odtulu kartallar - dergi 2014

52
Bosman Kuralları Önder Özen Paneli Hayko Cepkin Röportajlar >> Ryan Broekhoff - Muratcan Güler Twitter Güncesi Pankartlar . >> >> Haziran, 2014 Alt ın Yapı INÖNÜ’YE VEDA .

Upload: deniz-oezdemir

Post on 07-Apr-2016

254 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Türkiye'nin tek düzenli olarak basılan taraftar topluluğu dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Bosman Kuralları

Önder ÖzenPaneli

HaykoCepkin

Röportajlar >> Ryan Broekhoff - Muratcan Güler

Twitter Güncesi

Pankartlar

.>>

>>

Haziran, 2014

Altın Yapı

INÖNÜ’YE VEDA.

Page 2: Odtulu Kartallar - Dergi 2014
Page 3: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

BaşkanDeğerli Beşiktaşlılar ve Sevgili Odtülüler,

ODTÜ’de Beşiktaşlılığı yaşatmayı görev edinerek kuru-lan ve öğrenci, personel ve öğretim görevlisi ayrımı gözet-meksizin ODTÜ’’deki bütün Beşiktaşlıları bir çatı altında birleştiren topluluğumuzun bir parçası olmak benim için her zaman gurur kaynağı olmuştur. Beşiktaşlı ve Odtülü olma ayrıcalıklarını birarada yaşayan üyelerimizden oluşan bu güzide topluluğumuzun başkanlığını yürüttüğüm süre boyunca bu kutsal göreve layık olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.

Bir spor kulübünü sebepsiz yere desteklemekten öte Beşiktaşlılığı hayat felsefesi olarak benimsemiş topluluk üyelerimizle birlikte en büyük Beşiktaşlı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, Şeref Bey’lerin, Baba Hakkı’ların, Süley-man Seba’ların gösterdiği yolda faaliyetlerimizi yürüttük. Haksızlıkla karşılaştığımızda nasıl ki “İnadına Beşiktaş” diye haykırıyorsak, gözünü kırpmadan binlerce ağacı katledenlere karşı inadına ağaç diktik kampüse, Eymir’e. Gerçekleştirdiğimiz huzurevi ziyaretinde yaşattığımız mutluluk, şampiyonluklardan daha güzel duygular yaşattı bize. Beşiktaşımızı ne Ankara’da yalnız bıraktık, ne Kayseri’de ne de stadımızın inşaat süresince maçlarımızı oynadığımız Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda. Hiçbir uygulama veya hiçbir yasa Beşiktaş’la aramıza gire-medi. Taraflı tarafsız herkesin takdir ettiği ve destek verdiği kan bağışı etkinliğimizde onlarca ihtiyaç sahibine can verdik. Şerefiyle oynayıp sahadan başı dik ayrılmayı, sarf edilen emeği, dökülen alınterini bir topun bir çizgiyi geçmesinden daha değerli gördüğümüz içindir ki ligi 3.sırada bitirdiğimiz bir sezonda bile aşkımızı en güçlü şekilde haykırarak ve adeta Devrim stadyumunu yakarak bahar şenliklerine damga vurduk.

Yıllık olarak çıkardığımız dergimizin bu sayısında gerçekleştirdiğimiz organizasyonlar hakkında detaylı bilgi edinebilir, topluluk üyelerimizin birçok konu hakkındaki bakış açısını öğrenebilirsiniz. Bunların yanı sıra başarılı basketbolcumuz Ryan Broekhoff ve Beşiktaşlılığı herkes tarafından bilinen Hayko Cepkin’le yaptığımız röportajları da dergimizde bulabilirsi-niz.

Son olarak, dönem boyunca Beşiktaş menfaatleri dışında hiçbir çıkar gözetmeksizin emek veren ve gerçekleştirdiğimiz organizasyonlarda en büyük pay sahibi olan topluluk üyeler-imize, mezun oldukları halde bizleri yalnız bırakmayan ve her ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda olan eski üyelerimize ve eski başkanlarımıza, Ankara’da Beşiktaşlılığı en güzel şekilde yaşatan ve hiçbir zaman bizden desteklerini esirgemeyen Anadolu Beşiktaşlılar Derneği’ne, davetimizi kırmayarak ODTÜ’de misafirimiz olan ve keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Futbol Direktörümüz Sayın Önder Özen’e ve röportajıyla dergimize renk ka-tan değerli sanatçımız Hayko Cepkin’e teşekkürü bir borç bilirim.

SaygılarımlaBurak Karaman

1

Page 4: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Editör

Siyah ve beyaz dünyanın her yer-inde aynı kabul edilir. Diğer bütün renkler tartışmaya açıktır ama siyah ve beyaz nettir. Siyah ölüm,

beyaz yaşam olarak anılır çoğu zaman. Ölüm-süzlük ise yüzyıllardır aranan gizli bir formül olarak çıkar karşımıza. Şimdi siyah ile beyazı ODTÜ’de yan yana koyup ölümsüz olmaya çalışıyoruz. Her şey uçar gider insan ömründe ama yazı kalır. Elinizdeki dergide biz birkaç Beşiktaş sevdalısı ölümsüz olmaya çalışıyoruz.İnsanları birçok şey bir araya getirir ama bizi bir araya getiren duygu bambaşka. Beşiktaş aşkı öyle büyük ki bu kalplerde, haykırıyoruz onu her gördüğümüzde. Bazen ziyaret edi-yoruz mabetimizi içeri girerken dizlerimiz titreyerek ya da gol diyerek sarılıyoruz bazen hiç tanımadığımız birisine. Öyle ki burada kurulan arkadaşlıklar sayesinde bazılarımız ev arkadaşı oluyor. Bazen hayatını birleştiren arkadaşlarımızın düğününde oluyoruz. Bazen ise sadece futbol konuşuyoruz, gerçekleşme ihti-mali olmayan şeyler üzerine, hem de saatlerce.Profesyonel değiliz ama amatör ruhumuz bize profesyonellere taş çıkartır bir dergi yapma gücü veriyor. Beşiktaş’ımızda da olmasını istediğimiz amatör ruh var içimizde. Kolej havasını yakaladığımızı düşünüyorum. Çocuklarımıza anlatacağımız bir hikayemi-zin olmasını sağlayan bu ölümsüzlük iksirini şu anda elinizde tutuyorsunuz. Umarım beğenirsiniz.

ODTÜLÜKARTALLAR Haziran 2014 Yıllık dergiSayı 4

OdtülüKartallar adına imtiyaz sahibiBurak KARAMAN

Genel Yayın Yönetmeni ve EditörYasin YILDIRIM

Yazı İşleriNevzat HURUZOĞLU

Reklam/İletişim/Halkla İlişkilerKürşat UÇAR

Grafik TasarımDeniz ÖZDEMİR

Nevzat HURUZOĞLU

LojistikMert GENÇTÜRKCeren TÜRETKEN

Katkıda BulunanlarAhmet KOCAADAM

Anadolu Beşiktaşlılar DerneğiMOST Life Club

Murat Eğitim KurumlarıYamans İnşaat

Web: www.odtulukartallar.come-posta:[email protected]

*Tüm yayın hakları, OdtülüKartallar’a ait-tir. Yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Dergideki tüm reklamların sorumlulukları firmalara, yazılardaki görüşlerin sorumlulukları da yazarlara aittir.

2

Yasin YILDIRIM

Page 5: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

BU SAYIDA NEler VAR?4 İnönü’ye Veda7 Beşiktaş Blogları8 Bosman Kuralları10 Ryan Broekhoff13 Erdem Dönmezçelik14 Muratcan Güler15 Altın Yapı16 Önder Özen Paneli17 Efsane Yazdın Tarihe Beşiktaş18 Twitter Güncesi20 Pankartlar24 Hayko Cepkin28 Anadolu Beşiktaşlılar Derneği30 İnönü Anıları32 Son Derbinin Hikayesi36 Röportaj: Eski Başkanlar40 İbrahim Üzülmez41 Tolga Zengin42 BJK Teknik Direktörleri44 Fotoğraflarla BİZ45 İnönü Anıları46 OdtülüKartallar - Akrostiş

3

Page 6: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Beşiktaş - Gençlerbirliği11 Mayıs 2013

Aradan 66 yıl geçti ve akıllardaki soru İnönü’deki son golü kimin atacağıydı.

Tarih 11 Mayıs 2013. İstanbul’un en güzel noktasına konuşlanmış Beşiktaş’ın mabedi, gelişen futbol endüstrisine ve rakiplerin yükselen mad-di gelirlerine daha fazla dayanamamış ve açılan bu farkı kapatmanın bir yolu olarak yenilenmesine karar verilmişti. Beşiktaş işte böyle bir ortamda İnönü’deki son maçına Gençlerbirliği karşısında çıkacaktı. Ligin 33. haftası gelmiş, Galatasaray şampiyonluğu haftalar öncesinden garantilemişti. Ligde 3. durumdaki Beşiktaş 2. Fenerbahçe’nin 3 puan arkasındaydı ve Şampiyonlar Ligi ön elemesine gidebilmesi için rakibinin iki maçta da puan kaybetmesini beklemek zorundaydı.Yani Şampiyonlar Ligi zor bir ihtimaldi Beşiktaş için. Gel gör ki o gün semti tıklım tıklım dolduran on bin-lerce kartal yüreklinin aklında da zaten bu ihtimal değil, bir veda yer alıyordu. Herkes ikinci evim dediği Beşiktaş’ın yuvasına son görevini yerine getirmek için gelmişti. Yine maçtan saatler önc-esinde Kazan ve etrafı kalabalıklaşmaya başlamış, insanlar hem büyük bir heye-canla maç saatini ve İnönü’ye kavuşmayı bekliyorlar, hem de kavuşmanın sonrasında ebedi bir vedanın yer aldığını

bildiklerinden o saatin gelmesini olabildiğince ertelemeye çalışıyorlardı. Ankara’dan yola çıkan 30 OdtülüKar-tal da maç öncesi semtteki yerini almış ve aynı heyecan içerisinde maç saatini beklemeye başlamıştı. 7’sinden 70’e her yaştan insanı görmek mümkündü o gün orada, kundaktaki çocuğuyla gelmiş an-neyi de, 70’lik ninesini alıp gelmiş genci de.

Coşku ve PanikCoşku, heyecan ve sabırsızlık... Or-tak duyguları bu olan herhangi bir Beşiktaşlının maç öncesi çıkacak olay-lar hakkında hiçbir fikir yoktu. Artık

çoğu kişinin bildiği gibi akşam saat 6 sularında Kazan önünde iki yunusun havaya ateş açmaları sonucu patlak veren gerilim, polisin adeta Gezi Parkı eylemleri öncesi antrenman tadında yaptığı gazlı ve sulu müdahale ile birlikte semti savaş alanına çevirmişti. Daki-kalar öncesinin coşkusu ve heyecanı, yerini korku ve gerilim dolu dakikalara bırakmış, herkes polisin inanılmaz orantısız müdahalesi karşısında şaşkınlık içerisinde kalmış, aynı gün sabah saatlerinde Hatay Reyhanlı’da meydana gelmiş üzücü saldırıdan bihaber vazi-yette olmanın bedelini ödediklerini bilmiyordu. Olayların patlak verdiği sırada ODTÜ’den gelmiş 7 arkadaş ise Beşiktaş sahilinde oturmuş boğazın tadını çıkararak maç saatini bekliyordu. Semtten gelen sesler doğrultusunda olay yerine gittiklerinde Dolmabahçe yolu-nun duman içerisinde kalmış hali ve insanların yüzündeki korku ve panik içler acısı haldeydi. İnsanlar canını kurtar-mak için kaçışıyordu adeta. Şimdi bu 7 arkadaşın önünde 2 yol vardı. Ya o gaz bulutunun ve kaosun içinden geçerek mabede ulaşacaklardı ya da geri çekilerek ortalığın sakinleşmesini bekleyecek ve maçı kaçırmayı göze alacaklardı.

1947’de açıldığında 16 000 kişilik olan stadın kapasitesi bir süre sonra 15 bin kişilik kale arkası tribünün yapılmasıyla ayakta 40 bin seyirci alacak duruma geldi.

İnönü Stadyumu, diğer bir deyişle Şeref Bey Stadı 27 Kasım 1947’de Beşiktaş ile İsveç’in AIK Solna takımı arasında oynanan maçla açıldı. Bu stadyumdaki ilk golü o zamanlar Beşiktaş’ın futbolcusu olan bugünkü onursal başkanımız Süleyman Seba atmıştı.

KürşatUçar

İINÖNÜ’YE VEDA.

4

Page 7: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Gaz ve GözyaşıYaklaşık yarım saat sonra semtin ara sokaklarından stada ulaşmaya çalışan bu grup girdiği bir sokakta geriye doğru kaçan insanlarla karşılaşınca geri dönüp çıkmaz sokaklardan birine girme hatasında bulundu. İşte o an o sokakta bulunan 7 kişinin çoğu hayatında ilk defa o acılı biber gazının tadına doyasıya bakma fırsatı buldu. Zaten yaklaşık 20 gün sonra da ülkenin büyük çoğunluğu tanışma şerefine erişecekti bu meretin tadıyla. Siyah beyaz atkıları dışında hiçbir koruyucu materyali olmayan Beşiktaş formalı insanlar boğazlarında düğümlenen acı ve yüzlerinin her deliğinden boşalan yaşlarla adeta nefes alıp yaşama tutunmaya çalışıyordu. Bir yandan nefes almaya çalışırken bir taraftan da yere kapaklanıp öksürük krizine tutulan arkadaşlarını sürükle-yerek bu gaz yığınının içinden çıkmaya

çalışıyorlardı. Akıllarının bir kenarında Şeref Bey’e yapılacak olan veda varken diğer kenarındaysa sadece temiz havanın olduğu bir kaldırım taşına atmak vardı kendilerini. Gazın pek uğramadığı bir ara sokakta yol kenarına yığılan bu insanların yardımına semtin esnafı koşmuştu. Ellerinde limon ve sularla, kendine gelmeye çalışan siyah beyaz formalı ve gözleri yaşlı bu insanların yüz-lerini kendi elleriyle silip rahatlatmaya çalışıyorlardı. İçlerinden 50’li yaşlarında, saçları kırlaşmış bir amca karşısında gözyaşlarını sildiği genç taraftarla birlikte ağlayarak “Halkın takımıyız biz, hangi polis halkına böyle bir zulmü reva görür” diyerek ay sonu başlayacak olaylarla ilgili yorumunu en baştan yapıyordu adeta. Dakikalar sonra nefeslerini düzene sokmuş, kaldırım kenarında kendine gelmeye çalışan bu grup kendi aralarında ne pahasına olursa olsun o stada ulaşma sözü veriyordu. Dakikalar boyunca kah koşarak, kah gazın içinden geçmeye çalışarak, kah TOMA’dan kaçarak mabede doğru ilerliyordu. Semtten stada yürüyerek 15 daikakada alınacak yolu katetmek 1.5 saat sürmüş ama inancını kaybetmeyen insanlar en sonunda mâbeddeki yerlerini almayı başarmıştı.

Son 90 dakika: “Efsane yazdın tarihe Beşiktaş” Maçın başlamasından önce bir futbolcunun 90 dakikada katettiği mesafeyi belki de bir saat içerisinde kat

eden binlerce taraftar tribünlerdeki yerini almış, tarihin tozlu sayfalarındaki şerefli yerini alacak staddaki son ‘ilk düdüğü’ bekliyorlardı. Beşiktaş maça Almeida ve Fernandes’in yokluğunda Cenk, Sivok, Emre Özkan, Escude, Hilbert, Olcay, Necip, Oğuzhan, Veli, Holosko, Pektemek 11’i ile başlıyor,ilk 10 dakika sonunda öyle bir atmosfer

oluşuyordu ki Beşiktaş sanki şampiyonluğa koşuyor, taraftar delicesine takımını destekliyordu. 14. dakikada Veli klas ayaklara nazire edercesine ceza sahası dışından sezonda-ki ilk lig golünü atıyor ve sene boyunca gösterdiği insanüstü performansın ödül-ünü alıyordu. Golün de verdiği coşkuyla Beşiktaş sağlı sollu ataklar geliştiriyor, rakibini adeta boğuyordu. İlk yarının son 15 dakikasında ise sahneye kapalı tribün çıkıyordu. Atmosferiyle meşhur kapalı,

5

Page 8: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

6

altlı üstlü “Efsane yazdın tarihe Beşiktaş”ı susmadan tam 15 dakika söylemiş, diğer tüm tribünler maçı izlemeyi bırakmış telefonlarının kamerasıyla bu tarihi ana tanıklık etmeyi tercih ediyordu. İlk yarının son anlarında ise Olcay taraftarın 15 dakikalık resitaline attığı gol ile eşlik ediyor ve ilk yarı 2-0 Beşiktaş’ın üstünlüğüyle sona eriyordu. İkinci yarıya da Beşiktaş kaldığı yerden devam ederek başlıyor, farkı aça-cak golleri bulmaya çalışıyordu. Oyun-cular İnönü’deki bu tarihi maçı tarihi bir skorla bitirmek istediklerinden midir ya da son golü atan kişi olarak tarihteki yerlerini almak istediklerinden midir bil-inmez bitmek bilmez bir eforla saldırıyor ve İnönü’deki festivale renk katıyordu. Dakikalara 73’ü gösterdiğinde son golü atma şerefine erişecek kişi Beşiktaş’ın renkli ismi Holosko oluyor ve akabinde “Acaba kim atsa daha iyi olurdu?” soru-sunu ortaya çıkarıyordu. Karşılaşma Holosko’nun golüyle 3-0 sona ererken son düdüğün çalmasıyla birlikte mabedin bir hatırasıyla evlerine dönmek isteyen binlerce taraftar yeşil çime akın ediyor, İnönü tarihi bir günün sonunda yine tarihi bir ana ev sahipliği ediyordu. Çimin bir parçasından, tribündeki koltuğuna, kale direğinden korner bayrağına kadar ne varsa bir parçasını almaya çalışıyordu insanlar. Öyle bir istek ve açlık vardı ki taraftarlar-da, herkes dağıldıktan sonra stadın yıkım işlemi sanki o gün başlamış gibi gözükü-yordu, koltukların yarısı, çimin dörtte üçü yoktu artık.

Ayrılık Taraftarlar staddan ayrıldıktan sonra bir süre ara vermek zorunda kalacakları Dolmabahçe yolundaki maç sonu yürüyüşünde son sigaralarını yakarken, son bir marş söylerken, son bir birayı yudumlarken yüreklerde aynı hasret, akıllarda aynı düşünce vardı: “Ne kadar sürecek bu ayrılık, ne kadar bekleyeceğiz tekrar bu yoldan geçmek için?”

FotoğrafBülent Özalp

Page 9: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

EkşiBeşiktaşBeşiktaş’lı Ekşisözlük yazarlarının oluşturduğu blog geniş bir yazar kadrosuna, dolayısıyla farklı fikirlerin yarattığı kaliteli bir tartışma-okuma ortamına sahip. Yazarlar, kulübün hemen hemen her branşıyla ilgili; yapılanma ve planlama gibi kavramlar üzerine de, biraz romantik biraz nostaljik anılar, hikayeler üzerine de yazılar kaleme almakta. Yazılar dışında, yorumlar kısmında yazarlar ve diğer takipçilerle verkaca girmek, tartışmak, maç öncesi postlarında totemcisinden polyannacılık oynayanına tüm takipçilerin yorumlarını okumak da blogu kaliteli ve takip edilesi kılan etmenlerden. 2 yılı geride bırakan blog, binleri bulan takipçileriyle Beşiktaş’ın internet ve bloglar ortamındaki kalbi gibi.

Ters ManyelAra sıra blogunda yazılarına da yer verdiği Beşiktaş’lı mizah yazarı Vedat Özdemiroğlu’nun büyük bir hayranı mıdır bilmiyorum ama Ters Manyel’in her yazısında benz-er bir üslup ve kalite öne çıkmakta. Genellikle futbol takımıyla alakalı, oyunun teknik-taktik yönünden uzak, zaman zaman ironik, çoğu zaman romantik yazılarıyla blog kesinlikle Beşiktaş bloglarının farklı tatlarından biri.

Noat SamisaNoat Samisa, içeriğiyle, yazarının üslubu ve bilgisiyle, Beşiktaş ve İngiltere Ligi ilgi alanı içinde olanlar için harika bloglardan biri. Futbol Blogları aleminin en iyi teknik-taktik analizcilerinden biri olan Noat Samisa, keyifli ve uzun ama bir çırpıda okunabilen ‘’analiz’’ yazıları yazmakta. Yazıların kalitesi birçok kişiye maçtan sonra ‘’Bakalım Noat ne yazmış?’’ diye merak ettirecek kadar yüksek. Maçlardan sonra kafanızda yaptığınız taktiksel çıkarım ve çözümlemeleri, girin bir de Noat ile karşılaştırın, yorum kısmında paslaşmanın keyfini çıkarın. Blog, kesinlikle Beşiktaş’ın bloglar alemindeki farklı ve güzel yanlarından biri.

Şairler ParkıBlog, ismini ‘’semtçi’’lerin uğrak mekanlarından Kazan’ın bir başka mu-daili olan Şairler Parkı’ndan alıyor. Üslubu değil de içeriği Ters Manyel’e benzetilebilir olan blog, Beşiktaş ile ilgili güzel yazı ve gözlemlerle ön plana çıkmakta. Söylemeden geçmeyelim, blog adı gibi ‘semt’ kokmakta.

CartaleteCartalete, maç öncesi ve sonrası analiz yazılarıyla takip edilesi Beşiktaş bloglarından bir diğeri. Bloggerın yaptığı en güzel işlerden biri ise şüphesiz, medyanın yap(a)madığını yapıp, yakından takip ettiği BJK A2 Takımı’na ve genç oyuncularına blogunda sık sık yer vermesi. Blog, ‘’Beşiktaş’ın çocukları’’nı tanıttığı yazılarıyla her altyapı romantiğine lazım.

Total FutbolTotal Futbol, yazılarıyla dergimize de katkıda bu-lunan, nazarımda futbolu, Beşiktaş’ı ve birçok efsaneyi en güzel yazan adamlardan biri olan Ali Ece’nin blogu. Blogda Beşiktaş dışında birçok efsane futbolcu, futbol adamı ve takımla ilgili keyifli yazılar yer almakta. Uğrayın, Seba’yı, Pascal’ı, Sergen’i ve daha birçok efsanemizi bir de Ali ağabeyden okuyun.

Hayatın Ta Kendisi Blog, adını İnönü ahalisinin en güzel eserlerinden olan ‘’Beşiktaş’ım Hayat Sensin’’ tezahüratından almakta. Blogda Beşiktaş’ın sadece bir futbol takımı olmadığı göz önüne alınarak, tüm branşlarla ilgili yazılara yer veriliyor ve blog-ger tüm branşlara ait maç program ve sonuçlarını takip edip kendi takipçilerine aktarmasıyla takdiri hak ediyor.

Not: Bu bloggerların hepsi aynı isimleri ve üsluplarıyla günümüzde bloglardan daha uğrak bir mecra halini alan Twitter’da da boy göstermekte. Takip etmek isteyenlere duyurulur!

Beşiktaş taraftarı her yerde olduğu gibi bloglarda da renkli ve yaratıcı. Sayıları sonsuz, birçoğu ise aşağıda...

NevzatHuruzoğlu

7

Page 10: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

8

BOSMANKURALLARI

Modern Köleliğin Sonu

Tabi zaman içinde görüldü ki bu değişiklik beklenmedik bir şekilde futbolu daha büyük bir endüstriyel

sektör haline dönüştüren etkenlerin başında geldi. Öncelikle bu ismi kısaca tanıyalım. Marc Bosman futboluyla değil, futbol sektöründe yaptığı büyük devrimle adını Avrupa ve dünya futbol tarihine yazdırdı. Zira Belçikalı orta saha oyuncusunun 1983’te başladığı profesy-onel futbol kariyeri 1990 Haziran ayında yerini bir hukuk mücadelesine bırakmış ve tek bir kupayla sona ermiştir. 1989-1990 sezonunun sonunda RFC Liège (Royal Football Club de Liège ) kulübüyle sözleşmesi sona eren Bosman, maaşının %60 düşürülerek yenilenmesi teklifinin üzerine Fransız kulübü Dunkerque ile anlaştı. Ancak RFC Liège o zaman için yüksek bir bonservis bedeli talep ederek bir anlamda oyuncusunu köle gibi kullanma niyetini göstermiş oldu. Bunun üzerine Bosman kulübe ve Belçika Futbol Federasyonuna dava açarak 5 yıllık tarihi ve meşakkatli süreci başlatır. Adaletin yerini bulduğu bu örnekte, dava boyunca federasyon ve kulüp dosyayı okuyan her merci tarafından haksız görülmüş olup UEFA ile FIFA’dan da destek görememiştir. 15 Aralık 1995 günü Avrupa Adalet Divanı’nın gördüğü dava nihayete ermiş ve Bosman futbol endüstrisinin kaderini değiştirmişti. Daha doğrusu

futbolun endüstriyelleşmesini başlatmış günümüzde yıllık 20 milyon avroya varan astronomik futbolcu gelirlerinin önünü açmıştı. Bosman futbolun bu derece parasallaşabileceğini kestirebilmiş miydi bilemeyiz ancak etkisinin en çok bu yönde olduğu aşikâr. Önce 1961’e kadar yürürlükte olan üst limit uygulamasının kaldırılması sonra da bu hukuki zafer ne yazık ki en çok fut-bolun endüstriyelleşmesine, kulüplerin

iş adamları tarafından devralınarak başarılar ve şampiyonluklar satın

almasına imkan sundu. Zira İsveç’te düzenlenen Euro 1992 organizasyo-nunda UEFA’nın elde ettiği toplam gelir 40,9 milyon € iken, düzenlenen son avrupa şampiyonası olan Polonya - Ukrayna 2012’de UEFA’nın toplam geliri 1,39 milyar € idi. Bu rakamlarla futbol sektöründe dönen para miktarının ne kadar hızlı arttığını net bir şekilde görebiliyoruz. “Dünyanın en pahalı oyuncusu” sıfatı bir oyuncuda 3-4 yıldan fazla kalmıyorken, bu transferlerin arkasında sportif başarılar değil zengin kulüp sahipleri veya sponsor firmalar rol almaktalar. Reklamın dahil olmadığı bir sportif öğe kalmadı günümüzde. Formaların hemen hemen hepsinde en az 2 reklam bulunuyor. Lig, kupa ve stad isimlerinin en başında kullanıyoruz sponsor firmaların isimlerini. Futbol şubelerinde görülmese de özellikle basketbol ve voleybol branşlarında takım isimleri bile reklamlarla anılır durumda. Bu düzen içinde transfer ücretlerinin ve reklamcı kuruluşların mı yoksa futbolun mu başrolde olduğunu varın siz değerli okuyucularımız düşünün.Bosman kurallarının diğer büyük mad-desi olan Avrupa’da serbest dolaşım hakkı ve AB vatandaşı olmak koşuluyla yabancı oyuncu statüsünde sayılmama kuralı her AB üyesi ülkede uygulanmıyor. Zira milli takımlarının geleceğini düşünen federasyonlar kulüplerinin oyuncu yetiştirmelerini istiyor. Ülkeden ülkeye

Bugün aksini düşünemesek de, bir futbolcu sözleşme süresi dolduğunda serbest kalıp tek-lif aldığı bir kulübe bonservis bedeli ödenmeksizin gidebiliyorsa ve AB vatandaşı olmak koşuluyla Avrupa Birliği üyesi ülkeler içinde serbest dolaşım hakkına sahipse bunu Jean-Marc Bosman’ın 5 yıllık yargı mücadelesinin ve zaferinin ürünü olan Bosman kurallarına borçlu.

Bosman ve futbolun adaleti

Ork

unD

evel

ioğl

u

Page 11: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

9

varyasyon gösteren bu amaçlı uygulamalarla Bosman kurallarının gerektirdiği uygulamalar kimi Avrupa lig-inde kısmen kiminde ise tamamen devre dışı. Örneğin İngiltere Premier Liginde 2010-11 sezonundan itibaren “Evde yetişmiş oyuncu” kuralı uygulanıyor. Bu kurala göre kulüpler kadrolarında, kendileri yetiştirmedikleri, 21 yaşından büyük 17’den fazla oyuncu bulunduramıyorlar. Bir başka örnek olan Almanya Bundesliga’da ise en az 12 Alman futbolcu kadroda bulunması şartı var, en az 8 futbolcu ise altyapıdan yetiştirilmeli. Dünya yıldızı isimler maaş konusunda da birbirl-eriyle yarışıp aklın mantığın kabul edemeyeceği paralar kazanırken, rakibi daha fazla kazandığı için fütursuzca takımdan ayrılma sinyalleri verirken bu sefayı borçlu oldukları adam ne durumda peki? 1964 doğumlu Jean-Marc Bosman aldığı yardım tutarı kesintiye uğramasın diye eşi ve iki oğlundan ayrı yaşıyor ve alkolikliğe karşı mücadele ediyor. Ayrıca Belçikalı eski futbolcu mahkeme sonucu kazandığı tazminatın neredeyse tamamını mahkeme masraflarına ödemişti. Fakat her ne kadar sonunda kapi-talizme yardım etmiş gibi gözükse de Bosman bir mesleğin kaderini değiştirmiş oldu.

Son 5 yılda Bosman Kuralı’ndan faydalanıp Beşiktaş’ta forma giyen bazı isimler

Ferrari

Egemen

Fink

Cenk

Guti Haz

2009 - 2011 2009 - 20112014 -

2010 - 2011

“Bir yerde uzlaşma yolunu seçebilirdim, ama beni yıllar boyunca hiçe saydılar. Bu nedenle sonuna kadar mücadele verdim. Ben bireysel olarak mücadelemi verdim. Bunu yaptığım, gururumu koruduğum ve işin içinden çıkabildiğim için onur duy-uyorum”

Jean Marc Bosman

Dünyadaki En Unutulmaz Bosman Transferleri

10) Joe Cole – Chelsea’den Liverpool’a 20109) Javier Saviola – Barcelona’dan Real Madrid’e 20078) Edgar Davids – Ajax’tan Milan’a 19967) David Beckham – R.Madrid’ten LA Galaxy’ye 20076) Mathieu Flamini – Arsenal’dan Milan’a 20085) Steve McManaman – L.pool’dan R.Madrid’e 19994) Michael Ballack – B. Münih’ten Chelsea’ye 20063) Henrik Larsson – Celtic’ten Barcelona’ya 20042) Sol Campbell – Tottenham’dan Arsenal’a 20011) Esteban Cambiasso Real Madrid’ten Inter’e 2004

Ork

unD

evel

ioğl

u

Page 12: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Öncelikle isminin nasıl okunması gerektiğini be-lirten Broekhoff, her maçta hatta her bas-kette isminin farklı okunmasından biraz rahatsız. Avustralyalı olduğu için ilginç aksanı ve sempatikliğiyle bizimle sıcak bir soh-bete oturan Broekhoff ’un fazlasıyla beyefendi biri olduğunu hatırlatmak isteriz.

Yasi

nYıld

ırım

10

Page 13: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

11

Kolejden gelip Avrupa gibi zor bir basketbol kültürüne alışmak kolay oldu mu?Tabii ki zor oldu. Çünkü orada basketbol çok yavaş oynanıyor. Hücum süremiz 35 saniye ve genelde süre sonuna kadar kullanılıyor. Burada her şey rüzgar gibi geçiyor. Hücumdaki avantajın yanı sıra savunmada da bunun dezavantaj olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok uzun süre savunmada kalıyorsunuz ve konsantrasyonunuz bozuluyor. Orada ayrıca inanılmaz spesifik setler oynanıyor. Her okulun kendine has setleri var ve bunları yıllardır oynuyorlar. Burada ise daha flex hücum setleri var ve kendimi bu setlerde daha iyi hissedi-yorum. Burada kendi doğal oyunumu oynayabildiğimi düşünüyorum. Tem-polu basketbola daha yatkınım ve güçlü yanlarımı kullanıyorum.

Buradaki savunma şekli bi-raz daha farklı. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?Evet, burada biraz daha farklı ama kolej liglerinde de gayet sert bir mücadele vardı. Kolejde kendini kanıtlamaya çalışan oyunculara karşı oynadığınız için hem çok sert oynuyorlardı hem de sakatlık riski daha fazla oluyordu. Ayrıca orada kiminle karşılaşacağınız hakkına pek bir fikriniz olmuyor. Burada ise rakip hakkında her şeyi biliyoruz ve savunma yapmamız daha kolay oluyor.

Avustralya’dan gelip Indiana gibi çok zor bir ortamda Kolej basketbolu oynadınız. Türkiye’den oraya gidince de benzer zorluklar gerçekleşebilir. Gençlere neler söyleyebilirsiniz?Benim için bile alışması zor olmuştu ki benim anadilim İngilizce. Bambaşka bir ortam ve kesinlikle kültür şoku yaşadım. Hayatımdaki ilk kışımı yaşadım orada. Tam 5 ay kış sürdü, neye uğradığımı şaşırdım. Hayatımda ilk kez kar gördüm, halimi düşünün. Ama sonradan duruma alıştım ve tecrübe edinmeye, arkadaş edinmeye başladım. Takım arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu ve ilk senenin sonunda tamamen uyum sağlamıştım. Şimdi Türkiye ile farkları düşününce buradan gidenler için biraz daha zor olabilir. Kesin bir şey söyleyemeyeceğim, gelsinler ya da gelmesinler diye ama ben oraya gittiğimde zayıf, hatta kıl gibi incecik bir çocuktum. Orada fiziksel olarak geliştim ve üstüne bir de üni-versite diploması aldım fizyoterapistlik dalında. Böyle bir fırsat insanların eline kolay kolay geçmeyebilir. Fakat eninde sonunda bu kişisel bir şey, oraya uyum sağlanabilirse çok faydalı olur ama tam

tersi de büyük bir olasılık.

Avustralya basketbolunda genç yetenekler var mı, gelecek hakkında umutlu musunuz?Dante Exum’u hepiniz duydunuz sanırım. O artık bir fenomen gibi lotar-yadan seçilecek ve bu hem kendisi için hem de Avustralya basketbolu için çok faydalı olacaktır. Ayrıca Ben Simmons var lisede oynuyor. Henüz 18 yaşına bile girmedi ve inanılmaz yetenekli. Asıl onun büyük bir patlama yapacağını düşünüyorum, boyu 2.08 civarında ve daha da uzayabilir. Daha da birçok yet-enekli genç var ve iyi bir nesil yakalamış durumdayız. Bu gençleri tecrübeli oyuncularla birleştirip iddialı bir takım oluşturabileceğimizi düşünüyorum.

Milli takım ile tecrübeler yaşamaya başladınız. Olimpiyatlara seçileme-mek nasıl bir duyguydu? Gelecekteki beklentileriniz neler milli takımdan?Takımdan en son elenen oyunculardan biriydim. Son 15’e kalmıştım ama son 12’ye kalamadım ve gerçekten çok üzüldüm. Sonuçta olimpiyatlar gerçekten bir sporcu-nun ulaşabileceği en yüksek nokta ve son anda elendim. Ama tabi o zamana kadar milli takımda hiç oynamamıştım. Geçen sene ise tecrübe kazandım, milli takımda Yeni Zelanda’ya karşı iki maçta da oynadım. Bu yaz ise kadroda olmaya çalışacağım. Pozisyonum çok kalabalık aslında ama iyi bir sezon geçirdiğimi düşünüyorum. Takıma girmek zor, çünkü Joe Ingles ve Brad Newley gibi son derece tecrübeli oyuncular var kadroda benim pozisyonumda.

İngilizcede “3 and D” olarak kullanılan savunmada etkili olup aynı zamanda yüksek yüzdeyle üçlük atan oyuncu teriminin Türkiye’deki karşılığı gibisi-niz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?Öyle miyim? Teşekkür ederim. Artık bu tanım özellikle NBA’de çok moda ve oyuncular artık yaptıkları işlerle anılıyor, pozisyonları ile değil. Ben de bu şekilde çağırıldığım için mutlu oldum açıkçası çünkü oyuna çok büyük bir faydası var bu şekilde oynamanın. Hem alan paylaşımına katkıda bulunuyorsunuz hem de savunmada etkili olmuş oluyor-sunuz. NBA’de en iyi oyuncular kadar bu tarzda oyuncular da sürekli konuşuluyor. Avrupa’daki ilk yılımda böyle bir role girebilmek beni mutlu ediyor. Ayrıca rakiplerime fiziki anlamda(size) prob-lem yaşatabildiğimi de düşünüyorum.

Çünkü kısa oyunculara karşı boy avantajım oluyor, uzun oyunculara karşı ise çabukluk ve dış şut avantajımı kullanıyoru. Savunmada ise problem yaşamadığımı düşünüyorum.

Beşiktaş geleneği ve taraftarıyla bambaşka bir kulüp. Kalbiyle oy-nayan oyuncuları daha çok seviyorlar. Size özel bir ilgi olduğunun farkında mısınız ve taraftarlar hakkında ne düşünüyorsunuz?Bana ilgi gösterdiklerini biliyorum ama bu kadar olduğunu bilmiyordum, teşekkür ederim. Beşiktaş taraftarları za-ten hayatımda gördüğüm en ateşli taraf-tar topluluğu ve oyun içine direkt etkileri oluyor. Onların önünde böylesine müthiş bir tarihi olan bir ekipte oynamak zor ve gurur verici. Yaptığım işi beğenmeleri ve ilgi göstermeleri çok güzel bir şey. Ben de sosyal medyada, özellikle Twitter’da bana yazılanları, Türkçe’ye çevirip takip etm-eye çalışıyorum. Çok güzel şeyler söylüy-orlar. Bazen anlamıyorum ne dediklerini, sanırım espri yapıyorlar ama umuyorum ki onlar da güzel şeylerdir.

Beşiktaş geleneği ve taraftarıyla bambaşka bir kulüp. Kalbiyle oy-nayan oyuncuları daha çok seviyorlar. Size özel bir ilgi olduğunun farkında mısınız ve taraftarlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Indiana’da tam bir kültür şoku yaşadım. Tam 5 ay kış sürdü, neye uğradığımı şaşırdım. Hayatımda ilk kez kar gördüm, halimi düşünün.

Page 14: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

12

Bana ilgi gösterdiklerini biliyorum ama bu kadar olduğunu bilmiyordum, teşekkür ederim. Beşiktaş taraftarları za-ten hayatımda gördüğüm en ateşli taraf-tar topluluğu ve oyun içine direkt etkileri oluyor. Onların önünde böylesine müthiş bir tarihi olan bir ekipte oynamak zor ve gurur verici. Yaptığım işi beğenmeleri ve ilgi göstermeleri çok güzel bir şey. Ben de sosyal medyada, özellikle Twitter’da bana yazılanları, Türkçe’ye çevirip takip etm-eye çalışıyorum. Çok güzel şeyler söylü-yorlar. Bazen anlamıyorum ne dedikle-rini, sanırım espri yapıyorlar ama umu-yorum ki onlar da güzel şeylerdir.

Hayatınızda basketbol olmasaydı ne yapardınız?Fizyoterapist olmak isterdim. Ben koleji bilerek okudum ve bu işi yapsam da yine keyif alabilirdim. Bir spor ekibinde çalışmak isterdim. Masa başı işler benim için hiç uygun değil gibi gözüküyor. Belki koçluk da yapabilirdim, bilemiyorum. Ama zaten anne ve babamdan ötürü basketbolun hep içindeydim. Onlar da basketbolcular. Annem milli takımda oynadı, babam ise Avustralya’da birinci ligde forma giydi. Onların maçını izler, devre arasında sahaya girer, kendimden büyük topları fırlatmaya çalışırdım. Sanırım genlerimde basketbol var ve onsuz bir hayat düşünemiyorum.

Gelecek planlarınız arasında neler var? NBA şansınızın olduğuna inanıyor musunuz?NBA’de oynamak basketbol oy-nayan her çocuğun hayalidir. Ben de oynamaya başladığımdan beri bunu düşünüyorum tabii ki ve kolejdeyken bir ara seçilebileceğim de söyleniyordu fakat olmadı. Böyle bir fırsat elime geçerse kesinlikle düşünürüm ama Avrupa’da kariyerim devam edecekse de pek fazla üzülmem. Sonuçta burada güzel bir basketbol oynanıyor. Hayatımdan da son derece memnunum. Ama yine de NBA de neden olmasın ki..

Beko Basketbol Ligi ve Beşiktaş’ın he-defleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?Çok zor bir lig oynanıyor Türkiye’de. Her takım birbirini yenebiliyor, bu yüzden hangi maç neler olacağını kestiremiyoruz. Sezona hem ben hem takım yavaş girmişti ama toparlandığımızı düşünüyorum. Sadece Eurocup’tan şanssız bir şekilde elendik. Bunun için de taraftarlardan özür diliyorum. Günümüzde olduğumuzda yenemeyeceğimiz takım yok, o yüzden play-off ’larda herkesin bizden korkması gerektiğini düşünüyorum. Gidebileceğimiz kadar ileri gitmek istiyoruz. Kim bilir belki şampiyon bile

olabiliriz.

Sezon başında biraz yavaş başlamıştınız. Yabancı oyuncu sayısı kuralının performansınızı etkilediğini düşünüyor musunuz?Tabii ki bu da bir sebep ama çaylak bir oyuncuyum Avrupa’da. Ayrıca sezon başında birkaç şanssız sakatlık da yaşadım. Süremi kazanmam gereki-yordu, elimden geleni yaptım. Buradaki basketbola alışma sürem de var tabi negatif etken olarak. Sezon ilerledikçe takımda bazı sakatlıklar meydana geldi ve bana daha fazla oynama şansı çıktı. Ben de onları iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Şimdi düşününce sezona kesinlikle çok yavaş başladığımı fark edi-yorum ama neyse ki ritmimi bulabildim.

“Keşke” dediğiniz bir an oldu mu?Hayır, hayır. Daha çok gencim. Şimdiye kadar öyle büyük bir karar almak zo-runda kalmadım. Daha doğrusu alıp da pişman olmadım. İlerleyen zamanlarda böyle şeyler olabilir ama şimdiye kadarki kararlarımın iyi olduğunu düşünüyorum. Unutamadığınız bir maç var mı?Basketbol oynayan her çocuğun bir hayali vardır: Maç kazandıran basketi atmak. Ben bunu yaşadım. 15 sayı geriden, hem de 3 dakikada gelmiştik. Maçın bitimine 6 saniye kala serbest atış kullanıyordu rakip takım ve 1 sayı farkla gerideydik. İlkini soktular, ikinciyi kaçırdılar ve ribaund benim elime düştü. Rakip sahaya koşarak geçerken topun kontrolünü kaybettim sonra koşarak yakaladım. Orta sahanın biraz ilerisinden potaya hiç bakmadan geriye çekilerek şutumu kullandım ve girdi. Maçı kazandık. Bu maç sayesinde kolej turnuvasında finallere katılmıştık. Tek kelimeyle unutulmazdı.

Elinizde dünyayı değiştirebilecek bir güç olsaydı neyi değiştirirdiniz?Tabii ki fakirlik ve açlığı çözmeye çalışırdım. Dünyanın her yerinde temiz içme suyuna ulaşamayan milyonlarca insan var. Onlara bir şekilde yardım etmek isterdim. Ayrıca aptalca savaşlar yerine insanların birbirini düşünmesini sağlamak isterdim.

Odtülükartallara söylemek istediğiniz bir şey var mı?Üniversite insan hayatının en keyifli yıllarıdır. Bu kısa dönemde hayatınızdan alabildiğinizce keyif alın. Beşiktaşlı olmanız ve anladığım kadarıyla Türkiye’nin en iyi üniversitesinde olmanız sizler için bir şans. Bunu iyi değerlendirin!

Page 15: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

13

Sevgili Odtülükartallar; 2001 yılında kurulan ve Beşiktaş

sevgisini paylaşmamızı kolaylaştıran bu güzel topluluğun bugüne kadar aralıksız organizasyonlarına devam etmesi, beni inanılmaz mutlu edi-yor. Birçok dernek veya topluluk bu başarıyı yakalayamadı. Bu başarıdaki en önemli etken örgüt yapısı ve eskiden beri süregelen tutumumuz-dur. Odtülükartallar takımın iyi gününde kötü gününde hep yanında olmuş hiç kimseyle bilet pazarlığına girmemiştir. Organizasyonlarında para kazanma kaygısı olmamıştır. Maddi beklenti hep bir yardım kuruluşu için olmuş asla kimsenin de borazanı olmamıştır. Bu çizgimizle camia içinde büyük saygınlığımızın olduğunu sizinle paylaşmak isterim.

Gelelim Beşiktaş’ımıza. Süleyman Seba önderliğinde gerek duruşuyla, gerek başarılarıyla bizlere inanılmaz mutluluklar yaşatan Beşiktaş’ımız son 10 yılda özünden koptu. İtiraf etmek lazım renkli rakiplerimize özendi Bazı taraftarlarımız. Kuruluş yapısına ters yönde hareket etti. Buna çanak tutan da popülist yaklaşımlardı. Evet, ben de çok istedim Beşiktaş’ta yıldızlar göreyim ama biz bu yıldızlar yönetemedik yazık ki. Büyük par-alar vererek takımlar kurduk ama gerek yöneticiler gerekse teknik patronlar devamlılık sağlayamadı. Bu başarısızlıkların temel nedenlerin-den ilk sıranın Yıldırım Demirören

olduğu aşikârdır ancak ben erozyo-nun Serdar Bilgili döneminde başladığını düşünüyorum.

Beşiktaş’ımız için şu günlerde çok önemli gelişmeler inşallah olacak. Olası bir direk şampiyonlar ligine gidiş bizim için maddi açıdan büyük kazanç olacak. Stadımızın bitmesiyle tekrar Sadece maddi olarak değil manevi olarak da geri döneceğiz. Zor günler geçirdiğimiz bir gerçek. Hakemler eskiden de bize bu tutumdaydı. Hakeme rağmen kazanırdık. Bunda bir değişiklik yok. Camiamızda önemli iki unsur var bence birincisi sabır. Sabırla stadımız için her türlü fedakârlığı yapmalıyız. İkincisi ise kongre üyeliği. İmkânı olan, özellikle iş hayatına başlamış değerli arkadaşlarımdan ricam kulübe üye olmaları. Bu sayede seçme seçilme hakkı elde edip kulüpte söz sahibi olmamız Beşiktaş’ın geleceği açısından çok kıymetli. 2003 yılından beri katıldığım kongrelerdeki göz-lemlerim bunu gerektiriyor. Ne yazık ki Beşiktaş içinde Beşiktaş’tan çok kendilerini düşünen gruplar var ve bunların sayısı hiç az değil. Bu yüzden haydi kartallar zamanla daha çok Odtülükartal kongre üyesi olsun. İmzalarınız ben ve Orhan amcanızdan.

Son olarak mevcut yönetim ve teknik kadroya değinmek istiyorum. Sayın Fikret Orman’ı bazı konular

da çok eleştirsem de şu dönemde desteği gerçekten hak ediyor. İşin ilginç tarafı onunla ilgili garip garip haberler yaptıranlar kongrede yarıştığı kişiler değil. Lütfen Orhan Yıldırım ve Vatan gazetesi kaynaklı haberleri çok ciddiye almayalım. İstikrar için devamlılık şarttır. Önder Özen’in söylediği kadarıyla da bir sistem kurulmaya çalışılıyor. Bize düşen yapıcı eleştirilerle bu sistemin kurulmasına destek olmak. Artık her sene başka bir antrenör beklentisi olmamalı. Bu sistem oturana kadar sabırla destek olmalıyız. Okuldaki kartallara final döneminde Mezun-lara da iş yaşantılarında başarılar diliyorum. Tutumuyla duruşuyla, organizasyonlarıyla yaşasın OdtülüKartallar!

Erdem DönmezçelikOdtülüKartallar kurucu ve daimi üyesi

Erdem abi, kardeşi Emre ve yanından hiç ayırmadığı OdtülüKartallar atkısı.

Page 16: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

14

Muratcan Güler 25 Mart 1980 İstanbul doğumlu olan Muratcan, eski milli basketbolcu Necati Güler’in büyük oğludur. Ka-riyerine İTÜ’de başlamış daha sonra 1999’da Beşiktaş’a transfer olmuştur. Kariyerinin bireysel olarak en büyük atılımını Beşiktaş’a transfer olduğu bu ilk dönemde gerçekleştirmiştir. 2001’de Ülkerspor’a transfer olmuş, burada istediği başarıyı yakalayamamış ve forma şansı bulamadığı için Galatasaray’a kiralık yollanmış, sonraki sezon tekrar Ülkerspor’a dönmüştür. Buradan sonra sırasıyla Pınar Karşıyaka ve Türk

Telekom formaları giymiş, 2008-2009 sezo-nunda ise tekrardan Beşiktaş formasına dönmüştür. Lakin bu dönüş de uzun sürmemiş, 2010-2011 sezonunda takımdan

ayrılmıştır. Antalya BB ve Türk Telekom’da bir-er sezon daha

oynadıktan sonra 2012-2013 sezonunda Beşiktaş’a transfer olmuştur. Bu sezondan beri Beşiktaş forması giymektedir. Mu-ratcan Güler Türkiye basketbol liginde pek çok takımda forma giymiştir ancak Beşiktaş her zaman için onun yuvası olmuştur. Beşiktaş Basketbol şubesinin yeni bir yapılanmaya gittiği 2013-2014

sezonunda bir önceki sezondan takımda kalan tek oyuncu olması ve bu sezon için kaptanlık görevinin ona verilmesi bunun en büyük göstergesidir. Muratcan Güler’in nasıl bir oyuncu olduğunu anlamak için ise sadece istatistiklere bakmak yeterli değildir çünkü onun oyununun büyük bir kısmını takımdaki görünmeyen işleri yapmak kapsar. Hangi pozisyonda oynadığını da tam olarak kestirmek pek müm-kün değildir. Bana kalırsa 1.5 numara derdim ama Muratcan’ın pozisyonu için kullanılan terim genellikle off-guard ya da takımın resmi internet sitesinde de belirtildiği gibi guard-forvet. Bu du-ruma yol açan temel etmen ise gelişim yıllarında guard olmak için uzun olması dolayısıyla bu pozisyonda oynamaması ve dolayısıyla tam olarak bir guard fundementalına sahip olmamasıdır. Fakat bu eksiklerini savunması ve atletik özellikleri ile kapatmıştır. 1.5 numara olmanın verdiği avantajla rakibin 1 ve 2 numaralarını rahatlıkla savunabilir, eğer ihtiyaç duyulursa 3 numarasını bile dur-durabilir. Daha önce belirttiğim görün-mez işlerden biri budur. Basketbolda hücum savunmadan başlar ve amaç kolay sayı bulabilmektir. Kolay sayı bulmanın yolu ise genelde hızlı hücumlardır. Hızlı hücumları başlatmak için ya temiz ve net bir savunma ribaundu almanız gerekir ya da top çalmanız. Muratcan Güler’in belki de en büyük özelliği bu koşulların ikisine de doğrudan etki edebilmesidir. Maçın kırılma anlarında çalınacak bir top ve ardından gelen kolay bir sayı takımı kesinlikle havaya sokar. Görünmez işlerden bir diğeri ise budur; Muratcan ise ister sahanın bir ucunda ribaund alarak hızlı hücumu başlatsın, ister rakipten top çalsın ya da rakibi hataya sürükleyecek bir savunma yapsın, bu

durumda direk pay sahibi olabilecek bir oyuncudur. Bunun da ötesinde, takımın sahada bir karakter ortaya koyabilm-esi için bu özellikteki lider oyunculara ihityaç vardır. Oyunun kırılma anlarında takımı ateşleyebilecek oyuncuların başında gelir Muratcan. Bütün bunları yaparken de yüz ifadesi çok az değişir, çoğu zaman aşırı bir reaksiyon göre-mezsiniz Muratcan’dan. Bu şekilde maçın her anında sakin kalışıyla her zaman Tim Duncan’ı hatırlatmıştır bana; skor ne olursa olsun doğru bas-ketbol oynamaya çalışan bir adam.

Her zaman çocukluğundan beri takımı sürükleyen lider ruhu olan bir isimdi. Ağırbaşlı oturaklı bir çocuktu basket-bolu ön plana çıktığından beri de hep grubunun lideri olmuştur. Teknik Üni-versite altyapısında oynarken bile yaşı diğerlerinden küçük olsa da kaptandı. Tarz olarak farklı bir görünüm verebilir ama saha dışında da saha içinde de son derece ağırbaşlı bir isimdir. Kavgacı bir ruhu yoktur ve Beşiktaş’a son derece uygun bir isimdir. Çocukluğunda ilk tuttuğu takımda Beşiktaş’tı annesi de Beşiktaş’ta basketbol oynamıştı. İTÜ’de basketbola başlamış olsa da ilk adımını attığı andan itibaren camiaya kendini sevdirdi ve oraya gönülden bir bağ oluşturdu. Bugün sahada ortaya koyduklarının ise benden geçtiğini söylemem şaşırtıcı gelmeyecektir fakat Beşiktaş’ın ona onun da Beşiktaş’a kattıkları onun ne kadar büyük karak-terli bir oyuncu olduğunun göstergesidir. Oğlum Beşiktaş basketbol takımının kaptanı olduğu için gurur duyuyorum.

Necati Güler’in Oğlu Hakkındaki Yorumu:

TaylanKarpuzcu

Sinan(solda) ve Muratcan kardeşler karşı karşıya...

Page 17: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

15

ALTIN YAPI OzanKILIÇKAP

Kulübe faydadan çok zarar vereceği sonradan farkedilecek yıldız futbolcu transferleri, değişen Beşiktaş taraftarını mutlu eden hamlelerdi. Fakat Beşiktaş taraftarına ne olmuştu da bu değişim gerçekleşmişti? Yalnızca globalleşen dünyamız mı buna sebep olmuştu? Benim gözümde çok önemli bir sebep daha vardı. Semt çocuklarının kaybolan umutları, yıkılan hayalleriydi en büyük sebeplerden biri. 2007-2008 sezonunda Beşiktaş’ın bahçesinde filizlenen 3 genç vardı. Beşiktaş’a gönül veren herkesin kafasında aynı soru dönüyordu. “Acaba Seba dönemi gibi olabilir miyiz?” Kim-di peki bu 3 genç? İlki Beşiktaş altyapısının genç stoperi İbrahim Kaş’tı. İkincisi sol kanadın etkili ismi Serdar Özkan’dı. Üçüncüsü ise Beşiktaş A2 takımının gol makinası, büyük yetenek, ligin henüz 3. Haftası Gaziantepspor’u 90+5 ‘inci dakikada attığı golle yıkan Batuhan Karadeniz’di. Bu üç altın ile birlikte taraftarın sevgilisi genç golcü Bobo, gelecek vaat eden sağ bek Serdar Kurtuluş, defansın belkemiği İbrahim

Toraman’ın takımda bulunması bu sorunun kafalarda dönmes-ini haklı kılıyordu. Beşiktaş o sezonu iki takım ile aynı puanı toplayarak şampiyonluğun 6 puan uzağında 3. Sırada bitirdi. Fakat o dönem Beşiktaş’ın başkanlık koltuğunda Seba’nın Milne’ye yaptığını yapabilecek kapasitede biri yoktu. Ertesi sezon Beşiktaş ligde şampiyonluk ipini göğüsleyecekti. Kazanılan bir şampiyonluk vardı ama kaybedilen Seba dönemini yeniden yaşayabilme umuduydu.

O üç yetenek ise sonradan savruldu ve kayboldu.Ben son dönemde Fikret Orman’ın Önder Özen ve Slaven Bilic ile beraber uyguladığı politikayı destekleme taraftarıyım. Altyapı hamleleri, yapılan yatırımlar, transfer edilen genç

futbolcular, kurulmak istenen tesisler… Belki diyorum içim-den belki bu sefer Süleyman Seba dönemi gibi bir dönem yaşayabiliriz yakın gelecekte. Belki kendi altın çocuklarımızla şampiyonluklar görebiliriz. Yeni Metin - Ali - Feyyazların isimle-

rini haykırabiliriz statta…

“Beşiktaş’ın mafyası” Metin - Ali - Feyyaz. O dönem gazetelerde bu tabirle çokça yer alırlardı.

Page 18: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Fene

rbah

çe v

e G

alat

asar

ay g

ibi t

akım

ka

drol

arı o

nlar

kad

ar h

arca

ma

yapı

lmad

an

kuru

labi

lir.

Gal

atas

aray

maç

ında

80.

000

tara

ftar b

ize ve

kadr

o içi

n ge

lmed

iler.

İdeo

lojiy

e geld

iler.

Görev

e ilk

geldi

ğimde

ilk iş

im an

trenman

sahala

rını

gezm

ek ol

du. D

aha s

onra

Türk

iye’nin ön

de ge

len bo

tan-

ikçile

riyle

görü

şüp z

emini iy

ileşti

rmek

üzere a

nlaştık

.

Zeminimiz birinci kalitede değil ama asla

sakatlık sebebi de değil.

Sakatlık sebepleri iki tanedir. İlki antrenman

uygulaması, planlaması ve dozajı.

İkincisi oyuncunun bireysel yaşantısı: rejene-

rasyon antrenmanlarına katılıp katılmaması, ek-

stra çalışması, özel hayatı ve en önemlisi doğru

saatte ve düzenli uyku. ODTÜ, ODTÜ’lü olmayanların bu ülkedeki en

büyük umududur.

Beşiktaş’ta yapmak istediğim iki önemli proje var. İlki -110 derec-

eye kadar soğuk hava üretebilen bir oda. Bu oda sayesinde maç ve

antrenman sonrası kas rejenerasyonunu hızlandıracağız.

İkincisi de yüksek irtifa odası. Oksijen basıncıyla

oynayarak oyuncularımızın kondisyonunu

arttırmayı hedefliyoruz.

Türkiye Kupası’nın sistemi değişm

eli. Alm

anya Kupası’nın sistem

i gibi olmalı. O

şekilde daha cazip olur, sıkıntılı, ilginç m

açlar ortaya çıkar.

Bize

kur

al k

itabı

nda 1

4-15

sezo

nund

a yab

ancı

sınırı

5+0

+3 şe

klin

de

olac

ak d

edin

di. P

lanlar

ımızı

bu

siste

me g

öre k

urdu

k. G

elece

k se

zon

bu

uygu

lanac

ak. A

ma b

ana k

alırs

a ser

best

bıra

kılm

alı.

Birgün Beşi

ktaş’ta

n ayrıl

mam ge

rekirs

e

beni k

ovması

nlar. B

en is

tifa e

deyim

. Asla

Beşikta

ş’tan ta

zminat

almam

.

Gönüllü scout ekibimiz sayesinde 93-97 jenerasyonu

hakkında çok iyi bir database kurduk.

Muhammet’in aldığı ilaçlar vücut koordi-

nasyonunu oldukça olumsuz etkilemiş.

Derbileri depasmanda kazanmak daha kolaydır.

ÖNDER ÖZENODTÜ’deydi

2 Nisan’da Beşiktaş’ımızın Futbol Genel Direk-törü Önder Özen’i

MM25 amfisinde ağırladık. ODTÜ’ye gelmenin büyük bir gurur olduğunu söyleyen Özen, kendisine yönelttiğimiz soruları içtenlikle yanıtladı. İşte bu muhteşem panelden satır başları...

MertYanıkTürkerGöksu

16

Page 19: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

17

İlk kez görmüştüm seni. Saçının karası, teninin beyazı; Beşiktaş kadar güzeldi sanki. Sonra gözüm boynundaki damalı atkıya çarptı, demek ki sevdamız aynıydı. Düşünsene kim bilir kaç kere aynı anda güldük, aynı anda ağladık. Belki hiç haberimiz olmadan aynı fotoğraf karesinde çıkmışızdır. Belki maç biletimizde-ki koltuk numaraları yan yanadır. Şayet öyleyse, söverim bu düzene; kimse koltuğuna oturmuyor diye. Belki karşılıklı tribünlerde benim “siyah”ıma “beyaz” demişsindir. Belki aynı biber gazını yemişizdir. Belki aynı bilet kuyruğunda sıra beklemişizdir. Belki maç sonrası aynı köftecide köfte yemişizdir. Belki ben çok sevmişimdir, belki sen hiç sevmemişsindir. Ben belkilerin içinde boğulurken sen geldin, gerçek olamayacak kadar güzeldin. Beşiktaş’ı sevdiğim gibi sevdim seni. Severken hiç tered-düt etmedim. Seni bana Beşiktaş getirmişti, ne zararın olabilirdi ki? Sonra gittin. Hani dakika 70’tir,

her şey çok iyi gidiyordur ama hoca birden hak etmeyen, iyi oynayan oyuncuyu alır oyundan. Biz tribünde bakakalırız ardından, niye seni çıkardı hoca diye. O oyunda olmalıydı çünkü o git-memeliydi. O adam oyundan çıkarken hissettiğim şeyi hisset-tim sen giderken. Gitmemeliydin, daha çok erkendi. Daha atılacak goller vardı. Kırmızı kart değildi bu ilişkinin hak ettiği. Sen gittin ya hani, aslında hiç gelmedin ya hani; ben siyahlara büründüm şimdi, beyazım yok. Ama ne çıkar ki? Ben sevdiğimin üzmesine Beşiktaş’tan alışkındım. Buna mı alışamayacaktım? Alışamadım. Ben sensizliğe alışamadım. “Siyah”larım öksüz kaldı. Keşke böyle olmasaydı be çocuk. Keşke şimdi tek derdimiz maçı nerede izleyeceğimiz olsaydı. Sen deplasmana gidemezsin deseydin, kavga etseydik. Keşke gol olduğunda sana sarılsaydım. Keşke sen benim olsaydın da, bütün dertler senden gelseydi.

Senden sonra kimseye inanmadım ben. Bir kere eksik sevilmiştim, senden sonra hep o boşluğu tamamlamaya çalıştım. Ne kadar çok sevseler de yetmedi bana, bıraktığın boşluk hiç kapanmadı. Ama ne olur ki, çok da umurumda değil. Bugün Beşiktaş’ın maçı var zaten. Ne acılar var hayatta, sen de bir şey misin? Niye nefesim kesilsin ki seni düşünürken, niye boğazım düğümlensin? Ne acılar var hayatta, sen de bir şey misin? Niye ağlıyım ki saatlerce, niye sensiz yemeğin tadı olmasın? Niye fotoğraflarına saatlerce bakayım? Beşiktaş yenilince üzülürüm, takım kötüyken üzülürüm, olmadı sakat oyunculara üzülürüm. Sana üzülmem artık. Ama sevmekten de vazgeçmem. Çünkü yenilince daha sağlam bağırdığım gün doğdumsun benim sen. Havaya kalkan sol yumruğumsun. Ölüm olsa dönemeyeceğim yolumsun.

EFSANE YAZDIN TARİHE BEŞİKTAŞ!BülentÖzalp CerenTüretken

MertYanıkTürkerGöksu

Page 20: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Twitter güncesi

Önder Özen’in futbola bakış açısı zaten birçok kişiden farklıdır fakat burada hayata bakış açısının da ne kadar değişik olduğunu gösteriyor. Winner olmak spor terimleri arasında en basmakalıp ve bazen en

düşünmeden söylenenidir.Onun içini doldurmak da zaten an-cak Önder Özen gibi ciddi bilgi birikimine sahip biri tarafından başarılabilirdi.

Kaleci koçumuz Jose Sambade’nin doğum gününü kutlayan Cenk antrenörünün doğum günün İspanyolca kut-luyor. Kalecilerimizin arasındaki dostluk ise bütün sene yüzümüzü güldüren bir durum olarak göze çarptı.

İsmail’e olan sevgimiz durdurulamıyor. İşte müthiş doğum günü pastası...

Görüntü biraz moral bozucu olabilir ama takımın belki de en çok sevilen ismi İsmail için bütün takımın nasıl seferber olduğunu o meşhur İsmail formalı gol sevincinden de hatırlayabiliriz.

David Alaba yakın arkadaşı Veli Kav-lak ile beraber Soma’ya bir mesaj gön-deriyor. Biz de ona destek veriyoruz, her yer Soma her yer karanlık.

Twitter günümüzün fenomeni, artık insanlar birbiriyle oradan konuşuyor, sev-

gili oluyor ya da kavga ediyor. Sporcuların da bu fenomenden kurtulmaları pek

normal olmazdı tabii ki. Aslında bu durum biz sporseverlere müthiş bir imkan

veriyor. Sevdiğimiz, hayatını merak ettiğimiz o milyon dolarlık adamların hayatlarına

bir nebze de olsa girmiş oluyoruz. İşte futbol takımımızın üyelerinin paylaştıkları ve

onların da aslında bizim gibi normal insanlar olduğunun kanıtı olan tweetleri.

.KöksalKoçak

18

Page 21: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Eğer oyuncularınız normal hayatlarında da birbiriyle görüşüyorsa bu müthiş bir takım ruhunun göstergesi olabilir. İşte takımın yerli çekirdeği, sade bir şekilde doğum günü kutluyor.

Takıma kiralık olarak katılmış olsa bile ruhuyla mücadele eden Gökhan Töre’den TDK’ya inat bir moral tweeti.

TDK ile bir türlü barışamayan gur-betçi futbolcumuz umuyoruz ki fut-bolunu ilerlettiği kadar Türkçe’sini de ilerletmiştir.

Olcay gerçekten de Beşiktaş’lı olduğunu kanıtlar nite-likteki bu tweetiyle hepimizin gönlünü kazanıyor.

Pektemek hepimizin kalbinden geçenleri söylüyor. Mabedimize kavuşacağımız günleri 4 gözle bekliyoruz.

Transferini açıklayan Ömer Şişmanoğlu görünen o ki bütün parasını lüks binek araçlarına harcamış.

Şanssız oyuncumuz Holosko’nun Türkçesi’nin gayet iyi olduğunu biliyorduk; umarız kendi de iyi olur.

Filip Holosko gerçekten içimizden biri oldu ve tribünde bir gün onu da bağırırken görürsek şaşırmayız.

19

Page 22: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

PANKARTTribün denince akla gelen ilk şeydir pankart; bestelerden, marşlardan, meşale şovlarından daha akılda kalıcıdır. Basitçe anlatacak olursak pankart budur.

BülentÖzalp İsmailEkşici

20

Page 23: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Taraftarın takımına hisset-tiklerinin dışa vuruşudur çoğu zaman pankart; bazen dinlediğin bir şarkının sözü

olur bu pankart bazen de yıllardır söylenen bestenin bir nakaratı.Pankartlara sığdıramayız sevgimi-zin ne kadar büyük olduğunu ama en azından göstermeye çalışırız. Böyle düşünen arkadaşlarımızla birlikte bir şeyler yapmaya çalıştık ki çevremizden aldığımız geri dönüşler bize bu işi ne kadar güzel yaptığımızı gösterdi. Pankart asıldıktan sonra insanların bize tepkisi kadar pankart öncesi hazırlıklar da o kadar gü-zeldi. İlk başta ihtiyacımız olan şey, pankarta konu olacak söz; kumaşın renginden boyanın cinsinden daha önemli olan şey. Hepimizin bir fikri vardı ama hiçbirimiz kimseye benim dediğim olsun gibi bir şeyler söylemi-yordu. Birimiz bestelerde geçen bir nakaratı söyledi, birimiz daha önce yazılmış pankartlarda olan bir sözü, birimiz(ben) de dinlediği bir şarkıdan aklında kalanı söyledi; bu şarkının sözü de pankarta konu oldu zaten. Bundan sonraki aşama pankartı nasıl ve ne şekilde yazacağımızdı. Yine tasarımla ilgili herkesin bir fikri vardı ama yine kimsenin dediği olmadı. Herkesin fikri doğrultusunda tasarım yapıldı ve ortaya hepimizin olan bir şey çıktı. Zaten zor işler hallolmuştu artık, boyayı ve kumaşı da ayarladıktan sonra herkesin eline bir fırça alıp boyaması kalmıştı ve onu da en iyi şekilde hallettik. Bu pankartta OdtülüKartallar’ın yıllardır geleneği olan meşale şovunun bir parçasıydı. Ne yazacağımız belli olduğu için bu diğeri kadar zor olmamıştı. Yazı belliydi ama tasarımın yine on numara olması gerekiyordu. Yine bu işin uzmanı olan arkadaşlarımız tasarladılar bize sadece boyamak kaldı. Birimiz kumaşı aldı, birimiz boyasını, fırçasını ayarladı ve herkes-in bir işin ucundan tutmasıyla ortaya böyle güzel bir şey çıktı.

Beşiktaş PankartlarıEfsane

Hoşça kal İki Gözümİnönü’deki son maçta açılan bu pankart da Dewe Erol imzalıdır.

Zamanında İstanbul Tıp Fakül-tesi öğrencilerinin

Beşiktaş maçlarında açtığı

pankarttır.

Tedavisi Olmayan Tek Hastalık Beşiktaşlılık

Bende yeri ayrı olan bir pankarttır.

Asla Pes Etme

Pankartın duayeni Dewe Erol imzalı pankart. Beşiktaş

taraftarı yüreğini ve sevgisini Van’a yolladı.

Acımız Sokağın Tavanı Kadar

Fenerbahçe taraftarlarına açtırdığımız bir tribün efsanesi...

Cesur Yürek Ortega

1

2

3

4

5

21

Page 24: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

22

“Tükenme”yle beraber yakılan 40’a yakın meşale... (2014 ODTÜ Bahar Şenlikleri)

Pankartın ilk tasarımı

Page 25: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

23

ODTÜ’ye A4 kapısından girenleri karşılayan efsane pankart..

Page 26: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

24

HAYKOCEPKıİN

Davulcu .Beşikaşlılığı ile tanınan müzik dünyasının aykırı çocuğu Odtülükartallar’ın sorularını cevapladı. Çok sıkışık programında çok kısa sürede sorularımızı cevaplayan ve bize son derece sıcak davranan Hayko Cepkin’e gönülden teşekkür edi-yoruz. Müzik dünyamızın en kendine özgü renklerinden biri, hasta Beşiktaşlı Hayko Cepkin ve işte sorularımızaverdiği cevaplar...

DenizÖzdemir

ÇisemAltuğ

Page 27: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

25

Beşiktaş tribünündeki yeriniz biliniyor bu duruma nasıl geldiniz?Ben çocukluktan babam sayesinde Beşiktaşlıyım ve gerçekten büyük bir aşk bu. Küçükken maçlara giderdim biraz büyümeye başlayınca kanımız kaynadı ve tribün ortamına girdim. Bende müzik kulağı olduğu için bir gün açık tribünde davul verdiler elime ve bende onu çok başarılı çaldım ki her maç gelmemi istediler. Zaten fiziksel olarak çok net belli olduğum için o arkadaşı istiyorum dediğinde tribün lideri benim olduğum anlaşılıyordu. Birkaç sene tribünde davul çaldım ve hayatımın en keyifli dönemler-inden birisiydi diyebilirim.

Tribünde geçirdiğiniz dönemi anlata-bilir misiniz?Tabii ki. O zamanlar açık tribünde seyrediyoruz maçı. Tadı en iyi orada çıkıyor. Hele kucağında davul varsa ke-narda köşede kalamıyorsun. Hemen “Gel gel gel” deyip aralarına alıyorlar. Sen de başlıyorsun ‘Dan dan dan’ diye çalmaya. Maç falan kalmıyor. 95-98 arası bu böy-leydi. Sonra çok kavgalar çıktı, bir Fen-erbahçe maçında davulum kırıldı, tadım kaçtı. Kapalıya geçtikten sonra anladım

ki ben hiç maç seyredememişim. Etrafıma bakınca anladım, çoğunluk

maçı izleyemiyor. Kimisi demirleri ısırıyor kimisi ‘Kartal gol gol gol’ diye bağırıyor. Kimisi arkaya kızıyor: ‘Niye bağırmıyorsunuz!’ Bizim coşup kaçırdığımız çok gol oldu. En çok maça üniversite hazırlık döneminde kurstan kaçıp

arkadaşlarla gittim.

Neden tribünden koptunuz?İş güç diyebiliriz buna. Müzik çalışmalarıma yoğunlaşınca bir anda oradan oraya savrulmaya başladım ve fa-zla vaktim de kalmıyordu. Hala Beşiktaş maçlarına göre konserlerimi ayar-lamaya çalışırım fakat tribünde yeterince bulunamıyorum. Çok özlüyorum ama işte hayat şartları bana engel oluyor.

Siz müziğin içinden gelen birisi olarak taraftarın desteğini yapıcı ya da ateşleyici olduğunu düşünüyor musunuz yoksa marşların ritmi kimi zaman takıma engel mi oluyor?O biraz oyuncunun psikolojisine bağlı. Bana sorarsanız taraftarların müzik yeteneği son derece iyi ve son derece başarılı marşlar çıkıyor ortaya. Kimi za-

man Kartal Gol Gol Gol gibi marşlar baskı yaratıyor olabilir fakat çoklukla pozitif etki yaptıklarını düşünüyorum. Beşiktaş maçlarında söylenen marşlar benim müzik kulağımı hiç rahatsız etmiyor aksine beni memnun ediyor bile diyebilirim.

Bugüne kadar hiç Beşiktaş marşı seslendirmeyi düşündünüz mü?Tabiî ki düşündüm. Yapasım da var ama ben bu kadar kötü bir dönemden sonra o marşı yapmak istemiyorum. İlk önce bazı şeyler düzelmeli sonrasında zaten marş yapılır. Geçmiş yönetimin bıraktığı enkaz bir ortadan kalksın insanların neşeye ihtiyacı olacak işte o zaman marşı söyleyebiliriz. Şimdi birlik olma ve iler-leme zamanıdır.

Böyle bir marş yaptığınız zaman diğer

takımı tutan hayranlarından tepki almaktan çekinir miydiniz?Yok, olmaz öyle şey. Ben fanatizm olarak bakmıyorum bu olaylara. Fenerbahçeli taraftarlara denk geldiğimde onlarla da bazı şeyler paylaşıyorum, fotoğraf çektiriyorum. Zaten bütün Türkiye benim Beşiktaşlı olduğumu biliyor. Yani gizli olan bir şey değil Beşiktaşlı Hayko. Fenerbahçeli taraftar arkadaşlar bazen biz fenerliyiz ama seni çok seviyoruz ağabey derler mesela. O yüzden duruşumuzu bozmadan kimseyi küstürmeden böyle bir şeyi yapabilirim.

Aklınızdan çıkmayan bir maç anısı var mı? Hangi maç olduğunu hatırlamıyorum ama açık tribünde her zamanki gibi

Kucağında davul varsa kenarda köşede kalamıyorsun. Hemen “Gel gel gel” deyip aralarına alıyorlar. Sen de başlıyorsun ‘Dan dan dan’ diye çalmaya. Maç falan kalmıyor. 95-98 arası bu böyleydi. Sonra çok kavgalar çıktı, bir Fenerbahçe maçında davulum kırıldı, tadım kaçtı.

Page 28: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

26

davulumla en öndeydim. Da-vulu sol dizimin üstünde sabitlemiş durumdaydım. Bird-en bire bir söylenti başladı kapalının demirleri açtılar beyler diye. Yağmur yağıyordu zaten. Kapalıya girmek isteyen hızlı davransına geldi konu. Millet koşmaya başladı tabiî ki bende koşmaya başladım. Demirlerden sol ayağımı içeri attığım gibi davul suratıma vurdu. Hem de öyle böyle değil İki dudağım birden patladı ve kan revan içinde kaldım. Ama bir yandan da hala içeriye girm-eye çalışıyorum. Neyse öyle ya da böyle girdik kapalıya ama kapalıdaki tribün tayfasına ayıp olmasın diye davulla en öne gitmedim arkada takılıyordum öyle. Bu arada ağzımdan kanlar akıyor hala. Ön taraftan bir ses geldi davulcu ne yapıyorsun orda gel diye. O maçtan sonra kapalı da takılmaya başladım.

Çarşı ve Beşiktaşlılık duruşu ile ilgili söylemek istedikleriniz nelerdir?Çarşı’nın mottosu bence kendini çok iyi anlatıyor. Çarşı her şeye karşı! Onların üstlendiği bir misyon var ve bu misyonu layığıyla yerine getiriyorlar. Kimi za-man siyasi oldukları için eleştiriliyorlar ama günümüzde ki imkânlarla herkes siyasetçi ve herkes bu konularda yo-rum yapıyor. Yani bu kadar adamın bir araya geldiği bir topluluğun apolitik olmasını bekliyorlarsa çok yanılıyorlar. Beşiktaşlılık duruşuna gelirse sa-hada rakibe saygı duymak bizim kül-türümüzde var. İnsanların emeğine

gösterdiği mücadeleye kendimi bildim bileli saygı duyarız. Kendini yere at-madan mertçe mücadele eden rakip eğer kazandıysa onu tebrik etmesini de biliriz. Türkiye’nin tartışmasız en iyi taraftar kültürüne sahibiz ve bununla gurur duymalıyız.

Davul çalarken nasıl bir psikolojide oluyordunuz?Genelde maçların skorlarını bile fark etmezdik. Bizim bir görevimiz vardı ve o görevi layığıyla yerine getirmek için tam konsantrasyon gerekiyordu. Ben bu konsantrasyon olayını şimdi müzikte de kullanıyorum. Şarkılarımın başındaki bağırarak yapılan giriş hep o günlerden kalma. O zamanın apayrı tadları vardı mesela bir şampiyonluk sonrası arabadan sarkıp tokmakla yandaki arabanın camına vurup kutlama yapmalarını sağlamışlığım vardır. Şimdi bunu yapma-ya çalışsam hemen bir fotoğrafını çekelim sosyal medyaya verelim olur.

ODTÜ ile ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?ODTÜ çocukluğumdan beri merak ettiğim çok özel bir okul. Keşke fırsatım olsaydı da burada okuyabilseydim. Bu muhalif yapısı benim müzik anlayışıma da hayat görüşüme de çok uyuyor. Sizler-

in ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor ve tüm Odtülükartallar’a sevgilerimi iletiyorum.

O zamanın apayrı tadları vardı mesela bir şampiyonluk sonrası arabadan sarkıp tokmakla yandaki arabanın camına vurup kutlama yapmalarını sağlamışlığım vardır. Şimdi bunu yapmaya çalışsam hemen bir fotoğrafını çekelim sosyal medyaya verelim olur.

Hayko ve yeğeni Nadin

Page 29: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

27Dünyanın en güzel yeri...

Page 30: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

28

1990 yılında Ankara’da kurulan Anadolu Beşiktaşlılar Derneği, Türkiye’nin en büyük taraftar derneğidir.

Derneğin amacı; Beşiktaş JK’nın varoluşuna ve yarattığı kurumsal değerlere bağlı kalarak, başta Türk sporu ve spor camiası olmak üzere toplumun eğitimi ve gelişimini sağlamada öncü olmaktır.

Anadolu Beşiktaşlılar Derneği’nin üye sayısı özellikle son 2 sene içinde rekor sayıda artmış ve 850 üyeyi aşmıştır. Diğer yan-dan Beşiktaş Aidiyet Projeleri Komitesi’nin yaptığı özendirme çalışmaları netice vermiş ve birçok Dernek Üyesi de Beşiktaş JK Genel Kurul Üyesi olmuştur

Dernek Başkanlığını Yücel Biçer yapmakta iken Dernek 2. Başkanı Kemal Erdoğan, Genel Sekre-teri ise Salih Ünver’dir. Dernek Yönetim Kurulu Üyelerinin başkanlığında kurulan 10 komite üyelerin de katılımı ile önceden planlanmış program ve aktiviteleri hayata geçirmektedir.

Anadolu Beşiktaşlılar Derneği AB uyum ve Projeler Komitesi İçişleri Bakanlığı onaylı ’’Genç Taraftarların Şiddetin Önlenmesi Konusunda Eğitilmesi’’ konulu proje çalışması ile ilgili ’’Sporda Şiddet ve Çözüm Yolları’’ pan-elini Ramada Plaza Ankara’da gerçekleştirmiştir.

Beşiktaş JK Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Fikret Orman’ın

katıldığı panelde, Prof.Dr. Berna Arda, Zeki Çol ve moderatör Levent Özçelik diğer konuklar olmuştur. Birçok Devlet adamı, bürokrat, spor medyası çalışanları, üye ve taraftarın katıldığı panel günlerce ulusal medya ve basında konu olmuş, büyük ses getirmiştir.

Lösemili Çocuklar Vakfı LÖSEV, Serçev, TSK Mehmetçik Vakfı ile kurulan yakın işbirliği ve yardım faaliyetleri dernek bünyesinde devam etmektedir. Bu kapsamda yapılan organizasyonlardan üyeler sürekli bilgilendirilmekte. Dernek

Sosyal Medya ve İnternet Sayfaları gönül bağı kurulan bu dernekler için sık sık kullanılmaktadır.

Page 31: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

29

Anadolu Beşiktaşlılar Derneği, bünyesinde Paraşüt Takımı bu-lunduran tek taraftar derneğidir. Anadolu Beşiktaşlılar Derneği Havacılık Kulübü Paraşüt Takımı her sene profes-yonel olarak müsabakalar katılmakta, aldığı kupa ve madalyalar ile Beşiktaş’ın şanlı bayrağını göklerde dalgalandırmaktadır.

Havacılık Kulübü Türk Hava Kurumu ve Lösev ile ortaklaşa her dönem ‘‘Model Uçak Kursu’’ etkinlikleri düzenleyerek derneğin Sosyal Fayda misyonuna katkı vermek-tedir.

Anadolu Beşiktaş Spor Kulübü Voleybol Bayan Takımları ise A, Yıldız ve Genç kategorilerinde mücadele et-mektedir. Dernek A takımı; 2012-2013 Voleybol sezonunda grup maçlarında Ankara Şampiyonu olarak büyük bir başarıya imza atmıştır. Daha sonra deplasmanlı bölgesel lig final grupları maçlarını Karabük ilinde oynayan şampiyon takım Türkiye ikinciliği derecesi ile Ankara’ya dönmüştür.

Dernek bünyesinde bulunan Anadolu Beşiktaşlılar Spor Kulübü Voleybol Spor Okulları da çalışmalarına iki salonda devam

etmek-tedir. Batıkent Spor Salonunda kurslara devam eden çocuklardan 3 tanesi LÖSEV Köyü Okulu’ndan derslere katılmaktadır. Çocuklar okuldaki öğretmenlerinin tavsiyesi ve doktor raporuyla Spor Okuluna katılmışlardır.

Anadolu Beşiktaşlılar Derneği için, en önemli gurur kaynağı

olayların başında Beşiktaş JK Briç Takımını tem-sil etmesi gelmektedir. Kulüplerarası Türkiye Briç Şampiyonalarında, Dernek Eski Başkanlarımızdan Sayın ARKAN TÜNAY kaptanlığında defalarca Beşiktaş’ımızın Şanlı Arması ile müsabakalara katılan Briç Takımı birçok başarıya imza atmıştır.

Dernek Resmi İnternet Si-tesi anadolubjk.net sadece Dernek Üyelerinin değil tüm Beşiktaşlıların buluşma adresi olmuş, Dernek facebook, twitter, instagram, youtube ve diğer Sosyal Medya Hesapları rekor sayıda paylaşımlar yaparak farkını ortaya koymuştur.

Anadolu Beşiktaşlılar Derneği, üyelerinden aldığı güç ile varoluş sebebi olan Beşiktaş’ımıza faydalı olma adına çalışmalarına devam ediyor.

Page 32: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

İInönü’de Son Tango.

30

Page 33: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

31

Hiç gitmedim İnönü’ye. Hiç nasip olmadı. Ama hep takip ettim Beşiktaş’ı çocukluğum ve gençliğim boyunca. Kara sevdaya ben de tutuldum. Görmediğim bir yer yıkılırken bu

kadar üzüleceğimi hiç tahmin etmezdim. Keşke bir kez görebilme şansım olsaydı...SEÇKİN KARTALinönüyeveda.net’ten alıntıdır.

Page 34: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Son Derbinin HikâyesiMart’ın 3’üydü, hava keskindi her zamanki gibi ama üstümüzde bizi iliklerimize kadar ısıtan siyah beyaz atkılarımız ve formalarımız vardı...

TunahanÖzdemir

Maç Yazısı

. . . .

32

Page 35: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Bölünmüştü yine uykular Beşiktaş’ımız için, basit bir maç değildi bu akşamki. Rakibin Fenerbahçe olması bir yana o dillere destan zaferlerin yaşandığı, unu-tulmaz gollerin atıldığı, sadece Beşiktaş’ın değil diğer

takımlar için bile anlamı çok fazla olan İnönü Stadı’nın son derbisiydi. Hepimiz biliyorduk bu bir maç ya da bir derbi değildi sadece, bu siyah beyaz bir bayramdı. Her zamanki gibiydi yolculuğumuz, besteler marşlar bağıra bağıra söyleniyor, boğazlar akşam için hazırlanıyordu. Semte vardığımızda durum bizim otobüsten farklı değildi. Görebildiğiniz her yer sadece siyah ve beyazdı. Karınlar zil çalıyordu tabi, bu yüzden önce karınlar doyuruldu, sonrada aldık biralarımızı elimize doğru iskeleye. Beşiktaş, belki de bizlerin gözünde Türkiye’nin en güzel yeri hatta Dünya’nın. Havasına, denizine âşık olan bizler için en güzel yer. Sonuçta ne demiştik en başında “Semt bizim aşk bizim”. Maç saati yaklaştıkça ortam daha da kalabalık olmaya, tezahüratlar daha

da yüksek sesle söylenmeye ve meşaleler yanmaya başlamıştı. Şövalye ruhlu semt çocukları artık hazırdı mabetlerine yürüm-eye. Bizi İnönü’ye yaklaştıran her adımda yükseldi sesimiz, adımlarımız yeri titretiyordu sanki. Akbabalar gibi kenarda köşede bekleyen tomalara, çevik kuvvetlere inat yere öyle bir vurduk ki ayaklarımızı herkes anladı Beşiktaş çıktı yola, geliyor. Arandık tarandık, biletlerimizi okuttuk ve sonunda geçtik turnikelerden. Merdivenlerden çıkarken yeni açığa ilk olarak stadın ışıkları alır gözünüzü ki yine öyle oldu, sonrasında da tüm güzelliği ile Şeref Bey. BeşiktAŞK diyoruz ya işte burası da aşkımızın yuvasıydı, Beşiktaş’ın kalbi İnönü Stadı. Takımdan önce başlamıştık biz akşama, ateşini yolla bana ile ısıttı DJ taraftarı önce sonrada kartal yürekli çocuklar çıktı sahaya ısınmak için. Hepsini tek tek çağırdık tribüne, bilmeliydi hepsi arkalarındaki inanmış taraftarı, bizim için savaşmalıydılar stada veda derbisinde.

.

33

Page 36: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

34

Saatler gösterdiğinde 19’u tüm el-ler havadaydı ve herkes bağırıyordu. Ooooo 1-2-3 Beşiktaş Beşiktaş. Takım hiç iyi başlamadı maça, içimde bir anda karamsar bir hava kapladı her yanımı. Bu maçı veremezdik, sıradan bir maç değil İnönü’nün son derbisiydi ve takım havaya girememişti sanki. İşin garibi bizim besteler değildi takımı gaza getiren, Fenerbahçe’nin bulduğu gol sanki şok etkisi yaratmıştı takımımıza. Bir anda roller değişti, gerçek karakterine büründü ve kara kartal gibi akın akın geldi Beşiktaş. Sonunda bir duran top kazandık ve Manuel geçti başına. Kafayı kim vurdu, nasıl vurdu inanın göremedim ama top filelerdeydi. İşte o an her şey yeniden başlıyordu ade-ta, kırmızı formalılar geri dönmüştü sanki. İlk yarı bittiğinde en az fut-bolcular kadar yorgunduk, ama daha maç bitmemişti ve kazanmamız ge-reken bir 45 dakika vardı önümüzde. Neden bilmiyorum ama ikinci yarı çok daha hızlıydı ilk yarıya göre. Önce Niang çıktı sahneye, öyle döndü öyle vurdu ki kimsenin beklemediği bir pozisyonda öne geçmiştik. Sevin-cimiz çok sürmedi, Sow kendisinin ve takımının ikinci golünü attığında neredeyse biz hala kendi golümüzün sevincini yaşıyorduk. Karşılıklı ataklarla sürerken maç tribünde de bizler hem gergin her heyecanlıydık. Susmadık bir an için susamazdık çünkü takımı itmemiz gerekiyordu, onların gücüne güç olmalıydık buna söz vermemiş miydik en başında. Dakikalar 90+3’tü artık ve son dakika golleriyle meşhur Fener-bahçe korner kazanmıştı. Caner topu koyduğunda çeyrek daireye içimden dua ediyordum, Allah’ım bitsin, ne olur böyle bitsin. Hayal kırıklığı yaşamaktan öyle korkuyor-dum ki geçmedi o birkaç saniye sanki durmuştu zaman. Caner kullandıktan ve top ceza sahasından uzaklaştıktan sonra ise sadece 10 saniye sonra öyle ince bir dokundu ki Olcay. Yer, za-man ve mekân kavramının bir anda yok olduğunu düşünün, bulutların üstünden baktığınızı dünyaya. Siz buna ister şans deyin ister başka bir şey bunun adı OLCAY ŞAHAN’dı sadece.

İnönü Stadı artık sadece tarihinde yaşanmış onlarca harika maç, kahraman, konser ve organizasyonla hatırlanmayacak. Sadece Sü-leyman Seba’nın attığı ilk golle de değil... Beşiktaş’ın feda/veda senesinde bu statta en çok oynadığı rakibine attığı son golle de akıllara ve tarihe kazınacak. Quaresma’yla Simao’yla da değil, Olcay Şahan’la yazılacak tarihe...

Mehmet Demirkol

- Caner yaptı ortayı, kafa vuruşu savunmadan geldi.. Tek top Mamadu Niang’dan... Bu kez Beşiktaş çabuk çıkma çabası içerisinde!

- Olcay ve goooolll...!

- Mamadu Niang aldı topu! Olcay’dan destek var! Niang! Olcay! Karşı karşıya!

- Pas sağ taraf doğru... Orada Oğuzhan atağa katıldı... Dönen top Fernandes!

92:40

92:49

92:53

92:55

Page 37: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Golden sonrasını hatırlamak pek mümkün değildi zaten, Gangnam Style ile dans eden Holosko’yu mu anlatayım yoksa tanımadığım insanlarla kucaklaşıp sarıldığımı mı? Hakemin bitiş düdüğünü bile duymayan bizlerin inanması ise maçı kazandığımıza birkaç dakika aldı yalan yok. Hatıra fotoğrafları çekildi, İnönü’ye yakışan bir son derbiydi bu, heyecanı bir dakika eksik olmayan. Şimdilerde her gördüğümde bu maçın özetini televizyonda ve ya internette o heyecanı o son 10 saniyeyi hala yaşıyorum yeniden doya doya, ve o kadar mutluyum ki orada bulundum diyebilmekten. Son derbi dedim dedim durdum yazımda ama bir şeyi unuttum, BU ASLA VEDA DEĞİL…

Mehmet Demirkol

- Caner yaptı ortayı, kafa vuruşu savunmadan geldi.. Tek top Mamadu Niang’dan... Bu kez Beşiktaş çabuk çıkma çabası içerisinde!

35

Page 38: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

RöportajEski Başkanlar: Hasan Türk - Yiğit Yılmaz

Kuruluştan bir sonraki nesil olarak, emekleyen topluluğu önce yürütmeyi sonra koşturmayı başardığınız söyle-nebilir. Bu aşamada tam olarak neler yaptınız?Tam olarak yaptığımız şey gözlemlemek, öğrenmek, örnek almak ve öğretmekti. Bu şekilde yaşıyor zaten bu özel toplu-luk. Topluluğu sürükleyen ekiplerini hep kendi yetiştirdi bu topluluk, bu şekilde büyüdü, ses getirdi. Bunun bir parçası olmak gerçekten bir ayrıcalık. Benim için okul, OdtülüKartallar’ın ODTÜ’süydü. Heyecan; maç oto-büsündeydi, panel hazırlığındaydı, 23 Ni-san yardımlarındaki çocukların parlayan gözleriydi, Seba’nın karşısında oturmak, Vedat Abi’nin esprileriydi. Emekleyen topluluğu koşturmak, okulu uzatmaktı; son FF’ine kadar da helal olsun.Çok şey öğrendim topluluğun eskilerin-den, bana çok şey kattılar sağ olsunlar. Topluluğa hemen her seviyede hizmet etmeye çalıştım. Çok sağlam dostluklar kurduk ve her güzel etkinliğin tohumları da bu dostluklar ile ekildi.Biz; içimizdeki siyah-beyazı yaşatmak istedik, sesimizi Dolmabahçe’de bırakmak istedik, gücüne güç katmak

istedik,

herkese nasip olmayanı doya doya yaşamak istedik…

Topluluğa ısınma ve kendini topluluğa ait hissetme sürecini anlatır mısın?Hazırlıktayken yurtta gördüğüm afiş ile tanışma toplantısından haberdar oldum ve o gün oradaydım. Emre Öğütçen’in başkanlığı Burak Küçükkeçeci’ye devrettiği, benim gibi bir sürü heyecanlı Beşiktaşlının bir arada olduğu güzel bir ortam vardı. Yıl boyu geldim git-tim ama genellikle katılımcı rolündey-dim. Burak Başkan benim gibi yenileri önemsiyor ve etkinliklere dâhil etmek için çaba sarf ediyordu ancak bu çaba tabana yayılmamıştı. Ertesi yıl Onur Kansız’ın başkan olması ile “altyapıya” verilen önem arttı ve ben de daha çok aidiyet hissettim topluluğa. Bunu da organizasyonlarda etkin rol almamla pekiştirdim. Kansız, Eriş, Mert, Aslı, Burkay, Sahavet, Berkay, Gülbin, Vol-kan gibi topluluğu sırtlayan, topluluğun felsefesini yaşatan kartallarla; Doruk, Erdem, Ayhan, Hüseyin ağabeyler gibi büyüklerimle; Kıvanç, Şopar, Yusuf, Erdem, Refet, Levent, Alper, Koray, Nu-man gibi yeni kartallarla da bu süreçte tanıştım. Topluluğun bakış açısı, henüz

ağızlarda sakıza indirgenmemiş “Beşiktaşlılık duruşu” ve yardım, panel gibi organizasyonları beni bu topluluğa kenetl-edi. Özellikle Kıvanç ve Yusuf ile devam edecek dostluklar kurduk ve topluluğa birlikte hizmet ettik.Bizler de bu sıcaklığı bizden sonrakilere ak-tarmaya çalıştık. Yiğit, Orçun, Terkul, Şükrü, Onur, Deniz, Hürkan, Ekrem, Mert, Burcu, Didem, Emirhan, Çisem, Hülya, Emil, Yasin, Nevzat ve ismi aklıma gelmeyen bir sürü kartal da ilerleyen

dönemde bayrağı devraldı ve taşıyor.

Klasik bir sorudur ama her zaman da efsane cevaplara gebedir; unutamadığın bir anın var mı? Hangisini anlatsam bilmem ki… Bölüm-den çok Odtülü Kartallar anılarım var. Geçen sayılarda da değinmiştik aslında ama Trabzon maçının özellikle dönüşünü unutamam. Meteorolojinin “güzel günler göreceğiz güneşli günler” deyişine aldanıp bir gece önceden yola çıktık lakin İstanbul’un pis havası bizi bulmuştu. Gün boyu yağmur ve karla karışık yağmurun üzerimize üzerim-ize gelmesine bir de açık tribün faktörü eklenince iliklerimize kadar ıslanmak kaçınılmaz olmuştu. Adem Dursun sağ olsun Trabzonun tek golünde Yattara’ya yardım etmişti zaten ve moral olarak da çökmüştük. Gittiğim maçlarda İstiklal turu atmadığımız tek maç oydu; direkt Ankara yaptık. İstanbul’da çıkınca mil-let ıslak elbiseleri çıkarmaya başladı, yedek kıyafetlerimizin de olmadığını düşünürseniz tabi ki don atlet devam et-tik yola. Arada bir şoföre “abi kusura bak-ma yaa” diyorduk ama kusura bakıyordu. 15 naked men… Merve isimli bir arkadaş da gelecekti ama son anda iptal ettirdi ve 15 adam zatürre olmaktan son anda kurtulmuş oldu. Olası bir polis çevirme-sinde ne cevap verebileceğimizi ise hala düşünmekteyim…

Senin ortaya attığın bir fikir sonrası hayat bulan; imkânsız görülen ama büyük emeklerinle gerçekleştirilen OdtülüKartallar dergi’nin 4. sayısındayız… Bu konuda neler söyle-mek istersin? Aslında fikir Numan Alper’den çıkmıştı ve ben zamanın başkanı olarak fikri çok beğendim, fikre sahip çıktım. Yapabileceğimize inandım çünkü geçmişte de zor görünen pek çok ilki başarmıştı bu topluluk, çünkü ilklerin takımının taraftarıydı bu topluluğun sahipleri, çünkü Beşiktaşlılığın verdiği ayrıcalığa; hüznü, sevinci, öfkeyi, şaşkınlığı, makarayı en güzel anlatma becerilerine sahipti bu topluluğun üyeleri. Her bir zerresi topluluk üyeleri

36

Page 39: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

tarafından oluşturulan güzel bir çalışma oldu sonuçta. Benim için çok özel bir çalışmaydı. Devamı da geldi ve ikinci, üçüncü sayılar daha olgun ve profesyonel biçimde kartallarla buluştu. Dördüncü sayının da çok başarılı olacağından şüphem yok.

OdtülüKartallar Başkanlığın sürecinde aynı zamanda UNİBJK yönetim kuru-lunda görevliydin. Beşiktaş’ın üniversite oluşumları hakkında neler düşünüyorsun, bizim gibi toplulukların misyonu ne olmalı?OdtülüKartallar olarak gerçekten büyük işlere imza atan bir topluluktuk ve topluluğuz. Başkanlığımdan bir önceki sene UNIBJK ile ilişkilerimiz daha güçlü hale gelmeye başladı. Bu hem Orhan Başkan ve ekibinin (başta Eren Güçarslan) hem de bizim bakış açımız neticesinde olmuştu. Maçlara gide gele bir aile oluşumu başlamıştı. Eren Güçarslan’ın UNIBJK Başkanı olduğu dönemde de ilişkiler zirve yaptı. Bu dönemde Anadolu’daki üniver-siteler de yönetime katılmaya başladı ve ben de okullar komitesinden sorumlu olarak yönetim kuruluna dâhil oldum. Bana göre UNIBJK’nin en çok katılımcıya, en ses getiren organizasyonlara ulaştığı zamanlardı bunlar. Birçok okulu UNIBJK bünyesine kattık ve özellikle derbi maçlarda büyük kalabalıklar ile stada yürüdük. Eski açığı çekilir kılan da bu kalabalığın coşkusuydu. Gerek pankartlar gerekse sosyal projeler ile ses getirdi UNIBJK. OdtülüKartallar da temel taşlarından oldu UNIBJK’nin.Burada benim amacım bir etkileşim yaratmaktı. Yeni topluluklara ilham vermek, yaptığımız başarılı olayları paylaşmak ve diğer okullardaki güzel yanları almaktı. İstanbul dışından Beşiktaş’ı sevmek zordur. Maç öncesi toplanmalar, birlikte stada yürümeler, futbol maçı öncesi basketbol maçına gitmeler, kitap yardımları, üni-versiteleri Ankara’da ağırlayıp Ata’nın huzuruna çıkmalar… Hepsi Üniversiteli Beşiktaşlılar’ın yolundaki mihenk taşlarıydı.Beşiktaş’ın üniversite oluşumları iyi ni-yetle hareket eden, can oluşumlardır. Bu toplulukların misyonu Beşiktaş’ı tribünden hayata yansıtmaktır. Dürüstçe, mertçe yaşamak, taşradaki çocuğun kitabı defteri olmak, kimsesizlere sahip çıkmak, değer yaratmaktır. Kan bağışlamaktır, mi-rasa sahip çıkmaktır, “en centilmen takım Beşiktaş” şiarını yaşatmak, şerefli ikinci-likleri yeğlemektir. Kendini Beşiktaşımıza karşı sorumlu hissetmek, fikir ve proje üretmektir. Bizler Beşiktaş’ın ve Türkiye’nin genç neferleriyiz; görevimiz Beşiktaşlılığın Şeref ’ini yaşatmak ve Hakkı’nı vermektir.

37

Page 40: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Sohbetimize topluluğun devamlılığında önemli bir pay sahibi olan Yiğit’le devam ediyoruz.

Merhaba Yiğit Başkan, bize kendi döneminden biraz bahseder misin? Başkanlık yaptığım dönemde OdtülüKar-tallar gelenekleri haline gelmiş dergi, maç organizasyonları, 23 Nisan yardımı gibi olaylarımızı başarıyla yürüttük. Topluluğun 9. senesinin başları bizim için bir açıdan zor başlamıştı. Hasan Türk, Kıvanç Akkaş gibi önceki dönem başkanlarımız ve eskiler diye tabir ettiğimiz uzun yıllardır topluluğumuzda aktif olarak görev yapan arkadaşlarımız ya okullarını bitirmişlerdi ya da okullarındaki son yılları olması sebebiyle çok fazla ilgilenemiyorlardı toplulukla. Bu sebeple ilk başlarda biraz zorlansakta, yeni üyelerimizin de katkılarıyla başarılı bir sene geçirdik. Aldığım bayrağı en iyi şekilde devrettiğime inanıyorum.

Topluluğa ısınma ve kendini topluluğa ait hissetme sürecini anlatır mısın? Topluluğa ısınma sürecim çok çabuk gelişti aslında. Bu her zaman konuşulmuştur OdtülüKartallar’a üye olmak, ısınmak ve kendini ait hissetmek için bir tek şart, aranan nitelik vardır; o da Beşiktaşlı olmaktır. Bu sayede Odtü’ye gelişimin 4. gününde toplulukta ilk toplantıma katılmıştım. İlk dönem kişisel sebeplerden ötürü çok fazla organizasy-onlarda bulunamasamda bunu kend-imde hep bir eksiklik olarak gördüm. Odtü’deki ilk yılımın ikinci döneminin başlamasıyla tüm toplantılara ve organi-zasyonlara katılmaya başladım. Kısa süre sonra fark ettim ki arkadaş çevrem de yavaş yavaş oradaki insanlardan, topluluk üyelerinden olmaya başlamıştı. Zaten devamı da çorap söküğü gibi geldi. Be-raber oldukça o kardeşliği hissettikçe de kendimi oraya ait hissetmeye başladım. Zaten aynı marşları söylediğin insanlarla bunu hissetmemek imkansızdır bence.

Klasik bir sorudur ama her zaman da efsane cevap-lara gebedir; unutamadığın bir anın var mı?Topluluk-tan ayrılalı yaklaşık 3 sene oldu ve bu geçen sürede geçmişe dair özlediğim, hasretini çektiğim şeylerin büyük kısmını toplulukla ilgili anılarım , orada yaşadıklarım oluşturuyor. Bu sebeple geriye dönüp düşününce sayabileceğim o kadar çok fazla anım var ki… Kolay değil koskoca 4 yılımın neredeyse hergününü topluluk için bir şeyler düşünerek ya da yaparak geçirdim. Ama bu soruya da böyle kaçamak bir cevap verilmez tabi bir şey anlatmak lazım. Bu anlatacağım olay içlerinden en komiği ya da en güzeli değil belki ama birçok arkadaşımın da hatırlayabileceği ve gerçekten de anlamlı bir anı. Hani marşımızda da söylüyoruz ya “geceleri uyumadan sabahlar ettik” diye, işte bunu gerçekten yaşadığımız bir gün. Düşündüğüm zaman Beşiktaş için gerçekten uyumayıp sabahlar ettiğim bunun dışında bir gün yok.(deplasman-lardan dönüş yolculuklarını saymazsak tabi). Çifte kupalı şampiyonluğumuzda, topluluk arkadaşlarımla beraber bi-zim evde toplanmıştık. Sayıyı tam hatırlamıyorum ama 15 kişiden fazlaydık sanırım. İçkiler alındı, king, batak masaları hazırlandı, muhabbet harlandı. Cebimizde 45 kişinin bilet parası gece saatlerini beklemeye başladık. Gece 3-4 gibi Kızılaydaki Biletix gişesi önüne gide-cek, kuyrukta sabahlayacak ve biletler-imizi alacaktık. Nitekim öyle de yaptık. O gece dönen muhabbetleri, Mustafa Denizli ve öğrencilerine, armamıza olan aşkımızı, ve mabedimizdeki maçı izlyebilmek için kuyrukta sabahlamamızı cidden hala unutamıyorum.

Bilmem yer olur mu ama bir anımı daha paylaşmak istiyorum. Belki benden önce de yapılıyordur bilemem ama maçları izlediğimiz mekanlarda gollerden sonra anons yapardım hep, benle beraber toplulukta vakit geçirmiş herkes bunu bilir. Gollerden sonra 2-3 saniye bekler

boğazımı patlatırcasına gol atan futbolcumu-zun ismini haykırıdım(anononsun yarısından sesimin tamamen gidip bi 5-10 dakika konusamadığımı bile hatırlarım). Topluluktaki ikinci sen-emde Fenerbahçe maçında Bobo ilk dakikalarda bir gol atmıştı, ben de tam kendimi hazırlamaktaydım anons için nasıl olsa benden başka anons yapan biri olmuyordu. Tam bağıracakken arkadan başka birinin bağırdığını fark ettim, derbilerde çok kalabalık olduğumuz için kimin yaptığını da göremedim. Devre arasında anonsu yapan kişinin Berk Öksüz olduğunu öğrendim. Bu ne kadar önemsiz bir detay olsa da benim aklımda yer etmişti. Aradan 2 sene geçmiş maç izlediğimiz yer değişmişti. Topluluk başkanlığını yürüttüğüm için çok fazla anons da yapmıyordum. Çifte kupalı şampiyon olduğumuz yıl şampiyonluğu geldiği Denizli maçında Toraman’ın attığı gol sonrası bir anda arkadan Berk Öksüz bağıracakmış gibi hissettim. Olayın üzerinden 2 yıl geçmişti tamamen alakasız bir zamandı, ama sırf bu hissimden dolayı ve anonsları artık yapmamama rağmen o normalde beklediğim 2-3 saniyeyi bile bekleme-den anonsu yaptım. Sonra da arkama döndüm ama çok uzun zamandır olmadığı gibi Berk maçı izlediğimiz yerde bile yoktu. Tabi şampiyonluk maçındayız o olay hemen aklımdan silindi. Ama bir hafta sonra duyduğumuz olay bizi ve özellikle beni derinden etkilemişti. Berk Öksüz hastaymış ve şamiyonluk maçının sonucunu öğrendikten sonra vefat etmiş. Bu da sanırım haytım boyunca unutamayacağım bir anı. Bu vesileyle de Berk Öksüz kardeşime tekrar Allah’tan rahmet diliyorum.

Saat 05.00 suları.. OdtülüKartal-lar bilet kuyruğunda...

38

Page 41: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Aklına hep ilginç fikirler gelir ama hiç biri toplantılarda kabul görmezdi. Bu konuda neler söylemek istersin? Bu ilginç fikir olayı Hasan Türk Başkan zamanından kalma bir geyik. Şaka bir yana çok fazla düşündüğüm için aklıma toplulukla ilgili yapılması imkansız ya da yapılabilir çok fazla fikir, proje gelirdi. Birçoğunu gerçekleştirdik aslında ama tabi yapamadıklarımız da var. İçimde ukde kalan denemez belki ama OdtülüKartallar ın en sağlam üniversiteli Beşiktaşlı toplulukların başında geldiği aşikar. Bu sebeple adımızı daha çok duyurmak adına bir şeyler düşünürdüm sürekli. Yaptığımız 23 Nisan yardım organizasyonlarını tüm ülkeye duyurup, OdtülüKartallar önderliğinde gerçekleşecek ve çok geniş kitlelere yayılacak bir yardım için bir şeyler yapılabilirdi belki ama bunun da bazı yasal zorunlulukları var tabiki. Bir de topluluğumuzu ODTÜ’nün resmi toplulukları arasına sokmak, resmiyet kazandırmak için birkaç çalışmam olmuştu ama bunu gerçekleştiremedik. Sanırım en çok bunu yapamadığım için üzgünüm.

39

Page 42: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

İbrahim Üzülmez üstün tekniği ya da müthiş bir sol ayağa sahip olduğu için sevilmedi. Çok forma

sattırmadı. Belki stad da dolup taşmadı onun için. Ama o tribüne her zaman ilk çağrılanlardı. O sırtında taşıdığı forma için terinin son damlasına kadar

savaşan askerdi. Kafasını öne eğip son çizgiye defalarca indikten sonra orta yapamamaktı onun becerisi. Ama önemli değildi. Zaten ‘’Orta yapsa Real Madrid’te oynardı’’. Ama orta yapamadığı için kendisini eleştirenlere, “sağ ayağını sadece yürümek için kullanıyor” diyen-lere Ali Sami Yen’de cevap vermesini dahi bildi. Biraz Barcelona maçında rakibin sağından atıp solundan geçmek, biraz Fenerbahçe maçında sağ ayakla Fink’in füzesini hazırlamaktı İbrahim Üzülmez; çokça da aynı maçtan sonra ortayı bilinçli yapmadığını itiraf edecek kadar delikanlı olmaktı. Bizimkisi siyah beyaz bir aşk hika- yesi dedik ya... Deli İbrahim’inki ise aynı zamanda bir başarı hikayesi: İbrahim Üzülmez Muhammed Demirci’nin Beşiktaş A takımıyla ilk resmi maçına çıktığı yaşta daha sokakta arkadaşlarıyla top oynamaktaydı. Necip Uysal’ın Beşiktaş A takımında forma giymeye başladığı yaşta amatör bir

kulüpte futbol oynamaya yeni başlamıştı. Bobo’nun Beşiktaş’a transfer olduğu yaşta askerdeydi, nöbet tutuyordu. İlk kez profesyonel olduğunda 22, zirve lige Gaziantepspor formasıyla adım attığında ise 24 yaşındaydı. Sonradan takım arkadaşı, rakibi olacak herkesten geride başladı yani İbrahim bu ‘’futbolculuk’’ yarışına. Ama asla pes etmedi, tıpkı 11 yıl sol kanatta izlediğimiz bir ‘’deli’’nin yaptığı gibi. Sürekli bindirdi. Bir daha, bir daha ve bir daha. Defalarca denedi. Ve sonunda başardı. İyi ki de başardı. Başardıkları, profesyonelliği ağzından hiç düşürmeyen ama İbrahim Üzülmez’in profesyonelliği ve çalışkanlığı yanında en fazla 19 yaşındaki İbrahim’in ilk kulübü kadar profesyonel olanlar için imkansızı gerçek kılmak bile sayılabilirdi. Ama ‘’Deli İbrahim’’ bunlarla da yetinmey-ecekti, yetinmedi. En büyük hayallerin-den birini 26 yaşında gerçekleştirdiğinde,

hala bu yola çıkarkenki azmi, kararlığı ve çalışkanlığıyla bir de vazgeçilmez olacaktı, oldu. Ne milyon eurolara alınan Juanfran’lara, ne de geleceğin yıldızı olarak ifade edilen İsmail Köybaşı’lara formayı vermedi. Onun hikayesi nice futbolcuların, teknik direktörlerin gelip geçtiği dönemde 11 yıl boyunca sol kanadın değişmez ismi olmaktı. Ko-lundaki pazubandın sorumluluğunu

bilerek saha içinde takımına ve arkadaşlarına sahip çıkmaktı. Takım arkadaşıyla kavga ettiği için alınan pazubandı hocası şampiyonluk geces-inde yeniden koluna taktığında yüzdeki biraz onurlu, biraz mahçup ifadeydi. Bunu da en fazla şöyle anlatabilmekti: “Mustafa hocam pazubandı koluma taktığında utancımdan ağlayamadım.!” Rakip taraftar sahaya girdiğinde, bayrağı elinden alıp üstüne yürümekti. Amatör ruhla oynayıp profesyonelce kendine bakmaktı. 36 yaşına kadar oynayıp bir elin parmağını geçecek kadar bile sakatlanmamaktı. Beşiktaşlılık mücade-leydi, Beşiktaşlılık delicesine sevmekti ya hani; Deli İbrahim’in hikayesi de aynen

böyleydi. Bu hikayeye en güzelinden bir jübile yakışırdı. Şöyle eski takımı Karabükspor’la yapılan maçta omuzlara alınarak, gözyaşlarının sel olduğu, ‘’Deli İbrahim!’’ diye bağırılarak boğazların parçalandığı bir jübile... Olmadı. Siyah beyaz hikayesi siyah bitti büyük kaptanın. İbrahim Üzülmez, taraftar üzülür! Hakkını helal et kaptan!

İnönü ahalisi 2000 - 2001 sezonunda tanıştı onunla. Şimdilerde meşhur Antep furyasının Ayhan’dan sonraki temsilcisiydi. Zaman geçtikçe maç boyunca önünde ileri geri koşturduğu kapalı tribünün sevgilisi olacak, o tribün onu “deli”cesine sevecekti.

Terk

ulÇ

etin

kaya

& N

evza

tHur

uzoğ

lu

Deli İbo’nun kötü dönem-leri, kötü maçları oldu. An-cak İbo hiçbir zaman kötü koşmadı, kötü mücadele etmedi.

Karabük yılları... İ.Üzülmez profesyonel olduğunda 22, zirve lige adım attığında 24 yaşındaydı.

» Beşiktaş’la 10.5 sezon » 391 maç » 9 teknik direktör » 2 Lig Şampiyonluğu » 3 Türkiye Kupası » 1 Türkiye Süper Kupası » Milli Takım: 2003-2009

Künye

40

Page 43: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

41

TOLGA ZENGİNTolga hakkındaki düşüncelerimi tamamen içimden geldiği gibi dile getirebilmek dileğiyle...

Beşiktaşımızda yıllardır süre ge-len bir sorundu kaleci sorunu. Her sene alınan yeni isimler

fayda etmiyor, bir türlü kalede bekle-nen istikrar sağlanamıyordu. Rüştü zamanında bu problem kısmen aşılmış olsa da, onun da futbola veda etmesiyle her şey yine eskiye dönmüş oluyordu. Nitekim 2012-2013 sezonunda yenilen 49 gol bizi vahim bir duruma sokuyor, küme düşen takımları saymazsak ligde en çok gol yiyen üçüncü takım haline getiriyordu. İşte bu durum Beşiktaş’ı ligin en gözde 3 kalecisinden biri olan Tolga Zengin’e yönelmesine yol açtı. İsmini transfer haberlerinde ilk gördüğümde çok heyecanlanmıştım. İyi kaleci olduğu herkes tarafından kabul gören, camiasında büyük saygı kazanmış bir oyuncuyu tuttuğu takımda görmek her taraftarı mutlu eder. Gel zaman git zaman, imzayı attı mı atmadı mı acaba derken en sonunda anlaşmaya varılıyor ve Tolga Trabzon’da yaptığı son konuşmasında ‘’Benimsediğim, hem de beni benimseyen bir camiaya gidiyorum. Benim gibi dik durup, haksızlığa karşı dik duran bir camiaya gidiyorum. Buradan ayrılacaksam tercihimin sadece Beşiktaş olacağını söylemiştim.’’ di-yerek daha gelmeden gönüllerimizi fethediyordu. Tolga herkesin

KALE EMİN ELLERDETolga bu sezon oynadığı 34 maçın tam

13’ünde kalesini gole kapadı ve Beşiktaş’ın

ligin en az gol yiyen ikinci takımı

olmasında büyük pay sahibi oldu.

beklediği gibi kalenin kısa sürede tek hâkimi oldu . Tam da bu zamanlarda sorulan sorulara ‘’Kale benim diye bir şey yok, ben yok, biz varız .’’ deyip mütevazılığı elden bırakmasa da gerçek gün gibi açıktı. Sezona bomba gibi giren takımın en önemli parçalarından biri olarak kalede güven veriyordu. İlerleyen haftalarda takım için işler ilk haftalarda olduğu kadar iyi gitmese de Tolga kalede hiçbir topun geçmesine izin vermiyor, gollere bir bir engel oluyor, beğeni to-plamaya devam ediyor, idmanlardan arta kalan za-manlarda hasta annesini hiç yalnız bırakmıyordu. Türkiye’de futbolu takip eden çoğu kişi Tolga’nın nasıl bir kişiliği olduğunu az çok bilse de o defalarca bize gösteriyordu. Mütevazı ve kalender tavırları, maç öncesi çıkışlarda çocuklara yakınlığı, hiçbir zaman terbiyesini bozmamasıyla adeta sporcunun tanımını yapıyordu. Bir Kasımpaşa maçı öncesi kara haber gelmiş, kansere daha fazla da-yanamayan Melek Anne hayata gözlerini yummuş, bu kara haber taraflı tarafsız herkesi üzmüştü. Kısa sürede küçük yaştaki taraftarların Tolga ağabeyi, büyük yaşlardaki taraftaların da kardeşi Tolga olmuş bir oyuncunun bu halini görmek çok üzücüydü açıkçası. Ama Tolga bu en acı gününde bile takımın sahada ona ihtiyacı olduğunu düşünüp tüm acısını yüreğine gömerek hafta sonu sahada yer almak istediğini belirtiyor, özverinin son sınırlarını bize gösteriyordu. 3-3’lük Fenerbahçe derbisinden sonra ‘’1 puan bizi memnun etmedi, memnun olacak bir şey yok.’’ diyerek bu takımdayken her zaman sahaya kazan-mak için çıkacağını, başka bir röportajda ise ‘’Herkes futbol oynamak için para verirken ben futbol oynamak için para alıyorum.’’ diyerek oynadığı oyundan ne kadar keyif aldığını belirtiyor, futbolun sadece para için oynanan bir oyun olma-dığını gösteriyordu. Tıpkı Can Yücel’in dediği gibi: Parayla klas insan olunmuyor.

Tolga bu sezon 21.hafta iti- bariyle 9 maçta kalesini gole kapadı ve Beşiktaş yediği 21 golle ligin en az gol yiyen 3 takımından biri oldu. Tolga’nın varlığında kalenin emin el-lerde olduğu kesin. Takım maç içinde sallanmaya başlayınca hemen müdahale edip arkadaşlarını canlandırmaya çalışıyor, takımın kendine gelmesi için çaba harcıyor, kısacası her yerde yazılıp çizilen “Adam gibi adam Tolga Zengin” sözünü sonuna kadar hak ediyor. Takımımız Tolga Zengin’in gelişiyle sadece iyi bir futbolcu değil bir ağabey, iyi bir kaptan ve iyi bir insan kazanmış oldu. Her dönemde taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanmış oyuncular vardır. Tolga Zengin hiç şüphesiz bun-lardan birisi. Hem futbolculuğu hem de ahlakıyla arkasından gelenlere çok iyi bir örnek oluşturduğu kesin. Sunay Akın’ın da Tolga için dediği gibi ‘’O kalbi yüzüne yansıyan bir adam.’’ Yolun hep açık olsun güzel adam!

Doğ

ucan

Bakk

alba

şı

Page 44: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

42

BEŞİKTAŞTEKNİK DİREKTÖRLERİ

Sezon Teknik Direktör Ülke

Tek yerli şampiyon, 2014 itibariyle son şampiyon Büyük Mustafa!

1957 Jozef Mesrazos1958 Leandro Remondini1960 Andrea Kutik1966 Ljubisa Spajic1967 Ljubisa Spajic1982 Dorde Milic1986 Branko Stankovic1990 Gordon Milne1991 Gordon Milne1992 Gordon Milne1995 Cristoph Daum2003 Mircea Lucescu2009 Mustafa Denizli

Şampiyonlar

Metin-Ali-Feyyaz’lı kadroy-la, genç Sergen’le 3 yıl üst üseşampiyon olan Gordon Milne!

1960 “Milli Lig” şampiyonu Beşiktaş

kadrosu. Andrea Kutik’in önderliğinde gelen 1960

şampiyonluğu, 2002’ye kadar Beşiktaş

tarihindeki ilk resmi şampiyonluktu.

Yıl 1982, İnönü Stadı. Dorde Milic şampiyonluğu futbolcularının omuzlarında kutluyor.

100. yıl şampiyonu Luce!

Page 45: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

43

1911 yılından bu yana tam 52 farklı teknik adam kulübümüzde görev

almış. Bu isimlerin 20‘si yerli, 32’si yabancı. Bugün 111 yaşında olan çınarımızın “güzel oyun” alanında faaliyet göstermeye başladığı ilk yıllarda teknik direk-törü, aynı zamanda kulübümüzün kurucularından olan Şeref Bey’dir. Hayatını Beşiktaş’a adamış olan efsanemiz ilk 14 yıl boyunca komutayı kimseye bırakmamış.Şeref Bey’den sonra 1960’ların başına kadar 3 farklı ulustan (İngiltere, Macaristan, İtalya) üçer farklı yabancı teknik di-rektörümüz olurken aynı süreç içerisinde 7 de yerli teknik adam kulümüzde görev yapmış. Bu 7 yerli teknik adam arasında ‘’Baba’’ Hakı Yeten ve Şeref Görkey gibi efsanelerimiz de bulunmakta. Bu süreçte kulübümüzde teknik di-rektörlük yapan 3 İtalyan arasında bir isim dikkat çekiyor: Giuseppe Meazza. AC Milan’lılar için San Siro, İnter’liler ve geri kalan herkes için “Giuseppe Meazza” olan stadın isim babası olan İtalyan futbolu ve İnter efsanesi, kulübümüzde 1948-1949 yılları arasında görev yapmış. 1960’lı yılların başından itibaren ise futbol takımımız, aynı yıllarda futbol ekolü olarak yük-selmekte olan “Yu-

goslavya” futbolunun etkisi altına girmiş ve 1962’den 1987’e kadarki 25 yıllık dönemde tam 6 farklı Yugoslav teknik adam Beşiktaşımızda görev almış. Beşiktaşımızda görev almış. Tito sonrası dağılıp küçük futbol ekolcükleri olarak parçalanana kadar Avrupa futbolunun en önemli güçlerinden biri olan ve “Avrupa’nın Brezilya’sı” olarak

anılan Yugoslav ekolünden gelen 6 teknik adama bu yıllarda 3 farklı Avrupa ulusundan 3 ayrı teknik adam eklenmiş. Bu 25 yıllık süreçte yine

7 yerli teknik adam kulübenin patronu olmuş.

1987 yılında ise tam 35 yıl aradan sonra tekrar bir

İngiliz teknik direktör; Gor-don Milne 6 yıl sürdüreceği

göreve gelmiş ve Serpil Hamdi Tüzün’ün altyapı

devriminin en önemli ürünleri olan, Yu-

goslav hocaların

cilasından geçmiş bir nesille Beşiktaş tarihinin en parlak dönemini yaşamış. 6 yıl görevde kalan Gordon Milne, hala 1935-1944 yılları arasında teknik patron olan Refik Osman Top’tan beri görevinde en uzun süre kalan teknik direktör olma ünvanına sahip. Bu en parlak dönem olarak adlandırılabilecek yıllardan sonra 90’lı yılların sonunda futbol takımımız Alman ekolüne; 4 farklı dönemde 3 Alman teknik adama emanet edilirken bu dönemden günümüzde kadarki süreçte kulübümüzde, Galli, Ru-men, İspanyol, Fransız, Poteki-zli ve Hırvat teknik adamlar da görev aldı. Fevzi’nin ayağının altından kaçan şampiyonluğu, Florquin’in kafa golüyle kaçan şampiyonluğu, Lucescu ile 100.yıl şampiyonluğunu, 101. yıl kaosunu, Bobo’nun formasından asılarak çalınan şampiyonluğu, Mustafa Denizli’yle nefes aldıran şampiyonluğu ve teknik direktör istikrarı olarak en kaotik sezonları içeren 21. yy’da ise şu ana kadar 14 teknik direktör kulübümüzde görev aldı.

1995’te şampiyonluğu getiren C.Daum 2002’de de İlhan ve Tümer’le şampiyon olmak üzereydi ancak kokain sevdası el vermedi.

Beşikyaş formasıyla en çok maça çıkmış isim olan Kap-tan Rıza 2005’te kulübenin de patronu oldu.

Tablo Ne Diyor?

85 - 86 şampiyonu Yugoslav Branko Stankovic

Page 46: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

FOTOGRAFLARLA ODTÜLÜ KARTALLAR

’Tanışma toplantısından

Olimpiyat anısı - BJK & GS

Ankara Beşiktaş’a deplasman değil!

Huzurevi ziyaretimiz

Parkelerdeyiz Ağaç dikme şenliği

44

Page 47: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

Amatör branşlarda da varız!

Pek anlamasak da Bowling

Salonda Ekol, Beşiktaş Hentbol!

Tavla turnuvamız

Fikret Orman ile görüşmemizden.

Orhan Amca ve Önder Özen

Geleneksel fasıl buluşmamız

45

Page 48: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

46

Page 49: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

47

Gidemedim. En büyük hayalim olan, çocukluğumda yatarken düşlediğim, göremediğim evime gide-medim... Gidemesem de en büyük sevinçlerimi, en büyük hüzünlerim, yaşadım ben evimle... Mutlu iken ağlamayı öğrendim evimle... “Keşke” diyorum, ama biliyorum imkansızı istediğimi...

inonuyeveda.net’den alıntıdır.ORHAN BABİR

Page 50: Odtulu Kartallar - Dergi 2014

48

O zaman 3 yaşındaydım. Beşiktaş’ım beyaz formasıyla sahaya çıktığında ilk dikkatimi çeken o olmuştu, “Babaa bak Ferdi-nand…” Eskilerden çok şey aklımda kalmaz aslında. Ama 3 yaşımda babamla gittiğim ilk maçta Altayı 3-0 yenmiştik. Ve

kalabalığa kalmayalım diye 85. dakikadan sonra çıkmıştık babamla Dolmabahçe’den.

Dedim ya hafızam çok iyi değildir. Çok net hatırlamam geçmişi. Ama Beşiktaş’ımın maçlarını evde babamla beraber seyretmek unutulmazdı. Gündüz olurdu maçlar. Televizyonun arkasındaki perdeyi çeker evi karartırdık. Beşiktaşımın golleri aydınlatırdı

bizi.

Transferin son günlerinde Walsh,Wilson ve Mc donald gelmişti. Mc donald’ı pek hatırlamam. Ama Walsh’u ve Wilson’u unut-mam mümkün değil. Bir fenerbahçe maçında gene babamla tv nin önünde ki yerimizi almıştık. Ve 5-1 kazandığımız o maçı

video kasede kaydetmiştik. Daha sonraları o maçı kasetten kaç kere seyrettiğimi hatırlamıyorum. Ama şunu biliyorum Wilson kel kafasıyla Beşiktaş taki tek golünü fenerbahçeye atmıştı.

Üzülürdüm, sinirlenirdim tabi ki yenildiğimiz zaman. Ama yeni yeni öğreniyordum Beşiktaşlılığı. Şampiyonluklar, kupalar değildi önemli olan. Önemli olan sadece Beşiktaş’tı gerisi teferruattı. Yıllar sonra stadda bağırırken gene hissetmiştim bu du-

yguyu: “Sevdim seni bir kere başkasını sevemem, Deli diyorlar bana desinler değişemem…”

Lig tarihinde tek namağlup şampiyon takım Beşiktaş’ımdır. Gordon Milne, Metin, Ali ,Feyyaz dönemiydi. Topluluğumuzun yaptırdığı ilk atkıda yazar bu namağlup şampiyonluk. Ama nerden aklıma gelirdi ki kendi atkımı o şampiyonluğun

mimarlarından birine,Metin Tekin’e kendi elimle vereceğim. Ve kimseye de anlatamam Metin’in atkıdaki yazıyı görünce bana nasıl baktığını…

Üniversiteye hazırlanırken, hangi meslek istiyorsun diye soranlara: “Bölüm önemli değil, yeterki İstanbul olsun” deyip dur-dum. Fakat bir şekilde aklıma girdiler tercihlere Odtü de yazdım. Sonrası malum, Odtü İnşaat Mühendisliği ve meşhur 8.

Yurt macerası. Yurtta bir gün afişi gördüm: “Ankaragücü maçına gidiyoruz”. Hemen aradım ve sunshine de buluşup Ankara’daki ilk maçıma gittim toplulukla.

Kartalları bulmuştum okulda. Maçtan sonra toplantıya da çağırıldık. Birkaç arkadaş çekinerek gittik, İnşaat mühendisliğinde yapılan toplantıya. Çok farklı karakterde insan vardı ama en büyük ortak yanımız Beşiktaş aşkıydı. Maçlara, toplantılara git gel

kaynaştık. En iyi arkadaşlarımı bu topluluktan buldum ben.

Aslında Odtü’ de bir sürü topluluk var. Ve hazırlık dönemimde bir çoğunun tanışma toplantısına gittim. Diğer arkadaşlarımı bilemem ama ben Odtülükartalları bulduktan sonra başka topluluklara devam etmedim hiç. Siyahıyla Beyazıyla , sevinciyle

üzüntüsüyle uzun zaman geçirdim toplulukta. Aslında kelimelerle anlatılcak şeyler değil, yaşanması lazım bunların,mesela;

Rıza Çalımbay teknik direktörümüz. Ve ben o sene başkanlık görevini yürütmekteyim. Maçları Çatı’da izliyoruz. Derbilerde çok kalabalık oluyor. Pancu’nun kaleye geçtiği ve 4-3 yendiğimiz maç. Diyorum ya ben şimdi o anı yazamıyorum arkadaş! Sadece

şu lafımı hatırlıyorum Çatı’dan çıkarken: “Oğlum, rüya görmüyoruz dimi?”

Topluluk çok var demiştim Odtü’de. Kimileride başarılı yararlı organizasyonlar yapmaktadır. Ama ben şundan eminim. Bunların bir çoğu bizi çok fena kıskanmıştır. Üye sayımız başarıya göre değişir. Ama kemik bir kadro vardır her sene ve ellerin-

den geleni yaparlar. Ve en orjinaller bizim topluluktan çıkar. Bu da Beşiktaş taraftarı olduğumuzun en büyük kanıtıdır bence.

Aşık olmak lazımdır Beşiktaş’a . Gönül işidir bu toplulukta yer almak. İlk girdiğim günden bu yana söylenir hep,”Gönül işidir!”. Çünkü yeri gelir zamanından verirsin yeri gelir parandan verirsin yeri gelir derslerinden cayarsın Beşiktaş için. Ticari bir

topluluk değildir bu. Aksine cebinden gider. Ama kazandıklarımız hiçbirşeyle kıyaslanamaz.

Lisede okuyan çocuklar bir gün gelir Odtü’yü kazanır. Ve şöyle derler: “Abi ben liseden beri takip ediyorum sizi, hep aklımda Odtülükartallara gelmek vardı”. “Nasıl üye olacağız? Maçlara gideceğiz mi? O atkıdan, tişörtten var mı?” Kimi Odtülükartallar

ürünü için gelir. Kimi panellere söyleşilere katılır. Kimi de beraber maç seyretmek için uğrar topluluğa.Hepimiz farklı insanlarız, ama hepimizin;

Leyla’sı Beşiktaştır. Mecnun misali Beşiktaş’ımızın peşinden gider dururuz. Maç organizasyonları yaparız, Dolmabahçe ya da deplasman farketmez.Paneller, söyleşiler yapar belki bir daha göremeyeceğimiz kişileri getiririz. Büyük maçlarda sunshinede

toplanıp boğazımız yırttılana kadar bağıra bağıra Çarşıya ineriz,şenliklerde karanlık olan konserleri meşalelerle biz aydınlatırız.

Ama belki de kendi adıma en mutluluk duyduğum Yardım organizasyonları düzenleriz. Gün gelir Mardin’e kitap göndeririz. Gün gelir Lösev’e yardım ederiz.

Gün gelir Ankara’ da seçtiğimiz bir okulun eksiklerini gideririz. Bunları yaparken insan bedenen ve manen çok yoruluyor arkadaşlar. Ama şunu bilin yardım ettiğiniz çocukların gözündeki o ışıltıyı sevinci gördüğünüz an hepsi kayboluyor. Ve iyi ki Beşiktaşlıyım diyorsunuz.

Rüzgar gibi geçip gidiyor seneler. Zaman hızla akıyor. Geriye kalan ise siyah beyaz anılar ve süper arkadaşlıklar. Kimler geldi kimler geçti. Yazmaya kalksam isimleri,

yetmez satırlar. Ama ne deriz hep kişiler gelip geçici kalıcı olan Beşiktaş’tır. İşte Odtü’de de Beşiktaş aşkını yaşamak ve yaşatmak için kurulan Odtülükartallar Beşiktaş’ımız var oldukça yaşayacaktır.

M. Onur KANSIZOdtülüKartallar Eski Başkanuı

Page 51: Odtulu Kartallar - Dergi 2014
Page 52: Odtulu Kartallar - Dergi 2014