vali İhsan dede İho
DESCRIPTION
VALİ İHSAN DEDE İMAM HATİP ORTAOKULU DERGİSİTRANSCRIPT
Yıl:1 | Sayı:1 | Mayıs 2013
R E K L A M
EDİTÖR YAZISI…………………………..................... 4“İhsan” İle Başlamak – Mikail KIYMAZ
SUNUŞ ………………………….…….......................... 5Başlarken-Ahmet AÇA
ÖNDEN GİDENLER……….................................... 6Hacıveyiszade Mustafa EfendiHazırlayan: Ahmet AKSOY
ÖĞRENCİ ESERLERİ………………………….............. 8Dili Tatlı Muhammed – Ayşe Sude ÜNALAğlama Beşir Ağlama – Zeynep Sude KIRMIZIKomşu Komşunun Külüne – Anişah SAYHANDört Büyük Değer – Merve TURANİyi Bir İnsan – Şeyma ŞAHİNDostluk Nedir? – Nurgül BEKARDostluk – Hasibe Dilara BAYKALNurlu Peygamberim – Esma ÇOKYÜKSELYanlış Anlaşılsa Da – Büşra ÖZKANEfendimiz – Yağmur SOLAKSevgili Peygamberim – Yağmur SOLAK
ÖYKÜ …………………………………..….................... 16Uçurtma ve Hayta – Ahmet AKSOY
ŞİİR ……………………………..................................18Basit İnsanın Şiiri – Mikail KIYMAZ
ÖYKÜ …………………………….……........................ 19Bir Kalp Ne Kadar Sevgi Alır – Musa MERT
ÖYKÜ ………………............................................ 20Çı�rt Çı�rt ve Hüüfp – Sümeyra TURANALP
FORUM ……………………………………………………...21İmam Ha�pli Olmak Size Ne Kazandırdı?Hazırlayan: Ali DOĞAN
SÖYLEŞİ …………………………………………..……......24Tuncay KARABULUT İle İmam Ha�pli Olmak ÜzerineHazırlayan: Sümeyra ERTUĞRUL
DİLPARE ……………………………………………..........26Geç Kalmadan – Zeynep İlknur ERYİĞİTDil Üstüne – Kübra KARATAŞ
TÜRK EDEBİYATINDAN …………………..............28Necip Fazıl KISAKÜREKCahit ZARİFOĞLUHazırlayan: Mikail KIYMAZ
BİLİM VE TEKNOLOJİ …………….......................30Gençler Potansiyel Cani OlmasınTablet BilgisayarHazırlayan: Elif Can ÖZTÜRKİnsanlarda Kaç Çeşit Kan Grubu Var?Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY
OKUNASI KİTAPLAR ……………………….………... 33Hazırlayan: Erdal DEMİR
İZLENESİ FİLMLER ………………………..………......36Hazırlayan: Ahmet AKSOY
İLMİHAL ………………………………………..……….....38Hazırlayan: Cemal ORUÇ
SAĞLIK ………………………………………….………......39Peygamber Efendimiz'den (sas) Sağlık Tavsiyeleri
BİZDEN HABERLER ……………………..………........40Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT
REHBERLİK …….…………………………….…..…....... 47Hazırlayan: Pınar ÖZBEK
KARİKATÜR …………………………………………........50Çizen: Mevlüt İLKAYA
2 3
İhsan
Mayıs 2013 Sayı:1Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu
Adına İmtiyaz SahibiAhmet AÇA
Genel Yayın MüdürüErdal ÜNAL
EditörlerAhmet AKSOYMikail KIYMAZ
TasarımElif Can ÖZTÜRK
Yayın EkibiAli DOĞAN
Erdal DEMİRMikail KIYMAZ
Sümeyra ERTUĞRULZeynep İlknur ERYİĞİT
İhsan Okul Bülteni:İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları
Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği 24.Madde kapsamında
Basın-Yayın ve İletişim Kulübü toplum hizmeti çalışmaları
kapsamında çıkarılmaktadır.
İÇİNDEKİLER
R E K L A M
EDİTÖR YAZISI…………………………..................... 4“İhsan” İle Başlamak – Mikail KIYMAZ
SUNUŞ ………………………….…….......................... 5Başlarken-Ahmet AÇA
ÖNDEN GİDENLER……….................................... 6Hacıveyiszade Mustafa EfendiHazırlayan: Ahmet AKSOY
ÖĞRENCİ ESERLERİ………………………….............. 8Dili Tatlı Muhammed – Ayşe Sude ÜNALAğlama Beşir Ağlama – Zeynep Sude KIRMIZIKomşu Komşunun Külüne – Anişah SAYHANDört Büyük Değer – Merve TURANİyi Bir İnsan – Şeyma ŞAHİNDostluk Nedir? – Nurgül BEKARDostluk – Hasibe Dilara BAYKALNurlu Peygamberim – Esma ÇOKYÜKSELYanlış Anlaşılsa Da – Büşra ÖZKANEfendimiz – Yağmur SOLAKSevgili Peygamberim – Yağmur SOLAK
ÖYKÜ …………………………………..….................... 16Uçurtma ve Hayta – Ahmet AKSOY
ŞİİR ……………………………..................................18Basit İnsanın Şiiri – Mikail KIYMAZ
ÖYKÜ …………………………….……........................ 19Bir Kalp Ne Kadar Sevgi Alır – Musa MERT
ÖYKÜ ………………............................................ 20Çı�rt Çı�rt ve Hüüfp – Sümeyra TURANALP
FORUM ……………………………………………………...21İmam Ha�pli Olmak Size Ne Kazandırdı?Hazırlayan: Ali DOĞAN
SÖYLEŞİ …………………………………………..……......24Tuncay KARABULUT İle İmam Ha�pli Olmak ÜzerineHazırlayan: Sümeyra ERTUĞRUL
DİLPARE ……………………………………………..........26Geç Kalmadan – Zeynep İlknur ERYİĞİTDil Üstüne – Kübra KARATAŞ
TÜRK EDEBİYATINDAN …………………..............28Necip Fazıl KISAKÜREKCahit ZARİFOĞLUHazırlayan: Mikail KIYMAZ
BİLİM VE TEKNOLOJİ …………….......................30Gençler Potansiyel Cani OlmasınTablet BilgisayarHazırlayan: Elif Can ÖZTÜRKİnsanlarda Kaç Çeşit Kan Grubu Var?Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY
OKUNASI KİTAPLAR ……………………….………... 33Hazırlayan: Erdal DEMİR
İZLENESİ FİLMLER ………………………..………......36Hazırlayan: Ahmet AKSOY
İLMİHAL ………………………………………..……….....38Hazırlayan: Cemal ORUÇ
SAĞLIK ………………………………………….………......39Peygamber Efendimiz'den (sas) Sağlık Tavsiyeleri
BİZDEN HABERLER ……………………..………........40Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT
REHBERLİK …….…………………………….…..…....... 47Hazırlayan: Pınar ÖZBEK
KARİKATÜR …………………………………………........50Çizen: Mevlüt İLKAYA
2 3
İhsan
Mayıs 2013 Sayı:1Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu
Adına İmtiyaz SahibiAhmet AÇA
Genel Yayın MüdürüErdal ÜNAL
EditörlerAhmet AKSOYMikail KIYMAZ
TasarımElif Can ÖZTÜRK
Yayın EkibiAli DOĞAN
Erdal DEMİRMikail KIYMAZ
Sümeyra ERTUĞRULZeynep İlknur ERYİĞİT
İhsan Okul Bülteni:İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları
Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği 24.Madde kapsamında
Basın-Yayın ve İletişim Kulübü toplum hizmeti çalışmaları
kapsamında çıkarılmaktadır.
İÇİNDEKİLER
ervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü, Dhayrete düştü. “Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?” diyerek, Allah'ın lütfuna hayran
oldu. Derken bir aslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve ayetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine, “Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah benimkini neden göndermesin?” diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. Ve ekledi:
“Allah nasip etmezse, aslan bile gücüne güvenerek yiyecek bulamaz.”
Düşündüğü gibi yaptı.“Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden
gelir, gayret etmem gerekmiyor.” diyerek beklemeye başladı. Bekledi, bekledi... Ne gelen var ne giden... Günler geçip gitti.
Derviş zayıadı, eridi, bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken bulunduğu mescidin mihrabından bir ses duydu:
“Ey tembel adam!” diyordu ses, “Kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı aslan ol. Gücüyle aslan gibi olan başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye hem muhtaçlara yedir.”
Beklemek yerine çalışmayı seçtik, yoğun çaba ve çalışmalarla hayata geçirdiğimiz dergimizin ilk sayısıyla karşınızdayız. Bir okul dergisi sıfatıyla yayın hayatına başlayan dergimizi okudukça “Bu dergi okul dergisi formatından çok farklı…” diyeceğinizden hiç
şüphem yok. Yayın ekibimizin yoğun ve başarılı çalışmalarıyla ortaya koyduğu bu dergi gerçekten de okul dergisinden daha içerikli bir dergi oldu. Okulumuzdan da haber ve etkinlikler bulacağınız bu sayımızda daha ziyade bilgi ve paylaşımı siz okurlarımıza sunuyoruz. Yayın ekibi olarak dergimizi Ocak – Haziran ve Temmuz – Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez yayımlamayı düşündük.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapanan medreselerin ardından 1924 yılında açılan İmam-Hatip Okulları yıllar içerisinde değişim ve dönüşüm geçirmekle birlikte belli zamanlarda da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu eğitim – öğretim yılıyla birlikte 15 yıllık aranın ardından İmam – Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. Okulumuzun da bir İmam – Hatip Ortaokulu olması bizi, dergimizin ilk sayısında “İmam - Hatipli Olmak” temasını işlemeye sevk etti.
Dergimizin ismine gelince…
İhsan, kelime anlamı itibariyle “Bir işi en güzel biçimde yapmak” demektir. Arapça bir kelime olan “İhsan” aynı zamanda dini bir terimdir ve “Allah'a, onu görüyormuş gibi ibadet etmek” anlamını taşır. Hem manasının güzelliği hem de okulumuzun isminde yer alması hasebiyle dergimize “İhsan” adını vermekte hemkir olduk.
Dergimizin hayata geçirilmesinde desteğini esirgemeyen başta Okul Müdürümüz Ahmet AÇA olmak üzere bütün yayın ekibimize ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyor; hatalarımız ve eksiklerimiz için affınıza sığınıyoruz.
| Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |
“İhsan” İle Başlamak…
Selâm ve dua ile…
Müslüman; elinden, dilinden ve belinden
emin olunandır. İslam; birey ve toplum
hayatının; hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik ve kul
hakkı kavramları üzerine inşa edilmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Bunun da ilkelerini
belirlemiştir. İslam, insanların birbirlerine karşı
saygılı ve hoşgörülü olmalarını, birbirlerini
sevmelerini, kimseye zarar vermemelerini, hiç
kimsenin olmadığı ortamlarda bile kendilerini
gözetleyen bir Allah'ın(c.c) olduğunu unutmadan
davranışlarına dikkat etmelerini istemiştir. Birey
ve toplum hayatının anılan değerler üzerine inşa
edilmesini isteyen Allah, insanlığa bir güzel
insan örneği de sunmuştur. Güzel ahlakı
tamamlamak için gönderilen Hz. Peygamber,
bütün insanlık için ideal bir modeldir. O, bütün
hayatı boyunca insanlara iyiliği, doğruluğu,
dürüstlüğü, yardımlaşmayı, dayanışmayı,
hoşgörülü olmayı, nefsin esiri olmamayı, hiç
ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın
ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayı tavsiye
etmiştir. Bunun da en güzel örneklerini kendi
örnek yaşamıyla miras olarak bize bırakmıştır.
Görebilene ve anlayabilene ne güzel örnektir o.
Peki, ahiret için çalışma nasıl olmalıdır?
Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine
getirmenin dışında (temel ibadetlerin dışında)
yeryüzündeki her türlü tavır ve
davranışlarımızdan güzel olanlarını ibadet kabul
ederek, yoldan bir taşı kaldırıp kenara atmayı
ibadet sayan bir dinin mensupları olarak
yetiştireceğimiz fidanların eğitiminde, aileler,
eğitimciler ve toplum olarak hepimize düşen
görevlerin olduğunu unutmayalım. Üç kuruşluk
dünyalıkların peşine takılarak yaradılış
gayelerinin unutulduğu mal-mülk, kat-yat,
makam-mevki derdine düşerek gencecik
fidanların eğitiminin ihmal edilmesi sonrasındaki
kaybedeceğimiz geleceğimizi ve neslimizi acaba
hangi mal mülkle yerine koyabileceğiz?
Değerli okuyucular, yeryüzünde bize
emanet edilen yavrularımızın bizim için aynı
zamanda imtihan aracı olduğunu unutmadan
milli ve manevi değerlerle donatılmış, bilen ve
bildiğini hayata geçiren, bildikleri ile amel eden
bir nesil olarak yetiştirmek en büyük
vazifemizdir. İmam hatipli olmak bu yüzden bir
ayrıcalıktır. Çünkü dünyalık telaşından kurtulup
Müslümanların yeryüzünde hak ettikleri yeri
almaları için gereken dürüstlük, çalışkanlık,
edep, terbiye, hoşgörü, insana değer verme,
yaradılış gayesine uygun yaşam süren ve daha
sayamayacağım binlerce erdeme sahip bir
topluluk için ilk temellerin atıldığı yerler
olmalıdır İmam Hatip okulları.
Mehmet Akif'in ecnebilerin ahvalini belki
de Müslümanların ahvali için ecnebileri
kastederek söylediği “Dinleri var işimiz gibi,
işleri var dinimiz gibi.” sözleri aslında bizlere
içinde bulunduğumuz durumu ne güzel ifade
etmektedir. Hak hukuk bilen esnaflar, adalet
kavramının ne olduğunu bilen yöneticiler,
öğrenci olmanın bilincinde olan çocuklar
kısacası yaratılış gayesinin ne olduğunun
bilincinde olan bir millet olduğumuz zaman yüce
Allah bizleri lütuflandıracaktır.
Değerli okuyucular, bir eğitimci olarak
sözlerimi “Yüce Allah, hepimize salih ameller
işleyen, ülkesine, milletine, değerlerine bağlı,
ahlaklı, namuslu bireyler yetiştirmek nasip
etsin.” diyerek tamamlamak istiyorum.
SEVGİ İLE KALIN. �
| Ahmet AÇA-Okul Müdürü |
BAŞLARKEN…
4 5
ervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü, Dhayrete düştü. “Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?” diyerek, Allah'ın lütfuna hayran
oldu. Derken bir aslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve ayetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine, “Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah benimkini neden göndermesin?” diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. Ve ekledi:
“Allah nasip etmezse, aslan bile gücüne güvenerek yiyecek bulamaz.”
Düşündüğü gibi yaptı.“Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden
gelir, gayret etmem gerekmiyor.” diyerek beklemeye başladı. Bekledi, bekledi... Ne gelen var ne giden... Günler geçip gitti.
Derviş zayıadı, eridi, bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken bulunduğu mescidin mihrabından bir ses duydu:
“Ey tembel adam!” diyordu ses, “Kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı aslan ol. Gücüyle aslan gibi olan başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye hem muhtaçlara yedir.”
Beklemek yerine çalışmayı seçtik, yoğun çaba ve çalışmalarla hayata geçirdiğimiz dergimizin ilk sayısıyla karşınızdayız. Bir okul dergisi sıfatıyla yayın hayatına başlayan dergimizi okudukça “Bu dergi okul dergisi formatından çok farklı…” diyeceğinizden hiç
şüphem yok. Yayın ekibimizin yoğun ve başarılı çalışmalarıyla ortaya koyduğu bu dergi gerçekten de okul dergisinden daha içerikli bir dergi oldu. Okulumuzdan da haber ve etkinlikler bulacağınız bu sayımızda daha ziyade bilgi ve paylaşımı siz okurlarımıza sunuyoruz. Yayın ekibi olarak dergimizi Ocak – Haziran ve Temmuz – Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez yayımlamayı düşündük.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapanan medreselerin ardından 1924 yılında açılan İmam-Hatip Okulları yıllar içerisinde değişim ve dönüşüm geçirmekle birlikte belli zamanlarda da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu eğitim – öğretim yılıyla birlikte 15 yıllık aranın ardından İmam – Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. Okulumuzun da bir İmam – Hatip Ortaokulu olması bizi, dergimizin ilk sayısında “İmam - Hatipli Olmak” temasını işlemeye sevk etti.
Dergimizin ismine gelince…
İhsan, kelime anlamı itibariyle “Bir işi en güzel biçimde yapmak” demektir. Arapça bir kelime olan “İhsan” aynı zamanda dini bir terimdir ve “Allah'a, onu görüyormuş gibi ibadet etmek” anlamını taşır. Hem manasının güzelliği hem de okulumuzun isminde yer alması hasebiyle dergimize “İhsan” adını vermekte hemkir olduk.
Dergimizin hayata geçirilmesinde desteğini esirgemeyen başta Okul Müdürümüz Ahmet AÇA olmak üzere bütün yayın ekibimize ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyor; hatalarımız ve eksiklerimiz için affınıza sığınıyoruz.
| Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |
“İhsan” İle Başlamak…
Selâm ve dua ile…
Müslüman; elinden, dilinden ve belinden
emin olunandır. İslam; birey ve toplum
hayatının; hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik ve kul
hakkı kavramları üzerine inşa edilmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Bunun da ilkelerini
belirlemiştir. İslam, insanların birbirlerine karşı
saygılı ve hoşgörülü olmalarını, birbirlerini
sevmelerini, kimseye zarar vermemelerini, hiç
kimsenin olmadığı ortamlarda bile kendilerini
gözetleyen bir Allah'ın(c.c) olduğunu unutmadan
davranışlarına dikkat etmelerini istemiştir. Birey
ve toplum hayatının anılan değerler üzerine inşa
edilmesini isteyen Allah, insanlığa bir güzel
insan örneği de sunmuştur. Güzel ahlakı
tamamlamak için gönderilen Hz. Peygamber,
bütün insanlık için ideal bir modeldir. O, bütün
hayatı boyunca insanlara iyiliği, doğruluğu,
dürüstlüğü, yardımlaşmayı, dayanışmayı,
hoşgörülü olmayı, nefsin esiri olmamayı, hiç
ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın
ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayı tavsiye
etmiştir. Bunun da en güzel örneklerini kendi
örnek yaşamıyla miras olarak bize bırakmıştır.
Görebilene ve anlayabilene ne güzel örnektir o.
Peki, ahiret için çalışma nasıl olmalıdır?
Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine
getirmenin dışında (temel ibadetlerin dışında)
yeryüzündeki her türlü tavır ve
davranışlarımızdan güzel olanlarını ibadet kabul
ederek, yoldan bir taşı kaldırıp kenara atmayı
ibadet sayan bir dinin mensupları olarak
yetiştireceğimiz fidanların eğitiminde, aileler,
eğitimciler ve toplum olarak hepimize düşen
görevlerin olduğunu unutmayalım. Üç kuruşluk
dünyalıkların peşine takılarak yaradılış
gayelerinin unutulduğu mal-mülk, kat-yat,
makam-mevki derdine düşerek gencecik
fidanların eğitiminin ihmal edilmesi sonrasındaki
kaybedeceğimiz geleceğimizi ve neslimizi acaba
hangi mal mülkle yerine koyabileceğiz?
Değerli okuyucular, yeryüzünde bize
emanet edilen yavrularımızın bizim için aynı
zamanda imtihan aracı olduğunu unutmadan
milli ve manevi değerlerle donatılmış, bilen ve
bildiğini hayata geçiren, bildikleri ile amel eden
bir nesil olarak yetiştirmek en büyük
vazifemizdir. İmam hatipli olmak bu yüzden bir
ayrıcalıktır. Çünkü dünyalık telaşından kurtulup
Müslümanların yeryüzünde hak ettikleri yeri
almaları için gereken dürüstlük, çalışkanlık,
edep, terbiye, hoşgörü, insana değer verme,
yaradılış gayesine uygun yaşam süren ve daha
sayamayacağım binlerce erdeme sahip bir
topluluk için ilk temellerin atıldığı yerler
olmalıdır İmam Hatip okulları.
Mehmet Akif'in ecnebilerin ahvalini belki
de Müslümanların ahvali için ecnebileri
kastederek söylediği “Dinleri var işimiz gibi,
işleri var dinimiz gibi.” sözleri aslında bizlere
içinde bulunduğumuz durumu ne güzel ifade
etmektedir. Hak hukuk bilen esnaflar, adalet
kavramının ne olduğunu bilen yöneticiler,
öğrenci olmanın bilincinde olan çocuklar
kısacası yaratılış gayesinin ne olduğunun
bilincinde olan bir millet olduğumuz zaman yüce
Allah bizleri lütuflandıracaktır.
Değerli okuyucular, bir eğitimci olarak
sözlerimi “Yüce Allah, hepimize salih ameller
işleyen, ülkesine, milletine, değerlerine bağlı,
ahlaklı, namuslu bireyler yetiştirmek nasip
etsin.” diyerek tamamlamak istiyorum.
SEVGİ İLE KALIN. �
| Ahmet AÇA-Okul Müdürü |
BAŞLARKEN…
4 5
Konya'da yetişen büyük alimlerden ve
büyük eğitimcilerden olan Hacı Veyiszade
Mustafa Efendi, Rumi takvime göre 1305,
Miladi takvime göre 1889 yılında Konya'nın
merkeze bağlı Şatır köyünde dünyaya geldi.
Babası büyük alimlerimizden Hacı Veyis
Efendi, annesi ise Fatma Hanım'dır. Hem anne
hem de babası tarafından asil bir aileye
mensuptur.
Babası Hacı Veyis Efendi 1935, annesi
Fatma Hanım ise 1931 yılında vefat
etmişlerdir. Hacı İbrahim Efendi
adında bir erkek, Fatma, Hatice ve
Rahime adında üç kız kardeşi
vardır.
Mustafa Efendi'nin eşi
M e r y e m H a n ı m ,
kendinden bir yıl kadar
önce, 1959 yılında vefat
etmiştir. Mehmet ve Veyis
Adında iki oğlu, Halime,
Sakine, Fatma ve Sare
adında dört kız çocuğu
olmuştur. Oğullarının her
ik is i de haf ızdır . Oğlu
Mehmet Efendi , kendisinin
vefatından sonra Aziziye Camii
İmam ve Hatipliğine girmiştir.
İlk bilgi ve terbiyeyi babasından
alan Mustafa Efendi, çok küçük yaşlarda
Bekir Efendi adında bir zattan hafızlığını ikmal
etmiştir. Bundan sonra, Hacı Veyis Efendi'nin
müderrisliğini yaptığı Adliye (Zar Efendi)
Medresesi'nde eğitimine devam etmiş, 18-19
yaşlarında, zamanın ilim adamlarının önünde,
çetin bir imtihan vererek icazet almıştır.
Hacı Mustafa Efendi, medrese ilimleriyle
y e t i n m e y i p z a m a n ı n ı n b ü y ü k i l i m
adamlarından olan Zeynelabidin ve Ahmet Ziya
Efendiler'den, Hesap, Hendese, Kozmografya
gibi müspet ilimler de tahsil etmiş, ayrıca Hacı
Fettah Kabristanı'nda medfun bulunan Memiş
Efendinin oğlu Muhammed Bahaeddin
Efendi'den manevi feyz almıştır. Yine dönemin
büyük alimlerinden biri olan Mehmed
Fahreddin (Kulu) Efendi'den de dersler almıştır.
Bundan sonra Hacı Mustafa Efendi, 22-23
yaşlarında Ziya Efendi ve kardeşleri tarafından
kurulan ve zamanın en modern medresesi olan
Islah-ı Medaris'te tedris (eğitimcilik) hayatına
atılmış burada pek çok talebe yetiştirmiştir.
Medreselerin kapatılmasından sonra uzun
yıllar Piri Mehmet Paşa Camii İmam ve
Hatipliği, Merkez Vaizliği görevlerinde
bulunur. Eğitim ve İrşad görevleri, vefatına
kadar devam eder. Onun eğitim hayatı,
medreselerin kapatılmasından sonra da
devam etmiştir. Yağcızade Mustafa
Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii
İmam ve Hatipliğine getirilmiş,
vefatına kadar bu camide halka vaaz
ve nasihatlerine devam etmiştir.
Ülkemizde İmam-Hatip
Okullarının açılmasından sonra,
bütün mesaisini Konya İmam-
Hatip Okuluna vermiş, bu okulun
kuruluşunda büyük hizmetleri
geçtiği gibi, vefatına kadar da bu
okulda hocalık yapmıştır. Konya
İmam-Hatip Okulunda Arapça,
tefsir, hadis, fıkıh derslerini okutmuş,
pek çok din â l iminin o günlerde
yadırgayarak baktığı bu okulların önemini
önceden kavrayıp Konya'nın dinî hayatına yön
veren kişiler arasında yerini almıştır. Hocalığı
sırasında öğrencilerine maddî ve manevî
yardımda bulunan Hacıveyiszâde ayrıca okul,
kurs binası, öğrenci yurdu, hastane, aşevi, yol
yapımı gibi pek çok alanda hizmet veren
derneklere, vakıara faal üye olarak katılmıştır.
Öte yandan İmam-Hatip Okuluna giremeyen
pek çok gence Arap dili ve edebiyatı, tefsir,
hadis, İslâm hukuku ve akaid dersleri
okutmuştur. Sahabeye dair geniş bir neseb
bilgisine sahip olan ve Ehl-i beyt'i çok seven
Hacıveyiszâde, vaazlarında cemaate devamlı
olarak Hz. Peygamber'in izinden gitmeyi
tavsiye eder, her konuşmasında mutlaka Asr-ı
saâdet'i anlatır, ashaptan örnekler verir ve
meclisi daima canlı tutardı.
Bir İmam Hatip GönüllüsüHACIVEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ
Hacıveyiszade Mustafa Hoca Efendi,
1960 yılının ilk aylarında rahatsızlanır. Gittikçe
rahatsızlığı artar. Beş Şubat günü rahatsızlığı
had safhaya varır. Büyük oğlunu kastederek
"Mehmet'i bulun" der. Oğlu cuma namazı için
camiye gitmiştir. Getirirler. Rahatsızlığının
şiddetine rağmen şuuru tamamen açık ve
yerindedir. Son sözü şu olur: "Çare tükendi,
imdadımıza yetiş Ya Rasülallah!"
Ve böylece, hayatında çok sevdiği Rasül-i
Zişanı’nı imdadına çağırır ve ruhunu teslim
eder.
Cenaze namazı Kapı Camii'nde her faniye
nasip olmayacak sayıda kalabalık bir cemaatle
kılınır, tabutu gidilecek mesafe çok kısa
olmasına rağmen uzun süre eller üzerinde
taşınarak Üçler Mezarlığına defnedilir.
Sonuç olarak, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi:
1) Islah-ı Medaris-i İslamiyye adlı üniversite ile çalışmalarıyla, yeni bir İslamî Hareketin Öncüsü,2) Vefatına kadar, dînî ve müspet ilimlerin birlikte öğrenebileceği ilim ve irfan abidelerinin kurulabilmesi için çaba gösteren; bu uğurda Allah'tan aldığı güçle, manevî otoritesini kullanan, toplumu hayır ve hasenatta yarışa sevk eden bir
organizatör,3) Binlerce talebe yetiştirmesi ve bu talebelerinin yüzlercesinin de yine binlerce talebe yetiştirmesi münasebetiyle Hocaların Hocası,4) Az okuyandan çok okuyana kadar, kendi döneminde, kendisi ile temas kuran ve kurmayan cemaate irşat görevi yapmasıyla Mürşid,5) İlmini kendisinden faydalanmak isteyen herkese ulaştırmasıyla, ilmi ile amil bir âlim, 6) Kendisine başvuran herkese biiznillah şifaya vesile olan manevi bir Hekim,7) Ölüye diriye selam vermesiyle sevgi ve barışın önderi,8) Özellikle hassas bir zamanda imam hatip okulu binasının yapımından, açılmasına, öğrencisinden öğretmen teminine kadar, büyük bir organizeyi, cesaret ve ferasetle Allah'ın inayetiyle, büyük bir gayretle gerçekleştirmiştir. Bütün bu yönleriyle o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi bize hal ve hareketiyle, sohbet ve dersleriyle en güzel bir şekilde anlatan, gerek Konya'mız ve Konyalımız için ve gerekse insanlık için pek faydalı ve ÖNDER bir zat idi. Allah (c.c.), rahmet eylesin!
Kaynakça:www.turav.org
www.tefekkurdergisi.com,TDV İslam Ansiklopedisi
La İlahe İllallah kalbimizi karartma.
La İlahe İllallah rızkımızı daraltma.
La İlahe İllallah bizi imansız bırakma.
La İlahe İllallah kabirde bizi bunaltma.
La İlahe İllallah kendi kapından başka kapı aratma.
La İlahe İllallah kendine kul, habibine ümmet olmaktan bizi bir an bile ayırma.
La İlahe İllallah hesapsız sabır ver.
La İlahe İllallah azapsız kabir ver bizlere Allah'ım…
AMİN AMİN AMİN
(Hacıveyiszade Hazretleri’nin Duası)
| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
6 7
Konya'da yetişen büyük alimlerden ve
büyük eğitimcilerden olan Hacı Veyiszade
Mustafa Efendi, Rumi takvime göre 1305,
Miladi takvime göre 1889 yılında Konya'nın
merkeze bağlı Şatır köyünde dünyaya geldi.
Babası büyük alimlerimizden Hacı Veyis
Efendi, annesi ise Fatma Hanım'dır. Hem anne
hem de babası tarafından asil bir aileye
mensuptur.
Babası Hacı Veyis Efendi 1935, annesi
Fatma Hanım ise 1931 yılında vefat
etmişlerdir. Hacı İbrahim Efendi
adında bir erkek, Fatma, Hatice ve
Rahime adında üç kız kardeşi
vardır.
Mustafa Efendi'nin eşi
M e r y e m H a n ı m ,
kendinden bir yıl kadar
önce, 1959 yılında vefat
etmiştir. Mehmet ve Veyis
Adında iki oğlu, Halime,
Sakine, Fatma ve Sare
adında dört kız çocuğu
olmuştur. Oğullarının her
ik is i de haf ızdır . Oğlu
Mehmet Efendi , kendisinin
vefatından sonra Aziziye Camii
İmam ve Hatipliğine girmiştir.
İlk bilgi ve terbiyeyi babasından
alan Mustafa Efendi, çok küçük yaşlarda
Bekir Efendi adında bir zattan hafızlığını ikmal
etmiştir. Bundan sonra, Hacı Veyis Efendi'nin
müderrisliğini yaptığı Adliye (Zar Efendi)
Medresesi'nde eğitimine devam etmiş, 18-19
yaşlarında, zamanın ilim adamlarının önünde,
çetin bir imtihan vererek icazet almıştır.
Hacı Mustafa Efendi, medrese ilimleriyle
y e t i n m e y i p z a m a n ı n ı n b ü y ü k i l i m
adamlarından olan Zeynelabidin ve Ahmet Ziya
Efendiler'den, Hesap, Hendese, Kozmografya
gibi müspet ilimler de tahsil etmiş, ayrıca Hacı
Fettah Kabristanı'nda medfun bulunan Memiş
Efendinin oğlu Muhammed Bahaeddin
Efendi'den manevi feyz almıştır. Yine dönemin
büyük alimlerinden biri olan Mehmed
Fahreddin (Kulu) Efendi'den de dersler almıştır.
Bundan sonra Hacı Mustafa Efendi, 22-23
yaşlarında Ziya Efendi ve kardeşleri tarafından
kurulan ve zamanın en modern medresesi olan
Islah-ı Medaris'te tedris (eğitimcilik) hayatına
atılmış burada pek çok talebe yetiştirmiştir.
Medreselerin kapatılmasından sonra uzun
yıllar Piri Mehmet Paşa Camii İmam ve
Hatipliği, Merkez Vaizliği görevlerinde
bulunur. Eğitim ve İrşad görevleri, vefatına
kadar devam eder. Onun eğitim hayatı,
medreselerin kapatılmasından sonra da
devam etmiştir. Yağcızade Mustafa
Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii
İmam ve Hatipliğine getirilmiş,
vefatına kadar bu camide halka vaaz
ve nasihatlerine devam etmiştir.
Ülkemizde İmam-Hatip
Okullarının açılmasından sonra,
bütün mesaisini Konya İmam-
Hatip Okuluna vermiş, bu okulun
kuruluşunda büyük hizmetleri
geçtiği gibi, vefatına kadar da bu
okulda hocalık yapmıştır. Konya
İmam-Hatip Okulunda Arapça,
tefsir, hadis, fıkıh derslerini okutmuş,
pek çok din â l iminin o günlerde
yadırgayarak baktığı bu okulların önemini
önceden kavrayıp Konya'nın dinî hayatına yön
veren kişiler arasında yerini almıştır. Hocalığı
sırasında öğrencilerine maddî ve manevî
yardımda bulunan Hacıveyiszâde ayrıca okul,
kurs binası, öğrenci yurdu, hastane, aşevi, yol
yapımı gibi pek çok alanda hizmet veren
derneklere, vakıara faal üye olarak katılmıştır.
Öte yandan İmam-Hatip Okuluna giremeyen
pek çok gence Arap dili ve edebiyatı, tefsir,
hadis, İslâm hukuku ve akaid dersleri
okutmuştur. Sahabeye dair geniş bir neseb
bilgisine sahip olan ve Ehl-i beyt'i çok seven
Hacıveyiszâde, vaazlarında cemaate devamlı
olarak Hz. Peygamber'in izinden gitmeyi
tavsiye eder, her konuşmasında mutlaka Asr-ı
saâdet'i anlatır, ashaptan örnekler verir ve
meclisi daima canlı tutardı.
Bir İmam Hatip GönüllüsüHACIVEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ
Hacıveyiszade Mustafa Hoca Efendi,
1960 yılının ilk aylarında rahatsızlanır. Gittikçe
rahatsızlığı artar. Beş Şubat günü rahatsızlığı
had safhaya varır. Büyük oğlunu kastederek
"Mehmet'i bulun" der. Oğlu cuma namazı için
camiye gitmiştir. Getirirler. Rahatsızlığının
şiddetine rağmen şuuru tamamen açık ve
yerindedir. Son sözü şu olur: "Çare tükendi,
imdadımıza yetiş Ya Rasülallah!"
Ve böylece, hayatında çok sevdiği Rasül-i
Zişanı’nı imdadına çağırır ve ruhunu teslim
eder.
Cenaze namazı Kapı Camii'nde her faniye
nasip olmayacak sayıda kalabalık bir cemaatle
kılınır, tabutu gidilecek mesafe çok kısa
olmasına rağmen uzun süre eller üzerinde
taşınarak Üçler Mezarlığına defnedilir.
Sonuç olarak, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi:
1) Islah-ı Medaris-i İslamiyye adlı üniversite ile çalışmalarıyla, yeni bir İslamî Hareketin Öncüsü,2) Vefatına kadar, dînî ve müspet ilimlerin birlikte öğrenebileceği ilim ve irfan abidelerinin kurulabilmesi için çaba gösteren; bu uğurda Allah'tan aldığı güçle, manevî otoritesini kullanan, toplumu hayır ve hasenatta yarışa sevk eden bir
organizatör,3) Binlerce talebe yetiştirmesi ve bu talebelerinin yüzlercesinin de yine binlerce talebe yetiştirmesi münasebetiyle Hocaların Hocası,4) Az okuyandan çok okuyana kadar, kendi döneminde, kendisi ile temas kuran ve kurmayan cemaate irşat görevi yapmasıyla Mürşid,5) İlmini kendisinden faydalanmak isteyen herkese ulaştırmasıyla, ilmi ile amil bir âlim, 6) Kendisine başvuran herkese biiznillah şifaya vesile olan manevi bir Hekim,7) Ölüye diriye selam vermesiyle sevgi ve barışın önderi,8) Özellikle hassas bir zamanda imam hatip okulu binasının yapımından, açılmasına, öğrencisinden öğretmen teminine kadar, büyük bir organizeyi, cesaret ve ferasetle Allah'ın inayetiyle, büyük bir gayretle gerçekleştirmiştir. Bütün bu yönleriyle o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi bize hal ve hareketiyle, sohbet ve dersleriyle en güzel bir şekilde anlatan, gerek Konya'mız ve Konyalımız için ve gerekse insanlık için pek faydalı ve ÖNDER bir zat idi. Allah (c.c.), rahmet eylesin!
Kaynakça:www.turav.org
www.tefekkurdergisi.com,TDV İslam Ansiklopedisi
La İlahe İllallah kalbimizi karartma.
La İlahe İllallah rızkımızı daraltma.
La İlahe İllallah bizi imansız bırakma.
La İlahe İllallah kabirde bizi bunaltma.
La İlahe İllallah kendi kapından başka kapı aratma.
La İlahe İllallah kendine kul, habibine ümmet olmaktan bizi bir an bile ayırma.
La İlahe İllallah hesapsız sabır ver.
La İlahe İllallah azapsız kabir ver bizlere Allah'ım…
AMİN AMİN AMİN
(Hacıveyiszade Hazretleri’nin Duası)
| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
6 7
Hayatta ilk konudur “adalet”
Uygulanırsa bize büyük bir saadet
Eğer uygulanmazsa şayet!
Canını dünyaya mal et.
Sorumluluğunu unutma sakın!
Sonra kirlenir senin adın.
Adını kirletmek büyük bir utanç
Sorumluluğunu yerine getir,
Olsun yüzünde bir kıvanç
Dostluğa geçersek eğer
Dünyadaki en büyük değer.
Arkadaşını önemseyen onu sever
Arkadaş artı arkadaş, dostluk eder.
En önemli konudur saygı
Bazılarına büyük bir kaygı
Saygıyı namusun say,
Yeryüzünde en büyük pay.
DÖRT BÜYÜK DEĞER
Komşu komşunun külüne muhtaçtır,
Şu halılar çok ağır,
Bir tas çorbaya bile,
Nasıl taşıyayım bunları.
Tık tık kapıya vurursun komşunun:
Tüm komşuları çağırdım,
“Varsa verebilir misin?” diye.
Beş dakikada kaldırıverdi…
Evde ekmek kalmadı.
Bugün çok hastayım,
Tüm dükkânlar kapalı,
Komşu bir tas çorbayla geldi.
Bir komşuya gidiversem...
Yüzümde çiçekler açtı,
Bir ekmek alıversem.
Yardımseverlik hiç kaçmadı…
Bugün bankaya gitmem gerek,
Komşu komşunun külüne,
Çocuğu nereye bırakmak gerek?
Böyle muhtaç olmalı.
Komşu yardıma geldi,
Yardımseverlik hiç,
Çocuğun elinden tutuverdi.
Komşudan kaçmamalı…
KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE…
| Merve TURAN - | Öğrenci
Beşir b. Akrebe'ye...Senin yüzün cennetlikAğlama küçük ağlamaSen peygamber duası Bizim de duamızı aldın
Gözlerin boncuk boncukYanakların al al Yüzün melek yüzü Dudakların kıpkırmızı
Sen çok şanslısın Peygamber çocuguSenin gözyaşların Sel gibi akıp geçerAğlama, lütfen ağlama
AĞLAMA BEŞİR AĞLAMA
| Zeynep Sude Kırmızı - Öğrenci |
el bize İslam'ı öğret,G
n sal her yere,Ü
a ilahe illallah öğret bize.L
erhameti öğret bize,M
nutma bizi.U
akkı öğret, H
nlat her şeyi.A
azlum çocukları seversin,M
ini mini bebeklere merhamet edersin,M
mek verdin İslam için,E
ili tatlı MUHAMMED.D
DİLİ TATLI MUHAMMED
| Ayşe Sude Ünal - Öğrenci |
| Anişah SAYHAN - Öğrenci |
8 9
Hayatta ilk konudur “adalet”
Uygulanırsa bize büyük bir saadet
Eğer uygulanmazsa şayet!
Canını dünyaya mal et.
Sorumluluğunu unutma sakın!
Sonra kirlenir senin adın.
Adını kirletmek büyük bir utanç
Sorumluluğunu yerine getir,
Olsun yüzünde bir kıvanç
Dostluğa geçersek eğer
Dünyadaki en büyük değer.
Arkadaşını önemseyen onu sever
Arkadaş artı arkadaş, dostluk eder.
En önemli konudur saygı
Bazılarına büyük bir kaygı
Saygıyı namusun say,
Yeryüzünde en büyük pay.
DÖRT BÜYÜK DEĞER
Komşu komşunun külüne muhtaçtır,
Şu halılar çok ağır,
Bir tas çorbaya bile,
Nasıl taşıyayım bunları.
Tık tık kapıya vurursun komşunun:
Tüm komşuları çağırdım,
“Varsa verebilir misin?” diye.
Beş dakikada kaldırıverdi…
Evde ekmek kalmadı.
Bugün çok hastayım,
Tüm dükkânlar kapalı,
Komşu bir tas çorbayla geldi.
Bir komşuya gidiversem...
Yüzümde çiçekler açtı,
Bir ekmek alıversem.
Yardımseverlik hiç kaçmadı…
Bugün bankaya gitmem gerek,
Komşu komşunun külüne,
Çocuğu nereye bırakmak gerek?
Böyle muhtaç olmalı.
Komşu yardıma geldi,
Yardımseverlik hiç,
Çocuğun elinden tutuverdi.
Komşudan kaçmamalı…
KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE…
| Merve TURAN - | Öğrenci
Beşir b. Akrebe'ye...Senin yüzün cennetlikAğlama küçük ağlamaSen peygamber duası Bizim de duamızı aldın
Gözlerin boncuk boncukYanakların al al Yüzün melek yüzü Dudakların kıpkırmızı
Sen çok şanslısın Peygamber çocuguSenin gözyaşların Sel gibi akıp geçerAğlama, lütfen ağlama
AĞLAMA BEŞİR AĞLAMA
| Zeynep Sude Kırmızı - Öğrenci |
el bize İslam'ı öğret,G
n sal her yere,Ü
a ilahe illallah öğret bize.L
erhameti öğret bize,M
nutma bizi.U
akkı öğret, H
nlat her şeyi.A
azlum çocukları seversin,M
ini mini bebeklere merhamet edersin,M
mek verdin İslam için,E
ili tatlı MUHAMMED.D
DİLİ TATLI MUHAMMED
| Ayşe Sude Ünal - Öğrenci |
| Anişah SAYHAN - Öğrenci |
8 9
D o s t l u k , z e v k l e r i n v e düşüncelerin uyuşmasıdır. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostlarımızla sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, korkularımızı ve en önemlisi sırlarımızı paylaşabiliriz. Sadece belirtilen bu paylaşımlar dostluğun tamamı değildir. Dostluk her alanda uyuşmayı, paylaşmayı, sadakati gerektirir.
İnsanlar dostlarını üzmemeli ve sebepsiz yere ona küsmemelidir. Dostlar çok iyi seçilmelidir; çünkü dostluk ancak iyi insanlar arasında gerçekleşebilir ve dostluk sürekliliği gerektirir. Bu yüzden dostlar çok iyi seçilmeli ve kara günde dost kendisini belli etmelidir.
Hz. Mevlana şu şiiri ile dostluğun önemini ortaya koymuştur:
“Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya kalp durur, akıl unutur.Ben dostlarımı ruhumla severim.O ne durur ne unutur.”
DOSTLUK NEDÝR?
Dost; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş. Dost, insanın iyi gününde, kötü gününde yanında olan kişidir. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. Çevremizdeki insanlar bizi üzmemek için kusurlu yanlarımızı yüzümüze karşı söylemezler ya da söylemekten çekinirler. Arkamızdan konuşarak dedikodu yaparlar. Biz ise kusurlarımızı bilmediğimiz veya fark etmediğimiz için hatalarımızı yapmaya devam ederiz. Oysa dostumuz acı da olsa hatalarımızı yüzümüze söyler. Belki o anda kırılır; üzülürüz ama zamanla yanlışlarımızı düzeltir ve dostumuzun yapt ığ ı uyar ı lar ın değerini anlar ız . Çünkü dost , dostunun kusurlarından arınmasını ister.
Dostluk için emek vermek, arkadaşlarımızın zor günlerinde yanlar ında olmak gerekir. B ir dostluğun devam etmesi için almak kadar, vermek de önemlidir. İyi bir dostluk için sevgi, güven, saygı ve paylaşmanın önemi büyüktür. Dostun ve dostluğun kıymetinin bilinmesi dileğiyle…
DOSTLUK
| Hasibe Dilara BAYKAL - Öğrenci |
| Nurgül BEKAR - Öğrenci |İYİ�BİR�İNSAN
Hakça, pakça, yersenAdaletli olursun sen.Paylaşmaktan korkmazsan,İyi bir arkadaşsın sen.
Hoşgörülü ol çevrene,Sen sevildiğin sürece.Dostluk kurarsın güzelce.Mutluluğunu paylaşırsın böylece.
Saygılı da olmalısın.Çünkü sen sayıldıkça varsın. Terbiyesiz olduğunda,Yerin sayılmaz dünyada .
Hoşgörü adın olmalı,Adaletse soyadın.Dostlarla mutlu olmalı,Hep öyle yaşamalı.
�����������������������������
| Şeyma ŞAHİN - | Öğrenci
10 11
D o s t l u k , z e v k l e r i n v e düşüncelerin uyuşmasıdır. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostlarımızla sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, korkularımızı ve en önemlisi sırlarımızı paylaşabiliriz. Sadece belirtilen bu paylaşımlar dostluğun tamamı değildir. Dostluk her alanda uyuşmayı, paylaşmayı, sadakati gerektirir.
İnsanlar dostlarını üzmemeli ve sebepsiz yere ona küsmemelidir. Dostlar çok iyi seçilmelidir; çünkü dostluk ancak iyi insanlar arasında gerçekleşebilir ve dostluk sürekliliği gerektirir. Bu yüzden dostlar çok iyi seçilmeli ve kara günde dost kendisini belli etmelidir.
Hz. Mevlana şu şiiri ile dostluğun önemini ortaya koymuştur:
“Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya kalp durur, akıl unutur.Ben dostlarımı ruhumla severim.O ne durur ne unutur.”
DOSTLUK NEDÝR?
Dost; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş. Dost, insanın iyi gününde, kötü gününde yanında olan kişidir. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. Çevremizdeki insanlar bizi üzmemek için kusurlu yanlarımızı yüzümüze karşı söylemezler ya da söylemekten çekinirler. Arkamızdan konuşarak dedikodu yaparlar. Biz ise kusurlarımızı bilmediğimiz veya fark etmediğimiz için hatalarımızı yapmaya devam ederiz. Oysa dostumuz acı da olsa hatalarımızı yüzümüze söyler. Belki o anda kırılır; üzülürüz ama zamanla yanlışlarımızı düzeltir ve dostumuzun yapt ığ ı uyar ı lar ın değerini anlar ız . Çünkü dost , dostunun kusurlarından arınmasını ister.
Dostluk için emek vermek, arkadaşlarımızın zor günlerinde yanlar ında olmak gerekir. B ir dostluğun devam etmesi için almak kadar, vermek de önemlidir. İyi bir dostluk için sevgi, güven, saygı ve paylaşmanın önemi büyüktür. Dostun ve dostluğun kıymetinin bilinmesi dileğiyle…
DOSTLUK
| Hasibe Dilara BAYKAL - Öğrenci |
| Nurgül BEKAR - Öğrenci |İYİ�BİR�İNSAN
Hakça, pakça, yersenAdaletli olursun sen.Paylaşmaktan korkmazsan,İyi bir arkadaşsın sen.
Hoşgörülü ol çevrene,Sen sevildiğin sürece.Dostluk kurarsın güzelce.Mutluluğunu paylaşırsın böylece.
Saygılı da olmalısın.Çünkü sen sayıldıkça varsın. Terbiyesiz olduğunda,Yerin sayılmaz dünyada .
Hoşgörü adın olmalı,Adaletse soyadın.Dostlarla mutlu olmalı,Hep öyle yaşamalı.
�����������������������������
| Şeyma ŞAHİN - | Öğrenci
10 11
Bir gece yatakhanemizden sesler
duyarak kalktım. En yakın
arkadaşım Ayla avazı çıktığı
kadar bağırıyordu. Hemen
yanına gittim. Neler olduğunu
sordum. “Sen yaptın” dedi.
Afallamıştım. Neler oluyordu?
“Neyi ben yaptım?” diye
sordum.
“Kolyemi sen çaldın!” dedi.
Başım dönüyor, vücudum
ağırlaşıyordu. Kendimi zar zor
ayakta tutuyordum. “Nee…
ben…” sanki sözcükler
ağzımdan çıkmamak için
savaşıyorlardı.
“Evet, sen aldın. O gün
kolyeyi senle beraber aldık,
uzun uzun kolyeye bakmıştın
ama alacak paran yoktu. Sen çaldın!”
Hizmetçi Ayşe Abla, şimdi
yatmamız gerektiğini sabah olunca
konuşacağımızı, zaten yatakhaneyi
ayağa kaldırdığımızı söyledi. Sonra da
kapıyı setçe çarpıp çıktı.
Uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bari
yatağa uzanayım dedim. Acaba
yanlışlıkla ben mi aldım diye
düşünürken, gözyaşlarımın aşağı doğru
süzüldüğünü fark ettim. Şimdiyse
hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sabaha
kadar böyle devam etti. Sabah
erkenden dolabıma baktım. Fakat
hiçbir yerde yoktu. Bir süre sonra
herkes uyanmaya başladı. Ayşe Abla
yanında görevlilerle geldi. İlk olarak
üstlerimizi aradılar. Sonra bizim
yatakhanede kalmamızı söylediler.
Dışarıdaki dolapları aradılar.
Aradan yarım saat sonra Ayşe
Abla elinde kolyeyle içeri girdi:
“Selin Türkmen” diye seslendi.
Bu benim adımdı. Nasıl
oluyordu? Yani kolye benim
dolabımda mı çıkmıştı? Daha
sabah bakmıştım hiçbir şey
yoktu. Görevliler beni müdürün
yanına götürdüler. Her şeyi
anlattım. Ama ne fayda bana
inanmıyorlardı. Son anda kafama
dank etti. Kameralar… Hemen
söyledim. Beni geri yatakhaneye
gönderdiler. Bir süre sonra müdür
içeri daldı. “Gizem Uğur…” O kızla hiç
konuşmuşluğumuz yoktu ama bir kere
yemekhanede kavga etmiştik. “Selin'in
dolabına sabah bu kolyeyi koymuş ”
dedi müdür. Sonra Gizem'i alarak
gitti. Ayla bana döndü. “Şeyy. Ben
çok özür dilerim, ben sanmıştım ki o
gün kolyeye öyle bakınca…” Titriyordu.
Hemen sarıldım ona. O da bana sımsıkı
sarıldı. “Önemli değil. Bak yanlış
anlamalar olsa da biz sonsuza kadar
dostuz.”
YANLIŞ ANLAŞILSA DA
Ey Peygamberim, canım Peygamberim,
Ne yapacağız sensiz bu alemde?
Etraf karanlık, dünya karanlık,
Sensiz yalnız kaldık bu alemde.
Bu yeryüzünde putlar yaşıyor,
Nasıl yeneceğiz bu düşmanları,
Keşke sen olsaydın bu alemde,
Bütün Müslümanları sevindirirdin.
Sen olmayınca yüzüm karardı,
Ahirette bilmem ne yapacağım?
Şu sağ yanımda bir tek sen eksiksin,
Yanımda olsaydın ey Peygamberim.
N U R L U P E Y G A M B E R I M.
| Esma ÇOKYÜKSEL - Öğrenci |
| Büşra ÖZKAN - Öğrenci |
12 13
Bir gece yatakhanemizden sesler
duyarak kalktım. En yakın
arkadaşım Ayla avazı çıktığı
kadar bağırıyordu. Hemen
yanına gittim. Neler olduğunu
sordum. “Sen yaptın” dedi.
Afallamıştım. Neler oluyordu?
“Neyi ben yaptım?” diye
sordum.
“Kolyemi sen çaldın!” dedi.
Başım dönüyor, vücudum
ağırlaşıyordu. Kendimi zar zor
ayakta tutuyordum. “Nee…
ben…” sanki sözcükler
ağzımdan çıkmamak için
savaşıyorlardı.
“Evet, sen aldın. O gün
kolyeyi senle beraber aldık,
uzun uzun kolyeye bakmıştın
ama alacak paran yoktu. Sen çaldın!”
Hizmetçi Ayşe Abla, şimdi
yatmamız gerektiğini sabah olunca
konuşacağımızı, zaten yatakhaneyi
ayağa kaldırdığımızı söyledi. Sonra da
kapıyı setçe çarpıp çıktı.
Uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bari
yatağa uzanayım dedim. Acaba
yanlışlıkla ben mi aldım diye
düşünürken, gözyaşlarımın aşağı doğru
süzüldüğünü fark ettim. Şimdiyse
hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sabaha
kadar böyle devam etti. Sabah
erkenden dolabıma baktım. Fakat
hiçbir yerde yoktu. Bir süre sonra
herkes uyanmaya başladı. Ayşe Abla
yanında görevlilerle geldi. İlk olarak
üstlerimizi aradılar. Sonra bizim
yatakhanede kalmamızı söylediler.
Dışarıdaki dolapları aradılar.
Aradan yarım saat sonra Ayşe
Abla elinde kolyeyle içeri girdi:
“Selin Türkmen” diye seslendi.
Bu benim adımdı. Nasıl
oluyordu? Yani kolye benim
dolabımda mı çıkmıştı? Daha
sabah bakmıştım hiçbir şey
yoktu. Görevliler beni müdürün
yanına götürdüler. Her şeyi
anlattım. Ama ne fayda bana
inanmıyorlardı. Son anda kafama
dank etti. Kameralar… Hemen
söyledim. Beni geri yatakhaneye
gönderdiler. Bir süre sonra müdür
içeri daldı. “Gizem Uğur…” O kızla hiç
konuşmuşluğumuz yoktu ama bir kere
yemekhanede kavga etmiştik. “Selin'in
dolabına sabah bu kolyeyi koymuş ”
dedi müdür. Sonra Gizem'i alarak
gitti. Ayla bana döndü. “Şeyy. Ben
çok özür dilerim, ben sanmıştım ki o
gün kolyeye öyle bakınca…” Titriyordu.
Hemen sarıldım ona. O da bana sımsıkı
sarıldı. “Önemli değil. Bak yanlış
anlamalar olsa da biz sonsuza kadar
dostuz.”
YANLIŞ ANLAŞILSA DA
Ey Peygamberim, canım Peygamberim,
Ne yapacağız sensiz bu alemde?
Etraf karanlık, dünya karanlık,
Sensiz yalnız kaldık bu alemde.
Bu yeryüzünde putlar yaşıyor,
Nasıl yeneceğiz bu düşmanları,
Keşke sen olsaydın bu alemde,
Bütün Müslümanları sevindirirdin.
Sen olmayınca yüzüm karardı,
Ahirette bilmem ne yapacağım?
Şu sağ yanımda bir tek sen eksiksin,
Yanımda olsaydın ey Peygamberim.
N U R L U P E Y G A M B E R I M.
| Esma ÇOKYÜKSEL - Öğrenci |
| Büşra ÖZKAN - Öğrenci |
12 13
� Ey güzeller güzeli! Rabbimin
sevgilisi! Şu parlayan yıldızlardan
daha parlak, şu mis kokulu laleden
daha güzel kokulu, şu kırmızı güllerin
güzelliğinden daha güzel ve zarif.
Ey tüm insanların sevgilisi!
Sevgili Peygamberimiz!
Sevgilerin en güzeli ile sevdim seni.
Tüm kalbimle sevdim seni. Bütün
sevgimi sana adadım. Çünkü sen
peygamberimizsin. Gönüllerdesin hep
sen.
Keşke sen varken
yaşayabilseydim. Sana içimdeki
sıkıntıları anlatıp fikirlerini
alabilseydim. Senin elini öpüp,
yürüdüğün sokaklarda
yürüyebilseydim. Seninle secdeye
gidip, yüzünü görebilseydim.
Şu anki insanların halini
görsen senin ümmetlerin olduğuna
inanamazsın. Ama çoğu kişi bu halde
Müslüman olduklarını iddia ediyor.
Sünnetlerini yapabildiğimiz kadar
yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir gün
Allah izin verirse karşılaşacağız. Ve
yine Allah izin verirse seninle tüm
hasretimi gidereceğim.
Biz senin gibi bir peygambere
sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
Senin yanında olmasak bile seni
tanıyoruz. Kitaplardan senin hayatını
öğreniyoruz. Seninle gurur
duyuyoruz.
Sana selam olsun ey
sevgililer sevgilisi. Kalbimiz
yanarak, yaralarımız bir kat
daha artarak yalvarıyoruz
Rabbimize. Bizi sana layık
ümmet etsin diye. Layık etsin ki
ebedi âlemde ebediyen seninle
olalım.
Sevgili Peygamberim
Sevgili
Arkadaşlar,
Peygam-
berimiz [sa]
sizden birini
gördüğünde
mübarek
yüzünü neşe ve
sevinç
kaplarmış. Sizi
tutar ,kollarının
arasına alır,kucaklar, okşar ve
severmiş. Siz çok şanslıymışsınız
yani.
Peygamberimiz [s a] en
şefkatli siz çocuklara
davranırmış. Bazen
düşünüyorum acaba onun
zamanında yaşasaydım bana da
öyle davranır mıydı?
Peygamberimiz [s a] size çok
değer veriyormuş. Her
gördüğünde size selam verir
halinizi hatrınızı sorarmış. Size
arkadaşınız gibi davranırmış.
Arkadaşlar ben bu mektubu
gözyaşları arasında yazıyorum.
Yani sizin yerinizde olmayı bu
kadar çok
istiyorum.Peygamberimiz [s a]
sizi çok seviyormuş. Beni
tanısaydı beni de sever miydi
acaba? Benim başımı da okşar
mıydı?
Sizin arkadaşa ihtiyacınız
yokmuş zaten Peygamberimiz
[sa] sizinle arkadaşça oynar ,
arkadaşça konuşurmuş .Yani sizi
küçük görmezmiş. Siz çok şanslı
çocuklarmışsınız çok.
Hz. Hasan ve Hüseyin
peygamberimiz, peygamberimiz
sizi daha başka severmiş. Namaz
kılarken peygamberimizin
üstüne çıkarmışsınız. Hiçbir şey
demezmiş. Şimdi böyle bir şey
yapsak ne olurdu acaba?
Peygamberimizin torunu olmak
çok güzeldi değil mi?
Arkadaşlar Peygamberimizi
taşlayanlar da olmuş sizin
aranızda. Tabiki bunu bilmeden
müşrik anne babaları yüzünden
yapmışlar.
Peygamberimiz sizi çok
seviyormuş arkadaşlar.
Her an, her zaman
yalvarıyorum Rabbimize bizi
ona layık etsin diye. Bu
dünyada görüşemedik bari ebedi
alemde ebediyen O'nunla
olalım…
Modern Zamanın Çocuğundan
Asr-ı Saadet Çocuklarına Mektup| Yağmur SOLAK - Öğrenci |
| Yağmur SOLAK - Öğrenci |
14 15
� Ey güzeller güzeli! Rabbimin
sevgilisi! Şu parlayan yıldızlardan
daha parlak, şu mis kokulu laleden
daha güzel kokulu, şu kırmızı güllerin
güzelliğinden daha güzel ve zarif.
Ey tüm insanların sevgilisi!
Sevgili Peygamberimiz!
Sevgilerin en güzeli ile sevdim seni.
Tüm kalbimle sevdim seni. Bütün
sevgimi sana adadım. Çünkü sen
peygamberimizsin. Gönüllerdesin hep
sen.
Keşke sen varken
yaşayabilseydim. Sana içimdeki
sıkıntıları anlatıp fikirlerini
alabilseydim. Senin elini öpüp,
yürüdüğün sokaklarda
yürüyebilseydim. Seninle secdeye
gidip, yüzünü görebilseydim.
Şu anki insanların halini
görsen senin ümmetlerin olduğuna
inanamazsın. Ama çoğu kişi bu halde
Müslüman olduklarını iddia ediyor.
Sünnetlerini yapabildiğimiz kadar
yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir gün
Allah izin verirse karşılaşacağız. Ve
yine Allah izin verirse seninle tüm
hasretimi gidereceğim.
Biz senin gibi bir peygambere
sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
Senin yanında olmasak bile seni
tanıyoruz. Kitaplardan senin hayatını
öğreniyoruz. Seninle gurur
duyuyoruz.
Sana selam olsun ey
sevgililer sevgilisi. Kalbimiz
yanarak, yaralarımız bir kat
daha artarak yalvarıyoruz
Rabbimize. Bizi sana layık
ümmet etsin diye. Layık etsin ki
ebedi âlemde ebediyen seninle
olalım.
Sevgili Peygamberim
Sevgili
Arkadaşlar,
Peygam-
berimiz [sa]
sizden birini
gördüğünde
mübarek
yüzünü neşe ve
sevinç
kaplarmış. Sizi
tutar ,kollarının
arasına alır,kucaklar, okşar ve
severmiş. Siz çok şanslıymışsınız
yani.
Peygamberimiz [s a] en
şefkatli siz çocuklara
davranırmış. Bazen
düşünüyorum acaba onun
zamanında yaşasaydım bana da
öyle davranır mıydı?
Peygamberimiz [s a] size çok
değer veriyormuş. Her
gördüğünde size selam verir
halinizi hatrınızı sorarmış. Size
arkadaşınız gibi davranırmış.
Arkadaşlar ben bu mektubu
gözyaşları arasında yazıyorum.
Yani sizin yerinizde olmayı bu
kadar çok
istiyorum.Peygamberimiz [s a]
sizi çok seviyormuş. Beni
tanısaydı beni de sever miydi
acaba? Benim başımı da okşar
mıydı?
Sizin arkadaşa ihtiyacınız
yokmuş zaten Peygamberimiz
[sa] sizinle arkadaşça oynar ,
arkadaşça konuşurmuş .Yani sizi
küçük görmezmiş. Siz çok şanslı
çocuklarmışsınız çok.
Hz. Hasan ve Hüseyin
peygamberimiz, peygamberimiz
sizi daha başka severmiş. Namaz
kılarken peygamberimizin
üstüne çıkarmışsınız. Hiçbir şey
demezmiş. Şimdi böyle bir şey
yapsak ne olurdu acaba?
Peygamberimizin torunu olmak
çok güzeldi değil mi?
Arkadaşlar Peygamberimizi
taşlayanlar da olmuş sizin
aranızda. Tabiki bunu bilmeden
müşrik anne babaları yüzünden
yapmışlar.
Peygamberimiz sizi çok
seviyormuş arkadaşlar.
Her an, her zaman
yalvarıyorum Rabbimize bizi
ona layık etsin diye. Bu
dünyada görüşemedik bari ebedi
alemde ebediyen O'nunla
olalım…
Modern Zamanın Çocuğundan
Asr-ı Saadet Çocuklarına Mektup| Yağmur SOLAK - Öğrenci |
| Yağmur SOLAK - Öğrenci |
14 15
Çok güzel altıgen bir uçurtma vardı
Orhan abinin elinde. Mavi defter kabından
gövdesi ve sarı elişi kağıtlarından yapılmış
kuyruğuyla çok alımlı duruyordu.
Uçurtmayı Özcan'a verdi Orhan abi ve
çitlere kadar gitmesini söyledi. Kendisi de
ipinden tutup hızla koşarak uçurtmayı
h a v a l a n d ı r d ı . O n un u ç u r tma s ı
kendi s in ink in i gö lgede b ırakmış ,
neredeyse iki kat daha yükseğe çıkmıştı.
Orhan abi, Hayta, Özcan, Abdil ve hatta
kendisi uçurtmayı hayran hayran seyre
daldılar.
Aniden rüzgar şiddetini artırıverdi.
Kendi uçurtması bir anda yere çakılıp
parçalandı. Ama Orhan abinin uçurtması
devam ediyordu uçmaya. Hay Allah, ip
koptu diye bağırdı Orhan abi telaşla.
Rüzgarın etkisiyle yalpalaya yalpalaya
Gölcük tarafına doğru süzülmeye başladı
uçurtma ve bir süre sonra gözden
kayboldu. Gölcük tarafında bir yerlere
düştü koşun dedi Orhan abi. Koşmaya
başladılar. Bağlardan, patikalardan
geçiyorlar, habire koşuyorlardı. Nefes
nefese kalmışlardı. Meşe ormanının
içinden geçen toprak yolda çevreyi
gözleriyle tarayarak yürüyorlardı. Boşuna
aramayalım çocuklar, bulamayız artık,
dönelim dedi Orhan abi. Ben şu arkadaki
düzlüğe bir baksam dedi. Peki der gibi
başını salladı Orhan abi. Düzlüğe doğru
canhıraş koştu hemen. Uzaktan mavi bir
şeyin güneş ışığından parladığını gördü.
Az daha yaklaşınca heyecanla, uçurtma
burada diye bağırdı. Hepsi koşarak
geldiler.
Büyük bir dikkatle eline aldı
uçurtmayı Orhan abi. Bozulmamıştı
uçurtma, sapasağlam duruyordu. Afferin
len, al bu senin olsun, hak ettin dedi.
Uçurtmayı büyük bir sevinçle aldı eline.
Hep altıgen bir uçurtma hayali kurmuştu.
İşte şimdi hayalini kurduğu şey elinde
duruyordu. Hüsnünün Yaka’ya geldiler
yeniden. Uçurtmayı bir kez daha saldılar
gökyüzüne. Nasıl da uçuyor benim güzel
uçurtmam diye geçirdi içinden. O esnada
birden Hayta'ya takıldı gözleri. Öyle melul
ve mahzun bir bakışı vardı ki uçurtmaya,
içinin cız etmesine yetmişti. Hayta diye
seslendi. Gözlerini indirip ona baktı Hayta.
Gel dedi biraz da sen tut uçurtmanın
ipinden. Gözleri ışıldadı Hayta'nın. Geldi
ve ipin ucundan tuttu. Yavaşça kulağına
eğildi ve bu uçurtmayı sana hediye etmek
istiyorum Hayta dedi fısıltıyla. Şaşırdı,
ama nasıl olur der gibi baktı Hayta.
Arkadaşl ığımız için kabul etmeni
istiyorum diye ilave etti. Sonra da çitlerin
dibine gidip oturdu.
Neden sonra haydi gençler gitme
vakti geldi dedi Orhan abi, birazdan hava
kararır. Uçurtmayı toplamaya başladı
Hayta. Tortop edip elinde, yanına gelip
uzattı uçurtmayı. Ne dedim ben sana
Hayta, arkadaşlığımızın hatırı yok mu
dedi usulca. Sağ ol o zaman dedi Hayta
sevinçle. Koltuğunun altına sıkıştırıp
uçurtmayı patikaya doğru yöneldi. Sanki
ayakları yere değmiyor gibiydi.
Saatlerdir uğraşıyordu. Fakat bir
türlü altıgen bir uçurtma yapmayı
başaramıyordu. Kamış dallarını dikkatle
birbirine bağlıyor, uçlarını iple çepeçevre
sarıyor ama nedense her defasında bir
tür lü dengey i tutturamıyordu .
Dikdörtgen yapmayı denediğinde
başarılı oluyordu olmasına ancak o,
altıgen bir uçurtma yapmak istiyordu.
Mavi defter kabıyla kamışların üzerini
bir güzel kaplamalı, kuyruğunu da
özenle kestiği sarı elişi kağıtlarından
yapmalıydı.
Dışarda ipil ipil yağmur yağıyordu.
Bahar yağmuru bu birazdan kesilir diye
düşündü. Yağmur yağadursun ben bir an
önce bitirmeliyim bu işi dedi. Ama ne
yapsa olmuyordu. Güzel ve dengeli bir
uçurtma yapamıyordu. Dengeli olmazsa
uçmaz ki bu diye söylendi. En iyisi
vazgeçip dikdörtgen yapmaktı. Üç
parçadan oluşan kamış dallarından
birini ayırdı. Kalan iki kamış parçasını
tam ortadan çarpı işareti gibi yapıp
bağladı. Uçlarından etrafını iple
çepeçevre sardı. Mavi defter kabını
iplerden geçirip katlayarak bantla
yapıştırdı. Kuyruğunu da taktım mı
tamamdır diye geçirdi içinden.
Y a ğ m u r d u r m u ş t u . E v i n
arkasındaki bahçeye çıktı. Erik ağacı
bembeyaz çiçekler açmıştı. Yağmur
damlalarının ıslattığı erik çiçeklerinden
nefis bir koku yayılıyordu etrafa. Uzanıp
dallardan birini kendine doğru çekti
koklamak için. Bir anda sırılsıklam
oluverdi. Çok hoşuna gitti bu. Bahçenin
köşesinde açmış mor menekşelere takıldı
gözü. Aman Allah'ım diyerek bir çığlık
atmamak için zor tuttu kendisini.
Menekşelerden bir demet topladı eline.
Duvarın dibinde kök salmış olan it
dikeninden kalınca bir dal kesip,
dikenlerini bıçakla bir güzel temizledi. Uç
kısmından beş-altı santim kadar yarık
açtı. Menekşelerin saplarını arasından
geçirip dalın ucunu iple sıkıca bağladı.
Bir elinde menekşeler diğer elinde
uçurtmasıyla sokağa fırladı. Hüsnünün
Yaka’ya çıkmalıydı bir an önce. Tam
Süleyman amcaların köşeyi dönecekti ki
Hayta'yla göz göze geldiler. Yakaya mı
çıkıyorsun, ben de geleyim mi dedi
Hayta. Gelmesi iyi olur, o uçurtmadan
tutar ben de ipi salarak koşarım diye
düşündü. Başını evet anlamında salladı.
Bu Hayta, sabah erkenden evden çıkar,
öyle ortalık yerlerde gezinir, kimi görse
onunla takılıp yarenlik etmek isterdi.
Babası yoktu Hayta'nın. Annesi her gün
ırgatlığa gider, Hayta'nın ve ağabeyi
Halil'in bakımını sürdürmeye çabalardı.
Aslında adı Hayta değildi bu oğlanın,
A hme t ' t i . O n un l a a y n ı o k u l a
gidiyorlardı, bundan biliyordu. Ama
nedense herkes, hatta annesi bile Hayta
diye çağırırdı onu. Ona neden böyle
seslendiklerini kendisi de bilmiyordu.
Hüsnünün Yaka’ya çıkan patikaya
vardılar birlikte. Arka arkaya düşüp dar
patikadan tırmanmaya başladılar. Nefes
nefese kalmıştı ikisi de. Sonunda tepeye
çıkabildiler. Rüzgar fena esmiyordu.
Uçurtma uçurmak için harika bir
durumdu bu. Hayta'ya uçurtmadan
tutmasını ve Yadigar'ın bağının çitlerine
kadar yürümesini söyledi. Kendisi de
ipinden tuttu sıkıca. Bırak diye bağırıp
hızla koştu. Uçurtma beyaz bulutlara
doğru yükselmeye, nazlı nazlı süzülmeye
başladı.
Patikadan konuşmalar duyuldu
birden. O tarafa dikkat kesildiler. Özcan
göründü ilkin, sonra kardeşi Abdil ve en
sonunda Orhan abi. Mahallede en güzel
uçurtmayı Orhan abi yapardı. Onlar da
uçurtma uçurmaya geliyorlardı belli ki.
| Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
16 17
Çok güzel altıgen bir uçurtma vardı
Orhan abinin elinde. Mavi defter kabından
gövdesi ve sarı elişi kağıtlarından yapılmış
kuyruğuyla çok alımlı duruyordu.
Uçurtmayı Özcan'a verdi Orhan abi ve
çitlere kadar gitmesini söyledi. Kendisi de
ipinden tutup hızla koşarak uçurtmayı
h a v a l a n d ı r d ı . O n un u ç u r tma s ı
kendi s in ink in i gö lgede b ırakmış ,
neredeyse iki kat daha yükseğe çıkmıştı.
Orhan abi, Hayta, Özcan, Abdil ve hatta
kendisi uçurtmayı hayran hayran seyre
daldılar.
Aniden rüzgar şiddetini artırıverdi.
Kendi uçurtması bir anda yere çakılıp
parçalandı. Ama Orhan abinin uçurtması
devam ediyordu uçmaya. Hay Allah, ip
koptu diye bağırdı Orhan abi telaşla.
Rüzgarın etkisiyle yalpalaya yalpalaya
Gölcük tarafına doğru süzülmeye başladı
uçurtma ve bir süre sonra gözden
kayboldu. Gölcük tarafında bir yerlere
düştü koşun dedi Orhan abi. Koşmaya
başladılar. Bağlardan, patikalardan
geçiyorlar, habire koşuyorlardı. Nefes
nefese kalmışlardı. Meşe ormanının
içinden geçen toprak yolda çevreyi
gözleriyle tarayarak yürüyorlardı. Boşuna
aramayalım çocuklar, bulamayız artık,
dönelim dedi Orhan abi. Ben şu arkadaki
düzlüğe bir baksam dedi. Peki der gibi
başını salladı Orhan abi. Düzlüğe doğru
canhıraş koştu hemen. Uzaktan mavi bir
şeyin güneş ışığından parladığını gördü.
Az daha yaklaşınca heyecanla, uçurtma
burada diye bağırdı. Hepsi koşarak
geldiler.
Büyük bir dikkatle eline aldı
uçurtmayı Orhan abi. Bozulmamıştı
uçurtma, sapasağlam duruyordu. Afferin
len, al bu senin olsun, hak ettin dedi.
Uçurtmayı büyük bir sevinçle aldı eline.
Hep altıgen bir uçurtma hayali kurmuştu.
İşte şimdi hayalini kurduğu şey elinde
duruyordu. Hüsnünün Yaka’ya geldiler
yeniden. Uçurtmayı bir kez daha saldılar
gökyüzüne. Nasıl da uçuyor benim güzel
uçurtmam diye geçirdi içinden. O esnada
birden Hayta'ya takıldı gözleri. Öyle melul
ve mahzun bir bakışı vardı ki uçurtmaya,
içinin cız etmesine yetmişti. Hayta diye
seslendi. Gözlerini indirip ona baktı Hayta.
Gel dedi biraz da sen tut uçurtmanın
ipinden. Gözleri ışıldadı Hayta'nın. Geldi
ve ipin ucundan tuttu. Yavaşça kulağına
eğildi ve bu uçurtmayı sana hediye etmek
istiyorum Hayta dedi fısıltıyla. Şaşırdı,
ama nasıl olur der gibi baktı Hayta.
Arkadaşl ığımız için kabul etmeni
istiyorum diye ilave etti. Sonra da çitlerin
dibine gidip oturdu.
Neden sonra haydi gençler gitme
vakti geldi dedi Orhan abi, birazdan hava
kararır. Uçurtmayı toplamaya başladı
Hayta. Tortop edip elinde, yanına gelip
uzattı uçurtmayı. Ne dedim ben sana
Hayta, arkadaşlığımızın hatırı yok mu
dedi usulca. Sağ ol o zaman dedi Hayta
sevinçle. Koltuğunun altına sıkıştırıp
uçurtmayı patikaya doğru yöneldi. Sanki
ayakları yere değmiyor gibiydi.
Saatlerdir uğraşıyordu. Fakat bir
türlü altıgen bir uçurtma yapmayı
başaramıyordu. Kamış dallarını dikkatle
birbirine bağlıyor, uçlarını iple çepeçevre
sarıyor ama nedense her defasında bir
tür lü dengey i tutturamıyordu .
Dikdörtgen yapmayı denediğinde
başarılı oluyordu olmasına ancak o,
altıgen bir uçurtma yapmak istiyordu.
Mavi defter kabıyla kamışların üzerini
bir güzel kaplamalı, kuyruğunu da
özenle kestiği sarı elişi kağıtlarından
yapmalıydı.
Dışarda ipil ipil yağmur yağıyordu.
Bahar yağmuru bu birazdan kesilir diye
düşündü. Yağmur yağadursun ben bir an
önce bitirmeliyim bu işi dedi. Ama ne
yapsa olmuyordu. Güzel ve dengeli bir
uçurtma yapamıyordu. Dengeli olmazsa
uçmaz ki bu diye söylendi. En iyisi
vazgeçip dikdörtgen yapmaktı. Üç
parçadan oluşan kamış dallarından
birini ayırdı. Kalan iki kamış parçasını
tam ortadan çarpı işareti gibi yapıp
bağladı. Uçlarından etrafını iple
çepeçevre sardı. Mavi defter kabını
iplerden geçirip katlayarak bantla
yapıştırdı. Kuyruğunu da taktım mı
tamamdır diye geçirdi içinden.
Y a ğ m u r d u r m u ş t u . E v i n
arkasındaki bahçeye çıktı. Erik ağacı
bembeyaz çiçekler açmıştı. Yağmur
damlalarının ıslattığı erik çiçeklerinden
nefis bir koku yayılıyordu etrafa. Uzanıp
dallardan birini kendine doğru çekti
koklamak için. Bir anda sırılsıklam
oluverdi. Çok hoşuna gitti bu. Bahçenin
köşesinde açmış mor menekşelere takıldı
gözü. Aman Allah'ım diyerek bir çığlık
atmamak için zor tuttu kendisini.
Menekşelerden bir demet topladı eline.
Duvarın dibinde kök salmış olan it
dikeninden kalınca bir dal kesip,
dikenlerini bıçakla bir güzel temizledi. Uç
kısmından beş-altı santim kadar yarık
açtı. Menekşelerin saplarını arasından
geçirip dalın ucunu iple sıkıca bağladı.
Bir elinde menekşeler diğer elinde
uçurtmasıyla sokağa fırladı. Hüsnünün
Yaka’ya çıkmalıydı bir an önce. Tam
Süleyman amcaların köşeyi dönecekti ki
Hayta'yla göz göze geldiler. Yakaya mı
çıkıyorsun, ben de geleyim mi dedi
Hayta. Gelmesi iyi olur, o uçurtmadan
tutar ben de ipi salarak koşarım diye
düşündü. Başını evet anlamında salladı.
Bu Hayta, sabah erkenden evden çıkar,
öyle ortalık yerlerde gezinir, kimi görse
onunla takılıp yarenlik etmek isterdi.
Babası yoktu Hayta'nın. Annesi her gün
ırgatlığa gider, Hayta'nın ve ağabeyi
Halil'in bakımını sürdürmeye çabalardı.
Aslında adı Hayta değildi bu oğlanın,
A hme t ' t i . O n un l a a y n ı o k u l a
gidiyorlardı, bundan biliyordu. Ama
nedense herkes, hatta annesi bile Hayta
diye çağırırdı onu. Ona neden böyle
seslendiklerini kendisi de bilmiyordu.
Hüsnünün Yaka’ya çıkan patikaya
vardılar birlikte. Arka arkaya düşüp dar
patikadan tırmanmaya başladılar. Nefes
nefese kalmıştı ikisi de. Sonunda tepeye
çıkabildiler. Rüzgar fena esmiyordu.
Uçurtma uçurmak için harika bir
durumdu bu. Hayta'ya uçurtmadan
tutmasını ve Yadigar'ın bağının çitlerine
kadar yürümesini söyledi. Kendisi de
ipinden tuttu sıkıca. Bırak diye bağırıp
hızla koştu. Uçurtma beyaz bulutlara
doğru yükselmeye, nazlı nazlı süzülmeye
başladı.
Patikadan konuşmalar duyuldu
birden. O tarafa dikkat kesildiler. Özcan
göründü ilkin, sonra kardeşi Abdil ve en
sonunda Orhan abi. Mahallede en güzel
uçurtmayı Orhan abi yapardı. Onlar da
uçurtma uçurmaya geliyorlardı belli ki.
| Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
16 17
Bir elinde iç içe yerleştirilmiş üç su bardağı, diğer
elinde ağzına kadar su dolu bir cam sürahi ile girdi
sınıfa öğretmen. Öğrencilerini selamladıktan sonra
masanın üzerine bıraktı getirdiklerini. Bardakları
birbirinin içinden çıkarıp yan yana sıraladı. Büyük,
küçük ve ikisinin ortası büyüklüğünde üç bardağı
merakla izlediler öğrenciler o sıralarken. Öğrencilerine
döndü, küçük bardağı işaret ederek;
— Bu bardak ne kadar su alır? diye sorup
sürahiden suyu yavaşça boşalttı içine ve
— Bu kadar, diye cevapladı kendisi. Ortanca
bardağı işaret edip;
— Bu bardak biraz daha büyük, bu bardak ne
kadar su alır? diye sordu ve ağzına kadar
doldurdu.
— Bu kadar, diye cevapladı. Üçüncü bardağı da
işaret ederek
— Bu hepsinden büyük, peki bu bardak ne kadar
su alır? diye sordu. Onu da doldurdu. Yine;
— Bu kadar, diye cevapladı. Sonra, küçük ve
ortanca bardaklardaki suyu sürahiye geri
boşalttı yavaş hareketlerle. Büyük bardağı
eline alıp kaldırdı. Bu bardaktaki suyun
tamamını bu iki bardaktan hangisi alır? diye
sordu. Öğrenciler;
— İkisi de almaz, cevabını verdiler.
— Yine de boşaltsam?
— Taşar, bir kısmı dökülür, derlerken, suyu
ortanca bardağa boşaltıverdi.
— Evet, doğru, diye tasdikledi onları. Bardak
tamamını almamış, suyun birazı taşmıştı.
— Peki neden almadı? diye sordu. Hızla kalkan
parmağın sahibine söz hakkı verdi. Öğrenci
ayağa kalkıp;
— O bardaktaki su bu bardağın kapasitesinden
fazla öğretmenim, diye cevapladı soruyu.
— Doğru, kapasitesi yetmedi yani.
Bardağı bırakıp öğrencilerin arasına yürüdü.
— Bu sınıfta kaç kişi var? diye sordu.
— Otuz beş kişi.
— Zorlasak, bu sınıf en fazla kaç öğrenci alır?
Altmış, altmış beş, yetmiş, seksen, doksan gibi
değişik cevaplar verdiler öğrenciler. Sınıfın muzip olanı
söz alıp;
— Yetmiş iki öğrenci alır hocam. Benimle birlikte
yetmiş iki buçuk, dedi. Bu cevap üzerine
gülüştüler. Öğretmen;
— Hadi iki yüz öğrenci olsun. Kapının ağzına
kadar öğrenci aldık içeriye. Öyle ki, sınıfta bir
ayağın bile sığacağı yer kalmadı diyelim. Tam
bu sırada bir öğrenci kapıyı çalıp açsa “Ben de
size katılabilir miyim?” dese, onu da sınıfa
almamız mümkün olur mu?
— İmkansız hocam.
Sözün burasında öğretmen, bir öğrenciye aniden
dönüp sordu;
— Anneni seviyor musun?
— Evet.
— Onun sevgisi nerede? Kafanda mı, miden de
mi, nerede?
— Kalbimde.
— Peki, annenin sevgisi kalbinde ne kadar yer
kaplıyor?
— Çok.
— Ne kadar çok?
— Çok... çook işte...
— Anlatamayacağın kadar çok yani!
— Evet.
— Babanı seviyor musun?
— Evet.
— Onun sevgisi nerede?
— Kalbimde.
— Babanın sevgisi kalbinde ne kadar yer kaplıyor.
— O da anlatamayacağım kadar çok.
— Peki, dedi öğretmen, bu iki sevginin üzerine
kalbine bir de kardeşinin sevgisini koymak
istesen, kalbin, “hoop arkadaş kapasitemiz
doldu, bir sevgi daha alacak yerimiz kalmadı”
der mi? Öğrenci sınıfla birlikte tebessüm
ederek cevapladı;
— Hayır hocam.
— Bunların yanına amcanın, halanın, teyzenin,
diğer yakınlarının sevgisini koysan alır mı?
— Evet.
— Üzerine arkadaşının, komşunun sevgisini
koysan?
— Hepsini alır hocam.
— Ne kadar sevgi koyarsan alır yani, öyle mi?
— Öyle hocam.
Öğretmen sınıfa yönelerek dersini şu sözlerle
bitirdi:
Vay be! Ne mucize bir organ! Demek kalbimize ne
kadar sevgi koyarsak koyalım alıyor, bir türlü
dolmuyor! O halde ne duruyoruz! Kin ve nefretle
kapamayalım kapılarını kalbimizin; sonuna kadar
sevgiye, daima sevgiye açalım.
| Musa MERT |BIR KALP NE KADAR SEVGI ALIR?. .
Basit yaşamalı insan.
Basit bir şekilde doğmalı.
Sessiz, telaşsız ve sıradan.
Ve basit bir şekilde büyümeli
Basit bir çocuk olmalı örneğin,
Basit oyuncaklarla oynamalı.
Ağaçtan, kartondan, tahtadan.
Basit ve sıradan olmalı eğitimi
Basit okullarda okumalı.
Cahil olmamalı ama
Çok da bilmemeli öyle her şeyi
Fazlası olmamalı bilginin.
İşine yaramalı bildikleri.
Hamallık yapmamalı.
Basit yaşamalı insan.
Basit bir habere sevinebilmeli,
Basit bir olayda üzülebilmeli.
Hiç de çekinmemeli sağdan soldan.
En küçük bir sızı da kolayca ağlayabilmeli,
Farkında olmadan, hıçkırmadan, usuldan.
Basit giysileri olmalı insanın
Giydi mi yakışmalı ama
Gösterişe de kaçmamalı.
Seni sen yapmalı.
Eğreti durmamalı.
Basit bir de işi olmalı insanın.
Sevginin önüne geçmemeli örneğin.
Saygıyı unutturmamalı.
Patronca olmamalı yani.
Yerli yerinde olmalı zaman.
Geceyi gündüze katmamalı.
Çok da fazla olmamalı maaşı.
Muhannete muhtaç etmemeli lakin
Yoldan da çıkarmamalı.
Para için yaşamamalı insan
Yaşamak için parası olmalı.
Ve basit bir ailesi olmalı insanın.
Belki birkaç oğlu, kızı
Huzur bulmalı evinde, işinde, aşında.
Rahatça yürümeli evin yolunda.
Basit bir de evi olmalı tabi
Şöyle başını sokacak kadar.
Sokakta kalmamalı sadece
Üç beş kişi yatacak kadar.
Dimdik yaşamalı insan.
Yılmadan, utanmadan, bıkmadan.
Ve basitçe ölmeli
Sessiz, sedasız ve sıradan…
Basit İnsanın Şiiri| Mikail KIYMAZ | - Türkçe Öğretmeni (Sayı 382 Mayıs 2012 Diyanet Çocuk Dergisi)
18 19
Bir elinde iç içe yerleştirilmiş üç su bardağı, diğer
elinde ağzına kadar su dolu bir cam sürahi ile girdi
sınıfa öğretmen. Öğrencilerini selamladıktan sonra
masanın üzerine bıraktı getirdiklerini. Bardakları
birbirinin içinden çıkarıp yan yana sıraladı. Büyük,
küçük ve ikisinin ortası büyüklüğünde üç bardağı
merakla izlediler öğrenciler o sıralarken. Öğrencilerine
döndü, küçük bardağı işaret ederek;
— Bu bardak ne kadar su alır? diye sorup
sürahiden suyu yavaşça boşalttı içine ve
— Bu kadar, diye cevapladı kendisi. Ortanca
bardağı işaret edip;
— Bu bardak biraz daha büyük, bu bardak ne
kadar su alır? diye sordu ve ağzına kadar
doldurdu.
— Bu kadar, diye cevapladı. Üçüncü bardağı da
işaret ederek
— Bu hepsinden büyük, peki bu bardak ne kadar
su alır? diye sordu. Onu da doldurdu. Yine;
— Bu kadar, diye cevapladı. Sonra, küçük ve
ortanca bardaklardaki suyu sürahiye geri
boşalttı yavaş hareketlerle. Büyük bardağı
eline alıp kaldırdı. Bu bardaktaki suyun
tamamını bu iki bardaktan hangisi alır? diye
sordu. Öğrenciler;
— İkisi de almaz, cevabını verdiler.
— Yine de boşaltsam?
— Taşar, bir kısmı dökülür, derlerken, suyu
ortanca bardağa boşaltıverdi.
— Evet, doğru, diye tasdikledi onları. Bardak
tamamını almamış, suyun birazı taşmıştı.
— Peki neden almadı? diye sordu. Hızla kalkan
parmağın sahibine söz hakkı verdi. Öğrenci
ayağa kalkıp;
— O bardaktaki su bu bardağın kapasitesinden
fazla öğretmenim, diye cevapladı soruyu.
— Doğru, kapasitesi yetmedi yani.
Bardağı bırakıp öğrencilerin arasına yürüdü.
— Bu sınıfta kaç kişi var? diye sordu.
— Otuz beş kişi.
— Zorlasak, bu sınıf en fazla kaç öğrenci alır?
Altmış, altmış beş, yetmiş, seksen, doksan gibi
değişik cevaplar verdiler öğrenciler. Sınıfın muzip olanı
söz alıp;
— Yetmiş iki öğrenci alır hocam. Benimle birlikte
yetmiş iki buçuk, dedi. Bu cevap üzerine
gülüştüler. Öğretmen;
— Hadi iki yüz öğrenci olsun. Kapının ağzına
kadar öğrenci aldık içeriye. Öyle ki, sınıfta bir
ayağın bile sığacağı yer kalmadı diyelim. Tam
bu sırada bir öğrenci kapıyı çalıp açsa “Ben de
size katılabilir miyim?” dese, onu da sınıfa
almamız mümkün olur mu?
— İmkansız hocam.
Sözün burasında öğretmen, bir öğrenciye aniden
dönüp sordu;
— Anneni seviyor musun?
— Evet.
— Onun sevgisi nerede? Kafanda mı, miden de
mi, nerede?
— Kalbimde.
— Peki, annenin sevgisi kalbinde ne kadar yer
kaplıyor?
— Çok.
— Ne kadar çok?
— Çok... çook işte...
— Anlatamayacağın kadar çok yani!
— Evet.
— Babanı seviyor musun?
— Evet.
— Onun sevgisi nerede?
— Kalbimde.
— Babanın sevgisi kalbinde ne kadar yer kaplıyor.
— O da anlatamayacağım kadar çok.
— Peki, dedi öğretmen, bu iki sevginin üzerine
kalbine bir de kardeşinin sevgisini koymak
istesen, kalbin, “hoop arkadaş kapasitemiz
doldu, bir sevgi daha alacak yerimiz kalmadı”
der mi? Öğrenci sınıfla birlikte tebessüm
ederek cevapladı;
— Hayır hocam.
— Bunların yanına amcanın, halanın, teyzenin,
diğer yakınlarının sevgisini koysan alır mı?
— Evet.
— Üzerine arkadaşının, komşunun sevgisini
koysan?
— Hepsini alır hocam.
— Ne kadar sevgi koyarsan alır yani, öyle mi?
— Öyle hocam.
Öğretmen sınıfa yönelerek dersini şu sözlerle
bitirdi:
Vay be! Ne mucize bir organ! Demek kalbimize ne
kadar sevgi koyarsak koyalım alıyor, bir türlü
dolmuyor! O halde ne duruyoruz! Kin ve nefretle
kapamayalım kapılarını kalbimizin; sonuna kadar
sevgiye, daima sevgiye açalım.
| Musa MERT |BIR KALP NE KADAR SEVGI ALIR?. .
Basit yaşamalı insan.
Basit bir şekilde doğmalı.
Sessiz, telaşsız ve sıradan.
Ve basit bir şekilde büyümeli
Basit bir çocuk olmalı örneğin,
Basit oyuncaklarla oynamalı.
Ağaçtan, kartondan, tahtadan.
Basit ve sıradan olmalı eğitimi
Basit okullarda okumalı.
Cahil olmamalı ama
Çok da bilmemeli öyle her şeyi
Fazlası olmamalı bilginin.
İşine yaramalı bildikleri.
Hamallık yapmamalı.
Basit yaşamalı insan.
Basit bir habere sevinebilmeli,
Basit bir olayda üzülebilmeli.
Hiç de çekinmemeli sağdan soldan.
En küçük bir sızı da kolayca ağlayabilmeli,
Farkında olmadan, hıçkırmadan, usuldan.
Basit giysileri olmalı insanın
Giydi mi yakışmalı ama
Gösterişe de kaçmamalı.
Seni sen yapmalı.
Eğreti durmamalı.
Basit bir de işi olmalı insanın.
Sevginin önüne geçmemeli örneğin.
Saygıyı unutturmamalı.
Patronca olmamalı yani.
Yerli yerinde olmalı zaman.
Geceyi gündüze katmamalı.
Çok da fazla olmamalı maaşı.
Muhannete muhtaç etmemeli lakin
Yoldan da çıkarmamalı.
Para için yaşamamalı insan
Yaşamak için parası olmalı.
Ve basit bir ailesi olmalı insanın.
Belki birkaç oğlu, kızı
Huzur bulmalı evinde, işinde, aşında.
Rahatça yürümeli evin yolunda.
Basit bir de evi olmalı tabi
Şöyle başını sokacak kadar.
Sokakta kalmamalı sadece
Üç beş kişi yatacak kadar.
Dimdik yaşamalı insan.
Yılmadan, utanmadan, bıkmadan.
Ve basitçe ölmeli
Sessiz, sedasız ve sıradan…
Basit İnsanın Şiiri| Mikail KIYMAZ | - Türkçe Öğretmeni (Sayı 382 Mayıs 2012 Diyanet Çocuk Dergisi)
18 19
Yrd. Doç Dr. Abdullah Harmancı, Yazar,
Akademisyen:
İmam hatipli olmak bize belli bir dini
formasyon kazandırdı.
Bi l inç kazandırdı . En güzel i bu .
Duyduğum yüzlerce hadisi daha önceden
bildiğimi düşünürüm hep. Demek ki biz bir dini
ortam içinde yetişmişiz. Belli bir birikim
kazanmışız. Toplum içinde ise imam hatip
mezunu olmanın bir sorumluluğu var. Daha
ağırbaşlı olmak gerekiyor. Daha dikkatli. Ayrıca
imam hatipli olmak pek çok insanın size büyük
bir güven duymasına sebep oluyor. “İmam
hatipliyim” demeniz yetiyor. tabiî ki, bu ülkede,
imam hatipli olanların büyük dışlanmalar
yaşadığını da gördük. Bir süre, imam hatip
mezunları tehlikeli insanlar gibi görüldü,
algılandı. En azından küçük bir kesim tarafından.
İmam hatipli oluşunu gizleyenlere rastladık. İyi
ki imam hatipliyim, diyebiliyor muyum?
Kesinlikle...
Bunu her zaman dedim, diyeceğim de.
Fatih Turanalp, Yazar, Devlet Memuru:
İnsan doğar. Kendini bir 'yer'de bulur.
Kendini bir 'şekil'de bulur. Kendi tercihlerinin
üstünde bir şey vardır, onu oraya getiren.
Müslümanca yaşanan bir yerde doğmuştur
mesela. Müslüman bir ailenin çocuğu olmuştur.
Müslümanlıkla yoğrulmuş bir mirasın üstüne
konmuştur. Bu bir hediyedir aynı zamanda. Hiç
beklenmedik bir anda, adresini az çok tahmin
ettiğiniz bir yerden gelen kutlu bir hediye gibi…
Buna ne kadar şükredilse az gelir.
İşte böylesi bir hediye gibi, ilerleyen
zamanlarda hayatınıza giriveren pek çok şeyden
biri olur imam hatip. O an için belki de sadece
sıradan bir “okul” olarak görünür size. O da
diğerleri gibi sıralardan, tahtalardan,
sınavlardan, hocalardan ve siz ve sizin gibi
öğrencilerden oluşan; üstelik her gittiğiniz
okulda benzerlerini görebileceğiniz dört duvarı
olan bir binadan ibarettir. Ya da öyle zan-
nedersiniz ilk bakışta. Derslere girip çıkarsınız,
sınavlardan geçersiniz, gülersiniz, ağlarsınız,
acı tatlı birçok hatıranız olur. Bir şekilde okulu
bitirir, mezun olursunuz. Geldiğiniz yerler şöyle
ya da böyle yerlerdir. Şuraya ya da buraya
gelmişsinizdir. Belki de hiçbir yere henüz
gelemediğinizi bile düşünebilirsiniz. Oysa siz
fark etmeseniz de derinlerde akan bir şeyler
vardır. Sizi bir yerlere getiren, o gizli kaderiniz
gibi… Bunları görmek için biraz daha büyümeniz
gerekebilir.
Şuraya ya da buraya gelmenin aslında
dünyalık bir şey olduğunu fark edersiniz.
Dünyada kala-caktır bunlar ve sizin hayatınızı
devam ettirmeniz için gereklidir, o kadar.
Geriye dünyada neler yaptığınız kalacaktır.
Geriye sadece iyilikler kalır. İmam hatipli
olmak, “iyi” olmaktır. İyiliklerle olmaktır.
İyilerle olmaktır. İyi olmayı öğrenmektir. İyi
kalmaya çalışmaktır. Kendini iyi yetiştirmektir.
Manevî dinamikleri bilmek, pozitif bilimlerin
farkında olmaktır. İmam hatipli, hayatı
anlamlandırır-ken aslında her şeyin, bütün
varlığın en başında bahsettiğimiz “kutlu
hediyeyi bize gönderen”e doğru giden bir yol
olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu yol ne kadar
zorlu olsa da, emin bir şekilde yolculuğuna
devam etmektedir.
F O R U M
Adamın biri, bir zamanlar çocuktu.
Hani şu kravatında kuş besleyen, lâcivert
gözlüklü, kırmızı çizgili adam.
Beyaz gazoz ve küncülü simitle ilgili
sorunları vardı. Çünkü onların ikisine
birden her istediğinde sahip olamıyordu.
Yuvarlak, üstü resimli, koştukça cebinden
dökülen paralarının birikmesini bekliyor,
ancak zengin olunca kantindeki sıraya
girebiliyordu.
Çocuk hem simitli hem gazozlu bu
güzel günlerde zengin olmanın nasıl bir şey
olduğunu düşünürdü. Zengin çıtırt çıtırt
sonra da hüüfp diyebilendi belki de. Bir
simiti ikiye bölen ikizler zengin değildi
meselâ. Zaten her şeyleri azdı. Az olan
ikiye bölününce daha da azalırdı. Böyle
düşününce bir yudum da onlara içirtirdi.
Zeynep utanırdı biraz. Ama Nihat hepsini
içine çekecekmiş gibi içer, bir de
dudaklarını yalardı. Bunu izlerken, Nihat'ın
gazozunu bitireceğinden korksa da mutlu
olurdu. Havası kaçmasın diye uzun cam
şişenin ağzına parmaklarıyla bastırıp
simitinden tekrar ısırırdı. Çıtırttt...
Saatler günleri, günler ayları, aylar
da yılları kovaladı durdu. Zaman, simitinin
susamlarını sağa sola dökerek sınıfına
koştu. Çocuk yattı kalktı, yattı kalktı. Bir
gün saatin sesine uyandığında sakalları
çıkmış göbekli bir takvim buldu duvarında.
Aynada babasına benzeyen bir suratı
köpüklerle komikleştirip traş etti. İşe geç
kalıyordu.
Bazen simitini bazen de gazozunu
paylaşmadan mutlu olamadığı günler nasıl
bu kadar çabuk geçti. Adam hiç anlamadı.
Gökdeleninin penceresinden bakarken
"Heyhatt! Günler ağzı açık bırakılmış bir
gazozun baloncukları kadar hızlı geçti"
dedi. Sonra birden hapşurdu. Hapşurunca
susamlardan çok yaşasaydı keşke...
Artık bir sürü simit ve beyaz gazoz
alabilecek parası vardı. Cebinden
dökülmüyordu. Yuvarlak değil dikdörtgendi
hepsi. Zaman adamın parası değiştirmiş
boyunu uzatmıştı. Ama kalbindeki taze
baloncukları patlatmakta epey zorlanmıştı.
Adam, sıkıca saklamış olmalıydı kalbini...
Geçen günlerin insan kalplerinde hiç
baloncuk bırakmadığını düşünen birileri bu
söylediklerime inanmayabilir. Bunu
gökdelenin köşesindeki boyacı çocuğa
sorabilirsiniz. Sahildeki selpakçı kıza,
mahallenin çocuklarına, gazozculara,
simitçilere ve neden olmasın bana da
sorabilirsiniz. Ismarladığı simit gazozun
tadını hala unutabilmiş değilim.
VE HÜÜFP
| Hazırlayan: Ali Doğan - İngilizce Öğretmeni | | Sümeyra Turanalp |
(www.beyazbulut.com)
Toplumun farklı kesimlerine “İmam hatipli olmak size ne kazandırdı?” diye
sorduk.Birbirinden güzel cevaplar aldık.
20 21
Yrd. Doç Dr. Abdullah Harmancı, Yazar,
Akademisyen:
İmam hatipli olmak bize belli bir dini
formasyon kazandırdı.
Bi l inç kazandırdı . En güzel i bu .
Duyduğum yüzlerce hadisi daha önceden
bildiğimi düşünürüm hep. Demek ki biz bir dini
ortam içinde yetişmişiz. Belli bir birikim
kazanmışız. Toplum içinde ise imam hatip
mezunu olmanın bir sorumluluğu var. Daha
ağırbaşlı olmak gerekiyor. Daha dikkatli. Ayrıca
imam hatipli olmak pek çok insanın size büyük
bir güven duymasına sebep oluyor. “İmam
hatipliyim” demeniz yetiyor. tabiî ki, bu ülkede,
imam hatipli olanların büyük dışlanmalar
yaşadığını da gördük. Bir süre, imam hatip
mezunları tehlikeli insanlar gibi görüldü,
algılandı. En azından küçük bir kesim tarafından.
İmam hatipli oluşunu gizleyenlere rastladık. İyi
ki imam hatipliyim, diyebiliyor muyum?
Kesinlikle...
Bunu her zaman dedim, diyeceğim de.
Fatih Turanalp, Yazar, Devlet Memuru:
İnsan doğar. Kendini bir 'yer'de bulur.
Kendini bir 'şekil'de bulur. Kendi tercihlerinin
üstünde bir şey vardır, onu oraya getiren.
Müslümanca yaşanan bir yerde doğmuştur
mesela. Müslüman bir ailenin çocuğu olmuştur.
Müslümanlıkla yoğrulmuş bir mirasın üstüne
konmuştur. Bu bir hediyedir aynı zamanda. Hiç
beklenmedik bir anda, adresini az çok tahmin
ettiğiniz bir yerden gelen kutlu bir hediye gibi…
Buna ne kadar şükredilse az gelir.
İşte böylesi bir hediye gibi, ilerleyen
zamanlarda hayatınıza giriveren pek çok şeyden
biri olur imam hatip. O an için belki de sadece
sıradan bir “okul” olarak görünür size. O da
diğerleri gibi sıralardan, tahtalardan,
sınavlardan, hocalardan ve siz ve sizin gibi
öğrencilerden oluşan; üstelik her gittiğiniz
okulda benzerlerini görebileceğiniz dört duvarı
olan bir binadan ibarettir. Ya da öyle zan-
nedersiniz ilk bakışta. Derslere girip çıkarsınız,
sınavlardan geçersiniz, gülersiniz, ağlarsınız,
acı tatlı birçok hatıranız olur. Bir şekilde okulu
bitirir, mezun olursunuz. Geldiğiniz yerler şöyle
ya da böyle yerlerdir. Şuraya ya da buraya
gelmişsinizdir. Belki de hiçbir yere henüz
gelemediğinizi bile düşünebilirsiniz. Oysa siz
fark etmeseniz de derinlerde akan bir şeyler
vardır. Sizi bir yerlere getiren, o gizli kaderiniz
gibi… Bunları görmek için biraz daha büyümeniz
gerekebilir.
Şuraya ya da buraya gelmenin aslında
dünyalık bir şey olduğunu fark edersiniz.
Dünyada kala-caktır bunlar ve sizin hayatınızı
devam ettirmeniz için gereklidir, o kadar.
Geriye dünyada neler yaptığınız kalacaktır.
Geriye sadece iyilikler kalır. İmam hatipli
olmak, “iyi” olmaktır. İyiliklerle olmaktır.
İyilerle olmaktır. İyi olmayı öğrenmektir. İyi
kalmaya çalışmaktır. Kendini iyi yetiştirmektir.
Manevî dinamikleri bilmek, pozitif bilimlerin
farkında olmaktır. İmam hatipli, hayatı
anlamlandırır-ken aslında her şeyin, bütün
varlığın en başında bahsettiğimiz “kutlu
hediyeyi bize gönderen”e doğru giden bir yol
olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu yol ne kadar
zorlu olsa da, emin bir şekilde yolculuğuna
devam etmektedir.
F O R U M
Adamın biri, bir zamanlar çocuktu.
Hani şu kravatında kuş besleyen, lâcivert
gözlüklü, kırmızı çizgili adam.
Beyaz gazoz ve küncülü simitle ilgili
sorunları vardı. Çünkü onların ikisine
birden her istediğinde sahip olamıyordu.
Yuvarlak, üstü resimli, koştukça cebinden
dökülen paralarının birikmesini bekliyor,
ancak zengin olunca kantindeki sıraya
girebiliyordu.
Çocuk hem simitli hem gazozlu bu
güzel günlerde zengin olmanın nasıl bir şey
olduğunu düşünürdü. Zengin çıtırt çıtırt
sonra da hüüfp diyebilendi belki de. Bir
simiti ikiye bölen ikizler zengin değildi
meselâ. Zaten her şeyleri azdı. Az olan
ikiye bölününce daha da azalırdı. Böyle
düşününce bir yudum da onlara içirtirdi.
Zeynep utanırdı biraz. Ama Nihat hepsini
içine çekecekmiş gibi içer, bir de
dudaklarını yalardı. Bunu izlerken, Nihat'ın
gazozunu bitireceğinden korksa da mutlu
olurdu. Havası kaçmasın diye uzun cam
şişenin ağzına parmaklarıyla bastırıp
simitinden tekrar ısırırdı. Çıtırttt...
Saatler günleri, günler ayları, aylar
da yılları kovaladı durdu. Zaman, simitinin
susamlarını sağa sola dökerek sınıfına
koştu. Çocuk yattı kalktı, yattı kalktı. Bir
gün saatin sesine uyandığında sakalları
çıkmış göbekli bir takvim buldu duvarında.
Aynada babasına benzeyen bir suratı
köpüklerle komikleştirip traş etti. İşe geç
kalıyordu.
Bazen simitini bazen de gazozunu
paylaşmadan mutlu olamadığı günler nasıl
bu kadar çabuk geçti. Adam hiç anlamadı.
Gökdeleninin penceresinden bakarken
"Heyhatt! Günler ağzı açık bırakılmış bir
gazozun baloncukları kadar hızlı geçti"
dedi. Sonra birden hapşurdu. Hapşurunca
susamlardan çok yaşasaydı keşke...
Artık bir sürü simit ve beyaz gazoz
alabilecek parası vardı. Cebinden
dökülmüyordu. Yuvarlak değil dikdörtgendi
hepsi. Zaman adamın parası değiştirmiş
boyunu uzatmıştı. Ama kalbindeki taze
baloncukları patlatmakta epey zorlanmıştı.
Adam, sıkıca saklamış olmalıydı kalbini...
Geçen günlerin insan kalplerinde hiç
baloncuk bırakmadığını düşünen birileri bu
söylediklerime inanmayabilir. Bunu
gökdelenin köşesindeki boyacı çocuğa
sorabilirsiniz. Sahildeki selpakçı kıza,
mahallenin çocuklarına, gazozculara,
simitçilere ve neden olmasın bana da
sorabilirsiniz. Ismarladığı simit gazozun
tadını hala unutabilmiş değilim.
VE HÜÜFP
| Hazırlayan: Ali Doğan - İngilizce Öğretmeni | | Sümeyra Turanalp |
(www.beyazbulut.com)
Toplumun farklı kesimlerine “İmam hatipli olmak size ne kazandırdı?” diye
sorduk.Birbirinden güzel cevaplar aldık.
20 21
Musa Mert, Öğretmen, Yazar:
Kazanç ya da kaybın ölçüsü nedir?
Bu soruya cevap ararken hangi değer
ölçülerini temel almalıyız?
Kur'an'a göre bir cevap aranıyorsa,
cevap için ilk akla gelebilecek surelerden birisi
şüphesiz Asr suresi olmalıdır. Asr suresine
göre insanlar tarih boyunca, kendilerine
verilen süreyi (ömür) doğru ve verimli
değerlendiremedikleri için büyük bir
zarara/kayba uğramışlardır. İnsanlar
arasından sadece, zarardan/ kayıptan
kurtu larak hayat lar ın ı kâra/kazanca
dönüştürmüş olanlar şu dört özelliğe sahip
olanlardır:
1. İnananlar
2. Salih amel işleyenler (İnandıkları gibi
yaşama gayretinde olanlar).
3. Hakkı (inanıp yaşadıkları hakikati)
başkalarına da tavsiye edenler
4. Sabrı (kendisine ve başkalarına tavsiye
etmek suretiyle ömrü boyunca geri adım
atmayarak hakikat yolunda kararlılıkla
yürümeyi) tavsiye edenler.
İşte İmam Hatipli olmak, herhangi bir
maddi değerle ölçülemeyecek bu hayat
anlayışının kapılarını açmıştır bana. Bu anlayış
da bana hem dünyamı hem de ahretimi kazanma
yolunu açmıştır. Bu nedenle, şimdi çocuk olsam
hiç tereddüt etmeden yine İmam Hatipli
olmayı seçerim.
İmam hatipli olduğum için bana acıyarak
bakanları yadırgamıyorum. Çünkü “kazanma”
konusunu maddi değerlere indirgeyen bir
toplumun üyesi olan kimselerin, İmam Hatipli
olmanın bana ne kazandırdığını anlaması
imkânsızdır.
Fatih Çetindil, Ögretmen:
İmam hatipl i olmak bana hayat
kazandırdı.
Murat Göçer, Öğretim Görevlisi:
Beş kahvehanesi bulunan, dövmenin ve
sövmenin ayakta kalabilmenin tek çaresi
olduğu küçücük bir mahallenin evlâdıyım ben.
Oturduğu sokakta, akrabaları içerisinde ilk
imam hatip okuluna giden birisiyim ben. İmam
hatip okuluna gitmek ilk olarak bana bir kimlik,
çocuklarını imam hatipte okutmanın sevincini,
onurunu yaşayan ve buna göre hayatlarını
şekillendirmiş bir anne ve baba kazandırdı.
İmam hatip okuluna gitmem benim için ve ailem
için yeniden doğuş oldu. Rahmetli babam hiç
okula gitmemiş ama hayatı görmüş birisiydi. Bir
gün bana şöyle demişti: “Oğlum! İmam hatipli
olmak sorumluluk ister. Bu sorumluluğu
taşıyamayacaksan başka yerde okuyuver.”
İmam hatip bana sorumluluğu, evlâtlığı,
ağabeyliği, kardeşliği, komşuluğu, dostluğu,
paylaşmayı kısacası adam olmayı öğretti.
Ars. Gör. Murat Ak, Yazar, Akademisyen:
Evdekilere kızıp giden, dışarıda bir
süre vakit geçirdikten sonra yine çaresiz evine
dönen çocukların evidir İmam Hatip. İçinde
olup biten kırgınlıklar ve bazı iç burukluklarına
rağmen kendisinden daha iyi, güvenli bir liman
bulamadığımız yerdir İmam Hatip. Aradan
geçen on larca seneye rağmen bütün
arkadaşlarınızla sizi dün gibi yan yana getiren
aidiyettir. Sakallı amcaların cami önlerinde
sattığı, bir defa sürününce üzerinizden
kokusunu kolayca çıkaramadığınız misk gibidir.
Ayrıca İmam Hatip, büyükbabamdır benim.
Elimden tutup "Bundan sonra okulun burası"
diyerek zorla bırakmıştır beni buraya.
Çocukluğumda anlamayıp nazlansam da
büyüdükçe her gün “iyi ki yapmışın” diyerek
büyükbabamı rahmetle anma ve kendisine
Fatihalar gönderme sebebimdir İmam Hatip.
Celal Çetin, Serbest Meslek:
Sosyal hayatın her alanında gösterişten
uzak ve daima ölçülü davranmayı,Allah'tan
korkmayı öğretmiştir imam hatipli olmak.
Mehdi Sezer, Egitim Müfettisi:
Balık suyun kıymetini sudan çıkınca
anlar,yani imam hatibin bana çok şey
kazandırdığını biliyor ama okumasaydım neler
kaybedeceğimi ancak imam hatip okumasaydım
anlardım.
Mehmet Kaya, Ögretmen:
İmam hatipli olmak bana öz değerlerimi,
benliğimi ve kişiliğimi kazandırdı
Fatma Tas, Ev Hanımı:
A l l a h ’ ı v e p e y g a m b e r i i y i
tan ımamı ,çocuk lar ımıza daha b i l inç l i
davranmamızı öğretti imam hatipli olmak bana.
Ömer Koca, Doktor:
Farkında değildik nerede olduğumuzun.
Sadece okula gidip geliyorduk. Dersler ağırdı
biraz,zorlanıyorduk.Hem dini eğitim alıyor hem
de fen bilimleri eğitimi. Sonra mezun olduk işte
tam orda anladık aslında nereden mezun
olduğumuzu ve bırakın kazandırdıklarını meğer
tüm hayatımızı o okuldaki öğretilere göre
kurduğumuzu anladık. Benim için imam hatip
demek ben demek ve kazandığım en güzel sıfat
demek.
Mevlüt Türköz, Öğretim Görevlisi:
İmam hatipli olmanın bana kazandırdığı
iki kelimelik bir cümle ile özetlenirse
" a h i r e t i m i k a z a n d ı r d ı " . H e r h a l d e
kazandıracağı daha önemli bir şey de olamazdı.
Muharrem Hilmi Aksoy,Araştırma Görevlisi:
İmam hatipli olmak bana neler mi
öğretti?
Samimiyeti, paylaşmayı, sır saklamayı.
Hayatınızın herhangi bir zaman diliminde
burada öğrenci olmuşsanız şükretmeniz için
gerçekten büyük bir nimete sahip olmuşsunuz
demektir.
İmam Hatipli olmakla gurur duyuyorum.
Tüm kardeşlerimize saygılarımla.
Mehmet Akif Kabakçı, Öğretmen:
Lisede İngil izce öğretmenimin
yanlışlarını düzelttim hep. Öğretmen
olduktan sonra Arapça kursuna gittim,
anlatılanları bildiğimi hatırladım. Bunlar bir
yana, Kur'an okumada, ibadet etmede, kul
hakkından kaçınmada, hayatıma yön vermede
aldığım derslerin ve anlatılan kıssaların önemi
çok büyük.
Adem Bulut, İş Adamı:
Hayatta her zaman dik duruş
önemlidir. Ben şahsım adına bu dik duruşu ve
bu gururu taşımanın heyecanını imam hatipli
olmaktan kazanmışımdır.
Mehmet Bayram, Apartman Görevlisi:
İmam hatipli olmak yaratılış sebebim
o l a n d i n i m i n t a r a f ı m d a n d a h a i y i
anlaşılmasına vesile oldu.
İsmail Bayram, Eczacı:
Şükrün k ı ymet i n i , besme len i n
faziletini,bu dünyada ve ahiret gününde
mutlu olmanın şifrelerini öğrendim bu
okullarda. Hayatımı nasıl yönlendirmem
g e r e k t i ğ i n i , n a s ı l o t u r u p n a s ı l
kalkacağımı,suyun nasıl içileceğini, yemeğin
nasıl yenmesi gerektiğini yani kısaca hayatı
bu okullarda öğrendim ben.
Hasan Enes, Memur:
Allah’ın emirlerini, İslam dininin
kurallarını kulaktan dolma bilgilerle değil de
kaynağından öğrendiğim yerdir imam hatip
okulları.İkili ilişkilerimden tutun sosyal
hayatımdaki her aşamada bu okullardan
öğrendiğim düsturlara göre bu günlere
geldim.Şimdi dönüp şöyle bir baktığımda
diyorum ki 'Bu dünyaya elli kere gelsem yine
imam hatipli olurdum yine imam hatipli
olurdum”.
Mehmet Akif Yıldız, Mühendis:
Edep ile hal olmak ,bir yıldıza,bir
hilâle karşılıksız bağlanmak,güzel ahlâk ile
yaşamak,hülasa Müslüman bir Türk evlâdı gibi
davranmak hususiyetlerini kazandırdı.
22 23
Musa Mert, Öğretmen, Yazar:
Kazanç ya da kaybın ölçüsü nedir?
Bu soruya cevap ararken hangi değer
ölçülerini temel almalıyız?
Kur'an'a göre bir cevap aranıyorsa,
cevap için ilk akla gelebilecek surelerden birisi
şüphesiz Asr suresi olmalıdır. Asr suresine
göre insanlar tarih boyunca, kendilerine
verilen süreyi (ömür) doğru ve verimli
değerlendiremedikleri için büyük bir
zarara/kayba uğramışlardır. İnsanlar
arasından sadece, zarardan/ kayıptan
kurtu larak hayat lar ın ı kâra/kazanca
dönüştürmüş olanlar şu dört özelliğe sahip
olanlardır:
1. İnananlar
2. Salih amel işleyenler (İnandıkları gibi
yaşama gayretinde olanlar).
3. Hakkı (inanıp yaşadıkları hakikati)
başkalarına da tavsiye edenler
4. Sabrı (kendisine ve başkalarına tavsiye
etmek suretiyle ömrü boyunca geri adım
atmayarak hakikat yolunda kararlılıkla
yürümeyi) tavsiye edenler.
İşte İmam Hatipli olmak, herhangi bir
maddi değerle ölçülemeyecek bu hayat
anlayışının kapılarını açmıştır bana. Bu anlayış
da bana hem dünyamı hem de ahretimi kazanma
yolunu açmıştır. Bu nedenle, şimdi çocuk olsam
hiç tereddüt etmeden yine İmam Hatipli
olmayı seçerim.
İmam hatipli olduğum için bana acıyarak
bakanları yadırgamıyorum. Çünkü “kazanma”
konusunu maddi değerlere indirgeyen bir
toplumun üyesi olan kimselerin, İmam Hatipli
olmanın bana ne kazandırdığını anlaması
imkânsızdır.
Fatih Çetindil, Ögretmen:
İmam hatipl i olmak bana hayat
kazandırdı.
Murat Göçer, Öğretim Görevlisi:
Beş kahvehanesi bulunan, dövmenin ve
sövmenin ayakta kalabilmenin tek çaresi
olduğu küçücük bir mahallenin evlâdıyım ben.
Oturduğu sokakta, akrabaları içerisinde ilk
imam hatip okuluna giden birisiyim ben. İmam
hatip okuluna gitmek ilk olarak bana bir kimlik,
çocuklarını imam hatipte okutmanın sevincini,
onurunu yaşayan ve buna göre hayatlarını
şekillendirmiş bir anne ve baba kazandırdı.
İmam hatip okuluna gitmem benim için ve ailem
için yeniden doğuş oldu. Rahmetli babam hiç
okula gitmemiş ama hayatı görmüş birisiydi. Bir
gün bana şöyle demişti: “Oğlum! İmam hatipli
olmak sorumluluk ister. Bu sorumluluğu
taşıyamayacaksan başka yerde okuyuver.”
İmam hatip bana sorumluluğu, evlâtlığı,
ağabeyliği, kardeşliği, komşuluğu, dostluğu,
paylaşmayı kısacası adam olmayı öğretti.
Ars. Gör. Murat Ak, Yazar, Akademisyen:
Evdekilere kızıp giden, dışarıda bir
süre vakit geçirdikten sonra yine çaresiz evine
dönen çocukların evidir İmam Hatip. İçinde
olup biten kırgınlıklar ve bazı iç burukluklarına
rağmen kendisinden daha iyi, güvenli bir liman
bulamadığımız yerdir İmam Hatip. Aradan
geçen on larca seneye rağmen bütün
arkadaşlarınızla sizi dün gibi yan yana getiren
aidiyettir. Sakallı amcaların cami önlerinde
sattığı, bir defa sürününce üzerinizden
kokusunu kolayca çıkaramadığınız misk gibidir.
Ayrıca İmam Hatip, büyükbabamdır benim.
Elimden tutup "Bundan sonra okulun burası"
diyerek zorla bırakmıştır beni buraya.
Çocukluğumda anlamayıp nazlansam da
büyüdükçe her gün “iyi ki yapmışın” diyerek
büyükbabamı rahmetle anma ve kendisine
Fatihalar gönderme sebebimdir İmam Hatip.
Celal Çetin, Serbest Meslek:
Sosyal hayatın her alanında gösterişten
uzak ve daima ölçülü davranmayı,Allah'tan
korkmayı öğretmiştir imam hatipli olmak.
Mehdi Sezer, Egitim Müfettisi:
Balık suyun kıymetini sudan çıkınca
anlar,yani imam hatibin bana çok şey
kazandırdığını biliyor ama okumasaydım neler
kaybedeceğimi ancak imam hatip okumasaydım
anlardım.
Mehmet Kaya, Ögretmen:
İmam hatipli olmak bana öz değerlerimi,
benliğimi ve kişiliğimi kazandırdı
Fatma Tas, Ev Hanımı:
A l l a h ’ ı v e p e y g a m b e r i i y i
tan ımamı ,çocuk lar ımıza daha b i l inç l i
davranmamızı öğretti imam hatipli olmak bana.
Ömer Koca, Doktor:
Farkında değildik nerede olduğumuzun.
Sadece okula gidip geliyorduk. Dersler ağırdı
biraz,zorlanıyorduk.Hem dini eğitim alıyor hem
de fen bilimleri eğitimi. Sonra mezun olduk işte
tam orda anladık aslında nereden mezun
olduğumuzu ve bırakın kazandırdıklarını meğer
tüm hayatımızı o okuldaki öğretilere göre
kurduğumuzu anladık. Benim için imam hatip
demek ben demek ve kazandığım en güzel sıfat
demek.
Mevlüt Türköz, Öğretim Görevlisi:
İmam hatipli olmanın bana kazandırdığı
iki kelimelik bir cümle ile özetlenirse
" a h i r e t i m i k a z a n d ı r d ı " . H e r h a l d e
kazandıracağı daha önemli bir şey de olamazdı.
Muharrem Hilmi Aksoy,Araştırma Görevlisi:
İmam hatipli olmak bana neler mi
öğretti?
Samimiyeti, paylaşmayı, sır saklamayı.
Hayatınızın herhangi bir zaman diliminde
burada öğrenci olmuşsanız şükretmeniz için
gerçekten büyük bir nimete sahip olmuşsunuz
demektir.
İmam Hatipli olmakla gurur duyuyorum.
Tüm kardeşlerimize saygılarımla.
Mehmet Akif Kabakçı, Öğretmen:
Lisede İngil izce öğretmenimin
yanlışlarını düzelttim hep. Öğretmen
olduktan sonra Arapça kursuna gittim,
anlatılanları bildiğimi hatırladım. Bunlar bir
yana, Kur'an okumada, ibadet etmede, kul
hakkından kaçınmada, hayatıma yön vermede
aldığım derslerin ve anlatılan kıssaların önemi
çok büyük.
Adem Bulut, İş Adamı:
Hayatta her zaman dik duruş
önemlidir. Ben şahsım adına bu dik duruşu ve
bu gururu taşımanın heyecanını imam hatipli
olmaktan kazanmışımdır.
Mehmet Bayram, Apartman Görevlisi:
İmam hatipli olmak yaratılış sebebim
o l a n d i n i m i n t a r a f ı m d a n d a h a i y i
anlaşılmasına vesile oldu.
İsmail Bayram, Eczacı:
Şükrün k ı ymet i n i , besme len i n
faziletini,bu dünyada ve ahiret gününde
mutlu olmanın şifrelerini öğrendim bu
okullarda. Hayatımı nasıl yönlendirmem
g e r e k t i ğ i n i , n a s ı l o t u r u p n a s ı l
kalkacağımı,suyun nasıl içileceğini, yemeğin
nasıl yenmesi gerektiğini yani kısaca hayatı
bu okullarda öğrendim ben.
Hasan Enes, Memur:
Allah’ın emirlerini, İslam dininin
kurallarını kulaktan dolma bilgilerle değil de
kaynağından öğrendiğim yerdir imam hatip
okulları.İkili ilişkilerimden tutun sosyal
hayatımdaki her aşamada bu okullardan
öğrendiğim düsturlara göre bu günlere
geldim.Şimdi dönüp şöyle bir baktığımda
diyorum ki 'Bu dünyaya elli kere gelsem yine
imam hatipli olurdum yine imam hatipli
olurdum”.
Mehmet Akif Yıldız, Mühendis:
Edep ile hal olmak ,bir yıldıza,bir
hilâle karşılıksız bağlanmak,güzel ahlâk ile
yaşamak,hülasa Müslüman bir Türk evlâdı gibi
davranmak hususiyetlerini kazandırdı.
22 23
Peki toplum İmam ha�plilerden ne bekliyor. Toplumun beklediklerini karşılayabili-yor muyuz? Mümkün mertebe karşılıyor. Ancak toplumun
beklen�si büyük olduğu için küçük hataları büyük
algılıyor. Bu yüzden de imam ha�p öğrencilerinin daha
dikkatli olmaları çok hatayı yapmamaları gerekiyor.
İmam ha�p lisesinde okumaktan dolayı hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Hiçbir zaman pişman olmadım, Her zaman
mutlu oldum.
Geleceğe dair planlarınız nelerdir? Türkiye her gün büyüyen, gelişen bir ülke ve
söz sahibi olan bir ülkedir. Beklen�lerimiz büyük. Şahsi
olarak değil de toplumsal proje düşünmemiz, geleceğe
dair sağlıklı bir toplum için toplumu nasıl geliş�re bilir
ve sağlıklı bir toplumu ye�ş�rmemiz için neler
yapmalıyız onu düşünmeliyiz.
Günümüzde eği�m sadece okullarda verilen bilgilerle sınırlı kalmamaktadır. Araş�rma, gezi ve inceleme ile öğrencilerin bilgilerini pekiş�rilmesi sağlanmaktadır. Sizin bu konuda verdiğiniz destekler nelerdir?
Eği�mi haya�nın her alanında kullanmalıyız.
Disipline edilmiş haya�mız olmalı. Kurum olarak
amacımız da doğru, tanı�cı ve aydınla�cı bilgi akışını
sağlamak olduğu için bir nevi destekleyici olmuş
oluyor.
Kitap okumak haya�mıza yeni bakış açıları
ge�riyor. Ne kadar çok okursa o kadar u�u gelişir
insanın. Ama tek kalıpta değil de birçok alanda
okumalıyız. Kitap okumak bir zevk işidir okumaya
mutlaka zaman ayırmalıyız.
Biz öğrencilere başarılı olmak için neler önerisiniz. Tavsiyeleriniz nelerdir? Çok çalışmalı kendimizi sınırlamamalıyız.
Öğrencilerimiz hangi alanda yetenekliyse o alanda
kendini ye�ş�rmeli ve uzmanlık yapıp yetkin kişiler
olsunlar. Sizler imam ha�p öğrencileri olarak ilk adımı
atmışsınız bundan sonrasında devam edecek ve
topluma hizmet edilecekse en iyisi siz olmalısınız .
Bize zaman ayırdığınız ve fikirlerinizi bizimle paylaş�ğınız için şahsımız ve okulumuz adına teşekkür ederiz.
Sayın Müdürüm söyleşimizin başında sizi daha yakın olarak tanımak istersek Tuncay Karabulut kimdir. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1971 Konya'nın Kadınhanı i lçesinde
doğdum. İlkokuldan sonra Kadınhanı İmam Ha�p
Lisesinde eği�m-öğre�me devam e�m. 1990 yılında
mezun olduğum yıl Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji
Bölümünü kazandım. 1997'de yüksek lisans bi�kten
sonra doktoraya girdim. 1994'ten bu yana Milli
Eği�m Bakanlığına bağlı olarak öğretmenlik ve
yöne�cilik yap�ktan sonra yaklaşık 9 yıl İl Milli Eği�m
Şube Müdürü olarak çalış�m ve 2012'de Basın-Yayın
Enformasyon İl Müdürü olarak atandım.
Bize görevinizden bahseder misiniz? Basın- Enformasyon İl Müdürü ne gibi görevler yapar? İlde ve bölgede bulunan bütün basın-yayın
kuruluşlarıyla ilgili iş ve işlevlerin takibini yapmak
bunların özlük haklarıyla ilgili çalışmaların takibini
işlerini kolaylaş�rıcı, yönlendirici çalışmalar yapmak,
yerel basındaki haberlerin amacına uygun olarak
yapabilmesi için, onların ye�ş�rilmesi için çalışma
y a p m a k i l v e ç e v r e s i n e y ö n e l i k t a n ı � m
(enformasyon) yapmak.
Bu görevde olma tercihiniz nedir? Neden bu meslek? Okuduğum alan sosyoloji bölümü ile�şimle
ilgili olduğu için kendi alanıma yakın olduğu için
tercih e�m.
Çalışmalarınızdan ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Yeni bir kurum, kurumsallaşma aşamasında.
Başına yönelik çalışmalarımız var AB projeleri
hazırladık. Kamu kurum ve kuruluşların devle�n ve
hüküme�n yürü�üğü faaliyetlerin kamuoyuna en iyi
şekilde duyulması için çalışmalarımız var.
Bu işi severek mi yapıyorsunuz? Tabiî ki severek yapıyorum. Sevmemek
demek başarılı olmamak demek�r.
İmam ha�p lisesi döneminde aldığınız eği�m geleceğiniz açısından size nasıl bir katkı sağladı? Son derece büyük katkıları oldu. Ahlaki
yönden mille�ni, memleke�ni seven insanlar olarak
ye�şkinlik, yap�ğımız hareketlerde çok dikkatli
olmamız gerek�ğini öğrendik. Haya�mızın her
aşamasında bize olumlu olarak yansıdı.
İmam ha�plerin dünü ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bir dönemin üniversite sınavını kazanan
başarı oranı en iyi okullar konumuna gelmiş�.
1980'den sonra hızla yayılmaya başladı. Küçük
yerlerde kız çocukları okula gönderilmiyordur. İmam
ha�ple beraber gitmeye başladı. Atatürk de bunu
(yani kız çocuklarının okullaşmasını) is�yordu. Ama
birileri başarıyı hazmedemedi ve bu başarının önünü
kesmek için bir set kuruldu. İstediği alanı seçemeyen
öğrenciler sadece Din Kültürü öğretmenliğiyle
sınırlandırıldılar. Fakat sizinle başlayan süreçte kat
sayı farkı kaldırıldı ve ar�k hem imam ha�p okuyup
hem de farklı alanlarda kendisini ye�ş�recek
öğrenciler göreceğiz.
Sizin imam ha�p öğrencilerinden beklen�leriniz nedir? Toplumsal sorumluluklarını yerine ge�ren iyi
bir insan, dinini bilen vatanına mille�ne, devle�ne
faydalı olan birey olarak ye�şmek.
T U N C A Y K A R A B U L U T İ L E
Ý M A M H A T Ý P L Ý O L M A K Ü Z E R Ý N E . . .
Basın-Yayın Enformasyon İl Müdürü
| Söyleşi: Sümeyra ERTUĞRUL- Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
24 25
Peki toplum İmam ha�plilerden ne bekliyor. Toplumun beklediklerini karşılayabili-yor muyuz? Mümkün mertebe karşılıyor. Ancak toplumun
beklen�si büyük olduğu için küçük hataları büyük
algılıyor. Bu yüzden de imam ha�p öğrencilerinin daha
dikkatli olmaları çok hatayı yapmamaları gerekiyor.
İmam ha�p lisesinde okumaktan dolayı hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Hiçbir zaman pişman olmadım, Her zaman
mutlu oldum.
Geleceğe dair planlarınız nelerdir? Türkiye her gün büyüyen, gelişen bir ülke ve
söz sahibi olan bir ülkedir. Beklen�lerimiz büyük. Şahsi
olarak değil de toplumsal proje düşünmemiz, geleceğe
dair sağlıklı bir toplum için toplumu nasıl geliş�re bilir
ve sağlıklı bir toplumu ye�ş�rmemiz için neler
yapmalıyız onu düşünmeliyiz.
Günümüzde eği�m sadece okullarda verilen bilgilerle sınırlı kalmamaktadır. Araş�rma, gezi ve inceleme ile öğrencilerin bilgilerini pekiş�rilmesi sağlanmaktadır. Sizin bu konuda verdiğiniz destekler nelerdir?
Eği�mi haya�nın her alanında kullanmalıyız.
Disipline edilmiş haya�mız olmalı. Kurum olarak
amacımız da doğru, tanı�cı ve aydınla�cı bilgi akışını
sağlamak olduğu için bir nevi destekleyici olmuş
oluyor.
Kitap okumak haya�mıza yeni bakış açıları
ge�riyor. Ne kadar çok okursa o kadar u�u gelişir
insanın. Ama tek kalıpta değil de birçok alanda
okumalıyız. Kitap okumak bir zevk işidir okumaya
mutlaka zaman ayırmalıyız.
Biz öğrencilere başarılı olmak için neler önerisiniz. Tavsiyeleriniz nelerdir? Çok çalışmalı kendimizi sınırlamamalıyız.
Öğrencilerimiz hangi alanda yetenekliyse o alanda
kendini ye�ş�rmeli ve uzmanlık yapıp yetkin kişiler
olsunlar. Sizler imam ha�p öğrencileri olarak ilk adımı
atmışsınız bundan sonrasında devam edecek ve
topluma hizmet edilecekse en iyisi siz olmalısınız .
Bize zaman ayırdığınız ve fikirlerinizi bizimle paylaş�ğınız için şahsımız ve okulumuz adına teşekkür ederiz.
Sayın Müdürüm söyleşimizin başında sizi daha yakın olarak tanımak istersek Tuncay Karabulut kimdir. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1971 Konya'nın Kadınhanı i lçesinde
doğdum. İlkokuldan sonra Kadınhanı İmam Ha�p
Lisesinde eği�m-öğre�me devam e�m. 1990 yılında
mezun olduğum yıl Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji
Bölümünü kazandım. 1997'de yüksek lisans bi�kten
sonra doktoraya girdim. 1994'ten bu yana Milli
Eği�m Bakanlığına bağlı olarak öğretmenlik ve
yöne�cilik yap�ktan sonra yaklaşık 9 yıl İl Milli Eği�m
Şube Müdürü olarak çalış�m ve 2012'de Basın-Yayın
Enformasyon İl Müdürü olarak atandım.
Bize görevinizden bahseder misiniz? Basın- Enformasyon İl Müdürü ne gibi görevler yapar? İlde ve bölgede bulunan bütün basın-yayın
kuruluşlarıyla ilgili iş ve işlevlerin takibini yapmak
bunların özlük haklarıyla ilgili çalışmaların takibini
işlerini kolaylaş�rıcı, yönlendirici çalışmalar yapmak,
yerel basındaki haberlerin amacına uygun olarak
yapabilmesi için, onların ye�ş�rilmesi için çalışma
y a p m a k i l v e ç e v r e s i n e y ö n e l i k t a n ı � m
(enformasyon) yapmak.
Bu görevde olma tercihiniz nedir? Neden bu meslek? Okuduğum alan sosyoloji bölümü ile�şimle
ilgili olduğu için kendi alanıma yakın olduğu için
tercih e�m.
Çalışmalarınızdan ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Yeni bir kurum, kurumsallaşma aşamasında.
Başına yönelik çalışmalarımız var AB projeleri
hazırladık. Kamu kurum ve kuruluşların devle�n ve
hüküme�n yürü�üğü faaliyetlerin kamuoyuna en iyi
şekilde duyulması için çalışmalarımız var.
Bu işi severek mi yapıyorsunuz? Tabiî ki severek yapıyorum. Sevmemek
demek başarılı olmamak demek�r.
İmam ha�p lisesi döneminde aldığınız eği�m geleceğiniz açısından size nasıl bir katkı sağladı? Son derece büyük katkıları oldu. Ahlaki
yönden mille�ni, memleke�ni seven insanlar olarak
ye�şkinlik, yap�ğımız hareketlerde çok dikkatli
olmamız gerek�ğini öğrendik. Haya�mızın her
aşamasında bize olumlu olarak yansıdı.
İmam ha�plerin dünü ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bir dönemin üniversite sınavını kazanan
başarı oranı en iyi okullar konumuna gelmiş�.
1980'den sonra hızla yayılmaya başladı. Küçük
yerlerde kız çocukları okula gönderilmiyordur. İmam
ha�ple beraber gitmeye başladı. Atatürk de bunu
(yani kız çocuklarının okullaşmasını) is�yordu. Ama
birileri başarıyı hazmedemedi ve bu başarının önünü
kesmek için bir set kuruldu. İstediği alanı seçemeyen
öğrenciler sadece Din Kültürü öğretmenliğiyle
sınırlandırıldılar. Fakat sizinle başlayan süreçte kat
sayı farkı kaldırıldı ve ar�k hem imam ha�p okuyup
hem de farklı alanlarda kendisini ye�ş�recek
öğrenciler göreceğiz.
Sizin imam ha�p öğrencilerinden beklen�leriniz nedir? Toplumsal sorumluluklarını yerine ge�ren iyi
bir insan, dinini bilen vatanına mille�ne, devle�ne
faydalı olan birey olarak ye�şmek.
T U N C A Y K A R A B U L U T İ L E
Ý M A M H A T Ý P L Ý O L M A K Ü Z E R Ý N E . . .
Basın-Yayın Enformasyon İl Müdürü
| Söyleşi: Sümeyra ERTUĞRUL- Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
24 25
Dil üstünedir haykırışlarım,
Ya bu gün, ya yarın yok olur diye korkarım.
Unutma kardeşim, 'okey' değil 'evet' sanırım,
Ne de olsa ' dil'dir temsili vatanımın.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Yabancı kelimeler lügatimde
Olmasın diye çabalarım.
Güle güle yerine 'bye bye' diyenleri duyarım,
Bunları da duydukça afallarım.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Ya bir gün yok olursa diyedir kaygılarım.
Herkesin dili kendi milletinde güzeldir
Bunu anlarım,
Severim vatanımı güzel Türkçemi kullanırım.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Güzel konuşun Türkçeyi, size nasihatim.
Öldürmeyelim dilimizi
Hep bunun için savaşalım,
Dil içindir, vatan içindir, benim varlığım.
Dil ÜstüneDil Üstüne
4
| Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |
“Toprak bir gün yağmurun kıymetini
anlayacak, fakat o gün yağmur
yağmayacak.”
Güzel, güzel olduğu kadar da
yaralayan, kanatan bir söz!
Kaybetmeden anlayalım kıymetini
sahip olduklarımızın.Sevelim, koruyalım,
ilgi gösterelim, fedakarca üstüne
titreyelim, kol kanat gerelim, baş tacı
edelim…
Elimizden gittikten sonra ah vah
etsek de boş, dövünsek de nafile, ağlasak
üzülsek de faydasız.Gideni getirmez,
eskiye döndürmez, hasretliği kalır, maziyi
andıkça içimiz acır.
Türkçemiz… Güzel dilimiz...
Ninnileriyle uyuduğumuz, masallarıyla
büyüdüğümüz, manileriyle şenlenip,
fıkralarıyla güldüğümüz, şiirleriyle mest
olup öyküleriyle zamanı unuttuğumuz
Türkçemiz.
Peki atalarımızdan miras güzel
Türkçemize gereken hassasiyeti ve özeni
gösteriyor muyuz?
Duygularımıza tercüman olan, birlik
ve beraberliğimizi sağlayan tüm dünyaya
hakim dilimize hak ettiği kıymeti veriyor
muyuz?
Maalesef günümüzde Türkçemiz
üzgün, dilimiz kırgın, gönlü kasvetli, boynu
bükük.
Yabancı dillere özenip Türkçemizin
nadide sözcüklerini değiştirdikçe kolunu
kanadını kırıyoruz.Sözcükleri kısaltıp
bozdukça, söyleniş ve yazılışlarını
başkalaştırdıkça yüreğinde yaralar
açıyoruz.
Çok geç kalmadan, elimizden
çıkmadan, geriye dönüşü olmayan yollara
sapmadan bir an önce Türkçemizi Türkçe
gibi konuşalım, yazalım.Türkçe sevdalıları
olarak sevdiğimize sadakatle bağlanalım,
onu vefasızca yıpratmayalım.Geleceğe
mirasımızı layıkıyla bırakalım.
Yıl:1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir
edâ takınacağıma hüküm veremedim, âdetâ vecde geldim.
Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi
oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm
vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir
sesle ´akşam-ı şerifleriniz hayrolsun´ dedim.
Yıl: 1975
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma
karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok
geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni
rahatlatan bir gülümseme vardı.Üstüme çeki düzen
verdim, kendinden emin bir sesle ´iyi akşamlar´ dedim.”
Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne
yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım
titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir
gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm
vardı.Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle
´hayırlı akşamlar´ dedim.
Yıl: 1995
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal
geldi yâni.Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana
bakıyor, bu iş tamamdır dedim.Manitayı tavlamak için
doğruldum, artistik bir sesle ´selâm´ dedim.”
Yıl: 2013
“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum
yâni.Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim,
enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben,baktım ki
o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. ´Hav
ar yu yavrum?´ “
Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. Off, ay
dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len
bu manita. ´Hay beybi.´ "
HALA VAKİT VAR!
TÜRKÇEMİZE SAHİP
ÇIKALIM
| Kübra KARATAŞ -Öğrenci |
Kaynak:www.izafet.com
Geç Kalmadan
DILPAREDILPARE..
26 27
Dil üstünedir haykırışlarım,
Ya bu gün, ya yarın yok olur diye korkarım.
Unutma kardeşim, 'okey' değil 'evet' sanırım,
Ne de olsa ' dil'dir temsili vatanımın.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Yabancı kelimeler lügatimde
Olmasın diye çabalarım.
Güle güle yerine 'bye bye' diyenleri duyarım,
Bunları da duydukça afallarım.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Ya bir gün yok olursa diyedir kaygılarım.
Herkesin dili kendi milletinde güzeldir
Bunu anlarım,
Severim vatanımı güzel Türkçemi kullanırım.
Dil üstünedir haykırışlarım,
Güzel konuşun Türkçeyi, size nasihatim.
Öldürmeyelim dilimizi
Hep bunun için savaşalım,
Dil içindir, vatan içindir, benim varlığım.
Dil ÜstüneDil Üstüne
4
| Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |
“Toprak bir gün yağmurun kıymetini
anlayacak, fakat o gün yağmur
yağmayacak.”
Güzel, güzel olduğu kadar da
yaralayan, kanatan bir söz!
Kaybetmeden anlayalım kıymetini
sahip olduklarımızın.Sevelim, koruyalım,
ilgi gösterelim, fedakarca üstüne
titreyelim, kol kanat gerelim, baş tacı
edelim…
Elimizden gittikten sonra ah vah
etsek de boş, dövünsek de nafile, ağlasak
üzülsek de faydasız.Gideni getirmez,
eskiye döndürmez, hasretliği kalır, maziyi
andıkça içimiz acır.
Türkçemiz… Güzel dilimiz...
Ninnileriyle uyuduğumuz, masallarıyla
büyüdüğümüz, manileriyle şenlenip,
fıkralarıyla güldüğümüz, şiirleriyle mest
olup öyküleriyle zamanı unuttuğumuz
Türkçemiz.
Peki atalarımızdan miras güzel
Türkçemize gereken hassasiyeti ve özeni
gösteriyor muyuz?
Duygularımıza tercüman olan, birlik
ve beraberliğimizi sağlayan tüm dünyaya
hakim dilimize hak ettiği kıymeti veriyor
muyuz?
Maalesef günümüzde Türkçemiz
üzgün, dilimiz kırgın, gönlü kasvetli, boynu
bükük.
Yabancı dillere özenip Türkçemizin
nadide sözcüklerini değiştirdikçe kolunu
kanadını kırıyoruz.Sözcükleri kısaltıp
bozdukça, söyleniş ve yazılışlarını
başkalaştırdıkça yüreğinde yaralar
açıyoruz.
Çok geç kalmadan, elimizden
çıkmadan, geriye dönüşü olmayan yollara
sapmadan bir an önce Türkçemizi Türkçe
gibi konuşalım, yazalım.Türkçe sevdalıları
olarak sevdiğimize sadakatle bağlanalım,
onu vefasızca yıpratmayalım.Geleceğe
mirasımızı layıkıyla bırakalım.
Yıl:1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir
edâ takınacağıma hüküm veremedim, âdetâ vecde geldim.
Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi
oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm
vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir
sesle ´akşam-ı şerifleriniz hayrolsun´ dedim.
Yıl: 1975
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma
karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok
geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni
rahatlatan bir gülümseme vardı.Üstüme çeki düzen
verdim, kendinden emin bir sesle ´iyi akşamlar´ dedim.”
Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne
yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım
titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir
gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm
vardı.Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle
´hayırlı akşamlar´ dedim.
Yıl: 1995
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal
geldi yâni.Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana
bakıyor, bu iş tamamdır dedim.Manitayı tavlamak için
doğruldum, artistik bir sesle ´selâm´ dedim.”
Yıl: 2013
“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum
yâni.Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim,
enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben,baktım ki
o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. ´Hav
ar yu yavrum?´ “
Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. Off, ay
dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len
bu manita. ´Hay beybi.´ "
HALA VAKİT VAR!
TÜRKÇEMİZE SAHİP
ÇIKALIM
| Kübra KARATAŞ -Öğrenci |
Kaynak:www.izafet.com
Geç Kalmadan
DILPAREDILPARE..
26 27
1940 yılında Ankara'da doğan Cahit ZARİFOĞLU aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk
ve orta öğrenimini Siverek Ankara Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı.1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu.Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak Maraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs Türk Dili Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş Edebiyat özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir hikâye günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam Vedat Can Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir diyalog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam Kadın ve Aile Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı.Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürek dede ile Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orijinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır.Yayınlanmış eserleri:“İşaret Çocukları” (Şiirler 1967) “Yedi Güzel Adam” (Şiirler 1973) “İns” (Hikâyeler 1974) “Menziller” (Şiirler 1977) “Yaşamak” (Günlükler 1980) “Serçekuş” (Uzun Hikâye 1983) “Ağaçkakanlar” (Masal 1983) “Katıraslan” (Masal 1983) “Yürek Dede ile Padişah” (Masal 1984 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü) “Savaş Ritimleri” (Roman 1985) “Korku ve Yakarış” (Şiirler 1986) “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler 1987) “Motorlu Kuş” (Masal 1987) “Sütçü İmam” (Tiyatro 1987) “Gülücük” (Şiir 1989) “Ağaç Okul” (Şiir 1990).
Sultan
Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme
Hayat boş geç� Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz ka�nda Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum.
CAHİT ZARİFOĞLUNecip Fazıl Kısakürek, ünlü Türk şair, yazar ve fikir adamı. Necip Fazıl, 1904 yılında İstanbul’da doğmuş ve
25 Mayıs 1983 tarihinde yine İstanbul’da vefat etmiştir. 2o yaşındayken yayınladığı "Kaldırımlar" adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. İslamcı - muhafazakâr çizgisiyle muhafazakâr kesimin en takdir ettiği şairler arasında yer almaktadır. Necip Fazıl'ın, 1934 yılında Abdulhakim Arvasi ile tanışması hayatındaki en büyük dönüm noktasıdır.
1916 yılında Deniz Harp Okulu'nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki karşılığı ve tam adı Mekteb-i Fünunu Bahriye-i Şahane olan Bahriye Mektebi'ne imtihanla girdi.
Bahriye mektebinde İngilizcesi oldukça gelişti. Oscar Wilde, Shakspeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinden okuyabilecek bir seviyeye ulaştı. Bu dönemde Namık Kemal, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şair ve yazarların eserlerini de okudu.
Büyük Doğu Hareketi'ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.
Yaşar Nâbi tarafından, "Bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter" denilerek övülmüştür.
ESERLERİ:
Şiir:
Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile
Oyun:
Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Para, Namı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.
Roman:
Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı
Hikaye:
Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim,
Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,
Hatırat:
Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.
Utansın
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey bin bir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
NECIP FAZlL KISAKÜREK
.| Hazırlayan: Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |
TÜRK EDEBİYATINDANTÜRK EDEBİYATINDAN
28 29
Kaynak: www.azbilgi.com Kaynak: www.forumpaylas.net
1940 yılında Ankara'da doğan Cahit ZARİFOĞLU aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk
ve orta öğrenimini Siverek Ankara Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı.1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu.Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak Maraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs Türk Dili Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş Edebiyat özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir hikâye günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam Vedat Can Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir diyalog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam Kadın ve Aile Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı.Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürek dede ile Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orijinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır.Yayınlanmış eserleri:“İşaret Çocukları” (Şiirler 1967) “Yedi Güzel Adam” (Şiirler 1973) “İns” (Hikâyeler 1974) “Menziller” (Şiirler 1977) “Yaşamak” (Günlükler 1980) “Serçekuş” (Uzun Hikâye 1983) “Ağaçkakanlar” (Masal 1983) “Katıraslan” (Masal 1983) “Yürek Dede ile Padişah” (Masal 1984 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü) “Savaş Ritimleri” (Roman 1985) “Korku ve Yakarış” (Şiirler 1986) “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler 1987) “Motorlu Kuş” (Masal 1987) “Sütçü İmam” (Tiyatro 1987) “Gülücük” (Şiir 1989) “Ağaç Okul” (Şiir 1990).
Sultan
Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme
Hayat boş geç� Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz ka�nda Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum.
CAHİT ZARİFOĞLUNecip Fazıl Kısakürek, ünlü Türk şair, yazar ve fikir adamı. Necip Fazıl, 1904 yılında İstanbul’da doğmuş ve
25 Mayıs 1983 tarihinde yine İstanbul’da vefat etmiştir. 2o yaşındayken yayınladığı "Kaldırımlar" adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. İslamcı - muhafazakâr çizgisiyle muhafazakâr kesimin en takdir ettiği şairler arasında yer almaktadır. Necip Fazıl'ın, 1934 yılında Abdulhakim Arvasi ile tanışması hayatındaki en büyük dönüm noktasıdır.
1916 yılında Deniz Harp Okulu'nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki karşılığı ve tam adı Mekteb-i Fünunu Bahriye-i Şahane olan Bahriye Mektebi'ne imtihanla girdi.
Bahriye mektebinde İngilizcesi oldukça gelişti. Oscar Wilde, Shakspeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinden okuyabilecek bir seviyeye ulaştı. Bu dönemde Namık Kemal, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şair ve yazarların eserlerini de okudu.
Büyük Doğu Hareketi'ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.
Yaşar Nâbi tarafından, "Bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter" denilerek övülmüştür.
ESERLERİ:
Şiir:
Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile
Oyun:
Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Para, Namı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.
Roman:
Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı
Hikaye:
Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim,
Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,
Hatırat:
Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.
Utansın
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey bin bir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
NECIP FAZlL KISAKÜREK
.| Hazırlayan: Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |
TÜRK EDEBİYATINDANTÜRK EDEBİYATINDAN
28 29
Kaynak: www.azbilgi.com Kaynak: www.forumpaylas.net
eknoloji'nin heyecan verici yükselişi
Tsürerken piyasa yeni ürünler girmeye
devam ediyor. Son zamanların modası
Tablet PC'ler yani Tablet Bilgisayarlar. Peki, Tablet PC
nedir? Tablet PC; cep Bilgisayarıyla dizüstü
bilgisayarın karışımı olan genelde 7 inç ile 10,1 inç
aralığında ekran boyutuna göre değişkenlik gösteren,
dokunmatik ekranlı, ihtiyaca göre şekillenen interneti
ve sağladığı depolama alanıyla verilerinizi kolayca
yanınızda taşımanızı sağlayan son teknoloji bir
bilgisayardır diye tanımlanabilir.
Tablet PC'lerde İşletim Sistemi
Var mı?
Evet, tablet PC'ler bilgisayarlarımız gibi
ister Linux isterse Windows işletim sistemi
bulunabilmektedir. Akıllı cep telefonlarında da
kullanılan Android işletim sistemi tablet PC'lerde
yaygın olarak kullanılmaktadır.
Neden Tablet PC Almalıyım?
Bu soru için sizlere birden çok cevap
sunabiliriz.
1- Çok kolay taşınabilir olması.
2- Çok hafif olması.
3- Fiyatlarının uygun olması.
4- Bilgisayarda yapabileceğiniz hemen hemen tüm
işlemleri tablet PC'de de yapabilecek olmanız.
5- Wifi ve tarayıcılar sayesinde geniş ekranda
internet keyfini yaşayabilecek olmanız.
6- Yanınızda adeta bir asistan taşıyor olacak
olmanız.
7- Yüksek verimlilik sağlaması.
8- Uzun batarya ömrüyle canınız sıkıldığında ister
oyun oynayın isterseniz de film izleyin.
9- Kitap okumaktan hoşlananlar elektronik
kitaplarını rahatlıkla okuyabilecek olmaları tablet
bilgisayarı tercih edebilecekleri anlamına
gelmektedir.
Kimler İçin Tablet PC Önerilmez?
1- Yüksek çözünürlükte son çıkan oyunları oynamak
isteyenler.
2- 3d Max, Autocad gibi çizim ve modelleme işleriyle
uğraşanlar.
3- Web tasarım ve programlama işiyle uğraşanlar
için,
4- Fotoğraf düzenleme, rötuşlama, fotoğraf işleme
işleriyle uğraşanlar için,
5- Video düzenleme ve video işleme işleriyle
uğraşanlar için,
6- Ses düzenleme ve ses işleme işleriyle uğraşanlar
için,
7- Yüksek çözünürlükte film izlemek isteyenler için,
8- Büyük dosyalarla çalışanlar için tablet bilgisayar
önerilmemektedir.
Peki, Tablet PC Alırken Nelere Dikkat
Etmelisiniz?
1- İşletim sistemine ve kurulu olan işletim sistemi
sürümüne dikkat etmelisiniz.
2- Cihazın sağlamlığını ve kasa yapısını kontrol edin.
3- Cihazın Ram miktarına dikkat edin.
4- Cihazları karşılaştırırken işlemci tipine ve
hızlarına dikkat edin.
5- Cihazların ekran boyutlarına dikkat edin.
6 - C i h a z ı n h a n g i m e d y a d o s y a l a r ı n ı
oynatabildiklerini inceleyin.
7- Son olarak da cihazların şarj sürelerini
karşılaştırın.
Ayrıca sahte tabletlerden kaçınmak
için;
Fiyat farkının çok fazla olmamasına dikkat edin.
Sahte tabletler kimi zaman orijinalinin üçte biri
fiyata satılabiliyor.
Ürün resimlerinin sahte olup olmamasına dikkat
edin. Orijinal ürünün özelliklerini, boyutunu ve
renklerini bilmek, sahtesinden ayırmanızda size
yardımcı olur.
Model numarasına dikkat edin. Üreticiler her
cihaza ayrı bir kod adı takar veya model numarası
verir. Sahte cihazlarda bu numaralar orijinal ile
uyuşmayabilir.
Garantili olmasına dikkat edin. Çoğu üretici,
ürünlerine sınırlı da olsa garanti uygular. Satın
almadan önce cihazınızın garantisinin olmasına
çok dikkat edin.
Tablet Bilgisayar
Kaynaklar:http://www.tabletpc.com.tr/http://www.chip.com.tr/http://tabletpc.nedir.com/
WASHINGTON - Psychological Science
dergisinde yayımlanan ve Michigan ile Iowa Eyalet
Üniversitesi tara�ndan yapılan araş�rma, şiddet
içerikli film ve video oyunlarının, başkalarını
düşünme duygusunu açıkça azal�ğını ortaya koydu.
Araş�rmada iki gruba ayrılan 320 üniversite
öğrencisinden ilk denek grubu 20 dakika süreyle
şiddet içerikli video oyunu oynarken, diğer grup
içinde şiddet bulunmayan oyunlar oynadı. Bir süre
sonra denekler yalnızca gürültülerin duydukları
şiddetli bir kavgaya tanıklık e�ler. Ardından da
kavgada yaralanan ve acıdan inlerken aksayarak
yürüyen bir kişiyi gördü. Araş�rmacılar, şiddet
oyunları oynayanların kavgada yaralanan bu kişiye
yardım etmekte çok geç kaldıklarını tespit e�. Şiddet
oyunu oynamayan grup 16 saniyede yardım ederken,
diğer grup ancak 73 saniyede yardım etmeyi
düşünebildi. Ha�a şiddet oyunu oynayanların
bazıları kavgayı bile fark etmedi.
İkinci araş�rmada da, 162 öğrencinin, kalçasından
sakat bir kadının koltuk değneklerini düşürdüğünde
verdikleri sınandı. Deneklerin yarısına filmin şiddet
dolu sahnesi izle�lirken, diğer grup bu sahne
izle�lmeden salondan çıkarıldı. Şiddet sahnesini
izleyenler, genç kadına koltuk değneklerini yerden
alıp vermek için diğer gruba oranla yüzde 26 daha
fazla zaman harcadı.
Uzmanlara göre, şiddet içerikli film, video
oyunu gibi görsellere maruz kalmak, kısa süre sonra
gerçek bir şiddet sahnesi görüldüğünde, kalp
ritminin ve cildin elektrik iletkenliğinin düşmesine
yol açan bir fizyolojik dengesizliğe neden oluyor.
Genel olarak sanal ortamda yaşanan şiddet
taşkınlığı günlük hayata aktarılırken, özellikle genç
bilgisayar kullanıcılarının belirli kesiminde davranış
bozuklarının ortaya çıkmasından endişe ediliyor.
Sanal Şiddet ile Bireyin Şiddet Eğilimi Arasındaki İlişki nedir?
Bu
bilgisayar
oyunları öyle
gerçekçi bir
şekilde ve öyle
mükemmel bir
kurguyla
hazırlanmaktadır ki, kişi oyunu oynamaya
başladığından i�baren düşmanı haklamaktan başka
bir şey düşünmemektedir. Çocuk oyun süresince
oyunun kahramanıyla özdeşleşmektedir. Bunu bu
oyunları oynayan herhangi bir çocuğu gözlemlerken
fark etmemeniz imkânızdır.
Bu oyunların bir çoğu belirli bir temanın
üzerinde şekillenmektedir, örneğin oyunu oynayan
çocuk bazen dünyaya kafa tutan onurlu bir terörist
bazen kendi ırkından olmayanları haklayan bir
kahraman bazen de bir çete lideri yada elmanı
karakterine bürünmektedirler. Bu oyunlarda
karakterler hırsızlık, banka soygunu, dayak ve cinayet
gibi bir çok görevi yerine ge�rmektedirler. Bu
oyunların en çok bilinenlerinden biri olan GTA
serilerinde kurbanlar yalnızca düşmanlar değil, yolda
yürüyen yayalar, benzin istasyonunda çalışan masum
insanlar gibi günlük haya�an insanlardır. Bütün bu
temalar öylesine gerçekçi ve öylesine akıcı hazırlanır
ki oyunun büyüsünden kopmak oldukça zorlaşır. Siz
ar�k hangi karakteri seç�yseniz o olursunuz.
Oyunun teması ne olursa olsun, ana fikir
aynıdır.
Unutmayalım ki; oyunda şiddet her ne kadar sanal
olsa da, etkileri göz ardı edilemeyecek kadar
gerçek�r!
O y u n d a ş i d d e t
h e r n e k a d a r s a n a l o l s a d a ,
e t k i l e r i g ö z a r d ı e d i l e m e y e c e k k a d a r g e r ç e k t i r !
| Hazırlayan: Elif Can ÖZTÜRK - Bilişim Teknolojileri Öğretmeni |
,.
Gencler potansiyel
cani olmasIn!
Kaynaklar:h�p://www.okuloncesiherseydir.com/
h�p://www.radikal.com.tr/
30 31
eknoloji'nin heyecan verici yükselişi
Tsürerken piyasa yeni ürünler girmeye
devam ediyor. Son zamanların modası
Tablet PC'ler yani Tablet Bilgisayarlar. Peki, Tablet PC
nedir? Tablet PC; cep Bilgisayarıyla dizüstü
bilgisayarın karışımı olan genelde 7 inç ile 10,1 inç
aralığında ekran boyutuna göre değişkenlik gösteren,
dokunmatik ekranlı, ihtiyaca göre şekillenen interneti
ve sağladığı depolama alanıyla verilerinizi kolayca
yanınızda taşımanızı sağlayan son teknoloji bir
bilgisayardır diye tanımlanabilir.
Tablet PC'lerde İşletim Sistemi
Var mı?
Evet, tablet PC'ler bilgisayarlarımız gibi
ister Linux isterse Windows işletim sistemi
bulunabilmektedir. Akıllı cep telefonlarında da
kullanılan Android işletim sistemi tablet PC'lerde
yaygın olarak kullanılmaktadır.
Neden Tablet PC Almalıyım?
Bu soru için sizlere birden çok cevap
sunabiliriz.
1- Çok kolay taşınabilir olması.
2- Çok hafif olması.
3- Fiyatlarının uygun olması.
4- Bilgisayarda yapabileceğiniz hemen hemen tüm
işlemleri tablet PC'de de yapabilecek olmanız.
5- Wifi ve tarayıcılar sayesinde geniş ekranda
internet keyfini yaşayabilecek olmanız.
6- Yanınızda adeta bir asistan taşıyor olacak
olmanız.
7- Yüksek verimlilik sağlaması.
8- Uzun batarya ömrüyle canınız sıkıldığında ister
oyun oynayın isterseniz de film izleyin.
9- Kitap okumaktan hoşlananlar elektronik
kitaplarını rahatlıkla okuyabilecek olmaları tablet
bilgisayarı tercih edebilecekleri anlamına
gelmektedir.
Kimler İçin Tablet PC Önerilmez?
1- Yüksek çözünürlükte son çıkan oyunları oynamak
isteyenler.
2- 3d Max, Autocad gibi çizim ve modelleme işleriyle
uğraşanlar.
3- Web tasarım ve programlama işiyle uğraşanlar
için,
4- Fotoğraf düzenleme, rötuşlama, fotoğraf işleme
işleriyle uğraşanlar için,
5- Video düzenleme ve video işleme işleriyle
uğraşanlar için,
6- Ses düzenleme ve ses işleme işleriyle uğraşanlar
için,
7- Yüksek çözünürlükte film izlemek isteyenler için,
8- Büyük dosyalarla çalışanlar için tablet bilgisayar
önerilmemektedir.
Peki, Tablet PC Alırken Nelere Dikkat
Etmelisiniz?
1- İşletim sistemine ve kurulu olan işletim sistemi
sürümüne dikkat etmelisiniz.
2- Cihazın sağlamlığını ve kasa yapısını kontrol edin.
3- Cihazın Ram miktarına dikkat edin.
4- Cihazları karşılaştırırken işlemci tipine ve
hızlarına dikkat edin.
5- Cihazların ekran boyutlarına dikkat edin.
6 - C i h a z ı n h a n g i m e d y a d o s y a l a r ı n ı
oynatabildiklerini inceleyin.
7- Son olarak da cihazların şarj sürelerini
karşılaştırın.
Ayrıca sahte tabletlerden kaçınmak
için;
Fiyat farkının çok fazla olmamasına dikkat edin.
Sahte tabletler kimi zaman orijinalinin üçte biri
fiyata satılabiliyor.
Ürün resimlerinin sahte olup olmamasına dikkat
edin. Orijinal ürünün özelliklerini, boyutunu ve
renklerini bilmek, sahtesinden ayırmanızda size
yardımcı olur.
Model numarasına dikkat edin. Üreticiler her
cihaza ayrı bir kod adı takar veya model numarası
verir. Sahte cihazlarda bu numaralar orijinal ile
uyuşmayabilir.
Garantili olmasına dikkat edin. Çoğu üretici,
ürünlerine sınırlı da olsa garanti uygular. Satın
almadan önce cihazınızın garantisinin olmasına
çok dikkat edin.
Tablet Bilgisayar
Kaynaklar:http://www.tabletpc.com.tr/http://www.chip.com.tr/http://tabletpc.nedir.com/
WASHINGTON - Psychological Science
dergisinde yayımlanan ve Michigan ile Iowa Eyalet
Üniversitesi tara�ndan yapılan araş�rma, şiddet
içerikli film ve video oyunlarının, başkalarını
düşünme duygusunu açıkça azal�ğını ortaya koydu.
Araş�rmada iki gruba ayrılan 320 üniversite
öğrencisinden ilk denek grubu 20 dakika süreyle
şiddet içerikli video oyunu oynarken, diğer grup
içinde şiddet bulunmayan oyunlar oynadı. Bir süre
sonra denekler yalnızca gürültülerin duydukları
şiddetli bir kavgaya tanıklık e�ler. Ardından da
kavgada yaralanan ve acıdan inlerken aksayarak
yürüyen bir kişiyi gördü. Araş�rmacılar, şiddet
oyunları oynayanların kavgada yaralanan bu kişiye
yardım etmekte çok geç kaldıklarını tespit e�. Şiddet
oyunu oynamayan grup 16 saniyede yardım ederken,
diğer grup ancak 73 saniyede yardım etmeyi
düşünebildi. Ha�a şiddet oyunu oynayanların
bazıları kavgayı bile fark etmedi.
İkinci araş�rmada da, 162 öğrencinin, kalçasından
sakat bir kadının koltuk değneklerini düşürdüğünde
verdikleri sınandı. Deneklerin yarısına filmin şiddet
dolu sahnesi izle�lirken, diğer grup bu sahne
izle�lmeden salondan çıkarıldı. Şiddet sahnesini
izleyenler, genç kadına koltuk değneklerini yerden
alıp vermek için diğer gruba oranla yüzde 26 daha
fazla zaman harcadı.
Uzmanlara göre, şiddet içerikli film, video
oyunu gibi görsellere maruz kalmak, kısa süre sonra
gerçek bir şiddet sahnesi görüldüğünde, kalp
ritminin ve cildin elektrik iletkenliğinin düşmesine
yol açan bir fizyolojik dengesizliğe neden oluyor.
Genel olarak sanal ortamda yaşanan şiddet
taşkınlığı günlük hayata aktarılırken, özellikle genç
bilgisayar kullanıcılarının belirli kesiminde davranış
bozuklarının ortaya çıkmasından endişe ediliyor.
Sanal Şiddet ile Bireyin Şiddet Eğilimi Arasındaki İlişki nedir?
Bu
bilgisayar
oyunları öyle
gerçekçi bir
şekilde ve öyle
mükemmel bir
kurguyla
hazırlanmaktadır ki, kişi oyunu oynamaya
başladığından i�baren düşmanı haklamaktan başka
bir şey düşünmemektedir. Çocuk oyun süresince
oyunun kahramanıyla özdeşleşmektedir. Bunu bu
oyunları oynayan herhangi bir çocuğu gözlemlerken
fark etmemeniz imkânızdır.
Bu oyunların bir çoğu belirli bir temanın
üzerinde şekillenmektedir, örneğin oyunu oynayan
çocuk bazen dünyaya kafa tutan onurlu bir terörist
bazen kendi ırkından olmayanları haklayan bir
kahraman bazen de bir çete lideri yada elmanı
karakterine bürünmektedirler. Bu oyunlarda
karakterler hırsızlık, banka soygunu, dayak ve cinayet
gibi bir çok görevi yerine ge�rmektedirler. Bu
oyunların en çok bilinenlerinden biri olan GTA
serilerinde kurbanlar yalnızca düşmanlar değil, yolda
yürüyen yayalar, benzin istasyonunda çalışan masum
insanlar gibi günlük haya�an insanlardır. Bütün bu
temalar öylesine gerçekçi ve öylesine akıcı hazırlanır
ki oyunun büyüsünden kopmak oldukça zorlaşır. Siz
ar�k hangi karakteri seç�yseniz o olursunuz.
Oyunun teması ne olursa olsun, ana fikir
aynıdır.
Unutmayalım ki; oyunda şiddet her ne kadar sanal
olsa da, etkileri göz ardı edilemeyecek kadar
gerçek�r!
O y u n d a ş i d d e t
h e r n e k a d a r s a n a l o l s a d a ,
e t k i l e r i g ö z a r d ı e d i l e m e y e c e k k a d a r g e r ç e k t i r !
| Hazırlayan: Elif Can ÖZTÜRK - Bilişim Teknolojileri Öğretmeni |
,.
Gencler potansiyel
cani olmasIn!
Kaynaklar:h�p://www.okuloncesiherseydir.com/
h�p://www.radikal.com.tr/
30 31
KUŞLARIN KALBİNE DOKUNMAK- Vural Kaya
Bu kitapta çocuk bakışıyla
ve deneme türünde yazılmış otuz
üç me�n yer alıyor. Çocuk Hakları
için En Evrensel Bildiri ile başlayan
kitap, Mehmet Akif'in anıt çocuğu
Dirvas ile bi�yor. Yazar, çocuk
diliyle okuyucuya seslenirken
çocuk anlayışını da ortaya koyuyor. Çocukla
haya�n çeşitli boyutları üzerine konuşuyor.
Deneme türünün önemli bir örneği olan
bu kitabı çocukların ve kocaman çocukların
severek okuyacağını umuyoruz ve önemle tavsiye
ediyoruz.
(Vural Kaya, Kuşların Kalbine Dokunmak,
Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 60 sayfa)
KÜÇÜK PRENS - Antoine De Saint Exupery
Antoine de Saint-Exupéry
tara�ndan New York'ta bir otel
odasında yazılan Küçük Prens
yayımlandığı günden bu yana
milyonlarca insanın kalbini
fethetmeye devam ediyor. Küçük
Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına
üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz.
Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için
biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu
sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens Sahra
Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de
bu pilot anla�r bize. Kimdir Küçük Prens, neden
sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden
anlaşamamış�r, gi�ği diğer gezegenlerde kimlerle
karşılaşmış�r ve neler öğrenmiş�r? Bu öyküyü
dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve
öğrendikleri sayesinde haya�mıza tekrar
bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “Ne kadar
da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens'in de
dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir
zaten.”
Bu eğlendirici ve sorgulamayı öğreten
kitabı siz çocuklara öneriyoruz.
(Antoine De Saint Exupery, Küçük Prens,
Mavibulut Yayıncılık, İstanbul, 2011, 96 sayfa)
KÜÇÜK ŞEHZADE - Cahit Zarifoğlu
"Sarayın bahçesindeki
fıskiyeli havuzun su sesleri
dalga dalga meyve ağaçlarının
üzerine dökülüyor. Koşmaktan
yorulan çocuklar ağaç
diplerine, gölgelere
sığınmışlar. Kimi halıların üzerine başlarını
koymuş çoktan uyumuşlar. Lalaları onların
yüzlerine konan sinekleri ipek bir tülbentle
kovalıyor. Ve kendi gözlerini kapamaya
çalışan uykuya karşı direniyorlar."
� Cahit Zarifoğlu sizleri ibret verici ve güzel
hikâyeleriyle düşünmeye sevk ediyor. Bu kitabın
okumayı sevmek için güzel bir adım olduğunu
düşünüyoruz.
(Cahit Zarifoğlu, Küçük Şehzade, Beyan Yayınları,
İstanbul, 2011, 96 sayfa)
MARTI-Rıchard Bach
Özgürlük, direnç ve umut kavramlarını bir
mar�nın kanatlarına bindirirken,
umutsuzluk ve boşluk içinde
günlerini geçiren insanların
serüvenlerini ustaca ortaya
koyuveren bir kitap tanı�yoruz
sizlere.
Hayata dair umutları ve planları
olan herkes için mükemmel bir kitap. Mar�
arkadaşlarına harika bir örnek olan Jonathan,
sizlere de güzel bir örnek olacak.
(Rıchard Bach, Mar�, Epsilon Yayınevi,
İstanbul, 2011, 96 sayfa)
Okunası Kitaplarİki yeni kan grubu tanımlandı: Langereis ve
Junior
İnsanların kanlarında taşıdıkları bazı
maddelere göre 4 gruba ayrılır. A, B, AB, O şeklinde.
Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması
için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli
değ i ld i r. Ayr ıca Rh faktörü açıs ından da
değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4
farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh
pozitif) ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye
ayrılır.
Bilinen kan guruplarına iki yeni kan grubu daha eklendi: Langereis ve Junior. Çalışmanın yazarlarından University of Vermont biyologlarından Dr. Bryan Ballif, elde edilen bilgilerin hayati değere sahip olduğunu belirterek; “Daha önce temel kan gruplarından sorumlu olan sadece 30 protein tanımlanmıştı ancak şimdi bu sayı 32'ye ulaştı” dedi.
SİZCE HAYVANLARDA DA KAN GRUBU VAR MIDIR?
Evet hayvanlarda da kan grupları bulunur. Kan grupları, alyuvarların zar yüzeyinde bulunan çeşitli proteinler nedeniyle ortaya çıkıyor. Farklı hayvan gruplarında da farklı zar proteinleri bulunuyor. Bu nedenle, hayvanlarda da kan grupları mevcut. Örneğin kedilerde 3, köpeklerde 11 farklı kan grubu görülüyor. Çoğu zaman da, bizlerdeki, yani insanlardaki A-B-O kan grubu sisteminden farklı kan grubu sistemleri görülüyor.
Kan gruplarına ek olarak, kanda bulunan çeşitli faktörler de, bu kan gruplarında çeşitli alt gruplar oluşturabiliyorlar.Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da
çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır....
KAN NAKLİ NEDİR?
Bir canlıdan diğerine kan aktarma işlemine kan nakli denir.
İlk kan nakli 12 haziran 1667 tarihinde yapılmıştır. 15 yaşındaki bir hastaya Profesör Jean Denys bir kuzudan alınan 250 gr kanı nakletmiştir. Bu tehlikeli deney sonucunda hasta iyileşti ama bu olumlu başlangıç sonraki denemelerde aynı sonucu vermedi.
Bir insandan diğerine ilk kan nakli 1818 yılında doktor Thomas Bulundell tarafında gerçekleştirildi ölmek üzere olan hasta kurtarılamadı ilk olumlu nakil ilk denemeden yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleştirilmiştir.
1907 yılında ise ilk kez kan gruplarına göre ayırarak kan nakledilmesi gerektiği anlaşıldı ve kan gruplarına göre kan nakledildi.
KİMLER KİMLERE KAN VEREBİLİR?
Kan grupları en uygun kan alışverişi, her bireyin kendi kan grubuyla yaptığı alışveriştir. Buna İDEAL KAN ALIŞVERİŞİ denir.
Mecbur kalındığında belirli kriterlere bağlı kalarak ve belirli miktarlarda diğer kan gruplarıda kullanılabilir.
ACABA NEDEN KAN BAĞIŞLAMALIYIZ?Kan bağışının önemi
—Kemik iliğinin yağlanmasını önler
—Kandaki yağ oranını düşürür. —Vücutta yeni kan hücrelerinin oluşmasını sağladığı için vücut canlılık kazanır.
—Kalp krizi ihtimalini % 90 azaltır.
—Baş ağrısı , stres , kaşıntı , tansiyon yorgunluk ve alerjik reaksiyonlara iyi gelir
H a s t a n e l e r d e g e r e k l i t e d a v i l e r i n yap ı l ab i lmes i i ç i n kan bağ ı ş ı na i h t i yaç vardır.Yapılacak kan bağışları insanların hayatını kurtarır.
İNSANLARDA KAÇ ÇEŞİT KAN GRUBU VAR
BİLİYOR MUSUNUZ?| Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY - Fen ve Teknoloji Öğretmeni |
| Hazırlayan: Erdal DEMİR - Türkçe Öğretmeni |
32 33
Kaynaklar: www.medikalakademi.com www.news-medical.net
KUŞLARIN KALBİNE DOKUNMAK- Vural Kaya
Bu kitapta çocuk bakışıyla
ve deneme türünde yazılmış otuz
üç me�n yer alıyor. Çocuk Hakları
için En Evrensel Bildiri ile başlayan
kitap, Mehmet Akif'in anıt çocuğu
Dirvas ile bi�yor. Yazar, çocuk
diliyle okuyucuya seslenirken
çocuk anlayışını da ortaya koyuyor. Çocukla
haya�n çeşitli boyutları üzerine konuşuyor.
Deneme türünün önemli bir örneği olan
bu kitabı çocukların ve kocaman çocukların
severek okuyacağını umuyoruz ve önemle tavsiye
ediyoruz.
(Vural Kaya, Kuşların Kalbine Dokunmak,
Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 60 sayfa)
KÜÇÜK PRENS - Antoine De Saint Exupery
Antoine de Saint-Exupéry
tara�ndan New York'ta bir otel
odasında yazılan Küçük Prens
yayımlandığı günden bu yana
milyonlarca insanın kalbini
fethetmeye devam ediyor. Küçük
Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına
üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz.
Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için
biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu
sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens Sahra
Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de
bu pilot anla�r bize. Kimdir Küçük Prens, neden
sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden
anlaşamamış�r, gi�ği diğer gezegenlerde kimlerle
karşılaşmış�r ve neler öğrenmiş�r? Bu öyküyü
dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve
öğrendikleri sayesinde haya�mıza tekrar
bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “Ne kadar
da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens'in de
dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir
zaten.”
Bu eğlendirici ve sorgulamayı öğreten
kitabı siz çocuklara öneriyoruz.
(Antoine De Saint Exupery, Küçük Prens,
Mavibulut Yayıncılık, İstanbul, 2011, 96 sayfa)
KÜÇÜK ŞEHZADE - Cahit Zarifoğlu
"Sarayın bahçesindeki
fıskiyeli havuzun su sesleri
dalga dalga meyve ağaçlarının
üzerine dökülüyor. Koşmaktan
yorulan çocuklar ağaç
diplerine, gölgelere
sığınmışlar. Kimi halıların üzerine başlarını
koymuş çoktan uyumuşlar. Lalaları onların
yüzlerine konan sinekleri ipek bir tülbentle
kovalıyor. Ve kendi gözlerini kapamaya
çalışan uykuya karşı direniyorlar."
� Cahit Zarifoğlu sizleri ibret verici ve güzel
hikâyeleriyle düşünmeye sevk ediyor. Bu kitabın
okumayı sevmek için güzel bir adım olduğunu
düşünüyoruz.
(Cahit Zarifoğlu, Küçük Şehzade, Beyan Yayınları,
İstanbul, 2011, 96 sayfa)
MARTI-Rıchard Bach
Özgürlük, direnç ve umut kavramlarını bir
mar�nın kanatlarına bindirirken,
umutsuzluk ve boşluk içinde
günlerini geçiren insanların
serüvenlerini ustaca ortaya
koyuveren bir kitap tanı�yoruz
sizlere.
Hayata dair umutları ve planları
olan herkes için mükemmel bir kitap. Mar�
arkadaşlarına harika bir örnek olan Jonathan,
sizlere de güzel bir örnek olacak.
(Rıchard Bach, Mar�, Epsilon Yayınevi,
İstanbul, 2011, 96 sayfa)
Okunası Kitaplarİki yeni kan grubu tanımlandı: Langereis ve
Junior
İnsanların kanlarında taşıdıkları bazı
maddelere göre 4 gruba ayrılır. A, B, AB, O şeklinde.
Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması
için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli
değ i ld i r. Ayr ıca Rh faktörü açıs ından da
değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4
farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh
pozitif) ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye
ayrılır.
Bilinen kan guruplarına iki yeni kan grubu daha eklendi: Langereis ve Junior. Çalışmanın yazarlarından University of Vermont biyologlarından Dr. Bryan Ballif, elde edilen bilgilerin hayati değere sahip olduğunu belirterek; “Daha önce temel kan gruplarından sorumlu olan sadece 30 protein tanımlanmıştı ancak şimdi bu sayı 32'ye ulaştı” dedi.
SİZCE HAYVANLARDA DA KAN GRUBU VAR MIDIR?
Evet hayvanlarda da kan grupları bulunur. Kan grupları, alyuvarların zar yüzeyinde bulunan çeşitli proteinler nedeniyle ortaya çıkıyor. Farklı hayvan gruplarında da farklı zar proteinleri bulunuyor. Bu nedenle, hayvanlarda da kan grupları mevcut. Örneğin kedilerde 3, köpeklerde 11 farklı kan grubu görülüyor. Çoğu zaman da, bizlerdeki, yani insanlardaki A-B-O kan grubu sisteminden farklı kan grubu sistemleri görülüyor.
Kan gruplarına ek olarak, kanda bulunan çeşitli faktörler de, bu kan gruplarında çeşitli alt gruplar oluşturabiliyorlar.Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da
çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır....
KAN NAKLİ NEDİR?
Bir canlıdan diğerine kan aktarma işlemine kan nakli denir.
İlk kan nakli 12 haziran 1667 tarihinde yapılmıştır. 15 yaşındaki bir hastaya Profesör Jean Denys bir kuzudan alınan 250 gr kanı nakletmiştir. Bu tehlikeli deney sonucunda hasta iyileşti ama bu olumlu başlangıç sonraki denemelerde aynı sonucu vermedi.
Bir insandan diğerine ilk kan nakli 1818 yılında doktor Thomas Bulundell tarafında gerçekleştirildi ölmek üzere olan hasta kurtarılamadı ilk olumlu nakil ilk denemeden yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleştirilmiştir.
1907 yılında ise ilk kez kan gruplarına göre ayırarak kan nakledilmesi gerektiği anlaşıldı ve kan gruplarına göre kan nakledildi.
KİMLER KİMLERE KAN VEREBİLİR?
Kan grupları en uygun kan alışverişi, her bireyin kendi kan grubuyla yaptığı alışveriştir. Buna İDEAL KAN ALIŞVERİŞİ denir.
Mecbur kalındığında belirli kriterlere bağlı kalarak ve belirli miktarlarda diğer kan gruplarıda kullanılabilir.
ACABA NEDEN KAN BAĞIŞLAMALIYIZ?Kan bağışının önemi
—Kemik iliğinin yağlanmasını önler
—Kandaki yağ oranını düşürür. —Vücutta yeni kan hücrelerinin oluşmasını sağladığı için vücut canlılık kazanır.
—Kalp krizi ihtimalini % 90 azaltır.
—Baş ağrısı , stres , kaşıntı , tansiyon yorgunluk ve alerjik reaksiyonlara iyi gelir
H a s t a n e l e r d e g e r e k l i t e d a v i l e r i n yap ı l ab i lmes i i ç i n kan bağ ı ş ı na i h t i yaç vardır.Yapılacak kan bağışları insanların hayatını kurtarır.
İNSANLARDA KAÇ ÇEŞİT KAN GRUBU VAR
BİLİYOR MUSUNUZ?| Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY - Fen ve Teknoloji Öğretmeni |
| Hazırlayan: Erdal DEMİR - Türkçe Öğretmeni |
32 33
Kaynaklar: www.medikalakademi.com www.news-medical.net
ÇOCUKLAR İÇİN KUR'AN TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
� “Sizlere tanı�ğımız kitap
sizler için hazırlanmış bir Kur'an-ı
Kerim sözlüğüdür. Bu sözlükte
Kur'an-ı Kerim'le ilgili günlük
haya�a en sık karşılaşacağınız
kavramlara yer verdik. Her
kavramla ilgili mutlaka bir aye�
kerime ya da hadisi şerif yazdık.
Kavramı daha rahat
kavrayabilesiniz diye açıklamaları geniş tu�uk. Ha
bir de okurken sıkılmayın diye kitabın içine bol bol
eğlence ka�k. Böylece ortaya eğlenirken
öğrenebileceğiniz, çokça seveceğiniz bir kitap
çık�.”
Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar
için hazırladığı bu kitabı önemle tavsiye ediyoruz.
Haydi bakalım, hepinize iyi okumalar.
(Çocuklar İçin Kur'an Terimleri Sözlüğü, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2012, 80 sayfa)
YÜREKDEDE İLE PADİŞAH -Cahit Zarifoğlu
Eşeğini kaybeden
Yürekdede, pazardan küçük bir
deve satın alır. Her yıl çıktıkları
yaylaya gitmek üzere hanımı
Ayşe Nine ile yola çıkarlar. Az
giderler, uz giderler, dere tepe
düz giderler. Konakladıkları
yerde atlılar çıkar karşılarına.
Onları doyurmak için "bir güzel söz, bir
sevgiye" aldığı deveciği keser Yürekdede.
Padişahın atlıların arasında olduğunu fark
edemezler. Saraya davet edilirler. Sonra ne
oldu, dersiniz? "Yürekdede ile Padişah" kitabı
bu mutlu sona adım adım yaklaştıracak sizi.
Zarifoğlu'nun zarif kaleminden tam da
çocuklara göre sürükleyici ve öğretici bir
masal…
(Cahit Zarifoğlu, Yürekdede İle
Padişah, Beyan Yayınları, İstanbul, 2011, 87
sayfa)
KUR'AN-I KERİM'DEKİ SURELERİ TANIYALIM
� Kaina�a Allah'a teşekkür
etmemiz gereken o kadar çeşitli
güzellikler var ki bazen insan her
saniye şükretse yine de yetersiz
kalacak gibi hissedebiliyor.
Binlerce, yüz binlerce çeşitlikte
hayvan, bin bir güzellikteki bitki,
dağlar, denizler için teşekkür ediyor muyuz?
� Bizi deniz kenarına götürdüğü için
babamıza teşekkür ediyoruz ama o denizi,
manzarayı önümüze sunan Allah'a teşekkür
ediyor muyuz? İşte Kur'an'da tüm bunlardan söz
ediliyor. Önümüze nice güzellikler sunuluyor,
teşekkür etmemiz için…
� Bu kitabı okumaya başladığınız andan
i�baren Rabbimize daha çok teşekkür etmeyi
öğreneceğinize inanıyoruz.
(Kur'an-ı Kerim'deki Sureleri Tanıyalım, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011, 93 sayfa)
40 GECEYE 40 MASAL - Yavuz Bahadıroğlu
Bir varmış bir yokmuş,
Allah'ın günü çokmuş. Günler
günlere, geceler gecelere eklenmiş.
Ortaya “40 Geceye 40 Masal”
çıkmış da çocuklar muradına ermiş.
Çocuklar muradına erince padişah,
kızının o çobanla evlenmesine izin
vermiş. Başlamış 40 gün 40 gece sürecek
düğünün hazırlıkları…
Hazırlıklar devam ededursun çocuklar
muradına erince bulut şeklinde uçan halılar
yapılmış. Bu uçan bulutlar her gece uykudan
önce çocukları evlerinden alır, birbirinden güzel,
heyecanlı olayların yaşandığı masal diyarına
götürürmüş. Her gece ayrı bir masal yaşarmış
çocuklar. Uçan bulutlar onları yeniden yataklarına
ge�rdiğinde ar�k diğer geceyi iple çekerlermiş…
Bu kitabı alan güzel ve akıllı çocuk!
Padişahın uçan bulut hazırla�ğı şanslı kişilerden
biri de sensin. Hadi öyleyse bin bulutuna ve tanış
40 gecenin yaşandığı diyarımızdaki masal
kahramanlarımızla.
Yavuz Bahadıroğlu'ndan elinizden
düşürmeyeceğiniz bir kitap daha tanı�yoruz
sizlere. Bu kitabı öğrenciler kendileri için, anne-
babalar beşikteki yavruları için okuyacaklar. İyi
okumalar…
(Yavuz Bahadıroğlu, 40 Geceye 40 Masal,
Nesil Yayınları, İstanbul, 2008, 392 sayfa)
BİNATLI - Yavuz Bahadıroğlu
Kah Belgrad içlerinde kah Viyana
önlerinde kah Mohaç' ta yahut
Çaldıran'da imanla coşup,
akından akına koşan
serdengeç�lerin Tuna
boylarındaki nal sesleri ve kılıç
şıkır�ları…
Osmanlı tarihine, tarihimizi yeni nesle
sevdirmeye gönül vermiş bir yazardan –Yavuz
BAHADIROĞLU- masal tadında bir kitap :
Binatlı...
Tarihimize meraklı olanların, tarihimizi
benimsemek isteyenlerin keyifle okuyacağı bir
kitap tavsiye ediyoruz sizlere…Bu kitaptan sonra
eminiz ki tarihe, tarihimize daha çok ilgi
duyacaksınız.
BİNBİR BULUT MASALLARI - Fa�h Turanalp -
Sümeyra Solmaz
Bir varmış, bir yokmuş...
Bir bulut, bir kuş...
"Ayıdan dayı, sincaptan
öğretmen olur mu?" deme!
Çünkü bu kitapta öğretmenler
kopya çekiyor, armutlar pişmeden
düşüyor. Sen de hemen oku ve gör �lkilerin neler
düşündüğünü...
Konyalı yazarımız F.Turanalp ve eşi S.
Solmaz'ın kaleminden seveceğinizi
düşündüğümüz bir masal kitabı…
(Fa�h Turanalp - Sümeyra Solmaz, Binbir Bulut
Masalları, Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 82
sayfa)
CEMİL DEDE NAMAZ SURELERİNİ ANLATIYOR
Cemil Dede Namaz
Surelerini Anla�yor' da namazda
okuduğumuz kısa surelerin
manasını hep birlikte
öğreneceğiz. Cemil Dede, sevgili
yavruları, kahramanları ve siz
okuyucularıyla, tarihten
günümüze, çöllerden
yeşilliklere, dünyadan ahirete kısa, anlamlı ve
keyifli yolculuklar yapacak. Bu kitapla, Rabbimizin
mesajlarını, emir ve yasaklarını, akıcı ve sade bir
dille yazılmış hikâyeler içinde ve yorulmadan kısa
bir sürede öğreneceksiniz.
� Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış
olduğu bu kitabın her evde olması gerek�ğine
inanıyoruz.
(Cemil Dede Namaz Surelerini Anla�yor,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011,
235 sayfa)
CEMİL DEDE NAMAZ DUALARINI ANLATIYOR
Bu eserde, namazda okuduğumuz
duaların anlamını hep birlikte
öğreneceğiz. Rabbimizin
mesajlarını, emir ve yasaklarını,
akıcı ve sade bir dille yazılmış
hikayeleri, birbirinden güzel
resimler içinde ve yorulmadan kısa
bir sürede öğreneceksiniz.
Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar
ve gençler için hazırladığı bu kitabı mutlaka
okumalı; anne babalar da evlatlarına mutlaka
okutmalılar diye düşünüyor ve tavsiye ediyoruz.
(Cemil Dede Namaz Dualarını Anla�yor, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011)
“Okumadan tekâmül etmek (gelişmek) isteyene şaşarım.” [ Abdullah İbn-i Mûbarek ]
34 35
ÇOCUKLAR İÇİN KUR'AN TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
� “Sizlere tanı�ğımız kitap
sizler için hazırlanmış bir Kur'an-ı
Kerim sözlüğüdür. Bu sözlükte
Kur'an-ı Kerim'le ilgili günlük
haya�a en sık karşılaşacağınız
kavramlara yer verdik. Her
kavramla ilgili mutlaka bir aye�
kerime ya da hadisi şerif yazdık.
Kavramı daha rahat
kavrayabilesiniz diye açıklamaları geniş tu�uk. Ha
bir de okurken sıkılmayın diye kitabın içine bol bol
eğlence ka�k. Böylece ortaya eğlenirken
öğrenebileceğiniz, çokça seveceğiniz bir kitap
çık�.”
Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar
için hazırladığı bu kitabı önemle tavsiye ediyoruz.
Haydi bakalım, hepinize iyi okumalar.
(Çocuklar İçin Kur'an Terimleri Sözlüğü, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2012, 80 sayfa)
YÜREKDEDE İLE PADİŞAH -Cahit Zarifoğlu
Eşeğini kaybeden
Yürekdede, pazardan küçük bir
deve satın alır. Her yıl çıktıkları
yaylaya gitmek üzere hanımı
Ayşe Nine ile yola çıkarlar. Az
giderler, uz giderler, dere tepe
düz giderler. Konakladıkları
yerde atlılar çıkar karşılarına.
Onları doyurmak için "bir güzel söz, bir
sevgiye" aldığı deveciği keser Yürekdede.
Padişahın atlıların arasında olduğunu fark
edemezler. Saraya davet edilirler. Sonra ne
oldu, dersiniz? "Yürekdede ile Padişah" kitabı
bu mutlu sona adım adım yaklaştıracak sizi.
Zarifoğlu'nun zarif kaleminden tam da
çocuklara göre sürükleyici ve öğretici bir
masal…
(Cahit Zarifoğlu, Yürekdede İle
Padişah, Beyan Yayınları, İstanbul, 2011, 87
sayfa)
KUR'AN-I KERİM'DEKİ SURELERİ TANIYALIM
� Kaina�a Allah'a teşekkür
etmemiz gereken o kadar çeşitli
güzellikler var ki bazen insan her
saniye şükretse yine de yetersiz
kalacak gibi hissedebiliyor.
Binlerce, yüz binlerce çeşitlikte
hayvan, bin bir güzellikteki bitki,
dağlar, denizler için teşekkür ediyor muyuz?
� Bizi deniz kenarına götürdüğü için
babamıza teşekkür ediyoruz ama o denizi,
manzarayı önümüze sunan Allah'a teşekkür
ediyor muyuz? İşte Kur'an'da tüm bunlardan söz
ediliyor. Önümüze nice güzellikler sunuluyor,
teşekkür etmemiz için…
� Bu kitabı okumaya başladığınız andan
i�baren Rabbimize daha çok teşekkür etmeyi
öğreneceğinize inanıyoruz.
(Kur'an-ı Kerim'deki Sureleri Tanıyalım, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011, 93 sayfa)
40 GECEYE 40 MASAL - Yavuz Bahadıroğlu
Bir varmış bir yokmuş,
Allah'ın günü çokmuş. Günler
günlere, geceler gecelere eklenmiş.
Ortaya “40 Geceye 40 Masal”
çıkmış da çocuklar muradına ermiş.
Çocuklar muradına erince padişah,
kızının o çobanla evlenmesine izin
vermiş. Başlamış 40 gün 40 gece sürecek
düğünün hazırlıkları…
Hazırlıklar devam ededursun çocuklar
muradına erince bulut şeklinde uçan halılar
yapılmış. Bu uçan bulutlar her gece uykudan
önce çocukları evlerinden alır, birbirinden güzel,
heyecanlı olayların yaşandığı masal diyarına
götürürmüş. Her gece ayrı bir masal yaşarmış
çocuklar. Uçan bulutlar onları yeniden yataklarına
ge�rdiğinde ar�k diğer geceyi iple çekerlermiş…
Bu kitabı alan güzel ve akıllı çocuk!
Padişahın uçan bulut hazırla�ğı şanslı kişilerden
biri de sensin. Hadi öyleyse bin bulutuna ve tanış
40 gecenin yaşandığı diyarımızdaki masal
kahramanlarımızla.
Yavuz Bahadıroğlu'ndan elinizden
düşürmeyeceğiniz bir kitap daha tanı�yoruz
sizlere. Bu kitabı öğrenciler kendileri için, anne-
babalar beşikteki yavruları için okuyacaklar. İyi
okumalar…
(Yavuz Bahadıroğlu, 40 Geceye 40 Masal,
Nesil Yayınları, İstanbul, 2008, 392 sayfa)
BİNATLI - Yavuz Bahadıroğlu
Kah Belgrad içlerinde kah Viyana
önlerinde kah Mohaç' ta yahut
Çaldıran'da imanla coşup,
akından akına koşan
serdengeç�lerin Tuna
boylarındaki nal sesleri ve kılıç
şıkır�ları…
Osmanlı tarihine, tarihimizi yeni nesle
sevdirmeye gönül vermiş bir yazardan –Yavuz
BAHADIROĞLU- masal tadında bir kitap :
Binatlı...
Tarihimize meraklı olanların, tarihimizi
benimsemek isteyenlerin keyifle okuyacağı bir
kitap tavsiye ediyoruz sizlere…Bu kitaptan sonra
eminiz ki tarihe, tarihimize daha çok ilgi
duyacaksınız.
BİNBİR BULUT MASALLARI - Fa�h Turanalp -
Sümeyra Solmaz
Bir varmış, bir yokmuş...
Bir bulut, bir kuş...
"Ayıdan dayı, sincaptan
öğretmen olur mu?" deme!
Çünkü bu kitapta öğretmenler
kopya çekiyor, armutlar pişmeden
düşüyor. Sen de hemen oku ve gör �lkilerin neler
düşündüğünü...
Konyalı yazarımız F.Turanalp ve eşi S.
Solmaz'ın kaleminden seveceğinizi
düşündüğümüz bir masal kitabı…
(Fa�h Turanalp - Sümeyra Solmaz, Binbir Bulut
Masalları, Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 82
sayfa)
CEMİL DEDE NAMAZ SURELERİNİ ANLATIYOR
Cemil Dede Namaz
Surelerini Anla�yor' da namazda
okuduğumuz kısa surelerin
manasını hep birlikte
öğreneceğiz. Cemil Dede, sevgili
yavruları, kahramanları ve siz
okuyucularıyla, tarihten
günümüze, çöllerden
yeşilliklere, dünyadan ahirete kısa, anlamlı ve
keyifli yolculuklar yapacak. Bu kitapla, Rabbimizin
mesajlarını, emir ve yasaklarını, akıcı ve sade bir
dille yazılmış hikâyeler içinde ve yorulmadan kısa
bir sürede öğreneceksiniz.
� Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış
olduğu bu kitabın her evde olması gerek�ğine
inanıyoruz.
(Cemil Dede Namaz Surelerini Anla�yor,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011,
235 sayfa)
CEMİL DEDE NAMAZ DUALARINI ANLATIYOR
Bu eserde, namazda okuduğumuz
duaların anlamını hep birlikte
öğreneceğiz. Rabbimizin
mesajlarını, emir ve yasaklarını,
akıcı ve sade bir dille yazılmış
hikayeleri, birbirinden güzel
resimler içinde ve yorulmadan kısa
bir sürede öğreneceksiniz.
Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar
ve gençler için hazırladığı bu kitabı mutlaka
okumalı; anne babalar da evlatlarına mutlaka
okutmalılar diye düşünüyor ve tavsiye ediyoruz.
(Cemil Dede Namaz Dualarını Anla�yor, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011)
“Okumadan tekâmül etmek (gelişmek) isteyene şaşarım.” [ Abdullah İbn-i Mûbarek ]
34 35
SELAM
Yönetmen: Levent DemirkaleOyuncular: Burçin Abdullah, Fatma Karanfil, Emre Karakoç Tür:Dram
Harun, Zehra ve Adem idealleri olan
3 öğretmendir. Eği�m aşkıyla geride
ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru
yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek'e doğru yollara
düşerken, ardında hamile eşini bırakmış�r. Zehra ise
Afganistan'a doğru giderken aşık olduğu Harun'un
sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir
kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü
eski sömürge devle� Senegal'a doğru yola çıkar.
Açlığın, yoksulluğun ha�a yer yer halen
savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı,
dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç
edinen isimsiz kahramanlar, eği�m aşkını kendi
yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni
ha�ralar, yeni hayatlar hediye ederler...
KIZ KARDEŞİM MOMMO
Yönetmen:Atalay Taşdiken
O y u n c u l a r : M e h m e t Ç i ğ d e m ,
Mehmet Bülbül, Ali Bakır
Dokuz yaşında bir çocuk;
hem ağabey, hem baba, hem anne,
hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için
olur. Ha�a hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o.
Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi
zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü. Hem de gerçek.
Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin
ilişkisini anlatan film, yürekleri burkan sürpriz bir
fi n a l l e b i � yo r. Ko nya l ı yö n e t m e n Ata l ay
Taşdiken'den başyapıt düzeyinde bir film.
CENNETİN ÇOCUKLARI
Yönetmen: Mecid Mecidi
Oyuncular: Amir Farrokh
Hashemian, Bahare Sadıqi,
Muhammed Amir Naji
Film yoksul bir ailenin
çocukları olan Ali ve Zehra'nın anne
ve babalarını üzmemek için
paylaş�kları bir sırrın ve bu uğurda sarf e�kleri
çabanın destansı bir hikayesidir. Ali küçük kardeşi
Zehra'nın ayakkabısını tamire götürür. Dönüşte bir
şeyler almak için manava uğrar. Bu esnada
meydana gelen bir karışıklık nedeniyle
ayakkabıları kaybeder. Zehra'nın giyebileceği
başka bir ayakkabısı yoktur. Babalarının yeni bir
ayakkabı alamayacağını ve bu nedenle çok
üzüleceğini düşünen çocuklar, film boyunca bu
durumu ebeveynlerinden saklamak ve bu arada
aksatmadan okullarına devam edebilmek için
müthiş bir gayre�n içine girerler. Zehra sabah
okula giderken Ali'nin ayakkabılarını giyer. Ali
öğleyin yolda karşılar Zehra'yı ve ayakkabıları
alarak hızla okula koşar. Her seferinde geç kalır ve
okul müdüründen azar ve tehdit işi�r. Bu böyle
sürüp giderken okullar arası bir spor�f yarışmada
üçüncülük ödülü olarak bir çi� spor ayakkabı
verileceğini öğrenen Ali, okulunu temsilen bu
yarışmaya ka�lır. Amacı üçüncü olmak�r. Yarış
esnasında canhıraş üçüncü olmak için çabalayan
Ali farkında olmadan birinci olur. Birincilik ödülü
bir kupadır. Birinci olan Ali müthiş bir üzüntüyle
evine döner. Final sekansında babaları, olan biten
her şeyden habersiz Zehra'ya bir çi� ayakkabı
almış olarak evin yolunu tutmuştur.
Ünlü İranlı yönetmen Mecid Mecidi'den
destansı bir başyapıt...
SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED
Yönetmen: Richard Rich
Tür: Çizgi Film
Senaryo: Brian Nissen
Orijinal Adı: Mohammed, The Last
Prophet
Dağı�cı Firma: UIP Filmcilik
Bundan 1400 yıl önce Mekke
bugünkünden çok farklıydı. Kumar, içki, kölelik,
kadınlara zulüm, ba�l inançlar ve açgözlülüğün kol
gezdiği şehirde Kabe'nin içi de çeşit çeşit putlarla
doluydu. Mekke dışından binlerce kişi bu putlara
tapmak için geliyordu. Mekke'nin yöne�mini elinde
tutan Kureyş kabilesinin ileri gelenleri de bu işten
büyük servetler kazanıyordu.
Bu sahne ler i görmeye daha faz la
dayanamayan Hz. Muhammed (s.a.), sık sık Allah'a
duada bulunmak ve tefekkür etmek için Mekke
yakınlarındaki bir mağaraya(Hira Mağarası) çekilir
olmuştu. O mağarada gelişen olaylar dizisi insanlık
tarihinin akışını değiş�rdi. Cebrail'in(a.s.) ona
görünmesiyle birlikte Hz. Muhammed'in(s.a.)
peygamberlik görevi başladı.
Son Peygamber Hz. Muhammed, sağlam
kaynaklardan yola çıkıllarak hazırlanmış bir çizgi
film. Filmin öyküsü UCLA eği�mli senaryo yazarı
Firdosi Wharton-Ali ve UCLA İslam Hukuku
Profesörü Dr. Halid Ebu El-Fadl tara�ndan dikkatle
gözden geç i r i ld i . Senaryo yaz ımın ın her
aşamasında gerek tarihsel doğruluk gerekse Hz.
Muhammedin amacına ve mesajına bağlılık
açısından dikkatli bir inceleme yapıldı.
| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
Yönetmen:Aamir KhanAmole Gupte
Oyuncular:Aamir Khan, Darsheel
Safary, Abhishek Bachchan, Tanay
Chheda, Tisca Chopra
Disleksili (Harfleri sayıları
algılama problemi yaşayan) küçük bir
çocuk ve onu anlamayan aile, okul
eşra�. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine
çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz
bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary).
Babasından, öğretmenlerinden azar işiten,
çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan
Ishaan, nihayet son çare olarak ya�lı bir okula
gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim
öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca haya�
yepyeni bir mecraya akacak�r Ishaan'ın...
H e r Ç o c u k Öze l d i r, ö ğ ret m e n l e r i n ,
öğrencilerin, anne ve babaların mutlaka izlemesi
gereken bir film.
HER ÇOCUK ÖZELDİR
(YERYÜZÜ YILDIZLARI)
36 37
SELAM
Yönetmen: Levent DemirkaleOyuncular: Burçin Abdullah, Fatma Karanfil, Emre Karakoç Tür:Dram
Harun, Zehra ve Adem idealleri olan
3 öğretmendir. Eği�m aşkıyla geride
ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru
yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek'e doğru yollara
düşerken, ardında hamile eşini bırakmış�r. Zehra ise
Afganistan'a doğru giderken aşık olduğu Harun'un
sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir
kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü
eski sömürge devle� Senegal'a doğru yola çıkar.
Açlığın, yoksulluğun ha�a yer yer halen
savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı,
dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç
edinen isimsiz kahramanlar, eği�m aşkını kendi
yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni
ha�ralar, yeni hayatlar hediye ederler...
KIZ KARDEŞİM MOMMO
Yönetmen:Atalay Taşdiken
O y u n c u l a r : M e h m e t Ç i ğ d e m ,
Mehmet Bülbül, Ali Bakır
Dokuz yaşında bir çocuk;
hem ağabey, hem baba, hem anne,
hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için
olur. Ha�a hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o.
Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi
zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü. Hem de gerçek.
Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin
ilişkisini anlatan film, yürekleri burkan sürpriz bir
fi n a l l e b i � yo r. Ko nya l ı yö n e t m e n Ata l ay
Taşdiken'den başyapıt düzeyinde bir film.
CENNETİN ÇOCUKLARI
Yönetmen: Mecid Mecidi
Oyuncular: Amir Farrokh
Hashemian, Bahare Sadıqi,
Muhammed Amir Naji
Film yoksul bir ailenin
çocukları olan Ali ve Zehra'nın anne
ve babalarını üzmemek için
paylaş�kları bir sırrın ve bu uğurda sarf e�kleri
çabanın destansı bir hikayesidir. Ali küçük kardeşi
Zehra'nın ayakkabısını tamire götürür. Dönüşte bir
şeyler almak için manava uğrar. Bu esnada
meydana gelen bir karışıklık nedeniyle
ayakkabıları kaybeder. Zehra'nın giyebileceği
başka bir ayakkabısı yoktur. Babalarının yeni bir
ayakkabı alamayacağını ve bu nedenle çok
üzüleceğini düşünen çocuklar, film boyunca bu
durumu ebeveynlerinden saklamak ve bu arada
aksatmadan okullarına devam edebilmek için
müthiş bir gayre�n içine girerler. Zehra sabah
okula giderken Ali'nin ayakkabılarını giyer. Ali
öğleyin yolda karşılar Zehra'yı ve ayakkabıları
alarak hızla okula koşar. Her seferinde geç kalır ve
okul müdüründen azar ve tehdit işi�r. Bu böyle
sürüp giderken okullar arası bir spor�f yarışmada
üçüncülük ödülü olarak bir çi� spor ayakkabı
verileceğini öğrenen Ali, okulunu temsilen bu
yarışmaya ka�lır. Amacı üçüncü olmak�r. Yarış
esnasında canhıraş üçüncü olmak için çabalayan
Ali farkında olmadan birinci olur. Birincilik ödülü
bir kupadır. Birinci olan Ali müthiş bir üzüntüyle
evine döner. Final sekansında babaları, olan biten
her şeyden habersiz Zehra'ya bir çi� ayakkabı
almış olarak evin yolunu tutmuştur.
Ünlü İranlı yönetmen Mecid Mecidi'den
destansı bir başyapıt...
SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED
Yönetmen: Richard Rich
Tür: Çizgi Film
Senaryo: Brian Nissen
Orijinal Adı: Mohammed, The Last
Prophet
Dağı�cı Firma: UIP Filmcilik
Bundan 1400 yıl önce Mekke
bugünkünden çok farklıydı. Kumar, içki, kölelik,
kadınlara zulüm, ba�l inançlar ve açgözlülüğün kol
gezdiği şehirde Kabe'nin içi de çeşit çeşit putlarla
doluydu. Mekke dışından binlerce kişi bu putlara
tapmak için geliyordu. Mekke'nin yöne�mini elinde
tutan Kureyş kabilesinin ileri gelenleri de bu işten
büyük servetler kazanıyordu.
Bu sahne ler i görmeye daha faz la
dayanamayan Hz. Muhammed (s.a.), sık sık Allah'a
duada bulunmak ve tefekkür etmek için Mekke
yakınlarındaki bir mağaraya(Hira Mağarası) çekilir
olmuştu. O mağarada gelişen olaylar dizisi insanlık
tarihinin akışını değiş�rdi. Cebrail'in(a.s.) ona
görünmesiyle birlikte Hz. Muhammed'in(s.a.)
peygamberlik görevi başladı.
Son Peygamber Hz. Muhammed, sağlam
kaynaklardan yola çıkıllarak hazırlanmış bir çizgi
film. Filmin öyküsü UCLA eği�mli senaryo yazarı
Firdosi Wharton-Ali ve UCLA İslam Hukuku
Profesörü Dr. Halid Ebu El-Fadl tara�ndan dikkatle
gözden geç i r i ld i . Senaryo yaz ımın ın her
aşamasında gerek tarihsel doğruluk gerekse Hz.
Muhammedin amacına ve mesajına bağlılık
açısından dikkatli bir inceleme yapıldı.
| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
Yönetmen:Aamir KhanAmole Gupte
Oyuncular:Aamir Khan, Darsheel
Safary, Abhishek Bachchan, Tanay
Chheda, Tisca Chopra
Disleksili (Harfleri sayıları
algılama problemi yaşayan) küçük bir
çocuk ve onu anlamayan aile, okul
eşra�. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine
çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz
bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary).
Babasından, öğretmenlerinden azar işiten,
çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan
Ishaan, nihayet son çare olarak ya�lı bir okula
gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim
öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca haya�
yepyeni bir mecraya akacak�r Ishaan'ın...
H e r Ç o c u k Öze l d i r, ö ğ ret m e n l e r i n ,
öğrencilerin, anne ve babaların mutlaka izlemesi
gereken bir film.
HER ÇOCUK ÖZELDİR
(YERYÜZÜ YILDIZLARI)
36 37
Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin
tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,
midede mukus denilen sindirimi
kolaylaştırıcı bir tabaka oluştuğunu ve bu
salgının, midenin sindirime hazırlıksız
yakalanmasını önlediğini…
Yemek yerken yerde oturarak sol
ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek
oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş
balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını
kapatarak yenilen gıdanın tam
sindirilmeden bağırsaklara
kaçmasını önleyeceğini ve
mide dolunca da
doygunluk hissi vererek
çok fazla yemeden
kalkılacağını…
Yemek yerken yemeğin
ortasında su içildiğinde içilen
suyun yenilen gıdaların
sindirilmesine, gerekli vitaminlerin
emilmesine katkıda bulunduğunu ve
midede doygunluk hissi vererek az yemeye
vesile olduğunu…
Oturularak ve en az üç yudumda
içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla
duraksadığından tükürük bezleri için
gerekli olan suyun emilimini artırıp anti
bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip
tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve
diş sağlığına katkıda bulunduğunu…
Uyurken sağ yana dönüp
yatıldığında solda olan kalbimizin daha
rahat çalışmasına sağlayarak kalbi
yormadan dinlenmiş bir vaziyette
kalkılabileceğini…
Tuvalete girerken sol ayakla ilk
adım atıldığında kaygan olan zeminde
ayağın kayması durumunda sola göre
daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi
engelleyerek vücudu dengelediğini…
Banyo yaptıktan sonra ayaklara
soğuk su dökmenin kan dolaşımını
hızlandırıp sıcak sudan dolayı
genleşmiş olan damarların
içindeki kanın aktivasyonunu
artırarak tansiyon
düşüklüğünü önlediğini ve
savunma mekanizmasını
güçlendirdiğini…
Kesintisiz uyunan uzun gece
uykularının, damarlarda damar
genişlemesine neden olduğunu, uyku
ortalarında kalkıp el yüz yıkamak
(örneğin abdest almak) az yorucu
egzersizler yapmanın (örneğin teheccüd
namazı) damar genişlemesini
engellediğini ve daha zinde
kalkılabileceğini…
Bütün bunların, 1400 sene evvel
sevgili peygamberimiz -Allah'ın selâmı
üzerine olsun- tarafından uygulandığını
ve ümmeti için de tavsiye ettiğini biliyor
muydunuz?
Kaynak:h�p://www.kadincamekan.com/dini-bilgi-
İbadet, en geniş anlamda varlıkların, Allah'a
boyun eğmeleri, O'na içten sevgi ve saygı göstererek
kulluk yapmaları demek�r. Özel anlamda ise ibadet,
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve O'na yakın
olmak için Allah tara�ndan emredilen ve Hz.
Peygamber(s.a.) tara�ndan uygulamalı olarak
gösterilen namaz,oruç ve hac gibi amellere denir.
Bununla birlikte Allah'ın rızasını kazandıracak her
hareket, davranış, duygu ve düşünce de ibade�r.
Niçin ibadet ederiz?
Bir Müslüman, yalnız iman etmekle değil
inandığı ilkeleri uygulamak ve yaşamakla da
sorumludur.
Allah'a inandığını söyleyen kişinin gönülden ve
isteyerek Rabbine yönelmesi, kulluk etmesi, boyun
eğmesi ve ibadet etmesi gerekir. Çünkü Allah'a
ibadet etmek, O'na duyulan sevginin ve şükranın bir
sonucudur. Her türlü nime� veren, yara�klarının her
şeyinden haberdar olan, her şeyin tek ve gerçek
sahibi olan Rabbimiz, elbe�e saygı ve sevginin en
yücesine layık�r.
Sen ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
15/Hicr Suresi 99. Ayet.
Haya�n her anı ve alanı, Allah'a saygı ve sevgi
göstermek, O'nun rızasını kazanmak için �rsat ve
imkanlar içerir. İbadet, insanın Allah'a karşı
sorumluluklarını yerine ge�rmesiyle birlikte, içinde
yaşadığı toplumla, bizzat kendisiyle, ha�a
dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıklarla kurduğu
ilişkileri içine alır. Evde, okulda, sokakta, alışverişte,
oyunda ve daha pek çok alanda Allah'ın rızasına
uygun davranmak mümkündür. İslamın belirlediği
ilkeler doğrultusunda insanın ortaya koyduğu her
davranış, sahip olduğu her duygu ve düşünce
ibade�r. İman ile davranışlar arasındaki ilişki
karşılıklıdır. İbadet, imanın davranışlarda görünen
halidir.
Biliyor muydunuz?
İbadet kelimesinin ibadet etmek boyun
eğmek, sayg ı göstermek i syan etmemek
anlamalarına geldiğini biliyor muydunuz?
Başlıca İbadetlerimiz Ve Namaz
Yukarıdaki aktarılardan, haya�n tamamını
kuşatan ibadet anlayışından başka, bir de zamanı,
yeri yapılış tarzı ve miktarı dinimizce belirlenmiş özel
ibadetler vardır. Dinimizin temel esasları olan
ibadetlerimizin başlıcaları şunlardır :
Namaz, oruç, zekat, hac. Bunları yapılma şekli
yönünden kendi içinde üç gruba ayırabiliriz. Bedenle
yapılan (namaz, oruç) malla yapılanlar (zekat) ve hem
beden hemde malla yapılanlar (hac)
Namaz
Kelime-i Şahade�en sonra İslam'ın en önemli
esas ı namazdır. Beş vakit namaz Mekke- i
M ü ke r re m e ' d e H z . M u h a m m e d ' i n ( s . a . )
peygamberliğinin on birinci yılında yani hicre�en bir
buçuk yıl önce Miraç gecesinde farz kılındı. Namaz
bütün farz olan işlerin aslı ve bu i�barla dinin
direğidir.
Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazını da
dosdogru kıl. Çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve
kötülükten alıkoyar. 29) Ankebut süresi,45.ayet
Namaz, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her
Müslümanın yerine ge�rmek zorunda olduğu,belli
şartları, vakitleri olan farz bir ibade�r.Namaz, Kitap
sünnet ve icma ile sabi�r. Hadisi şeri�e de şöyle
buyru lmuştur : “ İ s lam baş temel üzer ine
kurulmuştur: Allahtan başka ilah olmadığına
inanmak, Hz. Muhammed'in(s.a.) Allah ın kulu ve
resulü olduğunu kabul etmek ,namaz kılmak, zekat
vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak�r.”
Namazın hikme� alemleri yaratan Yüce
Mevla'ya şükretmek, aczimizi, kulluğumuzu O'na
sunmak�r. İbadet ruhun gıdasıdır. Nasıl vücudun
gıdası yemek , içmek ise ruhun gıdası da ibadet ve
Allah'a kulluktur. Gıdasını alamayan ruh zayıflar
maddi hislerin tesirinde ezilir yüce özelliklerini
kaybeder, yüksek derecelerden aşağı iner. Onun
içindir ki cenabı ALLAH; ”Biz insanı en güzel bir
suretle yara�k, sonra onu aşağıların aşağısına
çevirdik ”buyurmak sure�yle bu noktaya dikka�
çekmiş�r. Ruh yücedir, la��ir ama ibadetle
beslenmezse hayvanileşir, küçülür, düşer.
İnsanın en çok muhtaç olduğu şey hürriye�r,
Büyük İslam âlimleri derler ki: Kişi dış düşmanların
esare�nden kurtu lmada nefs in in peş inde
süründükçe onun esiridir. Allah'a gerçek kul olanlar
nefsinin esare�nden kurtulmuştur. Asıl hürriyet
Allah'ın emrini, O'nun sevgisini her şeye tercih
edebilmek�r.
| Hazırlayan: Cemal ORUÇ - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
İbadet Nedir? PEYGAMBER EFENDİMİZ'DEN (S.A.S) SAĞLIK
TAVSİYELERİ
| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |
38 39
Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin
tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,
midede mukus denilen sindirimi
kolaylaştırıcı bir tabaka oluştuğunu ve bu
salgının, midenin sindirime hazırlıksız
yakalanmasını önlediğini…
Yemek yerken yerde oturarak sol
ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek
oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş
balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını
kapatarak yenilen gıdanın tam
sindirilmeden bağırsaklara
kaçmasını önleyeceğini ve
mide dolunca da
doygunluk hissi vererek
çok fazla yemeden
kalkılacağını…
Yemek yerken yemeğin
ortasında su içildiğinde içilen
suyun yenilen gıdaların
sindirilmesine, gerekli vitaminlerin
emilmesine katkıda bulunduğunu ve
midede doygunluk hissi vererek az yemeye
vesile olduğunu…
Oturularak ve en az üç yudumda
içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla
duraksadığından tükürük bezleri için
gerekli olan suyun emilimini artırıp anti
bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip
tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve
diş sağlığına katkıda bulunduğunu…
Uyurken sağ yana dönüp
yatıldığında solda olan kalbimizin daha
rahat çalışmasına sağlayarak kalbi
yormadan dinlenmiş bir vaziyette
kalkılabileceğini…
Tuvalete girerken sol ayakla ilk
adım atıldığında kaygan olan zeminde
ayağın kayması durumunda sola göre
daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi
engelleyerek vücudu dengelediğini…
Banyo yaptıktan sonra ayaklara
soğuk su dökmenin kan dolaşımını
hızlandırıp sıcak sudan dolayı
genleşmiş olan damarların
içindeki kanın aktivasyonunu
artırarak tansiyon
düşüklüğünü önlediğini ve
savunma mekanizmasını
güçlendirdiğini…
Kesintisiz uyunan uzun gece
uykularının, damarlarda damar
genişlemesine neden olduğunu, uyku
ortalarında kalkıp el yüz yıkamak
(örneğin abdest almak) az yorucu
egzersizler yapmanın (örneğin teheccüd
namazı) damar genişlemesini
engellediğini ve daha zinde
kalkılabileceğini…
Bütün bunların, 1400 sene evvel
sevgili peygamberimiz -Allah'ın selâmı
üzerine olsun- tarafından uygulandığını
ve ümmeti için de tavsiye ettiğini biliyor
muydunuz?
Kaynak:h�p://www.kadincamekan.com/dini-bilgi-
İbadet, en geniş anlamda varlıkların, Allah'a
boyun eğmeleri, O'na içten sevgi ve saygı göstererek
kulluk yapmaları demek�r. Özel anlamda ise ibadet,
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve O'na yakın
olmak için Allah tara�ndan emredilen ve Hz.
Peygamber(s.a.) tara�ndan uygulamalı olarak
gösterilen namaz,oruç ve hac gibi amellere denir.
Bununla birlikte Allah'ın rızasını kazandıracak her
hareket, davranış, duygu ve düşünce de ibade�r.
Niçin ibadet ederiz?
Bir Müslüman, yalnız iman etmekle değil
inandığı ilkeleri uygulamak ve yaşamakla da
sorumludur.
Allah'a inandığını söyleyen kişinin gönülden ve
isteyerek Rabbine yönelmesi, kulluk etmesi, boyun
eğmesi ve ibadet etmesi gerekir. Çünkü Allah'a
ibadet etmek, O'na duyulan sevginin ve şükranın bir
sonucudur. Her türlü nime� veren, yara�klarının her
şeyinden haberdar olan, her şeyin tek ve gerçek
sahibi olan Rabbimiz, elbe�e saygı ve sevginin en
yücesine layık�r.
Sen ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
15/Hicr Suresi 99. Ayet.
Haya�n her anı ve alanı, Allah'a saygı ve sevgi
göstermek, O'nun rızasını kazanmak için �rsat ve
imkanlar içerir. İbadet, insanın Allah'a karşı
sorumluluklarını yerine ge�rmesiyle birlikte, içinde
yaşadığı toplumla, bizzat kendisiyle, ha�a
dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıklarla kurduğu
ilişkileri içine alır. Evde, okulda, sokakta, alışverişte,
oyunda ve daha pek çok alanda Allah'ın rızasına
uygun davranmak mümkündür. İslamın belirlediği
ilkeler doğrultusunda insanın ortaya koyduğu her
davranış, sahip olduğu her duygu ve düşünce
ibade�r. İman ile davranışlar arasındaki ilişki
karşılıklıdır. İbadet, imanın davranışlarda görünen
halidir.
Biliyor muydunuz?
İbadet kelimesinin ibadet etmek boyun
eğmek, sayg ı göstermek i syan etmemek
anlamalarına geldiğini biliyor muydunuz?
Başlıca İbadetlerimiz Ve Namaz
Yukarıdaki aktarılardan, haya�n tamamını
kuşatan ibadet anlayışından başka, bir de zamanı,
yeri yapılış tarzı ve miktarı dinimizce belirlenmiş özel
ibadetler vardır. Dinimizin temel esasları olan
ibadetlerimizin başlıcaları şunlardır :
Namaz, oruç, zekat, hac. Bunları yapılma şekli
yönünden kendi içinde üç gruba ayırabiliriz. Bedenle
yapılan (namaz, oruç) malla yapılanlar (zekat) ve hem
beden hemde malla yapılanlar (hac)
Namaz
Kelime-i Şahade�en sonra İslam'ın en önemli
esas ı namazdır. Beş vakit namaz Mekke- i
M ü ke r re m e ' d e H z . M u h a m m e d ' i n ( s . a . )
peygamberliğinin on birinci yılında yani hicre�en bir
buçuk yıl önce Miraç gecesinde farz kılındı. Namaz
bütün farz olan işlerin aslı ve bu i�barla dinin
direğidir.
Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazını da
dosdogru kıl. Çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve
kötülükten alıkoyar. 29) Ankebut süresi,45.ayet
Namaz, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her
Müslümanın yerine ge�rmek zorunda olduğu,belli
şartları, vakitleri olan farz bir ibade�r.Namaz, Kitap
sünnet ve icma ile sabi�r. Hadisi şeri�e de şöyle
buyru lmuştur : “ İ s lam baş temel üzer ine
kurulmuştur: Allahtan başka ilah olmadığına
inanmak, Hz. Muhammed'in(s.a.) Allah ın kulu ve
resulü olduğunu kabul etmek ,namaz kılmak, zekat
vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak�r.”
Namazın hikme� alemleri yaratan Yüce
Mevla'ya şükretmek, aczimizi, kulluğumuzu O'na
sunmak�r. İbadet ruhun gıdasıdır. Nasıl vücudun
gıdası yemek , içmek ise ruhun gıdası da ibadet ve
Allah'a kulluktur. Gıdasını alamayan ruh zayıflar
maddi hislerin tesirinde ezilir yüce özelliklerini
kaybeder, yüksek derecelerden aşağı iner. Onun
içindir ki cenabı ALLAH; ”Biz insanı en güzel bir
suretle yara�k, sonra onu aşağıların aşağısına
çevirdik ”buyurmak sure�yle bu noktaya dikka�
çekmiş�r. Ruh yücedir, la��ir ama ibadetle
beslenmezse hayvanileşir, küçülür, düşer.
İnsanın en çok muhtaç olduğu şey hürriye�r,
Büyük İslam âlimleri derler ki: Kişi dış düşmanların
esare�nden kurtu lmada nefs in in peş inde
süründükçe onun esiridir. Allah'a gerçek kul olanlar
nefsinin esare�nden kurtulmuştur. Asıl hürriyet
Allah'ın emrini, O'nun sevgisini her şeye tercih
edebilmek�r.
| Hazırlayan: Cemal ORUÇ - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |
İbadet Nedir? PEYGAMBER EFENDİMİZ'DEN (S.A.S) SAĞLIK
TAVSİYELERİ
| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |
38 39
Yaşam boyu
okuyan, k itap la
ba r ı ş ı k , o k uma
a l ı ş k a n l ı ğ ı
k a z a n m ı ş ,
okuduğunu anlayan,
a r a ş t ı r a n ,
s o r g u l a y a n ,
yorumlayan nesiller
y e t i ş t i r m e k
a m a c ı y l a
okulumuzda müdür yardımcımız Hamdi
Küçükgü l başkan l ı ğ ı nda ,Türkçe
öğretmenlerimizin katkılarıyla yürütülen
“Okumayı Sev Paylaş” projesi kapsamında
düzenli olarak kitap okuduk, kitap
formlarını doldurduk .Sınıflarda her ayın
kitap kurdu ilan edildi , kitap tanıtımları
panolara asıldı ve dönem sonunda en çok
kitap okuyan öğrenciler kitap dostu
belgesi kazandı.
“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir
kere tutuşunca artık sönmez” .sözünden
hareketle bu projeyle o barutu bizler
okul olarak tutuşturduk ,dileğimiz
alevlerin giderek büyümesi ve bir ömür
aynı canlılıkta yanması…
1.dönem teknoloji ve tasarım dersi
“Düzen Kuşağı” etkinliğinde hazırlamış
olduğumuz ürünler güzel bir şekilde
sunuldu.Hazırlanan , 6. sınıf “ düzen
oluşturalım” 7. sınıf “Birimden Bütüne” ve 8.
sınıf “Bütünde Farklılık” konulu ürünler
öğrenci ve öğretmenlerimizin beğenisini
kazandı.Sergi iki hafta boyunca gezildi.
BİZDEN HABERLERBİZDEN HABERLER
30 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında
Büyükşehir Belediyesince ikincisi
düzenlenen “Konya Kitap Günleri” etkinliği
kapsamında Zindankale Sanat Galerisi'nde
düzenlenen Kitap Fuarı'nı gezme imkanı
bulduk.Bu sayede birçok yayınevinin
kitaplarını aynı anda görme fırsatı yakaladık,
bazı yazarlarımızla tanıştık.Kitapların büyülü
dünyasına misafir olduk.
| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - | Türkçe Öğretmeni
KONYA KİTAP GÜNLERİNDE BULUŞTUK
KİTAP OKUMAYI SEVİYOR, OKUDUĞUMUZU PAYLAŞIYORUZ
40 41
RENGARENK ÜRÜNLERİMİZ SERGİLENDİ
Yaşam boyu
okuyan, k itap la
ba r ı ş ı k , o k uma
a l ı ş k a n l ı ğ ı
k a z a n m ı ş ,
okuduğunu anlayan,
a r a ş t ı r a n ,
s o r g u l a y a n ,
yorumlayan nesiller
y e t i ş t i r m e k
a m a c ı y l a
okulumuzda müdür yardımcımız Hamdi
Küçükgü l başkan l ı ğ ı nda ,Türkçe
öğretmenlerimizin katkılarıyla yürütülen
“Okumayı Sev Paylaş” projesi kapsamında
düzenli olarak kitap okuduk, kitap
formlarını doldurduk .Sınıflarda her ayın
kitap kurdu ilan edildi , kitap tanıtımları
panolara asıldı ve dönem sonunda en çok
kitap okuyan öğrenciler kitap dostu
belgesi kazandı.
“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir
kere tutuşunca artık sönmez” .sözünden
hareketle bu projeyle o barutu bizler
okul olarak tutuşturduk ,dileğimiz
alevlerin giderek büyümesi ve bir ömür
aynı canlılıkta yanması…
1.dönem teknoloji ve tasarım dersi
“Düzen Kuşağı” etkinliğinde hazırlamış
olduğumuz ürünler güzel bir şekilde
sunuldu.Hazırlanan , 6. sınıf “ düzen
oluşturalım” 7. sınıf “Birimden Bütüne” ve 8.
sınıf “Bütünde Farklılık” konulu ürünler
öğrenci ve öğretmenlerimizin beğenisini
kazandı.Sergi iki hafta boyunca gezildi.
BİZDEN HABERLERBİZDEN HABERLER
30 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında
Büyükşehir Belediyesince ikincisi
düzenlenen “Konya Kitap Günleri” etkinliği
kapsamında Zindankale Sanat Galerisi'nde
düzenlenen Kitap Fuarı'nı gezme imkanı
bulduk.Bu sayede birçok yayınevinin
kitaplarını aynı anda görme fırsatı yakaladık,
bazı yazarlarımızla tanıştık.Kitapların büyülü
dünyasına misafir olduk.
| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - | Türkçe Öğretmeni
KONYA KİTAP GÜNLERİNDE BULUŞTUK
KİTAP OKUMAYI SEVİYOR, OKUDUĞUMUZU PAYLAŞIYORUZ
40 41
RENGARENK ÜRÜNLERİMİZ SERGİLENDİ
2012-2013 eğitim öğretim
yılında Okulumuz Engellilerle Dayanışma
Kulübü, Kulüp rehber öğretmenimiz Mustafa
YANARDAĞ ve kulüp temsilcileri önderliğinde
engellilerle dayanışmayı sağlamak için bir
engelliye tekerlekli sandalye almak amacıyla “
mavi kapak kampanyası” düzenlendi. Bu
kampanyada sınıflar arası en fazla mavi kapak
toplama yarışması başlatılmıştır. Kampanya
sonucunda 5/B sınıfı 8000 adet kapak
toplayarak ilk sırayı aldı ve okul müdürümüz
Ahmet AÇA tarafından plaket verilerek
ödüllendirildi. Kampanyaya katılan diğer
sınıflar ise Engellilerle Dayanışma Kulübü
tarafından “Engelli Dostu Sınıfı “ amblemi ile
ödüllendirildi. Okulumuz genelinde toplanan 50
000 adet kapak idareye teslim edilmiştir.
Okul idaresi ise tekerlekli sandalye alınması
için gerekli girişimlere başlamıştır.
“İst ik la l Marşı'n ın
Kabulü ve Mehmet Akif
Ersoy'u Anma”günü şiir,
o r a t o r y o , s u n u v e
v i d e o l a r d a n o l u ş a n
programla; idareci,
ö ğ r e t m e n v e
ö ğ r e n c i l e r i m i z i n
katılımıyla 12 Mart 2013 tarihinde
okulumuzun tiyatro salonunda gerçekleşti.
Program vesilesiyle bayrağımız ve onun
hürriyetini ebedîleştiren “ İstiklâl Marşı”
mızın milletimizin ruhunu, tarihini,
ideallerini aksettiren ölmez değerler
olduğunu bir kez daha hatırladık ve vatan
şairimizi anma fırsatı yakaladık.
“18 Mart Şehitleri Anma Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 98'inci Yılı”
dolayısıyla okulumuz tiyatro salonunda anma
programı düzenlendi.Öğrencilerimizin
okudukları şiirler bizleri tekrar o günlere
götürürken hazırlanan video ve sunular ile
duygu dolu anlar yaşadık. Şehitlerimizi bir
kez daha şükranla anmamıza vesile olan
öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür
ediyoruz.
ÇANAKKALE ZAFERİNİ BİR KEZ DAHA YAŞADIK
25.04.2013 Perşembe günü okulumuz
tiyatro salonunda Kutlu Doğum Haftası’nı
kutlama programı düzenlendi. Programda
öğrencilerimiz, birbirinden güzel naatlar ve
ilahiler eşliğinde, yüreklere sığmayan sevgi
seliyle selamladılar Alemlerin Efendisini.
Programda bir konuşma yapan Okul
Müdürümüz Ahmet Aça, Hz. Muhammed'in
ahlakıyla ahlaklanmanın en öncelikli vazife
olduğunu ve bu tür kutlama etkinliklerinin bu
vazifeyi daha da iyi anlamaya vesile olmasını
umut ettiğini söyledi.
Kutlu Doğum Haftasını gereği üzere
idrak edebilmek için düzenlenen ezberden “40
Hadis Okuma” yarışması”, “Peygamber
Efendimiz'e Mektup Yazma” yarışması” ve
“Peygamber Efendimiz” konulu şiir yazma
yarışmasında dereceye giren öğrencilerimiz,
çeşitli hediyelerle ödüllendirildiler.
KUTLU DOĞUM HAFTASINI COŞKUYLA KUTLADIK
42 43
MAVİ KAPAK TOPLAMADA BÜYÜK GAYRET GÖSTERDİKMİLLİ ŞAİRİMİZİ YAD ETTİK, MARŞIMIZLA DUYGULANDIK
2012-2013 eğitim öğretim
yılında Okulumuz Engellilerle Dayanışma
Kulübü, Kulüp rehber öğretmenimiz Mustafa
YANARDAĞ ve kulüp temsilcileri önderliğinde
engellilerle dayanışmayı sağlamak için bir
engelliye tekerlekli sandalye almak amacıyla “
mavi kapak kampanyası” düzenlendi. Bu
kampanyada sınıflar arası en fazla mavi kapak
toplama yarışması başlatılmıştır. Kampanya
sonucunda 5/B sınıfı 8000 adet kapak
toplayarak ilk sırayı aldı ve okul müdürümüz
Ahmet AÇA tarafından plaket verilerek
ödüllendirildi. Kampanyaya katılan diğer
sınıflar ise Engellilerle Dayanışma Kulübü
tarafından “Engelli Dostu Sınıfı “ amblemi ile
ödüllendirildi. Okulumuz genelinde toplanan 50
000 adet kapak idareye teslim edilmiştir.
Okul idaresi ise tekerlekli sandalye alınması
için gerekli girişimlere başlamıştır.
“İst ik la l Marşı'n ın
Kabulü ve Mehmet Akif
Ersoy'u Anma”günü şiir,
o r a t o r y o , s u n u v e
v i d e o l a r d a n o l u ş a n
programla; idareci,
ö ğ r e t m e n v e
ö ğ r e n c i l e r i m i z i n
katılımıyla 12 Mart 2013 tarihinde
okulumuzun tiyatro salonunda gerçekleşti.
Program vesilesiyle bayrağımız ve onun
hürriyetini ebedîleştiren “ İstiklâl Marşı”
mızın milletimizin ruhunu, tarihini,
ideallerini aksettiren ölmez değerler
olduğunu bir kez daha hatırladık ve vatan
şairimizi anma fırsatı yakaladık.
“18 Mart Şehitleri Anma Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 98'inci Yılı”
dolayısıyla okulumuz tiyatro salonunda anma
programı düzenlendi.Öğrencilerimizin
okudukları şiirler bizleri tekrar o günlere
götürürken hazırlanan video ve sunular ile
duygu dolu anlar yaşadık. Şehitlerimizi bir
kez daha şükranla anmamıza vesile olan
öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür
ediyoruz.
ÇANAKKALE ZAFERİNİ BİR KEZ DAHA YAŞADIK
25.04.2013 Perşembe günü okulumuz
tiyatro salonunda Kutlu Doğum Haftası’nı
kutlama programı düzenlendi. Programda
öğrencilerimiz, birbirinden güzel naatlar ve
ilahiler eşliğinde, yüreklere sığmayan sevgi
seliyle selamladılar Alemlerin Efendisini.
Programda bir konuşma yapan Okul
Müdürümüz Ahmet Aça, Hz. Muhammed'in
ahlakıyla ahlaklanmanın en öncelikli vazife
olduğunu ve bu tür kutlama etkinliklerinin bu
vazifeyi daha da iyi anlamaya vesile olmasını
umut ettiğini söyledi.
Kutlu Doğum Haftasını gereği üzere
idrak edebilmek için düzenlenen ezberden “40
Hadis Okuma” yarışması”, “Peygamber
Efendimiz'e Mektup Yazma” yarışması” ve
“Peygamber Efendimiz” konulu şiir yazma
yarışmasında dereceye giren öğrencilerimiz,
çeşitli hediyelerle ödüllendirildiler.
KUTLU DOĞUM HAFTASINI COŞKUYLA KUTLADIK
42 43
MAVİ KAPAK TOPLAMADA BÜYÜK GAYRET GÖSTERDİKMİLLİ ŞAİRİMİZİ YAD ETTİK, MARŞIMIZLA DUYGULANDIK
COMENIUS OKUL ORTAKLIKLARI PROJESİNDE BİZ DE VARIZ
T.C Avrupa Birliği Bakanlığı AB
Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığı
(Türk Ulusal Ajansı) hibesiyle 2011-2013
yılları arasında yürütülecek olan Comenius
çok taraflı okul ortaklığı projesine okulumuz
da dahil olmuştur.
“Tales, Getting Our Children Together”
“Çocukları Bir araya Getiren Masallar” isimli
proje Türkiye, İspanya, İtalya, Finlandiya,
Letonya, Slovakya, Polonya ve Galler'den
okul ortaklarıyla yürütülmektedir.
Projemiz farklı ülkelerden ve farklı
kültürlerden masalları bir araya getirip
masallarda barınan mesajları kullanarak
öğrencilere evrensel değerleri öğretmektir.
Ayrıca projenin ortak dili İngilizce olarak
belirlendiği için öğrencilerin dil becerilerinin
artırılması hedeflenmiştir.
2011 yılından itibaren;
16-20 Ekim 2011'de Galler ziyareti
27 Şubat-2 Mart 2012'de Slovakya
16-20 Nisan 2012'de Türkiye
21-25 Mayıs 2012'de İspanya
1-5 Ekim 2012'de Polonya
26-30 Kasım 2012'de Finlandiya
21-25 Ocak 2013 'de Galler
4-8 Mart 2013'de Letonya ziyaretleri
gerçekleştirilmiştir.
3-8 Haziran 2013 tarihleri arasında
gerçekleşecek olan İtalya ziyaretiyle
proje sonlanacaktır.
BİLGİ YARIŞMALARINI ÇOK SEVDİK
5. sınıf öğrencilerimiz arasında bilgi
yarışması düzenlendi. Yedi farklı kategoride
21 soru soruldu. Oldukça heyecanlı ve
çekişmeli geçen yarışmalarda öğrencilerimiz
ipi en önde göğüslemek için centilmence
mücadele ederek hem bilgilerini sınadı, hem
de güzel vakit geçirdi.
Eksikliğini uzun zamandır hissettiğimiz
spor salonuna nihayet kavuşuyoruz. Bizlerin
yaz- kış daha rahat şartlarda spor
yapabileceğimiz nezih, konforlu ve aynı
zamanda Konya'nın şampiyon takım ve
sporcularının yetişeceğine can-ı gönülden
inandığımız bu güzel spor salonumuzu bizlere
armağan ettikleri için Konya Büyükşehir
Belediyesine müteşekkiriz.
44 45
ARTIK BİZİM DE SPOR SALONUMUZ VAR
COMENIUS OKUL ORTAKLIKLARI PROJESİNDE BİZ DE VARIZ
T.C Avrupa Birliği Bakanlığı AB
Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığı
(Türk Ulusal Ajansı) hibesiyle 2011-2013
yılları arasında yürütülecek olan Comenius
çok taraflı okul ortaklığı projesine okulumuz
da dahil olmuştur.
“Tales, Getting Our Children Together”
“Çocukları Bir araya Getiren Masallar” isimli
proje Türkiye, İspanya, İtalya, Finlandiya,
Letonya, Slovakya, Polonya ve Galler'den
okul ortaklarıyla yürütülmektedir.
Projemiz farklı ülkelerden ve farklı
kültürlerden masalları bir araya getirip
masallarda barınan mesajları kullanarak
öğrencilere evrensel değerleri öğretmektir.
Ayrıca projenin ortak dili İngilizce olarak
belirlendiği için öğrencilerin dil becerilerinin
artırılması hedeflenmiştir.
2011 yılından itibaren;
16-20 Ekim 2011'de Galler ziyareti
27 Şubat-2 Mart 2012'de Slovakya
16-20 Nisan 2012'de Türkiye
21-25 Mayıs 2012'de İspanya
1-5 Ekim 2012'de Polonya
26-30 Kasım 2012'de Finlandiya
21-25 Ocak 2013 'de Galler
4-8 Mart 2013'de Letonya ziyaretleri
gerçekleştirilmiştir.
3-8 Haziran 2013 tarihleri arasında
gerçekleşecek olan İtalya ziyaretiyle
proje sonlanacaktır.
BİLGİ YARIŞMALARINI ÇOK SEVDİK
5. sınıf öğrencilerimiz arasında bilgi
yarışması düzenlendi. Yedi farklı kategoride
21 soru soruldu. Oldukça heyecanlı ve
çekişmeli geçen yarışmalarda öğrencilerimiz
ipi en önde göğüslemek için centilmence
mücadele ederek hem bilgilerini sınadı, hem
de güzel vakit geçirdi.
Eksikliğini uzun zamandır hissettiğimiz
spor salonuna nihayet kavuşuyoruz. Bizlerin
yaz- kış daha rahat şartlarda spor
yapabileceğimiz nezih, konforlu ve aynı
zamanda Konya'nın şampiyon takım ve
sporcularının yetişeceğine can-ı gönülden
inandığımız bu güzel spor salonumuzu bizlere
armağan ettikleri için Konya Büyükşehir
Belediyesine müteşekkiriz.
44 45
ARTIK BİZİM DE SPOR SALONUMUZ VAR
REHBERLİK
n başta sizleri ne kadar çok sevdiğimi belirtmek:”Sizleri çok seviyorum.”
Ediyerek başlamak istiyorum. Okulumuz ilkokul ve ortaokul öğrencileri olarak, gelecek yaşamınıza yön veren en önemli basamaktasınız. Hepinizin
ulaşabileceği en iyi noktaya erişmesi en büyük temennim. Öğrencilerimle, velilerimle ve öğretmen arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerdeki
gözlemlerimin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
*Nasıl bir gelecek istiyorsun?
*Hangi lisede okumak istiyorsun?
*İlgi ve yeteneklerini biliyor musun?
*Mesleğin ne olacak? 5 yıl, 10 yıl sonra kendini nerede hayal ediyorsun?
*Hedef belirlerken gerçekçi düşünebiliyor musun?*Hayallerini gerçekleştirebilmek için aşman gereken engelleri biliyor musun?
*Bütün bu konularda yardım alıyor musun? �
ÖNCELİKLE YAŞAMDAN NE BEKLEDİĞİNE KARAR VERMELİ VE HEDEFLERİNİ BELİRLEMELİSİN…
BASKETBOLDA KONYA ŞAMPİYONU OLDUK
limizde düzenlenen “Kız
İBasketbol Turnuvası”nda
“Küçükler Kız Basketbol” takımımız
rakiplerini birer birer devirerek
ş am p i y o n l u k t a h t ı n a o t u r d u .
Beden Eğitimi öğretmenimiz Mehriban
Taştan yönetiminde gayretli ve disiplinli
çal ışmaları i le başarıya ulaşan
takımımızı tebrik ediyor gelecek
y ı l l a r d a b i z l e r e a y n ı g u r u r u
yaşatacaklarına inanıyoruz.
Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.
Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten
kurtaramazlar.
Hz. Ali (r.a.)
| Hazırlayan: Pınar ÖZBEK - Rehber Öğretmen |
46 47
REHBERLİK
n başta sizleri ne kadar çok sevdiğimi belirtmek:”Sizleri çok seviyorum.”
Ediyerek başlamak istiyorum. Okulumuz ilkokul ve ortaokul öğrencileri olarak, gelecek yaşamınıza yön veren en önemli basamaktasınız. Hepinizin
ulaşabileceği en iyi noktaya erişmesi en büyük temennim. Öğrencilerimle, velilerimle ve öğretmen arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerdeki
gözlemlerimin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
*Nasıl bir gelecek istiyorsun?
*Hangi lisede okumak istiyorsun?
*İlgi ve yeteneklerini biliyor musun?
*Mesleğin ne olacak? 5 yıl, 10 yıl sonra kendini nerede hayal ediyorsun?
*Hedef belirlerken gerçekçi düşünebiliyor musun?*Hayallerini gerçekleştirebilmek için aşman gereken engelleri biliyor musun?
*Bütün bu konularda yardım alıyor musun? �
ÖNCELİKLE YAŞAMDAN NE BEKLEDİĞİNE KARAR VERMELİ VE HEDEFLERİNİ BELİRLEMELİSİN…
BASKETBOLDA KONYA ŞAMPİYONU OLDUK
limizde düzenlenen “Kız
İBasketbol Turnuvası”nda
“Küçükler Kız Basketbol” takımımız
rakiplerini birer birer devirerek
ş am p i y o n l u k t a h t ı n a o t u r d u .
Beden Eğitimi öğretmenimiz Mehriban
Taştan yönetiminde gayretli ve disiplinli
çal ışmaları i le başarıya ulaşan
takımımızı tebrik ediyor gelecek
y ı l l a r d a b i z l e r e a y n ı g u r u r u
yaşatacaklarına inanıyoruz.
Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.
Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten
kurtaramazlar.
Hz. Ali (r.a.)
| Hazırlayan: Pınar ÖZBEK - Rehber Öğretmen |
46 47
İLETİŞİM ENGELLERİ İLETİŞİM KURALLARI
Dinlerken başka şeylerle ilgilenmek. Gülümsemek (yeri ve zamanı uygun olduğunda).
Anla�lanlara gülmek, insanları utandırmak. Gerçekçi ve belirli önerilerde bulunmak,
Konuşulanları yarıda kesmek. Yumuşak bir sesle ve acele etmeden
Çok fazla konuşmak. Empa�k, sabırlı ve kabul edici olmak.
Savunmaya geçmek. Geri bildirim vermek.
Saldırgan tavırlar takınmak. Göz teması kurmak.
İle�şimde dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine hemen yargılamak.
Beden dilini iyi yorumlamak,
Zıtlaşmak ve tar�şmak. Dikkatli bir şekilde dinlemek ve dinlediğinizi davranışlarınızla belli etmek.
Kişileri karar vermeye, yorum yapmaya zorlamak.
Daha iyi anlamak için sorular sormak.
Tek bir olaydan giderek kişiyi tanıdığımızı düşünmek.
Açık uçlu sorular sormak.
Beklen�lerimizin söyleneni yorumlamakta etkili olması.
Sakin ve kendinizden emin olmak,
Konuştuğumuzda herkesin bizim düşünce ve duygularımızı hemen anlayıp onaylaması ve paylaşması gerek�ğine inanmak.
Basit ve anlaşılır bir dil kullanmak.
Kendi kişisel algımızı gerçekmiş gibi Yüz yüze konuşmak,
Kendimizi, duygularımızı ifade etmekten kaçınmak, onun yerine anlaşılmayı beklemek.
Etkileşime önem vermek, uygun olduğunda dokunmak veya sarılmak,
Kişinin ismini kullanmak.
DOĞRU İLETİŞİM İLE İLİŞİKİLERİMİZDE MUTLU, SORUNLARIMIZDA BAŞARILI OLALIM…
ÇALIŞMA AMAÇLARINI OLUŞTURMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?
“Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez”Başarılı bir hayat ”uyumlu ve doyumlu” yaşanan bir hayattır. Geçmişte başarı için,
aynı öneriyi içeren bir tek reçete sunulurdu: “Çalışmak, çalışmak ve gene çalışmak” veya “çok çalışmak”. Oysa çağdaş başarı kavramı içinde “ ” yerini “ ”ya çok çalışmak etkili çalışmaterk etmiştir.
“ ”, zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda Etkili çalışmakprogramlı olmaktır. “ ” programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye aileye Etkili çalışmasevdiklerine zaman ayırmaya ve hobilere daima yer vardır.
AMAÇLAR, UGURLARINDA ADIM ADIM ÇABA HARCANIRSA VE DÜZENLİ OLARAK O YÖNDE GAYRET GÖSTERİLİRSE GERÇEKLEŞİR.
HERGÜN AMACINIZ DOĞRULTUSUNDA İLERİYE DOGRU BİR ADIM ATMAYA ÇALIŞIN,BU ADIMIN ÇOK KÜÇÜK OLMASI HİÇ ÖNEMLİ DEGİL..
ÇALIŞMAK İSTEDİKLERİ HALDE ÇALIŞAMAYANLAR, GERÇEKTEN BENİMSEDİKLERİ BİR SEBEBLERİ OLMAYANLARDIR.
AMACINIZI BELİRLEYİN, ÇALIŞMA YÖNTEMİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİN,ETKİLİ ÇALIŞMA YÖNTEMİNİ ARAŞTIRIN,PLANININIZI YAPIN,KENDİNİZE İNANIN,İLERLEDİĞİNİZ YOLDA BAŞARINIZI BAŞKALARININ BAŞARISI İLE DEĞİL KENDİ BAŞARINIZDAKİ ARTIŞ İLE
KIYASLAYIN,DOKTOR-MÜHENDİS OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA İLGİ VE YETENEĞİNİZ DOĞRULTUSUNDA SİZİN İÇİN UYGUN OLAN EN İYİYE ULAŞMAK
ZORUNDASINIZ…
48 49
İLETİŞİM ENGELLERİ İLETİŞİM KURALLARI
Dinlerken başka şeylerle ilgilenmek. Gülümsemek (yeri ve zamanı uygun olduğunda).
Anla�lanlara gülmek, insanları utandırmak. Gerçekçi ve belirli önerilerde bulunmak,
Konuşulanları yarıda kesmek. Yumuşak bir sesle ve acele etmeden
Çok fazla konuşmak. Empa�k, sabırlı ve kabul edici olmak.
Savunmaya geçmek. Geri bildirim vermek.
Saldırgan tavırlar takınmak. Göz teması kurmak.
İle�şimde dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine hemen yargılamak.
Beden dilini iyi yorumlamak,
Zıtlaşmak ve tar�şmak. Dikkatli bir şekilde dinlemek ve dinlediğinizi davranışlarınızla belli etmek.
Kişileri karar vermeye, yorum yapmaya zorlamak.
Daha iyi anlamak için sorular sormak.
Tek bir olaydan giderek kişiyi tanıdığımızı düşünmek.
Açık uçlu sorular sormak.
Beklen�lerimizin söyleneni yorumlamakta etkili olması.
Sakin ve kendinizden emin olmak,
Konuştuğumuzda herkesin bizim düşünce ve duygularımızı hemen anlayıp onaylaması ve paylaşması gerek�ğine inanmak.
Basit ve anlaşılır bir dil kullanmak.
Kendi kişisel algımızı gerçekmiş gibi Yüz yüze konuşmak,
Kendimizi, duygularımızı ifade etmekten kaçınmak, onun yerine anlaşılmayı beklemek.
Etkileşime önem vermek, uygun olduğunda dokunmak veya sarılmak,
Kişinin ismini kullanmak.
DOĞRU İLETİŞİM İLE İLİŞİKİLERİMİZDE MUTLU, SORUNLARIMIZDA BAŞARILI OLALIM…
ÇALIŞMA AMAÇLARINI OLUŞTURMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?
“Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez”Başarılı bir hayat ”uyumlu ve doyumlu” yaşanan bir hayattır. Geçmişte başarı için,
aynı öneriyi içeren bir tek reçete sunulurdu: “Çalışmak, çalışmak ve gene çalışmak” veya “çok çalışmak”. Oysa çağdaş başarı kavramı içinde “ ” yerini “ ”ya çok çalışmak etkili çalışmaterk etmiştir.
“ ”, zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda Etkili çalışmakprogramlı olmaktır. “ ” programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye aileye Etkili çalışmasevdiklerine zaman ayırmaya ve hobilere daima yer vardır.
AMAÇLAR, UGURLARINDA ADIM ADIM ÇABA HARCANIRSA VE DÜZENLİ OLARAK O YÖNDE GAYRET GÖSTERİLİRSE GERÇEKLEŞİR.
HERGÜN AMACINIZ DOĞRULTUSUNDA İLERİYE DOGRU BİR ADIM ATMAYA ÇALIŞIN,BU ADIMIN ÇOK KÜÇÜK OLMASI HİÇ ÖNEMLİ DEGİL..
ÇALIŞMAK İSTEDİKLERİ HALDE ÇALIŞAMAYANLAR, GERÇEKTEN BENİMSEDİKLERİ BİR SEBEBLERİ OLMAYANLARDIR.
AMACINIZI BELİRLEYİN, ÇALIŞMA YÖNTEMİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİN,ETKİLİ ÇALIŞMA YÖNTEMİNİ ARAŞTIRIN,PLANININIZI YAPIN,KENDİNİZE İNANIN,İLERLEDİĞİNİZ YOLDA BAŞARINIZI BAŞKALARININ BAŞARISI İLE DEĞİL KENDİ BAŞARINIZDAKİ ARTIŞ İLE
KIYASLAYIN,DOKTOR-MÜHENDİS OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA İLGİ VE YETENEĞİNİZ DOĞRULTUSUNDA SİZİN İÇİN UYGUN OLAN EN İYİYE ULAŞMAK
ZORUNDASINIZ…
48 49
iMAM HATiPLiYiZ.. .iMAM HATiPLiYiZ.. .| Çizen: Mevlüt İLKAYA - Veli |
50
iMAM HATiPLiYiZ.. .iMAM HATiPLiYiZ.. .| Çizen: Mevlüt İLKAYA - Veli |
50