vali İhsan dede İho

52
Yıl:1 | Sayı:1 | Mayıs 2013

Upload: elif-can

Post on 30-Mar-2016

247 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

VALİ İHSAN DEDE İMAM HATİP ORTAOKULU DERGİSİ

TRANSCRIPT

Page 1: Vali İhsan Dede İHO

Yıl:1 | Sayı:1 | Mayıs 2013

Page 2: Vali İhsan Dede İHO

R E K L A M

EDİTÖR YAZISI…………………………..................... 4“İhsan” İle Başlamak – Mikail KIYMAZ

SUNUŞ ………………………….…….......................... 5Başlarken-Ahmet AÇA

ÖNDEN GİDENLER……….................................... 6Hacıveyiszade Mustafa EfendiHazırlayan: Ahmet AKSOY

ÖĞRENCİ ESERLERİ………………………….............. 8Dili Tatlı Muhammed – Ayşe Sude ÜNALAğlama Beşir Ağlama – Zeynep Sude KIRMIZIKomşu Komşunun Külüne – Anişah SAYHANDört Büyük Değer – Merve TURANİyi Bir İnsan – Şeyma ŞAHİNDostluk Nedir? – Nurgül BEKARDostluk – Hasibe Dilara BAYKALNurlu Peygamberim – Esma ÇOKYÜKSELYanlış Anlaşılsa Da – Büşra ÖZKANEfendimiz – Yağmur SOLAKSevgili Peygamberim – Yağmur SOLAK

ÖYKÜ …………………………………..….................... 16Uçurtma ve Hayta – Ahmet AKSOY

ŞİİR ……………………………..................................18Basit İnsanın Şiiri – Mikail KIYMAZ

ÖYKÜ …………………………….……........................ 19Bir Kalp Ne Kadar Sevgi Alır – Musa MERT

ÖYKÜ ………………............................................ 20Çı�rt Çı�rt ve Hüüfp – Sümeyra TURANALP

FORUM ……………………………………………………...21İmam Ha�pli Olmak Size Ne Kazandırdı?Hazırlayan: Ali DOĞAN

SÖYLEŞİ …………………………………………..……......24Tuncay KARABULUT İle İmam Ha�pli Olmak ÜzerineHazırlayan: Sümeyra ERTUĞRUL

DİLPARE ……………………………………………..........26Geç Kalmadan – Zeynep İlknur ERYİĞİTDil Üstüne – Kübra KARATAŞ

TÜRK EDEBİYATINDAN …………………..............28Necip Fazıl KISAKÜREKCahit ZARİFOĞLUHazırlayan: Mikail KIYMAZ

BİLİM VE TEKNOLOJİ …………….......................30Gençler Potansiyel Cani OlmasınTablet BilgisayarHazırlayan: Elif Can ÖZTÜRKİnsanlarda Kaç Çeşit Kan Grubu Var?Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY

OKUNASI KİTAPLAR ……………………….………... 33Hazırlayan: Erdal DEMİR

İZLENESİ FİLMLER ………………………..………......36Hazırlayan: Ahmet AKSOY

İLMİHAL ………………………………………..……….....38Hazırlayan: Cemal ORUÇ

SAĞLIK ………………………………………….………......39Peygamber Efendimiz'den (sas) Sağlık Tavsiyeleri

BİZDEN HABERLER ……………………..………........40Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT

REHBERLİK …….…………………………….…..…....... 47Hazırlayan: Pınar ÖZBEK

KARİKATÜR …………………………………………........50Çizen: Mevlüt İLKAYA

2 3

İhsan

Mayıs 2013 Sayı:1Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu

Adına İmtiyaz SahibiAhmet AÇA

Genel Yayın MüdürüErdal ÜNAL

EditörlerAhmet AKSOYMikail KIYMAZ

TasarımElif Can ÖZTÜRK

Yayın EkibiAli DOĞAN

Erdal DEMİRMikail KIYMAZ

Sümeyra ERTUĞRULZeynep İlknur ERYİĞİT

İhsan Okul Bülteni:İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları

Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği 24.Madde kapsamında

Basın-Yayın ve İletişim Kulübü toplum hizmeti çalışmaları

kapsamında çıkarılmaktadır.

İÇİNDEKİLER

Page 3: Vali İhsan Dede İHO

R E K L A M

EDİTÖR YAZISI…………………………..................... 4“İhsan” İle Başlamak – Mikail KIYMAZ

SUNUŞ ………………………….…….......................... 5Başlarken-Ahmet AÇA

ÖNDEN GİDENLER……….................................... 6Hacıveyiszade Mustafa EfendiHazırlayan: Ahmet AKSOY

ÖĞRENCİ ESERLERİ………………………….............. 8Dili Tatlı Muhammed – Ayşe Sude ÜNALAğlama Beşir Ağlama – Zeynep Sude KIRMIZIKomşu Komşunun Külüne – Anişah SAYHANDört Büyük Değer – Merve TURANİyi Bir İnsan – Şeyma ŞAHİNDostluk Nedir? – Nurgül BEKARDostluk – Hasibe Dilara BAYKALNurlu Peygamberim – Esma ÇOKYÜKSELYanlış Anlaşılsa Da – Büşra ÖZKANEfendimiz – Yağmur SOLAKSevgili Peygamberim – Yağmur SOLAK

ÖYKÜ …………………………………..….................... 16Uçurtma ve Hayta – Ahmet AKSOY

ŞİİR ……………………………..................................18Basit İnsanın Şiiri – Mikail KIYMAZ

ÖYKÜ …………………………….……........................ 19Bir Kalp Ne Kadar Sevgi Alır – Musa MERT

ÖYKÜ ………………............................................ 20Çı�rt Çı�rt ve Hüüfp – Sümeyra TURANALP

FORUM ……………………………………………………...21İmam Ha�pli Olmak Size Ne Kazandırdı?Hazırlayan: Ali DOĞAN

SÖYLEŞİ …………………………………………..……......24Tuncay KARABULUT İle İmam Ha�pli Olmak ÜzerineHazırlayan: Sümeyra ERTUĞRUL

DİLPARE ……………………………………………..........26Geç Kalmadan – Zeynep İlknur ERYİĞİTDil Üstüne – Kübra KARATAŞ

TÜRK EDEBİYATINDAN …………………..............28Necip Fazıl KISAKÜREKCahit ZARİFOĞLUHazırlayan: Mikail KIYMAZ

BİLİM VE TEKNOLOJİ …………….......................30Gençler Potansiyel Cani OlmasınTablet BilgisayarHazırlayan: Elif Can ÖZTÜRKİnsanlarda Kaç Çeşit Kan Grubu Var?Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY

OKUNASI KİTAPLAR ……………………….………... 33Hazırlayan: Erdal DEMİR

İZLENESİ FİLMLER ………………………..………......36Hazırlayan: Ahmet AKSOY

İLMİHAL ………………………………………..……….....38Hazırlayan: Cemal ORUÇ

SAĞLIK ………………………………………….………......39Peygamber Efendimiz'den (sas) Sağlık Tavsiyeleri

BİZDEN HABERLER ……………………..………........40Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT

REHBERLİK …….…………………………….…..…....... 47Hazırlayan: Pınar ÖZBEK

KARİKATÜR …………………………………………........50Çizen: Mevlüt İLKAYA

2 3

İhsan

Mayıs 2013 Sayı:1Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu

Adına İmtiyaz SahibiAhmet AÇA

Genel Yayın MüdürüErdal ÜNAL

EditörlerAhmet AKSOYMikail KIYMAZ

TasarımElif Can ÖZTÜRK

Yayın EkibiAli DOĞAN

Erdal DEMİRMikail KIYMAZ

Sümeyra ERTUĞRULZeynep İlknur ERYİĞİT

İhsan Okul Bülteni:İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları

Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği 24.Madde kapsamında

Basın-Yayın ve İletişim Kulübü toplum hizmeti çalışmaları

kapsamında çıkarılmaktadır.

İÇİNDEKİLER

Page 4: Vali İhsan Dede İHO

ervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü, Dhayrete düştü. “Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?” diyerek, Allah'ın lütfuna hayran

oldu. Derken bir aslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve ayetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine, “Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah benimkini neden göndermesin?” diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. Ve ekledi:

“Allah nasip etmezse, aslan bile gücüne güvenerek yiyecek bulamaz.”

Düşündüğü gibi yaptı.“Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden

gelir, gayret etmem gerekmiyor.” diyerek beklemeye başladı. Bekledi, bekledi... Ne gelen var ne giden... Günler geçip gitti.

Derviş zayıadı, eridi, bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken bulunduğu mescidin mihrabından bir ses duydu:

“Ey tembel adam!” diyordu ses, “Kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı aslan ol. Gücüyle aslan gibi olan başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye hem muhtaçlara yedir.”

Beklemek yerine çalışmayı seçtik, yoğun çaba ve çalışmalarla hayata geçirdiğimiz dergimizin ilk sayısıyla karşınızdayız. Bir okul dergisi sıfatıyla yayın hayatına başlayan dergimizi okudukça “Bu dergi okul dergisi formatından çok farklı…” diyeceğinizden hiç

şüphem yok. Yayın ekibimizin yoğun ve başarılı çalışmalarıyla ortaya koyduğu bu dergi gerçekten de okul dergisinden daha içerikli bir dergi oldu. Okulumuzdan da haber ve etkinlikler bulacağınız bu sayımızda daha ziyade bilgi ve paylaşımı siz okurlarımıza sunuyoruz. Yayın ekibi olarak dergimizi Ocak – Haziran ve Temmuz – Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez yayımlamayı düşündük.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapanan medreselerin ardından 1924 yılında açılan İmam-Hatip Okulları yıllar içerisinde değişim ve dönüşüm geçirmekle birlikte belli zamanlarda da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu eğitim – öğretim yılıyla birlikte 15 yıllık aranın ardından İmam – Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. Okulumuzun da bir İmam – Hatip Ortaokulu olması bizi, dergimizin ilk sayısında “İmam - Hatipli Olmak” temasını işlemeye sevk etti.

Dergimizin ismine gelince…

İhsan, kelime anlamı itibariyle “Bir işi en güzel biçimde yapmak” demektir. Arapça bir kelime olan “İhsan” aynı zamanda dini bir terimdir ve “Allah'a, onu görüyormuş gibi ibadet etmek” anlamını taşır. Hem manasının güzelliği hem de okulumuzun isminde yer alması hasebiyle dergimize “İhsan” adını vermekte hemkir olduk.

Dergimizin hayata geçirilmesinde desteğini esirgemeyen başta Okul Müdürümüz Ahmet AÇA olmak üzere bütün yayın ekibimize ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyor; hatalarımız ve eksiklerimiz için affınıza sığınıyoruz.

| Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |

“İhsan” İle Başlamak…

Selâm ve dua ile…

Müslüman; elinden, dilinden ve belinden

emin olunandır. İslam; birey ve toplum

hayatının; hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik ve kul

hakkı kavramları üzerine inşa edilmesi

gerektiğini ifade etmiştir. Bunun da ilkelerini

belirlemiştir. İslam, insanların birbirlerine karşı

saygılı ve hoşgörülü olmalarını, birbirlerini

sevmelerini, kimseye zarar vermemelerini, hiç

kimsenin olmadığı ortamlarda bile kendilerini

gözetleyen bir Allah'ın(c.c) olduğunu unutmadan

davranışlarına dikkat etmelerini istemiştir. Birey

ve toplum hayatının anılan değerler üzerine inşa

edilmesini isteyen Allah, insanlığa bir güzel

insan örneği de sunmuştur. Güzel ahlakı

tamamlamak için gönderilen Hz. Peygamber,

bütün insanlık için ideal bir modeldir. O, bütün

hayatı boyunca insanlara iyiliği, doğruluğu,

dürüstlüğü, yardımlaşmayı, dayanışmayı,

hoşgörülü olmayı, nefsin esiri olmamayı, hiç

ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın

ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayı tavsiye

etmiştir. Bunun da en güzel örneklerini kendi

örnek yaşamıyla miras olarak bize bırakmıştır.

Görebilene ve anlayabilene ne güzel örnektir o.

Peki, ahiret için çalışma nasıl olmalıdır?

Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine

getirmenin dışında (temel ibadetlerin dışında)

yeryüzündeki her türlü tavır ve

davranışlarımızdan güzel olanlarını ibadet kabul

ederek, yoldan bir taşı kaldırıp kenara atmayı

ibadet sayan bir dinin mensupları olarak

yetiştireceğimiz fidanların eğitiminde, aileler,

eğitimciler ve toplum olarak hepimize düşen

görevlerin olduğunu unutmayalım. Üç kuruşluk

dünyalıkların peşine takılarak yaradılış

gayelerinin unutulduğu mal-mülk, kat-yat,

makam-mevki derdine düşerek gencecik

fidanların eğitiminin ihmal edilmesi sonrasındaki

kaybedeceğimiz geleceğimizi ve neslimizi acaba

hangi mal mülkle yerine koyabileceğiz?

Değerli okuyucular, yeryüzünde bize

emanet edilen yavrularımızın bizim için aynı

zamanda imtihan aracı olduğunu unutmadan

milli ve manevi değerlerle donatılmış, bilen ve

bildiğini hayata geçiren, bildikleri ile amel eden

bir nesil olarak yetiştirmek en büyük

vazifemizdir. İmam hatipli olmak bu yüzden bir

ayrıcalıktır. Çünkü dünyalık telaşından kurtulup

Müslümanların yeryüzünde hak ettikleri yeri

almaları için gereken dürüstlük, çalışkanlık,

edep, terbiye, hoşgörü, insana değer verme,

yaradılış gayesine uygun yaşam süren ve daha

sayamayacağım binlerce erdeme sahip bir

topluluk için ilk temellerin atıldığı yerler

olmalıdır İmam Hatip okulları.

Mehmet Akif'in ecnebilerin ahvalini belki

de Müslümanların ahvali için ecnebileri

kastederek söylediği “Dinleri var işimiz gibi,

işleri var dinimiz gibi.” sözleri aslında bizlere

içinde bulunduğumuz durumu ne güzel ifade

etmektedir. Hak hukuk bilen esnaflar, adalet

kavramının ne olduğunu bilen yöneticiler,

öğrenci olmanın bilincinde olan çocuklar

kısacası yaratılış gayesinin ne olduğunun

bilincinde olan bir millet olduğumuz zaman yüce

Allah bizleri lütuflandıracaktır.

Değerli okuyucular, bir eğitimci olarak

sözlerimi “Yüce Allah, hepimize salih ameller

işleyen, ülkesine, milletine, değerlerine bağlı,

ahlaklı, namuslu bireyler yetiştirmek nasip

etsin.” diyerek tamamlamak istiyorum.

SEVGİ İLE KALIN. �

| Ahmet AÇA-Okul Müdürü |

BAŞLARKEN…

4 5

Page 5: Vali İhsan Dede İHO

ervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü, Dhayrete düştü. “Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?” diyerek, Allah'ın lütfuna hayran

oldu. Derken bir aslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve ayetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine, “Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah benimkini neden göndermesin?” diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. Ve ekledi:

“Allah nasip etmezse, aslan bile gücüne güvenerek yiyecek bulamaz.”

Düşündüğü gibi yaptı.“Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden

gelir, gayret etmem gerekmiyor.” diyerek beklemeye başladı. Bekledi, bekledi... Ne gelen var ne giden... Günler geçip gitti.

Derviş zayıadı, eridi, bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken bulunduğu mescidin mihrabından bir ses duydu:

“Ey tembel adam!” diyordu ses, “Kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı aslan ol. Gücüyle aslan gibi olan başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye hem muhtaçlara yedir.”

Beklemek yerine çalışmayı seçtik, yoğun çaba ve çalışmalarla hayata geçirdiğimiz dergimizin ilk sayısıyla karşınızdayız. Bir okul dergisi sıfatıyla yayın hayatına başlayan dergimizi okudukça “Bu dergi okul dergisi formatından çok farklı…” diyeceğinizden hiç

şüphem yok. Yayın ekibimizin yoğun ve başarılı çalışmalarıyla ortaya koyduğu bu dergi gerçekten de okul dergisinden daha içerikli bir dergi oldu. Okulumuzdan da haber ve etkinlikler bulacağınız bu sayımızda daha ziyade bilgi ve paylaşımı siz okurlarımıza sunuyoruz. Yayın ekibi olarak dergimizi Ocak – Haziran ve Temmuz – Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda iki kez yayımlamayı düşündük.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapanan medreselerin ardından 1924 yılında açılan İmam-Hatip Okulları yıllar içerisinde değişim ve dönüşüm geçirmekle birlikte belli zamanlarda da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu eğitim – öğretim yılıyla birlikte 15 yıllık aranın ardından İmam – Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. Okulumuzun da bir İmam – Hatip Ortaokulu olması bizi, dergimizin ilk sayısında “İmam - Hatipli Olmak” temasını işlemeye sevk etti.

Dergimizin ismine gelince…

İhsan, kelime anlamı itibariyle “Bir işi en güzel biçimde yapmak” demektir. Arapça bir kelime olan “İhsan” aynı zamanda dini bir terimdir ve “Allah'a, onu görüyormuş gibi ibadet etmek” anlamını taşır. Hem manasının güzelliği hem de okulumuzun isminde yer alması hasebiyle dergimize “İhsan” adını vermekte hemkir olduk.

Dergimizin hayata geçirilmesinde desteğini esirgemeyen başta Okul Müdürümüz Ahmet AÇA olmak üzere bütün yayın ekibimize ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyor; hatalarımız ve eksiklerimiz için affınıza sığınıyoruz.

| Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |

“İhsan” İle Başlamak…

Selâm ve dua ile…

Müslüman; elinden, dilinden ve belinden

emin olunandır. İslam; birey ve toplum

hayatının; hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik ve kul

hakkı kavramları üzerine inşa edilmesi

gerektiğini ifade etmiştir. Bunun da ilkelerini

belirlemiştir. İslam, insanların birbirlerine karşı

saygılı ve hoşgörülü olmalarını, birbirlerini

sevmelerini, kimseye zarar vermemelerini, hiç

kimsenin olmadığı ortamlarda bile kendilerini

gözetleyen bir Allah'ın(c.c) olduğunu unutmadan

davranışlarına dikkat etmelerini istemiştir. Birey

ve toplum hayatının anılan değerler üzerine inşa

edilmesini isteyen Allah, insanlığa bir güzel

insan örneği de sunmuştur. Güzel ahlakı

tamamlamak için gönderilen Hz. Peygamber,

bütün insanlık için ideal bir modeldir. O, bütün

hayatı boyunca insanlara iyiliği, doğruluğu,

dürüstlüğü, yardımlaşmayı, dayanışmayı,

hoşgörülü olmayı, nefsin esiri olmamayı, hiç

ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın

ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayı tavsiye

etmiştir. Bunun da en güzel örneklerini kendi

örnek yaşamıyla miras olarak bize bırakmıştır.

Görebilene ve anlayabilene ne güzel örnektir o.

Peki, ahiret için çalışma nasıl olmalıdır?

Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine

getirmenin dışında (temel ibadetlerin dışında)

yeryüzündeki her türlü tavır ve

davranışlarımızdan güzel olanlarını ibadet kabul

ederek, yoldan bir taşı kaldırıp kenara atmayı

ibadet sayan bir dinin mensupları olarak

yetiştireceğimiz fidanların eğitiminde, aileler,

eğitimciler ve toplum olarak hepimize düşen

görevlerin olduğunu unutmayalım. Üç kuruşluk

dünyalıkların peşine takılarak yaradılış

gayelerinin unutulduğu mal-mülk, kat-yat,

makam-mevki derdine düşerek gencecik

fidanların eğitiminin ihmal edilmesi sonrasındaki

kaybedeceğimiz geleceğimizi ve neslimizi acaba

hangi mal mülkle yerine koyabileceğiz?

Değerli okuyucular, yeryüzünde bize

emanet edilen yavrularımızın bizim için aynı

zamanda imtihan aracı olduğunu unutmadan

milli ve manevi değerlerle donatılmış, bilen ve

bildiğini hayata geçiren, bildikleri ile amel eden

bir nesil olarak yetiştirmek en büyük

vazifemizdir. İmam hatipli olmak bu yüzden bir

ayrıcalıktır. Çünkü dünyalık telaşından kurtulup

Müslümanların yeryüzünde hak ettikleri yeri

almaları için gereken dürüstlük, çalışkanlık,

edep, terbiye, hoşgörü, insana değer verme,

yaradılış gayesine uygun yaşam süren ve daha

sayamayacağım binlerce erdeme sahip bir

topluluk için ilk temellerin atıldığı yerler

olmalıdır İmam Hatip okulları.

Mehmet Akif'in ecnebilerin ahvalini belki

de Müslümanların ahvali için ecnebileri

kastederek söylediği “Dinleri var işimiz gibi,

işleri var dinimiz gibi.” sözleri aslında bizlere

içinde bulunduğumuz durumu ne güzel ifade

etmektedir. Hak hukuk bilen esnaflar, adalet

kavramının ne olduğunu bilen yöneticiler,

öğrenci olmanın bilincinde olan çocuklar

kısacası yaratılış gayesinin ne olduğunun

bilincinde olan bir millet olduğumuz zaman yüce

Allah bizleri lütuflandıracaktır.

Değerli okuyucular, bir eğitimci olarak

sözlerimi “Yüce Allah, hepimize salih ameller

işleyen, ülkesine, milletine, değerlerine bağlı,

ahlaklı, namuslu bireyler yetiştirmek nasip

etsin.” diyerek tamamlamak istiyorum.

SEVGİ İLE KALIN. �

| Ahmet AÇA-Okul Müdürü |

BAŞLARKEN…

4 5

Page 6: Vali İhsan Dede İHO

Konya'da yetişen büyük alimlerden ve

büyük eğitimcilerden olan Hacı Veyiszade

Mustafa Efendi, Rumi takvime göre 1305,

Miladi takvime göre 1889 yılında Konya'nın

merkeze bağlı Şatır köyünde dünyaya geldi.

Babası büyük alimlerimizden Hacı Veyis

Efendi, annesi ise Fatma Hanım'dır. Hem anne

hem de babası tarafından asil bir aileye

mensuptur.

Babası Hacı Veyis Efendi 1935, annesi

Fatma Hanım ise 1931 yılında vefat

etmişlerdir. Hacı İbrahim Efendi

adında bir erkek, Fatma, Hatice ve

Rahime adında üç kız kardeşi

vardır.

Mustafa Efendi'nin eşi

M e r y e m H a n ı m ,

kendinden bir yıl kadar

önce, 1959 yılında vefat

etmiştir. Mehmet ve Veyis

Adında iki oğlu, Halime,

Sakine, Fatma ve Sare

adında dört kız çocuğu

olmuştur. Oğullarının her

ik is i de haf ızdır . Oğlu

Mehmet Efendi , kendisinin

vefatından sonra Aziziye Camii

İmam ve Hatipliğine girmiştir.

İlk bilgi ve terbiyeyi babasından

alan Mustafa Efendi, çok küçük yaşlarda

Bekir Efendi adında bir zattan hafızlığını ikmal

etmiştir. Bundan sonra, Hacı Veyis Efendi'nin

müderrisliğini yaptığı Adliye (Zar Efendi)

Medresesi'nde eğitimine devam etmiş, 18-19

yaşlarında, zamanın ilim adamlarının önünde,

çetin bir imtihan vererek icazet almıştır.

Hacı Mustafa Efendi, medrese ilimleriyle

y e t i n m e y i p z a m a n ı n ı n b ü y ü k i l i m

adamlarından olan Zeynelabidin ve Ahmet Ziya

Efendiler'den, Hesap, Hendese, Kozmografya

gibi müspet ilimler de tahsil etmiş, ayrıca Hacı

Fettah Kabristanı'nda medfun bulunan Memiş

Efendinin oğlu Muhammed Bahaeddin

Efendi'den manevi feyz almıştır. Yine dönemin

büyük alimlerinden biri olan Mehmed

Fahreddin (Kulu) Efendi'den de dersler almıştır.

Bundan sonra Hacı Mustafa Efendi, 22-23

yaşlarında Ziya Efendi ve kardeşleri tarafından

kurulan ve zamanın en modern medresesi olan

Islah-ı Medaris'te tedris (eğitimcilik) hayatına

atılmış burada pek çok talebe yetiştirmiştir.

Medreselerin kapatılmasından sonra uzun

yıllar Piri Mehmet Paşa Camii İmam ve

Hatipliği, Merkez Vaizliği görevlerinde

bulunur. Eğitim ve İrşad görevleri, vefatına

kadar devam eder. Onun eğitim hayatı,

medreselerin kapatılmasından sonra da

devam etmiştir. Yağcızade Mustafa

Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii

İmam ve Hatipliğine getirilmiş,

vefatına kadar bu camide halka vaaz

ve nasihatlerine devam etmiştir.

Ülkemizde İmam-Hatip

Okullarının açılmasından sonra,

bütün mesaisini Konya İmam-

Hatip Okuluna vermiş, bu okulun

kuruluşunda büyük hizmetleri

geçtiği gibi, vefatına kadar da bu

okulda hocalık yapmıştır. Konya

İmam-Hatip Okulunda Arapça,

tefsir, hadis, fıkıh derslerini okutmuş,

pek çok din â l iminin o günlerde

yadırgayarak baktığı bu okulların önemini

önceden kavrayıp Konya'nın dinî hayatına yön

veren kişiler arasında yerini almıştır. Hocalığı

sırasında öğrencilerine maddî ve manevî

yardımda bulunan Hacıveyiszâde ayrıca okul,

kurs binası, öğrenci yurdu, hastane, aşevi, yol

yapımı gibi pek çok alanda hizmet veren

derneklere, vakıara faal üye olarak katılmıştır.

Öte yandan İmam-Hatip Okuluna giremeyen

pek çok gence Arap dili ve edebiyatı, tefsir,

hadis, İslâm hukuku ve akaid dersleri

okutmuştur. Sahabeye dair geniş bir neseb

bilgisine sahip olan ve Ehl-i beyt'i çok seven

Hacıveyiszâde, vaazlarında cemaate devamlı

olarak Hz. Peygamber'in izinden gitmeyi

tavsiye eder, her konuşmasında mutlaka Asr-ı

saâdet'i anlatır, ashaptan örnekler verir ve

meclisi daima canlı tutardı.

Bir İmam Hatip GönüllüsüHACIVEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ

Hacıveyiszade Mustafa Hoca Efendi,

1960 yılının ilk aylarında rahatsızlanır. Gittikçe

rahatsızlığı artar. Beş Şubat günü rahatsızlığı

had safhaya varır. Büyük oğlunu kastederek

"Mehmet'i bulun" der. Oğlu cuma namazı için

camiye gitmiştir. Getirirler. Rahatsızlığının

şiddetine rağmen şuuru tamamen açık ve

yerindedir. Son sözü şu olur: "Çare tükendi,

imdadımıza yetiş Ya Rasülallah!"

Ve böylece, hayatında çok sevdiği Rasül-i

Zişanı’nı imdadına çağırır ve ruhunu teslim

eder.

Cenaze namazı Kapı Camii'nde her faniye

nasip olmayacak sayıda kalabalık bir cemaatle

kılınır, tabutu gidilecek mesafe çok kısa

olmasına rağmen uzun süre eller üzerinde

taşınarak Üçler Mezarlığına defnedilir.

Sonuç olarak, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi:

1) Islah-ı Medaris-i İslamiyye adlı üniversite ile çalışmalarıyla, yeni bir İslamî Hareketin Öncüsü,2) Vefatına kadar, dînî ve müspet ilimlerin birlikte öğrenebileceği ilim ve irfan abidelerinin kurulabilmesi için çaba gösteren; bu uğurda Allah'tan aldığı güçle, manevî otoritesini kullanan, toplumu hayır ve hasenatta yarışa sevk eden bir

organizatör,3) Binlerce talebe yetiştirmesi ve bu talebelerinin yüzlercesinin de yine binlerce talebe yetiştirmesi münasebetiyle Hocaların Hocası,4) Az okuyandan çok okuyana kadar, kendi döneminde, kendisi ile temas kuran ve kurmayan cemaate irşat görevi yapmasıyla Mürşid,5) İlmini kendisinden faydalanmak isteyen herkese ulaştırmasıyla, ilmi ile amil bir âlim, 6) Kendisine başvuran herkese biiznillah şifaya vesile olan manevi bir Hekim,7) Ölüye diriye selam vermesiyle sevgi ve barışın önderi,8) Özellikle hassas bir zamanda imam hatip okulu binasının yapımından, açılmasına, öğrencisinden öğretmen teminine kadar, büyük bir organizeyi, cesaret ve ferasetle Allah'ın inayetiyle, büyük bir gayretle gerçekleştirmiştir. Bütün bu yönleriyle o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi bize hal ve hareketiyle, sohbet ve dersleriyle en güzel bir şekilde anlatan, gerek Konya'mız ve Konyalımız için ve gerekse insanlık için pek faydalı ve ÖNDER bir zat idi. Allah (c.c.), rahmet eylesin!

Kaynakça:www.turav.org

www.tefekkurdergisi.com,TDV İslam Ansiklopedisi

La İlahe İllallah kalbimizi karartma.

La İlahe İllallah rızkımızı daraltma.

La İlahe İllallah bizi imansız bırakma.

La İlahe İllallah kabirde bizi bunaltma.

La İlahe İllallah kendi kapından başka kapı aratma.

La İlahe İllallah kendine kul, habibine ümmet olmaktan bizi bir an bile ayırma.

La İlahe İllallah hesapsız sabır ver.

La İlahe İllallah azapsız kabir ver bizlere Allah'ım…

AMİN AMİN AMİN

(Hacıveyiszade Hazretleri’nin Duası)

| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

6 7

Page 7: Vali İhsan Dede İHO

Konya'da yetişen büyük alimlerden ve

büyük eğitimcilerden olan Hacı Veyiszade

Mustafa Efendi, Rumi takvime göre 1305,

Miladi takvime göre 1889 yılında Konya'nın

merkeze bağlı Şatır köyünde dünyaya geldi.

Babası büyük alimlerimizden Hacı Veyis

Efendi, annesi ise Fatma Hanım'dır. Hem anne

hem de babası tarafından asil bir aileye

mensuptur.

Babası Hacı Veyis Efendi 1935, annesi

Fatma Hanım ise 1931 yılında vefat

etmişlerdir. Hacı İbrahim Efendi

adında bir erkek, Fatma, Hatice ve

Rahime adında üç kız kardeşi

vardır.

Mustafa Efendi'nin eşi

M e r y e m H a n ı m ,

kendinden bir yıl kadar

önce, 1959 yılında vefat

etmiştir. Mehmet ve Veyis

Adında iki oğlu, Halime,

Sakine, Fatma ve Sare

adında dört kız çocuğu

olmuştur. Oğullarının her

ik is i de haf ızdır . Oğlu

Mehmet Efendi , kendisinin

vefatından sonra Aziziye Camii

İmam ve Hatipliğine girmiştir.

İlk bilgi ve terbiyeyi babasından

alan Mustafa Efendi, çok küçük yaşlarda

Bekir Efendi adında bir zattan hafızlığını ikmal

etmiştir. Bundan sonra, Hacı Veyis Efendi'nin

müderrisliğini yaptığı Adliye (Zar Efendi)

Medresesi'nde eğitimine devam etmiş, 18-19

yaşlarında, zamanın ilim adamlarının önünde,

çetin bir imtihan vererek icazet almıştır.

Hacı Mustafa Efendi, medrese ilimleriyle

y e t i n m e y i p z a m a n ı n ı n b ü y ü k i l i m

adamlarından olan Zeynelabidin ve Ahmet Ziya

Efendiler'den, Hesap, Hendese, Kozmografya

gibi müspet ilimler de tahsil etmiş, ayrıca Hacı

Fettah Kabristanı'nda medfun bulunan Memiş

Efendinin oğlu Muhammed Bahaeddin

Efendi'den manevi feyz almıştır. Yine dönemin

büyük alimlerinden biri olan Mehmed

Fahreddin (Kulu) Efendi'den de dersler almıştır.

Bundan sonra Hacı Mustafa Efendi, 22-23

yaşlarında Ziya Efendi ve kardeşleri tarafından

kurulan ve zamanın en modern medresesi olan

Islah-ı Medaris'te tedris (eğitimcilik) hayatına

atılmış burada pek çok talebe yetiştirmiştir.

Medreselerin kapatılmasından sonra uzun

yıllar Piri Mehmet Paşa Camii İmam ve

Hatipliği, Merkez Vaizliği görevlerinde

bulunur. Eğitim ve İrşad görevleri, vefatına

kadar devam eder. Onun eğitim hayatı,

medreselerin kapatılmasından sonra da

devam etmiştir. Yağcızade Mustafa

Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii

İmam ve Hatipliğine getirilmiş,

vefatına kadar bu camide halka vaaz

ve nasihatlerine devam etmiştir.

Ülkemizde İmam-Hatip

Okullarının açılmasından sonra,

bütün mesaisini Konya İmam-

Hatip Okuluna vermiş, bu okulun

kuruluşunda büyük hizmetleri

geçtiği gibi, vefatına kadar da bu

okulda hocalık yapmıştır. Konya

İmam-Hatip Okulunda Arapça,

tefsir, hadis, fıkıh derslerini okutmuş,

pek çok din â l iminin o günlerde

yadırgayarak baktığı bu okulların önemini

önceden kavrayıp Konya'nın dinî hayatına yön

veren kişiler arasında yerini almıştır. Hocalığı

sırasında öğrencilerine maddî ve manevî

yardımda bulunan Hacıveyiszâde ayrıca okul,

kurs binası, öğrenci yurdu, hastane, aşevi, yol

yapımı gibi pek çok alanda hizmet veren

derneklere, vakıara faal üye olarak katılmıştır.

Öte yandan İmam-Hatip Okuluna giremeyen

pek çok gence Arap dili ve edebiyatı, tefsir,

hadis, İslâm hukuku ve akaid dersleri

okutmuştur. Sahabeye dair geniş bir neseb

bilgisine sahip olan ve Ehl-i beyt'i çok seven

Hacıveyiszâde, vaazlarında cemaate devamlı

olarak Hz. Peygamber'in izinden gitmeyi

tavsiye eder, her konuşmasında mutlaka Asr-ı

saâdet'i anlatır, ashaptan örnekler verir ve

meclisi daima canlı tutardı.

Bir İmam Hatip GönüllüsüHACIVEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ

Hacıveyiszade Mustafa Hoca Efendi,

1960 yılının ilk aylarında rahatsızlanır. Gittikçe

rahatsızlığı artar. Beş Şubat günü rahatsızlığı

had safhaya varır. Büyük oğlunu kastederek

"Mehmet'i bulun" der. Oğlu cuma namazı için

camiye gitmiştir. Getirirler. Rahatsızlığının

şiddetine rağmen şuuru tamamen açık ve

yerindedir. Son sözü şu olur: "Çare tükendi,

imdadımıza yetiş Ya Rasülallah!"

Ve böylece, hayatında çok sevdiği Rasül-i

Zişanı’nı imdadına çağırır ve ruhunu teslim

eder.

Cenaze namazı Kapı Camii'nde her faniye

nasip olmayacak sayıda kalabalık bir cemaatle

kılınır, tabutu gidilecek mesafe çok kısa

olmasına rağmen uzun süre eller üzerinde

taşınarak Üçler Mezarlığına defnedilir.

Sonuç olarak, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi:

1) Islah-ı Medaris-i İslamiyye adlı üniversite ile çalışmalarıyla, yeni bir İslamî Hareketin Öncüsü,2) Vefatına kadar, dînî ve müspet ilimlerin birlikte öğrenebileceği ilim ve irfan abidelerinin kurulabilmesi için çaba gösteren; bu uğurda Allah'tan aldığı güçle, manevî otoritesini kullanan, toplumu hayır ve hasenatta yarışa sevk eden bir

organizatör,3) Binlerce talebe yetiştirmesi ve bu talebelerinin yüzlercesinin de yine binlerce talebe yetiştirmesi münasebetiyle Hocaların Hocası,4) Az okuyandan çok okuyana kadar, kendi döneminde, kendisi ile temas kuran ve kurmayan cemaate irşat görevi yapmasıyla Mürşid,5) İlmini kendisinden faydalanmak isteyen herkese ulaştırmasıyla, ilmi ile amil bir âlim, 6) Kendisine başvuran herkese biiznillah şifaya vesile olan manevi bir Hekim,7) Ölüye diriye selam vermesiyle sevgi ve barışın önderi,8) Özellikle hassas bir zamanda imam hatip okulu binasının yapımından, açılmasına, öğrencisinden öğretmen teminine kadar, büyük bir organizeyi, cesaret ve ferasetle Allah'ın inayetiyle, büyük bir gayretle gerçekleştirmiştir. Bütün bu yönleriyle o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi bize hal ve hareketiyle, sohbet ve dersleriyle en güzel bir şekilde anlatan, gerek Konya'mız ve Konyalımız için ve gerekse insanlık için pek faydalı ve ÖNDER bir zat idi. Allah (c.c.), rahmet eylesin!

Kaynakça:www.turav.org

www.tefekkurdergisi.com,TDV İslam Ansiklopedisi

La İlahe İllallah kalbimizi karartma.

La İlahe İllallah rızkımızı daraltma.

La İlahe İllallah bizi imansız bırakma.

La İlahe İllallah kabirde bizi bunaltma.

La İlahe İllallah kendi kapından başka kapı aratma.

La İlahe İllallah kendine kul, habibine ümmet olmaktan bizi bir an bile ayırma.

La İlahe İllallah hesapsız sabır ver.

La İlahe İllallah azapsız kabir ver bizlere Allah'ım…

AMİN AMİN AMİN

(Hacıveyiszade Hazretleri’nin Duası)

| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

6 7

Page 8: Vali İhsan Dede İHO

Hayatta ilk konudur “adalet”

Uygulanırsa bize büyük bir saadet

Eğer uygulanmazsa şayet!

Canını dünyaya mal et.

Sorumluluğunu unutma sakın!

Sonra kirlenir senin adın.

Adını kirletmek büyük bir utanç

Sorumluluğunu yerine getir,

Olsun yüzünde bir kıvanç

Dostluğa geçersek eğer

Dünyadaki en büyük değer.

Arkadaşını önemseyen onu sever

Arkadaş artı arkadaş, dostluk eder.

En önemli konudur saygı

Bazılarına büyük bir kaygı

Saygıyı namusun say,

Yeryüzünde en büyük pay.

DÖRT BÜYÜK DEĞER

Komşu komşunun külüne muhtaçtır,

Şu halılar çok ağır,

Bir tas çorbaya bile,

Nasıl taşıyayım bunları.

Tık tık kapıya vurursun komşunun:

Tüm komşuları çağırdım,

“Varsa verebilir misin?” diye.

Beş dakikada kaldırıverdi…

Evde ekmek kalmadı.

Bugün çok hastayım,

Tüm dükkânlar kapalı,

Komşu bir tas çorbayla geldi.

Bir komşuya gidiversem...

Yüzümde çiçekler açtı,

Bir ekmek alıversem.

Yardımseverlik hiç kaçmadı…

Bugün bankaya gitmem gerek,

Komşu komşunun külüne,

Çocuğu nereye bırakmak gerek?

Böyle muhtaç olmalı.

Komşu yardıma geldi,

Yardımseverlik hiç,

Çocuğun elinden tutuverdi.

Komşudan kaçmamalı…

KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE…

| Merve TURAN - | Öğrenci

Beşir b. Akrebe'ye...Senin yüzün cennetlikAğlama küçük ağlamaSen peygamber duası Bizim de duamızı aldın

Gözlerin boncuk boncukYanakların al al Yüzün melek yüzü Dudakların kıpkırmızı

Sen çok şanslısın Peygamber çocuguSenin gözyaşların Sel gibi akıp geçerAğlama, lütfen ağlama

AĞLAMA BEŞİR AĞLAMA

| Zeynep Sude Kırmızı - Öğrenci |

el bize İslam'ı öğret,G

n sal her yere,Ü

a ilahe illallah öğret bize.L

erhameti öğret bize,M

nutma bizi.U

akkı öğret, H

nlat her şeyi.A

azlum çocukları seversin,M

ini mini bebeklere merhamet edersin,M

mek verdin İslam için,E

ili tatlı MUHAMMED.D

DİLİ TATLI MUHAMMED

| Ayşe Sude Ünal - Öğrenci |

| Anişah SAYHAN - Öğrenci |

8 9

Page 9: Vali İhsan Dede İHO

Hayatta ilk konudur “adalet”

Uygulanırsa bize büyük bir saadet

Eğer uygulanmazsa şayet!

Canını dünyaya mal et.

Sorumluluğunu unutma sakın!

Sonra kirlenir senin adın.

Adını kirletmek büyük bir utanç

Sorumluluğunu yerine getir,

Olsun yüzünde bir kıvanç

Dostluğa geçersek eğer

Dünyadaki en büyük değer.

Arkadaşını önemseyen onu sever

Arkadaş artı arkadaş, dostluk eder.

En önemli konudur saygı

Bazılarına büyük bir kaygı

Saygıyı namusun say,

Yeryüzünde en büyük pay.

DÖRT BÜYÜK DEĞER

Komşu komşunun külüne muhtaçtır,

Şu halılar çok ağır,

Bir tas çorbaya bile,

Nasıl taşıyayım bunları.

Tık tık kapıya vurursun komşunun:

Tüm komşuları çağırdım,

“Varsa verebilir misin?” diye.

Beş dakikada kaldırıverdi…

Evde ekmek kalmadı.

Bugün çok hastayım,

Tüm dükkânlar kapalı,

Komşu bir tas çorbayla geldi.

Bir komşuya gidiversem...

Yüzümde çiçekler açtı,

Bir ekmek alıversem.

Yardımseverlik hiç kaçmadı…

Bugün bankaya gitmem gerek,

Komşu komşunun külüne,

Çocuğu nereye bırakmak gerek?

Böyle muhtaç olmalı.

Komşu yardıma geldi,

Yardımseverlik hiç,

Çocuğun elinden tutuverdi.

Komşudan kaçmamalı…

KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE…

| Merve TURAN - | Öğrenci

Beşir b. Akrebe'ye...Senin yüzün cennetlikAğlama küçük ağlamaSen peygamber duası Bizim de duamızı aldın

Gözlerin boncuk boncukYanakların al al Yüzün melek yüzü Dudakların kıpkırmızı

Sen çok şanslısın Peygamber çocuguSenin gözyaşların Sel gibi akıp geçerAğlama, lütfen ağlama

AĞLAMA BEŞİR AĞLAMA

| Zeynep Sude Kırmızı - Öğrenci |

el bize İslam'ı öğret,G

n sal her yere,Ü

a ilahe illallah öğret bize.L

erhameti öğret bize,M

nutma bizi.U

akkı öğret, H

nlat her şeyi.A

azlum çocukları seversin,M

ini mini bebeklere merhamet edersin,M

mek verdin İslam için,E

ili tatlı MUHAMMED.D

DİLİ TATLI MUHAMMED

| Ayşe Sude Ünal - Öğrenci |

| Anişah SAYHAN - Öğrenci |

8 9

Page 10: Vali İhsan Dede İHO

D o s t l u k , z e v k l e r i n v e düşüncelerin uyuşmasıdır. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostlarımızla sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, korkularımızı ve en önemlisi sırlarımızı paylaşabiliriz. Sadece belirtilen bu paylaşımlar dostluğun tamamı değildir. Dostluk her alanda uyuşmayı, paylaşmayı, sadakati gerektirir.

İnsanlar dostlarını üzmemeli ve sebepsiz yere ona küsmemelidir. Dostlar çok iyi seçilmelidir; çünkü dostluk ancak iyi insanlar arasında gerçekleşebilir ve dostluk sürekliliği gerektirir. Bu yüzden dostlar çok iyi seçilmeli ve kara günde dost kendisini belli etmelidir.

Hz. Mevlana şu şiiri ile dostluğun önemini ortaya koymuştur:

“Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.

Olur ya kalp durur, akıl unutur.Ben dostlarımı ruhumla severim.O ne durur ne unutur.”

DOSTLUK NEDÝR?

Dost; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş. Dost, insanın iyi gününde, kötü gününde yanında olan kişidir. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. Çevremizdeki insanlar bizi üzmemek için kusurlu yanlarımızı yüzümüze karşı söylemezler ya da söylemekten çekinirler. Arkamızdan konuşarak dedikodu yaparlar. Biz ise kusurlarımızı bilmediğimiz veya fark etmediğimiz için hatalarımızı yapmaya devam ederiz. Oysa dostumuz acı da olsa hatalarımızı yüzümüze söyler. Belki o anda kırılır; üzülürüz ama zamanla yanlışlarımızı düzeltir ve dostumuzun yapt ığ ı uyar ı lar ın değerini anlar ız . Çünkü dost , dostunun kusurlarından arınmasını ister.

Dostluk için emek vermek, arkadaşlarımızın zor günlerinde yanlar ında olmak gerekir. B ir dostluğun devam etmesi için almak kadar, vermek de önemlidir. İyi bir dostluk için sevgi, güven, saygı ve paylaşmanın önemi büyüktür. Dostun ve dostluğun kıymetinin bilinmesi dileğiyle…

DOSTLUK

| Hasibe Dilara BAYKAL - Öğrenci |

| Nurgül BEKAR - Öğrenci |İYİ�BİR�İNSAN

Hakça, pakça, yersenAdaletli olursun sen.Paylaşmaktan korkmazsan,İyi bir arkadaşsın sen.

Hoşgörülü ol çevrene,Sen sevildiğin sürece.Dostluk kurarsın güzelce.Mutluluğunu paylaşırsın böylece.

Saygılı da olmalısın.Çünkü sen sayıldıkça varsın. Terbiyesiz olduğunda,Yerin sayılmaz dünyada .

Hoşgörü adın olmalı,Adaletse soyadın.Dostlarla mutlu olmalı,Hep öyle yaşamalı.

�����������������������������

| Şeyma ŞAHİN - | Öğrenci

10 11

Page 11: Vali İhsan Dede İHO

D o s t l u k , z e v k l e r i n v e düşüncelerin uyuşmasıdır. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostlarımızla sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, korkularımızı ve en önemlisi sırlarımızı paylaşabiliriz. Sadece belirtilen bu paylaşımlar dostluğun tamamı değildir. Dostluk her alanda uyuşmayı, paylaşmayı, sadakati gerektirir.

İnsanlar dostlarını üzmemeli ve sebepsiz yere ona küsmemelidir. Dostlar çok iyi seçilmelidir; çünkü dostluk ancak iyi insanlar arasında gerçekleşebilir ve dostluk sürekliliği gerektirir. Bu yüzden dostlar çok iyi seçilmeli ve kara günde dost kendisini belli etmelidir.

Hz. Mevlana şu şiiri ile dostluğun önemini ortaya koymuştur:

“Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.

Olur ya kalp durur, akıl unutur.Ben dostlarımı ruhumla severim.O ne durur ne unutur.”

DOSTLUK NEDÝR?

Dost; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş. Dost, insanın iyi gününde, kötü gününde yanında olan kişidir. Dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. Çevremizdeki insanlar bizi üzmemek için kusurlu yanlarımızı yüzümüze karşı söylemezler ya da söylemekten çekinirler. Arkamızdan konuşarak dedikodu yaparlar. Biz ise kusurlarımızı bilmediğimiz veya fark etmediğimiz için hatalarımızı yapmaya devam ederiz. Oysa dostumuz acı da olsa hatalarımızı yüzümüze söyler. Belki o anda kırılır; üzülürüz ama zamanla yanlışlarımızı düzeltir ve dostumuzun yapt ığ ı uyar ı lar ın değerini anlar ız . Çünkü dost , dostunun kusurlarından arınmasını ister.

Dostluk için emek vermek, arkadaşlarımızın zor günlerinde yanlar ında olmak gerekir. B ir dostluğun devam etmesi için almak kadar, vermek de önemlidir. İyi bir dostluk için sevgi, güven, saygı ve paylaşmanın önemi büyüktür. Dostun ve dostluğun kıymetinin bilinmesi dileğiyle…

DOSTLUK

| Hasibe Dilara BAYKAL - Öğrenci |

| Nurgül BEKAR - Öğrenci |İYİ�BİR�İNSAN

Hakça, pakça, yersenAdaletli olursun sen.Paylaşmaktan korkmazsan,İyi bir arkadaşsın sen.

Hoşgörülü ol çevrene,Sen sevildiğin sürece.Dostluk kurarsın güzelce.Mutluluğunu paylaşırsın böylece.

Saygılı da olmalısın.Çünkü sen sayıldıkça varsın. Terbiyesiz olduğunda,Yerin sayılmaz dünyada .

Hoşgörü adın olmalı,Adaletse soyadın.Dostlarla mutlu olmalı,Hep öyle yaşamalı.

�����������������������������

| Şeyma ŞAHİN - | Öğrenci

10 11

Page 12: Vali İhsan Dede İHO

Bir gece yatakhanemizden sesler

duyarak kalktım. En yakın

arkadaşım Ayla avazı çıktığı

kadar bağırıyordu. Hemen

yanına gittim. Neler olduğunu

sordum. “Sen yaptın” dedi.

Afallamıştım. Neler oluyordu?

“Neyi ben yaptım?” diye

sordum.

“Kolyemi sen çaldın!” dedi.

Başım dönüyor, vücudum

ağırlaşıyordu. Kendimi zar zor

ayakta tutuyordum. “Nee…

ben…” sanki sözcükler

ağzımdan çıkmamak için

savaşıyorlardı.

“Evet, sen aldın. O gün

kolyeyi senle beraber aldık,

uzun uzun kolyeye bakmıştın

ama alacak paran yoktu. Sen çaldın!”

Hizmetçi Ayşe Abla, şimdi

yatmamız gerektiğini sabah olunca

konuşacağımızı, zaten yatakhaneyi

ayağa kaldırdığımızı söyledi. Sonra da

kapıyı setçe çarpıp çıktı.

Uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bari

yatağa uzanayım dedim. Acaba

yanlışlıkla ben mi aldım diye

düşünürken, gözyaşlarımın aşağı doğru

süzüldüğünü fark ettim. Şimdiyse

hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sabaha

kadar böyle devam etti. Sabah

erkenden dolabıma baktım. Fakat

hiçbir yerde yoktu. Bir süre sonra

herkes uyanmaya başladı. Ayşe Abla

yanında görevlilerle geldi. İlk olarak

üstlerimizi aradılar. Sonra bizim

yatakhanede kalmamızı söylediler.

Dışarıdaki dolapları aradılar.

Aradan yarım saat sonra Ayşe

Abla elinde kolyeyle içeri girdi:

“Selin Türkmen” diye seslendi.

Bu benim adımdı. Nasıl

oluyordu? Yani kolye benim

dolabımda mı çıkmıştı? Daha

sabah bakmıştım hiçbir şey

yoktu. Görevliler beni müdürün

yanına götürdüler. Her şeyi

anlattım. Ama ne fayda bana

inanmıyorlardı. Son anda kafama

dank etti. Kameralar… Hemen

söyledim. Beni geri yatakhaneye

gönderdiler. Bir süre sonra müdür

içeri daldı. “Gizem Uğur…” O kızla hiç

konuşmuşluğumuz yoktu ama bir kere

yemekhanede kavga etmiştik. “Selin'in

dolabına sabah bu kolyeyi koymuş ”

dedi müdür. Sonra Gizem'i alarak

gitti. Ayla bana döndü. “Şeyy. Ben

çok özür dilerim, ben sanmıştım ki o

gün kolyeye öyle bakınca…” Titriyordu.

Hemen sarıldım ona. O da bana sımsıkı

sarıldı. “Önemli değil. Bak yanlış

anlamalar olsa da biz sonsuza kadar

dostuz.”

YANLIŞ ANLAŞILSA DA

Ey Peygamberim, canım Peygamberim,

Ne yapacağız sensiz bu alemde?

Etraf karanlık, dünya karanlık,

Sensiz yalnız kaldık bu alemde.

Bu yeryüzünde putlar yaşıyor,

Nasıl yeneceğiz bu düşmanları,

Keşke sen olsaydın bu alemde,

Bütün Müslümanları sevindirirdin.

Sen olmayınca yüzüm karardı,

Ahirette bilmem ne yapacağım?

Şu sağ yanımda bir tek sen eksiksin,

Yanımda olsaydın ey Peygamberim.

N U R L U P E Y G A M B E R I M.

| Esma ÇOKYÜKSEL - Öğrenci |

| Büşra ÖZKAN - Öğrenci |

12 13

Page 13: Vali İhsan Dede İHO

Bir gece yatakhanemizden sesler

duyarak kalktım. En yakın

arkadaşım Ayla avazı çıktığı

kadar bağırıyordu. Hemen

yanına gittim. Neler olduğunu

sordum. “Sen yaptın” dedi.

Afallamıştım. Neler oluyordu?

“Neyi ben yaptım?” diye

sordum.

“Kolyemi sen çaldın!” dedi.

Başım dönüyor, vücudum

ağırlaşıyordu. Kendimi zar zor

ayakta tutuyordum. “Nee…

ben…” sanki sözcükler

ağzımdan çıkmamak için

savaşıyorlardı.

“Evet, sen aldın. O gün

kolyeyi senle beraber aldık,

uzun uzun kolyeye bakmıştın

ama alacak paran yoktu. Sen çaldın!”

Hizmetçi Ayşe Abla, şimdi

yatmamız gerektiğini sabah olunca

konuşacağımızı, zaten yatakhaneyi

ayağa kaldırdığımızı söyledi. Sonra da

kapıyı setçe çarpıp çıktı.

Uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bari

yatağa uzanayım dedim. Acaba

yanlışlıkla ben mi aldım diye

düşünürken, gözyaşlarımın aşağı doğru

süzüldüğünü fark ettim. Şimdiyse

hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sabaha

kadar böyle devam etti. Sabah

erkenden dolabıma baktım. Fakat

hiçbir yerde yoktu. Bir süre sonra

herkes uyanmaya başladı. Ayşe Abla

yanında görevlilerle geldi. İlk olarak

üstlerimizi aradılar. Sonra bizim

yatakhanede kalmamızı söylediler.

Dışarıdaki dolapları aradılar.

Aradan yarım saat sonra Ayşe

Abla elinde kolyeyle içeri girdi:

“Selin Türkmen” diye seslendi.

Bu benim adımdı. Nasıl

oluyordu? Yani kolye benim

dolabımda mı çıkmıştı? Daha

sabah bakmıştım hiçbir şey

yoktu. Görevliler beni müdürün

yanına götürdüler. Her şeyi

anlattım. Ama ne fayda bana

inanmıyorlardı. Son anda kafama

dank etti. Kameralar… Hemen

söyledim. Beni geri yatakhaneye

gönderdiler. Bir süre sonra müdür

içeri daldı. “Gizem Uğur…” O kızla hiç

konuşmuşluğumuz yoktu ama bir kere

yemekhanede kavga etmiştik. “Selin'in

dolabına sabah bu kolyeyi koymuş ”

dedi müdür. Sonra Gizem'i alarak

gitti. Ayla bana döndü. “Şeyy. Ben

çok özür dilerim, ben sanmıştım ki o

gün kolyeye öyle bakınca…” Titriyordu.

Hemen sarıldım ona. O da bana sımsıkı

sarıldı. “Önemli değil. Bak yanlış

anlamalar olsa da biz sonsuza kadar

dostuz.”

YANLIŞ ANLAŞILSA DA

Ey Peygamberim, canım Peygamberim,

Ne yapacağız sensiz bu alemde?

Etraf karanlık, dünya karanlık,

Sensiz yalnız kaldık bu alemde.

Bu yeryüzünde putlar yaşıyor,

Nasıl yeneceğiz bu düşmanları,

Keşke sen olsaydın bu alemde,

Bütün Müslümanları sevindirirdin.

Sen olmayınca yüzüm karardı,

Ahirette bilmem ne yapacağım?

Şu sağ yanımda bir tek sen eksiksin,

Yanımda olsaydın ey Peygamberim.

N U R L U P E Y G A M B E R I M.

| Esma ÇOKYÜKSEL - Öğrenci |

| Büşra ÖZKAN - Öğrenci |

12 13

Page 14: Vali İhsan Dede İHO

� Ey güzeller güzeli! Rabbimin

sevgilisi! Şu parlayan yıldızlardan

daha parlak, şu mis kokulu laleden

daha güzel kokulu, şu kırmızı güllerin

güzelliğinden daha güzel ve zarif.

Ey tüm insanların sevgilisi!

Sevgili Peygamberimiz!

Sevgilerin en güzeli ile sevdim seni.

Tüm kalbimle sevdim seni. Bütün

sevgimi sana adadım. Çünkü sen

peygamberimizsin. Gönüllerdesin hep

sen.

Keşke sen varken

yaşayabilseydim. Sana içimdeki

sıkıntıları anlatıp fikirlerini

alabilseydim. Senin elini öpüp,

yürüdüğün sokaklarda

yürüyebilseydim. Seninle secdeye

gidip, yüzünü görebilseydim.

Şu anki insanların halini

görsen senin ümmetlerin olduğuna

inanamazsın. Ama çoğu kişi bu halde

Müslüman olduklarını iddia ediyor.

Sünnetlerini yapabildiğimiz kadar

yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir gün

Allah izin verirse karşılaşacağız. Ve

yine Allah izin verirse seninle tüm

hasretimi gidereceğim.

Biz senin gibi bir peygambere

sahip olduğumuz için çok şanslıyız.

Senin yanında olmasak bile seni

tanıyoruz. Kitaplardan senin hayatını

öğreniyoruz. Seninle gurur

duyuyoruz.

Sana selam olsun ey

sevgililer sevgilisi. Kalbimiz

yanarak, yaralarımız bir kat

daha artarak yalvarıyoruz

Rabbimize. Bizi sana layık

ümmet etsin diye. Layık etsin ki

ebedi âlemde ebediyen seninle

olalım.

Sevgili Peygamberim

Sevgili

Arkadaşlar,

Peygam-

berimiz [sa]

sizden birini

gördüğünde

mübarek

yüzünü neşe ve

sevinç

kaplarmış. Sizi

tutar ,kollarının

arasına alır,kucaklar, okşar ve

severmiş. Siz çok şanslıymışsınız

yani.

Peygamberimiz [s a] en

şefkatli siz çocuklara

davranırmış. Bazen

düşünüyorum acaba onun

zamanında yaşasaydım bana da

öyle davranır mıydı?

Peygamberimiz [s a] size çok

değer veriyormuş. Her

gördüğünde size selam verir

halinizi hatrınızı sorarmış. Size

arkadaşınız gibi davranırmış.

Arkadaşlar ben bu mektubu

gözyaşları arasında yazıyorum.

Yani sizin yerinizde olmayı bu

kadar çok

istiyorum.Peygamberimiz [s a]

sizi çok seviyormuş. Beni

tanısaydı beni de sever miydi

acaba? Benim başımı da okşar

mıydı?

Sizin arkadaşa ihtiyacınız

yokmuş zaten Peygamberimiz

[sa] sizinle arkadaşça oynar ,

arkadaşça konuşurmuş .Yani sizi

küçük görmezmiş. Siz çok şanslı

çocuklarmışsınız çok.

Hz. Hasan ve Hüseyin

peygamberimiz, peygamberimiz

sizi daha başka severmiş. Namaz

kılarken peygamberimizin

üstüne çıkarmışsınız. Hiçbir şey

demezmiş. Şimdi böyle bir şey

yapsak ne olurdu acaba?

Peygamberimizin torunu olmak

çok güzeldi değil mi?

Arkadaşlar Peygamberimizi

taşlayanlar da olmuş sizin

aranızda. Tabiki bunu bilmeden

müşrik anne babaları yüzünden

yapmışlar.

Peygamberimiz sizi çok

seviyormuş arkadaşlar.

Her an, her zaman

yalvarıyorum Rabbimize bizi

ona layık etsin diye. Bu

dünyada görüşemedik bari ebedi

alemde ebediyen O'nunla

olalım…

Modern Zamanın Çocuğundan

Asr-ı Saadet Çocuklarına Mektup| Yağmur SOLAK - Öğrenci |

| Yağmur SOLAK - Öğrenci |

14 15

Page 15: Vali İhsan Dede İHO

� Ey güzeller güzeli! Rabbimin

sevgilisi! Şu parlayan yıldızlardan

daha parlak, şu mis kokulu laleden

daha güzel kokulu, şu kırmızı güllerin

güzelliğinden daha güzel ve zarif.

Ey tüm insanların sevgilisi!

Sevgili Peygamberimiz!

Sevgilerin en güzeli ile sevdim seni.

Tüm kalbimle sevdim seni. Bütün

sevgimi sana adadım. Çünkü sen

peygamberimizsin. Gönüllerdesin hep

sen.

Keşke sen varken

yaşayabilseydim. Sana içimdeki

sıkıntıları anlatıp fikirlerini

alabilseydim. Senin elini öpüp,

yürüdüğün sokaklarda

yürüyebilseydim. Seninle secdeye

gidip, yüzünü görebilseydim.

Şu anki insanların halini

görsen senin ümmetlerin olduğuna

inanamazsın. Ama çoğu kişi bu halde

Müslüman olduklarını iddia ediyor.

Sünnetlerini yapabildiğimiz kadar

yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir gün

Allah izin verirse karşılaşacağız. Ve

yine Allah izin verirse seninle tüm

hasretimi gidereceğim.

Biz senin gibi bir peygambere

sahip olduğumuz için çok şanslıyız.

Senin yanında olmasak bile seni

tanıyoruz. Kitaplardan senin hayatını

öğreniyoruz. Seninle gurur

duyuyoruz.

Sana selam olsun ey

sevgililer sevgilisi. Kalbimiz

yanarak, yaralarımız bir kat

daha artarak yalvarıyoruz

Rabbimize. Bizi sana layık

ümmet etsin diye. Layık etsin ki

ebedi âlemde ebediyen seninle

olalım.

Sevgili Peygamberim

Sevgili

Arkadaşlar,

Peygam-

berimiz [sa]

sizden birini

gördüğünde

mübarek

yüzünü neşe ve

sevinç

kaplarmış. Sizi

tutar ,kollarının

arasına alır,kucaklar, okşar ve

severmiş. Siz çok şanslıymışsınız

yani.

Peygamberimiz [s a] en

şefkatli siz çocuklara

davranırmış. Bazen

düşünüyorum acaba onun

zamanında yaşasaydım bana da

öyle davranır mıydı?

Peygamberimiz [s a] size çok

değer veriyormuş. Her

gördüğünde size selam verir

halinizi hatrınızı sorarmış. Size

arkadaşınız gibi davranırmış.

Arkadaşlar ben bu mektubu

gözyaşları arasında yazıyorum.

Yani sizin yerinizde olmayı bu

kadar çok

istiyorum.Peygamberimiz [s a]

sizi çok seviyormuş. Beni

tanısaydı beni de sever miydi

acaba? Benim başımı da okşar

mıydı?

Sizin arkadaşa ihtiyacınız

yokmuş zaten Peygamberimiz

[sa] sizinle arkadaşça oynar ,

arkadaşça konuşurmuş .Yani sizi

küçük görmezmiş. Siz çok şanslı

çocuklarmışsınız çok.

Hz. Hasan ve Hüseyin

peygamberimiz, peygamberimiz

sizi daha başka severmiş. Namaz

kılarken peygamberimizin

üstüne çıkarmışsınız. Hiçbir şey

demezmiş. Şimdi böyle bir şey

yapsak ne olurdu acaba?

Peygamberimizin torunu olmak

çok güzeldi değil mi?

Arkadaşlar Peygamberimizi

taşlayanlar da olmuş sizin

aranızda. Tabiki bunu bilmeden

müşrik anne babaları yüzünden

yapmışlar.

Peygamberimiz sizi çok

seviyormuş arkadaşlar.

Her an, her zaman

yalvarıyorum Rabbimize bizi

ona layık etsin diye. Bu

dünyada görüşemedik bari ebedi

alemde ebediyen O'nunla

olalım…

Modern Zamanın Çocuğundan

Asr-ı Saadet Çocuklarına Mektup| Yağmur SOLAK - Öğrenci |

| Yağmur SOLAK - Öğrenci |

14 15

Page 16: Vali İhsan Dede İHO

Çok güzel altıgen bir uçurtma vardı

Orhan abinin elinde. Mavi defter kabından

gövdesi ve sarı elişi kağıtlarından yapılmış

kuyruğuyla çok alımlı duruyordu.

Uçurtmayı Özcan'a verdi Orhan abi ve

çitlere kadar gitmesini söyledi. Kendisi de

ipinden tutup hızla koşarak uçurtmayı

h a v a l a n d ı r d ı . O n un u ç u r tma s ı

kendi s in ink in i gö lgede b ırakmış ,

neredeyse iki kat daha yükseğe çıkmıştı.

Orhan abi, Hayta, Özcan, Abdil ve hatta

kendisi uçurtmayı hayran hayran seyre

daldılar.

Aniden rüzgar şiddetini artırıverdi.

Kendi uçurtması bir anda yere çakılıp

parçalandı. Ama Orhan abinin uçurtması

devam ediyordu uçmaya. Hay Allah, ip

koptu diye bağırdı Orhan abi telaşla.

Rüzgarın etkisiyle yalpalaya yalpalaya

Gölcük tarafına doğru süzülmeye başladı

uçurtma ve bir süre sonra gözden

kayboldu. Gölcük tarafında bir yerlere

düştü koşun dedi Orhan abi. Koşmaya

başladılar. Bağlardan, patikalardan

geçiyorlar, habire koşuyorlardı. Nefes

nefese kalmışlardı. Meşe ormanının

içinden geçen toprak yolda çevreyi

gözleriyle tarayarak yürüyorlardı. Boşuna

aramayalım çocuklar, bulamayız artık,

dönelim dedi Orhan abi. Ben şu arkadaki

düzlüğe bir baksam dedi. Peki der gibi

başını salladı Orhan abi. Düzlüğe doğru

canhıraş koştu hemen. Uzaktan mavi bir

şeyin güneş ışığından parladığını gördü.

Az daha yaklaşınca heyecanla, uçurtma

burada diye bağırdı. Hepsi koşarak

geldiler.

Büyük bir dikkatle eline aldı

uçurtmayı Orhan abi. Bozulmamıştı

uçurtma, sapasağlam duruyordu. Afferin

len, al bu senin olsun, hak ettin dedi.

Uçurtmayı büyük bir sevinçle aldı eline.

Hep altıgen bir uçurtma hayali kurmuştu.

İşte şimdi hayalini kurduğu şey elinde

duruyordu. Hüsnünün Yaka’ya geldiler

yeniden. Uçurtmayı bir kez daha saldılar

gökyüzüne. Nasıl da uçuyor benim güzel

uçurtmam diye geçirdi içinden. O esnada

birden Hayta'ya takıldı gözleri. Öyle melul

ve mahzun bir bakışı vardı ki uçurtmaya,

içinin cız etmesine yetmişti. Hayta diye

seslendi. Gözlerini indirip ona baktı Hayta.

Gel dedi biraz da sen tut uçurtmanın

ipinden. Gözleri ışıldadı Hayta'nın. Geldi

ve ipin ucundan tuttu. Yavaşça kulağına

eğildi ve bu uçurtmayı sana hediye etmek

istiyorum Hayta dedi fısıltıyla. Şaşırdı,

ama nasıl olur der gibi baktı Hayta.

Arkadaşl ığımız için kabul etmeni

istiyorum diye ilave etti. Sonra da çitlerin

dibine gidip oturdu.

Neden sonra haydi gençler gitme

vakti geldi dedi Orhan abi, birazdan hava

kararır. Uçurtmayı toplamaya başladı

Hayta. Tortop edip elinde, yanına gelip

uzattı uçurtmayı. Ne dedim ben sana

Hayta, arkadaşlığımızın hatırı yok mu

dedi usulca. Sağ ol o zaman dedi Hayta

sevinçle. Koltuğunun altına sıkıştırıp

uçurtmayı patikaya doğru yöneldi. Sanki

ayakları yere değmiyor gibiydi.

Saatlerdir uğraşıyordu. Fakat bir

türlü altıgen bir uçurtma yapmayı

başaramıyordu. Kamış dallarını dikkatle

birbirine bağlıyor, uçlarını iple çepeçevre

sarıyor ama nedense her defasında bir

tür lü dengey i tutturamıyordu .

Dikdörtgen yapmayı denediğinde

başarılı oluyordu olmasına ancak o,

altıgen bir uçurtma yapmak istiyordu.

Mavi defter kabıyla kamışların üzerini

bir güzel kaplamalı, kuyruğunu da

özenle kestiği sarı elişi kağıtlarından

yapmalıydı.

Dışarda ipil ipil yağmur yağıyordu.

Bahar yağmuru bu birazdan kesilir diye

düşündü. Yağmur yağadursun ben bir an

önce bitirmeliyim bu işi dedi. Ama ne

yapsa olmuyordu. Güzel ve dengeli bir

uçurtma yapamıyordu. Dengeli olmazsa

uçmaz ki bu diye söylendi. En iyisi

vazgeçip dikdörtgen yapmaktı. Üç

parçadan oluşan kamış dallarından

birini ayırdı. Kalan iki kamış parçasını

tam ortadan çarpı işareti gibi yapıp

bağladı. Uçlarından etrafını iple

çepeçevre sardı. Mavi defter kabını

iplerden geçirip katlayarak bantla

yapıştırdı. Kuyruğunu da taktım mı

tamamdır diye geçirdi içinden.

Y a ğ m u r d u r m u ş t u . E v i n

arkasındaki bahçeye çıktı. Erik ağacı

bembeyaz çiçekler açmıştı. Yağmur

damlalarının ıslattığı erik çiçeklerinden

nefis bir koku yayılıyordu etrafa. Uzanıp

dallardan birini kendine doğru çekti

koklamak için. Bir anda sırılsıklam

oluverdi. Çok hoşuna gitti bu. Bahçenin

köşesinde açmış mor menekşelere takıldı

gözü. Aman Allah'ım diyerek bir çığlık

atmamak için zor tuttu kendisini.

Menekşelerden bir demet topladı eline.

Duvarın dibinde kök salmış olan it

dikeninden kalınca bir dal kesip,

dikenlerini bıçakla bir güzel temizledi. Uç

kısmından beş-altı santim kadar yarık

açtı. Menekşelerin saplarını arasından

geçirip dalın ucunu iple sıkıca bağladı.

Bir elinde menekşeler diğer elinde

uçurtmasıyla sokağa fırladı. Hüsnünün

Yaka’ya çıkmalıydı bir an önce. Tam

Süleyman amcaların köşeyi dönecekti ki

Hayta'yla göz göze geldiler. Yakaya mı

çıkıyorsun, ben de geleyim mi dedi

Hayta. Gelmesi iyi olur, o uçurtmadan

tutar ben de ipi salarak koşarım diye

düşündü. Başını evet anlamında salladı.

Bu Hayta, sabah erkenden evden çıkar,

öyle ortalık yerlerde gezinir, kimi görse

onunla takılıp yarenlik etmek isterdi.

Babası yoktu Hayta'nın. Annesi her gün

ırgatlığa gider, Hayta'nın ve ağabeyi

Halil'in bakımını sürdürmeye çabalardı.

Aslında adı Hayta değildi bu oğlanın,

A hme t ' t i . O n un l a a y n ı o k u l a

gidiyorlardı, bundan biliyordu. Ama

nedense herkes, hatta annesi bile Hayta

diye çağırırdı onu. Ona neden böyle

seslendiklerini kendisi de bilmiyordu.

Hüsnünün Yaka’ya çıkan patikaya

vardılar birlikte. Arka arkaya düşüp dar

patikadan tırmanmaya başladılar. Nefes

nefese kalmıştı ikisi de. Sonunda tepeye

çıkabildiler. Rüzgar fena esmiyordu.

Uçurtma uçurmak için harika bir

durumdu bu. Hayta'ya uçurtmadan

tutmasını ve Yadigar'ın bağının çitlerine

kadar yürümesini söyledi. Kendisi de

ipinden tuttu sıkıca. Bırak diye bağırıp

hızla koştu. Uçurtma beyaz bulutlara

doğru yükselmeye, nazlı nazlı süzülmeye

başladı.

Patikadan konuşmalar duyuldu

birden. O tarafa dikkat kesildiler. Özcan

göründü ilkin, sonra kardeşi Abdil ve en

sonunda Orhan abi. Mahallede en güzel

uçurtmayı Orhan abi yapardı. Onlar da

uçurtma uçurmaya geliyorlardı belli ki.

| Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

16 17

Page 17: Vali İhsan Dede İHO

Çok güzel altıgen bir uçurtma vardı

Orhan abinin elinde. Mavi defter kabından

gövdesi ve sarı elişi kağıtlarından yapılmış

kuyruğuyla çok alımlı duruyordu.

Uçurtmayı Özcan'a verdi Orhan abi ve

çitlere kadar gitmesini söyledi. Kendisi de

ipinden tutup hızla koşarak uçurtmayı

h a v a l a n d ı r d ı . O n un u ç u r tma s ı

kendi s in ink in i gö lgede b ırakmış ,

neredeyse iki kat daha yükseğe çıkmıştı.

Orhan abi, Hayta, Özcan, Abdil ve hatta

kendisi uçurtmayı hayran hayran seyre

daldılar.

Aniden rüzgar şiddetini artırıverdi.

Kendi uçurtması bir anda yere çakılıp

parçalandı. Ama Orhan abinin uçurtması

devam ediyordu uçmaya. Hay Allah, ip

koptu diye bağırdı Orhan abi telaşla.

Rüzgarın etkisiyle yalpalaya yalpalaya

Gölcük tarafına doğru süzülmeye başladı

uçurtma ve bir süre sonra gözden

kayboldu. Gölcük tarafında bir yerlere

düştü koşun dedi Orhan abi. Koşmaya

başladılar. Bağlardan, patikalardan

geçiyorlar, habire koşuyorlardı. Nefes

nefese kalmışlardı. Meşe ormanının

içinden geçen toprak yolda çevreyi

gözleriyle tarayarak yürüyorlardı. Boşuna

aramayalım çocuklar, bulamayız artık,

dönelim dedi Orhan abi. Ben şu arkadaki

düzlüğe bir baksam dedi. Peki der gibi

başını salladı Orhan abi. Düzlüğe doğru

canhıraş koştu hemen. Uzaktan mavi bir

şeyin güneş ışığından parladığını gördü.

Az daha yaklaşınca heyecanla, uçurtma

burada diye bağırdı. Hepsi koşarak

geldiler.

Büyük bir dikkatle eline aldı

uçurtmayı Orhan abi. Bozulmamıştı

uçurtma, sapasağlam duruyordu. Afferin

len, al bu senin olsun, hak ettin dedi.

Uçurtmayı büyük bir sevinçle aldı eline.

Hep altıgen bir uçurtma hayali kurmuştu.

İşte şimdi hayalini kurduğu şey elinde

duruyordu. Hüsnünün Yaka’ya geldiler

yeniden. Uçurtmayı bir kez daha saldılar

gökyüzüne. Nasıl da uçuyor benim güzel

uçurtmam diye geçirdi içinden. O esnada

birden Hayta'ya takıldı gözleri. Öyle melul

ve mahzun bir bakışı vardı ki uçurtmaya,

içinin cız etmesine yetmişti. Hayta diye

seslendi. Gözlerini indirip ona baktı Hayta.

Gel dedi biraz da sen tut uçurtmanın

ipinden. Gözleri ışıldadı Hayta'nın. Geldi

ve ipin ucundan tuttu. Yavaşça kulağına

eğildi ve bu uçurtmayı sana hediye etmek

istiyorum Hayta dedi fısıltıyla. Şaşırdı,

ama nasıl olur der gibi baktı Hayta.

Arkadaşl ığımız için kabul etmeni

istiyorum diye ilave etti. Sonra da çitlerin

dibine gidip oturdu.

Neden sonra haydi gençler gitme

vakti geldi dedi Orhan abi, birazdan hava

kararır. Uçurtmayı toplamaya başladı

Hayta. Tortop edip elinde, yanına gelip

uzattı uçurtmayı. Ne dedim ben sana

Hayta, arkadaşlığımızın hatırı yok mu

dedi usulca. Sağ ol o zaman dedi Hayta

sevinçle. Koltuğunun altına sıkıştırıp

uçurtmayı patikaya doğru yöneldi. Sanki

ayakları yere değmiyor gibiydi.

Saatlerdir uğraşıyordu. Fakat bir

türlü altıgen bir uçurtma yapmayı

başaramıyordu. Kamış dallarını dikkatle

birbirine bağlıyor, uçlarını iple çepeçevre

sarıyor ama nedense her defasında bir

tür lü dengey i tutturamıyordu .

Dikdörtgen yapmayı denediğinde

başarılı oluyordu olmasına ancak o,

altıgen bir uçurtma yapmak istiyordu.

Mavi defter kabıyla kamışların üzerini

bir güzel kaplamalı, kuyruğunu da

özenle kestiği sarı elişi kağıtlarından

yapmalıydı.

Dışarda ipil ipil yağmur yağıyordu.

Bahar yağmuru bu birazdan kesilir diye

düşündü. Yağmur yağadursun ben bir an

önce bitirmeliyim bu işi dedi. Ama ne

yapsa olmuyordu. Güzel ve dengeli bir

uçurtma yapamıyordu. Dengeli olmazsa

uçmaz ki bu diye söylendi. En iyisi

vazgeçip dikdörtgen yapmaktı. Üç

parçadan oluşan kamış dallarından

birini ayırdı. Kalan iki kamış parçasını

tam ortadan çarpı işareti gibi yapıp

bağladı. Uçlarından etrafını iple

çepeçevre sardı. Mavi defter kabını

iplerden geçirip katlayarak bantla

yapıştırdı. Kuyruğunu da taktım mı

tamamdır diye geçirdi içinden.

Y a ğ m u r d u r m u ş t u . E v i n

arkasındaki bahçeye çıktı. Erik ağacı

bembeyaz çiçekler açmıştı. Yağmur

damlalarının ıslattığı erik çiçeklerinden

nefis bir koku yayılıyordu etrafa. Uzanıp

dallardan birini kendine doğru çekti

koklamak için. Bir anda sırılsıklam

oluverdi. Çok hoşuna gitti bu. Bahçenin

köşesinde açmış mor menekşelere takıldı

gözü. Aman Allah'ım diyerek bir çığlık

atmamak için zor tuttu kendisini.

Menekşelerden bir demet topladı eline.

Duvarın dibinde kök salmış olan it

dikeninden kalınca bir dal kesip,

dikenlerini bıçakla bir güzel temizledi. Uç

kısmından beş-altı santim kadar yarık

açtı. Menekşelerin saplarını arasından

geçirip dalın ucunu iple sıkıca bağladı.

Bir elinde menekşeler diğer elinde

uçurtmasıyla sokağa fırladı. Hüsnünün

Yaka’ya çıkmalıydı bir an önce. Tam

Süleyman amcaların köşeyi dönecekti ki

Hayta'yla göz göze geldiler. Yakaya mı

çıkıyorsun, ben de geleyim mi dedi

Hayta. Gelmesi iyi olur, o uçurtmadan

tutar ben de ipi salarak koşarım diye

düşündü. Başını evet anlamında salladı.

Bu Hayta, sabah erkenden evden çıkar,

öyle ortalık yerlerde gezinir, kimi görse

onunla takılıp yarenlik etmek isterdi.

Babası yoktu Hayta'nın. Annesi her gün

ırgatlığa gider, Hayta'nın ve ağabeyi

Halil'in bakımını sürdürmeye çabalardı.

Aslında adı Hayta değildi bu oğlanın,

A hme t ' t i . O n un l a a y n ı o k u l a

gidiyorlardı, bundan biliyordu. Ama

nedense herkes, hatta annesi bile Hayta

diye çağırırdı onu. Ona neden böyle

seslendiklerini kendisi de bilmiyordu.

Hüsnünün Yaka’ya çıkan patikaya

vardılar birlikte. Arka arkaya düşüp dar

patikadan tırmanmaya başladılar. Nefes

nefese kalmıştı ikisi de. Sonunda tepeye

çıkabildiler. Rüzgar fena esmiyordu.

Uçurtma uçurmak için harika bir

durumdu bu. Hayta'ya uçurtmadan

tutmasını ve Yadigar'ın bağının çitlerine

kadar yürümesini söyledi. Kendisi de

ipinden tuttu sıkıca. Bırak diye bağırıp

hızla koştu. Uçurtma beyaz bulutlara

doğru yükselmeye, nazlı nazlı süzülmeye

başladı.

Patikadan konuşmalar duyuldu

birden. O tarafa dikkat kesildiler. Özcan

göründü ilkin, sonra kardeşi Abdil ve en

sonunda Orhan abi. Mahallede en güzel

uçurtmayı Orhan abi yapardı. Onlar da

uçurtma uçurmaya geliyorlardı belli ki.

| Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

16 17

Page 18: Vali İhsan Dede İHO

Bir elinde iç içe yerleştirilmiş üç su bardağı, diğer

elinde ağzına kadar su dolu bir cam sürahi ile girdi

sınıfa öğretmen. Öğrencilerini selamladıktan sonra

masanın üzerine bıraktı getirdiklerini. Bardakları

birbirinin içinden çıkarıp yan yana sıraladı. Büyük,

küçük ve ikisinin ortası büyüklüğünde üç bardağı

merakla izlediler öğrenciler o sıralarken. Öğrencilerine

döndü, küçük bardağı işaret ederek;

— Bu bardak ne kadar su alır? diye sorup

sürahiden suyu yavaşça boşalttı içine ve

— Bu kadar, diye cevapladı kendisi. Ortanca

bardağı işaret edip;

— Bu bardak biraz daha büyük, bu bardak ne

kadar su alır? diye sordu ve ağzına kadar

doldurdu.

— Bu kadar, diye cevapladı. Üçüncü bardağı da

işaret ederek

— Bu hepsinden büyük, peki bu bardak ne kadar

su alır? diye sordu. Onu da doldurdu. Yine;

— Bu kadar, diye cevapladı. Sonra, küçük ve

ortanca bardaklardaki suyu sürahiye geri

boşalttı yavaş hareketlerle. Büyük bardağı

eline alıp kaldırdı. Bu bardaktaki suyun

tamamını bu iki bardaktan hangisi alır? diye

sordu. Öğrenciler;

— İkisi de almaz, cevabını verdiler.

— Yine de boşaltsam?

— Taşar, bir kısmı dökülür, derlerken, suyu

ortanca bardağa boşaltıverdi.

— Evet, doğru, diye tasdikledi onları. Bardak

tamamını almamış, suyun birazı taşmıştı.

— Peki neden almadı? diye sordu. Hızla kalkan

parmağın sahibine söz hakkı verdi. Öğrenci

ayağa kalkıp;

— O bardaktaki su bu bardağın kapasitesinden

fazla öğretmenim, diye cevapladı soruyu.

— Doğru, kapasitesi yetmedi yani.

Bardağı bırakıp öğrencilerin arasına yürüdü.

— Bu sınıfta kaç kişi var? diye sordu.

— Otuz beş kişi.

— Zorlasak, bu sınıf en fazla kaç öğrenci alır?

Altmış, altmış beş, yetmiş, seksen, doksan gibi

değişik cevaplar verdiler öğrenciler. Sınıfın muzip olanı

söz alıp;

— Yetmiş iki öğrenci alır hocam. Benimle birlikte

yetmiş iki buçuk, dedi. Bu cevap üzerine

gülüştüler. Öğretmen;

— Hadi iki yüz öğrenci olsun. Kapının ağzına

kadar öğrenci aldık içeriye. Öyle ki, sınıfta bir

ayağın bile sığacağı yer kalmadı diyelim. Tam

bu sırada bir öğrenci kapıyı çalıp açsa “Ben de

size katılabilir miyim?” dese, onu da sınıfa

almamız mümkün olur mu?

— İmkansız hocam.

Sözün burasında öğretmen, bir öğrenciye aniden

dönüp sordu;

— Anneni seviyor musun?

— Evet.

— Onun sevgisi nerede? Kafanda mı, miden de

mi, nerede?

— Kalbimde.

— Peki, annenin sevgisi kalbinde ne kadar yer

kaplıyor?

— Çok.

— Ne kadar çok?

— Çok... çook işte...

— Anlatamayacağın kadar çok yani!

— Evet.

— Babanı seviyor musun?

— Evet.

— Onun sevgisi nerede?

— Kalbimde.

— Babanın sevgisi kalbinde ne kadar yer kaplıyor.

— O da anlatamayacağım kadar çok.

— Peki, dedi öğretmen, bu iki sevginin üzerine

kalbine bir de kardeşinin sevgisini koymak

istesen, kalbin, “hoop arkadaş kapasitemiz

doldu, bir sevgi daha alacak yerimiz kalmadı”

der mi? Öğrenci sınıfla birlikte tebessüm

ederek cevapladı;

— Hayır hocam.

— Bunların yanına amcanın, halanın, teyzenin,

diğer yakınlarının sevgisini koysan alır mı?

— Evet.

— Üzerine arkadaşının, komşunun sevgisini

koysan?

— Hepsini alır hocam.

— Ne kadar sevgi koyarsan alır yani, öyle mi?

— Öyle hocam.

Öğretmen sınıfa yönelerek dersini şu sözlerle

bitirdi:

Vay be! Ne mucize bir organ! Demek kalbimize ne

kadar sevgi koyarsak koyalım alıyor, bir türlü

dolmuyor! O halde ne duruyoruz! Kin ve nefretle

kapamayalım kapılarını kalbimizin; sonuna kadar

sevgiye, daima sevgiye açalım.

| Musa MERT |BIR KALP NE KADAR SEVGI ALIR?. .

Basit yaşamalı insan.

Basit bir şekilde doğmalı.

Sessiz, telaşsız ve sıradan.

Ve basit bir şekilde büyümeli

Basit bir çocuk olmalı örneğin,

Basit oyuncaklarla oynamalı.

Ağaçtan, kartondan, tahtadan.

Basit ve sıradan olmalı eğitimi

Basit okullarda okumalı.

Cahil olmamalı ama

Çok da bilmemeli öyle her şeyi

Fazlası olmamalı bilginin.

İşine yaramalı bildikleri.

Hamallık yapmamalı.

Basit yaşamalı insan.

Basit bir habere sevinebilmeli,

Basit bir olayda üzülebilmeli.

Hiç de çekinmemeli sağdan soldan.

En küçük bir sızı da kolayca ağlayabilmeli,

Farkında olmadan, hıçkırmadan, usuldan.

Basit giysileri olmalı insanın

Giydi mi yakışmalı ama

Gösterişe de kaçmamalı.

Seni sen yapmalı.

Eğreti durmamalı.

Basit bir de işi olmalı insanın.

Sevginin önüne geçmemeli örneğin.

Saygıyı unutturmamalı.

Patronca olmamalı yani.

Yerli yerinde olmalı zaman.

Geceyi gündüze katmamalı.

Çok da fazla olmamalı maaşı.

Muhannete muhtaç etmemeli lakin

Yoldan da çıkarmamalı.

Para için yaşamamalı insan

Yaşamak için parası olmalı.

Ve basit bir ailesi olmalı insanın.

Belki birkaç oğlu, kızı

Huzur bulmalı evinde, işinde, aşında.

Rahatça yürümeli evin yolunda.

Basit bir de evi olmalı tabi

Şöyle başını sokacak kadar.

Sokakta kalmamalı sadece

Üç beş kişi yatacak kadar.

Dimdik yaşamalı insan.

Yılmadan, utanmadan, bıkmadan.

Ve basitçe ölmeli

Sessiz, sedasız ve sıradan…

Basit İnsanın Şiiri| Mikail KIYMAZ | - Türkçe Öğretmeni (Sayı 382 Mayıs 2012 Diyanet Çocuk Dergisi)

18 19

Page 19: Vali İhsan Dede İHO

Bir elinde iç içe yerleştirilmiş üç su bardağı, diğer

elinde ağzına kadar su dolu bir cam sürahi ile girdi

sınıfa öğretmen. Öğrencilerini selamladıktan sonra

masanın üzerine bıraktı getirdiklerini. Bardakları

birbirinin içinden çıkarıp yan yana sıraladı. Büyük,

küçük ve ikisinin ortası büyüklüğünde üç bardağı

merakla izlediler öğrenciler o sıralarken. Öğrencilerine

döndü, küçük bardağı işaret ederek;

— Bu bardak ne kadar su alır? diye sorup

sürahiden suyu yavaşça boşalttı içine ve

— Bu kadar, diye cevapladı kendisi. Ortanca

bardağı işaret edip;

— Bu bardak biraz daha büyük, bu bardak ne

kadar su alır? diye sordu ve ağzına kadar

doldurdu.

— Bu kadar, diye cevapladı. Üçüncü bardağı da

işaret ederek

— Bu hepsinden büyük, peki bu bardak ne kadar

su alır? diye sordu. Onu da doldurdu. Yine;

— Bu kadar, diye cevapladı. Sonra, küçük ve

ortanca bardaklardaki suyu sürahiye geri

boşalttı yavaş hareketlerle. Büyük bardağı

eline alıp kaldırdı. Bu bardaktaki suyun

tamamını bu iki bardaktan hangisi alır? diye

sordu. Öğrenciler;

— İkisi de almaz, cevabını verdiler.

— Yine de boşaltsam?

— Taşar, bir kısmı dökülür, derlerken, suyu

ortanca bardağa boşaltıverdi.

— Evet, doğru, diye tasdikledi onları. Bardak

tamamını almamış, suyun birazı taşmıştı.

— Peki neden almadı? diye sordu. Hızla kalkan

parmağın sahibine söz hakkı verdi. Öğrenci

ayağa kalkıp;

— O bardaktaki su bu bardağın kapasitesinden

fazla öğretmenim, diye cevapladı soruyu.

— Doğru, kapasitesi yetmedi yani.

Bardağı bırakıp öğrencilerin arasına yürüdü.

— Bu sınıfta kaç kişi var? diye sordu.

— Otuz beş kişi.

— Zorlasak, bu sınıf en fazla kaç öğrenci alır?

Altmış, altmış beş, yetmiş, seksen, doksan gibi

değişik cevaplar verdiler öğrenciler. Sınıfın muzip olanı

söz alıp;

— Yetmiş iki öğrenci alır hocam. Benimle birlikte

yetmiş iki buçuk, dedi. Bu cevap üzerine

gülüştüler. Öğretmen;

— Hadi iki yüz öğrenci olsun. Kapının ağzına

kadar öğrenci aldık içeriye. Öyle ki, sınıfta bir

ayağın bile sığacağı yer kalmadı diyelim. Tam

bu sırada bir öğrenci kapıyı çalıp açsa “Ben de

size katılabilir miyim?” dese, onu da sınıfa

almamız mümkün olur mu?

— İmkansız hocam.

Sözün burasında öğretmen, bir öğrenciye aniden

dönüp sordu;

— Anneni seviyor musun?

— Evet.

— Onun sevgisi nerede? Kafanda mı, miden de

mi, nerede?

— Kalbimde.

— Peki, annenin sevgisi kalbinde ne kadar yer

kaplıyor?

— Çok.

— Ne kadar çok?

— Çok... çook işte...

— Anlatamayacağın kadar çok yani!

— Evet.

— Babanı seviyor musun?

— Evet.

— Onun sevgisi nerede?

— Kalbimde.

— Babanın sevgisi kalbinde ne kadar yer kaplıyor.

— O da anlatamayacağım kadar çok.

— Peki, dedi öğretmen, bu iki sevginin üzerine

kalbine bir de kardeşinin sevgisini koymak

istesen, kalbin, “hoop arkadaş kapasitemiz

doldu, bir sevgi daha alacak yerimiz kalmadı”

der mi? Öğrenci sınıfla birlikte tebessüm

ederek cevapladı;

— Hayır hocam.

— Bunların yanına amcanın, halanın, teyzenin,

diğer yakınlarının sevgisini koysan alır mı?

— Evet.

— Üzerine arkadaşının, komşunun sevgisini

koysan?

— Hepsini alır hocam.

— Ne kadar sevgi koyarsan alır yani, öyle mi?

— Öyle hocam.

Öğretmen sınıfa yönelerek dersini şu sözlerle

bitirdi:

Vay be! Ne mucize bir organ! Demek kalbimize ne

kadar sevgi koyarsak koyalım alıyor, bir türlü

dolmuyor! O halde ne duruyoruz! Kin ve nefretle

kapamayalım kapılarını kalbimizin; sonuna kadar

sevgiye, daima sevgiye açalım.

| Musa MERT |BIR KALP NE KADAR SEVGI ALIR?. .

Basit yaşamalı insan.

Basit bir şekilde doğmalı.

Sessiz, telaşsız ve sıradan.

Ve basit bir şekilde büyümeli

Basit bir çocuk olmalı örneğin,

Basit oyuncaklarla oynamalı.

Ağaçtan, kartondan, tahtadan.

Basit ve sıradan olmalı eğitimi

Basit okullarda okumalı.

Cahil olmamalı ama

Çok da bilmemeli öyle her şeyi

Fazlası olmamalı bilginin.

İşine yaramalı bildikleri.

Hamallık yapmamalı.

Basit yaşamalı insan.

Basit bir habere sevinebilmeli,

Basit bir olayda üzülebilmeli.

Hiç de çekinmemeli sağdan soldan.

En küçük bir sızı da kolayca ağlayabilmeli,

Farkında olmadan, hıçkırmadan, usuldan.

Basit giysileri olmalı insanın

Giydi mi yakışmalı ama

Gösterişe de kaçmamalı.

Seni sen yapmalı.

Eğreti durmamalı.

Basit bir de işi olmalı insanın.

Sevginin önüne geçmemeli örneğin.

Saygıyı unutturmamalı.

Patronca olmamalı yani.

Yerli yerinde olmalı zaman.

Geceyi gündüze katmamalı.

Çok da fazla olmamalı maaşı.

Muhannete muhtaç etmemeli lakin

Yoldan da çıkarmamalı.

Para için yaşamamalı insan

Yaşamak için parası olmalı.

Ve basit bir ailesi olmalı insanın.

Belki birkaç oğlu, kızı

Huzur bulmalı evinde, işinde, aşında.

Rahatça yürümeli evin yolunda.

Basit bir de evi olmalı tabi

Şöyle başını sokacak kadar.

Sokakta kalmamalı sadece

Üç beş kişi yatacak kadar.

Dimdik yaşamalı insan.

Yılmadan, utanmadan, bıkmadan.

Ve basitçe ölmeli

Sessiz, sedasız ve sıradan…

Basit İnsanın Şiiri| Mikail KIYMAZ | - Türkçe Öğretmeni (Sayı 382 Mayıs 2012 Diyanet Çocuk Dergisi)

18 19

Page 20: Vali İhsan Dede İHO

Yrd. Doç Dr. Abdullah Harmancı, Yazar,

Akademisyen:

İmam hatipli olmak bize belli bir dini

formasyon kazandırdı.

Bi l inç kazandırdı . En güzel i bu .

Duyduğum yüzlerce hadisi daha önceden

bildiğimi düşünürüm hep. Demek ki biz bir dini

ortam içinde yetişmişiz. Belli bir birikim

kazanmışız. Toplum içinde ise imam hatip

mezunu olmanın bir sorumluluğu var. Daha

ağırbaşlı olmak gerekiyor. Daha dikkatli. Ayrıca

imam hatipli olmak pek çok insanın size büyük

bir güven duymasına sebep oluyor. “İmam

hatipliyim” demeniz yetiyor. tabiî ki, bu ülkede,

imam hatipli olanların büyük dışlanmalar

yaşadığını da gördük. Bir süre, imam hatip

mezunları tehlikeli insanlar gibi görüldü,

algılandı. En azından küçük bir kesim tarafından.

İmam hatipli oluşunu gizleyenlere rastladık. İyi

ki imam hatipliyim, diyebiliyor muyum?

Kesinlikle...

Bunu her zaman dedim, diyeceğim de.

Fatih Turanalp, Yazar, Devlet Memuru:

İnsan doğar. Kendini bir 'yer'de bulur.

Kendini bir 'şekil'de bulur. Kendi tercihlerinin

üstünde bir şey vardır, onu oraya getiren.

Müslümanca yaşanan bir yerde doğmuştur

mesela. Müslüman bir ailenin çocuğu olmuştur.

Müslümanlıkla yoğrulmuş bir mirasın üstüne

konmuştur. Bu bir hediyedir aynı zamanda. Hiç

beklenmedik bir anda, adresini az çok tahmin

ettiğiniz bir yerden gelen kutlu bir hediye gibi…

Buna ne kadar şükredilse az gelir.

İşte böylesi bir hediye gibi, ilerleyen

zamanlarda hayatınıza giriveren pek çok şeyden

biri olur imam hatip. O an için belki de sadece

sıradan bir “okul” olarak görünür size. O da

diğerleri gibi sıralardan, tahtalardan,

sınavlardan, hocalardan ve siz ve sizin gibi

öğrencilerden oluşan; üstelik her gittiğiniz

okulda benzerlerini görebileceğiniz dört duvarı

olan bir binadan ibarettir. Ya da öyle zan-

nedersiniz ilk bakışta. Derslere girip çıkarsınız,

sınavlardan geçersiniz, gülersiniz, ağlarsınız,

acı tatlı birçok hatıranız olur. Bir şekilde okulu

bitirir, mezun olursunuz. Geldiğiniz yerler şöyle

ya da böyle yerlerdir. Şuraya ya da buraya

gelmişsinizdir. Belki de hiçbir yere henüz

gelemediğinizi bile düşünebilirsiniz. Oysa siz

fark etmeseniz de derinlerde akan bir şeyler

vardır. Sizi bir yerlere getiren, o gizli kaderiniz

gibi… Bunları görmek için biraz daha büyümeniz

gerekebilir.

Şuraya ya da buraya gelmenin aslında

dünyalık bir şey olduğunu fark edersiniz.

Dünyada kala-caktır bunlar ve sizin hayatınızı

devam ettirmeniz için gereklidir, o kadar.

Geriye dünyada neler yaptığınız kalacaktır.

Geriye sadece iyilikler kalır. İmam hatipli

olmak, “iyi” olmaktır. İyiliklerle olmaktır.

İyilerle olmaktır. İyi olmayı öğrenmektir. İyi

kalmaya çalışmaktır. Kendini iyi yetiştirmektir.

Manevî dinamikleri bilmek, pozitif bilimlerin

farkında olmaktır. İmam hatipli, hayatı

anlamlandırır-ken aslında her şeyin, bütün

varlığın en başında bahsettiğimiz “kutlu

hediyeyi bize gönderen”e doğru giden bir yol

olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu yol ne kadar

zorlu olsa da, emin bir şekilde yolculuğuna

devam etmektedir.

F O R U M

Adamın biri, bir zamanlar çocuktu.

Hani şu kravatında kuş besleyen, lâcivert

gözlüklü, kırmızı çizgili adam.

Beyaz gazoz ve küncülü simitle ilgili

sorunları vardı. Çünkü onların ikisine

birden her istediğinde sahip olamıyordu.

Yuvarlak, üstü resimli, koştukça cebinden

dökülen paralarının birikmesini bekliyor,

ancak zengin olunca kantindeki sıraya

girebiliyordu.

Çocuk hem simitli hem gazozlu bu

güzel günlerde zengin olmanın nasıl bir şey

olduğunu düşünürdü. Zengin çıtırt çıtırt

sonra da hüüfp diyebilendi belki de. Bir

simiti ikiye bölen ikizler zengin değildi

meselâ. Zaten her şeyleri azdı. Az olan

ikiye bölününce daha da azalırdı. Böyle

düşününce bir yudum da onlara içirtirdi.

Zeynep utanırdı biraz. Ama Nihat hepsini

içine çekecekmiş gibi içer, bir de

dudaklarını yalardı. Bunu izlerken, Nihat'ın

gazozunu bitireceğinden korksa da mutlu

olurdu. Havası kaçmasın diye uzun cam

şişenin ağzına parmaklarıyla bastırıp

simitinden tekrar ısırırdı. Çıtırttt...

Saatler günleri, günler ayları, aylar

da yılları kovaladı durdu. Zaman, simitinin

susamlarını sağa sola dökerek sınıfına

koştu. Çocuk yattı kalktı, yattı kalktı. Bir

gün saatin sesine uyandığında sakalları

çıkmış göbekli bir takvim buldu duvarında.

Aynada babasına benzeyen bir suratı

köpüklerle komikleştirip traş etti. İşe geç

kalıyordu.

Bazen simitini bazen de gazozunu

paylaşmadan mutlu olamadığı günler nasıl

bu kadar çabuk geçti. Adam hiç anlamadı.

Gökdeleninin penceresinden bakarken

"Heyhatt! Günler ağzı açık bırakılmış bir

gazozun baloncukları kadar hızlı geçti"

dedi. Sonra birden hapşurdu. Hapşurunca

susamlardan çok yaşasaydı keşke...

Artık bir sürü simit ve beyaz gazoz

alabilecek parası vardı. Cebinden

dökülmüyordu. Yuvarlak değil dikdörtgendi

hepsi. Zaman adamın parası değiştirmiş

boyunu uzatmıştı. Ama kalbindeki taze

baloncukları patlatmakta epey zorlanmıştı.

Adam, sıkıca saklamış olmalıydı kalbini...

Geçen günlerin insan kalplerinde hiç

baloncuk bırakmadığını düşünen birileri bu

söylediklerime inanmayabilir. Bunu

gökdelenin köşesindeki boyacı çocuğa

sorabilirsiniz. Sahildeki selpakçı kıza,

mahallenin çocuklarına, gazozculara,

simitçilere ve neden olmasın bana da

sorabilirsiniz. Ismarladığı simit gazozun

tadını hala unutabilmiş değilim.

VE HÜÜFP

| Hazırlayan: Ali Doğan - İngilizce Öğretmeni | | Sümeyra Turanalp |

(www.beyazbulut.com)

Toplumun farklı kesimlerine “İmam hatipli olmak size ne kazandırdı?” diye

sorduk.Birbirinden güzel cevaplar aldık.

20 21

Page 21: Vali İhsan Dede İHO

Yrd. Doç Dr. Abdullah Harmancı, Yazar,

Akademisyen:

İmam hatipli olmak bize belli bir dini

formasyon kazandırdı.

Bi l inç kazandırdı . En güzel i bu .

Duyduğum yüzlerce hadisi daha önceden

bildiğimi düşünürüm hep. Demek ki biz bir dini

ortam içinde yetişmişiz. Belli bir birikim

kazanmışız. Toplum içinde ise imam hatip

mezunu olmanın bir sorumluluğu var. Daha

ağırbaşlı olmak gerekiyor. Daha dikkatli. Ayrıca

imam hatipli olmak pek çok insanın size büyük

bir güven duymasına sebep oluyor. “İmam

hatipliyim” demeniz yetiyor. tabiî ki, bu ülkede,

imam hatipli olanların büyük dışlanmalar

yaşadığını da gördük. Bir süre, imam hatip

mezunları tehlikeli insanlar gibi görüldü,

algılandı. En azından küçük bir kesim tarafından.

İmam hatipli oluşunu gizleyenlere rastladık. İyi

ki imam hatipliyim, diyebiliyor muyum?

Kesinlikle...

Bunu her zaman dedim, diyeceğim de.

Fatih Turanalp, Yazar, Devlet Memuru:

İnsan doğar. Kendini bir 'yer'de bulur.

Kendini bir 'şekil'de bulur. Kendi tercihlerinin

üstünde bir şey vardır, onu oraya getiren.

Müslümanca yaşanan bir yerde doğmuştur

mesela. Müslüman bir ailenin çocuğu olmuştur.

Müslümanlıkla yoğrulmuş bir mirasın üstüne

konmuştur. Bu bir hediyedir aynı zamanda. Hiç

beklenmedik bir anda, adresini az çok tahmin

ettiğiniz bir yerden gelen kutlu bir hediye gibi…

Buna ne kadar şükredilse az gelir.

İşte böylesi bir hediye gibi, ilerleyen

zamanlarda hayatınıza giriveren pek çok şeyden

biri olur imam hatip. O an için belki de sadece

sıradan bir “okul” olarak görünür size. O da

diğerleri gibi sıralardan, tahtalardan,

sınavlardan, hocalardan ve siz ve sizin gibi

öğrencilerden oluşan; üstelik her gittiğiniz

okulda benzerlerini görebileceğiniz dört duvarı

olan bir binadan ibarettir. Ya da öyle zan-

nedersiniz ilk bakışta. Derslere girip çıkarsınız,

sınavlardan geçersiniz, gülersiniz, ağlarsınız,

acı tatlı birçok hatıranız olur. Bir şekilde okulu

bitirir, mezun olursunuz. Geldiğiniz yerler şöyle

ya da böyle yerlerdir. Şuraya ya da buraya

gelmişsinizdir. Belki de hiçbir yere henüz

gelemediğinizi bile düşünebilirsiniz. Oysa siz

fark etmeseniz de derinlerde akan bir şeyler

vardır. Sizi bir yerlere getiren, o gizli kaderiniz

gibi… Bunları görmek için biraz daha büyümeniz

gerekebilir.

Şuraya ya da buraya gelmenin aslında

dünyalık bir şey olduğunu fark edersiniz.

Dünyada kala-caktır bunlar ve sizin hayatınızı

devam ettirmeniz için gereklidir, o kadar.

Geriye dünyada neler yaptığınız kalacaktır.

Geriye sadece iyilikler kalır. İmam hatipli

olmak, “iyi” olmaktır. İyiliklerle olmaktır.

İyilerle olmaktır. İyi olmayı öğrenmektir. İyi

kalmaya çalışmaktır. Kendini iyi yetiştirmektir.

Manevî dinamikleri bilmek, pozitif bilimlerin

farkında olmaktır. İmam hatipli, hayatı

anlamlandırır-ken aslında her şeyin, bütün

varlığın en başında bahsettiğimiz “kutlu

hediyeyi bize gönderen”e doğru giden bir yol

olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu yol ne kadar

zorlu olsa da, emin bir şekilde yolculuğuna

devam etmektedir.

F O R U M

Adamın biri, bir zamanlar çocuktu.

Hani şu kravatında kuş besleyen, lâcivert

gözlüklü, kırmızı çizgili adam.

Beyaz gazoz ve küncülü simitle ilgili

sorunları vardı. Çünkü onların ikisine

birden her istediğinde sahip olamıyordu.

Yuvarlak, üstü resimli, koştukça cebinden

dökülen paralarının birikmesini bekliyor,

ancak zengin olunca kantindeki sıraya

girebiliyordu.

Çocuk hem simitli hem gazozlu bu

güzel günlerde zengin olmanın nasıl bir şey

olduğunu düşünürdü. Zengin çıtırt çıtırt

sonra da hüüfp diyebilendi belki de. Bir

simiti ikiye bölen ikizler zengin değildi

meselâ. Zaten her şeyleri azdı. Az olan

ikiye bölününce daha da azalırdı. Böyle

düşününce bir yudum da onlara içirtirdi.

Zeynep utanırdı biraz. Ama Nihat hepsini

içine çekecekmiş gibi içer, bir de

dudaklarını yalardı. Bunu izlerken, Nihat'ın

gazozunu bitireceğinden korksa da mutlu

olurdu. Havası kaçmasın diye uzun cam

şişenin ağzına parmaklarıyla bastırıp

simitinden tekrar ısırırdı. Çıtırttt...

Saatler günleri, günler ayları, aylar

da yılları kovaladı durdu. Zaman, simitinin

susamlarını sağa sola dökerek sınıfına

koştu. Çocuk yattı kalktı, yattı kalktı. Bir

gün saatin sesine uyandığında sakalları

çıkmış göbekli bir takvim buldu duvarında.

Aynada babasına benzeyen bir suratı

köpüklerle komikleştirip traş etti. İşe geç

kalıyordu.

Bazen simitini bazen de gazozunu

paylaşmadan mutlu olamadığı günler nasıl

bu kadar çabuk geçti. Adam hiç anlamadı.

Gökdeleninin penceresinden bakarken

"Heyhatt! Günler ağzı açık bırakılmış bir

gazozun baloncukları kadar hızlı geçti"

dedi. Sonra birden hapşurdu. Hapşurunca

susamlardan çok yaşasaydı keşke...

Artık bir sürü simit ve beyaz gazoz

alabilecek parası vardı. Cebinden

dökülmüyordu. Yuvarlak değil dikdörtgendi

hepsi. Zaman adamın parası değiştirmiş

boyunu uzatmıştı. Ama kalbindeki taze

baloncukları patlatmakta epey zorlanmıştı.

Adam, sıkıca saklamış olmalıydı kalbini...

Geçen günlerin insan kalplerinde hiç

baloncuk bırakmadığını düşünen birileri bu

söylediklerime inanmayabilir. Bunu

gökdelenin köşesindeki boyacı çocuğa

sorabilirsiniz. Sahildeki selpakçı kıza,

mahallenin çocuklarına, gazozculara,

simitçilere ve neden olmasın bana da

sorabilirsiniz. Ismarladığı simit gazozun

tadını hala unutabilmiş değilim.

VE HÜÜFP

| Hazırlayan: Ali Doğan - İngilizce Öğretmeni | | Sümeyra Turanalp |

(www.beyazbulut.com)

Toplumun farklı kesimlerine “İmam hatipli olmak size ne kazandırdı?” diye

sorduk.Birbirinden güzel cevaplar aldık.

20 21

Page 22: Vali İhsan Dede İHO

Musa Mert, Öğretmen, Yazar:

Kazanç ya da kaybın ölçüsü nedir?

Bu soruya cevap ararken hangi değer

ölçülerini temel almalıyız?

Kur'an'a göre bir cevap aranıyorsa,

cevap için ilk akla gelebilecek surelerden birisi

şüphesiz Asr suresi olmalıdır. Asr suresine

göre insanlar tarih boyunca, kendilerine

verilen süreyi (ömür) doğru ve verimli

değerlendiremedikleri için büyük bir

zarara/kayba uğramışlardır. İnsanlar

arasından sadece, zarardan/ kayıptan

kurtu larak hayat lar ın ı kâra/kazanca

dönüştürmüş olanlar şu dört özelliğe sahip

olanlardır:

1. İnananlar

2. Salih amel işleyenler (İnandıkları gibi

yaşama gayretinde olanlar).

3. Hakkı (inanıp yaşadıkları hakikati)

başkalarına da tavsiye edenler

4. Sabrı (kendisine ve başkalarına tavsiye

etmek suretiyle ömrü boyunca geri adım

atmayarak hakikat yolunda kararlılıkla

yürümeyi) tavsiye edenler.

İşte İmam Hatipli olmak, herhangi bir

maddi değerle ölçülemeyecek bu hayat

anlayışının kapılarını açmıştır bana. Bu anlayış

da bana hem dünyamı hem de ahretimi kazanma

yolunu açmıştır. Bu nedenle, şimdi çocuk olsam

hiç tereddüt etmeden yine İmam Hatipli

olmayı seçerim.

İmam hatipli olduğum için bana acıyarak

bakanları yadırgamıyorum. Çünkü “kazanma”

konusunu maddi değerlere indirgeyen bir

toplumun üyesi olan kimselerin, İmam Hatipli

olmanın bana ne kazandırdığını anlaması

imkânsızdır.

Fatih Çetindil, Ögretmen:

İmam hatipl i olmak bana hayat

kazandırdı.

Murat Göçer, Öğretim Görevlisi:

Beş kahvehanesi bulunan, dövmenin ve

sövmenin ayakta kalabilmenin tek çaresi

olduğu küçücük bir mahallenin evlâdıyım ben.

Oturduğu sokakta, akrabaları içerisinde ilk

imam hatip okuluna giden birisiyim ben. İmam

hatip okuluna gitmek ilk olarak bana bir kimlik,

çocuklarını imam hatipte okutmanın sevincini,

onurunu yaşayan ve buna göre hayatlarını

şekillendirmiş bir anne ve baba kazandırdı.

İmam hatip okuluna gitmem benim için ve ailem

için yeniden doğuş oldu. Rahmetli babam hiç

okula gitmemiş ama hayatı görmüş birisiydi. Bir

gün bana şöyle demişti: “Oğlum! İmam hatipli

olmak sorumluluk ister. Bu sorumluluğu

taşıyamayacaksan başka yerde okuyuver.”

İmam hatip bana sorumluluğu, evlâtlığı,

ağabeyliği, kardeşliği, komşuluğu, dostluğu,

paylaşmayı kısacası adam olmayı öğretti.

Ars. Gör. Murat Ak, Yazar, Akademisyen:

Evdekilere kızıp giden, dışarıda bir

süre vakit geçirdikten sonra yine çaresiz evine

dönen çocukların evidir İmam Hatip. İçinde

olup biten kırgınlıklar ve bazı iç burukluklarına

rağmen kendisinden daha iyi, güvenli bir liman

bulamadığımız yerdir İmam Hatip. Aradan

geçen on larca seneye rağmen bütün

arkadaşlarınızla sizi dün gibi yan yana getiren

aidiyettir. Sakallı amcaların cami önlerinde

sattığı, bir defa sürününce üzerinizden

kokusunu kolayca çıkaramadığınız misk gibidir.

Ayrıca İmam Hatip, büyükbabamdır benim.

Elimden tutup "Bundan sonra okulun burası"

diyerek zorla bırakmıştır beni buraya.

Çocukluğumda anlamayıp nazlansam da

büyüdükçe her gün “iyi ki yapmışın” diyerek

büyükbabamı rahmetle anma ve kendisine

Fatihalar gönderme sebebimdir İmam Hatip.

Celal Çetin, Serbest Meslek:

Sosyal hayatın her alanında gösterişten

uzak ve daima ölçülü davranmayı,Allah'tan

korkmayı öğretmiştir imam hatipli olmak.

Mehdi Sezer, Egitim Müfettisi:

Balık suyun kıymetini sudan çıkınca

anlar,yani imam hatibin bana çok şey

kazandırdığını biliyor ama okumasaydım neler

kaybedeceğimi ancak imam hatip okumasaydım

anlardım.

Mehmet Kaya, Ögretmen:

İmam hatipli olmak bana öz değerlerimi,

benliğimi ve kişiliğimi kazandırdı

Fatma Tas, Ev Hanımı:

A l l a h ’ ı v e p e y g a m b e r i i y i

tan ımamı ,çocuk lar ımıza daha b i l inç l i

davranmamızı öğretti imam hatipli olmak bana.

Ömer Koca, Doktor:

Farkında değildik nerede olduğumuzun.

Sadece okula gidip geliyorduk. Dersler ağırdı

biraz,zorlanıyorduk.Hem dini eğitim alıyor hem

de fen bilimleri eğitimi. Sonra mezun olduk işte

tam orda anladık aslında nereden mezun

olduğumuzu ve bırakın kazandırdıklarını meğer

tüm hayatımızı o okuldaki öğretilere göre

kurduğumuzu anladık. Benim için imam hatip

demek ben demek ve kazandığım en güzel sıfat

demek.

Mevlüt Türköz, Öğretim Görevlisi:

İmam hatipli olmanın bana kazandırdığı

iki kelimelik bir cümle ile özetlenirse

" a h i r e t i m i k a z a n d ı r d ı " . H e r h a l d e

kazandıracağı daha önemli bir şey de olamazdı.

Muharrem Hilmi Aksoy,Araştırma Görevlisi:

İmam hatipli olmak bana neler mi

öğretti?

Samimiyeti, paylaşmayı, sır saklamayı.

Hayatınızın herhangi bir zaman diliminde

burada öğrenci olmuşsanız şükretmeniz için

gerçekten büyük bir nimete sahip olmuşsunuz

demektir.

İmam Hatipli olmakla gurur duyuyorum.

Tüm kardeşlerimize saygılarımla.

Mehmet Akif Kabakçı, Öğretmen:

Lisede İngil izce öğretmenimin

yanlışlarını düzelttim hep. Öğretmen

olduktan sonra Arapça kursuna gittim,

anlatılanları bildiğimi hatırladım. Bunlar bir

yana, Kur'an okumada, ibadet etmede, kul

hakkından kaçınmada, hayatıma yön vermede

aldığım derslerin ve anlatılan kıssaların önemi

çok büyük.

Adem Bulut, İş Adamı:

Hayatta her zaman dik duruş

önemlidir. Ben şahsım adına bu dik duruşu ve

bu gururu taşımanın heyecanını imam hatipli

olmaktan kazanmışımdır.

Mehmet Bayram, Apartman Görevlisi:

İmam hatipli olmak yaratılış sebebim

o l a n d i n i m i n t a r a f ı m d a n d a h a i y i

anlaşılmasına vesile oldu.

İsmail Bayram, Eczacı:

Şükrün k ı ymet i n i , besme len i n

faziletini,bu dünyada ve ahiret gününde

mutlu olmanın şifrelerini öğrendim bu

okullarda. Hayatımı nasıl yönlendirmem

g e r e k t i ğ i n i , n a s ı l o t u r u p n a s ı l

kalkacağımı,suyun nasıl içileceğini, yemeğin

nasıl yenmesi gerektiğini yani kısaca hayatı

bu okullarda öğrendim ben.

Hasan Enes, Memur:

Allah’ın emirlerini, İslam dininin

kurallarını kulaktan dolma bilgilerle değil de

kaynağından öğrendiğim yerdir imam hatip

okulları.İkili ilişkilerimden tutun sosyal

hayatımdaki her aşamada bu okullardan

öğrendiğim düsturlara göre bu günlere

geldim.Şimdi dönüp şöyle bir baktığımda

diyorum ki 'Bu dünyaya elli kere gelsem yine

imam hatipli olurdum yine imam hatipli

olurdum”.

Mehmet Akif Yıldız, Mühendis:

Edep ile hal olmak ,bir yıldıza,bir

hilâle karşılıksız bağlanmak,güzel ahlâk ile

yaşamak,hülasa Müslüman bir Türk evlâdı gibi

davranmak hususiyetlerini kazandırdı.

22 23

Page 23: Vali İhsan Dede İHO

Musa Mert, Öğretmen, Yazar:

Kazanç ya da kaybın ölçüsü nedir?

Bu soruya cevap ararken hangi değer

ölçülerini temel almalıyız?

Kur'an'a göre bir cevap aranıyorsa,

cevap için ilk akla gelebilecek surelerden birisi

şüphesiz Asr suresi olmalıdır. Asr suresine

göre insanlar tarih boyunca, kendilerine

verilen süreyi (ömür) doğru ve verimli

değerlendiremedikleri için büyük bir

zarara/kayba uğramışlardır. İnsanlar

arasından sadece, zarardan/ kayıptan

kurtu larak hayat lar ın ı kâra/kazanca

dönüştürmüş olanlar şu dört özelliğe sahip

olanlardır:

1. İnananlar

2. Salih amel işleyenler (İnandıkları gibi

yaşama gayretinde olanlar).

3. Hakkı (inanıp yaşadıkları hakikati)

başkalarına da tavsiye edenler

4. Sabrı (kendisine ve başkalarına tavsiye

etmek suretiyle ömrü boyunca geri adım

atmayarak hakikat yolunda kararlılıkla

yürümeyi) tavsiye edenler.

İşte İmam Hatipli olmak, herhangi bir

maddi değerle ölçülemeyecek bu hayat

anlayışının kapılarını açmıştır bana. Bu anlayış

da bana hem dünyamı hem de ahretimi kazanma

yolunu açmıştır. Bu nedenle, şimdi çocuk olsam

hiç tereddüt etmeden yine İmam Hatipli

olmayı seçerim.

İmam hatipli olduğum için bana acıyarak

bakanları yadırgamıyorum. Çünkü “kazanma”

konusunu maddi değerlere indirgeyen bir

toplumun üyesi olan kimselerin, İmam Hatipli

olmanın bana ne kazandırdığını anlaması

imkânsızdır.

Fatih Çetindil, Ögretmen:

İmam hatipl i olmak bana hayat

kazandırdı.

Murat Göçer, Öğretim Görevlisi:

Beş kahvehanesi bulunan, dövmenin ve

sövmenin ayakta kalabilmenin tek çaresi

olduğu küçücük bir mahallenin evlâdıyım ben.

Oturduğu sokakta, akrabaları içerisinde ilk

imam hatip okuluna giden birisiyim ben. İmam

hatip okuluna gitmek ilk olarak bana bir kimlik,

çocuklarını imam hatipte okutmanın sevincini,

onurunu yaşayan ve buna göre hayatlarını

şekillendirmiş bir anne ve baba kazandırdı.

İmam hatip okuluna gitmem benim için ve ailem

için yeniden doğuş oldu. Rahmetli babam hiç

okula gitmemiş ama hayatı görmüş birisiydi. Bir

gün bana şöyle demişti: “Oğlum! İmam hatipli

olmak sorumluluk ister. Bu sorumluluğu

taşıyamayacaksan başka yerde okuyuver.”

İmam hatip bana sorumluluğu, evlâtlığı,

ağabeyliği, kardeşliği, komşuluğu, dostluğu,

paylaşmayı kısacası adam olmayı öğretti.

Ars. Gör. Murat Ak, Yazar, Akademisyen:

Evdekilere kızıp giden, dışarıda bir

süre vakit geçirdikten sonra yine çaresiz evine

dönen çocukların evidir İmam Hatip. İçinde

olup biten kırgınlıklar ve bazı iç burukluklarına

rağmen kendisinden daha iyi, güvenli bir liman

bulamadığımız yerdir İmam Hatip. Aradan

geçen on larca seneye rağmen bütün

arkadaşlarınızla sizi dün gibi yan yana getiren

aidiyettir. Sakallı amcaların cami önlerinde

sattığı, bir defa sürününce üzerinizden

kokusunu kolayca çıkaramadığınız misk gibidir.

Ayrıca İmam Hatip, büyükbabamdır benim.

Elimden tutup "Bundan sonra okulun burası"

diyerek zorla bırakmıştır beni buraya.

Çocukluğumda anlamayıp nazlansam da

büyüdükçe her gün “iyi ki yapmışın” diyerek

büyükbabamı rahmetle anma ve kendisine

Fatihalar gönderme sebebimdir İmam Hatip.

Celal Çetin, Serbest Meslek:

Sosyal hayatın her alanında gösterişten

uzak ve daima ölçülü davranmayı,Allah'tan

korkmayı öğretmiştir imam hatipli olmak.

Mehdi Sezer, Egitim Müfettisi:

Balık suyun kıymetini sudan çıkınca

anlar,yani imam hatibin bana çok şey

kazandırdığını biliyor ama okumasaydım neler

kaybedeceğimi ancak imam hatip okumasaydım

anlardım.

Mehmet Kaya, Ögretmen:

İmam hatipli olmak bana öz değerlerimi,

benliğimi ve kişiliğimi kazandırdı

Fatma Tas, Ev Hanımı:

A l l a h ’ ı v e p e y g a m b e r i i y i

tan ımamı ,çocuk lar ımıza daha b i l inç l i

davranmamızı öğretti imam hatipli olmak bana.

Ömer Koca, Doktor:

Farkında değildik nerede olduğumuzun.

Sadece okula gidip geliyorduk. Dersler ağırdı

biraz,zorlanıyorduk.Hem dini eğitim alıyor hem

de fen bilimleri eğitimi. Sonra mezun olduk işte

tam orda anladık aslında nereden mezun

olduğumuzu ve bırakın kazandırdıklarını meğer

tüm hayatımızı o okuldaki öğretilere göre

kurduğumuzu anladık. Benim için imam hatip

demek ben demek ve kazandığım en güzel sıfat

demek.

Mevlüt Türköz, Öğretim Görevlisi:

İmam hatipli olmanın bana kazandırdığı

iki kelimelik bir cümle ile özetlenirse

" a h i r e t i m i k a z a n d ı r d ı " . H e r h a l d e

kazandıracağı daha önemli bir şey de olamazdı.

Muharrem Hilmi Aksoy,Araştırma Görevlisi:

İmam hatipli olmak bana neler mi

öğretti?

Samimiyeti, paylaşmayı, sır saklamayı.

Hayatınızın herhangi bir zaman diliminde

burada öğrenci olmuşsanız şükretmeniz için

gerçekten büyük bir nimete sahip olmuşsunuz

demektir.

İmam Hatipli olmakla gurur duyuyorum.

Tüm kardeşlerimize saygılarımla.

Mehmet Akif Kabakçı, Öğretmen:

Lisede İngil izce öğretmenimin

yanlışlarını düzelttim hep. Öğretmen

olduktan sonra Arapça kursuna gittim,

anlatılanları bildiğimi hatırladım. Bunlar bir

yana, Kur'an okumada, ibadet etmede, kul

hakkından kaçınmada, hayatıma yön vermede

aldığım derslerin ve anlatılan kıssaların önemi

çok büyük.

Adem Bulut, İş Adamı:

Hayatta her zaman dik duruş

önemlidir. Ben şahsım adına bu dik duruşu ve

bu gururu taşımanın heyecanını imam hatipli

olmaktan kazanmışımdır.

Mehmet Bayram, Apartman Görevlisi:

İmam hatipli olmak yaratılış sebebim

o l a n d i n i m i n t a r a f ı m d a n d a h a i y i

anlaşılmasına vesile oldu.

İsmail Bayram, Eczacı:

Şükrün k ı ymet i n i , besme len i n

faziletini,bu dünyada ve ahiret gününde

mutlu olmanın şifrelerini öğrendim bu

okullarda. Hayatımı nasıl yönlendirmem

g e r e k t i ğ i n i , n a s ı l o t u r u p n a s ı l

kalkacağımı,suyun nasıl içileceğini, yemeğin

nasıl yenmesi gerektiğini yani kısaca hayatı

bu okullarda öğrendim ben.

Hasan Enes, Memur:

Allah’ın emirlerini, İslam dininin

kurallarını kulaktan dolma bilgilerle değil de

kaynağından öğrendiğim yerdir imam hatip

okulları.İkili ilişkilerimden tutun sosyal

hayatımdaki her aşamada bu okullardan

öğrendiğim düsturlara göre bu günlere

geldim.Şimdi dönüp şöyle bir baktığımda

diyorum ki 'Bu dünyaya elli kere gelsem yine

imam hatipli olurdum yine imam hatipli

olurdum”.

Mehmet Akif Yıldız, Mühendis:

Edep ile hal olmak ,bir yıldıza,bir

hilâle karşılıksız bağlanmak,güzel ahlâk ile

yaşamak,hülasa Müslüman bir Türk evlâdı gibi

davranmak hususiyetlerini kazandırdı.

22 23

Page 24: Vali İhsan Dede İHO

Peki toplum İmam ha�plilerden ne bekliyor. Toplumun beklediklerini karşılayabili-yor muyuz? Mümkün mertebe karşılıyor. Ancak toplumun

beklen�si büyük olduğu için küçük hataları büyük

algılıyor. Bu yüzden de imam ha�p öğrencilerinin daha

dikkatli olmaları çok hatayı yapmamaları gerekiyor.

İmam ha�p lisesinde okumaktan dolayı hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Hiçbir zaman pişman olmadım, Her zaman

mutlu oldum.

Geleceğe dair planlarınız nelerdir? Türkiye her gün büyüyen, gelişen bir ülke ve

söz sahibi olan bir ülkedir. Beklen�lerimiz büyük. Şahsi

olarak değil de toplumsal proje düşünmemiz, geleceğe

dair sağlıklı bir toplum için toplumu nasıl geliş�re bilir

ve sağlıklı bir toplumu ye�ş�rmemiz için neler

yapmalıyız onu düşünmeliyiz.

Günümüzde eği�m sadece okullarda verilen bilgilerle sınırlı kalmamaktadır. Araş�rma, gezi ve inceleme ile öğrencilerin bilgilerini pekiş�rilmesi sağlanmaktadır. Sizin bu konuda verdiğiniz destekler nelerdir?

Eği�mi haya�nın her alanında kullanmalıyız.

Disipline edilmiş haya�mız olmalı. Kurum olarak

amacımız da doğru, tanı�cı ve aydınla�cı bilgi akışını

sağlamak olduğu için bir nevi destekleyici olmuş

oluyor.

Kitap okumak haya�mıza yeni bakış açıları

ge�riyor. Ne kadar çok okursa o kadar u�u gelişir

insanın. Ama tek kalıpta değil de birçok alanda

okumalıyız. Kitap okumak bir zevk işidir okumaya

mutlaka zaman ayırmalıyız.

Biz öğrencilere başarılı olmak için neler önerisiniz. Tavsiyeleriniz nelerdir? Çok çalışmalı kendimizi sınırlamamalıyız.

Öğrencilerimiz hangi alanda yetenekliyse o alanda

kendini ye�ş�rmeli ve uzmanlık yapıp yetkin kişiler

olsunlar. Sizler imam ha�p öğrencileri olarak ilk adımı

atmışsınız bundan sonrasında devam edecek ve

topluma hizmet edilecekse en iyisi siz olmalısınız .

Bize zaman ayırdığınız ve fikirlerinizi bizimle paylaş�ğınız için şahsımız ve okulumuz adına teşekkür ederiz.

Sayın Müdürüm söyleşimizin başında sizi daha yakın olarak tanımak istersek Tuncay Karabulut kimdir. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1971 Konya'nın Kadınhanı i lçesinde

doğdum. İlkokuldan sonra Kadınhanı İmam Ha�p

Lisesinde eği�m-öğre�me devam e�m. 1990 yılında

mezun olduğum yıl Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji

Bölümünü kazandım. 1997'de yüksek lisans bi�kten

sonra doktoraya girdim. 1994'ten bu yana Milli

Eği�m Bakanlığına bağlı olarak öğretmenlik ve

yöne�cilik yap�ktan sonra yaklaşık 9 yıl İl Milli Eği�m

Şube Müdürü olarak çalış�m ve 2012'de Basın-Yayın

Enformasyon İl Müdürü olarak atandım.

Bize görevinizden bahseder misiniz? Basın- Enformasyon İl Müdürü ne gibi görevler yapar? İlde ve bölgede bulunan bütün basın-yayın

kuruluşlarıyla ilgili iş ve işlevlerin takibini yapmak

bunların özlük haklarıyla ilgili çalışmaların takibini

işlerini kolaylaş�rıcı, yönlendirici çalışmalar yapmak,

yerel basındaki haberlerin amacına uygun olarak

yapabilmesi için, onların ye�ş�rilmesi için çalışma

y a p m a k i l v e ç e v r e s i n e y ö n e l i k t a n ı � m

(enformasyon) yapmak.

Bu görevde olma tercihiniz nedir? Neden bu meslek? Okuduğum alan sosyoloji bölümü ile�şimle

ilgili olduğu için kendi alanıma yakın olduğu için

tercih e�m.

Çalışmalarınızdan ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Yeni bir kurum, kurumsallaşma aşamasında.

Başına yönelik çalışmalarımız var AB projeleri

hazırladık. Kamu kurum ve kuruluşların devle�n ve

hüküme�n yürü�üğü faaliyetlerin kamuoyuna en iyi

şekilde duyulması için çalışmalarımız var.

Bu işi severek mi yapıyorsunuz? Tabiî ki severek yapıyorum. Sevmemek

demek başarılı olmamak demek�r.

İmam ha�p lisesi döneminde aldığınız eği�m geleceğiniz açısından size nasıl bir katkı sağladı? Son derece büyük katkıları oldu. Ahlaki

yönden mille�ni, memleke�ni seven insanlar olarak

ye�şkinlik, yap�ğımız hareketlerde çok dikkatli

olmamız gerek�ğini öğrendik. Haya�mızın her

aşamasında bize olumlu olarak yansıdı.

İmam ha�plerin dünü ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bir dönemin üniversite sınavını kazanan

başarı oranı en iyi okullar konumuna gelmiş�.

1980'den sonra hızla yayılmaya başladı. Küçük

yerlerde kız çocukları okula gönderilmiyordur. İmam

ha�ple beraber gitmeye başladı. Atatürk de bunu

(yani kız çocuklarının okullaşmasını) is�yordu. Ama

birileri başarıyı hazmedemedi ve bu başarının önünü

kesmek için bir set kuruldu. İstediği alanı seçemeyen

öğrenciler sadece Din Kültürü öğretmenliğiyle

sınırlandırıldılar. Fakat sizinle başlayan süreçte kat

sayı farkı kaldırıldı ve ar�k hem imam ha�p okuyup

hem de farklı alanlarda kendisini ye�ş�recek

öğrenciler göreceğiz.

Sizin imam ha�p öğrencilerinden beklen�leriniz nedir? Toplumsal sorumluluklarını yerine ge�ren iyi

bir insan, dinini bilen vatanına mille�ne, devle�ne

faydalı olan birey olarak ye�şmek.

T U N C A Y K A R A B U L U T İ L E

Ý M A M H A T Ý P L Ý O L M A K Ü Z E R Ý N E . . .

Basın-Yayın Enformasyon İl Müdürü

| Söyleşi: Sümeyra ERTUĞRUL- Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

24 25

Page 25: Vali İhsan Dede İHO

Peki toplum İmam ha�plilerden ne bekliyor. Toplumun beklediklerini karşılayabili-yor muyuz? Mümkün mertebe karşılıyor. Ancak toplumun

beklen�si büyük olduğu için küçük hataları büyük

algılıyor. Bu yüzden de imam ha�p öğrencilerinin daha

dikkatli olmaları çok hatayı yapmamaları gerekiyor.

İmam ha�p lisesinde okumaktan dolayı hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Hiçbir zaman pişman olmadım, Her zaman

mutlu oldum.

Geleceğe dair planlarınız nelerdir? Türkiye her gün büyüyen, gelişen bir ülke ve

söz sahibi olan bir ülkedir. Beklen�lerimiz büyük. Şahsi

olarak değil de toplumsal proje düşünmemiz, geleceğe

dair sağlıklı bir toplum için toplumu nasıl geliş�re bilir

ve sağlıklı bir toplumu ye�ş�rmemiz için neler

yapmalıyız onu düşünmeliyiz.

Günümüzde eği�m sadece okullarda verilen bilgilerle sınırlı kalmamaktadır. Araş�rma, gezi ve inceleme ile öğrencilerin bilgilerini pekiş�rilmesi sağlanmaktadır. Sizin bu konuda verdiğiniz destekler nelerdir?

Eği�mi haya�nın her alanında kullanmalıyız.

Disipline edilmiş haya�mız olmalı. Kurum olarak

amacımız da doğru, tanı�cı ve aydınla�cı bilgi akışını

sağlamak olduğu için bir nevi destekleyici olmuş

oluyor.

Kitap okumak haya�mıza yeni bakış açıları

ge�riyor. Ne kadar çok okursa o kadar u�u gelişir

insanın. Ama tek kalıpta değil de birçok alanda

okumalıyız. Kitap okumak bir zevk işidir okumaya

mutlaka zaman ayırmalıyız.

Biz öğrencilere başarılı olmak için neler önerisiniz. Tavsiyeleriniz nelerdir? Çok çalışmalı kendimizi sınırlamamalıyız.

Öğrencilerimiz hangi alanda yetenekliyse o alanda

kendini ye�ş�rmeli ve uzmanlık yapıp yetkin kişiler

olsunlar. Sizler imam ha�p öğrencileri olarak ilk adımı

atmışsınız bundan sonrasında devam edecek ve

topluma hizmet edilecekse en iyisi siz olmalısınız .

Bize zaman ayırdığınız ve fikirlerinizi bizimle paylaş�ğınız için şahsımız ve okulumuz adına teşekkür ederiz.

Sayın Müdürüm söyleşimizin başında sizi daha yakın olarak tanımak istersek Tuncay Karabulut kimdir. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1971 Konya'nın Kadınhanı i lçesinde

doğdum. İlkokuldan sonra Kadınhanı İmam Ha�p

Lisesinde eği�m-öğre�me devam e�m. 1990 yılında

mezun olduğum yıl Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji

Bölümünü kazandım. 1997'de yüksek lisans bi�kten

sonra doktoraya girdim. 1994'ten bu yana Milli

Eği�m Bakanlığına bağlı olarak öğretmenlik ve

yöne�cilik yap�ktan sonra yaklaşık 9 yıl İl Milli Eği�m

Şube Müdürü olarak çalış�m ve 2012'de Basın-Yayın

Enformasyon İl Müdürü olarak atandım.

Bize görevinizden bahseder misiniz? Basın- Enformasyon İl Müdürü ne gibi görevler yapar? İlde ve bölgede bulunan bütün basın-yayın

kuruluşlarıyla ilgili iş ve işlevlerin takibini yapmak

bunların özlük haklarıyla ilgili çalışmaların takibini

işlerini kolaylaş�rıcı, yönlendirici çalışmalar yapmak,

yerel basındaki haberlerin amacına uygun olarak

yapabilmesi için, onların ye�ş�rilmesi için çalışma

y a p m a k i l v e ç e v r e s i n e y ö n e l i k t a n ı � m

(enformasyon) yapmak.

Bu görevde olma tercihiniz nedir? Neden bu meslek? Okuduğum alan sosyoloji bölümü ile�şimle

ilgili olduğu için kendi alanıma yakın olduğu için

tercih e�m.

Çalışmalarınızdan ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Yeni bir kurum, kurumsallaşma aşamasında.

Başına yönelik çalışmalarımız var AB projeleri

hazırladık. Kamu kurum ve kuruluşların devle�n ve

hüküme�n yürü�üğü faaliyetlerin kamuoyuna en iyi

şekilde duyulması için çalışmalarımız var.

Bu işi severek mi yapıyorsunuz? Tabiî ki severek yapıyorum. Sevmemek

demek başarılı olmamak demek�r.

İmam ha�p lisesi döneminde aldığınız eği�m geleceğiniz açısından size nasıl bir katkı sağladı? Son derece büyük katkıları oldu. Ahlaki

yönden mille�ni, memleke�ni seven insanlar olarak

ye�şkinlik, yap�ğımız hareketlerde çok dikkatli

olmamız gerek�ğini öğrendik. Haya�mızın her

aşamasında bize olumlu olarak yansıdı.

İmam ha�plerin dünü ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bir dönemin üniversite sınavını kazanan

başarı oranı en iyi okullar konumuna gelmiş�.

1980'den sonra hızla yayılmaya başladı. Küçük

yerlerde kız çocukları okula gönderilmiyordur. İmam

ha�ple beraber gitmeye başladı. Atatürk de bunu

(yani kız çocuklarının okullaşmasını) is�yordu. Ama

birileri başarıyı hazmedemedi ve bu başarının önünü

kesmek için bir set kuruldu. İstediği alanı seçemeyen

öğrenciler sadece Din Kültürü öğretmenliğiyle

sınırlandırıldılar. Fakat sizinle başlayan süreçte kat

sayı farkı kaldırıldı ve ar�k hem imam ha�p okuyup

hem de farklı alanlarda kendisini ye�ş�recek

öğrenciler göreceğiz.

Sizin imam ha�p öğrencilerinden beklen�leriniz nedir? Toplumsal sorumluluklarını yerine ge�ren iyi

bir insan, dinini bilen vatanına mille�ne, devle�ne

faydalı olan birey olarak ye�şmek.

T U N C A Y K A R A B U L U T İ L E

Ý M A M H A T Ý P L Ý O L M A K Ü Z E R Ý N E . . .

Basın-Yayın Enformasyon İl Müdürü

| Söyleşi: Sümeyra ERTUĞRUL- Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

24 25

Page 26: Vali İhsan Dede İHO

Dil üstünedir haykırışlarım,

Ya bu gün, ya yarın yok olur diye korkarım.

Unutma kardeşim, 'okey' değil 'evet' sanırım,

Ne de olsa ' dil'dir temsili vatanımın.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Yabancı kelimeler lügatimde

Olmasın diye çabalarım.

Güle güle yerine 'bye bye' diyenleri duyarım,

Bunları da duydukça afallarım.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Ya bir gün yok olursa diyedir kaygılarım.

Herkesin dili kendi milletinde güzeldir

Bunu anlarım,

Severim vatanımı güzel Türkçemi kullanırım.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Güzel konuşun Türkçeyi, size nasihatim.

Öldürmeyelim dilimizi

Hep bunun için savaşalım,

Dil içindir, vatan içindir, benim varlığım.

Dil ÜstüneDil Üstüne

4

| Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |

“Toprak bir gün yağmurun kıymetini

anlayacak, fakat o gün yağmur

yağmayacak.”

Güzel, güzel olduğu kadar da

yaralayan, kanatan bir söz!

Kaybetmeden anlayalım kıymetini

sahip olduklarımızın.Sevelim, koruyalım,

ilgi gösterelim, fedakarca üstüne

titreyelim, kol kanat gerelim, baş tacı

edelim…

Elimizden gittikten sonra ah vah

etsek de boş, dövünsek de nafile, ağlasak

üzülsek de faydasız.Gideni getirmez,

eskiye döndürmez, hasretliği kalır, maziyi

andıkça içimiz acır.

Türkçemiz… Güzel dilimiz...

Ninnileriyle uyuduğumuz, masallarıyla

büyüdüğümüz, manileriyle şenlenip,

fıkralarıyla güldüğümüz, şiirleriyle mest

olup öyküleriyle zamanı unuttuğumuz

Türkçemiz.

Peki atalarımızdan miras güzel

Türkçemize gereken hassasiyeti ve özeni

gösteriyor muyuz?

Duygularımıza tercüman olan, birlik

ve beraberliğimizi sağlayan tüm dünyaya

hakim dilimize hak ettiği kıymeti veriyor

muyuz?

Maalesef günümüzde Türkçemiz

üzgün, dilimiz kırgın, gönlü kasvetli, boynu

bükük.

Yabancı dillere özenip Türkçemizin

nadide sözcüklerini değiştirdikçe kolunu

kanadını kırıyoruz.Sözcükleri kısaltıp

bozdukça, söyleniş ve yazılışlarını

başkalaştırdıkça yüreğinde yaralar

açıyoruz.

Çok geç kalmadan, elimizden

çıkmadan, geriye dönüşü olmayan yollara

sapmadan bir an önce Türkçemizi Türkçe

gibi konuşalım, yazalım.Türkçe sevdalıları

olarak sevdiğimize sadakatle bağlanalım,

onu vefasızca yıpratmayalım.Geleceğe

mirasımızı layıkıyla bırakalım.

Yıl:1965

"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir

edâ takınacağıma hüküm veremedim, âdetâ vecde geldim.

Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi

oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm

vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir

sesle ´akşam-ı şerifleriniz hayrolsun´ dedim.

Yıl: 1975

“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma

karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok

geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni

rahatlatan bir gülümseme vardı.Üstüme çeki düzen

verdim, kendinden emin bir sesle ´iyi akşamlar´ dedim.”

Yıl: 1985

"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne

yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım

titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir

gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm

vardı.Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle

´hayırlı akşamlar´ dedim.

Yıl: 1995

“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal

geldi yâni.Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana

bakıyor, bu iş tamamdır dedim.Manitayı tavlamak için

doğruldum, artistik bir sesle ´selâm´ dedim.”

Yıl: 2013

“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum

yâni.Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim,

enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben,baktım ki

o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. ´Hav

ar yu yavrum?´ “

Yıl: 2026

"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. Off, ay

dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len

bu manita. ´Hay beybi.´ "

HALA VAKİT VAR!

TÜRKÇEMİZE SAHİP

ÇIKALIM

| Kübra KARATAŞ -Öğrenci |

Kaynak:www.izafet.com

Geç Kalmadan

DILPAREDILPARE..

26 27

Page 27: Vali İhsan Dede İHO

Dil üstünedir haykırışlarım,

Ya bu gün, ya yarın yok olur diye korkarım.

Unutma kardeşim, 'okey' değil 'evet' sanırım,

Ne de olsa ' dil'dir temsili vatanımın.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Yabancı kelimeler lügatimde

Olmasın diye çabalarım.

Güle güle yerine 'bye bye' diyenleri duyarım,

Bunları da duydukça afallarım.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Ya bir gün yok olursa diyedir kaygılarım.

Herkesin dili kendi milletinde güzeldir

Bunu anlarım,

Severim vatanımı güzel Türkçemi kullanırım.

Dil üstünedir haykırışlarım,

Güzel konuşun Türkçeyi, size nasihatim.

Öldürmeyelim dilimizi

Hep bunun için savaşalım,

Dil içindir, vatan içindir, benim varlığım.

Dil ÜstüneDil Üstüne

4

| Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |

“Toprak bir gün yağmurun kıymetini

anlayacak, fakat o gün yağmur

yağmayacak.”

Güzel, güzel olduğu kadar da

yaralayan, kanatan bir söz!

Kaybetmeden anlayalım kıymetini

sahip olduklarımızın.Sevelim, koruyalım,

ilgi gösterelim, fedakarca üstüne

titreyelim, kol kanat gerelim, baş tacı

edelim…

Elimizden gittikten sonra ah vah

etsek de boş, dövünsek de nafile, ağlasak

üzülsek de faydasız.Gideni getirmez,

eskiye döndürmez, hasretliği kalır, maziyi

andıkça içimiz acır.

Türkçemiz… Güzel dilimiz...

Ninnileriyle uyuduğumuz, masallarıyla

büyüdüğümüz, manileriyle şenlenip,

fıkralarıyla güldüğümüz, şiirleriyle mest

olup öyküleriyle zamanı unuttuğumuz

Türkçemiz.

Peki atalarımızdan miras güzel

Türkçemize gereken hassasiyeti ve özeni

gösteriyor muyuz?

Duygularımıza tercüman olan, birlik

ve beraberliğimizi sağlayan tüm dünyaya

hakim dilimize hak ettiği kıymeti veriyor

muyuz?

Maalesef günümüzde Türkçemiz

üzgün, dilimiz kırgın, gönlü kasvetli, boynu

bükük.

Yabancı dillere özenip Türkçemizin

nadide sözcüklerini değiştirdikçe kolunu

kanadını kırıyoruz.Sözcükleri kısaltıp

bozdukça, söyleniş ve yazılışlarını

başkalaştırdıkça yüreğinde yaralar

açıyoruz.

Çok geç kalmadan, elimizden

çıkmadan, geriye dönüşü olmayan yollara

sapmadan bir an önce Türkçemizi Türkçe

gibi konuşalım, yazalım.Türkçe sevdalıları

olarak sevdiğimize sadakatle bağlanalım,

onu vefasızca yıpratmayalım.Geleceğe

mirasımızı layıkıyla bırakalım.

Yıl:1965

"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir

edâ takınacağıma hüküm veremedim, âdetâ vecde geldim.

Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi

oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm

vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir

sesle ´akşam-ı şerifleriniz hayrolsun´ dedim.

Yıl: 1975

“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma

karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok

geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni

rahatlatan bir gülümseme vardı.Üstüme çeki düzen

verdim, kendinden emin bir sesle ´iyi akşamlar´ dedim.”

Yıl: 1985

"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne

yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım

titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir

gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm

vardı.Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle

´hayırlı akşamlar´ dedim.

Yıl: 1995

“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal

geldi yâni.Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana

bakıyor, bu iş tamamdır dedim.Manitayı tavlamak için

doğruldum, artistik bir sesle ´selâm´ dedim.”

Yıl: 2013

“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum

yâni.Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim,

enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben,baktım ki

o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. ´Hav

ar yu yavrum?´ “

Yıl: 2026

"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. Off, ay

dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len

bu manita. ´Hay beybi.´ "

HALA VAKİT VAR!

TÜRKÇEMİZE SAHİP

ÇIKALIM

| Kübra KARATAŞ -Öğrenci |

Kaynak:www.izafet.com

Geç Kalmadan

DILPAREDILPARE..

26 27

Page 28: Vali İhsan Dede İHO

1940 yılında Ankara'da doğan Cahit ZARİFOĞLU aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk

ve orta öğrenimini Siverek Ankara Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı.1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu.Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak Maraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs Türk Dili Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş Edebiyat özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir hikâye günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam Vedat Can Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir diyalog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam Kadın ve Aile Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı.Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürek dede ile Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orijinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır.Yayınlanmış eserleri:“İşaret Çocukları” (Şiirler 1967) “Yedi Güzel Adam” (Şiirler 1973) “İns” (Hikâyeler 1974) “Menziller” (Şiirler 1977) “Yaşamak” (Günlükler 1980) “Serçekuş” (Uzun Hikâye 1983) “Ağaçkakanlar” (Masal 1983) “Katıraslan” (Masal 1983) “Yürek Dede ile Padişah” (Masal 1984 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü) “Savaş Ritimleri” (Roman 1985) “Korku ve Yakarış” (Şiirler 1986) “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler 1987) “Motorlu Kuş” (Masal 1987) “Sütçü İmam” (Tiyatro 1987) “Gülücük” (Şiir 1989) “Ağaç Okul” (Şiir 1990).

Sultan

Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme

Hayat boş geç� Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz ka�nda Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum.

CAHİT ZARİFOĞLUNecip Fazıl Kısakürek, ünlü Türk şair, yazar ve fikir adamı. Necip Fazıl, 1904 yılında İstanbul’da doğmuş ve

25 Mayıs 1983 tarihinde yine İstanbul’da vefat etmiştir. 2o yaşındayken yayınladığı "Kaldırımlar" adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. İslamcı - muhafazakâr çizgisiyle muhafazakâr kesimin en takdir ettiği şairler arasında yer almaktadır. Necip Fazıl'ın, 1934 yılında Abdulhakim Arvasi ile tanışması hayatındaki en büyük dönüm noktasıdır.

1916 yılında Deniz Harp Okulu'nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki karşılığı ve tam adı Mekteb-i Fünunu Bahriye-i Şahane olan Bahriye Mektebi'ne imtihanla girdi.

Bahriye mektebinde İngilizcesi oldukça gelişti. Oscar Wilde, Shakspeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinden okuyabilecek bir seviyeye ulaştı. Bu dönemde Namık Kemal, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şair ve yazarların eserlerini de okudu.

Büyük Doğu Hareketi'ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.

1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.

Yaşar Nâbi tarafından, "Bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter" denilerek övülmüştür.

ESERLERİ:

Şiir:

Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile

Oyun:

Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Para, Namı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.

Roman:

Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı

Hikaye:

Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim,

Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,

Hatırat:

Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.

Utansın

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!

Ey bin bir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!

NECIP FAZlL KISAKÜREK

.| Hazırlayan: Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |

TÜRK EDEBİYATINDANTÜRK EDEBİYATINDAN

28 29

Kaynak: www.azbilgi.com Kaynak: www.forumpaylas.net

Page 29: Vali İhsan Dede İHO

1940 yılında Ankara'da doğan Cahit ZARİFOĞLU aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk

ve orta öğrenimini Siverek Ankara Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı.1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu.Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak Maraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs Türk Dili Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş Edebiyat özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir hikâye günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam Vedat Can Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir diyalog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam Kadın ve Aile Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı.Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürek dede ile Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orijinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır.Yayınlanmış eserleri:“İşaret Çocukları” (Şiirler 1967) “Yedi Güzel Adam” (Şiirler 1973) “İns” (Hikâyeler 1974) “Menziller” (Şiirler 1977) “Yaşamak” (Günlükler 1980) “Serçekuş” (Uzun Hikâye 1983) “Ağaçkakanlar” (Masal 1983) “Katıraslan” (Masal 1983) “Yürek Dede ile Padişah” (Masal 1984 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü) “Savaş Ritimleri” (Roman 1985) “Korku ve Yakarış” (Şiirler 1986) “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler 1987) “Motorlu Kuş” (Masal 1987) “Sütçü İmam” (Tiyatro 1987) “Gülücük” (Şiir 1989) “Ağaç Okul” (Şiir 1990).

Sultan

Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme

Hayat boş geç� Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz ka�nda Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum.

CAHİT ZARİFOĞLUNecip Fazıl Kısakürek, ünlü Türk şair, yazar ve fikir adamı. Necip Fazıl, 1904 yılında İstanbul’da doğmuş ve

25 Mayıs 1983 tarihinde yine İstanbul’da vefat etmiştir. 2o yaşındayken yayınladığı "Kaldırımlar" adlı şiir kitabıyla tanınmıştır. İslamcı - muhafazakâr çizgisiyle muhafazakâr kesimin en takdir ettiği şairler arasında yer almaktadır. Necip Fazıl'ın, 1934 yılında Abdulhakim Arvasi ile tanışması hayatındaki en büyük dönüm noktasıdır.

1916 yılında Deniz Harp Okulu'nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki karşılığı ve tam adı Mekteb-i Fünunu Bahriye-i Şahane olan Bahriye Mektebi'ne imtihanla girdi.

Bahriye mektebinde İngilizcesi oldukça gelişti. Oscar Wilde, Shakspeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinden okuyabilecek bir seviyeye ulaştı. Bu dönemde Namık Kemal, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şair ve yazarların eserlerini de okudu.

Büyük Doğu Hareketi'ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.

1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.

Yaşar Nâbi tarafından, "Bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter" denilerek övülmüştür.

ESERLERİ:

Şiir:

Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile

Oyun:

Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Para, Namı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.

Roman:

Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı

Hikaye:

Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim,

Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,

Hatırat:

Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.

Utansın

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!

Ey bin bir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!

NECIP FAZlL KISAKÜREK

.| Hazırlayan: Mikail KIYMAZ - Türkçe Öğretmeni |

TÜRK EDEBİYATINDANTÜRK EDEBİYATINDAN

28 29

Kaynak: www.azbilgi.com Kaynak: www.forumpaylas.net

Page 30: Vali İhsan Dede İHO

eknoloji'nin heyecan verici yükselişi

Tsürerken piyasa yeni ürünler girmeye

devam ediyor. Son zamanların modası

Tablet PC'ler yani Tablet Bilgisayarlar. Peki, Tablet PC

nedir? Tablet PC; cep Bilgisayarıyla dizüstü

bilgisayarın karışımı olan genelde 7 inç ile 10,1 inç

aralığında ekran boyutuna göre değişkenlik gösteren,

dokunmatik ekranlı, ihtiyaca göre şekillenen interneti

ve sağladığı depolama alanıyla verilerinizi kolayca

yanınızda taşımanızı sağlayan son teknoloji bir

bilgisayardır diye tanımlanabilir.

Tablet PC'lerde İşletim Sistemi

Var mı?

Evet, tablet PC'ler bilgisayarlarımız gibi

ister Linux isterse Windows işletim sistemi

bulunabilmektedir. Akıllı cep telefonlarında da

kullanılan Android işletim sistemi tablet PC'lerde

yaygın olarak kullanılmaktadır.

Neden Tablet PC Almalıyım?

Bu soru için sizlere birden çok cevap

sunabiliriz.

1- Çok kolay taşınabilir olması.

2- Çok hafif olması.

3- Fiyatlarının uygun olması.

4- Bilgisayarda yapabileceğiniz hemen hemen tüm

işlemleri tablet PC'de de yapabilecek olmanız.

5- Wifi ve tarayıcılar sayesinde geniş ekranda

internet keyfini yaşayabilecek olmanız.

6- Yanınızda adeta bir asistan taşıyor olacak

olmanız.

7- Yüksek verimlilik sağlaması.

8- Uzun batarya ömrüyle canınız sıkıldığında ister

oyun oynayın isterseniz de film izleyin.

9- Kitap okumaktan hoşlananlar elektronik

kitaplarını rahatlıkla okuyabilecek olmaları tablet

bilgisayarı tercih edebilecekleri anlamına

gelmektedir.

Kimler İçin Tablet PC Önerilmez?

1- Yüksek çözünürlükte son çıkan oyunları oynamak

isteyenler.

2- 3d Max, Autocad gibi çizim ve modelleme işleriyle

uğraşanlar.

3- Web tasarım ve programlama işiyle uğraşanlar

için,

4- Fotoğraf düzenleme, rötuşlama, fotoğraf işleme

işleriyle uğraşanlar için,

5- Video düzenleme ve video işleme işleriyle

uğraşanlar için,

6- Ses düzenleme ve ses işleme işleriyle uğraşanlar

için,

7- Yüksek çözünürlükte film izlemek isteyenler için,

8- Büyük dosyalarla çalışanlar için tablet bilgisayar

önerilmemektedir.

Peki, Tablet PC Alırken Nelere Dikkat

Etmelisiniz?

1- İşletim sistemine ve kurulu olan işletim sistemi

sürümüne dikkat etmelisiniz.

2- Cihazın sağlamlığını ve kasa yapısını kontrol edin.

3- Cihazın Ram miktarına dikkat edin.

4- Cihazları karşılaştırırken işlemci tipine ve

hızlarına dikkat edin.

5- Cihazların ekran boyutlarına dikkat edin.

6 - C i h a z ı n h a n g i m e d y a d o s y a l a r ı n ı

oynatabildiklerini inceleyin.

7- Son olarak da cihazların şarj sürelerini

karşılaştırın.

Ayrıca sahte tabletlerden kaçınmak

için;

Fiyat farkının çok fazla olmamasına dikkat edin.

Sahte tabletler kimi zaman orijinalinin üçte biri

fiyata satılabiliyor.

Ürün resimlerinin sahte olup olmamasına dikkat

edin. Orijinal ürünün özelliklerini, boyutunu ve

renklerini bilmek, sahtesinden ayırmanızda size

yardımcı olur.

Model numarasına dikkat edin. Üreticiler her

cihaza ayrı bir kod adı takar veya model numarası

verir. Sahte cihazlarda bu numaralar orijinal ile

uyuşmayabilir.

Garantili olmasına dikkat edin. Çoğu üretici,

ürünlerine sınırlı da olsa garanti uygular. Satın

almadan önce cihazınızın garantisinin olmasına

çok dikkat edin.

Tablet Bilgisayar

Kaynaklar:http://www.tabletpc.com.tr/http://www.chip.com.tr/http://tabletpc.nedir.com/

WASHINGTON - Psychological Science

dergisinde yayımlanan ve Michigan ile Iowa Eyalet

Üniversitesi tara�ndan yapılan araş�rma, şiddet

içerikli film ve video oyunlarının, başkalarını

düşünme duygusunu açıkça azal�ğını ortaya koydu.

Araş�rmada iki gruba ayrılan 320 üniversite

öğrencisinden ilk denek grubu 20 dakika süreyle

şiddet içerikli video oyunu oynarken, diğer grup

içinde şiddet bulunmayan oyunlar oynadı. Bir süre

sonra denekler yalnızca gürültülerin duydukları

şiddetli bir kavgaya tanıklık e�ler. Ardından da

kavgada yaralanan ve acıdan inlerken aksayarak

yürüyen bir kişiyi gördü. Araş�rmacılar, şiddet

oyunları oynayanların kavgada yaralanan bu kişiye

yardım etmekte çok geç kaldıklarını tespit e�. Şiddet

oyunu oynamayan grup 16 saniyede yardım ederken,

diğer grup ancak 73 saniyede yardım etmeyi

düşünebildi. Ha�a şiddet oyunu oynayanların

bazıları kavgayı bile fark etmedi.

İkinci araş�rmada da, 162 öğrencinin, kalçasından

sakat bir kadının koltuk değneklerini düşürdüğünde

verdikleri sınandı. Deneklerin yarısına filmin şiddet

dolu sahnesi izle�lirken, diğer grup bu sahne

izle�lmeden salondan çıkarıldı. Şiddet sahnesini

izleyenler, genç kadına koltuk değneklerini yerden

alıp vermek için diğer gruba oranla yüzde 26 daha

fazla zaman harcadı.

Uzmanlara göre, şiddet içerikli film, video

oyunu gibi görsellere maruz kalmak, kısa süre sonra

gerçek bir şiddet sahnesi görüldüğünde, kalp

ritminin ve cildin elektrik iletkenliğinin düşmesine

yol açan bir fizyolojik dengesizliğe neden oluyor.

Genel olarak sanal ortamda yaşanan şiddet

taşkınlığı günlük hayata aktarılırken, özellikle genç

bilgisayar kullanıcılarının belirli kesiminde davranış

bozuklarının ortaya çıkmasından endişe ediliyor.

Sanal Şiddet ile Bireyin Şiddet Eğilimi Arasındaki İlişki nedir?

Bu

bilgisayar

oyunları öyle

gerçekçi bir

şekilde ve öyle

mükemmel bir

kurguyla

hazırlanmaktadır ki, kişi oyunu oynamaya

başladığından i�baren düşmanı haklamaktan başka

bir şey düşünmemektedir. Çocuk oyun süresince

oyunun kahramanıyla özdeşleşmektedir. Bunu bu

oyunları oynayan herhangi bir çocuğu gözlemlerken

fark etmemeniz imkânızdır.

Bu oyunların bir çoğu belirli bir temanın

üzerinde şekillenmektedir, örneğin oyunu oynayan

çocuk bazen dünyaya kafa tutan onurlu bir terörist

bazen kendi ırkından olmayanları haklayan bir

kahraman bazen de bir çete lideri yada elmanı

karakterine bürünmektedirler. Bu oyunlarda

karakterler hırsızlık, banka soygunu, dayak ve cinayet

gibi bir çok görevi yerine ge�rmektedirler. Bu

oyunların en çok bilinenlerinden biri olan GTA

serilerinde kurbanlar yalnızca düşmanlar değil, yolda

yürüyen yayalar, benzin istasyonunda çalışan masum

insanlar gibi günlük haya�an insanlardır. Bütün bu

temalar öylesine gerçekçi ve öylesine akıcı hazırlanır

ki oyunun büyüsünden kopmak oldukça zorlaşır. Siz

ar�k hangi karakteri seç�yseniz o olursunuz.

Oyunun teması ne olursa olsun, ana fikir

aynıdır.

Unutmayalım ki; oyunda şiddet her ne kadar sanal

olsa da, etkileri göz ardı edilemeyecek kadar

gerçek�r!

O y u n d a ş i d d e t

h e r n e k a d a r s a n a l o l s a d a ,

e t k i l e r i g ö z a r d ı e d i l e m e y e c e k k a d a r g e r ç e k t i r !

| Hazırlayan: Elif Can ÖZTÜRK - Bilişim Teknolojileri Öğretmeni |

,.

Gencler potansiyel

cani olmasIn!

Kaynaklar:h�p://www.okuloncesiherseydir.com/

h�p://www.radikal.com.tr/

30 31

Page 31: Vali İhsan Dede İHO

eknoloji'nin heyecan verici yükselişi

Tsürerken piyasa yeni ürünler girmeye

devam ediyor. Son zamanların modası

Tablet PC'ler yani Tablet Bilgisayarlar. Peki, Tablet PC

nedir? Tablet PC; cep Bilgisayarıyla dizüstü

bilgisayarın karışımı olan genelde 7 inç ile 10,1 inç

aralığında ekran boyutuna göre değişkenlik gösteren,

dokunmatik ekranlı, ihtiyaca göre şekillenen interneti

ve sağladığı depolama alanıyla verilerinizi kolayca

yanınızda taşımanızı sağlayan son teknoloji bir

bilgisayardır diye tanımlanabilir.

Tablet PC'lerde İşletim Sistemi

Var mı?

Evet, tablet PC'ler bilgisayarlarımız gibi

ister Linux isterse Windows işletim sistemi

bulunabilmektedir. Akıllı cep telefonlarında da

kullanılan Android işletim sistemi tablet PC'lerde

yaygın olarak kullanılmaktadır.

Neden Tablet PC Almalıyım?

Bu soru için sizlere birden çok cevap

sunabiliriz.

1- Çok kolay taşınabilir olması.

2- Çok hafif olması.

3- Fiyatlarının uygun olması.

4- Bilgisayarda yapabileceğiniz hemen hemen tüm

işlemleri tablet PC'de de yapabilecek olmanız.

5- Wifi ve tarayıcılar sayesinde geniş ekranda

internet keyfini yaşayabilecek olmanız.

6- Yanınızda adeta bir asistan taşıyor olacak

olmanız.

7- Yüksek verimlilik sağlaması.

8- Uzun batarya ömrüyle canınız sıkıldığında ister

oyun oynayın isterseniz de film izleyin.

9- Kitap okumaktan hoşlananlar elektronik

kitaplarını rahatlıkla okuyabilecek olmaları tablet

bilgisayarı tercih edebilecekleri anlamına

gelmektedir.

Kimler İçin Tablet PC Önerilmez?

1- Yüksek çözünürlükte son çıkan oyunları oynamak

isteyenler.

2- 3d Max, Autocad gibi çizim ve modelleme işleriyle

uğraşanlar.

3- Web tasarım ve programlama işiyle uğraşanlar

için,

4- Fotoğraf düzenleme, rötuşlama, fotoğraf işleme

işleriyle uğraşanlar için,

5- Video düzenleme ve video işleme işleriyle

uğraşanlar için,

6- Ses düzenleme ve ses işleme işleriyle uğraşanlar

için,

7- Yüksek çözünürlükte film izlemek isteyenler için,

8- Büyük dosyalarla çalışanlar için tablet bilgisayar

önerilmemektedir.

Peki, Tablet PC Alırken Nelere Dikkat

Etmelisiniz?

1- İşletim sistemine ve kurulu olan işletim sistemi

sürümüne dikkat etmelisiniz.

2- Cihazın sağlamlığını ve kasa yapısını kontrol edin.

3- Cihazın Ram miktarına dikkat edin.

4- Cihazları karşılaştırırken işlemci tipine ve

hızlarına dikkat edin.

5- Cihazların ekran boyutlarına dikkat edin.

6 - C i h a z ı n h a n g i m e d y a d o s y a l a r ı n ı

oynatabildiklerini inceleyin.

7- Son olarak da cihazların şarj sürelerini

karşılaştırın.

Ayrıca sahte tabletlerden kaçınmak

için;

Fiyat farkının çok fazla olmamasına dikkat edin.

Sahte tabletler kimi zaman orijinalinin üçte biri

fiyata satılabiliyor.

Ürün resimlerinin sahte olup olmamasına dikkat

edin. Orijinal ürünün özelliklerini, boyutunu ve

renklerini bilmek, sahtesinden ayırmanızda size

yardımcı olur.

Model numarasına dikkat edin. Üreticiler her

cihaza ayrı bir kod adı takar veya model numarası

verir. Sahte cihazlarda bu numaralar orijinal ile

uyuşmayabilir.

Garantili olmasına dikkat edin. Çoğu üretici,

ürünlerine sınırlı da olsa garanti uygular. Satın

almadan önce cihazınızın garantisinin olmasına

çok dikkat edin.

Tablet Bilgisayar

Kaynaklar:http://www.tabletpc.com.tr/http://www.chip.com.tr/http://tabletpc.nedir.com/

WASHINGTON - Psychological Science

dergisinde yayımlanan ve Michigan ile Iowa Eyalet

Üniversitesi tara�ndan yapılan araş�rma, şiddet

içerikli film ve video oyunlarının, başkalarını

düşünme duygusunu açıkça azal�ğını ortaya koydu.

Araş�rmada iki gruba ayrılan 320 üniversite

öğrencisinden ilk denek grubu 20 dakika süreyle

şiddet içerikli video oyunu oynarken, diğer grup

içinde şiddet bulunmayan oyunlar oynadı. Bir süre

sonra denekler yalnızca gürültülerin duydukları

şiddetli bir kavgaya tanıklık e�ler. Ardından da

kavgada yaralanan ve acıdan inlerken aksayarak

yürüyen bir kişiyi gördü. Araş�rmacılar, şiddet

oyunları oynayanların kavgada yaralanan bu kişiye

yardım etmekte çok geç kaldıklarını tespit e�. Şiddet

oyunu oynamayan grup 16 saniyede yardım ederken,

diğer grup ancak 73 saniyede yardım etmeyi

düşünebildi. Ha�a şiddet oyunu oynayanların

bazıları kavgayı bile fark etmedi.

İkinci araş�rmada da, 162 öğrencinin, kalçasından

sakat bir kadının koltuk değneklerini düşürdüğünde

verdikleri sınandı. Deneklerin yarısına filmin şiddet

dolu sahnesi izle�lirken, diğer grup bu sahne

izle�lmeden salondan çıkarıldı. Şiddet sahnesini

izleyenler, genç kadına koltuk değneklerini yerden

alıp vermek için diğer gruba oranla yüzde 26 daha

fazla zaman harcadı.

Uzmanlara göre, şiddet içerikli film, video

oyunu gibi görsellere maruz kalmak, kısa süre sonra

gerçek bir şiddet sahnesi görüldüğünde, kalp

ritminin ve cildin elektrik iletkenliğinin düşmesine

yol açan bir fizyolojik dengesizliğe neden oluyor.

Genel olarak sanal ortamda yaşanan şiddet

taşkınlığı günlük hayata aktarılırken, özellikle genç

bilgisayar kullanıcılarının belirli kesiminde davranış

bozuklarının ortaya çıkmasından endişe ediliyor.

Sanal Şiddet ile Bireyin Şiddet Eğilimi Arasındaki İlişki nedir?

Bu

bilgisayar

oyunları öyle

gerçekçi bir

şekilde ve öyle

mükemmel bir

kurguyla

hazırlanmaktadır ki, kişi oyunu oynamaya

başladığından i�baren düşmanı haklamaktan başka

bir şey düşünmemektedir. Çocuk oyun süresince

oyunun kahramanıyla özdeşleşmektedir. Bunu bu

oyunları oynayan herhangi bir çocuğu gözlemlerken

fark etmemeniz imkânızdır.

Bu oyunların bir çoğu belirli bir temanın

üzerinde şekillenmektedir, örneğin oyunu oynayan

çocuk bazen dünyaya kafa tutan onurlu bir terörist

bazen kendi ırkından olmayanları haklayan bir

kahraman bazen de bir çete lideri yada elmanı

karakterine bürünmektedirler. Bu oyunlarda

karakterler hırsızlık, banka soygunu, dayak ve cinayet

gibi bir çok görevi yerine ge�rmektedirler. Bu

oyunların en çok bilinenlerinden biri olan GTA

serilerinde kurbanlar yalnızca düşmanlar değil, yolda

yürüyen yayalar, benzin istasyonunda çalışan masum

insanlar gibi günlük haya�an insanlardır. Bütün bu

temalar öylesine gerçekçi ve öylesine akıcı hazırlanır

ki oyunun büyüsünden kopmak oldukça zorlaşır. Siz

ar�k hangi karakteri seç�yseniz o olursunuz.

Oyunun teması ne olursa olsun, ana fikir

aynıdır.

Unutmayalım ki; oyunda şiddet her ne kadar sanal

olsa da, etkileri göz ardı edilemeyecek kadar

gerçek�r!

O y u n d a ş i d d e t

h e r n e k a d a r s a n a l o l s a d a ,

e t k i l e r i g ö z a r d ı e d i l e m e y e c e k k a d a r g e r ç e k t i r !

| Hazırlayan: Elif Can ÖZTÜRK - Bilişim Teknolojileri Öğretmeni |

,.

Gencler potansiyel

cani olmasIn!

Kaynaklar:h�p://www.okuloncesiherseydir.com/

h�p://www.radikal.com.tr/

30 31

Page 32: Vali İhsan Dede İHO

KUŞLARIN KALBİNE DOKUNMAK- Vural Kaya

Bu kitapta çocuk bakışıyla

ve deneme türünde yazılmış otuz

üç me�n yer alıyor. Çocuk Hakları

için En Evrensel Bildiri ile başlayan

kitap, Mehmet Akif'in anıt çocuğu

Dirvas ile bi�yor. Yazar, çocuk

diliyle okuyucuya seslenirken

çocuk anlayışını da ortaya koyuyor. Çocukla

haya�n çeşitli boyutları üzerine konuşuyor.

Deneme türünün önemli bir örneği olan

bu kitabı çocukların ve kocaman çocukların

severek okuyacağını umuyoruz ve önemle tavsiye

ediyoruz.

(Vural Kaya, Kuşların Kalbine Dokunmak,

Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 60 sayfa)

KÜÇÜK PRENS - Antoine De Saint Exupery

Antoine de Saint-Exupéry

tara�ndan New York'ta bir otel

odasında yazılan Küçük Prens

yayımlandığı günden bu yana

milyonlarca insanın kalbini

fethetmeye devam ediyor. Küçük

Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına

üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz.

Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için

biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu

sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens Sahra

Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de

bu pilot anla�r bize. Kimdir Küçük Prens, neden

sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden

anlaşamamış�r, gi�ği diğer gezegenlerde kimlerle

karşılaşmış�r ve neler öğrenmiş�r? Bu öyküyü

dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve

öğrendikleri sayesinde haya�mıza tekrar

bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “Ne kadar

da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens'in de

dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir

zaten.”

Bu eğlendirici ve sorgulamayı öğreten

kitabı siz çocuklara öneriyoruz.

(Antoine De Saint Exupery, Küçük Prens,

Mavibulut Yayıncılık, İstanbul, 2011, 96 sayfa)

KÜÇÜK ŞEHZADE - Cahit Zarifoğlu

"Sarayın bahçesindeki

fıskiyeli havuzun su sesleri

dalga dalga meyve ağaçlarının

üzerine dökülüyor. Koşmaktan

yorulan çocuklar ağaç

diplerine, gölgelere

sığınmışlar. Kimi halıların üzerine başlarını

koymuş çoktan uyumuşlar. Lalaları onların

yüzlerine konan sinekleri ipek bir tülbentle

kovalıyor. Ve kendi gözlerini kapamaya

çalışan uykuya karşı direniyorlar."

� Cahit Zarifoğlu sizleri ibret verici ve güzel

hikâyeleriyle düşünmeye sevk ediyor. Bu kitabın

okumayı sevmek için güzel bir adım olduğunu

düşünüyoruz.

(Cahit Zarifoğlu, Küçük Şehzade, Beyan Yayınları,

İstanbul, 2011, 96 sayfa)

MARTI-Rıchard Bach

Özgürlük, direnç ve umut kavramlarını bir

mar�nın kanatlarına bindirirken,

umutsuzluk ve boşluk içinde

günlerini geçiren insanların

serüvenlerini ustaca ortaya

koyuveren bir kitap tanı�yoruz

sizlere.

Hayata dair umutları ve planları

olan herkes için mükemmel bir kitap. Mar�

arkadaşlarına harika bir örnek olan Jonathan,

sizlere de güzel bir örnek olacak.

(Rıchard Bach, Mar�, Epsilon Yayınevi,

İstanbul, 2011, 96 sayfa)

Okunası Kitaplarİki yeni kan grubu tanımlandı: Langereis ve

Junior

İnsanların kanlarında taşıdıkları bazı

maddelere göre 4 gruba ayrılır. A, B, AB, O şeklinde.

Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması

için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli

değ i ld i r. Ayr ıca Rh faktörü açıs ından da

değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4

farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh

pozitif) ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye

ayrılır.

Bilinen kan guruplarına iki yeni kan grubu daha eklendi: Langereis ve Junior. Çalışmanın yazarlarından University of Vermont biyologlarından Dr. Bryan Ballif, elde edilen bilgilerin hayati değere sahip olduğunu belirterek; “Daha önce temel kan gruplarından sorumlu olan sadece 30 protein tanımlanmıştı ancak şimdi bu sayı 32'ye ulaştı” dedi.

SİZCE HAYVANLARDA DA KAN GRUBU VAR MIDIR?

Evet hayvanlarda da kan grupları bulunur. Kan grupları, alyuvarların zar yüzeyinde bulunan çeşitli proteinler nedeniyle ortaya çıkıyor. Farklı hayvan gruplarında da farklı zar proteinleri bulunuyor. Bu nedenle, hayvanlarda da kan grupları mevcut. Örneğin kedilerde 3, köpeklerde 11 farklı kan grubu görülüyor. Çoğu zaman da, bizlerdeki, yani insanlardaki A-B-O kan grubu sisteminden farklı kan grubu sistemleri görülüyor.

Kan gruplarına ek olarak, kanda bulunan çeşitli faktörler de, bu kan gruplarında çeşitli alt gruplar oluşturabiliyorlar.Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da

çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır....

KAN NAKLİ NEDİR?

Bir canlıdan diğerine kan aktarma işlemine kan nakli denir.

İlk kan nakli 12 haziran 1667 tarihinde yapılmıştır. 15 yaşındaki bir hastaya Profesör Jean Denys bir kuzudan alınan 250 gr kanı nakletmiştir. Bu tehlikeli deney sonucunda hasta iyileşti ama bu olumlu başlangıç sonraki denemelerde aynı sonucu vermedi.

Bir insandan diğerine ilk kan nakli 1818 yılında doktor Thomas Bulundell tarafında gerçekleştirildi ölmek üzere olan hasta kurtarılamadı ilk olumlu nakil ilk denemeden yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleştirilmiştir.

1907 yılında ise ilk kez kan gruplarına göre ayırarak kan nakledilmesi gerektiği anlaşıldı ve kan gruplarına göre kan nakledildi.

KİMLER KİMLERE KAN VEREBİLİR?

Kan grupları en uygun kan alışverişi, her bireyin kendi kan grubuyla yaptığı alışveriştir. Buna İDEAL KAN ALIŞVERİŞİ denir.

Mecbur kalındığında belirli kriterlere bağlı kalarak ve belirli miktarlarda diğer kan gruplarıda kullanılabilir.

ACABA NEDEN KAN BAĞIŞLAMALIYIZ?Kan bağışının önemi

—Kemik iliğinin yağlanmasını önler

—Kandaki yağ oranını düşürür. —Vücutta yeni kan hücrelerinin oluşmasını sağladığı için vücut canlılık kazanır.

—Kalp krizi ihtimalini % 90 azaltır.

—Baş ağrısı , stres , kaşıntı , tansiyon yorgunluk ve alerjik reaksiyonlara iyi gelir

H a s t a n e l e r d e g e r e k l i t e d a v i l e r i n yap ı l ab i lmes i i ç i n kan bağ ı ş ı na i h t i yaç vardır.Yapılacak kan bağışları insanların hayatını kurtarır.

İNSANLARDA KAÇ ÇEŞİT KAN GRUBU VAR

BİLİYOR MUSUNUZ?| Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY - Fen ve Teknoloji Öğretmeni |

| Hazırlayan: Erdal DEMİR - Türkçe Öğretmeni |

32 33

Kaynaklar: www.medikalakademi.com www.news-medical.net

Page 33: Vali İhsan Dede İHO

KUŞLARIN KALBİNE DOKUNMAK- Vural Kaya

Bu kitapta çocuk bakışıyla

ve deneme türünde yazılmış otuz

üç me�n yer alıyor. Çocuk Hakları

için En Evrensel Bildiri ile başlayan

kitap, Mehmet Akif'in anıt çocuğu

Dirvas ile bi�yor. Yazar, çocuk

diliyle okuyucuya seslenirken

çocuk anlayışını da ortaya koyuyor. Çocukla

haya�n çeşitli boyutları üzerine konuşuyor.

Deneme türünün önemli bir örneği olan

bu kitabı çocukların ve kocaman çocukların

severek okuyacağını umuyoruz ve önemle tavsiye

ediyoruz.

(Vural Kaya, Kuşların Kalbine Dokunmak,

Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 60 sayfa)

KÜÇÜK PRENS - Antoine De Saint Exupery

Antoine de Saint-Exupéry

tara�ndan New York'ta bir otel

odasında yazılan Küçük Prens

yayımlandığı günden bu yana

milyonlarca insanın kalbini

fethetmeye devam ediyor. Küçük

Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına

üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz.

Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için

biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu

sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens Sahra

Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de

bu pilot anla�r bize. Kimdir Küçük Prens, neden

sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden

anlaşamamış�r, gi�ği diğer gezegenlerde kimlerle

karşılaşmış�r ve neler öğrenmiş�r? Bu öyküyü

dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve

öğrendikleri sayesinde haya�mıza tekrar

bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “Ne kadar

da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens'in de

dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir

zaten.”

Bu eğlendirici ve sorgulamayı öğreten

kitabı siz çocuklara öneriyoruz.

(Antoine De Saint Exupery, Küçük Prens,

Mavibulut Yayıncılık, İstanbul, 2011, 96 sayfa)

KÜÇÜK ŞEHZADE - Cahit Zarifoğlu

"Sarayın bahçesindeki

fıskiyeli havuzun su sesleri

dalga dalga meyve ağaçlarının

üzerine dökülüyor. Koşmaktan

yorulan çocuklar ağaç

diplerine, gölgelere

sığınmışlar. Kimi halıların üzerine başlarını

koymuş çoktan uyumuşlar. Lalaları onların

yüzlerine konan sinekleri ipek bir tülbentle

kovalıyor. Ve kendi gözlerini kapamaya

çalışan uykuya karşı direniyorlar."

� Cahit Zarifoğlu sizleri ibret verici ve güzel

hikâyeleriyle düşünmeye sevk ediyor. Bu kitabın

okumayı sevmek için güzel bir adım olduğunu

düşünüyoruz.

(Cahit Zarifoğlu, Küçük Şehzade, Beyan Yayınları,

İstanbul, 2011, 96 sayfa)

MARTI-Rıchard Bach

Özgürlük, direnç ve umut kavramlarını bir

mar�nın kanatlarına bindirirken,

umutsuzluk ve boşluk içinde

günlerini geçiren insanların

serüvenlerini ustaca ortaya

koyuveren bir kitap tanı�yoruz

sizlere.

Hayata dair umutları ve planları

olan herkes için mükemmel bir kitap. Mar�

arkadaşlarına harika bir örnek olan Jonathan,

sizlere de güzel bir örnek olacak.

(Rıchard Bach, Mar�, Epsilon Yayınevi,

İstanbul, 2011, 96 sayfa)

Okunası Kitaplarİki yeni kan grubu tanımlandı: Langereis ve

Junior

İnsanların kanlarında taşıdıkları bazı

maddelere göre 4 gruba ayrılır. A, B, AB, O şeklinde.

Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması

için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli

değ i ld i r. Ayr ıca Rh faktörü açıs ından da

değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4

farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh

pozitif) ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye

ayrılır.

Bilinen kan guruplarına iki yeni kan grubu daha eklendi: Langereis ve Junior. Çalışmanın yazarlarından University of Vermont biyologlarından Dr. Bryan Ballif, elde edilen bilgilerin hayati değere sahip olduğunu belirterek; “Daha önce temel kan gruplarından sorumlu olan sadece 30 protein tanımlanmıştı ancak şimdi bu sayı 32'ye ulaştı” dedi.

SİZCE HAYVANLARDA DA KAN GRUBU VAR MIDIR?

Evet hayvanlarda da kan grupları bulunur. Kan grupları, alyuvarların zar yüzeyinde bulunan çeşitli proteinler nedeniyle ortaya çıkıyor. Farklı hayvan gruplarında da farklı zar proteinleri bulunuyor. Bu nedenle, hayvanlarda da kan grupları mevcut. Örneğin kedilerde 3, köpeklerde 11 farklı kan grubu görülüyor. Çoğu zaman da, bizlerdeki, yani insanlardaki A-B-O kan grubu sisteminden farklı kan grubu sistemleri görülüyor.

Kan gruplarına ek olarak, kanda bulunan çeşitli faktörler de, bu kan gruplarında çeşitli alt gruplar oluşturabiliyorlar.Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da

çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır....

KAN NAKLİ NEDİR?

Bir canlıdan diğerine kan aktarma işlemine kan nakli denir.

İlk kan nakli 12 haziran 1667 tarihinde yapılmıştır. 15 yaşındaki bir hastaya Profesör Jean Denys bir kuzudan alınan 250 gr kanı nakletmiştir. Bu tehlikeli deney sonucunda hasta iyileşti ama bu olumlu başlangıç sonraki denemelerde aynı sonucu vermedi.

Bir insandan diğerine ilk kan nakli 1818 yılında doktor Thomas Bulundell tarafında gerçekleştirildi ölmek üzere olan hasta kurtarılamadı ilk olumlu nakil ilk denemeden yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleştirilmiştir.

1907 yılında ise ilk kez kan gruplarına göre ayırarak kan nakledilmesi gerektiği anlaşıldı ve kan gruplarına göre kan nakledildi.

KİMLER KİMLERE KAN VEREBİLİR?

Kan grupları en uygun kan alışverişi, her bireyin kendi kan grubuyla yaptığı alışveriştir. Buna İDEAL KAN ALIŞVERİŞİ denir.

Mecbur kalındığında belirli kriterlere bağlı kalarak ve belirli miktarlarda diğer kan gruplarıda kullanılabilir.

ACABA NEDEN KAN BAĞIŞLAMALIYIZ?Kan bağışının önemi

—Kemik iliğinin yağlanmasını önler

—Kandaki yağ oranını düşürür. —Vücutta yeni kan hücrelerinin oluşmasını sağladığı için vücut canlılık kazanır.

—Kalp krizi ihtimalini % 90 azaltır.

—Baş ağrısı , stres , kaşıntı , tansiyon yorgunluk ve alerjik reaksiyonlara iyi gelir

H a s t a n e l e r d e g e r e k l i t e d a v i l e r i n yap ı l ab i lmes i i ç i n kan bağ ı ş ı na i h t i yaç vardır.Yapılacak kan bağışları insanların hayatını kurtarır.

İNSANLARDA KAÇ ÇEŞİT KAN GRUBU VAR

BİLİYOR MUSUNUZ?| Hazırlayan: Mustafa Ökkeş AKSOY - Fen ve Teknoloji Öğretmeni |

| Hazırlayan: Erdal DEMİR - Türkçe Öğretmeni |

32 33

Kaynaklar: www.medikalakademi.com www.news-medical.net

Page 34: Vali İhsan Dede İHO

ÇOCUKLAR İÇİN KUR'AN TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

� “Sizlere tanı�ğımız kitap

sizler için hazırlanmış bir Kur'an-ı

Kerim sözlüğüdür. Bu sözlükte

Kur'an-ı Kerim'le ilgili günlük

haya�a en sık karşılaşacağınız

kavramlara yer verdik. Her

kavramla ilgili mutlaka bir aye�

kerime ya da hadisi şerif yazdık.

Kavramı daha rahat

kavrayabilesiniz diye açıklamaları geniş tu�uk. Ha

bir de okurken sıkılmayın diye kitabın içine bol bol

eğlence ka�k. Böylece ortaya eğlenirken

öğrenebileceğiniz, çokça seveceğiniz bir kitap

çık�.”

Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar

için hazırladığı bu kitabı önemle tavsiye ediyoruz.

Haydi bakalım, hepinize iyi okumalar.

(Çocuklar İçin Kur'an Terimleri Sözlüğü, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2012, 80 sayfa)

YÜREKDEDE İLE PADİŞAH -Cahit Zarifoğlu

Eşeğini kaybeden

Yürekdede, pazardan küçük bir

deve satın alır. Her yıl çıktıkları

yaylaya gitmek üzere hanımı

Ayşe Nine ile yola çıkarlar. Az

giderler, uz giderler, dere tepe

düz giderler. Konakladıkları

yerde atlılar çıkar karşılarına.

Onları doyurmak için "bir güzel söz, bir

sevgiye" aldığı deveciği keser Yürekdede.

Padişahın atlıların arasında olduğunu fark

edemezler. Saraya davet edilirler. Sonra ne

oldu, dersiniz? "Yürekdede ile Padişah" kitabı

bu mutlu sona adım adım yaklaştıracak sizi.

Zarifoğlu'nun zarif kaleminden tam da

çocuklara göre sürükleyici ve öğretici bir

masal…

(Cahit Zarifoğlu, Yürekdede İle

Padişah, Beyan Yayınları, İstanbul, 2011, 87

sayfa)

KUR'AN-I KERİM'DEKİ SURELERİ TANIYALIM

� Kaina�a Allah'a teşekkür

etmemiz gereken o kadar çeşitli

güzellikler var ki bazen insan her

saniye şükretse yine de yetersiz

kalacak gibi hissedebiliyor.

Binlerce, yüz binlerce çeşitlikte

hayvan, bin bir güzellikteki bitki,

dağlar, denizler için teşekkür ediyor muyuz?

� Bizi deniz kenarına götürdüğü için

babamıza teşekkür ediyoruz ama o denizi,

manzarayı önümüze sunan Allah'a teşekkür

ediyor muyuz? İşte Kur'an'da tüm bunlardan söz

ediliyor. Önümüze nice güzellikler sunuluyor,

teşekkür etmemiz için…

� Bu kitabı okumaya başladığınız andan

i�baren Rabbimize daha çok teşekkür etmeyi

öğreneceğinize inanıyoruz.

(Kur'an-ı Kerim'deki Sureleri Tanıyalım, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011, 93 sayfa)

40 GECEYE 40 MASAL - Yavuz Bahadıroğlu

Bir varmış bir yokmuş,

Allah'ın günü çokmuş. Günler

günlere, geceler gecelere eklenmiş.

Ortaya “40 Geceye 40 Masal”

çıkmış da çocuklar muradına ermiş.

Çocuklar muradına erince padişah,

kızının o çobanla evlenmesine izin

vermiş. Başlamış 40 gün 40 gece sürecek

düğünün hazırlıkları…

Hazırlıklar devam ededursun çocuklar

muradına erince bulut şeklinde uçan halılar

yapılmış. Bu uçan bulutlar her gece uykudan

önce çocukları evlerinden alır, birbirinden güzel,

heyecanlı olayların yaşandığı masal diyarına

götürürmüş. Her gece ayrı bir masal yaşarmış

çocuklar. Uçan bulutlar onları yeniden yataklarına

ge�rdiğinde ar�k diğer geceyi iple çekerlermiş…

Bu kitabı alan güzel ve akıllı çocuk!

Padişahın uçan bulut hazırla�ğı şanslı kişilerden

biri de sensin. Hadi öyleyse bin bulutuna ve tanış

40 gecenin yaşandığı diyarımızdaki masal

kahramanlarımızla.

Yavuz Bahadıroğlu'ndan elinizden

düşürmeyeceğiniz bir kitap daha tanı�yoruz

sizlere. Bu kitabı öğrenciler kendileri için, anne-

babalar beşikteki yavruları için okuyacaklar. İyi

okumalar…

(Yavuz Bahadıroğlu, 40 Geceye 40 Masal,

Nesil Yayınları, İstanbul, 2008, 392 sayfa)

BİNATLI - Yavuz Bahadıroğlu

Kah Belgrad içlerinde kah Viyana

önlerinde kah Mohaç' ta yahut

Çaldıran'da imanla coşup,

akından akına koşan

serdengeç�lerin Tuna

boylarındaki nal sesleri ve kılıç

şıkır�ları…

Osmanlı tarihine, tarihimizi yeni nesle

sevdirmeye gönül vermiş bir yazardan –Yavuz

BAHADIROĞLU- masal tadında bir kitap :

Binatlı...

Tarihimize meraklı olanların, tarihimizi

benimsemek isteyenlerin keyifle okuyacağı bir

kitap tavsiye ediyoruz sizlere…Bu kitaptan sonra

eminiz ki tarihe, tarihimize daha çok ilgi

duyacaksınız.

BİNBİR BULUT MASALLARI - Fa�h Turanalp -

Sümeyra Solmaz

Bir varmış, bir yokmuş...

Bir bulut, bir kuş...

"Ayıdan dayı, sincaptan

öğretmen olur mu?" deme!

Çünkü bu kitapta öğretmenler

kopya çekiyor, armutlar pişmeden

düşüyor. Sen de hemen oku ve gör �lkilerin neler

düşündüğünü...

Konyalı yazarımız F.Turanalp ve eşi S.

Solmaz'ın kaleminden seveceğinizi

düşündüğümüz bir masal kitabı…

(Fa�h Turanalp - Sümeyra Solmaz, Binbir Bulut

Masalları, Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 82

sayfa)

CEMİL DEDE NAMAZ SURELERİNİ ANLATIYOR

Cemil Dede Namaz

Surelerini Anla�yor' da namazda

okuduğumuz kısa surelerin

manasını hep birlikte

öğreneceğiz. Cemil Dede, sevgili

yavruları, kahramanları ve siz

okuyucularıyla, tarihten

günümüze, çöllerden

yeşilliklere, dünyadan ahirete kısa, anlamlı ve

keyifli yolculuklar yapacak. Bu kitapla, Rabbimizin

mesajlarını, emir ve yasaklarını, akıcı ve sade bir

dille yazılmış hikâyeler içinde ve yorulmadan kısa

bir sürede öğreneceksiniz.

� Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış

olduğu bu kitabın her evde olması gerek�ğine

inanıyoruz.

(Cemil Dede Namaz Surelerini Anla�yor,

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011,

235 sayfa)

CEMİL DEDE NAMAZ DUALARINI ANLATIYOR

Bu eserde, namazda okuduğumuz

duaların anlamını hep birlikte

öğreneceğiz. Rabbimizin

mesajlarını, emir ve yasaklarını,

akıcı ve sade bir dille yazılmış

hikayeleri, birbirinden güzel

resimler içinde ve yorulmadan kısa

bir sürede öğreneceksiniz.

Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar

ve gençler için hazırladığı bu kitabı mutlaka

okumalı; anne babalar da evlatlarına mutlaka

okutmalılar diye düşünüyor ve tavsiye ediyoruz.

(Cemil Dede Namaz Dualarını Anla�yor, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011)

“Okumadan tekâmül etmek (gelişmek) isteyene şaşarım.” [ Abdullah İbn-i Mûbarek ]

34 35

Page 35: Vali İhsan Dede İHO

ÇOCUKLAR İÇİN KUR'AN TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

� “Sizlere tanı�ğımız kitap

sizler için hazırlanmış bir Kur'an-ı

Kerim sözlüğüdür. Bu sözlükte

Kur'an-ı Kerim'le ilgili günlük

haya�a en sık karşılaşacağınız

kavramlara yer verdik. Her

kavramla ilgili mutlaka bir aye�

kerime ya da hadisi şerif yazdık.

Kavramı daha rahat

kavrayabilesiniz diye açıklamaları geniş tu�uk. Ha

bir de okurken sıkılmayın diye kitabın içine bol bol

eğlence ka�k. Böylece ortaya eğlenirken

öğrenebileceğiniz, çokça seveceğiniz bir kitap

çık�.”

Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar

için hazırladığı bu kitabı önemle tavsiye ediyoruz.

Haydi bakalım, hepinize iyi okumalar.

(Çocuklar İçin Kur'an Terimleri Sözlüğü, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2012, 80 sayfa)

YÜREKDEDE İLE PADİŞAH -Cahit Zarifoğlu

Eşeğini kaybeden

Yürekdede, pazardan küçük bir

deve satın alır. Her yıl çıktıkları

yaylaya gitmek üzere hanımı

Ayşe Nine ile yola çıkarlar. Az

giderler, uz giderler, dere tepe

düz giderler. Konakladıkları

yerde atlılar çıkar karşılarına.

Onları doyurmak için "bir güzel söz, bir

sevgiye" aldığı deveciği keser Yürekdede.

Padişahın atlıların arasında olduğunu fark

edemezler. Saraya davet edilirler. Sonra ne

oldu, dersiniz? "Yürekdede ile Padişah" kitabı

bu mutlu sona adım adım yaklaştıracak sizi.

Zarifoğlu'nun zarif kaleminden tam da

çocuklara göre sürükleyici ve öğretici bir

masal…

(Cahit Zarifoğlu, Yürekdede İle

Padişah, Beyan Yayınları, İstanbul, 2011, 87

sayfa)

KUR'AN-I KERİM'DEKİ SURELERİ TANIYALIM

� Kaina�a Allah'a teşekkür

etmemiz gereken o kadar çeşitli

güzellikler var ki bazen insan her

saniye şükretse yine de yetersiz

kalacak gibi hissedebiliyor.

Binlerce, yüz binlerce çeşitlikte

hayvan, bin bir güzellikteki bitki,

dağlar, denizler için teşekkür ediyor muyuz?

� Bizi deniz kenarına götürdüğü için

babamıza teşekkür ediyoruz ama o denizi,

manzarayı önümüze sunan Allah'a teşekkür

ediyor muyuz? İşte Kur'an'da tüm bunlardan söz

ediliyor. Önümüze nice güzellikler sunuluyor,

teşekkür etmemiz için…

� Bu kitabı okumaya başladığınız andan

i�baren Rabbimize daha çok teşekkür etmeyi

öğreneceğinize inanıyoruz.

(Kur'an-ı Kerim'deki Sureleri Tanıyalım, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011, 93 sayfa)

40 GECEYE 40 MASAL - Yavuz Bahadıroğlu

Bir varmış bir yokmuş,

Allah'ın günü çokmuş. Günler

günlere, geceler gecelere eklenmiş.

Ortaya “40 Geceye 40 Masal”

çıkmış da çocuklar muradına ermiş.

Çocuklar muradına erince padişah,

kızının o çobanla evlenmesine izin

vermiş. Başlamış 40 gün 40 gece sürecek

düğünün hazırlıkları…

Hazırlıklar devam ededursun çocuklar

muradına erince bulut şeklinde uçan halılar

yapılmış. Bu uçan bulutlar her gece uykudan

önce çocukları evlerinden alır, birbirinden güzel,

heyecanlı olayların yaşandığı masal diyarına

götürürmüş. Her gece ayrı bir masal yaşarmış

çocuklar. Uçan bulutlar onları yeniden yataklarına

ge�rdiğinde ar�k diğer geceyi iple çekerlermiş…

Bu kitabı alan güzel ve akıllı çocuk!

Padişahın uçan bulut hazırla�ğı şanslı kişilerden

biri de sensin. Hadi öyleyse bin bulutuna ve tanış

40 gecenin yaşandığı diyarımızdaki masal

kahramanlarımızla.

Yavuz Bahadıroğlu'ndan elinizden

düşürmeyeceğiniz bir kitap daha tanı�yoruz

sizlere. Bu kitabı öğrenciler kendileri için, anne-

babalar beşikteki yavruları için okuyacaklar. İyi

okumalar…

(Yavuz Bahadıroğlu, 40 Geceye 40 Masal,

Nesil Yayınları, İstanbul, 2008, 392 sayfa)

BİNATLI - Yavuz Bahadıroğlu

Kah Belgrad içlerinde kah Viyana

önlerinde kah Mohaç' ta yahut

Çaldıran'da imanla coşup,

akından akına koşan

serdengeç�lerin Tuna

boylarındaki nal sesleri ve kılıç

şıkır�ları…

Osmanlı tarihine, tarihimizi yeni nesle

sevdirmeye gönül vermiş bir yazardan –Yavuz

BAHADIROĞLU- masal tadında bir kitap :

Binatlı...

Tarihimize meraklı olanların, tarihimizi

benimsemek isteyenlerin keyifle okuyacağı bir

kitap tavsiye ediyoruz sizlere…Bu kitaptan sonra

eminiz ki tarihe, tarihimize daha çok ilgi

duyacaksınız.

BİNBİR BULUT MASALLARI - Fa�h Turanalp -

Sümeyra Solmaz

Bir varmış, bir yokmuş...

Bir bulut, bir kuş...

"Ayıdan dayı, sincaptan

öğretmen olur mu?" deme!

Çünkü bu kitapta öğretmenler

kopya çekiyor, armutlar pişmeden

düşüyor. Sen de hemen oku ve gör �lkilerin neler

düşündüğünü...

Konyalı yazarımız F.Turanalp ve eşi S.

Solmaz'ın kaleminden seveceğinizi

düşündüğümüz bir masal kitabı…

(Fa�h Turanalp - Sümeyra Solmaz, Binbir Bulut

Masalları, Salıncak Yayınları, İstanbul, 2007, 82

sayfa)

CEMİL DEDE NAMAZ SURELERİNİ ANLATIYOR

Cemil Dede Namaz

Surelerini Anla�yor' da namazda

okuduğumuz kısa surelerin

manasını hep birlikte

öğreneceğiz. Cemil Dede, sevgili

yavruları, kahramanları ve siz

okuyucularıyla, tarihten

günümüze, çöllerden

yeşilliklere, dünyadan ahirete kısa, anlamlı ve

keyifli yolculuklar yapacak. Bu kitapla, Rabbimizin

mesajlarını, emir ve yasaklarını, akıcı ve sade bir

dille yazılmış hikâyeler içinde ve yorulmadan kısa

bir sürede öğreneceksiniz.

� Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış

olduğu bu kitabın her evde olması gerek�ğine

inanıyoruz.

(Cemil Dede Namaz Surelerini Anla�yor,

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011,

235 sayfa)

CEMİL DEDE NAMAZ DUALARINI ANLATIYOR

Bu eserde, namazda okuduğumuz

duaların anlamını hep birlikte

öğreneceğiz. Rabbimizin

mesajlarını, emir ve yasaklarını,

akıcı ve sade bir dille yazılmış

hikayeleri, birbirinden güzel

resimler içinde ve yorulmadan kısa

bir sürede öğreneceksiniz.

Diyanet İşleri Başkanlığının siz çocuklar

ve gençler için hazırladığı bu kitabı mutlaka

okumalı; anne babalar da evlatlarına mutlaka

okutmalılar diye düşünüyor ve tavsiye ediyoruz.

(Cemil Dede Namaz Dualarını Anla�yor, Diyanet

İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011)

“Okumadan tekâmül etmek (gelişmek) isteyene şaşarım.” [ Abdullah İbn-i Mûbarek ]

34 35

Page 36: Vali İhsan Dede İHO

SELAM

Yönetmen: Levent DemirkaleOyuncular: Burçin Abdullah, Fatma Karanfil, Emre Karakoç Tür:Dram

Harun, Zehra ve Adem idealleri olan

3 öğretmendir. Eği�m aşkıyla geride

ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru

yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek'e doğru yollara

düşerken, ardında hamile eşini bırakmış�r. Zehra ise

Afganistan'a doğru giderken aşık olduğu Harun'un

sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir

kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü

eski sömürge devle� Senegal'a doğru yola çıkar.

Açlığın, yoksulluğun ha�a yer yer halen

savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı,

dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç

edinen isimsiz kahramanlar, eği�m aşkını kendi

yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni

ha�ralar, yeni hayatlar hediye ederler...

KIZ KARDEŞİM MOMMO

Yönetmen:Atalay Taşdiken

O y u n c u l a r : M e h m e t Ç i ğ d e m ,

Mehmet Bülbül, Ali Bakır

Dokuz yaşında bir çocuk;

hem ağabey, hem baba, hem anne,

hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için

olur. Ha�a hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o.

Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi

zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü. Hem de gerçek.

Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin

ilişkisini anlatan film, yürekleri burkan sürpriz bir

fi n a l l e b i � yo r. Ko nya l ı yö n e t m e n Ata l ay

Taşdiken'den başyapıt düzeyinde bir film.

CENNETİN ÇOCUKLARI

Yönetmen: Mecid Mecidi

Oyuncular: Amir Farrokh

Hashemian, Bahare Sadıqi,

Muhammed Amir Naji

Film yoksul bir ailenin

çocukları olan Ali ve Zehra'nın anne

ve babalarını üzmemek için

paylaş�kları bir sırrın ve bu uğurda sarf e�kleri

çabanın destansı bir hikayesidir. Ali küçük kardeşi

Zehra'nın ayakkabısını tamire götürür. Dönüşte bir

şeyler almak için manava uğrar. Bu esnada

meydana gelen bir karışıklık nedeniyle

ayakkabıları kaybeder. Zehra'nın giyebileceği

başka bir ayakkabısı yoktur. Babalarının yeni bir

ayakkabı alamayacağını ve bu nedenle çok

üzüleceğini düşünen çocuklar, film boyunca bu

durumu ebeveynlerinden saklamak ve bu arada

aksatmadan okullarına devam edebilmek için

müthiş bir gayre�n içine girerler. Zehra sabah

okula giderken Ali'nin ayakkabılarını giyer. Ali

öğleyin yolda karşılar Zehra'yı ve ayakkabıları

alarak hızla okula koşar. Her seferinde geç kalır ve

okul müdüründen azar ve tehdit işi�r. Bu böyle

sürüp giderken okullar arası bir spor�f yarışmada

üçüncülük ödülü olarak bir çi� spor ayakkabı

verileceğini öğrenen Ali, okulunu temsilen bu

yarışmaya ka�lır. Amacı üçüncü olmak�r. Yarış

esnasında canhıraş üçüncü olmak için çabalayan

Ali farkında olmadan birinci olur. Birincilik ödülü

bir kupadır. Birinci olan Ali müthiş bir üzüntüyle

evine döner. Final sekansında babaları, olan biten

her şeyden habersiz Zehra'ya bir çi� ayakkabı

almış olarak evin yolunu tutmuştur.

Ünlü İranlı yönetmen Mecid Mecidi'den

destansı bir başyapıt...

SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED

Yönetmen: Richard Rich

Tür: Çizgi Film

Senaryo: Brian Nissen

Orijinal Adı: Mohammed, The Last

Prophet

Dağı�cı Firma: UIP Filmcilik

Bundan 1400 yıl önce Mekke

bugünkünden çok farklıydı. Kumar, içki, kölelik,

kadınlara zulüm, ba�l inançlar ve açgözlülüğün kol

gezdiği şehirde Kabe'nin içi de çeşit çeşit putlarla

doluydu. Mekke dışından binlerce kişi bu putlara

tapmak için geliyordu. Mekke'nin yöne�mini elinde

tutan Kureyş kabilesinin ileri gelenleri de bu işten

büyük servetler kazanıyordu.

Bu sahne ler i görmeye daha faz la

dayanamayan Hz. Muhammed (s.a.), sık sık Allah'a

duada bulunmak ve tefekkür etmek için Mekke

yakınlarındaki bir mağaraya(Hira Mağarası) çekilir

olmuştu. O mağarada gelişen olaylar dizisi insanlık

tarihinin akışını değiş�rdi. Cebrail'in(a.s.) ona

görünmesiyle birlikte Hz. Muhammed'in(s.a.)

peygamberlik görevi başladı.

Son Peygamber Hz. Muhammed, sağlam

kaynaklardan yola çıkıllarak hazırlanmış bir çizgi

film. Filmin öyküsü UCLA eği�mli senaryo yazarı

Firdosi Wharton-Ali ve UCLA İslam Hukuku

Profesörü Dr. Halid Ebu El-Fadl tara�ndan dikkatle

gözden geç i r i ld i . Senaryo yaz ımın ın her

aşamasında gerek tarihsel doğruluk gerekse Hz.

Muhammedin amacına ve mesajına bağlılık

açısından dikkatli bir inceleme yapıldı.

| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

Yönetmen:Aamir KhanAmole Gupte

Oyuncular:Aamir Khan, Darsheel

Safary, Abhishek Bachchan, Tanay

Chheda, Tisca Chopra

Disleksili (Harfleri sayıları

algılama problemi yaşayan) küçük bir

çocuk ve onu anlamayan aile, okul

eşra�. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine

çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz

bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary).

Babasından, öğretmenlerinden azar işiten,

çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan

Ishaan, nihayet son çare olarak ya�lı bir okula

gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim

öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca haya�

yepyeni bir mecraya akacak�r Ishaan'ın...

H e r Ç o c u k Öze l d i r, ö ğ ret m e n l e r i n ,

öğrencilerin, anne ve babaların mutlaka izlemesi

gereken bir film.

HER ÇOCUK ÖZELDİR

(YERYÜZÜ YILDIZLARI)

36 37

Page 37: Vali İhsan Dede İHO

SELAM

Yönetmen: Levent DemirkaleOyuncular: Burçin Abdullah, Fatma Karanfil, Emre Karakoç Tür:Dram

Harun, Zehra ve Adem idealleri olan

3 öğretmendir. Eği�m aşkıyla geride

ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru

yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek'e doğru yollara

düşerken, ardında hamile eşini bırakmış�r. Zehra ise

Afganistan'a doğru giderken aşık olduğu Harun'un

sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir

kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü

eski sömürge devle� Senegal'a doğru yola çıkar.

Açlığın, yoksulluğun ha�a yer yer halen

savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı,

dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç

edinen isimsiz kahramanlar, eği�m aşkını kendi

yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni

ha�ralar, yeni hayatlar hediye ederler...

KIZ KARDEŞİM MOMMO

Yönetmen:Atalay Taşdiken

O y u n c u l a r : M e h m e t Ç i ğ d e m ,

Mehmet Bülbül, Ali Bakır

Dokuz yaşında bir çocuk;

hem ağabey, hem baba, hem anne,

hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için

olur. Ha�a hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o.

Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi

zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü. Hem de gerçek.

Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin

ilişkisini anlatan film, yürekleri burkan sürpriz bir

fi n a l l e b i � yo r. Ko nya l ı yö n e t m e n Ata l ay

Taşdiken'den başyapıt düzeyinde bir film.

CENNETİN ÇOCUKLARI

Yönetmen: Mecid Mecidi

Oyuncular: Amir Farrokh

Hashemian, Bahare Sadıqi,

Muhammed Amir Naji

Film yoksul bir ailenin

çocukları olan Ali ve Zehra'nın anne

ve babalarını üzmemek için

paylaş�kları bir sırrın ve bu uğurda sarf e�kleri

çabanın destansı bir hikayesidir. Ali küçük kardeşi

Zehra'nın ayakkabısını tamire götürür. Dönüşte bir

şeyler almak için manava uğrar. Bu esnada

meydana gelen bir karışıklık nedeniyle

ayakkabıları kaybeder. Zehra'nın giyebileceği

başka bir ayakkabısı yoktur. Babalarının yeni bir

ayakkabı alamayacağını ve bu nedenle çok

üzüleceğini düşünen çocuklar, film boyunca bu

durumu ebeveynlerinden saklamak ve bu arada

aksatmadan okullarına devam edebilmek için

müthiş bir gayre�n içine girerler. Zehra sabah

okula giderken Ali'nin ayakkabılarını giyer. Ali

öğleyin yolda karşılar Zehra'yı ve ayakkabıları

alarak hızla okula koşar. Her seferinde geç kalır ve

okul müdüründen azar ve tehdit işi�r. Bu böyle

sürüp giderken okullar arası bir spor�f yarışmada

üçüncülük ödülü olarak bir çi� spor ayakkabı

verileceğini öğrenen Ali, okulunu temsilen bu

yarışmaya ka�lır. Amacı üçüncü olmak�r. Yarış

esnasında canhıraş üçüncü olmak için çabalayan

Ali farkında olmadan birinci olur. Birincilik ödülü

bir kupadır. Birinci olan Ali müthiş bir üzüntüyle

evine döner. Final sekansında babaları, olan biten

her şeyden habersiz Zehra'ya bir çi� ayakkabı

almış olarak evin yolunu tutmuştur.

Ünlü İranlı yönetmen Mecid Mecidi'den

destansı bir başyapıt...

SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED

Yönetmen: Richard Rich

Tür: Çizgi Film

Senaryo: Brian Nissen

Orijinal Adı: Mohammed, The Last

Prophet

Dağı�cı Firma: UIP Filmcilik

Bundan 1400 yıl önce Mekke

bugünkünden çok farklıydı. Kumar, içki, kölelik,

kadınlara zulüm, ba�l inançlar ve açgözlülüğün kol

gezdiği şehirde Kabe'nin içi de çeşit çeşit putlarla

doluydu. Mekke dışından binlerce kişi bu putlara

tapmak için geliyordu. Mekke'nin yöne�mini elinde

tutan Kureyş kabilesinin ileri gelenleri de bu işten

büyük servetler kazanıyordu.

Bu sahne ler i görmeye daha faz la

dayanamayan Hz. Muhammed (s.a.), sık sık Allah'a

duada bulunmak ve tefekkür etmek için Mekke

yakınlarındaki bir mağaraya(Hira Mağarası) çekilir

olmuştu. O mağarada gelişen olaylar dizisi insanlık

tarihinin akışını değiş�rdi. Cebrail'in(a.s.) ona

görünmesiyle birlikte Hz. Muhammed'in(s.a.)

peygamberlik görevi başladı.

Son Peygamber Hz. Muhammed, sağlam

kaynaklardan yola çıkıllarak hazırlanmış bir çizgi

film. Filmin öyküsü UCLA eği�mli senaryo yazarı

Firdosi Wharton-Ali ve UCLA İslam Hukuku

Profesörü Dr. Halid Ebu El-Fadl tara�ndan dikkatle

gözden geç i r i ld i . Senaryo yaz ımın ın her

aşamasında gerek tarihsel doğruluk gerekse Hz.

Muhammedin amacına ve mesajına bağlılık

açısından dikkatli bir inceleme yapıldı.

| Hazırlayan: Ahmet AKSOY - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

Yönetmen:Aamir KhanAmole Gupte

Oyuncular:Aamir Khan, Darsheel

Safary, Abhishek Bachchan, Tanay

Chheda, Tisca Chopra

Disleksili (Harfleri sayıları

algılama problemi yaşayan) küçük bir

çocuk ve onu anlamayan aile, okul

eşra�. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine

çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz

bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary).

Babasından, öğretmenlerinden azar işiten,

çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan

Ishaan, nihayet son çare olarak ya�lı bir okula

gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim

öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca haya�

yepyeni bir mecraya akacak�r Ishaan'ın...

H e r Ç o c u k Öze l d i r, ö ğ ret m e n l e r i n ,

öğrencilerin, anne ve babaların mutlaka izlemesi

gereken bir film.

HER ÇOCUK ÖZELDİR

(YERYÜZÜ YILDIZLARI)

36 37

Page 38: Vali İhsan Dede İHO

Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin

tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,

midede mukus denilen sindirimi

kolaylaştırıcı bir tabaka oluştuğunu ve bu

salgının, midenin sindirime hazırlıksız

yakalanmasını önlediğini…

Yemek yerken yerde oturarak sol

ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek

oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş

balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını

kapatarak yenilen gıdanın tam

sindirilmeden bağırsaklara

kaçmasını önleyeceğini ve

mide dolunca da

doygunluk hissi vererek

çok fazla yemeden

kalkılacağını…

Yemek yerken yemeğin

ortasında su içildiğinde içilen

suyun yenilen gıdaların

sindirilmesine, gerekli vitaminlerin

emilmesine katkıda bulunduğunu ve

midede doygunluk hissi vererek az yemeye

vesile olduğunu…

Oturularak ve en az üç yudumda

içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla

duraksadığından tükürük bezleri için

gerekli olan suyun emilimini artırıp anti

bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip

tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve

diş sağlığına katkıda bulunduğunu…

Uyurken sağ yana dönüp

yatıldığında solda olan kalbimizin daha

rahat çalışmasına sağlayarak kalbi

yormadan dinlenmiş bir vaziyette

kalkılabileceğini…

Tuvalete girerken sol ayakla ilk

adım atıldığında kaygan olan zeminde

ayağın kayması durumunda sola göre

daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi

engelleyerek vücudu dengelediğini…

Banyo yaptıktan sonra ayaklara

soğuk su dökmenin kan dolaşımını

hızlandırıp sıcak sudan dolayı

genleşmiş olan damarların

içindeki kanın aktivasyonunu

artırarak tansiyon

düşüklüğünü önlediğini ve

savunma mekanizmasını

güçlendirdiğini…

Kesintisiz uyunan uzun gece

uykularının, damarlarda damar

genişlemesine neden olduğunu, uyku

ortalarında kalkıp el yüz yıkamak

(örneğin abdest almak) az yorucu

egzersizler yapmanın (örneğin teheccüd

namazı) damar genişlemesini

engellediğini ve daha zinde

kalkılabileceğini…

Bütün bunların, 1400 sene evvel

sevgili peygamberimiz -Allah'ın selâmı

üzerine olsun- tarafından uygulandığını

ve ümmeti için de tavsiye ettiğini biliyor

muydunuz?

Kaynak:h�p://www.kadincamekan.com/dini-bilgi-

İbadet, en geniş anlamda varlıkların, Allah'a

boyun eğmeleri, O'na içten sevgi ve saygı göstererek

kulluk yapmaları demek�r. Özel anlamda ise ibadet,

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve O'na yakın

olmak için Allah tara�ndan emredilen ve Hz.

Peygamber(s.a.) tara�ndan uygulamalı olarak

gösterilen namaz,oruç ve hac gibi amellere denir.

Bununla birlikte Allah'ın rızasını kazandıracak her

hareket, davranış, duygu ve düşünce de ibade�r.

Niçin ibadet ederiz?

Bir Müslüman, yalnız iman etmekle değil

inandığı ilkeleri uygulamak ve yaşamakla da

sorumludur.

Allah'a inandığını söyleyen kişinin gönülden ve

isteyerek Rabbine yönelmesi, kulluk etmesi, boyun

eğmesi ve ibadet etmesi gerekir. Çünkü Allah'a

ibadet etmek, O'na duyulan sevginin ve şükranın bir

sonucudur. Her türlü nime� veren, yara�klarının her

şeyinden haberdar olan, her şeyin tek ve gerçek

sahibi olan Rabbimiz, elbe�e saygı ve sevginin en

yücesine layık�r.

Sen ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

15/Hicr Suresi 99. Ayet.

Haya�n her anı ve alanı, Allah'a saygı ve sevgi

göstermek, O'nun rızasını kazanmak için �rsat ve

imkanlar içerir. İbadet, insanın Allah'a karşı

sorumluluklarını yerine ge�rmesiyle birlikte, içinde

yaşadığı toplumla, bizzat kendisiyle, ha�a

dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıklarla kurduğu

ilişkileri içine alır. Evde, okulda, sokakta, alışverişte,

oyunda ve daha pek çok alanda Allah'ın rızasına

uygun davranmak mümkündür. İslamın belirlediği

ilkeler doğrultusunda insanın ortaya koyduğu her

davranış, sahip olduğu her duygu ve düşünce

ibade�r. İman ile davranışlar arasındaki ilişki

karşılıklıdır. İbadet, imanın davranışlarda görünen

halidir.

Biliyor muydunuz?

İbadet kelimesinin ibadet etmek boyun

eğmek, sayg ı göstermek i syan etmemek

anlamalarına geldiğini biliyor muydunuz?

Başlıca İbadetlerimiz Ve Namaz

Yukarıdaki aktarılardan, haya�n tamamını

kuşatan ibadet anlayışından başka, bir de zamanı,

yeri yapılış tarzı ve miktarı dinimizce belirlenmiş özel

ibadetler vardır. Dinimizin temel esasları olan

ibadetlerimizin başlıcaları şunlardır :

Namaz, oruç, zekat, hac. Bunları yapılma şekli

yönünden kendi içinde üç gruba ayırabiliriz. Bedenle

yapılan (namaz, oruç) malla yapılanlar (zekat) ve hem

beden hemde malla yapılanlar (hac)

Namaz

Kelime-i Şahade�en sonra İslam'ın en önemli

esas ı namazdır. Beş vakit namaz Mekke- i

M ü ke r re m e ' d e H z . M u h a m m e d ' i n ( s . a . )

peygamberliğinin on birinci yılında yani hicre�en bir

buçuk yıl önce Miraç gecesinde farz kılındı. Namaz

bütün farz olan işlerin aslı ve bu i�barla dinin

direğidir.

Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazını da

dosdogru kıl. Çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve

kötülükten alıkoyar. 29) Ankebut süresi,45.ayet

Namaz, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her

Müslümanın yerine ge�rmek zorunda olduğu,belli

şartları, vakitleri olan farz bir ibade�r.Namaz, Kitap

sünnet ve icma ile sabi�r. Hadisi şeri�e de şöyle

buyru lmuştur : “ İ s lam baş temel üzer ine

kurulmuştur: Allahtan başka ilah olmadığına

inanmak, Hz. Muhammed'in(s.a.) Allah ın kulu ve

resulü olduğunu kabul etmek ,namaz kılmak, zekat

vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak�r.”

Namazın hikme� alemleri yaratan Yüce

Mevla'ya şükretmek, aczimizi, kulluğumuzu O'na

sunmak�r. İbadet ruhun gıdasıdır. Nasıl vücudun

gıdası yemek , içmek ise ruhun gıdası da ibadet ve

Allah'a kulluktur. Gıdasını alamayan ruh zayıflar

maddi hislerin tesirinde ezilir yüce özelliklerini

kaybeder, yüksek derecelerden aşağı iner. Onun

içindir ki cenabı ALLAH; ”Biz insanı en güzel bir

suretle yara�k, sonra onu aşağıların aşağısına

çevirdik ”buyurmak sure�yle bu noktaya dikka�

çekmiş�r. Ruh yücedir, la��ir ama ibadetle

beslenmezse hayvanileşir, küçülür, düşer.

İnsanın en çok muhtaç olduğu şey hürriye�r,

Büyük İslam âlimleri derler ki: Kişi dış düşmanların

esare�nden kurtu lmada nefs in in peş inde

süründükçe onun esiridir. Allah'a gerçek kul olanlar

nefsinin esare�nden kurtulmuştur. Asıl hürriyet

Allah'ın emrini, O'nun sevgisini her şeye tercih

edebilmek�r.

| Hazırlayan: Cemal ORUÇ - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

İbadet Nedir? PEYGAMBER EFENDİMİZ'DEN (S.A.S) SAĞLIK

TAVSİYELERİ

| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |

38 39

Page 39: Vali İhsan Dede İHO

Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin

tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,

midede mukus denilen sindirimi

kolaylaştırıcı bir tabaka oluştuğunu ve bu

salgının, midenin sindirime hazırlıksız

yakalanmasını önlediğini…

Yemek yerken yerde oturarak sol

ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek

oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş

balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını

kapatarak yenilen gıdanın tam

sindirilmeden bağırsaklara

kaçmasını önleyeceğini ve

mide dolunca da

doygunluk hissi vererek

çok fazla yemeden

kalkılacağını…

Yemek yerken yemeğin

ortasında su içildiğinde içilen

suyun yenilen gıdaların

sindirilmesine, gerekli vitaminlerin

emilmesine katkıda bulunduğunu ve

midede doygunluk hissi vererek az yemeye

vesile olduğunu…

Oturularak ve en az üç yudumda

içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla

duraksadığından tükürük bezleri için

gerekli olan suyun emilimini artırıp anti

bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip

tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve

diş sağlığına katkıda bulunduğunu…

Uyurken sağ yana dönüp

yatıldığında solda olan kalbimizin daha

rahat çalışmasına sağlayarak kalbi

yormadan dinlenmiş bir vaziyette

kalkılabileceğini…

Tuvalete girerken sol ayakla ilk

adım atıldığında kaygan olan zeminde

ayağın kayması durumunda sola göre

daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi

engelleyerek vücudu dengelediğini…

Banyo yaptıktan sonra ayaklara

soğuk su dökmenin kan dolaşımını

hızlandırıp sıcak sudan dolayı

genleşmiş olan damarların

içindeki kanın aktivasyonunu

artırarak tansiyon

düşüklüğünü önlediğini ve

savunma mekanizmasını

güçlendirdiğini…

Kesintisiz uyunan uzun gece

uykularının, damarlarda damar

genişlemesine neden olduğunu, uyku

ortalarında kalkıp el yüz yıkamak

(örneğin abdest almak) az yorucu

egzersizler yapmanın (örneğin teheccüd

namazı) damar genişlemesini

engellediğini ve daha zinde

kalkılabileceğini…

Bütün bunların, 1400 sene evvel

sevgili peygamberimiz -Allah'ın selâmı

üzerine olsun- tarafından uygulandığını

ve ümmeti için de tavsiye ettiğini biliyor

muydunuz?

Kaynak:h�p://www.kadincamekan.com/dini-bilgi-

İbadet, en geniş anlamda varlıkların, Allah'a

boyun eğmeleri, O'na içten sevgi ve saygı göstererek

kulluk yapmaları demek�r. Özel anlamda ise ibadet,

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve O'na yakın

olmak için Allah tara�ndan emredilen ve Hz.

Peygamber(s.a.) tara�ndan uygulamalı olarak

gösterilen namaz,oruç ve hac gibi amellere denir.

Bununla birlikte Allah'ın rızasını kazandıracak her

hareket, davranış, duygu ve düşünce de ibade�r.

Niçin ibadet ederiz?

Bir Müslüman, yalnız iman etmekle değil

inandığı ilkeleri uygulamak ve yaşamakla da

sorumludur.

Allah'a inandığını söyleyen kişinin gönülden ve

isteyerek Rabbine yönelmesi, kulluk etmesi, boyun

eğmesi ve ibadet etmesi gerekir. Çünkü Allah'a

ibadet etmek, O'na duyulan sevginin ve şükranın bir

sonucudur. Her türlü nime� veren, yara�klarının her

şeyinden haberdar olan, her şeyin tek ve gerçek

sahibi olan Rabbimiz, elbe�e saygı ve sevginin en

yücesine layık�r.

Sen ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

15/Hicr Suresi 99. Ayet.

Haya�n her anı ve alanı, Allah'a saygı ve sevgi

göstermek, O'nun rızasını kazanmak için �rsat ve

imkanlar içerir. İbadet, insanın Allah'a karşı

sorumluluklarını yerine ge�rmesiyle birlikte, içinde

yaşadığı toplumla, bizzat kendisiyle, ha�a

dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıklarla kurduğu

ilişkileri içine alır. Evde, okulda, sokakta, alışverişte,

oyunda ve daha pek çok alanda Allah'ın rızasına

uygun davranmak mümkündür. İslamın belirlediği

ilkeler doğrultusunda insanın ortaya koyduğu her

davranış, sahip olduğu her duygu ve düşünce

ibade�r. İman ile davranışlar arasındaki ilişki

karşılıklıdır. İbadet, imanın davranışlarda görünen

halidir.

Biliyor muydunuz?

İbadet kelimesinin ibadet etmek boyun

eğmek, sayg ı göstermek i syan etmemek

anlamalarına geldiğini biliyor muydunuz?

Başlıca İbadetlerimiz Ve Namaz

Yukarıdaki aktarılardan, haya�n tamamını

kuşatan ibadet anlayışından başka, bir de zamanı,

yeri yapılış tarzı ve miktarı dinimizce belirlenmiş özel

ibadetler vardır. Dinimizin temel esasları olan

ibadetlerimizin başlıcaları şunlardır :

Namaz, oruç, zekat, hac. Bunları yapılma şekli

yönünden kendi içinde üç gruba ayırabiliriz. Bedenle

yapılan (namaz, oruç) malla yapılanlar (zekat) ve hem

beden hemde malla yapılanlar (hac)

Namaz

Kelime-i Şahade�en sonra İslam'ın en önemli

esas ı namazdır. Beş vakit namaz Mekke- i

M ü ke r re m e ' d e H z . M u h a m m e d ' i n ( s . a . )

peygamberliğinin on birinci yılında yani hicre�en bir

buçuk yıl önce Miraç gecesinde farz kılındı. Namaz

bütün farz olan işlerin aslı ve bu i�barla dinin

direğidir.

Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazını da

dosdogru kıl. Çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve

kötülükten alıkoyar. 29) Ankebut süresi,45.ayet

Namaz, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her

Müslümanın yerine ge�rmek zorunda olduğu,belli

şartları, vakitleri olan farz bir ibade�r.Namaz, Kitap

sünnet ve icma ile sabi�r. Hadisi şeri�e de şöyle

buyru lmuştur : “ İ s lam baş temel üzer ine

kurulmuştur: Allahtan başka ilah olmadığına

inanmak, Hz. Muhammed'in(s.a.) Allah ın kulu ve

resulü olduğunu kabul etmek ,namaz kılmak, zekat

vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak�r.”

Namazın hikme� alemleri yaratan Yüce

Mevla'ya şükretmek, aczimizi, kulluğumuzu O'na

sunmak�r. İbadet ruhun gıdasıdır. Nasıl vücudun

gıdası yemek , içmek ise ruhun gıdası da ibadet ve

Allah'a kulluktur. Gıdasını alamayan ruh zayıflar

maddi hislerin tesirinde ezilir yüce özelliklerini

kaybeder, yüksek derecelerden aşağı iner. Onun

içindir ki cenabı ALLAH; ”Biz insanı en güzel bir

suretle yara�k, sonra onu aşağıların aşağısına

çevirdik ”buyurmak sure�yle bu noktaya dikka�

çekmiş�r. Ruh yücedir, la��ir ama ibadetle

beslenmezse hayvanileşir, küçülür, düşer.

İnsanın en çok muhtaç olduğu şey hürriye�r,

Büyük İslam âlimleri derler ki: Kişi dış düşmanların

esare�nden kurtu lmada nefs in in peş inde

süründükçe onun esiridir. Allah'a gerçek kul olanlar

nefsinin esare�nden kurtulmuştur. Asıl hürriyet

Allah'ın emrini, O'nun sevgisini her şeye tercih

edebilmek�r.

| Hazırlayan: Cemal ORUÇ - Din Kül. ve Ahl. Bil. Öğretmeni |

İbadet Nedir? PEYGAMBER EFENDİMİZ'DEN (S.A.S) SAĞLIK

TAVSİYELERİ

| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - Türkçe Öğretmeni |

38 39

Page 40: Vali İhsan Dede İHO

Yaşam boyu

okuyan, k itap la

ba r ı ş ı k , o k uma

a l ı ş k a n l ı ğ ı

k a z a n m ı ş ,

okuduğunu anlayan,

a r a ş t ı r a n ,

s o r g u l a y a n ,

yorumlayan nesiller

y e t i ş t i r m e k

a m a c ı y l a

okulumuzda müdür yardımcımız Hamdi

Küçükgü l başkan l ı ğ ı nda ,Türkçe

öğretmenlerimizin katkılarıyla yürütülen

“Okumayı Sev Paylaş” projesi kapsamında

düzenli olarak kitap okuduk, kitap

formlarını doldurduk .Sınıflarda her ayın

kitap kurdu ilan edildi , kitap tanıtımları

panolara asıldı ve dönem sonunda en çok

kitap okuyan öğrenciler kitap dostu

belgesi kazandı.

“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir

kere tutuşunca artık sönmez” .sözünden

hareketle bu projeyle o barutu bizler

okul olarak tutuşturduk ,dileğimiz

alevlerin giderek büyümesi ve bir ömür

aynı canlılıkta yanması…

1.dönem teknoloji ve tasarım dersi

“Düzen Kuşağı” etkinliğinde hazırlamış

olduğumuz ürünler güzel bir şekilde

sunuldu.Hazırlanan , 6. sınıf “ düzen

oluşturalım” 7. sınıf “Birimden Bütüne” ve 8.

sınıf “Bütünde Farklılık” konulu ürünler

öğrenci ve öğretmenlerimizin beğenisini

kazandı.Sergi iki hafta boyunca gezildi.

BİZDEN HABERLERBİZDEN HABERLER

30 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında

Büyükşehir Belediyesince ikincisi

düzenlenen “Konya Kitap Günleri” etkinliği

kapsamında Zindankale Sanat Galerisi'nde

düzenlenen Kitap Fuarı'nı gezme imkanı

bulduk.Bu sayede birçok yayınevinin

kitaplarını aynı anda görme fırsatı yakaladık,

bazı yazarlarımızla tanıştık.Kitapların büyülü

dünyasına misafir olduk.

| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - | Türkçe Öğretmeni

KONYA KİTAP GÜNLERİNDE BULUŞTUK

KİTAP OKUMAYI SEVİYOR, OKUDUĞUMUZU PAYLAŞIYORUZ

40 41

RENGARENK ÜRÜNLERİMİZ SERGİLENDİ

Page 41: Vali İhsan Dede İHO

Yaşam boyu

okuyan, k itap la

ba r ı ş ı k , o k uma

a l ı ş k a n l ı ğ ı

k a z a n m ı ş ,

okuduğunu anlayan,

a r a ş t ı r a n ,

s o r g u l a y a n ,

yorumlayan nesiller

y e t i ş t i r m e k

a m a c ı y l a

okulumuzda müdür yardımcımız Hamdi

Küçükgü l başkan l ı ğ ı nda ,Türkçe

öğretmenlerimizin katkılarıyla yürütülen

“Okumayı Sev Paylaş” projesi kapsamında

düzenli olarak kitap okuduk, kitap

formlarını doldurduk .Sınıflarda her ayın

kitap kurdu ilan edildi , kitap tanıtımları

panolara asıldı ve dönem sonunda en çok

kitap okuyan öğrenciler kitap dostu

belgesi kazandı.

“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir

kere tutuşunca artık sönmez” .sözünden

hareketle bu projeyle o barutu bizler

okul olarak tutuşturduk ,dileğimiz

alevlerin giderek büyümesi ve bir ömür

aynı canlılıkta yanması…

1.dönem teknoloji ve tasarım dersi

“Düzen Kuşağı” etkinliğinde hazırlamış

olduğumuz ürünler güzel bir şekilde

sunuldu.Hazırlanan , 6. sınıf “ düzen

oluşturalım” 7. sınıf “Birimden Bütüne” ve 8.

sınıf “Bütünde Farklılık” konulu ürünler

öğrenci ve öğretmenlerimizin beğenisini

kazandı.Sergi iki hafta boyunca gezildi.

BİZDEN HABERLERBİZDEN HABERLER

30 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında

Büyükşehir Belediyesince ikincisi

düzenlenen “Konya Kitap Günleri” etkinliği

kapsamında Zindankale Sanat Galerisi'nde

düzenlenen Kitap Fuarı'nı gezme imkanı

bulduk.Bu sayede birçok yayınevinin

kitaplarını aynı anda görme fırsatı yakaladık,

bazı yazarlarımızla tanıştık.Kitapların büyülü

dünyasına misafir olduk.

| Hazırlayan: Zeynep İlknur ERYİĞİT - | Türkçe Öğretmeni

KONYA KİTAP GÜNLERİNDE BULUŞTUK

KİTAP OKUMAYI SEVİYOR, OKUDUĞUMUZU PAYLAŞIYORUZ

40 41

RENGARENK ÜRÜNLERİMİZ SERGİLENDİ

Page 42: Vali İhsan Dede İHO

2012-2013 eğitim öğretim

yılında Okulumuz Engellilerle Dayanışma

Kulübü, Kulüp rehber öğretmenimiz Mustafa

YANARDAĞ ve kulüp temsilcileri önderliğinde

engellilerle dayanışmayı sağlamak için bir

engelliye tekerlekli sandalye almak amacıyla “

mavi kapak kampanyası” düzenlendi. Bu

kampanyada sınıflar arası en fazla mavi kapak

toplama yarışması başlatılmıştır. Kampanya

sonucunda 5/B sınıfı 8000 adet kapak

toplayarak ilk sırayı aldı ve okul müdürümüz

Ahmet AÇA tarafından plaket verilerek

ödüllendirildi. Kampanyaya katılan diğer

sınıflar ise Engellilerle Dayanışma Kulübü

tarafından “Engelli Dostu Sınıfı “ amblemi ile

ödüllendirildi. Okulumuz genelinde toplanan 50

000 adet kapak idareye teslim edilmiştir.

Okul idaresi ise tekerlekli sandalye alınması

için gerekli girişimlere başlamıştır.

“İst ik la l Marşı'n ın

Kabulü ve Mehmet Akif

Ersoy'u Anma”günü şiir,

o r a t o r y o , s u n u v e

v i d e o l a r d a n o l u ş a n

programla; idareci,

ö ğ r e t m e n v e

ö ğ r e n c i l e r i m i z i n

katılımıyla 12 Mart 2013 tarihinde

okulumuzun tiyatro salonunda gerçekleşti.

Program vesilesiyle bayrağımız ve onun

hürriyetini ebedîleştiren “ İstiklâl Marşı”

mızın milletimizin ruhunu, tarihini,

ideallerini aksettiren ölmez değerler

olduğunu bir kez daha hatırladık ve vatan

şairimizi anma fırsatı yakaladık.

“18 Mart Şehitleri Anma Günü ve

Çanakkale Deniz Zaferi'nin 98'inci Yılı”

dolayısıyla okulumuz tiyatro salonunda anma

programı düzenlendi.Öğrencilerimizin

okudukları şiirler bizleri tekrar o günlere

götürürken hazırlanan video ve sunular ile

duygu dolu anlar yaşadık. Şehitlerimizi bir

kez daha şükranla anmamıza vesile olan

öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür

ediyoruz.

ÇANAKKALE ZAFERİNİ BİR KEZ DAHA YAŞADIK

25.04.2013 Perşembe günü okulumuz

tiyatro salonunda Kutlu Doğum Haftası’nı

kutlama programı düzenlendi. Programda

öğrencilerimiz, birbirinden güzel naatlar ve

ilahiler eşliğinde, yüreklere sığmayan sevgi

seliyle selamladılar Alemlerin Efendisini.

Programda bir konuşma yapan Okul

Müdürümüz Ahmet Aça, Hz. Muhammed'in

ahlakıyla ahlaklanmanın en öncelikli vazife

olduğunu ve bu tür kutlama etkinliklerinin bu

vazifeyi daha da iyi anlamaya vesile olmasını

umut ettiğini söyledi.

Kutlu Doğum Haftasını gereği üzere

idrak edebilmek için düzenlenen ezberden “40

Hadis Okuma” yarışması”, “Peygamber

Efendimiz'e Mektup Yazma” yarışması” ve

“Peygamber Efendimiz” konulu şiir yazma

yarışmasında dereceye giren öğrencilerimiz,

çeşitli hediyelerle ödüllendirildiler.

KUTLU DOĞUM HAFTASINI COŞKUYLA KUTLADIK

42 43

MAVİ KAPAK TOPLAMADA BÜYÜK GAYRET GÖSTERDİKMİLLİ ŞAİRİMİZİ YAD ETTİK, MARŞIMIZLA DUYGULANDIK

Page 43: Vali İhsan Dede İHO

2012-2013 eğitim öğretim

yılında Okulumuz Engellilerle Dayanışma

Kulübü, Kulüp rehber öğretmenimiz Mustafa

YANARDAĞ ve kulüp temsilcileri önderliğinde

engellilerle dayanışmayı sağlamak için bir

engelliye tekerlekli sandalye almak amacıyla “

mavi kapak kampanyası” düzenlendi. Bu

kampanyada sınıflar arası en fazla mavi kapak

toplama yarışması başlatılmıştır. Kampanya

sonucunda 5/B sınıfı 8000 adet kapak

toplayarak ilk sırayı aldı ve okul müdürümüz

Ahmet AÇA tarafından plaket verilerek

ödüllendirildi. Kampanyaya katılan diğer

sınıflar ise Engellilerle Dayanışma Kulübü

tarafından “Engelli Dostu Sınıfı “ amblemi ile

ödüllendirildi. Okulumuz genelinde toplanan 50

000 adet kapak idareye teslim edilmiştir.

Okul idaresi ise tekerlekli sandalye alınması

için gerekli girişimlere başlamıştır.

“İst ik la l Marşı'n ın

Kabulü ve Mehmet Akif

Ersoy'u Anma”günü şiir,

o r a t o r y o , s u n u v e

v i d e o l a r d a n o l u ş a n

programla; idareci,

ö ğ r e t m e n v e

ö ğ r e n c i l e r i m i z i n

katılımıyla 12 Mart 2013 tarihinde

okulumuzun tiyatro salonunda gerçekleşti.

Program vesilesiyle bayrağımız ve onun

hürriyetini ebedîleştiren “ İstiklâl Marşı”

mızın milletimizin ruhunu, tarihini,

ideallerini aksettiren ölmez değerler

olduğunu bir kez daha hatırladık ve vatan

şairimizi anma fırsatı yakaladık.

“18 Mart Şehitleri Anma Günü ve

Çanakkale Deniz Zaferi'nin 98'inci Yılı”

dolayısıyla okulumuz tiyatro salonunda anma

programı düzenlendi.Öğrencilerimizin

okudukları şiirler bizleri tekrar o günlere

götürürken hazırlanan video ve sunular ile

duygu dolu anlar yaşadık. Şehitlerimizi bir

kez daha şükranla anmamıza vesile olan

öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür

ediyoruz.

ÇANAKKALE ZAFERİNİ BİR KEZ DAHA YAŞADIK

25.04.2013 Perşembe günü okulumuz

tiyatro salonunda Kutlu Doğum Haftası’nı

kutlama programı düzenlendi. Programda

öğrencilerimiz, birbirinden güzel naatlar ve

ilahiler eşliğinde, yüreklere sığmayan sevgi

seliyle selamladılar Alemlerin Efendisini.

Programda bir konuşma yapan Okul

Müdürümüz Ahmet Aça, Hz. Muhammed'in

ahlakıyla ahlaklanmanın en öncelikli vazife

olduğunu ve bu tür kutlama etkinliklerinin bu

vazifeyi daha da iyi anlamaya vesile olmasını

umut ettiğini söyledi.

Kutlu Doğum Haftasını gereği üzere

idrak edebilmek için düzenlenen ezberden “40

Hadis Okuma” yarışması”, “Peygamber

Efendimiz'e Mektup Yazma” yarışması” ve

“Peygamber Efendimiz” konulu şiir yazma

yarışmasında dereceye giren öğrencilerimiz,

çeşitli hediyelerle ödüllendirildiler.

KUTLU DOĞUM HAFTASINI COŞKUYLA KUTLADIK

42 43

MAVİ KAPAK TOPLAMADA BÜYÜK GAYRET GÖSTERDİKMİLLİ ŞAİRİMİZİ YAD ETTİK, MARŞIMIZLA DUYGULANDIK

Page 44: Vali İhsan Dede İHO

COMENIUS OKUL ORTAKLIKLARI PROJESİNDE BİZ DE VARIZ

T.C Avrupa Birliği Bakanlığı AB

Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığı

(Türk Ulusal Ajansı) hibesiyle 2011-2013

yılları arasında yürütülecek olan Comenius

çok taraflı okul ortaklığı projesine okulumuz

da dahil olmuştur.

“Tales, Getting Our Children Together”

“Çocukları Bir araya Getiren Masallar” isimli

proje Türkiye, İspanya, İtalya, Finlandiya,

Letonya, Slovakya, Polonya ve Galler'den

okul ortaklarıyla yürütülmektedir.

Projemiz farklı ülkelerden ve farklı

kültürlerden masalları bir araya getirip

masallarda barınan mesajları kullanarak

öğrencilere evrensel değerleri öğretmektir.

Ayrıca projenin ortak dili İngilizce olarak

belirlendiği için öğrencilerin dil becerilerinin

artırılması hedeflenmiştir.

2011 yılından itibaren;

16-20 Ekim 2011'de Galler ziyareti

27 Şubat-2 Mart 2012'de Slovakya

16-20 Nisan 2012'de Türkiye

21-25 Mayıs 2012'de İspanya

1-5 Ekim 2012'de Polonya

26-30 Kasım 2012'de Finlandiya

21-25 Ocak 2013 'de Galler

4-8 Mart 2013'de Letonya ziyaretleri

gerçekleştirilmiştir.

3-8 Haziran 2013 tarihleri arasında

gerçekleşecek olan İtalya ziyaretiyle

proje sonlanacaktır.

BİLGİ YARIŞMALARINI ÇOK SEVDİK

5. sınıf öğrencilerimiz arasında bilgi

yarışması düzenlendi. Yedi farklı kategoride

21 soru soruldu. Oldukça heyecanlı ve

çekişmeli geçen yarışmalarda öğrencilerimiz

ipi en önde göğüslemek için centilmence

mücadele ederek hem bilgilerini sınadı, hem

de güzel vakit geçirdi.

Eksikliğini uzun zamandır hissettiğimiz

spor salonuna nihayet kavuşuyoruz. Bizlerin

yaz- kış daha rahat şartlarda spor

yapabileceğimiz nezih, konforlu ve aynı

zamanda Konya'nın şampiyon takım ve

sporcularının yetişeceğine can-ı gönülden

inandığımız bu güzel spor salonumuzu bizlere

armağan ettikleri için Konya Büyükşehir

Belediyesine müteşekkiriz.

44 45

ARTIK BİZİM DE SPOR SALONUMUZ VAR

Page 45: Vali İhsan Dede İHO

COMENIUS OKUL ORTAKLIKLARI PROJESİNDE BİZ DE VARIZ

T.C Avrupa Birliği Bakanlığı AB

Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığı

(Türk Ulusal Ajansı) hibesiyle 2011-2013

yılları arasında yürütülecek olan Comenius

çok taraflı okul ortaklığı projesine okulumuz

da dahil olmuştur.

“Tales, Getting Our Children Together”

“Çocukları Bir araya Getiren Masallar” isimli

proje Türkiye, İspanya, İtalya, Finlandiya,

Letonya, Slovakya, Polonya ve Galler'den

okul ortaklarıyla yürütülmektedir.

Projemiz farklı ülkelerden ve farklı

kültürlerden masalları bir araya getirip

masallarda barınan mesajları kullanarak

öğrencilere evrensel değerleri öğretmektir.

Ayrıca projenin ortak dili İngilizce olarak

belirlendiği için öğrencilerin dil becerilerinin

artırılması hedeflenmiştir.

2011 yılından itibaren;

16-20 Ekim 2011'de Galler ziyareti

27 Şubat-2 Mart 2012'de Slovakya

16-20 Nisan 2012'de Türkiye

21-25 Mayıs 2012'de İspanya

1-5 Ekim 2012'de Polonya

26-30 Kasım 2012'de Finlandiya

21-25 Ocak 2013 'de Galler

4-8 Mart 2013'de Letonya ziyaretleri

gerçekleştirilmiştir.

3-8 Haziran 2013 tarihleri arasında

gerçekleşecek olan İtalya ziyaretiyle

proje sonlanacaktır.

BİLGİ YARIŞMALARINI ÇOK SEVDİK

5. sınıf öğrencilerimiz arasında bilgi

yarışması düzenlendi. Yedi farklı kategoride

21 soru soruldu. Oldukça heyecanlı ve

çekişmeli geçen yarışmalarda öğrencilerimiz

ipi en önde göğüslemek için centilmence

mücadele ederek hem bilgilerini sınadı, hem

de güzel vakit geçirdi.

Eksikliğini uzun zamandır hissettiğimiz

spor salonuna nihayet kavuşuyoruz. Bizlerin

yaz- kış daha rahat şartlarda spor

yapabileceğimiz nezih, konforlu ve aynı

zamanda Konya'nın şampiyon takım ve

sporcularının yetişeceğine can-ı gönülden

inandığımız bu güzel spor salonumuzu bizlere

armağan ettikleri için Konya Büyükşehir

Belediyesine müteşekkiriz.

44 45

ARTIK BİZİM DE SPOR SALONUMUZ VAR

Page 46: Vali İhsan Dede İHO

REHBERLİK

n başta sizleri ne kadar çok sevdiğimi belirtmek:”Sizleri çok seviyorum.”

Ediyerek başlamak istiyorum. Okulumuz ilkokul ve ortaokul öğrencileri olarak, gelecek yaşamınıza yön veren en önemli basamaktasınız. Hepinizin

ulaşabileceği en iyi noktaya erişmesi en büyük temennim. Öğrencilerimle, velilerimle ve öğretmen arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerdeki

gözlemlerimin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

*Nasıl bir gelecek istiyorsun?

*Hangi lisede okumak istiyorsun?

*İlgi ve yeteneklerini biliyor musun?

*Mesleğin ne olacak? 5 yıl, 10 yıl sonra kendini nerede hayal ediyorsun?

*Hedef belirlerken gerçekçi düşünebiliyor musun?*Hayallerini gerçekleştirebilmek için aşman gereken engelleri biliyor musun?

*Bütün bu konularda yardım alıyor musun? �

ÖNCELİKLE YAŞAMDAN NE BEKLEDİĞİNE KARAR VERMELİ VE HEDEFLERİNİ BELİRLEMELİSİN…

BASKETBOLDA KONYA ŞAMPİYONU OLDUK

limizde düzenlenen “Kız

İBasketbol Turnuvası”nda

“Küçükler Kız Basketbol” takımımız

rakiplerini birer birer devirerek

ş am p i y o n l u k t a h t ı n a o t u r d u .

Beden Eğitimi öğretmenimiz Mehriban

Taştan yönetiminde gayretli ve disiplinli

çal ışmaları i le başarıya ulaşan

takımımızı tebrik ediyor gelecek

y ı l l a r d a b i z l e r e a y n ı g u r u r u

yaşatacaklarına inanıyoruz.

Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.

Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten

kurtaramazlar.

Hz. Ali (r.a.)

| Hazırlayan: Pınar ÖZBEK - Rehber Öğretmen |

46 47

Page 47: Vali İhsan Dede İHO

REHBERLİK

n başta sizleri ne kadar çok sevdiğimi belirtmek:”Sizleri çok seviyorum.”

Ediyerek başlamak istiyorum. Okulumuz ilkokul ve ortaokul öğrencileri olarak, gelecek yaşamınıza yön veren en önemli basamaktasınız. Hepinizin

ulaşabileceği en iyi noktaya erişmesi en büyük temennim. Öğrencilerimle, velilerimle ve öğretmen arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerdeki

gözlemlerimin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

*Nasıl bir gelecek istiyorsun?

*Hangi lisede okumak istiyorsun?

*İlgi ve yeteneklerini biliyor musun?

*Mesleğin ne olacak? 5 yıl, 10 yıl sonra kendini nerede hayal ediyorsun?

*Hedef belirlerken gerçekçi düşünebiliyor musun?*Hayallerini gerçekleştirebilmek için aşman gereken engelleri biliyor musun?

*Bütün bu konularda yardım alıyor musun? �

ÖNCELİKLE YAŞAMDAN NE BEKLEDİĞİNE KARAR VERMELİ VE HEDEFLERİNİ BELİRLEMELİSİN…

BASKETBOLDA KONYA ŞAMPİYONU OLDUK

limizde düzenlenen “Kız

İBasketbol Turnuvası”nda

“Küçükler Kız Basketbol” takımımız

rakiplerini birer birer devirerek

ş am p i y o n l u k t a h t ı n a o t u r d u .

Beden Eğitimi öğretmenimiz Mehriban

Taştan yönetiminde gayretli ve disiplinli

çal ışmaları i le başarıya ulaşan

takımımızı tebrik ediyor gelecek

y ı l l a r d a b i z l e r e a y n ı g u r u r u

yaşatacaklarına inanıyoruz.

Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.

Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten

kurtaramazlar.

Hz. Ali (r.a.)

| Hazırlayan: Pınar ÖZBEK - Rehber Öğretmen |

46 47

Page 48: Vali İhsan Dede İHO

İLETİŞİM ENGELLERİ İLETİŞİM KURALLARI

Dinlerken başka şeylerle ilgilenmek. Gülümsemek (yeri ve zamanı uygun olduğunda).

Anla�lanlara gülmek, insanları utandırmak. Gerçekçi ve belirli önerilerde bulunmak,

Konuşulanları yarıda kesmek. Yumuşak bir sesle ve acele etmeden

Çok fazla konuşmak. Empa�k, sabırlı ve kabul edici olmak.

Savunmaya geçmek. Geri bildirim vermek.

Saldırgan tavırlar takınmak. Göz teması kurmak.

İle�şimde dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine hemen yargılamak.

Beden dilini iyi yorumlamak,

Zıtlaşmak ve tar�şmak. Dikkatli bir şekilde dinlemek ve dinlediğinizi davranışlarınızla belli etmek.

Kişileri karar vermeye, yorum yapmaya zorlamak.

Daha iyi anlamak için sorular sormak.

Tek bir olaydan giderek kişiyi tanıdığımızı düşünmek.

Açık uçlu sorular sormak.

Beklen�lerimizin söyleneni yorumlamakta etkili olması.

Sakin ve kendinizden emin olmak,

Konuştuğumuzda herkesin bizim düşünce ve duygularımızı hemen anlayıp onaylaması ve paylaşması gerek�ğine inanmak.

Basit ve anlaşılır bir dil kullanmak.

Kendi kişisel algımızı gerçekmiş gibi Yüz yüze konuşmak,

Kendimizi, duygularımızı ifade etmekten kaçınmak, onun yerine anlaşılmayı beklemek.

Etkileşime önem vermek, uygun olduğunda dokunmak veya sarılmak,

Kişinin ismini kullanmak.

DOĞRU İLETİŞİM İLE İLİŞİKİLERİMİZDE MUTLU, SORUNLARIMIZDA BAŞARILI OLALIM…

ÇALIŞMA AMAÇLARINI OLUŞTURMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

“Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez”Başarılı bir hayat ”uyumlu ve doyumlu” yaşanan bir hayattır. Geçmişte başarı için,

aynı öneriyi içeren bir tek reçete sunulurdu: “Çalışmak, çalışmak ve gene çalışmak” veya “çok çalışmak”. Oysa çağdaş başarı kavramı içinde “ ” yerini “ ”ya çok çalışmak etkili çalışmaterk etmiştir.

“ ”, zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda Etkili çalışmakprogramlı olmaktır. “ ” programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye aileye Etkili çalışmasevdiklerine zaman ayırmaya ve hobilere daima yer vardır.

AMAÇLAR, UGURLARINDA ADIM ADIM ÇABA HARCANIRSA VE DÜZENLİ OLARAK O YÖNDE GAYRET GÖSTERİLİRSE GERÇEKLEŞİR.

HERGÜN AMACINIZ DOĞRULTUSUNDA İLERİYE DOGRU BİR ADIM ATMAYA ÇALIŞIN,BU ADIMIN ÇOK KÜÇÜK OLMASI HİÇ ÖNEMLİ DEGİL..

ÇALIŞMAK İSTEDİKLERİ HALDE ÇALIŞAMAYANLAR, GERÇEKTEN BENİMSEDİKLERİ BİR SEBEBLERİ OLMAYANLARDIR.

AMACINIZI BELİRLEYİN, ÇALIŞMA YÖNTEMİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİN,ETKİLİ ÇALIŞMA YÖNTEMİNİ ARAŞTIRIN,PLANININIZI YAPIN,KENDİNİZE İNANIN,İLERLEDİĞİNİZ YOLDA BAŞARINIZI BAŞKALARININ BAŞARISI İLE DEĞİL KENDİ BAŞARINIZDAKİ ARTIŞ İLE

KIYASLAYIN,DOKTOR-MÜHENDİS OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA İLGİ VE YETENEĞİNİZ DOĞRULTUSUNDA SİZİN İÇİN UYGUN OLAN EN İYİYE ULAŞMAK

ZORUNDASINIZ…

48 49

Page 49: Vali İhsan Dede İHO

İLETİŞİM ENGELLERİ İLETİŞİM KURALLARI

Dinlerken başka şeylerle ilgilenmek. Gülümsemek (yeri ve zamanı uygun olduğunda).

Anla�lanlara gülmek, insanları utandırmak. Gerçekçi ve belirli önerilerde bulunmak,

Konuşulanları yarıda kesmek. Yumuşak bir sesle ve acele etmeden

Çok fazla konuşmak. Empa�k, sabırlı ve kabul edici olmak.

Savunmaya geçmek. Geri bildirim vermek.

Saldırgan tavırlar takınmak. Göz teması kurmak.

İle�şimde dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine hemen yargılamak.

Beden dilini iyi yorumlamak,

Zıtlaşmak ve tar�şmak. Dikkatli bir şekilde dinlemek ve dinlediğinizi davranışlarınızla belli etmek.

Kişileri karar vermeye, yorum yapmaya zorlamak.

Daha iyi anlamak için sorular sormak.

Tek bir olaydan giderek kişiyi tanıdığımızı düşünmek.

Açık uçlu sorular sormak.

Beklen�lerimizin söyleneni yorumlamakta etkili olması.

Sakin ve kendinizden emin olmak,

Konuştuğumuzda herkesin bizim düşünce ve duygularımızı hemen anlayıp onaylaması ve paylaşması gerek�ğine inanmak.

Basit ve anlaşılır bir dil kullanmak.

Kendi kişisel algımızı gerçekmiş gibi Yüz yüze konuşmak,

Kendimizi, duygularımızı ifade etmekten kaçınmak, onun yerine anlaşılmayı beklemek.

Etkileşime önem vermek, uygun olduğunda dokunmak veya sarılmak,

Kişinin ismini kullanmak.

DOĞRU İLETİŞİM İLE İLİŞİKİLERİMİZDE MUTLU, SORUNLARIMIZDA BAŞARILI OLALIM…

ÇALIŞMA AMAÇLARINI OLUŞTURMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

“Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez”Başarılı bir hayat ”uyumlu ve doyumlu” yaşanan bir hayattır. Geçmişte başarı için,

aynı öneriyi içeren bir tek reçete sunulurdu: “Çalışmak, çalışmak ve gene çalışmak” veya “çok çalışmak”. Oysa çağdaş başarı kavramı içinde “ ” yerini “ ”ya çok çalışmak etkili çalışmaterk etmiştir.

“ ”, zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda Etkili çalışmakprogramlı olmaktır. “ ” programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye aileye Etkili çalışmasevdiklerine zaman ayırmaya ve hobilere daima yer vardır.

AMAÇLAR, UGURLARINDA ADIM ADIM ÇABA HARCANIRSA VE DÜZENLİ OLARAK O YÖNDE GAYRET GÖSTERİLİRSE GERÇEKLEŞİR.

HERGÜN AMACINIZ DOĞRULTUSUNDA İLERİYE DOGRU BİR ADIM ATMAYA ÇALIŞIN,BU ADIMIN ÇOK KÜÇÜK OLMASI HİÇ ÖNEMLİ DEGİL..

ÇALIŞMAK İSTEDİKLERİ HALDE ÇALIŞAMAYANLAR, GERÇEKTEN BENİMSEDİKLERİ BİR SEBEBLERİ OLMAYANLARDIR.

AMACINIZI BELİRLEYİN, ÇALIŞMA YÖNTEMİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİN,ETKİLİ ÇALIŞMA YÖNTEMİNİ ARAŞTIRIN,PLANININIZI YAPIN,KENDİNİZE İNANIN,İLERLEDİĞİNİZ YOLDA BAŞARINIZI BAŞKALARININ BAŞARISI İLE DEĞİL KENDİ BAŞARINIZDAKİ ARTIŞ İLE

KIYASLAYIN,DOKTOR-MÜHENDİS OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA İLGİ VE YETENEĞİNİZ DOĞRULTUSUNDA SİZİN İÇİN UYGUN OLAN EN İYİYE ULAŞMAK

ZORUNDASINIZ…

48 49

Page 50: Vali İhsan Dede İHO

iMAM HATiPLiYiZ.. .iMAM HATiPLiYiZ.. .| Çizen: Mevlüt İLKAYA - Veli |

50

Page 51: Vali İhsan Dede İHO

iMAM HATiPLiYiZ.. .iMAM HATiPLiYiZ.. .| Çizen: Mevlüt İLKAYA - Veli |

50

Page 52: Vali İhsan Dede İHO