zikir yöntemlerinin adab-erkan bağlamında tasawuf...

24
-insan Bilimleri Arasttrmafan- ' - Yti:B, Sayl.'17, 2007 Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Tasawuf Kültürüne Mehmet Necmettin - J{er gün 6iryeraen k.affi.Jp yürüyüp }lRg.r su gi6i Giryerde afi.Jp (])ünftü gün geçip gitti, ait söz gi6i (]Ju gün yepyeni Gir söz 5'11eu[ô:na, 1601 AbStract: Sufis who see basic reason asceticisrn and fear and of Gad, they were open to innovations in mystical thought and live. They made wealthy by uslng Sufism teims such as gnosis, love, sainthood, laosing and finding, gelhering and dlfference since They continued their search ot new rnentality light metaphysics and vahdet ai- I(Ucüd. added new elemenis to :heir tradition such as making ramembrance by sitting, standing and cycling in addition to seeret and voiced remembrance of Gad which they madc in remembrance in convents. They used some musical instrurnents in order to increase .the effect of remembrance with same names from the Kelime-i tevhid and the names of Gad the spirit Keywords: remembrance, Sufism music, Sufi order, ecstasy. Filozof ve sOfiler ve marifetle vahdete 111,-IV/IX-X. tasavvuii sOfi tecrübesine marifet, muhapbet, velayet, fena ve beka, cem ve fark kavramlanyla yeni bir boyut Doç Dr., SDÜ Ilahiyat Fakültesi Üyesi.

Upload: others

Post on 09-Sep-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

-insan Bilimleri Arasttrmafan-' -

Yti:B, Sayl.'17, 2007 ı.

SCıfilerin Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüne Katkılan

Mehmet Necmettin Bardakcı· -

Giriş

J{er gün 6iryeraen k.affi.Jp yürüyüp gitmeft/ö.zıın }lRg.r su gi6i Giryerde tfonınatfan afi.Jp gitmeft/ö.zım (])ünftü gün geçip gitti, tfütıe ait söz gi6i caiıaığızım (]Ju gün yepyeni Gir söz söy!emef(fazıın

5'11eu[ô:na, CJ{.u6aıler, 1601

AbStract: Sufis who see basic reason asceticisrn and fear and reşpect of Gad, they were open to innovations in mystical thought and live. They made wealthy myşticallhoughl by uslng Sufism teims such as gnosis, love, sainthood, laosing and finding, gelhering and dlfference since lii/IXUı ı::entury. They continued their search ot new rnentality witt-ı light metaphysics and vahdet ai­I(Ucüd. llıey added new elemenis to :heir Sufı tradition such as making ramembrance by sitting, standing and cycling in addition to seeret and voiced remembrance of Gad which they madc in remembrance ceremorıies in dervislı convents. They used some musical instrurnents in order to increase .the effect of remembrance with same names from the Kelime-i tevhid and the names of Gad orı the spirit Keywords: Sufısm, remembrance, Sufism music, Sufi order, ecstasy.

Filozof ve kelamcılar cıkıllc:ı birliğe ulaşırken, sOfiler aşk ve marifetle vahdete ermişlerdir. 111,-IV/IX-X. yüzyıllarda tasavvuii düşüneeye sOfi tecrübesine dayalı

marifet, muhapbet, velayet, fena ve beka, cem ve fark kavramlanyla yeni bir boyut

Doç Dr., SDÜ Ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

Page 2: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda nOr metafiziği ve vahdet-i vücüd düşünceleriyle zihniyet yenilenmesini sürdürmüşlerdir. Tasawufl düşüneenin teşekkül ettiği bu dönemde sQfiler, içinde bulunduklan anı değerlendirme

prensibinden hareketle bir çıkış yolu aramışlardır. Benlikten sıyrılıp fena vadilerine daimanın ve vus!ata ermenin yolianndan biri olarak gördükleri Allah'ı zikir ile ilgili geliştirdikleri metotlar, onlann arayışlannın bir sonucudur. Rengarenk giysilere ilaveten zikk ve sema meclislerinde tekke adab ve erkanına estetik bir zevk kazaııdırmışlardır. Yerdeki ve gökteki her şeyin Allah'ı zikir ve tesbih ettiği şuuruyia sema' eden dervişler, geniş bir hayal· gücüne sahip oldufdanndan buıılan kendi tasawufi meşrepleri doğrultusunda yorumlamış!a;dır.

lik dönemlerde basit, sade ve ferdi olarak yapılan zikri, zamanla kurallar içerisinde ve toplu olarak yapmaya başlayan sOfıler, ulamanın tepkisiyle karşılaşmışlardır. Mevcut zihniyet biçimiyle hesapiaşı rken, karşılaştıkları güçlüklerle tevazu, sabır ve diğergamlıkla mücadele etme karanılığını sürdürmüşlerdir. Çünkij onlar, benliğin ·kıskacından sıyrılıp herhangi bir karşılık beklemeden hem antelektüel bir düşünceyi cesaretle savunup topluma yansıtmışlar, hem de oluşturdukları usGIIerle tasawufun adab ve erl<an~na zenginlik katmışlardır.

1. BirVuslatYolu: Zikir

Zilftir safii:ya erişir, emıar-ı .zifitufliıfı ife

'l1ifi6!J[i1dli. ya erişir, il{şar-ı zik.nıffafı ife

Jfib:f!i;yı

Zikir unutmanın zıddı olup, Allah'ı anmaktır. Sözlükle bir şeyi ezberleyip korumak, hatırlamak, şeref, öğüt, namaz, dua ve övgü ·anlamlarına gelir.1 Allah'a giden yolda ieme! şart olan zikir, Allalı'ı anmak, hatırdan çıkarmamak va unutrrıamaktır.2 Allah'ın güzel isimlerinin ·yanı sıra belli kelime ve ibareleri günün farklı zaman dilimleıinde, çeşitli miktar ve yerlerde edepli bir şekilde fercfı ya da toplu olarak söyletnel<tir ki buna vird de denir.3

Zikir, 911in ve kalbin zikıı olmak üzere ikiye ayrılır. Dilin zikri kişinin sürekli diliyle PJiah'r an masıdır. Kalbin zikri ise, sevilenin hai<jkatinin ka Ipte tasawuru ve

2

3

16

lbn Farls, Mucemu Makaytst'!-Luğa, tahkik: Abdüsselam Muhammed Harun, Mısır 1969, ll, 358-359; Rağıb el-lsfahani, fvl{jfredatü Elmz!'I-Kur'an, tahkik: Safvan Adnan DavOdi, 2. Baskı Beyrut 1 998.179; Ib n ManzOr, Lisanu'/-Arab, tahkik: Abdullah Ali ei­Kebir, Muhammed Ahmed Hasebellah, Haşini Muhammed eş-Şazeli, Kahira ts., 11. 1507-1509. Kelabaz1, doğuş devrinde Tasawuf Ta'anuf. Hazırlayan:Süleyman Uludağ, 2. baskı Istanbul 1992, 154-156; Abdülkerim Kuşeyri, er-Risafetü'/-KiJşeyriyye fi 1/mi't­Tesavvuf, Mısır 1966; 2. Baskı Beyrut-Dınıaşk 1995; Kuşeyfi. Risa/esi, Hazırlayan:Süleynıan Uludağ, 3. Baskılstanbul1991, 367-368. Ebu Talib Mekki, Kütü'/-Kulüb, Mısır 1310 h., 14-18, 81; Gazzali, lhyau U!Omt'd-Din, Mısır 1957, 1, 295.

Page 3: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

bu düşüncedı:ı yoğunlaşmasıdır.4 Zikir, bir diğer sınıflamaya göre hafl ve cehri kısımlanna aynlır. Hati zikir, zikredenin sadece kendisinin işitabiieceği alçak bir sesle yaptığı zikirdir. Cehri zikir ise, yüksek sesle veya çevrede bulunanlahn işitebi!eceği bjr Şekilde sesli olarak yapılan zikirdir. Zikrin gayesi, zikreden kişinin kendisinden geÇip, Allah'ın dışında her şeyi unutmasıdır.

Kur'an-ı Kerim'de Allah'ı zikretmeyi teşvik eden ve zikrin önemine vurgu yapan ayetlerdeh birkaçı şöyle sıralanabilir:

Beni anın, ben de sizi anayım.5 .

Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et s A!lah anıldığında müminlerin kalbi ürperir.7

Allah'ı çok zikreden erkekler ·ve Allah' ı çok zikreden kadınlar; Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.8 1 '

Ey iman edenler, Allah'ı çokça anın. Sabah akşam O'nun şanını

yüceltin.0

~z. Peygamber de zikrin önemini şöyle dile getirmişlir: . Bir topluluk oturup Allah'ı zikrederse, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar.10

Allah' ı o kadar çok zikredin ki, size mecnun -deli divane- desinler.1'

Size arnellerinizin en hayırtısını habervereyim ıtıi? Allah'ı zikretmek.12

Tasavvuti anlamda ilk zikir meclisi, Basra'nın güneyinde bir kasaba olan Üblüh'te isa b. Zazan tarafından 120/738 yılı civaiında oluşti.ırulmuştur.13 Daha sonra bu tür uygulamalar geniş isiarn coğra1)ias!nda yaygınlaşarak devam etmiştir.

Insan neyi, niçin zikrettiğini bilmek durumundadır. Bu açıdan ziklr Allah'! ve nimetlerini hatırlayıp, verileniere teşekkür etmeiQir. Tertemiz bir inançla Allah'a inanıp bilerek erdemli ve dürüst bir davranış sergileyen kişiler kalpiArlni aıındınp huzura kavuşurlar: "B un la;; iman edenler ve Allah'In zikriy/e huzur bu/anlardt.~ ·Bilin ki kalpler gerçeh1en ancak Allah'! ana ral( huzura eri~;"'if' 14

i

Manevi zevkin namaz, Kur'an okuma ve zikirde aranmasını !steyen Hasan 1

Basri (ö.11 0/728), bunlardan manevi' bir haz alamayan kişinin !<aib!n!n kasvetli

4 Kuşeyn", 367-368. 5 Bakara suresi, 2/152. 6 Ali lmriirı suresi, 3/41. 7 Enfal suresi, 8/2. 88 Ahzab suresi; 33/35. 9 Ahziib suresi 33/41-42. 10 Müslim, ef-Camiu's-Sahih, Istanbul 1992, Deavat, 8. 11 Ahmed b. Hanbel, ei-Müsned, Istanbul 1992,111,68,71. 12 Tırmizt, e!-Camiu's-Sahih, istanbul1992, Deavat, 6. 13 Louis Massignon, Doğuş Devlinde Islam Tasawufu, çeviren: Mehmed Ali Ayni, yayına

Hazırlayan: Osman Türer-Cengiz Gündoğdu, lstanbul2006, 37. 14 Ra' d suresi 13/28.

17

Page 4: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

olacağını bellrtir.15 Ona göre zikir, başkasına sezdirmeden kalp ve ru~la Allah'ı hatıriayıp zikretmek ve Allah'ın haram kıldığı şeyleri yapacağı anda kişinin Allah'ı hatıriayıp vazgeçmesi olmak üzere ikiye aynlır. Bunlardan ikincisi birincisinden d.aha üstündür.16

·

Allah'ı zikir, korku ve ümitle olmalıdır .. Sadece korkuyla yapılan zikir insanı boğarken, sadece ümitle yapılan zikir de insanı yoldan çıkarır. Yahya b. Muaz er­Razi (ö.258/872) bu durumu şöyle vurgular: Her kim Allah Tea!a'y; ümitsizce, sadece korkuyla ibadet ederse zikir deryasmda boğa/ur. Klm O'na korkusuzca, sadece ümitvar olarak ibadet ederse aldamş çöUerinde kaybolup gider. Kim de Allah'a ha vf ve reca (korku ve ümit) ile ibadet ederse zikirlerin caddesinde yürür.17

ZünnQn Mısri (ö.245/859), Allah'ın zikreden kulunu her şeyden koruduğunu, kulun da Allah'ın dışında her şeyi unuttuğunu ifade ederken, Sehl b, Abaullah Tüsteıi (ö.283!896), Allah'ı unutmaktan, O'nu zikretmemelcten daha büyük bir günah bilmediğini belirtir.18 Kuşayri (ö.465/1072) ise zikri kulu Allah'a ulaştıran en kısa yol, hatta Allah'a ulaşmanın tek yolu ülarak görür, Zikrin belli bir vaktinin olmayışı ve zikreden kişinin zikrine karşılık bulması zikrin özellikleri arasındadır. Bu açıdan kul bütün vakitlerde zikir yapabilir. Namaz ibadetlerin en şerefiisi olmakla beraber bazı vakitlerde kıfınması caiz değildir. Kalple yapılan zikre her hangi bir stnırlama olmadığından her.zaman ve her yerde yapılabilir. 19

Ebu Talib Mel<ki'ye göre (ö.386/996), Allah'ın dışındaki her şeyi unutup kalbe sokmadan yapılan zif<jrle hakikat müşahede edilebiHr.20 insanı ahiakl kemale ulaştıran bu zikir, sadece Allah'ı anmak ve . nimetlerini hatırlamak değildir. Zil<ir kelimesi, Kuran okumak ve namaz kılmanın yanı sıra kalbi anıelierin tümünü kapsadığı için yakin ilminin manalan He· gsybi ilimierin müşahedeleri de zikre dahildir. insanın tefekkür dünyasını genişletip samimi ibadet etmesini ve müşahede sahibi olmasını sağlayan günlük zikir ve evrad içinde en faziletli amel; bir farzı eda etmek, bir insanın ihtiyacını gidermek ve sosyal hayattan kopmactan günü değerlendirmel<tir. Bir şahsın ihtiyacını karşılamak ve toplum yararına bir iş vaiken, zikir ve evradı bahane ederek on!arı yapmamak uygun değildir.21

Mekkı"'ye göre, ayne'l-yakTnin sıfatı olan müşahede ilminin kendisinden doğduğu zi!<rin hakikati maıtfetüllahtır, yani Allah'ı bilmektir. Marifet. ilmi, Allah'ın yolunu gösteren, insanı O'na döndl:iren, iman ve yakin ilminde tevhide şahit olan ilimdir. Marifetullahın ilk basamağı ihlastır ve bu makarniann sonu yoktur. Marifet ilmi, akıl ve duyu organları gibi bilgi vasıtaları ile elde edilen malumat bilgilennden

15 Kuşeyri', 3TL 16 Gazzali, ı, 297. 17 Mekkl, 1, 242. 18 Kuşeyri', 368, 372. 19 Kuşeyri', 367-370. 20 MekkT. 1, i 4. 21 Mekki, 1, 15-22.

18

Page 5: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

farklıdır ve ondan çok üstündür. Çünkü akıl ve duyu organlanyla elde edilen bilgi zihnin neticesi ve aklın ürünü iken,. marifet bilgisine imanın güçlenmesi ve yakin hakikatlerinin 1ikrar edilmesi neticesinde ulaşılır. lbn Mesud'un Hz. Ömer vefat ettiğinde söylediği şu sözü bunu doğrulamaktadır: Zannederim onunla beraber ilmin onda dokuzu gitmiştir. Bunun üzerine çevresindekiler.· Sahabenin büyük bir çoğunluğu aramtzda bulunurken nastl böyle dersin? Deyince; ilim ile kaste!Uğim sizin düşündüğOnüz ilim değildir. Benim kastettiğim marifet ilmidir.22

Maıifetullah, bütün ilimiere bedeldir ama bütün ilimleri bilmek Allah'; bilmeye bedel değildir. Çünkü Allah'ın zatı, bütün evrene bedel iken, evrenin tümü O'na bedel değildir.23 Marifetullahın önemini vurgulama açısından Hz. 'Aii'nin şu sözü dikkat çekicidir: Allah'm beni çocukken öldürüp cennetin yüce katianna yerleştirmesi !{eni sevindinnezdi Ç'ünkü O beni yaşatmak suretiyle Zatmt tammamt nasip etmiştir.24

Gazzarı (ö.50511111) zikri Kur'an okumadan sonra en üstün ibadet olarak değerlendirerek devamlı ve kalp huzuruyle yapılan zikrin önemine vurgu yapar. Ona göre kalbin gafil olduğu bii sırada sadece dil ile yapılan zikrin faydası olsa da azdır. Başlanciıçta her ne kadar zikirden bir tat alınmasa da zamanla ünsiyet ve muhabbet meydana gelir. Bunun neticesinde de kişi yaptığı zikirden zevk almaya başlar.25 Aziz Mahmud Hüdayi'nin (ö.1038/1628) ifadesiyle can bülbülü Allah'ı zikretmek suretiyle canlanıp şevke gelir:

Handan olur mana gülü, asar-ı zikrullah ile Şevl<e gelir can bülbülü, gülzar-ı zil<rullah ile Se~i-asa canarı olur, can mazhar-ı irfcm olur K~lbin bahilıistan olur, ezhaH zikrullah ile26

Seyr u süiOI<'ta zil<rin çok özel bir yeri ()lduğunu belirten Hüdayi", .zikrin . '

Allah'ın isimleriyle yapılmasını ve en üst derecesinin kelime-i. tevhidle yapılanı olduğunu belirtir. Buna ilaveten müşahedeyi devamlı kılan, zihni gaftete düşürecek tefrikadan kurtaran zikr-i har7ve zikredenle zikredilenin birleştiği zikr-i hakiki vardır. Seyr u süiOI<un nihayet makamında olanlar için zikıin fenadan sonra beka meıtebesi bulunur. Bu, Haki< ile var olmaktır. Hem zikir hem de ibadetler'ihsan mertabesinde, Allah'ı görüyormuş gibi yapılmahdır.27

22 Mekkl, 1, 139. 23 rvıekl<l, ı, 157. 24 Mekl<i, 1, 151-152. 25 4 Gazzfıli, 1, 295, 303-30 . 28 Aziz Mahmud Hüdayl, Divan-r l!ahiytit, hazırlayan: Mustafa Tatçı-Musa Yıldız, Istanbul

2005,361. 27 Cemal Acer, Aziz Mahmud Hüdayi'nin "Hayatü'!-Ervalı ve Necatü'!-Eşbalıu Adir Eserinin

Tah/dk, Tahric, Terceme ve Tah/it;, MÜSBE Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, lstanbul1998, 96b-97ab.

19

Page 6: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Zikirde dil ile kalp ortak hareket etıneli, dil zikrederken kalp masiva ile meşgul olmamalıdır. Böyle tereddüt içinde yapılan zikıin hiçbir tesiri olmadığını Şair Nabi (ö.1124/1712) şöyle dile getirir.

Dil zikirde gönül meyl-i cihanda Arada kaldı sübha-i mercan mütereddid. 28

Zikir bir vuslat yoludur. Kul, dili ile Allah'ı zikrederek zikrin kalbe yerleşmesini ve kalbin de zil<re katılmasını sağlar. Allah'ı sürekli anma, O'na olan yakınlığın bir tezahürü ve "Kuran ahlaki ile ahlaklanma"nın bir göstergesidir. ilk dönemlerde basit bir usOIIe ve ferôı olara_k yapılan zikir, tekke ve zaviyelerin kurulmasından sonra sQfiler tarafından belli kurallar çerçevesinde ve toplu olarak yapılmaya başlanmıştır. Zil<ir esııasında okunan şiir ve ilahiler, onların kalplerini titretip vecde getirerek sema' yaptırmıştır.

2. Kalplerin lltremesi: Sema'ISufi MOsikisi

P.y sqfu Gizim safiGetimiz cana safadir (Bir cur'anıızı ııflş i.cfegör aerae efeviidir Jfak,iie ezeC ettiğinriz afıae vefadir Sema safli, dlna safti, tiifıa gufatfır

Sema' sözlükte dinleme, işitme ve kulak verme demektir. Tasawuf terminolojisinde Kur'an-ı Kerim, ilahi ve dini mOsikiyi dinleme, dinlenen ilahinin ve mOsiki'nin tesiriyle coşup döiıme, raksetrne anlamına- gelen sema', nıarifet elılinln ruhlannın gıdası, insanı iç alemine yöneiten bir Jıaldir.29 Sözlü!< anlamı itibariyle adet, usOI, tören, nıerasim, şekil, nizam, kanun ve kaide manalanna gelen ayin, tasawuf terminolojisinde tarikat ehlinin kendi aralannda belli bir usul ve düzene göre toplu olarak icra ettikleii zikir ve dini merasimlerdir. DevrJn ise dönmek anlamındadır. Cehri' zikri esas alan tasawuf erbabının döne döne yaptıklan zikir, sema' ve tarikat ayinidir. Alemin yaratıldığı andan beıi dönmesi, güneş, ay ve yıldızların, gece ve gündüzün, dört mevsimin deveran etmesi, Meleklerin arş,

insanların Kabe etrafında.dönmeleri, tasawufı devrana ilham kaynağı olmuştur?0 · Dünyanın birçok bölgesinde farklı din ve kültüre sahip insanı vecd ve

istiğraka getiren sema', vücudun ıitmik hareketlerinde, seslerin ahenginde, ruhun arzu ve isteklerini bedende gösterip aynı zamanda iffetle örterek saklamak imkanlannı birleştirmiştir.31 Sema' hicıi ilk asırlarda Kur'an ve ilahi dinlemek, bunun sonucunda da vecd haline ulaşı:nak şeklinde anlaşılmıştır. Başta Hz. Peygamber olmak üzere sahabe, tabilrı ve ili< zahider içinde Kur'an okunurken kendinden

28 Ali Fuat Bilkan, NabTDM!int, lstanbul1997, 1, 498. 29 Ebu Nasr es-Serrac, ei-Luma' fi't-Tasawuf, Kahire 1960; ef..LL!ma; islam Tesawufu,

çeviren: H. Kamil Yılmaz, istanbul1 996, 264, 270-271. 30 lsmail Ankaravi, Minhacu'!-Fukara, Hazırlayan: Sadettin Ekici, lstanbul1996, 118. 31 Annemane Schimmel, Aşk, Mevlana ve Mistisizm, Istanbul 2002, 101-105.

20

Page 7: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

geçen, ağlayan ve bayılan kimseler olmuştur. Okunan Kur'an-ı Kerim'i kalp huzuruyla tefekkür ederek dinleyenler, ayetlerdeki incelikleri düşünüp onun tesiriyle -vecde gelmişlerdir.32 Çünkü Kuran, ruh hali uygun olan dinleyiciler üzerinde bıraktığı etkiyle, kalplerini titretip coşiurur, onları kıpırdayamaz hale getirir.

Güzel sesle okunan dini metinler, ilahi ve kasideler insanın kalbini titretip mana alemine götürdüğünden semavl dinierin mensupları kutsal kitaplarını ahenkli bir sesle okumaya özen göstermişlerdir. Hz. Davud (sav)'un güzel sesiyle ZebOr'u ol<uyuşunu bırakın insanların, hayvaniann bile vecd içinde dinledikleriyle ilgili sözler meşhurdur. Kur'an-ı f<erim'in nazım oluşu, ses yCinüyle kelime ve cümleleri arasındaki ahenk ve mOsiki insanın ruh dünyasında güçlü bir e~ki bırakmaktadır. Bu özelliğin farkında olan Hz. Muhammed (sav) mürninleri "Kuran't sesleliniZle süsleyinii'33 diyerel< güzel sesle ölçülü okumaya teşvik etmiştir.

islam inancında mOsikinin yeri ile ilgili olarak kesin bir hüküm olmamakla biıiikte mOsikinin dinleyenlerde uyandırdığı duygular önemlidir. Genel anlamda dinleyenlerde yüce ve ruhani duygular uyandıran m0sik1 mubah; bayağı ve nefsant duygulan uyandıran mOsiki ise haram kabul edilmiştir. Bununla birlikte m0sik1nin insanı Allah'a yaklaştıran dini bir ayin olarak kabul edilip edilmemesi konusu fakihlerle sCıfiler arasında tartışmalara sebep olmuştur. Fakihler konuya olumsuz yal<laşırken, sOfiler Hz. Peygamber (sav)'in güzel sesle okunan Kur'an-ı Kerim'i övmesindeiı hareketle olumlu birtavır sergilemişlerdir.34

Kuı'an-ı Kerim edebi bir mu'cize olup nazım ve mana yönüyle estetik bir değer taşımaktadır. Kur'an'ın mana, üslQp ve nazım gÜzelliğine hoş seda eklenip dini zevk ile sanat zevki birleşince, insanın dini his ve heyecanı coşar. Nitekim Hz. Peygamber sahabeden güzel sesli bazı şahısiann okuduğu Kur'an ve ezandan manevi bir zevk almıştır. Ebu Musa ei-Eşari'nin güzel sesiyle okuduğu Kur'an'ı dinlediği zı:ırhan onun okuyuşunu Hz. Davud'un hoş sedasına benzeterek övmüştür.35 Bir keresinde Abdullah b. Mesud'a "Bana Kur'an oktJ' deyince ibn Mesud şaşırmış, bunun üzerine Hz. Peygamber: "Ben Kut"an'! başkastndan d/.'7/emeyi severim buyurmuştur." ibn Mesud Nisa suresinden okumaya başlamış ve; "Her ümmetten bir şahit ve seni de onlara şahit olarak getirdiğimiz zam<ın hill ne olacaR'36 ayetine gelince, Allah RasOiü "Yeter ya Abdal/ah, yetef diyerek onu

32 Senac, 274-275; Gazzarı. ll, 295. 33 Buhan, ei-Camiu's.Sahih, lstanbul1992, Fedailü'I-Kuf'an, 34. 34 Geniş bilgi için bkz.: Ebu Hafs Şihabüddin es-8ühreverôı, Tasawufufun Esas/an­

Avarifü'l-MaiirffTercümesf·Hazırlayanlar. H. Kamil yılmaz-lrfc:n Gündüz, lstanbul1990, 223-262; lsrriail Ankaravf, Minhacu'I-Fukartl, Hazırlayan: Sadettin Ekici, Istanbul 1996, "Risale-i Hur.i:eti's-Sema", aynı eser içinde 365-393; Süleyman Uludağ, Islam Açtsmdan MOsiki ve Sema, 2. baskı Bursa 1992; H. Hüsyin Top, Mevfevl Usü/ ve Adab1, Istanbul . 2001, 77 vd; Keşkü/ S{iff Gelenek ve Hayat 7, Kış 2006.

35 Buhan, Fedailü'I-Kur'an, 31; Müslim, Müsanrin, 235-236, Tırmizl, Sünen, Istanbul i 992, Menal<ıb, 55. 1

36 · Nisa suresi, 4/41.

21

Page 8: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

susturmuş, lbn Mesud başını kaldırdığında duygulanan Hz. Peygamber'in gözlerinden akan yaşları görmüştür.37

Hz. Peygamber'in sağlığında ve sonraki bir asırlık. dönemde kıraatın daha çok dil ve gramer boyutuna ağırlık veren hafızlann azalmasıyla, sonraki dönemlerde sesi güzel ve mOsiki bilgisine sahip hatzlar onların yerini almıştır. Kur'an-ı Kerim Arapça nazif olduğundan onu .Arap dili mCısil<i.si ile okumak gerekir. Ancak Müslüman olan her milietin Kur'an'ı kendi milli sesi ile okuması onun ruhlara etkisini artınr. Bu sebeple farklı coğrafyalarda ve kültürlerde milleUerin değişik

okuyuş biçimlerinin gelişmesi tabi1dir.38

Bu gelişmeler olurken tasavvufun başlangıç döneminin zühd hayatı, haram ve rnekruh olan konular şöyle dursun, mubah ve helallerin büyük bir çoğunluğundan uzak durmayı prensip edindiğinden ilk zahidler mOsiki'ye mesafeli durrrıuştur. Biiindiği gibi zühd hayatı haram ve rnekruh olanlara ilave olarak mübah ve helal olan nimetlerden normal şekilde faydalanmayı da tenkit eder. Güler yüzlü ve müsamahakar bir anlayışa sahip olan ilk zeihidlerden bazılan takva ve vera icabı mOsiki dinlemeyi, lezzetli yemekler yemeyi, soğuk su içmeyi ve yumuşak elbise giymeyi terk etmişlerdir. Fudayl b. lyaz'ın (ö.187/803) "mOsiki zfnantn oynaşJdt;039

sözü onlann mOsikiye bakış açısını özetlemektedir. Onların bu yaklaşım tarzı,

. günah olduklan için olmasa da, daha sonra geien zahid geçinen bazı gruplar, cehalet ve taassuplannın bir ·göstergesi olara!< Allah ve RasOiü'nün kabul edip mubah saydığı şsyleıi haram kılmışlardır.40 ·

Tabiatın her 7.erresinde büyük bir nizarn ve ahenk içinde devam eden ritim ve melodi beraberliği bulunmaktadır. Kuş seslerindeki ahenk ve ritim rr:Qkemmelliğinde; galaksiler başta oimak üzere elektronların ve ator.ılann hareketleri ile vücudumuzdaY-i sıvıların dolaşımlannın büyütüten seslerinde mOsikinin varlık alemiyle ifişkisi tE"-Spit edilmiştir. Insanlık tarihinde çok uzun asıriardan beri hastalıkların tedavisinde kullanılan mQsil<fnin günümüzde anne karnındaki cenin ve bebel<ler üzerindeki olumlu etki!eri de bilinmektedir .. Bu kadar olumlu etkileri olan mCısiklye ilgisiz kalmayan süfıier, "zaman, mekan ve ihvarf şartlarını taşıyan tekketerde konusu din ve takva olan ilahi ve şiirler okıJyup terennüm etmeye başlamıştır. Bu bağlamda sufiler tarafından sema' için oluşturulan iH< halka, Seri Sakati' (ö.253/867)'nin bir dostu olıın Ebu Ali et-TenOhi tarafından Bağdat'ta gerçekleştirilmiştir.41

Alemi Allah'ın bir tecelfl'si olarak görüp bütün seslerde bir mOsiki ahengi arayan sQfrler, ehl-i keyften farklı olduklannı vurgulamak için mOsikiyerine sema'

•37 Buhar!, Fadailü'!-Kuı'an, 32-33; Müslim, Salatü'I-Müs-afirin, 247-248; Ebu Oavud,

Sünen, lstanbul1992, 3668; Tınniz~ 3347. 38 Uludağ, islam Açsindan MOsiki ve Sema, 210-213. 39 Gazzali, ll, 283. 40 Uludağ, islam Aç1smdan MOsiki ve Sema, 224-225. 41 Massignon, 37.

22

Page 9: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

terimini kullanmışlardır. SOOnin iç dünyasında· vecd halini doğuran sema' onlara göre sıradan bir müsik'i olmayıp !isan-ı ilahi, ruhani sırlar, manevi gerçekler ve iç alemlerinde duyduklan ulvl sesler gibi anlaınl::ır içermektedir. Nitekim Zünnün Mısr'i, Sema'ı Har:tan gelen bii" vaıid olarak görürken,42 Yahya b. Muaz er-Razi, mOsikinin Allah'ı seven bir gönlün iştiyakını ve bu sevgiden aldığı zevki artırdığını vurgulamıştır. 43 Sema' için zaman, mekan ve ihvan şartını arayan Cüneyd Bağdaefi'ye (ö.2971909): "Sakin olarak görülen bir kimse sema dinlediği zaman niçin sallanmaya baş!tyot?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Allah Teala ilk mfsakta insan ruhuna "E!estü bi Rabbiküm (Ben siZı)7 Rabbiniz·değil miyim?)" diye hitap ettiği zaman ruhlar. "Ka/D bela (evet Rabbimizsin)" demişlerdi. O zaman bu sözün işifilmesinden (sema'tndan) has!l olan zevk ve tezzetler mh/ara yayt!dt, bu sesin tat!Jitğt ruhiann içine doldu. Şimdi bu dünyada mOsiki dinleyen kimseler onu haflrlarlar da onun için sal/antr!ar.44

Sema'nın bıçak sırtında bir uygulama olduğu düşüncesinden hareketle şartianna uygun yapılması üzerinde önemle durulur. Bu bağlamda Haris ei­Muh8sibl (ö.243/857) mOsiki dinleyen kişinin dinin sınırlannı korumasının önemine dikkat çekmiştir. Oç şey öteki üç şeyle birlikte bulunursa iyi olur. Fakat biz bun/an kaybetmiş bulunuyoruz Bunlar: Dindarlt/da birlikte güzel ses, kommak şarl!yla güzel yüz ve vefakar/Jk/a birlikte olan güzel arkadaşltkl!r.45

Sema'nın dışını fitne, içini ibret olarak gören Şibli (ö.342/94'1) gibi45 bazı siifiler ise, müsiki ile Kur'an okunan, kaside ve ilahi söylenip veedie sema' yapılan meclisiere katılmayı hoş i'.arşılamamışlardır. Bunlann gerekçeleri ya yanlış aniaşılma kor.kusu, ya müridierin semadan haz. alıp bu haziann peşine düşme endişeieri, yahut semii' için gerekli .olan ihva~a sahip olarnamaktan dolayı karşıt fiklrii insanlarla birlikte olmaktan hoşianmamalarıdır. Bununla birlikte aşk yolunu benimseyip coşkulu bir tasawuf anlayışına sahip olan birçok süfı senıa' meclisleıi dOzenlerniştir.

Sema' dfıyince ~k akla gelen sOn Meviana (ö.67211273)'dır. Aslında o da selefieri Ebu Said Ebu'l-Hayr (ö.440/1049), Hakim Senaı (ö.525/1131) ve Ferideddin Attar {ö.6i8/1221) gibi47 bazen gayr-ı iraôı, bazen de şartların oluştuğu yer ve zamanda sema' etmiştir. Sabahlara kadar,';a ya da bir hafta boyunca sema'

42 Serrac, 271; Kuşeyıi, 519; Hucvin, Keşfü'!-MahcOb (Hakikat Bilgisi), Hazırlayan: Süleyman Uludağ, istanbul1982. 558. Zünnün Mısrrnin bu sözü Türk müsiki'şinaslan arasında yaygın olan "mOsikT müminin imamm, kafilin küfrünü artJnf sözünün kaynağıdır. Uludağ; Islam Açtsrndan MOsiki ve Sema, 244.

43 Serrac, 3"19. '44 Serrac, 342; Kuşeyıi, 519-520; Gazzali', ll, 298. 45 serrac, 340. 46 Serrac, 342. 47 . Tahsin Yazıcı, 1'Ebu Sadi-i Ebü'I-Hayr", DiA, X, 220-221. 48 Ahmed Ellaki, AriDerin Menklbe/eri, çeviren: Tahsin Yazıcı, lstanbul1995, ll; 6'1, 70, 113,

267.

23

Page 10: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

ettiği de olmuştur.49 Tıpkı Cüneyd BağdacJr gibi insanın sema'yı elest bezmmden tanıdığını belirten Mevlana, onu alemin hareketi olarak görür. Allah dostlarının kıldıklan namaz ile yaptıklan sema'yı, düşmana karşı harp teknikleri ve hücOmiarı geliştiren, cirit oynayıp top yuvarlayan asker ve kumandanların durumuna benzetir. Ona göre ehlullah sırren işittikleri ı:ımir ve yasaklara uyduklarını göstermek için sema' yaparlar. Sema'da şiir ve ilahi söyleyen kişiyi namazdaki imama benzeten Mevlana, sema' esnasındaki hareketlerin onurı mOsikisine uygun olması gerektiğini ifade eder."0

Sema'yı göklere açılan bir kapı olara!< gören Mevlana, duyguları en güzel aniatma biçimi olan mOsirJ ve güzel sese de ayn bir önem verir. "Dinle neyderf diyerek başladığı Mesnevlde bu durumu şu spzleıiyle vurgular:

Güzel ses dinlemek fişıkiann gıdasıdır. Bu güzel sesleri dinlernede sevgili ile buluşup kavuşma hayali vardır. Ezeldeki ilahi huzuru ve o tatlı hitabı hatıriama zevki mevcuttur.

Gönüldeki hayaller güzel sesle gelişir. Hatta o hayaller güzel ses yüzünden şekiliere bürunür.51

Tasawuf kültürünün zengin mirası üzerine kurulan tarikatiann bir çoğu insanın duygulannı eaşturan mOsikiye sıcak bakmışlardır. Geniş Islam coğrafyasında yaygın olan Kadirilik, Riffiilik, Kübrevilik, Halvefılik, Mevlevilik, Bektaşilik ve Nakşibendi!ik gibi taıikatlar, mOsikinin insanı Allah'a götüren özelliğini kabul etmişlerdir. Bununla birlikte Melametı1er ve Nakşller kendi tasawufi eğitim süreçlerinde (seyr ü sülük) mOsiki'ye yer vermemişlerdir.

Riyadan titizlilde kaçınan, zikir, sema' ve vecd hallerini gizli kalması gereken manevi hailer olarak değerfendiren Me!ametıler, ağlamanın insanın içini rahatlattığı ve zevk verdiği, halini açığa çıkanp kendisi ile Rabbi arasındaki sırrı meydana cıkardığı gerekçesiyle, bu meclislerde ağlamayı bile. uygun görmezler.52 Onlara göre "zahirin ibadetler/e süs!enmesi şfrk, battmn haller/e süs/enmesi irtidattti:" · Nitekim Bayrami Melametiliğinin ilk kutbu kabul edi!en BıÇakçı Ömer Dede (ö.880/1475), şekilcilik olarak gördüğü zikrin uygulanış biçimleri ile her türlü terikat erkanını riya ile mücadele bağiamında terk etnıiştir.53 Tasawıf.un aslından uzaklaşma olarak gördükleri bu tür hareketlere karşı çıkan Me!ametTier, zarnania kendileri de istismara ve yanlış aniaşılmaya açık davranışianyla benzer akıbete düşmüşlerdir.

49 Eflaki Dede, Mevlana'nın üç gün üç gece, yedi gün yedi gece, hatta dokuz gün hiç durmadan semi!ı' yaptığını kaydeder. Eflal;i, 1, 400,719-721, ll, 173.

50 Mevlana, Ffi'l-lMa Fih, Çeviren: A Avni Konuk, Hazırlayan: Selçuk Emydın, lstanbul1994, 125-126.

51 Mevlana, Mesnew; çeviren: Şefik Can, lstanbul1997, IV, 740-741. 52 Ali Bolat, Bir Tasawuf Mektebi Olarak Me!ametllik, Istanbul 2003, 190-191. 53 Bolat, 238, 332.

·24

Page 11: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Nakşi!erin sema'ya mesafeli duruşlarında medreseyle işbirliğini sürdürme isteği ve Melamet1 tasawuf düşüncesinin etkisi vardır. Her ne kadar Yusuf Hemedani (ö.535/1140-1141) sema'ya olumlu bal<mış olsa da, Abdülhaluk Gucduvarfı (ö.617/1220-1221) çok yapılan sema'nın kalbe zarar. vereceğinden endişe etmiştir. Muhammed Bahaeddin Nakşibend (ö.791/1389) ise bu konudaki görüşünü şöyle özetlemiştir: "Biz zi/dr esnasmda müslkT dinfemeyiz. Fakat onu red, tenkit ve inkar da etmeyiz."54

islam kültür ve medeniyeti bünyesinde medrese geleneğinin etı.<Jsinde ve Selefi ekieleyle yetişen muhafazakar kesimin çoğunluğu mOsikiyle uğraşmanın, hatta mOsiki dinlemenin din açısından "caiz" olmadığı kanaatinde olmasına

rağmen,55 tasawuf zümreleri geniş bir dini mCısikl külliyatı meydana getirmişlerdir. T ekkelerdeki tı:ısawuf mOsikisi eşliğinde yapılan ayin ve zikirler, sosyal ve ekonomik baskılar altında kalan irı!'lanlan ruhen rahatlatmıştır. Tarikatlar tarafından

. ' farkiı şekillerde jcra edilen ayirı ve zikir meclisleri, mOsikinin de katkısıyla daima etkileşime açık dan insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır.

MCısikl, sÇıfilerin insanın ruhani yönünü gösteren bilgi ile anlam kazanan marifet yolundald ı;ın önemli araçlarından biridir. Sema'daki asıl amaç, meclistekileri varlığın birliği şuuruna yül<seltnıektir. Bu bakımdan ilk dönem tekkelerindeki sema' meclislerinde şiir ve ilahi okuy9n güzel sesli l<awal, bazı kelimelere ve cüriılelere vurgu yaparak dinleyicileri mana alemine doğru yolculuğa çıkanrdı. Bu durum mOsiki makamlannın ruh üzerindeki etkisini göstermektedir. Ancak mOsikinin ve makamlannın her insanda meydana getirdiği etki faıi<Jıdır. 56

1

insanların· fıtratlan ve ilgi alanları farklı olduğu gibi, haz aldıklan mOsiki türü de farklı

54 Necdet Tosun, Bahaeddin Nakşibend Hayat/, Gör:Jşleri ve Tatikab, 2. baskı istanbul 2003, 326-329; Uludağ, islam Açısmdan MOsiki ve Sema, :374. Bunun!a biriikte Nakşilerin bir kısmının sema'ı kabul ettiği ve bu konuda eserler yazdığı bilinmektedir. Halillbrahim Şjrnşek, "lki Nakşibendi Müceddidfnin Deveran Savunması", Tasawuf,Yıl: 4, Sayı: 1 O, Aı]\<ara 2003, 283-298.

55 Osmanlı döneminde fakihlerin sema' ve devran'a karşı. tavır almalan diriiffikhi gerekçelerderı ziyade siyasi ve sosyal sebeplerden kaynaklanmışiır. Geniş bir değerlendinne için bkz. Ferhat Koca, "Osmanlı Fakihlerinin Sema', Raks ve Devran Hakkındaki ı:C!rtışmalan", Tasawuf,Yıl: 5, Sayı: 13, Ankara 2004, 25-74.

56 Büyük Türk-lslam filozofu Farabi (ö.339/950) nıüsikl makamlannın ruha elkisini şö~1e sınıflandınr. • Rast makamt insana sefa (neşe, huzur), Rehavi makiimt beka (sonsuzluk fikri), Küçek (iıakai711 hassasiyet (duyarlılık), Büzürk makamt havf (çekinme, sakınma duygusu), /sfahan makamt hareket kabiliyeti ve güven hissi, Neva makamtlezzet ve ferahlık, UŞşak makamt gülme hissi verir. Zirgü/e makamt uyku, Saba makamt şecaat (cesaret), B,Oselik makamt kuvvet, Hüseynl makamt sulh (sükunet ve rahat! ık) ve Hicaz makamı da tevazu (alçak gönüllülük ) verir. Bekir Grebene, Müzik/e Tedavi, Ankara

1

1978,26.

25

Page 12: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

olduğundan genç bir insanla· olgun bir insanın zevk aldığı müsiki aynı değildir. Meslek gruplannın da mOsikiye bakışı ve haz duyduğu makamlar değişiktir. 57

Sema' meclislerinin tertip edildiği tekkalerde şeyhlerin ve ayini icra eden kişilerin mCısil<l bilgilerine sahip oldLiklan görülür. Bu bağlamda ilk akla gelen sOn olan Mevlana, sadece çeşitli seslerin etkisiyle vecde ge!en bir arif değil, aynı

zamanda mOsiki biigilerine ve makemiann insan üzerindeki etkilerine vakıf bir aşıktır. Onun Divan~t Kebirde yer alan aşağıda!<! ifadeleri i!e58 Mesnevlnin birçok yerinde mOsiki ve mOsiki aletlerinden söz etmesi, bu konudaki bilgilerinin derinliğinin bir delilidir.

Sema' meclislerine katılacak sOfiler, insanın yediği ve içtiği şeylerin tabiatma ve huyuna etki ettiğini bildiklerinden genellikle tatlı şeyleri yemeyi tercih ederler. Ayinden önce ve sonra içifen şerbatlerde de bu etki hesaba katılır. Nitekim Bedevi tarikatına intisab eden bir müride intisab meclisinde şerbet içirilirken eğer müridin cezbesinin fazla olması istenirse şerbet sirke ve sütle birlikte verilir. Orta bir cezbe rrıurad edilirse şerbet kuru üzüm, hurma ve kuru incirle, az cezbeli olması arzu edilirse şerbet su ve zeytinyağı ile birlikte verilir.59 Neyzenler de "ekşi, nağmeyi ekşilif sözünde .de vurgulandığı gibi, ağzı sulandınp sesi bozmakla kalmayıp, neyzenin tavn üzerinde neyzenleri n "ekşf dediği olumsuz bir ha! bıraktığı için ekŞi, turşu ve limonata gibi şeylerden uzak dururlar.60 Bıı bakımdan süfılerin fıtratı bozan yiyecek ve içeceklerden uzak durmatan tavsiye· edilir.

57 XVII. yüzyıl Türk hekimlerinden Hasan ŞuQri Tadil-i Emzice adlı eserinde, makamiann insan üzerindeki etkilerini şöyle belirtir: Alimler ü~erinde Ras~ yöneticiler üzerinde fsfahan dervişler üzerinde Hicaz, sütller üzerinde ise Reh/M makamı etkilidir. ŞuGıi, makamiann günün farklı zamanlanndaki etkisini de ş&y!e açıklar: Rast va RehtivT makamlan seher zamanlan etkilidir. Hüs'eynT makemt sabahleyin, lrok mak!im1 kuş!uk vakti, Nihavend makam! öğleyin, Hicaz makemt öğle ve ikindi ezanı arası, Büselik makam1 ikindi vakti, Uşşak makarm gün batarken, Zengüle makemt grubdan sonra, Muhalif makamlan ya1sıdarı sonra, Rast malaimi gece yansı, 21refkend makemt ise gece yansındarı SO!:fra etkilidir. Mehmet Nuri Uygun, Safiyyüdd!n Abdülmümin UmevT ve Kitabu'I-Edvan, Istanbul 1999, 238-239 (Hasan ŞuQri b. Abdullah, Ta'dt7-i Emzke,

. Süleymaniye Ktp., Fatih Bölümü, nr. 3547, vr. 65a-67a'dan nakl'im); Grebene, 33. 68 Mevlana vecde gelip cem halinde vuslata eıişince sazendeye ya Reh8v1mak€ımından

çalmasını, ya da Kurtuluş perdesinden şiir söylemesini rica eder. Neyi Neva makamın'da üflemenin sessizlikten ve nağmesizlikten bir feryat, gönlü alıp uzaklara götüren Irak makamındaki ezginin bu aynlığın derınanı olduğunu belirtir. fsfahan makamının insanda aşinalığı pekiştiıdigini, zengüle makamında söylenen şiirterin aşk sarhoşlannın Jr.alpleıindel'j vesveseleri alıp gittiğini vurgular. ileriki aşamada sazandenin Rast ve Hicazmakamianna geçmesini, UşşakTve ijüseynimakamlanyla topariayıp BOselikve Maye perdeleriyle gönülleri şen!endimıesini ister. Her ne kadar aşıklar sazendederı Dügah isteseler de, Çargeh makamından ilahi söylemesinin daha uygun olacağını ifade eder. Mevlana, DMJn-1 Kebir, çeviren: Abdülbaki Gölpınart;, Ankara 1992, ı, 3462 .. 3470.

5·9 Necdet Tosun, "Tasawuf Kültüründe Tekke Yemekleri", Tasawuf, Yıl: 5, Sayı: 12,

Ankara 2004, 132-133. 60 Ahmet Doğan Özeke, Neyzenler Kahvesi, lstanbul2000, 24-25.

26

Page 13: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

SQfiler iyi niyetle yapılan mubah işlerin ibadete dönı:iştüğü anlayışını benimseyerek her yaptıklannı ibadet vecdiyle yapmışlardır. insanı Allah'a yaklaştıran, ruhu yaratıcısına yükselten, nefsi kötülüklerden anndıran güzel ses ve musikiyi de ibadet kabul etmişlerdir. Ancak bu yapılması gerekli olan diğer

ibadetlerle aynı kabul edilmemelidir. Bu, dini, milli ve sosyal bünyeyi iç.i<i, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların yıkıcı tesirinden koruyan ve ruhu dinlendirrnek için dinlenen mOsiKfyi teşvik etmeye yönelik bir anlayıştır.51

Küçük ve büyük alemdeki sürekli değişimin farkında olan sOfiler, bir ayaklanyla af?ın merkezine basıp diğeriyle aleınieri dolaşarak göz ve gönül ufuldarını geniŞleterek hayal dünyalarını zenginleştirirler. Tasawufi' tefekkürdeki zenginliğin yanı ·sıra, adab ve erkana dayalı çeşitlilik hep yeni arayışiann sonucunda ortaya çıkan zihniyet yapılanmalarıdır. Tarikatların uyguladıklan zikir icra metotlanndan her biri, Hakk'a ulaşmada insanın fıtratıyla ve düşünce dünyası ile ilgili meşrep farldıhğıdır.

3. TasawunZevkle Meşrep: Zikıin lcra Edilişi ç;efmişiz '1(/i{il <Befli 1 aan ziitıııı zif{r etmeğe

'MeyCimi:!. yoR.,.tur Gizim fıiç gayri il:md{ etıneğe

<Biz şeriatta fiafij~r,ıt 6afimıuı gawii.sryıı;

(jitınedifiJıak_tıryolümuz iJOJffl a/i.yiiC üstiiP.e

Vınmı: Sinan '

Kur'an-ı Kerim bütün güzel isimlerin AJiah'a ait olduğunu ve hangisiyle dua edilip zikir yapılırsa icabet edileceğini vurgulanııştr.62 Hz. Peygamber de Kelime-i Tevhld zikrine önem atfetrnekle birlikte esrna-i hüsnadan her biriyle zil<ir yapılablleceğiııi ifade etmiştir.63 Buradan hareketle sOfiler Kelime-i Tevhidve ism-i Celal zikrinin yanı sıra diğer ilahi isimlerle· de Al!ah'ı zikretmişlerdir. MeviEına bu dururrıu şÖyle belirtir:

Butün geçmiş şeyhlerden her birinin ayn ayn La ilahe iliallah gibi virdleri . ve zih:ri vardır. Mesela bazı Türkistan deıvişleıi HO, HQ demişlerdir. Bazısının zikri sadece mallah olmuş, zahidier la havle ve la kuwete illa

61 Makam ve nağme ile okunan ı<.ur'an. münacaat ilahi ve na'tların insanda meydana getirdiği etkinin manaya dayanan bir etki olmayıp sıif sese dayanan nefsani bir etki olduğu, mOsıkinin dini ve manevi etkiyi yok ettiği vurgulanarak din perdesi altında nefsani zevklerin tatmin edildiği de ileri sürülmüştür. Bu görüşte olanlar müsıl<iyi içl<iden daha tehlikeli sayarak ağır bir şel<ilde tenkit etmişlerdir. Uludağ, Islam Açtsmdan MOsiki ve Sema, 11S.:117. Bu konuda Şeyhülislam Ebussuud Efendi (B98-982/1490-1574)'nin fetvaianna bakılabilir. M. Ertuğrul Düzdağ, Ebussuud Efendi Fel'.'8/an, Istanbul 1972, 84-87.

62 Arafsuresi 7/180;.lsra suresi 17/110. 63 Buhan, Deavet 109/8; Müslim, Zikirve Dua, 214, 20.

27

Page 14: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

billahi'l-aliyyi'l-azim sözünü tekrarlamiŞiardır. Bazılan estağfırullalıe'l­azim diye gelmiş, bazılan da süblıanellalıi ve bihamdilıi sözlerini yüz defa tekrar etmişlerdir. Bizim zikrimiz ise Allah, Allah, Allah'br. Çünkü Yüce Tann, peygamberin ve evliyanın hepsine husOsi bir isimle tecelli etmiştir.64

Kur'an-ı Kerim; "Onfar aya/da, oturarak ve yanlan üzere Allah'! zikreder/er,"65 ayetiyle zikrin hem oturarak, hem de ayakta yapılabileceğini vurgulamaktadır. Bu meşruiyetten hareketle tekkalerde icra edilen zikir merasimleri KuQdl (oturarak), Kıyaml (ayakta) ve Devrani (dairesel yürüyüş) olarak üç ana tarzda yapılır. Nakşlter KuDdi zikir, Kadiıi, 8if8ı, Sa' dT, Bedevi ve Şazeli tarikatlan Ktyemr zikir, Kadiriyyenin Eşrefiyye kolu ve şubeleri ile Halvetiyyenin bütün kollan Deliliini zikfr usulünü beninısemiştir. Mevlev7lerin Seması ve Bektaşilerin

muhabbeti/semahı bu gruplann dışında. yer alsa da, Semahanede dönerek yapılması yönüyle bunlar da Devrani zikir sayılır. Ancak MevleVı1er kendi çevrelerinde, Bektaşiler ise makam postu etı:afında dönerler.

Devn!.in, dervişlerİlı bir halka teşkil ederek dönerek yaptıklan zikir ayinine denir. Zikir el ele tutuşmak, ya da kol kala girip birbirinin bellerinden tutmak suretiyle icra edildiğinden bu ismi almıştır.66 Devrfirlda zikıi idare eden şeyh halkanın ortasında durur. Şeyhin dairenin ortasında yer alması, onun gücünden faydalanıp kendi gücünü şeyhe teslım etmeyi amaçlamaktadır.67 Zikri daha canlı hale getirmel<lkızıştırmal< için zakirler kudüm, mazhar, bendir ve halile gibi mOsiki al"'tleri eşliğinde bazen tek, bazen de toplu olarak ilahi ve kaside okurlar. Bir sanat olan zakirlik·. hem tarikat adab ve erkanını; hem de mOsiki vo makam bilgisini gerektirir. Bu esnada dervişler sağdan sola. veya soldan sağa doğru dönmeye başlar. Bir gül goncasının açılıp kapanmasına benzeyen ayak hareketleriyle devran ederler. Kur'an-ı Kerim 0kuyup dua ederek zikir devranını tanıamlarlar.

Tarikatların ortaya Çikışından sonia Melanıetiler ve Nakşibenditer 11aff zlkri, Rifailer, Kadiriler ve Halveti!er, Mevleviler ile SühraverdT ve Çlştl' tarikatlannın

mı::ınsuplarr celın zikri esas almışlardır. Bu zikir!er hem oturarak hem de ayakta icra

64 Efi ii ki, i, 444-445. 65 Ali lmran suresi 3/191. 66 Mehmet Zeki Pakalın, Osman/! T;-ırilı Deyjm!eri ve Terimleri Sözlüğü, Istanbul 1993, 1,

438; Süleyman Uludağ, "Devran", DlA, IX, 248~249. Devran ve deveran kelimelerinin yanı sıra devir kelimesi de kullanılmaktadır ve iki anlama gelmektedir. Birisi yukanda verildiği gibidir. Ikincisi ise varlıi<Jann Hak'tan gelip tekrar Hakl~a dönüşünü ifade etmektedir. Devir nazariyesi "her şey aslına rücu eder" düşüncesinden mülhemdir. Bilal Kemikli, Dost Ilinden Gelen Ses, !stanbul2004, 46-49. ·

67

28

Schlmmel, 1 04. Bazı göçebeler arasında kutsal kabul edilen ağaç ateş, t~ş gibi nesnelelin çevresinde yapılan raks, bu kulsa! nesnenin gücünden bir kısmını insana sızdımıak gayesine matuftur. Şamanlartarafından yapılan ;aks bu ftir bir uygulamadır. Zaldr, tekimierde ayin sırasında dervişielin zikirlerini daha canlı hale getimıeklkızışlımıak için ilahi okuyan kişidir. Pakalın, lll, 646-647.

Page 15: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

edilebilen bu zikir tarzlanndan birini yada birkaçını metot olarak benimseyen tarikatlar zikir ve ayin tarzianna uygun bir mOsiki üslubunu kullanmışlardır. Bu sebeple Rifaıtelin ayini coşkulu, Halvetllerin hareketli, Gelvetllerin ağırbaşlı, Nakşilerin Hatme-i Haceg'an dedikleri ayini ise sakindir.68

Celıri zikri uygulayan tarikatlarda Devranı zikir zamanla bu tarikatiann bir vasfı haline gelmiştir. Kadin1er devran, bütün kollarıyla Halvetiler darb-t esma denilen ve ayakta dönerek ve cehn yapılan zikre büyük önem vermiştir. Onlara göre döne döhe zikrederek Hakk'a vuslatı gaye edinen devran, tabii ve ilahi nizama uygun bir davranıştır. Zira. alemdeki her şey dönmektedir. Melekler arş etrafında, hacılar Kabe etrafında dönerek ibadet etnıektedir.69

XIX. yüzYıldan itibaren yeni tavır ve şekiller kazanarak tarikatlar tarafından icra edilen Devranll<ıyaml zikirler; Halaka, Devran, Darb-t Esma, BeyyDmi, Vefa Devri, Demdeme ve Bedevi Topu olarak isimlendirilmiştir?0 DinT kurallara bağlılıklarını he~ vesileyle gösteren tcırikatlar, ziklr ve sema' meclislerinde Kur'an ve Sünnet mesajına uygun davranış sergilerneye özen göstermişlerdir. Kur'an okunarak başlatlıkları nıeclis!eıini, sohbet, zikir ve ilahi ile devam ettirip yine Kur'an'la sona erdirmişlerdir.

68 Ömer Tuğrullnançer, "Osmanlı Tarihinde Dini Musiki", MusJ7d Mecmuas1, Yıl: 52, Sayı: 465, Yaz/Haziran 1999lstanbul, 13.

69 Süleyrn:ın Uludağ, "Devrali", DiA, IX, 249. 70 Halaka Zikli: Kıvami zıkir yapılan tekkalerde gece mukabe!elsrinde derviş!erin kol kola

verip yapiıldan zi!drdir. Sağ ayak ileri hareketle sağ tarafa doğru atılır, kalbi olarak ism-i Celal okuııtir. Bu, l-lalaka zikrini Devran'dan ayıran bir özelliktir. Kaditf Devran Zİkd: Ayakta el ele tutuşup zii:re başl::ıyan dervişler halka olup sağa doğru di)nerler. Sonra ellerini omuz!ara koyarale sol tarafa doğru dönerler. Kadirilerin Eşrefiyye koluna mensup dervişler zikrin başlı:.:ngıcında sağ kcllanyla sağdalcileıin cübbelerini belde: ı tutarak sağa doğru zikrederler. Sonra tekrar sağ omuza ko! atarak sağa dönüp hcılka · olurlar. Oldukian yerde durup Ism-i Hay okurlar. Daha sonra karşılıklı saf oluşturup, bir saf if/al/alı der, karşıdaidler Yr:ı Allah der. Bir saf üç defa Allalı der, 1-'.arşıdal;i!er Ya Allah diye karşıiık verir. Sorıra kollan omuza oıtaı1ar ve halka olup dönerler. Halveti' Devran Zikri: Zikre oturarak başlayan Halvet!ler, daha sonra ilahi ve mOsikinin etkisiyle ayağa kalkıp el e!e tutuşurlar. !sm-! HO okuyara k sola doğru dönerler. Sag ayağı öne, sol ayağı biraz arkaya basarak üç devir yaparlar. Zikrin temposu gittikÇe artar ve bir kol omuzda, bir kol belde halka halinde devam eder. Halveiilerin bazı i<ollan bu esnada Ism-i Hay okur. BeyyOml Halaka Zİkri: Zikir yapan dervişler ayakta halka olurlar. Sağ l<ollaıını sağ taıaftakileıin beline, sol kollarını da soldakllerin omuzlarına ataıak sola doğru dönerler. Vem Devri: Ayalcta el ele tutuşup zil<re başlayan dervişler, sola doğru dönerler. Sonra düz saf halini alırlar. Omuz omuza gelince kolianm bırakırlar. Rükü' eder gibi eğilip kallmıak suretiyle ism-i Hay cl<ıırlar. Demdeme Zikri: Zikre kalkan denlişler biıi yanm öne eğilınek, Örel<i yarim arkaya kaykılmak suretiyle ism-i Celal okurlar. Zikrin sonunda yaniara doğru hareket ederler. Bedevi Topu: Ayakta zikir yapan dervişler veccie geldiklelinde birbirlerine sanlaıak zikıi idare eden şeyhi ortalanna alırlar ve Ism-i Celal okurlar. An kovanındaki aniann bal peteğinin etrafındaki hareketleline benzeyen bu Kıyami zikre Bedevi Topu denir.· Halid Bedi Yönetken, "Kıyaml Ziklrler ve Türk Dini Rakslan", TasawufK'Jtabr, Hazırlayan: Cemi! Çiftçi, lstanbul2003, 235-240.

29

Page 16: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Yoğun bir dini duygunun yaşandığı tekkeler, insana sadece tasawufl eğitim vermekle kalmamış, zikir ve sema' meclislerinde icra edilen mOsiki ile de ruhunu tasfiye etmiştir. Asitane denilen büyük tekkelerin matbah-ı şerif (mutfak) adı verilen kısmı, yemek pişirmekten çok, derviş yetiştirmeyi esas almıştır. Ham olarak tekkeye giren insan, bedeni, fikri ve rühi eğitim sürecinden sonra pişerek olgunlaşır ve insan-ı kamil olur. Bu olguyu Mevl§na şöyle diie getirir.

Ömrümün mahsulü üç sözdür hernan Ham idim, pişdim ve yandım el-aman.71

ilk dönem!erde yapılan zikir ve sema' için "zaman, mekan ve ihvan" şartı yeterli iken, tarikatiann kurulmasından sonra adab ve erkana birçok yeni kural ilave edilmiştir. Bu bağlamda Mavlevihane dışında kalan tekkelerdeki El)linleri Şeyh, Sertarik, Pfşkadem, Zakirbaşt, MeydancJ ve Reis gibi unvanlan olan tekke görevlileri belli bir usül çerçevesinde idare etmiştir. Zikri idare edenin uygun gördüğü sürece devam eden KuQcfı ve Kıyami zikirlerde sırasıyla; Kelime-i Tevhicl," ism~i Celal, Devrfın, Kuüd, Beyyümi, Ta·vaf Tevhidi, Demdeme ve ism-i HO okunur. Yavaş bir ritimle başlayan zikir mazhar, kudüm, halile ve bendir gibi vurmalı mOsiki aletleriyle tutulan tempo ve ahenkle uyum içinde hızlanır. Kalbi ism-i Celalzikri sırasında ney üflenir. M evieVihan el erde ise, ayin-i şerif gibi besteli mOsiki eserlerinin gereklerine uygun olarak icra edilir. Mavleviler ney, kudüm, rebab, bendir, halile, kanun, kemençe, ud ve tanbur; Bekleışiler ise, bağlama ve nefır gibi mOsiki aletlerini kullanırlar.

Tarikat ayinlerinde icra edilen mOsikinin zikrin gidişatına, okunan ilahilelin de zikrin tampasuna uygun olması gerekir. Zikrin Lahutl neşe ve coşl<usu

makamla okunan ilahilerle artar. Bu yüzden.ilahiler gene!likle Nim Sofyan, Sofyan, Sema!, Düyek Evsat, Devr-i HindiusOIIeıinde bestelenmiştir. Kelime-i Tevhidve ism-i Cela/zikirleri arasındaki duraklamalarda okunan Na't!ar ise Durak Evferiveya Türki Darb usOiieriyle ölçülür.72

· Tarikatın ve ayinin özelliğine gö;e Zakirbaşı tarafından zikrin gidişatma ve rirmine uygun ilahiler ve kasideler seçilip ·ol<unur. Ayin s!rasında okunan iiahi!ere zikir ilahisi veya usOI ilahisi denir. Tekkede bulunaniar tarafından zikir yapmaksızın topluca okunan ilahilere ise cumhurilahisiadı verilir. Evsat, Hafif, Muhammes, Nim Efsat ve Devr-i Hindi usullerinde bestalenen cumhur ilahileri genellikle ayin sırasında ayağa kalkılınca okunur. Kıyami tarikat ayinlerinde Şuğ! denilen Arapça g(ifteli eserler de okunur. Tekksierde herkesin okuyamadığı çok sanatlı ağır eserler

71 Bediuzzaman Firıızanfer, Mevlana Celaleddin, çeviren: Feridun Nafız Uzluk, Istanbul 1997,37. . .

72 Erdoğan Ateş, lv!üsiki Tarihi ve Dini Müsiki Form/an, lzrnir 1 996, 45-51; Cemaleddin Server Revnakoğlu, ''Yunus'un Bestelenmiş Ilahileli Neredede ve Nasıl Okunurdu", TasawufKitabl, Hazırlayan: Cemil Çiftçi, istanbul 2003,427-460.

30

Page 17: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

de vardır. Durak denilen bu eseri er, ayin esnasında genellikle ayağa kalkılmadan önce bir zi3kirtarafından okunur.73

Tarikat ayinlerinde zikredilınekte olan Esma ve icra edilen zikir tarzı ile ilgili güfte ve makamın seçimi .önemlidir. Ayin esnasında tempo hıziandıkça sesler tizleştiğinden perdeyi bozmadan bu özeliiğe uygun makam ve eserleri sıralamak gerel<ir. Bu bakımdan Zakirbaşılık hem mOsikfyi, hem de zikir tarzlarını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dervişler Allah, Hay, HO, Kayyilm E5masını yüksek sesle tekrar ederek zikir yaparken bazı dervişler vecd ve istiğrak haline ulaşır. Zikir bittiğinde bu halden kurtulamayan olursa, Şeyh Efendinin işaretiyle Meydancı Dede onu teskin ederek oturtur.

III/IX Yüzyıldan itibaren birçok sOfi meclisinde görülen sema', Vi/Xl!. Yüzyılda tarikatiann ortaya çıkmasın·tıan sonra ağır 'le sanatkarane bir mahiyete bürünmüştür. Tel<kelerde nasıl ve ne zamanicra edileceği, şeyh ve müridierin zikir esnasındaki tutum ve davranışları, zikir ve semayı seyretmeye gelenlerin

. ı

mekanlan belirlenerek bir kurallar bütünü oluşturulmuştur. Bu çerçevede her tarikatın farklı bir metodu benimsediği görülür.

3.1. KadirfZikri: Devran Devran adi verilen Kadirilerin zikri koliara göre farklılık göstermekle birlikte

Anadolu'da yaygın olan ROmiyye ve EşrefiyYe'deki uygulama genel olarak şöyledir:

Dervişler hilal şeklinde halka oluşturur ve zikre oturularak (KuOdi) başlanır. Şeyh efendinin üç kere Fatiha suresi okumasından sonra Bakara suresinin ilk baş eyeti, Ayetü'I-Kürsi ve Bakara suresinin son iki ayeti (AmenerrasOiü) okunur. Üç kere Hasbilnal/ahi ve ni'me'f-vekf!, ni'rne'/-Mev!a ve ni'me'n-nasirokunur. Sırasıyla üç kere inşirah suresi, üç kere ihlas suresi oku nur. Ardından salavat-ı şerife getirilir ve Fatifıa suresi okunduktan sonra ayağa kaikılarak devran zikrine başlanır. En az 166 kere Kelime-i Tevhid ve yine 166 kere Ism-i Celal zikredilir. Kıyamf zikir esnasında zakiri er ilahi okur. Kadiriler "G'em olmuş dervişleri pi:im Abdu/kadilin '' sözleriyle başlayan ilahiyi zevkie okurlar. "HO, Hayy, l<ayyüm" esmasıyla ahenkli bir şekilde hareket edip dönerek (devran) devam eden zikir, ritmik adımlarla sağa döndürülür. Bu sırada zakirler tarafından ritme uygun ilahiler okunur. CehrT zikir töreni bir zakiri~ okuduğu aşr-t şerifile biter. Sonra üç kere Fatiha suresi oku:ıur. Zikir meclisi şeyh efendinin duasıyla sona erer?4 Zikir sırasında l<udüm, bendir, halile, nevbe gibi vurmalı mOsiki aletleri kullanılır.

3.2. Riffil Zik.ri: Zikr-i Kıyam Rifeilik'te zikir oturarak başlar. Daha sonra hataların affı ve bağışlanması

için dua ol<unur. Salavat-l şerife okunduktan sonra zil<re ayakta devam edilir. Buna

73 Çinuçan Tanrikoıur, OsmanltDönemi TürkMüsilasi, lstanbul2;003, 48: lnançer, 13. 74 Dilaver Gürer, Abdülkadir Geyl!mi, HayatJ, Eserleri, Görüşleri, !stanbul1.999; 386.

31

Page 18: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Zikr-i Kiyam denir. Bir süre sonra Devran· denilen dönerek yapılan zikre geçilir. Esma okunurken, müritler ve dervişler kol kola girerek sema ederler. Ancak bu hareketler şeyhin izniyle ve manevi kontrolü altında yapılır. Zikirlerde def, zil, halile ve ney gibi müsiki aletleri kullanılır.

Rifaiier'de Burh~:m adı verilen zikir sırasında .şiş batırma gibi uygulamalann tarikatın esasıyla bir ilgisi yoktur. Burhan deni[en bu şiş batırma olaylan tarikatın bir esası değildir. Burhan, vecd eseri olduğu zamAn bir anlam taşır. Yani birisi Rıffii

tarikatı mensubuna bir şey sapladı~ında 6 kişi Allah tarafından korunuyarsa bu Burllartdır. Aksi taktirde bir gösteriden öteye geçmez.

3.3. HalvetiZikri: Darb-ı Esma

Halvefilerin toplu zikirlerine Darb-t Esma denir. Müridierin halka halinde oturup hafif sallanarak yaptıklan bir ayindir. Vücudun hafif hareket etmesi masıvadan sıynlmak için bir vesile olarak kabul edilir. Darb-t Esinanı.n gayesi, Nefsin kötü sıfatlannı temizleyip güzel ahiakla bezenmasini sağlamaktır. Taşa benzeyen kalbin içindeki Him ve marifet pınarlan ile hikmet nehirlerini akıtmaktır. Cemalaynasında Ce/alimüşahede etmektir.75

·

Halvetilerin koliarına göre bazı farklılıklar göstermekle birlikte, genellilde Cuma akşamJ.arı yapılan devran zikıi şu şekilde icra edilir:

Yatsı namazından sonra tekl<ede toplanan dervişler diz çöküp zil<ir halkası oluşturur. Gözler yumulur, başlar öne eğilir. Zikri idare . eden Şeyh

efendininlzakirbaş!rıın işaretiyie içlerinden güzel sesli biri Mülk suresini okur. Evrad ve ezkarokundul<tan sonra Tevhid-i Sultaniye geçilir?6

KuOdi başlayan zil<ir hızlanınca Kıyam7ye dönüşür. Halka halinde oturan dervişler ayağa kalkıp el ele verip kol kala girerek devran ederler. Şeyh efendinin işaretiyle 33 veya 165 kere La iiahe illailah denir. Sonra da sırasıyla diğer esma şeyhin belirlediği sayılarda tekrarlanır. ilk dönemlerde La l!ahe il/allah, Allah, HO, Hak, Hayy, Kayyum ıre Kahhar olmak üzere yedi esma ile zikir yapılırken, daha sonralan bunlara Vehhab, Fett§h, llahid, Ahad ve Samed isimleri eklenerek on ikiye çıkanlmıştır.77

Zil<irden sonra aşr-i şerif okunur. Zikir ikindiden sonra yapılırsa Nebe suı-esi, Yatsıdan sonra yapılırsa Müik sure~:>iokunur. Şeyhin duasıyla zlkir sona erer. Toplu zil<irferde ise Şeyh Efendinin idaresinde ayakta ve kısmen oturarak Devran yapılır. Oturarak bir halka oluşturan müridler, zil<re ayakta devam eder. Halvetilerde zikir yapılırken, zikıin temposunu artırmak için başta ney, kudüm ve def olmak Ü7.ere çeşitli. mOsiki aletleri kullanılır.

75 Ahmet Ögke, Ahmed Şemseddin Marmaravi, Hayati, Eserieri ve Görüşleri, Istanbul 2001, 170, 173.

76 Himmet Konur, lbrahim Gülşenr, HayatJ, Eserleri, TarfkatJ, lstanbul2000, 159-160. 77

. Ögke, 166-168.

32

Page 19: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar i

3.4. Cerrahi Zikri: Darb-ı Esma-Devran

Halvetl tarikatının bir kolu olan Cerrahiler'in halka şeklinde sağa ve sola yürüyerek yaptıklan ayine de Devran denir. Devran'da kalp sol tarafta olduğu için sola doğru dönülüp sallanılarak zikir yapılır. Bu şekil, Arş'taki meleklerin tavafını sembolize etmektedir.

Cerrahiler "meydan" denilen zikrin yapıldığı mekanda herkes kıdern veya rütbesine göre yerini aldıktan sonra oturarak zil<re başlarlar. Zikri idare eden Zakirbaşı, Kelime-i Tevhid ile zikri açar. Müridier de, buna iştirak ederek, belli bir ahenkle, mOsiki rr\akamı ve ritimle Tevhid çekerler. En az 500 kere tekrarlanan Kelime-i Tevhid yeıini Kalbi Tevhid zikrine .bırakır. Cerrahiler'in ayininde de diğer tarikatlarda oldugu gibi, zikrin ritmini artırmak için mOsikiye yer verilir. Kullanılan mOsiki aletleri ise kudüm, bendir, mazhar, halile ve ney'dir.

Tevhid zikrinden sonra Durakdenilen tasawuf musikisindek! bir fbrmla bir şiir veya kaside oku nur. Daha sonra ayağa kalkıhr. KuOdi zikirde olduğu gibi ayakta da halka şekli alınır. ilahiler okunduktan sonra el ele tutuşularak, "Allah, HO' esması ile Devriin başlar. Bu şekilde Devran hızlanarak devam ederken, daire açılı; ve spiral olarak ortada top!anılır. Bu arada ilahi ve kasideleri n okunınası durur. "Hay' esm§sının zikri ile Devran sona erer. Zikrin sonunda ise, özel bir dua olan Gillbankokunur.78

3.5. CelveliZikri: Nısf-ı Kıyam

Haleveiiyye'nin bir kolu olan Celvetiler'in zikrine Nrsf-r Kryam veya H1zrr Kryamr denir. Bu zikrin ortaya çıkışıyla ilgili olarak şöyle bir rivayet vardır: Aziz Mahmud Hüdayi, . KuOd tevhidi sırasında postunda otururken, bir anda zikir meclisine Hz. Peygamber'in ruh€ıniyetiniıı geldiğini kalp gözüyle görüp (müşahede) saygı göstermek düşüncesiyle ayağa kalkrrıak ister. Hz. Peygamber ayağa kalkmamasını işaret eder. O da zikre dizleri üzerinde devam eder. Bir başl<a rivayete göre ise, içeriye girenin Hızır olduğu söylenir. O günden sorıra bu tarz yapılan zikir, Celvetnikte bir gelenek halini alır.

Celvetiyye tarikatında esas olan Tevhid zikri olsa da, Aziz Mahmud Hüdayi'n!n vefatından sonraki dönemde Halveti zikri olan E.<::ma-i Seb'a da önemli ye; tutmaktadır. Esrna-i Seb'a; Ui i!ahe ilfa!fah, A!!ah, Hü, Hak, Hay, Kayyum ve Kahharisimieridir.

Nrsf-t Kryam, Celvetiyye'nin merkezi Hüdayi Dergahı'nda cuma namazından sonra icra edilirdi. Ayin zakirbaşının Kelime-i Tevhid getirmesiyle başlar. Toplu olarak ağır ağır on Kelime-i Tevhid çekildikten sonra zakirbaşı "Ya A!!ah HO' der ve diz üstü kalkılır. ~u sırada zakiner Hüdayi'nin ilahilerinden birini okur. ilahi bittiğinde zakirbaşı "Ya Ailah HO' der ve ayağa kalkılır. Bir süre K!yamr ism-i Hü zikrirıe devam edilir. Daha sonra zakirbaşı ism-i Ce/a/zikrine geçer. Bir süre bu zikii yapılır

78 Mehmet Cemal. Öztürk, Cemfjhflik, lstanbul2004, 106-109.

33

Page 20: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

ve zakirtiaşının üç kere HO demesiyle birlikte zakirfer ilahi okumaya başlar. ilahi bitmeden Şeyh Efendi yerini alır. İlahinin bitiminde ı:ıir durak ilahisi okunur.

Şeyh Efendinin • Ya Allah HO' nidasıyla zikrin ikinci kısmı başlar. ism-i HO zikri giderek hızlanır. Zikir yapanlar bir sağa· bir sola dönerek zikri.hızlı bir tempoyla sürdürür. Zakirfer zikrin gidişatına ve usule göre ilahi okurtarken Şeyh Efendi bu sırada üç ism-i Celal okur. Zikir gittikçe hızlanır ve Şeyh Efendinin zil<rin tamamlandığını belirten uzun bir HO sözüyle biter. Zakirietin okuduğu ağır aksak usülündeki cumhur ilahisklin ardından Şeyh Efendi kısa bir dua yapar. Böylece zikir tamamlanır?9

3.6. Bektaşi Muhabbeti/Semah

Her tarikatta olduğu gibi Bektaşilerde de zikrin bir adab ve erkanı vardır . . Bektaşi tarikatında cehrl zil<ir yapılır. Zikir esnasında söylenen esma-i ilahi on yedidir. Aynı zamanda Hz. Ali'nin çocuklannın adı olarak kabul edilen bu isimler şunlardır: Allah, Rahman, Settar, Gatrar, Tahh/r, Nan, Mü'min, Mücib, Rahim, Şekür, Vedüd, KayyOm, Halim, SabOr, Seml~ Cebbar ve Latff. Bektaşller bu isimleri ebced hesabındaki sayı değerleri kadar tekrar ederek zikri gerçekleştirirfer. Bu bağlamda Allah ism-i celalini 66; Rahman'ı 298,· Settar'ı 660, Gaffcir'ı 1281 kere tekrar ederler.80

Bektaşi zikrinde mOsiki yoktur. MOsiki zikir sonrası muhabbetlerde ve semah sırasında icra edilir. Zikrin yapılacağı yerde tarikat mensuplan toplanınca erkan açılır. Erkanın açılmasından sonra sorgu yapılır. Bu arada dargın olanlar varsa banştırılır. Dedeler bu kişilere nasihatler verir. Dargınlar banşınazsa

tekkeden dışarıya çıkartılır. Sorgunun tamamlanmasının ardından halkın nzası

alınarak Tevhid~ başlanır. Erkarı tutulur. Dede, "Eyvallah can erenleri! Cünıleniz!n nzasiYla zikrimizi icra edelim", der. Zikre katıianlar ve dedeler de "Eyvaliah" diye karşılık verir. Üç defa yapılan bu karşılıklı diyalogun arkasından .niyet edilip zikre

• . J

başlanır. Daha sonra secdeye vaniarak dualar okunw. Ilkönce deıvişler yaptıkları hatalar için dualarla Allah'tan af ve bağışlanma diler. Duayı dedeler okur. Zikre katılan dedelerin her dua okumasının ardından "Allah Afla/i' denir. Zikrin ardından &ikan kapatı!ırve muhabbet baş!ar.

Bektaşilerde zikir ayini ayakta dönerek yapılan semah ile sona erer. MOsikT eşliğinde yapılan semah üç aşamada gerçekleştirilir ve. miracı sembolize eder. Birinci aşama, Mekke'deki Mescid-i Haram ile Kudüs'teki Mescid-i Aksa arasındaki yolculuğu, ikinci aşama Mescid-i Aksa ile Sidretü'I-Münteha arasındaki yürüyüşü, üçüncü aşama da Sidretü'I-Münteha ile Kab-ı Kavseyn arasındaki yolculuğu

sembolize etmektedir.

79 Hasan ı<amil Yılmaz, "Celvetiyye", DlA, VII, 274-275. 80 Haydar Kaya, Alevi-Bektaşi Erk8nt, E!vıiicb ve Edebiyafl, lstanbul1993, 447-457; Şevki

Koca; Metami-Bektaşi Metaforunda lrşad Paradigmas1, Mürg-i Dil, Istanbul i 999, 263.

34

Page 21: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Semaha tarikat dışından kimse alınmaz. Mürşidin huzurunda ve mürşide . niyaz etmekle başlayan semah iki, dört, altı, sekiz, on ve ikişerli gruplar halinde kadın erkek bir arada icra edilir. Semah çoğunluf<Ja "ağ1rlama' adlı bölümle başlar. Bunu daha hareketli olan "yeldirme' takip eder. Semah yapılırken . mürşid makamına selam verilir ve kesinlikle oraya sırt dönülmei.81 Bu sırada semah için bestelenmiş nefesler ve deyişler okunur. Semah nefeslerinde mısra ortasında ve sonunda "şah ya şah, hü, eyva//a/1' ve benzeri eklemeler yapılır. Muharrem ayında yapılan Ayin-i Cemlerde semah dönülmeyip Hz. Hüseyin ve Kerbala üzerine söylenmişnefesler ve özellilde mersiyeler okunur.

3.7. MevleviMul<abelesi/Sema Mevlev'ileiin tarikat ayinine mukabele denir.82 Mevlana'nın dergahta, evde,

çarşıda, bazen de ders sırasında ··aşka gelip herhangi bir kurala tabi olmadan içinden geldiği gibi sema' ettiği bilinmektedir. Mevlana, Şems-i Tabrizi'nin kaybolmasının ardından kendisine halef seçtiği Kuyumcu Selahaddin'in dükkanının önünden geçerken duyduğu çekiç darbelerindeki ritimle aşka gelip sema' etmiştir. Mevlana zamanında ney, kudüm, def, zil ve rebab gibi mOsiki aletleri kullanılmıştır. 83 Daha sonra bunlara halile, kanun, kemençe, ud, taııbur ve hatta piyano gibi mOsi~ aletleri eklenmiştir.84 Mevlana'nın ölümünden sonra sema' ney ve çile, Mavleviliğin sembolü olmuştur.85

Sultan Veıed'in (ö.712/1312) torunlanndan Pir Adil Çelebi (ö.1460) tarafından adab ve erkanıyla 12 safhalı olarak oluştundan Mevlevl mukabelesi, Mustafa ltri Efendi'nin ( ö.1711) bestelediği Hz. Peygamberi öven Na'l-ı şerifin eklenmesiyle bugünkü 13 safhali halini almıştır. Yapılan düzenlemelerle mOsiki ile biıieşen ve bel! i kurallara bc:g!anan mul<abele ve sema', 1925'te tekkelerin kapatılmasından sonra ibadetten çıkıp gösteriye dönüşmüştür.· Günümüzde icra edilen sema' ayini, mukabslenin beşinci safhasında yer alan ltri'nin muhteşem Na't-ı şerifi ile başlar.35 Allah'ın kainatı yaratışındaki "Ol" emrini sembolize eden

81 Kaya, 347-348. ·sz Mevievi Mul<abelesi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Ankarav1, iv!Ji7hacü'!-Fukara, 99-

120; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlflna'dan Sonra Mev/evi!ik, ·lstanbul1983, 370-389; Asaf Halet Çelebi, Mevlana ve Mev/evifik, Ankara 2002, 135-152; Çinuçen Tannkorur, Osmanli Dönemi Türk MOsikJ'si, Istanbul 2003,1 09-138; H. Hüsyin Top, Mavlevi UsO/ ve Adab1, lstanbul2001, 95-128.

63 Sahih Ahmed Dede; Mevleviferin Ta,ihi, Hazırlayan: Cem Zorlu, istanbul2003, 169. 84 inançer, Osman/i Tarihinde Dini lv!Osilıi, 13. 65 Mevlevi mukabelesinin teorik ac;ıdaıı Osmanlı saray ve kalsik müzil< geleneği içine

oturduğu ve Islam Medeniyetine benzersiz bir l<alkı yaptığı ifade edilir. Jamal J, Elias, "Zikr-i Dervişane'den Divan MOsikisine Kadar Osmanlılar Devrinde Sema'ya Bir Bakış", Cogito,.sayı: 19, 1999, ss. 216-224.

86 Mevlevi mukabelesinin safhalan: 1. Sema' icra edecek heyetin meydana gelmesi, 2. Semahanede cemaatle namaz, 3. Mesnev1 dersi, 4. Post duası, 5. Nat-ı Mevlana, 6. Ayin-i şerif maililmında neyle baş taksimi, 7. Peşrev, Devr-i Velecfı. 8. Ayin-i Şerif (dört selam), 9. Son peşrev, 10. Son Yürüksemai, 1t Son Taksim, 12. Aşr-ı Şerif, 13. Fatiha

35

Page 22: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Kudüm sesinin ardından ilahi nefes olan ney sesi duyulur. Böylece evrenin oluşumu ve can buluşu anlatılır. Bu ney taksiminden sonra Devr-i Vetedi süresince -gerektiğinde başa dönülüp tekrarlanarak - çalınan peşrev ile devam eder. Şeyhin önderliğindeld semazenler, semahane'nin etrafında bir yol izleyerek yürür. Her bir dairenin ilk yansı maddi dünyayı, ikinci yarısı rııanevT dünyayı sambolize eder. Semazen nefıs sembolü olan bırkasını çıkarır ve şeybinden izin alarak sema'ya başlar. Sema' ayini, bestelenmiş Mevlevi eyin-i şeıitinin selam denilen dört bölümüne göre icra ediiir. Dört selamdan kasıt; şeriat, tarikat, marifet ve hakikat makamlandır. Semazenler ilk üç selamda hem kendi etrafiarında hem de post etrafında sema' ederler. Şeyh Efendinin de katıldığı dördüncü sefamda ise sadece kendi etrafiarında sema' ederler. Mukabele son peşrev ve taksimden sonra okunan Kur'an-ı Kerim ve Gülbank ile sona erer.87

Sema'ya başlarken nefsinin bağından sıyrılıp hırkasını çıkaran ve manevi temizliğe adım atmış olan samazenin kollannın çapraz bağlı olarak duruşu, Allah'ın birliğini ifade eder. Kollarını iki yana açarak sağdan sola dönerken evreni kalbiyle kucaklar. Gökyüzüne dönük olan sağ eli ile Allah'tan aldığını yeıyüzüne dönük olan sol eli iie halka dağıtır. Ayrıca sema' da, semazenin Allah'ta yok oluşu/fena fıllah da vurgulanır.88

87

ve Gülbank. Mevlana'nın ölüm yıldönümlerinde icri'i edilen sema' törenlerinde ilk baştaki dört safhaterk edilerek son dokuz safha uygulanmaktadır. Tannkorur, 112-113, 133-136. Mevlevilik'te sema'nın yapıldığı alana 'Semah§ne' denir. Semahanenin şeklinden, üstüne oturulan postlann renklerine, samazenin giydiği giysiden, yaptığı her harekete kadar hepsinin bir anlamı v&rdır. Semahanenin daireselliğl .evreni, şeyhin oturduğu kırmızı post Mevlana'nın makilmını sembolize eder. Güneşin akşam batıığı sırada gökyüzü rıasıl kırmızı olursa, Mevlana da güneş batarken vefat ettiğinden postun kırmızı rengi 'vuslat'ı yani Allah'a kavuşmayı anlatır. Mev.levlliğe yeni girenierin oturduğu post siyah olur. Renksizliğin rengi olan siyah, tevhidi temsil eder ve bütün renldeıi içinde banndınr. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renidi posta oturmaya. hak kazanır. Mevlevi!ik'te sema'nın. yapıldığı alana 'Sema hane' denir. Semahanenin şeklinden, üstüne oturulan postlann renklerine, samazenin giydiği giysiden, yaptığı her harei<et9 kadar hepsinin bir anlamı vardır. Semahanenin daireselliği evreni, şeyh in. oturduğu kırmızı post Mevlana'nın makamını sembolize eder. Güneşin akşam battığı sırada gökyüzü nasıl kırmızı olursa, Mevlana da güneş batarken vefat ettiğinden postun kırmızı

.·rengi 'vuslat'ı yani Allah'a kavuşmayı anlatır. Mevlevil!ğe yeni girenierin oturduğu post siyah olur. Renksizliğin rengi .olan siyah, tevhidi temsil eder ve bütün renkleıi içinde banndınr. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renkli posta oturmaya hak kazanır. Mevlevilikte ayin-i şerif sırasında s~ ma' edE:m dervişterin her çark ·atışta (kendi etrafında bir tam dönüş} içlerinden sessizce "Al/aif ismini zikretrnelerinin duyulmaması ve yalnızca mutnban heyetinin icra ettiği mOsikinin duyulması, bu tarikatta mOsikiye daha fazla önem verildiği şeklinde anlaşı!mışııi. Diğer Kryami tarikatlarda dervişleri n "Ah'ah ·; "Hay", "Y..Iü" ve "KayyDmg esma:ıını yüksek sesle tekrar ederek zikir yaparken sadece vurmalı saziann kullanılması bunlarda mOsikinin geri plana atıldığı şeldinde anlaşılmıştır.

88 Celaleddin Bakır Çelebi sema'yı şöyle özetler: "Sema', kulun hakikata yönelip akılla­aşkla yücelip, nefsini terk ederek Hak'ta yok oluşu ve olgunluğa ermiş kamil bir insan olarak tekrar kulluğa dönüşüdür."

36

Page 23: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

3.8. NakşiZikıi: Hatm-i Hacegan '

Nakşllerin şeyhin huzurunda oturarak halka teşkil edip sessiz (hafı) icra ettikleri zikir, Hatm-1.Hacedir. Zikirden .önce Şeyh müritlerle dini konular üzerine sohbetler yapar. Bu sohbet, hatmeye katılanıarın gelmesi ve halkanın tamamlanmasına kadar devam eder. Halka tamamlanınca ayini yöneten şeyh ya da halifesi lıatmeyi başlatır. !ıışirah sOresini ezbere bilenler 10'dan fazla ise büyük hatrrıe, değilse küçük hatme yapılır.

Hatmede j!l<önce 25 tevbe istiğfar okunur. Şeyhin sağ tarafından yedi kişi Fatiha suresini okur. Sonra 100 salavat-ı şerife okunur. Besınele ile birlikte 79 lnşirah suresi okunduktan sonra besınele ile birlikte 1001 ihlas suresi ,okunur. Şeyhiıı sol tarafından yedi kişi besınele ile birlikte Fatiha suresini okur. Sonra 1 00 saiavat-ı şerife okunur. Daha sorira Nakşi silsilesi okunup dua yapılır. Zikir ikindiden sonra yapılırsa Nebe suresi, yatsıdan sonra yapılırsa Mülk suresi okunur. 25 Tevbe ve istiğfar okunarak hatme sona erer. Zikrin başında ve sonunda okunan Fatiha suresi Kur'an'ın özeti sayılıp hatim yapıldığı inancıyle zikre Hatm-i Hikegan denir.89

Nalcş11er han zikri tercih ettikleri için lıatme sessiz ve loş bir mekanda yapılır. Dikkatin dağılmasını önlemek gayesiyle gözlerin kapatılması istenir. Müıitler

ol<unacak sure ve dual~n. salavat-ı şerifelen şeyhin işaretiyle sessiz bir şekilde okur.

3.9. Melatniier ve Zikir

Zikirden çok fikre ve düşlineeye önem veren Melamllere göre tekke ve zaviye gibi özel yerler de gerekli değildir. Çünkü özel yer ve l<;yafetlerde ıiya tehli!~esi vardır. Bu da ihlasa zrttır. Melaınetı1ere göre 8d3b ve erk8na boğulmuş ziklr meclisleri, kıyafet ve törenlerie Allah'a ulaşmak mümkün değildir. Allah'a ulaşmak, ancak 1 Hakk'a bağlanmak, halk içinde Hak'la beraber yaşayarak halka hizmet etmek, tevazu ve aşJrJa ~erçekleşir. 90

Melametijiğin ha!l<ın içinden degil. de, tasawuf ve tarikat ehli arasından çıkması, Allah'a giden yoldaki merasimierin asıldan sapılacak kadar önem kazanması ve am~ç He vasıtanın bitbirine karıştınlması gibi yanlışların farkına varılmasından kaynaklanmaktadır. Melametilerde zikir, Al!ah'ı düşünmek, O'nun kudretini ve büyül\lüğünü anmak, idrake çalışrrıaktır. On!ar halkın içinde, Hak'la birlikte olmayı, toplumdaki diğer fertleiin çalışıp kazandığı gibi al:n teliyle kazanmayı, çalışarak, emeğiyle geçinmeyi ve yaşamayı hayat tarzı yapmışlardır. Şeyh, derviş, ~oca gibi sıfatiann ardına saklanarak başkalarının sırtından

geçinmeyi tasawun anlayışianna aykırı bulmuşlardır.

89 Reşat öngören, "Hatm-i Hacegan", DlA, XVI, 476-477. 90 Abdülbaki Gölpınarlı, Me!amilik ve Me!amifer; Tıpkıbasım lstanbul1992, 194-195.

37

Page 24: Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında Tasawuf Kültürüneisamveri.org/pdfdrg/D02034/2007_17/2007_17_BARDAKCIMN.pdf · arayışlar kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda

arayışlar

Sonuç:

SOff, geçmiş ve gelecek endişesi taşımadan içinde bulunduğu zamanı en verimli bir Ş\3kilde değerlendirmeye çalışır. SOfıler ilk dönemlerde Kur'an-ı Kerim okuyup, Kelime-i Tevhid ve Salaliat-ı Şerifelerle zikir yaparken, zamanla şiir, ilahi ve kasidelerle zikri zenginleştirip değişik metotlar geliştirmişlerd!r. Zaman, mekan ve ihvan şartlannın ofuşmasıyfa zikrin neşe ve zevkini artınnış!ardır.

Kur'an okunurkan ve zikir yapılırken kalpleri titreyip mana alemine dalan aşıklar, yaşadıklan duygulan farklı şekillerde dışa yansıtnıışlardır. Güzel sesle okunan Kur'an-ı Keıim ve ilahiler onlan kendinden geçirip efes! bezmildeki ahde vefayı hatırlatmıştır. Bir kısmı vecd halini gizlerken, bazılan gayr-ı iradi ayağa kalkıp sema' ve devran yapmıştır. Gönlünde kopan fırtınayı, hareket ettiği halde dun,ıyormuş gibi görünen sarp dağlar gibi sükOnetle karşılayanlann yanı sım,

sallanıp sayha atarak, ayağa kalkıp dönmeye başlayarak teskin etmeye çalışanlar da vardır. Bu durum insaniann fitrat ve meşreplerine göre değişmektedir.

Talikatiann kurumlaşmasıyla birlikte tekkalerde icra edilen zikir merasimleri yeni bir boyut, geliştirilen zikir icra metotlan farklı duygu ve zevklere cevap niteliği kazanmıştır. Gayr-ı iradi yapılan sema', KuOdi, Kıyaml ve Devrani zikir tarzları ile belli bir metotla uygulanarak ağır ve sanatkarane bir mahiyete bürünmüştür. Yeniliğe ve değişime açık olan sCıfiler, zikir merasimlerine estetik bir zevk katmışlardır. Bu durum sosyal, siyasi ve kültürel kalıplann oluşturduğu geleneksel zihniyete sahip ulemanın tepkisini çekerek onlann güçlÜ direnciyle karşılaşmıştır. ZulıCırata tabi olan sCıfiler, "o/anda haJ'fr vard1f, "bu da geçer Ya HO' diyerek, tasawuff düşüncenin adab ve erkanında zikir ve sema' bağlamında yeni bir zihniyet oluşumu meydana getirmişlerdir. Bunu yaparken amaçla vasıtayı birbirine kanştırdıklan da olmuştur.

38

özet Zühd ve takvayı temel gaye edinen sütiler, tasawufı düşünce ve hayatta yeniliğe açık olmuşlardır. III/IX. YOzyı!dan itibaren marifet. muhabbet, velayet, fena ve beka, cem ve fark gibi tasawuf kavramlannı kullanıp tascıwufı düşünceyi zenginleştirmişlerdir. Nür metafiziği ve valıdet-i vüciıd düşüncesiyle yeni zihniyet arayışlarını sürdürmüşlerdir. Tekkelerde icra etlikleri hafı ve cehri' zikıin yanı sıra, oturarak, ayakta ve dönerek yaptıklan zikir ınerasimleıi ile adab ve erk€ma yeni unsurlar katmışlardır. Kelime-i Tevhid ve esrna-i hüsna'dan bazı isimlerle yaptıidan zikrin ruh üzelindeki etkisini artırmak için bazı mOsiki aletlerini kullanmışlardır. Anahtar Kelimeler: Tasawuf, zikir, tasawuf müsikisi, tarikat, vecd.