tÜrk dİllİ topluluklarin karùilatirmali olarak · r. : rusça rf : rusya federasyonu sscb :...
TRANSCRIPT
i
ii
KAZAKİSTAN ULUS İNŞA SÜRECİNDE
TÜRK DİLLİ TOPLULUKLARIN
KARŞILAŞTIRMALI OLARAK DİASPORA İLİŞKİLERİ
T.C. BAŞBAKANLIK
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
Uzmanlık Tezi
Servet ÇETİN
Tez Yöneticisi
Dr. Murat YILMAZ
Ekim 2014
ANKARA
iii
ONAY
Servet ÇETİN tarafından hazırlanan “KAZAKİSTAN ULUS İNŞA
SÜRECİNDE TÜRK DİLLİ TOPLULUKLARIN KARŞILAŞTIRMALI OLARAK
DİASPORA İLİŞKİLERİ” adlı bu tezin uzmanlık tezi olarak uygun olduğunu
onaylarım.
Dr. Murat YILMAZ
Tez Yöneticisi
iv
TEZ BİLDİRİMİ
Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde
elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu
çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.
Servet ÇETİN
v
ÖZET
KAZAKİSTAN ULUS İNŞA SÜRECİNDE
TÜRK DİLLİ TOPLULUKLARIN
KARŞILAŞTIRMALI OLARAK DİASPORA İLİŞKİLERİ
Çetin, Servet
T.C. BAŞBAKANLIK
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
Uzmanlık Tezi
Tez Yöneticisi: Dr. Murat YILMAZ
Doğu bloğunun yıkılmasıyla iki kutuplu dünya sisteminin çökmesi sonucunda
uluslararası arenada bağımsız yeni ulus-devletler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi
olan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Kazakistan da diğer eski Sovyet
Cumhuriyetleri gibi egemen bir ülke olarak uluslararası normlarda ulus-devlet
oluşturma sürecine girmiştir.
Kazakistan’da ise ulus inşa süreci denilince ilk akla gelen unsur içinde
barındırdığı yüzden fazla etnik grup olmuştur. Etnik grupların Kazakistan’da bu denli
çeşitlilik arz etmesinin en büyük sebebi Çarlık Rusya ve Sovyet döneminde yaşanan
göç hareketleri ve çizilen sınırlar olmuştur. Yaklaşık 70 yıllık Sovyet hâkimiyeti
süresince Kazakistan’da yaşayan insanlar üzerine Sovyet insanı kimliği inşa edilmek
istenmiştir. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan ise titüler grup olan
Kazaklar merkeze alınarak yeni bir ulus inşa sürecine girmiştir.
Bu çalışmada, Kazakistan içerisinde diaspora halkları olarak yaşayan çeşitli
göç hareketleri ile Kazakistan’a gelen Türk dilli toplulukların ev sahibi ülke ve
anavatanları ile ilişkileri üzerine odaklanılmıştır. Bunun yanında, SSCB sonrası
Kazak ulus inşa sürecinin, Kazakistan’da yaşayan Türk dilli diasporaların kimlik
yapısına, sosyal hayatına ve anavatanları ile ilişkilerine etkisi değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Diaspora, Kazakistan, Soydaş ve Akraba, Türk Dilli
Halklar
vi
ABSTRACT
COMPARATIVE DIASPORA RELATIONS of
TURKISH-SPEAKING COMMUNITIES IN KAZAKHSTAN
IN THE PROCESS OF NATION-BUILDING
Çetin, Servet
REPUBLIC OF TURKEY PRIME MINISTRY
Presidency for Turks Abroad and Related Communities
Supervisor: Dr. Murat YILMAZ
After the collapse of the Eastern block and the end of bipolar world system,
new independent nation-states emerged in the international arena. Kazakhstan, as one
of these Turkic states in Central Asia, came into the process of nation-building, as a
sovereign country, in international norms like other post-Soviet countries.
As for Kazakhstan, the first issue that comes to mind in respect of the nation-
building is being composed of more than a hundred ethnic groups. The main reason
of such an ethnic diversity in Kazakhstan is the migration movements and changes in
borders during Tsarist Russia and Soviet Union periods. Throughout the nearly 70
years of Soviet reign, the Soviet identity was tried to be imposed on the people of
Kazakhstan. Beside, Kazakhstan, after gaining its independence in 1991, started a
process of nation-building centered upon Kazakh people, the titular group in the
country.
In this study, it is focused on the relations of Turkish-speaking communities
that live in Kazakhstan as diasporic nations and came to Kazakhstan as a result of
various migration movements with the host country and their homelands. Besides,
the impact of Kazakh nation-building process after the USSR on the formation of
identity, social life and relations with homelands of Turkish-speaking communities
living in Kazakhstan are assessed.
Keywords: Diaspora, Kazakhstan, Kin and Relatives, Turkish-speaking
Communities
vii
TEŞEKKÜR
Bu tezi hazırladığım süreçte benden akademik bilgi birikimiyle yardımlarını ve yol
göstericiliğini esirgemeyen tez danışmanı hocam Sayın Dr. Murat YILMAZ’a, bu
süreçte kendilerini ihmal ettiğim, bana sabırla katlanan sevgili aileme teşekkürlerimi
sunarım.
viii
İÇİNDEKİLER
ÖZET............................................................................................................................ v
ABSTRACT ................................................................................................................ vi
TEŞEKKÜR ............................................................................................................... vii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... viii
TABLO VE ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................... x
KISALTMALAR ........................................................................................................ xi
1. GİRİŞ .................................................................................................................... 1
2. DİASPORA ........................................................................................................... 6
2.1. Akademi Dünyasında Diasporanın Tanımı, Tarihçesi ve Bugünü ................ 6
3. KAZAKİSTAN’DA ULUS DEVLET İNŞA SÜRECİ ...................................... 14
3.1. Sovyet Öncesi Orta Asya ve Kazaklar ........................................................ 14
3.2. Sovyet Dönemi Ulus İnşa Süreci ve Araçları .............................................. 15
3.3. Kazakistan’da Ulus İnşa süreci ve Araçları ................................................ 18
3.3.1. Milliyetçilik ve Milletler Meselesi ....................................................... 19
3.3.2. Nüfus ve Demografi Politikası ............................................................. 24
3.3.3. Dil Politikası ........................................................................................ 34
3.3.4. Din Politikası ........................................................................................ 42
3.3.5. Eğitim Politikaları ................................................................................ 48
3.3.6. Devletin Planlama ve İstihdam Politikaları ......................................... 52
4. KAZAKİSTAN İÇ POLİTİKASINDA DİASPORA OLAN SOYDAŞ ve
AKRABA POLİTİKASI ..................................................................................... 54
4.1. Ulus İnşa Sürecinde Kazaklarla Soydaş ve Akraba Topluluklar................. 54
4.1.1. Özbekler ............................................................................................... 59
4.1.2. Uygurlar ............................................................................................... 69
4.1.3. Tatarlar ................................................................................................. 78
4.1.4. Ahıska Türkleri .................................................................................... 88
5. DİASPORA, SOYDAŞ ve AKRABA ALGISI ile DIŞ POLİTİKA ETKİLERİ
102
5.1. Özbekler .................................................................................................... 102
5.1.1. Kimlik ve Algı ................................................................................... 102
5.1.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi / Algısı ............. 104
ix
5.2. Uygurlar ..................................................................................................... 106
5.2.1. Kimlik ve Algı ................................................................................... 106
5.2.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi / Algısı ............. 108
5.3. Tatarlar ...................................................................................................... 111
5.3.1. Kimlik ve Algı ................................................................................... 111
5.3.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi / Algısı ............. 112
5.4. Ahıska Türkleri .......................................................................................... 113
5.4.1. Kimlik ve Algı ................................................................................... 113
5.4.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi / Algısı ............. 115
6. SONUÇ ............................................................................................................. 119
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 127
x
TABLO VE ŞEKİLLER LİSTESİ
Tablo 1: Nüfus Sayım Yıllarına Göre Kazakistan Etnik Unsurlarının Miktar ve
Oransal Nüfus Verileri ............................................................................................................ 33
Şekil 1: Yıllara göre Kazak-Rus Nüfus Oranları ....................................................... 26
Şekil 2: Yıllara ve Milletlere Göre Nüfus Oranları ................................................... 29
Şekil 3: Milletlere Göre Kazakça'yı Anlayabilme Oranları ....................................... 42
Şekil 4: Milletlere Göre Dini Tercihler (Oransal) ..................................................... 45
Şekil 5: Milletlere Göre Ana Dillerini Konuşma Oranları ........................................ 57
Şekil 6: Kazakistan'da Yaşayan Özbeklerin Yıllara Göre Nüfus Miktar ve Oranları 62
Şekil 7: Kazakistan'da Yaşayan Uygurların Yıllara Göre Nüfus Miktar ve Oranları 72
Şekil 8: Kazakistan'da Yaşayan Türk Dilli Halkların 1979-2009 Yılları Arasında
Toplam Nüfusa Oranları ............................................................................................ 82
Şekil 9: Türk Dilli Halklarda Anadil Becerisi Oranları ............................................. 85
Şekil 10: Kazakistan'da yaşayan Türk Dilli Halklarda Din (Oransal) ....................... 87
Şekil 11: Kazakistan'da Yaşayan Ahıska Türklerinin Yıllara Göre Nüfus Miktar ve
Oranları ...................................................................................................................... 94
xi
KISALTMALAR
a. : Almanca
ÇHC : Çin Halk Cumhuriyeti
DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı
i. : İngilizce
JSC : Uluslararası Programlar Merkezi
KDMİ : Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi
KIMEP : Kazakistan İşletme, Ekonomi ve Stratejik Araştırma Üniversitesi
l. : Latince
OSCE/AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
r. : Rusça
RF : Rusya Federasyonu
SSCB : Sovyet Soyalist Cumhuriyetler Birliği
t. : Türkçe
TC : Türkiye Cumhuriyeti
TDK : Türk Dil Kurumu
TİKA : Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
TTEÖM : Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezi
YTB : Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
1
1. GİRİŞ
Doğu bloğunun yıkılmasıyla iki kutuplu dünya sisteminin çökmesi sonucunda
uluslararası arenada bağımsız yeni ulus-devletler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi
olan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Kazakistan da diğer eski Sovyet
Cumhuriyetleri gibi egemen bir ülke olarak uluslararası normlarda ulus-devlet
oluşturma sürecine girmiştir.
Kazakistan bağımsızlığından günümüze ulus-devlet oluşturma çabaları çerçevesinde
gerek iç gerekse dış politika uygulamalarıyla çeşitli politikalar üretmiştir. Yönetim
ülkede yaşayan çeşitli etnik unsurları da göz önüne alarak ortak bir milli kimlik
oluşturmaya çalışmıştır. Kazakistan çok sayıda farklı etnik grupları içinde
barındırmasına rağmen güçlü ekonomisi ve devlet yapısı ile ulus inşa sürecini diğer
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine nazaran daha iyi şekilde yürüten genç bir
cumhuriyet olarak öne çıkmıştır. Hayata geçirilmeye çalışılan Kazakistanlılık bilinci
eğitim, dil, din ve medya yoluyla toplumun tüm kesimlerine benimsetilmeye
çalışılmıştır.
Ancak, Kazak ulus inşasının önündeki en büyük engellerden birisi de içinde
barındırdığı yüzden farklı etnik grup olmuştur. Kazak steplerinde bu denli çeşitliliğin
oluşmasında yaşanan göç hareketlerinin etkisi elbette yadsınamaz. Tarihin farklı
dönemlerinde yaşanan bu göç hareketleri bazen emperyalist amaçlar taşırken,
bazıları ticaret amaçlı olmuş, bazıları da sürgünler sebebiyle gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla bu göçlerden bazıları rıza ile olurken bazıları da zorlama ile olduğu
söylenebilir. Sınırların belirlenmesinden, göçlere kadar çeşitli sebepler Kazakistan’ın
çok etnikli bir ülke olduğu gerçeğini tarihe ve günümüze kaydetmektedir.
Bu tezde ise, Kazakistan içerisinde diaspora halkları olarak yaşayan çeşitli göç
hareketleri ile Kazakistan’a gelen Türk dilli toplulukların ev sahibi ülke ve
anavatanları ile ilişkileri incelenecektir. Bunun yanında, SSCB sonrası Kazak ulus
inşa sürecinin Kazakistan’da yaşayan Türk dilli diasporaların kimlik yapısına, sosyal
hayatına ve anavatanlarla ilişkilerine etkisi üzerine çalışılacaktır. Bu tezde de
incelenecek olan 1990 sonrası Kazakistan’da ulus inşa süreci hakkında çok sayıda
araştırma yapılmış, tez ve makaleler yazılmıştır. Fakat Kazakistan’da yaşayan Türk
dilli diasporaların yaşayışı üzerinden yapılan sosyolojik, tarihsel ve etnolojik
çalışmalar yalnızca Ayşegül Aydıngün, Natsuko Oka, Ablet Kamalov, Yves-Marie
2
Davenel gibi akademisyenlerin araştırmalarıyla sınırlı kalmıştır. Bu yüzden bu
çalışmada Kazak ulus inşasındaki gelişmeler ve Kazakistan politikasında Türk dilli
diasporaların önemini vurgulamak için sözkonusu diasporaların tarihsel hareketleri
ve etkileşim süreci incelenecektir. Bu süreçte, Özbek, Uygur, Tatar ve Ahıska Türkü
diasporaları ile Kazak ulus inşası arasındaki bağlarla birlikte adı geçen toplulukların
“anayurtları” arasındaki ilişki de inceleme konusu olacaktır.
Tezde Kazakistan’da yaşayan dört topluluk incelenecektir. Tez konusu olarak
Kazakistan’daki Özbekler, Uygurlar, Tatarlar, Ahıska Türkleri seçilmiştir. Bu
toplulukların seçilmesinde Kazaklarla var olan temel ortak paydaları dikkate
alınmıştır. Söz konusu dört topluluk da Kazaklar gibi Türk dilli halklardır ve aynı
mezhebe mensup olmak üzere İslam dinini benimsemişlerdir. Bu sebeple, tezde
incelenecek temel unsurlardan birisi de söz konusu dört topluluğun Kazaklarla sahip
olduğu ortak noktaların Kazak devletinin millileştirici politikalarına etkisi ya da bu
politikalardan nasıl etkilendiği olacaktır. Diğer bir deyişle, bu dört topluluğunun
Türk kökenli ve Müslüman olmasının, Ruslar gibi diğer Türk ya da Müslüman
olmayan topluluklara nazaran Kazak yönetimi nezdinde fark yaratıp yaratmadığı da
incelenecektir.
Bu çalışmada ayrıca, Kazakistan’daki Özbek, Uygur, Tatar ve Ahıska Türkü
topluluklarının Kazak devleti ile ilişkilerine dikkat çekilerek anavatanlarındaki
gelişmelerin bu ilişkiyi nasıl etkileyip dönüştürdüğü de irdelenecektir. Bu bağlamda,
ilk olarak Özbeklerin Özbekistan’la ilişkisi ve Kazakistan’ın bu ilişkideki yeri de
inceleme konusu olacaktır. Sonrasında, Uygurların Doğu Türkistan’la (dolayısıyla
Çin’le), Tatarların Tataristan’la (dolayısıyla Rusya Federasyonu ile) Ahıska
Türklerinin ise Türkiye ile ilişkileri çözümlenecektir. Bununla bağlantılı olarak,
sözkonusu diaspora halkların gerçekte hangi toprak parçasını anavatanları olarak
algıladıkları da tartışılacaktır.
Bu tezde, Kazakistan’ın içerisinde yaşayan halkların aynı zamanda başka bir devletin
diaspora unsuru olduğu üzerinde de durulmuştur. Bu anlamda diaspora
çalışmalarındaki ilk adım bu grupların belirlenmesidir. Bu da diasporanın net bir
şekilde tanımlanmasıyla mümkün olabilir. Ancak, Türkiye’nin yurtdışında büyük
ölçekte diaspora nüfusu bulunmasına rağmen diaspora teriminin Türkiye’deki
akademisyenler tarafından yeterince ele alınmamış olması ve dolayısıyla Türkçe
3
literatürün çok kısıtlı olması tezde yabancı kaynakların ağırlıklı olarak
kullanılmasına sebep olmuştur.
Diğer taraftan, Kazak ulus inşa süreci hakkında birçok yerli ve yabancı eser
bulunmaktadır. Buna benzer şekilde Kazakistan’da yaşayan Slav ve diğer Avrupa
kökenli topluluklar hakkında birçok eser yayımlanmış olsa da, tezin konusu olan
Özbekler, Uygurlar, Tatarlar, Ahıska Türkleri hakkında yeterli malumat
bulunmamaktadır. Sözkonusu toplulukları başlı başına konu olarak ele alan fazla
çalışma bulunmamakla beraber diğer çalışmalarda sadece konu olarak değinilmiştir.
Kazakistan’da yaşayan Türk dilli halklar olarak genel kabul gören söz konusu
toplulukların akademik literatürde karşılılığı bulunmamaktadır. Buna rağmen
birbirleri arasındaki bağlar “soydaş”, “akraba”, “soydaş ve akraba” terimleri
kullanılarak açıklanmaya çalışılacaktır. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlükte
akraba “kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler”, “oluşma yönünden aynı kaynağa
dayanan şeyler” şeklinde tanımlanmıştır. Ancak burada söz konusu olan toplumların
akraba olmasıdır ki bu husus üzerine yazılmış herhangi bir Türkçe akademik çalışma
bulunamamıştır. İngilizcede kullanılan “kin” ya da “relative” kelimeleri akraba
terimini karşılamasına rağmen Türkiye’deki toplumların akraba olması algısına tam
anlamıyla oturmamaktadır. Diğer taraftan, soydaş kelimesi de “soyları bir olan
bireylerden her biri”, “aynı soydan olan kimse” şeklinde tanımlanmıştır. Bu anlamda
soydaş kelimesinin akraba kelimesine nazaran toplum içerisinde bireylerin daha
yakın ilişkiye sahip olması durumunu betimleyebileceği düşünülmektedir.
Türkiye’de akademik anlamda soydaş ve akraba terimlerinin akademik anlamda
araştırılmayıp sadece söylemsel bazda kaldığı söylenebilir. Bu anlamda yapılan
söylemlerin de sübjektif öğeleri çokça barındırdığı da düşünülebilir. Türkiye’de
Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, adında akraba terimini barındırmasına rağmen nelerin ya da kimlerin
akraba terimine matuf olduğu hakkında muğlaklık sürdüğünü söylemek yanlış
olmayacaktır.
Soydaş ve akraba terimleri genellikle birlikte kullanılmasına rağmen hangisinin
kimleri tarif ettiği hususunda siyasilerin ve politika yapıcıların söylemlerinden belli
bir ayrım olduğu çıkarımı da yapılabilir. Soydaş, daha çok zamanında Osmanlı
Devleti dâhilindeki topraklarda yaşayan ve günümüz Türkiye Cumhuriyeti sınırları
4
dışında kalan buna ek olarak etnik anlamda Anadolu Türkleri ile sıkı bağları bulunan
toplulukları tasvir ettiği düşünülebilir. Ahıska Türkleri, Batı Trakya Türkleri, Irak
Türkmenleri gibi topluluklar bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayıp,
diğer devletlerin vatandaşı ve/veya azınlık grubu olan ve aynı zamanda Anadolu’da
yaşayan insanlardan dil, din, tarih, kültür ve etnik anlamda ayrılmaz bir parçası
halindeki soydaşlar olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan, akraba ise soydaşlardaki
kadar sıkı bir şekilde olmasa da yine dil, din, tarih, kültür ve etnik bağların
bulunduğu Kazak, Kırgız, Tatar, Uygur gibi toplulukları tanımlamada kullanılabilir.
Diğer taraftan, söylemler temel alındığında etnik olarak Türk olmayan ama
Müslüman olan ve günümüzde daha sıkı ilişkilerin var olduğu Kürt, Arap, Çerkes,
Boşnak, Arnavut ve Çeçenler gibi birçok topluluğu hangi şablona yerleştirmek
gerektiği noktasında soru işaretleri belirmektedir. Diğer taraftan, Türk olan ancak
Müslüman olmayan Ortodoks Gagavuzlar ve Musevi Karay Türklerini hangi başlık
altında değerlendirmek gerektiği noktası belirsizliğini korumaktadır. Türkiye’deki
politika yapıcıları “soydaş” ve “akraba” terimlerinin kısıtlayıcı ve tarif edilmesi zor
tanımlarını yapmaya çalışmak yerine tarihin bir döneminde ilişki kurulmuş bütün
halklara “tarihdaş” payesi vererek çerçeveyi çok daha geniş tutma eğilimine
girmişlerdir.
Toplumların birbirine yakınlığını belirlemede önceliğin dilde arandığını sonrasında
din ve diğerlerinin geldiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu anlamda, tez de
Özbekler, Uygurlar, Tatarlar, Ahıska Türklerinin Kazaklarla başta dilsel olmak üzere
dini anlamda da ortaklıkları dikkate alınarak birbirlerinin soydaş ve/veya akrabası
olarak tanımlanacaktır. Bu tanımlama yapılırken Türkiye’deki söylemlerin dikkate
alındığı da hatırda tutulmalıdır.
Tezin ikinci bölümünde diaspora teriminin tarihsel kökenleri ve siyasal gelişmeler
doğrultusunda içeriğinin dönüşümü araştırılmaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle hızla
gelişen göç olgusu bağlamında ortaya çıkan “anavatanı dışında yaşayan toplumlar”ın
diaspora kavramıyla olan ilişkisi açıklanmaya çalışılacak ve diaspora toplumlarının
ev sahibi devlet ve anavatan arasındaki ilişki ele alınacaktır.
“Kazakistan’da Ulus Devlet İnşa Süreci” başlıklı üçüncü bölümde Sovyet öncesi
dönemlerdeki kimlik inşa süreçlerinin, bağımsız devlet deneyimlerinin ve SSCB
uygulamalarının günümüz ulus inşa politikaları üzerindeki etkileri tartışılmaktadır.
5
Bu bağlamda, Kazakistan’ın milli-etnik kimlik, dil ve din düzlemli politikaları çok
kültürlülük yönünden incelenecektir.
“Kazakistan İç Politikasında Soydaş ve Akraba Politikası” başlıklı dördüncü
bölümde Kazakistan’da yaşayan Türk dilli topluluklardan dördü Özbekler, Uygurlar,
Tatarlar ve Ahıska Türklerinin diaspora olarak Kazak ulus inşa sürecinden nasıl
etkilendikleri incelenecektir. Tarih, nüfus ve yerleşim yerleri gibi nesnel bilgiler
verildikten sonra yukarıda sıralı Türk dilli toplulukların dil, eğitim, yönetime katılım
gibi hususlarda Kazakistan’da hangi statüde bulunduklarına dair analizler
yapılacaktır.
Beşinci bölüm, “Kimlik, Algı ve Diaspora-Anavatan İlişkisi” başlığını taşımaktadır.
Bu bölümde tez konusunu oluşturan Özbek, Uygur, Tatar, Ahıska Türkü dört
topluluğun titüler grup olan Kazaklarla ilişkileri, karşılıklı algıları analiz
edilmektedir. Daha sonra diaspora kavramının sac ayaklarını oluşturan diaspora-ev
sahibi ülke-anavatan ilişkilerine yer verilmektedir.
6
2. DİASPORA
2.1. Akademi Dünyasında Diasporanın Tanımı, Tarihçesi ve Bugünü
Son yıllarda küreselleşme olgusunun gelişen teknoloji ve uluslararası hareketlilik ile
birlikte insan ve devletlerin alan ve sınır tanımları keskinliğini yitirmiştir. 19. ve 20.
yüzyıl klasik ulus devlet anlayışının hâkim olduğu ve ulus devletin aynı insanların
aynı toprak parçası üzerinde yaşadıkları şeklinde tanımlandığı yıllardır. Bunun
aksine günümüzde ise aynı insanlar farklı yerlerde, aynı yerlerde ise farklı insanlar
yaşamaktadır. Bunda en büyük etken de savaşlar, felaketler, afetler, teknoloji, ulaşım
gibi insani ya da insanüstü olayların son yüzyılda çok daha fazla yoğunlaşmasıdır.
Bölge, ulus, yerellik ve hudut gibi kavramlar aşınırken, karmaşıklık ve uluslararasılık
terimleri literatüre her geçen gün daha fazla girmektedir. Diaspora denilen kavram da
bununla bağlantılı olarak yerinden edilme, ulus aşırı göçler ve kültürel karışım gibi
günümüz küresel sürecinde gündeme sürekli gelen olguların kesişme alanı olarak
ortaya çıkmaktadır.1
“Diaspora” kelimesi Yunanca “diasperio” fiilinden türemiştir. Yunanca dia (için,
dolayı) ve sporos (tohum) kelimelerinden türeyen diaspora kelimesi, “sağa sola
dağılmış/saçılmış tohumlar” anlamlarına gelmektedir.2 Geçtiğimiz yıllarda diaspora
kelimesi medya da ya da akademik dünyada anıldığında ilk akla gelen sürgün ve
yabancı topluluklar gibi olumsuz çağrışımlar uyandıran terimler olmuştur.
Günümüzde ise daha çok devlet sınırları tarafından ayrılmış etnik gruplar ya da ulus
aşırı topluluklar anlamı diaspora kelimesine yüklenmektedir.3 Diaspora özellikle
batılı yazarlar tarafından kimlik ve kültür ile birlikte anılır olmuş uluslararası politika
da kendine bu yönde yer bulmaya başlamıştır.4
Ermeni kökenli Amerikalı yazar Khachig Tölölyan’ın 1991 yılında editörlüğünü
yaptığı Diaspora, Identity, and Religion adlı akademik dergi, diasporanın entelektüel
1 Waltraud Kokot, Khachig Tölölyan ve Carolin Alfonso, Diaspora, Identity, and Religion: New
Directions in Theory and Research (London: Routledge, 2004), s. 1. 2 Stephane Dufoix, Diasporas, trans. William Rodamor (London: University of California Press,
2008), s. 4. 3 Dufoix, Diasporas, s. 30.
4 Kokot, Tölölyan ve Alfonso, Diaspora, Identity, and Religion, s. 2
7
seviyede tartışmaya açılmasında gerçek anlamda öncü olmuştur. Tölölyan derginin
girişinde diaspora oluşturan insanları tanımlanırken göçmen, gurbetçi, mülteci,
misafir işçi, sürgün halklar, deniz aşırı topluluklar ve etnik gruplar gibi ifadelerin de
kullanıldığından bahsetmiştir.5 Ayrıca diaspora kavramı kimlik, etni, ulus, göç, getto
ve azınlık gibi kavramlarla da yakın ilişki içerisindedir.6
Khachig Tölölyan, William Safran, Rogers Brubaker, Rainer Bauböck, Robin Cohen,
Stefane Dufoix, Gabriel Sheffer gibi teorisyenler çalışmaları ile diaspora olgusunun
akademi dünyasında yer bulmasına ve belirsizliğin artmasına ya da çözülmesine
katkıda bulunmuşlardır. Diaspora tartışmaları çok eskiye dayanmamakta olup,
üzerinde uzlaşı sağlanmış bir tanımı da bulunmamaktadır. Diaspora tartışmaları
aslında diaspora kelimesinin tanımını yapmaktan ziyade diaspora topluluklarının ne
zaman, ne şartlarda, ne şekilde ve nasıl oluştuğu ve hangisinin diaspora niteliği
kazanabileceği tartışmaları üzerine kuruludur. Diğer taraftan bu tartışmalar
disiplinler arası bakış açısını da zorunlu kılmakta ve bu sebeple diaspora
tartışmalarının yapıldığı kitaplar genel olarak sosyoloji, antropoloji, tarih, medya,
politika, ekonomi, dil, din ve hatta edebiyat gibi farklı disiplinlerin yer aldığı farklı
yazarlar tarafından yazılmış editörlü kitaplarda yapılmaktadır.
Robert Cohen 1997 yılında yazdığı ve 2008 yılında güncellediği kitabının başında
akademi dünyasındaki diaspora tartışmalarını tarihsel süreç olarak dörde ayırmıştır.
İlkinde diaspora tanımının geniş anlamda Yahudi toplumunu karşıladığı bunun
yanında Ermeni, Yunan, Afrikalı ve İrlandalılarında diaspora kavramı içerisinde tali
olarak değerlendirildiği bir dönemden bahsetmektedir. Bu dönemde daha çok
mağduriyet ve kurban edilme durumlarıyla eşdeğer bir diaspora algısı vardır. Daha
spesifik olarak incelenecek olursa, diaspora Yahudi toplumunun tarihi topraklarından
sürülerek dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmaları ve bu dağılma sonrası Yahudilerin
yaşamış oldukları acı ve ahlaki bozulmayı da içeren bir tanımı kapsamaktadır.7 İkinci
fazda ise “göçmen”, “vatansız”, “mülteci”, “misafir işçi”, “sürgün topluluğu”, “yurt
dışı topluluğu”, “etnik topluluk” gibi terimlerini de kapsayan bir diaspora tanımının
yapıldığını belirtmektedir. 1990’lı yılların ortasından itibaren ise sosyal inşacılar
5 Khachig Tötölyan, “The Nation-State and Its Others: In Lieu of a Preface,” Diaspora: A Journal of
Transnational Studies 1 (1991): s. 4. 6 William Safran, “Diasporas in Modern Societies: Myths of Homeland and Return.” Diaspora: A
Journal of Transnational Studies 1 (1991): s. 83. 7 Safran, “Diasporas in Modern Societies,” s. 83.
8
daha önceki tartışmaları çürütecek şekilde diaspora kavramının sınırlandırılmasına
karşı çıkmış ve bu kavramın çok daha kimlik üzerinden tanımlanarak karmaşık bir
anlamda kullanılmasını yeğlemiştir. Son olarak 21. yüzyıldan itibaren ise diğer üç
aşamayı da içinde barındıran sosyal inşacıların kimlik ve aidiyeti ile daha önceki
aşamalarda sınırlandırmaların da yer aldığı bir kavram olarak tartışılmaktadır.8
Rogers Brubaker da bu tartışmalara ve diaspora kavramının gelişimine makalesinde
ışık tutmuştur.9
Diaspora kavramını açıklamaya çalışan önemli yazarlardan William Safran 1991
yılında daha diasporanın akademi dünyasında göç, azınlık, etnisite kavramlarının alt
başlığı yıllarda yayınladığı makalesiyle kendinden sonraki yazarlara önemli bir yol
çizmiştir. Bunun yanında Safran, diaspora kavramını sistematikleştirilmesi ve daha
anlaşılır hale getirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bundaki en önemli etkende
diasporanın özelliklerini maddeler haline getirerek sunmasıdır. Safran diaspora
topluluğunun nasıl oluştuğunu ve hangi özellikleri taşıması gerektiğini aşağıda yer
alan altı maddedeki gibi sıralamıştır:
1. Kendileri veya ataları, belirli bir merkezden, iki veya daha fazla (çevre veya
yabancı) bölgeye dağılmışlardır.
2. Anavatana ilişkin (fiziki konumu, tarihi ve başarılarını da kapsayan) ortak bir
hafıza, vizyon veya mitosu korurlar.
3. Misafir oldukları toplum tarafından tam olarak kabul görmediklerine ve
muhtemelen de asla kabul görmeyeceklerine inanırlar ve bu yüzden kendilerini
kısmen yabancı ve izole edilmiş hissederler.
4. Tarihsel anavatanlarını, kendilerinin gerçek, ideal evi olarak kabul ederler; şartlar
uygun olduğunda kendileri veya sonraki nesiller, anavatana geri
dönecektir/dönmelidir.
5. Hep birlikte, anavatanın korunması veya yeniden yapılandırılması ve anavatanın
güvenliği ve refahı için çalışmaları gerektiğine inanırlar.
8 Robin Cohen, Global Diasporas an Introduction (London: Routledge, 2008), s. 1.
9 Rogers Brubaker, “The ‘Diaspora’ Diaspora.” Ethnic and Racial Studies 28, 1 (2005): s. 1-4.
9
6. Anavatanla bağlarını korumaya devam ederler ve etnik bilinçleri ve dayanışmaları,
önemli ölçüde bu ilişki üzerinden tanımlanır. 10
Safran’a göre yukarıda sıralı olan özelliklerin aslında tam olarak Yahudi diasporasını
karşıladığını ve ideal diaspora tanımının Yahudi Diasporası ile örtüştüğünü
açıklamaya çalışmıştır. Ayrıca, bu ideallikte olmasa da Ermeni, Afrikalı, Türk,
Filistin, Küba, Yunan ve belki Çin diasporalarından da bahsedilebileceğini
belirtmektedir.11
Bu anlamda, Safran aslında Yahudi diasporasının özelliklerini
sıralamış olup, diğer diaspora olarak tanımlanabilecek toplulukları da o kalıba
oturtma çabası içine girmiştir.
Yukarıda sayılı özelliklerden ilk ikisi elle tutulur daha somut özelliklerken, diğerleri
daha değişken ve sübjektif unsurlar barındırmaktadır. Sonraki iki madde ise daha çok
varsayımlar üzerine kurulmuştur. Diaspora topluluklarının bulundukları ülke ya da
bölgeye dair gelecek endişesi ve anavatanlarına dair umutları barındırdığını iddia
etmiştir. Bu maddelerin Safran’ın da belirttiği gibi Yahudi tezleri üzerine
kurulduğunun açık göstergesidir. Son iki madde de ise daha çok anavatandan
kopmama hatta ona sahip çıkma kavramları üzerinden diasporanın özelliklerini
sıralamıştır.
İngiliz sosyolog Robin Cohen’de aynı yöntemi takip etmiş, Safran’ın maddelerini
revize ederek diasporanın özelliklerini maddeler halinde açıklamaya çalışmıştır.
Cohen’in diasporanın dokuz ortak özelliği olarak sıraladığı maddeler bir anlamda
Safran’ın sıraladığı özelliklerin günün şartlarına göre revize edilmiş hali denilebilir.
Safran’a ek olarak Cohen iş ya da ticaret amaçlı gönüllü göçten, diasporalar arası
dayanışma duygusundan ve hoşgörülü bir ev sahibi ülkeden bahsetmektedir.
Cohen, diasporaların dokuz özelliği üzerinde durmaktadır;
1. Ana yurttan genellikle travmatik bir şekilde ayrılma,
Cohen ilk maddede insanların yurtlarından ayrılmasının gönüllü ya da gönülsüz
olduğu şeklinde kesin bir sınır çizmenin imkânı olmadığından bahsetmiş ve
ayrılmanın altında yatan sebeplerin etnik temizlik, katliam, doğal afet ve savaşlardan
kaynaklanabileceğinin üzerinde durmuştur. Söz konusu olağan dışı durumların
10
Safran, “Diasporas in Modern Societies,” s. 83-84 11
Safran, “Diasporas in Modern Societies,” s. 84.
10
travmatik bir hal almasında ise olayın aniliği, yoğunluğu ve boyutunun önem arz
ettiğini vurgulamaktadır. Yazar bu maddeyi Çinli, Yahudi, Filistinli ve
İrlandalılardan verdiği örneklerle savını güçlendirmeye çalışmıştır.12
2. Ana yurttan iş aramak, ticaret veya kolonyal amaçlar gibi nedenlerle ayrılma,
Yazar ikinci maddeyi açıklarken insanların fakirlik ve iş bulma dürtüleriyle
ülkelerini terkettiği ve yeni başka ülkelere iş bulma ve ticaret yapma ümidi taşıyarak
yerleştiklerini anlatmaktadır. İş bulma amaçlı olarak başka ülkelere göç edenlerin
genellikle vasıfsız işçiler olduklarını ve anavatanları ile misafir ülke arasında bir çeşit
sirkülasyona sebep olduklarını açıklamaktadır. Gelişmiş ülkelerden yapılan göçlerin
genellikle ticari ya da kolonyal bir amaç taşıdığı diğer taraftan gelişmekte olan
ülkelerden, ülke dışına yapılan göçlerin ve var olan diasporanın ise daha çok ya
vasıfsız işçi ya da beyin göçü şeklinde gerçekleştiğini belirtmektedir.13
3. Kolektif bir hafıza ve ana yurda ilişkin mitos,
Üçüncü olarak ise diaspora topluluklarının anavatanlarına dair ortak bir anısı,
hafızası ve/veya mitleri olduğu belirtilmektedir. Yahudilerin “seçilmiş insanlar”
olduğu miti, Ermenilerin Ağrı Dağı üzerine kurdukları efsaneler örnek olarak
verilmiş ve ortak kökene dair bu mitlerin bir anlamda diaspora bilincini artırdığı ve
meşrulaştırdığı savunulmuştur. Bu efsane ve mitlerin diaspora topluluğunun içine
yaşadığı toplumda eriyip gitmemesi ve hatta kendilerini o toplumdan daha üstün
görmesi için araçsallaştırıldığından bahsetmiştir.14
4. Varsayılan ana yurdun idealize edilmesi,
Dördüncü olarak ise diaspora topluluklarının atalarının yaşamış olduğu toprakları
idealize edilerek romantik bir anlam yüklemesi yaptığını açıklamaktadır. Yahudilerin
“vadedilmiş topraklar” örneğinden yola çıkarak kültürel ve coğrafi bağlar kopmuş
olsa bile diasporaların atalarının yaşadığı toprakları, dağları, ovaları, ormanları
kutsallaştırabileceğini anlatmıştır.15
5. Geri dönüş hareketleri,
12
Cohen, Global Diasporas, s. 162. 13
Cohen, Global Diasporas, s. 163-165. 14
Cohen, Global Diasporas, s. 165. 15
Cohen, Global Diasporas, s. 165-166.
11
Cohen beşinci maddede diaspora topluluklarının anavatana geri döndüğü ya da
aralıklarla ziyaret ettiğinden bahsetmektedir. Diaspora topluluklarının geçmişe dair
duydukları özlem ve hayalleri ile şu anki diaspora olarak yaşadıkları durumu
karşılaştırarak nerede yaşamak istediğine karar verememe durumunun hâkim
olduğunu belirtmektedir.16
6. Uzun zamandan beri devam ettirilen güçlü bir etnik grup bilinci,
Yazar bu maddede uzun yıllar boyunca diasporanın etnik grup bilincini
koruduğundan ve diasporanın ancak etnik tarihe bağlı bilgi ve bilincin varolması
halinde biçimlenebileceğini anlatmaktadır. Asimilasyon ya da baskılara
direnebilecek kadar etnik bilinci diaspora kitlelerinde yer etmesi gerektiğini, bu
toplulukların sadece istatistik anlamında tablolarda yer bulmaması gerektiği üzerinde
durmaktadır.17
7. Ev sahibi toplumlarla sorunlu bir ilişki,
Ev sahibi ülke ile sorun yaşamanın diaspora topluluklarının ortak özelliği olduğunu
ve birçoğununda belli oranlarda ayrımcılığa uğradığından bahsetmektedir.
Kendilerine yönelmiş düşmanca tutumların ve ayrımcı politikaların diaspora
topluluklarını hayali ya da gerçek anavatan a dönme noktasında cesaretlendirdiğini
belirtmektedir.18
8. Diğer ülkelerdeki soydaşlarla olan dayanışma duygusu,
Yazar, diasporadaki toplulukların kendilerini diğer ülkelerdeki soydaşlarıyla
tanımlamayı tercih ettiğini ifade etmektedir. Yaşadıkları ülkeye duydukları sadakat
ile anavatanları için bir şeyler yapma arasında kalan diaspora toplulukları kendi
aralarında bir bağ geliştirme ihtiyacı duymaktadır.19
9. Hoşgörülü ev sahibi devletlerde, daha iyi bir yaşam kurma ihtimali
Yazar son olarak mazlum, sürülmüş diasporaların bile yerleştikleri ülkelerde
anavatanlarına kıyasla daha iyi bir hayat sürebileceklerini, daha zengin ve daha
16
Cohen, Global Diasporas, s. 166. 17
Cohen, Global Diasporas, s. 166. 18
Cohen, Global Diasporas, s. 166. 19
Cohen, Global Diasporas, s. 166.
12
eğitimli olabileceklerini izah etmektedir.20
Cohen burada revizyonist bir bakış açısı
getirerek sürgün ya da travmatik olay neticesinde yerleşilen ülkenin zengin ve
hoşgörülü olması halinde bunun diaspora için bir fırsata dönüşebileceği yorumunu
getirmektedir.
Cohen, Safran’ın aksine Yahudileri ideal tip diaspora olmaktan çıkarmış ve
Yahudileri klasik tip diaspora olarak kategorileştirmiştir.21
Bunun yanında,
Afrikalıları ve Ermenileri yine klasik tip kurban diasporalar olarak sınıflandıran
Cohen, işçi, tacir, emperyalist ve kültürel diaspora kategorilerinin de literatüre
girmesine ön ayak olmuştur.
Cohen’in 1997 yılında yayınlanan “Küresel Diasporalar” adlı çalışması o tarihte tek
bir yazar tarafından yazılmış ve genel anlamda diasporaları açıklayan ilk kitap olması
sebebiyle ayrıca önem arz etmektedir.2223
Diaspora terimine katkı sunan bir diğer teorisyen, İsrailli politika analisti Gabriel
Sheffer 2003 yılında kaleme aldığı “Diaspora Politikaları” adlı kitabında etnik
olmayan diaspora ile etnik ulusal diaspora arasında ayrıma gitmiştir. Yazar bu
şekilde diasporaların ulus kavramı içinde değil devlet aygıtı içerisinde
değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Sheffer, diaspora kavramını yine Safran
gibi etnik diaspora, anavatan ve ev sahibi ülke arasındaki kompleks ilişkiler üzerine
inşa etmiştir.24
Gabriel Sheffer de Cohen ve Safran gibi diaspora kavramını belli özellikler etrafında
tanımlayarak sınırlandırma yolunu seçmiştir. İlk olarak Cohen’in de belirttiği üzere
aynı etnik-ulusal kökenli insanların zorunlu ya da gönüllü bir göçe tabi tutulması
gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca diaspora topluluklarının anavatanlarıyla bağlarını
düzenli olarak koruduklarını ve aynı etno-ulusal kökenden gelen diğer ülkelerdeki
kişi ya da gruplarla bir bağ oluşturduklarından bahsetmektedir. Diaspora
topluluklarının ev sahibi ülkelerde kalıcı olmaları durumunda bile ortak ulusal
kimliklerini koruduklarını ve ulusal dayanışmalarını politik, ekonomik, kültürel ve
20
Cohen, Global Diasporas, s. 167-168. 21
Cohen, Global Diasporas, s. 21. 22
Stephane Dufoix, Diasporas, s. 30. 23
2008 yılında Cohen’in güncellediği bu kitap, diaspora kavramının tüm hatlarıyla anlaşılmasını
sağlamış ve diaspora ile alakalı kitap ve makalelerde çokça alıntı yapılmıştır. 24
Jane Fernandez, “Introduction,” in Diasporas: Critical and Inter-Disciplinary Perspectives, ed.
Jane Fernandez (Oxford, United Kingdom: Inter-Disciplinary Press, 2009), s. 4.
13
sosyal alanda gösterdiklerini vurgulamaktadır. Yapmış oldukları faaliyetler
çerçevesinde diasporaların ev sahibi ülkeler, anavatan ve uluslararası aktörler
arasında karmaşık bir ilişkinin varlığından söz etmektedir. 25
Ardıllarından farklı olarak Sheffer uluslararası organizasyonları da klasik diaspora,
anavatan ve ev sahibi ülkeler üçlüsünün yanına yerleştirmiştir. Özellikle devleti
olmayan Kürt ve Tamil gibi diasporaların ev sahibi ülkeler tarafından haksızlığa
uğradığı ve uluslararası organizasyonlar ile toplum örgütleri aracılığı ile seslerini
duyurmaya çalıştığını ileri sürmektedir.26
Yukarıda tartışılan diasporanın nitelikleri aynı zamanda diasporalar arası
sınıflandırmaların ortaya konulmasına yardımcı da olmaktadır. Cohen’in bu anlamda
yapmış olduğu diaspora sınıflandırması diaspora bilincinin açıklanmasında ve
anlaşılmasında önemli katkılar sağlamaktadır.27
Robin Cohen, diasporaları 5 başlık
altında sınıflandırmaktadır. Bunlar Yahudi, Afrikalı ve Ermenilerin yer aldığı
mazlum diasporalar, Hintliler, İtalyan ve Türklerin yer aldığı emek diasporaları,
Ruslar ve İngilizlerin yer aldığı emperyalist diasporalar, Çinli ve Lübnanlıların yer
aldığı tacir diasporalar ve son olarak Karayip insanları ve Sihlerin yer aldığı yerinden
edilmiş diasporalar olarak şeklinde özetlenebilir.28
Cohen, bu yaklaşımın keskin çizgiler içeremeyeceğini açıklayarak ilgili diaspora
gruplarının zaman içerisinde değişebileceğini ve bu başlıklardan birkaçıyla
örtüşebileceğini belirtmektedir. Yahudilerin hem mazlum diaspora hem işçi
diasporası hem ticaret diasporası hem de kültürel diaspora olarak
değerlendirilebilecek olması da bu duruma bir örnektir.29
25
Gabriel Sheffer, Diaspora Politics At Home Abroad (Cambridge, New York, Melbourne, Madrid,
Cape Town, Singapore, São Paulo: Cambridge University Press, 2003), s. 9-10. 26
Sheffer, Diaspora Politics, s. 148. 27
Russell King, ve Anastasia Christou, “Diaspora, Migration and Transnationalism: Insights from the
Study of Second-Generation ‘Returnees’,” in Diaspora and Transnationalism: Concepts, Theories
and Methods, ed. Rainer Bauböck et al. (Amsterdam: Amsterdam University Press, 2010), s. 172. 28
Cohen, Global Diasporas, s. 18. 29
Fırat Yaldız, “Diaspora Kavramı: Tarihçe, Gelişme ve Tartışmalar.” Hacettepe Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Dergisi 8 (2013): s. 308-309.
14
3. KAZAKİSTAN’DA ULUS DEVLET İNŞA SÜRECİ
1990’lı yıllardan itibaren ulus inşası kavramı geniş çevrelerce kabul görmüş,
akademik ve politik çevrelerinin doğal tartışma alanı haline gelmiştir.30
Ulus inşa
teorisi çoğunlukla ulusal entegrasyon ve konsolidasyon süreci şeklinde tanımlanmış,
modern ulus devletin kurulmasında öncülük etmiştir. Ulus inşa teorileri devlete farklı
nüfus unsurlarının harmonize edilerek yeni aidiyetler, sadakat bağları kurarak
bölgesel ve yerel kimlikleri üst bir ulus etrafında toplamaya yardımcı olmaktadır.
Özellikle 19. yüzyılın sonunda çok uluslu imparatorlukların çökmesiyle ortaya çıkan
ulus devletler yönetim biçiminden, adlarına kadar yeni yapılar olarak ortaya
çıkmıştır.31
Diğer taraftan, bazı araştırmacılar ulus inşa terimini kullanmak yerine sosyal ya da
ulusal entegrasyon ile uluslaştırıcı devlet tanımlarını kullanmayı tercih etmişlerdir.
Rogers Brubaker uluslaştırıcı devletleri tanımlarken, ulusal azınlık ve azınlıkların
anavatanları arasındaki ilişkiyi incelemekte ve uluslaştırıcı devletlerin hareket
sahasını bu ilişki üzerinden değerlendirmektedir. Brubaker, uluslaştırıcı devletin
meşruiyetini kuvvetlendirmek ve yeni bir ulus ortaya koymak için dil, kültür,
demografi, ekonomi ve karar alma mekanizmalarında birtakım uygulamalar
yapabileceğinden bahsetmiştir.32
3.1. Sovyet Öncesi Orta Asya ve Kazaklar
15. yüzyılda Orta Asya coğrafyası üzerinde yaşayan insanlar arasında bugünkü gibi
etnik farklılaşmadan bahsetmek olanaksızdır. Geçmişte etnik kimlik muhtemelen
sadece belli durumlar ya da olaylar karşısında gündeme gelen çok daha ilkel,
gelişmemiş bir olgu olarak durmaktadır. Bu sebeple, bundan altı yüz yıl önce Orta
Asya’da farklı etnik gruplardan bahsetmek yerine farklı yaşam tarzları ve sosyal
tabakaları olan insan toplulukları üzerinden tahlil yapmak daha yerinde olacaktır.
30
Jochen Hippler, “Violent Conflicts, Conflict Prevention and Nation-building – Terminology and
Political Concepts,” in Nation-building a Key Concept for Peaceful Conflict Transformation, ed.
Jochen Hippler (London: Pluto Press, 2005), s. 3. 31
Utku Özer, “Dynamics of Post-Soviet Nation-Building: Experiences of Kazakhstan, Uzbekistan and
Azerbaijan” (master tezi, Marmara Üniversitesi, 2006), s. 5. 32
Rogers Brubaker, “National Minorities, Nationalizing States, and External National Homelands in
the New Europe.” Daedalus 124, 2 (1995): s. 114.
15
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse Orta Asya’da 15. yüzyılda geçim kaynağı
hayvancılık olan ve yeni otlak arayarak sürekli yer değiştirenlere “göçebe”; diğer
taraftan şehirlerde yerleşik olarak yaşayan genellikle Türk ve Fars dilleri olmak üzere
iki dil konuşabilen, tarım ve ticaretin geçim kaynağı olmuş insan topluluklarına da
“sart”33
denilmekteydi.34
Bu sebeple, Orta Asya’da kimlik inşa süreci araştırılırken
Kazakların ve diğer toplulukların bugünkü anlamda etnik bir aidiyetinden ya da ulus
devletlerinden bahsetmek olanaksızdır.
Timur İmparatorluğundan sonra Orta Asya’da 19. yüzyıla kadar Buhara, Hive,
Hokand gibi göçebe hayatının hâkim olduğu çok etnili bir durum mevcut olmuştur.
Bu emirliklerle birlikte daha kuzeyde yaşayan göçebe Kazak ve Kırgız toplulukları
19. yüzyılın ortasından itibaren Rus İmparatorluğunun hâkimiyetine girmiştir. Çarlık
Rusya özellikle Kırım savaşı sonrası batıda bir süre ilerleyemeyeceği öngörüsü ve
İngiltere’nin önemli sömürgelerinden Hindistan’a daha yakın olabilmek amacıyla
Orta Asya steplerine yönelmiştir. Çarlık, fethetmiş olduğu toprakları modernleştirme
ve yerleşme politikası gütmemiş, aksine devrin önemli gelir kaynaklarından
sayılabilecek şekilde sömürge toprakları olarak ekonomik çıkar temelli bir misyon
edinmiştir.
3.2. Sovyet Dönemi Ulus İnşa Süreci ve Araçları
Sovyetlerin gelişiyle beraber bugünkü anlamda beş tane titüler grubun adının
verilmiş olduğu Cumhuriyetlerin meydana gelmesine kadar milliyetler ve etnik
gruplar çeşitli aşamalardan geçmiştir. Sovyetlerin son zamanlarında kimlik
tanımlaması sırasıyla vatandaşlık (Sovyet vatandaşlığı), yaşadığı coğrafyayla
özdeşleşmiş bir ulus (Özbek, Kazak, Kırgız gibi) en sonda da ulus-altı kimlikler (aile
ve kabile bağları, bölgesel ağlar) şeklinde olmuştur.3536
Bu anlamda etnik grup ile
ulus arasındaki bağları da değerlendirmek gerekir. Etnik grup, kabile ve aşiret
ilişkilerinin çok yoğun olduğu, ortak bir köken ve geçmişe sahip olunmasından
hareketle kolektif bir dayanışmanın var olduğu topluluktur. Diğer taraftan, ulus ise
33
Sartın sözlük karşılığı olarak yerli halk, yerleşik hayatta bulunan, yerleşik ahali anlamlarına
gelmektedir. Tarihi süreç içerisinde farklı anlamlarda kullanılan sart teriminin çoğunlukla yerleşik
toplumu, şehirlileri, ticaret, ziraat ve zanaatla uğraşanları ifade ettiği söylenebilir. 34
Shirin Akiner, “Melting Pot, Salad Bowl - Cauldron? Manipulation and Mobilization of Ethnic and
Religious Identities in Central Asia.” Ethnic and Racial Studies 20, 2 (1997): s. 369. 35
Akiner, “Melting Pot,” s. 384. 36
Arne Haugen, The Establishment of National Republics in Soviet Central Asia (New York: Palgrave
Macmillan, 2003), s. 33.
16
bu kavramların daha geniş çerçevede harmanlandığı ve aile, aşiret ilişkilerinin
etkisini yitirdiği toplulukları tanımlamaktadır.37
Bu sebeple, daha önce de belirtildiği
üzere Kazakistan ulus inşa sürecinde aşiret ve klan ilişkilerinin etkisi ve bu ilişkilerin
Kazakistan’da yaşayan diğer etnik gruplar üzerindeki etkisi de ilerleyen bölümlerde
detaylıca ele alınacaktır.
Sovyet geleneğinin en önemli özelliklerinden birisi de etnisitenin temel alındığı çok
katmanlı federatif devlet yapısının benimsenmesiydi. Sovyetler, etnisiteyi bölgesel
anlamda kurumsallaştırmış ve kurulan her cumhuriyeti içinde yaşayan belli bir etnik
grubun anavatanı olarak algılanmasını sağlamıştır.38
Diğer taraftan bu duruma meşruiyet kazandırması için özellikle Bolşevik devriminin
ilk yıllarında her milletin dilinin ve kültürünün gelişmesini teşvik etmiştir. John
Glenn, Sovyet yönetiminin ilk olarak 1924 yılında çizdiği Orta Asya
Cumhuriyetlerinin sınırları içinde yaşayan halkların bir ulus olmaktan ziyade farklı
etnik gruplardan oluşan topluluklar olduğunu söylemektedir. Bir zaman çizelgesi
düzleminde politikalar üreten Sovyetlerin, bölge milletlerinin birbirinden ayrışması
için öncelikle sınırları çizdiğini, sonrasında titüler grupların ulusal kültürünü
desteklediğini ve son olarak da bu ulusal kimliklerin yerini tarihi anlamda yeni bir
kimlik olan “Sovyet insanı” (r. chelovek Sovetskiy, l. homo-Sovieticus) üzerine
vurgu yapılmıştır.39
Böylece, ulusal kültüre yapılan söz konusu teşvikler, bölgedeki
toplulukların öz kültürlerine dönüş amacından ziyade bölgede aynı dil, kültür ve dine
sahip insanları farklılaştırma gayesi gütmüştür. Sovyet yönetimi bölgede ortak
değerler olan Türklük ve Müslümanlık kimliklerini yok etmeye çalışarak tek ortak
noktanın bir üst kimlik olan “Sovyet insanı” oluşturma motivasyonu ile politikalar
üretmiştir. Türkiye Cumhuriyeti eski bakanlarından Özbek asıllı Ahat Andican
kitabında Sovyetlerin Bolşevik ideolojisine göre milliyetler meselesini üç aşamalı bir
süreçle çözümleneceğini ileri sürmektedir. İlk olarak “yeşerme” adı verilen dönemde
tüm etnik unsurların milli ve kültürel özellikleri korunacak hatta ön plana
çıkartılacaktır. İkinci aşama “yakınlaşma” dönemi ise sosyalizmden komünizme bir
geçiş niteliği taşımaktadır. Son aşama olan “birleşme” aşamasında ise farklılıklar yok
37
John Glenn, “Contemporary Central Asia: Ethnic Identity and Problems of State
Legitimacy.” European Security, 6, 3 (1997): s. 132. 38
Natsuko Oka, “Transnationalism As a Threat to State Security? Case Studies on Uighurs and
Uzbeks in Kazakhstan,” in Empire, Islam, and Politics in Central Eurasia ed. Tomohiko Uyama
(Sapporo: Slavic Research Center, Hokkaido University, 2007), s. 352. 39
Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 133.
17
olacak, yukarıda da bahsedildiği üzere tek bir Sovyet toplumu yaratılacaktır.
Andican, Sovyet İnsanı yaratma politikasının altında yatan temel politikanın aslında
Rus dışı milletlerin Rus dili ve kültürü içerisinde eriyip yok olmaları arzusu
olduğunu iddia etmektedir. Diğer taraftan her etnik grubun kimliğinin öne
çıkarılması ve desteklenmesini ise Sovyet topraklarında yaşayan toplumları küçük
parçalara bölünerek Rus kültür çekim alanına girmelerinin kolaylaşmasını sağlamak
olduğunu belirtmektedir.40
Ancak söz konusu politikaları en belirgin biçimde
uygulayan Stalin’in Gürcü asıllı olması ise bu anlamda manidardır. Diğer taraftan,
Olivier Roy ise Sovyetlerin uluş inşa süreci anlayışının “homo-Sovieticus” giden
yoldaki herhangi bir aşamadan başka bir şey olmadığını, yerelleşmeye (r.
korenizatsiya, i. indigenization) fazla bir anlam yüklenmemesi gerektiğini söyleyerek
Glenn ve Andican’ın tezlerini desteklemektedir.41
Ulus devletlerin ortaya çıktığı tarih 19. yüzyıl olsa da Orta Asya, dünyada yaşanan
gelişmeleri yaklaşık yüz yıl geriden takip etmiş, Sovyetlerin çökmesiyle beraber
titüler grupların adları ile anılan yeni devletler tarih sahnesine çıkmıştır. 1991 yılında
bağımsızlığını ilan eden Orta Asya devletleri politik ve ekonomik olarak birçok kriz
yaşamıştır. Bunların sonucu olarak, bu devletlerde ekonomik, dini ve etnik temelli
birçok gerilimi de beraberinde getirmiştir. Bu sıkıntıların yaşanmasında elbette
Sovyetlerin bırakmış olduğu mirasın etkisi büyüktür.
Sovyetler Birliği dağılmasına rağmen yetmiş yıl boyunca süren yönetim anlayışı Orta
Asya devletlerinde halen etkisini sürdürmektedir. Bağımsızlığını 1991 yılında en son
ilan eden Kazakistan’da bugün bile ekonomi, politika, din, dil ve demografi
politikalarında Sovyet etkisi görülmektedir.42
Sovyetlerin bırakmış olduğu mirasa tekrar bakmak gerekirse, bu mirasın ideolojik
altyapısında Marksizm-Leninizm karışımı sosyalist bir ideolojinin yattığı
görülmektedir. Taras Kuzio Rusların büyük abi olduğu çok uluslu bir devlet olan
40
Ahat Andican, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye ve Orta Asya (İstanbul: Doğan Kitap, 2009), s. 424. 41
Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, trans. Mehmet Moralı (İstanbul: Metis
Yayınları, 2009), s. 15. 42
Aydın Özgül, “Nation Building Policies and Their Impact on the Russian Minority in Post-Soviet
Kazakhstan” (master tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2006), s. 18.
18
Sovyetler Birliğini, 1991 yılında çökerek içinden 15 cumhuriyet çıkartan Rusların
sahibi olduğu tarih sahnesindeki son imparatorluk şeklinde tanımlamaktadır. 43
Yaklaşık 70 yıllık Sovyet hâkimiyeti süresince Kazakistan’da Sovyet insanı kimliği
inşa edilmek istenmiştir. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan ise titüler
grup olan Kazaklar etrafında yeni bir ulus inşa sürecine girmiştir. Ancak Sovyet
kimliği tüm etnik grupları kapsayıcı üst bir kimlik olarak sunulurken Kazakistan,
adından da belli olduğu üzere Kazakların bağımsız ve egemen bir ülkesi olarak tarih
sahnesine çıkmıştır.
3.3. Kazakistan’da Ulus İnşa süreci ve Araçları
Eski bir sosyalist sovyet cumhuriyeti olarak Kazakistan, her eski Sovyet ülkesinde
olduğu gibi bağımsızlığı sonrası üç aşamadan oluşan bir dönüşüm yaşamaya
başlamıştır. Kazakistan merkezi ekonomiden piyasa ekonomisine, otoriter bir
yönetimden demokrasiye ve merkezi federal bir devletten egemen ulus devletine
geçiş süreci yaşamaktadır.44
19. yüzyıldan itibaren Çarlık Rusya’sından başlayan Rus ve Kozakların göçleriyle
Kazak steplerinin demografik yapısı değişmeye başlamıştır. Bunun yanında Sovyet
Rusya’sının 2. Dünya Savaşında düşmanlarla işbirliği yapmasından dolayı
cezalandırmak üzere itimat etmediği toplulukları Orta Asya’ya sürgün olarak
göndermiştir. Böylece Kazakistan’da titüler halk olan Kazaklar ülkede nüfus olarak
çoğunluk durumunu kaybetmiştir. Hatta bağımsızlık sonrası post-Sovyet devletler
arasında titüler grubun çoğunluğu oluşturamadığı tek cumhuriyet Kazakistan
olmuştur.
Kazakların kendi aralarındaki ilişki de ulus inşa sürecinin önemli bir parçası olarak
öne çıkmaktadır. Bu durum Kazaklarda ulus altı gruplaşmalar, yani cemaatleşmeler
(klanlar) şeklinde tecelli etmiştir. Kazaklar genel itibari ile ülkenin güneyini
kapsayan Ulu (Büyük) Cüz, kuzeyinde yer alan Orta Cüz ve batısında yer alan Kiçi
(Küçük) Cüz olmak üzere 3 alt gruba bölünmüştür. Sovyet zamanında Slav kökenli
politika yapıcıları bu klan yapısını yok etmek ve diğer kimliklerden arınmış bir
43
Taras Kuzio, “History, Memory and Nation Building In The Post-Soviet Colonial Space,”
Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity 30, 2 (2002): s. 242. 44
Azamat Sarsambayev, “Imagined Communities: Kazak Nationalism and Kazakification in the
1990s.” Central Asian Survey 18 (1999): s. 319.
19
Sovyet insanı ortaya çıkarmak istemiştir. Ancak durumun zorluğunu gören bu
politikacılar klan, cüz yapısını yok etmek yerine kendi emelleri doğrultusunda
kullanmayı yeğlemiştir. Bu sebeple klan ilişkileri Sovyetler zamanında da varlığını
kaybetmemiştir.45
Ancak bağımsızlık sonrası yaratılmak istenen Kazak insanın
önündeki en büyük engellerden birisi de bu alt kimliklerin varlığı olmuştur. Edward
Schatz’a göre bu alt kimliklerin ulus oluşumuna zararını gören Kazak politika
yapıcıları Rus karşıtlığı ve Avrasyacılık gibi politikalar üreterek bu alt kimlikleri
bütünleştirici araçlar oluşturmaya çalışmıştır.46
Diğer taraftan, cüz meselesi bağımsızlığın ilk yıllarında halk arasında ve akademi
dünyasında çokça yer almıştır. Ancak devlet yetkililerinin bu konunun çok fazla
açılmasına sıcak bakmaması yüzünden etkisi azalmış ve cüz meselesi siyasal ve
toplumsal etkilerinden ziyade kültürel ve tarihi olguları betimlemekte kullanılmaya
başlanmıştır.47
Ancak, cüz ayrımının günlük hayatta ve yönetimde etkisinin tamamen
bittiğini söylemek de imkânsızdır. Günümüz Kazakistan’ında gençler günümüzde
evlenirken bile cüzlerin çizmiş olduğu sınırların dışına çıkamamaktadır.48
3.3.1. Milliyetçilik ve Milletler Meselesi
Kazakistan gibi yeni bağımsızlığını kazanmış devletler yeni bir kimlik yaratmak için
milliyetçiliğin gelişmesine önem vermiştir.49
Kazak milliyetçiliğinin en önemli köşe
taşı olarak 17 Aralık 1986 günü meydana gelen “Celtoksan” olayları
gösterilmektedir. Binlerce Kazak öğrenci ve genç, Kazakistan Komünist Parti genel
sekreterliğinden etnik bir Kazak’ın görevinden alınıp yerine etnik Rus birinin
atanması üzerine Almatı’da protesto gösterileri düzenlemiştir. Bunu, Komünist
ideolojiye göre faşizm olarak gören Moskova yönetimi barışçıl gösterileri sertlikle
bastırmış ve protestocuları halk düşmanları olarak nitelemiştir.50
45
Kathleen Collins, Clan Politics and Regime Transition in Central Asia (Cambridge: Cambridge
University Press, 2006), s. 23. 46
Edward Schatz, “The Politics of Multiple Identities Lineage and Ethnicity in Kazakhstan,” Europe-
Asia Studies 52 (2000): s. 491-492. 47
Ayşegül Aydıngün, ve Hayati Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde Dünyaya Açılan Ülke:
Kazakistan,” in Bağımsızlıklarının Yirminci Yılında Orta Asya Cumhuriyetleri - Türk Dilli Halklar
Türkiye ile İlişkiler, ed. Ayşegül Aydıngün et al. (Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 2012), s. 89-90. 48
Yazarın gözlemleri 49
Sarsambayev, “Kazakification in the 1990s.” s. 319. 50
Sarsambayev, “Kazakification in the 1990s.” s. 324-325.
20
Diğer taraftan, Almatı olayları bir anlamda Sovyetlerin çöküşünün öncü sarsıntısı
niteliği de taşımaktadır. Nitekim zamanın Komünist Parti birinci sekreteri Mihail
Gorbaçov 1994 yılında verdiği bir demeçte bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir:
“Kazakistan’daki olaylarla ülkemizde bir etnik sorun olduğunu anlamıştık. Olayları
eski ölçülere göre değerlendirdik… Oysa bu bir sinyaldi… Sorunlara sahip çıkmak
istediğimizde ise geç kalmıştık.”51
1990 sonrası bağımsız Kazakistan’da milliyetçiliğin beslenmesi ve Kazaklaştırma
politikaları, nüfus politikası, Oralmandar politikası, Kazak dilinin yaygınlaştırılması
ve hatta Kazakça’nın “zorunlu seçmeli” hale getirilmesi artan milliyetçiliğin önemli
bir göstergesidir.52
Bu durum aynı zamanda Slavlarda ve diğer Kazak olmayan
milletlerde oluşan rahatsızlığı da beraberinde getirmiştir.53
Bağımsızlık öncesi
Kazakistan vatandaşlarını bir arada tutan değerlerin Sovyet insanı yaratma üzerine
kurulmuş değerler olduğunu kabul edilirse, bağımsızlık sonrası toplumu bir arada
tutacak yeni ortak değerlerin demografik açıdan çok etnikli Kazakistan’ın istikrara
kavuşması için önemi daha iyi anlaşılmalıdır.
Edward Schatz Kazakistan’da milliyete dayalı ulus inşası politikasının teknokratların
isteği doğrultusunda yumuşadığını belirtmektedir.54
Kaliteli iş gücü ihtiyacı, etnik
milliyetçi politikanın yıpratıcı etkisi ve diğer başka sebepler sonucu Sovyet sonrası
Kazakistan‘ın ulus inşa politikası daha vatandaş odaklı bir politikaya dönüşmüştür.
Bu vatandaş odaklı ulus inşa politikasıyla beraber Sovyet yıllarında ulusal
kimliklerin yerini alan “Sovyet insanı” kavramı gibi bağımsızlık zamanında da
Kazak etnik kimliğinin yanında “Kazakistan Halkları” (r. Narodıy Kazakhstana)
kavramı geliştirilmiştir. Okul öğretim planına uygun olarak, etnik grupların ya da
milletlerin tarihi, kültürel, dini değerleri tanıtılmıştır ve kahramanlarına derin saygı
gösterilmiştir.55
Buna paralel olarak 2009 yılında devlet başkanı Nursultan Nazarbayev “Milli Birlik
Doktrini”ni açıklanmıştır. Bu doktrine göre devletin belli bir gelişim sağladığı ve
buna bağlı olarak insanların da kimliklerini tanımlarken “Kazakistan vatandaşı”
51
Milliyet Gazetesi, 24 Ekim 1994. Aktaran: Ahat Andican, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye ve Orta
Asya (İstanbul: Doğan Kitap, 2009), s. 511 52
Darhan Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni (Kazakistan Büyükelçiliği, 2007), s. 28. 53
Aydıngün, Ayşegül, ve Hayati Tüfekçioğlu, “Kazakistan,” s. 83. 54
Schatz, “Ethnicity in Kazakhstan,” s. 491-492. 55
Sébastien Peyrouse, “The Russian Minority in Central Asia: Migration, Politics, and Language,”
Woodrow Wilson International Center for Scholars 297 (2008): s. 10.
21
kimliği üzerinden bir kendilerini tanımlamaya gitmelerinin zamanı geldiği hususu
üzerinde durulmuştur.56
Doktrin temel olarak üç prensip üzerine kurulmuştur.
Birincisi, “tek toprak, tek kader” söylemi üzerinden Kazakistan topraklarının tarihten
bu yana farklı millet, din, kültür ve geleneklerin barış ve hoşgörü içerisinde birlikte
yaşadığı bir ülke olduğu ilan edilmiştir. İkinci olarak ise doktrin ulusal birliğin,
kültürel dayanışmanın, istikrarın ve etnik gruplar arası harmonizasyonun nasıl
sağlanacağına dair tanımlamalar yapılmış ve mekanizmaları açıklanmıştır. Farklı din,
kültür, milletlere mensup insanların eşit hak ve fırsatlara sahip olacağını prensip
olarak belirlenen ikinci kısımda farklı kültürlerin destekleneceği de belirtilmektedir.
Son olarak ise, doktrinin eğitim, dil, kültür, hukuk ve sivil toplum açısından nasıl
uygulanacağına dair ipuçları verilmektedir.57
Devlet bu doktrini açıklayarak en
azından kamuoyuna etnik ulus inşasından ziyade vatandaşlık (i. civil) esası üzerine
kurulu bir ulus inşa sürecini tercih ettiği söylenebilir.58
Kazak milliyetçiliği ile birlikte Kazaklaştırma politikası üzerinde de durmak
gerekmektedir. Azamat Sarsembayev makalesinde Kazak milliyetçiliği ve
Kazaklaştırma olgularını özellikle Benedict Anderson’un “hayali cemaatler” tezi
üzerinden irdeleyerek açıklamaya çalışmıştır. Sarsembayev, Kazaklaştırmanın,
Kazakistan’daki etnik Kazakların ekonomi, kültür, eğitim ve politik alanlarda baskın
olması düşüncesi olduğunu belirtmektedir.59
Bu durumu inşa ederken de araç olarak
devlet planlaması, dil reformu, tarih yazımı, demografik hareketler, özelleştirme,
eğitim kullanılmaktadır. Sarsembayev bu araçlar ile Kazak milletine yapılacak
vurguyla yönetici elitin meşruiyeti için atılacak adımlara hizmet edeceğini iddia
etmektedir.
Ulus inşasında yurttaşlık boyutu resmi belgelerde önem kazansa da sürecin etnik
milliyetçi politikalardan tamamen arındırıldığını söylemenin bazı yazarlarca doğru
olmayacağı ifade edilmektedir. Nathan Paul Jones Kazak elitlerin gerçekteki nihai
56
Nathan P. Jones, “‘Assembling’ A Civic Nation in Kazakhstan: The Nation-Building Role of the
Assembly of the Peoples of Kazakhstan,” Caucasian Review of International Affairs 4, 2 (2010): s.
166. 57
“The Doctrine of National Unity of Kazakhstan,” The Permanent Mission of the Republic of
Kazakhstan to the United Nations, erişim Eylül 1, 2013,
http://kazakhstanun.org/press-releases/the-doctrine-of-national-unity-of-kazakhstan.html 58
Etnik ve Vatandaşlık esaslı ulus inşası için bakınız: Rogers Brubaker, “The Manichean Myth:
Rethinking the Distinction Between 'Civic' and 'Ethnic' Nationalism,” in The Nation and National
Identity: The European Experience in Perspective, ed. Hanspeter Kriesi et al. (Zürich: Rüegger,
1999), s. 55-71. 59
Sarsambayev, “Kazakification in the 1990s.” s. 331.
22
amacının yurttaş temelli Kazakistanlılaştırmaktansa, etnik temelli Kazaklaştırmak
olduğu yönünde ciddi şüpheler olduğunu belirtmektedir.60
Bu yüzden, ulus inşasında
çok etnikleştirme yönünde bir politika benimsenmiş gibi dursa da Kazak kimliği
önceliğini korumaya devam etmektedir. Natsuko Oka ise çok etnikli bir yapıya sahip
olan Kazakistan’da hükümet her ne kadar özgürlükçü bir nosyona sahip olduğunu
iddia etse de ülkedeki azınlıkların tüm hareketlerini de kontrol altında tutmaya
çalıştığını ileri sürmektedir.61
Kazak kimliğinin ön planda olmasında Kazakların milliyetçilikle ne zaman
tanıştığının da önemi vardır. 1789 yılında Fransa’da ortaya çıkan milliyetçiliğin
göçebe bir millet olan Kazaklara ulaşması ya kısıtlı olmuş ya da hiç olmamıştır.
Sovyetlerle birlikte yerleşik hayata geçen Kazaklar, 1910’lu yılların ikinci yarısında
ortaya çıkan Alaş Orda hareketi dışarıda tutulacak olursa, milliyetçilikle ancak
bağımsızlıklarını kazandıkları 1990 yılından itibaren tanıştıkları söylenebilir. Bu
anlamda, milliyetçiliğin en saf ya da ilkel halini pratiğe geçiren Kazak politika
yapıcıları toplumu da bu yönde kanalize etmiştir. Bu sebeple Kazakistan’da
Kazaklar, Kazak olmakla gurur duyduklarını sıkça ifade ederler. Kazakistan
bayraklarını araçların içerisinde ya da evlerin balkonlarında ya da bir elbisede sıkça
görülebilmektedir. Bu anlamda, bu tür ritüeller ve benzeri olgular “sıradan
milliyetçilik” (i. banal nationalism) olarak değerlendirilebilir.62
Diğer taraftan, Kazaklaştırmanın bir seçenek değil kaçınılmaz bir durum olduğu da
bazı yazarlar tarafından belirtilmektedir. Daha öncede belirtildiği üzere her post-
Sovyet ülkesinde olduğu gibi Kazakistan’da da ekonomi, idare ve yönetim Sovyet
anlayışından batılı tarzda bir ulus devlet şeması etrafında şekillendirilmeye
çalışılmıştır. Bu nedenle, Sovyet etkisinden sıyrılmak amacıyla sembollerin,
kurumların ve sosyal hayatın tüm katmanlarından Sovyet mantalitesinden
60
Nathan P. Jones, “‘Assembling’ A Civic Nation in Kazakhstan: The Nation-Building Role of the
Assembly of the Peoples of Kazakhstan,” Caucasian Review of International Affairs 4, 2 (2010): s.
166. 61
Natsuko Oka, “The ‘Triadic Nexus’ in Kazakhstan: A Comparative Study of Russians, Uighurs, and
Koreans,” Beyond Sovereignty: From Status Law to Transnational Citizenship?, ed. Osamu Ieda
(Sapporo, Japan: Slavic Research Center, Hokkaido University, 2006) s. 362. 62
Michael Billig, Banal Nationalism (London: SAGE Publications, 1995)
23
çıkartılmasının ancak Kazak milliyetçiliğini öne çıkararak kaydedilebileceği
belirtilmektedir.63
Sonuç olarak, Sovyet sonrası Kazakistan ulus inşasında basit ve yumuşak bir etnik
milliyetçilik yerine çok daha kompleks zaman zaman evrime uğrayan bir
milliyetçilik anlayışı uygulanmaya çalışılmıştır.64
Böylesine karmaşık ve değişken
bir politika takip edilmesinin en önemli sebebi ise bir sonraki bölümün konusu olan
ülke içinde değişen nüfus yapısı ve bu durumu dengeleme arayışıdır.
3.3.1.1. Kazakistan Halklar Asamblesi65
Kazakistan ulus inşasının belki de en önemli konusu daha önce de belirtildiği üzere
demografi ve etniler arası ilişkiler meselesidir. Kazakistan devlet ve ulus sisteminin
oturtulmasında etniler arası farklılıklar gösteren din, dil, örf ve adetlerin toplum
nezdindeki statüsünün belirlenmesi ve bu süreçteki denge politikasının sağlanması
önem arz etmektedir.
Kazakistan’ın söylemsel olarak kullandığı “ortak ev” terimi 1995 yılında
“Kazakistan Halklar Asamblesi” kurularak pratiğe dökülmüştür. Danışma ve istişare
amaçlı kurulan asamble Kazakistan’da yaşayan farklı milletlere mensup insanlar
arasındaki ilişkileri düzenlemede etkin bir araç haline gelmiştir.66
Kazakistan için
stratejik önem taşıyan meseleler asamble çatısı altında tartışılarak egemen Kazak
devletinin güçlenmesine ve farklı milletlerin biraraya gelmesine olanak sağlamıştır.
Nursultan Nazarbayev yine 1995 yılında imzaladığı bir kararname ile o zamana
kadar İşçi Bayramı olarak kutlanan 1 Mayıs’ı “Halkların Birlikteliği” günü ilan
etmiştir.67
63
Chong Jin Oh, “Ahıska Turks and Koreans in Post-Soviet Kazakstan and Uzbekistan: The Making
of Diaspora Identity and Culture” (Doktora tezi, Bilkent Üniversitesi, 2006), s. 167-168. 64
Cengiz Sürücü, “Modernity, Nationalism, Resistance: Identity Politics in Post-Soviet Kazakhstan,”
Central Asian Survey 21 (2002): s. 389. 65
Kazakistan Halklar Asamblesi hakkında ayrıntılı bilgi için: Nathan P. Jones, “‘Assembling’ A Civic
Nation in Kazakhstan: The Nation-Building Role of the Assembly of the Peoples of Kazakhstan,”
Caucasian Review of International Affairs 4, 2 (2010); Eralı L. Tugjanov, “Kazakistan Cumhuriyeti
Milli Politikasının Temel Özellikleri Hakkında,” Sosyoloji Dergisi 22, 3 (2011) 66
Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni, s. 26. 67
Zeena Urynbassarova, “The 1st of May - the Day of Unity of Kazakhstan People,” Ak Zhaik, Nisan
25, 2013, erişim Ekim 8, 2014,
http://azh.kz/en/news/view/1383.
24
Bhavna Dave, Halklar Asamblesini yargı, yürütme gibi erklerden yoksun ve siyasi
etkinliği olmayan bir yapılanma olarak sadece etnik azınlık gruplarına ve
temsilcilerine bir sadakat nişanı olarak verilen bir hediye ya da sembolik bir güç
olarak görmenin daha yerinde olacağını belirtmektedir. Diğer taraftan, bu asamblenin
azınlıkların taleplerinin ve hareketlerinin kontrol edilmesinde de önemli bir araç
olarak Kazak devletine hizmet ettiği, böylelikle hükümetin kendine sadık politize
olmamış azınlık toplumları yaratmaya çalıştığı da iddia edilmektedir.68
Her ne kadar
Halklar Asamblesindeki toplum temsilcileri politize olmamışlarsa da, 2007 yılında
seçim sisteminde yapılan bir değişiklik neticesinde, Asambleden Devlet Başkanı
tarafından seçilen dokuz üye doğrudan mecliste milletvekili olarak görev
yapmaktadır.69
3.3.2. Nüfus ve Demografi Politikası
Tüm ulus inşa süreçlerinin takip ettiği belli öğeler vardır. Bunlar, dil, din,
milliyetçilik, milliyetler (etnik) politikası, demografik yapı, karar alma
mekanizmaları gibi öğelerden oluşmaktadır. Devletler kendine has yöntemleriyle
anılan bu öğeler ulus inşa sürecinde araçsallaştırılmıştır. Kazakistan’da ise ulus inşa
süreci denilince ilk akla gelen araçlardan birisi de nüfus ve demografi politikasıdır.
Bu durumun en büyük sebebi daha önce de bahsedildiği üzere Kazakistan’ın Çarlık
Rusya ve Sovyet döneminde yaşanan demografik değişimden en çok etkilenen
cumhuriyet olmasıdır.
Kazakistan’ın çok etnikli bir yapıya sahip olması temel olarak iki yapıdan
oluşmaktadır. Birincisi, Kazak-Rus ilişkisi; ikincisi, Kazak ve diğer etnik gruplar
arasındaki ilişkidir. İlk olarak, Kazak-Rus ilişkileri Kazakistan ulus inşa sürecinin
temel taşlarından birini oluşturmaktadır. Kazaklar, Çarlık Rusya zamanında her ne
kadar Ruslaştırma politikasına sistematik olarak maruz kalmamış olsalar da, Sovyet
döneminde belirli bir şekilde dil ve kültür olarak ortak çatı olarak görülen Rus dili ve
kültürünün etkisinde kalmışlardır. Hatta Rus dilinin etkisi o kadar büyük olmuştur ki,
68
Bhavna Dave, Kazakhstan: Ethnicity, Language and Power (London: Routledge, 2007), s. 131-132. 69
Yves-Marie Davenela, “Cultural Mobilization in Post-Soviet Kazakhstan: Views from the State and
from Non-Titular Nationalities Compared,” Central Asian Survey 31, 1 (2012): s. 21.
25
Kazakistan’da yaşayan Kazakların %40’ının 1989 yılında Kazakçayı yeterince
kullanamadığı yapılan araştırmalarda görülmüştür.70
Aslına bakılacak olursa Orta Asya’ya ilk Rus yerleşimleri daha 18. yüzyılda
başlamıştır. Çarlık Rusya zamanında serflikten kaçan köylüler, politik ve dini
baskıdan kurtulmak isteyen Ruslar Orta Asya steplerinde ilk kolonileri
oluşturmuşlardır. 1896 yılına gelindiğinde günümüz Kazakistan topraklarında Rus
nüfusu 400 bine, 1916’da ise 1,5 milyona ulaşmıştır.71
Diğer taraftan Stalin’in modernist yaşam biçimi anlayışı çerçevesinde geleneksel
olarak göçebe halde yaşayan Kazaklar yerleşik hayata geçmeye zorlanmıştır.72
Bu
yerleşik hayata geçme projesinin bir parçası olarak 1927 yılında “Kolektivizasyon
Projesi” uygulamaya konulmuştur. Sovyet hükümeti kolektif çiftlikler oluşturarak
halkın elindeki toprak ve mallara el koymuş ve ortak mülkiyet çerçevesinde yeniden
düzenlemeye gitmiştir. Mallarına el konulmasına karşı çıkan birçok göçebe Kazak
direnç göstermiş ya da ülkeyi terk etmiştir.73
Kollektivizasyon kampanyası
kapsamında Kazak steplerinde Kazak nüfusunun azalmasına ek olarak ülkenin
özellikle kuzey bölgelerine Rus ve Slav kökenli nüfus yerleştirilmiştir.
Sovyet lider Nikita Kruşçev zamanında ilan edilen “Bakir Topraklar” politikası ise
günümüz Kazakistan topraklarında demografiyi temelinden değiştirecek gelişmelere
sebep olmuştur. Bu bölgede tarımsal faaliyetlerin artırılması amacıyla yerleştirilen
Slav kökenli milletler ülkenin demografik yapısını tamamen değiştirmiştir.74
Kruşçev’in bu programı sayesinde nüfusu iki milyonu bulan ve çoğunluğu Rus,
Ukraynalı ve Belarus’tan oluşan topluluk gönüllü olarak Kazakistan’a yerleşmiştir.75
Bakir Topraklar Kampanyası neticesinde Kazaklar, 1959 nüfus sayımlarına göre
kendi ülkelerinde azınlık durumuna düşmüş, Slavlar ise çoğunluğu oluşturmuştur.7677
70
Dave, Kazakhstan, s. 10 71
Sebastien Peyrouse, “Former Colonists on the Move: The Migration of Russian-Speaking
Populations,” in Migration and Social Upheaval as the Face of Globalization in Central Asia, ed.
Marlene Laruelle (Leiden, The Netherlands: Brill, 2013), s. 217. 72
Bhavna Dave, "Becoming mankurts? The hegemony of Russian." In Kazakhstan: Ethnicity,
Language and Power (London: Routledge, 2007), s. 55. 73
Scott Spehr ve Nargis Kassenova, “Kazakhstan: Constructing Identity in a Post-Soviet Society,”
Asian Ethnicity 13, 2 (2012): s. 138. 74
Bakir Topraklar politikası ve Kazakistan’ın Sovyetleştirilmesi için ayrıntılı bilgi: Martha Brill
Olcott, The Kazakhs (Michigan: Stanford University Press, 1995), s. 224-248. 75
Peyrouse, “Former Colonists,” s. 219. 76
Peter Sinnott, “Population Politics in Kazakhstan,” Journal of International Affairs 56, 2 (2003): s.
110.
26
Bakir Topraklar Projesini gerçekleştirebilmek için bu bölgeye 600 bin Rus çiftçisi ile
6 bin asker daha yerleştirilmiştir.78
Böylece 1960’lara gelindiğinde Kazaklar kendi
yurtlarında nüfusun %30’unu oluşturmuş ve %50’yi geçen Slav nüfus karşısında
azınlık durumuna düşmüştür. 1960 yılından sonra Kazak nüfusu nispeten artmaya
başlamıştır. 1956’da Kazakistan Komünist Partisi birinci sekreterliğine getirilen
Dinmuhammed Kunayev zamanında (1956-1986) Kazak nüfusunda toparlanma
gözlemlenmeye başlamıştır. Nitekim 1959’da %30 olan Kazak nüfus oranı 1970’de
%32’ye 1979’da %36’ya ve nihayet Sovyet döneminin son sayımı olan 1989’da
%40’a ulaşmıştır. (bakınız şekil 1.)
Şekil 1: Yıllara göre Kazak-Rus Nüfus Oranları79
Baskın Slav nüfusu ile birlikte Kazakistan’da günlük yaşamda Ruslaşma ağırlık
kazanmıştır. Rus dili eğitimden yönetime, medyadan kültürel hayata tüm alanlarda
ön plana çıkmış, Kazak dili ise marjinalleşerek sadece özel alanda kendine yer
77
Peyrouse, “The Russian Minority,” 78
Ali Yiğit, “Kazakistan’ın Değişken Yapısı,” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 11, 2 (2000):
s. 8. 79
Aktaran: Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 45-46 ve The Agency on Statistics, 2009 National
Population Census, s. 20.
27
bulabilmiştir.80
Günümüz Kazakistan’ında Rus nüfusunun politikaya etkisi ve Rus
dilinin devlette ve sosyal hayattaki hâkimiyeti halen hissedilmektedir.
İkinci olarak, günümüz Kazak topraklarında Slavlardan başka topluluklar da
yaşamaktadır. Kazakistan Sovyetler zamanında politik ve kriminal suçlardan hüküm
almış insanlar ve topluluklara ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Japonlarla ve Nazi
Almanya’sı ile potansiyel işbirlikçi konumundaki Alman, Çeçen, Koreli, İnguş,
Karaçay, Polonyalı, Ahıska Türkleri ve Balkarlar gibi birçok milletin sürgün
edilirken son durakları Kazakistan olmuştur. Sovyet idaresi tarafından yoğun baskı
altında tutulan ve “halkların düşmanı” olarak tanımlanan bu topluluklar, 1953 yılında
Stalin’in ölümü sonrası daha rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Bir kısmı sürüldükleri
anavatanlarına geri dönme hakkını elde ederken, bir kısmı ise Sovyetler çökesiye
kadar ülkelerine geri dönememiştir.8182
Bazı belgeler de 14083
bazı belgelerde ise 12584
etnik grubun yer aldığı belirtilen
Kazakistan’ın yukarıdaki sebeplerden kaynaklanan çok etnikli yapısı Kazakların ulus
inşa sürecinin büyük ölçüde demografi meselesi olduğunun da bir başka
göstergesidir. Aslında ulus inşa sürecinin araçları haline gelen dil, din, eğitim
istihdam politikaları da bir anlamda bu demografik yapının sonuçlarıyla
şekillenmektedir. Bu süreçte Kazakistan hem etnik hem de civic (yurttaş)
unsurlardan oluşan karma bir ulus inşa modelini takip etmesinin en önemli
sebeplerinden biri de çok uluslu bir nüfus yapısına sahip olmasıdır.85
Demografik
olarak çok etnikli Kazakistan’da nüfus politikası yapılandırılırken en çok dikkate
alınan milletlerin başında ise Ruslar gelmektedir.
1990 yılında Sovyetlerin çökmesi ve bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte
Çarlık Rusya ve Sovyet dönemi göçleri bir anlamda tersine dönmüştür. Bu dönemde,
genelde Orta Asya’da özelde Kazakistan’da temel olarak dört farklı göç hareketi
80
Spehr ve Kassenova, “Constructing Identity,” s. 138. 81
Juldyz Smagulova, “Kazakhstan: Language, Identity and Conflict,” Innovation: The European
Journal of Social Science Research 19, 3-4 (2006) s. 305-306. 82
Shirin Akiner, “Towards a Typology of Diasporas in Kazakhstan,” in Central Asia and the
Caucasus: Transnationalism and Diaspora, ed. Touraj Atabaki et al. (New York, London: Routledge,
2005), s. 45-48. 83
“The Doctrine of National Unity of Kazakhstan.” 84
The Agency on Statistics of The Republic of Kazakhstan, Results of the 2009 National Population
Census of The Republic of Kazakhstan (Astana: The Agency on Statistics of The Republic of
Kazakhstan, 2011), s. 19. 85
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 83.
28
yaşanmıştır. İlk aşamada Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ile birlikte eski Sovyet
coğrafyasında ve dolayısıyla Kazakistan’da yaşayan batı asıllı etnik grupların
Almanya, İsrail, Polonya veya Rusya‘ya göç etmelerine ya da sürgün toplulukların
anavatanlarına geri dönüşüne sahne olmuştur. İkinci olarak, eski Sovyet
coğrafyasında ekonomik yönden daha dezavantajlı duruma düşen Orta Asya
Cumhuriyetlerine mensup insanların Rusya’ya iş amaçlı (a. gastarbaiter) göçler
izlemiştir. Başta Tacikistan ve Kırgızistan olmak üzere Kazakistan’dan az da olsa bu
yönde göçler meydana gelmiştir. Buna ek olarak, ülke içi ve bölge içi göçler de
meydana gelmiştir. Daha çok ekonomik temelli bu göçler kırsaldan daha büyük
şehirlere ya da Kırgızistan gibi daha yoksun ülkelerden Kazakistan gibi ekonomisi
daha sağlam olan ülkelere gerçekleşen göçlerdir.86
Son olarak ise, dünyanın yaklaşık
kırk ülkesine yayılmış bulunan Kazak etnik gruplarının ve diasporanın da tarihsel
anavatanları olan Kazakistan‘a dönmeleri süreci olmuştur.
1990’da Sovyetlerin dağılıp Kazakistan’ın bağımsızlığına kavuşması ile
Kazakistan’da nüfusun etnik yapısı hızlı bir şekilde değişmeye başlamış ve 70 yıl
aradan sonra Kazaklar yeniden kendi ülkelerinde çoğunluğu oluşturmaya
başlamışlardır. Bu son değişim, tıpkı Rusların çoğunluğu elde etmelerinde olduğu
gibi yine göçlerle olmuştur. Fakat bu sefer göçler tersine dönmüş, Kazakistan’dan
Rusya’ya doğru yön değiştirmiştir. Kazakistan bağımsızlığını kazanmadan önce
yapılan 1989 sayımları ile bağımsızlık sonrası 2009 yılında gerçekleştirilen son nüfus
sayımları karşılaştırıldığında Rus ve Slav nüfustaki büyük düşüş açıkça
görülmektedir. 1989 yılı sayımlarında Ruslar 6,2 milyon ile ülke nüfusunun yüzde
38 ini, Ukraynalı ve Belarusların da dâhil olduğu Slavlar ise 7,3 milyonluk nüfusla
ülkenin %44’ünü oluşturmaktaydı. 2009 sayımlarına göre ise Ruslar 3,8 milyonluk
nüfusla oran olarak ülkenin %24’ünü teşkil ederken, toplam Slav nüfusu ise 4,2
milyon ile Kazakistan nüfusunun %26’sını oluşturmaktadır. En yüksek oranda
nüfusa 1959 sayımlarında ulaşan Slavlar ülkede mutlak çoğunluğa sahip iken
Kazakistan bağımsızlığını kazanasıya kadar bu oran kademeli olarak, bağımsızlık
sonrası ise hızlı bir şekilde azalma göstermiştir. (bakınız tablo 1.) Sovyetlerin
çökmesi sonrası meydana gelen Rus ve genel anlamda Slav göçleri başta şehirler
olmak üzere ülkenin Kazaklaşmasında önemli bir avantajı da beraberinde getirmiştir.
86
Marlene Laruelle, “Introduction,” in Migration and Social Upheaval as the Face of Globalization in
Central Asia, ed. Marlene Laruelle (Leiden, The Netherlands: Brill, 2013), s. 8.
29
Bunun yanında nüfusta meydana gelen bu büyük değişim aynı zamanda kalifiye
çalışanların ve genel olarak işgücünün de göç etmesi sonucunu doğurmuş ve
ekonomiyi durağan bir sürece sokmuştur.87
Bunun sonucunda Kazak politika
yapıcıları nitelikli iş gücünün oluşturduğu bu Slav göçlerini Kazaklaştırıcı politikalar
ile ekonomi politikaları arasında bir dengeye oturtma yolunu izlemiştir.
2009 yılında yapılan nüfus sayımına göre Kazakistan Cumhuriyeti'nin nüfusu
16.009.597’dir. 1989 nüfus sayımına göre ülkede Kazakların oranı % 39,6, Rusların
oranı ise %37,8 idi. Ancak 2009 yılı istatistiklerine göre, Kazakların oranı % 63,1'e
yükselmiş, Ruslar ise %24'e, Almanların oranı %1,1'e, Ukraynalıların oranı da
%2,1'e gerilemiştir. Bu son durumda, Almanların ve Slavların Kazak toprakları
dışına yaptıkları göçlerin payı büyüktür. Bu tezde ele alınan dört topluluk Özbek,
Uygur ve Ahıska Türklerinin Kazakistan’da nüfusları önceki sayımlara göre sürekli
artış gösterirken Tatarlarda ise azalma göstermektedir. Bu yönüyle Tatarlar
Kazakistan’da ki Slav kökenli halkların demografik değişimleriyle benzerlik
göstermektedir. (bakınız şekil 2.)
Şekil 2: Yıllara ve Milletlere Göre Nüfus Oranları88
87
Sarsambayev, “Kazakification in the 1990s.” s. 336. 88
Aktaran: Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 45-46 ve The Agency on Statistics, 2009 National
Population Census, s. 20.
30
Çarlık Rusya’sı ve Sovyetler zamanında ise sosyal, ekonomik ve politik baskıları
sonucu sayıları milyonlara varan Kazak anavatanlarını terkedip Çin, Moğolistan,
Afganistan, İran ve Türkiye’ye göç etmiştir. 1991 yılında bağımsızlık kazanıldığında
Kazakistan sınırları dışında yaşayan yaklaşık 4,5 milyon Kazak bulunmaktaydı.89
Daha önce bahsedildiği üzere Kazakların yaşadıkları topraklarda nüfus üstünlüğünü
kaybetmelerine giden süreç Çarlık dönemindeki işgal hareketleriyle başlamış ve
Sovyet döneminde de devam etmiştir. Söz konusu durumu bağımsızlık sonrası kendi
lehlerine çevirmek isteyen Kazak politika yapıcıları ülkenin geleceğinin temelinin
atılmasında ve milli kimliğin oluşturulmasında Kazak diasporası ya da etnik
Kazakların ne kadar önemli bir rol oynayabileceklerini anlamıştır.90
Kazakistan dışından anavatanlarına dönen etnik Kazaklara “Oralman” denmiş, söz
konusu geri dönüş politikasının adı da Oralmandar (t. geri dönen insanlar, “-dar”
çoğul eki) politikası denmiştir. Oralman yakın çevre dışından Kazakistan’a dönen
etnik Kazaklara denmektedir. Ancak, Oralmanlardan kasıt Post-Sovyet ülkeleri
haricinde yaşayan Kazaklar için kullanılmaktadır. Yani Kırgızistan ya da
Özbekistan’daki değil, Moğolistan, Afganistan, İran ve Çin’deki diaspora için
kullanılmaktadır.91
Oralman terim olarak 1994 yılında gündeme gelmiş olsa da 1997
yılında deklare edilen göç kanunu ile birlikte terim geniş anlamıyla kendine kanunda
yer bulmuştur.92
Diasporanın öneminin farkına varılmasında elbette ulus inşa sürecinde nüfus
politikasının önemli bir enstrüman olarak görülmesinin etkisi büyüktür. Bu anlamda
Çin, Afganistan ve Moğolistan’dan sayısı 600 bini bulan etnik Kazak anavatan
Kazakistan’a geri dönmüştür.93
Ancak bu davet ve çağrı üzerine Kazakistan’a gelen
Oralmanlar ekonomik, sosyal, kültürel birtakım zorluklar çekmişlerdir. Kazakistan’a
geri dönen Kazakların karşılarında öz dilleri Kazakça yerine Rusça konuşan ve öz
kültüründen uzak bir Kazak toplumu görmeleri hayal kırıklığına uğramalarına sebep
89
Oh, “Ahıska Turks and Koreans.” s. 174. 90
Zhansaya Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazaklarının Kazakistan’a Yeniden Yerleştirilmeleri (Nurli
Köş) Politikası ve Kazak Milliyetçiliğindeki Rolü” (master tezi, İstanbul Üniversitesi, 2012), s. 47. 91
Alexander C Diener, “Kazakhstan's Kin State Diaspora: Settlement Planning and the Oralman
Dilemma,” Europe-Asia Studies, 57, 2 (2005): s. 328. 92
Diener, “Kazakhstan's Kin State Diaspora,” s. 334. 93
Marlene Laruelle, “An Evolving Social Fabric: Mobile National And Individual Identities” in
Migration and Social Upheaval as the Face of Globalization in Central Asia, ed. Marlene Laruelle
(Leiden, The Netherlands: Brill, 2013), s. 213.
31
olmuştur.94
Bununla birlikte Oralmandar olabilmek için misafir ülke
vatandaşlığından çıkmış olma şartı özellikle Moğolistan’dan gelenler için bürokratik
zorluklar çıkartılması neticesinde içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. Bu anlamda
ana vatanlarına dönmüş olan Kazaklar vatandaşlık alamadıkları için belli haklardan
yararlanamamış, sosyal dışlanma ve ötekileştirilmeye maruz kalmışlardır.95
Bu
durum biraz da Kazak devletinin 1990‘ların başında göç eden Oralmanların etnik
Kazak nüfusunun azınlığı oluşturduğu Kuzey Kazakistan‘a yerleştirmeye
çalışmasından kaynaklanmaktadır. Coğrafi ve iklimsel olarak geldikleri bölgelere
benzemeyen, kültürel değerlerde daha çok Rus kültürünün ve dilinin ağır bastığı
ülkenin kuzeyinde Oralmanlar sosyal, kültürel ve ekonomik uyum açısından büyük
zorluklar yaşamıştır.96
Arzu ettiklerini bulamayan bazı Oralmanlar ise geldikleri
ülkelere geri dönmüştür.97
Demografik dağılımı etkileyen en büyük kararlardan birisi de 1998 yılında başkentin
Almatı’dan Astana’ya taşınması kararı olmuştur. Bu karar pratik bir karar olmaktan
ziyade daha çok siyasi bir karar olarak öne çıkmıştır. Kazakistan başkentini
kuzeydeki Astana’ya taşıyarak kuzeyde Rusların yoğun olarak yaşadığı bölgeleri
Kazaklaştırırken bunun yanında endüstrinin ve doğal kaynakların daha yoğun olduğu
ulaşım yollarının geçtiği bölgeye taşıyarak ekonomik anlamda getiriler sağlamayı
amaçlamıştır. Bunların yanında Tacikistan, Afganistan ve Sincan Uygur Özerk
Bölgesi gibi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bölgelerin yakınındaki güneyde yer alan
Almatı’dan uzaklaşılmıştır. Kazakistan’ın dış politikada kendini Çin’e karşı daha
güvende hissedeceği Astana’nın başkent olarak seçilmesi birçok etmenin bu taşıma
işlemine etki ettiğini göstermektedir.9899
Devlet Başkanı Nazarbayev, bu maliyetli taşımanın gerçek sebeplerini anlatmak için
1997 tarihli bir röportajında şöyle söylemiştir: “Gerçeği söylemem gerekirse biz
halkı Akmola‘ya taşımak zorundayız. Gençler gerçek birer vatansever olmalılar,
94
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 89-90. 95
İpek Doğan Aksoy, “The Role of Language in the Formation of Kazakh National Identity” (master
tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2008), s. 90-91. 96
Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 102. 97
Oralmanların Kazakistan’da karşılaştıkları sorunlar için ayrıntılı bilgi: Meltem Sancak, “Contested
Identity: Encounters with Kazak Diaspora Returning to Kazakstan,” Anthropology of East Europe
Review 25, 1 (2007) 98
Zharmukhamed Zardykhan, “Russians in Kazakhstan and Demographic Change: Imperial Legacy
and the Kazakh,” Asian Ethnicity 5, 1 (2004): s. 76. 99
Dave, Kazakhstan, s. 122-123
32
çünkü biz bütün bunları onlar için yapıyoruz. Burası onların ve biz Kazakların
topraklarıdır. Bu Kazakların çıkarları için izlenen tam bir Kazak politikasıdır.”100
Kazak devleti böylece ülkenin kuzeyindeki demografik dağılımı kendi politikaları
gereğince dengelemeyi amaçlarken bir taraftan da üniter yapıyı garantiye alarak
devletin gücünün ülkenin tümünde pekiştirmeyi amaçlamıştır.101
100
Nursultan Nazarbayev, Ana Tili, Aralık 4, 1997. Aktaran: Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s.
31. 101
Başkentin Almatı’dan Astana’ya alınması ile alakalı ayrıntılı bilgi için: Chokan Laumulin ve Murat
Laumulin, The Kazakhs: Children of the Steppes, trans. Simon Hollingworth (Folkestone, Kent:
Global Oriental, 2009) s. 100-108.
33
Tablo 1: Nüfus Sayım Yıllarına Göre Kazakistan Etnik Unsurlarının Miktar ve Oransal Nüfus Verileri102
102
Aktaran: Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 45-46 ve The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 20.
Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran
Kazak3.392.751 81,80% 3.627.612 58,54% 2.327.625 37,84% 2.787.309 29,99% 4.234.166 32,55% 5.289.349 36,02% 6.534.616 39,69% 8.011.452 53,50% 10.096.763 63,10%
Özbek29.561 0,71% 129.407 2,09% 120.655 1,96% 135.932 1,46% 216.340 1,66% 263.295 1,79% 332.017 2,02% 370.765 2,50% 456.997 2,90%
Uygur55.815 1,35% 62.434 1,01% 35.409 0,58% 59.840 0,64% 120.881 0,93% 147.943 1,01% 185.301 1,13% 210.377 1,40% 224.713 1,40%
Tatar55.984 1,35% 79.758 1,29% 108.127 1,76% 191.680 2,06% 287.712 2,21% 313.460 2,13% 327.982 1,99% 249.052 1,70% 204.229 1,30%
Ahıska Türk0 0,00% 46 0.0% 9.916 0.0% 18.397 0.1% 25.820 0.2% 49.567 0.3% 78.711 0,50% 97.015 0,60%
Türk Dilliler T.3.534.111 85,21% 3.899.257 62,93% 2.601.732 42,14% 3.193.158 34,15% 4.859.099 37,35% 6.039.867 40,95% 7.429.483 44,83% 8.920.357 59,60% 11.079.717 69,30%
Rus 454.402 10,96% 1.275.055 20,58% 2.458.687 39,97% 3.972.042 42,73% 5.521.917 42,45% 5.991.205 40,80% 6.227.549 37,82% 4.480.675 29,90% 3.793.764 23,70%
Ukraynalı79.573 1,96% 860.201 13,88% 658.319 10,70% 761.432 8,19% 933.461 7,18% 897.649 6,11% 896.240 5,44% 547.065 3,70% 333.031 2,10%
Belarus25.584 0,40% 31.614 0,50% 107.463 1,20% 197.592 1,50% 181.491 1,20% 182.601 1,10% 111.924 0,70% 66.476 0,40%
Polyak3.742 0,10% 54.809 0,90% 53.102 0,60% 61.355 0,50% 61.136 0,40% 59.956 0,40% 47.302 0,30% 34.057 0,20%
Slav Dilliler T.533.975 12,92% 2.164.582 34,96% 3.203.429 52,07% 4.894.039 52,72% 6.714.325 51,63% 7.131.481 48,51% 7.366.346 44,76% 5.186.966 34,60% 4.227.328 26,40%
Alman2.613 0,06% 51.094 0,82% 92.571 1,50% 658.698 7,09% 858.077 6,60% 900.207 6,13% 957.518 5,82% 353.462 2,40% 178.409 1,10%
Kore0,00% 42 0,00% 96.453 1,57% 74.019 0,80% 81.598 0,63% 91.984 0,63% 103.315 0,63% 99.944 0,70% 100.385 0,60%
Diğer76.449 1,81% 83.481 1,29% 156.917 2,72% 489.933 5,24% 335.474 3,79% 484.744 3,78% 607.802 3,96% 420.552 2,70% 423.758 2,60%
Diğerleri T.79.062 1,87% 134.617 2,11% 345.941 5,79% 1.222.650 13,13% 1.275.149 11,02% 1.476.935 10,54% 1.668.635 10,41% 873.958 5,80% 702.552 4,30%
GENEL TOP.4.147.148 100,00% 6.198.456 100,00% 6.151.102 100,00% 9.309.847 100,00% 12.848.573 100,00% 14.648.283 100,00% 16.464.464 100,00% 14.981.281 100,00% 16.009.597 100,00%
1989 1999 20091987 1926 1939 1959 1970 1979
34
3.3.3. Dil Politikası
Ulus inşasının önemli öğelerinden biri de dil politikasıdır. Benedict Anderson, hayali
cemaatlerin oluşumunda dilsel değişimleri bir ulusun gelişmesinde anahtar rollerden
birine sahip olduğunu söylemiş ve kitabında dil konusuna önemli bir bölüm
ayırmıştır.103
Bu bağlamda Kazakistan, bağımsızlığını kazandığında Orta Asya’da öz
dil olarak en dezavantajlı devletlerin başında gelmekteydi. Kazaklar, Çarlık Rusya
zamanında her ne kadar Ruslaştırma politikasına sistematik olarak maruz kalmamış
olsalar da, Sovyet döneminde belirli bir şekilde dil ve kültür olarak ortak çatı olarak
görülen Rus dili ve kültürünün etkisinde kalmışlardır. 1854’ten itibaren Rus
hâkimiyetine giren Kazak topraklarında Rus nüfusunun yoğunluğu ve Rus
topraklarına coğrafi yakınlığı, Kazakistan’ı diğer Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerinden farklı kılmış ve Kazaklar hem Çarlık devrinde hem de Sovyet
devrinde Rus dili ve kültüründen daha çok etkilenmişlerdir. Hatta Rus dilinin etkisi o
kadar büyük olmuştur ki, Kazakistan’da yaşayan Kazakların yüzde kırkının 1989
yılında Kazakça’yı yeterince kullanamadığı yapılan araştırmalarda görülmüştür.104
Kazakça bilmeyen Kazakların varlığının altında Sovyet zamanından Kazakça
üzerindeki kamusal ve sosyal hayattaki baskılar yatmaktadır.
Bakir Topraklar Kampanyası neticesinde Kazaklar, 1959 nüfus sayımlarına göre
kendi ülkelerinde azınlık durumuna düşmüş, Slavlar ise çoğunluğu
oluşturmuştur.105106
Baskın Slav nüfusu ile birlikte Kazakistan’da günlük yaşamda
Ruslaşma ağırlık kazanmıştır. Rus dili eğitimden yönetime, medyadan kültürel
hayata tüm alanlarda ön plana çıkmış, Kazak dili ise marjinalleşerek sadece özel
alanlarda kendine yer bulabilmiştir.107108
Günümüz Kazakistan’ında Rus nüfusunun
politikaya etkisi ve Rus dilinin devlette ve sosyal hayattaki hâkimiyeti halen
hissedilmektedir. Bu anlamda Kazakistan’ın ulus inşa sürecinde Kazak dilinin ön
plana çıkartılmasının karşılığı devlet ve sosyal hayattan Rusçanın geri plana
itilmesidir.
103
Benedict Anderson, Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması, çev. İskender
Savaşır (İstanbul: Metis Yayınları, 2011) 104
Dave, Kazakhstan, s. 52. 105
Sinnott, “Population Politics,” s. 110. 106
Peyrouse, “The Russian Minority,” 107
Spehr ve Kassenova, “Constructing Identity,” s. 138. 108
Ainur Kulzhanova, “Language Policy of Kazakhstan: An Alaysis” (master tezi, Central European
University, 2012), s. 8.
35
Açıkça bakmak gerekirse Kazaklar Rus İmparatorluğunun bir parçası haline geldiği
19. yüzyılın ortalarında henüz ulus bilinci oluşmamış daha önce bahsedilen cüzlere
bölünmüş klan ilişkilerinin hâkim olduğu adem-i merkeziyetçi göçebe topluluklar
halinde yaşamaktaydı. Her göçebe toplumda olduğu gibi Kazaklarda da yazılı kültür
gelişmemiş, kelime haznesi daha çok sözlü olarak gelişmiştir. Kazak steplerini ele
geçiren Ruslar ise Kazaklardan farklı olarak yerleşik ve şehirli bir yaşam tarzına
sahip olmaları sebebiyle yazı dilinin hâkim olduğu bir topluluk olarak ön plana
çıkmıştır.
Bolşevikler 1917 devrimi sonrası üniter yapının güvenliğini sağlama almayı
amaçlamış bu anlamda milletler politikası ve onun en büyük parçasından biri olan
Sovyet dil planlamasını hayata geçirmiştir. Sovyetler, Çarlık rejiminden farklı olarak
eğitim ve okur-yazarlığa çok büyük önem atfetmiştir. Buna ek olarak Lenin, Yuri
Slezkine’in ifadesiyle iyi olan milliyetçiliğin bir zararı olmayacağı düşüncesini
teorileştirmiş ve hiçbir zaman hayata geçirilmemiş olsa bile halklara kendi kaderini
tayin hakkı sunmuştur.109
Bu anlamda Sovyetler 1920’lerde özellikle titüler
milletlerin dillerini eğitimden kültüre birçok alanda desteklemiştir.
1930’lar ise 1920’lerden çok farklı bir dönemi işaret etmektedir. Bu dönemde Sovyet
milletler politikasında derin bir kayma meydana gelmiştir. Lenin’in kültürlerin
gelişimi, eşitliği ve özgürlüğü politikalarının yerini Stalin’in baskıcı politikaları
almıştır. 1938 yılında Rusça, Rus dili olmayan okullar da zorunlu ikinci dil olarak
okutulmaya başlanmıştır. Titüler dillerin desteklendiği 1920’lerin aksine bu dönemde
Rusça desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. Bununla paralel olarak Kazak aydınların
öldürülmesi sürülmesi gibi olaylar neticesinde Kazak kültürünü ve dilini ayakta tutan
aydınlar yok edilmiş yerlerini mankurt olarak tabir edilen aydınlar doldurmuştur.110
1922 ve 1926 yıllarında Bakü’de gerçekleştirilen Türkoloji konferanslarında alınan
kararlar gereğince Arap alfabesinden Latin alfabesine geçen Türk halkları, 1930’ların
sonu 1940’ların başından itibaren Rus alfabesi olan Kiril alfabesine geçmiştir.111
Her
ne kadar Sovyetlerin tümünde dili standartlaştırma ve politik gerekçeler ön plana
çıkmış olsa da Türkiye’nin pan-Türkçü hülyalarından vazgeçmediğine inanan Sovyet
politika yapıcıları alfabe konusunda Türkiye’nin tam tersi bir politika takip etmiştir.
109
Yuri Slezkine, “The USSR as a Communal Apartment, or How a Socialist State Promoted Ethnic
Particularism,” Slavic Review 53, 2 (1994): s. 420. 110
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 95-96. 111
Aksoy, “The Role of Language,” s. 36-37.
36
Sovyet dönemi dil politikası genel anlamda Rusça’nın Kazakistan’da egemenliğini
ilan ettiği dönem olarak tanımlanabilir. Öyle ki Rusçayı bilmeyen birisi statü kaybına
uğramakta ve önemli görevlere gelmede dezavantajlı konuma düşmektedir.
1930’lardan itibaren her geçen yıl Kazakça bilmenin avantajları azalırken Rusça
bilmek prestij hatta zorunluluk haline gelmiştir. Eğitim de ise Rus okullarında
zorunlu olan Kazakça seçmeli bir dil olmuş112
, sosyal ve kamusal alanda işlevi ve
gücü azalan Kazakça’nın talep edilirliği azalmış ve büyük bir darbe almıştır.
William Fierman’a göre Sovyet dil politikası yerli halkların dillerini çeşitli zaman
dilimlerine göre farklılaştırmıştır. İlk başlarda yerli halka ulaşmak ve şirin görünmek
adına toplumların kendi dilleri korunmuş hatta yüceltilmiştir. Sonraki aşamada yerel
diller zorunlu olduğu müddetçe kendine alan bulabilmiş, son aşamada ise Rus dili bir
kimlik inşa argümanı olarak öne çıkmıştır.113
Bir Sovyet Cumhuriyeti gerçekmiş gibi
görünen boş bir çerçevedir diyen Olivier Roy tamda bu durumu ifade etmektedir.114
Rusça’nın bu denli teşvik edilmesi ve sonucunda toplumda ki bütün gruplara sirayet
etmesi bir anlamda Rus olmayan halkların da Ruslaşması sonucunu doğurmuştur.
Özellikle diğer Orta Asya Cumhuriyetleri ile karşılaştırıldığında Rus nüfusunun çok
daha yoğun olarak bulunması Kazakistan’da Ruslaştırma politikasına önemli ölçüde
hizmet etmiştir. Bu nedenlerden dolayı Kazaklar bir süre sonra kendi öz dilleri olan
Kazakçayı öğrenmeye dahi ihtiyaç duymamış, sosyal ve kamusal alanda tek dil
Rusça olmuştur. Rusça’nın Kazakistan’da bu denli etkili ve hegemon olmasının bir
diğer sebebi de bölgede birçok milletten unsurların bulunmasıdır.115
Başta Ruslar
olmak üzere Tatarlar, Uygurlar, Dunganlar, Ahıska Türkleri, Koreliler, Almanlar gibi
milletler arasında bir ortak iletişim dili olması Rusçayı etkili kılan bir diğer önemli
unsurdur. Rusça Kazakistan’da hayatın her alanında tek kullanılan dil halini almış;
Rus olmayan halklar için ise kendi dilleri yeteri kadar bilemedikleri ama sembolik
olarak bağlılık duydukları ana dilleri olarak kalmıştır.116
Bağımsızlık sonrası Kazakistan dil politikasını daha iyi anlayabilmek için Sovyet
dönemi ulus inşa sürecini ve dolayısıyla dil politikasını anlamak gereklidir. Sovyet
112
Cemile Kınacı, “Sovyetlerden Günümüze Kazakistan’da Kazak Dilinde Eğitim Politikaları.”
Turkish Studies 5, 4 (2010): s. 1311-1312. 113
William Fierman, Soviet Central Asia: The Failed Transformation (Oxford: Westview Press,
1991), s. 50. 114
Roy, Yeni Orta Asya, s. 11. 115
Kınacı, “Kazak Dilinde Eğitim Politikaları,” s. 1313. 116
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 96.
37
dil politikasından ve cumhuriyetlerin geçtiği süreçlerden bahsedilmesinin temel
sebebi budur.
1989 nüfus sayımında Kazaklar arasında Kazakça bilmeyenlerin oranı %40'ları
bulabilmektedir.117
Fierman ise Kazakça bilmeyen Kazakların oranının en az %25
olarak tahmin edildiğini belirtmektedir.118
Buna karşılık özellikle kentlerde
yaşayanlar başta olmak üzere Kazakların çok büyük bir kısmı Rusçayı akıcı bir
şekilde konuşabilmektedir. 1989 sayım verilerine göre Kazakların %64’ü Rusçayı
çok iyi konuştuklarını beyan ederken bu oranının diğer Orta Asya
cumhuriyetlerindeki oranlardan çok daha yüksek olduğu görülmektedir.119120
Diğer
taraftan, sayımlarda etnik Kazakların kendilerini Kazakça bilmediklerini beyan edip
ana dillerin olarak Kazakça’yı seçmeleri de manidardır.121
Bunun yanında adı
Kazakistan olan bir Cumhuriyette nüfusun çoğunluğunu oluşturan Rusların
Kazakça’yı bilmemesi ve bunun yanında Kazakça konuşanların politik, ekonomik,
kültürel ve demografik açıdan kendilerini tehdit altında hissetmesi de etnik gruplar
arası asimetrik ilişkinin varlığının göstergesidir.122
Kazakistan bağımsızlığını henüz kazanmadığı 1980’li yıllarında sonundan itibaren
Kazak dilinin statüsünün artırılması için çalışmalar yapmıştır. Sadece hukuki
düzenlemelerle de kalmamış, Kazakça’nın akademi ve kültür hayatındaki yerinin de
117
Renata Matuszkiewicz, “The Language Issue in Kazakhstan Institutionalizing New Ethnic
Relations After Independence,” Economic and Environmental Studies 10, 2 (2010): s. 214. 118
William Fierman, “Language and Identity in Kazakhstan: Formulations in Policy Documents
1987–1997,” Communist and Post-Communist Studies, 31, 2 (1998): s. 175. 119
Dave, Kazakhstan, s. 53. 120
Ötekileştirmenin bir diğer yönü de mankurt ya da kara Rus olarak tabir edilen Kazaklardır. Bu
Kazaklar, modernleşmiş ya da Ruslaşmış Kazaklar olarak anılmaktadır. Ünlü Kırgız yazar Cengiz
Aytmatov’un “selvi boylum al yazmalım” adlı kitabında Mankurtları kendi milleti üzerinde
tahakküküm kuran başka bir milletin kuklası haline gelen öz benliğini, kültürünü ve dilini unutan ve
yabancılaşanlar olarak tanımlamaktadır. Cengiz Aytmatov, “Gün Olur Asra Bedel” adlı kitabında da
mankurtluğa sıkça değinmektedir. Öz benliğinin yerine Rusların kültürünü ve dilini benimseyen
Kazaklara Kazakistan’da Mankurt ya da Kara Rus denmekte olup bu tip insanların devletin önemli
mevkilerinde bulunması bir kısım Kazakları da tedirgin etmektedir. Kara Rus diye tabir edilen
Kazakların siyasi anlamda Kazakistan’a bağlılık duydukları ancak kimlik olarak aidiyetlerinin Rus
kültürüne daha yakın oldukları, bu anlamda diğer Kazaklar tarafından bu tiplerin Kazak devletine
sadakatleri sorgulanmaktadır. Mankurtluk hakkında ayrıntılı bilgi için: Deniz Dinç, “Nationality
Policies in post-Soviet Kazakhstan” (master tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2010), s. 52.; Aksoy,
“The Role of Language,” s. 88-89.; Dave, Kazakhstan, s. 50, 96-97.; William P. Rivers, “Attitudes
Towards Incipient Mankurtism Among Kazakhstani College Students,” Language Policy, 1 (2002). 121
Juldyz Smagulova, “Language Policies of Kazakhization and Their Influence on Language
Attitudes and Use” International Journal of Bilingual Education and Bilingualism, 11, 3-4 (2008): s.
445. 122
Smagulova, “Language Policies of Kazakhization” s. 445-446.
38
güçlendirilmesi adına çalışmalar yapılmıştır.123
Diğer taraftan, Kazakistan’ın hassas
demografik yapısı da göz önünde bulundurularak dengeli bir dil politikası izlenmeye
çalışılmıştır. Daha önce de belirtildiği üzere Kazakistan’ın ulus inşası büyük ölçüde
demografi meselesidir.
1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Gorbaçev’in Perestroyka politikaları
neticesinde cumhuriyetler üzerindeki baskı biraz da olsa gevşetilmiştir.
Kazakistan’da Kazak dilinin düşüş trendinden tekrar yükselişe geçişi bu anlamda
Sovyetlerin son dönemlerine tekabül etmektedir. Aslında olması gerekeni yani
Lenin’in Sovyetlerin ilk döneminde uygulanması planlanan politikalarla örtüşen bu
durum ancak çöküş zamanında hatırlanmıştır.124
1989 yılında kabul edilen bir kanunla Kazakça devlet dili haline gelmiştir. Bu
kanunla Kazak dili eğitim de garanti altına alınmış ve okullarda zorunlu dil haline
getirilmiştir. 1930’lu yıllardan itibaren eğitimden dışlanan ve arka plana itilen
Kazakça tekrar eğitimdeki yeri canlanmaya başlamıştır. Bağımsızlık sonrası
oluşturulan 1993 yasasına da Kazakça devlet dili olarak girmiştir.125
1993
anayasasında Kazakça’ya tek resmi dil statüsü verilirken Rusça ise farklı etnik
gruplar arası iletişim dili olarak belirlenmiştir. Kazakistan’da yaşayan etnik Ruslar
bu durumdan tedirgin olmaları sebebiyle yapılan referandum sonucu 1995
Eylül’ünde kabul edilen yeni anayasa da bir takım değişikliklere uğramıştır. 1995
anayasasına göre Kazakça devlet dili olarak kabul edilirken, Rusçaya resmi dil
payesi verilmiştir.126
Rusçanın yönetim ve idarede Kazakça ile eşit şekilde
kullanılabileceği vurgulanmıştır.
1995 Anayasası hükümleri Rusça’yı 1993 Anayasasına göre daha yüksek bir noktaya
taşımakla beraber, Kazakça eğitimden, devlet işlerine birçok alanda güçlenmeye
devam etmiştir. Kazakistan yasalarına göre devlet dili olan Kazakça’yı bilmeyen bir
kişinin resmi görev alması engellenmektedir. Diğer taraftan, üniversiteye giriş
123
Fierman, “Language and Identity in Kazakhstan,” s. 175-176. 124
William Fierman, “Language and Education in Post-Soviet Kazakhstan Kazakh-Medium
Instruction in Urban Schools” The Russian Review 65 (2006): s. 104. 125
Matuszkiewicz, “The Language Issue in Kazakhstan,” s. 215. 126
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 100.
39
sınavları, lise ve üniversite mezuniyet sınavlarında Kazakça sınavlarından başarılı
olma şartları konulmuştur.127
Kazakça’nın kamu ve sosyal hayattaki güçlenmesine paralel olarak Kazak elitleri
titüler olmayan halkların aidiyetlerine de ihtimam göstermiştir. Devlet Başkanı
Nazarbayev Kazak olmayan halkların devlete bağlılığına büyük önem vermektedir.
Bunun için onları rencide eden ya da özgürlüklerini kısıtlayan düzenlemelerden
özellikle kaçınılmıştır. Bu yüzden, başta Kazakistan Halklar Asamblesi olmak üzere
kültürel örgütlenmelerini teşvik etmiştir. Kendi dillerinde konuşabilecekleri
ortamlara zemin hazırlanmış, teşvik edilmiştir. Bu anlamda devlet radyosunda farklı
dillerde yayın yapılmakta, 13 farklı dil eğitim kurumlarında okutulmaktadır.128
Bu
durum, Orta Asya’da Sovyetlerin çökmesiyle beraber patlak veren etnik çatışmalar
ve sosyal kargaşaların demografik olarak en dezavantajlı ülke olan Kazakistan’da
niçin yaşanmadığının da bir göstergesidir.
Kırgızistan’da 2011 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı sınavından önce adaylık
şartlarını taşıması için Kırgızca sınavı yapılmış 4 aday yapılan sınav sonucu yarışa
dâhil olamamıştı. Diğer taraftan cumhurbaşkanlığının güçlü adaylarından muhalif
lider Felix Kulov ise aday olmamış Kırgızca’sına güvenmediği için yarıştan çekildiği
iddialarına maruz kalmıştır.129
Kırgızistan’da olduğu gibi Kazakistan’da da
cumhurbaşkanlığına aday olanlar Kazakça sınava tabi tutulmakta, başarılı olmaları
halinde yarışa dâhil olabilmektedirler. Bu yöntemle Sovyet zamanında kendine çok
dar bir alan bulan Kazakça’yı yüceltmenin bir başka yöntemi olarak
algılanmaktadır.130
Ancak diğer taraftan, Kazak meclisinde tartışmaların ve
kayıtlarının Rusça yapıldığı daha sonra Kazakça’ya çevrildiği göz önüne alınırsa,
Rusça’nın devlet düzeyinde ne kadar etkili ve yaygın olduğu noktasında fikir
edinilebilir.131
127
Zardykhan, “Russians in Kazakhstan,” s. 74. 128
Smagulova, “Language Policies of Kazakhization” s. 452-457. 129
“Four Kyrgyz Presidential Hopefuls Fail Mandatory Language Test,” Refworld, Eylül 12, 2011,
erişim Ocak 22, 2014,
http://www.refworld.org/docid/4e8973bdc.html.
“Pushing for the Kyrgyz Language: Why It Fails,” New Eurasia Citizen Media, Eylül 28, 2011, erişim
Ocak 22, 2014,
http://www.neweurasia.net/culture-and-history/pushing-for-the-kyrgyz-language-why-it-fails/. 130
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 101. 131
Smagulova, “Language Policies of Kazakhization,” s. 451.
40
Ulus inşa sürecinin en önemli aygıtlarından birisi olan dil, toplum içinde yaşayan
farklı etnik grupları değerlendirme kapsamına aldığı kadar titüler gruba yönelik
izlenecek politikaları da etkilemektedir. Kazakistan’da Kazak nüfusunun kendi dilleri
üzerinde tam olarak hâkim olamamaları da politika yapıcılar buna yönelik
düzenlemeler yapmaya itmiştir. Bundan dolayı Kazakça’nın desteklenmesi sadece
farklı etnik grupları Kazakistanlılık bilinci etrafında toplanmayı amaçlamamış bunun
yanında Kazaklar arasında da milli şuuru yerleştirmeyi amaçlamıştır.132
Bağımsızlık sonrası Kazaklar arasında dil öğrenme trendi Rusça’dan Kazakça’ya
evrilmiştir. Kazakça bilmeyen Kazaklar Sovyet döneminin tersine gelecekleri için
önemli olduğunu düşünerek Kazakça öğrenmeye başlamıştır. Buna ek olarak,
Aydıngün’ün gözlemlerine göre geleceğini Kazakistan’da gören Kazakça bilmeyen
diğer milletlere mensup kişiler de yeni inşa edilmekte olan Kazakistan ulusuna
adapte olabilmek ve toplumda statü sahibi olup daha üst sosyal sınıflara dâhil
olabilmek amacıyla Kazakça öğrenmeye başlamıştır.133
1989 sonrası sayımlarda
ortaya çıkan rakamlarda bu durumu doğrulamaktadır.
Kazakça bilmeyenler topluluklar ise başta devlet kurumları olmak üzere işgücü
piyasasından dışlanmaya başlamıştır. Her ne kadar iptal edilmiş olsa bile Kazakistan
Anayasasına 2010 yılından sonra Kazakça bilmeyenlerin devlette çalışamayacağına
dair madde eklenmiştir. Titüler olmayan gruplar için bu tür bir dil politikası sosyal
hareketlilik açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir. Chong Jin Oh, bu tür
uygulamaların bir anlamda titüler olmayan toplumları devlet yönetiminden
uzaklaştırarak devleti Kazaklaştırma araçlarından biri haline getirdiğini
belirtmektedir.134
Devlet Başkanı Nazarbayev’in iradesi ile Kazakistan’da “Üçlü Dil Politikası” (r.
Triedinstvo Iazykov) bağlamında Rusça, İngilizce ve tabi ki Kazakça’yı bilen yeni
bir gençlik yetiştirilmesi projesi başlatmıştır. Temmuz 2007’de açıklanan politika
doğrultusunda Kazakistan, hem öz dili ile milli köklerini yeniden canlandırmış, hem
Rusça ile geçmiş yılların bilgi birikiminden kopmamış ve hem de İngilizce ile de
dünya ile uyum sağlamış olmayı hedeflemiştir. Bağımsızlık sonrası Kazakistan’da
132
William Fierman, “Kazakh Language and Prospects for Its Role in Kazakh ‘Groupness’,” Ab
Imperio, 2 (2005): s. 398-412. 133
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 102-103. 134
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 178.
41
devlet dilini yani Kazakça’yı bilmek bireyin rekabet edebilirliğinin önemli bir
göstergesi haline gelmiştir. Ancak diğer taraftan Rusça geçmişinden kopmadan ve
aynı zamanda Dünya ile iletişim kurup etkileşime geçmek yeni Cumhuriyetin ana
hedefi olmuştur.135
Bu hedefle, 2010 yılında eğitim hayatına başlayan ve eğitim dili
İngilizce olan Nazarbayev Üniversitesi Kazakistan’ın değişen eğitim anlayışına en
güzel örnek olarak durmaktadır.
1990 sonrasında halen Rusça, Kazakça ve diğer dillerin kullanımı kırsal-kent,
merkez-çevre, kuzey-güney ayrımları belirleyici olmaktadır. Kentlerde Rusçanın
hâkimiyeti sürerken kırsal da Kazakça’nın ve diğer Rus ve Kazak olmayan halkların
dilleri konuşulmaktadır. Diğer taraftan, kuzeyde demografik ve coğrafi nedenlerden
dolayı Rusçanın hâkimiyeti devam ederken, ülkenin güneyi ve batısında Kazakça’nın
kullanım alanı daha geniştir.136
Bunların yanında, Kazakça ve Rusça dışında Kazakistan’da konuşulan Tatarca,
Türkçe, Uygurca, Özbekçe, Almanca gibi diğer dillerin statüsü de incelenmeye
değerdir. 1989 yılında kabul edilen belgeye göre azınlıkların yoğun olarak yaşadığı
bölgelerde yerel diller “resmi yerel dil” olarak kabul edilmesi öngörülmüştür. Devlet
yönetimi de halkların kültür merkezleri ve pazar okulları aracılığı ile Rusça dışındaki
azınlık dillerini koruduğu hatta desteklediği söylenebilir.
Diğer taraftan bazı Kazak bilim adamları Rusça’nın baskın konumunu zayıflatmanın
çaresini devletin bu konudaki desteklerini artırmasında görmektedir.137
Bu hususa
paralel olarak Kazakistan’da Slav kökenli azınlıklarda Kazakça bilme oranı çok
düşük kalırken bu durum Özbek, Uygur, Tatar (kısmen) gibi topluluklarda oldukça
yüksektir.138
Kazakistan’da yaşayan Rusların sadece %25’i Kazakça’yı
anlayabiliyorum şeklinde cevaplarken, Uygurların %94 oranında Kazakça’yı
anlayabiliyorum şeklinde anket sorusunu cevaplaması bu anlamda manidardır. Bu
husustaki Kazak devletinin politikaları dördüncü ve beşinci bölümde ayrıntılı olarak
ele alınacaktır. (bakınız şekil 3.)
135
Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni, s. 29.; Smagulova, “Language Policies of Kazakhization” s. 455. 136
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 97. 137
Fierman, “Language and Identity in Kazakhstan,” s. 180-181. 138
Natsuko Oka, Managing Ethnicity under Authoritarian Rule: Transborder Nationalisms in Post-
Soviet Kazakhstan, (Chiba, Japan: IDE-JETRO, 2007), s. 93.
42
Şekil 3: Milletlere Göre Kazakça'yı Anlayabilme Oranları139
Bağımsızlığını kazanan Orta Asya cumhuriyetlerinden Özbekistan Rusça’yı
denklemin dışına iterken, Türkmenistan ve Tacikistan etnikler arası iletişim dili
olarak kabul etmiş, Kırgızistan ve Kazakistan ise resmi dil olarak kabul etmiştir.140
Onlarca yıllık Sovyet mirası ve Rusça hâkimiyetinin bu durumdaki etkisi
Kazakistan’da daha yoğun yaşanırken, bağımsızlık sonrası Kazakça’nın öneminin
artmasına rağmen diğer Orta Asya Cumhuriyetlerine kıyasla sosyal ve kamusal
hayata etkisi arzulanan seviyeye gelememiştir. Kazak politika yapıcıları
Kazakistan’ın çok etnikli yapısı ve Rusçanın sosyal hayattaki etkisini realist bir
biçimde yorumlamış ve dil hususunda gerçekleştirilecek reformlarda revizyonist bir
politika izlememiştir.141
3.3.4. Din Politikası
Orta Asya’da iki farklı İslam’dan söz edilebilir. Bu iki İslam anlayışı arasındaki
farklılık mezhep farklılığından değil daha çok yaşayış tarzından ileri gelmektedir. Bu
139
Sultanyarova ve Isaeva, “Ethnic Language Processes in Kazakhstan,” s. 1613.; The Agency on
Statistics, 2009 National Population Census, s. 22. 140
Aneta Pavlenko, “Russian in post-Soviet Countries,” Russian Linguistics 32 (2008): s. 71. 141
Smagulova, “Language Policies of Kazakhization” s. 454.
43
farklılık Kazak, Kırgız, Türkmen gibi göçebe toplulukların İslam anlayışı ile İslam’ı
ilk dönemlerinde kabul etmiş yerleşik halklar olan Türk soylu Özbekler ve Farsi
kökenli Tacikler arasında olmuştur. Yerleşik topluluklar İslam’ın bayraktarlığını
yapan ve bilimden edebiyata, tefsirden İslam hukukuna dini geliştirmeye ve yaymaya
çalışan topluluklar olarak ön plana çıkmasına karşın göçebe topluluklar arasında
İslam bazı yerlerde ancak 18. yüzyılda kabul edilmiştir.142
Orta Asya steplerinde ise İslam Sufi tarikatlar eliyle yayılmıştır. Bunlardan en
önemlileri Buhara’da Bahaeddin Nakşibend tarafından kurulmuş “Nakşibendilik”;
diğeri ise bugün Kazakistan sınırlarındaki Türkistan şehrinde kabri bulunan Ahmet
Yesevi143
tarafından kurulmuş olan “Yeseviliktir”.144
Orta Asya’dan çıkan ve
Altaylardan Anadolu’daki Toroslara kadar tüm Türk coğrafyasını etkisi altına alan
Sufiliği biraz daha açmak gerekirse Sufilik, İslam’ın hoşgörü yönünün ön plana
çıkartıldığı ve bunun yanında bölgedeki İslam öncesi mistik elementleri145
İslam
içerisine asimile ederek dercedildiği İslami bir akımdır.146
Genel olarak 9. yüzyıldan
beri İslam’a geçen Türk toplulukları tarihin hiçbir sahnesinde Müslümanlığı bir Arap
dini olarak görmemiş kendi gelenek ve göreneklerini terkederek Emevi dönemi Arap
milliyetçiliğinin öngördüğü ritüellerini kabul etmemiştir. Bu anlamda, İslam’ın
evrenselliği ve imanla alakalı yönleri dimağlarda daha çok yer etmiştir.
Kazakistan’da ulus inşası için önem arz eden noktalardan biri olan İslam, Kazak
steplerine 14. yüzyıldan itibaren girmişse de yaygınlaşması 18. yüzyıldan itibaren
olmuştur. Kazakistan’da özellikle kuzey bölgelerde İslam’ın yaygınlaşması ise büyük
ölçüde Volga Tatarlarının kanalıyla olmuştur. Çarlık Rusya’sı Kazak stepleri ilk
fethedildiğinde sahipsiz ve üzerinde düzenli bir yerleşik hayatın olmadığı binlerce
kilometre kare büyüklüğünde araziyle karşılaşmıştır. Bozkırda yaşayan göçebe
Kazaklar ise Rusların başına dert çıkarma potansiyeli yüksek, dini ve yaşadığı yeri
belli olmayan bir topluluk olarak algılanmıştır. Bu sebeple, Çariçe İkinci Katerina
142
Roy, Yeni Orta Asya, s. 197-198. 143
Dosay Kencetay, “Hoca Ahmet Yesevî’nin Türk-İslâm Anlayışındaki Yeri,” in Orta Asya’da İslam
Temsilden Fobiye-2: Türk’ün Tanrısı’ndan, Tanrı’nın Türk’üne, ed. Muhammet Savaş Kafkasyalı
(Ankara, Türkistan: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2012), s. 773-806. 144
Roy, Yeni Orta Asya, s. 202. 145
Göçebe kabilelerin eski Şaman ritüellerinden bahsedilmektedir. 146
Andreas Borgeas, Islamic Militancy and the Uighur of Kazakhstan (Washington: IREX, 2012), s.
2.
44
Tatar mollaları, yönetilmesi güç Kazak göçerleri İslam’a davet etmeleri ve yerleşik
hayata geçmelerine teşvik etmesi için Kazak steplerine yollamıştır.147
Daha önce de belirtildiği üzere aynı zamanda bir şehir dini olan İslam toplumların
yerleşik hayata geçmesinde önemli roller almış ve tüm fertlerini kapsayacak şekilde
yaşam biçimlerini kökten etkilemiş ve yön vermiştir.148
Zira Kazakların İslam’la geç
tanışması ya da İslam’ın yeterince yaygınlaşamamasının altında yatan sebepte
göçebe kültürü ve şehir kültüründen uzakta kalması ile alakalıdır. Ruslar, bilinçli ya
da bilinçsizce Tatarlar eliyle Kazakları yerleşik hayata geçirerek Kazakların
İslamlaşmasını sağlamıştır.
Diğer taraftan, Tatarların İslam’ın Hanefi mezhebinden olması ve hoşgörüye dayalı
sufi anlayışı üzerine İslam inancını oturtmaları Kazakların İslam’ı benimsemelerinde
önemli bir etken olmuştur. Daha önce de bahsedildiği üzere Sufiliğin yumuşak ve
esnek yapıya sahip olması ve İslam öncesinden gelen değerleri ve gelenekleri de yok
saymayarak kaldırmaması nedeniyle İslam Kazaklar arasında kısa sürede
yaygınlaşmıştır.149
Tatarlar özellikle ülkenin, geleneksel İslam’ın yüzyıllardır hüküm sürdüğü güney
bölgelerine geldiklerinde ise yerel halk tarafından yeterince muhafazakâr
bulunmamışlardır. Her şeye rağmen, Tatarların din anlayışı Kazaklar arasında
İslamiyet’in yayılmasına büyük katkı sağlamışlardır. Kazakların İslamlaşması, daha
sonraları Rusların aleyhine gelişecek birtakım olayların teorik altyapısını sağlayacak
olan “Kazak” kimliğinin önemli yapı taşı olmuştur.
Kazakistan’da İslam daha önce bölgeyi kontrol edebilmek amacıyla Ruslar
tarafından desteklenmiş olmasına rağmen, Sovyet döneminde önemli ölçüde
erezyona uğramıştır.150
Bu anlamda, bağımsızlık sonrası Kazakistan’da İslam, başta
147
Dave, Kazakhstan, s. 35. Ayrıca; Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 149.; John Glenn, The
Soviet Legacy in Central Asia (Basingstoke: Palgrave Macmillan, 1999), s. 64.; Emin Özdemir,
“Kazak Kültürel Hayatında Tatarların Etkisi ve Kazak Ceditçiliğinin Gelişimi,” Bilig 48 (2009): s.
158. 148
Kemal H. Karpat, “The Roots of Kazaks Nationalism: Ethnicity, Islam or Land?,” in In a
Coolapsing Empire: Underdevelopment, Ethnic Conflicts and Nationalisms in the Soviet Union, ed.
Marco Buttino (Milano: Fondazione Giangiacomo Feltrinelli, 1992), s. 314-315. 149
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 92. 150
Reef Altoma, “The Influence of Islam in Post-Soviet Kazakhstan,” in Central Asia in Historical
Perspective, ed. Beatrice F. Manz, (Boulder, San Francisco, Oxford: Westview Press, 1994), s. 167-
168. Ayrıca; Sovyet dönemi İslam için ayrıntılı bilgi: Adeeb Khalid, Islam after Communism:
Religion and Politics in Central Asia (Berkeley, Los Angeles, London: University Of California
Press, 2007), s. 50-83.
45
Sovyet kimliği ve Rus kültürüne karşı ulusal Kazak kimliğinin bir tamamlayıcısı
olarak görmek gerekmektedir.
Bağımsızlığını kazanmasından sonra Kazakistan’da İslam belki de tarihinde hiç
olmadığı kadar yaşam sahası bulmuştur. Kazaklar kendilerinin karşıtları gibi
gördükleri Ruslar ve diğer Slav halklarından ayırmak için İslam’ı araçsallaştırmış ve
bunun en büyük göstergesi olarak da ülkede çok sayıda cami inşa edilmiştir.151
2009
sayımlarına göre ülkenin %70’lik kesimine tekabül eden yaklaşık 11 milyon
Müslümanın152
yaşadığı Kazakistan’da cami sayısı 40’lardan 2300’lere çıkmıştır.153
Özellikle 1990’lı yılların başında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye
ve Mısır gibi ülkeler İslam’ın ülkede tekrar canlanmasına büyük maddi ve manevi
katkılar sunmuşlardır.154
Yakarıda adı geçen devletler Kazakistan’da cami inşaatları
yapmasının yanında hem devlet hem de sivil toplum örgütleri aracılığı ile dini
yaşamın şekillenmesine etki etmişlerdir.
Şekil 4: Milletlere Göre Dini Tercihler (Oransal)155
151
Ayşegül Aydıngün, “Islam as a Symbolic Element of National Identity Used by the Nationalist
Ideology in the Nation and State Building Process in Post-Soviet Kazakhstan,” Journal for the Study
of Religions and Ideologies 6, 17 (2010): s. 75. 152
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 24. 153
“Islam in Kazakhstan,” Congress of World and Traditional Religions, erişim Aralık 13, 2013,
http://www.religions-congress.org/content/view/121/35/lang,english/. 154
Dmitri Vertkin, “Kazakhstan and Islam,” Defense & Security Analysis 23, 4 (2007): s. 439. 155
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 24.
46
Tüm bunlarla bağlantılı olarak ulus inşa sürecindeki Kazakistan’da yönetim bir
yandan İslam’ın ülkede nüvelenmesi ve gelişmesini isterken bir yandan da İslami bir
idare anlayışından ziyade seküler bir yapıyı tercih etmektedir. Kazakistan’da diğer
Orta Asya Cumhuriyetleri gibi yönetimin laik yapısını korumak ve kollamak adına
çeşitli önlemleri de almaktadır.156
1993 ve 1995 Anayasası da ülkenin laik bir ülke
olduğunu vurgulamıştır.157
Laiklik ilkesinin belirlenmesinde amacın çağdaş
devletlere ayak uydurmak, Sovyet döneminden kalma siyasî sistem ve din anlayışı ve
Kazakistan’ın demografik yapısından kaynaklanan dinî çeşitlilik olduğu ileri
sürülmüştür.158
Ancak, Ekim 2011’de çıkan din yayasıyla birlikte Kazakistan’da
İslam laiklik ilkesinin bir gereği olarak kamusal alanın dışına itilmiştir. Yasa
geleneksel Hanefi İslam’ını tanırken (Ortodoks Hristiyan Kilisesi ile birlikte) aynı
zamanda bütün dini yapılanmaların kayıt altına alınarak kontrol edilmesini de
öngörmekteydi.159
Bunun yanında devlet kurumlarında okullarda İslami usullere göre
giyinmek, ibadet etmek ve dolayısıyla namaz kılmak yasaklanmıştır.160
1995
Anayasasında da belirtildiği üzere devlet başkanı Nazarbayev’de Kazakistan’ın
geleceğini demokratik ve seküler bir devlet olarak görmekte ve resmi İslam dışındaki
akımlara yaşam alanı tanımamaktadır.161
İleriki bölümlerde etnik grupların çıkan
yasa doğrultusunda oluşan duruma tepkileri ayrıca incelenecektir.
Kazak devleti 1990 yılında Taşkent Müftülüğünden ayrı Kazak Müftülüğünü kurarak
hem Özbeklerin Kazak dini hayatındaki yerini kısıtlamaya gitmiş hem de daha
seküler bir organizasyon ortaya çıkarmıştır.162
Bağımsızlık sonrası kurulan
Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi marifetiyle dini hayatı Kazaklaştırmaya
çalışıldığı da iddia edilmektedir. Özellikle Kazakistan’ın güney bölgelerindeki
156
Aydıngün, “Islam as a Symbolic Element,” s. 75. 157
G.M. Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics in Contemporary Kazakhstan,” Asian
Ethnicity (2013), s. 10. 158
Raşid Tacibayev, “Kazakistan Cumhuriyeti’nde İslâm Dinine Yönelik Devlet Politikası,” in Orta
Asya’da İslam Temsilden Fobiye-3: Aydınlıktan Aydınlanmaya, ed. Muhammet Savaş Kafkasyalı
(Ankara, Türkistan: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2012), s. 1762. 159
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 8. 160
Saniya Edelbay, “Traditional Kazakh Culture and Islam,” International Journal of Business and
Social Science 3, 11 (2012): s. 125. 161
Azade-Ayse Rorlich, “Islam, Identity and Politics: Kazakhstan, 1990-2000,” Nationalities Papers:
The Journal of Nationalism and Ethnicity 31, 2 (2003): s. 158. 162
Aydıngün, “Islam as a Symbolic Element,” s. 81.
47
Özbek, Uygur camilerinin imamlarının Dini İdare tarafından atanmaya başlanması
camilerin etnik grupların elinden alınarak Kazaklaştırıldığı iddia edilmektedir.163
Sovyet dönemi sonrası dini alanda büyük bir boşluk ortaya çıkmıştır. Bu boşluğu
doldurmak için dış güçler rekabet içinde yeni bağımsız olan devletlerde mücadeleye
girişmiştir. Bu anlamda Kazakistan’da İslam kırılmalar yaşamıştır. Bir tarafta resmi,
geleneksek ve Kazak kültürü ile yoğrulmuş İslam ile radikal, ithal ve bazı açılardan
Özbek anlayışını yansıtan İslam. Bu anlamda Kazakistan 1990’lı yılların başında dini
boşluğun kontrollü bir şekilde doldurulması ve denetlenmesi amacıyla ayrı bir
müftülük kurmuştur.164
Hatta yeni bir müftülük ile din işleri ajansının kurulmasında
Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı örnek alınarak165
devlet din üzerinde tam
olarak etkin olmaya çalışmaktadır.166
Ulus inşa sürecinin en önemli parçalarından
biri olarak görülen İslam böylelikle dış etkenlerden ve radikal unsurlardan
arındırılmaya ve korunmaya çalışılmıştır. Esnek İslam anlayışı ile yoğrulmuş bir
Kazak toplumu hayal eden Kazak devlet insanları radikalizmin Kazakistan’da
yerleşmesinin imkânsızlığını belirtmiştir.167
Çünkü radikal hareketlerin Kazakların
daha esnek İslam anlayışı ve kültürü ile bağdaşmamaktadır.
Kazakistan bağımsızlığını kazandığı ilk yıllarda bütün din ve inançlara kontrolsüzce
kapıyı açmıştır. Bunun sonucu olarak ülkede potansiyel olarak karmaşaya sebep
olabilecek akımları denetim altına alma ihtiyacı doğmuş ve laiklik ilkesinin gerekleri
ışığında tüm inançlara eşit mesafede duran Din İşleri Ajansı kurulmuştur. Kazakistan
2005 yılından itibaren dini yapılanmaları kayıt altına almaya başlamış 2011 yılında
ise Din İşleri Ajansı kurulmuştur.168
Böylelikle selefi Vahhabi gibi akımların önünün
kesilmesi ve kontrol altına alınması amaçlanmıştır. Kazakistan devleti de Rusya ve
Özbekistan gibi geleneksel ve geleneksel olmayan İslam ayrımına gitmekte ve dış
destekli dini aşırıcılığın Kazakistan’da barınmasını engellemeye çalışmaktadır. Bu
163
Igor Rotar, “Kazakhstan: Mosques Resist Pressure to Join State-Recognised Central Organisation,”
Forum 18 News Service, Şubat 11, 2004, erişim Aralık 15, 2013,
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=250. 164
Donald S. Carlisle, “Soviet Uzbekistan: State and Nation in Historical Perspective,” in Central
Asia in Historical Perspective, ed. Beatrice F. Manz, (Boulder, San Francisco, Oxford: Westview
Press, 1994), s. 121. 165
Mustafa Ünver, “Orta Asya’ya ‘Diyanet’ Modeli,” in Orta Asya’da İslam Temsilden Fobiye-1:
Tanımadan Tanımlamaya, ed. Muhammet Savaş Kafkasyalı (Ankara, Türkistan: Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2012), s. 459-483. 166
Roy, Yeni Orta Asya, s. 215. 167
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 93. 168
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 8-9.
48
anlamda, Devlet Başkanı Nazarbayev aşırı dini akımlarla savaşılması adına “Anti-
Terör Merkezi” kurdurmuştur.169
Kazak devleti her ne kadar önlemler almaya çalışsa da 1998 yılında Hizbut-
Tahrir170
’in ilk emareleri Kazakistan’ın güney bölgelerinde görülmeye başlanmıştır.
Orta Asya’da bir İslam devleti kurulması gerektiğini düşünen Hizbut-Tahrir
taraftarları, Orta Asya’nın seküler devletlerini kâfir olarak görmektedir. Orta Asya’da
Özbeklerle özdeşleşen bu örgütlenme, Kazakistan’ın güneyinde yine ilk olarak
Özbekler arasında yayılmıştır. Yıllar geçtikçe Kazaklar arasında da güçlenen Hizbut-
Tahrir’in günümüz Kazakistan’ında yaklaşık bin kadar taraftarı olduğu
sanılmaktadır.171
3.3.5. Eğitim Politikaları
Kazakistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Orta Asya’da parlayan bir ekonomik ve
politik güç merkezi haline gelmiştir. Kazakistan hızla büyüyen ekonomisi, zengin
maden yatakları ve yabancı yatırımlar sayesinde halkın refah seviyesini ekonomik
anlamda artırırken, politik alanda sağlanan istikrar ve farklı etnik gruplara gösterdiği
hoşgörü neticesinde de vatandaşlarına huzurlu bir ortam sunmaktadır.172
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Kazakistan’da ki yükseköğrenim sistemi 1991
yılında bağımsızlığını kazanmasından sonra birçok kez değişime uğramıştır.173
Geçmişte Sovyet yükseköğrenim sistemi içinde yer alan Kazakistan özellikle
bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından kendi sistemini kurma ve batıya uyum
sağlama girişimlerinde bulunmuştur. Bologna sürecine dâhil olan ilk Orta Asya Türk
169
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 8. 170
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 9-10. 171
Emmanuel Karagiannis, “The Rise of Political Islam in Kazakhstan: Hizb Ut-Tahrir Al Islami,”
Nationalism and Ethnic Politics, 13, 2 (2007): s. 302. Ayrıca; Aydıngün, “Islam as a Symbolic
Element,” s. 81.; Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 6. 172
Mehmet Dikkaya, ve Ali Bora Çağdaş, “Kazakistan’ın Ekonomi Politiği ve Türkiye’nin Yeri,”
Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi 1, 2 (2006): s. 110-127. 173
Lazzat Tülbasiyeva, “Kazakistan’ın Eğitim Sistemi ve Yeni Gelişmeler,” in İslam Ülkelerinde
Eğitim Kongresi: Bildiriler, ed. M. Hilmi Özev (İstanbul: TASAM Yayınları, 2009), s. 455-460.
49
Cumhuriyeti olan Kazakistan’ın yükseköğrenim alanında bu yönde attığı en büyük
adımdır. 174
Kazakistan esasen eğitim açısından çok elverişli ve sağlam bir zemine sahiptir.
Okuma-yazma bilenlerin oranı dünya sıralamasında en üstlerde yer almaktadır. Bu
durum yükseköğrenim de eğitim alan insanların nicelik ve niteliklerine de
yansımıştır. Kazakistan istatistik kurumu verilerine göre Kazakistan’da 2013 yılı
itibari ile 139 Yükseköğrenim Kurumu bulunmaktadır. Toplam 570.000 öğrenci bu
kurumlarda eğitim almakta ve yaklaşık 40.000 eğitimci görev yapmaktadır.175
Bu
anlamda Kazakistan, kişi başına düşen yükseköğrenim kurumu sayısında dünyanın
önde gelen gelişmiş devletlerini bile geride bırakmaktadır.
Kazakistan’ın en büyük eğitim projesi olan “Bolaşak Bursları” 5 Kasım 1993
tarihinde Devlet Başkanı tarafından imzalanan kararname ile yürürlülüğe
konulmuştur. Program Kazakistan’ın piyasa ekonomisine geçişini ve uluslararası
arenada yer bulmasını sağlamak üzere Kazakistanlı öğrencilerin dünyanın önde gelen
yabancı üniversitelerinde eğitim almasını öngören bir proje olarak ortaya çıkmıştır.
Söz konusu burs programı, mezuniyet sonrası 5 yıl boyunca ülkesinde çalışması
şartıyla öğrencinin eğitim hayatı boyunca bütün masraflarının karşılanmasını
öngörmektedir.176
2005 yılında “Uluslararası Programlar Merkezi” (JSC) kurularak
burs programı daha kurumsal hale getirilmiştir. 1993-2013 yılları arasında toplam
10.346 öğrenci dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitime gönderilmiştir.177
Burslardan faydalanan bütün öğrencilerin çok büyük bir kısmı Avrupa ve Amerikan
üniversitelerinde eğitim görmektedir. Listede her ne kadar Türkiye’de bulunsa da bu
öğrenciler arasından Türkiye’de “Bolaşak Bursları” kapsamında eğitim gören
öğrenci sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Diğer taraftan, Bu programa
174
Агашкина И.И. (2013). Main components of globalization of higher education. Роль инноваций в
международном трансфере знаний: 8 Şubat 2013 – Almatı: Bildiriler (s.9-12). Almatı:
Международная Академия Бизнеса. 175
“Education,” Ministry of National Economy of the Republic of Kazakhstan Committee on
Statistics, Mayıs 15, 2013,
http://stat.gov.kz/faces/wcnav_externalId/homeNumbersEducation;jsessionid=JTRBJJnPpMnyB0vYk
3r8nrfZZydrXpB2SLLx1sHjc4bj7ndGpmtV!663812433?_adf.ctrl-
state=fius0rpbh_154&_afrLoop=533229201822334#%40%3F_afrLoop%3D533229201822334%26_a
df.ctrl-state%3D173kwuneb8_4. 176
National Tempus Office Kazakhstan, Higher Education In Kazakhstan (Almaty: National Tempus
Office Kazakhstan, 2010) 177
“History of the Program,” Center for International Programs, erişim Ekim 24, 2014,
http://www.bolashak.gov.kz/index.php/en/o-stipendii/istoriya-razvitiya.
50
Kazakların yanısıra Rus, Tatar, Koreli, Alman, Uygur, Ukraynalı, Özbek, Dungan,
Rum, İnguş ve Ahıska Türkleri olmak üzere 29 farklı milletten başarılı öğrenciler
katılma fırsatını bulmuşlardır.178179
Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev Bolaşak burslarına büyük önem verdiğini, bu
burslardan faydalanan gençlerin Kazakistan’a döndükten sonra ülkenin ekonomik,
siyasi ve sosyal yönden kalkınmasına muazzam katkıda bulunacağını her fırsatta dile
getirmektedir. Nazarbayev Bolaşak burslusu öğrencilere hitaben gerçekleştirdiği bir
konuşmasında “Siz aldığınız eğitimi genç ve bağımsız ülkemizi kalkındırmak ve
gelişmiş bir ülke haline getirmek için kullanmalısınız. Milletin ümit ve beklentisi
sizsiniz, bunu boşa çıkarmayın” demiştir.180
Kazakistan eğitim sisteminde yeni bir döneme girmektedir. Nazarbayev Liseleri ve
Nazarbayev Üniversitesi bu anlamda önemli köşe taşlarını oluşturmaktadır.
Kazakistan’da bulunan Nazarbayev Liseleri (Nazarbaev Intellectual Schools) 2013
yılı itibariyle 7 tane olmakla birlikte 2015 yılına kadar 20 okula çıkarma hedefi
vardır. Bu okulların daha çok fen bilimleri üzerine yoğunlaşmasının yanında, en son
teknoloji bu okullarda kullanılmaktadır. Eğitimcilerin büyük çoğunluğunun yabancı
kökenli olduğu bu okullar ile aynı zamanda Kazakistan’ın gelecekteki yönetici
elitinin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu liselerden mezun olan öğrencilerin batılı
usullerde lisans eğitimi alması hedeflenmektedir.181
Bu okullar aynı zamanda
Astana’da yer alan Nazarbayev Üniversitesi ile bağlantılı olarak çalışmaktadır.
Nazarbayev Liseleri ve Nazarbayev Üniversitesi ve bunların yanında Avrasya Milli
Üniversitesi Kazakistan’ın dünyaya açılan kapıları olarak ön plana çıkmaktadır.
Yukarıda anılan Batı modelli eğitim kurumlarının gelişmesine bağlı olarak “Bolaşak
Bursları” kapsamında son yıllarda lisans düzeyinde öğrenci alımına neredeyse son
verilmiştir. Lisans düzeyindeki parlak öğrenciler Kazakistan’ın en kaliteli ve gelecek
vadeden üniversitelerine (Nazarbayev, Avrasya, KIMEP, Kazak-British Teknik ve
178
“Bolashak: Program,” Embassy of the Republic of Kazakhstan to the United States, erişim Ekim
24, 2014,
http://www.kazakhembus.com/page/bolashak-program. 179
Kazakistan devletinin özellikle yurtdışındaki temsilcilikleri ülke içerisinde yaşayan etnik gruplara
yönelik ayrımcılık yapılmadığını, aksine pozitif ayrımcılık yapıldığını bilgilendirme notlarında sıkça
vurgulamaktadır. 180
Mahmud Kasımbekov, Halkını Seven, Halkın Sevdiği Önder (İstanbul: Kazakistan Büyükelçiliği,
2012), s. 25. 181
“About Us,” Nazarbayev Intellectual Schools, erişim Mayıs 15, 2013,
http://nis.edu.kz/en/about/.
51
Orta Asya Üniversiteleri)182
yönlendirilerek buradan mezun öğrencilerin özellikle
yüksek lisans düzeyinde “Bolaşak” bursları kapsamında yabancı üniversitelerde
eğitim almasına olanak tanınmaktadır. 2012 yılında açıklanan “araştırma bursları”
programı ile bilim adamları, akademisyenler, tıbbi personel ve mühendisler için 12
aya kadar burs imkânı sağlanmaya başlamıştır. Pragramın başladığı iki yıldan beri
toplam 700 kişi bu hakkı kazanmıştır. Kazakistan böyle bir strateji izleyerek üç
şekilde kazançlı çıkmayı hedeflemektedir. Birincisi, yüksek maliyetli eğitim
masraflarından kurtulmuştur. İkinci olarak, ülkenin en başarılı öğrencilerin
olgunlaşma döneminde Kazakistanlılık bilinci tam yerleşmeden yabancı bir ülkede
farklı kültürlerin etkisine maruz kalma ihtimali azaltılmıştır. Üçüncü olarak da,
ülkenin yükseköğretim kurumlarının gelişimi ve yetişmiş eleman ihtiyacına katkı
sağlanmış olmaktadır. Hangi açıdan bakılacak olursa olsun, Kazakistan başarılı bir
plan dâhilinde ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak yöneticilerin, mühendislerin,
bilim adamlarının yetişmesini sağlamaktadır.
1938 yılında Rusça, Rus dili olmayan okullar da zorunlu ikinci dil olarak okutulmaya
başlanmıştır. Titüler dillerin desteklendiği 1920’lerin aksine bu dönemde Rusça
desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. 1930’lardan itibaren her geçen yıl Kazakça
bilmenin avantajları azalırken Rusça bilmek prestij hatta zorunluluk haline gelmiştir.
Eğitim de ise Rus okullarında zorunlu olan Kazakça seçmeli bir dil olmuş183
, sosyal
ve kamusal alanda işlevi ve gücü azalan Kazakça’nın talep edilirliği azalmış ve
büyük bir darbe almıştır. İnsan hayatında eğitimin önemini baştan itibaren farkında
olan Sovyet yönetimi Sovyet insanı yaratmadaki en büyük araçlarından birisi de
Rusça eğitim olmuştur.
Bağımsızlık sonrasında ise Devlet Başkanı Nazarbayev’in iradesi ile Kazakistan’da
“Üçlü Dil Politikası” bağlamında Rusça, İngilizce ve tabi ki Kazakça’yı bilen yeni
bir gençlik yetiştirilmesi projesi başlatmıştır. Bu politika doğrultusunda Kazakistan,
hem öz dili ile milli köklerini yeniden canlandırmış, hem Rusça ile geçmiş yılların
bilgi birikiminden kopmamış ve hem de İngilizce ile de dünya ile uyum sağlamış
olmayı hedeflemiştir. Bağımsızlık sonrası Kazakistan’da devlet dilini yani
182
Geoffrey David Wilmoth, Central Asia's Future Role in International Higher Education, 2011
(own online publication: http://www.wilmoth.com.au/publications/WilmothNazUnivPaper.pdf) 183
Kınacı, “Kazak Dilinde Eğitim Politikaları,” s. 1311-1312.
52
Kazakça’yı bilmek bireyin rekabet edebilirliğinin önemli bir göstergesi haline
gelmiştir.184
Ancak diğer taraftan Rusça geçmişinden kopmadan ve aynı zamanda Dünya ile
iletişim kurup etkileşime geçmek yeni Cumhuriyetin ana hedefi olmuştur. Bu
hedefle, 2010 yılında eğitim hayatına başlayan ve eğitim dili İngilizce olan
Nazarbayev Üniversitesi Kazakistan’ın değişen eğitim anlayışına en güzel örnek
olarak durmaktadır. Bunların yanında büyük komşu Çin’in dilinin öğrenilmesine
yönelik teşvikler her geçen gün artmaktadır. Diğer taraftan, Türkçe’de Kazakistan’da
yaygın şekilde konuşulmakta ve öğrenilmektedir. L.N. Gumilev Avrasya
Üniversitesi, Abılayhan Uluslararası İlişkiler ve Dünya Dilleri Üniversitesi, El-
Farabi Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Yabancı Diller ve Mesleki
Kariyer Üniversitesi, Almatı Kızlar Eğitim Üniversitesi, Almatı Turan Üniversitesi,
Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi, Doğu Kazakistan Devlet
Üniversitesi gibi üniversitelerde Türkoloji bölümleri, Türk dili ve Edebiyatı
bölümleri ya da seçmeli dersler olarak Türkçe öğretilmektedir.
Dile dair yapılan bütün bu eğitim altyapı yatırımları genç bir Cumhuriyet olan
Kazakistan’ın ekonomik, politik ve kültürel anlamda dünya ile bütünleşmesi ve bir
cazibe merkezi haline gelmesinde önemli bir rol oynamaktadır.185
3.3.6. Devletin Planlama ve İstihdam Politikaları
1990’lı yıllarda Sovyetlerin parçalanması sonucu merkezi olarak Moskova’da
yürütülen ekonomi politikaları bir anda bağımsız cumhuriyetlerin kendi yönetimine
bırakılmıştır. Genelde etnik Ruslardan teşkil Sovyet nomankulaturasının yönettiği
Kazak ekonomisi de parçalanma sonrası ülke ekonomi üzerinde olumsuz etkiler
bırakmıştır. Sovyet ekonomisinden piyasa ekonomisine geçiş büyük oranda yeni
cumhuriyetin sistemi oturtmadaki ilk sınavı olmuştur.
Bu sınavı başarıyla yürütmeye çalışan Kazak yönetimi ekonomi ve devlet
planlamasını da ulus inşa sürecinin en önemli parçalarından birisi olarak görmüştür.
Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ülkenin ulusal güvenliğini de ön planda
184
Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni 185
Wilmoth, International Higher Education,
53
tutacak şekilde ekonomiyi siyasete göre söylemsel bazda hep öncelemiştir.186
Kazakistan Cumhuriyetinin sosyal ve ekonomik yaşamının tüm aşamalarını kapsayan
“Kazakistan – 2030” ve Kazakistan – 2050” stratejilerinin açıklanması ve işleme
konulmuştur. Bu stratejilerle hem halka geleceğe yönelik umut ve kalitedeki yaşam
vadedilirken diğer taraftan da geleceğin planlaması ve hedefleri masaya
konulmaktadır.
Sovyet zamanında kalifiye işlerin büyük bir kısmı Ruslar ve Almanlar tarafından
doldurulmuştu. Bürokrasiden, sanayiye üst yönetim kadrosu neredeyse tamamen
Slav ya da Alman kökenli insanlardan oluşmakta; Kazaklar ve Slav olmayan diğer
azınlıklar ise daha düşük seviyedeki işlerde çalışmaktaydı. Bağımsızlık sonrası
Almanların ve Rusların önemli bir bölümünün anavatanlarına göçleri sonucu boş
kalan kadrolar ve iş alanları Kazaklar tarafından doldurulmuştur.187
Daha önce de
belirtildiği gibi devlet personel alımında Kazak dili becerisinin aranması ve etnik
olarak Kazakların kayırılması, ülkede yaşayan bütün topluluklar nazarında Kazaklara
pozitif ayrımcılık uygulandığının en büyük göstergesidir.
Bu bağlamda, bağımsızlık sonrası Kazakistan genel olarak ele alındığında
Kazakça’nın öneminin giderek arttığı rahatlıkla söylenebilir. Darhan Kalataev’in
söylemiyle Kazakça bilmek Kazakistan’da devlette yükselebilmenin önemli
araçlarından biri olmuştur.188
Böylelikle, Sovyet zamanında görülen Rusça bilmenin
devlette yükselmenin önkoşulu olma durumu bugün Kazakça için geçerlidir.
Ancak diğer taraftan Kazakistan politika yapıcılarıda, devletin varoluşuna karşı
oluşabilecek etnik bir tartışmayı ve/veya etnik tartışmalardan dolayı uluslararası
toplumdan devletin egemenliğine gelebilecek herhangi bir sorgulamayı önlemek için
stratejiler geliştirmiştir. Etnik grupların devlete ve rejime sadık kalmaları devletin
uluslararrena da bağımsızlığını sağlamlaştırması için önemli olduğunun farkında olan
yönetim, baskılardan dolayı değil gönüllü olarak “etnik gruplar arası uyum”
politikası geliştirmiştir.189
186
Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni, s.8. 187
Oka, Managing Ethnicity, s. 104. Ayrıntılı bilgi için: Sinnott, “Population Politics,” 188
Kaletaev, Ulusal Lider Etkeni, s. 29. 189
Oka, Managing Ethnicity, s. 105.
54
4. KAZAKİSTAN İÇ POLİTİKASINDA DİASPORA OLAN SOYDAŞ ve
AKRABA POLİTİKASI
4.1.Ulus İnşa Sürecinde Kazaklarla Soydaş ve Akraba Topluluklar
15. yüzyılda Orta Asya coğrafyası üzerinde yaşayan insanlar arasında bugünkü gibi
etnik farklılaşmadan bahsetmek olanaksızdır. Geçmişte etnik kimlik muhtemelen
sadece belli durumlar ya da olaylar karşısında gündeme gelen çok daha ilkel,
gelişmemiş bir olgu olarak durmaktadır. Bu sebeple, bundan altı yüz yıl önce Orta
Asya’da farklı etnik gruplardan bahsetmek yerine farklı yaşam tarzları ve sosyal
tabakaları olan insan toplulukları üzerinden tahlil yapılmaktadır. Genel anlamda
bahsetmek gerekirse Orta Asya’da 15. yüzyılda geçim kaynağı hayvancılık olan ve
yeni otlak arayarak sürekli yer değiştirenlere “göçebe”; diğer taraftan şehirlerde
yerleşik olarak yaşayan genellikle Türk ve Fars dilleri olmak üzere iki dil
konuşabilen, tarım ve ticaretin geçim kaynağı olmuş insan topluluklarına da “Sart”
denilmekteydi. 190
Timurlu devletinden sonra Orta Asya’da 19. yüzyıla kadar Buhara, Hive, Hokand
gibi çok etnikli emirlikler ve steplerde yaşayan göçebeler şeklinde bir durum
sözkonusu olmuştur. Sovyetlerin gelişiyle beraber bugünkü anlamda beş tane titüler
grubun adının verilmiş olduğu Cumhuriyetlerin meydana gelmesine kadar milliyetler
ve etnik gruplar çeşitli aşamalardan geçmiştir. Sovyetlerin son zamanlarında kimlik
tanımlaması sırasıyla vatandaşlık (Sovyet vatandaşlığı ya da homo-Sovieticus),
yaşadığı coğrafyayla özdeşleşmiş bir ulus (Özbek, Kazak, Kırgız gibi) en sonda da
ulus-altı kimlikler (aile ve kabile bağları, bölgesel ağlar) şeklinde olmuştur.191
Bu
anlamda etnik grup ile ulus arasındaki bağları da değerlendirmek gerekir. Etnik grup,
kabile ve aşiret ilişkilerinin çok yoğun olduğu, ortak bir köken ve geçmişe sahip
olunmasından hareketle kolektif bir dayanışmanın var olduğu topluluktur. Diğer
taraftan ulus ise bu kavramların daha geniş çerçevede harmanlandığı ve aile, aşiret
ilişkilerinin etkisini yitirdiği toplulukları tanımlamaktadır.192
Bu sebeple, daha önce
de belirtildiği üzere Kazakistan ulus inşa sürecinde aşiret ve klan ilişkilerinin etkisi
ve bu ilişkilerin Kazakistan’da yaşayan diğer etnik gruplar üzerindeki etkisi de
araştırma konusu olacaktır.
190
Akiner, “Melting Pot,” s. 369. 191
Akiner, “Melting Pot,” s. 384. Ayrıca; Haugen, The Establishment of National Republics, s. 33. 192
Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 132.
55
Sovyet geleneğinin en önemli özelliklerinden birisi de etnisitenin temel alındığı çok
katmanlı federatif devlet yapısının benimsenmesiydi. Sovyetler, etnisiteyi bölgesel
olarak kurumsallaştırmış ve her kurulan her cumhuriyeti içinde yaşayan belli bir
ulusun anavatanı olarak algılamıştır.193
Diğer taraftan bu duruma meşruiyet kazandırması için her bir milletin dillerinin ve
kültürlerinin gelişmesini teşvik etmiştir. John Glenn, Sovyet yönetiminin ilk olarak
1924’te çizdiği Orta Asya Cumhuriyetlerinin sınırları içinde yaşayan halkların bir
ulus olmaktan ziyade farklı etnik grupların olduğu topluluk olduğunu söylemektedir.
Bir zaman çizelgesi düzleminde politikalar üreten Sovyetlerin, bölge milletlerinin
birbirinden ayrışması için öncelikle sınırları çizdiğini, sonrasında titüler grupların
ulusal kültürünü desteklediğini ve son olarak da bu ulusal kimliklerin yerini tarihi
anlamda yeni bir kimlik olan “Sovyet insanı” (r. chelovek Sovetskiy, i. homo-
Sovietus) üzerine vurgu yapılmıştır.194
Böylece, ulusal kültüre yapılan sözkonusu
teşvikler, bölgedeki toplulukların öz kültürlerine dönüş amacından ziyade bölgede
aynı dil, kültür ve dine sahip insanları farklılaştırma gayesi gütmüştür. Sovyet
yönetimi bölgede ortak değerler olan Türklük ve Müslümanlık kimliklerini yok
ederek tek ortak noktanın bir üst kimlik olarak Sovyet insanı olunması motivasyonu
ile politikalar üretmiştir.195
Yaklaşık 70 yıllık Sovyet hâkimiyeti süresince Kazakistan’da yaşayan insanlar
üzerine Sovyet insanı kimliği inşa edilmek istenmiştir. 1991 yılında bağımsızlığını
kazanan Kazakistan ise titüler grup olan Kazaklar etrafında yeni bir ulus inşa
sürecine girmiştir. Ancak Sovyet kimliği tüm etnik grupları kapsayıcı üst bir kimlik
olarak sunulurken Kazakistan, adından da belli olduğu üzere Kazakların bağımsız ve
egemen bir ülkesi olarak tarih sahnesine çıkmıştır.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Orta Asya'da yeni kurulan bağımsız
devletler kontrolleri altındaki toprakları millîleştirmeyi ya da yerelleştirmeyi ve
böylelikle onlarca yıl devam ettiğini düşündükleri yabancı egemenliğini temizlemeyi
amaçlamıştır. Bu devletler sayısız millet inşası projesinde büyük gayretler
harcamıştır. Bu sebeple Orta Asya'nın millîleşen pek çok devletinde egemen
toplumun dilini bilmek kariyer ve makam sahibi olmak için gittikçe daha da önem
193
Oka, “Transnationalism As a Threat,” s. 352. 194
Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 133. 195
Sovyet insanı için bakınız: Bölüm 3.2. Sovyet Dönemi Ulus İnşa Süreci ve Araçları
56
kazandı. Belli etnik gruplar ve diasporalar zayıf ve hassas vaziyetlerinden dolayı
Sovyetler sonrası Orta Asya'daki ulus inşa sürecinin kaybedenleri olurken,
diğerlerinin önemi ve sosyal statüleri yükselmiştir.196
Bu noktada Kazakistan’da
yaşayan Kazaklar haricindeki Türk dilli topluluklardan olan Özbek, Uygur, Tatar ve
Ahıska Türklerinin durumlarındaki değişiklikler ileriki bölümlerde ayrıntılı olarak
incelenecektir.
Kazakistan tarihsel nedenlerden dolayı çok etnikli bir demografik yapıya sahiptir.
Ülkede 140197
a yakın etnik grup yaşamaktadır. Kazakistan bağımsızlığını
kazandıktan sonra ülkede yaşayan birçok etnik grup anavatanları olarak gördükleri
ülkelere göç ederken, dışarıdan da Kazakistan’a çeşitli amaçlarla göçler
yaşanmıştır.198
Çok-etnikli bir devlet olarak Kazakistan içerisinde titüler grup olan
Kazakları, sayıları giderek azalan Slav toplulukları (Rus, Ukraynalı, Belarus) ve Türk
dili konuşan toplulukları (Özbek, Uygur, Tatar, Ahıska Türkü) barındırmaktadır.
Kazaklar (%63.1) ve Ruslar (%23.7) ülke nüfusunun büyük bir kısmını
oluşturmaktadır.199
(bakınız tablo 1.)
Çok etnikli bir yapıya sahip olan Kazakistan’da aynı zamanda zamansal ve mekânsal
etkilere de bağlı olarak çok sayıda Türk dilli halk da yaşamaktadır. Bunlar arasında
Tatarlar, Kırım Tatarları, Özbekler, Kırgızlar, Türkmenler, Ahıska Türkleri,
Uygurlar, Karaçay ve Balkarlar ve Azeriler yer almaktadır. Bunun yanında, Çeçen,
İnguş, Kalmuk, Dungan gibi Türk dilli halklar olmamasına karşılık Müslüman
olmaları dolayısı ile Kazaklarla dini anlamda yakınlıkları bulunan topluluklar da
yaşamaktadır.
Kazakistan’da yaşayan Türk dili konuşan toplulukların200
genel olarak nüfusları
artarken başta Slavların başta olmak üzere diğer milletlerin nüfusları azalmaktadır.
Bir önceki nüfus sayımı ile karşılaştırıldığında 2009 nüfus sayımında Kazaklar %26,
Kırgızlar %210, Ahıska Türkleri %23, Özbekler %23, Uygurlar %6 oranında artış
196
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” 197
Kazak İstatistik Ajansı 125 farklı milletten bahsedilmektedir. 198
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 104. 199
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 19. 200
Bu tez de Türk dili konuşan topluluklar Uygurlar, Özbekler, Uygurlar, Kırgızlar, Ahıska Türkleri
gibi köken olarak Türk olan, Türk dili konuşan ve müslümak olan toplulukları karşılamaktadır. Türk
kökenli ve Müslüman olan bu topluluklar ayrıca soydaş ve akraba ya da sadece soydaş veya sadece
akraba olarak da tanımlanacaktır. Bu tezde ayrıca Kazakistan’daki soydaş ve akraba topluluklar
içerisinden Özbekler, Uygurlar, Tatarlar ve Ahıska Türkleri temel alınarak Kazakistan ulus inşa
sürecinde soydaş ve akraba politikasının varlığı da ele alınmaya çalışılacaktır.
57
göstermiştir. Sözkonusu topluluklardaki artış (Kırgızlar hariç) ağırlıklı olarak doğum
oranındaki artışa bağlı olarak kaydedilmiştir.201
(bakınız tablo 1, şekil 2.)
Diğer taraftan, yine bir önceki nüfus sayımı ile karşılaştırıldığında 2009 nüfus
sayımında Ruslar %15, Ukraynalılar %39, Almanlar ise %50 oranında nüfuslarının
düştüğü görülmektedir. Slav nüfusundaki söz konusu düşüşünün en büyük sebebi ise
dış göçlerdir. Rus, Belarus, Ukraynalı ve Almanların büyük bir bölümü anavatanları
gibi gördükleri Rusya ve Almanya’ya göç ederek Kazakistan’ı terk etmişlerdir.202
[bakınız tablo 1.]
Diğer taraftan Kazakistan’da yaşayan soydaş ve akraba topluluklar incelendiğinde dil
anlamında da anlamlı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda Kazak toplumuyla
tarihten, dinden ve soydan ilişkilendirilebilecek toplumların anadillerini konuştukları,
diğer etnik grupların ise (Ruslar hariç) 2009 nüfus sayımında elde edilen verilere
bakıldığında anadillerini konuşamadıkları tespit edilmiştir.203
[bakınız şekil 5.]
Şekil 5: Milletlere Göre Ana Dillerini Konuşma Oranları204
201
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 20. 202
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 20. 203
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 20. 204
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 21.
58
Etnik olarak Rus olmayan topluluklar Rusça’yı anadili olarak görmektedirler. Ancak
Kazakça’nın bu seviyede henüz kabul görmediği ise aşikârdır. Ancak, konumuzla
daha alakalı olması hasebiyle Türk dili konuşan halkların Kazakça’yı diğer halklara
nazaran çok daha iyi anlamakta ve konuşmakta olduğu da bir diğer gerçektir.205
Dil
anlamında Kazakça’nın, Türk dilinin Kıpçak kolundan olması Tatarlar ile en yakın
diyalektiğe sahip konumuna getirmiştir. Bunun yanında Uygurca ve Özbekçe’nin
Çağatay kolundan olması da Kazakça ile aralarına fazla bir mesafe koymamıştır. Son
olarak, Ahıska Türklerinin kullandığı Anadolu Türkçesinin Doğu diyalektiği ise
Oğuz Türkçesi olmasına rağmen köken olarak benzer olmaları Kazakça’yı iletişim
aracı olarak kullanmakta zorlamamaktadır. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere
Türk dilli toplulukların Kazakça’yı kavrama noktasında Ruslarla arasında açık ara
fark bulunmaktadır. (bakınız şekil 3.)
Kazakistan’da etnik grupların haklarının korunması dillerinin geliştirilmesi ve
kültürlerinin muhafazası için birçok düzenleme yapılmaktadır. 1995 yılında kurulan
Kazakistan Halklar Asamblesi’nin bu anlamda önemli bir yeri vardır. Asamble ulusal
devlet politikasının uygulanmasında stratejik bir kurum olmakla beraber etnik
gruplar arası ilişkilerin geliştirilmesi, eşitliğin sağlanması ve demokrasinin gelişimi
içinde önem arz etmektedir. Nazarbayev’in asamblenin başkanı olması kuruma
verilen önemin bir başka göstergesidir.206
Asamblede Kazaklar 40, Tatarlar 29,
Uygurlar 21, Ahıska Türkleri 14, Özbekler ise 8 kişiyle temsil edilmektedir.207
Bu bölümde Kazakistan’da yaşayan Türk dilli topluluklardan dördü Özbekler,
Uygurlar, Tatarlar ve Ahıska Türklerinin diaspora olarak Kazak ulus inşa sürecinden
nasıl etkilendikleri incelenecektir. Tarih, nüfus ve yerleşim yerleri gibi nesnel bilgiler
verildikten sonra yukarıda sıralı Türk dilli toplulukların dil, eğitim, yönetime katılım
gibi hususlarda Kazakistan’da hangi statüde bulunduklarına dair analizler
yapılacaktır.
205
Anar Zhumabaevna Sultanyarova ve Aliya Isaevna Isaeva, “N.A. Nazarbayev and Peculiar
Features of Ethnic Language Processes in Kazakhstan,” Middle-East Journal of Scientific Research
17, 11 (2013): s. 1611. 206
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 105. 207
“Inter-ethnic dialogue: The Kazakhstan model of peaceful coexistence and preservation of inter-
ethnic stability,” OSCE: Organization for Security and Co-operation in Europe, erişim Şubat 28, 2014,
http://www.osce.org/odihr/38008?download=true.
59
4.1.1. Özbekler
Günümüz Orta Asya coğrafyasının dini, etnik, kültürel ve ekonomik şekillenmesi
büyük ölçüde 13. yüzyıldaki Moğol akınları ile oluşmuştur. Bölgede yaşayan İran
kökenliler ile Türk toplulukları karışması yeni bir kültürün ve topluluğun ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. 15. ve 16. yüzyıllarda “Özbek” adıyla ortaya çıkan bu
topluluk güney Türkistan’da Rusların işgaline kadar Hive, Hokand ve Buhara adında
üç emirliği yönetmişlerdir.208
Sovyet yönetimine kadar Özbeklere Türkistan olarak anılan coğrafyada yerleşik
Türkler anlamına gelen “Sart”lar denilmekteydi. Etnik temeli olmayan bu terimin
kullanımı 1924 yılında Sovyet yönetimi tarafından sonlandırılmış ve Özbek Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetini kurularak yerleşik Türk topluluklarının hepsi Özbek olarak
adlandırılmıştır.209
Kathleen Collins’in kitabında da belirttiği üzere Özbekler Orta Asya’da özellikle
Sovyetlerin çökmesiyle beraber her zaman çatışmanın merkezinde olmuştur.210
Sovyetlerin Afganistan işgali ile başlayan çatışma ortamı, Afganistan’ın kuzeyinde
yaşayan Özbekler için son olmamış 2001’de Amerikan müdahalesine kadar Talibanla
devam etmiştir. 1989 yılında Fergana’da yer alan bir pazarda meydana gelen küçük
bir tartışma birden alevlenerek bütün bölgeyi sarmış ve Özbekistan’daki Ahıska
Türklerinin katliamına ve ikinci sürgününe tanık olunmuştur. Yaklaşık bir sene sonra
1990 yılında Fergana vadisinin Kırgızistan sınırları içerisinde yer alan Oş şehrinde
toprak anlaşmazlığı Kırgızlarla Özbek azınlık arasında çatışmanın çıkmasına neden
olmuştur.211
2005 yılında Andican’da meydana gelen olaylar bütün dünyanın
dikkatini Özbekistan’a yöneltmiş ve ülkede insan hakları konusu daha da sorgulanır
hale gelmiştir. Son olarak, yine Özbeklerin yoğun olarak yaşadığı Kırgızistan’ın
güneyinde daha tam olarak sebebi dahi anlaşılamayan olaylar yüzünden etnik
Kırgızlarla Özbekler arasında çatışmalar yaşanmış, Kırgızistan artık Özbekler için
yaşanamaz bir ülke haline gelmiştir. Orta Asya’nın ortasında ve çatışmaların
208
“Kazakhstan: Uzbeks,” Minority Rights Group International, Şubat 28, 2014,
http://www.minorityrights.org/2364/kazakhstan/uzbeks.html. 209
“Kazakhstan: Uzbeks,” Minority Rights Group International, Şubat 28, 2014,
http://www.minorityrights.org/2364/kazakhstan/uzbeks.html. 210
Collins, Clan Politics, s. 118. 211
Akiner, “Melting Pot,” s. 386.; Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 139-140.
60
merkezinde yer alan Özbekler, Kazakistan’da nispeten daha istikrarlı ve
çatışmalardan uzak duran bir hayat sürdürmektedir.
4.1.1.1. Soydaş ve Akraba Olarak Özbekler
Özbekler de Kazaklar gibi Müslüman ve Türk kökenlidir. Her ne kadar farklı bir
koldan olsa da iki halk da Türkçe kökenli Özbekçe ve Kazakçayı kullanmaktadır.
Yüzyıllar boyunca Kazakistan’ın güneyinde bulunan köy ve kasabalarda yoğunlaşan
Özbekler, Kazaklarla bir arada yaşamıştır. Kazaklar daha çok göçebe ve yarı göçebe
şeklinde yaşarken Özbekler ise yerleşik hayat tarzını benimseyerek ticaret, zanaat ve
sulu tarımla uğraşmışlardır.212
Aralarında var olan birçok farklılıklara rağmen dil, din ve kültür olarak çok sayıda
benzerliklerin bulunması Kazaklarla Özbekleri birbirine yakınlaştırmaktadır.
Özbekçe Türk dil gruplarının içinde Karluk/Uygur dil grubuna mensupken Kazakça
ise Kıpçak dil grubunda yer almaktadır. Aralarında sadece diyalektik farkı olması
Özbeklerin ve Kazakların birbirlerinin dillerini anlamasına olanak sağlamaktadır. Bu
durumun bir göstergesi olarak 2009 nüfus sayımının analizlerinde de görüleceği
üzere Kazakistan’da yaşayan etnik topluluklar arasında Kazakça’yı hem anlama, hem
konuşma hem de yazmada Özbekler titüler grup olan Kazaklardan sonra ikinci
gelmektedir.213
(bakınız şekil 3.) Diğer taraftan, her ne kadar farklı dönemlerde
İslam’la tanışmış olsalar da her iki topluluk da İslam’ın Sunni-Hanefi mezhebine
mensuptur.
Kazakistan tarihinde ise özellikle pan-Türkçü yapılar içinde yer alan önderler Kazak
Özbek ayrımı yapmanın anlamsız olduğundan ve her ikisinin de aynı kökten
beslendiğinden bahsetmişlerdir.214
Edward Schatz bölge de yaşlı bir Kazakla yaptığı
mülakatta Kazaklarla Özbeklerin arasında bir fark olmadığı, Türkistan’da yaşayan
tüm insanların aynı olduğu, bu toplumların aynı hayalleri, aynı tutkuları paylaştığı
belirtilmektedir.215
Diğer taraftan 15. yüzyılda Özbek ile Kazak tanımlarının
neredeyse eş anlama geliyor olması ise bu hususa bir başka dayanak
212
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 30. 213
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 22. 214
Dave, Kazakhstan, s. 47. 215
Edward Schatz, “Framing Strategies and non‐Conflict in Multi‐Ethnic Kazakhstan,” Nationalism
and Ethnic Politics 6, 2 (2000): s. 76-77.
61
sağlamaktadır.216
Ancak günümüzde Sovyetlerin bırakmış olduğu mirasın da
etkisiyle Özbeklerle Kazaklar arasındaki çıtanın bir derece açıldığı da açıkça
görülmektedir.
4.1.1.2. Kazakistan’daki tarihi, Yerleşim Bölgeleri ve Nüfus
Günümüzde Özbekler, Özbekistan haricinde Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan
Afganistan ve Kazakistan’da yaşamaktadır.217
Tarihte ilk kez 14. yüzyılda bu isimle
anılan Özbekler Kazakistan’da daha çok güney bölgelerde yaşamaktadır. Özbekler
kadim zamanlardan beri Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin arasında, içerisinde Buhara
ve Semerkand gibi tarihi şehirlerinde bulunduğu, Maveraünnehir denilen bu bölgede
yaşamışlardır. Bu sebeple günümüz Kazakistan’ının güneyinde de yaşayan
Özbeklerin, bulundukları bölge ile alakalı tarihten gelen derin ve sıkı bağları vardır.
Her ne kadar Sovyet döneminde sınırlar çizildiğinde kendi devletleri olan
Özbekistan’ın dışında kalmış olsalar da Sovyet zamanında hayali olan bu sınırlar
Özbeklerin toprakla olan bağlarına pek de etki etmemiştir.218
1924 yılında Sovyetler sınırları çizdiğinde Özbekistan tarafında Kazaklar kalırken,
Kazakistan tarafında da yaklaşık 200 bin Özbek kalmıştır.219
Sovyetler zamanında
sınır anlaşmazlığı olmamasına rağmen bağımsızlık sonrası hem sınır geçişlerinde
hem de sınırların belirlenmesinde sıkıntılar yaşanmıştır.
Yukarıda da bahsedildiği gibi Sovyetler zamanında sınırların geçişkenliği olduğu için
Kazakistan’da yaşayan Özbekler anavatanlarından kopuk bir şekilde
yaşamamışlardır. Kendi dillerinde eğitim veren ilk dereceli okullarla birlikte her ne
kadar diğer kısıtlamalara maruz kalmış olsa da kültürel faaliyetler ve basın yayın
organları hep varolmuştur. Özbeklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin Özbekistan
216
Ablet Kamalov, “Uighur Community in 1990s Central Asia: A Decade of Change,” in Central Asia
and the Caucasus: Transnationalism and Diaspora, ed. Touraj Atabaki et al. (New York, London:
Routledge, 2005), s. 168. 217
Diasporadaki Özbekler için ayrıntılı bilgi: Matteo Fumagalli, “Ethnicity, State Formation and
Foreign Policy: Uzbekistan and ‘Uzbeks abroad’,” Central Asian Survey, 26, 1 (2007) 218
Natsuko Oka, Neither Exit nor Voice: Loyalty as a Survival Strategy for the Uzbeks in Kazakhstan,
Discussion Paper 286 (Chiba, Japan: IDE-JETRO, 2011), s. 2. 219
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 106.
62
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine olan coğrafi yakınlığı etkisiyle de etnik olarak
dezavantajlı duruma düşmemişlerdir.220
Özbekler günümüz Kazakistan’ında Ruslardan sonra en kalabalık azınlık olarak öne
çıkmıştır. Özellikle 1990 sonrası Kazakistan’dan dışarıya olan kitlesel Slav göçleri
Özbekleri daha önce ikinci sırada yer alan Ukrayna kökenli topluluğun önüne
geçirmiştir. 1989 yılı sayımlarına göre 332 bin olan Özbek nüfusu 1999 sayımlarında
370 bine ve son olarak 2009 yılında ise 456 bine yükselmiştir. Kazakistan’daki
toplam nüfusa oranı ise 1989, 1999 ve 2009 sayımlarında sırasıyla %2, %2,5, %2,9
oranında bir yoğunluğa sahip olan Özbekler, Kazakistan’da yaşayan topluluklar
arasında Kazaklardan sonra oransal olarak en hızlı nüfus artışına sahip olan topluluk
olarak öne çıkmıştır.221
(bakınız şekil 6) Diğer taraftan, Kazakistan’ın uygulamakta
olduğu Oralmandar politikası neticesinde Kazak etnik nüfusunun yapay olarak
artırılmasının istatistiklerden çıkartılması halinde Özbeklerde meydana gelen artış
oranı daha anlamlı hale gelecektir.
Şekil 6: Kazakistan'da Yaşayan Özbeklerin Yıllara Göre Nüfus Miktar ve Oranları222
220
Oka, Survival Strategy for the Uzbeks in Kazakhstan, s. 2. 221
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census. 222
Aktaran: Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 45-46 ve The Agency on Statistics, 2009
National Population Census, s. 20.
63
4.1.1.3. STK yapılanmaları ve Yönetime Katılımları, İstihdam
Özbekler Kazakistan Halklar Asamblesindeki “Dostluk” derneği çatısı altında
faaliyet göstermektedir. Almatı’da Halklar Asamblesinde bulunan dernek Özbeklerin
yoğun olarak yaşadığı ülkenin güneyinde ki Özbek kültür merkezleri ile birlikte
hareket etmektedir.223
Özbek STK yöneticileri ve toplumun ileri gelenleri siyasal tercihlerini her zaman
ülkenin Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, onun çevresi ya da Partisi Nur Otan
tarafında koymuşlardır. Mesela seçimlerde Özbekler, muhalif cepheden Özbek bir
aday yerine yönetime yakın Kazak bir adayı tercih etmişleridir.
Genel anlamda bakılacak olursa Özbeklerin ülke yönetimindeki temsili yıllar
geçtikçe erozyona uğramıştır. 1990 yılındaki “Yüksek Sovyet”e 3 temsilci gönderen
Özbekler, bağımsızlık sonrası yapılan ilk seçim olan 1994 seçimlerinde ise
parlamentoya sadece bir temsilci göndermiştir. 1999 meclis seçimlerinde ise meclise
hiçbir Özbek vekil temsil edilmemiştir. 2004 seçimlerinde ise Özbeklerin yoğun
olarak yaşadığı ülkenin güney bölgesinde Kazak bir aday yönetime yakın olması
dolayısıyla Özbekler tarafından desteklenmiştir.224
Bu anlamda, Kazakistan’da
yaşayan Özbeklerin 2010 yılında komşu Kırgızistan’da yaşayan soydaşlarıyla aynı
kaderi225
paylaşmak istemediği ve bu yüzden yönetimle zıt düşmek istemedikleri
anlaşılmaktadır.
Özbekler Sovyet zamanında kendilerini yabancı gibi hissetmezken, bağımsızlık
sonrası Kazakistan’da sosyal ve siyasal hayattaki etkinlik alanları giderek
daralmıştır. Her ne kadar yönetimdeki temsilleri bağımsızlık sonrasında da giderek
düşüyor olsa da Kazakistan seçimleri bir anlamda da Özbek kanaat önderlerinin ve
liderlerinin devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’e olan sadakatlerini göstermek için
bir fırsatı teşkil etmektedir. Yönetime yakın durmak ve yönetim rıza gösterdiği
223
Oka, Managing Ethnicity, s. 147. 224
Oka, Managing Ethnicity, s. 162-163. 225
2010 yılı Haziran ayında Kırgızistan’ın güney bölgelerinde Kırgız-Özbek çatışması yaşanmış ve
her iki taraftan da yüzlerce insan yaşamını yitirmiştir. Olayların ana sebebi olarak Özbeklerin
Kırgızlara nazaran sosyal ve ekonomik olarak daha refah bir hayat sürmeleri ve bunu ülke siyasetini
de etkileme yönünde istedikleri yönündeki iddialar ile Kırgızların artan milliyetçi duyguları karşı
karşıya gelmesinin bir çatışma unsuru olarak ortaya çıkması gösterilmektedir. Olaylar sonrasında
Kırgızistan Özbekler sosyal ve ekonomik hayattaki etkinliklerini yitirmiş çok sayıda Özbek Rusya’ya
göç etmiştir.
64
takdirde seçimlere aday olmak ve kazanmak günümüz Kazakistan siyasi sisteminde
Özbekler için en güvenli ve mantıklı yöntem olarak ön plana çıkmaktadır.226
4.1.1.4. Dil
Özbekler dillerini anavatanları olarak düşündükleri Kazakistan’da rahatça
kullanabilmekte ve yaşatmaktadırlar. Kendi kültürlerini yaşatma oranı da tüm
milletlerde olduğu gibi kırsalda yüksek iken kentlerde düşüktür.227
2009 nüfus sayımına göre Özbeklerin büyük bir bölümü ana dilleri olan Özbekçe’yi
unutmadıklarını ve konuşabildiklerini belirtmiştir.228
Özbekler, Kazaklar ve
Ruslardan sonra en yüksek oranda kendi dilini konuşan ve koruyabilen millet olarak
öne çıkmaktadır. Titüler grup olan Kazaklar dışarıda bırakıldığında Özbekler,
Kazakistan’da yaşayan tüm Türk dilli halklar arasında dilini en iyi koruyan etnik
grup olarak öne çıkmıştır. (bakınız şekil 5.)
Bu durumun altında çeşitli sebepler yatmaktadır. Birincisi, Özbeklerin daha kompakt
bir halde Özbek mahallelerinde yaşamlarını sürdürmeleridir. İkinci olarak ise
Özbekistan’la olan coğrafi yakınlıkları ve Özbekistan’daki soydaşlarıyla devam
ettirdikleri sıkı ilişki ağları da dillerini korumadaki bir başka etken olmaktadır. Son
olarak ise Kazakistan’da yaygın şekilde Özbekçe eğitim veren ilk ve orta dereceli
okulların bulunması Özbeklerin kendi dillerini koruma da bir başka etken olarak öne
çıkmaktadır.229
Özbekçe’nin de Kazakça gibi Türk dil ailesine mensup olması Özbeklere devlet dili
olan Kazakçayı öğrenmede de büyük kolaylık sağlamıştır. 1999 verilerine göre
Özbekler arasında Kazakça bilme oranı %80 civarında iken sonraki sayımlarda bu
oranın yükseldiği görülmektedir.230
2009 nüfus sayımının analizlerinde de görüleceği
üzere Kazakistan’da yaşayan etnik topluluklar arasında Kazakça’yı hem anlama, hem
konuşma hem de yazmada Özbekler titüler grup olan Kazaklardan sonra ikinci
gelmektedir. Kazakistan’da Slav kökenli azınlıklarda Kazakça bilme oranı çok düşük
226
Oka, Survival Strategy for the Uzbeks in Kazakhstan, s. 15. 227
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 108. 228
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 21. 229
Oka, Managing Ethnicity, s. 98. 230
Oka, Managing Ethnicity, s. 93-95.
65
kalırken bu durum Özbek, Uygur, Tatar (kısmen) gibi topluluklarda oldukça
yüksektir.231
4.1.1.5. Din
Orta Asya’da Sufilik daha önce de belirtildiği üzere İslam’ın hoşgörü yönünün ön
plana çıkartıldığı ve bunun yanında bölgedeki İslam öncesi mistik elementleri İslam
içerisine asimile ederek dercedildiği İslami bir akımdır.232
Genel olarak 9. yüzyıldan
beri İslam’a geçen Türk toplulukları tarihin hiçbir sahnesinde Müslümanlığı bir Arap
dini olarak görmemiş kendi gelenek ve göreneklerini terkederek Arap ritüellerine
sarılmamıştır. Bu anlamda, İslam’ın evrenselliği ve imanla alakalı yönleri dimağlarda
yer etmiştir.
Aynı zamanda bir şehir dini olan İslam yerleşik toplumların tüm fertlerini
kapsayacak şekilde yaşam biçimini kökten etkilemiş ve yön vermiştir.233
Bu sebeple
Bolşeviklerin dine karşı ilkel tutumları ve onu afyon gibi görmeleri yerleşik düzene
sahip Özbeklerin dinden yani İslam’dan uzaklaştırma hususunda başarısızlığa
itmiştir. İslam’ın sadece bir din olmaktan ziyade toplumun dil, kültür ve
geleneklerine işlemesi neticesinde komünist ideoloji bunların yerini dolduracak
argümanlar geliştirememiş ve dolayısıyla iflas etmiştir.234
1943 yılında Sovyet yönetimine bağlı olarak Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te “Orta
Asya ve Kazakistan Müslümanları Ruhani İdaresi” (Rusça kısaltmasıyla SADUM)
kurulmuştur. Özbeklerin bu idarede yoğun olarak istihdam edilmeleri dolayısıyla
etnik Özbekler Kazakistan’daki dini yaşantıya egemen olmuşlardır.
Bağımsızlık sonrası Kazakistan’da Uygurlarla birlikte Özbekler dini anlamda
sorunların da baş aktörleri olmuşlardır. Bu sorunların gündeme gelmesinin üç ana
sebebi vardır. Birincisi, ulus inşa sürecindeki Kazakistan devletinin dinin yaşam
alanlarının kısıtlandırarak yeniden sekülerleşmeye yönelik adımlar atılması; ikincisi,
dini hayatın da Kazaklaştırılmak istenmesi; üçüncüsü ise kökten dinci akımların
231
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, 22. 232
Borgeas, Uighur of Kazakhstan, s. 2. 233
Kemal H. Karpat, “The Roots of Kazaks Nationalism,” s. 314-315. 234
Bakhtiyar Babadjanov, Kamil Malikov, and Aloviddin Nazarov, “Islam in the Ferghana Valley:
Between National Identity and Islamic Alternative,” in The Heart of Central Asia, ed. S. Frederick
Starr (New York: M.E. Sharpe, 2011), s. 304.
66
Kazakistan’da barındırılmak istenmemesidir. Aslına bakılacak olursa her üç madde
de birbirlerinin hem sebebi hem sonuçları olduğu ortaya çıkmaktadır.
Birincisi, Kazak devleti 1990 yılında Özbeklerin hakim olduğu Taşkent
Müftülüğünden ayrı Kazak Müftülüğünü kurarak hem Özbeklerin Kazak dini
hayatındaki yerini kısıtlamaya gitmiş hem de daha seküler bir organizasyon ortaya
çıkarmıştır.235
1995 Anayasasında da belirtildiği üzere devlet başkanı Nazarbayev’de
Kazakistan’ın geleceğini demokratik ve seküler bir devlet olarak görmekte ve resmi
İslam dışındaki akımlara yaşam alanı tanımamaktadır.236
İkinci olarak ise, bağımsızlık sonrası kurulan Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi
marifetiyle dini hayatın Kazaklaştırmak istendiği iddia edilmektedir. Özellikle
Kazakistan’ın güney bölgelerindeki Özbek camilerin imamlarının Dini İdare
tarafından atanmaya çalışılarak camilerin Özbeklerin elinden alınmasına yönelik
çalışmalar yürütüldüğünü iddia edilmektedir.237
Üçüncü olarak, Kazakistan devleti de Rusya ve Özbekistan gibi geleneksel ve
geleneksel olmayan İslam ayrımına gitmekte ve dış destekli dini aşırıcılığın
Kazakistan’da barınmasını engellemeye çalışmaktadır. Bu anlamda, Devlet Başkanı
Nazarbayev aşırı dini akımlarla savaşılması adına “Anti-Terör Merkezi”
kurdurmuştur.238
Kazak devleti her ne kadar önlemler almaya çalışsa da 1998 yılında Hizbut-
Tahrir239
’in ilk emareleri Kazakistan’ın güney bölgelerinde görülmeye başlamıştır.
Orta Asya’da bir İslam devleti kurulması gerektiğini düşünen Hizbut-Tahrir
taraftarları, Orta Asya’nın seküler devletlerini kâfir olarak görmektedir. Orta Asya’da
Özbeklerle özdeşleşen bu örgütlenme, Kazakistan’ın güneyinde yine ilk olarak
Özbekler arasında yayılmıştır. Yıllar geçtikçe Kazaklar arasında da güçlenen Hizbut-
Tahrir’in günümüz Kazakistan’ında yaklaşık bin kadar taraftarı olduğu
sanılmaktadır.240
235
Aydıngün, “Islam as a Symbolic Element,” s. 81. 236
Rorlich, “Islam, Identity and Politics,” s. 158. 237
Rotar, “Kazakhstan: Mosques Resist Pressure.” 238
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 8. 239
Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 8-10. 240
Emmanuel Karagiannis, “The Rise of Political Islam in Kazakhstan: Hizb Ut-Tahrir Al Islami,”
Nationalism and Ethnic Politics, 13, 2 (2007): s. 302. Ayrıca; Aydıngün, “Islam as a Symbolic
Element,” s. 81.; Yemelianova, “Islam, National Identity and Politics,” s. 6.
67
Kazak makamları, Sovyet sonrası dönemde dinin toplum içerisinde serbestçe
yayılmasına göz yumarken son yıllarda bu tutumunu değiştirmiş ve daha sıkı
politikalar izlemeye başlamıştır. Özellikle etnik grupların kendilerine ait olan
ibadethanelere Kazak İmamlar atayarak İslam’ın Kazak anlayışının toplumun tüm
kesimlerine dikte etme anlayışı hâkim olmuştur.
4.1.1.6. Eğitim
Kazakistan eğitim yasasının 9. maddesinin 3. fıkrası anadilde eğitimime olanak
sağlamış ve ulusal dillerin öğretilmesi ve öğrenilmesinin önünü açmıştır.241
Bu yasa
doğrultusunda Kazakistan’da 65 ilk ve orta dereceli okulda Özbekçe eğitim
verilmektedir.242
Ancak okuldan mezuniyet sınavları ile üniversiteye giriş
sınavlarının Kazakça ve Rusça yapılması ayrıca Kazakça’nın ülkede yükselen trendi
Özbekçe’nin eğitimde ki yeri noktasında tartışmalara neden olmaktadır.
Kırgızistan’da soydaşlarının yaşadığı benzer bir ikilemi yaşayan Kazakistanlı
Özbekler gelecek nesillerinin dil ve kültürlerini unutması tehlikesi ile gelecekte iyi
bir konuma gelmeleri arasında kalmaktadırlar.243
Kazakistan’da ilk ve tek Özbek Üniversitesi denilebilecek eğitim kurumu 1999
yılında Özbek-Kazak Mühendislik Üniversitesi adı altında açılmıştır. Ancak eğitim
dili Özbekçe olması düşünülen okul Kazakça eğitim vermektedir.244
Diğer taraftan 2004 yılında çıkan bir kanunla üniversiteye giriş sınavları ulusal çapta
merkezi olarak dizayn edilmiştir. Adı “Kazakistan Ulusal Üniversite Testi” (Rusça
kısaltması: ENT) olan sınav dilinin Kazakça ve Rusça’dan ibaret olması özellikle
Özbek okullarında eğitim gören öğrenciler için büyük bir sorun olarak ortaya
çıkmıştır. Yukarıda anılan her iki dilde de yetenekleri zayıf olan ve kendi dillerinde
241
“Law on Education of the Republic of Kazakhstan,” Independent Kazakhstan Quality Assurance
Agency for Education, erişim Mayıs 8, 2013,
http://www.iqaa.kz/documents/law_of_education/. 242
“Education,” Ministry of National Economy of the Republic of Kazakhstan Committee on
Statistics, Mayıs 15, 2013,
http://stat.gov.kz/faces/wcnav_externalId/homeNumbersEducation;jsessionid=JTRBJJnPpMnyB0vYk
3r8nrfZZydrXpB2SLLx1sHjc4bj7ndGpmtV!663812433?_adf.ctrl-
state=fius0rpbh_154&_afrLoop=533229201822334#%40%3F_afrLoop%3D533229201822334%26_a
df.ctrl-state%3D173kwuneb8_4. 243
Oka, Managing Ethnicity, s. 100. 244
Oka, Managing Ethnicity, s. 100.
68
eğitim gören Özbek öğrenciler üniversiteye giriş sınavını Kazakça ya da Rusça
olarak yapmak zorunda kalmıştır. Özbek aileler için iki seçenek belirmiştir. Birincisi,
ailelerin kendi kültürlerine yabancı kalacaklarını bilerek çocuklarını Kazak ya da Rus
okullarına yazdırıp daha iyi üniversitede eğitim almasını sağlamaktır. Diğer seçenek
ise çocuklarının gelecekte daha iyi konuma gelebilme şansından feragat ederek kendi
kültürlerinin unutulmaması adına çocukların Özbek okullarında eğitim hayatına
devam ederek üniversite giriş sınavında dezavantajlı duruma düşmesine göz
yumulmaktadır. Özbek ailelerin çoğu gelecek nesillerinin hem Özbek okullarında
eğitim alması ve hem de üniversite giriş sınavlarının aynı zamanda Özbek dilinde de
yapılmasını talep etmektedir. 245
4.1.1.7. Alfabe
1990 sonrası post-Sovyet dönemde Kazakistanlı Özbeklerle, Özbekistanlı Özbekler
sadece sınırların daha da belirginleşmesiyle değil aynı zamanda beslenilen bilgi
kaynakların farklılaşması ve Özbekistan’da Latin alfabesine değişimi ile de
birbirinden uzaklaşmaya başlamıştır.246
Kazakistan’da bulunan Özbek okullarında alfabe iki kere değişmiştir. İlk olarak,
1993 yılında Özbekistan’ın Latin alfabesine geçmesiyle beraber ilk yıl Özbek
okulları Özbekistan’ın kabul ettiği Latin alfabesiyle eğitim vermeye başlamıştır.
1997 yılına kadar Özbekistan Milli Eğitim Bakanlığından kitap desteği alan bu
okullarda, aynı yıl Kazak otoritelerinin aldığı bir kararla Kiril alfabesine geri dönüş
yapılmıştır.247
Bu durum, Kazakistan devletinin ilk yıllarında izlediği milletler
politikasında değişikliğe gidildiğinin de bir göstergesidir.
4.1.1.8. Basın ve Medya
Ülkenin güneyinde yaşayan Özbekler yoğun olarak Çimkent’te yaşamaktadırlar.
Çimkent ve Taraz’da Özbekistan devletinden de destek alan iki Özbekçe gazete
245
Oka, Managing Ethnicity, s. 100-101. 246
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 353. 247
Oka, Managing Ethnicity, s. 99-100.
69
yayınlanmaktadır.248
Ayrıca Kazak devleti de yayıncılık, dil eğitimleri ve kültürel
etkinliklerin düzenlenmesi hususunda Halklar asamblesi bünyesinde bulunan Özbek
derneklerine destek olmaktadır.249
4.1.2. Uygurlar
Uygurlar Orta Asya’nın doğusunda yoğun olarak yerleşen etnik olarak Türk kökenli
bir topluluktur. Milattan önce 2 bin yıllarında tarih sahnesine çıktığı tahmin edilen
Uygurlar 7. ve 8. yüzyıllarda Uygur hanlığını kurmuşlardır. Önceleri Şamanizm’e
inanan Uygurlar daha sonraları Mani ve Buda dinine inanmaya başlamıştır. Arap
akınları ile birlikte 9. yüzyıldan itibaren İslam dinine geçmeye başlamıştır. Doğu
Türkistan, İslam kültür merkezlerinden biri haline gelmiş, sanat, kültür ve edebiyatta
İslam ve Türk kültürüne büyük katkılar sağlamıştır. Moğol akınlarının başladığı 13.
yüzyıldan itibaren Moğol devletinde önemli kademelere gelmiş ve Moğollara kültür
ve devlet işleyişi açısından büyük etkide bulunmuşlardır. 18. yüzyıldan itibaren Çin
etkisine giren Doğu Türkistan bu tarihten itibaren Uygur-Çin mücadelesine sahne
olmuştur. 1949’da bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti son bulmuş ve Sosyalist
Çin hükümeti Doğu Türkistan’da “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”ni kurmuştur.
Bölgede yaşayan Uygurlar çeşitli zamanlarda baskıcı Çin yönetimine ayak kaldırsa
da başarılı olamamıştır. Diaspora da etkin olan Uygurlar “Dünya Uygur Kongresi”
adında bir diaspora hükümeti kurarak dünyada Uygurların sorunlarını dile getirmeye
çalışmaktadır. 250
Günümüzde Uygurlar, Sincan Uygur Özerk Bölgesi haricinde en çok Orta Asya’da
nüfusa sahiptir. Kazakistan (resmi rakamlar 225 bin), Kırgızistan ve Özbekistan’da
(50 bin) yaşamaktadır. Türkiye, ABD, Rusya, Afganistan, Pakistan, Almanya ve
diğer batılı ülkelerde de küçük gruplar halinde yaşayan Uygurların Diasporada
248
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde.” 249
“Ethnic Groups,” Embassy of the Republic of Kazakhstan to the United States, erişim Aralık 8,
2014,
http://www.kazakhembus.com/page/ethnic-groups. 250
“Introducing the World Uyghur Congress,” The World Uyghur Congress, erişim Aralık 8, 2013,
http://www.uyghurcongress.org/en/?cat=149.
70
toplamda 600 bin ile 1 milyon arasında değişen rakamlarda diaspora da yaşayan
Uygur vardır. 251
4.1.2.1. Soydaş ve Akraba Olarak Uygurlar
Uygurlar da Kazaklar gibi köken olarak Türk ve Müslümandır. Dil ve kültür
açısından ise Kazaklardan ziyade Özbeklere çok daha yakın olan Uygurlar dünyada
en çok Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yaşamaktadır.252
4.1.2.2. Kazakistan’daki tarihi, Yerleşim Bölgeleri ve Nüfus
Uygurların Kazakistan’daki tarihi genel olarak ikiye bölünmüştür. Birisi 19. yüzyılın
sonlarında diğeri 20. yüzyılın ortalarında olmak üzere Doğu Türkistan’dan Kazak
topraklarına gerçekleşen göçler genellikle politik sebeplerden ve kıtlık sorunundan
kaynaklanmıştır. Farklı zamanlarda gerçekleşen bu göçler neticesinde günümüz
Kazakistan’ında birbirinden ayrı iki Uygur topluluğu oluşmuştur. 1880’lerde Qing
İmparatorluğu askerlerinden kaçan Uygur aileler Rusya İmparatorluğu sınırları
içinde yer alan Kazak steplerine yerleşmiştir. Diğer göç dalgası ise sosyalist Çin’de
gerçekleşen kültür devrimi sonrası baskıdan kaçan ve Kazakistan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti’nde İli Vadisi bölgesine yerleştirilen Uygurlardan oluşmaktadır.253
Tarihi olarak bakılacak olursa Uygurlar iki taraflı göç hareketi yaşamışlardır. Bu
hareketler Çin egemenlik sahası ile Rus egemenlik alanları arasında birkaç kez
karşılıklı olarak gerçekleşmiştir. İlk nüfus hareketi 1881-1884 yılları arasında
gerçekleşmiştir. 19. yüzyılın ortalarında Qing hanedanlığının Müslüman Uygurların
yaşadığı ülkenin kuzey batısına egemenliğini kabul ettirmede zayıf kalması
sonucunda birkaç kez kısa ömürlü İslam devletleri kurulmuştur. Aynı yüzyılın
sonlarına doğru Zuo Zongtang tarafından yönetilen hanedanlık orduları bölgede
etkinliğini artırmış ve İslam devletine son vermiştir. Çin İmparatorluk ordularının
251
Yitzhak Shichor, “Lost Nation: Stories from the Uyghur Diaspora,” London Uyghur Ensemble,
erişim Aralık 8, 2013,
http://www.uyghurensemble.co.uk/en-html/uyghurs-diaspora.html. 252
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 31. 253
William Clark, and Ablet Kamalov, "Uighur migration across Central Asian frontiers," Central
Asian Survey, 23, 2 (2004): s. 167.
71
baskısından kaçan Müslüman Uygurlar daha batıdaki Rus İmparatorluğu tarafından
İli Vadisine yerleştirilmiştir.
İkinci göç hareketi ise Rus topraklarında yaşayan Uygurların Çin topraklarına geri
dönmesi şeklinde olmuştur. Sovyet yönetiminde, Uygurların 1918 Bolşevik
devrimine karşı oldukları algısı oluşması ve sonucu olarak Uygurlar üzerinde gitgide
artan baskılar Çin’e ikinci göç hareketini başlatmıştır.
1920’lerin sonu ve 1930’ların başında ise Stalin rejiminin halk üzerinde uyguladığı
terör, kollektivizasyon politikaları ve din karşıtı eylemler, içlerinde Kazak ve
Uygurlarında yer aldığı Türki toplulukların SSCB’den Çin’e yeni bir göç dalgasını
tetiklemiştir.
Uygurların son büyük nüfus hareketi ise 1954 yılından 1963 yılına kadar sürmüştür.
Bu sefer göç hareketi tersine dönmüş Çin’de yaşanan Komünist kültür devriminden
kaçan Uygur ve Kazak ailelerin Sovyet topraklarına göçü şeklinde olmuştur.254255
Kazakistan’da yaşayan Uygurlar genel olarak ülkenin güney bölgelerinde bulunan
Almatı şehri ve çevresindeki bölgelerde yaşamaktadır.
Uygurlar günümüz Kazakistan’ında Kazaklar, Ruslar, Özbekler ve Ukraynalılardan
sonra beşinci en kalabalık halk olarak öne çıkmaktadır. Özellikle 1990 sonrası
Kazakistan’dan dışarıya olan kitlesel göçlerle Uygur nüfusu Alman ve Tatar
nüfusunun önüne geçmiştir. 1989 yılı sayımlarına göre 185 bin olan Uygur nüfusu
1999 sayımlarında 210 bine ve son olarak 2009 yılında ise 224 bine256
yükselmiştir.
Kazakistan’daki toplam nüfusa oranı ise 1989, 1999 ve 2009 sayımlarında sırasıyla
%1,1 %1,4, %1,4 oranında bir yoğunluğa sahip olan Uygurların, ülke dışına yaşanan
yoğun Slav göçlerine rağmen oransal olarak kayda değer bir nüfus artışı olmadığı
görülmektedir.257
Ancak, Kazakistan’da yaşayan Uygurların resmi olmayan
rakamlara göre nüfusunun 600 binlere ulaştığı da iddia edilmektedir.
254
Clark and Kamalov, "Uighur migration,” s. 168-169. 255
Sean R. Roberts, “The Uighurs of the Kazakstan borderlands: Migration and the nation,”
Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity, 26, 3 (1998): s. 511-512. 256
Resmi rakamlar 224 bin demesine rağmen Uygurlar 500.000 ile 700.000 arası bi nüfusa sahip
olduğunu iddia etmektedir. Uygurların yaşadıkları mahallelerde yiğitbaşılık sistemi bulunduğu, bu
yiğitbaşıların yaptıkları tespitlere göre Uygur nüfusunun 700 binlere çıkabildiği iddia edilmektedir. 257
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 19.
72
4.1.2.3. STK yapılanmaları ve Yönetime Katılımları ve İstihdam
Uygurlar da Kazakistan’da yaşayan diğer halklar gibi dernekler etrafında
örgütlenmişlerdir. Bu derneklerin bir kısmı Kazak devletinin politikasını takip edip
desteklerken bir kısmı ise daha muhalif kalmaktadır.258
Bu derneklerden en önemlisi
ise Kazakistan Halklar Asamblesi çatısı altında bulunan “Uygur Halkları Kültür
Merkezi” dir. Akhmetzhan Bakrimovich Shardinov259
başkanlığında bir heyet
tarafından yönetilen derneğin eğitim, kültür, gençlik gibi 11 konseyi bulunmaktadır.
Ülke genelinde 9 farklı yerde de şubesi bulunmaktadır.260
Dernek kuruluş sonrasında
Kazak rejiminden bağımsız olarak Çin karşıtı radikal çıkışlarda bulunsa da sonraları
daha ılımlı bir noktaya gelmiştir. Bu yönüyle dernek Kazak yönetimiyle paralel
doğrultuda idare edilmektedir.261
Diğer taraftan, Kazakistan’da yaşayan Uygur
temsilcilerinin zengin işadamları olduğu da dikkate alınacak olursa, bu insanların
yönetimle iyi ilişkiler kurmak istemesinin sebebi de anlaşılır hale gelmektedir.262
Bir
258
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 109-110. 259
Merkezin yeni Başkanının Nurumov Şaymordan olduğu öğrenilmiştir. 260
“About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of Kazakhstan,” The Permanent
Mission of the Republic of Kazakhstan to the United Nations, erişim Aralık 8, 2013,
http://kazakhstanun.org/press-releases/about-the-situation-with-the-uyghur-diaspora-in-the-republic-
of-kazakhstan.html. 261
Oka, Managing Ethnicity, s. 148. 262
Oka, “The ‘Triadic Nexus’,” s. 378-379.
Şekil 7: Kazakistan'da Yaşayan Uygurların Yıllara Göre Nüfus Miktar ve Oranları
73
başka açıdan bakılacak olursa, diğer Orta Asya Cumhuriyetleri gibi Kazakistan da
Uygurların politik organizasyonlarına izin vermemekte, sadece kültürel yapılar
olarak kalmasına müsaade etmektedir.263264
Uygurların Sovyet yıllarından günümüze kadar Kazak devleti içerisindeki ağırlığı
giderek azalmaktadır. 2007-2012 yılları arasında Kazak milliyetçileri tarafından
memnuniyetsizlik doğuran265
Uygur asıllı Karim Masimov’un başbakanlığı bir tarafa
bırakılıp genel anlamda bakılacak olursa Uygurların ülke yönetimindeki temsili yıllar
geçtikçe erezyona uğramıştır. 1990 yılındaki “Yüksek Sovyet”e 2 temsilci gönderen
Uygurlar, bağımsızlık sonrası yapılan ilk seçim olan 1994 seçimlerinde ise
parlamentoya sadece bir temsilci göndermiştir. 1999 meclis seçimlerinde ise meclise
hiçbir Uygur vekil temsil edilmemiştir.266
2007’de değişen seçim kanunu ile birlikte
Kazakistan meclisinde “Halklar Asamblesi”nden yer alacak 9 temsilciden birisi de
Uygur kökenlidir.267
Sovyet zamanında kalifiye işlerin büyük bir kısmı Ruslar ve Almanlar tarafından
doldurulduğu üzerinde durulmuştu. Bürokrasiden, sanayiye üst yönetim kadrosu
neredeyse tamamen Slav ya da Alman kökenli insanlardan oluşmakta; Kazaklar ve
Slav olmayan diğer azınlıklar ise daha düşük seviyedeki işlerde çalışmaktaydı.
Bağımsızlık sonrasında ise Almanların ve Rusların önemli bir bölümünün
anavatanlarına göçleri sonucu boş kalan kadrolar ve iş alanları Kazaklar tarafından
doldurulmuştur.268
Daha önce de belirtildiği gibi devlet personel alımında Kazak dili
becerisinin aranması ve etnik olarak Kazakların kayırılması, ülkede yaşayan bütün
topluluklar nazarında Kazaklara pozitif ayrımcılık uygulandığının en büyük
göstergesidir. Bu sebeple Kazakistan’da yaşayan Uygurlar, kendilerinin devlette
istihdam edilmemesine yönelik yazılı olmayan bir kanunun varlığına
inanmaktadır.269
Kazak Otoritelerinin verdiği rakamlara göre ise Kazakistan’da 13
263
Kamalov, “Uighur Community,” s. 162. 264
Kazakistan’da bugün 10’un üzerinde Uygur derneği vardır. 1990’lı yılların ortalarına kadar birlik
içinde hareket eden Uygurlar, sonraları Çin baskısı ve Kazak devletinin güçlenmesine paralel olarak
dağınık bir yapı almışlardır. 265
Almagül İsina, “Kazakistan’ın Uygur Asıllı Başbakanı ve Yeni Hükümeti,” Türk Asya Stratejik
Araştırmalar Merkezi TASAM, Ocak 11, 2007, erişim Aralık 8, 2013,
http://tasam.org/tr-TR/Icerik/495/kazakistanin_uygur_asilli_basbakani_ve_yeni_hukumeti. 266
Oka, Managing Ethnicity, s. 161. 267
Davenela, “Non-Titular Nationalities,” s. 21. 268
Oka, Managing Ethnicity, s. 105. 269
“World Directory of Minorities and Indigenous Peoples - Kazakhstan: Uighurs,” Refworld, 2008,
erişim Aralık 8, 2013,
74
kişi siyasi pozisyonda olmak üzere toplamda 393 etnik Uygur’un devlette çeşitli
kademelerde görev yaptığı belirtilmektedir.270
4.1.2.4. Dil
Uygurlar, diğer bir Türk dilli halk olan Özbekler gibi bir devleti ve anavatanlarında
yaşayan soydaşlarıyla sıkı bir iletişimi olmamasına rağmen dillerini
koruyabilmişlerdir.271
2009 nüfus verilerine göre Kazakistan Uygurlarının %85’i ana
dilleri olarak Uygurca’yı seçmiştir.272
Aydıngün’ün Kazak nüfus verilerine dayandırdığı bilgilere göre Kazakça bilme oranı
en yüksek Kazaklardan sonra Uygurların273
geldiğini belirtilmesine rağmen
Kazakistan 2009 nüfus sayımları ışığındaki bilgilere göre Uygurların Kazakça’yı
bilme oranı Özbeklerden sonra ikinci sırada gelmektedir.274
Kazakistan’da Slav
kökenli azınlıklarda Kazakça bilme oranı çok düşük kalırken bu durum Özbek,
Uygur, Tatar (Kısmen) gibi topluluklarda oldukça yüksektir.275
Kazakistan’da
yaşayan Rusların sadece %25’i Kazakçayı anlayabiliyorum şeklinde cevaplarken,
Uygurların %94 oranında Kazakçayı anlayabiliyorum şeklinde anket sorusunu
cevaplaması bu anlamda manidardır. Uygur dilinin de Kazakça gibi Türk dil ailesine
mensup olması Uygurlara devlet dili olan Kazakça’yı öğrenmeyi kolaylaştırması
yukarıdaki rakamları açıklayan en büyük göstergedir.
4.1.2.5. Din
Kazakistan Uygurlarının büyük bir çoğunluğu Hanefi mezhebine mensup Sunni
Müslümanlardır. Sufi akımının yanında Uygurların geleneksel adetleri hem dini hem
de gündelik yaşantıyı etkilemektedir. Uygurlar da bir Türk topluluğu olarak Sufilik
ya da başka bir deyişle İslam’ın Türk yorumu toplum nezdinde kabul görmüş ve
dışarıdan ithal gelen diğer akımlar genele aksetmemiştir. Kazakistan Uygurları
http://www.refworld.org/docid/49749cf941.html. 270
“About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of Kazakhstan.” 271
Oka, Managing Ethnicity, s. 99. 272
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 22. 273
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 109. 274
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 22. 275
Oka, Managing Ethnicity, s. 93.
75
Hanefi, Sufi geleneğe uygun olarak İslami inançlarını yerine getirmektedir. Daha
önce de bahsedildiği üzere muhafazakâr Vahhabilik akımının tersine İslam öncesi
Uygur adetlerini de kapsayan hoşgörü üzerine kurulu Sufiliği benimseyen Kazakistan
Uygurlarında İslam anlayışı ne muhafazakâr ne de köktenci olmuştur.276
Bu yüzden,
Uygurlar arasından çıkmış olan İslam’ın Sufilik dışındaki farklı yorumları ancak
istisna olmakla kalıp kaideyi bozmamaktadır.
Sovyet sonrası dönemde Kazakistan’da hem İslam’ın hem de Hristiyanlığın konumu
yükselmiştir. Uygurlar arasında da İslami uyanışın özellikle Sovyet yönetiminin
çökmesiyle beraber başladığı söylenebilir. Uygur mahallelerinde son 20 yılda 50
caminin ibadete açılması bunun en büyük göstergelerinden birisidir.277
Diğer
taraftan, Uygurlarda İslam, göçebe bir kavim olan Kazaklara göre daha çok daha
fazla yer edinmiştir. Ancak Uygurlar da kendi aralarında İslam’ın farklı
derecelerdeki inançlarına sahiptir. 1880’lerde göç etmiş olan yerli Uygurlar,
1950’lerde daha sonraki göç hareketinde gelmiş olanlara göre İslami hassasiyetleri
daha zayıftır. Bu anlamda Uygurlar arasında İslam’ın yükselişinden bahsederken
Hristiyanlığın da küçük te olsa Uygurlar arasında özellikle “yerli” Uygurlar arasında
yer bulduğu gözlemlenmektedir. 2009 nüfus rakamlarına göre Kazakistan’da yaşayan
224 bin Uygur’dan yaklaşık bin beş yüz kişi Hristiyanlığı kabul etmiştir.278
Ancak,
genel tabloya bakıldığında Uygurlar etnik kimliğini taşımaya devam etmekte ve
İslam’ın bu kültürel ve etnik kimliği belirlemede önemli bir rolü bulunmaktadır.279
Kazak makamları, Sovyet sonrası dönemde dinin toplum içerisinde serbestçe
yayılmasına göz yumarken son yıllarda bu tutumunu değiştirmiş ve daha sıkı
politikalar izlemeye başlamıştır. Özellikle etnik grupların kendilerine ait olan
ibadethanelere Kazak İmamlar atayarak İslam’ın Kazak anlayışının toplumun tüm
kesimlerine dikte etme anlayışı hâkim olmuştur. Daha Önce Özbeklerin işlendiği
konu başlığında da belirtildiği gibi Uygur mahalle sakinleri Uygur camilerine merkez
yönetim tarafından Kazak İmamlar atanmasına itirazlarını dile getirmektedir.
276
Borgeas, Uighur of Kazakhstan, s. 3. 277
Kamalov, “Uighur Community,” s. 165. 278
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 22. 279
İslamın Kazakistan Uygurları üzerindeki kültürel ve etnik kimliğini belirlemesindeki rolü için
ayrıntılı bilgi: Sean R. Roberts, “Negotiating Locality, Islam, and National Culture in a Changing
Borderlands: The Revival of the Mäshräp Ritual Among Young Uighur Men in the Ili
Valley,” Central Asian Survey, 17, 4 (1998).
76
Özellikle, Cuma hutbelerinin Kazakça okunması ve yerel sakinlerin hutbeyi
anlayamaması rahatsızlığın temelini oluşturmaktadır.280
281
4.1.2.6. Eğitim
Kazak Hükümeti eğitim anlamında Uygur okullarını desteklemektedir. Kazakistan’ın
genelinde günümüzde toplamda 64 okulda 21 bin Uygur öğrenci eğitim görmektedir.
3 tanesi Almatı’da olmak üzere 15 tanesi tamamen Uygurlara ait olan bu okullardan,
31 tanesinde karma eğitim yapılmaktadır.282
Sovyet zamanında daha çok Rus
okullarını tercih eden Uygurlar, bağımsızlık sonrası Kazak okullarını da tercih
etmeye başlamışlardır.283
Kazakistan Eğitim ve Bilim Bakanlığının verilerine göre
2009-2010 eğitim yılında Kazakistan genelinde yer alan Uygur okullarına toplamda
yaklaşık 75 bin Amerikan doları tutarında destek verildiği belirtilmektedir. Buna ek
olarak Kazakistan Bilimler akademisinde Uygur çalışmaları bölümü kurulduğu ve
Uygur yazarlara çeşitli çalışma imkânları sağlandığının da altı çizilmektedir.284
Diğer taraftan, 2004 yılında çıkan bir kanunla Üniversiteye giriş sınavları ulusal
çapta merkezi olarak dizayn edilmiştir. Ancak söz konusu sınavın yapıldığı dillerin
sadece Kazakça ve Rusça’dan ibaret olması özellikle Uygur okullarında eğitim gören
öğrenciler için büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Yukarı da anılan her iki dilde
de yetenekleri zayıf olan ve kendi dillerinde eğitim gören Uygur öğrenciler
üniversiteye giriş sınavını Kazakça ya da Rusça olarak yapmak zorunda kalmıştır.
Uygur aileler için iki seçenek belirmiştir. Birincisi çocuklarını Kazak ya da Rus
okullarına yazdırıp daha iyi üniversitede eğitim almasını sağlamak; ikincisi de kendi
okullarında devam ederek üniversite giriş sınavında dezavantajlı duruma düşmesi.
Uygur ailelerin çoğu gelecek nesillerinin de Uygur okullarında eğitim almasında ve
Üniversite giriş sınavlarının aynı zamanda kendi dillerinde de yapılmasını talep
etmiştir.285
Daha da önemlisi 2004 yılından itibaren üniversite giriş sınavı (r. “ENT”,
280
Mushfig Bayram, “Kazakhstan: Ethnic-based mosques ‘cannot be opened’,” Forum 18 News
Service, Kasım 4, 2010, erişim Aralık 8, 2010,
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1506. 281
Kazakistan’da baş imamlar Kazakistan Müftiyatı tarafından Kazak imamları atarken, yardımcıları
Uygurlar olmaktadır. Almatı’da sadece 1 caminin başimammı Uygurken yardımcısı ise Kazaktır. 282
Kamalov, “Uighur Community,” s. 164. 283
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 109. 284
“About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of Kazakhstan.” 285
Oka, Managing Ethnicity, s. 100-101.
77
i. “UNT”) uygulayan Kazakistan Eğitim ve Bilim Bakanlığı 2009 yılına kadar
Uygur, Özbek ve Tacik okullarından mezun olanlara sınava girme yolunu
açmamıştır. 2009 yılından itibaren, Bakanlık tarafından Uygur Okulu mezunlarına da
talep etmeleri halinde sınava girme hakkı sunulan Uygurlardan aynı yıl 984 mezun
öğrenci olmasına rağmen bunlardan sadece 103 tanesi sınava katılma talebini
belirtmiştir.286
Bu öğrencilerden 60 tanesi Kazakçadan sınava girerken, 43 tanesi
Rusçayı tercih etmiştir.287
Üniversite giriş sınavının önündeki engellere ek olarak, her ne kadar bir Uygur
lisesinden mezun olmuş bir Uygur ENT’den yüksek bir puan alsa bile Uygur
kimliğini taşıyarak o yönde eğitim alabileceği herhangi bir yükseköğrenim kurumu
bulunmamaktadır. Üniversitede kendilerine uygun olarak sadece Uygur dili ve
edebiyatı bölümlerine girmekte ve tekrar Uygur liselerine Uygurca öğretmeni olarak
atanmaktadır.288
Bu sebeple, çocuklarının daha iyi konumlarını gelmesini isteyen
aileler, çocuklarının ya yurtdışında ya da Kazakça veya Rusça eğitim veren
yükseköğrenim kurumlarında eğitim görmesini tercih etmektedir.
4.1.2.7. Alfabe
Kazakistan’da eğitim veren Uygur okullarının eğitimde kullanılan alfabe Kiril
alfabesidir. Çin’deki Uygur Özerk bölgesinin resmi alfabesinin Arap alfabesi olması
dolayısıyla Sovyet yönetimi toprakları içine yaşayan Uygurlara 1940’lı yıllarda kendi
kullandıkları Arap alfabesini kullanmalarına izin vermiştir. 289
Ancak günümüzde
Uygurlar Kazakistan’da Kiril alfabesini kullanmaktadır.
4.1.2.8. Basın ve Medya
Kazak makamlarının verdiği rakamlara göre Kazakistan’da Uygur dilinde 11 basılı
medya yayını çıkarılmaktadır. Ayrıca haftada 15 dakika olmak üzere Kazak devlet
286
Kazakistan’daki Uygur dernek yetlilileri ile yapılan mülakatlarda 984 öğrenciden 103’nün sınava
girmesi öğrencilerin isteksizliğinin değil, daha çok kırsalda yaşıyor olmalarından kaynaklandığı
belirtilmiştir. 287
“About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of Kazakhstan.” 288
Kamalov, “Uighur Community,” s. 164., Oka, Managing Ethnicity, s. 101. 289
Oka, Managing Ethnicity, s. 100.
78
radyosunda Uygurca yayın yapılmaktadır.290
Her ne kadar Kazakistan yönetimi
Uygur yayınlarını desteklediğini iddia etse de özellikle Şangay İşbirliği Örgütü
marifetiyle Çin’in yaptığı baskılar bazı Uygur gazete ve televizyonlarının yayın
hayatına son vermiş ya da kısıtlama getirmiştir.291
Son yıllarda Uygurlar arasında sosyal medya üzerinden organize olmak moda haline
gelmiştir. Özellikle diasporalar ve anavatan yani Doğu Türkistan arasında bir
network ağı kurularak sürekli bağlantı halinde kalmak amaçlanmıştır. Uygurların
sorunlarının dile getirildiği farklı dillerde yayınlanan birçok internet sitesinin varlığı,
diasporada yaşayan Uygurlarda anavatan bilincini ve Çin’deki soydaşlarına yapılan
baskıları canlı tutmakta ve hak arayışına sevk etmektedir. 292
Bu anlamda yeni bilgi
teknolojilerinden sonuna kadar faydalanan Uygurlar, basılı ve görsel yayınlardan
ziyade internet tabanlı siteler ve sosyal medyayı daha etkin şekilde kullanmaktadır.293
4.1.3. Tatarlar
Tatarlar günümüzde toplamda 5 milyonu aşan nüfusuyla çoğunluğu Rusya’da
yaşayan Türk dilli halklardan birisidir. Tatarlar günümüzde Kazakistan, Kırgızistan
ve Özbekistan gibi Orta Asya Cumhuriyetlerinde de yaşamaktadır.
Tatarlar tarihte ilk kez göçebe bir kabile olarak Baykal gölünün etrafında sahneye
çıkmışlardır. Moğol topraklarında yaşamış olmalarına rağmen Türk dilli bir halk olan
Tatarlar, daha çok Kumanlar ya da Kıpçaklarla yakınlıkları bulunmaktadır. 13.
Yüzyılda Cengiz han ordularında birçok Tatar grubunun da Moğol ordusunda yer
alması Moğolların batıda Tatar olarak da bilinmesine sebep olmuştur.
Cengiz Han İmparatorluğunun dağılmasından sonra Tatarlar, İmparatorluğun batı
kolunda ve günümüz Rusya toprakları üzerinde yer alan Altın Orda devletini
kurmuşlardır. 14. yüzyıldan itibaren Sunni İslam’ı benimseyen Tatarlar Timur
akınlarının da etkisiyle zayıflamasıyla beraber Kırım, Astrahan, Kazan, Sibir gibi
290
“About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of Kazakhstan.” 291
Kamalov, “Uighur Community,” s. 162. 292
Kilic Kanat, “Ethnic Media and Politics: The Case of the Use of the Internet by Uyghur Diaspora,”
First Monday, Temmuz 4, 2005, erişim Aralık 8, 2013,
http://journals.uic.edu/ojs/index.php/fm/article/view/1259/1179. 293
Kamalov, “Uighur Community,” s. 165.; Ayrıntılı bilgi için: Yu-Wen Chen, The Uyghur Lobby:
Global Networks, Coalitions and Strategies of the World (New York: Routledge, 2014).
79
bağımsız Tatar hanlıkları ortaya çıkmıştır. Diğer hanlıklar 16. yüzyılda Ruslar
tarafından ele geçirilirken Kırım Hanlığı ise 18. yüzyılın sonunda Osmanlı
İmparatorluğu ile varılan anlaşma sonucu Ruslara teslim edilmiştir.294
Tatar adı özellikle son yıllarda problemli bir tanım olmaya başlamıştır. Günümüzde
Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Tataristan Cumhuriyeti, dil ve kültür olarak
Tatar toplumuna dâhil olan herkesi Tatar olarak tanımlama yoluna gitmektedir.295
Diğer taraftan, Ortodoksluğu kabul eden Kreşin Tatarları, Astrahan Tatarları, Sibirya
Tatarları kendilerine ait farklı bir kimlik oluşturma çabasındadır. Ancak, genel olarak
bakıldığında Tatarlar Kırım Tatarları ve Volga Tatarları olmak üzere ikiye
ayrılmıştır.296
Bu bölümde anlatılacak olan Tatarlar büyük ölçüde Kazan Tatarlarını
konu almaktadır.
4.1.3.1. Soydaş ve Akraba Olarak Tatarlar
Orta Asya’da yaşayan topluluklarla Tatarların birçok benzerlikleri vardır. İlk olarak
her iki toplulukta dil olarak Türk kökenli dil kullanmakta olup, aynı zamanda
Müslümandırlar. Her iki toplulukta Kazaklar ve Tatarlar Sunni İslam’ın Hanefi
mezhebine mensuptur.297
Kültürel ve sosyal olarak farklılıklar bulunmasına rağmen
Orta Asya’da uzun yıllar yaşamakta olan Tatarlarla Kazaklar arasında var olan
kültürel alışveriş bu farklılıkları birbirine yakınlaştırmıştır.298
4.1.3.2. Kazakistan’daki tarihi, Yerleşim Bölgeleri ve Nüfus
Kazakistan’da yaşayan Tatarların bugün büyük bir bölümü Kazan ya da başka bir
deyişle Volga Tatarlarıdır. Volga Bölgesinden Kazak steplerine olan göç hareketleri
294
“Tatar,” Encyclopedia Britannica, Aralık 15, 2013,
http://www.britannica.com/EBchecked/topic/584107/Tatar. 295
“Tatars in Russia and Abroad,” Republic of Tatarstan, Aralık 15, 2013,
http://1997-2011.tatarstan.ru/?DNSID=6856be5db0c84d113b79a4b4aaed100c&node_id=3101. 296
Yves-Marie Davenel, “Are National Minorities of the Former USSR becoming New Diasporas?
The Case of the Tatars of Kazakhstan,” in Diasporas: Critical and Inter-Disciplinary Perspectives,
ed. Jane Fernandez (Oxford: Inter-Disciplinary Press, 2009), s. 76-77. 297
Haugen, National Republics in Soviet Central Asia, s. 55. 298
Tatarların kökeni, Orta Asya’ya gelişleri ve Orta Asya ve Kazakistan’daki varlıkları hakkında
ayrıntılı bilgi için: Edward Lazzerini, The Volga Tatars in Central Asia, 18th-20th Centuries: From
Diaspora to Hegemony?, (Washington: National Council for Soviet and East European Research,
1993).
80
ilk olarak 18. yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve 1960’larda son bulmuştur. İlk
göçler, özellikle Kazaklarla ticaret yapan Tatarların buraya memurluk yapmak için
yerleşmesiyle başlamıştır. Rus Hükümeti, bu göçleri teşvik etmiş, hatta Tatar
tüccarlarını Kazak bölgelerine yerleşmeye zorlamıştır. Bu dönemde birçok Kazanlı
Tatar tüccar Orta Asya’da ticari faaliyetlere başlamıştır. Ruslarla birlikte Tatarlar da
Kazak bozkırlarının şehirleşmesinde ve endüstrileşmesinde büyük paya sahiptir.
Ticaretin yanında Tatarlar, yerli halkın eğitim ve dini faaliyetlerine destek vermiş,
hatta bizzat kendileri bu işi yüklenmiştir.299
19. yüzyılın sonunda Kazak topraklarının
tümüne yayılmış olan Tatarların Kazakistan’daki toplam nüfusunun o tarihlerde 700
bine kadar ulaştığı tahmin edilmektedir. 300
Kırım Tatarları da Kazan Tatarları gibi Türk soylu ve Sunni Müslümandırlar. Altın
Orda devletinin parçalanmasıyla Kırım Hanlığı kurulmuş ve sonrasında Osmanlı
devletine bağlanmıştır. 18. yüzyılın sonunda Kırın yarımadasının Rusların eline
geçmesiyle birlikte Kırım Tatarlarının Anadolu’ya göç macerası da başlamıştır. 19.
Yüzyılın sonunda Kırım Tatarları arasında eğitimli insanların artışı, ulusal bilincin
yükselmesini de beraberinde getirmiştir. Kırım Tatarları ve Volga Tatarları arasında
olgunlaşan Pan-Türk ve Pan-İslamist fikirler Osmanlı Devleti ve bakiyesi Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşunu temelden etkilemiştir. Eğitime büyük önem veren Kırım
Tatarlarının, 1917 yılında kısa ömürlü bir devlet kurmuş olsalar da, 1920 yılında
Bolşevik orduları kontrolü yeniden kazanmış ve 1921 yılında 1945 yılına kadar
yaşayan Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Sovyetlerin
kontrolü ele geçirmesiyle beraber büyük çoğunluğu Türkiye’ye olmak üzere yeni bir
göç dalgası başlamıştır.301
2. Dünya Savaşı öncesi yapılan 1939 sayımlarında 1,1 milyonluk Kırım nüfusunun
dörtte birini oluşturan Kırım Tatarlarının hemen hemen hepsi savaş esnasında
Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle sürülmüştür. Büyük bir çoğunluğu
Özbekistan’a sürülen Tatarların bir kısmı da Kazakistan’a sürgün edilmiştir. 1954
yılında ülkelerine geri dönmelerini yasaklayan yasaların kaldırılmasına rağmen 1989
299
Özdemir, “Kazak Kültürel Hayatında Tatarlar,” s. 159. 300
Lazzerini, The Volga Tatars in Central Asia 301
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 33.
81
yılına kadar Kırım’a geri dönmelerine izin verilmemiştir. Geri dönüş yolu açılan
Kırım Tatarlarından 1989 sayımına göre Kazakistan’da sadece 3 bin kişi kalmıştır.302
Kazak topraklarında bu kadar az nüfusun kalmasında en büyük etken, Kırım
Tatarlarının ve liderlerinin Sovyet zamanı da dâhil olmak üzere vatanlarına geri
dönmek için verdikleri mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmemeleridir. 1989’da çıkan
geri dönüş yasası sonucunda Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’da yaşayan
Kırım Tatar Toplumu Kırım’a geri dönmüştür. Böylelikle Kırım Tatar hareketinin
merkezi de Orta Asya’dan Kırım’a taşınmıştır.303
Günümüzde Kazakistan’da yaşayan çok az sayıda Kırım Tatarı da var olmakla
birlikte, bu tezde Tatar denilince anlaşılması gereken Volga Tatarlarıdır. Çünkü
günümüzde Kazakistan sınırları dâhilinde yaşayan Tatarların çok büyük bir bölümü
Volga-Ural bölgesinden gelmiş olan Tatarlardır.
Kazakistan’da 2009 nüfus sayımlarına göre 204 bin Tatar yaşamaktadır. 1999
sayımları ile karşılaştırıldığında Tatar nüfusunda gözlenen azalma Kazakistan’daki
diğer Türk dilli halklarla nazarında bir istisnayı teşkil etmektedir. Bu tezde ele alınan
dört topluluktan Özbek, Uygur ve Ahıska Türklerinin Kazakistan’daki nüfusları
önceki sayımlara göre artarken Tatarlarda ise azalma göstermektedir. Bu yönüyle
Tatarlar Kazakistan’daki Slav kökenli halkların demografik değişimleriyle benzerlik
göstermektedir.304
(bakınız şekil 2, şekil 8, tablo 1) 1979 sayımında Kazak, Rus ve
Ukraynalılardan sonra en kalabalık nüfusa sahip etnik grup olan Tatarlar 1989
sayımında Özbeklerden sonra beşinci sıraya gerilemiştir. Nihayet 2009 sayımlarında
Uygurların gerisine düşen Tatarlar günümüzde Kazakistan’da 204 bin kişiyle ülke
nüfusunun %1,3’lük kısmını oluşturmaktadır.
302
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 34. 303
Orta Asya’daki Kırım Tatarları ve sürgün hakkında ayrıntılı bilgi için: Ayşegül Aydıngün ve
Erdoğan Yıldırım, “Perception of Homeland among Crimean Tatars Cases from Kazakhstan,
Uzbekistan and Crimea,” Bilig 54 (2010).; Brian Glyn Williams, “The Crimean Tatar Exile in Central
Asia: A Case Study in Group Destruction and Survival,” Central Asian Survey 17, 2 (1998).; İsmail
Aydıngün, “Ne Doğu Ne Batı, Hem Doğu Hem Batı: Avrasya’nın ‘Geçiş’ Ülkesi Ukrayna,” in
Bağımsızlıklarının 20. Yılında Azerbaycan, Gürcistan ve Ukrayna - Türk Dilli Halklar ve Türkiye ile
İlişkiler, ed. İsmail Aydıngün et al. (Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 2012). 304
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census.
82
4.1.3.3. STK yapılanmaları ve yönetime Katılımları, İstihdam
Kazakistan’da günümüzde 26 tane Tatar ve Tatar-Başkurt kültür merkezi
bulunmaktadır. Başkanlığını Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in yaptığı
Kazakistan Halklar Asamblesinin üyesi olduğu Kazakistan-Tatar Derneği ülkenin 15
bölgesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. 305
Her ne kadar ülkenin dört bir tarafından
Tatar kültür merkezleri olsa da, Kazakistan Tatarlarının ilgisizliği ve katılım
sağlamamalarından dolayı yeterince güçlü değildirler.306
Söz konusu Tatar kültür merkezleri aynı zamanda politik merkezler olarak da zaman
zaman kullanılmaktadır. Özellikle yerel meclis seçimlerinde soydaşlarının desteğini
almak isteyen Tatar adaylar, kültür merkezi aracılığı ile destek talep etmektedir.
305
“Татары в Казахстане,” Republic of Tatarstan, Aralık 15, 2013,
http://1997-
2011.tatarstan.ru/index.php?DNSID=38d1a1a4f6b68136abcf92eaf78e98ba&node_id=3061. 306
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 87.
Şekil 8: Kazakistan'da Yaşayan Türk Dilli Halkların 1979-2009 Yılları Arasında Toplam Nüfusa Oranları
83
Ancak, Tatar nüfusunun ülke geneline yayılıp belli yerlerde çoğunluk
oluşturamaması ve Tatarların politikaya ilgisizliği kültürel merkezlerin birer politik
merkez olmasına engel olmaktadır.307
Ayrıca, Kazakistan yönetimi de Tatarlar dâhil
hiçbir etnik gruba ait kültür merkezinin politik alanda, en azından kendi lehine söz
sahibi olmasından memnun olmayacaktır.
Sovyet yıllarında Kazakistan Tatarlarının orta ve üst meslek gruplarında çalışmıştır.
Kazaklara göre daha eğitimli ve Ruslara daha yakın olmaları sebebiyle Sovyet
Yönetimi birçok Tatarı anahtar pozisyonlarda görevlendirmiştir. 1960-1986 yılları
arasında parti birinci sekreterliğini yapmış olan Dinmuhammed Kunayev’in
annesinin Tatar olması Kazakistan Tatarları için önemli avantajları da beraberinde
getirmiştir. Ancak, Kunayev’in koltuğu devretmesiyle beraber 1980’lerde titüler grup
olan Kazaklar tarafından baskıya ve dışlanmaya maruz kaldıklarını düşünen Tatarlar
bağımsızlık sonrası bu hissi artarak yaşamış ve ülke dışına göç etmeye başlamıştır.308
4.1.3.4. Dil
Tatar ve Kazak dillerinin Kıpçak grubunda yer alması onların mükemmel olmasa da
kendi dillerini konuşarak anlaşabilmesini sağlamaktadır. Ancak Rusça’nın bölgede
lingua franca olması ve halklar arasında iletişim dili olmasından dolayı buna gerek
duyulmamıştır.
Kazakistan Tatarları Uygur, Özbek ya da Ahıska Türklerinin aksine Ruslar gibi
topluluk halinde yaşamak için fırsat kollamamaktadır. Dahası Tatarlar genellikle
Rusçayı kullanmakta ana dillerini kullanmamakta hatta bilmemektedir.309
Tatarların
Ruslaşmış Türkler olarak anılmasının en büyük sebeplerinden birisi de dil olarak
Rusçayı büyük ölçüde benimsemiş olmalarıdır.310
2009 yılı nüfus sayım verileri de bu durumu kanıtlamaktadır. Kazakistan resmi
rakamlarına göre 204 bin Tatardan sadece %51’i anadilini Tatarca olarak seçmiştir.
Bu oran Özbek, Uygur ve Ahıska Türkleri ile karşılaştırıldığında çok düşük bir
307
Davenela, “Non-Titular Nationalities,” s. 27. 308
Shirin Akiner, Central Asia: Conflict or Stability and Development?, (London, Minority Rights
Group: MFP Design and Print, 1997), s. 22. 309
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 83. 310
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 113.
84
orandır. Diğer taraftan Tatarların Kazakça bilme oranı da aynı şekilde Uygur ve
Özbeklerden daha düşük orandadır. Bu açıdan bakıldığında Tatarlar dil anlamında
Kazakistan’daki diğer Türk kökenli ve Müslüman milletlere göre öz kültürüne ve
diline daha fazla yabancılaşmış özellikler sergilemektedir.311
(Şekil 9.)
Kazakistan’da yaşayan Tatarların Rus diliyle konuşuyor olması Kazakistan’da Rusça
konuşan Rus, Belarus, Ukraynalı gibi diğer milletlerin karşılaştıkların sorunların
benzeriyle karşı karşıya bırakmıştır. Özellikle bağımsızlık sonrası Kazakça’nın
ağırlığının artması ve Rusça’nın giderek arka plana itilmesi Rusları dezavantajlı
duruma düşürdüğü kadar Tatarları da etkilemiştir.312
Ancak son yıllarda, hem Tataristan hem de Kazak yönetiminin destekleriyle Pazar
okullarında ve Tatar kültür merkezlerinde Tatarca dil kursları düzenlenmeye
başlamıştır.313
Bağımsızlık sonrası yetişen genç nesilde Tatar milli bilincinin giderek
arttığı gözlemlenmektedir. Ancak bu gelişme yine de kültürel boyutun ötesine
geçmemektedir.
311
Results Of The 2009 National Population Census Of The Republic Of Kazakhstan, (Astana: The
Agency On Statistics Of The Republic Of Kazakhstan, 2011. 312
Research Directorate, Immigration and Refugee Board, Canada, Kazakhstan, The treatment of
ethnic Tatars (Tartars) and the availability of state protection (May 2000-Oct. 2002), (Immigration
and Refugee Board of Canada, 2002) 313
“Татары в Казахстане.”
85
4.1.3.5. Din
Kazakistan’da ulus inşası için önem arz eden noktalardan biri olan İslam, önceki
bölümlerde de anlatıldığı üzere Kazak steplerine 14. yüzyıldan itibaren girmişse de
yaygınlaşması 18. yüzyıldan itibaren olmuştur. Kazakistan’da İslam’ın
yaygınlaşması ise büyük ölçüde Volga Tatarlarının kanalıyla olmuştur. Çarlık
Rusya’sı Kazak stepleri ilk fethedildiğinde sahipsiz ve üzerinde düzenli bir yerleşik
hayatın olmadığı binlerce kilometre kare büyüklüğünde araziyle karşılaşmıştır. Bu
sorunun çözümünü ise Kazakları Tatarlar eliyle İslamlaştırılarak yerleşik hayata
geçirilmesinde bulmuşlardır.314
18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın sonlarına kadar
Kazan Tatarları, günümüz Kazakistan’ının dini eğitim sistemini çoğunlukla kendi
tekelinde tutmuştur.315
Kazakların İslamlaşması, daha sonraları Rusların aleyhine
gelişecek birtakım olayların teorik altyapısını sağlayacak olan “Kazak” kimliğinin
314
Bhavna Dave, Kazakhstan: Ethnicity, Language and Power (London: Routledge, 2007), s. 35.;
Glenn, “Contemporary Central Asia” s. 149.; Glenn, The Soviet Legacy in Central Asia, s. 64.;
Özdemir, “Kazak Kültürel Hayatında Tatarlar,” s. 158-159. 315
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 77.
Şekil 9: Türk Dilli Halklarda Anadil Becerisi Oranları
86
önemli yapı taşlarından İslamiyet büyük ölçüde Kuzeyden gelen Tatarlar marifetiyle
Kazakistan’da hâkimiyet kurmuştur.
Sovyet sonrası Kazakistan’ında İslam ulus inşa sürecinin bir parçası olarak
kullanılmaktadır. Kazakistan yönetimi etnik grupların uhdesi altında olan camilerin
Kazakistan Din İşleri Ajansına kaydını kabul etmemekte, onları etnik yapıdan sıyrılıp
Kazakistan camisi olduktan sonra kayıt işlemlerini kabul etmektedir. Bu durum,
Tatarlarda aynı zamanda Özbeklerin sıkılıkla karşılaştığı camilere Kazak imamların
atanması durumunun gündeme gelmesinden çekinilmesine yol açmaktadır.316
Kazak
yönetimi farklı dini etnik grupların, mezheplerin ve hareketlerin Kazakistan’da söz
sahibi haline gelmesini istememekte tek bir resmi İslam anlayışının Kazakistan’a
hâkim olmasını arzulamaktadır. Bu yüzden 1852 yılında Kazakistan Tatarları
tarafından inşa edilen Kazakistan’ın ilk camilerinden Din-Muhammed Tatar-Başkurt
Camisi kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. 317
Diğer taraftan, diğer Türk soylu milletlerle karşılaştırıldığında Kazakistan’daki
Tatarlar arasında İslam’ın günümüzde zayıf olduğu görülmektedir. İslam
Kazakistan’da Ahıska Türklerinde yüzde 95, Kazaklarda ve Uygurlarda %98,
Özbeklerde ise yüzde 99 oranında bir yaygınlığa sahipken Tatarlarda bu oran %75’e
düşmektedir.318
Kazakistan Tatarları arasında çok sayıda Hristiyan ve inançsızın
olması da Tatarlar arasında İslam’ın ve İslami yaşantının öncelikli bir konu
olmadığının göstergesidir. (bakınız şekil 9.)
316
Mushfig Bayram, “Kazakhstan: ‘There can be no Tatar, Chechen or Tajik mosques’,” Forum 18
News Service, Aralık 7, 2012, erişim Aralık 5, 2013,
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1778. 317
Felix Corley, “Kazakhstan: ‘We're liquidating the [mosque] community’,” Forum 18 News
Service, Şubat 5, 2014, erişim Mart 8, 2014,
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1924. 318
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 24.
87
4.1.3.6. Eğitim
Kazakistan Tatarlarının tarihten itibaren Kazak kültürel hayatı üzerinde etkisi
görülmektedir. Bu faaliyetler dini alandan eğitim ve medya alanına kadar farklı
kollarda kendisini göstermektedir.
Kültürel hayattaki Tatar etkisi, İdil-Ural bölgesinde gelişen Usul-ü Cedid okulları
modern bilim aracılığı ile Kazak bozkırlarında Ceditçilik fikrinin etkili olmasına
sebep olmuştur. Tatarların Kazakistan’daki eğitim faaliyetleri kısa sürede netice
vermiş, bunun sonucunda İslamiyet’in ve Tatar kültürünün Kazaklar üzerindeki
etkisi oldukça yoğun bir şekilde hissedilmeye başlanmıştır. Fakat 1852 Kırım
savaşından sonra İslam siyaseti değişen Rusya, Tatarların faaliyetlerini Kazakların
Ruslaştırılmasının önünde engel olarak gördüğü için bu faaliyetlere karşı tedbirler
almaya başlamıştır. Rus tüccarların Kazakistan’a gelmesi ile birlikte Tatar tüccarlara
rakip olmaları da bu tedbirlerin alınmasında etkili olmuştur.319
Günümüzde ise Tatarların Kazakistan’da Rus okullarını tercih ettiği ve eğitimli
kesimin daha çok yurtdışında kendi hayatını sürdürme şanşı aradığı
gözlemlenmektedir.
319
Özdemir, “Kazak Kültürel Hayatında Tatarlar,” s. 159-160.
Şekil 10: Kazakistan'da yaşayan Türk Dilli Halklarda Din (Oransal)
88
4.1.3.7. Alfabe
1926 yılına kadar Tatarların kullanmış olduğu dil Arap alfabesi ile yazılıyordu. Daha
sonra 1920’lerin sonralarında Latin alfabesiyle değiştirilmiştir. Nihai olarak
1930’ların sonralarında Sovyetler dâhilindeki tüm Türk dili konuşan topluluklarda da
olduğu gibi alfabe Kiril alfabesiyle değiştirilmiştir. Günümüzde Kazakistan’daki
Tatarlar Kiril alfabesini kullanmaktadır.
4.1.3.8. Basın ve Medya
1990’lı yıllarda Kazakistan-Tatar Derneği "İdil" ve "Fiker-Umet" gibi bazı bölgesel
Tatar gazeteleri yayınlanmıştır. Günümüzde ise Tatar-Başkurt Ulusal Kültür
Merkezinin yayın hayatını sürdürdüğü tek gazete olarak "Yashlek" kalmıştır. Ayrıca,
Kazakistan'ın başkenti Astana’da bir bürosu da bulunan Tataristan uydu kanalı "Yeni
Çağ" televizyonu da Kazakistan’da yayın yapmaktadır.320
4.1.4. Ahıska Türkleri
Ahıska Türkleri de Kazakistan’da yaşayan diğer bir Türk dilli halk Kırım Tatarları
gibi 2. Dünya savaşı sonrası zorunlu göçe tabi tutulmuş bir başka topluluktur.1944
yılında zorunlu göçe tabi tutulmadan önce Ahıska Türklerinin yaşadığı Ahıska,
Gürcistan toprakları içerisinde Kafkasya Bölgesi’nin güneybatısında yer almaktadır.
Ahıska’nın kuzeyinde ve doğusunda Gürcistan; güneyinde Ermenistan;
güneybatısında Türkiye; batısında Acaristan Özerk Cumhuriyeti (Gürcistan) yer
almaktadır. Ahıska Türklerinin anavatanı olan bu bölge Ahıska, Adigün, Aspinza,
Ahılkelek ve Bogdanovka gibi önemli yerleşim birimlerini kapsamaktadır. Ahıska
bölgesinin toplam yüzölçümü ise 6.260 km2’dir.321
320
“Татары в Казахстане.” 321
Rehman Seferov and Ayhan Akış, “Sovyet Döneminden Günümüze Ahıska Türklerinin
Yaşadıkları Coğrafyaya Göçlerle Birlikte Genel Bir Bakış,” Selçuk Üniversitesi, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi 24 (2008): s. 395.
89
Ahıska Türkleri, her ne kadar isimlerini bölgenin adı olan “Ahıska”dan almış olsalar
akademik alanda Ahıska Türklerinin hem kökeni hem de isimleri üzerindeki
tartışmalar sürmektedir. Bu tez de “Ahıska Türkleri” olarak tanımlanacak olan
topluluk genel anlamda 3 terim ya da adlandırma üzerine tartışmalar devam
etmektedir. Birincisi Gürcistan makamları ve akademisi “Mesketler” (i.
Meskhetians) terimi üzerine iddialarını kurarken, Ahıska Türkleri kendilerini Ahıska
Türkü ya da sadece Türk olarak tanımlamaktadır. Türkiye ve Dünyadaki diğer
akademisyenler ise İngilizce yazımda “Meskhetian Turks” ya da Türkçe ifadeyle
“Ahıska Türkleri” olarak tanımlamaktadır. 322
Ahıska Türkleri’nin etnik kökeninin
Türk mü yoksa Türkleşmiş/Müslümanlaşmış Gürcüler mi olduğu tartışmasına
rağmen Sovyet yıllarında Ahıska Türkleri “Türk” olarak tanımlanmışlardır.323
Günümüzde Ahıska Türklerinin kimliklerinde ve pasaportlarında milliyeti “Türk”
olarak belirtilmektedir.
Gürcistan Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü akademisyenlerinden Marine
Beridze makalesinde Ahıska Türklerinin aslında Osmanlıların başarılı bir politika
neticesinde İslamlaştırılmış ve Türkleştirilmiş Gürcüler olduğunu savunmaktadır.
Bunda ekonomik ve coğrafi etkenlerin olduğunu iddia eden yazar, sonradan Ahıska
Türkleri olarak adlandırılan bu topluluğun dil, din ve kimlik olarak kendilerini Türk
gibi hissettiklerini ancak Anadolu Türklerinden farklı olduklarını savunmaktadır.324
Diğer taraftan, Kazakistan’daki Ahıska Türkleri ve Korelilerle ilgili çok sayıda
makale yayınlamış ve araştırmalar yapmış olan Türkiye mezunu Chong Jin OH, 2006
yılında İngilizce yazmış olduğu tezinde tartışmalı olan terimler arasından “Ahıska
Türkleri” (i. “Ahıska Turks”) terimini kullanmayı tercih etmiştir. Bu tercihini
yaparken Oh, Ahıska Türkleri ile mülakatlar gerçekleştirdiğini ve bu mülakatlarda
Ahıska Türklerinin Gürcülerle olan tek bağlantısının Gürcülerle aynı topraklarda
yaşamaları olduğunu söylediklerini ve kendilerinin Anadolu Türklerinden tek
farklarının da Ahıska bölgesinde yaşamış olmaları olduğunu belirttiklerini yazmıştır.
322
Bu tez çalışmasında genel olarak kullanılan ifade olan “Ahıska Türkü” terimi kullanılacaktır. 323
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 35. 324
Marine Beridze and Manana Kobaidze, “An Attempt to Create an Ethnic Group: Identity Change
Dynamics of Muslimized Meskhetians,” in Language, History and Cultural Identities in the
Caucasus, ed. Karina Vamling (Malmö: Caucasus Studies, 2010). Ayrıca; Marine Beridze and
Manana Kobaidze, “Ethnic Identity Features: Creation, Loss and Revival Dynamics (The case of
Turkish Meskhetians),” Iberiul-Kavkasiuri Enatmecniereba 36 (2008).
90
Bu sebeple tezinde “Ahıska Türkleri” ifadesini kullanmasında sözkonusu
mülakatların etkili olduğunu belirtmiştir.325
Ahıska Türklerinin tarihinden bahsedilecek olursa, anavatanları olan Gürcistan’ın
batısındaki Ahıska 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girmiş, ancak
1829’da Çarlık Rusya’sı tarafından ele geçirilmiştir.326
Ahıska Türkleri 1829
yılından sürgün edildikleri 1944 yılına kadar bölgede yaşamlarına devam etmiştir. 2.
Dünya Savaşı devam ederken Ahıska Türkleri ile beraber Alman, Tatar, Çeçen,
İnguş, Balkar, Karaçay, Kalmuklardan oluşan sekiz etnik grup Orta Asya’ya
sürülmüştür. Stalin’in döneminde çok zor şartlar altında yaşamlarını idame ettirmeye
çalışan sürgün halklardan Çeçenler, İnguşlar, Balkarlar, Karaçaylar ve Kalmuklar
Stalin’in ölümüyle sürgün edildikleri topraklara geri dönmelerine izin verilmiştir.
Sürgün topluluklardan Kırım Tatarları ve Almanlar ise Sovyetler birliğinin
dağılmasını beklemek zorunda kalmıştır. Kırım Tatarları Ukrayna toprakları
içerisinde kalan Kırım’a dönerken, Almanlar ise sürüldükleri topraklar olan Volga’ya
değil, Almanya’ya göç etmişlerdir. Sonuç olarak, sürgün edilmiş sekiz topluluk
arasından Ahıska Türkleri vatanlarına geri dönememiş ve Ahıska’ya yeniden
yerleşmeleri sorunu da halen çözümsüz bir şekilde beklemektedir.327
4.1.4.1. Soydaş ve Akraba Olarak Ahıska Türkleri
Her ne kadar tartışmalar olsa da Ahıska Türkleri de Kazaklar gibi Türk kökenlidir.
Ahıska Türklerinin konuştukları dil Kazaklardan farklı olarak Kıpçak dil grubuna ait
olmayıp Türkçe’nin Oğuz grubuna ait olan Anadolu Türkçesi’nin doğu lehçesidir.
Tüm Türk-İslam topluluklarında olduğu gibi yerel kimlikleri belirleyen akrabalık,
köy, sınıf ve din bağları Ahıska Türkleri içinde büyük önem arz etmektedir. Ahıska
Türkleri de Kazaklar gibi din anlamında Sünni İslam’ın Hanefi mezhebine
mensuptur.328
325
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 115-119.; Tartışmalarla alakalı ayrıca: Oskari Pentikäinen and
Tom Trier, “Between Integration and Resettlement: The Meskhetian Turks.” European Centre For
Minority Issues 21 (2004): s. 9-10. 326
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 35. 327
Pentikäinen and Tom Trier, “The Meskhetian Turks,” s. 6. 328
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 116.
91
4.1.4.2. Kazakistan’daki tarihi, Yerleşim Bölgeleri ve Nüfus
1944 yılında Stalin sürgünlerinin arkasındaki gerekçe 2. Dünya Savaşında
Almanlarla işbirliği yapan ve Sovyet yönetimine karşı savaşan toplulukları
cezalandırmaktı. Ancak, Alman ordularının Ahıska bölgesinin 200 km yakınına bile
gelememişken Ahıska Türklerinin bölgeden sürülmesinin sebebi
açıklanamamaktadır. Tarihçiler Sovyet yönetiminin Ahıska Türklerinin bölgeden
sürülmesinin en büyük sebebi olarak bölgenin Türkiye sınırında olması ve Sovyet
sınırlarına potansiyel tehlike arz etmesi olarak göstermişlerdir.329
Stalin’in 2. Dünya
Savaşı Sovyetlerin lehine dönmesiyle beraber Türkiye üzerindeki emellerini daha
açık şekilde beyan etmesi, Gürcistan sınırındaki Ardahan ve Kars’ı işgal
edebileceğine yönelik açıklamalar yapması, Ahıska Türklerinin Türkiye sınırından
sürülmesini daha iyi açıklamaktadır.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürülmüş olan ve nüfusunun beşte birini
sürgün esnasında yaşanan zorluklarda kaybeden Ahıska Türklerini yerleştikleri
bölgelerde de zor günler yaşamışlardır. Sürekli olarak Sovyet yönetiminin baskısı ve
gözetiminde olan Ahıska Türkleri diğer taraftan yerleştikleri bölgelerdeki bazı
kesimler tarafından da hoş karşılanmamış ve “halkların düşmanları” olarak
tanımlanmaya maruz kalmışlardır. 1956 yılında yani Stalin’in ölümünün üçüncü,
sürgünün on ikinci yılında Başkan Kruşçev tarafından sürgün halkların ülkelerine
geri dönmeleri önündeki yasakların kaldırıldığı açıklanmasına rağmen, birtakım
politik gerekçelerden dolayı Çeçenler, Karaçaylar, İnguşlar, Balkarlar ve Kalmuklara
sağlanan bu serbestiyet Ahıska Türklerine pratikte uygulanmamıştır.330
Kırım
Tatarları ise 1980’lerin sonunda vatanlarına dönebilmişlerdir. Geçici bir güvenlik
tedbiri olarak gözüken Ahıska sürgünü ise resmi olarak 1989 yılına kadar sürmüş ve
sonrasında ise kalıcı hale gelmiştir. Ahıska Türkleri, 1989 yılında vuku bulan
Fergana olayları ve sonrasında yaşanan gelişmeler sayılmazsa, Ahıska bölgesi ya da
dış dünyaya yönelik büyük bir göç gerçekleştirmemiş, nüfusunun çoğu yine Orta
Asya’da mukim kalmıştır.
1989 yılında Fergana’da yer alan bir pazarda meydana gelen küçük bir tartışma
birden alevlenerek bütün bölgeyi sarmış ve Özbekistan’daki Ahıska Türklerinin
329
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 6. 330
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 7.
92
katliamına ve ikinci sürgününe tanık olunmuştur. Bunun üzerine Sovyet orduları ilk
aşamada 15 bin Ahıska Türkünü Kazakistan’a yerleştirmiştir.331
Sovyetler Birliği’nin
dağılma sürecinde girdiği dönemde Özbekistan’dan 1989 yılından itibaren zorunlu
göçe tabi tutulan Ahıska Türklerini Kazakistan hükümeti kabul ederek farklı idari
birimlere yerleştirmiştir. Özbekistan’dan göç eden Ahıska Türkleri, Kazakistan
hükümeti tarafından daha çok eski başkent Alma-Ata, Çimkent, Cambul, Taraz ve
Karaganda şehirlerine yerleştirilmiştir.332
Olaylar sonrasında toplamda 60 bin Ahıska
Türkü Azerbaycan ve Rusya başta olmak üzere Türkiye, Ukrayna, ABD, Kazakistan
ve Kırgızistan’a yerleşmiştir.333
Günümüzde Ahıska Türkleri Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya
Federasyonu, Türkiye, Ukrayna, Özbekistan ve ABD olmak üzere dokuz ülkede
yaşamaktadır. Toplam nüfusunun 350 bin ile 400 bin arasında olduğu tahmin edilen
Ahıska Türkleri 1989 Sovyet nüfus sayımına göre Sovyet sınırları içinde 207 bin
“Türk” yaşadığı belirlenmiştir. Ancak bu rakamlar Sovyet yönetiminin Ahıska
Türklerinin bir kısmını Azeri, Kazak, Kırgız ya da Özbek olarak kaydetmesi
nedeniyle tam olarak gerçeği yansıtmadığı tahmin edilmektedir.334
Kasım 1944’te toplam 115 bin Ahıska Türkü Orta Asya’ya sürülmüştür. Büyük bir
çoğunluğu Özbekistan topraklarına gönderilmesine rağmen 28 bin Ahıska Türkü
Kazakistan’a yerleştirilmiştir.335
Kazakistan’a Ahıska Türklerinin göçü sürgünden
sonra da devam etmiştir. Ahıska Türkleri Kazakistan’da genel olarak ülkenin güney
bölgelerinde Almatı, Talgar, Cambul ve Kızılorda’da yoğun olarak yerleştirilmiş
durumdadır.336
1944 sürgününde Kazakistan’a yerleştirilen Ahıska Türklerinden
Almatı bölgesine 2544 aileden 11,004 kişi, Cambul bölgesine 822 aileden 3415 kişi,
Kızıl-Orda bölgesine 373 aileden 1826 kişi, Taldy-Kurganskaia bölgesine 337
331
Collins, Clan Politics, s. 118., Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The
Meskhetian Turks, s. 8.; Pentikäinen and Tom Trier, “The Meskhetian Turks,” s. 12.; Ahmed Rashid,
The Resurgence of Central Asia: Islam or Nationalism?, (Karachi: Oxford University Press, 1994), s.
97-98. 332
Seferov and Akış, “Sovyet Döneminden Günümüze Ahıska Türkleri,” s. 402-403. 333
Fergana Olayları ile ilgili ayrıntılı bilgi için: Pulat Shozimov, Baktybek Beshimov and Khurshida
Yunusova, “The Ferghana Valley During Perestroika, 1985–1991” in The Heart of Central Asia, ed.
S. Frederick Starr (New York: M.E. Sharpe, 2011), s. 189-193. 334
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 1-2. 335
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 35. 336
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 115.
93
aileden 1441, Güney Kazakistan bölgesine 2233 aileden 10,147 kişi toplamda ise
6309 aileden 27,833 kişi Kazakistan’a yerleştirilmiştir.337
28 bin Ahıska Türkü Kazakistan’a sürülmüş olmasına rağmen 1979 sayımlarında338
“Türk” olarak 25 bin kişinin sayılması Sovyetlerin Ahıska Türklerini sınıflandırırken
bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış yaptıklarını göstermektedir. 1989 yılında toplam
50 bin olarak sayılan Kazakistan’daki Ahıska Türklerine 1989 yılında Fergana
vadisindeki etnik çatışmadan kaçan 15 bin Ahıska Türkü de eklenmiştir.339
Kazakistan’da 2009 yılında yapılan sayımlardan çıkan resmi rakamlara göre 97
bin340
Ahıska Türkü bulunmasına rağmen Aydıngün’ün de makalesinde belirttiği
üzere bu rakam 200 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.341
Kazakistan’ın bu
anlamda dünyada en fazla Ahıska Türkü nüfusu barındıran ülke olduğu söylenebilir.
Aydıngün’ün 2006 yılında katkıda bulunduğu bir raporda342
ise 150 bin rakamı
telaffuz etmektedir. Diğer taraftan, Oskari makalesinde Kazakistan’da 90 bin ile 100
bin arası Ahıska Türkünün bulunduğundan bahsetmektedir.343
Raman Seferov ise
170 bin rakamını telaffuz etmektedir.344
Ahıska Türklerinin 2011 yılında kendi
çıkartmış oldukları bir eserde ise 200 bin civarında Ahıska Türkü yaşadığı
belirtilmektedir.345
Kaynaklarda yer alan rakamlardan anlaşılacağı üzere
Kazakistan’da yaşayan Ahıska Türklerinin nüfusu üzerinde Kazakistan’da yaşayan
diğer azınlıklarda da olduğu gibi çelişkiler ve farklılaşmalar bulunmaktadır. Söz
konusu rakamların farklılaşmasının en büyük sebeplerinden birisi de Sovyet
zamanında Ahıska Türklerinin Azeri, Kazak, Kırgız ya da Özbek olarak
kaydedilmesidir. Bazı Ahıska Türkleri ise kendilerini içinde yaşadıkları titüler gruba
mensup olarak yazdırması da bu karışıklığın bir başka sebebi olarak ortaya
çıkmaktadır. Her ne kadar son resmi rakamlara göre 97 bin Ahıska Türkü sayılmış
olsa da, bu rakamın gerçekte 150 binle 200 bin arasında değişiyor olması daha
muhtemel görünmektedir. Günümüzde yaklaşık rakamlarla Almatı da 45 bin, Güney
Kazakistan’da 40 bin, Cambul’da 36 bin, Kızıl Orda’da ise 10 bin olmak üzere
337
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 129. 338
Bekmurzayeva, “Yurtdışı Kazakları,” s. 45. 339
Pentikäinen and Tom Trier, “The Meskhetian Turks,” s. 24. 340
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 20. 341
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 115. 342
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 13. 343
Pentikäinen and Tom Trier, “The Meskhetian Turks,” s. 13. 344
Seferov and Akış, “Sovyet Döneminden Günümüze Ahıska Türkleri,” s. 402-403. 345
Fuat Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş (Almatı: 2011), s. 67.
94
Kazakistan genelinde resmi olmayan rakamlara göre yaklaşık 150 bin Ahıska Türkü
yaşadığı sanılmaktadır.346
4.1.4.3. STK yapılanmaları ve Yönetime Katılımları, İstihdam
Ahıska Türklerinin hemen hemen hepsi titüler dili yani Kazakça’yı konuşabilmekte
ve böylece ülkeye entegrasyon sorunu yaşamamaktadır. Genel anlamda da ülkedeki
toplumların büyük bir bölümüyle de iyi ilişkiler geliştirmişlerdir. Ancak, hükümette
ve kamu hizmetinde yeterince temsil edilmiyor olmaları toplumda Ahıska Türklerini
dezavantajlı konuma soktuğu aşikârdır.347
Bütün bu dezavantajlı konumlarına
rağmen Kazakistanlı Ahıska Türkleri ülke yönetiminden ve devlet başkanı Nursultan
Nazarbayev’den hiçbir zaman şikâyet etmemektedir. Bu durumun en önemli
sebeplerinden birisi de Nazarbayev sonrasında değişmesi muhtemel yönetim
kadrosunun daha baskıcı ve milliyetçi olmasından çekinilmesidir.348
1989 yılında
Fergana’da yaşanan trajediyi hafızasından silemeyen Ahıska Türkleri hallerinden
346
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 135. 347
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 134. 348
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 188.
Şekil 11: Kazakistan'da Yaşayan Ahıska Türklerinin Yıllara Göre Nüfus Miktar ve Oranları
95
şikâyet etmemeyi, içerisinde bulundukları devletle iyi ilişkiler geliştirmeyi ve
dolayısıyla daha düşük profilde kalmayı tercih etmişlerdir.349
Hayatın tüm alanlarında baskının olduğu Sovyet döneminde belli bir sivil toplum
örgütlenmesi oluşturamayan Ahıska Türkleri, bulundukları Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri bağımsızlıklarının kazanmaları sonrası çeşitli STK yapılanmalarına
gitmiştir. Bu bağlamda, 1991 yılında Almatı’da “Ahıska Türk Milli Kültür Merkezi”
kurulmuştur. Türk diasporasının yoğun olarak yaşadığı 7 şehir ve 13 bölgede şubesi
bulunmaktadır.350
Asıl adı Kazakistan Cumhuriyeti Türk Milli Kültür Merkezi olan
yapının yönetim kurulu başkanlığını 1999 yılında beri Ziyaeddin Kasanov
yürütmektedir.
Ahıska Türkleri genel olarak siyasi yapılanmalardan kaçınmış, devlet yönetimi
tarafından sınırları çizilmiş duruşun dışına çıkmamıştır. Ahıska Türklerini temsil
eden derneğin amaçlarından birisinin de Nazarbayev’in çalışmalarına Ahıska
Türkleri olarak meşruiyet kazandırılması ve bunun Türk toplumuna anlatılması iddia
edilmektedir.351
Kazakistan Ahıska Türkleri Derneğinin de gündemlerindeki en önemli madde diğer
ülkelerdeki Ahıska Türklerinin de talebi olduğu üzere vatanları olarak gördükleri
Türkiye’ye göç edebilmek için izin alabilmenin yollarını aramak olmuştur.352
Bu
anlamda, 2008 yılında ise dünyanın farklı ülkelerinde kurulmuş olan Ahıska Türkleri
derneklerinin tek çatı altında toplanması kararı alınmıştır. 2010 yılında ise merkezi
Almatı da olan Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) kurulmuş ve Ahıska
Türklerinin sorunlarını ve taleplerini ulusal ve uluslararası çapta gündeme getirmeye
başlamıştır.353
Diğer taraftan, Kazakistan Ahıska Türkleri Derneği ve DATÜB
Başkanı Ziyaeddin Kasanov’un Nursultan Nazarbayev’in başkanı olduğu Kazakistan
Halklar Asamblesinin Başkan Yardımcısı olması ise Ahıska Türklerine Kazakistan
yönetimi nezdinde verilen önemin de bir göstergesidir.
349
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 200. 350
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 68. 351
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 68. 352
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” 353
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 114.
96
Sürgünün ilk yıllarında Ahıska Türkleri Kazakistan’da çok zor şartlar altında
yaşamışlardır.354
Özellikle, Stalin’in ölümünden sonra politik anlamda rahatlamaya
paralel olarak ekonomik olarak refah düzeyinin artması Ahıska Türklerinin de
durumlarının iyileşmesinin yolunu açmıştır. Birçok Ahıska Türkü Kolhoz ve
Solhozlarda işçi olarak çalışmaya başlamıştır.355
Bağımsızlık sonrası, Kazakistan’a gelen Türk işadamlarının en önemli yardımcısı
Ahıska Türkleri olmuş Türk girişimcilerle yerel işadamları arasında köprü vazifesini
görmüştür.356
Ancak günümüzde Kazakistan ve Kırgızistan’da Türk girişimcilerin
yapmış oldukları yatırımlarda genellikle kalifiye olan özellikle titüler gruba mensup
yerel insanları istihdam etmektedir. Kazakça ve Kırgızca’nın da Türki diller olması
Kazak ve Kırgızları hızla Türkçe’yi öğrenmesine olanak tanımış ve böylece
bağımsızlık sonrası Ahıskalılar elde etmiş olduğu dil avantajı son zamanlarda yavaş
yavaş azalmıştır. Günümüzde Türk firmalarında Ahıskalı çalışanlardan ziyade Kazak
ya da Kırgızları daha yoğun olarak gözlemlemek mümkündür.357
Ahıska Türkleri
günümüz Kazakistan’ında genellikle kırsal alanda yaşamakta olup tarım ve ticaret iki
önemli uğraş alanı olarak öne çıkmaktadır.358
Birçok Ahıska Türkü Kazak
komşularına nispetle ekonomik olarak daha iyi bir konuma erişmiş olmalarına karşın,
diğer sürgün edilmiş milletlerle karşılaştırıldığında politik alanda en dezavantajlı
konumda bulunmaktadır.359
4.1.4.4. Dil
Ahıska Türkleri, günümüzde de Kars, Ardahan, Artvin bölgesinde konuşulan
Türkçe’nin doğu Anadolu diyalektiğini konuşmaktadır. Kazakistan’daki Ahıska
Türklerinin konuştukları bu diyalektiğin Azerbaycan Türkçesi ile de benzer tarafları
bulunmaktadır. Günlük konuşma dilinde Türkçeyi kullanan Ahıska Türkleri, daha
teknik konularda Rusçayı kullanmaktadır.360
Yıllarca Sovyet yönetiminde yaşamış,
354
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 13. 355
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 129. 356
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 13. 357
Chong Jin Oh, “Role of Homeland in Preserving Diaspora Identity: The Case of Korea and
Turkey's Engagements With the Korean and Ahıska Turkish Diasporas In Central Asia,” Orta Asya ve
Kafkasya Araştırmaları Dergisi 2, 4 (2007): s. 165. 358
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 115. 359
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 133. 360
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 23.
97
asimilasyon politikaları maruz kalmış ve Türkçe’nin konuşulduğu Türkiye ile
bağlarının tamamen kopmuş olmasına rağmen Ahıska Türkleri konuştuğu dili
korumuştur. Daha önce de belirtildiği üzere, Ahıska Türkleri, kendi dillerine her
zaman sadık olmuşlar, kendi kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmüşler ve
korumuşlardır.361
Ahıska Türkleri ayrıca, titüler halk olan Kazaklar gibi dillerine
sahip çıktıkları ve korudukları için kendileriyle övünmektedir.362
Aydıngün, Ahıska
Türkü yetkililer ve halktan kişilerle yaptığı mülakatlarda en çok üzerinde durulan
konulardan birinin de Ahıska Türklerinin Kazakistan’da yaşayan topluluklar arasında
dillerini en çok muhafaza eden halk olduğudur.363
2009 nüfus verileri de bu yukarıdaki yazarların gözlemini büyük ölçüde
doğrulamaktadır. Kazak resmi rakamlarına göre Kazakistan’da yaşayan 97 bin
Ahıska Türkünün %93’ü kendi anadilini yani Türkçe’yi konuşmaktadır. Diğer
milletlerle karşılaştırıldığında çok yüksek bir orana sahip olan Ahıska Türkleri tezin
konusu olan Uygur ve Tatarlara göre anadil üzerinde yetileri daha fazladır.364
(bakınız şekil 5)
Bütün bunlara rağmen gerçekte Ahıska Türklerinin dillerini yeterince muhafaza
ettiklerini söylemek güçtür. Kazakistan ve Kırgızistan’da yapılan mülakatlarda
özellikle Türkiye ile etkileşim içinde olmayanlar ile sürgün sonrası üçüncü neslin
Türkçeyi unuttukları gözlemlenmiştir.365
Bunun başlıca sebeplerinden biriside eğitim
sistemidir. Sovyet zamanında eğitim dilinin Rusça olması ve Rusça’nın günlük
yaşamda insanlar arasında iletişim dili olması bu durumun ortaya çıkmasında başlıca
etkendir. Bağımsızlıkları sonrası bulundukları ülkeler olan Kazakistan ve Kırgızistan
gibi Orta Asya Cumhuriyetlerinde yerel dillerin ön plana çıkması da Ahıska Türkü
gençlerin anadilleri olan Türkçe üzerindeki yetkinliklerini kaybetmelerinde en büyük
etkenlerden birisidir.
Benzer şekilde Kazakistan’daki Ahıska Türkleri arasında şehirde yaşayan
yükseköğrenim görmüş kişilerde de dillerini koruma noktasında değişim işaretleri
belirmektedir. Bu durumun en büyük sebeplerinden birisi de Türkçe eğitime
361
Ayşegül Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity: Ahiska/Meskhetian Turks
in Soviet and post-Soviet contexts,” Central Asian Survey 21, 2 (2002): s. 192. 362
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks,s. 24.; Oh, “Ahıska
Turks and Koreans,” s. 131. 363
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 115. 364
The Agency on Statistics, 2009 National Population Census, s. 21. 365
Yazarın gözlemleri.
98
yeterince erişimin olmaması gösterilebilir. Diğer taraftan şehirlerde yeni yetişmekte
olan çocuklar da aynı şekilde Türkçeyi unutma tehlikesi altındadır. Ülkede orta
öğretim düzeyinde Türkçe eğitim veren okulların bulunmayışının etkisi büyüktür.366
Kazakistan’da bunlara ek olarak Türkiye kökenli birçok eğitim ve dini grup
bulunmaktadır. Bunlar hem Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türkiye Türkçesi Eğitim
Öğretim Merkezi'nin (TTEÖM), Yunus Emre Vakfı, TİKA gibi Türk devletine ait
kurumlar hem de Kazak-Türk Eğitim Vakfı, Yabancı Diller ve Kariyer Üniversitesi
gibi çeşitli sivil inisiyatiflerle kurulmuş eğitim kurumları bulunmaktadır. Ancak bu
eğitim kurumlarının hiçbiri belli bir etnik aidiyeti diriltmeye yönelik değildir. Söz
konusu kurumlar Avrasya’da yaşayan tüm Türk Devlet ve Toplulukları arasındaki
dostluk ve dayanışmayı artırmaya yönelik daha büyük hedefleri olan kurumlardır.367
Ancak diğer taraftan, Türk Büyükelçiliği yetkilileri ile yapılan görüşmede Almatı’da
hizmet veren Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezi'nin Ahıska Türklerine
pozitif ayrımcılık uyguladığını, Türkçe’yi öğrenmek ya da geliştirmek isteyen bir
Ahıska Türkü’nün kur başına yüzde elli indirim sağlandığını belirtmiştir.368
Bunun
yanında, 1991’den itibaren Kazakistan’ın 40 ortaokulunda Ahıska Türklerinin
okuduğu okullarda Türkiye Türkçesi dersi Ahıska Türkü öğretmenler tarafından
okutulmaktadır. Ayrıca, Kazakistan Ahıska Derneğinde Türk dili öğretmenlerinin
toplantıları düzenlenmektedir.369370
Her ne kadar hem Türk devletinin hem de sivil
toplum örgütlerinin Ahıska Türklerine yönelik dil eğitimi faaliyetleri artarak devam
etse de, yeni nesil de Türkçe bilme seviyesi oldukça düşük seviyelerdedir.371
Diğer taraftan, Türkçe’nin de Kazakça gibi Türk dil ailesine mensup olması Ahıska
Türklerine devlet dili olan Kazakça’yı öğrenmede büyük kolaylık sağlamıştır. 2009
nüfus sayımının analizlerinde de görüleceği üzere Kazakistan’da yaşayan etnik
topluluklar arasında Kazakçayı hem anlama, hem konuşma hem de yazmada Ahıska
366
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 242. 367
“Vizyonumuz,” Ahmet Yesevi Üniversitesi, erişim Aralık 7, 2013,
http://www.yesevi.edu.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=4&Itemid=6. 368
Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Türkçesi Eğitim
Öğretim Merkezi (TTEÖM) öğretmenlerin vize sorunu nedeniyle çalışmalarını 2014 yılından itibaren
geçici süre ile askıya almıştır. 369
Fatima Devrisheva, “Kazakistan’da Ahıska Türklerinin Sosyal-Kültürel Yapılarındaki Değişmeler”
(master tezi, Ankara Üniversitesi, 2010), s. 19. 370
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 75. 371
Yazarın gözlemleri.
99
Türklerinin %90’ı Kazakça’yı anlayabilmektedir.372
Konuşabilmenin ölçülmediği bu
sayımlarda Kazakça’yı konuşabilme yetisinin Ahıska Türkleri arasında çok düşük bir
orana sahip olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte dernek yetkilileri Ahıska
Türkü çocukların Kazakça olan sınıflarda ve okullarda eğitim görmeleri yönünde
telkinlerde bulunmaktadır.373
DATÜB Başkanı bir konuşmasında Kazakça ve
Türkçe’nin akraba diller olduğunu Kazakça öğrenen her Ahıska Türkünün aynı
zamanda Türkçe’yi de öğrenmiş olacağını söylemektedir.374
4.1.4.5. Din
İslam’da aynı zamanda dil gibi Ahıska Türkleri’nin kimliklerinin bir parçasıdır.
Ahıska Türkleri’nin iddiasına göre Sovyet zamanında kendileri Kazak ve Kırgızların
aksine dini vecibelerini her türlü zorluğa rağmen hiçbir zaman terketmemiştir.375
Kazakistan’da Ahıska Türklerinin temsilcileri tarafından 23 tane cami inşa edilmiştir.
Bunun yanında Ahıska gazetesinde İslam’la alakalı makaleler yayınlanmakta ve Türk
Milli Kültür Merkezi her yıl 40-50 hacıya mali yardım yapmaktadır.376
Ancak, Kazakistan’da hizmet veren Türkiye kökenli çeşitli dini gruplarla yapılan
görüşmelerde Ahıska Türkleri’nin yeterince dine ilgi göstermediklerini,
düzenledikleri kurslara davet edilmelerine rağmen çocuklarını göndermekte istekli
davranmadıklarını belirtmişlerdir.
4.1.4.6. Eğitim
Yoğun olarak ülkenin Kazakistan’ın güneyinde yaşayan Ahıska Türkleri 1960’lı
yıllardan itibaren yine kendileri gibi güneyde yaşayan Özbek, Uygur gibi azınlık
grupların okullarında eğitim almışlardır. Bu yüzden, üniversitelerin genellikle Rusça
eğitim verdiği Kazakistan’da liseden sonra tahsiline devam etmek isteyen Ahıska
Türklerinden bazılarının Kazakça, Özbekçe ve Uygurca okullarını bitirmelerinden
372
Anar Zhumabaevna Sultanyarova – 2013 - N.A. Nazarbayev and Peculiar Features of Ethnic
Language Processes in Kazakhstan: s. 1613 373
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 75. 374
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 78. 375
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 193. 376
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 85.
100
dolayı Rusçaları iyi seviyede olmamış ve yüksekokul ve üniversiteleri
kazanamamışlardır.377
Fatima Devrisheva 2010 yılında kaleme aldığı tezinde, 1995’ten itibaren Türkiye
Cumhuriyeti ve Kazakistan’daki Ahıska Türklerinin Medeniyet Merkezi arasındaki
anlaşma sonucunda her yıl yirmi kişi lisans ve beş kişi yüksek lisans öğrencisi olarak
Türkiye üniversitelerine okumaya geldiğini söylemektedir.378
Ancak 2012 yılından
itibaren yapılan değişiklikler çerçevesinde Türk Cumhuriyetleri ve Akraba
Toplulukları (TCS) sınavı kaldırılmış ve yerine mülakatlarla öğrenci alımının
yapıldığı “Türkiye Bursları” sistemi devreye sokulmuştur. Diğer taraftan, Türkiye
Bursları Mülakat komitesi ise Ahıska Türklerinin burs süreçlerinde gözetilerek
pozitif ayrımcılığa tabii tutulduğunu ancak herhangi bir kontenjan ayırma
durumunun söz konusu olmadığını belirtmiştir. Yükseköğrenim talebi artan
Kazakistan’daki Ahıska Türkleri 1990’ların sonlarından itibaren Kırgızistan’ın
Bişkek şehrindeki Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde de eğitim almaktadır.
Bu noktada, 2011 yılında Almatı şehrine 35 km mesafedeki Talgar ilçesinde TİKA
tarafından bir Kazak-Türk Lisesi inşa edilmiştir. Açılış töreninde, dönemin Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ konuşmasında;
“Burada öğrenim gören öğrencilerin gelecekte Türkiye için,
Kazakistan için, Ahıska Türkleri için faydalı işler yapacağına
gönülden inanıyorum”379
demiştir. Yapılan görüşmelerde, Ahıska Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Talgar
bölgesine inşa edilen okulun Kazakistan’da yaşayan Ahıska Türklerine yönelik
olarak kurulduğu ve öğrencilerinin çoğunun da Ahıska Türkü olduğu belirtilmiştir.
Talgar’da inşa edilen okulda eğitim alacak öğrencilerin %50’sinin Ahıska Türkü geri
kalanının ise farklı milletlerden olması öngörülmüştür.380
6. sınıftan lise son sınıfa
377
Devrisheva, “Kazakistan’da Ahıska Türkleri,” s. 18. 378
Devrisheva, “Kazakistan’da Ahıska Türkleri,” s. 20. 379
“TİKA’dan Kazaksitan’a Dev Yatırım: Kazak-Türk Lisesi,” Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, Ekim 23, 2011,
http://www.tika.gov.tr/haber/tikadan-kazaksitana-dev-yatirim-kazak-turk-lisesi/95. 380
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 19.
101
kadar eğitim veren okul Türkçe, Kazakça, Rusça ve İngilizce olmak üzere dört dilde
eğitim yapılmaktadır.381
4.1.4.7. Alfabe
1926 yılına kadar Ahıska Türkleri’nin kullanmış olduğu Türkçe Arap alfabesi ile
yazılıyordu. Daha sonra 1920’lerin sonralarında Latin alfabesiyle değiştirilmiştir.
Nihai olarak 1930’ların sonralarında Sovyetler dâhilindeki tüm Türk dili konuşan
topluluklarda da olduğu gibi alfabe Kiril alfabesiyle değiştirilmiştir.382
Bir kısım
Ahıska Türkü Arap ya da Latin alfabesini kullanmaya devam etmişse de günümüzde
Kazakistan ve Kırgızistan’daki Ahıska Türkleri Kiril alfabesini kullanmaktadır.
Özbekistan’dakiler ise devletin Latin alfabesini kabul etmesiyle paralel olarak
kendileri de eskiden olduğu gibi Latin alfabesini kullanmaya başlamıştır.
4.1.4.8. Basın ve Medya
Ahıska Türk Milli Kültür Merkezi çatısı altında “Ahıska” gazetesi çıkarılmaktadır.
2000 yılından bu yana Rusça, Kazakça ve Türkçe olarak üç dilde yayın yapan gazete
2006 yılına kadar ayda iki, bu tarihten itibaren ise haftalık olarak basılmaktadır. 2007
yılından itibaren DATÜB Başkanı Ziyaeddin Kasanov tarafından finanse edilen
gazete Türk dünyası, Türkiye ve Kazakistan haberlerini yayınlamaktadır. Aynı
zamanda Devlet Başkanına olan sadakati göstermekte bir araç olarak hizmet eden
gazetede Nazarbayev’in söylemlerine çokça yer verilmektedir.383
Buna ek olarak
“ahiskapress” adlı internet adresinden Kazakistan ve diğer ülkelerdeki Ahıska
Türkleri hakkında yayınlar yapılmaktadır.384
Son olarak Kazakistan devlet
radyosundan Ahıska Türklerine yönelik olarak haftada 15 dakikalık Türkçe yayın
yapılmaktadır.385
381
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 78. 382
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 23. 383
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 69. 384
http://www.ahiskapress.com/ 385
http://www.kazradio.kz/
102
5. DİASPORA, SOYDAŞ ve AKRABA ALGISI ile DIŞ POLİTİKA
ETKİLERİ
5.1. Özbekler
5.1.1. Kimlik ve Algı
Orta Asya halkları arasında Ruslaşma her zaman ayıplanagelen bir durum olarak
varolmuştur. Kendilerini öz kültürlerine, dinine ve diline daha bağlı olarak gören
Özbekler genel anlamda Kazakları Ruslaşmış olarak algılamaktadır. Eski bir Özbek
deyişi şöyle diyor: “ Eğer Rus olmak istiyorsan, ilk önce Kazak olmalısın.”386
Bu
anlamda Özbekler genel anlamda Özbekler Kazakları kendi özlerini yeterince
korumamış bir topluluk olarak görmektedir.387
İgor Savin 2010’da Kırgızistan’da Özbeklerle Kırgızlar arasında yaşanan
çatışmalardan sonra Kazakistan’ın güneyinde yaşayan Özbeklerin durumunu tespit
etmek amacıyla çeşitli yerel Özbekler mülakatlar gerçekleştirmiştir. Bu mülakatlarda
Özbekler kendilerini genel olarak kültürlerine bağlı ve bununla gurur duyan insanlar
olarak tanımlarken Kazakları ise kendi kültürlerine sırt çevirmiş insanlar olarak
algılamaktadır. Ayrıca aile ilişkileri, kadının toplumdaki statüsü noktasında da
Özbekler Kazakları yeterince muhafazakâr olmamakla suçlamaktadır. Bu noktada
Kazakların İslama yeterince bağlı olmadıklarına dair inancın etkisi büyüktür.388
Bu durumun en başlıca sebeleplerinden birisi de güney Kazakistan’da yaşayan
Özbeklerin bulundukları bölge itibariyle Orta Asya İslamının önemli köklerinin
üzerinde yaşamasıdır. 12. yüzyılda yaşamış Sufiliğin kurucusu Hoca Ahmet Yesevi
(ö. 1166)’nin türbesi ve medresesinin de bu bölgede bulunması İslam’ın
Kazakistan’ın güneyinde köklü bir geçmişe sahip olduğunun bir başka
göstergesidir.389
Bu anlamda, yüzyıllardır bu bölgede yerleşik olarak yaşayan
Özbekler İslami anlamda daha dindar bir manevi hayata sahiptir. Diğer taraftan,
386
Dave, Kazakhstan, s. 50. 387
Fierman, “Language and Identity in Kazakhstan,” s. 173. 388
İgor Savin, “Factors in the Integration and Dis-integration of Multi-Ethnic Rural Communities in
Southern Kazakhstan in the Context of the Impact of June 2010 Events in Southern Kyrgyzstan,”
Norwegian Institute of International Affairs (2012), s. 8. 389
Galimcan Adilcanov, “Islam as a Part of the Kazakh Identity and Chokan Valikhanov” (master
tezi, Bilkent Üniversitesi, 2004), s. 28-30.
103
göçebe bir yaşam kültürüne sahip olan Kazaklar genel anlamda karşılaştırılacak
olursa Özbekler kadar dindar olmadığı belirtilmektedir. Galimcan Adilcanov
Kazakların İslami ibadetlerini daha çok yüzeysel bir şekilde yerine getirirken bu
ibadetlerin içerisinde Şaman kültüründen gelen pek çok esintilerin de İslama
uyarlanarak uygulandığını söylemektedir.390
Bu durumu gerekçe gösteren pek çok
Özbek ise Kazak imamların arkasında namaz kılmaktansa Özbek bir imamın
arkasında ibadet etmeyi tercih etmekte, Kazak imamların dini eğitimlerine ve
bilgilerine güvenmemektedir.391392
Burada ön plana çıkan bir diğer husus da Kazaklar göçebe bir hayat tarzına sahipken,
Özbeklerin yerleşik kültürü kabul etmeleridir. Tarihi olarak bu ayrım günümüzde
dahi etkileri göstermekte ve Özbeklerle Kazakların birbirlerine bakışlarını
tanımlamaktadır. Çoğu Kazak Özbeklerin yerleşik kültürüne geleneksel olarak
kuşkuyla yaklaşmış, Kazak topraklarını adım adım ele geçirmelerinin endişesini
taşımıştır. Özbek karşıtı hisler bağımsızlık sonrası daha da artmış, Özbeklerin baskın
bir kültüre sahip olmaları ve ticaretten kaynaklanan ekonomik güçleri Kazakların
korkularını pekiştirmiştir.393
Ancak bu hisler hiçbir zaman Kazaklarla Özbekler
arasında bir çatışmaya yol açmamış anlaşmalı mesafe çoğu zaman korunmuştur.
Kazaklar titüler grup olarak kendilerinin ayrıcalıklı olmasında herhangi bir sakınca
görmemekte, Kazakistan’da yaşayan Özbekler gibi diğer tüm halklarında Kazaklarla
eşit statüde kabul edilmesine karşı çıkmaktadır. Savin, Kazakların şayet Özbekler
Kazakistan’ın bu şartlarından memnun kalmıyorlarsa adalet aramak için anavatanları
olan Özbekistan’a gitmelerini işaret etmekten imtina etmediklerini söylemektedir.
Diğer taraftan Kazakistan’da yaşayan Özbekler ise Özbekistan’ı değil yüzyıllar
boyunca yaşadıkları Güney Kazakistan’ı vatanları olarak görmektedir.394
Kazaklara
göre daha çalışkan ve üretken olduklarını iddia eden Özbekler ekonomik anlamda
zengin olmalarının da bundan kaynaklandığını belirtmektedir.395
390
Adilcanov, “Islam as a Part of the Kazakh Identity,” s. 22. 391
Rotar, “Kazakhstan: Mosques Resist Pressure.” 392
Kemal H. Karpat, “The Roots of Kazaks Nationalism,” s. 314-315. 393
“Kazakhstan: Uzbeks,” 394
Savin, “Factors in the Integration,” s. 8-10. 395
Savin, “Factors in the Integration,” s. 7.
104
5.1.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi /
Algısı
İlk kez 1920’lerin başında seslendirilen Özbek yayılmacılığı korkusu özellikle içinde
Özbek azınlıkları da barındıran Kırgızistan ve Tacikistan gibi istikrarsız ve güçsüz
devletleri korkutmaktadır.396
Diğer taraftan Kazakistan ise içinde barındırdığı
Özbekler dolayısıyla diğerleri kadar korku yaşanmamış, aksine Özbekistan ile
Kazakistan daha büyük amaçların peşinden koşmuş Orta Asya’nın liderliği için
rekabeti ön planda tutmuştur.397
Hemen hemen tüm komşularıyla sınır sorunları yaşayan Özbekistan ise,
Kazakistan’la da birtakım sorunlar yaşamış, hatta 2000 yılının başında Özbek sınır
muhafızlarının silahlara sarılmasına kadar olaylar tırmanmıştır. Gelişen olaylar, başta
bölgede yaşayan etnik Kazaklarda olmak üzere Özbekistan’a ve Kazakistan’da
yaşayan Özbeklere karşı bir antipatinin doğmasına sebep olmuştur.398
Bunun karşın
Kazakistan’da yaşayan Özbekler hiçbir zaman Kazakistan’ın güneyindeki yerleşim
bölgelerinin Özbekistan’a bağlanması yönünde bir talep dile getirmemiştir.
Özbekistan’da aynı şekilde Kazak toprakları üzerinde hak iddia etmemiştir. İki ülke
arasında sınırda yaşanan anlaşmazlıklar büyümeden yatıştırılırken, Kazakistan’ın
güneyinde etnik gruplar arası ilişkide de istikrar korunmaktadır. Özbekler
Kazakistan’daki refah, istikrar ve barış ortamının soydaş Özbekistan’a kıyasla daha
iyi olduğunun farkını bilmekte ve Kazakistan’da yaşıyor olmanın avantajından
faydalanmaktadır.399
1990’ların başında yaşam koşullarının güney Kazakistan’a göre Özbekistan’da daha
tercih edilir olması kayda değer sayıda Özbek’in Özbekistan’a göçmesine sebep
olmuştur. Ancak Kazakistan Özbeklerinde hiçbir zaman Almanlar ya da Ruslar gibi
anavatanlarına kitlesel olarak geri dönüş yaşanmamıştır. Yükselen ekonomiyi, kişi
başına düşen geliri ve yaşam kalitesini dikkate alan Özbekler günümüzde
Kazakistan’da kalmayı kendi çıkarlarına daha uygun görmektedir.400
Diğer taraftan
Astana yönetimi de yurtdışından Kazakistan’a göç eden Oralmanları Kazakistan’ın
396
Akiner, “Melting Pot,” s. 386. 397
Cengiz Sürücü, “Kolonyal Miras, Kimlik ve Bölgesel İlişkiler: Orta Asya’da Entegrasyon Pratiği,”
Avrasya Dosyası 8, 1 (2002), s. 285. 398
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 359.; Ayrıntılı bilgi için: Sally N. Cummings, “The
Uzbekistan Border with Kazakhstan,” UK Ministry of Defence (2000) 399
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 368. 400
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 362.
105
güney bölgelerinde Özbeklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yerleştirerek nüfusu
Kazaklar lehine dengelemeye çalışmaktadır.401
Yukarıda da bahsi geçtiği üzere Kazakistanlı Özbeklerin yaşam koşulları
Özbekistan’da karşılaşabilecekleri durumdan daha iyidir. Kişi başına düşen milli
gelirin yüksek olması, büyük ekonomik potansiyele sahip olması Kazakistan’ı
Özbekler için daha çekici kılmaktadır. Özbekistan’da yaşanan işsizlik, kaynak kıtlığı
ve politik baskılar etnik Özbekleri Özbekistan’a göçme hususunda cesaretlerini
kırmaktadır.402
Bütün bunların aksine ekonomisi ile güçlenen Kazakistan,
Özbekistan’da yaşayan etnik Özbekler için bir iş kapısı haline gelmektedir.403404
Özbekler büyük ihtimalle yerleşim hayat tarzını benimsemelerinden dolayı millet
olarak üzerinde yaşadıkları topraklara büyük bağlılıkları vardır. Kırgızistan’daki
soydaşlarının 1990 ve 2010 yılında maruz kaldığı çatışma ortamı, öz vatanları olan
Özbekistan’daki baskıcı yapı ve Özbek devletinin diasporada yaşayan soydaşlara
ilgisizliği Kazakistan’da yaşayan Özbekleri, içinde yaşadıkları devlete sadık olmaya
teşvik etmiştir. 1990 ve 2010 yıllarında Kırgızistan’da yaşanan çatışmaların
Kazakistan’da vuku bulmamasının sebeplerinden biriside Özbeklerin tecrübe ettiği
içsel ve dışsal bu etkenlerdir.405
Kazakistan’da yaşayan Özbekler Kazakistan’da kalmayı tercih ederken Özbekistan
ise yurtdışında yaşayan soydaşlarını umursamamakta, Kazakistan gibi bir soydaş ya
da diaspora politikasına ihtiyaç duymamaktadır. Bu durumun en büyük
sebeplerinden birisi de Özbekistan’ın Kazakistan gibi büyük bir demografi
sorununun olmamasıdır.406
Kazakistan ülke içindeki Kazak nüfusunun özellikle Rus
nüfusuna karşı daha da güçlenmesini sağlamak amacıyla yurtdışında yaşayan
Kazakların anavatanlarına göç etmelerine yönelik çeşitli politikalar geliştirmiştir.407
Özbekistan nüfusunun %80’inden fazlasının etnik Özbek olması ve bağımsızlık
401
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 362. 402
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 362. 403
Marlene Laruelle, “Introduction,” s. 22. 404
Marlene Laruelle, “Kazakhstan, The New Country of Immigration For Central Asian Workers,”
Central Asia-Caucasus Analyst (2008): s. 6-8. 405
Oka, Survival Strategy for the Uzbeks in Kazakhstan, s. 2.; Oka, Managing Ethnicity, s. 162.;
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 107.; Ayrıntılı bilgi için: İgor Savin, “Factors
in the Integration and Dis-integration of Multi-Ethnic Rural Communities in Southern Kazakhstan in
the Context of the Impact of June 2010 Events in Southern Kyrgyzstan,” Norwegian Institute of
International Affairs (2012). 406
Fumagalli, “Uzbekistan and ‘Uzbeks abroad’,” s. 108. 407
Bakınız: Oralmandar Politikası
106
sonrası ülke içi düzeni sağlama girişimleri Özbek devletini yurtdışında yaşayan
soydaşlarıyla ilgisini kısıtlamıştır. Bu zamana kadar ilişkiler ancak formalite
düzeyinde kalmıştır. 2010 yılında Kırgızistan’da yaşanan olaylarda dahi Özbekistan
gelişmelere büyük ölçüde kayıtsız kalmış ve Kırgızistan’ın iç meselesi gibi görmeyi
tercih etmiştir.
5.2. Uygurlar
5.2.1. Kimlik ve Algı
Kazakistan’da yaşayan Uygurlar kendilerini genel olarak Uygur, Müslüman,
Kazakistanlı ya da Türk gibi kavramlarla tanımlamaktadır. Uygurların kendini
tanımlamasında bir taraftan Kazakistan’a geliş sebepleri ve tarihi etkili olurken, diğer
taraftan içinde bulundukları sosyal statü etkili olmaktadır. Andreas Borgeas
makalesinde Kazakistan’a 19. yüzyılda gelenlerin kendilerini Kazakistanlı olarak
tanımlarken, 20. yüzyılda gelmiş olan Uygurlar ise daha çok Uygur ya da Müslüman
kimliğini tercih ettiğini belirtmektedir. Diğer taraftan, sosyal sınıf olarak alt tabaka
da yer alanlar yine kendilerini Uygur ve Müslüman olarak tanımlarken daha üst
tabakalarda yer alan gruplar ise bu tanımlamalara ek olarak Kazakistanlı ve Türk
kimliklerini de sahiplenmektedir.408
Bu noktadan da anlaşıldığı üzere İslam Uygur
toplumu üzerinde büyük bir etki yaratmış ve Uygur kimliğinin sınırları Müslüman
kimliğinin sınırları içerisinde kalmıştır.409
Orta Asya’ya olan Uygur göçleri daha önce de bahsedildiği üzere birbirinden ayrı iki
Uygur toplumunun var olmasına sebep olmuştur. Orta Asya’nın Sovyetleştirilmesi
sürecine tanıklık etmiş 1880’lerde ilk göç eden Uygur toplumuna “yerli” ( i. “local”,
u. “yerlik”), daha sonra 1950’ler ve 1960’larda göç edenler ise “Çinli” (u.
“Khitailiq”, i. “those from China”) ya da “kelgenler” (i. new arrivals)410
olarak iki
ayrı sosyal yapı olarak ortaya çıkmıştır. İlk olarak, yukarıda bahsi geçen iki grup
arasında ciddi farklılıklar bulunmaktaydı. Yerliler diye tanımlanan grup sonradan
gelenleri Rusça bilmemeleriyle küçümsemiş ve bu dil bariyeri sadece iki grup
408
Andreas Borgeas, “Security Relations between Kazakhstan and China: Assessments and
Recommendations on the Transnational Uighur Question.” Journal of International Affairs (2013)
(http://jia.sipa.columbia.edu/online-articles/security-relations-between-kazakhstan-and-china). 409
Borgeas, Uighur of Kazakhstan, s. 3. 410
Her ne kadar burada Kamalov 50 ler ve 60 larda gelen insanlara “Khitaliq” demiş ise de burada
Roberts’in kullandığı ifade olan “kegänlär” (new arrivals) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır.
Çünkü, Marlène Laruelle’nin de belirttiği gibi “Khitaliq” daha çok Sincan Uygur Özerk Bölgesinden
Kazakistan’a ticari amaçlarla gelen tacirlere denilmektedir.
107
arasında değil “kelgen”lerin tüm topluma entegre olabilmesinde büyük bir engel
olarak durmuştur. Sonraki yıllarda iki grup arasındaki kültürel ve sosyo-psikolojik
farklılıklar tamamen yok olmasa da özellikle nesiller değiştikçe azalma
göstermiştir.411
Günümüzde dahi yerli ve sonradan gelen Uygurlar arasında kırsallık, dini
uygulamalar, kültür açısından farklılıklar bulunmasına rağmen asıl farklılıklar
sınırın iki tarafında yaşayan Uygurlar arasında yaşanmıştır. Sınırın Çin tarafında
yaşayan Uygurlar ticari amaçlarla Kazakistan’a geldiklerinde post-Sovyet Uygurların
buradaki batılı yaşam tarzlarından şaşkınlık duymaktadır. Kazak tarafındakiler, Doğu
Türkistan Uygurlarınca “Sovyetli” (u. “Sovietlik”, i. “the Soviets”) olarak
tanımlanırken, kendileri ise Kazakistanlı Uygurlarca “Kıtaylı” (u. “Khitailik”, i. “the
Chineese”, t. “Çinli”) olarak tanımlanmaktadır.412
Bu iki grup arasında ise birinin
Kiril diğerinin ise Arap alfabesini kullanması yazılı dilde birbirlerini anlamalarının
önünde engel olarak durmaktadır. Buna ek olarak günlük dile yaşadıkları yere göre
Çince ve Rusça yabancı dillerin girmiş olmaası da iletişim anlamaında zorluk
yaşamalarına sebep olmaktadır. Daha da önemlisi Dünyanın birçok ülkesinde dağınık
olarak yaşayan Uygurlar bulundukları ülke kültürünün etkisi altında kalarak ev sahibi
ülkeye entegre olmuş hatta asimile olmuşlardır.413
Diğer taraftan Kazakistanlı Uygurlar son yıllarda giderek “aşırılıkçı” ya da “terörist”
olarak sınıflandırılmaktadır. Böyle bir önyargının oluşmasının altında yatan en büyük
sebeplerden birisi de 2000 yılının Eylül ayında Almatı’da, birinin Çin Uygurlarından
olduğu tespit edilen dört kişinin iki Kazakistan İçişleri Bakanlığı çalışanını öldürme
olayıdır. Söz konusu olay üzerinde medyanın fazlaca durması Kazakistan’da yaşayan
Uygurların, Kazak toplumunca “aşırılıkçı” olarak tanımlanmasına sebep olmuştur.
Bunun yanında Kazak otoriteleri de Uygurların sadece dini anlamda değil terörist
faaliyelerin tümüne girişmesinden kuşku duymaktadır.414
Bu sebeple Uygurlar,
Kazakistan’da kendilerini son yıllarda özellikle 2009 yılı Temmuz ayında Sincan
Uygur Özerk Bölgesinde gerçekleşen olaylar sonrasında daha da baskı altında
hissetmektedir. Ayrıca, potansiyel teröristler ya da dini aşırılıkçılar gibi
tanımlamaların Uygurlarla birlikte anılmasından da rahatsızlık duyulmaktadır.
411
Kamalov, “Uighur Community,” s. 152. 412
Roberts, “The Uighurs of the Kazakstan Borderlands,” 413
Marlene Laruelle, “Cross-border Minorities as Cultural and Economic Mediators between China
and Central Asia,” China and Eurasia Forum Quarterly 7, 1 (2009): s. 96-97. 414
Oka, “The ‘Triadic Nexus’,” s. 369-370.
108
Son yıllarda özellikle Çin baskısı altında olan Kazak otoriteleri, biraz da 11 Eylül
saldırılarının etkisiyle Uygurlar hakkında kafalarında negatif bir imaj yaratmışlardır.
Bu hususta özellikle Kazakistan’daki Uygur entellektüelleri rahatsızlık duymaktadır.
Kamalov, söz konusu entellektüellere yaptığı mülakatlarda Kazakistan Uygurlarının
ayrılıkçılık ve aşırılıkla alakası olmamasına rağmen özellikle Almatı merkezli Rus
medyasınında aktif bir şekilde kışkırtmasıyla Uygurların sanki Kazakistan’ın
düşmanları gibi gösterilmeye çalışıldığını belirtmektedir.415
5.2.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi /
Algısı
Uygurlar diasporada en çok Kazakistan’da yaşamakta olup resmi olmayan rakamlara
göre nüfusun 600 binlere ulaştığı iddia edilmektedir. Devletsiz insanlar olarak
tanımlanan Uygurlar uluslararası toplum tarafından tanınan bağımsız bir devlete
sahip değildir. Sadece, Sosyalist Çin hükümeti tarafından tarihi anlamdaki Doğu
Türkistan coğrafyasında kurulmuş olan “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”
bulunmaktadır. Dolayısıyla, diaspora da özellikle Orta Asya’da yaşayan Uygurların
hukuktan doğan haklarını koruyabilecek bir devleti bulunmamaktadır. Kazakistan ele
alınacak olursa, Koreli, Ahıska Türkü, Rus gibi azınlıkların sorun yaşadıklarında
talepte bulunacakları Türkiye, Rusya ve Kore gibi devletler varken Uygurlar bunun
eksikliğini hissetmektedir. Haklarını ve çıkarlarını koruyabilecek bir devletin
bulunmaması Orta Asya’da bulunan Uygurlarda psikolojik olarak sahipsiz kalmışlık
hissi duyulmaktadır.416
Tarihte ise Sovyet topraklarında yaşayan Uygurlar Sovyetler ile Komünist Çin
arasında rekabet unsuru olarak kullanılmıştır. 1960’lardan itibaren Moskova
yönetiminin Pekin ile aralarının bozulmasıyla, topraklarında yaşayan Çin karşıtı olan
Uygur unsurlarını Çin’i dış politika köşeye sıkıştırmak için kullanmaya çalışmış ve
bu yönde propaganda faaliyetlerine girişmiştir.417
1962-1964 yılları arasında Uygur
Komünist İsmail Yusupov’un Kazakistan Komünist Partisi birinci sekreterliğine
getirilmesinin de aynı düzlemde bir uygulama olduğu değerlendirilmektedir.
415
Kamalov, “Uighur Community,” s. 152-163. 416
Roberts, “The Uighurs of the Kazakstan Borderlands,” s. 511.; Kamalov, “Uighur Community,” s.
163. 417
Oka, Managing Ethnicity, s. 147.; Clark and Kamalov, "Uighur migration,” s. 174.; Kamalov,
“Uighur Community,” s. 152-153.
109
Daha önce de değinildiği üzere Çin dışında bir ülkede yaşayan en büyük Uygur
diasporası Kazakistan’da bulunmaktadır. Çin’in baskısı altında yıllarca bağımsız
olmayı düşleyen Uygurlar diasporada da bu yönde faaliyetlerine devam etmişlerdir.
Çin’de yaşanan gelişmelere tepki olarak Kazakistan’da yaşayan Uygurlar çeşitli
protestolar ve toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılardan en çok ses getireni ise
1992 yılında “Uyguristan’ın özgürlüğü” için örgütlenen dernekleri diğer orta Asya
ülkelerinden Türkiye’den, Almanya ve Japonya’dan Uygur diaspora temsilcilerini
davet etmeleri olmuştur. Almatı’da gerçekleştirilen toplantıda Çin’in Sincan Uygur
Özerk Bölgesinde uygulamaya koyduğu politikaları eleştiren bir sonuç bildirgesi
yayınlanmıştır. Kazakistan’ın dış politika anlayışı ile çelişen bu toplantı, Çin’den de
tepki almış ve Kazak devleti eleştirilere maruz kalmıştır. Kazakistan sonraki yıllarda
Uygurların yapacağı toplantı ve protestolara bağımsızlığın kazanıldığı ilk yıllardaki
kadar izin vermemektedir.418
Hem Kazakistan-Çin ilişkileri açısından hem de Kazak
devletinin etnik ve dini aşırılıkları ülkesinde barındırmak istememesi açısından
Uygurlar politik baskılara maruz kalmışlardır.
Şanghay İşbirliği örgütü üyesi olan Kazakistan, büyük komşu Çin ile olan siyasi ve
ekonomik ilişkilerini bozmaktan çekinmektedir. Bu anlamda, Kazakistan’da yaşayan
Uygurlar da iki ülkenin ilişkilerinden doğrudan etkilenmektedir. Bu süreçten
olumsuz yönde etkilenen Uygurlar, Çin devletinin Uygur diasporalarının yaşadığı
Kazakistan ve Kırgızistan gibi yakın çevre ülkelere de ayrılıkçı Uygur hareketlerine
karşı politika izlemeleri noktasında uyarmaktadır.419
Sincan Uygur Özerk
bölgesindeki Çin karşıtı Uygur hareketleri daha çok yurtdışında yaşayan Uygur
diasporası tarafından desteklenmektedir. Kazakistan’da yaşayan Uygurlar maddi
anlamda Çin karşıtı hareketleri desteklemiyor olsalar da en azından moral veriyor
olmaları Şangay İşbirliği Örgütü üyesi Kazakistan’ın Çin tarafından baskı görmesine
yetmektedir.420
Temmuz 2009’da yaşanan Urumçi ayaklanması, Çin’de yaşayan Uygurlar kadar
diaspora da yaşayan Uygurlar içinde çeşitli sebep-sonuç ilişkileri doğumuştur.
Türkiye ve ABD gibi ülkeler de toplanan kalabalıklar Çin yönetiminin tutumunu
418
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 110. 419
Kamalov, “Uighur Community,” s. 161.; Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s.
110. 420
Oka, “The ‘Triadic Nexus’,” s. 369-370.
110
protesto etmek için olayların yıldönümlerinde bir araya gelmişlerdir.421
Diğer ülkeler
de olduğu gibi Kazakistan Uygurları da olayları protesto etmek için Almatı’da
toplanmıştır. Kazak devletinin sıcak bakmamasından dolayı protesto düzenlemekten
çekinmelerine rağmen Uygurlar, Sincan’da soydaşlarının yaşadığı olaylara sessiz
kalmamıştır.422
Ancak, Kazakistan Uygurları diğer ülkelerde yaşayan Uygur
diasporasından farklı olarak fazla politize olmamıştır. Bu yüzden Matthew Stein
makalesinde Kazakistan Uygurlarının bir taraftan Doğu Türkistan’daki soydaşlarının
yaşadığı sıkıntılara sessiz kalmazken, diğer taraftan ayrılıkçılığı ve aşırıcılığı da
desteklemediğini belirtmektedir.423
Ancak bir başka açıdan bakılacak olursa,
Kazakistan’da yapılan protesto gösterilerinde “Uyguristan’a özgürlük” çağrılarının
yapılması da manidardır.424
Kazak devleti ise Temmuz 2009’da Sincan’da yaşanan olaylara karşı tepkisiz
kalmayı tercih etmiştir. Kazakistan devleti, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan gibi Uygur insanlarına yapılan etnik temizliğin durdurulması
çağrısı yerine Rus Dışişleri Bakanlığı gibi yaşanan olayları Çin’in içişleri olarak
görmeyi tercih etmiştir.425
Kamalov, Kazakistan’ın genel anlamda Uygurları
Sovyetler gibi Çin’e karşı bir koz olarak kullanmaktan ziyade, bir imtiyaz kazanma
aracı olarak gördüğünü iddia etmektedir. Başka bir deyişle, Çin hükümeti Kazak
devletine vereceği ekonomik taviz ve imtiyazlarla Kazakistan’da yaşayan Uygurları
satın alıp kontrol altında tutmaktadır.426
Sınırın Çin tarafında yaşayan Uygurlar ticari amaçlarla Kazakistan’a geldiklerinden
ve Kazakistanlı Uygurlarca “Kıtaylı” (u. “Khitailik”, i. “the Chineese”, t. “Çinli”)
olarak tanımlandığından daha önce bahsedilmişti.427
Bu Kıtaylı Uygur tacirler
421
“Worldwide Uyghur Protests on Second Anniversary of 5 July 2009,” World Uygur Congress,
Temmuz 8, 2011, erişim Aralık 9, 2013,
http://www.uyghurcongress.org/en/?p=9024. 422
Maria Golovnina, “Uighurs in Kazakhstan Rally Against China Crackdown,” Reuters, Temmuz 19,
2009, erişim Ocak 8, 2013.
http://www.reuters.com/article/2009/07/19/idUSLJ612396. 423
Matthew Stein, “Uyghurs Without Borders? The Economic and Social Status of Uyghurs in
Kazakhstan and Its Impact on Interethnic Conflict and Transnational Threats,” Foreign Military
Studies Office (2013): s. 2. 424
“Uighurs in Kazakhstan Rally Against China Crackdown.” 425
Ömer Kul, “Terör Üzerinden Global Savaş ve Sözde Uygur Terör Tehdidi (1990-2011),” Türkiyat
Mecmuası, 23 (2013): s. 77.; Rasov, Sergey. European Dialogue, "Kazakh Aspect of Uyghur
Problem." Accessed December 8, 2013. http://eurodialogue.org/eu-central-asia/Kazakh-Aspect-Of-
Uyghur-Problem. 426
Kamalov, “Uighur Community,” s. 162. 427
Roberts, “The Uighurs of the Kazakstan Borderlands,” s. 519-523.
111
Kazakistan sınırında yaşıyor olmalarının da getirdiği coğrafi avantajla birlikte
özelikle 1990’lı yıllarda büyük ticari hamlelere girişmişlerdir. Ancak 2000’li
yıllardan itibaren büyük Çin firmalarının piyasaya daha etkin bir şekilde girmesi ve
Uygur ticaret adamlarının üzerindeki artan siyasi baskı 1990’lı yıllardaki ekonomik
ve ticari gelişime sekte vurmuştur.428
5.3.Tatarlar
5.3.1. Kimlik ve Algı
Tatarların Orta Asya macerası sadece din ve kültür minvalinde kalmamış, diğer
taraftan kentleşme, ticaret ve ekonomide de önemli etkiler yaratmıştır. Tatarlar
Kazakistan’a ve içinde yaşadıkları halka etki ederken aynı zamanda kendilerini
soyutlamamış diğer topluluklarla etkileşim içinde olmuşlardır. Kazaklar ve
Ruslardan kültürel olarak etkilenmiş olsalar da etnik kimliklerini muhafaza
etmişlerdir.429
Ancak, diğer taraftan, Shirin Akiner’in Azınlık Hakları Grubu için hazırladığı
raporda, Tatarların her ne kadar Kazaklarla dini ve etnik anlamda daha yakın olsalar
da, kimliklerini tanımlarken kendilerini Slav topluluklarına daha yakın görme
eğiliminde olduğunu belirtmiştir.430
Ruslarla Tatarların yakınlığını gösteren eski bir
Rus deyişi vardır: “Annem Tatar, babam Rum ve ben Rus’um”. 431
Bu deyiş aynı
zamanda sadece Kazakistan’da değil tüm Sovyet coğrafyalarında etnik grupların
birbirleriyle olan ilişkisine de ışık tutmaktadır.
Daha önce Kazakistan’da yaşayan Ahıska Türklerinin Türkiye’yi, Uygurların Doğu
Türkistan’ı, Özbeklerin ise Özbekistan’ı anavatanları olarak gördüklerinden
bahsedilmişti. Kazakistan’daki diğer milletlerden farklı olarak Tatarlar ise
Kazakistan’ı anavatanları olarak görmektedir. Bunda Tatarların Kazak steplerine
yıllar önce gelmiş olmaları ve Kazakistan’daki diğer topluluklarla iyi ilişkilere sahip
428
Kul, “Sözde Uygur Terör Tehdidi,” s. 77. 429
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 112-113. 430
Akiner, Central Asia: Conflict or Stability, s. 22. 431
Dave, Kazakhstan, s. 127.
112
olmasının büyük etkisi vardır.432
Buna karşın, özellikle Kazakistan’ın güneyinde
yaşayan Tatarlar ise kuzeydekilere nazaran anavatan olarak Tataristan’ı görmekte ve
Kazakistan’da kendilerini misafir olarak görmektedir.433
Diğer taraftan, Nursultan
Nazarbayev Tataristan’a yaptığı bir ziyarette “Kazakistan’da bizim Tatarlar
nasıllar?” diye soru yönelten Tataristan Cumhurbaşkanı Mintemir Şaymiyev’e cevap
olarak “Afedersiniz, onlar sizin Tatarlarınız değil, bizim Tatarlarımız. Sizin onlarla
ne alakanız var?” şeklinde cevap vererek Kazak yönetiminin Tatarlar ve milletler
politikası hakkındaki düşüncelerini ortaya koymuştur.434
Kazakistan Tatarlarında milli bir bilinç olmasına rağmen kendilerini devlet başkanı
Nazarbayev’in de söylemleriyle paralellik gösterir şekilde Kazakistanlı kimliğine
mensup bir vatandaş olarak hissetmektedir. Bunda Tatarların kozmopolit ve karışık
evlilikler yapmasının etkisi çoktur.435
Kazaklarda ise Tatarların Ruslara daha yakın olduğu algısı vardır. Bhavna Dave, her
ne kadar etnik ve dini olarak kendilerine yakın olsa da birçok Kazakın, Tatar olmayı
Ruslaşmayla özdeş olarak gördüğünü söylemektedir.436
Bunda coğrafya ile Rusya’ya
yakın olmanın da etkisi büyüktür. Binaenaleyh daha önce de değinildiği üzere
Özbekler de aynı şekilde Kazakları Ruslara daha yakın olarak görmekte ve dahi
suçlamaktadır.
5.3.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi /
Algısı
Sovyetlerin çökmesiyle beraber Orta Asya’da yeni bağımsızlığını kazanmış ülke
sınırları içinde kalan Tatarlar, Ruslar gibi bir anda başka ülkelerin vatandaşları haline
geldiler. Ancak Tatarlar kendilerini hiçbir zaman başka bir ülkenin diasporası ya da
temsilcisi olarak hissetmemiştir. Anavatan olarak görebilecekleri bağımsız ülkeleri
dahi olmayan Tatarlar Rusya Federasyonu içindeki özerkliğe sahip Tataristan’la olan
bağları bile yok denecek kadar azdır. Bağımsızlık sonrası Tataristan’a
Kazakistan’dan olan Tatar göçlerinin azlığı da bunun bir başka göstergesidir.437
Günümüzde ise Tatarlar Kazakistan’ı terketmeye başlamıştır. 2009 nüfus sayım
432
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 81. 433
Davenela, “Non-Titular Nationalities,” s. 28-29. 434
Kasımbekov, Önder, s. 272. 435
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 81. 436
Dave, Kazakhstan, s. 50. 437
Davenel, “Tatars of Kazakhstan,” s. 78.
113
rakamları incelendiğinde geçmiş sayımlara kıyasla bir azalmadan söz edilebilir.
Ancak, sözkonusu Tatar topluluktan pek azı etnik anavatanları olan Tataristan’a
dönerken pekçoğu daha büyük fırsatlar gördüğü Rusya’ya göçmektedir.438
5.4.Ahıska Türkleri
5.4.1. Kimlik ve Algı
Daha önce de bahsedildiği üzere, Ahıska Türkleri 1944-1956 yılları arasında Sovyet
yönetimince sıkı baskı altında tutulmuş hatta “halkların düşmanı” olarak
yaftalanmıştır. Bu durum, sürgün bir millet olarak Ahıska Türklerini hayata
tutunabilme adına birlikte hareket etmeye teşvik etmiştir. Ahıska Türkleri kültürel
benliklerini ve millet olma bilincini kaybetmemek ve “Türk” kimliğini korumak
amacıyla kendilerini diğer milletlerden farklı yere konumlandırmışlardır.439
Ahıska Türklerinin, kendilerini farklı konumlandırma üç şekilde tezahür etmiştir.
Birincisi; dillerini unutmamış ve korumuşlar, ikincisi; Ahıska Türkleri kadınlar başta
olmak üzere başka milletten olanlarla evlilik yapmamışlar ve son olarak Özbekler ve
Uygurlar gibi köy ya da şehirlerde kendi mahallelerinde toplu halde yaşamayı tercih
etmişlerdir.
Ahıska Türkleri, ilk olarak, kendi dillerine her zaman sadık olmuşlar, kendi
kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmüşler ve korumuşlardır.440
Ahıska
Türkleri dillerini bir taraftan kendilerini tanımlamak için kullanırken diğer taraftan
asimilasyona karşı kullandıkları en büyük araç olmuştur. Ahıska Türklerine
uygulanan her asimilasyon politikası onları birbirine daha da kenetlemiştir.
Dillerinden ve mensubu bulundukları “Türk” milletine mensup olmaktan gurur
duyan Ahıska Türkleri, geçmişte Osmanlı devleti gibi medeni ve güçlü bir devletin
parçası olmaktan da ayrıca gurur duymaktadır.441
Bununla bağlantılı olarak, Chong
Jin OH tezinde Ahıska Türklerinin bölgedeki Özbek, Kazak, Kırgız gibi yerel
halklara göre imparatorluk geçmişleri dolayısıyla kendilerini daha üstün gördüklerini
438
Akiner, “Diasporas in Kazakhstan,” s. 57. 439
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 7. 440
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 192. 441
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 205.
114
ve bu yüzden Ahıska Türklerinin bu milletler içinde asimile olmadıklarını iddia
etmektedir.442
İkinci olarak, Ahıska Türkleri kadınları başta olmak üzere diğer milletlerden evlilik
yapmamışlardır. Hatta kendileri gibi Türk soylu ve Müslüman olan Özbekler,
Kırgızlar, Kazaklarla dahi gelin olarak Ahıska Türkü evlenmemiştir. Hatta karışık
evlilik yapmamaları Ahıska Türklerince övünç kaynağı olarak sunulmaktadır.443
Son olarak, Ahıska Türklerinin 1944-1956 baskı altında tutulduğunu hatta “halkların
düşmanı” olarak yaftalandığı belirtilmişti. Bu durum, sürgün bir millet olarak farklı
ülkelere, bölgelere, şehirlere, köylere, mahallelere yerleştirilen Ahıska Türklerinin
bir arada yaşama duygularını kabartmıştır. Özellikle 1956 yılı sonrası politik
baskının azalmasıyla Orta Asya’ya yerleştirilen Ahıska Türkleri belli yerlerde
toplanmaya başlamışlardır. Belli mahallerde toplanan Ahıska Türkleri ilginç bir
şekilde Ahıska’da aynı köyde yaşayan ailelerin bir araya geldiği gettolar
oluşturmuşlardır.444
Ahıska Türklerinin kimliklerini korumasına vesile olan bu
mahalle kültürünün Özbekler ve Uygurların yaşayış tarzları ile büyük benzerlik
gösterdiğinin de belirtilmesi gerekmektedir. Karşılaştırma yapılacak olursa, mahalle
kültürü geliştirmemiş bir Tatar toplumunun, milli kimliklerini korumada daha önce
adı geçen üç halka nazaran daha dezavantajlı konumda olması, mahalleler halinde
yaşamanın kimlik üzerindeki etkisini göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Aydıngün, Ahıska Türklerinin Kazak topraklarında kendilerini etnik ve dini
yakınlıktan dolayı ayrıcalıklı değil aksine ayrımcılığa uğramış hissettiğini iddia
etmektedir.445
Ancak DATÜB Başkanı Ziyaeddin Kasanov’un 2010 yılında zamanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin ile yaptığı görüşmede
Ahıskalıların Kazakistan’dan huzurlu ve mutlu olduğunu, Kazakistan’ı ata yurdu
olarak gördüklerini ve Kazakistan devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in tüm
hlklar için kardeşlik ve dostluk ortamını yarattığını söylemiştir.446
Ahıska Türkleri ilk sürüldükleri 1940’lı ve 1950’li yıllarda sürüldükleri bölgelerdeki
yerli halk ve devlet tarafından pek hoş karşılanmamış ve Kazakistan’da sadece
442
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 132. 443
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 133. 444
Aydıngün, Harding, Hoover, Kuznetsov, and Swerdlow, The Meskhetian Turks, s. 7. 445
Ayşegül Aydıngün, “Rethinking Ethnic Identity Formation: The Case of the Ahıska (Meskhetian)
Turks in Turkey and Kazakhstan.” (Doktora tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2001), s. 141. 446
Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 58-59.
115
“Türk” olmalarından dolayı ayrımcılığa uğradıkları olmuştur.447
Bu sebeple, bazı
Ahıska Türkleri bölgede yaşayan milletleri tanımlarken “Ahıska Türkü”, “Özbek
Türkü”, “Kırgız Türkü” tanımlamalarına karşı çıkmaktadır. Orta Asya’da ancak
kendilerinin “Türk” olarak tanımlanabileceği iddiasındaki bu Ahıska Türklerini
diğerlerinin ise sadece “Kazak” ya da sadece “Özbek” olarak tanımlanmasından
yanadır.448
Buradan da anlaşılacağı üzere Türk kökenli olmak ya da aynı dine
mensup olmak insanların birbirlerine kendilerini yakın hissetmeleri için yeterli
olmamaktadır.
5.4.2. Dış Politikaya Etkisi ve Diaspora-Anavatan İlişkisi /
Algısı
Türkiye resmi dış politika anlamında Ahıska Türklerinin geri dönüş sürecini ve
sorunlarını Ahıska Türklerinin yaşadığı ülkelerle sorun yaşamamak için tek gündem
haline getirmekten kaçınmaktadır. Çoğunlukla Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde
yaşayan Ahıska toplumunun sorunlarından ziyade muhatap ülke ile daha geniş
çerçevede ilişkileri sürdürmeyi yeğlemektedir. Türk dış politikası genelde dış
Türklerin, özelde ise Ahıska Türklerinin bulundukları bölgede kalmalarına yönelik
yardımlar üzerine kurulmuştur.449
Ancak diğer taraftan bu politikayı delerek illegal
yollarla Türkiye’ye yerleşen Ahıska Türklerinin sayısı da giderek artmaktadır.
Türkiye’nin Ahıska Türklerine yardımları da ya çok küçük ölçekli ya da dolaylı
yollardan olmaktadır. Genellikle TİKA Koordinasyon ofisleri marifetiyle
gerçekleştirilen bu yardımlar Ahıskalıların kültürel ve ekonomik olarak yeniden
canlanmasına yönelik olmaktan ziyade sadece bir can suyu niteliği taşımaktadır. 450
Diğer taraftan 2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
kurulması ile Ahıska Türklerinin sorunları bu kurumun uhdesine verilmiştir.
Başkanlık, çeşitli projelerin yanında sempozyumlar, çalıştaylar düzenleyerek Ahıska
447
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 192. 448
V. Knovratovich, “Sovetskie turki v poiskakh krova,” Izvestiia, 12 October, 1989, cited in Anatoly
M. Khazanov, “Meskhetian Turks in Search of Self-Identity,” Central Asian Survey, 11, 4 (1992): s.
13. 449
Ayşegül Aydingün, “Ahiska (Meskhetian) Turks: Source of Conflict in the Caucasus?,” The
International Journal of Human Rights 6, 2 (2002): s. 59. 450
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, "Tika Faaliyet Raporları." Accessed December
8, 2013. http://www.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyet-raporlari/23.
116
Türklerinin Gürcistan’a geri dönüş sürecini ve sorunlarını takip etmekte ve sorunlara
çözüm bulmaya çalışmaktadır.
Ahıska Türkleri ise Kazakistan’da dünyanın diğer ülkelerinde bulunan
soydaşlarından daha iyi bir durumdadadırlar. Bunun sonucu olarak Kazakistan’da
yaşayan Ahıskalıların ne Türkiye’ye ne de anavatanları olan Ahıska’ya (Gürcistan’a)
dönme düşüncesi diğer ülkelerde yaşayanlara göre daha az olduğu
gözlemlenmektedir. Ayşegül Aydıngün Kazakistan’da gerçekleştirdiği mülakatlarda
Ahıska Türklerinin kendilerini sürgün edilmiş gibi hissetmediklerini ancak buna
karşın “vatan” terimini de Türkiye için kullandıkları tespitine varmıştır.451
Fatima Devrisheva 2010 yılında kaleme aldığı tezinde, 1995’ten itibaren Türkiye
Cumhuriyeti ve Kazakistan’daki Ahıska Türklerinin Medeniyet Merkezi arasındaki
anlaşma sonucunda her yıl yirmi kişi lisans ve beş kişi yüksek lisans öğrencisi olarak
Türkiye üniversitelerine okumaya geldiğini söylemektedir.452
Ancak 2012 yılından
itibaren yapılan değişiklikler çerçevesinde Türk Cumhuriyetleri ve Akraba
Toplulukları (TCS) sınavı kaldırılmış ve yerine mülakatlarla öğrenci alımının
yapıldığı “Türkiye Bursları” sistemi devreye sokulmuştur. Diğer taraftan, Türkiye
Bursları Mülakat komitesi ise Ahıska Türklerinin burs süreçlerinde gözetilerek
pozitif ayrımcılığa tabii tutulduğunu ancak herhangi bir kontenjan ayırma
durumunun söz konusu olmadığını belirtmiştir. Yükseköğrenim talebi artan
Kazakistan’daki Ahıska Türkleri 1990’ların sonlarından itibaren Kırgızistan’ın
Bişkek şehrindeki Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde de okumaktadır.
Bu noktada, 2011 yılında Almatı şehrine 35 km mesafedeki Talgar ilçesinde TİKA
tarafından bir Kazak-Türk Lisesi inşa edildiğini belirtmek gerekmektedir. Çünkü
okulun açılış töreninde, dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ yaptığı
konuşmasında;
“Burada öğrenim gören öğrencilerin gelecekte Türkiye için,
Kazakistan için, Ahıska Türkleri için faydalı işler yapacağına
gönülden inanıyorum”453
451
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 196. 452
Devrisheva, “Kazakistan’da Ahıska Türkleri,” s. 20. 453
“TİKA’dan Kazaksitan’a Dev Yatırım: Kazak-Türk Lisesi.”
117
demiştir. Yapılan görüşmelerde, Ahıska Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Talgar
bölgesine inşa edilen okulun Kazakistan’da yaşayan Ahıska Türklerine yönelik
olarak kurulduğu ve öğrencilerinin çoğunun da Ahıska Türkü olduğu belirtilmiştir.
Kazakistan Ahıska Türkleri Derneğinin de gündemlerindeki en önemli madde diğer
ülkelerdeki Ahıska Türklerinin de talebi olduğu üzere vatanları olarak gördükleri
Türkiye’ye göç edebilmek için izin alabilmenin yollarını aramak olmuştur.454
2008
yılında ise dünyanın farklı ülkelerinde kurulmuş olan Ahıska Türkleri derneklerinin
tek çatı altında toplanması kararı alınmıştır. 2010 yılında ise merkezi Almatı da olan
Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) kurulmuş ve Ahıska Türklerinin sorunlarını
ve taleplerini ulusal ve uluslararası çapta gündeme getirmeye başlamıştır.455
Diğer taraftan Türkiye’nin soydaş topluluklarla ilişkileri dönemsel olarak farklılıklar
arz etmiştir. Türkiye’nin soydaş politikası genellikle göç olgusu üzerinden olmuş ve
iç politikaya yansıma şekli de devletin politikasını etkilemiştir. İlk aşamada geri
dönüşleri memnuniyet ile karşılayan ve teşvik eden politikanın yerini 1990’lı yılların
ortalarından sonra bir taraftan bağların korunarak “dış Türkler” söylemi artarken bir
taraftan da ilişkilerin ve ülkeye girişlerin seviyesinin düşürüldüğü yıllar olarak kayda
geçmiştir.456
Günümüzde ise Soydaş topluluklarla Türkiye’nin ilişkileri daha
kurumsal ve profesyonelleşmeye dayalı politika üzerine oturtulmaya çalışılmaktadır.
Ahıska Türk Milli Merkezi aktif bir şekilde Kazakistan’daki Türkiye
Büyükelçiliğinin yanısıra Yunus Emre Enstitüsü, TİKA, Türkiye Türkçesi Eğitim
Öğretim Merkezi'nin (TTEÖM) organizasyonlarında yer almakta ve işbirliği
içerisinde çalışmaktadır. Bunlara ek olarak, Türkiye’den Kazakistan’a giden tüm
siyasi liderlerle görüşmekte ve taleplerini aktarmaktadır. Son olarak 2010 yılında
kurulmuş olan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile de sıkı bağlar
kurmaktadır.
Ahıska Türkleri özellikle Sovyetlerin çökmesinden sonra Türkiye ve diğer ülkelere
göç etme eğilimi bulunmasına rağmen Kazakistan’da bulunanların bu yöndeki
eğilimleri daha azdır. Bunun en büyük sebeplerinden birisi de Özbekler gibi büyük
ekonomik potansiyele sahip Kazakistan’ın Ahıska Türkleri için daha cazip
454
Oh, “Ahıska Turks and Koreans,” s. 213. 455
Aydıngün ve Tüfekçioğlu, “Avrasya'nın Merkezinde,” s. 114. 456
Damla B. Aksel, “Kins, Distant Workers, Diasporas: Constructing Turkey’s Transnational
Members Abroad,” Columbia University, ASN World Convention (2013): s. 12.
118
olmasıdır.457
Türkiye’de dış politika argümanı olarak soydaş toplulukların yerinde
kalmasını yeğlemekte ya da Ahıska Türklerinin tarihi anavatanları olan Gürcistan’ın
Ahıska bölgesine göçmelerini teşvik etmektedir. Ancak bugüne kadar Gürcistan
makamlarına Ahıska Türkleri tarafından geriye dönmek için Azerbaycan,
Kırgızistan, Türkiye, Kazakistan ve Rusya’dan yapılan başvurular arasından en az
Kazakistan’dan dilekçe verilmiştir.458
Buradan da anlaşılacağı üzere Kazakistan’da
yaşayan Ahıska Türkleri ne tarihi vatan olan Ahıska’ya ne de anavatan olarak
gördükleri Türkiye’ye yoğun bir şekilde göç talepleri bulunmamaktadır. Bu açıdan
bakılacak olursa Türkiye’nin Ahıska’ya dönüş politikası da bir anlamda Ahıska
Türkleri arasında geçerliliği olmayan, uygulanabilirliği zayıf, söylem üzerine dayalı
bir politika olarak kalmaktadır.
457
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 196. 458
Azerbaycan: 5389, Kırgızistan: 173, Türkiye: 144, Rusya: 64, Kazakistan: 16, diğer: 30 Toplam,
5816 başvuru yapılmıştır. Kaynak: Uçar ve Rövşen Memedoğlu, Ata Yurttan Doğan Güneş, s. 51.
119
6. SONUÇ
Dünyanın en büyük çok uluslu devleti olan SSCB’nin dağılmasının en önemli
sonuçlarından biri, Avrasya coğrafyasında, her biri bir titüler grup ile iç bağlantıları
olan on beş yeni devletin ortaya çıkmasıdır. (Ermenistan-Ermeni, Azerbaycan-Azeri,
Belarus-Beyaz Rus, Estonya-Estonyalı, Gürcistan-Gürcü, Kazakistan-Kazak,
Kırgızistan-Kırgız, Letonya-Letonyalı, Litvanya-Litvanyalı, Moldova-Moldovalı,
Rusya Federasyonu-Rus, Tacikistan-Tacik, Türkmenistan-Türkmen, Ukrayna-
Ukraynalı, Özbekistan-Özbek.) Sovyetlerin çökmesiyle birlikte birlikte, yeni devlet
yönetimlerinin, kendileri ve yurttaşları için hangi içerikte bir kimlik geliştireceği
konusu, ülke içi ve uluslararası düzlemde çatışma yahut uzlaşı süreçlerini
belirleyecek temel faktörlerden biri konumuna yükselmiştir. Devletin onaadını veren
etnik grupların çıkarlarını ülke içinde bulunan diğer gruplar dezavantajlı düşecek
şekilde desteklemesi, hem ülke içinde etnik zeminli çatısma risklerini yükseltmiş,
hem de ötekileştirilen etnik grupların dış anayurtları ile sorunların artmasına yol
açmıştır. Kazakistan’da ise Kazaklar titüler grup olarak kendilerinin ayrıcalıklı
olmasında herhangi bir sakınca görmemekte, Kazakistan’da yaşayan diğer tüm
halkların da Kazaklarla eşit statüde kabul edilmesine karşı çıkmaktadır.
Eski bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Kazakistan, her eski Sovyet ülkesinde
olduğu gibi bağımsızlığı sonrası üç aşamadan oluşan bir dönüşüm yaşamaya
başlamıştır. Kazakistan merkezi ekonomiden piyasa ekonomisine, otoriter bir
yönetimden demokrasiye ve merkezi federal bir devletten egemen ulus devletine
geçiş süreci yaşamaktadır. 1990 yılında ilk kez ulus devlet modeliyle tanışan
Kazakistan, bu süreci diğer Orta Asya ülkeleri ile karşılaştırıldığında daha yumuşak
bir şekilde geçirdiği söylenebilir. Bunda en büyük etkide hiç kuşkusuz içerisinde
başta Ruslar olmak üzere barındırdığı yüzden fazla etnik grubu barındırmasıdır.
Türkmenistan ve Özbekistan Kazakistan’a kıyasla söz konusu demografik
karmaşadan daha az etkilenmiş olması sebebiyle ulus inşa sürecini çok daha cesur
adımlarla ilerletmiştir.
Bu çalışmada, Türkdili konuşan toplulukların tarihten itibaren Kazakistan’ı ne kadar
anavatan olarak gördükleri ve entegre oldukları ile diasporik özellikleri yani başka
bir ülkenin/devletin tali unsuru olmayı ne kadar kabul ettikleri araştırılmıştır. Diğer
120
taraftan, çalışmanın konusu olan Özbek, Uygur, Tatar ve Ahıska Türkü
topluluklarınına etnik, dilsel ve dini olarak Kazaklarla ne kadar ortak paydaya sahip
oldukları araştırılmıştır.
Birincisi, Kazakistan’da yaşayan Özbekler tarihsel olarak Maveraünnehir denilen bu
bölgede yaşamışlardır. Bu sebeple günümüz Kazakistan’ının güneyinde de
(Maveraünnehir bölgesi içerisinde kalır) yaşayan Özbeklerin, bulundukları bölge ile
alakalı tarihten gelen derin ve sıkı bağları vardır. Bu anlamda Özbekler günümüz
Kazakistan topraklarının yerli halkı olarak değerlendirilebilir. Uygurlar ise Çin
hanedanlığının ve sonrasında Çin Halk Cumhuriyetinin baskılarından dolayı Kazak
topraklarına yerleşmiştir. Kazakistan’da yaşayan Uygurlar günümüzde genel olarak
ülkenin güney bölgelerinde bulunan Almatı şehri ve çevresindeki bölgelerde
yaşamaktadır. Volga Bölgesinden gelen Tatarların ise Kazak steplerine olan göç
hareketleri ilk olarak 18. yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve 1960’larda son
bulmuştur. Ülkenin daha çok kuzey bölgelerinde yaşayan Tatarların Kazakistan’a
yerleşmeleri daha çok ticari, idari, dini ve eğitim temelli olmuştur. Ahıska Türkleri
ise 2. Dünya Savaşı esnasında Stalin’in emri ile Kazakistan, Kırgızistan ve
Özbekistan’a sürülmüştür. Ahıska Türkleri bu gün daha çok ülkenin güney
bölgelerinde yaşamaktadır. Genel olarak karşılaştırılacak olursa, Özbek, Uygur ve
Ahıska Türkleri ülkenin güney bölgelerinde yaşarken Tatarlar ise Rusların ve diğer
slavların daha yoğun olarak bulunduğu kuzey bölgelerinde yaşamaktadır. Diğer
taraftan, Özbekler Kazakistan’ın yerli halkı olarak kabul edilirse, Uygurlar baskıdan
kaçan göçmenler, Tatarlar gönüllü göçmenler, Ahıska Türkleri ise zorunlu göçe tabi
tutulmuş göçmenler olarak değerlendirilmektedir. Bu anlamda dört topluluğun da
Kazakistan’da bulunma sebepleri farklı olmaktadır.
İkincisi, sırasıyla Kazakistan’da en çok nüfusa sahip olan Özbekler, Uygurlar,
Tatarlar ve Ahıska Türklerinden, Tatarlar diğer üç topluluğun aksine giderek azalan
bir grafik çimektedir. Tatarlar bu yönüyle Slavlara benzemektedir. Aşağıdaki
şekillerden de anlaşılacağı üzere genel olarak Türk Dilli topluluklarda nüfus
gençleşmektedir. Tatarların yaş pramidi ise Ruslarınki ile benzerlik göstermektedir.
Uygurlar ise Kazak devletinin nüfuslarını gerçekte olandan daha az olduğunu iddia
etmektedir.
121
Üçüncü olarak ise her etnik topluluğun olduğu gibi çalışmaya konu dört topluluğun
da Kazakistan Halklar Asamblesinde merkezleri bulunmaktadır. Ancak halklar
Asamblesi dâhil sivil toplum olarak en örgütlü topluluğun Uygurlar olduğu
söylenebilir. Bu durumda Uygurların bağımsız bir anavatanlarının bulunmayışının
etkisi büyüktür. Hâlihazırda Uygurlar dünyada dahi en örgütlü diaspora topluluğu
olarak öne çıkmaktadır. Özbekler ve Ahıska Türkleri ise Uygurlar kadar olmasa da
güçlü örgütlenmeleri bulunmaktadır. Tatarlar ise sivil örgütlenmeye çok da
yanaşmadıkları görülmektedir. Bunda dağınık olarak yaşamalarının etkisi de göz
önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, bağımsızlık sonrası Kazakistan’da yaşayan
bütün topluluklar nazarında Kazaklara yönetimde ve istihdamda pozitif ayrımcılık
uygulanması Türk dilli toplulukları da etkilemiştir. Ancak diğerlerine kıyasla Sovyet
döneminde kendilerine daha çok yer bulan Tatarlar bu durumdan en çok etkilenen
Türk topluluğu olarak öne çımıştır.
Dördüncü olarak dil mevzusuna değinilecek olursa Ahıska Türkleri Oğuz, Tatarlar
Kazaklar gibi Kıpçak, Uygur ve Özbekler ise Karluk dil grubuna mensup
milletlerdir. Ancak Tatarlar Kazaklarla aynı dil grubuna mensup olmalarına rağmen
Kazakça’yı diğer üç topluluğa göre daha az kavrayabilmiştir. Bunda Tatarların kendi
dillerini unutmasının da etkisi büyüktür.
Diğer taraftan teze konu olan dört topluluk da İslam dinine mensuptur. Hepsi de
mezhep olarak Hanefi, akaid olarak Maturidiliğe mensupturlar. Ancak, Özbekler ile
Uygurlar, Ahıska Türkleri ile Tatarlara göre daha dindar bir oldukları düşünülbilir.
Ancak Tatarlar diğer topluluklardan da ayrılarak genel anlamda İslam’dan
uzaklaştığını da belirtmek gerekir. (bakınız şekil 4.)
Eğitim alanında Kazak devleti aslına bakılacak olursa birçok demokratik devletten
daha ileri bir yapı sunmaktadır. Resmi diller olan Kazakça ve Rusça haricinde,
Özbekçe, Uygurca ve Tacikçe eğitim veren eğitim kurumları bulunmaktadır. Pazar
okulları denen ve Kazak devletinin de desteklediği dil kurslarında ise birçok etnik
grup anadillerini öğrenmeye ve geliştirmeye gitmektedir.
Genel olarak, çalışma konusu olan dört topluluğun Kazak ulus inşa sürecinden nasıl
etkilendiği değerlendirildiğinde Tatarların diğer üçüne göre farklılaştığı gerek dil,
gerek din, gerekse de nüfus açıkça görülmektedir. Tatarlar genel olarak daha çok
122
Slavik özellikler göstermektedir. Özbekler ve Ahıska Türkleri ise Kazak devleti ile
uzlaşmayı yeğlemektedir.
Son olarak Kazak devleti Ruslar ve Uygurlar bir tarafa konulacak olursa içerisinde
barındırdığı toplulukların anavatanları ile olan ilişkisine çok müdahaleci bir tavır
sergilememektedir. Ahıska Türkleri anavatan olarak gördükleri Türkiye ile ilişkileri
daha çok Türkiye’nin kültürel, sosyal ve teknik yardımları ile bölgede yaşayan
Ahıskalıların Türkiye’ye gelip yerleşme istekleri üzerine kuruludur. Özbekler ise
coğrafi olarak sınırında yaşadıkları anavatanları Özbekistan ile ilişkileri siyasi ve
ekonomik nedenlerden dolayı sınırlıdır. Ancak akrabalık ilişkileri ve kültürel
etkileşim devam etmektedir. Anavatan olarak görebilecekleri bağımsız ülkeleri dahi
olmayan Tatarlar Rusya Federasyonu içindeki özerkliğe sahip Tataristan’la olan
bağları bile yok denecek kadar azdır. Anavatanları ile en sorunlu ilişkiye sahip olan
toplulukların başında ise Uygurlar gelmektedir. Devletsiz insanlar olarak tanımlanan
Uygurlar uluslararası toplum tarafından tanınan bağımsız bir devlete sahip değildir.
Sadece, Sosyalist Çin hükümeti tarafından tarihi anlamdaki Doğu Türkistan
coğrafyasında kurulmuş olan “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” bulunmaktadır.
Dolayısıyla, diaspora da özellikle Orta Asya’da yaşayan Uygurların hukuktan doğan
haklarını koruyabilecek bir devleti bulunmamaktadır.
İngiliz sosyolog Robet Cohen’in diasporanın özelliklerini maddeler halinde
açıklamaya çalışmıştır. Cohen’in diasporanın dokuz ortak özelliği olarak sıraladığı
maddeler bir anlamda Safran’ın sıraladığı özelliklerin günün şartlarına göre revize
edilmiş hali denilebilir. Safran’a ek olarak Cohen iş ya da ticaret amaçlı gönüllü
göçten, diasporalar arası dayanışma duygusundan ve hoşgörülü bir ev sahibi ülkeden
bahsetmektedir. (bakınız bölüm 2.) Cohen’in tanımlamaları ışığında Kazakistan’da
yaşayan Özbek, Uygur, Tatar ve Ahıska Türklerinin durumları incelenmiştir.
Cohen, diasporaların dokuz özelliği üzerinde durmaktadır;
1. Ana yurttan genellikle travmatik bir şekilde ayrılma,
Çalışmaya konu dört topluluk arasından anayurtlarından travmatik bir şekilde
ayrılma tipolojisine Ahıska Türkleri, Uygurlar ve Kırım Tatarları tam olarak
uymaktadır. Ahıska Türkleri ise 2. Dünya Savaşı esnasında Stalin’in emri ile
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürülmüştür. Uygurlar ise Çin
123
hanedanlığının ve sonrasında Çin Halk Cumhuriyetinin baskılarından dolayı Kazak
topraklarına yerleşmiştir. 2. Dünya Savaşı öncesi yapılan 1939 sayımlarında 1,1
milyonluk Kırım nüfusunun dörtte birini oluşturan Kırım Tatarlarının ise hemen
hemen hepsi savaş esnasında Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle
sürülmüştür. Büyük bir çoğunluğu Özbekistan’a sürülen Tatarların bir kısmı da
Kazakistan’a sürgün edilmiştir. Volga Tatarlarının Kazakistan’a yerleşmeleri ise
gönüllü ve daha çok ticari, idari, dini ve eğitim temelli olmuştur. Özbekler ise kadim
zamanlardan beri Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin arasında, içerisinde Buhara ve
Semerkand gibi tarihi şehirlerinde bulunduğu, Maveraünnehir denilen bu bölgede
yaşamışlardır. Bu sebeple günümüz Kazakistan’ının güneyinde de yaşayan
Özbeklerin, bulundukları bölge ile alakalı tarihten gelen derin ve sıkı bağları vardır.
Bu anlamda Özbeklere Kazakistan’ın yerli topluluğu demek yanlış olmayacaktır.
2. Ana yurttan iş aramak, ticaret veya kolonyal amaçlar gibi nedenlerle ayrılma,
Bu tanıma en çok Volga Tatarları uymaktadır. Zira Tatarların bölgeye gelişleri daha
önce de defaaatle üzerinde durulduğu üzere ticari, idari, dini ve eğitim temelli
olmuştur. Neredeyse tamamı vasıflı insanlardan oluşan Volga Tatarları bölgeye iş
aramak ümidiyle değil daha çok ticaret yapmak ve idari, dini ve eğitimsel
faaliyetlerde bulunmak amacıyla yerleşmiştir.
3. Kolektif bir hafıza ve ana yurda ilişkin mitos,
Aslına bakılacak olursa Türk dilli toplulukların hiçbirinde ana vatan’a ilişkin çok
güçlü bir bağlılığın var olduğu söylenemez. Her bir topluluk için konuya değilinecek
olursa, Uygurlar ÇHC sınırları içerisinde kalan ve anavatanları için bağımsızlığı
mücadele veriliyor olması bir anlamda Uygurların Doğu Türkistan’ı yüceltmesine ve
hafızalarda korunmasına sebep olmuştur. Ancak, günümüzde Çin’in uluslararası
arenada çok kuvvetli olması ve Uygurların Kazakistan’a gelişlerinden itibaren aradan
bir çok neslin geçmesi ve dahası Ermeni ve Yahudi diasporaları kadar içkin ve
organize olamamalarından dolayı anavatanlarına dair mitosları yeterince kuvvetli
değildir. Diğer taraftan, Sovyetler zamanında sürgün halklardan olan Kırım
Tatarlarında Mustafa Kırım Cemiloğlu’nun da çabaları ile çok kuvvetli bir anavatan
olgusu oluşmasına rağmen 1989’da anavatan’a geri dönüş sürecinin tamamlanması
ile kollektif hafıza tutmanın gereği kalmamıştır. Ahıska Türklerinde ise anavatan
olarak kabul edilen ve bugün Gürcistan sınırları içerisinde kalan Ahıska’yı yüceltme
124
ve orada yaşananları sürgün edildikleri yerlere getirmektedirler. Kazakistan’da belli
mahallerde toplanan Ahıska Türkleri ilginç bir şekilde Ahıska’da aynı köyde yaşayan
ailelerin bir araya geldiği gettolar oluşturmuşlardır. Dillerinden ve mensubu
bulundukları “Türk” milletine mensup olmaktan gurur duyan Ahıska Türkleri,
geçmişte Osmanlı devleti gibi medeni ve güçlü bir devletin parçası olmaktan da
ayrıca gurur duymaktadır. Bununla bağlantılı olarak, Ahıska Türklerinin bölgedeki
Özbek, Kazak, Kırgız gibi yerel halklara göre imparatorluk geçmişine sahip oldukları
gerekçesi ile kendilerini daha üstün görmektedirler. Özbekler ise tarihten bu yana
Kazakistan’ın güneyinde yerleşik hayat tarzını benimsemelerinden dolayı millet
olarak üzerinde yaşadıkları topraklara büyük bağlılıkları vardır. Anavatanları olarak
üzerinden yaşadıkları toprakları görüyor olmaları çok daha muhtemeldir.
4. Varsayılan ana yurdun idealize edilmesi,
Anayurdun idealize edilmesi Yahudiler kadar olmasa da Uygur ve Ahıska
Türklerinin şarkılarında, türkülerinde ve deyişlerde anavatan’a dair pek çok vurgu
bulunduğu söylenebilir.
5. Geri dönüş hareketleri,
Cohen diaspora topluluklarının anavatana geri döndüğü ya da aralıklarla ziyaret
ettiğinden bahsetmektedir. İlk olarak Özbekler ele alınırsa 1990’ların başında yaşam
koşullarının güney Kazakistan’a göre Özbekistan’da daha tercih edilir olması kayda
değer sayıda Özbek’in Özbekistan’a göçmesine sebep olmuştur. Ancak Kazakistan
Özbeklerinde hiçbir zaman Almanlar ya da Ruslar gibi anavatanlarına kitlesel olarak
geri dönüş yaşanmamıştır. Yükselen ekonomiyi, kişi başına düşen geliri ve yaşam
kalitesini dikkate alan Özbekler günümüzde Kazakistan’da kalmayı kendi çıkarlarına
daha uygun görmektedir.459
Ahıska Türkleri ise Kazakistan’da dünyanın diğer
ülkelerinde bulunan Ahıska Türklerinden daha iyi bir durumdadadırlar. Bunun
sonucu olarak Kazakistan’da yaşayan Ahıskalıların ne Türkiye’ye ne de anavatanları
olan Ahıska’ya (Gürcistan’a) dönme düşüncesi diğer ülkelerde yaşayanlara göre daha
az olduğu gözlemlenmektedir. Ayşegül Aydıngün Kazakistan’da gerçekleştirdiği
mülakatlarda Ahıska Türklerinin kendilerini sürgün edilmiş gibi hissetmediklerini
ancak buna karşın “vatan” terimini de Türkiye için kullandıkları tespitine
459
Oka, “Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan,” s. 362.
125
varmıştır.460
Uygurlar ise Özbeklerde olduğu gibi anavatana dönmeyi şu aşamada
düşünmemektedir. Çin’de varolan siyasi ve kültürel baskılar, ayrıca Kazakistan’da
sahip oldukları ekonomik ve sosyal refah bu durumda en etkili öğreler olarak öne
çıkmaktadır. Diğer taraftan Tatarlar ise diğerlerinden farklı olarak kendilerini hiçbir
zaman başka bir ülkenin diasporası ya da temsilcisi olarak hissetmemiştir. Anavatan
olarak görebilecekleri bağımsız ülkeleri dahi olmayan Tatarlar Rusya Federasyonu
içindeki özerkliğe sahip Tataristan’la olan bağları bile yok denecek kadar azdır.
6. Uzun zamandan beri devam ettirilen güçlü bir etnik grup bilinci,
Özbekler, Uygurlar ve Ahıska Türklerinde güçlü bir etnik bilicin var olduğu
söylenebilir. Ancak anavatanları ile olan ilişkisi, Kazakistan’daki konumları, dil ve
dini durumları ile millet olarak sivil toplum örgütlenmelerinin zayıf olduğu Tatarlar
için aynı bilince sahip olduklarını düşünmek çok da mümkün değildir.
7. Ev sahibi toplumlarla sorunlu bir ilişki,
Cohen ev sahibi ülke ile sorun yaşamanın diaspora topluluklarının ortak özelliği
olduğunu ve birçoğunun da belli oranlarda ayrımcılığa uğradığından bahsetmektedir.
aslına bakılacak olursa sadece diaspora toplulukları değil bugünün Kazakistan’ın da
belli bir kesim Kazaklar dahi devletle ve kendi toplumuyla sorunlar yaşamaktadır.
Ancak diaspora toplulukları dikkate alınacak olursa güçlü milliyetçi duruşları ve
Kazakistan devletinin Çin ile var olan ilişkileri dikkate alındığında teze konu olan
topluluklar arasından Uygurların ev sahibi toplumla en sorunlu ilişkiye sahip olduğu
değerlendirmesi yapılabilir.
8. Diğer ülkelerdeki soydaşlarla olan dayanışma duygusu,
Diasporadaki toplulukların kendilerini diğer ülkelerdeki soydaşlarıyla tanımlamayı
tercih ettiği ifade edilmektedir. Kazakistan’da diğer ülkelerdeki diasporalar ile ilişki
kurmakta Uygurlar ile Ahıska Türkleri öne çıkmaktadır. Özbekler ve Tatarlarda ise
her ne kadar dinamikleri farklı olsa da bu tür ilişkileri daha zayıf kalmaktadır.
9. Hoşgörülü ev sahibi devletlerde, daha iyi bir yaşam kurma ihtimali
Yazar son olarak mazlum, sürülmüş diasporaların bile yerleştikleri ülkelerde
anavatanlarına kıyasla daha iyi bir hayat sürebileceklerini, daha zengin ve daha
460
Aydingün, “Creating, recreating and redefining ethnic identity,” s. 196.
126
eğitimli olabileceklerini izah etmektedir. Bu anlamda, Kırgızistan’da yaşayan Ahıska
Türkleri ile karşılaştırıldığında Kazakistan’dakilerin daha zengin ve daha refah
içerisinde yaşadıkları daha önce de ifade edilmişti. Ancak tarihsel anavatan olarak
gördükleri Ahıska bölgesine tam da bu gerekçelerle yerleşmemeyi tercih
etmektedirler. Yine Kırgızistan Ahıska Türkleri ile karşılaştırılacak olursa,
Kazakistan’daki Ahıska Türkleri bugün anavatan olarak gördükleri Türkiye’ye
yerleşmeyi dahi daha az arzulamaktadır. Uygurlar ve Özbekler ise daha öncede
değinildiği üzere Kazakistan’da sahip oldukları statünün anavatanlarındaki muhtemel
durumdan daha iyi olduğu düşüncesi ile Kazakistan’da kalmayı yeğlemektedir.
Tezde diaspora toplulukları olarak anılan dört toplum aynı zamanda birer azınlık
toplumu olarak da sınıflandırılması yanlış olmayacaktır. Post Sovyet ülkeler arasında
önemli bir yere sahip olan Kazakistan çok kültürlü bir sosyolojik yapıya sahip
olmasına rağmen, beklenenin aksine ülkede etno-kültürel ve dini farklılıklardan
kaynaklanan çatışmalar yaşanmamıştır. Bu hususta en önemli etken olarak siyasi
iradenin farklı etnik grupların Kazakistan’a psikolojik olarak aidiyet duygusunu
yerleştirmesi ve pekiştirmesi ön plana çıkmaktadır. Halklar asamblesi, Kazakistan’ın
bağımsızlık sonrası yeni kimliğinin kapsayıcı, bütünleştirici, birleştirici ve dışlayıcı
olmayan vasfının vurgulanmasını temsil etmektedir. Ancak realiteye bakıldığında ise
Kazakların Kazak kimliği etrafında bir üst kimlik oluşturmaya çalıştığı da
gözlemlenmektedir. Türkiye ile karşılaştırılacak olursa, Türkiye’de yaşayan resmi ya
da resmi olmayan azınlıklar kendini Türk olarak tanımlamaktadır. Hatta Türk
toplumu genele olarak ele alınacak olunursa etnik ve dilsel olarak Türk olmayanları
bile Türk olarak tanımlama ihtiyacı duymaktadır. Söz konusu husus özellikle
Türkiye’de yaşayan Tatar, Özbek, Karaçay, Nogay gibi topluluklarda daha da öne
çıkmaktadır. Türkiye’deki algının aksine Kazakistan’da kendileri gibi Tüürk kökenli
olan toplumlara karşı bile onların Kazak olmadıkları ve Kazak olmanın ayrıcalık
olduğu sürekli vurgulanmaktadır. Bu anlamda etnik Kazakların kendilerini diğer türk
topluluklarından dahi ayrı bir yere konumlandırdıklarını söylemek yanlış
olmayacaktır.
127
KAYNAKÇA
Basılı Kaynaklar:
Adilcanov, Galimcan. “Islam as a Part of the Kazakh Identity and Chokan
Valikhanov.” Master tezi, Bilkent Üniversitesi, 2004.
Akiner, Shirin. “Melting Pot, Salad Bowl - Cauldron? Manipulation and
Mobilization of Ethnic and Religious Identities in Central Asia.” Ethnic and Racial
Studies 20, 2 (1997): s. 362-398.
Akiner, Shirin. “Towards a Typology of Diasporas in Kazakhstan.” In
Central Asia and the Caucasus: Transnationalism and Diaspora. Edited by Touraj
Atabaki and Sanjyot Mehendale, s. 21-65. New York, London: Routledge, 2005.
Akiner, Shirin. Central Asia: Conflict or Stability and Development?.
London, Minority Rights Group: MFP Design and Print, 1997.
Aksel, Damla B. “Kins, Distant Workers, Diasporas: Constructing Turkey’s
Transnational Members Abroad.” Columbia University, ASN World Convention
(2013).
Aksoy, İpek Doğan. “The Role of Language in the Formation of Kazakh
National Identity.” Master tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2008.
Altoma, Reef. “The Influence of Islam in Post-Soviet Kazakhstan.” In
Central Asia in Historical Perspective. Edited by Beatrice F. Manz, s. 164-184.
Boulder, San Francisco, Oxford: Westview Press, 1994.
Anderson, Benedict. Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve
Yayılması. Çeviren İskender Savaşır. İstanbul: Metis Yayınları, 2011.
Andican, Ahat. Osmanlıdan Günümüze Türkiye ve Orta Asya. İstanbul:
Doğan Kitap, 2009.
Aydıngün, Ayşegül, Çiğdem Balım Harding, Matthew Hoover, Igor
Kuznetsov, and Steve Swerdlow, The Meskhetian Turks: An Introduction to their
128
History, Culture and Resettlement Experiences. Washington, DC: Center for Applied
Linguistics, 2006.
Aydıngün, Ayşegül, ve Erdoğan Yıldırım, “Perception of Homeland among
Crimean Tatars Cases from Kazakhstan, Uzbekistan and Crimea,” Bilig 54 (2010):
21-46.
Aydıngün, Ayşegül, ve Hayati Tüfekçioğlu. “Avrasya'nın Merkezinde
Dünyaya Açılan Ülke: Kazakistan.” In Bağımsızlıklarının Yirminci Yılında Orta
Asya Cumhuriyetleri - Türk Dilli Halklar Türkiye ile İlişkiler. Edited by Ayşegül
Aydıngün ve Çiğdem Balım, s. 51-131. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 2012.
Aydıngün, Ayşegül. “Ahiska (Meskhetian) Turks: Source of Conflict in the
Caucasus?.” The International Journal of Human Rights 6, 2 (2002): s. 49-64.
Aydıngün, Ayşegül. “Creating, recreating and redefining ethnic identity:
Ahiska/Meskhetian Turks in Soviet and post-Soviet contexts.” Central Asian Survey
21, 2 (2002): s. 185-197.
Aydıngün, Ayşegül. “Islam as a Symbolic Element of National Identity
Used by the Nationalist Ideology in the Nation and State Building Process in Post-
Soviet Kazakhstan,” Journal for the Study of Religions and Ideologies 6, 17 (2010):
s. 69-83.
Aydıngün, Ayşegül. “Rethinking Ethnic Identity Formation: The Case of the
Ahıska (Meskhetian) Turks in Turkey and Kazakhstan.” Doktora tezi, Ortadoğu
Teknik Üniversitesi, 2001.
Aydıngün, İsmail, and Aysegül Aydingün. “Nation-State Building in
Kyrgyzstan and Transition to the Parliamentary System.” Parliamentary Affairs: A
Journal of Representative Politics 67, 2 (2014): 391-414.
Aydıngün, İsmail. “Ne Doğu Ne Batı, Hem Doğu Hem Batı: Avrasya’nın
‘Geçiş’ Ülkesi Ukrayna.” In Bağımsızlıklarının 20. Yılında Azerbaycan, Gürcistan ve
Ukrayna - Türk Dilli Halklar ve Türkiye ile İlişkiler. Edited by İsmail Aydıngün ve
Çiğdem Balım, s. 209-308. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 2012.
Babadjanov, Bakhtiyar, Kamil Malikov, ve Aloviddin Nazarov. “Islam in
the Ferghana Valley: Between National Identity and Islamic Alternative.” In The
Heart of Central Asia. Edited by S. Frederick Starr, s. 296-372. New York: M.E.
Sharpe, 2011.
129
Bekmurzayeva, Zhansaya. “Yurtdışı Kazaklarının Kazakistan’a Yeniden
Yerleştirilmeleri (Nurli Köş) Politikası ve Kazak Milliyetçiliğindeki Rolü.” Master
tezi, İstanbul Üniversitesi, 2012.
Beridze, Marine and Manana Kobaidze. “Ethnic Identity Features: Creation,
Loss and Revival Dynamics (The case of Turkish Meskhetians).” Iberiul-Kavkasiuri
Enatmecniereba 36 (2008): s. 58-80.
Beridze, Marine, and Manana Kobaidze, “An Attempt to Create an Ethnic
Group: Identity Change Dynamics of Muslimized Meskhetians.” In Language,
History and Cultural Identities in the Caucasus. Edited by Karina Vamling, s. 53-67.
Malmö: Caucasus Studies, 2010.
Billig, Michael. Banal Nationalism. London: SAGE Publications, 1995.
Borgeas, Andreas. Islamic Militancy and the Uighur of Kazakhstan.
Washington: IREX, 2012.
Brubaker, Rogers. ““National Minorities, Nationalizing States, and External
National Homelands in the New Europe.” Daedalus 124, 2 (1995): s. 107-132.
Brubaker, Rogers. “The ‘Diaspora’ Diaspora.” Ethnic and Racial Studies
28, 1 (2005): s. 1-19.
Brubaker, Rogers. “The Manichean Myth: Rethinking the Distinction
Between 'Civic' and 'Ethnic' Nationalism.” In The Nation and National Identity: The
European Experience in Perspective. Edited by Hanspeter Kriesi, Klaus Armingeon,
Hannes Slegrist, and Andreas Wimmer, s. 55-71. (Los Angeles: The University of
California, 1999)
Carlisle, Donald S. “Soviet Uzbekistan: State and Nation in Historical
Perspective.” In Central Asia in Historical Perspective. Edited by Beatrice F. Manz,
s. 103-126. Boulder, San Francisco, Oxford: Westview Press, 1994.
Chen, Yu-Wen. The Uyghur Lobby: Global Networks, Coalitions and
Strategies of the World. New York: Routledge, 2014.
130
Clark, William, and Ablet Kamalov. “Uighur Migration Across Central
Asian Frontiers.” Central Asian Survey, 23, 2 (2004): s. 167-182.
Cohen, Robin. Global Diasporas an Introduction. London: Routledge,
2008.
Collins, Kathleen. Clan Politics and Regime Transition in Central Asia.
Cambridge: Cambridge University Press, 2006.
Cummings, Sally N. “The Uzbekistan Border with Kazakhstan,” UK
Ministry of Defence (2000): s. 43-46.
Dave, Bhavna. Kazakhstan: Ethnicity, Language and Power. London:
Routledge, 2007.
Davenel, Yves-Marie. “Are National Minorities of the Former USSR
becoming New Diasporas? The Case of the Tatars of Kazakhstan.” In Diasporas:
Critical and Inter-Disciplinary Perspectives. Edited by Jane Fernandez, s. 75-86.
Oxford: Inter-Disciplinary Press, 2009.
Davenel, Yves-Marie. “Cultural Mobilization in Post-Soviet Kazakhstan:
Views from the State and from Non-Titular Nationalities Compared.” Central Asian
Survey 31, 1 (2012): s. 17-29.
Devrisheva, Fatima. “Kazakistan’da Ahıska Türklerinin Sosyal-Kültürel
Yapılarındaki Değişmeler.” Master tezi, Ankara Üniversitesi, 2010.
Diener, Alexander C. “Kazakhstan's Kin State Diaspora: Settlement
Planning and the Oralman Dilemma.” Europe-Asia Studies 57, 2 (2005): s. 327-348.
Dikkaya, Mehmet, ve Ali Bora Çağdaş. “Kazakistan’ın Ekonomi Politiği ve
Türkiye’nin Yeri.” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi 1, 2 (2006): s. 110-
127.
Dinç, Deniz. “Nationality Policies in post-Soviet Kazakhstan.” Master tezi,
Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 2010.
Dufoix, Stephane. Diasporas. Translated by William Rodamor. London:
University of California Press, 2008.
131
Edelbay, Saniya. “Traditional Kazakh Culture and Islam.” International
Journal of Business and Social Science 3, 11 (2012): s. 122-133.
Fernandez, Jane. “Introduction.” In Diasporas: Critical and Inter-
Disciplinary Perspectives. Edited by Jane Fernandez, s. 3-26. Oxford, United
Kingdom: Inter-Disciplinary Press, 2009.
Fierman, William. “Kazakh Language and Prospects for Its Role in Kazakh
‘Groupness’.” Ab Imperio, 2 (2005): s. 393–423.
Fierman, William. “Language and Education in Post-Soviet Kazakhstan:
Kazakh-Medium Instruction in Urban Schools.” The Russian Review 65 (2006): s.
98–116.
Fierman, William. “Language and Identity in Kazakhstan: Formulations in
Policy Documents 1987–1997.” Communist and Post-Communist Studies, 31, 2
(1998): s. 171-186.
Fierman, William. Soviet Central Asia: The Failed Transformation. Oxford:
Westview Press, 1991.
Fumagalli, Matteo. “Ethnicity, State Formation and Foreign Policy:
Uzbekistan and ‘Uzbeks abroad’.” Central Asian Survey, 26, 1 (2007): 105-122.
Glenn, John. “Contemporary Central Asia: Ethnic Identity and Problems of
State Legitimacy.” European Security, 6, 3 (1997): s. 131-155.
Glenn, John. The Soviet Legacy in Central Asia. Basingstoke: Palgrave
Macmillan, 1999.
Haugen, Arne. The Establishment of National Republics in Soviet Central
Asia. New York: Palgrave Macmillan, 2003.
Hippler, Jochen. “Violent Conflicts, Conflict Prevention and Nation-
building – Terminology and Political Concepts.” In Nation-building a Key Concept
for Peaceful Conflict Transformation. Edited by Jochen Hippler, s. 3-53. London:
Pluto Press, 2005.
132
Jones, Nathan P. “‘Assembling’ A Civic Nation in Kazakhstan: The Nation-
Building Role of the Assembly of the Peoples of Kazakhstan.” Caucasian Review of
International Affairs 4, 2 (2010): s. 159-168.
Kaletaev, Darhan. Ulusal Lider Etkeni. Kazakistan Büyükelçiliği, 2007.
Kamalov, Ablet. “Uighur Community in 1990s Central Asia: A Decade of
Change.” In Central Asia and the Caucasus: Transnationalism and Diaspora. Edited
by Touraj Atabaki and Sanjyot Mehendale, s. 148-168. New York, London:
Routledge, 2005.
Karagiannis, Emmanuel. “The Rise of Political Islam in Kazakhstan: Hizb
Ut-Tahrir Al Islami.” Nationalism and Ethnic Politics, 13, 2 (2007): s. 297-322.
Karpat, Kemal H. “The Roots of Kazaks Nationalism: Ethnicity, Islam or
Land?,” In In a Coolapsing Empire: Underdevelopment, Ethnic Conflicts and
Nationalisms in the Soviet Union. Edited by Marco Buttino, s. 313-334. Milano:
Fondazione Giangiacomo Feltrinelli, 1992.
Kasımbekov, Mahmud. Halkını Seven, Halkın Sevdiği Önder. İstanbul:
Kazakistan Büyükelçiliği, 2012.
Kencetay, Dosay. “Hoca Ahmet Yesevî’nin Türk-İslâm Anlayışındaki
Yeri.” In Orta Asya’da İslam Temsilden Fobiye-2: Türk’ün Tanrısı’ndan, Tanrı’nın
Türk’üne. Edited by Muhammet Savaş Kafkasyalı, s. 773-806. Ankara, Türkistan:
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2012.
Khalid, Adeeb. Islam after Communism: Religion and Politics in Central
Asia. Berkeley, Los Angeles, London: University Of California Press, 2007.
Kınacı, Cemile. “Sovyetlerden Günümüze Kazakistan’da Kazak Dilinde
Eğitim Politikaları.” Turkish Studies 5, 4 (2010): s. 1304-1319.
King, Russell, ve Anastasia Christou. “Diaspora, Migration and
Transnationalism: Insights from the Study of Second-Generation ‘Returnees’.” In
Diaspora and Transnationalism: Concepts, Theories and Methods. Edited by Rainer
Bauböck and Thomas Faist, s. 167-184. Amsterdam: Amsterdam University Press,
2010.
133
Kokot, Waltraud, Khachig Tölölyan ve Carolin Alfonso. Diaspora, Identity,
and Religion: New Directions in Theory and Research. London: Routledge, 2004.
Kul, Ömer. “Terör Üzerinden Global Savaş ve Sözde Uygur Terör Tehdidi
(1990-2011).” Türkiyat Mecmuası, 23 (2013): s. 65-97.
Kulzhanova, Ainur. “Language Policy of Kazakhstan: An Alaysis.” Master
tezi, Central European University, 2012.
Kuzio, Taras. “History, Memory and Nation Building In The Post-Soviet
Colonial Space.” Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity 30,
2 (2002): s. 241-264.
Laruelle, Marlene. “An Evolving Social Fabric: Mobile National And
Individual Identities.” In Migration and Social Upheaval as the Face of
Globalization in Central Asia. Edited by Marlene Laruelle, s. 211-214. Leiden, The
Netherlands: Brill, 2013.
Laruelle, Marlene. “Cross-border Minorities as Cultural and Economic
Mediators between China and Central Asia.” China and Eurasia Forum Quarterly 7,
1 (2009): s. 93-119.
Laruelle, Marlene. “Introduction.” In Migration and Social Upheaval as the
Face of Globalization in Central Asia. Edited by Marlene Laruelle, s. 5-15. Leiden,
The Netherlands: Brill, 2013.
Laruelle, Marlene. “Kazakhstan, The New Country of Immigration For
Central Asian Workers.” Central Asia-Caucasus Analyst (2008): s. 6-8.
Laumulin, Chokan, ve Murat Laumulin. The Kazakhs: Children of the
Steppes. Translated by Simon Hollingworth. Folkestone, Kent: Global Oriental,
2009.
Lazzerini, Edward. The Volga Tatars in Central Asia, 18th-20th Centuries:
From Diaspora to Hegemony?. Washington: National Council for Soviet and East
European Research, 1993.
Matuszkiewicz, Renata. “The Language Issue in Kazakhstan
Institutionalizing New Ethnic Relations After Independence.” Economic and
Environmental Studies 10, 2 (2010): s. 211-227.
134
Milliyet Gazetesi, 24 Ekim 1994. Aktaran: Andican, Ahat. Osmanlıdan
Günümüze Türkiye ve Orta Asya. İstanbul: Doğan Kitap, 2009.
Mustafa Ünver, “Orta Asya’ya ‘Diyanet’ Modeli.” In Orta Asya’da İslam
Temsilden Fobiye-1: Tanımadan Tanımlamaya. Edited by Muhammet Savaş
Kafkasyalı, s. 459-483. Ankara, Türkistan: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-
Kazak Üniversitesi, 2012.
National Tempus Office Kazakhstan. Higher Education In Kazakhstan
(Almaty: National Tempus Office Kazakhstan, 2010).
Oh, Chong Jin. “Ahıska Turks and Koreans in Post-Soviet Kazakstan and
Uzbekistan: The Making of Diaspora Identity and Culture.” Doktora tezi, Bilkent
Üniversitesi, 2006.
Oh, Chong Jin. “Role of Homeland in Preserving Diaspora Identity: The
Case of Korea and Turkey's Engagements With the Korean and Ahıska Turkish
Diasporas In Central Asia.” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi 2, 4
(2007): s. 156-172.
Oka, Natsuko. “The ‘Triadic Nexus’ in Kazakhstan: A Comparative Study
of Russians, Uighurs, and Koreans,” In Beyond Sovereignty: From Status Law to
Transnational Citizenship?. Edited by Osamu Ieda, s. 359-380. Sapporo, Japan:
Slavic Research Center, Hokkaido University, 2006.
Oka, Natsuko. “Transnationalism As a Threat to State Security? Case
Studies on Uighurs and Uzbeks in Kazakhstan.” In Empire, Islam, and Politics in
Central Eurasia. Edited by Tomohiko Uyama, s. 351-368. Sapporo, Japan: Slavic
Research Center, Hokkaido University, 2007.
Oka, Natsuko. Managing Ethnicity under Authoritarian Rule: Transborder
Nationalisms in Post-Soviet Kazakhstan. Chiba, Japan: IDE-JETRO, 2007.
Oka, Natsuko. Neither Exit nor Voice: Loyalty as a Survival Strategy for the
Uzbeks in Kazakhstan. Discussion Paper 286. Chiba, Japan: IDE-JETRO, 2011.
Olcott, Martha Brill. The Kazakhs. Michigan: Stanford University Press,
1995.
135
Özdemir, Emin. “Kazak Kültürel Hayatında Tatarların Etkisi ve Kazak
Ceditçiliğinin Gelişimi.” Bilig 48 (2009): s. 157-176.
Özer, Utku. “Dynamics of Post-Soviet Nation-Building: Experiences of
Kazakhstan, Uzbekistan and Azerbaijan.” Master tezi, Marmara Üniversitesi, 2006.
Özgül, Aydın. “Nation Building Policies and Their Impact on the Russian
Minority in Post-Soviet Kazakhstan.” Master tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi,
2006.
Pavlenko, Aneta. “Russian in post-Soviet Countries.” Russian Linguistics 32
(2008): s. 59-80.
Pentikäinen, Oskari, and Tom Trier. “Between Integration and
Resettlement: The Meskhetian Turks.” European Centre For Minority Issues 21
(2004).
Peyrouse, Sebastien. “Former Colonists on the Move: The Migration of
Russian-Speaking Populations.” On Migration and Social Upheaval as the Face of
Globalization in Central Asia. Edited by Marlene Laruelle, s. 215-237. Leiden, The
Netherlands: Brill, 2013.
Peyrouse, Sebastien. “The Russian Minority in Central Asia: Migration,
Politics, and Language.” Woodrow Wilson International Center for Scholars 297
(2008): s. 1-28.
Rashid, Ahmed. The Resurgence of Central Asia: Islam or Nationalism?.
Karachi: Oxford University Press, 1994.
Research Directorate, Immigration and Refugee Board, Canada.
Kazakhstan, The treatment of ethnic Tatars (Tartars) and the availability of state
protection (May 2000-Oct. 2002). Immigration and Refugee Board of Canada, 2002.
Rivers, William P. “Attitudes Towards Incipient Mankurtism Among
Kazakhstani College Students.” Language Policy 1 (2002): 159-174.
Roberts, Sean R. “Negotiating Locality, Islam, and National Culture in a
Changing Borderlands: The Revival of the Mäshräp Ritual Among Young Uighur
Men in the Ili Valley.” Central Asian Survey, 17, 4 (1998): s. 673-699.
136
Roberts, Sean R. “The Uighurs of the Kazakstan Borderlands: Migration
and the Nation,” Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity, 26,
3 (1998): s. 511-530.
Rorlich, Azade-Ayse. “Islam, Identity and Politics: Kazakhstan, 1990-
2000.” Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity 31, 2 (2003):
s. 157-176.
Roy, Olivier. Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi. Translated by
Mehmet Moralı. (İstanbul: Metis Yayınları, 2009).
Safran, William. “Diasporas in Modern Societies: Myths of Homeland and
Return.” Diaspora: A Journal of Transnational Studies 1 (1991): s. 83-99.
Sancak, Meltem. “Contested Identity: Encounters with Kazak Diaspora
Returning to Kazakstan.” Anthropology of East Europe Review 25, 1 (2007): s. 85-
94.
Sarsambayev, Azamat. “Imagined Communities: Kazak Nationalism and
Kazakification in the 1990s.” Central Asian Survey 18 (1999): s. 319-346.
Savin, İgor. “Factors in the Integration and Dis-integration of Multi-Ethnic
Rural Communities in Southern Kazakhstan in the Context of the Impact of June
2010 Events in Southern Kyrgyzstan.” Norwegian Institute of International Affairs
(2012).
Schatz, Edward. “Framing Strategies and non‐Conflict in Multi‐Ethnic
Kazakhstan.” Nationalism and Ethnic Politics 6, 2 (2000): s. 71-79.
Schatz, Edward. “The Politics of Multiple Identities Lineage and Ethnicity
in Kazakhstan.” Europe-Asia Studies 52 (2000): s. 489-506.
Seferov, Rehman, and Ayhan Akış. “Sovyet Döneminden Günümüze
Ahıska Türklerinin Yaşadıkları Coğrafyaya Göçlerle Birlikte Genel Bir Bakış.”
Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi 24 (2008): s. 393-411.
137
Sheffer, Gabriel. Diaspora Politics At Home Abroad. Cambridge, New
York, Melbourne, Madrid, Cape Town, Singapore, São Paulo: Cambridge University
Press, 2003.
Shozimov, Pulat, Baktybek Beshimov and Khurshida Yunusova, “The
Ferghana Valley During Perestroika, 1985–1991.” In The Heart of Central Asia.
Edited by S. Frederick Starr, s. 178-204. New York: M.E. Sharpe, 2011.
Sinnott, Peter. “Population Politics in Kazakhstan.” Journal of International
Affairs 56, 2 (2003): s. 103-115.
Smagulova, Juldyz. “Kazakhstan: Language, Identity and Conflict.”
Innovation: The European Journal of Social Science Research 19, 3-4 (2006): s.
303-320.
Smagulova, Juldyz. “Language Policies of Kazakhization and Their
Influence on Language Attitudes and Use.” International Journal of Bilingual
Education and Bilingualism 11, 3-4 (2008): s. 440-475.
Slezkine, Yuri. “The USSR as a Communal Apartment, or How a Socialist
State Promoted Ethnic Particularism.” Slavic Review 53, 2 (1994): s. 414-452.
Spehr, Scott, ve Nargis Kassenova. “Kazakhstan: Constructing Identity in a
Post-Soviet Society.” Asian Ethnicity 13, 2 (2012): s. 135-151.
Stein, Matthew. “Uyghurs Without Borders? The Economic and Social
Status of Uyghurs in Kazakhstan and Its Impact on Interethnic Conflict and
Transnational Threats.” Foreign Military Studies Office (2013).
Sultanyarova, Anar Zhumabaevna, ve Aliya Isaevna Isaeva. “N.A.
Nazarbayev and Peculiar Features of Ethnic Language Processes in Kazakhstan.”
Middle-East Journal of Scientific Research 17, 11 (2013): s. 1611-1615.
Sürücü, Cengiz. “Kolonyal Miras, Kimlik ve Bölgesel İlişkiler: Orta
Asya’da Entegrasyon Pratiği.” Avrasya Dosyası 8, 1 (2002), s. 273-291.
Sürücü, Cengiz. “Modernity, Nationalism, Resistance: Identity Politics in
Post-Soviet Kazakhstan.” Central Asian Survey 21 (2002): s. 385-402.
138
Tacibayev, Raşid. “Kazakistan Cumhuriyeti’nde İslâm Dinine Yönelik
Devlet Politikası.” In Orta Asya’da İslam Temsilden Fobiye-3: Aydınlıktan
Aydınlanmaya. Edited by Muhammet Savaş Kafkasyalı, s. 1741-1779. Ankara,
Türkistan: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2012.
The Agency on Statistics of The Republic of Kazakhstan, Results of the
2009 National Population Census of The Republic of Kazakhstan. Astana: The
Agency on Statistics of The Republic of Kazakhstan, 2011.
Tölölyan, Khachig. “The Nation-State and Its Others: In Lieu of a Preface.”
Diaspora: A Journal of Transnational Studies 1 (1991): s. 3-7.
Tugjanov, Eralı L. “Kazakistan Cumhuriyeti Milli Politikasının Temel
Özellikleri Hakkında.” Sosyoloji Dergisi 22, 3 (2011): s. 589-594.
Tülbasiyeva, Lazzat. “Kazakistan’ın Eğitim Sistemi ve Yeni Gelişmeler.” In
İslam Ülkelerinde Eğitim Kongresi: Bildiriler. Edited by M. Hilmi Özev, s. 455-460.
İstanbul: TASAM Yayınları, 2009.
Uçar, Fuat, ve Rövşen Memedoğlu. Ata Yurttan Doğan Güneş. Almatı:
2011.
Vertkin, Dmitri. “Kazakhstan and Islam,” Defense & Security Analysis 23, 4
(2007) 439-440.
Williams, Brian Glyn. “The Crimean Tatar Exile in Central Asia: A Case
Study in Group Destruction and Survival.” Central Asian Survey 17, 2 (1998): s.
285-317.
Wilmoth, Geoffrey David. Central Asia's Future Role in International
Higher Education, 2011. (own online publication:
http://www.wilmoth.com.au/publications/WilmothNazUnivPaper.pdf)
Yaldız, Fırat. “Diaspora Kavramı: Tarihçe, Gelişme ve Tartışmalar.”
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 8 (2013): s. 289-318.
Yemelianova, G.M. “Islam, National Identity and Politics in Contemporary
Kazakhstan.” Asian Ethnicity (2013): s. 1-16.
139
Yiğit, Ali. “Kazakistan’ın Değişken Yapısı,” Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi 11, 2 (2000): s. 1-15.
Zardykhan, Zharmukhamed. “Russians in Kazakhstan and Demographic
Change: Imperial Legacy and the Kazakh.” Asian Ethnicity 5, 1 (2004): s. 61-79.
Elektronik Kaynaklar:
Ahmet Yesevi Üniversitesi. “Vizyonumuz.” Erişim Aralık 7, 2013.
http://www.yesevi.edu.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=4&Itemi
d=6.
Bayram, Mushfig. “Kazakhstan: ‘There can be no Tatar, Chechen or Tajik
mosques’,” Forum 18 News Service, Aralık 7, 2012. Erişim Aralık 5, 2013.
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1778.
Bayram, Mushfig. “Kazakhstan: Ethnic-based mosques ‘cannot be
opened’.” Forum 18 News Service. Kasım 4, 2010. Erişim Aralık 8, 2013.
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1506.
Center for International Programs. “History of the Program.” Erişim Ekim
24, 2014. http://www.bolashak.gov.kz/index.php/en/o-stipendii/istoriya-razvitiya.
Congress of World and Traditional Religions. “Islam in Kazakhstan.”
Erişim Aralık 13, 2013. http://www.religions-
congress.org/content/view/121/35/lang,english/.
Corley, Felix. “Kazakhstan: ‘We're liquidating the [mosque] community’.”
Forum 18 News Service. Şubat 5, 2014. Erişim Mart 8, 2014.
http://www.forum18.org/archive.php?article_id=1924.
Embassy of the Republic of Kazakhstan to the United States. “Bolashak:
Program.” Erişim Ekim 24, 2014. http://www.kazakhembus.com/page/bolashak-
program.
Embassy of the Republic of Kazakhstan to the United States. “Ethnic
Groups.” Erişim Aralık 8, 2014. http://www.kazakhembus.com/page/ethnic-groups.
140
Encyclopedia Britannica. “Tatar.” Aralık 15, 2013.
http://www.britannica.com/EBchecked/topic/584107/Tatar.
Golovnina, Maria. “Uighurs in Kazakhstan Rally Against China
Crackdown.” Reuters, Temmuz 19, 2009. Erişim Ocak 8, 2013.
http://www.reuters.com/article/2009/07/19/idUSLJ612396.
Independent Kazakhstan Quality Assurance Agency for Education. “Law on
Education of the Republic of Kazakhstan.” Erişim Mayıs 8, 2013.
http://www.iqaa.kz/documents/law_of_education/.
İsina, Almagül. “Kazakistan’ın Uygur Asıllı Başbakanı ve Yeni Hükümeti.”
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM. Ocak 11, 2007. Erişim Aralık 8,
2013. http://tasam.org/tr-
TR/Icerik/495/kazakistanin_uygur_asilli_basbakani_ve_yeni_hukumeti.
Kanat, Kilic. “Ethnic Media and Politics: The Case of the Use of the
Internet by Uyghur Diaspora.” First Monday. Temmuz 4, 2005. Erişim Aralık 8,
2013. http://journals.uic.edu/ojs/index.php/fm/article/view/1259/1179.
Ministry of National Economy of the Republic of Kazakhstan Committee on
Statistics. “Education.” Mayıs 15, 2013.
http://stat.gov.kz/faces/wcnav_externalId/homeNumbersEducation;jsessionid=JTRBJ
JnPpMnyB0vYk3r8nrfZZydrXpB2SLLx1sHjc4bj7ndGpmtV!663812433?_adf.ctrl-
state=fius0rpbh_154&_afrLoop=533229201822334#%40%3F_afrLoop%3D533229
201822334%26_adf.ctrl-state%3D173kwuneb8_4.
Minority Rights Group International. “Kazakhstan: Uzbeks.” Şubat 28,
2014. http://www.minorityrights.org/2364/kazakhstan/uzbeks.html.
Nazarbayev Intellectual Schools. “About Us.” Erişim Mayıs 15, 2013.
http://nis.edu.kz/en/about/.
New Eurasia Citizen Media. “Pushing for the Kyrgyz Language: Why It
Fails.”, Eylül 28, 2011. Erişim Ocak 22, 2014. http://www.neweurasia.net/culture-
and-history/pushing-for-the-kyrgyz-language-why-it-fails/.
OSCE: Organization for Security and Co-operation in Europe. “Inter-ethnic
dialogue: The Kazakhstan model of peaceful coexistence and preservation of inter-
ethnic stability.” Erişim Şubat 28, 2014.
http://www.osce.org/odihr/38008?download=true.
141
Refworld. “Four Kyrgyz Presidential Hopefuls Fail Mandatory Language
Test.” Eylül 12, 2011. Erişim Ocak 22, 2014.
http://www.refworld.org/docid/4e8973bdc.html.
Refworld. “World Directory of Minorities and Indigenous Peoples -
Kazakhstan: Uighurs.” 2008. Erişim Aralık 8, 2013.
http://www.refworld.org/docid/49749cf941.html.
Republic of Tatarstan. “Tatars in Russia and Abroad.” Aralık 15, 2013.
http://1997-
2011.tatarstan.ru/?DNSID=6856be5db0c84d113b79a4b4aaed100c&node_id=3101.
Republic of Tatarstan. “Татары в Казахстане.” Aralık 15, 2013.
http://1997-
2011.tatarstan.ru/index.php?DNSID=38d1a1a4f6b68136abcf92eaf78e98ba&node_id
=3061.
Rotar, Igor. “Kazakhstan: Mosques Resist Pressure to Join State-Recognised
Central Organisation.” Forum 18 News Service. Şubat 11, 2004. Erişim Aralık 15,
2013. http://www.forum18.org/archive.php?article_id=250.
Shichor, Yitzhak. “Lost Nation: Stories from the Uyghur Diaspora.” London
Uyghur Ensemble. Erişim Aralık 8, 2013. http://www.uyghurensemble.co.uk/en-
html/uyghurs-diaspora.html.
The Permanent Mission of the Republic of Kazakhstan to the United
Nations. “The Doctrine of National Unity of Kazakhstan.” Erişim Eylül 1, 2013.
http://kazakhstanun.org/press-releases/the-doctrine-of-national-unity-of-
kazakhstan.html.
The Permanent Mission of the Republic of Kazakhstan to the United
Nations. “About the situation with the Uyghur Diaspora in the Republic of
Kazakhstan.” Erişim Aralık 8, 2013. http://kazakhstanun.org/press-releases/about-
the-situation-with-the-uyghur-diaspora-in-the-republic-of-kazakhstan.html.
The World Uyghur Congress. “Introducing the World Uyghur Congress.”
Erişim Aralık 8, 2013. http://www.uyghurcongress.org/en/?cat=149.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı,. “TİKA’dan Kazaksitan’a
Dev Yatırım: Kazak-Türk Lisesi.” Ekim 23, 2011.
http://www.tika.gov.tr/haber/tikadan-kazaksitana-dev-yatirim-kazak-turk-lisesi/95.
142
Urynbassarova, Zeena. “The 1st of May - the Day of Unity of Kazakhstan
People.” Ak Zhaik. April 25, 2013. Erişim Ekim 8, 2014.
http://azh.kz/en/news/view/1383.
World Uygur Congress. “Worldwide Uyghur Protests on Second
Anniversary of 5 July 2009.” Temmuz 8, 2011. Erişim Aralık 9, 2013.
http://www.uyghurcongress.org/en/?p=9024.