birçok
sulama ve tarım tekniği de Ġslam topraklarından ithal edilmiĢtir307
.
Pamuk ve ipek üretimiyle birlikte tekstil endüstrisi de geliĢmiĢti. Sicilya‘nın
birçok yerinde tekstil imalathaneleri kuruldu ve bunların ürünleri hem Kuzey Afrika‘ya
hem de Avrupa‘ya satıldı.
Fatımiler özellikle ticareti oldukça desteklediler ve bunun sonucu olarak uluslar
arası ticaret daha da zenginleĢti. Sicilya, Ġtalyan Ģehirleriyle Kuzey Afrika arasındaki
dinamik ticaretin değiĢ-tokuĢ merkezi, aktif bir mal aktarma noktası haline geldi. Bu
ticaret farklı birçok alanda da etkisini gösterdi. Arapça kelimeler farklı Avrupa dillerine,
özellikle ticaret yolları sayesinde yayıldı. Bugün hala Arapça‘nın etkileri Sicilya‘da ve
Güney Ġtalya‘da görülebilir. Örneğin, Sicilya‘nın güneybatısındaki Salemi Ģehrinin
isminin Arapça‘dan geldiği düĢünülmektedir: Bazı tarihçilere göre Arapça‘da barıĢ
anlamına gelen ―salam‖ kelimesinden; bazı tarihçilere göre de Ebu Abdullah Esed bin
304
Altan, a.g.m., s: 475. 305
The New Cambridge Medieval History, III, s: 668. 306
The New Cambridge Medieval History, III, s: 668. 307
Hubert Houben, Roger II of Sicily: A Ruler Between East and West, Cambridge Üniversitesi Yayınları,
Cambridge, 2002, s: 12.
49
el-Furat‘ın Sicilya‘nın fethi sırasında ölmüĢ kahraman oğlu Süleyman‘ın isminden
gelmektedir308
.
Uzun süreden beri Sicilya‘da yaĢayan Müslümanların kendi dilleri de değiĢikliğe
uğramıĢtır. Michele Amari‘nin terminolojisi olan ―Siculo Arabic‖ (Sicilya Arapçası)
Sicilya‘da konuĢulan Arapça‘ya atfedilen bir kavram olmuĢtur. Adanın Müslüman
hâkimiyeti altında olduğu dönemde ortaya çıkmıĢ ve en az 1300 yılına kadar
kullanılmıĢtır. Adanın Müslüman nüfusunun yanında, Müslümanlarla sosyal ve ticari
iliĢkileri olanlar, özellikle Yahudiler, tarafından da konuĢuluyordu.
Sicilya‘nın Müslüman yöneticileri, Fatımi döneminde rubai isimli, dinarın dörtte
biri olan altın bir para bastılar ve Ġtalyanlar da bu parayı tari ismini vererek kopyaladılar
ve hatta üzerindeki Arapça yazıları bile bıraktılar309
. Bu para Batı Akdeniz ticaretinde
uzun süre kullanıldı.
Ġbn Havkal‘ın Ģu ifadelerinden Sicilya‘da Müslümanlar ve Hıristiyanların
aralarında karma evlilikler yaptıkları anlaĢılmaktadır: ―Onlar düzenbazdırlar, Ģehir, çöl
ve köylerin çoğunun düĢüncesi, kendi aralarında yaptıkları anlaĢmayla, erkek
çocuğunun düzenbaz babanın hakkı olmak, kız çocuğunun ise annesiyle kalmak Ģartıyla
Hıristiyanlarla evlenmek, Ģeklindedir.”310
Özellikle Kelbiler zamanında artan zenginlik sonucu Emirler, kültürel ve
entelektüel aktiviteleri desteklediler ve Sicilya‘nın sonraki yüzyılları etkileyecek olan
ortamı yarattılar.
Sicilya‘nın merkezi konumu entelektüel geliĢimini de etkilemiĢtir. Kuzey Afrika
ve Sicilya arasında, Ġspanya ve Sicilya arasında âlimlerin ve ediplerin gidip gelmesinin
yanında, yapılan hac ve ilim yolculukları da fikirlerin devamlı dolaĢımını sağlıyordu.
Ayrıca Müslümanların, Grekler ve Musevilerle yan yana yaĢaması da kültürel alıĢ veriĢi
olanaklı kılıyordu.
Her Ġslam devleti için standart olan dinsel ilimler Sicilya‘da da çalıĢılmıĢ ve
öğretilmiĢtir. Ağlebilerin baĢkenti Kayrevan politik ve ticari bir merkez olmanın
308
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 210. 309
Bakır, a.g.m., s: 708. 310
Bakır, a.g.m., s: 707.
50
yanında Maliki mezhebinin de merkezi olmuĢtur311
. Malikilik, Ağlebilerin desteğiyle
geliĢmiĢ ve yayılmıĢtır. Bu durum Sicilya‘ya da yansımıĢtır.
Kelbiler, ġii mezhebinin sadık takipçileri olmalarına rağmen, Sicilya‘da ġiilerin
diğer yerlerde yaptığı gibi, sert bir misyonerlik faaliyeti yürütmemiĢlerdir. Bu yüzden
de ġiilik, Müslüman Sicilya‘nın halkı arasında çok yayılmamıĢtır.
Ayrıca Arapların favori sanatı Ģiir de oldukça yaygındır. ġair olan Sicilya
emirleri vardır. Sicilyalı Müslümanların Ģiirlerinden günümüze gelebilmiĢ çok az
örneklerden anlaĢıldığı üzere, Sicilya‘nın kendine ait bir Ģiir geleneği olmamıĢtır;
genellikle Kuzey Afrika ve Endülüs Ģiir üslup ve stillerinin etkisi altındadırlar312
.
311
Özaydın, a.g.m., s: 477. 312
Ahmad, a.g.e., s: 36.
51
IV. BÖLÜM: NORMANLARIN İDARESİNDE MÜSLÜMANLAR
Sicilya‘da Kelbiler Hanedanı resmi olarak 1053 yılında Hasan es-Samsam‘ın
azledilmesiyle sona ermiĢti. Merkezi yönetim çökmüĢtü. Ada, sürekli aralarında savaĢan
küçük emirliklere bölünmüĢtü. Palermo‘da oligarĢik bir yönetim, Mazara‘da Abdullah
bin Mankut, Girgenti‘de Ġbn Havvas, Siraküsa‘da Ġbn Tumma hüküm sürüyordu.
Bazı kaynaklara göre adanın Hıristiyanları bu karıĢık durumdan faydalanmak ve
bağımsızlıklarını arttırmak istediler ve o dönemde Calabria‘ya kadar ilerlemiĢ
Normanların lideri Roger‘a 1060 yılında elçiler gönderdiler313
. Fakat Normanların
Sicilya‘ya gelmesine asıl sebep olan Hıristiyanlar değil, bir Müslüman olacaktı.
Normanlar, sonradan Normandiya olarak bilinecek Fransa‘nın kuzey bölgesine
yerleĢen Vikinglerdi. Kısa zamanda topraklarını geniĢletmeye baĢladılar. 1066 yılında
Ġngiltere‘yi ele geçirdiler.
Güney Ġtalya‘ya ilk Normanlar 1000 yılında Hacc‘dan dönerken geldiler ve
Salerno Prensine Müslümanlarla savaĢında yardım ettiler314
. 1017 yılında ise Bizans
Ġmparatorluğuna karĢı bir isyanda savaĢmak için paralı askerler olarak geldiler ve
buraya yavaĢ yavaĢ yerleĢmeye baĢladılar315
. 1035 yılında Melfi‘yi ele geçirdiler. 1041
yılında Robert Guiscard liderliğinde bir grup bölgeyi istila etmeye baĢladı. Papa IX.
Leo, Norman tehlikesine karĢı bir ordu oluĢturdu: Civitate SavaĢı 1053 yılında
Normanların zaferiyle sonuçlandı316
. 1057 yılında Sicilya‘nın karĢı kıyısındaki
Reggio‘ya saldırdı317
. 1058‘de Capua ele geçirildi. 1059‘da Apulia ve Calabria‘daki
Norman idaresi Papa tarafından tanındı. Taranto, Brindisi ve Reggio 1060 yılında
Bizanslılardan alındı318
. Güney Ġtalya‘ya geliĢlerinin üzerinden daha yarım yüzyıl bile
geçmeden Normanlar bölgede kalıcı bir güç oldular.
Normanlar, Ģüphesiz güçlü bir topluluktu, ama Güney Avrupa‘daki baĢarılarının
destekleyici nedenleri de vardı: Bizanslılar Anadolu‘yu tehdit eden Selçuklularla
313
Gordon S. Brown, The Norman Conquest of Southern Italy and Sicily, McFarland, USA, 2003, s: 103. 314
Houben, a.g.e., s: 8. 315
Christopher Gravett, David Nicole, The Normans: Warrior Knights and Their Castles, Osprey,
London, 2006, s: 48. 316
Ahmad, a.g.e., s: 49. 317
Ahmad, a.g.e., s: 49. 318
Ahmad, a.g.e., s: 49.
52
uğraĢmaktaydılar; 1059‘dan sonra Papalık ve Normanlar ortak düĢmanları Bizanslılara,
Müslümanlara karĢı müttefik oldular; Sicilya‘nın Müslümanları ‗kâfire‘ karĢı savaĢmayı
bırakıp kendi aralarında savaĢmaya baĢladılar319
.
Adadaki hiziplerden Ġbn Tumma ilk önce Palermo‘yu, sonra da Catania‘yı istila
etti ve Ġbn Maklati‘yi öldürdü. Ġbn Maklati‘nin dul eĢi ve Ġbn Havvas‘ın da kardeĢi olan
Meymuna‘yla evlendi. Enna‘da Ġbn Havvas‘a yenilince, Mileto‘ya gidip Normanlardan
yardım talep etti320
. Bu yardım karĢılığında Ġbn Tumma, Normanlara, Ġslam
kaynaklarına göre tüm Sicilya‘yı, Avrupa kaynaklarına göre ise adanın bir bölümünü
teklif etti321
. Oğullarından birini de Robert Guiscard‘a rehin olarak gönderdi322
.
Müslümanların Sicilya‘yı fethi de adada bir iç savaĢın tarafı olan Euphemius‘un
onlardan yardım talep etmesiyle baĢlamıĢtı ve aynı Müslüman fethinde olduğu gibi
Normanların Sicilya‘yı ele geçirmesi de oldukça uzun bir zamana yayılacaktı.
Normanlar Sicilya‘ya 1060 yılında girdiler ve otuz bir yıl boyunca adayı ele geçirme
süreci devam etti.
Norman kontu Roger d‘Hauteville, Reggio‘un ele geçirilmesinden sonra 1060
yılında Messina‘ya baĢarısız bir akın yapmıĢtı323
. Bir yıl sonra Messina‘ya bu sefer
kardeĢi Robert Guiscard‘la saldırdılar ve Sicilya‘da ilk topraklarını almayı baĢardılar324
.
Ibn Tumma‘nın güçleriyle birleĢip Enna‘da Ġbn Havvas‘ı yendiler. Bundan sonra Robert
Guiscard Güney Ġtalya‘ya geri döndü. Ibn Tumma öldü. Roger, Troina‘da Müslümanlar
ve bir grup Grek tarafından kuĢatıldı (1062–1063)325
.
319
Alan G. Jamieson, Faith and Sword: A Short History of Christian-Muslim Conflict, Reaktion, London,
2006, s: 45. 320
Ġbn Tumma ve Ġbn Havvas arasındaki anlaĢmazlığın bir diğer nedenini de Ġbnu‘l-Esir Ģöyle anlatmıĢtır:
―(Ġbn Tumma) Ġbn Havvas‘ın kız kardeĢiyle evlendi. Fakat daha sonra kocasıyla Ġbn Havvas‘ın kız
kardeĢi arasında münakaĢa çıktı. Birbirlerine karĢı ağır sözle sarf ettiler. Ġbn Tumma sarhoĢtu, karısının
pazısının yarılmasını ve ölüme terk edilmesini emretti. Oğlu Ġbrahim bunu duyunca koĢup geldi ve
doktorlar getirtip yeniden sağlığına kavuĢuncaya kadar tedavi ettirdi. Sabah olunca babası yaptıklarına
piĢman oldu, sarhoĢ olduğunu söyleyerek özür diledi, karısı da kocasının mazeretini kabul etti. Bir
müddet sonra karısı, kardeĢini ziyaret etmek istedi, o da izin verdi... Karısını kardeĢinin yanına varınca,
kendisine yapılanları anlattı, bunun üzerine Ġbn Havvas‘ın kız kardeĢini iade etmemeye yemin etti. Ġbn
Tumma haber gönderip karısının iade edilmesini istediyse de o göndermedi. Ġbn Tumma de bunun üzerine
askerlerini topladı... Ġbn Havvas‘ın üzerine yürüyüp Kasr-Yana‘da onu kuĢattı. Ġbn Havas da dıĢarı çıkıp
onunla savaĢa girdi. Sonunda Ġbn Tumma yenildi.‖ Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., X, s: 171. 321
Ahmad, a.g.e., s: 49. 322
Ahmad, a.g.e., s: 49. 323
Ahmad, a.g.e., s: 49. 324
Ahmad, a.g.e., s: 50. 325
Jamieson, a.g.e., s: 46.
53
Ġlk baĢta ‗Hıristiyan kardeĢleri‘ Normanlara Sicilya‘da yardım ettikleri bilinen
Greklerin bu savaĢta Müslümanlarla birlikte Normanlara karĢı savaĢmasının kesin
nedenini bilmiyoruz, ama Normanlar Bizanslıların düĢmanıydı326
. Greklerin Sicilya‘da,
Bizaslılarla, uzun yıllardan beri kendilerini yöneten ve yan yana yaĢamaya alıĢtıkları
Müslümanlar dıĢında yeni bir unsur istememiĢ olması muhtemeldir.
Roger dört ay süren kuĢatmayı sonunda aĢmayı baĢardı ve 1063 yılında Cerami
savaĢında Müslümanları yendi327
. Bu cesaretle Normanlar Palermo‘ya ilerlediler, ama
baĢarılı olamadılar ve geri dönmek zorunda kaldılar328
.
Ġfrikiyye‘deki Ziriler, Sicilya‘ya taze kuvvetler gönderiyorlardı ve bunlar
Normanlara karĢı savaĢta çok etkili oluyorlardı. Ziriler ve Sicilya Müslümanları
arasındaki iliĢkiler bozulunca, bu durumdan faydalanmak isteyen Roger, Palermo‘nun
çok yakınındaki Misilmeri‘de Müslüman bir orduyu yense de Palermo‘yu yine
alamadı329
.
Bu esnada Roger, Bari‘de Bizanslılarla savaĢta olan Robert Guiscard‘a yardım
etmeye gitti; 1071‘de Güney Ġtalya‘daki son Bizans toprağı olan Bari ele geçirildi ve
Güney Ġtalya‘daki Bizans hâkimiyeti sona erdi330
. Roger ve Robert Guiscard buradan
Sicilya‘ya geçtiler. Sıra Müslümanlardaydı.
1071 yılında Sicilya Müslümanlarının baĢkenti Palermo‘yu kuĢattılar. KuĢatma
birkaç ay sürdü. Kuzey Afrika‘dan yardımcı güçler gelmesine rağmen Palermo
Müslümanlarına bir yardımları olmadı331
. Bu esnada vuku bulan kıtlık her iki tarafı da
zor durumda bıraktı332
. 1072 yılının baĢında Palermo, Normanlara teslim oldu. Bunu
Mazara izledi. Fakat Normanlar, özellikle Balkanlarda Bizanslılarla olan mücadeleler
yüzünden, Sicilya‘da Ģimdilik daha fazla ilerleyemediler.
326
Jamieson, a.g.e., s: 46. 327
Jamieson, a.g.e., s: 46. 328
Jamieson, a.g.e., s: 46. 329
Jamieson, a.g.e., s: 46. 330
Jamieson, a.g.e., s: 46. 331
Ahmad, a.g.e., s: 52. 332
Ahmad, a.g.e., s: 52.
54
Norman Kralları‘nın yönetim merkezleri Sicilya oldu. Zira Palermo o dönemde
Avrupa‘nın en zengin ve en kalabalık Ģehriydi333
. Normanlar da Müslümanlar gibi
Palermo‘yu baĢkentleri yaptı.
Sicilya‘nın en önemli kentlerinden biri olan Palermo‘ya sahip olmalarına
rağmen, Normanlar Sicilya‘nın sadece kuzeyine ve kuzeydoğusuna hâkimdiler ve
hâkimiyetleri hiç de güvende değildi; bu yüzden 1072 ve 1074 yılları arasında Roger
topraklarının savunmasını güçlendirdi ve kaleler inĢa ettirdi334
. 1075 yılında da Zirilerle
bir anlaĢma yaptı; bu antlaĢma sonucu Zirilerin, Sicilyalı Müslümanlara gönderdiği
yardımcı kuvvetler adadan ayrıldılar335
.
Siraküsa‘nın yeni emiri, Hıristiyanların Benavert dediği Ġbnu‘l-Verd, iĢleri bir
süre Müslümanların lehine döndürmeyi, çeyrek yüzyıl boyunca Normanların nihai
baĢarısını engellemeyi baĢardı ve ileriki on yıl boyunca Catania, Trapani ve Taormina
Normanlar ve Müslümanlar arasında geldi gitti336
. Normanlar birçok farklı cephede
savaĢıyordu; yabancı düĢmanlar dıĢında, diğer Norman kontları Robert Guiscard‘ın
liderliğini kabul etmiyordu. Roger da kardeĢine yardım etmek için Sicilya‘dan ayrılmak
durumunda kalıyordu ve ayrılınca da Ġbnu‘l-Verd Norman topraklarına saldırıyordu;
1084 yılında da Calabria‘yı yağmaladı337
. Fakat Sicilya Müslümanları, güçlü
Normanlara hala dayanıyorlarsa da, devamlı kendi aralarında savaĢtıkları ve artık dıĢ
yardımdan da yoksun oldukları için eski güçlerinden çok uzaklardı.
1084 yılında Roger, Sicilya‘da deniz gücü olmadan baĢarılı olamayacağını
anlayınca bir donanma inĢa ettirdi338
. 1085 yılında Robert Guiscard öldü. Roger,
1086‘da Siraküsa‘yı denizden ve karadan kuĢattı. Aynı yıl Ġbnu‘l-Verd öldü ve Siraküsa
ele geçirildi339
. 1087‘de Agrigento, 1088‘de Enna ve 1089‘da Butera alındı. 1091
yılında Sicilya‘daki son Müslüman toprağı olan Noto da Norman topraklarına katıldı340
.
Böylece Normanlar otuz yıllık (1061–1091) bir mücadeleden sonra Sicilya‘ya sahip
oldular.
333
Jamieson, a.g.e., s: 46. 334
Jamieson, a.g.e., s: 46–47. 335
Jamieson, a.g.e., s: 47. 336
Jamieson, a.g.e., s: 47. 337
Jamieson, a.g.e., s: 47. 338
Jamieson, a.g.e., s: 47. 339
Ahmad, a.g.e., s: 53. 340
Ahmad, a.g.e., s: 53.
55
Roger, Sicilya‘ya feodal bir yapı verdi, tımarlara ayırdı, bunları aile bireyleri ve
komutanlarına dağıttı341
. Adada tabii ki çok yoğun bir Müslüman nüfus vardı. Bunların
çoğu feodal lortların serfleri haline geldi. Pantalica‘daki Müslümanlar, Roger tarafından
kolayca bastırılan bir ayaklanma çıkardılar342
. Bunun dıĢında Roger, Müslümanlara
gayet toleranslı davrandı. II. Roger‘ın saray coğrafyacısı el-Ġdrisi kitabında, Roger‘ın
adanın Müslümanlarına tavrı konusunda Ģunları yazmıĢtır: ―Adanın yönetimine sahip
olunca, iktidar makamına tam yerleĢince, buranın halkına adaletli tavır sergiledi ve
onları kendi dinleri, hukukları ile baĢ baĢa bırakıp, canlarına, mallarına, ailelerine ve
nesillerine eman verdiğini açıkladı. Sonra, değiĢmez son olan ölüme kadarki hayatı
boyunca bu kurallar böylece devam etti ve neticede bilinen kaderine (ölüme) ulaĢtı‖343
.
1096 ve 1099 yılları arasında ilk Haçlı Seferi yapıldı. I. Roger sefere katılmadı,
ama diğer Normanlar, Birinci Haçlı Seferinde de önemli rol oynadılar. Sefere
Normandiya‘dan ve Güney Ġtalya‘dan olmak üzere iki grup olarak katıldılar. Güney
Ġtalya Normanları‘nın baĢında Robert Guiscard‘ın oğlu Bohemond vardı. Çok kalabalık
bir grup olmamalarına rağmen, Müslümanlarla savaĢmakta oldukça deneyimliydiler ve
bunu da kanıtladılar.
Haçlı liderleri, Sicilya‘dan geçerken I. Roger‘dan Kuzey Afrika Müslümanlarına
karĢı yardım talep etmelerine rağmen, I. Roger‘ın bunu kabul etmemesinin nedeni,
sonucu kesin olmayan fetihler uğruna Kuzey Afrika‘yla olan iyi iliĢkilerini bozmak
istememesiydi: ―Eğer Müslümanlara karĢı kutsal savaĢa girmeye kesin olarak karar
verdiyseniz, ben Kudüs‘ün zaptını buna tercih ederim. Böylece Kudüs‘ü onların elinden
kurtarmıĢ olursunuz ki, bu sizin için bir iftihar vesilesi teĢkil eder. Ancak Ġfrikiyye‘ye
gelince, oranın halkıyla aramızda yemin ve iliĢkiler var.‖344
Sonradan I. Roger olarak anılacak olan Roger, 1101 yılında geride çocuk yaĢta
iki oğul bırakarak öldü. Anneleri Adelaide del Vasto büyük oğlu Simon‘ın vekili olarak
Sicilya‘yı 1101 ve 1111 yılları arasında yönetti345
. Bu yıllarda Sicilya yönetimi güçlü ve
etkili kalmayı baĢardı ve sakin bir dönem geçirdi346
. 1105‘de Simon ölünce, Roger
341
Ahmad, a.g.e., s: 54. 342
Ahmad, a.g.e., s: 54. 343
Bakır, a.g.m., s: 694. 344
Ġbnu‘l-Esir, a.g.e., X, s: 228. 345
Ahmad, a.g.e., s: 54–55. 346
Ahmad, a.g.e., s: 55.
56
(1112–1154) tahtın tek varisi haline geldi ve 1112 yılında on altı Sicilya kralı oldu347
.
Yeni kralın ilk hedefi hâkimiyetini Güney Ġtalya ve Kuzey Afrika yönünde
geliĢtirmekti. Bu hedeflerle uğraĢırken 1117 yılında Kastilya Kralı VI. Alfonso‘nun kızı
Elvira‘yla evlendi; Elvira‘nın annesi evlendiğinde Hıristiyan olmuĢ bir Mağripli‘ydi348
.
Güney Ġtalya‘daki Norman topraklarında iktidar mücadeleleri vardı, ama 1127
yılında ayrı ayrı yönetilen bölgeler II. Roger altında, gerek antlaĢmalar gerek çatıĢmalar
sonucu birleĢti. Bu çatıĢmaların tarafları II. Roger‘ın amcası Robert Guiscard‘ın
varisleri ve Papalık‘tı. Hatta Papa, II. Roger‘a karĢı diğer Ģehir-devletlerinin kontlarını
kıĢkırtıyordu, zira Sicilya‘nın ve Güney Ġtalya‘nın güçlü bir devlet olarak birleĢmesi
Papalığın Güney Ġtalya‘daki çıkarlarını zedeleyecekti. Fakat bu muhalefetin etkili bir
sonucu olmadı ve II. Roger istediğini aldı. 1130 yılının Christmas gününda Palermo‘da
yapılan görkemli bir törenle, Sicilya‘nın, Calabria‘nın ve Apulia‘nın kralı olarak taç
giydi349
. Böylece 1130 yılında Krallık ilan edildi. Bu birleĢme sorunsuz olmadı; Güney
Ġtalya‘da iç savaĢlar on yıl kadar devam ettiyse de bir sonuç vermedi ve bölge Roma
döneminden beri ilk defa aynı çatı altında yönetilmeye baĢlandı.
II. Roger Sicilya‘nın önemli bir yer tuttuğu Batı ve Orta Akdeniz ticaretini
kontrol etmek istiyordu. II. Roger‘ın Kuzey Afrika‘daki çabasının ticari nedenleri
dıĢında, Sicilya kıyılarını Müslüman korsanlardan korumak ve adada hala önemli bir
nüfusa sahip Müslümanlara dıĢarıdan bir yardım gelme tehlikesini önlemek gibi
nedenleri de olabilirdi350
.
Bu amaçlarla, Normanlar, zaman zaman Kuzey Afrika‘ya akınlar yapıyorlardı.
Ġfrikiyye‘deki Zirilerle savaĢa giriĢildi. Norman donanmasının baĢında Antakyalı
George ve Christodoulos vardı. Antakyalı George, 1112 yılında II. Roger‘ın hizmetine
girmeden önce, bir süre Ziri Sultanı Tamim ibn Muizz‘in hizmetinde bulunduğu için bu
bölgeyi yakından tanıyordu351
.
347
Houben, a.g.e., s: 31. 348
Houben, a.g.e., s: 35. 349
Ahmad, a.g.e., s: 55. 350
The New Cambridge Medieval History, IV/2, editörler: David Luscombe, Jonathan Riley-Smith,
Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2006, s: 452. 351
Houben, a.g.e., s: 33.
57
Uzun mücadelelerden sonra Zirilerin iç karıĢıklıklarından yararlanıp, 1134‘te
onları yenilgiye uğrattılar352
. Normanlar, Kayrevan dâhil olmak üzere Ġfrikiyye ve Batı
Libya‘yı 1160 yılına, I. William zamanında Muvahiddler buraları geri alıncaya kadar
yönettiler.
II. Roger 1154 yılında öldü. Yerine oğlu, ―Kötü‖ lakaplı353
I. William (1154–
1166) geçti. I. William babasının baĢarısını hiçbir alanda gösteremedi. Hatta devlet
yönetiminde hiç gözü yoktu; idareyi genelde Ģansölye Bari‘li Maio‘ya bıraktı354
.
I. William hükümdarlığının daha ilk yıllarında Bizanslılarla, Papalıkla ve
Norman aristokrasisiyle uğraĢmak zorunda kaldı. Bizanslı güçleri, 1155 yılında Güney
Ġtalya‘da Bari, Trani, Giovinazzo gibi yerleri istila ettiler355
. 1156 yılında Norman
ordusu buraları geri almayı baĢardı356
. Papa IV. Adrian‘la da sorunlar çözüldü ve
William‘ın krallığı Papalık tarafından tanındı. Fakat hem Sicilya‘daki hem de Güney
Ġtalya‘daki Norman aristokrasisinin yol açtığı sorunlar çok daha uzun sürdü. 1160
yılında Bari‘li Maio‘nun öldürülmesine de neden olan ayaklanma, 1161 yılında I.
William tarafından bastırıldı357
.
Bu karıĢıklıklardan adanın Müslüman nüfusu da ağır bir Ģekilde etkilendi.
Özellikle 1161 yılında merkezi otoritenin zayıflamasını fırsat bilen Palermo
Hıristiyanları ve Kuzey Ġtalya‘dan göçüp Sicilya‘nın doğusuna yerleĢen Hıristiyanlar,
Müslüman komĢularına saldırdılar ve büyük bir katliama uğrattılar358
.
1166 yılında babası I. William öldüğünde onbir yaĢında olan ve tahta 1171
yılında geçen II. William, babasının aksine ―Ġyi‖ William olarak bilindi; Sicilya
Krallığı‘na barıĢ ve sükûnet yaĢattı359
. Dönemi boyunca hırslı bir diplomasi politikası
yürüttü360
. Bizans Ġmparatorluğu‘yla savaĢtı. Konumunu güçlendirmek için Ġngiltere
352
Ahmad, a.g.e., s: 56–57. 353
Bu lakap ilk defa Hugo Falcandus tarafından kullanılmıĢtır. Hugo Falcondus, I. William‘ın isyanlarını
bastırdığı Norman aristokrasinin bir taraftarıydı. Ahmad, a.g.e., s: 59. 354
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 453. 355
Ahmad, a.g.e., s: 58. 356
Ahmad, a.g.e., s: 58. 357
Ahmad, a.g.e., s: 59. 358
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 457. 359
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 459. 360
Ahmad, a.g.e., s: 61.
58
Kralı II. Henry‘nin kızı Joanna‘yla 1176 yılında evlendi361
; teyzesi, II. Roger‘ın kızı
Constance‘ı ise 1186 yılında Germen Ġmparatorluğu‘nun varisi Henry ile evlendirdi362
.
Kuzey Afrika‘ya akınlar yapıldı. Norman donanması, 1169 yılında Dimyat‘a,
1174 yılında Ġskenderiye‘ye, 1175 ve 1178 yıllarında iki kere Tinnis‘e saldırdı363
. II.
William bu savaĢların hiçbirine bizzat katılmadı364
. Zaten II. William 1189 yılında ölene
kadar her türlü devlet iĢini sarayından idare etti.
Selahattin Eyyûbî, Kudüs‘ü geri alınca, II. William Haçlı Prensliklerine yardım
gönderdi, ama Norman donanması Eyyubi‘nin güçleriyle karĢılaĢınca Sicilya‘ya geri
kaçtı.
Ġbn Cübeyr, Sicilya‘ya II. William zamanında gelmiĢti: ―II. William, Ġbn
Cübeyr‘in karaya oturan gemisinin durumunu yakından incelemek için sahile inmiĢti ve
bazı Müslümanların, onları adaya taĢımak için kayıkların istediği parayı
ödeyemediklerini ve gemide kaldıklarını görünce, gemiden inebilmeleri için gerekli
parayı vermiĢ ve tüm Müslümanları kurtarmıĢtı.‖365
Ġbn Cübeyr‘e göre Sicilya Kralı,
Hıristiyan bir kraldan çok Müslüman bir sultana benziyordu.
II. William öldüğünde bir varisi yoktu. II. Roger‘ın kızı olan Constance tahtın
varisiydi. Constance, Kutsal Roma Germen Ġmparatoru Frederick Barbarossa‘nın oğlu
IV. Henry ile evliydi. Sicilya‘nın Norman aristokrasisi ilk baĢta Constance ve eĢine
bağlılıklarını bildirmiĢ olmalarına rağmen, I. William‘ın ağabeyi, Apulia Dükü Roger‘ın
gayri meĢru oğlu ve dolayısıyla da II. Roger‘ın gayri meĢru torunu Tancred‘i
desteklediler ve 1190 yılında tahta çıkardılar366
. Tancred‘in krallığını Papa da
destekledi, zira Sicilya tahtında bir Germen görmek ve Germen Ġmparatorluğuyla
Sicilya Krallığının birleĢip Papalığın bölgedeki otoritesinin tehlikeye girmesini
istemiyordu367
.
Bu sırada Sicilya Müslümanları bir isyan baĢlattılar. Tancred bir yılın sonunda
Palermo‘da Müslümanları kılıçtan geçirerek isyanı bastırdı, ama bundan sonra
361
Houben, a.g.e., s: 171. 362
Ahmad, a.g.e., s: 61. 363
Ahmad, a.g.e., s: 60. 364
Ahmad, a.g.e., s: 61. 365
The Travels of Ibn Jubayr, s: 337. 366
Ahmad, a.g.e., s: 61. 367
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 472.
59
Sicilya‘da Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında sürekli bir iç savaĢ ortamı olacaktı368
.
Kalan Müslümanlar adanın batısına çekildiler, dağlara sığındılar ve buralardan Sicilya
Ģehirlerine saldırdılar369
. Sicilya Müslümanlarının geride kalan son asil ailelerinden
birine mensup ve kendine ―inananların emiri‖370
diyen Muhammed ibn Abbad, bu
Müslümanların lideriydi. Kısa sürede devlet içinde devlet halini aldılar: Müslüman
askerlerin koruduğu kaleleri vardı; gerçek bir hükümdar gibi diğer hükümdarlara elçiler
gönderiliyor ve diğer Ġslam ülkelerinden yardım isteniyordu; hatta kendi paralarını bile
basmıĢlardı371
. Süreç içinde Sicilya‘nın çeĢitli yerlerinden Müslümanlar bu asilere
katıldı, böylece ayaklanma tüm Batı Sicilya‘ya yayıldı ve otuz yıl boyunca II. Frederick
bastırana ve Sicilya Müslümanlarını Kuzey Apulia‘daki Lucera‘ya sürene kadar artan,
azalan Ģiddetlerde devam etti. Normanların idaresi altında sakin bir hayat sürmüĢ Sicilya
Müslümanları açısından bu isyan bir dönüm noktasıydı ve sonun baĢlangıcıydı.
Tancred‘in krallığına özellikle Güney Ġtalya‘nın Norman aristokrasisi karĢıydı
ve Tancred bunlarla uzun süre mücadele etmek zorunda kaldı372
. IV. Henry, eĢi
Constance vasıtasıyla hakkı olan Sicilya ve Güney Ġtalya tahtının peĢindeydi, ama kendi
imparatorluğundaki sorunlar bu hırsını Ģimdilik ertelemesine yol açtı; böylece Tancred
hâkimiyetini pekiĢtirecek zamanı buldu373
.
Frederick Barbarossa çıktığı Haçlı Seferi sırasında 1190 yılında Anadolu‘da
öldü. IV. Henry, eĢi Constance‘la Roma‘da Germen Ġmparatoru ve Ġmparatoriçesi
olarak taç giydi374
. 1191 yılında Tancred‘e ilk saldırısını yaptı; Napoli‘nin kuĢatması
sırasında orduyu, IV. Henry‘yi de ölümün eĢiğine getiren bir salgın hastalık vurdu375
.
Ġmparator ölmemiĢti, ama öldü haberi yayıldı. Salerno‘da kalan Constance, Ģehrin halkı
368
Ahmad, a.g.e., s: 61. 369
Ahmad, a.g.e., s: 61. 370
Charles Dalli, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, Religion, Ritual and Mythology:
Aspects of Identity Formation in Europe, editör: Joaquim Carvalho, Pisa Üniversitesi Yayınları, Pisa,
2006, URL: http://www.cliohworld.net/onlread/5/18.pdf, indiriliĢ tarihi: 03/02/2010 05:35, s: 161. 371
Charles Dalli, ―A Muslim Society under Christian Rule‖, Melitensium Amor: Festschrift in Honour of
Dun Gwann Azzopardi, editörler: Toni Cortis, Thomas Freller, Lino Bugeja, Malta, 2002, s: 37–56,
indiriliĢ tarihi: 03/02/2010 05:35, s: 2; Dalli, Charles, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, s:
161. 372
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 472. 373
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 472. 374
Georgina Masson, Frederick II of Hohenstaufen: A Life, Secker & Warburg, London, 1957, s: 19. 375
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 473.
60
tarafından Tancred‘e teslim edildi376
. Birkaç aylık bir süreden sonra Tancred,
Constance‘ı eĢine geri gönderdi377
.
Tancred 1194 yılında arkasında daha yedi yaĢında olan oğlu III. William‘ı
bırakarak öldü378
. Tancred‘in eĢi Sibylla, III. William‘ın vekili olarak Krallığın baĢına
geçti. Aynı yıl, IV. Henry, Ġngiltere Kralı I. Richard‘dan (Aslan Yürekli) aldığı finansal
yardımla güçlü bir ordu kurdu ve Güney Ġtalya üzerine yürüdü379
. Tancred‘in
yandaĢlarının çoğu hemen teslim oldular. Sibylla, affedilmesi ve Lecce‘nin III.
William‘a bırakılması karĢılığında yenilgiyi kabul etti. 1194 yılında IV. Henry, Sicilya
Kralı olarak Palermo‘da taç giydi380
.
Daha taç giyme törenleri sırasında IV. Henry, Sicilya‘nın törene katılan
soylularını ve din adamlarını kendine karĢı komplo kurmak suçuyla tutuklattı ve canlı
canlı yaktırttı381
. Tancred‘in çocuk yaĢtaki oğlu William‘ı körleĢtirdi ve hadım ettirdi;
Tancred‘i ve oğlu Roger‘ın bedenlerini mezarlarından çıkarttı, birlikte gömüldükleri
tüm kraliyet niĢanlarını aldı, halkın önünde kafalarını kestirdi382
. Böylece Sicilya‘da
Hauteville hanedanı oldukça kanlı bir biçimde sona erdi ve IV. Henry ile birlikte
Hohenstaufen hanedanı baĢladı.
Norman dönemi sadece Sicilya tarihi için değil, Ġtalya tarihi için bir dönüm
noktasıdır. Batı Roma Ġmparatorluğunun çöküĢünden sonra Ġtalya bölünmüĢ, etnik,
dinsel ve kültürel bakımdan birçok farklı devlet tarafından yönetilmiĢti. Bu
bölünmüĢlük Normanlarla sona erdi. II. Roger, Sicilya dâhil olmak üzere Güney
Ġtalya‘nın tüm topraklarını Normanların kontrolü altına aldı. Normanlar nüfus olarak
azınlıktaydı. Nüfusun çoğunluğu Grek ve Müslüman‘dı. Fakat Normanlarla beraber
Latin unsurlar kuzeyden güneye göç etmeye baĢladılar. Bu da Güney Ġtalya‘yı
demografik, kültürel ve linguistik bakımdan kısa zamanda LatinleĢtirdi. Arapça ve
376
Masson, a.g.e., s: 19. 377
Masson, a.g.e., s: 19. 378
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 473. 379
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 473. 380
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 473. 381
Masson, a.g.e., s: 19. 382
Masson, a.g.e., s: 19.
61
Grekçe Sicilya‘da yok oldu383
. Bu durum Norman istilalarının doğrudan sonucu değildi,
zira Norman Krallarının belli bir dil politikası yoktu, ama artık Ġtalya, Grek, Müslüman
ve Latin kültürlerinin yan yana yaĢadığı kültürel bir mozaik olmayacaktı. Ġtalya, Latin-
Hıristiyan Avrupa‘nın bir parçası haline geldi ve öyle de kaldı384
.
Ayrıca Norman Krallığı Ortaçağ geleneğinde de yepyeni bir sayfa açtı. I.
Roger‘ın Papa II. Urban‘la 1098 yılında yaptığı antlaĢma gereği, Papalık Sicilya‘ya
Kont‘un izni olmadan elçi atayamıyordu. II. Roger tahta çıktığında bu antlaĢmayı
kullandı ve din iĢlerini kendi isteği gibi yürüttü. Hatta kararları o kadar despotçaydı ki,
Papa II. Paschal 1117 yılında II. Roger‘a sert bir protesto verdi385
. Bu olayın öncesinde
de, sonrasında da Norman krallarının Papalıkla problemli iliĢkileri olmuĢtu. Bu yüzden
iĢlerine gelmediğinde Papalık otoritesini göz ardı ettiler. Böylece yeni bir tür devlet
yapısı yaratarak, XII. ve XIII. yüzyıllara damgasını vuracak seküler ve mutlakiyetçi
devletin yolunu açtılar386
.
Norman dönemi için elimizde iki temel kaynak vardır. Biri Ġbn Cübeyr‘in 1185
yılında ziyaret ettiği Sicilya hakkındaki izlenimleri, diğeri Hugo Falcandus‘un Liber de
Regno Sicilie (Sicilya‘nın Tiranlarının Tarihi) isimli kitabıdır. Hugo Falcandus, I.
William ve II. William dönemlerini, 1154 ve 1169 yılları arasında kaydetmiĢ Ġtalyan bir
tarihçidir.
Norman Krallığı kısa tarihi boyunca politik bir bütünlük sergilemiĢ olsa da hala
farklı kültürlerin karıĢık bir toplamıydı: Müslümanlar, Grek-Ortodokslar, Latin
Katolikleri ve Yahudiler, Norman Krallığı‘nda bir arada ama farklı bölgelerde
yaĢıyorlardı. Sicilya‘nın batısı ve güneyinde Müslümanlar, kuzeydoğusunda Grekler;
Calabria‘nın genelinde ve Apulia‘nın bir bölümünde Grekler; Calabria‘nın kuzeyine
doğru ise Latin Katolikler çoğunluktaydı387
. Norman seçkinleri de Fransızca
konuĢuyordu ve emekleme çağındaki Fransız kültürünün temsilcileriydiler. Tüm bu
kültürel miraslar Normanlara kendine özgü bir karakter vermiĢtir.
383
II. Frederick‘in Müslümanları adadan sürmesinden sonra, adada 1492 yılına, II. Frederick onları da
sürene, kadar kalan Yahudiler Arapça‘yı kullanmaya devam edeceklerdi. Bu tarihten sonra Sicilya‘da
Arapça‘nın kullanımı tamamen bitmiĢtir. 384
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, s: 61. 385
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s:446. 386
Norman F. Cantor, The Civilization of the Middle Ages, HerperPerennial, New York, 1994, s: 277. 387
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, s: 63.
62
Normanların Sicilya‘yı ele geçirmeyi tamamladıkları, XI. yüzyılın ortalarında
adada, özellikle adanın batı ve güney bölgelerinde Müslüman nüfus hala
çoğunluktaydı388
. Fakat Müslümanların Ġslam topraklarına, Hıristiyanların da
Avrupa‘dan bu zengin adaya göçleri, Sicilya‘nın demografisini kısa zamanda
değiĢtirecekti. Bazen bu göç hareketleri devlet eliyle de yapılıyordu. Serfler ve hatta bir
bölgedeki tüm nüfus, baĢka bölgelere nakledilebiliyorlardı: Örneğin, Robert Guiscard
1064‘te ve I. Roger 1088‘de Bugamo ve Butera‘daki Müslümanları Calabria‘ya, II.
Roger da Ġfrikiyye‘nin yakınındaki bir ada olan Djerba‘nın nüfusunu iki kere Sicilya‘ya
yerleĢtirmiĢlerdi389
.
XII. yüzyılın baĢında da Trapani, Agrigento ve Palermo‘dan oluĢan Val di
Mazara bölgesinde Müslümanlar hala oldukça yoğundu. Ayrıca Ġbn Cübeyr ve Hugo
Falcandus, XII. yüzyılın baĢında Palermo‘daki tüccarların çoğunluğunun Müslüman
olduğu konusunda hemfikirdir390
. Öyle ki Ġbn Cübeyr Trapani‘de yapılan gürültülü bir
Müslüman törenine Hıristiyanların gösterdiği toleransa ĢaĢırmıĢtır391
. Fakat bu her yerde
böyle değildir. Ġbn Cübeyr, Ramazan‘ın ortasında Palermo‘ya vardığında buradaki
Müslümanlarda, Ġslam dininin sadece izi olduğunu kaydeder; Müslümanların camileri
vardı, ama buralarda Cuma namazı yasaktı392
.
XII. yüzyılın ortalarından itibaren Müslümanların karĢılaĢtıkları ciddi sorunlar
ve yaĢadıkları sıkıntılar, nüfuslarını da etkiledi. Müslümanların sayıları belirgin bir
biçimde azaldı. Sicilyalı Müslümanlar fırsat bulduklarında hemen adayı terk edip diğer
Müslüman ülkelere göçüyorlardı, ister istemez asimile oluyorlardı. Ayrıca katliama
uğrayarak ağır kayıplar veriyorlardı.
Müslümanlar, kendilerinin ve mallarının güvenliği ve dini inançlarını koruma
karĢılığında ek vergi ödüyorlardı. Bu verginin miktarı bölgelere göre değiĢebiliyordu.
Örneğin, 1177 ve 1179 yılları arasında yapılan bir antlaĢmaya göre, Mezzoioso‘dan
kaçmıĢ üç Müslüman serf yakalanınca toprak sahibine her sene otuz rubai cizye vergisi
388
The Society of Norman Italy, editörler: G.A. Loud, Alex Metcalfe, Brill, Hollanda, 2002, s: 290. 389
The Society of Norman Italy, s: 291. 390
David Abulafia, ―The Crown and the Economy Under Roger II and His Successors‖, Dumbarton Oaks
Papers, Sayı: 37, 1983, s: 1–14, URL: http://www.jstor.org/stable/1291473, indiriliĢ tarihi: 11/12/2009
09:16, s: 10. 391
The Society of Norman Italy, s: 297. 392
The Society of Norman Italy, s: 297.
63
ve toprak vergisi ödeyeceklerdi393
. Müslüman ülkelerde, gayrı-Müslimlerin de ödediği
bu artı vergilerin dıĢında Sicilyalı Müslüman serflerin durumu, diğer ırk ve dinlerden
olan serflerin durumundan daha kötü değildi394
. Müslüman halk Ģüphesiz ki
Normanların adayı ele geçirmesinden sonra ekonomik olarak büyük kayba uğradı.
Zengin Müslüman ailelerin çoğu Norman tehlikesi ciddileĢince ve Sicilya kaybedilince
adayı terk ettiler.
Normanların Sicilya Krallığı‘nda, adanın önceki dönemlerinden kalma idari bir
devamlılık gözlemlenir. Normanlar güçlü savaĢçılardı, fakat devlet yönetimi
deneyimleri çok azdı. Bizanslıların ve Müslümanların idare sistemleri, Normanlarınkine
göre çok daha sofistike ve bürokratikti395
; Normanlar da bu halihazırda iĢleyen sistemi
değiĢtirmek istemediler. Ayrıca Sicilya‘ya geldiklerinde azınlıktılar. Pratik davranarak
Sicilya‘nın Müslüman ve Grek unsurlarından yararlandılar.
Özellikle Müslüman kültürün etkisi fazlaydı. Norman krallar Arapça biliyorlardı
ve Arapça isimler de almıĢlardı: II. Roger‘ın Arapça ismi Mutazbillah, I. William‘ın
Arapça ismi Hadi Biemrillah, II. William‘ın Arapça ismi ise Mustaizbillah idi.
Norman Kralları, yerli halktan memurlar görevlendirmeye ve özellikle eski
kadastro kayıtları olmak üzere eski dönemlerin geleneklerine bağlı kalmaya devam
ettiler; 1087 gibi erken tarihli bir belgede dahi, Kont I. Roger bazı iktaları
―Müslümanların eski sınırlarına göre‖ dağıttı396
.
II. Roger döneminin sonuna kadar devlet memurları genelde Grek ve
Müslümandı, ama bu tarihten sonra Latin kökenli memurların yükseliĢi baĢladı. Bu
dilde de değiĢimi getirdi. XII. yüzyılın ortalarına kadar devlet belgelerinde Grekçe ve
Arapça‘nın yanında çok az Latince belgeye rastlanırken, II. Roger‘ın hâkimiyetinin
Güney Ġtalya‘ya uzanması sonrasında Latince belgelerde belirgin bir artma görüldü397
.
Sicilya Krallığı‘nın ana idari dairesi için Arapça isim ―divân‖ kullanılıyordu ve
burada çalıĢan görevlilerin çoğu Müslümanlardı veya din değiĢtirmiĢ eski
Müslümanlardı. Arapça da temel dildi. 1145 civarı merkezi yönetimde önemli
393
Metcalfe, a.g.e., s: 35. 394
Metcalfe, a.g.e., s: 36. 395
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 460. 396
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 460. 397
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 460.
64
değiĢiklikler oldu; genel idari ve finansal iĢlere bakan ve ayrıca krallık topraklarını
denetleyen bir daire olan ―ed-divan el-memur‖ ve iktaların, sınırların, mülkiyet
devirlerinin kayıtlarını tutan ―divan et-tahkik el-memur‖ veya Latince ismiyle Duana de
Secretis olmak üzere iki ayrı bölüm yaratıldı. Bu uygulamanın ilhamı büyük ihtimalle
Fatımi Mısırı‘ndan geliyordu. II. Roger, Müslüman Sicilya‘nın idari yapısını, çağdaĢ
Ġslam Dünyasının usullerini, kurumlarını, personellerini ithal ederek onardı, geliĢtirdi,
böylece XII. yüzyılın ortasındaki Sicilya idare sistemi, Kelbilerin idare sisteminden çok
daha fazla klasik Ġslam teĢkilatı yapısına yaklaĢmıĢ oldu398
. II. Roger‘ın kurduğu bu
sistem Norman krallığından bile çok yaĢadı399
.
―Saray Saracenleri‖400
, kraliyet sarayının 1130‘lardan beri çok önemli bir parçası
olan hadımlardı; Norman döneminin sonuna kadar da varlıklarını sürdüreceklerdi.
Önemli idari makamlara da yükselebilen saray saracenlerinin birçok farklı görevleri
vardı: kraliyet atölyelerinde çalıĢırlardı; kralın hayvanlarına bakarlardı; mutfağı
yönetirlerdi ve kralı korurlardı401
. Ayrıca bunların içinde köle-kızları ve cariyeler de
vardı. Saray saracenleri, Hıristiyan dinini kabul etmiĢlerdi, ama Hugo Falcandus bu
konuda Ģüphecidir; Ġbn Cübeyr de kralın hizmetlilerinin sadece görünürde Hıristiyan
olduklarından emindir402
.
Jeremy Jones‘a göre bunlar Sicilya Müslümanları değillerdi, yabancı
kölelerdi403
. Büyük ihtimalle de Ġfrikiyye‘deki Sicilya kolonilerinden, belki de Djerba
adasından getiriliyorlardı404
. Adanın Müslümanlarıyla hiçbir bağları olmadığı ve
konumlarını Normanlara borçlu oldukları için, rejime sadıklardı.
Müslümanlar (Sicilya‘nın diğer azınlık unsurları gibi), yerel yargıçların
uyguladığı geleneksel yerel kanunlar tarafından ya da topraklarında yargılama hakkına
sahip feodal aristokratlar tarafından yargılanıyorlardı; eğer suç daha ciddiyse davalara
398
Johns, Jeremy, Arabic Administration in Norman Sicily, Cambridge Üniversitesi Yayınları,
Cambridge, 2007, s: 5. 399
Johns, a.g.e., s: 5. 400
Saracen tabiri, Müslüman unsurları tanımlamak için kullanılagelmiĢ bir tabirdir. Bakınız. Jean de
Joinville, Bir Haçlının Hatıraları, çeviren: Cüneyt Kanat, Ankara, 2002, s: 44/Dipnot6. 401
Charles Dalli, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, s: 155. 402
The Society of Norman Italy, s: 304. 403
Charles Dalli, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, s: 158. 404
The Society of Norman Italy, s: 304.
65
kraliyet yargıçları bakıyordu405
. Müslümanların çoğunluğu hala Ağlebi geleneğine bağlı
olarak Malikilerdi. Malikiler ―Kötü bir idare, idarenin hiç olmamasından daha iyidir‖
prensibine bağlıydılar, bu yüzden Sicilya‘nın Maliki uleması, Normanların atadıkları
yargıçların kararlarına (Ģartlı olarak) uyulması gerektiğini tavsiye ederler, çünkü ―kâfir‖
olsalar bile devlet otoritesini simgeliyorlardır406
.
Müslümanlar arasında çıkan sorunlarda Ġslam kanunun da uygulandığına; hatta
Müslümanlarla gayrı-Müslimler arasındaki davalarda, Ġslami kanunların ve Kuran‘a el
basmanın hala saygı gördüğüne dair kanıtlar da vardır407
.
Normanlar Sicilya‘ya geldiğinde, topraklarını korumaya hazır askerlerden
oluĢan Müslüman bir nüfusla karĢılaĢtılar; bunlar yenildikten sonra yeni Hıristiyan
kralları için savaĢmaya devam edeceklerdi408
. 1076‘dan beri orduda Müslümanları
kullandıkları biliniyor409
. Normanlar onları özellikle Güney Ġtalya‘daki Hıristiyanlarla
savaĢlarda kullandılar410
. Sicilya Müslümanlarından kalan ikta ve askeri sistemlerini
kendi toprak ve ordu düzenlerinde de uygulamıĢlardır, bunlar feodalizmi bazı açılardan
etkilemiĢlerdir411
. Norman krallarına hizmet eden Müslüman askerler hazineden para
alan paralı askelerdi; süvarilerden, kuĢatma mühendislerinden, piyadelerden ve
okçulardan oluĢuyordu412
. Özellikle Müslüman okçulara hızlarından ve çevikliklerinden
ötürü çok değer veriliyordu. Okçu piyadelerden seçkin bir grup da Krallık Hazinesi‘ni
koruyordu413
. Bu askerlerin yarı-feodal bir yapıda hizmet verdikleri düĢünülebilir, zira
askeri hizmetlerinin karĢılığında, Norman kralları onlara dinsel tolerans
gösteriyorlardı414
.
405
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 461. 406
The Society of Norman Italy, s: 296. 407
Metcalfe, a.g.e., s: 37-38; The Society of Norman Italy, s: 295. 408
Gravett, Nicole, a.g.e., s: 50. 409
The Society of Norman Italy, s: 294. 410
Jamieson, a.g.e., s: 47. 411
Gravett, Nicole, a.g.e., s: 50. 412
Gravett, Nicole, a.g.e., s: 57. 413
Gravett, Nicole, a.g.e., s: 57. 414
Gravett, Nicole, a.g.e., s: 55.
66
Resim 5: ―Tancred‘in Zaferi‖, XII. yüzyılın sonu veya XIII. yüzyılın baĢından Sicilya‘dan bir
yazma eser; resmin ortasında Müslüman müzisyenler göze çarpıyor.
Müslümanlar iç ve dıĢ sorunlar nedeniyle sürekli bir çatıĢma ortamında
yaĢadıkları için kültür ve sanat geliĢtirecekleri barıĢ ortamını sağlayamamıĢlardı.
Normanlar döneminde ise, II. Roger‘ın saltanatının sonunda Müslüman halk için
sorunlar baĢlayıncaya kadar, sakin bir ortamda yaĢamıĢlar ve verimli olmuĢlardır.
Olgunluğunun zirvesindeki Ġslam bilim, sanat, felsefe ve edebiyatının sergilenmesine
aracı olmuĢlardır.
Sicilya krallığının sanatı da, idari yapısı gibi, birçok farklı unsurun ürünüydü.
Norman sanatı melez bir sanattı, çünkü Norman toplumunun kendisi melezdi ve sanat
da toplumu yansıtır415
. II. Roger‘ın 1132 yılında inĢasını baĢlattığı Palatina ġapeli
(Cappella Palatina), bu melez Norman sanatını yansıtır: nefinde oryantal dansçıların
415
William Tronzo, The Cultures of His Kingdom: Roger II and the Cappella Palatina in Palermo,
Princeton Üniversitesi Yayınları, Princeton, N.J., 1997, s: 14.
67
figürlerinin olduğu Ġslam stilinde bir tavan; mabette Grekçe yazılar; büyük tahtın
üstünde Roma mitolojisinin ikizleri Peter ve Paul416
. 1131 tarihli Cefalu Katedralinde de
Ġslam sanatına özgün olan, ama bir katedralde genelde rastlanmayan hayvan figürleri
bulunur. Katedralin süslemelerini yapanların Ġslam sanatı geleneğini, özellikla Fatımi
sanatını iyi bildikleri anlaĢılmaktadır417
.
Resim 6: Palatina ġapeli (Cappella Palatina), XII. yüzyıl; kemerlerde Ġslam mimarisinin etkisi
görülüyor.
Normanlar döneminde yaptırılan binaların neredeyse tümünde bu kültürlerin
etkisi açıkça görülür. Bu melez sanat, Norman kralları tarafından bizzat
destekleniyordu. Bunu sadece kralların bu kültürlere duydukları kiĢisel sevgi ve
saygıyla açıklayamayız. Asıl neden, yönetimleri altında bulunan Latin, Greko-Bizans ve
416
Tronzo, a.g.e., s: 14. 417
Gelfer-Jorgensen, a.g.e., s: 23.
68
Ġslam kültürlerini kullanarak politik güçlerinin bir propagandasını yapma,
meĢruiyetlerini adanın değiĢik kültürleri üstünden sağlama çabasıdır418
.
Resim 7: Palazzo Abatellis‘teki Kufi yazılar; yazının sonunda Arapça ―Roger‖ yazmaktadır.
Resim 8: Palazzo Abatellis‘teki Kufi yazılar
Palermo‘daki Cuba (Qubba) and Zisa (al-Aziza) Sarayları da Fatımi ustalara
yaptırtıldı. 1180 yılında inĢası tamamlanan Cuba Sarayının kuzeydoğu tarafındaki üst
katın pervazında bulunan Arapça bir yazıtta Ģunlar yazıyor: ―Bismillahirrahmanirrahim,
merhametli ve bağıĢlayıcı Yargıç, burayla ilgilen, buraya dikkat et, dur ve bak!
Dünyanın kralları arasındaki ekselansların ekselansı II. William‘ı göreceksin, ona layık
418
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 131.
69
bir saray yoktur, ona yetecek duvarlar yoktur... ne en önemli dakikalar ne de en zengin
zamanlar (ona yeter). Bu (saray) çok mutlu geçen Mesihimizin 1180 senesinden‖419
.
Ayrıca Normanların Müslüman kültür ve sanatını kullanmalarının birçok örneği
tekstilde de görülebilir. Bunların en ünlülerinden biri II. Roger‘ın cübbesidir. Norman
kralları, kendi rejimlerinin ihtiĢam ve kudretini simgelemek için etek uçlarına ve kol
ağızlarına hakiki Arap yazıları iĢlenmiĢ, kimi zaman bunlara Latince olanlar eklenmiĢ
düz renkli kraliyet cübbeleri ve kilise giysileri giyerlerdi420
. II. Roger için Palermo‘nun
Müslüman zanaatkârları tarafından yapılmıĢ ve sonradan Kutsal Roma imparatorlarının
yüzyıllarca taç giyme törenlerinde kullanacakları, bu inci, değerli taĢ ve mine kaplı,
altın nakıĢlı kırmızı cübbenin tirazında Arapça Ģunlar yazıyordu: ―[Bu giysi] 1133/34‘te
Palermo‘da... kraliyet hazinesinde onun için yapıldı: Talihi açık olsun, Ģerefli ve refah
bir hayat sürsün‖421
. II. Roger‘ın ardılları, kraliyet resmi giysilerindeki Arap yazılı
Ģeritlerden yapmaları için Müslüman nakıĢçılar çalıĢtırdılar422
.
Resim 9: II. Roger‘ın Taç Giyme Cübbesi; Cübbenin etek uçlarında Arapça yazılar görülebilir,
ayrıca cübbenin üstünde bulunan bir aslanın deveyi yenmesinin resmi, Hıristiyan Normanların
Sicilya Müslümanlarını yenmesini sembolize etmektedir.
419
Bu yazıtın anlamı, Michele Amari 1849 yılında çözmüĢtür; Siculo-Norman Art: Islamic Culture in
Medieval Sicily, s: 78–79. 420
Rosamond E. Mack, Doğu Malı - Batı Sanatı, İslam Ülkeleriyle Ticaret ve İtalyan Sanatı 1300–1600,
çeviren: Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, Ġstanbul, 2005, s: 108. 421
Mack, a.g.e., s: 58. 422
Mack, a.g.e., s: 58.
70
Henry Aristippus, Latinceye çevirdiği Plato'nun Phaedo eserinin ithaf
bölümünde, I. William‘ın sarayının entelektüel ortamını ve kralın felsefe ve beĢeri
bilimlere olan ilgisini överken Ģunları yazar: ―Sicilya‘da Saracen ve Argolia
kütüphaneleri var; Latin felsefesi kitaplarında eksik yok... Eğer sen bu kitaplara
sahipsen, o zaman sen de kendini tıp çalıĢmaya adayabilirsin ve sana ayrıca teoloji,
matematik ve meteorolojiyle ilgili risaleler de önerebilirim... Kral William‘ın sarayı bir
okul, maiyeti sözleri felsefi, soruları cevaplanamaz, çözümleri tartıĢmaya yer
bırakmıyor; dünyada eĢi benzeri yok.‖423
.
Norman krallarının sarayları Grek ve Arap kültürlerinin ürünlerinin el üstünde
tutulduğu merkezler olmuĢlardı. Akdeniz‘in çeĢitli medeniyetlerinin âlimlerini ve
ediplerini saraylarında ağırlıyorlardı ve destekliyorlardı.
II. Roger‘ın sarayının ünlü Müslüman konuklarından biri coğrafyacı ve kartograf
el-Ġdrisi‘ydi. Ebu Abdullah el-Ġdrisi, 1100 yılında Sebte‘de (Ceuta) doğdu, Kordoba‘da
eğitim gördü ve Kuzey Afrika, Ġspanya, Anadolu, Avrupa‘da seyahatlere çıktı.
Sicilya‘ya gelince II. Roger‘ın hizmetine girdi. II. Roger ona bir harita sipariĢ etti. El-
Ġdrisi Ģöyle yazar: ―Ġtalya‘nın ülkeleri Kral‘a ve halkları da onun hâkimiyetine boyun
eğince, Kral da, imparatorluğunun iliĢkileri konusunda bir netliğe kavuĢmaya karar
verdi. Sınırları tam olarak bilmek, deniz ve kara yollarını, her eyaletin iklimini, hangi
denizlerin ve körfezlerin hangi eyaletlere ait olduğunu, ama diğer ülkeleri de öğrenmek
istedi... Kentlerin ve toprakların, doğanın, kültür ve halkın, denizlerin, dağların,
nehirlerin, ovaların ve vadilerin tam olarak tanımlandığı bir kitap yazılmasını buyurdu.
Bu kitap her ülkede yetiĢen tahıl, meyve ve sebzelerin cins ve özelliklerini de ele almalı;
ayrıca, halkın uğraĢtığı sanat ve zanaatları; dıĢalım ve dıĢsatımı; halkın durumunu;
beden yapılarını; örf ve adetlerini; dinlerini; giyimlerini ve dillerini belirtmeliydi‖424
.
El-Ġdrisi hem kendi gözlemlerine ve hesaplarına dayanarak, hem de kendinden önceki
âlimlerin çalıĢmalarını da eleĢtirel bir süzgeçten geçirerek çalıĢmasını tamamladı.
Ticaret yollarının kesiĢtiği ve uzak ülkelerin hikâyelerinin ilk ağızdan dinlenebileceği
423
Houben, a.g.e., s: 98. 424
Hunke, a.g.e., s: 301–302.
71
Sicilya‘da yaĢaması da el-Ġdrisi için büyük bir avantajdı425
. ―Coğrafya‖sının ilk
nüshasını II. Roger‘a ithaf etti; II. Roger‘ın ölmesinden sonra eserinin ikinci nüshasını
da I. William‘a adadı. El-Ġdrisi‘nin haritaları gerçeklerine oldukça yakındır ve Ortaçağ
biliminin en üst düzey örneklerinden biridir. Avrupa tarihindeki ilk kartografi
ürünlerinden biridir426
.
Norman döneminin önemli Müslüman yazarlarından biri olan Abdullah Ġbn
Zafer es-Sikilli, XII. yüzyılda, Niccolo Machiavelli‘nin Prens‘i yazmasından çok önce
aynı tarzda bir kitap yazmıĢtı. Eskiden Müslümanlara ve Ģimdi de Hıristiyanlara ait olan
ve Müslümanların konumunun belirsiz olduğu bir yerde doğması Ġbn Zafer‘i etkileyen
temel nedenlerden biridir. Hükümdara politik krizler anında ne yapması gerektiğine dair
öğütler içeren bir eserdir. 1159 tarihli ikinci nüshası, Sicilyalı Müslümanlar arasında
çok saygın ve güçlü bir konuma sahip, Norman ordusunda da üst düzey bir memur olan
Ebu‘l-Kasım‘a ithaf edilmiĢtir. Bu öğüt kitabının zamanlaması da önemlidir. Zira
Müslümanlar, hayati bir krizin içine sürüklenmektedirler.
Ġbn Zafer ve Machiavelli‘nin arasında büyük benzerlikler bulunur. Ġkisinin de
zamanını krizler Ģekillendirmektedir. Ġbn Zafer‘in güçlü Ġslam dünyası çözülmektedir,
Machiavelli‘nin ise Floransa Cumhuriyeti sona ermiĢtir. Ġbn Zafer, Arap Ġslam
Devleti‘nin, Machiavelli ise birleĢik bir Ġtalya‘nın hayalini kurar ve güçlü bir
yöneticinin ve istikrarlı bir idarenin bunu sağlayacağını savunur. Ayrıca ikisi de kiĢisel
çıkar peĢindedir; Ġbn Zafer, Ebu‘l-Kasım‘ı, Machiavelli de Lorenzo di Medici‘yi,
sadakatlerine ve yeteneklerine inandırmak isterler427
.
Ayrıca Sicilyalı altı tane Ģairin, kralı, saraylarını ve bahçelerini öven Ģiirlerinden
parçalar günümüze kadar ulaĢabilmiĢtir: ―Sicilya‘nın güzel gölgesinin altında, Sezar‘ın
idaresini gölgede bırakan bir prensin idaresinde insan sadece iyi yaĢayabilir‖
(Butera‘dan Abdurrahman ibn Muhammed ibn Ömer)428
.
425
J. Kritzeck, ―Moslem-Christian Understanding in Mediaeval Times: A Review Article‖, Comparative
Studies in Society and History, Sayı: 4, No: 3, Nisan, 1962, s: 388–401, URL:
http://www.jstor.org/stable/177529, indiriliĢ tarihi: 23/12/2008 15:25, s: 399. 426
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, s: 53. 427
R. Hrair Dekmejian, Adel Fathy Thabit, ―Machiavelli's Arab Precursor: Ibn Zafar al-Siqilli‖, British
Journal of Middle Eastern Studies, Sayı: 27, No: 2, Kasım, 2000, s: 125-137, URL:
http://www.jstor.org/stable/826088, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008 15:16, s:135. 428
Houben, a.g.e., s: 107.
72
Sanatta ve kültürel alanda görülen bu yoğun Ġslam etkisi, Müslümanlar ve
Hıristiyanların arasındaki iliĢkilerin tarihi için bir kanıt olabilir mi? Gerçekten
Normanlar, Müslümanları çok mu seviyorlardı?
Norman Krallarının Ġslam kültürü ve sanatından zevk aldıkları muhakkaktır.
Fakat Müslümanların Norman yönetiminin ilk yıllarında özellikle devlet kademelerinde
üst düzeylerde bulunabilmelerinin ve Krallar tarafından desteklenmelerinin nedeni, daha
çok, Sicilya‘ya gelen bu yeni fatihlerin adada tutunabilmek için bunları yapmaya
zorunlu olmalarıydı.
Normanlar Sicilya‘da azınlıktaydılar ve uzun süre de öyle kalacaklardı.
Müslümanların ayaklanmaları onlara çok büyük sorunlar açabilirdi. Bu yüzden
Müslümanları hizmetleri altına sokarak, onları kontrol ediyorlardı. Müslüman
seçkinlerinin sisteme dâhil edilmesi ve taĢra Müslümanlarının Sicilya‘nın toplumsal
hayatında, tüccar, zanaatkâr ve çiftçi gibi önemli roller oynamaya devam etmeleri adada
otoriteyi sağlamanın pratik bir yoluydu. Ayrıca Normanlar, Müslüman tebaalarının
Kuzey Afrika‘yla yürüttükleri ticareti devam ettirmelerini ve bundan yararlanmayı
istiyorlardı429
. Nitekim istila sürecindeki savaĢlar dıĢında Norman dönemi
Müslümanların muhalefetiyle karĢılaĢmadılar. Tabii ki Müslümanların bu pasifliğine
etki eden baĢka faktörler de vardı430
, ama Normanların toleransı ve Müslümanları
dıĢlamak yerine sosyo-ekonomik hayata dâhil etmeleri, Müslümanların göreceli olarak
devletle barıĢık olmalarına yol açmıĢtır.
Ayrıca Normanlar, Müslümanlara ve Greklere, devlet yönetme deneyimi
olmayan yöneticiler olarak muhtaçtılar. Fakat süreç içinde Normanlar kendi tabanlarını
yarattılar. Sicilya‘ya geldiklerinde ve hatta Sicilya‘yı yönetmeye baĢladıklarında
azınlıkta olan Katolik-Hıristiyanlar, Latinler, Normanlar, Müslümanların yerini aldılar.
Müslümanlar için tehlike çanları çalmaya baĢladı.
Normanlar ilk baĢlarda Müslümanları din değiĢtirmeleri için zorlamadılar, ama
tabii ki yönetici sınıfla aynı dinden olmak her zaman her yerde daha avantajlı bir
durumdu. Din değiĢtirmiĢ Müslümanlar önemli görevlere yükselebiliyorlardı.
429
Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, çeviren: Mustafa DaĢ, Yeditepe Yayınları,
Ġstanbul, 2010, s: 45. 430
Bu nedenlerin en önemlilerinden biri, Sicilya Müslümanlarının, parçalanmıĢ Kuzey Afrika‘dan yardım
alamamalarıydı. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s: 45.
73
II. William‘ın dönemi boyunca Duana de Secretis din değiĢtirmiĢ eski bir
Müslüman olan Caid Richard tarafından yönetildi431
. Ġbn Cübeyr de seyahatnamesinde
Ġbn Zurkah isimli Palermolu bir fakihten bahseder. Ġbn Zurkah Hıristiyan olmuĢtur ve
Ġslam hukukundaki tecrübesi onun bir kilise avukatı olmasını sağlamıĢtır432
. Ayrıca
evinin karĢısında, sahibi olduğu camiyi de kiliseye çevirmiĢtir433
.
Müslümanlar, Hıristiyanlığı kabul ettiklerinde bu genelde Ortodoksluk oluyordu
ve Grekçe isimler alıyorlardı. Grekler ve Müslümanlar, Müslümanların Sicilya‘ya
gelmesinden beri yan yana yaĢıyorlardı. Müslümanların, Latin kültürünün aksine, Grek
din ve kültürüne yabancı olmadığı, Müslümanların da yaĢadığı köylerde Ortodoks din
adamlarının varlığının onların üzerinde etkisinin olduğu muhakkaktır434
. Serflerin
listelendiği belgelerdeki isimlerden Batı Sicilya‘da Arap kökenli Hıristiyanların
bulunduğuna dair bir çıkarım yapılabilir; 1180‘lerde Corleone‘nin yüzde yirmisini
oluĢturmaktaydılar435
.
Müslüman seçkinleri için din değiĢtirme, dinsel bir meseleden çok, politik ve
sosyal bir meseledir. Zira Sicilya‘nın Hıristiyan din adamlarının, Müslümanların din
değiĢtirmelerinde (veya Sicilya‘nın LatinleĢmesinde) neredeyse hiçbir rolü yoktur;
Norman döneminde kurulan Latin kiliseleri genelde Hıristiyan nüfusun ağırlıkta olduğu
ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunamayacakları doğu ve kuzeydoğudaydı436
.
Norman kralları, Müslüman seçkinlerinin din değiĢtirmesini tabii ki tercih
ederlerdi, ama din değiĢtirmek politik güç için bir ön koĢul da değildi: Normanların
toleransıyla, Müslümanlar, yaĢadıkları zorluklara rağmen, Norman dönemi boyunca dini
ve sosyal bilinçlerini, kimliklerini ve cemaat algısını koruyabilmiĢlerdir ve Norman
yönetim kademesinde önemli görevlerde bulunabilmiĢlerdir437
. Bu hoĢgörülü ortam XII.
yüzyıl ortasına kadar sürmüĢtür.
431
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 464. 432
Western Views of Islam in Medieval and Early Modern Europe: Perception of Other, editörler: David
R. Blanks, Michael Frassetto, St. Martin's, New York, 1999, s: 140. 433
The Society of Norman Italy, s: 307. 434
David Abulafia, Commerce and Conquest in the Mediterranean, 1100–1500, Brookfield, Aldershot,
1993 içinde ―End of Muslim Sicily‖, s: 110. 435
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 469. 436
The Society of Norman Italy, s: 308. 437
The Society of Norman Italy, s: 297.
74
Arap kökenli ve Hıristiyan olmuĢ II. Roger‘ın çok değer verdiği önemli bir
kraliyet görevlisi olan Mahdia‘lı Philip, 1153 yılında gizli Müslüman olmak suçuyla
idam edildi. Philip‘in yargılanması konusunu biri Arapça diğeri Latince olan iki kaynak
irdeliyor ve bunlar Philip‘in idamı için farklı nedenler öne sürse de, sorunun dinsel
olduğu konusunda anlaĢıyorlar438
. Philip‘in idamı, resmi bir din değiĢtirme politikasının
göstergesi olmasa da ve Sicilya tarihinde çok büyük bir olay gibi gözükmese de,
sonunda adanın tüm Müslümanlarını etkileyecek geliĢmelerin ilk göstergelerinden
biriydi439
.
Politik meseleler ve iç çatıĢmalar da Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki
sorunları tetikliyordu. Konumlarını güçlendirmek isteyen Latin aristokrasisi ve din
adamlarının önündeki en büyük engel, saray saracenleri ve bürokrasideki diğer
Müslümanlardı. Norman yönetiminin zayıflaması ve iç karıĢıklıklar, Müslümanları
Latinlerle yalnız bıraktı.
Sicilya‘daki Müslüman cemaat göçler ve asimilasyon nedeniyle de git gide
zayıflıyordu. I. Roger‘ın Sicilya‘yı ele geçirmesinden sonra zengin ve seçkin Müslüman
nüfusun çoğunluğu adayı terk etmiĢti ve Normanlar dönemi boyunca da bu göç sürdü.
Geride kalan Müslümanlar, Norman krallarının desteğine güveniyorlardı, ama 1189
yılında II. William‘ın ölümüyle bu destek sona erdi, artık Normanların Müslümanlara
ihtiyacı yoktu.
Sicilya Müslümanları, din değiĢtirmiĢ olanları da dâhil, II. Roger döneminden
sonra zaten kendilerini giderek daha huzursuz ve tehlikeli bir ortamda bulmaya
baĢlamıĢlardı. Hıristiyanlar onlara güven duymuyorlardı. Bu güvensizlikleri süreç
içinde ölçüyü kaçırdı. I. William (1161) ve II. William (1189) döneminde çok sayıda
Müslüman, Hıristiyan halk tarafından saldırıya uğradı ve katledildi. Ġbn Cübeyr
seyahatnamesinde, Müslümanların üzerinde din değiĢtirmeleri için büyük baskılar
olduğunu ve Müslümanların çoğunun Ġslam topraklarına göç etmek istediklerini
kaydeder.
Bir yüzyıl önce Sicilya‘yı yöneten Müslümanlar, artık toplum yapısının dıĢına
itilmiĢlerdi. Rejimle barıĢık Saray Saracenlerinin aksine, Müslüman halk onlara sunulan
438
The Society of Norman Italy, s: 305. 439
The Society of Norman Italy, s: 306.
75
asimilasyon veya sürgün Ģıklarından birini seçmek zorundaydı; birçoğu bunları reddetti
ve gizlenmeyi veya isyanı seçti440
.
Ġbn Cübeyr, kiliseye gitmekte olan, aynı Müslüman kadınlar gibi giyinmiĢ genç
bir Hıristiyan kadından ilgiyle bahseder. Belli ki, Sicilya‘nın Müslümanları ve Arapça
konuĢan Hıristiyanları arasında kültürel olarak çok az fark vardı; hatta kiliselerde
Arapça ayinler bile yapılıyordu441
. Müslümanlar tehlikede olduklarını hissettiklerinde
kendilerini Hıristiyan olarak tanıtıyorlardı; Falcandus da Müslümanların adanın
Müslümanlar için daha güvenli olan güneybatısına Hıristiyan rolü yaparak kaçtıklarını
söyler442
. Ġsyan çıkarmayı seçen Müslümanlar yanında, bir grup Müslüman‘ın da kimlik
değiĢtirerek adada kaldığı ve asimile olduğu muhakkaktır.
440
Charles Dalli, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, s: 152. 441
The Society of Norman Italy, s: 315. 442
The Society of Norman Italy, s: 315.
76
V. BÖLÜM: II. FREDERICK VE MÜSLÜMANLAR
XII. yüzyıl tarihçisi Gottfried von Viterbo, daha Frederick doğmadan babası IV.
Henry‘e Ģunları söylemiĢti: ―Bu Frederick, Batı ile Doğu arasında, siyasi alanda bir
yıldız saati kadar kısa, buna karĢılık bilim alanında yüzyıl sürecek bir barıĢ
sağlayacak‖443
. XIII. yüzyıl tarihçisi Matthew Paris ise II. Frederick‘i ―stupor mundi‖
(dünyanın harikası) olarak tanımlamıĢ ve bu dünyayı değiĢtirdiğini belirtmiĢti.
Papalık kronikleri açısından da II. Frederick ―çok özel‖ biridir: Bir heretiktir.
1243 yılında Papa‘nın (Innocent IV) onu tüm ünvanlarından azlederek aforoz etmesine
kadar kötüleĢecek iliĢkiler, Papalık tarihçilerine göre, II. Frederick‘in Roma Kilisesi‘ne
karĢı düĢmanca tavırlarının sonucudur. Ayrıca Müslümanlarla fazla içli dıĢlıdır ve
onlara karĢı çok hoĢgörülüdür; Haçlı Seferleri sırasında bir Müslümanla (el-Kamil)
antlaĢmıĢtır; kızını Roman Kilisesi‘nin bir diğer düĢmanı Bizans Ġmparatoru Nicaea‘yla
evlendirmiĢtir; Papalık‘ın sadık bir dostu olan Avusturya Dükü‘nün suikastını
düzenlediği iddia edilmiĢtir444
.
Tarihte çok az politik figür hakkında bu kadar zıt kutuplarda mitler yaratılmıĢtır.
II. Frederick birçok konuda abartılı övgülere veya yergilere maruz kalmıĢtır.
Anne tarafından Norman Kralı II. Roger‘ın, baba tarafından Kutsal Roma
Germen Ġmparatoru Frederick Barbarossa‘nun torunu olan Frederick 1194 yılında
doğdu. IV. Henry hamile olan Constance‘ı yanında doğum yapması için Sicilya‘ya
çağırır. Frederick, Constance Sicilya yolundayken, IV. Henry‘nin Palermo‘da Sicilya
kralı olarak taç giymesinden bir gün sonra doğar.
Bazı kroniklerde doğumuyla ilgili (tarihçilerin doğrulayacak hiç bir kanıt
bulamadığı) Ģu hikâye anlatılır: ―Constance hamileliği sırasında kırk yaĢındaydı ve bu
ilk hamileliğiydi. IV. Henry ve Constance‘ın, doğacak çocuğun meĢruluğuna leke
sürmek için fırsat kollayan birçok rakibi vardı. Bu bakımdan bebeğin gerçekten
Constance‘ın olduğuna tanıklık edecek Ģahitlerin olması lazımdı. Almanya‘dan
Sicilya‘ya giden Constance‘ın Jesi Ģehrinde sancıları tutunca, pazaryerinin ortasında bir
çadır kuruldu. ġehrin hemĢirelerine doğumu izlemeleri için izin verildi. Doğumdan
443
Hunke, a.g.e., s: 351. 444
The New Cambridge Medieval History, V, editör: David Abulafia, Cambridge Üniversitesi Yayınları,
Cambridge, 2008, s: 142.
77
sonra Constance bebeğini emzirirken göğsü açık bir Ģekilde çadırdan dıĢarı çıkıp
kendini pazaryerindeki insanlara gösterdi. Fakat bu bile ileride Frederick‘in aslında Jesi
kasabının çocuğu olduğu dedikodusunun çıkmasına engel olamayacaktı.‖445
1197 yılında IV. Henry öldü. Frederick daha üç yaĢında bile değildi.
IV. Henry‘nin Sicilya‘daki kısa rejiminden en çok Germen komutanları
yararlanmıĢtı. Sicilya‘da, Tancred‘e, onun oğullarına ve krallığını kabul etmeyen
aristokratlarla, din adamlarına yaĢattığı zulmün anısı hala tazeydi. Ayrıca otoritesini
kaba kuvvetle sağlaması ve Germenleri yerli halka tercih etmesi, Sicilyalılar kadar
Constance tarafından da hoĢ karĢılanmamıĢtı ki, onların gözünde ―yabancı‖ olan IV.
Henry ve onun Germen komutanlarıyla gelen, krallıktaki Alman etkisini azaltmak için
elinden geleni yapmaya çalıĢtı446
. Amacı Norman monarĢisini Sicilya‘da yeniden hâkim
kılmaktı ve Frederick‘in hayatını ve haklarını korumaktı447
. Germenleri saraydan
uzaklaĢtırdı ve Sicilya‘nın yerellerini destekledi448
.
Germenler karĢısında Papa‘nın da desteğini yanına almaya karar veren
Constance, Frederick‘in Sicilya Krallığının vekilliğini Papa III. Innocent‘a verdi449
.
Sicilya Krallığı‘nın varisinin kontrolünde olması, Papa‘nın da iĢine geliyordu, zira IV.
Henry ölünce Papa‘nın isteği Sicilya Krallığını, Germen Ġmparatorluğu‘ndan ayırmaktı.
Sicilya artık Papa tarafından korunacaktı; bu Constance‘ın oğlunun ve ülkesinin
güvenliği için yapabileceği en akla uygun hamlelerden biriydi450
. IV. Henry‘nin
ölümünden bir yıl sonra Constance‘ın ölümüyle Papa‘nın vekilliği daha da önem
kazandı.
1198‘de Constance öldü. Yeni kral da daha çocuktu. Papa III. Innocent, çocuk
kralın vekiliydi, ama Sicilya‘dan uzaktaydı da. Sicilya‘nın Roma‘dan kontrolü fazla
etkili olamadı ve adadaki merkezi hükümet oldukça zayıfladı. Yerel aristokratlar,
Germenler, Pisalılar, Cenovalılar, Müslümanlar, Papalık arasında otorite boĢluğunun
445
Masson, a.g.e., s: 24. 446
The New Cambridge Medieval History, V, s: 500. 447
The New Cambridge Medieval History, V, s: 500. 448
The New Cambridge Medieval History, V, s: 500. 449
David Abulafia, Frederick II: A Medieval Emperor, Oxford Üniversitesi Yayınları, Oxford, 1992, s:
93. 450
David Abulafia, Frederick II, s: 93.
78
fırsat bilindiği, sürekli bir iktidar mücadelesinin yaĢandığı bir dönem baĢladı ve krallık
ciddi bir krize girdi.
En ciddi tehlikelerden birini Markward von Annweiler yarattı. Markward,
Sicilya‘ya IV. Henry‘le birlikte gelmiĢ ve önemli görevlere yükselmiĢti. Markward,
Sicilya‘nın Müslüman tarihi için de önemli bir isimdir, çünkü Müslümanlar Markward‘ı
desteklediler451
.
Norman Krallığı‘nın son yıllarında, Sicilyalı Müslümanlar ayaklanmıĢlardı.
Norman idaresi çöktüğünde, taĢra Müslümanlarının tek destekleyicileri olan Ģehirli
―saray saracenleri‖ de yok olmuĢ, böylece taĢra Müslümanları feodal lortlarının
zulmüyle yapayalnız kalmıĢlardı452
. Otorite boĢluğuyla daha da zorlaĢan koĢullar,
Hıristiyan halktan da olmak üzere birçok kiĢinin ayaklanmaya katılmasına, böylece
ayaklanmanın yayılmasına ve sürekli hale gelmesine neden olmuĢtu.
1189‘daki Ebu‘l-Kasım‘ın liderliğini yaptığı bu Müslümanların ayaklanmasının
nedenlerinden biri, Kraliyet ġansölyesi Palermo BaĢpiskoposu Walter‘ın karĢısında
Matteo d‘Ajello‘yu desteklemekti453
. Constance ölünce de Sicilya‘daki iktidar
mücadelerinde Markward von Annweiler‘ı desteklediler. Matteo d‘Ajello veya
Markward von Annweiler‘ı desteklemeleri Müslümanlara nasıl bir yarar sağlayacaktı?
Aralarında herhangi bir antlaĢma var mıydı? Bunları bilmiyoruz. Fakat Müslümanların
iktidar mücadelelerinde taraf olma isteğinin arkasında, bu isimlerin baĢarısıyla
gelebilecek avantajlardan çok, kendi konumlarını güçlendirmek amacı olmalıdır454
.
Hiziplerin arasında, dengeleri etkileyebilecek bir unsur olmak, Müslümanlara politik bir
güç olma fırsatını, ama daha da önemlisi Müslümanların varlıklarını garantiye
almalarını sağlıyordu.
Markward, Müslümanların desteğini alınca Papa III. Innocent, Markward‘ın
krala ve Hıristiyanlara karĢı Sicilya Müslümanlarıyla anlaĢtığını söyleyerek Haçlı
SavaĢı tehdidinde bile bulundu (1198–1199): Markward, Selahattin‘den bile daha kötü
bir saracendi, kâfirden daha kötü bir kâfirdi, Sicilya‘nın yeniden Müslümanların ellerine
451
Ahmad, a.g.e., s: 82. 452
Ahmad, a.g.e., s: 82. 453
James M. Powell, ―Frederick II and the Rebellion of the Muslims of Sicily, 1200–1224‖, URL:
http://www.deremilitari.org/resources/pdfs/powell.pdf, indiriliĢ tarihi: 03/02/2010 05:09, s: 15. 454
Powell, a.g.m., s: 16.
79
geçmesine neden olacaktı; ayrıca çıkardığı bu karıĢıklıkla Kutsal Topraklara yardıma
gidilmesini de önlüyordu455
. Fakat aynı Papa III. Innocent, Sicilya‘nın Müslüman
liderlerine ve halkına seslenerek Frederick‘a sadık kalmalarını da istedi; Markward‘ın
kendini onların müttefiği gibi tanıttığını, ama bunun doğru olmadığını, onlara sonunda
ihanet edeceğini söyledi456
. Çocukluğunu Sicilya‘da geçirmekte olan Frederick‘in
hakları kimsenin umurunda değildi ve tüm bu iktidar mücadelelerinde sadece bir piyon
olarak yer alıyordu. Papalık kuvvetleri, Germenleri ancak iki yılda Sicilya‘dan
çıkarabildiler. Müslümanların sadakatinin sağlanmasının önemli olduğunu düĢünen III.
Innocent, Sicilya aristokrasisine, kralın düĢmanlarını desteklemedikleri sürece
Müslümanlarla barıĢ içinde yaĢamaları gerektiğini söyledi457
. 1208 de Frederick 14
yaĢına bastı ve III. Innocent Sicilya Krallığını ona teslim etti458
. Ġç karıĢıklıklardan
güçsüz düĢen Sicilya‘da büyük bir otorite boĢluğu vardı. Frederick‘in ilk hedefi,
Sicilya‘da güçlü bir merkezi yönetimi geri getirmekti.
Germen tarafında da sert iktidar mücadeleleri yaĢanıyordu. IV. Henry‘nin
ölümünden sonra bazı Germen prensleri Henry‘nin küçük kardeĢi Swabia‘lı Philip‘i
yeni kral olarak seçmiĢlerdi459
. Rakip bir grup da, Germen Ġmparatorluğu‘nun bir diğer
önemli ailesinden Welf‘li Otto‘yu seçmiĢti460
. Hohenstaufen ve Welf aileleri taht için
savaĢmaya baĢladılar. Gözleri Papa‘nın üstündeydi, çünkü onlardan birini sadece Papa
imparator ilan edebilirdi461
. Innocent üç yıl bekledi ve tarafların tabiri caizse birbirlerini
yemelerini ve Germen Ġmparatorluğu‘nu zayıflatmalarını izledi462
. 1200 yılında en
sonunda kararını verdi ve Papalık devletlerinin sınırlarını tanıyan ve Ġtalya‘ya
karıĢmayacağı sözünü veren Otto‘yu seçti463
. Otto, Papa‘nın desteğiyle kral oldu, ama
krallığı Hohenstaufen ailesinin mensupları tarafından desteklenmediği için
tanınmıyordu.
455
The New Cambridge Medieval History, V, s: 501. 456
Julie Anne Taylor, Muslims in Medieval Italy: The Colony at Lucera, Lexington Books, USA, 2005, s:
5. 457
Taylor, a.g.e., s: 5. 458
David Abulafia, Frederick II, s: 106. 459
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 421. 460
The New Cambridge Medieval History, IV/2, s: 421. 461
Cantor, a.g.e., s: 422. 462
Cantor, a.g.e., s: 422. 463
Cantor, a.g.e., s: 422.
80
IV. Otto sözünü ilk baĢta yerine getirdi ve Ġtalya‘dan uzak durdu. Fakat 1208
yılında Swabia‘lı Philip ölünce Otto onun kızıyla evlenerek, Germen Ġmparatorluğu
tahtına oturdu ve geleneksel Germen politikasını izleyerek Ġtalya‘nın üzerine yürüdü464
.
Ġtalya anakarasını iĢgal etti. Bazı kaynaklar, bu sırada Sicilyalı Müslümanların, adayı ele
geçirmesi için IV. Otto‘yu davet ettiğini söyler465
.
Bunun üzerine, Otto ve onu destekleyen Ġngiltere Kralı John‘a karĢı Papa III.
Innocent, Fransa Kralı Philip Augustus ve Frederick koalisyonunu organize etti466
. 1204
yılındaki Bouvines savaĢında Philip Augustus, Otto‘yu yendi ve Frederick‘in Germen
tahtını geri almasının yolunu açtı467
. 1212 yılında da Papa, genç Frederick‘i Germen
Ġmparatoru olarak tanıdı468
. II. Frederick Germen topraklarında düzeni sağladıktan
sonra, 1220 yılında Sicilya‘ya geri döndü; sekiz yıllık yokluğu bir otorite boĢluğu
yaratmıĢtı, ama 1221 yılında bunu onarmayı baĢarmıĢtı469
. Fakat Müslümanların
isyanları, idare için hala büyük bir tehlike oluĢturmaktaydı, öyle ki II. Frederick 1222
yılında, Papa‘dan katılmaya söz verdiği Haçlı Seferi‘ni, Müslümanların ayaklanmaları
bastırılana kadar ertelenmesini talep etmiĢti470
.
Müslüman asiler, yönetim merkezi Palermo‘nun çok yakınına gelip yağma
yapabilecek ve Girgenti piskoposunu rehin alacak kadar güçlü ve cesurdular471
. Batı
Sicilya‘nın Entelle ve Palermo‘ya çok yakın olan Giato gibi yerlerini ellerinde yirmi
yıldan fazla bir süreden beri tutmayı baĢarmıĢlardı472
.
1222 yılında II. Frederick Girgenti‘yi ele geçirdi ve liderleri Muhammed ibn
Abbad‘ı Hıristiyan müttefikleri William Porco ve Hughes de Fer‘le birlikte idam
ettirdi473
. Efsanevi bir hikâyeye göre, Muhammed ibn Abbad‘ın kızı Entelle‘de direniĢe
devam etmiĢ, onu tuzağa düĢürmeye gelen imparatorun üç yüz askerini tuzağa düĢürüp
öldürmüĢ ve sonunda da intihar etmiĢtir474
.
464
Cantor, a.g.e., s: 422. 465
Ahmad, a.g.e., s: 83. 466
Cantor, a.g.e., s: 422. 467
Cantor, a.g.e., s: 422. 468
Cantor, a.g.e., s: 422. 469
Malcolm Barber, The Two Cities: Medieval Europe, 1050–1320, Routledge, London, 2004, s: 208. 470
Ahmad, a.g.e., s: 83–84. 471
Ahmad, a.g.e., s: 83. 472
Ahmad, a.g.e., s: 83. 473
Ahmad, a.g.e., s: 84. 474
Ahmad, a.g.e., s: 84.
81
II. Frederick‘in Müslüman isyanının sonunu getirmek için yürüttüğü kararlı
politika, asilerin güç kaybetmesini, bölünmesini ve sonunda da teslim olmasını
sağladı475
. Fakat Haçlı Seferi‘ne çıkacak olan II. Frederick, yokluğunda Sicilya‘da sorun
çıkmasını istemiyordu ve Müslümanların da her zaman ayaklanma potansiyelleri vardı.
1224 yılında II. Frederick, yönetim merkezi olan Sicilya‘daki tehlikeli
Müslüman varlığına son vermeye ve Müslümanları Apulia‘nın kuzeyindeki Lucera
kentine sürmeye karar verdi. Bu karar Sicilya‘ya veya II. Frederick‘e özgü değildi,
aksine Akdeniz‘de uzun bir geçmiĢi olan bir gelenekti476
.
Ayn yıl Malta ve Djerba ele geçirildi ve buradaki Müslümanların Sicilyalı
dindaĢlarına yardım göndermesi engellendi. Hatta Djerba‘daki Müslümanların birçoğu
da Lucera‘ya transfer edildi477
.
Sicilya Müslümanlarının Lucera‘da zorla iskân edilmesinin daha baĢka nedenleri
de vardı. II. Frederick, on beĢ bin ile otuz bin arasında bir nüfusa sahip olan
Müslümanların Lucera‘daki tecridinin, Hıristiyanlığı kabul etmelerini hızlandıracağına
inanıyordu478
. Müslümanlar burada Hıristiyan komĢularla çevrelenmiĢti, Ġslam
dünyasıyla bağları koparılmıĢtı, dolayısıyla asimile olmaya mahkûm edilmiĢlerdi479
.
Böylece Ġslam dünyasından ekonomik, kültürel ve entelektüel bazda beslenemeyecekler
ve bu da onların gücünü azaltacak ve Hıristiyan dinini kabul etme süreçlerini
hızlandıracaktı.
Ayrıca, II. Frederick‘in Müslümanları Lucera‘ya sürmesinin bir diğer nedeni de
buradaki verimli ama iĢlenilmeyen topraklardan yararlanmak istemeseydi; Lucera‘nın
Müslümanlarına öküz ve tarım aletleri verdi ve bölge süreç içerisinde uluslar arası
pazarda önemli bir kaynak haline geldi480
.
Lucera‘daki Müslümanlar, II. Frederick‘in özel koruması altındaydı.
Lucera‘daki saray Ġmparator‘un favorisi haline geldi481
. Lucera da bir garnizon Ģehri
475
Ahmad, a.g.e., s: 84. 476
The New Cambridge Medieval History, V, s: 502. 477
Ahmad, a.g.e., s: 84. 478
Charles Dalli, ―A Muslim Society under Christian Rule‖, s: 2. 479
Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s: 263. 480
David Abulafia, Italy in the Central Middle Ages, s: 166. 481
The New Cambridge Medieval History, V, s: 502.
82
oldu. Buranın Müslümanları, krallığın kuzeyindeki düĢmanlar karĢısında
kullanılıyorlardı.
II. Frederick‘in saltanatının son yıllarına kadar Müslümanların taĢınması devam
etti. 1246‘da Sicilya‘da kalan son Müslümanlar da Lucera‘ya gönderildi. Lucera‘daki
Müslümanlar 1300 yılında II. Charles tarafından köle olarak satılacaktı.
1261 yılında Sultan Baybars tarafından Manfred‘e482
gönderilen bir elçi
heyetinde yer alan Cemalleddin ibn Vasil‘in483
kayıtlarında Güney Ġtalya‘daki
Müslümanlardan bahsetmiĢti: ―YaĢadığım yerin yakınında Lucera diye bir Ģehir vardı.
Bu Ģehrin sakinleri Sicilya kökenli Müslümanlardı. Bunlar Cuma namazı kılıyorlardı ve
dinlerine açıkça ibadet ediyorlardı. Bu Manfred‘in babası Ġmparator‘dan [II. Frederick]
beri böyleydi... Manfred‘in iĢlerine bakan ona yakın kiĢilerin çoğu Müslümandı.‖484
II. Frederick Sicilya‘daki Müslümanlarla uğraĢırken, baĢka ülkelerdeki
Müslümanlarla da iliĢkiler kuruyordu. 1225 yılında Kudüs Latin Kralı John of
Brienne‘ın kızı Yolanda‘yla evlenip Kudüs Kralı oldu485
. Bu durum, II. Frederick‘in on
üç yıl Haç‘ı alarak söz verdiği, ama devamlı ertelediği Haçlı Seferi‘ne çıkacağını
düĢünen Papa‘yı umutlandırdıysa da II. Frederick‘in Haçlı Seferi‘ne çıkması 1228 yılını
buldu. Zira Eyyûbî sultanı el-Kamil, Kudüs‘ü ele geçirmiĢti ve önceden yapılan bir
antlaĢmaya göre Kudüs‘ü II. Frederick‘e teslim etmesi gerekiyordu486
. Bu arada, II.
Frederick, seferi bu kadar ertelemesinin sonucu olarak kiliseden de aforoz edilmiĢti487
.
Haçlı Seferi‘nin Hıristiyan dünyasındaki itibarını da arttıracağını düĢünüyordu488
.
En sonunda sefere çıkan II. Frederick Akre‘ye gelince el-Kamil‘e elçiler
göndererek sözünü yerine getirmesini ve Küdüs‘ü geri vermesini istedi489
. Ġki taraf da
savaĢma isteğinde değildi. II. Frederick aforoz edilmiĢ olduğundan Hıristiyanlardan
yardım alamazdı490
. El-Kamil de Suriye‘deki rakipleri tarafından tehdit altındaydı491
.
Ġkisi de antlaĢmaya hazırdılar. 1229 yılında Yafa‘da yapılan antlaĢmayla Kudüs
482
II. Frederick‘in oğlu. Sicilya tahtında 1258 ve 1266 yılları arasında kaldı. 483
Bernard Lewis, The Muslim Discovery of Europe, s: 96–97. 484
Bernard Lewis, The Muslim Discovery of Europe, s: 180. 485
Ahmad, a.g.e., s: 84. 486
Ahmad, a.g.e. s: 84–85. 487
Ahmad, a.g.e., s: 85. 488
Ahmad, a.g.e., s: 85. 489
Ahmad, a.g.e., s: 85. 490
Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s: 263. 491
Ahmad, a.g.e., s: 85.
83
savaĢmadan Hıristiyanların oldu, fakat Ģehrin savunma teĢkilatı yıkılacaktı ve
Müslümanlar kutsal yerlerinin kontrolüne sahip olacaklardı ve Hıristiyanlara da
Kudüs‘e geçmeleri için dar bir geçit veriliyordu492
. Frederick Kudüs‘e geldi ve kendini
Kudüs Kralı ilan etti. Hemen ardından da Sicilya‘ya döndü. Bu antlaĢma ne
Müslümanları ne de Hıristiyanları memnun etmediyse de yürürlükte kaldı.
1231 yılında Tunus Emiri Ebu Ġshak‘la, Pantellaria Adası‘nın II. Frederick
tarafından atanacak bir Müslüman tarafından yönetilmesi Ģartını içeren bir antlaĢma
imzalandı493
. El-Kamil, Lucera‘daki Müslümanların serbest bırakılmasını ya da Mısır‘a
göçmelerine izin verilmesini istemek için II. Frederick‘e elçiler gönderdi, ama bundan
bir sonuç çıkmadı494
.
1244 yılında Kudüs, Müslümanlar tarafından geri alındı. 1250 yılında da II.
Frederick öldü.
Müslümanların Sicilya‘daki varlıklarının sona ermesinin Sicilya‘ya etkisi çok
büyük olmamıĢtır. Müslüman nüfus zaten adadaki gücünü aĢama aĢama kaybetmiĢti.
Norman döneminin ortasında baĢlayan LatinleĢme süreci II. Frederick zamanında
tamamlanmıĢtı. Norman Kralları gibi, II. Frederick de ordusunda Müslüman askerler
kullanıyordu. Müslümanların sayılarının azalması orduda bir asker açığı yarattıysa da
bu açık Latinler tarafından dolduruldu. Fakat Müslüman nüfusun düĢüĢü, tarımda
kendini hissettirdi, Müslümanların teknikleri artık kullanılmaz oldu ve örneğin
Müslümanların adaya getirdiği Ģeker endüstrisi krize girdi495
.
Sicilya‘da uzun yıllar boyunca baĢarılabilmiĢ birlikte yaĢama deneyiminin
çökmesinin nedenleri arasında dini baskılar en önemli yeri teĢkil etmez. Vergi ödemenin
yol açtığı ekonomik zorluklar ve tâbî bir halk olmanın sosyal sonuçları gibi sosyo-
ekonomik dezavantajların, çok daha fazla etkisi olmuĢtu ve bunlar dinsel farklılıklardan
daha ciddi sonuçlar doğurmuĢtu496
.
Birçok tarihçiye göre, II. Frederick, Avrupa‘nın âdemi merkeziyetçi feodal
sisteminden, merkeziyetçi devlet sistemine geçiĢinde çok önemli bir safhayı temsil eder.
492
Ahmad, a.g.e., s: 85. 493
Ahmad, a.g.e., s: 86. 494
Ahmad, a.g.e., s: 86. 495
David Abulafia, Mediterranean Encounters, Economic, Religious, Political, 1100–1550, içinde
―Ethnic Variety and its Implications: Frederick II‘s Relations with Jews and Muslims‖, s: 220 496
Charles Dalli, ―A Muslim Society under Christian Rule‖, s: 8.
84
Hükümdar olunca çıkardığı yasaya göre ―kimse kralın yargısıyla, planlarıyla ve
faaliyetleriyle çeliĢmemelidir. Bunları yapmak kutsal bir Ģeye (kralın hâkimiyetine)
saygısızlıktır‖497
. II. Frederick, otoritesine isyanlardan çok çekmiĢ bir hükümdar olarak,
ihtilafların, kiĢisel savaĢlar ve intikamlar yoluyla veya kendi kendini yöneten
topluluklar tarafından çözülme yoluna gidilmesini engellemek, bunun yerine kralın
oluĢturduğu mahkemelerde ve kralın atadığı görevlilerle çözülmesi sistemini
yerleĢtirmek amacındadır498
. Kralın bu mahkemelere bizzat katılamaması,
mahkemelerin meĢruiyetini geçersiz kılmaz, çünkü kralın gücü sadece maddi değildir;
kral manevi olarak her yerdedir499
.
Birçok tarihçiye göre, Frederick‘in bu mutlakiyetçi, merkeziyetçi görüĢleri,
temelini Müslüman sultanların devletlerini yönetme biçimlerinden alır. II. Frederick,
Ġslam dünyasından idari, hukuksal, ticari, ekonomik birçok uygulamayı alarak kendi
devletine uygulamıĢ ve böylece ―modern devletin‖ temellerini atmıĢtı; ordu sistemi,
dolaysız ve dolaylı vergilendirme, gümrük vergisi, madenler ve çeĢitli mallar üzerinde
devlet tekeli gibi, IX. ve X. yüzyıllardan beri Ġslam Dünyası tarafından kullanılan
metotlar tüm Batı dünyası için model olmuĢtu500
.
Jacob Burckhardt da bu görüĢü destekler: ―Ġslam devletlerinin iç durumlarıyla
yönetim örgütlerini iyi tanıyordu... Frederick‘in buyruklarında, özellikle 1231‘den beri,
feodal devleti tamamıyla parçalamak, halkı iradesiz, silahsız ve son derece fazla vergi
verebilmek yeteneğiyle bir kitle haline getirmek amacı güdülmektedir. Ġmparator, tüm
adalet ve yönetim örgütlerini, o vakte kadar Batı dünyasının hiç görmediği, hiç
duymadığı bir biçimde merkezleĢtiriyordu... Vergiler, Ġslam adetlerine dayanmakta
olup, Doğu memleketlerine özgü iĢkence ve zulme baĢvurmak suretiyle toplanırdı‖501
.
David Abulafia ise II. Frederick‘in merkeziyetçi görüĢlerinin Ġslam dünyasından
ziyade, Roma hukukundaki Justinian‘un Codex‘ine dayandığını savunur502
.
497
Barber, a.g.e., s: 232. 498
Barber, a.g.e., s: 232. 499
Barber, a.g.e., s: 232. 500
Marcel A. Boisard, ―On the Probable Influence of Islam on Western Public and International Law‖,
International Journal of Middle East Studies, Sayı: 11, No: 4, Temmuz, 1980, s: 429–450, URL:
http://www.jstor.org/stable/163176, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008 15:19, s: 436–437. 501
Jacob Burckhardt, İtalya'da Rönesans Kültürü I, çeviren: Bekir Sıtkı Baykal, Devlet Kitapları, Yatılı
Bölge Okulu Döner Sermayesi, ġereflikoçhisar, 1974, s: 6–7. 502
The New Cambridge Medieval History, V, s: 506; Barber, a.g.e., s: 232.
85
Michele Amari, Norman Kralı II. Roger‘ın yanında, II. Frederick için de ―vaftiz
edilmiş sultan‖ tabirini kullanmıĢtı. Birçok tarihçi de II. Frederick‘in farklı kültürlerle
iliĢkisini böyle yorumlar: II. Frederick çocukluğunu geçirdiği Sicilya‘da Ġslam
kültürüyle iç içe büyümüĢtür. Birçok Müslüman öğretmeni olmuĢtur. Çok iyi Arapça
bilir. Bilime, felsefeye, edebiyata çok düĢkündür ve bu konularda çok meraklıdır.
Sarayında farklı kültürlerden birçok bilim adamı, filozof, edip misafir eder. Bunların
çalıĢmalarını destekler. Bunlara birçok soru sorar. Hatta görüĢlerini kanıtlamalarını
ister. Cevaplardan tatmin olmayınca, diğer ülkelerin hükümdarlarına mektuplar yazar ve
ülkelerindeki âlimlerinin bu soruları yanıtlamasını ister. II. Frederick, sarayında
yarattığı bu kültürle Rönesans‘ın temellerini attığı yaygın bir görüĢtür.
Sigrid Hunke‘ye göre ―Kayzer‘in Doğu ile Batı arasındaki iliĢkisinden, yeni,
dünyevi bilimle eleĢtirel ve deneysel bilimin etkileĢimi içinde yeni bir dünya görüĢü
doğdu. Modern devlet, temel dayanak noktasını yine bu iliĢkiden aldı‖503
. Philip K. Hitti
de onu destekler: ―Frederick‘in sarayının hâkim karakteri olan ve hemen hemen
tamamen modern diyebileceğimiz bu Ģekil bir tetkik, araĢtırma ve deney yaparak
gerçeğe ulaĢma ruh ve anlayıĢı, Ġtalya‘da gerçekleĢtirilen Rönesans‘ın baĢlangıcına
iĢaret eden adımlar olmuĢtur‖504
. Charles Homer Haskins de, II. Frederick‘in sarayında
bilim faaliyetleri ile ilgili yazdığı makalesinde, imparatorun sarayını bir bilim merkezi
haline getirdiğini savunur; fakat saraydaki bilimsel faaliyetlerle ilgili pek fazla kanıt
olmadığını da eklemeyi ihmal etmez505
!
David Abulafia, II. Frederick‘in kültürel ve entelektüel faaliyetlerine iliĢkin bu
Ģöhretini abartılı bulur ve bu Frederick‘in ―tarihçilerin görmek istediği Frederick‖
olduğuna dikkat çeker506
. Özellikle Ernst Kantorowicz ve II. Frederick için ―taç ve taht
sahibi ilk modern insan‖507
tanımlamasını kullanan Jacob Burckhardt gibi Alman
tarihçilerin II. Frederick‘i fazlasıyla idealleĢtirdiğini söyler.
503
Hunke, a.g.e., s: 351. 504
Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, s: 972. 505
Bkz. Charles H. Haskins, ―Science at the Court of the Emperor Frederick II‖, The American Historical
Review, Sayı: 27, No: 4, Temmuz, 1922, s: 669–694, URL: http://www.jstor.org/stable/1837535, indiriliĢ
tarihi: 07/12/2009 00:18. 506
David Abulafia, Frederick II, s: 252. 507
Burckhardt, a.g.e., s: 6.
86
David Abulafia‘ya göre, II. Frederick, temel düzeyde bir Arapça ve Grekçe
bilgisine sahiptir, Aristo ve Müslüman yazarlardan haberdardır, ama sarayı, çok sayıda
Müslüman ve Yahudi âlimlerinin yaĢadığı, bilim yaptığı bir merkez değildir, zira II.
Frederick zaten hiçbir zaman sarayında çok vakit geçiren bir hükümdar da
olmamıĢtır508
. Evet, önemli Yahudi ve Müslüman âlimlere yazmıĢtır, ama bu temaslar
mektupla ve Ġspanya‘nın Yahudileri, Mısır‘ın Müslümanları ile sınırlıdır509
. Hatta felsefi
sorularla dolu bir mektup gönderdiği âlim Ġbn Sabin, II. Frederick‘in sorularından hiç
etkilenmemiĢtir; imparatorun felsefenin temel terminolojisini anlamadığını söylemiĢ,
ayrıca tek gerçek cevabın Ġslam dininde olduğunu da eklemiĢtir510
. Yine de bir Ortaçağ
imparatorunun, Müslüman âlimlerle, onları Hıristiyan yapma arzusu olmadan
entelektüel bir iletiĢime geçmesi, Haçlı Seferleri çağı için oldukça çarpıcı bir
durumdur511
.
II. Frederick‘in Ġslam kültürüyle ve Müslümanlarla çok yakın teması olduğu
görüĢünü, Papalık kayıtlarının onu fazlasıyla Müslüman yanlısı ve hatta gizli bir
Müslüman olarak yansıtması da beslemiĢtir. Fakat II. Frederick‘in Papalıkla aralarının
kötü olması onu daha az Hıristiyan ve ―vaftiz olmuĢ bir sultan‖ yapmaz. Hatta II.
Frederick, Roma Kilisesi‘nin politikalarına uyarak, bir ahlak kanunu çıkarmıĢ,
Yahudilerin (ve hayat kadınlarının) onları diğer insanlardan ayıracak giysiler
giymelerini emretmiĢtir: II. Frederick Hıristiyan bir toplumun, Hıristiyan kralıdır512
.
Sadece emperyal çıkarlarına uymadığı için Papalığın amaçlarıyla çeliĢir.
II. Frederick‘in Avrupa‘nın kültürel ve entelektüel geliĢimine Ģüphesiz olumlu
birçok etkisi de olmuĢtur. Örneğin, 1224 yılında, Arapçadan çevrilmiĢ kitaplarla dolu
zengin bir kütüphanesi bulunan Napoli Üniversitesi‘ni kurmuĢtu513
. Thomas Aquinas bu
üniversitenin öğrencilerindendi ve onun Müslüman âlim ve filozoflarından etkilendiği
çalıĢmaları, Avrupa‘nın düĢünce sistemini temelden değiĢtirecekti.
508
The New Cambridge Medieval History, V, s: 506. 509
The New Cambridge Medieval History, V, s: 506; David Abulafia, Frederick II, s: 257. 510
David Abulafia, Frederick II, s: 258. 511
David Abulafia, Mediterranean Encounters, Economic, Religious, Political, 1100–1550 içinde ―Ethnic
Variety and its Implications: Frederick II‘s Relations with Jews and Muslims‖, s: 221. 512
The New Cambridge Medieval History, V, s: 502. 513
Boisard, a.g.m., s: 436.
87
Sicilyalı Müslümanlar ise herhangi bir entelektüel ortamın parçası değillerdir. II.
Frederick‘in döneminde geriye kalan Lucera Müslümanları âlim değil, askerlerdi.
Müslüman âlimler Sicilya‘yı çoktan terk etmiĢlerdi.
Fakat II. Frederick‘in sarayı ve Palermo‘su, kültürel ve entelektüel anlamda II.
Roger‘ın sarayı ve Palermosuyla boy ölçüĢemezdi514
. XIII. yüzyılın baĢındaki önemli
kültürel atılımları, bilimsel faaliyetlerde ve çeviri çalıĢmalarında yan yana çalıĢan
Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar yapıyorlardı, ama Sicilya‘da değil, Ġspanya‘da;
II. Frederick‘in sarayındaki kültürel ortam da Ġspanya‘nın uzantısıydı515
.
514
David Abulafia, Frederick II, s: 253. 515
David Abulafia, Frederick II, s: 255.
88
SONUÇ
Henri Pirenne ünlü teorisinde Akdeniz kıyılarını fetheden Ġslam Devleti‘nin,
Antik Çağ‘da kurulan eski Akdeniz birliğini yok ettiğini ve Roma Ġmparatorluğu‘nu
yıkarak Ortaçağ‘ı baĢlatanın Germen istilaları değil, Ġslam yayılması olduğunu ileri
sürer516
. Pirenne‘ye göre, Germen kabilelerinin, Roma‘ya alternatif olarak sunabilecek
herhangi bir manevi güçleri yoktu, her konuda Ġmparatorluktan bir Ģey öğrenmek
zorundaydılar ve süreç içerisinde Roma‘nın diline ve dinine adapte oldular, fakat
Müslümanlar, asimile edilemediği, önceki düzeni kabul etmedikleri, o düzeni yıkarak
kendi düzenlerini koymak istedikleri ve bu yeni düzende de Müslüman dıĢı unsurlara
yer vermedikleri için Akdeniz‘in birliği yok olmuĢtu. Müslümanlar ticaret yapmaktan
çok, yağmalamayı, cihadı düĢünmekteydiler.
Akdeniz için tarihinin akıĢını değiĢtiren olay Ġslam istilalarıydı. Bu istilalarla
Akdeniz‘in kültür ve ticari geleneği alt üst olmuĢ; Akdeniz Doğu ve Batı arasından aracı
konumunu kaybetmiĢti; Müslümanların yayılmasıyla bir engel halini almıĢtı. Akdeniz
ticareti bitmiĢti. Avrupa‘da tacirler sınıfı ve dolayısıyla kent hayatı da yok oldu ve Batı
Avrupa VIII. yüzyıl sonlarından itibaren tarımsal bir ekonomiye, kırsal bir toplum
yapısına geri döndü. Hayat artık sadece toprak mülkiyeti temelliydi. Bu temel üzerine
kurulmayan bir yönetimi ve askeri sistemi sürdürmek devlet için olanaksız hale geldi.
Böylece Batı Avrupa‘da IX. yüzyılda feodalizm sistemi ortaya çıktı.
Pirenne‘in tezi çok popüler oldu, fakat haklı olarak da eleĢtirildi. Son
zamanlarda Akdeniz‘in ticaret tarihi hakkında yapılan çalıĢmalar bu teorinin
geçerliliğini kaybetmesine neden oldu. Tarihçiler, Arapların Akdenizi Batı ticaretine
kapatmayı arzulamadığı gibi, fiilen de kapatmadığı görüĢünü genellikle kabul
etmektedir517
. Hatta uzun süren bir Sasani ve Bizans mücadelesinden sonra, Akdeniz‘in
tek bir yönetim altında birleĢmesiyle, ticaretin siyasal engellerini kalkmıĢ, büyük bir
ticari canlanma yaĢanmıĢtı518
. Ġslam dininde yabancı yolcuların ve tüccarların
korunması Müslümanlar için dini bir zorunluluktu. Ġslam geleneği, hiçbir zaman gayrı-
516
Henri Pirenne‘in teorileri için bakınız: Pirenne, Henri, Hz. Muhammed ve Charlemagne; Pirenne,
Henri, Ortaçağ Avrupa’sının Ekonomik ve Sosyal Tarihi. 517
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, s: 219. 518
Lapidus, a.g.e., s: 88.
89
Müslimlerle ticareti yasaklamamıĢtı. Müslümanlar, Akdeniz‘e geldiği zaman zaten
Roma Ġmparatorluğu ve Antik dünya çökmekteydi ve canlı bir Akdeniz birliğinden de
söz edilemezdi.
Tabii ki Müslümanların akınları, fetihleri, Ģiddete, yıkıma, ölümlere yol açmıĢtı.
Fakat Pirenne gibi etnomerkezçi tarihçilerin savunduğunun aksine, Müslümanların
yarattıkları etki sadece bunlarla sınırlı değildi. Müslümanlardan Avrupa‘ya maddi,
kültürel, entelektüel zenginlik de akmıĢtı. GiyiniĢ, yaĢayıĢ Ģekli, yemek çeĢitleri,
Ġspanya ve Sicilya‘daki Müslümanlar aracılığıyla Doğu‘dan Batı‘ya geçmiĢtir; bunlar
Batı‘dan Doğu‘ya geçenlerden fazlaydı519
. Bu geçiĢin önemli noktalarından biri de
Sicilya‘ydı. Özellikle Akdeniz ticaret yolları üzerindeki merkezi konumu sonucu, birçok
farklı dinin, dilin, kültürün, mesleğin temsilcilerinin yolu Sicilya‘dan geçiyordu ve
hepsi burada kendinden bir Ģeyler bırakıyor ve bu ortamdan bir Ģeyler alarak baĢka
yerlere taĢıyordu. Modern Batı‘nın temellerini attığı düĢünülen II. Roger ve II.
Frederick Sicilya‘dan çıkmıĢtı.
ÇatıĢma, çeĢitli koĢullar nedeniyle yan yana gelen farklı kültürler için hiçbir
zaman tek var oluĢ biçimi olmamıĢtır. Özellikle Ortaçağ‘da dengeler çok çabuk
değiĢiyordu. Farklı dini unsurlar kendilerini aniden farklı dinlerden yöneticilerin
egemenliği altında bulabiliyordu. Bu yüzden varlıklarını idame için hükümdarlarla,
komĢularla ―antlaĢma‖ yoluna gidiliyordu.
Sicilya‘da da bu gözlemlenmiĢtir. Sicilya VIII. yüzyılda Bizanslılar tarafından
yönetilirken, adada Müslüman tacirlerin yaĢadığı yerleĢimler vardı.
Müslümanlar Sicilya‘yı ele geçirdiklerinde, adanın Müslüman tarihi boyunca
çoğunlukta olan Grek nüfus, emirlerle savaĢmak yerine, onları kabullenmeyi seçti.
Norman döneminde ise krallar, Müslümanları ve Greklere katletmek yerine
onlara önemli görevler verdiler. ÇalıĢmamızda amacımız Sicilya‘da dört yüzyıl kadar
süren bu bir arada yaĢama deneyimini sergilemekti.
Arnold Toynbee, medeniyetlerin doğmasını ve geliĢmesini, ―meydan okuma‖ ve
―tepki‖ arasındaki iliĢkide görür. Uygarlıklar fiziksel ve sosyal olabilecek bir meydan
okuma ve ona karĢı tasarlanan verimli tepkiyle doğarlar ve geliĢirler. Sicilya‘daki
519
Mantran, a.g.e., s: 155.
90
medeniyet ortamı da Greklerin, Müslümanların, Latinlerin birbirlerinin farklılıklarına
verdikleri verimli tepkiyle geliĢmiĢtir.
91
KAYNAKÇA
Abulafia, David, ―The Crown and the Economy Under Roger II and His
Successors‖, Dumbarton Oaks Papers, Sayı: 37, 1983, s: 1–14, URL:
http://www.jstor.org/stable/1291473, indiriliĢ tarihi: 11/12/2009 09:16.
_____________, Commerce and Conquest in the Mediterranean, 1100–1500,
Brookfield, Aldershot, 1993.
_____________, Frederick II: A Medieval Emperor, Oxford Üniversitesi
Yayınları, New York, Oxford, 1992.
_____________, Italy in the Central Middle Ages, Oxford Üniversitesi
Yayınları, New York, 2004.
_____________, Italy, Sicily and the Mediterranean, Variorum, London, 1987.
_____________, Mediterranean Encounters, Economic, Religious, Political,
1100–1550, Burlington, Aldershot, 2000.
Ahmad, Aziz, ―The Shrinking Frontiers of Islam‖, International Journal of
Middle East Studies, Sayı: 7, No: 2, Nisan, 1976, s: 145–159, URL:
http://www.jstor.org/stable/162598, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008 15:19.
___________, A History of Islamic Sicily, Edinburgh Üniversitesi Yayınları,
Edinburgh, 1975.
Alighieri, Dante, İlahi Komedya, çeviren: Rekin Teksoy, Oğlak Yayınları,
Ġstanbul, 2003.
Altan, Ġbrahim, ―Kelbiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
XXV, Ġstanbul, 2002, s: 206–207.
Bakır, Abdulhalik, ―Ġki Medeniyetin Mücadele Sahası Sicilya (Fenikelilerden
Ġslam Fethine Kadar)‖, Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler II, Bizim Büro
Basımevi, Ankara, 2008.
Barber, Malcolm, The Two Cities: Medieval Europe, 1050–1320, Routledge,
London, 2004.
Beksaç, A. Engin, Yiğit, Ġsmail, ―Emeviler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, I, 1995, s: 87–108.
92
Boisard, Marcel A., ―On the Probable Influence of Islam on Western Public and
International Law‖, International Journal of Middle East Studies, Sayı: 11, No: 4,
Temmuz, 1980, s: 429–450, URL: http://www.jstor.org/stable/163176, indiriliĢ tarihi:
23.12.2008 15:19.
Brown, Gordon S., The Norman Conquest of Southern Italy and Sicily,
McFarland, USA, 2003.
Burckhardt, Jacob, İtalya'da Rönesans Kültürü I, çeviren: Bekir Sıtkı Baykal,
Devlet Kitapları, Yatılı Bölge Okulu Döner Sermayesi, ġereflikoçhisar, 1974.
Cahen, Claude, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, çeviren: Mustafa DaĢ,
Yeditepe Yayınları, Ġstanbul, 2010.
Cahen, Claude, Türkler Nasıl Müslüman Oldular?, çevirenler: T. Andaç, N.
Uğurlu, Örgün Yayınevi, Ġstanbul, 2008.
Cantor, Norman F., The Civilization of the Middle Ages, HerperPerennial, New
York, 1994.
Citarella, Armand O., ―The Relations of Amalfi with the Arab World before the
Crusades‖, Speculum, Sayı: 42, No: 2, Nisan, 1967, s: 299–312, URL:
http://www.jstor.org/stable/2854678, indiriliĢ tarihi: 06/12/2009 23:28.
Dalli, Charles, ―A Muslim Society under Christian Rule‖, Melitensium Amor:
Festschrift in Honour of Dun Gwann Azzopardi, editörler: Toni Cortis, Thomas Freller,
Lino Bugeja, Malta, 2002, s: 37–56, indiriliĢ tarihi: 03/02/2010 05:35.
____________, ―From Islam to Christianity: The Case of Sicily‖, Religion,
Ritual and Mythology: Aspects of Identity Formation in Europe, editör: Joaquim
Carvalho, Pisa Üniversitesi Yayınları, Pisa, 2006, URL:
http://www.cliohworld.net/onlread/5/18.pdf, indiriliĢ tarihi: 03/02/2010 05:35.
Dekmejian, R. Hrair, Thabit, Adel Fathy, ―Machiavelli's Arab Precursor: Ibn
Zafar al-Siqilli‖, British Journal of Middle Eastern Studies, Sayı: 27, No: 2, Kasım,
2000, s: 125–137, URL: http://www.jstor.org/stable/826088, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008
15:16.
Dunlop, D. M., Arab Civilization to A.D. 1500, Longman, Essex, 1985.
Ed-Duri, Abdülaziz, Halaçoğlu, Yusuf, Özaydın, Abdülkerim, Özcan, Azmi,
―Bağdat‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, IV, 1991, s: 425–442.
93
Finley, M.I., A History of Sicily: Ancient Sicily to the Arab Conquest, Viking,
New York, 1968.
Gelfer-Jorgensen, Mirjam, Medieval Islamic Symbolism and the Paintings in the
Cefalu Cathedral, E. J. Brill, Leiden, 1986.
Goddard, Hugh, A History of Christian-Muslim Relations, Edinburgh
Üniversitesi Yayınları, Edinburgh, 2000.
Granara, William, ―Ibn Hawqal in Sicily‖, Alif: Journal of Comparative Poetics,
No. 3, The Self and the Other, Bahar, 1983, s: 94–99, URL:
http://www.jstor.org/stable/521658, indiriliĢ tarihi: 23.12.2008 14:53.
Grassi, Vincenza, Oman, G., Traini, R., ―Sikilliya‖ maddesi, The Encyclopaedia
of Islam, IX, Brill, Leiden, 1997, s: 582–591.
Gravett, Christopher, Nicole, David, The Normans: Warrior Knights and Their
Castles, Osprey, London, 2006.
Grunebaum, G. E. Von, The Classical Islam: A History 600–1258, George Allen
and Unwin, London, 1970.
Haskins, Charles H., ―Science at the Court of the Emperor Frederick II‖, The
American Historical Review, Sayı: 27, No: 4, Temmuz, 1922, s: 669–694, URL:
http://www.jstor.org/stable/1837535, indiriliĢ tarihi: 07/12/2009 00:18.
Hitti, Philip K., History of the Arabs: From the Earliest Times to the Present, 10.
baskı, Macmillan, New York, 1970.
_____________, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I, çeviren: Salih Tuğ, Boğaziçi
Yayınları, 1989.
_____________, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, III, çeviren: Salih Tuğ,
Boğaziçi Yayınları, 1980.
Hobson, John M., Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, çeviren: Esra Ermert,
Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul, 2008.
Houben, Hubert, Roger II of Sicily: A Ruler Between East and West, Cambridge
Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2002.
Hunke, Sigrid, Batı’yı Aydınlatan Doğu Güneşi, çeviren: IĢık Soner, Kaynak
Yayınları, Ġstanbul, 2008.
94
IĢıltan, Fikret, ―Sicilya‖ maddesi, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, X,
EskiĢehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 1997, s: 589–596.
Ġbnu‘l-Esir, Ġzzedin, El-Kamil Fi't-tarih Tercümesi, çeviren: Ahmet Ağırakça,
redaktör: Mertol Tulum, Bahar, Ġstanbul, 1987.
Jamieson, Alan G., Faith and Sword: A Short History of Christian-Muslim
Conflict, Reaktion, London, 2006.
Johns, Jeremy, Arabic Administration in Norman Sicily, Cambridge Üniversitesi
Yayınları, Cambridge, 2007.
Joinville, Jean de, Bir Haçlının Hatıraları, çeviren: Cüneyt Kanat, Ankara 2002.
Kreutz, Barbara M., Before the Normans: Southern Italy in the Ninth and Tenth
Centuries, Pennsylvania Üniversitesi Yayınları, USA, 1996.
Kritzeck, J., ―Moslem-Christian Understanding in Mediaeval Times: A Review
Article‖, Comparative Studies in Society and History, Sayı: 4, No: 3, Nisan, 1962, s:
388–401, URL: http://www.jstor.org/stable/177529, indiriliĢ tarihi: 23/12/2008 15:25.
Lapidus, Ira M., İslam Toplumları Tarihi, Cilt 1: Hazreti Muhammed’den XIX.
Yüzyıla, çeviren: Yasin Aktay, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2010.
Lerner, Robert E., Meacham, Standish, Burns, Edward McNall, Western
Civilizations: Their History and Their Culture, 13. baskı, W.W. Norton, New York,
1998.
Lewis, Bernard, Ortadoğu, çeviren: Selen Y. Kölay, ArkadaĢ Yayınevi, Ankara,
2007.
____________, The Muslim Discovery of Europe, Phoenix, London, 1994.
Mack, Rosamond E., Doğu Malı - Batı Sanatı: İslam Ülkeleriyle Ticaret ve
İtalyan Sanatı 1300-1600, çeviren: Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, Ġstanbul, 2005.
Mantran, Robert, İslamın Yayılış Tarihi: VII-XI. Yüzyıllar, çeviren: Ġsmet
Kayaoğlu, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1981.
Masson, Georgina, Frederick II of Hohenstaufen: A Life, Secker & Warburg,
London, 1957.
Matthew, Donald, The Norman Kingdom of Sicily, Cambridge Üniversitesi
Yayınları, Cambridge, 1992.
95
Metcalfe, Alex, Muslims and Christians in Norman Sicily: Arabic Speakers and
the End of Islam, RoutledgeCurzon, London, 2003.
Mottahedeh, Roy, Peygamberin Hırkası, çeviren: RuĢen Sezer, Ġstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 2003, s: 73.
Özaydın, Abdülkerim, ―Ağlebiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, I, 1988, s: 475–478.
Pirenne, Henri, Hz. Muhammed ve Charlemagne, Birey ve Toplum Yayıncılık,
Ankara, 1984.
____________, Ortaçağ Avrupa’sının Ekonomik ve Sosyal Tarihi, ĠletiĢim
Yayınları, Ġstanbul, 2005.
Powell, James M., ―Frederick II and the Rebellion of the Muslims of Sicily,
1200-1224‖, URL: http://www.deremilitari.org/resources/pdfs/powell.pdf, indiriliĢ
tarihi: 03/02/2010 05:09.
Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, Museum With No
Frontiers, Austria, 2004.
ġakiroğlu, Mahmut H., ―Sicilya‖ maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, XXXVII, 2009, s: 138–139.
Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları, editör: David Abulafia, çeviren: Nurettin
Elhüseyni, Oğlak Yayıncılık, 2005.
Taylor, Julie Anne, Muslims in Medieval Italy: The Colony at Lucera,
Lexington, USA, 2005.
The Cambridge History of Islam, I, editörler: P. M. Holt, Ann K. S. Lambton,
Bernard Lewis, Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 1970.
The Cambridge History of Islam, II, editörler: P. M. Holt, Ann K. S. Lambton,
Bernard Lewis, Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 1970.
The New Cambridge Medieval History, II, editör: Rosamond McKitterick,
Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2005.
The New Cambridge Medieval History, III, editör: Timothy Reuter, Cambridge
Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2005.
The New Cambridge Medieval History, IV/2, editörler: David Luscombe,
Jonathan Riley-Smith, Cambridge Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2005.
96
The New Cambridge Medieval History, V, editör: David Abulafia, Cambridge
Üniversitesi Yayınları, Cambridge, 2005.
The Society of Norman Italy, editörler: G.A. Loud, Alex Metcalfe, Brill,
Hollanda, 2002.
The Travels of Ibn Jubayr: Being the Chronicle of a Mediaeval Spanish Moor
Concerning His Journey to the Egypt of Saladin, the Holy Cities of Arabia, Baghdad the
City of the Caliphs, the Latin Kingdom of Jerusalem, and the Norman Kingdom of
Sicily, çev. R. J. C. Broadhurst, Jonathan Cape, London, 1952.
Tronzo, William, The Cultures of His Kingdom: Roger II and the Cappella
Palatina in Palermo, Princeton Üniversitesi Yayınları, Princeton, N.J., 1997.
Turan, Osman, Selçuklular ve İslamiyet, Ötüken NeĢriyat, 1999.
Western Views of Islam in Medieval and Early Modern Europe: Perception of
Other, editörler: David R. Blanks, Michael Frassetto, St. Martin's, New York, 1999.
Yetkin, ġerare, Yıldız, Hakkı Dursun, ―Abbasiler‖ maddesi, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, I, 1988, s: 31–56.
Zeydan, Corci, İslam Uygarlıkları Tarihi, Cilt 1, çeviren: Nejdet Gök, ĠletiĢim
Yayınları, Ġstanbul, 2004.
97
RESİMLERİN KAYNAKÇASI
— Resim 1: Sicilya Haritası, URL:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Sicilya_illeri_haritas%C4%B1.png
— Resim 2: Piri Reis‘in Haritasında Sicilya, Kitab-ı Bahriye, XVI. yüzyıl, URL:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Sicily_by_Piri_Reis.jpg
— Resim 3: ―Müslümanların Siraküza ġehrini Fethi‖, John Skylitzes‘in Kroniği,
XIII. yüzyıl: Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily, Museum With No
Frontiers, Austria, 2004.
— Resim 4: Müslüman dönemdeki Palermo‘nun haritasının rekonstrüksiyonu,
Di Giovanni, 1889–1890, Siculo-Norman Art: Islamic Culture in Medieval Sicily,
Museum With No Frontiers, Austria, 2004.
— Resim 5: ―Tancred‘in Zaferi‖, XII. yüzyılın sonu veya XIII. yüzyılın
baĢından Sicilya‘dan bir yazma eser: Gravett, Christopher, Nicole, David, The
Normans: Warrior Knights and Their Castles, Osprey Publishing, London, 2006.
— Resim 6: Palatina ġapeli (Cappella Palatina), URL:
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Chapelle_Palatine.jpg
— Resim 7: Palazzo Abatellis‘teki Kufi yazılar: Tronzo, William, The Cultures
of His Kingdom: Roger II and the Cappella Palatina in Palermo, Princeton Üniversitesi
Yayınları, Princeton, N.J., 1997.
— Resim 8: Palazzo Abatellis‘teki Kufi yazılar: Tronzo, William, The Cultures
of His Kingdom: Roger II and the Cappella Palatina in Palermo, Princeton Üniversitesi
Yayınları, Princeton, N.J., 1997.
— Resim 9: II. Roger‘ın Taç Giyme Cübbesi, URL:
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/eb/Pluviale_of_the_holy_roman_em
pire.jpg
Gülmis Vesile CANĠK
1981 yılında Ġzmir‘de dünyaya geldi. Ġlk, orta ve lise tahsilini Cemil Midilli
Ġlköğretim Okulu ve MEV Avni Akyol Özel Lisesi‘nde tamamladı. 1999 yılında
Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne girdi ve 2005 yılında
mezun oldu. 2008 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaçağ Tarihi
Anabilim Dalı‘nda yüksek lisans yapmaya baĢladı. 2010 yılı ġubat ayından beri UĢak
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘nde AraĢtırma Görevlisi görevini
sürdürmektedir. Ġyi derecede Ġngilizce, orta derecede Latince bilmekte ve Arapça
öğrenmektedir.
Çeviriler
— Gerald IZENBERG, Psikotarih ve Zihniyetler Tarihi, (Çeviren: Gülmis V.
CANĠK), Tarih Okulu, VI (2010), s. 145–164.
— Ġsmail AKA, A Wedding Ceremony in the Trans-Khazar Turcomans,
(Çeviren: Gülmis V. CANĠK), Tarih Okulu, V (Prof. Dr. Ġsmail Aka Ġçin) (2009), s.
191–193.
Kitap Tanıtımları
— Peter LOEWENBERG, Fantasy and Reality in History, (Ġnceleyen: Gülmis
V. CANĠK), Tarih Okulu, VI (2010), s. 243–248.
— John M. HOBSON, Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, (Ġnceleyen:
Gülmis V. CANĠK), Tarih Okulu, V (Prof. Dr. Ġsmail Aka Ġçin) (2009), s. 219–227.
ÖZET
Ortaçağ‘daki Ġslam Devleti‘nin batı yönlü fetihlerinin önemli duraklarından biri,
Sicilya‘nın fethidir. Sicilya tarihi boyunca, Akdeniz‘deki stratejik konumu ve
topraklarının verimliliği nedeniyle, hem devletlerin topraklarına katmak için devamlı
uğraĢtıkları değerli bir kara parçası, hem de değiĢik kültürlerin buluĢma yeri olmuĢtur.
Sicilya‘nın Müslümanlar tarafından ele geçirilmesi, adadaki ilk toprak kazanımıyla 827
yılında baĢlamıĢ, 902 yılında tamamlanmıĢ ve 1061 yılında sona ermiĢtir.
Müslümanların politik hâkimiyeti bitmesine rağmen, Sicilya ve Avrupa tarihine etkileri
devam etmiĢtir. Müslümanların ardından Sicilya‘yı yöneten Hauteville ve Hohenstaufen
hanedanlarının kralları, adadaki Müslüman mirası benimsemiĢlerdir. Böylece ileriki
asırlara yansıyacak bir etkileĢim baĢlamıĢtır.
Bu tezin amacı, Sicilya‘da fetih yıllarıyla birlikte üç asra yakın süren Müslüman
hâkimiyetini ve Sicilya kaybedildikten sonra da Sicilya tarihini etkileyen Müslüman
varlığını anlatmak ve Avrupa tarihine etkilerini yansıtmaktır. Bu amaçla Müslümanların
Sicilya‘ya ayak bastığı tarih olan 827 yılından, II. Frederick tarafından Lucera‘ya
sürülmelerine kadar adadaki yaĢantıları tarihsel ve sosyal yönleriyle ele alınmıĢtır.
ABSTRACT
One of the important developments during the west-oriented Muslim expansion
in the Middle Ages was the conquest of Sicily. Throughout its history, due to its pivotal
location in the Mediterranean and fertile soil, Sicily has been a valuable land which the
states were eager to seize and also a meeting place for different cultures. The Muslim
conquest of Sicily commenced in 827 with the first territorial gain, was completed in
902 and ended in 1061. Although the political rule of Muslims came to an end, the
impact of Muslim culture on Sicilian and European history continued. Kings of the
Hauteville and Hohenstaufen dynasties, who governed Sicily after the Muslims,
embraced and adapted the Muslim heritage in Sicily. Thus an interaction which affected
the following centuries began.
The aim of this thesis is to explain the Muslim rule in Sicily which lasted close
to three centuries including the conquest process and the Muslim presence still
influenced Sicily even after the loss of political authority and to illuminate its impacts
on European history. For this purpose, the lives of Muslims in Sicily between the years
they first set foot in Sicily, 827, and their deportation to Lucera by Frederick II in 1243
are analyzed with historical and social dimensions.