spx mag, eylül ekim sayısı

28
mag BAM MARGERA HARLEY CLIFFORD RÖPORTAJ: KEMAL ARPALIER Sport Point Extreme’in süreli yayınıdır. İki ayda bir çıkar. Eylül-Ekim: 1

Upload: onur-atay

Post on 06-Mar-2016

254 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Spx Mag Eylül-Ekim

TRANSCRIPT

Page 1: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

mag

BAM MARGERAHARLEY CLIFFORD

RÖPORTAJ: KEMAL ARPALIER

Sport Point Extreme’in süreli yayınıdır. İki ayda bir çıkar.Eylül-Ekim: 1

Page 2: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 3: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

Spx Magazine No:1 Eylül-Ekim

Kapak: Rakatak Extreme Grubu

Bölüm Editörü: Seçkin Maden [email protected]

Katkıda Bulunanlar: Mutlu Kuru [email protected] UğurÖnder [email protected] Grafik Editörü: Onur Atay [email protected]

Adres: UlusMahallesi,ÖztopuzCaddesi,No:30Ulus-Beşiktaş,İstanbulİletişim: [email protected]

SpxMagazine,SportPointExtreme’insüreliyayınıdır.İkiaydabiryayınlanır.Aşağıdakiadrestendijitalyollaulaşılabilenonlinedergininbasılıversiyonudur.www.spxmag.com.tr

mag

Page 4: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 5: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

5

Page 6: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

RÖPORTAJ

6

Rakatak Extreme’in kurucularından Kemal Arpalıer’le Türkiye’de extreme sporların geçmişi üzerine uzun bir süredir röportaj yapmayı planlıyorduk. Türkiye’nin extreme sporlar tarihi üzerine, yakın geçmişimizdeki tüm bu evrime tanık olmuş kült isimlerle bu mevzuyu tartışmanın tam yeri tam vakti olduğunu düşündük. O da aklımıza bu hususta doğal olarak ilk gelen kişilerden olması noktasında –klişe tabirle- teklifimizi kabul etti, bizi kırmadı, sorularımızı da üşenmedi, uzun uzun yanıtladı. Arada bir de sıkıştırdık tabii; uzun bir süredir kendilerinden haber alamayışmızın nedenlerini de sorduk... SPX sunar:…Biz röportaj odasındayız.

Seçkin Maden: Öncelikle, okuyucularımızın da izniyle sana Kemal Abi diye hitap etmek istiyorum; çünkü seni çok evvelden beri kendi çocukluğumun geçtiği Bursa’dan tanıyorum. Ortak geçmişimize dair birçok fragman dönüyor aslında aklımda. Bu dönemde dışarıda dönen hayat; yani 90’lı yılların başında ve ortasındaki Bursa ile bugünleri kıyaslamak gerekirse, neler var neler yok, neleri arıyorsunuz, neler çok daha iyi?

Kemal Arpalıer: Öncelikle bu fırsatı bana verdiğiniz için teşekkür ederim. Ben kaykaya 1987 yılında başladım ve ilk kaykayımı 2 ay çiçek satarak aldım. Ufak dar bir slalom kaykayıydı. İlk zamanlar ittirmeyi bilmediğimden bayırdan kayıyordum. 89 yılında İsviçre’ye gittim ve oradan biraz daha iyi bir kaykay aldım (sponsor ablam). Türkiye’ ye geldiğimde kendimi geliştirerek kaykay yapmaya başladım ve artık kaykayla bütünleşmiştim.

Röportaj: Seçkin Maden / SPX

Page 7: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

RÖPORTAJ

7

90’lı yılları şimdiki zamanla kıyaslarsam, o zaman-larda kaykay parçası bulmakta çok zorlanıyorduk diyebilirim. İlk zamanlar yurtdışından gelen patenlerin tekerleklerini kullanarak kaykaylarımıza hız kazandırıyorabiliyorduk. Zaman geçtikçe imkanlar arttı tabii. 90’lı yıllarda daha çok kaykay yapabileceğimiz yerler vardı artık; ama şimdi o yerler paket taş döşendi veya yasaklı hale geldi. Bir de eski 95a yumuşaklığındaki tekerleri arıyorum gerçekten. Eskiden ayakta attığım power slide’ı şimdilerde tekerlekler çok sert olduğu için çömelerek atmak zorunda kalıyorum; ama bunun zevki de apayrı oluyor. Bayır aşağı power slide rekorum 18 metredir bu arada… Bir başka aradığımız şeyi de şöyle ifade edeyim… Eskiden asfaltlara tuz dökülmediğinden yıpranmıyordu; ama şimdi her ilkbaharda tekerleklerimiz yeni asfalt arıyor! Neler çok daha iyiye gelince artık hemen her mağazada kaykayla ilgili malzemeyi bulabiliyorsunuz; skateparklarda kaymaya başladık, insanlar kaykay sporunu artık benimsemeye başladılar ve hoşgörü ile bakıyorlar. Bunu Türkiye’de en net şekilde ben gözlemlemiş olabilirim.

SM: Bursa’ya ara ara döndüğümde hala havada farklı birşeylerin olduğunu düşünüyorum. Sence Bursa’yı extreme ruh anlamında öne çıkaran etmenler neler? Dahası siz bu etmenlerden nasıl besleniyorsunuz?

KA: Bursa 1 mevsimde 6 ayrı extreme spo-run yapılabildiği nadir yerlerden biridir. Bu da Bursa’yı ayrıcalıklı kılan etmenlerden birisidir. Biz de Bursa’nın bize sağladığı nimetlerden sonuna kadar yararlanıyoruz. Mesela aynı gün içinde Uludağ’da snowboard yapabilir, teleferik güzergahı üzerindeki patikalardan bisikletle inip Skatepark’ta kaykay yaptıktan sonra Sukaypark’a geçip cable wakeboard yapıp Mudanya sahilinde kiteboard yapabilir, daha da hızınızı alamazsanız dağ yamaçlarındaki bakir tepeleri özgürce ATV’nizle keşfedebilirsiniz. Şimdi soruyorum size; var mı Bursa şehri gibi bir extreme sporlar merkezi?

SM: Anlattıkların kadar varsa ‘Yok valahi’ diyor insan zaten hemen. ‘Rakatak’ın anlamı ne, nasıl kuruldu?’ gibi mainstream dergi soruları sormayacağım korkma. Fakat şunu soracağım: Son derece bireysel extreme spor dallarına dam-ardan kan vermiş birkaç insan ne diye toplaşıp bir grup kurmak ister? Futbol gibi bir takım sporu, tanımı gereği bir grubu/birliği gerektirir. Fakat extreme sporların böyle bir tanımı yok. İçeriği oldukça bireysel. Nasıl oluyor bu grup işleri ? Açıklama istiyoruz!

KA: Bu soruya daha evvelden birçok kez cevap vermek zorunda kaldığımız için bunu anlatan bir video çektik. Sen sormasan da merak edenler için yinede izlemelerini tavsiye ederim

( http://www.youtube.com/watch?v=KW_phXW-mYXs ). Evet, extreme sporlar bireysel sporlardır ve kişiler yetenekleri ile ön plana çıkarlar.. Bizde durum daha farklı; biz çocukluğumuzdan beri tüm sporları beraber yapmasını öğrendik ve birliktelik-ten ilham aldık, Rakatak’ın en çok beğenilen yönü de bu zaten. Hadi yapalım dediğimizde en az 5 kişi ve takip eden binlerce extreme tutkunu…

SM: Diyelim gruptan birinin aklına bir extreme fikir geliyor. Bu cin fikir /aktivite planı gruba nasıl aktarılıyor, grup içi trafik nasıl işliyor? En cin fikirliniz sence kim?

KA: Biz kökleri 1980’lere dayanan dinazor bir grup olduğumuzdan ülkemizin anti-sportif şartları karşısında birçok taktik geliştirmek zorunda kaldık ve grup ister istemez Türkiye’de yeni yetişen gençlere bu sporların nerede, ne zaman ve nasıl yapıldığını göstermeyi kendine ilke edindi. Daha da organize olabilmek için grup içi görev dağılımı yaptık. Bir menajerimiz bile var.

SM: Türkiye’nin başka illerinden yada yurt dışından, iletişim içinde olduğunuz Rakatak ru-huna yakın gördüğünüz başka topluluklar var mı?

KA: Tabi ki Türkiye’de bu işe gönül vermiş birçok dostumuz var. Biz her zaman ülkemizde extreme sporlara destek olduğunu düşündüğümüz herkesin yanında yer aldık ve inan isimleri tek tek yazarsam çok sıkıcı olur... Daha yeni Fakie Tv’nin yeni Riders Army videosunda beraberdik mesela...

SM: Extreme sporlar sizin için bir hobiden çok hayat tarzı olmuş gibi görünüyor. Yinede extreme sporlar dışında birtakım zorunlu/keyfi uğraşlarınız vardır diye düşünüyorum. Ben daha çocukken senin bir ara VHS kaset kaydedip sattığını hatırlıyorum:). Magazin haberlerindeki sporcuların, sanatçıların ‘ASIL MESLEĞİ: ’ gibi bir başlık görürürüz hani . Sende ve diğer grup üyelerinde var mı böyle ilginç meslekler?

KA: Evet o yıllarda tv deki türk dizilerini kaydedip Amerika’ya gönderip kiralatıyordum. Şimdiki mesleğim görüntü montajcılığı ve araba galericiliği.

90's

Page 8: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

RÖPORTAJ

8

SM: Kışın yazdan daha aktif oluyorsunuz gibi bir izlenim var. En azından biz buradan böyle gözlem-liyoruz. Sizi görmediğimiz süre zarfında biriktirilmiş bir malzeme mi söz konusu? Bu durgunluğun bir sebebi olmalı!

KA: Kış aylarında snowboard tutkumuz depreştiği için her hafta yoğun bir şekilde dağlardayız. 12 ay boyunca aşağı yukarı aynı tempo devam ediyoruz ve evet çok yakında açıklayacağımız yeni bir projemizden dolayı tüm eski-yeni arşivimiz şu an doğru zamanı beklemekte..

SM: Bu ara, şunu da denesem dediğin bir spor kaldı mı? Merak içerisindeyim.

KA: Yapmak istediğim ve içinde kalan sporlar 1: kiteboard 2: uçaktan paraşütle atlamak.

SM: Şuralarda kaydım, hala unutamıyorum dediğin parkurları/rampaları alalım, 1 Snowboard, 1 Kaykay…

KA: Hala unutamadığım ve hala kaydığım en uzun parkur Uludağ Yolu’dur. Rampalara gelince İsviçre’deki Block 37 Skaterpark’tır diyebilirim.

SM: Yıl 94 gibiydi sanırım, bizim mahallede Green Day’in Dookie kasedi kaykaycı tayfa arasında bomba gibi patlamıştı. Herkes evde, rampada,

yolda dinliyordu. Sen de Basket Case dinletip du

ruyordun bak hiç unutmadım. Bu ara nasıl müzikle aran? Evde ve dışarıda dinlediklerin arasında fark oluyor mu?

KA: 90lı yıllarda o tür grupları dinliyordum bun-lardan bazıları Propain, Sex Pistols, Snap olarak sayılabilir; ama şimdi dinlediklerim daha sakin (artık kafa kaldırmıyor): Chill Out, Classic Rock, etnik müzikler ve benzerleri.

SM: Önümüzdeki günlerde Riders Army ve Fakie TV ile bir proje olduğu yönünde haberler geliyor. Dream team toplanıyor gibi bir durum bu. Biraz ipucu şu ara hiç de kötü olmaz diye düşünüyoruz.

KA: Evet, Türkiye Extreme camiasının çılgın yönetmeni Mert Gözüküçük (Fakie TV) acaip bir video için kamerasını bir kez daha eline aldı.. Sukaypark’ta yapılan çekimlerde bizde oradaydık ve Berk Mutlu ile Kerem Gürdal’ı daha da keyifle izleyeceksiniz bu videoda...

SM: Röportaj için çok sağol!..

KA: Ben teşekkür ederim, Extreme Türkiye !!!

“Bursa 1 mevsimde 6 ayrı extreme sporun yapılabildiği nadir yerlerden biridir. Bu da Bursa’yı ayrıcalıklı kılan etmenlerden birisidir. Biz de Bursa’nın bize sağladığı nimetlerden sonuna kadar yararlanıyoruz.”

Page 9: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 10: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

miniRÖPORTAJ

10

Birbirinden farklı extreme spor dallarında mensup süper-yetenekli sporcuları bulduk ve sorduk. “‘Yakın gelecekte şunu yapmak için sabırsızlıktan ölüyorum’ dediğiniz şey ne?” Bonus soru: “Başınıza gelen en unutamadığınız olay...”

Cihan Akça

Deniz Çağlar (Poison)

Yakın bir gelecekte Dünya ve Türkiye’deki büyük dalgaları kovalamak için bir projem var... Aklımda bu sıralar bu dönüp duruyor. Geçmişe baktığımda ise Sri Lanka’da yaşadıklarımı unutamıyorum. Güneş doğmadan sörf’e gitmek için yola çıkmıştık. Gidilecek sörf spotuna ulaşmak için de ormanın içinden geçiyorsunuz. Tam o sırada önümüzü büyük bir fil sürüsü kesmişti. Hiç bir şey yapamadık, üç teker-lekli tuk-tuk içinde iki saat sürünün yolda geçmesini beklemiştik. Sonrasında ise spot’ a vardığımızda belki de hayatımın en iyi dalgalarını görmüştüm o gün...

Bu seferki gerçekten büyük! Wood world tarzı bir yer

olacak, şimdilik bunu söyleyeyim. Vatana millete hayırlı olsun. Tabii bugün-leri görmek kolay olmadı.

Tolerans giderek yükseliyor diyebiliriz. Hiç unutmuyorum

bir akşam her zamanki gibi Beşiktaş’ta kayarken, kalabalık

bir taraftar grubu maç çıkışı bize saldırmıştı. Kaykaycılar;

yada benzer işlerle uğraşanlar resmen ‘öteki’ olarak görül-

üyordu. Şimdi bakıyorum kaykay, paten kayan insanlar

Beşiktaş’ın sembolü oluverdi. Zaman içindeki bu dönüşüm

tabii ki olumlu; bir o kadar da düşündürücü.

“Büyük dalgaları

düşündükçe heyecan

artıyor…”

“Bu aralar büyük bir Skatepark projesi var, ağır gazım.”

Page 11: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

miniRÖPORTAJ

11

Murat Can Uğur

Deniz Altınok

Umarım daha fazla fırsatını yakalarım ve yurt dışında kayma imkanlarım çoğalır, farklı ülkerlerden riderlar tanıyabilirim. Böyle bir fırsatı 2010-2011 Universiade Erzurum Kış Olimpiyatları’nda yakaladım. Tüm dünyadan üniversite öğrencileri oradaydı ve iyi tanınan rider’larla birlikte kaymaya başlamıştık. Kendi adıma slopestyle yarışında yarışmayı çok istiyordum; ama hava şartlarından dolayı yarışımız iptal olmuştu ve moralim çok bozuktu; çünkü daha yeni ürettiğim bir hareket vardı ve bunu denemek istiyordum. Ne derler kısmet değilmiş; ama arkadaşlarımla çok iyi vakit geçirmiştik, o kesin.

Snowboard bu anlamda vazgeçilmezim.

Bu aralar tek düşüncem bu. Snowboard’da yeni sayılırım,

daha yeni başladım. Yazları kaykay yapıyorum, kışın da

board. Kaykayı daha çok gezmek, eğlenmek amacıyla

kullanıyordum; ama artık benim hayatım oldu. Babür

Vatansever’le tanışmam benim hayatımın belki de

dönüm noktası. O, Bursa / Nalbantoğlu’na geldiğinde

hiçbir şeyden haberim yoktu. Onunla ilk konuştuğum andan

itibaren dünyamın spor de-mek olduğunu anlamıştım.

“Açıkçası yalnızca

kışın geliyor olması bile

beniheyecanlan-

dırmaya yetiyor.”

“Yakın gelecek için

düşündüğüm tek şey var;

daha çok kar ve daha çok

kaymak.”

Page 12: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

BAM MARGERA

12

BAM MARGERA

Bam’i yalnızca düşünüyor olmak aklımda milyonca farklı görüntüyü tetikleyebiliyor; fakat nedense biri diğerlerinden daha vurucu. Bam’in düşündüğüm anlarda düzenli olarak Viva La Bam’in introsundaki “Peki şimdi ne yapacak?” sorusu ve Bam’in “Ben ne *dıııııt istersem o” cümleleri aklıma kendiliğinden geliyor. Neden bu sözlerin bu kadar başarılı olduğunu düşündüğümü bilmiyorum. Belkide gerçekten 28 yaşındaki Bam Margera’nın, her istediğini yapabiliyor olduğundandır.

Ilık bir cumartesi sabahı, dünyanın en popüler mazoşist kaykacısının gerçek hayatta neler yaptığını öğrenmek için, Bam’in evine, Bamland’e doğru yola çıkıyorum. Evi New York’tan en iyi ihtimalle 3.5 saat uzaklıktaki West Chester, Pennsylvania’da bir yerde.

Kiralık aracım, büyükbaş hayvanların otladığı araziler arasından hızla yol alırken, aklım Bam ile birkaç ay önce yaptığım telefon röportajına gitti. O ara yeni filmi Minghags’ı editlemek için odasına kapanmak zorunda olmanın sancısını yaşıyordu; ki sonrasında kendisinin bu filmde eş zamanlı olarak oyuncu, metin yazarı, yönetmen , yatırımcı gibi görevler üstlendiğini öğrendim. “Evet, şimdiye ka-dar filme 230.000 $ harcadım. Fakat kullandığım tüm kameralar benim, bu sayede kameraya hiçbir kira ödemedim” diye bir şey söyledi sonradan bana. Metin yaklaşık iki yıldır kenarda duruyordu; fakat Bam, Viva La Bam ve Bam’s Unholy Union’a harcadığı vakit sebebiyle Minghags’e çalışacak vakit bulamıyordu. “Bam’s Unholy Union’ın

dokuz bölümünü tamamladıktan sonra ‘S*ktir et, boşver... hayatımın üç ayını bu filme ayırıyorum ve başka bir projeye başlamadan önce bununla uğraşacağım’ diye sayıklıyordum’. Artık film cepte ve yayınlanmak için hazır. Umarım seyahatim süresince yayın öncesi görüntülerden bir şeyler elime geçer.

Oraya varışım öncesinde Bam’ in yayıncısının birtakım direktiflerini hatırlıyorum “Kapıya geldiğin zaman Missy’i ara, Bam’in eşi”. Bam çokça, etrafının fotoğrafını çekilmesini talep edebilecek, sürekli kapıda dikilip duran, onun bir anlık bakışı için bekleyen fanlarla sarılı olduğundan bahsetmişti. Fakat bu sefer, Bam’ in tampon bölgesi bir şekilde fanlardan arındırılmış gözüküyordu. Telefonu elime aldım ve bana giriş kodunu verecek kişiyi Missy’i aradım. Kapıyı sarstım ve yavaşça açıldı. Bilmediğim bir sebeple Bam’ in patikasını ihtiyatlı bir şekilde takip ettim. Tam solumda, ağaca sarılmış plastik heykelsi bir Noel Baba bulunuyordu. Hemen yanında ise resmi görünümlü bir tabela üzerinde “Serious as Shit-water” yazıyordu. Sağımda ise başka bir tabela üzerindeki “9 of Novak’s Dicks = 1 of Frantz Dicks” yazısı gözüme çarptı. Üzerinde bulunduğum yol ise gösterişli, büyük ve renkli fiberglas hayvanların yer aldığı gök kuşağının altı rengine boyanmış bir platformdu. Yolun etrafında ise MTV’nin beton benchler bulunmaktaydı. Üç adet garaj kapısına yönlendirecek şekilde konumlanıyorlardı. Birinde Osama Bin Laden ‘76 forması giymiş, parmağında da basketbol topu çeviriyordu. Diğerinde NSYNC’ten Lance Bass, astronot kıyafetiyle görül-

~ ~Yazı: Jay Riggio / Huck Magazine

Fotoğraf: Nate Bressler

Çeviri: Seçkin Maden & Mutlu Kuru

Page 13: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

BAM MARGERA

13

üyordu. Sonuncusunda ise Ronald Reagan. Detaylı bir şekilde ifade edilmiş portrenin yanında şu sözler yazıyordu “Fuck Reagan, he’s a fuck-ass”.

Birden bire midemde tuhaf bir his belirdi. Tanrım hangi cehennemdeydim?

Birçok başarı hikayesi; sıkıntılar, hatalarla dolu bir geçmiş ihtiva ederken, öyle görünüyor ki Bam bir şeyleri çok da fazla zorlamak zorunda kalmamış. “Açıkçası ilk günden beri sadece ne yapmak istiyor-sam onu yaptım” diyor. “Ellerimi kaykaya sürdüğüm o ilk andan itibaren yapmak istediğimi şeyin bu olduğunu biliyordum. Bu koca yabani VHS kamerayı aldığımızdan anda resmen ‘Kendini kameraya çekip TV’de izleyebilirsin, bu çok acayip bir şey!’ tribindeydim. Haliyle televizyonda olmak istediğimi biliyordum”. Kaykaya tam zamanlı odaklanmak için onuncu sınıfın ilk gününde Bam okulu bırakır. İlk kız arkadaşının babasının, kaykayın geleceği olmayan bir uğraş olması şeklindeki tezi üzerine Bam, geri adım atmayı dahi düşünür. ‘’Resmen yenik hissedi-yordum, babası açıkça okula geri dönmem yönünde tavsiyeler veriyordu’. ‘Ciddi ciddi okula geri dönmeyi düşünüyordum, s*ktir ya,’’ Bam gülüyor. ‘’Ayrıldıktan üç yıl sonra arabayla Wawa’da durdum. Wawa doğu yakasının 7-Eleven’ı olarak bilinir. Babası ve annesi bir süre beni Ferrari’me benzin koyarken izledi; ki o anda kendi Chevrolet’lerinin deposunu doldurmakla meşgullerdi’. Muhtemelen eski kız arkadaşının babası; hayatı boyunca kazanabileceği parayı, bir kaykaycının çıkıp bir yılda kazanabileceğini hayal edememiş olsa gerek.

Arabamı park edip arabadan çıktıktan sonra araziye girmiş bulundum. İnanılmaz büyük, toplamda 14 dönümlük bir alan. Bam’ in bir arkadaşı bana içeriye kadar eşlik ediyor ve bir süre sonra beklememi söyleyerek yalnız bırakıyor. Evinin giriş katı oldukça loş. Duvarlar, aralarında mutfak masasının yanında asılı dev evlilik fotoğrafının da bulunduğu Bam ve eşinin sayısız fotoğrafıyla kaplı. Düşünmeden edemiyorum; fakat gerçekten Bam’ in başını bağlamaya karar verdiği o an, aklından ne geçtiğini merak ediyorum. Bununla birlikte eski nişanlısıyla geçirdiği meşakkatli bir ayrılık süreci akabinde, dürüst olmak gerekirse, bu adam dilediği her kadınla seks yapabilecek konumdaydı. “Son ilişkimin son iki yılında ilişkide yoktum diyebil-irim. Gerçekten çok fena nefret ettim’. Bam bana eski nişanlısı Jenn Rivell’dan bahsediyor. ‘’Nasıl bitireceğimi bilemedim. Çünkü Lamborghini’me dalmasından, bilgisayarlarımı kırmasından, evimi hurdaya çevirmesinden falan korkuyordum” diyor gülerek.

Uzun süreli ilişkilerindeki uyumsuzluklardan buna-lan Bam kenara çekilir ve ününün kendi yararına çalışmasına izin verir: “Ne zaman Kaliforniya’ya uçsam orada bir kız arkadaşım olurdu, Barselona’ya uçardım, orada da bir kız arkadaşım olurdu, Finlandiya... Sadece tüm bu gizli numaraları kilit altında tutardım. Bu aslında oldukça eğlenceli oldu”.

Biraz yalnız ve her zamankinden daha azgın za-man geçirdikten sonra Bam, sekizinci sınıftan beri tanıdığı Missy ile yeniden bir araya geldi. Onlar bir araya geldikten sonra Missy, Bam’in hayatını iyi yönde değiştirdi. “Jackass II’ye şöyle bir baktığımda, bunu kabul etmeliyim -durmaksızın kendini tüketen bok torbalarıyız-. İnsanlar hap -ya da her ne ise- kullanıp kullanmadığımı soruyorlardı” diyor. Evlendiğinden beri artık makul bir saatte uyanıyor, daha az içiyor ve günün sonunda her zamankinden daha fazla çalışmış oluyor.

Page 14: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

BAM MARGERA

14

Spiral merdivenden yukarı çıkarken, ahşap gotik iç mekanın merkezinde Fin rock grubu HIM’ in dev ışıklı logosu beni karşılıyor. Bir sonraki katta ise duvarlar, Bam’in kullandığı pro-boardlarla dekore edilmiş. Hemen sonra Missy

“Muhtemelen eski kız arkadaşının babası; hayatı boyunca kazanabileceği parayı, bir kaykaycının çıkıp bir yılda kazanabileceğini hayal edememiş olsa gerek.”

Page 15: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

BAM MARGERA

15

ve annesiyle karşılaştık ve Missy, Bam’in yeni yaptırdığı rampasında kaykay yapmayı öğrenmek istediğinden bahsediyor. Bu 120.000 $’lık mega rampa, Bam’in arka bahçesine yedi ay önce inşaa edilmiş. Kaykay için uygun ayakkabıları olmadığı için Missy ve Bam, Fairman’in kaykay mağazasına gitmeye karar verirler. Bam’in kayın validesi Bam’i kaykay yaparken görmek istediğine dair ip uçları veriyor. ‘’Biliyor musun? Seni hiç kaykay yaparken görmedim.’’ diyor Bam’e, iri gözlerle, yeni damadına imrenerek.

Dışarıya çıkıyoruz ve Bam genellikle arka bahçede-ki toprak yarış pistinde kullandığı aracına atlıyor. Missy ile ben onu yürüyerek takip ederken dev rampayı görüyoruz. Muazzam bir şey ama birkaç futbol sahası büyüklüğündeki bahçede nasılsa küçük görünüyor. Bam koşarak ısınırken rampanın canavarsı güzelliğini inceliyorum. ‘’Mini rampada miller flip ve yapabildiğim en uzun tailslide’ı yaparken eğleniyorum. Andrew Reynolds bunu nasıl yapıyor bilmiyorum. Onun merdivende basa-mak basamak atlayışlarını izledim. Bunu yapmaya çalışacak olursam altı günlük bir editing tedavisine ihtiyacım olacak. Çünkü yürüyemiyor olacağım.’’ diyor Bam, bu günlerde sakince ilerleyen profe-syonel kaykay kariyeri hakkında. ‘’Rampamda kay-maktan gerçekten zevk alıyorum; çünkü buraya kaymaya gelenler, işini bilen arkadaşlarım.’’

Bam etkileyici bir kaykaycı ve izlemek heyecan verici. Kayınvalidesi de burada, onun zahmetsizce yaptığı zor geçişlere tanık oluyor. İki katlı kütlenin üstüne konduktan sonra aşağıya atlayıp yoluna devam ediyor. Büyük boşluğun etrafını taradıktan sonra iki metrelik, harikulade bir iniş yapıyor. Bu çılgınlık. Bunu yaptıktan sonra arkadaşı aynı şeyi denerken Brandon Novak’ın iki bacağını birden nasıl kırdığından bahsediyor; ara oyuğa takılıp bir sonraki geçişin köşesine çarpmış. Bam’in henüz uyandığından bahsetmiş miydim?

Missy ‘’Hangi arabayı almak istersin?’’ diye soruyor kapıdan çıkarken. Geniş düzenleme odasının yanından geçiyoruz. ‘’Hummer’ı alalım.’’ diyor Bam. Arabaya doluşup ve yola çıkıyoruz. Şehre doğru giderken yanımızdan arabalarıyla geçen insanların onun şöhretinden haberdar olup olmadıklarını düşünüyorum. Bam sağımızdaki küçük akarsuyu gösterip gururla ekliyor ‘’Geçen gece arabayla şu nehrin içinden geçtim’’. Gecenin bulanık, sarhoş detaylarını vermeden önce, arkadaşı Ryan Gee’nin karşıya geçemeyeceğine dair bahse girdiğini ve karşıya geçişini anlattı.Ben de sözü Jackass: Number Two’ya getirdim

ve ilkine göre ne kadar tehlikeli olduğunu düşündüğümü söyledim. ‘’Hala o mermi izleri karnımdalar ve bir tane de elimde var’’ di-yor Bam, vahşi plastik mermi sahnesiyle ilgili. ‘’O şey gerçekten çok fena canımı yaktı. Ayrıca kıçıma sıcak damga yemek de oldukça acı vericiydi. Aynı kot pantolonu on gün boyunca açık yarayla giydim. Ve sonunda oldukça kötü şekilde ilti-hap kaptı. İltihap damgalanmanın kendisinden 800 kez daha fazla acı vericiydi’’ diyor ve annesi iltihaplanmış yaraya peroksidi boca ettiğinde has-taneye koşuşunu anlatıyor. ‘’Annem acımayacağını söyledi ve nihayetinde çok kötü yandı. Yaklaşık on beş dakika boyunca acılar içinde bağırdım’’. Kahkahalarımı kontrol edemeyerek neden kendisine bile bile zarar verdiğini sordum. ‘’Bunu yapıyordum; çünkü ilk Jackass üzerine bir şeyler yapmak, arkadaşlarımı güldürmek istiyordum, tabii hayranlarımı da güldürmek istiyordum ve on-lara yarım kıçlı bok parçası yerine yapabileceğimin en iyisini verdim’’. Kasabadan geri döndüğümüzde, Bam temkinli bir şekilde rampasının küçük bölümünde gıyabında tüm koruma önlemleri alınmış eşine nasıl yukarı ve aşağı kayılacağını gösterdi. Biraz daha kaykay yaptıktan sonra, Missy ile dört çekerlerininarkasında eve döndüler. İçeri girdiğimizde henüz bir kaç hafta önce montajı biten Minghags’in yayın öncesi versiyonunu izlemek için davet ediliyorum. Ben dikkatle izlerken Bam geliyor, gidiyor aralıklarla oturuyor, kurabiye yiyor, bazen benimle birlikte izliyor. Film saçma olduğu kadar komik. Gitmeye karar vermeden önce film için teşekkür ediyorum ve karanlık labirentimsi yollarda hayatta kalabilmek için hava kararmadan çıkmanın iyi olacağına karar veriyorum. Otoyol boyunca ilerlerken Bam’in hayatı hakkında düşünüyorum. Kesinlikle hep yapmak istediği şeyleri yapıyor ve hatta biraz daha fazlasını. Ve gerçek şu ki henüz tamamlamadığı birşeyler varsa; şimdi yapmak için parası, bağlantıları, kaynakları ve t*şakları var. O lanet Viva La Bam introsu tekrar başımın içinde patlıyor ve mutlak dehşetle art arda yankılanıyor. Hemen sonra Bam’in telefonda bana söylediği cümle aklıma geliyor. ‘’Ben yalnızca komik filmler yapıp kaykaya devam etmeyi ve müzik grupları için videolar yapmayı istiyorum. Bunları yaparken bütün o hayran etkisi olmadan yapmak istiyorum; fakat bunun üstesinden gele-bilirim. Çünkü günün sonunda, yapmak istediğim şeyi yapmış olacağımı biliyorum’’.

Page 16: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 17: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 18: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

HARLEY CLIFFORD

18

Bugünün genç yıldızı, geleceğin muhtemel fenomeni Harley Clifford, daha şimdiden Wakeboard’u dünyada yükselişe geçirecek kişi olarak görülüyor.

Henüz daha 17 yaşında.

Wakeboard’u üzerinde seyreden Har-ley Clifford’a uzaktan bakan göz; çoğu ölümlünün birkaç yıl kadar önce yapması imkansız olan birtakım, flip, twist, dönme hareketlerini kolayca sergileyebilen bu adamı, başka bir gezegenden gelmiş,

görmüş geçirmiş bir varlık sanabilir. Kuyrukta bekleyen sayısız seyircisini geride bırakıp Pro Wakeboard Tour’daki tekne platfor-muna doğru ilerleyen genç adam için not düşülüyor: Clifford hala yolun karşısındaki benzin istasyonundan sigara satın alamıyor. En azından yaklaşan 18. doğum gününe kadar. İlk bakışta kendini belli eden uzun sarı saçlar, esmer ten, etkili bakışlar, dostça hal tavır gibi güçlü delillere rağmen wakeboard’un geleceğine tanık olduğunuzu ilk planda açıkça düşünmüyorsunuz.

HARLEY CLIFFORDYazı: Andrew De Lara / Oakley One Icon Magazine

Fotoğraflar: Aaron KatenÇeviri: Seçkin Maden

Page 19: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

HARLEY CLIFFORD

19

Yalnızca 3000 kişinin yaşadığı küçük bir Avustralya kasabası olan Medowie’de doğup büyümüş biri için wakeboard’un geleceği olarak anılabiliyor olmak imkansızdan öte bir şey olsa gerek. Daha önceden böyle bir inanılması mümkün olmayan bir şey olsa da sanırız artık mümkün. ‘’Sanırım hala tam olarak farkına varamadım’’ diyordu Harley, o yıl Orlando’da düzenlenen 2011 Wake Games şampiyonluğunu kazandıktan hemen sonra. ‘’Hala burada olmamalıymışım gibi hissediyorum. Bu işi sadece eğlenmek için yapıyordum’’ Bu sözlerin, ilk ödülünü 8 yaşında kazanan birine ait olduğunu not et-mekte fayda var. Bu genç adamın kesinlikle suya ait olduğunu; dışarıdan bakıldığında açıkça göze çarpan tutkusu, şevkinin yanı sıra şimdiye kadar layık görüldüğü ödüller kanıtlamaya hayli hayli yetiyor. Coşkulu; fakat ince yarışmacı ruhu ona 2009 King of Wake derecesinin yanı sıra bir takım artçı ödüller ile efsane organizasyon 2010 Pro Tour ‘dan davet gibi birçok yeni açılım sağladı. Aralarında ‘’En iyi erkek wake-boarder’’, ‘’En iyi video’’ gibi birçok ödülü ‘olgunluğunun baharında’, daha henüz 17 yaşında silip süpürüyor. Endüstrinin içindeki insanlar onu ‘’Freak of Nature / Tabiatın Ucubesi’’ olarak çağırıyor. Bu noktada onun suyu yarmak, parçalamak için yaratıldığını söylemek abeste iştigal olmaz.

‘’Doğduğumdan beri suya aşığım’’ diyor aynı zamanda sörfe de hevesli olan Harley.1 yada 2 yaşımdayken ailem beni şişme tube’lere bindirirdi. Suyu her zaman çok sevdim ve sanırım o günden beridir her gün sudayım. Aile hayatının bugünün profesyo-nel wakeboard rider’ı Harley’in üzerinde çok büyük bir katkısı olduğu kesin. Spora karşı duyduğu heves çok erken yaşlarda kendini belli ediyor. Babası belli bir perspektiften dünyanın en iyi su kayakçısı, annesi ise zamanında Avustralya Açığı kazanmış profe-syonel bir tenisçi. ‘’Ailemizi bir arada tuttu’’ diye açıklıyor Harley. ‘’Her gün teknenin

üzerinde takılır, itişir, kakışır, eğlenir ve bir şekilde tüm günümüzü suyun üzerinde geçirirdik. Bu, kesinlikle neden ben ve ailemin suyu bu kadar çok sevdiğini açıklıyor. Muhtemelen çoğu aile bu esnada evlerine kapanmış televizyon izliyordur. Muhtemelen toplanıp beraber kriket izliyorlardır, evet’’.Bu güne kadar geçirdiği her anı, ayağının suya değdiği ilk günün hissettirdikleri kadar inanılmaz buluyor. ‘’Benim için her şeyi tamamen serbest bırakmak. Bir takım problemlerim olduğunda çıkıyorum ve wakeboard yapıyorum. Bu beni etrafımda olup biten her şeyden arındırıyor. Yalnızca orada bir yerlerde board’umun üzerinde ne yaptığımı düşünüyorum’’.

Ve zindelik faktörü gerçekten hala geçerli.

‘’Bu kesinlikle hızla ilgili bir durum. Bir şeylerin hızla akıyor olması inanılmaz. Yeni trickler öğreniyor olmak hayattaki en müthiş duygu. Çıkıp yarışma kazanmak gibi şeylerin ne kadar güzel olduğunu ifade etmek ise çok zor ve tek bildiğim durmak istemediğim’’.

Yakın zamanda da ona dair bir takım şeylerde soğuma olacakmış gibi görün-müyor; tam tersine her şey daha da ısınıyor. Şu an için yılın altı ayını evinde, kalan 6 ayı da Orlando’da çekirdek wake endüstrisi içinde antrenman yaparak geçiriyor. Onun zanaatine olan hassasiyeti, sorguya mahal bırakmayacak kadar belirgin.

Wake’in yeni fenomeni olarak bilinen Harley, her gün sınırları daha da zorluyor. Wakeboard’u üzerinde çektiği her yeni nu-mara, bu sahada nam salagelmiş efsaneleri şaşırtmaya devam ediyor. Onun tarafından dünyada ilk kez gerçekleştirilen 2010’daki Mobe 720 ve 2011’de back-to-back 1080s (bir regular, bir switch) trickleri sayesinde kendi adına başlı başına ayrı bir kategoriye sahip oldu.‘’Yapıyor olduğunuz şeyi sadece sizin

Page 20: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

HARLEY CLIFFORD

20

yapabildiğinizi bilmek baya acayip bir his’’ diye konuşuyor, back to back 1080s trick’i üzerine.‘’Hareketi tamamladıktan sonra havaya girmiştim. Ama o kadar da girmemiştim aslında. O gün oturdum ve videoyu tekrar izledim. Baya tuhaf; ama o videoyu ardarda yirmi kere falan izledim ve sonra ’Bunu nasıl yaptım?’ diye sayıkladığımı hatırlıyorum.

Cevap: Saf sürüş motivasyonu, odaklanma ve spor aşkı.

‘’Her gece yatmadan kafamda kendimi yeni bir trick yaparken resmediyorken buluyo-rum. Her sabah kalkıp yeni bir antrenmana başladığımda, bu trick’i yapacağım ve wake-board seviyemi daha yukarıya taşıyacağım diyorum’’. Ve gün planlandığı kadar ‘başarılı’ değilse, o bunu mutlaka hissediyor.

‘’O gün yeni bir şeyler bulamadıysam, günümün yeterice üretken geçmediğini düşünürüm ve günü her zaman kendime göre yüksek bir seviyede bitirmeye çalışırım. Kendimi ve wakeboard’u daha ileriye taşıyacak hamlelerin neler olabileceğini tartarım’’.

Oakley takımının parlayan yıldızı olmasını ve markayı wake endüstrisinde hızla ilerilere taşıyan kişi olması gerçeğini sarf ettiği cümleler üzerinden tahayyül etmek hiç de zor değil. Oakley ailesiyle birlikte büyüyor olmasının da, bu anlamda, onu gerçekten evinde gibi hissettirdiğini söyleyebiliriz.Oakley takımı her daim efsane olmuştur. Aaron Rathy, Nicola Butler, Amber Wing, Danny Hampson, George Daniels. Bunlar wake endüstrisindeki en cool ve iyi spor-cular. Kafamda Oakley denince oluşan imaj hep böyle olmuştur. En iyi takım ve ürünleri dışarıdaki pek çoklarına kıyasla milyonlarca kez daha iyi olan bir marka. Genç yaşında, gıpta ederek baktığı sporcularla aynı takımda olmak için can atan bir yeni yet-meden çok daha fazla şey ifade ettiği kesin.

‘’Küçükken hep Aaron Rathy gibi olmak

istemişimdir’ diye bahsediyor Harley. ‘’Şu an onunla aynı takımda olmak gerçekten çılgınca. Wakeboard’un içine Amber Wing ile doğdum diyebilirim. Ailemin en iyi arkadaşları Amber’ın ailesiydi. 4-5 yaşımdan itibaren Amber ile birlikte sürekli wake yaparak beraber büyüdük. Onunla birlikte aynı takımda olmak da bir o kadar efsane.’’Çok açık olan bir şey var ki o da Oakley takımının bu ‘oyun’da en başı çektiği. Fakat bu esnada kendiliğinden bir soru belirir: Peki bu ‘oyun’ da tam olarak neyin nesi?Amerika’nın belli köşelerinde, Kore’nin bazı bölümlerinde (güncel olarak) ve Dünyanın çeşitli random noktalarında popülerleşen wakeboard, genellikle ufak ve özel bir kitleye hitap eden bir spor ve son yıllarda bu spora gelişim ivmesi kazandırma yolunda önemli mesafeler kat eden endüstri olarak bilinir.Fakat Harley’in parıldayan imgesine ilk baktığınızda hala yapılacak çok işin olduğunu anlıyorsunuz. Son zamanlarda yeniden dirilen bir çok spor dalına baktığınızda wakeboard’un onlardan farklı olarak önemli bir eksiği olduğunu görürsünüz: Olayın kendi doğal sınırlarının ötesini zorlamışını sağlayacak bir karakter, temsil.

‘’Açıkçası bu sporu patlatabileceğimi düşünüyorum; zira her zaman Ryan Sheckler yada Shaun White gibi öne çıkıp ünlü olan birilerine ihtiyacımız oluyor. İşte ben o insan olmaya çalışıyorum. Wakeboard’u taşıyabildiğim kadar ileriye taşımak istiyorum... ve kendimi de bu anlamda zorlayabildiğim kadar zorlayıp bir üst se-viyeye ulaşmaya çalışıyorum; ki insanlar wakeboard’un ne olduğunu anlasın, bu sayede de daha fazla insan bunu yapabilir hale gelsin.’’ Tam da bu sebeplerden ötürü o, endüstrinin büyümesi için hayati bir öneme sahip.

Ünlü, rol model sporcu ekolüne hizmet eden reality TV çağını yaşadığımız şu günlerde, ünün global limiti, artık gökyüzü anılıyor. Bu da Oakley takımının farklı farklı spor dallarına mensup diğer üyelerinden daha iyi bilen pek az sporcu vardır.

Page 21: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

HARLEY CLIFFORD

21

‘’Shaun White, Ryan Sheckler gibi birçok efsane sporcuyu bünyesinde barındıran bir takımda olmak, onların iştirak ettiği markaya iştirak ediyor olmak gerçekten çok çok acayip bir his’’ Sheckler, azınlık sporu olarak bilinen bir uğraşın geniş kitlelere yayılması noktasında karşımıza çıkan en bariz başarı örneklerinden biri.

‘’İmrenerek baktığım diğer extreme spor dallarından kişileri göz önüne alırsak – Örneğin Ryan; ki kendisi muhtemelen dünyadaki en ünlü insanlardan biridir- bir gün kesinlikle öyle biri olmak istediğimi söyleyebilirim.’’

Her Pro Tour durağında bir imza almak için yaygara koparan bayan wakeboard fanlarına halihazırda sahip olduğu inanılmaz yetenek ve kendi alanındaki güncel dominasyonunu da eklersek Harley Clifford’ın bu sporu sınırlarının ötesine taşıyabileceğini öngöre-bilmek pek de zor değil.

‘’Nihayetinde wakeboard’un yapacağı patlamayı yapmasını sağlayacak ‘o kişi’ ben olmak istiyorum.’’

‘’Açıkçası bu sporu patlatabileceğimi düşünüyorum; zira her zaman Ryan Sheckler yada Shaun White gibi öne çıkıp ünlü olan birile-rine ihtiyacımız oluyor. İşte ben o insan olmaya çalışıyorum.”

Page 22: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

OFF!

22

OFF! Başka

Yol Yok

< >

Yazı: Sheiley JonesFotoğraflar: Nick Ballon

Çeviri: Seçkin Maden

Page 23: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

OFF!

23

Punk’ınaltınçağındandörtefsaneisim,güçleriniOFF!çatısıaltındabirleştirdiveköklerindengelenenerji-yledünyayıtekrarhayatabağlamayakararverdi.

KeithMorrisbukonudabirazhas-sas.DünAmsterdam’dakapıdaasılıuyarıyıgörmediğiiçinduştakayıpvedüşüyorveoünlülafı‘’NoooooFuuuuckingWaaaay’’‘iduyuyoruzağzından.ArdındanJohnLennon’varigözlüklerininardındanbanabakıp‘’Duşuistediğimzamankapatırıııııııımm’’diyebağırıyor.OldStreet/Londra’daXOYO’nunlobisinde,MorrisvegrubuOFF!’unbuakşamçalacağıyerdeoturuyoruz.GregGinnveKeithMorris’inilkgruplarıBlackFlag’ikurduklarıyer;HermosaBeach/California’dakigarajlarından2000milve35yılkadaruzaktaolsakdageçmiştenkalanmirasınizleriheranbulunduğumuzyerde hissediliyor.‘’Buküçükvemutlubirsahne’’diyor,İngilizhayranlarınındolduracağıalanabakarak;butopluluğunoluşmasındakendirolününönemininfarkındaolmadan.

Hermosagünlerindenberipunkbüyüdü,gelişti;bazensertkayayatosladı,hazinsonlaratanıkoldu(Mor-ris,aşırıkilolarısebebiylehayatınıkaybedeneskidostuJeffreyLeePierce’ahürmetenGunClubTshirt’ügiyiyor).Pekibu56yaşındakiadam,nedenzamanhiçilerlemiyormuşgibidavranıyor?Vehalanasılbukadarkendiolmayıbaşarabiliyor?‘’Şey...’’diyorarkasınayaslanarak.‘’Salakolduğumdanvedahaiyisinibilmediğimdenolabilirmi?Piyasadaçokfazlafeyk,plastikgrupvar.Ger-

çek bir grup harbiden gerçek bir grup-tur.Kalplerineveyaptıklarıişekarşıdürüstolaninsanlar.B*ktanolanısatmayaçalışmayan,kendiyollarınıizleyeninsanlar;yolkörvesapaolsadahi...Kibazenbutakipedilecekeniyi yoldur.BasçıDmitriCoats’unfarklıbirteo-risivar,‘’ÇoğunluklaKeith’inyolu’’di-yor.‘’Bahsettiğiyolakulakverin,dahaönceböylekonuşanbaşkabirinidahaduymadım.Tambirbirey.Yaptığışeyibaşkabirşekildeyaptığınıhayaledemiyorum’’.

HerbiriPunkmazisindeönemliyerleresahipgrupüyeleri,tıpkıDNAsarmalıgibibugünkürüyakadroyutoparlayanOFF!’akaynaksağlıyor.Herşey,Morris’inBlackFlag’denCircleJerks’ükurmakiçinayrılmasıyla(1979)başlıyor.Morrisburada30yılkadarçalıyor.80’lerinbaşındaCircleJerksTheChurch’de(ozamanlarHermosaBeach’inefsanevimekanı,SSTRecords’unkurulduğuyer)provayaparkenMorris,şeytanreferanslıgrupReddKross’tabasçalanSteveMcDonaldiletanışıyor.YineoyıllardaSanDiego’danMarioRubalcabaisimlibirçocukkaykayıkeşfediyorvemeşhurAlvatakımınakatılıyor.Birsürekaldırımlarıpro-fesyonelbirşekildelimelimeediyor;takielinebagetlerialanaveRubyMarsolarakanılmayabaşlananadek.Efsanevipost-punkgruplarıRocketFromtheCryptveHotSnakes’tebagetsalladıktansonra90’larınbaşındakendisaykedelikrockgrubuEarthless’ıkuruyor.Yaklaşıkolarakaynızamanlardakıtanınöbürucunda,Philadelphia’dakıvırcıksaçlıgitaristDmitriCoats,stonerrocküçlüsüBurningBridesiledoğuyakasını

Page 24: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

OFF!

24

“Fakat kılavuzu karga olanın burnu pis-likten kurtulmaz misali, hiçbirimizin tam olarak ne yaptığını bilmediği bir noktada ortam giderek daha da kaotikleşiyordu... Sadece yapıyorduk işte, hepsi bu.’’

sallıyor.Fakatanlaşmalıolduklarıplakşirketleriiflasedince,umuduLosAngeles’ınzenginstüdyoortamlarındaarıyorlar.Burada,yeniCircleJerksalbümükaydıylameşgulolanKeithMorris’letanışıyorlar.Jerksdahason-radağılıyor,MorrisveCoatsaralarınaMcDonaldveRubalcaba’yıdaalarakOFF!’ukuruyorlar.

Bu,sayısızetkilenimemaruzkalmışmüthişzihinlerinbuluşmasıgibibirşey.Pekiortakpaydadanevar?‘’Umarızkonserdegeçirdiğinizvakit,yukarıaşağızıplayıpdurmalarınız,bağırmanız,çağırmanız,buesnadaedindiğinizyeniarkadaşlarınız,aldığınızbirkaçshotalkol,sizinpartiortamımızınbirparçasıolmanızısağlamıştır’’diyor1dakikadanuzunşarkısınapekrastlanmayanKeithMorris.‘’Hayatınızınbirdilimindegerçektenkırıpdökmeden,zararvermedensinirinizi,öfkenizidışarıaktarabildiğinizbirdönemolabiliyor.Tıpkıkaykaydakigibi;mantalite,hız,agresiflik.Fazlasıylaistekli,yapmayadündenhazır‘Haydiyapalım!’cıkafa.Vekaykayvarsa,sörfdevar,snow-boarddavar,sukayağıdavar,havadalışıdavar.Pastayemeyarışması,hot-dogyemeyarışması,yiyebildiğinkadaryeyarışmasıdavar’’.KeithMorris’indüşüncelerikafasıçevresindemaytapgibidolanıyor.Buesnadadeneyimlerinisürekli

dışavuruyor.Yanındaoturmak,geçmişinparıldayanyıldızınınışığınısoğurmayabenziyor.SprayPaintTheWalls;TheHistoryofBlackFlag’demüzikmuhabiriStevieChick,Morris’ingençliğihakkındakisö-zlerineyerveriyor.‘’İştensüreklikaçar,başımızıbelayasokardık’’diyor.‘’Melektozuiçer,burnumuzdanfilsakinleştiricisiçekerdik.Tamamenbudalaca...’Nedenböylebirşeyyap-makisteyesinki?’tarzıişler.Gen-çkendeneyimlemeyehevesliolduğunbirtonşey.İyibirdeneyimse,çokiyi;değilseozamansağlambirdersalınmışdemektir’’.

Ogünlergeridekalmışolabilir-’’ŞuaraHermosaBeachkorkunç,res-menyuppilerdoluştu’’-;fakatOFF!oruhadönüşyönündeişaretlerveriyor.‘’Diğeri(CircleJerks)kendiyolundatıkandıkaldı’’diyor,onlarlayollarını2009yılındayenialbümkaydıesnasındaayıranMorris.‘’Bizibizolduğumuziçinsevecekler,buyüzdenistediğimiziyaparız’şeklindekorkunçbirmantaliteiçindelerdi.OFF!’takiel-emanlarlasahnedegerçekleştirdiğimizdeli,enerjikperformanslarlatıpkıgeçmişeatılanbirköprümisalibirandatekrariçinedaldığımızrenkli,gizemlihikayelerbizimutluetmeyeyetti.

Page 25: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı
Page 26: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

GiT iZLE

26

Git: Merrell Mud Race İstanbul ‘12

Merrell tüm tünyada düzenlenen Mud Race etkin-liklerinden bu yıl İstanbul’u mahrum bırakmıyor ve 14 Ekim Pazar günü -etkinliğin adından da belli olduğu üzere- çamurla barışık yarışseverleri bu alternative eğlenceye davet ediyor. Etkinlik mekanı Kilyos DaliaBeach Club. %100 Çamur zeminde , kilyos manzarası size eşlik ederken, önünüze çıkan engelleri aşmaya çalışıp aynı zamanda vücudunuzun farklı kaslarını çalıştırmanıza imkan tanıyan genel anlamda eğlence odaklı bir organizasyon. İleride koşu planlarınıza eşliketmesini istediğiniz tereddütlü arkadaşlarınız varsa, Mud Race onu ikna etmek için doğru adres olabilir. Kayıtlar, www.mudraceturkiye.com adresinden yapılabiliyor.

Oku: Current State: Snowboarding

Extreme sporlar camiasında tarih yazımı, çok alışılageldik bir refleks değildir. Bu tip numuneye rast gelindiği noktada ona dört elle sarılınması gerektiği düşüncesindeyiz. Kitap gerçekten merak uyandırıcı; çünkü içindeki geçmişe dair her fragman oldukça ger-çek. Yazar David Benedek bu proje için 3 yıl uğraştığını belirtiyor. Proje süresince snowboard’un en baba isimleriyle; Scotty Wittlake’ten Jake Burton’a, Travis Rice’tan Jed Anderson’a kadar sayısız isimle röportaj yaptığı biliniyor. https://vimeo.com/36107913 ad-resinden kitabın şahane bir ‘making of’ özeti izlene-bilir.

İzle: Riders Army III: What is Matrix?

Riders Army’nin önceki kış çektiği ‘RA I: Somewhere over the Uludağ’ ve ‘RA II: Double or Nothing’ de, ‘’Ülkemizde bu hareketleri yapabilen adam var mıymış yahu?’’ dedirtecek cinsten manzaraları, yine ülke standartlarının üzerinde çekim teknikleri eşliğinde, kalp-spazmı tehlikesine rağmen ev konforunda izleme şerefine nail olduk.

Kışın çok acayip işlere imza atan RA; Nam-ı diğer Rid-ers Army yazın ne yapıyor; herhalde buraya kadarmış diye düşünüp dururken bizler, onlar üçüncü video ‘What is Matrix?’ ile çıkageldiler. Array’lenmiş 10 adet GoPro kamerayla yakaladığı matrixvari karelerle Mert Gözüküçük, son videonun en belkide en öne çıkan ismi. Daha fazla spoiler vermeden size vid-eoya ulaşabileceğiniz linki iletip koşarak mahalden uzaklaşıyoruz:www.facebook.com/ridersarmy

Page 27: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı

FiLM OYUN

27

Film: Burton 13

‘Son zamanlarda yayınlanmasını beklemekten sabır taşınıza en fazla zeval veren film nedir?’ Sorusuna yanıtımız Bur-ton 13. An itibariyle sayıları dörde ulaşan trailer’lardan anlıyoruz ki, Burton’ın snowboard filmlerinde her daim bir grup listeli snowboarder bize sırayla yada hepberaber hünerlerini sergiliyor. Bu ana konsepti anladık. Sonra iş her yeni filmin temasına uyarlanmış yeni bir takım görsel tricklere geliyor. Burton bu trickleri her seferinde tam gediğine oturtuyor. Şimdilik elimize geçen trailer’lardan izlenim sunacak olursak; ilk trailer tüm riderların yer aldığı genel bir izlenim sunarken ikinci trailer’da Jeremy Jones karşımıza çıkıyor ve her yıl Burton filmlerine nasıl bir gazla hazırlandığından bahsediyor. Üçüncü trailer, son XGAMES’in çifte altın madalyalı rider’ı Mark McMorris ve arkadaşlarının top performansından ipuçları veriyor. Yayınlanan son trailer’da ise Jussi Oksanen ve Mikey Rencz’in back county performansları Art of Flight’vari çekimlerle ekrana yansıyor. Trailer’larla yetinemeyen sabırsız bünyeler için iyi haber; filmin yapımı tamamlandı ve 17 Eylül’de vizyonda. Önümüz-deki kışı beklemekte sabırsızlananların heyecanını daha da katlamaya birebir bir yapım bizleri bekliyor.

Albüm: Tiger Trap – Tiger Trap

Sonbaharın iyiden iyiye artık geldim, tamam! Diye dile geldiği şu günlerde aklımız derginin bu ayki bilinçaltı teması olagelen 90’lar temasının da üzerinden sohbetlerimiz bizi dönüp dolaşıp Tiger Trap’e getirdi. 1993 yılında bir anda patlayıp sonrasında grubun dağılmasıyla, kanımızca ‘gözardı edilmiş en iyi albümler’ klasmanında ilk sıralara oynayabilecek önemli bir albüm bu. Sadece Indie / Twee Pop türünde değil 90’ların başındaki alternative pop/rock genellemesi dahilinde dahi, bu albümle yakalanılan enerji sürdürülseymiş, grup kült statüsüne erişebilirmiş dedirten bir albüm. Sonbahar melankolisiyle punk ener-jisini, masum bayan vokallerle en dip noisy gitar tonlarını hibritlemeyi göze alabilen bir grup Tiger Trap. Bu kompleks tanımlamalarının ardında ise oldukça eğlenceli ve kolay dinlenebilir bir grup aynı zamanda. Dans ederken aynı za-manda hüzünlenebilen bünyelerin vazgeçilmezi olabilir.

Oyun: Tony Hawk’S Pro Skater HD

Efsane kaykay oyunu Tony Hawk’s Pro Skater da modaya uydu ve yeni HD oyunuyla raflardaki yerini aldı. Activison, başarısız denilecebilecek denemeleri Tony Hawk Ride ve Tony Hawk Shred’den sonra Tony Hawk’S Pro Skater HD ile yeni bir başlangıç yaptı. Oyun bizlere HD kalitesinde geç 90’lar nostaljisi sunuyor. Bir çok yeni sahnenin yanısıra Tony Hawk’s Pro Skater 1 ve 2’den best of niteliğindeki yedi adet haritada kaymak mümkün. Nostaljik haritalarda oynanabilirlik neredeyse 13 yıl öncesinden farksız. Yine eski bölümlerden unutulmaz soundtrack parçlarını da bu oyunda ara ara duymak mümkün. Grafikler şimdiye kadar deneyimlediğimiz en farklı Tony Hawk grafikleri diyebiliriz. Oyunun seriye getirdiği muhtemelen en büyük yenilik de bu. Özellikle dokular ve etkileşimli objeler üzerinden bu yenilik rahatça okunuyor. Oyun şimdilik PlayStation ve XBOX konsolları için piyasada. PC kulanıcıları ise her zamanki gibi biraz bekleyecek.

Page 28: Spx Mag, Eylül Ekim Sayısı