halkın sesi 114. sayı

16
6 Rize Gündo¤du’da yaflanan heye- lan ve seli sahil yolu, HES pro- jeleri, tafl ocaklar› tetikledi Atanamayan e¤itim emekçileri KPSS’deki kopya skandal›n› Ankara’da protesto etti Mikrofonumuzu hak mücade- lesi verenlere uzatt›k, neden ‘hay›r’ dediklerini anlatt›lar Evet kampanyas› için yürütü- len psikolojik harp AKP’nin bir zaaf›na iflaret ediyor Kenar Notlar› / Sayfa 2 Günah› kimin boynuna? Ferda Koç / Sayfa 4 Referandum ve büyük... Salim Çal›k / Sayfa 7 Madenler ‘kara tabut’... Tuba Günefl / Sayfa 10 M›fl mufl yoksulluk zaafm›fl Suyla ‘oyun’ olmuyor MEB’e art›k yeter Haklar›m›z için ‘hay›r’ AKP iktidar› imtihanda SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 114 3 Eylül 2010 • 1 TL 11 8 12 Küba’ya ne oldu? Küba’da yap›lan son yasal düzenleme- ler ülke kapitalizme mi geçiyor tart›flmala- r›na yol açt›. Yine de Küba sömürüye karfl› onurlu duruflun sim- gesi olmay› sürdürüyor S. 5 Seçim yaklaflt›kça Mali Kural laf›n› duyan AKP’nin basireti ba¤lan›yor. Patronlar Mali Kural uyguyans›n istiyor, AKP seçim dönemini atlatmay› bekliyor S. 9 ‘Nutuklara kanmay›z’ AKP ‘kad›nlara özel ayr›cal›k için evet’ pankartlar›yla köprü- leri donatm›flken kad›nlar bu yalan› teflhir etmek üzere soka¤a ç›kt› S. 10 ‹flte ‘Evet’çi demokrasisi Hay›r diyenlere dönük polis ve zab›ta sald›r›lar› meydanlar- da demokrat kesilen AKP’nin iktidar›n tüm olanaklar›n› kulla- narak ‘hay›r’ diyenleri bast›rmaya çal›flt›¤›n› gösteriyor S. 4 AKP’nin ‘sus’ kural›

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 22-Mar-2016

254 views

Category:

Documents


12 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesi 114. sayı 3 Eylül - 16 Eylül 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Sesi 114. sayı

6 Rize Gündo¤du’da yaflanan heye-lan ve seli sahil yolu, HES pro-jeleri, tafl ocaklar› tetikledi

Atanamayan e¤itim emekçileriKPSS’deki kopya skandal›n›Ankara’da protesto etti

Mikrofonumuzu hak mücade-lesi verenlere uzatt›k, neden‘hay›r’ dediklerini anlatt›lar

Evet kampanyas› için yürütü-len psikolojik harp AKP’ninbir zaaf›na iflaret ediyor

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Günah› kimin boynuna?

Ferda Koç / Sayfa 4

Referandum ve büyük...

Salim Çal›k / Sayfa 7

Madenler ‘kara tabut’...

Tuba Günefl / Sayfa 10

M›fl mufl yoksulluk zaafm›fl

Suyla ‘oyun’ olmuyor MEB’e art›k yeter Haklar›m›z için ‘hay›r’ AKP iktidar› imtihandaSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 114 3 Eylül 2010 • 1 TL

118 12

Küba’yane oldu?� Küba’da yap›lanson yasal düzenleme-ler ülke kapitalizmemi geçiyor tart›flmala-r›na yol açt›. Yine deKüba sömürüye karfl›onurlu duruflun sim-gesi olmay›sürdürüyor � S. 5

� Seçim yaklaflt›kçaMali Kural laf›n›duyan AKP’ninbasireti ba¤lan›yor.Patronlar Mali Kuraluyguyans›n istiyor,AKP seçim döneminiatlatmay› bekliyor� S. 9

‘Nutuklarakanmay›z’� AKP ‘kad›nlara özelayr›cal›k için evet’pankartlar›yla köprü-leri donatm›flkenkad›nlar bu yalan›teflhir etmek üzeresoka¤a ç›kt› � S. 10

‹flte ‘Evet’çidemokrasisi� Hay›r diyenleredönük polis ve zab›tasald›r›lar› meydanlar-da demokrat kesilenAKP’nin iktidar›n tümolanaklar›n› kulla-narak ‘hay›r’ diyenleribast›rmaya çal›flt›¤›n›gösteriyor � S. 4

AKP’nin‘sus’ kural›

Page 2: Halkın Sesi 114. sayı

B aşbakan YardımcısıBülent Arınç’ın, referan-dum öncesi

Gümüşhane’ye yaptığı ziyaretsırasında gözleri bir TRTmuhabiri aradı. TRT’nin kendisi-ni takip etmediğini öğrenenArınç, tepki gösterdi.

Torul Belediye Başkanı SelamiBostan’ı ziyareti sırasında“TRT’den kimse var mı?” diyediğer gazetecilere soran TRT’densorumlu bakan Arınç, TRT’denbir muhabir olmadığını öğrenin-ce, “Onlar Milli Gazete gibidir. İşbittikten sonra gelirler” diyekendince esprili bir dille TRTmuhabirini eleştirdi. Ardındanbir gazeteciye “Yaz o kimse birkenara, yan gelip yatmasınlar”dedi. Daha sonra “AnadoluAjansı nerede?” diye sordu.Gelen “Buradayım efendim”yanıtı üzerine “Hah şöyle, sorum-lu olduklarımı bileyim” dedi.

EVET ‹Ç‹N B‹R HABER KAÇTIArınç, Gümüşhane ziyareti

sırasında “12 Eylül’deki halkoylamasında Anayasa’da nelerdeğişti, niçin evet demek lazım,hayır demek gerekiyorsa niçinhayır denecek bunları anlatmayaçalışıyoruz. Körü körüne evetveya hayır olmaz. İlla hayır diyenadam yanlış yapar” diyerekTRT’yi niye sorduğunu daanlatmış oldu. Bu değerli fikirleriizleyen ve dinleyenlerine sunsundiye...

TRT’nin performansı Arınç’ı

memnun etmese de tarafsızolması gereken kurum sondönemde AKP Anayasası’nınevet propagandasını yapıyorolmakla eleştiriliyor. Anayasanınilgili maddesine göre TRT, kamutüzel kişiliğine sahip. TRT vekamu tüzel kişilerinden yardımgören haber ajanslarının özerkliğive yayınlarının tarafsızlığı esassayılıyor. Ancak Türkiye Radyo

ve Televizyon Kanunu’na görekurumun Yönetim Kurulu veGenel Müdürü Bakanlar Kurulutarafından atanıyor. Bir bakanında TRT’den sorumlu olması ilebirlikte kurumun özerk vetarafsız olması imkansız halegeliyor.

TRT, her iktidar dönemindeiktidarı güçlendirmek için biraraç olarak kullanıldıysa da,

AKP’nin kurum üzerinde hege-monya kurduğu ve emekçilerininüzerindeki sert denetim mekaniz-ması oluşturduğu gözlegörülebiliyor.

YANDAfi MÜDÜRKuruma AKP tarafından

atanan bir önceki Genel MüdürŞenol Demiröz Erdoğan’ın İstan-bul Büyükşehir Belediye Başkanı

olduğu dönemde belediyeninKültürel ve Sosyal İşler DaireBaşkanlığı görevini yapmıştı. Şuanki Genel Müdür İbrahim Şahinise Ulaştırma Bakanı’nın eskidanışman ve müsteşarlarındanbirisi. Kurum içindeki AKPkadrolaşması TRT’de örgütlüKESK Haber Sen üyeleritarafından defalarca belgelerletespit edilmişti.

MEDYAHalk›n Sesi

23 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Anayasa referandumundansonra hayata geçirilmesi

düşünülen 657 Sayılı Kanun’dayapılması beklenen değişiklik 9Haziran’da meclise sunulduancak yasanın oylanmasıanayasa referandumu sonrasınakaldı.

Esnek çalışma ve güvencesiz-leştirme üzerine inşa edilen 657Sayılı Kanun’da yapılması öngörülen değişikliklerle sicil uygu-laması yerini performansa dayalıçalışmaya bırakıyor. Taslak, özelşirket yöneticilerine kamudaçalışma olanağını açıyor.

ESNEK VE GÜVENCES‹Z Kanunun 100. maddesi,

“Memurların yürüttüklerihizmetin özelliklerine göre, bumadde uyarınca tespit edilençalışma saat ve süreleri ile görevyerlerine bağlı olmaksızınçalışabilmeleri mümkündür”şeklinde değiştirilerek esnekçalıştırmanın önü açılıyor.İşyerinin kapanması durumundamemuriyetin devam etmesihususundaki madde kaldırılıyor.Böylece kamu emekçisininçalıştığı işyeri özelleştirildiğindedevletin kamu emekçisine işbulma görevi de ortadankalkıyor. Değişiklik Tekel’inözelleştirilmesinde yaşandığı gibiözelleştirilen kamukurumlarındaki kadroluçalışanları güvencesizleştirmeye

yönelik. Tasarıda, kadroya bağlıçalışmanın işe bağlı çalışmaolarak değiştirileceği ifadeediliyor. Böylece kamu emekçisiçalıştığı kurumda iş bittiktensonra performans gibi sebepler-den işten çıkarılma tehlikesiylekarşı karşıya geliyor.

Mevcut yasada yer alançalışma süresine göre maaşartışını sağlayan sicil uygulamasıkaldırılıyor; yerine ödül ve cezamekanizmasının belirlediği per-formans sistemi geliyor. Taslağınkanunlaşmasıyla 30 yıllıkçalışanla yeni işe giren çalışanaynı maaşı alabilecek.

Değişiklik, yandaş medyada“Artık memurlar hafta sonu ildışına çıkmak için izin almakzorunda kalmayacak” şeklindeyer almıştı. Bu madde mevcutkanunun disiplin hükümlerindeyer alıyor. Ancak, taslağa göredisiplin cezalarıyla ilgili tekolumlu sayılabilecek değişiklikde bu; çünkü taslağa görecezalar artırılıyor. ‘Aylıktankesme’, cezaları artırılırken, biryıl içinde iki kademe ilerlemesicezası almak da memurluktançıkarma nedeni haline getirilmiş.Ayrıca ‘İş sahiplerine kötümuamele etmek ve söz-hareketlesataşmak’, bu davranışları işarkadaşlarına sergilemektendaha ağır bir suç sayılarak,kınamadan cezasından çıkarılıp“aylıktan kesme” cezası kap-

samına alınmış. Yani tasarıdamüşteri memnuniyeti ön plandatutulmuş.

Bir diğer değişik de özelşirket yöneticilerinin devletkoruması altına alınması.Taslakta, özel şirket CEO’larınınbakanlıklara bağlı merkezi yöne-timlerde müsteşarlık, genelmüdürlük gibi görevlere ‘trans-fer’ edilmesinin önünü açarkanbu kişilere devletten emekliolma imkanı da sağlanıyor. Primhesabında özel şirkette çalıştığıgün sayısı devlettekiyle eş tutu-luyor.

MAKYAJ MADDELERTasarı, sırf yandaş medyanın

kullanabileceği makyaj

değişiklikler de içeriyor.Bunların başında doğum, ölüm,hastalık vb hallerde verilen izin-lerdeki artışlar geliyor. Ancak buizinlerden 4/B ve 4/C statüsün-deki çalışanlar yararlanamıyor.Ayrıca taslakta doğum sonrasıverilen ücretsiz izinlerdeçalışanın özlük haklarının korun-ması konusunda herhangi birhüküm yok.

Son olarak sözleşmeliçalışanlarla ilgili bir maddekonulmuş. Bu madde gelecekteçalışanların sözleşmeli olarakçalıştırılacağı düşüncesindenhareket ederek sözleşmeli per-sonele sendika kurma hakkıgetiriyor; ancak bu hak tabii kigrev yasağıyla birlikte geliyor.

Kenar Notlar› Yandaşını yanında bulamadı

657 Sayılı DevletMemurları

Kanunu’ndakideğişiklikler esnek

ve güvencesizçalıştırma ile per-formans sistemi

üzerine kurulu

Sabah gazetesi yazar› Engin Ard›ç’›n 23Ağustos’ta köşesinde yay›mlanan “Korkma

yavrum, öcü değil, yaln›zca sand›k… Is›rmaz!”başl›kl› yaz›s›nda emektar komünistlerdenMehmet Boz›ş›k’a hakaret etti. Ardıç yazısındaşöyle yazmıştı: “Bir zamanlar ‘Boz Mehmet’ diyebir adam vardı, ‘eski tüfeklerden’, gizli TKP üyesi,sıkı komünist. Boz Mehmet aynı zamanda birfabrikatördü. İzmir'de fabrikası vardı. İşçiyi de üçotuz paraya çalıştırırdı. İşçiler zam istediklerizaman da onlara şöyle derdi: ‘Acele etmeyin...Yakında devrim patlayacak... O zaman bu fabri-ka zaten sizin olacak... Şimdilik dayanın’...

Bu hakaret ve yalan dolu açıklamaya hayattaolmayan Bozışık adına mücadele arkadaşlarıyanıt verdi. Bozışık’ın ömrü mücadeleylegeçmiş, işkencelere hapis cezalarına çarpt›r›lm›şbaş› dik bir komünist olduğunu hatırlatan arka-daşları “Onun İzmir’de fabrikas› olduğu iddias›yaland›r. Boz›ş›k İzmir’de k›sa bir süre işçiolarak çal›şm›şt›r.” dedi ve Ardıç’ı özür dileme-ye çağırdı. Engin Ardıç 30 Ağustos günükaleme ald›ğ› düzeltme ve özür yazısında“Düşmanlarımdan özür dilerim” başl›ğ›n› att›.Anlatttığı kişi Bozışık olmasa da böyle birininolduğuna emin olduğunu söyleyerek kuyruğudik tutmaya çalıştı.

3H Hareketini bilir misiniz? Tekel işçilerininkışın soğuğunda aylarca sürdürdükleri

direnişin en sıcak günlerinde ortaya çıkıp “Biz deTekel işçilerini protesto ediyoruz” diyen 3-5 zibi-di diye hatırlarsınız belki. “Mezunuz, işsiziz, 4-C’ye razıyız” sloganıyla “eylem” yapıp grevkırıcılığın en bayağı söylemlerini sergilerkenmüthiş bir “ideolojik çıkış” yapıyormuş havasınıtakınıyorlardı. Sadece kendilerinin ve kendilerigibi “ileri zekalıların” aklına geldiğini düşündük-leri “müthiş” fikirlerin işçi direnişlerinde patron-ların ilk aklına gelen olduğundan ve bu fikringrev kırıcıların sağlığına zarar verdiğinden haber-siz, milyonlarca ışık yılı mesafedeki başka birgezegenden ışınlanmış uzaylılar gibiydiler.

Tüm toplumun soğuk aralık günlerindesımsıcak sardığı, kucakladığı bir direnişin etkisinizayıflatmaya çalışan soğuk bir Amerikan şakasıgibiydiler. Daha önceki şakaları dataşeronlaştırma, özelleştirme tehdidiyle karşıkarşıya kalan THY çalışanlarını protesto etmekti.

Şimdi ne alemi vardı bu soğuk Amerikanşakasını hatırlatmanın… Biz onları hatırlamakistemezdik ama onlar kendini hatırlattı.Taksim’deki “Yetmez Ama Evet” yürüyüşününörgütçüleri arasında bu hareketin mensupları davardı. 3H etkinliklerinin kıdemli katılımcısı RasimOzan Kütahyalı ile beraber “daha fazlademokrasi için yetmez ama?” sorusuna“eveeeet” diye yanıt veriyorlardı. Hani Denizlereçamur sıçratmaya çalışarak kendine mevkimakam yapan Taraftar-“gazeteci” Rasim OzanKütahyalı ile beraber…

Onlar, Almanya’nın iktidar ortağı HürDemokrat Parti tarafından kurulan FriedrichNaumann Vakfı’ndan aldıkları paralarla düzen-ledikleri etkinliklerin gelirlerini nasıl paylaşırlarbilemeyiz ama aklımızın almak istemediği şeykendine “solcu” diyenlerin tescilli işçi düşman-larıyla bir meydanı nasıl paylaştığı. Azıcık dakalsa soldan yana yüreğinde bir şeyler olanlarınher türlü insani değeri bir kenara koyarak Tekelişçilerinin “yüksek” maaşlarını protesto edenlerlekol kola nasıl girdiği… Tabii anlayamadığımızbu projeyi baştan itibaren itinayla ilmek ilmekörgütleyenler değil… Onları bir süredir hepberaber takip ediyoruz, ne yapmaya çalıştıklarınıgörüyoruz.

Yaklaşık 7-8 yıl önce Irak’ta savaşa karşıgeniş bir muhalefet örgütlendiğinde,“İslamcılarla ittifak”, “bireyler üzerinden hareket”gibi iddialarla ilerici toplumsal muhalefetiparçalayan bu projeciler, kendi hedeflerine adımadım ilerlerken solun önemli bir bölümü buçizgiye destek vermişti. İlgi şımarıkları bir süresonra kendisini pışpışlayan kimi sol merkezlerinaltını oyarak ilerledi ve bugünkü noktaya gelindi.

Onlar hiçbir zaman “sol”da olmadılar veAydınlık çevresinin 1970’lerdeki misyonunuüstlendiler. Aslında onlara düşmanlıkları daburadan geliyor. 1970’lerde devrimcileri “pro-vokatör” diye gazetelerinde hedef gösteripadreslerini yayınlayanların, “Amerika gitsinRusya mı gelsin” sorusunu “Ordu Moskofa” slo-ganıyla tamamlayarak SSCB ile mücadeleyitemel devrimci görev ilan edenlerin göreviyle,profesyonel projeci STK’larla, cemaat örgüt-leriyle, sol-emek düşmanlarıyla, gericilerle omuzomuza “Darbelere Dur De”, “Yetmez Ama Evet”kampanyalarını yürütenlerin görevi aynıdır.Rejim kendini yeniden örgütlerken, kontrgerillayenilenirken, bürokrasi, polis, yargı yenidenyapılandırılırken muhalifleri maniple edecekaktörlerin de değişmesi gerekmekteydi ve busüreç tamamlandı. Eskiler Silivri’de eski retorik-lerle “vatan savunması” yaparken, yenilerBeyoğlu’da yeni retoriklerle “öz öz özgürlük”diye zıplamaktaydı. Onların peşinden gidenlergitti, soldan istifa etti. Peki ya kalanlar? Günahıkimin boynuna?

Günah› kimin boynuna?

‘Düşman’ımız‘özür’ diledi

Kamu emekçisine esnek pusu: 657

Yang›nAlarm›

TRT’nin ve Anadolu Ajansı’nın sorumluluğunu almak zor iş; ancak Arınç,bu zor faaliyetin altından yoklama yaparak kalkıyor, gelmeyeni yok yazıyor

Doğan Grubu’na bağlıRadikal ve Referans

gazeteleri birleştiriliyor. “İkigazetenin birleşmesi sonucumaliyetlerin azaltılması”gerekçe gösterilerek iştençıkarmalar başladı. İsmetBerkan çizgisinin tasfiyeedildiği gazetenin başınaGülen cemaatine yakın birisim olan ve halen Referansgazetesinde genel yayınyönetmenliği göreviniyürüten Eyüp Can (Sağlık)geliyor. Can daha önceZaman gazetesini popülerkitle gazetesi haline getirili-mesi operasyonunu yürüt-müştü.

Radikal gazetesinde iştençıkarılan isimler arasındagazetenin genel yayın yönet-

meni İsmet Berkan, köşeyazarları Funda Özkan,Haluk Şahin, Nur Çintay,çizer Ramize Erer,Ekonomi, İstihbarat, Kültürve Sanat servisi çalışanları,Görsel bölüm çalışanları,düzeltmenler, sayfa opera-törleri, dizgici ve İsmetBerkan'ın sekreteri var. İştençıkartmalar ve ayrılmalarınReferans gazetesinde deyaşandığı biliniyor.

Türkiye GazetecilerSendikası (TGS) iştençıkarılanlara avukat desteğisağlayacaklarını açıkladı.TGS, iki gazetenin birleşti-rilmesi durumunda iştençıkarma yapılamayacağınıDoğan Grubu’nun ‘kötüniyetli’ davrandığını belirtti.

“İki gazetenin birleşmesisonucu maliyet azaltma” gibibir gerekçeden çalışanınçıkarılması 4857 sayılı İşKanunu’nda yok; bu durum-da işten çıkarılanların ala-cakları tazminatların yanısıra ‘kötü niyet’ tazminatıalma hakları da var. Ayrıcabasın çalışanı olarak tespitedilen çalışanların 4857sayılı İş Yasası'na göre değil212 olarak bilinen Basın İşYasası’ndan faydalanabilmedurumu var. Bu kanunagöre çalışanlar 4857’ye göreçalışanlardan daha avantajlıdurumda; yıllık izinleri dahayüksek, kıdemde tavan uygu-laması yok. İşten çıkarılankişi 4857’ye göre tazminataldıysa ancak basın çalışanı

olarak tespit edilirse alacağıfarklar için daha sonra davaaçabiliyor.

‹fiTEN ÇIKARMA‹LK DE⁄‹L

Doğan Grubu, 2007yılında da “yüzde 20küçülme” kararı alarakRadikal gazetesinde 40 kişiyiişten çıkarmıştı. Atılanemekçiler işe iade davasınıkazanıp işlerine geridönmüştü. Davada İşMahkemesi, işverenin iştençıkarma yoluna gitmedenönce çalışanlara gruba aitdiğer gazete, televizyon vedergilerde iş olanağı aramasıgerektiğini belirtip, bu şartyerine getirilmediği için deçalışanları haklı bulmuştu.

Radikal operasyon işsiz bıraktı

Page 3: Halkın Sesi 114. sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

33 Eylül 2010 / 13 Eylül 2010

A rtık referandumda sondüzlüğe girildi, son kozlaroynanıyor. Ve Erdoğan’ın son

icraatları gösterdi ki AKP’nin EVET’izor durumda. Erdoğan, Tokat’taaçıkladı; “Esnafın kullandığı kredi faizoranı yüzde 13'ten yüzde 10'a çekildi.Bu oranın da yüzde 5'ini Hazinekarşılayacak” . Erdoğan kamuçalışanlarına da müdahale etti;“memurlara yüzde 4+4 zam, 80 TLek ödeme, 20+20 aile yardımı veril-di”. Bunlarla yetinmedi Erdoğan,yaptırdığı anket çalışmalarında büyükşehirlerde HAYIR’ın önde olduğunugörünce son bir haftada “EVETafişinin yapıştırılmadığı duvar, EVETpankartının asılmadığı direk kalmadı”.Diğer yandan Hayır çalışmaları polistarafından çeşitli şekillerde engel-lenirken polis teşkilatı EVET bilboard-larının başında 7 gün 24 saat nöbettutuyor. AKP’nin sözde Avrupalıyüzünü temsil eden Egemen Bağış’ınve Ahmet Davutoğlu’nunBüyükşehirlere salınması da buoperasyonun parçası.

AKP’nin yayın organı şeklindeçalışan Yeni Şafak, Vakit, Zaman,Star, Sabah bile yetmiyor artık.Taraf’ın “özel ajan” konumu zatenmalum. Kim tarafından basıldığı belliolmayan milyonlarca illegal “evetgazetesi” sokakların zeminini kaplaroldu. Liberal soldan alınan desteğegüvenmeyen AKP tarafından referan-duma mahsus kurulduğu açık olansahte “demokrasi ve özgürlük platfor-mu” Ankara’da belediye alt taşeron-larında çalışan işçilere işten atma(yani bertaraf etme) tehdidi ile bildiri

dağıttırıyor. “Bertaraf olmaktan”korkan TÜSİAD üyeleri Doğuş’un veDoğan’ın (son operasyon Radikal’eyapıldı) yayın organları da farklı değil.

Erdoğan korkmakta haklı. RPİstanbul İl başkanı seçildiğinden beriilk kez ciddi bir yenilgi ile karşıkarşıya. Üstelik 12 Eylül’de çıkacakbir HAYIR sadece kişisel karizmayıçizmeyecek aynı zamanda AKPaçısından genel seçimler için de çokciddi bir tehdit oluşturacak. Tam dabu yüzden Erdoğan sık sık “12Eylül’de partileri oylamayacaksınız,referandum sandığında partiler yok”diyor. Bu söylem hem başarısızlığaşimdiden bir kılıf hazırlama hem deaklı sıra diğer parti seçmenlerindenoy kapma taktiği. Oysa referandumsüreci çoktan bir seçimkampanyasına dönüştürüldü bile.Üstelik AKP iktidarı son haftaya gir-erken kesenin ağzını iyice açacak.

Referandum sürecinin genel seçimkampanyasına dönüştürülmesinde enaz Erdoğan kadar Kılıçdaroğlu daözel bir irade gösterdi. Yapılmak iste-nen değişikliklerin içeriğine girmektenözenle kaçınma tavrı CHP’nin ege-menlerle arayı bozmak istememesin-den kaynaklanmaktadır. Çünküdeğişikler halk yararına değil sermayelehine, egemenler lehine (yetmesede) güzellikler içermekte. Bu yüz-dendir ki zaten “yetmez ama evet”söylemi en çok sermaye sınıfından veçıkarları onlarla kopmaz bağlarlabağlı olanlardan yükseliyor. Ve CHPısrarla yargı dışındaki maddeleri anagündem haline getirmiyor.Kılıçdaroğlu da siyasi taktikleriöğrenme sürecinde hızla ilerliyor.

Siperde poz vermekten, türbanı çöze-cek adam misyonunu edinmeyekadar. Ancak en “çarpıcı” örneğini“genel af” önerisiyle sergiledi. Lafınkendisi çok büyük olduğu içinKılıçdaroğlu’nun ön şartları yeterliilgiyi görmedi. Kılıçdaroğlu’nun genelaf için iki önemli ön şartı var; PKK’nintümden silah bırakması ve genel affınMeclis’ten mutabakatla çıkması.MHP’yi ve AKP’yi saymayalım,CHP’nin içinden Abdullah Öcalan’ınaffına mutabık olacak kaç milletvekiliçıkar?

Kürt hareketinin, referandumsürecinde izledikleri taktik ise “şimdi-lik” başarısız oldu. Referandumu kozolarak kullanıp hükümetten bir şeylerkoparma taktiği, Erdoğan’ın istediğinialmasıyla çıkmaza girdi. Üstelik busüreç BDP’ye güç de kaybettirdi.Süreci kısaca hatırlarsak; PKK’ninaskeri eylemlerinden bunalan AKPhükümeti Öcalan’a temsilci gönderipateşkes ilan edilmesini sağlamıştı.Ancak hemen arkasından Erdoğanbu görüşmenin arkasında durmayıp,reddetti. Ona göre hükümet değil,devlet görüşmüştü (görüşmeyi yapanMİT Müsteşarı, müsteşarı atayankim? Başbakan Erdoğan. Müsteşarkime bağlı? Başbakan Erdoğan’a).Bununla yetinmedi elbette, “Kürt bur-juvazisine” EVET açıklamasını dayaptırıverdi. Öcalan’ın, Kürtişadamlarının “evet oyu kullanacağız”açıklaması karşısında sorduğu “bun-lar bu cesareti nereden alıyorlar?”sorusunun yanıtı ise belli; “ulusalbirliği sağlama” projesi adı altındayürütülen, zımnen evet anlamınagelen boykot tavrından. Bu arada

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun “genel af”önerisini fırsat görüp “tek devlet, tekmillet, tek dil” taktiğiyle hızla MHP veCHP kitlesine dönüverdi. Kürtlere isegenel seçimden sonra yapılması vaatedilecek “yeni anayasa” kandırmacasıkaldı. Zaten Diyarbakır’da ne laflaredilip ne sözler verilmedi ki.

“Yeni Anayasa” vaadi AKP içinzaten her seçim dönemi alışkanlıkhaline getirdiği taktik. Hatırlanacağıgibi en son seçimden önce de buvaadi yapmış hatta seçimden sonrayani 2007’de Burhanettin Kuzu’yayeni anayasa taslağı hazırlatmıştı.Ancak bu taslaktan sadece “türban”maddesi Meclis’in gündemine getiril-mişti. AKP için yeni bir anayasa ihti-yacı ancak bu referandumdan Hayırçıkması ile oluşabilir. Onu da zatenuluslararası talepleri kastederekDavutoğlu son açıklamasında “bunlarzorunluluk, şimdi yapmazsak bir-iki yılsonra yapmak zorundayız” diyerek iti-raf ediyor.

Referandum sürecinin daha şimdi-den en Hayırlı sonuçları ise solcenahta yaşanıyor ve yaşanmaya dadevam edecek. Sol, uzun yıllardırneredeyse ilk kez tüm ülkenin günde-mi olan somut bir durum karşısındapolitika üretmek zorunda kaldı. Hersol grup kendi ideolojik ve politikçizgisinden yaptığı çıkarımla açık birpratik tutum aldı ve bu tutumuaçıklayıp, örgütledi. Ve bu süreç solgrupların üretim kapasitelerini, kendi-leri gibi olmayanları etkileyebilme,değiştirebilme gücünü test etmeolanağı sundu. Sol ideolojilerin arayıpda bulamadığı aslında böyle ortam-lardır, kendi stratejisinin doğruluğunu

kanıtlama olanağına sahip olur.Politik üretim sokağa çıkar, sokaktamücadele eder ve sokağı dönüştürür.Eğer sokakta işe yaramıyorsa sorgu-lanmaya ihtiyaç duyar ya da birkenara atılmaya...

İşte bu “hayatın gerçekleri” işeyaramayan sol ideolojileri entartışmasız haliyle faş etmiş durumda.Bunların başında da kendisini “solliberalizm” diye adlandıran ideoloji vesavunucuları geliyor. Adını dakoyalım; bir kısmı kendilerine ‘özgür-lükçü sol’ da diyen EDP veyandaşları. Evet’i AKP’den dahacanhıraş savunan bu şahıslarınKESK’i işlevsizleştirmesi ve hattakomik duruma düşürmeleri ortada.Ufuk Uras kendi seçmen bölgesininsokaklarına insin de halkı “evet”e iknaetmeye çalışsın. Kendisine oy veren-lerin kaçta kaçını ikna edebilir? Ya daBaskın Oran. Kuru gürültüyle eşitlik,özgürlük, kardeşlik nutuklarıyla oytoplayanların ideolojileri gerçek hayat-ta neye karşılık geliyormuş, biline. Busüreçten sıyrılmaması gereken birileridaha var elbette; bunları solcu diyebize, halka pazarlamaya çalışanlar.

Hesap dökümü yapması gereken-ler sadece bunlar değil: Egemenlerinyapmak istedikleri değişikliklerianlayamayan, kavrayamayan, solcu-luğu en uçta durup birbiriyle rekabetetmek olarak anlayan, devrimci mis-yonu kendinden daha gelişkin olarakgördüğü bir siyasi harekete tabiiyetolarak zannedenler. Yani boykotçu-ların önemli bir bölümü. En azından,bu süreçte alınan tutumun yaratacağısonuçların “özeleştirigerektirebileceğini” unutmamak

gerek. Toplumsal hafıza sadece siyasal

grupların referandumda aldıkları tavrıhatırlamayacak, aynı zamanda tavrınıaçıklayıp destek örgütleyen bireylerde anılarda yer alacak. Bu bazen yanıbaşımızdaki komşumuz ya datoplumsal gelişmeden yanaolduğunu düşündüğümüz AKP’ninpropaganda gazetelerini süsleyenSezen Aksu gibiler olacak.

Her türlü eksikliğine rağmensosyalist sol, bu süreçte toplumsalişlevini sergileyebilme olanağını bulduve bunu da gücü ölçüsünde hayatageçirdi. Bu sürecin daha sağlıklıdeğerlendirmesi kuşkusuz referan-dumdan sonra yapılacaktır. Ancakbugünden bile rahatlıkla söylenebile-cek olan: CHP’nin sol zannedildiği vesol adına CHP’nin konuştuğu birsüreçte ÖDP, TKP, EMEP veHalkevleri’nin referandumda HAYIRdemek ve dedirtmek için oluşturduğugüçlü söylem birliği HAYIRLIolmuştur.

Ancak referandum süreci devrim-ciler için henüz tamamlanmış değil.Hala yapacak çok iş, değiştirilecekçok evet var. Hala evetçilerin çokbüyük bölümü neye evet dediklerinibilmiyorlar. Anayasa yazım dilininağdalı ve “anlaşılmaz” oluşuAKP’lilere kendi yalanlarını gizlemefırsatı sağlıyor. Hala evetçilerin yalanüzerine kurdukları propagandamalzemeleri ortalıkta “asılı” duruyor.Hala çalınmadık, girilmedik kapılarvar. Hala bizim “hayırımızın” yankılan-madığı sokaklar var. Ki o sokaklar;iddiamızın, düşüncemizincisimleşeceği sokaklar olacak.

Hala yapacak çok ifl, de¤ifltirecek çok evet var

B u yılki toplu görüşmeler,hükümetin başarılımanevraları ve sendikaların

katkısıyla 12 Eylül referandumunayönelik AKP kampanyasının birparçasına dönüştürüldü.

Hükümet, kamu emekçilerininörgütlenme ve grev hakkının önünesetler çeken anayasa değişikliğinikısmi iyileştirmeler içeren bir paketgibi yansıtabildi.

Toplu görüşmeler sonucundaortalama beklentinin üstünde birzam veren AKP hükümeti hemreferanduma yönelik “bir parmakbal” politikasını hayata geçirdi hemde bununla kendi uzantısı Memur-Sen’i parlattı.

B‹R PARMAK BALToplu görüşmeler 29 Ağustos

gece yarısı sona erdi. Görüşmelersonunda hükümet kamu emekçiler-ine 2011’de yüzde 4 artı 4 zam yaptı.Ayrıca 80 lira ek ödeme yapılmasına,aile yardımının birinci ve ikinci altıaylık dönemde 20’şer liraarttırılmasına karar verilirken, sendi-ka üyesi kamu emekçilerine toplugörüşme primi olarak üç ayda bir 45lira ödenmesi kararlaştırıldı.

Kamu-Sen, hükümetin kamuemekçilerinin taleplerini dikatealmadığını belirterek kaybedeninhükümet olduğunu söyledi. KESKde “Hükümetle ‘sendikası’ kamu

emekçilerinin sefaletinin sürmesindemutabakata varmıştır” açıklamasındabulundu.

Memur-Sen ise görüşmeleri ‘İdeal

bir görüşme’ olarak nitelendirdi.Görüşmeler esnasında Memur-Senbaşkanı, başbakanla özel bir görüşmeyaptı.

KESK’in eleştirisi haksız değilsede hükümet daha önceki yıllardaolduğundan daha cömertti. Bucömertlikte ufuktaki sandığın etkili

olduğu inkar edilemese de, görün-tüde bunun için müzekere edenMemur-Sen oldu. Aslında hükümetve sendikası başarılı bir mizansensergiledi. Bir oturup bir kalkan, nedediği anlaşılamayan KESK ise sondönemin en başarısız sınavlarındanbirini verdi.

NEYE YARADI?Anayasa değişikliği, Ekonomik

Sosyal Konsey’den aynı işkolundabirden fazla sendikaya üyeliğe, toplusözleşmede kesin karar sahibiHakem Kurulu’na kadar bir dizialanda kamu emekçilerinin haklarınıilgilendiren “kötüleştirmeler” içersede KESK bunlara ilişkin bir şey dilegetirmedi.

Sendika koltuğu ile partikoltuğunu karıştırdığı izlenimi veren‘Evet’çi ve ‘Boykot’çu KESK yöneti-cileri, susmaktan da kötüsünüyaparak, “toplu görüşmeyi referan-dum sonrasına erteleyelim” gibiAKP’nin evet kampanyasını besleyenbir öneride bulundular. KESK’in buönemli katkısı sayesinde toplugörüşme masası AKP’nin propagan-da kürsüsüne dönüştü. ÜstelikKESK bu katkısının karşılığını, ikti-dar cephesinden saldırı olarak aldı.

Sürecin kazananı AKP veMemur-Sen, ağzına bir parmak balçalınıp meze yapılanı kamu emekçisi,en çok kaybedeni de KESK oldu.

Kamu emekçisireferandum mezesi

oplu görüşme sürecinin kazananı AKP veMemur-Sen, kaybedeni de KESK oldu. Kamuemekçisi ise bu süreçte adeta meze oldu T TSK’ye özel

harpçi patronGenelkurmay Baflkanl›¤› görevini ‹lker

Baflbu¤’dan devralan Ifl›k Koflaner,bas›nda “TSK’n›n yeni patronu”, “TSK’y›CEO gibi yönetecek” haberleriylekarfl›land›. Profesyonel ordu tart›flmalar›aras›nda gündeme gelen bu yak›flt›rmalaryersiz de¤il. Koflaner GenelkurmayBaflkan› olmadan önce ordunun profesy-onellefltirilmesinin gereklili¤i yönündekidemeçlerde bulunmufltu.

Ancak Ifl›k Koflaner dönemine dairöngörülerde bulunmak aç›s›ndan profes-yonel orduya geçifl hedefi yetersiz kal›yor.Ifl›k Koflaner'in CV'sinde NATO önemli biryer tutuyor. Koflaner, NATO'nun e¤itimtezgah›ndan geçmifl ve Özel KuvvetlerKomutanl›¤›'nda Kurmay Baflkanl›¤›yapm›fl bir komutan.

Koflaner, devir teslim töreninde kont-rgerillan›n has adamlar›na özgü bu CV’yido¤rularcas›na konufltu: “PKK’ye karfl›mücadele silahs›z olmaz.” Ayr›ca ordununodaklanaca¤› temel hedef olarak Kürtsorununun dile getirip, irtica ve cemaatkelimelerini kullanmad›. Böylece YaflarBüyükan›t’tan bafllayarak, TSK’y› Kürthareketine yönelik imha konseptietraf›nda politik ‹slamc› iktidarlauzlaflt›rma çizgisinin de art›k bir olgun-lu¤a eriflti¤i görüldü.

Koflaner dönemi TSK’s›na dairöngörülebilen fley, AKP ile uzlaflm›fl, “iç ved›fl düflmanlarla” savaflma hedefietraf›nda profesyonelleflmifl, neoliberal birNATO ordusu olma yolunda ad›mlarataca¤›d›r.

AKP’liler ‘Evet’oyu istemeyegeldiler, jandar-ma korumasındailçeyi terk ettiler

H opa'nın KemalpaşaBeldesi'ne 12 Eylül'de

yapılacak referandumda"Evet" oyu istemek içingelen AKP'liler ilçeyi jan-darma koruması altındaterk etmek zorunda kaldı.

AKP Artvin MilletvekiliErtekin Çolak eşliğinde ilç-eye gelen AKP'liler, bir çayocağında konuşma yapmak

istedi. AKP'lilerin toplantıyaptığını duyanKemalpaşalı gençler, çayocağına giderek çeşitli soru-lar yönlendirdiler. AKP'livekil sorulan sorularkarşısında zor durumdakaldı, durumu kurtarmakiçin gençlerin toplantıyıproveke ettiğini iddia etti.Bunun üzerine AKPyöneticilerinden bir kişi

soru soran gençlere küfüretti. Bunun üzerine arbedeçıktı.

AKP’L‹LER‹ JANDARMAKURTARDI

Jandarma durumamüdahale ederek gençleridışarı çıkardı.Yaşananlarını duyanKemalpaşa halkı çayocağının etrafında topla-

narak AKP'lilere tepki gös-terdi. Kemalpaşa halkıAKP'lilerin bir an öncebeldelerini terk etmeleriniistedi. AKP'li vekil Çolak veberaberindeki AKP'liler çayocağında yaklaşık yarımsaat mahsur kaldı.Hopa'dan takviye kollukkuvvetlerinin gelmesininardından AKP'lilerKemalpaşa'yı terk etti.

AKP'liler şehri terkederken araçları yumurtayağmuruna tutuldu.

AKP'lilerin beldeyi terketmesinin ardından jandar-ma halka biber gazıylasaldırdı. Bir süre jandarmave halk arasında arbedeyaşandı. ArdındanKemalpaşalılar sloganlareşliğinde olay yerini terketti.

Kemalpaşa halkı ‘Evet’ yalanına izin vermedi

Page 4: Halkın Sesi 114. sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

43 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

“Sosyal Demokratlar” da içinde olmak üzereTürkiye solunun önemlice bir bölümü, referandu-mun kaderini, BDP'nin “Boykot” kararı ile Liberal (sizFethullahçı-Sorosçu diye okuyun) 'Sol'un “Yetmezama evet” tutumunun belirleyeceğine inanıyor. Buaçık bir çarpılma. Referandumun sonucunu belirleye-cek olan, AKP'nin “sol”dan alacağı destek değil,sağdan, SP, BBP, DP, ANAP ve en önemlisi deMHP'den alacağı destek. BDP'nin boykotu ve LiberalSol'un “evet”inin ise AKP lehine sonuç vereceğinisöylemek bile o kadar kolay değil.

Bu gerçeği anlamak içinderin analizlere ihtiyaç yok.Tayyip Erdoğan'ın Meclisgörüşmelerinden bugüne gelenpropaganda diline biraz dikkatetmek yeterli. Erdoğan'ın Grupkürsüsünde okurken “ağladığı”son mektup, Balgat Katliamıhükümlüsü MustafaPehlivanoğlu'na aitti. Erdoğan'ınreferandum güzergahında MHPoylarının yoğunlaştığı illerin öneçıktığı ise bir başka gerçek.Erdoğan'ın propagandataktiğinde en önemli unsurunun,“Sol” “hayır” cephesine karşı“sağın birliği”ni 'evet'te sağlamak

olduğu da bir başka realite. Bu noktada “ölümvuruşu”nun ise “CHP, BDP, TKP, İşçi Partisi veYarsav'ın yedeğine düşmek yakışıyor mu MHP'ye”sorusu olduğu görülüyor.

Tayyip Erdoğan'ın izlediği bu politika, kabul etmekgerekir ki, onun bulunduğu noktadan “aklın yolu”.Erdoğan, türban oylamasındaki 411'lik eziciçoğunlukta, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki MHPdesteğinde yakaladığı “Anadolu gericiliği ittifakınınliderliği” konumunu yeniden yakalamanın peşinde!“Kıl payı evet yetmez, bize daha büyük bir çoğunluklazım” söyleminin arkasındaki hedef belirlemesi debu politikayla ilişkili olmalı.

Türkiye Solu ve Kürt Özgürlük Hareketi ise,AKP'nin peşinde olduğu bu politik hedefin ne denlibüyük bir tehlike oluşturduğunun farkında dahideğilmiş gibi görünüyor. “Diğer solcuların ne yaptığı”solun ve Özgürlük Hareketi'nin referandum sürecin-deki “asıl sorunu”.

AKP'nin Kürt özgürlük hareketine ilişkin sorunuBDP'nin referandumda ne diyeceği veya neyapacağından kaynaklanmıyor. BDP'nin “evet”ininAKP tabanındaki ırkçı kesişim kümesini MHP'yedoğru sürükleyerek, “hayır”ının MHP'deki dinci gericikesişim kümesini AKP'ye doğru sürükleyerek bir“zero sum game” (sıfır sonuçlu oyun) diyagramıoluşturacağını görmek için çok basiretli olmayagerek yok.

Referandum sürecinde AKP'ye asıl darbe vuranşeyin PKK'nin 31 Mayıs'ta başlayıp Ağustos başındasona eren, askeri hedeflerle sınırlı silahlı mücadelesiolduğunu görmek de kolay. PKK'nin referanduma 25gün kala aldığı “eylemsizlik” kararı ise çoklarınınsandığı gibi, AKP'ye silahlı mücadeleyle verdiği zararı“onarmaya” hizmet etmiyor. Aksine, AKP'nin MHP'yeve CHP'ye karşı kan kaybetmesine neden olan“askeri yıpranma”sının bir “politik yıpranma” ilesürmesine neden oluyor.

BDP'nin referandum tutumunun sonuca etkiliolacağı tek durum, son dakikada alınacak bir “evet”veya “hayır” kararı olacaktır. Bu noktada, BDP'nin bir“son dakika kararı” olarak kolay kolay “evet” kararıalamayacağı da Abdullah Öcalan'ın 27 Ağustos'tayayınlanan görüşme notlarından açığa çıkmış gibigörünüyor. Bu görüşme notları, alınabilecek tek “sondakika” kararının “hayır” olacağı izlenimini veriyor.

Diğer yandan “Fethullahçı-Sorosçu Sol”un “yet-mez ama evet” politikasının sol oyları AKP'yedevşirmek açısından etkisinin belirli bir “elit”in öte-sine geçemeyeceğini ama solun “liberal” safrasınıatmasını sağlayacak çok hayırlı bir “aydınlatıcı tutum”olduğunu da ayrıca belirtelim.

Referandum süreci, AKP iktidarının toplumsaldayanağının “Anadolu gericiliği” olduğunu bir kezdaha gösteriyor. Bu gerici toplumsal blok Türkiye'dedemokratik, bağımsızlıkçı ve özgürlükçü birdönüşümün yaşanmasının da Kürt sorunununçözümünün de önündeki temel toplumsal engeldir.DP döneminde oluşan, 1960'ların sonunda çözülme-ye başlayan, MC'ler ve 12 Eylül'le yeniden birleşmeyeyönelen bu gerici bloğun AKP tarafından güçlü birbiçimde “bütünleştirilmesi”, Türkiye Solunun ve KürtÖzgürlük Hareketinin önündeki gerçek büyüktehlikedir. AKP'nin olası bir referandum zaferi buyönde atılmış önemli bir adım olacaktır.

Referandum vebüyük tehlike

FerdaKoç

[email protected]

İşte ‘Evet’çilerin demokrasisi

Barış eli havada kaldıKürt hareketinin 13 Ağustos’ta tek taraflı

ateşkes ilan ederek, barış ve diyalogkonusunda adım atılması için başlattığıeylemsizlik sürecine yeni bir ‘KaypakOsmanlı’ siyasetiyle yanıt verdi. TayyipErdoğan’ın bilgisi dahilinde AbdullahÖcalan’la yapılan görüşmede ateşkes çağrısıyapılmasını isteyen hükümet, PKK’ninateşkes kararı ile rahatladıktan sonra çözümyolunda hiçbir adım atmadı. Askeri operas-yonlar sürerken, AKP de referanduma yöne-lik söyleminde Kürtleri bir kenara itip mil-liyetçi-muhafazakar tabanın beklediği dildenkonuştu. Böylece bir barış fırsatı daha, bun-dan sonraki olası barış girişimlerinin zemini-ni daha da aşındırarak heba edildi.

İlk başta hükümet karşısında bir beklentiifade eden ve Kürt burjuvazisi gibi gericikanatların AKP’nin yanına hizalanmasına yolaçan Kürt hareketi ise geç de olsa bir oyunlakarşı karşıya olduğunu fark etti. PKK cansızhedefler seçtiği boru hattı bombalamalarınabaşlarken, BDP de boykot kararından geriadım atmayacaklarını dillendirmeye başladı.

KAN VE ATEfi DURMADIAskeri operasyonlar da hız kesmiyor.

Eylemsizlik sürecinde 26 tane askerioperasyon ve 30 tane havan ve obüs saldırısıgerçekleştirdi. Operasyonlarda 9 gerilla ve 3asker öldü.

Eylemsizlik sürecinde yaşanan bir diğersaldırı da Kürt illerindeki ormanların, düzen-lenen her askeri operasyonun ardındanyakılması oldu. Özellikle Dersim’de, Ağustosayı boyunca ormanlar yandı. Devlet yananormanlar için kılını kıpırdatmazken halkkendi çabalarıyla yangınları söndürmeyeçalıştı; ancak askerin engeliyle karşılaştı.Askeri bölge olduğu gerekçesi ile yangınmüdahale ekipleri yangın alanına sokulmadı.

TSK: ‘S‹LAHLA ÇÖZÜLÜR’Askeri operasyonlar artarak sürerken 29

Ağustos günü Kara KuvvetleriKomutanlığı’nda gerçekleştirilen devir teslimtöreninde konuşan Genelkurmay BaşkanıIşık Koşaner, PKK ile mücadelenin ancaksilahla gerçekleştirilebileceğini söyledi.

AKP OYNUYOREylemsizlik kararından önce devletin

örtülü olarak Öcalan’la görüşmesi Kürthalkında geçici bir süre umut yaratsa daAKP’nin söyleminin Kürtleri dışlayarak sağtabana odaklanması, görüşmenin bir oyunolduğunu gösterdi.

13 Ağustos’un ardından devletleÖcalan’ın görüşmesi üzerinden CHP veMHP tarafından yönlendirilen suçlamalarkarşısında AKP sürekli şoven reflekslerlekarşılık verdi. AKP’nin milliyetçi tabanıgözeten söylemi, AKP’li Devlet Bakan CemilÇiçek’in PKK’lilerin Ermenilerle işbirliğiiçinde olduğunu ve sünnetsiz olmalarının

bunun kanıtı olduğunu iddia etmesine kadarvardı.

Son olarak Tunceli mitinginde genel aföneren CHP lideri Kılıçdaroğlu’na en büyüktepkiyi Erdoğan gösterdi. Erdoğan, genelaffa karşı çıktığı açıklamasının ardındanDemokratik Toplum Kongresi tarafındanilan edilen Özerk Kürdistan konusunudeğerlendi ve ‘Tek dil, tek din, tek vatan’söylemini yineledi.

AKP ‹STED‹⁄‹N‹ ALDIEylemsizlik sürecinde AKP, Kürt illerinde

‘Evet’i örgütleme girişimlerini hızlandırdı.Diyarbakır’ın 14 sermaye örgütü temsilcisi 19Ağustos günü bir açıklama yaparak 12Eylül’deki referandumda ‘Evet’ diyecekleriniaçıkladı.

AKP siyasi hesapları için bir barışfırsatını daha heba ederek Kürt hareketininbarış için uzattığı elini havada bıraktı.

Y üzlerce yıllık otoriterdevlet geleneğinden besle-nen ve Erdoğan’ın diline

yansıyan tehditkar açıklamalarAKP’nin referandumda işi şansabırakmadığına işaret ediyor. ‘hayır’çalışması yapan farklı kurumlaradönük polis, zabıta, valilik terörühükümetin ‘hayır’ diyenleribastırma konusunda devletin tümolanaklarını seferber ettiğini gös-teriyor. Bu denli baskı AKP’ninsahte demokratlığı kadarsandıktan çıkacak güçlü bir ‘hayır’ıengelleme kaygısını da yansıtıyor.

Meydanlarda ‘evet’ için halkaseferberlik çağrısı yapanErdoğan’ın ‘evet’ demeyenlere ilkaçık tehdidi tekelci sermayeninörgütü TÜSİAD’a oldu. Erdoğan,18 Ağustos akşamı İstanbulDostluk Grubu Derneği’nceSütlüce’deki Haliç KongreMerkezi’nde verilen iftaryemeğinde yaptığı konuşmadareferandum konusunda ‘iradebeyanında bulunmayacağını’söyleyen TÜSİAD’a yüklendi.“Bakın burada da tavrınızı ortayakoyun, hayırsa ‘hayır’ deyin, evetse‘evet’ deyin. Çünkü bitaraf olanbertaraf olur.”

Erdoğan aynı konuşmadaYARSAV’a değinerek yargıdaegemenlik çatışması yaşadığı sivilbürokrasiye de çatmaktan geridurmadı. Erdoğan yaptığıkonuşmada Anayasa değişikliği

konusunda açıktan tavır alan yargıbürokrasisine yönelik düzenleme-ler yapmaya hazırlandıklarınıbelirtti. Sermaye ve sivil bürokrasieliti ile hükümetin kavgası ege-menler arası çatışmanın sınırlarıiçine cereyan ediyor. Hükümetonları tehdit ederken sokaktahalkın ‘hayır’ını örgütleyenleredönük engelleme ve baskılardadaha farklı bir dil kullanılıyor.“Eşit özgür bir ülke için 12 EylülAnayasası’na da, AKPAnayasasına’da hayır” diyendemokratik kitle örgütleri ve solpartiler karşılarında kolluk güçleri-ni buluyor.

EVET POL‹S‹Çanakkale’de Gelibolu

Pazarı’nda ‘hayır’ bildirisi dağıtanHalkevciler polis tarafındangözaltına alındı. Polis gözaltınaaldığı iki Halkevciye sözlü ve fizikiişkence uyguladı.

Gelibolu polisi ‘hayır’ çağrısınınhalktan yoğun ilgi görmesi üzerineHalkevcileri “298 Sayılı KanunaMuhalefet” gerekçesiyle gözaltınaaldı. Karakolda polisin isnat ettiğisuçlamayı imzalamayanHalkevcilere, polis önce bağırıphakaret etti. Sonrasında ise sağlıkraporu almak için arabayabindirilen Halkevcilerinçantalarına zorla el koymayaçalıştı. Halkevcilerin çantalarınıvermek istememesi üzerine altı

polis, bir Halkevciyi karakolunönünde tekme tokat dövdü.Polisler amirlerinin “kameralaraçık” uyarısıyla buradakisaldırılarına son verdi. Sağlık kon-trolü boyunca yapılan işkenceye“Bundan sonra bildiri dağıtır hayırderseniz sizi mahfederim, 6 tanedosyam var bir tane daha eklenir”diyen polisin tehditleri de eklendi.

Mersinli Halkevciler 27 Ağustosgünü Özgür Çocuk Parkı’nda hayırbildirisi dağıtırken AKP’li bir grup-la karşılaştı. Halkevciler yaptıklarıkonuşmalarla AKP hükümetiniteşhir ederek halkı referandumda‘hayır’ oyu vermeye çağırıncaAKP’lilerle karşı karşıya geldiler.Gerilim nedeniyle olay yerine polisde geldi. AKP’lilerle polis, işbirliği

içinde sopalar ve biber gazı ileHalkevcilere saldırdı.

Okmeydanı’ndaki saldırganlarınhedefinde ise ÖDP’liler vardı. 22Ağustos günü İstanbulOkmeydanı’nda ‘hayır’ bildirisidağıtan ÖDP üyelerinin yanınagelen polis, önce bildiriyi yırttısonra da küfrederek silah çekti.Polis saldırısına tepki gösteren ikiÖDP’li gözaltına alındı.

İstanbul’da TKP üyelerine debenzer bir saldırı gerçekleşti. Fakatbu saldırının faili alışılmışındışında birileriydi; PendikBelediyesi Zabıta Ekipleri.Referandum çalışması yapmak ve29 Ağustos'ta Kadıköy'de yapılacak'Hayır Mitingine' çağrı yapanbildirileri dağıtmak amacıyla 21

Ağustos günü Pendik pazarınagiden TKP üyeleri AKP'li PendikBelediyesi'ne bağlı zabıtaların öncesözlü tacizine maruz kaldı. Sözlütacize karşılık alamayan zabıtalar,çevrelerinde topladıkları bazıkişilerle birlikte TKP üyelerinesaldırdı.

Gazete elinize ulaştığındamuhtemelen bu haberler eskimişve ülkenin dört yanından benzersaldırı haberleri gelmiş olacak.Herkesi kendine biat etmeye zor-layan, muhalefete tahammülüolmayan AKP zihniyeti birilerincekısmen de olsa ilerici diyetanımlanadursun, bu referandumsürecinde yaşananlar iktidarınfaşist özünü, gören gözleregösterecek.

İnkılap Dal unutulmadı

Hayır diyenlere dönük polis, zabıta vevalilik saldırıları AKP’nin iktidarın tümolanaklarını kullanarak ‘hayır’ diyenleribastırmaya çalıştığını gösteriyor

İstanbulsavaşa

‘Yeter’ dedi ‹stanbul Tabip Odas› ve ‹stanbul

Bar›fl Meclisi Giriflimi’nin ça¤r›s›ylaortak bir deklarasyon yay›nlayan 347kurum, “fiimdi silahlar› susturman›n,parmaklar›n tetiklerden uzaklaflmas›n›sa¤laman›n, Kürt sorunundademokratik ve adil bir çözüm iste-menin zaman›” dedi.

Aralar›nda pek çok sendika, meslekörgütü, demokratik kitle örgütü,dernek, vak›f, giriflim ve inisiyatifinbulundu¤u 347 kurum 26 A¤ustosgünü Mecidiyeköy KültürMerkezi’ndeki bas›n toplant›s›nda biraraya geldi. Bas›n toplant›s›nda 347kurum taraf›ndan imzalanan ve yeniimzalara aç›lan metin kamuoyu ilepaylafl›ld›.

“Yeter” bafll›kl› ortak metni ‹stan-bul Tabip Odas› Genel Sekreteri AliÇerkezo¤lu okudu. Çerkezo¤lu,toplumsal muhalefetin gündemi nekadar yo¤un olursa olsun, ülkedeherkesin yaflam›n› derinden etkileyenve görmezden gelinemeyecek bir Kürtsorunu oldu¤unu ve bu konudaçözümsüzlü¤e art›k bir “Yeter!” den-mesi gerekti¤ini belirtti. Çerkezo¤lu,bu bir araya geliflin önümüzdekidönemde daha da gelifltirilece¤ini veneler yap›laca¤› üzerine genifl kat›l›ml›tart›flmalar yürütülece¤ini belirtti.

1980 askeri cuntası tarafından tutuk-lanan, hapishanede yattığı sırada kankanseri teşhisi konulmasına rağmentedavisi yapılmayan, devrimci hareketinunutulmaz isimlerinden İnkılap Dalölümünün 21. yılında ManisaAkhisar’daki mezarı başında anıldı.Halkevleri, ÖDP, EMEP, sendika tem-silcileri ve Akhisar gençlerinin katıldığıanma etkinliği geçmiş yıllara göre birhayli kalabalık yapıldı.

‘70’li ve ‘80’li yıllarda devrimcihareketin Ege Bölgesi’ndeki en bilinir

devrimcilerinden biri olan Dal, hapis-hanede kaldığı yıllarda kan kanserineyakalanmıştı.

Ancak tedavi olmak istemesinerağmen önüne sürekli engeller çıkarılan,bir yıl pasaport verilmediği içinyurtdışına gidemeyen Dal, ancak olayınYeni Asır gazetesinde duyurulmasındansonra pasaport alıp tedavi için İsviçre’yegidebilmişti. İsviçre’ye 30 kilo olarakgiden Dal kısa bir süre sonra da hayatınıkaybetmişti.

Çalıştığı tütün tarlalarında felsefe

okuyan, devrimci kişiliğiyle tüm Akhisarköylüleri tarafından sevilen İnkılap Dal,Ege Devrimci Yol davasındayargılanırken Hacettepe ÜniversitesiFelsefe Bölümü’nü kazanmış ancakhakkında 5 yıl hapis cezası çıkıncaüniversiteye gidememişti.

Anmaya katılan arkadaşları da anma-da İnkılap Dal’ın örnek alınacak devrim-ci kişiliğini gençlerle paylaşarak onunanısını canlı tutmaya söz verdiler.Anmaya bu yıl çevre il ve ilçelerden deyoğun katılım oldu.

Mersin’de AKP’liler Halkevcilere sald›rd›.

‹nk›lap Dal

Öğrenci Kolektifleri Devrimci Gençlik Köprüsü’nüyeniden yapacak. 1 Eylül günü onlarca genç, “Gençlikbarışa köprü olacak” yazılı pankartla İstiklalCaddesi’nde bir yürüyüş düzenledi. Projeye öncülükeden şair Cezmi Ersöz, İstanbul Tabip Odası MYKüyesi Ali Çerkezoğlu, TMMOB İstanbul İlKoordinasyon Kurulu Başkanı Tores Dinçöz,Halkevleri Bölge Temsilcisi Nuri Günay, ÇevreMühendisleri Odası Başkanı Semra Ocak ve ESP iltemsilcileri de eyleme katıldı. GalatasarayMeydanı’nda ilk sözü alan şair Cezmi Ersöz, “Buköprü gençlerin işidir. Gençler konuşacak, gençleryapacak, gençler başaracak. Bundan sonra söz genç-lerindir” dedi. Ersöz’ün ardından konuşan üniversiteöğrencisi Eren Can, “Devrimci Gençlik Köprüsü’nüyeniden yapacağız. Mahirlerin, İbrahimlerin,Denizlerin yolunda barışa köprü olacak, kardeşliğinülkesini kuracağız” dedi. İlk Boğaz Köprüsü’nünyapılacağı yıllarda 68 gençliği ‘Boğaz’a değil Zap’aköprü diyerek Hakkari’de Zap Suyu’na köprü inşaaetmiş, bu köprü 12 Eylül sonrası bombalanarakyıkılmıştı.

Barış Köprüsü içinHakkari’ye yolcular

Page 5: Halkın Sesi 114. sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

53 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

iklimkıta7 5

İsrail’de aralarında ünlü yönetmen, senaristve oyuncuların bulunduğu 57 sanatçı ve 150

akademisyen İsrail’in işgal ettiği yerleşimbirimlerinde çalışmayacaklarını açıkladı. Çoğudevlete bağlı kurumlarda çalışan boykotçularadevletin cevabı “para vermeyiz” oldu. Ancakboykotçular tehditlere boyun eğmiyor.Konuyla ilgili konuşan boykotçular meslekikariyerlerine mal olsa bile yerleşim böl-gelerinde çalışmayacaklarını belirtiyorlar.

G. Afrika’da % 8.6’lık ücret artışı ve 1000rand (138 dolar) kira yardımı talepleri

kabul edilmeyen 1.3 milyon kamu emekçisiningrevi devam ediyor. Yaklaşık 3 haftadır devameden grevde kamu hizmetleri durma noktasınageldi. Metal işçileri de greve katılınca uzunsüre ayak direten hükümet geri adım attı.Daha önce %7 olan teklif %8’e çıkarıldı.COSATU’dan daha önce yapılan açıklamadataleplerin kabul edilmemesi durumundamaden ve imalat sektöründeki emekçilerin degreve katılacağını duyurulmuştu. İşçilerin yeniteklife ne cevap vereceği merakla bekleniyor.

G.Afrika’da grev büyüdü

Şili’de 5 Ağustos günü meydana gelen patla-mada göçük altında kalan 33 madenciye 22

Ağustos’ta küçük bir tünel aracılığıyla ulaşıldı.Yapılan açıklamada 700 metre derinlikteçalışırken meydana gelen patlamadan sonramahsur kalan 33 madencinin küçük bir evbüyüklüğündeki bir sığınakta hayata tutunduğuifade edildi. Ancak madencilere küçük bir tünelaracılığıyla ulaşıldı. Yani madeniler hala göçükaltında. Tünel aracılığyla madencilere yiyecekve su desteği sağlanıyor. Madencilerinkurtarılmasının birkaç ay sürmesi bekleniyor.

33 madenciye ulafl›ld›

Polonya'nın güneyindeki bir evde, Nazitoplama kampı Auschwitz'de kullanılan

150'den fazla cerrahi ve jinekolojik alet bulun-du. SS subayı Carl Clauberg’e ait olduğuanlaşılan cerrahi ve jinekolojik aletlerinAuschwitz’de pek çok Yahudi kadınınkısırlaştırılması için kullanıldığı tahmin edili-yor. Binlerce insan üstünde ölümcül deneyleryapan cani Nazi doktor Clauberg, SovyetlerBirliği tarafından 1945’te yakalanıp ve 25 yılhapis cezasına çarptırılmış, ancak cezası dol-madan 1957’de ölmüştü.

Faflist ‘t›p’ aletleri

2 8 Ağustos’ta burjuva basın ta-rafından “komünizmin yenil-gisi sevinciyle” duyurulan bir

haber “Küba’da işler kötüye mi gi-diyor” sorusunu akıllara getirdi.Haberde duyurulan yabancı yatı-rımcılara devlet arazisini 99 yıllığı-na kiralama ve vatandaşların kenditarım ürünlerini üretip satma hak-kının verilmesi yönündeki yasalaraslında çok da eskiye dayanmayanbir yeniden yapılanmanın adımları.

1959’daki devrimden sonra baş-layan ambargo karşısında çok akıllıbir dış siyaset izleyen Küba, SSCBve diğer Doğu Avrupa ülkeleriylegeliştirdiği ticari anlaşmalarla eko-nomisini ayakta tutmayı başardı.Mono-kültür (tek ürüne dayalı üre-tim) halde olan şeker kamışı üreti-mi ve SSCB’den alınan sübvansi-yonlar Küba ekonomisinin büyükoranda temel dayanağı haline geldi.

SSCB’nin çöküşü ve Doğu Avru-pa ülkelerinin batı kapitalizminebağlı ülkelere dönüşmesi, mono-kültür üretime sahip Küba ekono-misini çok sancılı bir krize girmetehlikesiyle karşı karşıya getirdi. Sı-nırlı sayıdaki ticari ortakların kay-bedilmesi üretimde çok keskin birdüşüşe neden oldu. Bu ağır krizdençıkış yolu arayan Küba ekonomisiihtiyaçların karşılanabilmesi adınabirtakım zorunlu tasarruflara git-mek zorunda kaldı.

EKONOM‹K YAPI DE⁄‹fi‹YORKrizi kapitalist ülkelerdekinin

aksine sadece emekçi halka yükle-terek değil, tüm Küba halkına yaya-rak aşmayı hedefleyen ve dört anadirekten oluşan bir plan yapıldı. Bu

planda en büyük rolü de Küba’nındoğal güzellikleri üstlendi. Biyo-teknolojiye yatırım yapılması; nikel,tütün, rom ve narenciye üretimininarttırılması gibi yeni üretim model-leriyle birlikte şeker tesisleri bir birkapandı ve Küba ekonomisi kabukdeğiştirdi.

Şeker kamışı tarlaları nadasa bı-rakıldı. Küba’nın yeni ekonomik

planları dahilindeki “yabancı şirket-lerle uzun vadeli yatırım yapılması”daha çok turizm alanında gerçek-leşti. Uzun vadeli yatırımlar Kü-ba’da otel olarak yükselmeye başla-dı.

Turizm Küba ekonomisinin candamarı haline geldi. Turizmin Kü-ba ekonomisini ayakta tutması busektörün vazgeçilemez olmasına yol

açtı. Bugünkü tartışmaların, “kay-gı”ların temeli de burada atıldı.

‘90’lı yılların başından itibarenturizmin yüksek getirisi Küba’daikili bir yapı oluşmasına yol açtı:Turizmden (özellikle kayıt dışı ge-lirlerle) yüksek kazançlar elde edenbir kesim ve düşük ücretle çalışanemekçiler. Mono-kültür haline ge-len turizm sektöründeki yüksek ge-

lir tarım arazilerini işleyen, okullar-da eğitim veren emekçi kesimin tu-rizme kaymasına neden oldu. Za-ten düşük doğum oranı ve yüksekeğitim görmüş nüfusu nedeniyle ta-rım arazilerini işleyecek emek bul-makta zorlanan Küba’da böylecetarımsal üretim durma noktasınageldi, nitelikli gıda üretimi yapıla-maz oldu.

Bir tarafta lüks otellere yatırımyapılırken ve bu otellerde turistlerlüks içinde yaşarken, diğer taraftakonut sırası bekleyen ve akrabala-rıyla birlikte yaşamak zorunda ka-lan insanlar mevcut. Turizmde ula-şım kusursuz işlerken, halk işe git-mek için saatlerce araç beklemekzorunda kalabiliyor. Bu kesimin ra-hatsızlıkları da Küba’nın devrimcihükümetine karşı içten içe bir tep-kiyi besliyor. Ancak bu tepkilerigösteren halk, Küba’nın devrimcihükümetine bağlılığını yitirmiş de-ğil.

Burjuva basın büyük bir hevesle“komünizmin yenilgisi”ni manşetle-rine çekedursun, Küba hala poli-tikasının temeline toplumsal fay-dayı koyan, nitelikli eğitim ve sağlı-ğı halkına parasız sunan, sınırlı geli-rine rağmen dünya halklarına hiç-bir karşılık gözetmeksizin yardımelini uzatan, onurlu bir ülke olmaözelliğini aynen koruyor.Yeni dün-ya düzeninde ayakta kalmak içinyapılan bu ekonomik uygulamalarıne kadar sorun yaratsa da devriminöncüleri sorunların farkında olduk-larını belirtiyorlar. Daha başlangıçevresinde olan bu ekonomik adım-ların ileride ne gibi sonuçlar yarata-cağını da bize zaman gösterecek.

omünizmin yenilgiye ‘iki adım daha’ yaklaştığı ilanedilse de Küba dünya halklarının sömürüye karşıonurlu duruşunun simgesi olmaya devam ediyor

Fransa’da 19 Ağustos’ta 86,20 Ağustos’ta 130 Roman’ın

sınırdışı edilmesiyle tekrartırmanan ırkçı politikalar bütündünyada büyük tepki gördü.Daha önce 10 bin Romanı sınırdışı eden Fransa’da devlet eliyleyürütülen ırkçılığın sebebininRomanların “kaçakçılığınkaynağı olduğu, yaşam standart-

larının şok edici derecede kötüolduğu, çocukları dilenciliğe zor-ladıkları, fuhuş ve suçun mer-kezi olduğu” savunuldu.

Yaklaşık 400 bin Romanınyaşadığı Fransa’da başlayan buırkçı uygulama kısa sürede bütündünyadan tepki gördü. Ancakgelen tepkiler karşısında Fransahükümeti ırkçı politikasına son

vermek yerine “yandaş” aramayakoyuldu. İtalya, İngiltere,İspanya ve Almanya içişleribakanlarını 6 Eylül’de toplantıyadavet eden Fransa hükümeti,“göçmen politikaları” konusundabu ülkelerle bir “ortak görüş”çıkarıp meşruluğunu arttırmayaçalışıyor. Toplantıya daha öncebu tip konulardaki toplantılara

çağrılan ve Romanlardan yanatutum takınan Polonyahükümetinden kimseninçağrılmaması toplantıdançıkacak kararlar konusunda fikirverdi. Romanların sınır dışıedilmesine devam ederkendünya çapında Fransa’nın ırkçıpolitikalarına karşı eylemler deartıyor.

Sarkozy’nin görevegeldiği günden beri

rahat vermediğiRomanlar yeni birırkçı tehdit altında

‹srail’de boykot dalgas›

27 Ağustos’ta Fırat HaberAjansı’nın (ANF) duyur-

duğu bir haber, KuzeyIrak’taki enerji kaynaklarınınyağmalanmaya devam edil-diğini ortaya koydu.

Avrupa’nın en büyük 5enerji kuruluşundan biri olanAlman RWE’yle KürdistanBölgesel Yönetimi arasındaimzalanan doğalgaz işletmeanlaşmasına göre yılda 14milyar metreküp doğalgazınkullanımı şirkete verilmişoldu. Alman RWE şirketiNabucco doğalgaz boruhattının 6 ortağından biri.

ASIL N‹YET NABUCCOKürdistan Bölgesel

Yönetimi Başbakanı Behram

Salih işletilecek olan gazınbölgenin ihtiyaçlarına cevapvereceğini söylese de şirketinasıl niyeti anlaşmadan sonrayapılan açıklamayla netleşti.RWE’den yapılan açıklama-da Nabucco’da pazarlık gücüelde edildiği açıklandı.

fi‹RKETE ‹fiGAL HAKKIOrtadoğu ve Hazar

petrolünü Avrupa’ya taşımasıplanlanan proje için döneminEnerji ve Tabii KaynaklarBakanı Hilmi Güler’in deyi-miyle “aranan kan” olarakkatılan RWE bölgede ayrıcaaltyapı çalışması yapacak. 13Temmuz 2010’da imzalananNabucco anlaşmasındaki“Arazi hakları” bölümü ise

şirketin sadece alt yapıdasınırlı kalmayacağınıispatlıyor.

Anlaşmanın bu bölümüsöz konusu arazilerinsınırlandırma olmaksızın kul-lanımını, mülkiyetini, işgaledilmesini, kontrolünü veyararlanılmasını anlaşmaimzalanan şirkete veriyor.3000 km olması planlananboru hattının 2000 km’si deTürkiye’den geçecek.

RWE, Türkiye’de EskiMerkez Bankası BaşkanıSüreyya Serdengeçti’ninortağı olduğu TurcasPetrol’le birlikte, Denizli’de500 milyon Euro’luk elektriksantrali inşa etmeyebaşlamıştı.

K

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton21 Ağustos’ta yaptığı açıklamada

Filistin ile İsrail yönetimlerinin 2Eylül’de ABD’nin başkentiWashington’da doğrudan barışgörüşmelerine başlayacağını duyurdu.Tarafların, görüşmeleri bir yıl içindesonuçlandırma konusunda da anlaşmayavardığını belirten Clinton görüşmelereBarack Obama’nın ev sahipliğiyapacağını açıkladı.

Görüşmelerde Filistin-İsrail sınırları,Kudüs’ün statüsü ve Filistinli mülteci-lerin durumunun ağırlıkla ele alınacağıifade ediliyor. İsrail’den yapılan açıkla-malarda görüşmelere ön koşulsuz olarakkatılınacağı söyleniyor. Filistin Yönetimiadına doğrudan görüşmelere katılacakolan Mahmud Abbas da önkoşul önesürecek durumda olmadıklarını söyleyip,saflık derecesinde bir iyimserlikle barışgörüşmelerine gidiyor. Filistin direnişi isebarış görüşmelerine karşı. Başta ABDolmak üzere Rusya, AB ve BM’denoluşan “Ortadoğu” dörtlüsünün Filistinhalkına şerden başka bir şeygetirmediğine işaret eden Filistin Halk

Kurtuluş Cephesi (FHKC), görüşmelerinüstü örtük olarak Siyanist yerleşimlerin,Gazze üzerindeki ambargonun ve geçiciFilistin yönetiminin yasallaştırılmasıanlamına geldiğini açıkladı. Görüşmeleriçin gün sayan Mahmud Abbas ise “Mu-halefete saygılıyız” dese de Filistinmuhalefetine yönelik baskılar artıyor.Doğrudan görüşmeler için bir arayagelen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi,Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi,Filistin Halk Partisi ve çeşitli bağımsızsiyasetçiler 25 Ağustos’ta toplantı yapmakararı aldı. Ancak toplantı Mahmud Ab-bas yönetimindeki polislerce engellendi.Bunun üzerine yürüyüş yapmak isteyenörgütlere izin verilmedi. Konuyla ilgiliolarak yapılan açıklamada temel haklarasaygı duyulması gerektiği belirtildi ve gö-rüşmelerden çekilinmesi çağrısı yapıldı.

Filistin muhalefeti yerleşimleringenişlemesine özellikle de Kudüs'te birson verilmedikçe, haksız işgale bir sonverilmedikçe ve geri dönüş hakkı dahilFilistin halkının hakları güvenceyealınmadıkça her türlü doğrudan müzak-erelere girmeyi reddediyor.

‘İşgalle barış olmaz’

Kürdistan’da bir işgalci: RWE

Küba kapitalist olur mu?

Afganistançelişkiyumağı

ABD Baflkan› Barack Obama ülkesininIrak’taki muharip rolünün tamamensona erdi¤ini iddia edip Afganistan’danda 2011 Temmuz’da çekilmeye bafllaya-caklar›n› söylese de, iflgal güçlerininbölgedeki komutanlar› Obama’dan farkl›düflünüyor. Afganistan’daki NATO güç-lerinin komutan› olan David Petraeus veABD deniz piyadeleri komutan› JamesConway Afganistan’dan çekilemeyecek-lerini savundu.

Askerlerin çekilmesiyle ilgilikoflullar›n Obama’n›n öngördü¤ü gibigeliflemeyebilece¤ini savunan PetraeusTaliban’a karfl› zafer kazand›klar›n›aç›klama konusunda çekinceli oldu¤unusöyledi. Obama’ya çekilme takviminitekrar gözden geçirmesi konusundatavsiyelerde bulunaca¤›n› belirtenPetraeus’un aç›klamalar›n› JamesConway’in çekince dolu mesajlar› izledi.

Taliban militanlar›n›n “O güne kadardayanal›m” diye aralar›nda konufltuk-lar›n› iddia eden Conway bölgenintamamen “temizlenmesi” gerekti¤inisavundu. Afganistan’›n kuklaCumhurbaflkan› Hamid Karzai’nin aç›kla-malar›na bak›ld›¤›nda ise iflgal güç-lerinin ülkeden ç›kmamak istemesianlafl›labiliyor(!) ABD’nin çekilmemesigerekti¤ini savunan Karzai bununla dayetinmeyerek ABD’nin Taliban’› bitirmekiçin Pakistan’a girmesi gerekti¤inisöyleyecek kadar ileri gitti.

ABD’nin giderek artan kay›plar›ylabirlikte komutanlardan ve kuklahükümetten gelen aç›klamalar sonras›Obama’n›n karar›n› de¤ifltirebilece¤ibelirtiliyor.

Fransa’da Romanlara ‘resmi’ ırkçılık

Page 6: Halkın Sesi 114. sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

63 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Harç parasını çıkartmak için inşaattaçalışırken hayatını kaybeden Ömer okulmasrafı yüküyle ezilen binlerce gençten biriydi

Mevsimlik iflçi olarak geldi¤i ‹stanbul’da 30 gün çal›flan Ömer Çetin’incenazesi memleketi A¤ri Tutak’a gönderildi

Kardeş derelerden biri daha saldırı altında. Bizde onu korumak için gerçekleştirilen nöbet eylem-ine katılmak için 20-22 Ağustos”ta yollara düştük.

Kastamonu’nun Cide İlçesi’ndeki Loç Vadisi,Küre Dağları’nın en bakir bölgelerinden birinde.Vadi, dünyada sadece bu bölgede yetişen 29 türbitkiye ev sahipliği yapıyor. 10 yıl önce milli parkilan edilmesine rağmen bugün hidroelektrik santralive baraj tehdidi altında.

Turkuaz rengi Devrekani Çayı özgür akmayacak,Orya Enerji ve Ümran Boru ortaklığında 4,5 km.likborulara döşenecek, dere kuruyacak ve yapılacakbarajla da vadiler sular altında kalacak.

Loç Vadisi Valla Kanyonu’yla dünya miraslarıiçinde yer alıyor. Bir yaşını henüz doldurmuş Irmakbebekle çıktığımız yolculukta telefonla aradığımız

Loç Vadisi’nden arkadaşlaryolu şöyle tarif ettiler:

“Samsun’dan gelirkenŞenköy, Hasköy sapağıönünüze gelecek, oradansapacaksınız , solunuzda kalırtabelalar aman hakaçırmayın!”

Kaçırmak ne kelime, sapağıbulsak bile Loç Vadisi toprakyollarıyla ulaşılmaz durumda.

Sermayenin gözünden kaç-mayan bu doğa harikasına çokzor koşullar altında ulaştık.

Saptığımız bir yoldaduralım, bir bilene soralımderken etrafı saran kekik koku-

ları ciğerlerimize dolarken böğürtlenleri Irmakbebeğe yedirmenin keyfini de yaşadık.

Dere boyunda iş makinelerinin gürültüsü, özelgüvenlikçilerin ve işçilerin bakışları altında ilerlerkenLoç Vadisi nöbet çadırlarını görünce bu derenin,vadinin sahibi kim? diye şaşırmaktan kendinialamıyor insan.

Çadırların bulunduğu yer aslında şantiye kurula-cak araziyken köylü bu alana çadırları kurmuş,şantiyeye geçit vermemiş.

Vadiye ulaşıp etrafı dolaşmaya başlıyoruz. YoldaVadi’den Hatice Abla’yla sohbeti koyulaştırıyoruz.

“...Aslında görünmez adam olacaksın, buhidroelektrikçileri … Altında oturduğumuz bu çınar(kavlan deriz biz) çok çocuğa beşik olmuştur. Biztarlada çalışırken çocuklarımızı bu çınarlar uyuttu.

Sohbet sürerken Hatice Abla’nın babasınındeğirmenine varıyoruz. Değirmenin yıkılacağını vekökünden, tarihinden koparılacağını söylerkenHatice Abla, babasının dokunduğu tahtaları seviyoryavaşça ve bir iki hatıra alıyor değirmenden.

Değirmenin dibinde başlayan 130 yıllık tahtaköprüden karşıya geçiyor ve yabani bitkilerarasındaki çeşmeden su içebiliyorsunuz.

Akşama doğru ortaya kocaman bir kamp ateşiyakılıyor ve sohbet başlıyor. Zafer Kecin’den köyhalkının bir kısmının sustuğunu ve köyün HES’çilerve HES karşıtları olarak ikiye bölündüğünü öğreni-yoruz.

Eskiden bu dört köy bayramlarda hep beraberkutlama yaparlarken santralin köylülerin de arasınıbozduğunu, Loç Vadisi’ne köylülerin bir kısmının vedışarıdan sahip çıkanların olduğunu söylüyor.

Kendini tutamayan Selahattin heyecanla sözüalıyor: “Bu doğa kurdun, kuşun, ayının da hakkı.Sohbetle beraber uykusuz geçen dere nöbetindensonra sabah göz gözü görmez sisin altında çadırhalkı uyanmaya başlıyor. Kelimelere sığmaz eşsizdoğa, sislerin arasından sessizce sıyrılıyor.

Dönüş yolunda senede bir iki yaprak büyüye-bilen şimşir ağaçlarını kesen, Küre Dağları’ndakibinbir çeşit ağacı, bitkiyi, börtü, böceği yok edecek.

Rıfat Ilgaz’ın Sarı Yazma romanından sarı yaz-malı kadınlar, erkekler ve yazı başlığına da konuolan Valla Kanyonu ‘HES’leri durdurmak için neyapmalıyız ki’ diye sordurtuyor.

Sularımızı, ormanlarımızı satacak AKP’ye 12Eylül 2010 referandumunda hep beraber ağızdolusu bir HAYIR! demekle başlayabiliriz sukardeşlerim.

Ne olacak Valla?

NurayErça¤an

SamsunHalkevi D oğal afet nedir? Ya da

göz göre göre yaşanan birfelaket doğal mıdır?

Doğal afet kavramınıntanımında bir doğa olayı olması,can ve mal kaybına yol açmasıözellikleri yer alıyor. Bunlara ekolarak ‘önceden tahmin edilemez-lik’ özelliği olduğu belirtiliyor. Butanımdan yola çıkarsak Rize’ninGündoğdu ilçesinde 26 Ağustosgecesi yaşanan sel ve heyelanıdoğal afet olarak görmek mümküngörünmüyor. Bölgede Sahil YoluProjesi’ne, HES’lere ve taş ocak-larına karşı çıkanlar yaratılan tahri-batın tehlikelerini defalarca dilegetirildi.

Derelerin KardeşliğiPlatformu’ndan Ömer Şan’aulaşarak heyelanı tetikleyen neden-ler ve bölgede yürütülen çalışmalarhakkında bilgi aldık.

Ömer Şan 13 kişinin hayatınıkaybettiği, bir yurttaşın halen kayıpolduğu sel ve heyelan nedeniylebölgede 20 evin yıkıldığı, 100’denfazla evin zarar gördüğünü aktardı.Şan bölgenin coğrafi ve topografiközellikleri nedeniyle heyelan ve selbölgesi olduğunu hatırlatarak, selve heyelanı tetikleyen koşullarınbölgedeki inşaat ve imarçalışmalarıyla yaratıldığını vurgu-ladı.

SAH‹L YOLU AKARSUYASET OLUYOR

Şan, Mayıs - Haziran ve Eylül-Ekim dönemlerini yağışlı geçirenbölgenin küresel ısınmanın etkisiy-le ortaya çıkan lokal yağışlarlaberaber risk altında kaldığını belirt-ti. “Fakat bizim için heyelanıtartışırken görülmesi gerekennokta insan eliyle verilen zararlar”dedi. Şan, insan eliyle verilenzararla kast edilenleri ise şu sözler-le açıkladı: “Tarım alanlarıaçılırken bitki örtüsü bozuldu.Bölgedeki vadilerin daraltılması,imara açılması için izlenen kontrol-süz yöntemler bölgeye zarar veri-

yor. …Bunların yanısıra Sahil YoluProjesi’ni, HES projeleri ve taşocağı çalışmalarının verdiği zararıda eklemek gerekiyor.”

Sahil Yolu Projesi’nin taşkınlar-da etkili olup olmadığınısorduğumuz Şan şu cevabı verdi:“Sahil Yolu Projesi ile sahil boyun-ca var olan canlıların yaşam alan-ları ortadan kaldırıldı. İnsanlarınsahille olan bağlantısı kesildi.Bölgedeki suların, su kanallarınındenize ulaşımının, akışının görmez-den gelindiği projeler yapıldı.Yollar bu durum görmezdengelinerek yapıldı. Bunun en belir-gin örneğini Giresun’da gördük.Dere ağzı kanallarının yetersizliğiniorada yaşanan sel ve taşkınlardagördük. Gündoğdu’da VeliköyDeresi 2 metrelik bir alanadaraltılmış. 2 metrelik alana daral-tılmaya çalışılan dere 200 metrelik

alana yayılan bir taşkına dönüştü.Kendisine açılan o daracık kanaldenize ulaşması için yetmiyor.”

DERE YATA⁄INDASA⁄LIK OCA⁄I

Şan’ın dikkat çektiği sorunaJeoloji Mühendisleri Odası Rize İlTemsilcisi Hakan Yanbay dakatılıyor. Heyelan sonrası basınınsorularını yanıtlayan Yanbay SahilYolu’nun vadilerden gelen suyaadeta set çektiğini belirterek, yolunarkasında kalan evlerin subaskınına maruz kaldığını söyledi.

Şan’la Yanbay’ınaçıklamalarında dikkat çeken birdiğer ortak nokta da yerleşimsorunu. Yanbay, dağınık yerleşimve plansız ev ve yol imarınınarazinin dengesini bozduğuyönünde tespitte bulundu. Şan dabölge halkının dere yatağına

yaptığı evlerin tehlike altındaolduğunu belirterek bu hatayadevlet kurumlarının dahidüştüğüne dikkat çekti. Şan,Gündoğdu’da dere yatağı içindesağlık ocağının bulunduğunuaktardı yine buraya çok yakınbaşka bir risk bölgesi olan SalahaVadisi’nde dere yatağına fen lisesikurulduğunu söyledi.

Eğimli yapısı ve yağışlı iklimi ileheyelan ihtimalinin yüksek olduğuDoğu Karadeniz’de hız kazananHES projelerinin bu tehlikeyitetikleyen bir faktör olupolmadığını sorduğumuz Ömer Şantetikleyici faktörler arasına taşocaklarını da ekleyerek şu bilgileriverdi:

‘B‹R PLAN YAPMALIYIZ’“Taş ocakları ve hidroelektrik

santral kuruluş çalışmalarının akar

sulardan öte yer altı sularına etki-leri var. Öreğin Güneysu’dayapılan taşocağı çalışmalarıKandilli Rasathanesi’ninbelirlediğine göre 2.1 şiddetindesarsıntıya yol açtı. Yine ona yakınbaşka bir bölgede RizeBelediyesi’ne ait bir taş ocağınınyaptığı dinamitleme çalışmasıKandilli’ye göre 2.8 şiddetindesarsıntıya yol açtı. Hidroelektirksantraller ve taş ocağı için yapılandinamitlemeler toprağın kaya ilebirleştiği noktalara etki ediyor.Toprak altında asırlık sukanalcıklarının önü kesilincetoprak suya doygunlaşıyor.”Toprağın doygunlaşması isekaçınılmaz bir biçimde heyelansonucunu getiriyor.

Heyelanın ardından JeolojiMühendisleri Odası (JMO) biraçıklama yaparak benzeri bir sel veheyelan durumunda daha fazla cankaybının yaşanmaması içinalınacak önlemlere dikkat çekildi.

JMO bölgenin heyelanduyarlılık ve risk haritalarınınhazırlanması, arazi kullanım veyapılaşma standartlarının belirlen-memesi, heyelan uyarı sistemininkurulmaması ve tahliye planınınbelirlenmemesini eleştirdi.Mühendisler bölgede yara sarmayerine risk azaltma stratejisinedayalı bir afet yönetim sistemioluşturulması ve ulusal ölçektehazırlanacak Afet RiskleriniAzaltma Strateji Planının birparçası olarak "Karadeniz BölgesiAfet Risklerini Azaltma StratejiPlanı"nın bir an önce oluşturularakhayata geçirilmesi gerektiğinibelirtti.

RizeGündoğdu’da

yaşananheyelanı,

sahil yolu,HES projeleri

ve taş ocaklarıtetikledi

Uyarı sistemi var ama çalışmıyor

Rize’nin Gündoğdu beldesi ile Veliköy’de mey-dana gelen sel ve heyelanların ardından kentteafetlerden korunmak için kurulan ‘Erken UyarıSistemi’nin çalışmadığı ortaya çıktı.

Rize’de meydana gelen afetler sonrasında, selve heyelan riskini önceden bildiren bir sistemolarak oluşturulan Rize Afet Bilgi Sistemi’nin(RABİS) çalışmadığı öne sürüldü. İddialarıyanıtlayan Rize Valisi, “Sistem çalışıyor. Uyarıyaptık” açıklaması yaptı fakat bölgedeki belediyebaşkanları, “Uyarı gelmedi” diyor. Sistemi devreyesokan Rize eski Valisi Kasım Esen sisteminçalıştırılmadığını ileri sürerken; Meteoroloji BölgeMüdürlüğü çalışmadığını kaydediyor.

RAB‹S NED‹R? İstanbul Teknik Üniversitesi, Türkiye Bilimsel

ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Rize Valiliği,Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve MeteorolojiGenel Müdürlüğü’nün sel felaketi konsunda önce-den uyarı sağlamak için tasarladığı bir sistem.2006'da kurulan sistem için kent merkeziyle birlik-te 11 ilçeyi içine alan 3 bin 920 kilometrekarelikarazi tarandı. Heyelan riski taşıyan yerler belirlen-di. Yüzde 76'sı heyelan riski taşıyan Rize'nin 13ayrı noktasına deniz seviyesinden 500 metre yük-sekliğe istasyonlar konuldu, toprak altlarına sen-sorlar yerleştirildi.

Bilgiler Gazete Viçe’den derlenmiştir.

Kocaeli'nde, oturdukları ArızlıIrak Konutları'ndan haksız yere

çıkarıldıkları için eylem yapandepremzedeler, polis saldırısınauğradı. Depremzedeler 29 Ağustosgünü Arızlı Irak Konutları'nın bulun-duğu sitenin içinde basın açıklamasıyapmak istedi. Polis valilik izniolmadığı gerekçesi ile eyleme engelolmaya çalıştı. Polisin uyarılarını din-lemeyen depremzedeler, basın men-suplarının site içerisine alınması

konusunda direndi. Polisle tartışandepremzedeler, sitenin demir kapısınıaçarak basını içeriye almak istedi.

Site kapısının olduğu bölüme çoksayıda çevik kuvvet ekibi yerleştirilir-ken, kapının yanından ayrılmayandepremzedelere polis biber gazı ilesaldırdı. Biber gazından etkilenenler,limonla yanmanın etkisini durdur-maya çalıştı. Sitenin girişinde oturupsloganlar atan Arızlı halkı, daha sonraeylemini sona edirdi.

‘Oğlumun emeğini eline verdiler’

Arızlı’da polisin halkakarşı savaşı sürüyor

Muğla Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi Çağdaş Türk Edebiyatı

Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ömer Çetinokul masarflarını karşılamak içinçalıştığı inşaattan düşerek hayatını kay-betti.

Halkın Sesi birçok defa eğitiminparalılaştırılması uygulamasının dolaylıolarak can alan bir sorun halinegeldiğini yazdı. Geçen ay dershane mas-raflarını karşılamak için Siirt’tenAntalya’ya gelerek inşaatta çalışmayabaşlayan lise öğrencisi Emrah İdiz deÖmer Çetin’le aynı sonu paylaşmış,inşaat iskelesinden düşerek hayatını kay-betmişti. Muğlalı Soner İlhan da dersha-ne parasını ödeyemeyen annesi hapsegirdiği için intihar etmişti.

Ömer Çetin’in hayatına mal olan bir-den çok neden var. Okul harcını ve yurtparasını ödemek için çalışması, mevsim-lik işçi olarak çalışması, iş sağlığı vegüvenliğinden mahrum bırakılarakçalıştırılması Ömer’in ölümene yol açtı.

İstanbul Ataşehir’de ilçebelediyesinin katkılarıyla Uluslararası2420. Bölge Federasyonu tarafından

yaptırılan Rotary Lisesi inşaatındaçalışan Ömer Çetin 24 Ağustos günüçalıştığı inşaatta iskeleden düşerekhayatını kaybetti. Çetin yaz başındaçalışmak için memleketi Ağrı Tutak’tanİstanbul’a gelmişti. Beş çocuklu ailesinebakmak için babası da mevsimlik işçiolarak göçmüş, başka bir şehirde inşaat-larda çalışıyordu. Ölümün ardından aile-si iş yerinde güvenlik konusunda yeterliönlem alınmadığı gerekçesiyle işverenedava açtı.

Ömer’in hayatına mal olan eğitimmasrafları onun gibi yüzbinlerceöğrencinin sorunu. Günlük 30 TLyevmiye alarak bu parayı biriktiren hattapara biriktirmek uğruna geceleri deçalıştığı inşaatta kalan Ömer’in hedefiyıl içerisindeki barınma masraflarını veharç parasını toparlamaktı. Ömerbarınma sorununu devlet yurdundakalarak çözüyordu. Yurda ayda 114 TLödemek zorundaydı. Devam ettiği fakül-tenin harç bedeli ise 284 TL’ydi.

*Başlık Ece Ayhan’ın Meçhul ÖğrenciAnıtı şiirinden alınmıştır

Suyla ‘oyun’ olmuyor

Page 7: Halkın Sesi 114. sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

73 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

KonukYazar

Madenler ‘kara tabut’ olmak zorunda de¤il

Bursa Mustafakemalpaşa 19işçi, Balıkesir Dursunbey 13

işçi, Zonguldak Karadon 30 işçi…İki yıl içinde yaşanan ve kısa sürede olsun ülke gündemine oturanbu yerler ve sayılar istatistik verigibi dursa da devletin ve işveren-lerin çalışma yaşamına, işçi sağlığıve iş güvenliğine ilişkin tutumunu,verdikleri “önemi” göstermektedir.Üç patlama ve ölen onlarca işçi.İşin daha kötü yanı bu kazalar son-rası gerek Çalışma Bakanlığıgerekse Enerji Bakanlığı yaptıklarıaçıklamalarda; patlama (kaza)yaşanan ocakların kısa bir süreöncesinde denetlendiğini söylemişolmaları… Eğer denetlenen madenocaklarımız peş peşe patlıyor veinsanlar ölüyorsa vay halimize. Bir-iki kişinin öldüğü ve gündemegelmeyen, haber bile olamayankazaları da birlikte düşününcemadenler “kara tabut” gibi.

Türkiye’de son on yılda yaşananmeslek hastalığı ve iş kazalarındaölenlerin sayısı 9 bine yaklaşmışdurumda. Madenlerdeki işkazalarında ve ölüm oranlarında

Avrupa birincisi, dünyaüçüncüsüyüz. Ekonomik verilere,üretime, istihdama vb. bakarken işkazaları ve ölüm oranlarına da bak-mak gerekiyor. Üretim nasılyapılıyor, sermayenin daha çokkazanma hırsı nelere yol açıyor,insan canına biçilen bedel ne…

Zonguldak KaradonMüessesesi’ndeki patlama sonrasıhazırlanan rapor; hem asıl işverendurumundaki Türkiye TaşkömürüKurumu’nun (TTK), hem detaşeron firmanın alınması gerekli işgüvenliği önlemlerini almadıklarını,yönetmeliklere uygundavranmadıklarını göstermiştir.Kamuoyu ise ocak içinde kalan ikiişçi ile oyalanmış, ihmal ve önlem-ler yeterince tartışılmamıştır bile.

Her şeyden önce şu anlaşılmıştırki; var olan sistem ve madenlerdekiözelleştirme ve taşeronlaştırmalarkölelik koşullarında çalıştırmaylabirlikte ölümlere davetiyeçıkarmıştır. Çalışma Bakanlığı veEnerji Bakanlığı denetimlersırasında işçi yaşamı, iş güvenliğiyerine patronların öncelikleri nok-

tasından bakarak eksiklikleri olanişletmelere süre vererek(Mustafakemalpaşa) tehlikeliçalışma koşullarına gözyummuşlardır.

Tüm yaşadıklarımız ilgilibakanlıkların denetim işini yapa-madıklarını, işçi yaşamı ve işgüvenliğini göz ardı edebildiklerinigöstermiştir. Ayrıca birçok madenişletmesinin tahliye istasyonu veekipleri olmadığını bu kazalar son-rası öğreniyoruz ne yazık ki…Bursa’da, Balıkesir’de vs. patlama-göçük oluyor yardım ekipleriTunçbilek’ten, TTK’dan bekleniyor.

Deneyimlerimiz denetim kurum-larının ve ekiplerinin özerk-bağımsızve tarafların temsilcilerindenoluşması gerektiğini gösteriyor.İşletmelerdeki iş güvenliğimühendislerinin işletmenin kadroluçalışanı olmaları onların gereklimüdahaleleri yapmalarını önlemek-tedir. Bu nedenle iş güvenliğimühendisleri Çalışma Bakanlığıkadrosunda olmalı, ücretlerinibakanlık vermelidir.

Çalışma ve Enerji Bakanlıkları

içerisindeki denetim birimlerinde;Maden Mühendisleri Odası,madenlerde örgütlü sendikalar,Türk Tabipler Birliği temsilcileribulunmalı, denetlenen işyerine enyakın yerdeki bu örgütlerin temsil-cileri de denetimlere katılmalıdır.

Madenlerdeki taşeronlaştırmala-ra son verilmelidir. Gerekli işgüvenliği ve işçi sağlığı kurallarınauymayan işyerleri kapatılmalı,işverenin önlemleri almamaktadiretmesi durumunda bu işyerlerikamulaştırılmalı, işçilerin işsizkalmaları ve yer altı kaynaklarınınatıl duruma düşmeleri önlen-melidir.

Tüm işletmelerde yukarıda sözüedilen denetim birimi tarafındandüzenli aralıklarla iş güvenliği ve işsağlığı, işçilerin hakları gibi konu-larda bilgilendirme seminerleri, kısatelevizyon programları hazırlanarakkamuoyu duyarlı duruma getiril-melidir. Bunlar yapılmadığı sürecemadenlerdeki iş kazaları, ölümlerbaşbakanın deyimiyle “mesleğinkaderinde” olmaya devam edecek-tir.

SAL‹M ÇALIKMADEN ‹fiÇ‹S‹ / ZONGULDAK

Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr.Işıl Ünal ve Yrd. Doç. Dr. Seçkin Özsoyeğitimde eşitsizlik sorununyla toplumda-ki ayrışma arasındaki ilişkiyi inceledi

osyal, ekonomik ve mekansal eşitsiz-lik farklı olanaklara sahip okullaryaratıyor. Okullar toplumsal eşitsizliğiyeniden üreten mekanlara dönüşüyorS

T O P L U M S A L E fi ‹ T S ‹ Z L ‹ K E ⁄ ‹ T ‹ M E Y A N S I Y O R

Bizi birbirimizden ayıran okul

Aynılar aynıyere

Işıl Ünal: Toplumsal ayrışma süreç-lerinin mekânda somutlaşmasıyla kentlilerinkolektif olarak paylaştıkları bir kamusalalanın, mekânda var olma zemini ortadankalkmaktadır. Kolektif bir kentlilik duygusu-nun yerini giderek güçlenen bir toplumsalparanoyanın alması ise kaçınılmaz bir sonuçolarak ortaya çıkmaktadır.

“Kamu yararı” ilkesini gözeten bir kentselgelişme politikasının izlenmediği, sadecespekülatif amaçlı piyasa taleplerine duyarlıkentsel gelişme stratejilerinin yön verdiğineoliberal kentleşme modelinde, kentmekânı giderek parçalanmaktadır.

....Mekânsal ayrışma, kent ile alt-kentinve zengin ile yoksulun ayrışmasından ibaretkalmamakta, maliyetini bütün kentyurttaşlarının ödediği bir gelişme biçimindensadece belli sınıfların yararlanmasına olanakvererek bir sosyal adalet sorunu yaratmak-tadır.

AYNILARIN B‹RL‹⁄‹FARKLILARIN AYRIfiMASI

Sosyo-mekânsal bölünmenin oluştuğukent mekânlarında yaşayan farklı toplum-sal/kültürel grupların aralarında giderekbüyüyen mesafe nedeniyle, farklı toplumsalkesimlerden aileler, çocuklarını, kentmekânında birlikte yaşamak istedikleri vekendileriyle sosyo-kültürel özellikleraçısından benzerlik gösteren ailelerin çocuk-larının gittiği okula göndermeyi tercihetmektedirler. Böylece kentlerde, birbir-lerinden farklı sosyo-kültürel özelliklertaşıyan öğrenci nüfusunun toplandığı ve herbiri birbirinden farklı donanım ve öğretmenprofiline sahip okullar oluşmaktadırlar.Eğitim kurumlarındaki sosyo-mekânsalbölünme, farklı toplumsal kesimlerin çocuk-larının aynı okulda okuyamamalarıyla sınırlıkalmamakta, her bir okulda dersliklerindonanım vb. yönlerden farklılaştırılması gibiayrıştırıcı süreçlerle sosyo-mekânsal bölün-meler yaşanabilmektedir. Gerek okullararasında gerekse okullarda yaşanan toplum-sal ayrışma süreçleri, eğitim ortamını birkamusal alan olmaktan çıkarmaktadır.

E ğitim’de toplumsal ayrışmakonusunda Ankara Üniver-sitesi Eğitim Bilimleri

Fakültesi öğretim elemanları IşılÜnal, Seçkin Özsoy, Ahmet Yıldız,Sabri Güngör, Ebru Aylar ve DilekÇankaya önemli bir araştırmagerçekleştirdi. Türkiye’de alanındailk olarak nitelenebilcek bu çalışmaeğitimde giderek derinleşen eşitsiz-liği, onun içinde bulunduğu kentselve toplumsal ilişkilerle birlikteinceledi. Yaşadığımız kentlerdeyoksullar ve mülk sahipleri içinmekanlar farklılaşırken bu eğitimalanını nasıl etkiledi? Bu sorununcevabını arayan ekipten Ünal veÖzsoy’la bir söyleşi yaptık.

Ankara Dikmen’de bulunan birokul ve Dikmen bölgesini kapsayanaraştırma kapsamında biliminsan-ları, okul yöneticileri, veliler veöğrencilerle görüşme yaptılar.Okulun içinde yer aldığı bölgeyeilişkin derinlemesine çalışmalaryürüttüler. Beş farklı okullainceleme yaptıkları okul arasındabazı karşılaştırmalar yaptılar.Çalışmalarının sonucu toplumsakayrışmanın eğitim alanında eşitsi-zliği derinleştirmesininkaygılandırıcı boyutlarını ortayakoydu.

OKULLAR DA DÖNÜfiMÜNB‹R PARÇASI

Neoliberal politikaların toplumsalhayata etkilerini eğitim hizmetindenyola çıkarak incelediğiniz bir çalışmayaptınız. Öncelikle sizi böyle birçalışma yapmaya yönelten gözlem-leriniz ve tespitleriniz nelerdi?

Işıl Ünal: Neoliberal politikalar,küresel kapitalizmin tüm kurum vekurallarıyla inşa sürecinihızlandırmaya dönük politikalarolarak ifade edilebilir. Bu müda-haleler yoluyla küresel ölçekte,eğitim alanını da kapsayan köklübir toplumsal dönüşüm yaşanıyor.Söz konusu dönüşümü anlamak vedirenme yollarını geliştirmek, busüreçten zarar gören tüm kesim-lerin (emekçilerin, kadınların veeşcinsellerin, egemen olmayanetnik ve dinsel toplulukların) ortakhedefi elbette. Çünkü sözünüettiğimiz dönüşüm, sermaye sınıfıdışında kalan tüm toplumsal kesim-lerin aleyhine işliyor ve bu sürecigeriye çevirmek herkes için elzemgörünüyor.

Eğitim hakkı konusunda çalışaneğitim bilimciler olarak, tümtoplumsal alanlarda olduğu gibieğitimde de giderek derinleşeneşitsizlikler ve şiddetlenenayrımcılıklar elbette bizim de ilgi

odağımızı oluşturuyor. Seçkin Özsoy: Günümüzde,

eğitimde kitleselleşmenin nasıl vene pahasına gerçekleştiği,toplumun farklı kesimlerinin hangiokullarda yoğunlaştığı ve buokullarda verilen eğitimin niteliğin-deki farklılaşmalar, önemli sorunodaklarını oluşturmaktadır.…Bugün, eğitimi, toplumsal düzenive varolan toplumsal eşitsizlikleribasitçe yeniden üreten bir “aygıt”olarak ele almak yeterli değildir.Artık eğitimi, kendine özgümekanizmalarla eşitsizliklerin,ayrımcılıkların, dışlama veayrışmanın üretildiği ve bunlarınyine kendine özgü biçimlerdeyaşandığı bir “alan” olarak analizetmek gerekmektedir. Biz de böyleyapmaya çalıştık ve eğitimdeyaşananları, parçası olduğu kentsel(ve toplumsal) dinamiklerleetkileşimi içinde anlamaya, çözüm-lemeye çalıştık.

KENTLER AYRIfiTIKÇAYAfiAMLAR AYRIfiIYORAraştırmanızda mekânsal ayrışmanıneğitim hizmetine etkileri konusundaneler tespit ettiniz?

Işıl Ünal: Burada, üzerindeöncelikle durulması gereken önem-li bir nokta var: Kentsel mekânıntoplumsal bakımdan ayrıştırıcı vedışlayıcı dinamiklerin etkisiylebölünmesi, okulların da toplumsalgrupların mekânsal dağılımının etk-

ilerine maruz kaldığı yönünde birdeğerlendirmeye yol açmamalıdır.…Araştırmacılar, daha çok, her ikiayrışma dinamiklerinin birbirleriylegüçlü ilişkiler içinde olduğuyönünde bir sonuca ulaşıyorlar.Eğitimde toplumsal ayrışmagerçekliğini anlamaya yöneldiğimizbu çalışmanın sonunda karşımızaşöyle bir görünüm çıkıyor: Kenttekisosyo-mekânsal bölünmelerin vemevcut eğitim politikalarının birsonucu olarak, okullar arasındakitoplumsal ayrışma giderek dahagörünür hale geliyor. Bunun sonu-cunda, okullar arasında, velileriningelir farklılıklarına bağlı olarakortaya çıkan kaynak eşitsizliklerionlar arasındaki bölünmeyi keskin-leştiriyor. Bölünmüş ve birbirindengiderek kopmuş olan bu okulmekânlarında yaşanan toplumsal-laşma ve özneleşme kalıplarıarasındaki farklılıklar da giderekderinleşiyor.

OKULLAR YAN YANA AMAARALARINDAK‹ FARK BÜYÜK

Araştırmada kentsel ve toplum-sal ayrışmanın eğitim kurumlarınıönemli ölçüde etkilediği, okullararasında ve aynı okul içindetoplumsal mesafeleri, ayrıcalıklısosyal gruplar lehine arttırdığısonucuna ulaşıldı. Araştırma bulgu-ları, mekânsal mesafe olarak bir-birine çok yakın devlet okullarıarasındaki toplumsal mesafenin

bile büyük olduğunu ortaya koydu.Okul bileşenlerinin anlatıları,okullar arasında, bir yanda orta-üstgelir grubu ailelerin çocuklarınındevam ettiği “seçkin/saygın ya damerkez okullar”, diğer tarafta altgelir grubu ailelerin çocuklarınınçoğunlukta olduğu “getto ya daçevre okulları” biçiminde sınıftemelli bir ayrışmanın hâkimolduğunu gösterdi.

YOKSULLUK, B‹RSARMALA DÖNÜYOR

Seçkin Özsoy: …Yoksullarınmekânsal ayrışması, yani kendiler-ine benzer durumda olanlarla aynımahallede ve okulda bulma hali,bundan kurtulmak için gereklitoplumsal ilişkileri kurmalarını daimkânsızlaştırarak başlı başınakısıtlayıcı bir faktör olmaktaydı.Kentte ve eğitim kurumlarındaoluşan ayrışma kültürü, ayrıştırıcıgündelik yaşam pratikleriyleyeniden üretiliyor. Örneğin,öğrencinin daha iyi öğrenmesinisağlamak üzere verilen ev ödevleri,yeni müfredatla birlikte “perfor-mans ödevleri”ne dönüşürken,öğrenmeyi kolaylaştırması bekle-nen bu etkinlik okulda toplumsalayrışmayı artıran bir ilişki ve etkile-şim biçimi üretiyor. Diğer öğrenci-lerin velileriyle birlikte ancak yapa-bildiği "performans ödevleri"ni,gelir seviyesi düşük ailelerin çocuk-ları kendi başına yapmaya çalışıyor,

en fazla kardeşlerinden yardım ala-biliyorlar. Ellerinin altında hertürlü olanağı bulunan ve ailesinindesteğini alan bir öğrencinin yaptığıperformans ödevi ile internetkafelere parasının yettiği ölçüdegidebilen, genellikle oyunlarınoynandığı bu ortamda ödev yap-maya çalışan bir öğrencinin ödevidoğaldır ki farklı niteliklere sahipoluyor ama aynı notlandırmakriterlerine tâbi tutuluyor.

BENC‹L B‹REYLER YET‹fi‹YORIşıl Ünal: Araştırma

bulgularıyla, ailelerin sosy-oekonomik düzeyleri ile öğrenci-lerin ilköğretimden yararlanmabiçim ve düzeyleri arasında yakınbir ilişki bulunduğu; orta ve üstsınıf ailelerden gelen öğrencilerin,diğer öğrencilere oranla, dahaseçkin okullarda ilköğrenimgördükleri biçimindeki genel kanıampirik olarak desteklendi.Seçkinci ve dolayısıyla eleyici bireğitim anlayışının, zorunlu bireğitim düzeyi olmasına karşın,ilköğretimden itibaren egemenolmaya başladığı gözlendi. Seçkincieğitim anlayışı, eğitimin diğer tür vedüzeylerinde olduğu gibi,ilköğretimde de “kamusallık bilin-ci” yerine, “özel girişim mantığını”dayatıyor. Bütün eğitim sistemininbaşarısının merkezi sınavlara (SBS,ÖSS vb.) endekslenmesi, çocuk-larının geleceğini düşünenyurttaşları, kamusal alan dışında,özel seçenekler aramaya zorluyor;kamusal duyarlılığa sahip yurttaşlaryerine bencil tüketici davranışlarıgeliştirmeye özendiriyor.

Seçkin Özsoy: Araştırma sonun-da, eğitimdeki toplumsalayrışmanın sanılandan çok dahavahim boyutlara ulaştığı; üstelikokuldaki aktörlerin anlatılarındangidişatın giderek daha kötüleşeceğiacı gerçeğiyle yüz yüze geldik.Araştırma bittiğinde çalışmaekibimizde şöyle bir kanı uyandı:“Türkiye’nin orta halli bir kentininyine orta halli bir semtininortasındaki okullar arasında ve birokul içindeki toplumsal ayrışmanınboyutları bu düzeydeyse varıngerisini siz düşünün!” Araştırmasonunda karşımıza çıkan gerçek,Marx’ın yüzelli yılı aşkın bir süreönce tanımladığı “kutuplaşma”olgusunun, okul ve kent ölçeğinde-ki güncel tezahüründen başka birşey değildi aslında: Zenginlik verefahın eğitimsel ayrıcalıklarla bir-likte bir kutupta, sefaletin vecehaletin bir başka kutuptayoğunlaşması.

İ stanbul’un en yoksul semtlerinden Tarlabaşı’nda,siyasi ve yerel iktidar Çalık Holding’le işbirliği

yaparak kentsel dönüşüm projesi kapsamındayıkımlara başladı. TMMOB Mimarlar Odası İstan-bul Büyükkent Şubesi bölge halkını korkutmaamacıyla alelacele yıkıma başladığını belirtti.Tarlabaşı’nda 26 Ağustos’ta ilk binanın yıkımıgerçekleştirildi.

Yöneticileri arasında Başbakan’ın damadı BeratAlbayrak’ın bulunduğu Çalık Holding Tarlabaşı gibiİstanbul’un ‘rant’ değeri yüksek tarihi semtlerindenBalat’taki projenin de ihalesini almıştı.

Tarlabaşı ‘damat’için yıkılıyor

Page 8: Halkın Sesi 114. sayı

EMEKHalk›n Sesi

83 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

G üvencesiz, işsiz, kadrolueğitim emekçileri öğret-men atamalarının

yapılacağı 31 Ağustos’ta güvenceliiş talebiyle bir araya gelerek MilliEğitim Bakanlığı’na yürüdüler.Eğitim emekçileri, 30 bin öğretmenatamasının KPSS’deki kopya skan-dalının açığa çıkmasıyla ertelensede eylemlerinden vazgeçmedi.Milli Eğitim Bakanlığı tarafındanatamalar ileri bir tarihe ertelensede güvenceli iş ve KPSS’ninkaldırılması talebiyle eylemyaptılar.

Kadrolu ve güvenceli iş talebiyle15 Ağustos’tan bu yana Abdiİpekçi Parkı’nda olan ve 17Ağustos’ta açlık grevine başlayanAtaması Yapılmayan ÖğretmenlerPlatformu (AYÖP) üyeleri sabahsaatlerinde Demirtepe Köprüsüaltında buluşarak yürüyüşe geçtiler.Aynı saatlerde Eğitim-SenGüvencesizler Komisyonu, EğitimEmekçileri Derneği, İşsiz veGüvencesiz Eğitimciler Platformu,Genç-Sen, Özel ÖğretimKurumları Çalışanları Derneği veÖğrenci Velileri Derneği deKızılay metrosu bakanlık çıkışındabir araya geldi.

POL‹S BAR‹KATI AfiILDIAYÖP’lülere Ankara’ya geldik-

leri ilk gün saldıran polis 31Ağustos’ta da iş başındaydı.Eğitim-Senli öğretmenler tram-petlerle yürüyüşe geçmek isteyincepolis trampete el koydu ve tram-peti çalan öğretmeni göz altınaaldı. Trampetli öğretmen, eylembitene kadar gözaltında tutuldu.Polisin baskısı bununla bitmedi.Polis eğitim emekçilerininAYÖP’lülerle buluşmasınıetraflarını sararak engellemeyeçalıştı.

AYÖP’lüler bakanlığa doğruyürüyüşe geçerken, Eğitim Senliöğretmenler de polis barikatınınaçılmasını sağlayarak AYÖPlülerlebirleşti. 250 eğitim emekçisi caddeüstündeki yolun bir kısmını trafiğekapatarak Milli EğitimBakanlığı’na yürüdü.

Bakanlığın önünde açıklamayapan Eğitim-Sen Genel SekreteriMehmet Bozgeyik, KPSS'ye yöne-lik iddiaların öğretmen atamaların-da belirsizlik yarattığını bu duru-

mun Türkiye’nin öğretmen ihtiy-acının giderek arttığı gerçeğinideğiştirmediğini ifade etti. Çoğuokullarda sınıfların öğretmensizolduğuna dikkat çeken Bozgeyik,hükümetin yanlış atama poli-tikalarıyla eğitimin niteliğinidüşürdüğünü, sayıları 350 binigeçen öğretmenlerin iş güvencesin-den yoksun olarak, sözleşmeli-ücretli çalışmaya mahkumedildiğini söyledi.

Ücretli öğretmenlik ile

KPSS’nin kaldırılması ve ata-malarının yapılması talebiyleeylemde bulunan AYÖP adınakonuşan Yasemin Çakırcı,Türkiye’de her yıl üniversite bitiripdiplomasını alan binlerceöğretmenin işsizler ordusunakatıldığını belirtti ve şu şekildekonuştu: “Hak taleplerimize kulaktıkayanları kötü niyetli olarakgöreceğiz göstereceğiz.”

AYÖP’lülerin ardından EğitimEmekçileri Derneği, Genç-Sen,

İGEP, Öğrenci Velileri Derneği veÖz-Der ortak basın metni okundu.Yapılan konuşmada “Geleceğinişsizleri, ücretli köleleri olarakAhmet öğretmeni, Fikret öğret-meni, Elif öğretmeni katleden, tümtoplumu bunalıma ve sefaletesürükleyen işsizlik ve geleceksizliksaldırılarına karşı savaş açıyoruz.İnsanca yaşam, güvenceli iş, insan-ca yaşanacak ücret istiyoruz” denil-di.

Basın açıklamasından sonragüvencesiz öğretmenler MilliEğitim Bakanlığı’nın bahçesindeoturma eylemi yaptılar. Oturmaeylemini bitiren öğretmenlerbakanlığın önünden YKM önünekadar yürüdüler.

‘SINAV ‹PTAL ED‹LMEL‹’Eylem sırasında Halkın Sesi’ne

konuşan ataması yapılmayan öğret-menlerden Esra Taş, 300 bininüzerinde eğitim emekçisi atamabeklerken hükümetin atamasayısını bin kişi artırmasının lütufolmadığını söyledi. MarmaraÜniversitesi Türkçe öğretmenliğibölümü mezunu Taş, hükümetin‘yeterli bütçe olmadığı için fazlaatama yapamamasının yalanolduğunu dile getirdi ve şöylekonuştu: “Savaşa bütçe var daneden eğitime bütçe yok? Nedenbu ülkede polis sayısı öğretmendenfazla? Bunun sebebi okullarınöğretmensiz olması ve eğitiminkalitesiz olmasıdır. Biz bunudeğiştirmek için savaşıyoruz.”

KPSS’deki kopya iddialarına dadeğinen Taş, hükümetin öğretmenihtiyacı olduğu için sınavı iptaletmemesinin 300 binin üzerindeataması yapılmayan öğretmeninvarlığıyla çeliştiğini belirtti vesınavın iptal olması gerektiğinisöyledi.

AKP’nin referandum propagandalarından biri de“birden fazla sendikaya üye olmaya evet!” Eğer

referandumdan “evet” çıkarsa işçiler artık birdenfazla sendikaya üye olabilecekler. AKP’nin budeğişiklikle ne hinlik peşinde olduğu ayrı birtartışma konusu. Ancak Türkiye’nin emek cehenne-minde yaşayan bir işçinin bu değişiklik karşısında ilkaklına gelen cümle şöyle olacaktır herhalde: Öncebaşımıza bir şey gelmeden birine üye olalım da ikin-cisi kalsa da olur.

TÜRK-İŞ’in DİSK’in mücadeleci sendikalarınınweb sitelerine bir bakın ilk göze çarpan şey işçilerinsendikalaşma çabalarının sermaye sınıfı tarafındannasıl şiddetle cezalandırılmak istendiğidir.Neredeyse hemen her yerde sendikalaşmak isteyenişçiler işten çıkartılmaktadır. Bu durum karşısında

“birden fazla sendikaya üyeolmaya evet!” diye yaygarakoparmanın ne manası var?

Anlaşılan o ki, AKP birtaraftan kamu çalışanları içindeidari kanalları baskı aracı kulla-narak MEMUR-SEN’i örgütle-meyi başardığı gibi işçihareketi içinde de sendikaüyesi işçileri sendikadeğiştirmede ikna için dahakolay bir yol izlemeye çalışıyor.Tayip Erdoğan HAK-İŞ’leMEMUR-SEN’e şöyle demişolmalı: Siz sendikalı olanları birşekilde halledin ben desendikalı olmak isteyenlerin

canına okuyayım! Böylece emek hareketinin çanınaot tıkamış olacağını düşünüyor herhalde.

Ancak artık biliyoruz ki, sosyal mücadelelerdeçoğu zaman sermaye sınıfının evindeki hesapçarşıya uymaz. Anayasa ile güvence altına alınanörgütlenme hakkını “taşları bağlayıp itleri serbestbırakarak” engellemeye çalışma çabaları işçileringiderek artan mücadele azimleriyle boşa çıkartılıyor.

Adı hukuk devleti olan bir siyasal rejimde işçilerhukuk rezaleti karşısında şaşırıp kalmak yerine burezaleti sermaye sınıfının suratına çarpabiliyorsa, işçisınıfı kendi hukukunu yaratabilme potansiyelinesahip demektir.

Örneğin Gebze’de kurulu Çel-Mer Çelik işçileriBirleşik Metal İş Sendikası’na üye oldukları için iştenatıldıklarında hukuk devletinin şefkatine sığınmakyerine kendi hukuklarını kurma yoluna gittiler.Çünkü sermaye sınıfının hukuk devleti onlaramahkeme kapısını göstererek ne kadar adilolduğunu ispat etmek istemektedir. Ancakhaksızlığa karşı mücadele etme inancının hukukdevletinin mahkeme koridorlarında ömür tüketme-ye tahammülü yoktur. Çünkü “hukuk” soyut“haksızlık” ve “yoksulluk” gerçektir ve işçi sınıfıbütün tarihi boyunca hep gerçeğin peşindengitmiştir, gitmek zorunda kalmıştır. Zira kendisinin,ailesinin ve kendisi gibi olanların yaşamı çok acı birgerçeklik tarafından yönetilmektedir: Köle gibiçalışmazsan aç kalırsın!

Bu gerçekliğe kadere inanır gibi inanan işçiler,bunu değiştirebileceklerini gördükleri an hiç tered-düt etmezler. Haksızlığa uğramanın verdiği öfke,birlikten gelen kuvvet ve hele bir de mücadeleci birsendikaları oldu mu artık o direnişin zaferlesonuçlanmaması imkansız gibi bir şeydir.

O andan sonra kendileriyle “bir tane yetmez ikisendika verelim” diye dalga geçen AKP hükümetine“senin bir şey vermene gerek yok, biz alacağımızıalırız” demesini bilirler. Bu, kağıt üzerinde yazılmışgüzel hukuk metinlerinden çok daha kalıcı vegerçek bir hukuk güvencesidir. Eğer hukuk illakikağıt üzerine yazılarak kalıcılaştırılacak vegenelleştirilecekse yazılacak olan şey de budur: İşçisınıfının ihtiyacından daha büyük bir yasa yoktur!

Birine olduk da...

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flGenel Sekreteri

nkara’da bir araya gelen güvencesiz, işsiz, kadrolu eğitimemekçileri Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü. Öğretmen-lerin ‘Güvenceli iş’ talebini polis barikatı da durduramadı

İ stanbul Tuzla’daki Deri OrganizeSanayii’de ve Bartın’da bulunan

Rimaks fabrikalarındaki işçiler işlerinesendikal haklarıyla birlikte dönmek için15 Ağustos gününde direniş başlattılar.

Tuzla’daki işçiler direnişlerini fabrikaönünde kurdukları çadırda sürdürürkenBartın’daki işçiler ise fabrika içindebaşlattıkları direnişlerini çeşitli eylemler-le sürdürdüler ve son olarak 27 Ağustosgünü Bartın-Zonguldak karayolunutrafiğe kapatarak kent merkezineyürüdüler. İki bölgedeki işçilerindirenişleri sürüyor.

Danimarka’ya üretim yapan RimaksKot’un Tuzla’da ve Bartın’da bulunanfabrikalarındaki işçiler haziran ayındaTürk-İş’e bağlı Türkiye Tekstil Örme veGiyim Sanayi İşçileri Sendikası’na(TEKSİF) üye oldular. Bunun üzerineağustos ayıyla birlikte Rimaks yetkilileriişçileri tehdit etmeye başladı ve 9 – 11Ağustos günleri arasında Tuzla’da 41işçi, Bartın’da da 23 işçi işten çıkarıldı.15 Ağustos’ta Tuzla’daki işçiler fabrikaönünde çadır kurup direnişe geçti.

Tuzla’daki işçiler insan yüzü göre-mezken Bartın’daki işçiler ise yaptıklarıeylemlerde karşılarında her seferindejandarmayı gördüler. Fabrika’yı terketmeme eylemiyle başlayan süreç, arka-daşlarını ziyarete gelen işçilere jandar-manın saldırması sonucu sertleşti veişçiler daha militan eylemler yapmayabaşladı. Bartın’da işçiler 16 Ağustosgünü fabrikayı terk etmeme eylemiyaptı. Jandarmanın saldırdığı eylem son-rasında 28 işçi daha işten çıkarıldı veişten çıkarılan işçi sayısı Bartın’da 51’ibuldu. Her iki fabrikada da iştençıkarma gerekçesi olarak ‘Performanseksikliği’ gösterildi.

MAK‹NELER‹N ‹Ç‹NDE ‹NSAN SES‹ Halkın Sesi, Tuzla’daki fabrika önüne

gidip direnişteki işçilerle görüştü. Mesaisaatleri içinde fabrika önündekiçadırlarında duran işçiler fabrikanınverdiği çay aralarında slogan atıyor vehalay çekiyorlar; seslerini duyurmayaçalışıyorlar. Organize sanayi bölgesi çokbüyük bir alana kurulu ve bölgedeki fab-

rikaların içi haricinde insan görmek çokzor. Ancak direniş tüm coşkusuylasürüyor.

Çelik bir kafese benzeyen Rimaks’ınTuzla’daki fabrikasında işçiler asgariücrete veya daha altında bir ücreteçalıştırılıyor. Rimaks’ta kot taşlamakumlama işleri de yapan işçiler sadecebir maskeyle korunmaya çalıştıklarınıbelirtiyor. İşçiler, havalandırmanınolmadığı işyerinde meydana gelenkazalarda 11 arkadaşlarınınyaralandığını ve koruyucu eldiven gibibazı araçlardan yoksun çalıştırıldıklarınıbelirtiyor. İşçiler, kendilerini fişleyenİdari İşler Müdürü Süleyman Yıldız’ın,cep telefonlarına ahlaksız mesajlar yolla-yarak kadın işçileri de taciz ettiğini belir-tiyor. İşçiler evlerine, insan taşımasıyasak olan tırdan bozma vasıtalarlataşınıyor. Havalandırmanın yeterliolmadığı fabrikada işçiler günde 10,5saat çalışıyorlar. Bartın’daki fabrikada450 işçinin 400’ü sendika üyesiykenTuzla’da şimdilik 100 civarında işçisendika üyesi.

Zonguldak Karadon MadenOcağı’nda 30 işçinin

ölümüne sebep olan grizu patla-masına ilişkin TürkiyeTaşkömürü Kurumu (TTK) vetaşeron firma Yapıtek çalışanı13 kişi bilirkişinin raporudoğrultusunda gözaltına alındıve 11 kişi tutuklanma istemiylemahkemeye sevk edildi.Mahkeme 6 kişiyi tutukladıancak avukatların üst mahke-meye yaptığı itirazlar sonucu 6kişi serbest bırakıldı. Patlamaylailgili bilirkişi raporunda maden-deki taşeronlaşmanın sorgulan-ması gerektiği şu ifadelerde yeraldı: “TTK’dan uzman olmayanve kurumun ekipmanını kul-lanan yükleniciye işin verilme-sinde sistemden kaynaklananzorlama vardır. İşletmede buyapılanmaya yol açan TTK üstyönetimi ve ilgili bakanlıklarınkarar ve onaylarının etkisisorgulanmalıdır.”

Bakırköy Belediyesi’nde taşeron çalışan 5 işçi,ücretlerinin ödenmemesi üzerine 27 Ağustos

günü belediyenin ek binasının çatısına çıkarak eylemyaptı. İşçiler maaşlarının yatması üzerine çatıdan indi.5 işçi gözaltına alındı. Bakırköy Belediyesi Fen İşleriMüdürlüğü’ne bağlı taşeron firmada çalışan BektaşCanlıev, Abdullah Cüngöz, Tuncay Yıldırım, AhmetDayan ve Hamit Kara isimli işçiler iki aydır ücretlerinialamadıkları için belediye ek binasının çatısına çıkarakeylem yaptı. Çatıdaki işçileri polis gözaltına almaklatehdit ettiyse de başarılı olamadı. Bakırköy BelediyeBaşkanı Ateş Ünal Erzen işçilerin eylemi üzerineOsmaniye’de bulunan ek binaya gelerek görüşme talepetti. Belediye başkanı ile işçiler arasında yapılangörüşmede anlaşma sağlandı. Bakırköy BelediyeBaşkanı Ateş Ünal Erzen, işçilerin ücretini kendisitemin edeceğini belirtti. İşçiler belediye başkanınınteminatı üzerine eyleme son verdi, ancak ücretleribanka hesaplarına yatana kadar da eylemi sürdürecek-lerini ifade etti. İlerleyen saatlerde işçiler, ücretlerininbanka hesaplarına yatmasıyla eylemlerini sonlandırdı.Polis çatıdan inen 5 işçiyi gözaltına aldı.

‘Madendetaşeron

sorgulansın’Yeflil Kundura ve Balnak

iflçileri direnifllerinde kazan›melde ettiler.

Yeflil Kundura önündedirenen 3 kad›n iflçi, ifllerinegeri dönüyor. Yeflil Kundurapatronunun Deri-‹fl yönetici-leriyle yapt›¤› görüflmelerinard›ndan 18 A¤ustos günüpatron, üç kad›n iflçinin ifleal›naca¤›na söz verdi. Patronayn› gün, sendikaya karfl›olmad›¤›na dair iflçilere birkonuflma yapt›. Patronunverdi¤i söz üzerine direniflleri-ni sonland›ran kad›n iflçiler(Dilek Kurtulufl, Kezban Elmasve Dilek fienkul), patronunsözünde durmamas› ihtima-line karfl› ifle iade davas›n›geri çekmediler.

Gazetemize konuflan Deri

‹fl Genel Teflkilat SekreteriHasan Uluflan 78 gün sürendireniflin Adidas, Nike, Puma,gibi ünlü markalar›n sat›fl›n›yapan Yeflil Kundura’n›nprestijini bozdu¤una iflaretetti ve kazan›mda DESA iflçisiEmine Aslan’›n direnerekkazanmas›n›n önemli pay›oldu¤unu belirtti.

Yeflil Kundura patronu,sendikal› oldu¤u için 3 kad›niflçiyi 31 May›s günü ifltenç›karm›flt›. Patronun gerekçesi"‹fl daralmas›" idi. Patron, fab-rika önünde direnme ihtimalizay›f oldu¤u için kad›n iflçileritercih etmifl ancak ummad›¤›bir direniflle karfl›laflm›flt›.

Yeflil Kundura’n›n ard›ndanKocaeli Gebze’deki BalnakLojistik iflçilerinin direniflinden

de bir kazan›m geldi. Balnakiflçileri açt›klar› ilk ifle iadedavalar›n› 19 A¤ustos’takazand›. Nakliyak-‹fl biraç›klama yaparak di¤er ifleiade davalar›n›n da ayn›flekilde sonuçlanaca¤›n› bek-lediklerini belirtti.

Sendikal› olduklar› içiniflten ç›kar›lan iflçiler 16 Ocakgünü Balnak Lojistik’e ait tümdepo, fabrika ve iflletmelerinönünde direnifle geçmiflti.Patron, iflçilerden ‘Baflar›’ bel-gelerini toplay›p “Performanseksikli¤i” sebebiyle iflçileriiflten ç›karm›flt›. Balnakpatronu, direnifl sürerken 5tafleron flirketle anlafl›psendikal› iflçileri bu tafleronflirketlerin bünyesinekayd›rm›fl, istifaya zorlam›flt›.

Direnenler kazanıyor

Tekstil işçileri busefer direniş örüyor

Taşeron işçi hakkınıçatıya çıkıp aldı

A

Öğretmenler: Artık yeter

Page 9: Halkın Sesi 114. sayı

EMEK 9

“ Bu konu hakkında bir şey söyle-mem doğru olmaz, bu konudakonuşmama kararı aldım.” Bu

sözler İstanbul Dolmabahçe'dekiBaşbakanlık Çalışma Ofisi'nde 27Ağustos günü CNN Türk’e konuk olanDevlet Bakanı ve Başbakan YardımcısıAli Babacan’a ait. Konu ise MaliKural. Babacan’a bu cevapları verdirensoru “Mali Kural neden uygulanmıyorbir aksilik, bir hata mı oldu?”

Mali Kural Kanun Taslağı Tasarısı11 Mayıs’ta Devlet Bakanı Ali Babacantarafından basına tanıtılmıştı. Babacan,Türkiye ekonomisinin uzun vadeliönünü görmeye ihtiyacı olduğunubelirtip Mali Kural’ın bu işe yaraya-cağını söylemişti. Mali program kap-samında merkezi ve yerel yönetimler,Sosyal Güvenlik Kurumu, İşsizlikSigortası Fonu ve diğer kuruluşlarınbulunduğunu belirten Babacan, MaliKural’ın Orta Vadeli Mali Plan’ı(OVMP) ortadan kaldırmadığını veMali Kural’ı en kısa sürede meclis gün-demine getireceklerini söylemişti.

Taslağın meclise gelmemesininnedeni referandum sürecinde AKP’ninseçim harcamalarına yoğunlaşması.Nitekim başbakan 25 Ağustos’takiTokat mitinginde esnafın kredi borcuödemelerindeki faiz oranını 1Eylül’den itibaren yüzde 13’ten yüzde10’a düşüreceğini bunun da yarısınınhazineden karşılanacağını söyledi.Hükümet, toplu görüşmelerde zamteklifini yüzde 4’e çekti. Seçim harca-malarının bir diğer göstergesi dekömür yardımları oldu.

Mali Kural’ın meclise gelmemesininuzun vadeli sebebi ise IMF direktifler-ine uygun olarak hazırlanan taslağınkamu kaynaklarının kullanılmasına sıkıtakip ve denetim getirmesi. Tasarı buyüzden 2010-2011 döneminde rafakaldırdı.

MAL‹ KURALMali Kural, Türkiye’nin sıcak para

girişiyle büyümesini ve dolayısıyla yük-sek miktarda cari açık yaratmasını, cariaçığı borçla kapatmasını ve bütçeaçığını özelleştirmelerle ve borçlarlafinanse etmesini engelleyecek köklü birekonomi programı değil. 1998-2008döneminde IMF direktifleriyle belir-lenen mali disiplin, uzun vadeyeyayılarak devlet eliyle kalıcı hale getir-iliyor. Hükümet, IMF'nin ve krediderecelendirme kuruluşlarınıntavsiyeleri üzerine kamunun harca-malarını düzenleyecek, büyümeninarttığı dönemde tasarrufu arttırıp,küçülmenin yaşandığı dönemde de

harcamaların artırılmasını sağlayacakbir hükümet taahüdü olan Mali KuralYasası’nı hazırladı.

2011 yılında uygulanması düşünülenancak henüz meclis gündeminegelmeyen Mali Kural’a göre Türkiyeekonomisinin yıllık büyüme hedefiyüzde 5, bütçe açığının gayri safi yurtiçihasılaya (GSYH) oranıysa yüzde 1 ola-cak. Bu hedefin tutturulması için büyü-menin artması ve bütçe açığınınazaltılması gerekiyor. Büyüme içinTürkiye’nin yurt dışından sıcak paragirişiyle sağlanan ve işsizlik yaratanekonomik büyüme disiplini daha da

katı hale gelecek. Bütçe açığınınazaltılması ücretlerin ve kamuyaayrılan payın daha da kısılması, temelihtiyaç malzemelerine zam yapılması,özelleştirmelerin devam etmesianlamına geliyor. Türkiye’nin son 7yılda bütçe açığının GSYH’ye oranıyüzde 3,6 olurken büyüme oranı iseyüzda 4,6 oldu.

IMF’S‹Z IMFAKP, IMF ile 2008’de sona eren

anlaşmadan sonra ‘IMF ile mi IMF’sizmi yola devam edilecek’ tartışmalarınason noktayı 11 Mart 2010’da koymuş

ve mali disiplinin OVMP’ye göre belir-lenmesine karar vermişti. Mali Kural’ınkısa dönemlik biçimi olan OVMP’ninIMF programlarından bir farkı bulun-muyor. IMF anlaşmaları varkenTürkiye sürekli faiz dışı fazla vermehedefiyle hareket ediyordu ve hükümetbunun için vergileri artırıyor,özelleştirme yapıyor, zam yapıyor,kamu gelirlerini kısıyor ve ücretleridüşürüyordu.

Mali Kural’ın gecikmesi IMF’ninhükümeti eleştirdiği konular arasında.Kredi derecelendirme kuruluşları da(Devletlere borç ödeme güçlerine görenot veren kuruluşlardır ve borç ödemegücünü bütçe açığı ile cari açık belirler)Mali Kural’ın uygulanmamasındanşikayetçi. 13 Ağustos günü UluslararasıFinans Kurumu Türkiye raporundaTL’nin değer kazanmasıyla ithalatınyükseldiğini ve bunun enflasyonudüşük gösterdiğini belirtti. Ancak MaliKural’ın ertelenmesinin zaten çokbüyük olan cari açığı daha dabüyüteceğini ve bunun da sonunundevalüasyon olacağını belirtti.

SERMAYE MAL‹ KURALDAN YANAYerli sermaye örgütleri sermaye

lehine olan Mali Kural’ın bir an evveluygulanmasını istiyor. Türkiye Sanayicive İşadamları Derneği, AKP’nin seçimyatırımları sebebiyle Mali Kural’ıertelemesini eleştirirken AKP yandaşısermaye örgütü Müstakil Sanayici veİşadamları Derneği (MÜSİAD) deAKP’yi aynı sebepten eleştirdi. Bueleştiri, MÜSİAD’ın uzun vadedekiçıkarlarının AKP’nin çıkarlarıylaçelişmesi durumunda AKP’ye karşıgelebileceğini gösteriyor.

MÜSİAD ve TÜSİAD’ın yanı sıraCHP Grup Başkanvekili Mehmet AkifHamzaçebi 18 Ağustos’ta yazılı biraçıklama yaparak AKP hükümetininseçim sebebiyle Mali Kuralı geciktir-diğini söyledi ve CHP olarak MaliKural’a tam destek verdiklerin ifadeetti.

Ege Bölgesi’nin en önemli ürünlerindenolan üzümde bağ bozumu başladı.

Zahmetli ve maliyetli bir yetiştirme dönemi-nin ardından ürününü iyi bir paraya satmaumudunu her sene bıkmadan taşıyan üretici-leri yine sıkıntılarla ve hayal kırıklıklarıyladolu bir hasat bekliyor. Olumsuz iklimkoşullarının etkisiyle önemli verim kayıplarıyaşanması bekleniyor. Bu durum her seneartan girdi maliyetleri karşısında ürününükaça satacağını bilmeyen üzüm üreticilerinitefeci-tüccarların ve büyük şirketlerininsafına terkedilmiş piyasada daha da çare-siz hale getiriyor.

ÜZÜM MÜLKSÜZLEfiT‹R‹YORSahip oldukları küçük toprak parçalarıyla

yaşamlarını sürdürmekte zorlanan üretici-işçiler patronların ve dayı başlarının insafınakalmış bir halde ağır iklim koşullarındabayılsalar da çalışmaya devam ediyorlar.Her türlü sosyal güvenceden yoksun günlük20-25 lira ücretlerle çalıştırılıyorlar.

Üretimini sürekli borçlanarak devamettirebilen üzüm üreticileri için en büyüktehlikelerden biri kuru üzümde fiyat belirsiz-liği yaşanması.

Geçen sezon yaşanan fiyat belirsizliğiüreticileri ciddi sıkıntılara sokmuştu. Bankaborçlarını, elektrik borçlarını ödeyemeyenönemli bir üretici grubu geçen sene arazi-lerini bankalara ya da tefeci-tüccarlaradevretmek zorunda kalmıştı. Aynıbelirsizliğin devam etmesi halinde özellikleküçük üretici üretim yapamaz hale gelecekve toprağından koparılacak.

Üzüm üreticisinin son yıllarda yaşadığıyıkımın sebepleri içinde tefeci-tüccarlar veşirketler karşısında yıllarca üreticinin enönemli dayanaklarından olan Tariş’in üreti-ciye sırtını dönmesi yer alıyor.

‘ÜRET‹C‹ TAR‹fi’E SAH‹P ÇIKMALIYOKSA H‹ÇB‹R fiEY‹ KALMAYACAK’

Yıllarca destekleme alımları ile üzümüreticisinin piyasa koşullarına teslim olma-masını sağlayan Tariş artık neredeyse ortak-larından alım yapamaz hale geldi. Tariş

sadece ortaklarından Tariş’e olan borcukadar üzüm alımı yaptı. Yani tefeciler gibiverdiği parayı tahsil etme çabası içine girdi.Bu yıl Tariş, diğer yıllarda dağıttığı üreticiavanslarını dağıtmadığı için alım koşullarıhalen belirsiz.

Tariş yönetimi bu haliyle büyük sermayeve tefeci gruplarının taşeronu gibi hareketediyor ve etkisizleştiriliyor. Bütün olumsuz-luklara karşın Tariş halen üzüm üretici-lerinin örgütü. Üzüm üreticileri, kendi özörgütlerinden bir zamanlar duvarlarındayazan “birlikten kuvvet doğar” sözünün ha-yata geçmesini istemelidirler. Yani mutlakaörgütlü davranmalıdırlar. Üreticiler, Tariş’inkapısına dayanıp üretim maliyetlerini veinsanca yaşam koşullarını içeren bir fiyataralığının açıklamasını sağlamalıdır. Üzümüreticileri bunu istemezlerse üzümbağlarının büyük şirketlerin ve tefeci-tüccar-ların eline geçmesinin nedenlerinden biri dekendileri olacaktır.

Bu işçiler, maruz kaldıkları duruma karşıçıkmadıkları sürece ellerinde kalmış 3–5dönüm toprağı da kaybedecekler.

İ stanbul Avrupa Yakası veİzmir’in elektriği ile

Ankara’nın doğal gazınayabancı sermaye gelecek.Haber, Star gazetesinde‘sevindiren bir sürpriz’denerek yayımlandı.

Boğaziçi Elektrik ve GedizElektrik ile Başkent DoğalgazDağıtım Şirketi’ni toplamda6,1 milyar dolara alanKaramehmet-Kazancıortaklığına birçok yabancışirketin ortaklık teklif etti.Enerji dağıtımı ihalelerinirekor fiyata alan MMEKAMakine İthalat Pazarlama veTicaret A.Ş’nin yönetimKurulu Başkanı MehmetKazancı, 9 ve 16 Ağustos’takiihalelerin ardından yaptığıaçıklamalarda ortağıKaramehmet’e güvendiğinibelirtmişti.

Ortaklık tarafından henüzyalanlanmayan haberlere göreABD ve Avrupa’dan kredikullandırmak içinKaramehmet-Kazancıortaklığına 20 banka teklifulaştırdı. Kazancı-Karamehmet ortaklığıihalelerin ardından yabancıbankalardan kredi kullanmayıdüşündüklerini açıklamıştı.

Ortaklığa, bankaların yanısıra, başta Arap sermayesiolmak üzere 6 tane ulus-lararası şirket ortaklık tek-lifinde bulundu. Star gazetesi,bu şirketlerden bazılarınınyüksek miktarda sermaye ko-yacağını da taahüt ettiğibildiriyor.

Enerji ihalelerinden sonragerek teknik alt yapı gerek definansman açısından yeterlikaynakları bulunmayanortaklığın yabancı şirketlerleortaklık yapma olasılığıkuvvetliydi.

AKP’lilerin ‘sus’ kuralı3 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010 Halk›n Sesi

eçim yaklaştıkça ‘Mali Kural’ lafını duyunca AKP’ninbasireti bağlanıyor. CHP, TÜSİAD, MÜSİAD ve IMFde AKP kadar Mali Kural’ın uygulanmasını istiyor S

‹zmit Gaz Da¤›t›m fiirketi’nde (‹ZGAZ) 2A¤ustos günü iflten ç›kar›lan 11 sayaçokuma iflçisi 3 A¤ustos’ta Kocaeli SabriYal›m Park›’nda çad›r kurup direnifle geçti.

Halk›n Sesi, direniflin 26’nc› günündeiflçileri çad›rlar›nda ziyaret etti.

‹flçiler, ifllerine geri dönene kadar yani,Kocaeli Büyükflehir Belediye Baflkan›‹brahim Karaosmano¤lu’nun ‹ZGAZözellefltirilirken kendilerine verdi¤i‘belediyede ifl imkan› sa¤lama’ sözünütutana kadar direnifllerini sürdürecekleriniifade ediyorlar.

‹flçilerden Emre Y›lmazoktay AKP’ninbelediye yönetimine gelmesinin ard›ndanyad›rgand›klar›n› belirtti. ‹ZGAZ’da 7senedir siyasi bask› alt›nda çal›flt›klar›n› vesenelerce ücretlerine zam yap›lmad›¤›n›söyleyen Y›lmazoktay, iflten ç›kar›lmasürecini ise flöyle anlat›yor: “2008'de

‹ZGAZ’›n özellefltirilmesiyle de ifltenç›kmam›z için üzerimizde bask› kurdular.‹flten kendi iste¤imizle ç›kmam›z duru-munda yüklüce tazminat vereceklerinisöylediler, bizi baflka birimlerdeçal›flt›rd›lar. Ç›kar›lma nedeni olarakçal›flt›¤›m›z birime itiyaç duyulmad›¤›söylendi.”

‹flçiler iflten ç›kar›ld›klar› gibi KocaeliBüyükflehir Belediyesine yürümüfller vebaflkanla görüflmek istemifller. Baflkan ye-rine yard›mc›s› Mustafa Çöpo¤lu ilegörüflmüfller, Çöpo¤lu’nun yan›t› ise“‹ZGAZ’› Frans›z flirket ald›, gidin hakk›n›z›Fransa’da aray›n” olmufl. ‹flçiler, Fransa’yade¤il ama az ilerdeki Sabri Yal›m Park›’nadirenifl çad›rlar›n› kurmufllar. ‹flçiler çad›r›kurduktan sonra imza kampanyas›bafllatm›fl ve hemen ard›ndan polis “Seçimsürecindeyiz, evinize gidin” diyerek iflçileritehdit etmifl ama iflçiler direnifllerinisürdürmüfl. Baflbakan’›n miting için geldi¤i

gün zab›ta, iflçilerin çad›r kurmas›n›engellemifl.

‹flçilerden Hakan Büyük, ifltenç›kar›lacak iflçilerin daha önceden belirlen-di¤ini belirtti ve bunun kan›t› olarak buiflçilerin hepsinin bir bölümdetoplanmas›n› gösterdi. Büyük, flirketin yer-lerine AKP yandafl› iflçileri ald›klar›n› dasöyledi. Hakan Büyük de özellefltirmeninard›ndan idari ifllerdeki görevindenmüflteri hizmetleri bölümüne son olarakda sayaç okuma bölümüne verilmifl.

Tüm iflçiler, Ar›zl›l› depremzedelerineylemlerinden çok etkilendiklerini söylü-yor. Emeklili¤ine 2 y›l kala iflten ç›kar›lanMetin Çelik de 600 lira iflsizlik maafl›n›nancak kiray› karfl›lad›¤›n› söylüyor.Direniflleri boyunca AKP hariç bütün siyasipartiler, demokratik kitle örgütleri vesendikalar›n kendilerine destek verdi¤inive desteklerin büyük moral kayna¤›oldu¤unu söyledi.

Kepçe operatörlü¤ünden sayaç oku-maya al›nan ve sonra da iflten ç›kar›lanGökhan Ifl›k, ‹ZGAZ’da çal›fl›rken sendikal›olmay› düflündüklerini ancak yönetimtaraf›ndan iflten at›lmakla tehdit edildik-lerini söylüyor ve ekliyor: “2 yafl›nda birk›z›m ve 8 yafl›nda bir o¤lum var. 600 TLiflsizlik maafl›yla geçinmeye çal›fl›yoruz.‹flsizlik maafl› da 6 ay sonra kesilecek.”

‹flçiler, 2 haftaya kadar BüyükflehirBelediye Baflkan› Karaosmano¤lu’nun

sözünü tutmamas› durumunda büyükflehirbelediyesine yürüyeceklerini söylüyor.

‹ZGAZ’›n yüzde 90'›, özellefltirilerek 522milyon dolara dünya çap›nda halklar›susuzlu¤a ve elektriksizli¤e mahkumetmekle sab›kal› Frans›z enerji tekeli GDFSuez’e devredilmiflti. Devir iflleminingerçekleflti¤i 21 Ocak 2009’dan bu yana‹ZGAZ’da iflten ç›kar›lan iflçilerin say›s›130’u buldu.

‹kisinin deteminat›

tekellermifl

İ stanbul BüyükşehirBelediyesi (İBB) ile

Belediye-İş sendikası arasında28 Ağustos günü toplu işsözleşmesi imzalandı.Sözleşmeyle varılan muta-bakat sonucu işçi ücretlerineyüzde 12 zam yapılırken,üniversite mezunlarının toplusözleşme hükümlerindenyararlanması kabul edildi.Sözleşmeye göre belediyininasli işlerini yapan taşeronişçileri de bu hükümlerdenyararlanabilecek. Taşeronşirketlere yeni alınan işçilergünlük 35 lira üzerindenücretlendirilirken öncedentaşeron şirketlerde çalışanişçilerin mevcut ücretlerikorunacak. Sözleşme AKP'liGaziosmanpaşa, Sultangazi,Üsküdar, Zeytinburnu ilçebelediyeleri ile İBB'nin iştirak-lerini kapsıyor.

Belediye-İş Sendikası ileİstanbul BüyükşehirBelediyesi arasında aylardırsüren ve 30 bin işçiyiilgilendiren toplu iş sözleşmesisüreci anlaşmazlıklasonuçlanmış, Belediye-İş grevkararını 13 Temmuz günübelediyeye asmıştı. Hak-İş’ebağlı Hizmet-İş 26 Temmuzgünü İBB’nin istediği yüzde12’lik ücret zammı üzerindenanlaşmıştı.

İşçiler, Hizmet-İş’in toplusözleşme imzalamasınınardından özellikle taşeronşirketlerde çalışan işçilerin veüniversite mezunu işçilerintoplu sözleşmeden yararlan-ması koşulunda ısrarcı olduk-larını, taleplerinin kabuledilmemesi durumunda grevegideceklerini belirttiklerinisöylediler. Toplu sözleşmeyikısmi bir kazanım olarakgören işçiler artık taşeronşirketlerde çalışan işçilerinörgütlenmesi için uğraşacak-larını belirtiyorlar.

‹BB’dek›smi

kazan›m

Fransa’da de¤il kentmerkezinde direniyorlar

Üzümde umut mevsimi başladıMEHMET AK‹F AKSEZG‹N

GÖZDEGÜL YILMAZ

Page 10: Halkın Sesi 114. sayı

10Halk›n Sesi 3 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

KİBELE

Köşe yazarı Pakize Suda yazdığına göreHediye’ye öfkeliymiş. Kocasına iftara yemek

yapacak malzeme bulamadığını söylediği için.Kocasını intihara sürüklediği içinmiş. Bir paket bul-gur da mı bulamamış. Neden söylemiş? Erkeğiyaralamak için. Biz kadınlar böyleymişizdir zaten;erkeğin zayıf tarafını bulur üstüne gidermişiz.Hediye’nin kocası Hacı’nın zayıf tarafıyoksulluğuymuş. Hediye de onun üstüne gitmiş. Birsav kanıtlanmak istendiğinde uydurulacak ilk şeybu: “Doğasında olmak.” Hediye kadınmış,

doğasında varmış erkeğe dersvermek.

Yaralamış kocasınıDiyarbakırlı Hediye. İsyanetmemiş yoksulluğa, evdeki‘görev’lerine. Kocasınıneksiğinin üstüne gitmiş. Çünkükadına dokunur mu yoksullukucundan bile? Bir paket undanmucizeler yaratırmış.

Hediye ders vermekisterken kocasının ölümüyledersini almış. Yoksulluğuyaşamazlarmış aslındaHediyeler. Masallardayaşarlarmış çünkü. Prenslerinimutlu eder, mutlu olurlarmış.

Evde 4 çocuğa bakar durur, gün boyu kendiaçlığının yanında bir de yanı başındaki çocuklarınınaçlığını çekerlermiş. Ama iftara bir tencere de bul-gur doğuruverirmiş kadının marifetli elleri. “Doğal”yetenek… Kocası işten yorgun argın gelirmiş,cebinde kuruş yokmuş ama Hediye, hapsolduğu, evişlerine mahkum olduğu o küçük ama sıcak evindekocasına hissettirmezmiş ‘kocasının’ yoksulluğunu.

Pakize Suda’ya bir mış-muş köşesi de benden.Yoksulluğun, düşünmeyerek evden uçup gittiği,kadının bir paket unla kocasına harikalar yarattığı,kocasını ölümden döndürdüğü mutlu sonlu masalasorulacak bir soru geliyor akla şimdi: “Peki, mutlusondan sonra ne olacak?”

Hediye ertesi gün hiç yoktan bir yemek dahapişirecek. -Kendi asla yoksul değil- yoksul olankocasına bunu hissettirmeyecek.

Doğru, Hediye bir kadın. Hem de kendiülkesinde en ezileninden: Kürt kadını. Evde yemekyapacak bir şey bulamadığını söylemesi isekocasının zaaflarını kullanmak değil. Bu olsa olsabir sitem. Evde bir paket bulgur da yok belki, belkide sadece o var. Ama ‘kaderin’ denerek ona razıedilmeye çalışılan Hediye, susmuyor artık 1 yıldıryaptığı gibi. Çünkü kocasının yoksulluğu değil butek başına. Tam da aksi, en çok o yaşıyoryoksulluğu. Koca gün evde temizlik yaparken deter-jan bulamadığında, 4 çocuğu ayrı ayrı acıktığınısöylediğinde. Pazara gittiğinde, faturaları ödemeyegittiğinde. Kim bilir okuma-yazma bilmiyor bile.Her okuyamadığı yazıda, yoksulluk yüzünden okulagidemediğini düşündüğünde. Hacı eve gelip yemekolmadığını görene kadar, Hediye bin kere düşünü-yor ‘bu akşam ne pişireceğim’ diye.

O kadar ki kocasının ölümünden bir hafta önce,kocasına sıkıntılardan kurtulmak için intiharedeceğini söylemiş. Kocası da demiş ki: “Sen etme,ben ederim. Sen çocuklara bakarsın. Ben baka-mam.” Çünkü dünyadaki toplam işgücünün üçteikisini sırtında taşıyor diğer kadınlarla birlikte. Amasonunda en çok o yoksulluk çekiyor. Tüm kadınlar-la birleşse dünyanın tüm varlığının sadece %1’ionlara ait. Sonra dahasını istemeye kalkan kadınınönüne setleri ne ilginçtir ki yine bir kadın çekiyor.Televizyon programı için gezerken önüne bir paketbulgur çıkaran, bir paket unla mucizeler yaratıphamurlar açan kadınları tatminsizlikle suçluyor. Enerkek egemen toplum izlerinin olduğu yanını çevir-miş Hediye’ye. “Senin yüzünden öldü adamcık”demeye bir cümle kala bitirmiş yazısını. Kocasınınpara kazanamaması Hediye’nin suçuymuş gibi.Evde kocasından gelecek bir somun ekmeği bekle-mek zorunda kalmak Hediye’den kaynaklanıyormuşgibi. Kendisi yüzünden 4 çocuk annesi olmuş gibi.Şimdi kendisi yüzünden onların bakımınıkarşılamak için kara kara düşünmesi gerekiyor gibi.

Kaymakamlık bir paket erzak yardımı yapmış yaölümden sonra, ölüm değil bu cinayet devletin suçudeğilmiş gibi. Hacı’nın ölümü açlıktan değil de,eşinin ders vermesiymiş gibi. Zaten Pakize Sudayıllar önce Kadınlar Ne İster başlıklı yazısındakadınların erkeğin yanmasını, sürünmesini, ölmesi-ni, lime lime olmasını istediğini yazmamış mıydı?Bütün istedikleri gerçekleşe bile tatminsizliktenölmek isteyeceğini eklemişti hatta. Hatta o yazıdabir de “Aslında kadın kısmı ne istediğini bilmezama sorulduğunda çok fiyakalı laflar eder” demişti.Fiyakaları laflarla nasıl söylenir bilmem amakadınlar, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle yoksul-luk ilişkisinin fark edilmesini istiyor. Cinsiyetedayalı iş bölümünden kurtulmak, evde yemek olma-masının ve açlıktan ölen bir adamın daha ölümününsorumlusu olmamak istiyor.

M›fl muflyoksulluk zaafm›fl

TubaGünefl

[email protected]

KESK Kadın Sekreteri SongülMorsümbül, 28 Ağustos’ta

KESK’li kadınlar adına yaptığıbasın açıklamasında, toplugörüşme sürecindeki ‘kadınsızkararları’, ‘kadınsız adımları’eleştirdi. Açıklama öfke dolu,ifadeler çok net ve talepler kesin-di.

Öfkenin nedeni açıkça belirtil-di: “Yasalar bize danışılmadanoluşturuluyor, çalışma hukukubize danışılmadan belirleniyor,eğitim dili bizsiz şekillendiriliyor.Tüm yaşam alanlarımız bizsizyönetilmeye çalışılıyor. Bize sorul-madan, biz olmadan oluşturulanyasa, mevzuat, sözleşme, yönet-melikleri kabul etmemiz mümkündeğildir. Bunun için biz KESK’likadınlar toplu görüşmede dönentiyatro oyununa para vermiyor veizlemeye gitmiyoruz.”

Songül Morsümbül KESK’in20 yıllık tarihinde toplumsal cin-siyet eşitsizliğini yıkmak içinmücadele ettiklerini ama teatralgösteri olarak tanımladığı toplugörüşme sürecinin özelliklekadınlar açısından somut veçözümleyici olmadığını belirtti.

Efi‹TL‹K TALEB‹NE PAZARLIKHükümeti toplumsal eşitsizlik

talepleri konusunda bile pazarlıkettiği konusunda eleştirenMorsümbül, “AKP, emekdüşmanı politikalarını çalışmaalanlarında yaygınlaştırdığı gibi,çalışan kadınları da yaşamın heralanında ikincilleştiren, cinsiyetpolitikaları ile daraltanyaklaşımında ısrar etmektedir.

Hükümetin ve sözcülerinin tümyaldızlı söylemlerine rağmen, çokeşli başbakan danışmanına gözyummaları ve çocuk sayılarımızakarışmaları siyasal iktidarın zih-niyetini açıkça ortaya koymak-tadır” dedi.

Tayyip Erdoğan’ın “Kadınerkek eşitliğine inanmıyorum,inanılması gereken şey fırsateşitliğidir” cümlesinin demuhafazakar ve liberal poli-tikalarının diline yansımasıolduğunu belirten Morsümbül,AKP’nin bakanlıklarda, valilik-lerde, kaymakamlıklarda ve tümyüksek kademelerde erkekyönetici görmek istediğini bununsonucu olarak da bugünküçalışma yaşamı zemini ve zih-niyetinin oluştuğunu söyledi.

YALNIZ ANNE DE⁄‹L‹Z, KADINIZ

AKP’nin kadını annelik kimliğiüzerinden düşündüğünü ailedenbağımsız düşünmeye tahammülbile edemediğinin altını defalarcaçizen Morsümbül, kadınların herdüzeyde eşit olanaklardan yarar-landığı bir ülke özlediklerinisöyledi. “Ana-bacı kimliğinehapseden değil, taciz ve tecavüzedilen değil, çalışma hukukundandoğan tüm temel taleplerimizinve özdelde de kadın taleplerimi-zin kadınların istemi doğrultusun-da ele alınarak kararlaştırılmasınıistiyoruz” diye konuşanMorsümbül bu kadın talepleriniyineledi:

Kadınların toplu sözleşme tale-pleri yok sayılmasın! Kadın emeği

kadınsız pazarlık konusuyapılmasın! ILO- Pekin ve Pekin+5 CEDAW Sözleşmeleriningerekleri derhal yerine getirilsin!Aile, kira, çocuk yardımlarındakadınlar aleyhine düzenlemelerkaldırılsın! Kapatılan, özelleştiri-len kreşlerimiz ücretsiz kullanımaaçılsın! Süt izinlerimiz yol süresihariç 3 saate çıkarılsın ve bebek 1yaşına gelene kadar uygulansın!Doğum öncesi 8 hafta, sonrası 16hafta olmak üzere toplam 24hafta doğum izni verilsin!Hamilelik ve emzirme süresincekadınlar, nöbet, vardiya, mesai

gibi fazla çalışmaya tabi tutul-masın!

Ücretli ve ücretsiz doğum izin-lerinde kadınların sosyal ve özlükhakları kayba uğramasın! İşyerinde cinsel taciz hizmet içieğitimlerin konusu haline getiril-sin, önleyici düzenlemeler uygula-maya konulsun!

Tüm bu talepler güvenceli iş,kadrolu istihdam talebimiz gereği4/B ve 4/C’ye göre çalışansözleşmeli kamu emekçilerine deyansıtılsın! 8 Mart’ta kamuemekçisi kadınlar ücretli izinlisayılsın!

Bu tiyatroda kadınlar yok! Tecavüzünbahanesitecavüz

Kadınlar, gerçek eşitlikçi biranayasa ve kadın haklarının

insan hakkı sayıldığı bir ülke içinmücadele vermeye devam ediyor.AKP Anayasası’nın eşitsizlikleriderinleştirdiğini bilen kadınlarsokağa çıktı.

21 Ağustos’ta İstanbul’da, 27Ağustos’ta Antalya’da, 31Ağustos’ta Ankara’da HalkevciKadınlar, ÖDP’li Kadınlar,Emep’li Kadınlar, TKP’li EmekçiKadınlar, Öğrenci Kolektifi’ndenKadınlar bir araya gelerek eşitlikçive özgürlükçü bir anayasa için “12Eylül Anayasası’na da AKPAnayasası’na da hayır” dediler.

İstanbul’da kadınlar, AKPhükümetinin değişiklik paketindekadınlar için özel ayrıcalıkyapıldığı iddialarına yanıt vermeküzere, Taksim TramvayDurağı’nda buluştular. Kadıneylemlerinde görmeye alışıkolduğumuz renkli görüntüler vezılgıtlarıyla kadınlar bu kezGalatasaray Meydanı’na yürüye-rek AKP’nin yalanlarını teşhir etti.

Eylemde kadınlar adına basınaçıklaması yapan Türkiye Aksar,konuşmasına bir Kürt olduğunuve Tekel işçisi olduğunu belirterekbaşladı. Tüm kadınlara Tekelcikadınlardan selam getirdiğinisöyleyen Aksar, AKP’nin buanayasa ile kadınlara eşitlikgetirmesinin mümkün olmadığınısöyledi: “Bunu söyleyen, kadınabakışı, gerici muhafazakarkalıpların dışına çıkmayan,kadınları üç çocuk doğurmaklagörevli sanan bir zihniyetin baştemsilci Tayyip Erdoğan’dır.”

AKP KADINLAR ‹Ç‹N NELER YAPTI?

Başbakan Recep TayyipErdoğan’ın kadın örgütleri iledemokratik açılım projesi kap-samında yaptığı toplantıda kadınlaerkeğin eşit olduğuna inan-madığını paylaştığını hatırlatan

Aksar, “Son 7 yılda kadın cinayet-lerinin yüzde 1400 arttığı, eşitliğinsağlanmasında fiili ve yasal engel-lerin varlığını sürdürdüğü, eşcin-selliğin hastalık, kadınların çocukdoğurmakla görevli sayıldığı,kadının Kürt sorununun çözümüiçin evlenilecek ikinci üçüncü eşolarak görüldüğü, tacizcileri koru-mak için evlilik yaşının 14’eindirilmeye çalışıldığı, kadınlarınkazanılmış tüm haklarını geriletenSSGSS’nin yasalaştırıldığı sürecinsorumlusu olan AKP, bu 8 yılınhesabını vermeden, eşitlik veözgürlük lafını ağzına alamaz”

dedi.Kadınlar yaptıkları eylemle

AKP’nin anayasada yapılacakdeğişiklikle kadınla erkekarasındaki eşitsizliğiderinleştireceği, uyguladığı yeniliberal ve gerici politikalarla varolan hakların bile fiilenkullanılmasını engellemişolacağını, hak gasplarının artacakolmasıyla sömürünün kadınlartarafından en derindenhissedileceği mesajını verdiler.

Kadınların ortak eylemineSanatçı Pınar Sağ da katılımıyladestek verdi.

Antalya’da kadınlar, KapalıyolHalk Bankası önünde buluşarakKışlahan Oteli önüne kadarreferandum oylarının hayırolacağını haykırarak yürüdü.“Muhtaç değiliz, mağdur değiliz,eşitlik istiyoruz”, “Yaşasın kadındayanışması”, “Kadınlar sandıktahayır diyecek” sloganlarının hiçsusmadığı eylemde basın açıkla-masını Aysel Aydın yaptı. Yapılanbasın açıklamasına demokratikkitle örgütleri ve sendika temsilci-leri de katılarak destek verdi.

Ankara’da DİSK’li, KESK’liTMMOB’lu kadınların da

katılımıyla gerçekleşen eylemde“Cinsiyetçi anayasaya HAYIR”dendi. Gerçek eşitlik talepleriniyükselten kadınlar, yaptıklarıbasın açıklamasıyla AKP’ninyalanını bir kez daha teşhir ettiler.AKP’nin 8 yıllık iktidarı boyuncayaptıklarının hesabını vermesigerektiğini vurgulayan kadınlar,Gülay Akgün’e ait ‘Artık yeter’parçasıyla şenlikli bir hayır eylemigerçekleştirdiler. Bir temsilisandıkta hayır oyu kullandılar veherkesi 4 Eylül’de gerçekleşecekolan ‘Hayır mitingi’ne bekledik-lerini duyurdular.

KP, ‘kadınlara özel ayrıcalık için evet’ pankartlarıyla köprüleridonatmışken, kadınlar bu yalanı teşhir etmek üzere sokağa döküldüA

Eşitsizlik derinleşmeden; Hayır

KESK’li kad›nlar: “Bize sorulmadan, biz olmadan oluflturulan yasa,mevzuat, sözleflme, yönetmelikleri kabul etmemiz mümkün de¤ildir”

Diyarbakır’da, 15 yaşında ağzı bantlanıpayakkabı bağcığı ile öldürülerek, beline

kadar gömülmüş halde bulunan Ş.G. cinayetiyleilgili iddianame hazırlandı. İddianameye göreŞ.G, töre yüzünden öldürüldü. Cinayeti işleyenabi Yunus G. için ağırlaştırılmış müebbet hapiscezası isteniyor.

Ş.G.’nin hikâyesi töre cinayetlerinin, aileşiddetinin, çocuk gelinlerin, tacizin, tecavüzün vekadına yönelik her türlü şiddetin hikayesi. İddia-nameden öğrenilen bilgilere göre; Ş.G, ailesizorla evlendirmek isteyince sevdiği F.T.’ye kaçtı.Bir süre sonra yaşadığı ilişkiden memnun

olmayan Ş.G. evine döndü. Ailesinin baskısınınartmasıyla defalarca evden kaçtı ancak birşekilde izi bulunup eve getirildi. Son kaçışındayanına sığındığı iki kişinin tecavüzüne uğradı.Bir süre Kız Yetiştirme Yurdu’nda kaldı. 6 aykadar önce oradan da bilinmeyen bir sebeplekaçtı. Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonraDiyarbakır’a dönen çocuk, otobüste tanıştığıkişilerce zorla bir birahanede çalıştırıldı.Diyarbakır’a dönen Ş.G. abisi Yunus G.tarafından ayakkabı bağcığı ile boğularaköldürüldü. Yunus G. polise verdiği ifadede “Kızkardeşim kötü yola düşmüştü. Biz kendisini çok

uyarmıştık ama o dinlemedi. Töre gereği ben deöldürdüm” diyerek cinayeti üstlendi. Yunus G.1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafındanağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyleyargılanacak.

Her yıl en az 60 kadın namus cinayetleriyüzünden hayatını kaybediyor. Her hafta kadıncinayetlerine dikkat çekmek amacıyla Galatasa-ray Meydanı’na yürüyen ‘Kadın CinayetleriniDurduracağız Platformu’ son eyleminde 27günde 27 kadının öldürüldüğüne dikkat çekti.Yapılan açıklamada katillerin haksız tahrikindirimi ile adeta cesaretlendirildiği söylendi.

Tekirda¤’da geçti¤imiz haftaortaya ç›kan bir tecavüz haberi, ilkbak›flta insan›n kan›n› dondursada ensestin, aile içi cinsel fliddetinne kadar yayg›n oldu¤u gerçe¤inibir kez daha bilince ç›kard›.

Tekirda¤’da yaflayan A.S, k›zkardeflleri ve annesi 12 y›l aileerkeklerinin tecavüzlerine u¤rad›.Tecavüze u¤rayanlardan birininkonuflmas›yla, tecavüzler ortayaç›kt›.

A.S, 12 y›l önce babas›taraf›ndan tecavüze u¤rad›. BabaH.Ü, 15 y›l hapis cezas›naçarpt›r›ld›. 13 y›ld›r A.S. ile evliolan T.S, eflinin babas› taraf›ndantecavüze u¤rad›¤› gerekçesiyle“kay›npederini cezaland›rmak için”iki y›l önce kay›nvalidesi H.Ü.’yetecavüz etti. Ard›ndan cinselsald›r›lar öldürme tehdidiylesürdü. Bu sürede evli olan bald›z›A.D.’ye de tecavüz eden ve onuöldürmekle tehdit eden T.S, sonolarak 17 yafl›ndaki bald›z› T.Ü.’yütaciz etti. T.S, A.D.’yi elinde ç›plakfoto¤raflar› oldu¤unu ve ken-disiyle iliflkiye girmezse foto¤rafla-r› internette yay›mlayaca¤›n›söyleyerek tehdit etti. A.D.’ninolay› annesi ve küçük kardeflineanlatmas› üzerine, tüm cinselsald›r› vakalar› ortaya ç›kt›.

Anne ve iki k›z›n poliseflikâyette bulunmas› üzerine T.S.gözalt›na al›nd›. “Eflime özbabas›n›n tecavüz etmesinihazmedemedim. Kay›nvalidem vebald›z›mla birlikte olarak intikamald›m” diyerek sald›r›lar›nabahane bulan T.S, tecavüz ve cin-sel sald›r› suçundan tutukland›.

Genç bir kadın el birliğiyle öldürüldü

Kad›nlar ‹stanbul, Antalya veAnkara’da yapt›klar› ortak eylem-lerle AKP Anayasas›’na ‘hay›r’ dedi

Page 11: Halkın Sesi 114. sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

113 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Hak mücadelesi verenler 12 Eylül’de sandığa gidecek.Onlar AKP’nin yağma ve talan düzeninin önünü açacakdeğişiklik paketine ‘hayır’ diyecek. Ormanına, suyuna,toprağına, evine, işine, geleceğine sahip çıkanlar anayasadeğişikliği için yapılacak referandumda neden ‘hayır’diyeceklerini Halkın Sesi’ne anlattı. HES karşıtlarımücadelelerinin hukuki ayağı yok olmasın diye hayır

diyecek. Barınma hakkını savunanlar yıkımlara siper ola-bilmek için; kadınlar kendilerini yoksulluk kıskacına alıpeşitlik nutukları atan hükümete kanmadıklarını göster-mek için; emekçiler güvencesizliğe teslim olmamak için;engelliler daha fazla ayrımcılığa ve ayrışmaya maruzkalmamak için; üniversiteliler darbenin YÖK’ünü onayla-mamak için ‘hayır’ diyecek.

Hayırdiyorumçünkü...

Mitinge Bursa’dankatılan öğretmen

Betül Korkut, geliş nedeni-ni ve referandumda nedenhayır oyu vereceğini şusözlerle açıkladı:

Ben bir öğretmenim.AKP Anayasası da ser-mayenin ihtiyaçlarına göredüzenlenmiş bir anayasa.

Toplu sözleşme ve grev hakkımızı tamamen yasak-layan, ortadan kadıran bir anayasa. Bugün sendikama,toplu sözleşme hakkına ve grev hakkına sahip çıkmakiçin geldim. Bu aynı zamanda birçok özelleştirmeninde önünü açacak bir anayasa. En temel haklarıma,eğitimime, sağlığıma sahip çıkmak için geldim.

Mamak Barınma Hakkı Bürosu’ndanCandaş Türkyılmaz Anayasa

değişikliği konusunda fikrini sorduğumuz-da referandumda ‘hayır’ oyu kullanacağınıbelirtti.

Türkyılmaz bunun nedenlerini şusözlerle açıkladı. “Biliyorsunuz AKP’ninAnayasa değişiklik paketinin 11. maddesi,özel olarak 1982 Anayasası'nın 125. mad-desine ‘Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlem-lerin hukuka uygunluğunun denetimi ilesınırlı olup, hiçbir surette yerindelik dene-timi şeklinde kullanılamaz.’ hükmününeklenmesini içeriyor. Bu yerindelik dene-

timinin kalkması anlamına geliyor.Yargının bu yetkisinin kaldırıması Bizimhukuki mücadeledeki önemli dayanaknoktalarımızdan birisini yitirmemizanlamına geliyor.” Türkyılmaz’ın barınmahakkı bürolarının hukuki mücadelesihakkında verdiği bilgi değişikliğin etkisi-nin onlar için yarattığı tehlikenin boyut-larını da ortaya koyuyor. Bugüne kadarkentsel dönüşüm projelerine karşı açılansekiz davada mahkeme tarafından ‘kamuyararı bulunmadığı ve şehircilik ilkelerineaykırı olduğu’ gerekçesiyle kendi lehlerinesonuç çıktığını ve projelerin

durdurulduğunu belirtiyor. Türkyılmazhalen süren on ayrı davalarının dahaolduğunu söylüyor. Türkyılmaz açıkla-masına anayasa değişikliğinin sadecebarınma hakkı mücadelesi verenleri değiltüm halkı etkilediğini ekliyor. Eğitimdensağlığa, HES’lerden ulaşıma kadar bir çokkonuda artık kamu yararı ilkesiolmaksızın karar alınmasının önününaçılacağına dikkat çekiyor. “Yarın bir günsağlık ocağımız kapansa, ulaşımfiyatlarına zam olsa buna yapacağımızhukuki itiraz sadece teknik incelemeyetabi tutulacak” diyor.

Haklarımız için Hayır diyoruz

Eşitlik nutkuatmasınlar

Yıkımcılara siper oluyorlar

Okmeydanı Halkevi’nden Ayşe SalihaDışkaya mahallesinde kreş hakkı için

mücadele eden isimlerden birisi. Dışkayaanayasa referandumunda ‘hayır’ oyuvereceğini söylüyor. “Kadın erkek eşit denili-yor ama eşitlik yıllardır kağıt üzerinde var.Uygulamaya gelince eşitlik yok” diyerekgerçek eşitlik istediğini söylüyor.

Dışkaya AKP’nin anayasa değişikliğininkadınlara eşitlik getireceğine de inanmıyor.Başbakan’ın “Kadınlarla erkeklerin eşitolduğuna inanmıyorum” dediğini hatırlatıyorve ekliyor; “Kadınları, hep bahsettiği analarıinsan olarak görse, çiftçiye ‘ananı da al git’deyip anaları küfür malzemesi halinegetirmezdi. Eşitlik diyorlar tek hakkımızhazırlanan kağıtları, yasaları oylamak oluyor.Oy için de ne yapıyorlar? Kadınları yoksulluk-la kıskaç altına alıyorlar. Yaşadığımız toplum-da evin ihtiyaçlarını karşılamak kadının göreviolarak görülüyor. Kadınlar evin ihtiyaçlarınıkarşılamak sorumluluğuyla başbaşa kalıyor. Ozaman da sadaka ağları ile kadınlarıkuşatıyorlar.”

Bu düpedüzayrımcılık

Eşit özgür bir ülke için 12 EylülAnayasasına da AKP Anayasasına da

Hayır mitinginde karşılaştığımız HalkevleriEngelli Hakları Atölyesi’nden MahmutKeçeciler mitinge katılma gerekçelerini şöylesıraladı:

AKP, iktidar sihirbazlığı yaparak engellileride Anayasa’da söylem olarak kullanıyor. Bizbunun gerçekliği yansıtmadığını anlatabilmekve başta Anayasa değişikliğinin bizim aley-himize işleyen bir süreç olduğunu ortaya ko-yabilmek için burada olmayı yeğledik.

Anayasa konusunda engelliler kesinlikle‘hayır’ diyor. Zira 10. maddeye getirilen pozi-tif ayrımcılık vurgusu aslında eşitliğisağlamaya yönelik bir yaklaşım değil. Bumadde uzun vadede halkla engellilerarasındaki tecrit ilişkisini hızlandıracak biryaklaşımla tanımlanmıştır. Bu şimdianlaşılmayabilir ama uzun vadede böyle birsonuç doğuracaktır. Oradaki vurgu kesinlikleeşitsizliği onaylıyor. Pozitif ayrımcılığın eşitsiz-liği önleyici bir yaklaşımla formüle edilmesidaha hakkaniyete özgü bir yaklaşım olurdu.Bu konuda engelli örğütleriyle ‘hayır’daortaklaştığımız bir forum yaptık.

Suyumuziçin ‘Hayır’

Anayasa değişikliği konusunda tavrınısorduğumuzda tereddütsüz ‘hayır’

cevabını veren Derelerin Kardeşliği Platformudönem sözcüsü Mehmet Gürkan değişiklikpaketini 12 Eylül Anayasası’nın devamıniteliğinde bir tasarı olarak değerlendirdiğinibelirtti. Gürkan, ‘hayır’ deme gerekçesini iseşu sözlerle açıkladı: “Değişiklikle beraberyargının yerindelik denetimi yetkisi ortadankalkıyor. HES’lere karşı mücadelemiz üç sacayağı üzerinde yükseliyor: Bilim, hukuksalmücadele ve sivil itaatsizlik eylemleri. Bu üçsac ayaktan birisi olan hukuki zeminimizdeğişiklik paketinin kabul edilmesi halindeortadan kalkıyor. Projeler için verilen durdur-ma ve iptal kararlarının dayanağı kalmaya-cak.” Mehmet Gürkan bölgedeki tüm vadi vedereleri koruma platformlarıyla görüşalışverişi içinde olduklarını, yakın bir zamandaHES karşıtları olarak anayasa değişikliği için‘hayır’ tavrını açıklayacakları bir deklerasyonyayımlamaya hazırlandıklarını ifade etti.Gürkan, birlikte hareket ederek halkıuyarmak için çalışma başlatacaklarını söyledi.

Kocaman biryalan

Halkevleri Sağlık Hakkı Meclisi’ndenNursel Özcan referandumda ‘Hayır’ oyu

çağrısı yaptıklarını anlattı: “Gerçekten bugünekadar yapılan, bütün özel hastanelerde, kamuhastanelerinde yaşanan sıkıntılardan bir tanesikatkı paylarının ödenmesidir ve paralarıödeyemediği için hastaların rehin kalmasıdır.Ama gözümüzün içine baka baka yalansöyleyerek hiçbir kuruş ödemeden hastanedençıkıyorsunuz deniliyor.

Ben, bu iktidarın kendi menfaatine çalışankocaman bir yalan olduğunu söylüyorum”diyor.

Özcan anayasaya ‘hayır’ deme gerekçeniznedir? sorusuna şu cevabı verdi:

“Kamu çalışanıyız aynı zamanda. Memurasendika hakkı, toplu sözleşme hakkı olduğunusöylüyorlar. Yalan, kocaman bir yalan. Yoköyle bir şey. Uzlaştırma Kurulu olacak ve o nederse o olacak, grev yolu kapanacak.

İkincisi katkı payları… Sağlığın gittikçepiyasalaştırılması ve hizmetlerinparalılaştırılmasına karşı buradayım. Tayyip’insöylediği her türlü yalana karşı buradayım.Dediği şey yalan, ‘hayır’ dememiz gerekiyor.”

Hak mücadelesi verenler referandumunda ‘hayır’ diyor.Düzenlemeler mahkemelerin yerindelik denetimi yetkisini

kaldırarak hak mücadelelerinin hukuki dayanağını yok ediyor

Referandumda neden ‘hayır’dediğini sorduğumuz Devrimci

Sağlık-İş üyesi taşeron sağlık işçisi Ziyaİncedere şöyle konuştu:

“12 Eylül Anayasası’nın, gericiAnayasa’nın daha gericisi bir Anayasayapıldığına inandığımız için ‘hayır’ diyo-ruz. Bu, söylendiği gibi dışarısı şekerlen-miş ama içerisi acı bir Anayasa.Emekten yana olmayan, emeğinzararına olacak bir sürü yasanınçıkacağına inandığımız için ‘hayır’ diyo-ruz.

Mesela toplu sözleşme yasaları,sendikal yasalar, bunların hepsi…

Bir işyerinde iki tane sendika diyor.Bir işyerinde iki tane sendikanın işbarışını bozacağını, yandaş sendikaoluşturacağını ve yandaş sendikanıngüdümünde toplu sözleşmeyegidileceğini görüyoruz. Bunun tamamenbir kandırmaca olduğunu, aldatmaca

olduğunu, aslında emeğin gücününparçalanmak istendiğini görüyoruz vebuna karşı çıkıyoruz.

Devrimci Sağlık-İş olarak taşerona

karşı mücadeledeyiz. İşçileri, emekçileridaha az ücretle çalıştırabilmek içinböyle bir sistem getirildi. Özal döne-minde getirildi, AKP döneminde bu zir-veye çıkartıldı; insanlara az ücretle çokiş gördürme mantığıyla. İşteTürkiye’deki resmi kurumların 4 kişilikbir ailenin yoksulluk sınırını bin 700 liraolarak açıkladığı bir dönemde 500-550lira, 600 lira ile insanları açlığa mahkumediyorlar. Buna karşı çıkıyoruz.Araştırmayı yapan da, bu insanlaraaçlığı reva görenler de kendileri. Bunakarşı çıkıyoruz. Çok iş, az parayla buinsanları açlığa mahkum ediyorlar.Bugün Türkiye’de görüyoruz bir sürüinsan sokaklara düşmüş artık… Açlığa,yoksulluğa düşmüş…

Emeğin birliğine ‘evet’ diyoruz.Yandaş sendikalara, yandaş Anayasa’ya‘hayır’ diyoruz. Bu kadar basit.

Emekçi hayır der, bu kadar basit!

HAYIR BENİM EN TEMEL HAKKIM

Öğrenci Kolektifleri’nen Nida Karabağ da şöyle konuştu:Öğrenci Kolektifleri AKP Anayasasına ‘hayır’ diyor, çünkü

AKP 12 Eylül 1980 darbesiyle yüzleştiğini söylüyor ama darbeninen önemli kurumu olan YÖK’ü ortadan kaldırmıyor. YÖK aynenkorunuyor. YÖK’le beraber gençliğin, üniversite gençliğininüniversitede karar hakkı, söz hakkı ortadan kalktı. Buna müdahaleedilmiyor. Bugün harçlara karşıparasız eğitim mücadelesi veriyo-ruz, buna dair de hiçbir şey yok.Halkın haklarına yönelik,öğrencinin halklarına yönelikhiçbir değişiklik yok. Aksine dahaçok yoksulluk getirecek bir sürüdüzenleme olacak. O nedenle deüniversiteliler olarak ‘hayır’ diyo-ruz.

YÖK’E EVET DİYEN ANAYASAYA HAYIR

Page 12: Halkın Sesi 114. sayı

DOSYAHalk›n Sesi

123 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Evetçi psikolojik harp veAKP’nin kendisiyle imtihanıEvet cephesi elindeki tüm olanakları kullanarakhalka çağrı yapıyor. Medya aracılığıyla yapılanpsikolojik harbin ve ekranlara çıkıp açıktan çağrıyapan cemaat önderlerinin telaşının nedeni ne?

AKP ve onu oluşturan tarikat-sermaye ittifakının buçabasının arkasında iktidardaki evrimin yarattığı birzaaf var. Gücünü kitle örgütünün yaygınlığındanalan İslamcı hareketi kaygılandıran ne?

İş başa

düşünce

Referandum süreci yaklaşırken ‘evet’

cephesinin ağır toplarının alışılanın

dışında bir görüntü sergileyerek

doğrudan ‘evet’ propagandasına

girişmesinin altında ne var? Gülen’i

kitle seferberliği çağrısı yapmaya iten

ne? Medyadan bürokrasiye kadar

farklı araçlarla psikolojik harbe

kalkışan ‘evet’çiler neden bu kadar

öfkeli ve saldırgan?

“Ramazan-ı şerifte yumuşayan kalbleri dedeğerlendirerek herkes Referandum konusundaüzerine düşen vazifeyi yapmalıdır. Hatta bura-da (Amerika’da) oy kullanamayacaklarından

dolayı, Türkiye’ye gitmesi mümkün olanlar git-meli ve oylarını kullanmalılar. Oraya gidince de

‘Amerika’dan kalktım, bin lira verip burayageldim; dönerken de o kadar para vereceğim.

Bu kadar zahmeti sadece kendi oyum için çek-memeliyim...’ demeli; en azından on tane, yirmi

tane insanı daha zimmetlemeli, onları dasandığın başına götürmeli ve onlara da bir

güzel ‘Evet’ dedirtmeli.”(Fethullah Gülen, 23 Ağustos 2010)

Referandum sürecinde ‘evet’ cephesiaçısından olağandışı bir durum var. Bucephenin ana gövdesini oluşturan ve AKP’yiiktidara taşıyan cemaatler ittifakının ‘ağırtopları’ ardı ardına açıklamalar yapıyor.Olağan koşullarda kamuoyu önüne çıkmayanisimler beyanatlar veriyor.

AKP’yle çıkar birliği olan cemaatlerin‘evet’ cephesini güçlendirmek için çalışmalaryaptığı biliniyor. Newsweek Türkiye’nin 15Ağustos tarihli sayısında Adnan Demir’indeğerlendirmelerine göre AKP kadrolarınınçoğunluğunun yetiştiği Nakşibendi tarikatınınİskenderpaşa Camii kolu, yine Nakşibendi-lerin Erenköy Cemaati ve Yahyalı koludoğrudan ‘evet’ çalışmasına katılıyor. Aynışekilde Gülen Cemaati de bizzat FethullahGülen’in başını çektiği bir ‘evet’ seferberliğiörgütlüyor. Cemaatin önemli kanaat önder-lerinden Abdullah Büyük adeta fetva veriyor:“12 Eylül günü, umre için bile olsa sandıkbaşına gitmemek, evet dememek büyükvebaldir.”

“Bir gazeteci olarak 25 yıldır Gülen’i, onunyazıp söylediklerini izlemeye çalışırım. Son

mülakatın beni hayli şaşırttığını itiraf etmeliyim.Her şeyden önce şu noktanın altını çizmek

lazım: Gülen’in, Nurcu hareketin anagövdesinden kopup kendi cemaatini örgütlediği1970 ortalarından itibaren Türkiye’de defalarca

seçimler ve halkoylamaları yapıldı amahiçbirinden önce bu kadar açık bir şekildetarafını deklare ettiğine tanık olmamıştık.

Çünkü Gülen stratejisini ‘siyasetten uzak dur-mak’ ve ‘bütün partilere eşit mesafede bulun-

mak’ ilkeleri üzerine oturtuyordu. Dahadoğrusu oturttuğunu söylüyordu. …Gülen

neden yıllardır epey yararını gördüğü‘siyasetlerüstü” görünümünü riske ediyor?’

(Ruşen Çakır, Vatan 6 Ağustos 2010)Gazeteci Ruşen Çakır’ı şaşırtan bu

doğrudan siyasete girme ve açıktan tavırbelirtme durumunun sebebi ne? Bu sorununbirbiriyle ilintili birkaç cevabı var bunlardanilki referandumda ‘evet’ ve ‘hayır’ oylarıarasındaki farkın çok az olduğu yolundakiyaygın kanı. İsabetli kamuoyuaraştırmalarıyla tanınan Adil Gür’ün sonyaptığı anket de bunu doğruluyor. ‘Evet’oylarının beklenenden düşük çıkması durumusadece halkın anayasa değişiklik paketiyleilgili tavrını göstermeyecek. AKP hüküme-tinin alacağı bir yenilgi olacak. AKP hüküme-tinin yenilgisi kendi çıkarını onun bünyesindeifade eden sermaye/cemaat ittifakının dayenilgisi anlamına gelecek.

Gülen’i kartları açık oynamaya iten ikincineden ise daha uzun vadeli. Üstelik bu ikincineden ‘Evet’ diyen seçmenin sayısının umu-landan az olmasında da etkili olan şu tespitte

yatıyor: Gücünü kitle çalışmasında başarılısokak militanları ve örgütlenmesinden alanhareketin iktidarla beraber örgütlenmebecerisinin zaafa uğradığı görülüyor.

“Şehitlerin defin merasiminde zorla ihdasedilen hadiseler sebebiyle gözaltına alınıp, sonra

Örfi İdare Mahkemesi’nce serbest bırakılanMSP Gençlik Kolları Başkanı ve İslamcı

gençliğin gerçek liderlerinden Tayyip Erdoğan”(5 Haziran 1980 tarihli Sebil dergisinde

İsalmcı Necip Kural’ın cenazesinde çıkan olay-ların anlatıldığı haberde Erdoğan’ın resminin

altında yer alan açıklama) Bir zamanlar İslamcı kitle hareketinin

önemli önderlerinden olan Erdoğan şimdiBaşbakan. Onunla aynı safta mücadele edenonlarca isim de iktidarın nimetlerinden yarar-lanıyor. Kimisi bakan oldu, kimisi bürokrat,işadamı oldu kısacası zengin oldu, güçlü oldu.İl teşkilatlarından ilçelere, oradan mahal-lelere ve sokaklara uzanan İslamcı teşkilatınkitle örgütü çalışması en büyük darbeyiörgütçülerini ‘iktidar’ olmanın tatlı sularınakaptırarak yedi. Gülen’in açıklamasındanyapılan alıntıdaki kitle seferberliği çağrısınınanlamı ve nedenlerinden biri bu iktidar etkisi.

Cemaat önderleri de siyasal İslam’ın kitle-selleşmesinin önündeki bu aşınmanınfarkında. Bu nedenle iş başa düştü diyerekdoğrudan siyaset sahnesine çıkarak etkilerialtındaki kitlelerin siyasal yöneliminde belir-leyici olma yolunu seçiyor. Çünkü siyasetinkitleler içinde yaygınlaşmasını sağlayacakörgütçüleri parlemento çatısı altında vedevlet kurumlarında doğrudan ‘yükseksiyaset’ yapıyor.

Evet propagandas›nda bazen kantar›n topuzu okadar kaç›yor ki ifl ak›l ve mant›k s›n›rlar› d›fl›naç›k›yor. Olur olmaz her yere ‘evet’in reklam›n›s›k›flt›ranlar›n ve bulduklar› her f›rsatta ‘evet’ diyen-lerin haberlerinden bir seçme:

Dünyan›n en uzun adam› olarak Guines RekorlarKitab›’na giren Sultan Köse 12 Eylül referandumunda‘evet’ oyu kullanaca¤›n› söyledi. Köse “Daha çokdemokrasi ve insan haklar› için evet diyece¤iz”aç›klamas›nda bulundu. (16 A¤ustos Sabah gazetesi)

Hale Soygazi evlili¤ini anlatt›. “Murat Belge ile 10y›ld›r beraber dört y›ld›r da evliyiz. Birbirimizi ayn›anda bafltan ç›kartt›k. Murat okuldan dersten ç›kt›,nikaha geç kald›. Referandumda oyum ‘evet’ ola-cak.” (Kendisi de ‘evet’ diyen gazeteci Tukluhan

Tekeli’nin Hale Soygazi ile yapt›¤› röportaj 21A¤ustos tarihli Sabah gazetesinde kapaktan tamolarak böyle anons edildi.)

EVET‹ VER MR’I ÇEKT‹R“Mesela yabanc› hekim istihdam› projesi Anayasa

Mahkemesi taraf›ndan iptal edildi. Yine özel kuru-lufllardan sa¤l›k hizmeti için yap›lan çabalar idarimahkemelerden dönüyor. Poliklinikte bak›lan hastabafl› 80 kurufl ödeyerek gereksiz MR istemlerini önle-meyi amaçlayan paket sistemi de Dan›fltaytaraf›ndan iptal edildi. Yani küresel geliflmelereuyum sa¤lamakta zorlanan hukuk sistemi ço¤uzaman vatandafl›n iflini çok daha zorlaflt›r›yor. Keflkesokaktaki vatandafl›m›z s›¤ tart›flmalar yapmak yeri-

ne statükoyu de¤ifltirmek için diyece¤i bir EVET'ingünlük hayat›ndaki karfl›l›¤›n› kavrayabilse.”(Trabzon Numune Hastanesi Baflhekimi Prof.Algün’ün 9 A¤ustos 2010 tarihli yaz›s› Günebak›flgazetesi.)

‘N‹KAHTA SANDIKTA HEP EVET D‹Y‹N’Yer: Beykoz Evlendirme Dairesi. Tarih 31 Temmuz

Cumartesi. Bahad›r Nazl› ile Derya Sar›kaya’n›n nikahtöreninde Beykoz Belediye Baflkan› Yücel Çelikbilek,çiftin ‘evet’ yan›tlar›n› ald›ktan sonra ifli referandumaba¤lad› “12 Eylül’de de evet demenizi bekliyorum”dedi. Damad›n annesi AKP Beykoz ‹lçe Örgütü Kad›nKollar› üyesiydi. Fakat k›z taraf› ‘hay›r’c› ç›k›nca nikahsalonunda gerilim yafland›.

Erdo¤an Erbakan’a ra¤men Milli Görüfl Çizgisi içinden ç›kan öetkili bir lider oldu. Siyaset hayat›ndadefalarca Erbakan’la karfl› karfl›ya gelse de kitleler üzerindeki etkisi onun elini hep güçlendirdi.

Evet cephesinin yürüttügü psikolo-jik harbin en etkili silahı yandaş

medya. Hükümete yakın çizgide yayınyapan Zaman, Yeni Şafak, Star,Bugün ve Taraf gazeteleri adeta ‘evet’bülteni gibi çıkıyor.

Yandaş gazetelerin kapağında hergün ‘evet’ oyu vereceğini söyleyenfarklı bir ismin açıklamalarına yer ver-iliyor. Neden ‘evet’ verilmeli yazıları,‘hayır’cılara dönük eleştiridenhakarete uzanan geniş bir yelpazedeitiraz yazıları yazılıyor. İş o kadar ileribir boyuta vardı ki birçoğu için yalanhaber yapmak artık işten bile değil.Fakat bunlardan birisi var ki önceyalan haber yaptı sonra yaptığı yalanhabere itiraz edenlere hakaret edipsansür uygulaması getiridi. Bu gazeteAKP’nin operasyonel gazetesi Taraf.

YAVUZ HIRSIZEV SAH‹B‹N‹ BASTIRIR

Gazete, referandumu boykot ede-ceklerini artık Mısır’daki sağır sultanınbile duyduğu BDP’nin ‘evet’ oyuvereceğini açıkladı. Gazetenin 23Ağustos tarihli sayısında MelihAltınok imzasıyla çıkan haberde, BDPEş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın“Başbakan’ın ne söylediği değil, neyaptığı önemlidir. Söz değil icraat bek-liyoruz” yönündeki ifadeleri“Başbakandan bir söz bekliyoruz”şeklinde değiştirilerek manşettenyayımlandı. Demirtaş’ın haberi tekzip(düzeltme) isteğine gazetenin genelyayın yönetmeni Ahmet AltanBDP’ye sansür uygulama kararıaldığını söyleyerek cevap verdi.Gazete temmuz ayında da ErgunÖzbudun’un ‘Evet’ dediğinimanşetten duyurmuş ünlü anayasaproföserü bu haberi tekzip etmişti.

Etkili birsilah:Taraf

Evet’çiler çıldırmış olmalı!

A&G’nin seçim anketi“Evet” cephesinin

seçim kampanyasında nedenbir panik halinde fetvalara,yalana, maniplasyonabaşvurduğunu ortaya koydu.Türkiye’nin bugüne kadarkien isabetli araştırma şirke-tine göre Evet ve Hayıroyları başa baş gidiyor

Bugüne kadar seçimsonuçlarına yönelik en isa-betli kamuoyuaraştırmalarını yapan AdilGür’ün A&G AraştırmaŞirketi seçime 13 gün kalaAkşam gazetesi için biraraştırma yaptı. Adil Gür'ünşirketi A&G, 33 il, 108 ilçede2.405 seçmene 'Evet mi?','Hayır mı' diye sordu.Yanıtlar, 12 Eylül'de

yaşanacak çekişmeyi ortayakoydu. Seçmenin yüzde45.2’si “Evet”, yüzde 44.0’ı“Hayır” diyor. Yüzde 10,8oranında kararsız seçmeninson 13 gündeki tercihireferandumun sonucunubelirleyecek.

A&G’nin araştırmasonuçları AKP etrafındakümelenen “Evet” ceph-esinin seçimkampanyasındaki agresifliğinnedenini de ortaya koyuyor.

İkitdar, sandıktan ezici bir“Evet” çıkacağını iddia etsede, canhıraş çabalar kıl payıbir “Evet”i bile garantileye-bilmiş değil. “Evet” oylarıyüzde 50’nin altında vekararsız oylar dağıtıldığındada 'Evet' lerin oranı 50,7,

'Hayır'ların oranı 49,3'e yük-seliyor.

KARARSIZLAR K‹M? A&G’nin bir önceki

anketinde seçim sonuçlarınıbelirleyecek olanın AKPtabanının yüzde 20’sinioluşturan ve asıl olarak dayoksulluk ve Kürt sorununedeniyle kararsız olankesim olduğunu ifadeetmişti. AKP ise sondönemde Erdoğan’ın ırkçı,anti-komünist ve Alevidüşmanı söylemlerinde ken-dini açığa vuran bir mil-liyetçi-muhafazakar cepheoluşturma stratejisine yönel-miş durumda.

Bu durum Kürt seçmeniçindeki kararsızlığı AKP

aleyhine besleyen bir etkiyapıyor. Kürt burjuvazisinin“Evet” kararının iktidarlehine etkisi, AKP’nin mil-liyetçi söyleminin etkisi iledengeleniyor. Araştırmayagöre BDP’li seçmenin önem-li bir bölümü sandığa gide-cek ve yüzde 27.8'i Evet,yüzde 27.8'i de Hayır diye-cek.

KADINLAR KARARSIZAraştırmada referandu-

mun içeriğini bilmeyenlerinyüzde 67,7’sinin,kararsızların da yüzde58,8’inin kadın olduğugörülüyor. Bu da son iki haf-tada kadınları ikna yönünde-ki çabaların belirleyiciolacağını ortaya koyuyor.

PS‹KOLOJ‹K HARPYETECEK M‹?

Psikolojik harp milyondolarlık reklam kampanyala-rı, medya ve bürokrat atak-larıyla tüm ülkeyi kuşatsa datoplumsal gerçeklik kendinisürekli dayatıyor. Psikolojikharp, medya ve iktidarolanakları halka kendigerçekliğini unutturmaya yet-miyor. A&G’nin anketininde gösterdiği gibi “Evet”çıkma olasılığıyla “Hayır”çıkma olasılığı arasında pekbir fark bulunmuyor. İkti-darın psikolojik harbinekanılmadığı takdirde“Hayır”cıların en küçükçabasının dahi sonuçüzerinde belirleyici olacağıgörülüyor.

Bu panik, bu hırçınlık boşa değilTürkiye’nin en

isabetli araştırmaşirketi A&G’ye göreEvet ve Hayır oyları

başa baş gidiyor.Seçim sonucunu

çoğunluğukadınlardan

oluşan kararsızseçmen

belirleyecek

Seferberlik çağrısı bir zaafa işaret

Page 13: Halkın Sesi 114. sayı

TARİHHalk›n Sesi

133 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Şeyhülislamlık, 16. yüzyılın ortalarındaOsmanlı yargı hiyerarşisinin en yüksek

rütbeli makamı haline gelmiş; bu gelişmedeEbussuud Efendi’nin çok fazla etkisiolmuştur.

1533’te, dört yıl sürecek İstanbul kadılığıile göreve başlayan Ebussuud Efendi,1537’de Rumeli kazaskeri olarak atanmış vebu görevini sekiz yıl sürdürmüştür. 1545’teise Şeyhülislamlığa gelmiş ve 1574’teölümüne kadar bu görevine devam etmiştir.Ebussuud Efendi’nin görevinde dörtpadişahın (II. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim,Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim) ikti-darı boyunca hiçbir aksama olmaması, onun‘siyasi beceri’lerine ilişkin bir fikir vermekte.

Ebussuud Efendi’nin göreve gelmesindenönce fetva verme usulü büyük ölçüde belirlibir şekle bağlı değildi. Etkin ve sürekli ola-bilmesi bu makamdaki kişinin kişiliğine,becerisine ve deneyimlerine bağlıydı.Ebussuud Efendi, görevi sırasında, fetvaverme sürecini belli bir sisteme sokmuş,soruları alma ve hazırlama görevi, bu konudaözel eğitim alan katiplere verilmiş, buişbölümü sayesinde fetvaların sayısında artışmeydana gelmiştir. Öyle ki katiplerindenAşık Çelebi Ebussuud Efendi’nin bir günsabah namazından sonra cevapları yazmayabaşlayıp ikindi ezanı okunurken bitirdiğini busürede bin dört yüz on üç fetvanın cevap-lanıp imzalandığını anlatır.

Ebussuud Efendi, imparatorluğun idari,mali, askeri ve ekonomik temel düzen-lemelerine ilişkin yayımlanmış olan bütünyasa ve yönetmeliklerini kanunnamelerhaline getirmiş ve bunları fetvalar aracılığıyladinsel hukuk ilke ve kuralları ilebağdaştırmıştır.

Öte yandan yeni ortaya çıkan ihtiyaçlarada uyum sağlamıştır. Şeriat hükümlerinegöre yasak olan faiz uygulamasının para

vakıfları ile çözülmesi Ebussuud Efendi’ninfetvaları ile mümkün olmuştur.

Ebussuud Efendi fetvalarıyla sadeceihtiyaçlara cevap vermekle kalmamış, ikti-darın faaliyetlerinin meşrulaştırılmasında daetkin olmuştur. 1570’te II. Selim Venedik’leyapılan barış anlaşmasına aykırı olarakKıbrıs’a saldırma planı yaptığında bu işinmeşruluğuna dair verdiği fetvada işgalimeşru bir cihat olarak sunmuştur.Katliamlara verilen fetvalarında imzası olan-lardan biri de kendisidir.

Referandum vesilesiyle arka arkaya fetvalar verildi; ölülere bile oykullandırmak gerektiği söylendi. Cemaatin önde gelen isim-lerinden “referandum günü sandığa gitmek yerine umreye git-menin büyük vebal olacağı” yönünde fetvalar alındı

“Alo fetva” hattının hizmette olduğu ülkemiz, bu fetvalara yabancıtopraklarda olmadığımızın bir göstergesi belki de. Sadece bugündeğil geçmişte de fetvalar iktidarların can simidi oldu. Üstelik bu‘kurtarıcı’ tüm dünyada defalarca sahneye çıktı

Her şer’de ‘hayır’ var

‹ K T ‹ D A R S I K I fi T I K Ç A F E T V A L A R Y A Z I L I R

O smanlı devlet yaşamında hemen hergün ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar, şeriathükümlerinin yanında yeni hukuk

kuralları ile düzenlemelere ihtiyacı zorunlukılmıştır. Bu ihtiyaca cevap fetva kurumu ilesağlanmış, ortaya çıkan yeni sorunlara ilişkinverilen fetvalarla hem İslam hukukununtoplumsal düzene ayak uydurmasına imkansağlanmış, hem de ihtiyaca göre şekillenen fet-valarla iktidarın eli rahatlatılmıştır.

Osmanlı’da fetva vermek, İstanbulmüftüsünün ya da daha sonraki yüzyıllarda bili-nen unvanıyla şeyhülislamın ana göreviydi.Ancak verilen fetvaların hukuken etkin ola-bilmesi için kadı ya da padişah adına yetki kul-lanan herhangi bir kimse tarafındanyasalaştırılması gerekmekteydi. Öte yandantartışma doğurması muhtemel her türlügirişimden önce padişah da kendi adımınımeşrulaştırmak için müftünün fetvasını arardı.

“FA‹Z CA‹Z M‹?”Değişen toplumsal düzenin yarattığı

ihtiyaçlara çözüm bulmanın Osmanlı’dakiönemli bir örneği, tartışmaları günümüze dekulaşmış olan, faiz meselesindeki tavırdır. Şeriat,faiz karşılığında borç para vermeyi yasaklarsadece sıkıntıda olanların faizsiz borç alıp son-radan geri getirmeleri için para vakfedilebilir.Dolayısıyla Osmanlı’da yaygın olan vakıf kuru-munda, paranın vakıf malı olması söz konusuolamaz. Ancak bu şeriat hükmü toplumsal veekonomik gelişmelere cevap vermemekte,Müslümanların elini kolunu bağlamaktadır.Söz konusu faaliyeti meşrulaştıracak yol ise fet-valarla bulunmuş, nakit paranın vak-fedilebileceği kabul edilmiştir. Bu çerçevedefaaliyet gösteren para vakıfları, para, altın veyagayrimenkul olarak vakfedilip paraya çevrilensermayeyi ihtiyaç sahibine belirli bir faizle veripgelirini tahsis etmektedir. İhtiyaç sahipliğininsermaye ihtiyacı olan yatırımcı da olduğudüşünülürse bu vakıfların ‘girişimciler’ için birkredi kurumu niteliği taşıdığı da aşikardır.Osmanlı ekonomisinde kredi sisteminin en çokgöze çarpan tarafı bu vakıfların katılımıdır.Öyle ki, 1456-1546 yılları arasında İstanbul'da

kurulan 2506 vakıftan 1150’si para vakfı olup,%10-15 faiz karşılığında kendilerinebağışlanmış nakit paraları borç olarak vermek-tedir. 16. yüzyılın ortalarında ise yeni kurulanvakıfların çoğunu para vakıfları oluşturmak-tadır. Kısaca, Osmanlı’da ekonomik sistemingerektirdiği bazı şartlar, para vakıflarınınyaygın kullanımı sonucunu doğurmuş, fetvalar-la da şeriata uygun hale getirilmiştir.

KAHVE BAHANE… Ülke ekonomisini etkileyecek düzeyde

oluşumlar yaratan fetvalar, toplumsal hayatındüzenlenmesinde de başvuru yeridir; mesela,kahve ve kahvehaneler konusundaki fetvalar.Kahvehanelerin İstanbul’da açılmasından

itibaren yöneticiler, kahveye olumsuz tavırtakınır, bu yönde fetvalar verilir. Fetvalardabelirtilen en önemli noktalar, kahvenin kömürhaline getirilinceye kadar ısıtılması vehazırlandıktan sonra içilmek üzere elden eledolaştırılmasıdır. Kahvenin böyle bir ortamaolanak sağladığı için eleştiriye konu olduğudüşünülmektedir. Zihinsel faaliyetler üzerinde-ki etkisi nedeniyle kahveyi sufizmleilişkilendiren ve kendisini Sünni gelenekletanımlayan Osmanlı için bu, hoş görülecek birdurum değildir. Esas itibariyle olumsuz bakışınasıl nedeni kahvehanelerdir. Ebussuud Efendifetvasında kahveyi, kahvehane ile ilişkilendir-miş, kahveden ziyade, bu maddenin içildiğiortamı eleştirmiştir: “Ahlaksız erkeklerin oyun-

lar ve sefahatle meşgulken içtiği bu maddeyibirisi nasıl tüketebilir? Böyle çirkin işleriyapanlar acımasız ve uzun hapis cezasıylaalıkonulmalı ve bu işler önlenmelidir. Onlarıbu işleri yapmaktan alıkoymayan kadılar kovul-malıdır.”

Kahvehaneler, her kısımdan insanın en azmaliyetle bir araya gelebildiği, farklı birtoplumsallaşma olanağı yaratan belki de tekmekandır. Dolayısıyla olağanüstü rağbet görür.Bu ilgi, ulemayı kimsenin camiye gitmeyeceğiyönünde korkuturken iktidarı da bu mekandaüretilen siyasal sohbet, muhalefet ve sözlükültürün söylenti gücü korkutmuştur. Öyle ki,padişahlar halkın nabzını tutmaya kılık değiştir-erek bu mekanlara gider.

Kahvehanelere verilen kapatma cezaları kâretmemiş, “koltuk kahvesi” olarak adlandırılanpek çok kahvehane, çıkmaz sokaklarda,dükkan aralarında gizlice faaliyet göstermiştir.Bir süre sonra kahve ve kahvehane yasaklarıkaldırılır. Yüksek olan kahve vergisi önemli birgelir olur ve muhalefetin itirazları da yönetiminartan vergi geliri ihtiyacı altında ezilir. Ulema,vezirler, yeniçeriler kahvehane açar, gelir eldeeder.

“DEFTERLER‹ DÜRÜLE…”Osmanlıların karşılaştığı daha genel hukuki

ve ideolojik sorun, diğer Müslümanlara karşısavaşmanın meşrulaştırılmasıydı. En belirginstrateji, “düşmanı”, sultanının otoritesinitanımayan “asiler” olarak göstermek olmuştu.Elbette arka arkaya fetvalar yağdırarak...Anadolu’daki onbinlerce Alevi’nin katline veri-len fetvalarda, İslam sultanına karşı geldikleriiçin kafir oldukları ilan edilerek, katliam kutsalve zorunlu (vacip) bir şey olarak tanımlanmıştı.

Şeyhülislam Ebussud Efendi, “Kızılbaşlarıntopluca öldürülmelerinin helal ve bunun dinuğruna yapılacak en büyük savaş olduğu”yönünde fetvalar vermiştir, öyle ki “diğer kafir-lerin katledilmesinden daha önemli”dir.Fetvalarında, “Kızılbaşlar’ın peygamber soyun-dan olmadıkları, öyle olsalar bile katledilmelerigerektiği ve tövbelerinin asla geçerliolmadığı”nı belirtmesi ise bu işteki kararlılığıgöstermektedir. Ebussud Efendi’nin “bu yoldaölmeyi şehitliğin en ulusu” ilan etmesi ve“Kızılbaşlar’ın mallarının helal olduğu”nubuyurması, katliamcı için önemli bir motivas-yon olurken onbinler içinse katledilmek, bun-dan kurtulan olursa da mülksüzleştirilmekanlamına gelmiştir.

Benzer biçimde Kemalpaşazade,“Kızılbaşların Müslüman sayılmayıp ehl-i kitapbile olamayacakları”; İbn-i Kemal,öldürülmelerinin caiz, kadınları, çocukları vemallarının helal sayılması gerektiği, bu yüzdende onlarla yapılacak savaşın cihad kapsamıiçine gireceği, yönünde fetvalar vermişlerdir.Bilindiği gibi, Yavuz Sultan Selim Anadolu’yagönderdiği memurları aracılığıyla “Kızılbaşlarıdefter ettirmiş” yani defterlere kaydettirmiş vehazırlattığı fetvalarla, onbinlerce insanıöldürterek “defterini dürmüş” tü.

ÖZEN TAÇYILDIZ

Osmanlı’nın işlek kurumu fetvahane

Osmanl›’da fetva vermek, müftünün günlük iflleri aras›nda en önemlisiydi. Öyle ki, fetva kurumu yo¤un bir etkinli¤e ulafl›ncafleyhülislaml›k makam› içinde özel bir birim olarak fetvahane kurulmufl ve fetvalar buradan verilmifltir.

Bir derdim var, yaz bir fetva

Ebussud’un, sözcük anlam› u¤urlulu¤un(hayr›n) babas›d›r. Ebussuud Efendi, hukukikararlar› ve fetvalar› yaln›zca bu isimleimzalam›flt›r. Hayr›n babas› olarak imzalad›-¤› fetvalar› acaba gerçekten hay›r m› getir-mifltir? Yerli halkların temsilci-

lerinden oluşan delegelerinkatıldığı bu yılki BM YerliHalklar Forumu’nda, Hıris-tiyanlık öğretisinin yerli halklarüzerindeki tarihsel etkilerini veABD kanunlarına nasıl adapteedildiğini inceleyen, "KeşifDoktrini" başlıklı bir raporyayımladı. Yerli halklara yönelikinsan hakları ihlallerinintemelinde, 500 yıl boyunca uygu-lanan bu doktrinin yer aldığıkaydedildi. Keşif Doktrini, 15.yüzyılda Vatikan'ın verdiğipapalık fetvalarından birinedayanıyor. Fetva, Hıristiyan

olmayanlara ait tüm arazilerin"kimseye ait olmadığını" çünküorada hiçbir Hıristiyan hüküm-dar yaşamadığını kabul ediyor,Hıristiyan hükümdarların"keşfedilen" topraklar üzerindehak iddia edebilecekleriniöngörüyordu. Buna göre, her-hangi bir Hıristiyan krallık butoprakları "keşfettiğinde"hakimiyet ilan etme hakkı vardı.İspanya, Fransa gibi Hıristiyankrallıklar bu Vatikan fetvasınadayanarak hak iddia ettikleritoprakların yönetimlerini siyasihaleflerine yüzyıllar boyuncanakletti. Peki, keşfedilen toprak-

larda yaşayan yerli halkın duru-mu ne olacaktı? 16. yüzyılınsonunda Katolik dünyasında enbüyük teolojik tartışma yerlihalkın insan olup olmadığınailişkindi. Vatikan’ın verdiği fet-valar, bu halkların insanolmadığına, onları Hıristiyanyapmanın gereksizliğine yönelik-ti. Böylelikle 16. yüzyılın başında100 milyon yerli nüfusu olankıtanın bir yüzyılda nüfusununyüzde doksanının katledildiği birsoykırım başladı. Yerli öldürmek,hileyle onları kandırmak, çocuk-larına, kadınlarına tecavüz etmek“günah” değildi. Çünkü yerliler

insan değildi.Kıtadaki altın ve gümüşün

talanı bittiğinde bu kez yeni birihtiyaç, dolayısıyla fetvalarıylaberaber yeni bir anlayış doğar.Madenlerde, plantasyonlardaçalışacak işgücü için Vatikan yenibir fetva verir: Afrika’dakisiyahiler dinsiz olduğu içinköleleştirilmeleri ve ticaretleriserbesttir. Köleliği destekleyenKatolik Kilisesi bundan çıkar dasağlar. Kendisi de köle çalıştırır,köleleri mülklerin demirbaşlarıolarak kabul eder. Bazıkiliselerin değeri köle sayılarınagöre hesaplanır.

Kilise kölelik ve katliam buyurdu

Cherokee, Apache, Comanche…”Marka” haline gelmeden evvel hepsi

k›tan›n yerli halk›n›n kabilelerine aitisimlerdi.

Page 14: Halkın Sesi 114. sayı

BİLİM-SPORHalk›n Sesi

143 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Isaac Newton: 1642 y›l›nda ‹ngiltere’de do¤anNewton ölüm tarihi olan 1703 y›l›na kadar yapt›¤›çal›flmalarla Modern fizi¤in kurucusu olarak bilinir.

Mekanik alan›nda Newton, daha önceki önemlibulufllar› bir ölçüde düzelterek, tümüylegenellefltirip tamamlayarak; tam ve kesin bir bilim-sel kuram biçiminde toparlayan ilk bilim adam›oldu. Bu eski bilgi-leri; özellikleyerçekimini ve gök-cisimleri aras›ndakiçekimleri belirtenevrensel çekimyasas›yla tamam-lad›. Newton’un bubuluflu nas›lyapt›¤›n› anlatan“Newton’unElmas›” hikayesinindo¤rulu¤u halatart›fl›l›r. Newton;kütle ve kuvvet kavramlar›n› aç›kça tan›mlad›. Butan›mlar› yaparken ve çekim yasas›n› uzakl›klar›nkaresinin tersine göre kurarken, Huygens ‘inmerkezkaç kuvvet yasas›ndan (1659) yararland›.

Newton’la Galileo aras›nda bir yaflaml›k sürefark› vard›r ancak bilim çal›flmalar› aç›s›ndan tambir süreklilik oldu¤u görülür. Newton, bilimselçal›flmalara Galileo’nun b›rakt›¤› yerden bafllam›flt›r.Newton’un en büyük flans› kendinden öncekilerinkilisede sembolleflen din bask›s›na karfl› gösterdi¤idirenç sayesinde bask›lar›n azalarak ayd›nlanman›nyavafl yavafl belirmeye bafllad›¤› bir dönemdeyaflam›fl olmas›d›r.

Günümüzde baz› fizikçiler Newton’ungere¤inden fazla önemsendi¤ini ileri sürseler deNewton, ortaya att›¤› sorular› çok genç yafltayan›tlayan zekas›yla kendinden önceki pek çok bi-limsel çal›flmay› sa¤lam bir temele kavuflturmufltur.

Newton’un modern matemati¤in oluflumuna daönemli katk›lar› olmufltu. En önemli katk›s›, sonsuzküçükler hesab›n› (kendi deyimiyle ak›flkanlarhesab›n›) oluflturmas›d›r. Sonsuz küçükler hesab›,bir alana tasavvur edilebilecek en küçük parçadandaha da küçük bir parçay› matematiksel olarakekleyebilmektir. Bu hesap, diferansiyel denklemlerve integralin bafllang›c› olmufltur. Bunu özellikle 17.yüzy›l›n bafllar›nda yavafl yavafl gelifltirmeyebafllam›flt›. Leibniz de neredeyse ayn› zamanda(1684) ayn› bireflime ulaflt›, ancak bu hesab› farkl›bir biçimde ve de¤iflik bir anlay›flla sundu. Bununüzerine iki bilgin, buluflun kime ait oldu¤ukonusunda y›llarca tart›flt›lar. Ancak bu hesab›ntemelini e¤ri yüzeylerin alanlar›n› hesaplamayaçal›flan Arflimet atm›flt›r ve bir parabol kesmesininalan›n›n, ayn› tabana ve yüksekli¤e sahip birüçgenin alan›n›n 4/3'üne eflit oldu¤unuispatlam›flt›r.

Mekanik ve matemati¤in yan› s›ra Newton’unsimyac›l›¤› da vard›r. Newton’un c›vadan alt›n eldeetmek için de y›llarca u¤raflt›¤›, 2000’li y›llardacesedinden al›nan örneklerin yüksek oranda c›vaiçermesi sayesinde kan›tlanm›flt›r.

Bilimsel düflüncenindo¤uflu -14: Galileo

2010 Dünya Basketbol Şampiyo-nası C Grubu'nda 30 Ağustos

akşamı Türkiye ile Rusya arasındaoynanan maçta ponpon kızlar,Başbakan'ın gelmesi nedeniylegörev almadı. Dünya Şampiyonasıboyunca her maçın molalarında vedevre aralarında Ankara'da gösteriyapan Ukraynalı pon pon kızlarTayyip Erdoğan ve eşi EmineErdoğan'ın salona gelmesinedeniyle sansüre uğradı.

Başbakan ve eşi Emine Erdoğangeldiği için sahaya çıkarılamayanponpon kızlar aslında oldukça zorlubir yoldan geçerek DünyaBasketbol Turnuvuası’na katılmayahak kazandılar. Ponpon kızlar, buişin okullarını okuyorlar ve turnuvaöncesinde uluslararası seçmelerdedereceye girip şampiyonaya gelme-ye hak kazanıyorlar.

PONPON KIZLARIN TAR‹H‹Ponpon kızlar, amigoluğun bir

şekli. Amigoluğun başlangıç tarihiolarak 2 Kasım 1898 kabul ediliyor.ABD’de kolejler arası düzenlenenAmerikan Futbolu müsabakaların-da kalabalıkların tezahüratlarını

düzenlemek fikrinden ortaya çıktı.Priceton Üniversitesi mezunuThomas Peebles bu fikri ilk ortayaattığında yıl 1860’tı. Futbolmaçlarına katılımı artıran amigolarilk başta tamamen erkeklerdenoluşuyordu. 1923’te kadınlarınamigoluğa girmesiyle estetikhareketler ve danslar da seyirci yön-lendirme faaliyetine eklemlendi. 2.Dünya Savaşı yıllarında erkeklerinsavaşta olmasıyla amigoluk işindekadınların sayısını giderek arttı.Amigoluk 1960’lı yıllarda giderekyaygınlaştı ve Uluslararası Amigolar

Birliği kuruldu. 1965’te FredGastoff amigo kızların danslarındakullanılması için sağlam plastiktenyapılan bir araç icat etti ve adınapon-pon denildi. 1990’lı yıllarakadar giderek yaygınlaşan veAmerikan futbolu dışında boks,voleybol, basketbol, buz hokeyisporlarında da yer aldı. Ponponkızlar ‘90’ların sonunda giderekeğlence sektörünün önemli birparçası haline geldi. 2000’li yıllardadansçılar ve ponpon kızlar buhizmeti üreten şirketler tarafındançalıştırılmaya başladı.

SPOR

T ürkiye'de arkeolojininhedefinin eser toplamak yada tarihi bir bölgeyi turizme

açmak olduğu şeklinde genel birkanı mavcut. Arkeolojinin amacıgeçmişe ait bilgiler bulabilmek,yani insanlığın ilk başındangünümüze kadar nasıl geldiğininsomut verilerini ortaya çıkarta-bilmektir. İnsanın yaptığı, kul-landığı, etkilediği veya etkilendiğiher şey arkeoloji kapsamına girer.‘Arkeoloji’ sözcüğü, Yunancaarkheeos (eski) ve logos (bilim)sözcüklerinin birleştirilmesiyletüretilmiş bir sözcüktür ve ‘eskininbilimi’ anlamını taşır. Türkçe'de isebu bilim, tarihi yapıtların bulunmayöntemine atıfta bulunarak, ‘kazıbilimi’ adını almıştır.

Türkiye’de devam eden önemliarkeolojik kazılardan biriMardin’deki Dara Kazısı’dır. Darakazısı 1986 yılından 2010’a kadarMardin Müze Müdürlüğübaşkanlığında İstanbul TeknikÜniversitesi’nden Prof. Dr. MetinAhunbay tarafından yapıldı.

TUR‹ZM AMAÇLI KAZIMardin Müzesi tarafından bu

yıldan itibaren kazı çalışmasınınsorumluluğu henüz ilgili akademikkadrosu bulunmayan ArtukluÜniversitesi’ne verildi. Yağmur vesel sularının yıllarca taşıyarak birik-tirdiği toprak tabakasını kaldırmaküzere, normal şartlarda küçükaletlerle özenle çalışılmalarındevam etmesi gereken kazı alanına

mayıs ayında dozerler girdi. MimarSinan Güzel Sanatlar Üniversite-si’nden Prof. Dr. KenanMortan’nın aktardığına göreçalışmayı pratikte MardinMüzesi’nin ‘alaylı arkeologları’devam ettiriyor. Bir ekonomistolarak Mortan, bölgenin turizm ilekalkınacağına olan inancısayesinde, Dara’nın hızla ve tama-men toprak altındançıkarılmasından son derece mem-nun. Çünkü kendisine göre

Prof.Dr. Metin Ahunbay, senelerceburada önemli çalışmalar yapmışama nedense ‘kazmış kazmış gerigömmüş’ ve kazıda hiç yol ala-mamış.

Mardin Müzesi, kültür turizmi-nin trend olduğu bu dönemdenmümkün olduğunca çabuk fay-dalanmak üzere, dozerlerle alanagirme yolunu seçti. Oysa Prof. Dr.Metin Ahunbay’ın izlediği yol,yıllar sonra yeni koruma yöntem-lerinin ortaya çıkacağı düşüncesi ve

arkeolojik anlamda daha fazlabirikim sağlandığı zamankullanılmak üzere bu tarihi tahripetmeyerek, elde edebildiği verilereakademik literatürde yer vermekidi.

B‹L‹MSEL AMAÇLI KAZIDara Kaya Mezarları’nda da, bir

oda kazılacak olursa, bu odanıngeri dönülmez biçimde bozulacağıanlamına geldiği için kazıdakiherkesin toplanıp incelemesi

gerekiyor. Bu odanın geridönülmez biçimde bozulmasıanlamına geliyor. O yüzden iyi bel-gelenmesi gerekiyor. Bu belgelemede o anki bilgi birikimi ve mevcutteknolojiye bağlı. Bunca hassasçalışmaya rağmen kazılıp ortayaçıkarılacak kent, binlerce yıltoprağın altında sapasağlamkalmışken, rüzgar erozyonu sebe-biyle belki de birkaç yüzyıl sonratanınmaz hale gelecek.

‘Mezopotamya'nın Efes’i diyebilinen Dara, Doğu Roma veBizans imparatorluklarının enönemli şehirlerinden biri ikenbugün Oğuz isimli 1500 nüfuslu birköy. Evler antik kalıntıların üzerinekondurulmuş. Köy ile DaraHarabeleri iç içe yaşıyor. Tarihiyapıların kimi parçalarının, evlerintaş duvarında yapı malzemesiolarak kullanıldığını gözlemleye-bilirsiniz. Prof. Dr. MetinAhunbay’ın arkeolojik çalışmalarısürerken köy halkı da bilgilendiril-miş. Köyün gençlerine MardinMüzesi tarafından rehberlik eğitimive sertifikaları verilmiş. Bugün köyhalkı, Dara hakkında büyük ölçüdeduyarlılığa sahip ve kazılarındevamı için köylerinin antik kentsınırları yakınında bir bölgeyetaşınmasına razı olmuşlar.

Fişlemeli sansürlü basketbol turnuvası

Mardin’deki Dara antik kentinde arkeolojik kazı çalışmalarında iki farklı kazı yöntemi göreceğiz. Biri,çok yavaş ilerleyen iğneyle kuyu kazmaya benziyor, diğeriyse tarihin kalbine dozerlerle yürüyor

KAYNAKLAR: Prof Dr. Metin Ahunbay’›n ‘Tafl›nBelle¤i Mardin’ adl› kitab›ndanyararlan›lm›flt›r

Dünyanın ilk barajları

Arkeolojide yöntemkarmaşası: Dara antik kenti

Türkiye 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası tüm hızıyla sürüyor. Maçlarda dünyaca ünlü yıldızlar boy gös-terirken turnuvada maskotlar fişleniyor ‘ponpon kızlar’ başbakanın konuk olduğu maçlara çıkartılmıyor

‹stanbul'da 28 A¤ustos'ta bafllayanDünya Basketbol fiampiyonas›'n›n ilkgününde, flampiyonan›n sembolü olan“Bascat” kostümünün maskotluk ifliniyapan ve kitle örgütleriyle iliflkileri olaniki iflçi, ‘muhalif olduklar›’ gerekçesiyleiflten ç›kar›ld›.

12 Eylül’e kadar sürecek DünyaBasketbol fiampiyonas›'nda maskotlukifli yapan Gürflat Özdamar ve CenkYürüko¤ullar›, Abdi ‹pekçi SporSalonu'nda gerçeklefltirilen flampiyona-n›n resmi aç›l›fl maç›nda sahayaç›kmalar›na 3 dakika kala “güvenlik”gerekçesiyle polis taraf›ndan engellendi.Son haz›rl›klar›n› yapt›klar› s›rada soyun-ma odas›na giren polisler, iki iflçiye sporsalonuna nas›l geldiklerini sordu;

ard›ndan iflçilerin çantalar›n›n içindekik›yafetleri yerlere döktü. Polisler, iflçiler-den flüphelenmelerinin sebebi olarak‹nsan Haklar› Derne¤i ‹stanbul fiube-si’nin kartvizitini gösterdi. Polis sorgu-nun ard›ndan GBT yapt›¤› iki iflçidenkostümlerini ç›karmalar›n›, sahaya giriflkartlar›n› teslim etmelerini ve flampiyo-nan›n yap›ld›¤› alan› terk etmeleriniistedi. Kostümlerini ç›kart›p soyunmaodas›n› terk eden Özdamar veYürüko¤ullar›’na polisler kendilerinemaskotluk iflinde çal›flamayacaklar›n›söyledi. Karfl›laflt›klar› sald›r› sonras›ndaflirket yetkilileri ile görüflen Özdamar veYürüko¤ullar›, iflten at›lmalar›na gerekçeolarak “muhalif olmalar›”n›ngösterildi¤ini belirtti.

Dara, Do¤u Roma ‹mparatoruAnastasius döneminde (491–518)‹ran Kral› Kavad karfl›s›nda yaflananma¤lubiyetler sonras›, güçlü birsavunma hatt› kurma amac›ylabafllanm›fl ve üç y›ll›k bir çal›flman›nard›ndan 507 y›l›nda inflas› tamam-lanm›fl bir flehir. ‹lerleyen dönemlerde

kentte su sarn›çlar› ve baraj infla edil-mifltir.Kentin, Nusaybin’e aç›lan kap›s›n›nönünde hendek ve bir baraj sistemibulunmakta. Dere girifli taraf›nda su,kente girmeden önce kanallarla büyükbir havuza toplanmakta, sonra özeldüzenlenmifl oluklarla hende¤e

boflalt›lmakta, oradan kente girmekte.Suyun kente girmeden önce aflamaaflama bekletildi¤i havuzlarda, suyuniçindeki kirin çökmesi sa¤lanarak birtür ar›tma sa¤land›¤› düflünülüyor.Bunlar Mezopotamya’n›n ilk sulamakanallar› ve baraj› olarak kabul edili-yor.

MELTEM ÇAVDAR

Mardin’de arkolojik kaz›lar›n bir k›sm› zaman darl›¤› nedeniyle inflaat makineleriyle yap›ld›.

‘İHD’li maskot istemeyiz’

Page 15: Halkın Sesi 114. sayı

Ö ğrenci Kolektifleri ve Halkevleri'ninbir arada düzenlediği “Okumuş İnsan

Halkın Yanındadır” kampanyası çoşkuluşenliklerle sona erdi. İstanbul'daOkmeydanı, Esenyurt ve Ümraniye'deAnkara Batıkent’te, Bursa ve İzmir’dedüzenlenen çocuk şenliklerinde şarkılar

söylendi, oyunlar oynandı; barış ve kardeşlikortamının sağlanması, çocuk işçiliğine sonverilmesi ve çocukların hapsedilmemesineyönelik mesajlar yükseldi.

Okmeydanı Halkevi’nde mahalleninçocuklarının diledikleri gibi şarkı söylediği,dans ettiği ve oyunlar oynadığı bir şenlik

düzenlendi. Sibel Yalçın Parkı'nda binlercemahallelinin katılımıyla gerçekleşen şenlik-te tiyatro, müzik ve danslarla bir arayagelen yüzlerce çocuk, kendi yeteneklerinisergiledi. Türkçe ve Kürtçe şarkılarsöyleyen çocuk korosu, kardeşliğin simgesioldu. Şenliğe katılan Pınar Sağ ve TolgaSağ'ın türküleriyle şenlik alanında halaylarkuruldu.

Ümraniye’de bu yıl 3. kez düzenlenenkampanya mahallede düzenlenen şenliklesonlandırıldı. Çocukların yaz okulu boyuncahazırladığı “Mevsimler” isimli tiyatroylabaşlayan şenlik, çocuk korosunun din-letisiyle devam etti. Halkevleri ve ÖğrenciKolektifleri adına yapılan konuşmalarınardından şenlik, ritim grubunun sahnealmasıyla devam etti. Ritim grubundansonra ise çocuklar halkoyunları dersindeöğrendikleri Diyarbakır, horon ve romanhavası oyunlarını sundu.

Esenyurt’ta Üniversitelilerin kurduğuKolektif Müzik Topluluğu’nun dinletisi ilebaşlayan şenlik yapılan konuşmalar iledevam etti. Çocukların sergilediği tiyatrooyunu ile süren şenliğe mahalle halkınınilgisi yoğun oldu. Halkoyunları gösterisinin

ardından çocuk korosu bir dinleti gerçek-leştirdi. Çocuk korosunda Türkçe, Kürtçe,İngilizce şarkılar seslendirildi.

Ankara Batıkent’te 28 Ağustos günüüniversiteliler ve öğrenciler, 14 atölye ilesürdürdükleri yaz okulu programlarını birkapanış şenliği ile taçlandırdılar. Şarkılarlabaşlayan şenlikte; bir yandan heykel, resim,origami, ütopya ağacı üretimleri sergilenirkendiğer yandan duvar boyama, yüz boyama vebalondan figür yapma atölyeleri yapıldı.

Bursa'da bu yıl ikincisi düzenlenenOkumuş İnsan Halkın Yanındadır kampa-nyası bir aydır süren derslerin ardındanailelerin ve mahallelilerin katılımıyla üniver-site kampüsünün bulunduğu GörükleKöyü’nde yapılan şenlikle sona erdi.

Okumuş İnsan Halkın Yanındadır kam-panyası İzmir’de de şenlikle sona erdi.Çocukların yaz boyunca hazırladıkları koro,tiyatro ve halkoyunları çalışmalarınısergiledikleri şenlikte, mahallenin sevilensanatçıları da sahne aldı. Çocukların kendiyazdıkları öyküleri okumasıyla başlayanetkinlik halkoyunlarıyla sona erdi. ŞenlikteÇiğli’den çocuklar Güzeltepe Mahallesi’nikardeş mahalle ilan etti.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

153 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Mahalleler çocuklarla şenlendi

TRT 6’da korsan klipKürtçe şarkıları sansürlediği ve arabeskleştirdiği için serttepki toplayan TRT 6 bir skandala daha imza attı. Kürtsanatçı Armanç, ‘Çemê Firat’ adlı şarkısının klibinin TRT6 tarafından izinsiz yayınlandığını ifade ederek kanaladava açacağını açıkladı.

Batman Belediyesi tarafından ilki düzenlenen KürtçeKısa Film Yarışması’nın jüri üyeleri arasında Fatih Akın,Kazım Öz, Özcan Alper, Ahmet Soner ve Suncem Koçeryer alıyor. Batman Belediye Başkan Vekili Serhat Temel,yarışmayı Yılmaz Güney’e adadıklarını söyledi.

“Mimarlık ÜzerineBir Sergi” isimlisergi, 2 Eylül günüBeyoğlu Tünel’dekiALANİstanbul'daaçıldı. Sergidemimarlığın sanatolma imkânlarınınsorgulandığı, güncelsanatın geniş anlatımaraçlarını ve dilinikullanan çalışmalaryer alıyor. Sergi 24Eylül'e kadar açık.

Yıllardır, onlarca bil-iminsanı, sanatçı veaydını Dikili’de buluş-turan, ancak geçtiği-miz yıl ekonomik kriznedeniyle gerçekleşti-rilemeyen Barış veDemokrasi Şenlikleri,bu yıl temalarınaÇevre'yi de ekleyerekyoluna devam ediyor.Dikili Belediyesitarafından şenlik 1-4Eylül tarihleri arasındadüzenlenecek.

MimarlarTünel’e

Kürtçe k›salar

Dikili’deflenlik

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,İzmir'in Bergama ilçesinde Yortanlı

Barajı'nın su toplaması durumunda sularaltında kalacak olan Alliaoni antikkaplıcasının aslında var olmadığını iddia etti.Bakan Eroğlu Yortanlı Barajı’nın hizmeteaçılmasının önündeki Alliaoni engelinden çokbunalmış olmalı ki 1994’ten beri antik eserlerikurtarmak için kazı yapılan ve bu kazılarnedeniyle barajın hizmete açılamadığıAlliaoni’nin zaten hiç var olmadığını iddia etti.

Bakan bu hiç var olmayan kentin kazılar-dan para kazanan bilim insanları tarafından‘uydurulduğunu’ öne sürdü. Bakan Eroğlu 31Ağustos’ta İzmir Bayındır’a yaptığı gezidekendisine Yortanlı Barajı ve Alliaoni ile ilgilisorulan sorulara cevap verdi. Bakan Eroğlu“Bu Yortanlı polemik mevzu oldu. Buna ilkdefa orada kazı yapan kişiler sebep oldu.Kazılara devam etmek istediler. YıllarcaDSİ’den yüklü miktarda kazı paraları aldılar.Yaklaşık 4.5-5 milyon lira kazılar için paraödedik. Ayrıca ayni yardımlarla destektebulunduk. Bugünün parasıyla 7 milyon lirakazı ve çıkartılan eserlerin Bergama Müzesinetaşınması için masraf yaptık. ...Orası ’Allianoi’değil. ’Allianoi’ diye bir yer o kişinin uydur-duğu bir kelimedir. Bunu ben ispat ettim.Bunu çok net söylüyorum” dedi. Bakanıniddiasına göre Allianoi zannedilen yer PaşasuIlıcası’ymış

Bakan Eroğlu Allianoi’yi yok ettiğikonuşmasında hızını alamayıp bu konuda

kamuoyu duyarlılığı yaratan başta Tarkanolmak üzere sanatçılara da çattı. Eroğluşunları söyledi: “Sanatçı arkadaş sanatıylailgilensin, herkesin bir ihtisası vardır. Herkesbilmediği bir konuya burnunu sokarsa çokyanlış olur. Ben şimdi kalkıp da onun sanatıylaalakalı bir şey söylesem ne derece yanlış olur-sa, onun da bir baraj ya da tarihi eserin korun-masıyla ilgili söyleyeceği şey fevkaladeyanlıştır. Bunlar doğru değil. Dünyanın hiçbiryerinde de yoktur. Bilimadamları karar verirne yapılacağına, ona göre yapılır.”

Böylece nsanlığın ortak değerleri olan tarihiyapıtların geleceği hakkında karar vermehakkının kime ait olduğunu da öğrenmişolduk!

1800 yaşındaki antik kent Allianoi,insanlığın sayılı sağlık merkezlerinden biri.1998'de keşfedilen, içinde çeşmeler, hamam-lar, yollar, caddeler, kiliseler, köprülerbarındıran, dünyanın en büyük ve en sağlamRoma ılıcası olan Allianoi, 2001 yılında 1.Derecede Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişti.Arkeologların çalışması sonucunda şu anakadar antik kentin yüzde yirmisi ortayaçıkarılırken 2006 yılından bu yana bölgedekazı izni verilmiyor. DSİ'nin bölgeye inşaettiği ve Allianoi'yi tamamen sular altındabırakacak Yortanlı Barajı'na karşı mücadele otarihten bu yana sürüyor. Daha önce “sualtında da korunur” diyerek duvar örmeyi vekille üzerini kapatmayı teklif eden DSİ'ninkararı Danıştay'dan dönmüştü. DSİ'nin

“kumla kaplama” önerisi ise geçtiğimiz gün-lerde Koruma Kurulu tarafından kabul edildi.Oysa Allianoi Girişim Grubu uzmanlarınagöre suyu geçiren büyük tanecikli kum, antikkentte kilden daha büyük tahribata yol açacak.Kültür Bakanlığı’na bağlı Koruma Kurulu'nunAllianoi ile ilgili aldığı onlarca kararda herdefasında bir önceki kararından biraz dahageri adım atması kurul üyelerine yapılan alenibaskıya bağlanırken, Koruma Kurulu’nunsorumluluğu bakanlığın kendi seçtiğini ve bukonuda deneyimi olmayan bir bilim kurulunaatarak, su altında kalması yönünde kararverdiği belirtiliyor.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Alliaoniantik kalıntılarını yok etmeyi o kadar istiyor kidevreye düşünce gücünü bile soktu!

Bakan yok diyorsa yoktur!

Sine-Sen referandum tavrınıaçıkladı. Sinema Emekçileri

Sendikası referandum ile ilgili biraçıklama yaparak 12 Eylül’dekireferandumda Sine-Sen olarak 'hayır'diyeceklerini belirtti. Sine-Sen'inörgütlenme tarihinin ve özellikle1977'de yapılan ünlü "Sansüre KarşıAnkara Yürüyüşü"n hatırlatıldığıaçıklamada, 12 Eylül darbesinin, ser-mayenin ve gericiliğin önünü açtığıifade edildi. Sermayenin yönetemez,egemenliğini sürdüremez durumdaolduğunu ve krizini emekçilerin vetüm halkın güvencesiz yaşamamahkûm edilmesiyle çözülmeyeçalışıldığını belirten Sine-Sen'in açıkla-ması şöyle devam etti:

“Öncelikle sadece biz sinemaemekçilerinin değil; doktoru, mühen-disi, çiftçisi köylüsü, öğrencisi, öğret-meni, gecekondulusu, evlisi, işçisi,işsizi, yani güvenceli bir gelecektenyoksun bırakılmak istenen halkın tümkesimlerinin güvenceli iş, güvenceligelecek talebini Kürt, Türk, Laz,Ermeni ayırt etmeden yükseltmeli,mücadeleyi (Tekel süreci gibi) ortak-laştırmalı, örgütlemeliyiz. Bu referan-dumda sorularımız ve cevaplarımızaçık olmalı: HAYIR”

Sine-SenHAYIRdiyor

300 yıllık oyuna Osmanlı sansürüDevlet Tiyatroları’nın 2011

programında yer alan Cervantes’in‘Büyük Sultan’ eserinin, ‘Türk ulusununmilli ülküleri’ gözönüne alınarak‘rötuşlandığı’ ortaya çıktı.

Devlet Tiyatroları ‘sahneye koyma’sorumlusu dramaturg GökhanAkçura’nın, geçmişte ‘Oynanamaz’raporu verdiği ve Osmanlı padişahları ileHz. Muhammed’in küçümsendiği iddiaedilen Cervantes’in oyunu “BüyükSultan” bu yıl Devlet Tiyatroları’nda sah-neye konuyor. Konu soru önergesiyle

Meclis’e gelince Bakan Günay’ın verdiğiyanıtta eserin sansürlendiği ortaya çıktı.Günay, orijinal metinde Osmanlıpadişahlarını aşağılayan ve Hz.Muhammed’i küçümseyen ifadelere yerveren ünlü İspanyol yazar Cervantes’in“Büyük Sultan” adlı eserinin, “Türkulusunun milli ülküleri” gözönünde tutu-larak yeniden düzenlendiğini açıkladı.

AKP'li Günay, 300 yıl önce yazılmışünlü oyunu sansürlediklerini itiraf etmek-te beis görmezken MHP Grup Başkan-vekili Oktay Vural da konuya ilişkin soru

önergesi vererek oyunun sansürlü halinebile tahammüllerinin olmadığını gösterdi.Önergede Vural, “eserde hassasiyetleridikkate alan düzenlemeler yapılıpyapılmadığını, Devlet Tiyatroları’nınkendi ecdadını aşağılayan bir oyunu sah-nelemesinin milli kültüre nasıl bir katkısağlayacağını” sordu.

Daha önce metnin düzeltilmesi içinrejisör Pou ile görüşüldüğü, ancakPou’nun “Bu yüzyılda Cervantes’i sansür-letmem ve sansürlü bir oyunu yönetmem”diyerek talebi reddettiği iddia edilmişti.

Alliaoni’ninyüzlerce y›löncesine aitküçük bir termal merkez oldu¤u düflünülü-yor. Tarihinin M.S 2. yüzy›la kadardayand›¤› biliniyor. Yortanl› Baraj›’n›nsular alt›nda kalmas›yla bu merkeze aitkal›nt›lar ve tarihi eserler suyun 17 metrealt›na gömülecek. Bakan’›n sözlerininard›ndan çevreciler, antik tedavimerkezinde nöbet tutmaya bafllad›

Türk edebiyatının usta kalemiVedat Türkali'nin, 27 Mayıs

darbesine giden yolu bir aşk üzerindenanlattığı 'Bir Gün Tek Başına' adlıromanı, oğlu Barış Pirhasan ve torunuYusuf Pirhasan tarafından sinemayauyarlanıyor.

Türkali 'Bir Gün Tek Başına'da,yıllar önce 'Müdüriyet'te yediği ikitokatla yılıp sinen; Beyazıt'ta öğrencikitlesinin eylemi içine düşüverincetabanları yağlayan bencil, ürkek,kuşkulu ve kaypak Kenan'ın hikayesinianlatıyor.

Karısı ve kızı olan, devrimci ateşisönmüş Kenan'ın karşısına, devrimciateşi yeni yeni alevlenmeye başlayanbilinçli, gözüpek ve dirençli Günselçıkıyor.

Aynı zamanda Türkali'nin ilkromanı olan 'Bir Gün Tek Başına'uyarlaması filmin çekimlerine Mart'tabaşlanıyor. Türkali'nin senaryosunu dayazdığı filmin yönetmenlik koltuğundaoğlu Barış Pirhasan ve torunu, YusufPirhasan var.

70'lerin önemli romanlarından olan'Bir Gün Tek Başına' bundan 36 yılönce, Milliyet'in düzenlediği romanyarışmasında birincilik ödülü almıştı.

3 kuşağıngözünden27 Mayıs

Cervantes’in, Osmanlı Sultanı’nındillere destan güzellikteki İspanyol tut-

sak Oviedo ile aşkını anlatan eseri‘Büyük Sultan’ sansürlü olarak DTsahnelerinde. Kültür Bakanı, 300

yıllık oyunu sansürlediklerini açıkla-maktan çekinmezken MHP ‘sansür

yetmez, hiç oynanmasın’ dedi.

Page 16: Halkın Sesi 114. sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi3 Eylül 2010 / 16 Eylül 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

A K P ’ N ‹ N Y A L A N I N A K A R fi I H A L K I N ‘ H A Y I R ’ I V A R

MersinMersin Hayır

Platformu 30 Ağustos’taAKP Akdeniz ilçe binasıönünde eylem yaptı.AKP’lilerin ‘Hayır’çağrısı yapanlara yöneliksaldırılarını da protestoeden platform, referan-dumda ‘Hayır’ oyu vere-rek geleceklerine sahipçıkacaklarını vurguladı.

BursaBursa’da demokratik

kitle örgütleri,sendikalar, meslekodaları ve siyasi partilerbir araya gelerek birbasın toplantısı düzenle-di. EMEP, TKP,Halkevleri ve ÖDP’ninhazırladığı deklarasyonuaçıklayan kurumlar, 4Eylül Cumartesi günüsaat 17.00’de FomaraMeydanı’nda yapacaklarımitinge çağrı yaptı.

SamsunSamsun Halkevi

üyeleri 30 Ağustos’taİstiklal Caddesi’nde bireylem yaptı;“Ormanımıza,toprağımıza, suyumuza,evimize, geleceğimizesahip çıkmak için, grevhakkımız için, gerçekdemokrasi için, halkdüşmanı, sermaye yanlısıbu anayasanın topyekûnçöpe atılmasınıistediğimiz için 'Hayır'diyoruz” dedi.

Rize30 Ağustos’ta Pazar

ilçesinde basın açıklamasıyapan Halkevleri, ÖDPve EMEP, halkı referan-dumda ‘Hayır’ oyu ver-meye çağırdı. Sosyalistleryapılan düzenlemelerinhalkın değil sermayeninönünü açtığını söyledi.

Adana29 Ağustos’ta İnönü

Parkı’nda eylem yapanEMEP, TKP, ÖDP veHalkevleri Adana örgüt-leri, Mersinli Halkevcile-re yönelik polis saldırısınıkınadı.

HatayReferandumda Hayır

Platformu üyeleriyaptıkları eylemde“Eşitliği, özgürlüğü vedemokrasiyi esas alanyeni bir anayasaihtiyaçtır. Bu anayasaemekçilerin ve ezilen-lerin mücadelesininürünü olacaktır. Bizlerböyle bir anayasa ve fiilikazanımlar için mücadeleedeceğiz” dedi.

HopaHalkevi’nin çağrısıyla

bir araya gelen Hopalılar,12 Eylül Anayasası’nareferandumda ‘Hayır’oyu vereceklerini belirtti.

İ stanbul Kadıköy Meydanı’ndaHalkevleri, EMEP, ÖDP ve TKP’nindüzenlediği Hayır Mitingi’nde bir

araya gelen binlerce kişi “12 EylülAnayasası’na da AKP Anayasası’na dahayır” dedi.

“Eşit, özgür bir ülke için 12 EylülAnayasası’na da AKP Anayasası’na dahayır” sloganıyla düzenlenen mitingde biraraya gelen binlerce insan, emek ve halkdüşmanı anayasaya karşı, güçlü ve soldanbir ‘hayır’ cephesinin varlığını gösterdi.Sloganlarda, pankartlarda, dövizlerdeAKP’nin 12 Eylül düzeninin bir parçasıolduğu vurgulandı. AKP’nin sekiz yıllıkiktidarında uyguladığı emek düşmanı vesermaye yanlısı politikalarının yoğunolarak teşhir edildiği mitingde saatler boyucoşku bir an olsun dinmedi.

Kadıköy İskele Meydanı’nda devrim vedemokrasi mücadelesinde yaşamınıyitirenler için yapılan bir dakikalık saygıduruşuyla başlayan mitingde, TKP,EMEP, ÖDP ve Halkevleri genel başkan-ları konuşma yaptı.

İlk sözü alan TKP Genel BaşkanıErkan Baş, ülkeyi teslim almak isteyenlerekarşı toplandıklarını, ne zaman halk içinyaşanmaz bir ortam olmuşsa devrimcilerinsahneye çıktığını söyledi. Erkan Baş,“Referandumdan ‘Hayır’ çıkmasınısağlamak devrimcilerin, komünistlerinomuzlarında bir görevdir” dedi.

EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel de12 Eylül kurumlarının tüm gücüyle ayaktaolduğunu ve anayasa değişikliği ile dahada sağlamlaşacağını belirtti. Tüzel,AKP’nin 12 Eylül düzeninin devamcısı

olduğunu ifade ederek, “Okullardaparasız, anadilde eğitimin verildiği, has-tanelerde parasız, nitelikli hizmetin sunul-duğu, emekçilerin güvenceli yaşadığı,çiftçilerin kotalarla karşılaşmadığı,derelerin özgür aktığı, kadınların eşitliğekavuştuğu bir ülke istiyoruz” dedi.

B‹Z SANA D‹KLEN‹YORUZ ERDO⁄ANDaha sonra söz alan Halkevleri Genel

Başkanı İlknur Birol, “AKP hak ve özgür-lüklerden bahsediyor. Bu ülkeyi sermayeyecennet, emekçiye cehennem haline getirenAKP’nin haklardan, özgürlüklerden bah-setmeye hakkı yoktur” dedi. Devrimcilerinher zaman haklarını talep eden halkınyanında saf tuttuğunu belirten Birol,AKP’nin devrimcilerin adını ağzına almayahakkının olmadığını söyledi. HalkevleriGenel Başkanı İlknur Birol sözlerini şöylebitirdi: “Tayyip Erdoğan, biz sana dikleni-yoruz. Senin çevirdiğin dolaplarınkarşısında olacağız. 12 Eylül’de ‘Hayır’ di-yerek, 13 Eylül’de bu ülkeyi aydınlığaçıkaracak mücadelemizi vererek karşındaolacağız.”

Birol’un ardından konuşan ÖDP GenelBaşkanı Alper Taş ise devrimcilerinmirasına sahip çıkmak için ‘Hayır’ diyecek-lerini söyledi. Taş, anti-demokratik birşekilde hazırlanan bu anayasa değişiklikpaketinin emekçilerin, halkın sorunlarınaçözüm üretmekle bir alakası olmadığını vebu nedenle de ‘Hayır’ denmesi gerektiğinibelirtti.

‹fiÇ‹LER VE ALEV‹LERDEN HAYIRDört örgütün genel başkanlarının

ardından söz alan Alevi Bektaşi BirlikleriFederasyonu Genel Başkanı Ali Balkız,Alevilerin şimdiye kadar talep ettiği hiçbirdüzenlemenin yapılmadığını, anayasadeğişikliğinde de Alevilere yerverilmediğini söyleyerek, ‘Hayır’ oyu vere-ceklerini açıkladı.

Ali Balkız’ın ardından son sözü alanDevrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu(DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebiişçilerin, emekçilerin anayasa değişikliği ilekazanılmış haklarını bile kaybedeceğinisöyledi. Çelebi, “12 Eylül'de patronlargülme sırası bizde dediler. Biz o gülenlerede, mezardaki yatanları diriltmeye çalışanGülen'lere de hayır diyeceğiz” dedi.

D‹RENENLER KADIKÖY’DEYD‹Kadıköy’deki Hayır Mitingi’ne Sosyal-

İş, Genel-İş, Eğitim-Sen, SES, BES, ESM,BTS, Haber-Sen, Bank-Sen, Tüm Bel-Sen,Kültür Sanat-Sen, Tarım Orkam-Sen,Öğrenci Kolektifleri, Sosyalist Umut, AleviBektaşi Dernekleri Federasyonu, BoğaziçiAlevi Kültür Derneği, Pir Sultan AbdalKültür Dernekleri, TMMOB, AtamasıYapılmayan Öğretmenler Platformu veBeşiktaş taraftar grubu Çarşı da katıldı.

Mitingde ayrıca taşerona karşımücadele eden Dev Sağlık-İş, 4/C’ye karşımücadele eden TEKEL işçileri, barınmahakkı için direnen Kocaeli Arızlı HalkMeclisi, Engelli Hakları Meclisi, SağlıkHakkı Meclisi kendi pankartlarıyla yeraldı.

Sosyalistlerin ‘Hayır Mitingleri’ 4Eylül’de Bursa ve Ankara’da, 5 Eylül’deİzmir’de devam edecek.

Anayasa değişiklik paketi referandumu yaklaşırken sol tümTürkiye’de “Sermayenin talanına AKP’nin yalanına karşı”

halkın ‘hayır’ını sokaklara taşıdı

Halkın ‘HAYIR’ı meydanda

İ stanbul Sarıyer’de katıldığı iftar yemeğininardından ‘Evet’ propagandası yapmaya

başlayan Devlet Bakanı Egemen BağışHalkevciler tarafından protesto edildi.Bağış’a “Sizin yalanlarınıza karşı bu halkın‘Hayır’ı var” tepkisini gösterdikten sonragözaltına alınan Halkevci Oğuz Yüzgeç ilekonuştuk.

Eylemi yapma sebebiniz ve eyleme karar alışsürecinde aklınızdan geçenler nelerdi?

Sabahtan itibaren mahallede dolaşan sesaraçları zaten Egemen Bağış’ınBüyükdere’de iftara katılacağını söylüyordu.Yemeğin yapıldığı yer Halkevi’nin tamkarşısında. Egemen Bağış’ın geleceğiniöğrenince “Bu adamlar her gün her fırsatta‘evet’ propagandası yapıyor. Biz de gidipdoğrudan bir bakana halkın asıl taleplerinisöyleyelim” gibi bir düşünce oluştu.

Eylem nasıl gelişti peki? İftara katıldık. Egemen Bağış, iftarın

ardından söz aldı. Dikkat çekmek istiyorum;halkı selamlarken “hayırlı günler” yerine“mübarek günler” dedi. Sonra hemenreferandum propagandasına başladı. “Bugünburada iftarımızı paylaştık. 12 Eylül’de dedemokrasi düşlerimizi paylaşacağız. ‘Evet’

oyu verin” dedi. Bağış’ın propagandayabaşladığını duyunca hemen söz aldık. İnsan-ları iftara çağırıp siyasi propaganda yap-malarının yanlış olduğunu, dini duygularısömürmemeleri gerektiğini söyledik.Sandıkta halkın ‘Hayır’ını da göreceklerinibelirttik. İftara gelenlerin yarısından çoğualkışladı bizi. Sonuçta sadece yemek içinoraya gelen insanlardı. Egemen Bağış çokşaşırdı. “Gelin burada konuşalım” gibi bir sözetti. Ancak biz yanına gitmek istediğimizdegözaltına alındık. Orada bizi halk sahiplendi.Onlarca insan arabanın kapılarını açıpgözaltına alınmamıza engel olmaya çalıştı.“Mahallemizin çocuklarını bırakın” dediler.

Eylemi ne kadar sürdürebildiniz? Polisintavrı nasıl oldu?

Halk bize sahip çıkınca derdimizi uzunuzun anlatabildik. Sürekli demokrasi diyor-lar, ama bakana iki çift laf ettik diyegözaltına alındık. AKP’nin demokrasi ve çokseslilik yalanını bizim gözaltına alınmamızınçürüttüğünü düşünüyorum.

Size “Numan Kurtulmuş’u protesto edenlerbunlar” dedi. Buna ne diyorsunuz?

Biz halkın ‘Hayır’ı olduğunu vurguladık.Bakan bizi duydu. O sözleri bilinçli olarak

kullandığını düşünüyorum. Çünkü oradaoluşan halk tepkisini manüple etmek zorun-daydı. Zaten konuşmayı protestodan sonrasürdüremedi, propagandası yarım kaldı.

Eylem sonrasında da karakolun önüneçok sayıda insan gelip, bırakılmamızı istedi.Bu baskı sebebiyle karakoldan aynı akşamserbest bırakıldık. İçeride poliskonuşmalarını duyuyorduk; birbirlerine“Çabuk halledelim şunların işini, kapı önükalabalıklaşıyor” diyorlardı. Ben halkın bizisahiplenmesini, ‘Hayır’ oyunu sahiplenmesiolarak da yoruyorum.

Sarıyer’de uzun dönem üçüncü köprüye karşıeylemler düzenlendi. Köprüye karşı mücadeleeden halk, “yerindelik denetiminin” kalkmasıylaköprü kararını dava edemeyeceklerinin farkındamı? Bu Sarıyer halkının referandum tavrını et-kileyecek mi?

Sarıyerliler bunun farkında. Tüm mahal-lelerde köprü meselesi ile referandumarasındaki ilişkiyi anlatıyoruz. Yaptığımızpaneller, halk toplantıları Sarıyerlilerin bukonuda bilinçlenmesini sağladı. İnsanlarköprüye karşı verdikleri mücadeleye sahipçıkacaklarını, 12 Eylül’de hayır oyu verecek-lerini söylüyor. Sonuçta yerindelik denetimikalkınca köprüyü dava bile edemeyeceğiz.

Yetmez ama idare eder

12 Eylül’de ‘gülenlere’ hayır

Ö¤renci Kolektifleri ‘Evet’in yalan›na karfl› açt›¤› savaflta yüz-lerce ‘Evet’ pankart›n› indirdi. Üniversiteliler eylemlerini AKP’ninyalanlar›na karfl› “yetmez ama idare eder” diye de¤erlendirdi

D‹SK’in ça¤r›s›yla yap›lan ‘Hay›r’ eylemine Rutkay Aziz, TuncelKurtiz, Genco Erkal, Tar›k Akan, Altan Erkekli, Ercan Karakafl,Berhan fiimflek gibi ayd›n ve sanatç›lar da kat›ld›

Her ildebir hayırvar

İftarda ‘Evet’ konuşmasına halktan ‘Hayır’lı cevap