vatandaşın devlet yönetiminde hesap sorabilme gücü

8
14 Mart 2014, TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini, Fikir Üreten Fabrika’dan Başlarken “Hesap Verebilirlik/Sorulabilirlik” uluslararası literatürdeki ifadesiyle “Accountability” Türkiye’nin farklı evrelerinde pek çok farklı şekilde algılanmış ve sıklıkla ihmal edilmiş bir kavram. Bu durumun pek çok diğer örnekte olduğu gibi burada da kültürel yapı ve kavramlara karşılık gelen tercümelerin seçiminde semantik kökenlerle de ilgili olduğu iddia edilebilir. Zira Türkiye’de ve Türkçe’de “Hesap Sorma” çoğu kez güçlü bir muktedir gücün yapabileceği, içerisinde kısmen tehdit içeren bir kavram olarak algılanırken, “Hesap Verme” de ancak güçsüzün güçlüye karşı bir zorunluluğu, gönülsüz ve olumsuz bir uygulama olarak algılanma eğilimindedir. Dolayısıyla vatandaşın “Devlet” gibi kudretli bir güçten hesap sormaya cüret etmesi zaman zaman (belki de sıklıkla)haddini aşan ve konumunu bilmez gafilane bir yaklaşım olarak etiketlenmektedir. Keza iktidarın yönetimindeki devlet, yolda yürüyen vatandaş nezdinde “Devlet Baba” şeklinde figürize edilen koruyucu ve kadrinden sual olunmaz bir muktedir güçtür. Öte yandan küresel düzlemde bu kavram, kuşkusuz tarihsel gelişmelerin de etkisiyle, çok daha farklı algılanmaktadır. Kısaca: Firmaların daha kaliteli yönetilebilmesi amacıyla geliştirilen “Kurumsal Yönetim” yaklaşımının, devlet yönetimi ve demokrasideki kalite arttırıcı izdüşümü olarak değerlendirilebilir. Böylelikle günümüzde “sağlıklı” olarak nitelendirilen pek çok demokraside geniş, hatta yaratıcı ve yenilikçi uygulama alanları bulan “Hesap Verebilirlik” kavramı kamusal güç kullanımının meşruiyetinin temelinde yer almaktadır. Devlet yönetiminde kalitenin yükselmesine yardımcı olan bu unsur, aynı zamanda devlet mekanizmasının en önemli denge-denetleme mekanizmalarından birisi olarak bir tür otomatik düzeltme fonksiyonu da icra etmektedir: Dolayısıyla son derece hayatidir! ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ VATANDAŞIN DEVLET YÖNETİMİNDE – HİZMETİNDE HESAP SORABİLME GÜCÜ ÖZET: Sağlıklı bir demokrasi, vatandaşın birey ya da topluluk olarak politika belirleme ve karar alma süreçlerine katılımını gerektirir. Bu katılım aynı zamanda devlet için bir dış denetim oluşturmaktadır. Vatandaşın Devletten Hesap Sorma Gücü demokrasi tarihiyle evrilen ve gelişen kritik bir alandır. Daha iyi kamu yönetimini hedefleyen bu mekanizmalar bütünü AB başta olmak üzere uluslararası hukukta ve uygulamalarda da kapsamlı yer bulmaktadır. Zira demokrasinin sağlıklı çalışabilmesinin en önemli unsurları arasında yer almaktadır. «NİTEKİM DEMOKRASİNİN EN KÖTÜ DEVLET YÖNETİM SİSTEMİ OLDUĞU SÖYLENEGELMİŞTİR, BUGÜNE KADAR DENENMİŞ DİĞER BÜTÜN SİSTEMLER HARİÇ.» SIR. W. CHURCHILL

Upload: eray-akdag

Post on 08-Jul-2015

104 views

Category:

Government & Nonprofit


1 download

DESCRIPTION

ÖZET: Sağlıklı bir demokrasi, vatandaşın birey ya da topluluk olarak politika belirleme ve karar alma süreçlerine katılımını gerektirir. Bu katılım aynı zamanda devlet için bir dış denetim oluşturmaktadır. Vatandaşın Devletten Hesap Sorma Gücü demokrasi tarihiyle evrilen ve gelişen kritik bir alandır. Daha iyi kamu yönetimini hedefleyen bu mekanizmalar bütünü AB başta olmak üzere uluslararası hukukta ve uygulamalarda da kapsamlı yer bulmaktadır. Zira demokrasinin sağlıklı çalışabilmesinin en önemli unsurları arasında yer almaktadır.

TRANSCRIPT

Page 1: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

14 Mart 2014, TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini, Fikir Üreten Fabrika’dan

Başlarken “Hesap Verebilirlik/Sorulabilirlik”

uluslararası literatürdeki ifadesiyle

“Accountability” Türkiye’nin farklı

evrelerinde pek çok farklı şekilde

algılanmış ve sıklıkla ihmal edilmiş

bir kavram. Bu durumun pek çok

diğer örnekte olduğu gibi burada

da kültürel yapı ve kavramlara

karşılık gelen tercümelerin

seçiminde semantik kökenlerle de

ilgili olduğu iddia edilebilir. Zira

Türkiye’de ve Türkçe’de “Hesap

Sorma” çoğu kez güçlü bir

muktedir

gücün

yapabileceği,

içerisinde

kısmen tehdit

içeren bir

kavram olarak

algılanırken,

“Hesap

Verme” de

ancak güçsüzün güçlüye karşı bir

zorunluluğu, gönülsüz ve olumsuz

bir uygulama olarak algılanma

eğilimindedir. Dolayısıyla

vatandaşın “Devlet” gibi kudretli

bir güçten hesap sormaya cüret

etmesi zaman zaman (belki de

sıklıkla)haddini aşan ve

konumunu bilmez gafilane bir

yaklaşım olarak etiketlenmektedir.

Keza iktidarın yönetimindeki

devlet, yolda yürüyen vatandaş

nezdinde “Devlet Baba” şeklinde

figürize edilen koruyucu ve

kadrinden sual olunmaz bir

muktedir güçtür. Öte yandan

küresel düzlemde bu kavram,

kuşkusuz tarihsel gelişmelerin de

etkisiyle, çok daha farklı

algılanmaktadır. Kısaca:

Firmaların daha kaliteli

yönetilebilmesi amacıyla

geliştirilen “Kurumsal Yönetim”

yaklaşımının, devlet yönetimi ve

demokrasideki kalite arttırıcı

izdüşümü olarak

değerlendirilebilir.

Böylelikle günümüzde

“sağlıklı” olarak

nitelendirilen pek çok

demokraside geniş,

hatta yaratıcı ve

yenilikçi uygulama

alanları bulan “Hesap

Verebilirlik” kavramı

kamusal güç kullanımının

meşruiyetinin temelinde yer

almaktadır. Devlet yönetiminde

kalitenin yükselmesine yardımcı

olan bu unsur, aynı zamanda

devlet mekanizmasının en önemli

denge-denetleme

mekanizmalarından birisi olarak

bir tür otomatik düzeltme

fonksiyonu da icra etmektedir:

Dolayısıyla son derece hayatidir!

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

VATANDAŞIN DEVLET YÖNETİMİNDE – HİZMETİNDE HESAP SORABİLME GÜCÜ

ÖZET:

Sağlıklı bir demokrasi,

vatandaşın birey ya da

topluluk olarak politika

belirleme ve karar

alma süreçlerine

katılımını gerektirir. Bu

katılım aynı zamanda

devlet için bir dış

denetim

oluşturmaktadır.

Vatandaşın Devletten

Hesap Sorma Gücü

demokrasi tarihiyle

evrilen ve gelişen kritik

bir alandır. Daha iyi

kamu yönetimini

hedefleyen bu

mekanizmalar bütünü

AB başta olmak üzere

uluslararası hukukta ve

uygulamalarda da

kapsamlı yer

bulmaktadır. Zira

demokrasinin sağlıklı

çalışabilmesinin en

önemli unsurları

arasında yer

almaktadır.

«NİTEKİM

DEMOKRASİNİN EN

KÖTÜ DEVLET YÖNETİM

SİSTEMİ OLDUĞU

SÖYLENEGELMİŞTİR,

BUGÜNE KADAR

DENENMİŞ DİĞER BÜTÜN

SİSTEMLER HARİÇ.»

SIR. W. CHURCHILL

Page 2: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

Cevaplanması Gereken Sorular Bu perspektif doğrultusunda

birbiriyle ilgili pek çok alanı ortaya

koymak kaçınılmaz aslında. Zira

bu alandaki pek çok başlık kendi

başına çok önemli olsa da,

sadece bir araya gelince bütünü

oluşturabilmektedir. Ancak bu

kısa analizin sınırları dâhilinde her

bir konuyu bütün boyutlarıyla tam

olarak ele almak imkansızdır.

Buna karşın her konuyu tek tek

incelemek mümkün olmasa da,

en azından bir seri soruyu akla

getirmek ve belki bunlara kısaca

değinmek mümkün ve anlamlıdır.

Dolayısıyla en azından aşağıdaki

sorulara, cevaplanmayı ve

araştırılmayı hak eden konular

olarak yer vermek gerekir:

Vatandaş Olmak ve Hesap

Sormak Niçin Önemlidir?

Demokrasi mi, Yoksa «Sağlıklı»

Demokrasi mi?

AB’den ve AB Üyeleri’nden

Örneklere ve Mekanizmalara

Baktığımızda Ne Görüyoruz?

Düzenleyici Etki Analizi ve

Türkiye Bugün İtibarı ile

Nerededir?

Türkiye Kamu Yönetiminde

“Hesap Verebilirlik”

Bağlamında Genel Olarak

Nerededir?

Türkiye’nin Önümüzdeki

Dönemde Nasıl Bir Yol Haritası

İzlemesi Gereklidir?

Vergileme, Temsil ve Magna Carta

Demokrasi dünyanın pek çok

ülkesinde farklı denge – denetim

mekanizmaları ile

uygulanmaktadır. Kuşkusuz

bunların ilk ve en başarılı olanları

arasında Birleşik Krallık (BK) ve

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

uygulamaları özel bir konuma

sahiptir. Her ne kadar bu

sistemlerin de kendilerine has zayıf

ve güçlü yönleri olsa da, dünyanın

en başarılı ya da sağlıklı demokrasi

uygulamaları arasında yer aldığı

tartışmasızdır.

Bu noktadan hareketle ABD

devriminin ve demokrasi

anlayışının temeli olan Boston Çay

Partisi1 tarihte özel anlardan

birisidir. “(Karar Alma Süreçlerinde)

Temsil Olmadan Vergileme

Yapılamaz!” şiarıyla özdeşleşen bu

olay aslında vatandaşların devlet

yönetimine katılma hakkının,

dolayısıyla devletin sivil irade ile

denetlenmesinin ve devlete

1 Pek çok diğer kaynak öncesinde giriş olarak:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Boston_%C3%87ay_

Partisi – GÖRSEL: Serbest telifli medya.

hesap sormanın en temel

argümanlarından birisini

oluşturmuştur.2 Ancak yönetime

katılma ve yönetimi denetleme,

yani yönetimden hesap sorma

hakkı aslında çok daha öncesinde

kabul edilen tarihin akışını

değiştiren belgelere not düşülen

konulardan birisidir.

Bu alanda en meşhur örneklerden

birisi tereddütsüz 1215 tarihli

“Büyük Özgürlük Fermanı – Magna

Carta Libertatum”dur. Tarihi

değiştiren belgelerden birisi olarak

kabul edilen Magna Carta’nın3

pek çok açıdan hayati önemi

2 Vergi Direnci konusuna kısa bir bakış için:

Kerim Gök, "Vergi Direncinin Gelişimi",

Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 1, Cilt

XXII, 2007, s. 143-163, http://bit.ly/1k9gKwo

(21.06.2014) 3 GÖRSEL: Serbest telifli medya:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Magna_Carta

bulunmakla birlikte, bu belgeyle

zımnen güvence altına alınan şu

üç konu özellikle dikkat çekicidir:

Kralın kararları, ekonomik

aktörleri iktisaden etkileyeceği

için bu kararlara dair aktörlerin

görüş belirtme hakkı,

Ödedikleri vergilerle Krallığı

finanse edenlerin yönetime

katılma hakkı,

“Hür” vatandaşların somut ve

orantılı bir gerekçe

gösterilmeksizin Kralın keyfine

göre cezalandırılamayacak

olması (Hukukun Üstünlüğü).

Page 3: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

Hesap Verme İlişkisi ve Katılım

Demokrasinin beşiği kabul edilen

İngiltere’nin tarihindeki bu sayfa

zamanla “nevi şahsına münhasır”

İngiliz Anayasa Hukuku’nun en

temel belgelerinden oldu.4

Bu adımın ardından tarihsel

olarak Hesap

Sorma, Hesap

Verme, Denetim

ve Katılım

kavramlarının

etkileşiminin

zamanla

gelişerek

demokrasinin sağlıklı işlemesinde

bir ana mekanizmanın dört

ayağını oluşturageldiği iddia

edilebilir.

Ancak unutulmamalıdır ki

devletin denetimi sadece iki

şekilde hayata geçirilebilir:

Devletin Gönüllü Olarak

Mekanizma Üretmesi

Bireyin/Vatandaşın Talepleri

(Anayasal Katılım Hakkı)

Boston Çay Partisi ve Magna

Carta örneklerinde de görüldüğü

gibi tarihte ve ülke örneklerinde

bu iki süreçten bazen birisi, bazen

diğeri, bazen ise ikisi birlikte ortaya

çıkmıştır. Ancak şunu açıkça

belirtmek gerekir ki; muktedir

kuvvet olarak siyasi iradenin kabul

etmediği bir hesap verme, katılım

ya da denetim ilişkisinin var

edilmesi mümkün değildir! Keza

birinci örnekte İngiliz ve ABD

Hükümetlerinin, ikinci örnekte ise

4 İngiltere’de çok sayıda belge ve içtihat

anayasa hukukunu oluşturur:

http://www.parliament.uk/business/publicatio

ns/research/notes-on-parliament-and-

constitution/ (21.06.2014)

Kralın kabulü ve resmi onayıyla

yeni bir dönem ve yönetim

anlayışı hayata geçmiştir. Yani

siyasi irade gönüllü ya da

gönülsüz olarak kendi yetkisini

paylaşmak, kendisini denetletmek

ve kendi elinde

bulunan yönetme

yetkisini bu

yetkinin kaynağı

olan toplumla

paylaşmak

tercihlerini ortaya

koymuştur. Bu

durum, zaman içerisinde adaletsiz

uygulamaların yanı sıra;

“kararların sonuçlarına dair bilgisiz

ya da hatalı öngörülere dayanan

süreçlerin de düzeltilmesi”

sonuçlarını doğurmuştur

denilebilir.

Bugün bürokrasi ve kırtasiyeciliği

azaltmayı hedefe koyan Kırmızı

Bandı Kesmek5 ve Düzenleyici Etki

Analizi6 (DEA) çalışmaları

konusunda İngiltere’nin bu kadar

katılımcı ve başarılı olmasının

temel sebeplerinden birisi belki de

bu çekişmeli döneme

dayanmaktadır. Dolayısıyla şunu

iddia etmek mümkündür: Güçler

Ayrılığı İlkesinin sacayaklarını

oluşturan Yasama, Yürütme ve

Yargı devletin “iç denetimini”

sağlarken, en az bunlar kadar

gerekli bir diğer vazgeçilmez de;

vatandaşın devleti denetlemesi,

5 Kırmızı Bant ve İngiltere uygulamaları:

http://www.parliament.uk/business/publicatio

ns/research/notes-on-parliament-and-

constitution/ (21.02.2014) ve

http://www.redtapechallenge.cabinetoffice.

gov.uk/home/index/ (21.06.2014) 6 İngiltere’de DEA uygulamaları (21.06.2014):

http://www.legislation.gov.uk/ukia

yani “dış denetimdir”. Bu dış

denetim gerek sade vatandaşın,

gerek iş dünyasında yer alan

vatandaşların; bireysel ya da

kolektif olarak üstlenmesi

kaçınılmaz olan bir hak ve

sorumluluktur. Her ne kadar bu

denetimde bireylerin rolü çok

önemliyse de daha etkili denetim

geleneksel olarak sivil toplum

kuruluşları ve meslek örgütleri gibi

yapılar aracılığıyla

gerçekleşmektedir. Bu noktada

katılım konusuna da özel bir vurgu

gereklidir. Zira denetim, herhangi

bir düzeyde katılım olmaksızın

gerçekleştirilmesi mümkün

olmayan bir faaliyettir. Ayrıca

karar alma ya da uygulama

süreçlerine katılımın bilfiil kendisi,

gerçekleştirilebilecek en etkili aktif

denetim türüdür.7

Türkiye’de denetim kavramı

genellikle her şey bittikten sonra

geriye dönük bir muhasebe

olarak algılanmaktadır. Bu aslında

büyük bir yanılgıdır ve bu yaklaşım

pek çok dönülebilir hatanın

düzeltilmesini de imkânsız hale

getirir. Oysa denetim ex-post,

yani bir hukuki düzenleme ya da

uygulama sonrasında olabileceği

gibi ex-ante ve hatta uygulama

sırasında, yani eşzamanlı olarak

da gerçekleştirilebilmektedir.

Denetimin zamanı ise denetim

mekaniğinin, yani yöntemin en

önemli belirleyicisidir.

7 Bu konuda temel kavramlara bakış için: John

M. Ackerman, (2005) "Social Accountability in

the Public Sector: A Conceptual Discussion",

The World Bank Social Development Papers

(Participation and Civic Engagement), P.:82

(21.06.2014) http://bit.ly/1nYHFw4

ANCAK ŞUNU AÇIKÇA

BELİRTMEK GEREKİR Kİ;

MUKTEDİR KUVVET OLARAK

SİYASİ İRADENİN KABUL

ETMEDİĞİ BİR HESAP VERME,

KATILIM YA DA DENETİM

İLİŞKİSİNİN VAR EDİLMESİ

MÜMKÜN DEĞİLDİR!

Page 4: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

Avrupa Birliği’ne Bakış

Avrupa Birliği (AB)

uygulamalarına bakıldığında ilk

dikkat çeken unsur belki de

hesap verebilirliğin aslında İyi

Yönetişim (Good Governance)

temelinde ele alınıyor

oluşudur.8 Dolayısıyla

devletlerin kaliteli

yönetilebilmesi için de

Kurumsal Yönetimin dört ana

ilkesinin geçerli olduğu

söylenebilir:

Şeffaflık

Hesap

Verebilirlik

Adillik

Sorumluluk

Bu temel

yapının ardından değinilmesi

gereken ilk konu başlığı

kaçınılmaz olarak Yolsuzlukla

Mücadele çalışmalarıdır. Zira

devletin hesap verebilirliğinde

yegane konu olmasa da temel

ve belki de en önemli

konulardan birisi budur. İşte

bundan dolayıdır ki Yolsuzlukla

Mücadele; AB katmanları dahil

uluslararası işbirliğinin son

derece gelişmiş ve yaygın

olduğu bir alandır.9 Keza bu

alanda uluslararası ve ulusal

pek çok hukuki düzenleme, el

kitabı ve rapordan oluşan

kapsamlı bir müktesebat

8 2001 tarihli ama anlamlı bir kaynak için:

AB Komisyonu Dokümanı European

Governance – A White Paper COM(2001)

428 final, (2001/C 287/01)

http://bit.ly/1z4lVYl (21.06.2014) 9 Kapsamlı bir liste için bakınız: Yolsuzluğa

Karşı Ulusal ve Uluslararası Yapılar:

http://www.track.unodc.org/ACAuthoritie

s/Pages/home.aspx (21.06.2014)

bulunmaktadır. Ancak yine

unutulmamalıdır ki denetim ve

hesap verme ilişkisinde

yolsuzluk temel konu ve belki

en önemli unsurlardan birisi

olsa da yegane unsur değildir!

Denetim ve hesap verme

ilişkisinde: (i) Sivil Toplum ve

Özel Sektör Kuruluşlarının

politika yapım ve yasama

süreçlerine katılımı, (ii) alternatif

çözüm önerilerinin

birlikte

değerlendirilmesi,

(iii) sonuçlarla

tekrar gözden

geçirilerek yeniden

tasarlanması, (iv)

Daha İyi, hatta

Akıllı Mevzuat Tasarımı (Better /

Smart Regulation)10 ve

Düzenleyici Etki Analizi, (v) e-

Devlet uygulamalarının

geliştirilmesi, (vi) Bekçilerin

(Whistleblower) hukuki

korunması11 başta olmak üzere

pek çok derin çalışma olanı

bulunmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında

demokrasinin temel

araçlarından birisi olan seçim

sandığı uygulaması aslında

diğer pek çok demokratik

unsur ve uygulama ile

10 Bir süredir gelişen bu önemli Akıllı

Regülasyon çalışmaları için:

http://ec.europa.eu/smart-regulation/

(21.06.2014) ve http://www.oecd-

ilibrary.org/governance/better-regulation-

in-europe_20790368 (21.06.2014) 11 Türkiye’de Maliye Bakanlığı ve Sosyal

Güvenlik Kurumu tarafından kısmen

uygulanan bu önemli konu için:

http://bit.ly/1iUGl12 (21.06.2014) ve

http://bit.ly/1qtIWl1 (21.06.2014)

desteklenmeye muhtaç

olduğu tescil edilmiş, ancak

kritik rolünü koruyan bir

uygulamadır.

Etki Analizi Demokrasinin temel ilkeleri

doğrultusunda vatandaşa

(dolayısıyla sivil topluma ve

özel sektöre) devletin hesap

vermesi ve kendisini

denetletmesi konusunda

vurgulanması gereken başlık

belki de Düzenleyici Etki Analizi

uygulamasıdır. Zira ülkemizde

bir süredir ihmal edilen bu alan

Türkiye için kısa vadede

uygulanabilir ve sonuç yaratır

güçte somut bir yol haritası

sağlayan teknik ve pratik bir

uygulamadır.12 Ayrıca gerek

denetim ve hesap verme,

gerek ülkelerin rekabet gücü

ve kaliteli politika tasarımı için

kuşkusuz “hayati” olarak

değerlendirilmektedir.

Türkiye mevzuatına sadece son

10 yıl içerisinde giren bu

“hayati” konuda, dünya

örnekleri oldukça uzun bir

geçmişe sahiptir ve 1974

yılından itibaren İktisadi İşbirliği

ve Gelişme Teşkilatı (OECD)

12 Etki Analizi hakkında ek bilgi için:

Müberra GÜNGÖR ve Gökhan EVREN,

"Kapsam, Uygulama, Deneyimler ve

Öneriler: Mobil Arabağlantı Ücretlerinin

Düzenlenmesine İlişkin Ardıl DEA

Çalışması", Bilgi Teknolojileri ve İletişim

Kurumu - Kasım 2009

http://bit.ly/1qMC3ZQ (21.06.2014)

HESAP VEREBİLİRLİKTE DE

KURUMSAL YÖNETİMİN

ANA İLKELERİ GEÇERLİDİR:

• ŞEFFAFLIK

•HESAP VEREBİLİRLİK

• ADİLLİK

• SORUMLULUK

Page 5: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

üye ülkeleri tarafından

kullanılmaktadır.13

Etki analizi son on yıllardaki

verimli sonuçları doğrultusunda

AB’de de o

kadar büyük

önem

kazanmıştır ki;

sadece 2003 –

2007 arasındaki

5 yıllık

dönemde AB

düzeyinde 287 Etki Analizi

çalışması Avrupa

Komisyonu’nca tamamlanmış

ve yayımlanmıştır. Yine bu

alanda en başarılı örneklerden

Birleşik Krallık da sadece 6 yıllık

2008 – 2013 döneminde

toplam 2 734 Etki Analizi

yaparak raporlarını şeffaf bir

biçimde internet üzerinden

kamuoyu görüşüne sunmuştur.

Bu noktada etki analizlerinin

sadece sonuç raporlarının

değil, pek çok örnekte sivil

toplum ve iş dünyası görüşüne

sunulan konsültasyon

versiyonlarının da aynı şeffaf

çerçevede yayımlandığına

özellikle dikkat çekmek gerekir.

Bu şeffaflık boyutuna paralel

olarak; etki analizlerinin kamu

ve özel sektör paydaşlarınca

kalite ve içerik denetimine tabi

tutulması da bu sürecin vaz

geçilmez bir unsuru olarak

karşımıza çıkmaktadır. Bu

alanda alınan en önemli

13 OECD’nin internet sitesinden Düzenleyici

Etki Analizi Hakkında bilgi için:

http://bit.ly/1ok2F3g (21.06.2014)

önlemlerden birisi münhasıran

etki analizlerinin kalitesini

yükseltmek amacıyla Avrupa

Komisyonu tarafından 2006

yılında oluşturulan

Etki Analizi

Kurulu’dur.

Kurul’un 2012

Raporu’ndaki

verilere göre

sadece 2007 –

2012 arasındaki 6

yılda 583 Etki Analizi, Kurul

tarafından incelenmiş ve Etki

Analizi Kurulu tarafından

bunlara ilişkin 765 geliştirme-

tadil önerisi/talimatı

sunulmuştur.14 Bu tadil çağrıları

sonucunda sadece 2009 –

2012 arasındaki 4 yıllık

dönemde nihai Etki Analizi

raporlarında gerçekleştirilen

değişiklik sayısı 238 olmuştur.

Özellikle vurgulanması gereken

bir diğer nokta da etki

analizlerinin sadece mevzuat

düzenlemeleri için değil,

bunlara yol açacak ana

politika alanları ve hatta yol

haritaları için de yapılmasının

önemidir. Keza yukarıda

değinilen AB düzeyindeki 583

etki analizinin %69’u yasama

sürecine dair iken, geri kalanları

yasama süreci dışındaki

alanlarda gerçekleştirilmiştir.

Bu alanda daha çok bilgi

alabilmek amacıyla Avrupa

Komisyonu’nun 2009 tarihli Etki

14 European Commission Impact

Assesment Board Report - 2012:

http://bit.ly/1o2nEGg (21.06.2014)

Analizi Kılavuzu15, yine

Komisyon’un 2014 yılı etki

analizlerini ve bunlara dair

Kurul görüşleri sayfası16, görüşe

açık konsültasyonlar sayfası17

ve Avrupa Komisyonu için

düzenlemelerin fayda ve

maliyetlerine ilişkin hazırlanan

raporu18 öncelikle gözden

geçirmekte faydalı bilgi

kaynakları arasında yer

almaktadır.

…ve Türkiye

Türkiye Cumhuriyeti, devletin

vatandaşa hesap vermesi,

kendini denetletmesi, sivil

toplumun yasama süreçlerine

katılımcılığı, politika belirleme

öncesi açık konsültasyon,

birlikte yeniden değerlendirme,

e-devlet yapılanması, akıllı

mevzuat tasarımı ve resmi

işlemlerin şeffaflaşması gibi

değindiğimiz başlıkların

tamamının oluşturduğu

alanlarda değişken bir yapı

sergilemektedir.

Ülkemizde nispeten yeni bir

çalışma alanı olan bu konuda

en kapsamlı girişimlerden birisi

kuşkusuz “Kamu Yönetiminin

Temel İlkeleri ve Yeniden

Yapılandırılması Hakkında

Kanun”un 15 Temmuz 2004

tarihinde Türkiye Büyük Millet

15 European Commission Impact

Assesment Guidelines (2009):

http://bit.ly/1lN4je2 (21.06.2014) 16 Etki Analizileri Listesi ve Metinleri için:

http://bit.ly/1lN45DQ (21.06.2014) 17 Avrupa Komisyonunda Görüşe Açık

Konsültasyon Çağrıları:

http://bit.ly/1iUGiSN (21.06.2014) 18 Regülasyonun maliyetlerin ilişkin bir CEPS

yayını: http://bit.ly/1qMBJKC (21.06.2014)

AB DÜZEYİNDEKİ

583 ETKİ ANALİZİNİN %69’U

YASAMA SÜRECİNE DAİR

İKEN, GERİ KALANLARI

YASAMA SÜRECİ

DIŞINDAKİ ALANLARDA

GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

Page 6: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

Meclisi’nde kabul edilmesi

olmuştur. Bu kanunun 5.

maddesi “Kamu yönetiminin

kuruluş ve işleyişinin temel

ilkeleri” arasında “Yapılacak

yeni düzenlemeler ve

kurulacak

birimler için

düzenleyici etki

analizi yapılır.”

Hükmünü

içermekteydi.19

Ancak

dönemin

Cumhurbaşkanı

tarafından veto edilen bu

kanun daha sonra tekrar ele

alınmamış ve mevzuatın

parçası olma ya da yürürlüğe

girme şansı bulamamıştır.

Dolayısıyla etki analizini kanuni

bir süreç olarak mevzuata

yerleştiren temel mevzuat 10

Aralık 2003 tarihinde kabul

edilen 5018 sayılı “Kamu Mali

Yönetimi ve Kontrol Kanunu”

olarak görünmektedir. Halbuki

bu kanun etki analizine birden

çok maddede yer verse de,

etki analizini münhasıran

“kamu maliyesinin temel

ilkeleri” bağlamında ele

almaktadır. Yani bu kanunda

etki analizi sadece bütçe ve

proje tekliflerinde

gerekçelendirme süreçlerinin

vazgeçilmez bir unsurudur.

Böylelikle etki analizi başta

olmak üzere bu alanlarda

“bütünsel” reform adımı 2006

yılında yayımlanan “Mevzuat

19 http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5227.html

Hazırlama Usul ve Esasları

Yönetmeliği”20 ile atılmıştır. Bu

devrimsel nitelikli yönetmelik

«Yürürlüğe konulması hâlinde

etkisinin 10 milyon TL’yi

geçeceği tahmin edilen kanun

ve kanun

hükmünde

kararname

taslakları için

düzenleyici etki

analizi

yapılmasını»

zorunlu

kılmaktadır. Halen

yürürlükte olan bu hayati

mevzuat 2007 yılında ekinde

Düzenleyici Etki Analizi Rehberi

de bulunan “Düzenleyici Etki

Analizi Çalışmaları”21 konulu

Başbakanlık Genelgesi ve 2009

yılında “Kamu Hizmeti

Sunumunda Uyulacak Usul ve

Esaslara İlişkin Yönetmelik”22 ile

geliştirilerek güçlendirilmiştir.

Böylelikle “Standart Maliyet

Modeli” gibi yeni kavramlar

ülkemizde uluslararası örnekler

esas alınarak çalışılmaya

başlanmıştır.

Avrupa Komisyonu’nun 2006 yılı

Türkiye İlerleme Raporu’nda

Türkiye’nin “daha iyi

düzenleme konusunda bazı

ilerlemeler kaydettiği,

düzenleyici etki analizinin Türk

hukuk sistemine ithal edildiği”

belirtilirken; “Düzenleyici etki

analizinin kullanımının, diğer

hususların yanı sıra, AB’ye

20 http://bit.ly/TLopKF (21.06.2014) 21 http://bit.ly/1ok2dSQ (21.06.2014) 22 http://bit.ly/1mgfgpS (21.06.2014)

katılım müzakerelerinin

sürdürülmesi açısından

Türkiye’yi destekleyebilmesi

gerektiği” vurgulanmıştır.23

Türkiye’nin “2014-2016 Orta

Vadeli Programı’nda da

yeniden yer verilen bu konu;

“Kaynak kullanımında etkinliği

artırmak ve hesap verebilirliği

güçlendirmek amacıyla, yeni

harcama programları

uygulamaya geçirilmeden

önce etki analizi çalışmaları

yapılması” şeklinde yer

almıştır.24 Dolayısıyla konu

önemle vurgulanmakla birlikte,

yine kamu maliyesi yönü ağır

basacak şekilde gündemde

tutulmaktadır.

Bu alanda mutlaka değinilmesi

gereken bir diğer çalışma ise

“Yatırım Ortamını İyileştirme

Koordinasyon Kurulu” (YOİKK)

çalışmalarıdır. T.C. Hazine

Müsteşarlığı girişimi ve Dünya

Bankası desteğiyle 2000 yılında

başlatılan “Türkiye Yatırımların

Önündeki İdari Engeller

Raporu” çalışmaları bu raporun

önerilerine paralel olarak

“'Türkiye'de Yatırım Ortamının

İyileştirilmesi Reform Programı”

çerçevesinde YOİKK’in25 2001

yılında kuruluşuyla

sonuçlanmıştır. Özetle;

Türkiye’de devlet yönetiminin

güçlendirilmesi amacıyla pek

çok girişimde bulunulmuştur.

23 Türkiye İlerleme Raporu 2006 Tercümesi:,

http://bit.ly/1mPHUNx (21.06.2014) 24 http://bit.ly/1k9giOI (21.06.2014) 25 Uluslararası Finans Kurulu (IFC)

ve Dünya Bankası’nın Türkiye Yatırımın

Önündeki İdari Engeller Raporu (2001):

http://bit.ly/1luNBLI (21.06.2014)

ETKİ ANALİZİ BAŞTA

OLMAK ÜZERE BU

ALANLARDA “BÜTÜNSEL”

REFORM ADIMI 2006

YILINDA YAYIMLANAN

“MEVZUAT HAZIRLAMA

USUL VE ESASLARI

YÖNETMELİĞİ” İLE

ATILMIŞTIR.

Page 7: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

Genel Değerlendirme ve Sonuç

Yukarıdaki çerçevesi çizilen

alan Türkiye

için hem

ulusal, hem

de

uluslararası

öncelikler

arasında yer

almaktadır.

Zira devletin yönetim kalitesini

arttıran bu süreçler, AB üyelik

müzakere sürecinde «Yazılı

Olmayan Başlıktır». Keza

Kopenhag Kriterleri’nde de iyi

yönetişim dahil bu alan zımnen

ama esasa dair bir konu olarak

yer almaktadır. Bu anlamda

Türkiye’de süreçlere katılım,

karar alma mekanizmalarının

geliştirilmesi ve

kurumsallaştırılarak süreklilik ve

istikrar arz etmesi gibi pek çok

unsurun üzerinde dikkatle

düşünülmesi gerekmektedir.

Ayrıca çeşitli seçkin uluslararası

yapıların tavsiyelerine, ülkelerin

iyi uygulama örneklerine ve

hatta Türkiye’nin kendi resmi

taahhütlerine uygun olmayan

bazı duraklama ve gelişmelere

de bulunduğunu da not etmek

son derece önemlidir.

Zira OECD Düzenleyici Reform

Çalışmaları kapsamında 2002

yılında yayımlanan “Türkiye:

İktisadi Gelişim için Hayati

Destek” Raporu’nda “tüm

devlet çapında Düzenleyici

Reform Stratejisi ve Etki Analizi

eksikliği, OECD Tavsiyeleri’ne

ve çoğu OECD ülke

uygulamasına zıtlıklar”

vurgulanmaktaydı. 26

Bu alanda yıllar

içerisinde bazı

adımlar atılmış olsa

da; bu adımların

kurumsal süreklilik

kazanamamış olması,

geliştirilememesi,

hatta bazı örneklerde eski

yapıya dönülmesi önemli bir

olumsuzluk olarak göze

çarpmaktadır.

Benzer şekilde Türkiye’nin bazı

uluslararası taahhütlerini de

yerine getiremediği

unutulmamalıdır. Örneğin

Türkiye Cumhuriyeti’nin çok

yakın tarihli 2013/19

Başbakanlık Genelgesi’nde şu

ifadelerle ortaya konulmuştur:

“demokrasi, insan hakları ve

hukukun üstünlüğü

standartlarının yükseltilmesi,

kamu yönetiminde etkinliğin,

saydamlığın, hesap

verilebilirliğin ve katılımcılığın

artırılması hususlarında … siyasi

kararlılığının bir göstergesi

olarak … Açık Yönetim

Ortaklığı adlı uluslararası

girişime Ülkemiz de katılmıştır.”27

Bu önemli adıma karşın,

taahhüt edilen şeffaflık,

harcama ve regülasyon

internet siteleri

(www.transparency.gov.tr,

26 OECD Reviews of Regulatory Reform:

Turkey - Crucıal Support For Economıc

Recovery: http://bit.ly/1qejMFt

(21.06.2014) 27 http://bit.ly/1pSrIKq (21.06.2014)

www.spending.gov.tr,

www.regulation.gov.tr) henüz

yayına girememiştir.28

Bu genel analizde kısaca

değinilen ilgili mevzuat,

uygulamalar, ulusal ve

uluslararası gelişmeler bütünsel

olarak ele alındığında, Türkiye

için şu değerlendirmeler

yapılabilir:

Türkiye bu alanlarda uyuma

genel olarak geç başlamış

durumdadır.

Buna rağmen iyi örnekleri

andıran pek çok sayıda

uygulama ve mevzuat

oluşturulmuştur.

Fakat özellikle Etki Analizi ve

Kurumsal Konsültasyon

konularında önemli bir

atılımın ardından

duraklama ve aksamalar

yaşanmaktadır.

Genellikle aksayan konular:

– Uygulamaların standarda

değil, kişilere bağlı olması,

– Düzenli ve sürekli uygulama

yapıl(a)maması,

– Öngörülebilirliğin sınırlı

olması, hızla değişen

önceliklerdir.

Bunların ardından akılda

tutulması gereken belki son bir

nokta da hesap verme ya da

denetim ilişkisinin özünde üç

unsurun bulunduğudur:

28 Open Government Partnership Initiative-Ogp Turkey's National Action Plan: http://www.opengovpartnership.org/file/956/download (21.06.2014)

DOLAYISIYLA BU

ALANLARDA SİVİL TOPLUM

KATMANLARINDAN

GELECEK BASKI VE TALEPLER

TARİH BOYUNCA OLDUĞU

GİBİ GELECEĞİN

ŞEKİLLENDİRİLMESİNDE

BELİRLEYİCİ OLACAKTIR!

Page 8: Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü

Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

TÜSİAD Fikir Üreten Fabrika Serisi

ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ

VE TÜSİAD TBMM İLE İLİŞKİLER SORUMLUSU

Eray AKDAĞ, 2003 yılından bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ile İlişkiler başta olmak

üzere TÜSİAD Ankara Daimi Temsilciliği’nde devlet yönetimleri ile ilişkiler alanında çok sayıda

ulusal ve uluslararası çalışmada görev ve sorumluluk üstlenmektedir.

Ankara Daimi Temsilciliği, katılımcı demokrasi bağlamında ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik

perspektifini gözeterek yasama ve yürütme sürecini TÜSİAD adına takip ederek; TBMM,

hükümet, kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerin düzenlenmesine ve TÜSİAD’ın karar alma

süreçlerine etkili katılımına yardımcı olmaktadır.

TÜSİAD, Türkiye'nin başlıca endüstri ve hizmet kuruluşlarını temsil eden gönüllü bir girişimci

örgütüdür. TÜSİAD, Türk iş dünyası adına, görüş ve önerilerini TBMM’ye, hükümete, diğer

devletlere, uluslararası kuruluşlara ve kamuoyuna doğrudan ya da dolaylı olarak basın ve

diğer araçlar aracılığı ile ileterek, yukarıdaki amaçlar doğrultusunda düşünce ve hareket

birliği oluşturmayı hedefler.

TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini Fikir Üreten Fabrika’dan Serisi, güncel tartışmalara yönelik ve

genel okuyucu kitlesi için TÜSİAD Araştırmacıları tarafından hazırlanan kısa makalelerden

oluşmaktadır. "TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini"nde yer alan görüşler yalnızca yazara aittir ve

TÜSİAD’ın görüşlerini yansıtmayabilir.

Karar vericinin açıklama

yükümlülüğü, (Resmi/Resmi

Olmayan)

Hesap soranın sunulanları

sorgulayabilmesi

kanalları/yeteneği,

Kötü performans için

yaptırım, iyi performans için

ödül (Resmi/Resmi

Olmayan).

Sonuç olarak Türkiye’de

mevcut uygulamaların

geliştirilmesi ve En İyi

Örneklerin hedeflenmesi

gereklidir. Bu alanlarda devlet

tarafından gerekli “Güven

Arttırıcı Önlemler” alınmadıkça

başarılı sonuçlara ulaşabilmek

maalesef çok da mümkün

görünmemektedir. Dolayısıyla

muhtemeldir ki: Bu alanlarda

sivil toplum katmanlarından

gelecek meşru talepler tarih

boyunca olduğu gibi

geleceğin şekillendirilmesinde

belirleyici olacaktır!