ve ahmet hulusi efendi sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/d208406/2011/2011_karakayam.pdf · 2019. 12....

13
Milli Mücadele'de Denizli ve Ahmet Hulusi Efendi Sempozyumu Bildiriler 24 - 25 - 26 Haziran 1992 Denizli

Upload: others

Post on 01-Feb-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Milli Mücadele'de Denizli ve

    Ahmet Hulusi Efendi Sempozyumu

    Bildiriler

    24 - 25 - 26 Haziran 1992

    Denizli

  • ISBN 978-975 Ol 977-8-9

    Denizli Belediyesi Kültür Yayınları Yayın no: 09

    Genel Koordinatör Hüdaverdi Otaklı

    Yayın Koordinatörü Mehmet Çağrı Sebzeci

    Sayfa Düzeni Sefa Gürlen

    Kapak Mustafa Odabaşı

    Redakte !!kay Şahin

    Baskı ve Cilt ~Basım/ lsıanbul

    www.egebasim.com.tr

    İkinci Baskı Nisan 2011 Denizli C

    C Bu eserin her hakkı saklıdır, yazarına aittir.

  • Milli Mücadele' de Yatağanlı Önderler ve Din Adamları

    Mustafa Karakaya *

    Denizli Ticaret Odası ve Türk Ocağının düzenlemiş olduğu dünkü kül-tür adanılan ile bugünkü kültür adamları ve kültür değerlerimizi birleştiren bu toplantı için gerçekten teşekkür erjerim.

    Anlatacağımız kahramanlarımız Yatağan Medresesi mezunudurlar. Sa-yın Avni İlhan hocamızın anlatt ığı Hasan Tokcan Hoca'da Yatağan Med-resesi mezunudur.

    Yatağan Milli Mücadele yıllarında Acıpayam'a bağlı bir köy. Bir köy ama 1925 yılında belediyelik olmuş 1000 civarında öğrenci okuyan med-resesi demircilik ve barutculuğuyla da tanınan önemli bir yerleşim yeri. Kuruluşu Yatağan baba adıyla maruf Selçuklu komutanlarından Osman Bey ve Abdi Bey Sultan gibi Alperenlerin sayesindedir. 1

    Yatağan medresesi yetiştird iği öğrencileri; medresede ders veren mü-derrisleri ile Acıpayam, Burdur, Antalya, Muğla gibi şehirleri de içine alan bölgenin ilmi ve dini yönden kimiyeti durumundadır.

    Bize göre bu meçhul ilk mücahitler başka hiç bir fedakarlık yapmasalar dahi yerleri doldurulamayacak bir kahramanlık ve vefa örneği vermiş-

    ' TRT. Ankara Tv. Belgesel Programlar Müdürü l. Ali Vehbi (Aykota) Acıpayam, Ankara 1951 ve Prof. Dr. Tuncer Baykara Yatağan.

    i.okyo, Japonya, 1983.

    190

  • !erdir. Çünkü oı:ıları ilk defa cepheye sevkeden hiçbir mecburiyet yoktur, üstelik ne para, ne cephane, ne silah, ne de ümidin olduğu pirlerdir o gün-ler ... Görünüşte akıl ve mantık bile mücadeleyi imkansız kılmaktadır. On-lar mümkün olmayanı mümkün hale getirdiler. Onların kadem, makam hesabı da yoktu. Onların ruh yükseklikleri bu zaviyeden tarihe mühürle-rini vuruyordu.

    Fakat hazindir, zaferden sonra arkadan gelenler önden gidenleri ite-cek parsayı toplayacak önden giden fedakar ilkler; "ne yaptıksa vatan için yaptık" deyip köşelerine çekilecek; tevazularından, verdikleri fevkalede mücadele ve fedakarlıklarından bahsetıneyeceklerdir bile .. Hatta bu ilk kahramanlar kendilerine: "Kahraman" denilmesini bile reddedeceklerdir.2

    Müftü Ahmed Hulusi Efendi ve Hasan Tokcan Efendi'yi hepimiz tanıyoruz artık

    İstiklal savaşının birçok isimsiz kahramanı vardır. Vatanın kurtu-luşu için Balkanlardan kas cephesine, Yemen'den Hindistan'a, oradan Çanakkale'ye ve nihayet Afyon'dan İzmir'e kadar aralıksız düşmanla mü-

    cadele ettiler. Bu büyük coğrafya içinde yokluklara aldırmadan, hiç bir karşılık beklemeden savaşan binlerce efsane isim vardır. Bunların pek çoğu vatanın değişik köşelerinde şehit oldu, kimi de Gazi olarak yıllar sonra köyüne döndü.

    İnancı ve vatanı için Balkanların kuzeyinde Hindi Çini yarımadasına kadar mücadele eden o kahramanlar, bugün rahat ve huzurumuzun bede-lini ödediler, işte onlardan biri Abdullah Bey.

    Abdullah Azmi Akşit

    1886 da Yatağan'da doğmuştur.

    Yatağan Medresesinde eğitim tamamlayarak icazet alır. Kardeşleri Sait ve Şakir Efendilerden sonra 1914'de askere alınır, İstanbul'da yedek subay okulundan 78 genç teğmen Çanakkale'ye uğurlanır.

    Seddillbahir, Anafartalar ve Arıburnunda yapılan süngü harplerine ka-tılır. Çanak.kale bittiğinde 78 teğmenden 75'i şehit olur. Kahramanımız üç gaziden birisidir.

    2. Sabahattin Burhan, Egenin Kurtuluş Destanı, Y

  • Süveyş kanalını bekleyen birliklerde 6 ay bölük komutanlığı yapar. İngiliz'in Osmanlı askerlerini nasıl kandırıp avladığını gözleri yaşararak anlatırdı.

    Kütü! Ammere'de emrindeki birliğin İngilizler tarafından sarılması üzerine 11 asker kalıncaya kadar çarpışırlar.

    Esir alan İngiliz yüzbaşısını silah çekerek etkisiz hale getirir. Erat, sila-hının tamamını tahrip ettikten sonra teslim olur. Bütün bunlar çarpışırken canlarını vermelerine karşılık, esir olarak silahlarını vermemelerinin güzel bir örneği.

    Yüzbaşı kurşuna dizilmek üzereyken İngiliz alay komutanının müda-halesiyle kurtulur. Ancak diğer esirlerle birlikte Birmanya'nın Rungun'a sürülür. 2 yıldan fazla kaldıktan sonra Kütaya, sonra Bombay'a getirilir-ler. 3 buçuk yıllık esaret hayatının çoğunu askere hocalık yaparak geçi-rir. Türk ve İngiliz esirlerinin mübadelesi sonucu Aden ve Süveyş yoluyla İskenderiye'ye oradan İstanbul'a gelir.

    Birmanya Hindi-Çini yarımadasındadır. Türkiye'ye binlerce kilometre uzaklıkta bi.r ülke. Bu İngilizlerin ilk oyunları değil şüphesiz: Çanakkale'ye Avustralya'dan asker getirmemişler miy4i? Vatan evlatları toplanmasın diye tohum serper gibi ülke ülke serptiler.

    Yatağan'a gelen Abdullah Azmi Akşit Bey 1 ay sonra subay olarak Af-yon cephesine gider. Bir keşif harekatında Yunanlılar tarafından sarılınca 24 saat su içinde gizlenir. Daha sonra Çal müfreze komutanlığı ve tekrar Afyon cephesine geçer. Büyük taarruza katılan öncü birliklerin-içinde bu-lunur.

    Dumlupınarda Türk askerinin gösterdiği şecaati anlatırken harp meydanındaymış gibi heyecanlanır. Dinleyenleri de coştururdu. Sonra Yunanın peşine düşerler. Alaşehir ve Sahi 'deki Yunan mezalimini anla-tırken ağlardı.

    Dokuz Eylülde İzmir'e giren birliklerin içinde bulundu.!. Bu defa Ban-dırmaya yönelen ordumuzda bulunan kahramanımız, Akhisar'da rahat-sızlanınca terhis edilir.

    Yapılan törende Mustafa Kemal Paşa Çanakkale'den beri tanıdığı Ab-dullah Azmi Akşit Beyin kahramanlıklarını övgüyle anlatır. Bir Madalya ~akar, özel yapılmış gümüş tabaka hediye eder.

    192

  • Yatağan'a döndükten sonra kısa süre Çal Askerlik şube başkanlığı, tica-ret ve çiftçilik yapar. İmamhatiplik, Acıpayam Müftü vekilliği ve Yatağan, Yeşilyuva ve Kızılhisar'da vaizlik yaparak emekli olur.

    Dokuz yılı cephede ve Milli Mücadele'deki kahramanlıkları sonucu 3 defa madalya verilir.

    Nihayet yorgun gazimiz 5 Nisan 1976 günü hakkın rahmetine kavuştu.3

    Hacı Hafız İbrahim Karaca

    Diğer bir gazimiz Hacı Hafız İbrahim Karaca

    Gazimizi Yatağan Dergisi yazarlarından oğlu rahmetli Nazmi Karaca'nın kaleminden tanıyalım.

    Nüfus cüzdanında doğumu 1303 yazıyor ama gerçeği üç dört yaş ön-ceymiş yani 1887. Yatağan medresesinde Hacı Hafız Mustafa Efendi onun hocası, hafızlığı Aydında tamamlar. Tarihi 31 Mart olayında İstanbulöa okuyormuş. Mahmut Şevket Paşayı orada gördüğünü naklederdi.

    Yedi yıl süren askerliğinde bölük emiriymiş. Balkan savaşında esir düşmüşler. Birlik halinde yürürlerken, arkada kalanlar düşman tarafından vurulup öldürülüyormuş. Susamışlar. Köyümüzden bilahere Hatça hala-mızın kocası olan Tümenlerin Osen dayım da bu esir kafilesi içinde. (Hü-seyin Canbeldek'te Yunanlıları İzmire dökenlerden)

    "Hafız''. demiş babama, "Ben su içeceğim''. Sabretmesini söylemiş ba-bam ama Osen Dayımız yol üzerindeki kaynağa doğru yollanmış: suyu içip sıraya dahil olmuş. Fakat bundan sonra su içmek maksadıyla sıradan koşarak ayrılan bir Türk askeri su içerken vurulup şehit düşmüş.

    Çanakkale savaşında üç kardeş mutlu bir tesadüfle bir araya gelip ka-vuşmuşlar. Düşünebiliyor musunuz bir evden üç tane er savaşıyor: Din millet, vatan için .. Bunlar Ramazan, Ali amcalarım ve babam. Tabii Ali amcamız (büyükleri) savaştan dönememiş şehitlik derecesine ermiş.

    Kurtuluş Savaşı, sene 1922, ağabeyimiz Muhsin kucakta. Babam, ana-ma; "Zühra ben savaşa gidiyorum. Allaha emanet olun. Eğer dönmeyecek olursam, elbet sen kocaya varırsın, çünkü gençsin, ama oğlum Muhsin'i

    3. M. ilhan Akşit, Bir halk kahramanı, Yatağan Dergisi, Ekim-Kasım 1991 sayı 7 sayfa 4·5 Anafarıalar Cad. 108/31 Samanpazarı. Ank.

    193

  • rezil etme!" şeklinde tavsiyede bulunmuş. (Her babayiğidin yapacağı feda-karlık ve tavsiye değil şüphesiz) Büyük taarruzun yapıldığı Afyonöa -atını silahını beraberinde alıp orduya katılmış. Tek çift saydırmışlar. Çift sayan-lar teklerin atını tutsun demişler.

    Emir babıınıza arkadaşının atını tutmak düşmüş. işte bu savaşta bilfiil düşmanla çarpışmadığına pek üzülürdü. Yatağan ortacami imamlığından emekli oldu.

    Madalya maaş derken hac farizasınada gitmişti. Gezmediği görmediği yer azdı. Bakinin dediği gibi "hoş sada bırakıp" 1974 yılının Kasım ayında aramızdan ayrılmıştı. Allah Rahmetini ziyade etsin.4

    Muhterem dinleyenler

    Memleketin işgali söz konusu olunca milletin ruhunda ve benliğinde mevcut olan direnme gücünü ateşleyen Hocalar, din adamları ve halk ön-derleri yer yer kendini gösterdi.

    İşte bunlardan ikisi Mehmet Arif ve küçük Mustafa Efendi Şenel).

    Mehmed Arif Akşit

    Müftü Mehmet Arif Akşit 1289/1873 yılında Yatağanöa doğdu. Denizli

    eski milletvekili senatörü Dr. Baha Akşitin babasıdır.

    Bu sempozyum için hazırhklarımı yaparken Baha beyle de görüştüm; Baha bey: Ali Fuat Cebesoy'un müzesine Ahmed Hulusi Efendi'nin fo-toğrafını ailesinden alarak kendilerinin götürdüğünü ve bu konuda Celal Bayar'ın yardımları olduğunu belirttiler.

    Ayrıca, Büyük Tarihcimiz Cemal Kutay "Milli Mücadele'de Sarıklı Kahramanlar" kitabını hazırlarken Denizli'ye geldiğinde; Ahmed Hulusi Efendi'nin mezar taşının yazılarının Kireçle sıvanmış olduğunu gördüğünü ve çok üzüldüğünü belirtiyorlar. Baha Akşit Bey'e katkılarından dolayı teşekkür ederim.

    Yatağan ilk mektebini bitirince babasının medresesine, tahsile başladı. Babası Hacı Mehmet Sait Efendi'den 24 sene tahsil ettikten sonra 1313 tarihinde icazet aldı. 17 yıl medresede hocalık yaptı.

    Bir Müddet Ödemiş'te vaazda bulunmuş bu sırada kardeşi Şakir Hoca-

    ·4, Nazmi Karaca, Babamdan dinlediklerim Yatağan Dergisi sayı: 7-8

    194

  • nın arkadaşı olan Ahmed Hamdi Akseki'ye hocalık yapmıştır, ayrıca An-talya, Rodos ve İzm.ir'de de vaazlarda bulunup hocalık yapmıştır.

    1329'da İzmir Vilayeti (Aydın) Meclisi umumi azalığına seçilmiş. Bu arada Celal Bayar'la dost olmuştur. ·

    1337'de Acıpayam Encümeni ilmiye azalığına ve Yatağan Medresesi baş müderrisliğine tayin edildi.

    Ahmed Hulusi Efendi, Mondros Mütarekesi üzerine, bütün müftü ve etkili din adamlarıyla görüşüp İzmir'e gitmiştir.

    İzmir dönüşü her ilçede müftüleri başkanlığında Müdafai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyeti kurulması teklifi üzerine Acıpayam (Garbi Karaa-ğaç) Cemiyeti de kuruldu.

    Yüreğilli Müftü Hasan Tokcan Efendi başkanlığındaki cemiyetin Yata-ğandan Ahmet Nafiz, küÇük Mustafa Efendi (Şenel) ile birlikte kurucuları arasında yer aldı.

    Sivas Kongresi'nden sonra Denizli Heyeti Milliyesi Mustafa Kemal'in yanında yer aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp Müftü Hasan Tokcan diğer temsilcilerle gidince, yerine daha sonra Mehmet Arif Akşit Acıpayam müftüsü seçildi. (13 Ağustos 1338)

    Kuvayı Milliye'nin aleyhine fetva veren Dürrizade'nin fetvasına karşı mukabil fetva veren Mehmet Arif Hocadır.

    Verdiği fetvada Acıpayam bölgesinin en büyük pazarı olan Karahöyük Pazarı'nda ilan edilmiş ve duvarlara yapıştırılmıştır.

    Karahöyük Pazarı çarşamba günleri kurulan bölgenin en meşhur hay-van ve hububat pazarıdır.

    O zamanlar 15-30 bin kişinin toplandığı önemli bir pazar mahalidir. Etkileşme ve haberleşme o zaman pazarlar vasıtasıyla daha hızlı oluyordu.

    Dürrizade Fetvası'nda "Kuvayı Milliye hareketi bir eşkıyalık ve isyan hareketidir. Görüldükleri yerlerde öldürülmeleri vaciptir:· diyordu.

    Mehmet Arif, Hocanın mukabil fetvasında ise "Padişah ve halife düşmanların işgali altındadır. Padişahında tasdik ettiği bu fetva muteber, ge-çerli olamaz. Memleketi ve vatanı işgal eden düşmana karşı silaha sarılmak din ve devletimiz için sevaptır, şarttır, vazifedir, mukaddes görevdir. Düşmana karşı silaha sar_ılmak Cihad-ı mukaddestir!" diyordu.

    195

  • Ölümü olan 3 Ekim 1944 tarihine kadar müftülük görevinde devam etti, Allah Rahmet e}'lesin.;

    Değerli dinleyenlerim,

    Milli Mücadele'de diğer bir teşkilatçı büyüğümüzde küçük Mustafa Efendi olarak tanınan .Mustafa Şenel'dir. 1299/1884 yılında YatağanCia doğdu. 4 yaşında babası vefat edince yetim kaldı. Küçük yaştan itibaren hem evin geçimini sağladı hem de Yatağan medresesinde öğrenimine de-vam etti. 24-25 yaşlarına gelince hocalarından ilmi yeterlilik ve müder-rislik icazeti/diplomasını almıştır. Kısaca bir müddet müderrislik yapar.

    Seferberlik ilan edilince İstanbul'a gider. Kalbinden rahatsız olduğu için yedek subay olmayıp Denizli'ye döner ve askerlik şubesinde çalışmaya başlar. Daha sonra Acıpayam askerlik şubesine tayin edilir ve tek yetkili olarak çalışır.

    Aynı zamanda ailenin geçimi için YatağanCia çiftçiliğine de devam eder. 1918'de savaş sonrası hem işgal hem de otorite boşluğu olan çevrede "çalı kırması" denen eşkıya çetelerinin türemesine de sebep olmuştur.

    EgeCieki Yunan işgali üzerine devamlı irtibatta olduğu, Müftü A. Hulu-si Efendi'nin hareketini destekleyenlerden oldu. Denizli'de Celal Bayar'ın (Galip Hoca) da katıldığı bazı toplantılarda Mustafa ŞenelCie bulunmuştur. Bu toplantlların sonucunda düzenli ordu kuruluncaya kadar Demirci Mehmed Efe'yi desteklemek için asker toplamaya karar verilir.

    Acıpayam'da şube Reisi olan Mustafa Efendi: Acıpayam çevresi, Gireniz içi (Çameli ve çevresi) ve Satırlar (Yeşilyuva) ile Erler ovasından topladığı gençleri Çardak Üzerinden Kaklık İstasyonu'nda Demirci Efe'ye teslim ederdi. Aydın'da eğitim gören gençler vatan müdafasına katılırlardı.

    Ülke, Milli Mücadele ruhu galip gelince Ankara'daki Meclis'e Milli Mücadele'ye inanmış ve çalışmış şahsiyetler davet edilmişti.

    Denizli'den çağrılanlardan birisi de Ahmet Hulusi EfendiCiir. Ahmet Hulusi Efendi, Mustafa Şenele "Ben oldukça yaşlı ve yorgunum: olaylar çok süratlı gelişiyor, belki takipte zorluk çekerim, Ankara'ya beraber gide-lim. Sen olayları takip edersin, neler yapabileceksek beraber karar veririz. Bana verilecek ücret ikimizi de rahat geçindirir" der.

    5. Yrd. Doç. Dr. Lütfi Şenel, S.Ü. İlahiyat Fak. Ôğr. Üyesi. Yatağan dergisine gönderdiği 4.6. 1992 tarihli yazı

    196

  • Mustafa Efendi sıkıntılar içindeki ailesini yalnız bırakmamak ve bölge-deki çalışmaları sebebiyle teklifi kabul edemez.

    Cumhuriyet'in ilanından sonra yeni düzenlemelerin yapılmasından sonra Askerlik hizmeti sona ermiştir.

    Mustafa Efendi köyü Yatağan'a döner. Medresede ders verir ve çiftçilik-le hayatını kazanmaya çalışır. Yatağanda iki ayrı dönemde iki defa muh-tarlık yapar. Köyde yaptırdığı "oda" da misafirleri kendi harcamalarıyla ağırlardı.

    Diyanet İşleri Başkanlığı'nca 1917 yılında Burdur Tefenni ilçesinde va-izliğe tayin edilir. Daha sonra Yeşilova ilçesine gelir. Miraç gecesi vaaza hazırlanırken 21Kasım1965'de ruhunu teslim eder.6

    Değerli dinleyenlerim,

    Bir kahramanımız da Kazım Çavuş (Apalı) Yatağan Apalızade Medre-sesinde eğitim görmüş, 9 sene askerlik yapmış.

    Gazilere maaş baaş bağlama hadisesi üzerine pek çok kişi madalya ve maaş almıştı. Oğlu Necip Apallı'dan aldığım bilgiye göre; şube başkanı pa-zar yerine gelmiş Kazım Hoca'yı çağırıyorlar.(Yatağan'da böyle tanınır.)

    Babam gitmeyince "Masraflar için 10 lira para versin maaş bağlıyalım"

    diye haber gönderiyorlar. Biz de sen niye almıyorsun diye soruyoruz.?

    "Babam- Haram olur" diye almıyor.

    "Bunu devlet veriyor bu senin hakkın alacaksın" dediklerinde ise,

    Almayacağım diye eve geldi biz de almasına taraftardık. Bize,

    "Ben birçok arkadaşımın gözlerini kendi ellerimle kapattım ve cephede

    bıraktım geldim. Şimdi ben bu parayı alırsam ben onların yanına nasıl varacam. Çalışıp kazanın adam olun. Ben yaptığım, cepheden cepheye koştuğum hizmetin bedelini para olarak alıp gidemem!" dedi.

    Biz de "Hiç değilse madalyanı al" dediğimizde,

    "Madalyayı alıırsam gönlüme riya gelir, gururlanırım" dedi.

    Ne madalya aldı ne maaş.

    6. Dr. Baha Akşit, Acıpay;ırr; Müftüsü Mehmet Arif Akşit. • Cepheden Cepheye. Yata-ğan Dergisi Nis-May. 9-Haz-Tem. 10 sayı

    197

  • Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Gümülcine'yi görmüş, Afyon'a iaşe çavuşu olarak unutamadığı hatıraları vardı, Allah rahmet ey-lesin.'

    Değerli dinleyenlerim,

    Yatağan' dan Milli Mücadele'ye katılan büyüklerimizin kısa özelliklerini katkılarını belirttim.

    Ayrıca, diğer katılanların bir kısmının da adını şöyle sıralayalım, rah-metle anılmalarına vesile olalım:

    Ali Tezcan, Hüseyin Yıldırım, Osman Çalhan, Süleyman ve İsmail Tez-can, Veli Köprülü, Halil ibrahim Karakurt, İsmail Önay, Ömer Taşdemir, Süleyman Karaman, Ömer Cin, Ali Kocakaya, Bekir Öztürk, Yusuf Çal-han, İsmail Baylan, Süleyman Altıntaş, Halil İbrahim Çalhan, Halil As-lan, Osman Akıl, Halil Durmaz, Hüseyin Baykara gi~i. 199l'de vefat eden son gazimiz Hüseyin Baykara ile birlikte hayatta kalan gazimiz kalmamış, hepsi de rahmete kavuşmuştur.

    Sıkıntılar içinde köyünde kalan insanımız, geriye dönenlere sevindi.

    Geriye .. döneıneyip şehit olanlara hem üzüldü hem sevindi. Çünkü

    Medrese eğitimi yapılan Yatağan'a şehitlik mertebesi hakkıyla biliniyordu.

    Sıkıntılar içindeki köyünde kalan insanımız da "mateme" denen yata-ğan halk ezgisini ortaya çıkarmıştır. Birlikte okuyalım:

    Mateme Geni başkaldırdı alçak Yunan kralı Böyle de harp olmadı dünya duralı Kimimiz şehit düştü kimimiz yaralı Çok gelenler qğlattı seferberlik aylan.

    Gecelerde kalkar kalkar ağlarım

    Deli gönlüme t~selli verip eğlerim Asker ağamın bohçasını ayrı bağlarım Asker ağam gelemeyince çözmem bağını.8

    7. Necip Apalı Yatağan Kasabası Yukarı Mahalle 1992 . 8. Ecz. Erkan Baykara, Kültürümüz ve Ttirkülerinıiz -2 Yatağan Dergisi Mart-Nisan

    1991 sayı 5 Sayfa: 8,2 ı

    198

  • Değerli dinl~yenler,

    Şehrimiz yazar, Dr. Tahir Kutsi Makal'ı tanıyorsunuz.

    Peyami Safa Roman yarışmasında ödül alan romanı "Meydan Dayağı"ndan tebliğlerinde bahsettiler. Meydan Dayağı, Milli Mücadele'nin bu çevredeki romanıdır.

    Milli Mücadele başında Yatağan köyündeki sıkıntılı günlere başlar.

    Barut yapma ustası Gökoğlanoğlu, Curabeyoğlu ve Bekir Çavuş gibi pek çok kahramanın gayretlerini dile getirerek romanın örgüsünü kurar.

    Bakın, yazarı tarafıma gönderilen özel notta neler diyor: Meydan Da-yağı ilk romanımdır pek sevdiğim eserimdir. Yıllardır verdiği birikim so-nucu kaleme alınmıştır. Meydan Dayağı Türk Kurtuluş Savaşı'nda cephe gerisini anlatır. Yatağanlı ustaların barut döğmeleri olayı ile başlar. Ro-mandaki başlıca kahramanlardan olan Molla Musa da Yatağanlı'dır. Ço-cukluğumda ve öğrencilik yıllarımda yüzlerce efe hikayesi dinlemişimdir.

    Demirci Mehmet Efe'nin Kurtuluş savaşındaki katkısını ve "Denizli vak'asını" da yaşayanlardan dinlemişimdir ..

    Hele Demirci Mehmet Efe'nin efradından Hacı Mehmet Çavuş, acılı ve sancılı günleri bana anlatmıştır.

    Nazilliöe vefatından önce Demirci Mehmet Efe ile de görüştüm. Mey-dan Dayağına bütün bunlar malzeme oldu ..

    Kurtuluş savaşında efelerin, zeybeklerin rolünü de vermiş olduk. Folk-

    lorik zenginlikli güzel bir romandır."9

    Daha nice romanları dolduracak olaylar, nice destanlaşan hayatlar ya-zılmayı bekliyor. Mücadelenin bitmez kaynak olduğunu yıllar sonra anla-

    yabiliyoruz.

    Sayın dinleyenlerim,

    Konumuz olan Yatağanlı önder ve din adamlarının bir kısmını kısa da olsa tanımaya çalıştım. Bilgiler ve belgeler bulundukça yöremizdeki Milli Mücadele kahramanlarının hayatları hakkındaki bilgiler toplanıp, mutla-

    ka yazıya geçirilmelidir.

    Ben bu konudaki çalışmalarıma devam edeceğim.

    9. Dr. Tahir Kutsi Makal, Meydan Dayağı. is~anbul 1976 Toker Yay. Roman

    199

  • Çevremizde de pekçok değerli şahsiyet ve kahramanlar var elbette. Bunlardan bir meclise Denizli'yi temsilen Milletvekili olarak katılan Acıpayam eski Müftüsü Hasan Tokcan taplar yazmaktadır.

    Şükür ki, adına sempozyum düzenlenen Müftü Ahmet Hulusi Efendi'yi de burada zikretmek gerekiyor. Ama, kaynaklara geçmeyen birçok kahra-mandan birisi de Tahtalılı Mehmet Çavuş'tur. (Mehmet Derin) Acıpayam havalisinin tanınmış gazisi Mehmet Çavuş seferberlik edilince köyünden ilk yazılan ve yıllar sonra ilk İstiklal Madalyası'nı alan kişidir.

    Balkan Savaşı'ndan Yunanlıların denize dökülüşüne kadar 12 yıl cephe-den cepheye koşmuştur. Kahramanımız bu sırada Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa ile de görüşmüştür. (Fotoğraf sergimizde diğer gazilerimizle birlikte M.ehmet Çavuş'un da fotoğrafı bulunmaktadır.)

    Bugünkü adı Pınarlı olan Tahtalı'da doğup, 1978 de 88 yaşında vefat et-tiğinde Madalyası ile kılıcını miras bırakan Mehmet Çavuş gibi daha nice kahramanlarımızı ve şehitlerimizi rahmetle anıyoruı .. 10

    Teşekkür ediyorum saygılarımla ..

    10. Mustafa Derin. Müth. mim·ar. Sinan-Ankara 1992 ((Acıpayam Kocapınarlı)

    200