rÜya tecrÜbes n n ps koloj k ve d n temeller

153
T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ BÖLÜMÜ DİN PSİKOLOJİSİ ANABİLİM DALI RÜYA TECRÜBESİNİN PSİKOLOJİK VE DİNİ TEMELLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ BÜLENT AKOT ANKARA-2005

Upload: tranthien

Post on 02-Feb-2017

256 views

Category:

Documents


12 download

TRANSCRIPT

Page 1: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

T.C

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

DİN PSİKOLOJİSİ ANABİLİM DALI

RÜYA TECRÜBESİNİN PSİKOLOJİK VE DİNİ

TEMELLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

BÜLENT AKOT

ANKARA-2005

Page 2: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ BÖLÜMÜ DİN PSİKOLOJİSİ ANABİLİM DALI

RÜYA TECRÜBESİNİN PSİKOLOJİK VE DİNİ

TEMELLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

BÜLENT AKOT

Tez Danışmanı Yard.Doç.Dr.Öznur ÖZDOĞAN

ANKARA-2005

Page 3: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

GİRİŞ: I. Araştırmanın Konusu ve Önemi: Araştırmanın konusu, insanlığın başlangıcından beri merak uyandırmış

ve hala üzerinde tartışılmakta olan rüya tecrübesinin psikolojik ve dini temellerinin

ne olduğunun ortaya konulmasıdır. İlahiyat sahası içerisinde tefsir, hadis, felsefe,

tasavvuf, edebiyat gibi alanlarda çeşitli yüksek lisans ve doktora seviyesinde rüya ve

tabiri ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Ancak şu ana kadar Din Psikolojisi alanında

rüya konusunu psikolojinin verilerini de dikkate alarak hiçbir yüksek lisans ya da

doktora seviyesinde çalışılmamıştır.

Rüya gibi her insanın doğumundan ölümüne dek her gün içinde

bulunduğu ve ruhsal yapısıyla doğrudan doğruya ilgili olan bir olayı, psikologların

çalışmalarını göz ardı edip, yalnızca dini verileri esas alarak araştırmak alanımız

açısından bizce yeterli değildir. Biz biliyoruz ki, Din Psikolojisi çalışmalarında

modern psikoloji çalışmalarından faydalanmak alanımızın gereklerinden ve

avantajlarındandır. Bundan dolayı, şu ana kadar alanımızda ve ilahiyat alanında hiç

kimsenin göz önünde bulundurmadığı ve esas almadığı kadar modern psikoloji

sahasında rüya ile ilgili yapılan çalışmalar tezimize kaynaklık etmiştir.

Rüya tecrübesi, bir çok ilim dalını ilgilendirecek kadar derin bir konu

olması nedeniyle üzerinde her dinde, her inançta birçok şey söylenmiş ve yazılmıştır.

Yahudi, Hristiyan, Müslüman birçok düşünür ve Arap, Yunan, Türk, Çin, Kızılderili

birçok millet, rüya konusunda çeşitli fikirler ortaya atmışlardır. Rüyaları, ilahi

kaynaklı kabul edenlerin yanında bir çok filozof gibi yalnızca beşeri kaynaklı bir

olay olarak görenler de olmuştur. Üzerinde bu kadar millet ve dine mensup sayısız

kişinin konuştuğu bir meseleyi, yüksek lisans seviyesinde tüm yönleriyle ele almak

hak vereceğiniz üzere mümkün değildir. Bu sebeple araştırmada yalnızca modern

psikoloji alanında Psikanalizin kurucusu Freud merkezde olmak üzere psikolojinin

bakış açısından faydalanmak suretiyle Psikoloji ve Din’in rüya konusundaki

fikirlerini sentezlediğinden aynı konunun geliştirilmesi adına yapılacak çalışmalara

katkısı olacağından önem arz etmektedir.

Page 4: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

II. Araştırmanın Amacı:

Araştırmanı temel amacı, rüya tecrübesinin Psikolojik ve dini temellerini

ortaya koymaktır. Şu ana dek ilahiyat sahası içinde Psikoloji Biliminin verilerini

dikkate almadan yalnızca Kur’an ve hadisler temel alınıp İslami kaynaklar merkezde

tutularak rüya ile ilgili çeşitli tezler hazırlandı. Özellikle de Din Psikolojisi alanında

rüya konusu, psikolojik ve dini bakış açısıyla hiç araştırılma konusu yapılmadığından

böyle bir araştırmanın yapılması gerekliliğine inandık. Din psikolojisi alanında

çalışılmasından dolayı, rüya tecrübesinin psikoloji boyutuna ağırlık vererek tefsir ve

hadis boyutlarına sadece ana hatlarıyla insanın dini yaşayışı üzerindeki etkileri

açısından değinilmeye çalışıldı. Tefsir ve hadis ile ilgili olarak konunun

dağılmamasını sağlamak adına derinlemesine incelenemedi.

Doğumdan ölüme dek her gece insanla birlikte ve insanın ruhsal

yaşantısının bir aynası konumunda olan rüya tecrübesinin ne olduğunun bilinebilmesi

gerekir. İnsanların gerek beşeri gerekse dini hayatlarındaki davranışları tüm

yönleriyle tahlil ederek haklarında bir karara varmak için rüyaların psikolojik ve dini

temellerinin nerelerden beslendiğinin bilinmesine çalışma yardımcı olacaktır. Bu

tezi hazırlarken öncelikli amaç, rüyanın ne olduğunu ve tarihi gelişimini inceledikten

sonra, psikolojinin rüya hakkında neler söylediğini rüya ve rüya tabirine yükledikleri

anlamları, anlamaya gayret göstererek insanın ruhsal yapısındaki etkilerini

öğrenmektir. Sonrasında psikolojinin rüya hakkında söyledikleri ile dinin rüya

hakkındaki söylediklerini bir araya toplayarak insan üzerindeki etkilerini ortaya

çıkarmaya çalışmaktır. Rüya konusunu modern psikolojide ayrıntılı biçimde ilk kez,

Psikanaliz ekolünün kurucusu olan Sigmund Freud incelediği için psikoloji adına

incelemeye onunla başlandı. Sonra onun dışındaki psikologların görüşlerine de yer

verildi. Buradaki amaç, Freud’un rüya kuramının haklı ve haksız taraflarının ne

olduğunu tüm yönleriyle ortaya çıkarmaktı. Sonrasında rüyanın dini temellerini,

Kur’an ve hadislere göre incelenmesinin nedeni, İslami bakış açısını ana hatlarıyla da

olsa ancak bu şekilde yansıtılabileceğiydi. Neticede bu çalışmadaki amaç, rüyanın

psikolojik ve dini temellerinin açıklığa kavuşturulmasıdır.

Page 5: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

III. Araştırmanın Metodu:

Araştırma, sosyal bilimlerden İlahiyat Din Psikolojisi alanında

olduğu için öncelikle Psikoloji ilminin verilerini dikkate almak kaydıyla tefsir, hadis,

tasavvuf, İslam hukuku kaynakları esas alınmıştır. Araştırmamızda kullanılan

bilgiler, büyük ölçüde kütüphane araştırma metodu olmak üzere içerik analizi gibi

metotlarla elde edilmiştir.

Daha önce de belirtildiği gibi, rüya konusu Tefsir, Hadis, İslam

Hukuku, Kelam, Tasavvuf, Felsefe gibi İlahiyat alanı içindeki ilimler ile Tıp,

Psikoloji, gibi uzmanlık isteyen birçok ilim dalını ilgilendiren geniş bir konudur. Bu

ilimlerin rüyaya bakışlarını incelemek için bunların kaynaklarına inebilmenin

yanında bahsedilen ilimlerde uzmanlaşmaya da ihtiyaç vardır.Modern Psikoloji

kaynakları ile genel olarak tefsir ve hadis kaynakları ile araştırmanın sınırlanması

gereği duyuldu.

Konuyu incelemeye başlarken ilk olarak rüya ve rüya tabirinin ne

olduğu açıklanmaya çalışıldı. Bunu yaparken hem İslam kaynakları hem de batı

kaynakları kullanıldı. İkinci olarak, Modern Psikoloji açısından rüyanın temellerini

Psikanaliz’ in kurucusu, Sigmund Freud’un rüya kuramı geniş şekilde incelenecek.

Ona karşı olan görüşleri ve görüş sahibi psikologlar da incelenmeye çalışılacak. Bu

inceleme, psikologlar ve psikologlar hakkında yazılıp Türkçe’ye tercüme edilen

eserlerle yapılacak. Sonrasında ayet ve hadisleri ana hatlarıyla müfessir ve

muhaddislerin eserlerinden öğrenerek rüyanın psikolojik ve dini temelleri

neticelendirilecektir.

Page 6: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

SONUÇ

İnsanlığın başlangıcından beri, ruhsal hayatın değişmeyen bir tecrübesi

olan rüya tecrübesi, her zaman insanoğlunun hem ilgisini çekmiş hem de yaşamına

çeşitli şekillerde etki etmiştir. Rüya tecrübesinin ne olduğu ve insan davranışlarına

anlam verirken rüyaların ne gibi fonksiyon taşıdığı ile ilgili olarak bir çok ilim dalı

çalışmalar yapmıştır. Ancak ilim dalları içinde en fazla rüya meselesi ile ilgilenenler

Psikoloji ve İlahiyat bilimleri olmuştur. Oluşum ve içeriği açısından tümüyle soyut

bir olay olduğu ve ruhsal nitelik taşıdığı için bu iki bilim dalında rüya tecrübesi daha

çok inceleme alanı bulmuştur.

Din Psikolojisinde rüya tecrübesinin psikolojik ve dini temellerini ortaya

koyarken kısmen de olsa psikoloji ilmi ile ilahiyat ilminin rüya hakkındaki fikirleri

sentezlemeye çalışıldı. Çalışma boyunca bu doğrultuda hem rüyanın mahiyetini ve

tarihteki yerini, hem modern psikolojideki yerini, hem de dinimizin rüya ile ilgili

fikirlerini inceleyerek insan üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışıldı. Şunu da

belirtmek gerekiyor ki, bu yüksek lisans çalışması, ileride doktora ve sonrası çalışma

planları içinde yalnızca küçük bir giriş mahiyetini taşımaktadır. Konu hakkında daha

detaylı ve tatmin edici çalışmalara öncü olacak mahiyettedir. Değerlendirirken bu

husus, göz önünde alınarak karar verilmelidir. Bu doğrultuda kısaca şu sonuçlara

varıldı.

1)Rüya, fizik kanunlarının dışında canlı, hareketli ses ve şekillerin karışımıdır. Bu

ses ve şekiller, hafızadan irade dışı bir uyarıcı etkisi ile şuura dökülmeye başlar.

Dolayısıyla rüya, hafızadaki şekil ve sesleri harekete geçiren bu uyandırıcı

organizmanın herhangi bir noktasındaki biyolojik değişikliktir. Rüya tecrübesi,

biyolojik özellikler içermesinin yanında şuur ile olan ilgisi nedeniyle ruhsal kaynaklı

bir tecrübedir. Rüyanın insanın psikolojik dengesinin devamlılığı açısından gerekli

olduğunu deneysel psikolojideki rüya mahrumiyeti ile ilgili yapılan çalışmalarla

açıkça anlaşılmaktadır. Rüyalar, uykunun devamını sağlamakta dolayısıyla

dinlenmemize yardım etmekte, hem de insanoğlunun bilinçaltında varolan çoğu

zaman kendisinin bile fark edemediği düşüncelere ayna tutmaktadır. Bunların dışında

Page 7: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

rüyaların fiziksel alemle, metafiziksel alem arasında bir araç olduğuna da

inanılmıştır. İşin burasında rüya tabiri olayının nasıl olması gerektiği ile ilgili

çalışmalar başlamaktadır. Özellikle doğudaki topluluklar ve dinlerde rüya tabirine

çokça yer verilmiştir. Rüyanın okunmamış bir mektup olduğu fikriyle bir çok insan

rüya tabiri ile ilgili çalışmalarda bulunmuştur. Her topluluğun kendi inançlarına,

kültürüne ve alışkanlıklarına göre rüyalar tabir edilmiştir. Daha çok ilahi kaynaklarla

ilişkilendirilen rüya tecrübesi, özellikle Hint, Çin ve Yunan gibi toplumlarında ruhsal

kökenli, tabiat üstü varlıklarla insan arasında birer araçtırlar. Rüya ile en çok,

kahinler, büyücüler, filozoflar ve din adamları uğraşmışlardır. Rüya tabir uzmanları

da zamanla ortaya çıkmıştır. Üç büyük dinde de rüyalara büyük önem verilmiş.

2) Doğuda ilahi dinler ekseninde yapılan rüya ve rüya tabiri çalışmalarından sonra

19.y.y.’da modern psikolojinin de doğuşuyla beraber 20.y.y.’ın başında özellikle

Sigmund Freud’un rüya ile ilgili geniş kapsamlı çalışmalarıyla beraber psikoloji

alanında rüya konusu inceleme alanı bulmuştur. Freud, rüyaları, tümüyle materyalist

bakış açısıyla incelemiştir. Başkalarının dediği gibi ilahi kaynaklı olmadığını sadece

arzu tatmininden ibaret bilinçaltındaki düşüncelerin serbest olarak yüzeye çıktığı,

insanların bu yolla ruhsal ve fiziksel olarak rahatlayıp tatmine ulaştığı bir olay olarak

görmektedir. Tezin ikinci bölümünde anlattığımız gibi onun bu tezi, kısmen kabul

görmüştür. Jung, Adler ve Fromm tarafından eleştirilmiştir. Bazı rüyaların arzu

tatminini sağladığı kabul edilebilir, özellikle fiziksel ihtiyaçlarla ilgili olan yeme,

içme, cinsellik, korku, cesaret gibi. Ancak bütün rüyaları, bunlardan ibaret görmek,

yanlıştır.“Freud’un rüyaların çoğu kez arzularımızın sembolik tatminlerle

giderilmesine yaradığını bulması çok önemliydi. Ama bunun bütün rüyalar için

geçerli olduğu iddiası, onun bu büyük buluşunu sınırlamıştır. Rüyalar, isteklerin

tatmini biçiminde, korkuların dile gelmesi olarak da belirebilirler. Ama bunlardan da

önemlisi, rüyaların bazı zamanlarda kendimiz ve başkaları hakkındaki anlayışımızı

ortaya koymalarıdır. Neticede rüyalar, yalnızca akıl dışı arzularımızı dile getirmezler.

Çoğu kez rüya, insanların kendileri ve çevreleri hakkında farkına varamadıkları

görüşlerini, inançlarının bir belirmesidir. ve rüya yorumunda en önemli nokta, bu iki

durumu birbirinden ayırabilmektir.”434 Jung’ a göre Freud’un kusuru, her şeyi,

434 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.146

Page 8: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

Oedipus kompleksi etrafında görmesi ve ana unsur olarak, cinsiyet hislerini çok

kullanması idi. Jung da başka aşırı bir fikirle bunu düzeltmeye çalışıyordu. Jung,

rüyaların arkasındaki motifin, dini duygular olduğunu iddia ediyordu. Yani bir insan

rüyada kendine ait değildir. Toplumun ilkel tecrübelerinin esiridir.435 diyerek Freud

ile aralarındaki farklı fikirleri dile getiriyor. Fromm’a göre Freud, rüyaları,

uykumuz sırasında oluşan akıldışı ruhsal faaliyetler olarak tanımlar. O, rüyaları,

yalnızca kişiliğimizin akıldışı bölümü ile ilgili görür. Ama Fromm’un görüşleri, bu

tanım ve kuram ile çatışmaktadır. Fromm’a göre rüyalar, ruhumuzun hem en alt

düzeydeki akıldışı özelliklerini ama aynı anda da en yüce ve değerli yönlerini

gösterebilirler. Adler de Freud’un kuramına karşı çıkmaktadır. Bireyin içinde

bulunduğu çevresel şartların hem normal yaşamına hem de rüyalarına yön verdiğini

düşünmektedir.

3) Son olarak rüya tecrübesinin dinimizdeki temellerini Kur’an-ı Kerimdeki Hz.

İbrahim(a.s.), Hz Yusuf (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ile ilgili olan ayetlerde

açıkça rüyanın ne ifade ettiği ve sonrasında rüya vahiy ilişkisinde rüya vasıtasıyla

vahyin gelmediğini yalnızca sünnete kaynaklık ettiği; Kur’an’da rüya anlamında

kullanılan diğer kelimeler de görüldü. Hadislerde rüyanın temellerini izah ederken

peygamber efendimizin şu hadisinin temel başlangıç olduğu sonucuna varıldı. “Rüya

üç kısımdır: Biri salih rüya olup Allah’tan müjdedir. Diğeri, şeytanın verdiği

hüzündür. Üçüncüsü, kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdendir. Biriniz

hoşlanmadığı bir şey, görürse hemen kalkıp namaz kılmalı. O’nu kimseye

söylememelidir.”436 Yani hem peygamber efendimiz hem de onun izini takip eden

alimlerimiz rüyaları bu hadiste kısaca özetlendiği biçimde algılamışlardır. Kimisini

tecrübeyle denenmek üzere metafiziksel alemden yol gösterici, ilahi kaynaklı kabul

etmişler. Kimisini korkutucu, şeytani günahların mahsulü olarak kabul etmişler.

Kimisini ise, psikologların bahsettiği üzere nefsin arzuları olarak kabul etmişlerdir.

“İslam alimleri, tabir ilmini, din, ahlak ve tıp ilimleri kadar üstün ve şerefli kabul

edilmekle birlikte ilham gibi peygamberlerin gördüğü ve tabir ettiği rüyaların

dışındaki bütün rüya ve tabirleri kesin ilim sayılmamaktadır. Yani bu ilimle bir

435Türek,İbrahim,a.g.e.,s.32 436 Müslim,Rüya,42,h.no:2263

Page 9: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

İslami hüküm ispat ile nakzedilemez, onunla amel edilemez. Bilhassa şeriat ehli

İslam alimleri, amel etme derecesinde rüya ve rüya ilmine verilen öneme

karşıdırlar.”437 Sonuçta rüyalar, hükme kaynaklık teşkil edemezler. Ayrıca

rüyalardan şeriata aykırı hükümler çıkarmak İslami esaslara aykırı görülmektedir.

Yanlış yapılan bir tabir insanları hatalara sürükleyebilir. Rüyaların hayatımızdaki

değeri ve önemi, sünnet vahyine kaynaklık etmektir. Sadık rüyalar vasıtasıyla da

günlük hayatımızda karşılaştığımız problemleri çözerken aklın rehberliğinde insanın

metafiziksel yönü olan kalbinin, hissiyatının yardımıyla insanı huzura erdirmektir.

Rüyalarda olmaz diye bir şey yoktur, olabilirlikler hakimdir. Günlük hayatımızda

yaşayamadığımız birçok deneyimi rüyada yaşayabiliriz. Bu, hem bizim hayatımıza

katkıda bulunur, hem de başkalarını daha iyi anlamamıza ve empati geliştirmemize

yardımcı olur. Rüyadaki sınırsızlıklar, bizim bilincimizi genişletir farkındalığımızı

artırır. Aslında rüyalarda da biz yaşamaya devam ederiz .

Sonuçta rüya tecrübesi, içinde barındırdığı psikolojik ve dini

özelliklerinden dolayı, Din Psikolojisi alanında çalışacak herkese çok önemli katkılar

sağlayacak. Konunun derinliği ve birçok ilim dalını ilgilendiren özelliği ile de

İlahiyat sahasına vakıf olabilme adına faydaları olacaktır.

437 Havva, Said; a.g.e.,s.311-314

Page 10: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

II. BÖLÜM:

ÇAĞDAŞ PSİKOLOGLARDA RÜYANIN TEMELLERİ

Page 11: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

I. BÖLÜM:

RÜYA VE RÜYA TABİRİ

Page 12: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

5

1) RÜYA KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMI

Bu bölüme başlarken öncelikli olarak rüya kelimesinin dilbilgisel

incelemesiyle başlamak istiyoruz. Rüya kelimesi bilindiği üzere Arapça bir

kelimedir. “Rüya, “Ra-E-Ye” fiil kökünden “Fa’la” kalıbında bir mastar olup uykuda

bir şeyi görmek demektir. İsim olarak da uykuda görülen şey manasına gelir.”1

“Bazen hemze hafifleyip vavlı olarak “Ru’ya” şeklinde de okunur.”2 Bazen de

hemze “Ya” harfine çevrilerek “Ruya” şeklinde ra harfinin esresi veya ötresi ile

okunur.3 Bu kelimedeki “elif” te’nis elifidir. Kelime gayri munsarıftır.4

Rüya kelimesi tenvinsiz olarak okunur. Çoğulu “Ruen” şeklinde

tenvinlidir. “RA-A” örneğinde olduğu gibi 5 bu kelimenin çoğulu olmaz diyenler de

vardır.6 Rüya kelimesi masdar olarak görmek manasına gelen “Er-Rü’yet”

kelimesiyle eş anlamlıdır. Fakat “Er-Ru’ye”, uyanıklıkta, “Er-Ru’ya”

uykuda görmek manasında kullanılır. Bu iki kelime arsındaki fark; nesep bakımından

yakınlık, akrabalık manasına gelen El-Kurba” mastarı ile ibadet vs. ile elde edilen

yakınlık manasına gelen “ El-Kurbetu” mastarında olduğu gibi dişilik alameti olan

“Te” ile “Ya” harflerindedir.7

Rüya kelimesi,çeşitli sözlük ve eserlerde birbirine yakın anlamlarda

açıklanmaktadır,Şöyle ki;

Rüya, bir kimsenin uyku sırasında zihninden geçen hayal dizisine,8

kişinin uyku halinde gördüğü şeye ve uykuda bir şey görmesi işine denir.9 Başka bir

ifade ile ruhani bir şey olup uykuda iken insani olan ruhun, manalar alemine dalması

sonunda ğaibten kendisine akseden varlıkların şekil ve suretini bir anda görmesinden

1 İbni Manzur,Ebu’l Fadl Cemalu’d-Din Muhammed b.Mükrim El-Afrıki , Lisanu’l –Arab, C.XIV,s.297 2 Halil b.Ahmed,Ebu Abdurrahman,Kitabu’l-Ayn,II.baskı,h.1410, C.VIII, s.307 3 Zemahşeri,Ebu’l- Kasım Carullah Mahmud,el- Keşşaf an Hakaiki’t Tenzil ve Uyumu’l- Ekavil fi Vucuhi’t Tevil,Beyrut,C.II,s.303 4 Ahmed Asım Efendi, el- Okyanusu’l- Basit fi Tercemeti’l- Kamusi’l-Muhit,İstanbul,h.1305,C.III, s.817 5 Cevheri,İsmail b. Hammad, es-Sıhah, II.baskı,Kahire,1982,C.VI,s.234 6 İbni Manzur, a.g.e.,C.XIV,s.297 7 Zemahşeri, a.g.e.,C.II,s.303 8 Tuğlacı, Pars,Okyanus Sözlüğü, Pars Yay.,İstanbul,1974,C.3,s.2442 9 Hatipoğlu,Haydar,Sünen-i İbn-i Mace Tercüme ve Şerhi,Kahraman Yay.,İstanbul,1982,C.10,s.89

Page 13: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

6

ibarettir.10 Türk dili ve kültürünün temel kaynaklarından olan Divan-ı Lugat-ı Türk

ve Kudadgu Bilig gibi eserlerde bu kelime orijinali olan “tüş” şeklinde yer almıştır.11

“Düş, uyurken zihinde beliren olayların tümüdür.”12 Uyku sırasında oluşan, bilincin

ve iradenin denetiminden bütünüyle bağımsız bir biçimde oluşan ruhsal hayallerdir.13

2) RÜYA KELİMESİNİN TERİM ANLAMI

İnsanın cismi ve heykeli hem nuraniyeti, hem de karanlıkları kapsar.

Yani; hem hayal, hem masal alemini içine alır. Kalp ise; bunların hem mahzeni, hem

de menbaı olduğundan karanlık ve nuraniyeti ayırıcı bulunmakla bu aleme “alemi

şehadet derler. Bu ismin verilme sebebi, karanlık ve nuraniyeti görüp ayırmasından

dolayıdır. İşte, uyku halinde şahıs, zulmet ve nuraniyeti gördüğünden bu iki görüşte

zuhur eden hallerin hepsine birden rüya derler.14

Dilimizde rüya ile ilgili birçok kelime, deyim ve terim bulunmaktadır.

Rüya gibi, rüyalarına girmek, gözü açık rüya görmek, rüyada bile görememek,sadık

rüya, rüyasında görse hayra yormamak, tüş yürgüçü, tüş yörügi, ağır basma, düş

azmak,düş yormak,karabasan, kara düş, kara kaygılı rüya, kara kura, kara kura

basmak vs. Gençliğin baki olmadığını, hayata bel bağlamamak gerektiğini, zamanın

ve bu dünyanın gelip geçici olduğunu belirtirken kullanılan ifadelerin başında hep

“rüya gibi” ifadesi yer alır. Günlük ifadelerle kullanılan rüya kelimesi, genellikle

gelip geçiciliğin aldatıcılığın sembolü durumundadır.15 “İlk dönemlerde felsefeciler,

rüyayı bir mesaj olarak algılamışlardır.”16 Bir kısım tıpçılar da rüyayı iç yaşantıların

bir yanı, beynin kendisine has bir faaliyeti17 veya vücut organlarının bir kısmının

10 İbni Haldun,Mukaddime,MEB Yay:,(Çev: Zakir Kadiri Ugan) İstanbul,1996,C,I,s.251 11 Yüksel,Hasan Avni,Türk- İslam Tasavvuf Geleneğinde Rüya,Gazi Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi,Ankara,1990, s.1 12 Çankı, Mustafa Namık,Büyük Felsefe Lugati,Devlet Matbaası, İstanbul,1955,C.2,s.560 13 Cevizci,Ahmet,Felsefe Sözlüğü,Paradigma Yay.,İstanbul,2002,s.276 14 Abdulkadir Geylani,Atiyye-i Subhaniye,(Çev:Mehmet Arif),Uluçınar Yay.İstanbul, 1983, s.56 15 Yüksel, Hasan Avni; a.g.e. s:2,3 16 Ersevim,İsmail,Psikanalizin Temelleri Üzerine, Assos Yay., İstanbul, 2002,s.287 17 Kaya, Nusret,Psikoestetik, Sistem Yay.,İstanbul ,1999,s.8

Page 14: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

7

çalışmaması sonucu yada ağır aksak çalışması sonucu, uyku bozukluğu sebebiyle

görülen şeyler18olarak kabul etmişlerdir.

Rüya ile ilgili olarak Kindi, felsefi risaleler adlı esrinde şöyle

söylemektedir. “Rüya, nefsin düşünceyi kullanıp, duyuyu kullanımından

kaldırmasıdır. Sonucu bakımından rüya, nefis duyuyu bırakıp düşünceye yöneldiği

için, düşünceye konu olan her şeklin tasarlama gücü sayesinde nefisteki

izlenimidir.”19 “Hz.İsa’dan yedi asır önce Asur kralı döneminde rüyalar,Tanrı

tarafından gönderilen mesajlar olarak benimsenmiştir.”20 “Mısır firavunları da

rüyaları tanrı ve tanrıçanın yol göstericisi olarak kabul etmişlerdir.”21

Çinlilere göre rüya, manevi ruhun bedenden çıkıp ölülerin ruhlarıyla

veya canlı ile haberleşip bu izlenimlerle dönmesidir. Hintliler rüyayı,gelecekten

haber veren mesajlar olarak kabul etmişler,kötü ve iyi ruhları tasnif ederek mesajları

anlamaya çalışmışlardır. Eski Yunanlı ve Romalılara göre rüya,Tanrılardan bir

mesajdır. Yahudilik ve Hristiyanlık’ta da rüyalara büyük önem verilmiş,

Allah(c.c)’tan iyi ve kötü anlamda gönderilen mesajlar olarak kabul etmişlerdir. Kötü

rüyalar uyarıcı özellik taşıyan rüyalar olarak açıklanmıştır.22 İslam Alimleri’nin rüya

hakkındaki görüşlerine ilerleyen bölümlerde yer vereceğiz.

18 Apaydın,Halil; “Rüya ve Foksiyonu”, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Samsun,1997 ,S.9,s.267 19 Ebu Yusuf Yakub İbn İshak el-Kindi,(Çev:Mahmut Kaya),Felsefi Risaleler,İz Yay.,İstanbul 1994, s.142,143 20 Ersevim,İsmail,a.g.e.s:301 21 Dee,Nerys,Rüyaları Anlamak; (Çev:Nilüfer Kavalalı), İlhan Yay.,İstanbul;1997,s.36 22 Günay,Umay,Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Akçağ Yay.,Ankara,1999,s.96-98

Page 15: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

8

3) RÜYA VE UYKUNUN NASIL OLUŞTUĞU

Rüya, uykuda görülen şeylerdir. Uyku ise; insan hayatının ortalama üçte

birini kapsar. Uyku, biyolojik bir ihtiyaçtır. Genel olarak uykusuz kalan kişide

üçüncü günden sonra davranış bozuklukları görülür. Uyku ile ilgili net bilimsel

bulgular tam olarak elde edilememiş, ancak önemli neticelere ulaşılmıştır. Yatınca

beden daha sonra da zihin gevşer ve biz uyuruz. Uyuyunca kalp atışları ve nefes

yavaşlar kan basıncı ve vücut ısısı düşer.23 “Yüzyıllar boyu uykunun tek amacının

fiziksel olarak vücudu dinlendirmek olduğu varsayılmıştır. Şimdi ise, yapılan

araştırmalara göre; uykunun fiziksel ihtiyaçtan ziyade ruhsal dinlenmeye yönelik

olduğu kabul edilmektedir.”24 Araştırmalar rüyanın uykuyu koruduğu ve sağlıklı hale

getirdiğini ortaya çıkarmıştır.25

İslam dünyasının dışındaki topluluklarda uyku ve rüya hakkındaki

çalışmaların başlangıcı oldukça eskilere dayanmaktadır. “Bu, Epicirus’un M.Ö.44’te

yazdığı şiiri “De Reum Natura” dan Flourens’in 18. Yüzyılda ortaya koyduğu uyku

teorisine Kleitman ile Bremer’in 20.Yüzyıl teorilerine kadar yaklaşık 200 yıl kadar

sürmüştür. Rüyaların gece boyunca duygulara ulaşan hareketlerden meydana

geldiğine inanan Demokritus ve Aristo zamanından Henri Bergson’a kadar (1914)

rüyaların uyuyan beyin üzerine çarpan dış uyaranlar sebebiyle meydana geldiği

görüşü benimsenmekteydi. Hipokrat’tan Platon ve Aristo’ya kadar uzanan görüşler

meseleyi daha çok psikolojik açıdan ele almaktaydı ki,19. Asra kadar rüya hakkında

söylenenler Metafizik ve metapsişik mahiyetten ileri gidememiştir.19.Asrın

sonlarında ortaya konan yeni görüşlerin bir kısmı psikolojik izahlara dayanırken

diğer bir kısmı da başta Rus fizyolojisti Pavlov’un hayvanlardaki denemelerini esas

alan fizyolojik olaylara dayanmaktaydı. 1815’de Maine de Bran’ın “Uyku,Rüyalar ve

Sembolizm Hakkında Yeni Mülahazalar” adlı eseri ile rüya hakkındaki izahlar yeni

bir ilmi boyut kazanmıştır. Buna göre Rüya muhayyilenin pasif bir şeklidir. Bunlar

organik kaynaklı rüyalardır. Ancak Maine de Bran, bu organik kaynaklı rüyalardan

başka duyguların ürünü olan Üç çeşit rüya kabul etmektedir. Bunlar,dokunmaya

23 Dee,Nerys,a.g.e.,s.17 24 Dee,Nerys,a.g.e.,s.17 25 Özbaydar,Sabri,Rüyaların Fonksiyonu, Baha Matbaası,İstanbul,1971,s.52

Page 16: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

9

işitmeğe görmeğe koklamaya ve tatmaya ait rüyalardır. Uyumayı, dış dünyadan ilgiyi

kesmek olarak niteleyen Bergson’a göre, rüya hayallerinin şuurda yer almaları için

şuurun dış dünyadan ilgisini kesmesi, kendine dönmesi,hayal teşekküllerinin

kontrolsüz kalması,düzeltmelerle dizginlenmemesi gerekir. Bu takdirde dimağ ancak

ağırlaşmış bir faaliyet gösterir. Ruh ve vücut arasındaki objektif bağlantı çözülür ve

ameli faaliyet durur. Bergson’a göre rüya, realite hayatını yaşamak demek birtakım

gereksiz şeyleri atmak suretiyle faydalı olanlarını kullanmak ve bu şekilde bir seçme

yaparak adaptasyonlarda bulunmaktır. Halbuki rüyada bütün faydasız şeyler,

uyuklayan şuurun eşiğine çıkarlar.26

“Rüya,fizik kanunlarının dışında canlı, hareketli ses ve şekiller hafızadan

irade dışı bir uyandırıcı etkisi ile şuura dökülmeye başlar, hafızadaki şekil ve sesleri

harekete geçiren bu uyandırıcı organizmanın herhangi bir noktasındaki biyolojik

değişikliktir.”27

Rüyadaki her çeşit hayal, bir organın etkisiyle meydana gelen hissi bir

algının etrafında birleşir ve gruplaşır. Rüya gördüğümüz anda bunun genellikle

gerçek duyumlar olduğunu sanırız. Bununla birlikte rüyadayken de gerçek olup

olmadığını kendimize sorduğumuz olur. Bu hal, uykudayken de insanda yargı

yeteneğinin ve uyanıklık hatıralarının devam ettiğini gösterir. Düşüncenin rüya

içindeki müdahalesi belirsiz ve geçici olmakla birlikte devamlı olursa uyanılır. İnsan

hayatının 1/3’ü uykuda geçmekle birlikte uykunun işlevleri tam olarak

anlaşılamamıştır. Bununla beraber uykunun doğasına son 30-40 yıl zarfında yapılan

yoğun araştırma gayretleri ile oldukça açıklığa kavuşmuş durumdadır. Uyku, dış

dünyaya olan duyarlılığın ve farkında oluşun azaldığı bir durumda faaliyetsizlik halin

geri dönüşü sayılabilir. Uyku hali, anesteziye veya ilaç, alkol alımına bağlı olarak

veya hastalık sebebiyle ortaya çıkan komaya bağlı bilinçsizlik halinden; uyuyan

kişinin uykudan kolaylıkla uyandırılması sebebiyle ayırt edilir. Aynı zamanda

uyku,bilinçsizlik halinden uyku esnasında olan ve daha sonra rüya şeklinde ifade

edilen zihni faaliyet olgusu ile ayırt edilebilir. Ayrıca, uyku süresince iç ve dış

26 Adasal,Rasim,Medikal Psikoloji, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yay., Ankara,1965,s.220-225 27 Baymur,Feriha,Genel Psikloji, İnkılap Yay.,İstanbul, 1985,s.201-204

Page 17: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

10

olaylara seçici tepkide bulunmanın meydana çıktığına değin deliller vardır.28 Yapılan

tespitlere göre normalde insan bir gecede 4 ile 8 arasında rüya görebilmektedir ve bir

rüyanın süresinin 20-90 dakika arasında değiştiği deneylerle tespit edilmiştir.

Günümüzde artık uykudaki birinin rüya görüp görmediği tespit edilmektedir.

Bilindiği gibi milyonlarca beyin hücresinin faaliyetinden doğan elektrik akımları

nörolog Hans Berger tarafından 1920’de tespit edilmiştir.1953’te de Kleitman

elektroansefalografi (EEG)’yi rüyaların görüldüğü anın tespitinde son derece başarılı

bir metot olarak kullanmıştır. Gözler kapalı fakat uyanık halde bulunan bir kimsenin

beyni ritmik olarak saniyede 8-13 saykıllık dalgalar yaymaktadır.”Alfa” ritmi ismini

alan bu dalgalara mukabil, derin uykuda yavaşlayan ve frekansları saniyede1/2 ile 2

arasında olan dalgalara “Delta” ritmi denilmektedir. Gözlemler göstermektedir ki

normal uyku süresinde ortalama her 89 dakikada bir Delta ritmi dalgalar yerine Alfa

ritminde dalgalar ortaya çıkmakta ve bunlar bir müddet sonra kaybolarak yeniden

Delta ritmi devam etmektedir. İşte Alfa karakterindeki dalgalar ortaya çıktığı zaman

denek uyandırılırsa o anda rüya görmekte olduğunu beyan etmektedir. Uyuyan bir

kimsenin göz hareketleri, göz kapağı üzerine ve göz kasları hizasına yerleştirilmiş

bulunan elektrotlarla EEG üzerinde kaydedilmektedir. Eğer çok dikkat edilirse göz

kapağı altındaki bu hareketler aletsiz olarak çıplak göz ile de seçilebilmektedir.29

Yine aynı araştırmalarda uykunun alt düzeyi olduğu görülmüştür. Bu uyku

düzeylerine bağlı iki çeşit uyku vardır. Bunlar: “REM (Rapid Eye Movement - Hızlı

Göz Hareketi) ve NREM (Non REM - Hızlı Göz Hareketi Olmayan) olarak

tanımlanır. NREM uykunun gece içinde birkaç düzeyi vardır. İlki 90 dakika sürer,

bunu 10 dakikalık bir REM durumu takip eder. Gece içinde NREM ve REM

durumlar birbirini takip eder. Başlangıçta NREM durumları uzundur. Uyku

ilerledikçe süreler kısalır. REM durumlar uzar. REM uyku, yüz kaslarındaki ve

ellerdeki hareketlerden anlaşılır. Bu durumda eller ve kollar hareketsiz kalır, kan

basıncı ve kalp atışları artar. En önemlisi gözler göz kapaklarının altında hareket

eden bir şeyi takip eder gibi hızla sağa sola doğru hareket eder. Araştırmalar bu

durumda uyandırılan birinin rüya gördüğünü tespit etmişlerdir. Nadir de olsa NREM

döneminde de rüya görüldüğünü söyleyenler olmuştur.30

28 Arkonaç,Sibel Ayşen,Psikoloji,Zihin Süreçleri Bilimi, Alfa Yay.,II. Baskı,İstanbul,1998,s.113 29 Özbaydar,Sabri,a.g.e.,s.56,57 30 Dee,Nerys,a.g.e.,s.19-21

Page 18: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

11

REM uykusu, uyku süresince yaklaşık 90 dakikada bir ortaya çıkar.

Uzunluğu 10 dakikadan başlar, giderek artar. On yaşından altmış yaşlarının ortasına

değin insanda uykuda geçen zamanın yaklaşık dörtte birini REM dönemi oluşturur.

Bu süre, çeşitli ilaçların alınmasına ya da uyuyanın REM sırasında uyandırılmasına

bağlı olarak kısalsa da, kişi fırsat buldukça REM uykusu oranını, buna bağlı olarak

gördüğü rüya sayısını arttırır. Hızlı göz hareketlerinin saptanmasıyla kişinin rüya

gördüğü başkaları tarafından belirlenebilse de, gördüğü rüyanın içeriğinin yalnız

kendisi farkındadır. Bu nedenle, rüyaların incelenmesinde rüya gören kişinin

uyandıktan sonra verdiği bilgiden başka kaynak yoktur. Bununla birlikte rüyaların

incelenme biçimi rüyaların içeriğini etkileyebilir. Örneğin, evde görülen rüyaların

laboratuar koşullarında görülenlerden daha kişisel ayrıntılar içerdiği saptanmıştır.

Rüyalarda hissedilenlerden rahatsızlık verici olanlar, hoş duygulardan iki kat daha

fazla bildirilmektedir. Rüyaların çoğunun içeriğinin, rüya gören kişinin yakın

tanıdıkları ve iyi bildiği ortamların simgelerinden oluştuğu, rüyalara eşlik eden

yabancılık gariplik duygusunun, rüyadaki keskin zaman ve mekan atlamalarından

kaynaklandığı düşünülür.31 “REM’in toplam süresi, uykunun toplam süresinin %20-

25 kadarıdır. Normal uyku süresinde yaklaşık beş altı kez REM uyku, yani, rüyalı

uyku olur. En net rüyalar,uykunun altıncı düzeyinde olduğu tespit edilmiştir.”32

Bununda genellikle seher vaktine denk gelmesi, bu konudaki hadis-i

şerifin doğruluğunu ortaya koymaktadır.33 Yapılan araştırmalarda ertesi gün

hatırlansın yada hatırlanmasın herkesin her gece muayyen devreler içinde rüya

gördüğü anlaşılmış, rüyaları çoğaltmak, azaltmak ya da verilecek uyarımlarla

başlatmanın imkansız olduğu sonucuna varılmıştır. Uykunun yüzde yirmisi rüya ile

geçmektedir ve sekiz saatlik normal bir uyku uyuyan kimse 96 dakika kadar rüya

görmektedir. Bu durum rüyanın biyolojik bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir.34

Aynı şekilde birkaç aylık bebeklerin de rüya gördükleri bilinmektedir. Rüya

görürken insanlarda tespit edilen değişikliklere hayvanlarda da rastlanmıştır.

Uykuları sırasında hayvanlarda REM tespit edilmiştir.35 Yapılan araştırmalarda

31 Ana Britanica Ansiklopedisi, Ana Yay.,İstanbul,1990,C.18,s.558 32 Dee,Nerys,a.g.e.,s.18 33 Tirmizi,Rüya:3 34 Özbaydar, Sabri,a.g.e.,s.64 35 Özbaydar,Sabri,a.g.e.,s.77

Page 19: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

12

organizma rüya görmekten alıkonulamamakta ve alıkonulursa bunları sonradan telafi

etmeye çalışmaktadır. Bu durum, denekler üzerinde denenmiş ve ispatlanmıştır.

Uzun süre rüya mahrumiyetine uğratılan deneklerde davranış bozuklukları görülmüş;

REM dönemi dışında uyandırılırsa davranış bozukluğu sergilememiştir. Rüya görme

esnasında uyandırılan rüya görmeleri engellenen organizmalar ise,birçok davranış

bozuklukları sergilemiştir. Rüya mahrumiyeti muayyen bir hududu aştıktan sonra

artık rüya görme faaliyeti yumuşaklığını kaybetmekte ve önce vizüel illüzyonlar

sonra hezeyanlar ve halüsinasyonlar başlamaktadır.36

Bundan dolayı, organizmanın her gece muayyen miktarda rüya

görmesinin bir zaruret olduğu kesin şekilde anlaşılmış bulunmaktadır. Bu olmadığı

takdirde gerek ruh sağlığı,gerekse beden sağlığı tehlikeye düşmektedir. Bu açıdan

bakınca rüyanın uykuyu koruduğu anlaşılmıştır. Rüya mahrumiyeti tecrübeleri bunu

ortaya çıkarmıştır.37 Bu deneyler sonucunda ilmen rüyanın insanın ruhi hayatını

düzene sokan, hayat için elzem olan bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Deneylerde

derin uykudan uyanmanın rüya esnasında uyanmadan daha kolay olduğu, rüya

esnasında uyanmanın ise daha zor olduğunun tespiti de insanın uykudan çok rüyaya

ihtiyacı olduğu hususunu ortaya koymuştur. Yine bu deneylerle rüyaların psikolojik,

fizyolojik, solunum ve beslenme gibi hayatın devamını mümkün kılan ihtiyaçlardan

olduğu ilmen tespit edilmiştir.38 Kaliforniya Balh Üniversitesi Öğretim üyelerinden

ünlü İngiliz biyokimyacısı ve gen araştırmacısı Sir Francis Crick’e göre; rüyaların

kendi başlarına çok önemli anlamları yoktur, fakat fonksiyonları önemlidir. Beyin

rüyada gerçek olayları tekrarlamakta ve bunları yaşanmış bazen de çılgın fikirlerle

süslemektedir. Bu da büyük bir ihtimalle sinirlerden hızla geçen içtepilerin yanlış

devreye girmesiyle oluşmaktadır. Beyin rüya görürken hafızamızı çılgın bir

deneyden kurtarmaktadır. Bu mekanizma bahsedilen şekilde işlemezse insanlar

önemli ruh bozukluklarına uğrayabilirler. Almanya’da rüya ile ilgilenen bir enstitü,

yapmış olduğu çalışmalarda rüyaların beynimizi uyuşturmadığı, aksine en yüksek

düzeyde çalıştırdığını ortaya koymuştur. Uyuyanlar üzerinde yapılan beyin

araştırmalarında, derin fakat rüya görmeden uyuyanların beyinlerinin uyanık

36 Özbaydar, Sabri,a.g.e.,s.68 37 Özbaydar, Sabri,a.g.e, s.82 38 Yüksel,Hasan Avni; a.g.e.,s.78

Page 20: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

13

haldekinden %12 daha az enerji harcadıkları; beyinde en fazla enerjiyi konuşma,

düşünme ve planlama merkezlerinin bulunduğu kısmın harcadığı ortaya çıkmıştır.39

Yeni keşfedilen aletlerin yardımıyla insanların uyku seyri içinde

geçirdikleri safhalardan birinden bir diğerine veya doğrudan doğruya uyanıklığa

geçişte rüyaların gördüğü biyolojik olarak tespit edilmişse de hangi şartlar rüyayı

meydana getirmektedir? Gibi pek çok soru halen cevapsızdır. Rüyanın görüldüğü anı

aletlerle tespit edilmekle beraber rüyanın ne olduğunu kişi aktardığı için zihnin

çalışma şeklini ve ayrıca şuuraltının durumlarını tespit etmek şu an için

imkansızdır.40

Rüyanın nasıl görüldüğünü bu şekilde açıkladıktan sonra rüyaların

sabahleyin uyandıktan sonra hatırlanması ya da unutulması ile ilgili olarak da şunları

söyleyebiliriz. Şu halde rüyaların hatırlanması, pek tabii ki, beynin dış kısmını örten

kabuğun faaliyetine bağlıdır. Rüyayı unutmak ise, uyku esnasında beyin kabuğunun

aşağı seviyeli bir çalışmasından ileri gelmektedir. Mamafih sabahları ya çalar saat ya

da itiyatlarımız bizi uyandırdığında, biz gecenin en son ve en uzun rüyasından

ayrılıyoruz. Bunun sonucu olarak da ancak gecenin son rüyasını hatırlayabiliyoruz.

Ama araştırmalar gösteriyor ki, gece her rüya nöbetinin arkasında bilinmeyen bir

sebeple uyanıyor. Fakat tekrar uykuya gidiyoruz. Gündüz yaşantısından kalan

problemlerle uğraşıyoruz. Rüyaların unutulması yahut hatırlanabilmesi konusu

psikolojik faktörleri nazarı dikkate almadan izah edilemez. Şahsın rüyalarını

hatırlaması bir geceden diğerine farklı olabileceği gibi, bir rüyadan ötekine de

farklıdır. Rüyalarını hatırlayamadıklarını söyleyenler, yataklarına geç

gidenler,geceleri pek güçlükle uyandırılabilenlerdir. Her gece rüya gördüklerini

söyleyenler ise, kafalarını yastığa koyar koymaz uyuyabilenlerdir. Demek ki,

şahsiyetin yapısı, rüyaların hatırlanmasında önemlidir.41

Rüyanın mahiyetinin içinde yer alan bir başka konu ise kabusların rüya

olayı içindeki yeridir. Şöyle ki, rüya, uykunun devamını sağlarken; kabuslar tam tersi

işlem görürler. Yani kabuslar, uykuya son verirler. Çünkü, bu gibi hallerde rüya işini

39 Yüksel,Hasan Avni,a.g.e.,s.79-80 40 Günay,Umay,a.g.e.,s.95 41 Türek,İbrahim,Rüyalar,Varlık Yay.,İstanbul,1965,s.56,57

Page 21: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

14

yapamaz. Rüya uykuyu korumakla görevli bir gece bekçisidir. Kabuslarda ise, bekçi,

uyuyanı uyandırır. Çünkü, bekçi, yalnız başına bu tehlikeyi savacak güçte değildir.42

Kabuslar, bizim korkulu rüyalarımızdır. Eğer yemeği fazla kaçırdıysak

ya da duygusal açıdan fazla yoğun bir gün geçirdiysek bu tip rüya görmek

kaçınılmazdır. Ancak bu, kabusların oluşmasının tek nedeni değildir. Kabusların

oluşmasının çok başka nedenleri daha vardır. Bu rüyalar, aynı zamanda telefi rüyaları

olup, kişinin bilinci açısından hayati önem taşırlar. Çünkü, bu rüyaların kişinin bazı

davranışlarının hayatı olumsuz yönde etkilediği konusunda onu ikaz edici

fonksiyonları vardır. Örneğin, toplum tarafından onaylanmayan sosyal açıdan yasak

ve uygunsuz bir şey yapmışsak da kötü raya görürüz. Bu, bilinçaltımızın bize,

fiziksel ya da akli dengemizin tehlikede olduğunu söyleme biçimidir. Eğer olumsuz

davranışlarımıza devam edersek, kabuslar, daha da kötüye gidecek; bilinçaltımız, ya

bu davranışlarımızı düzeltecek bir yol bulacak ya da kişiliğimizi tamamen yok

edecektir. Kabuslar, negatif rüyalar olarak tanımlanır. Gerçekten de kişiyi rahatsız

ettikleri için kişinin üzerinde hem fizyolojik, hem psikolojik yönde yıpratıcı etkileri

olan rüyalardır. Kabuslardan kurtulmanın tek yolu, bilinçaltımızın neye tepki

gösterdiğini anlamaktır.43 Etki ortadan kaldırılırsa tepkide oluşmaz yani, kabusların

oluşumuna neden olan faktörler kaldırılırsa kabuslar da biter. Araştırmalara göre bir

kabus sırasında rüya görüldüğünün bilincine varılırsa ; aslında kabusun kişiye zarar

veremeyeceği ve “uyanmak yoluyla” kaçmak zorunda olmadığı fark edilebilir. Yani,

uyuyan kişi rüyasının içinde gördüğü şeyler, ne kadar korkunç olursa olsun aslında

yatağında güven içinde uyuduğunu hatırlayabilir.44

Şu ana kadar normal bir insanın nasıl rüya gördüğünü, uyku ve rüyanın

mahiyetini anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Peki kör insanlar, doğuştan körler’ in

rüya görüp görmediklerinden bahsetmedik. Bu konuda İbn Haldun, şunları

söylemektedir, “Ruh idrak ettiğini hayale teslim ettiğinde hayal bu idraki ancak

duygulardan biriyle duyulmuş bir şey şeklinde tasvir eder. Duygulardan biri o şeyi

hiçbir vakit idrak etmemiş ise, hayal onu tasvir edemez. Nitekim anadan doğma kör

42 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,Öğretmen Dergisi Yay.,Ankara,1959,s.16 43 Türkoğlu,Berrin,a.g.e.,s.53 44 Öğüt,Gündüz,Rüyalarınızdan Yararlanın, Ege Meta Yay.,İzmir,1999,s.127

Page 22: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

15

olan bir kimsenin sultanı deniz, düşmanı yılan ve kadınları kap şeklinde tasvir ve

tasavvur etmesi mümkün değildir. Çünkü anadan doğma kör olan bunlardan hiçbirini

görmüş değildir. Onun hayali bu gibi şeyleri kendilerinin benzerlerine ve

duygularından biri ile bilindiğini kendi cinsinden olan şeylere benzetir ki; anadan

doğma körün idrak ettiği işitme ve koklama gibi kuvvelerle bilinen şeylerdir.” 45 der.

Dudley ise, rüya mahrumiyeti ile ilgili olarak şöyle demektedir;

“Edinburg Üniversitesinde Oswald, hayatları boyunca kör olan erkekleri inceledi.

Göz-hareket eksikliğini inceledi demek daha doğru olur, çünkü; onların hiçbirinin

göz hareketi yapmadığını buldu. Doğuştan kör olan insanların rüyalarında görsel

imgeler yaşamadıkları herkes tarafından bilinir. İmgeler, anılara dayanır ve

kullanacakları görmeyle ilgili hiçbir anıları yoktur. Doğuştan kör deneklerin

gözlerini oynatmalarına gerek yoktur. Çünkü; hiçbir şeye bakmıyorlardır.”46 Bu iki

açıklamadan anlıyoruz ki, doğuştan kör olan insanlar görebilmenin ne olduğunu

bilemedikleri için rüya göremezler. Sonradan kör olan insanlar ise, daha önceden

görebilmenin ne olduğunu bildikleri için kör olduktan sonra tekrar rüya görme

ihtimalleri mevcuttur. Rüya ve uykunun mahiyetini bu şekilde açıkladıktan sonra

rüya tabirinin ne olduğu ve nasıl ne şartlarda yapıldığından bahsetmek istiyoruz.

4) RÜYA TABİR İLMİ

Tabir’ in Kelime ve Terim Anlamı:

Arapça bir kelime olan “tabir, “A-BE-RE” fiil kökünden türemiştir,

İkinci vezin “Tef’il”’den mastar olan “Ta’bir” kelimesi geçmek, geçirmek, rüyayı

tefsir etmek ve onun için en uygun izahı yapmak manasına gelir.”47 Tabir yerine eş

anlamlı olarak kullanılan diğer kelimeler de tefsir ve te’vildir. Lügat açısından makul

bir mananın ortaya çıkarılması demek olan tefsir,rüyanın tabiri anlamında

kullanılmıştır.48 “Tevil ise, aslına dönmek manasında E-V-L fiil kökünden türemiştir.

45 İbn Haldun,a.g.e.,C.2,s.565 46 Dudley,Geoffrey.A,Rüyalar,(Çev: Meltem Can),Arena Yay.,İstanbul,1992,s.10-11 47 İbn Manzur, a.g.e, C.IV,s.529 48Er- Ragıp EL –Isfehani,El-Mufredat Fİ Ğaribil Kur’an ,Beyrut,bty.,s.380

Page 23: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

16

Enine boyuna düşünmek ve değerini ifade etmek anlamında “tevilu’l hadise sözün

tevili” denilmiştir. Tevil deyince bir de rüya tabiri anlaşılmaktadır.”49

Ayrıca tefsir, tevil’den tevil de tabir’den daha umumi kullanılmaktadır.

“Istılahata “tabir” uyku esnasında görülen şeylerin gizli ve açık taraflarını ayırt edip

bir karine ile ne anlama geldiklerini gerçeğe uygun bir şekilde yorumlamaktır.”50

Rüya yorumlama için tabir kullanılmıştır.51

İslam alimlerinin üzerinde ittifak ettikleri tabir ilminin tanımı ise

şöyledir; “Tabir, rüyada görülenlerin delalet ettiği manayı ortaya çıkarmak için, hissi

müştereğe yansıyan görüntülerin levhi mahfuzdaki karşılıklarına geçmektir. Burada

tabirden maksat “sadık rüyaların” tabiridir. Uykuda ruhumuz levhi mahfuzdaki bu

alemle ilgili görüntülere ulaşır. Orada gördüklerini hayale aktarır. Hayalinde bu

görüntüler uygun birer kalıba dönüşerek hissi müştereğe gelir ve biz rüya görmüş

oluruz. Hissi müştereğe gelen görüntülerle levhi mahfuzdaki görüntüler birbirine

uygunsa tabire ihtiyaç kalmaz. Aksi takdirde tabire ihtiyaç duyulur.”52 Tabir

yaparken rüyadaki görüntülerden bir ipucu bulmak, daha sonra bu görüntülerdeki boş

ve asılsız unsurları yani nefisten kaynaklanan unsurları ilahi unsurlardan ayıklamak

gerekir. Ancak bu şekilde rüyanın esas manası ortaya çıkar. 53

Bu ortaya çıkan mana için Türkçemizde “tabir” kelimesi yaygın olarak

kullanılmaktadır. Tabir, kelime itibariyle “geçirmek” demektir. Halbuki tabirde

yapılan iş; rüyada görülen suretlerden, bu suretlerin levh-i mahfuzdaki esas

manalarına geçmektir. Bunun için “geçmek” manasındaki “ubur”

ve”ibare”mastarlarının kullanılması Arapça’da daha fasihtir. Nitekim Yusuf suresi

43.Ayet-i Kerimede tef’il babından “TÜABBİRUN” değil de sülasi mücerred babdan

“TA’BÜRUN” buyurulmuştur. 54 Bu şekilde rüya tabirinin ne olduğu ve rüya tabiri

49 İbn Manzur,a.g.e.,C.XI,s.32-34 50 Şahinoğlu,M.Nazif; “Tabir”, İslam Ansiklopedisi,M.E.B. Yay., İstanbul,1986,C.11,s.602 51 Develioğlu,Ferit,Osmanlı Türkçe Ansiklopedik Sözlük,Doğuş Matbaası,Ankara,1962,s.1209 52 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.252 53 Elmalılı Hamdi Yazır,Hak Dini Kur’an Dili,Feza Yay.,İstanbul,1992,C.IV,s.286 54 Ateş, Süleyman,Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri;Çağrı Yay.,İstanbul,1998,C.IV,s.399

Page 24: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

17

anlamında kullanılan kelimelerin eş anlamlarını gördükten sonra rüya tabiri nasıl bir

metotla yapılır? sorusunun cevabını bulmaya çalışacağız.

5) RÜYA TABİRİ’NİN YÖNTEMİ

Rüyayı tabir etmek ve ettirmek meşrudur. Fakat erbabına tabir

ettirilmelidir. Rüya tabiri konusunda bilgi sahibi olmayan kimsenin rüya tabiri

yapmaması gerekir. Tabir kitaplarına bakmakla, yani taklit yoluyla rüya tabir

edilmez. Çünkü rüya tabiri,şahıs ve zamanlara göre farklılık gösterir. İbn-i Sirin’e

göre rüya tabir edenin Allah Taala’nın kitabının özelliklerini ve Resulün sünnetini

iyice bilmesi, Arap dilinin inceliklerine vakıf ve lafızlardan haberdar olması,

insanların durumunu bilmesi, tabir usulünü zaptetmesi ve bu hususta tanıması

gereken bütün özellikleri tam olarak bilmesi gerekir.55 Sonuçta rüya tabiri veya

te’vili öğrenmeye dayalı bir ilimdir. Yusuf suresi 6.Ayette “İşte böylece Rabbin seni

seçecek sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek.”....buyurulmaktadır.56

Rüya tabiri, öğretimle elde edilemez, çünkü bu hususta rüyayı görenin zatının

dışındaki hallerini bilmeye ihtiyaç vardır.57

Rüya tabir edilmedikçe kuşun ayağına takılı bir şey gibidir, istikrarsızdır.

Nasıl tabir edilirse öyle vuku bulur. Yani bir rüya birden fazla şekilde tabir

edilebildiği takdirde bu işten anlayan bir kimse onu nasıl tabir ederse o şekilde

gerçekleşir ve artık onun diğer ihtimallerle gerçekleşmesi beklenemez. Bunun için

bir kimse gördüğü rüyayı rasgele kişilere anlatıp tabir ettirmemeli işi ehline

danışmalıdır.58 Konuyu Hz. Peygamber’ den nakledeceğimiz aşağıdaki hadise ile

daha anlaşılır hale getireceğiz. “ Kocası ticaret maksadıyla uzak ülkelerde seyahatte

bulunan bir kadın, gördüğü rüyayı gelip Hz. Peygamber’e anlatır. Rüyasında evinin

55 Kattani,Muhammed Abdulhay b.Abdu’l- Kebir,Hz.Peygamberin Yöntemi,(Çev:Ahmet Özel),İz Yay.,İstanbul,1990,C.I,s.142 56 İbn-i Sirin,Kitabu Fit-Tabir,Matbaayı-Curnal,Mısır,h:1297,27.Baskı,s.2 57 Konuk,Ahmet Avni,Fususu’l Hikem Tercüme ve Şerhi,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,İstanbul,1989,C.II,s.107 58 Yüksel,Hasan Avni,a.g.e.,s.87

Page 25: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

18

direğinin düştüğünü ve şaşı bir çocuk doğurduğunu görmüştür. Peygamberimiz, o

kadına. “Kocan yakında dönecektir inşallah ve sen de salih bir evlat

doğuracaksın”der. Kadın daha sonra aynı rüyayı tekrar görür, gelir ve

Hz.Peygamber’ i bulamayınca rüyasını Hz.Aişe’ye anlatır. Hz.Aişe, ona , “Eğer

rüyan doğru ise seyahatte olan kocan ölecektir ve sen de ahlaksız bir evlat

doğuracaksın.”der. Biraz sonra Hz.Peygamber İçeri girer. Hz.Aişe, kadını gördüğü

rüyayı ve kendi tabirini anlatınca Peygamberimiz üzülür. Hem rüyayı hem de tabirini

hoş karşılamaz. Hz.Aişe’ye “Bırak bu çeşit tabirleri, sana bir Müslüman rüyasını

tabir ettirmek için gelirse hayır ile onu tabir et! çünkü; rüya tabir edildiği gibi olur.”

der. 59

Önce de belirtildiği gibi, rüya tabiri özel bir ilim işi olduğu için herkes

rüyayı doğru tabir edemez. Ancak bu ilme sahip olanlar rüyaları doğru olarak tabir

edebilirler. Bu kişiler ise gerçekten kaşif olan mutasavvıflar ve peygamberlerdir.

Tarikatlarda bir müntesip, zaman içinde çeşitli kademelerden geçtikten sonra hilafet

makamına geldiğinde şeyhinden rüya tabir ilmini de öğrenir. Mesela; ünlü

mutasavvıflardan Aziz Mahmut Hüdayi’nin şeyhi Uftade, rüya tabir ilmini kendi

şeyhi Hızır Dede!den öğrenmiştir. Bir taraftan da rüya tabir ilmini Hüdayi’ye

öğretmiştir. Hüdayi de daha sonra sultanların ve diğer müntesiplerin rüyalarını tabir

etmiştir. Onun şöhretini sağlayan unsurlardan birisi de rüya tabirindeki ustalığıdır.60

Rüya tabir eden kişilerin her şeyden önce çok iyi bir din bilgisinin olması

tabir ilminin bütün inceliklerini bilmesi, ruhani kelimelerle cismani kelimeleri

birbirinden ayırt edebilmesi gerekmektedir. Kendisine güvenilir, temiz huylu Özü

sözü bir olmalıdır.61

Rüya anlatımıyla ilgili davranış kalıplarının başında gelen “hayırdır

inşallah, hayrola” gibi ifadeler tabircinin rüya anlatana söyleyeceği ilk sözlerdir.

“Gördüğün hayırdır. Hayra erişmeyi, şerden kaçmayı arzu ederiz. Hayır bizim şer de

59 Debbağ,Abdulaziz,El-İbriz,Şeriat,Marifet,Hakikat,(Çev:C.Yıldırım)Demir Yay.,İstanbul,1976, C.I,s.317 60 Yılmaz,H.Kamil,Aziz Mahmut Hüdayi ve Celvetiyye Tarikatı,Marmara Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yay.,İstanbul,1980, s.114 61 Nablusi,Abdulgani b.İsmail,İslam Rüya Tabirleri Ansiklopedisi,(Çev:Ali Bayram-M.Sadi Çöğenli),İstanbul,1981,s.51-54

Page 26: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

19

düşmanlarımız içindir. Hamd alemlerin Rabbına mahsustur” gibi sözlerden sonra

rüya anlattırılır. Tabirci, rüya sahiplerinin ayıp ve utanacakları şeyleri insanlara

söylememelidir. Rüyanın hepsini dinleyerek iyi ile kötü arasını iyice ayırmalıdır.

Cevap vermekte acele etmemeli; rüyanın kimin için olduğunu bilmeli, rüyayı görenin

cinsini ve ona layık olan şeyleri tefrik etmediği müddetçe de tabir etmemelidir.

Tabircinin akıllı, muttaki, kötülüklerden sakınan Allah Taala’nın kitabını,

Resulullah’ın hadislerini bilmesi yanında Arapça’yı, atasözlerini, halkın dilinde

dolaşan tabirleri de bilmesi gerekir. Ayrıca başka ilimlere aşina olması,çeşitli din,

mezhep ve topluluklar arasında yaşayan adet ve gelenekler hakkında bilgi sahibi

olması gerekir. Bu bakımdan tabircinin bunları dikkate alması gerekir: Aksi halde

tabir karışır ve tabir kanun ve kaideleri altüst olur.62 Rüyayı bütünüyle kavramak ve

sahibinin sözünden bir ipucu elde edebilmek için rüyanın cinsinin sınıfının ve

tabiatının bilinmesinin yanında bunların birbirleriyle telif edilebilmesi doğruluğuna

hükmedilen rüyanın nerede, ne zaman ,nasıl ve kim tarafından görüldüğü kime ait

olduğunun da tespiti gereklidir. Bazı rüyaların tabiri, göreni değil başkasını

ilgilendirir.”63 Gece ve gündüz görülen rüyaların tabiri, avam ve havassın gördüğü

rüyaların tabiri hep farklı farklıdır. Kişinin mesleği, zengin veya fakir oluşunun

bilinmesi görülen rüyanın tabiri için önemlidir. Yine tabircinin rüyayı görenin “batıni

ahvalini” de bilmesi gerekir.64

Rüya tabiri için en uygun zaman, şafağın sökmesinden güneşin

doğmasına kadar olan süredir. Çünkü; tabirci daha kavrayışlı olduğu gibi rüyayı

gören de rüyasını daha iyi hatırlar. Tabirci, kendisine rüya soranın dini,sosyal ve

ekonomik durumunu bilmeli tabirname zamanı ve mevsimleri de dikkate almalıdır.

Çünkü rüya; zamanın değişmesiyle de değişebilmektedir. Mesela, soğuk bir zamanda

ve soğuk sebebiyle hasta olan bir kimsenin rüyada ateşte veya güneşte ısınması,

kışlık elbise giymesi ve sıcak su kullanması hayır ferahlık ve rahatlığa delalet eder.

Yaz mevsiminde ince kumaş veya soğuk su kullanılması rahatlık ve faydadır. Kışın

ise; bunun aksine tabir edilir. Tabirci, İslam dışındaki dinlerin mahiyetine de vakıf

olacağından rüyasını tabir edeceği kişinin inancını da önceden tespit etmelidir.

62 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.564 63 Nablusi,a.g.e.,s.51 64 Debbağ,Abdulaziz,a.g.e.,C.I,s.318

Page 27: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

20

Çünkü rüya, dinlerin değişmesiyle de değişebilmektedir. Şöyle ki; ölmüş bir şeyin

yenmesini inançlardan biri haram sayarken diğeri helal kabul edebilir. Dolayısıyla

rüyasında ölmüş bir hayvan eti yiyen birinde bu motif, haram mala ve şiddete delalet

ederken diğerinde rızk ve fayda olabilmektedir. Mesela, Yahudiler, deve etini, bazı

Yunanlılar, tavuğu, Müslümanlar ise domuz etini kendilerine haram bilirler.65

Rüyada görülenlerin, mevsimle de bağlantısı vardır. Mesela, ağaç, meyve

deniz, ateş, elbiseler, evler, yılanlar ve akreplerin mevsimlere göre konumu

önemlidir.(Mesela, ağaçlar, kışın yapraksız, yazın yapraklı olurlar, yılanlar kışın

toprağın altında, yazın toprağın üstünde yaşarlar.) Aynı durum, gece ile gündüz için

de geçerlidir. Güneş, ay, yıldızlar, lamba, ateş, karanlık, kirpi, yarasa vb. varlıkların

konumları gece farklı, gündüz farklıdır.66

“Rüyaların aslı üçtür; cins, sınıf, tab’ı. Cinsten maksat, varlıklar içinde

hangi gruba girdiğidir. Mesela,ağaç,yırtıcı hayvan, kuş vs....Bunlar,ekseriyetle

erkekler için geçerlidir. Rüyada görülenin cinsi belirlendikten sonra hangi sınıfa ait

olduğuna bakılır. Mesela,ağaç,hurma ağacıysa eğer Arap erkeğiyle, ceviz

ağacıysa,Arap olmayan(acem) bir erkekle tabir edilir. Çünkü hurma ağacı,

Arabistan’da yetişir, ceviz ağacı ise, Arabistan’da değil dışarıda yetişir. Aynı şekilde

devekuşu, Arap erkeğiyle, tavus kuşu ise, Arap olmayan erkekle tabir edilir. Bundan

sonra da tabiata bakılır. Mesela, hurma ağacı,hayırlı asil soylu insanla tabir edilir.

Ceviz ağacı ise,sert bir ağaç cinsi olması dolayısıyla sert mizaçlı, münakaşacı insanla

tabir edilir.”67

65 Nablusi,a.g.e.,s.62 66 İbni Sirin,Müntehabu’l Kelam Fi Tefsiri’l-Ahlam,Kahire,h:1329,IV. Baskı,C.I,s.8 67 İbn Sirin,Kitab-ı fit-Tabiru’r Rüya,,s.4

Page 28: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

21

6) TABİR İLMİ’NİN TARİHÇESİ:

Gizemli mahiyeti itibariyle rüya, insanların devamlı olarak ilgisini

çekmiştir. Rüya olayı, insanın girift özelliklerinden biri olması bakımından ilk

çağlardan beri açıklamada güçlük çekilen problemlerdendir.68 “İnsan, rüyada

uzaklara gidiyor, birçok yerleri dolaşıyor, olaylara karışıyor, ölmüş kişilerle temas

kuruyor, fakat gözlerini açtığı zaman kendisini yatağında buluyor. İlkel insan, bu

durumun nasıl yaşandığını merak ediyor ama kendi kendine çözemiyordu. Deprem,

yıldırım, sel gibi tabiat olayları da ilkel insanın bilinmezleri arasına girince, onda

tabiattaki bütün varlıkların canlı olduğu kanaati uyanmıştır. Onun nazarında

uyanıkken müşahede edilen olaylarla rüyada görülen olaylar aynı özelliği

taşımaktadır. Her ikisi de objektif özellikte olaylardır.”69

Hayatımızın üçte birlik bölümünün, kendimizi keşfetmek için bir fırsat

olarak kullanılmasının yerine rüya ile insanlar tarafından gelecekten haber veren bir

olay olarak görülmeye çalışılmıştır. Örneğin, eski Mısırlılarda ğayptan haber verme

konusunda rüya tabirinin önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz.70 M.Ö.3000

yıllarında Mezopotamya’da yaşayan Sümerler, rüyalara büyük önem atfetmişlerdir.

Sümer Kralı Gudea (vf:M.Ö.2050 ) Meşhur yazılarında, kendisini bir tapınak bina

etmeye teşvik eden bir çok rüya gördüğünü ifade etmektedir.71 Babilliler ve

Asurlular, ölü ruhlarının rüyalarda kötü tesirlere sebep olduklarına inanırlardı. Bu

kötü cinlerden kurtulmak ve onları yenmek için Babil Rüya Tanrıçası Mamu’dan

yardım isterlerdi. Rüya konusunda en önemli Yunan eserleri Hipokrat, Aristoteles ve

Eflatuna aittir. Hipokrat, rüyalara büyük ölçüde bedeni hastalıklara işaretleri

yönünden önem vermekle beraber, bazı rüyaların ilahi olduklarını da kabul etmiştir.72

Bugün 4000 yıl öncesine ait rüya yorumları tespit edilmiştir. İnsanların ilk

bıraktıkları yazılı belgeler arasında rüya yorumlarına da rastlanmıştır.Bugün tespit

edilebilen en eski rüya yorum kitabı, M.Ö.2000-1800 yıllarında Mısır’da 12.Sülaleye

68 Çelebi,İlyas,İslam İnancında Ğayb Problemi,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., İstanbul,1996,s.14 69 Doğrul,Ömer Rıza,Dinler Tarihi,İnkılap Kitapevi Yay.,İstanbul,1963,s.711 70 Çelebi,İlyas, a.g.e.,s.18 71 Schimmel,Annemarie,Dinler Tarihine Giriş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay.,Ankara,1955,s.39 72 Günay,Umay,a.g.e.,s.80

Page 29: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

22

ait olan Papirüs üzerine yazılmış bir Mısır kitabıdır ve halen İngiltere’de Britisch

Museum’da bulunmaktadır.73 Eski Yunan, Roma ve Yahudi medeniyetleri, Asur ve

Mısırlıların rüya tabir metotlarını almışlardır. Modern fizikte Atom fikrinin babası

Demokritus( M.Ö. 460-370) rüyaların dış dünyadaki diğer ruhların açık deliklerinden

bedene girmesi ile meydana geldiğini yazardı. Bugün dahi insan tabiatına dair

yazdığı eserlerle okunabilen Yunan filozofu, Plutarch, “Symposiac” adlı eserinde

rüyalardan bahseder.74

Rüya yorumlamanın tarihi, rüyayı psikolojik bir fenomen olarak değil de,

bedenden ayrılan ruhun kendine özgü hayatı ya da hayaletlerin çıkardığı ses ve

görüntüler tasavvur etmekle başlar. Doğu kültürlerinde rüya, belirli dini ve ahlaki

kalıplara göre yorumlanmaktadır. Böyle bir yorum yönteminde her sembolün belirli

bir anlamı vardır. Yorumlayıcının yaptığı bu anlamların oluşturduğu açıklamaları

birbirleriyle birleştirerek değerlendirmektir.75 Yakın doğu kültürlerinde yapılan rüya

yorumlarının ilk dönemlerinde, rüyaların psikolojik kökenli oldukları tezinden değil

de, Tanrısal mesajların iletilmesinde bir aracı oldukları düşüncesinden yola çıkılırdı.

Kitap-ı Mukaddeste anlatılan Firavun, rüyalarında böyle psikolojik olmayan

yorumlama tarzlarına rastlayabiliriz. Buna göre Firavun, kendisini rahatsız eden bir

rüya gördüğünde, Mısır’ın tüm kahin ve bilginlerini yardımına çağırırdı. Firavun

onlara rüyalarını anlatırdı, ama aralarında, bu rüyaları yorumlayacak hiç kimse

yoktu. Daha sonra yorumcu olarak çağrılan Yusuf ise; Firavun’ a şöyle söyler:

Firavun’ un iyiliği için ben değil Tanrı’ nın kendisi cevaplayacaktır onu.76 Tekvin

suresi 17-24. Ayetlerde Firavun’ un rüyasını teferruatı ile görebilirsiniz. Kitap-ı

Mukaddeste anlatıldığına göre rüya, insanlara Tanrı tarafından iletilen açıklanan bir

vizyonu temsil etmektedir. Eski Hindistan ve Yunanistan’da rüyaların bir başka

özelliğine dikkat çekilir ve onların hastalıkların önceden bilinmesine faydalı

olabilecekleri düşünülürdü. Çünkü o dönemlerde, bazı sembollerin hastalık

belirtilerini önceden gösterebildiğine inanılırdı.77

73 Çoruh,Hakkı Şinasi,Rüya Dünyamız,Kitapçılık Ticaret Limitet Şirketi Yay.,İstanbul,1968,s.59 74 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.12,13 75 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,(Çev: Aydın Arıtan-Kaan Ökten ), Arıtan Yay.,İstanbul,1990,s.127,128 76 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.129 77 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.130-131

Page 30: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

23

Aristo, (M.Ö.IV-V. Yüzyıl) Rüyalar ve Onların Yorumları Üzerine

(Derams and Their Interpretation) adlı esriyle bu konuda ilk bilimsel eseri yazmıştır.

Daldisli Macrobius ve Artemidorus (M.Ö.II. Yüzyıl) bu alanda çalışma yapan

kişilerdir. Hz. İsa’dan yedi yüzyıl önce Asur Kralı Assur Banipal’in zamanından

kalma Ninovah’da kralın rüyasından bahsedilir.”78 “Eski Yunan rüya yorumları da

Asur ve Mısır’dan etkilenmiş olsa gerektir. İncil’de tabir ve kehanetlerin

küçümsenmesine rağmen, rüyaların büyük yeri vardır. II. Asırda Artemidori Daldani,

tabir kitaplarının babası sayılan Oneirocritica’yı hazırlar.79 Bu kitap, Yunanca’dan

Huneyn b.İshak tarafından Arapça’ya çevrilmiştir. Artemidori, “rüyaların

insanların günlük ihtiyaçlarıyla doğru orantılı olduğunu” belirtmektedir. Örneğin,

çok susuz olan bir insanın rüyasında su içtiğini, aç olan birisinin rüyada yemek

yediğini belirtmektedir. Artemidori’ye göre rüyalar, kişisel olarak tabir edilmelidir.

Bir şey, herkes için aynı manaya gelmez. İnsanların beklentilerine göre ayrı bir mana

taşıyabileceğini daima düşünmek gerekir. O, rüyaları tabir ederken kendisini fikren

rüya gören kimsenin yerine koyuyordu. Rüyanın bütün teferruatını onun için

taşıyabileceği manayı bulmaya çalışıyordu. 80 “Artemidori’ye göre, yorum sırasında

yalnız rüya içeriği değil, rüya sahibinin kişiliği ve toplumsal durumu da göz önünde

bulundurulmalıdır. Böylece aynı rüyanın anlamı, zengine, yoksula, evliye bekara,

söylevciye, tüccara göre değişir.”81

Mısırlılar ise rüyaları, Tanrı’dan gelen mesaj olarak kabul etmiş ve buna

göre açıklamışlardır. Onlara göre rüyalarda Tanrıların üç rolü vardır ki; bunlar,

günah işleyenlerin tövbe etmelerini istemek, rüya gören kişiyi gelecek tehlikelere

karşı uyarmak ve rüya gören kişinin sorularına cevap vermektir.82

Asurlular ve Mısırlılar, rüya yorumu konusunda diğer milletlerden daha

ileri seviyedeydiler. Eski Yunan ve Romalılar da rüya yorumunda Mısırlılardan

etkilenerek eserler yazmışlardır. Hintliler ’in kutsal kitabı “Vedalar”da rüya

yorumundan bahsedilir. İbraniler arasında da rüya yorumlama büyük değer

78 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.287 79 Özgül,Metin Kayahan,Siyasi Rüyalar,Akçağ Yay.,Ankara,1989,s.1 80 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,s.9 81 Freud,Sigmund,Rüya Yorum Metodu,( Çev:Ayşegül Günkut ),Ataç Yay.,İstanbul, 1964,s.7 82 Günay,Umay,a.g.e.,s.80

Page 31: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

24

kazanmıştır. Fakat monoteizm’ in yayılması ve İbrani- Hristiyan doktrininin ferde

ahlaki sorumluluk yüklemesi rüya yorumlamalarına karşı kuvvetli bir reaksiyon

uyandırmış ve rüyalarda daha ziyade iman ile ilgili işaretler aranmasına yol

açmıştır.83

Eski İran kültürü içinde de ğaybın bilinmesinde rüyaların tabir edilmesi

önemli bir yer tutar.84 Zerdüşt’ün, semavi meseleler hakkındaki bilgisini çoğunlukla

rüyasında gördüğü feriştahlar (melekler)’den sağladığına inanılmaktaydı.85

Şeyhname’de istikbale ışık tutan rüyalarla ilgi birçok örnek verilmektedir. Bunlara

bir örnek verecek olursak; “İran hükümdarı Siyavuş, müneccim ve tabircileri saraya

çağırarak, rüyasında “uçsuz bucaksız bir nehir gördüğünü, nehrin iki tarafının eli

kanlı savaşçılara tarafından sarılmış olduğunu, etrafının ateşten yükselen

yanardağlarla çevrildiğini gördüğünü söyledi ve bu rüyayı tabir etmelerini istedi.

Tabirciler bu rüyayı “Gerziyus’un Rum komutanı elinde öldürüleceği şeklinde tabir

ettiler. Rüya tabirlerine büyük itimadı olan Siyavuş, bunun üzerine bir takım

önlemler aldı. 86 Yahudilikte ise, Talmut kitabının son kısmında rüya yorumu konusu

işlenmiştir, İncil’de de rüya konusu işlenmiş hatta Hristiyanlar açısından başarılı rüya

tabircileri de çıkmıştır. Hristiyanlığın ve Yahudiliğin tek din ve kişilik ahlaki

mesuliyet anlayışı, rüya tabirine karşı ilk reaksiyonları doğurmuştur. Profesör A.Leo

Oppenheim, “Eski Ortadoğu’da Rüyaların Tabiri” adlı eserinde gösterdiği gibi İncil,

Allah Taala’nın emirlerinin, insanların tahminlerinden ve kehanetlerinden çok üstün

olduğunu belirtmiştir. Demokrit devrinden, Hristiyanlığın başlamasına kadar geçen

sürede 26 tane rüya tabir kitabı çıkarılmıştır. Hepsi de Yunan dilinde yazılmıştır.

Hepsi kaybolmuş yalnız Roma İmparatoru Antonius Pius zamanında M.S.II.

yüzyılda yaşamış olan Artimedorus’un “Rüya Kritiği” kitabı kalmıştır. Artimedorus,

aslen bir İtalyan doktordu. Yunanistan, İtalya ve Anadolu’da dolaşarak rüya

konusunda yazılanları toplamış, bunları beş kitap halinde neşretmiştir. Kitapların ilk

üçü, rüya tabirleri,dört ve beşincisi rüya tabircisi olmak için gereken şartları ihtiva

eder. Kullandığı lisan arı ve temizdir. Rüya tabirinde zıtlıklardan istifade eder. Kitabı

çok uzun zaman değerini kaybetmemiştir. B. Weis’e göre, bu kitap, ondan sonra

83 Özbaydar,Sabri,a.g.e.,s.15,16 84 Çelebi,İlyas,a.g.e.,s.22 85 Doğrul,Ömer Rıza,a.g.e.,s.141 86 Firdevsi,Ebu’l- Kasım Mansur b. Ali,Şeyhname,(Çev:Necati Lugal),Maarif Basımevi Yay.,İstanbul, 1994,C.III,s.88-90

Page 32: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

25

çıkanların babası sayılır. Sonraki kitaplarda aynı esaslar alınmış, fakat zaman ve yere

uygun bazı değişmeler yapılmıştır.87

İslamiyetin ortaya çıkmasıyla rüya tabirine yeni bir anlayış gelmiştir.

Rüya konusunu Kur’an ve Sünnet’e göre ileride işleyeceğimiz için burada fazla

ayrıntıya girmeden rüya tabir ile ilgili eski tarihlerden günümüze değin çeşitli millet

ve dinlerden olan filozof ve ilim adamlarının psikolojik rüya yorum çalışmalarına ve

fikirlerine değinmek istiyoruz.

7) PSİKLOLOJİK RÜYA TABİR ÇALIŞMALARI

Psikolojik olmayan rüya yorumlarında rüya, daha sonra gerçekleşecek bir

olayın önceden hissedilmesi ya da insan dışı güçler tarafından iletilmiş bir

bilgilendirme olarak görülüyordu. Psikolojik rüya yorumlarında ise rüyalara, insan

ruhunun oluşturduğu bir görüntü olarak bakılmaktadır. Bu iki yöntem, her zaman

kesin biçimde birbirinden ayrılmaz. Ortaçağa kadar olan dönemde birçok düşünür,

her iki yöntemin bir karmasını kullanmaktaydı. Onlar, bütün rüyaları, bir dini

fenomen olarak yorumlanması gereken rüyalar ve psikolojik olarak açıklanması

gereken rüyalar olarak ikiye ayırıyorlardı.88

Platon, “Phaidon” adlı eserinde, Sokrates’in görüşlerine yer vermiştir.

Eserde, Sokrates, rüyaları vicdanımızın bir sesi olarak değerlendiriyor ve insanların

bu sesi ciddiye alıp ona uymaları gerektiğini ileri sürüyordu.”89 “Platon,

rüyalarımızın akıldışı arzu ve dürtülerimizin bir eseri olduklarını kabul etmektedir.

Ona göre, sakin ve huzurlu bir biçimde yatağa yatıldığında, akıldışı rüyaları görme

ihtimali çok azalmaktadır. Fakat bu görüşü, rüyaların hem akıldışı, hem de akılcı bir

doğaya sahip olmalarından doğan ikilik ile karıştırmamak gerekir. Platon, rüyaların

genelde içimizde saklı olan vahşiliğin ve korkunun ürünleri olduğunu ileri

87Türek,İbrahim,a.g.e.,s.13,14 88 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.132 89 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.133

Page 33: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

26

sürer,yalnızca en üst olgunluğa ve bilgeliğe ulaşan insanlarda bu durum biraz

değişmektedir. Aristo ise, daha çok rüyaların akılcılığına önem vermektedir.

Aristo’ya göre uykumuzda küçük ve fark edilmeyecek bedensel değişiklikleri

hissedebilmemiz mümkündür. Ayrıca uyurken, planlama ve davranış kuralları ile

daha rahat ilgilenebiliriz. Fakat buna rağmen, Aristo, rüyalarımızın genelde bir anlam

içermediğini öne sürer. Ona göre, rüyaların birçoğu, rastlantı sonucu oluşurlar ve

geleceği önceden görme gibi bir işleve de sahip değildirler.90

Romalıların sahip oldukları, rüya kuramları, Yunanistan’da geliştirilen

kuramlara çok benzer. Fakat Platon yada Aristo’da gördüğümüz kadar açık ve derin

bir ifadeye ulaşamamıştır. Lukrez, “De Rerum Natura” adlı eserinde gün boyu

ilgilendiğimiz olayların ya da bedensel ihtiyaçlarımızın kendilerini rüyalarımızda

gösterdiklerini iddia etmektedir. Hangi işi ruhen en fazla takip edersek ya da hangi

işin bizi hoşnut kıldığını anlarsak veya aklımızın daha çok uğraştığı şeyle

çoğunlukla karşılaşırız. Daldisli Artemidor’a göre ise, yazdığı “Rüya Kitabında”

sistematik bir rüya kuramı oluşturmaya çalışmıştır. İkinci yüzyılda yaşamış olan bu

bilginin ortaçağ düşüncesi üzerinde de önemli etkileri olmuştur. Ona göre rüya

denilen şey, sembol diliyle anlatılmış bir bilgidir.91

Roma dönemi, düşünürlerinden Çiçero rüya yorumu konusunda şöyle

söyler; “Kehanetler Üzerine” adlı şiirinde, eğer rüyalar, Tanrı aracılığıyla

gönderilmiyor doğadaki hiçbir şeyle doğrudan ilişki içinde bulunmuyor ve de

gözlemler ile deneyler sonucu kesin bir yorumlama kuralına tabi olamıyorlarsa,

bundan çıkacak sonuç bellidir. Bu da rüyaların önemsiz ve anlamsız olduklarıdır.

Yahudilerin Talmud’undaki rüya kuramı da yaklaşık Roma dönemi kuramlarıyla

aynı dönemlerde oluşturulmuştur ve onlara biraz daha sanatsal bir biçimde yaklaşır.

Talmud’da, yorumlanmış bir rüya okunmamış bir mektuba benzer demekte, genel

kural, rüyaların ruhsal nedenlere dayanmış olmasıdır. Bu kuralın tek istisnası, ağır

bedensel ve hastalıklı uyarımlar sonucu oluşan rüyalardır. Talmud hahamları, bazı

rüyaların da kehanet özelliği taşıyabileceklerini de düşünüyorlardı.92

90 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.136-137 91 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar, s.138-140 92 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar, s.141,142

Page 34: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

27

4.yüzyıl’da yaşamış olan Sireneli Synesius, bize uyurken daha doğru

karar verebildiğimizi gösteren çok güzel ve doğru bir kuram bırakmıştır. Uyanıkken

genellikle bir öğretmen tarafından bilgilendirilebiliriz. Ama uyuduğumuzda

edindiğimiz bilgiler, Tanrı tarafından iletilmiş olan bilgilerdir. Rüya yolu ile elde

edilen aydınlanma herkese açıktır. Bu tür bir aydınlanma, kolayca anlaşılabilir

bilgileri içermektedir. Özel bir yeteneğe sahip olmadan da onları anlayabiliriz. Bir

zorlamaya gitmedikleri ve her yerde de kullanılabildikleri için, bu bilgiler kutsaldır.

Rüyalar aracılığıyla geleceği görebilmek ise, kişisel bir tecrübedir. Her ne kadar

zaman zaman ondan ayrılmak istesek de, içimizde gizli bir kahin yaşar ve bizi her

yerde takip eder.93 Rüya, herkesin emrinde olup, her zaman bizi uyaran ve hiçbir

zaman şaşmayan bir kahindir. Bu kahin bize, gelecekte gerçekleşecek olan

mutlulukların haberini önceden verebilir. Böylelikle bu mutlulukları daha önceden

kestirebilir ve onların daha uzun ömürlü olmalarını sağlayabiliriz. Rüyalar, bazı

tehlikeleri de önceden gösterebildikleri için bu tehlikelere karşı hazırlıklı oluruz.

12.yy.-13.yy.’da yaşamış Musevi bilgini, Maimonides’e göre rüyalar, kehanetler

gibi, uyku sırasında ortaya çıkan hayal gücümüzün etkilerine bağlıdır. Kişi, düşünce

gücünün gelişmişliği ve rüyada karşısına çıkan bilgiyi tam ya da üzeri örtülü bir

biçimde anlamış olması oranında rüyasındaki ruhsal yanı kavrayabilir. Yada görünen

perdenin ardındaki bu ruhsal gerçeği işinin ehli bir rüya yorumcusunun anlatıp, ona

bunu açıklaması gerekir. Aqiono’lu Thomas da bazı rüyaların Tanrı tarafından

gönderildiğini düşünmektedir. Thomas, Maimonides’in aksine, uyuyan kişinin ruhu

tarafından etkilenen rüyaları, entelektüel yeteneklerimizin bir ürünü olarak değil de,

gün boyu ilgilendiğimiz olayların hayalimizde canlanmaları biçiminde

değerlendirmektedir. Thomas’ın bazı Hint ve Yunan düşünürlerinde de görülen,

rüyaların hastalık olaylarının bir ön belirtisi olabileceği düşüncesini kabul etmesi de

ilginçtir.94

Bütün bu yorumlar, tarih boyunca rüyanın psikolojik açıdan insan

üzerindeki etkilerini göstermektedir. Bir kısım insanlar rüyaları, ilahi bir mesaj

olarak kabul ederken bir kısmı ise, salt akılcı bir anlayışla insanın ruhsal durumunun

93 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.144-146 94 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.147-150

Page 35: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

28

bir aynası olarak algılamışlardır. İlerleyen bölümlerde rüyaların bizler için ne anlam

ifade ettiğini göreceğimiz için bu konuyu daha fazla uzatmadan rüya çeşitlerini

açıklamaya çalışacağız.

8) RÜYA ÇEŞİTLRİ

Daha önce de belirttiğimiz gibi uykuda mutlaka rüya görüyoruz, ama

görülen rüyalar içeriği itibariyle farklı farklıdır. Bundan dolayı rüyalar kısımlara

ayrılmıştır. Rüya hakkında araştırma yapıp bilgi sahibi olanlar, farklı

değerlendirmelerle rüyayı bölümlere ayırmışlardır. Bu bölümde yalnızca Batı

literatüründeki rüya çeşitlerinden bahsedeceğiz. İslami literatürdeki rüya ayrımını

ise tezimizin sistematiği açısından üçüncü bölümdeki İslam Dininde Rüyaların

Temellerini işlerken göreceğiz.

• Batı Literatüründe Rüya Çeşitleri:

Ortaçağa kadar olan dönemde birçok düşünür, bütün rüyaları bir bir dini

fenomen olarak ve psikolojik olarak açıklanması gereken rüyalar olarak ikiye

ayırıyorlardı. Miladın başlarında yaşamış olan bir Hintli düşünür, rüyaları şu şekilde

açıklamaktadır. “Rüya gören altı tane değişik insan tipi vardır. Bunlar;

a- Ateşli İnsanlar

b- Kolerik İnsanlar

c- Flegmatik İnsanlar

d- Tanrı’ nın Etkisiyle Rüya Gören İnsanlar

e- Kendi Alışkanlıklar Doğrultusunda Rüya Görenler

f- Bir Kehanet Olarak Rüya Gören İnsanlar. Bunlar arsında da, yalnızca en

sonuncusu gerçek bir rüyadır. Diğerlerinin hiçbirisi gerçek değildir.95 Yunan

düşünürü Homeros, rüyaları şöylece iki kategoriye ayırmaktadır; “Rüyalar ya en

akılcı ya da en az akılcı güçlerimizin bir etkisi sonucu oluşmaktadırlar.

95 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.132

Page 36: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

29

Kendilerini ortaya koyabilmek için de kullanabilecekleri iki değişik kapı vardır.

Bu kapılardan kemikten yapılmış olanı gerçek, fildişinden yapılmış olanı ise

delilik ve saçmalık içindir. (Burada herhalde kemiğin geçirgen ve fildişinin ise,

geçirgen olmaması göz önünde bulundurulmuştur.)”96

Aristo, rüyaları üç bölüme ayırmıştı:

• Demonik- şeytani asıllı olanlar. Bunlar, Tanrı tarafından gönderilmemişlerdir,

mamafih Tanrısal bir nitelik taşımazlar.

• Geleceği haber verenler (Profetik)

• Uyuyanın zihinsel aktivitesini gösterenler olarak üçe ayrılmıştır.

Daldis’li Macrobius ve Artemidorus da (M.Ö.II. Yüzyıl) rüyaları iki sınıfa

bölmüşlerdi

• Geçmişe yönelik rüyalar. “İnsomnia” (uykusuzluk), tam tersi bir yorum verebilir,

örneğin susuzluk veya onun giderilmesi “Nightmares” (kabuslar), zihindeki bir

fikrin uzantısı olabilirler.

• Geleceğe yönelik rüyalar. Bunlar da, Oraculum; direkt “prophecies” (kehanet)

rüyaları, Visio; öngörü (pre-vision) ve Symbolizm; yoruma gereksinimi olan

rüyalar olarak ayırmıştır.97

Daldisli Artemidorus, ayrıca rüyaları şu şekilde de ayırmıştır.

Ona göre rüyada beş temel öğe vardır.” Bunlar;

• Rüya

• Rüyanın Yüzü

• Kehanet

• Fantasma ( Veya Duygusal Rüya )

• Hayal

Rüya denilen şey, gün boyu yaşanan olayları açıklar. Buna örnek olarak Yusuf ve

Firavunun rüyası gösterilebilir. (yedi inek ve yedi başak ile ilgili olan rüyası )

Rüyanın yüzü, geleceği açıklamaktadır. Rüyanın yüzü rüyayı görenin dikkatini

gelecekte olacak şeylere yöneltmesini sağlamaktır. Kehanet; melekler ya da azizler

tarafından insana iletilen ve Tanrı’nın isteklerini bildiren mesajlardır. Fantasma; bazı

96 Fromm,Erich,Rüyalar, Masallar ve Mitoslar,s.133 97 Ersevim,İsmail,a.g.e.s.499

Page 37: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

30

baskın duygular, uyku sırasında yeniden ortaya çıkarlar ve rüyaların oluşmasına

neden olurlar. Yani fantasmalar bize gün boyu yaptıklarımızın tekrarını veya onların

devamını yaşatırlar. Örneğin aşık olan birisi, bundan dolayı, rüyasında sürekli

sevdiği insanı görür. Veya gün boyu oruç tutmuş olan bir kişi, rüyasında bol bol

yemek yediğini izler. Yine bunun gibi rüyasında susuz kalmış birisi, rüyasında su

içtiğini görerek, sevinir. Hayal ise; çoğunlukla çocuklar ve yaşlı insanlar tarafından

görülmektedir. Bu hayaller, genelde hayaletler ve korkunç yaratıklar biçiminde

ortaya çıkarlar. Varoluş nedenleri de korkutmak ve acı çektirmektir. Aquinolu

Thomas ise, rüyaları dörde ayırmaktadır.

• Dışarıdan ( Çevreden ) Kaynaklanan

• İçimizden ( Bedenimizden ) Kaynaklanan

• Kehanet

• Tanrısal Kökenli Rüyalardır.

Aquinolu Thomas da Artemidous ve benzerleri gibi bazı rüyaların Tanrı

tarafından gönderildiğini düşünmektedir. Bu konuda, “ruhsal bir nedene sahip

olanlardan bazıları Tanrısal kökenlidir. Tanrı, bu tür rüyalarda melekler aracılığıyla

insanlara bazı bilgiler iletmektedir.der.98 Ancak biz biliyoruz ki bu şekilde her insan

vahiy gelmesi mümkün değildir. Sadece Peygamberlere vahiy gelebilir.

98 Fromm,Erich,Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,s.139-150

Page 38: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

31

II. BÖLÜM:

ÇAĞDAŞ PSİKOLOGLARDA RÜYANIN TEMELLERİ

Page 39: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

32

Bu bölümde rüyanın psikolojik temellerini çeşitli psikologlara göre

incelemeye çalışacağız. Bu psikologlar, rüya olayına batıda yayınladığı eserlerle

büyük katkıda bulunan ve diğer fikirlerini de rüya kuramının tesiriyle oluşturan

Sigmund Freud başta olmak üzere, onun devamı ve sonrasında fikir ayrılığı içinde

oldukları Jung, Fromm ve Adler gibi ünlü psikologlar olacaktır. Rüya olayını

diğerlerinden daha önce ve daha derinlemesine incelediği için bu bölümde

ekseriyetle Freud’un rüya kuramını inceleyeceğiz. Sonrasında diğer psikologların

rüya kuramlarını da inceleyip Freud’un rüya kuramını ile karşılaştırma yoluyla

psikolojinin bakış açısını nesnel bir biçimde görmeye çalışacağız.

1) FREUD VE PSİKANALİZ EKOLÜ

Freud’un rüya kuramının daha iyi anlaşılmasını sağlamak için Freud’un

kurduğu Psikanaliz ekolünü kısa bir biçimde açıklayacağız. Psikanaliz tekniğini

açıklamaya girişirken bu tekniğin temellerinin ne zaman atıldığıyla başlanacak

olursa, şunlar ortaya çıkmaktadır.

Psikanaliz, bilimsel bir dal olarak bundan altmış yıl kadar önce Sigmund

Freud tarafından ortaya atılmıştır. Diğer herhangi bir bilim dalı gibi gözleme

dayanan bulguların, bu bulgu ve olayları açıklamaya ve bir düzene koymaya girişin

kuramların doğmasına yol açmıştır. Psikanalitik kuram, demekle zihinsel işleyiş ve

bunun insanda gelişimi ile ilgili bir varsayımlar topluluğunu anlıyoruz. Psikanalitik

kuramın anormal zihinsel işleyiş kadar normal işleyiş ile de ilgili olduğunu

kavramak önemlidir. Psikanalitik kuram, sadece ruh hastalıklarını açıklayan bir

kuram olmaktan çok uzaktır. Psikanalitik kuramın uygulanmasının ruhsal hastalık ve

dengesizliklerde kullanıldığı, bu kuramın hastalar üzerinde yapılan çalışma ve

tedavilerden çıktığı ne kadar gerçekse, anormal zihinsel işleyiş yanında normali

kapsadığı da o kadar gerçektir. Herhangi bir bilim dalında olduğu gibi psikanalitik

kuram içinde de çeşitli varsayımlar birbiri ile karşılıklı olarak bağıntılıdır. Doğal

olarak bunların bazıları diğerlerinden daha temelli, daha sağlam kurulmuş ve giderek

bulgularla o kadar çok doğrulanmıştır ki, artık bunları zihnin saptanmış kanunları

Page 40: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

33

olarak görmeyi benimsemişizdir. Tekrar tekrar doğrulanan bu temel varsayımlardan

ikisi; ruhsal determinizm yani; nedensellik ilkesi ile bilinçliliğin ruhsal süreçler

içinde daha çok istisnai bir durum olduğu ilkesidir. İkinci ilkemizi daha başka türlü

anlatmak istersek psikanalitik kurama göre, bilinçli zihinsel süreçlerin anormal zihni

işleyişte olduğu kadar normal zihni işleyişte de çok anlamı, önemi ve sıklığı vardır

diyebiliriz.99

Freud’un kuramı içinde sıklıkla geçen ve ilerleyen sayfalarda da geçecek

olan bilinçaltı ve bilinçdışı kavramlarını kısaca açıklayarak konunun daha net

anlaşılmasını sağlamak istiyoruz.

Bilinçdışı Kavramı: Zihin sisteminde bilince yansımayan süreçler,

bilinçdışı cereyan eder. Birçok sürecin bilinç dışında cereyan etmesi zihin

sistemimizin normal çalışma tarzıdır. Toplum tarafından kabul edilmeyen arzuların

bastırılması ve tamamen bilinç alanının dışında tutulması ile oluşur. Aynı şekilde

çocukluk çağının tüm travmatik anıları da (ki bu anılar da doğrudan toplum

tarafından kabul edilmeyen arzularla ile ilişkilidir) bilinçdışının materyalleri

arasındadır. Bu durumda bilinçdışına bastırma toplumsal Ben’ in ilkel dürtülere karşı

kendini koruduğu bir savunma düzeneği ” olarak karşımıza çıkar.100

Bilinçaltı Kavramı: Bilinçteki bir deneyimin kişide iç çatışması

doğurması ve tahammül edilmez derecede ruhi ıstırap vermesi yüzünden zihin

sisteminde bilinçaltına itilmesidir. Zihin sisteminin uzamsal kısımlardan oluşan bir

cisim gibi değil, bir süreçler ilişkisi olarak tasarlanması gerekir. Bu bakımdan

Freud’un Psikanalitik bilinçaltına itilme tasarımı, bir bilinç içeriğini bilinçten çıkaran

ve o içeriğin bilince tekrar girmesine karşı duran faaliyetler olarak düşünülmelidir.

Psikanalitik anlamda bilinçaltına itilme, zihin sistemini etkileyen ve davranış

bozukluklarına yol açan patolojik bir olgudur. Bilinçaltına itilme yoluyla bilinçdışı

kalma, fazladan bir enerji sarf edilmesiyle olur ve bilince dönüşün engellenmesi de

yine sürekli olarak enerji sarf edilmesi gerekir. Nörotik kişinin zihin kapasitesinin

99Brenner,Charles,Psikanaliz Temel Kavramları,(Çev: Işık Savaşır- Yusuf Savaşır ),HYB Yay., II.Baskı,Ankara,1998,s.3,4 100 Tura,Saffet Murat,a.g.e.,s.40

Page 41: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

34

azalması ve kendini sürekli yorgun ve güçsüz hissetmesi rahatsız edici içeriği

bilinçaltında tutmak için bilinçdışı olarak enerji sarf edilmesiyle olur.101

Freud, psikanaliz tekniğine Breuer ile birlikte ve esas itibariyle hipnoza

dayanan bir teknikle başlamıştır.”102 “Solunumu ve denge duygusunu incelemiş bir

fizyolog olan, J Breuer’in tüm çalışmasının üzerine kurulduğu Fraulein Anna O.

Sağaltımı 1880-1882 arasında yer almıştı. Sigmund Freud, (1856-1939 ) henüz

yalnızca tıp öğrencisiydi. Sağaltım 1882 Haziran başlarında sona erdi ve o yıl Kasım

ayında Breuer ilginç öyküsünden Freud’a söz etti. Freud, öyküden çok etkilendi .”103

“Freud, Charcot’un yanına gitmeden önce Joseph Breuer, Anna O.’nun durumunu

kendisine anlatmıştı. Bu kadın, çok sevdiği hasta babasına bakarken hastalanmıştı.

Bu isterik kadının arazlarının geçmiş hayat sahneleri, acı tecrübeler ile ilgili

olduklarını bulmuştu. Bu sahneler ve acı tecrübeler, onun üzerinde derin etkiler

yaptıktan sonra unutulmuşlardı.104

İnsan hayatında büyük heyecan yaratan bir olaydan sonra, davranış

bozukluklarının ortaya çıkabileceği uzun süredir bilinmekteydi. Freud’un hocası

Charcot, 1884-1885’teki derslerinde, organik bir neden olmaksızın felce uğramış

(histerik felç) hastalar konusunda, bu bozuklukların mekanizmasını belirtmiştir.

Felcin nedeni, olayın kendisi değil de, hastada kalan anısı gibi görünüyordu. Bu

görünüşteki düşünce titizliği, psikolojik tedavi yollarını düşündürmesi bakımından

önemliydi. Çünkü geçmişteki olaya karşı hekimin elinden bir şey, gelmezdi elbet;

ama hastadaki anısını değiştirmeyi deneyebilirdi. Pierne Janet, 1889’da yayınladığı

Automatisme Psychologiquete (psikolojik otomatizm) eserde bu gibi gözlemler

görülür ve sonraki yıllarda çoğalır. Olayın anısının ve bu anıyla birleşik

bozuklukların (felç ya da başka bozukluklar) oluşturduğu psikolojik sistemleri

birbirinden ayırarak bir manevi arındırma gerçekleştirmek amacıyla, hastalarındaki

bozuklukların psikolojik çözümlemesini yapar. Hastanın, hastalığı yaratan travma

101 Özakpınar,Yılmaz,Psikoloji’nin Kavramsal Yapısı,Ötüken Yay.,İstanbul,2000,s.81,82 102 Tura,Saffet Murat,Freud’dan Lacan’a Psikanaliz;Ayrıntı Yay., II. Baskı,İstanbul,1996,s.40 103 Freud,Sigmund-Breuer,J,Histeri Üzerine Çalışmalar, (Çev: Emre Kapkın ) Payel Yay.,İstanbul, 2001,s.32 104 Challaye, Fellicien,Freud ve Freud Doktrini, (Çev: Halis Özgü), Özgü Yay.,II. Baskı, İstanbul, 1968,s.17

Page 42: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

35

doğrusu, anının bilincinde olmayabileceğini görerek 1889’da psikolojik bozulmayla

oluşan bilinçaltından söz eder. Bozukluğa yol açan olgunun ne olduğu, ancak deneği

telkin yoluyla yaratılmış uyurgezerlik durumuna getirmekle öğrenilebilir.105

Anna O.’nun hatıraları, ağır hasta olan babasının bakımını üstlendiği

zamanlardaki aşırı duygusal tecrübelerle alakalı idi. Kolundaki felç, babasının

yatağında halisünasyon halinde büyük siyah bir yılan gördüğünde gerçekleşmişti.

Eliyle yılanı yataktan atmaya çalışmış fakat başaramamıştı. Anna O. hipnoza meyilli

birisiydi. Hatıraları aşırı derecede duygu yüklüydü. Geçmiş tecrübelerini hipnozla

hatırlamak onu rahatlatıyor ve bir gerilim boşalması yaşıyordu. Breuer, bu gerilim

boşalmasını ilk defa Aristo tarafından kullanılan bir terim olan “catharsis” ile ifade

etti ve bu metodu, “konuşan tedavi” veya “baca temizleme” tabiriyle tanımladı.

Freud, Anna O’yu sonra tek başına tedavi etmeye başladı. Artık Anna O.

Psikanalizin ilk ve belki de en önemli vakası olmuştu. Anna’nın durumu, psikanalitik

tedavi yönteminin ana unsuru olan “serbest çağrışım- free association” tekniğinin

ortaya çıkmasını sağladı. Bu hastadan hareketle Freud, henüz bilinçaltı kavramını

oluşturmadan insan bilincinde gizli kalan güçlü bir zihinsel sürecin olabileceğini

düşündü ve psikanalize temel teşkil edecek iki önemli prensip belirledi. a ) Çatışan

bir duygunun bastırılması rahatsızlık doğurur. b ) Zihinsel enerji kullanılması

gereken yerde kullanılmayınca rahatsızlığa dönüşür. Bütün bunların yanında Freud,

bastırılarak nevroza sebep olan rahatsızlığın kaynağının sıradan bir duygusal tecrübe

olmadığı; cinsel bir duygu olduğu gibi çok yeni bir fikir ortaya attı.106

Psikanaliz, başlangıçta tıbbın bir dalıydı ve hastalıkların tedavisini

amaçlıyordu. Psikanlistlere başvuranlar, günlük yaşamlarını zorlaştıran belirtilere

sahip kişilerdi; bunlar, düzenli zorlanımlar, takınaklı düşünceler, yılgılar, paronoyak

düşünce sistemleri vb. şeklinde ortaya çıkan belirtilerdi. Bu hastalarla alışılmış

hekimlere gidenler arasındaki tek fark, gösterdikleri belirtilerin, bedensel değil de

ruhsal kökenli olmasıydı; bu nedenle uygulanan tedavi yöntemi, bedensel olgularla

değil, ruhsal olgularla ilgiliydi.107

105 Reuchilin,Maurice,Psikoloji Tarihi, (Çev: Tanju Gökçöl ) İletişim Yay. İstanbul,1997,s.74,75 106 Köse,Ali,Freud ve Din,İz Yay., İstanbul,2000,s.30-32 107 Fromm,Erich,Psikanaliz ve Din, (Çev: Şükrü Alpagut ), Kabalcı Yay.,I. Baskı,İstanbul,1990,s.66

Page 43: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

36

Freud, Pikanalizde izlediği yolla ilgili olarak şunları söylemektedir.

“Ruhsal olayların sıkı bir gerekircilik (determinizm) ilişkisi içinde akıp gittiğini

düpedüz benimsemekteydim; dolayısıyla, yoğun bir dikkat sonucu hastanın

anımsayacağı şeyin aradığımız şeyle ilgisiz tamamen gelişigüzel şeyler olduğuna

inanamazdım. Ancak, hastanın aklına gelen şeyin aranılan şeyle özdeş

olamayacağını, ortadaki psikolojik durum, yeterince açıklamaktaydı. Tedavisine

çalışılan hastada karşıt iki güç etkinlik gösteriyordu. Bunlardan biri, unutulmuş

düşünce ve yaşantıları bilinç kapsamına çekip almaya savaşan bilinçli çaba, öbürsü

bilinçdışına itilmiş yaşantıların ya da benzeri nesnelerin bilinçli duruma getirilmesine

karşı koyan bildiğimiz direniş, sıfıra eşit bulunuyor ya da pek az bir ölçüyü

aşmıyorsa, unutulmuş nesne bir biçim değişikliğine uğramaksızın olduğu gibi bilinç

düzeyine çıkarılabiliyordu.”108

Freud’un kuramı ile ilgili olarak Wilhelm Reich, şunları söylemektedir.

“Bildiğiniz gibi, ruh çözümlemesi bilinç dışı sözcük ve düşlerden yararlanır. Bunlar

onun araçlardır. Kendisini, yazdıklarını iyi anlayabilmişsem Freud’a göre, bilinçaltını

derinlemesine incelerken bir insanın geçmişinde ancak sözlü imgeler bulunduğu

ölçüde gerilere gidebiliriz. Başka bir deyişle, ruh çözümlemesi yaşamın ikinci,

üçüncü yılından daha geriye uzanamaz. Dolayısıyla kendi yönteminin tuzağıdır.

Sözlü çağrışım ve imgeleri çekip çevirmek demek olan yöntemiyle sınırlıdır. Kişilik

çözümlemesi, başlangıçta sağaltım (tedavi) sürecine kişilik ve kişilikten gelen

direnme kavramlarının sokulmasıyla hastalık belirtilerinin çözümlenmesinde

kullanılan alışılmış ruh çözümlemesi uygulayımının biraz değiştirilmesiydi. Ancak,

kişilik zırhının bulunması, hastanın bağlanması bitkisel (sinirsel) enerjilerini açığa

çıkaracak, böylece bitkisel devingenliğini yerine getirecek yeni bir uygulayımın

geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Kişilik çözümlemesiyle insanın coşkusal

(duygusal) anlatımını okuma yollarını gösterir. Ferud, bilinçdışı düşünce ve arzuları

su yüzüne çıkarmıştır.”109 Dinden mahrum ve çok sayıda bilimin düzmece

nesnelliğiyle ihanete uğramış modern akıl, hiçbir şeyi aynı zamanda kişisel gündelik

108 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,( Çev: Kamuran Şipal ),Cem Yay., İstanbul,1996,s.37 109 Reich,Wilhelm,Reich Freud’u Anlatıyor, (Çev: Bertan Onaran),Payel Yay.,İstanbul,1981,s.23,24

Page 44: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

37

yaşama dair bir davranış bilgisi de olan bir bilim kadar inandırıcı bulmamıştır. Philip

Rief’in Psikanalizin cazibesine ilişkin kısa tanımı böyledir. Freud’un bilimi, bilgi ile

inanç, teknik ile etik arasındaki yeni orta yoldur. Yeni psikanalitik ethostaki tek

buyruk, mutlak dürüstlük gereğidir. Freud, hastalarına “kesinlikle dürüst olmaya

söz verdiğinizi asla unutmayın!” der. Ve şu ya da bu sebeple söylenmesi hoş

olmadığı için hiçbir şeyi asla dışarıda bırakmayın! der. Bu zorunluluktan kurtulan

hiçbir konu yoktur. Bütün isimler açığa vurulmalı ve üçüncü tarafların mahremiyet

ve sır tutma hakları göz ardı edilmelidir. Psikanalitik tedavi böyle düşünceleri göz

ardı etmelidir; çünkü nöroz ve onun dirençleri, başkalarını düşünmezler. der.110

Artık, Freud, nevrozun “bastırma (repression)” mekanizmasından

kaynaklandığına emindi ve bu kavram, psikanalizin temel taşı olacaktı. Bu mekaniz

mayı biraz açacak olursak, insan zihni,geçmişte yaşanan travmatik tecrübeleri,

bunlardan kaynaklanan duygusal ıstırap veren veya utanılacak olan halleri

bilinçaltında tutar, bunların bilince çıkmasını engeller. Bu açıdan bastırma

mekanizması, bilinç ile bilinçaltı arasında bekleyen bir bekçi gibidir. Hal böyle

olunca bilinçli ve bilinçsiz zihin arasında kişinin farkında olmadığı sürekli bir

çatışma söz konusudur ve işte bu çatışma, histeri, saplantı ve fobi gibi nevrotik

bozukluklara sebep olur.111

Nevroz döneminin oluşumu için kesin önem taşıyan olaylar, erken

çocukluk döneminde geçmekte, ama ağırlık zaman üzerinde değil, bir vakit ki,

yaşantının karşılaştığı durumlarda, o yaşantıya karşı gösterilen tepkide

bulunmaktadır.112 Mesela, erken çocukluk döneminin fobileri bu türdendir. Eğer

çocukluk fobileri yerleşip kuvvetlenir, hayatın ileri safhalarında da kendini

gösterirse, analizlere göre bunların muhtevası, içgüdüsel isteklerle ilişki kurmuş iç

tehlikelerin temsilcileridir.113

110 Forrester,John,Freud Savaşları;(Çev:Hakan Atalay),Ayrıntı Yay.,İstanbul,2000,s.57,58 111 Köse,Ali,a.g.e.,s.33 112 Freud,Sigmund,Hz. Musa ve Tek Tanrıcılık,( Kamuran Şipal ), Bağlam Yay., I. Baskı,İstanbul, 1987,s.19 113 Freud,Sigmund,Endişe, (Çev: Leyla Özcengiz ), Dergah Yay., I. Baskı, İstanbul,1977,s.97

Page 45: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

38

Bu yüzden Freud, ilk çocukluk yıllarına ait tecrübelerin çok önemli

olduğuna inanıyordu. Bu devrin ferdin kişiliğinde ve duygusal yapısında önemli rol

oynadığı kanaatine vardı. Cinselliğin hayatın başından beri var olduğunu ve daha

sonraki gelişmeleri etkilediğini savunmasıyla birlikte cinsellik, psikanalizin en temel

kavramı oldu.114 Psikanalizde, çocuklukta geçmiş olayları ele almak zorunda

kalıyoruz çoğu kez. Çocukluk cinselliğini doruğunda gösteren olaylardı bunlar. Çoğu

kez, bir kaza veya cezalandırmayla felaketimsi sonuçlara yol açarlar. Bu olaylar,

rüyalarda kapalı biçimde kendini gösterir. Kimi zaman öyle açıktırlar ki, sanki elle

tutulur durumda görünürler. Ama apaçık duruma gelmekten bir kolayını bulup

kurtulurlar. Bu tür sahnelerin, hastaların bilinçaltı fantezisinde, değişik biçimlerde

ortaya çıktığı algılanabileceği bilinirse doğru bir yorum yapılır.115

Freud’un kendisi, psikanalizi öncelikle, sadece anormal psikolojinin veya

psikyatrinin bir dalı yerine, psikolojinin asal bir sistemi olarak görmüştür.116 “Genel

olarak Psikanaliz, insan psikolojisine en temel katkıları ve bunun yanı sıra özellikle

de ruhsal tedavi alanına büyük yenilik getirmiştir.”117

2) PSİKANALİZDE RÜYA VE UYKU’NUN TANIMLANMASI

Gerçekte düş yorumu, bilinçdışının tanınmasında bir Via regia (Kral

Yolu) olup psikanalizin en sağlam temelidir. Her isteyene psikanaliz inancını aşılayıp

psikanalistliğe özenecek her kişinin kendini gerçekleştirebilmesini sağlayacak bir

beceridir.118 Psikanaliz tekniği aracılığıyla Freud, her düşün arkasında etkin bilinçli

düşünce ve isteklerin bulunduğunu gösterebilmiş ve düşün ortaya çıkmasının nedeni

olarak düş gören için bilinmeyen ve de psikanalitik teknik kullanmaksızın her zaman

114 Köse,Ali,a.g.e.,s.32 115 Freud,Sigmund,Psikanaliz ve Uygulama, (Çev:Muammer Sencer ), Say Yay.,VI. Baskı,İstanbul, 2001,s.224 116 Hall,Calvin.S.,Freudyen Psikolojiye Giriş,(Çev:Ersan Devrim),Kaknüs Yay.,İstanbul,1999,s.7 117 Brenner,Charles,a.g.e.,s.11 118 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,s.42

Page 46: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

39

için bilinmeyen kalacak olan bilinçdışı zihinsel işleyiş olduğunu genel bir kural

olarak ortaya koyabilmiştir.119 “Psikanaliz, ruhun en ince ayrıntısına değin ve en

yakından incelenmesini sağlamıştır. Psikanalist’in laboratuarında hiç araç gereç

yoktur. Psikanalist, bulgularını ölçemez ya da sayamaz, ama düşler; düşlemler ve

çağrışımlar aracılığıyla, hastanın saklı kalmış arzularına ve kaygılarına ulaşmayı

başarır.”120

Düş işlemi süreci, önceden bilinen hiçbir şeye benzemeyen tümüyle yeni

ve yabancı bir şeydir. Bize bilinçdışı sistemde yer alan süreçlere ilk göz atışımızı

sağlamış ve bilinçli düşüncemizle bildiklerimizden oldukça farklı olduklarını ve

bilinçli düşüncemize göre yanlış ve mantıksız görünmeye zorunlu olduklarını

göstermiştir. Bu buluşun önemi, nevrotik belirtilerin oluşumunda, gizli düş,

düşüncelerini görünür düşe dönüştürmüş olanlar gibi aynı mekanizmaların işlediğini

keşfetmesiyle arttı.121 Freud, rüyalarda ilk bakışta anlamsız duran görünür içeriğin

ardında, anlamlı bir söylemin bulunduğunu düşünüyordu. Analiz edilen şahsın özel

dili anlaşılmaya başlandığında, ilk karmaşa ortadan kalkıyor, rüya; bir şifre çözülür

gibi belli bir anlama kavuşuyordu.122

Freud’a göre düşler, zihnin bilinç dışına ulaşan yoludur. Uykudaki öznel

yaşantı ve uyandıktan sonra düş dediğimiz şey, uyku sırasında bilinçdışı zihinsel

işleyişin sonucudur. Bazen bu etkinlik, niteliği ya da yoğunluğu ile uykuyu tehdit

edebilir. Uyku sırasında uyuyanın anımsadığı ya da anımsayamadığı bilinçli

yaşantıya “görülen düş”, içindeki çeşitli unsurlara da “görülen düş içeriği” denir.

Uyuyanı uyandırılmayla tehdit eden bilinçdışı düşünce ve isteklere, “gizli düş

içeriği”, gizli düşün, görülen düş haline geçmesini sağlayan zihinsel işlemlere de

“düş işlemi” diyoruz. Düş sözcüğü, psikanalitik terminolojide yalnızca gizli düş

içeriği, düş işlemi ve görülen düşün birer parçasını oluşturduğu bütün bir olayı

göstermek için kullanılmalıdır. Uygulamada ise, psikanalitik yazılarda “düş”,

genellikle görülen düşü kastetmek için kullanılır.123 “Rüya, insanın zihinsel ve

119 Brenner,Charles,a.g.e.,s.14 120 Fromm,Erich,Psikanaliz ve Din,s.18 121 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.II,s.42 122 Tura,Saffet Murat,a.g.e.,s.42 123 Brenner,Charles,a.g.e.,s.160

Page 47: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

40

bedensel özellikleriyle ilgili bir konu veya olgudur.”124 Freud’ a göre rüyalar, baskı

altına alınmış ve tatmin edilmemiş duygular, arzular ve düşüncelerin uyku anında

üst şuurun baskısından kurtulmasından meydana gelmektedir.”125“Rüya,

halüsinasyon niteliğindeki bir doyumla uykuyu bozan uyarıları yok etme aracıdır.

Her düş, istek gerçekleştiren türdendir. Bunun dışında kalan rüyalar, önce aranıp

bulunması gereken bilinmeyen bir içeriğin yerine bozularak konmuş olanlardır.

Rüyaları anlaşılmaz ve garip yapan onlardaki bu bozulmadır.126

Rüya, uykuyla uyanıklık arasındaki bir duruma benzer. Böylece

dikkatimizi Uykuya çeviriyoruz. Öyleyse uyku nedir? Bu, hakkında hala çok

tartışılan fizyolojik ve biyolojik bir sorundur. Kesin bir şekilde yanıtlayamayız ama

kanımca, uykunun bir psikolojik özelliğini tanımlamayı deneyebiliriz. Uyku özelliği

dış dünyayla ilişki kurmayı reddetmek ve ona ilgi duymamak olan bir durumdur.

Eğer uykunun aslı buysa, rüya buna uymuyor, hatta hiç de hoş karşılanmayacak bir

ek oluyor. Gerçekten de rüyasız uykunun en iyi uyku olduğunu kabul ederiz. Uyku

sırasında ruhsal çalışma olmamalıdır. Eğer olursa, doğum öncesi huzura o ölçüde az

yaklaşmış oluruz; ruhsal çalışmanın bazı artıklarından kurtulamamışızdır. Rüyalar bu

artıkları temsil ederler. Bu takdirde gerçekten de rüyaların bir anlamı olması

gerekmez. Peki bu durumda rüya niye var? Rüya, zihnimizin uyku sırasında onu

etkileyen uyarılar karşısında gösterdiği bir tepkidir.127 Aslında düş görme her ne

kadar geceleri egemen olan koşullara ve düş oluşumunun yasalarına tabi bir tür ise de

anımsamanın bir başka türüdür.128

Uykuda insanın dış çevreden tamamen soyutlanıp soyutlanmadığı ile

ilgili olarak Burdach şöyle söyler; “Uykuda akıl, kendini dış dünyadan soyutlar ve

kendi uzantılarından da geri çeker. Yine de bağlantı, tümden kesilmez. Eğer

gerçekten uyurken insan hiç işitmezse ve duyumsamazsa ve bunları uyandıktan sonra

yapabilsek bizi uyandırmak olanaksız olurdu. Duyumsamanın sürmesi, çok daha açık

124 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,(Çev: Emre Kapkın),Payel Yay.,I.Baskı,İstanbul,1996,C.I,s.215 125 Günay, Umay,a.g.e.,s.101,102 126 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,( Çev: Ali Seden), Altın Kitaplar Yay.,İstanbul, 1978,s.142 127 Ferud, Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.88-90 128 Freud,Sigmund,Olgu Öyküleri,(Çev: Ayhan Eğrilmez),Payel Yay.,I.Baskı,İstanbul,1998,C.II, s.245

Page 48: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

41

olarak, bizi uyaranın her zaman yalnızca izlenimin gücü değil, onun ruhsal bağlamı

olmasıyla kanıtlar. Uyuyan bir adam, anlamsız bir sözcükle uyandırılamaz ama

adıyla seslenilirse uyanır. Öyleyse, uykudaki akıl, duyumsamalar arasında ayrım

yapar. Bu nedenle, eğer kişi için düşünsel bir önemi varsa, bir duygusal uyaranın

yokluğu da o kişiyi uyandırabilir; böylece bir gece lambasının sönmesi bir adamı

uyandırabilir. Yani, bir kişi için duygusal etkinliğin kesintiye uğraması yüzünden

uyanır, bu da o etkinliğin onun tarafından algılandığı ama değişiklik göstermediği ya

da doyurucu olduğu sürece aklını rahatsız etmediği anlamına gelir.”129

Freud, rüyalar için “bir düşünme yoludur” diyerek iki tarz bir düşünme

nizamı üzerinde duruyor. Masallar, hikaye haline getirilmiş birer halk rüyalarıdır;

mitoloji, ırkların birer rüya tarzında düşünceleridir. Rüya düşünmesi ile arzu

düşünmesi aynı mahiyettedir; ikisi arasında birçok ortak noktalar, temayüller vardır.

Böylece gerek uykuda gerek uyanıkken zihni hayatımızı yöneten iki prensip kabul

ediliyor. Bunlardan biri, zevk prensibi, diğeri realite prensibidir Birincisi, her iki

durumda da arzularımızı yönetmekte, ikincisi ise, sert kaideleri ve sansürleri ile bizi

kendisine intibak etmeye mecbur tutmaktadır. Uyanık hayatımızla uyku hali

arsındaki esas, fark uykuda zihin faaliyetinin karmaşıklık bakımından daha aşağı bir

seviyede olması ve daha ilkel bir ifade tarzı bulmasıdır. Bu esnada zihnin

genelleştirme ve kavramlaştırma faaliyeti durmuş görünmekte ve bu fonksiyonlar

imajlarla temsil edilmek gibi daha ilkel bir yolla yerine getirilmektedir.130

129 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.I,s.105 130 Özbaydar, Sabri,a.g.e.,s.35,36

Page 49: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

42

3 ) FREUD’A GÖRE RÜYANIN NASIL OLUŞTUĞU

Rüya hali, aşağı seviyeli bir şuurluluk yahut yukarı seviyeli bir

şuursuzluk halidir. Öyle ki, rüya görülürken beyin hücreleri düşünme vazifesini

yapmaktadırlar. Yalnız bu düşünme vazifesi, uyanık düşünmenin bütün vasıflarını

taşıyamamakta, şuurun düzenleyici kontrolünden mahrum bulunmaktadır.131

Rüyaların nasıl oluştuğu ile ilgili Freud, ruhun etkisinin olmadığını

söyleyerek başlıyor. Şöyle ki; “Böylece konu (düşlerin ruhbilimsel özellikleri)

üzerindeki literatür, düşlere ruhsal olarak verdikleri değer açısından, çok büyük bir

dağılım göstermektedir. Bu dağılım, tanımış olduğumuz en derin küçümsemekten

başlamakta, henüz keşfedilmemiş bir değerin belirtilmesinden geçmekte ve uyanık

yaşamın herhangi bir işlevinden daha yüce bir yere oturan bir abartmaya dek

varmaktadır. Bir düş, dünyaya garip bir idealizmin ışığında bakar ve sıklıkla

gördüklerinin etkileri onların asıl doğasına ilişkin derin kavrayışla zenginleştirir.

Dünyasal güzelliği, gözlerimize gerçek bir cennet parıltısıyla çizer ve onu en

görkemli değerlerle süsler, gündelik korkularımızı bize en korkunç biçimlerde

gösterir ve eğlencemizi tanımlanmaz açıklıkta esprilere dönüştürür. Bazen uyanıp da

bunlara benzer bir yaşantının hala tüm ağırlığı altındayken yaşamımız boyunca,

gerçek dünyanın hiçbir zaman onun eşini sunmamış olduğunu düşünmekten

kendimizi alamayız.” 132 Freud, rüyaların ruh ile ilişkisi hakkında iki kısım görüş

ortaya atmıştır.

Birinci görüş: Rüyalarda ruhun etkinliğini benimseyenleri şu sözlerle

niteler. Schbert’in (1814) düşlerin ruhun dış doğanın gücünden serbestleşmesi, canın

duyguların bağından özgürleşmesi olduğu yolundaki vurgulamaları ve genç

Fichte’nin (1864) ve diğerlerinin, tümü de düşleri, zihinsel yaşamın daha üst bir

düzeyine yükselmesi olarak sunan benzeri sözleri şimdi bize pek de akla yakın

131 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.90 132 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.114

Page 50: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

43

gelmektedir, bugün bu sözler yalnızca mistikler ve dinciler tarafından

yinelenmektir.133

İkinci görüş ise: Rüyalarda ruhun etkinliğine karşı çıkanların savunduğu

görüştür ve onları da şu sözlerle niteler. Bilimsel düşünce biçiminin başlaması

beraberinde düşlerin değerlendirilişine bir tepkiyi getirmiştir. Özellikle tıbbi yazarlar,

düşlerdeki ruhsal etkinliği önemsiz ve değersiz görme eğilimindedirler; oysa

düşünürler ve bu özel konuya katkıları yadsınamayacak meslekten olmayan

gözlemciler-amatör ruhbilimciler- (popüler inanca daha yakın bir çizgide kalarak)

düşlerin ruhsal değerine ilişkin bir inançta diretmişlerdir. Düşlerdeki ruhsal işleyişi

düşük bir açıdan görmeye eğilimli herkes doğal olarak onların kaynağını bedensel

uyarımlara yoracaktır; oysa düş gören aklın uyanıklık kapasitelerinin büyük kısmını

koruduğuna inananların kuşkusuz düş görmeyi uyaran şeyin, düş gören aklın

kendisinden doğduğunu yadsımak için hiçbir nedenleri olmayacaktır.134

Ayrıca Freud ve onun gibi düşünenler yukarıda da değindiğimiz gibi

rüyanın ruhsal olmasını pek rasyonel bulmadıklarından ötürü, gelecekten haber

veren rüyalara karşı şüpheci ve ihtiyatlı bir tavır ile ne tamamen reddediyor ne de

tamamen kabul ediyorlar ve konu ile ilgili şu yorumda bulunuyor: “Son olarak,

düşlerin geleceği muştulama gücü olduğu bir yana bırakılmıştır. Burada inatla

yinelenen iddialarla birleşen hemen hemen yenilmez bir kuşkuculukla çatışma içinde

bulunmaktayız. Hiç kuşkusuz bu görüşün hiçbir zaman gerçek bir temeli

olmadığından inat etmekle doğru bir şey yapmış olacağız; çünkü çok geçmeden

ortaya konan birçok örnekle doğal ruhbilimin sınırları içinde bir açıklama bulmak

olasıdır.”135

Düşün mahiyeti ile ilgili olarak, düş yaşamı ve uyku sürecinde nelerin

olduğu ile ilgili olarak Freud, Scleirmacher’den ve Burdach’tan şu alıntıyı yapmıştır:

“Schleirmacher’e göre uyanıklık halini belirleyen, düşünce etkinliğinin imgelerle

değil kavramlarla ortaya çıkmasıdır. Düşler ise, temel olarak imgelerle düşünürler ve

de uykunun yakınlaşmasıyla istençli etkinlikler daha zorlaştıkça nasıl tümü de

133 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.115 134 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.115 135 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.I,s.116

Page 51: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

44

imgeler sınıfından olan istençsiz düşüncelerin ortaya çıktığını gözlemlemek olasıdır.

İstençli olarak arzu ettiğimizi duyumsadığımız türden düşünsel çalışmadaki bu

yeteneksizlik ve imgelerin ortaya çıkması düşlerde ısrar eden ve düşlerin ruhbilimsel

çözümlemesinin, düş yaşamının temel özellikleri olarak kabul etmeye bizi zorladığı

iki niteliktir. Düşlerde pek çok şey, tıpkı normalde uyanıklık yaşamında olduğu gibi

basitçe düşünceler olarak oluşur, belki de sözel temsillerin kalıntıları biçiminde. Yine

de düşleri gerçekten niteleyen, içeriklerinin imgeler gibi davranan yanı, anı

temsillerinden çok algılara benzeyen öğelerdir. Burdach’a ise düş yaşamının

mahiyetini şöylece özetler. Ona göre, düşlerde aklımızın öznel etkinliği nesnel bir

biçimde ortaya çıkar. Çünkü algısal yeteneklerimiz, imgelerimizin ürünlerini sanki

duyu izlenimleriymiş gibi kabul eder. Uyku, benliğin otoritesinin sona eriştiğini

belirler. Bu nedenle uyumak, beraberinde bir ölçüde edilginlik getirir. Uykuya eşlik

eden imgeler, ancak benliğin otoritesinin azaldığı koşulda ortaya çıkabilir.” 136 der.

Düşlerin mahiyeti ile ilgili olarak Freud, düşlerin psikolojik özelliklerini

çeşitli düşünürlerden, hekimlerden kısaca alıntı yaparak şöyle açıklamıştır.

“Lemoine’a göre,düş imgelerinin tutarsızlığı düşlerin temel özelliğidir. Maury; de

onun gibi düşünüyor. Kesinlikle mantıklı olan ve biraz tutarsızlık, zaman karışıklığı

ya da saçmalık içermeyen hiçbir düş yoktur. Sipitta, Hegel’in düşlerin tüm nesnel ve

mantıklı tutarlıktan yoksun olduğunu söylediğini bildirir. Dugas, bir düş, ruhsal,

duygusal ve zihinsel bir anarşidir, başıboş ve kontrolsüz ya da amaçsız davranan

işlevlerin bir oyunudur, düşlerde ruh, ruhsal bir otomata dönüşür. Volket, merkezi

egonun mantıksal gücüyle uyanıklık durumunda bir arada tutulan düşünsel yaşamın

gevşemesi ve karışmasından söz etmektedir. Cicero, tasarlayabileceğimiz hiçbir şey

yoktur ki, düşte göremeyeceğimiz kadar saçma ve karışık ya da anormal olsun.

Radestock, aslında bu çılgın etkinlikler değişmez yasalar bulmak olanaksız gibidir.

Uyanıklık düşüncelerinin gidişi üzerinde ussal istenç ve dikkatin uyguladığı sıkı

polis denetimi geri çekildikten sonra düşler, kaleidoskopik bir kargaşanın çılgın

girdabında erirler.”137

136 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.I,s.101-102 137 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.107

Page 52: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

45

Freud’a göre rüya, nevrotik belirtiler gibi yasaklanmış istekler ile bu

istekleri engelleyen güçler arasındaki bir uzlaşma sonucu ortaya çıkar. Bu, rüyanın

görünen içeriğidir. Buradan yasaklanmış isteklerin yer aldığı gizli içeriğe gidilebilir.

Rüyanın temel işlevi, kabul edilemeyen bilinçdışı içgüdüsel isteklerin fantezi

arcılığıyla doyum sağlamasıdır. Dolaysıyla uyku rüya içindir. Ona göre, rüyalar,

zihni faaliyetin uykuda devamıdır. Zihnin uyanmasının sebebi ise, bazı etkilerin var

olmasıdır. Zihne yapılan bu etkiler, rüya ile telafi edilemez ise çok zaman uyumak

imkansız hale gelir. Rüya görülmezse zihne yaptığı etkiler, uykuda meydana gelmez.

Hastalık yapan anıları hatırlama yoluyla bilincin denetimine sokmazsak nevrotik

durum, bir yandan kişilik dışı bölgeyle ilginin ve bağın kopmasını doğuran şizofrenik

duruma, öbür yandan da hastalığı doğuran gereksinmeyi gizlemek ve yalandan

doyurmak için düşlemlere dönüşür. 138

Freud, düşlerdeki ruhsal etkinliğin doğası ve niceliği hakkında öne

sürdükleri varsayımlara göre düş kuramlarını üçe ayırmıştır. Birincisi; tüm ruhsal

etkinlik düşlerde sürer. Bu kuramlar, aklın uyumadığını ve aygıtın dokunulmadan

kaldığını, ancak uyanıklık yaşamından farklı olan uyku koşulları içinde bulunduğu

için normal işleyişinin uyku sırasında farklı sonuçlar doğurduğunu varsayarlar.

İkincisi; ilkinin tersine, düşlerin ruhsal etkinlikte bir gevşeme ve elde edilebilen

malzemede bir yoksullaşma demek olduğunu öne süren kuramlar vardır. Üçüncüsü,

düş gören akla, uyanıklık yaşamında büyük ölçüde ya da tümüyle olanaksız bazı özel

ruhsal etkinlik yeteneği ve eğilimi yakıştıran kuramları da üçüncü gruba

yerleştiririz.139

Freud’un rüya yorumu konusundaki en önemli temel kavramlarından

biri de, rüya sansürüdür. Freud, bir çok rüyanın gerçek anlamlarını gizleme eğilimi

içinde bulunduklarını keşfetmişti.140 Rüya, halisünasyon niteliğindeki bir doyumla

uykuyu bozan uyarıları yok etme aracıdır. Tümüyle anladığımız her düş, istek

gerçekleştiren türdendir. Bu bir rastlantı ya da önemsiz bir şey olamaz. Bunun

dışında kalan türden rüyalar, önce aranıp bulunması gereken bilinmeyen bir içeriğin

138 Apaydın,Halil,a.g.e.,s.265,266 139 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.127,133 140 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,(Çev: Aydın Arıtan),Arıtan Yay., I. Baskı,İstanbul,1981,s.128

Page 53: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

46

yerine bozularak, tahrif edilerek konmuş olanlardır. Rüyaları anlaşılmaz ve garip

yapan onlardaki bu bozulmadır. Ayrıca bozulmanın rüya faaliyetinin bir işi olduğunu

söyleyebiliriz. Unutmamalıyız ki, bozulma iki etkene göre azalır ya da çoğalır. Bir

yandan sansüre tabi tutulan rüya, ne kadar irkilticiyse bozulma da o ölçüde çok olur.

Ama aynı zamanda sansürün isteklerinin sert olması ölçüsünde de bozulma büyüktür.

Rüyaların bozulmasının nedeni, gece biz uykudayken kıpırdanmaya başlayan bazı

rahatsız edici isteklere, egonun bilinen birtakım eğilimlerinin uyguladığı sansürdür.

Kuşkusuz kendi kendimize bunların neden hep gece ortaya çıktıklarını ve iğrenç

isteklerin kaynağının ne olduğunu soracak olursak, daha araştırılması ve

cevaplandırılması gereken çok şey olduğunu görürüz. Ama bu sırada araştırmaların

bir başka sonucuna da yeterince önem vermezsek hata etmiş oluruz. Biz uykumuzu

bozan rüya isteklerinin ne olduğunu bilmeyiz. Bunları ilk kez rüya yorumlanmasıyla

öğreniriz. Bu bakımdan rüya isteklerinin daha önce kullandığımız anlamıyla, o sırada

bilinçdışında kaldıklarını söyleyebiliriz. Ama bilmeliyiz ki, onların o sırada

bilinçdışında olmaktan öte bir tarafları daha vardır. Çünkü, sık sık karşılaştığımız

gibi, rüyayı gören insan, onları rüyasının yorumlanması sırasında öğrendikten sonra

da inkar eder.141

Freud, bu sansür mekanizmasının egonun savunma etkinliklerinden bir

olduğu görüşündeydi. Ona göre uyku süresince bilinçdışı zihinsel etkinlikler, kişiyi

uyandırabilecek oranda yoğunlaşır. Sansür mekanizması sayesinde kişi uykusunu

sürdürebilir. Bir başka deyişle, uyumakta olan kişi, bilinçdışından taşan bu

düşüncelerle uyanacağı yerde rüya görür.142 Burada rüyaların oluşumunun rüya

düşüncelerin çarpıtılmasına yol açan bir sansürün egemenliği altında gerçekleştiğini

söyleyebiliriz.143 Rüya sansürü, böylesine anlamlı bir buluştur. Ama dogmatik bir

biçimde her rüyaya aynı olarak uygulanırsa, rüyaları anlayıp, onları çözümleyebilme

olanaklarımızı da büyük ölçüde azaltabilir. Bir çok rüya vardır, bunlarda sansür

denilen şey, anlamın kendini sembolik ve şiirsel biçimlerde ortaya koymasından

başka bir şey değildir. Ama onun şiirsel dilini anlamayanlar için bu bir sansürdür

141 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,s.149-150 142 Gençtan,Engin,Psikanaliz ve Sonrası,Maya Yay.,II. Baskı,Ankara,1984,s.15,16 143 Freud,Sigmund,Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası,(Çev:Banu Büyükkal-Saffet Murat Tura),Metis Yay.,I. Baskı,İstanbul,1998,s.42

Page 54: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

47

sanatçı duygulara sahip olan insanlarda rüya dilinin sembolik karakterini sansür

kavramıyla bir araya getirmek mümkün değildir.144

4) FREUD’A GÖRE RÜYANIN FONKSİYONU VE KAYNAĞI

Rüyaların fonksiyonu ile ilgili olarak, Freud; rüyaların başka bir

dünyadan geldiğini değil de sanki kendisini başka bir dünyaya götürdüğünü

varsayarak yaşlı fizyolog Burdach’ tan konuyla ilgili şu alıntıyı yapar. “ Düşlerin

başlıca amacı, bizi onlardan arındırmaktır. Hatta aklımız bir şeyle dolu olduğunda,

derin acılarla perişan olduğumuzda ya da tüm zeka gücümüz bir sorun tarafından

emildiğinde bile bir düş, bizim duygusal durumumuza bürünüp gerçeği simgelerle

temsil etmekten başka hiçbir şey yapmayacaktır. Fichte de aynı anlamda bütünleyici

düşlerden söz eder ve onları ruhun kendini sağaltıcı doğasının gizli nimetlerinden

biri olarak betimler. Strümpel de aynı şekilde, düş gören insan uyanıklık

bilinçliliğinin dünyasından uzaklaştırılır. Ayrıca düşlerde uyanıklık bilinçliliğimizin

normal davranışları hemen tümüyle yitmiştir; diyerek düşlerde akıl, uyanıklık

yaşamın olağan içerikleri ve olaylarından neredeyse belleksiz bir biçimde kopar.” 145 diye yazar.

Atom bilimi, insanın çevresindeki eşyaların tabiatı hakkında nasıl bir

bilgi kaynağı oldu ise, rüya bilimi de, şuuraltımız davranışlarımız, beynimizin

çalışma tarzı hakkında o kadar kuvvetli bir kaynak olmuştur.” 146 “Freud’a göre rüya,

ruh dünyasından gelen uyarıcılara karşı yapılan bir tepkidir. Böyle olunca rüyaların

başlıca işinin, uykunun devam edebilmesi için, bir uyarmayı tesirsiz kılmasıdır.

Rüyanın yardımı olmamış olsaydı uyumamız mümkün olmazdı. Uyumamızı

sağlayan rüyadır.147

144 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.130,133 145 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.61 146Türek,İbrahim,a.g.e.,s.9 147 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,s.3,6

Page 55: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

48

Düşlerle akıl hastalıkları arasındaki ilişkiden de kısaca bahsetmek

istiyoruz. Freud, rüyaların akıl hastalıklarına engel olduğunu, rüya göremeyen

insanların ruh sağlıklarının iyi olmadığını savunur. Ayrıca düşlerde görülen

sembollerin akıl hastalıklarını çözmede kullanılabileceğini düşünür. Şöyle ki;

Düşlerle delilik arasındaki bu yadsınmaz ve karakteristik ayrıntılara dek uzanan

benzerlik, düş görmeyi yararsız ve rahatsız edici bir süreç ve aklın azalmış

etkinliğinin dışavurumu olarak gören tıbbi düş kuramının en güçlü desteklerinden

biridir. Bununla birlikte düşlerle ilgili en son açıklamayı akıl hastalıkları yönünde

bulacağımız sanılmasın, çünkü, akıl hastalıklarının kökeni hakkındaki bilgilerimizin

yetersizliği herkesçe bilinmektedir. Tam tersine düşlere karşı tutumumuzdaki bir

değişimin, aynı zamanda akıl hastalıklarının içsel mekanizmaları üzerine

görüşlerimizi etkilemesi ve düşlerin gizemine biraz ışık tutmaya çabalarken

psikozların açıklanması doğrultusunda çalışmış olmamız pekala olasıdır.148

Amacımız nevrozların (ruh ve sinir hastalıkları belirtilerinin)

incelenmesine hazırlık olmak üzere rüyaların da anlamı olduğunu göstermektedir.

Yöntemi, bu biçimde ters yüz etmenin geçerli nedenleri vardır. Rüyaların

incelenmesi yalnızca nevrozlar bakımından en iyi hazırlık olmakla kalmaz, rüyanın

kendisi bir nevroz belirtisidir ve üstelik bütün sağlıklı insanlarda da rastlandığından,

sayısız avantajlara sahiptir. Gerçekten de tüm insanlar, sağlıklı olsaydı onların

rüyalarından nevrozları incelemekle elde ettiğimiz bilgilerin hemen hepsini elde

edebilirdik.149 Doktorlar, ruhsal bozuklukların rüyayla başladığını kökünü rüyadan

alan vehimlerin sürüp gittiğini görmüşlerdir. Üstelik tarihe geçmiş kimselerin önemli

atılımlarının kökünü rüyada bulduğu söylenir.”150 Madem ki rüyaların arkasında

içgüdüler vardır, bir takım ruh hastalıkları tabloları, ifadesini bulmamış içgüdülerin

arzuların birikmesidir, öyleyse rüya, bu arzulara tatmin imkanı vermek suretiyle bir

tedavi ve deşarj vazifesi görebilmektedir. Cemiyetin uygun görmediği hareketleri,

biz rüyada tekrarlamakla baskıdan kısmen kurtulmuş olmaktayız.151

148 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.I,s.143,144 149 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları, (Çev: Emre Kapkın- Ayşe Kapkın ), Payel Yay., İstanbul,1998,C.I,s.99 150 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.85 151 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.31

Page 56: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

49

Freud, düş yorumlamanın temel olarak bize iki faydasından bahsediyor:

Şöyle ki; Düşlerin ama en inandırıcı biçimde kendi düşlerimizin yorumundan

hayretle öğreneceğimiz bir gerçek, çocukluğun ilk yıllarındaki izlenim ve

yaşantıların bireyin gelişimini umulmadık ölçüde etkilediğidir. Düşsel yaşam

sayesinde çocukluk, sonraki yıllar, işe yaramaz duruma gelenleri de içlerinde olmak

üzere, bütün özellik ve isteklerini kendisinde saklı tutarak erişkin insanda varlığını

sürdürür adeta. Ne gibi gelişmeler, bilinçdışına itimler, yüceltmeler ve tepkisel

ürünler sonucu bambaşka yaratılıştaki bir çocuğun normal erişkine bin bir çabayla

ele geçirilmiş uygarlık hazinesinin taşıyıcısı ve biraz da kurbanı olan insana

dönüştüğünü ilgili özellik ve isteklerde apaçık kendini açığa vurur. Düşleri

yorumlama çabalarını sürdürürken öğrendiğimiz bir başka gerçek var ki, o da

özellikle cinsel komplekslerin anlatımında bilinçdışının belli bir simgeler

topluluğundan yararlanması ve söz konusu simgelerin bireyden bireye biraz

değişiklik göstermesi, ama biraz da bütün bireylere özgü tipik bir özellik taşıması,

mitler ve masallarımızın gerisinde varlığını sezinlediğimiz simgelerle çakışıyor

görünmesidir. Dolayısıyla ulusların yarattıkları mitler ve masalların günün birinde

düşlerden yola koyularak açıklığa kavuşturulması gerçekleşmeyecek bir şey

değildir.152

Freud’a göre, insan uykusu sırasında çoğu cinsel bir çok güdü ve

isteklerin etkisi altındadır. Eğer uykuda bunların tatmini gerçekleştirilmezse insan

uyanıp daha gerçek tatminler aramaya yönelir. Freud için rüyalar, cinsel arzuların

üstü örtülü bir biçimde giderilmesine yararlar. Rüyayı bir isteğin tatmini olarak

anlamak, Freud’un bu konudaki en önemli buluşudur.153

Bu sözler ile Freud, rüyaların fonksiyonunu kendine göre özetliyor. Yani,

rüya, gündüz hayatında elde edilemeyen bir isteğin tatminini sağlar. Bu konu böyle

midir? Yoksa rüyanın başka türlü fonksiyonları da var mıdır? Bütün bu soruların

cevabını Freud’un kuramının sonunda yapılan eleştirilerde göreceğiz. Rüyaların

kaynağı ile ilgili olarak ise şunları söyleyebiliriz.

152 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,s.46,47 153 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.110

Page 57: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

50

Biyolojik açıdan rüyaların kaynağı, uyku esnasında beynin ihtiyacı

olduğu, tembihleri, hatıralar ve hayallerden toplamak görevini yapan beyin

kabuğunun mahsulüdürler. Muhtemelen uyuyan beynin de muayyen bazı ruhi

tembihlerle beslenmesi ihtiyacı vardır. Bu tembihler uyku esnasında, beynin hafıza

ile ilgili sahalarından temin edilerek rüyalar ortaya çıkmaktadır.154

Düşler, çocukluktan kalma malzemeyi ellerinin altında

bulundurduklarından ve de hepimizin bildiği gibi bu malzeme, büyük kesimiyle

belleğimizin bilinçli yeteneğinde boşluklarla örtülmüş olduğundan bu koşullar ilginç

hipermnezik düşler yaratırlar.155 Düşler, hazımsızlıktan ileri gelir, diye bir halk deyişi

vardır ve bu bize, düşlerin uyaranları ve kaynaklarından ne kastedildiğini kavramada

yardımcı olur. Düşlerin kaynaklarına ilişkin herhangi bir tam listeleme dört tür

kaynağın ayırt edilmesine yöneltir ve bunlar, düşlerin kendilerinin sınıflandırılması

için de kullanılmıştır. 156 Bu kaynakları örneklerle açıklamaya çalışırsak;

A) Dış (nesnel) Uyarımlar : Mesela, bir gök gürültüsü, bizi bir savaşın ortasına

götürebilir, bir horozun ötüşü bir adamın dehşet çığlığına dönüşebilir.

B) İç (öznel) Uyarımlar: İmgesel görüngüler tarafından sağlanan çok canlı ve hızla

değişen imgelerin uykuya dalma dönemi boyunca bazı kişilerde alışkanlık biçiminde

ortaya çıkma eğilimindedirler, ayrıca gözler açıldıktan sonra da bir süre devam

ederler.

C) İç (organsal) Uyarımlar: Akciğer hastalıkları çekenler, boğulma, kalabalık

içinde sıkışıp kalma, kaçma düşleri ve dikkate değer sıklıkla karabasan görürler.157

Mesela, iç kanamalar, rüyada kan ve kırmızı şeylerin görülmesine yol açarlar.158

D) Saf Ruhsal Uyarılma: Tamamıyla ruhsal olan düşlerdir, çeşitli şekillerle

tartışılmaktadır. Sonuçta rüyalarımızın oluşmasına kaynaklık eden faktörleri şu

şekilde özetlememiz mümkündür.

154 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.78 155 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.70 156 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.I,s.75,76 157 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s77-87 158 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,s.5

Page 58: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

51

1- Çocukluk yıllarından beri saklanan anılar

2- Gündelik hayatta iz bırakacak şiddette heyecanlı olaylar, korkular

3- Gündelik hayatta karşılaştığımız, şuurumuz tarafından fark edilmeyen, fakat beş

duyumuz ile idrak edilen olaylar, manzaralar.159

5 ) FREUD’UN RÜYA YORUMU VE TEKNİĞİ:

Rüya, bir sanat eseri gibidir, dış bakımdan apaçık göründüğü halde,

kendisini hiçbir zaman açıklamaz ve hiçbir zaman besbelli bir anlam taşımaz. Rüya,

hiçbir zaman şunu yapmalısın ya da hakikat budur demez. Rüya, tabiatın bir bitkiyi

yetiştirdiği gibi bize bir imge sunar sadece; sonuç çıkarmayı bize bırakır.160

Rüya yorumu, bir rüyanın anlamının belirtilmesi, başka bir deyimle,

psişik faaliyet zincirinin önemli ve değerli bir halkasını meydana getirecek başka bir

şeyin rüyanın yerine geçmesi demektir.”161 Soruna bilimsel açıdan bakmayan kişiler,

rüyaları yorumlamaya çalışmışlar böylece; bu iş için birbirine benzemeyen iki

metottan birine başvurmuşlardır. Bunlardan ilki, rüya içeriğini bir bütün olarak ele

alan sembolik rüya yorum metodudur. Rüya içeriğinin anlaşılması daha kolay olan

başka bir içerikle değiştirmek amacını güden bu metot, çapraşık rüyalar karşısında

bütün değerini yitirir. Kitab-ı Mukaddeste Yusuf’un yaptığı rüya yorumu sembolik

rüya yorum metodunun güzel bir örneğidir. Rüyaların gelecekten haber verdiği

inancı, insanlar arasında öteden beri yaygındır; sembolik yorum sırasında bu

özellikle de göz önünde bulundurulur ve rüyalar, gelecekle ilgili olarak açıklanır. Bu

çeşit bir yorumun nasıl yapıldığını somut bir şekilde göstermek imkansızdır.

Metodun başarısı doğrudan doğruya kişilerin tahmin gücüne ya da önsezilerine

bağlıdır; bu yüzden de, rüya yorumu olağanüstü yeteneklere ihtiyaç gösteren bir

159 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.83 160 Freud,Sigmund_Jung;Gustav-Adler,Alfred,Psikanaliz Açısından Edebiyat,(Çev:Selahattin Hilav) Dost Kitabevi Yay.,II.Baskı,Ankara,1981,s.77 161 Sigmund,Freud,Rüya Yorum Metodu, (Çev:Ayşegül Günkut), Ataç Kitabevi;İstanbul,1964,s.5

Page 59: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

52

sanat düzeyine yükseltilmiştir. İkinci metot ise, böyle iddialardan tamamen uzaktır.

“Şifre Metodu” adını verebileceğimiz bu metot, rüyayı çözülmesi gereken bir şifre

olarak ele alır. Bir rüya çeşitli işaretlerden meydana gelmiştir. Her işaret, belirli bir

şeyi temsil eder; işaretlerin gerisindeki anlamı bulmak için her işarete anlaşılır bir

karşılık veren anahtar listeye başvurulur. Örneğin rüyanızda bir mektup ve bir cenaze

gördüğünüzü düşünün; hemen bir rüya kitabı açıp bu sözcüklerin karşılığını

ararsınız. Mektubun üzüntü, cenazenin de nişanlanma anlamına geldiğini

öğrenirsiniz böylece; bundan sonra yapılacak tek şey, işaretlerden çıkarılan anlamlar

arasında gelecekle ilgili bir bağlantı kurmaktır. Şifre metodunun en büyük özelliği,

rüya öğelerinin ayrı ayrı yorumlanmasıdır. Zaten bu metodun çıkmasına bütünüyle

yorumlanamayan çapraşık rüyalar sebep olmuştur. Bu iki metodun bilimsel açıdan

hiçbir değer taşımadığı açıkça görülüyor. Sembol metodunda her şey, yorumcunun

tahminine, şifre metodunun başarısı ise, anahtar rüya kitabına bağlıdır. Ben, rüyaların

gerçekten anlamlı olduğuna ve bilimsel bir metotla yorumlanabileceğine

inanıyorum.162

Düş, normal insanların yaşamında düzenli rastlanan ruhsal bir olaydır.

Herkesçe bilindiği gibi karışık, anlaşılmaz, düpedüz saçma bir karakter taşıyabilir,

bize söyledikleri, bizim realite konusunda bildiklerimizle ters düşebilir. Bizler, düş

gördüğümüz süre, gördüğümüz düşün içeriklerine nesnel bir gerçeklik mal ederek

tıpkı akıl ve ruh hastalıkları gibi davranırız. Uyandıktan sonra anımsadığımız düşe

gerçek düş olayı değil de, bu olayı arkasında saklayan bir paravana diye bakmak,

bize düşü anlamamız yorumlamamız için izleyeceğimiz yolu gösterir. Bu yolda açık

(manifest) düş içeriğiyle gizli (latent )düş düşüncesi olarak düşte bir ayrıma

gitmemizdir. Gizli düş düşüncelerinden açık düş içeriğinin doğup çıkmasını

hazırlayan oluşumu diye nitelemekteyiz. Düş oluşumunun incelenmesiyle, öteden

beri kendisinde var olan içeriklerle sonradan baskılanmış bilinçsiz malzemenin Es

(İd)’ten doğruca Ben (Ego)’in kapılarını nasıl zorlayarak ön bilinçli nitelik

kazandığını ve Ben’in direnişi karşısında nasıl düşsel biçim değişikliğine

(deformasyon) uğradığını açık seçik olarak görebiliriz.163

162 Freud,Sigmund,Rüya Yorum Metodu,s.6-8 163 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,s.102

Page 60: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

53

Görünen (manifest) düş muhtevası, ne anlatılmış ise odur. Gizli (latent)

muhteva ise, bu sathi hikaye arkasında gizlenen manalardır. Genellikle görünen

muhteva, bir gün önceki olaylar ile ilgilidir. Mesela, çözülmemiş bir mesele,

bitmemiş bir iş, heyecanlı bir olay, nefret uyandıran bir çatışma gibi. Gizli

muhtevayı, çocukluktaki tecrübeler ve arzular yapacaktır. Görünen muhtevada ise,

bu arzular, kılık değiştirmiş olarak ortaya çıkmaktadır.164

Freud, rüyaları tabir için deneysel metodu kullanarak, rüyanın iki türlü

hazırlanış nedeninin olduğunu söyler. Ya normal olarak baskılanmış bir içtepi

(bilinçsiz bir istek) biz uyurken Ben’ in egemenlik alanında sözünü geçirecek kadar

güçlenmekte ya da uyanık yaşamdan arta kalan bir eğilim kapsamındaki bütün

çatışan içtepileriyle düşünsel bir olay, biz uykudayken bilinçsiz bir içerikten destek

görerek güçlülük kazanmaktadır. Yani düşler kaynağını ya Ben’ den ya da Es’ ten

almaktadır. Düş oluşumunun mekanizması ayrıca düş oluşumu için gerekli dinamizm

koşulu her iki durumda da aynıdır.165

Düş sözcüğü, yalnızca gizli düş içeriği, düş işlemi ve görülen düşün birer

parçasını oluşturduğu bütün bir olayı göstermek için kullanılmalıdır. Uygulamada

ise, psikanalitik yazılarda “düş” genellikle görülen düşü kastetmek için kullanılır.166

Freud, rüyanın bilinçdışı bir düşüncenin yerine geçirilmiş ve bozulmuş bir şey

olduğunu, yorumlanmasının da bu bilinçdışı düşünceleri keşfetmek olduğunun

anlaşıldığını belirtiyor. Rüya yorumlamada uyulması gereken kuralları şöyle

açıklıyor:Bunlar;

A) İster akla yakın, ister saçma, isterse karışık olsun, rüyanın yüzeysel anlamı

üzerinde durmamıza gerek yoktur. Aradığımız bilinçdışı düşünce, hiçbir zaman

bu olamaz.

B) Çalışmalarımızda her öğe için, aslının yerine geçen fikirleri bulmakla

yetinmeliyiz ve bunlar üzerinde fazla kafa yorup uyup uymadıklarına

164 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.28,29 165 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,s.102 166 Brenner,Charles,a.g.e.,s.160

Page 61: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

54

bakmamalıyız. Ne de rüya öğesinden bizi ne kadar uzağa götürdükleri konusunda

kafa yormalıyız.

C) Aradığımız bilinçdışı düşünceleri kendiliğinden ortaya çıkıncaya kadar

beklemeliyiz.

Freud, rüyalarımızın ne kadarını anımsadığımızı ve daha önemlisi, doğru

ya da yanlış anımsadığımızın tümüyle önemsiz olduğunu söylüyor. Hatırlanmış

şekliyle rüya asıl şey değildir. Yalnızca onun yerine geçen bozulmuş (tahrife

uğramış) bir biçimidir. Bu, öteki ikame fikirleri anımsatarak, asıl düşünceye

yaklaşmamıza, rüyanın gerisinde yatan bilinçdışı düşünceleri bilinç düzeyine

getirmemize yarayan araçlar sağlar. Eğer anımsamamızda bir yanılgı varsa, bu

sadece asıl aradığımızın yerine koyulanın biraz daha bozulmuş olması demektir. Bu

bozulmanın da nedenleri vardır. Başkalarının rüyaları gibi kendimizinkileri de

yorumlayabiliriz. Hatta kendi rüyalarımızı yorumlamakla daha çok şey öğreniriz. Ve

yorumlama süreci daha çok inandırıcılık kazanır. Şimdi bu yönde çalışmalar

yaparsak, bir şeyin bize karşı koyduğunu fark ederiz. Karşımıza doğru çağrışımlar

çıkar, fakat onları kabul etmeyiz. Eleştiririz, aralarından seçmeler yaparız. 167

Bazen birkaç çağrışım, belki de tek bir çağrışım, bizi rüya öğesinden

onun arkasında olan bilinçdışı düşünceye götürür. Bazı hallerdeyse birçok çağrışıma

ve birçok eleştirici karşı koyuşların aşılmasına ihtiyaç vardır. Herhalde

karşılaşacağımız direnişlerin gücüne göre gerekli olan çağrışımların sayısı da

değişecektir. Diye düşüneceğiz ve belki de bu düşüncemizde haklı olacağız. Çok

hafif bir direniş varsa, rüya öğesiyle bilinçdışı düşünce arasındaki uzaklık fazla

değildir. Öte yandan güçlü bir direniş, onu temsilen ortaya çıkan rüya öğesini daha

çok bozar ve bu da rüya öğesinden bilinçdışı düşünceye doğru yapılacak yolculuğun

uzamasına yol açar.168 Bütün bunlardan sonra Freud, rüya yorumlamanın karmaşık

yollarından kurtulmak için bir çare öneriyor. Şöyle ki; Meseleyi basitleştirmek için

167 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.117,118 168 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.120

Page 62: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

55

önümüzde duran bir çareyi önerebilirim. Rüyanın bütününü yorumlamak yerine, tek

tek öğeleriyle yetinelim.169 diyor.

Sonrasında tekniğin uygulamasına geçiyor. Öncelikle Freud’un rüya

yorumlarken kullandığı serbest çağrışım” yönteminden bahsedecek olursak. Freud

serbest çağrışıma şöyle başlıyor.“Rüya görene , rüyanın öğelerinden birini sorup

bana aklına geleni anlatmasını söyleyince ondan ilk fikri kafasında tuttuğu andan

itibaren serbest çağrışım sürecine kendisini bırakmasını istemiş oluyorum. Yöntem

şöyle; ilk akla gelen ad yüzünden bir dizi çağrışım ortaya çıkar ve görürsünüz ki, bu

çağrışımlar o kadar da serbestçe yapılmıyor; tıpkı rüyanın çeşitli öğelerinin yol açtığı

çağrışımlar gibi bunlar da belirli bir bağlantı içindeler. Bu bağlantılı çağrışım dizisi,

itkinin yol açtığı düşünceler bitinceye kadar sürer. Ama o zamana kadar siz de bir

adla ilgili serbest çağrışımın amacını ve anlamını açıklamış olursunuz. Deneyler, her

seferinde aynı sonuçları verir. Bunların bize verdiği bilgi, çok zengin ve dallarının

budaklarının incelenmesini gerektiren bir malzeme içerir. Akla kendiliğinden gelen

sayılar şeklindeki çağrışımlar belki de en öğretici olanlardır. İncelemeler gösteriyor

ki, çağrışımlar yalnızca onlara verdiğimiz uyarıcı fikir’e değil, o sırada etkisi

hakkında hiçbir şey bilinmeyen (ve adına kompleks dediğimiz) duygusal değerleri

yüksek düşünce ve çıkar kümelerine, kısacası bilinçaltı faaliyetlere de bağlıdırlar.

Serbest çağrışımın, başlangıcında sandığımız gibi bir seçim işi olmadığını ve bir

belirlenime tabi olduğunu anlıyoruz. Rüyanın öğeleriyle ilgili çağrışımlarda da bunu

kabul ediyoruz. Ama bizi rahatsız eden bu değil. Siz rüyadaki her öğede, onu

belirleyen ve bizim bilmediğimiz bir geçmiş olduğunu iddia ediyoruz. Ama bunun

kanıtlanabileceğini sanmıyoruz.170 diyor.

Freud, rüya görene sorular sorarak gördüğü rüyanın kaynağına

inebilmektedir. Özetle serbest çağrışım, rüyalarda görünüşte bağlantısız saçma gibi

görülen karmaşık hayaller hep şuur dışının maskeli görünüşünden ibarettir. Ona göre

bütün mesele bunları tefsir edebilmektir.171 Freud, rüyanın bir unsurunun taşıdığı

duygusal manayı bulmak için rüya gören kimseyi, gördüğü rüya hakkında

169 Freud;sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.121 170 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.109-112

Page 63: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

56

konuşturmaya ve serbest çağrışım yöntemini bu şekilde uygulamaya başladı.172

Rüya, geçmişin hayata kavuşmasından başka bir şey değildir. Fakat, bu bizim

bilemeyeceğimiz de bir geçmiştir. Çok kere, unutulmuş bir teferruat, ortadan

kalkmışa benzeyen ve gerçekte hafızanın derinliklerinde gizlenmiş duran bir hatıra

söz konusudur. Çok kere de, yad edilen hayal, uyanık bulunulduğu sırada dalgınlıkla

aşağı yukarı bilinmeden kavranılmış bir nesnenin veya bir olgunun hayalidir.173

Metot, uygulanış bakımından, rüya içeriğini belirli bir anahtara göre

açıklayan şifre metodundan çok daha güç, çünkü, aynı rüya içeriğinin değişik kişiler

için ayrı ayrı manalar taşıdığına inanıyorum. Tek çıkar yol olarak, bol ve kullanışlı

bir malzeme kaynağı olan kendi rüyalarımı ele almaya karar verdim. Bütün normal

insanların görebileceği rüyalardır bunlar; çoğu günlük olaylarla ilgilidir.174

Freud, bunlardan sonra rüya ve yorum sürecini ve yorum aşamalarını

şöylece açıklamaktadır. “Gizli rüyanın açık rüya haline dönüşmesini sağlayan sürece

rüya faaliyeti( dream worck ) denir. Açık olan rüyadan gizli olan düşünceye doğru

yol almak isteyen süreç de bizim yorumlama sürecimizdir. Bu bakımdan

yorumlamanın amacı, rüya faaliyetini bir anlamda bozup yıkmaktır. İsteklerin

gerçekleşmesi amacını güttüğü derhal anlaşılabilecek olan çocuksu rüyalarda bile bir

ölçüye kadar rüya faaliyeti görülebilir; çünkü buralarda da istek bir gerçeğe ve

düşünceler de genellikle görsel imgeler haline dönüştürülmüştür. Burada yoruma

gerek yoktur, sadece bu değişiklikleri adım adım izlememiz yeterlidir.”175

Rüya faaliyetinin ilk yaptığı iş, “yoğunlaştırma”dır. Bu terimle, açık

rüyanın içeriğinin, gizli rüyanınkinden çok daha az zengin olduğunu, sanki bu gizli

rüyanın kısaltılmış bir çevirisi olduğunu anlatmak istiyoruz. Bazı durumlarda

yoğunlaştırma bulunmayabilir, ama kural olarak, genellikle vardır, hem de çok

ileriye götürülmüş bir şekilde vardır. Bunun tersi hiçbir zaman söz konusu değildir,

171 Ayas,Kemal,Dinde İlimde Rüya ve Rüya Tabirleri,Raşit Bütün Matbaası,II. Baskı İstanbul, 1949,s.20 172 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,s.10 173 Bergson, Henri,Zihin Kudreti (Çev:Mirac Katırcıoğlu),MEB Yay.,İstanbul, 1989,s.134 174 Freud;Sigmund,Rüya Yorum Metodu,s.12 175 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.180

Page 64: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

57

yani açık rüyanın gizli rüyanın kapsam bakımından daha geniş, içerik bakımından

daha zengin olduğu durumlar yoktur. Yoğunlaştırma şu şekillerde ortaya çıkar; bazı

gizli öğeler tümüyle ortadan kaldırılır sonra gizli rüyadaki bir sürü kompleksten

ancak bir bölümü açık içeriğe aktarılır, en son olarak bazı ortak özellikleri olan gizli

düşünceler, açık rüyada bir araya getirilmiş ve bir bütün haline sokulmuş olarak

bulunur.176

Bilinçdışı malzemenin her iki öğesi arasındaki benzerlik, birleşik ya da

ödünlü bir fikrin yaratılması fırsatı olarak ele alınır. Düş içeriğinde yer alan bu

üçüncü öğe, kendisini oluşturan her iki öğeyi de temsil eder.177 Yoğunlaştırma

eğilimi, bizim uyanıkken düşüncemizde birbirinden ayrı tuttuğumuz öğelerden yani

birimlerden oluşturmaya yönelik bir eğilimdir. Dolayısıyla açık düşün bir tek öğesi,

çokluk bir yığın gizli düş düşüncesini içerir. Sanki bu düşüncelerin hepsi için ortak

bir simge rolünü oynar. Zaten açık düşün kapsamı, kendinden doğup çıktığı zengin

malzemeyle karşılaştırılırsa, son derece daraltılmış bir durum gösterir.178

Rüya faaliyetinin ikinci işi, “kaydırmadır.” Kaydırma, ruhsal

enerjilerin bir öğeden diğerine geçmesidir. Kaydırma, iki şekil alır: Birincisinde, gizli

bir öğenin yerine onun bir parçası değil,onunla çok daha az ilgili bir başka şey, ima

edici yanı olan bir şey getirilir. İkincisinde, vurgulama önemli bir öğeden, önemsiz

olan bir başka öğeye aktarılır. Bu şekilde sanki rüyanın ağırlık merkezi değiştirilir ve

böylece rüyaya yabancı bir görünüş verilir. Rüyalardaki ima yoluyla kaldırma

olayında yerini aldığı öğeyle yeni gelen arasında çok uzaktan ve yüzeysel bir bağ

vardır. Bu yüzden de bunların anlaşılması kolay değildir. Rüya sansürü, ancak

imadan asıl düşünceye gidişi olanaksız kıldığı ölçüde başarıya ulaşmış olur.179 Düş

oluşumu sürecine ruhsal yoğunlukların bir aktarımı ve yer değiştirmesi ortaya

çıkmakta ve düş içeriği ile düş düşüncelerinin metinleri arasındaki fark da bunu

sonucu olmaktadır. Bu süreç, düş işleminin temel kesiminden başka bir şey değildir

ve düş yer değiştirmesi (kaydırma) diye tanımlamayı hak etmektedir. Düş yer

176 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.180,181 177 Freud,Sigmund,Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, (Çev: Şemsa Yeğin),Payel Yay.,I. Baskı, İstanbul,1996,s.91 178 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,s.105 179 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.183,184

Page 65: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

58

değiştirmesi, (kaydırma) ve düş yoğunlaştırması, düşlerin takındığı biçimi,

etkinliklerine varabileceğimiz iki etmendir.180 Yer değiştirmenin (kaydırma) sonucu,

düş içeriğinin artık düş düşüncelerinin çekirdeğine benzememesi ve düşün

bilinçdışında varolan düş isteğinin bir çarpıtılmasından başka bir şey

vermememsidir. O isteğin izini geriye, akıldaki bir ruhsal ajanın diğeri üzerine

uyguladığı sansüre dek sürebiliriz. Düş yer değiştirmesi (kaydırma) ve bu

çarpıtmanın gerçekleştirildiği ana yöntemlerden biridir. O halde düş yer

değiştirmesinin(kaydırma) aynı sansürün yani, ruh içi savunma sansürünün etkisiyle

gerçekleştiğini varsayabiliriz.181

Rüya faaliyetinin başardığı üçüncü iş, psikoloji açısından en ilginç

olanıdır. Bu, düşüncelerin görsel imgeler haline getirilmesidir. Bunların görsel

imgeler haline getirilmesi, düşüncelerin geçirebileceği tek değişiklik değildir. Buna

karşın yine de rüyaların ortaya çıkışında bu önemli bir noktadır. Hepimizin bildiği

gibi, rüya faaliyetinin bu bölümü en az değişikliğe uğrayanıdır. Rüyaların

biçimlerinin de kendilerine özgü önemleri vardır ve onlar da yorumlanmayı

gerektirirler. Aynı gece içinde görülen çeşitli rüyaların anlamları genellikle hep

aynıdır ve gittikçe sıkıştıran bir uyarıyı daha çok kontrol altına alabilme çabasını

gösterir. Aynı rüyada bazen özellikle güç olan bir öğe birden fazla simgeyle temsil

edilebilir. Rüya düşünceleriyle onları temsil eden açık rüyaları karşılaştırdıkça hiç

beklemediğimiz şeylerle, örneğin, rüyalardaki saçmalıkların bile bir anlamı olduğu

gerçeğiyle karşılaşırız. Gerçekten de rüya konusunda tıbbi görüşle Psikanalitik görüş

arasındaki karşıtlık burada çok belirgindir. Tıbbi görüşe göre, rüyanın saçma

olmasının nedeni, zihinsel faaliyetimizin işlevini yapamaz durumda olmasıdır. Bizim

görüşümüze göreyse, gizli düşüncelerin içinde yatan bir eleştiriyi dile getirdiği

zaman rüya saçma diyebileceğimiz bir görünüm alır.182 Rüya daha çok Breccia

kayasına benzer. Bu kaya çeşitli taş parçalarının kaynaşmasından oluşmuştur. Fakat

kayanın verdiği izlenim, onu oluşturan taşların özelliklerinden farklıdır. Gerçekten de

rüya faaliyetinde, “ikinci derecede geliştirme” (scondary elaboration) denilen ve

işlevi, bu faaliyetin ilk elde edilen sonuçlarını derli toplu ve tutarlı bir bütün haline

180 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.41,42 181 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu;C.II,s.42 182 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.184-187

Page 66: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

59

getirmek olan bir başka mekanizma daha vardır.Bu süreç sırasında eldeki malzeme,

genellikle tam bir yanlış anlaşılmaya yol açacak şekilde düzenlenir ve bu amaçla da

gerekli olan her türlü değişiklik yapılır. Öte yandan, rüya faaliyetine onun hak

ettiğinden daha çok önem vermemeliyiz. Rüya faaliyetleri burada saydıklarımızdan

ibarettir, yani yoğunlaştırma, kaydırma , imgesel temsil ve rüyanın tamamının ikinci

derecede geliştirilmesi. Yapabilecekleri bunlardan oluşmuştur. Rüyada

karşılaştığımız yargılar, eleştiriler, şaşkınlıklar ve tümdengelimli düşünceler, rüya

faaliyetinin eseri değildir ve ancak pek ender hallerde rüya hakkında daha sonra

düşündüklerimizin dile getirilmiş şekilleridirler. Bunlar genellikle açık rüyada çok az

değişikliklerle ve bütüne uyacak şekilde katılmış olan gizli düşünce parçalarıdır.

Sonra rüya faaliyeti rüyadaki söyleyişleri de yaratmaz. Bu söyleyişler çok az sayıda

bazı hallerin dışında, rüya görenin bir gün önce işittiği, hatta söylediği ve rüyayı

ortaya çıkaran bir uyarı biçiminde gizli düşüncelerin arasına girmiş olan şeylerin

taklidinden ve uydurulmuş şekillerinden oluşur. Rüya terimi yalnız rüya faaliyeti

yoluyla aldığı biçime uygulanabilir. Bu, garip bir süreçtir. Ruhsal yaşamımızda

bunun benzeri şu ana kadar görülmemiştir. Böyle bir yoğunlaştırma, kaydırma,

geriye giderek düşüncelerin imgeler haline getirilmesi bir yeniliktir.183

Düşler, düş düşüncelerinin tüm parçaları arasında yadsınmaz biçimde var

olan bağlantıyı tek bir durum ya da olay halinde birleştirerek genel bir biçimde göz

önüne alırlar. Mantıksal bağlantıyı eş zamanlılık ile gösterirler. Düşler,bu gösterme

yöntemini ayrıntılarına indirir.184

Düş düşünceleri içinde oldukça sıkı bağlantılı parçalar, yan yana

bulunurlar. İşte bu sıkı bağlantılı parçaları ayrıştırırken yani herhangi bir düş öğesini

yorumlarken şu esaslara dikkat etmeliyiz.

a) Rüyanın olumlu mu yoksa olumsuz olarak mı (bir karşıt sav ilişkisi olarak mı)

alınması gerektiği

b) Tarihsel olarak (bir anı olarak) yorumlanması gerekip gerekmediği

c) Simgesel olarak yorumlanması gerekip gerekmediği

d) Yorumun sözcüklerine dayanması gerekip gerekmediği belirlenir.185

183 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.191,192 184 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.47 185Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II.,s.72

Page 67: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

60

6 ) FREUD’UN SEMBOLİZMİ:

Rüya öğesiyle onun çağrışımı arasındaki değişmez ilişkiye biz, simgesel

ilişki deriz. Burada rüya öğesi, bilinçdışı rüya düşüncesinin simgesidir. Simgesellik,

rüya kuramımızın en dikkate değer bölümüdür. Simgeyle simgeleştirilmiş olan fikir

arasında değişmeyen bir ilişki varsa ve simgelendirilmiş olan fikir, sözgelişi

simgenin bir çevresiyse, simgesellik bir ölçüde halk arasında yaygın olan ve bizim

elimizdeki teknikle kendisinden çok uzaklaşmış bulunduğumuz eski rüya

yorumlarının en iyisini yerine getirmiş olmaktadır. Simgeler sayesinde bazı hallerde

bir rüyayı, aslında çoğu kez simgeler hakkında bize bir şey söylemeyecek olan rüyayı

gören insanı sorguya çekmeden de yorumlayabiliriz. Rüyalarda sık sık ortaya çıkan

simgeleri, rüyayı gören kişinin kişiliğini, onun içinde yaşadığı durumu, rüyayı

görmeden önce kafasındaki izlenimleri bilirsek yorumu doğrudan doğruya

yapabiliriz. Onu sanki bir kalemde tercüme ederiz. Böyle güç bir şey yorumu

yapanın gururunu okşar, rüyayı göreniyse etkiler. Bu, rüyayı göreni uzun uzun

sorguya çekme yönteminden daha hoştur. Bu yöntem serbest çağrışımın

tamamlayıcısıdır. Sonuçları serbest çağrışımla birlikte uygulandığında faydalı olur.

Yalnızca iyi bildiğiniz insanların rüyalarını yorumlayın. Kural olarak rüyaya yol açan

ve bir gün önce olmuş olaylar hakkında da herhangi bir bilginiz yoktur. Sembolizm,

Freud’çu teoride önemli bir rol oynamaktadır. Bilindiği üzere sembollerle düşünme

prosesi zihni hayatın tabii bir yoludur. İnsanın sembol yapıcı bir zihni vardır.

Benzerlikleri görür ve hisseder, kelimeler haline getirir ve kullanırız. Bunlar,zihni

faaliyetin asli düzenidir. Düşünme, bir hayal kurmadır;imajlar kelimelerden önce

gelmektedir. Düşünmeye daldığımız zaman, sembolizme yaklaşmışız demektir.

Sosyal bakımdan yasaklanmış niyetleri gizlemek için rüyaların sembollere

başvurması sembol yapmaya bir ilave bir uyarım olarak Freud’çu görüşün özellikle

üzerinde durduğu bir noktadır. Zihinlerimizin yapısında pek çok ortak taraf

bulunduğu için de aynı sembolleri geliştiririz. Uyanıkken aynı dünyayı paylaşıyoruz.

Rüya görürken ise, herkes kendi özel dünyasına çekilmektedir. Fakat gene de,

herkeste bulunan bir insan tabiatı içinde rüya görmekteyiz; ve işte bu, rüya yaşantısı

için müşterek bir ölçü sağlar. Hepimiz aralarında paralellikler olan ve mukayese

edilebilir rüyalar görmekteyiz. Rüyaların sembolizminde bu tema ve tarz ne dereceye

Page 68: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

61

kadar müşterektir? Rüyalarda müşterek motifler ve müşterek formlar bulunduğu

ölçüde sembolizm bir dil haline, hayal kurmanın bir tarzı haline gelmektedir. İşte bu

noktaya dayanarak Freud’çu yorumcu hem tür’e mahsus, hem de ferde ait rüya

sembolleri bulmaktadır. Şiirde, dramda veya genel olarak sanat eserlerinde bazı tipler

teşekkül etmesi veya paralellikler bulunması da aynı işaret sisteminden doğmaktadır.

Bütün bunlar, zihnin, mecazi veya bir nevi gizli bildirileridir. 186

Sözcüklere dayanan düş yorumu ile simgecilik arasındaki fark oldukça

keskin olarak çizilebilir. Simgesel düş yorumunda simgeleştirmenin anahtarı,

yorumcu tarafından keyfi olarak seçilebilir, oysa bizim sözel kılık değiştirme

olgularımızda anahtarlar genel olarak bilinir ve sağlamca yerleşmiş linguistik

kullanım tarafından ortaya konur. Eğer doğru zamanda doğru düşünce, insanın

emrindeyse insan, bu türden düşünceleri hatta düş görenin verdiği bilgilerden

bağımsız olarak çözebilir.187

Bunlar, kalıtsal bir nitelik gösterirler. Günümüzde simgesel olarak

ilişkilendirilmiş şeyler, muhtemelen tarih öncesi çağlarda kavramsal ve linguistik

özdeşlikle birleştirilmişlerdir. Simgesel bir ilişki, daha önceki bir özdeşliğin kalıntısı

ve onun göstergesi gibidir. Birçok simge, dilin kendisi kadar eskidir, oysa diğerleri

(örn: hava gemisi, zeplin) sürekli olarak şimdiki zamanda üretilmektedir. Düşler, bu

simgeciliği gizli düşüncelerinin kılık değiştirmiş temsiliiçin kullanırlar. Ayrıca çoğu

simge, alışkanlık halinde aynı şeyi anlatmak için kullanılır. Yine de düşlerde ruhsal

malzemenin özel plastikliği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Sıklıkla bir simge,

simgesel olarak değil kendi anlamında kalan malzemesi ile bağlantılı olan “yani tipik

yorumlanmalıdır; oysa başka bazı durumlarda bir düş gören kendi özel anılarından

olağan olarak bu şekilde kullanılma gücünü türetebilir. Eğer bir düş gören, birçok

simge arasından bir seçme yapmak durumunda kalırsa ana fikri, düşüncelerinin geri

olmasına ek olarak benimsenmesinde bireysel temeller bulunan lehine karar

verecektir.188

186 Özbaydar,Sabri,a.g.e.,s.30 187 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.72,73 188 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.83,84

Page 69: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

62

Rüyalardaki semboller, evrensel ve rastlantısal olmak üzere ikiye

ayrılırlar. Rastlantısal semboller, sembolize ettikleri şeylere gerçek bir yakınlık ve

ilişki göstermezler. Bu nedenle de bu gibi sembolün anlamını bulmak için, rüyayı

görenin diğer çağrışımlarını bilmemiz gerekir. Rüyayı gören sembolle ilgili başından

geçenleri anlatmadıkça ya da hatırlayamadıkça sembolü çözmemiz olanaksızdır.

Buna karşılık evrensel sembollerde, sembolize edilen şey, ile sembol arasında yakın

bir ilişki vardır. Bu açıdan evrensel sembol; sembol ile sembolize edilen şey,

arasındaki ilişkinin anlamlı ve kesin olduğu tek sembol biçimidir. Onun kökleri,

duygu ve düşünceler ile anlamlı deneylerin birikimi arasındaki kaynaktan çıkar.

Bunları evrensel olarak nitelememizin nedeni, tüm insanlarda ortak olmalarıdır.

Rastlantısal semboller ya da geleneksel semboller (örneğin trafik işaretleri) ise,

yalnızca bir ya da daha çok insanın aralarındaki bir anlaşmanın ürünüdür. Yani diğer

insanlarca paylaşılamazlar. Evrensel,semboller ise, bedenimizin,duyu organlarımızın

ve ruhumuzun içinde yer etmişlerdir. Hem de tüm insanlarda ortaktırlar. Bu, bütün

insanlarca birlikte oluşturulmuş bir dildir. Freud’a göre, bazı cinsel sembollerin

dışındaki bütün semboller, rastlantısaldır.189

Rüyadaki semboller, ferdin kendi geliştirdiği, “ferde ve olaya has”

semboller olabileceği gibi, sabit evrensel semboller de olabilir. Yani, gayri şuurun

muhtevası, Freud’un gösterdiği tarzda sadece ferdi hayatta itilmiş, unutulmuş

fikirlerle, hükümleri, telakkileri, direktifleri, temayülleri ve ilah sembollü hayalleri

de ihtiva ediyor olacaktır. Rüyalarda bunların hepsinin görünmemesi uyanıklıktaki

şuurumuzun bütün geçmişlerle ilgilenmemesindendir. Ruh hastalarında son derece

garip, hiç inanılmayacak, anlaşılmayacak gibi görünen hezeyanlar bu mahiyetteki bir

gayri şuurdan geliyor olacaklardır.190

189 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.131-133 190 Tunç,M.Şekip,Psikolojiye Giriş, İstanbul Üniversitesi Yay.,İstanbul,1949,s.79

Page 70: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

63

Simgesel ilişki esas itibariyle bir kıyaslama ilişkisidir. Ama herhangi bir

kıyaslama değil. Kanımca, bu kıyaslama ne olduğunu bilmediğimiz birtakım

koşullara bağlıdır. Bir objenin yada olgunun benzetilebileceği her şey, rüyada onu

simgesi olarak ortaya çıkmaz. Öte yandan rüyalar, simgeselliği her şey için

kullanmazlar; gizli rüya düşüncelerinin yalnız belirli öğeleri için kullanırlar. Bu

bakımdan iki yönde de bir kısıtlama vardır. Sonra şu sırada simge kavramına belirli

bir sınır koyamayacağımızı da kabul etmeliyiz. Çünkü, bu simge, bazen bir şeyin

yerine bir başka şey geçirmeye (ikameyi ), bazen de temsile vb. benzer. Hatta imaya

bile çok yaklaştığı olur. Bazı simgeler de bunların gerisinde yatan benzetme

kolaylıkla fark edilebilir. Ama sözde benzetişin gerisinde ortak bir yan, aramamız

gereken simgeler de vardır. Bunlar üzerinde daha düşünmek yoluyla ortaya

çıkabilirler. Ya da bizden bütünüyle gizli kalırlar. Rüyalarda simgesel olarak temsil

edilen şeylerin sayısı pek fazla değildir. Genellikle insan vücudu, ana, baba,

çocuklar, kız ve erkek kardeşler doğum, ölüm, çıplaklık vb.dir. İnsan biçiminin bir

bütün olarak tek tip ve sık rastlanan temsil şekli, Scherner tarafından da fark edilmiş

olduğu gibi ev’ dir.191

Bazı rüyalarda insanlar, evin ön cephesinden, bazen zevkle, bazen

korkuyla aşağı indiklerini görürler. Duvarlar oldukça düzse burada ev, erkek

anlamına gelir. Yok eğer insanın tutunabileceği saçaklar, balkonlar varsa, kadın

anlamına gelir. Ana baba rüyada imparator, imparatoriçe, kral, kraliçe ve bunlar gibi

önemli kişiler şeklinde temsil edilirler. Rüyada bu konuda gayet saygılı

davranılmıştır. Çocuklar, kız ve erkek kardeşler konusundaysa daha az saygılı

davranılmıştır. Bunlar, hayvanlar ya da haşereler biçiminde temsil edilirler. Doğum,

her seferinde suya atıfta bulunularak temsil edilir. Ya suya düşeriz ya da sudan

çıkarız, ya birisini kurtarırız ya da başkaları tarafından kurtarılırız. Yani burada

anneyle çocuğu arasındaki ilişki simgesel olarak anlatılmıştır. Ölmek, trenle vb.

yolculuğa çıkmak, ölüm haliyse, çeşitli belirsiz ve çekingen birtakım imalarla dile

getirilir. Giysi ve üniformalar, çıplaklık anlamına gelir. Gördüğünüz gibi burada

simgesel ve ima edici temsiller arasındaki fark yok olmak üzeredir. Rüyalarda

simgenin büyük bir bölümü, cinsel simgelerdir. Burada garip bir ölçüsüzlük vardır.

191 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi, s.159,160

Page 71: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

64

Çünkü simgelenen şeylerin sayısı azdır. Oysa bunlar için kullanılan simgeler son

derece çoktur. Öyle ki, bu birkaç şey, aşağı yukarı eşit değerde olan çok sayıda

simgeyle dile getirilirler. Bu yüzden yorumlandıklarında onların bu özellikleri

genellikle insanı rahatsız eder.192 Simgeselliğin çeşitli sonuçları vardır. Bunları

şöylece özetleyebiliriz:

Birincisi: Rüya görenin, elinin altında kendisinin de bilmediği ve

uyanıkken anlamını bile anlamadığı simgesel bir dile getirme biçimi olduğunu

biliyoruz.

İkincisi: Bu simgesel ilişkiler, rüya görene ya da bu ilişkileri dile getiren

rüyalara özgü değildir. Efsanelerde, peri masallarında halk deyimlerinde, türkülerde,

konuşma dilinde ve ozanın hayalinde de aynı simgeleri keşfetmiş bulunuyoruz.

Simgeselliğin alanı, son derece geniştir. Rüyalar bunun ancak pek küçük bir

bölümünü oluştururlar.

Üçüncüsü: Karşılaştığımız simgesellik, hiçbir zaman yalnızca, cinsel

alanla sınırlandırılmadığı halde, rüyalarda simgeler neredeyse sadece cinsel nesneleri

ve ilişkileri dile getirmekte kullanılmışlardır. Bunun için yapabileceğimiz tek şey,

gerçek simgelerle cinsellik arasında sıkı bir bağ olduğu görüşüne sadık kalmaktır.

Dördüncüsü: Simgesellik, rüya bozmada sansürle birlikte bulunan bir

ikinci ve ondan tümüyle ayrı bir etkendir. Ama kaçınılmaz sonuç şudur;

simgesellikten sansür de yararlanır. Çünkü, ikisi de aynı amaca hizmet ederler, yani

ikisi de rüyayı garip ve anlaşılmaz yapmaya çalışırlar.193 Freud, bazı tipik rüyaların,

herkes tarafından görülenlerini bir liste halinde toplayıp, bu rüyaların şuur ötesi

başlangıçlarını tayine çalışmıştır:

a- Uçma Rüyaları: Freud’ a göre hareketli oyunların (sallanma,tahtaravalli gibi)

doğurduğu cinsi tembihlerin tekrarlanması için çocukların gördüğü rüyalardandır.

b- Rüyada Diş Kaybetme:Bunu anlamak için Freud’un “kısırlaştırma” teorisini

bilmek gerekir. Kısaca Freud’a göre her erkek çocuk, cinsi organlarının babası

tarafından kesileceğinden korkar. Bu korku, çocuğun annesine karşı duyduğu

192 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.160,161 193 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.174-178

Page 72: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

65

cinsi sevgisinden ileri gelir. Diş kaybetme, bir nevi cinsi organını kaybetme

yerini tutar.

c- Rüyada Felç Olma: Cinsi arzuların şuur ötesine zorla itilmesi bu türlü rüyaları

gördürür.

d- Rüyada Hırsız ve Hayalet Görme: Bu rüyalar, çok daha küçük yaşta, yatağa

gece birinin yaklaşması, idrarlı altını değiştirmesi hatıralarından doğar. Hırsız,

babayı,hayalet de anneyi temsil eder.

e- Rüyada Yüzme ve Akarsular: Bu rüyalar, rahim içindeki suyun, çocuk

doğmadan, çocuğa verdiği hislerin bir çeşit tekrarlanmasıdır.

f- Rüyada İmtihan: Freud’a göre, çocuk, bazı cinsi hareketler yapar, ebeveyni

tarafından azarlanır, aynı hareketleri tekrarlamak arzusu, bu rüyaları, gördürür.

g- Rüyada Çıplaklık: Bu, utanma devrinin başlamadığı çocukluk çıplaklığına bir

dönüş arzusunun ifadesidir.

h- Rüyada Düşme: Çocuklukta yataktan düşme ve kaldırılmaları tekrarlamak için

bu tarz rüyalar görülür. Bir nevi, cinsi arzuya teslimiyet anlamına gelir.194

Freud’un semboller listesi, eski rüya kitaplarına benzemektedir. Ancak eski rüya

kitapları her konuya uzandıkları halde Freud, hemen hemen sadece cinsiyet

üzerinde durmaktadır.195 Bu sembolleri Freud’un yaptığı gibi sadece cinsellikle

sınırlamak yanlıştır. Başka kültür ve dinlerde bu sembollerin farklı manalar

taşıması da mümkündür. İndirgemeci tarzda davranmak nesnellikle bağdaşmaz.

194 Türek,İbrahim;a.g.e.,s:29,30 195 Özbaydar, Sabri;a.g.e.,s:29

Page 73: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

66

7 ) FREUD’DA RÜYA ÇEŞİTLERİ

Freud, düşleri istek, sıkıntı, ceza düşleri diye üçe bölerek öğretimizi

doğrulayıp destekledik196 diyerek rüyaları çeşitlerine ayırıyor. Buna göre rüya

çeşitleri şu şekildedir.

7) 1.İstek Doyurma Rüyaları:

Rüyalar, arzu doyurucu (wish fulfilment) bir gayeye yönelmişlerdir. Gizli

içerik, rüyayı başlattığı gibi onu devam ettiren ruhsal enerjinin de temel kaynağıdır.

Bu süreçte “id” baskısını koymaktadır. Düşteki görüntülerde, eylem olmaksızın

doyum sağlanır. Örneğin, evliliğinden mutlu olmayan bir insan, rüyasında kendi

mutlu talebelik yıllarını tekrar yaşarken görebilir. Sözüm ona özgür, fakat sorumlu

bir aile reisliği rolü ile cebelleşen bir erkek, ölmüş ebeveynlerini düşleyebilir. Her

ikisinde de amaç, sembolik ve bir an bile olsa, sorumluluk ve yükümlülüğün hemen

hiç olmadığı gençlik yıllarını yeniden yaşamaktır.197

Freud’un teorilerinin merkezinde arzu tatmini yatmaktaydı. Ona göre

rüyalar, genellikle biz uyurken yüzeye çıkan bazı bastırılmış istekler sonucunda

ortaya çıkmaktadır. Bu arzular, bilinç tarafından kabul edilmez bazı isteklerdir.

Bunlar ancak rüyalarda ortaya çıkar ve tatmine ulaşır. Fakat sadece sembolik

formdadır. Yani bu bastırılmış istekler, öyle güzel saklanmıştır ki, uyanıkken bunları

tanımlamakta dahi güçlük çekeriz. Rüyanın ardında yatan fikir, uyuyan kişinin

uyanmasını önlemektir, bastırılmış arzu, budur.198

Düşlerde gerçekleşen isteklerini kökeninin nerede olduğunu irdeleyecek

olursak şu sonuçlar karşımıza çıkar:

a) Gündüzün uyarılmış ve dış nedenler yüzünden doyurulamamış olabilir; bu

durumda geceye ilgilenilmemiş ama ayrımsanmış bir istek kalır.

b) Gündüzün ortaya çıkmış ama benimsenmemiş olabilir, bu durumda geriye kalan

ilgilenilmemiş ama baskılanmış bir istektir.

196 Freud,Sigmund,Psikanaliz Üzerine (Çev:A.Avni Öneş), Say Yay.,İstanbul,2001,s.46 197 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.545

Page 74: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

67

c) Gündüz yaşamı ile hiçbir ilgisi olmayabilir ve yalnızca aklın baskılanmış

kesiminden doğabilen ve içimizde geceleyin etkin hale gelen isteklerden biri

olabilir. Düşün gerçekleşmesi için bilinç öncesi istek, başka bir yerlerden takviye

almalıdır. Aslında bilinçdışından benim varsayımım bilinçli bir isteğin ancak

aynı doğrultuda bir bilinçdışı isteği uyandırmayı ondan takviye almayı

başardığında bir düş kışkırtıcısı haline gelebildiği biçimindedir.199

Bu çeşit rüyaların belirli bir fonksiyonu vardır. Uykusu ağır olan ve

bedensel ihtiyaçlardan dolayı sık sık uyanamayan birini düşünün; uykudan kalkıp su

içmek zorunluluğundan kurtulur. Yararlı rüyalar adını verdiğimiz bu rüyalar gerçek

yaşamdaki bazı faaliyetlerin yerine geçerler. Ne yazık ki, rüya, su içme ihtiyacını

gidermeye yetmez. Görevi bir dileği gerçekleştirmek olan rüya, her zaman bencil

amaçlara hizmet eder.200

7) 2. Ceza Rüyaları:

Onlarda doyurulan şey, aynı derecede bilinçdışı olan bir istektir; yani düş

görenin bastırılmış ya da yasaklanmış bir itki yüzünden cezalandırılabileceği bir

istek, bu kapsamda bu tür düşler, burada ortaya atılmış olan bir düşü oluşturmak için

itici gücün bilinçdışına ilişkin bir istekten sağlanması gerektiği koşuluna uyarlar.

Ceza rüyaları, rüyaların oluşumunda Ego’nun umulandan fazla bir payı bulunabilme

olasılığını belirtir. Ceza rüyaları, gündüz kalıntılarının doyurucu türden düşünceler

olması ama ifade ettikleri doyumun yasaklanmış bulunması söz konusu olduğu

zaman ortaya çıkarlar. Hoşnutsuzluk rüyaları, ceza rüyaları da olabilir. Ceza

rüyalarının temel niteliği, onlarda rüyayı oluşturan isteğin bastırılmış olandan

türeyen bilinçdışı bir istek olmayıp bastırılmış olana tepki veren ve egoya ilişkin olan

aynı zamanda da bilinçsiz bir cezalandırıcı istek olmasıdır. Ceza, bir başka isteğin,

yani karşı tarafın,sansürün bir isteğinin gerçekleşmesidir.201

198 Türkoğlu, Berrin,Rüyaların Gizli Dili, Sınır Ötesi Yay.,İstanbul,2001,s.45 199 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.273-275 200 Freud,Sigmınd,Rüya Yorum Metodu,s.31,32 201 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.II,s.279

Page 75: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

68

7) 3. Sıkıntı, Kaygı , (Anksiyete), Korku Rüyaları:

Bu tür rüyalarda söz konusu olan, geriye itilen bir isteğin açıkça

gerçekleşmesidir. Kaygı, bastırılan isteğin, sansürün baş edemeyeceği kadar güçlü

olduğunu ve sansüre karşın gerçekleşmeyi başardığını ya da başarmak üzere

olduğunu kanıtlayan bir işarettir. Baskı altına alınmış bir isteğin gerçekleşmesi,

bizim gibi sansürden yana olanlar için rahatsız edici heyecanlara ve savunmaya

geçmeye neden olur. Şu halde rüyalarda karşılaştığımız kaygı, başka zamanlarda baş

edebileceğimiz isteklerin gücünden ötürü ortaya çıkan bir kaygıdır. Kaygı düşleri,

genellikle bizi uyandırırlar. Çoğunlukla rüyanın gerisinde yatan baskı altındaki istek,

sansürü yenip tümüyle gerçekleşmeden önce uyanırız. Böyle durumlarda rüya,

amacına ulaşamamış olur.202

Psikanalitik yazılardaki kaygı düşlerine genellikle bunalım (korku)

düşleri denir. Analitik olmayan yazılarda ise, bunlar, “karabasan” olarak

isimlendirilir. Karabasanların en kapsamlı psikanalitik incelenmesini Jones

(1931),tarafından yapılmıştır. Genellikle bunalım düşlerinin, egonun savunucu

işlemlerinde bir eksiklik olduğunu gösterdiklerini söyleyebiliriz. Ego’nun savunucu

çabalarına rağmen gizli düş içeriğinin bir unsuru, ego’nun katlanamayacağı kadar

açıklıkla ya da dolaysızlıkla bilince çıkmıştır. Sonuç, Ego’nun bunalım tepkisi

göstermesidir. Jones’ un da belirttiği gibi karabasanlarda ödipal hayaller büyük bir

gizlilik olmadan görülen düşte ortaya çıkarlar. Bu tür düşlerin görülen düş içeriğinde

ya da bilinçte sıklıkla cinsel doyumla dehşet bir arada görülür.203

Korkulu düşler, içerikleri en az biçim değişikliklerine uğramış düşlerdir

çoğunlukla bilinçdışının Ben’ e yönelttiği istek, uyuyan Ben’ in elinin altındaki

çarelere başvurarak geriye çeviremeyeceği kadar güçlüyse, o zaman Ben, uyuma

isteğinden vazgeçip yeniden uyanık yaşama döner. Her düş, uykuyu aksatacak

durumları istek gerçekleştirmeyle ortadan kaldırma yolunda bir girişim, yani

uykunun bekçisidir demek, bu konudaki tüm deneyimlere uygun düşen bir söz olur.

İlgili girişim az ya da çok bir başarısızlığa uğradı mı, uyuyan uykusundan uyanır,

uyanmasına yol açan neden de yine gördüğü düştür. Bekçiliğini yaptığı mahallenin

202 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.231,232 203 Brenner,Charles,a.g.e.,s.173

Page 76: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

69

uykusunu korumakla görevli bekçiye de bir tehlike gelip çattığı zaman, bağırıp

çağırarak uyuyan mahalle halkını uyandırmaktan başka bir şey kalmaz.204 Kabusun

çoğu zaman bilinçaltına itilmiş bir arzunun açık bir şekilde gerçekleşmesinden

meydana geldiğini görürüz. Bu gerçekleşmede yer alan sıkıntı, sansürün yerini

almaktadır. Sıkıntı, atılan arzunun sansürden daha baskın çıktığını, gerçekleştiğini

veya sansüre rağmen gerçekleşmek üzere olduğunu göstermektedir. Baskı altında

bulundurulan arzuların, özellikle, cinsel arzuların gücü karşısında sıkıntı duyulur.

Değişikliğe uğramayan kabuslar için gerçek olan şey, kısmen değişikliğe uğrayan

kabuslar için de doğrudur. Bir kabusu genel olarak uyanma izler. Bu halde rüya işini

yapmamıştır.205 Freud, rüyaları bu şekilde üç kısımda inceliyor. Bunun yanında rüya

teorisinin bir çok yerinde çocuk rüyalarından da bahsediyor. Çocuk rüyalarını biz

kendimiz rüya çeşitleri içinde incelemenin daha faydalı olacağını düşündüğümüzden

dördüncü rüya çeşidi olarak bu konuda Freud’un söylediklerini aktarmak istiyoruz.

7) 4. Çocuk Rüyaları:

En basit rüyalar, psişik faaliyetleri yetişkin insanlardaki kadar karmaşık

olmayan çocukların gördükleridir şüphesiz. Çocuk rüyaları, genellikle basit bir dileği

gerçekleştirir; bu yüzden büyüklerinkine oranla hiç de ilginç sayılmazlar.

Çözümlenmesi gereken bir sorun yoktur hiçbirinde; ama rüyaların bir dilek

gerçekleştirdiğini kesin olarak tanıtlayan paha biçilmez örneklerdir bunlar.

Çocukların sayesinde bu çeşit rüyaları yakından izleme fırsatını buldum.206 Buna bir

misal olarak, beş yaşındaki oğlunun rüyasını gösterir. Avusturya’da Alp dağları

üzerinde gezerken, oğlunun tek arzusu, karlar içinde bir kulübeyi yakından

görmekmiş, buna bir türlü imkan olmamış, ancak uzaktan dürbünle eve bakabilmiş.

O gece, çocuk rüyasında kendini bu kulübelerden birinin içinde bulmuş.207

Freud, çocuk rüyalarını şu esaslara göre inceliyor;

a) Rüyayı anlatan çocuğu sorguya çekmek gerekmez. Yalnız onun yaşamı hakkında

bazı bilgilere sahip olmamız zorunludur. Her seferinde rüyayı açıklayan bir

önceki güne ait bir yaşantı vardır. Rüya , zihnin bir gün önceki bir yaşantıya

uykuda gösterdiği bir tepkidir.

204 Freud,Sigmund,Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış, s.109 205 Challeye,Fellicien,a.g.e.,s.74 206 Freud,Sigmund,Rüya Yorum Metodu,s.34 207Türek,İbrahim,a.g.e.,s.26

Page 77: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

70

b) Çocukluk rüyaları anlaşılabilir ruhsal edimlerdir.

c) Bu rüyalarda bir bozulma söz konusu değildir. Bu nedenle yoruma da ihtiyaç

yoktur. Bunlarda açık ve gizli içerik özdeştir.

d) Çocuğun uykusunu bozan ruhsal uyarı, tatmin olmamış bir istektir, onun buna

gösterdiği tepkiyse rüyadır.

e) Rüyaların yardımı olmasaydı, hiç uyuyamazdık. Ancak rüyanın bizi birazcık

olsun rahatsız etmemesi olanaksızdır, tıpkı bir polisin bizi rahatsız edenleri

kovalarken biraz gürültüye neden olması gibi.

f) Çocukluk rüyalarında bile gizli ve açık rüyalar arasında bir fark vardır.

Düşüncenin bir yaşantı haline çevrilmesi sırasında gizli rüya düşüncesi

bozulmuştur. Rüyayı yorumlarken her şeyden önce bu çevrilme sürecini

çözmeliyiz.208

Çocukların rüyalarında sembol, karışık mahiyette değildir. Hemen hemen

hepsi dileklerinin gerçekleşmesini ifade eder. Rüya, bilhassa arzu, gündüz tatmin

edilmediği zaman ortaya çıkar. Çocuk rüyaları, rüyaların en ilkel şekillerini inceleme

imkanı vermektedirler. Yetişkinlerin gördüğü bazı rüyalar, çocuk rüyaları gibi

sadedirler. Çocuk rüyaları, rüyaların bütün özelliklerini taşırlar. Vücut yapısının

ihtiyaçlarından doğarlar. Açlıktan, susuzluktan cinsel ihtiyaçlardan meydana gelirler.

Başka bir deyişle iç uyarıcılara karşı gösterilen tepkilerle ortaya çıkan arzuların

gerçekleşmeleri manasını taşırlar.209

8 ) FREUD’DAN RÜYA ÖRNEKLERİ:

Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için Freud’un incelediği üç rüya

örneğini sunacağız, şöyle ki; Birinci örnek rüya; İki küçük tablodan oluşan bir rüya:

Rüyayı görenin dayısı, günlerden Cumartesi olmasına karşın sigara içmekteydi. Bir

kadın rüyayı göreni, sanki bir çocukmuş gibi okşayıp mıncıklıyordu.

Çözümleme:Rüyayı gören ve Yahudi olan adam, birinci tablo hakkında,

dayısının çok dindar olduğunu ve Cumartesi günü sigara içmek gibi kötü sayılan bir

208 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.I,s.140-143 209 Özgü,Halis,Rüya Nedir?,s.4,8

Page 78: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

71

işi hiçbir zaman yapmayacağını söylemiştir. İkinci kadınla ilgili tek çağrışım, rüyayı

görenin annesidir. Kuşkusuz bu iki tablo ya da düşünce arasında bir bağ olması

gerekir. Ama nasıl bir bağ ? Adam dayısının rüyada yaptığını gerçek yaşamda

yapmayacağını ısrarla belirttiğine göre, insanın aklına eğer fikri geliyor. Eğer çok

dindar olan dayım Cumartesi günü sigara içerse, annemin de beni mıncıklaması,

okşaması da o derece yasaktır. Size rüya faaliyetinde rüya düşünceleri arasındaki

bütün ilişkilerin kaybolduğunu söylediğimi hatırlayacaksınız. Düşünceler

hammaddelerine bölünürler. Yorumlama sırasında bizim görevimiz, yok edilmiş olan

bu bağları, ilişkileri yerlerine koymaktır.210

İkinci örnek rüya; Bir insan sevdiği birini kaybedince bir süre için

belirli özelliği olan rüya görür. Bu rüyalarda bir uzlaşma vardır. Uzlaşma, o adamın

ölmüş olduğu konusundaki kesin bilgisiyle onu geri çağırma isteği arasındadır.

Ölmüş olan adam, rüyada bazen ölü olarak görünür, ama öldüğünü bilmez. Sanki

bunu öğrendiği zaman ölecektir. Bazen de yarı ölü, yarı canlı olarak ortaya çıkar. Bu

iki durumun da kendisine özgü belirtileri vardır. Bu rüyalara saçma deyip

geçmeyelim, çünkü peri masallarında olduğu gibi rüyalarda da hayata yeniden

dönmek mümkündür. Buna sık sık rastlanır. Çözümleyebildiğim kadarıyla bu

rüyaların akla yatkın bir şekilde açıklanması mümkündür. Yalnız ölmüş olanın geri

çağrılması çok garip şekillerde ortaya çıkar. Size böyle bir rüya anlatacağım.

Rüyanın kendisi garip, hatta oldukça saçma. Rüyayı gören, birkaç yıl önce babasını

kaybetmiş biri: Babam ölmüştü ama mezardan çıkarılmıştı. İyi görünmüyordu. Bu

şekilde yaşamaya devam etti. Ben de onun gerçek durumunu fark etmemesi için

elimden geleni yaptım. Sonra rüya yine devam ediyor ve görünüşe göre ilgisiz

birtakım konuları daha işliyor.

Çözümleme: Adamın babasının ölmüş olduğunu biliyoruz. Bu bir

gerçek. Ama yeniden mezardan çıkarılmış olması, gerçek değil. Rüyayı gören adam,

cenazeden döndükten sonra, dişinin ağrıdığını söylüyor. Bu işi eski bir Yahudi

kuralına göre, “yani ağrıyan diş çekilir” kuralına uygun olarak halletmeye karar

veriyor. Bir dişçiye gidiyor. Yalnız dişçi, diş böyle tedavi edilmez diyor ve sabır

tavsiye ediyor. “Şimdi bir ilaç koyarım, siniri öldürürüm, üç gün sonra gelirsiniz.

210 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.I,s.194,195

Page 79: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

72

Siniri çeker çıkarırım.” diyor. Rüyayı gören birden, “Bu, çeker çıkarırım sözü

mezardan çıkarmak mı acaba ? diyor. Adam haklı mı? Doğru, ikisinin arasında tam

bir benzerlik yok . Çünkü, çıkarılan diş değil, ölü bir parça. Ama tecrübe, bize bu

şekilde bir yanlışlığın rüya faaliyetinin işi olduğunu göstermiştir. Rüyayı görenin,

yoğunlaştırma süreciyle, babasını, siniri ölmüş olan fakat hala ağzında duran dişle

birleştirdiğini tahmin edebiliriz. Onun için kuşkusuz, diş hakkında söylenebilecek her

şey, baba hakkında da söylenemeyeceğinden sonuç açık rüyadaki saçma durum

olmuştur. Şu halde babayla diş arasında ne gibi bağ bulabiliriz? Hangi ortak etken bu

benzetmeyi mümkün kılmaktadır?

Böyle bir etken bulunması gerekir, çünkü, rüyayı gören adam, bir

insanın rüyasında bir dişinin çıkarıldığını görmesinin aileden birinin öleceği

anlamına geldiği sözünü bildiğini söylemiştir. Halk arasında yaygın olan şeklinin

doğru olmadığını, ya da hiç olmazsa, oldukça bozuk bir anlamda olduğunu biliyoruz.

Onun için o şekilde değinilmiş olan konunun, rüya içeriğinin başka öğelerinin

gerisinde bulunduğunu görünce daha da şaşırırız. Adam sıkıştırılmadığı halde

babasının hastalığından, ölümünden ve babayla oğul arasındaki ilişkilerden söz

etmiştir. Uzun süren bir hastalıktı bu. Hastanın tedavisi ve bakımı için oğlu oldukça

çok bir para harcamıştı. Ama yine de bunu önemsememişti. Sabrını hiçbir zaman

yitirmemişti. Bu iş bir an önce bitse diye düşünmemişti. Yahudilere özgü bir evlat

davranışıyla ve Yahudi yasasına tümüyle uyuşuyla övünüyordu. Rüyayla ilgili

düşüncelerde bu noktayla ilgili gözünüze bir çelişki çapmıyor mu? Dişi, babayla

özdeşleştirilmişti. 211

Ama diş sorununu ağrıyan dişin çekilmesini emreden Yahudi yasalarına

göre ele almak istemişti. Babasıyla ilgili sorunu da yine Yahudi yasalarına göre ele

almak istemişti. Ama yasa bu sefer masrafa, sıkıntıya aldırmaması, bütün işi üzerine

yüklenmesi ve bu sıkıntıların nedeni olana karşı düşmanca duygular beslememesini

emrediyordu. Eğer babası hakkında da yavaş yavaş, tıpkı dişi hakkında hissettiklerini

hissetmeye başlasaydı, yani babasının bu kadar acıya ve masrafa yol açan yaşamının

bir an önce son bulmasını isteseydi, iki durum arasındaki uyum, daha inandırıcı

olmaz mıydı? Gerçekten de babasının hastalığı sırasında adamın böyle

düşündüğünden benim hiç kuşkum yoktur. Abartarak işlediği sadık evlat teması,

211 Freud;Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.I,s.196-198

Page 80: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

73

onun aklına öbür düşüncelerin gelmesini engellemesi amacını güdüyordu. Buna

benzer durumlarda babanın ölmesini istemek ve bunu sözde merhamet duygusuyla

gizlemek, yani; zavallıcık, ölse kurtulacak, demek az rastlanılan bir olay değildir.

Fakat ben asıl gizli düşüncelerin, kendisinde bir engelin yıkıldığına dikkat etmenizi

özellikle istiyorum. Düşüncenin birinci kısmı, eminiz ki, ancak geçici olarak, yani

rüya faaliyeti sırasında bilinçdışında kalmıştır. Oysa babaya karşı düşmanca duygular

sürekli olarak, belki de çocukluktan beri bilinçdışında tutulmuş ve yalnız babasının

hastalığı sırasında, zaman zaman şekil değiştirerek bilinç alanına sokulabilmiştir.

Bunu rüyanın içeriğine katkıda bulunduğu kuşkusuz olan öbür gizli düşünceler

hakkında söyleyebileceğimizden çok daha büyük bir kesinlikle iddia edebiliriz.

Doğru, bundan babaya karşı düşmanca duyguları gösteren herhangi bir belirti yok,

ama çocuğun yaşamında düşmanlığın ortaya çıkış tarihini aradığımız zaman, baba

korkusunun, çocuğun yaşamının ilk yıllarında onun cinsel faaliyetine karşı çıkan ve

çocuk, erginliğe erdikten sonra da toplumsal nedenlerle aynı şeyleri yapmak zorunda

kalan insanın o olmasından ileri geldiğini hatırlarız. Bu sözünü ettiğimiz rüyayı

gören adamın babasıyla olan ilişkisi budur. Babasına karşı duyduğu sevginin içinde

büyük ölçüde kaynağını cinsel konulardaki korkutmalardan alan saygı ve korku da

vardır. Rüyadaki öbür sözleri, kendi kendini doyuma ulaştırma kompleksiyle

açıklayabiliriz. “ iyi görünmüyordu” sözünü, yani burada diş olmazsa iyi görünmez

anlamında dişçi söylemişti. 212

Ama aynı sözle delikanlının erginlik çağlarında aşırı cinsel faaliyetini

belli edecek bir şekilde kötü görünmesine ya da kötü görünme korkusuna da atıfta

bulunuluyor. Açık rüyada adam, bu kötü görünüşü memnunlukla kendisinden

babasına aktarmış bulunuyor. Rüya faaliyetinde kullanılan bir yöntem olarak bunu

daha önce görmüştük. Yaşamaya devam etti, sözleri de hem babanın yeniden yaşama

dönmesi dileğini dile getiriyor, hem de dişçinin dişi kurtarabileceği vaadini. Gerçek

durumu fark etmemesi için elimden gelen her şeyi yaptım sözü, bizi, yani öldüğünü

farkına varmaması, şeklinde tamamlamaya itiyor. Ama tümcenin asıl anlamının

tamamlanması, bizi yine genç adamın cinsel yaşamını babasının farkına varmasını

önlemek için elinden geleni yapmasının doğal olduğu kendi kendini doyuma

212 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.I,s.198

Page 81: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

74

ulaştırma kompleksine götürüyor. Size son olarak tekrar hatırlatayım: Diş ağrısı

rüyaları daima kendi kendini doyuma ulaştırma ve bu yüzden görülecek ceza

korkusuyla ilgilidir. Bu anlaşılmaz rüya, yanıltıcı bir yoğunlaştırmayla gizli düşünce

zincirinin çekirdeğine ait olan her türlü düşünceyi rüyadan çıkarmak ve en derinlerde

yatan ve zaman bakımından en eskilere giden düşünceleri temsil etmek üzere, onların

yerine geçecek belirsiz temsiller yaratmak suretiyle kurulmuştur.213

9 ) FREUD’UN RÜYA KURAMININ DAYANDIĞI TEMELLER

VE ELEŞTİRİLER

Freud, “ Project For a Scientific Psychology” kitabının 19., 20. ve 21.

bölümlerinde rüyaların genel özelliklerinden şöyle bahsediyordu; Arzu doyurma,

halüsinatör bir nitelik taşıma, halüsinasyonları ve rüyaları içeren regresif bir durumu

temsil etme, motor bir paralizi’nin varlığı, deplasman mekanizmasının var oluşu ve

rüyalar ile nörotik semptomların mekanizmaları arasındaki benzerliklerdir. Bunların

yanında Freud, Project de rüyalar dünyasına en önemli katkıda bulunan bir faktörün

yani, iki temel zihinsel işlevsellik, birincil ve ikincil süreçler arasındaki farklı

açıklamadan da bahsetmişti. 214

Zamanının kudretli nöro-fizyolojik inançların etkisi altında olması

sebebiyle, Freud, başlangıçta, rüya yorumunda, fizyolojik prensiplere fazlasıyla yer

vermişti. Ancak sonraları kendisi, nörolojik kuramsal alanlardan psikolojik ve klinik

alanlara kaydığı gibi, nörozları yorumlamada organik ilkelere yer vermekten

vazgeçti. 215 Freud’un rüyalar, arzu tatmininden ibarettir, diye tanımlamasının

temelini eski yunan filozoflarında bulmaktayız. Yani, Freud, kendiliğinden yeni bir

tez ortaya atıyor değildi. Şöyle ki; Platon, rüyalarımızın akıl dışı dürtülerimizin bir

213 Freud,Sigmund,Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları,C.I,s.199 214 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.495 215 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.498

Page 82: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

75

eseri olduklarını kabul etmektedir. Ona göre, sakin ve huzurlu bir biçimde yatağa

yatıldığında, akıldışı rüyaları görme olasılığı çok azalmaktadır.216

Freud da Aristo gibi rüyaların akılcılığına önem vermektedir. Aristo,

rüyalarımızın genelde bir anlam içermediğini öne sürer. Ona göre rüyaların bir çoğu

rastlantı sonucu oluşurlar ve geleceği önceden görme gibi bir işleve de sahip

değildirler.217

Freud’un rüyaları sembol diliyle anlatmaya dayalı fikrinin esasını

Daldisli Artemidor’ da bulmaktayız. “Daldisli Artemidor’a göre, rüya denilen şey,

sembol diliyle anlatılmış bir bilgidir. Arzularımızın biçim bulduğu Platon ile

Freud’un savunduğu rüya yapısına ise, fantasma adını vermektedir.218

Freud’un teorisine göre, bütün davranışlar, jestler, rüyalar özel sebeplere

dayanmaktadırlar. İnsanın iç dünyası yaşayışı ile ilgilidir. İnsan ne kadar gayret

ederse etsin içinde olup bitenleri saklayamaz, gizleyemez. Çünkü, insanın dış yüzü,

iç yüzünün izlerini taşır. Görüldüğü gibi burada Freud, büyük Alman Filozofu

Nictzsche’nin düşüncelerini paylaşmaktadır. Nictzsche, iç dünyanın dinamik bir

mahiyet taşıdığını söylüyordu. Freud da içgüdülerin sürekli olarak faaliyette

bulunduklarını kabul etmektedir. Dikkat edersek, Freud’un üzerinde çok durduğu ve

hayat dramının gerçek kaynağı halinde gördüğü cinsel içgüdünün Eflatun’un

Eros’una ait özellikler taşıdığını görürüz.219 Talmud’da haham Chisda da şöyle

söyler; “Yorumlanmamış bir rüya, okunmamış bir mektuba benzer. Burada, Freud’un

bundan tam iki bin yıl sonra açıklayacağı bir görüşü bulmak mümkündür. Buna göre,

her rüyanın bir anlamı vardır. Ayrıca her rüya bizlere bazı mesajlar iletmektedir.”220

Freud’un rüyalarda gizli kalmış arzu tatmini gerçekleşir şeklindeki

görüşünün temellerini Amerikanın kuzeyinde yaşamış olan kızılderili kabilesi

Iraques ile Fransız Cizvit Papazları arasında yazılan mektuplarda da bulmaktayız.

216 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.136 217 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.137 218 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.140 219 Özgü,Halis,Freud ve Freudizm,Öğretmen Dergisi Yay.,Ankara,1959,s.14,15 220 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.141

Page 83: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

76

Şöyle ki; Kızılderililere göre, insandaki gizli arzular, kendilerini rüyalarda belli

ederler. Bu arzuların dili, rüyadır. Eğer bu arzular uyanıkken yerine getirilirse, tatmin

olurlar. Yerine getirilmezlerse, ruh kızar, bedene isyan eder, böylece değişik

hastalıklar doğar. Sonradan da görülecektir ki, Freud, kendi rüya teorisini bu bilgilere

dayandırmıştır. Aynı tarzda Iraqesler, Freud gibi, her zaman bir ruhi arzuyu

belirtmediğini, rüyada bir ruhi arzunun şekil değiştirmiş olarak ortaya çıkabileceğini,

bu şekil değiştirmiş ruhi arzuyu, rüyanın anlatılan muhtevasından tanıyabilmek için,

görüşü çok derin insanlara ihtiyaç bulunduğunu ileri sürüyorlardı.221

Freud’un kuramına yapılan itirazlar dört ana başlık altında

toplanmaktadır.

a) Deneysel yöntemin uygulanmaması

b) Cinselliğin aşırı vurgulanması

c) Nörotik kişilerin gözlemine dayalı bir kuram olması

d) Her şeyi açıklayabilen, gücü sınırsız bir kuram olduğu iddiası.

Her türlü sınamaya kapalı ve yanlışları ispat edilemeyen hipotez ve

kuramlar, bilimsel yöntem yönünden pek değer taşımazlar. Çünkü böyle hipotez ve

kuramlar, gerçeği keşfetmek için bilimsel bir araç olmaktan çıkar, bir siyasal ideoloji

ya da din gibi bir inanç konusu olurlar.222 Psikanaliz için de böyledir. Hobbes,

rüyalarımızın tümünün hastalıklı olayların etkisiyle oluşmakta olduğunu ileri

sürmüştür. Günümüzde de çok yaygın olan bu görüş, Freud’un tezine bir anti tez

olarak görülmektedir. Bedenimizdeki bazı kötü oluşumların rüyalarımıza neden

oldukları göz önünde tutulacak olursa, farklı ağrıların ve kötü duyguların değişik

rüyalara yol açmaları da doğal olacaktır. Bundan dolayı yatağı soğuk olan bir insan,

korkutucu rüyalar görebilmekte ve dehşet dolu görünümleri izlediğini sanmaktadır.

Uyanık iken bir şeye kızdığımızda, içimizi bir sıcaklığın basması gibi, bedenimizin,

biz uykudayken ısınması da kızgınlığa neden olmakta ve beynimizde belki de bir

düşmanın görüntüsünü oluşturmaktadır. Buna karşılık bir sevdiğimizi gördüğümüzde

içimizin kıpırdanması gibi, bedenimizin biz uyurken böyle bir içsel kıpırtı duyması

da rüyamızda sevilen şeyi ve sevgiyi görmemize neden olur. Yani, kısaca bir insanın

rüyasında gördükleri ile günlük hayatta yaşadıkları arasında birbirleriyle ters orantılı

221 Türek İbrahim,a.g.e.,s.20,21 222 Cüceloğlu,Doğan,İnsan ve İnsan Davranışı,Remzi Kitabevi,V. Baskı,İstanbul,1994,s.414,415

Page 84: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

77

bir bağlantı vardır. Şöyle ki, uyanık durumda, hareket beynimizden, uyurken ise iç

organlarımızdan kaynaklanmaktadır.223

“Her düşün belirli bir yorumlama işlemi aracılığıyla bir anlamı olduğunu

ve yorumlama tamamlandığında düşün yerine düş görenin uyanık zihinsel yaşamında

kolayca tanımlanabilir bir noktaya denk düştüğünü, bu durumda bir düşün anlamının

uyanıklık durumundaki düşünce süreçlerinde olduğu gibi, bir çok farklı kaynağının

olduğunu, bir kişide doyurulmuş bir istek, bir diğerinde farkına varılan bir korku,

yine uykuda da süren bir değerlendirme, bir niyet ya da uyku sırasındaki bir yaratıcı

düşünce parçası olabileceğini düşünebilirdim. Ancak ben bunun yerine düşlerin

anlamının tek bir biçimle, isteklerin temsil edilmesiyle sınırlandığı bir genelleme

formüle ettim ve böyle yaparak evrensel bir karşı çıkma eğilimi uyandırdım.”224

Freud, bu sözleriyle, rüyaları yorumlarken ne kadar fazla indirgemeci bir

yaklaşıma girdiğini kendisi itiraf ediyor. Freud, hayatının sonlarına doğru rüyaların

aynı zamanda bir bilgi kaynağı olduğu sonucuna vardığını belirterek şöyle

söylemektedir: Diğer taraftan işaret edelim ki, eski hikmetlerin, rüyalarla geleceği

önceden görme iddiaları haklı ve oldukça enteresan bir olaydır.225

Freud’a yapılan başka bir eleştiri ise, kabuslarla ilgilidir. Eğer rüyalar

arzunun tatmini gayesine yönelmişlerse, hoş olmayan korku rüyaları kabusları nasıl

izah etmeliydi? Mesela, oldukça neşeli bir hastası, on beş yaşındaki tek kızını

rüyasında öldüğünü ve tabutun içinde görmüştür. Freud, bunu şöyle izah ediyor;

Tabut içindeki bu çocuk rahim içindeki yavruya tekabül eder. Ona göre, her kadın

gibi bu hastası da evlendikten sonra gebe kalmayı geciktirmek istiyor, fakat gebe

kaldığını öğrenince, şuuraltıyla rahimdeki çocuğun ölmesini arzuluyor, böylece on

beş sene evvel duyulan bir arzunun tatmini, o günlerde geçen bir olayın etkisiyle

ancak şimdi olmaktadır. Böyle bir izahla kendi teorisini kısmen değiştiriyor, şuur

223 Freud,Sigmund,Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,s.151 224 Freud,Sigmund,Olgu Öyküleri,C.I,s.91,92 225 Apaydın,Halil,a.g.m.,s.266

Page 85: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

78

ötesini teorisinin içine alıyor. Şöyle ki, rüya, şuur ötesine itilmiş bir arzunun şekil

değiştirmiş olarak tatmini gayesine hizmet etmektedir.226

Antropologist Dorothy Egan, yeryüzünü kapsayan müşterek, rüya

sembolleri bulmanın mümkün olmadığını, rüyaları tefsir ederken basit kurallar

kullanmanın hata olduğunu belirtiyor. Mesela bir kızılderili kadın rüyasında sık sık

dar ve karanlık bir çukur görerek sıkıntıyla uyanıyor. Freud’un nazariyelerine uygun

bir tefsirle, uçurum dişi rahmini temsil edecek, sıkıntı da kaynağını cinsiyetten

alacak. Halbuki bu kadın ömrünü, kabilesinin yerleştiği bir yer olarak, uçurumun

kenarında geçirmiş, her zaman,çocuğunun uçuruma yuvarlanmasından endişe

duyduğu için bu rüyayı gördü.227

David Schneider, dünyanın ayrı yerlerinden on beş kadar kabilenin

rüyalarını toplamış, üç cins rüyanın (ölüm, çiftleşme, kavga) müşterek olduğunu,

kavga rüyalarının çiftleşme rüyalarından fazla olduğunu kaydetmiştir. Ona göre

kabileler arasında anane farklarına paralel rüyalarda da farklar olmuştur. Eğer

rüyalar, bir içgüdünün ifadesi ise, bu farkların olmaması gerekirdi. Onun bulguları şu

maddelerle özetlenebilir.

1- Gerek ilkel gerek uygar toplumlarda rüya bir emniyet subabıdır.

2- Düşme, uçma, diş kaybetme gibi tipik sayılan rüyalara sık sık rastlanmaz

3- Kültür farkları rüyaları değiştirir.

4- Uluslar arası bir rüya dili yoktur.228

Freud’un görüşleriyle Marx’ın görüşleri arasında bir paralellik vardır.

Marx da Freud gibi, herhangi bir şeyin göründüğünün tam tersi bir anlama

gelebileceğini ileri sürmüştü.229 Bu açıdan Freud,un rüyaya bakışının tümüyle

materyalist ve indirgemeci olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.

“Freud, zamanının materyalist görüşünün etkisi altındaydı. O bu çabaları

ile yalnızca psişik ve fizyolojik kökenli olanların değil, içinde yaşadığı toplum

226 Türek;İbrahim,a.g.e.,s.27 227 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.37 228Türek,İbrahim,a.g.e.,s.39

Page 86: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

79

tarafından bastırılan şeylerin içeriklerini de bulduğuna inanıyordu. Materyalist

felsefe ve cinsel arzuların bilinçli zihince bastırılmaları Freud için bilinçdışının

içeriğini oluşturan çıkış noktalarıdır. Ayrıca Freud, cinsel güdülerin çoğu kez

cinselliğin fizyolojik özü ile özdeş olmayıp başka, hatta karşıt duygularca beslendiği

gerçeğini de fark edememişti. Sadizm, narsizm, mazoşizm ve can sıkıntısı gibi

nedenler pekala cinsel arzuları harekete geçiren kaynaklar olabilirler. Ayrıca güçlü

olmak ve zenginlik de karşı tarafın cinsel arzularını kamçılayan önemli öğelerdir.

Freud’dan iki veya üç nesil sonra, günümüzde kesinlikle bilinmektedir ki, şehir

kültüründe cinsellik, bastırmaların tek ve ana konusu değildir artık. Tam tersi, insan

kitleleri homo consumens, yani bir tüketim insanı olma çabasına girdiğinden beri

cinsellik tüketim maddelerinden biri olmuştur. Görevi de doyum ve mutluluk

aldatmacasını vermektir insanlara. Cinsellik ve onların bastırılması ile gözleri

kamaşmış olan Freud, bu gerçekleri fazla önemsememiştir.”230

Bu sebeplerden dolayı, rüyaların yalnızca arzuların çarpıtılmış bir ifadesi

ve tatmin arayışı olmadığı ileri sürülebilir. Belki de rüyalar farkında olmadığımız

bazı duygu, düşünce, korku ve arzuların, kendilerini bize belirtecek kadar bir önem

kazandıkları durumlarda ortaya çıkmalarıdır. Yani yaşantımız açısından önemli

olacak derecede gelişen bu eğilimlerimiz, artık uykuda bile belirecek, ortaya çıkacak

ve bize kendilerini tanıtmayı bu yolla gerçekleştireceklerdir. Birçok rüya, herhangi

bir arzuyu içermekten çok, kişinin kendi durumu ya da başkaları hakkındaki düşünce

ve yargılarını ortaya koyar. Bu fonksiyonun doğruluğunu anlamak için, uyku

durumunun özel niteliğini araştırmak gerekir. Belki de uykunun, insanın gerçekten

özgür olduğu tek durum olduğunu söyleyebiliriz. Bunun iki sonucu vardır: Uyku

durumunda dünyayı özel bir gözle görürüz. Uyanıkken ise, dünyaya ve olaylara

onları etki altına alıp, aşmamızı gerçekleştirecek bir nesnellikle yaklaşırız. Rüya dili

şiirsel ve evrensel sembollerle konuşulur. İşte uyku durumunda oluşan ikinci sonucu

budur. Bu evrensel dil, tıpkı şiir ve sanat gibi insanların geliştirdikleri bir şeydir.

Freud’un rüya olayına bakabilmesi onun kişiliğinin özel durumu nedeniyle

olanaksızdı. Freud, sanatsal ve şiirsel yönlerden uzak tam bir rasyonalistti (akılcı).

Bu nedenle hem şiirlerde hem de rüyalarda dile gelen sembolik anlatımın farkına

229Fromm;Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.37

Page 87: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

80

varamamıştı. Onun için bir sembol ya cinsel kökenliydi, ki bu alanda sembolik

yorum için geniş olanaklar vardır. Ya da çağrışımlar sonucu doğan bir şeydi.

Buradaki ilginç çelişki, Freud gibi akıldışı, bilinmeyen ve sembolik olguların

çözümünde uzman birisinin,sembollerin anlamları konusunda bu denli anlayışsız

kalması olayıdır. 231

Bu çelişki, özellikle anaerkil toplumların bulucusu ve büyük sembol

yorumcusu olan Johann Jakob Bachofen ile Freud’u karşılaştırdığımızda iyice gün

ışığına çıkmaktadır. Bachofen’e göre tüm dalları ile bir sembol, sözlerle anlatılıp,

dile gelen şeylerin çok üzerinde bir zenginlik ve derinliğe sahiptir. Bachofen’in bir

sembolü yüzlerce değişik biçimde yorumlanabilmesine rağmen Freud, örneğin bir

yumurta sembolüne, büyük olasılıkla “cinsel hayatın bir yanı” anlamını yakıştırırdı.

Freud, rüyaları yorumlayabilmek için teorisinde rüyanın çeşitli bölümlerine ilişkin

bir sürü çağrışıma gerek duyar. Bu yorumun sonunda da, bunca çabayı gösterdikten

sonra, çoğu kez başlangıçta bildiğimizden pek de fazla bir şey öğrendiğimiz

söylenemez. Freud’un rüyaların çoğu kez arzularımızın sembolik tatminlerle

giderilmesine yaradığını bulması çok önemliydi. Ama bunun bütün rüyalar için

geçerli olduğu iddiası, onun bu büyük buluşunu sınırlamıştır. Rüyalar, isteklerin

tatmini biçiminde, korkuların dile gelmesi olarak da belirebilirler. Ama bunlardan da

önemlisi, rüyaların bazı zamanlarda kendimiz ve başkaları hakkındaki anlayışımızı

ortaya koymalarıdır. Neticede rüyalar, yalnızca akıl dışı arzularımızı dile getirmezler.

Çoğu kez rüya, insanların kendileri ve çevreleri hakkında farkına varamadıkları

görüşlerini, inançlarının bir belirmesidir. ve rüya yorumunda en önemli nokta, bu iki

durumu birbirinde ayırabilmektir.232

Buraya kadar Freud’un rüya kuramını elimizden geldiğince inceledik.

Freud’un dayandığı temelleri ve onun rüya kuramına karşı yapılan eleştirileri de

gördük. Bundan sonra diğer psikologların rüya hakkındaki düşüncelerini Freud ile

karşılaştırmalı olarak incelemeye çalışacağız.

230 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.45,46 231Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.111,112 232 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.112,113,139,146

Page 88: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

81

10) JUNG’UN RÜYA KURAMI:

Jung’a göre psyche, (ruhsal öğe ) kendini yöneten (self- regulating) bir

sistemdir. Bu nedenle, bilinçlilik hali doğal olarak bir bilinçsizlik- bilinç ötesi

(unconscious) ile dengelenmiştir. Jungian analizde bu bilinç ötesi dünya, rüyaların

analiziyle tanımlanır ve yorumlanır. Jung, rüya hakkındaki görüşlerini ilk kez,

1931’de, Dresden’ de bilimsel bir toplantıda “Rüya Analizinin Pratik Kullanımı”

(The Practical Use Of Dream-Analysis) adındaki raporda açıkladı. Şöyle ki; “Eğer

bir kimse nörozların etiyolojisinde bilinç dışının önemli bir rol oynadığına

inanıyorsa, bilinç dışının direk ifadesi olan rüyalara önem vermek zorundadır. Yok,

eğer bilinç dışına veya onun önemine inanmıyorsa, rüya analizine de önem

vermeyebilir.” 233

Jung’a göre, rüya diğer psikolojik olaylardan farklı değildir. Onu

psikolojik bakımdan anlamak için önce onu meydana getiren yaşanmış olayların,

hatıraların araştırılması, geçmişine inilmesi gerekir. Ona göre rüyalar, şahsın günlük

dürtüleri ve düşünceleri dolayısıyla planları ile ilgilidir. Rüyalar, kişinin gelişmesi

bakımından faydalı izler taşırlar. Jung, klasik psikanaliz ekolünün düşündüğü gibi

bunların yalnız refule unsurları ifade etmediklerini, aynı zamanda ilham verici

unsurlara da delalet ettikleri görüşündedir. Ona göre, rüyalar, şuur altının kendini

sembolizm ve diğer teknikler altında belirtmesi hususunda bir çabasıdır. Hatta daha

uzaklara gitmek suretiyle rüyaların kolektif şuuraltını canlandırdıklarını ve buna göre

kainat sırrını taşıdıklarını ifade eder. Jung, düşte ta eski çağlardan beri insanlığın

hayatında rol oynamış olan birçok unsurlarla karşılaşmanın mümkün olabileceğini

belirtir. Jung’a göre bir rüyanın doğru olarak tahlili , ona tekabül eden şuurlu durumu

çok iyi bilmekle mümkündür. Şuurlu veriler, bilinmezse rüyayı gereğince tahlil

etmek mümkün değildir.234

Biricik gerçek şudur ki, rüya, ilahi bir ses, bir elçidir ve yabanıl zihne

zerre kadar zarar vermeyen tükenmez bir mesele kaynağıdır. Primitif gerçeğin bu

görünebilir kalıntılarını İsrail oğulları peygamberlerinin psikolojisinde buluyoruz.235

233 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.538 234 Gürol,Ender,Jung, Cem Yay.,İstanbul,1977,s.65,69,85 235 Jung,Carl Gustave,Din ve Psikoloji, (Cengiz Şişman ), İnsan Yay.,II. Baskı,İstanbul,1997,s.33

Page 89: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

82

Jung’un rüyaların manevi bir tarafının da olduğuna inandığını yukarıdaki

sözlerinde açıkça görmekteyiz. Ayrıca Jung, Şöyle devam etmektedir. Yine rüyalarda

bizler, derinlemesine bir çözümleme olmaksızın bile, varlıkları çağrışım testiyle de

ortaya çıkarılan komplekslerin ve çatışmaların aynısını buluruz. Dahası kompleksler,

varolan nevrozun vazgeçilmez bir parçası biçimindedirler. Dolayısıyla rüyaların,

nevrozun içeriği hakkında bizlere en az çağrışım testi kadar bilgi vereceğine inanmak

için elde sebepler vardır. Hatta daha fazlasını da verdiği bir gerçektir. Artık rüyaların

tamamıyla tinin yer altı faaliyetlerinin aynası olduğuna inanmak için bütün sebeplere

sahibiz. Eğer oraya varabilirsek, literal olarak hastalığın köklerine de varmışız demek

tir. Gerçekler, bilinçdışını içeren hipotezi önceliğinde rüyalar, bilinçdışını zihninin

muhtemel dini eğilimleri hakkında bilgi kaynağı olarak kullanabilirler. Hiç kimse

rüyaların, bizim onu bildiğimiz gibi açık bir biçimde dinden bahsedeceğini

bekleyemez. Ben rüyaların gördüklerinden başka bir şey olup olmadıkları hususunda

mütereddidim. Daha çok diğer bir Yahudi otorite olan Talmud’a eğilimliyim, O,

şöyle diyor; Rüya kendinin yorumudur. Diğer bir deyişle,ben rüyaları oldukları gibi

alıyorum. Onun muhtemel şeytanlıkları hakkında herhangi bir varsayımda

bulunmaya kalkışmıyorum. Rüya, doğal bir olaydır. Neden onu bizi ayartıp kötü yola

sevk eden hilebaz bir araç olduğunu varsaymamız gerektiği hakkında hiçbir neden

göremiyorum. Rüya, iradenin ve bilincin büyük ölçüde ortadan kalktığı zamanlarda

görülür. Rüya, nevroz olmayan insanlarda bile bulunabilen doğal bir oluşumdur.

Dahası rüya sürecinin psikolojisi üstüne o kadar az şey biliyoruz ki, açıklarken,

rüyanın kendine yabancı unsurlar sokarken, çok ama pek çok dikkatli olmalıyız. Tüm

bu sebeplerden ötürü, rüyalarımızın dinden bahsettiğini ve niyet ettiklerini

düşünüyorum. Rüya, ince elenip sık dokunduğu ve iç bütünlüklü olduğundan belirli

bir mantık ve niyet sunar. Yeni rüya içeriğinde açık bir ifadesi bulunan anlamlı bir

motivasyona sahiptir.236 demektedir.

Jung’a göre rüya, bilinmeyen sestir, bir elçidir. Yine ona göre rüya, doğal

ve normal psişik bir olgudur. Rüya, bilinçdışı gerçeğin, kendiliğinden, kendine özgü

ve sembolik tablosudur. Freud’un sandığı gibi bir belirti veya kılık değiştirme

değildir. Rüya, nesnel veya öznel yorum düzeylerine sahiptir. Nesnel düzeyde rüya,

çevredeki gerçek insan ilişkileri ağına göre, öznel düzeyde ise, figürlerin rüyayı

236 Jung,C.G.,Din ve Psikoloji,s.36-41

Page 90: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

83

görenin kişiliğinin belli yanlarını temsil etme ihtimaline göre yorumlanır. Jung’un

rüyaya getirdiği bu özgünlükte, rüya sahibi ile doğrudan ilişkisi olmayan kolektif

bilinçdışına ait rüyaların da olabileceğini, buradaki sembollerin eski atalarımızın,

yaşantılarına, tarihe ve mitolojiye uzanabileceğini, söylemesidir. Uslar da benzer

şeyleri dile getirmektedir. 237

Jung’a göre rüya, kolektif bir şuurun eseriydi. Daha doğrusu rüyalar,

bireyin tecrübelerinden doğmuyordu. İnsanlığın ilk günlerinden beri geçen her olay,

her adet, her korku, her anane, toplulukların kültürlerine yaşayışlarına eserlerine

işleniyor, yüzyıllar sonunda bir kolektif şuur teşkil ediyordu. İnsanın rüyasında

gördükleri ise, bu kolektif şuurun dikte ettiği fakat kişinin bilinci dışında bulunan

olaylardı. Bu eski düşünceler ya rüya yahut efsane şeklinde ortaya çıkıyordu.238

Jung, rüyaların, analiz sürecindeki fonksiyonları olmaksızın bir hiç olacağını bu

açıdan önemini şu cümlelerle vurgulamaktadır. “ Bilinç ötesi için özür dilemek

zorunda değilim, fakat rüya analizinin ancak öyle bir varsayıma dayandığını kuvvetle

ifade ederim. Bilinçsiz rüyalar, günlük yaşamın artığı, anlamsız birikintilerden başka

bir şey olamaz. Rüyalar dahil, bilinç ötesi içeriğini keşfetmek ve onları çözümlemek,

nörozların tedavisinde esastır. Ben terapinin başlangıcındaki rüyaların, genellikle

hemen hemen hiç hata olmaksızın, etiyolojik faktörleri yansıttıklarına inanırım.”239

Diyor.

Rüyaların analizinde eğer belirsiz, karmaşa bir rüya ile karşılaşırsak onu

hemen anlamaya ve yorumlamaya kalkışmamalıyız. İlk kez onun içeriğine dikkatle

bakmalıyız, ama bu limitsiz serbest çağrışım (free association) yapmak olmamalıdır.

Tüm imajlara ayrıntılı olarak girmeye de gerek olmayabilir. Önemli imajlar ve bunlar

arasındaki bağlantılar incelenmelidir. Karmaşık bir rüyayı yorumlamaya kalkışmak,

bilinmeyen bir yapıtı çözümlemeye çalışmaya benzer. Ben onun için tek bir rüyanın

yorumuna pek önem vermem. Göreceli olarak daha kesin bir yorum, seri halindeki

rüyaların çalışmalarıyla elde edilebilir; zira daha sonraki rüyalar, daha evvellerden

yorumlarla yaptığımız hataları düzeltmeye fırsat verir. Aynı şekilde temel fikirler ve

temalar, tekrarlayan rüyalarla daha kolay tanımlanırlar. Bu nedenle ben hastalarıma

rüyaların ve yapılan yorumların itinalı bir şekilde kaydedilmelerini tavsiye ederim.

237Apaydın,Halil,a.g.m.,s.266 238 Türek,İbrahim,a.g.e.,s.32 239 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.539

Page 91: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

84

Kendilerine de rüya analizinin nasıl yapılacağı konusunda açıklamalar yaparım ki,

doktorun yardımı olmaksızın kendi bilinçlilikleri ile nasıl bağdaşmaları gerektiğini

öğrenebilsinler. Eğer rüyalar, etiyolojik önemi olan öğeler için basit birer kaynak

olsalardı, tüm yorumlar, doktora emin bir şekilde bırakılmış olurdu, ben de basitçe

izleri takip ederdim. Fakat rüyalar, çok daha önemli hayat ve memat meselelerinin

mesajlarını verirler. Konuyla ilgili bir arkadaşımın rüyası şöyledir; “Tepeleri, vadileri

karlarla kaplı yüksek bir dağa tırmanıyordum. Yükseldikçe yükseliyorum. Hava da

mükemmel. Yukarılara vardıkça kendimi daha da iyi hissediyorum, bir yandan da

düşünüyorum. Keşke böyle sonsuza kadar tırmanabilsem. Tepeye çıktığım zaman

coşkunluğum o düzeye geliyor ki, sanki uzaya tırmanacağım. Gerçekten de öyle

yapıyorum. Havaya yükseliyorum ve büyük bir mutlulukla uyanıyorum.” Ona dedim

ki, sevgili arkadaşım, senin dağcılığa boş vermeyeceğini biliyorum, ama sakın bir

daha yalnız gitme ve gittiğinde yanına rehber al onların dediğinden çıkma. İmkansız

değişemem dedi, güldü, elini salladı ve gitti. Onu bir daha göremedim. İki aya sonra

ilk kötü haber geldi. Dağa yalnız tırmanırken bir çığ altında kalmış ve oralardan

tesadüfen geçen bir ordu arama-tarama birliği tarafından kurtarılmıştı. Son, üç ay

sonra geldi, daha genç bir arkadaşla birlikte fakat yine rehbersiz sarp kayalara

tırmanıyormuş daha aşağı düzeydeki bir kimse, onun bir kayadan inerken, sanki

havada yürüyormuş gibi adım attığına ve altta bekleyen genç arkadaşın başına

düşerek beraberce aşağılara düşüp parçalandıklarına tanık olmuştu.240

Rüya dilini kavramaya çalışırken Jung, bazı bakımlardan dilbilimcilerin

unutulmuş dillerdeki kabartma ve yazmaları çözme yöntemine de benzetilecek bir

kuvvetlendirme yöntemi kullanır. Bir rüyanın anlaşılmasında Jung’a göre birinci

adım, onun tüm kapsamının belirlenmesidir. Bu, rüya ile rüya sahibi ve onun yaşamı

arasındaki ilişkiler ağına açıklık kazandırılması ve rüyada sergilenen çeşitli imajların

öneminin saptanması demektir. Jung’un rüya yorumlaması üzerine belirli bir yöntemi

yoktur. Rüyaları ele alış biçimi serbest çağrışım yönteminden farklıdır.241

240 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.542-544 241 Fordham,Frieda,Jung Psikolojisinin Ana Hatları,(Çev: Aslan Yalçıner),Say Yay.,İst.,2001,s.125

Page 92: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

85

Ayrıca Jung’ un analitik tedavi yönteminde bir takım düş yorumları da

psikanalitik tedavide kullanıldığından farklı da olsa kullanmaktadır. Şöyle ki, “Rüya,

analitik tedavide değerlidir. Çünkü o, iç koşullar ile sık sık dış koşulların rüya

sahibince fark edilmeyen yönlerini sergiler. Bir hastanın analize getirdiği ilk rüya,

genellikle onun sorununun çarpıcı bir özetini, hatta sorunun nasıl çözülebileceği

üzerinde bir ipucu ortaya koyar.”242 “Analitik tedavi esnasında düşler, birbiri

ardından bilinçdışının içeriklerini yüzeye çıkarır, bunları gün ışığının mikroplarından

arındırıcı gücüyle karşı karşıya bırakır; bu yolla kaybolup gittiği sanılan nice değerli

şey, yeniden kazanılmış olur. Kendisi hakkında yanlış fikirler besleyen bir çok kimse

için geçireceği tedavinin gerçek bir işkence olacağı kesindir. Bu, tedavi sırasında bir

kez daha bilince varılan bu gerçek, eski bir hikmettir; bu tür bir psişik eğitimin ise,

kültürümüzün en enerjik çağında gerekli görülmesi dikkat çekicidir.” 243 Jung’a göre,

rüyalar, yalnızca unutulmuş anıları ve varolan zorlukları ortaya çıkarmakla kalmayıp,

özellikle bireyleşme rüyaları olgusunda bir amaca da sahiptirler. Analizin

başlangıcında rüyalar genellikle daha karmaşık ve anlaşılması güç bir durumdadırlar.

İşte bu aşamada sık sık mitolojik temalar ortaya çıkar ve rüya sahibinin kişisel

deneyimi ve ilişkilerinden daha geniş bir çerçeve gerekli olur. Bazen rüya gören

kişinin anlamlı hiçbir ilişkisi olmaz ve rüyadaki durumlarla bağlantı kuramaz.

Burada mitolojik koşutluklar yardımcı olabilir. Bunlar, genellikle rüyanın kolektif

anlamı üzerinde aydınlatıcıdırlar ve böylece onun rüya sahibiyle olan bağlantısı

ortaya çıkarılabilir. Jung, bir hastaya hiçbir zaman bir yorumu kabul ettirmeye

çalışmaz. O, rüya sahibinin rüyasını kendisinin anlamasının analizcinin anlamsından

daha önemli olduğuna inanır. Rüyalar, yalnızca bilgi kaynağı değil, aynı zamanda da

yaratıcı güç kaynağı olurlar.244

Jung’un gözlemine göre, bilinçsizce birtakım şeylerin olduğuna kanaat

getirilince bunların bir rüya veya rüyalar ile ilişkileri göz önüne alınır. Çoğunlukla

biri gruba katıldıktan hemen önce veya sonra bir rüya görmüştür. Bu rüya, o kişinin

manevi yolunun yönelimini belirtebilir, nasıl bir psikolojik çalışmaya ihtiyaç

olduğunu gösterir.” 245

242 Fordham,Frieda,a.g.e.,s.136 243 Jung, Carl Gustave,Analitik Psikoloji,(Çev: Ender Gürol ),Payel Yay.,İstanbul,1997,s.107 244 Fordham,Frieda,a.g.e.,s.136,137 245 Spiegelman,J.Marvin-Pir Vilayet Han-Fernandez Tasnim,Jung Psikolojisi ve Tasavvuf, (Çev:Kemal Yazıcı- Ramazan Kutlu),İnsan Yay.,II .Baskı,İstanbul,1997,s.39

Page 93: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

86

11) JUNG İLE FREUD’UN RÜYA KURAMLARININ FARKI

Freud’a göre rüya, insanın kendi zihinsel ve bedensel özellikleriyle ilgili

olan bir konu veya olgudur. Freud, bunu en net söyleyen psikologlardandır.246 Freud,

bu konuda öncüdür. Zira Batıda O’nun zamanından önce rüyaların hiçbir mana ve

gayesi olmadığı kabul edilirdi. Freud’un “Düşlerin Yorumu” adlı eseri, rüyaların ilmi

olarak incelenmesinde yapılmış ilk teşebbüstür.247

Düşlerin yorumunda Freud ve Jung’un görüşlerinde benzerlik vardır. İki

psikolog da, düşü yorumlarken görenin kişiliği ve koşullarının dikkate alınması

konusunda birleşirler. Aynı düş, zengin bir adam, evli bir adam veya diyelim ki, bir

hatip için, bir fakir, bir bekar ya da tüccar için taşıdığından farklı bir anlam taşır.248

Freud, rüyanın manifest görüntülerinin rüyanın esrarını ifade ettiğini

söylemişti. Bu, bizim onu anlama yeteneğimizin eksikliğinin yansıtılmasından başka

bir şey, değildir. Eğer bizler, “rüya gerçeği gizliyor” diyorsak, bu bizim onun

gerçeğini göremediğimizden dolayıdır. Bunun için yapılacak ilk şey, içeriği tespit

etmektir. Serbest Çağrışım, bizleri bir Hitit el yazısını anlamaya çalışmaktan öteye

götüremez. Rüya yorumlarına son derece önem vermeliyiz, ama uzun ayrıntılarına

girmemek koşulu ile yapmalıyız 249 derken; “Jung, rüyaların çözüm gerektirmez bir

açıklıkla dile geldiğini savunuyordu.250

Jung, Freud’un tersine rüyaları bir şeylere sarmalanmış, kisve değiştirmiş

semboller olarak değil, bizatihi kendileri olarak almıştır. Jung, Freud’un yaptıkları

hakkında şöyle söyler; “Onun bu cesur atılımlarına hayranlığım büyük olmasına

rağmen, ne yöntemleriyle ne de sonuçlarıyla hem fikir olamıyorum. O, rüyayı

arkasına dikkatlice bir şey, gizlenmiş olan bir dış görünüş olarak açıklıyordu.

Nevrozlunun da bu uzlaşılamaz şeyleri muhtemelen normal birinin de yaptığı gibi

246 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.215 247 Downs,Robert,Dünyayı Değiştiren Kitaplar, (Çev: Erol Güngör) Ötüken Yay.,II. Baskı,İstanbul, 1995 ,s.246 248 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.151,152 249 Esevim,İsmail,a.g.e.,s.544 250Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,s.133

Page 94: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

87

sakladığına şüphe yoktu. Lakin bu kategorinin normal durumlara ve rüya gibi

evrensel fenomenlere uygulanıp uygulanamayacağı ciddi bir soruydu.” Aldığı örnek,

Tevrat’tır. Rüya, kendinin yorumudur. Diğer bir deyişle rüyaları olduğu gibi

alıyorum. Onun muhtemel şeytanlıkları hakkında herhangi bir varsayımda

bulunmaya kalkışmıyorum. Rüya, doğal bir olaydır ve neden onu bizi ayartıp kötü

yola sevk eden hilebaz bir araç olduğunu varsaymamız gerektiği hakkında güneş

altında hiçbir neden bulamıyorum, 251 diyerek Freud ile ayrılıklarını belirtmektedir.

Jung, Freud’un görüşleriyle üç noktada uzlaşmamaktadır. Bunlardan ilki;

rüyaların temelinde yatan ferdi şuuraltı değil, toplumsal şuuraltıdır. Yani insanlığın

ortak bilgi hazinesi olarak kabul ettiği bütün eski dinlerden, mitolojilerden geriye

kalan ve şuuraltına yerleşmiş imgelerdir.( Kolektif Şuuraltı) İkincisi; rüyaların arzu

tatmini özellikle cinsi arzuların tatmini olduğu görüşüne karşıdır. Üçüncüsü;

rüyaların uykunun bekçisi olduğu görüşüne karşıdır. Jung’a göre rüyalar, tam tersine

uykuyu rahatsız etmektedirler.252

Kolektif şuuraltı bahsini biraz açacak olursak; Jung’ a göre, bazı

rüyalarda kişisel ferdi önemlilikten oldukça fazlası vardır. Anlaşılabilmeleri için,

içindeki simgelerin başka zamanlarda başka insanlar için ne anlama geldiklerinin

öğrenilmesini söyler. Bu tip rüyalara kolektif rüyalar adını vermektedir. Kolektif

rüya, kolektif bilinçdışındaki arketipleri ortaya koyacak ve rüya sahibi için olduğu

kadar başkaları için de önemli olacaktır. İlkel insanlar, kişisel ve kolektif rüyalar

arasındaki farkı, içgüdüsel olarak görürler ve onları küçük ve büyük rüyalar diye

anlatırlar. Büyük rüyalara değer verirler, çünkü, onlar ağzı kapalı duran bilgi

kaynaklarının kapağını açmaktadır. En çarpıcı rüyalar, bilinçdışından kendiliğinden

ortaya çıktığı görülen, tümüyle yabancı bir şeyi ilgi çekecek kadar berrak bir biçimde

ortaya koyan rüyalardır. Örnek olarak Firavun’ un rüyasını ve O’nun Hz. Yusuf

tarafından yorumlanmasını, bu tip rüyalara örnek olarak verir.253

251 Jung,C.G.,Din ve Psikoloji,s.40 252 Tunç,Mustafa Şekip,a.g.e.,s.79 253 Fordham,Frieda,a.g.e.,s.128-135

Page 95: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

88

Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi, Jung’a göre, ruh dünyası, insanlığın

tarih boyunca idrak ettiği hayat şekillerinin, yaptığı tecrübelerin canlılığını muhafaza

eder. Rüya, kişisel şuuraltının aydınlanmasında olduğu gibi esrarlı kolektif

şuuraltının anlaşılmasında da yardım eder. Rüya, çocukluk çağına ait bulunan,

şuuraltına itilmiş olan ve cinsel arzulardan, çocukluk çağında yer alan, hakimiyet

isteğinden kolektif eski duygulardan, düşüncelerden, içgüdüsel kalıntılardan

meydana gelen malzemelere, unsurlara aktüel bir mahiyet verir.254

Jung’ a göre Freud’un kusuru, her şeyi, Oedipus kompleksi etrafında

görmesi ve ana unsur olarak, cinsiyet hislerini çok kullanması idi. Jung da başka aşırı

bir fikirle bunu düzeltmeye çalışıyordu. Jung, rüyaların arkasındaki motifin, dini

duygular olduğunu iddia ediyordu. Yani bir insan rüyada kendine ait değildir.

Toplumun ilkel tecrübelerinin esiridir.255 Diyerek Freud ile aralarındaki farklı

fikirleri dile getiriyor.

11) ADLER’İN RÜYA KURAMI

Önceleri Freudcu iken sonradan 1912’de kendi ekolünü kuran tanınmış

Alman psikoloğu Alfred Adler (1870-1937) Freud’un aksine cinsiyetin rolünü

azaltıp Ego’nun rolünü arttırmıştır. Ona göre, bütün rüyaların temelinde hayata karşı

takınılmış olan genel bir tavır mevcuttur. Uyku anında insan düşüncesini işgal eden

rüya, dün ile yarın arasındaki bir köprüden başka bir şey değildir. Bir ferdin

genellikle hayata karşı takındığı tavrı bilmek, hal ile gelecek arasında ne şekilde

köprü kurduğundan haberdar olmakla rüyalarında kurduğu köprülerin özellikleri

anlamak mümkündür ve buradan geçerli bazı sonuçlar çıkarılabilir. Adler, rüyaların

çok azını anlamanın mümkün olduğunu, o rüyanın kişi üzerinde belli bir izlenim

bıraktıktan sonra çabucak unutulacağını söyler ve rüya tabirinde usta olmayan bir

254 Özgü,Halis,Freud-Adler-Jung-Sjondi,Öğretmen Dergisi Yay.,Ankara,1960,s.8 255Türek,İbrahim,a.g.e.,s.32

Page 96: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

89

kişinin onun arkasında gizlenen şeyi, kolayca anlamasının mümkün olmadığını

belirtir. Rüyaları, bir ferdin faaliyet ve davranış kalıbının sembolik ve mecazi bir

yankısı olarak görür. Adler’e göre rüya, bir heyecanı şiddetlendirmeye veya belli bir

durumun çözümlenebilmesi için gerekli olan şevki yaratmaya çok uygundur. Rüyayı

gören şahsın aradaki bağlantıyı anlamış olması hiçbir şeyi, değiştirmez. Gereken

materyali ve bir itici kuvveti bulması yeterlidir. Rüya, o şahsın davranış kalıbını dile

getirdiği için düşünce süreçlerin nasıl gerçekleştiğini ortaya koyacağından bir

psikyatrist, o şahsın tabiatı ile ilgili sonuçlar çıkarabilir. Adler’e göre rüyalarda

kudret dürtüsü, yani iktidar isteği esastır ve geleceğe yöneliktir. Rüyalar, kişilerin

hayat problemlerinden birine çözüm yolu aradığı gibi bu problemleri ne şekilde ele

aldıklarını da gösterir. Sosyal duygu ve güçlü olmak için gösterilen çaba rüyalarda

açık bir şekilde ortaya çıkar.256

Gördük ki; uyanık durumdaki yaşamımızı üstünlük amacı

belirlemektedir. Buradan anlaşılacağı üzere, düşleri de yine üstünlük amacı belirler.

Bir düş, yaşam üslubunun bir parçasıdır hep; dolayısıyla düşlerde bireysel idealin

etkinliği görülür. Gerçekten de bir düşün gereği gibi anlaşılacağına güven getirmek

için, bireysel idealin düşle bağlantısını açık seçik saptayabilmemiz gerekir. Bunun

gibi bir insanı iyi tanıdık mı, düşlerinin karakterini de hayli kesinlikle belirleyebiliriz.

Bir düşün ereği, bir üstünlük amacına, daha yerinde bir deyişle belli bir bireyi kişisel

üstünlük amacına götüren yolu hazırlamaktır. Elbet bir düşün güttüğü amaç, ne

mantığa ne de gerçeğe uygun biçimde dile getirilir. İnsanda belli bir duyguyu, bir

ruhsal havayı, bir heyecanı yaratmayı amaçlar. Bütün karanlık yönlerini tamamen

aydınlatmak olanaksızdır. Ne var ki, güttüğü amaç bakımından, uyanık yaşamla bu

yaşamın hareket ve eylemlerinden cins değil, yalnızca derece bakımından ayrılır.

Sonuçta düş yaşamına, uyanık yaşamda da karşılaştığımız aynı göreceliğin olay ve

duygulardan aynı karışımın ek bir dışavurumu gibi bakabileceğimizi görürüz. 257

Gerçek şudur ki, ruhsal yaşamın birlik ve bütünlüğüyle düş yaşamının

özel duygusal karakterini dikkate almadık mı, bütün düşleri açıklayabilecek bir

256 Adler,Alfred,İnsan Tabiatını Tanıma Sanatı,( Çev: Ayda Yörükan ), Türkiye İş Bankası Yay., Ankara,1995,s.114-125 257 Adler,Alfred,Yaşama Sanatı,(Çev: Kamuran Şipal),Say Yay.,İstanbul,2001,s.151-152

Page 97: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

90

reçeteye kavuşmamız olanaksızdır. Düş görmeyenler de vardır, bunlar kendi

kendilerini aldatmak istemeyenlerdir. Hareket ve mantıkla fazlasıyla meşguldürler,

sorunların üzerine yürümekten kaçmazlar. Bu yaratılıştaki insanlar diyelim ki düş

görseler bile, gördükleri düşü çoğunlukla pek çabuk unuturlar. O kadar çabuk

unuturlar ki, düş falan görmediklerine inanırlar.258

Tekrarlayan bir düş, bizim için, bir kişinin üstünlük amacının nerede

saklı yattığını gösteren sağlam nitelikte, yanlış anlaşılması olanaksız bir işarettir.

Geniş boyutlu uzunca düşlerin görülmesi durumunda düşü görenin belli bir konuda

henüz kesin bir karar almadığını anlarız. Düşü gören, kendi sorunuyla bireysel amacı

arasında henüz bir köprü kurma çabasındadır. Bu nedenle kısa düşleri hepsinden iyi

anlarız. Kimi zaman bir düş, salt bir görüntüden, bir iki gözden oluşur ve düşü

görenin kendini elden geldiğince çabuk aldatabilmesi için bir yol bulmaya çalıştığını

anlatır.259 Adler’e göre rüyalar, ferdin genel olarak hayata karşı takındığı tavrın

bilinmesi, hayat problemleri ne şekilde ele aldıklarını bilmek, anlamak için de çok

önemlidir.260

12) ADLER İLE FREUD’UN RÜYA KURAMLARININ FARKI

Rüyanın etkilendiği zaman dilimi konusunda psikologların farklı

düşündüğünü görmekteyiz. Freud, düşün ilgili olduğu zaman dilimi olarak insanın

geçmişi olduğunu söylerken261 Alman psikolog Adler ise, dün ile yarın arasında bir

köprü vazifesi gördüğünü 262 dile getirerek aralarındaki farkı şöyle açıklıyor; “Freud,

rüya görenin geriye doğru bakmak istediğini varsaymaktadır. Ben ise, rüya görenin

ileriye doğru baktığını bir sorunun çözümünü amaçladığını söylüyorum. Aradaki

temel fark, buradadır.” Adler, Freud’un bu görüşünü benimsemediğini söylüyor. Ona

göre, Freud, halihazırda eldeki bir sorunun çözümünü amaçlamıyor.263

258 Adler,Alfred,Yaşama Sanatı,s.160-162 259 Adler,Alfred,Yaşama Sanatı;s.162,163 260 Adler,Alfred,İnsan Tabiatını Tanıma Sanatı;s.237 261 Freud,Sigmund,Düşlerin Yorumu,C.I,s.215 262 Adler,Alfred,Yaşama Sanatı,s.151 263 Adler,Alfred,Psikolojik Aktivite,(Çev: Belkıs Çorakçı),Say Yay.,İstanbul,2001,s.261

Page 98: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

91

Freud, düşlere infantil (çocuksu) cinsel isteklerin doyuma kavuşturulması

gözüyle bakmıştır. Ancak biz bu kanıda değiliz; çünkü o zaman her şeyi böyle bir

doyum gibi görmemiz gerekir. Her düşünce düşteki gibi bir yol izler, yani

bilinçdışının derinliklerinden çıkıp gelerek bilinçte açığa vurur kendini. Dolayısıyla

cinsel doyum kavramı, somut vakaları açıklamada bir değer taşımaz. Tarihte düşler,

ileride baş gösterecek olayların peygamberimsi ön habercileri sayılmışlardır. Düşün

düş görenin karşılaştığı sorunla yaşam amacı arasında bir köprü oluşturduğu

doğrudur. Bu bakımdan çoğunlukla gerçektir düş, çünkü, düşü gören, düş sırasında

sonradan üstleneceği rolü talim etmekte ve söz konusu rolün gerçeklik kazanmasına

katkıda bulunmaktadır.264

Adler de Freud gibi rüya tahlillerinin faydalılığına inanmakta ve rüya

tahlilleri de yapmaktadır. Ne var ki, Adler’ in rüyaların içerisinde aramakta olduğu

şey, geriye dönük bir cinsel içtepi engellemesinin etkilerini aydınlatmak değildir.

Onun için rüyalar, üstün olma çabalarına yön verecek olan gayelerin meydana

çıkarılmasında yardımcı olmaktadır. Başka bir ifade ile rüyalar, bireyin kendine

özgü olan hayat tarzının gereği olarak geliştirmiş olduğu şahsi gayelere ulaşmanın

sembolik bir ifadesi olmaktadır; bunlar, bu amaçla bireyin kurguladığı bilinçsiz

teşebbüsler olduğu içindir ki, üstün olma gayelerini belirlemede yardımcı

olmaktadırlar. Bu bakımdan Adler için rüyalar, sadece geçmiş açısından değil

gelecek açısından da davranış hedefleri bakımından da önemli ip uçları vermektedir.

Adler aynı zamanda Freud’un sayıp döktüğü cinsel gelişme safhalarına karşı çıkarak

yerine bir teşhis ve tedavi tekniği olarak, bireyin aile içindeki pozisyonu ile doğum

sırası ile ilgilenmiştir. Bu bakımdan Adler için, çocuğun aile içindeki ilişkiler ağını

kendi açısından nasıl yorumladığı önemli olmaktadır. Adler, hastanın doğum

pozisyonu ile ilgili olarak yapılacak doğru bir tahlilin onun sonraki davranışlarının

güvenilir bir şekilde anlaşılmasını sağlamada yardımcı olacağına inanmaktadır.265

264 Adler,Alfred,Yaşama Sanatı,s.154,159 265 Yörükan,Turhan,Alfred Adler,Türkiye İş Bankası Kültür Yay. Ankara,2000,s.24,25

Page 99: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

92

Adler’e göre, insanlar rüyalarını anlamıyorlarsa, niçin rüya görüyorlar?

sorusuna Freud’un verdiği yanıt dayanaksızdır. Ayrıca Freud, İnsan uyumamak için

rüya görmek zorundadır ve çocuksu itkilerin tatminiyle uğraşmak, uykusunu

bozmamak için de uyanmamak ister, der. Adler ise, hastaların rüyanın orta yerinde

uyandığını çok iyi bilirim der. İnsan niçin rüya görür sorusuna Adler’in yanıtı; rüyayı

görenin amacı, zaten rüyayı anlamamaktadır. Rüyayı anlayıştan uzaklaştırmayı insan

kendi istemektedir. Demek ki, rüya, göreni aldatmaktır. İnsan, belirli bir durumda

kendini aldatmak ister. Ayrıca insanın rüyayı, niçin anlamadığını da buldum.

Rüyanın amacı, bir duygu durumu yaratmaktır. Bu duygunun netliğe kavuşmaması

gerekir. Var olmalı bir duygu olarak rüya, görenin bireyselliğinden yaratılmış şekilde

bulunmalıdır. Rüya mekanizmasının incelenmesi, insanın kendini aldatmaya yönelik

tutumu temsil eder niteliktedir. Rüya mekanizması şöyledir; Belirli sembollerin

seçilmesi, benzetme ve sembollerin olması ve basitleştirme yapılması gerekir. Bu

malzemeler, yalnızca rüyalara özgü değildir. Eğer birey, uyanıkken de kendini

aldatmak istiyorsa yine aynı malzemeleri kullanır. Belirli bazı anıların ve resimlerin

seçimine gider, benzetme ve semboller kullanır ve basitleştirmeler yapar. Yani bizim

vardığımız sonuç, Psikanalizin metodundan çok farklıdır. Psikanalize göre; rüya,

bilinçdışına giden azametli bir yoldur. Bu uyanık düşünceyle çelişki oluşturur. Biz,

ise böyle bir çelişkinin var olmadığını söylüyoruz. Bilinçdışı, bilincin karşıtı değildir.

İnsan, bunun analizini yaparken bilinci, tüm yapının geri kalanından çekip ayırsa,

onun içinde de birtakım farklılıklar bulabilirdi. Ama bilinci yorumlamayı öğrenen,

onun da bilinçdışı kadar zor anlaşılan bir şey olduğunu fark edecektir. Yani, o da

bilinçdışı kadar bilinçdışı kalır. Orada bir çelişki yoktur. Demek ki, nevrozun bilinçle

bilinçdışı arasındaki çatışmadan doğduğu yolundaki Freud’un görüşü sağlıklı

değildir.266

266 Adler,Alfred,Psikolojik Aktivite,s.261-263

Page 100: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

93

14) FROMM’UN RÜYA KURAMI:

Erich Fromm için rüya görmek, insanların gün boyu varlıklarından

haberdar olamadıkları tecrübe ve hatıraların açıkça ortaya çıkması demektir. Sembol

dilinin özelliklerini kavrayabilmiş olan insan, bu tecrübe ve hatıralar yardımıyla

müthiş bir buluşu gerçekleştirebilir. Bu buluş şudur, insanlık tarihinin en eski

eserlerinden olan mitoslarla, günlük yaşantımızın ürünleri olan rüyalar, birbirleri ile

şaşırtıcı bir benzerlik gösterirler.Şu da bilinmelidir ki, mitolojide ve rüyalarda olmaz

kavramı yoktur. Her şey, olabilirlik içindedir. Fromm, bize rüya ve sembolik dil

konusunda değişik bir bakış açısı kazandırır. Ona göre rüyalardaki en çarpıcı nokta

şudur, rüyalarımızda hangi role bürünmüş olursak olalım biz onun sahibiyiz, o, bizim

rüyamız ve olayları biz yaratıyoruz. Rüyalarımızın ortak özelliği, uyanık halimizin

en büyük özelliği olan mantık kurallarına uymazlar. Uzay ve zaman kategorileri de

artık geçersizdir. Rüyalarımızdaki bir diğer gariplik de, çok uzun yıllar

hatırlayamadığımız, hatta unuttuğumuz olayların ve insanların bir anda zihnimizde

canlanmalarıdır. Ayrıca eğer rüya görüyorsak, bu rüya, yüzde yüz gerçektir ve

uyanık halimizin gerçekleri gibi tam olarak geçerlidir. Rüyada sanki, imiş gibi

durumlar yoktur. Rüya, gerçek bir yaşayıştır. Ama hiç tartışmasız, rüyaların tümü bir

anlama ve bir özelliğe sahiptirler. Rüyaların anlamlı olması demek, eğer

anlayabilirsek, onların bize önemli mesajlar iletmeleri demektir. Rüyaların bir

özelliğe sahip olmaları ise, rüyada hiçbir zaman gereksiz şeylerin görülmemesinden

kaynaklanır. Rüyalarımızda bize iletilen şeyler, soyut birer görüntü şeklinde

olabilirler. Ama anlatmak istedikleri şeyler, kişiliğimizin soyut gerçekleri ile ilgilidir.

Rüya görmek, uykudayken, ruhumuzun gösterdiği bütün faaliyetlerin, anlamlı ve

özellikli bir biçimde yansımasıdır.267

Rüyalarımızda yalnızca insanlarla olan ilişkilerimiz değer yargılarımız ya

da gelecekle ilgili tahminler değil, zihinsel ve entelektüel yeteneklerimiz de

kendilerini daha güçlü ve parlak bir biçimde gösteririler. Nedeni, önemli konuların

çözümleri için ihtiyacımız olan yoğun konsantrasyonu, günlük hayatın kargaşası

içinde elde edemeyip ancak uyku halinde bunu bulabilmemizdir. Nitekim, Kekule’

267 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.6-17,43,45

Page 101: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

94

nin kimyadaki benzol halkasını bulmasıyla sonuçlanan ünlü rüyası buna örnektir.

Uzun süre benzolün kimyasal formülünü araştırmakta olan Kekule, bir gece ansızın

rüyasında benzolün doğru formülünü görmüştü. Uyandığında formülü hatırlayıp

yazdı ve yayınladı. Böylece kimya alanında yeni bir devir başlamış oldu. İnsanların

bazıları, günlerce matematiksel, teknik, felsefi veya pratik bir sorunu çözmeye

çalışırlar. Ve sonunda bir gece, hiç ummadıkları bir biçimde, sorunun çözümünü

rüyalarında bulurlar.268

Erich Fromm, uyku ile vicdan arasındaki ilişkiyi şöyle tarif ediyor; Uyku

halindeyken insan burada, gündüzleri kendisini kuşatan gürültülere kapılarını

kapamıştır ve yalnızca iç yaşantılarına açıktır, bu iç yaşantılar ise, birçok akıldışı

çabalar kadar, değer yargıları ve iç görülerden oluşmuştur. Uyku, çoğu zaman,

insanın vicdanını, susturamayacağı biricik fırsattır; ama işin acı yanı şu ki, uykuda

vicdanımızın sesini duyduğumuz zaman hareket etme imkanımız yoktur; hareket

etmemiz mümkün olduğu zaman da, rüyamızda gördüğümüz şeyi unuturuz.269

Neticede Fromm, rüyaların insanlara yol gösterdiğini, ahlak anlayışına seslendiğini,

ya da muhtemel tehlikelere karşı uyardığını dile getirmektedir.270

13) FROMM’UN RÜYA KURAMININ DİĞERLERİNDEN FARKI

Rüya, Jung’ un mitolojik imparatorluğu değildir. Ama aynı zamanda

rüya, Freud’un savunduğu akıldışı kökenli ve libido destekli arzuların tatmini de

değildir. Rüya daha çok, “düşüncelerimiz, duygularımız ve yaptıklarımız tarafından

etkilenir.” Prensibi açısından ele almak gerekir. Gün boyu yaşadığımız olaylar

rüyalarımıza olumlu ya da olumsuz etki yaparlar. Eğer, çevremizde gelişen olayların

kişiliğimiz üzerinde olumlu etkileri varsa, bu olumluluk kendilerini rüyalarımızda da

gösterecektir. Eğer, olumsuz bir etki yapıyorsa, buna bağlı olarak olumsuz bir rüya

halinde ortaya çıkacaktır. Eğer, hayatımızdaki olumsuzlukların oranı çok yüksekse,

rüyamızdaki hayallerin, bir kurtuluş yolu olduklarını söyleyebiliriz. Jung’ un yorum

268 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar;s.65,66 269Fromm,Erich,Erdem ve Mutluluk,( Çev:Ayda Yörükan ),Türkiye İş Bankası Kültür Yay.,V. Baskı, Ankara,s.194,195 270Öztürk,Ziya,Rüya Tabirleri Ansiklopedisi,Şelale Yay.,İstanbul,1980,s.XX

Page 102: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

95

yöntemiyle, benim rüya yorum yöntemim arasındaki farkı, şöyle özetleyebilirim;

uykumuzda, bazen çok daha zeki ve bilgili davrandığımızı kabul ediyorum. Bu

konuda Jung ile hemfikiriz. Fakat Jung, bu fenomenin, göksel ve ulu bir bilgelikten

kaynaklandığını düşünmektedir. Oysa ben rüyalarımızdaki düşüncelerin tamamen

kendimize ait olduğuna inanıyorum. Uyanırken karşı karşıya kaldığımız bir çok etki,

bizim zihinsel ve ahlaksal yeteneklerimizi köreltmekte ve kısıtlamaktadır. İşte

rüyalarda ortaya çıkan bu etkilerden bağımsızlaşmış olan, gerçek ruhsal

yapımızdır.271

Freud ve onun gibi düşünenlere göre, uyumak ve rüya görmek, ilkel ve

vahşi duygularımızın bir sonucudur. Bu görüşe bağlı kalarak rüyaları, akıl dışı ve

ilkel arzularımızın canlandığı bir olay olarak düşünebiliriz. Freud’a göre, rüyaları

hemen unutmamızın ardında ise, toplumun kontrolü ve utanç duygularımız

yatmaktadır. Toplumun olumlu karşılamadığı bir şeyi, yaptığımız ve kendimizi de

toplumun dışına itmek istemediğimiz için, rüyalarımızı unuturuz. Çünkü

rüyalarımızda, toplumun kabul etmediği birtakım arzu ve düşünceleri görmekteyiz.

Bundan utanarak, gördüğümüz rüyaları hızla unutuyoruz. Böyle bir rüya kuramının

tümden yanlış olduğunu söylemek hatalıdır. Çünkü bu kuramın, doğru olarak

saptadığı bazı noktalar vardır. Fakat sormamız ve düşünmemiz gereken şey, bu rüya

kuramının ne ölçüde bir geçerliliğe sahip olduğudur. Çünkü ortada çelişik bir durum

vardır. 272 “Rüyalarımızda toplumun kurallarına daha az uyduğumuz, daha az bilinçli

ve daha az itaatkar davrandığımız doğrudur. Ama, yine rüyalarımızda, uyanık

olduğumuz daha zeki daha akıllı ve daha doğru karar alabilen bir yapıda olduğumuz

da bir gerçektir. Acaba bu çelişkinin kökeninde, toplumun bizim üzerimizde

oluşturduğu baskılar mı yatmaktadır? Ya da rüyalarımızda akıldışı arzularımızın mı

yoksa akılcı duygularımızın mı işlendiğini, ancak rüyayı görenin kişiliği ve yaşadığı

tecrübeleri göz önünde tutarak söyleyebiliriz. Bir rüyayı anlayabilmek için, o rüyayı

oluşturan ve ona neden olan olaylar hakkında yeteri derecede bilgiye sahip olmamız

gerekmektedir. Rüyaların çoğu, akla dayanan ve bundan dolayı da gerçekleşen bazı

tahminlerdir. Gerçekleşen en eski rüyalardan biri de Tevratta sözü edilen Hz.

271 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.48,51,52 272 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.53

Page 103: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

96

Yusuf’un rüyasıdır.273 Freud, rüyaları, uykumuz sırasında oluşan akıldışı ruhsal

faaliyetler olarak tanımlar. Ona göre rüyalar, yalnızca kişiliğimizin akıldışı bölümü

ile ilgilidir. Ama benim görüşlerim, bu tanım ve kuram ile çatışmaktadır. Bence,

rüyalar, ruhumuzun hem en alt düzeydeki akıldışı özelliklerini ama aynı anda da en

yüce ve değerli yönlerini gösterebilirler.” 274

273 Fromm,Erich,Rüyalar Masallar ve Mitoslar,s.59,60 274 Fromm,Erich,Rüyalar Masalar ve Mitoslar,s.71

Page 104: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

97

III. BÖLÜM:

İSLAM DİNİNDE RÜYANIN TEMELLERİ

Page 105: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

98

Bu son bölümde, rüyanın dini temellerini görmeye çalışılacaktır.

Konunun uzunluğu gereği yalnızca İslam dini açısından ele alınacaktır. İslam dini

açısından rüyayı irdelemeye temellerini ortaya koymaya çalışırken öncelikli olarak

Ayet ve Hadislere başvurulacaktır. Sonrasında İslam alimlerinin görüşleri ile birlikte

rüya ile amel edilip edilmeyeceği, dini yaşantı esnasında rüyaların nasıl bir yerinin

olduğunu izah edilmeye çalışılacaktır.

1) KUR’AN-I KERİM’DE RÜYANIN TEMELLERİ:

Uyku ve rüya, insani vasıflardan olduğuna göre, insanın bu yönü de

Kur’an-ı Kerim’de bahis konusu edilmiştir. Doğrudan ya da dolaylı olarak değişik

sure ve ayetlerde rüya konusu yer almıştır. Sure ve Ayetler şunlardır: 37.Saffat

suresi;102-106. 48. ve 68. Ayetler; 48.Fetih suresi,27.Ayet ; 12.Yusuf Suresi, 4-6.,

42-44., 47-49.,100-101, Ayetler; 17. İsra suresi, 60.Ayetlerdir.

İlk olarak 37.sureolan Saffat suresindeki ayetlere bakacak olursak; bu

suredeki ayetler, Hz. İbrahim’in rüyasını anlatmaktadır. Ayetlerin meali şöyledir;

“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa gelince “Yavrucağım!rüyada seni

kestiğimi görüyorum; bir düşün ne dersin?” dedi. O da cevaben, “Babacığım,

emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun”dedi. Her ikisi

de teslim olup, babası oğlunu alnı üzere yatırınca “Biz o’na şöyle seslendik! Ey

İbrahim, rüyayı doğruladın. Biz muhsinleri böyle mükafatlandırırız. Çünkü bu

gerçekten açık bir imtihandır. dedik.”275

Müfessirlerin rivayetine göre, Hz. İbrahim Allah Taala’nın kendisine bir

evlat ihsan etmesi halinde O’nu Rabbının yolunda kurban edeceğini vaat etmişti.

Görülen rüyada bu söz, hatırlatılmış, O da görmüş olduğu ikinci bir rüyada aynı şey,

hatırlatılınca oğlunu kurban etmeyi kararlaştırmıştır. Emri yerine getirirken “Ya

275 Saffat, 37/102-106

Page 106: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

99

İbrahim, rüyanı gerçekleştirdin” diye Allah (c.c.) tarafından kendisine vahiy gelmiş

ve adağın yerine gelmesi için bir koç kurban edilmiştir.276

Müfessir Razi, bu ayetlerle ilgili olarak, “İbrahim (a.s)’ın gördüğü

rüyanın bağlayıcı bir delil olmadığını savunmuştur. Eğer, öyle olsaydı, rüyada

emredileni yapmak için oğluna danışmasına gerek yoktu. Hem Hz. İbrahim, rüyayı

üç gece üst üste gördükten sonra uygulamıştı. Bağlayıcı bir delil olmamasına

rağmen, Hz. İbrahim’in sırf rüyada gördüğü bir emirle oğlunu kesmeye

kalkışmasının sebebi, rüyasının açık bir vahiy ile desteklenmesidir.” 277

İkinci olarak 48. Fetih suresinde ise rüya olayını anlatan Ayetlerin meali

şöyledir: “Andolsun ki, Allah Taala, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Ey iman

edenler! Allah Taala dilerse, siz güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya

saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz.”278 Bu

ayet ile ilgili olarak yapılan yorumlar şöyledir.

Mücahid bu Ayet ile ilgili olarak , “Hz peygamber (s.a.v.), Hudeybiye’

de bulunduğu sırada, rüyasında kendisiyle ashabının Mekke’ye güven içinde başları

tıraş edilmiş ve saçları kısaltılmış olarak girdiklerini görmüştü. Hz.Peygamber

(s.a.v.), kurbanları Hudeybiye’de kesince ashabından bazıları, rüyan nerede kaldı ey

Allah’ın elçisi? dediler. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.”279 der.

Elmalılı ise; “Peygamberin rüyası, yemin ve te’kitlerle kuvvetlendirilmiş

sözle ve fiille tasdik ve teyit edilerek açık bir vahiyle beyan ve kesin bir vaatle ilan

edilmek üzere “Korkusuzca mutlaka Mescid-i Haram’a gireceksiniz”, bu hem rüyayı

açıklama, hem de açık bir vahiyle yeni baştan müjde ve ilandır.”280 diye

yorumlamıştır.

Üçüncü olarak 17. sure olan İsra suresindeki rüya ile ilgili Ayetin meali

ise şöyledir; “Sana, Şüphesiz Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik.

276 Emiroğlu,Tahsin,Esbab-ı Nuzul,Ülkü Basımevi,Konya,1976,C.IX,s.462 277 Razi,Fahruddin,Tefsiru’l Kebir,Tahran,b.t.y.,C.XXVI,s.157 278 Fetih;48/27. 279 El-Kadi,Abdulfettah,Esbab-ı Nuzul,(Çev: Salih Akdemir),Fecr Yay.,Ankara,1986,s.356,357 280 Elmalılı,M.Hamdi Yazır,a.g.e.,C.VII,s.179,180

Page 107: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

100

Hatırla! Geceleyin sana gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur’an’da lanet edilen

ağacı biz ancak insanlara bir imtihan yaptık. Biz, onları korkutuyoruz. Fakat

bu onlarda büyük bir taşkınlıktan başka bir şey, artırmıyor.” 281

Bu ayet-i kerimedeki rüyadan kasıt, “Ya leyle-i miraçtaki ru’yet’ten,

semalardaki, yerlerdeki acayip kudreti temaşadan ibarettir. Bu harika, geceleyin vaki

olduğu için rüya diye beyan edilmiştir. Mamafih rüya lafzı, ru’yet yerinde de

kullanılabilir. Ya da buna rüya denilmesi hakikaten vaki olan ru’yet’in kafirlerin

inkarına nazarındandır ki, onlar bu harikanın rüya aleminde bile görülmüş olmasını

istibat etmişlerdi. Bunun için bu rüyadan murat, bazı müfessirlere göre de Resul-i

Ekrem’in Mekke müşrikleri hakkında gördüğü rüyadır ki, onların Bedir

muharebesinde mağlup olacaklarını, onlardan bir kısmının nerelerde öldürülüp

toprağa gömüleceğini daha Mekke’de iken rüyasında görmüş, sonrasında bu hadise

olmuştur.”282

Bu surenin 59.Ayetinde de rüya kelimesi geçmektedir. Ancak bu,

görmek, bakmak demek olan rü’yet ile aynı manada kullanılmıştır. Miraç olayından

bahseden bu ayette çeşitli olaylara işaret edilmekte ve gösterilenler gece meydan

geldiği için rüya ile ifade edilmektedir. Bunun uykuda görülen rüya ile alakası

yoktur.283

Dördüncü olarak 12.Yusuf suresinde, Hz. Yusuf’u anlatırken rüya ile

ilgili ayetlerin meali şöyledir; “Bir zaman Yusuf, babasına (Hz.Yakub’a) demişti

ki, Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldızla güneşi ve ayı bana secde

ederlerken gördüm. (Babası) Yavrucağım! rüyanı sakın kardeşlerine anlatma,

sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü, şeytan, insana apaçık bir düşmandır.

İşte böylece Rabbin seni seçecek, (sana rüyada görülen) olayların yorumunu

öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi

sana ve Yakub soyuna nimetini tamamlayacaktır. Çünkü, Rabbın çok iyi

bilendir, hikmet sahibidir.”284

281 İsra, 17/60 282 Bilmen,Ömer Nasuh,Kur’an Tefsiri,Bilmen Yay.,İstanbul,1994,C.IV,s.1889 283 Elmalılı,M. Hamdi Yazır,a.g.e.,C.V,s.318 284 Yusuf,12/4-6.

Page 108: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

101

Bu ayet ile ilgili Elmalılı şöyle bir yorum yapmaktadır. “Yani gördüğün

rüya, kendi geleceğinin bir misalini göstermektedir. O misal aleminde o büyük ve

yüksek yıldızların sana secde halinde görünmeleri temsil ve teşbih yoluyla şuna

delalet eder ki, ileride Rabbın sana Peygamberlik verecek ve büyük adamları sana

boyun eğdirecek.”285 Burada “Hz. Yusuf’a rüyaların yorumu öğretilecek” ayet-i

kerimesiyle rüya yorumunu Allah (c.c) tarafından öğretilen bir ilim olduğu görüşünü

destekler niteliktedir.

Yusuf suresindeki diğer ayetlerin meali şu şekildedir. “Yusuf, o iki

kişiden kurtulacağını sandığı kimseye, “Beni efendinin (kralın) yanında an

(benim suçsuz olduğumu krala hatırlat)” dedi. Fakat şeytan, o adama,

(Yusuf’un durumunu) efendisine söylemeyi unutturdu, (bundan ötürü Yusuf),

birkaç yıl zindanda kaldı. (Bir gün) Kral, dedi ki, “Ben düşümde yedi semiz

inek görüyorum, bunları yedi zayıf inek yiyor. Ve yedi yeşil, yedi de kuru başak

(görüyorum). Ey efendiler! Eğer siz rüya tabir ediyorsanız bu rüyanın tabirini

bana anlatın.”286

“(Yusuf) dedi ki; Siz adetiniz üzere yedi yıl (ürün) ekersiniz.

Biçtiğinizi başağında bırakırsınız, ancak yiyeceğinize az bir miktar alırsınız.

(gerisini de depo edersiniz.) Sonra onun ardından yedi kurak (yıl) gelecek ki,

(tohumluk olarak) sakladığınız az miktar dışında, o yıllar için önceden

biriktirdiklerinizi yiyip bitirir. Sonra onun ardından bir yıl gelir ki, o yıl da

insanlara bol yağmur verilir ve insanlar o yıl, (bol bol meyve) sıkarlar ( hayvan

sağarlar.)”287

Bu tabir neticesinde Yusuf (a.s.) Zindandan kurtulur. Zaman içerisinde

Mısır’da ikinci adam seviyesine yükselir. Kıtlık sebebiyle sıkıntı içinde olan babası

Hz.Yakub’ un oğulları zahire almak için Mısır’a gelirler ve olaylar devam eder.

“Ve ana babasını tutup tahtının üzerine çıkardı, onlar da eğilip

Yusuf’a saygı gösterdiler. Yusuf , Babacığım! dedi. İşte daha önce gördüğüm)

rüyanın yorumu budur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Beni zindandan çıkartıp,

285 Elmalılı,M.Hamdi Yazır,a.g.e.,C.V,s.34 286 Yusuf, 12/42.43. 287 Yusuf, 12/47.,48.,49.

Page 109: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

102

şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirerek

Rabbim sana ihsanda bulundu. Şüphesiz ki, Rabbim dilediğine lutf edicidir.

Çünkü, O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. Ey Rabbim! Mülkten bana

(nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey

gökleri ve yeri yaratan! Sen, dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni

müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!”288

Elmalılı bu ayetleri tefsir ederken şöyle söylemektedir. “Ayette geçen

“Bana olayların te’vilini öğrettin” derken, bu dünyada yaşanan olayların sonunda

gerçekleşecek bir rüya gibi olduğunu, kendisine verilen ilimden aldığı pay

nispetinde, o rüyanın tabirini öğrendiğini ve ileride Ahiret gerçeğinin varlığını

anladığını kastetmiştir.”289

Ayetlerde görüldüğü gibi Mısır Meliki’nin gördüğü rüyanın Hz. Yusuf

un yorumu istikametinde gerçekleşmesi, yine Allah Resulü’ nün rüyasının

gerçekleşmesi, Hz. İbrahim’in rüyası, gelecekten haber veren rüyaların

gerçekleşmesi şeklindedir. Dikkat edilirse bu gerçeklik, sadece peygamberlere has

bir özellik değildir. Ayrıca Hz. Yusuf ’un rüya yorumu konusunda uzman olduğu,

çünkü, kendisine rüyaların yorumunun Allah (c.c.) tarafından öğretildiği

belirtilmektedir.290

Bu ayetler, rüya kelimelerinin Kur’an’ da birebir bulunduğu ayetlerdi.

Bunun dışında Kur’an’ da rüya olayını ifade eden başka kelimeler de kullanılmıştır.

Şöyle ki;

Kur’an-ı Kerim’de Rüya Anlamındaki Kelimeler :

1-Hulm: “Arapça Ha-Le-Me fiil kökünden türemiş olup, Fe’lun kalıbında Hilm

mastar olarak kullanılıp, nefsini ve tabiatını kızgınlığın heyecanından korumak

manasındadır. Tur suresi 32.Ayet bu manadadır. İsim olarak uykuda görülen şey,

288 Yusuf,12/100.101. 289 Elmalılı,H.Y.,a.g.e.,C.IV,s.292 290 Albayrak,Halis,Kur’an’da İnsan Ğayb İlişkisi,Şule Yay.,İstanbul,1993,.s.219

Page 110: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

103

kuruntu manalarına gelir. Çoğulu, Ahlam olup, çoğunlukla çirkin ve kötü şeylere

delalet eden rüyalara denir. 291 Hz Peygamber, “Rüya, Allah’tan, hulm ise,

şeytandandır.292 buyurmaktadır. Bu hadiste hulm, sadık olmayan rüyalar için

kullanılmaktadır.

2- Ağdas: Dığs kelimesinin çoğuludur. Bir şeyi birbirine bağlamak, bitki ve ot

demeti manasına gelir. Yalnız bu demetin uzun ve ayakta durabilenine “dığs” denir.

Istılahta ise, kendisinde hayır olmayan karmakarışık rüyalara denir.293 Kur’an’da

ahlam kelimesine izafe edilerek “ot demeti gibi karmakarışık hayaller ve evham

karışımı düşler” manasında kullanılmıştır.294

3- Menam:Ne-Ve-Me” Arapça fiil kökünden mastar olup uyumak anlamındadır.

Bazen gözümüzle gördüklerimizin uykuda görülmesi anlamında kullanılır. Bazen de

bir olayın bir kısmını gözle görüp, diğer kısmının da rüyada tamamlandığını görürüz.

Bu durum da yine bu kelimeyle ifade edilir.295 Menam, ayet ve hadislerde mecaz

olarak, rüya anlamında kullanılmıştır.296

4-Ehadis: Ha-De-Se fiil kökünden gelmektedir. “Hadis” isminin çoğuludur.

“Uhduse” isminin çoğulu değildir.297 Ferra şöyle demiştir; “ehadis kelimesinin tekili

bize uhduse olarak gösteriliyordu. Sonra onu hadis kelimesinin çoğulu yaptılar.”298

“İnsana, uykuda ya da uyanıkken işitme, ilham ya da vahy olarak ulaşan sözlere

denir.”299

5- Büşra: Arapça “Be-Şe-Re” fiil kökünden türeyen bir mastardır. Kelime anlamı,

kabuğunu soymak anlamındadır. Büşra, ise; sevinçli, müjdeli haber manasındadır.300

“Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır301 ayetinde geçen büşra

kelimesini bazı müfessirler, dünyada olan kısmını, müminin gördüğü veya kendisine

291 El-Isfehani,a.g.e.,s.129 292 Buhari,Tabir,3,4,10,14;Bed’ul-Halk,11, Tıbb,39;Müslim,Rüya,201; Ebu Davud,Edeb,88;Tirmizi,Rüya,5;Muvatta,Rüya,4;Ahmed b.Hanbel,5,296,300,305,310 293 İbn-i Manzur,a.g.e.,C.II,s.133,134 294 Yusuf;12/44. 295 İbn Manzur,a.g.e.,C.XII,s.596,597 296 Enfal;8/43.-Nebe;78/9. 297 Zemahşeri,a.g.e.,C.II,s.303 298 Cevheri;a.g.e.,C.I,s.278 299 Tahrim;66/3 300 Mutçalı,Serdar,Dağarcık Sözlüğü,Dağarcık Yay.,İstanbul,1995,s.56 301 Yunus,10/64

Page 111: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

104

gösterilen salih-sadık rüya şeklinde tefsir etmişlerdir.302 “Vahiy, kesildi mübeşşirat

kaldı.”303 Hadisinde de peygamber efendimimiz, “mübeşşiratı” sadık rüya olarak

açıklamıştır.

Böylece Kuran’daki rüya ile ilgili ayetler ve tefsirler ile Kur’an-ı

Kerimde rüyanın temellerinin ne olduğunu anladıktan sonra Hadislerde rüyaların

temellerinin ne olduğunu görebiliriz.

2 ) HADİSLERDE RÜYANIN TEMELLERİ:

Hadis kitaplarında peygamber efendimizin kendi görmüş olduğu rüyalar

da mevcuttur. Bu rüyalar ya kendi ağzından veya onu dinleyenin ağzından

anlatılmaktadır. Semüre ibn-i Cündep’ten nakledildiğine göre; “Hz. Peygamber,

sabah namazından sonra etrafındakilere dönerek kimlerin rüya gördüğünü sorar, rüya

gören varsa onları tabir eder. Eğer yoksa kendi rüyasını anlatır ve tabir edermiş. Bu

rüyaların mahiyetinde ve tabirinde insanlığa bir haber, bir mesaj ve öğüt bulunmakta

veya bir mesele açıklığa kavuşturulmaktadır.”304

Peygamber efendimiz (s.a.v.), Hayra teşvik, noktasında rüyaları şöylece

kullanmıştır. “İbn Ömer (r.a.)’dan rivayetle; Resulullah zamanında kim rüya görecek

olsa, gelip onu peygamberimize anlatırdı. O sıralarda ben genç, bekar bir

delikanlıydım, mescitte yatıp kalkıyordum. Bir gün rüyamda, iki meleğin beni

yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gördüm. Cehennem kuyu

çemberi gibi çemberlenmişti. Keza kuyu direği gibi iki direği vardı. Cehennemde

bazı insanlar vardı ki, onları tanıdım. Hemen istiazeye başlayıp üç kere; “Ateşten

Allah’a sığınırım” dedim. Derken beni getiren iki meleği üçüncü bir melek

karşılayıp, bana, Niye korkuyorsun? Korkma dedim. Ben rüyayı kız kardeşim Hafsa

(r.a.) ya anlattım. O da Resulullah’ a anlatmış. Resulullah; Abdullah ne iyi insan,

keşke bir de gece namazı kılsa demiş. Salim der ki, Abdullah bundan sonra geceleri

pek az uyur oldu”.305 Bu hadis bize peygamberimizin sahabeleri rüyalar vasıtasıyla

da eğittiğini göstermektedir. Rüya sayesinde Abdullah, gece namazı gibi faziletli bir

302 İbn Manzur,a.g.e.,C.IV,s.61 303 Buhari;Tabir,5 304 Buhari;4/29;h.no:576 305 Buhari;Tabir,91,36

Page 112: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

105

ibadete başlamıştır. Rüyalar vasıtasıyla insanlar, iyi, güzel ve hayırlı işlere teşvik

edilebilir. Kötü alışkanlık ve adetlerden uzaklaşmaları sağlanabilir. Rüya, iyi

yorumlandığı takdirde vicdan mekanizması işlettirilebilir.

Ayrıca birinci bölümde rüya tabiri yapılırken dikkat edilecek hususları

açıklarken peygamber efendimizin rüya tabirinin doğru ve iyiye tabir edilmesi ile

ilgili hadisini yeri gereği tekrar hatırlayacak olursak; “Kocası ticaret maksadıyla uzak

ülkelerde seyahatte bulunan bir kadın, gördüğü rüyayı gelip Hz. Peygamber’e anlatır.

Rüyasında evinin direğinin düştüğünü ve şaşı bir çocuk doğurduğunu görmüştür.

Peygamberimiz, o kadına. “Kocan yakında dönecektir inşallah ve sen de salih bir

evlat doğuracaksın”der. Kadın daha sonra aynı rüyayı tekrar görür, gelir ve

Hz.Peygamber’i bulamayınca rüyasını Hz.Aişe’ye anlatır. Hz.Aişe, ona , “Eğer rüyan

doğru ise seyahatte olan kocan ölecektir ve sen de ahlaksız bir evlat

doğuracaksın.”der. Biraz sonra Hz.Peygamber İçeri girer. Hz.Aişe, kadını gördüğü

rüyayı ve kendi tabirini anlatınca Peygamberimiz üzülür. Hem rüyayı hem de tabirini

hoş karşılamaz. Hz.Aişe’ye “Bırak bu çeşit tabirleri, sana bir Müslüman rüyasını

tabir ettirmek için gelirse hayır ile onu tabir et! çünkü; rüya tabir edildiği gibi olur.”

der. 306 yani rüyaları her zaman iyiye tabir etmeliyiz.

Hadislerdeki Rüya Çeşitleri: Rüya çeşitleri ile ilgili Peygamber efendimizden

rivayet edilen şu hadisle başlayacak olursak “Rüya üç kısımdır: Biri salih rüya olup

Allah’tan müjdedir. Diğeri, şeytanın verdiği hüzündür. Üçüncüsü, kişinin kendi

kendine konuştuğu şeylerdendir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey, görürse hemen kalkıp

namaz kılmalı. O’ nu kimseye söylememelidir.”307

Hadsi-i şerifin ifadesine göre, görülen rüyaların netice itibariyle üç

kategoride değerlendirileceği, diğer kısımlarının da bunlardan birine dahil olduğu

anlaşılmaktadır. Hadis metninde geçen rüya çeşitleri yanında bir dördüncünün de

ağdas (karışık rüyalar) olduğu söylenmiştir. Bir de kişinin uyanık halde iken şuuruna

yerleştirdiklerini rüyada görmesi olan hadis-i nefs, (şuuraltına itilen şeylerin ortaya

306 Debbağ;Abdulaziz,a.g.e., C.I,s.317 307 Müslim,Rüya,42,h.no:2263

Page 113: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

106

çıkması) şeklinde bir rüya çeşidinden de bahsedilmektedir.308 Buna göre rüyalar

şöyle sınıflandırılmıştır.

1) Sadık (Doğru,Gerçek) Rüya:

Kaynağı ilahi olan rüyadır. Mutlak olarak “rüya” denildiği zaman “sadık

rüya” anlaşılır. Hz. Peygamber, bir hadis-i şeriflerinde “Rüya, Allah’tan (c.c.) hulm,

ise şeytandandır.” buyurmaktadır.309

Çağımız tefsircilerinden Tantavi, sadık rüyayı şöyle tarif ediyor. “Beden,

sakin durgun olduğunda, kendisine safra, sevda, kan, balgam, hayvani arzular, öfke

kuvveti galip gelmediğinde, midesinde çokça yemek bulunmadığında görülür. Böyle

bir kişi rüyasında, akıl aleminden bazı bilgiler görür. Kendisine gelen bu yüce

manaları görüntüler halinde alır, bunları his alemindeki görüntülere çevirir. Bu

görüntüler bazen güzel manzaralar, bazen de hal ve gelecekten haber veren, derli

toplu manalar içeren remizler ve yumuşak, güzel sözler olabilir.”310 Sadık rüya

örneği olarak ezan, sadık rüya sonucu ortaya çıkmıştır.311 Sadık rüyayı Hz.

Peygamber, (s.a.v.) nübüvvetin kırk altı cüzünden biri olarak belirtmiştir.312 “Sadık

rüya, sıhhat ve isabet itibariyle peygamberliğin kırk altı parçasından birine denktir.

Yalnız buradan, sadık rüyanın peygamberliğin bir parçası olarak kaldığı,

peygamberlik kadar kuvvetli bir mahiyet taşıdığı neticesi çıkarılmamalıdır. Aksi

takdirde sadık rüyayı vahiy ve nass derecesine çıkarmış oluruz ki, bu çok

tehlikelidir.”313 Biz biliyoruz ki; Bizler peygamber rüyası görmekten çok uzağız.314

Sadık rüya, ya bir uyarı niteliğini taşır, yada bir müjde içerir.315 Sadık rüya, bir

ilham da olabilir ve az görülür.316

308 Ayni,Bedruddin Mahmud b. Ahmed,Umdetu’l Kari fi Şerhi Sahih-i Buhari,Kahire,b.t.y.,C.24, s.154 309 Buhari, Tabir,3,4,10, Bedu’l –Halk, 11, Tıbb, 39, Müslim,Rüya, 201, Ebu Davud, Edep,88, Tirmizi,Rüya,5, Muvatta, Rüya, 4 ; Ahmet b. Hanbel,5/ 296,300,305,310 310 Tantavi,Cevheri,El-Cevahir Fi Tefsiri’l- Kur’ani’l Kerim,Mısır,h.1350,C.VII,s.27 311 Ebu Davut,salat, 28 ; İbn Mace,ezan,1; Darımi,salat,3; Ahmet b. Hanbel,4/43 312 Buhari, Tabir,3,4; İ.Mace,Rüya,1; Darımi,Rüya, 6; Muvatta, Rüya,1;Ahmet b.Hanbel,3/126,135,149,257,5,50,454 313 Ez-Zebidi,Zeynu’d Din Ahmed b. Ahmed,Sahih-i Buhari Muhtasarı,Tecrid-i Sarih Tercümesi (Çev: Kamil Miras) D.İ.B.Yay.,VII. Baskı,Ankara,1984,C.XII,s.273 314 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.253 315 İbn Sirin,Muntehabu’l Kelam,C.I,s.3 316 Yurdatap, Selami Münir,İslam Dininde Rüya ve Rüya Tabirleri, İstanbul,1973,s.15

Page 114: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

107

Doğru çıkan sadık rüya, bazen müjdeci olurken, bazen de uyarıcı olur.

Rüya tabircileri de aynı görüştedirler. Burada bilinmesi gereken husus, korkutucu

olarak da nitelendirilen bir rüya türünün esas olarak uyarıcı mahiyette kabul

edilmesidir. Çünkü, korkutma, hoşlanılmayan ve beğenilmeyen rüyaların vukuunu

gerekli kılmaz. Uyarıcı anlamdaki korkutma ve beğenilmeyen rüyadan murat edilen,

rüyanın zahirinin onunla ilgili yapılan tabirden daha umumi olmasıdır.317

Peygamberimizden yapılan rivayetlerde iyi rüya gören kişinin Allah

Taala’ya hamd etmesi ve başkasına anlatılması tavsiye edilirken, kötü rüya

görenlerin ise, rüyanın şerrinden Allah’a sığınması ve rüyasını kimseye anlatmaması

istenmiştir. Çünkü bu rüya, şeytandandır. Ayrıca kötü rüya gören, üç defa sol tarafına

tükürmelidir.318

Salih rüya ile ilgili başka bir rivayet ise şudur. “Sizin en doğru rüya

göreniniz, en doğru söyleyeninizdir. Salih bir kişi tarafından görülen güzel rüya,

nübüvvetin kırk altı cüzünden biridir.”319 Buradaki salih rüya görmeyi nübüvvetten

bir parçadır demekle neyin kast edildiğini biraz irdeleyecek olursak; “Zira burada

anlatılmak istenen mana, Peygamberliğin birtakım parçalara ayrılacağının

belirtilmesi olmadığı gibi, bu güzel vasıfları kendilerinde toplayan kimselerde de

nübüvvetten bir parça bulunduğu demek değildir. Burada sözü edilen, nübüvvetle

onun getirdiği ve kendisine davet ettiği hayırlara murad edilmesi mümkündür.”320

Nasıl yüksek sesle şehadet kelimesini söyleyene müezzin denemeyeceğinde olduğu

gibi321 salih kişinin rüyasının da nübüvvetle ilgisi yoktur.

Resul-i Ekrem’e rüyay-ı saliha ve sadıka suretiyle vahiy, altı ay devam

etmiştir. Peygamberimizin nübüvvet ve risalet hayatı yirmi üç sene devam ettiğine

göre, rüya tarikiyle vahiy müddeti, nübüvvetleri zamanının kırk altı cüzünden bir

cüzü olur. Bu cihetle salih müminin gördüğü rüya, sıhhat ve isabet itibariyle

317 İbn Hacer,Ebul Fazl Şihabeddin,Fethu’l Bari fi Şerhi Sahih-i Buhari,Beyrut,h.1379,m.1986, C.XII,s.313 318 Müslim;Rüya,42,h.no:2261 319 İbn Mace,Tabir,35,h.no:3893 320 Azimabadi,Muhammed Şemsul Hak,Avnul Mabud Şerhu Süneni Ebi Davud,Beyrut,h.1415, m.1995,C.XII,s.362 321 İbn Hacer;a.g.e.,C.X,s.306,307

Page 115: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

108

nübüvvetin kırkaltı cüzünden bir cüzüne muvafık olur demektir. Yoksa nübüvvetin

böyle bir cüzü bakidir ve o kuvvetle bir ilmi hususiyeti devam etmektedir

sanılmamalıdır. Sonra bu zan, rüyayı vahiy ve nass derecesine yükseltir. Bu da teşriin

devamını icab eder ki çok tehlikelidir.322

Görüldüğü gibi rüyanın nübüvvetten bir cüz olması kabul edildiği

takdirde bu rivayetin ne kadar tehlikelere yol açacağı bilinmekte bu nedenle rüyanın

nübüvvetten bir cüz olma işi, sadece peygamberlere hasr edilmeye çalışılmaktadır.

Hatta bu konudaki yorumlara bir nokta koymak için bu yorumun akla ve mantığa en

uygun açıklama olduğunu ifade edenler olmuştur.323

Şatıbi, bu konuda şöyle der; “Eğer rüya, nübüvvetin cüzlerinden ise, o

zaman vahiy tamamlanmamıştır sonucu ortaya çıkar. Oysa ki, bu sözün maksadı,

müjde ve uyarmadır.”324 Bu rivayet, lafzi manasıyla alınacak olursa, salih bir

müminin rüyası kutsiyet kazanır ki, böyle bir durum, İslam alemini zor durumda

bırakır. Şatıbi’ ye katılmak bir zorunluluk haline geliyor.

Başka bir rivayette mübeşşirat ve salih rüya ile ilgili olandır şöyle ki;

“Mübeşşirattan başka nübüvvetten bir şey, kalmadı. Mübeşşirat nedir? dediklerinde

ise, Resulullah; Rüya-ı Saliha diye buyurdu.”325 Bu hadisin izahında genelde şu

ayete atıfta bulunuluyor. “Onlar ki, iman edip takvaya ermişlerdir. Onlar için

dünya hayatında da ahirette de müjde vardır.”326 Ayetin tefsirine bakıldığında,

inananlar için, dünyadaki müjdenin rüya-ı saliha; ahiretteki müjdenin ise cennet

olduğu belirtilmektedir.327 Rüya ile ilgili rivayetlerin peygamberlikle ilişkili olarak

ortaya çıkmalarının sebebi, rüyalara güvenirlilik kazandırmak ve böylece insanların

İslamiyet’e girmelerini kolaylaştırma, teşvik etmek içindir. Rüyayı bu şekilde en çok

tasavvuf ehli kullanmaktadır. Fazlurrahman bu konuda şöyle söyler; “İnziva hayatı

322 Ez-Zebidi,a.g.e.,C.XII,s.273 323 Sakallı,Talat,Rüya ve Hadis Rivayeti,Tokoloğlu Ofset Yay.,Isparta,1994,s.56 324 Şatıbi,Ebu İshak İbrahim b. Musa,el- İtisam,el-Mektebetu’t- Ticariyyetu’l Kübra,Mısır,h.1578,C.I, s.261 325 Buhari;91,Tabir 5,C.VIII,s.69 326 Yunus;10/63,64 327 İbn Kesir,Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri (Çev:B.Karlığa-B.Çetiner),Çağrı Yay.,İstanbul, 1983,C.XI,s.133

Page 116: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

109

yaşayan ilk zahidler, malzemelerini Gnostik ve hatta Budist, Zerdüşt kaynaklardan

daha doğrusu konuşmalarını ikna edici bir duruma getiren her kaynaktan aldıkları

malzemelerle Kur’an’ daki hikayeleri genişleterek halk kitleleri üzerinde güçlü bir

etki yaptılar.”328

Bütün bu yapılanlar, iyi niyetle yapılıyor olabilir. Ama bu şekilde İslam’a

zarar verdiklerini fark etmiyorlardı. Tasavvuf ehli, insanları etkilemek için rüyada

Peygamberimizi gördüklerini ve bilgi aldıklarını söyleyip, taraftar toplama yolunda

ellerini güçlendirmek için Peygamberimizi rüyada görmeyi meşrulaştırdılar.

Peygamberimizi rüyada görebilmek için, tasavvuf ehli ve yüksek mertebede olmanın

gerektiğine inanıyorlardı. Halbuki, biz biliyoruz ki, kişi, neye susarsa onu rüyasında

görebilir. Leyla, Mecnununu, Kerem, Aslısını, Mümin de sevgilisi olan

Peygamberini rüyasında çok isterse görebilir. Bunun için tasavvufçu olmaya gerek

yoktur, yalnızca peygamberi ahlak sahibi olmak yeterlidir. Bunların dışında

peygamber efendimiz (s.a.v.), rüyaların doğru tabir edilmesini ve iyiye tabir

edilmesini tavsiye etmiştir.329 Peki bir rüyanın sadık olduğunu bizler nasıl

anlayacağız? İbn Haldun’a göre rüyaların sadık olduğu şu şekilde anlaşılır; Böyle bir

rüya gören şahıs derhal uyanır ve böyle bir rüya, devamlı ve sabittir. Yani uyandıktan

sonra unutulmaz, bütün teferruatıyla aynen hatırlanır.330 Sadık rüyayı iyi ve doğru

insanlar görür. Her ne kadar kafir ve fasıklar da sadık rüya görürlerse de buna az

rastlanır.331 Cünüplük, adet hali ve sarhoşluk sadık rüya görülmesine mani

değildir.332 Anlam bakımından sadık rüyalar beş kısma ayrılmıştır.

A) Zahir olan sadık rüyalar. Buna Hz. Peygamberin Feth suresi 27. Ayette geçen

rüyası ile, Hz. İbrahim’in Saffat suresi 102-106. Ayetlerdeki rüyası misal olarak

gösterilmiştir. Bu rüyalar aynen görüldükleri gibi gerçekleşmişlerdir

B) Allah Taala tarafından bir müjde olan sadık rüyadır. Bu, kulun iyiliği için

gösterilmiştir. Ya, ona yaptığı veya yapacağı hayırlı bir işi haber vermek suretiyle

bir müjdedir, ya da yapması uygun olmayan bir işi yapmaması için bir uyarıdır.

328 Fazlurrahman;İslam,(Çev:Mehmet Dağ-Mehmet Aydın),Selçuk Yay.,II. Baskı,İstanbul,1992,s:232 329 Müslim,Rüya,42,h.no:2270 330 İbn Haldun,a.g.e.C.II,s.565 331 Çöğenli,M.Sadi-Bayram,Ali,a.g.e.,C.I.s.43 332 İbni Sirin;Müntehabu’ Kelam,C.I,s.3

Page 117: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

110

C) Rüya Meleğinin gösterdiği rüyadır. Bu meleğin adı “sıddıkun” dur. Allah

(c.c.)’ın Levh-i Mahfuzda kendisine gösterdiğini insanlara gösterir. Çünkü bu

dünyada olanların ve olacakların aynısı Levh-i Mahfuzda kayıtlıdır. Bize göre,

Levh-i Mahfuzda yazılı olması demek görülen bütün rüyaların şüphesiz doğru

olduğu anlamına gelmez. Bu, Tasavvufçuların aklı evvel dedikleriyle aynı

anlamdadır.

D) Remizli rüyadır. Bunlar, ruhlar aleminden olan rüyalardır. Remizler (işaret,

sembol ) vasıtasıyla temsil edilir. Mesela, zehir görme, zinanın remzidir.

E) Rüyanın şahidi ve rüyayı görenin kendi nefsi ve gördüğü mekanın delaletiyle

sadık olur. Mesela, rüyasında mescitte tambur çaldığını gören kimse kötülükten

tövbe edip Allah (c.c.)’a döner, Allah (c.c.)’ı aşikar olarak zikreder. Ama bir

kimse hamamda Kur’an okuduğunu görse, bu iyi bir şeye işaret değildir. Bu

kimse fuhuşta bulunup kötü işler yapmada şöhret kazanır. Mescitler, şeytanın

giremediği yerlerdir. Hamamlar ise, şeytanların çokça bulunduğu, insanların

avret yerlerinin açıldığı yerlerdir. Dolayısıyla orada Kur’an okunması caiz

değildir. Mekanların delaleti rüyalarda önemli bir unsurdur.333

Neticede rüyaları, peygamberimizin yaptığı gibi, doğru ve iyiyle tabir

etmeli, faydalı olmasına çalışmalıyız. Rüya ile ilgili vermiş olduğumuz bu

hadislerden başka hadisler de mevcuttur. Konumuzun uzun olması itibariyle

hadislerde rüya bölümünü daha fazla ayrıntıya girmeden toparlayacak olursak,

Peygamber efendimiz, rüyanın mahiyeti, çeşitleri ve tabiri hakkında temel kaideleri

koymuştur. Kendi rüyalarını ve kendisine gelenlerin rüyalarını tabir etmiştir. Rüya

ile ilgili hadislerin içerdikleri mesajlar, uyarıcı, sakındırıcı ve gelecek ile ilgilidir.

Ayrıca, rüyalarda şeytanın Hz. Peygamberin suretine giremeyeceği, salih rüyaların

uyarıcı, yönlendirici ve haber fonksiyonlarının olduğu, rüya tabirinin ciddi bir iş

olduğu, rüya görüp uyandıktan sonra nasıl davranılması gerektiğini bildiriyor.

2) Kazib (Yalan , Aldatıcı) Rüya:

Sadık rüyaların dışındaki rüyalar, kazib rüyalardır. Bu rüyalar, ilahi

kaynaklı değildirler. Bunlar, önemli bir mesaj, içermezler. Kazib rüyaların diğer adı

hulm veya batıl rüyadır. Hulm; herhangi bir hakikat bildirmeyen, gerçekte hiçbir

333 Çöğenli,M.Sadi- Bayram,Ali,a.g.e.,C.I,s.43

Page 118: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

111

mana ifade etmeyen, boş vehim ve hayalden ibarettir. Nefisten veya şeytandan

kaynaklanır. Hulm’ un tabiri olmaz. Çünkü hulm’ de görülen şeylerin hakikatte

hiçbir manası yoktur.334 Hz. Peygamberin yukarıdaki hadisini tekrar hatırlayacak

olursak : “Rüya üçtür; Allah (c.c.)’tarafından müjde olan rüya (sadık rüya), Şeytan’

dan kaynaklanan rüya ve insanın kendi nefsinden kaynaklanan rüyadır.” diye

buyurmuştur. 335

Bu hadis-i şerif ışığında Kazib rüyaları iki kısımda incelemeye devam

edeceğiz. İlki; kendi nefsimizden kaynaklanan kazib rüya, ikincisi; şeytan’dan

kaynaklanan kazib rüya olarak.

A- Kendi Nefsimizden Kaynaklanan Kazib Rüya:

Kendi nefsimizden kaynaklanan kazib rüya, şu üç unsurdan

oluşmaktadır.

a- Beyinden (hafıza ve bellekten), kaynaklanan rüya

b- Duyu organlarımızdan kaynaklanan rüya

c- İç organlarımızdan kaynaklanan rüya.336

Kişinin uyanıkken zihninden geçen düşüncelerin, günlük istek ve

arzuların337 “bedenin biyolojik ihtiyaçlarını etkisiyle ve daha önceden başından

geçmiş bir kısım olayların tesiriyle gördüğü rüyalardır.”338 İslam alimleri, dini bir

mesaj taşımaması sebebiyle bu çeşit rüyaların tabirlerini yapmamıştır. Çoğu zaman

içgüdülerin tesiriyle ortaya çıkan bu rüyalar, nefsin veya şeytanın oyunu şeklinde

değerlendirilmiş ve bu rüyalardan korunma yöntemleri anlatılmıştır.33919.y.y.’dan

itibaren psikologlar, rüyalarla bilimsel olarak ilgilenmiş, rüyaların kişinin şahsiyeti

ile ilgili önemli özelliklerini kavramada yol gösterici olduğunu kabul etmişlerdir.340

Hatta bazı hastalıkların tespitinde tedavisinde bu rüyaları kullanılmışlar ve

334 Elmalılı Hamdi Yazır,a.g.e.,C.IV,s.2864 335 Buhari,Tabir,62,Müslim,Rüya,6,Tirmizi,Rüya,1,7,10,İbn Mace,Rüya,3,Darımi,Rüya,6,Ahmed b. Hanbel,3/295 336 Açıkalın,Bünyamin,Kur’an-ı Kerim’de Rüya Kavramı,Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,İstanbul,1996,s.29 337 İbn Mace,Rüya,3 338 Çöğenli,M.Sadi- Ali,Bayram,a.g.e.,C.I,s.40,41 339 İbn Sirin; Müntehabu’l Kelam,s.19 340 Günay,Umay,a.g.e.,s.101

Page 119: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

112

anlamlandırılmaya çalışılmışlardır.341 Psikolog ve psikyatristlerin kullandığı rüyalar

genellikle bu türde rüyalardır.

B- Şeytandan Kaynaklanan Kazib Rüya:

Ruhumuz, ilahi kaynaklardan etkilendiği gibi, şeytandan da etkilenebilir.

Nitekim daha önce de zikrettiğimiz bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.), şöyle

buyurmaktadır; “ Rüya, Allah(c.c.)’ tan, Hulm ise, şeytandandır.”342 diyerek bu çeşit

rüyalara hulm demiştir. Şeytanın kişinin kalbine hüzün sıkıntı endişe vermek, kişinin

bazı hastalıkları sebebiyle korku vermek ve rüyada kişiyi ihtilam etmek için

gösterdiği rüyalardır.343 Bu çeşit rüyaları yoruma gerek yoktur, dini bakımdan bir

mesaj niteliği taşımazlar. Yorumlanması durumunda hayırla ve güzellikle

yorumlanması gerekir.344 Bu tür rüyaların içeriği ise şöyledir; “Rüyaların kötü, çirkin

olanları şeytana izafe edilir ki Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle bir rüya görene bu çirkin,

hoşlanılmayan rüyayı gizlemesini, uyanınca sol tarafına tükürmesini tavsiye

buyurmuştur. Böyle yapan kişiye o rüyadan hiçbir zarar gelmeyeceğini vaat etmiştir.

Böyle rüyalar, batıl bir korkutma, üzmedir veya günahlardan kaçınmaya davet etme

manası taşıyan fitne, aldatma, hile ve kıskançlığa sevk eden boş ve anlamsız

rüyalardır. Gafletten uyarma ve tehlikeye götüren amellerden sakındırma, şeytandan

beklenebilecek bir şey değildir. Şeytana kötülükle emretmek yakışır. Batıl rüyaların

şeytana nispet edilmesi onun kötülüğe çağırmakla meşgul olmasındandır.345

Hadislerde rüyanın temellerini bu şekilde izah ederek İslam alimlerinin rüya ile ilgili

görüşlerine geçmek istiyoruz.

341 Ersevim,İsmail,a.g.e.,s.309 342 Tantavi,a.g.e.,C.VII,s.18 343 İbn Sirin,Müntehabul’ Kelam,C.I,s.2 344 İbn Sirin,Müntehabu’l Kelam,C.I,s.6,8 345 İbni Sirin,Müntehabu’l Kelam,C:I,s.2,3

Page 120: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

113

3 ) İSLAM ALİMLERİNE GÖRE RÜYA VE RÜYA TABİRİ:

İslam alimlerinin rüya ve tabiri hakkındaki görüşlerine geçmeden evvel,

hepsinin görüşünün merkezinde bulunan Ehli Sünnet’ in görüşünü vermek istiyoruz.

Ehli Sünnete göre; rüyanın hakikati, Muhyiddin En Nevevi’nin dediği gibidir. O

Şöyle demiştir. “Allah (c.c.), uyanık insanların kalbinde yarattığı gibi uyuyanların

kalbinde de bazı düşünceler, inançlar yaratır. O, her şeyi yapmaya kadirdir. Buna

uyku ve uyanıklık engel olamaz. Farklı durumlar içeren bu düşünceleri, bilgi olarak

iki şekilde yaratır. Sevindiren müjde veren bilgileri Allah (c.c.), şeytanın olmadığı bir

ortamda yaratır. Üzücü, korkutucu zarar verici bilgileri de şeytanın bulunduğu bir

ortamda yaratır. İlki, rüyadır ve her türlü şerefli şeyin kendisine izafe edildiği Allah

(c.c.)’a izafe edilir. İkincisi de hulm’dur ki, her türlü kötülüğün kendisine izafe

edildiği şeytana izafe edilir. Buna rağmen her türlü rüya Allah’(c.c.) tandır.”346 Der.

Mutasavvıflara göre rüya, vehbi ilim olarak nitelendirilmekte vehbi

ilmin gerçekliğine şahit olarak rüya gösterilmektedir. Hz. Peygamberin “rüya, ğayb

aleminin müjdecilerindendir”347 hadisinden yola çıkarak insanın toprak ve çamura

dayalı aslından sıyrıldığı, beşeri sıfatları imha edildiği zaman onun ruhunda meydana

gelebilecek manevi terakki aydınlığına işaret etmektedir.348 Rüya, hayal olarak

isimlendirilen sınırlı Hz. misalin hükümlerindendir. Bu hayal, semavi akıllardan ve

külli-cüzi manaları idrak eden, kavrayan natık nefeslerden etkilenir. Burada bu

manalara uygun görüntüler ortaya çıkar. Aynı şekilde sadece cüzi manaları kavrayan

vehmi kuvvetlerden de etkilenir. Orada da kendisine uygun görüntüler ortaya çıkar.

Bu durum, bazen dimağın kötü mizacı sebebiyle bazen de nefsin, görüntülerden bir

görüntü icat etmek için vehmi kuvvetlere yönelmesi sebebiyle olur.349

Mutasavvıflara göre rüya, insanın geleceği hakkında bilgi verdiği,

yönlendirdiği ve uyardığı gibi ölümü hakkında da işaretler vermektedir. Ancak bu tip

rüyalardaki işaretlerin doğru tabir edilmesi gerekmektedir. Mesela, Mevlana

346 El Alusi,el Bağdadi,Ruhu’l Meani fi Tefsiri’l Kuran’il Azim,Matbaayı Kübra,Mısır,h.1301,s.181 347 İbn Ebi Şeybe,Ebi Bekr,el-Musannef, Riyad,h.1404,m.1989,C.XI,s.454 348 Gündüz,İrfan,Gümüşhanevi Ahmed Ziyaeddin,Seha Neşriyat,İstanbul,1984,s.176,177 349 El Alusi,el Bağdadi,a.g.e.,s.182

Page 121: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

114

müritlerinden Arif Çelebi, görmüş olduğu rüyayı kendi ölümüyle tabir etmiş ve kısa

zamanda da ölmüştür.350

Tasavvufçular, rüyayı bilgi edinme yollarından saymışlardır. Şöyle ki,

“Kalp ve ruh temizliği içinde uykuya dalan bir kimsenin ruhu, bedeni terk ederek

alem-i melekut’a kadar yükselebildiğinde akl-ı evvel ile karşılaşır ve ruhlar aleminin

idrak melekesi ve vasıtası olan bu akl-ı evvel ile maddi olaylar dünyası ile sırf ruhlar

dünyası arasında bir dünya olan ve bütün varlık ve olayların kendisinde yaşadığı

Berzah alemini idrak edebilir ve bu şekildeki bir idrakle insan ruhu idrakinin konusu

olan varlık veya olay hakkında bilgi sahibi olabilir.351 Diyerek rüya ile bilgi elde

edilebileceğini savunuyor. Ancak, bu tür bilgilerin etkisiyle objektif ilmi ölçüler işe

yaramaz hale gelmektedir. Tasavvuf ve tarikat çevrelerinin dine yaptıkları en büyük

kötülük, budur. Onların bu tavrı, bazı mekan ve zamanlarda tam bir ilim düşmanlığı

halinde sergilenebilmektedir.352

Mutasavvıf Ebulleys es-Semerkandi; “dinde fıkıh ilmini bildikten

sonra rüya ilmini öğrenmekte bir beis yoktur.”353 demiştir.

Mutasavvıf İmam-ı Kuşeyri; “rüyayı bir keramet olarak nitelendirmiş

ve rüya için, kalbe gelen hatır (manevi hitap) ve muhayyile ile tasavvur edilen bir

haldir şeklinde açıklamıştır. Rüya, bütün his ve şuur hallerinin tamamen yok

olmadığı bir sırada görülür. İnsan uykudan uyandığı zaman gördüğü şeyin rüya

olduğunu, ancak o zaman tasavvur edebilir. Rüya, insanların kalplerinde yaratılan ve

karar kılan şeyin, tahayyül ve tasavvur yolu ile idrak edilmesinden ibarettir. İnsan

uyuduğu zaman beş duyu organı ile maddi aleme ait şeyleri, his ve idrak etme

kabiliyeti kendisinden zail olur. Hissi ve zaruri bilgilerle meşgul olan muhayyile ve

tasavvur melekesi kendisini bu gibi şeylerden sıyırır. Bu durumda uykuda olan

insanın rüya görme hali kuvvetlenir. Kişi uyandığı zaman, rüya esnasında gördüğü

hayallerin uyanık iken müşahede ile hissettiği duygulara ve zaruri olarak hasıl olan

350 Eflaki,Ahmed,Ariflerin Menkıbeleri,(Çev: T.Yazıcı), M.E.G.S.B.Yay.,İstanbul,1986,C.II,s.356 351 Hakkı,Erzurumlu,İbrahim,Marifetname,Kitap San. Yay., İstanbul,1984,s.99,100 352 Öztürk,Yaşar Nuri;Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf,Yeni Boyut Yay.,V. Baskı,İstanbul,1993, s.52 353 Ebulleys Es- Semerkandi,Tenbihu’l Ğafilin(Çev:A.Akçiçek,Bedir Yay.,İstanbul,1977,s.743,744

Page 122: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

115

bilgilere nazaran, zayıf olduğunu görür. (Yani, uyku halinde hakiki tasavvur,

tahayyul ve idrak, uyanık iken husule gelen tasavvur, tahayyul, idrak ve zaruri

bilgilere nazaran zayıftır.)354 demiştir.

Mutasavvıflardan İmam-ı Gazzali; rüya ile ilgili olarak şunları söyler:

“Salih ve sadık bir kimsenin rüyası güvenilir olur; yalanı çok olan bir kimsenin

rüyası ise doğru olmaz. Fesad ve yalanı çok olan bir kimsenin kalbi kararır.

Binaenaleyh, onun gördüğü ağdasu ahlam’dır. Rüya ve uyku aleminde ğaybı bilmek,

Cenab-ı Hakk’ın sanatının acayipliklerinden, ademoğlunun fıtratının

garipliklerindendir. Bu, melekut aleminin varlığına delalet eden delillerin en

açığındandır. Rüyanın hakikatinden söz söylemek, mükaşefe ilminin

inceliklerindendir.”355 Uyku demek, duyguların durması ve kalbe uğramamaları

demektir. Uyku ve hayalden temizlenip kendi zatında saf kaldığı levh ile kendi

arasındaki perde kalkar. İki ayna arasındaki perde kalktığı vakit, öteki aynada olan

şeylerin bazısı beriki aynaya aksettiği gibi levhte olan şeylerin bazıları da kalbe

akseder. Ancak uyku, diğer duygulara mani olursa da hayalin harekete geçmesine

engel olamaz. Levh-i Mahfuz’ dan kalbe aksedenleri, hayal kuvveti hemen alır ve

onu bir misal ile hikaye eder. Tahayyulat, onu daha iyi korur ve hayalde mahfuz

olarak kalır. Uyandığı vakit ancak hayalindeki şeyleri hatırlar.356 Rüya esnasında

insan manen bir aleme yükselir, orada eşyanın hakikatini görür ve manalarını

anlar.357 Kerametin ispatında reddedilmez iki delil vardır ki, bunlardan biri, sadık

rüyanın acayip halidir. Rüya halinde ğayb, tecelli etmektedir. Rüyada olan kişi,

duygu işleri ile meşgul olmamaktadır. Tıpkı uyanık olduğu halde dalgınlık sebebiyle

duygularından haberi olmayan kişiler gibi. Rüyada bir şeyin keşfedilmesinin sebebi,

kalbin acayip sırları ile ilgilidir ki, bunlar ancak mükaşefe ile açıklanabilir.358

Gazzali, çeşitli konuları açıklarken o konuyu örneklemek bakımından bazen

rüyalardan nakiller yapmaktadır. Mesela, “cömertlik konusunu anlatmış olduğu rüya

buna güzel bir örnektir.”359

354 El Kuşeyri,Er-Risale,(Çev:Süleyman Uludağ), Dergah Yay.,İstanbul,1981,s.574 355 Gazzali,Ihya-ı Ulumu-d Din, (Çev: Ahmed Serdaroğlu),Bedir Yay.,İstanbul,1975,C.IV,s.902,903 356 Gazzali,a.g.e.,C.IV,s.903 357 Gazzali,a.g.e.,C.I,s.206 358 Gazzali,a.g.e.,C.IV,s.57 359 Gazzali,a.g.e.,C.III,s.606

Page 123: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

116

Mutasavvıf Erzurumlu İbrahim Hakkı; rüya konusunda daha çok

Gazzali’nin etkisi altında yorumlarda bulunmuştur şöyle ki; “Rüyayı; kazib ve sadık

olarak iki kısma ayırır. Kazib rüyanın kaynağını şuuraltında arar. Yaşanmış olan

olayların ve gerçekleşmesi istenen şeylerin uykuda hayvani ruh tarafından yeniden

hatırlanması kazib rüyayı oluşturur. Uyku badene arız olduğu zaman, iç duyu

organları olan kalp ve ruh, beden hapishanesinden kurtularak ve tabiatları gereği

uyumadıklarından daha da faalleşirler. Hatta ruh, kendi dünyası olan ruhlar alemine

döner. İşte rüya, uyanıkken bedenin ve nefsin istekleriyle ruha yapmış oldukları

baskıyı üzerinden atarken onların yeniden hatırlanmasıdır.”360 Der.

İbrahim Hakkı’nın kazib rüya hakkındaki görüşleri ile Freud’un görüşleri

arasında benzerlik vardır. İbrahim Hakkı, bu tip rüyaların bir değeri olmadığını

sadece kişiyi psikolojik yönden rahatlattığı düşüncesindedir. Genelde insanları

gördükleri rüyalar bu çeşittendir. der. İbrahim Hakkı, sadık rüyaları birtakım bilgi

edinme yolu olarak görür. Kalbin melekelerinden biri olarak gördüğü rüya, kalp ve

ruhun bir fonksiyonudur. Sadık rüyaları ancak kalbi temiz olanlar görürler. İnsan,

sadık rüya yoluyla dünya ve Ahiret ile ilgili bilgiler alabilir. Kalp ve ruh temizliği

içinde uykuya dalan bir kimsenin ruh bedenini terk ederek alem-i melekut’a kadar

yükselebildiğinde akl-ı evvel ile karşılaşır. Ruhlar aleminin idrak melekesi ve

vasıtası olan bu akl-ı evvel ile maddi olaylar dünyası ile sırf ruhlar dünyası arasında

ara bir dünya olan ve bütün varlık ve olayların kendisinde yaşandığı Berzah alemini

idrak edebilir ve bu şekildeki bir idrakle insan ruhu idrakinin konusu olan varlık veya

olay hakkında bilgi sahibi olabilir. İnsan rüya gördüğü zaman kalp pencereleri açılır

ve melekler aleminde olan levh-i mahfuzdaki olayları idrak eder. Rüyalar, şekiller

altında ortaya çıkarlar. Bundan dolayı da ancak tabir edildikleri zaman anlaşılırlar.

Ona göre, insan ahlakı ile hayvanların mahiyetleri ile ilişki kurulabilir. Rüyada

görülen hayvan suretlerinin değişik özelliklere misal teşkil edeceğini, mesela kaplan,

kibiri temsil eder. Aslan, tasallutu, kurt, hasedi temsil eder. Hayvan suretleri ve

kainatın şekillerinin insanın içinde ve dışında suret bulup şekillendiğini, rüyada

360 Erzurumlu İbrahim Hakkı,Marifetname,Kitap San. Yay.,İstanbul,1984,s.99

Page 124: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

117

görülenlerin Arapça harflerden hareketle tabir edilebileceğini, her harfin neye delalet

ettiğini manzum olarak açıklamaktadır.361

Mutasavvıf Muhyiddin İbnu’l Arabi; rüya konusuna en çok ilgi

duyanlardan biridir. Onun düzenlediği sanılan bir rüya tabirnamesi vardır.362 Ona

göre rüya, Allah Taala’nın melek vasıtasıyla hakikat ve kinaye olarak, kulun

şuurunda uyandırdığı enfüsi idrakler ve vicdani duygulardır. Ya da şeytani

telkinlerden kuru ve yaş karışık hayallerden ibarettir. Rüyanın uyanıklıkta benzeri,

nefsimizden geçen hatıralardır. Bu hatıralar bazen bir maksada matuftur. Bazı defalar

da karmakarışık bir surette tasavvur olunur. Bu itibarla rüya, subjektif kalbi bir

görüştür.363

Gerek yakaza (uyanıklık) halinde olsun, gerekse tam uyku halinde olsun

bir salik için gördüğü rüyalarda çeşitli faydalar vardır. Ona göre bu faydaların

başlıcaları şunlardır; Salik (Seyr-i Sülükte Bulunan), kendi durumunu tayin eder,

kendi manevi haline vakıf olur. Mesela, artı, eksi üstünlük derecelerini anlar, şevk

durumunu görür. Menzil, makam ve diğer derecesini anlar. Derece kaybını ya da

yükselip düştüğünü sezer. Hakkı batılı sezer. Nefsani, hayvani şeytani işlere vakıf

olur. Duygular yönünden, duymaya has olan ve kalbe, ruha gelen çeşitlerini idrak

eder.364

Mutasavvıflara göre, kişinin gördüğü rüyalarla manevi mertebesi

arasında doğru orantı vardır. Kişi iyi rüya görürse manevi mertebesi artar, kötü

rüyada ise, mertebesi azalır. Arvasi şöyle der; “Eğer rüyada nurların yücelere doğru

çıkıp yükseldiğini, yeryüzünün kendisine küçüldüğünü semaya doğru çıktığını,

havada yüzdüğünü gören kişinin mertebesi de yükselir.”365 Tasavvufta geçen berzah

alemi ile ilgili olan rüyalar da vardır. Şöyle ki, “Berzah, Mutasavvıflara göre bir rüya

alemidir. Dünya hayatı cennet ehline has davranışlar içinde geçenler berzahta da iyi

rüya görürler. Aksi davranış içinde olanlar ise, azap dolu rüyalar görürler.366

Berzahtaki rüya hayatı, dünyadaki rüyalar ile kıyaslanmamalıdır. Çünkü onlar, kendi

361 Erzurumlu İbrahim Hakkı,a.g.e.,s.99,100 362 Çoruh,Şinasi,a.g.e.,s.81 363 ez-Zebidi,a.g.e.,C.XII,s.271 364 İbnu’l Arabi,Tuhfetu’s Sefere(Çev: A.Akçiçek), Rahmet Yay.,İstanbul,1971,s.82,83 365 Arvasi,Abdulhakim;Tasavvuf Bahçeleri,(Çev:Necip Fazıl Kısakürek),Büyük Doğu yay.,VII. Baskı, İstanbul, 2001,s.91 366 Öztürk,Yaşar Nuri,Tasavvufa Giriş Varlık ve İnsan,Yelken Matbası, İstanbul,1978,s.22

Page 125: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

118

nevi şahsına münhasır rüyalardır. Onun rüyalığı dünyaya göre değil, ahirete göredir.

Her ferdin ahirette hak edeceği karşılığa uygun bir seyir içinde geçmektedir. Dünya

hayatları, yaradılış kanunlarına uygun, cennet ehline has davranışlar içinde geçenler

Berzah ’ta da tatlı rüyaların kucağında yaşarlar. Kötü davranışların sahipleri de azap

dolu rüyalar içinde kıvranırlar.367

“Rüya, mutasavvıflar tarafından salikin eğitiminde, mürşide yardımcı

olmakta, ayrıca salik tarafından kat edilen manevi mesafeyi de göstermektedir.

Rüyaların yorumlanabilmesi için de rüyada gösterilen misal alemindeki şekillerin

şehadet alemindeki karşılıklarının bilinmesi gerektiğine inanıyorlardı.368 Dervişin

görmüş olduğu rüyalarını mektupla şeyhine bildirmesi ve şeyhinin de müridin

rüyasını yorumlaması tasavvufta çok görülür.369 Necmettin Kübra tasavvufi rüya

tabirnameleri hakkında şunları söyler; “Muhayyile gücü bir manayı o manaya layık

bir kıyafet içinde tahayyul eder. Tasavvur gücü, o manaya suret ve şekil verir.

Mesela adi bir düşman, köpek suretinde, şerefli bir düşman, aslan suretinde, büyük

bir adam, dağ biçiminde, padişah, bir deniz biçiminde, faydalı bir adam, meyveli

ağaç biçiminde, fayda ve zevk, yemek halinde tasavvur edilir. Tabir ilmindeki sır,

işte budur.”370

Mutasavvıflar, rüyayı ğayba ulaşabilecek bir vasıta olarak

görüyorlardı.371 Ama biz biliyoruz ki, bu Kur’an’a terstir. “De ki ğaybı bilmek

Allah’a mahsustur”372 ayetinde olduğu gibi ğaybı Allah’tan başkası bilemez.

Aslında insanı tanıma ve eğitmeye çalışma niyetiyle verdikleri mücadeleler için

mutasavvıfları takdir etmemek mümkün değildir. İnsanları kötü huylardan

uzaklaştırmak için gösterdikleri çabalar, takdire şayandır. Yalnız bunu yaparken

hadisleri kendi istedikleri ve anladıkları şeklinde yorumlayıp rüyalara kutsallık

367 Öztürk,Yaşar Nuri,Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf,Yeni Boyut Yay.,İstanbul,1993,s.261 368 Tatçı Mustafa-Çeltik,Halil,Türk Edebiyatında Tasavvufi Rüya Tabirnameleri,Akçağ Yay., Ankara,1995,s.XXVI 369 Öztürk,Yaşar Nuri,Kuşadalı İbrahim Halveti;Yani Boyut Yay.,İstanbul,1993,s.91 370 Kübra,Necmettin,Tasavvufi Hayat,( Hazırlayan: Mustafa Kara),Dergah Yay.,İstanbul,1982,s.106 371 Öztürk,Yaşar Nuri,Kuşadalı İbrahim Halveti,s.197 372 Yunus;10/20

Page 126: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

119

atfetmeleri her asırda ilmi tartışmalara konu olmuştur.373 Ama şu da bilinmelidir ki

rüya yoluyla Allah Taala, istediği kuluna ğaybı bildirebilme kudretine de sahiptir.

Muhaddislerden İbn Hacer’ e göre; “Rüya, tahayyul merkezinde yer

alıp belli bir sistem içinde cereyan eden birtakım misallerin kavranmasıdır. Allah

Taala, bunları olacak şeylere alamet kılmıştır. Rüyalar, meleğin hazırladığı ve

uyuyan kişinin idrakine sunduğu rüyalar, hem müjdeleyici hem de uyarıcı nitelikte

olurlar. Ayrıca temsil yoluyla arz edilen bu suretlerin, şer’i bir bilgiye ihtiyaç

duyacakları muhakkaktır. Yoksa Allah Taala’ nın bu temsili suretleri melek olmadan

da yaratması caizdir. Bulut nasıl yağmura alamet ise, rüyada görülen manzara ve

tasvirler de uyanıkken olacaklara alamettir.”374

Buhari Şarihi olan Ayni ise, “rüyaların üç kısma ayrıldığı ile ilgili

rivayeti verirken; diğer kısımların da bunlardan birine dahil olduğunu belirtmiştir.

Ancak, hadise dair yapılan açıklamada üç kısma ayrılan rüyanın, sadece bunlarla

sınırlı kalmadığının anlaşılması için mezkur sayıya dördüncü bir kısmının daha ilave

edileceğini söylemiştir ki, bu da ağdas’tır.”375 Der.

Hemmam b.Münebbih de, rüyaların özelliklerinden bahsederken

Şunları söylemektedir.“İnsanları rüyalarına göre üç kısma ayırır. İlki,

Peygamberlerdir, rüyalarının hepsi doğrudur ve tabire ihtiyacı yoktur. İkincisi;

salihlerdir ve rüyalarının çoğu doğrudur. Üçüncüsü; diğer insanlardır, günahkarlar,

fasıklar ve kafirlerdir.”376

İmam-ı Maziri rüya ile ilgili olarak; “Ehl-i Sünnet’in rüya konusundaki

anlayışına göre, Allah Taala uyanık kimsenin kalbinde yarattığı gibi, uyuyan

kimsenin kalbine de birtakım inançlar ilka eder. Allah Taala dilediğini yapar.”377

Büyük İslam Müfessirlerinden İbn-i Kesir’ e göre rüya, “mücerred,

enfüsi bir olay değildir. Onun içinde hakiki bir mana ve meal gizlidir. Hulm ise,

373 Yıdırım,Ahmet, “ Tasavvuf Ehlinin Hadis Rivayeti ve Rivayet Usulleri Açısından Tasavvuf Hadis Münasebeti”,İslami Araştırmalar Dergisi,Ankara,1997,C.X,s.117 374 İbn Hacer,a.g.e.,C.XII,s.297 375 Ayni,a.g.e.,C.XXIV,s.154 376 Hemmam b.Münebbih,Sahifetu Hemmam b.Münebbih,(Çev: Talat Koçyiğt ),Ankara Üniv.,Yay., 1967,s.111 377 Sofuoğlu,Mehmet,Sahi-i Müslim ve Tercümesi, İrfan Yay.,İstanbul,1970,C.VII,s.141

Page 127: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

120

meali olmayan boş bir vehm ve hayalden ibarettir, afaki bir hakikat ifade etmez.

Hakikat dilinde rüya, sadık olanların ismidir. Yalan olanlara rüya değil ahlam denir.

Ona göre rüyalar, genel örf ile değil, ferdin nefsindeki gizli şuur özelliklerine göre

söyleyen bir muamma, bir lugat, bir bilmece gibi karışık bir hayalleştirme, garip bir

temsil olduğu ledunni bir remiz olduğu görüşündedir. Bunun tevilinin de kesbi ilimle

değil vehbi ilimle bilinebileceğini söyler. Bu bakımdan Enbiyadan başkasının

rüyasının ve tabirinin pek değer taşımadığını söyler. Rüya görenin, görmenin ve

gören kimsenin özelliklerine göre vehimden kesinliğe kadar varabilecek mertebelerin

bulunduğunu izah eder.378

Müfessir Alusi’ ye göre; rüya hak olanı idraktir. Zira uykuda olanın

kendi içinde duyduğu görme, işitme, tat alma ve diğer algılamaların aynen devam

ettiğini belirtir. O’na göre eğer uyuyanın hissettiklerinde şüphe hükmü verilecekse,

elbette uyandığında hisleri hakkında şüpheye gitmek caiz olabileceği gibi, safsataya

dalıp gerçekliği apaçık bilinen işlerin güvenirliği hakkında da tenkit yöneltmek

gerekir. Oysa uykunun, idrakin zıttı olduğu konusunda muhalif bir görüş ileri

sürülmemiştir.379 Kelamcılar, rüya için batıl hayallerdir demişlerdir. Kelamcılar, bir

kimsenin uykuda tahayyul ettiği şeyin gözle idrak şeklinde bir işitme olmasının batıl

olduğunu kastetmişlerdir. Bu da rüyada görülenlerin, görülen şeyin ya kendisi ya da

ona görüntü ya da söz olarak benzeyen şeye bir işaret olmaları gerçeğiyle

çelişmez.380

Müfessir Fahruddin er-Razi ise; rüya için Allah Taala, nefsi natıkanın

cevherini felekler alemine çıkmaya ve levh-i mahfuza muttali olmaya uygun bir

şekilde yaratmıştır. Buna mani olan şey, nefsin bedenin işlerini yürütmekle meşgul

olmasıdır. Uykuda bu meşguliyet azaldığından nefsin felekler alemine ve levh-i

mahfuza olan ilgisi kuvvetlenir. Ruh, böyle bir durumda idrak ettiği ruhi algılara

özgü ve orada gördüklerine uygun izler bırakır. Yorumcu da hayal alemine bırakılan

bu izlerden, ruhsal algılara intikal eder.381 Demiştir.

378 İbn-i Kesir,a.g.e.,C.VII,s.4076,4080 379 Alusi,a.g.e.,C.III,s.242 380 Alusi,a.g.e.,C.XII,s.182 381 Razi,Fahruddin,a.g.e.,C.XVIII,s.135

Page 128: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

121

İslam Tarihçisi İbni Haldun’a göre rüya; ruhani bir şey olup, uykuda

iken insani olan ruhun manalar alemine dalması sonunda, ğayptan kendisine akseden

varlıkların şekil ve suretini bir anda görmesinden ibarettir. Rüyayı ruhani bir olay

olarak gören ibn Haldun, insanın uyanıkken dünyevi hallerle meşgul olduğundan

ruhani halleri düşünmediğini, ğaibten kendisine akseden bilgileri unuttuğunu belirtir.

Ona göre insan, ancak uyku halinde bedensel ve maddi kaygılardan uzak olur,

onlarla işbirliğini keser. Diğer ruhani varlıklar gibi o da ruhani bir varlık şeklini

aldığı için ğaybi aleme yöneldiğinde, melekleri ve diğer latif cisimleri müşahede

eder. Bu hal, uykuda iken bir anda meydana gelir. Kişi bu halde meydana gelecek

olan haller hakkında edinmek istediği bilgileri elde eder. Bundan sonra insan, eskisi

gibi cismani hale döner. Ruhun rüyadaki bu iktibası zayıf, karışık ve benzer bir halde

olup hayaldeki misali açık değilse bu benzeyiş ve karışıklıktan dolayı rüyanın tabiri

gerekir. Eğer rüyada iktibas edilen bilgiler, kuvvetli ise, hayal ve misalden uzak

olduğu için tabire muhtaç değildir. Nasıl görülmüş ise o şekilde meydana gelir.

Rüyada iken bu bilgi ve iktibasların bir anda meydana gelmesi, nefis ile beden

kuvvetinin birbirini tamamlamasındandır. Nefsin bedene bağlılığı, ancak bir

taalluktan ibaret olup, bilfiil vücudu mükemmelleştirir. Nefis, bu tekamülden sonra

ruhani bir varlık haline gelerek bedenin ve onun organlarının yardımı olmadan idrak

eder. Nefsin ruhaniyeti, meleklerden aşağı derecededir. Nefsin kabiliyeti vücutta

bulunduğu sürece mevcuttur. Bu istidat, özel ve genel olmak üzere ikiye ayrılır. Özel

olanı, verilerdeki istidattır. Genel olanı, rüya görmektir ve bütün insanlarda vardır.382

İbn Haldun’a göre insan uyku halinde iken gerçek alemden bilmek istediği nesneleri

bilmeye çalışır. Çünkü, Halikımız, zahiri perdeleri ortadan kaldırmak için uykuyu

insanlar için tabii ve yaratılışlarından gelen bir halet ve özellik olarak kılmıştır.383

İbn Haldun’un rüya hakkındaki görüşü hadislerin ışığındadır. Rüyada görülen

şeylerin şekil ve suretlerinin birbirine benzemesiyle tabire muhtaç olan rüyaların

melekten olduğunu, karışık rüyaların ise şeytandan olup yalan ve batıl olduğunu

söyler.384 İbn Haldun, rüya tabirinin şeriat ilimlerinden olduğunu belirterek

İslamiyet’ten önce de rüya tabirinin olduğunu, ancak Müslüman tabircilerin

sözleriyle yetinildiğinden eskiler hakkında fazla bir bilgi bulunmadığını söyler.

382 İbn Haldun,a.g.e.C..I,s.251-254 383 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.254 384 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.257

Page 129: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

122

Mukaddime adlı eserde, hangi rüyaların niçin ve nasıl tabir edilmesi gerektiğini

örneklerle açıklar. Tabircide bulunması gereken özelliklerin neler olduğunu

belirttikten sonra tanınmış tabirciler hakkında bilgi verir.385

Müslüman filozoflardan Farabi’nin rüya hakkındaki görüşleri şöyledir:

“Rüyada rol oynayan muhayyile kuvvetidir. Uyanıkken işitme, konuşma yeteneğiyle

ortaklaşa çalışan muhayyile kuvveti, bu organların kendisine verdiği şeyleri resim ve

kaydeder. Uyku halinde tam bir serbestliğe kavuşunca, yanında bulunan mahsulleri

resmetmeye başlar ve onlarla meşgul olup kimisini birbirinden ayırır, böylece adi ve

sadık rüyalar görülür. Farabi, uykuda olagelen rüyaların çoğunun akla uygun

olmadığını ve buna karşılık uyanıkken görülenlerin az, fakat daha isabetli olduğuna

işaret etmektedir. Yani rüya, insanın kendi hayal kuvvetinin ortaya koyduğu

şeylerdir, rüyaya ilahi bir müdahale söz konusu değildir.”386der.

Felsefecilerden bir çok kimse şöyle demiştir; “Rüya, ufuk-u mütehayyile’den düşen

suretlerin, görüntülerin hissi müştereğe yansımasıdır. Rüyaların sadık olanları, nefsin

melekut alemiyle ilişkisinden ortaya çıkar. Nefis, bedeni idareyi, çok az bir süre

bıraktığında aralarındaki münasebetten dolayı melekut alemiyle ilişkiye girer ve

orada bulunan manalardan kendisi ile ilgili olanı alır, sonra mütehayyile onu uygun

bir şekle benzetir ve hissi müştereğe geri gönderir. Böylece biz rüya görürüz. Eğer,

bu ilişki, külliyet- cüziyyet ilişkisi hariç herhangi bir farklılık olmayacak kadar

şiddetli ise tabire gerek kalmaz aksi takdirde tabire ihtiyaç duyulur.387

İslam alimlerinin rüya hakkındaki görüşlerini bu şekilde özetledikten

sonra rüyanın dini açıdan nasıl bir değer taşıdığı ve rüya ile nasıl amel edileceği

konusunu açıklamak istiyoruz.

385 İbn Haldun,a.g.e.,C.II,s.560-566 386 Farabi,el- Medinetu’l Fazıla, (Çev: Nafiz Danışman),Maarif Basımevi Yay.,İstanbul,1956,s.57 387 Alusi,a.g.e.,C.XII,s.181

Page 130: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

123

4) RÜYA- DİNİ HAYAT İLİŞKİSİ:

Rüya ile dini hayat arasındaki ilişkiden kasıt, aslında rüya ile din

psikolojisi arasındaki ilişkinin ne olduğunun sorgulanmasıdır. Din psikolojisinin

amacını hatırlayacak olursak; “İnsanın dini boyutunu bütün genişliği ve derinliği

içinde inceleyip, mümkün olduğu ölçüde objektif, bilimsel bilgiler üretmektir. Dinin

objektif gerçekliğini psikolojiye indirgemeksizin, dini olayları, şuurun ve davranışın

konuları ve muhtevaları olmaları nispetinde müşahede eder, tasvir ve tahliller

yapar.”388

İşte bu noktada rüya olayı, içinde dini bir özelliğe de sahip olduğu

sebebiyle, rüyanın bilgi açısından nasıl bir değer taşıdığı? Dini hayat içindeki yerinin

tam olarak ne olduğu? Müslüman bir insanın rüyayı nasıl algıladığı ve rüyayı nasıl

kullandığı? Gibi sorular cevaplandığı takdirde rüya ile dini hayat, dolaylı olarak din

psikolojisi arasındaki ilişkinin ne olduğu ortaya çıkacaktır. Bunun için ilk olarak

rüyanın bilgisel açıdan nasıl bir değer taşıdığını açıklamakla konumuza başlarsak şu

sonuçlar karşımıza çıkmaktadır. Rüyanın bilgisel açıdan değerini izah etmeden evvel

bilginin ne olduğuna kısaca deyinerek konunun daha iyi anlaşılmasına çalışacağız.

İlk olarak, bilginin ne olduğuyla başlarsak, Bilgiyi, bilimsel disiplinlerin ortaya

koyduğu birikimler olarak algılayabiliriz. Buradaki bilimsel bilgi, belli bir yöntemle

elde edilen bilgidir.389 Ayrıca bilgi, vakıaya mutabık kesin itikad, akılda bir şeyin

suretinin oluşması, bir şeyi olduğu gibi idrak etmek, malumdan gizliliğin son

bulması390olarak da tanımlanabilir.

İkinci olarak, bilginin kaynağının ne olduğu ise; Kur’an-ı Kerim, bilgi

kaynağını üçe ayırır; akıl, kalp ve duyulardır. Eğer bunların hepsi müşterek ve

birlikte çalışırlarsa elde edilen bilgi, insanı yanıltmayan doğru ve kesin bilgidir.

İnsana yakışan ve insanlık şerefine uygun olan gerçeğe ve gerçeğin kendisi olan

doğru ve kesin bilgiye uymaktır. Eğer, bu üç kaynaktan biri doğru çalışmayacak

olursa onun tarafından bilinecek gerçeğin veya ilmin bir kısmı eksik kalacak, iştiraki

388 Hökelekli,Hayati,Din Psikolojisi,Türkiye Diyanet Vakfı Yay.,Ankara,1998,s.8 389 Açıkgenç,Alparslan,Bilgi Felsefesi,İnsan Yay.,Ankara,1992,s.13 390 Eren,Sadi,Kur’an’da Ğayb Bilgisi,IşıkYay.,İzmir,1995,s.47

Page 131: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

124

oranında yanıltması ve doğru bilgiden uzaklaştırması o derece tesirli olacaktır.391

Bazı araştırmacılar, rüyayı kaynağı açısından ilahi olan bilgi çeşitleri içerisine

almaktadır. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Eğer bu görüşü kabul edersek,

yani rüyadaki bilgi kaynağı, Halikımız Allah (c.c.)’tır dersek, bütün rüyalarla gelen

bilgiler, bütün herkes için Peygamberlere gelen vahiy gibi, yanlışlanamaz bir bilgi

olur. Bu da bizim için izah edilemez ve itikadı sarsacak nispette büyük bir probleme

neden olur. Biz, biliyoruz ki, rüyadaki görülenlerin doğruluğu ancak olay,

gerçekleşirse kanıtlanır. Bundan dolayı şu şekilde bir açıklama daha kabullenebilir

olacaktır. Rüya yoluyla bilgi sahibi olmak, Kur’an’a göre, insanın önüne konulmuş

bir amaç değildir. İnsanın asıl sorumlu olduğu alan uyanıkken yaşadığı alanlardır ve

asıl önemli olan da o zaman dilimindeki Allah (c.c.)ı unutmadan sürekli aktivite

içinde hayatını sürdürmektir.392

Konuyla ilgili olarak merhum Elmalılı şöyle bir açıklama getirmektedir:

“Fakat, Allah Taala, kendi ğaybına yani, bütün kainata nazaran mutlak ğaybdan ve

Batın isminin mazharı bulunan kendi ilmini kimseye zahir kılmaz, açık ve kati

suretle izhar edecek yakini bir keşf ile muttali kılmaz. Onun için ne cin ne melek ne

de bir başka varlık mutlak ğaybı yakinen bilemez. Böyle olması, nisbi ğayba ait bazı

bilgilerin edinilmesine aykırı olmayacağı gibi, rüya, ilham, keramet veya gizli bazı

sebeplerle mutlak ğayba dair bazı şeyler sezebilmesine de aykırı değildir. Bununla

beraber hiçbir zan ve vehimden ari tam bir keşif ve izhar manasına kesin bir ilim

olamaz.”393 “Kişinin gördüğü sadık rüya ise, yol gösterici, yönlendirici, bazen de

teselli edici olmakla beraber, rüya, bilgi vasıtalarından biri olarak kabul edilemez.

Çünkü insan, rüyasının sadık olduğunu çoğu kere ancak o rüya gerçekleştiğinde

bilebilir. Nitekim, görünüşte güzel nice rüyalar vardır ki, o kişinin hayatı boyunca

gerçekleşmemekte ve nefsin bir arzu ve temennisinin rüyaya yansımasından ibaret

kalmaktadır.”394

391 Atay,Hüseyin,Kur’an’da Bilgi Teorisi;Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,Ankara, 1970,S.16,s.173,174 392 Albayrak,Halis,a.g.e.,s.218,223 393 Elmalılı,Hamdi Yazır,a.g.e.,C.VIII.,s.387 394 Eren,Sadi,a.g.e.,s.106

Page 132: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

125

İlham ve rüya, ilim sebeplerinden değildir. Bunun açık anlamı, ilham ve

rüyanın isabetsizliği, boşluğu değil, bunların yalnız ona sahip olanı bağlayacağıdır.

İlham ve rüyanın genel delil olabilmesi, tespitlerinin bilim ve akıl tarafından

doğrulanma şartına bağlıdır.395

Peygamberlerin rüyaları dışında herhangi bir konuda bir kişinin rüyası ile

(dini ve sosyal alanda) hüküm vermek kesinlikle caiz değildir. Çünkü rüya, (zanni bir

ilim olması sebebiyle) sözü öldürür. Rüyanın doğru olup olmadığını tespit etmenin

imkanı yoktur. Rüyalarda bazen zıddı ile kıyas vardır. Dinde ise kıyas, benzeri ile

yapılır. Bu sebeple rüyalarla dini hükümler çıkarılamaz, dini hayat ihsas edilemez, bu

hakikatlere terstir.396

Neticede İslam düşünürleri, rüyayı, ğaybın bilinmesi için bir araç olarak

görmektedirler. Rüyalar vasıtasıyla kazanılan bilgi, subjektif bir bilgi olarak, deneme

yanılma yoluyla kesinliği tam olarak anlaşılabilir. İnsanlar, psikolojik olarak

rahatlamak için rüyaların gelecekten haber verdiklerini savunmuşlardır. Bunun da

kaynağının ilahi olduğuna inanmışlardır. Bunun için rüya ile vahiy arasında ne gibi

bir ilgi olduğunu bulmaya çalışacağız.

4) 1 . RÜYA VAHİY İLİŞKİSİ

Sözlük anlamı; Arapça “Va-Ha” fiilinin mastarı olan vahiy kelimesi gizli

ve süratli bir şekilde haber vermek,”397 “bildirmek, konuşmak, ilham etmek, ima ve

işarette bulunmak anlamına gelir.”398 Allah Taala’nın kullarına mesaj göndermesi

demek olan tenzil ya da inzal kelimeleri de vahiy anlamındadır. Ayrıca Kur’an’da

geçtiği şekliyle ilim, hikmet, şifa ve nur kelimeleri de vahiy karşılığında

kullanılmıştır. Vahiy kelimesi, İngilizce’ de “revelation”, Fransızca’ da ise,

395 Öztürk,Yaşar Nuri;Kendi Dilinden Hz.Muhammed,Yeni Boyut Yay.,İstanbul,1993,s.69,70 396 İbn Hazm,Ali b.Muhammed b. Hazm,(v.456/1064),el-İhkam,Kahire,h.1404,m.1984,C.VI,s.407 397 El Isfehani, a.g.e.,s.515 398 İbn Manzur,a.g.e.,s.381

Page 133: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

126

“reveletion” sözcükleriyle ifade edilmektedir.399 “İngilizce’de vahiy karşılığında

kullanılan “revelation” kelimesininn ilk ve esas anlamı; gizli bir şeyi açığa vurma,

ifşa, vahiy, yani; Tanrı tarafından bildirilen bir gerçeğin açıklamasıdır.”400

Kur’an’da vahyin bu çeşidine birçok örnek vardır. Vahiy; bir manayı

herhangi bir varlığa gizli ve süratli bir şekilde ilka etmek diye tarif edilmiştir. Ancak

ekseri bilginler, özellikle tefsir ve hadis bilginleri vahyi hususi bir alana çekerek

anlamını daraltmışlardır. Buna göre yapılan tariflerden bir kısmını şöylece zikretmek

mümkündür. Rağıb el- Isfehani’ ye göre vahiy; “Allah’(c.c)ın Peygamberlerine ve

veli kullarına gönderdiği ilahi sözlerdir.” Kirmani’ye göre vahiy; “Allah Taala’nın

peygamberlerine çeşitli şekillerde söz ve emirler göndermesidir.” Bu ve bunun gibi

bir çok tanım Kur’an’da yaygın olarak zikredilen kurumsal vahiy demektir. Fakat biz

yapacağımız tanımda Kur’an’da yer yer zikredilen vahyin genel boyutunu da nazar-ı

dikkate almak istiyoruz. Buna göre vahyi kavram olarak şöyle tarif edebiliriz. Yüce

yaratıcının, genel olarak varlıklara hareket tarzlarını bildirmesi, özel olarak da

insanlara ulaştırmak istediği ilahi emir, yasak ve haberlerin tümünü vasıtalı veya

vasıtasız bir tarzda, gizli ve süratli bir yolla peygamberlerine iletmesidir.401

Kur’an-ı Kerim, birçok ayette kutsal kitapların her birinden ayrı ayrı

bahisle, gönderiliş amaçlarını belirler ve hepsinde bir hidayet ve nur olduğunu,

insanların hayatlarını onların gereği doğrultusunda düzenlemeleri gerektiğini

vurgular.402 Vahiy, (hidayet mesajı anlamında) sözlü ya da sözsüz iletişim biçimini

alabilir mi? Kur’an, anladığımız kadarıyla, kendisinin sözlü olduğunu bildirmektedir.

Şura suresi 51. Ayette geçen ilham,bir konuşma biçimidir ve konuşma da kelimeler

demektir. Ayete zikredilen ikinci vahiy biçimi şüphesiz sözlüdür, tıpkı insan

suretindeki meleklerin peygamberlere bir vahyi tebliğ etmesi gibi. Diğer iki şekilde

yani, peygamberin kalbine vahyin iletilmesi ve rüya ise, bunlar mutlaka sözlü bir

iletişim ihtimalini dışlıyor değildir.403

Fazlurrahman’a göre vahiy şeklinde Allah Taala’nın konuşması

peygamberin kalbine ruhu göndermekle olur. Bu da O’nun hakikati görüp kelimeye

399 Demirci,Muhsin,Vahiy Gerçeği,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,İstanbul, 1992,s.25 400 Oktay,Güngör,Metro İngilizce- Türkçe Sözlüğü,Metro Yay.,İstanbul,1993,s.1289 401 Demirci,Muhsin,a.g.e.,s.26,27 402 Erdoğan,Mehmet,Akıl-Vahiy Dengesi Açısından Sünnet,M.Ü.İ.F.V. Yay.,İstanbul,1995,s.19 403 Mir Mustansır;Kur’ani Terimler Sözlüğü,(Çev:Murat Çit Kaya),İnkılap Yay.,İstanbul,1996,s.202

Page 134: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

127

dökmesini temin eder.404 Vahiy, bir aracıyla geldiği zaman bir görüntünün olduğu,

bunun ise bir melek olduğu düşünülebilir. Fakat Kur’an’da melek görüntüsü ile ilgili

herhangi bir tasvir ve açıklamanın yokluğu, bu şekilde düşünmeyi zorlaştırmaktadır.

Hz.Peygamber, bir meleğin varlığını belki de dolaylı olarak fark etmekteydi.

Kur’an’ın ifadelerine bağlı kalındığı sürece, vahiy konusunda bu söylenenlerden

daha fazlasını söylemek mümkün görünmemektedir.405 Bu durumda vahiy, hangi

yollarla hangi varlıklara gelir sorusu ortaya çıkmaktadır. Bunun için vahiy çeşitlerini

şöylece özetleyebiliriz.

1- LUGAT MANASINDA VAHİY

A- İlahi olmayan vahiy: İma ve işaret anlamında kullanılmıştır406 Gizlice

söylemek anlamında kullanılmıştır.407

B- İlahi olan vahiy:

a- Cansız arza ve semaya408

b- Bal arısına 409

c- Meleklere 410

d- Hz. İsa’nın havarileri ve Hz. Musa’nın annesine 411

1) ISTILAHİ MANADA VAHİY: İki Türdür; Vasıtalı ve Vasıtasız

A- Vasıtalı Vahiy: Bu tarz bir vahiy, Allah Taala’ nın dilediği vahiy muhtevalarını

aracı melek vasıtasıyla peygamberlerine göndermesidir. Dört ayrı şekilde

meydana gelir.

a- Melek Aracılığıyla Peygamberin Kalbine İlkası: Kur’an, vahiy meleğinin

Hz. Peygamber’ e bu şekilde iki defa vahiy geldiğini haber vermektedir.

Birincisi, Hira mağarasında gerçekleşmişti. Tekvir, 23. Ayet. İkincisi ise,

meleğin ufkun yüksek yerinde durduğu sonra orada iki ay mesafesi, ya da

404 Fazlurrahman,Ana Konularıyla Kur’an,( Çev:Alparslan Açıkgenç), Fecr Yay.,Ankara,1987, s.213, 214 405 Zemahşeri,a.g.e,C.III,s.475 406 Meryem;19/11 407 En’am;6/112 408 Zilzal;99/4,5 ; Fussilet;41/12 409 Nahl;16/68,69 410 Enfal;8/12 411 Maide;5/111 ,Kasas;28/7

Page 135: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

128

daha az bir mesafe kalıncaya kadar yaklaştığı ve ilahi mesajı bu durumda

aktardığı anlatılmaktadır. Necm suresi,53/5-12. Ayetlerde olduğu gibi

b- Meleğin İnsan Kılığında Gelmesiyle: Hz. Peygamber’ e en kolay gelen

vahiy şeklidir. Resulullah, Haris b.Hişam’ın sorusu üzerine. “Bazen de melek

bana insan kılığına girerek gelir, benimle konuşur, ben de onun söylediğini

iyice bellerim” buyurarak vahyin söz konusu tarzda geldiğine işaret etmiştir.

c- Ses Aracılığıyla Alınan Vahiy: Resulullah’ın vahiy alırken en fazla sıkıntı

çektiği vahiy alma şekli budur. Çıngırak ya da zil sesine benzer bir sesle

aldığı vahiydir. “Hz. Aişe (r.a.) nin naklettiği bir hadiste Allah Resulü (s.a.v.),

Şöyle buyurur; “Vahiy, bazen bana zil çalar gibi gelir. Bu benim için vahyin

en ağır olanıdır. O (hal) beni terk edince onun (Cebrail’in) ne dediğini

bellemiş olurum.” diyor.

d- Uyku Esnasında Alınan Vahiy: Böyle bir durumda vahiy geldiğinde Hz.

Peygamber’in yanında bulunanlar, onun mübarek yüzünde acı uğultusuna

benzer bir ses duyarlar fakat ne olup bittiğini fark etmezlerdi. Ancak

peygamber efendimiz, o sesin ardından vahyi alır ezberlerdi.

B- Vasıtasız Vahiy : Bazen de Resulullah (s.a.v.)’in vasıtasız bir tarzda vahiy aldığı

bilinmektedir. Bu tarz vahyi şöyle sıralamak mümkündür;

a- Sadık rüya şeklinde

b- Perde arkasından

c- İlham yoluyla vahiydir.412

412 Demirci,Muhsin,a.g.e.,s.178-180

Page 136: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

129

4) 2. RÜYA- VAHİY MİDİR?

Vahyin vasıtasız geliş şekillerinin içinde sadık rüyalar bölümünü daha

ayrıntılı bir şekilde inceleyecek olursak, karşımıza şunlar çıkmaktadır.

Peygamberimizin rüyalarının vahiy olduğunu ileri sürenleri413 bu düşünceye sevk

eden Hz. Aişe’ den rivayetle “Resulullah (s.a.v.)’ in ilk vahyi alması uykuda gördüğü

sadık rüyalarla başlamıştır. O, hiçbir rüya görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi

çıkmasın”414 tarzındaki söz, vahyin ilk defa sadık rüyalarla başladığını

söylemektedir. “Vahiy, Peygamberimizin düş görmesiyle başlamıştır. Peygamber’ in

düşü, tan vaktindeki aydınlık gibi aşikar olurdu. Allah’ın elçisi, sabah namazını

kıldıktan sonra dinin ğalebe çalacağını ve aziz olacağını müjdeler ve bundan dolayı

sevinmek ümidiyle arkadaşlarından, bu gece aranızda düş görenler olmadı mı? Diye

sorardı.” 415 Diğer peygamberlerin peygamberliği de rüya ile başlamıştır,

denilmektedir.416 Rüya esnasında diğer peygamberlere de vahyin geldiğine ve bu tür

vahye uymanın zaruretine bir delil olmak üzere Hz. İbrahim’in Kur’an’ da Saffat

suresi 102-106. ayetlerde zikredilen kıssası örnek olarak gösterilebilir.417Ancak

vahyin bu şekliyle hiçbir Kur’an sure ve ayetinin nazil olduğu ifade edilmemektedir.

Bu da gösteriyor ki, Hz. Peygamber, gördüğü bu sadık rüyalarla Kur’an vahyine

değil, sünnet vahyine mazhar oluyordu.418 Eğer bu tarzda rüya yoluyla Kur’an

vahyinin indiğini ileri sürecek olursak o zaman ortaya şöyle bir çelişki çıkar.

Bilindiği gibi İslam alimlerinin büyük ekseriyeti ilk nazil olan ayetler ile ilgili

olarak, Alak suresinin ilk beş ayeti olduğunu bildirmektedirler. Vahyin nasıl

başladığını bildiren haber de bunu teyit etmektedir. Halbuki önceki Hz. Aişe’nin

naklettiği hadis, Vahyin ilk olarak sadık rüyalarla başladığını göstermektedir. Alak

suresinin ilk beş ayeti ise, peygamberimize Hira mağarasında uyanık bir halde iken

inmiştir. Görüldüğü gibi bu, çelişkiden başka bir şey değildir. Bu durumda

Resulullah’ın sadık rüyalarla yalnız sünnet vahyini aldığı kabul edilirse o takdirde

413 Hamidullah,Muhammed,İslam Peygamberi (Hayatı ve Faaliyeti),(Çev: Salih Tuğ,), İrfan Yay., İstanbul, 1991, C.II,s.720 414 Buhari;Bedu’l Vahy,1 415 İbn Haldun,a.g.e.,C.I,s.561 416 İbn Haldun,a.g.e.,C:I,s.253 417 Demirci,Muhsin,a.g.e.,s.182 418 Cerrahoğlu,İsmail,a.g.e.,s.56

Page 137: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

130

böyle bir çelişkinin doğmasına da sebep hazırlamamış oluruz. 419 Talat Sakallı; Hz.

Peygambere rüyada da vahiy geldiğini inkar ne kadar yanlış ise, onun rüyalarının

tamamen vahiy olduğunu söylemek de o kadar hatalıdır.420 Diyerek konuya daha

esnek bir yaklaşım içine girmiştir.

Ancak,şunu da bilmemiz gerekir ki, sahabenin peygamber efendimizin

rüyalarını vahiy olarak algılamadığını Peygamberimizin Uhud savaşı öncesi gördüğü

rüyanın aksini yaparak göstermiştir. Peygamberimiz, rüyasını Medine’de kalarak

savunma savaşı yapmalarının gerektiği şeklinde yorumladı. İstişare etti ve çoğunluğu

bedir savaşına katılamayan gençlerin oluşturduğu bir grup Müslüman ise, savunma

savaşı fikrine karşı çıktılar. Düşmanla meydan savaşı yapmayı istediler. Bu görüş

sahipleri yapılan toplantıda çoğunluğu sağladılar. Neticede Hz. Peygamberin de hazır

bulunduğu bir toplantıda düşmanla meydan savaşı yapmaya karar verilmiştir. Eğer

rüya vahiy olsaydı ne Sahabi Peygambere karşı çıkabilir ne de Peygamberimiz bu

konuda sahabenin görüşünü isterdi. Şu halde kesin olarak emrolunduğu bir hususta,

O’nun ashabıyla istişare etmesi, belki ashabının kanaatını ve moral gücünü tespit için

söz konusu olabilse de böylesi ilahi bir emre aykırı hareket etmesi asla düşünülemez.

Şu halde hem Hz. Peygamber’in Uhud savaşındaki rüyasına rağmen konuyu

ashabıyla istişareye açması, hem de sahabeden önemli bir kısmının yine rüyaya

rağmen çıkmakta ısrar etmeleri, onların bu rüyaya bağlayıcılık niteliğini haiz bir

direktif olarak algılamadıklarını gösterir. Allah Taala, rüyasında nebisine savaş da

dahil, çeşitli konularda bazı irşad ve işaretler verir ancak bunlar açık direktifler

şeklinde değil, Hz. Peygamber’in aldığı sinyal ve onları yorumlamasından

ibarettir.421

419 Erul,Bünyamin; “ Vahyi Ğayri MatluvHakkında Bazı Mülahazalar ve Bir Eleştirinin Eleştirisi”, İslamiyet Dergisi,Ankara,2000,C.III,S.I,s.162 420 Sakallı,Talat;a.g.e.,s.29 421 Erul,Bünyamin,Sahabenin Sünnet Anlayışı;Diyanet İşleri Basım Yay.,Ankara2001,s.185

Page 138: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

131

Uyku ve rüyanın Yüce Allah’ın peygamberleriyle kurduğu iletişim için

bir çeşit yol olduğu herkesçe bilinmektedir. Ancak Yüce Allah’ın peygamberlerden

her birine bu yol ile vahiy gönderip göndermediği hakkında herhangi bir bilgiye

sahip değiliz. Ayrıca bir peygamberin her rüyasının vahiy olduğu şeklindeki böyle

bir genellemeye katılmamız da mümkün değildir. Bir kısım sahabenin, Hz.

Peygamber’in bir iki rüyası karşısındaki tavırları, onların, bu rüyaları bir çeşit bilgi

ve ilham kaynağı olarak gördükleri izlenimini verse de, diğer bazılarının onlara

mutlaka uyulması, itibar edilmesi şeklinde bir kanaate sahip olmamaları oldukça

manidardır. Misallerle daha iyi anlaşılacağını sandığımız sahabenin bu yaklaşımı,

onların Hz. Peygamber’in Kur’an dışı rüyalarını vahiy olarak algılamadıklarının bir

göstergesidir. Hz. Aişe’nin rivayet ettiği hadiste kast ettiği rüyaların da Hz.

Peygamber’in henüz kendisine vahiy ve risalet verilmeden önce, Hira’daki uzlet

günlerinde ve daha önce gördüğü rüyalar olarak anlaşılmalıdır. Kanatimizce, onun

risalet arefesinde gördüğü bu sadık rüyalar, onu vahye ve risalete hazırlamaktaydı.

Tabiri caiz ise, bu rüyalarla vahyin zemini ya da altyapısı oluşturulmaktaydı. Böylece

Hz. Peygamber’e kalp, ruh ve zihin açısından güven telkin ediliyordu denilebilir.

Dolayısıyla Hz.Aişe’ nin en azından o aşamadaki nebevi rüyalara vahiy demesini

bizatihi vahiy olarak değil de vahye hazırlama, alıştırma şeklinde anlamamız daha

doğru olacaktır. Hz. Peygamber’in bazı rüyalarının, onun çeşitli tasarruflarına

kaynaklık ettiği de inkar edilemez. Ancak Peygamberimiz, rüyalar vasıtasıyla

herhangi bir Kur’an ayeti almamıştır. Kur’an vahyi ve Sünnet vahyi ayrımını kabul

edersek daha önce de dediğimiz şekilde rüyalarla yalnızca sünnet vahyini almıştır.

Buna hikmet de diyebiliriz. Nitekim Nisa suresi 113. ayette de ifade edildiği üzere

“Kendisine kitap verildiği gibi, bir de hikmet verilmiştir.” Dolayısıyla Yüce Allah’ın,

Kur’an vahyinin yanı sıra, Cebrail, ilham, kalbe ilka ve rüya gibi bazı yollarla da

elçisiyle iletişim kurmasından daha tabii bir şey olamaz. Ancak biz bunu vahy-i ğayri

matluv kavramıyla değil, bazı ayetlerde de geçtiği üzere “ hikmet” kavramıyla ifade

etmeyi tercih ediyoruz. 422

422 Erul,Bünyamin, “Vahyi Ğayri Matluv”,s.164,184

Page 139: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

132

4) 3. RÜYANIN DİNİ HAYATIMIZDAKİ YERİ:

Peygamber efendimiz (s.a.v.)’e atfedilen malum rivayetler doğrultusunda

rüyalarında peygamberimize danışarak O’nun söylediğini iddia ettikleri hüküm

doğrultusunda hareket edenler olmuştur. Mesela sufi şeyh, Peygamberle devamlı

iletişim halindedir. Kendisinin karşılaştığı herhangi bir problemde şüpheye düştüğü

zaman şöyle söylüyordu; Bekleyin! Peygambere söyleyeyim,daha sonra cevap

vereyim. Kısa bir süre sonra Peygamberin kararını açıklıyordu.423 Ancak bu şekilde

rüya ile hüküm vermek tasavvufçular dışında gündelik hayat içinde kesin bir kanun

gibi anlamak mümkün değildir. Zaten kullanılmadığını bir çok yerde ve çeşitli

örneklerde de görmekteyiz. Yine birisi, ben rüyamda peygamber efendimizin sizden

şunları yapmanızı istediğini gördüm, dese bu rüya kendisi be başkası için sened ve

delil sayılmaz. Zira art niyetli kişilerce kötüye kullanma sebebi olabilir. Rüyalara

itibar etmek ve onlara dayanmak doğru değildir.424

İslam alimleri rüya ile amel edilemeyeceğini hukuki bir karara

varılamayacağını Şatıbi’ nin verdiği şu örnekte de net bir şekilde görmekteyiz. Bir

hakim, kendisine gelen bir davada, adaletleriyle bilinen iki şahidin şehadette

bulunmasından sonra, rüyasında peygamberimizin kendisine “Bu şahitlikle hüküm

verme; çünkü o, batıldır” dediğini görse, bu durumda ne yapacaktır? İşte böylesi bir

rüya, ne bir emir ve yasak; ne müjdeleme ve korkutma konusunda dikkate

alınmayacaktır. Çünkü, şeri kaidelerden birisiyle ters düşmekte ve şeri hükmü ihlale

uğratmaktadır. Bu türden olan diğer örneklerde de durum aynıdır.425 Mesela

boşanma şartları içinde rüyaya itibar edilmemektedir,şöyle ki,“Bir tarafın

boşayabilmesi için şu gibi şartlar vardır. Zevcin talaka ehil, yani mükellef ve

müteyakkız olması şartı aranır. Binaenaleyh, çocuğun, mecnun ve naim (uyuyan)

423 Ebu Zehra,Muhammed,İslam Hukuku Metodolojisi; (Çev:Abdulkadir Şener), Fecr Yay.,Ankara, 1996,s.63 424 İmam-ı Rabbani,Mektubat-ı Rabbani,(Çev:Abdulkadir Akçiçek),Cümle Yay.,İstanbul,1986, s.127 425 Şatıbi,Ebu İshak İbrahim b. Musa,el-Muvafakat,(Çev.Mehmet Erdoğan) İz Yay.,İstanbul,1990, C.II,s.266

Page 140: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

133

kimsenin talakları vaki olmaz. Demek oluyor ki, bir kimse uykuda iken, rüyasında

hanımını boşasa, boşamış görse, bu rüya ile amel etmez. Boşamış sayılmaz.426

Mutasavvıflar bazen rüyaya Allah Taala’ nın şeriatına ve onun

hükümlerine aykırı hüküm bina etmektedirler. Sofuların bu rüyaya dayanarak

hükümler çıkardığı ve buna göre bir tavır aldığı çoktur. Mesela rüyaya dayanarak

bazıları bir kafire bağlılığını belirtilmektedir. Naslar bunu kesinlikle yasak

etmektedir. Rüya çok defa şariin bir şeye vermediği değeri veya sıfatı vermede esas

kabul edilmiştir. Mesela şeyhin falan amelden daha üstün sayması gibi. Halbuki

naslar onun aksine ifade etmektedir.427 Alimler, rüyanın şer’i bir hüküm ifade

etmediğini söylemektedirler. O halde rüyanın insan üzerindeki etkidi ve değeri nedir?

“Şeriata muhalif olmayan rüyanın müjde ve uyarı yönünden faydası vardır.428denilir.

Mesela ezan ile ilgili olan rivayet bu türe örnek olarak verilebilir. “Ezanı rüyasında

gören Abdullah b. Zeyd gelerek rüyasını peygamberimize haber vermiş. O da bunu

hak rüya olarak kabul etmiş ve Bilal de ezan okumuştur. Hz. Ömer bu çağrıyı

duyunca Hz. Peygambere gelmiş ve Ey Allah (c.c.)’ın Resulü seni hak olarak

gönderene yemin ederim ki, benzer bir rüyayı ben de gördüm, demiştir. Bunun

üzerine onun (ezanın) daha da sabitleştiğini ifade ile Allah Taala’ya hamd etmiştir.” 429

Tabir ilmi, din, ahlak ve tıp ilimleri kadar üstün ve şerefli kabul

edilmekle birlikte ilham gibi peygamberlerin gördüğü ve tabir ettiği rüyaların

dışındaki bütün rüya ve tabirleri kesin ilim sayılmamaktadır. Yani bu ilimle bir

İslami hüküm ispat ile nakzedilemez, onunla amel edilemez. Bilhassa şeriat ehli

İslam alimleri, amel etme derecesinde rüya ve rüya ilmine verilen öneme

karşıdırlar.430 Sonuçta rüyalar, hükme kaynaklık teşkil edemezler. Ayrıca rüyalardan

şeriata aykırı hükümler çıkarmak İslami esaslara aykırı görülmektedir. Yanlış yapılan

bir tabir insanları hatalara sürükleyebilir. O halde Müslümanlar rüyaları nasıl pratik

hayatlarında kullanacaklardır? sorusu ortaya çıkacaktır. Bu konuyla ilgili olarak

426 Cüce,Taner,İslam’da Rüya- Amel İlişkisi,Diyanet Dergisi,Ankara,1977,S.II,C.XV,s.98 427 Havva,Said,Ruh Terbiyemiz,(Çev: İbrahim Sarmış- M.Said Şimşek ),Kayıhan Yay.,İstanbul,1989, s.313,314 428 Şatıbi,el- İtisam bi’l Kitab ve’s Sünne,C.I,s.260 429 Tirmizi 2, Salat 25,had.no:189,C:XII,s:357- Ahmed b. Hanbel; Müsned,C:IV,s:43 430 Havva, Said; a.g.e.,s.311-314

Page 141: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

134

istihareden bahsetmek istiyoruz. İstihare vasıtasıyla rüyalara müracaat yaygındır.

Peki istihare nedir? İstihare, Arapça “Ha-Re” fiilinden türemiş bir kelime olup,

istif’al babından istihare olmuştur. Bir şey hakkında hayır istemek431 anlamına gelir.

Dini terim olarak, “Rabbim! Şu azmettiğim işin fiil veya terkinden hangisi hayırlı

ise, onu bana müyesser kılmanı dilerim” anlamında kullanılmıştır.432

Peygamber efendimiz (s.a.v.), ashabına istihareyi öğretirlerdi. İki rekatlık

istihare namazını kılmak mümkün olmayınca, yalnız duası ile yetinilir. Aslında

meşru ve hayırlı bir iş için yapılacak istihare, onun istenilen vakitte yapılıp

yapılmaması yönünden yapılır. Yoksa doğrudan doğruya o hayırlı iş için yapılmaz.

Belli bir senede hac yapılıp yapılmaması gibi.433 İstihare, uykuya yatarak rüya

görmek, ondan rasgele mana çıkarmak işi değildir. Çünkü, görülen rüyanın sağlıklı

veya sağlıksız, iyi veya kötü oluşu hakkında elde ilmi bir ölçü ve kural yoktur. Yani

istihare olayı, tamamen kişiye ait manevi bir ibadettir. Sonucu sadece kişiyi bağlar.

Kararı veren kişinin kendisidir, tamamen Allah Taala’nın yönlendirmesi olarak

alırsak o zaman hata ihtimali olmazdı. İstihareden kesin bilgi elde etmek mümkün

değildir, salih rüyada olduğu gibi sonucu yorumlar karar verir, tecrübe ederiz.

Müslümanlara düşen, İslami kaideler ışığında aklını da kullanarak, duasını da

yaparak tercihlerini yapmasıdır. İstihare namazı ve duası tıpkı, yağmur namazı ve

duasında olduğu gibi, o ibadetin yapılma vaktidir. Neticede arzu gerçekleşmese bile

o ibadete bir kusur eksiklik getirmez.

Bir Müslüman rüyaları iyiye yorumlamak suretiyle kendi iradesi ile

karar verip kullanma hakkına sahiptir. Mesela gördüğü rüya, hadislerde olduğu şekli

ile sadık rüya ise rüyadaki mesajı doğru çözerek hayatına tatbik edebilir. Kimi zaman

bir müjde kimi zaman bir uyarılma kimi zaman ise bir ilham suretinde rüyalardan

faydalanacağına inanıyoruz. Ancak akıl ve mantık çizgisinin dışına çıkmamak

kaydıyla kendinin ve herkesin iyiliğine kullanmak temel esas olmalıdır. Hangi

amaçla olursa olsun ne mutasavvıfların iyi niyetle kullandıkları gibi olmalı. Ne de

431 Neccar,Ali Muhammed,EL-Mu’cemu’l Vasit,Çağrı Yay.,İstanbul,1990,II. Baskı,s.264 432 ez-Zebidi,a.g.e.,C.IV,s.135 433 Bilmen,Ömer Nasuhi,Büyük İslam İlmihali, Akçağ Yay.,Ankara,1996,s.199

Page 142: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

135

başkalarına zarar verecek derecede yanlış yönlendirmelere saptırma niyeti ile rüyalar

kullanılmamalıdır.

Page 143: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

142

KAYNAKÇA Kur’an-ı Kerim Açıkalın,Bünyamin,Kur’an-ı Kerim’de Rüya Kavramı,Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,İstanbul,1996 Açıkgenç,Alparslan,Bilgi Felsefesi,İnsan Yay.,Ankara,1992 Adasal,Rasim,Medikal Psikoloji, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yay.,Ankara, 1965 Adler,Alfred,İnsan Tabiatını Tanıma Sanatı,(Çev: Ayda Yörükan), Türkiye İş Bankası Yay.,Ankara,1995 - Yaşama Sanatı,(Çev: Kamuran Şipal),Say Yay.,İstanbul,2001 - Psikolojik Aktivite,(Çev: Belkıs Çorakçı),Say Yay.,İstanbul,2001 Ahmed Asım Efendi, el- Okyanusu’l- Basit fi Tercemeti’l- Kamusi’l-Muhit, İstanbul,h.1305 Ahmed b. Hanbel,Ebu Abdullah eş-Şeybani, Müsned,Mısır, b.t.y. Albayrak,Halis,Kur’an’da İnsan Ğayb İlişkisi,Şule Yay.,İstanbul,1993 Alusi,el Bağdadi,Ruhu’l Meani fi Tefsiri’l Kuran’il Azim,Matbaay-ı Kübra,Mısır, h.1301 Ana Britanica Ansiklopedisi,Ana Yay.,İstanbul,1990 Apaydın,Halil,“Rüya ve Foksiyonu”,19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,Samsun,1997 Arkonaç,Sibel Ayşen Psikoloji,Zihin Süreçleri Bilimi, Alfa Yay.,II. Baskı,İstanbul, 1998 Arvasi,Abdulhakim,Tasavvuf Bahçeleri,(Çev:Necip Fazıl Kısakürek),Büyük Doğu Yay.,VII. Baskı,İstanbul,2001 Atay,Hüseyin,Kur’an’da Bilgi Teorisi,Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,Ankara,1970 Ateş, Süleyman,Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri,Çağrı Yay.,İstanbul,1998

Page 144: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

143

Ayas,Kemal,Dinde İlimde Rüya ve Rüya Tabirleri,Raşit Bütün Matbaası,II. Baskı İstanbul,1949 Ayni,Bedruddin Mahmud b.Ahmed,Umdetu’l -Kari fi Şerhi Sahih-i Buhari, Kahire, b.t.y. Azimabadi,Muhammed Şemsu’l Hak Ebut Tayyib,Avnul Mabud Şerhu Süneni Ebi Davud,Beyrut,1995 Baymur,Feriha,Genel Psikloji, İnkılap Yay.,İstanbul, 1985 Bergson, Henri,Zihin Kudreti (Çev:Mirac Katırcıoğlu),MEB Yay.,İstanbul, 1989 Bilmen,Ömer Nasuh,Kur’an Tefsiri,Bilmen Yay.,İstanbul,1994 -Büyük İslam İlmihali, Akçağ Yay.,Ankara,1996 Brenner,Charles,Psikanaliz Temel Kavramları,(Çev: Işık Savaşır- Yusuf Savaşır), HYB Yay.,II. Baskı,Ankara,1998 Buhari,Ebu Abdullah Muhammed b.İsmail, Camiu’s Sahih,Çağrı Yay.,II. Baskı, İstanbul, 1992 Cerrahoğlu,İsmail,Tefsir Usulü;Türkiye Diyanet İşleri Vakfı Yay.,Ankara,V. Baskı, 1985 Cevheri, İsmail b. Hammad, es-Sıhah, II. Baskı, Kahire,1982 Cevizci,Ahmet,Felsefe Sözlüğü,Paradigma Yay.,İstanbul,2002 Cüceloğlu,Doğan,İnsan ve İnsan Davranışı,Remzi Kitabevi,V.Baskı,İstanbul,1994 Cüce,Taner; İslam’da Rüya- Amel İlişkisi,Diyanet Dergisi,Ankara,1977 Çankı, Mustafa Namık,Büyük Felsefe Lugati,Devlet Matbaası, İstanbul,1955 Çelebi,İlyas,İslam İnancında Ğayb Problemi,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay.,İstanbul,1996 Challaye,Fellicien,Freud ve Freud Doktrini,(Çev: Halis Özgü),Özgü Yay.,II. Baskı, İstanbul,1968 Çoruh,Hakkı Şinasi,Rüya Dünyamız,Kitapçılık Ticaret Limitet Şirketi Yay. İstanbul,1968 Darimi,Abdullah b. Abdurrahman,es-Sünen,Çağrı Yay.,II. Baskı,İstanbul,1992 Dee,Nerys,Rüyaları Anlamak,(Çev:Nilüfer Kavalalı), İlhan Yay.,İstanbul;1997

Page 145: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

144

Debbağ,Abdulaziz,El-İbriz,Şeriat,Marifet,Hakikat,(Çev:C.Yıldırım)Demir Yay., İstanbul,1976 Demirci,Muhsin,Vahiy Gerçeği,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,İstanbul,1992 Develioğlu,Ferit,Osmanlı Türkçe Ansiklopedik Sözlük,Doğuş Matbaası,Ankara, 1962 Doğrul,Ömer Rıza,Dinler Tarihi,İnkılap Kitapevi Yay.,İstanbul,1963 Downs,Robert,Dünyayı Değiştiren Kitaplar,(Çev: Erol Güngör) Ötüken Yay.,II. Baskı,İstanbul,1995 Dudley,Geoffrey.A.,Rüyalar,(Çev: Meltem Can), Arena Yay.,İstanbul,1992 Ebulleys Es- Semerkandi,Tenbihu’l Ğafilin, (Çev:A.Akçiçek),Bedir Yay.,İstanbul, 1977 Ebu Zehra,Muhammed,İslam Hukuku Metodolojisi; (Çev:Abdulkadir Şener), Fecr Yay.,Ankara,1996 Ebu Davud,Süleyman b.el-Eş’as-es-Sicistani,es-Sünen,Çağrı Yay.,II. Baskı,İstanbul 1992 Eflaki,Ahmed,Ariflerin Menkıbeleri,(Çev: T.Yazıcı),M.E.G.S.B.Yay.,İstanbul,1986 Elmalılı Hamdi Yazır,Hak Dini Kur’an Dili,Feza Yay. İstanbul,1992 Emiroğlu,Tahsin,Esbab-ı Nuzul,Ülkü Basımevi,Konya,1976 Eren,Sadi,Kur’an’da Ğayb Bilgisi,IşıkYay.,İzmir,1995 Ersevim,İsmail,Psikanalizin Temelleri Üzerine, Assos Yay., İstanbul, 2002 Erul, Bünyamin, “Vahyi Ğayri Matluv Hakkında Bazı Mülahazalar ve Bir Eleştirinin Eleştirisi”,İslamiyet Dergisi,Ankara,2000 -Sahabenin Sünnet Anlayışı,Diyanet İşleri Bas.,Yay.,Ankara,2001 Erzurumlu İbrahim Hakkı,Marifetname, Kitap San. Yay.,İstanbul,1984 Erdoğan,Mehmet,Akıl-Vahiy Dengesi Açısından Sünnet,M.Ü.İ.F.V. Yay.,İstanbul, 1995 Farabi,Ebu Nasr Muhammed,Medinetu’l Fazıla,(Çev: Nafiz Danışman),Maarif Basımevi Yay.,İstanbul,1956

Page 146: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

145

Fazlurrahman,Ana Konularıyla Kur’an,(Çev:Alparslan Açıkgenç),Fecr Yay. Ankara,1987 -İslam,(Çev:Mehmet Dağ-Mehmet Aydın),Selçuk Yay.,İstanbul,1992 Firdevsi,Ebu’l- Kasım Mansur b. Ali,Şehname,(Çev:Necati Lugal),Maarif Basımevi Yay.,İstanbul,1994 Freud,Sigmund,Rüya Yorum Metodu,(Çev:Ayşegül Günkut),Ataç Kitabevi Yay., İstanbul,1991 - Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış,(Çev: Kamuran Şipal) Cem Yay.,İstanbul,1996 - Hz. Musa ve Tek Tanrıcılık,(Kamuran Şipal), Bağlam Yay.,I. Baskı, İstanbul,1987 - Endişe, (Çev: Leyla Özcengiz), Dergah Yay.,I. Baskı, İstanbul,1977

- Psikanaliz ve Uygulama,(Çev:Muammer Sencer),Say Yay.,İstanbul 2001

- Psikanaliz Üzerine (Çev:A.Avni Öneş), Say Yay., İstanbul,2001

- Düşlerin Yorumu,(Çev: Emre Kapkın),Payel Yay.,I. Baskı,İstanbul 1996

- Rüyalar ve Yanılgılar Psikolojisi,(Çev: Ali Seden), Altın Kitaplar Yay.,İstanbul, 1978 - Olgu Öyküleri,(Çev: Ayhan Eğrilmez),Payel Yay.,İstanbul,1996 - Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası,(Çev:Banu Büyükkal-Saffet Murat Tura),Metis Yay.,I.Baskı,İstanbul,1998

- Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları, (Çev: Emre Kapkın- Ayşe Kapkın) , Payel Yay., İstanbul,1998

- Rüya Yorum Metodu, ( Çev:Ayşegül Günkut), Ataç Kitabevi Yay.,İstanbul,1964

- Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, (Çev: Şemsa Yeğin ),Payel Yay.,I.Baskı,İstanbul,1996

Freud,Sigmund-Breuer,J., Histeri Üzerine Çalışmalar, (Çev: Emre Kapkın ) Payel Yay. İstanbul,2001

Page 147: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

146

Freud,Sigmund_Jung,Gustav-Adler,Alfred,Psikanaliz Açısından Edebiyat, (Çev:Selahattin Hilav),Dost Kitabevi Yay.,II. Baskı,Ankara,1981 Fordham,Frieda, Jung Psikolojisinin Ana Hatları,(Çev: Aslan Yalçıner),Say Yay., İstanbul,2001 Forrester,John,Freud Savaşları;(Çev:Hakan Atalay),Ayrıntı Yay.,İstanbul,2000 Fromm,Erich,Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları,(Çev: Aydın Arıtan),Arıtan Yay.,I.Baskı,İstanbul,1981 - Psikanaliz ve Din, (Çev: Şükrü Alpagut ),Kabalcı Yay.,İstanbul,1990

- Rüyalar,Masallar ve Mitoslar,(Çev: Aydın Arıtan-Kaan Ökten), Arıtan Yay.,İstanbul,1990

- Erdem ve Mutluluk,( Çev:Ayda Yörükan ),Türkiye İş Bankası Kültür Yay.,V. Baskı,Ankara,1999 Gazzali,Ihya-ı Ulumu-d Din, (Çev: Ahmed Serdaroğlu),Bedir Yay.,İstanbul,1975 Gençtan,Engin,Psikanaliz ve Sonrası,Maya Yay.,II. Baskı,Ankara,1984 Geylani,Abdulkadir,Atiyye-i Subhaniye,(Çev: Mehmet Arif),Uluçınar Yay.,İstanbul 1983 Gürol,Ender,Jung, Cem Yay.,İstanbul,1977 Günay,Umay, Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Akçağ Yay.,Ankara,1998 Gündüz,İrfan, Gümüşhanevi Ahmed Ziyaeddin,Seha Neşriyat,İstanbul,1984 Halil b.Ahmed,Ebu Abdurrahman el Ferahidi ,Kitabu’l-Ayn,II. Baskı,h.1410 Hall,Calvin.S,Freudyen Psikolojiye Giriş, (Çev:Ersan Devrim),Kaknüs Yay.,I. Baskı,İstanbul,1999 Hamidullah,Muhammed,İslam Peygamberi (Hayatı ve Faaliyeti),(Çev: Salih Tuğ,), İrfan Yay.,İstanbul,1991 Hatipoğlu,Haydar,Sünen-i İbn-i Mace Tercüme ve Şerhi,Kahraman Yay.,İstanbul, 1982 Havva, Said,Ruh Terbiyemiz,(Çev: İ.Ateş,M.Sait Şimşek),Kayıhan Yay.,II. Baskı, İstanbul,1986 Hemmam b.Münebbih,Sahifetu Hemmam b.Münebbih, (Çev:Talat Koçyiğit) Ankara Üniversitesi Basımevi, 1967

Page 148: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

147

Hökelekli,Hayati,Din Psikolojisi,Türkiye Diyanet Vakfı Yay.,Ankara,1998 İbnu’l Arabi,Muhyiddin Muhammed b.Ali, Tuhfetu’s Sefere,(Çev:A.Akçiçek), Rahmet Yay.,İstanbul,1971 İbn Ebi Şeybe,Ebu Bekir Abdullah b. Muhammed,el-Musannef, Daru’s- Sakafiye,I. Baskı,Riyad,h.1409/m.1989 İbn-i Sirin,Kitabu Fit-Tabir,Matbaayı-Curnal,Mısır,h.1297 -Müntehabu’l Kelam Fi Tefsiri’l Ahlam, IV. Baskı,Kahire,h.1329 İbn Mace,Ebu Abdullah Muhammed b.Yezid, Es-Sünen, Çağrı Yay.,İstanbul,1992 İbni Haldun,Ebu Zeyd Abdurrahman b.Muhammed,Mukaddime,MEB Yay.,(Çev: Zakir Kadir Ugan) İstanbul,1996 İbn Manzur, Ebu’l Fadl Cemalu’d-Din Muhammed b.Mükrim, Lisanu’l –Arab, Beyrut,1955 İbn Hacer,Ebu’l Fazl Şihabeddin Ahmed b. Ali b. Muhammed,Fethu’l Bari bi Şerhi Sahihu’l Buhari,Beyrut,h.1379/m.1986 İbn Hazm,Ali b.Muhammed b. Hazm,(v.456/1064),İhkam,Kahire,h.1404,m.1984 İbn Kesir,Ebu’l Fida İsmail b.Ömer Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri (Çev:Bekir Karlığa -B.Çetiner),Çağrı Yay.,İstanbul,1983 İmam-ı Rabbani,Mektubat-ı Rabbani,( Çev:Abdulkadir Akçiçek ),Cümle Yay., İstanbul,1986 İsfehani,Hüseyin b.Muhammed Rağıb,El-Mufredat fİ Ğaribil Kur’an ,Beyrut,b.t.y. Jung,Carl Gustave,Din ve Psikoloji, (Cengiz Şişman), İnsan Yay.,II. Baskı, İstanbul, 1997 - Analitik Psikoloji,(Çev: Ender Gürol), Payel Yay.,İstanbul,1997 Kadı,Abdulfettah, Esbab-ı Nuzul,(Çev: Salih Akdemir),Fecr Yay.,Ankara,1986 Kattani,Muhammed Abdulhay b.Abdu’l- Kebir,Hz.Peygamberin Yöntemi (Çev:Ahmet Özel), İz Yay.,İstanbul,1990 Kaya, Nusret; Psikoestetik, Sistem Yay., İstanbul ,1999 Konuk,Ahmet Avni,Fususu’l Hikem Tercüme ve Şerhi,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,İstanbul,1989

Page 149: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

148

Köse,Ali,Freud ve Din, İz Yay., İstanbul,2000 Kindi,Ebu Yusuf Yakub İbn İshak,(Çev:Mahmut Kaya),Felsefi Risaleler,İz Yay., İstanbul.,1994 Kuşeyri,Abdulkerim b. Hevazin,Er-Risale,(Çev:Süleyman Uludağ), Dergah Yay., İstanbul,1981 Kübra, Necmeddin,Tasavvufi Hayat,(Hazırlayan: Mustafa Kara),Dergah Yay., İstanbul, 1986 Malik b. Enes,Ebu Abdullah el-Eshabi,el- Muvatta,Mısır,h.1320 Mir Mustansır;Kur’ani Terimler Sözlüğü,(Çev:Murat Çit Kaya),İnkılap Yay., İstanbul,1996 Mutçalı,Serdar;Dağarcık Sözlüğü,Dağarcık Yay.,İstanbul,1995 Müslim,Ebu’l-Hüseyin b.el-Haccac,el-Camiu’s- Sahih,Çağrı Yay.,II. Baskı,İstanbul, 1992 Nablusi,Abdulgani b.İsmail; İslam Rüya Tabirleri Ansiklopedisi,(Çev:Ali Bayram-M.Sadi Çöğenli),İstanbul,1981 Neccar,Ali Muhammed;EL-Mu’cemu’l Vasit,Çağrı Yay.,II. Baskı,İstanbul,1990 Oktay,Güngör; Metro İngilizce- Türkçe Sözlüğü,Metro Yay.,İstanbul,1993 Öğüt,Gündüz,Rüyalarınızdan Yararlanın, Ege Meta Yay.,İzmir,1999 Özakpınar,Yılmaz,Psikoloji’nin Kavramsal Yapısı,Ötüken Yay.,İstanbul,2000 Özbaydar,Sabri,Rüyaların Fonksiyonu, Baha Matbaası,İstanbul,1971 Özgü,Halis, Rüya Nedir?,Öğretmen Dergisi Yay., Ankara,1959 - Freud ve Freudizm,Öğretmen Dergisi Yay.,Ankara,1959 - Freud-Adler-Jung-Sjondi,Öğretmen Dergisi Yay.,Ankara,1960 Özgül,Metin Kayahan,Siyasi Rüyalar,Akçağ Yay. Ankara ,1989 Öztürk,Ziya,Rüya Tabirleri Ansiklopedisi,Şelale Yay.,İstanbul,1980 Öztürk,Yaşar Nuri,Tasavvufa Giriş Varlık ve İnsan,Yelken Matbaası,İstanbul,1978

- Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf,Yeni Boyut Yay.,İstanbul 1993

Page 150: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

149

Öztürk Yaşar Nuri, Kuşadalı İbrahim Halveti;Yani Boyut Yay.,İstanbul,1993 - Kendi Dilinden Hz.Muhammed,Yeni Boyut Yay.İstanbul,1993 Razi,Fahruddin Muhammed b.Ömer,Tefsiru’l Kebir,II. Baskı,Tahran,b.t.y. Reuchilin,Maurice,Psikoloji Tarihi,(Çev: Tanju Gökçöl) İletişim Yay.,İstanbul,1997 Reich,Wilhelm,Reich Freud’u Anlatıyor, (Çev: Bertan Onaran),Payel Yay.,İstanbul 1981 Sakallı,Talat,Rüya ve Hadis Rivayeti,Tokoloğlu Ofset Yay.,Isparta,1994 Schimmel,Annemarie,Dinler Tarihine Giriş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay.,Ankara,1955 Sofuoğlu,Mehmet,Sahi-i Müslim ve Tercümesi, İrfan Yay.,İstanbul,1970 Spiegelman,J.Marvin-Pir Vilayet Han-Fernandez Tasnim,Jung Psikolojisi ve Tasavvuf, (Çev:Kemal Yazıcı- Ramazan Kutlu),İnsan Yay.,II. Baskı,İstanbul,1997 Şahinoğlu,M.Nazif; “Tabir”, İslam Ansiklopedisi,M.E.B. Yay., İstanbul,1986 Şatıbi,Ebu İshak İbrahim b. Musa,el- İtisam,bi’l- Kitab ve’s Sünne,Mektebetu’t- Ticariyyetu’l Kübra,Mısır, h.1578 - el-Muvafakat (Çev: Mehmet Erdoğan),İz Yay.,İstanbul,1990 Tantavi,Cevheri,El-Cevahir Fi Tefsiri’l- Kur’ani’l Kerim,Mısır,h.1350 Tirmizi,Ebu İsa Muhammed b. İsa,es-Sunen,Çağrı Yay.,II. Baskı,İstanbul,1992 Tuğlacı, Pars,Okyanus Sözlüğü, Pars Yay.,İstanbul,1974, Tura,Saffet Murat,Freud’dan Lacan’a Psikanaliz,Ayrıntı Yay.,İstanbul,1996 Tunç,M.Şekip,Psikolojiye Giriş, İstanbul Üniversitesi Yay.,İstanbul,1949 Türkoğlu, Berrin,Rüyaların Gizli Dili, Sınır Ötesi Yay.,İstanbul,2001 Türek,İbrahim,Rüyalar,Varlık Yay.,İstanbul,1965 Yılmaz,H.Kamil,Aziz Mahmut Hüdayi ve Celvetiyye Tarikatı,Marmara Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yay.,İstanbul,1980 Yıdırım,Ahmet, “ Tasavvuf Ehlinin Hadis Rivayeti ve Rivayet Usulleri Açısından Tasavvuf Hadis Münasebeti”,İslami Araştırmalar Dergisi,Ankara,1997

Page 151: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

150

Yörükan,Turhan;Alfred Adler,Türkiye İş Bankası Kültür Yay.Ankara,2000 Yurdatap, Selami Münir,İslam Dininde Rüya ve Rüya Tabirleri, İstanbul,1973 Yüksel,Hasan Avni,Türk- İslam Tasavvuf Geleneğinde Rüya,Gazi Üniv: Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi,Ankara,1990 Zebidi,Zeynuddin Ahmed b. Ahmed,Sahih-i Buhari Muhtasarı,Tecrid-i Sarih Tercümesi (Çev: Kamil Miras) T.D.İ.B.Yay.,VII. Baskı,Ankara,1984 Zemahşeri,Ebu’l- Kasım Carullah Mahmud b.Ömer, el- Keşşaf an Hakaiki’t Tenzil ve Uyuni’l- Ekavil fi Vucuhi’t Te’vil,Beyrut,1993

Page 152: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

140

ÖZET

“Rüya tecrübesinin psikolojik ve dini temelleri” başlıklı yüksek lisans tezi,

giriş ve üç bölümden müteşekkildir. Giriş kısmında tezimizin konusu, amacı, önemi

ve araştırma metodu bulunmaktadır. İlk bölüm olan “Rüya ve tabirinin

açıklanmasında; rüyanın kelime ve terim anlamı, uyku ile beraber nasıl oluştuğu,

içeriği, tabirin ne olduğu, tabir yöntemi, tabirin tarihi, psikolojik tabir çalışmaları ve

rüyanın kısımlarından bahsedildi Rüya tecrübesi ile ilgili temel prensipler

inceledikten sonra ikinci bölüm olan çağdaş psikologlara göre rüyanın temellerine

geçildi.

Bu bölümde modern psikolojinin rüya ile ilgili görüşleri psikologlar

aracılığıyla ortaya koymaya çalışıldı. Özellikle Sigmund Freud’un rüya ile ilgili

çalışmalarına yer verildi. Bu doğrultuda Freud’un psikanaliz ekolünden başlayarak

Freud’a göre rüya ve uyku tanımlandı. Mahiyetinden, fonksiyonundan, kaynağından,

yorumlanma tekniğinden, sembolizminden ve rüya çeşitlerinden bahsederek

Freud’un çözümlemesini yaptığı rüyalardan örnekler verildi. Ardından Freud’un rüya

kuramının dayandığı temellere ve kuramına karşı yapılan eleştirilere yer verildi.

Jung, Adler ve Fromm’un rüya kuramlarını Freud ile karşılaştırmalı olarak ele alıp

ikinci bölümü bitirildi. Üçüncü bölüm olan “İslam dininde rüyanın temellerinde” ise

Kur’an, Sünnet ve İslam alimlerinin rüya hakkındaki tespitlerine yer vererek rüya ile

dini yaşantımız arasındaki ilişkinin ne olduğu izah edilmeye çalışıldı.

Sonuçta rüya tecrübesi, içinde barındırdığı psikolojik ve dini

özelliklerinden dolayı, Din Psikolojisi alanında çalışacak herkese çok önemli katkılar

sağlayacak. Konunun derinliği ve birçok ilim dalını ilgilendirir özelliği ile de İlahiyat

sahasına vakıf olabilme adına faydaları olacaktır. Tezin bu konuda çalışacak herkese

az da olsa yararlı olmasını diliyoruz.

Page 153: RÜYA TECRÜBES N N PS KOLOJ K VE D N  TEMELLER

141

ABSTRACT

Our high licence thesis that named experience of dream on pschology

and principals of religion is formed from three sections. The theme, aim, importance

and research metods are presented at the geining of our thesis. We told the dream and

its explanation, the meaning of dream as a vocabulary, how it is formed with the

sleep, dream’s content, what it dream’s explanation, the dream’s explanation history

the study on psychological dream’s explanation and the section of dreams at this

section. After we examined the basic principles about dream experience than we

spread to the second section that is about the basic of dreams according to the

nowadays psychologist.

At this section we tried to put down the idea of modern psychology by

psychologists. Especially we put down the study of S.Freud on dreams. At this

direction we told dream and sleep according to S.Freud psychoanaysis ecology. By

giving information about reality, function, source, explanation, technique, symbolize

and the kinds of dreams we gave examples that S.Freud had made analysis. After

than we discussed Freud’s dream theory based on basics and the criticism that has

been made on the theory. We finished the second section by comparing Jung, Adler

and Fromm’s dream theory by Freud’s dream theory. We tried to understand the

relationship between our religion life and dream by telling the dream principles of

İslam religion based on Quran, Sunna and İslam scholars determinition about

dreams.

As the result, the experience of dream will provide everyone who will

study on religion psychology because of its psychological and religious

charecteristics, that is taken refuge in. İt will provide advantages to the theology

section because of subject and the relationship to many science branches. We wish

our thesis will help everyone even less who will study on subject like this.