halkın sesi 106. sayıy

16
2 7 Sosyal hizmetler özellefliyor. Toplumun vicdan› sosyologlar da art›k güvencesiz ve tafleron iflçi Çi¤dem Çidaml› bo¤az›n üçüncü köprüsünün geçece¤i Garipçe Köyü’ne gitti. ‹zlenimlerini yazd› Paris Komünü’nden Fatsa’ya, Karmatilerden El Muqanna’ya halk demokrasisi deneyimleri Bucaspor yedi y›l aradan sonra 1. lige ç›kan ilk ‹zmir tak›m› oldu Gitse de izi kal›r Baykal parti yöneti- minden istifa etti. Fakat bu istifay› AKP’ye karfl› genifl bir saflaflma ve parti içinde güç toplama hareketine dönüfltürmeye çal›fl›yorS. 3 ’Büyük’ patronlar- dan Ayd›n Do¤an Ni¤de Uluk›flla’da, Tuncal Özilhan Sinop Gerze’de köylülerin çevre ve yaflam hakk› mücadelesi karfl›s›nda geri ad›m att› S. 10 Sendikalar da gördü Güvencesizli¤in s›n›f mücadelesinin temel çeliflkisi oldu¤unu sendikalar da görüyor. KESK ve D‹SK güvencesizli¤i tart›flt› S. 8 Arzu Çerkezo¤lu / Sayfa 4 1 May›s’›n ard›ndan Nuray Erça¤an / Sayfa 7 H›rç›n Karadeniz isyanda Tufan Sertlek / Sayfa 8 fiimdi ‘yapma’ zaman› Hakan Bayhan / Sayfa 15 Biraz Nasreddin Hoca... Tafleron vicdan iflçileri Köprünün alt›nda yaflam Tarihte halk demokrasisi Ligin özlenen ‹zmirlisi SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 106 14 May›s 2010 • 1 TL 13 14 ‘Büyük’ zafer Umut emeğin gücünde 1 May›s’ta ortaya ç›kan tab- lo, emekçilerin art›k ülke siyasetinde güçlü bir aktör olarak yer alacak potansiyele sahip oldu¤unu gösterdi Halk, iktidar kavgas›n› de- mokrasi mücadelesi diye su- nan AKP’ye de çürümüfllü¤ü içinde toparlanmaya çal›flan CHP’ye de mahkum de¤il Bu yeni emek dinamizmi egemenler kadar uzlaflmac› sendikal bürokrasiye de meydan okuyarak, genel eyleme haz›rlan›yor Festival yola koyuldu ‹flçi Filmleri Festivali Tekel direniflinin damga vurdu¤u bir aç›l›fl gecesiyle 5. yol- culu¤una bafllad› S. 15 Denizlere çıkar yollar Binler ölüm y›ldönümünde Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i anmak için sokaklara akt› S. 16 Halkın Hakları Kongresi... Hak mücadelelerinin örgütü Halkevleri mücadelenin tüm öznelerini genelkurulu- na ça¤›r›yor S. 11 Benim annem cumartesi Anneler Günü’nde annelik kimliklerini mücadeleyle birlefltiren Cumartesi Anneleri’yle söylefli yapt›k S. 10 Yunan halkı ayağa kalktı Yunanistan son otuz y›l›n en kitlesel iflçi eylem- leri ve grevleriyle sars›ld›. IMF, AB ve Yunan hükümetinin kemer s›kma program›na isyan eden yüz binler Atina meydan- lar›na s›¤mad› S. 5 AKP TOBB gerilimi tırmanıyor AKP ile TOBB aras›ndaki gerilim TOBB üyesi flirketlere yönelik denetle- melerle yeni bir safhaya tafl›nd›. Denetlemeler baflbakan ile TOBB aras›ndaki iflsizlik at›flma- s›n›n ard›ndan geldi S. 9 MÜCADELE EDERKEN HAZILANMAK GEREKL‹ Önümüzdeki dönem hem siyasete müdahale aç›s›ndan hem de yeni dönemin siyasal süreçlerine haz›rlanmak aç›s›ndan kritik öneme sahip... YOL YAZISI S. 3

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 14-Mar-2016

285 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesi 106. sayı. Tarih 14 Mayıs 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Sesi 106. sayıy

2 7Sosyal hizmetler özellefliyor.Toplumun vicdan› sosyologlar daart›k güvencesiz ve tafleron iflçi

Çi¤dem Çidaml› bo¤az›n üçüncüköprüsünün geçece¤i GaripçeKöyü’ne gitti. ‹zlenimlerini yazd›

Paris Komünü’nden Fatsa’ya,Karmatilerden El Muqanna’yahalk demokrasisi deneyimleri

Bucaspor yedi y›l aradansonra 1. lige ç›kan ilk ‹zmirtak›m› oldu

Gitse deizi kal›r� Baykal parti yöneti-minden istifa etti.Fakat bu istifay›AKP’ye karfl› genifl birsaflaflma ve partiiçinde güçtoplama hareketinedönüfltürmeyeçal›fl›yor� S. 3

� ’Büyük’ patronlar-dan Ayd›n Do¤anNi¤de Uluk›flla’da,Tuncal Özilhan SinopGerze’de köylülerinçevre ve yaflam hakk›mücadelesikarfl›s›nda geri ad›matt› � S. 10

Sendikalarda gördü� Güvencesizli¤ins›n›f mücadelesinintemel çeliflkisioldu¤unu sendikalarda görüyor. KESK veD‹SK güvencesizli¤itart›flt› � S. 8

Arzu Çerkezo¤lu / Sayfa 4

1 May›s’›n ard›ndan

Nuray Erça¤an / Sayfa 7

H›rç›n Karadeniz isyanda

Tufan Sertlek / Sayfa 8

fiimdi ‘yapma’ zaman›

Hakan Bayhan / Sayfa 15

Biraz Nasreddin Hoca...

Tafleron vicdan iflçileri Köprünün alt›nda yaflam Tarihte halk demokrasisi Ligin özlenen ‹zmirlisiSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 106 14 May›s 2010 • 1 TL

13 14

‘Büyük’zafer

Umut emeğin gücünde�

1 May›s’ta ortaya ç›kan tab-lo, emekçilerin art›k ülke siyasetinde güçlü bir aktörolarak yer alacak potansiyelesahip oldu¤unu gösterdi

Halk, iktidar kavgas›n› de-mokrasi mücadelesi diye su-nan AKP’ye de çürümüfllü¤üiçinde toparlanmaya çal›flanCHP’ye de mahkum de¤il

Bu yeni emek dinamizmiegemenler kadar uzlaflmac›sendikal bürokrasiye demeydan okuyarak, geneleyleme haz›rlan›yor� �

Festival yolakoyuldu� ‹flçi Filmleri FestivaliTekel direniflinindamga vurdu¤u biraç›l›fl gecesiyle 5. yol-culu¤una bafllad› � S. 15

Denizlereçıkar yollar� Binler ölümy›ldönümünde Deniz,Yusuf ve Hüseyin’ianmak için sokaklaraakt› � S. 16

Halkın HaklarıKongresi...� Hak mücadelelerininörgütü Halkevlerimücadelenin tümöznelerini genelkurulu-na ça¤›r›yor � S. 11

Benim annemcumartesi� Anneler Günü’ndeannelik kimliklerinimücadeleyle birlefltirenCumartesi Anneleri’ylesöylefli yapt›k � S. 10

Yunan halkı ayağa kalktı� Yunanistan son otuzy›l›n en kitlesel iflçi eylem-leri ve grevleriyle sars›ld›.IMF, AB ve Yunanhükümetinin kemer s›kmaprogram›na isyan edenyüz binler Atina meydan-lar›na s›¤mad› � S. 5

AKP TOBB gerilimi tırmanıyor� AKP ile TOBB aras›ndakigerilim TOBB üyesiflirketlere yönelik denetle-melerle yeni bir safhayatafl›nd›. Denetlemelerbaflbakan ile TOBBaras›ndaki iflsizlik at›flma-s›n›n ard›ndan geldi � S. 9

MÜCADELE EDERKEN HAZILANMAK GEREKL‹ Önümüzdeki dönem hem siyasete müdahale aç›s›ndan hem de yenidönemin siyasal süreçlerine haz›rlanmak aç›s›ndan kritik öneme sahip... YOL YAZISI � S. 3

Page 2: Halkın Sesi 106. sayıy

MEDYAHalk›n Sesi

214 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Kenar Notlar›

Louis Bonaparte'ın kişisel diktatörlüğünegiden süreçte Fransa siyasetini incelediğiyapıtında Marks, "her ne kadar burjuva toplumukahramanlara özgü bir toplum olmasa da, onudünyaya getirmek için gene de kahramanlıkzorunlu olmuştur" der. Burada Marks, zoraki-yalancı kahramanlığı vurgular. Tarihin her döne-minde koşullar mutlaka kendine yakışan kahra-man tipini yaratır.

Ne yazık ki, Anadolu topraklarından birMarks çıkmadı. Ama şansa bakın ki, ozanlıkgeleneği Ali Kızıltuğ gibi bir taşlama ustasıyetiştirdi. Bakın Kızıltuğ "bizim demokrasikahramanları"nı nasıl dile getiriyor: "Üç yüz ellidört yüz tosun / Öküz olacağı kesin / Bunlarneyle doyar düşün / Gelişiyler ha babam debabam." Anayasa değişikliği çalışmalarını izleyipde ozanın dizelerini anımsamamak elde değil.

Tarihi bir kahramanlık örneği göstererek tan-kların gölgesinde halka zorla onaylattırılan 12Eylül anayasasının kimi maddelerini değiştiren"İslamcı liberal demokratlar", bir büyük zafereimza attılar. Zafer sarhoşluğu içinde gününanlam ve önemini vurgulayan BaşbakanErdoğan, 6 Mayıs 2010 tarihini "AKP kadrolarıeliyle gelen demokrasi bayramı" ilan etti. Her nekadar vakti zamanında tankların üzerineçıkamamış olsalar da 20 yıllık uzun bir ricattaktiğiyle mecliste sıraların üzerine çıkan gazidemokratlar ağır bedeller ödediler. "Başbakan’ınmalvarlığı" konulu muharebelerde AKPŞanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un kolukırıldı; ama yen içinde kalmadı. Sinir krizigeçiren İzol, acısını dindirmek için başbakanınelini öpmek istedi. Buna izin vermeyenbaşbakan, bir süre sohbet ederek bu "sadık veki-li"ni teselli etti. Tabi "sadakat" denince akla"ihanet" de geliyor. "Sadakat ve ihanet" aşkın vesavaşın "ruh ikizleri" olarak "kim başbakanı dahaçok seviyor" konulu parti içi muharebelereyansıdı. Eski Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,anayasa değişikliği oylamasında ret oyu verdiğiiddialarına ve AKP milletvekili Faruk Koca'nında kara-fire listesine girmesine sert tepki göster-di. AKP'ye ülkücü-faşist hareketten gelen ve"delikanlılığıyla" bilinen Tüzmen, "… Biz bununhesabını sorarız. Başbakan yalakalığınasoyunuluyorsa, liste yapılıyorsa, bunun hesabınısorarız. Başbakan uçurumdan atlıyorsa, bizeyakışan onun arkasından atlamaktır. Karardoğrudur, yanlıştır önemli değil. Türk töresiböyle gerektirir" dedi.

Demokrasi uğruna hiçbir kahramanlıktankaçınmayan AKP'liler, kendilerini sivil diktaylave faşistlikle suçlayan "aslan sosyal demokrat-lar"a karşı ustaca bir manevrayla konuyu İsmetİnönü'ye getirdiler. İsmet İnönü konulu muhare-belerde onu faşist olmakla suçladılar. Yanıt çokgecikmeden Buca'nın CHP'li Belediye BaşkanıErcan Tatı'dan geldi. O andan itibaren BucaBelediye Meclisi örnek bir demokrasi mücadele-sine sahne oldu. Tartışmaların alevlenmesi üzeri-ne müdahale eden Başkan Tatı, "İsmet İnönü'yüsavunmak faşistlikse, ben faşistin Allah'ıyım!"dedi. Bunun üzerine AKP'li meclis üyeleri"Sözünü geri al başkan, tövbe et, Allah birdir,dinden çıkarsın!" diye tepki gösterdi. Ama Tatıgeri adım atmaz. Halkın oylarıyla seçilmişolmasını verdiği güçle, "Söyledikleriminarkasındayım. Siz benim, Allah'la aramagirmeyin!” yanıtını verir. Bu, sırf Ercan Tatı'yaözgü bir demokrasi duyarlılığı değildir. Yüreklerihalktan aldıkları güçle halk için çarpan bütünsosyal demokratlar, halk sevgisini genel başkan-larında somutlaştırırlar. Misal CHP İstanbul İlBaşkanı Gürsel Tekin. Baykal'ın istifasınınardından aday olup olmadığını soranlara şuyanıtı verir: "Sayın genel başkanımız kimi derseonun arkasındayız, Sayın Baykal CHP'den kimiaday gösterirse taban olarak arkasındayız."Gerisi artık tabana kuvvet ki hak ettiği tavanakavuşsun!

'Üç yüz elli dört yüz tosun'

Emek ve iletişim üzerinedüşünen, çalışan ve siyaset üretenakademisyenler ve aktivistleri biraraya getiren Uluslararası İşçi veİletişim Konferansı, BeşinciUluslararası İşçi Filmleri Festivalikapsamında, 3-4 Mayıs 2010 tarih-leri arasında Çankaya BelediyesiÇağdaş Sanatlar Merkezi'ndegerçekleştirildi.

Ankara Üniversitesi GETA(Gelişme ve Toplum AraştırmalarıMerkezi), Türkiye GazetecilerSendikası ve Çankaya Belediyesitarafından düzenlenen konferans-ta, küresel krizin emekçiler veonların sınıf hareketi üzerinde etki-leri, emekçi sınıfın yeni iletişimteknolojileri ile üretebileceğidirenişin olası yüzleri, yeni iletişimtarzlarının yarattığı direnişigüçlendirebilecek olasılıklar üzeri-ne son derece yaratıcı tartışmalaryapıldı.

İki çağrılı bildiri ve 20 bildirininsunulduğu, ayrıca iki panelingerçekleştirildiği konferansa, ikigün boyunca 250 kişi katıldı.Ayrıca www.sendika.tv adresindencanlı olarak yayınlanan konferans,iki gün boyunca binlerce kişitarafından da internet üzerindenizlendi.

Konferans boyunca tümtartışmaların odağında Tekeldirenişi vardı. Konferanskapsamında Çankaya BelediyesiÇağdaş Sanatlar Merkezi sergisalonunda düzenlenen “FotoMuhabirlerinin Gözünden TekelDirenişi” fotoğraf sergisi

tartışmaların bir diğer başlığı olan‘Medya Emekçilerinin GözündenDireniş’i sergilemesi nedeniylebütünleyici bir işlev üstlendi. “FotoMuhabirlerinin Gözünden TekelDirenişi” fotoğraf sergisi 5.Uluslararası İşçi FilmleriFestivali’nin Ankara programınınsona ereceği 7 Mayıs tarihinekadar Çankaya Belediyesi ÇağdaşSanatlar Merkezi sergi salonundaAnkaralılarla buluştu.

Konferansın en dikkat çekenkonuşmalarından biri ErginYıldızoğlu'nun 'yeni orta sınıf' üze-rine yaptığı sunumdu. Yıldızoğlu,İngiliz Savunma Bakanlığı'nın 'ortasınıf proletarya' diye adlandırdığıiletişim teknolojilerine hakim yeniemekçi kesimlerinin kapitalizmaçısından stratejik tehlike olarakgösterildiğine dikkat çekti. Bu ke-simlerin yeni işçi sınıfı şekillen-mesinin bir parçası olduğunubelirten Yıldızoğlu, çağrı merkeziçalışanlarının örgütlenmesi gibideneyimlerin de bu alandaki umutverici gelişmeler olduğuna değindi.Yıldızoğlu'nun sunumununkayıtlarına Sendika.TV'denulaşabilirsiniz.

Konferansın sonunda bir desonuç bildirgesi açıklandı.“Umutsuzluğa ikna etmek değilumudu var etmek” başlılıbildirgede şöyle denildi:

Günümüzde genişleyen iletişimseçenekleri ve iletişimin giderekartan biçimde toplumların siyasi,ekonomik, kültürel, toplumsalyaşamları açısından merkezi konu-ma gelmesine karşıt olarak yineaynı gelişmelerin tetiklediği, dahaöncekilerle karşılaştırılamayacakdenli büyük tehditler de sözkonusudur.

Medya alanının hızlayoğunlaşması ve tüm iletişimaraçlarının hem küresel hem deulusal düzeyde birkaç holdinginelinde toplanması; artan elektronikgözetim; kamusal bilginin giderekdaha fazla özel mülkiyetin veticaretin konusu haline gelmesi;kamusal iletişim ortamlarının hızlaözelleştirilmesi ve piyasakurallarına tabi hale gelmesi;iletişim olanaklarına erişimaçısından oluşan ve sayısal bölün-me olarak tanımlanan eşitsizliklerbu tehditlerden bazılarıdır.

Uluslararası İşçi ve İletişim

Konferansında, tüm bu tehditlerama bunun yanında ‘başka birdünyayı’ mümkün kılmak adınailetişim süreçlerini yeniden örgütle-menin olanakları da göz önündetutularak, üç farklı izlek boyuncaişçi ve iletişim tartışılmıştır. Buizleklerde var olan durum analizedilmiş ve olası müdahale alanlarıbelirlenmeye çalışılmıştır.

‹fiÇ‹N‹N YEN‹ ‹LET‹fi‹M ORTAMI Yeni iletişim ortamının daha

derin kavranması, enformasyon vebilginin her yerde hazır olma vetoplumsal ve siyasi süreçleridönüştürme gücünü açığa çıkart-maktadır.

Yeni iletişim ortamı, işçisınıfının nesnel koşullarındanbeslenen bilginin akacağı kanallariçermekte, bu bilginin yayılması vepaylaşımı, farklı deneyimlerdenbeslenerek çoğaltılmasıolanaklarını taşımaktadır.

Bu olanakları gerçekleştirmeküzere, yeni iletişim ortamının emekmerkezli, eşitlik ve özgürlük hedef-leri doğrultusunda yenidenyapılandırılması gerekmektedir.

Bu gereksinim, yeni iletişim or-

tamlarını mücadelenin hem aracıhem de konusu haline getirmekte-dir.

MEDYA ‹fiÇ‹LER‹ Medya patronlarının savunduğu

“basın özgürlüğü” kavramının öte-sine geçen bir hak ve özgürlüklertanımının, medya emekçilerininhaklarını merkeze alan bir biçimdeyapılması gerekmektedir. Medyaemekçilerinin bu hak ve özgürlük-lerini savunabileceği, koruya-bileceği örgütlenmelere ve düzen-lemelere sahip olabilmesi büyükönem taşımaktadır.

‹fiÇ‹LER‹N ‹LET‹fi‹M HAKKI Neoliberalizmin iletişimin tüm

süreçlerini ticarileştirmesinerağmen, iletişim hakkının yaşamsalbir hak olduğu kabul edilmelidir.İletişim hakları özü itibariyleinsanlık durumuyla sıkı sıkıyabağlıdır ve insan hakları ileiletişimin rolüne dair çıkarımlarınyeni ve daha güçlü kavranmasınadayalıdır. İletişim haklarıolmaksızın, insanlık özgür, adil,barış içerisinde ve onurlu bir yaşamsürdüremez.

Sonuç olarak, işçi ve iletişimalanında düşünce üretimi, budüşüncelerin toplumun geniş ke-simleriyle paylaşılması ve budüşünceler çerçevesinde iletişimalanına müdahale edilmesi önemtaşımaktadır. Açıklarken karşıkarşıya kalınan umutsuzluğa iknaetmek değil, müdahaleler ileumudu var etmek gerekmektedir.

‹flçi ve ‹letiflim Konferans›’nda iflçileriniletiflim hakk› tart›fl›l›rken, iflçilerin yeniiletiflim kanallar›ndan Sendika.TV debu tart›flmalar› canl› olarak binlerceizleyiciye ulaflt›rd›. Solda ErginY›ld›zo¤lu’nun ‘yeni orta s›n›f’ bafll›kl›sunumundan bir sahne görünüyor.

İşçiye umut olan medya

BeyazYaka

Mavi Hayat

bbeeyyaazzyyaakkaakkoosseessii@@ggmmaaiill..ccoomm

Ad›na bak›nca fiyakal› bir ifllerivar. Onlar sosyologlar. Ama

Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu’nda çal›flan

sosyologlar›n ço¤unlu¤utafleron iflçi olarak çal›fl›yor.

Tafleron iflçi sosyologlar Halk›n Sesi’ne konufltu

Vicdan işçisi sosyologlar da taşeronlaştıKamunun vicdanı olan sosyal

hizmetler özelleştiriliyor.Üstelik görülmemiş bir biçimde.Toplumun yaralarını sarmak içinçalıştırılar sosyologlar ihale yoluylaişe alınıyor, taşeron işçi olarakçalıştırılıyor. Halkın Sesi sosyolog-ların güvencesizler ordusunakatılma ve işçileşme süreçlerinitaşeron sosyolog Hakan Çetin’dendinledi.

Çetin, sosyal hizmetlerdetaşeron uygulamasının 1998-2000yılları arasında “SosyalYardımlaşma ve DayanışmaVakfı” üzerinden sözleşmeli per-sonel alımıyla başladığınıanlatıyor. Bu süreci hızlandıracakolan Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu’nunbelediyelere devrinin o dönem için“Kamu Reform Tasarısı” ileengellendiğini söylüyor. Dahasonra DB ve UNICEF tarafından2000’de yayınlanan ‘MilenyumDeklerasyonu’ kapsamında 11riskli ülke listesine alınanTürkiye’de yeni bir proje uygula-maya konduğunu belirtiyor.Şimdilerde taşeron şirketleraracılığı ile başta meslek eleman-ları olmak üzere, her birim için

işçi alınıyor.Bu proje ile, anayasal

güvencede olan “sosyal hizmethakkının” taşeron şirketleraracılığı ile hizmet alanlarınınözelleştirildiğini vurgulayan Çetin,taşeron çalışan sosyologların nasılgüvencesizleştirildiğini şu sözlerleanlatıyor: “Çalışanlar, temel iş

güvencesinden yoksun olarakçalışmak zorunda bırakıldılar.Personel alım ihaleleri sonrasındaçalışanların bütün özlük haklarıgasp edildi. İhale dönemleriarasında yaratılan boşluklar kul-lanılarak kıdem ve ihbar tazminat-ları yok sayılarak çalışanlar iştençıkarıldı.”

Çetin’in anlattıkları tipiktaşeron uygulamalarıyla karşıkarşıya olunduğunu da gösteriyor.İşten çıkarmalarda sigortagirişlerinde yapılan boşluklarbahane edilerek çalışanların sanki3-6 aydır hizmet üretiyormuş gibigösterilerek hak talep etmelerininengellenmesi... İhale dönem-

lerinde “gönüllü çalışma”dilekçeleri imzalatılarak maaş vesigorta primlerin ödenmesi,dilekçeleri imzalamayanlarınistifaya zorlanması...

Kurumda çalışan sosyologlarınbu alanda yetkileri olmadığıbahanesiyle işten çıkarılmayaçalışıldığını dile getiren Çetin,özlük hakları için Dev Sağlık-İş’tebir araya geldiklerini söyledi.Çetin, “Haklarımız için eylemleri-mize katıldığımız bütün platform-larda da devam edeceğiz” dedi.

Çetin taşeronlaşmanın yıkıcısonuçlarının çalışanlar kadarhizmet alan vatandaşlar tarafındanda hissedildiğini söylüyor. “Sosyalhizmet temel haklarkapsamındadır ve devlet güvencesialtında olması gereken süresiz birkamu hizmeti olmasına rağmenözelleştiriliyor.” Çetin bu konuda“Hiçbir kamu gücü, verilenhizmetleri özelleştiremez ve süresınırı koyamaz. Koyarsa anayasalbir suç işlemiştir” diyor. Yalnız işgüvencesi için değil daha niteliklibir sosyal hizmet için de örgütle-nen sağlık emekçileri bundansonra keyfi uygulamalara izin ver-memek için örgütleniyor.

V. Uluslararas› ‹flçi Filmleri Festivali kapsam›ndadüzenlenen Uluslararas› ‹flçi ve ‹letiflim Konferans›

Laborcomm’da emek medya iliflkisi ve eme¤iniletiflim alan›na müdahale olanaklar› tart›fl›ld›

Page 3: Halkın Sesi 106. sayıy

GÜNDEMHalk›n Sesi

314 May›s 2010 / 27 May›s 2010

1Mayıs’ın üzerinden henüz on beşgün geçti. Ülkede 74 ayrı nokta-da kutlanan ve en önemlisi 32 yıl

sonra Taksim’de yaklaşık iki yüz binkişinin gövde gösterisinde bulunduğu1 Mayıs üzerine gerek sınıf mücadele-si açısından gerekse de ülke siyase-tine etkisi açısından kapsamlı değer-lendirmeler yapılmadı / yapılamadı.

Yapılmadı çünkü asıldeğerlendirmeyi yapması gerekenleryani 1 Mayıs’ın “asıl sahibi” olduklarınıiddia eden konfederasyonlar acz vedalalet içerinde. Yaptıkları ortakaçıklama bugünü, bugünün mücade-lesini ne ölçüde kavradıklarının tarih-sel belgesi niteliğinde. İşçi sınıfı mü-cadelesinin yeni dinamiği olangüvencesiz işçileri ve dolayısıylagüvencesiz çalışmayı kendi kapsamaalanlarından “tecrit” ettiklerini deklereediyorlar. Bu yılki 1 Mayıs’a yükledik-leri anlam bu. Asıl hazin olan DİSK veKESK yönetiminin, Türk-İş’inkuyruğuna takılmakla düştükleridurum.

Yapılamadı çünkü ülke gündemikural tanımaksızın değişiyor/değiştirili-yor. En azından temmuz sonunakadar gündemin referandum merkezlianayasa tartışmalarında sabitleşeceğidüşünülürken çok çarpıcı sonuçlarıolabilecek yeni bir gündem servisedildi; Deniz Baykal ve CHP’ningeleceği.

Baykal’a “tezgah”ı kimin kurduğuhafiyelerin işi. İster kendilerince

“olumsuz” olabilecek her olayıErgenekon’a bağlayan Tarafgazetesinin dediği gibi bu daErgenekon işi olsun, ister sosyaldemokrat kulvarda boşluk yaratmakisteyen Sarıgül’ün işi ya da Baykal’ındediği gibi AKP içindeki bir kanadınyani Nakşibendilerin işi olsun, bugelişmelerden “tartışmasız sonuçlar”çıkarmak mümkün.

� Bu durum ülkenin yükseksiyasetine doğrudan müdahale amacıtaşımaktadır. Ayırt edici olan siyasetemüdahale için siyaset dışı araçlardanşimdiye kadar pek kullanılmayan, kul-lanılsa da pek ortalığa dökülmeyenbir aracın devreye sokulmasıdır. (Enson buna benzer bir durumu iddiaodur ki Melih Gökçek, eski KeçiörenBelediye Başkanı Turgut Altıok içinkullanmıştı.) Ancak hatırlamakta yararvar, bu ülkede siyaset hiçbir zamanburjuva siyasetin var olduğu iddiaedilen evrensel kurallarıylayapılmadı/yapılmıyor.

� Fethullah Gülen, buna “benzer”olaylar açısından belki de ilk kez“temize çıkmıştır”. Baykal’ınsayesinde. Kuşkusuz Baykal’ınbugüne ve yarına dair ince hesaplarımutlaka vardır. Ama bugün için primFettullahçıların: “Her şeyi yapabilirizama namahreme girmeyiz”.

� Baykallı ya da Baykalsız, CHP enazından kısa dönem için güçsüzleşti-rilmiştir. Baykal, 1000 delegenin değil100.000 delegenin oyunu alarak

yeniden Genel Başkan seçilse deolayın tamamen hayal mahsulüolduğunu kanıtlamadığı sürece artıkeski Baykal olamayacak. Baykalsız birseçenek ise en azından orta vadedeyenilenmiş bir siyaset ve yenilenmişkadrolar oluşturamaz. Kılıçdaroğlugibi isimler ise ancak geçici çözümleroluşturabilir. AKP önümüzdekidönem çok daha rahat olacak.

� CHP ve AKP kitlesi bu olayla bir-likte, birbirlerine karşı daha da kemik-leşecek ve daha da uzaklaşacaktır.“Namussuz” ve “komplocu” terimlerikendi iç propagandalarında bolca kul-lanılacaktır.

� Son gelişmeler bir başkagerçeği tekrar açığa çıkarmış durum-da: CHP üst kadrolarının yapısı vesorun çözmedeki zafiyetleri. CHP’ninyönetim kadrosu statükocudur,korkaktır, mutlak sadakate göreoluşturulmuştur. Sorun çözme yön-temleri de bu özelliklere uygungeliştirilmiştir. Sorunları kökten çöze-mezler. Yeni, farklı çözümler ürete-mezler. Birbirlerinin hatalarını örterler,birbirlerinden vazgeçemezler. OnurÖymen’in Dersim zihniyeti ya daBaykal’ın 53 yıllık kader arkadaşıÖnder Sav’ın örümcek bağlamışdüşünceleri hiçbir zaman kapsamlı birözeleştirel sürece tabi tutulamaz.Birbirlerinin zaaflarını ve suçlarınıörterek, birbirlerine muhtaç halde iler-lerler. CHP’ye oy veren, umutbağlayan milyonlarca insan için

kendilerini velinimet sanırlar. Buyönetim kadrosu ve CHP, CHP’yidestekleyen emekçi halk kesimlerininçıkarlarını gözeten bir siyaset izleme-diği gibi, iyi niyetli desteğini de haketmiyor. Unutulmamalıdır ki buülkede sosyal demokrat kitle bukadrolara muhtaç değildir, tersine bukadrolar sosyal demokrat kitleyemuhtaçtır. Bugüne kadar sosyaldemokrasiye umut bağlayan halkkesimleri, mücadelelerini bu köhnekadrolara havale ederek değil, ancaksol ve emek eksenli bir mücadeleninöznesi olarak geleceği belirleyebilir.

Zayıflamış, kendi gündemine çekil-miş bir CHP, kaçınılmaz olarak budönemin en kritik siyasi gelişmesindeyani anayasa değişikliklerinin referan-duma gideceği bir dönemde olmasıgereken performansı sergileyemeye-cek. Bir maddesi eksiltilmiş anayasadeğişiklik paketi Gül’ün onayındangeçti. Bundan sonraki ilk durakAnayasa Mahkemesi. Mahkemenin,bu iki ay içerisinde karar vermesiimkansız. Ancak sürecin işleyişininyani yürütmenin durdurulmasıkararını verebilir. Bu da mahkemekarar verene kadar referandumunertelenmesi anlamına gelebilir. Ancakbunların hiçbiri olmaz ve süreçErdoğan’ın istediği gibi ilerlerseülkede temmuz sonunda halkoyla-ması için sandıklar kurulacak.

Halkoylamasının sonucunu şimdi-den görebilmek olası değil. AKP’nin

yaklaşık yüzde 40 oyunun karşısındaCHP ve MHP’nin toplam oyları dayaklaşık yüzde 40. Dolayısıyla evet vehayır arasında büyük fark olmayacak.Bu noktada Kürtlerin, BDP’nin tavrıkritik olacak. Evet ya da hayırdayaklaşık yüzde 6’lık bir fark yaratacak-lar. Boykot tavrı ise “bu koşullarda”doğrudan evete yazacaktır. Toplamseçmenin ya da seçime katılanlarınyarısından fazlasının oyu değil,“geçerli oyların yarısından fazlasınınkararı” sonucu netleştirecektir.Dolayısıyla sandığa gitmemek ya dageçersiz oy kullanmak, AKP’nin olasızaferi lehine oy kullanmak anlamınagelecektir.

BDP’yi bu konuda zorlayan etken-leri anlayabilmek mümkün. Bunlarınbaşında; CHP ve MHP ile veErgenekoncular ile ve aynı zamanda12 Eylül anayasası ile aynı saftagörülmek, Kürt siyaseti açısındanvarlığını inkar etmekle özdeş denebilir.Ayrıca AKP’yi doğrudan karşısınaalmak da uzlaşarak pazarlık yapmataktiğinden vazgeçmek demek.Elbette AKP’nin BDP’ye karşı daha dasertleşmesini (daha ne kadarsertleşebilirse) getirecektir.

Ancak bu süreç BDP’ye yeni birsiyaset yapma alanı sunmaktadır:“Doğrudan” Kürt sorununu ilgilendir-meyen konularda “aktif” politikaoluşturma çizgisi. Örneğin, grev hakkıbulunmayan toplu sözleşme imzala-ma hakkının kamu çalışanlarına ver-

ilmesinde, özelleştirmelerde kamuyararının gözetilmesi şartının kaldırıl-masında, cumhurbaşkanının ata-malarda gücünün arttırılmasında vb.

Anayasa değişikliklerinin tartışıldığısüreç boyunca BDP’nin aktif katılımisteği AKP tarafından sürekligörülmezden gelmişti. Gelinen noktaAKP’nin “verdikleri” ile sınırlıdır. Dahailerisi AKP tarafından engellenmiştir.Halkoylamasından çıkacak evet oyu,bu sınırların ilerletilmesini değil tamtersine yeterli görülmesini ve uzun birzaman için de tekrar gündemegelmemesine neden olacaktır.

Önümüzdeki dönem hem siyasetemüdahale açısından hem de yenidönemin siyasal sürecine hazırlanmakaçısından kritik öneme sahip.Anayasa değişikleri bitmiş, tamam-lanmış noktada değil. Üstelik gerekAKP’nin sorgulanmasında gerekse dehalkın gerçek taleplerinin güçlü birbiçimde örgütlenmesinde ciddiolanaklar sunuyor. Ayrıca referandumsürecinde ve sonucunda yaşanacakgelişmeler hemen ardından geleceksiyasi süreci doğrudan belirleyecek.Bu gelişmelere bağlı olarak bir erkenseçim bile gündeme gelebilir. “Erken”olmasa bile önümüzdeki yıl seçimyılıdır. Dolayısıyla bu süreç hemmüdahaleyi hem de yeni döneminpolitik ve örgütsel hazırlıklarına şimdi-den girişmeyi zorunlu kılıyor.

Müdahale ederken hazırlanmakgerek…

Müdahale ederken haz›rlanmak gerek

1Mayıs kutlamalarını birlikte örgütleyen işçi vekamu çalışanları konfederasyonları 10 Mayıs’ta

ortak bir açıklama yayınladı. İşçi sınıfı hareketiaçısından hem 32 yıllık bir yasağı tarihe gömenhem de dünya çapında yankı yaratan bir kutlamayapan konfederasyonların açıklaması sadece ruh-suz değil ibretlikti. Türk-İş başkanı MustafaKumlu’yu protesto ederek kürsüyü işgal edenişçilerin eylemleri “kınanırken” bu tür yaklaşımla-rın “teşhir ve tecrit” edileceği ifade edildi.

1 Mayıs programı sürerken sıra Türk-İş BaşkanıMustafa Kumlu’ya geldiğinde alandan yuhlamalaryükselmiş, bir grup işçi kürsüyü işgal ederekKumlu’nun konuşmasına izin vermemişti. Kürsüişgali, son yıllarda öne çıkan yeni işçi dinamiğiningeleneksel/ uzlaşmacı sendikal anlayışa karşı birtepkisi ve değişim talebinin yansıması olarakdeğerlendirilmişti.

DİSK ve KESK’in de altına imza koyduğuaçıklamada, bu eylemlere katılan işçilerin“kınandığı” ve “teşhir ve tecrit” edileceği yönünde-ki ifade akıllara bir dizi soru getirdi. Sendikalhareketin kapsayamadığı, örgütleyemediği, değişimtalebine yanıt veremediği güvencesiz işçilerin tepki-lerinden aldığı temel ders, “bu tür eylemlerinkınanması gerektiği” midir? Güvencesizliğe karşımücadeleyi örgütleyemedikçe krize sürüklenensendikal hareket, güvencesiz işçileri “nizamiolmayan” tepkilerle kendini ifade ettikleri için“teşhir ve tecrit” etmenin, bu yeni işçi dinamizmiy-le sendikalar arasında var olan duvarı tahkimetmek olduğunun farkında mıdır? “Emeğinkazanımları için birlikte mücadele”den söz edenkonfederasyonlar, güvencesiz işçiler hareketinidışlayan bir “birlikte”liğin emeğin kazanımlarınısavunamayacağının farkında mıdır?

Ufuk Uras, AKP’nin Anayasa değişiklik pake-tinin Anayasa Mahkemesi’ni dönüştürmeyi

öngören maddesi için evet oyu kullandı. Bunu da“Ergenekoncuları sevindirmemek için” ve“Türkiye solu adına” yaptığını söyledi.

AKP’lilerin ayakta alkışladığı Uras, buyaptığıyla şaşırtmadı. Ama bunu “Türkiye soluadına” yaptığını söylemesi tuhaf kaçtı. Uras acabasağın ne taraf solun ne taraf olduğunun farkındamı? Yoksa, şimdi iradesine ve tercihlerine tersdüşmekte pek de sakınca görmediği Kürt hareke-tinin oylarıyla elde ettiği vekillik, bünyesine fazlageldi de denge ve yön duygusunu hepten mi yitir-di?

Oyladığı değişiklik maddesinin AKP’nin ikti-darını güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını,solun sağcı iktidarları desteklemek gibi “tarihsel”bir görevi olmadığını anlamak istemiyorsa neyapacağız? Koca üniversite hocasına bu saattensonra sağını solunu ayırdetsin diye sarımsak soğanmı bağlayacağız?

Kimi ‘teşhir vetecrit’ edeceksiniz?

Sağım sarmısak...

İnternette dolaşan video görün-tülerini, kendisine ve partisinekarşı AKP’nin bir tasfiye

operasyonu olarak değerlendirenCHP Genel Başkanı Deniz Baykalgörevinden istifa etti.

DÜfiMEZ KALKMAZ B‹RBAYKAL

Adı, ilkin, 1950'lerin sonlarındaDemokrat Parti iktidarına karşıgelişen öğrenci hareketlerindeduyulan Baykal, 47 yıllık siyasalyaşamında 18 yıl CHP GenelBaşkanlık görevini yürüttü. 5 kezbu göreve seçildi. 2'si koalisyonolmak üzere 3 kez hükümettegörev aldı; ama hiç başbakanlıkyapamadı. Siyasete atıldığı andanitibaren hep parti içi iktidar çatış-malarının etkin öznelerinden oldu.İsmet İnönü, Bülent Ecevit, AydınGüven Gürkan, İsmail Cem, ErcanKarakaş, Murat Karayalçın, Erdalİnönü, Hikmet Çetin ve MustafaSarıgül gibi "Türk tipi sosyaldemokrasi"nin hemen bütün kariz-matik isimleri bir şekilde Baykal'ıniktidar hesaplarının konusu oldu."Hizipçilik" denince akla ilk gelenisim oldu. Meydan Lauressesözlüğü "hizip" maddesinde onagönderme yaptı. Parti içi yenilgi-lerinden ve partisinin seçim yenilgi-lerinden sonra defalarca bırakıpgitti; ama her seferinde geri döndü.

"DP'liler halka hizmetgötürürken, CHP'liler ona dansöğretmekle meşguldüler. Bu yüz-den de hizmet almamış halk,değerlerine saldıran bu partiyi san-

dıkta habire cezalandırıp duruyor-du." (CHP'nin 1965 yenilgisi üzeri-ne Baykal'ın hazırladığı rapordan)

1965'ten beri ideolojik gelgitlerlekendine özgü bir siyasal oportü-nizm geliştiren Baykal, Erdoğan'-dan geri kalmadı. Çarşaflı kadınlarıpartiye üye yapan ve çarşaf yakankadınları partiden istifaya zorlayanyine aynı Baykal yönetimiydi. "Şeri-ata karşı mücadele" bayraktarlığınıkimseye kaptırmayan Baykal, istifa

konuşmasında Pasinler'denPensilvanya'ya hicret eden Fethul-lah Gülen'e "samimiyet selamları"göndermeyi de unutmadı.

Ne var ki Baykal, "halka hizmetgötürme"de muhafazakâr değerlerisahiplenmesinde olduğu kadarbaşarılı olamadı. Sosyalist Enter-nasyonal'e üye sözümona bir"sosyal demokrat parti" olarak,seçimlerde kent merkezlerinin, ortasınıfların ve sahil şeridinin oylarını

alan Baykal yönetimindeki CHP,işçi sınıfı, kent ve kır yoksulları,güvencesizler ve Kürtlerin desteğinialamadı. Parlamenter sola inancınıyitirmemiş ilerici yoksul halk ke-simlerinin desteğini ise hep "çanta-da keklik" gördü. Baykal'ınistifasını, "sosyal demokrasi" içinBaykal'sız bir yenilenme başlangıcısayanlar var. Tersine bunu,"muhteşem bir dönüş için onurlubir geri çekiliş" olarak değerlendi-

renler de var. Ancak, yoksul ilericihalkın, Baykal ve CHP'ye ilişkinumutları sürekli canlı tutulurken,Baykal'ın "geride bıraktığı" izlerhep göz ardı ediliyor. CHP hâlâ,yoksul halkta ve işçi sınıfındayarattığı hayal kırıklıkları, ulusalcışoven siyaset çizgisi, erkek egemen-maço siyaset kültürü, hizipçilik ve"adam yeme" kültürü, otoriter tekadam yönetimi ve delege sistemi-nin izlerinde yürüyor.

Baykal gider izi kalıraykal istifayı, AKP'ye karşı geniş bir saflaşma ve CHP içinde bir güçtoplama hareketine dönüştürmeye çalışıyor. Parti yönetimi de başkaaday çıkmasına izin vermeyerek yine Baykal’lı bir dönüşüm planlıyor

Anayasa değişiklik paketinin on ikinci maddesi AKP’ye özelleştirmelerde zorluk çıkaran yasal yolları kapatıyor. Yargınınözelleştirmelerde “kamu adına kamu yararı arama” yetkisini kaldıran madde, AKP’ye tam gaz özelleştirme şansı tanıyor

B

AKP’nin anayasası kamu yararını siliyor

Uzun siyasiyaflam›ndadefalarca istifaedip dönenDeniz Baykal,her seferindeyenidendo¤rulmay›baflard›

Anayasa değişiklik paketi birmadde haricinde Meclis’ten

geçti. Siyasi partilerin mali dene-timini Sayıştay’a bırakan ve partikapatmalarını Meclis’e bırakansekizinci madde kabuledilmemişti. Anayasa değişiklikpaketinin gündemi parti kapatmaHSYK’nın yapısını düzenlemegibi maddelerden oluştu.

AKP, anayasanın 125. mad-desini kısaltarak idari kararlarakarşı itiraz gerekçesi olabilecekunsurları ortadan kaldırdı.Değişiklik özelleştirmelerle ilgiliengel teşkil eden yasal yolları ka-patıyor. Yargının özelleştirmeler-de “kamu adına kamu yararıarama” yetkisini kaldıran madde,AKP’nin “hız kesmesini” engelli-yor. Böylece önümüzdeki gün-lerde gündeme gelecek olan ener-

ji, kamu bankaları, Milli Piyangogibi özelleştirmeler ve daha sonrayapılacak olan özelleştirmelerhiçbir yasal engele takılmayacak.Madde daha önce Turgut Özaltarafından da değiştirilmek isten-mişti.

Özal’ın neoliberal politikalarahız kazandırdığı 1986 yılından2010 yılına kadar 199 kuruluştaözelleştirme yapıldı ve 39 milyardolar gelir kaydedildi.Özelleştirmelerin gelirlerinin%78’i AKP döneminde elde edil-di. Bu dönemde özelleştirmelerekarşı açılan dava sayısında dabüyük artış oldu. 1998’deözelleştirmeler karşı açılan idarive adli dava sayısı toplam 695iken 2007 yılında devam edendava sayısı 3631’i buldu. Sadecekrizin patlak verdiği 2008 yılında

açılan dava sayısı 1360 oldu.Neoliberal politikalar arttıkçamağduriyetin arttığı ve açılandava sayısının buna paralellik gös-terdiği görüldü.

Özelleştirme süreçlerindeAKP’ye engel olan en önemlimaddelerden biri olan “kamuyararı gözetme” ilkesi AbdullahGül’ün paketi onaylamasıyla bir-likte kaldırıldı. AKP dönemininen çok konuşulan özelleştirmele-rinden biri olan Tüpraş ihalesikamu yararına aykırı olduğu içiniptal edilmişti. Çok ses getirenPetkim ihalesi de kamu yararıgözetmediği için iptal edilmiş,süreç uzamıştı. Tekel özelleştir-melerinde de yargının verdiği“kamu yararı gözetmediği içinihaleyi iptal etme” kararlarıözelleştirme süreçlerini uzatmıştı.

Page 4: Halkın Sesi 106. sayıy

GÜNDEMHalk›n Sesi

414 May›s 2010 / 27 May›s 2010

S on günlerde PKK’ye karşıgerçekleştirilen operasyonlarsonucu yaşanan çatışmalarda

çok sayıda asker ve gerilla hayatınıkaybetti. Baharın gelişiyle birlikteGüneydoğu’da ciddi bir askeriyığınak başlamıştı. PKK’nin bir yılıaşkın bir süre önce ‘Kürt soru-nunun barışçıl ve demokratikçözümü’ için ilan ettiği eylemsizlikkarşısında AKP, ilk olarak Kürtsiyasetinden önemli temsilcileritutuklamıştı. Şimdi ise PKK’yiaskeri anlamda köşeye sıkıştırmakiçin operasyonlara hız veriyor.AKP’liler, ‘Bu ülkede savaş yoktur’diyerek BDP’lilere saldırırkenyaşananlar onları yalanlıyor. Öteyandan PKK, operasyonlara karşısavunma tarzının ‘aktif savunma’olacağını belirtti.

Bölgede gerçekleştirilenoperasyonlar şimdilik küçükçatışmalara yol açarken PKK, buyığınağın basit bir operasyondançok daha fazlasını doğuracağınıiddia ediyor. Asker sevkiyatınıntemelini komando tugaylarıoluştururken sevkiyatın özelliklesınırlara yöneldiği göze çarpıyor.Asker sayısının yığınakla birlikte ikikat arttığı ve Irak sınırı boyuncakarakollar kurulduğu belirtiliyor.TSK sınır ötesi operasyonlardüzenliyor. Bu operasyonlardasivillerin öldüğüne ilişkin yerel kay-naklardan haberler geliyor. ABD,Irak (Irak Kürdistanı) ve Türkiyearasındaki üçlü ittifak operasyonhazırlıklarını hızlandırdı. Buçerçevede Irak Kürdistan FedereHükümeti Başkanı Barzanioperasyonlara destek vermesiamacıyla Türkiye’ye çağrıldı.

Ayrıca ABD’nin Türkiye’ye verdiğianlık istihbarat desteği de geliştiril-di. Bu destek daha önce 24 saatteTürkiye’nin eline ulaşıyordu. Şu anbu süre 6 saate indirildi fakatTürkiye süreyi daha da kısaltmakiçin girişimlerde bulunuyor. Anlıkistihbaratın geliştirilmesi şubatayında ABD Savunma BakanıRobert Gates’in Türkiyeziyaretinde tartışmaya açılmıştı.ABD Irak Gücü Kurmay BaşkanıJosef Anderson’ın mart ayındaTürkiye’ye yaptığı, "sessiz ve kritik"olarak yorumlanan ziyaretsırasında da istihbarat desteğiningeliştirilmesi gerektiğine vurguyapılmıştı. Anlık istihbarat

desteğinin en önemli kaynağınıinsansız Heron uçaklarının keşiflerioluşturuyor.

MEDYA SAVAfi KIfiKIRTICISI

Son günlerde medya organlarıdikkat çekici sıklıkta asker cenazesihaberleri yapmaya başladı. Ayrıcamedyada devlet destekli faşistyapıların şoven gösterileri veKürtlere yönelik linç vakaları"vatandaş hassasiyeti" olarak verili-yor. Şiddet ve şovenizmmeşrulaştırılıyor. TSK'nin operasy-onlarına kitle desteği oluşturul-maya çalışılıyor.

KÜRTLER ÜSTÜNDENAKP-TSK HESAPLAfiMASI

Zaman ve Taraf’ın birkaççatışma haberinin ardından TSK’yihedef alan haberleri ve ŞamilTayyar’ın ‘İstihbaratlarıdeğerlendirmiyorlar’ tartışmasıAKP ve ordu arasındaki gerilimlerigösteriyor. Tunceli’deki karakolbaskınının hemen ardından TSKhakkında tartışmalar arttı.Ordunun ve karakolların yenilen-mesi konuşulmaya başlandı. TopluKonut İdaresi’ne (TOKİ) verilensınır karakollarının yenilenme işi,ivedilikle gündeme getirildi.Böylece AKP savaş ve şiddetortamını, kendi iktidarını

güçlendirmek ve TSK'yi yenidenyapılanmaya zorlamak içinkullanıyor. BDP, bölgede artanaskeri operasyonlara karşı savaşıengellemek için “barış operasy-onu” düzenleyeceğini duyurdu. 15Mayıs’ta Diyarbakır’da “İsrailuçaklarıyla Kürtleri vuranlara "oneminute" sloganıyla kitlesel biryürüyüş gerçekleştirecek. 16Mayıs’ta Diyarbakır’ın Lice İlçe-si’nde operasyonların sürdüğü böl-geye, 19 Mayıs’ta Şırnak’ta bir jan-darma karakoluna yürüyüş yapı-lacak. 23 Mayıs’ta da operasyonlariçin sevkiyatın yapıldığı Yüksek-ova-Şemdinli karayolunda bir saat-lik oturma eylemi yapılacak.

1Mayıs’ı ve 1 Mayıs meydanını anlamına veiçeriğine yakışır bir biçimde 1977’den teslim

almanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Kutluolsun!

Ancak, bu onuru ve gururu yaşamak bizlere birdizi sorumluluk ve görev yüklüyor. Onun içinyaşananları doğru değerlendirmek, nedenlerini vesonuçlarını doğru okumak ve önümüzdeki günleredoğru yerden ve doğru bir perspektifle bakmakgerek…

TAKS‹M’DE 1 MAYISHÜKÜMET‹N ‹RADES‹ M‹?

Hak-İş Başkanı Salim Uslu“Taksim’de 1 Mayıs,hükümetin iradesidir. Bu karariçin birilerinin söke söke aldık,diz çöktürdük diye caka sat-masına gerek yok. Yani tekbaşına 1 Mayıs’ın tatil ilanedilmesini değerlendirmek yet-mez. Bu arada diğerdemokratik açılımlarla birliktedeğerlendirmek gerek bukararı”(bkz. 3 Mayıs 2010, YeniŞafak) sözleriyle hükümetinyaklaşımını özetliyor.

2010 1 Mayıs’ı, yukarıdakısaca hatırlattığımız tarihselsürecin bir sonucu olarak,

Taksim’in mekansal anlamıyla ve içinde yaşadığımızdönemin politik belirleyenleri ve içeriğiyle Taksim’dekitlesel bir biçimde gerçekleşti.

Anayasa tartışmaları ve AKP açısından bir güvenoylamasına dönüşecek olan olası referandum süre-ci, genel seçim öncesi sondan bir önceki düzlüğegirilmiş olması, demokratik açılımın geldiği nokta veen önemlisi AKP hükümetinin yedi yıldır tavizsizuyguladığı neoliberal programın krizle birlikteemekçiler açısından daha da ağırlaşan sonuçlarınınyoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik olarak artık açığaçıkmış olması bu 1 Mayıs’a giden sürecin politikbelirleyenleri oldu.

Burada görülmesi gereken ikinci nokta, bugünsiyasal iktidarın 1 Mayıs ve Taksim konusundaattığı/atmak zorunda kaldığı adımların işçi sınıfıhareketi ve toplumsal muhalefet açısından taşıdığıanlamdır. Siyasal iktidar tüm dünyada sermayeninkâr derdine bir çare olarak stratejik biçimde uygu-lanan neoliberal politikaların sonuçlarının artık yıkıcıbir biçimde yaşandığını görmekte ve çözümler(!)aramaktadır. Bu nedenle sermayenin temsilcileri veTÜSİAD bağırıyor, işsizlik tehlikesine işaret ediyor.Bu nedenle AKP hükümeti her alanda yaptığı gibiyürütülen mücadelenin kararlılığı ve ortaya çıkanörgütlü/örgütsüz tepkiler karşısında içermeye ve etk-isizleştirmeye dönük bir sahte demokrasi alanıyaratıyor. 1 Mayıs’ı resmi tatil ilan ediyor, “Taksim’ibiz açtık” diyor. Bu nedenle 1 Mayıs’ı Yahudibayramı olarak gören Hak-İş’i, konuyla uzaktanyakından alakası olmayan Memur-Sen ve TürkKamu-Sen’i Taksim’e çıkarıyor. Daha düne kadarTaksim iradesini kırmak için uğraşan Türk-İş yöneti-mi sürece katılıyor. Üstelik bütün bunlar “birlik”adına yapılıyor.

B‹RL‹K NED‹R, NASIL YAPILIR?İşçi sınıfı hareketi ve toplumsal muhalefet

açısından birlik kavramı son derece pozitif ve sihirlibir kavram. Birliğin sınıf hareketi açısından anlamınıve sonuçlarını belirleyen ise, kimlerle, hangizeminde ve hangi hedeflerle yapıldığıdır.

Tabi ki mücadele alanları ve 1 Mayıs herkeseaçıktır. Ancak Türkiye tarihinin emeğinkazanımlarını ortadan kaldırmak açısından belki deen saldırgan dönemlerinden birisini yaşadığımız bugünlerde, bu politikaların doğrudan ya da dolaylıdestekçisi olan örgütlerle, 1 Mayıs’ı gereksiz veanlamsız, Taksim’i nostalji, Taksim ısrarını işçisınıfına zarar vermek olarak görenlerle hangi ortakmücadele hedefiyle hangi birlik zemininde yan yanagelineceği sorgulanmalıdır. Bu açıdan bakıldığındaönümüzdeki günlerin ve 26 Mayıs eyleminin önemlidersler ortaya çıkaracağı bu günden görülmelidir.

1 MAYIS VE SONRASI…DİSK ve KESK’in bu süreçte izleyeceği yol, 1

Mayıs’tan alınan politik güçle, ortaya çıkaracağıiddia ve enerji sürükleyici olacaktır. Bu açıdanbakıldığında 10 Mayıs tarihinde altı konfederasyontarafından yapılan ortak 1 Mayıs açıklaması, DİSKve KESK açısından üzerinden atlanamayacak birtalihsizliktir.

Öncelikle ifade edilmelidir ki, 1 Mayıskürsüsünde ifadesini bulan “nizami olmayan” tepkikürsüye çıkan ve canı yanmış 40-50 işçiyle sınırlıdeğildir. Türk-İş ve Hak-İş başkanlarının adınınokunmasıyla ortaya çıkan tepki (Türk-İş ve Hak-İş’inbir kısım üyeleri hariç) alanın tamamına aittir.İşçilerin kürsüde olduğu yaklaşık 45 dakika boyun-ca alandaki yüz binler vakur ve sessiz bir bekleyişgöstermiş ve ardından konuşan KESK ve DİSKbaşkanını coşkuyla alkışlayarak tek yürek olmuştur.Bu nedenle yaşananları “Türk-İş Genel BaşkanıMustafa Kumlu’nun şahsında tüm konfederasyon-lara yapılmış” sayma tuzağına düşmemek gerekirdi.Çünkü gerçeğin bu olmadığı yaşayan herkesaçısından gün gibi açıktır. Gerçekten canı yanmış,işsiz kalmış, güvencesizleştirilmiş, aylarca ücretinialamamış, çoğu sendikasız işçilerin ortaya koyduğutepkinin biçimine takılmadan dinamiğini doğru oku-mak en azından DİSK ve KESK açısından tarihselbir sorumluluktur. Çoğu zaman sahipsiz vesendikasız olan bu dinamiği görmezden gelmemek,örgütlemek, tepkilerini doğru biçimlerde örgütleye-rek bir sınıf hareketine dönüştürmek ve böyleliklekendini de yenilemek ise tarihsel bir görev olarakönümüzde durmaktadır.

Üstelik bunu söylemek için elimizde çok fazlaipucu var, aklımız var, yüreğimiz var…

ArzuÇerkezo¤lu

Dev Sa¤l›k-‹flGenel Baflkan›

Danıştay, 4/C'nin iptaliistemiyle Anayasa

Mahkemesi'ne başvuruda bulun-du.

Danıştay İdari Dava DaireleriKurulu'nun, 657 sayılı DevletMemurları Kanunu'nun, geçicipersonel çalıştırılmasına olanaksağlayan 4/C maddesinin iptaliistemiyle Anayasa Mahkemesi’neyaptığı başvuruda “Haksız, keyfiişten çıkarmaya karşı hukuki koru-mayı ifade eden iş güvencesi vesosyal güvenlik hakkını düzenle-meyen bir yasanın, çalışma hakkınıkoruduğundan söz etmeye olanakbulunmamaktadır” denildi.

Bir TÜİK emeklisinin kıdemtazminatı için başvurduğu kuru-mundan ‘Emekli olan 4Cstatüsündeki personele kıdemtazminat ödenmez’ gerekçesiyle“Hayır” cevabı almasınınardından, 4/C’ye ilişkin BakanlarKurulu kararının yürütmesinindurdurulması istemiyle dava açtı.Danıştay 2. Dairesi istemireddetti; ancak Danıştay İdariDava Daireleri Kurulu 4/C’ninanayasaya aykırı olduğuna

hükmederek, maddenin iptali içinAnayasa Mahkemesi’ne başvurmakararı aldı.

Kararda, kişinin yaşama, maddive manevi varlığını korumahakkının, devredilmez,vazgeçilmez temel haklardanolduğu, bu haklara karşı olan hertürlü engelin ortadankaldırılmasının devletin ödeviolduğu vurgulandı. Aynı kararda“Tehlikeyle karşılaşan ve yoksul-luğa düşen bireye asgari birgüvence sağlamak” sosyal hukukdevletinin gereği olaraktanımlandı.

Kararda, 4/C maddesinde geçicipersonel adı altında, değişik istih-dam şeklinin (işçi, sözleşmeli per-sonel veya memur dışında) kabuledildiği belirtildi. Danıştay4/C’nin düzenleme yetkisinin,çalışanların hak ve yükümlülükleribelirlenmeksizin, yürütmeorganına bırakılmasının “yasamayetkisi devredilemez” ilkesineaykırı olması ve çalışma hakkınınözünü zedelemesi nedeniyle4/C’nin anayasaya aykırı olduğunaişaret etti.

Üniversitelerde yapılan piyasacı etkinliklerekatılan sermaye temsilcilerini öğrenci korkusu

sardı. Son aylarda yumurtalı protestoya maruz kalan“devlet büyükleri” ve patronların sayısı artınca,üniversite yönetimleri “çareyi” etkinliklere öğrencialmamakta buldu. Üniversitede öğrencilerinalınmadığı etkinliklerden biri de İstanbul TeknikÜniversitesi’nde gerçekleşti.

4 Mayıs’ta üniversitenin Maslak Kampüsü’ndekiSüleyman Demirel Kültür Merkezi’nde yapılanSavunma Sanayi İşbirliği Konferansı’na ÖğrenciKolektifleri’nden öğrenciler alınmadı. Konferansakatılan Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar’ıprotesto eden öğrenciler kapıda güvenlik terörüylekarşılandı. Murat Bayar’ın “protestolu yumurta”yıyememesi için canını dişine takan özel güvenliklerve sivil polisler, öğrencileri darp etti.

Zorla dışarı çıkarılan öğrencilerin elleri kapıyasıkıştırıldı. Güvenliklerin dışarı çıkarmayı “başardı-ğı” öğrenciler yumurtalarını konferansın yapıldığıbinaya atarak, kapı önünde eylem yaptılar. Üniver-sitelerde katiller için değil, halk için bilim üretilmesigerektiğini dile getiren öğrenciler üniversiteyikatillere ve onların işbirlikçisi AKP’ye bırakmaya-

caklarını vurguladılar. Sanayi ve Ticaret BakanıNihat Ergün, Pegasus Havayolları’nın sahibi AliSabancı, Bankacılık Denetleme ve DüzenlemeKurulu Başkanı Tevfik Bilgin yumurta yiyen isimler-den bazıları.

4/C anayasaya aykırı

Muğla ve Manisa’da planlı faşist saldırılar

Muğla’da ülkücü faşistler, 11 Mayısgecesi Muğla Üniversitesi'nde

okuyan Kürt öğrencilere saldırdı. Olayyerine gelen polis, Kürt öğrencileredoğru havaya ateş açarak koşarkenarkalarında ülkücü faşistler vardı.Polislerle ülkücü faşistlerin öğrencileresaldırısı sırasında Muğla Üniversitesiİktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 2.sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Şerzan Kurtaçılan ateş sonucu ağır yaralandı.Durumu ciddi olan Kurt İzmir’enakledilirken polis, kendisiyle birlikteöğrencilere saldıran hiçbir faşistigözaltına almadı.

Olaylar üzerine 12 Mayıs’ta kentegelen BDP İstanbul Milletvekili SabahatTuncel ve BDP yöneticileri, öğrencilerlebirlikte bir basın açıklaması yaptı. Tuncelolayın sorumlusunun Muğla valisi veemniyet müdürü olduğunu belirterek,görevden alınmalarını istedi. Tuncel, batıillerindeki yerel yönetici ve emniyet yet-kililerinin amacının Kürtleri buralardangöndermek olduğunu vurguladı. Muğla'-

daki olayı meclise taşıyacaklarını kayde-den Tuncel, demokratik direnişin nasılolduğunu tüm kesimlere göstereceklerinibelirtti.

12 Mayıs akşamı KötekliMahallesi'nde toplanan 200 öğrencifaşist saldırıyı protesto etti. Polis, eylemebiber gazı kullanarak saldırdı; öğrenciler-se taşlarla karşılık verdi. Polisinsaldırısıyla sokak aralarına dağılanöğrenciler çöp konteynerlerini devirip,ateşe vererek yolu trafiğe kapattı. Polis,100 öğrenciyi gözaltına aldı.

Muğla’daki olayların hemen ardındanİstanbul’da İstiklal Caddesi'nde toplananyüzlerce genç, yaptıkları yürüyüşle faşistsaldırıyı protesto etti.

MAN‹SA DEM‹RC‹’DE PLANLI FAfi‹ST SALDIRI

5 Mayıs gecesi, başını ÜlküOcakları’ndan faşistlerin çektiği 80 kişilikgrup, Celal Bayar Üniversitesi’ninDemirci’deki fakültelerinde okuyan Kürtöğrencilere saldırdı, evlerini bastı ve

eşyalarını tahrip etti. Ev baskınlarındadört öğrenci yaralandı ve evleri basılıpdarp edilen öğrenciler polis tarafındangözaltına alınarak ilçedeki spor salonunagötürüldü. Spor salonuna gelen CelalBayar Üniversitesi Rektörü Semra Öncüöğrencileri, saldırıya karşılık vermeleridurumunda disiplin cezası vermekletehdit etti. İlçenin MHP’li BelediyeBaşkanı İhsan Temel, asker cenazelerisebebiyle “vatandaş hassasiyetinin”oluştuğu açıklamasını yaptı. Temel, 2Mayıs’ta 55 kilometre uzaklıktakiGördes’e gelen asker cenazesine çoksayıda parasız otobüs kaldırmıştı.

Öğrenciler, 7 Mayıs günüSendika.org'a yaptıkları açıklamada cangüvenliği sebebiyle evlerindençıkamadıklarını ve ev sahiplerinin deülkücü faşistlerle birlikte hareket ettiğinisöyledi. Bir öğrencinin ev sahibitarafından evden atıldığını söyleyenöğrenciler, bir ev sahibinin dearkadaşlarını “Yanındaki Diyarbakırlıöğrenci evden çıksın yoksa seni de evdenatarım!” diyerek tehdit ettiğini söyledi.

Muğla’da faşistler, polisin desteğiyle Kürt öğrencilere saldırdı. Bir öğrenci silahla vurularak ağır yaralandı; hiçbir faşistgözaltına alınmadı. Manisa’da faşistler Kürt öğrencilerin evlerini bastı, belediye başkanı “vatandaş hassasiyeti” dedi

AKP’li bakanlar ve sermaye temsilcileri her gittikleri üniversitedeprotestolarla karşılaşıyor ve üniversite ziyaretlerinde korkularındankoruma ordusu ve şemsiyelerini yanlarından eksik etmiyorlar

AKP ‘Savaş yok’ diyor ama bölgeye çok sayıda asker yığıp askeri operasyonları hızlandırıyor. Medyayaptığı asker cenazesi haberleriyle operasyonları meşrulaştırmaya çalışıyor, şovenizmi kışkırtıyor

Yaşananlar savaş değilse ne?1 May›s’›n ard›ndan

Sucuklu değil protestolu yumurta

NEY‹ ANLATACAKSIN?Bir baba “O¤lumu size emanet etmifltim, emane-time sahip ç›kmad›n›z” diyor. Korgeneral "Nas›loldu¤unu sonra anlat›r›m" diye cevapl›yor

Page 5: Halkın Sesi 106. sayıy

DÜNYAHalk›n Sesi

514 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Hükümetin “kemer sıkma” poli-tikalarına karşı başta sendikalar vesol partilerin çağrısıyla yüz binlerceYunanlı sokaklara döküldü.Yunanistan 5 Mayıs günü,1976’dan beri gerçekleşen en kitle-sel işçi eylemlerine tanıklık etti.Yaşanan ekonomik krizin AB-IMFpolitikalarının sonucu olduğununbilincindeki Yunan halkı,hükümetin krizden çıkış için yineAB-İMF politikalarına belbağlaması karşısında duyduğuöfkeyi sokaklara taşıdı. İşçisınıfının ve sol hareketin kemersıkma politikalarına karşı üstlen-diği öncü rol, politik dengelerisarsan etkiler yarattı. Şurası açıkki, Yunanistan bir döneminkapanışına tanıklık ediyor.Sermayenin çıkarlarıyla halkınçıkarları arasındaki çatışma Yunansokaklarında yansımasını buluyor.

NEDEN BEKLEND‹?AB-İMF’nin dikte ettiği poli-

tikalar nedeniyle ekonomisi felçolan Yunanistan sene başından buyana borç bulabilmek için baştaAlmanya olmak üzere neredeysetüm AB ülkelerinin kapısını

çalmıştı. Yunanistan’a borç vermekkonusunda baştan beri isteksizolan ve deyim yerindeyseYunanistan’ı süründüren ABülkeleri 750 milyar avroluk borçpaketi hazırladılar. Yunanistan’dayaşanan krizin avronun daistikrarını bozması, krizin benzerdurumda olan İspanya, Portekiz,İtalya ve İrlanda’ya yayılma riskinidoğurduğu dile getiriliyor. Ancak750 milyar avroyu bulan borçpaketinin neden şimdi hazırlandığıkonusunda birçok ekonomist, ser-mayenin krizi neoliberal poli-tikaları hayata geçirmek için fırsatolarak değerlendirdiğini söylüyor.Borç krizi yaşayan Yunanistan’ınyeni borçlanmayla krizi aşamaya-cağını ifade eden ekonomistlerYunanistan’a borç paketininyanında “kemer sıkma” poli-tikalarının da dayatıldığını söylü-yor. Zaten İMF başkanı Kahn dabunu açıkça ifade etmekten çekin-miyor: “Yunanlılar krizin üstesin-den gelmek istiyorlarsa acı ilacıiçmek zorundalar.” Kahn’ınsözünü ettiği “acı ilacın” ilkbölümü, 6 Mayıs günü parlamento-da oylanarak kabul edildi.

Emeklilik sistemini yenidenyapılandıran, işten çıkarmalarıkolaylaştıran, yeni vergi artışlarıgetiren paket her ne kadar parla-mentodan geçmiş olsa daYunanlılar tarafından kabul edile-cek gibi görünmüyor. “19 Mayıs'ta12 milyar dolarlık borcun geriödemesi var, ancak kasamız boş.Herkes fedakarlık yapmalı” diyenYorgo Papandreu’ya cevap halktarafından sokaklarda verildi.

FEDAKARLIKTA BULUNMAYACA⁄IZ

Yunanistan Kamu ÇalışanlarıKonfederasyonu ve İşçiSendikaları Federasyonu çağrısıyla5 Mayıs günü yüz binlerceYunanlının katılımıyla genel grevgerçekleşti. Genel grevYunanistan’da hayatı felç etti.Devlet daireleri ve okulların kapalıolduğu ülkede hava ve demiryoluulaşımı yapılmadı. Gemiler liman-lardan kalkmazken otobüs seferleride yapılmadı.

Kimi rakamlara göre Atina’da500 bin kişi gösterilere katıldı.İMF’yi ve AB’yi protesto edenYunanlılar kısa süre içinde parla-

mento binasını hedef olarak seçti-ler. Parlamentoya doğru yürüyüşegeçen halka, polis gaz bombalarıile saldırdı. Şehrin farklınoktalarında çatışmalar yaşanırkenYunan parlamentosu önündekiçatışmalar saatlerce sürdü.Parlamento binasına girmeyibaşaran halk binadan “Avrupa’nınhalkları ayağa kalkın” yazılıpankartı sallandırdı. Öte yandanşehir merkezinde bir bankaşubesinin ateşe verilmesi trajediyedönüştü. Kontrolden çıkan yangınsonucu banka şubesinde çalışan 3memur dumandan zehirlenerekhayatını kaybetti.

ARJANT‹N TAM KARfiIMIZDA DURUYOR

Hükümet üç banka çalışanınınhayatını kaybetmesini protestolarıkaralamak için kullanmayı ihmaletmedi. Göstericilerin ağır birşekilde cezalandırılacağını söyleyenPapandreu birlik çağrısı yaparakgösterilere son verilmesini istedi.Ancak ertesi gün de protestolardevam etti. Atina sokaklarındayaklaşık 25 bin kişi toplandı. Polisşiddetinin en yüksek seviyede

olduğu 6 Mayıs günü yüzlerce kişidövülerek gözaltına alındı, oylamasırasında parlamento önünde otu-ran yaklaşık 1500 kişiye polisnedensiz yere gaz bombaları kulla-narak saldırdı. Meclis içinde dehareketlilik vardı. PASOK üyesi üçsosyalist parlamenter İMF veAB’nin kemer sıkma politikalarılehinde oy kullanmayı reddettikleriiçin PASOK grubundan dışarıatıldılar. Oylama sağ muhalefettede yarılma yarattı. Kemer sıkmapaketine evet oyu kullanacağınıaçıklayan Bakoyanni sağ muhale-fetten atıldı.

Yaşananları değerlendirenPolitik ve Sosyal Haklar Ağı(DİKTİO) “Zaman geçtikçe,giderek daha fazla insan IMF-AB-Yunan hükümeti planının yalnızcaemekçi halk açısından yıkımanlamına gelmediğini, aynı zaman-da ülkeyi çıkmaza sürüklediğinifark ediyor” dedi. Kamu emekçi-lerinin gelirlerinin yaklaşık yüzde30’unu kaybettiklerini, emeklilerinise yüzde 15’ten yüzde 30’a kadargelir kaybı yaşayacaklarını söyleyenDİKTİO “Arjantin tam karşımızdaduruyor” diyerek tehlikeye dikkatçekti.

iklimkıta7 5

İ spanya Başbakanı Jose Luis RodriguezZapatero, Yununistan’daki krizin ülkede

başgöstermemesi için bütçe açığını azaltmaküzere, kamu çalışanları ve emeklilerinmaaşlarını düşüreceklerini ve bir süreliğinedonduracaklarını söyledi. Bu uygulama ilehalktan 60 milyar dolarlık kesinti öngörülüyor.

İspanya’nın, mali krizin eşiğinde olmasıtüm Avrupayı endişelendiriyor. Ülke,Avrupa’da bütçe açığında üçüncü sırada.İspanya’nın ocak ayındaki planlarına görekamu sektöründe işe alımları durdurması gün-demde. İspanya’da işsizlik ise yüzde 20’yeulaşmış durumda.

Çözümleri ayn›

Haiti’de başkent Port-au-Prince’detoplanan binlerce kişi devlet başkanı

Rene Preval’ın istifasını istedi. Preval’indepremden yararlanarak görev süresini 96 günuzattığını söyleyen binlerce Haitili istifa çağrısıyaptı. Protestocular resmi kayıtların kaybolmasıgerekçesiyle seçimlerin ertelenemeyeceğinisöylediler. Ayrıca ABD’nin ülkeyi işgaletmesiyle sürgüne gönderilen GüneyAfrika’daki eski devlet başkanı Jean-BertrandAristide’nin de geri dönmesini talep eden gös-tericilere polisin sert bir şekilde müdahale etti.

Haiti’de protestoyapolis sald›r›s›

Uluslararası Çalışma Bürosu’nun (BIT)hazırladığı rapora göre dünyada 215 mil-

yon çocuk çalışıyor. Haftada en az 45 saatçalışan çocukların 115 milyonu fiziksel ve zihin-sel sağlıkları için tehlikeli işlerde çalışmakta.Çocukların yüzde 60’ı tarım, yüzde 7’si sanayiyüzde 26’sı hizmetler alanında çalışıyor. Çocukişçiliğinin en yaygın olarak Asya-Pasifik’tegörüldüğü belirtilen raporda çocuk işçiliğininson 10 yılda yüzde 20 oranında arttığına dikkatçekildi. Raporda ayrıca “her sene yaklaşık 2 binçocuk işçi iş kazaları sonucu ölmekte” denildi.

215 milyon çocuk iflçi

İngiliz havayolu şirketi British Airways (BA)ve çalışanların sendikası arasında

anlaşmazlık sürüyor. Geçtiğimiz mart ayındagreve çıkan BA çalışanları, mayıs ve hazirandada toplam 20 gün greve gitme kararı aldı.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesiniisteyen ve tasarruf tedbirlerine karşı çıkankabin ekibinin sendikası Unite, anlaşmazlığındevamı halinde grevi uzatacağını duyurdu.mart ayındaki yüzlerce uçuş iptal olmuş, şirket45 milyon sterlin zarar etmişti.

British Airways’de grev

Kapitalist sistemin krizi her geçen gün derinleşiyor. Kriz ülke ülke yayılırken sermaye ve emek arasındakiçatışma şiddetleniyor. Tüm dünyada süren bu çatışma Yunanistan’da en çıplak haliyle yaşanıyor

ABD ile İran’ın arasını Türkiye yapıyorABD İran’a karşı söylemini son

günlerde sertleştirdi. İran’ınükleer silahlanma ile suçlayanABD’nin ataklarına İran,“Brezilya’nın arabuluculuğunukabul edebiliriz” diyerek yanıtverdi. ABD ve İran arasındakibölgesel güç mücadelesinde rolkapma arayışındaki Brezilya veTürkiye ise bölgedeki diplomasifaaliyetlerini hızlandırmış durumda.

ABD SOPAYI BIRAKMIYORİran’ın nükleer silah elde

etmesinin bölgesel güç eğiliminikuvvetlendireceğini düşünen ABD,İran üzerindeki baskıyı arttırarakkontrol altına almaya çalışıyor. BMGüvenlik Konseyi’nden ekonomikve siyasi yaptırım kararı çıkartmakiçin çabalayan ABD aradığı desteği

henüz elde edemedi. Rusya ve Çin,İran’a yönelik yaptırım kararınaikna edilemedi.

‹RAN’DAN UZLAfiMA S‹NYAL‹İran’a karşı yaptırımların

tartışıldığı dönemde İran’danBrezilya’nın arabuluculuğunu kabuledebiliriz açıklaması geldi. 6 Mayısgünü Brezilya Dışişleri bakanıMoskova ve İstanbul üzerindenTahran’a geçerken; Türkiye’denAhmet Davutoğlu da 4 Mayıs’taKatar’a gitti, 7 Mayıs’ta İstanbul’daİran Dışişleri Bakanı ManuçehrMottaki’yi ağırladı. 9 Mayıs’ta iseİstanbul’da Suriye, Katar veTürkiye üçlü zirvesi gerçekleştirildi.Tüm bu diplomasi trafiğinde anakonu başlığı İran ve onun nükleerprogramıydı. 7 Mayıs günü gerçek-

leştirilen toplantı sonrası Mottaki“Brezilya ve Türkiye’nin arabulucu-luğu İran için uygun” dedi. İran’amasaya oturması için götürdüğüteklifte, az zenginleştirilmişuranyum ile yüzde 20 oranındazenginleştirilmiş uranyum değiş-tokuşunun Türkiye topraklarındayapılması var. İran DışişleriBakanlığı sözcüsü görüşmelerinTürkiye’de olabileceğini ancakhiçbir ön şartı kabul etmeyecekleri-ni söyledi. ABD DışişleriBakanlığı’nın “gelişmeleri mem-nuniyetle izliyoruz” açıklamasındanda anlaşılacağı gibi gelişmelerABD’nin İran’ı kontrol altınatutma stratejilerine uygun olarakgelişiyor. Anlaşılan, uzlaşma eğili-minde olan İran da bu stratejiyigörerek hareket ediyor.

Yunan halkı ayağa kalktı

İsrail AKP sayesinde OECD’deİsrail yıllardır katılmaya çalıştığı

Ekonomik ve Sanayi İşbirliği Örgütü’ne(OECD) Türkiye’nin de desteğini alarakSlovenya ve Letonya ile birlikte üye oldu.Paris’te yapılan oylama öncesi hem ülkeiçinden hem de ülke dışından “İsrail’i vetoet!” çağrıları yapıldı. Çağrılara kulaklarınıtıkayan Türkiye, İsrail’in OECD’yekatılmasına onay verdi.

‹K‹YÜZLÜLÜ⁄E VAN M‹NÜTYaklaşık on yıldır OECD’ye üye olmaya

çalışan ve 2007’den bu yana üyelikçabalarını arttıran İsrail sonunda muradınaerdi. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu31 üye ülkenin oylarını alan İsrail örgütekabul edildi. Başta Filistinli örgütler olmaküzere neredeyse tüm Arap ülkelerininçağrılarına kulaklarını tıkayan Türkiye vetohakkı bulunmasına rağmen lehte oy kulla-narak İsrail’in OECD’ye katılmasınısağladı.

Filistinli demokratik kitle örgütlerindenve İsrail’e Boykot Kampanyası’ndan (BDS)yapılan açıklamada, İsrail’in OECD’ye üye-lik için gerekli olan uluslararası kriterleriçiğnemesine rağmen, kabul kararının

İsrail’in suçlarına onay vermek, göz yum-mak anlamına geldiği belirtildi. Açıklama-da “İsrail'i kabul ederek OECD'ye üyeülkeler İsrail'in savaş suçlarına apaçık birsuç ortaklığı ediyorlar. İsrail'i ödül-lendirmek, onun dokunulmazlığınısağlamlaştırır ve bölgede adil bir barışınsağlanmasına yönelik her gerçekçi umudukırar” sözlerine yer verildi.

“EKSELANSLARI”NIN GERÇEK YÜZÜİsrail’in OECD üyeliğinin oylanması

öncesinde birçok İslamcı dernek ve vakıfErdoğan’dan oylamalarda veto hakkını kul-lanmasını istemiş, Tayyip Erdoğan’ı Filistinhalkının uluslararası arenadaki savunucusuolarak ilan etmişlerdi. Tayyip Erdoğan’aveto hakkını kullanması için “EkselanslarıSayın Erdoğan” hitabıyla başlayan mektup

kampanyası dahi düzenlenmişti. Mektupkampanyasını Türkiye’de örgütleyen İslamİnsan Hakları Komisyonu Türkiye direk-törü Seyfettin Kara “Filistinlilerinsavunucusu olan Erdoğan'ın bu konudadoğru olanı yapacağından emin olduğunu”söylemişti.

Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan Davos’taki“Van Minüt” çıkışından sonra Arapdünyasında özellikle de Filistin halkıiçerisinde büyük sempati toplamıştı. Öyleki gerçekleşen birçok protesto gösterisindeErdoğan’ın posterleri taşınıyordu.Erdoğan İsrail’e karşı yaptığı çıkışlar ileAKP iktidarı döneminde İsrail-Türkiyearasında derinleştirilen askeri ve ekonomikişbirliğini gizlemeyi başardı. Oylama son-rası AKP tarafından hiç zaman kaybetmek-sizin “İsrail’in OECD’ye kabulünün işgalimeşrulaştırmak anlamına gelmeyeceği”açıklamaları geldi.

Bu açıklamalar AKP’nin İsrail’le yaptığısuç ortaklığını örtmeyi başarabilecek mibilinmez; ancak AKP’nin son olaraksergilediği ikiyüzlülük, Filistin halkının antiemperyalist, anti Siyonist kurtuluş mücade-lesinisekteye uğratacaktır.

Atina’da AB-IMF’nin kemer s›kma politikalar›na karfl› soka¤a ç›kan halk›n hedefinde parlamento vard›. 5 May›s’ta Yunanistan son otuz y›l›n en kitlesel iflçi eylemlerine ev sahipli¤i yapt›.

Page 6: Halkın Sesi 106. sayıy

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

614 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Ulaşım hakkınasaldırıDolmabahçe'de Deniz,

Yusuf, Hüseyin içindüzenlenen anma progra-mından sonra parasızulaşım hakkını kullanangençlere polis saldırdı. 2öğrenci yaralanırken 20 kişigözaltına alındı.

Anma etkinliğininardından Beşiktaş İskele-si'ne giderek, vapurlaKadıköy'e geçmek isteyenHalkların Kardeşliği İçinGençlik Platformu üyelerizamlar sonrası meşrulukkazanan parasız ulaşım hak-larını kullanınca polisinsaldırısına uğradı. Gençlervapura bindikten kısa birsüre sonra polis coplar vegaz bombasıyla vapurdakigençlere saldırdı. Öğrenci-ler “Paramız yok diye biziburadan atamazsınız” diye-rek polislere tepki gös-terirken, polisler gaz bom-balarıyla vapurun içinegirdi. Öğrencilere vapurdakiyolcular da destek verdi.Polis, gençlerin gözaltınaalınmasına ve vapura gazbombası atılmasına tepkigösteren yolculara dasaldırdı.

EngellilerforumdabuluştuÇ ağrıcılığını Halkevleri

Engelli HaklarıAtölyesi ve Spina Bifidaİstanbul Şubesi’nin yaptığıEngelliler HaklarınıTartışıyor Forumu İstan-bul’da yapıldı.

Kağıthane BelediyesiMeclis Salonu’nda 9 Mayısgünü gerçekleşen forumdatartışmalar iki oturumhalinde yapıldı.

Öğretmenler, veliler veengelli öğrencilerinsunumlarıyla Türkiye'dekiengellilerin eğitim durumuve haklarının tartışıldığı ilkoturumda engellilerineğitim alanında yaşadığısorunlar saptanmayaçalışıldı.

II. oturumda ise"Engelilerin kamusal hak-ları (ulaşım, sağlık, çalışmahakları) uzmanlartarafından yapılan sunum-lar ile ele alındı. Giderekpiyasalaştırılan temelkamusal hizmetleralanında engelliyurttaşların yaşadığımağduriyetler veengellilere özgü hak talep-lerinin neler olabileceğitartışıldı.

Köprüyanlarınakalmayacak

3. Köprü Yerine YaşamPlatformu, tüm İstan-

bulluları AKP hüküme-tinin kritik bir politik önematfettiği yağma pro-jelerinden birisi halinegelen 3. köprü cinayetinekarşı eyleme çağırdı.

İstanbul’un son orman-larını yok edecek olanköprü projesi uzmanlarınihtiyaç olmadığı yönündekiuyarılarına rağmenyapılıyor. Çok sayıdaemek, meslek ve halkörgütünün bileşeni olduğuÜçüncü Köprü YerineYaşam Platformu, köprüyekarşı mücadele için yaptığıçağrıda sermayenin doğayıve çevreyi katleden azgınsaldırılarına karşı, insancave doğayla barışık birkentte yaşama hakkınasahip çıkan herkesimücadeleye çağırdı.

Platform 15 MayısCumartesi günü saat13.00’da Taksim TünelMeydanı’nda bir eylemyaparak “rant değil yaşam”demeye hazırlanıyor.

N iğde’de Ulukışla halkı Sinop’taGerzeliler yaşam haklarınıellerinden alan çevre zararlısı

tekelci şirketlere karşı zafer kazandı.Üstelik halkın çevre hakkı mücadele-siyle dize gelenler Türkiye tekelci ser-mayesinin en büyük iki grubu AydınDoğan’a ait Doğan Holding ve TuncayÖzilhan’a ait Anadolu Grubu’ydu.Siyanürlü yöntemle madencilikçalışması yapan Aydın Doğan’ınGümüştaş A.Ş.’si köylülerinengellemelerine daha fazla dayanama-yarak Ulukışla’yı terk etti. Gerze’de isehalk termik santral projesi için gerekliolan Çevresel Etki Değerlendirme(ÇED) toplantısının yapılmasına izinvermeyerek Tuncay Özilhan’ın AnadoluHolding’ine karşı ilk zaferini kazandı.

MADENC‹ fi‹RKET PES ETT‹Niğde’de Toroslar’ın eteğinde

siyanürlü maden çalışması yapmakisteyen Gümüştaş A.Ş. köylünündirenişi karşısında pes etti. AydınDoğan ve Saray Halı’nın sahibi NecatiKurmel’in ortağı olduğu Gümüştaş A.Ş.bir yıl önce Ulukışla’da siyanür kulla-narak madencilik faaliyeti yapmak içinlisans aldı. Madenin kurulacağı Porsukbölgesinin etrafında yer alan köylertoprağa, suya ve en önemlisi kendisağlıklarına zarar verecek olan madenekarşı mücadele başlattı. İhaletoplantılarını basmaktan iş makinelerinibölgeye sokmamaya kadar farklı birçokdireniş gerçekleştiren köylüler sonundaamaçlarına ulaştı. Jandarmayla karşıkarşıya gelmekten çekinmeyenHasangazi Köyü halkı gazetemizingeçen sayısında jandarmanın gece yarısıoperasyonuyla gözaltına alındıkları içinhaber olmuştu. O tarihte görüştüğümüzHasangazi Köy Meclisi Başkanı

Hüseyin Özçelik yaşanan gelişmelerideğerlendirirken ihaleyi almasınarağmen bir yıldır tek bir çivi bile çaka-mayan firmanın ilçelerini terk etmesinibeklediklerini söylemişti.

Özçelik ve köy halkının beklentisiyerine geldi. Köylünün direnişisayesinde bölgedeki çalışmalarınıbaşlatamayan şirket Ulukışla’yı terketme kararı aldı. Şirket kararı resmiolarak açıklamasa da faaliyetine sonverme kararını TBMM’de Niğde mil-letvekillerine iletti.

B‹Z KURTULSAK DABAfiKALARININ BAfiINDA

Şirketin faaliyetini durdurduğunailişkin kararı Ulukışla’da büyük sevinçyarattı. Gelişmeleri değerlendirmesiiçin ulaştığımız Hüseyin ÖzçelikGümüştaş A.Ş.’nin dik duruşlarısayesinde köylerinden gittiğini belirtti.Özçelik çevre hakkı mücadelesininyaygınlaşması gerektiğini yansıtan biraçıklamada bulundu: “Bu şirket bizimbaşımızdan gitti ama başka bir köyegidecektir. Biz kurtulduk ama başka bir

yerde halk bu sorunla karşılaşacaktır.”Özçelik kazandıkları zaferde 7’den 70’etüm köylülerin payı olduğunu söylerkendirenişlerini ‘halk isterse yapamayacağıhiçbir şey yok’ sözleriyle değerlendirdi.

GERZEL‹LER‹N TOPLANTI BASKINIUlukışlalıların zafer sevincini

yaşadığı günlerde Sinop’un Gerzeilçesinde halk termik santral projesi içinyapılması yasal olarak zorunlu olanÇED toplantısını engelledi. Termiksantral projesini alan Tuncay Özilhan’a

ait Anadolu Grubu yetkililerinin geldiğiÇED toplantısına giden binden fazlaGerzeli, protesto eylemiyle toplantıyıadeta kilitledi.

ÇED, termik santral ve buna benzerprojelerin hayata geçmesi durumundaortaya çıkabilecek çevresel, sosyaldeğişimi analiz etmek için kullanılan biryöntem. ÇED Yönetmeliği gereği buçalışmayı yapan komisyonun faaliyetinyapılması planlanan bölgede halklatoplantı yapması gerekiyor. Gerzelilertermik santralin açılışını durdurmak içinyönetmeliğin bu hükmünü yerine getirt-memek üzere 3 Mayıs günü ilçedeyapılan ÇED toplantısını kilitledi.Yaklaşık bin kadar Gerzeli toplantıdabir protesto eylemi yaptı. Alkışlar vesloganlarla toplantı engellendi. Bunarağmen İl Çevre Müdürü ‘toplantıyapılmıştır’ şeklinde tutanak tutuncahalkın öfkesi büyüdü. Salonun içindesüren eyleme polis saldırdı. Salona gazbombası atılması üzerine çok sayıdaGerzeli salonun dışına çıkarak eyleminiburada sürdürdü. Halk, Çevre İlMüdürü’nün ve Anadolu Grubu yetkili-lerinin tutanak değişmediği sürecesalondan çıkmasına izin vermedi. Budurum üzerine Çevre İl Müdürlüğüyetkilileri "Toplantı yapılmamıştır"tutanağı tutmak zorunda kaldı. İmzaylagelen ilk zaferi halk sokaklarda kutladı.

KAHRAMAN MUHTARTermik santralin yapılacağı

Yaykılköyü’nün şanslı olduğu noktalar-dan biri de köyün muhtarı AhmetTiryaki’nin kararlı tutumu. Tiryaki,görevliler köye gelip zemin sondajı yap-mak istediğinde muhtarlık mührünüyere atıp, “Burada devlet benim ve benizin vermediğim sürece burada santralyapılamaz” diye tepki gösterdi.

evre zararlısı büyük holdinglerle yaşam haklarını savunan köylülerarasındaki savaşın ilk raundunu köylüler kazandı. Niğde’de UlukışlalılarDoğan Holding’in Toroslar’dan gitmesini sağladı. Sinop Gerze’de termiksantral ihalesi kazanan Tuncay Özilhan’ın planına ilk fırsatta taş koyulduÇ

‘Büyük patronları’ yola getirdiler

Meğer çevrecinin daniskası bakanmış

Antalya Akdeniz Üniversitesi 13.Çevre Hizmet Ödülü'nü “AB’ye tam

üyelik müzakere sürecinde çevrebaşlığının açılması için gösterdiği üstüngayretlerinden ötürü” Çevre ve OrmanBakanı Veysel Eroğlu'na verdi.

Sanatçı Fikret Otyam kendisine de ve-rilen aynı ödülü Bakan Eroğlu’na da veril-diği için reddederek “Ödülü aldığımtakdirde yaşanan orman katliamına ortakolurum” dedi.

Eroğlu, Temmuz 2007 seçimlerindensonra kurulan 60. hükümet dönemindeÇevre ve Orman Bakanı oldu. Bugünekadar HES ve barajlara karşı çıkanlarıbölücülükle, ülkenin yararına olangelişmelere kast etmekle suçlayan açıkla-maları gündeme damga vurdu.

‘‹fi‹M‹Z ALLAH’A KALMIfi’Türkiye’nin yaşadığı su sıkıntısı

konusunda işi Allah’a havale eden bakangeçen eylül ayında yaşanan ve Silivri’yleİstanbul’da çok sayıda yurttaşın ölümüneneden olan sel felaketini “Bu hakikatenbir tufan belirtisidir. Buna ne Türkiye’de

ne Amerika’da ne de hiçbir yerdealınacak önlem yoktur” sözleriyledeğerlendirmişti.

Akdeniz Üniversitesi tarafından 11Mayıs’ta düzenlenecek törenle ödülü ala-cak olan Çevre ve Orman Bakanı VeyselEroğlu’nun üstün(!) hizmetlerini hatırla-mak için arşive göz attığımızda iştekarşımıza çıkan birkaç haber:

“Ilısu Barajı’nın yapılmasını istemeyenlervar tabii. Bunlar belli kişiler, bölücüler... Obölgenin kalkınmasını istemeyenler, oradakivatandaşımızın refah ve huzurunu iste-meyen kişiler.”

(17.12.2008, OECD’nin ÇevreselPerformans Türkiye İncelemesi Raporubasın toplantısında)

“HES'lerin önünü tıkamak ülkeninbüyük kaybıdır. Bundan biz yılda 8 milyardolar kazanacağız ülke olarak, bu vatan-daşımızın cebine girecek … Buna karşıçıkmak büyük kasıttır.”

(04.05.2010 basına verdiği demeçten)

“Barajlarda fazla su var, bunu ucuzlat-

sın’ demenin bir mantığı yoktur. Fiyat dason derece makuldur.”

(15.04.2010 Meclise sunulan su fiyatlarıucuzlasın önergesine cevap verirken)

“Ormanlarımız artık ekonomiye, ihraca-ta destek olacak … Özel sektörden talepgelmesi halinde firmaların büyük birerorman sahibi olmasını isterim.”(02.08.2009 Ağaç Mamulleri ve OrmanÜrünleri İhracatçıları Birliği temsilcileritoplantısı)

PROTESTOLAR EfiL‹⁄‹NDEÇevre Hizmeti ödülünün Bakan

Eroğlu’na verilmesine çeşitli kurumlartepki gösterdi. İstanbul'da SuyunTicarileştirilmesine Hayır Platformu 11Mayıs günü yaptığı eylemle ormanları,akarsuları, toprakları korumayı değilticarileştirmeyi amaç edinen VeyselEroğlu'na ödül veren kurulu kınadı.

Farklı üniversitelerden öğretim ele-manları yayınladıkları ortak bildiriyleAkdeniz Üniversitesi’nin tercihinieleştirdi.

Artvin Borçka’da Halkevciler HES sorununa dikkat çekmek için 9 May›sgünü Karadeniz’in ikinci Artvin'in en yüksek da¤› olan 3500 m rak›ml›Karcal Da¤›’n›n zirvesine bir kar t›rman›fl› yapt›lar.

Karçal’daeylem

Antalya Akdeniz Üniversitesi her yıl verdiği ‘çevre hizmeti ödülüne’ bu yıl Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu layık gördü.Ormanların özelleştirilmesini savunan, baraja karşı çıkan yurttaşlara ‘bölücü’ diyen Eroğlu’nun ödül almasına öğretim üyeleri tepkili

Hatay’daki Mustafa Kemal Üniversite-si’nde 2010 yılında üç kere zam gelenyemekhane fiyatları öğrencilerinyemekhane işgaliyle protesto edildi.Eyleme yemekhane çalışanları da destekverdi.

Son bir yılda yemek fiyatlarının ardıardına yapılan üç zamla 1.5 TL’den 2TL’ye çıkartıldığı ve yemekhaneye girişkartlarının 10 TL’den satıldığı üniversite-de yüzlerce öğrenci zamların geri çek-ilmesi için 5 Mayıs’ta tüm gün boyuncayemekhanede eylem yaptı. Öğrencilereylemde zamların geri alınmasının yanısıra kayıt sırasında 'spor parası' adıaltında toplanan paraların dakaldırılmasını talep etti.

Fahiş yemek fiyatlarına karşı eylemegeçmelerinin ardından rektörlük öğren-cilerle görüşme talebinde bulundu.Görüşmede üniversite yönetimi kartlıgiriş uygulamasına öğrencilerin güvenliğive huzuru için geçildiğini savundu.Görüşmeye katılan öğrenciler rektörlükyetkililerine “Amaç huzur ve güvenlikseöğrencilerden geciş kartı için para

almanıza gerek yok” cevabını verdi. Rektörlük yetkilileri öğrencilerin ta-

lepleri karşısında tek başlarına karar ala-mayacaklarını söyleyerek yemekhanezammı konusunu üniversitenin yönetimorganlarında tartışacaklarını söyledi.

Rektörlük yetkililerinin açıklamasınınardından öğrenciler yemekhanede birbasın açıklaması yaparak zamlar gerialınana kadar eylemlerini sürdürecekleri-ni söylediler.

EYLEMLER DEVAM ETT‹Rektörlük yetkilileriyle yapılan

görüşmeye rağmen yemek fiyatlarında birdeğişiklik olmaması üzerine öğrencilergörüşmeyi takip eden günlerde de kam-püs içerisindeki eylemlerine devam etti.Yemekhaneyi boykot eden üniversitelileryaptıkları basın açıklamasıyla birçok kezyemek zamlarının geri alınması, sporparası uygulamasının kaldırılması talep-lerini yinelediler.

Öğrenciler talepleri rektörlüktarafından yerine getirilinceye kadarboykotu sürdürme kararı aldı.

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde yemek fiyatlarınaart arda yapılan zamlar öğrencileri isyan ettirdi. Günboyunca yemekhaneyi terk etmeyen öğrenciler öfkeli

Bir değil üç zam, sonuç isyan

Page 7: Halkın Sesi 106. sayıy

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

714 May›s 2010 / 27 May›s 2010

“Karadeniz hırçındır, isyan taşır dalgalarında”ucundan sincap çeker öylesine neşelidir..

Hele uşaklar horona durmasınlar El ele tutuşunca yeri göğü yakacak sanır

insan..”2007 yılı seçimleri Samsun..Dün gibi hatırlarım çünkü elektrikler

kesilmişti.Seçimler yapıldı. Hemen

ertesi gün bin birdalavereyle Samsun’dakurulan iki mobil santralinbacaları son hızla tütmeyebaşladı.

Bu gaybana* santrallerdoğal afetlerde kurulan 10-20 megawatlık santrallerkenbizimkiler ilave üniteleriyle170’şer megavatlık termiksantrallerdi. Yakıt olarak dabildiğimiz asfalt denilen kul-lanımı yasak olan 6 No’lufueloil yakıyordu. Karasıgörünmesin AK görünsündiye kireç yakıyorlardı kidumanı gören kalkmasın ayağa “Ula uşağımneler olir?” demesin.

Bu santrallerin kapatılması için yöre halkıdaha önce miting yapmıştı. O gün bugündüryediği gazı, dayağı herkes birbirine anlatır durur.Durur da mahkeme kararıyla mühürlenen busantraller seçim ertesi niye çalıştı?

Gidelim işi bilen birilerine soralım, bu mobililleti nedir bir öğrenelim dedik.

Elektrik mühendisleri Odası, Tabip Odasıziyareti derken biz işin mühendisliğine soyun-muşuz ve o günden sonra uykusuz geçen günlerbirbiri ardına geldi.

EPDK (Enerji Piyasası Denetleme Kurulu) site-sine bir girdik ki ne istersin; termik santraller,hidroelektrik santraller, rüzgar santralleri,lisanslar, ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) rapor-ları, halkın katıldığı toplantılar... bir dolaplardönüyor ortada şaşırdık kaldık.

Samsun’a 6 tane termik santral yapılacağınıda bu siteden öğrendik.

Termik santral nedir? Nasıl çalışır? Dünyadakiyaşanmış örnekler, Resmi Gazete’de çıkan birta-kım kanunlar, yönetmelikler, kararnamelerderken işin aslına varmak üç yılımızı aldı.

Bu üç yılı da boş geçirmedik. Santrallerinyapılacağı ilçelere ziyaretler, kahve toplantıları,film gösterimleri, termik santral karşıtı bir imzakampanyası, on binlerce bildiri dağıtımı …

Kentte de mobil santrallere karşı bir duyarlılıkve mücadele zemini oluşmaya başladı ve mobilsantrallerin kapısına mühür vuruldu.

Verilen mücadeleler sonucu Samsun’dakömürle çalışacak santralleri doğalgazlaçalışacak santrallere çevirmeyi başarabildik elbetbu bir başarıysa..

Karadeniz’de ve ülke genelinde kirleterek, yokederek bir kalkınma modeli tasarlanıyor Kurulantam bir yağma ve talan düzeni. Hazine arazi-lerinin peşkeşi, teşvikler, elektrik özelleştirilirkeneline bir dosya tutuşturan yerli ve yabancışirketler pastadan pay kapmak için yarıştalar.

Onlar yarışa dursunlar Karadeniz’de giderekartan kirlilik, ciddi anlamda “çevre ve sağlıkhakkı” ihlallerine yol açıyor.

Yine Sinop’un üç ilçesinde kurulacak termiksantrallere karşı 25 Nisan’da Gerze İlçesi’nde çokcoşkulu bir miting gerçekleştirildi. SamsunHalkevi “Soluğuma dokunma - Mobil, termik,nükleer santrale hayır” talebiyle mitingde yer aldı.

Köylülerin elinde “Gerze Halkı KülYutmayacak!” dövizi kısaca yaşanılacak tehlikeyigöz önüne seriyordu. Yaykıl Köyü’nde yapılacakolan santral Gerze’de bir yılda yakılan kömürü birgünde yakacak. Deniz kıyısında yemyeşiltepeleriyle Sinop’un şirin Gerze’si kül dağlarıylaçevrilecek.

Ancak Gerze halkı isyanda, bir yandan davalaraçıyorlar bir yandan da termik santrale karşıhummalı bir çalışma içindeler. ÇED süreci gereğiTürkiye’de bir ilk yaşanarak ilçe halkı, Çevre veOrman Bakanlığı’ndaki toplantıya katıldılar,verdikleri mücadelenin takipçisi oldular.

Anadolu Grup, Gerze’de “termik santrali şiringösterme merkezi” açıp ilçede küçük boy EfesPilsen biraları, Ülker bisküvilerini bedavadağıtmaya devam ededursun, Yaykıl Köyü’nünkahraman muhtarı Ahmet Tiryaki, belediyebaşkanı Osman Belovacıklı, Yeşil GerzePlatformu üyeleri ve halkın mücadelesiyleGerze’ye termik santral yapılması zor görünüyor.

Karadeniz’de derelerin üzerinde çılgınca birhidroelektrik santral saldırısı yaşanıyor. Yine busantrallere karşı bölge halkının derelerinkardeşliği adı altında yaptıkları mücadeleler çetingeçecek gibi görünüyor.

”Susma susuz kalma!”*Gaybana: Karadeniz’e özgü lanet olası,

kahrolası anlamına gelir.

H›rç›n Karadenizisyanda

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

NurayErça¤an

Samsun Halkevi

Halk›n Sa¤l›k Hakk› Atölyesi’ndenSa¤l›k Hakk› Meclisine

Ankara’da 2007 y›l›nda gerçeklefltirilen Halk›n Haklar› Forumu’nda Sa¤l›k Hakk› Atölyesi sonuç bildirgesindesa¤l›k hakk› mücadelesi için “Herkese Sa¤l›k Güvenli Gelecek Platformlar›”n›n (HSGGP) kurulmas› hedefini önümüzekoymufltuk. HSGGP’ler kuruldu ve sa¤l›k hakk› mücadelesini sa¤l›k örgütleri kadar di¤er halk örgütlerine deyay›lmas›nda önemli bir rol oynad›. HSGGP son derece baflar› ile yürüttü¤ü mücadelede ülkede mevcut tüm ilericikurum ve örgütleri içererek önemli bir ifllev gördü. Ancak, temsil iliflkilerini aflan yerel örgütlülüklerini yaratamad›.Sa¤l›k hakk› mücadelesinin kendine ait yerel örgütlenmelerinin yarat›lmas› görevi varl›¤›n› korudu. Sa¤l›k Hakk›Meclisi ad›yla çal›flmalar›n› sürdüren Sa¤l›k Hakk› Atölyesi bu eksikli¤i gidermek amac›yla çal›flmalar› sürdürdü.

SSAA⁄⁄LLII⁄⁄IIMMAA EENNGGEELL OOLLMMAASa¤l›k Hakk› Meclisi bu y›l ‹stanbul’da 100. Y›l Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nin al›flverifl merkezi

inflaat› sonucu y›k›lmas›na karfl› bir kampanya karar› ald›. Bu amaçla engelli örgütleri ve yerel demokratik örgüt-lerin kat›l›m›yla “Sa¤l›¤›ma Engel Olma Platformu” oluflturuldu. Platform, hastanenin y›k›lmas›na ön ayak olanSa¤l›k Bakanl›¤›’na karfl› hastanenin bulundu¤u yerde rehabilitasyon talebiyle bir kampanya örgütledi. Daha sonraKas Hastal›klar› Derne¤i’nin ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan bulundu¤u binadan at›lmas› giriflimine karfl›baflar›l› bir mücadele yürüttü.

Tabip odalar›nda, demokrat hekimlerve sa¤l›k hakk› mücadelesi kazand›

Sa¤l›¤›ma Engel OlmaPlatformu Sar›yer’de

Bir önceki sa¤l›k hakk›köflemizde “Sa¤l›¤›n bir hakoldu¤unu savunan, halk›ndo¤rudan kat›l›m›na aç›k, bölge-sel örgütler yaratmak gereklidir”demifltik. May›s ay›nda bu hedefebir ad›m daha yaklafl›yoruz.

Geçti¤imiz aylarda ‹stanbulTabip Odas›, Sar›yer Belediyesi veSar›yer Halkevi’nin organize etti¤i“‹lkyard›m ve sa¤l›k hakk›” semi-nerleri sonucunda Sar›yer’in tamdonan›ml› bir devlet hastanesineihtiyac› oldu¤u belirlendi.

Hastane kurulmas› için kam-panya planlan›rken Sa¤l›kBakanl›¤› taraf›ndan devlet has-tanesi yap›m›na tahsis edilenTekel arazisinde (eski kibrit fab-rikas›) hastane inflaat›n›n bir türlübafllamamas› ve arazide “özelhastane” yap›laca¤› söylentileriüzerine Sar›yer halk› hareketegeçmeye karar verdi.

‘Sar›yer’e 3. Köprü De¤il, TamDonan›ml› Devlet Hastanesi’bafll›kl› kampanya ça¤r›s›nda,“Sar›yer halk›, mahalle muhtar-lar›, mahalle dernekleri,sendikalar ve demokratik kitleörgütleri taraf›ndan oluflturulanSar›yer Sa¤l›¤›ma Engel OlmaPlatformu olarak, tümSar›yerlileri, ilçemizde acilen tamdonan›ml› bir devlet hastanesininyap›lmas› için hep birlikteharekete geçmeye ça¤›r›yoruz”deniliyor.

Bu amaçla, 16 May›s Pazargünü saat 12.30’da BüyükdereÇelik Gülersoy Park›’nda buluflupdevlet hastanesi için tahsis edil-mifl bulunan Kozdere Eski KibritFabrikas›’na yürünecek.

Türkiye’nin en büyük iki tabipodas› 8-9 May›s’ta genel kurulagitti. AKP yanl›s› hekimgruplar›n›n yönetime adayoldu¤u Ankara ve ‹stanbul tabipodalar›n›n genel kurullar›ndazafer tabip odalar›n› halk›n sa¤l›khakk› mücadelesinin etkin gücühaline getiren ça¤dafl, demokrathekimlerin oldu.

Ankara Tabip Odas› genel

kurulunda yönetime AnkaraHekim Platformu, Ulusal HekimBirli¤i ve Ça¤dafl Hekim grubutalip oldu. Seçimlerde oda yöneti-minin bugüne kadar sa¤l›k hakk›mücadelesinde etkin rol alan,sa¤l›k emekçilerinin ortakmücadelesini güçlendirençizgisinde etkili olan Ça¤daflHekimler galip geldi.

‹stanbul’daki tabip odas›

seçimleri AKP’nin sa¤l›k alan›ndayaflad›¤› iflas›n sand›¤a yans›d›¤›bir sonuç ortaya ç›kard›.Demokratik Kat›l›m grubu 5027oyun 3856’s›n› alarak HekimHaklar› ve Milliyetçi Hekim grubukarfl›s›nda tart›flmas›z bir baflar›kazand›. Hükümetin sa¤l›k politi-kalar› onu destekleyen hekimgruplar› taraf›ndan dahisavunulamaz hale geldi.

A KP hükümetinin İstanbulkentine ve İstanbulhalkına karşı açtığı savaş,

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın29 Nisan tarihinde ‘3. RantKöprüsü’ güzergâhını açıklamasıylabirlikte yeni bir evreye ulaştı. Buyeni evrede İstanbul kentini, kentinelde kalan tek önemli orman alanıolan Kuzey Ormanlarını, yaşamsalsu havzalarını, kentin onlarca yok-sul mahallesinde yaşayan halkınbarınma hakkını ve börtü böceğininyaşama hakkını savunan ÜçüncüKöprü Yerine YaşamPlatformu’nun önderliğinde gelişenmücadele kaçınılmaz olarak yeniözellikler kazanmaya gebe. Resmigüzergahı Sarıyer-Garipçe köyü ileBeykoz-Poyrazköy olarak ilanedilen ve Kuzey Marmara Otoyolubağlantısını da içeren yeni rantköprüsü projesinin hükümetaçısından kesinleştirilmesiyle birlik-te, sorun da artık “resmen” sadecebir Sarıyer hatta İstanbul sorunuolmaktan çıkarak Kuzey Marmarasorununa dönüştü.

Boğaz köprüleri “Asya ileAvrupa’yı birbirine bağlayanmedeniyet geçitleri” değil, İstanbulkentinin ve yakın çevresinin ser-maye medeniyeti tarafından işgali-nin anlı şanlı simgeleridir. Rantharikası köprüler, başta inşaat veotomotiv sektörleri ve emlakspekülatörleri, Türkiye sermayesınıflarının aç gözlülüğünün beton

izlerini yıllardır İstanbul’un yetmişyedi tepesine kazımaktadır. VeDemirel’den bu yana bütün ser-maye politikacıları bu betondanözel çıkar anıtlarına büyük politikönemler atfetmektedir. Boğazköprüleri bu yüzden sınıf mücade-lesinin ve iki ayrı sınıfın çıkarlarınıdillendiren iki ayrı toplum pro-jesinin de politik simgeleridir. DünDemirel’in Boğaz Köprüsü’ne karşı,“Devrimci Gençlik Köprüsü” vardı,bugün Erdoğan’ın Suudi destekli ‘3.Rant Köprüsü’ne karşı güvenceli işve insanca yaşam mücadelesidinamikleri arasındasağlamlaştırılmayı bekleyendayanışma köprüleri. Ve dün debugün de mücadelenin bir yanında“dikili ağacı bile olmayanlar” var,diğer yanında insanı, kentleri vedoğayı mülk edinenler.

3. KÖPRÜ GÜZERGAHINDANSINIF MANZARALARI

Köprü güzergâhından etkilene-cek herkes bu gerçeğin bilincindeolmasa da, İstanbul ve yakın çevresi‘3. Rant Köprüsü’yle birliktekaçınılmaz olarak daha da güvence-siz bir kent haline gelecek. Üstelikİstanbul ya da Kuzey Marmara de-

yince ister istemez “Türkiye” dedenilmiş oluyor. Çoğumuzun 3.köprü mücadelesi bakımından belkide unuttuğu bu gerçeği resmi güz-ergâhın iki noktasından birisi olanGaripçe köyü meydanındapazarcılık yapan 50 yaşındakiFatma Atalay yüzümüze vuruyor!Samsun’dan 7 ay önce işsizlikyüzünden göç eden “pazarcı teyze”,Sarıyerli “halk medyacıları” olarakahalisinin köprüyle ilgilidüşüncelerini anlamak içingeldiğimiz Garipçe Köyü’nde, şehirplanlamacılığıyla ilgili en yalıngerçeği kendi diliyle ifşa ediyor:“Bu İstanbul Türkiye’nin gözbebeğiolmuş, işsizlikten kırılan herkes işdiye buraya geliyor. Samsunumuzdafabrika açsalardı, kimse burayagelmezdi, o zaman İstanbul’da netrafik sorunu olurdu, ne köprüihtiyacı”. Ama Samsun’da fabrikayok ve neredeyse tamamı tapusuzevlerden oluşan 100 haneli Garipçeköyü balıkçılarını yakında daha dagüvencesizleşecek bir hayat bekli-yor.

Büyük çoğunluğu Trabzon-Sürmenelilerden oluşan Garipçeköyü nüfusunun tamamına yakınıyoksul balıkçılardan oluşuyor.

“Köprünün bize ne faydası nezararı olur” kayıtsızlığında birleşmişgibi görünen balıkçılar, köyün enönemli sorununun imar sorunuolduğu konusunda da hemfikirler.Gençlerin, Tansu Çiller dönemindesit alanı ilan edildiği için izinsiz tekbir çivi bile çakılamayan köyden göçetmesi yüzünden köy okulununkapandığını, sağlık ocaklarınınolmadığını söylüyorlar. Kayıtsız gibigöründükleri köprünün bu durumudeğiştireceği konusunda da umutludeğiller. Biraz daha eşeleyince buumutsuzluklarının yoksulbalıkçılıkla geçen hayatlarındansüzülen sade bir emekçi bilinciniyansıttığının işaretlerini veriyorlar:“Köprünün oraya (Hamsi limanı-Garipçe arasındaki tepeye) imargelir, buraya gelmez. Çamlarıormanları kestirirler, karşı taraftada böyle olmadı mı? Yağma olur,biz yine açıkta kalırız. Sen bir taneçam ağacı kessen adamı asarlar.Koç Üniversitesi 14 bin dönümaraziyi kesti. Biz aç adamız herkesyağmaladı, biz cebimize beş kuruşkoyamadık”.

Yağma demişken, köylü deseziyor ki köprü rant getireceksebundan asıl yararlanacak kendisi

olmayacak.

“FAREN‹N ‹ST‹LASI NE K‹?”Köprü güzergâhında doğa şimdi-

lik daha çok örneğin Garipçe yolun-da rastladığımız kuş gözlemcilerininilgi konusu. Boğaziçi’nin Türkiyekuş göçü bakımından en önemli ikinoktadan birisi olduğunu belirtenmimar-kuş gözlemcisi FatihUğurlaş, köprünün kalan sonormanları yok ederek kuşların göçyollarını değiştireceğini ve bunun dadoğal sistemin dengelerini iyicebozacağını söylüyor. “Sermayeninistilasına uğrayan bir kenttefarelerin istilası nedir ki” demeyin!Bunun bir de Kuzey MarmaraOtoyolu bağlantısının yaratacağıtarımsal-ekolojik yıkım boyutu varki aslına bakılırsa emekçilerin kendigeçimini savunurken doğayı dasavunduğu; kentle kır arasındayaşama sahip çıkan ortaklaşa birköprünün kurulduğu yeni bir örnekde buradan doğabilir. 3. köprü gü-zergâhında ranta karşı bir bütünolarak yaşamı savunanları çoğalt-mak isteyenlerse “pazarcı teyze”ninsözlerini herkese duyurmalı:“Samsun’da iş olsa…” Biz Sarıyerli“halk medyacıları” bu yüzden biryandan da “Sarıyer’de 3. köprüdeğil, tam donanımlı devlet has-tanesi istiyoruz” sözünü herkeseduyuruyoruz. Samsunlular işsizkalmasın, Derbent’in gecekondularıyıkılmasın ve Ömürtepe halkıgüvencesiz bir yaşamın kıyısındankurtulsun diye.

G A R ‹ P Ç E Ü Ç Ü N C Ü K Ö P R Ü N Ü N A Y A ⁄ I

AKP hükümeti İstanbul Boğazı’na üçüncü bir köprü yapma ısrarındanvazgeçmedi. Köprü, Anadolu Yakası’nda Poyrazköy, Avrupa Yakası’nda

Garipçe Köyü’nden geçecek. Yazarımız Çiğdem Çidamlı, Garipçe köyünüziyaret ederek izlenimlerini bizim için kaleme aldı

Köprünün altında yaşamÇ‹⁄DEM Ç‹DAMLI

SA⁄LIK HAKKI

Page 8: Halkın Sesi 106. sayıy

EMEKHalk›n Sesi

814 May›s 2010 / 27 May›s 2010

İ stanbul Bilgi Üniversitesi’ndeçalışan üç işçi sendikalı olduk-

ları için 3 Mayıs’ta işten çıkarıldı.Üniversitenin Eyüp - SantralKampusu’ndaki ahşap atölyesindeçalışan Sosyal-İş üyesi KadirKarabulak, Bülent Karaçeper veRıza Karaçeper’e işten çıkarmagerekçesi olarak, ‘üniversiteninyeniden yapılandırılması nedeniyleahşap atölyesinin kapatılacağı’ gös-terildi.

Üç işçinin işten çıkarılmasınınardından 5 Mayıs’ta Bilgi Üniversi-tesi’nde işçilerin, akademisyenlerinve öğrencilerin katıldığı bir eylemgerçekleştirildi. SantralKampusu’nda “İşten atılanlar gerialınsın” ve “Örgütlenme hakkımızengellenemez” pankartlarının

taşındığı bir yürüyüş yapıldı.Rektörlük önüne gelindiğindebasın açıklaması okundu. Sosyal-İşadına söz alan Engin Sezgin, BilgiÜniversitesi’ndeki sendikadüşmanı uygulamaların ve iştençıkarmaların Sosyal-İş’in üniversi-tede örgütlenmesiyle başladığınıbelirtti.

Sezgin’in ardından söz alanaraştırma görevlisi Aslı Odmanişten çıkarılan üç işçinin desendikalı olduğunu vurguladı verektörlüğün işten çıkarmalarlasendikalaşmayı engellemeyeçalıştığını belirtti. Basın açıkla-malarının ardından öğretimgörevlileri rektörlüğe giderek iştençıkarılan işçiler için yönetimlegörüştü. Görüşmede üniversite

yönetimi 12 Mayıs’a kadar biraçıklama yapacağını duyurdu. Bugelişmenin ardından işçiler oturmaeylemine başladı.

‘SEND‹KA HAKKIMA DOKUNMA’

İşten çıkarılan KadirKarabulak, sendikaya üye olduk-tan sonra işten atılmakla tehditedildiklerini ve üniversite yöneti-minin kendilerine sendikadan isti-fa etmeleri için gerekli olan noterparasını vermeyi teklif ettiğiniifade etti. Santral Kampusu’ndayapılan eylemin ardından ‘Bilgi’emekçileri, 8 Mayıs’ta Taksim’deişten çıkarmaları protesto eden bireylem yaptı. Tramvay durağındabuluşan yaklaşık üç yüz kişi işten

çıkarılan işçilerin geri alınması içinGalatasaray Meydanı’na kadaryürüdü. İşçilerin, akademisyenlerinve öğrencilerin katıldığı eylemde‘sendikal hakların korunması’talebi yinelendi. GalatasarayMeydanı’na gelindiğinde basınaçıklaması yapan Sosyal-İş GenelBaşkanı Metin Ebetürk, BilgiÜniversitesi’ndeki işten çıkar-maların sendikaya üye olan veyaolmayı düşünen emekçileregözdağı vermek amacını taşıdığınıifade etti. Eyleme, direniştekiTekel ve itfaiye işçileri de destekverdi. Taksim’de yapılan eylemdede işçilerin işe geri alınması istendive Bilgi Üniversitesi yönetimininsendika düşmanı tavrı protestoedildi.

8-9 Mayıs tarihlerinde DİSK ve KESK “güvence-sizlik” konulu bir sempozyum düzenledi.

Sempozyumun birinci gününde akademisyen vehukukçuların güvencesizliğin genel çerçevesiniçizdiği sunumlar yapıldı. Ertesi gün ise pratiksorunlar ve mücadele yöntemleri üzerinetartışmaların yapıldığı atölye çalışması düzenlendi.

Sendikal yapılar nihayet bir süredir, sermayesınıfının güvencesiz çalıştırma uygulamasının işçisınıfı mücadelesi açısından ne gibi olanaklarbarındırdığını fark etmeye ve bunun üzerine kafayormaya başladı. Zira artık gerçekten de “denizbitti.” Bütün iş kollarında güvenceli, toplusözleşmeli veya kamu işyerlerinde kadrolu işçi veyamemur olarak çalışmak artık hayal. Birbirindenkıymetli sunumlar bu durumu bir kez daha, bütün

yönleriyle ortaya serdi.Ancak bugün artık

gözümüzün içine sokulangüvencesiz emekçi kitlesini“fark etmek” fazla bir şey ifadeetmiyor. Daha bugünden işçikitlesinin içinde çok büyük birçoğunluğu oluşturan bukitlenin sınıf mücadelesininana dinamiği olduğu gün gibiaçık.

Sempozyumun ilk günüDevrimci Sağlık İşSendikası’nın deneyimineilişkin de bir sunum yapılmasıistendi. Orada da dile getirme-ye çalıştığımız gibi artık kapita-

lizmin yoksul emekçi kitleler üzerindekimeşruiyetinin kırılma süreci başlamıştır. Tekeldirenişinin ulaştığı güç, toplumsal meşruiyetinin bukadar yaygın ve etkili olması, bu durumu çok açıkgösteriyor. Bu süreçte ihtiyaç olan etkili ve yaygınbir saldırı hattının örülmesidir. Sorunu böylegörmeyip tek tek sendikaların kendi iş kollarındakigüvencesiz çalışanları örgütlemeye yönelik birsendikal hat tutturmaya çalışması beyhude biruğraştan öteye gitmeyecektir. Kaldı ki bu niyetitaşıyan sendika sayısının ne kadar az olduğunusöylemenin gereği bile yok.

Böyle bir süreçte KESK ve DİSK gibi “ilericiemek örgütleri” son derece kritik bir görevi yerinegetirmekle karşı karşıyadır. Zira bu sürecin esasolarak iradi bir müdahaleye ihtiyacı vardır. Bu iradimüdahale, bütün yasal kısıtlamaları aşan, güvence-siz emekçileri bir sınıf olarak örgütlemeyi hedefle-yen merkezi bir emek örgütü gibi çalışmayı gerek-tirmektedir.

Sendikal mücadeleyi herhangi bir şekildesamimiyetle sürdüren sendikal yapılar şunu çok iyibilmektedirler ki, kazmanın vurulduğu her toprakparçasından su fışkırmaktadır. Bütün mesele rast-gele emek harcayarak, birbirinden habersiz, birbi-riyle ilişkilenemeyen çok sayıda küçük işçi hareket-leri-direnişleri yaratmak yerine, doğru hedeflere,doğru biçimlerde, merkezi olarak müdahale edereketkili bir sınıf hareketini oluşturmaktır.

Bu hareket aynı zamanda güvencesizliği süreklihale getiren en güçlü unsur olan işsizliğe karşı dabir paratoner etkisi yapacaktır. Zira bugün işsizlerigerici ve milliyetçi ideolojilerin etkisine terk eden,kendisini sadece çalışan sınıfla sınırlayan bir emekhareketinin gücünün sınırı çok bellidir. Yaşam alan-larında (sol-sosyalist hareketin bu kadar cılız olduğubir süreçte) kapitalizme muhalif bir varoluşun nasılsağlanacağı oldukça önemli bir tartışmakonusudur.

Bu anlamıyla aslında tartıştığımız güvencesizişçilerin güvenceli bir işe kavuşturulması meselesideğil doğrudan yeni bir sınıf hareketinin yaratılmasıkonusudur. Zira lafzen basit gibi görünen“güvenceli bir iş” talebi, sermaye sınıfı tarafındanson derece zorlu bir emek mücadelesiylekazanılabilecek bir “hak” haline getirilmiştir.

Tarihin bazı dönemleri kritik özellikler taşır ve budönemlere damgasını vuran örgütler-kişiler uzunsürecek bir dönemsel sürecin en önemli aktörüolurlar. DİSK 1950’li yıllarla hızlanan işçileşmesürecinin ortaya çıkarttığı sınıf hareketine tamzamanında bir müdahalede bulunan işçi önderleritarafından kuruldu ve 12 Eylül darbesine kadar busüreci omuzlarında taşıdı. Bugün yaşadığımız yeniişçileşme süreci ise bugünün özelliklerine uygun birmüdahaleyi bekliyor. Bunu gerçekleştirenlerönümüzdeki dönemsel sürecin en güçlü aktörühaline gelirken buna seyirci kalanlar kansereyakalanmış bir beden gibi yavaş yavaş ölmektenkurtulamayacaktır.

fiimdi ‘yapma’ zaman›!

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flGenel Sekreteri

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan ve toplusözleşme çağrılarına olumsuz yanıt alan Tüm

Belediye İşçileri Sendikası’nda (Tüm Bel-Sen)örgütlü beş yüz emekçi, 12 Mayıs günü iki saatlik işbırakma eylemi yaptı. Eylemde KESK İzmirDönem Sözcüsü Ramiz Sağlam Aziz Kocaoğ-lu’nun “Enerjinizi yanlış yönlendiriyorsunuz. GidinAKP’den bu hakkı isteyin” dediğini aktardı veKarşıyaka, Bornova ve Balçova belediyelerindetoplu sözleşme imzalandığını belirtti. Sağlamkonuşmasında, “Kocaoğlu, sana inat, gericiyasalara inat toplu sözleşme ve grev hakkımızısonuna kadar savunacağız” dedi.

Eylemden önce emniyetle ses cihazınınkullanılacağı yer konusunda anlaşma sağlanmasınarağmen eylem sırasında polis cihaza el koymayaçalıştı. Emekçiler etrafına etten duvar örerek sescihazının alınmasına engel oldu.

Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı YaşarGül, “Bu talimatı verenleri kınıyoruz. Anlaşılıyorki İzmir Valisi ve Büyükşehir Belediye BaşkanıAziz Kocaoğlu eylemlerimizi engellemeyeçalışıyor. Kimse bizim sendikal faaliyetlerimizeyasak getiremez.” diyerek kitlenin tepkisini dilegetirdi.

İzmir’de emekçiler‘ses’ getirdi

Güvencesizlik kader değil!

K amu Emekçileri Sendikala-rı Konfederasyonu(KESK) ve Devrimci İşçi

Sendikaları Konfederasyonu(DİSK) Ankara’da 8–9 Mayıs ta-rihlerinde güvencesizlik konulu birsempozyum düzenledi.

Sendika yönetici ve uzmanları-nın, akademisyenlerin ve güvence-sizliğe karşı mücadele eden emek-çilerin katıldığı sempozyumda gü-vencesizliğe karşı mücadele yollarıtartışıldı.

Eğitim-Sen Genel Merkezi’ndeyapılan ilk günki oturum, KESKGenel Sekreteri Emirali Şimşek’inaçılış konuşmasıyla başladı. Şimşekkonuşmasında neoliberal politika-ların bıçağı kemiğe dayandırdığınısöyleyerek, düzenin tamamen ada-letsiz bir şekilde işlediğini belirtti.Bugüne kadar yapılan örgütlenmeçalışmalarının kazanım olduğunuifade eden Şimşek, bundan sonrasıiçin ortaya yeni fikirler koyarak gü-vencesizliğe karşı mücadele edil-mesi gerektiğini dile getirdi.

Emirali Şimşek’in ardındanKESK Genel Başkanı Sami Evrensöz aldı. Küresel sermayenin dünyaçapında uyguladığı programlarınsömürüyü artırdığını belirten Ev-ren, bu sermaye gruplarının işbir-likçi hükümetler vasıtasıyla uygula-nan güvencesizleştirme politikala-rıyla dünya çapında emeği değer-sizleştirdiğini ifade etti.

MÜCADELE SÖYLEM‹ AfiMALI!Kadrolu olan sendikalı işçilerin

kısmen de olsa iş güvencesi oldu-ğunu belirten Evren, kadrolu olansendikalı işçilerle sigortasız, kadro-suz, sözleşmeli çalışan güvencesiz

işçilerin mücadelesini buluşturmakgerektiğine işaret etti. Bu buluştur-mayı klasik sendikacılık anlayışıylagerçekleştirmenin mümkün olma-dığını sözlerine ekleyen Evren, mü-cadelenin basit toplumsal sözleşmehalinden çıkarılıp, gerçek anlamdatoplumsal sözleşmeye dönüştürül-mesi gerektiğini ifade etti.

Güvencesiz çalıştırılan emekçi-lerin mücadelesini sendika prog-ramlarına almanın ve tek başına‘çalışma hakkı insan hakkıdır’ de-

menin yeterli olmadığını belirtenSami Evren, söylemin ötesine gide-cek işler yapılması gerektiğini dilegetirdi.

Emekçilerin, yoksulların, dışlan-mışların mücadelesini bütünleşti-ren bir sendikal mücadele hattınınoluşturulması gerektiğini vurgula-yan Evren, artık sadece yakınan,eleştiren bir hattın aşılması gerekti-ğini sözlerine ekledi.

Açılış konuşmalarının ardındanDİSK Genel Sekreteri Tayfun

Görgün’ün başkanlık ettiği sem-pozyumun birinci oturumuna ge-çildi. ‘Emek piyasalarının bugünü’başlıklı oturuma Fuat Ercan, Ha-san Ejder Temiz, Murat Özveri,Oya Aydın ve Öztürk Türkdoğdukatıldı. Oturumda söz alan Prof.Dr. Fuat Ercan, Türkiye’deki gü-vencesizliğin özgünlüğünün tartı-şılması gerektiğini ve önümüzdekisüreçte bir şeyler yapmak için po-litika yapma ihtiyacının arttığınıbelirtti.

GÜVENCES‹ZLER‹ ÖRGÜTLEMEL‹Sempozyumun öğleden sonra

başlayan ikinci oturumu KESKGenel Sekreteri Emirali Şimşek’inbaşkanlığında yapıldı.

‘Emek Piyasalarının YenidenYapılandırılması’ konusunda tartı-şmaların yürütüldüğü oturumaDoç Dr. Metin Özuğurlu, Yrd.Doç. Dr. Onur Ender Aslan, Yrd.Doç. Dr. Aziz Çelik, Dev Sağlık-İşsendikası genel sekreteri TufanSertlek, Dr. Gaye Yılmaz katıldı.

Oturumda söz alan Metin Özu-ğurlu, siyasal iktidarların sınıfsaltercihleri gereği sermaye işletmele-rinin üzerindeki mali yükün azaltıl-maya çalışıldığını ifade etti. Maliyük ile işçi ücretlerinin kastedildiği-ni ve ücretleri düşürmek için istih-damın esnek bir yapıya dönüştürül-meye çalışıldığını belirten Özuğur-lu, sendikaların bununla mücadeleetmesi gerektiğini dile getirdi.

Dev Sağlık-İş Genel SekreteriTufan Sertlek, Dev Sağlık-İş’in sağ-lık alanında taşeron güvencesiz iş-çilerle yürüttüğü örgütlenme süre-cine dair pratik örneklerle tartış-maya yön verdi. Sertlek, güvencesizçalışmaya karşı güvencesiz işçilerinörgütlenmesinin önemi ve bununmücadele çizgisi haline getirilmesiüzerine görüşlerini aktardı.

Sempozyum, ikinci gün yapılanatölye çalışmalarının ardından sonaerdi.

Uzun süredir güvencesizliğekarşı mücadele dinamizminigörmezden gelen iki konfederasy-onun güvencesizliğe karşımücadelede önemli bir adımolarak kayıtlara geçti.

Güvencesizlik, emek hareketinin gündemini belirlerken KESK ve DİSK Ankara’da güvencesizliğe karşı sempozyum düzenledi. Sempozyumdan klasik sendikal anlayışın terk edilmesi gerektiği sonucu çıktı

26Mayıs’taeylemeKESK, DİSK, Türk-İş

ve Memur-Sen’in 22Şubat’ta aldığı 26 Mayısgenel eylemine çok kısa birsüre kaldı. Genel eylemkararı Tekel işçilerininTürk-İş Genel Merkeziönündeki direnişi sırasındaalınmıştı. Eyleme az birsüre kala, 11 Mayıs’ta dörtkonfederasyonun genelsekreterleri bir araya geldi.Toplantıda KESK ve DİSKgenel eylem yapmakararlılığını korudu.

Türk-İş ve Memur-Senise eylemi son baharaerteleme ya da iki saatlik işbırakma eylemi yapmaönerisi getirdi. KESK veDİSK’in karşı çıkışı sonrasıTürk-İş konuyu başkanlarkurulunda görüşmek içinsüre istedi. Konuyla ilgiligörüştüğümüz KESKGenel Sekreteri EmiraliŞimşek, 26 Mayıs geneleylemi için örgütlenmeçalışmalarına başladıklarınıve artık geri dönüşolmadığını belirtti. Türk-İş’in kendilerinden süreistediğini hatırlatan Şimşek,Türk-İş’in tutumununkendilerinietkilemeyeceğini söyleye-rek 26 Mayıs günü tümTürkiye’de eylemde olacak-larını vurguladı.

Dikkat‘Bilgi’de

sendikalıvar!

Sağlıkta dönüşüm projesinedeniyle mesleki haklarının

gasp edildiğini dile getireneczacılar yine sokaklara döküldü.İstanbul, Diyarbakır, Bursa,Amasya, Kocaeli ve Zonguldakeczacı odalarının düzenlediği“Mesleğimden elini çek!” mitingiiçin binlerce eczacı, halkın sağlıkhakkını gasp eden uygulamalarındurdurulması amacıyla 9 Mayıs’taKadıköy Meydanı’nda buluştu.

Bizzat başbakanın dillendirdiği‘ilacın marketlerde satılmasına veilaç takip sistemine’ karşı büyüktepki gösterilen mitingde konuşaneczacı odası başkanları, asıl takipedilmek istenenin eczacı ve halkolduğunu, ilaç tekellerinin istediğiuygulamaların hayata geçirildiğinive halkın sağlık hakkının gasp edil-diğini vurguladılar. Sağlıktadönüşüm projesinin, halkın sağlıkhakkını eczaneler üzerinden detehdit ettiğini vurgulayan eczacılar,bu duruma son vermenin kendiellerinde olduğunu belirtti.Mitingde söz alan İstanbul EczacıOdası Başkanı Semih Güngör 14Ocak 2007’deki Büyük EczacıMitingi’nde de KadıköyMeydanı’nı doldurduklarınıhatırlattı. Üç buçuk yıl önce deeczaneler üzerinde oynanan oyun-lara “dur” dediklerini ifade edenGüngör, eczacıların üzerindekibaskının her geçen gün arttığınıbelirtti.

‘GELECE⁄‹M‹Z ELLER‹M‹ZDE’Güngör’ün ardından mitingi

düzenleyen diğer eczacı odasıbaşkanları da kürsüde söz aldı.Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ıneczaneleri kapatma tehdidi savur-duğunu hatırlatan Bursa EczacıOdası Başkanı Kıvanç Atmaca,

“Geleceğimiz ellerimizde” diyerektehditlere pabuç bırakmayacak-larını vurguladı. Zonguldak EczacıOdası Başkanı Sema Karagülle iseeczacılık mesleğiyle alakasıolmayan kişilerin mesleklerine gözdiktiğini belirterek, kendilerini safdışı bırakmak isteyenlerle “suç

ortaklığı” yapmayacaklarını dilegetirdi. Kocaeli Eczacılar OdasıBaşkanı Üzeyir Korkmaz, sorununsadece eczacıların değil tüm halkınsorunu olduğunu ifade etti vesaldırının sadece eczacılara değil,halkın sağlık hakkına yapıldığınınaltını çizdi. Türk Eczacıları Birliğiyöneticilerinin iki yüzlü olduğunuanlatan konuşmalar yapaneczacılar, bu yöneticilerin hem“sorun var” dediklerini hem de“eyleme gerek yok” dedikleriniaktardılar.

‹LAÇ EL ARABASINDAMiting alanına kadar yapılan

yürüyüşte eczacılar, taleplerinideğişik şekillerde dile getirdiler.Seyyar el arabasında domates,biber, patlıcan, salatalıklaberaber ilaç taşıyan eczacılıkfakültesi öğrencileri, el ara-balarının yanına astıkları“çekirdeksiz ilaç”, “taze antibiy-otik” gibi dövizlerle ilacın mar-ketlerde satılacağını söyleyenbaşbakana tepki gösterdi.

Yürüyüş boyunca siyahönlük, siyah şapka ve siyahbalonlarla yürüyen eczacılarmiting alanına girdikten sonra“Karanlığı dağıtıyoruz” diyerekşapka ve önlüklerini tersçevirdiler ve balonları havayabıraktılar. İlk başta simsiyaholan alan bu andan itibarenbeyaza büründü. MitingBulutsuzluk Özlemi’nin verdiğikonserle sona erdi.

Eczacılar sağlık hakkı dedi

Page 9: Halkın Sesi 106. sayıy

EMEKHalk›n Sesi

914 May›s 2010 / 27 May›s 2010

‘‹fle sendikal›dönece¤iz!’

Balnak Lojistik-Nakliyat’ta ifltenç›kar›lan iflçiler direnirken, ifllerinedevam eden iflçiler desendikalar›ndan istifa etmeleri içinyap›lan tehditlere ve ifllerin tafleronflirkete verilmeye çal›fl›lmas›na karfl›direniyor. Balnak’ta 7 Kas›m2009’dan bu yana toplam 25 iflçi,D‹SK/Nakliyat-‹fl üyesi oldu¤u için

iflten ç›kar›ld›. ‹flçilerin örgütlendi¤i Nakliyat-‹fl,

Balnak’›n bask›lar›na karfl› flirketin heriflletmesini eylem alan› olarak tarifetti ve iflçiler 16 Ocak’ta Balnak’a aittüm depo, fabrika ve iflletmelerinönünde direnifle geçti. Balnak’›n iflyapt›¤› firmalar›n önünde de eylem-ler yapt›. ‹flçiler, sendikal› olarak ifle

geri dönmek için direnifllerinisürdürüyor.

‹flverene göre iflten ç›karma sebebiise “performans eksikli¤i” ancak ifltenç›kar›lan iflçilerden Kenan Atmaca’n›nelinde tuttu¤u “Ay›n çal›flan›” belgesi,iflverenin ‘performans’ yalan›n›nkan›t›.

‹flten at›lan di¤er iflçiler de ‘baflar›belgelerinin’ iflten at›lmadan öncetoplat›ld›¤›n› ifade ediyor.

Balnak, iflten ç›karmalar›n yan›s›ra, sendikal örgütlenmenin önünegeçmek için çeflitli bask› ve aldatmayöntemleri uyguluyor. Balnak iflçilere“‹flleri taflerona verece¤iz, daha iyiimkanlara kavuflacaks›n›z, bunun içinsendikadan istifa etmeniz gerekiyor.‹stifa ederseniz sizi operatör yapar›z”gibi teklifler sunarak kand›rmayaçal›fl›yor. Bu yetmiyor flirket yetkilileriiflçilerin evine gidip sendikadan istifaetmesi için para teklif ediyor.

Kargo alan›nda dünya devi olan ABDflirketi UPS, sendikalaflmay› engellemek içinher yolu deniyor. ‹flçiler de UPS’ye sendikay›sokmak için mücadelelerini sürdürüyor.

UPS ilk olarak 15 Nisan’da iflçilerinsendikal› olmas›n› engellemek için Türk-‹fl/TÜMT‹S üyesi 33 iflçiyi iflten ç›kard›. UPS,33 iflçiden dördünü ise ilginç bir hileyleiflten ç›kard›.

ÖNCE TAKD‹R SONRA ‹fiTEN ÇIKARMAUPS iflten ç›karaca¤› iflçilere önce baflar›

belgesi verdi ve “Sizi baflka yerlerdeçal›flt›rmak istiyoruz” dedi. UPS’nin teklifine“Siz nerede isterseniz, orada çal›fl›r›z” diyeniflçiler birkaç gün sonra flirketten“Kadromuzda yer yok” cevab›n› ald›. Öncekiiflinden ç›kan iflçiler böylece iflsiz kalm›floldu.

20 Nisan’da direnifle geçen iflçilerden24’ü k›sa bir süre sonra iflbafl› yapt› ve iflçiler

de direnifllerini bitirdi. Ancak UPS’ninsendikay› iflyerinden ç›karma çabas› bitme-di.

UPS, 3 May›s günü ‹stanbul, Ankara ve‹zmir’de 32 sendikal› iflçiye iflbafl›yapt›rmad›. Böylece UPS’nin sendika üyesioldu¤u için iflten ç›kard›¤› iflçi say›s› 41’eulaflt›. ‹flten ç›karmalar›n ard›ndan ‹stanbul’-da iflten at›lan iflçiler 5 May›s günü UPS’nin‹stanbul Mahmutbey’deki aktarma merkeziönünde direnifle geçti.

TÜMT‹S, direnifllerini UPS ile toplu iflsözleflmesi imzalanana kadar sürdürecek-lerini söylüyor.

Kargo ve nakliyat iflçileri, günde 14 saatçal›fl›yor ve 521 liral›k asgari ücret al›yor.Ö¤le yemekleri ve çay aralar›nda kullan-malar› gereken mola sürelerini dayatmalarsonucu yeteri kadar kullanamayan iflçiler, iflç›k›fl› evlerine giderken de ulafl›m sorunuyafl›yorlar.

UPS iflçileri ifllerini geri almak vesendikal› olmak için direniyor

Enflasyonartışı ‘et’yüzündenTürkiye İstatistik

Kurumu (TÜİK),nisan ayı enflasyon veri-lerini açıkladı. Buna göreşubatta 14 ay aradansonra çift hane olan,martta tek haneye ger-ileyen enflasyon nisandayine çift haneye çıktı.Yıllık bazda enflasyon,tüketici fiyat endeksiyle(TÜFE) % 10,19 olurkenüretici fiyat endeksinde(ÜFE) de % 10,42 oldu.Devlet Bakanı AliBabacan, enflasyondakiartışın sebebini nisanayında et fiyatlarındayaşanan artışa bağladı.

Elektrikte özelleştirmebaşlıyorÖzelleştirme İdaresi

Başkanlığı’ndanyapılan açıklamaya göre.Boğaziçi ElektrikDağıtım A.Ş, DicleElektrik Dağıtım A.Ş,Gediz Elektrik DağıtımA.Ş ve Trakya ElektrikA.Ş’nin özelleştirmeihalelerine 68 şirketbaşvuru yaparken İş-Kaya İnşaat, CengizElektrik, IC Holding,Limak İnşaat, Kolinİnşaat, Çalık Enerji,Bereket Enerji, AksaEnerji ve KCETAŞ-AYEN Ortak Girişim Grubu 4 ihaleye birdenbaşvurdu.

TÜİK’in, sanayi üreti-minin % 21 arttığını

duyurmasının ardındanSanayi ve Ticaret BakanıNihat Ergün ‘çift hanelibüyüme rakamları’ bekle-meye başladı. Ancaksanayi üretimindekibüyüme rakamlarımevsim ve takvim etki-sinden arındırıldığındaortaya %0,9’luk bir artışçıkıyor. Ancak sanayiüretimindeki artışarağmen işçi ücretleri,iğneden ipliğe yapılanzamlarla giderek aşağıçekiliyor; enflasyonunaltında kalıyor.

AKP’ninbüyümeserabı

Bartın’a termik santral kurmak isteyen Hema Enerji’nin bir dediği diğerini tutmuyor.Hema valileri, belediye başkanlarını, ticaret ve sanayi odası başkanlarını etkileyebiliyor

Bartın’da 28 Nisan günü düzenlenenBatı Karadeniz Kalkınma Ajansı

(BAKKA) toplantısına Bartın valisininözel davetlisi olarak Hema Enerji şirketiyetkilileri katıldı. Batı Karadeniz EnerjiÜssü Projesi’ni anlatan Hema yetkilileriBAKKA Yönetim Kurulu üyelerindentam destek aldı.

Hema Enerji’nin Bartın’da kurmayıplanladığı termik santral için 15 Nisan’daAmasra’da düzenlenen ve halkın dakatıldığı toplantıda Amasralılar termiksantral istemediklerini net bir şekildeifade etmişlerdi. Termik santral fikrisadece Hema Enerji’nin maaşlı çalışanlarıtarafından destek görmüştü.

Hema Enerji, Hattat Holdingbünyesinde faaliyet gösteriyor; başkanı iseTürkiye’nin sayılı zenginlerinden MehmetHattat. Bölgede taş kömürü madenleriolan Hema, enerji üssü projesikapsamında Karadeniz’de petrol vedoğalgaz sondajı yapıyor ve bölgeye ter-mik santral kurmak istiyor. Hema, Çin’inen büyük üçüncü devlet teşekkülü olanDatong firmasıyla ortak olduğu proje için3,5 milyar liralık yatırım yaptığını herfırsatta vurguluyor. Hema aynı proje içinşubat ayında 1,4 milyar Avro, mart ayındaise 2 milyar Avro yatırım yaptığını söyle-mişti. Hema, bölgede kurmayı düşündüğü2640 MW gücündeki termik santral pro-jesinin 11 bin kişiye istihdam yaratacağını

söylüyor; ancak ÇED BaşvuruDosyası’nda tesisin çalışma aşamasındamaden çıkarma ile kireç ocağı ve termiksantralde toplam 1200 kişiyi çalıştıracağınıbeyan etmiş. Hema’nın kurmayıdüşündüğü termik santral için yılda 13milyon ton kömür çıkarması gerekiyoroysa Hema yıllık hedefini 5 milyon tonolarak belirlemişti.

Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndankiraladığı madenleri zamanla işletmehakkını alan Hema’nın bölgedeki maden-lerinde çalışan işçilerin hiçbir zamangüvenceleri olmadı. Hema’nın maden-lerinde çalışan işçiler ödenmeyen ücret-lerini veya istedikleri ücret zamlarını herdefasında iş bırakma, ocağı terk etmemegibi eylemlerle alabildi. 2006’dan bu yanaHema’ya ait madenlerde işçilerin ücretleriiçin yaptıkları eylem sayısı sekiz.

KALKINMA AJANSLARIYeni sömürgecilik politikaları kap-

samında sermayenin önüne koyduğumodellerden biri olan bölgesel kalkınmaajansları, özel sektöre dayalı, Küçük veOrta Büyüklükte İşletme (KOBİ) temelli,ihracata yönelik bir kalkınma modelioluşturuyor. Devlet bütçesinden, kurum-ların vergilerinden, AB fonlarından veuluslararası fonlardan elde ettikleri gelir-lerle bütçesini oluşturan bölgeselkalkınma ajanslarının yönetimini,bölgedeki valiler, belediye başkanları,sanayi ve ticaret odaları başkanlarıoluşturuyor. Ajansın icraatlarını DevletPlanlama Teşkilatı’nın yaptığı sınavdangeçenlerin oluşturduğu genel sekreterlikbelirliyor. Kalkınma ajansları özelşirketlere imtiyazlar oluşturup, emekçileridaha da yoksullaştırırken, dış müdahale-lerle oligarşik bir kent yönetimi yapısıoluşturuyor.

Hema’dan doğa talanı

Enerji üssü projesi, eme¤i de¤ersizlefltiri-yor, bölgeyi çevresel felakete sürüklüyor

S anayi ve Ticaret Bakanlığı TeftişKurulu müfettişleri 3 Mayısgünü, Türkiye Odalar ve Borsalar

Birliği’nin (TOBB) 16 şirketten ibaretolan ticari iştiraklerine aynı andainceleme başlattı. Denetlemeler,Başbakan’ın “Her TOBB üyesi bir işçiistihdam etse işsizlik çözülür” söylemi-ne TOBB’un olumsuz yanıt vermesininardından geldi. Başbakan, TOBBüyelerinden birer işçi istihdam etmesiniistemiş, TOBB’un bunu gerçekleştire-memesi durumunda “GerekirseTOBB’u da aşarız” demişti.

Denetimlerle ilgili olarak açıkla-malarda bulunan Sanayi ve TicaretBakanı Nihat Ergün, denetimlerineğitici özelliğine vurgu yaparak “Busüreci çok önceden başlattık” dedi.Ergün, bir sene önce kooperatifler,odalar ve borsalar üzerinde yönlendiricive eğitici denetim mekanizması oluştur-maya başladıklarını kaydetti.

AKP DÖNEM‹NDE ‹LK DENET‹MSanayi Bakanlığı’nın rutin oda ve

borsa denetimi kapsamında olmayan,anonim şirket statüsündeki 16 TOBBşirketinin aynı anda ve topyekun ince-lenmesi TOBB tarihinde ilk kezgerçekleşti. Söz konusu şirketlerintamamına yakını, son 7 yıllık dönemdekuruldu ya da mevcut yönetimtarafından son birkaç yılda etkin halegetirildi. A.Ş statüsünde kurulanşirketler, daha önce AKP hükümetidöneminde Sanayi Bakanlığı tarafındanhiç denetlenmemişti.

TOBB’un inceleme altına alınanticari iştirakleri: Gümrük ve Turizmİşletmeleri Ticaret A.Ş, Kredi GarantiFonu A.Ş, KOBİ Girişim SermayesiYatırım Ortaklığı A.Ş.

Vadeli İşlem ve Opsiyon BorsasıA.Ş, TOBB-BİS Organize Sanayi veTeknoloji Bölgeleri A.Ş, UMATGümrük ve Turizm İşletmeleri Turizm

A.Ş, Umumi Mağazalar Türk A.Ş,Kocaeli ABİGEM A.Ş, GaziantepABİGEM Danışmanlık ve Eğitim A.Ş,İzmir ABİGEM Danışmanlık ve ÖzelEğitim A.Ş, GAP GİDEMDanışmanlık, Eğitim, Organizasyon veFuarcılık Ltd. Şti, Gelişen İşletmelerPiyasaları A.Ş, İstanbul Dünya TicaretMerkezi A.Ş, TOBTİM Uluslararası

Ticaret Merkezleri A.Ş, Formula İstan-bul Yatırım A.Ş, İzmir FuarcılıkHizmetleri Kültür ve Sanat EtkinlikleriA.Ş.

GÜMRÜK KAPISINDAK‹RL‹ ‹fiLER DÖNÜYOR

Sanayi Bakanlığı müfettişlerininincelemeye aldığı ticari iştiraklerden

Gümrük ve Turizm İşletmeleri TicaretA.Ş (GTİAŞ) Yönetim Kurulu BaşkanıArif Parmaksız, 2002 GenelSeçimlerinde DYP Nevşehir milletveki-li adayı olmuştu. Parmaksız, 24 Aralık2007’de sonuçlanan gümrük moderni-zasyonu ihalesini, en yüksek teklifi ver-memesine rağmen Öztaş A.Ş’yevermişti. Parmaksızın ihaleyi verdiğitarihlerde Öztaş A.Ş’nin sahibi FethiVehbi Özkoç polis tarafından MaviHat-3 ihalesindeki usulsüzlüklerindendolayı aranıyordu.

KURBAN ET‹ VURGUNUSınır kapılarının modernizasyonunu

üstlenen GTİAŞ’nin Başkan Vekili2009 Aralık ayında kurban eti yolsuzlu-ğuna karışan firmalardan Yavuz-Et’insahibi Faik Yavuz.

May-Et ve Faik Yavuz’un Yavuz-Et’i, 24 Aralık 2009’da Deniz Feneri,LÖSEV, Türk Hava Kurumu veMehmetçik Vakfı başkanlarınıngözaltına alınmasıyla ortaya çıkan “kur-ban eti vurgunu”nda başroldeydi.Operasyonlar sonucu yapılanincelemelerde vakıf ve derneklerin 200bine yakın kurbanın kesimi için Et veBalık Kurumu yerine May-Et veYavuz-Et ile anlaştığı ve 150 bine yakınkurbanın kesim parası tahsil edilmesinerağmen kesilmediği ortaya çıkmıştı.

EBK kurban kesimi için 4,5 ile 35lira alırken, May-Et ve Yavuz-Et’inküçükbaş hayvanlar için 50-90 lira,büyükbaş hayvanlar için 350-630 liraaldığı anlaşılmıştı.

KP ile TOBB arasındaki gerilim, Sanayi Bakanlığı müfet-tişlerinin TOBB’nin ticari iştiraklerine aynı anda baskınyapar gibi denetime gelmesiyle başka bir boyut kazandıA

Vatan gazetesi, 3 ve 4Mayıs günlerinde eski

Çevre ve Orman BakanıOsman Pepe’nin Bartın’daorman arazisinin talanına gözyumduğunu, sonra da talanaortak olduğunu ortaya çıkardı.

Bartın’da ormanınortasında kurulan mermermadeni, çevre katliamının yanısıra bir tür yolsuzluk, usulsüz-lük ve iktidar olanaklarınınkötüye kullanımı olarak gelişti.

AL VER PEPE’YE CAN VERKarayel Gemi İnşa ve

Deniz Nakliyat San Tic LtdŞti, 9 Kasım 2004’te CüneytTurkut ve Adnan Kantarafından kuruldu. Sonraşirketin faaliyet alanınamadencilik eklendi, şirketinadı Karayel Gemi İnşa veDeniz Nakliyat Maden San TicLtd Şti oldu.

Şirket Amasra’daki mermermadeni için izinlerini alınıyorve mermer üretimine 2006’dabaşlıyor.

Cüneyt Turkut şirketinyüzde 50’lik payını Pepekardeşlere ait Kar İnşaat’adevrediyor. Diğer ortak Adnan

Kan’ın yüzde 50 ortaklığı isedevam ediyor. 17 Mayıs2007’te Turkut’un şirkettekisorumluluğu bitiriliyor veşirketin başına OsmanPepe’nin oğlu Mustafa TalhaPepe geçiyor. Karayel’dekiyüzde 50 ortaklığını Karİnşaat’a devreden CüneytTurkut, 1 Şubat 2008Pepelerden Kar İnşaathisselerini satın alıyor. Bu tarihaynı zamanda Osman Pepe’ninmal varlığının tartışıldığı gün-lere denk geliyor. 3 Şubat2010’da Kar İnşaat’ın yöneti-minde ise Osman Pepe’ninoğulları M. Halil İsmail Pepeve Mustafa Talha Pepe var.Tıpkı daha önce Kar Elektrikve Hat-San’da olduğu gibi.Şirketleri hep Cüneyt Turkutkuruyor sonra devrediyor.Gürcistan’da hidroelektriksantral yapım izni alınıyor, KarElektrik Pepe’lere devredili-yor. Hat-San’ın da içindeolduğu yatırımcı gruba YalovaAltınova’da tersane kurma izniveriliyor, daha sonra CüneytTurkut tarafından kurulanHat-San, Pepe kardeşleredevrediliyor.

Bakan Pepe’den yolsuzluk hüllesi

AKP-TOBB gerilimi tırmanıyor

Page 10: Halkın Sesi 106. sayıy

10Halk›n Sesi 14 May›s 2010 / 27 May›s 2010

KİBELE

A nneler günü vesilesiyle267. cumartesi otur-malarında cumartesi

annelerini ziyaret ettik. Onlar 15yıldır kayıplarını arayan kayıpanneleri, kayıp yakınları. 267 haf-tadır, hüzünlerini öfkeyedönüştürüp, kararlılıklarıylabirleştiriyor ve hesap sormak içinGalatasaray Meydanı’nda oturu-yorlar. Geçtiğimiz cumartesi (8Mayıs), anneler gününden bir günönce, her cumartesi olduğu gibiGalatasaray Meydanı’ndaydılar.

Biz de o gün, cesedinin kimse-sizler mezarlığında bulunmasıylacumartesi oturmalarınınbaşlamasına vesile olan HasanOcak’ın hem birer anne, hemkadın, hem kayıp yakını olarakmücadele içinde olan kızkardeşleriyle görüştük.

İkisi de kendilerinin nispetenşanslı olduklarını düşünüyorlardı.55 günde kayıplarının cesedineulaşabildikleri için. Hasan Ocak’ınablası Hüsniye Ocak, “En yoğunhissettiğim duygu ‘hüzün’, onadokunamamak çok acı ” diyordugözyaşlarıyla; ama devamediyordu: “Yine biz şanslıydık. 55gün sonra kardeşimin cesedineulaşabildik. Hala yakınlarınaulaşamayanlar var. Onlar için his-settiğim şeyse, umut. Burada umut,sadece kemiklere ulaşabilmekdemek. Sevdiklerine dokunama-mak herkes için çok acı.”

ÖZLEME RA⁄MEN ÖFKE,ÖFKEYE RA⁄MEN UMUT

Hüsniye Ocak iki çocuk annesi.Kendisini bir de kayıp annesi gibihissediyor. Çünkü kardeşininannesiymiş gibi, onu büyüttüğünüona annelik de yaptığı için alandakikayıp annelerini çok iyi anladığınıanlatıyor. Bir anne olarak oradaolmanın, kayıp çocukların ceset-lerinin bulunmasını beklemeninçok zor olduğunu söylüyor.

İki biçimli annelik kimliğinerağmen anneler günü için “Bence

tek anneler günü 8 Mart’tır” diyor.“Anne değeri” kutsallaştırılırken,buradaki annelerin baskı görmesinisorunca, “Bu bir devletpolitikasıdır aslında. Devlet birtarafı yüceltirken, bir tarafı eziyor.Üzerinde baskı kuruyor. Birtaraftan cennet annelerin ayağınınaltındadır derken, bir taraftanannelere karşı baskı politikalarınısürdürüyor” cevabını veriyor.

Hasan Ocak’ın kız kardeşikucağında bebeğiyle gelmiş alana.Kadın olmanın yanında bir de anneolarak mücadelede olmanın çokanlamlı olduğunu düşünüyor.

“Buraya ilk geldiğimde bir annedeğildim. Burada olmak, kadınolarak var olmak çok anlamlı veonur vericiydi. En çok kadınlarınburada mücadele etmesi gerekiyor.Ama bir anne olarak alanda olmakçok farklı. Çok onurlu bir işyaptığımızı düşünüyorum” diyor.

Anneler gününde bir gün önceyine “cumartesi oturması”nda yeralarak ne hissettiğini soruyoruz.“Aslında özlem duygusu çok yoğunama öfkemiz ağır basıyor tabiî ki.Hüzünleniyoruz da elbette amaonu yenmek için buradayız. Birkazanım elde etmek için buradayız

15 senedir” diyor. “Anneler günüiçin pırlanta reklamları yapılıyor.Herkes annelerine hediye almayaçalışıyor. Ama burada hediyeolarak yalnızca çocuklarının birmezarı olmasını bekleyen annelerigörmüyorlar” diyerek biraz öncebahsettiği o öfkesini paylaşıyor.

NES‹LDEN NES‹LE MÜCADELECumartesi oturmalarının örgüt-

leyici ve destekleyicilerinden biranneye soruyoruz; “Mücadeleiçinde bir kadın olmak ve bir anneolmak arasında fark var mı sizce?”Çok fark olduğunu söylüyor; “Bir

erkek bir kere mücadele ediyorsa,bir kadın daha fazla mücadeleetmelidir. Çünkü kadın ezileninezileni. Sınıf olarak, ulus olarakezilen kadın bir de cins olarakeziliyor. Önce kadın olarak özgür-leşmesi, kutsal eşiğin dışına çıkıpmücadeleyi öyle sürdürmesigerekiyor. Ama mücadele içindeannelerin daha çok var olmasıgerektiğini düşünenlerdenim.Benim çocuğum da alanlardabüyüdü zaten. Eylemlerde miting-lerde ya kucağımızdaydı ya omzu-muzda. Geleceğimiz için, çocuk-larımızın daha iyi yaşayabilmesiiçin mücadele ediyoruz.Kendimizin yaşayamadığı şeyleriyaşayabilmesi için. Çocuklarınadaha doğru bir miras bırakabilmekiçin mücadele ediyoruz. Ben çokönce mücadeleye girdim ama anneolduğumda hissettiklerim çok dahafarklıdır. Her şeyden öte, bir deevladın için koşuşturuyorsun. Onuniçin de fazla tercihin kalmıyor.Çocuklarını bu alanda büyütüyor-sun. ” Ona da anneler gününe birgün kala Galatasaray Meydanı’ndakayıpları beklerken bir anne olarakne hissettiğini soruyoruz.Konuştuğumuz diğer kayıpyakınları gibi anneler günününpazara dönük bir şey olduğunusöylüyor ve 15 yıldır kayıplarınıarayan cumartesi annelerininçığlıklarına kulak vermeyenlerin,anneler için övgüler dizmesini yap-macık buluyor. Anneler günününona yalnızca egemenlere karşı öfkedoğurttuğunu söylüyor. “Övgülerdizdikleri annelerden bazılarısokakta özgürlük isterken, evladınıararken, o analara işkenceyapılıyor, nezarethanelerde tecavüzediliyor. Burada 683 kişiningözaltına alındığı oldu. Bunlarıbilen biri olarak çok öfkeliyim”diyor.

Kayıpların, tutukluların anneleriçocuklarının kaldığı yerdenmücadeleye devam ediyor. Kayıpyakınları anne oluyor. Çocuklariçin daha güzel bir dünya yaratmaumuduyla mücadeleyi büyütüyor.

Anneler gününü geride bırakırken bir kez daha annelikleriniaydınlık bir ülke için mücadelenin parçası haline getiren

Cumartesi Annelerini hatırlamanın zamanı

2010 yılının ilk yarısı hepimizin bilincine gelecekgüzel günler için umut tohumları ekti.

Cehennem uykusuna yattığı sanılan emekçilerbirleşerek mücadele ettiler ve ilerledikleri yolda“asla yalnız yürümediler”. Belirli bir kuşak belki deilk kez fabrika işçileriyle tanıştı, bu ülkenin birzamanlar tarıma dayanan bir geliri olduğunun,şekeri ve tütünü işleyecek alt yapısı olduğununfarkına vardı. Çok zamandır biz bize olduğumuzeylemlerde, kimsenin tanımadığı kadınlar ve erkek-ler yer almaya başladılar. Örgütlü sendikalı işçilerinpankartları genel merkezlerinden gelir. Oysa bu yılbeyaz çarşafı bulan üzerine iş güvencesi, alacaklarınödenmesi vs. gibi haklarını talep eden sloganlarını

kondurup, tertip komitesininbelirlediği “kortej sıralamasını”umursamadan yürüyüş kolunakatıldı. Bu yeni katılımcılarkortej sırasından öte biz sosya-listlerin ezberini bozdu. 32 yılsonra Taksim Meydanı’naçıktığında ne yapacağını bile-mez haldeki yüz binlerisarsarak kendine getiren de“masa başındaki hesap, eylemalanına uymaz” diyen de;katledilen insanlara şükranlarınısunan emekçilerdi yine. Oysabize onların hafızasız ve nankörolduğu aşılanmıştı ‘80’lerdenberi.

Tüm bu hareketliliğin tam orta yerinde ama ken-disinden beklenen şaşkınlık içinde sürüklenerekdeğil, kararlılık içinde, en önde Türkiyeli kadınişçiler vardı. Bahsedilen yalnızca Kızılay’daki işçianneler değildir, Kızılay’daki “sosyalizmin kurucubir öğesi olarak kadın mücadelesi”ni yükseltenkadın işçilerdir. Bahsedilen yalnızca hayatında ilkkez evinin dışında bu kadar uzun süre kalan türbanlıbir kadının başı açık diğerine sığınması değildir.Bahsedilen “kırda ve kentte, Türk ve Kürt kadınlarıarasında var olan zengin yaratıcı-dönüştürücüdinamizmi neoliberalizme, piyasacı gericiliğe vesavaş politikalarına karşı kadınların taleplerine deyanıt veren yeni bir toplumun inşa edilmesinde önplana çıkan birleşik bir gücün” temsilidir.

“Sermayenin son saldırı stratejisi neo-liberalizm,proleterleşme, hizmetlerin piyasalaşması kadınlarınikinci sınıf insanlık durumunun koşullarını daha daağırlaştırmakta ve kadınları ucuz işçilik-yoksul evkadınlığı cenderesine daha da hapsetmektedir.”Hastane önlerindeki direniş çadırlarında beklerken,‘sağlıkta taşeron ölüm demektir’ diyerek hememeğine, hem yaşama sahip çıkan sağlık işçilerininbüyük bir bölümünü oluşturan kadın işçilerinemeğe sahip çıkma mücadelesi yoksul mahalleler-de yaşayan kız kardeşlerinin dayanışmasıyla, kadınerkek tüm emekçiler için gün geçtikçe büyüyen birumut olmuştur. Son yıllarda aklınızda kalan işçidirenişlerini sayın deseler ilk aklımıza gelenlerEmine Aslan ve Novamed’li kadınlar olur. Sonyıllarda uzun sürelere yayılan direnişlerin kadınbileşenlerinin fazlalığı bir tesadüf değildir. Kadınlaremekleri için, evleri için, kamusal hakları içinyürümeye başladıktan hemen sonraki ikinciadımlarında “içinde kadınların ve erkeklerin özgür,eşit ve üretken bireyler olarak yer aldıkları kolektifbir toplumsal hayatı yaratmayı” hedefler hale gelir-ler. Çünkü tam ve eksiksiz bir yurttaş olabilmek içinyurttaşlık kavramının yeniden ve en alttakilertarafından tanımlanması gerekmektedir. Bubakımdan bir kadın kitlesi bir kez yola çıkmayakarar vermişse, onun için yürüdüğü yolda “ölmekvar dönmek yok”tur. Meselenin içinde kadınlar poli-tik bir özne haline getirilebilirse artık orada sözkonusu olan basit ekonomik talepler, tapu haklarıvs değil; yaşamın eşitlikçi bir temelde yeniden nasılörgütlenebileceği sorunu olur.

İşte bu yüzden bir araya gelmeye hazırlanan tümkadınların bir kez daha hatırlamalarında fayda olangerçek şudur ki, mesele bir grup kadının dahaörgütlü kılınması meselesi değildir. Meseledünyanın her yerinde ikinci sınıf vatandaş muame-lesi gören, ucuz işçi-yoksul ev kadını cenderesinehapsedilmeye çalışılan, kapatıldığı odalardatecavüze uğrayan, dayak yiyen, öldürülen kızkardeşlerimizin ve bizim başka bir dünyada mutluve özgür yaşamamızı sağlayacak örgütleri kurmasorunudur. Mesele tüm dünyaya gümbür gümbüryaz gelirken, bu örgütün kurucu unsuru olmayakarar verme meselesidir.

1 Mayıs’ı yukarıda yazdıklarımızın tecrübe edildiğibir coşkuyla arkamızda bıraktık. Şimdi şairin dediğigibi: “Önümüzde bakır taslar güneş dolu”*

*Nazım Hikmetin Güneşin Sofrası şiirinden birmısra

Önümüzde bak›rtaslar günefl dolu

SelcanAd›yaman

KartalHalkevi

Üç çocuk yapana,gelinlik hediye

Kırıkkale valisinden Başbakan Recep TayyipErdoğan’a destek geldi. Vali Hakan Yusuf Güner,üç çocuk yapmaya söz veren gelinlere gelinlikhediye edeceğini söyledi.

Kırıkkale’de Halk Eğitim Merkezi’nin açtığısergide sergilenen gelinliklerin yoksullara hediyeedileceğini söyleyen Güner, bunun için bir de şartkoydu: Üç çocuk yapma sözü.

Kadınların bedeni üzerinde söz sahibi olmayetkisini kendinde gören Erdoğan’dan sonra Günerde, gelinlik almaya parası olmayan yoksulkadınların üç çocuk doğurmasını istedi. Sergiyigezdikten sonra açıklama yapan Güner,“Kırıkkale’nin gelişmesi için nüfusu daha fazlaartırmamız gerekiyor. Onun için Halk EğitimMüdürlüğü ile görüştük. Üç çocuk yapma şartıylafakirlerimize gelinlikler ücretsiz olarak valiliktarafından hediye edilecektir” dedi.

P O L ‹ T ‹ K B ‹ R K ‹ M L ‹ K O L A R A K A N N E L ‹ K

Benim annem cumartesi

Kürtçe bilmedi¤imiz için fikirlerini alamad›¤›m›z kay›p annesi konuflmaya gerek b›rakm›yordu. Öfkesi ve umudugözlerinde, elinde iki foto¤raf›, karanfiliyle, eylem alan›na oturmufl, 15 senedir kay›p olan o¤lunu bekliyor

Anneler gününde (9 Mayıs)Diyarbakır, Siirt, Van,

Batman, Yüksekova, İstanbul veİzmir’den anneler Ankara’da ikigünlük oturma eylemi başlattı.

Ankara Barış İçin KadınGirişimi, oturma eylemi yapmaküzere, sorunlarını iletmek istedik-leri meclise ve genelkurmaya enyakın yer olan Güven Park’a gitti.Kadınlar, polisin eyleme izin ver-memesi üzerine Abdi İpekçiParkı’nda bir basın açıklamasıyaptı.

Açıklamada anneler, en kutsalvarlıkları çocuklarını kaybetmeninacısıyla anneler gününü buruk vehüzünlü karşıladıklarını belirtti.Artık çatışmalarda ölençocuklarının haberini almakkorkusuyla yaşamak istemediklerinisöyleyen anneler, bu özel günüçocuklarının mezar taşlarınınbaşında geçiren asker annelerineseslenerek “Yaşadığımız acılarfarklı değil. Çözülmeyen Kürtsorunu nedeniyle yaklaşık 30 yıldır

toplumun her kesimi ağır bedellerödedi. Ancak acıyı bizim kadar hiçkimse hissetmedi. Gelin, artıkçocuklarımızın tabutlarına değil,kendilerine sarılmak istediğimizihaykıralım” dediler.

AKP’nin anayasa değişikliğinde,

Kürt sorununun çözümüne dair biradım atmamış olmasınınçatışmaların yeniden başlayacağınıgösterdiğini belirten anneler, akankanın durmasını istediklerini söyle-di. Annelere BDP’li milletvekilleridestek verdi.

S iirt’te 7 çocuğun 2 yıl boyun-ca taciz ve tecavüze maruz

kaldığının ortaya çıkmasındansonra, durumun 2 değil 4 yıldırsürdüğü ve suskunluğun nasılkorunduğu ortaya çıkmayabaşladı.

Çocukların istismar edildiğiniokul yönetimine bildiren rehberöğretmen A.S’nin, okuldansürgün edildiği belirlendi. A.S,okula 3 ay sonra dönebildi.

‘ALAN RAZI SATAN RAZI’Bir yerel gazetecinin “Alan

razı, satan razı size ne oluyor?”demesi, rehber öğretmeninsürgüne gönderilmesi konunun 4yıl boyunca nasıl bir şehir sırrıhaline getirilebildiğini gösterdi.

Siirt’te, 2008’den 2010Nisan’ının sonuna kadar 76çocuk anne oldu. Çocuklardanbirinin 10 yaşında olduğu belir-

lendi. Bilgilere göre Siirt’te, 2010yılında 17 çocuk doğum yaptı.

S‹‹RT’TEN BEKLENEN SESGELD‹

Siirt’te binlerce kişi “cinselistismara sıfır tolerans” dedi.Doğan Mahallesi’ndenCumhuriyet meydanına yapılanyürüyüşe KESK ŞubelerPlatformu, DİSK/Genel-İş, İHD,MKM-DER, Belediye-İş, TTB,Siirt Barosu, BDP’li milletvekil-leri, Eğitim Sen, birçok kurum veöğrenciler katıldı. Eylemcilersorumluların hesap vermesiniistedi. Eylemde, Eğitim-SenGenel Başkanı Zübeyde Kılıç,“Bu olayda Siirt halkı, medya veçocuklar günah keçisi seçildi.Suçluyu bulmak için, sosyalyaşam ve göç sonucu getirilenyoksulluğun sonucuna bakınyeter” dedi.

Siirt sessizliği bozuyorHediyemiz barış olsunŞehrin sırrını açıklamak cezalandırılsa da Siirtsesini yükseltiyor: Cinsel istismara hayır!

‘Kutsal ana’ şiddete karşı isyanda İ stanbul Feminist Kolektif

“Anneler Günü”nü kutlamadı.Anneler gününde (9 Mayıs) İstan-bul Galatasaray Meydanı’ndatoplanan kadınlar her gün üçkadının öldürüldüğü bir ülkedeanneler gününü kutlamayacak-larını söyledi. Ankara KadınPlatformu kadın cinayetlerinekarşı protesto yürüyüşü yaptı.

Eylem alanına üzerlerinde“Anneler gününe özel haksıztahrik indirimi” yazan dev hediyepaketleri ile gelen kadınlar,“Hediye değil can güvenliği istiy-oruz” diyerek yaşama hakları elin-den alınan kadın nüfusuna dikkatçekti ve yargının haksız tahrikindirimleriyle katilleri

koruduğunu söyledi.

CENNET DE⁄‹L HAYATBasın açıklamasını yapan

Hasbiye Günaçtı, “Anneleri,kocaları, babaları, oğulları,sevgilileri öldürüyor. Kadınlar evişini, çocuk, hasta bakımınıkarşılıksız yapıyor, yemek tuzluoldu diye dayak yiyor, süreklimakarna yaptığı için öldürülüyor.Şiddetle yaşamak zorunda kalanbiz kadınlar böyle yaşamaya isyanediyoruz” dedi.

Eylemde, “Cennet annelerinayakları altındadır” denerekanneliğin kutsallaştırıldığını amakadınların anne kimliği altında evişleri ve bakım hizmetlerine,

parasız kreş bulamadıkları içinevlerine mahkûm edildiğinibelirten kadınlar, “Annelik kutsaldeğildir”, “Dayağın çıktığı cennetideğil hayatı istiyoruz”sloganlarıyla tepkilerini dilegetirdiler.

ERKEK fi‹DDET‹ ALANDA “Namus bizim değil sizin

belanız. Namus adına akıtılan kanbizim” diyerek erkek şiddetininher türlüsüne karşı isyan edenkadınlar eylem sırasında çevredengeçen erkeklerin sözlü tacizineuğradı. Kadınlar, erkeklerin taciz,tecavüz kardeşliği yaptığı birülkede anneler gününü kutlama-yacaklarını vurguladı.

YAS DE⁄‹L ‹SYAN VAKT‹Ankara’da, Ankara Kadın

Platformu kadınlara yönelikcinayetleri protesto etti. YükselCaddesi'nde toplanan kadınlar''Sevgilim aldattı öldürdüm'',''Ablam evden kaçtı öldürdüm'',yazılı siyah tişörtler ve maskelerleSakarya Caddesi'ne yürüdü.

Eylemde kadınlar, ''Yasta değil,isyandayız'', ''Tesadüf değil, erkekşiddeti'', sloganları attı. Kadınlar,Ziya Gökalp Caddesi'ndekiköprünün üzerine çıkarak, birerharften oluşan dövizlerle yan yanadizildi ve ''Kadın cinayetlerine son''yazısını oluşturdu. Diğer kadınlarda bir süre yolu trafiğe kapadı.

Anneler ayaklarınınaltında cennet değil,

özgür bir dünyaistiyor. Anneler

gününde hediye değilcanlarını istiyor.

Kutsallaştırılıp evemahkum

edilmeye, erkekşiddetine, yas tut-

muyor, isyanediyor.

TUBA GÜNEfi

Page 11: Halkın Sesi 106. sayıy

HALKEVLERİ GENEL KURULUHalk›n Sesi

1114 May›s 2010 / 27 May›s 2010

“1 Mayıs’a damgasını vuran ‘insanca yaşam ve güvenceliiş’ taleplerinin taşıyıcıları olarak, iddialı bir kortejle alanaçıktık ve artık bizden kesinlikle daha fazlası bekleniyor.Bugüne kadar biriktirdiğimizin yetmediği görülüyor. Şimdideneyimlerimiz ışığında önümüzdeki döneme ilişkin poli-tik çizgimizi belirleyeceğiz. Önümüzde anayasa referandu-mu var, seçim yılına doğru ilerliyoruz, bir erken seçim de

söz konusu olabilir. Kongremizde Halkevcilerin buhareketli sürece kendilerinden beklendiği gibi etkin vekıvrak bir şekilde müdahil olmalarına olanak verecek birpolitika belirleyeceğiz. Daha uzun vadeli olarak, HalkınHakları Forumu’nda ortaya konan çizginin ilerletilmesi vegeliştirilmesine ilişkin yapmamız gerekenler konusundakendimize görevler ve planlamalar çıkaracağız.”

Hareketlibir sürecinöngününde

H alkevleri Genel Başkanıİlknur Birol, 22-23Mayıs’ta gerçekleştirilecek

olan Halkevleri Genel Kurulu’ylailgili görüşlerini Halkın Sesi’neaktardı. “Örgütlediğimiz basit birgenel kurul değil Halkın HaklarıKongresi’dir” diyen Birol, bugünekadar halkın hakları mücade-lesinde omuz omuza veren binlercekişinin iradesinin doğrudan temsiledileceği bir Kongretasarladıklarını vurguladı.

Birol, 2007’de gerçekleştirilenHalkın Hakları Forumu’nda birçizgi ve iddia ortaya konduğunu vebu yolda önemli mesafeler katedil-diğini belirterek bugün gelinennoktada bu çizgi ve iddianıngeliştirilmesi göreviyle karşı karşıyaolduklarını söyledi.

“Halkın Hakları Kongresi’ndebasitçe bir çalışma raporu sunma-yacağız. Halkın HaklarıForumu’nda ilan edilen çizgidenereye geldik, ona bakacağız. Üçyıl önce ‘Halkın hakları için verilenmücadele hem savunmacı birdirenişin hem de kurucu birinşanın bilinçli eylemidir’ demiştik.

Neoliberalizme karşı ‘savunmacıbir direniş’ hattı örme noktasındaçok deneyim biriktirdik. Barınma,ulaşım, eğitim, sağlık, su, gıda,çevre hakkı gibi alanlarda önemlibaşarılara imza atarak halkın hak-ları mücadelesi çizgisinin sol içinumut vaat eden sahici bir seçenekolabileceğini gösterdik.

Bir zamanlar imkansız kabul

edileni gerçekleştirdik. 1 Mayıs’adamgasını vuran ‘insanca yaşam vegüvenceli iş’ taleplerinin taşıyıcılarıolarak, iddialı bir kortejle alanaçıktık ve artık bizden kesinlikledaha fazlası bekleniyor. Bugünekadar biriktirdiğimizin yetmediğigörülüyor.

Şimdi bu deneyimlerimizışığında biriktirdiklerimizin içindeki

eksiklerimizi açığa çıkaracağız veönümüzdeki döneme ilişkin politikçizgimizi belirleyeceğiz.

Önümüzde anayasa referandu-mu var, seçim yılına doğru ilerliyo-ruz, bir erken seçim de söz konusuolabilir. KongremizdeHalkevcilerin bu hareketli sürecekendilerinden beklendiği gibi etkinve kıvrak bir şekilde müdahil

olmalarına olanak verecek bir poli-tika belirleyeceğiz. Daha uzunvadeli olarak, Halkın HaklarıForumu’nda ortaya konan çizgininilerletilmesi ve geliştirilmesineilişkin yapmamız gerekenlerkonusunda kendimize görevler veplanlamalar çıkaracağız. ”

Halkevleri örgütünün bumücadele içinde önemli gelişmeler

kaydettiğini vurgulayan Birol,“Şube sayımız arttı, ülke çapındayaygınlaştık ama yaşadığımızgelişim, resmi üye ve şubesayısındaki artışla ölçülemeyecekbir gelişimdir. Halkevlerinin ortayakoyduğu çizgi emekçi halkın genişkesimlerince sahiplenilen, örnekalınan bir çizgi haline gelmiş,bugüne kadar örgütlenmeye istek-sizlik gösteren halk kesimlerigiderek yaygınlaşan bir örgütlenmetalebiyle Halkevleri’ne yönelmeyebaşlamıştır.”

“Hak mücadelesinin örgütüyüz,Halkevleri resmi üyelik bağı ilebağlı olunan bir örgüt değildir.Mücadeleyi biriktirenler onun tem-silini de üstlenebilmeli” diyenBirol, hak mücadelesinin bütünunsurlarının basit destekçi ya datakipçi olarak değil tek tek birerözne olarak Halkın HaklarıKongresi’ne katılmasını gerektiğinisöyledi. Birol, halk demokrasisimücadelesinin bir ön adımı olarakdeğerlendirdiği Kongre’den diğerbeklentilerini de şöyle sıraladı:“Devrimci mücadelenin bıraktığıtecrübeyle yaşadığımız döneminkoşullarını değerlendireceğiz. Bukongre bizi de değiştirecek,değiştirmek zorunda. Ezberimizdışında bir şey yapıyoruz,kafamızdaki geleneksel kalıplarkırılacak. Devrimci, bilmediklerinedair cesur ataklarda bulunmalı.Kongrede, bu sistemden umudunukesenlerin sözü çıkmalı. Herkeskendini özne olarak hissetmeli.”

Hak mücadelesinin örgütüyüz. Resmiüyelik bağı ile bağlı olunan bir örgütdeğiliz. Mücadeleyi biriktirenler artıkonun temsilini de üstlenebilmeli

ongrede, bu sistemden umudunukesmiş olanların kendi kaderlerinedair sözü açığa çıkmalı. Herkes ken-dini mücadelenin öznesi hissetmeli K

Ahmet Yıldız: Halkevleri’nin onursalbaşkanı Ahmet Yıldız 1 Eylül 2009’da

hayatını kaybetti.

Bulancak: Halkevleri Engelli HaklarıAtölyesi, Giresun’un bu güzel ilçesinde

engellilerin sesi oldu.

Cemaat: Halkevleri cemaati rahatsızetti, cemaat de Halkevlerini hiç sevme-

di. Cemaatin gazetesi Zaman, yalan haber-leri yüzünden Halkevlerine ceza ödemekzorunda kaldı.

Çay: Karadeniz’de yetişen çay bugün-lerde Hopa ve Kemalpaşa

Halkevleri’nin üretici eylemlerininkıvılcımını çakıyor.

Deniz Feneri: Derneğin yolsuzlukları ilkaçığa çıktığında Ankara’da, Bursa

Yıldırım’da, ilçede yaşanan sel sonrasıArtvin Şavşat’ta Halkevcilerin öfkesindenkaçamadı.

Emek ve Ekmek Meclisi: Eskişehir’deyapılan ekmek zamlarına karşı kurulan

Meclis zamların geri alınması için kenttebaşarılı bir mücadele yürüttü.

Festivaller: Halkevciler şenlikli insanlar.Hopa Kemalpaşa’da 5 ve 6.’sı düzenle-

nen Halk Festivali, Dikmen Vadisi’ndedüzenlenen Festivadi, direnişi sanat vecoşkuyla buluşturdu.

Gökçek: Barınma hakkına saldırı, kirlive pahalı su, fahiş ulaşım zammı...

Ankara’da her taşın altından Gökçekçıkıyor. Ankaralı Halkevcilerin eylemleri deen çok ona karşı oluyor.

HES: Hidroelektrik santrallere karşıArtvin Borçka’da Halkevciler Karçal

Dağı’nın zirvesine çıktı.

IMF: İstanbul 6-7 Ekim 2009’da IMFtoplantısına ev sahipliği yaptı. Binler

IMF’yi sokaklarda direnişle karşıladı.Halkevciler de elbette oradaydı.

İşsizlerin eylemi: Türkiye’de 2009 ve 2010yılında işsizlik oranı Türkiye tarihinin en

yüksek seviyesine ulaştı. Kocaeli’ndeDerinceli işsiz gençler eylem yaptı.

J ames Petras: Dünya sosyalistlerininJames amcası, Halkevcilerden selamını

eksik etmedi.

Kentsel Dönüşüm: Barınma hakkımücadelesi direniş ve zaferle büyüdü.

Dikmen Vadisi, Gebze Çayırova Arızlı’dabarınma hakkı için mücadele edildi.

Lan!: Tayyip Erdoğan bir çiftçiye “Lanananı da al git” demesinin ardından,

“Halkına lan dersen, yumurtayı yersin”diyen Halkevcileri buldu karşısında.

Metrobüs: Metrobüse yapılan zamlarakarşı zafer, İstanbullu Halkevcilerin

2009 Aralık, 2010 Ocak ayı boyuncagerçekleştirdiği ve halkın da katıldığı‘parasız ulaşım hakkı eylemleri’yle geldi.

Niğde: Niğde de 15 yıl sonra yenidenHalkevi açıldı.

Okumuş insan halkının yanında olur: İkiyıldır yaz ayları, üniversitelilerin yok-

sul mahallelerde çocuklarla buluştuğu yazokulları programıyla geçiyor.

Örgüt evi: Halkevlerine saldırmakisteyenler, “Halkevleri örgüt evi oldu”

dedi. Halkevleri de doğruladı: “Evet halkınörgütüyüz!”

Parasız … : Halkevleri; Eğitim, sağlık,ulaşım, enerji, su, barınma… insanca

bir yaşam için gereken ne varsa işte onlarınparasız olmasını istedi.

Rant için değil halk için yerel yönetim:Yerel seçimlerde halkın adayları bu

slogan etrafında bir araya geldi.

Su Forumu: 5. Dünya Su Forumu 16-22Mart 2009’da İstanbul’da gerçekleşti.

Kongre Merkezi’ne yürümek isteyenHalkevcilerle polis arasında çatışma çıktı.

Şemsiye: Bursa’da Halkevci kadınlar 10Şubat 2010’da Hüseyin Üzmez’i

şemsiyeyle protesto etti.

Tekel direnişi: Ankara SakaryaMeydanı’nda 78 gün boyunca sürdü.

Halkevciler de direniş alanından hiçayrılmayarak onlarla beraber nöbetteydi.

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali: Buyıl 5.si düzenlenen Festival “güvence-

sizliğe seyirci kalma” diyerek izleyiciylebuluştu.

Üçüncü köprü: İstanbul’un son orman-larının yok edileceği projeye karşı

İstanbul Halkevleri Sarıyerli Halkevcilerinodağında olduğu bir mücadele örgütlüyor.

Yasaklı Meydan: 1 Mayıs 2010’daTürkiye muhalefetinin bütün

bileşenleriyle beraber Halkevleri de Taksimalanına girdi.

Zam: Elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, gıdason iki yılda AKP hükümeti her türlü

ihtiyaca zam yaptı. Halkevciler tüm ülkedezamlara karşı sokaktaydı.

A’dan Z’ye Halkevleri’nin iki yılı

Yürüyerekbüyüyerek...Halkevleri 21. Olağan Genel Kurulu’na

hazırlanıyor. 31 Mayıs-1 Haziran 2008yılında Ankara’da gerçekleştirilen bir öncekigenel kurulda İlknur Birol başkanlığındagöreve gelen 30 kişilik Genel YürütmeKurulu, Türkiye’nin dört bir yanından gelenHalkevciler, birçok alanda yaygınlaşan neoli-beral saldırılar ve hak ihlalleri karşısındahalkın haklarının savunulması ve ilerletilmesikararı almışlardı.

YOLU D‹REN‹fiTEN GEÇENLERAradan geçen iki yılda Halkevciler o gün

aldıkları kararı sokaklarda, yoksul mahalleler-de, direniş çadırlarında, kimi zaman bir dağınzirvesinde kimi zaman bir kentin en işlekmeydanında hayata geçirmek için hep yürüdü.Onlar yürüdü yol oldu, geçtikleri sokaklardayeni yeni isimler yeni yeni şehirler onlarınmücadelesine katıldı. Ankara’da Şirintepe,İstanbul’da Kadıköy ve Çağlayan, Niğde,Ulukışla, Konya ve Muğla uğranan bu yenisokaklardan, şehirlerden birkaçı.

İki yıl boyunca nerde bir hak gaspı yaşansaorada Halkevciler oldu. Dikmen Vadisi’ndensonra Kocaeli’nde Arızlılı depremzedelerle,Gebze’de Çayırova halkıyla birlikte barınmahakkını savundular. İstanbul ve GiresunBulancak’ta Halkevleri Engelli HaklarıAtölyesi, önlerine çıkan engelleri aşmak içinyola koyuldu. İstanbul’da metrobüs,Ankara’da ve Antalya’da fahiş ulaşım fiyat-larına karşı doğrudan eylemlerle rantçıbelediyelerin gözünü korkuttular. Eskişehir’deekmek zammını geri aldırdılar. Mersin’deyoksul Kürt mahallelerinde ilk Kürtçe sağlıkhakkı bildirisini dağıttılar. Karadeniz’de“dereler de, çay da, söz de bizim” diyereküretici ve köylü eylemlerini örgütlediler.Samsun’da Çevre Hakkı Meclisi’ne güç verdil-er. Bursa’da Dersimlilerle Artvinlileri suhakkı mücadelesi için buluşturdular.Düzenledikleri forumlarda bazen yoksulları,bazen akademisyenleri, bazen emeklileribuluşturdular. Kadınlar krizin yıkımına karşıTürkiye’nin her yerinde birleşerek buluştu.Bursa’da Kocaeli’nde işsiz işçilerin eylemleriHalkevleri imzasını taşıdı

Tekel’de işçilerle beraber direndiler.Ümraniye’de işgal edilen Tekstil atölyelerindeişçilerle birlikteydiler, “Tuzla’da ölümlereson”, 25 Kasım grevinde “omuz omuza halkgrevine” dediler. Okmeydanı Hastanesiişçileriyle tayınlarını, Kent A.Ş işçileriyleöfkelerini paylaştılar. Güler Zere için sesverdiler, Engin Çeber için AKP GenelMerkezi önünde hesap sordular. TutukluDTP-BDP’lileri yalnız bırakmadılar.Geleneklerinin harcındaki devrimcidayanışmayı unutmadılar.

Yeri geldi İşçi Filmleri Festivali içinçalıştılar yeri geldi Kemalpaşa Festivali’ndebuluştular. İstanbul Sefaköy’de tiyatro Ekip’i,Giresun’da Halk Tiyatrosu’nu kurdular,sürdürdüler. Grup Nurhak’ın albümüHalkevleri tarafından çıkarıldı, İstanbulBayrampaşa’nın rapçisi TurcdevrimHalkevlerinin mitinginde binlerle beraber‘aklamıyoruz haklıyoruz’ dedi. Ankara’dayerel yönetimler için sempozyum yaptılar,Manisa Akhisar’da çiftçi buluşması.

Halkevleri örgütünün 78 yıllık öyküsündeiki yıllık bir dönem, anlatılması ve sayfalarasığdırılması mümkün olmayan anılar vedeneyimlerle beraber geride kalıyor.

H A K M Ü C A D E L E L E R ‹ N ‹ N Ö R G Ü T Ü ‹ D D ‹ A Y Ü K S E L T ‹ Y O R

Halkın Hakları Kongresi’ne doğru

Page 12: Halkın Sesi 106. sayıy

DOSYAHalk›n Sesi

1214 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Ucuz etin yahnisi ya datarımda piyasalaştırmaYıllar boyunca Türkiye’de yoksulluğungöstergelerinden biri halkın sofrasından etin eksik-liği oldu. AKP hükümeti ani bir karararla ‘pahalı et’sorununa el attı. Çözümü ithalatta buldu

Bir kilo et seksen liratadını unuttum

insan gibi yaşamanınadını unuttum

Cem Karaca, Yoksulluk KaderOlamaz parçası, (1977)

Türkiye yıllardır adı yoksulluklaözdeş olan pahalı et sorunuylakarşı karşıya. Öte yandan krizleberaber işsizlik derinleşirken gıdafiyatlarındaki artış oranı önemliyoksulluk göstergelerinden birioldu. Son bir yılda et fiyatlarınınartışı yüzde 45’i bulunca hükümetet fiyatlarını düşürmek içinharekete geçti.

“Et fiyatları dengeye yeni oturdu,şu an için ithalat çözüm değil.”

Tarım ve Köyişleri BakanıMehdi Eker, (8 Şubat 2010)

Önce Tarım ve Köyişleri BakanıMehdi Eker 25 Nisan’da biraçıklama yaptı. Et sektörünemüdahale etme kararı aldıklarınıbelirtti. Eker Türkiye’de et sıkıntısıolmadığını belirttiği açıklamasındaaracıların spekülasyon yaratarak etfiyatlarını kendi lehlerine yükselt-tiğini duyurdu. Soruna çözüm içinsektör temsilcileriyle toplantıyaptıklarını, fiyatların düşmesi içinuyarıda bulunduklarını söyledi.

Mehdi Eker’den sonra başbakandevreye girdi. ‘Et ajanı’ olarakadlandırdığı ve et fiyatlarınıaraştırması için görevlendirdiğikişiler aracılığıyla piyasaaraştırması yaptıran Erdoğan daetin fiyatının yüksek olduğunakanaat getirdi. Erdoğan, 23Nisan’da toplanan mecliste TarımBakanı Mehdi Eker, ekonomidensorumlu bakanlar Zafer Çağlayan,Mehmet Şimşek ve Ali Babacan’lagörüştü. Kısa bir süre içinde bukonuya çözüm getirme kararı aldı.Fakat onun kararı Mehdi Eker’den

farklıydı.Türkiye, AB’den canlı hayvan veet ithalatını yasaklamaya devametmektedir. Söz konusu yasaklar

tarım ticaretine ilişkin ikili yüküm-lülükler ile uyumlu bulunmamak-

tadır ve anılan yasağın kaldırılmasıilgili başlıktaki müzakerelerin

anahtar unsurudur. Avrupa Komisyonu Tarafından

Türkiye İçin Hazırlanan 2009 Yılıİlerleme Raporu

Başbakanın çözümü ithalatyoluyla et üretiminin

piyasalaştırılması ve uluslararasıtekeller lehine pazarıngenişletilmesini sağlamak yönündeoldu. İthalat kararıyla çokuluslu ettekellerinin kâr ve yeni pazar hırsı,Türkiye et sektöründe küçük veorta ölçekli işletmeleri tasfiyeederek tekellerin önünü açmakanlamına geliyor.

Hükümetin et ithalatı ısrarınınaltında yatan nedenlerin başındaserbest ticaret anlaşmaları geliyor.Türkiye Ziraat Odaları BirliğiGenel Başkanı Şemsi Bayraktar

ithalat kararını değerlendirirkenTürkiye’nin 1998’de imzalananAvrupa Birliği Ortak Konseyikararıyla birliğe yıllık 25 bin ton etithalatı taahhüt ettiğini hatırlatıyor.Bu oran Türkiye et üretiminin%65’ine denk geliyor. Bugünekadar ithalat uygulamasıAvrupa’daki hayvan hastalıklarıbahane edilerek engelleniyordu.

Merkez kapitalist ülkelerin fazlaüretimlerinden kaynaklanan stok-

larının (et buzulları – tahıl dağları –süt gölleri – şarap ırmakları) korunan

pazarlara girişi sağlanmakta veböylece çevrenin tarımsal üretim kap-

asitesi kırılmaktadır. Bu yolun sonu,efektif talep yaratabilen çevre ülkeleriçin dışalıma bağlı bir tarımsal yapıyaratamayan en yoksul ülkeler için

açlık anlamına gelmektedir.Halkın Hakları Forumu

Beslenme ve Gıda Hakkı Atölyesi,(2007)

AKP’nin bu taahhüdü hatırlayıpharekete geçmesinin altında ABmüzakerelerinin tarım fasılasınıaçtırmaya hazırlanması yatıyor.AB’nin et ithalatı konusundakiısrarcılığının arkasında ise çokulus-lu et tekellerinin basıncı var. DTÖ,IMF, Dünya Bankası, AB gibi ulus-lararası kurumlar ve çok taraflıticaret anlaşmalarının sermayenintarımı denetim altına almasınısağlayacak zeminleri yasalaştırarakdayattığı biliniyor. AB’nin OrtaklıkKonsey Kararı metnine bu gibiithalat şartlarının eklemesininnedeni de Türkiye pazarına çoku-luslu şirketlerin girmesinisağlamak. Böylece tarım devlerininpazarları hükümetler ve uluslarara-sı anlaşmalar eliyle genişletilmişoluyor. Türkiye’de küçük et üretici-leriyle, işçiler ve yoksul halk bun-dan zarar görüyor.

AKP’nin amacı halka ucuz et ulaştırmak değil,tarım alanında şirket egemenliği devrini başlatmak.Bu nedenle ucuz et için başka bir yöntem değil,sermayeye kapıları aralamak üzere ithalat seçildi

Ette çözüm

kimin için?

Et fiyatlarının yüksek olması yeni bir

sorun değil. Fakat hükümet bu

süreğen sorunu yeniden gündeme

getirerek “yeni bir çare” buldu: Et

ithalatı. Halkın ucuz et yemesi için

onlarca farklı çözüm varken hükümet

tarım ve et

tekellerinin işine gelen çözümü seçti.

Üstelik bu kararı çiftçinin, besicinin

varını yoğunu kaybetmesi

pahasına aldı

TÜSİAD raporlarına göre dünyadagıda sanayinin toplam üretiminin

%27’si 100 büyük gıda tekeli tarafındangerçekleştiriliyor. Bu tekeller şirketevlilikleri, ortaklıklar ve doğrudanyatırım yoluyla tüm dünyaya yayılmaeğilimi gösteriyor. Elbette Türkiye’ninde bu yayılmacı sermaye istilasındanmuaf kalması düşünülemez.

Et ve süt ürünleri alanında faaliyetyürüten gıda sanayicileri, yaşanan fiyatkrizini bir dönüşüm sürecinin içindeolmaya bağlıyor. Krizin etkisiyle berabertekstil gibi sektörlerde varlığını sürdüre-meyen sermaye gruplarının tarımayönelmesiyle büyük üreticilerin sayısıartıyor. Örneğin Atlas Halı Adana'dakiçiftliklerinde 17 bin büyükbaş hayvanyetiştiriyor. Sayıları artan büyük üreticil-er karşısında direnemeyen çiftçi, besiciyani küçük üretici tarım alanının dışınaitiliyor. Özelleştirme ve devletin etpazarını Et ve Balık Kurumu aracılığıylasermaye lehine düzenlemesi(özelleştirme sürecinin bir parçası olanregülasyon) pazarda büyük şirket ege-menliklerini pekiştiriyor. Dönüşümsürecinin bu sayede tamamlanacağısöyleniyor.

SERMAYE ‹Ç‹ ÇIKAR ÇATIfiMASISermaye bu süreci kendi içindeki

çıkar çatışmalarıyla birlikte yaşıyor. KoçHolding yönetimi, ithal ete itirazını enhızlı dile getiren ‘yerli’ sermaye grubuoldu. Fakat bu itirazın ardında grubunHarran Ovası’nda önemli araziler satınalarak süt ve besi çiftlikleri kurmuşolması bulunuyor. Bu durum et ithalatıve AKP’nin tarım politikalarının ser-maye içi gerilim ve çatışmaya kapı arala-dığını da gösteriyor. Et alanına yatırımyapan Koç, Dört Mevsim Et gibi yerelpazara üretim yapan tekeller zarar ede-cekleri için hükümetle ters düşüyor.

Öte yandan İslamcı sermaye grupla-rından Yimpaş Holding bünyesindebulunan Aytaç Et, ithalat kararındankarlı çıkanlardan. Firmanın Belçika’dabir üretim tesisi bulunuyor ve ABülkelerine satış yapıyor. Belçika’da üret-tiklerini Türkiye’de satamamaktanyakınan şirketin önü ithalat kararıylaberaber açılıyor.

Bu örnek neoliberal saldırıdüzeneğinde ‘yerli’, ‘yabancı’ sermayeayrımı olmadığını, sermayenin ulusudeğil çıkarları olduğunu ve belli ber ser-maye grubunun çıkarlarını korumak içinAKP iktidarına yakınlığının öneminigöstermesi bakımından anlamlı.

İthalat fikrinin gündeme gelmesi etüreticisi açısından yıkıcı sonuçlardoğuruyor. Oysa yüksek et fiyatlarındaonların sorumluluğu yok. 4 Mayıs günüTarım Bakanlığı önünde et ithalatıkararını protesto eden üreticiler, eti

kendilerinin 15 TL’ye sattığını, ancakmarketlerde bu fiyatların 40 TL’yekadar çıktığını belirtirken aracılar veperakendecilerin fiyatları nasıl da yük-sek tuttuğu anlaşılıyor.

ÇÖZÜM DE⁄‹L YIKIMBuna rağmen hükümetin sunduğu

çözüm besicilerden et alarak bunuişleyip gıda pazarına sunan aracı fir-maları devreden çıkarmak ya da fahişfiyata et satmalarını engellemek olmadı.Aksine besi üreticisinin ürettiğinideğersizleştirecek bir çözümü seçti.Tekellerin önünü açacak bir biçimdeyurtdışından et ithalatına girişti. Bukarar Türkiye’deki 3.5 milyon çiftçininelindekini kaybetmesi anlamına geliyor.Bu da çiftçilerin mülksüzleştirilerekellerindekini satıp savıp işsizler,güvencesizler ordusuna katılmak üzerekentlere göç edeceğinin habercisi.

İthalat lafının geçmesiyle beraberüretici elindeki hayvanları yok pahasınaelden çıkarmaya başladı. Dişi hayvanlarve tarımdaki tabiriyle henüz ‘kesimegelmeyen’ hayvanlar bile kesim içinsatılıyor. Bu durum yakın gelecekte besihayvanı sayısının hızla düşeceği ve etihtiyacının karşılanmasının zorlaşacağıanlamına geliyor.

Kamu hizmetlerinin çökertilerek bualanların bir bir piyasaya açılmasınabenzer bir çökertme planı et alanında dauygulanıyor. Türkiye’de 1980’li yıllarınsonundan itibaren başlayan neoliberalsaldırı üretimi yaraladı, tarımın veköylülüğün tasfiyesine yol açtı. Busüreçte hayvancılık çöktü. Et ve BalıkKurumu’nun işlevsizleştirilmesi, SEK,YEMSAN, Türkiye Zirai DonanımKurumu gibi kuruluşların özelleştir-ilmeleri hayvansal üretimi azalttı. Canlıhayvan sayılarında önemli azalmalarmeydana geldi. Çiftçi-Sen’in verdiğibilgiye göre 1980’de Türkiye’de hayvansayısı 84 milyon iken bugün 38 milyon.

Artan yem fiyatları, gübreden ilaçla-maya kadar tarımda maliyetlerin yük-selmesi, süte verilen düşük fiyatlarnedeniyle üreticinin hayvancılıktanvazgeçmesi de hayvancılığa iyiden iyiyedarbe vurdu.

Et fiyatlarının uzun vadede yük-selmesinin ardında tarıma yönelikneoliberal saldırılar ve et pazarınınpiyasalaşmasından faydalanarak üretici-den ucuz fiyatlara et satın alıp tüketiciyepahalı fiyata sunan aracılar bulunuyor.Yükselen fiyatlara sunulan çözümler isehalkın beslenme hakkını dikkate almak-tan uzak, sermayenin çıkarlarını gözetirniteliğe sahip. Çiftçiler uygulamayakonulan neoliberal tarım politikalarınınyakın gelecekte halkın gıdaya erişimhakkını ortadan kaldıracağı endişesi dilegetiriliyorlar.

Eski köye yeni ‘çiftçi’ geliyor

Et ve Balık Kurumu (EBK), 2ve 4 Mayıs’ta gerçekleştirilen

et ithalatı ihalesini 6 Mayıs günü“serbest rekabet şartlarınınoluşmaması” gerekçesiyle iptaletti. EBK, 7 Mayıs günü yaptığıbir açıklamayla et ithalatı içinyeni ihale tarihini 20 Mayısolarak duyurdu. Tarım ve Köyİşleri Bakanlığı 20 Mayıs’tagerçekleştirilecek ihale için 8 binton kasaplık sığır eti alınacağınıbildirdi.

Hayvan yerine et ithal etmek,piyasada et arzını yükseltmekanlamına geliyor. Bu durum, bir

yandan et fiyatlarının ucuzla-masına sebep olurken, diğer yan-dan, yerli hayvan besiciliğine vekesimine büyük darbe vuruyor.

2 Mayıs’ta 4 bin 35 ton canlıhayvan ithali için açılan ihaleyiAlmanya kökenli Hacılar TurkishHelal Et A.Ş firması kazanmıştı.4 Mayıs’ta 5 bin ton kasaplık sığıreti için gerçekleştirilen ihaleyiÜrdünlü Khaled Hijazi şirketikazanmıştı.

Dünyanın büyük gıda şirket-lerinden olan Hijazi, ihaleye tekbaşına girmişti.

Et ithalatı ihalelerinde ilk

tartışma, ihale şartlarında yeralan “Şirketlerin eti 10 gün içindeTürkiye’ye getirmesi” şartı oldu.Şirketlere tanınan 10 günlük süreşartı, ihaleyi alan şirketin rakip-lerine göre ihale tarihinden dahaönce haberdar olduğu kanısınıgüçlendirmenin yanı sıra, akıllara‘Hayvanlar gümrük kapısında mıbekliyor?’ sorusunu getirdi.

Uzmanlar, birinci ihaleyikazanan Hacılar A.Ş’nin,EBK’nın istediği 4 bin 25 tonlukhayvanı Türkiye’ye getirebilmesiiçin 10 günün yeterliolmayacağını belirtmişti. Avrupa

Birliği şartlarına göre hayvanlarkarayoluyla getirilebiliyor. Birgün içinde ancak 300 hayvantaşıması yapılabiliyor. 4 bin 25ton et, yaklaşık 8 bin hayvandemek. 8 bin hayvanın ithalatyapılması için Tarım ve Köy İşleriBakanlığı tarafından belirlenenEstonya, Letonya, Litvanya veMacaristan’dan ülkeye getirilme-leri 20 günden fazla zamangerekiyor.

Uzmanlar bu açıklamayıyaparken, ihaleyi alan HacılarA.Ş’nin başkanı sadece“Gerekeni yapacağız” dedi.

Hayvanlar kapıda mı bekliyor?

‹brahim Balaban’›n Harman tablosu

Yollar tekellere çıkıyor

Page 13: Halkın Sesi 106. sayıy

TARİHHalk›n Sesi

1314 May›s 2010 / 27 May›s 2010

D Ü N D E N Y A R I N A H A L K D E M O K R A S ‹ L E R ‹

Halkın ellerinde başka bir hayatKarar alma ve yönetme işi, uzun

yıllardır kişi ya da zümre teke-linde bulunan bir konu olmuş, “Halkyönetemez” söylemi ile profesyonel-lerin yapacağı teknik bir iş gibi göste-rilmiştir.

Eski Yunan’da vatandaş kabuledilenlerin birebir katılımı ile işleyendoğrudan demokrasi dönemin filo-zofları tarafından eleştirilmiş, bugün

bize hiç de yabancı olmayan "ayaktakımının yönetimi" gibi kavramlarkullanılmıştır.

Türk devlet geleneğinde yönetmeyetkisinin hükümdara Tanrıtarafından verdiğine inanılırdı,Osmanlı’da da padişahlar “Allah’ınyeryüzündeki gölgesi” idi. OrtaçağAvrupa’sında da durum aynıdır.

Günümüz yönetim biçimidemokraside ise halk, yalnızca seçimdönemlerinde oy kullanarak

‘demokrasi’ye dahil olur.Uygulamanın hemen hiç bir döne-minde yoktur, hükümet ya da diğerkurumların işleyişi üzerindeki deneti-mi sınırlıdır. Bundan öte ve asıl önem-lisi kendisini dışlayarak oluşturulankarar alma-uygulama-denetimsürecine o da kendisini ait hissetmez,sahiplenmez.

Peki tarihin her döneminde halkbugünkü gibi seyirci midir? İktidarageldiğinde hayat neye benzer?

‘Ama çok kısadır kiraz zamanı’Gerçek bir seçimle oluşturulan, halkın içinden gelen ve ihtiyaçlarını bilen Paris Komünyönetimi kararlarını da bu yönde aldı. Uygulama ve denetleme yetkisi de yine onlarındı

İ şçi ozan Jean-Baptiste Clement’in1871 Paris Komünü ile özdeşleşenşiirindeki gibi Komün de kiraz zamanı

kadar kısa sürmüştür. O 72 günü,üzerinden yüzyıldan fazla bir zaman geçme-sine rağmen, kendi kendini yönetmeningerçekte ne olduğuna dair bir pusula halinegetiren nedir peki?

O yıllarda Prusya’ya savaş açan veyenilen Fransa’da, imparatorluğun veardından kurulan burjuva hükümetininParis’i Prusya’ya teslim etmeyi kabul etme-sine rağmen Paris proletaryası şehirlerinisavunmayı ve sonuna kadar savaşmayı seçti.Savaşın başında hiçbir biçimde Almanhalkıyla savaşmak istemeyen ancak egemensınıfların savaşında ülkesini savunanParisliler, bir süre sonra burjuva hüküme-tince üzerlerine gönderilen askerlerin dekatılımıyla direnişe geçti ve uluslararası birsavaş olarak başlayan olay, bir iç savaşa,sınıf savaşına dönüştü. Şehre sahip çıkanişçi sınıfı onu resmen ele geçirerek Paris’igerçekten yönetmeye başladı.

Bu yönetim biçimi gerçek bir seçimlemümkün oldu. İşçi mahallerinden yüksekkatılımla gerçekleşen seçim ile belirlenenKomün yönetimi, tüm bakanlıklara komis-yonlar atayarak ve tüm devlet idaresiniüstlenerek denetlenebilir, değiştirilebilir,yepyeni bir hükümet, bir işçi hükümetiolarak ortaya çıktı.

Komün’de kamusal hayatın hemen heralanına dair uygulamalar gerçekleştirildi.Kiralar ertelendi, terk edilen konutlaraevleri yıkılanlar yerleştirildi. Hal vepazarların denetimi halkın seçimiyleoluşturulan zabıta ve polis teşkilatınındenetimi altına alındı. Ücretlerdeki ceza ve

kesintiler yasaklandı. Faizleri kaldırılarakborçlar ertelendi. Sendikal örgütler terkedilen atölyelerin dökümünü yaparak işçikooperatif birliklerinin nasıl işletebileceğinedair raporlar hazırladı. Etkin görevsırasında öldürülen muhafızların nikahlı-nikahsız eşleri ve onların çocuklarına aylıkbağlandı. Parasız, laik, zorunlu bir eğitimsistemi temel alındı. Eğiticiler, öğrencivelileri tartışmaya çağrılarak eğitim işleriçalışmak isteyen erkek ve kadınlarınbaşvurusuna açık hale getirildi. Okullardenetime açık hale geldi. İlkokul öğretmen-lerinin maaşları artırılarak ile kez kadın-erkek ücret eşitliği sağlanmış oldu.

Komün, 2 Nisan itibariyle hükümet güç-leri tarafından saldırıya uğradı ve şehirbombardımana tutuldu. 21 Mayıs'ta Paris’inbatıdaki şehir duvarlarındaki bir kapı yıkıldıve hükümet birlikleri şehrin işgalinebaşladı. En sert direniş emekçi sınıflarındaha yoğun olduğu doğu bölgelerindengeldi. Savaş şiddetli sokak çatışmalarınınyapıldığı sekiz gün boyunca sürdü. 28 Mayısitibariyle son barikat düştü. Bazı önemlidestekçiler şimdi Komüncüler Duvarıdenilen Père Lachaise Mezarlığı'ndakiduvarın önünde vuruldu, “Kanlı Hafta”boyunca binlerce kişi öldü. Tahminler, enaz 30.000 ölü ve pek çok yaralı olduğuyönündedir. Günler boyunca sayısız erkek,kadın ve çocuktan oluşan komüncününoluşturduğu insan seli, askeri kontrolaltında Versay’daki hapishane bölgesineyürüdü. Daha sonra yargılandılar; bir kısmıidam edilirken, çoğu ağır çalışma cezasınaçarptırıldı; geri kalanlar da Pasifik’tekiFransız adalarına ya uzun süre için ya daömür boyu sürgüne gönderildiler.

‘Fatsa'da, 'Halk kendi kendini yönete-mez, ille de tepesinde güçlü bir otorit-

eye gereksinim vardır' diye özetlenebilecekegemen sınıf savının somut olarak iflasettiğini gördük.” Tuğrul Eryılmaz’ın ifadeettiği, “kendi kendini yönetme” deneyimi,bu topraklarda, bundan sadece 30 yıl önceüstelik de '80 darbesine giden süreçteyaşanmıştır.

1979'da yapılan belediye seçimlerineFikri Sönmez, Fatsa'dan bağımsız adayolarak katılır. Sol hareket içinde aktifolarak yer alan Fikri Sönmez, o yıllarda daGiresun ve Ordu yörelerinde yapılan"Fındıkta Sömürüye Son" mitinglerindeörgütleyici ve konuşmacıdır. Sönmez, 14

Ekim 1979 Fatsa Belediye Başkanlığı seçi-mini, daha önce CHP, AP ve MSP'ye oyverenlerin önemli bir bölümünün dedesteğiyle diğer tüm partilerin adaylarınınaldığı oy toplamından daha fazla oy alarakkazanır.

‘BEN NE YAPTIYSAM HALKIM ‹Ç‹N,HALKIMLA B‹RL‹KTE YAPTIM’

Fatsa'da ilk iş olarak Halk Komiteleri'ninoluşturulmasına girişilir. Fatsa, sorunları,nüfusu ve toplanabilme özellikleribakımından 11 birime ayrılır. Yapılan ilktoplantılarda gizli oy, açık sayım esasınagöre komite üyeleri seçilir. Komite seçim-lerine tefeciler ve faşistler dışında herkeshem aday olur, hem katılır. Seçilen komiteüyelerinin görevleri, halkın sorunlarınıntakipçisi olma, belediye çalışmalarınıdenetleme, belediyece karşılanan ihtiyaçmaddelerinin dağıtımı gibi işlerdir. İki aydabir yapılan halk toplantılarıyla Fatsalılarınyönetime doğrudan katılımı da sağlanmayaçalışılır. Bu toplantılarda tartışılarak sonşekli verilen Belediye Çalışma Programıdoğrultusunda yapılan işler halka anlatılır,yapılan eksiklikler ve yanlışlar tartışılır,önemli hataları görülen komite üyeleri halktarafından görevden alınır. Öte yandan butoplantılar belediye faaliyetlerinden başkaiçki, kumar sorunları, kadının evde gördüğüşiddet gibi konuların yanı sıra ülke sorun-larının tartışıldığı meclisler haline getirilme-ye çalışılır. Yirmi bin nüfuslu Fatsa'da, butoplantılara katılan kişi sayısı beş bindir.

Bu komitelerin gerçekleştirdiği önemliçalışmalardan biri "Çamura Son" kampa-nyası olur. Kazısı yapılan ancak sonra dur-durulan kanalizasyon çalışmaları nedeniyleFatsa sokakları çamur içindedir. Bütünsokakların temizlenerek yeniden yapılmasıişine "yıllar sürer" denmesine rağmen halkın

gönüllü katılımı ve çevre ilçelerin makine veekipman yardımıyla kısa sürede sokaklartemizlenir, kanalizasyon boruları döşenir veilçeye 4 km.lik yeni bir cadde yapılır.Arkasından ilçede tefeci-tüccarların elindebulunan köylülere ait borç faizi senetleriönemli ölçüde ortadan kaldırılır. Genişköylü kitlesinin katıldığı fındık mitingleridüzenlenir. Kısa sürede karaborsa,kaçakçılık ve rüşvet kesilir.

Halk gelir ve giderlerini kendisiyaptığından belediye bütçesini desahiplenir, gelirlerin artması için gösterilençabanın etkisiyle belediye çalışanlarınaönceki dönemden kalan alacakları ödenir,maaşları düzenli verilir.

‘YEN‹ B‹R EK‹N’İlçede bir de Fatsa Halk Şenliği düzen-

lenir. Şenlik boyunca tüm etkinliklerdedoğrudan halkın katılımı gözetilir. Büyükkentlerden katılan aydınların ve sanatçılarında katıldığı şenlik, aynı zamanda bu insan-ların Fatsa'da olup bitenlere tanıklıketmelerine vesile olur. Şenliğe giden CanYücel, Fatsa için “Fatsa'da yeni bir yaşamaörneği oluşuyor, yeni bir üretim biçiminedoğru ve buna paralel yeni bir kültür, yenibir ekin elbet. Düzeni düzen olan yerde,dirlik-düzenlik de oluyor" der.

Kolektif planlama, üretim, uygulama vedenetlemenin egemen bir davranış halinegeldiği Fatsa, kısa sürede sosyalist solunsimgesi olurken sağcı basın ve politikacılartarafından eleştirilere hedef olur. 11Temmuz 1980'de ilçeye “nokta operasyonu”diye tabir edilen bir askeri operasyondüzenlenir. Aynı gün gözaltına alınan FikriSönmez 4 Mayıs 1985 günü cezaevindegördüğü işkence sonucu yaşamını yitirir.Fatsa, artık bu toprakların gördüğü gerçekbir demokrasi deneyimi olmuştur.

Fatsa’da beraberceyöneten halk değiştirdi,dönüştürdü, başka birhayat yarattı. ‘Ayaklar

baş olup da’ kendiniyönetmeye başlayınca

egemenler kıyametikopardı

Eşitlikçi Paris Komünü 72 gün sürmüşolsa da tarih, uzun süreli benzer yöne-

tim biçimlerine de sahne olmuştur.Bunlardan biri Karmatiler’di. 400 bin köylüdesteği ile Küfe’de isyan eden Karmatilerkısa zamanda Suriye, Yemen, İran,Kafkasya, Anadolu ve Kuzey Afrika gibigeniş bir alana yayıldılar, birçok şehir kasababelde ve köy ele geçirerek buralarda eşitlikçiyönetimin örneğini verdiler. Bahreyn’inLahsa şehrini başkent yapıp komünal vedünyevi bir sistem kurdular ve bunu yaklaşık170 sene (899-1077) sürdürdüler. Karmatitoplumunda hiç kimse kılıcından vesilahından başka bir şeye sahip olmadığı içinzengin ve yoksul ayrımı yoktu. Hareket men-supları birbirlerine “refîk” (yoldaş) diyehitap ederlerdi. Çalışma, üretme ve savaşmaüzerine bir toplum kurulmuştu. Tüm gelirlerhazineye aktarılıyor ve gelir bireyler arasındaihtiyaca göre dağıtılıyordu. Bireylerin yaşamıgüvenceye alınmıştı. Üretim her işin başısayıldığından kadın-erkek, genç-yaşlı deme-den herkesin mal ve mülk ortaklığınagitmesi yolunda siyasi-ideolojik eğitimyapılıyordu.

700’lü yılların sonunda, Abbasi halifesiMehdi zamanında El Muqanna diye bilinenHakim isminde bir İranlı önderliğinde genişkapsamlı ve uzun süreli yeni bir hareketbaşladı. El Muqanna (Maskeli) “bir rivayetegöre” çirkinliğini örtmek veyataraftarlarında esrarengizlik izlenimiuyandırabilmek için yüzünü ipek bir maskeile örtüyordu. Hareket etrafında toplananyoksul halk kendilerini ak, sınıf düşmanlarıbüyük malikane sahiplerini kara olaraktanımlıyordu. Giysileriyle bayrakları dabeyazdı. Beyaz özgürlüğe, ak günlere venura yani aydınlığa götüren hayat sembolüy-dü. Kara ise mutsuzluk, kölelik ve ölümdemekti. El Muqanna’ya göre toplumdakiherşey kamu malıydı. Birey toplumdansonra gelir, kudretini ondan alır ve asıl güçkaynağı olan toplum bireyin ihtiyacınahizmet ettiği ölçüde vardır. Tam anlamıylaeşitlikçi bir doktrin ortaya atmış olmasıbüyük kitlelerin etrafında toplanmasına yolaçtı. Öyle ki isyan, Nerşeh civarında birkadın tarafından yönetiliyordu. AblakDağları’na mesken olan bu modelde ellerinegeçirdikleri topraklarla malları ortaklaşakullanıyor yahut paylaşıyorlardı ElMuqanna’nın ölümü ile BeyazlarCumhuriyeti bitti ancak ihtilal hareketiyıllarca devam etti.

Tarih göstermiştir ki eşitlik ve gönenç,gerçek halk demokrasilerinin hükümsürdüğü topraklarda var olabilmiştir.

Demokrasinin bu öyküsü Fatsalı bir terzi,Parisli komünarlar, Pers topraklarındakiKarmatiler tarafından yazılmış ve çağları

aşarak bugüne umut olmuştur

Beyazlarcumhuriyeti

EşitlikçiKarmatiler

1979 y›l›nda Fatsa halk›n›n üç ay süren çabas›yla yap›lan en büyük caddenin ad› darbedensonra ‘Kenan Evren Caddesi’ olarak de¤ifltirildi!

Almanlara karfl› flehirlerini savunan Parisli iflçiler bir süre sonra karfl›lar›nda burjuvahükümetini buldu. Bu kez s›n›f savafl› verdiler ve kendi iktidarlar›n› kurdular

KAYNAKLAR:

Bilim ve Gelecek, sayı 40-41 Haziran -Temmuz 2007

Fatsa Devrimci Yol Savunması: BirYerel Yönetim Deneyi / Pertev Aksakal

Sosyalizm ve Toplumsal MücadelelerAnsiklopedisi Cilt 2

El Muqanna Marcos’un öncülüdür. Maske,‘çirkinli¤i’ de¤il lideri örter, herkesle eflitler

Eflitlikçi toplum kurma yolunda kad›nlarsavaflarak birey oldular

ÖZEN TAÇYILDIZ

Fatsa’nın sırrı fikrinde

Page 14: Halkın Sesi 106. sayıy

SPORBİLİM

Halk›n Sesi

1414 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Taraftarlar 1 Mayıs’taTaraftarlar 1 Mayıs’a yoğun ilgi gösterdi.

Taksim’de gerçekleştirilen 1 Mayıs’aBeşiktaş’ın Çarşı, Galatasaray’ın TekYumruk, Fenerbahçe’nin Vamos Bien veKartalspor’un Boranlar adlı taraftar gruplarıkatıldı. İşçi takımı olarak bilinenKarabüksporlu futbolcular da Taksim’deki 1Mayıs’a Hak-İş kortejiyle katıldı. Ankara’daAnkaragücü taraftarı yoğun bir katılımgerçekleştirdi. İzmir’de Göztepe, Denizli’dede Denizlisporlu taraftarlar 1 Mayıs’ı kutladı.

Taraftar gruplarının pankartları da birbirinden ilgi çekiciydi. Göztepeliler “1 Nisanşaka, 1 Mayıs gerçek” ve “Göztepe emekçi-leri selamlıyor” pankartı taşırken,Ankaragücü taraftar grubu Sokak da “Dünİmalat-ı Harbiye, bugün Sokak” yazılıpankartlar taşıdı.

1 Mayıs’a DİSK bünyesinde kurulan Spor-Sen de katıldı. Yaklaşık 50 kişiyle alandakiyerini alan Spor-Sen’liler ‘Sporda şovenizme,şikeye, dopinge hayır’, ‘Sporcu gladyatördeğil özgürlük savaşçısı olmalıdır’ ve ‘Spordaşovenizm ve ırkçılığa son’ yazılı dövizlertaşıdılar. Spor-Sen kortejinin en önündeyürüyen Spor-Sen Genel BaşkanıGalatasaraylı eski futbolcu Metin Kurt çevre-dekilerden yoğun ilgi gördü.

Efes Pilsen kapanma tehlikesiyle karşıkarşıya. Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki-

lerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul veEsaslar Hakkında Yönetmelik Taslağı ile sigarave alkollü içkilerin satışı ve sunumunda önemlideğişikliklere gidiliyor. Alkollü içki markalarının,spor kulüplerine isim olarak verilmesi de yasak-lanıyor.

Efes Pilsen, 1976 yılında ikinci ligde maliproblemlerle uğraşan Kadıköyspor'unalınmasıyla kuruldu. 1978 yılında yenilgisizolarak 2. ligi şampiyon olarak tamamladı veTürkiye Birinci Basketbol Ligi'ne çıktı. 1978/1979sezonunda, 1. ligdeki ilk sezonunda TürkiyeŞampiyonu oldu. Efes Pilsen tarihi boyunca 1Koraç Kupası ve 13 Türkiye Ligi Şampiyonluğu

kazandı. Birer kez de Euroleague veSuproleague’de final oynadı. Türkiye’de birçokilke imza atan ve kuşkusuz Türkiye’de gelmişgeçmiş en başarılı takım olan Efes Pilsen, basket-bolda kendilerine ‘Efesliler’ diyen bir taraftargrubunu oluşturmayı da başardı. Efes taraftarı,büyük salonları dolduracak bir güce sahip.

Efes Pilsen, Türkiye basketbolunda bir ritüel.Takımın sahibi Anadolu Grubu takım isminideğiştirerek Efes’in kapanmasını engelleyebilir.Fakat grup son yaptığı açıklamada, sponsorlukanlaşmaları nedeniyle takım isminin değiştirilme-sinin çok büyük maddi zarara yol açacağını iddiaetti. Söz konusu taslağın belirtilen şekildegeçmesi Efes Pilsen kulübü ve 31 ilde faaliyetgösteren basketbol okullarını kapatabilir.

B ucaspor bu sezon yükseldiği1. Lig’i ikinci sırada tamam-layarak Süper Lig’e yük-

selmeyi başardı. Son maçlar sonun-da Adanaspor ile puanı eşit olanBucaspor çifte averajda rakibineüstünlük sağladığı için ikinciliğikazandı.

Bucaspor, 34 haftayı 19 galibiyet,7 beraberlik ve 8 yenilgiyle 64puanla kapattı. Ligde 28 ayrı fut-bolcunun forma giydiğiBucaspor'da, Yunus Altun, tümmaçlarda görev aldı. En fazla saha-da kalan oyuncu ise 2663 dakika ileYılmaz Özlem oldu. Bu oyuncuyu2659 dakika ile Mehmet Batdal ve2570 dakikayla kaleci Cenk takipetti. Ligin en golcü ikinci takımıolan Bucaspor'un 69 golünü, 14değişik futbolcu attı. En golcüoyuncu 16 golle adı büyük takımlar-la geçen genç oyuncu MehmetBatdal olurken, bu futbolcuyu 11golle Yunus Altun izledi.

Bucaspor 1928 yılında İzmir’in 6.spor kulübü olarak kuruldu.1937'deAltay ve Altınordu ile birleşerekÜçokspor adını alsa da 1939'dakulüpler eski haline geri döndü.Bucaspor, İzmir’in diğer 5kulübünün aksine tarihinde SüperLig’e hiç çıkamamıştı. Bucaspor1994-1995 ve 1996-1997sezonlarında Süper Lig’e yaklaştı.Play-Offlara kalsa da rakiplerineyenilerek Süper Lig’e çıkamadı.Bucaspor, 2008-2009 sezonunda2.Lig’in en başarılı takımı olarak

1.Lig’e çıkmayı başardı. 1.Lig’deikinci olarak Süper Lig’e çıkanBucaspor bir alt ligden gelerek birüst lige çıkmayı başaran dördüncütakım oldu. Daha önce bu başarıyı2004’te Erciyesspor (Kayserispor),2007'de de Gençlerbirliği OFTAŞ(Hacettepe) ve Kasımpaşayakalayabilmişti.

Öte yandan Bucaspor’un yük-

selişi İzmir’in Süper Lig hasretinede son veriyor. İzmir, 2002-2003'teGöztepe ve Altay'ın ligdendüşmesiyle 7 yıl Süper Lig'den uzakkaldı.

Bucaspor, mütevazı bir kadro vestadıyla dikkat çekiyor. Yaklaşık 5bin kişilik stat, ateşli taraftarlartarafından etkili bir atmosfereçevriliyor. Neredeyse her maç

dolan stat küçük ama rakipler içinkorku uyandırıyor. Takımın engüçlü taraftar grubu ‘Poşu’ adınıkullanıyor. Takım, aynı zamandaoldukça düşük bir bütçeyle büyükbaşarılar yakalamış. Örneğin ‘trans-fermarkt.de’ adlı internet sitesi ver-ilerine göre toplam kadro değeri 4milyon 225 bin Avro olanBucaspor, Bank Asya 1. Lig'deki

kadro değerleri sıralamasında 16.sırada. Şampiyon KardemirKarabükspor'un kadro değeri ise 8milyon 875 bin Avro ile 2. gözükü-yor. Ligi altıncı sırada bitirenKonyaspor 9 milyon 975 bin Avroile kendine 1. sırada yer bulurken,Bucaspor'un Süper Lig mücadelesiverdiği Adanaspor 6 milyon 75 binAvro ile 10. sırada görünüyor.

Geçen sezon Süper Lig’dendüşen Hacettepe ve Kocaelispor1.Lig’den de düştü. Sezon başındaligin favorileri arasında gösterilenÇaykur Rizespor ise son haftaaldığı Kocaelispor galibiyeti ile sonanda ligde kalmayı başardı.

Gol krallığını 18 golleKarabüksporlu Yasin Avcıkazanırken ikinciliği 16’şar golleKarabüksporlu EmmanuelEmmenike ve Bucasporlu MehmetBatdal kazandı.

Bucaspor, KardemirKarabükspor’un ardından SüperLig’de yerini aldı. Biri uzun süredirSüper Lig’den uzak diğeri ise tari-hinde ilk defa Süper Lig’e çıkan birtakım. Süper Lig’e özlem duyan buiki takımın ve taraftarlarının ligerenk katacağı kesin görünüyor.Süper Lig’in üçüncü takımı iseKonyaspor, Adanaspor, Karşıyakaveya Altay’dan biri olacak. Butakımlar bu sezon getirilen uygula-ma ile dörtlü bir lig oluşturacak.Takımlar, birbirleriyle birer kezİstanbul’da maç yapacak ve liginbirincisi Süper Lig’e çıkan üçüncütakım olacak.

ir İzmir takımı, 7 yıl aradan sonra Süper Lig’e çıkmayı başardı.Tarihinde ilk kez Süper Lig’e çıkan İzmirli sarı lacivertlilerinbaşarısı, amatör mücadeleyi ve futbol sevgisini gösteriyor

Bucaspor Süper Lig’de

Efes Pilsen efsanesi bitebilir

B

Biyologlar adalar› birer laboratuar olarak kullanarak flimdiyekadar yap›lm›fl en kapsaml› do¤al seçilim deneyini gereklefltirdiler.Araflt›rmac›lar tür içi rekabetin baz› durumlarda türler aras› reka-betten daha kritik bir role sahip oldu¤unu göstermek üzere kimiadalara y›rt›c› kufllar›n gelmesini a¤larla engellediler. Kimi adalaray›lan ve y›rt›c› kufllar b›rakarak kertenkeleleri gözlemlemeyebafllad›lar. Bütün yaz boyunca yapt›klar› gözlemler sonucundadaha iri ve h›zl› koflan kertenkelelerin hayatta kald›¤›n› vekertenkelelerin hayatta kalabilmesini belirleyen temel çeliflmenindi¤er y›rt›c›larla de¤il kendi aralar›ndaki rekabetten kay-nakland›¤›n› gözlemlediler.

Harezm’de 973’te do¤anBiruni’nin etnik kökeni hakk›ndakesin bir bilgi olmamas›na ra¤menKitabu’s Saydane (Eczac›l›k Kitab›)isimli eserinin önsözünde “Ana dilimyetersiz oldu¤undan bilim dili olanArapça ve edebiyat dili olan Farsça’y›kulland›m” ifadesinden Türk oldu¤uüzerinde yayg›n bir kanaatoluflmufltur.

Küçük yaflta bilimsel çal›flmalaraolan merak› nedeniyle dönemin ünlümatematikçisi Ebu Nas›r Mansurtaraf›ndan himaye edildi ve yetifltiril-di. Sonraki süreçte Gazneli Mahmuttaraf›ndan saraya davet edilen ve bil-imsel çal›flmalar› teflvik edilen Biruniyapt›¤› çal›flmalarla yaflad›¤› ça¤adamgas›n› vurdu. Biruni ‹slam felse-fesinden etkilenmifl ve yapt›¤›çal›flmalar› ‹slam düflüncesiyleba¤daflt›rmaya çal›flm›flt›r. Bu konuda‹bn-i Sina ile tart›flmalar› önemlidir.‹bn-i Sina evrenin öncesiz oldu¤unuiddia ederken Biruni evrenin biryarat›c›s› oldu¤unu ileri sürerek“yarat›c› tanr›” fikrini her fleyin bafl›nakoyuyordu. Bununla birlikte Aristo veBatlamyos’un dünyan›n dura¤anoldu¤una iliflkin tezlerini reddetmifl vedünyan›n döndü¤ünü iddia etmifltir. Odönemde oldukça sars›c› olan bu fikrekarfl› ç›kan insanlar›n “E¤er dünyadönüyorsa neden dünya üzerindekilersavrulmuyor” karfl› sav›na “Çünkü yerçekimi diye bir fley var ve bu çekim herfleyi dengede tutuyor” fleklindeözetlenebilecek bir karfl› tezle cevapvermifltir. Biruni, astronomide yapt›¤›çal›flmalar› Sultan Mesud’a ithaf etti¤ikitab›nda yazm›flt›r. Bu kitaptaki bilgilerKopernik’le bafllayan ça¤dafl astrono-minin temellerini atm›flt›r.

Biruni, sezeryanla do¤umyapt›rmay› bir t›bbi müdahale olarak

gerçeklefltirmifltir. Eczac›l›k alan›ndayazd›¤› kitab›nda 3 bin kadar bitkininne amaçla kullan›labilece¤ini yazm›flt›r.

Birûni, yaflad›¤› yüzy›l›n en büyükmatematikçisidir. Sinüs, kosinüs gibifonksiyonlar›n bir oran oldu¤unu savu-nan Birûni'nin, trigonometriye enbüyük katk›s› ise sinüs ve kosinüs gibifonksiyonlara sekant, kosekant vekotanjant fonksiyonlar›n› ilave etme-sidir. Birûni’nin bu yönü bat› dünyas›taraf›ndan ancak iki as›r sonra keflfedil-di.

Birûni, elle tutarak ve gözlemleye-rek veri toplaman›n insana, kitaptanokumaktan çok daha fazla yararsa¤lad›¤›na inanm›fl ve bunu uygu-lam›flt›r. Gerçek bir bilim anlay›fl›nasahip olan Birûni, ›rk kavram›na daönem vermezdi. Baflka bir halk›n ilerikültüründen derin bir sayg›yla sözederdi. Dinlere ve düflüncelere itirazveya elefltiride bulunmad›¤› gibi, o din-deki deyimleri aynen kullanmas›yla dabilinirdi. Sanskrit dilinden Arapça'yaçevirdi¤i Potancali adl› kitab›n›nönsözünde "‹nsanlar›n düflünceleri türlütürlüdür. Dünyadaki geliflmifllik veesenlik de bu farkl›l›¤a dayan›r."fleklinde yazm›flt›r.

Big Bang, evrenin yaklafl›k 13,7 milyar y›l önce afl›r› yo¤un ve s›cak birnoktadan meydana geldi¤ini savunan kuram ve genifl flekilde kabul görenkozmolojik modeldir. Teorinin temel fikri, halen genifllemeye devam edenevrenin geçmiflteki belirli bir zamanda s›cak ve yo¤un bir bafllang›ç duru-mundan itibaren genifllemifl oldu¤udur. Karanl›k madde ise, do¤rudanalg›lanabilecek kadar büyük konuma getirilen, (›fl›k, x-›fl›nlar› v.b.) varl›¤›görünür maddeler üzerindeki kütle çekimsel etki ile belirlenebilen ya davarsay›lan maddelerdir.

Ayr›ca yak›t› yani hidrojeni bitince y›ld›z ›fl›ma yapamaz ve rengi solar,kütle-çekim kuvveti ›fl›ma bas›nc›n› dengeleyemez, y›ld›z kendi üzerineçöker, çökerken de büyük bir patlama gözlenir. Buna süpernova patlamas›denir. Böyle bir patlamay› karadelik oluflumu takip eder. Karadelikler sadecesüpernova patlamalar› ile oluflmazlar.1970 y›l›nda ünlü kozmolojist StephanHawking, büyük patlamay› takip eden ilk mikro saniye içinde karadeliklerinnas›l olufltuklar›n› aç›klayan bir model kurgulam›flt›r. Proton demetlerininböylesine yüksek enerjilerin çarp›flmas› sonucu mini karadeliklerin oluflaca¤›tahmin edilmektedir.

Bilimsel düflüncenindo¤uflu - 7 Birûni

Avrupa NükleerAraştırma Merkezi(CERN) 1954’te Fransa-İsviçre sınırında yapılandünyanın en büyük parçacıkfiziği laboratuarıdır.Organizasyona üye 20Avrupa ülkesi var. Türkiyede gözlemci statüsündeki 8ülkeden biri. Türkiye AtomEnerjisi Kurumu (TAEK),2006 yılından itibarenCERN ile ilgili Türkiye'deyürütülen etkinlikleri koor-dine etmek, bilimsel etkin-liklere katılmak, yürütülençalışmaları finansal olarakdesteklemek ve CERNçalışmalarında Türkiye'yitemsil etmek üzeregörevlendirilmiştir. Türkiyeile CERN arasındakiilişkinin çerçevesinibelirleyen TAEK-CERNİşbirliği Anlaşması 14 Nisan2008 tarihinde Cenevre'deimzalanmıştır. Şu anda pro-jede 2,600 tam zamanlıçalışanın yanı sıra 7,931bilim insanı ve mühendisçalışmakta. Bu çalışanlar580 üniversiteyi ve 80 ülkeyitemsil ediyor. CERN’in

temel işlevi yüksek enerjilifizik çalışmaları için gerekliolan parçacık hızlandırıcı vediğer altyapı hizmetlerinikarşılamak. Üye ülkelertarafından projeye aktarılanpara 2008 yılında 1 milyardoları buldu. CERN’ininternete de büyük katkılarıoldu. İnternet teknolojisi1989-1990 yıllarındaCERN’de yapılançalışmalar sonucundageliştirildi ve daha sonradünyanın hizmetine sunul-du.

CERN’de şu andayapılan çalışmalar sonucun-da Big Bang ve karanlıkmadde hakkındaki gizem-lerin ortadan kaldırılmasıamaçlanıyor. Bu deneylerdünyanın en büyük parçacıkhızlandırıcısıyla (LHC)yapılıyor. LHC deneysırasında dünya rekoru olan3.5 trilyon elektro-volt ener-ji üretecek. LHChızlandırıcısında 5 adetfarklı deney yapılacak.Bunlar ATLAS deneyi,CMS deneyi, LHC deneyi,Alice deneyi ve Totem

deneyidir. Bilim dünyasınınesas merakla beklediği vemedyanın ilgi gösterdiğideney ATLAS deneyidir.Bu deneyin göbeğinde, pro-ton demetleri çarpıştıklarızaman, farklı enerjilerde birçok temel parçacığın ortayaçıkması beklenmektedir.ATLAS deneyi şimdiye dekgözlenmiş veya gözlenme-miş birçok parçacığın izleri-ni, enerjilerini, momentum-larını ölçecek şekilde genelamaçlı olarak tasarlanmıştır.

"Dehay›, kiflinin kendisine verilen e¤itimekarfl› ç›kan, üretken baflkald›r› kapasitesiolarak tan›ml›yoruz."

Bernard Berenson

Bilim:Aksiispat

edilenekadar...

Bahama Adalar›’nda do¤al seçilim test edildi

CERN Nedir?

Karadelikler ve Big Bang

Page 15: Halkın Sesi 106. sayıy

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1514 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Grup Munzur: Hayk›r›fl

Franz Kafka’nınDönüşüm romanıPeter Kuper’in çizgi-leriyle Yurt KitapYayın Çizgi RomanDizisi’nden çıktı.Peter Kuper, GregorSamsa’nınhikayesinin dehşetinive şiddetini bu kezgörsel olarakokurlarla buluşturu-yor.

Selvi BoylumAl Yazmal›myeniden

Judith Butler Türkiye’de

Dönüflüm/KafkaKuper

Grup Munzur’un “aramızdaki yabancılıkları, sınırlarıkaldırıp, bizleri aynı dünyanın insanı yapan, böyle hisset-tiren ezgilerin bütünü” dediği albümü “Haykırış” çıktı.Halkların kardeşliği şiarının altı çizilen albümde Türkçe,Kürtçe ve Arapça halk ezgileri buluşuyor.

Homofobi Karşıtı Buluşma etkinlikleri kapsamındaQueer-Yoldaşlığı ve Savaş Karşıtı Siyaset başlıklı bir kon-ferans vermek üzere, feminist felsefeci Judith ButlerAnkara’ya gelecek. Konferans SBF Aziz KöklüKonferans Salonu’nda 15 Mayıs 17:00’da gerçekleşecek.

Senaryosunu AliÖzgentürk’ün yazdığı,başrollerinde TürkanŞoray ve Kadirİnanır’ın oynadığıSelvi Boylum AlYazmalım 32 yıl sonratekrar vizyona giriyor.Film 14 Mayıs’tarestore edilmiş haliyle29. Uluslararası FilmFestivali’nde seyirciylebuluştu.

A Ç L I ⁄ I N D ‹ N ‹ , Y O K S U L L U ⁄ U N V A T A N I O L M A Z

1 Mayıs’la 9 Mayıs tarihleriarasında beşincisi gerçekleşenUluslararası İşçi Filmleri

Festivali sona erdi. Türkiye’nin enbüyük 3 şehrinde eş zamanlıbaşlayan ve onbinlerce izleyici ilebuluşan festival, açılış geceleri ileperdelerini açmıştı. 1 Mayıs’taTaksim’in kazanılmasının da moraliile açılışlarda genis ve renklikitlelere ev sahipliği yapan festivalçerçevesinde şehir merkezlerindenmahallere onlarca mekan film gös-terimlerine sahne oldu.

BAfiLARKEN...Hazırlık sürecinde filmlerinin

gösterilmesini isteyen yönetmen-lerin yoğun ilgisi ile başladık 5. yıla.Tekel sürecinin ve bununla berabersesini duyuran direnişlerin etkisiyleartan film sayısı sonrası belirlediktemamızı: Güvencesizlik! ‘SeyirciKalma’ diyerek kinaye yapacakolan Karagöz ve Şarlo 1 Mayıs’tanönce, 18 Nisan’dan itibaren eylem-lerine başladı: Kentsel dönüşümekarşı çıkışın bir simgesi halinegelen Emek Sineması için “Seyircikalma, Emek’e sahip çık” dedi.Yetmedi, geleneksel festival

yürüyüşünü de bu minvalde gerçek-leştirdi.

FEST‹VAL‹N HEDEFLER‹...Festival 5 yıl önce Türkiye ve

dünyadan emekçilerin yaşamlarınıve mücadele deneyimlerini izleyici-lerle buluşturmak ve ülkemizde işçifilmi üretimini özendirmekamacıyla yola koyulmuştu. İlk yıllarözellikle Türkiye’den film bulmasıkıntıları ile karşılaşan festival buyıl, kimi yönetmenlerin festival içinözel üretimlerine tanık oldu. Pekçok çalışmayı kabul ederken kimifilmleri seneye bırakmak hattareddetmek zorunda kaldı. Filmsayısını arttırmamıza sebep olan buyönelim festivalin amaçları doğrul-tusunda hızla ilerlediğinin göster-gesi olması sebebiyle bizim içinsevindirici oldu.

‘ULUSLARARASI’ OLMAK...Festival her sene onlarca ülke-

den filmleri seyirci ile buluşturmasınedeniyle isminin başına “ulus-lararası” kelimesini haklı olarakkondurmuştu. 5. yılındaTürkiye’den 20 şehir ile beraberKıbrıs, İtalya ve İngiltere’ye de buetkinliği taşıyacak olması, ulusalsınırları her anlamıyla aştığının bir

kanıtı oldu. Geçtiğimiz sene hari-tasına Kıbrıs’ı ekleyen festival busene Londra ve Torino’ya dauğrayacak.

MEMLEKET NERE?..Sendikalı olduğu için işten atılan

veya baskı gören işçiler Türkiyelimidir yahut Boliyya, Japonya,Bangladeşli midir? İşçi sınıfının birmilliyeti var mıdır? gibi sorularıncevapları elbette mücadele de-neyimlerinin perdedeki yansımala-rında görüldü yine. Sınıfın nasıl kimilliyeti yoksa direnişlerinin de

yoktu. Ekranda izlediğimiz hikayehep bizimdi ama memleket hepdeğişken idi. Misal, sendikalı olmakher yerde sorundu ve işçi sınıfınınsorunları sermayenin olduğu heryerde aynıydı. O halde sınıf içincevap: Bu dünya bizim memleket!

B‹TERKEN...Son akşam perdelerini

kapatırken festival gelecek seneiçin çıtanın ciddi anlamda yüksel-diğini, yarattığı etkiden temas ettiğikişi sayısına kadar her şeyin olumluolarak geliştiğini gösterdi bize. Üç

şehirde 74 film ve 50’ye yakın gös-terim yeri ile yaklaşık 20 bin seyir-ciye ulaştı. Film seçkisindeki filmlerSiyad (Sinema Yazarları Derneği)seçkisine girer oldu. Pek çok yönet-men galalara ve söyleşilere katıldı.Paneller ve sergilere ilgi yoğun idi.Medyada hemen her yerde haber-lerimiz çıktı…

Demem o ki üç büyük şehir busene de güzel bir festival yaptı veKaragöz ile Şarlo yine yollaradüştü. 19 Mayıs’ta Diyarbakır varve sonrasında diğer iller. Herkeseşimdiden iyi seyirler…

Bizim memleketimiz dünya

İKSV tiyatrofestivalibaşladı

Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallarçocukluğumuzda soğuk kış gecelerinin

vazgeçilmez eğlenceleriydi. Bir dudağı yerde birdudağı gökte olan 'dev anası' kadınlarınmasallarını dinlerken kendimizi ayrı bir dünyanıniçinde bulurduk. Genellikle korkar, heyecanlanırama belli etmemeye çalışırdık. Ruhlarımızı okşar,zihinlerimizi meşgul ederdi bu masallar.Kahramanlarımız ya Ortadoğulu ya daUzakdoğulu olurdu. Genellikle Arap çöllerinde,Hindistan'da bir mihracenin sarayında geçerdimasallar...

Biz bu masalları dinlerken farkında olmadanOrtadoğu'nun tarihini ve folk-lorünü öğrenir, yaşadığımızcoğrafyayla da karşılaştırmalaryapardık. Masalcı kadın,anlatırken değiştirir,değiştirirken kendilerininözlemlerini, yerinde olmakistedikleri 'Peri Padişahı'nınkızını üstü kapalı olarakanlatırlardı. Derin masal bilgi-lerini ağızdan ağıza dolaşan bir'masal kültürü'nü aktarırlardıbize. Biz 'komşu kadınlarınmasallarını' çok severdik...

Yine çok seveceğimiz, bizialıp çocukluğumuza götüre-cek bir kitaptan, daha çokAvrupa’da fantastik Keloğlanmasallarıyla tanınan eğitimci -yazar Yücel Feyzioğlu’nun Kardeş Masallarkitabından bahsetmek istiyorum.

Kitap Türkiye, Azerbaycan, Dağıstan ÖzerkCumhuriyeti, Hakas Özerk Cumhuriyeti, KarayTürkleri, Kazakistan, Kırgısiztan, Kıbrıs Türkleri,Tatarlar gibi Türkçe konuşulan bütün coğrafyalar-dan derlenmiş masallardan oluşuyor.

Feyzioğlu, “Öyle masallar vardı ki; yüzlerce yılayrı yaşamış olsak bile kendi aramızda kültürbirliği, ayrı yönlerde gelişmiş olsa bile dil ve duygubirliği aynı çatı altında tutulmuşlardı. Dağıstan’daÇilbik ve Baykuş ile Tuva’daki Beyaz Tavşan ileKurt, yine Karaçaylar’ın Tilkiden Korkan ileTürkiye’de anlatılan Usta Nezer aynı masaldı” diyeanlatıyor kitabın önsözünde.

1946 yılında Kars’ta doğan Feyzioğlu, 1972yılında zorunlu olarak Almanya’ya göç ettiğindedağarcığında götürdüğü Keloğlan masallarını, yenimotif ve öğeler katarak anlatır öğretmenlik yaptığıçocuklara. Türkiye’den göç etmiş Almanya’daçalışan işçi çocuklarının, kendi kültürünü ve diliniunutmaması için ders kitapları hazırlar. 1979yılında ilk masal kitapları, 1980 yılında da ilk derskitaplarını yayımlar. Kitaplar büyük ilgiylekarşılanır.

Kitapların ikinci baskıları yapılırken yayınevi,eğitim bakanlığından bir metot uzmanı bulur.Konular nasıl işlenmeli, öykü ve masallar nasılyazılmalıydı ki; soluk soluğa okunsun diye metotuzmanı Herr Petong ile çalışmaya başlarlar. Buçalışma daha sonra Petong’ın üç yıl boyuncaFeyzioğlu’na danışmanlığı ile devam eder.

Feyzioğlu dilini geliştirmek için GoetheEnstitüsü’nde dil eğitimi görmeye başlar. Diğeryandan da Andersson Yazarlık Akademisi’nedevam eder. 1985 yılından beri serbest yazarlıkyapan Feyzioğlu, “Alman Yazarlar Birliği” (VS)üyesi, “Kıbrıs-Balkanlar-Avrasya Türk EdebiyatlarıVakfı” (KIBATEK) Almanya Temsilcisidir.

Yücel Feyzioğlu, yazdığı kitaplarla Avrupa’daeğitim gören Türk çocuklarının Türkçeokumasının ve yazmasının yanında kendikültürünü unutmaması için önayak olançalışmalarda bulunmak için hiçbir fedakarlıktankaçınmaz.

Çocuklar için hazırladığı çağdaş ders kitaplarınıAvrupa standartlarına ulaştırdı. Yazdığı Keloğlanmasal dizisi çeşitli dillere çevrildi ve Avrupa’dabirçok ülkede ilgiyle karşılandı. Şimdiye dekmasalları, öyküleri, 2 romanı Almanya, Avustralya,Hollanda’da yayımlanan Feyzioğlu’nun öykü veoyunları TRT radyolarında yayınladı.

Türkiye’de 2004 yılında ilk kez yayınlanan 6masal kitabı büyük ilgiyle karsılandı. Ve bütünmasalları yayımlanmaya başladı...

1979 yılından beri çalışmaları birçok kez ödül-lendirildi. 2001 yılında Göçün 40. Yılı nedeniyleaçılan yarışmada, ‘Anadili Gerekli mi?’ deneme-siyle Cumhuriyet gazetesi birincilik ödülünü aldı.2002 yılında ise “Sihirli Limon” adlı masal kitabıAlmanya’da Kuzey Ren Westfalen (NRW) Eğitimve Bilim Bakanlığı’nın 20 kitaplık seçkisine alınarakbütün çocuklara ve ailelere tavsiye edildi.

2003 yılında TRT INT’in açtığı AB/Türkiyeilişkileri konulu yarışmada Danışman adlı öyküsübirinci seçildi. Keloğlan Kitapları dizisi için iseÇocuk Edebiyatçıları Birliği 2004 yılında masalödülünü verdi.

Biraz Nasreddin Hoca,biraz Kelo¤lan

HakanBayhan

[email protected]

“İşçi sınıfının milliyeti var mıdır, baskıgören işçiler nerelidir?” gibi sorularıncevapları mücadele deneyimlerininperdedeki yansımalarında görüldü

“Oku da öğren!” Kelime kelime böyledemediyse de Chavez, lisan-ı hal ile

anlattı. Nisan 2009’daki Amerika Zirvesi’ndeObama’ya hediye verme bahanesiyle uzattığıkitap Eduardo Galeano’nun LatinAmerika’nın Kesik Damarları adlı ünlüyapıtıydı. Uruguaylı yazarın kitabı, LatinAmerika’da ezenle ezilen arasındaki mücadeletarihinin en usta anlatımlarından biri.

Galeano’nun son kitabı Aynalar ise“neredeyse evrensel bir tarih” kitabı olarakçıkıyor karşı-mıza. Yüzlerce deneme ve kısaöyküden olu-şan Aynalar, geçmişin bugüneyansımasıyla oluşan insanlık tarihinin köşebaşlarında okura soluk aldırıyor. Adem’inHavva’ya ilk dokunu-şundan 21. yüzyılakadınla erkek, insanla tanrı, mülksüzle mülksahibi, siyah ile beyaz, ezilen ile ezen

arasındaki mücadele tarihini, simgesel olayları,söylenceler üzerinden anlatıyor.

Kitabın kadınların öykülerine başköşeyiayırdığını da ayrıca belirtmeliyiz. Erkeklekadının ilk gecesinden bu yana süren “maçopaniği”ne de değinen Galeano, Muhammed’inpeçeye başkaldıran beş kocalı torunuSukaina’dan Kleopatra’ya, Olimpos’un kadıntanrılarından hayatının bir bölümünü Osmanlıhareminide geçiren yazar Fatma Mernissi’yepek çok kadının öyküsünü anlatıyor.

Su gibi okunan kısacık öykülerden oluşankitap, dikkat dağınıklığı ve kalın kitap korkusuolanlar için birebir. Aynalar, bir yaz eğitimikitap listesini renklendirebilir, her gece yat-madan önce birkaç doz alınabilir, eş dost soh-betinde bu kitaptan alıntılar yapılarak ‘artistlik’yapılabilir, otobüste-vapurda gönül rahatlığıylaokunabilir…

Kürtçe tiyatro yapan grupla-rın sayısı giderek artıyor.

Teatra Demsal, 2010 başındaRojbin Elban, İsmail Yıldız veİhsan Gümüşten gibi tiyatroemekçilerinin bir araya gelme-siyle oluştu. Bu üçlünün fikir alışverişi ile ortaya çıkan ‘Sergo’isimli oyun da sahnelenmeaşamasına geldi.

Tiyatro Demsalkurucularından İsmail Yıldızşöyle konuştu: “Türkiye’deMKM ile başlayan Kürt tiyatro-sunun bugün geldiği nokta, böylebizim gibi özel gruplarınkurulup, oyunlar sahneleyeceğibirikim, yetenek ve estetik kapa-siteye ulaşmış bulunuyor. Bu dabirbirinden farklı grupların bu

alanda yürümesine olanaktanıdı.

Biz de bu durumu gözeterekbir araya geldik ve mevsimanlamına gelen Demsal isimligrubumuzu kurduk. TurgayNar’ın ‘Çöplük’ isimli oyununusahnelemeye karar verdik.

Çöplük’ü ‘Sergo’ olarak çevirdikve bu oyunla perdelerimiziaçacağız. Kürt tiyatrosununoluşmaya başladığı bir dönemdekendi adımıza bu oluşuma birşeyler katmak için yola çıktık veevrensel sanat kriterlerinigözeterek buna katkı sunmak

istiyoruz.” Grup, ilk oyun olarak,yazıldığı ve sahnelendiği yıllardaneredeyse tiyatro alanındaki tümödülleri toplayan Turgay Nar’ın‘Çöplük’ isimli oyununu seçti.Grup üyelerinden Yıldıztarafından ‘Sergo’ olarakKürtçeye çevrilen oyunun reji,dekor, kostüm ve diğer tümaşamalarını da grup üyelerikolektif şeklinde üstleniyor.Birçok tiyatro hocasınındanışmanlığında yürütülen buprojenin galası ise 26 Mayısgünü, Bilgi ÜniversitesiDolapdere Kampusu’nda saat20.00’da yapılacak. İlk olarakİstanbul’da sahnelenecek oyu-nun daha sonra da bölge turne-sine çıkması bekleniyor.

Neredeyse evrensel bir tarih

17. Uluslarası İstanbul TiyatroFestivali başladı. Festival, 10Mayıs’ta Selim Atakan’ın

Shakespeare’in metin ve şiir-lerinden hazırladığı ve EnginAltan’ın yönettiği Hakate’ninŞarkısı resitali ile açıldı. CemalReşit Rey Konser Salonu’ndagerçekleşen açılışta bu yılın onurödüllerinden biri yönetmen veeğitimci Erol Keskin’e verildi.

İkinci onur ödülü ise Japonyönetmen Tadashi Suzuki’ye ve-rilecek. Ödül 26 Mayıs saat20.30’da Harbiye MuhsinErtuğrul Sahnesi’ndesergilenecek olan, Japonya’danfestivale katılan “Elektra” oyu-nundan önce takdim edilecek.

Festivalde Almanya,Avusturya, İtalya, Japonya,İngiltere, Yunanistan, Belçika,Hollanda, Fransa ve Türkiye’den43 gösteri seyirciyle buluşacak.Festival programındayurtdışından dokuz veTürkiye’den otuza yakın gösteriseyirciyle ilk kez buluşacak.Festivalde AndreasKriegenburg’un yorumuyla FranzKafka’nın Dava’sı sahnelenecek.Oyun, özgün sahne tasarımıylaseyirciyle buluşacak. Festivalkapsamında on sekiz farklımekânda sahnelenecek gösteri-lerin yanı sıra ünlü konuklarınkatılacağı söyleşi ve atölyeçalışmaları gerçekleşecek.Festival 10 Haziran’a dek devamedecek.

Kürt Tiyatrosu’nda ‘Demsal’ sahnede

MEHMET ZUBARO⁄LU

Page 16: Halkın Sesi 106. sayıy

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi14 May›s 2010 / 27 May›s 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Gençlik, gerçekleştirdiği anmalar ve eylemlerle 38 yılönce askeri cunta tarafından idam edilen Deniz’in,Yusuf’un ve Hüseyin’in yolundan yürüdüğünü gösterdi

K Ö K L E R ‹ T O P R A ⁄ I N D E R ‹ N ‹ N D E Ü Ç F ‹ D A N

E mperyalizme, faşizme, işbir-likçiliğe karşı direnen, halk-ların kardeşliği için mücadele

eden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusuönderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslanve Hüseyin İnan, 12 Mart askeri cun-tası tarafından idam edilişlerinin 38.yılında Türkiye’nin üniversitelerinde,mahallelerinde, sokaklarında anıldı.

Öğrenci Kolektifleri ve Liseli GençUmut, ABD ve İsrail Konsolosluklarıönünde yaptıkları eylemlerle,günümüzde Denizlerin yolundanyürümenin, emperyalizme ve işbir-likçilerine karşı mücadeleden geçtiğinigösterdi.

ABD KONSOLOSLU⁄U’NAYUMURTA

Öğrenci Kolektifleri, ABD ve İsrailKonsoloslukları önünde eylemdeydi.38 yıl önce verilen mücadeleninbugün de devam ettiğinin somutgöstergesi olarak Öğrenci Kolektifleri,Denizlerin idam edilişlerininyıldönümünde İstinye’deki ABDKonsolosluğu önünde eylem yaptı.ABD Konsolosluğu’na yumurtayağdıran öğrenciler ABD bayrağınıateşe verdi.

‘VAN MÜN‹TL‹K DE⁄‹L DEN‹ZLERG‹B‹ F‹L‹ST‹NL‹Y‹Z’

Öğrenci Kolektifleri ve Liseli GençUmut, 8 Mayıs günü de Levent’tekiİsrail Konsolosluğu’na yürüdü. “Vanmünitlik değil Denizler gibiFilistinliyiz” ve “Filistin’de küçük ge-neraller, Türkiye’de Denizleriz”pankartlarının açıldığı ve BüyükdereCaddesi’nin tek şeridi trafiğekapatılarak gerçekleştirilen yürüyüşboyunca halkın desteği hep sürdü.

Konsolosluk önünde yapılan basınaçıklamalarında üniversitelilerAKP’nin Filistin konusunda ikiyüzlübir siyaset izlediği ifade etti. AKP’ninbir yandan ‘alçak koltuk krizi’ gibisanal krizler yaratarak Filistinkonusunda duyarlılığı olanTürkiyelileri kandırmaya çalıştığını,bir yandan da İsrail’le yaptığı silahanlaşmalarıyla ilişkilerinipekiştirdiğini ifade etti. Üniversitelil-

er, AKP’nin İsrail’e yönelik çıkışlarınarağmen, İsrail Büyükelçisi’niTrabzon’dan kovan üniversitelilerinsoruşturmalar ve davalarlacezalandırıldığı hatırlattı. Üniver-sitelilar açıklamalarını şu sözlerlebitirdi: “Bilsinler ki, işbirlikçi AKP’yive katil İsrail’i de yenene kadarDenizlerin yolunda savaşacağız.”

AKP’N‹N POL‹S‹ DEN‹ZLERE SALDIRDI

AKP’nin polisi, ÖğrenciKolektifleri’nin Denizleri anmak içinİstanbul Üniversitesi AvcılarYerleşkesi’nde düzenlediği yürüyüşehiçbir uyarı yapmadan saldırdı. Cop,kalkan, tekmeyle yetinmeyen polislertabanca kabzalarıyla öğrencileri darpetti. Öğrenci Kolektifleri'nden yirmiöğrenci gözaltına alındı.

GENÇL‹K DOLMABAHÇE’YE AKTI6 Mayıs günü Denizlerin 6. Filo’yu

denize döktüğü Dolmabahçe’ye kitle-sel yürüyüşler yapıldı. HalklarınKardeşliği İçin Gençlik Platformu(HKİGP), İstiklal Caddesi'ndenDolmabahçe'ye yürüdü.

Yüzlerce genç, marşlarla, slogan-larla devrimci gençlik önderleriniandı, "İsimlerimiz Mahir, Ulaş,Mazlum, Deniz... ve sürüyor sürecekmücadelemiz" dedi. Eylem sonrasındavapurla Kadıköy’e girmek isteyen veparasız ulaşım hakkını kullananöğrencilere polis biber gazı ve coplar-la saldırıp 20 öğrenciyi gözaltına aldı.İki öğrenci ise yaralandı. Polis, vapur-da kendisine tepki gösteren herkesesaldırdı.

HKİGP’nin eyleminin ardındanTKP’liler, Dolmabahçe’ye yürüdü.“AKP’ye karşı Deniz olunmalı” slo-ganının öne çıktığı yürüyüşe 68 döne-minde gençlik hareketi içinde yeralanlar “Mücadeleden emekli olun-maz” dözvizleriyle katıldı.

TKP’lilerin ardından EmekGençliği Dolmabahçe’ye yürüdü.Emek Gençliği, Dolmabahçe’deyaptığı açıklamada Denizlerinbıraktığı bayrağı işçilerin yolundayürüyerek dalgalandırdıklarını söyledi.

Eyleme, direnişteki Esenyurt Belediyeişçileri de temsili olarak katıldı.

ÜÇ F‹DANIN MEZARINA ‹K‹ AYRI SU

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan veHüseyin İnan 6 Mayıs’ta Ankara’daKarşıyaka Mezarlığı’nda iki ayrı etkin-likle anıldı.

EMEP öncülüğünde yapılan ilkanma etkinliğine BDP, ESP, SDP,KESK ve Kaldıraç destek verdi. İkincietkinlik ise 68’liler DayanışmaDerneği, Devrimci 78’lilerFederasyonu, DİSK, TMMOB İlKoordinasyonu Kurulu, MustafaSuphi Kültür Merkezi, Pir SultanAbdal, Halkın Devrimci Yolu,Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri,Liseli Genç Umut, Orhan KeskinKültür Merkezi, ÖDP, GençlikMuhalefeti, TKP, EHP, SDH katıldı.Dört bin kişi devrimci mücadelenin üçkaranfilini andı. Anmaya liselilerinkatılımı yoğundu. Anma töreninde68’liler adına Deniz’in, Yusuf’un veHüseyin’in arkadaşı Halim Çelimli,avukatı Halit Çelenk adına ŞekibeÇelenk ve BDP Eşbaşkanı GültenKışanak birer konuşma yaptı.

NASIL B‹L‹RD‹N‹Z?Üç Fidan’ın idam kararını veren

Tuğgeneral Ali Elverdi, 16 Nisangünü, boğazına kaçan yiyecek sonucuboğularak öldü. Elverdi, kendisiyleyapılan bir söyleşide idam kararındanpişmanlık duymadığını ifade etmişti.

“Ben halkımın bağımsızlığı ve mut-luluğu uğruna şerefimle bir defa ölü-yorum. Sizler, bizi asanlarşerefsizliğinizle hergün öleceksiniz.Biz halkımızın hizmetindeyiz sizlerABD’nin hizmetindesiniz. Yaşasındevrimciler, kahrolsun faşizm”

Yusuf Aslan’ın idam edilmedenönce söylediği gibi, bugün yüzbinlerceyürek Denizlerin bıraktığı mücadeleyisahiplenip onları anarken ve yolundayürürken, Ali Elverdi, sessiz sedasızbir şekilde askeri bir törenle toprağaverildi. Elverdi’nin cenaze namazınıkıldıran imam ‘Nasıl bilirdiniz?’ diyesormadı bile.

Deniz Gezmifl, Yusuf Aslan ve Hüseyin ‹nan’›n emperyalizme karfl› mücadelesinde sembolleflen, halklar›n kardeflli¤i fliar›, Türkiye halklar›na emperyalizme, sömürüye ve zulme karfl› bir mücadele gelene¤i b›rakt›

Üç Fidan’›nemperyalizmekarfl› yükseltti¤imücadelebayra¤›, 38 y›lsonra gençli¤inelinde dalgalan-maya devamediyor

Ankara

Mersin

‹stanbul

Üç fidanBursa’daanıt oldu

Bursa NilüferBelediyesi tarafından, 6Mayıs 1972’de Sıkıyöne-tim Mahkemesitarafından idam edilenDeniz Gezmiş, YusufAslan ve Hüseyin İnan’aitafen Nilüfer GençlikParkı’na “Üç FidanAnıtı” yaptırıldı. Üzerineçok tartışmalar dönenanıtın yapılmasına MHPve BBP’liler“Teröristlerin anıtınıyapamazsınız” şeklindeitirazlar etse de, 6Mayıs’ta Deniz’lerinidamının gerçekleştiril-diği saatte (05.00)Bursalılar Üç FidanAnıtı’nın başındaydı. ÜçFidan Anıtı aynı akşamDenzilerinarkadaşlarının, avukat-larının, sanatçıların veBursalı devrimcilerinkatılımıyla görkemli birtörenle açıldı. Yaklaşık1500 kişinin katıldığıtörene, Onur Akın,Deniz, Yusuf veHüseyin’in avukatlarıMükerrem Erdoğan,arkadaşları MustafaYalçıner ve Hacı Tonakgibi isimler katıldı.Heykeltraş EşberKarayalçın’ın yaptığı üçinsan figürü şeklindedüzenlenen anıt,geçtiğimiz günlerde sivilfaşistler tarafındansaldırıya uğramış, baltave sprey boyayla tahripedilmişti. NilüferBelediyesi BaşkanıMustafa Bozbey açılıştayaptığı konuşmasında,Üç Fidan’ın tambağımsız bir Türkiye iste-diklerini ve emperyaliz-me karşı mücadele ettik-lerini hatırlattı. Bozbey,Denizlerin mücadelesin-den rahatsız olanlarınolduğunu söyleyerekheykellerin barışaadandığını, karşı çıkan-ların ‘Tam bağımsızTürkiye’ şiarına karşıçıktığını belirtti. SanatçıOnur Akın ve NidaAteş’in türkü veağıtlarının ardındananma töreni sona erdi.

Bu tarih bizimBursa’da Deniz

Gezmiş, Yusuf Aslan veHüseyin İnan anısına birde yürüyüş düzenlendi. 6Mayıs'ta saat 17.30’da“Bu Tarih Bizim!”pankartıyla Kızılayönünde toplananBursalılar, OrhangaziParkı’na yürüdüler.Gündoğdu marşıylaalana gelindikten sonraölen devrimciler anısına1 dakikalık saygı duruşuyapıldı. Yıldırım HalkeviBaşkanı AhmetKeskin’in okuduğu basınaçıklamasıyla anma sonaerdi.

Her yer Deniz, Yusuf, Hüseyin

Gençlik Denizlerin yolunda

İ stanbul, Ankara, İzmir, Adana,Bursa, Kütahya, Kayseri… Üç

Fidan her yerde anıldı.Türkiye’nindört bir yanında yapılan anmalar,Üç Fidan’ın Türkiye halklarına nekadar köklü bir mücadele geleneğibıraktığını gösterdi.

KÜTAHYA’DA B‹R ‹LKKütahya sokaklarında devrimci-

lerin isimleri yankılandı. Eğitim-Sen üyeleri ve üniversite öğrenci-lerinin katıldığı yürüyüş, Sevgiyolu girişinde başladı ve Ev-Kurönünde yapılan basınaçıklamasıyla son buldu.Kütahya’da ilk defa Deniz’lerinanması bir yürüyüş şeklindeyapıldı.

Yürüyüşte, “Yusuf, Hüseyin,Deniz sürüyor sürecekmücadelemiz” ve “Mahir,Hüseyin, Ulaş” sloganları atıldı.

MERS‹N: ‘HALKLARKARDEfiT‹R’

Mersin Üniversitesi’ndeÖğrenci Kolektifleri tarafındangerçekleştirilen anma, 400öğrencinin rektörlüğe yürümesiylebaşladı. Yürüyüş boyunca Türkçeve Kürtçe sloganlar atan öğrencilerdevrimci önderlerin resimlerinitaşıdı.

Rektörlük önünde hayatınıkaybeden devrimciler adınayapılan saygı duruşunun ardındanbir basın açıklaması yapıldı.Açıklamanın ardından, anmaetkinliği şiir dinletisi ve marşlarokunarak son buldu.

ESK‹fiEH‹R’DE GÜNDO⁄DUÜç Fidan Eskişehir’de, üniver-

site öğrencileri tarafındanHamamyolu’ndan başlayan biryürüyüş ve ardından Adalar

Porsuk’ta yapılan basın açıklamasıile anıldı. Yürüyüş ve basın açıkla-masına Eskişehirliler de destekverdi ve Gündoğdu Marşı hep birağızdan okundu.

ED‹RNE: ‘DEN‹Z OLALIMHESAP SORALIM’Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan veHüseyin İnan, idam edilişlerinin38. yılında Edirne’de öğrenciler“Deniz olalım, hesap soralım!”pankartıyla Tahmis Meydanı’ndabuluştu. Yapılan basınaçıklamasında emperyalizme veişbirlikçilerine dur diyebilmenin;AKP gericiliğine, faşizmine vebunların meyvesi olan AKPanayasasına karşı çıkmaktan vedirenişçi işçilerin onurlumücadelelerine destek vermektengeçtiği vurgulandı. Eyleme halkındesteği yoğundu.

‹ZM‹R’DE B‹NLER ALANDAYDIİzmir’de üniversiteliler

Denizlerin sesini gerçekleştirdik-leri yürüyüşle sokaklara, alanlarataşıdı. Eski Sümerbank önündebuluşan gençlik, CumhuriyetMeydanı’na kadar yürüdü. Biniaşkın üniversitelinin katıldığıyürüyüş boyunca İzmirliler, üniver-sitelilere alkışlarıyla destek verdi.Cumhuriyet Meydanı’nda yapılanbasın açıklamasının ardındananma etkinliği sona erdi.

R‹ZE PAZAR’DA DEN‹ZLERUNUTTURULMADI

Üç fıdan, Pazar Halkevleri veLiseli Genç Umut'un birliktedüzenlediği bir etkinlikle anıldı.Etkinlikte üç fıdanın yaşam öyküsüanlatıldı ve bir slayt gösterisiyapıdı. Liselilerin oluşturduğumüzik grubunun da sahne aldığıetkinliğe 150 kişi katıldı.