farkli sosyal Çevrede yaġayan ergen duygu …

119
FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN GRUPLARININ BAĞLANMA, PSĠKOLOJĠK SAĞLAMLIK VE DUYGU DÜZENLEMESĠ AÇISINDAN ĠNCELENMESĠ Ezgi Uğur 171180124 YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Psikoloji Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Danışman: Prof. Dr. H. Nermin Çelen İstanbul T.C. Maltepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Eylül, 2020

Upload: others

Post on 08-Feb-2022

22 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN

GRUPLARININ BAĞLANMA, PSĠKOLOJĠK SAĞLAMLIK VE

DUYGU DÜZENLEMESĠ AÇISINDAN ĠNCELENMESĠ

Ezgi Uğur

171180124

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Psikoloji Anabilim Dalı

Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı

Danışman: Prof. Dr. H. Nermin Çelen

İstanbul

T.C. Maltepe Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Eylül, 2020

Page 2: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …
Page 3: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN

GRUPLARININ BAĞLANMA, PSĠKOLOJĠK SAĞLAMLIK

VE DUYGU DÜZENLEMESĠ AÇISINDAN ĠNCELENMESĠ

Ezgi Uğur

171180124

Orcid: 0000-0003-2788-4451

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Psikoloji Anabilim Dalı

Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı

Danışman: Prof. Dr. H. Nermin Çelen

İstanbul

T.C. Maltepe Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Eylül, 2020

Page 4: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …
Page 5: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

ii

JÜRĠ VE ENSTĠTÜ ONAYI

Page 6: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

iii

ETĠK ĠLKE VE KURALLARA UYUM BEYANI

Page 7: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

iv

TEġEKKÜR

Bu çalışmanın gerçekleşmesinde, benden desteklerini ve yardımlarını

esirgemeyen, değerli bilgi ve birikimini benimle paylaşan, saygıdeğer danışman hocam

Prof. Dr. H. Nermin Çelen'e sonsuz teşekkür ederim.

Araştırmam için bana kapılarını açan Darüşşafaka Eğitim Kurumlarına ve Milli

Eğitim Bakanlığına minnetlerimi sunarım.

Yüksek lisansa birlikte adım attığımız değerli meslektaşım Beray Nalbantoğlu'na

emekleri için çok teşekkür ederim.

Son olarak eğitim hayatım boyunca benden maddi ve manevi desteklerini

esirgemeyen, hayatta her zaman bana destek olan, iyi bir eğitim almam için bütün

olanaklarını sonuna kadar kullanan, bütün zor zamanlarımda yanımda olan başta canım

babam Sebahattin Uğur olmak üzere sevgili aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ezgi Uğur

Eylül, 2020

Page 8: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

v

ÖZ

FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN GRUPLARININ

BAĞLANMA, PSĠKOLOJĠK SAĞLAMLIK VE DUYGU

DÜZENLEMESĠ AÇISINDAN ĠNCELENMESĠ

Ezgi Uğur

Yüksek Lisans Tezi

Psikoloji Anabilim Dalı

Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı

Danışman: Prof. Dr. H. Nermin Çelen

Maltepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020

Bu araştırmanın amacı, bakım verenle birlikte yaşayan, Darüşşafaka’da kalan ve

ebeveynleri boşanmış ergenlerin bağlanma, psikolojik sağlamlık ve duygu düzenleme

açısından incelenmesidir. Araştırmanın örneklemini İstanbul İli içerisindeki beş farklı

10-18 yaş arası ortaokul ve liseye devam eden 140 ergenden ve Darüşşafaka Eğitim

Kurumlarında kalan 70 gönüllü ergen gruplarından oluşmaktadır. Araştırma modeli,

ilişkisel taramadır. Araştırmanın veri toplama araçları; “Demografik Bilgi Formu”,

“Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri- Kısa Formu-(EABE)”, “Çocuk ve Genç

Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (ÇGPSÖ-12)”,''Ergenler İçin Duygu Düzenleme Ölçeği

(EİDDÖ)''dir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; ailesiyle birlikte yaşayan

ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre farklılaşmazken ailesiyle birlikte

yaşayan ergenlerde baba bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre farklılaştığı görülmüştür.

Ailesiyle birlikte ve Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeyleri

cinsiyete anlamlı farklılık göstermezken ebeveynleri boşanmış ergenlerin psikolojik

sağlamlık düzeylerinin cinsiyete farklılaştığı; ailesiyle birlikte yaşayan bireylerin dışsal

işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutunun cinsiyete göre anlamlı farklılık

gösterdiği görülmüştür. Bağlanma düzeylerinin gruplara göre değişimi incelendiğinde

Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin baba bağlanma düzeyinin boşanmış anne ya da

babasıyla yaşayan ergenlerin ve ailesinin yanında yaşayan ergenlerin bağlanma

düzeylerinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca, psikolojik sağlamlık ve duygu

düzenleme düzeylerinin gruplararası bir farklılığın olmadığı görülmüştür.

Anahtar Sözcükler: Bağlanma; psikolojik sağlamlık; duygu düzenleme

Darüşşafaka’da yaşayan ergenler; ailesiyle birlikte yaşayan ve tek ebeveynli ergenler.

Page 9: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

vi

ABSTRACT

AN EXAMINATION OF ADOLESCENT GROUPS LIVING IN

DIFFERENT SOCIAL ENVIRONMENTS IN TERMS OF

ATTACHMENT, RESILIENCE AND EMOTION REGULATION

Ezgi Uğur

Master Thesis

Department of Psychology

Clinical Psychology Prpgramme

Thesis Advisor: Prof. Dr. H. Nermin Çelen

Maltepe University Graduate School, 2020

The aim of this study is to examine adolescents living with caregivers, staying in

Darüşşafaka and divorced parents in terms of attachment, psychological resilience and

emotion regulation. The sample of the study consists of 140 adolescents from five

different 10-18 years old middle school and high school in Istanbul and 70 volunteer

adolescents staying in Darüşşafaka Education Institutions. The research model is

relational scanning. Data collection tools of the research; "Demographic Information

Form", "Parent and Friends Attachment Inventory- Short Form- (EABE)", "Child and

Youth Psychological Resilience Scale (ÇGPSÖ-12)", "The Regulation of Emotions

Questionnaire-REQ''. According to the results obtained from the research; While the

maternal attachment levels of adolescents living with their families did not differ

according to gender, it was observed that the father attachment levels of adolescents

living with their families differ according to gender. While the psychological resilience

levels of the adolescents living with their families and in Darüşşafaka did not differ

significantly according to gender, it was observed that the psychological resilience

levels of adolescents whose parents divorced differ by gender; It was observed that the

external dysfunctional emotion regulation sub-dimension of individuals living with their

families showed a significant difference according to gender. When the change of

attachment levels according to the groups was examined, it was observed that the father

attachment level of the adolescents living in Darüşşafaka was higher than the

attachment levels of the adolescents living with their divorced parents and those living

with their families. In addition, it was observed that there was no difference between

groups in terms of psychological resilience and emotion regulation levels.

Keywords: Attachment; resilience; emotion regulation; adolescents living in

Darüşşafaka; adolescents living with their parents and single parent.

Page 10: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

vii

ĠÇĠNDEKĠLER

JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI ............................................................................................ ii

ETİK İLKE VE KURALLARA UYUM BEYANI ......................................................... iii

TEŞEKKÜR ..................................................................................................................... iv

ÖZ ..................................................................................................................................... v

ABSTRACT ..................................................................................................................... vi

İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... vii

TABLOLAR LİSTESİ ..................................................................................................... ix

ŞEKİLLER LİSTESİ ........................................................................................................ x

KISALTMALAR ............................................................................................................. xi

ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................... xii

BÖLÜM 1. GİRİŞ ............................................................................................................. 1

1.1. Problem .................................................................................................................. 1

1.2. Amaç ...................................................................................................................... 4

1.3. Önem ...................................................................................................................... 6

1.4. Varsayımlar ............................................................................................................ 7

1.5. Sınırlılıklar ............................................................................................................. 8

1.6. Tanımlar ................................................................................................................. 8

2.1. Bağlanma Kuramı ................................................................................................ 10

2.1.1. Bağlanma Stilleri ........................................................................................... 13

2.1.1.1. Güvenli Bağlanma .................................................................................. 15

2.1.1.2. Kaygılı- Kararsız Bağlanma ................................................................... 16

2.1.1.3. Kaygılı-Kaçıngan Bağlanma .................................................................. 17

2.1.2. Ergenlik Döneminde Bağlanma .................................................................... 18

2.2. Psikolojik Sağlamlık ............................................................................................ 21

2.2.1. Psikolojik Sağlamlık Kavramının Tanımı ..................................................... 21

2.2.2. Psikolojik Sağlamlığı Etkileyen Faktörler .................................................... 25

2.2.2.1. Psikolojik Sağlamlık ve Risk Faktörleri ................................................. 25

2.2.2.2. Psikolojik Sağlamlık ve Koruyucu Faktörleri ........................................ 26

2.2.2.3. Psikolojik Sağlamlık ve Olumlu Sonuçları ............................................ 28

2.2.2.4. Psikolojik Sağlamlığı Yüksek Olan Bireylerin Özellikleri .................... 29

2.2.3. Psikolojik Sağlamlık İle İlgili Araştırmalar .................................................. 30

2.2.3.1. Psikolojik Sağlamlık İle İlgili Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar ........ 30

2.2.3.2. Psikolojik Sağlamlık İle İlgili Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar .......... 33

2.3 Duygu Düzenleme................................................................................................. 37

2.3.1. Duygu Kavramının Tanımı ........................................................................... 37

2.3.2. Duyguların Yapısı ......................................................................................... 39

2.3.3. Duygu Düzenleme Kavramının Tanımı ........................................................ 41

2.3.4. Duygu Düzenleme Stratejileri ....................................................................... 45

2.3.4.1. Gross ve Duygu Düzenleme Süreci ........................................................ 45

2.3.4.2. Gratz ve Roemer'e Göre Duygu Düzenleme Süreci ............................... 48

2.3.4.3. Koole ve Duygu Düzenleme Süreci ....................................................... 49

2.3.5. Olumlu Duyguları Düzenleme Yöntemleri ................................................... 50

BÖLÜM 3. YÖNTEM .................................................................................................... 52

3.1. Araştırma Modeli ................................................................................................. 52

3.2. Evren ve Örneklem .............................................................................................. 52

Page 11: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

viii

3.3. Veriler ve Toplanması .......................................................................................... 52

3.4. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ......................................................... 55

BÖLÜM 4. BULGULAR VE YORUMLAR ................................................................. 56

4.1. Katılımcıların Demografik Bilgilerine Ait Bulgular ............................................ 56

4.2. Katılımcıların Bağlanma Düzeylerine Ait Bulgular ............................................ 62

4.3. Katılımcıların Psikolojik Sağlamlık Düzeylerine Ait Bulgular ........................... 66

4.4. Katılımcıların Duygu Düzenleme Düzeylerine Ait Bulgular .............................. 68

4.5. Bağlanma-Psikolojik Sağlamlık-Duygu Düzenleme Ölçeklerinin Gruplara Göre

Değişimine Ait Bulgular...................................................................................... 69

BÖLÜM 4. SONUÇ ....................................................................................................... 75

EK’LER .......................................................................................................................... 82

KAYNAKÇA .................................................................................................................. 90

Page 12: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

ix

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Risk Faktörleri ................. 26

Tablo 2. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Koruyucu Faktörler ......... 28

Tablo 3. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Yeterlik Faktörleri ........... 29

Tablo 4. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ........................................................... 56

Tablo 5. Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı ................................................................. 57

Tablo 6. Katılımcıların Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı .............................................. 58

Tablo 7. Katılımcıların Anne Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı ............................... 59

Tablo 8. Katılımcıların Baba Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı ................................ 61

Tablo 9. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi .................................................................................................. 62

Tablo 10. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi .................................................................................................. 63

Tablo 11. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi ................................................................................................... 64

Tablo 12. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi ................................................................................................... 64

Tablo 13. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi ................................................................................................... 65

Tablo 14. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi ................................................................................................... 66

Tablo 15. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi ................................................................................. 66

Tablo 16. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi ................................................................................. 67

Tablo 17. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi ................................................................................. 67

Tablo 18. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi ................................................................................. 68

Tablo 19. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi .................................................................................................. 68

Tablo 20. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi .................................................................................................. 69

Tablo 21. Psikolojik Sağlamlık Ölçeğinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular .... 70

Tablo 22. Anne Bağlanma Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular ...... 70

Tablo 23. Anne Bağlanma Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular ...... 72

Tablo 24. Duygu Düzenleme Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular ... 73

Page 13: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

x

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Şekil 1. Duygu Düzenleme Süreç Modeli ..................................................................... 47

Şekil 2. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ........................................................... 56

Şekil 3. Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı ................................................................... 58

Şekil 4. Katılımcıların Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı ............................................... 59

Şekil 5. Katılımcıların Anne Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı ................................. 60

Şekil 6. Katılımcıların Baba Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı ................................. 62

Page 14: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

xi

KISALTMALAR

EABE : Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri

EĠDDÖ : Ergenler İçin Duygu Düzenleme Ölçeği

ÇGPSÖ : Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği

WHO : World Healty Organisation (Dünya Sağlık Örgütü)

Page 15: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

xii

ÖZGEÇMĠġ

Ezgi Uğur

Psikoloji Anabilim Dalı

Eğitim

Derece Yıl Üniversite, Enstitü, Anabilim Dalı

Y.Ls. 2020 Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Psikoloji Anabilim Dalı

Ls. 2017 Yeditepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi

Psikoloji Anabilim Dalı

Lise 2012 Özel İstek Uluğbey Anadolu Lisesi

ĠĢ/Ġstihdam

Yıl Görev

2019 - Psikolog Ninni Emoji Anaokulu (Yarı zamanlı)

2018- Psikolog Q Psikoloji Eğitim ve Danışmanlık Merkezi (Serbest zamanlı)

Mesleki Birlik/Dernek Üyelikleri

Yıl Kurum

2020 - Üye: Türk Psikologlar Derneği

2017 - Gönüllü: Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar İçin Uygulama ve

Araştırma Merkezi

2015 - Gönüllü: Darülacze Kayışdağı

2014-16 - Gönüllü:Düşler Akademisi

2013-16 - Gönüllü: Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı

2012-13 Gönüllü: Hayalimi Paylaş

KiĢisel Bilgiler

Doğum yeri ve yılı : İstanbul, 1994 Cinsiyet: K

Yabancı diller : İngilizce (İyi), Almanca (Orta)

e-posta : [email protected]

Page 16: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

1

BÖLÜM 1. GĠRĠġ

Bu bölümde, araştırmanın amacı kapsamında problem, amaç, önem, varsayımlar,

sınırlıklar ve tanımlara yer verilmiştir.

1.1. Problem

İnsanlar sürekli değişir ve gelişirler. Ergenlik dönemi bu değişimlerin yoğun

olarak yaşandığı gelişim aşamalarından biridir. Bu dönemdeki bireyler biyolojik,

bilişsel, duygusal ve sosyal pek çok değişiklik yaşarlar (Steinberg, 2007). Bu dönemde

ergenlerin psikolojik durumları üzerinde etkisi olduğu düşünülen birçok faktör vardır.

Bu faktörler ergenlerin hayatlarına ve kararlarına etki etmektedir. Bu çalışma

kapsamında bu faktörlerden bağlanma, psikolojik sağlamlık ve duygu düzenleme

konuları ele alınmıştır.

Ainsworth'a göre birey yaşamında doğduğu andan itibaren ilk etkileşime girdiği

kişiler, bakım verenlerdir. Özellikle de çocuğun anne ile olan bağlanma ve ilişkisi

büyük önem ifade etmektedir. Bağlanma; bireyin yaşamında yer alan diğer bir kişi ile

aralarında oluşan özel, duygusal bağ olarak tanımlanmaktadır (Akt. Kayahan, 2002). Bu

bağlamda birey öncelikle anneye ihtiyaç duymaktadır ve ilk iletişimi annesi ile

kurmaktadır. Bireyin anne ile arasında kurduğu bağlanma ilişkisi, yaşamının ilk

zamanlarında temel ihtiyaçlarını karşılamasıyla ilgilidir. Bireydeki bu bağlanma, yaşı

ilerledikçe, özellikle sosyal ve duygusal gelişimini etkisi altına alır ve yaşadığı

toplumun içinde sağlıklı bir birey olarak yer edinmesini sağlar (İlaslan, 2009). Anneden

sonra bireyin yaşamında önem taşıyan kişiler; babası ve ailedeki diğer kişilerdir (Geçin,

2016). Bu süreçte birey, çevresindeki diğer kişilerle de etkileşim halindedir.

Başlangıçta çocuğun anne ile bağlanması ve iletişim kurması, annenin sadece

onu beslemesinden kaynaklandığı görüşüne dayanıyordu. Ancak yapılan araştırmalar ve

bulgular sayesinde uygulamanın bununla paralel olmadığı görülmüştür. Bu teoriyi

doğru varsaymamız halinde, bir ya da iki yaşındaki bir bebeğin, onu kim beslerse o

insan ile bağlandığını kabul etmemiz gerekirdi. Lorenz bir çalışmasında bazı hayvan

türlerinin tek bir anne figürü ile kurulan güçlü bir bağın, yiyecek aracı olmadan

Page 17: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

2

geliştiğinden bahsetmiştir. Bu bulgu bağlanma gereksiniminin insan için temel iki

motivasyon kaynağı olarak görülen yemek ve seksten ayrı bir motivasyon kaynağına

sahip olabileceği fikrini oluşturdu. Benzer bir deney ise Harlow’dan geldi: Bir primat

türü olan makakların kendilerine yiyecek sağlamamasına rağmen, yumuşak anne

figürünü tercih ettikleri (sert ve yiyecek sağlayan bir kuklaya kıyasla) bulgulandı. Bu

sonuçlara bakıldığında, bakımı ve ihtiyaçları giderilen yavruların istedikleri şeyin

aslında bir bakım veren hatta bir bağlanma nesnesi olduğunu söyleyebiliriz. Rutter

bakım verenin yokluğunda ne gibi durumlarla karşılaşıldığına dair bir araştırmasında,

bakım verenin yoksunluğunun önemine ve çocuğun psikolojik gelişimindeki

dezavantajlarına değinmiştir (Bowlby, 2012). Bowlby’e (1973) göre bağlanma duygusal

süreçleri içeren bir bağdır. Bu bağ; güven, rahatlık ve destek içerir. Bowlby'e göre,

bağlanmayı bir kişinin korktuğunda, yorulduğunda veya hasta olduğunda bir figür ile

ilişki kurmak ya da yakınlık aramak için duyduğu güçlü bir istek olarak tanımlamıştır

(Bowlby, 2012).

Bağlanma kuramı, erken dönemdeki anne-çocuk, bakım veren-çocuk ilişkisi ve

bu ilişkinin bireyin yetişkin hayatına olası etkilerine odaklanmaktadır. İlk olarak John

Bowlby (1973) tarafından ortaya konulan bağlanma kuramında, bağlanma, “kişiler

arasında devam eden psikolojik bağ” olarak tanımlanmıştır. Çocukla ebeveyn arasında

erken dönemde oluşturulan bağın, bireyin gelişimi ve daha sonraki yaşamının temelini

oluşturan davranışları üzerinde çok önemli bir etkisi olduğu görüşü benimsenmiştir.

Bebeklik veya erken çocuklukta ebeveyn ya da bakım veren kişi çocuğa

koruyucu, sakinleştirici, duyarlı ve destekleyici şekilde yaklaştığı zaman çocuklar için

güvenli bir üs oluşturur (Konyalıoğlu, 2002).

Ainswort ve diğerlerine göre (1978), güvenli bağlanma stilinde; anne veya

bakım veren kişi, çocuğun gereksinimlerine karşı duyarlılık göstermektedir. Anne,

çocuğun bu gereksinimlerden kaynaklı oluşan ipuçlarını tutarlı, uygun ve doğru bir

biçimde yanıtlamaktadır. İhtiyaçları doğrultusunda bebeğin bakımını ve rahatlamasını

sağlamaktadır. Bağlanma kuramına göre bu olumlu durumlar, anne ve bebek arasında

güvenli bir ilişkinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Güvenli bağlanma gösteren

çocuklar; bir ihtiyaç durumu oluştuğunda annelerinin kendilerine destek

vereceklerinden emin oldukları için, annelerini bir güven merkezi olarak

Page 18: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

3

görmektedirler. Bu şekilde çocuklar annelerinin vermiş olduğu güvenle, çevrelerini

keşfetmekte ve kendilerini daha özgür hissetmektedirler (Akt. Türköz, 2007).

Ainswort ve diğerlerine göre (1978), güvenli-güvensiz bağlanma stilinde; anne

veya bakım veren kişi, çocuğun gereksinimlerini bazen karşılamakta bazen ise

karşılamamaktadır. Bu durumda davranışlarda tutarsızlık söz konusu olmaktadır. Çocuk

bu durumdan kaynaklı anneyi ya da kendisinin bakımını sağlayan kişiyi güven merkezi

olarak görmekte güçlük çekmektedir.Çünkü çocuk, bağlanma figürünün duygusal

olarak kendisinin gereksinimlerini yerine getirebileceği konusunda kararsızlık

yaşamaktadır (Akt. Kaymak, 2015).

Ainswort ve diğerlerine göre (1978), kaygılı- kaçınmacı bağlanma stilinde; anne

veya bakım veren kişi, hem çocuğun gereksinimlerine karşı ilgili değildir hem de

duyarsız davranmaktadır. Anne, bebeğini reddedebilir ve ona değer vermeyebilir.

Çocuk için anne elde edilemez, ulaşılamaz durumdadır. Bu sebeple çocuk, bağlanma

figürü rolündeki anneyi bir güven merkezi olarak görmemektedir. Böylelikle çevresini

özgürce keşfedebilmektedir. Ancak bu keşfetme sürecinde annesine, kaynak olarak

merkezde yer vermemektedir (Akt. Türköz, 2007).

Pozitif psikolojinin üstünde vurgu yaptığı en önemli kavramlardan biri

psikolojik sağlamlık kavramıdır. “Psikolojik sağlamlığın ortaya çıkabilmesi bireyin

karşılaştığı zorluklara uyum sağlayarak, yaşamın farklı alanlarında başarı elde etmesine

ve uyumu kolaylaştıran kişilik özelliklerine sahip olmasına bağlıdır (Gürgan, 2006).

Bu” bakımdan kişinin olumlu bir benlik algısının gelişmiş olması problemleri

çözmesinde kolaylık sağlayacaktır. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, bakım

verenlerle yaşadığı ortamda hissettiği güvenle birlikte, yüksek benlik saygısının

oluşmasını sağlar.Riskli ergen gruplarıyla ilgili yapılan araştırmalar da ergenlerin kendi

ve kendilik sınırlarını anlama kapasiteleri, bakım veren ilişkileri sonucu olarak pozitif

benlik saygısının arttığını belirtmişlerdir (Rak & Patterseon, 1996). Psikolojik sağlamlık

ciddi bir yaşamsal zorluk veya travma yaşayan bireylerde zorluklara karşı direnmeyi,

dayanmayı ve kendini toparlaması için ilave güç verir (Türküöz, 2007). Ergenler

zorluklarla baş ederken, psikolojik sağlamlıkla birlikte duygu düzenlemeye de gerek

duyarlar.

Page 19: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

4

Duygu düzenleme; duygusal gelişim ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda

ortaya çıkan bir kavramdır (Thompson, 1993). Ortaya çıkan görüşlerden biri, insanların

hayatlarında duygularının yoğunluğu, başlangıç ve bitiş süreci, devamlılığı ve çeşitliliği

bakımından farklı duygusal tepkilerde bulunduğu yönündedir. Bunun yanı sıra

duyguların yapıcı olmamasına, mantıksız olmasına ve stres faktörünü ortaya

çıkarmasına karşın, düzenlenebilir ve olumlu bir takım tesirlerinin de bulunduğu öne

sürülmüştür. Diğer bir görüşte ise bireyin duygusal gelişim sürecinde sosyalleştirmenin

önemli bir etkisinin olduğu savunulmuştur. Başka bir ifade ile belirtmek gerekirse;

bireyin doğduğu andan itibaren edindiği bazı duygusal süreçler ile içinde bulunduğu

kültüre özgü bazı nitelikler aracılığıyla duygusal deneyiminin kazanılması,

değerlendirilmesi ve yönetilmesi arasındaki etkileşim sürecidir. Duygu düzenleme

kavramı, duygusal sürecin bireysel ve sosyal nitelikteki, bireysel farklılıklar üzerinde

etkisini inceleyen araştırmalar neticesinde oluşmuştur. Bu tür araştırmalar; aynı

duygusal etkinin, farklı kişilerde farklı duygusal anlam ifade etmesinin nedenleri

üzerinde durmuştur. Tüm bu incelemeler, duygu düzenleme kavramı ile ilgili

çalışmaların ele alınmasına etken olmuştur (Werner, 2005).

Ergenlerin yaşadığı çatışmaların öne çıkan nedenleri olarak bağlanma, psikolojik

sağlamlık ve duygu düzenleme düzeylerinin olduğu gösterilmiştir.Buna bağlı olarak

farklı ailelerde ve farklı ortamlarda büyüyen ergenlerin bu özelliklerini değerlendirmek

üzere bir araştırma planlanmıştır. Bunun neticesinde her üç faktör ayrı ayrı ele alınıp

incelenmiştir.

1.2. Amaç

Bireylerin sosyal çevreleri ve bakım veren ile durumları psikolojik

davranışlarına doğrudan etki etmektedir. Annenin ve babanın tutumları ile çevresel

etkiler çocuğun psikolojik gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Olumlu ve olumsuz

aile tutumu bireylerin kişilik yapısı, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük

ölçüde biçimlendirmekte ve çocuğun psikolojisini etkilemektedir. Yapılan çalışmalar

ailenin çocuk üzerindeki etkilerinin son derece önemli olduğunu göstermiştir.

Ebeveynlerin, çocuğa bakım verenlerin ve çocuğun çevresindeki diğer bireylerin

çocukla olan etkileşimi, çocuğun psikolojik davranışlarının şekillenmesinde önemli yer

Page 20: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

5

tutmaktadır. Özellikle aile bütünlüğü çocuk üzerinde olumlu etkiler yarattığı

bilinmektedir. Aynı durumun boşanmış ya da ailesinden ayrı yaşayan çocuklar içinde

geçerli olduğu tartışma konusudur. Bu araştırmada farklı sosyal çevrede yaşayan çift

ebeveynli, tek ebeveynli ve Darüşşafaka’da kalan ergenlerin bağlanma, psikolojik

sağlamlık ve duygu düzenlemesi açısından incelenmesi araştırılmaktadır. Bu bağlamda

araştırmada aşağıdaki araştırma sorularına cevap aranmıştır:

1. Bağlanma düzeyleri cinsiyete göre değişmekte midir?

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin bağlanma düzeyleri cinsiyete göre

değişmekte midir?

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin bağlanma düzeyleri cinsiyete göre

değişmekte midir?

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin bağlanma düzeyleri cinsiyete göre

değişmekte midir?

2. Psikolojik sağlamlık düzeyleri cinsiyete göre değişmekte midir?

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeyleri

cinsiyete göre değişmekte midir?

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeyleri cinsiyete

göre değişmekte midir?

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeyleri cinsiyete

göre değişmekte midir?

3. Duygu düzenleme düzeyleri cinsiyete göre değişmekte midir?

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin duygu düzenleme düzeyleri

cinsiyete göre değişmekte midir?

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin duygu düzenleme düzeyleri cinsiyete

göre değişmekte midir?

Page 21: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

6

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin duygu düzenleme düzeyleri cinsiyete

göre değişmekte midir?

1.3. Önem

Yaşam döngüsünde kişinin hayatında doyuma ulaşması, işlevlerini aktif bir

şekilde gerçekleştirmesi ve çevresine uyumlu bir birey olması gibi özelliklerini

öncelikle bakım verenlerle yaşanılan ortamda edinmektedir (Bulut, 1990). Bakım

verenlerle kurulan iletişim, üyelerin birbirlerine saygı göstermesi ve aralarındaki

işbirliği büyük önem ifade etmektedir. Bakım verenlerle olan ilişkilerin yapısal içeriği

de, bakım verenlerin işlevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirip getirememesinde

önemli bir unsurdur (Bulut, 1990). Sağlıklı işlevlere sahip ailede üyeler; bir araya

geldiklerinde problemlerini çözüme kavuşturabilirler, birbirlerine duygusal açıdan

bağlıdırlar ancak bu bağlılık özgürlüklerini kısıtlamayacak şekildedir. Bakım veren

kişiler;birbirleriyle açık ve etkili bir iletişim halindedirler, bakım verenlerin

kendilerinden beklenilen rolleri etkin şekilde gerçekleştirebilirler, davranışlarını kontrol

altında tutabilirler (Dönmezler, 1999; Akt. İkiz, 2009). Buna göre çocuk için bakım

verenler; çocuğun doğumundan itibaren kendisini anlama ve çevresini kavrama

açısından ona yol gösteren ilk eğitimcidir. Bu sebeple çocukluk döneminde yaşanan

olaylar ve bu olayların emareleri, çocuğun ergenlik ve hatta yetişkinlik hayatı için

oldukça önemlidir (Nalbantoğlu, 2016).

İnsan sadece biyolojik bir varlık değildir aynı zamanda hissedebilen,

düşünebilen bir varlıktır (Ochsner ve Gross, 2005). İçinde yaşadığımız toplumda

birbirimizi daha iyi anlayabilmemiz ve daha iyi iletişim kurabilmemiz için

duygularımızı kontrol altına almamız gereklidir. Çocukla bakım veren yani ilk etkileşen

kişi arasında oluşan duygusal bağ, çocuğun gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır.

Ergenlerin bakım verenler ile kurduğu bağlanma ilişkisini ele alan çalışmalarda, bakım

verene güvenli bağlanmış ergenlerin akran ilişkilerinin, sosyal yetkinliklerinin, öz

saygılarının daha yüksek olduğu ortaya konmuştur. Bu özellikler sayesinde ergenlerin

yaşantılarına uyum sağlayarak psikolojik sağlamlık düzeylerini arttıracaktır. İyi bir

benlik algısına sahip bireylerde duygu düzenleme becerisinin doğru bir şekilde kontrol

edilmesi ilişkilerin olumlu yönde etki eder (Greenberg, 2015). Duygu düzenlemesi

üzerine yapılan araştırmalara bakıldığı zaman duygu düzenlemenin bağlanma teorisiyle

Page 22: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

7

ilintili olduğu görülmektedir (Bowlby, 1969). Ergenin ebeveynleri ile sıcak, samimi,

sağlıklı ilişkiler kurması; akranlarıyla da sağlıklı ve duygusal açıdan doyurucu bir

ilişkinin oluşmasında etkili olmaktadır. Bunun yanı sıra ergenin ebeveyni ile kurduğu

güçlü bağlanma ilişkisi, çevresindeki diğer akranları ile aralarında ortaya çıkan

bağlanma davranışı ile ilişkilidir. Fakat ergenlik döneminde oluşan bu tür ilişkilerin her

biri, güvene dayalı olarak tam bir bağlanma şeklinde görülmemektedir.

Bunun nedeni ergenlik döneminde yaşanan akran ilişkilerinin yoğun

yaşanmasına karşın kısa sürebilmesi veya uzun sürse dahi bağlanma ilişkisinin

temelinde bulunan yoğun duygusallık ile aynı değerde olmamasıdır. Konu ile ilgili

araştırmacılar, uzun süre devam eden, yakınlığın oluştuğu ve güvene dayalı temel

bağlanma figürlerini birincil bağlanma nesneleri; insanlar arasında kurulan diğer

ilişkileri ise ikincil bağlanma nesneleri olarak nitelendirmektedir. Akranlar, ergenin

yaşamında ikincil bağlanma nesneleri olarak yer almaktadır. Bu dönemde akranlarla

oluşan bağlanma; ebeveynler ile kurulan, tek tarafın sağladığı güven ve ilgiye dayalı bir

bağlanma değil; iki tarafın da gereksinimleri dahilinde karşılıklı olarak sağladıkları

güven ve ilgi destekli bağlanma şeklindedir. Bu karşılıklılık durumu; ergenlik dönemi

akran ilişkilerinin, daha önceki yıllarda oluşan bağlanma ilişkilerinden farklı olarak

nitelendirilmesinde önemli bir unsurdur (Akdağ, 2011).

1.4. Varsayımlar

Araştırmada kullanılacak olan ergenlerin ebeveyn ve arkadaşlara bağlanma

eğilimini belirlemek amacıyla geliştirilen Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma

Envanteri- Kısa Formu'nun; psikolojik sağlamlılık düzeylerini belirlemek

amacıyla geliştirilen Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği'nin; duygu

düzenlemelerini belirlemek amacıyla Ergenler İçin Duygu Düzenleme

Ölçeği'nin güvenilir olduğu varsayılmıştır.

Araştırmaya katılan katılımcıların, uygulanan ölçeklere içtenlikle ve herhangi

bir etki altında kalmadan gönüllü bir şekilde cevap verdikleri ve verdikleri

cevapların kişisel tutum ve düşüncelerini doğru olarak yansıttığı varsayılmıştır.

Tez için yapılan literatür taramasının yeterli olduğu varsayılmıştır.

Page 23: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

8

1.5. Sınırlılıklar

Bu çalışmada elde edilen bulgular araştırmada kullanılan veri toplama araçları ile

elde edilmiş bulgularla sınırlıdır.

Araştırmanın evreni İstanbul Avrupa Yakasında bulunan Darüşşafaka Eğitim

kurumlarında kalan ergenler ile ve Anadolu Yakasında 10-18 yaş arası okula

devam eden Hasan Şadoğlu Ortaokulu,Muhsine Zeynep Ortaokulu, İmdat

Vakfı Dumlupınar Ortaokulu; Ataşehir Nuri Cıngıllıoğlu Mesleki Ve Teknik

Anadolu Lisesine, Hasan Şadoğlu Mesleki ve Anadolu lisesinde okuyan

ergenleri kapsamaktadır. Araştırma tüm 10-18 yaş arası okula devam eden

orta okul ve liselerde ki ergenlere genellenemez.

Araştırmanın örneklemi 2018-2019 yıllarında İstanbul Avrupa Yakasında

bulunan Darüşşafaka Eğitim kurumlarında kalan 70 öğrenci ve Milli Eğitim

Bakanlığına bağlı İstanbul Anadolu Yakasında bulunan Hasan Şadoğlu

Ortaokulu,Muhsine Zeynep Ortaokulu, İmdat Vakfı Dumlupınar Ortaokulu;

Ataşehir Nuri Cıngıllıoğlu Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesine, Hasan

Şadoğlu Mesleki ve Anadolu Lisesinde öğrenim gören yaş grupları 10 ila 18

arasında olan 140 öğrenciyle sınırlıdır. Toplam 210 öğrenci ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Bağlanma:İnsanların hayatlarında ve ilişkilerinde önemli olarak gördükleri

diğer bireylere karşı oluşturduğu duygusal bağdır (Ainsworth, 1969).

Bağlanma Stili: Yaşamın ilk yıllarında çocuğun, bakımını sağlayan kişi ile

arasında kurulan ve yaşam döngüsü içinde daha sonraki yıllarda diğer kişilerle

arasındaki ilişkilere de yansıyan bağlanma davranışıdır (Bowlby, 1977).

Duygu Düzenleme: “Bir duygusal tepkinin bir veya daha fazla bileşenini

(hisler,

davranışlar ve fizyolojik tepkileri) artırmak, sürdürmek veya azaltmak için kulland

ığımız tüm

otomatik veya kontrollü, bilinçli veya bilinçsiz stratejileri içeren kavramdır” (Gros

s, 2001).

Page 24: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

9

Psikolojik Sağlamlık: “Yüksek risk altındaki çocuklarda olumlu sonuçlar,

stres

altındaki çocuklarda sürdürülebilir yetkinlik ve travmadan sonra toparlanma şeklin

de boyutları olan zorlu veya tehdit edici yaşam olaylarına rağmen başarılı uyum s

üreci sergileme becerisidir” (Masten, Best & Garmezy,1990).

Page 25: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

10

BÖLÜM 2. KURAMSAL BĠLGĠLER VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

Bu bölümde; araştırmanın amacı kapsamında bağlanma kuramı, bağlanma

stilleri, duygu düzenleme kavramları hakkında ilgili alanyazın ışığında ayrıntılı bilgiler

yer almaktadır.

2.1. Bağlanma Kuramı

Bağlanma Kuramı, kişilerin yaşamlarında, kendileri için önemli olarak

gördükleri diğer bireylerle kuvvetli bir duygusal bağ kurma konusundaki yönelimlerinin

nedenlerini ifade eden bir yaklaşımdır. Yeni doğanların duygusal bağ kurma

konusundaki ihtiyaç ve eğilimleri, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gereklidir. Bu

durum ayrıca, gelişimsel açıdan işlevsel olan bağlanma sistemini de açıklamaktadır.

Oluşan bu bağlanma sistemi de yeni doğanların, kendilerinin bakımını sağlayan kişi ya

da kişilere fiziksel yakınlığını güçlü tutarak; çocukların çevresinden gelen tehlikelere

karşı korunmalarını sağlamanın yanı sıra, çevreyi keşfetmeleri için gerekli koşulların

oluşmasına imkan tanımaktadır. Bu sebepten dolayı bağlanma sisteminin birincil hedefi,

yeni doğanın kendisine bakım veren kişi ya da kişiler ile yakınlığının korunmasıdır. Bu

yakınlığın korunmasıyla da yeni doğanların güven ortamı içerisinde gelişimsel sürecini

devam ettirebilecekleri bir alan sağlanmış bulunmaktadır (Sümer ve Güngör, 1999).

John Bowlby; etholojik, sibernetik, bilgi işleme, gelişim psikolojisi ve

psikanalist kavramlarını inceleyerek, kuramın esas ilkelerini oluşturmuştur. Çocukların,

anneleri ile bağlanması ve ayrılması, yoksunluk ya da kayıp gibi nedenlerle oluşan bu

bağın bozulması hususunda, düşüncelerimizde farklılaşmalar oluşturmuştur. Mary

Ainsworth'un yenilikçi metodolojisi ise, John Bowlby’nin bazı düşüncelerini bilimsel

olarak test etmesinin yanı sıra, bu teorinin kendisini geliştirmesine de katkı sağlamıştır.

Bu yenilikçi metodoloji Ainsworth’un, şu anda teoride edinilen yeni görüşlerden de

sorumlu olmasını sağlamıştır. Ainsworth; bebeğin, içinde bulunduğu dünyayı

keşfedebileceği güvenli bir bölge olarak, bağlanma figürü kavramını tanımlamıştır.

Buna ek olarak, bebeğin verdiği sinyallere karşı annede oluşan, anne duyarlılığı

kavramını adlandırmış ve bebeğin annesi ile arasında oluşan bağlanma stillerinin,

bebeğin gelişimindeki rolünü çözümlemiştir (Bretherton, 1992).

Page 26: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

11

Lorenz, bebeklik döneminde sosyal kritik dönem ve izleme düşüncesine

değinmiştir.Yumurtadan ilk çıktığı zaman kuşların, etrafında hareket halinde gördüğü

ilk nesneye bağlanarak, sürekli o nesneyi takip etmesi durumu basımlama olarak

adlandırılmaktadır. Lorenz, konu ile ilgili gözlemlerini, kaz yavruları ile

gerçekleştirmiştir. Lorenz; “yumurtadan ilk anda çıkan kaz yavrusunun önünde

yürümüş ve kaz yavrusu da Lorenz’i takip etmiştir. Hoffman ve Ratner 'e göre (1973)

Sonrasında yavrunun annesi yanına gelse dahi, kaz yavrusu Lorenz’i izlemeyi

sürdürmüştür” (Akt. Cüceloğlu, 2006).

Yavrunun doğumundan sonraki birkaç saatlik süreyi kapsayan bu dönem “kritik

dönem” olarak ifade edilmektedir (Akt. Cüceloğlu, 2006).

Bağlanma (attachment) kavramı, “1950 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün

(WHO) Bowlby’den yetiştirme yurtlarındaki çocukların ruhsal durumları konusunda

araştırma yapma talebiyle ortaya çıkmıştır. İlk çalışmalarla birlikte bağlanmanın

kuramsal temelleri oluşturulmaya başlanmıştır. Bowlby, yaptığı ilk araştırmalarda

yetiştirme yurtlarındaki çocukların beslenme, bakım, temizlik gibi ihtiyaçlarının

karşılandığını ama çocukların duygusal anlamda daha kaygılı oldukları ve bazı

gelişimsel problemler yaşadıklarını ifade etmiştir. Bowlby, bu gözlemlerinden

hareketle, özellikle yaşamın ilk üç yılındaki anne eksikliğinin önemli psikolojik ve

fiziksel rahatsızlıklara neden olduğuna dikkat” çekmiştir (Dönmez, 2000).

Bowlby; (1982: 3, Bowbly, 1982: 177, Bowlby 1973, 1980, 1982: 177’den)

çocukların annelerine karşı olan davranışlarını, özellikle de annelerinin yokluğuna nasıl

tepki verdiklerini incelemiş ve bir yabancı tarafından anneden alınmanın kaygı

yarattığını fark etmiştir. Ayrılığa verilen bu tepkileri anlamak için de çocukların bakım

veren kişilerle olan bağlarının anlaşılması gerektiğini ileri sürmüştür (akt: Zörer, 2015)

bağlanma kuramında bu bağı “bağlanma”; bebeğin, yokluğu ya da kaybı durumunda

tepki gösterdiği bu figürü de “bağlanma figürü” olarak adlandırmaktadır. Bağlanma

kuramı “insanın kendisi için önemli olan başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma

eğilimine” odaklanmakta (Bowlby, 1979: 150) ve yakın duygusal bağlar geliştirmenin

insanın evrensel bir ihtiyacı olduğunu öne sürmektedir (akt: Zörer, 2015).

Page 27: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

12

Evrimsel biyoloji, gelişim psikolojisi, bilişsel psikoloji ve psikodinamik

görüşleri bir araya getirdiği eklektik yaklaşımında Bowlby (1973, 1979, 1980, 1982’den

akt: Zörer, 2015), bağlanmanın doğuştan gelen içgüdüsel bir sistem olduğunu

belirtmekte ve bağlanma sisteminin bebeği tehlikelerden korumak için, bakım veren ile

yakınlığı sürdürerek bebeğin hayatta kalma şansını arttırdığını ve olası bir tehdit ya da

tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelindiğinde bebeği bakım verenden yakınlık

aramaya motive ettiğini ileri sürmektedir. Bağlanma sistemi bebeği tehlikelerden

korumanın yanı sıra güven hissi sağlayarak onun keşfetmesini kolaylaştırmaktadır. Aynı

zamanda Bowlby’e (1980) göre birçok toplumda, kız çocukların annelerine

bağlanmaları, erkeklerin annelerine bağlanmalarına oranla daha net bir biçimde ortaya

çıkmaktadır (Sroufe & Waters, 1977: 1184-1199).

Yeni doğanın bakım veren ile etkileşiminin sonucunda bağlanma ilişkisinin

zihinsel temsilleri gelişir. Bowlby bu zihinsel temsilleri “içsel çalışan modeller” olarak

adlandırmaktadır. Sonraki sosyal ilişkiler için prototip işlevi gören bu içsel çalışan

modeller benliğe ilişkin ve başkalarına ilişkin içsel çalışan modeller olmak üzere iki

tiptir. Benliğe ilişkin içsel çalışan modeller kişinin kendisinin sevilebilirliğine ilişkin

inanç ve beklentileri içerirken, başkalarına ilişkin içsel çalışan modeller ise bakıcının

duyarlılığına ve duygusal olarak ulaşılabilirliğine ilişkin inanç ve beklentileri içerir

(Bowlby, 1973, 1980, 1982’den akt: Zörer, 2015). Bağlanma davranışının altında da

benliğe ve başkalarına ilişkin beklenti ve davranışları etkileyen bu içsel çalışan modeller

yatar (Bowlby, 1979; Bretherton & Munholland, 2008: 102-127). Başka bir deyişle,

benliğe ve başkalarına ilişkin inanç ve beklentileri içeren içsel çalışan modeller

bağlanma stillerinin belirleyicisidir. Bağlanma stilleri bireylerin yakın ilişkilerinde

sergiledikleri, görece tutarlı ve sabit, duygusal ve davranışsal örüntüler olarak

tanımlanmaktadır (Collins, Clark & Shaver 1996: 25).

Bowlby’ye göre (1973, 1979: 125, 1982, 1988’den akt: Zörer, 2015), güvenli

bağlanan çocuklar bağlanma figürünü, keşif yapıp rahatsızlık duyduklarında geri

dönebilecekleri güvenli üs olarak kullanmaktadırlar. Birincil bakım veren çocuğun

rahatlığını sağlayıp, ihtiyaçlarını karşılar ve keşfetme girişimlerini desteklerse, çocuk

kendisinin değerli ve sevilebilir, başkalarının ise duyarlı ve duygusal olarak ulaşılabilir

olduğuna ilişkin içsel çalışan modeller geliştirir. Bakım verenin çocuğun ihtiyaçlarına

Page 28: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

13

ilgisiz kalması, çocuğun ihtiyaçlarını reddetmesi ve keşfetme girişimlerini engellemesi

durumunda ise içsel çalışan modeller benliğin değersiz ve sevilmez, diğerlerinin ise

duyarsız ve ulaşılmaz olduğuna ilişkindir. Başka bir deyişle, benliğe ve başkalarına

ilişkin güvenli içsel çalışan modeller benliğin değerli olduğu inancını ve diğerlerinin

kişiyi kabul edip destekleyecekleri beklentisini içerirken, güvensiz içsel çalışan

modeller ise benliğin değersiz olduğu inancını ve diğerlerinin kişiyi kabul edip

etmeyecekleri ve destekleyip desteklemeyeceklerine ilişkin korku ve şüpheleri içerir

(Bowlby, 1973, 1980).

Bağlanma kuramına göre: “birey, ihtiyacı olduğunda kendisi için önem teşkil

eden ile yakınlık arama konusunda motivasyon sağlayan psikobiyolojik sistem ile

doğmaktadır. Bu sistem, insanın her yaşta karşılaşabileceği sorunlara ilişkin temel bir

düzenleyici işlevi görmekte; tehlike veya tehdit altındaki bir durumda bebek ile onun

bakımını üstlenen kişi veya kişiler arasında gelişen yakınlığı ifade etmektedir.

Bağlanma davranışı en göze çarpar biçimiyle bebeklik döneminde görülmektedir”

(Mikulincer ve Shaver, 2005: 150; Bartholomew ve Horowitz, 1991: 226).

2.1.1. Bağlanma Stilleri

Bağlanmanın gelişim sürecinde Ainsworth (1973, 1989) tarafından geliştirilen

evreler ise şu şekilde oluşturulmuştur (Turan-Cebeci, 2009):

Evre 1: Doğum anından itibaren üç aya kadar olan evredir. Bebekler bu

dönemde, bir ayrım yapmadan etrafındaki kişilere çeşitli tepkiler vermektedir.

Doğumdan sonra bebekler, insanların yüzlerine bakmaktan ve seslerini dinlemekten

keyif duymaktadırlar. Yapılan araştırmalar, bebeklerin insan yüzlerini çevresinde

bulunan diğer uyaranlara tercih ettiklerini ortaya koymuştur. Bebek bu dönemde; emme,

gülümseme, bakma, yakalama, görsel izleme gibi kazandığı bazı refleksler ile

kendisinin bakımını sağlayan kişinin özelliklerini öğrenmektedir. Bowlby ve bazı

ethologlara göre bu durum bebeğin, insanlara yöneltilmiş olan sosyal gülücüğünü ortaya

çıkarmak için uğraştığı genetik bir yönelimdir. Bebekler doğumdan sonra ilk üç hafta

kadarki sürede uykuya dalmak üzereyken genellikle gözleri kapalı şekilde

gülümsemektedirler. Ancak bu gülümseme sosyal bir gülümseme değildir. Bebeklerde

sosyal gülümseme beş ve altıncı haftadan sonra başlamaktadır. Bununla birlikte

Page 29: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

14

bebekler göz teması da kurmaya başlamaktadır. Bebeğin gülümsemesi üç aydan sonra

kişisel bir tercih özelliği göstermektedir. Bowlby’e göre gülümseme; bebek ile

kendisine bakım verenin yakınlığını sağladığı için bağlanmanın oluşmasını destekler

niteliktedir. Ağlama davranışı ise bebeğin yardıma ihtiyaç duyduğunu gösteren bir

durumdur ve bebekler endişe duydukları zaman bakım vereni çağırmak için ağlama

davranışında bulunmaktadır. Sonuç olarak ağlama, bakımını sağlayan kişi ile bebek

arasındaki etkileşime etki etmektedir.

Evre 2: Doğumdan sonra üç ve altı aylar arasındaki zaman dilimini

kapsamaktadır. Bu dönemde bebek, çevresine karşı sosyal tepkilerini verirken daha

seçici olmaktadır. Yabancıları ve tanıdıkları ayırt etmekte, yabancı kişilere tepki

vermemekte, buna karşın tanıdıklarına sosyal tepkiler vermektedirler. Bebekler

yabancıları fark ederek, onları tanıdıklarından ayırt ederek korkma davranışında

bulunmaktadır. Bebek, tanıdığı birini gördüğünde ağlama davranışını sonlandırabilir.

Genellikle aralarında güçlü bağ oluşturdukları, ihtiyaçlarını zamanında gideren ve

keyifli bir şekilde iletişim kurdukları insanlarla olmayı istemektedirler.

Evre 3: Altı ve dokuzuncu aylar arasında geçirilen bağlanma sürecidir. Bebek

önceden, kendisinin bakımı sağlayan kişinin ortamdan uzaklaşmasına tepki gösterirken,

bu dönemde bakım verenin yokluğu bebeği rahatsız etmektedir. Bağlanılan kişinin

kendisine sürekli olarak yakın olmasını istemektedir. Gelişim sürecinde gerçekleşen

emeklemenin başlaması ile bebekler, bağlanılan kişiyi takip etme davranışı

göstermektedir. Aynı zamanda bu evrede farklı bağlanma nesneleri ile de fiziksel

temasın fazlalaştığı görülmektedir. Bazı zamanlarda bebekler, bağlanma figüründen

uzaklaşabilmektedir. Ancak çevresinde keşif yapmak amacıyla bağlandığı kişiden

uzaklaşsa dahi, bakım veren yerinde duruyor mu diye sık sık kontrol etmektedirler.

Evre 4: Dokuz ile on ikinci aylar arasındaki evreyi kapsamaktadır. Bebeğin,

bağlanma figürüne karşı fiziksel teması daha da artmıştır. Bağlanma figüründen

ayrıldığında ayrılık endişesi yaşamakta ve bu sebepten yoğun olarak ağlama davranışı

göstermektedir. Bebek, bağlanma nesnelerinin tepkilerine göre, içsel-zihinsel

modellerini oluşturmaya ve bütünleştirmeye başlamıştır.

Page 30: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

15

Evre 5: Doğum anından sonraki on ikinci ay ve daha sonraki dönemi

kapsamaktadır. Çocuk bu dönemde kendisinin yakınlık ve güvenlik gereksinimlerinde

doyum oluşturacak, bağlanma figürünü etkileyecek farklı davranışlar göstermektedir.

Çocuklar iki yaşına kadar, kendisine bakım veren kişi ile yakınlık sağlama

isteğindedirler. Bakım verenin yapmak istedikleri ile ilgilenmemektedirler. Ancak üç

yaşından sonra bakım verenin planlarını anlayarak, gittiğinde tekrar geri geleceğini

bilebilirler.

Ainsworth ve arkadaşları bağlanma ile ilgili “Yabancı Ortam Deneyi” olarak

nitelendirdiği bir çalışma gerçekleştirerek Bowlby’nin teorisi sınamışlardır (Sümer ve

Güngör, 1999a).

Ainsworth ve arkadaşlarının “yabancı ortam” diye isimlendirdikleri laboratuar

ortamı aracılığıyla bebeklerin bağlanma güvenliklerindeki bireysel farklılıklar

gözlenmiştir. Bu çalışma 10-18 ay aralığındaki bebekler ile yapılmıştır. Deney

esnasında bebek ve anne bir laboratuvar odasına alınmıştır. Ardından bebek, kısa

aralıklarla anneden ayrılmıştır. Bunun için anne odadan çıkarak ortamdan

uzaklaştırılmış ve bebek, yabancı bir kişi ile odada kalmıştır. Sonrasında ise anne tekrar

odaya alınmıştır. Sonuç olarak araştırmaya katılan bebeklerdeki ayrılma, yeniden

birleşme, yabancıyla yalnız kalma durumlarındaki tepkileri ile anne ve bebeğin

ayrılmadan önce ve ayrıldıktan sonraki tepkileri gözlenmiştir (Sönmez, 2015). Bu

çalışmadan edinilen gözlemler ve bilgiler doğrultusunda Ainsworth ve arkadaşlarına

göre(1978) bağlanma davranışını üç temel bağlanma tipi şeklinde kategorileştirmişlerdir

(Akt. Seven, 2006). Bu bağlanma tipleri; güvenli bağlanma, çelişik-güvensiz bağlama

ve kaçınma-güvensiz bağlanma şeklindedir.

2.1.1.1. Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanma stilinde anne, çocuğun gereksinimlerine karşı duyarlılık

göstermektedir. Anne; çocuğun bu gereksinimlerden kaynaklı oluşan ipuçlarını tutarlı,

uygun ve doğru bir biçimde yanıtlamaktadır. İhtiyaçları doğrultusunda bebeğin

bakımını ve rahatlamasını sağlamaktadır. Bağlanma kuramına göre bu olumlu durumlar,

anne ve bebek arasında güvenli bir ilişkinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Güvenli

bağlanma gösteren çocuklar; bir ihtiyaç durumu oluştuğunda annelerinin kendilerine

Page 31: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

16

destek vereceklerinden emin oldukları için, annelerini bir güven merkezi olarak

görmektedirler. Bu şekilde çocuklar annelerinin vermiş olduğu güvenle, çevrelerini

keşfetmekte ve kendilerini daha özgür hissetmektedirler (Ainswort, ve diğerleri, 1978).

Güvenli bağlanma stiline sahip çocuklar bağlanma figüründen ayrılma durumu

söz konusu olduğunda; biraz huzursuzluk yaşasalar dahi bu çocuklarda, aşırı bir kaygı

gerçekleşmemekte ve kolayca ayrılığı yaşayabilmektedirler. Çocuklar kendilerini

güvende hissetmedikleri anda annelerinin sağlamış olduğu güveni elde etmek

istemektedirler. Anneyi buldukları anda ise olumlu tepkiler vermektedirler. Bunun yanı

sıra çocuk, annesi ile fiziksel olarak bir yakınlığın oluşmasını istemekte ve anneyi,

çevresindeki yabancılara karşı tercih etmektedir (Kaymak, 2015).

Simpson ve Rholes ' e göre (1998) güvenli bağlanan yetişkin bireyler ise;

devamlı ve güven verici bir ilişki içerisindedir. Özsaygıları gelişmiştir, özsaygı

düzeyleri yeterli ve iyi düzeydedir. Farklı ortamlarda duygu ve düşüncelerini rahatlıkla

ifade edebilmekte ve sosyal olarak destek alabilmektedirler (Akt. Seven, 2006).

Collins’e (1996) göre, güvenli bağlanan bireyler sosyal yaşamlarında daha olumlu

inançlara sahiptirler. Bartholomew ve Horowitz ise; güvenli bağlanan kişilerin,

çevresindeki diğer bireylerle kolaylıkla ilişki kurabildiklerini, bu durumla ilgili daha az

kaygı geliştirdiklerini, özerk bireyler olduklarını ve dolayısıyla olay ya da bazı

konularla ilgili çevresindeki diğer insanların onayı hususunda daha az ihtiyaç

hissettiklerini ifade etmişlerdir (Akt.Bolattekin, 2014).

2.1.1.2. Kaygılı- Kararsız Bağlanma

Kaygılı-kararsız bağlanmada anne veya çocuğun bakımını sağlayan kişi,

çocuğun gereksinimlerini bazen karşılamakta bazen ise karşılamamaktadır,

davranışlarda tutarsızlık söz konusudur. Çocuk bu durumdan kaynaklı anneyi ya da

kendisinin bakımını sağlayan kişiyi güven merkezi olarak görmekte güçlük çekmektedir

çünkü çocuk; bağlanma figürünün duygusal olarak kendisinin gereksinimlerini yerine

getirebileceği konusunda kararsızlık yaşamaktadır (Ainsworth, ve diğerleri, 1978).

Kaygılı-kararsız bağlanma geliştiren çocuklarda; yabancı olarak gördükleri

kişilere karşı tedirginlik gözlenmektedir. Çocuklar; anne ya da bakım veren kişi

Page 32: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

17

ortamdan uzaklaştığında büyük bir sıkıntı içine girmekte ve huzursuz davranışlar

göstermektedirler. Bağlanma figürünün ortama tekrar geri dönmesinden sonra dahi, bir

rahatlama yaşayamamakta ve yakın ilişkilerde bulunmaktan kaçınmaktadırlar (Kaymak,

2015).

Bu bağlanma stiline sahip yetişkin bireyler ise; kendileriyle ilgili sürekli

olumsuz düşüncelere sahiptirler, kendilerini değersiz görmektedirler. Çevrelerindeki

diğer insanlardan değer ve sevgi görmek adına sürekli bir çabalama eğilimindedirler.

İlişkilerini yeterli düzeyde tutmak için, diğer bireyler ile ilgili olumlu duygularını

göstermektedirler. Bir olay ya da duruma karşı kendilerini kanıtlama gereksinimi

hissetmektedirler. Devamlı olarak başka insanlardan bir beklenti içine girmektedirler.

Ayrıca bu kişilerin gerçeği yansıtmayan hayalleri bulunmaktadır (Bartholomew ve

Horowitz, 1991; Akt. Aksekili, 2017).

2.1.1.3. Kaygılı-Kaçıngan Bağlanma

Bu bağlanma stiline sahip çocuğun annesi veya bakımını sağlayan kişi, çocuğun

gereksinimlerine karşı ilgili değildir, duyarsız davranmaktadır. Anne, bebeğini

reddedebilir ve ona değer vermeyebilir. Çocuk için anne elde edilemez, ulaşılamaz

durumdadır. Bu sebeple çocuk, bağlanma figürü rolündeki anneyi bir güven merkezi

olarak görmemektedir. Böylelikle çevresini özgürce keşfedebilmektedir.

Ancak bu keşfetme sürecinde annesine, kaynak olarak merkezde yer

vermemektedir (Ainsworth, ve diğerleri, 1978).

Kaygılı-kaçıngan bağlanan çocuklar; annelerinden bir ilişki veya rahatlama

beklentisinde bulunmamaktadır. Çocuk bu durumda, annesi veya bakımını sağlayan

bağlanma figürü ile başka bir yabancı arasında seçim yapmamaktadır. Ayrıca annesinin

yakınında olmasını ve bir arada bulundukları zaman fiziksel bir teması istemeyebilir. Bu

çocukların anneleri ise; çocuğu ile fiziksel temas ve yakınlık kurmak istemeyen bireyler

olarak nitelendirilmektedir (Türköz, 2007: 20).

Bu “bağlanma stiline sahip yetişkin bireyler ise; diğer insanlara karşı güvensizlik

yaşamaktadır, kendisinin başkaları tarafından sevilmeyeceğini ve reddedileceğini

düşünmektedir. Bu kişiler kendilerini değersiz olarak hissetmektedirler. Çevresindeki

Page 33: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

18

diğer insanlarla aralarında yakın ilişkiler kurmak istemekte, fakat aynı zamanda bu

yakınlığın oluşmasından korku duymakta ve hoşlanamamaktadır. Çünkü diğer insanlara

karşı bir güvensizlik durumu” söz konusudur (Bartholomew ve Horowitz, 1991; Akt.

Aksekili, 2017).

Belsky ve Cassidy (1994) bağlanma ilişkisi, Ainsworth (1979) tarafından

güvenli ve güvensiz olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Ainsworth’un bağlanma

sınıflandırmasındaki güvenli bağlanma haricindeki, kaygılı-kaçıngan ve kaygılı-kararsız

bağlanma tipleri de güvensiz bağlanma olarak ifade edilmektedir. Anne babaların veya

çocuğun bakımını sağlayan kişinin, çocuğa uygun davranışlarda bulunmasıyla güvenli

bağlanma meydana gelmektedir. Bunun aksine çocuk, bağlanma figürü tarafından

güvenli bağlanma konusunda başarıya ulaşamamış deneyimlere sahip ise güvensiz

bağlanma gerçekleşmektedir. (Akt. Seven, 2006).

2.1.2. Ergenlik Döneminde Bağlanma

Ergenlik dönemindeki hormonal değişimlere paralel olarak bağlanmada da

değişiklikler meydana gelir. Bu süreç içerisinde ergenler, özellikle karşı cins ile ilişki

arayışlarına girerler ve bu ilişki arayışları üreme gibi bağlanma sistemlerini de kapsar

(Ainsworth, 1989). Ergenlikte meydana gelen zihinsel, fiziksel ve sosyal değişimler,

ergeni hem bilişsel hem de sosyal yönde bir ikilemin içine sokar. İçinde bulunduğu

ikilem ergenin kendisiyle ve de çevresiyle ilişkilerinde yeni ve farklı deneyimleri içerir.

Ergenler bu süreç içerisinde bir taraftan akranları ve yakınlık duyduğu kişiler ile yeni

bir bağlanma yaşarken diğer taraftan ise bakım verenlerinden uzaklaşmaktadırlar. Bu

uzaklaşmayla birlikte, bir yandan yeni roller edinirlerken diğer bir yandan ise zayıfta

olsa ebeveynleriyle olan bağlarını sürdürme eğilimindedirler (Moretti ve Holland,

2003).

Ergenlikteki bağlanma bireylerin yeni durumlara karşı mücadele etmesinde

önemli bir role sahiptir. Bağlanma açısından ele alındığında ergenlik her bir birey için

bir geçiş dönemidir. Ergenlik dönemiyle birlikte, ergenlerde mantıksal ve soyut

düşünme becerilerini içeren formal düşünce yeteneği kendini gösterir. Formal düşünce

sayesinde ergen bireyler hem bağlanma deneyimlerini hem de ebeveynlerini çocukluk

dönemlerinden daha farklı bir şekilde değerlendirme şansı bulur. Ayrıca ergen

Page 34: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

19

bireylerdeki ben değeri, çevresindeki insanlar ile arasındaki ayrımlaştırma yapma

konusunda büyük bir kolaylık sağlar. Bu ayrımlaştırma ergenin bakım verenleri ile

kurmuş olduğu ilişkisinden çok daha farklı olduğu söylenebilir aynı zamanda bu

ayrımlaştırma benliğin daha iyi ayırt edilmesi ve tanımlanması konusunda imkân sağlar.

Bu durum çocukluk döneminde bireyin baskın ilişkilerindeki eylem odaklı benlikten

farklıdır. Çocukluk döneminde bağlanma tek yönlü ilerler. Örneğin bu dönemde çocuk

bağlandığı kişinin ilgisine ve bakımına muhtaç iken ergenlik döneminde ise ilişkiler

karşılıklı bir şekilde ilerler (Allen ve Land, 1999).

Colin (1996), ergenlikteki ve yetişkinlikteki dönemlerde bağlanmanın karşılıklı

bir şekilde gelişmesini, bireyin partner aramadaki içgüdüsel yönelimine bağlar. Aynı

zamanda güvenli bağlanma sitiline sahip ergenlerin diğer ergen bireylere göre daha

uyumlu olduğunu, hem akranlarıyla hem de ebeveynleriyle daha iyi bir dönem

geçirdiklerini ifade eder. Buna karşılık olarak ise güvenli olmayan bağlanmalarda

ergenler ilişkilerinde daha bağımlıdırlar ve bakım verenleriyle olan ilişkilerinde daha

zorlayıcıdır. Allen ve Land (1999) konuya ilişkin olarak ergenlik dönemindeki

bağlanmanın içerisinde romantik aşk partneri gibi çoklu bireylerinde de olabileceğini

dile getirmişler ve ergenlikte meydana gelen temel gelişim sürecinin altından özerk

olma ve ayrılma güdüsü olduğunu belirtmişlerdir. Fraley ve Davis (1997), güvenli

bağlanma stiline sahip ergenlerin, diğer bağlanma stillerine sahip ergenlere göre özerk

olmayı daha kolay başarabildiklerini ifade etmişlerdir.

Bağlanma stillerinin sürekliliği, bağlanma kuramının temel varsayımları

arasındadır. Bowlby bağlanma stilini bireyin doğumundan ölümüne kadar süren bir yapı

olarak tanımlar. Bu kalıcılığın altında iki temel neden bulunmaktadır. Bunlardan ilki

bakım veren içerisindeki ebeveyn davranış ve tutumlarının göreceli kalıcılığıdır. İkinci

ise davranışsal örüntülerin kendini gerçekleştiren doğasıdır. Küçük yaşlarda

şekillenmeye başlayan bağlanma stili sonraki dönemlerde bireylerin ilişkilerinde

belirleyici bir rol üstlenir ve içsel çalışan modellere bağlanır (Hazan ve Shaver, 1987).

Ergenlik döneminde bireyin bakım verenle olan bağı hemen kesilmez.

Özerkliğini kazanmaya çalıştığı ergenlik döneminde diğer kişiler ile ilişkilerinde, bakım

veren ilişkilerinin etkisi hala devam etmektedir. Aile içinde bireyin hissettiği güven

ortamı ve bakım veren özelliklede ebeveynleriyle kurduğu duygusal ilişkiler, bireyde

Page 35: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

20

yüksek benlik saygısının oluşmasını imkân sağlar. Ebeveynleriyle kurulan pozitif

duygusal ilişkiler ergenin diğer insanlarla aynı şekilde pozitif ve yakın ilişkiler

kurmasına öncülük eder.

Ebeveynleri ile güvenli ve pozitif ilişkiler kuramayan ergenlerde ise tersi bir

durum söz konusudur. Bu tür durumlarda ergenler sevilmeye daha az layık olduğunu

düşünürler ve diğer kişiler ile ilişki kurmada da zorluk çekerler. Bundan dolayı

çocukluk dönemindeki bağlanma stilleri, ergenler için sonraki dönem ilişkilerinde

ilişkinin niteliğini belirlemesi açısından önemlidir (Allen, Hauser, Bell ve O’Conner,

1994).

Ergenlik döneminde çocuğun hayatında yer alan akranlar ve diğer yetişkinler de

önem kazanır. Hatta bu önem çocuğun kendi bakım verenine gösterdiği önemden daha

fazla olabilmektedir. Aynı zamanda ergenin karşı cinse duyduğu tensel haz duygusu, bu

durumu daha da karmaşık hale getirebilmektedir. Bu karmaşıklık içinde yer alan

ergenler, bakım verenlerinden kendilerini uzaklaştırırlarken, diğer ergenler ise bakım

verenlerine güçlü bir şekilde bağlanmayı tercih etmekte ve bağlanma davranışlarını

çevresindeki diğer bireylere yönlendirmeyi tercih etmemektedirler. Bundan dolayı çoğu

ergende bakım vereniyle kurulan bağlar, yetişkinlik dönemlerinde de devam

edebilmektedir. Aynı zamanda Bowlby’e (1980) göre birçok toplumda, kız çocukların

annelerine bağlanmaları, erkeklerin annelerine bağlanmalarına oranla daha net bir

biçimde ortaya çıkmaktadır.

Ergenlik süreci stresli bir geçiş dönemdir. Ergenlik döneminin başlarında hem

duygusal hem de bedensel değişimler ile mücadele etmeye çalışan ergen, çevresindeki

insanlar tarafından desteklenme ihtiyacı duyar. İhtiyaç duyulan bu destek genel olarak

akranları tarafından gelmektedir. Kurulan yakın ilişkiler bir ergen için, ergenlik

döneminde stresle mücadele etmesinde ve güvenli benlik algısının gelişiminde büyük

bir önem sahiptir (Çok, 1993). Ergenlik döneminde bireyin akran grubuna girmesi, grup

tarafından kabul edilmesi, grupta bulunması, gruba uyum sağlaması ve bu uyum

sürecinde ergenin kendini ve akranlarını tanıması da oldukça önemlidir (Aydın, 2005).

Bireyin bu dönemde akranlarıyla birlikte geçireceği zaman artacağından ergenin

arkadaşlarının etkisinde ve tesirinde kalma ihtimali de artacaktır (Kulaksızoğlu, 2004).

Page 36: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

21

Yapılan araştırmalar, ergenlerin bağlanma stillerinin gerek ilişkilerinde gerekse

psikososyal gelişimlerinde büyük etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Araştırma

sonuçlarında, güvenli bağlanan ergenlerin sosyal ilişkilerinde sorun yaşamadığı ve bu

ilişkilerinden olumlu etkiler aldığı görülmektedir. Ayrıca güvenli bağlanan bireylerin öz

saygıları güvensiz bağlanan bireylere oranla daha yüksektir (Brennan ve Morris, 1997;

Mikulincer, Florian ve Tolmacz, 1990).

Ergenlik özellikle bireylerin kendini tanımasında, bağımsızlaşmasında ve

duygusal özerkliğini kazanmasında oldukça önemli bir geçiş dönemidir. Bu dönemde

bireyler hızlı bir iletişim içine girerler ve çevresiyle sürekli bir etkileşim içerisindedir.

Bireyin yaşantısı ve beklentisi onu bir takım gruplara ve kişilere yönelir ve onlarla bağ

kurar. Bu durum ergenlikte çok sıkça görülen bir durumdur.

2.2. Psikolojik Sağlamlık

Bu kısımda; psikolojik sağlamlık tanımları, psikolojik sağlamlığı etkileyen

faktörler, psikolojik sağlamlığı yüksek olan bireylerin özellikleri ve psikolojik

sağlamlık ile ilgili yapılan araştırmalar konusunda bilgilere yer verilmiştir.

2.2.1. Psikolojik Sağlamlık Kavramının Tanımı

Sağlamlık; psikiyatri, psikoloji, sosyoloji, genetik, epigenetik, sinirbilimi ve

endokrinoloji gibi çeşitli disiplinlerden araştırmacılar tarafından incelenmektedir

(Herrman ve diğ., 2011). Latince “resilire” kökünden türemiş olan “resilience”

sözcüğünün (Masten ve Gewirtz, 2008, 22), “esneklik, çabuk iyileşme gücü, zorlukları

yenme gücü” (Bezmez, Blakney ve Brown, 2004, 365) olarak sözlük anlamı

bulunmaktadır. Literatürde ise bu sözcüğün; psikolojik sağlamlık, kendini toparlama

gücü, psikolojik dayanıklılık ve yılmazlık olarak kullanıldığı görülmektedir.

(Akt.Karaırmak, 2006; Gizir, 2007; Oktan, 2008; Bahadır, 2009; Aydın, 2010; Arslan,

2015; Deniz, Özer ve Uysal, 2015; Doğan, 2015; Ergün, O., 2016), (Akt.Terzi, 2006),

(Basım ve Çetin, 2011; Ülker Tümlü, 2012; Altundağ, 2013),(Akt.Gürgân, 2006b;

Kaner ve Bayraklı, 2010; Savi Çakar, Karataş ve Çakır, 2014).

Ergenlikteki ve çocukluktaki sıkıntılı yaşam durumlarına ilişkin olarak

araştırılmaya başlanan psikolojik sağlamlık (Gizir, 2007); travma, stres, olumsuz yaşam

Page 37: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

22

olayları ve diğer risk durumları gibi zorlu koşullar karşısında başarılı şekilde uyum

sağlamayı tanımlamak için kullanılmaktadır (Fraser, Galinsky ve Richman, 1999).

Pozitif psikoloji yaklaşımının (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000) vurguladığı bu

kavram (Meredith ve diğ., 2011); yaşamda karşılaşılan stresörlere karşın bireyin

dayanabilme, üstesinden gelebilme ve gelişimini sürdürebilme yeteneğini ifade

etmektedir (Mandleco, Barbara ve Peery, 2000). Ayrıca önemli zorluk, sıkıntı veya risk

bağlamında pozitif uyumu kapsayan bir dinamik süreç olarak da değerlendirilmiştir

(Luthar, Suniya, Cicchetti ve Becker, 2000; Masten ve Reed, 2002). Yapılan tanımlar ve

açıklamalar doğrultusunda bu kavram; stresten, psikolojik problemlerden, hastalıklardan

veya olumsuz deneyimlerden kurtulabilme, iyileşebilme ve kendini toparlayabilme gücü

olarak belirtilebilmekle birlikte, zorlu durumların üstesinden gelebilme ve yeni şartlara

adapte olabilme yeteneği şeklinde de ifade edilmektedir (Doğan, 2015).

Esasen uzun zaman boyunca ruh sağlığı uzmanları, biyolojik ve psikososyal risk

faktörlerinin olumsuz etkileriyle ilgilenmişlerdir. Bu yaklaşıma göre şayet bir çocuk

travmaya, ruhsal hastalığı olan ebeveyne, alkolizme ya da devamlı uyuşmazlık olan

bakım verenlerle yaşadığı ortama maruz kaldıysa, bunların sonucunda gelişimsel olarak

problemlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Zayiatların (kayıpların) yaşadıkları

faktörleri açıklamaya yönelik araştırmalar yapılırken, zorluklara rağmen gelişme

gösteren, hayatta kalan bireylerin durumu oldukça göz ardı edilmiştir (Werner, 2005).

Sağlamlık ile ilgili tarihe bakıldığında ise bu tarihin, bireylerin yoksulluk,

şizofreni, aşırı fiziksel ve psikolojik travma gibi koşullara yönelik tepkilerini araştıran

bir literatürden doğduğu öne sürülmüştür. Örneğin şizofren hastalar üzerindeki

araştırmaların tarihinde genelde tipik olumsuz sonuçlar üzerinde durulmuştur. Bu

hastaların küçük bir kısmına ait olan olumlu ve daha uyumlu sonuçların ise görmezden

gelindiği görülmüştür. Az sayıda şizofren bireyler, beklenen olumsuz sonuca

ulaşmadığında ise bu bireyler veya koşullarıyla ilgili özel bir şey olması gerektiği

anlaşılmıştır. Bu, sağlamlık kavramının daha bilimsel başlangıcıyla ilgili yönünü

göstermiştir (Garmezy ve Rutter, 1983; Akt. Glantz ve Sloboda, 1999).

Psikolojik sağlamlık bilimi; büyük oranda ruh sağlığı problemlerini anlamak,

tedavi etmek, önlemek için uzun bir göreve girişen öncü bilim adamları ve

öğrencilerinin etkileriyle şekillenmiştir. Norman Garmezy, Michael Rutter, Irving

Page 38: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

23

Gottesman, Arnold Sameroff, Lois Murphy, Emmy Werner ve Alan Sroufe dahil olmak

üzere, bilim adamları travma ya da erken doğum gibi gelişime yönelik önemli

tehditlerin sonuçlarıyla birlikte şizofreni veya otizm gibi problemlerin etiyolojisini

anlamaya çaba göstermişlerdir. Bu öncü araştırmacılar, çalıştıkları bireylerin

yaşamlarındaki olumsuz gelişmelerden, sıkıntılardan ve zorluklardan sonra,

beklenmedik pozitif uyum veya iyileşmeyle karakterize edilen gidişatların önemini fark

etmişlerdir (Masten, 2007).

Masten ve Coatsworth (1998)’a göre bireyde sağlamlığın tanımlanabilmesi için

iki temel kriter göz önüne alınmaktadır. Birinci kriter, bireye yönelik ciddi bir tehdidin

varlığıdır. İkinci kriter ise; gelişimin veya ortaya çıkan uyumun niteliğinin iyi

olmasıdır. Rutter (2007) de psikolojik sağlamlık ile ilgili olarak bazı durumlara önem

vermektedir. Bunlardan birincisi; zorluğu, sıkıntıyı veya stresi aşmak, riske maruz

kalma durumunu izleyen deneyimlere dayanmaktadır. İkincisi; psikolojik sağlamlık

bir kişilik özelliği değildir. Üçüncüsü ise bireyde psikolojik sağlamlığı ortaya çıkaran

aracı mekanizmalar, insanların karşılaştıkları sorunların ve zorlukların üstesinden

gelmelerini sağlayan başa çıkma stratejileridir.

Reich, Zautra ve Hall (2010) ise sağlamlık kavramında iki baskın faktörün

göründüğünü vurgulamışlardır. Birinci olarak; sağlamlığın, stresli yaşam olaylarına

karşılık bu olaylardan kurtulmaya, iyileşmeye, stresten toparlanma yeteneğine, hızlı bir

şekilde dengeye tekrardan kavuşmaya ve başlangıçtaki sağlık durumuna dönme

kapasitesine odaklandığıdır. İkinci olarak ise sürdürülebilirliktir. Bunun, iyileşme

gidişatının devamlılığını ve stresli yaşam olaylarına sağlıklı tepkiler vermenin sonucu

olarak işlevin gelişmesini içerdiği belirtilmiştir.

Masten, Best ve Garmezy (1990) ile Masten ve Obradović (2008) üç farklı

fenomeni tanımlamak için psikolojik sağlamlığın kullanıldığını belirtmişlerdir. Bunlar;

a) yüksek riskli duruma rağmen iyi sonuçlar elde etmek, beklenenden daha iyi sonuçlar

sergilemek b) olumsuz koşulların varlığına rağmen etkili işlevi sürdürmek, tehlike ve

tehdit altında sürdürülen/sürekli yetkinlik c) travmatik deneyimlerden veya sıkıntılı

şartlardan sonra iyileşme, travmadan kurtulma, iyi bir düzelme göstermek.

Page 39: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

24

Richardson (2002), sağlamlık kavramını üç dalga halinde sunmuştur. Birinci

dalgada; bireylerin sağlamlık niteliklerinin fenomenolojik tanımları yapılmış, benlik

saygısı, öz yeterlik ve benzeri gibi nitelikler ve insanların zorluklarla büyümelerine

yardımcı olan koruyucu faktörler listelenmiştir. Sağlamlık süreci olarak adlandırılabilen

ikinci boyutta, olumsuz olaylarla başa çıkabilme sonucu birinci boyutta tanımlanan

özelliklerin gelişim süreci anlatılmaktadır. Doğuştan gelen sağlamlık olarak adlandırılan

üçüncü dalgada ise, bireyin kendini gerçekleştirmeye ve sağlam bir şekilde yeniden

bütünleşmeye yönlendiren gücü keşfetme konusunda yardımcı olma ifade edilmektedir.

Sağlamlık; stres, zorluk, sıkıntı veya olumsuzluklara yönelik verilen tepkilerde

bireysel farklılıklarla ilişkili bulgulara dayanmış bir çıkarım içerse de gözlemlenen bir

kişisel özellik değildir (Rutter, 2007). Sağlamlığa ilişkin bir tanıdan ziyade, bu kişi

sağlamlık özelliklerini gösteriyor demek daha uygun olabilir fakat sağlamlık

özelliklerini gösteren bireyin hayatının her evresinde sağlam olduğu çıkarımı doğru

değildir (Masten ve Powell, 2003). Bireyler belli türdeki zorluklara, tehlikelere, risklere

ve problemlere karşı sağlam olabilirler ancak bu hep ortaya çıkmayabilir (Rutter, 2007,

205).

Son olarak; 1970’lerden bu yana ele alınan psikolojik sağlamlığın (Kitano ve

Lewis, 2005), literatürdeki çeşitli tanımlarında bazı ortak temalar bulunmaktadır ve

bunlar şöyle belirtilebilmektedir (Stewart, Reid ve Mangham, 1997):

Psikolojik sağlamlık, bireylerin belirli özellikleriyle çevreleri arasında

karmaşık bir etkileşimdir (Egeland, Carlson ve Sroufe, 1993).

Psikolojik sağlamlık dinamiktir (Stewart, Reid ve Mangham, 1997) ve

bir durumda başarılı başa çıkma, bireyin gelecekteki sıkıntılarla

üstesinden gelme konusundaki yeteneğini güçlendirmektedir (Stewart,

Reid ve Mangham, 1997 ; Richardson ve diğ., 1990).

Psikolojik sağlamlık gelişimseldir (Egeland, Carlson ve Sroufe, 1993,;

Staudinger, Marsiske ve Baltes, 1993; Werner, 1993).

Koruyucu faktörler ve risk faktörleri, tanımlarda yer alan bütünleyici

unsurlar olarak görülmektedir (Stewart, Reid ve Mangham, 1997).

Page 40: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

25

2.2.2. Psikolojik Sağlamlığı Etkileyen Faktörler

Psikolojik sağlamlık üzerine yapılan tanımlar ve açıklamalar göz önünde

bulundurulduğunda; bazı risk faktörleriyle karşı karşıya kalındıktan sonra bunların

olumsuz etkilerine koruyucu faktörler yoluyla adaptasyon sağlanması veya normal

gelişimsel neticeler elde edilmesi ile psikolojik sağlamlığın oluştuğu belirtilmektedir

(Bahadır, 2009; Ülker Tümlü, 2012). Bu kavramı; risk faktörleri, koruyucu faktörler ve

olumlu sonuçlar olmak üzere üç temel faktör etkilemektedir (Sipahioğlu, 2008).

Psikolojik sağlamlığı açıklamak için ise bunların anlaşılmasına gereksinim

duyulmaktadır (Ülker Tümlü, 2012).

2.2.2.1. Psikolojik Sağlamlık ve Risk Faktörleri

Psikolojik sağlamlık, riske veya zorluğa rağmen meydana çıkan uyumun

tanısıyla başlamaktadır. Psikolojik zorluklar, psikolojik stresi ifade ederler. Psikolojik

stres ise bireyin mevcut kaynaklarıyla talepler arasındaki dengesizliğin bir sonucu

olarak meydana çıkmakta ve işlevselliği olumsuz yönde etkilemektedir (Masten, 1994).

Risk, istenmeyen sonucun yüksek olasılığı olarak belirtilmektedir (Masten ve

Reed, 2002). Bu kavram, olumsuz etkilere ve sonuçlara dikkat çekmektedir (Kazdin ve

diğ., 1997). Risk faktörleri ise olumsuz bir durumun ortaya çıkma ihtimalini arttıran

veya oluşabilecek bir problemin süregelmesine sebep olan (Kirby ve Fraser, 1997; Akt.

Gizir, 2007), biyolojik ve psikososyal tehlikelerdir (Werner ve Smith, 1992). Çocuk,

bakım veren ve toplumsal yapılarda risk faktörlerinin bulunabileceği konusunda önemli

ortak fikirler bulunmaktadır ve risk faktörleri, bir çocuğun olumsuz sonuçları

yaşayabilme olasılığını artıran durumları tanımlamaktadır (Armstrong, Birnie-

Lefcovitch ve Ungar, 2005). Ayrıca Coleman ve Hagell (2007) tarafından risk

faktörleri; yoksunluk/mahrumiyet, hastalık, yoksulluk veya fonksiyonel olmayan bakım

veren geçmişi gibi gençlerde olası olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına katkı

sağlayabilecek etmenler olarak ifade edilirken, Masten ve Gewirtz (2008) tarafından ise

kişilerin, ilişkilerinin veya riskle ilişkili bağlamların ölçülebilir nitelikleri olarak

açıklanmıştır. Masten ve Reed (2002), stresli yaşam olaylarının bir tür risk faktörü

olduğunu belirtmişlerdir. Sonuç olarak psikolojik sağlamlık üzerinde risk faktörlerinin

olumsuz etkileri belirgindir (Gürgân, 2006a).

Page 41: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

26

Literatürde çeşitli risk faktörleri üzerinde çalışmalar yapıldığını ifade eden Gizir

(2007) ise bu çalışmalar doğrultusunda incelenen risk faktörlerini tablolaştırmıştır

(Tablo 1.).

Tablo 1. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Risk Faktörleri

Bireysel Risk

Faktörleri

Erken doğum

Olumsuz yaşam olayları

Kronik hastalıklar

Ailesel Risk

Faktörleri

Ebeveynlerin hastalığı ya da psikopatolojisi

Ebeveynlerin boşanması, ölümü ya da tek

ebeveyn ile yaşamak

Ergenlik dönemde anne olma

Çevresel Risk

Faktörleri

Ekonomik zorluklar ve yoksulluk

Çocuk ihmali ve istismarı

Savaş ve doğal afetler gibi toplumsal

travmalar

Toplumsal şiddet ve bakım veren evi

felaketler

Evsizlik

Kaynak: Gizir, 2007:116

2.2.2.2. Psikolojik Sağlamlık ve Koruyucu Faktörleri

Risk veya sıkıntı bağlamında olumlu sonuçları yordayan, bireyde veya içinde

bulunduğu durumdaki ölçülebilir özelliğe koruyucu faktör denilmektedir (Masten ve

Reed, 2002). Koruyucu faktörler, bireysel veya çevresel özellikleri içermektedir

(Masten, 1994). Bu faktörler; riskin etkisini azaltmak veya tampon işlevi görmek, var

olabilecek risk faktörlerinin zincirini kesmek, risk faktörünün başlangıcını önlemek

veya engellemek olmak üzere üç ilişkili işlevi yerine getirmektedir (Fraser ve Terzian,

2005). Ayrıca bu faktörlerin, risk durumlarının meydana getirdiği olumsuz etkileri

azalttığı, olumsuz yaşantıya karşı yapıcı tepki verilmesini kolaylaştırdığı ve adaptasyon

sürecini çabuklaştırdığı da düşünülmektedir (Karaırmak, 2006).

Koruyucu faktörler ve psikolojik sağlamlık kavramları arasında farklılıklar

bulunmaktadır. Koruyucu faktörler sürekli olarak çalışmaya eğilim gösterirken,

psikolojik sağlamlık sadece problemli ve sıkıntılı durumlar ortaya çıktığında devreye

Page 42: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

27

girmektedir. Koruyucu faktörler bireyi felaketten kurtarmaktayken, psikolojik sağlamlık

ise bireye iyileşmek için imkan tanımaktadır (Beauvais ve Oetting, 1999).

Garmezy (1987), 1985 yılında strese dirençli/dayanaklı olarak nitelendirdiği

çocuklarla yaptığı araştırmaların sonucunda koruyucu faktörleri; çocuğun kişilik

eğilimleri, destekleyici bakım veren ortamı ve dış destek sistemi olmak üzere 3

kategoride belirttiğini ifade etmiştir.

Werner (1989) ise bebeklikten yetişkinliğe kadar yapılan boylamsal araştırmalar

doğrultusunda, 3 tip koruyucu faktörün meydana geldiğini belirtmiştir. Bunları, ilk

olarak bireyin aktivite seviyesi, sosyallik, ortalama zeka gibi ruhsal nitelikleri ve içsel

kontrol durumu; ikinci olarak duygusal destek sağlayan bakım veren üyeleri arasındaki

sevgi bağı; son olarak ise bireyin kararlılığının ve yeterliliklerinin karşılığını veren,

inanç sistemini de sağlayan dışsal destek sistemleri olarak sınıflandırmıştır.

Bir diğer taraftan, risk altındaki bireyin gelecekte yaşayabileceği olumsuz

deneyimlerin ihtimalini azaltan içsel ve dışsal koruyucu faktörler bulunduğu ifade

edilmiştir. Psikolojik sağlamlık özelliği gösterenler, güçlüklerle baş etmede içsel (gizil

güçler vb.) ve dışsal (sosyal destek vb.) kaynakları kullanmaktadırlar. İşte bu kaynaklar,

içsel ve dışsal koruyucu faktörler olarak belirtilmiştir (Karaırmak, 2006). Gizir (2007)

ise psikolojik sağlamlık kavramı çerçevesinde temel koruyucu faktörler hakkında

çalışmalar yapıldığını belirtmiştir ve araştırmalarda incelenen bu faktörleri tabloda

özetlemiştir (Tablo 2.).

Page 43: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

28

Tablo 2. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Koruyucu Faktörler

Bireysel Koruyucu

Faktörleri

Benlik saygısı ve özyeterlik

Kişisel farkındalık ve kendini kabul

Özerklik

Yaşam hedeflerinin olması ve gelecek için

olumlu beklentiler

Etkili problem çözme becerileri

İyimserlik ve umut

Sosyal yetkinlik

Mizah duygusuna sahip olma

Sağlık

Cinsiyet

Yaş

Zeka

Akademik başarı

Olumlu veya kolay mizaç

İç kontrol odağı

Ailesel Koruyucu

Faktörleri

Destekleyici anne-baba ya da bir bakım veren

üyesiyle olumlu ilişkiler

Etkili bakım veren yapısı ve kuralları

Çocuğa yönelik yüksek ve gerçekçi beklentiler

Çevresel Koruyucu

Faktörleri

Sosyal çevredeki destekleyici bir yetişkinle

olumlu ilişkiler

Akran / Arkadaş desteği

Etkili toplumsal kaynaklar (kaliteli okullar,

gençlik merkezleri, gençlik organizasyonları

vb.)

Kaynak: Gizir, 2007:120

2.2.2.3. Psikolojik Sağlamlık ve Olumlu Sonuçları

Psikolojik sağlamlık üzerine yapılan araştırmaların çoğunda sadece riskin tanımı

yeterli görülmeyip, edinilen sosyal ve akademik alanlardaki yeterlik gibi olumlu

sonuçların saptanması da sağlanmıştır (Gürgân, 2006a). Ancak olumlu sonuçlar,

psikolojik sağlamlığı tanımlamada yeterli değildir ve gelişim literatüründe olumlu

sonuç, yaşa uygun gelişimsel görevlerin başarılı bir biçimde yerine getirilmesi olarak

tanımlanmaktadır (Masten ve Reed, 2002). Belli bir gelişimsel göreve ilişkin ortaya

çıkan olumlu sonuç veya uyum, sonraki gelişim görevlerinin başarılı şekilde yerine

getirilmesini desteklemektedir ve bireyin yetişkinlikte “sağlam çocuk veya yetişkin”

Page 44: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

29

olarak tanımlanma olasılığıyla sonuçlanmaktadır (Kumpfer, 1999).Araştırmalara göre

olumlu sonuçların tipik ölçümleri bazı şeyleri belirlemekte ve değerlendirmektedir.

Bunlar; normal ruh sağlığı, kurallara uygun davranışlar, akademik başarı (Okula devam

edilmesi, okuldan mezun olunması gibi), akran kabulü ve yakın arkadaşlık ilişkileri,

yaşa uygun aktivitelere katılım (Spor, ders dışı etkinlikler, toplumsal hizmetler) olarak

belirtilmektedir (Masten ve Reed, 2002). Buna ek olarak Gizir (2007) de yapılan

araştırmalarda incelenen yeterlik faktörlerini tablo olarak düzenlemiştir (Tablo 3.).

Tablo 3. Psikolojik Sağlamlık Araştırmalarında Ele Alınan Yeterlik Faktörleri

Akademik başarı

Olumlu sosyal ilişkiler / sosyal yeterlik

Düşük duygusal problemler ya da semptomlar

Düşük davranış problemleri

Psikopatoloji var olmaması

Psikososyal uyum bileşenlerinin varlığı

Kaynak: Gizir, 2007:117

2.2.2.4. Psikolojik Sağlamlığı Yüksek Olan Bireylerin Özellikleri

Psikolojik sağlamlık kavramı bireylerde; sürekli baskı altındayken sağlığını ve

enerjisini koruyabilme, süre gelen bozucu ve yıkıcı değişikliğin yüksek seviyeleriyle

başa çıkabilme, zorlukların üstesinden gelebilme, aksiliklerden sonra kolayca

toparlanabilme, eskisi artık mümkün olmadığında yeni bir çalışma ve yaşam şekline

geçebilme, tüm bunları bazı unsurların çalışmasını engellemeden veya zarar verici

yolların dışında gerçekleştirme özelliklerini işaret etmektedir (Siebert, 2005). Psikolojik

sağlamlık özelliği gösteren bireyler dışadönük, iyimser ve yeni deneyimlere açıktırlar

(Riolli, Savicki ve Cepani, 2002). Bu bireyler; genellikle büyük zorluklarla daha kolay

başa çıkan, bozulan hayatlarını kendileri için geçerli olan yeni bir şekilde tekrar

kurmayı ümit eden bireylerdir ve zorlukların üstesinden gelmek için gösterdikleri

mücadele, yeni güçlerin gelişmesini sağlamaktadır (Siebert, 2005).

Page 45: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

30

Psikolojik sağlamlık özelliği gösteren yetişkinler ise kendini geliştirmek adına

motivasyona sahip olan, olumlu ilişkiler kurabilen, sosyal etkinliklere katılım sağlayan,

problem çözmekte yetenekli olan, yaşamlarındaki sorun, üzüntü ve travmatik

durumlardan anlam ve yararlar çıkarma gücüne sahip olan bireylerdir (Higgins, 1994;

Akt. Savi Çakar, Karataş ve Çakır, 2014).

Son olarak, psikolojik sağlamlık (yılmazlık) gösteren kişilerin temel özellikleri

duygusal, sosyal ve bilişsel/akademik özellikler olmak üzere üç başlık altında

belirtilmiştir (Haynes, 2005; Akt. Gürgân, 2006b, 52): Duygusal özelliklerde; duyguları

kontrol edebilme ve farkına varabilme, yüksek düzeyde özgüven, güçlü öz-yeterlik

duygusu, yeni şartlara hızlı uyum sağlayabilme, yüksek öz-saygı ve kendini kabul,

engellenmeye ve kaygıya karşı direnç gösterebilme özellikleri vardır. Sosyal

özelliklerde; etkili iletişim becerilerine sahiplik, diğer bireylerle olumlu ilişkiler

kurabilmede ve arkadaşlık ilişkilerini geliştirmede yeteneklilik, gerektiğinde yardım ve

destek bulabilecek olmasına rağmen yardım alma konusunda isteksizlik özellikleri yer

almaktadır. Bilişsel/akademik özelliklerde ise geleceği düşünme ve planlama yeteneği

gösterebilme, yüksek başarı güdüsü, şans ve yetenek gibi dışsal yüklemelerden daha

fazla çaba gibi içsel yüklemeler yapabilme, travmatik ve stresli durumlarla mantıklı

biçimde mücadele edebilme gibi özellikleri bulunmaktadır.

2.2.3. Psikolojik Sağlamlık Ġle Ġlgili AraĢtırmalar

Bu kısımda, alanyazında psikolojik sağlamlık ile ilgili gerçekleştirilen

araştırmalardan bazı örnekler verilmiştir. Yurt dışında ve yurt içinde yapılan

araştırmalar ayrı başlıklarda incelenmiştir.

2.2.3.1. Psikolojik Sağlamlık Ġle Ġlgili Yurt DıĢında Yapılan AraĢtırmalar

Psikolojik sağlamlık üzerine yapılan araştırmalar; şiddet içeren evde yaşama,

ruhsal rahatsızlığı olan anne babalarla yaşama, yoksulluk ve madde kullanımı gibi erken

yaşamda zorluk ve olumsuzluklar deneyimleyen çocuklardaki gelişimsel psikopatoloji

üzerine yapılan çalışmalara dayanmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda risk altında

yaşasalar bile ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı yetişen çocukların özellikleri

tanımlanabilmiştir (Erarslan, 2014). Ayrıca yurt dışında yapılan araştırmalar

Page 46: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

31

incelendiğinde, psikolojik sağlamlığın farklı farklı değişkenlerle ilişkilendirildiği

görülebilmektedir.

Werner (2005) çalışmasında, Werner ve Smith (1982; 1992; 2001) tarafından

yapılan araştırmalar hakkında bilgi aktarmıştır. Verilen bilgilere bakıldığında, Kauai

adasında 1955 yılında doğan çocuklar üzerinde uzun yıllar süren araştırma yapıldığı

belirtilmiştir. 698 çocuğun dahil olduğu bu önemli boylamsal çalışmada, doğumdan orta

yaşa kadar gelişimde etkili olan stresli yaşamın yanında çeşitli biyolojik ve psikososyal

risk faktörleri ile koruyucu faktörlerin etkileri incelenmiştir. Çalışmadaki çocukların

%30‟unun farklı boyutlarda yüksek risk grubunda olduğu belirtilmiştir. Bu çocuklar

prenatal veya perinatal dönem zorlukları, yoksulluk ve problemli bakım veren

ortamında yaşamışlardır. 2 yaşına kadar bu risk faktörlerinin dördünü ya da daha

fazlasını yaşayan çocukların üçte ikisi 10 yaşlarına kadar ciddi öğrenme veya

davranışsal problemleri geliştirmişler veya 18 yaşına kadar bazı zihinsel sağlık

problemleri yaşamışlar veya suç kayıtları bulunmuştur. Ama yine de risk faktörlerinin

dördünü veya daha fazlasını tecrübe edinen çocukların üçte biri yetenekli, kendinden

emin, güçlü ve şefkatli bireylere dönüşmüştür. Bu bireylerin ilerleyen hayatında

davranış veya öğrenme problemi yaşamadıkları gözlemlenmiştir. Çalışma sonunda ise

yoksulluk, prenatal veya perinatal dönem zorlukları, ailevi problemler ve aile içi

uyuşmazlığa maruz kalan çocuklar için kötü gelişimin kaçınılmaz son olmadığını

buldukları söylenebilmektedir.

Matthews (2000), New York‟un metropol bölgesindeki düşük gelir grubundan

gelen kadın üniversite öğrencilerinin bulunduğu 1994 yılındaki çalışmasını

tamamladığını ifade etmiştir. Çalışmaya katılanlar, büyürken fazla kalabalık bakım

veren, açlık, çocuk ihmali gibi faktörlerle karşılaşmalarına rağmen liseyi bitirmişler ve

üniversiteye devam etmeyi başarmışlardır. Bu çalışma sonucunun ise psikolojik

sağlamlığı gösterdiği belirtilebilmektedir.

Collishaw ve diğerleri (2007), çocukluk dönemlerinde istismara uğrayan

bireylerle yaptıkları boylamsal araştırmalarında, psikopatolojik belirtiler ve psikolojik

sağlamlık konularını da değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada, istismara uğramış

katılımcıların psikopatolojik belirtilerinin yüksek derecede olduğu görülmüştür.

Katılımcıların problem gözlemlenmeyen kısmı ise “sağlam” olarak sınıflandırılmıştır.

Page 47: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

32

Psikolojik sağlamlığın, bakım verende algılanan ilgi, ergenlikteki akran ilişkileri,

yetişkinlikteki romantik ilişkilerin niteliği ve kişilik özellikleriyle ilişkili olduğu

sonucuna ulaşılmıştır.

Shetgiri ve diğerleri (2009), düşük gelirli bakım veren ortamından gelen

gençlerde, risk ve sağlamlık üzerine çalışma yapmıştır. Bu çalışmada, hem gençlerle

hem de ebeveynleri ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre

bakım veren desteği ve toplumsal kaynaklardan sağlanan destekler, düşük gelir

grubundaki gençlerin başarılı olmalarında etkili olan ve psikolojik sağlamlığı

güçlendiren faktörler olarak belirlenmiştir.

Hjemdal ve diğerleri (2006), üniversite öğrencileri üzerinde stresli yaşam

olayları, psikiyatrik semptomlar ve psikolojik sağlamlıkla ilgili bir araştırma

yapmışlardır. Araştırma sonucunda, koruyucu faktörlerin stresli yaşam olaylarıyla

karşılaşıldığında psikiyatrik belirtileri önleyen önemli bir tampon görevi gördükleri ve

yetişkinler için geliştirilen psikolojik sağlamlık ölçeğinin (RSA) ise bu faktörleri

ölçtüğü gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha düşük psikolojik sağlamlık düzeyi gösteren

bireylerin stresli yaşam olaylarına maruz kaldıklarında daha yüksek düzeyde psikiyatrik

belirtiler geliştirdiği de görülmüştür.

Bu çalışmalara ek olarak psikolojik sağlamlık ve yalnızlık ile ilgili araştırmalar

incelendiğinde, Rew ve diğerlerinin (2001) yaptıkları araştırmayla karşılaşılmaktadır.

15–22 yaş arasındaki 59 evsiz ergenin katıldığı bu araştırmanın içeriklerinden biri de

psikolojik sağlamlık ile yalnızlık üzerinde durulmuş olmasıdır. Sonuçlardan bazılarına

bakıldığında; sağlamlık ile yalnızlık, yaşamı tehdit edici davranışlar, umutsuzluk, sosyal

iletişimsizlik arasında anlamlı negatif ilişki olduğuna ulaşıldığı görülmektedir. Ayrıca

sağlamlık, yalnızlık, yaşamı tehdit edici davranışlar, umutsuzluk ve sosyal

iletişimsizliğin cinsiyet faktörü açısından anlamlı farklılıklar göstermediği de

saptanmıştır.

Bir diğer araştırma ise Perron, Cleverley ve Kidd (2014)’in yaptıkları

araştırmadır. Evsiz gençlerde yalnızlık, psikolojik sağlamlık ve psikolojik sıkıntı

üzerinde durulan bu çalışmaya, 15-21 arasında yaşları olan 47 gencin katılımı

sağlanmıştır. Araştırma bulgularından biri, sağlamlığın yalnızlık ile negatif

Page 48: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

33

korelasyonunun saptanmış olmasıdır. Ayrıca psikolojik sağlamlık ve aleksitimi ile ilgili

çalışmalar da bulunmaktadır. Bunlardan biri Feng ve diğerleri (2016) tarafından

yapılmıştır. 500 üniversite öğrencisinin katılım sağladığı bu çalışmada depresif lisans

öğrencilerinde psikolojik sağlamlık, aleksitimi ve kendini yetersiz hissetme arasındaki

ilişki incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre psikolojik sağlamlık ile aleksitimi

arasında negatif, aleksitimi ile kendini yetersiz hissetme arasında pozitif, kendini

yetersiz hissetme ile psikolojik sağlamlık arasında negatif yönde ilişkiler saptanmıştır.

Ayrıca depresif olan ve olmayan üniversite öğrencilerinde, kendini yetersiz hissetmenin

psikolojik sağlamlık ve aleksitimi arasında aracı rolü olduğu bulunmuştur.

Buna ek olarak, Morice-Ramat, Goronflot ve Guihard (2018)’ın Fransa’da bir tıp

fakültesinde yaptıkları araştırması görülebilmektedir. Bu araştırmada aleksitimi,

psikolojik sağlamlık ve empati değişkenleri üzerinde durulmuştur. Araştırma

sonuçlarına göre psikolojik sağlamlık ve aleksitimi arasında negatif, psikolojik

sağlamlık ve empati arasında pozitif, empati ve aleksitimi arasında negatif korelasyon

bulunmuştur. Ayrıca psikolojik sağlamlığı empatinin pozitif, aleksitiminin ise negatif

yordadığı saptanmıştır.

Son olarak; yurtdışında yapılan araştırmalarla birlikte psikolojik sağlamlığı

ölçmek amacıyla geliştirilmiş önemli ölçeklere de rastlamak mümkündür.

Wagnild ve Young (1993)’un Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (Resilience Scale-

RS), Oshio ve diğerlerinin (2003) Ergenler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği

(Adolescent Resilience Scale), Connor ve Davidson (2003)‟un Connor-Davidson

Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (Connor-Davidson Resilience Scale-CD-RISC), Sinclair

ve Wallston (2004)’un Kısa Psikolojik Dayanıklılık Baş Etme Ölçeği (Brief Resilient

Coping Scale), Ungar ve Liebenberg (2011)’in Çocuk ve Ergen Psikolojik Sağlamlık

Ölçeği (Child and Youth Resilience Measure-CYRM-28) bu alanda kullanılan

psikolojik sağlamlık ölçeklerindendir.

2.2.3.2. Psikolojik Sağlamlık Ġle Ġlgili Yurt Ġçinde Yapılan AraĢtırmalar

Yurt içinde psikolojik sağlamlıkla ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında çeşitli

değişkenler ile ilişkilendirilen araştırmalara rastlanmaktadır. Bununla birlikte Türkiye

Page 49: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

34

şartlarına uygun olarak geliştirilen ölçekler de bulunmaktadır. Bunlar, Üniversite

öğrencileri için Yılmazlık Ölçeği (Gürgân 2006a; 2006b), anne-babalar için Aile

Yılmazlık Ölçeği (Kaner ve Bayraklı, 2010a), anneler için Anne Yılmazlık Ölçeği

(Kaner ve Bayraklı, 2010b)‟dir.

Gürgân (2006a), psikolojik sağlamlık (yılmazlık) düzeyi düşük olan üniversite

öğrencileri içinden yansız olarak seçilmiş 36 öğrenciyle, psikolojik sağlamlık eğitimi

grup danışma programının psikolojik sağlamlık düzeyine etkisini incelemiştir. 20

öğrenci deney grubunu, 16 öğrenci plasebo kontrol grubunu oluşturmuştur. Deney

grubuna 11 oturumdan oluşan ve 2 saat süren program uygulanırken, plasebo kontrol

grubuyla yılmazlıkla ilgili olmayan 5 oturumluk etkinlik gerçekleştirilmiştir. Araştırma

sonucunda, uygulanan programın psikolojik sağlamlık düzeylerinin yükselmesinde

etkili olduğu belirlenmiştir.

Eminağaoğlu (2006), 12-16 yaş arasında olan 27 sokak çocuğu ve kontrol grubu

olarak sokakta kalma yaşantısı hiç olmamış 12-16 yaş arasında olan 27 çalışan çocuk ile

dayanıklılık (sağlamlık) üzerine araştırma yapmıştır. Bu araştırmada, sokak

çocuklarının çalışan çocuklara göre duygusal yakınlık kurmaya ve işbirliği davranışına

daha yatkın olduğuna ulaşılırken, daha fazla depresif duygulanıma sahip olduklarına da

ulaşılmıştır. Ayrıca sokak çocuklarının birtakım dayanıklılık özelliklerine sahip olsalar

bile risk altında olmaya devam ettikleri de belirtilmiştir.

Oktan (2008), üniversite sınavına hazırlanan ergenlerin bazı değişkenlere göre

psikolojik sağlamlıklarının incelenmesini amaçlamıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre

erkeklerin kızlara göre psikolojik sağlamlık düzeylerinin daha düşük olduğu, üniversite

sınavına giriş sayısı fazlalaştıkça ergenlerin psikolojik sağlamlıklarının düştüğü, yaşam

doyum düzeyi yüksek olanların yaşam doyum düzeyi düşük olanlara göre psikolojik

sağlamlık düzeylerinin yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Dayıoğlu (2008) da üniversiteye hazırlanan adaylarda bazı değişkenlerle birlikte

psikolojik sağlamlık düzeyini incelemiştir. 865 üniversite giriş sınavı adayının katılım

sağladığı çalışma sonuçlarına göre sınava giriş sayısı, okul türü ve mezuniyet alanı

değişkenlerinin psikolojik sağlamlık puanları yönünden anlamlı düzeyde farklılık

göstermediği saptanmıştır. Cinsiyet, öğrenilmiş güçlülük, sosyal desteğin psikolojik

Page 50: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

35

sağlamlık skorlarındaki toplam varyansın %19‟unu açıklayan anlamlı yordayıcı

değişkenler olduğuna ve erkek olmanın daha yüksek psikolojik sağlamlık puanları ile

ilişkili olduğuna ulaşılmıştır.

Bahadır (2009), üniversitede sağlıkla ilgili fakültelere başlayan öğrencilerin

psikolojik sağlamlık düzeyleri üzerine çalışma yapmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre

kızların psikolojik sağlamlık puan ortalamaları erkeklerden daha düşüktür. Kardeş

sayılarına, algılanan sosyo-ekonomik duruma ve algılanan ebeveyn tutumlarına göre

psikolojik sağlamlık puan ortalamalarında ise istatistiksel anlamlılıkta bir fark

saptanmadığı bulunmuştur.

Karaırmak ve Siviş-Çetinkaya (2011), psikolojik sağlamlık değişkeninin olumlu

duygular, denetim odağı ve benlik saygısı ile ilişkisi üzerine araştırma yapmıştır. Bu

araştırmaya 1999 depremini yaşamış 138 kadın ve 224 erkek katılım sağlamıştır.

Araştırmanın sonucuna göre ise bilişsel etkenler olarak denetim odağı ve benlik

saygısının duygular üzerinde etkili olduğuna, olumlu ve olumsuz duyguların psikolojik

sağlamlığı yordadığına ulaşılmıştır.

Sağlam (2012), lösemi hastası olan ve olmayan 15-18 yaş aralığındaki bireylerin

psikolojik sağlamlık düzeylerini belirleme üzerine çalışma yapmıştır. Bu çalışmadaki

araştırma grubu örneklemi hastanede 15-18 yaş aralığında lösemi tanısıyla izlenen 80

birey, karşılaştırma grubu örneklemi ise 9.-12. sınıflarında öğrenim göre 15-18 yaş

aralığındaki 80 sağlıklı birey oluşturmuştur. Çalışmanın sonuçlarına göre genel olarak

lösemili bireyler ile sağlıklı bireylerin psikolojik sağlamlık düzeylerinde anlamlı

farklılaşma saptanmamıştır. Ayrıca araştırma grubunda hastalık sürecinde psikolojik

destek alan adölesanlarda psikolojik destek almayanlara göre daha yüksek psikolojik

sağlamlık düzeyi görülmüştür.

Özer (2013), 766 üniversite öğrencisinden oluşan çalışma grubunun psikolojik

sağlamlık düzeylerini, beş faktör kişilik özellikleri ve duygusal zeka kişilik özelliği

yönünden araştırmıştır. Çalışma sonucuna göre sınıf düzeyi, cinsiyet ve bakım veren

geliri değişkenine göre psikolojik sağlamlık puan ortalamaları arasında anlamlı düzeyde

farklılık saptanmamıştır. Ayrıca anne-babalarının tutumunu suçlayıcı ve otoriter olarak

Page 51: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

36

değerlendirenlerin psikolojik sağlamlık puan ortalamaları, anne-babalarının tutumunu

demokratik olarak değerlendirenlerden anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur.

Psikolojik sağlamlık ve yalnızlık değişkenlerinin ele alındığı çalışmalar da

bulunmaktadır. Güloğlu ve Karaırmak (2010), yalnızlığın yordayıcısı olarak psikolojik

sağlamlık ve benlik saygısının araştırılmasını amaçlamışlardır. 410 üniversite

öğrencisinin katılım sağladığı bu çalışmada, yalnızlık ile psikolojik sağlamlık ve benlik

saygısı arasında negatif yönde, psikolojik sağlamlık ile benlik saygısı arasında ise

pozitif yönde bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca benlik saygısının % 28, psikolojik

sağlamlığın % 6 düzeyinde yalnızlığı yordadığı görülmüştür.

Altundağ (2013), anne-babası ayrılmış ergenlerin yalnızlık ve yaşam

doyumunun, psikolojik dayanıklılık düzeylerinde yordayıcı etkisini araştırmıştır. 144

lise öğrencisinin katılım sağladığı bu çalışmada cinsiyete göre psikolojik dayanıklılık,

yalnızlık ve yaşam doyumlarında anlamlı farklılık bulunmasa da psikolojik dayanıklılık

ölçeği alt boyutlarından okul desteği boyutunda erkek öğrencilerin puanı daha düşük

olduğu bulunmuştur. Sahip olunan kardeş sayısı yönünden psikolojik dayanıklılık,

yaşam doyumu ve yalnızlık düzeylerinde anlamlı bir fark saptanmamıştır. Psikolojik

dayanıklılık düzeyleriyle yalnızlık düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında negatif

yönlü güçlü bir ilişki bulunurken, psikolojik dayanıklılık düzeyleriyle yaşam doyumları

arasında ise pozitif yönlü güçlü bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca yalnızlığın psikolojik

dayanıklılığın anlamlı bir yordayıcısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Yalnızlık ve yaşam doyumu değişkenleri birlikte psikolojik dayanıklılıktaki

toplam varyansın %84‟nü açıkladığı görülmüştür.

Kılıç (2014), üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılıkları ve yalnızlık

düzeyleri arasındaki ilişkileri çeşitli değişkenlere göre incelemiştir. 673 üniversite

öğrencisinin bulunduğu bu çalışmada, psikolojik dayanıklılıklarıyla yalnızlık düzeyleri

arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler olduğu saptanmıştır. Cinsiyetlerine göre

incelendiğinde psikolojik dayanıklılık toplam, bakım veren uyumu alt boyutu, sosyal

kaynaklar alt boyutu ve gelecek algısı alt boyutuna ait psikolojik dayanıklılık toplam

puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık bulunmasına rağmen cinsiyetlerine göre

kendilik algısı alt boyutu, yapısal stil alt boyutu ve sosyal yeterlik alt boyutuna ait

Page 52: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

37

psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.

Barınma yerlerine göre incelendiğinde ise psikolojik dayanıklılık toplam, gelecek algısı

alt boyutu, yapısal stil alt boyutu, kendilik algısı alt boyutu, bakım veren uyumu alt

boyutu, sosyal kaynaklar alt boyutu ve sosyal yeterlik alt boyutu puan ortalamaları

arasında anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Ayrıca kardeş sayıları ve yaş

değişkenlerinin birlikte psikolojik dayanıklılık puan ortalamalarını anlamlı düzeyde

yordadığı sonucuna ulaşılmıştır.

2.3 Duygu Düzenleme

Bu kısımda; duygu kavramının tanımları, duyguların yapısı, duygu düzenleme

kavramının tanımları, duygu düzenleme stratejileri ve olumlu duyguları düzenleme

yöntemleri konusunda bilgilere yer verilmiştir.

2.3.1. Duygu Kavramının Tanımı

Duyguların zamansal olarak ilk bahsedilişlerinin Antik Yunan filozoflarının akıl

ve duygu arasında yaptıkları tartışmalara kadar dayandığı görülmektedir. Diğer bir

anlatımla tarihsel olarak bakıldığında öncelikle felsefe alanında duygulardan söz

edildiği söylenebilir (Atabek, 2000). Bu anlamada felsefe geçmişinde Stoacılar duygular

ile ilgili olarak onların zarar verici olduğundan, aklın ise daha üstün olduğundan

bahsetmişlerdir.

Bilgin kişilerin duyguların etkisinde olmaması gerektiğini, onları kullanmanın

kişiye zarar vereceğini ve bu zarardan kurtulmak adına bireyin mantık ve aklı harekete

geçirmesi gerektiğini, bu şekilde bilge insanlar olunacağını savunmuşlardır (Mayer

Saluvey ve Caruso, 2000).

William James (1984), duyguyu beyinsel tepkilerin oluşturduğunu ve

hissetmenin de nörobiyolojik bir sonuç olduğunu belirtmiştir. Izard (1977), ise

duygunun sadece beyinsel bir süreç değil, duygunun fark edilmesini, beyinde ve sinir

sistemindeki süreçlerini ve yüz üzerine yansıyan ifadelerin açıkça görülebilir olmasını

belirtmiş ve duygunun bu üç özelliğin tümünü içerdiğini söylemiştir. Watson ve Clark

(1994) duyguyu, organizmanın bir ihtiyaca ya da amaca yönelik, hayatta kalması adına

ve yaşadığı durum ve çevreye uyum gösterebilmesi bakımından zorunlu olan, kısa

Page 53: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

38

sürede uyum tepkisi olarak açıklamıştır. Goleman (2002) duyguyu bir his ve bu hisle

ilgili düşünce, psiko-biyolojik davranışlar ve bir dizi hareketler olarak tanımlamıştır. Bu

güne kadar duygu için çeşitli tanımlamalar yapılmasına rağmen genel anlamda duygu

farklı biçimlerde, bireylerin kendi içinde nasıl hisler beslediğini anlamasına yardımcı

olan ve bu içsel duruma göre yaşamlarını şekillendirmelerine yardımcı olan aktif bir

yapı olarak açıklanabilmektedir (Altunbaş, 2014).

Campos, Campos ve Barrett duyguyu, “insan ile içsel ya da dışsal çevre

arasındaki ilişkileri kuran, devam ettiren ya da bozan süreçler” olarak açıklamışlardır

(Campos, Campos ve Barrett 1989: 394). Kratz, Davis, Zautra ve Tennen (2009) ’e göre

en yaygın olarak duygu tanımı bilişsel süreç, fizyolojik tepki süreci, yüz ifadeleri ve

kişisel hislerin deneyimlenmesini içeren çok yönlü tepki sürecidir.

Santrock (2012), duyguyu bireyin kendisi için iyilik durumu adına, bir olay ya

da etkileşim durumlarında ortaya çıkan duygulanım ya da his olarak tanımlamıştır. Yani

duygu, kişinin içinde bulunduğu durumdan memnun olup olmamasını gösteren

davranışlarla nitelendirilir. Duygular bir bakıma bireylerin kişisel anlam çıkarmalarında

etkisi olan bakış açılarına göre şekillenir. Her birey aynı olaydan farklı şekilde etkilenip

farklı duygulanımlar yaşayabilir. Kişi bir anlam yüklediği uyarıcı ya da olay tarafından

güdülendiği spesifik bir durumda, kendi değerlendirmeleri sonucu duygu ortaya çıkar.

Yani duygular belli bir olaya karşı geliştirilen tepki mekanizmasıdır. Burada hem

bedensel tepkiler hem de bilişsel süreçler önemli olmaktadır (Frijda, 2001).

Plutchik (1980) duyguyu, insan ve hayvanlar açısından belirli bir uyum ve denge

sağlamak adına amaçlı davranışlara iten içsel süreçler olarak tanımlamıştır. Duygular

yaşadığımız çağ ve toplum içerisinde psikolojik uyum açısından işlevseldir (Denollet,

Nyklicek ve Vingerhoets, 2008). Duygular bireyin hayattan haz almasını sağlamasının

yanında, kişiler için bilgi aktarıcı olarak, diğer bireylerin içsel durumunu ve davranışa

yönelik niyetini anlamada işlevsel olmaktadır. Bunun yanında bireyin kendi içsel

işlevselliği hakkında da bilgi verirler (Karataş, 2016).

Page 54: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

39

2.3.2. Duyguların Yapısı

İnsan yaşamında duygular bireyin kendisi için doğru olanın ne olduğu

konusunda bilgi sağlamaktadır. Ayrıca bireyin karar alma aşamasında da etkilidir.

Çevreden gelebilecek her türlü duruma göre başa çıkma anlamında da kişiyi

hazırlamakta ve yardımcı olmaktadır (Denollet, Nyklicek ve Vingerhoets, 2008). Bunun

yanında duygular motive edici anlamda işlevsel; düşünce algılama ve davranışsal

anlamda da birer rehber olabilmektedir (Izard, 1991).

Duyguların zamanla uyum sağlamaya ve yaşama içgüdüsü için insanlara yardım

ettiğini söyleyen evrimci psikologlar, duyguyu güdüleyici bir durum ya da kişisel

eğilimleri olarak tanımlamış; korkuyu kaçma davranışı ile öfkeyi saldırganlık davranışı

ile ilişkilendirmişlerdir. Olumlu ve olumsuz duygular bir uyarıcı-tepki ilişkisinde,

yaklaşma-kaçma güdüsünden farklı durumlar meydana getirebilir. Negatif duygular

olumlu olmayan bir eğilime, daha hızlı bir tepki verme sürecine katkıda bulunurken,

pozitif duygular bireyin çevre merakına ve uyarıcı olmasa da keşfetmeye, yaklaşmaya

ve öğrenmeye güdüler (Kratz ve ark., 2009).

Lazarus (1991), duyguları ikiye ayırmıştır. Hedefe uygun olmayan olumsuz

duygular: üzüntü, kıskançlık, kin, suçluluk, utanç öfke, kaygı ve korkudur. Hedefle

uyumlu pozitif duygular: mutluluk, neşe, şefkat, sevgi, rahatlamadır. Yazgan İnanç,

Bilgin ve Atıcı (2012) duyguları üç şekilde sınıflandırmıştır. Birinci grupta pozitif

duygular olan şefkat, sevgi, mutluluk ve zevk duyguları, ikinci grupta engelleyici

duygular olan kaygı, endişe, üzüntü suçluluk, pişmanlık duyguları, üçüncü grupta da,

düşmanlık duyguları olan öfke, kıskançlık, nefret gibi duygular bulunmaktadır.

Goleman (2002), duyguların değişik ve faklı şekillerde değişime ya da dönüşüöe

uğrayarak çok fazla aduygudan söz edilebileceğini belirtmiştir. Ayrıca dıygularınçok

çeşitili olamasının bu duyguları tanımlayan sözcüklerden bile fazla olduğunu ifade

ederek aslında keimelerle ifade edilemeyecek kadar çok olduklarının belirtmişti.

Goleman duyduları sınıflarken şu şekilde ifade etmektedir (Goleman, 2002: 359-360)

Öfke: Hareket, hiddet, içerleme, tükenme, gazap, kızma, sinirlenme, kin,

hınç, alınganlık, rahatsızlık, düşmanlık ve patolojik nefret ve şiddet,

Page 55: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

40

Üzüntü: Keder, acı, neşesizlik, melankoli, kasvet, kendine acıma, yalnızlık,

umutsuzluk, can sıkıntısı ve patolojik olduğunda şiddetli depresyon,

Korku: Kuruntu, kaygı, tasa, sinirlilik, şüphe, hayret, uyanıklık,

huzursuzluk, vicdan azabı, çekinme, huzursuzluk, dehşet, ürkme; patolojik

olduğunda panik ve fobi,

Zevk: Coşku, mutluluk, tatmin, rahatlama, sevinç, haz, eğlenme, tensel

zevk, gurur, heyecan, kendinden geçme, hoşnutluk, kapris ve aşırı zindelik,

Sevgi: Dostluk, kabul görme, iyilik, güven, sadakat, yakın ilgi, muhabbet,

aşırı tutkunluk,

ġaĢkınlık: Merak, şok, hayret, afallama,

Ġğrenme: Aşağılama, hor görme, küçümseme, nefret etme, tiksinme, itici

bulma, hoşlanmama,

Utanç: Mahcubiyet, suçluluk, pişmanlık, hayal kırıklığı, üzülme, küçük

düşürme, nedamet ve çile vb.

Duyguları temel olarak sınıflandıran Power ve Dalgleish (2008), bir duygunun

temel olarak anlaşılması bakımından çeşitli kültürler açısından bazı farklar olsa da,

temel duyguların daha açık ve evrensel olduğunu belirtmiş ve bunları beş temel duygu

olarak sınıflandırmışlardır. Bunlar (Power, 2010);

Mutluluk, belirli bir hedefin gerçekleşmesi ya da zafere doğru ilerleyen

süreçte oluşur.

Üzüntü, hedef durumundaki ya da değer verilen durum konumundaki şeyin

gerçek ya da ihtimal olarak kaybı ya da başarısızlığı sonucunda oluşur.

Korku, hedeflere ya da değer verilene ya da kişinin kendine yönelik fiziki ya

da sosyal anlamda tehdit olduğunda oluşur.

Page 56: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

41

Öfke, hedefin ya da değer verilen durumun her hangi bir nedenle

engellenmesi ve hayal kırıklığı durumunda oluşur.

İğrenme, hedef ya da değer verilen duruma ve bir bireyden, nesneden, ya da

düşüncenin kendisinden iğrenme durumunda oluşur.

Bunlarla birlikte Power ve Dalgleish (2008), diğer daha kompleks yapıdaki

duyguların bu temel duygulardan yola çıkarak oluştuğunu söylemektedirler. Örneğin;

üzüntü temel duygu durumundan keder; korkudan can sıkıntısı ve kaygı; öfkeden kin,

kıskanma ve küçümseme; mutluluktan, sevgi ve neşe gibi başka duyguların da ortaya

çıktığını belirtmektedirler.

Yine başka bir sınıflamayı Fehr ve Russell (1991) hiyerarşik bir şekilde

sıralamışlardır. Bu sıralamanın en üstünde üst düzey duygular olarak hoş olan, hoş

olmayan ve nötr duygular olarak ifade etmişlerdir. Bu sıralamanın ortasında da temel

duygular olarak korku, mutluluk, öfke, üzüntü ve iğrenme olarak, en alt sırada ise hiçbir

şekilde kategorize edilemeyecek şekilde temel duyguların ortaya çıkardığı alt temel

duygular olarak nitelendirilen ve kesin sınırları olmayan şekilde olanlar olarak ifade

etmişlerdir.

Duyguların çeşitli şekillerde sınıflandırılmasının yanında, insanlar için

hissedilen bu duyguların bazen beklenmedik şekilde, istenmeyen biçimde ve yerde

ortaya çıkması durumunda kişi bu durumla başa çıkabilmek adına bazı duygu

düzenleme stratejileri geliştirmektedir. Duygu düzenlemenin işlevsel olması ise kişinin

bu yöntem ve stratejileri bilmesi ve bunları kullanabilmesi ile bağlantılıdır (Gross,

2014).

2.3.3. Duygu Düzenleme Kavramının Tanımı

Duygu düzenleme, genel anlamda “bireyin amaca ulaşmak için, hem yoğun hem

de geçici duygu tepkilerini deneyimleme, değerlendirme ve değiştirmede tüm içsel ve

dışsal süreçleri kapsayan bir kavramdır” (Thompson, 1994: 25). Duygu düzenleme

süreci hem negatif hem pozitif duygular için geçerlidir. Bu kavram duyguların kendini

düzenlemesi ve duygular aracılığıyla bazı durumların düzenlenmesi anlamına

gelmektedir. Duygular çevremizle uyumlu olarak verdiğimiz tepkilerde kendini

Page 57: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

42

göstermektedir. Yani bu düzenleme süreci hem davranış hem bilişlerimizle duyguyu

ortaya çıkaran yapıyı ifade eder (Gross ve Munoz 1995).

Duygular, yaşadığımız olay ya da durumla uyuşmadığında, beklenmeyen bir

anda ortaya çıktığında veya daha ağır bir şekilde kendini gösterdiğinde kişiler için

olumsuz olabilmektedirler (Gross, 2014). Duygusal olarak iyi olma hali ve haz alma

durumu da bu olumsuz duyguları düzenleme ile sağlanmaktadır (Larsen ve Prizmic,

2004). Bu anlamda duyguların düzenlenebiliyor olması uyumu daha da kolaylaştırmada

yardımcı olmaktadır. Duygu düzenleme, duyguların yoğunluğunun arttırılması ya da

azaltılması olarak da gerçekleşebilir.

Duygu düzenleme, bireyin kötü hissetmesine sebep olan bir duygu deneyimi

yaşandığında bu kötü hissetme durumunun, rahatsızlık duymayacak bir duruma

gelmesini sağlamaktır. Bu anlamda birey duygulardan etkilenme düzeyini azaltabilir ya

da arttırabilir veya aynı etkiyi devam ettirebilir. Böylece kişi ancak başa çıkma ve

yeniden düzenleme sürecine gidebilir (Leahy, Tirch ve Napolitano, 2011).

Lewis (1993), insanlarda kuvvetli duyguların verdiği enerjinin depolandığını

söylemektedir. Birey olumsuz duygu durumları ile karşı karşıya geldiğinde, o duyguyu

pozitif bir biçimde yönlendirebilirse ve onu anlamak için yeterince özen gösterirse, kişi

bu olumsuz duygudan aldığı deneyimleri saklar ve tekrar olumsuz durumlar yaşadığında

nasıl hareket etmesi gerektiğinin farkında olur. Yani olumsuz duygu deneyimleri,

kişinin benzer durumlar yaşadığında olumsuz etkileri daha kolay atlatmasına yardımcı

olur. Kişi mümkün olduğu kadar negatif ve pozitif hislerle hayatını devam ettirmeyi,

uygun şekilde ve zamanda yönlendirmeyi öğrenmelidir. Duygular tecrübe edildiğinde

ve düzenlenebildiğinde, kişinin hedeflerini gerçekleştirmesi adına motive olması, sosyal

ilişkiler geliştirmesi ve benlik saygısı geliştirmesi gibi açılardan işlevsel olabilmektedir

(Roque ve Verissimo, 2011).

Duygu düzenleme sürecinde işlevselliği sağlayan sadece olumlu duygular

değildir. Duruma göre olumsuz duygular da duygu düzenlemede işlevsel olabilmektedir

(Thompson, 1994). Düzenleme sürecinde işlevsellik, duygunun ortaya çıkışından önce,

ortaya çıkış anında ya da daha sonra olabilir (Valiente ve Eisenberg, 2006).

Page 58: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

43

Duygu düzenleme becerisi duyguların anlamını, tanınmasını, duyguların kabul

edilmesini ayrıca, olumsuz bir duygu yaşanması durumunda onun kontrol edilebilmesini

ve amaca yönelik davranışlara devam edebilmeyi ve duruma uygun duygu düzenleme

stratejisini kullanabilmeyi de kapsayan bir yapı olarak açıklanabilir (Gratz ve Roemer,

2004). Duygunun düzenli olmaması bireyin normal şartlarda gereken çabayı

göstermesine rağmen duygusal durumları, davranışları, sözel ya da sözel olmayan

ifadeleri değiştirmede ya da yeniden şekillendirmede zorluk yaşamasını tanımlar. Bu

durumda çok farklı duyguların, problemlerin ve ilişkilerin de içinde olması, yaygın

duygu düzensizliği olarak adlandırılır (Linehan ve diğerleri, 2007).

Duygu düzenleme konusunda yapılan açıklamaların ortak noktası, değişen

çevreye ve olaylara karşı uyum sağlamak adına duyguların uygun ve başarılı olarak

yönlendirilmesini ve düzenlenmesini içerir (Gross ve Thompson 2006).

İlgili alanyazın incelendiğinde genel olarak duyguların istenilen bir biçimde

düzenlenememesi, duygu düzenleme güçlüğü olarak adlandırılmaktadır. Duygu

düzenleme güçlüğü tamamıyla duyguların düzenlenemediği olarak değil, istenilen

düzeyde olmadığını ifade eder.

Anlık bir duruma uyum olarak düzenleme işlevsel olurken, genel olarak hayatta

uyum sağlamada zorluk olabilmektedir (Cole, Michel ve Teti, 1994). Duygu düzenleme

güçlüğü yaşayan birey nasıl hissettiğinin farkına varamaz, duygularını kabullenmez ve

anlamaz. Olumsuz duyguları yaşarken dürtü kontrol sorunu yaşar ve duruma uygun

düzenleme becerilerini kullanamaz (Gratz ve Roemer, 2004). Linehan (1993), duygu

düzenleme güçlüğünü, duygusal duruma fazla duyarlı olma ile istenmedik güçlü

tepkilerin birleşimi olarak açıklamıştır. Karataş (2016), duygu düzenleme güçlüğünü,

bir tetikleyicinin duyguları harekete geçirmesiyle, bireyin o duruma yönelik uygun

duyusal cevabı bulma, düzene koyma ve kontrol etmede zorluk yaşaması olarak

açıklamıştır. Duygu düzenlemede güçlük yaşayan birey yaşadığı olumlu ya da olumsuz

zor durumlara veya kişilere karşı, yanlış ve aşırı tepkili olabilir. Ağlama, öfke krizleri,

saldırgan ya da pasif davranış sergileme veya çatışma durumu görülebilir.

Duygu düzenleme güçlüğü insanların yaşam kalitelerini ve çalışma

motivasyonlarını düşürmekte, çevresindeki kişilerle sosyal bağlarını ve üretme sürecini

Page 59: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

44

olumsuz etkileyebilmektedir. Bununla birlikte kişilerin ruhsal sağlığı açısından önemli

bir sorun olarak da görülmektedir (Gross ve Munoz, 1995).

Duygu düzenleme güçlüğü beraberinde kendine zarar verme, madde kullanma,

intihar gibi olumsuz davranışlar getirebilir. Bu olumsuz davranışlar bazen duyguları

düzene koymak için hizmet etse de bazen de sorunlu duygu düzenlemenin bir sonucu

olarak karşımıza çıkar (Koerner, 2012).

Duygu düzenleme, günlük hayatta uyum sağlamada ve etkili sosyal ilişkiler

kurmada gerekli bir takım becerilerdir (Hsieh ve Stright 2012). Yapılan araştırmalarda

duygu düzenleme becerisinin zayıf olması ile dürtüsel davranışlar arasında ilişki olduğu

bulunmuştur. Ayrıca duygu düzenleme becerisi zayıf olan kişilerin psikopatolojik

sorunlara daha yatkın olduğu bununla birlikte çocuklarda ve ergenlerde kaygıyı

arttırdığı görülmüştür (Schreiber, Grant ve Odlaug, 2012).

Gross (2014), bireylerin kullandıkları duygu düzenleme stratejilerindeki

değişikliklerin, bireylerin duygularına, iyi oluş hallerine ve diğer bireyler ile ilişkilerine

bakmışlardır. Çalışma sonuçları, tekrar değerlendirme stratejilerini aktif olarak kullanan

bireylerin, minimal seviyede depresif tutumlar bildirdiği, yaşam doyumlarının tatmin

edici seviyede olduğu, daha pozitif oldukları, benlik saygılarının ise daha yüksek olduğu

ve diğer bireyler ile ilişkilerinde pozitif ilişkiler kurabildiklerini göstermektedir. Bunun

aksine bastırma stratejisini aktif olarak kullananların ise, tam tersi olarak daha fazla

depresif tutumlar sergiledikleri, daha az yaşam doyumu hissettikleri, düşük benlik

saygısı ve kötümserlik algılarının yüksek oldukları görülmekle birlikte hem kişisel hem

de kişilerarası ilişkilerinin ise daha minimal doyum sağladığı görülmektedir.

Duygu düzenleme stratejilerinin gelişimi bireyin bebeklik döneminde bebekle

ilgilenen yetişkin (anne, bakıcı vb.) ile kurduğu ilişki ve bağlanma stili ile gelişir ve

yaşam boyu gelişmeye devam eder. Bu gelişim sürecinde bebeğe bakan kişinin

özellikleri kadar bebeğin mizaç ve genleri gibi faktörler de oldukça etkilidir (Kostiuk

2011). Duygu düzenleme stratejilerinin tamamının etkin ve doğru bir biçimde

kullanılması, kişinin doğum anından itibaren sosyal yaşamında önemli olarak gördüğü

kişilerin duygulara yönelik değerlendirmelerinde de büyük önem arz etmektedir (Gross,

1999). Duygu düzenlemedeki bu gelişim ergenlik döneminde de artarak devam eder ve

Page 60: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

45

ergenin geçmiş ve gelecekteki yaşam olaylarına bakışını, değerlendirmesini etkileyerek

daha karışık planların oluşmasına katkı sunar (Kostiuk 2011).

Ergenlik döneminde artan ve derinleşen sosyal ilişkiler, bu dönemdeki bireylerin

daha farklı duygu düzenleme becerileri geliştirmelerine olanak sağlamaktadır. Ergenlik

dönemi ile başlayan soyut düşünme becerisi sayesinde ergende yeniden değerlendirme,

empati ve hedef belirleme gibi yeni duygu düzenleme becerileri gelişebilmektedir

(Kostiuk, 2011; Szwedo, 2012).

Ergenler sosyal ilişki tarzlarını, duygusal becerilerini ve kendi seçtikleri

duyguyu düzenleme stratejileri ile aslında benlik algılarını oluştururlar (Thompson ve

Goodman, 2010). Duygu düzenlemeye ilişkin ergenlerle yapılan çalışmalar onların

duygu düzenleme becerileri ile sosyal anlamda uyum ve iletişim becerileri, öznel iyi

olma halleri, içsel ve dışsallaştırma sorunları ile ilişkinin kuvvetli olduğunu

göstermektedir (Swedo, 2012).

2.3.4. Duygu Düzenleme Stratejileri

2.3.4.1. Gross ve Duygu Düzenleme Süreci

Gross (2002)’un duygu düzenleme modelinin temelinde üretme süreci yer

almaktadır. Bir duygu önce içsel ve dışsal uyaranlarla bir takım değerlendirmelerden

geçtikten sonra deneyimlenir. Bu uyarıcılar birçok bakımdan değerlendirilirken,

psikolojik ve davranışsal anlamda tepkiler ortaya çıkar. Bu tepkiler ortaya çıkınca da

farklı şekillerde düzenlenirler. Duygusal tepkilerin nasıl ifade edildiğini belirleyen ve

şekillendiren de bu düzenlemedir.

Gross (2002)’un süreç modelinde duygu düzenleme stratejilerini ikiye

ayırmıştır:

Ön süreç odaklı duygu düzenleme stratejisi: Bu strateji duygusal anlamda

bir sonuç doğuracak davranışlar karşısında, duygusal tepki eğilimi

oluşmadan önce kullanılır. Bu süreç duygusal anlamda iç ve dış kaynaklı

durumları düzenlemeyi kapsar. Mesela birey bazı duygularını uyaran bir

ortamda bulunabilir ya da belirli bir olaydaki hisse karşı zihinsel anlamda

Page 61: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

46

yeni bir ortam oluşturabilir. Yani duygularla ilişkili olan her hangi bir

uyaran karşısında değerlendirme aşamasında düzenleme yapılarak tepkiden

önce değişiklik yapılabilir (Gross ve Munoz, 1995).

Tepki odaklı duygu düzenleme stratejisi: Bu süreç, duygusal tepki

sürecinden ve duyguların ortaya çıkışından sonra kullanılmaktadır. Burada

duygular henüz aktiftir ve kişisel tepki eğilimi düzenlenmektedir. Mesela

korku gibi bir duygu anında, olumsuz olmasına rağmen gülmek gibi

olumsuz duygulanmalarda gerçek olmayan bir tepkinin arkasına gizlenip

gerçek duygunun yansıtılmamasıdır (Gross ve Munoz, 1995). Yaşanan

negatif duyguların psikolojik ve sosyal anlamda olumsuz etkilerini azaltmak

için, çeşitli gevşeme egzersizlerini kullanmak, alkol, sigara vb. gibi madde

kullanımına yönelmek hatta aşırı yemek yeme eğilimine girmek tepki

değiştirme teknikleri olarak değerlendirilebilmektedir (Gross, 1999).

Bu iki sürece örnek olarak bir bireyin çalıştığı iş yerinde istemediği bir kişi varsa

ve huzursuz eden bu durumu çözmek adına önce muhtemel yolları düşünür. Daha sonra

muhtemel çözümlerin içinden birine dikkatini odaklar ve odaklandığı çözüme ilişkin

düşünceler geliştirir. Bu değişim geçiren düşüncelere göre davranış gösterdiğinde de

muhtemel çözüme ulaşmış olabilir ve huzursuzluk ortadan kalkabilir. Bu süreçte

öncelikle ön süreç odaklı stratejiler işlemiş olmaktadır. Gösterilen tepkiden sonra

beklenen sonuçlar gerçekleşmezse yeniden değerlendirilerek yeni tepkiler verilerek

tepki değişikliği stratejisi işlemiş olmaktadır (Özdoğan, 2017).

Yapılan araştırmalar ön süreç odaklı stratejilerin, tepki odaklı olanlara göre daha

uyumlu ve işlevsel stratejiler olduğunu göstermektedir (Gross & Thompson, 2006).

Page 62: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

47

ġekil 1. Duygu Düzenleme Süreç Modeli

Kaynak: Gross, 1998

Şekil 1.’de görüldüğü gibi Gross bu temel iki stratejinin temelinde yer alan beş

duygu düzenleme stratejisini de açıklamıştır. Bunlar: “Durum seçme, durum değiştirme,

dikkatte yayılma, bilişsel değişim ve tepki düzenlemedir”. Durum seçme, değiştirme,

dikkatte yayılma, bilişsel yeniden yapılandırma ön süreç odaklı stratejilerde yer alırken;

davranış düzenleme, tepki odaklı stratejiler grubunda yer almaktadır (Gross ve

Thompson, 2006).

Durum seçme; kişinin beklendik ya da beklenmeyen bir durumda ortaya çıkacak

duygusal sonuca göre bir durum seçmesini ya da durumdan kaçmasını anlatan bir

süreçtir. Zor geçmiş bir işin sonrasında eğlenceli bir film izlemekten ya da takıntılı bir

mesai arkadaşından kaçınmak durum seçmeye örnek olarak verilebilir.

Durum seçme stratejisini doğru bir şekilde kullanmanın önünde bir takım

engeller olduğu araştırmacılar tarafından şöyle belirtilmiştir; bazı anıların duyguları

hatırlarken ya da henüz yaşanmamış duyguları tahmin ederken ki bazı çarpıtmalar bu

stratejinin etkili kullanılmasını zorlaştırmaktadır. Bir diğer engel ise, kişilerin duygu

düzenlemede o an gördüğü yararı tercih edip uzun süredeki zararını görmezden gelerek

davranmasıdır. Örneğin, çekingen bir öğrencinin derse katılmaması kısa zamanda ona

kendisini iyi hissettirirken uzun zamanda derslerinde düşüşe ve başarısızlığa sebep

olabilmektedir (Goss ve Thompson, 2006).

Durum değiştirme; Kişinin bir olayı ya da durumu istediği bir duygusal etkiye ya

da ihtiyacına yönelik olarak değiştirmesi ya da yeniden şekillendirmesidir. Bu süreçte

önemli olan yapılan değişimin içsel olarak değil dışsal veya çevresel değişikliklerle

Page 63: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

48

yapılmasıdır. Durum seçme sürecinden farklı olarak durum değiştirme daha farklı ve

yeni bir durum aramak için bir çaba göstermektir (Gross ve Thompson, 2006).

Bu iki strateji de kişinin bir durumu yeniden yapılandırmasında etkili

olmaktadır. Fakat fiziki çevreyi değiştirmeden ya da yeniden yapılandırmadan da

duygular düzenlenebilir (Daşçı, 2015).

Dikkatte yayılma; Kişinin yaşadığı bir olayda duygusal anlamda nasıl etki

göstermesini istiyorsa o olayda en çok istediği taraflarına bakmasını, yani kendini

istediği şekilde yönlendirmesini içerir. Bir bakıma durum seçme stratejisinin daha

içselleştirilmiş hali olarak düşünülebilir. Bu strateji dikkati dağıtma ve yoğunlaşma

olarak iki farklı şekilde kullanılır. Dikkati bir olayda ya da durumda çeşitli bakış

açılarına göre farklı yönlerine odaklanma ya da hiç alakası olmayan başka bir yöne

çevirime dikkati dağıtma iken, dikkati durumun duygu boyutunda derinleştirme ise

yoğunlaştırmadır. Dikkati sürekli olarak olayın duygusal yönüne ve sonuçlarına

odaklamak ise zihinsel geviş getirme yani ruminasyon olarak tanımlanır (Gross, 2006).

Bilişsel değişim; kişinin bir olaya ya da duruma ilişkin yeni bir değerlendirme

ile duygusal önemini yeniden şekillendirmek için düşüncelerini yeniden

yapılandırmasını ya da değiştirmesini içermektedir. Bu durumda kişi olayı ya da

durumu yönetme becerisinde etkindir (Gross, 2006).

Tepki düzenleme; bu strateji duygu düzenlerken duygu üretme kademesinin son

basamağında rol oynar. Bu basamak insanın kendisini psikolojik olarak, tepkisel olarak

ve deneyimsel açıdan yeniden düzenlemesini kapsamaktadır (Daşçı, 2015). Yaşanan

negatif duyguların psikolojik ve sosyal anlamda olumsuz etkilerini azaltmak için, çeşitli

gevşeme egzersizlerini kullanmak, alkol, sigara vb. gibi madde kullanımına yönelmek

hatta aşırı yemek yeme eğilimine girmek tepki değiştirme teknikleri olarak

değerlendirilebilmektedir (Gross, 1999).

2.3.4.2. Gratz ve Roemer'e Göre Duygu Düzenleme Süreci

Gratz ve Roemer (2004), duygu düzenleme anlamında, hissedilen duygunun

farkına varmanın ve duyguları anlayabilmenin süreçte önemli olduğunu

söylemektedirler ve duygu düzenlemeyi belirli adımlarla açıklamaktadırlar. Bu

Page 64: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

49

aşamalar, uyumsal işlevlik açısından önemli olduğu için birinin ya da bir kaçının

yapılamıyor olması duygu düzenlemede güçlüklere neden olmaktadır (Gratz ve Roemer,

2004):

Duyguların fark edilmesi ve anlaşılması,

Duyguların kabulü,

İstenmeyen duygu durumları ile karşı karşıya kalındığında dürtüsel

davranışları kontrol edebilme ve istendik yönde davranış sergileme,

Duygu düzenleme stratejilerini etkili bir biçimde kullanmak.

2.3.4.3. Koole ve Duygu Düzenleme Süreci

Bu model, duygu düzenleme sürecini insanların genellikle hissettikleri

duyguların yanında kendilerine özgü daha derinde yaşamış oldukları duyguların da

düzenlenmesini kapsayan geniş bir bakış açısıyla ele almıştır. Bu süreçte birey duygusal

tepkiyi yeniden şekillendirmek adına dikkatini davranışsal ve bilişsel tepkilere de

odaklayarak aktif bir çaba göstermektedir. Ayrıca bireylerin verdiği ilk duygusal

tepilerin duygusal anlamda hassas noktalarını gösterdiğini; ikinci duygusal tepkilerinin

de duygu düzenlemelerini gösterdiğini ifade etmektedir.

Bu yaklaşım bireylerin duyguları düzenlemede sıkıntı yaşadığı zaman, ondan

uzaklaşmaya çalıştıkları halde istenmeyen duygulara maruz kalmaya devam etmeleri ve

bu düzensizliğin sürekliliği durumunda ciddi anlamda psikopatolojik problemlerin

oluşabileceğini söylemektedir (Koole, 2009).

Koole ve Rothermund (2011), duygu düzenleme sürecinde kişilerin vermiş

oldukları ilk duygusal tepkilerin denge unsuru olarak işlevsel olduğunu belirtmişlerdir.

Duygu düzenlemeyi asıl işlevsel kılan şey ise duygusal tepki öncesinde asıl hissedilen

diğer duyguların hassa bir şekilde fark edilmesi ile olduğunu açıklamışlardır. Ayrıca

Koole (2009), duygu düzenleme sürecinde öz düzenlemenin de etkili olduğunu

belirtmiştir.

Page 65: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

50

2.3.5. Olumlu Duyguları Düzenleme Yöntemleri

Duygu düzenleme sürecinde genel olarak psikoloji ile ilgilenen bireyler,

insanların duygu düzenleme isteklerinin haz duymayı artırma ve acıdan kaçma amaçlı

uğraşlar olduğunu belirtmektedirler. Bu anlamda kişi duygu düzenleme sürecinde genel

amaç olarak hazza ulaşmak adına motive olur. Psikolojik açıdan bu sürecin işlevselliği

temelinde, dikkat, bilişler, duygular ve fiziki etkileri bilme ve fark etme gibi durumlar

yer aldığı gibi, en önemli işlevlerinden birisi de amaca yönelik eylemleri destekleyici

bir şekilde haz almaya yönelik ihtiyacı karşılamaktır (Koole, 2009).

Yapılan araştırmalarda insan ruh sağlığı bakımından olumlu hislerin hem fiziksel

hem ruhsal açıdan iyilik hali için çok önemli olduğunu göstermektedir. Olumlu

duygular bu yönde hastalıkla baş etmede ya da yoğun depresif durumlarla

ilişkilendirilmiştir. Ayrıca evlilik ya da çocuk ile anne-baba arasındaki ilişkide pozitif

duyguların daha yoğun olması, daha sonraki süreçlerde yıpranmayı azaltma ile

ilişkilendirilmiştir (Kratz ve ark., 2009). Larsen ve Prizmic, (2008), duygusal anlamda

iyi olmay,ı haz almayı sağlayan şeyleri yapma ve olumsuz duyguları da düzene koyma

ya da minimum seviyeye indirme olarak açıklamıştır. Kişilerin mutlu olması gün içinde

yaşadığı olumlu durumlar ile ilişkili olarak hissettiği pozitif duygular sayesinde artabilir

(Diener, 2009).Olumlu duygu düzenleme süreci olarak Larsen ve Prizmic (2004)

hayatta olumlu olanlara odaklanmak ve minnettar olmak, iyilik yapmak ve pozitif

duyguları yansıtma olarak sınıflandırmıştır.

Olumluya Odaklanma ve Minnettar Olma: Teknik anlamda zihinsel

geviş getirmenin tersi bağlamında yaşanılan olaylar hakkında kişinin

minnettarlık hissetmesi ve olumlu olarak kendi gücüne olan inancını

sağlamasını içerir (Larsen ve Prizmic, 2004). Bir araştırmada ortaokul

seviyesindeki ergenlerin minnettar olmasının sosyal destek ve olumlu

davranışlar, öznel iyi oluş ile ilişkisine bakılmış ve minnettarlığın bu

değişkenlerle pozitif yönde anlamlı bir ilişkide olduğu sonucu elde

edilmiştir (Froh, Yurkewicz ve Kashdan, 2009).

Ġyilik Yapmak: Kişi başkalarına iyilik yaparak olumlu hisler besleyebilir.

Yardım etmek sonuçta yaşanan pozitif duygular sayesinde tekrar

Page 66: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

51

hatırlandığında hoşnutluğun tekrar etmesi sayesinde olumlu duyguların

düzenlenmesinde yardımcı işlev görmektedir (Larsen ve Prizmic, 2004).

Olumlu Duyguların Ġfade Edilmesi: Mizah ya da gülmek olarak da

açıklanan pozitif duygu ifade etme, sosyal anlamda iletişim kanallarını açan

ve olumlu bir işlevsel mekanizma olarak ifade edilmektedir (Larsen ve

Prizmic, 2004). Mizahın olumlu anlamda değerlendirilmesi bireyin

doğasında var olan ve uyumlu bir savunma yöntemi olarak da ele alınır

(Aldwin ve Yancura, 2004). Yapılan araştırmalarda kahkaha atan ya da

gülen kişilerin daha pozitif bir yaşam hedeflerine odaklandıklarını

göstermektedir ve stresle baş etmede de daha güçlü olduklarını göstermiştir

(Larsen ve Prizmic, 2004).

Psikoloji alanında psikiyatrik bazı problemlerin ve davranışların oluşmasında

duygu düzenleme süreci rol oynamaktadır. Duygu düzenleyememenin bazı psikolojik

sıkıntılara neden olduğu ya da psikolojik sıkıntıların oluşmasında etkisinin olduğunu

söyleyen teoriler ve bunlara yönelik araştırmalar gün geçtikçe artmaktadır (Kring ve

Sloan, 2010). Duygu düzenleme becerisinde problem olan kişiler ön yargılı bazı kararlar

vererek pratik değerlendirmede bulunmakta, kişilerin uyumlu yöntemler

kullanmamasına ve doğru değerlendirmede bulunmasına engel olduğu için bir takım

psikolojik rahatsızlığa neden olabilmektedir (Joormann, Yoon ve Siemer, 2010).

Yapılan araştırmalar duygu düzenlemenin saldırganlık ile ilişkisinde çocuk ve

ergenlerde saldırgan tutum sergileyenlerin, saldırgan olmayan kişilere göre daha az

duygu düzenleme becerisini kullandığını göstermektedir (Silk, Steinberg ve Morris,

2003). Saldırgan çocuk ve yetişkin duygularının daha çok başkaları tarafından

düzenlenmesini beklemektedir. Bireyin yaşadığı negatif duyguları düzenliyor olması,

tehdit edici bir durum olduğunda saldırganlığın azalmasına yani bir bakıma saldırgan

kişilikte bireylerin de azalmasına yol açabilecektir. Kişinin o an hissettiği duygunun

farkında olması, olumsuz duygularının varlığını bilmesi ve kabullenmesi bunun için

düzenleme stratejileri geliştirmesi, sosyal anlamda uyum sağlamasını da

kolaylaştırabilecektir (Salovey ve ark., 1995).

Page 67: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

52

BÖLÜM 3. YÖNTEM

Bu bölümde, araştırmanın amacı kapsamında kullanılan araştırma modeli,

araştırmanın evren ve örneklemi, verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkinler

bilgiler yer almaktadır.

3.1. AraĢtırma Modeli

Araştırma modeli, ilişkisel taramadır. İlişkisel tarama modeli iki veya daha çok

sayıdaki değişken arasında birlikte değişim varlığını veya derecesini belirlemeyi

amaçlayan araştırma modelleridir (Karasar, 1999).

3.2. Evren ve Örneklem

Araştırmanın evrenini İstanbul ili içerisindeki Hasan Şadoğlu

Ortaokulu,Muhsine Zeynep Ortaokulu ve İmdat Vakfı Dumlupınar Ortaokulu; Ataşehir

Nuri Cıngıllıoğlu Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesine, Hasan Şadoğlu Mesleki ve

Anadolu Liselerinde, 10-18 yaş arası ortaokul ve liseye devam eden ergenlerden ve

Darüşşafaka Eğitim Kurumlarında kalan ergenlerden oluşturulmuştur. Çalışma 10-18

yaş aralığında 210 gönüllü ergenler ile gerçekleştirilmiştir. İstanbul Anadolu Yakasında

farklı okullardan ve Avrupa Yakası Darüşşafaka Eğitim kurumundan kartopu

yöntemiyle seçilmiştir. Katılımcılar, çalışmanın amacı ve prosedürleri hakkında

bilgilendirilmiştir.

3.3. Veriler ve Toplanması

Uygulama öncesinde katılımcılar araştırmanın amacı ve prosedürü hakkında

bilgilendirilmiş; gönüllü olan katılımcılar ölçekleri tek başlarına cevaplamışlardır.

Ölçeklerin doldurulma süresi yaklaşık 15-20 dakikadır. Kullanılacak ölçekler;

Demografik Bilgi Formu: Araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu

katılımcılar hakkında sosyo-demografik bilgiler elde etmek için literatür doğrultusunda

hazırlanmıştır.Ailesinin yanında yaşayan,boşanmış anne veya babasıyla yaşayan ve

Darüşşafakada yaşayan ergenlere yönelik bazı farklılıklarla birlikte üç farklı form

oluşturulmuştur.

Page 68: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

53

Ailesinin yanında yaşayan ve boşanmış anne veya babasıyla yaşayan ergenlere

yönelik formda aynı sorular yer almaktadır.Fakat Darüşşafakada kalan ergenlerin

yaşadığı yere ve içinde bulundukları duruma yönelik bilgi elde etmek için yurtta kalma

süresi, ana babalarını görme sıklıkları gibi farklı soruları bulunduran kısa bilgi formu

hazırlanmıştır. Darüşşafakada yaşayan ergenler için; ''Ne sıklıkla anne veya babanızı

görüyorsunuz?'' ve ''Ne kadar zamandır kurumda yaşamaktasınız?'' soruları eklenmiştir.

Bu formlarda ortak olan bağımsız değişkenler cinsiyet, yaş, sınıf, ana baba

eğitim düzeyi, gibi değişkenlerdir.

Ebeveyn ve ArkadaĢlara Bağlanma Envanteri- Kısa Formu-(EABE):

“Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri- Kısa Formu 1992 yılında Raja ve ark.

tarafından geliştirilmiştir. Bu çalışmada anne ve babaya bağlanma formu kullanılacaktır.

Envanter 12 maddeden oluşmaktadır , anne - baba formu olmak üzere iki bölümden

oluşmaktadır ve 7 basamaklı derecelenmektedir. EABE’nin, Türkçe’ye uyarlaması

Günaydın ve ark. (2005) tarafından gerçekleştirilmiştir. Uyarlama sonucunda anne

formuna ilişkin cronbach alfa değeri .88, baba formu için cronbach alfa .90 olarak

saptanmıştır. Puanın yüksek çıkması güvenli bağlanmaya işaret” etmektedir.

Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (ÇGPSÖ-12): Çocuk ve Genç

Psikolojik Sağlamlık Ölçeği çocuk ve ergenlerin psikolojik sağlamlığı hakkında bilgi

toplanmasına olanak sağlayan bir ölçme aracıdır. Orijinal formu 28 maddeden oluşan,

üç alt ölçek ve sekiz alt boyutu olan ölçek, 11 farklı ülkeden toplanan veriler

çerçevesinde geliştirilmiştir. Ölçme aracı sosyo-ekolojik bakış açısıyla, nicel ve nitel

yöntemler kullanılarak Liebenberg, Ungar ve Vijver (2012) tarafından geliştirilmiştir.

Ölçeğin kısa form çalışması Liebenberg, Ungar ve LeBlanc (2013) tarafından yapılmış

ve iki farklı çalışma sonucunda 12 maddelik bir yapı elde edilmiştir. Ölçeğin faktör yük

değerleri .39 ile .88 arasında değişmektedir.

Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı .84 bulunmuştur. Beşli Likert yapıda olan

ölçme aracı “Beni tamamen tanımlıyor (5)” ile “Hiç tanımlamıyor (1)” arasında

derecelendirilmektedir. Ölçekten alınan yüksek puanlar yüksek psikolojik sağlamlık

düzeyini belirtmektedir. 12 maddeden oluşan kısa form ölçeğinin Türkçe uyarlaması

Arslan (2015) tarafından yapılarak istatistiksel analizleri yapılmıştır. Yapılan analizler

Page 69: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

54

çerçevesinde KMO değerinin .92 ve Barlett testi sonucu, (χ2= 1533,522, sd=66,

p>.000)olduğu bulunmuştur. Bu doğrultuda verilerin çok değişkenli normal dağılımdan

geldiği ve maddeler arasında kısmi korelasyonların ve korelasyon matrisinin faktör

analizi için uygun olduğu kabul edilmiştir. Ölçeğin yapı geçerliğini ve faktör yapısını

incelemek amacıyla açımlayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık Ölçeği’nin Türkçe uyarlamasındaki on iki maddenin faktör yükleri .54 ile .81

arasında sıralanmaktadır. Güvenirlik çalışması kapsamında ölçeğin tamamı için

Cronbach alfa güvenirlik katsayısı .91 olarak bulunmuştur. Ayrıca ölçeğin madde-

toplam korelasyon değerleri .45 ile .79 arasında sıralanmaktadır. Elde edilen değerler,

ölçeğin çocuk ve ergenlerde psikolojik sağlamlığı ölçmek için güvenilir bir ölçme aracı

olarak kullanılabileceğini göstermektedir (Arslan, 2015).

Ergenler Ġçin Duygu Düzenleme Ölçeği (EĠDDÖ): “Ergenler İçin Duygu

Düzenleme Ölçeği (EİDDÖ), Phillips ve Power (2007) tarafından ergenlerin duygu

düzenlemelerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Ölçek, ergenlerin duygu

düzenlemelerini içsel işlevsel duygu düzenleme, içsel işlevsel olmayan duygu

düzenleme, dışsal işlevsel duygu düzenleme ve dışsal işlevsel olmayan duygu

düzenleme şeklinde sınıflara ayırarak değerlendiren bir kendini değerlendirme aracıdır.

Ölçeğin faktör yapısını belirlemek amacıyla yapılan açımlayıcı faktör analizi

sonucunda, faktör yükü .57 ile .83 arasında değişen 19 maddeden oluşan, toplam

varyansın yaklaşık % 56’sını açıklayan dört boyutlu bir yapının (içsel işlevsel duygu

düzenleme, dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme, içsel işlevsel olmayan duygu

düzenleme ve dışsal işlevsel duygu düzenleme) ortaya çıktığı bulunmuştur. Analizlere

göre, 1. 2. ve 3. faktöre beşer maddenin dağıldığı, 3 maddenin ise 4. faktöre dağıldığı

görülmüştür.

Ölçeğin dört boyutlu olduğu varsayılarak yapılan doğrulayıcı faktör analizi

sonucunda, kavramsal olarak ilişkili değişkenler arasındaki korelasyonlar kabul

edilebilir bir faktör modeli olduğunu göstermiştir. Bağımsız ki-kare değeri (χ2 =

1259.34, sd= 171, p< .001) değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olduğunu

göstermiştir. Modeldeki faktörler ve ölçülen değişkenler arasındaki tüm yol (path)

katsayıları anlamlı” bulunmuştur (p< .05). Karşılaştırmalı uyum indeksi (.905)

değerinin, önerilen değerden (.90) büyük olması kabul edilebilir bir model uyumu

Page 70: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

55

olduğunu göstermiştir. Elde edilen Cronbach alpha değerleri sırasıyla .72, .76, .76 ve

.66’dır (Phillips ve Power, 2007). Ölçek, “Hiçbir zaman (1), Nadiren (2), Bazen (3),

Çoğu zaman (4) ve Her zaman (5)” şeklinde likert tipi beşli derecelendirmeye sahiptir.

Ölçeğin her bir alt boyutunda yer alan maddelere verilen yanıtların toplanmasıyla dört

ayrı puan elde edilmektedir. Buna göre en yüksek puan elde edilen alt boyut, ergenin en

sık başvurduğu duygu düzenleme yöntemi olmaktadır.

3.4. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması

Araştırmada elde edilen veriler SPSS Programı ile değerlendirilerek analizler

yapılmıştır. İstatistiksel değerlendirmelerde yüzde, ortalama, değişkenlerin özelliğine

göre kategorik veriler için ki-kare testi, ölçümsel veriler için t-testi/Mann Whitney-U

testi, One-Way ANOVA/Kruskall Wallis testleri kullanılıp, bu testlerde gruplar

arasındaki farklılıkların belirlenmesinde Tukey's HSD testi/Mann Whitney U testi

yapılmıştır. Normal dağılıma uyma durumunda Pearson, uymama durumunda Spearman

korelasyon analizi kullanılmıştır. Ortalamalar (Ort.) standart sapma (SS) ile birlikte

verilip (Ort.±SS), p<0.05 istatistiksel anlamlılık olarak değerlendirilmiştir.

Page 71: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

56

BÖLÜM 4. BULGULAR VE YORUMLAR

Bu bölümde, araştırmanın amacı kapsamında elde edilen bulgular ve yorumlara

ilişkin bilgiler yer almaktadır.

4.1. Katılımcıların Demografik Bilgilerine Ait Bulgular

Katılımcıların cinsiyete göre dağılımına ait bulgular Tablo 4.’te verilmiştir.

Tablo 4. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı

Darüşşafaka’da

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Boşanmış Anne

ya da Babasıyla

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Ailesinin

Yanında

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

N % N % n %

Cinsiyet Kız 33 47,1% 36 51,4% 28 40,0%

Erkek 37 52,9% 34 48,6% 42 60,0%

Tablo 4.’te katılımcıların cinsiyete göre dağılım incelendiğinde; Darüşşafaka’da

yaşayanların %47,1’i kız, %52,9’u erkek, boşanmış anne ya da babasının yanında

yaşayanların %51,4’ü kız, %48,6’sı erkektir. Ailesinin yanında yaşayanların %40’ı kız,

%60’ı erkektir.

Şekil 2.’de katılımcıların cinsiyete göre dağılımı sütun grafik olarak da

verilmiştir.

ġekil 2. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı

Page 72: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

57

Katılımcıların yaşa göre dağılımına ait bulgular Tablo 5.’te verilmiştir.

Tablo 5. Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı

Darüşşafaka’da

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

Boşanmış Anne

Ya Da Babasıyla

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

Ailesinin Yanında

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

n % n % N %

Yaş

10 0 0,0% 1 1,4% 1 1,4%

11 7 10,0% 10 14,3% 5 7,1%

12 10 14,3% 10 14,3% 12 17,1%

13 19 27,1% 4 5,7% 16 22,9%

14 4 5,7% 16 22,9% 15 21,4%

15 17 24,3% 19 27,1% 15 21,4%

16 13 18,6% 5 7,1% 4 5,7%

17 0 0,0% 5 7,1% 2 2,9%

Tablo 5.’te katılımcıların yaşa göre dağılım incelendiğinde; Darüşşafaka’da

yaşayanlarda 11 yaşında olanların oranı %10, 12 yaşında olanların oranı %14,3, 13

yaşında olanların oranı %27,1, 14 yaşında olanların oranı %5,7, 15 yaşında olanların

oranı %24,3, 16 yaşında olanların oranı %18,6 olup 17 yaşında olanların oranı %0’dır.

Boşanmış anne ya da babasıyla yaşayanlarda 10 yaşında olanların oranı %1,4, 11

yaşında olanların oranı %14,3, 12 yaşında olanların oranı %14,3, 13 yaşında olanların

oranı %5,7, 14 yaşında olanların oranı%22,9, 15 yaşında olanların oranı %27,1, 16

yaşında olanların oranı %7,1 olup 17 yaşında olanların oranı %7,1’dir.

Ailesinin yanında yaşayanlarda 10 yaşında olanların oranı %1,4, 11 yaşında

olanların oranı %7,1, 12 yaşında olanların oranı %17,1, 13 yaşında olanların oranı

%22,9, 14 yaşında olanların oranı %21,4, 15 yaşında olanların oranı %21,4, 16 yaşında

olanların oranı %5,7 olup 17 yaşında olanların oranı %2,9’dur. Şekil 3.’te katılımcıların

cinsiyete göre dağılımı sütun grafik olarak da verilmiştir.

Page 73: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

58

ġekil 3. Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı

Katılımcıların sınıf düzeylerine göre dağılımına ait bulgular Tablo 6.’da

verilmiştir.

Tablo 6. Katılımcıların Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı

Darüşşafaka’da

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

Boşanmış Anne

Ya da Babasıyla

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

Ailesinin Yanında

Yaşayan

Ergenlere Yönelik

n % n % n %

Sınıf Düzeyi

6 16 22,9% 15 21,4% 10 14,3%

7 20 28,6% 11 15,7% 21 30,0%

8 0 0,0% 10 14,3% 15 21,4%

9 18 25,7% 20 28,6% 15 21,4%

10 16 22,9% 6 8,6% 7 10,0%

11 0 0,0% 8 11,4% 2 2,9%

Tablo 6.’da katılımcıların sınıf düzeylerine göre dağılımı incelendiğinde;

Darüşşafaka’da kalanlarda 6. Sınıfların oranı %22,9, 7. Sınıfların oranı %28,6, 8.

Sınıfların oranı %0 olup, 9. Sınıfların oranı %25,7, 10. Sınıfların oranı %22,9, 11.

Sınıfların oranı ise %0’dır. Boşanmış anne ya da babasıyla kalanlarda 6. Sınıfların oranı

Page 74: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

59

%21,4, 7. Sınıfların oranı %15,7, 8. Sınıfların oranı %14,3 olup, 9. Sınıfların oranı

%28,6, 10. Sınıfların oranı %8,9, 11. Sınıfların oranı ise %11,4’tür. Ailesinin yanında

yaşayanlarda 6. Sınıfların oranı %14,3, 7. Sınıfların oranı %30, 8. Sınıfların oranı

%21,4 olup, 9. Sınıfların oranı %21,4, 10. Sınıfların oranı %10, 11. Sınıfların oranı ise

%2,9’dur. Şekil 4.’te katılımcıların sınıf düzeylerine göre dağılımı sütun grafik olarak

da verilmiştir.

ġekil 4. Katılımcıların Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı

Katılımcıların anne eğitim durumlarına göre dağılımına ait bulgular Tablo 7.’de

verilmiştir.

Tablo 7. Katılımcıların Anne Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı

Darüşşafaka’da

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Boşanmış Anne

Ya Da

Babasıyla

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Ailesinin

Yanında

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

n % n % n %

Anne

Eğitim

Okuryazar

Değil 0 0,0% 1 1,4% 2 2,9%

İlkokul Mezunu 16 22,9% 10 14,3% 12 17,1%

Ortaokul

Mezunu 16 22,9% 10 14,3% 14 20,0%

Page 75: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

60

Lise Mezunu 23 32,9% 30 42,9% 24 34,3%

Üniversite

Mezunu 15 21,4% 19 27,1% 18 25,7%

Tablo 7.’de katılımcıların anne eğitim durumlarına göre dağılımı incelendiğinde;

Darüşşafaka’da kalanlarda; annesi ilkokul mezunu olanların oranı %22,9, ortaokul

mezunu olanların oranı %22,9, lise mezunu olanların oranı %32,9 olup, üniversite

mezunu olanların oranı %21,4’tür. Boşanmış anne ya da babasıyla kalanlarda annesi

okur yazar olmayanların oranı %1,4, ilkokul mezunu olanların oranı %14,3 ortaokul

mezunu olanların oranı %14,3, lise mezunu olanların oranı %42,9 olup, üniversite

mezunu olanların oranı %27,1’dir. Ailesiyle birlikte kalanlarda annesi okur yazar

olmayanların oranı %2,9, annesi ilkokul mezunu olanların oranı %17,1, ortaokul

mezunu olanların oranı %20, lise mezunu olanların oranı %34,3 olup, üniversite

mezunu olanların oranı %25,7’dir. Şekil 5.’te katılımcıların anne eğitim durumlarına

göre dağılımı sütun grafik olarak da verilmiştir.

ġekil 5. Katılımcıların Anne Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı

Page 76: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

61

Katılımcıların baba eğitim durumlarına göre dağılımına ait bulgular Tablo 8.’de

verilmiştir.

Tablo 8. Katılımcıların Baba Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı

Tablo 8.’de katılımcıların baba eğitim durumlarına göre dağılımı incelendiğinde;

Darüşşafaka’da kalanlarda; babası ilkokul mezunu olanların oranı %14,3, ortaokul

mezunu olanların oranı %25,7, lise mezunu olanların oranı %28,6 olup, üniversite

mezunu olanların oranı %31,4’tür. Boşanmış anne ya da babasıyla kalanlarda babası

ilkokul mezunu olanların oranı %11,4, ortaokul mezunu olanların oranı %28,6, lise

mezunu olanların oranı %37,1 olup, üniversite mezunu olanların oranı %22,9’dur.

Ailesiyle birlikte kalanlarda babası ilkokul mezunu olanların oranı %12,9, ortaokul

mezunu olanların oranı %24,3, lise mezunu olanların oranı %41,4 olup, üniversite

mezunu olanların oranı %21,4’tür. Şekil 6.’da katılımcıların baba eğitim durumlarına

göre dağılımı sütun grafik olarak da verilmiştir

Darüşşafaka’da

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Boşanmış Anne

Ya da Babasıyla

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

Ailesinin Yanında

Yaşayan

Ergenlere

Yönelik

n % n % n %

Baba

Eğitim

İlkokul Mezunu 10 14,3% 8 11,4% 9 12,9%

Ortaokul

Mezunu 18 25,7% 20 28,6% 17 24,3%

Lise Mezunu 20 28,6% 26 37,1% 29 41,4%

Üniversite

Mezunu 22 31,4% 16 22,9% 15 21,4%

Page 77: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

62

.

ġekil 6. Katılımcıların Baba Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı

4.2. Katılımcıların Bağlanma Düzeylerine Ait Bulgular

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimine ait bulgular Tablo 9.’da verilmiştir.

Tablo 9. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Anne Toplam Bağlanma Kız 28 67,0 11,7

-0,288 0,775 Erkek 42 67,7 9,4

Anne Güven Kız 28 24,6 3,2

0,372 0,711 Erkek 42 24,3 4,0

Anne İletişim Kız 28 20,6 5,5

-0,300 0,765 Erkek 42 20,9 3,8

Anne Yabancılaşma Kız 28 10,3 4,6

0,698 0,487 Erkek 42 9,5 4,0

(p>0,05)

Tablo 9.’da ailesiyle birlikte yaşayan bireylerde anne bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; anne bağlanma toplamı ve alt boyutları cinsiyete göre anlamlı düzeyde

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Diğer bir ifade ile ailesiyle birlikte yaşayan kız ve

Page 78: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

63

erkeklerin anne bağlanma toplam düzeyi ile alt boyut düzeyleri aynı seviyededir

denilebilir.

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin baba bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimine ait bulgular Tablo 10.’da verilmiştir.

Tablo 10. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Baba Toplam Bağlanma Kız 28 49,8 6,8

2,028 0,047* Erkek 42 46,0 7,9

Baba Güven Kız 28 19,4 3,8

2,262 0,027* Erkek 42 16,9 4,7

Baba İletişim Kız 28 19,3 5,5

0,065 0,948 Erkek 42 19,2 5,0

Baba Yabancılaşma Kız 28 11,1 5,7

0,939 0,351 Erkek 42 10,0 4,8

*p<0,05

Tablo 10.’da ailesiyle birlikte yaşayan bireylerde baba bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; baba toplam bağlanma düzeyi ile baba güven alt boyutu cinsiyete göre

anlamlı düzeyde farklılık gösterirken (p<0,05), diğer alt boyutlar cinsiyete göre anlamlı

farklılık göstermemektedir. Kızların baba toplam bağlanma düzeyi ile güven düzeyi

erkeklerden anlamlı derecede daha yüksektir.

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 11.’de verilmiştir.

Page 79: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

64

Tablo 11. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

(p>0,05)

Tablo 11.’de Darüşşafaka’da kalan ergenlerde anne bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; anne bağlanma toplamı ve alt boyutları cinsiyete göre anlamlı düzeyde

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Diğer bir ifade ile Darüşşafaka’da kalan ergenlerde

kız ve erkeklerin anne bağlanma toplam düzeyi ile alt boyut düzeyleri aynı seviyededir

denilebilir.

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin baba bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 12.’de verilmiştir.

Tablo 12. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Baba Toplam Bağlanma Kız 33 63,5 14,2

-0,674 0,502 Erkek 37 65,8 15,0

Baba Güven Kız 33 22,6 6,1

-0,323 0,748 Erkek 37 23,1 6,8

Baba İletişim Kız 33 18,5 5,6

-0,442 0,660 Erkek 37 19,1 5,7

Baba Yabancılaşma Kız 33 9,7 4,4

1,148 0,255 Erkek 37 8,4 4,7

(p>0,05).

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Anne Toplam Bağlanma Kız 33 70,0 12,1

-0,409 0,684 Erkek 37 71,0 8,2

Anne Güven Kız 33 24,5 4,8

-0,819 0,416 Erkek 37 25,2 3,1

Anne İletişim Kız 33 21,0 5,0

0,254 0,800 Erkek 37 20,8 3,9

Anne Yabancılaşma Kız 33 7,5 4,0

0,562 0,576 Erkek 37 7,0 3,2

Page 80: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

65

Tablo 12.’de Darüşşafaka’da kalan ergenlerde baba bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; baba bağlanma toplamı ve alt boyutları cinsiyete göre anlamlı düzeyde

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Diğer bir ifade ile Darüşşafaka’da kalan ergenlerde

kız ve erkeklerin baba bağlanma toplam düzeyi ile alt boyut düzeyleri aynı seviyededir

denilebilir.

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 13.’te verilmiştir.

Tablo 13. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Anne Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Anne Toplam Bağlanma Kız 36 64,42 14,27 -0,028 0,978

Erkek 34 64,50 10,57

Anne Güven Kız 36 22,81 5,92 -0,396 0,693

Erkek 34 23,32 4,94

Anne İletişim Kız 36 20,31 4,23 1,162 0,249

Erkek 34 19,03 4,95

Anne Yabancılaşma Kız 36 10,69 6,07 0,676 0,501

Erkek 34 9,85 4,09

(p>0,05).

Tablo 13.’te ebeveynleri boşanmış ergenlerde anne bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; anne bağlanma toplamı ve alt boyutları cinsiyete göre anlamlı düzeyde

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Diğer bir ifade ile ebeveynleri boşanmış kız ve

erkeklerin anne bağlanma toplam düzeyi ile alt boyut düzeyleri aynı seviyededir

denilebilir.

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin baba bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 14.’te verilmiştir.

Page 81: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

66

Tablo 14. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Baba Bağlanma Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Baba Toplam Bağlanma Kız 36 55,22 20,68

-1,516 0,134 Erkek 34 61,24 10,63

Baba Güven Kız 36 19,78 7,71

-1,903 0,061 Erkek 34 22,68 4,53

Baba İletişim Kız 36 16,67 6,70

-0,843 0,402 Erkek 34 17,82 4,50

Baba Yabancılaşma Kız 36 13,22 7,64

1,274 0,207 Erkek 34 11,26 4,81

(p>0,05).

Tablo 14.’te ebeveynleri boşanmış ergenlerde baba bağlanma ölçeği değişimi

incelendiğinde; baba bağlanma toplamı ve alt boyutları cinsiyete göre anlamlı düzeyde

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Diğer bir ifade ile ebeveynleri boşanmış kız ve

erkeklerin baba bağlanma toplam düzeyi ile alt boyut düzeyleri aynı seviyededir

denilebilir.

4.3. Katılımcıların Psikolojik Sağlamlık Düzeylerine Ait Bulgular

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin cinsiyete

göre değişimine ait bulgular Tablo 15.’te verilmiştir.

Tablo 15. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık

Düzeylerinin Cinsiyete Göre Değişimi

Cinsiyet N Ortalama Std.

Sapma t p

Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık Ölçeği

Kız 28 50,6 5,2 1,652 0,103

Erkek 42 47,8 7,7

(p>0,05).

Tablo 15.’te ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin çocuk ve genç psikolojik

sağlamlık düzeyinin cinsiyete göre değişimi incelendiğinde, kız ve erkekler arasında

psikolojik sağlamlık açısından anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür. Diğer bir ifade

Page 82: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

67

ile ailesiyle birlikte yaşayan kız ve erkeklerin psikolojik sağlamlık düzeyleri aynıdır

denilebilir.

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 16.’da verilmiştir.

Tablo 16. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık Ölçeği

Kız 33 49,5 6,4 0,390 0,698

Erkek 37 48,9 8,0

(p>0,05).

Tablo 16.’da, Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık düzeyinin cinsiyete göre değişimi incelendiğinde, kız ve erkekler arasında

psikolojik sağlamlık açısından anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür.

Diğer bir ifade ile Darüşşafaka’da kalan kız ve erkeklerin psikolojik sağlamlık

düzeyleri aynıdır denilebilir.

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin cinsiyete

göre değişimi Tablo 17.’de verilmiştir.

Tablo 17. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Psikolojik Sağlamlık Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

Cinsiyet N Ortalama

Std.

Sapma t p

Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık Ölçeği

Kız 36 49,58 6,18 2,334 0,023*

Erkek 34 46,06 6,45

*p<0,05

Tablo 17.’de, ebeveynleri boşanmış ergenlerin Çocuk ve Genç Psikolojik

Sağlamlık düzeyinin cinsiyete göre değişimi incelendiğinde, kız ve erkekler arasında

psikolojik sağlamlık açısından anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Ebeveynleri

boşanmış bireylerde kızların psikolojik sağlamlık düzeyleri erkeklerden anlamlı

derecede daha yüksektir.

Page 83: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

68

4.4. Katılımcıların Duygu Düzenleme Düzeylerine Ait Bulgular

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin duygu düzenleme düzeylerinin cinsiyete

göre değişimi Tablo 18.’de verilmiştir.

Tablo 18. Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin

Cinsiyete Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

İçsel İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 28 16,0 3,0 1,505 0,137

Erkek 42 14,9 3,2

İçsel İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 28 12,3 3,8 -0,606 0,547

Erkek 42 12,8 4,0

Dışsal İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 28 14,3 2,8 1,289 0,202

Erkek 42 13,3 3,7

Dışsal İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 28 9,0 2,8 -2,110 0,039

Erkek 42 10,7 3,8

Tablo 18.’de, ailesiyle birlikte yaşayan bireylerin duygu düzenleme düzeylerinin

cinsiyete göre değişimi incelendiğinde; dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme alt

boyutunun cinsiyete göre anlamlı farklılık gösterdiği görülürken (p<0,05), diğer alt

boyutların cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermediği görülmüştür. Erkeklerin dışsal

işlevsel olmayan duygu düzenleme düzeyi kızlardan anlamlı derecede daha yüksektir.

Darüşşafaka’da kalan ergenlerin duygu düzenleme düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 19.’da verilmiştir

Tablo 19. Darüşşafaka’da Kalan Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

İçsel İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 33 15,8 3,1 -0,517 0,607

Erkek 37 16,2 3,8

İçsel İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 33 14,6 4,2 1,400 0,166

Erkek 37 13,1 4,5

Dışsal İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 33 13,6 3,3 0,755 0,453

Erkek 37 12,9 3,9

Dışsal İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 33 9,5 3,3 -1,107 0,272

Erkek 37 10,6 4,8

(p>0,05).

Page 84: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

69

Tablo 19.’da Darüşşafaka’da kalan ergenlerin duygu düzenleme düzeylerinin

cinsiyete göre değişimi incelendiğinde; kız ve erkekler arasında duygu düzenleme

düzeyleri açısından anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile

Darüşşafaka’da kalan kız ve erkeklerin duygu düzenleme düzeyleri benzer özellikler

taşımaktadır.

Ebeveynleri boşanmış ergenlerin duygu düzenleme düzeylerinin cinsiyete göre

değişimi Tablo 20.’de verilmiştir.

Tablo 20. Ebeveynleri Boşanmış Ergenlerin Duygu Düzenleme Düzeylerinin Cinsiyete

Göre Değişimi

N Ortalama

Std.

Sapma t p

İçsel İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 36 15,92 3,23 1,316 0,193

Erkek 34 14,85 3,53

İçsel İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 36 14,97 3,61 1,302 0,197

Erkek 34 13,62 5,02

Dışsal İşlevsel Duygu

Düzenleme

Kız 36 13,64 4,05 1,038 0,303

Erkek 34 12,74 3,15

Dışsal İşlevsel Olmayan

Duygu Düzenleme

Kız 36 9,53 3,04 -1,297 0,199

Erkek 34 10,68 4,30

(p>0,05).

Tablo 20.’de ebeveynleri boşanmış ergenlerin duygu düzenleme düzeylerinin

cinsiyete göre değişimi incelendiğinde; kız ve erkekler arasında duygu düzenleme

düzeyleri açısından anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile ebeveynleri

boşanmış kız ve erkeklerin duygu düzenleme düzeyleri aynıdır denilebilir.

4.5. Bağlanma-Psikolojik Sağlamlık-Duygu Düzenleme Ölçeklerinin

Gruplara Göre DeğiĢimine Ait Bulgular

Bağlanma-psikolojik sağlamlık-duygu düzenleme ölçeklerinin gruplara göre

değişimine ait bulgulara yer verilmiştir. Tablo 21’ de Psikolojik Sağlamlık durumunun

geuplara göre dağılımına yer verilmiştir.

Page 85: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

70

Tablo 21. Psikolojik Sağlamlık Ölçeğinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular

N Ortalama

Std.

Sapma F p

Sağlamlık

Darüşşafaka da Yaşayan

ergenlere yönelik 70 49,2 7,2

0,706 0,495

Boşanmış Anne ya da Babasıyla

Yaşayan Ergenlere Yönelik 70 47,9 6,5

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 48,9 6,9

Toplam 210 48,7 6,9

(p>0,05)

Tablo 21.’de Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeğinin gruplara göre

değişimi incelendiğinde; psikolojik sağlamlık düzeyinin gruplara göre anlamlı farklılık

göstermediği görülmüştür (p>0,05). Diğer bir ifade ile farklı durumlarda olan ergenlerin

psikolojik sağlamlık düzeyleri aynıdır denilebilir.

Anne bağlanma düzeylerinin gruplara göre değişimine ait bulgular Tablo 22.’de

verilmiştir.

Tablo 22. Anne Bağlanma Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular

N Ortalama

Std.

Sapma F p

Anne Toplam

Bağlanma

Darüşşafaka da Yaşayan

ergenlere yönelik 70 70,5 10,2

5,295 0,006*

Boşanmış Anne ya da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 64,5 12,5

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 67,4 10,3

Toplam 210 67,5 11,3

Anne Güven

Darüşşafaka da Yaşayan

ergenlere yönelik 70 24,9 4,0

3,204 0,043*

Boşanmış Anne ya da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 23,1 5,4

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 24,4 3,7

Toplam 210 24,1 4,5

Anne İletişim

Darüşşafaka da Yaşayan

ergenlere yönelik 70 20,9 4,5

1,494 0,227 Boşanmış Anne ya da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere 70 19,7 4,6

Page 86: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

71

Yönelik

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 20,8 4,5

Toplam 210 20,4 4,5

Anne

Yabancılaşma

Darüşşafaka da Yaşayan

ergenlere yönelik 70 7,2 3,6

9,855 0,000*

Boşanmış Anne ya da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 10,3 5,2

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 9,8 4,2

Toplam 210 9,1 4,6

*p<0,05

Tablo 22.’de anne bağlanma ölçeği ile alt boyutlarının gruplara göre değişimi

incelendiğinde; anne bağlanma toplam skoru ile güven, yabancılaşma düzeylerinin

gruplara göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür (p<0,05). Farklılığın hangi

gruptan kaynaklandığını tespit etmek için yapılan TUKEY testi sonuçlarına göre;

Anne toplam bağlanma düzeyi için Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin toplam

anne bağlanma düzeyleri boşanmış anne ya da babasıyla yaşayan ergenlerden anlamlı

derecede daha yüksektir.

Güven alt boyutu için; Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin toplam anne

bağlanma düzeyleri boşanmış anne ya da babasıyla yaşayan ergenlerden anlamlı

derecede daha yüksektir.

Yabancılaşma alt boyutu için; boşanmış anne ya da babayla yaşayan kişiler ile

ailesinin yanında yaşayan kişilerin yabancılaşma düzeyi Darüşşafaka’da yaşayanların

yabancılaşma düzeyinden anlamlı derecede daha yüksektir.

Baba bağlanma düzeylerinin gruplara göre değişimine ait bulgular Tablo 23.’te

verilmiştir.

Page 87: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

72

Tablo 23. Baba Bağlanma Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular

N Ortalama

Std.

Sapma F p

Baba Toplam

Bağlanma

Darüşşafaka’daYaşayan

Ergenlere Yönelik 70 64,7 14,5

28,663 0,000*

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 58,1 16,7

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 47,5 7,7

Toplam 210 56,8 15,2

Baba Güven

Darüşşafaka’daYaşayan

Ergenlere Yönelik 70 22,9 6,4

13,081 0,000*

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 21,2 6,5

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 17,9 4,5

Toplam 210 20,7 6,2

Baba İletişim

Darüşşafaka’daYaşayan

Ergenlere Yönelik 70 18,8 5,6

2,505 0,084

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 17,2 5,7

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 19,2 5,2

Toplam 210 18,4 5,5

Baba

Yabancılaşma

Darüşşafaka’daYaşayan

Ergenlere Yönelik 70 9,0 4,6

6,294 0,002*

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 12,3 6,5

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 10,4 5,2

Toplam 210 10,6 5,6

*p<0,05

Tablo 23.’te baba bağlanma ölçeği ile alt boyutlarının gruplara göre değişimi

incelendiğinde; baba bağlanma toplam skoru ile güven, yabancılaşma düzeylerinin

gruplara göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür (p<0,05). Farklılığın hangi

gruptan kaynaklandığını tespit etmek için yapılan TUKEY testi sonuçlarına göre;

Baba bağlanma toplam düzeyi için; Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin baba

bağlanma düzeyi boşanmış anne ya da babasıyla yaşayan ergenler ve ailesinin yanında

Page 88: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

73

yaşayan ergenlerden anlamlı derecede daha yüksektir. Ek olarak boşanmış anne ya da

babasının yanında yaşayan bireylerin toplam baba bağlanma düzeyi ailesinin yanında

yaşayan ergenlerden anlamlı derecede daha yüksektir.

Güven düzeyi için; Darüşşafaka’da yaşayan ergenler ve boşanmış anne ya da

babasıyla yaşayan ergenlerin baba güven düzeyi ailesinin yanında yaşayan ergenlerin

güven düzeyinden anlamlı derecede daha yüksektir.

Yabancılaşma alt boyutu için; boşanmış anne ya da baba ile yaşayan ergenlerin

yabancılaşma düzeyi Darüşşafaka’da yaşayan ergenler ve ailesinin yanında yaşayan

ergenlerin yabancılaşma düzeyinden anlamlı derecede daha yüksektir.

Duygu düzenleme düzeylerinin gruplara göre değişimine ait bulgular Tablo

24.’te verilmiştir.

Tablo 24. Duygu Düzenleme Düzeylerinin Gruplara Göre Değişimine Ait Bulgular

N Ortalama

Std.

Sapma F p

İçsel İşlevsel

Duygu

Düzenleme

Darüşşafaka’da Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 16,0 3,4

0,920 0,400

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 15,4 3,4

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 15,3 3,1

Toplam 210 15,6 3,3

İçsel İşlevsel

Olmayan

Duygu

Düzenleme

Darüşşafaka’da Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 13,8 4,4

3,010 0,051

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 14,3 4,4

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 12,6 3,9

Toplam 210 13,6 4,3

Dışsal

İşlevsel

Duygu

Düzenleme

Darüşşafaka’da Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 13,3 3,6

0,390 0,678

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 13,2 3,6

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 13,7 3,4

Toplam 210 13,4 3,5

Page 89: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

74

Dışsal

İşlevsel

Olmayan

Duygu

Düzenleme

Darüşşafaka’da Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 10,1 4,2

0,007 0,993

Boşanmış Anne Ya Da

Babasıyla Yaşayan Ergenlere

Yönelik

70 10,1 3,7

Ailesinin Yanında Yaşayan

Ergenlere Yönelik 70 10,0 3,5

Toplam 210 10,1 3,8

(p>0,05)

Tablo 24.’te duygu düzenleme düzeylerinin gruplara göre değişimi

incelendiğinde; alt boyutların hiç birisinin gruplara göre anlamlı farklılık göstermediği

görülmüştür. Diğer bir ifade ile Darüşşafaka’da yaşayan, Boşanmış anne ya da

babasıyla yaşayan ve ailesinin yanında yaşayan ergenlerin duygu düzenleme düzeyleri

aynıdır.

Page 90: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

75

BÖLÜM 4. SONUÇ

Bu çalışma üç farklı ortamda yaşayan ergenlerin bazı psikolojik özelliklerini

karşılaştırmak amacıyla planlanmıştır. Birinci grup anne- babasıyla yaşayanlar, ikinci

grup tek ebeveyni ile yaşayanlar üçüncü grup ise Darüşşafaka Lisesinde yatılı

okuyanlardan oluşmaktadır. Çalışma grubu 10-18 yaş arası önergenlik ve ergen

grubunu temsil eden toplam 210 kız ve erkeklerden oluşmaktadır. Her gruptaki

bireylere bağlanma, psikolojik dayanıklılık ve duygu düzenleme ölçekleri uygulanarak

anılan konularda aralarındaki fark ve benzerlikler bulunmak istenmiştir. Ailesinin

yanında yaşayan, tek ebeveyenli yaşayan ve Darüşşafaka’da yaşayan 10-18 yaş arası

ortaokul ve liseye devam eden ergenlerin bağlanma, psikolojik sağlamlık ve duygu

düzenleme düzeylerinin incelendiği bu çalışma toplam 210 katılımcı ile gerçekleşmiştir.

Buna göre Darüşşafaka’da yaşayanların %47,1’i kız, %52,9’u erkek, boşanmış anne ya

da babasının yanında yaşayanların %51,4’ü kız, %48,6’sı erkektir ve son olarak

ailesinin yanında yaşayanların %40’ı kız, %60’ı erkektir.

Erken dönem güvenli bağlanma ebeveynden ayrışma ve ergenlik döneminde

akran bağlanması oluşturmaktadır. Ergenlerin darüşşafaka gibi yatılı kurumlarda

akranları ile etkileşimi fazladır. Birey ergenlik dönemine ulaştığında bağlanma

ilişkilerinin olduğu ebeveynden (anne ya da baba) ayrılır.

Ergenin önemli görevi özerklik kazanmadır yolunu sürdürebilmesi için ebeveyn

desteğine gerek duymayabilir. (Allen & Lord, 1999)

Ergenlik döneminde yeni bir tür bağlanma formu oluşmaktadır.Bu ebeveyn ve

ergen arasında ki ilişkinin önemli olmadığı anlamına gelmemelidir.

Sadece ebeveynlerine eskisi kadar bağımlı değildir.Özerklik kazanma yolunda

ilerlerken ebeveynlerin hala orada olduğunu bilir, gerek duyduklarında destek

olacağının farkındadırlar. Ebeveynler veya bakım verenler hala güvenli üs

konumundadırlar. Ebeveynleri ile güvenli ilişkileri olan ergenler rahatça özerkliklerini

araştırabilirler. (Weiss ,1982)

Page 91: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

76

Bu süreç sırasında akranları ile aynı zihin yapısını paylaşmaları birbirleri ile

dayanışmayı arttırır ve yetişkin bağlanma stillerinin oluşumunu destekler. Her ergen

bağlanma davranışlarını ebeveynden akranlara dönüştüremez.Güvensiz bağlanmaya

sahip ergenler özerklik ve bağlanma gereksinimleri arasında denge kurmada

zorlanırlar.Bu ergenler ebeveynleri ile uyuşmazlık veya problem yaşadıklarında

sorundan kaçarlar.Ebeveyne bağlantısını kaybedeceğini varsayar, yeterli güvenleri

yoktur. Güvenli bağlanan ergenler uyuşmazlık yada problemle karşılaştıklarında hemen

çözüm üretirler.

Bu nedenle akran bağlanmaları ergen için önemlidir.Onlar duygusal güven ve

destek kaynağı, sosyal yeterlilik kazanma için bağlam oluşturur. İlerki ilişkileri içinde

prototipdirler. (Seiffge-Krenke, 1993)

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin cinsiyete göre

farklılaşmazken ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerde baba bağlanma düzeylerinin

cinsiyete göre farklılaştığı görülmüştür. Buna göre kızların babaya duydukları güven

düzeyleri erkeklerden daha yüksek bulunmuştur.

Darüşşafaka Lisesindeki ergenlerin anne bağlanma düzeyleri cinsiyete göre

anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir. Aynı şekilde baba bağlanma düzeylerinin

de cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılık göstermediği görülmüştür.

Tek ebeveyn (Ebeveynleri boşanmış) ergenlerde anne ve baba bağlanma düzeyi

cinsiyete göre farklılık göstermemektedir.

Onur'un (2006) araştırmasında ergenlerin bağlanma stilleri ile cinsiyet arasında

anlamlı bir ilişki bulmuş ve güvenli bağlanma boyutu erkekler lehine, saplantılı

bağlanma boyutunda kızlar lehine anlamlı bir fark ortaya koymuştur. Sümer ve

Şendağ'ın (1999b) orta çocukluk döneminde ebeveynlere bağlanma ile benlik saygısı ve

kaygı arasındaki ilişkiyi incelediği araştırmasın da cinsiyet bakımından anne ve babaya

bağlanmada bir farklılık olmadığını sonucuna ulaşmıştır. Kerns ve ark.'nın (2000)

araştırması da bu araştırmasında anne ve babaya bağlanmanın cinsiyete göre

farklılaşmadığını saptamıştır. Sümer ve Şendağ (1999b) ile Kerns ve ark.'nın (2000)

çalışmalarının sonuçları çalışmamızın sonuçları ile benzerlik göstermektedir.

Page 92: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

77

Ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık puanları kızlarda

=50,6, erkeklerde =47,8; Darüşşafaka’da Lisesi’ndeki ergenlerin psikolojik

sağlamlık puanları kızlarda =49,5, erkeklerde =48,9; son olarak tek ebeveynli

yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık puanları kızlarda =49,58, erkeklerde ise

=46,06 şeklindedir. Ailesiyle birlikte ve Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin psikolojik

sağlamlık düzeyleri cinsiyete anlamlı farklılık göstermezken ebeveynleri boşanmış

ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin cinsiyete farklılaştığı görülmüştür. Buna

göre ebeveynleri boşanmış ergenlerde kızların psikolojik sağlamlık düzeylerinin

erkeklerden da yüksek olduğu görülmüştür. Oktan (2008) tarafından yapılan

araştırmada da kız ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeyleri erkek ergenlerin psikolojik

sağlamlık düzeylerinden daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Akça (2012) tarafından yapılan araştırmada sağlamlığın cinsiyet faktörüne göre

erkeklerde ve kadınlarda benzerlik gösterdiği, Terzi (2008) tarafından yapılan

araştırmasında sağlamlık puanlarının cinsiyete göre anlamlı olarak farklılaşmadığı

sonucuna ulaşılmıştır.

Çocuğun kabul görmesi ve sevildiğini hissetmesi ebeveynleri ile yakın temastaki

ilişkilerine dayanmaktadır. Ancak evlilik birliğinin sona erdiği durumlarda ebeveynler

bitmemiş çatışmalarını yaşamayı bırakıp çocuğun lehine yönlendirdiğinde çocuk da

olumlu hissedecektir (Şendil, 2014). Ackerman (1997), Altundağ ve Bulut (2002),

Thomas (2010) anne baba boşansa da çocuğun gereksinim duyduğu sıcaklığı sağlıyorsa

çocuğun psikolojik sağlamlığını etkilemeyeceğini ifade etmişlerdir (Akt. Karadeniz,

2019).

Bu araştırmada erkeklerin psikolojik sağlamlığının kızlara göre daha az

olmasının nedeni belki özdeşleşecek erkek model bulamamalarından kaynaklandığı

düşünülmektedir. Ancak bunu daha rahat yorumlamak için baba ile etkileşim niteliğine

ilişkin bir soru ile bu durumun irdelemesi ve içselleştirme dışsallaştırma tepkilerinin

öğrenilmesi daha doğru olacaktır.

Holmes (1993) 'a göre; babalar en önemli bağlanma figürü olmadıklarından,

çocuklar sıcaklık, yakınlık gösteren herkese bağlanabilir. Tek ebeveyn içinde eşini

kaybeden ya da boşanan kadın batı toplumunda ki gibi yalnız değildir. Aile büyükleri

Page 93: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

78

veya amca, dayı gibi aile bireyleri rol modeli olabilir. Akt. Lowenstein, L (2008)

''Attachment theory & Parental alineation'' Southern England Psychological Service.

Ailesiyle birlikte yaşayan bireylerin duygu düzenleme düzeylerinin cinsiyete

göre değişimi incelendiğinde; dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutunun

cinsiyete göre anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Ailesiyle birlikte yaşayan

ergenlerin dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutunun puanları kızlarda

=9,0, erkeklerde ise =10,7 şeklindedir. Buna göre; erkeklerin dışsal işlevsel olmayan

duygu düzenleme düzeyi kızlardan anlamlı derecede daha yüksektir. Diğer taraftan

Darüşşafaka’da kalan ve tek ebeveyenli ergenlerin duygu düzenleme düzeyleri ise

cinsiyete göre açısından anlamlı bir farklılık göstermediği görülmüştür. Kısmetoğlu

(2019) 15-18 yaş arası ergenlerde duygu düzenleme ve bilinçli farkındalık becerilerinin

kaygı düzeyleri ile ilişkisini incelediği çalışmasında öğrencilerin cinsiyetlerine göre

duygu düzenleme strateji puanları arasında anlamlı farklılık olduğunu saptamıştır. Bu

bulguya göre kadınların içsel işlevsel olmayan duygu düzenleme puanları erkekler göre

anlamlı derecede yüksektir. Çöllü (2018) ergenlerde duygu düzenleme becerilerinin

benlik saygısı, anksiyete ve diğer değişkenlerle olan ilişkisini incelediği çalışmasında

kadınların duygu düzenleme güçlüğü puanlarının erkeklere göre anlamlı derecede

yüksek olduğunu saptamıştır. Kayhan (2017) ise ergenlerde duygu düzenleme

becerilerini ve cinsiyet açısından incelemiş, anlamlı bir farklılık saptamamıştır.

Bağlanma düzeylerinin gruplara göre değişimi incelendiğinde Darüşşafaka’da

yaşayan ergenlerin baba bağlanma düzeyinin tek ebeveyenli ve ailesinin yanında

yaşayan ergenlerin bağlanma düzeylerinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun

yanı sıra tek ebeveyenli ergenlerin baba bağlanma düzeylerinin de ailesinin yanında

yaşayan ergenlerin bağlanma düzeylerinden anlamlı derecede daha yüksek olduğu

sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde anne bağlanma düzeyi için de Darüşşafaka’da

yaşayan ergenlerin anne bağlanma düzeylerinin boşanmış anne ya da tek ebeveyenli

ergenlerin bağlanma düzeylerinden anlamlı derecede daha yüksek olduğu görülmüştür.

Psikolojik sağlamlık düzeylerinin gruplara göre değişimi incelendiğinde;

psikolojik sağlamlık düzeyinin gruplara göre anlamlı bir farklılık göstermediği

görülmüştür. Diğer bir ifadesiyle farklı bakım grupları içinde yer alan ergenlerin

Page 94: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

79

psikolojik sağlamlık düzeylerinin birbirine yakın olduğu görülmüştür. Gruplar arası bir

farklılığın olmasının altında çevresel faktörlerin bunda etkisinin olduğu söylenebilir.

İlk bakışta Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin

ailesiyle birlikte ya da tek ebeveyenli yaşayan ergenlerin psikolojik sağlamlık

düzeylerinden daha düşük çıkması beklenmekteydi. Ancak destekleyici aile ortamı,

yaşam hedeflerinin yüksek olması, geleceğe dönük olumlu beklentiler, akranlarla bir

arada olma gibi faktörler özellikle Darüşşafaka’da yaşayan ergenlerin psikolojik

sağlamlık düzeylerini olumlu yönde etkilemektedir (Garmezy, 1985; Gizir, 2007).

Çelen (2007), ergenlerin bireyselleşme süreçlerinde anababadan ayrışırken

yaşadığı boşluğu arkadaşlık ilişkileriyle doldurduğunu ve bu duygulardan güven

duygusu kazandığını belirtir. Bu şekilde ayrışma sırasında yaşadığı kaygı ve suçluluğun

ortadan kalktığını ifade eder. Örneğin; Weaning ve James’in çalışan ve işsiz işçi

sınıfındaki gençler üzerinde yaptığı çalışmada gençlerin kimlik gelişimi ve kendini

kabulü üzerinde aileden çok arkadaşlıkların önemli olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

Darüşşafaka’da yaşayan ergenler içinde bulundukları duygusal boşluğu arkadaş ortamı

ile giderebilmektedirler. Güloğlu ve Karaırmak (2010) psikolojik sağlamlığın ortaya

çıkabilmesi için sevilen birinin kaybı, boşanma, hastalık, yoksulluk, doğal afetler gibi

travmatik yaşantıların oluşturduğu risk durumlarında bireyin koruyucu faktörleri

harekete geçidiklerini belirtmektedirler.

Ergenlerin bu olaylardan en az birinin yaşamış olabilecekleri gerçeğinin

psikolojik sağlamlık düzeylerinde etkili olmuş olabileceği düşünülmektedir.

Duygu düzenleme düzeylerinin gruplara göre değişimi incelendiğinde; gruplar

arası bir farklılığın olmadığı görülmüştür. Diğer bir ifadesiyle Darüşşafaka’da yaşayan,

tek ebevenyli yaşayan ve ailesinin yanında yaşayan ergenlerin duygu düzenleme

düzeyleri anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Özellikle boşanmış annesi ya da babası

birlikte yaşayan ergenler ile Darüşşafaka’ da yaşayan ergenlerin duygu düzenleme

düzeylerinin düşük olduğu yönünde bir varsayım bulunmaktadır. Ancak etkili

ebeveynlik, aile yapısı ve kuralları ve arkadaş desteği (Gizir, 2007) bu durumu tersine

çevirebilmektedir. Çelen (2007) ayrılma ve ölüm sonucu anababadan birini kaybeden

ergenin cinsiyet modelinin boşluğunu akran gurubundan aldığı destekle

Page 95: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

80

kapatabileceğini aktarır. Çünkü yaşanan duygusal krizlerin akran grubu içerisinde

giderilebileceği öngörülmektedir.

Duck (1973) arkadaşlık ortamının bireyin kendisine değerli olduğu duygusunu

hissettirdiğini ve bireyin duygusal bütünlüğü ile kararlılığını sağladığını ifade eder.

Çocuklar büyüdükçe, ebeveynlere daha az güvenirler ve sıklıkla akranlarının etkisi

altında kalırlar (Eisenberg ve Morris, 2002; Silk ve diğ. 2003’ den Akt: Morris ve diğ.,

2007). Ergenler çevresindeki sosyal ve duygusal durumalara karşı nasıl bir davranış

geliştirecekleri konusunda sıkıklara akranlarına bakarlar (Steinberg ve Silk,

2002). Umutsuzluk, aşkı, cinsellik, bağımsızlık ve yakınlık gibi yeni ortaya çıkan yeni

sorunlarla nasıl başa çıkılacağını öğrenmek için özellikle akran grubunu referans olarak

kabul ederler. Konuya ilişkin yeni araştırmalar yapılması büyük ölçüde akran grubunun

ergenler üzerindeki etkisini ortaya çıkarması bakımından önemli olacaktır.

Farklı bağlamı olan Ergenler üç farklı psikolojik değişkenlerden aldıkları

puanlara bakıldığında ailenin rolü kadar arkadaş çevresinin etkin rol oynadığı

söylenebilir. Akran kültürü olarak W. Corsaro tarafından 1988 de adlandırılan bu

kavrama bakıldığında akran ilişkilerinin kendi içinde sosyal kuralların bulunduğu,

akranların yeni durumları ortak bir anlayışla ve sistematik biçimde değerlendirdiği ve

yorumladıkları izlenmiştir. Akran kültürünün ergenler üzerinde etkili olduğunu

gösteren bir başka çalışmada Saraswati ve Suleeman (2018) tarafından yapılmıştır.

Saraswati ve Suleeman (2018) boşanmış, yeniden evlenmiş ve evli (intact) ailelerdeki

geç ergenlerin sağlamlık ve arkadaşlık kalitesi arasındaki ilişkisini incelemiştir.

Çalışmada sağlamlık ve arkadaşlık kalitesi arasında pozitif ilişki olduğu tespit

edilmiştir. Fakat sağlamlık ve arkadaşlık kalitesi arasındaki ilişkinin aile yapısı ve

cinsiyete göre farklılaşmadığı görülmüştür. Arkadaşlık diğer ifadesiyle akran grubu

ergenlerin sağlamlık düzeyleri üzerinde etkili olduğu şeklinde yordanabilir.

Bu anlayış doğrultusunda ergenler tüm kültürlerde evrensel özellikler gösterirler.

Tüm toplumlarda ergenler çocuklar ve yetişkinler ile etkileşimden çok akranları ile

etkileşimde bulunmayı tercih ederler. Bu yaş ayırımı (age segregation) Endüstri

devriminden itibaren hızla artmıştır. Mihaly, Larson, Prescott (1977) çocukların ergen

olarak yetişkinlerden uzaklaşmalarıın. 6.Sınıftan itibaren başladığını gözlemlemişlerdir

Page 96: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

81

Ergen akran gruplarının bir diğer özelliği de çocukluk ebeveyn

süpervizyonundan çıkarak özerk olmalarıdır. Ergenlikte akran kültürü önemli rol oynar.

Barks, Dodge, Price (1995) boylamsal çalışmalarında, akran kültürü ile uyumlu ilişki

kuramayan yetişkinlerin psikolojik olarak sorun yaşadıkları, akademik başarılarının

düşük olduğu gözlemlenmiştir.

Ön ergenlik döneminde akran grubu tarafından reddedilenler sapkın

davranışlara sahip olduğu gibi depresyon ve yalnızlık yaşadıkları belirtilmiştir( akt

Bateman,H., Dewey,G., Cornell, D). Bu çalışmada da anne-babadan ziyade akran

gruplarının etkin rolü olduğu izlenmiştir.

Page 97: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

82

EK’LER

EKLER

GÖNÜLLÜ KATILIM FORMU

Bu çalışma Maltepe Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı öğrencisi

Ezgi Uğur tarafından, Psikoloji Bölümü Prof. Dr. H.Nermin Çelen danışmanlığında

yürütülmektedir. Çalışmanın konusu, Farklı Sosyal Çevrede Yaşayan Ergen Gruplarının

Bağlanma, Psikolojik Sağlamlık ve Duygu Düzenleme Arasındaki Farkların

Karşılaştırılması.

Size sorulan anketlerdeki soruların doğru ya da yanlış cevabı bulunmamaktadır. Soruları

yanıtlarken sizi en doğru şekilde yansıttığını düşündüğünüz cevabı işaretleyiniz.

Vereceğiniz cevaplar çalışma sonuçlarının güvenirliği açısından önemli olduğu için

soruları cevaplarken kimseden yardım almayınız. Çalışmadan elde edilecek veriler,

bireysel olarak değil bir bütün olarak değerlendirilecektir. Cevaplarınız gizli

tutulacak ve kimliğinizi açığa çıkaracak hiçbir bilgi istenmeyecektir. Elde edilen

bilgiler, sadece bilimsel amaçlar doğrultusunda kullanılacaktır.

Çalışmaya katılım tamamen gönüllülük ilkesine dayanmaktadır. Çalışmadaki soruların

cevaplanması yaklaşık 10-15 dakika sürmektedir. Katılım sırasında, herhangi bir

nedenden dolayı çalışmayı yarıda bırakmakta serbestsiniz. Ancak araştırma sonuçlarının

gerçekliği bakımından soruların hiçbirini atlamadan doldurmanız önem taşımaktadır.

Çalışma ile ilgili sorularınız için aşağıdaki iletişim adresini kullanabilirsiniz.

Katılımınız için teşekkür ederim.

Ezgi Uğur

[email protected]

ÇalıĢmayla ilgili verilen önemli bilgileri okudum ve çalıĢmaya gönüllü olarak

katılmayı kabul ediyorum.

Tarih Ġmza

Page 98: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

83

Ek 1. Kısa Bilgi Formu (Ailesinin Yanında YaĢayan Ergenlere Yönelik)

Adı, Soyadı gibi kişiyi belirleyen durumları ifade eden bilgiler vermeksizin soruları

cevaplayınız. Kişisel hiçbir değerlendirme yapılmayacaktır. Sorulara vereceğiniz

yanıtlar kesinlikle gizli tutulacak araĢtırma dıĢında hiçbir yerde

kullanılmayacaktır. Lütfen her soruyu dikkatlice okuyun ve bu cevaplardan kendi

durumunuza en uygun olanı yanındaki parantezin ( ) içine (X) işareti koyarak belirtin.

Soruların doğru ya da yanlış herhangi bir cevabı yoktur. Lütfen sorularla ilgili olarak

sadece kendi durumunuzu açıkça yansıtan cevaplar veriniz. Lütfen soruları boş

bırakmayınız. Yardımlarınız için teşekkür eder, başarılar dilerim.

1. Cinsiyetiniz: ( ) Kız ( ) Erkek

2. Yaşınız:(…..)

3. Sınıfınız:

4. Anne ve babanızın eğitim durumu nedir? İşaretleyiniz.

Anne

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

Baba

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

Page 99: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

84

Ek 2. Kısa Bilgi Formu (Tek Ebeveynli Ergenlere Yönelik)

Adı, Soyadı gibi kişiyi belirleyen durumları ifade eden bilgiler vermeksizin soruları

cevaplayınız. Kişisel hiçbir değerlendirme yapılmayacaktır. Sorulara vereceğiniz

yanıtlar kesinlikle gizli tutulacak araĢtırma dıĢında hiçbir yerde

kullanılmayacaktır. Lütfen her soruyu dikkatlice okuyun ve bu cevaplardan kendi

durumunuza en uygun olanı yanındaki parantezin ( ) içine (X) işareti koyarak belirtin.

Soruların doğru ya da yanlış herhangi bir cevabı yoktur. Lütfen sorularla ilgili olarak

sadece kendi durumunuzu açıkça yansıtan cevaplar veriniz. Lütfen soruları boş

bırakmayınız. Yardımlarınız için teşekkür eder, başarılar dilerim.

1. Cinsiyetiniz: ( ) Kız ( ) Erkek

2. Yaşınız:(…..)

3. Sınıfınız:

4. Anne ve babanızın eğitim durumu nedir? İşaretleyiniz.

Anne

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

Baba

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

Page 100: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

85

Ek 3. Kısa Bilgi Formu (DarüĢĢafaka' da YaĢayan Ergenlere Yönelik )

Adı, Soyadı gibi kişiyi belirleyen durumları ifade eden bilgiler vermeksizin soruları

cevaplayınız. Kişisel hiçbir değerlendirme yapılmayacaktır. Sorulara vereceğiniz

yanıtlar kesinlikle gizli tutulacak araĢtırma dıĢında hiçbir yerde

kullanılmayacaktır. Lütfen her soruyu dikkatlice okuyun ve bu cevaplardan kendi

durumunuza en uygun olanı yanındaki parantezin ( ) içine (X) işareti koyarak belirtin.

Soruların doğru ya da yanlış herhangi bir cevabı yoktur. Lütfen sorularla ilgili olarak

sadece kendi durumunuzu açıkça yansıtan cevaplar veriniz. Lütfen soruları boş

bırakmayınız. Yardımlarınız için teşekkür eder, başarılar dilerim.

1. Cinsiyetiniz: ( ) Kız ( ) Erkek

2. Yaşınız:(…..)

3. Sınıfınız:

4.Ne sıklıkla anne veya babanızı görebiliyorsunuz?

Hafta(…) Ay(…) Yıl(…) Hiç Göremiyorum(...)

5.Anne ve babanızın eğitim durumu nedir? İşaretleyiniz.

Anne

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

Baba

( ) Okuryazar değil

( ) İlkokul mezunu

( ) Ortaokul mezunu

( ) Lise mezunu

( ) Üniversite mezunu

6. Ne kadar zamandır darüşşafaka kuruluşlarında yaşamaktasınız? Yıl(...) Ay(...)

Page 101: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

86

EK 4. Ebeveyn ve ArkadaĢlara Bağlanma Envanteri- Kısa Formu-(EABE)

Aşağıda, anneniz ve babanızla olan ilişkileriniz hakkında cümleler verilmiştir. Her bir

cümlede anlatılan durumu ne sıklıkla yaşadığınızı 7 aralıklı ölçek üzerinde, ilgili rakam

üzerine çarpı (X) koyarak gösteriniz. Bunu anne ve babanız için ayrı ayrı yapmanızı

istemekteyiz. Hiçbir maddenin doğru ya da yanlış cevabı yoktur. Önemli olan her cümle

ile ilgili olarak kendi durumunuzu doğru bir şekilde yansıtmanızdır. Anne ve/veya

babanızı kaybetmişseniz yetişmenizde en çok katkısı olan kişiyi göz önüne alınız.

AĢağıdaki maddeleri annenizle iliĢkinizi göz önünde bulundurarak doldurunuz.

1---------------2---------------3---------------4---------------5---------------6---------------7

Asla Bazen Daima

1. Annem duygularıma saygı gösterir. 1 2 3 4 5 6 7

2. Annem başka biri olsun isterdim. 1 2 3 4 5 6 7

3. Annem beni olduğum gibi kabul eder. 1 2 3 4 5 6 7

4. Sorunlarım hakkında annemle konuştuğumda kendimden

utanırım ya da kendimi kötü hissederim.

1 2 3 4 5 6 7

5. Evde kolayca keyfim kaçar. 1 2 3 4 5 6 7

6. Annemin kendi problemleri olduğundan, onu bir de

kendiminkilerle sıkmak istemem.

1 2 3 4 5 6 7

7. Kim olduğumu daha iyi anlamamda annem bana yol

gösterir.

1 2 3 4 5 6 7

8. Bir sorunum olduğunda ya da başım sıkıştığında bunu

anneme anlatırım.

1 2 3 4 5 6 7

9. Anneme kızgınlık duyuyorum. 1 2 3 4 5 6 7

10. Annemden pek ilgi görmüyorum. 1 2 3 4 5 6 7

11. Kızgın olduğumda annem anlayışlı olmaya çalışır. 1 2 3 4 5 6 7

12. Annem bir şeyin beni rahatsız ettiğini hissederse, bana

nedenini sorar.

1 2 3 4 5 6 7

Page 102: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

87

AĢağıdaki maddeleri babanızla iliĢkinizi göz önünde bulundurarak doldurunuz.

1---------------2---------------3---------------4---------------5---------------6---------------7

Asla Bazen Daima

1. Babam duygularıma saygı gösterir. 1 2 3 4 5 6 7

2. Babam başka biri olsun isterdim. 1 2 3 4 5 6 7

3. Babam beni olduğum gibi kabul eder. 1 2 3 4 5 6 7

4. Sorunlarım hakkında babamla konuştuğumda kendimden

utanırım ya da kendimi kötü hissederim.

1 2 3 4 5 6 7

5. Evde kolayca keyfim kaçar. 1 2 3 4 5 6 7

6. Babamın kendi problemleri olduğundan, onu bir de

kendiminkilerle sıkmak istemem.

1 2 3 4 5 6 7

7. Kim olduğumu daha iyi anlamamda babam bana yol

gösterir.

1 2 3 4 5 6 7

8. Bir sorunum olduğunda ya da başım sıkıştığında bunu

babama anlatırım.

1 2 3 4 5 6 7

9. Babama kızgınlık duyuyorum. 1 2 3 4 5 6 7

10. Babamdan pek ilgi görmüyorum. 1 2 3 4 5 6 7

11. Kızgın olduğumda babam anlayışlı olmaya çalışır. 1 2 3 4 5 6 7

12. Babam bir şeyin beni rahatsız ettiğini hissederse, bana

nedenini sorar.

1 2 3 4 5 6 7

Page 103: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

88

EK 5. Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (ÇGPSÖ-12)

Ben

i hiç

tanım

lam

ıyo

r

Ço

k a

z ta

nım

lıyo

r

Bir

az t

anım

lıy

or

Old

uk

ça t

anım

lıy

or

Ben

i ta

mam

en

tanım

lıyo

r

1. Hayatımda saygı duyabileceğim insanlar var. 1 2 3 4 5

2. Eğitim almak benim için önemlidir. 1 2 3 4 5

3. Ailem benim hakkımda birçok şeyi bilir (örneğin, arkadaşlarımın

kim olduğunu, nelerden hoşlandığımı) . 1 2 3 4 5

4. Başladığım faaliyetleri/işleri bitirmeye çalışırım. 1 2 3 4 5

5.

Bir şeyler istediğim şekilde gitmediğinde, diğer insanlara ve

kendime zarar vermeden bu durumu çözebilirim (örneğin, şiddete

başvurmadan veya kötü şeyler söylemeden)

1 2 3 4 5

6. Yardıma ihtiyacım olursa, nereden yardım alabileceğimi bilirim. 1 2 3 4 5

7. Kendimi okuluma ait hissediyorum. 1 2 3 4 5

8. Ailem zor zamanlarımda yanımdadır (örneğin hasta olduğumda

veya başım sıkıştığında). 1 2 3 4 5

9. Arkadaşlarım zor zamanlarımda yanımdadır. 1 2 3 4 5

10. Yaşadığım toplumda bana adil bir şekilde davranılır. 1 2 3 4 5

11. Hayatımda gelecekte kullanacağım yeteneklerimi geliştireceğim

fırsatlara sahibim. 1 2 3 4 5

12. Ailemin aile geleneklerini ve kültürünü seviyorum. 1 2 3 4 5

Page 104: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

89

Ek 6. Ergenler Ġçin Duygu Düzenleme Ölçeği (EĠDDÖ)

Yaşamda zaman zaman insanların başlarına olumsuz, hoş olmayan olaylar

gelir ve bu olaylara bazı tepkiler verilir. Bu tepkilerin bazıları düşüncelerle

ilgili iken bazıları ise davranışlarla ilgilidir. Lütfen aşağıdaki her bir ifadeyi

dikkatlice okuyarak, sıkıntı verici, olumsuz bir olay yaşadığınızda cümlede

verilen durum veya davranışı ne sıklıkla yaptığınızı size en uygun olan

seçeneğe çarpı işareti (X) koyunuz. Lütfen her ifade için sadece bir seçeneği

işaretleyiniz ve hiçbir ifadeyi boş bırakmayınız.

“BaĢıma olumsuz bir olay geldiğinde; Hiç

bir

zam

an

Nad

iren

Baze

n

Çoğu

zam

an

Her

zam

an

1 Duruma ilişkin düşüncelerimi yeniden gözden geçiririm. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

2 Duruma ilişkin amaçlarımı veya planlarımı yeniden gözden geçiririm,

düşünürüm.

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

3 Durum üzerinde düşünüp anlamaya çalışırım. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

4 Bir dahaki sefere neyi daha iyi yapabileceğimi düşünürüm. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

5 Öfkemi/üzüntümü sözel olarak (örn. bağırmak, tartışmak gibi)

başkalarından çıkarırım.

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

6 Öfkemi/üzüntümü fiziksel olarak (örn. kavga etmek, vurmak gibi)

başkalarından çıkarırım.

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

7 Başkalarını kötü hissettirmeye çalışırım (örn. kaba davranarak, onları

görmezden gelerek).

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

8 Başkalarına zorbalık yaparım (örn. alay etmek, itmek, dedi kodu

yapmak gibi).

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

9 Öfkemi/üzüntümü etrafımdaki eşyalardan çıkarırım. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

10 Kendime zarar verecek veya kendimi cezalandıracak bir şey yaparım. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

11 Bazı düşünceler ve duygular sürekli kafamı meşgul eder (örn. aynı şeyi

düşünür dururum).

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

12 Başkalarının benden iyi durumda olduğunu düşünerek kendimi daha

kötü hissederim.

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

13 Duygularımı içime atarım, saklarım. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

14 Sanki ben ben değilmişim gibi gelir (ör., kendimi bir tuhaf hissederim,

etrafımdaki şeyler tuhaf gelir).

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

15 Bu olaya ilişkin neler hissettiğimi birisiyle konuşurum. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

16 Arkadaşlarımdan veya ailemden sarılmak, elimi tutmak gibi bedensel

yakınlık ararım.

( ) ( ) ( ) ( ) ( )

17 Hareketli bir şeyler yaparım. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

18 Başkalarından tavsiye isterim. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )

Page 105: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

90

KAYNAKÇA

Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall, S. N. (2015). Patterns of

attachment: A psychological study of the strange situation. Psychology Press.

Ainsworth, M. S. (1989). Attachments beyond infancy. American psychologist, 44(4),

709.

Ainsworth, M.,D.,S., Blehar, M.,C., Waters, E., Wall, S., N. (1978). Patterns of

attachment: A psychological study of the strange solution. NJ: Lawrence Erlbaum

Associates.

Akça, Z. K. (2012). Genç Yetişkinlikte Algılanan Anne-Baba Tutumlarının, Kendini

Toparlama Gücü ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişki. (Yayımlanmamış Yüksek

Lisans Tezi). Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Akdağ, S., T. (2011). Ergenlerin bağlanma stilleri ile ebeveynlerin bağlanma stilleri

arasındaki ilişki (Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi). Akdeniz Üniversitesi Çocuk

Ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalı, Antalya.

Aksekili, E. (2017). 60 ay ve üzeri okul öncesi eğitim alan çocukların bağlanma

stillerinin, ahlaki ve sosyal kural algısı ve sosyal davranışları ile ilişkisinin

incelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim

Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Aldwin, C. M., & Yancura, L. A. (2004). Encyclopedia of applied psychology. Elsevier

Academic Press Inc.

Allen, J. P. ve Land, D. (1999). Attachment in adolesence, In J. Cassidy, P. R. Shaver

(Eds), Handbook of attachment theory, Research and Clinical Applications. (pp.

319-335) New York: Guilford.

Allen, J. P., Hauser, S. T., Bell, K. L., & O'Connor, T. G. (1994). Longitudinal

assessment of autonomy and relatedness in adolescent‐family interactions as

predictors of adolescent ego development and self‐esteem. Child

development, 65(1), 179-194.

Altunbaş, G. (2014). Psikoeğitim programının üniversite öğrencilerinin bilişsel duygu

düzenleme stratejilerinin kullanımına ve mükemmelliyetçi bilişlerinie etkisi.

(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.

Ankara.

Altundağ, Y. (2013). Anne-babası boşanmış ergenlerin psikolojik dayanıklılık

düzeylerinde yordayıcı değişkenler olarak yaşam doyumu ve yalnızlık.

Page 106: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

91

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim

Bilimleri Enstitüsü, Bolu.

Armstrong, M., I., Birnie-Lefcovitch, S., & Michael T. U. (2005). Pathways between

social support, family well being, quality of parenting, and child resilience: What

we know. Journal of Child and Family Studies, 14(2), 269-281.

Arslan, G. (2015). Çocuk ve genç psikolojik sağlamlık ölçeği’nin (ÇGPSÖ- 12)

psikometrik özellikleri: Geçerlilik ve güvenirlik çalışması. Ege Eğitim Dergisi,

16(1),1-12.

Atabek, E. (2000). Bizim duygusal zekâmız. İstanbul: Altın Kitaplar.

Aydın, B. (2005). Çocuk ve ergen psikolojisi. İstanbul: Atlas Yayın Dağıtım.

Bahadır, E. (2009). Sağlıkla ilgili fakültelerde eğitime başlayan öğrencilerin

psikolojik sağlamlık düzeyleri. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Bartholomew, K., & Horowitz, L. M. (1991). Attachment styles among young adults: a

test of a four-category model. Journal of personality and social psychology, 61(2),

226.

Basım, H., N. ve Çetin, F. (2011). Yetişkinler için psikolojik dayanıklılık ölçeği’nin

güvenilirlik ve geçerlilik çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi, 22(2),104-114.

Beauvais, F., & Oetting, E. R. (2002). Drug use, resilience, and the myth of the golden

child. In Resilience and development (pp. 101-107). Boston: Springer.

Bezmez, S., Blakney, R., & Brown C., H. (2004). Redhouse büyük elsözlüğü, İngilizce-

Türkçe, Türkçe-İngilizce (21. Basım). İstanbul: SEV Matbaacılık ve Yayıncılık.

Bolattekin, A. (2014). Anne babanın bağlanma stilleri, anne baba tutumları ve

çocuklarındaki davranış problemleri arasındaki ilişkinin incelenmesi

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İstanbul.

Bowlby J. (2012). Güvenli bir dayanak. S. Güneri (Çev.) İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü

Yayınları.

Bowlby, J. (1973). Attachment and Loss: Vol 2 Seperation: Anxiety and Anger. New

York: Basic Books.

Bowlby, J. (1979). The Making and Breaking of Affectional Bonds. London: Routledge.

Bowlby, J. (1980). Attachment and Loss: Vol 3 Loss. New York: Basic Books.

Page 107: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

92

Bowlby, J. (1982). Attachment and Loss: Vol 1 Attachment. 2nd ed. New York: Basic

Books.

Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healty Human

Development. New York: Basic Books.

Brennan, K. A., & Morris, K. A. (1997). Attachment styles, self-esteem, and patterns of

seeking feedback from romantic partners. Personality and Social Psychology

Bulletin, 23(1), 23-31.

Bretherton, I. (1992). The origins of attachment theory: John Bowlby and Mary

Ainsworth. Development Psychology, (28), 759-775.

Brennan, K. A., & Morris, K. A. (1997). Attachment styles, self-esteem, and patterns of

seeking feedback from romantic partners. Personality and Social Psychology

Bulletin, 23(1), 23-31.

Bulut, I. (1990). Aile değerlendirme ölçeği el kitabı. Ankara: Özgüzeliş Matbaası.

Campos, J. J., Campos, R. G., & Barrett, K. C. (1989). Emergent themes in the study of

motional development and emotion regulation. Developmental Psychology, 25(3),

394-402.

Cole, P. M. , Michel, M. K., & Teti, L. O. D. (1994). The development of emotion

regulation and dysregulation: a clinical perspective. Monographs Of The Society

For Research In Child Development, 59(240), 73-100.

Coleman, J., & Hagell, A. (2007). Nature of risk and resilience in adolescence,

adolescence, risk and resilience: Against the odds. England: John Wiley & Sons.

Colin, V. L. (1996). Human Attachment. New York: Mcgraw-Hill.

Collins, N., Clark, C. L., & Shaver, P. R. (1996). Attachment styles and internal working

models of self and relationship partners. Knowledge structures in close

relationships: A social psychological approach, 25. ed. G. O. Fletcher – J. Fitness,

Lawrence Erlbaum, Hillsdale, NJ

Collishaw, S., Pickles, A., Messer, J., Rutter, M., Shearer, C., & Maughan, B. (2007).

Resilience to adult psychopathology following childhood maltreatment: Evidence

from a community sample. Child Abuse & Neglect, 31(3), 211-229.

Connor, K.,M., & Davidson, J., R. (2003). Development of a new resilience scale: The

Connor‐Davidson resilience scale (CD‐RISC). Depression and Anxiety, 18(2), 76-

82.

Cüceloğlu, D. (2006). İnsan ve davranışı. İstanbul: Remzi Kitapevi.

Çelen, N. (2007). Ergenlik ve genç yetişkinlik. İstanbul: Papatya Yayıncılık.

Çok, F. (1993). Gençlikte arkadaşlık ilişkileri. Eğitim ve Bilim, 17(89).

Page 108: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

93

Çöllü, B., (2018). Ergenlerde Duygu Durum Düzenleme Becerileri, Benlik Saygısı,

Depresyon, Anksiyete ve Çocukluk Çağı Travmaları Arasındaki İlişkinin

İncelenmesi (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi), Üsküdar Üniversitesi, İstanbul.

Dayıoğlu, B. (2008). Resilience in university entrance examination applicants: The role

of learned resourcefulness, perceived social support and gender. (Unpublished

Master’s Thesis), Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Ankara.

Deniz, M. E., Özer, E., & Uysal, R. (2015). Çocuk ve ergen psikolojik sağlamlık ölçeği

Türkçe formu: geçerlik ve güvenirlik çalışması, 13. Ulusal Psikolojik Danışma ve

Rehberlik Kongresi, Mersin.

Denollet, J., Nyklicek I., & Vingerhoets, J. J. M. (2008) Introduction: emotions, emotion

regulation and health. In Emotion regulation and psychopathology (s.3-11). New

York: The Guildford Press.

Doğan, T. (2015). Kısa psikolojik sağlamlık ölçeği’nin Türkçe uyarlaması: Geçerlik ve

güvenirlik çalışması. The Journal of Happiness & Well-Being, 3(1), 93-102.

Dönmez, A. (2000). Bağlanma: yakın ilişkilerle ilgili araştırmalar için bir çerçeve. Türk

Psikoloji Bülteni, 16(17), 29-50.

Dönmez, A. (2000).Bağlanma: Yakın ilişkiler ile ilgili araştırmalar için bir çerçeve.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 31(1):1-49.

Egeland, B., Carlson, E., &, Sroufe, L., A. (1993). Resilience as process. Development

and Psychopathology, 5(4), 517-528.

Erarslan, Ö. (2014). Üniversite öğrencilerinde psikolojik sağlamlık ile depresif belirtiler

ve yaşam memnuniyeti arasındaki ilişkide benlik saygısı, pozitif dünya görüşü

ve umudun aracı rolünün incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Ergün, O. (2016). Ergenlerde duygusal zeka özellikleri ile psikolojik sağlamlık arasındaki

ilişkinin incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Arel

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Feeney, J. A. (2002). Attachment, marital interaction, and relationship satisfaction: A

diary study. Personal Relationships, 9(1), 39-55.

Fehr, B., & Russell, J. A. (1991). The concept of love viewed from a prototype

perspective. Journal Of Personality And Social Psychology, 60(3), 425-438.

Feng, F., Ming, L. I., Ruofan, L. I., Bingzhang, L. I., & Cao, C. (2016). Mediating effects

of self feeling of inadequacy between resilience and alexithymia in depressive

undergraduates. Chinese Journal of Behavioral Medicine and Brain Science,

25(1), 70-75.

Page 109: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

94

Finzi, R., Cohen, O., & Ram, A. (2000). Attachment and divorce. Journal of family

psychotherapy, 11(1), 1-20.

Fraley, R. C., & Davis, K. E. (1997). Attachment formation and transfer in young adults’

close friendships and romantic relationships. Personal relationships, 4(2), 131-

144.

Fraser, M. W., & Terzian, M. A. (2005). Risk and resilience in child development:

Principles and strategies of practice. In. Child welfare for the twenty-first century:

A handbook of practices, policies and programs (pp. 55-71). New York:

Columbia University Press.

Fraser, M. W., Galinsky, M. J., & Richman, J. M. (1999). Risk, protection, and resilience:

Toward a conceptual framework for social work practice. Social Work Research,

23(3), 131-143.

Frijda, N. H. (2001). The self and emotions. In. Identity and emotion: development

through self-organization (First Ed.). New York: Cambridge University Press.

Froh, J. J., Yurkewicz, C., & Kashdan, T. B. (2009). Gratitude and subjective well-being

in early adolescence: examining gender differences. Journal Of Adolescence, 32,

633-650.

Geçin, G. (2016). 5- 6 yaş çocukların bağlanma durumları ile okul uyum düzeyleri

arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Çukurova

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.

Gizir, C. (2007). Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler üzerine bir

derleme çalışması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(28), 113-128.

Glantz, M. D., & Sloboda, Z. (2002). Analysis and reconceptualization of resilience. In

Resilience and development (pp. 109-126). Boston: Springer.

Goleman, D. (1998). Duygusal zeka (Çev. B. Seçkin Yüksel).İstanbul: Varlık Yayınları.

Gratz, K. L. & Roemer, L. (2004). Multidimensional assesment of emotion regulation and

dysregulation: development, factor structure and initial validation of the

difficulties in emotion regulation scale. Journal Of Psychopathology And

Behavioral Assessment, 26(1), 41-54.

Greenberg, L. S. (2015). Duygu odaklı terapi: Danışanlara duygu koçluğu yapmak (SB

Çelik, Çev.). Ankara: Nobel.

Griffin, D. W., & Bartholomew, K. (1994). Models of the self and other: Fundamental

dimensions underlying measures of adult attachment. Journal of personality and

social psychology, 67(3), 430.

Gross, J. J. & Thompson, R. A. (2006). Emotion regulation: conceptual foundations. In.

Handbook Of emotion regulation (pp. 3-25).New York: The Guillford Press.

Page 110: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

95

Gross, J. J. (2007). Handbook of emotion regulation (pp. 3-24). New York: Guilford.

Gross, J. J. (2014) Emotion regulation: empirical and conceptual foundations. In

Handbook Of Emotion Regulation (pp. 3-20). New York: Guilford Press.

Gross, J. J. ve Thompson, R. A. (2006). Emotion regulation: conceptual foundations. In.

Handbook of emotion regulation (pp. 3-25).New York: The Guillford Press.

Gross, J.J. & Munoz, R.F. (1995). Emotion regulation and mental health. American

Psychological Association, 12, 151-164.

Gross, J. J. (2001). Emotion regulation in adulthood: Timing is everything. Current

Directions in Psychological Science, 10(6), 214-219.

Güloğlu, B., & Karaırmak, Ö. (2010). Üniversite öğrencilerinde yalnızlığın yordayıcısı

olarak benlik saygısı ve psikolojik sağlamlık. Ege Eğitim Dergisi, 11(2), 73-88.

Gürgan, U. (2006). Grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin yılmazlık

düzeylerine etkisi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Enstitüsü.

Gürgân, U. (2006a). Grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin yılmazlık

düzeylerine etkisi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Gürgân, U. (2006b). Yılmazlık ölçeği (YÖ): Ölçek geliştirme, güvenirlik ve geçerlik

çalışması. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 39(2), 45-74.

Hatano, G., Okada, N., Tanabe H. (2000). Affective minds. USA: Elsevier Health

Sciences.

Haynes, N., M. (2005). Personalized leadership for effective schooling.

http://www.atdp.berkeley.edu/haynes_keynote_04.ppt, Erişim Tarihi: 16.12.2019.

Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment

process. Journal of personality and social psychology, 52(3), 511.

Hazan, C., Shaver, P.,R. (1990). Love and work: An attachment theoretical perspective.

Journal Of Personality And Social Psychology, 59(2), 270–280.

Herrman, H., Stewart, D., E., Diaz-Granados, N., Berger, E., L., Jackson, B., & Yuen, T.

(2011). What is resilience?. The Canadian Journal of Psychiatry, 56(5), 258-265.

Higgins, G., O. (1994). Resilient adults: Overcoming a cruel past. US: Jossey-Bass.

Hjemdal, O., Friborg, O., Stiles, T. C., Rosenvinge, J. H., & Martinussen, M. (2006).

Resilience predicting psychiatric symptoms: A prospective study of protective

factors and their role in adjustment to stressful life events. Clinical Psychology &

Psychotherapy: An International Journal of Theory & Practice, 13(3), 194-201.

Page 111: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

96

Hsieh, M., & Stright, A. D. (2012). Adolescents’ emotion regulation strategies, self-

concept, and ınternalizing problems. The Journal Of Early Adolescence, 32(6),

876–901.

Izard, C., E. (1977). Human emotions. New York: Plenum.

Izard, C., E. (1991). The psychology of emotions. New York: Plenum.

İkiz, H. (2009). 6 yaş grubundaki çocukların benlik algıları ile aile işlevleri arasındaki

ilişkinin incelemesi (YayımlanmamışYüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

İlaslan, Ö. (2009). Çocukların bağlanma davranışlarının özlük nitelikleri ve anne

bağlanma stillerine göre incelenmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Joormann, J., Yoon, K. L., ve Siemer, M. (2010). Cognition and emotion regulation. In.

Emotion Regulation And Psychopathology: A transdiagnostic approach to

etiology and treatment (pp. 174-203). New York: Guilford Press.

Kaner, S., & Bayraklı, H. (2010a). Aile yılmazlık ölçeği: Geliştirilmesi, geçerliği ve

güvenirliği. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi,

11(02), 47-66.

Kaner, S., & Bayraklı, H. (2010b). Anne yılmazlık ölçeğinin psikometrik özellikleri.

Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 9 (17), 77-94.

Karaırmak, Ö. (2006). Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler. Türk

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(26), 129- 142.

Karaırmak, Ö., & Çetinkaya, R. S. (2016). Benlik saygısının ve denetim odağının

psikolojik sağlamlık üzerine etkisi: Duyguların aracı rolü. Türk Psikolojik

Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4(35), 30-43.

Karataş, E. (2016). Yapılandırılmış grup sanat terapisi programının 15-18 yaş

aralığındaki ergenlerin mutluluk düzeyleri duygularını ifade etme eğilimleri,

duygu düzenleme güçlükleri ve psikiyatrik belirtilerine etkisi (Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstütüsü,

İstanbul.

Kayhan-Aktürk, Ş. (2015). Okul öncesi dönem çocuklarında duygu düzenleme becerileri

ile akran ilişkilerinin incelenmesi (YayımlanmamışYüksek Lisans Tezi). İstanbul

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Kayhan, H. (2017). Ergenlikte Saldırganlık ve Duygu Düzenleme Güçlükleri Arasındaki

İlişki (Yayımlanmış Yüksek Lisans) Maltepe Üniversitesi, İstanbul.

Kaymak, P. (2015). Bağlanma Stillerinin Okul Öncesi Dönem Sosyal Davranışlara

Etkisinin İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Nişantaşı Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Page 112: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

97

Kaymak, P. (2015). Bağlanma stillerinin okul öncesi dönem sosyal davranışlara etkisinin

incelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Nişantaşı Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Kazdin, A. E., Kraemer, H. C., Kessler, R. C., Kupfer, D. J., & Offord, D. R. (1997).

Contributions of risk-factor research to developmental psychopathology. Clinical

Psychology Review, 17(4), 375-406.

Kerns, K. A., Tomich, P. L., Aspelmeier, J. E., & Contreras, J. M. (2000). Attachment-

based assessments of parent–child relationships in middle

childhood. Developmental psychology, 36(5), 614.

Kılıç, Ş., D. (2014). Üniversite öğrencilerinin yalnızlık ve psikolojik dayanıklılıklarının

incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Eğitim

Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.

Kısmetoğlu, G. (2019). 15-18 yaş arası ergenlerde duygu düzenleme ve bilinçli

farkındalık becerilerinin kaygı düzeyleri ile ilişkisinin incelenmesi

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Kirby, L.,D., Fraser, M.,W. (1997). risk and resilience in childhood, risk and resilience in

childhood: An ecological perspective. Washington, DC: NASW Press.

Kirmayer, L., J. (1984). Culture, affect and somatization: Part I. Transcultural Psychiatric

Research Review, 21(3), 159-188.

Kitano, M. K., & Lewis, R. B. (2005). Resilience and coping: Implications for gifted

children and youth at risk. Roeper Review, 27(4), 200-205.

Koerner, K. (2012). Doing dialectical behavior therapy a practical guide. New York: The

Guilford Press.

Konyalıoğlu, A. P. (2002). Üniversite öğrencilerinin duygusal ilişki bağlanma tarzları ile

kişilik tipleri arasındaki ilişkinin incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans

Tezi), M.Ü. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Koole, S. (2009). The psychology of emotion regulation: An integrative review.

Cognition And Emotion, 23(1), 4 - 41.

Koole, S. L., & Rothermund, K. (2011). I feel better but i don't know why: The

psychology of implicit emotion regulation. Cognition And Emotion, 25(3), 389-

399.

Kostiuk, Lynne M. (2011). Adolescent emotion regulation questionnaire: development

and validation of a measure of emotion regulation for adolescents. (Unpublished

phD Thesis), Alberta Of University Edmonton, Alberta.

Page 113: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

98

Kratz, A. L., Davis, M. C., Zautra, A. J., & Tennen, H. (2009). Emotions. In The

encyclopedia of positive psychology (pp. 315-320). Malden, Ma: Blackwell

Publishing.

Kratz, A. L., Davis, M. C., Zautra, A. J., &Tennen, H. (2009). Emotions. In The

encyclopedia of positive psychology (pp. 315-320). Malden, Ma: Blackwell

Publishing.

Kulaksızoğlu, A. (2004). Ergenlik psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Kumpfer, K. L. (2002). Factors and processes contributing to resilience. In Resilience and

development (pp. 179-224). Boston: Springer.

Larsen, R. J., & Prizmic, Z. (2004). Affect regulation. In. Handbook of self-regulation:

research, theory, and applications (s.40-61), New York: The Guilford Press.

Lazarus, R. S. (1991). Emotion and adaption. New York: Oxford University Press, Inc.

Leahy, R. L., Tirch, D., & Napolitano, L. A. ( 2011). Emotion regulation in

psychotherapy, a practitioners‘s guide. New York: The Guilford Press.

Lewis, M. (1993). The emergence of human emotions, derl, lewis, m; haviland, m. j.

handbook of emotions. New York: The Guilford Press.

Linehan, M. (1993). Cognitive-behavioral treatment of borderline personality disorder.

New York: The Guilford Press.

Linehan, M. M., Bohus, M., ve Lynch, T. R. (2007). Dialectical behavior therapy for

pervasive emotion dsyregulation. In. Handbook of emotion retrieved (s.581-605).

New York: The Guilford Press.

Lopez, F. G. & Brennan, K. A. (2000). Dynamic processes underlying adult attachment

organization: Toward an attachment theoretical perspective on the healthy and

effective self. Journal of Counseling Psychology, 47(3), 283.

Lowenstein, L (2008) ''Attachment theory & Parental alineation'' Southern England

Psychological Service.

Luthar, S. S., Cicchetti, D., & Becker, B. (2000). The construct of resilience: A critical

evaluation and guidelines for future work. Child Development, 71(3), 543-562.

Mandleco, B., L. (2000). An organizational framework for conceptualizing resilience in

children. Journal of Child and Adolescent Psychiatric Nursing, 13(3), 99-112.

Masten, A., S. (1994). Resilience in individual development: Successful adaptation

despite risk and adversity: Challenges and prospects. In Educational resilience in

inner city America: Challenges and prospects (pp. 3-25). New Jersey: Lawrence

Erlbaum.

Page 114: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

99

Masten, A., S. (2007). Resilience in developing systems: progress and promise as the

fourth wave rises. Development and Psychopathology, 19(3), 921-930.

Masten, A., S., & Gewirtz, A., H. (2008). Vulnerability and resilience in early child

development. handbooks of developmental psychology. In Blackwell handbook of

early childhood development (pp.22-43). Malden, MA: Blackwell Publishing.

Masten, A.,S., & Obradović, J. (2008). Disaster preparation and recovery: Lessons from

research on resilience in human development. Ecology and Society, 13(1), 9.

Masten, A., S.,& Powell, J.,N. (2003). A resilience framework for research, policy, and

practise. In. Resilience and vulnerability: Adaptation ın the context of childhood

adversities. US: Cambridge University Press.

Masten, A.,S., & Reed, M., G., J. (2002). Resilience in development. In. Handbook of

positive psychology (pp.74-88). New York: Oxford University Press.

Masten, A., S., Best, K., M., & Garmezy, N. (1990). Resilience and development:

Contributions from the study of children who overcome adversity. Developm

ent and Psychopathology, 2(4), 425-444.

Matthews, E. (2000). The legacy of caretaking among African American women: A

mixed blessing. Resiliency enhancement: Putting the strengths perspective into

social work practice, 19-28.

Mayer Jd., Salovey P., & Caruso Dr.(2000). Emotional intelligance as zeitgest, as

personality, and as a mental ability. Journal Of Personality Assesment, 54, 772-

781.

Meredith, L. S., Sherbourne, C. D., Gaillot, S. J., Hansell, L., Ritschard, H. V., Parker, A.

M., & Wrenn, G. (2011). Promoting psychological resilience in the US military.

Rand Health Quarterly, 1(2).

Miculincer, M. (1990). Attachment styles and fear of personal death. Journal of

Personality and Social Psychology, 58(2), 321-331.

Mikulincer, M. & Shaver, P. R. (2005). Attachment theory and emotions in close

relationships: Exploring the attachment‐related dynamics of emotional reactions to

relational events. Personal Relationships, 12(2), 149-168.

Moretti, M. M. & Holland, R. (2003). The journey of adolescence: Transitions in self

within the context of attachment relationships. S. M. Johnson ve V. E. Whiffen

(Ed.), Attachment processes in couple and family therapy (pp. 234-257). New

York: Guilford Press.

Morice-Ramat, A., Goronflot, L., & Guihard, G. (2018). Are alexithymia and empathy

predicting factors of the resilience of medical residents in France?. International

Journal Of Medical Education, 9, 122.

Page 115: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

100

Morris, A. S., Silk, J. S., Steinberg, L., Myers, S. S., & Robinson, L. R. (2007). The Role

of the Family Context in the Development of Emotion Regulation. Social

development (Oxford, England), 16(2), 361–388. doi:10.1111/j.1467-

9507.2007.00389.x.

Ochsner, K. N., & Gross, J. J. (2005). The cognitive control of emotion. Trends in

Cognitive Sciences, 9(5), 242–249.

Oktan, V. (2008). Üniversite sınavına hazırlanan ergenlerin psikolojik sağlamlıklarının

çeşitli değişkenlere göre incelenmesi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Karadeniz

Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon.

Onur, N. (2006). Lise Öğrencilerinin Bağlanma stilleri ile Atılganlık Düzeyleri

Arasındaki İlişki. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Enstitüsü İstanbul.

Oshio, A., Kaneko, H., Nagamine, S., Nakaya, M. (2003). Construct validity of the

adolescent resilience scale. Psychological Reports, 93(3),1217-1222.

Özdoğan, A.,Ç. (2017). Ergenlerde reaktif-proaktif saldırganlık ile ebeveyn duygusal

erişilebilirliği: duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolü. (Yayımlanmamış Yüksek

Lisans Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi, Adana.

Özer, E. (2013). Üniversite öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerinin duygusal

zeka ve beş faktör kişilik özellikleri açısından incelenmesi.

(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri

Enstitüsü, Konya.

Perlman, D., Peplau, L., A. (1982). Theoretical approaches to loneliness, In. Loneliness: A

sourcebook of current theory, research and therapy (pp.123-134). New York:

John Wiley & Sons.

Perron, J. L., Cleverley, K., & Kidd, S. A. (2014). Resilience, loneliness, and

psychological distress among homeless youth. Archives of Psychiatric Nursing,

28(4), 226-229.

Plutchik, R. A. (1980). A general psychoevolutionary theory of emotion. In Emotion:

Theory, research and experience (pp. 3-33). Orlando, FL: Academic Press.

Power, M. (2010). Emotion focused cognitive therapy. Oxford: Wiley-Blackwell.

Power, M. J. & Dalgleish, T. (2008). Cognition and emotion: From order to disorder.

New York: Psychology Press.

Rak, C. F., & Patterson, L. E. (1996). Promoting resilience in at‐risk children. Journal of

counseling & development, 74(4), 368-373.

Reich, J. W., Zautra, A. J., & Hall, J. S. (Eds.). (2010). Handbook of adult resilience. New

York: The Guilford Press.

Page 116: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

101

Rew, L., Taylor‐Seehafer, M., Thomas, N. Y., & Yockey, R. D. (2001). Correlates of

resilience in homeless adolescents. Journal of Nursing Scholarship, 33(1), 33-40.

Richardson, G.,E. (2002). The metatheory of resilience and resiliency. Journal of clinical

psychology, 58(3), 307-321.

Riolli, L., Savicki, V., & Cepani, A. (2002). Resilience in the face of catastrophe:

Optimism, personality, and coping in the Kosovo crisis. Journal Of Applied Social

Psychology, 32(8), 1604-1627.

Rodenhauser, P., Khamis, H. J., & Faryna, A. (1986). Alexithymia and handedness.

Psychotherapy and Psychosomatics, 45(4), 169-173.

Roque, L., & Veríssimo, M. (2011). Emotional context, maternal behavior and emotion

regulation. Infant Behavior And Development, 34(4), 617-626.

Rutter, M. (2007). Resilience, competence, and coping. Child Abuse & Neglect, 31(3),

205-209.

Sallıoğlu, G. (2002). Aleksitimik olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin duygu ifade

eden sözcük ve deyimlere yükledikleri duygu yoğunlukları. (Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Salovey, P., Mayer, J. D., Goldman, S. L., Turvey, C. & Palfai, T. P. (1995). Emotional

attention, clarity, and repair: Exploring emotional intelligence using the trait meta-

mood scale. In. Emotion, disclosure, and health Washington (pp.125-154). US:

American Psychological Association.

Santrock, J. W. (2012). Ergenlik. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Saraswati, K., & Suleeman, J. (2018). Resilience and Friendship Quality among Late

Adolescents from Intact, Divorced, and Remarried Families. In Universitas

Indonesia International Psychology Symposium for Undergraduate Research

(UIPSUR 2017). Atlantis Press.

Sarıca, A., K. (2008). Sosyal beceri programının ergenlerin saldırganlık düzeyine etkisi.

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Mersin üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Mersin.

Savi Çakar, F., Karataş, Z., & Çakır, M. A. (2014). Yetişkin yılmazlık ölçeği: Türk

kültürüne uyarlanması. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,

32, 22-39.

Schreiber, Liana R.N., Grant, Jon E., & Odlaug, Brian L. (2012). Emotion regulation and

ımpulsivity in young adults. Journal Of Psychiatric Research, 46, 651-658.

Seligman, M. E., & Csikszentmihalyi, M. (2014). Positive psychology: An introduction.

In. Flow and the foundations of positive psychology (pp. 279-298). Dordrecht:

Springer.

Page 117: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

102

Seven, S. (2006). 6 yaş çocuklarının sosyal beceri düzeyleri ile bağlanma durumları

arasındaki ilişkilerin incelenmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Gazi

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Seiffge-Krenke, I. (1993). Close friendship and imaginary companions in adolescence. In

B. Laursen (Ed.). Close friendships in adolescence (pp. 73-87). San Francisco:

Jossey-Bass.

Shetgiri, R., Kataoka, S. H., Ryan, G. W., Askew, L. M., Chung, P. J., & Schuster, M. A.

(2009). Risk and resilience in Latinos: A community-based participatory research

study. American Journal of Preventive Medicine, 37(6), 217-224.

Siebert, A. (2005). The resiliency advantage: Master change, thrive under pressure, and

bounce back from setbacks. Berrett: Koehler Publishers.

Silk, J.S., Steinberg, L. ve Morris, A.S. (2003). Adolescents' emotion regulation in daily

life: Links to depressive symptoms and problem behavior. Child Development, 74

(6), 1869-1880.

Sipahioğlu, Ö. (2008). Farklı risk gruplarıdaki ergenlerin psikolojik sağlamlıklarının

incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Selçuk Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Sönmez, A. (2015). Ebeveynlerin bağlanma stilleri ve sürekli kaygı durumlarının

çoçukların ansiyete duyarlılığı arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi). Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Sroufe, L. A., & Waters, E. (1977). Attachment as an organizational construct. Child

development, 1184-1199.

Staudinger, U. M., Marsiske, M., & Baltes, P. B. (1993). Resilience and levels of reserve

capacity in later adulthood: Perspectives from life-span theory. Development and

Psychopathology, 5(4), 541-566.

Steinberg, L. (2007). Ergenlik (Yayına Haz. Figen Çok). Ankara: İmge Kitabevi.

Steinberg L, Silk JS. Parenting adolescents. In: Bornstein MH, editor. Handbook of

parenting: Vol. 1: Children and parenting. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum

Associates; 2002. pp. 103–133.

Stewart, M., Reid, G., & Mangham, C. (1997). Fostering children's resilience. Journal of

Pediatric Nursing, 12(1), 21-31.

Sümer, N., Güngör, D. (1999a). Çocuk yetiştirme stillerinin bağlanma stilleri, benlik

değerlendirmeleri ve yakın ilişkiler üzerindeki etkisi. Türk Psikoloji Dergisi,

14(44), 35-63.

Sümer, N., & Güngör, D. (1999b). The psychometric assessment of adult attachment

styles scales on Turkish sample and a cross-cultural comparison. Turkish Journal

of Psychology, 14(43), 71-106.

Page 118: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

103

Szwedo, D. E. (2012). The development of emotion regulation strategies during

adolescence and their associations with youths’ psychological adjustment in early

adulthood. (Unpublished phD Thesis), University Of Virginia, Virginia.

Terzi, Ş. (2016). Kendini toparlama gücü ölçeği’nin uyarlanması: Geçerlik ve güvenirlik

çalışmaları. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(26), 77-86.

Terzi, Ş. (2008). Üniversite öğrencilerinde kendini toparlama gücü’nün içsel koruyucu

faktörlerle ilişkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 35(35), 297-

306.

Thompson, J. B. (1989). The theory of structuration. Social Theory of Modern Societies:

Anthony Giddens and His Critics, D. Held and J. B. Thompson, Cambridge:

Cambridge University Press, 56-76.

Thompson, R. A. & Goodman, M. (2010). Development of emotion regulation: More

than meets the eye. New York: Guilford Press.

Thompson, R., A. (1993). Socioemotional development: Enduring issues and new

challenges. Developmental Review, 13(4), 372-402.

Thompson, R.A. (1994). Emotion regulation: A theme in search of definition.

Monographs Of The Society For Research İn Child Development, 59 (23), 25-52.

Turan-Cebeci, S. (2009). Tam aileye ve tek ebeveyne sahip ailelerden gelen 7-12 yaşları

arasındaki çocukların bağlanma stilleri ve kaygı durumları arasındaki ilişki

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İstanbul.

Türköz, Y. (2007). Okul öncesi çocuklarda bağlanma örüntüsünün kişilerarası problem

çözme ve açık bellek süreçlerine etkisi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Ungar, M., & Liebenberg, L. (2011). Assessing resilience across cultures using mixed

methods: Construction of the child and youth resilience measure. Journal of

Mixed Methods Research, 5(2), 126-149.

Ülker Tümlü, G. (2012). Psikolojik dayanıklılık düzeyleri farklı üniversite öğrencilerinin

temas engellerinin incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Valiente, C., & Eisenberg, N. (2006). Parenting and children's adjustment: The role of

children's emotion regulation. In. Emotion regulation in couples and families:

pathways to dysfunction and health. US: American Psychological Association.

Zörer, P. B. (2015). Bağlanma Kuramı Perspektifinden Sosyal Kaygı: Erken Dönem

Uyumsuz Şemalar ve Reddedilme Duyarlılığının Rolü (Yayımlanmamış Yüksek

Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.

Page 119: FARKLI SOSYAL ÇEVREDE YAġAYAN ERGEN DUYGU …

104

Wagnild, G., M., Young, H., M. (1993). Development and psychometric evaluation of the

resilience scale. Journal of Nursing Measurement, 1(2), 165-178.

Werner, E, E. (1982). Vulnerable but invincible. A longitudinal study of resilient children

and youth. New York: McGraw- Hill.

Werner, E, E. (1992). Overcoming the Odds: High-Risk children from birth to adulthood.

Ithaca, NY: Cornell University.

Werner, E, E. (2001). Journeys from childhood to midlife: Risk, resilience and recovery.

Ithaca, NY: Cornell.

Werner, E., E. (1989). High‐risk children in young adulthood: A longitudinal study from

birth to 32 years. American journal of Orthopsychiatry, 59(1), 72-81.

Werner, E., E. (1993). Risk, resilience, and recovery: Perspectives from the Kauai

longitudinal study. Development and Psychopathology, 5(4), 503-515.

Werner, E., E. (2005). Resilience and recovery: Findings from the Kauai longitudinal

study. Focal Point: Research, Policy, and Practice in Children’s Mental Health,

19(1),11-14.

Weiss, R.S. (1982). Attachment in adult life. In C. M. Parkers & J.Stevenson-Hinde

(Eds.), The place of attachment in human behavior (pp. 171-184). New York:

Basic.

Yazgan İ. B., Bilgin, M. ve Kılıç A., M. (2012). Gelişim psikolojisi: Çocuk ve ergen

gelişimi.