faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! filesosyalizm İçin sayı: 2009/23 19...

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi… Faşist teröre karşı tek yol birleşik-militan direniş!

Upload: others

Post on 01-Sep-2019

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL

Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün

hızını kesmedi…

Faşist terörekarşı tek yol

birleşik-militan

direniş!

Page 2: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERFaşist teröre karşı tek yol

birleşik-militan direniş! . . . . . . . . . . . . . 3

Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…4

İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son

açıklamaları… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

Düzen siyasetinin kirli yüzü. . . . . . . . . . 6

Asalak patron ve yardakçıları

hesap verecek! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7-8

Kurultayımız asalak tekstil patronlarına

karşı mücadele kürsüsü olacak! . . . . . . . 9

Sabra Tekstil saldırısı protesto edildi... 10

Sabra Tekstil saldırısı üzerine Esenyurt

İşçi Platformu çalışanlarıyla konuştuk . 12

15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...13

İşçi ve emekçi hareketinden.... . . . . 14-15

Sömürü ve zulüm düzenini yenmek

için; birleşik, militan,

kitlesel direniş! . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

Bursa’da direniş, grevler ve BMİS... . . 18

Entes direnişi 1. ayını doldurdu . . . . . . 19

Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş

ateşi.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Gençlik eylem ve etkinliklerinden... . . 21

Sermaye devleti korkuyor,

korktukça saldırganlaşıyor! . . . . . . . . . 22

İzmir BDSP’den 15-16 Haziran paneli 23

Gerici Molla rejiminin açmazları

derinleşiyor…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24

İşgalci orduların yarattığı ölüm

makineleri…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Almanya’da ülke genelinde eğitim

boykotu... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

Kapitalizm ölüm saçmaya

devam ediyor!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27

Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet

toplumsal yaşamın her alanında... . . . . 28

İktidar çekişmesi büyüyor…

M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Direnişteyiz Platformu Forumu’nda

yapılan tartışmalar üzerine düşünceler.. 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/23 l 19 Haziran 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Sabra Tekstil saldırısının üzerinden bir hafta geçtiancak bu konudaki tepkiler devam ediyor. Bu saldırıyıkendi sınırlarında ele almak bir darlık olur. Zirasaldırı sınıf devrimcileri şahsında tüm işçi veemekçilere yöneltilmiştir. Saldırı sermaye sınıfınındevrimci siyasal faaliyete karşı tahammülsüzlüğününçarpıcı bir örneğidir. Saldırı işçi sınıfının içine itildiğiköleliğe, sefalete ve geleceksizliğe karşı mücadeledenbaşka bir yol olmadığı bilincinin kökleşmesineyöneliktir. Saldırı sınıfın örgütlenme iradesinedir.Saldırının gösterdikleri kısaca bunlardır. Dolayısıylasaldırıyı değişik yönleriyle ele alıp irdelemek sınıfhareketi için bir ihtiyaçtır.

Sınıf devrimcileri de saldırıyı bu çerçevededeğerlendirdikleri için üzerinde gereğince durmayaçalışmaktadırlar. Ortaya konulan ilk tepkinin ötesinegeçerek bu olayın sınıf hareketi açısından taşıdığıpolitik-pratik önemin gerektirdiği bir tutuma konuetmektedirler. Önümüzdeki günlerde de bu tutumunboyutlarını büyüterek yanıt vermeye devamedeceklerdir.

Bu saldırı yaşandığı andan itibaren olup biten tümgelişmeleri gerek kizilbayrak.net’ten gerekse de KızılBayrak gazetesinden yansıtmaya çalıştık.Gazetemizin bu sayısında da Sabra saldırısına genişçeyer vermeye devam ediyoruz.

Sermaye devleti, tüm kurum ve mekanizmaları ileişçi ve emekçilerin hak alma iradesine ve örgütlenmemücadelesine pervasızca saldırıyor. Bu saldırılarakarşı birleşik, kitlesel ve militan bir tutumla yanıtverebilmek sınıf hareketinin geleceğini açısındanbüyük bir önem taşımaktadır. Bir taraftan sermayegericiliğinin kendi iç çatışması derinleşirken, öteyandan işçi, emekçi ve Kürt halkına yönelik saldırılarkonusunda sermaye gericiliği ortak hareketedebilmektedir. Kendi iç çatışmalarının aldığı farklıboyutlara rağmen onlar temelde aynı sömürücü sınıfınçıkarlarını korumak ve ona hizmet etmek misyonunauygun davranmaktadırlar. İşçi ve emekçileri de buçatışmada taraflaştırarak kendilerine yedeklemeyeçalışıyorlar. Bu yedekleminin bir yanını da düzen içi

bir çizgide/konuma olan her türden liberal, reformistsol akımlardır. Bu güçler burjuva gericiliğininçatlakları üzerinden politika yapan bir anlayışasahiptirler. İşçi ve emekçileri de buna tutum almayaçağırmaktadırlar.

Oysa işçi ve emekçilerin yeri devrim ve sosyalizmsaflarıdır. İşçi sınıfının kendi bağımsız devrimciçıkarları sermayeden her türden kopuşmayıgerektiyor. Böyle bir kopuşmanın yolu ise devrimcisınıf çizgisine dayalı bir hat üzerindenyürüyebilmektir.

KKiittaapp��ıı vvee bbaa

yyiiiilleerrddee......

Sosyalizm İçin

Page 3: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Faşist teröre karşı tek yol birleşik-miltan direniş! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Düzen cephesinde bu hafta öne çıkan gündem,“AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı” olarak kodlananbelge oldu. Ergenekon operasyonları kapsamındagözaltına alınan eski subay bir avukattan çıkan bubelge bir süredir üstü örtülmeye çalışılan düzen içiçatışmayı yeniden alevlendirdi. AKP ve dinci cenah,belgeyi darbe hazırlığı olarak değerlendirerek serttepki gösterdiler. Başta Erdoğan olmak üzere AKPyöneticileri ile Gülen cemaatine ait medya doğrudanGenelkurmayı hedef alarak tehditler savurdular.Genelkurmay ise savunmaya geçerek, belgeyleilişkisini kesin bir biçimde yalanladı. Fakatmuhatapları bu yalanlama karşısında boyun eğmekyerine üstüne gitmeye devam ettiler. Böyleliklegerilimin dozu iyice arttı. Karşılıklı restleşmelerdensonra gerçekleşen Erdoğan-Başbuğ zirvesi, bugerilimin bir çatışmaya dönüşmesine engel oldu.Böylelikle devlet kurumları arasındaki iç bütünlükkorunurken, düzen siyasetinde sular bir parça duruldu.Fakat bu son olayın da gösterdiği gibi iki karşıt cephearasındaki gerilimin arkasında yatan çatışmadinamikleri olduğu gibi duruyor.

Yeniden günyüzüne çıkan bu çatışma dinamikleri,hala da tartışılan Erdoğan ile Büyükanıt’ınDolmabahçe’de vardıkları mutabakatın ardındanhasıraltı edilmişti. Komünistlerin zamanında “Geçiciolmaya mahkum gerici uzlaşma” olarak tanımladıklarımutabakatın geçiciliği de böylelikle görülmüş oldu.Mutabakata olanak tanıyan ya da zorlayan faktörlerindurumundan bağımsız olarak iki cephe de geçenzaman içinde pozisyonlarını değiştirmediler.Durumlarını güçlendirmeyi ve bu arada rakibinidolaylı yollardan olsa da zayıflatacak manevralarabaşvurmaktan kaçınmadılar. Ortada bulunan birçokveri tarafların bu uğurda ciddi bir uğraş içerisindeolduklarını gösteriyor. 29 Mart yerel seçimleri bubakımdan bir dolaylı hesaplaşma zeminiydi. Seçimsonuçları AKP’nin kan kaybetmesiyle sonuçlanırkenordu ve tekelci burjuvazinin AKP’den rahatsız -kesimlerinde umutların artmasına yol açtı. Seçimsonuçlarından AKP’yi dengeleyecek ve giderek hizayaçekecek olanakları buldular.

Ortaya çıkan son belgenin de bu umutlarlahazırlanma olasılığı yüksek. Fakat belgenin deşifreedilmiş olması dinci-gerici cepheye saldırıya geçereksiyasal durumunu düzeltme ve güçlendirme imkanıvermiştir. Çünkü, AKP-ordu kutuplaşması toplumuboydan boya bölmenin ve kutuplardan birineyedeklemenin en kestirme yoludur. AKP ve dincicephe de bunun bilinciyle elindeki malzemeyi en etkilibiçimde kullanmıştır. Belgenin deşifre edilmesindenErdoğan-Başbuğ görüşmesine kadar geçen kısa süreiçinde karşı cephe yıpratılmış ve önemli siyasal vemoral kazanımlar sağlamıştır.

AKP ve dinci cephe açısından elde edilen bubaşarıda, onun özellikle yerel seçimlerden sonrakendisinden rahatsız tekelci burjuva kesimlerle arayıdüzeltmek için attığı adımlar önemli bir roloynamıştır. Teşvikler, vergi indirimleri vb. gibi kaynakaktarımları tekelci burjuvaziye çekilen peşkeşlerdenbazılarıdır.

Diğer taraftan AKP’nin en önemli güvencesi halada ABD emperyalizmidir. Obama’nın başkanlığından

sonra Türkiye-ABD ilişkileri pekiştirilmiş ve sermayedevletine bölgesel düzeyde kapsamlı görevlerverilmiştir. Bu kapsamlı görevlerin gereği olarakiçeriye çeki düzen vermek ve özellikle de Kürtsorununda bu sorunu dışarıda hareket ederken elinirahatlatacak biçimde “çözmek” üzere bir planuygulamaya sokulmuştur. Abdullah Gül’ün“iyimserliği”ne neden olarak gösterdiği “devletinkurumları arasındaki uyum” da böyleliklesağlanmıştır. Bu, AKP ve Genelkurmay arasındakimutabakatın temelinde ABD’nin olduğunu açıkçagösterdiği gibi, dinci partiye korunaklı bir alansunmuştur. Dinci kesim de bu korunaklı alandanhareketle ordu karşısında ilk kez bu denli bir politikbaskı ortamı oluşturabilmiştir. Yine ilk kez daha önceGenelkurmay’da olan denetleme ve hizalamainisiyatifini eline alabilmiştir. Kuşkusuz bu yeni birdurumdur ancak ABD’nin gücüne bağlı olduğu içinsınırları bellidir. ABD’nin politik tercih veyönelimlerinin değişmesine bağlı olarak bu inisiyatifikaybetmesi kaçınılmazdır.

Durum böyleyken özellikle bazı burjuva liberalçevreler, yaşananları “darbeciliğe vurulmuş büyük birdarbe” olarak niteliyorlar. Bu ölçüde de AKPyöneticilerini bu darbeyi vuran kahramanlar olarakyere göğe sığdıramıyorlar.

Ordunun siyasal inisiyatifine önemli bir darbevurulduğu doğru olsa bile, bunun demokratikleşmeyleherhangi bir ilgisi bulunmuyor. Çünkü demokratik hakve özgürlükler konusunda ordu ile AKP arasında esasailişkin bir fark yoktur. AKP’nin farkı, düzen içiçatışmanın bir tarafı olarak, özellikle güç dengelerininkendi aleyhine olduğu dönemde maruz kaldığıbaskılardan dolayı takındığı mağdur kisvesinden ve bukisveyle oynadığı demokratikleşme oyunundan ilerigeliyor. Sadece “kendine demokrat” olan AKP, işçisınıfı, emekçiler ve Kürt halkı karşısında orduyla aynıçizgidedir. Bu açıdan tam bir uyum ve ortaklıksözkonusudur.

Öyle ki, dinci partinin Gülen cemaati ile birlikte“darbeciliğe darbe vurduğu” şu günlerde toplumsalmuhalefete yönelik faşist baskı ve terörün ivmesi hergeçen gün yükselmektedir. Sistematik olarak yaratılanfaşist baskı ve terör ablukası iyice sıklaştırılmıştır.Artık “Kürt sorununda çözüm olacak” iyimserliğindenzerre kalmamıştır. Kürt hareketi üzerindeki baskılariyice yoğunlaştırılmıştır. Bu haftanın bilançosuiçerisinde, Günlük gazetesinin kapatılması ve dahaönce serbest bırakılan KESK’in yönetici ve üyelerinintutuklanması da var. Toplantı ve gösteri hakkının

zorbalıkla bastırılması gibi uygulamalara yenilerieklenmiştir. Sabra Tekstil olayında olduğu gibi polisve yargı gibi kurumlar, açık siyasal-sınıfsalkimlikleriyle hareket etmektedirler.

Bu ağır baskı ve terör tablosunun düzenkurumlarının iç çelişki ve çatışmalarının ayyukaçıktığı bir dönemde ağırlaşarak devam etmesi özellikleönemlidir. Bu faşist baskı ve terörün sistematik olarakuygulanan bir sınıf ve devlet politikası olduğunugösterir. Gerici bir çıkar çatışmasının tarafları olangüçler aynı zamanda faşist baskı ve terörünuygulanmasında üzerlerine düşeni yapmaktadırlar.Bunun için düzenin iç çatışmasından “demokrasi”bekleyen burjuva liberallerin oyununa itibargösterilmemelidir. Her türlü hak ve özgürlüğün düzenibir bütün olarak karşısına alacak kararlı bir mücadelesonucunda elde edilebileceği bilinciyle hareketedilmelidir. Son gelişmeler bu bakımdan uyarıcı veyol gösterici olmalıdır.

Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, faşist baskıve teröre karşı verilecek mücadelenin önündeki enbüyük engellerden biri, örgütlü toplumsal mücadelegüçlerinin reflekslerinde görülen zayıflamadır.KESK’ten sonra gerçekleşen Sabra Tekstil saldırısı bubakımdan uyarıcı olmuştur. Öyle ki, KESK’e yönelikdevlet terörüne karşı işçi sendikalarından verilentepkiler basına açıklamalar göndermekten öteyegeçmemiştir. Ortaya, bu durumu aşmaya yönelik birpratik çaba da konulmamıştır. Sabra Tekstil örneğindeise benzer bir zayıflık sol güçler payınagösterilmektedir. Yapılan eylemlere sınırlı katılımdışında ortaya güçlü bir pratik dayanışma örneğikonulamamıştır. Daha kötüsü ve asıl önemlisi ortadayapılan saldırıların politik önemini ve anlamınıkavrayamamak gibi bir sorun bulunmaktadır. Bu dahaliyle pratikte kayıtsızlığa varan tutumlara nedenolmaktadır. Ancak asıl neden siyasal iddia ve iradeplanında yaşanan zayıflamadır. Bu da özellikleyaşanan baskı ve teröre karşı anlık ve sınırlı tepkilerdışında daha sistematik ve kararlı bir mücadeleninörgütlenmesine engel olmaktadır.

Faşist baskı ve terörü göğüslemenin yolu önceliklekararlı ve militan bir duruştan, ikinci olarak bu duruşusınıf mücadelesine taşıyacak bir siyasal etkinlik vepratik yoğunlaşmadan ve üçüncü olarak düzen içiçatışmanın gölgesini yararak düzeni ve iktidarorganlarını hedef alan bir mücadele pratiğiniörgütlemekten geçmektedir. Komünistler kendicephelerinden bu uğurda sürükleyici-örgütleyici ve yolaçıcı bir politik inisiyatif göstereceklerdir.

Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Faşist teröre karşı tek yol birleşik-militan direniş!

Page 4: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Geçtiğimiz günlerde Taraf Gazetesi‘ndeyayımlanan “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” başlıklıhaber, düzen içi çatışmayı yeniden alevlendirdi.Haberde yansıyan bilgiye göre, bu belge şimdilerde adı“Genelkurmay Harekât Başkanlığı 3. Bilgi DestekŞube Müdürlüğü” olan “Psikolojik HarpDairesi”nde hazırlanmış. Bilindiği üzere, söz konusubirim kontrgerilla stratejisi doğrultusunda psikolojikharbi planlayıp yönetiyor. Kontrgerilla örgütlenmesiÖzel Harp Dairesi’nin, hala etkin bir yapı olarakvarlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Deniz KurmayKıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı ve “gizli” ibarelisözkonusu belge, çarpıcı bilgiler içeriyor. İlgilihaberlere hızla yayın yasağı konması da tartışmalarısonlandıramadı.

Haberde Ergenekon davasında yargılanan eskisubay Avukat Serdar Öztürk’ün ofisinde yapılanaramada ele geçirildiği belirtilen planın Ergenekon’un3. iddianamede de yer alacağı ifade edildi. TSK’nınsözkonusu bu “psikolojik harp planı”nda, AKPiçindeki ajanların harekete geçirilmesinden Ergenekonsanığı subayların savunulmasına, “milliyetçi partiler”intabanlarının genişletilebilmesi için Yunanistan veErmenistan’la ilgili “tepki” uyandıracak haberlerinhazırlanmasına kadar bir dizi “kara propaganda”dansöz ediliyor.

Planın ilgi çeken yanlarından biri de hedeftekikişilere nasıl suç yüklenebileceğiyle ilgili bazı“komplo” planlarının hazırlanması oluşturuyor. Planagöre, icra edilecek faaliyetlerin ”dost” ve “düşman”kavramları üzerinden yerine getirilmesi öngörülüyor.Adı geçen planda dikkat çeken ifadelerden bazılarışöyle:

“-İcra edilen propagandalarda dine karşıolunmadığı teması işlenecektir.

- Eylemler, Ergenekon davasının gündemideğiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak, dincimedyanın bu konuyu işlemesine imkântanınmayacaktır.

- ‘Fethullah Gülen’ciler (FG) gemi azıya aldılar,doğrudan TSK’ya saldırıyorlar’ teması işlenecek, bukapsamda muhafazakâr vatandaşların bile ‘Pesdoğrusu biz de elhamdülillah Müslüman’ız, amaFG’ciler resmen TSK’ya saldırmak için provokasyonyapıyorlar’ dedirtecek çalışmalar yapılacaktır.

- Sakıncalı/şüpheli kategorisindeki irticacı subay veastsubayların irticai propaganda yaptıklarına dairihbar çalışmaları yapılacak, müteakiben bu kişilerinahlakî yönden olumsuzlukları ile ilgili haberleryaptırılacaktır.

-İrticacı TSK personeline yapılan operasyonkapsamında tespit edilememiş diğer irticai TSKpersoneline yönelik korkutucu propagandageliştirilerek, bu kişilerin hata yaparak tespitedilmeleri veya kendiliğinden çözülmelerisağlanacaktır.

- Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleribaskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmakdoğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyalbulunması sağlanarak, FG grubu “Silahlı TerörÖrgütü”, “Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü” (FSTÖ)kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargıkapsamında yürütülecektir.”

Ergenekon Davası’nda sanık konumundaki emekliya da muvazzaf askerlere sahip çıkılacağı belirtilenplanda “TSK personelinin masum olduğu, irticaylamücadele ettikleri için iftira atıldığı haberleriyaptırılacak” deniyor. Ermenistan ve Yunanistan ileilişkilere de değinen planda, iki ülke ile ilgilikamuoyunda tepki uyandıracak haberlere yazılı vegörsel medyada sürekli yer verilmesi hedefleniyor.Amaç şöyle anlatılıyor: “Milliyetçi partiler”in buşekilde tabanı genişletilmeli.

Burada da tüm çıplaklığıyla görülüyor ki; işçilere,emekçilere ve Kürt halkına “yasalara uy” çağrısıyapanların, kendi çıkarları söz konusu olduğunda“yasalar”ı hiçe sayarak hedefledikleri kişileri nasılsuçlu duruma düşürebileceği üzerine kafa yorması,sonra bunları bir plan çerçevesinde hayata geçirmeyekalkması tam bir ikiyüzlülük örneğidir.

Belgenin basına yansıması üzerine GenelkurmayBaşkanlığı, soruşturma başlattığını duyurdu ve askerisavcılık yayın yasağı koydu. Genelkurmay’ın belgeyidoğrudan reddedememesi, belgenin varlığınıresmileştiriyor. Soruşturmanın ne için açıldığı isebelirsizliğini koruyor. Zira, yayın yasağı konulmasıdaha önceki benzer durumlarda olduğu gibi, belgeninkimler tarafından ve nasıl kamuoyuna sızdığınınaraştırmak üzere yürütüldüğü kanısını güçlendiriyor.

Düzen cephesinde ise, tarafların saflaşmadakikonumlarına göre yorumlar da değişiyor. Belgekimilerine göre, Ergenekon’un “karşı hareket planı”,kimilerine göre ise, Gülen cemaatinin orduyu yıpratmave ele geçirme kampanyasının bir parçası vb.

Açıktır ki adı geçen plan, kitabına uygun olarakyazılmış bir psikolojik savaş planıdır. İşçi sınıfı,emekçi kitlelere, Kürt halkına ve devrimci hareketeyönelik döne döne uygulamaya konan onlarcapsikolojik savaş planlarından biz onu zaten tanıyoruz.Bunun öncekilerden farkı, hedefe konulanların bu kezdüzen içi güçler olmasıdır. Amaç ise, düzen içiegemenlik mücadelesinde daha uygun bir konum eldeetmektir. Bunun için rakibine yönelik bir operasyonazemin hazırlamak veya onu yıpratmaktır.

Planın ordu eksenli burjuva kampın emir komutazinciri içinde hazırlandığının kanıtı ise planın altındaimzası olan albayın daha önce de yine Taraf tarafındanortaya çıkarılan andıçı hazırlayan kişi olmasıdır. Aynıalbay o andıçı da emir komuta zinciri içindehazırlamamış olsaydı, görevinde kalıp şimdi de buplanı hazırlaması herhalde mümkün olmayacaktı.

Bu ülkede döne döne benzer kontrgerillasenaryolarına tanık olanların veya sermaye rejimikonusunda az-çok bir fikri olanların finali tahminetmesi de zor değildir: Açılan soruşturmayla yine planı“kimin sızdırdığı” ortaya çıkarılacaktır! En fazla,deşifre olanı “tanımayız” denecek, deşifre olan planada “ilgimiz yok” muamelesi çekmek olacaktır.

Öte yandan açığa çıkan klasik bir psikolojikharekât niteliğin taşıyan bu belge, Genelkurmay veAKP hükümeti tarafından uzun süredir dillendirilen“uyum içinde çalışma” söylemine ağır bir darbeindirmiş bulunuyor. Öyle anlaşılıyor ki, nispetensakinleşen düzen içi dalaşma yeniden canlanacaktır.Nitekim, askeri mahkemenin konuyla ilgili haberlereyayın yasağı getirmesi, AKP hükümetinin konuyu

yargıya taşıması ve tarafların yaptıkları sertaçıklamalar bunun ilk ipuçlarını veriyor.

Fakat unutulmamalıdır ki, mevcut dalaşma burjuvasınıf düzeninin kendi iç dalaşmasıdır. İşbirlikçiburjuvazinin farklı kesimleri gerici-dinci ideoloji vesiyaset ya da aynı düzeyde gerici sözde laik ideoloji vesiyaset üzerinden bu çatışmada etkin olmayaçalışmaktadırlar. Bu, iktidar konumlarında etkin bir yertutmak ve bunu da sömürü ve yağmadan daha etkinpaylar elde etmek doğrultusunda kullanmak kavgasıdırtemelde.

Taraflar işçi sınıfı ve emekçilere karşı aynıcephededirler ve olayların her zaman açıkça gösterdiğigibi bu konuda tek bir kuvvet gibi hareketetmektedirler. Kapitalist mülkiyet ve devlet düzeninintitizlikle korunmasında, sömürü ve yağmanınağırlaştırılarak sürdürülmesinde, işçi sınıfı veemekçilerin baskı ve denetim altında tutulmasında,aralarında en ufak bir fark yoktur. İşbirlikçiburjuvazinin ve gerisindeki emperyalizmin genelçıkarları neyi gerektiriyorsa birlikte onu yapıyor, onuuyguluyorlar. Baskı ve terör rejimininpekiştirilmesinde, toplumsal muhalefetin gerektiğindeezilmesinde kendi aralarında hiçbir sorun yaşamazlar.Kürt halkına yönelik inkâr ve imha onların bir başkaortak siyasetidir. Emperyalizmin karar merkezlerionların ortak yön tayin etme merkezleridir.

Onlar aynı gerici burjuva düzen cephesinin aynıortak temel üzerinde yükselen iki kesimidurumundadırlar. Bu sayededir ki yedi yıla yakın birsüredir ülkeyi birlikte yönetmekte, işçi sınıfı veemekçileri birlikte ezmekte, sömürü ve yağmayıbirlikte sürdürmektedirler.

Aralarındaki sorun, rejimin alacağı biçim üzerindendoğmaktadır. Biz sınıf devrimcileri gerici düzencephesi içindeki bu çatışmanın tam karşısındayız.Çatışanların birlikte temsil ettikleri burjuva sınıfdüzenine karşı devrim kampındayız. Toplumdakikutuplaşma ve çatışmanın asıl ekseni de gerçektebudur. Bu eksen, işçi sınıfı ve emekçiler ile tümkesimleriyle asalak sermaye sınıfı arasındaki sınıfsalçelişkinin yansımasıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin bugerici düzen içi dalaşmaya alet edilmesinin önünegeçmek, günün temel sorunlarından biridir.

Düzen içi çatışma...4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Düzen içi çatışma yeniden alevleniyor…

İşçi sınıfı ve emekçilerin yeri, devrim ve sosyalizm saflarıdır!

Page 5: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Son sürece “Kürt açılımı” tartışmaları gündemedamgasını vurdu. Sermaye devletinin temel kurumlarıve siyasi partiler “Kürt açılımı” konusundadüşüncelerini dile getirmeye başladı. Neredeyse tümdüzen cephesi, Kürt sorununun çözümündenyanaymış yanılsamasını körükleyen açıklamalarlaortaya çıktı. Kürt sorununda çözümün gündemdeolduğu düşüncesi özellikle körüklendi. Üst üste düşenbazı gelişmelerle birlikte bu yönde bir atmosferyaratıldı.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un sonaçıklamalarıyla birlikte tartışmaların yönü değişti.Devletin “ez ve çöz” politikasının tekrarı olanaçıklamanın ardından düzen cephesinden gelen cılızçözüm sesleri de bir anda kesildi. Kürt sorunununsözde çözüm korosu hızla ağız değiştirdi. Düzencephesi bir bütün olarak hızla imha ve inkarpolitikasına döndü.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’unaçıklamaları Kürt hareketi cephesinde de tartışmalarıalevlendirdi. Kürt hareketi bir kez daha hayal kırıklığıyaşadı. Açıklama,”çözüm” tartışmalarının PKKcephesinde de inandırıcılığını kaybetmeyebaşlamasına yol açtı.

“Kürt açılımı” tartışmaları

“İyi şeyler olacak” diyen Abdullah Gül’ün, buaçıklamasının sonrasında “Türkiye’nin en önemlisorunu Kürt sorunudur, çözülmesi konusundaiyimserim” demesi, Hasan Cemal’in Kandil’e gidipMurat Karayılan’la röportaj yapması çözümyanılsamasını körükledi.

Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan ikilisinin Kürtsorununa ilişkin açıklamaları tartışılırken DenizBaykal’ın, “Geleceğin Türkiye’sini birlikte kuracağız”diyerek yaptığı çıkışı “Kürt açılımı” umudunu dahada arttırdı. Deniz Baykal’ın önerisi, anadildedilekçeyi, Kürtçe yayını, PKK’nın silahsızlanmasışartı ile genel affı da içeriyordu.

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, Kürtsorunu siyasi zeminde tartışılıp çözülecekse de CHPve MHP’nin de katkısının önemli olduğunusöyleyerek MHP’yi de çözüme davet etti. Bu bileKürt hareketinin, çözüme dair düzen cephesindengelen açıklamalardan ne denli etkilendiğini gösterirnitelikteydi.

Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ’un açıklamaları,yaratılan çözüm havasının gerçekçi olmadığını açıkçaortaya koydu. PKK veya DTP ile müzakere yapılması,PKK ve TSK’nın karşılıklı silah bırakması, Kürtbölgesine “demokratik özerklik” verilmesi,Anayasa’da DTP-PKK’nin talep ettiği değişikliklerinyapılması vb. ulusal hareketin talepleri reddedildi.Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve hatta CHP lideriaynı çizgide buluştu.

“Kürt sorunu çözülüyor” yerine bir anda“çözümsüzlük” politikası, düzen cephesinde el birliğiile gündeme taşındı. Kürt sorununda çözümtartışmalarının muhatabı olan bir bütün olarak düzencephesinin samimiyetsizliği bir kez daha, böylelikleortaya çıktı.

Başbuğ’un açıklamalarının anlamı

Kısa bir süre önce İlker Başbuğ’un yaptığıkonuşma Kürt hareketi ve özellikle de liberal solçevrelerde umut yarattı. Genelkurmay Başkanı’nınkonuşmasının yarısını Kürt sorununa ayırması aynıçevrelerde coşkuyla karşılandı. Konuşma büyük biraçılım olarak nitelendi.

İlker Başbuğ’un “Türkiye halkı” söylemine atıftabulunuldu. Oysa bu söylem devletin Kürt politikasına,aykırı değildi. Zira “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranTürkiye halkına Türk milleti” denir sözünü ilkkullanan Mustafa Kemal Atatürk’tü. Bu söylemCumhuriyet’in kuruluş gününden bugüne kadarkiresmi söyleminin ta kendisidir.

İlker Başbuğ “Tek millet ve tek devlet anlayışıdoğruydu ve halen de doğrudur” diyor. İlker Başbuğ,söylediklerinin yanlış anlaşıldığını sert bir üsluplayeniden ifade etti. Bununla da yetinmedi , “Bugünekadar biz asimilasyon yapmadık. Olan yanlışlıklar yamünferittir veya dışarıdan Türkiye’yi bölmehareketidir. Veya ekonomik geri kalmışlıktan ortayaçıkan sorunlardır” şeklinde açıklama yaparak Kürtsorununa ilişkin imha ve inkar politikasının kararlısavunucusu olduğunu ortaya koydu.

İlker Başbuğ’un açıklamaları, devletin asimilasyonsaldırısının ifadesidir.

İlker Başbuğ’un açıklamaları, TSK’nın Kürtsorununu “bireysel düzeyde kültürel haklar” olarakgördüğünü, PKK ile Kürt halkı gerçekliğine sıkı sıkı

gözünü kapattığını açıkça ortaya koyuyordu.

Kürt sorunun çözümü için mücadeleyeHasan Cemal’in Kandil’den getirdiği mesajlar

“İskoç tarzı ayrı parlamento” düşünceleriniiçermekteydi. “Tarihi fırsat” heyecanı bu röportajdansonra ortaya çıktı. Liberal sol çevreler ve Kürthareketi “TSK da işin içinde” hülyasına daldı.

PKK’nin askeri varlığına son vermek ve Kürthalkını düzene bağlamak noktasında sermaye iktidarıtam bir anlayış birliği içinde bulunuyor. GenelkurmayBaşkanı ABD ile işbirliği içinde Kürt sorununda birçıkış yolu aramaktadır. ABD’nin bölge politikası aynızamanda AKP ile Genelkurmay’ın ortak tutumudur. .Bu birlik, ABD’nin istekleri ekseninde, daha çok daKürt halkına karşı ortak hareket etme amacına bağlıolarak gerçekleşmiş bir birliktir.

İlker Başbuğ tarafından çözüm olarak sunulanlarınimha politikasına kan taşımaya yönelik olduğu, tamda bu çerçevede inkar politikasında yumuşamadanherhangi bir kaygı duyulmadığı açıklıkla ortayaçıkmıştır. Bu durumun Kürt sorununun gerçekçözümüne değil, Kürt ulusal hareketinin tasfiyesineve Kürt halkının mücadele azmini kırmaya yönelikolduğu açık bir gerçektir.

Kürt halkı İlker Başbuğ gibi tüm devletyetkililerinin aynı kumaştan dokunduğunuunutmamalıdır. Hayallere değil acı da olsa gerçekleresıkı sıkı sarılmalıdır. Açılımların ya da reformlarınancak ve ancak kendi özgücüne dayalı devrimcipolitik mücadelenin yan ürünü olarak ortayaçıkabileceği bilinciyle hareket etmelidir.

Kürt halkı, “çözüm” adı altında pazara sürülendüşüncelerin halkların gelecekleri üzerinde yapılankanlı planların parçası olduğu bilincini kuşanmalı,oyuna gelmemelidir. Kürt halkı özgürlüğü için diğermilliyetlerden işçi ve emekçilerle mücadele birliğiyaparak, emperyalizmi, sermaye devletini veişbirlikçilerini hedefleyen devrimci mücadeleyiyükseltmelidir.

İhtiyaç, düzenin manevralarının boşaçıkarılmasıdır. Şovenizmin etkisizleştirilmesidir. Kürthalkıyla dayanışmanın yükseltilmesidir. En yaşamsalolanı da devrimci sınıf mücadelesinin büyütülmesidir.Tüm bunların gerçekleşmesinin özneleri ise komünistve devrimcilerdir.

İlker Başbuğ’un Kürt sorununa ilişkin son açıklamaları…

Kürt sorununda çözümsüzlük politikası sürüyor!

Page 6: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Tayyip Erdoğan’ın “AK Parti” yerine “AKP”diyenleri edepsizlikle suçlamasının ardından başlayantartışmalar sıcaklığını koruyor. Tartışmalarda düzensiyasetinin “ünlü” isimleri kendilerini aklayan veErdoğan’ı üslup konusunda eleştiren demeçlerverirken, Erdoğan ise her zamanki gibi üslubundantaviz vermeyerek eleştiri yapanları suçlamakta. Buvesileyle düzen siyasetinin “edepsizliği” nin birkaçisimle sınırlı olmadığı, burjuva siyaset arenasındaçürümüşlüğün kalıtsal olduğu bir kez daha açığaçıkmıştır. Öte yandan isminin “AK Parti” olaraktelaffuz edilmesi istenen partinin de yolsuzluklarınsembolü olmuş tipik bir düzen partisi olduğu da artıksaklanamayan bir gerçektir.

“Edep” kelimesinin sözlük anlamının “utanma,terbiye, kibarlık” olduğunu düşünürsek, yaşanmaktaolanın neye karşılık geldiği daha iyi anlaşılacaktır. Herşeyden önce haksız kazanç ve emek sömürüsü üzerinekurulu olan bir sistem gerçeği olan çürümenin neyedenk düştüğü kolayca göstermektedir. Öyle ki sınıflıtoplumların tarihsel seyri içerisinde, ahlaki çürümeninkapitalizmle vardığı düzey bir bataklığın tam ortasıdır.

Esasta “edepsiz” olan, düzenlerini emeğin vealınterinin sömürüsü üzerine, yani hırsızlık üzerinekurmuş olan burjuva sınıfının kendisi ve onlara ortamhazırlayanlardır. Üretim araçlarını zor yoluyla ellerindebulunduran asalakların ahlaki değerlerine rengini verenbu kokuşmuş sistemdir. Dolayısıyla kullanılan dil dekendi sınıflarının dilidir.

Sermaye sınıfı için, emperyalist-kapitalistekonominin doğal bir sonucu olarak ortadan kalkanulusal sınırlar, bu dejenere dil ve kültürle de ortadankalkmaktadır. Bataklığın dilinde ve ahlaki değerlerindede ortaklaşan emperyalist-kapitalist sistem, bu nedenlede tüm insanlık için en büyük tehdit olmaktadır.Uluslararası sermayenin çıkarları için kardeş halklarbirbirlerine düşmanlaştırılırken, diğer taraftanyozlaşma ve çürüme evrenselleşmektedir. Çürüyen vetoplumları çürüten de budur. Kapitalizmin madditemelleri doğrudan belirleyicidir ve “balık baştankokmaktadır.”

Parti programında da ifade edildiği üzere“burjuvazinin iktisadi egemenliği, toplumun ideolojikve kültürel hayatı üzerindeki egemenliğinin detemelidir.”

Bugün sermaye sözcülerinin, içinden beslendikleribataklığın diliyle bu kadar rahat konuşabilmeleriningerisinde bu vardır. Her ne kadar bu çürüme daha çokAKP’de ve yine hitabında kullandığı “argo” terimlernedeniyle Erdoğan’da görünse de, bu tablonun içindebirçok burjuva siyasetçisinin ve düzen partisinin resmivardır. Bozuk düzenin tüm çarkları eşit derecedeyozlaşmanın sembolü ve sorumlusudurlar.

Daha bu “edep” tartışmasının yeni başladığıgünlerde Erdoğan’ın Urfa’da yaptığı bir konuşmasındaşu cümleler geçmekteydi: “…Bunlar ya hesap kitapbilmiyorlar ya da klavuzları farklı. Klavuzu kargaolanın… Gerisini biliyorsunuz değil mi?” Yine tarımpolitikalarından anamız ağlıyor diye yakınan çiftçiye;“Lan terbiyesizlik yapma, ananı al git!” , TBMM’de;“… İddiasını ispatlamayan... Oraya işte ben üç tanenokta koyuyorum!” diyebilen Erdoğan’ın literatüründebirçok küfür bulunmaktadır. Literatürün bu zenginliğielbette ve sadece, sermayenin çıkarına sürmekte olanhaksız bir savaşta hayatını kaybeden emekçi çocuklarıiçin de “kelle” diyebilen Erdoğan’a özgü değildir.Deniz Baykal da Erdoğan’a yanıt olarak rahatlıkla “Oüç nokta, Başbakan’ın yakasında yerini almıştır. Onu,uygun görüyorsa, yakasından alır, daha uygun bir

yerine koyabilir” demekte bir sakınca görmemiştir.Kaldı ki aynı Baykal’ın Ergenekon operasyonlarıkapsamında gerçekleşen telefon dinlemelerine yönelikeleştirilerinden biri de “şöyle ağız tadıylaküfredememe” olmuştur.

Aslında buna benzer birçok vaka bulunmaktadır.Bu ve benzeri görüntüleri, işçi ve emekçileriköleleştiren yasaların oy birliğiyle çıktığı MeclisinTV’sinde izlemek mümkündür. Bu kadar rahat küfürlükonuşmalarına rağmen yüzleri kızarmamaktadır.Çünkü işçi ve emekçilerin sırtından asalakça biryaşamla saltanatlarını sürdürürken yüzlerikızarmayanların yüzünü başka hiçbir şey kızartamaz.

Burada dikkat çeken asıl nokta, bu bayağılaşmaylakelime dağarcıklarını zenginleştiren düzen partileri veonların vekillerinin kendilerine yakıştırdıklarısıfatlardır. Partilerine verdikleri isimlerden söyledikleriyalanlara kadar her şey oyunun parçası dahilindedir.“Eşitlik”, “adalet”, özgürlük”, “demokrasi”, “barış”,“kardeşlik” ,”şeffaflık” vb birçok kavramı dillerindendüşürmemelerinin gerisinde de bu gerçek vardır.

Erdoğan’ın bu “edep” tartışmalarını başlatansözleri de zaten şöyleydi: “Herkes bunu böyleyazmaya mecburdur. Böyle yazmıyorsa bu edebe,adaba sığmaz. Benim yasal olarak kısaltılmış adımneyse onu söylemeye mecbursun. O zaman iftiraatıyorsun. Bizi olmadığımız şekilde gösteriyorsun.Olmadığımız bir isimle anmaya çalışıyorsun. AK Partiderken işte oradaki AK, aynı zamanda temizliği ifadeetmektedir. Adalet ve kalkınmanın baş harfleri ileülkemizin siyasetine AK temizliği getirme budur.”

Düşünün ki daha kısa bir zaman önce mayınlıarazileri İsrail sermayesine peşkeş çekmeye çalışanbirisi söylüyor bunu. Adı yolsuzlukla anılan birpartinin genel başkanı, özelleştirmelerle satılmamışneredeyse tek bir yer bırakılmamış bir ülkeninbaşbakanı söylüyor bunları. Sıkıştığı vakit “bakkaldükkânı işletmiyoruz” diyen işini bilen bir tüccarsöylüyor bunu. Tarımın ve çiftçinin ithal tohuma, İsrailtohumuna mecbur bırakıldığı, daha yeni gündemimeşgul eden “orman vasfını” yitirtilen arazilerinyağmaya açıldığı, topraklarımızın ve ürettiğimiz tümzenginliklerin yağmalanması için çabalayan, işçi veemekçileri köleleştirmek için sermayeye yeni fırsatlar

sunacak yasalar çıkaran bir başbakanın ağzındandökülen bu sözcükler ne kadar inandırıcı olabilir.Emperyalizme uşaklığın son hızla geliştiği, sadakatçebir bağlılıkla sürdürüldüğü işbirlikçi bir sermayeiktidarının icraatlarını hangi yalan aklayabilir.

Başbakan istiyor ki herkes AKP’yi “ak” görsün.Çünkü o işçi ve emekçilere baktığı zaman, koyunsürüsü görmek istiyor. Telaşı ve çabası hizmetkârı vemensubu olduğu sınıfın saltanatını korumak için. Buyüzden işçi ve emekçilerin gözüne “ak” görünmekzorunda. Başbakan öfkeleniyor çünkü kulaktan kulağadolaşan fısıltıları duyuyor. Fakat nafile, fısıltılar “kralçıplak” diyor. Kral Midas’ın hikâyesini de biliyorolmalı başbakan.

Temize çıkmak adına insanlığın geleceközlemlerini dile getiren sözcüklerin arkasınasaklananlar için, bu sözcükler de bir metadan ibarettir.“Piyasaya” sürüldüğünde tüketildiği müddetçe buyalanların sonu gelmeyecektir. Sermaye ve sözcüleriiçin “değer” kelimesinin karşılığı “tutar”dır, metanınsatın alınmasına yarayan fiyatıdır. Bu nedenle CHPiçin “halk”, AKP için de “adalet” ve “ak” piyasası olanbir metadan başka bir şey değildir. “Vatan”, “Millet”,“Din”, “İman” gibi… Durum diğer düzen partileri içinde aynıdır

Ancak fabrikalarda, yoksul gecekondumahallelerinde, okullarda bir fısıltı olmaktan çıkıpeyleme dönüşüyor haksızlığı dile getiren sözcükler.Zira “gerçekler inatçı şeylerdir.” Hiçbir yalan iki ezelisınıf arasında sürmekte olan sınıf savaşımınınburjuvazi lehine ilelebet sürmesini sağlayamayacaktır.Uzlaşmaz sınıf karşıtlıkları buna müsaadeetmeyecektir. Ezen ve ezilenin, sömüren vesömürülenin olduğu bu haksız ve adaletsiz düzendensorumlu olan hiçbir karanlık odak ak-lanmayıbaşaramayacaktır.

Eninde sonunda zafer işçi sınıfının olacaktır.Gelecek güzel günlerin özlemlerini çağrıştıran tümdeğerler hayatın içinde gerçek karşılığını bulacaktır.Bu imkânsız değildir. Çünkü tüm bunları mümkünkılacak olan devrim ve sosyalizm kavgası sürmektedir.

Kapitalizmin burçlarında kızıl bayrağımızındalgalanacağı günler için bu kavgayı büyütelim.

Eşitlik, adelet, kardeşlik burjuva düzen partilerine göre değildir!6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Düzen siyasetinin kirli yüzü

KESK ve bağlı sendikalara yönelik 28 Mayıs2009 sabahı gerçekleştirilen operasyonlar veardından gelişen tutuklama saldırısı 16 Haziran günüde devam ederek 7 KESK’li gözaltına alındı.

28 Mayıs günü İzmir 10. Ağır CezaMahkemesi’nin kararıyla gerçekleştirilen eş zamanlıoperasyonların ardından 14 KESK üyesitutuklanırken aralarında KESK Kadın SekreteriSongül Morsümbül ve Eğitim-Sen Kadın SekreteriGülçin İsbert’in de bulunduğu KESK üye veyöneticileri serbest bırakılmıştı.

KESK’liler cezaevine gönderildiGörülen ara duruşmada, 8 KESK’linin serbest

bırakılmasına yapılan savcılık itirazı sonucundagözaltına alınan KESK’liler 17 Haziran günüçıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevinegönderildi. 8 KESK’li hakkında yakalama kararıçıkartılarak gözaltına alınmasına karar verdi.

Songül Morsümbül ile birlikte 3 kişi Bergama

Cezaevi’nde, tutuklu KESK üyelerini ziyaret ettiklerisırada jandarma tarafından gözaltına alındı.Hakkında yakalama kararı bulunan KESK’lilerdenbiri aranırken diğer tutuklular cezaevine gönderildi.

Tutuklama saldırısının ardından sabah saatlerindeBayraklı Adliyesi önünde toplanan KESK’lilertutukluların derhal serbest bırakılmasını istedi.

Alkış ve sloganlarla tutuklama kararına tepkigösteren KESK’e bağlı sendikaların üyeleritutuklamalara sessiz kalmayacaklarını belirttiler.

Eylemde konuşan KESK Genel Başkanı SamiEvren ise 20 Haziran günü Ankara’dagerçekleştirecekleri mitingin çağrısını yaptı.

Tutuklanan KESK’lilerin isimleri şöyle: KESK Kadın Sekreteri Songül Morsümbül,

Eğitim Sen Kadın Sekreteri Gülçin İspert, EğitimSen 4 No’lu Şube üyesi Mine Çetinkaya, AzizAtikol, Suade Demir, Abdülcelil Demir ve MeryemÇağ.

KESK’e yönelik tutuklama terörü sürüyor...

İzmir’de 7 KESK üyesi tutuklandı... 

Page 7: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

9-10 Haziran tarihlerinde Haramidere’deyaşananlar, sermaye sınıfının işçi sınıfınadüşmanlığının, işçi sınıfı mücadelesi karşısında bütünkurumlarıyla nasıl kenetlendiğinin yeni bir örneğiolarak hafızalara kazınmış oldu.

Haramidere’de bulunan Sabra TekstilFabrikası’nın önüne 28 Haziran 2009 tarihindegerçekleştirilecek Tekstil İşçileri Kurultayı’nın çağrıbildirilerini dağıtmak üzere giden Esenyurt İşçiPlatformu üyelerinin patron ve adamları tarafındankurşunlanması ile başlayan süreç, işçilerinyaralanmasını protesto etmek için düzenlenen basınaçıklamasında gözaltına alınan devrimcilerintutuklanması ile tamamlandı. Sermaye-polis işbirliğiçarpıcı bir biçimde gözler önüne serilirken, burjuvahukuk sistemi ve kurumlarının da doğrudan sınıfsalbir tavırla hareket ettiği tartışmasız biçimde açığaçıktı.

Hedef devrimci sınıf faaliyeti!

Esenyurt bölgesinde faaliyet yürüten sınıfdevrimcileri örgütlemekte oldukları Tekstil İşçileriKurultayı çalışmaları kapsamında ulaşmadık fabrikabırakmama hedefiyle hareket ediyorlar. Bu iddianındüzen güçlerince yanıtsız bırakılması tabii kidüşünülemezdi. 9 Haziran sabahı da beklenen oldu veSabra Tekstil patronu Sabri Yılmaz’ın adamlarıkurultay çağrısını işçilere ulaştıran Esenyurt İşçiPlatformu çalışanlarına saldırdı. Devrimci işçilerinüzerine pervasızca ateş açan bekçi köpekleri iki kişiyiağır biçimde yaraladı. Birinin göğsüne 1, diğerinin isebacağına 2 kurşun isabet etti. Bacağından vurulan işçitedavi için halen daha hastanede tutuluyor.

Sabra patronu Sabri Yılmaz ise sermayedüzeninin tipik bir temsilcisi. Sabri Yılmaz’ıngeçmişte de devrimci faaliyeti engellemeye dönükbenzer girişimleri olduğu biliniyor. İşçilere katıksızsömürü sunan bu asalak patron, mafyavari kirli vekaranlık ilişkileriyle tanınıyor. Yöneten sınıfa mensupolmanın tüm imkanlarını cömertçe kullanan SabraTekstil patronu “Haramidere’nin haramisi” sıfatınınen layık taşıyıcılarından biri.

Bu asalak burjuvanın, işçileri patronların düzeniniyıkmaya çağıran bir faaliyeti kabullenmesi ve sessizkalması tabii ki beklenemez. Hele ki “krizi fırsatadönüştürme” çağrılarının ortada dolaştığı, krizin tümyükü işçilere yıkılmaya çalışılırken sınıf cephesindenanlamlı bir yanıt oluşturulamadığı böylesi “zorzamanlarda” en küçük bir çatlak ses bile patronlarınyüreğine büyük korku salar.

Patronu protesto eden, karşısında devleti bulur!

Sabra patronu geçmişte olduğu gibi yine devrimcifaaliyeti hedef aldı ve devrimci işçileri köpeklerinekurşunlattı. İşçi kanı dökerek hükümranlığınısürdürmek isteyen patrona ise yanıtı yine sınıfdevrimcileri verdi. Saldırının ardından aynı gün biraraya gelen Esenyurt İşçi Platformu çalışanları ve

BDSP’liler “Haramidere’nin haramisi işçi sınıfınahesap verecek!” şiarıyla Sabra Tekstil’e doğruyürüyüşe geçti.

Basın açıklaması yapmak üzere fabrikaya yürüyenişçilerin önüne ise bu kez polis barikatı çıktı. Haklımücadelelerini sürdürmek için düzenin polisindenicazet almayı beklemeyen sınıf devrimcileri polisinengellemesine izin vermeyerek eylemlerinisürdürdüler. İşçi sınıfının devrimci eylemine kollukgüçlerinin yanıtı ise önce cop ve gaz bombalarıyla,ardından havaya ateş açarak saldırmak oldu. Sabahişçilere ateş açan bekçi köpekleri de bu sırada poliskorumasına alınan fabrikanın içinden arsızca saldırıyıizledi.

Polisin azgın saldırısına ve yaşanan gözaltılararağmen dağılmayan sınıf devrimcileri eylemlerinisürdürerek basın açıklamalarını gerçekleştirdiler.Bayrağı patrondan devralan kolluk güçleri tümsaldırganlıklarına rağmen eylemi engelleyemedi.

Polis terörü karakolda sürüyor!

Eylem sırasında gözaltına alınan 4 kişi için isepolis terörü karakolda da boyutlanarak sürdü. Sınıfdevrimcilerine “söz geçiremeyen” kolluk güçleriçaresizliklerini gözaltına aldıkları devrimcileresaldırarak gösterdi. Kelepçelenerek karakola götürülendevrimciler yanlarında avukatları bulunduğu haldedarp edildi ve “ince arama” dayatması ile karşılaştı.

Hiçbir hukuksal dayanağı olmayan ve biraşağılama saldırısı olarak başvurulan ince aramauygulaması avukatların bütün engelleme çabalarınarağmen polis zoruyla gerçekleştirildi. GözaltındakiBDSP’liler ayrı ayrı özel bir odaya alındılar, buradakelepçelenerek ve darp edilerek arama işlemi ile karşıkarşıya bırakıldılar. Arama odası dışında bekleyendiğer gözaltındaki BDSP’liler ise aynı esnada polisinfiziki saldırısı ile karşı karşıya kaldılar. Saldırıgözaltındakiler tarafından “İnsanlık onuru işkenceyiyenecek!” sloganlarıyla karşılandı .

Bütün bunlar yaşanırken usulsüzlüklere veuygulanan polis terörüne müdahale etmek isteyen

avukatlar da polis şiddetinin hedefi oldu. Polislerinavukatları hedef alan saldırgan tutumu ÇHD İstanbulŞubesi’nin ve İstanbul Barosu Avukat HaklarıMerkezi’nin müdahalesi ile engellenebildi.

Devlet terörü sağlık kontrolü prosedürü sırasındada sürdü. Esenyurt Sağlık Ocağı doktoru, darpedilmiş BDSP’liler için muayene bile etmeden“sağlam” raporu verdi. Dahası muayenenin polisolmadan yapılması kuralı da çiğnendi ve rapor polishuzurunda hazırlandı. Savcılıkta bu durumu şikâyetekonu eden iki BDSP’li sağlık raporu için tekrarhastaneye sevk edildi ve bu kez BDSP’lilerinbildirimlerine de raporda yer verildi, vücutlarında darpizine rastlandığı belgelendi.

Polis görevi düzenin mahkemelerine devrediyor...

Gözaltılar 10 Haziran günü savcılığa çıkarıldı vesavcı tarafından “Görevli memura direnmek”gerekçesiyle ve tutuklu yargılanma talebiyle nöbetçiolan Büyükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevkedildi. Gözaltındaki dört devrimci BüyükçekmeceAdliyesi’ne kolları morarana dek sıkılmış kelepçelerlegetirildi. Su içmek ve tuvalete gitmek gibi yaşamsalihtiyaçları bile kolluk güçleri tarafından engellenenBDSP’lilerin müdafiileri de yine polis tacizi vetehditlerine maruz kaldı. Avukatlar savcılığa yazılıbaşvuruda bulunarak bu ihtiyaçların karşılanması vekelepçelerin gevşetilmesini sağladılar.

Eli kanlı Sabra Tekstil patonu hesap verecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Patron kurşunladı, polis terör estirdi, mahkeme tutukladı!

Asalak patron ve yardakçıları hesap verecek!

9 Haziran 2009 / Esenyurt

Page 8: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Eli kanlı Sabra Tekstil patonu hesap verecek!8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Sabra Tekstil patronunun işçilere yönelik silahlı saldırısını protesto amacıyla fabrika önünde basınaçıklaması yapmak isteyen sınıf devrimcileri polisin gazlı, silahlı saldırısı ile karşılaştılar.

9 Haziran akşamı yaşanan bu saldırı sırasında ayrıca 4 BDSP’li gözaltına alındı ve ardından “polisingörevini yapmasına engel olmak” gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanan devrimcilerden üçü Emekçi KadınKomisyonları çalışanıdır. EKK çalışanı arkadaşlarımız, fabrika önünde basın açıklamasını engellemek içinoluşturulan polis barikatının, işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi önünde oluşturulmak istenen barikatolduğunun bilinciyle en kararlı tutumu sergilemiş, yağdırılan kurşun ve gaz bombalarına rağmen bir adım geriatmamışlardı. Karşılaştıkları tutuklama saldırısına karşı cevaplarını ise, mahkeme çıkışı haykırdıkları“Baskılar bizi yıldıramaz!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!”sloganlarıyla verdiler.

Kendilerine yönelik bu saldırının aslında tüm işçi ve emekçilere yapılan bir saldırı olduğunun tam olarakbilincindeydiler. EKK çalışanı arkadaşlarımız, kapitalist sömürü düzeni içinde, her türlü baskı, sömürü,aşağılanma ve ezilmeye maruz kalan emekçi kadınların, işçi sınıfının örgütlü mücadelesinde en önde olmasıgerektiğinin bilinciyle davrandılar ve davranıyorlar.

Bizler, Emekçi Kadın Komisyonları çalışanları olarak, saldırı ve baskılar karşısında bir adım bile geriatmayacağımızı, bugün tutuklu olan arkadaşlarımızın taşıdığı kararlılık ve onurla yolumuzu yürüyeceğimizidosta düşmana bir kez daha ilan ediyoruz. Tüm işçi ve emekçi kadınları, sınıfa yönelik saldırıları durdurmakiçin verilecek örgütlü mücadelede bir adım ileri çıkmaya, “tutuklu devrimciler derhal serbest bırakılsın!”talebini ve tutuklu devrimcilerle dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz.

Emekçi Kadın Komisyonları17 Haziran 2009

Sınıf devrimcilerini yargılayan Büyükçekmece 2.Sulh Ceza Mahkemesi ise hızlı bir duruşmanınardından dosyanın bütününü öne sürerek 4devrimcinin de tutuklu yargılanmasına karar verdi.Oysa dosyadaki belgeler başından sonuna tartışmayaaçıktı. Zira dosyada delil olarak dikkate alınabilecektek belge olan teşhis tutanağı baştan sona usulsüzdü.Avukatlardan habersiz ve devrimcilerin tek tek polisegösterildiği bir biçimde hazırlanan teşhis tutanağınınaltında tutanağı düzenleyenlerin arasında darpedildikleri iddiası ile şikayetçi olan polislerinimzasının da olması belgenin gerçekliğinin düzeyini degözler önüne sermektedir.

Bekçi köpekleri aynı gerekçeyle serbest!

Esenyurt’ta yaşanan silahlı saldırının ardındangözaltına alınan ve Sabra Tekstil’in güvenlik müdürüolduğu söylenen Zeki Tekin ise, sınıf devrimcilerinitutuklayan aynı mahkeme tarafından “işçilerin hangisilahla yaralandığının tespit olunamaması” bahanesi ileserbest bırakıldı.

4 devrimcinin tutuklanması kararını verenmahkemenin, iki işçinin yaralı olduğu bir durumdaelindeki tek şüpheliyi serbest bırakması, mahkemeninsınıfsal tavrını anlamak açısından gayet yeterli bir veri.Ancak dahası da var. Zeki Tekin ifadesinde havayaateş ettiğini beyan etmesine ve dahası kendisindenbaşka da ateş edenlerin olduğunu söylemesine rağmen,sorgu tutanağından anlaşıldığı kadarıyla, sorgu hâkimikimlerin ateş ettiğini sorma gereği dahi duymuyor.Bunun gerisinde bir dalgınlık olmadığı, bu tutumunburjuva sınıfının açık bir tutumu olduğu, birilerininHaramidere’de yaşanan saldırganlığı örtbas etmek vesaldırganları aklamak derdine düştüğünü görmemekiçin kör olmak gerekiyor.

Patronun bekçi köpeği serbest bırakılırkentutuklanan devrimciler tüm bu burjuva hukukuna dahisığmayan gerekçelerle Bakırköy ve MetrisCezaevleri’ne gönderildiler. Sabra patronu isegazetelere saldırıya uğradığına dair demeçler vererekburjuva yüzsüzlüğünü arsızca ortaya saçtı.

Tutuklu devrimcilerle dayanışmaya, patronlar düzeninden hesap sormaya!

Haramidere’de sermaye sınıfı tüm kurumlarıylabirlikte işçi sınıfına karşı cepheden savaş ilan etmişoldu. Ama bu yeni bir savaş değil, yüzyılları bulan birsavaşın yeni bir cephesiydi sadece. Patronun başlattığısaldırıyı önce polis, ardından da mahkemelerdevralarak sermayenin “sınıf tavrı”nı sergiledi. Düzenkurumları devrimci işçileri hedefe çakarken kendiuşaklarını korumaktan da geri durmadı, saldırıyauğrayanlar tutuklanırken işçilere ateş açtığını itirafeden bekçi köpekleri serbest bırakıldı. İşte sermayediktatörlüğünün özü ve özeti...

Bu “sınıfsal” saldırıya verilebilecek yegâne yanıtproletaryanın asalaklar sınıfının karşısınadikilmesinden geçiyor. Patronlar sınıfının topyekûnsaldırısına karşı örgütlü karşı durmak büyük önemarzediyor. Tutuklu devrimcilerin asılsız gerekçelerletutuklanmasına karşı sınıf cephesi harekete geçmeli,patron-polis-hukuk işbirliği tüm yönleriyle teşhiredilmeli.

Polis diktesiyle rapor hazırlayan doktorlar,düzmece gerekçelerle tutuklama çıkaran, işçi kanıdökenleri serbest bırakan hâkimler, avukatlarasaldıracak kadar pervasızlaşan polisler ve sömürübezirgânını sarsacak en küçük bir sesten bile büyük birkorku duyarak saldırganlaşan Sabra Tekstil patronuSabri Yılmaz ile bekçi köpeklerini hedef tahtasınaçakarak sermaye düzenini topyekûn hedefleyen birmücadele yürütme sorumluluğu bugün işçi sınıfınınomuzlarında duruyor.

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndeki sınıfdevrimcileri olarak, 15 Haziran günü 15-16 HaziranBüyük İşçi Direnişi etkinliğini gerçekleştirdik.Etkinlik 15-16 Haziran İşçi Direnişi’nde ve devrimdavasında yitirdiğimiz tüm devrimciler için birdakikalık saygı duruşu ile başladı.

Ardından hep bir ağızdan ve büyük bir coşku ileNazım Hikmet’in yürümek şiirini okuduk.

Şiirden sonra 15-16 Haziran Direnişi’nin veönceleyen sürecin tarihsel bir anlatımı yapıldı.1961’de grev hakkının kazanıldığı 200 bin bin kişilikBüyük Saraçhane Mitingi’nden Kavel direnişine vePaşabahçe grevine değinilerek politikleşen vemücadeleye sürüklenen geniş işçi yığınlarının, yıllarıbulan birikiminin ürünü olarak 15-16 Haziran direnişitanımlandı. Zira bu süreç aynı zamanda ilericidevrimci işçilerin düzene bağlı Türk-İş’ten koparakDİSK’in kuruluşunu örgütledikleri bir süreçti de aynızamanda.

15-16 Haziran’ın tarihsel anlamı üzerine kısa biranlatım yapılarak etkinliğimiz devam etti. 15-16Haziran’ın işçi sınıfının direnme ve mücadele azmive devrimci kitlesel işçi eyleminin politik sonuçlarıaçısından halen günümüz işçi mücadelesine yolgösteren bir yerde durduğundan bahsedilereketkinliğimizin tartışma kısmına geçtik.

Tartışma kısmında, eylemin yarattığı etkiye karşısınıf hareketinin ileri sıçratılamamasının, DİSKyönetiminin uzlaşmacı-icazetci tutumu nedeniyleeylemin sonraki döneme süreklileşmiş bir işçihareketi bırakamamasının nedenlerini tartıştık. Butartışmada öne çıkan vurgu noktası devrimci bir sınıfpartisi yokluğunda işçi sınıfı mücadelesinin sınırlarıidi. Zira dönemde gelişmekte olan sınıf hareketinidevrimcileştirecek, sendikal mücadele sınırlarınındışına ilerleyen işçi hareketinin bu ilerleyişini

bütünleyecek bir sınıf partisi ve önderliğininyoksunluğu süreci belirleyen en önemli tarihsel dersolmuştu. Ancak buna karşılık 15-16 Haziran eylemi,dönemin küçük burjuva devrimci hareketine, pratikbir eylemle, işçi sınıfının tarihsel ve toplumsalgücünü göstermiş, henüz bir ideolojik düzenlemetaşınmasa bile dönemin devrimci hareketinin sınıfadönük ilgisini arttırmıştır denildi. “15-16Haziranlar’ı yaratan işçi sınıfı, bu direnişingösterdiği yoldan yürüdüğü koşullarda başarıyaulaşacaktır. Zira 15-16 Haziran’ı anlamak yeni 15-16Haziranlar yaratma mücadelesi vermek demektir”denilerek etkinliğimizi sonlandırdık.

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndeki sınıfdevrimcileri olarak kalbimiz, yüreğimiz, bilincimizişçi sınıfının mücadelesi ile birlikte atıyor. İçerde,dışarıda nerede olursak olalım; bu haklı ve meşrumücadelemiz sonucunda kazanan işçi sınıfı, kazanandevrim ve sosyalizm mücadelesi olacaktır.

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nden sınıf devrimcileri

EKK’dan dayanşma çağrısı...

“Tutuklu devrimciler derhal serbest bırakılsın!”

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde 15-16 Haziran etkinliği…

Page 9: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Sınıf devrimcileri olarak işçi sınıfının kurtuluşununhaklı davasını yürütüyoruz. Amacımız sınıfınbilinçlenmesi, örgütlenmesi ve devrimcileşmesidir.Bunun için her türlü meşru yol ve yöntemi deniyoruz.Araçlarımızı en etkin ve yaygın şekilde kullanıyoruz.Devrimci sınıf mücadelesinin proletarya içerisindeete-kemiğe bürünmesi, sosyalist bilincin işçi sınıfızemininde maddi bir güce dönüşmesi devrimingüvencesidir.

Bu bilinçle yürüttüğümüz her mücadele sermayedevletinin baskı, şiddet ve engeliyle karşılaşıyor.Bunda anlaşılmayan bir yan yok. Egemen sınıf sömürüdüzenini sürdürmek, iktidarını korumak için her türlübaskı ve şiddetini her zaman kullanacaktır. Son olarakSabra Tekstil’de yaşananlar bunlardan sadece biridir.

Esenyurt Tekstil İşçileri Komisyonu olarakyapacağımız kurultaya Sabra Tekstil işçilerini çağıranve fabrikadaki düşük ücret ve sosyal hak gasplarına vebaskılara karşı mücadele çağrısı yapan bildirilerimizidağıtırken, Sabra patronunun tetikçileri tarafındanönce fiziki daha sonra da silahlı saldırıya uğradık.Saldırı sonucu iki sınıf devrimcisi biri bacağına aldığıiki kurşun diğeri göğsüne aldığı bir kurşunla ağır birşekilde yaralandı. Bu kez de silahlı zorbalığı protestoetmek için Sabra Tekstil’in önünde yapacağımız basınaçıklamasına devletin kolluk güçleri saldırdı. Polissilah ve biber gazı kullanarak basın açıklamasıyapmamızı engellemeye çalıştı. Davamızınhaklılığından aldığımız güçle polisin engellemelerinedirendik ve saldırıyı püskürttük. Polis geri adım atarakizin vermek zorunda kaldı. Bu esnada dört sınıfdevrimcisi gözaltına alınarak tutuklandı. Eli kanlısaldırgan ise iki gün içerisinde savcılık tarafındanserbest bırakıldı.

İpleri tamamen patronun elinde olan, iradeleripatron tarafından teslim alınmış kimliksiz, kişiliksiz,insanlıktan çıkmış, bu uşak takımı sınıfın öncüdevrimcilerine silah sıkarak uşaklıklarını ispatlamışoldu. Yüzlerce işçinin emeğini sömürüp saltanat sürenaynı zamanda uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapanSabra patronunun tetikçiliğini yapan bu uşak takımıkokuşmuş, çürümüş düzenin aynasıdır. Polisin vemahkemenin tutumu ise devletin sınıf kimliğini ortayakoymaktadır. Polisiyle, mahkemeleriyle, yasalarıylavarlık nedeni tamamen ezilen sınıfa baskı uygulamak,sermayenin çarklarını döndürmek olan devleti sınıfdevrimcileri olarak çok iyi tanıyoruz.

19 Aralık 2000’de cezaevleri katliamlarından,Sivaslar’dan, Maraşlar’dan, Kızıldereler’den, 1Mayıslar’da uygulanan azgın polis teröründen ve dahabirçok katliamı düzenleyen kapitalizmin kanlıtarihinden biliyoruz. Ve devletin baskı ve terörüne başeğmeyen, direnen, can bedeli mücadeleyi zaferleretaşıyan yiğit devrimcileri de biliyoruz.

Sabra patronundan hesap bu militanlıklasorulacaktır. Sınıf devrimcileri olarak son Sabrasaldırısında aldığımız kararlı ve militan tutum,gösterdiğimiz cesaret, ödediğimiz bedel,mücadeledeki kararlılık dostlarımızın övgüsünü,sınıfın sempatisini kazanmamızı sağlamış, düşmanınkorkularını büyütmüştür. Bu düşmana verilen enbüyük yanıttır. Düşman karşısında moral ve politik birüstünlük kazanılmış, bu sömürü düzenine ve asalak

sermaye sınıfına karşı öfke ve kinimiz bir kez dahabilenmiştir. Bu saldırılar değil bizleri yıldırmak, bizleridaha da çelikleştirmektedir. Sınıf çalışmasında daha damotive etmiştir.

Sabra saldırısı benzeri saldırılar önümüzdekigünlerde daha sık karşımıza çıkacaktır. Asalakpatronlar takımı devrimci siyasal faaliyete ve bufaaliyetin yürütücüleri olan sınıf devrimcilerine karşıdaha pervasız ve saldırgan davranacaklardır. Busaldırılara anında tok ve eylemli bir yanıtın verilmesisınıf mücadelesinin geleceği açısından büyük bir önemtaşımaktadır. Yaşamları köleleştirilmiş milyonlarca işçive emekçinin sermaye sınıfının ve onların çıkarlarınınbekçisi olan sermaye devletinini saldırılarını örgütlübir tutumla karşılamaları bir ihtiyaç ve zorunluluktur.

Milyonlarca işçi ve emekçinin sömürü üzerinekurulu bu düzene duyduğu öfke ve mücadele arayışını

açığa çıkarılarak örgütlü bir güç haline getirmek bizsınıf devrimcileri için bugün en yakıcı birsorumluluktur.

Bu güçle düzenleyeceğimiz Tekstil İşçileriKurultayı’na yüklenecek ve buradan tekstil işçileriolarak mücadelede bir adım daha ilerleyeceğiz.Kurultayımızı sınıfın mücadele kürsüsüne çevireceğiz.Verilen ilk anlamlı cevap ve atılan adım elbette yeterlideğildir. Asıl yanıt sermaye sınıfının ve onun sömürüdüzeninin tarihin çöplüğüne gönderildiği günverilecektir. Özlemlerimiz gerçekleşene kadar devrimve sosyalizm davasını büyütmeye, düşmanın büyüyenkorkularını kâbusa çevirecek zafere ulaşana dek bubedelleri ödemeye ve bu fedakârlığı göstermeyehazırız…

Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Hazırlık Komitesi

Eli kanlı Sabra Tekstil patonu hesap verecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Kurultayımız asalak tekstil patronlarınakarşı mücadele kürsüsü olacak!

Sabra patronunun bülten dağıtımı yapan sınıfdevrimcilerine yönelik saldırısını fabrika önündeprotesto eden BDSP’liler 9 Haziran akşamı polissaldırısına hedef olmuş, saldırı sırasında 4 devrimcigözaltına alınmıştı. 4 BDSP’li 10 Haziran günüçıkarıldıkları Büyükçekmece 2. Sulh CezaMahkemesi kararınca tutuklanarak cezaevinegönderilmişti.

Cezaevlerine götürüldükleri ilk gün geçicikoğuşlarda kalan devrimciler yeni koğuşlara alındılar.

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ne gönderilenEmine Burcu Eker, Sergül Tarhan ve Melek Can B4koğuşuna yerleştirilirken, Metris Cezaevi’negönderilen Deniz Edemir ise T2C5 koğuşunayerleştirildi.

Gözaltı süresi boyunca polis terörüne maruz kalan

BDSP’li tutsakların avukatlarıyla yaptıklarıgörüşmelerde sağlık durumlarının iyi olduğuöğrenildi.

Devrimci tutsaklarla dayanışma amacıylakullanılabilecek iletişim adresleri aşağıdadır:

Tutuklu BDSP’lilerle dayanışmaya!

Emine Burcu Eker, Sergül Tarhan, Melek Can

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi B4koğuşu

Bakırköy / İstanbul

Deniz EdemirMetris Cezaevi T2C5 koğuşu

Metris / İstanbul

Page 10: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Destek eylemlerinden...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Tutuklamalar İHD’de protestoedildi

BDSP ve Esenyurt İşçi Platformu / Tekstilİşçileri Komisyonu, 17 Haziran günü İHD İstanbulŞubesi’nde düzenlediği basın toplantısıyla Sabrapatronunun saldırılarını ve tutuklama terörünü protestoetti. Emekli-Sen Kadıköy Şubesi ve İHD İstanbulŞubesi’nin destek verdiği açıklamada tutuklamaterörünün arka planına değinildi.

Saldırıların sorumlularının eninde sonunda işçi veemekçiler tarafından yargılanacağının vurgulandığıaçıklamada “Tarihte her zaman işçi kanı dökenlerdöktükleri kanda boğulmuşlardır.“ denildi.

“Çağrımız alınteriyle, onuruyla yaşayan tümemeği çalınanlaradır.” sözleriyle işçi ve emekçilersabra patronundan ve sermaye düzeninden hesapsormaya çağrıldı. Açıklamanın sonunda, tutukludevrimcilerin serbest bırakılması, Sabra Tekstilpatronunun ve tetikçilerinin hesap vermesi istendi.

Basın açıklamasının ardından İHD İstanbul Şubesiadına konuşan Rıza Dalkılıç, örgütlenmenin önündekiengellerin kaldırılması gerektiğini söyleyerek Esenyurtİşçi Platformu’na yönelik saldırı ve tutuklamalarıkınadı.

Emekli-Sen Kadıköy Şube Başkanı Yalçın Vuralda toplantıda yaptığı destek konuşmasında saldırılarılanetledi. Tutuklananların serbest bırakılmasını isteyenVural, olayın birçok boyutunun olduğunu belirterek,tekstil sektöründe olduğu gibi Sabra Tekstil’de de gençve kadın işçi sömürüsünün yaşandığını, yaşanan sonsaldırıların sınıf mücadelesinde çetin bir boyuta işaretettiğini söyledi.

Açıklamada Sabra patronunun silahlı saldırısısırasında bacağından yaralanan ve tedavisi halendevam etmekte olan Tahsin Alıcı’nın kardeşi TarıkAlıcı söz aldı. Alıcı yaptığı konuşmada, saldırısürecine değinerek, Tahsin Alıcı’nın evraklarını almakiçin adliyeye gittiğini ancak evraklarının dahikaybedildiğini belirtti.

Tarık Alıcı’nın konuşmasıyla basın toplantısı sonbuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Faşist baskı ve terör Gazi’delanetlendi

Devlet terörü 16 Haziran akşamı GaziMahallesi’nde yapılan yürüyüşle protesto edildi.

GOP BDSP’nin gerçekleştirdiği yürüyüş saat20.00’de eski karakoldan başladı. En önde “Patronkurşunladı, polis terör estirdi, mahkeme tutukladı!Faşist baskı ve terör sökmeyecek! Eli kanlı katillerhesap verecek! / BDSP” şiarlı pankart taşındı. Yürüyüşboyunca emekçilere saldırıyı teşir eden konuşmalargerçekleştirildi. Çevrede biriken emekçilerin ilgiyleizlediği yürüyüş cemevine gelinmesiyle sonlandırıldı.Cemevi önünde emekçilere yönelik yapılankonuşmanın ardından basın metni okundu.

Basın metninde, gerçekleştirilen saldırının ilkolmadığına, son da olmayacağına değinildi. Sermayedüzeninin, krizin toplumda yaratabileceği muhtemelbüyük sosyal patlamanın önünü almak ve örgütlügüçleri tasfiye etmek istediği ifade edildi. Gerçekleşensaldırıları göğüslemek için devrimci ilerici kurum vekişilere birlikte hareket etme çağrısı yapıldı. Basınmetninin okunmasının ardından atılan sloganlarla

eylem sonlandırıldı.Yaklaşık 100 kişinin katıldığı yürüyüş boyunca

saldırıyı teşhir eden ve saldırıyla ilgili önümüzdekigünlerde yapılacak eylem programını duyuranbildiriler dağıtıldı. Yürüyüşe Devrimci Hareket,Mücadele Birliği Platformu, DHF, Partizan, DHB,TÖP ve Sosyalist Parti destek verdi.

Kızıl Bayrak / GOP

ÇHD saldırıyı kınadıÇHD İstanbul Şubesi, yaşanan saldırılar ve ardı

sıra gerçekleşen hukuksuz uygulamalarla ilgili 16Haziran günü Galatasaray Lisesi önünde bir basınaçıklaması gerçekleştirdi.

“Emeğe ve savunmaya yönelik polis terörüne son!/ Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi”pankartının açıldığı basın açıklaması Güray Dağ’ınşube adına yaptığı konuşma ile başladı, ardından basınmetnine geçildi

Yaşananlarla hukuksuzluğun, yasalardakieşitsizliğin, polis terörünün bir kez daha gözler önüneserildiğinin vurgulandığı açıklamada İstanbul Barosuve ÇHD üyesi olan avukatların karakolda polislerinhakaretlerine, sözlü ve fiili tacizlerine maruz kaldıklarıbelirtildi.

Basın açıklamasında polis terörünün her alandayaygınlaştığı ve mahkemelerin de kolluk güçlerinitemize çıkarmak için çaba harcadığı belirtilerek şunlarsöylendi:

“Bütün bunlar olurken her alanda kolluk güçleribaş aktörler olarak sahneye çıkmaktadır. Cezaevinde,karakolda yahut sokakta kolluk güçleri kendilerinikoruduğunu bildikleri yasalardan güç alarak sözlütacizden, işkenceyle adam öldürmeye kadar her türlüsuçu işlemektedir. Mahkemeler de kolluğunyargılandığı davalarda adeta kolluk güçlerini temizeçıkarmak istercesine çalışmaktadır. Polislerinarkalarına aldıkları güce duydukları güveninboyutları ortadadır.”

Açıklama ÇHD’nin ezilen ve sömürülenlerinyanında mücadelesini sürdüreceğini yinelediği sözlerlesona erdi.

Basın açıklamasına BDSP, EHP, DTP İstanbul İlBaşkan Yardımcısı Dursun Yıldız ve Entes direnişçisiGülistan Kobatan destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Esenyurt’taki saldırılara karşıAdana’da ortak eylem

Saldırı ve tutuklamalar Adana’da 13 Haziran günü

protestoedildi. Eylem saat 12.00’de İnönüParkı’nda “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Devletterörüne son!” sloganlarıyla başladı. Ortak açıklamadakrizin faturasının işçi ve emekçilere ödettirilmesiçabasının beraberinde dizginsiz bir baskı ve teröruygulaması da getirdiği, son dönemde gerek hakarama eylemlerine, gerekse de işçi ve emekçilerinörgütlülüklerine dönük saldırıların bunun somut birgöstergesi olduğu ifade edildi.

İstanbul’da yaşanan saldırıya değinilen konuşmadapatronun kurşun sıktığı, polisin saldırdığı veyargıçların tutukladığı ifade edilerek bu işleyişin aynızamanda sermaye düzeninin tüm bir sınıf özünü vekimliğini, ayrıca çalışma tarzını ortaya koyduğubelirtildi.

Alınteri, BDSP, ÇHKM, ESP, Halkevleri, TürkiyeGerçeği tarafından gerçekleştirilen eyleme DİSK /Emekli Sen Adana Şube yöneticileri, Halk Cephesi veMücadele Birliği Platformu da katılarak destek verdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Tutuklama terörüne karşıTaksim’de eylem...

Esenyurt Haramidere’de Sabra patronunun silahlısaldırısının ardından devreye giren tutuklama terörü 11Haziran günü Taksim Tramvay Durağı’ndagerçekleştirilen eylemle lanetlendi.

BDSP ve Esenyurt İşçi Platformu tarafındangerçekleştirilen basın açıklamasında yapılankonuşmalarda tutuklanan devrimcilerin serbestbırakılması istendi. Sermaye düzeninin son dönemdegerçekleştirdiği saldırılara değinildi.

Eyleme Halkevleri, ESP, Alınteri, ODAK, PDD,Devrimci Hareket, Kaldıraç, Herkese Sağlık veGüvenlik Gelecek Platformu ve Eğitim-Sen 6 No’luŞube’den kamu emekçileri de destek verdi.

Yapılan açıklamada sınıf devrimcilerine yönelik

Sabra Tekstil saldırısı protesto edildi...

“Tutuklular serbest bırakılsın!”

16 Haziran 2009 / Galatasaray

Page 11: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

BİR-KAR: Direnen vetutuklanan işçilerle dayanışmaya!

(...) Direnen işçiler, emekçiler, kamuçalışanları ve Kürt halkı, benzeri eylemli ve çokyönlü çabaları, siz Avrupa’nın farklı uluslarındanişçilerden, emekçilerden, ilerici ve devrimcigençliğinden, ilerici sendikacılardan, aydınlardanve ilerici ve devrimci güçlerden debeklemektedir.

Saldırılara direnen ve direndiği için tutuklananişçiler, bu türden desteği ve dayanışmayıfazlasıyla haketmektedir. Öyleyse, her bakımdanhak ettikleri desteği ve dayanışmayı onlardanesirgemeyelim.

İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu (BİR-KAR) olarak, Avrupa’nın çesitliuluslarından tüm işçilerini, emekçilerini, ilerici vedevrimci gençliğini, ilerici sendikacı veaydınlarını, yerli ve göçmen tüm ilerici vedevrimci güçlerini, Sabra Tekstil’deki saldırılarıeylemli biçimde teşhir ve protesto etmeye,direnen ve tutuklanan işçilerle maddi bakımdandestek de dahil, çok yönlü olarak dayanışmaya,tutuklanan sınıf devrimcilerinin serbestbırakılması için etkin çabalar ortaya koymayaçağırıyoruz.

Tutuklanan BDSP çalışanı devrimcilerderhal serbest bırakılsın!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!Haramilerin saltanatı er ya da geç

yıkılacak!Yaşasın enternasyonal sınıf dayanışması!

(İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu) BİR-KAR

Saldırılar devrimci çalışmamızaengel olamayacak!

Hiçbir saldırı ne devrimci çalışmamıza ne desosyalizm davasını zaferle taçlandırmamıza engelolamayacaktır. Sınıf devrimcilerinin yıllardırinatla ve sabırla sınıfı kazanmak içinsürdürdükleri çaba doğal olarak işçilerinsempatisini kazanırken sınıf düşmanlarımızındikkatini çekiyor.

(...) Sermaye sınıfının (resmi ve sivil) birbütün olarak duyduğu korkunun nedeni iseçağımızın tek devrimci sınıfının yani işçi sınıfınınsessiz ama derinden gelen ayak sesleridir.

Yoldaşlarımızın bu süreci hızladırmak içinkesintisiz olarak mücadeleyi daha ileriyetaşıyacaklarına olan sonsuz güvenle dayanışmaduygularımızı iletiyoruz.

Yoldaşlarımıza yönelik alçakça saldırılarıkınıyor ve yoldaşça dayanışmamızı iletiyoruz.

BİR-KAR Dortmund

Korkuları gerçekleşecek,saltanatları yıkılacak!

(...) Sınıf devrimcileri yılmayacaklardır. Onlaryine yıllardır yaptıkları şeyi yapacak, haramilereinat, işçileri aydınlatma, örgütleme çabalarınıaralıksız sürdüreceklerdir. Ve gündüzlerinde

sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan birgelecek için mücadele hedefinden asla ve aslavazgeçmeyeceklerdir.

Haramidere’nin asalak haramilerinin korkularıyersiz değildir. Buradan bir kez daha ilanediyoruz ki, saltanatları er ya da geç yıkılacaktır.

Essen Bir-Kar çalışanları olarak, Esenyurtluyoldaşlarımıza dönük saldırıyı sınıf kinimizleprotesto ediyor, sınırsız bir işçi düşmanlığınınürünü ve ifadesi olan saldırı karşısında onlarlatam bir dayanışma içinde olacağımızıbildiriyoruz. Bundan önce olduğu gibi, bu saldırıkarşısında da, Haramidereli sınıf kardeşlerimiz dedahil, tüm direnen sınıf kardeşlerimizle çok yönlübir dayanışma içinde olacağız.

Essen / BİR-KAR

Emekçilere yönelik faşist baskıve terörü kınıyoruz!

ABD uşağı faşist Türk devleti son zamanlardabaskı ve zoru tekrar azıya almış bulunuyor. Önce,özgürlük ve eşitlik talep eden Kürt halkının enmeşru kurumlarına yönelik baskınlar yapılarak,onlarca DTP yönetici ve üyesi tutuklandı.

Bunu, KESK’e yönelik devlet terörü izledi.Onlarca KESK üye ve yöneticisi gözaltınaalınarak tutuklandı.

Türkiye’de devlet terörünün son hedefi ise,Esenyurt İşçi Platformu çalışanı devrimcileroldu.

(....) Bu saldırı sadece Esenyurt İşçiPlatformu’nda örgütlü işçilere değil, tüm işçisınıfına ve emekçilere, tüm ilerici-devrimcigüçlere yapılmıştır. İşçi sınıfına ve devrimcilereyönelik bu saldırının hesabı eninde sonundasorulacak, sorumlular işçi, emekçiler tarafındanyargılanacaktır.

DEKÖP-A olarak, yapılan bu hain saldırıyınefretle kınıyoruz. Yaşanan saldırılara sessizkalınmamalıdır. Türk devletinin işçi veemekçilere karşı yürüttüğü baskı ve teröre karşıAvrupa’daki tüm işçi ve emekçileri karşıkoymaya çağırıyoruz.

Avrupa Demokratik Kitle ÖrgütleriPlatformu (DEKÖP-A)

15 Haziran 2009AvEG-Kon, Yaşanacak Dünya Gazetesi,

ADHK, BİR-KAR, ATİK, YEK-KOM

Sabra’daki saldırıyı kınıyoruz!Sabra Tekstil patronu ve uşakları ile ardından

polis tarafından sınıf devrimcilerine yöneltilensaldırıyı kınıyoruz. 4 sınıf devrimcinin hukukterörüyle tutuklanmasını protesto ediyoruz.

İşçi sınıfı her zaman bu tür saldırıların hedefiolmuştur. Ama bu saldırılar onların ve aitoldukları kapitalizmin sonunun gelmesiniengelleyemeyecektir. Sınıf devrimcileri başarıyaulaştıkça, korkuya kapılanlar saldırmaktadır.

Saldırıyı lanetliyoruz. Sınıf kardeşlerimizinyanında olduğumuzu bildiririz.

Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm!Nürnberg’den işçiler

Destek eylemlerinden.. Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Saldırıya karşı destekmesajlarından

tutuklama saldırısının arka planına değinilerek patron-polissaldırısının ardından devreye sokulan tutuklamaların sermayesınıfının işçi sınıfına karşı beslediği sınıf kininin bir sonucuolduğu vurgulandı.

Açıklama şu sözlerle sona erdi:“ Hiçbir güç bizi devrim mücadelesinden alıkoyamaz.

Hiçbir kurşun devrimci sınıf faaliyetine engel olamaz. Hiçbirduvar devrimci soluğumuzu kesemez. Hiçbir güç milyonlarayaşam hakkı tanımayan bu çürümüş düzeni ve kurumlarınıayakta tutamaz.”

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu adına NuriGünay’ın yaptığı destek konuşmasında ise son dönemdeKESK üzerinden yoğunlaştırılan saldırılara değinildi. Birliktemücadele etmenin önemine vurgu yapıldı. Tutuklananlarınserbest bırakılmasının istendiği konuşma “Yaşasın devrimcidayanışma!” sözüyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ankara BDSP’den tutuklama protestosuTutuklama terörü 12 Haziran günü Ankara BDSP

tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasıyla protesto edildi.Saat 18.30’da Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı

önünde toplanan BDSP’liler “Haramilerin saltanatınıyıkacağız! Saldırıların hesabını soracağız!” pankartını açarakeyleme başladılar.

Açıklamada kapitalizmin işçi ve emekçilere sunduğusömürü cehennemi anlatıldıktan sonra düzenkurumlarınındevrimci faaliyeti ezmek için elbirliği yaptığıvurgulandı. Sınıf devrimcilerinin tüm işçi ve emekçiler ilebütün bir topumu hedef alan bu saldırıları yanıtsızbırakmayacağı söylendi.

Partizan, AKA-DER, Eğitim Emekçileri Derneği,Halkevleri’nin de destek verdiği eylem “Yaşasın devrimcidayanışma!” sloganıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

Antakya BDSP saldırıyı lanetlediAntakya BDSP yaptığı açıklamayla Esenyurt’ta yaşanan

saldırı ve tutuklamaları protesto etti. Patron ve polis saldırısınadirenen BDSP’lilerin selamlandığı açıklamada “BugünEsenyurt’ta yaşanan saldırıyla birlikte asalak burjuvazininsonunun yaklaştığını görünce nasıl da çırpınmaya başladığınıbir kez daha görmüş olduk.” denildi.

Açıklamada şunlar söylendi: “Asalak burjuva sınıfı ve onundevleti bugün sadece Esenyurt’ta değil ülkenin dört birtarafında işçilere ve emekçilere saldırmakta emekçilerinmücadelesinden duyduğu korkuyu bir kez daha gözler önünesermektedir. Biz sınıf devrimcilerine burada düşen görevburjuva sınıfının korkusunu gerçeğe dönüştürmektir.”

OSİM-DER tutuklu üyelerine sahip çıktı!OSİM-DER yaptığı yazılı açıklamayla yaşanan saldırıları

lanetledi ve aralarında üyelerinin de bulunduğu 4 devrimcininserbest bırakılmasını talep etti.

Krizi fırsata çevirmeyi amaçlayan patronların sınıfınhareketlenmesinden endişe duyduğunun belirtildiği açıklamadasermaye devletinin bu korkunun sonucu olarak direnişlere gazbombalarıyla, coplarla, tazyikli suyla saldırdığı ifade edildi.

Esenyurt’ta yaşanan saldırının da aktarıldığı açıklamadaşunlar söylendi:

“Bu tablo biz sınıf bilinçli devrimci işçileri hiçşaşırtmamaktadır. Çünkü sermaye sistemi bu şekildeişlemektedir. Bu devlet sermayenin çıkarlarına göreişlemektedir. Mahkemeler, kolluk kuvvetleri sömürü sisteminikorumaktadır. Sermaye kendi sömürü sistemlerini,saltanatlarını bu şekilde ayakta tutmaya çalışmaktadır.”

Saldırıların mücadele iradesini kıramayacağınınvurgulandığı açıklama şu sözlerle sona erdi:

“Bu haksızlığın son bulması için tutuklanan üyelerimiz vedevrimciler serbest bırakılsın. Tutukluların serbest kalmasıiçin elimizden gelenin fazlasını yapacağımızdan kimseninkuşkusu olmasın. Ayrıca bu ülkenin emekten, işçi sınıfındanyana olan tüm ilerici ve devrimci kişi ve kuruluşlarını bu olayıkınamaya ve birleşmeye çağırıyoruz.”

Page 12: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Esenyurt İşçi Platformu çalışanları anlatıyor...12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

- Sabra Tekstil önünde uğradığınız saldırı süreciniaktarır mısınız?

- 28 Haziran 2009 tarihinde gerçekleştireceğimizEsenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı’nın çağrıbildirilerini tekstil işçilerine ulaştırmak için yoğun birçalışma yürütüyoruz. Sabah iş girişlerinde, akşamçıkışlarda, işçi servislerinin geçiş güzergâhlarındadağıtımlar yapıyoruz.

8 Haziran sabahı da farklı farklı fabrikalarabildirilerimizi ulaştırmak için işbölümü yapmıştık.Aynı anda 4 fabrikada dağıtımlar başladı. Bufabrikalardan biri de Sabra Tekstil’di. Sabra Tekstilbüyük ölçekli bir fabrika. Ve bu fabrikada işçiler 450TL gibi sefalet ücretleriyle, sigortasız çalıştırılıyorlar.Üstelik bu ücretlerin ödenmesi dahi geciktiriliyor.Yoğun ve pervasız sömürünün yaşandığı Sabra’daişçiler işten atılma korkusuyla sindirilmiş durumda.Biz sınıf bilinçli devrimciler için bu sömürüye maruzkalan Sabra işçilerine seslenmek ertelenemez birgörevdi.

İlk dağıtımı 8 Haziran sabahı gerçekleştirdik.Sabah girişi olduğu için servisler aralıklarla geldi. İlkservise dağıtım yaptıktan sonra ikinci servisingelmesini bekledik. Bu bekleme sırasında işçilerin çayiçtiği büfede bulunan birkaç işçiye de bildirilerimiziverdik. Bu esnada büfe sahibi dağıtımı engellemeyeçalıştı ve ufak bir arbede de burada yaşandı. Büfesahibi servis şoförlerine “ne duruyorsunuz vursanızaşunlara” diyerek kitleyi saldırtmaya çalıştı ancak bizimyanıtımız karşısında başarısız oldu.

Servisler gelmeye başlayınca buradan ayrılıpdağıtıma devam ettik. Önce fabrikanın sivil giyimligüvenlikleri “yerleri kirletiyorsunuz, dağıttırmayız”diyerek dağıtımı engellemeye çalıştı. Dağıtımımızıengelleyemeyeceklerini ifade ederek faaliyete devamettik. Dağıtımı böylece durduramayacaklarınıanlayınca bu kez de işçilere “almayın kağıtları, çabukiçeri girin, alanlardan sorarız hesabını” diyerekbildirilerin alınmasını engellemeye çabaladılar. Bumanevraları da boşa çıktı. Bildiriyi alan işçi sayısındaazalma olsa da işçilerin büyük bir kısmı bildiriyialmaya devam etti. Bunda da başarısız olunca fizikisaldırıya geçtiler. Ancak cevapları verilincezorbalıklarını ilerletemediler. Bu esnada biz tümişçilere ulaşmaya devam ettik. Son servise de dağıtımyaptığımız esnada araçtan inenler de (sonradanöğrendiğimiz üzere müdürler, idari kadrodan bir kısımve patron yalakası işçiler, güvenlikler) dağıtımıtehditler savurarak durdurmaya çalıştı. Bunun üzerineişçilere seslenmeye başladık. İşçilerinörgütlenmesinden korktuklarını bu yüzden dağıtımıengellemeye çalıştıklarını, örgütlü işçilerin patronlarınsömürüsüne son vereceğini vurgulayankonuşmalarımız saldırgan güruhun kokuşmuşbeyinlerine mermi gibi çakıldı. Çağrımızıduymamaları için işçilere bağırarak, hızla fabrikayasokmaya çalıştılar. Ardından 15 kişilik bir güruhüzerimize saldırdı. Tekme ve yumruklarla ikiarkadaşımız ağır şekilde darp edildi. Bu esnadazorbaları durdurmaya çalışan bir Sabra işçisine deyumruklarla saldırdılar.

Ertesi gün aynı fabrikaya bildirilerimizi ulaştırmakve işçilere saldırının teşhirini yapmak için fabrikanın

önüne toplu olarak gittik. Devrimci çalışmamızınısrarından, kararlılığından ve işçilerinörgütlenmesinden duyduğu korkuyla Sabra patronutetikçilerini kapının önüne yerleştirmişti. Fabrikaönüne yaklaştığımızda ateş açmaya başladılar. İlkkurşunlardan biri bir arkadaşımızın dizine geldi. Yaralıarkadaşımızı kurşunlardan korumaya çalıştığımızesnada saldırganlar yerde yaralı yatan arkadaşımızakurşun sıkmaya devam etti. Aynı yaralı bacağa birkurşun daha isabet etti. Yerdeki yaralı arkadaşımızasopalarla vurmaya devam ettiler. Hemen onunardından elinde silah olan başka iki kişi daha çıktı,onların yanında elinde kasaturalar olan, sopalar olanbaşkaları da çıktı ve saldırmaya başladılar. Elinde silaholan güvenlik görevlileri ve patron yanlısı çalışanlarateş etmeye başladı. Bu sırada bir işçi arkadaşımızadaha kurşun isabet etti. Hiçbir şekilde hedefgözetmeksizin üzerimize ateş etmeye başladılar. Buarada yaralıya vurmalarına engel olmaya çalışan birservis şoförüne de saldırdılar. Olay yerinden çıkarakbacağından yaralanan arkadaşımız için acil olarakambulans çağırdık. Ambulansla yaralıları hastaneyekaldırdık. Olayın ardından biraz zaman geçtikten sonragecikmeli olarak olay yerine polis geldi. Sadece silahlızorbalardan birini gözaltına alarak ayrıldı. Ancakburjuva yasaları da iki gün içinde bu katilini aklayarakserbest bıraktı. Sonradan öğrendiğimiz üzere polis butetikçiyi göstermelik olarak gözaltına alırken işçilerdenbir kısmı “patron da suçlu onu da götürün” diyerektepki göstermiş. Patron, tepki gösterdi diye bir kadınişçiyi de gözaltına aldırtmak istemiş ancak işçilerbırakmamış.

Yaralılarımızı hastaneye kaldırdıktan sonratoplanarak Sabra Tekstil Fabrikası önünde basınaçıklaması yapma kararı aldık. 100 kişilik bir kitleyleöfkeli sloganlarla Sabra’nın önüne doğru gittik. Bu kezde patronların sömürü sistemini korumakla görevlipolisler fabrikanın önünde barikat kurarak, basınaçıklamasına izin vermeyeceklerini söylediler. Bututumlarına devrimci militanlıkla yanıt verildi. Kitlefabrikanın önüne ilerlemek isteyince polislerin tamamısilah çekerek ateş etmeye başladı. Devrimciler silaha,gaz bombası ve coplara karşı taşlarla direnişe geçti.Kitlenin kararlılığından ve öfkesinden korkan polislergeri adım atmak zorunda kaldı. Bu çatışmada 3 işçikadın ve bir lise öğrencisi arkadaşımız gözaltına alındı.Gözaltına alınanlar çıkarıldıkları mahkemecetutuklandılar. Maruz kaldığımız bu baskı ve terör, busömürü düzeninin aynasıdır. Patronlar kurşun sıkıyor,polis baskı ve terör uyguluyor, yargıç tutukluyor.Burjuva devletinin adaletinin de tüm diğeruygulamaları gibi sadece zenginlerden yana olduğu birkez daha gözler önüne serildi.

- Sabra Tekstil önündeki basın açıklamasındansonra yapılan eylemlere değinir misiniz?

- Basın açıklamasını gerçekleştirdikten sonraHaramidere’den Köyiçi’ne kadar sloganlarla vemarşlarla yürüyüş düzenledik. Meydanda gözaltılarınserbest bırakılması için 2 saatlik oturma eylemi yaptıkve oturma eylemi sırasında işçi ve emekçileri saldırınınhesabını sormaya, örgütlenmeye çağırdık. İlerleyengünlerde Sabra Mağazası önünde bir basın açıklamasıdaha yaptık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na

bağlı İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü önünde Entesdirenişçisinin gerçekleştirdiği basın açıklamasına vedirenişçi işçilerin düzenlediği Cumartesi Yürüyüşü’nekatılarak Sabra saldırısıyla ilgili açıklama yaptık.Direnişçi İşçiler Platformu’nun 14 Haziran günüdüzenledikleri sempozyuma da katılarak saldırı buradada direnişçi işçilere duyuruldu. Bir de 17 Haziran günüİHD’de konuyla ilgili basın toplantısı gerçekleştirdik.

- Önümüzdeki süreçte nasıl bir çalışma yürütmeyidüşünüyorsunuz?

- 19 Haziran’da Sabra Tekstil patronunun üyesiolduğu Tekstil İhracatçıları Derneği önünde basınaçıklaması yapacağız. Sabra Tekstil saldırısını teşhireden afişleri bölgede yoğun olarak kullanacağız.Saldırıyı yoğun olarak işlediğimiz Esenyurt İşçiBülteni’ni işçi ve emekçilere ulaştıracağız. Silahlızorbalığa karşı bütünlüklü bir kampanya olarak eylem,etkinlikle aktif bir çalışma programı çıkarttık. 28Haziran’da düzenleyeceğimiz Tekstil İşçileriKurultayı’nda bu konuyu gündemimize alacağız.

Devrimci sınıf çalışmamızı derinleştirecek vemücadelemizi bir adım daha öteye sıçratacağız. Busaldırı yalnızca bizi daha da çelikleştirmiş,güçlendirmiş ve sınıf kinimizi bilemiştir. Bunlarsermayenin saldırıları karşısında verdiğimiz ilkyanıtlardır. Dost da, düşman da bilsin ki hesap enindesonunda sorulacaktır. En büyük ve kalıcı yanıt iseişçilerin ve emekçilerin kapitalist sömürü düzeniniyerle bir ettiği, yeni bir dünyanın inşasını attığı günverilecektir.

- Son olarak saldırıyla ilgili ne gibi tepkileraldığınızdan bahseder misiniz?

Esenyurt işçi Platformu çalışanı işçiler saldırıkarşısında tam bir dayanışma içerisinde oldu.Dostlarımızdan ve bölgedeki işçilerden olumlu tepkileralıyoruz. Militan direnişimiz ve ısrarlı ve soluklumücadelemiz sınıf içinde bize yönelik bir güvenoluşturuyor. Tanımadığımız olayı duyan bazı işçilerziyaretimize geldi ve destek sunmak istediklerini ifadeettiler. Bölgemizdeki ilerici, devrimci kurumlardadestek verdiler. Sabra işçilerinden de aldığımız olumlutepkiler oldu, ancak durumdan korkan işçiler de var.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sabra Tekstil saldırısı üzerine Esenyurt İşçi Platformu çalışanlarıyla konuştuk…

“Devrimci sınıf çalışmamızı derinleştirecek ve mücadelemizi ileri taşıyacağız!

Page 13: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

15-16 Haziran eylem-etkinliklerinden...HSGGP 15-16 Haziran şehitlerini

andı15 Haziran Pazartesi günü, Herkese Sağlık Güvenli

Gelecek Platformu Kadıköy Söğütlüçeşme’denYoğurtçu Parkı’na yaptığı yürüyüşle 15-16 Haziranşehitlerini andı.

“15-16 Haziran direnişi yolumuza ışık tutuyor” ve“Herkese sağlık güvenli gelecek için birleşikmücadeleye!” pankartlarının açıldığı yürüyüş işçilerinkatledildiği noktada son buldu. Burada polisinmüdahalesi sırasında kısa süreli arbede yaşandı.Ardından basın açıklamasını HSGGP adına HasanGülüm yaptı.

15-16 Haziran direnişinin anlatıldığı açıklamada15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin işçi sınıfı veemekçilere yol gösterdiği belirtilerek krize veemperyalist saldırılara karşı birleşik mücadele vurgusuyapıldı. Basın açıklaması saygı duruşuyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Adana’da kitlesel eylem...Adana Krize Karşı Emek ve Demokrasi

Platformu, direnişin yıldönümünde kitlesel biryürüyüş gerçekleştirdi.

14 Haziran günü İnönü Parkı’nda toplanan kitle,yolun bir kısmını trafiğe kapatarak açıklamanınyapılacağı İstasyon Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.En önde “Krizin faturasını ödemeyeceğiz” şiarlıplatform pankartının yer aldığı yürüyüşte KESKAdana Şubeler Platformu da yer aldı.

Yürüyüşün ardından yapılan açıklamada, 15-16Haziran direnişine değinilerek platformun bugünekadarki mücadele süreci özetlendi. Krizin faturasınınemekçiler tarafından ödenmeyeceği, bu faturayaalanlara çıkan insanlar tarafından izin verilmeyeceğiifade edildi.

Açıklamanın ardından yaklaşık 400 kişininkatıldığı eylem halaylar ve sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Direniş ve grevdeki işçiler ÇalışmaBakanlığı’na yürüdü

Direniş ve grevdeki DİSK üyeleri Büyük Direniş’inyıldönümü vesilesiyle 16 Haziran Salı günü Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdü. Yürüyüşe,Sinter, Asemat ve Asil Çelik işçileri de katıldı.

300 kişilik kortej bakanlık önüne geldiğindesloganlarını haykırdı. DİSK temsilcisi tarafındanyapılan konuşmalarda işten atmalara, kıdem tazminatıhakkının gasbedilmesine değinildi. Sermayenin “Evekapanma pazar çık” kampanyasının altına imza atansendikalar teşhir edilerek kınandı.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi yaptığıkonuşmada “İki türlü sendika var, biri müsaade ile birimücadele ile, DİSK mücadeleyi seçmiş ve bedellerödemiş bir sendikadır” dedi. Açıklamanın ardındanseçilen bir heyet önce Çalışma Bakanı ile ardındanAdalet Bakanı ile bir görüşme gerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

DİSK’ten Unkapanı’nda oturmaeylemi

16 Haziran Salı günü DİSK üyeleri İstanbul’daSaraçhane’de toplanarak Unkapanı’nda bulunanÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü’neyürüdü. Yürüyüşün ardından yapılan açıklamada, yenisaldırılara karşı büyük direnişe benzer biçimlerde karşıçıkılması gerektiği vurgulandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

DİSK direnişçi işçilerleydi!15 Haziran Pazartesi günü direnişin yıldönümü

vesilesiyle düzenlenen eyleme Kent A.Ş işçileri vedestek veren kurumlarla beraber yaklaşık 1000 kişikatıldı.

Karşıyaka İskelesi önünde toplanan kitlebelediyeye yürüdü. Eylemde Genel-İş Sendikası GenelBaşkanı Erol Ekici ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebikitleye seslendi.

15-16 Haziran ruhunun işçi sınıfının mücadelesindebüyük yere sahip olduğunu belirten konuşmalardaKent AŞ işçisinin direnişiyle bu ruha uygun davrandığıifade edildi. Yapılan konuşmaların ardından oturmaeylemine geçildi.

Kızıl Bayrak / İzmir

15-16 Haziran direnişi Bursa’daselamlandı!

Büyük İşçi Direnişi 15 Haziran Pazartesi günüBursa’da da selamlandı.

Osmangazi Metro İstasyonu’nda toplanan yaklaşık80 kişi Kent Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.“Kapitalizmin krizine, sosyal yıkıma, faşist saldırılarakarşı mücadele ruhuyla yaşasın 15-16 Hazirandirenişimiz!” yazılı pankartın arkasında yapılanyürüyüşün ardından Kent Meydanı’na gelindi.

Burada yapılan açıklamada direnişin ruhunubugüne taşımanın öneminden bahsedildi.

Ortak açıklamanın ardından BDSP temsilcisi dekısa bir konuşma yaptı ve İstanbul-Haramidere’dekipatron saldırısını ve devlet terörünü anlattı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Eskişehir’de 15-16 Haziran Direnişiselamlandı!

Eskişehir’de 16 Haziran günü aralarında DİSK,KESK, TMMOB, ESMMMOB, Halkevleri, Kristal-İşve TTB’nin bulunduğu kurumlar ve Genç-Sen üyeleri“15 - 16 Haziran ruhu ile mücadeleye, Evekapanmadık sokaktayız!” pankartı ile yürüyüş ve basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Burada konuşan DİSK Birleşik Metal-İş ŞubeBaşkanı Bayram Kavak, “DİSK olarak sendikalyaşama ILO normlarının hakim kılınmasına kadarmücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. “Kıdem tazminatıfonu”na karşı bir kampanya başlatılacağı ifade edildi.

Kavak’ın ardından Genç-Sen adına bir açıklamayapıldı ve Genç-Sen’e yönelik kapatma davasının birhak gaspı olduğu belirtildi.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

DDSB’den 15-16 Haziran eylemi!Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB),

Büyük İşçi Direnişi’nin yıldönümü nedeniyle Taksim

Tramvay Durağı’nda 14 Haziran Pazar günü basınaçıklaması gerçekleştirdi.

“15-16 Haziran ruhu ile mücadeleyi yükselt /DDSB” pankartının açıldığı eylemde 15-16 Haziran’ınişçi sınıfının hak ve özgürlükleri için mücadele günüolduğu belirtildi.

Fiili meşru mücadele çağrısının yapıldığıaçıklamada ayrıca mevcut direnişler selamlandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İkitelli’de 15-16 Haziran eylemi...Büyük Direniş, İkitelli’de de 16 Haziran akşamında

selamlandı. BDSP, BİD, TÖP ve ESP’nin organizeettiği eylem eski postane önünde “39. yılında 15-16Haziran direnişi yol gösteriyor!” pankartınınaçılmasıyla başladı. Buradan sloganlarla İkitelliParseller merkeze yüründü.

Burada yapılan açıklamada, Büyük Direnişselamlanarak işçi sınıfının bugün ciddi saldırılarlakarşı karşıya olduğu belirtildi ve direnişi yükseltmeçağrısı yapıldı.

Küçükçekmece BDSP

DİSK’ten 15-16 Haziran etkinliğiDİSK 16 Haziran akşamı Ankara’da bir etkinlik

gerçekleştirdi.Emek mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına

yapılan saygı duruşuyla başlayan etkinlik, 1963–1970arası süreci anlatan kısa bir dia gösterimiyle devametti.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Sosyal-İşSendikası Genel Başkanı Ali Cancı bugün hala 39 yılönceki sorunlarla karşı karşıya kalındığını söyleyerek,Kent A.Ş işçilerinin direnişine ve Asil Çelik grevinedeğindi.

80 kişilik katılımın büyük çoğunluğunu sendikayöneticileri oluştururken Genç-Sen üyeleri deetkinlikte yer aldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Gebze Sendikalar Birliği’nden 15–16 Haziran etkinliği!

Gebze Sendikalar Birliği, Büyük Direniş vesilesiyle16 Haziran günü bir etkinlik düzenledi. Etkinlik 15–16Haziran’da şehit düşen işçiler şahsında yapılan saygıduruşuyla başladı.

Çelik-İş Gebze Şube Başkanı ve Gebze SendikalarBirliği Dönem Sözcüsü Şerafettin Koç 15–16 Hazirandirenişinin tarihini anlatan ve önemine vurgu yapankısa bir konuşma yaptı. Ardından 15–16 Hazirandirenişinin tanığı olan bir işçi o günleri anlatankonuşma yaptı. Konuşma sonrası direnişi anlatanbelgesel gösterimi yapıldı.

Etkinliğe 50 kişi katıldı.Kızıl Bayrak / Gebze

Page 14: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Sınıfa karşı sınıf!14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Adana SES’ten basın açıklamasıGeçen yıl gündeme gelen ancak yerel seçimlerden

dolayı meclise getirilmeyen “Tam Gün Yasa Tasarısı”nın mecliste görüşülmeye başlaması nedeniyle SESAdana Şubesi tarafından 11 Haziran günü DevletHastanesi önünde basın açıklaması yapıldı.

Açıklamayı gerçekleştiren SES Adana ŞubeBaşkanı Mehmet Antmen Tam Gün Yasa Tasarısı’nınkapsamını ve amaçladıklarını anlattı. SES’in “SağlıktaDönüşüm Programı”na karşı çetin bir mücadeleyürüttüğüne de değinen Antmen şunları söyledi:

“Bu ülkede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli veulaşılabilir bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu,krizle birlikte bunun aynı zamanda hayati birzorunluluk halini aldığını biliyoruz. MücadelemiziGrevli ve Toplu Sözleşmeli Sendikal Hakmücadelesiyle birleştirerek bundan sonra çok dahakararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz”

Kızıl Bayrak / Adana

“Tam Gün Yasası”na tepkiİTO ile SES Aksaray Şube üyeleri, “Tam Gün Yasa

Tasarısı”nın geri çekilmesi talebi ile 12 Haziran günüHaseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesindebasın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasını gerçekleştiren işyeri temsilcisiBarış Sönmez, sağlığın piyasa malı ve sağlıkçalışanının maliyet unsuru olmadığını belirterek, “Tamgüne değil, tam gün kölelik düzenine hayır” dedi.

“Kamu Hastaneleri Birlik Yasası”nın hedeflerinede değinen Sönmez “Tam Gün” adı altında gündemegetirilen bu yasanın ve “Kamu Hastaneleri BirlikYasası”nın derhal geri çekilmesini istedi.

Sönmez, “Tam gün çalışmaya evet, tam günköleliğe hayır” dedi.

Sağlık emekçilerinin eylemine hasta yakınları dadestek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Emeklilerden mücadele kürsüsüEmekli-Sen İstanbul Şubeleri, 26 Mayıs tarihinde

başlattıkları “İnsanca yaşayabilecek bir ücret vesendika yasamı istiyorum” kampanyasının son ayağıolan “Emekliler Kürsüsü”nü 13 Haziran günüBakırköy Özgürlük Meydanı’nda kurdu.

Kurdukları kürsüyle sorunlarını ve talepleriniyineleyen Emekli-Sen üyeleri gerçekleştirdikleri basınaçıklamasında hak ve özgürlüklere tahammüledemeyen AKP’nin eylemlerini engellemeyeçalıştığını ve zor kullandığını ifade etti.

Başlattıkları kampanyanın duyurusunu yapmaküzere geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiklerieylemde 2,5 saat polis barikatı önündebekletildiklerini belirten Emekli-Sen’liler Taksim GeziParkı’nda gerçekleştirdikleri açlık grevinin deengellemeyle karşılandığını belirttiler.

Basın açıklamasının ardından emekliler,“Emekliler Kürsüsü”nden yaptıkları konuşmalarlasorun ve taleplerini Bakırköylü emekçilerle paylaştılar.Konuşmaların ardından Emekli-Sen üyesi Seyit Aslanyazdığı bir şiiri okudu. Emekliler, müzik dinletisiyleberaber halaylar çekti.

Emekli-Sen’lilerin kurduğu kürsü saat 18.00’ekadar devam etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

ATV-Sabah grevi sürüyor,dayanışma büyüyor!

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyesi ATV-Sabah çalışanları, grevlerininin 121. gününde yineTaksim’deydiler. Her hafta gerçekleştirilen vedirenişteki işçi ve emekçilerin kürsüsü haline gelenCumartesi Yürüyüşleri geçen hafta olduğu gibi bukez de kolluk güçlerinin engellemesi ile karşılaştı.

Taksim tramvay durağında saat 19.00’da toplanan,alkış, düdük sesleri ve “Grev, grev!”, “Grev sürüyordayanışma büyüyor!” sloganlarıyla yürüyüşe geçenkitlenin önüne sermayenin kolluk güçleri barikatkurdu. Kolluk güçlerinin barikat kurarak yürüyüşüengellemesi üzerine tramvay durağında oturma eylemigerçekleştirildi.

“Sabah-ATV grevi sürüyor, dayanışmabüyüyor!/TGS” dövizlerinin açıldığı eylemde,direnişlerinin birinci yılını doldurmak üzere olanHaber-İş üyesi E -Kart işçileri, Sinter Metal işçileri,Topkapı’da işten atılma saldırısına karşı direnişlerinisürdüren Kurtiş Matbaa işçileri, 2007 yılında Topkapı2. Matbaacılar Sitesi’nde işten atılma saldırısına karşıdirenişe geçen ve hukuksal mücadelelerini sürdürenCem Öztaş Matbaası işçileri, Ümraniye-Dudullu’daişten atılma saldırısına karşı fabrika önünde direnişinisürüren Entes işçisi Gülistan Kobatan, YTÜ önündedirenişlerini sürdüren YTÜ öğrencileri, Topkapı İşçiDerneği üyesi işçiler, OSB-İMES İşçileri Derneğiüyesi işçiler, BDSP, Devrimci Emekçi Komiteleri(DEK) de dövizleriyle yer aldı.

Basın-İş Sendikası İstanbul Şube Başkanı Türk-İş’e İstanbul Şubeler Platformu adına bir basınaçıklaması gerçekleştirdi. Dinçer yaptığı açıklamadatüm direnişçileri ve mücadeleci sendikaları selamladı.Tüm saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadeledekararlı olduğunu ifade eden Dinçer şunları söyledi:“Yaşadığımız dünyayı, ülkemizi sömürü çarkı halinegetirenlere karşı mücadelede kararlıyız. Krizbahanesiyle yüzbinleri sokağa atanlara, çare olarak,‘Pazara çık’ diyenlere karşı, sokağa çıkmaktakararlıyız”.

Ardından Esenyurt İşçi Platformu adına birkonuşma gerçekleştirildi ve Sabra Tekstil’de yaşanansaldırı süreci anlatıldı. “Kapitalist sistem yıkılanakadar mücadelemiz devam edecek. Katil Sabrapatronu hesap verecek” denildi.

Daha sonra, Uğur Güç tarafından ATV-Sabahgrevine ilişkin basın açıklaması yapıldı.

YTÜ Öğrencileri adına yapılan konuşmada ise, 2haftadan beri yürüyüşlerine izin vermeyen sermayeninkolluk güçlerinin tutumu kınandı.

Eylemde söz alan emekçi bir kadın da kuş yemisatarak çocuklarını geçindirmeye çalıştığınısöyleyerek kapitalist sistem içerisinde karşılaştığısıkıntı ve güçlükleri dile getirdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sinter patronuna cevap...Sinter Metal işçileri 15 Haziran günü, devam eden

işe iade davalarının duruşmalarından bir tanesine dahagittiler.

Üsküdar Çiçekçi’de bulunan 3. İş Mahkemesi’ndegörülen duruşmaya giden işçiler Sinter patronununduruşmayı yürüten hakim hakkında itiraz hakkınıkullandığını (“redd-i hakim”) ve bundan dolayıduruşmanın 4 Ağustos tarihine ertelendiği öğrendiler.

Öğlene doğru adliye binası önüne gelen sendikayöneticileriyle birlikte bu durumu protesto eden birbasın açıklaması yaptılar. Akşam iş çıkışında isefabrikadan çıkan servislerin önünde durarak çıkışıengellediler.

“Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Patron şaşırmasabrımızı taşırma!”, “Sendika girecek şerefsizlerçıkacak!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarınıbir süre atan işçiler servislerin geçmesi için yoluaçtılar.

Daha sonra işyeri önünde bir süre daha sloganattıktan sonra dağıldılar.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Adana’da krizin faturasına karşıtoplanan imzalar meclise gönderildi

Adana Krize Karşı Emek ve DemokrasiPlatformu’nun krizin faturasının işçi sınıfı veemekçilere ödettirilmesine karşı yürüttüğü faaliyetinbir parçası olarak gündeme gelen imza kampanyasıimzaların 12 Haziran günü TBMM’ye gönderilmesiylesona erdi.

Bugüne kadar emekçi semtlerinde yürüttüğüfaaliyetin yanı sıra işçi ve emekçileri mücadeleyeçağıran platform, krize karşı tepkileri açığa çıkarmakhedefiyle yürütüğü imza kampanyası sonucunda

İşçi ve emekçi hareketinden...

Page 15: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

toplanan binlerce imzayı TBMM Başkanlığı’nagönderdi.

12 Haziran günü gerçekleştirilen eylem BeşocakMeydanı’nda toplanılmasıyla başladı.

Sloganlarla Adana PTT Başmüdürlüğü önüne gelenkitle adına burada açıklama yapıldı. Platformunçalışmalarına değinildikten sonra imza metnindekitalepler sıralandı. Açıklama, imzaların gönderilmesiylesona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Adana Krize Karşı Emek veDemokrasi Platformu’ndan basınaçıklaması

Uzun zamandan bu yana tartışmaları süren ve busüreç içinde birçok eylem ve etkinlik gerçekleştiren“Krize Karşı Emek ve Demokrasi PlatformuGirişimi”, yaptığı açıklamayla bugüne kadar “Girişim”olarak sürdürdüğü çalışmalarını bundan sonra“Platform” olarak sürdüreceğini duyurdu.

11 Haziran Pazar günü Eğitim-Sen Adana Şubebinasında gerçekleştirilen açıklamayı KESK dönemsözcüsü ve Haber Sen Adana Şube Başkanı okudu.Açıklamada emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığıkrize çözüm bulamayacağı ifade edildi. Başbakanınsöylemlerine rağmen sanayi üretiminin rekor düzeydedüştüğü, Türkiye’nin işsizlik oranında dünyanın enkötü 3. ülkesi olduğu ifade edildi.

Açıklamanın devamında, ortaya çıkan bu tabloüzerinden siyasal iktidarın krizin faturasını işçi veemekçilere ödetmeye çalışacağı, ancak bununkarşısında platformun da “krizin faturasınıödemeyeceğiz” sloganlarıyla alanları dolduracağı vebu saldırılara izin vermeyeceği ifade edildi.

Kızıl Bayrak / Adana

E-Kart grevi 1. yılında!Sendika ve toplu sözleşme talebiyle 16 Haziran

2008 tarihinde greve çıkan Basın-İş Sendikası’na üyeE-Kart işçileri, grevlerinin birinci yıl dönümündeKanyon AVM önünde kitlesel bir eylemleEczacıbaşı’nı protesto etti.

Saat 18.00’den itibaren Levent’teki Kanyon AVMönünde toplanmaya başlayan kitleye TÜMTİS, Deri-İş, Tek Gıda-İş, Haber-İş, Kristal-İş, Yol-İş, Tez-Koop-İş, grevdeki ATV-Sabah emekçileri, BDSP,Kaldıraç, P. Devrimci Duruş, Partizan, ESP, UİD-DER, TKP, Marksist Bakış da destek verdi. TİB-DERve Direniş Platformu eyleme dövizleriyle katıldı.

Kitle bir saat boyunca coşkulu sloganlarınıhaykırdı. Basın-İş Sendikası İstanbul Şube BaşkanıLevent Dinçer’in yaptığı kısa bir konuşmanınardından basın açıklamasına geçildi.

Basın açıklamasını, Basın-İş Sendikası GenelBaşkanı Yakup Akkaya gerçekleştirdi. “Bugün burayaEczacıbaşı’nın amiral gemisi Kanyon’da tepkimizi vetaleplerimizi haykırmak için toplandık” diyen Akkaya,demokratik kitle örgütlerine verdikleri maddi vemanevi destekten dolayı teşekkür etti.

Eczacıbaşı’nın sorumluluklarını hatırlatan Akkaya,Gebze’de faaliyet gösteren E-Kart’ı tanıtarak, E-Kart’ın sektöründe lider olduğunu vurguladı.Eczacıbaşı’nın TÜSİAD’ın önemli bir üyesi olduğunuhatırlatarak, 2006 yılında BM küresel ilkelersözleşmesine imza atan Eczacıbaşı’nın ona uygundavranmadığını, sözleşmenin kağıt üzerinde kaldığınıifade etti. Sanata, spora kültüre ilgi gösterenEczacıbaşı’nın sıra işçilerin anayasal haklarına gelinceduyarsız kaldığını söyleyerek konuya ilgisiz kalanÇalışma Bakanlığı’na da seslendi.

Basın açıklamasının ardından konuşan Türk-İşGenel Sekreteri Mustafa Türkel, “E-Kart, DESA veATV-Sabah işçilerinin vermiş oldukları mücadele,devleti hukuka davet ediyor” diyerek, Eczacıbaşı’nın,E-Kart işçilerine zulmettiğini söyledi.

Basın açıklaması sonrasında E-Kart işçileriattıkları öfkeli sloganlarla Eczacabaşı’nı protesto etti.Yaklaşık 500 kişi’nin katıldığı eylem “Yaşasın sınıfdayanışması!” sloganıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Tüm Bel-Sen TİS hakkı içinyürüyor...

KESK’in 20 Haziran 2009 tarihinde Ankara’dagerçekleştireceği eylem öncesinde İzmir ve Diyarbakırolmak üzere iki koldan yürüyüş başlatan ve 19Haziran günü Ankara’da gerçekleştirilecek eylemleyürüyüşlerini sonlandıracak olan Tüm Bel-Sen’lilersabah saatleride Konak Belediyesi önünde toplanmayabaşladı.

“TİS’lerime ve sendikama dokunma” tişörtlerigiyen Tüm Bel Sen üyeleri “Toplu sözleşme hakkımızengellenemez!” ve “Haklarımız için yürüyoruz!”pankartlarını açtılar.

Yürüyüş İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde sonbuldu. DİSK / Genel-İş ve Lastik-İş temsilcileritarafından karşılanan emekçiler belediye binasıönünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Açıklamayı yapan Tüm Bel-Sen Genel BaşkanıVicdan Baykara, 2001 yılında çıkarılan 4688 sayılısözde sendika yasasının kamu emekçilerinin grev vetoplu sözleşme haklarını tanımadığını vurgularkenkimi belediyelerde imzaladıkları TİS’lere AKPtarafından Sayıştay devreye sokularak müdahaleedildiğini sözlerine ekledi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Tüm Bel-Sen yürüyüş koluBursa’da...

KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen’in TİS ve grev hakkıiçin başlattığı Ankara yürüyüşünün İzmir koluBursa’daydı.

Saat 17.30’da Heykel / Timurtaşpaşa’danBüyükşehir Belediye Binası doğru yürüyüşe geçenTüm Bel-Sen üyeleri, giydikleri “TİS’lerime vesendikama dokunma” tişörtleriyle beraber “Toplusözleşme hakkımız engellenemez!” ve “Haklarımıziçin yürüyoruz!” yazılı iki pankart açtılar.

Büyükşehir Belediye Binası önüne gelindiğindeTüm Bel-Sen Genel Başkanı Vicdan Baykara bir basınaçıklaması yaptı. Baykara açıklamasına krizin yükünüanlatarak başladı ve yerel yönetimlerde nitelikli birkamu hizmeti verebilmek için çalışan kamuemekçilerinin yaşadığı sorunlara değindi. Toplusözleşme haklarının engellendiğini belirten Baykara,KESK üyelerinin tutuklanmasını da protesto etti.

Yürüyüşe 120 kişi katıldı.Kızıl Bayrak / Bursa

Direnen maden işçileri kazandı!Muğla’nın Milas ilçesinde Türkiye Maden-İş

Sendikası Yatağan ve Havalisi Şubesi’ne üye madenişçilerinin 17 gündür sürdürdüğü direniş kazanımlasonuçlandı.

T. Maden-İş’in örgütlü olduğu Güney EgeLinyitleri İşletmesi Yeniköy Linyitleri Müdürlüğübünyesinde çalışan işçilerin madende yapılan asliişlerden biri olan ‘patlatma işinin’ taşerona verilmekistenmesine karşı 1 Haziran 2009 tarihinde başlattığıdireniş ‘patlatma işi ihalesinin uygulanmasınındurdurulması’ kararının işçilere bildirilmesininardından son buldu.

Taşerona karşı kazanılan mücadeleyi “Gemileriyaktık geri dönüş yok!” ve “Yaşasın onurludirenişimiz!” sloganlarıyla karşılayan maden işçileribasın açıklamasının ardından direniş çadırını söktüler.

Kazanımla sonuçlanan direniş üzerine açıklamayapan Türkiye Maden-İş Sendikası Yatağan veHavalisi Şubesi Başkanı ve Türk-İş Muğla İlTemsilcisi Süleyman Girgin direnişteki işçileri kutladı.

Girgin maden işçilerinin kazanımınınözelleştirmelere ve taşeronlaşmalara karşı mücadeledeyeni umutların filizlenmesini sağlayacağını söyledi.

Tek Gıda-İş’ten imza kampanyasıTürk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş Sendikası hükümetin

son günlerde gündeme almayı düşündüğü “kıdemtazminatı”nın kaldırılmak istenmesine karşı ülkegenelinde başlattığı “Kıdem tazminatıma dokunma”kampanyası çerçevesinde İstanbul’da TaksimPostanesi önünde 17 Haziran günü imza standı açtı.

Gün boyunca açık kalan stantta yer alan imzametninde kıdem tazminatı hakkının kaldırılmakistenmesine karşı genel greve çıkma kağrısı yer aldı.

Manisa’da imza kampanyasıTek-Gıda İş Sendikası’nın Türkiye çapında kıdem

tazminatının kaldırılmaması talebi ile başlatmışolduğu imza kampanyası çerçevesinde Manisa’da dastand açıldı.

Manolya Meydanı’nda masalar açılarak yürütülenimza kampanyası 12 Haziran Cuma günü sona erdi.

Tek-Gıda İş üyelerinin sürdürdüğü kampanyayaManisa İşçi Birliği Derneği de destek verdi. Manisaİşçi Birliği Derneği üyeleri de imza standındabulunarak katkı sundu.

Manisa İşçi Birliği Derneği çalışanları

Geleceğimize ve onurumuza sahip çıkalım! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Page 16: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Birleşik, militan, kitlesel direniş!16 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

CMYK

Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için; birleşik, militan, kitlesel direniş!

Sabra Tekstil üzerinden geçtiğimiz haftaEsenyurt’ta yaşanan gelişmeler biliniyor. SabraTekstil fabrikası önünde Esenyurt İşçi Bülteni’nindağıtımını yapan sınıf devrimcileri, patronun silahlıadamlarının saldırısına hedef oldular. İki sınıfdevrimcisi yaralandı. Bu saldırıyı protesto edenler isepolis ve yargı terörü ile karşı karşıya kaldı. Dörtdevrimci keyfi gerekçelerle tutuklandı.

Öncelikle temel önemde bir noktayıvurgulamakta fayda var; Sabra Tekstil önündeyaşanan silahlı saldırı, basit bir adli olay değildir.Burada, patron tarafından ortaya konulan, son derecebilinçli bir sınıf tutumu vardır. Sıradan güvenlikelemanlarıyla yetinmeyip kapıya silahlı korumalardiken, bildiri dağıtan devrimcilerin üzerine kurşunyağdırılması için talimat veren Sabra patronunun budavranışı, mensubu bulunduğu sermaye sınıfınıngenel eğilimini ve bugünkü ruh halini yansıtmaktadır.

Sınıflı toplumların ortaya çıkmasından bu yanaşiddet, sınıflar arasındaki iktidar savaşımının temelbir bileşeni olmuştur. Sınıfların ortaya çıkmasındanitibaren devlet, egemen sınıfın kendi iktidarınıkorumasını sağlayan bir baskı aracı olarakşekillenmiştir. Kapitalizmde de devletin bu temelişlevi değişmemiştir. Kapitalist devletin temel işlevi,sermaye sınıfının iktidarını proletarya karşısındaşiddet yoluyla korumaktır. Burjuva sınıfı bu zoraygıtını kullanmaktan hiçbir dönemde kaçınmamış,en aşağılık yöntemlere, en barbar katliamlarabaşvurmaktan çekinmeyeceğini tarihte sayısız kezgöstermiştir. Şu ya da bu etkenlerle sınıflararasındaki güç dengesinin değiştiği, iktidar savaşınınkızıştığı her durumda burjuva sınıf devlet aygıtınıkatıksız şiddet aracı olarak kullanmış, çoğu zamanbununla da yetinmeyerek devlet dışı gerici ve faşizanyapılanmaları da işçi sınıfının devrimci mücadelesinekarşı seferber etmekten kaçınmamıştır.

Sermayenin şiddete başvurması için karşısındaiktidarını somut olarak tehdit eden devrimci bir sınıfhareketi olması gerekmez. Burjuvazi, işçi sınıfınınörgütlenmesinin ve devrimci bilinç kazanmasınıngelecekte kendisi için ne büyük bir tehlikeoluşturacağını tarihsel deneyimleri nedeniyle gayetiyi bilmektedir. Ve bunun içindir ki, işçi sınıfınınörgütlenip bilinçlenmesine karşı her zamansistematik bir mücadele yürütür. Kendini güçlü veemniyette hissettiği zamanlarda bu sistematik çaba,kaba şiddetten ziyade başka araçlar kullanılaraksürdürülür. Bireysel kurtuluş fikrinin pompalanması,sendikaların işlevsizleştirilmesi ya da denetim altınaalınması; işçi sınıfı içinde din, mezhep, dil, ırk,cinsiyet vb. türünden gerici ayrımlar yaratmak,şovenizm zehiriyle beyinlerini dumura uğratmak buaraçların bazılarıdır.

Sermayenin işçi sınıfının örgütlenipbilinçlenmesinden duyduğu korku, yönetememekaygısının arttığı siyasal ve ekonomik krizdönemlerinde daha da belirginleşir. Açlık ve sefaletemahkûm edilen yığınlar bireysel kurtuluş fikrinin biraldatmaca olduğunu kendi deneyimleriyleöğrendikçe güçlerini birleştirmeye yönelirler. Gelişen

örgütlü mücadele içinde ise burjuvazinin ve devletingerçek yüzünü daha iyi tanıma imkanı bulurlar.Sermayenin yarattığı gerici ayrılıklar silikleşir,şovenizmin etkisi azalır. Bu andan sonra kitleleriyalanlarla, sendikal bürokrasi eliyle denetim altındatutmak zorlaşmaya başlar.

Kriz dönemlerinde er ya da geç bu sürecinişlemeye başlayacağını bilen sermaye sınıfı, tarihseldeneyimleri üzerinden hareket ederek, işçilerinörgütlenme ve bilinçlenme süreçlerini örtülü ya daaçık şiddet kullanarak engellemeye yönelir. Sendikalörgütlenme çabası içerisine giren ya da hak arayışınayönelenlere karşı işten atma sopasının kullanılmasıbir örtülü şiddet yöntemidir örneğin. En basit birprotesto eylemine, bir işçi toplantısına ya dadevrimciler tarafından gerçekleştirilen bildiridağıtımına karşı silahlı bekçi köpeklerinin ya dakolluk güçlerinin devreye sokulması ise açık şiddetörneğidir. En basit bir sendikal örgütlenmeye, hakarama çabasına ya da işçiler arasında dağıtılan birdevrimci bildiriye en sert biçimde saldırılmasınıngerisinde burjuvazinin bu sınıfsal refleksi vardır. DünRavelli’de, bugün ise Sabra Tekstil’de yaşanan silahlısaldırılar bu kaba gerçeği gözler önüne sermektedir.

Sabra saldırısının arkasında yatan asıl nedenler,komünist basında geçtiğimiz hafta şu sözlerleözetlenmiştir: “Bildiriye karşılık sıkılan kurşunlar,sınıflar arasındaki ilişkiler alanındaki birikengerilimlerin boyutlarını göstermiştir. Sermayesınıfının, açlığa ve yoksulluğa mahkum edip krizinfaturasını kestiği işçi sınıfından, onunbilinçlenmesinden ve örgütlenmesinden duyduğuölesiye korkuyu açığa çıkarmıştır. Öyle anlaşılıyor kibu asalak sınıf saltanatının temellerinin ne kadarçürük olduğunu gitgide daha açık biçimde görüyor.Kendi payına hiçbir ahlaki ve insani varlık nedenibulamıyor artık. Çöküşünü görüp hissettikçe zulmünüarttırıyor. Zulmünü arttırdıkça çöküşünühızlandırıyor. İşte Sabra patronunun sınıf bilinci vekiniyle yaptığı saldırı, kendisinin de parçası olduğuçürümüş sermaye sınıfının bu bilincini ve tutumunuyansıtıyor. O sınıf ki kokuşmuş beyninde tarihseldeneyimleriyle yoğrulmuş sağlam bir sınıf bilincitaşıyor. Bu bilinçten dolayıdır ki, bir bildiridengeleceği, örgütlenen işçi sınıfının başına açacağıdertleri görüyor, çareyi silaha sarılmakta, şehireşkiyalığında, kaba ve çıplak zorbalıkta buluyor.”

Sabra Tekstil patronunun sergilediği şiddet tekilbir örnek de oluşturmuyor. Elbette geçmiş yıllarda daişçi ve emekçilerin eylemlerine, örgütlenmegirişimlerine dönük pek çok saldırıya tanık olundu buülkede. Fakat son 1 Mayıs’tan sonra bu saldırılarındozunda belirgin bir artış görüldüğünü de kaydetmekgerekir. Patronlar ve düzen partileri için sınırsız olantoplantı, gösteri düzenleme ve örgütlenme hakkı, işçive emekçiler açısından adeta tümüyle ortadankaldırılmış durumda. İşten atılan işçilerin fabrikaönünde beklemesine ya da yürüyüş düzenlemesinedahi tahammül göstermiyor artık sermaye devletininkolluk güçleri. Eğitim-Sen’in Ankara eyleminevahşice saldırılması bunun ifadesi. Gene KESK’e

Page 17: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Birleşik, militan, kitlesel direniş! Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009 H Kızıl Bayrak H 17

CMYK

dönük pervasız saldırı bunun göstergesi. ATV-Sabahgrevcilerinin gösteri hakkının keyfi olarakengellenmesi de öyle. Kürt halkının taleplerine vemücadelesine karşı yürütülen, her gün yeni biçimleralan geniş kapsamlı saldırı ve terörü ise hatırlatmakbile gerekmiyor.

Bir taraftan demokrasi nutukları atan sermayenindiğer taraftan işçi ve emekçilere, Kürt halkına dönükpolis devleti uygulamalarını gün geçtikçe daha dayoğunlaşan bir biçimde devreye sokması, tersanelerdeya da Sabra’da olduğu gibi patronların silahlıçetelerinin de işçilere karşı seferber edilmesi birpolitik tutumun bugün öne çıkan görünümleridir.Sermaye sınıfı, işçi sınıfı ile emekçiler içerisinde artanhoşnutsuzluğa ve çıkış arayışına bilinçli bir öngörüyleyanıt veriyor. Gelişmesini henüz filiz halindeyken ezipyok etmek, diri ve örgütlü unsurlarını, öfkeli ama neyapacağını bilemeyen ana gövdeden ayırmak istiyor.

Bu noktada sermayeye verilecek yanıtın en önemliayaklarından biri de kendiliğinden açığa çıkıyor. Eğerfiziki şiddet etkisizleştirilecekse yapılması gerekenörgütlü olanı örgütsüz olan yığınla birleştiripkaynaştırmaktır. Bunun Sabra örneği üzerinden pratiksonucu, Sabra işçisi başta olmak üzere tekstilişçilerinin örgütlenmesi çabasını yoğunlaştırmaktır.Esenyurt’ta bugünlerde hazırlıkları süren Tekstilİşçileri Kurultayı bu bakımdan önemli bir olanaktır.KESK örneği üzerinden yaşanan duruma baktığımızdaönümüze çıkan temel sorun kamu emekçilerihareketinin yeniden canlandırılması ve KESK’inpolitik öncülere daralmış bulunan örgütsel yapısınıntabanı kucaklayacak biçimde geliştirilmesi olarakçıkmaktadır.

Ancak örgütlü olan özne ile örgütsüz yığınlarınbirleştirilmesi, boş bir temenni olmaktan çıkarılıppratik bir eylem haline getirildiğinde önümüze netgörevler çıkar. Bu görevlerin başında ise saldırılarımilitan bir direnişçilikle göğüslemek gelir. Zira birçokörnekte olduğu gibi fiziki şiddet, esas olarak hedefinmoral gücünü zayıflatmak ve özgüvenini kırmakamacına bağlanmıştır. Dolayısıyla şiddet karşısındaboyun eğip savaşmadan geri çekilmenin yıkıcısonuçları olacaktır. Tersine ortaya konulacak militandirenişçi ruh, belki yenilginin önüne geçemeyecektirancak daha güçlü sıçramalar için gerekli moral vemaddi dayanakları da sağlayacaktır. Sabra’da patronunve polisin terörüne karşı verilen militan yanıt bubakımdan olumlu bir örnek olmuştur. Burada bundansonra asıl yapılması gereken önücünün militanlığınıişçilerin ana gövdesine taşıyabilmektir. Yani öncü ilegövdenin kaynaşmasını militan bir direnişçilikleyoğurabilmektir ki, bu işçi sınıfının bilinç veörgütlenme düzeyinin yükseltilmesi anlamına gelir.

Birleşik ve militan bir mücadelenin sağlıklı biryoldan geliştirilmesi, bu mücadelenin üzerinde inşaedileceği politik hatla bağlantılıdır. Sadece anti-faşistbir tutumla yetinmek ve bu temelde eldeki güç veimkanları militan bir çizgide mücadeleye sokmaksaldırıyı bir süreliğine durdusa bile, politik sonuçlarınaulaşmasına engel olamaz. Bunun için mücadeleyisınıfsal bir eksende kurmak ve hedefleri de buna bağlı

olarak belirlemek mücadelenin geleceği açısındanbelirleyici olacaktır. Bu mücadelenin tabana yayılmasıaçısından da olmazsa olmazdır. Sabra örneğindeolduğu gibi, sorunun özünde bir sınıf mücadelesiolduğu bilinciyle yürütülecek mücadeleyi Sabrapatronu ile birlikte onun organik bir parçası olduğusermaye sınıfına ve somutta da örgütlülüklerine (Sabrapatronu sözkonusu olduğunda İTKİB) doğruyöneltmek gerekmektedir. Mücadelenin hedeflerininbu hat üzerinden genişletilmesi, hem faşist teröre karşımücadeleyi sınıfın ekonomik ve sosyal hakmücadelesiyle birleştirmek açısından olumlu bir işlevgörecektir. Hem de işçilerin politik bir bilincekavuşturulabilmesi böylelikle kolaylaşmış olacaktır.Ya da daha çok KESK’in durumunda olduğu gibipolitik birikimin sınıf mücadelesi temeline oturtulmasısağlanabilecektir.

Mücadelenin politik içeriğinin örgütlenme veeylem alanında ete kemiğe bürünmesi bakımındansistematik ve yaygın bir ajitasyon ve teşhirçalışmasının önemi tartışılmaz. Unutulmamalıdır ki,eyleme geçmek için duyarlılık gerekir, duyarlılık daancak bilincin uyarılmasıyla gerçekleşir. Bunun içinfaşist baskı ve terörün sınıfsal nedenleri vekaynaklarıyla işçilere ve emekçilere anlatılmasıbüyük önem taşımaktadır. Bu alanda yapılmasıgerekenler bazen küçümsenebilmekte ya da çoğudurumda olduğu gibi saldırılara karşı eyleme geçmezorunluluğu nedeniyle ihmal edilebilmektedir. Böyleolduğu ölçüde, eylemler iç canlılıkları ve kitlekatılımı bakımından gelişmek bir yanazayıflamaktadırlar. Oysa yapılması gereken eylemlesiyasal kitle çalışması arasında doğru bir dengeyikurabilmektir. Elbette saldırıları militan eylemlerlekarşılamakta bir an olsun geri durulmamalıdır. Fakathemen ilk elden de saldırıya ilişkin teşhir ve ajitasyonmateryallerini kullanmak üzere hazırlıklarabaşlanmalıdır.

Saldırılara karşılık olarak yürütülen ajitasyon veteşhir çalışmasıyla ortaya çıkarılan duyarlılıklar, somuttalepler yoluyla bilinçli eylem yoluna sokulabilecektir.Bu ölçüde de kararlı ve uzun soluklu bir mücadele

yürütülmesimümkün olacaktır. Sabra örneği sözkonusuolduğunda, “BDSP’liler serbest bırakılsın, patronlaryargılansın!” talebi bu bakımdan işlevsel bir taleptir.Daha genel planda ise “Sınırsız, söz, basın, toplanmave örgütlenme hakkı!” talebinin yükseltilmesi önemtaşımaktadır.

Burada temel noktalar üzerinden faşist baskı veterörün kaynakları ve mücadelenin yolları üzerindedurmuş olduk. Mücadelenin içerisinden daha zenginve çözücü yanıtlar bulunabileceğine ise kuşkuduymuyoruz.

Sömürü ve zulüm düzenini yenmek için; birleşik, militan, kitlesel direniş!

30 Mayıs 2009 / Bakırköy

10 Haziran 2009 / Osmanbey

Page 18: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Direnişleri büyütmek için!18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Kapitalist krizin derinleştiği, buna bağlı olaraksömürünün daha da katmerleştiği ve sefaletkoşullarının arttığı bir dönemden geçiyoruz. Herzaman olduğu gibi bugün de kapitalist krizin faturasıişçi ve emekçilere kesiliyor. İşten atılmalar, ücretsizizinler, ücretlerin ödenmemesi, esnek çalışmanınyoğunlaştırılması ve kölece çalışma koşulları, işçi veemekçilerin ödemek zorunda bırakıldıkları bedelleroluyor.

Saldırıların pervasızlaştığı böylesi bir dönemde işçisınıfı cephesinden henüz topyekûn bir mücadele vedirenişten söz edilemese de kavga mevzi direnişlerihalinde sürüyor. Metal-otomotiv ana ve yansanayisinin en önemli şehri olan Bursa’da da sınıfın budirenişlerinden örnekler görmek mümkün. Asemat veAsil Çelik’te süren grevler, Grammer’de iştenatılmalara karşı başlatılan direniş bu örneklerdendir.

Bir yerde grev ya da direnişin var olması, orası içinsorunun çözüldüğü anlamına gelmiyor kuşkusuz.Aksine yeni sorunlar ve sorumluluklar getiriyor. Sözügeçen fabrikalarda, kapitalizmin krizine ve patronlarınsaldırılarına karşı mücadeleyi seçen işçiler, bumücadele içerisinde yeni yeni sorunlarlakarşılaşıyorlar. Aslolarak, işçilerin kendi inisiyatifi vegücüne dayandırıldığında rahatlıkla aşılabilecek olanbu sorunlar, bugünkü koşullarda, ilgilenilmediği vedoğru yönlendirilemediği takdirde kendi kaderinitartışmalı hale getirebiliyor. Tüm eksiklik vezayıflıklarına rağmen süren bu direnişler yine deanlamlıdır, omuz verilmesi ve büyültülmesi gerekenbirer mücadele mevzileridir.

Bursa’daki direniş ve grevlerde yaşanan sorunlar

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın (BMİS) yetkiliolduğu Asemat, Asil Çelik ve Grammerfabrikalarındaki direniş ve grevler yeni sorunlarlaboğuşuyor.

Sürecin başında Bursa’ya yaptıkları yürüyüşlemücadele kararlılıklarını ortaya koyan Asil Çelikişçileri, gelinen yerde kimi kırılmalar yaşamaktadırlar.Fabrikada yasal dayanaklarla “yatırım” adı altındamakine montajının yapılması ve bunun üzerindenfabrikaya birtakım giriş-çıkışların olması, patronungrevi kırmak yönündeki çabalarının yanısıra sıfır zamdayatmasındaki ısrarı ve uzlaşmaz tavrı, gerekli sınıfdayanışmasının olmaması, grevin fabrikanın kuruluolduğu ve Bursa şehir merkezine hayli uzak olanOrhangazi ilçesine sıkışmış olması başlıca etkenlerolarak sayılabilir.

Grevin sürdüğü diğer fabrika olan Asemat’ta birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Kısa bir süre önce işçilerarasında içeri-girip girmeme konusunda tereddütleroluşmuştu. İlk etapta bu sorunun çözüldüğü izlenimiverilse de, işçilerin greve çıkarkenki coşkularınıyitirdiklerini gözlemlemek mümkün. Krizin getirdiğizorluklar içerisinde süren grevin 6. ayını doldurmayayaklaştığı düşünülürse, bu sorunların yaşanması doğalgörülebilir. Ancak sorunun bunu aşan bir yanı var.

Direnişi seçen Grammer işçileri de bu süreçteçeşitli sorunlarla boğuşuyor. İlk olarak fabrika önündedirenişe geçen işçiler, yapılacak olan görüşmelerdençıkacak sonuçları bekleyene kadar buna ara vermiş,beklenen görüşmelerden bir sonuç çıkmamasıyla tekrardirenişe başlamış ancak jandarmanın en son

müdahalesiyle direnişi fiili olarak bitirmişlerdi. Kısacası, süren bu direniş ve grevler kendi içlerinde

de sorunlar yaşamaktadırlar. Tam da burada, bu sürecinöznesi ve belirleyicisi olan BMİS’e de bakmakgerekiyor.

BMİS süreç karşısında zayıf kalıyor

Asil Çelik’te, Asemat’ta ve Grammer’de yürütülenmücadelenin yaşadığı sorunlarda en büyük payBMİS’in oluyor elbette. Bu fabrikalardaki yetkilisendika olması, direniş ve grevlerin kendi imzasıylagerçekleştirilmesiyle beraber işçilerin henüz tabandandoğru herhangi bir biçimde müdahalesinin olmadığıgöz önüne alınırsa, tüm bunlar BMİS’i ister istemez ilkadres olarak çıkarıyor karşımıza.

BMİS’in durumu üzerine söylenebilecek ilk şeysüreci hakkıyla göğüsleyemiyor olmasıdır. Böylesi birsüreçte eylemli bir hattan kaçınılarak yasal prosedürtakip ediliyor. Böylelikle de direniş ve grevler filli-meşru mücadele yerine yasal cendereye sıkıştırılıyor.

Direniş komitelerinin daha işlevsel hale getirilmesi,Asil Çelik işçilerinin grevin ilk zamanlarındayaptıkları türden Bursa yürüyüşleri, sınıfdayanışmasının yükseltilmesine zemin hazırlayacakolan dayanışma geceleri gibi eylem ve etkinlikler,bugün bu sürecin en temel ihtiyacı olmakta. Ayrıcafarklı ilçelerde de olsa, aynı şehirde süren iki grevinkaderinin ortaklaştırılamaması başka bir soruna işaretediyor. Bunların olmaması, işçilerin mücadeleazimlerini törpülüyor ve belli anlamlarda soruişaretleri yaratıyor. Genel anlamıyla bir moral vemotivasyon bozukluğuna yol açıyor.

Asil Çelik grevinin yasal cendereye sıkıştırılmasıişçilerin mücadele dinamiğini boşa düşürüyor, Asematgrevinin adeta kendi kaderine terk edilmesi,Grammer’de başlatılan bekleyişten ilk öncegörüşmelerin sonucunun beklenmesi gerekçesiyle vedaha sonra da jandarma engeli nedeniyle kolayındanvazgeçilmesi, sendikanın zayıf tutumunun açık birergöstergesidir.

Burada Grammer üzerinde ayrıca durmakgerekiyor. 2004 yılında sert mücadeleler ve bedellerlekazanılan bir fabrikadaki işçilerin, işbirlikçi hain TürkMetal Sendikası’na oldukça kolayından geçebilmelerive bu yaşananların ardından harcanan onca çabaya

rağmen sınırlı sayıda işçinin BMİS’e geri dönmüşolması sendikanın tabanıyla olan bağı konusunda bellibir fikir vermektedir.

Ayrıca, sendika dışındaki kurumlardan gelen önerive destek verilmesi yönündeki taleplerin“düşünüyoruz, yapacağız” gibi söylemlerlesavuşturulması da başka bir sorundur.

Bugün İstanbul’da süren grev ve direnişlerintablosu kendi koşullarında belli zayıflıklar/eksikliklertaşısa da Bursa için örnek olabilir. ATV-Sabah grevininşehir merkezine taşınmasıyla gerçekleştirilenCumartesi eylemleri, bunun akabinde diğer direniş vegrevlerden işçilerin bu eylemlere katılması ve bizzatböylesi bir pratik süreç içerisinde “Direniş Platformu”nun ilan edilmesi bunun somut örnekleridir. Ya daMeha gibi, sendikanın olmadığı bir direniş vesonucundaki zaferde en belirleyici etkenin fiili-meşruolarak izlenen eylemli sürecin olduğu gerçeğigözönüne alınırsa söylemek istediklerimiz biraz dahasomutlanmış olacaktır.

Aslına bakılırsa BMİS tüm bunları yapabilecekgüçtedir. Yapılması gereken ilk şey, yasal işlemlerintakip edilmesinin ötesine geçilerek eylemli bir hattadayanan mücadele çizgisini izleyerek pratikadımlarının atılmasıdır.

Bunun yanında BMİS kendi gücünün ötesindeimkanlara da sahiptir. Dünya ve Avrupa Metal İşçileriFederasyonu üyesi, DİSK’in belki de en etkinsendikasıdır. KESK, TMMOB, TTB gibi birçok ilericikurumun desteğini alabilecek durumdadır. Buradandoğru, kendi gücüne dayanan ‘dayanışma komiteleri’kurarak çok yönlü bir desteği açığa çıkarabilir. Sınıfdayanışması da, yalnızlık sorunu da, direniş vegrevlerin getirdiği mali külfet de ancak böyle birbakışın hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir.

Son olarak şuna da vurgu yapmak gerekiyor. Budireniş ve grevlerin yaşamış olduğu sorunlarkonusunda genel anlamıyla sol hareketin ve diğersendikaların da payı bulunduğunu belirtmek gerekiyor.Sol hareketin genel olarak sınıfa ilgisizliği, Bursa’dakidireniş ve grevlerin sınıf hareketine sunabileceğikatkıları görmemeleri ve Bursa’daki sendikalarınkendinden menkul durumları zaten söylenecek sözbırakmıyor. Bu yönüyle eksik bırakılan sınıfdayanışması kendisini acil bir ihtiyaç olarakdayatmaktadır.

Komünist Metal İşçileri / Bursa

Bursa’da direniş, grevler ve BMİS...

Page 19: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Entes direnişinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Direnişin 27. günü10 Haziran Çarşamba sabahı yine fabrika

önündeydim ve uyku mahmurluğuyla fabrikalarınagelmekte olan işçilerin şaşkın bakışlarına tanıkoluyordum. “Acaba daha ne kadar bekleyecek” gibisoruların sorulduğuna eminim. Burada söylemeliyimki direniş başladığından bu yana ilk defa bir aileçoluk-çocuk beni ziyarete geldi. Devrimci Duruşokuru olan bu ailenin ziyareti beni çok umutlandırdı.

Bugün fabrika önünde ancak 10.00’daki çaypaydosuna kadar durabildim. Çünkü protesto eylemiiçin Sabra Tekstil’in Osmanbey’deki mağazası önünegittim.

Basın açıklaması saat 12.00’de başladı. Kitlesel vecoşkulu bir şekilde Sabra Tekstil’in satış mağazasınınönüne geldik. Orada bir kez daha sınıf kinimizihaykırdık. Diğer birçok fabrikada olduğu gibitamamen sömürü yuvası olan Sabra Tekstil’de düşükücretlere, sigortasız çalışmalara karşı başta Sabratekstil işçileri olarak bütün işçilerin örgütlenmesigerekliliğine değindik. Son olarak da Sabra Tekstil’deüretilen ürünlerin satın alınmayarak protesto edilmesigerektiğini söyledik.

Sabra Tekstil önündeki eylemde gözaltına alınan vetutuklanan Melek ve Sergül aynı zamanda OSİM-DERüyeleridir. Melek, Sergül, Burcu ve Denizarkadaşlarımız bizim mücadelemizin bir parçasıolmakla beraber işçi sınıfı mücadelesinde yürünen oonurlu yolda birer mihenk taşıdırlar. Onların odirengen, kararlı, net duruşları önünde saygıylaeğiliyoruz. Her zaman yanınızdayız. Yüreklerimiziyüreklerinizin yanına koyduk.

Direnişin 28. günü11 Haziran günü saat 12.00’de Unkapanı Çalışma

Bölge Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmaküzere yola çıktık. Teknik aksaklıktan kaynaklı 10dakikalık bir gecikmeyle basın açıklamasına başladık.Basın metninden önce 2 gündür Sabra Tekstil’deyaşadığımız saldırıları kısaca aktardım.

Bu akşamüstü Esenyurt İşçi Platformu’na yapılansaldırıları kınamak için saat 18.00’de yapacağımızeyleme çağrı yapıldı. Ardından basın metninegeçilerek saldırıların arttığına ve daha da artacağınadeğinildi. Bu yaşanan saldırılara karşı sessizkalmamak gerektiğine ve ayrım yapmaksızın bütünişçilerin birleşik mücadele hattı örgütlemesigerektiğine değinildi.

Biraz önce de bahsettiğim gibi Esenyurt İşçiPlatformu ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformuolarak patron tetikçilerinin ve polisin biz işçilereyaptığı silahlı saldırılar karşı Taksim TramvayDurağı’nda saat 18.00’de yapılan basın açıklamasınakatıldık.

Devrimci kurumlar ve HSGGP gibi birçok kurumeyleme katılım sağladı. Gerek gözaltılar gerekse deüstümüze sıkılan kurşunların bizim sınıfmücadelemizin önünü kesemeyeceği gibi aksine sınıfkinimizi daha çok bileyeceği söylendi.

Sloganlarımız “Sabra tekstil hesap verecek!”,”Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!”,”Kahrolsun faşist diktatörlük!” idi. HSGG Platformuve kamu emekçisi arkadaşların söz almasıylasaldırıların cevabının er ya da geç verileceği söylendi.

Direnişin 29. günüSabah 07.30 civarı fabrika önündeydim. Her

zamanki gibi önlüğümü giydim ve Entesişçilerinin beni göreceği şekilde fabrika girişkapısı önünde volta atmaya başladım. Bir yandançay içip, kahvaltı yapan arkadaşlarıma bakarkenbir yandan da gelen servislere bakıp tepki verenişçiler var mı diye izliyordum.

Pimsa direksiyonda çalışan bir abi yanımagelerek “Senin paranı vermediler mi, ne zamanakadar burada direneceksin” dedi. Ben de bununüzerine “Ben burada para için direnmiyorum.Derdim para değil, birçok işçi çıkarıldı bufabrikada ve eğer bir aydır işçi çıkarılmıyorsabenim burada direnmem sayesindedir. Bu krizi bizişçiler yaratmadık bedelini bizim ödememiz ne kadardoğru” dedim. Pimsa işçisi “Haklısın ama bak bizdesendika var ve bizim fabrika kapanacak kimseden sesseda çıkmıyor. Benim şimdi işbaşı yapmam gerekiyor.Daha sonra yanına uğrayacağım, ayrıntılı olarakkonuşuruz” diyerek fabrikasına yöneldi.

Öğle saatlerine doğru bir araç yanaştı. Direnişyerinin önüne şoför camdan seslenerek “Bu grev yenimi başladı. Hiç haberim yoktu. Sinter Metal’detanıdıklarım var onlar da hiçbir şey söylemediler.Benim şu an acelem var ama daha sonra mutlakayanına geleceğim” dedi.

Akşam saatlerinde içinde bulunduğum ortakdireniş platformunun Pazar günü yapacağı DirenişForumu’nun değerlendirilmesi için toplantıyapılacağının haberini almamla beraber bugün direnişyerinden erken ayrılmak zorunda kaldım.

Direnişin 30. günü...Entes direnişinin de içinde bulunduğu “Direniş

Platformu” olarak 14 Haziran günü Altunizade’dekiPetrol-İş Genel Merkezi’nde yapacağımız forumun elilanlarını çoğaltıp Sancaktepe Cumartesi pazarındadağıttık. Dağıtımın ardından her Cumartesi saat19.00’da Direniş Platformu olarak yaptığımız Taksimeylemine gittik.

Eylem yine kolluk güçleri tarafından engellendi.Biz de polislerin kurmuş olduğu barikata kadaryürüyüp oturma eylemi gerçekleştirdik. Yarınkiforuma çağrı yapıldı. Forumun bildirileri dağıtıldı. Herzamanki gibi yapılan konuşmaların ardından sloganlar

ve alkışlareşliğinde eylemimiz sona erdi.

Direnişin 31. günü...Saat 13.00–17.00 arasında Altunizade’de bulunan

Petrol-İş Sendikası’nda Direniş Platformu olarakörgütlediğimiz foruma katıldım.

Örgütleyicileri arasında DESA işçisi Emine Arslan,IBM’den emekçiler, Sinter Metal direnişinden işçiler,ATV-Sabah emekçileri, Kurtiş Matbaa işçileri, YTÜönünde direnişlerini sürdüren YTÜ öğrencileri veayrıca Entes işçisi olarak benim bulunduğum forumilk olarak direnen işçilerin kendi süreçleriniaktarmalarıyla başladı. 15- 16 Haziran direnişinin 39.yıldönümünde gerçekleştirdiğimiz forumdakapitalizmin krizi, işçi sınıfının mücadele arayışları vemücadelenin sorunlarına yönelik çözüm önerileritartışıldı. İlk bölümün ardından ikinci bölümde AhmetÖncü, Gaye Yılmaz ve Hava-İş Sendikası GenelBaşkanı Atilay Ayçin bir konuşma yaptı. ÖzellikleAtilay Ayçin’in konuşması biz işçi ve emekçilerindikkatini sendikalardaki bürokratik anlayışa çekerekbu durumu değiştirmek noktasında sendikalarda yeralmamız, çalışma yapmamız gerektiğine değindi.

Kendi yaşadıklarından örnekler vererek çoğu yerdesendikaların kendisini engellediğini anlattı. Sorular veserbest kürsünün ardından AKA-DER’in düzenlediği15-16 Haziran etkinliğine katıldık. Göztepe ÖzgürlükParkı’nda gerçekleşen etkinlik oldukça kitlesel vecoşkuluydu.

Entes direnişçisi Gülistan Kobatan

Entes direnişi 1. ayını doldurdu

“Direnen Entes işçisi kazanacak!”

13 Haziran 2009 / Taksim

Page 20: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Pendik Askeri Tersanesi’nde son bir haftada iki kezdirenişe geçen tersane işçileri 9 ve 16 Hazirantarihlerinde tersane kapısı önünde direnişteydiler.

Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş kazandı!

Pendik Askeri Tersanesi bünyesinde faaliyetyürüten CHT İsimli ana firmanın İNTO isimlitaşeronunda çalışan 8 işçi 5 aydır ücretlerinialamadıkları gerekçesiyle TİB-DER’e başvurdular.

Firma yöneticileriyle yapılan görüşmelerden birsonuç alamayınca 9 Haziran sabahı Pendik AskeriTersanesi önünde direniş başladı.

Tersane komutanının tehditlerine rağmen tersanekapısı önünde beklemeye devam eden TİB-DERüyelerini ablukaya alan polis direnişi terörize etmeyeçalıştı.

“Eylem yasadışı”, “Dağılın yoksa dağıtacağız”tehditlerini sıklıkla savuran Pendik polisine karşıtersane önünden ayrılmayacaklarını belirten işçileryaklaşık 2 saatlik bekleyişin ardından “ücretlerinödeneceği” sözünü aldılar.

11 Haziran günü, 8 işçinin 50 bin TL tutarındakiücret alacakları hesaplarına yatırılan işçilerin direnişikazanımla sonuçlanmış oldu.

Ayrıca Tuzla Gemi Tersanesi ÇVŞ Makinetaşeronunda çalışan 2 işçinin ücret alacaklarınıödemeyen taşeron TİB-DER’in müdahalesiyle anafirma olan Tuzla Gemi Tersanesi tanıklığında ücretalacaklarını ödemek zorunda kaldı.

Direnişin kazanımla sonuçlanması üzerine 11Haziran’da yazılı açıklama yapan Tersane İşçileriBirliği Derneği tersane işçilerine örgütlenme vemücadele çağrısı yaptı.

Askeri tersanede bir kez daha direniş ateşi...

Pendik Askeri Tersanesi’nde CHT ana firmasınabağlı İNTO taşeronunda kazanımla sonuçlanandirenişin ardından Pendik Askeri Tersanesi’nden birhak gaspı haberi daha geldi.

CHT isimli ana firmada kadrolu olarak çalışan 15işçi ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle TİB-DER’ebaşvurdu.

Firma yetkilileriyle 15 işçinin ücret alacakları içingörüşme gerçekleştiren TİB-DER yöneticilerinin bugörüşmelerden sonuç çıkmaması üzerine 16 Haziransabahı Pendik Tersanesi önünde direniş başladı.

CHT Denizcilik patronu Kaptan Hakkı Tuğcu,işçilerin ücretlerini ödemeyeceğini belirtti.

Pendik Askeri Tersanesi ile TİB-DER yöneticileriarasında yapılan görüşmelerde ise tersane komutanlarıtarafından bir kez daha tehditler devreye sokuldu vepolis çağrıldı.

Polis, olası bir eylemin yasadışı bir eylemolacağını, bu nedenle müdahale edeceklerini belirtti.TİB-DER etrafında kenetlenen tersane işçilerininkararlı duruşu polisin ve askerin dernek yöneticileriniişçilerden yalıtma çabasını boşa düşürdü.

“Krizin yükü patronlara! Ücret Hakkı içindireniyoruz – Tersane İşçileri Birliği Derneği” yazılıpankart ve dövizleriyle işçiler direnişe başladılar.

17 Haziran günü ücretlerin ödeneceği sözününardından tersane önündeki bekleyişlerine son verdiler.

TİB-DER, yazılı açıklamasında CHT firmasınınkriz döneminde yaşadığı büyüme ve iş hacmine dikkat

çekti.

8 Haziran akşamı Çelik Tekne Tersanesi’ndemeydana gelen patlamada, Hüseyin İbir patlamayerinde parçalanarak yaşamını yitirmiş, biri ağır 2 kişide yaralanmıştı. Ağır yaralanarak Kartal Eğitim veAraştırma Hastanesi’nde tedavi edilen SüleymanKırgül (34) isimli işçi dün öğleden sonra yaşamınıyitirdi. Böylelikle bu yıl içerisinde tersanelerde 8 işçiiş cinayetine kurban gitti. Süleyman Kırgül’ün deölüm listesine eklenmesiyle tersaneler cehennemindekatledilen işçi sayısı 126’yı buldu.

İş cinayetlerinin hemen ardından tersane yönetimiölümlerden kendileri sorumlu değilmiş gibi, patlamayerinde çalışan iş güvenliği uzmanları, gemi inşamühendisleri ve formenlerin işlerine son verdi. Devletyetkilileri de tersanede görevli bir müdürü tutukladı.

Ancak bütün bu göstermelik tutumlar iş

cinayetlerinin önüne geçmiyor. Asli sorumlu aşırı kârhırsıyla davranarak, işçi sağlığına kaynak aktarmayantersane patronlarıdır. Dolayısıyla tersane patronları datutuklanmalı ve cinayetten yargılanmalıdır.

Dahası belge ve sertifika ile ölümlerin önünegeçebileceğini sanan sermaye devleti de gerçekliklerikarartmaktadır. Tuzla tersanelerindeki gerçek ise aşırıkâr hırsına bağlı şekillenen taşeronluk, ve önlemlerekaynak aktarılmamasıdır. İşçi katliamları buradandoğru yoğunlaşılarak çözülmelidir. Ancak devletin bualana dokunması sermayeyi kalbinden vurmakdemektir. Dolayısıyla sermaye devletinin bu konudaherhangi bir girişiminin olması mümkün değildir.Sermayeyi kalbinden vuracak asli güç ise tersaneişçilerinin örgütlü gücüdür.

Tersane İşçileri Birliği Derneği

Tersanelerde direniş ateşi...20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Pendik Askeri Tersanesi’nde direniş ateşi....

Hükümetle Türk-İş arasında yaklaşık 6 ay öncebaşlayan Kamu Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerindehükümetin dayatmaları sürerken Türk-İş’in de sessizliğidevam ediyor.

Kamuda çalışan ve TİS kapsamında bulunan 315 binişçi adına yürütülen görüşmelerde hükümetin %3’lük zamteklifine ve esnek çalışma dayatmalarına karşı çıkanTürk-İş İstanbul Şubeler Platformu 12 Haziran günüsaat 18.30’da Taksim Atatürk Kültür Merkezi önündebuluşarak buradan Gümüşsuyu’ndaki Türk-İş 1. BölgeTemsilciliği’ne yürüdü.

Türk-İş binasına yumurta ve domates yağmuru...

Toplanma sırasında ve yürüyüş boyunca atılansloganlarda mücadelenin önüne hükümetten daha fazlabarikat kuran Türk-İş bürokrasisine tepki vardı. İşçilerinhükümete ve Türk-İş’e yönelik öfkesi atılan sloganlarınyanı sıra Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği binasına yağdırılandomates ve yumurtalarla kendini gösterdi.

T. Harb-İş Sendikası Anadolu Yakası Şubesi üyesiişçilerin kitlesel katılım sağladığı yürüyüşe KamuTİS’lerine dahil olmayan Türk-İş’e bağlı sendikalardan dadestek geldi.

ATV-Sabah’ta grevde olan TGS üyesi basın emekçilerive Basın-İş Sendikası üyesi E-Kart grevcilerinin anlamlıbir katılımla en önde yer aldığı eyleme Herkese SağlıkGüvenli Gelecek Platformu bileşenleri de destek sundu.

Pazara değil sokağa mücadeleye!

En önde “Sefalet zammına, işten atılmalara, kıdemtazminatı gaspına KARŞI pazara değil sokağamücadeleye! / Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu”pankartıyla Türk-İş’in patron örgütleriyle başlattığıkampanya teşhir edilirken Türk-İş’e bağlı sendikalarınüyeleri taşıdıkları dövizlerle taleplerini dile getirdiler.

Yürüyüş boyunca ve Türk-İş Bölge Temsilciliği binasıönünde “Hain Türk-İş hesap verecek!”, “SatılmışKumlu!”, “Kumlu istifa!” sloganları atıldı.

Tez-Koop-İş Sendikası, T. Harb-İş ,TÜMTİS,Belediye-İş, Basın-İş, Deri-İş, Yol-İş, Haber-İşsendikalarının katılım sağladığı eyleme DİSK’e bağlısendikalardan tek destek ise Genel-İş Sendikası AnadoluYakası 1 No’lu Şube’den geldi.

Gümüşsuyu’ndaki Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği önüneyürüyen yaklaşık 1500 işçi ve emekçi burada yolu trafiğekapattılar. Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu adına Harb-İş Sendikası Anadolu Yakası Şube Başkanı HüseyinÖver’in okuduğu açıklama boyunca sloganlar hiçsusmadı.

Platform adına yapılan açıklamada hükümetin KamuTİS sürecinde ilk ay için önerdiği %3’lük ücret zammınınTürk-İş’le dalga geçmek anlamına geldiğinin belirtildiğiaçıklamada, bu zam teklifinin gerçekte %0’a tekabül ettiğiifade edildi.

Açıklamanın son bölümünde ise direnişteki E-Kart,ATV-Sabah, DESA ve Sinter işçileriyle dayanışma çağrısıvardı. “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganının atıldığı bubölümde ATV-Sabah grevcilerinin her Cumartesiyaptıkları Taksim yürüyüşüne çağrı yapıldı.

Türk-İş Şubeler Platformu adına yapılan açıklamaeylemlerin işyerlerinden başlatılmak üzere diğer illere deyayılmasının gerekliliği ifade edilerek sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kamu TİS’lerinde işçinin öfkesi sokağa taştı...

“Hain Türk-İş hesap verecek!”

126. ölüm: Süleyman Kırgül

Page 21: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Ekim Gençliği’nden BoğazKöprüsü eylemi!

İstanbul Ekim Gençliği, başta üniversitelerdeYÖK-polis-rektörlük işbirliği ile hayata geçirilenbaskıcı ve anti-demokratik uygulamalar olmak üzeresermaye düzeninin son dönem saldırılarına karşıBoğaz Köprüsü’nde eylem yaptı. Eylemciler yolukeserek kendilerini köprüye zincirledi.

İstanbul’un çeşitli üniversitelerinden devrimciöğrenciler 11 haziran günü saat 12.00’de BoğazKöprüsü’nde pankart açarak köprü trafiğini durdurdu.Eylem nedeniyle köprüde uzun araç kuyrukları oluştu.

Ekim Gençliği imzalı “Eğitim hakkımızengellenemez!” şiarlı pankartı köprününkorkuluklarından aşağıya sallandıran 5 öğrencikendilerini köprü korkuluklarına zincirledi.

2 öğrencinin köprü geçiş yolunda “Soruşturmalar,cezalar geri çekilsin! Eğitim hakkımız gaspedilemez!/ Ekim Gençliği” pankartını açarak başlattığı eylemboyunca sloganlar eksik olmadı.

Eylemin başlamasından 6-7 dakika sonra sivil veresmi polisler eylem alanına gelerek öğrencileremüdahalede bulundular. Köprüde açtıkları pankartpolisler tarafından zorla alınan öğrenciler attıklarısloganlarla polis müdahalesine direndiler.

Bir süre sloganlarla devam eden eylem boyuncaüniversitelerde yaşanan baskıcı ve anti demokratikuygulamaların yanı sıra sermaye düzeninin farklıalanlardaki saldırıları da teşhir edildi.

Kendilerini köprü korkuluklarına zincirleyenöğrenciler, zincirlerinin kesilmesinin ardındangözaltına alınarak önce Boğaz Köprüsü Karakolu’naardından da Arnavutköy Güvenlik Şube’yegötürüldüler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İÜ’de “Faşizmi Çiziyoruz”günleri...

İstanbul Üniversitesi’nde özellikle son birkaçaydır polis-idare işbirliği ile ülkücü faşistler birçokkez devrimci öğrencilere satırlarla, bıçaklarlasaldırmışlardı. Saldırılar sonucu birkaçı ağır olmaküzere çok sayıda arkadaşımız yaralandı. Bunun yanısıra saldırı sürecinde arkadaşlarımızdan bazılarınınçantaları, cüzdanları vb. eşyaları çalındı.

Tüm bu yaşanan faşist saldırılara karşı MerkezKampüs’te bulunan çeşitli öğrenci kulüpleri vegençlik örgütlenmeleri olarak protesto etmek veüniversitemizde faşizme karşı bir muhalefetoluşturmak için “Faşizmi çiziyoruz” günleriörgütledik.

8 Haziran Pazartesi günü etkinlik programınınafişlerini İÜ Merkez Kampüs’te öğrencilerin sıkçakullandığı alanlara astık ve el ilanlarımızı dağıttık.Hukuk Fakültesi koridoruna da okulumuzda ve başkaüniversitelerde yaşanan satırlı, bıçaklı, silahlı faşistsaldırılara ait fotoğraflardan hazırladığımız sergiyiaçtık.

Aynı gün içerisinde akşam üzeri okuldan çıkanarkadaşlarımız Saraçhane’de satırlı, bıçaklı birsaldırıya daha uğradı. Bir arkadaşımız koluna vebacaklarına aldığı satır darbeleriyle yaralandı.

9 Haziran Salı günü Merkez Kampüs’teki havuzlubahçede yere bez gererek resimler ve karikatürlerçizerek “Faşizmi Çiziyoruz” etkinliğinigerçekleştirdik. Sonrasında hazırladığımız sorularlafaşist katliamları teşhir ettiğimiz bir bilgi yarışmasıyaptık.

10 Haziran Çarşamba günü ise havuzlu bahçeden

rektörlük önüne doğru “Faşizme Karşı İnsan Zinciri”oluşturduk. Havuzlu bahçede elele tutuşarak yürüyüşebaşladık. Sloganlar eşliğinde okul dolaşılarakrektörlüğe yüründü ve rektörlüğe şikayet dilekçesiverildi.

İÜ Ekim Gençliği

KTÜ’de soruşturmalara karşıeylem

Dönem başından bu yana KTÜ’de öğrencileretiyatro oynamak, oturma eylemi yapmak ve İngiltereBüyükelçisi’ni protesto etmekten dolayı 100’ünüzerinde soruşturma açılmış ve bunların 17’si, ikidönem ile bir ay arasında değişen uzaklaştırmacezalarıyla sonuçlanmıştı.

Soruşturmalara karşı örülen süreçte yapılaneylemlerden kaynaklı üniversite yönetimi yenisoruşturmalar açtı. Artan soruşturma terörüne karşıüniversitenin giriş kapısında çadır kurup açlık grevinebaşlayan KTÜ Öğrenci Kolektifleri’ne 11 Hazirangecesi 30’u aşkın kişiden oluşan faşist bir grupsaldırdı. Saldırıda 3 öğrenci yaralandı. Bir öğrenciameliyata alınırken diğerleri taburcu edildi. SaldırıÖGB’nin gözü önünde gerçekleşirken rektörlük vegüvenlik tarafından faşistlere bir müdahaledebulunulmadı.

KTÜ Öğrenci Kolektifleri rektörlük önündebasın açıklaması yaptı. Açıklamada “KTÜ’nünçetelerin, faşistlerin değil, bilimin aydınlıkdüşüncelerin yeri olması gerektiği” ve cezaların geriçekilmesi istendi.

Yapılan yürüyüş, açlık grevinin 3. gününe girenöğrencilerin bulunduğu giriş kapısında son buldu. 15öğrenci de arkadaşlarına destek için açlık grevinebaşladı. Eyleme Ekim Gençliği, SGD, DPG, ÖğrenciMuhalefeti, Emek Gençliği ve KESK destek verdi.

Trabzon Ekim Gençliği

Gençlik eylem ve etkinliklerinden...

Gençlik eylem ve etkinliklerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Ankara’da liseli etkinliğiAnkara Liseli Ekim Gençliği 11 Haziran

Perşembe günü Jeoloji Mühendisleri OdasıKütüphanesi’nde “ÖSS’yi Yıkalım GeleceğiKazanalım!” başlığıyla bir etkinlik gerçekleştirdi.

Etkinlikte biraraya gelen liseliler başta ÖSSolmak üzere bugün gençliğin önüne çıkarılan pekçok sorunla ilgili konuştular ve bunlara yanıtaradılar. ÖSS’nin, eğitim sisteminin, bir bütünolarak kapitalizmin karşısında olunmasıgerektiğinin vurgulandığı etkinlikte sorunların tamçözümü için düzenin yıkılmasının hedefekonulması gerektiği belirtildi. Alternatif olaraksosyalizm işaret edildi.

Etkinlik mücadele çağrısıyla son buldu.Ankara Liseli Ekim Gençliği

Edirne’de ÖSS protestosu!Edirne’de liseli Genç-Sen’liler 11 Haziran günü

saat 12.00’de Edirne Postanesi önünde bir basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada ÖSS vb. sınavların nasıl bir rantalanı haline geldiği, bu sınavın genç insanlarınhayallerini çaldığı ve onlara geleceksizlikten başkabir şey sunmadığına vurgu yapıldı. Ayrıca liselilerÖSS’nin beş seçeneğine rağmen tek seçeneğinmücadele olduğunu belirtti.

Eylemde sık sık “Kurtuluş yok tek başına yahep beraber ya hiçbirimiz!”, “Müşteri değilöğrenciyiz!” sloganları atıldı.

Ekim Gençliği / Edirne

Genç-Sen’e açılan ve iki yıldır süren kapatmadavasını protesto etmek için 16 Haziran’da çeşitliillerde eş zamanlı olarak protestolar düzenlendi.

İzmir’de Genç-Sen’liler Alsancak KıbrısŞehitleri Caddesi’nde yürüyüş ve ardından basınaçıklaması gerçekleştirildi. Samsun’da ise Genç-Sen üyeleri Süleymaniye Geçiti’nde bir basınaçıklaması yaptı. Ankara Genç-Sen’liler kapatmadavasına ilişkin Yüksel Caddesi’nde bir basınaçıklaması gerçekleştirildi.

Ortak metinlerin kulanıldığı açıklamalarda,daha önce Emekli-Sen ve Çiftçi-Sen’in de benzerbir uygulamayla karşı karşıya kaldığı, sisteminemekten yana olanları yok etmeye çalıştığıbelirtildi. Türkiye’de sendikalar ve iş yasasınınyetersiz olduğu söylendi.

Bundan 39 yıl önce 274 sayılı İş Yasası ile 275sayılı Sendikalar Yasası’nda değişiklik yapılmayaçalışıldığı ve 15-16 Haziran 1970 tarihinde yüz binişçinin iş bırakarak burjuvaziye karşı koyduğu veellerinden alınmaya çalışılan haklarını geri alaraksermayeye geri adım attırdığı ifade edildi.

15-16 Haziran direnişinin mücadeleye ışıktuttuğunu ifade eden Genç-Sen’liler, sendikanınkapatılmasına karşı direnişlerinin devam edeceğini,zaferin Genç-Sen’in olacağını ve sendikanınkapatılamayacağını söylediler.

Genç-Sen kapatmadavası protesto edildi!

Page 22: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Korktukları için baskı araçlarını derinleştiriyorlar22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Yine “adalet” tersten işliyor. Aslında kapitalistüretim ilişkileri içinde kendi mantığına uygun işlerişekillendiriyor. Neredeyse her gün tekerrür edenbenzer örnekler “adeletin” kimin için olduğunu, kimisavunduğunu, koruduğunu tekrar tekrar gösteriyor.Teraziyi taşıyan kadının gözleri her geçen gün bir katdaha bezle bağlanıyor. Kılıç ve terazi görmeyen ya dagörmek istemeyen gözlerin sahibinin elinde olunca,sesini çıkaranlar yargılanıyor. Kör gözler, aydınlığabakanları hedef alıyor.

Sistem sadece aklamıyor. Sesini çıkaranları, razıolmayanları, tepki gösterenleri de sindirmeye,yıldırmaya çalışıyor.

Ve adalet nasıl da hızlıca işleyiveriyor koruduğudüzenin bekası söz konusu olunca! Celse celse sürenmahkemeler, zamanaşımına uğrayan davalar sözkonusu olmuyor mesela...

Düzen tecavüzcüleri aklıyor! Yalan, düzmece,sahte raporlar hazırlıyor bunun için. 14 yaşındaki birçocuğa cinsel istismar söz konusuyken ve bu alenenortadayken, taciz eden değil de onu protesto edenkadınlar yargılanıyor.

Bir tecavüzcü elini kolunu sallayarak, rahatlıklaortada dolaşabiliyor, gerçekleştirdiği insanlık dışısuçun hiçbir yaptırımı olmuyor. İşte, sermayedevletinin mahkemelerinin nasıl işlediği bu örneklebir kez daha gözler önüne seriliyor. Ve bu kararladaha kaç çocuğun Üzmez gibilerinin gölgesiniüstünde hissedeceğini bilemiyoruz. Ve bu kararladaha kaç çocuğun bu şekliyle istismar edilebilmesinekapı aralandığını tahmin bile edemiyoruz.

Diğer taraftan, davanın bu halini aşan ve bir adımdaha ileriye taşıyan bir nokta daha var. Bu örnek,adalet sisteminin tek başına suçluları korumaklayetinmediğini, aynı zamanda bu suçları, suçlularıyaratan düzeni de koruyabilmek için ortaya çıkan‘pürüzleri’ nasıl ortadan kaldırmaya çalıştığınıgösteriyor.

Bursa’nın Mudanya İlçesi’nde 14 yaşındakiB.Ç.’ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıylatutuklanan ve ikinci duruşmada tahliye edilen Vakitgazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’i, 10 Şubat’takiduruşması için geldiği adliyede, yumurtalarla protestoeden Halkevci kadınlar Pınar Koyuncular ve NergizŞişek hakkında 7.5 yıla kadar ceza istemiyle davaaçılması bunun bir örneği.

Sermaye devleti tecavüzcüleri aklıyor, katilleri koruyor!

Buna benzer diğer bir örnek de yine geçtiğimizhafta yaşandı.

Hrant Dink cinayeti ile ilgili “İstihbarat Yalanları”kitabı nedeniyle hakkında dava açılan gazeteci NedimŞener de “bağımsız” yargının mağduru oldu. 28 yılhapsi istenen Milliyet gazetesi muhabiri Şener’in suçuise yazdığı “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları”adlı kitabının “kamu görevlisine görevinden dolayıhakaret, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs vekişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal”etmesi gibi bir gerekçeye zemin hazırlaması.

Kitapta Agos gazetesi Genel Yayın YönetmeniHrant Dink cinayetinde polisin ve istihbaratbirimlerinin ‘ihmal ve hataları’ anlatıyor.

Kitabın yayınlanmasının ardından Şener hakkında2 ayrı dava açıldı.

Kitapta ifade edilenler ise Şener’in neden budavaya ya da hukuk terörüne maruz kaldığınıanlatmaya yeter. Şener’in kitabı kendi deyimiyledevlet görevlilerinin cinayetle ilgili kusurlarını, yinedevletin belgelerine dayanarak ortaya sunuyor. Tabiibunların sadece bir kusur ya da ihmal olmadığıgerçeği ise Şener’e açılan davayı koşulluyor.

Dink cinayeti, yine devletin kendi belgelerininortaya koyduğu gibi devletin bilgisi dahilinde veyönlendiriciliğinde gerçekleştirilmiştir. Devletinçeşitli kademelerindeki kişiler bu cinayetin bilgisinesahiptiler. Yine çeşitli kademelerdeki kimseler debizzat bu cinayeti planlayarak Dink’in ölümündendolaysızca sorumludurlar. Oysa mahkemeler,yargıçlar sadece bu cinayetteki piyonları yargılamaklayetiniyor. Bunu da mecbur oldukları için, yani bütünpislik ortaya saçıldığı ve birilerinin feda edilmesigerektiği için yapıyorlar.

İsmi anılmayanlar ya da ağızlarda gevelenenler iseyine devlet için pis işlerini yapmaya devam ediyorlar.Her zamanki gibi hayatlarını rutin bir şekildesürdürüyorlar. Yaptıkları işler için kimi zamanödüllendiriliyor, sonra rahat yataklarında uyumayadevam ediyorlar.

Ve Şener gibiler aslında düzenin temellerinedokunma niyeti olmayanlar bile zaten ortada olan birşeyi tekrardan yazıp çizdi, düzenledi diye huzursuzediliyor. Belki yıllarını içeride geçirmesine nedenolabilecek bir suçlamayla itham ediliyor. Bu bile, yaniözgürlüğünü kaybedebilecek olmanın huzursuzluğubile kimi zaman caydırıcı olabiliyor. Sermayedevletinin bu bilinçli davranışı, bildiklerini kendinesaklamayı, görmemeyi, söylememeyi salık veriyor.

Bu iki örnek gerçekten çarpıcı! Bunlar toplumunbüyük bir kesiminin takip ettiği ve tepkili olduğu

davalar. Dahası dava süreçlerinde ortaya çıkanhukuksuzluklar, davaların nedenleri ve oluş biçimleriverilen tepkilerin daha da artmasına neden olmuştur.

Böylesi tepki çeken ve toplumda belli birduyarlılık oluşmasına neden olan davalarda bilesermaye devletinin savcıları çekinmiyorlar. Üzmez’iprotesto eden kadınlara duyulabilecek sempati, bukişilere açılan davaların sisteme olan güvensizliğidaha da arttırabileceği gerçeği düzenin savcılarınıgörevlerini yapmaktan alıkoymuyor.

Bu bir korkunun ifadesidir. Bu, her ne kadar cılızolsa da, her ne kadar sınırlı olsa da onlar için çatlakolarak nitelendirilebilecek seslerin kısılmasının nekadar önemli olduğunun ifadesidir. Sistemin pisliğitek bir kişinin dilinde olduğunda dahi, yıkılmaya yüztutmuş sistemlerinin çöküşünün hızlanacağınıbiliyorlar çünkü. Bunun için korku salmayaçalışıyorlar. Bu tutumla topluma, sessiz kalmasınıtembih ediyorlar. En ufak bir mırıldanmanda dahisırada senin olacağını işaret ediyorlar.

Ve bu örneklerin üstüne daha yüzlercesieklenebilir.

Şemdinli davasında iyi çocukların korunması gibi.Yıllarca Kürdistan’da imha, inkar ve asimilasyonpolitikalarını uygulayanların değil de buna maruzkalanların yargılanması gibi. Halkını katledenlerekarşı taş atan çocukların cezaevlerine mahkumedildiği gibi. Hayata dönüş operasyonundadevrimcilere kimyasal silahlarla saldıranlarındavalarının zamanaşımına uğraması ve gerisin geridevrimcilere dava açılması gibi.

Buyursunlar, istedikleri davaları açsınlar.Onlardan, yargı sistemlerinden, baskı araçlarından, bukokuşmuş düzenlerinden korkumuz yok!

Asıl korkan onlardır. Er geç çökecek olandüzenleri başlarına yıkıldığında tüm kirli işlerininhesabını vermek zorunda kalacak olanlardır...

Sermaye devleti korkuyor, korktukça saldırganlaşıyor!

B.Ç’ye cinsel tacizde bulunan Hüseyin Üzmez’iprotesto edip yumurta fırlatan Halkevci PınarKoyuncular ile, Öğrenci Kolektifleri‘nden NergizŞimşek’e toplam 15 yıl istemiyle dava açıldı.

Sermaye devletinin tecavüzcüyü protesto edenkadınlara dava açması İzmir’de basın açıklamasıyapılarak kınandı. 16 Haziran günü Kemeraltıgirişinde gerçekleştirilen eylemde “Üzmez’in uçkuruAKP’nin gururu olunca aklamayıp haklayankadınlara 7.5 yıl ceza / Halkevci kadınlar“ pankartıaçıldı.

Okunan basın metninde ise yaşananlaraktarılarak, kadınlara açılan davaların savcılıktarafından geri çekilip, gerçek suçlularınyargılanması talep edildi. Basın açıklamasına KadınDayanışma Dernekleri ve KESK’li kadınlar dadestek verdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Halkevci kadınlardan protestoHalkevleri ve Öğrenci Kolektifi üyeleri, Üzmez’i

protesto eden kadınlara yönelik cezaları protesto etti.Pınar Koyuncular ve Nergiz Şimşek için istenen

7’şer yıl 8’er aylık hapis cezasını protesto edenkadınlar Galatasaray Lisesi önündegerçekleştirdikleri eylemde “Tacize tecavüze karşımücadelemiz yargılanamaz”, “Emeğimiz bedenimizkimliğimiz bizimdir” dövizlerini taşıdılar.

“AKP Hüseyin’i üzmez kadınları üzer!”,“Kızkardeşime dokunma!” sloganlarının da atıldığıeylemde açıklama yapan Semra Ocak, Üzmez’iaklamak için el birliği edenlerin şimdi de kadınlarakarşı birleşeceğini belirtti.

Kadınlara yapılan bu saldırıların örgütlümücadele ile aşılacağını belirten Ocak, eylemhakkında savcılık tarafından başlatılan soruşturmayaderhal son verilmesini istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Üzmez’i protesto eden kadınlarahapis cezası kınandı

Page 23: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

15-16 Haziran Direnişi yol gösteriyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

İzmir BDSP’nin düzenlediği “15-16 HaziranDirenişi yolumuzu aydınlatıyor” başlıklı panel 14Haziran günü Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’ndegerçekleşti.

Etkinlik kısa bir açılış konuşmasıyla başladı. Dahasonra Birleşik Metal-İş Sendikası tarafındanhazırlanan 15-16 Haziran sinevizyonu ile devam etti.

İlk konuşmayı yapan BDSP temsilcisikonuşmasına bu Büyük İşçi Direnişi’nin bugün halaaşılmadığını söyleyerek direnişin işçi sınıfının kendigeleceği adına yaptığı bir başkaldırı olduğunuvurguladı.

Krizin etkilerinden bahseden BDSP temsilcisiİzmir’in krizden en çok etkilenen illerden biriolduğunu ama işçi sınıfının bir karşı duruşsergileyemediğini belirtti.

Devrimci hareketin sınıfa dönük bir programıolmadığını söyleyen BDSP temsilcisi, reformistlerindevrim gibi iddiası olmadığını, devrimci grupların isesınıf dışı olduklarını söyledi. İşçi sınıfının ‘60’lardanbu yana mücadele sahnesine çıktığını belirterek sondönem yaşanan işçi direnişleriyle 15-16 HaziranDirenişi’nin bağını kurdu.

Volkan Yaraşır: “15-16 Haziran Direnişianti kapitalist bir manifestodur!”

Ardından sözü Volkan Yaraşır aldı. Yaraşırkonuşmasına, Türkiye işçi sınıfının mücadelesinindeğerlendirmesini yaparak başladı. Türkiye işçisınıfının bazı karakteristik çıkışlarıyla 15-16 Hazirandeneyimini birleştirdi.

Türkiye işçi sınıfının tarih sahnesine geç çıktığınıancak genç bir sınıf olduğunu söyledi. Genç bir sınıfolmasının avantajları, zaafları ve özgünlükleriolduğunu belirtti. Sınıfı kapitalist gelişme eksenindedeğerlendirmek gerektiğini ifade etti. Emek-sermayecephesinden sınıfın otonomisine baktığını anlattı.

Türkiye sol hareketinin işçi sınıfının bağrındayeşermediğini ifade etti. Sosyalist hareketin başındanitibaren sınıfla tanıştığını ancak organik bağkuramadığını anlattı. 1920’lerin TKP’sinin sınıfakurtuluş savaşıyla gittiğini dile getirdi.

Yaraşır 1960’lı yıllardaki eylemliliklerin anlamınadeğindikten sonra Saraçhane mitingini kronolojik bireylem gibi algılamamak gerektiğini söyledi. Bumitingle işçi sınıfının toplumsal maddi bir güç olarakmücadele sahnesine çıktığını dile getirdi. İşçi sınıfınınKavel direnişiyle haklarını söke söke aldığını ifadeetti. 1968-69’lu yıllarda yaşanan fabrika işgaleylemleriyle işçi sınıfının ayağa kalktığını, artıdeğerive özel mülkü işgal ederek burjuva hukukunu blokeettiğini ifade etti.

Ardından 15-16 Haziran Direnişi’nin öneminedeğinen Yaraşır, onun anti-kapitalist bir manifestoolduğunu belirtti. 15-16 Haziran’ın, Türkiye’nin 1Mayıs’ı olduğunu, 15-16 Haziran’ı önemsizleştirmeyeçalışanların ileri sürdüğü gibi onun aynı zamandakendiliğindenci olmadığını söyledi. Bu direnişte“direniş komiteleri” kurulduğunu ifade etti. Odönemde devrimcilerin sınıfla teması olduğunu amaorganik bağı olmadığını vurguladı. Burjuvazininbilinçli bir tarzda o dönemde TKP ve CHP’nin önünüaçtığını söyledi.

Burjuvazinin 15-16 Haziran Direnişi’nden işçikıyımıyla intikam almaya çalıştığını, öncü işçikuşağının bu işinden olduğunu, açlıkla ehlileştirilmeye

çalışıldığını, DİSK’in ise bu konuda işçileri sattığınıifade etti.

Yaraşır, 15-16 Haziran Direnişi’ni bir birikiminürünü olarak tanımlayarak bugün yapılması gerekeninsınıfla organik bağ kurmak olduğunu söyledi.Türkiye’de 249 organize bölgesi olduğunu ifadeederek “günümüzde sınıf devrimciliğinden başka birseçenek yok” dedi. Ve devrimcilerin buralarda olmasıgerektiğini söyledi.

Dönemin model eylemlerinin ise işgal, grev,direniş, sabotaj ve rehin alma eylemleri olduğunusöyledi, uluslararası örneklerle söylediklerinisomutladı.

Ardından soru-cevap bölümüne geçildi. .

Kızıl Bayrak / İzmir

Sermaye sınıfı ÖTV, KDV v diğer bazı vergi veharçlarda yaptığı indirim oranlarını bir süre dahasürdürme kararı aldı. İndirim oranları aylarayayılarak kademeli bir şekilde artırılacak. Sermayeböylece hem depolarda bekleyen malları tüketmeyihem de bu sayede iç piyasayı canlandırmayıhedefliyor. Fakat bu durumun daha başka sonuçlarada yol açması kaçınılmazdır.

Kapitalist ekonomilerde her türlü vergi ve harç,işçi sınıfının ürettiği artıdeğerden dolaylı ya dadolaysız olarak gaspedilerek sermaye sınıfınınkasasına akıtılan, sermaye sınıfı ve onun devletaygıtı için en önemli gelir kalemlerinden bazılarıdır.Hukuki ya da ticari maskelerle her ne kadarperdelenmeye çalışılsa da işin özü tam olarak budur.Her yıl emekçilerin meta ve hizmet olarak ürettiğitoplam artıdeğer miktarının yanında yine işçi veemekçilerin ücretlerinden kesilen vergilerle eldeedilen gelirin çok küçük bir kısmı eğitim, sağlık,kültür, ulaşım vb. gibi sosyal ihtiyaçlara harcanırken(sermaye sınıfı bu harcamaları, sosyal gerilimidüşürmek için son derece güdük bir şekilde olsa dayapmak zorundadır) geri kalan kısmı ise sermayesınıfının hizmetine sunulmaktadır.

Sermaye sınıfının vergi ve harçlarda yaptığı buindirimlerin ilk etkisi girişte de belirtildiği gibistokları eritmek ve iç piyasayı canlandırmakolacaktır. Fakat kapitalist mantık kendini bununlasınırlamayacaktır.

Sermaye sınıfı, bu indirimlerle aslında işçi veemekçiyi sömürerek el koyduğu artıdeğerin birkısmından vazgeçmiş ve bunu alıcıya hediye etmişoluyor. Bu durum, özellikle ekonomik bunalımdönemlerinde rekabet koşulları yüzündenkapitalistlerin sıkça başvurduğu bir yöntemdir.Şimdilerde bunun tek tek kapitalistler tarafındandeğil de daha geniş ölçekte sermaye sınıfı tarafındanyapılıyor olması hiçbir şeyi değiştirmez.Nihayetinde sermaye sınıfı, küresel sermayenin birbileşeni olarak hem içte hem dışta aynı tekelcirekabet koşullarının basıncı altındadır.

El konulan artıdeğerin bir kısmının alıcıyahediye edilmesi, istisnai durumları dışarıdabırakırsak, öncelikle ilgili sektörlerdeki emeksömürüsünün fazlasıyla yoğunlaştığını gösterir. Tek

amacı daha fazla artıdeğere el koymak olankapitalistin, bu artıdeğerin bir kısmındanvazgeçmeyi göze alabilmesinin tek koşulu alıcıyahediye edilen artıdeğerin kapitalistin sermayebirikimindeki artış oranını etkilememesidir. Yanisermaye sınıfı için sorun emek sömürüsünüyoğunlaştırabildiği oranda sermaye birikimini vekârını artırabilmektir.

Bu durum sermaye sınıfına sömürüyüyoğunlaştırabilme konusunda çok önemli bir olanaksağlar.

Kapitalist ekonomi, her ne kadar kendi içindesayısız çatışma ve çelişkiyi barındırsa da, birbütündür. Çeşitli indirimlerle düşürülen metafiyatları, ilgili sektörlerdeki üretim kalemlerindeküçük ya da büyük oranda fiyat dalgalanmalarınayol açar. Bu da, üretim maliyetlerinindeğişmesi/düşmesi anlamına gelmektedir. Budalgalanma, emek-gücünün değerinde ve fiyatındada dolaylı ya da dolaysız olarak bir değişiklikmeydana getirir. Özellikle fiyatı düşürülen metalarınüretildiği sektörlerde maliyetin çeşitli indirimlerdolayısıyla düşürülmesi, emekgücünün fiyatının veücretlerin hesaplanmasında temel ölçüt işlevigörmeye başlar. İşçi sınıfı cephesinden anlamlı birkarşı duruş sergilenmediği koşullarda ücretler, budüşük maliyet fiyatı baz alınarak hesaplanır ve birsüre sonra yerleşik hale gelir. Bu durum, yalnızcaindirimlerin hedef aldığı sektörlerde değil, osektörlerle ilintili birçok yan sektörde de ücretlerindüşürülmesi konusunda büyük bir basınç oluşturur.Böylece ücretler düşürülerek sömürü daha dayoğunlaştırılmış olur. Bu, tam olarak krizfırsatçılığıdır.

Bu durum, meta fiyatlarının en azından kısa yada orta vadede de düşük olacağı anlamına gelmezkesinlikle. Burada önemli olan fiyatların düşükolması değil, emekçinin alım gücünün daha dadüşmesidir. Ülkemizdeki gibi kaotik ve kırılganpiyasa ekonomisi koşullarında meta fiyatlarınınsürekli artış göstermesi ise kaçınılmazdır. Zatenvergilerin yeniden kademeli bir şekilde artırılmayabaşlanması bunun net bir göstergesi sayılabilir.

Bu gidişe ancak işçi sınıfının devrimci eylembirliği dur diyebilir.

Sermayenin yeni vurgunu: Vergi indirimleri

İzmir BDSP’den 15-16 Haziran paneli

“15-16 Haziran Direnişi yol gösteriyor!“

Page 24: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

İran’da Molla rejimi çatırdıyor!24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

İran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri, buülkede yeni bir dönemi başlatmış görünüyor. Seçimöncesinde görülen adaylar arası polemikler, seçimlerekatılım oranının yüksekliği, seçim sonrasındabaşlayan ve giderek yayılan kitlesel gösteriler,İran’da gerici Molla rejiminin inişe geçtiğini kanıtlarniteliktedir. Zira kitle desteğini arkasına alarakmeydana inen farklı burjuva kesimlerin temsilcileriilk defa bu kadar açıktan, bu kadar sert, bu kadaruzlaşmaz bir tutumla çatışmaktadır.

Seçimlerin tetiklediği çatışma, egemen sınıfların“muhafazakar” kesimlerini temsil edencumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile“reformcu” kesimleri temsil eden eskibaşbakanlardan Mir Hüseyin Musavi arasındacereyan ediyor. Kuşkusuz ki, burada kişiler, İranburjuvazisinin farklı kanatlarını temsil ediyorlar.Başka bir ifadeyle cumhurbaşkanlığı koltuğuetrafından kopan fırtına, iki ana akım burjuva kesimarasındaki iktidar savaşının dışa vurumundan başkabir şey değildir.

Seçim propagandası döneminde tarafların birbirinihedef alan sert ifadeleriyle hissedilen çatışma,Ahmedinecad’ın seçimleri açık farkla kazandığınınaçıklanması ile sokaklara taştı. Yüzbinleri sokaklaradöken Musevi liderliğindeki taraf, özellikle başkentTahran’da güçlü bir kitle desteğine yaslandığını,dahası bu kitleyi sokaklara dökebilme yeteneğikazanmış olduğunu da gösterdi. Onbinlerce taraftarınısokaklara döken Ahmedinecad ise, devletin militaristkurumlarından destek almaktadır.

Seçimleri kaybeden “reformcu” güçler sokaklara döküldü

Seçimler öncesinde yapılan spekülasyonlar,“reformcu” kanadın desteklediği Hüseyin Musavi’ninkazanacağı kanısını güçlendirmiş, Ahmedinecad’ınise, yoksulluğun yaygınlaşması, artan yolsuzlukolayları, enflasyonun yüksekliği gibi nedenlerdendolayı seçimleri kaybedeceği varsayılmıştı.

Oysa 12 Haziran’da yapılan yüksek (yüzde 85)katılımlı seçim sonuçları, beklenenin tersi yöndeoldu. İran İçişleri Bakanlığı tarafından yapılanaçıklamada, Ahmedinejad’ın %62.6, Musavi’nin%33.8 oranında oy aldığı belirtildi. Buna göreAhmedinecad neredeyse Musavi’nin iki katı oy almışoluyor. Gerçi İran’dan yansıyanlar, seçimlerde hile,tehdit, şantaj, usulsüzlük gibi sorunların yaşandığınıgösteriyor. Ancak tüm bu sorunların adaylar aradakibüyük oy farkını açıklamaya yetmediği de, kabulediliyor. Nitekim seçimlere özel ilgi gösteren veseçim sonuçlarından hayal kırıklığına uğrayanemperyalist güç merkezleri bile, seçimlerdekiusulsüzlük konusunda net bir tutum açıklayabilmişdeğiller. Tabii bu kadarı Musevi’ye destek verengüçlerin sokaklara taşınmasına engel olmadı.

Gösterilere katılarak kitleye seslenen Musevi de,“Seçimlerde yaşanan pek çok bariz ihlali şiddetlekınadığını, bu tehlikeli sessiz sinema gösterisini kabuletmeyeceğini” söyledi. “Bazı yetkililerin bu şekildeki

davranışlarının getireceği sonuçlar İslam Devletinindayanaklarını tehlikeye atıyor ve diktatörlükoluşmasını sağlayacak” görüşünü savunan Musevi,İran’da Şii nüfusunun merkezi olan Kum kentindekidin adamlarını da bu konuda seslerini yükseltmeyeçağırdı.

Tahran’da göstericilere seslenen Musevi,“Açıklanan sonuçlar İran İslam Cumhuriyeti’ninkutsal sisteminin temellerini sarsıyor ve halkınoylarına ihaneti temsil ediyor” dedi. “Halk, iktidarıyolsuzluk yoluyla ele geçirenlere saygıduymayacaktır” diye konuşan Musevi, gayrimeşruilan ettiği Ahmedinecad’a karşı, mücadeleye devamçağrısı da yaptı.

Nitekim yaygınlaşarak devam eden gösteriler sertçatışmalara da sahne oldu. Kitleye saldıranmotosikletli polisler, çevik kuvvet ve “gönüllü” Besiçmilisleri ile eylemciler arasında saatler sürençatışmalar yaşandı. 1 Mayıs’ı kutlayan işçilerin bilezindana atıldığı İran’da bu çapta ve bu kadar sertçatışmaların yaşanması, Molla rejiminin şu ana kadartahammül etmediği bir duruma işaret ediyor.

Olayların seyri, Ahmedinecad’ı destekleyen dinilider Ali Hameney’e bile geri adım attırmışgörünüyor. Sonuçların açıklanmasından sonraAhmedinecad’ın büyük bir zafer kazandığını savunanHameney, devletin tüm kuvvetiyle protestolarıetkisizleştireceği tehdidini de savurdu. Ancakgelişmeler üzerine çark eden dini lider, Musevi ileyaptığı görüşmenin ardından yolsuzluk iddialarınınaraştırılması için gerekenin yapılacağını açıklamakzorunda kaldı. Molla rejimin en güçlü otoritesi olanHamaney’in geri adım atması, ciddi bir basınç altındakaldığı izlenimini vermektedir. Nitekim göstericilerinyer yer dini lider Hamaney’i de hedef aldığıgözlenmektedir. Ki bu, İran açısından yeni birgelişmedir.

Egemen güçler arası çatışma kitlelerde biriken öfkenin dışa

vurmasına vesile oldu

İran’da çatışan taraflar, uzun yıllardan beri Mollarejimin üst düzey yönetici tabakası arasında yeralıyordu. Nitekim taraflar, her fırsatta “İslamCumhuriyeti”ne bağlı olduklarını dile getiriyorlar.Reformculuk iddiası taşıyan Musevi’nin Kumkentindeki din adamlarına çağrılar yapması, rejimebağlılığın boyut hakkında fikir vermektedir.

Taraflar siyasal alanda farklı argümanlar kullansada sömürü ve köleliğin azgın bir şekilde devamıkonusunda hemfikirler. Ahmedinecad yönetimi 1Mayıs’ı kutlayan işçilere azgın devlet terörüylesaldırırken, “reformcu” kesimlerin buna herhangi birtepkisi olmamıştır. İşsizlik ve yoksulluğun artması da,“reformcu” kanadın ilgi alanına pek girmiyor. İşingarip yanı, demagojik söylemi kullananAhmedinecad’ın kent ve kır yoksullarından da oyalabilmesidir. Gerçi Ahmedinecad’ın yoksullardan oyalmasındaki bir diğer önemli etken, ABD-İsrail

ikilisinin tacizlerine cepheden yanıt vermesidir. ABD-İsrail tehditlerinin de etkisiyle kendini

sürekli tahkim eden rejim, anti-Amerikancı söylemleyaşamları çekilmez hale gelen yoksulları, kısmen deolsa peşinden sürüklemeyi başarırken, tepkisinieyleme döken işçi sınıfı bölüklerine karşı ise amansızbir devlet terörü uygulamaktadır.

İran’ın en zenginlerinden biri olan eskicumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin desteklediği“reformcu” kanat ise, eğitimli ve gelir düzeyi yüksekkesimlere hitap etmekle yetiniyor. Emekçilerden,söylemde bile uzak duran reformcu kanat, liberalizmve bireysel özgürlükler argümanını öne çıkarıyor.Orta sınıflarla Molla rejiminin boğucu baskısındanbıkan gençliğin dinamiğine yaslanan “reformcu”kanat, toplumun bu kesimlerinde biriken öfkeyisokaklara taşıyarak, kısmen de olsa İran’da devameden boğucu atmosferin dağılmasına katkıdabulunuyor.

İranlı işçi ve emekçileri hem gerici rejime hem emperyalist

saldırganlığa karşı mücadeleyi temel alanbir çizgi temsil edebilir

İran’da egemenler arası çatışmanın sertleşmesi,Molla rejiminin dokunulmazlık zırhına bürünenelitlerinin prestijini sarsması açısından hayırlısonuçlar yaratmış görünüyor. Seçim öncesi vesonrasında birbirine ağır ithamlarda bulunan şeflerintümü bu elit tabakanın mensuplarıdır. Çatışma,kendilerini İslami değerlerin has temsilcisi olarakpazarlayan şeflerin hırsız, yalancı, rüşvetçi,yolsuzluklara batmış, seçimlere hile karıştıran vb.sıfatlarla birbirini itham etmelerine vesile olmuştur.Böylece “kutsallık” halesine bürünmeye çalışanMolla rejiminin şeflerinin sömürü ve kölelikdüzeninin tüm çirkinlikleriyle malül oldukları İranhalkları önünde yüksek sesle dile getirilmiş oldu.

Ancak egemenler arası çatışma, işçi veemekçilerin şu veya bu gerici odağın yedeğine düşmetehlikesini de arttırıyor. Nitekim şu ana kadaryansıyanlara bakıldığında, emekçiler adına bağımsızsöz söyleyen bir güç odağı görülmemektedir. Bununlabirlikte, Molla rejiminin boğucu egemenliğindeaçılacak gedikler, köklü mücadele deneyimi olan İranişçi sınıfının biriken öfkesini eyleme dökmesinikolaylaştırabilir de.

Çatışmanın hangi yönde seyir izleyeceğinişimdiden kestirmek kolay olmasa da, Molla rejimininaçmazlarının giderek derinleşeceğini, kitlesel boyutavaran sokak eylemlerinin ise İran’da yeni bir dönemeişaret ettiğini söylemek mümkündür. İran işçisınıfının, emekçilerinin ve ezilen diğer toplumkesimlerinin çıkarlarını güçlü bir şekilde temsiletmek için, bu ülkedeki ilerici-devrimci güçlerin birmücadele odağı oluşturmaları şarttır. İran komünistve işçi hareketinin birikim ve deneyimleri, böyle birodağın oluşmasını sağlayacak dinamikleri mutlakaaçığa çıkaracaktır.

Gerici Molla rejiminin açmazları derinleşiyor…

İran’da seçimler, egemen güçler arası çatışmaları alevlendirdi!

Page 25: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Amerikan ordusunun Bağdat’ta bulunan Ebu Garibzindanındaki tutsaklara sistematik işkence uyguladığı,Irak işgalinden bir yıl sonra, Nisan 2004’te ortayaçıkarılmıştı. İşkence vahşetini belgeleyen fotoğraflarındünya basınında yayınlanması, işgalci zorbaların şefiGeorge Bush tarafından ikide bir tekrarlanan“amacımız Irak’a demokrasi götürmek” söylemininiğrenç bir yalandan ibaret olduğunu tartışmaya yerbırakmayacak açıklıkta dünya halklarının gözleriönüne sermişti.

İşkencecilerini savunan emperyalist Amerikanrejimi, olayların münferit olduğunu iddia ederek,insanlığa karşı işlediği bu ağır suçu birkaç “günahkeçisi”nin sırtına yıkarak kendini aklamaya çalıştı.Ancak o zaman Ebu Garib’ten yansıyanlara tepkigösteren Uluslararası Kızılhaç Örgütü ile UluslararasıAf Örgütü işkencenin “münferit değil sistematikolduğunu” ilan ederek, Washington’daki şeflerinyalancı olduğunu kanıtladılar. Kızılhaç Örgütü’nün üstdüzey bir yetkilisi tarafından yapılan açıklamada,bugüne kadar kamuoyuna yansıyan vakaların münferitolmadığı, tersine, işkencenin sistematik bir şekildeuygulandığı belirtilmiş, Amerikan basını da işkenceninsadece Ebu Garib Cezaevi ile sınırlı kalmadığını itirafetmişti.

İşkenceciler, emrin kendilerine Pentagon’danverildiğini açıkladıkları halde, ABD mahkemeleribirkaç celladı yargılamakla yetinmiş, böylece Irakhalkları şahsında insanlığa karşı işlenen iğrençsuçların üstünü örtmeye çalışmıştı.

Hatırlanacağı üzere medya tekelleri, kapitalistemperyalizmin barbarlığına değil, işkenceci kadınasker Lynndie England üzerine fırtına koparmayıtercih etmişti. Ebu Garib’ten yansıyanlar emperyalistişgalin sembolü iken, Amerikalı kadın askerişkencenin sembolü ilan edildi. Birkaç işkenceciyiyargılayan ABD mahkemeleri ise kadın askere üç yılhapis cezası vermekle yetinmişti. Mahkeme, birkaçişkenceciye daha kısa süreli hapis cezaları vererekdosyayı kapatmıştı. Yani ABD adaleti ne işkenceemrini veren Pentagon’daki şeflere ne işkenceyisavunan Beyaz Saray’daki “demokrasi ihracatçıları”nadokundu.

İşkenceciliği sayesinde “ünlü” olan ABD’li kadınasker, son günlerde tekrar medyada görülmeye başladı.“Tortured” adlı otobiyografi kitabını yayımlayanLynndie England, kapitalizmde, işkenceciliği bileranta çevirmenin olanaklı olduğunu kanıtlamışgörünüyor.

Kitabında, vahşi işkencelerden dolayı pişmanlıkduymadığını gösteren kadın asker, bu yöndeki sorularaverdiği yanıtta, “Neden pişman olacakmışım? Onlardüşmanlarımızdı” sözleriyle iğrenç görevini savundu.Elinde, Ebu Garib zindanında çekilmiş 800 “hatırafotoğrafının” daha olduğunu söyleyen işkenceciaskerin tutumu, kapitalizmin silahlı bekçiliğini yapansavaş makinelerinin ne tür yaratıklar imal ettiğininçarpıcı göstergesidir.

Vahim olan şu ki, işkenceci askerin tiksinti vericizihniyeti, hem Beyaz Saray’da oturanların hem “terörekarşı savaş” propagandasıyla sersemletilmiş ortalamaAmerikalılar’ın düşüncelerini de yansıtmaktadır. Zira

son yapılan anketlerde ABD’lilerin yüzde 65’iGuantanamo işkence üssünün kapatılmasına karşıolduğunu belirtirken, hem Demokrat hemCumhuriyetçi Amerikalı senatörlerin çoğu, üssünkapatılması için gerekli bütçenin ayrılmasınıengellemek yönünde oy kullanmıştır.

Vurgulamak gerekiyor ki, hem tarihsel hem günceldeneyimler her işgalin “yoğunlaşmış vahşet” olduğunusayısız kez kanıtlamıştır. Sadece Nazi orduları değilÇin, Vietnam, Cezayir, Kamboçya, Afganistan, Irak,Latin Amerika ve Afrika’da işgalci orduların tümündeaynı kural geçerli olmuştur. Öyle ki, çoğu işgaldekatledilenlerin sayısı milyonları bulmuştur. Kezasömürgeci rejimler de Kürdistan, Filistin, İrlanda,Keşmir, Tamil ve ulusal baskı altında tutulan diğerhalklara karşı “yoğunlaşmış vahşet” politikası

izlemişlerdir. Türk ordusu mensuplarının gerillalarınkesik başlarıyla “anı fotoğrafı” çektirmesi, İsrailaskerlerinin Filistinli çocukları enselerindenkurşunlamaları, Sri Lanka ordusunun halen devameden Tamil halkına karşı imha savaşı işgalci ordularınaskerleri ne tür yaratıklara dönüştürdüğünü ortayakoyan tüyler ürpertici örneklerdendir.

Sömürü ve kölelik temeline dayanan kapitalizminegemenliği devam ettiği sürece gerici savaşların,işgallerin son bulması olası değil. Savaş ve işgalinolduğu yerde ise “yoğunlaşmış vahşet”in “geçerlikural” olmasının önüne geçmek neredeyseimkânsızdır. Gerici savaşlara, işgallere, sömürgeciliğe,işkenceye, katliamlara karşı mücadele ne kadarönemliyse, bu mücadelenin tutarlılığı, anti-kapitalist/anti-emperyalist perspektifle yürütülmesine

İnsanlık onuru işkenceyi yenecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

İşgalci orduların yarattığı ölüm makineleri…

Eski ABD’li asker Ebu Garib’teki işkenceyi savundu!

Fransa’nın Bretagne bölgesinin Lanester kentinde Fransa Komünist Partisi’nin her yıl düzenlediği Fête duBold’Air adlı açık hava etkinliği gerçekleştirildi. 57.’cisi gerçekleştirilen bu etkinliğe, her yıl olduğu gibi, buyılda, bölgemizdeki TKİP taraftarları olarak biz de katıldık.

Etkinlik boyunca, Partimiz’in tanıtımını yaptık. Havanın güzel olmasının da etkisiyle etkinliğe katılımoldukça iyiydi.

Etkinlikte, 1 Mayıs’ta kullandığımız pankartı standımızın önüne astık. Yanı sıra standımızı kızıl bayraklar,Che Guevara ve Partimiz’in afişleri ile süsledik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine ilgi odağı olduk ve Fransızkatılımıcıların ilgisini çektik.

En anlamlı çabamız ise, Esenyurt-Haramidere’de saldırıya uğrayan yoldaşlarımız için yaptıklarımız oldu.Etkinlikte, Esenyurt-Haramidere’nin haramilerinin Sabra Tekstil’in kapısında, burada çalışan işçilerin köleceçalışma koşullarını teşhir eden Esenyurt İşçi Bülteni’ni dağıtan sınıf devrimcilerine dönük saldırıyı duyurduk,gelişmeler konusunda katılımcıları bilgilendirdik ve olayı teşhir ettik.

Bretagneli parti taraftarları olarak, bu saldırıyı nefretle kınıyoruz. Dört sınıf devrimcisi yoldaşımızın hukukterörüyle tutuklanmasını protesto ediyor, derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Yoldaşlarımızla dayanışmaamaçlı çabalarımıza devam edeceğiz. Bu çerçevede ilk elden bu etkinlikte elde ettiğimiz 500 Euro geliriyoldaşlara yolluyoruz.

Er ya da geç haramilerden saldırının hesabı sorulacaktır!İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacaktır!

TKİP taraftarları / Fransa-Bretagne

Bretagne’da etkinlik!

Page 26: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Almanya’da okullarda ve üniversitelerdeöğrenciler daha iyi eğitim koşulları ve eğitimde fırsateşitliği için boykot eylemlerine başladı.

Aylardır hazırlıkları devam eden “Boykot Haftası”19 Haziran Cuma gününe kadar sürecek.

Almanya’daki elemeci eğitim sistemi,öğretmenlerin eksik-az ve yetersiz olması, sınıflarınkalabalık olması, okullardaki olanakların süreklisınırlanması, ders planlarının bilimsel eğitim yerinetekellerin talepleri doğrultusunda hazırlanması, dersbaskısının artması gibi nedenler öğrencileri hareketegeçiren nedenler oldu.

Öğrenciler sorunlarına sembolik banka soygunları,yol işgalleri gibi değişik eylemlerle dikkat çekmekistiyorlar. Okulların ve üniversitelerin önünde çadırkentler, alternatif dersler, tiyatro gösterileri ve müzikdinletileri düzenliyorlar.

Boykota Almanya genelinde irili ufaklı 230 örgütdestek veriyor.

Öğrenci örgütleri günler öncesinden okullarda veüniversitelerde toplantılar ve benzeri etkinliklerleboykotun daha güçlü geçmesi için yoğun bir önhazırlık süreci gerçekleştirirken ailelerin, işçi veemekçilerin desteğini almak için de yaygın birkampanya sürdürdüler.

Bazı kentlerde boykotlar 15 Haziran’dan öncebaşladı.

Kiel’de öğrenciler sınavlar nedeniyle 9 HaziranSalı günü boykota çıktılar. Değişik liselerden veChristian-Albrechts Üniversitesi’nden üç bine yakınöğrenci belediye binasının önünde toplanarakyürüyüşe geçti. Yürüyüş esnasında öğrencilerin içindepalyaço kostümleriyle katılan bir sanat grubuna polissaldırdı. Öğrencilerle yaşanan arbede sonucundaöğrencilere biber gazı kullanan polis 5 öğrenciyigeçici olarak tutukladı.

Halle’de Martin-Luther-Üniversitesi’nde (MLU)öğrenciler bir hafta önce Salı günü boykota çıktılar,üniversitenin önüne çadırlar kurdular. Öğrencilerineleştirdikleri konuların başında amfilerde oturacakyerin kalmaması, maddi sorunların süreklilikkazanması, yeterli sayıda eğitimci olmayışı geliyor.Bu sorunlar dururken bir de yeniden “personeldenkleştirilmesi” adı altında eğitimcilerin iştençıkartılmak istenmesi üniversitede öfkeninbüyümesine neden oldu. Öğrenciler her gün saat20.00’den itibaren forum düzenliyorlar.

Berlin Hür Üniversitesi’nde (FU) okuyan 50 binöğrenciye Pazartesi günü üniversite rektörü Prof. Dr.Dieter Lenzen’den bir mail geldi. Rektörün eğitimdekiyapısal eksikliklere dikkat çekerek, yeterli finanskaynağı sorunlarını gündeme getiren öğrenciinisiyatifini övdüğü mailde öğrencilere ve üniversiteçalışanlarına 17 Haziran günü yapılacak gösteriyekatılabilmeleri için “gösteri izni” verildiğini debildirdi.

15 Haziran günü başlayan eylemler kapsamındaBerlin, Hamburg, Heidelberg, Bochum ve Wuppertalkentlerinde bulunan üniversitelerde ders ve konferanssalonları işgal edildi.

Eylemler yayılıyor!

Almanya’da eğitim boykotu 16 Haziran günü desürdü.

Münih’teki bir lise “Okul hasta yapıyor!“ sloganı

ile sabahın erken saatlerinde öğrenciler tarafındankarantinaya alındı. Öğrenciler koruma kıyafetleri ileeğitimde reform taleplerini içeren bildiri dağıttılar,paralı eğitim uygulamalarının son bulmasını ve yeniBachelor-und Master uygulamasında reform talepettiler.

Mainz’deki öğrenciler kampüsün ana girişindebarikat kurarak yüksekokullara girişin zorlaştığınısembolize eden bir eylem gerçekleştirdiler.

Hamburg’ta pedagoji fakültesinde öğrencilerboykota giderken, Berlin’de Otto-Suhr-Enstütüsüpolitik bilimler bölümü öğrencilerinin işgali sürüyor.Yine Berlin’deki Alice-Salomon Yüksek Okulu’ndasosyal pedagoji öğrencilerinin işgali devam ederkenöğrenciler, neoliberalizm ve sağlık gibi konularıntartışıldığı alternatif seminerler düzenliyorlar.

Berlin Hür Üniversitesi’nde (FU) 1300 öğrencininkatıldığı genel bir toplantı gerçekleşti. Öğrenciler dahafazla öğrenim yeri için daha fazla para ayrılmasınıistediler ve bazı enstitülerin birleştirilmesini protestoettiler. Tüm Bachelor mezunlarının master eğitiminekabul edilmesi talebini yükselttiler. Saat 13.30’da FUBaşkanlığı 200 öğrenci tarafından işgal edildi.Toplantıyı yarıda kesen öğrenciler dayanışma içinişgal edilen binanın önünde toplandılar. FU başkanyardımcısının işgalciler hakkında suç duyurusundabulunmasından sonra polis 17:30’dan itibarenöğrencilerin binayı boşaltması için harekete geçti.

Berlin’de görkemli öğrenci eylemi!

Berlinde eğitim alanındaki sorunları protestoetmek için 17 Haziran’da yapılan yürüyüşe yaklaşık30 bin kişi katıldı. Almanya genelinde yapılanyürüyüşlere ise 200 binin üzerinde bir katılımgerçekleşti.

Alexanderplatz’daki mitingde öncelikle öğrencitemsilcileri söz alarak sorunlarını dile getirdiler.Eğitimin insani bir hak olduğunu, paralı halegetirilemeyeceğini, devlet kasalarındaki paralarıneğitim dışında her yere harcandığını, başta batıkbankalar olmak üzere, silahlanmaya ve savaşlara tonlabütçenin ayrıldığı belirtildi.

Üniversitedeki öğretim görevlilerinin sınırlısayılarda olmasından kaynaklanan sorunlara değinildi.Bachelor ve Master seçeneğinden kaynaklananeşitsizliklerin ortadan kaldırılması gerektiği söylendi.

Eğitim sendikası temsilcisinin yaptığı konuşmadaise öğrencilerin yaptığı eylemin haklılığı vurgulanarakiyi bir eğitimin gelecekte iyi bir iş demek olduğunu,eğitimsiz kalındığında daha rahat işsiz kalınacağı vebuna karşı mücadele edilmesi gerekildiği vurguladı.

Yapılan tüm konuşmalar, eğitim alanında yaşananbu sorunlar karşısında mücadele çağrısıyla bitirildi.Kitle tarafından bu çağrılar her defasında çoşkuylaalkışlanarak karşılandı.

Başlangıç mitinginden 1 saat sonra, saat 12.00’deyürüyüş başladı. Berlin’in en turistik ve işlek olansemtlerinde yaklaşık 2 saat süren yürüyüş HumboldÜniversitesinin önünde yapılan mitingle saat 15.00’tesonlandırıldı.

BİR-KAR Gençliği yapılan bu eylemde yer aldı.Almanca olarak “Eğitim meta değildir, herkese parasızeğitim hakkı’’ broşürü yaygınca dağıtıldı.

Eylemlerde öğrencilerin yanısıra öğretimgörevlileri de yer aldı.

Öğrenciler ne için boykota çıkıyor? Katı ders planı ve programları, rekabet ve baskı

yerine özgür öğrenim ve yaşam. Serbest ve parasızeğitim.

- Eğitim kamu görevidir. Sermaye ve işletmelerin,maddi ve içerik olarak eğitimin içeriğine ve şeklinemüdahalesi, eğitim personelinin işe alınmasında etkiliolması kabullenilemez!

- Bütün eğitim alanlarında eğitimdemokratikleştirilmeli ve özyönetimler güçlendirilmeli.

(Öğrencilerin ileri sürdükleri üç ana talebin yanısıra veliler de kendi taleplerini belirlediler)

- Tamgün okulların temel okul biçimi olması veöğrencilerin yaratıcılığına dayanan sanatsal, sportif vb.dersler geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalı.

- Çok sistemli elemeci eğitim sistemine sonverilmeli! - Sınıflar 20 öğrenciyle sınırlandırılmalı.

- Öğretmen ihtiyacı üzerinden yüzde 120 personelistihdamı.

- Öğretmenlerin sürekli pedagojik geliştirilmesi içindüzenli kurslar.

- Her okulda serbest zaman pedagogları, sosyaldanışmanlar ve okul psikologları görevlendirilmeli.

- Her öğrenciye okulda ücretsiz ve sağlıklı öğlenyemeği.

- Yeterli sayıda kalifiye meslek eğitim ve çıraklıkyerleri. Meslek eğitimi ardından meslekte iş güvencesi.

- Üniversiteye giriş sınırlamalarına son!BİR-KAR Gençliği / Berlin

Finlandiya’da grev Finlandiya’da demiryolları çalışanları devletin

kâr etmeyi temel alan politikasını protesto etmekiçin 16 Haziran Pazartesi günü saat 03.00’tenitibaren işi bırakarak greve gitti. 7 bin 500 işçi vememurun katıldığı ve bir gün süren uyarıeyleminden 200 bin yolcu etkilendi.

Demiryolları İşçileri Federasyonu Başkanı VesaMauriala, bu yıl demir yollarının 20 ila 30 milyaravro kâr edeceğinin tahmin edildiğini ama devletinbununla yetinmek istemediğini ve 1500 işçiyiücretsiz izne ayrılmaya zorladığını, işçilerin isebunu kabullenmeyerek uyarı grevine gittikleriniaçıkladı.

İsveç’te direnişİsveç’in Stockholm kentinde de depoda çalışan

işçiler Pazartesi sabahı iş bırakarak direnişegeçtiler. İşçiler, işverenin 34 işçiyi işten atmasınıprotesto ediyor ve işten atma kararının gerialınmasını talep ediyor.

İşgal, boykot, direniş...26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Almanya’da ülke genelinde eğitim boykotu...

Öğrenciler boykotta, direnişte, işgalde!

Page 27: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Kene değil kapitalizm öldürür! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi’nde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)hastasıyla ilgilenirken iğneyi eline batıran, 18yaşındaki sağlık teknikeri Kübra Yazım geçtiğimizgünlerde yaşamını yitirdi.

Samsun’un Vezirköprü ilçesi Samukalan köyündetarlada çalışırken sırtına kene yapışan 48 yaşındakiAyşe Keskin, hastalandıktan üç gün sonra, kantahlillerinde KKKA virüsü saptanınca Ondokuz MayısÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı.Müdahale eden ekip içinde bir yıllık sağlık teknikeri18 yaşındaki Kübra Yazım da bulunuyordu. AyşeKeskin 11 Haziran günü öldü. Aynı gün KübraYazım’ın yüksek ateş, halsizlik ve titreme gibişikâyetlerinin arttığı ve Yoğun Bakım Ünitesi’nekaldırılırken yaşamını yitirdiği açıklandı.

Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Sünbül,olayın ardından yaptığı açıklamada bir yıldır acil tıpteknikeri olarak çalışan Kübra Yazım’ın 6 Haziran’daKKKA şüphesiyle gelen ve hayatını kaybeden hastayaserum takarken, eline iğne batırdıktan sonra gereklitıbbi müdahalelerin hemen yapıldığını ve kendisinintedavi altına alındığını ancak, kurtarılamadığınıbelirterek, “Hastane olarak bir ihmalimiz söz konusudeğildir” diye konuşmuştu.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ da yaptığı açıklamada,böylesine üzüntü verici gelişmelerin yaşanmamasıadına her türlü hassasiyeti gösterdiklerini vegöstermeye devam edeceklerini belirtmişti. Sağlığıpiyasaya açan sermaye düzeni, kendi sebepolduğuölümleri üstlenmeyerek, sorumluluğu üzerindenatmaya çalışıyor. Böylece, sağlığın ticarileştirilmesi veinsan hayatını hiçe sayan politikalarının sonuçlarınıgörmezden gelmektedir.

Kene vakaları daha çok tarım ve hayvancılıklauğraşanlar arsında yoğunlaşmaktadır. Sağlık çalışanlarıda en çok etkilenen ikinci gruba girmektedir.Türkiye’de ilk defa 2002 yılında Tokat bölgesindetespit edilen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ülkeninönemli bir coğrafyasına yayılmış durumdadır. Yüzlerceinsanın ölümüne neden olan Kırım Kongo KanamalıAteşi hastalığının dünyada ve Türkiye’deki mevcutdurumu, koruyucu sağlık tedbirlerini ihmal edensermaye sisteminin aşırı kâr hırsının bir sonucudur.

İstanbul Tabip Odası’nın konu ile ilgili yaptığı biraçıklamaya göre, virüs, keneler tarafından kendibiyolojik gelişimi içerisinde yumurta ve larvaevrelerinde ya da hastalık etkenini taşıyankonakçılarından (evcil ve yabani hayvanlar) kanemmeleri esnasında da virüsü alabilir ve bir sonrakievresinde kan emdiği konakçıya bulaştırabilir. Aynızamanda virüsü yumurtaları kanalıyla bir sonraki nesleaktarabilmektedirler. Virüs kenelerin konakladığıhayvanlara bulaşmasına karşılık bu hayvanlardahastalık belirtisine neden olmamaktadır. Konakçıhayvanlarda bazen hafif ateş görülmesi dışında,konakçılar genelde hastalığı gizli olarak geçirmekte vehastalık belirtisi görülmemektedir. Buna karşılıkhastalığın yayılmasında aracı rol oynamaktadırlar.Hastalık hayvanlarda, insanlara nazaran daha yaygınolarak görülmektedir. Ancak hastalık hayvanlarda,subklinik (asemptomatik) olarak seyretmekteinsanlarda da klinik ve subklinik olarak, sporadikvakalar veya salgınlar şeklinde görülebilmektedir.

Merkezi Cenevre’de bulunan Global HumanitarianForum’un hazırlattığı bir rapor, iklim değişikliğinin heryıl 325 milyon kişiyi ciddi biçimde etkilediğini ve bu

sayının gelecek 20 yılda ikiye katlanarak, şu anda 6milyar 700 milyon olan dünya nüfusunun yüzde10’una tekabül edeceğini gösterdi. İklimdeğişikliğinin, yılda 315 bin kişinin, açlık, hastalık yada doğal afetler yüzünden ölümüne yol açtığı bildirildi.

“İnsan doğadan yaşar, yani doğa onun bedenidir,ölmemek için onunla daimi bir diyalog sürdürmelidir.”(Karl Marx)

Marx’ın sözünden de anlaşılacağı gibi, türlerinarasında ve hatta tür içerisindeki mücadele, birbirineduyulan ihtiyaç ve uyum, her bir türün doğa dengeleriiçerisinde varlığını koruma ve sürdürme çabası bubütünlüğün parçaları olarak vardırlar. Sermayesisteminin aşırı kâr hırsı doğayı tahrip etmekte,doğanın bütünlüğünü parçalamaktadır. Emperyalist-kapitalist sistemin neden olduğu küresel ısınmanınetkisiyle, mevsimler hızla değişmekte ve buna bağlıolarak da çeşitli hastalıklar katmerleşmektedir. Sistemtarafından uygulanan politikalarla küresel ısınmaartmakta ve mevcut durumda ona bağlı sorunlar önlemalınmadığı için derinleşmektedir. Özellikle de krizdönemlerinde artan açlık ve yoksulluk nedeni ile salgınhastalıklar daha çok artmakta ve bundan da en çok işçive emekçiler etkilenmektedir. Kapitalist sisteminişleyiş yasalarının çevre ve insan sağlığına nasılolumsuz bir etkide bulunduğu gün geçtikçe daha çok

hissedilirken, daha fazla kâr mantığıyla doğalkaynaklar da hızla tüketilmekte ve kirletilmektedir.

Kapitalizmin insan hayatını hiçe sayan bir sistemolması, tüm her şeyde olduğu gibibedellerin/felaketlerin ilk önce işçi ve emekçilerivurması kaçınılmazdır. Sermaye devletinin busorunları çözmek gibi bir sorunu da, yeteneği deyoktur. Bu sorunu asıl çözecek olan, tüm kötülüklerinkaynağı olan kapitalist barbarlığı tarihin çöplüğüneatacak olan işçi ve emekçilerin devrimci iktidarmücadelesidir.

Kapitalizm ölüm saçmaya devam ediyor!

Önce Metrobüs rezaletleri ile, sonra da zamlarlagündeme gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi veİETT, bu kez de aktarmaları kaldırarak metrobüsücretlerine “gizli zam” yaparak aktarmaları kaldırdı.

Trafik sorununun çözümü olarak sunulanMetrobüsler daha projenin başlangıcından itibarensürekli olarak sorunlarla ve usulsüzlüklerle birlikteanılmaya başlanmıştı. Mayıs 2006’da yapımınabaşlanan projenin Eylül 2006’da biteceğiduyurulmuş, sonra bitiş tarihinin Nisan 2007 olacağısöylenmişti. Metrobüs’ün açılışı ise Eylül 2007’deancak gerçekleştirilebildi. Durakların olmaması,metrobüs için planlanan araçların gelmemesi,Metrobüs araçlarının manevra alanlarınınyapılmaması ve bu nedenle trafiğin kilitlenmesi gibisorunlar ise Belediye Başkanı tarafından “Ufak-tefekeksiklikler” olarak değerlendirildi.

“Ufak-tefek eksiklikler” bitmek bilmedi!Metrobüs hattının sorunları zamanla çözülmek

yerine daha da karmaşıklaştı. HattınSöğütlüçeşme’ye kadar uzatılması ve seçim öncesiapar topar açılması ile birlikte eksikler bir kez dahagündeme geldi. Yeni uzatılan hatta da duraklar henüztamamlanmamış, turnikeler konulmamıştı. Bunedenle yolcular ücretleri metrobüsün içindeödemeye başladılar ve bu uygulama metrobüshattında ciddi sıkışmalara sebep oldu. Aktarmaistasyonlarında akşam saatlerinde görevlibulunmaması nedeniyle de neredeyse her akşamşöför ve yolcular arasında kavgalar yaşanmayabaşlandı.

65 milyon 397 bin 500 avroya Hollanda’nınAPTS firmasından satın alınan 50 adet Phileas markaotobüsün İstanbul’daki Metrobüs hattına uygunolmadığının anlaşılması ve bu otobüslerin büyük

çoğunluğunun İkitelli garajında bekletiliyor olmasıda Metrobüs rezaletleri arasında yerini aldı. Konunungündeme gelmesinden rahatsız olan Belediye’ningazetecileri götürdüğü metrobüs gezisi sırasındaMetrobüs’ün arızalanarak yolda kalması ve trafiğitıkaması da Metrobüs rezaletinin vardığı son noktaoldu.

Bu kadar sorunla gündeme gelen Metrobüsler’denkazalar da eksik olmadı. Seçimlerden önceyetiştirilmek için apar-topar inşa edilen metrobüshattının bariyerleri olması gerekenden yüksekyapıldığı için bariyere çarpan iki motorsikletsürücüsü kafaları koparak can verdi. Avcılar’da birmetrobüs bariyerleri aşarak E-5’e fırladı ve iki aracıezdi, trafik uzun süre tıkandı. İncirli’de Bakırköyköprüsünün ayağı nedeniyle daralan virajda ise ikimetrobüs karşılıklı çarpıştı ve iki araçtaki çok sayıdayolcu yaralandı. Can kaybına sebep olmayan pek çokmetrobüs “kazası” metrobüs hattının olağan birparçası haline geldi.

Metrobüslerde “ahlak zabıtalığı”na soyunan kimişöförlerin sevgilisiyle elele oturan ya da sevgilisininomuzuna yatan gençlere yönelik gerçekleştirdiğisaldırılar ise gazete sayfalarında sıklıkla yer aldı.

Eleştirilere “zam”lı yanıtı!Metrobüslerle ilgili tüm bu olumsuzluklar sıklıkla

gündeme gelirken Büyükşehir Belediyesi çareyieleştirileri kulak arkası yaparak hizmete zamyapmakta buldu. Daha ulaşım zamları uygulanalıbirkaç hafta olmuşken Metrobüsler’de “indirimliaktarma” uygulamasını kaldıran İBB, üstü örtülüolarak bir ay içinde ikinci zammı yapmış oldu. Tümaraçlarda ilk binişten sonra 2 saat içinde yapılanaktarmalarda %50 indirim uygulanıyordu. Şimdi iseMetrobüs’e her zaman 1.5 TL ücret ödenecek.

Metrobüs rezilliği “gizli zam” ile sürüyor!

Page 28: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Türkiye’de kadına yönelik şiddet, AİHM’ingeçtiğimiz günlerde Türkiye aleyhine verdiği birkararla tekrar gündeme geldi. Kararın konusu iseözetle şöyle: Diyarbakır’da, eski eşi tarafındanyıllara yayılan bir süreçte dövülen, otomobilleezilmek istenen, bıçaklanan ve bu saldırılarınsonunda annesini kaybeden Nahide Opuz’un 2002’deAİHM’e başvurması ve mahkemenin, Türkiye’ninşiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde,kocasından koruyamayarak ayrımcılık yaptığınahükmetmesidir. Mahkeme, Türkiye’yi Opuz’a 36 binavro tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Bu kararındiğer Avrupa ülkeleri için de emsal olacağı ifadeediliyor. Kuşkusuz ki bu ülkelerin de bu konudasicilleri temiz değildir. Dünyanın neresinde olursaolsun kapitalizmin egemen olduğu her toplumdakadınlar şiddete maruz kalmaktadır.

Verilen bu kararla ilgili olarak sermayehükümetinin tavrı ise hiç şaşırtıcı değildir. BaşbakanAİHM’ in aile içi şiddetle ilgili Türkiye hakkındaverdiği kararı “utanç verici” buluyor, “Tekil bir olayıTürkiye geneline fatura etmek çok yanlış. Her birkişinin başına güvenlikçi konulmaz” diyebiliyor.Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği KomisyonuBaşkanı Güldal Akşit ise, “2002’den sonra ciddiçalışmalar yapıldı. Bir tek talihsiz olaya göre cezaöngörmek Türkiye’ye haksızlıktır” demektedir.

Güldünya Tören’nin başına gelenler halahatırlardayken, geçtiğimiz günlerde Siirt’te benzer birdurum genç bir kadının başına gelmiştir. Bu örneklerbile Türkiye’de, bu konunun “tekil” olmadığınıgöstermektedir. Kadına yönelik şiddet toplumsalyaşamın önemli sorunlarından biridir. 2009 Ocakayında yayınlanan Başbakanlık Kadının StatüsüGenel Müdürlüğü’nce yapılan kamuoyuaraştırmasına göre ise Türkiye’de eşi tarafındanfiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı%39’dur. Bunun %15’i cinsel şiddettir. Her 10kadından biri ise gebeliği süresince şiddete maruzkaldığını belirtmektedir. Yaşadıkları şiddeti kimseyeanlatamayan kadınların oranı ise %48,5’dir.Başbakan ve şürekâsı kendi kurumununaraştırmasından bihaber olamayacağına göre, sorunuyok sayarak görmezden gelmektedir.

Türkiye, kadına yönelik şiddetin cezasız kaldığı,bu suçu işleyenlerin neredeyse dokunulmazlık altındaolduğu bir ülkedir. Şiddet mağdurlarının korunmasıkonusunda devletin ve yetkililerin kayıtsız kalarakhiçbir önlem almadıkları, mevut yasalarlaayrımcılığın yasallaştırıldığı bir ülkedir Türkiye.

Tüm bunlar kadına yönelik şiddeti teşviketmektedir. Açıktır ki, bu düzende “tekil” olarakyaşanan, şiddete uğrayan kadının korunması vekollanmasıdır. Oysa Erdoğan’ın Türkiye’ nin şiddetve ayrımcılık konusunda “tekil” bir örnek nedeniyleceza almasını “utanç verici“ bulmaktadır! Amabaşbakan, örneğin Güldünya’yı koruyamadıkları içinutanç duymamaktadır. Ya da 14 yaşındaki bir kızçocuğunu taciz eden Hüseyin Üzmez olayından veÜzmez’i protesto ettiği için Bursa Kadın Platformuüyesi 2 kadının yargılanmasından da utançduymamaktadır. Örnekler çoğaltılabilir kuşkusuz.Açık olan şudur ki, sermaye devletindehükümetinden yargısına tüm kurumlarında ataerkil

zihniyet tüm gericiliğiyle iş başındadır.Kapitalizm tüm çürümüşlüğüyle toplumsal

yaşamın her alanını kirletmekte, bu ortamdan ise ençok kadınlar etkilenmektedir. Özellikle kapitalizminkrizinin yıkıcı etkileri arttıkça kadına yönelik şiddetörnekleri de artacaktır. “Cinnet toplumuna”dönüşüldüğüne dair pek çok örnek her gün basın veyayın organlarına yansımakta, çeşitli şiddet örnekleriyer almaktadır.

Çürüyen ve çökmekte olan bu düzende kadınayönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın heralanında karşımıza çıkmaya devam edecektir. Bunedenle kurulu düzenin tüm kurumlarıyla birlikteyıkılması, yerine yeni bir düzenin, sosyalizminkurulması ile sorun gerçek anlamda çözümlenecektir.Bu bilinçle, sermayenin egemenliğine karşı kadınıylaerkeğiyle tüm işçi ve emekçiler örgütlü mücadeleyürütmelidir.

Emekçi kadınlar mücadeleye28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet toplumsal yaşamın her alanında...

Tek seçenek örgütlü mücadele!

8 Mart 2011’de Venezüella’da düzenlenecekDünya Kadınlar Konferansı’nın hazırlıktoplantılarının Avrupa ayağı, Almanya’nınGelsenkirchen kentinde gerçekleştirildi.

1. Avrupa Hazırlık Toplantısı’na, Avrupa’nın 14ülkesinden 100’ün üzerinde delege, misafir kadın veilgi duyan erkekler katıldı. Toplantıda İtalya, İsviçre,Yunanistan, Macaristan, Fransa, İngiltere, İspanya,Ukrayna, Hollanda, Rusya, Çek Çumhuriyeti’ndenkadın delegelerin yanında Alman, Türkiyeli,Kürdistanlı ve İranlı kadın devrimciler de vardı.

Toplantıya katılan Rusya’dan Ford işçisikadınların ve Venezüella Kadın Bakanlığı’nınmesajları coşkulu alkışlar ve “Yaşasın uluslararasıdayanışma!” sloganı eşliğinde okundu.

Toplantıya ev sahipliği yapan Almanya,“Ekonomik ve finans krizin çalışma, yaşam ve kadınmücadelesine etkileri” başlıklı bir konuşma yaptı.Daha sonra her ülke temsilcisi, ülkesinde sürenkadın mücadelesini, sınıf mücadelesi bağlamında elealarak Dünya Kadın Konferansı çerçevesindesürdürülen çalışmalarla birlikte anlattı.

Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar da kendicoğrafyalarında yaşanan sınıf mücadelesine,

cezaevlerindeki kadın tutsakların mücadelelerine,Kürt kadınının özgürlük mücadelesine vurgu yaptı.

Avrupa dışında süren hazırlıklar konusunda iseKazakistan ve Türkiye’den katılan misafir kadınlarbirer konuşma yaptılar. Türkiye adına konuşanmisafir kadın katılımcı, Türkiyeli, Kürdistanlı veLübnanlı kadın örgütleri ile ilişkiye geçildiğini,Diyarbakır’da bir kadın festivali düzenlenmesiönerisi üzerinde durulduğunu ifade etti.

İnsiyatif Komitesi Türkiye’yi, Yakın veOrtadoğu bölgesine dahil etmiş ve buradanVenezüella’ya gönderilecek bir kadın delege ilebüyük genel toplantıda temsil edilmesinikararlaştırmıştı.

Bizler, Avrupa’da yaşayan Türkiyeli veKürdistanlı kadın devrimciler olarak, bu bölge adınabir delegenin az olduğunu ve diğer kıtalardaki gibien az iki delege hakkımızın olması gerektiğin birkez daha vurguladık. Daha önce de AlmanyaKomitesi’nde aynı sorunu dile getirmiş vetartışmıştık. Orada bu kabul görmemiş ama bizlerinısrarları sonucu sorun 4 ülkeden oluşan İnisiyatifKomitesi’nin toplantısına götürülmüştü. Burada dabu bölgenin bir delege ile temsiline karar verilmişti.

Dünya Kadınlar Konferansı 1. Avrupa HazırlıkToplantısı gerçekleştirildi

Page 29: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

İktidar çekişmesi büyüyor... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

Egemenler cephesinde öteden beri süren iktidarkavgası, yeni boyutlar kazanarak genişliyor. GeçenCuma günü Genelkurmay bünyesinde hazırlandığıbelirtilen bir belgenin Taraf Gazetesi’ndeyayınlamasıyla birlikte bu kavga yeni bir düzeykazandı. Belli ki, özellikle bu kavgada önemlimevziler kazanan Fetullah Gülen önderliğindekiİslami cephe, bu kavgada sonuna kadar gitmekararında görünüyor…

İç ve dış dengelerin kendi lehlerinde olduğunu,öteden beri sürdürülen çabaların, ordunun açıktanharekete geçme konusunda engelleyici bir politik vepsikolojik ortam yarattığını düşünüyorlar. Gerçektende Ergenekon Davası çerçevesinde ve onun üzerindenyürütülen iktidar çekişmesinde Hükümet ve İslamiCephe hatırı sayılır bir mesafe kazandı. Aslında Ordu“E Muhtıra” olarak tanımlanan girişimden bu yanaiktidar çekişmesinde genel olarak gerilemekte veönemli bir prestij yitimi yaşamaktadır. Yayınlanan,hükümet ve Fetullah Gülen cephesini yıpratma veetkisizleştirme planı olduğu düşünülen belgenin basınasızdırılması, var olan kavganın derinleşeceğininişaretini veriyor.

Ergenekon davası, bu kavgada önemli bir platformve araç işlevini görüyor. Bu dava bağlamındasürdürülen yargılamalar, özel savaşın kimi kirlifaaliyetini açığa çıkarsa da esas olarak “devletiarındırma”, devletin kendi kirli pratiği ile hesaplaşmaişlevini görmüyor; zaten böyle bir hedefi de yok…

Yine bu kavgayı bir demokrasi mücadelesi olarakgörmek de mümkün değildir. Bu, bir iktidarmücadelesidir; ekonomik politik, toplumsal ve tarihselboyutları var. Bir yönüyle 28 Şubat’tan rövanş almaamacı var.

İslami cephenin demokrat olmadığı, bir demokrasiprogramının olmadığı bilinmektedir. Örneğin AKP’ningerçekten gerçekleşmiş askeri darbelerle hesaplaşma,bu hesaplaşma temelinde 1982 Anayasası’nı tümdenortadan kaldırma ve onun yerine demokratik biranayasa yapma niyeti ve pratik çabası var mı?AKP’nin pratiğinde bu doğrultuda samimi bir izbulmak mümkün mü? Daha geniş ve uzunsorgulamalar ve tartışmalar bir yana, Erdoğan’ınDTP’ye karşı aldığı politik ve psikolojik tavırGenelkurmay ile birebir örtüşmüyor mu? Kaldı ki,DTP’nin sunduğu program, özünde “CumhuriyetKürdü” olma, bunu kabul ettirme politik ve pratikçabasından başka bir şey değildir. Öyle de olsa bugün,Kürt sorununun dile geldiği bir kanal işlevini görmesiDTP’nin programından öte bir anlam ifade etmektedir;Erdoğan ve Genelkurmay’ın tavır aldığı nokta budur.Kısacası her iki “taraf” da anti demokratizmdeyarışıyorlar. Kürt sorunu, demokrasi ve temeltoplumsal sorunlarda ortak bir program yürütüyorlar…

Fakat hemen vurgulamalıyız ki, bu çekişmedegeleneksel iktidar odaklarının zayıflaması, dahasıgözden düşmeye başlaması, ordunun tartışma konusuolması ve önlenemez bir yıpranma sürecine girmesi,demokrasi mücadelesi açısından önemli bir boşlukyaratmakta, fırsatlar ortaya çıkarmaktadır. Tabii, buboşluk ve fırsatların, gerçekten devrim ve demokrasigüçleri tarafından etkin bir biçimde değerlendirmediğisürece, kendiliğinden demokrasiye evrilmeyeceği çokaçıktır. Bu boşluğun, yine egemenler cephesinin birkanadı tarafından dolduracağından kuşku duymamakgerekir.

Kürdistan sorunu konusunda taraflar ortak birçizgide hareket etmektedirler. Son dönemde dilegetirilen “çözüm” beklentileri de aslında bu ortakdavranışın bir ürünü ve göstergesi niteliğindedir.

Ancak unutmamak gerekir ki, bu yapısı vekonumuyla Ordu’nun, Genelkurmay’ın özel savaşısona erdirme, en geri ve hatta teslimiyet temelinde deolsa PKK’yi düzene kabul etme gibi bir yaklaşımıolmayacaktır. En azından yakın gelecekte… Bu alanıOrdu, kendisi için temel iktidar alanı ve gerekçesi,politik ağırlığını koruma ve ilk fırsatta yeniden atağageçmenin temel kozu olarak değerlendirmektedir.Genelkurmay Başkanı’nın her fırsatta dile getirdiğigörüşler, ABD’de verdiği mesaj da bu durumufazlasıyla kanıtlamaktadır.

AKP iktidarıyla birlikte “Anadolu sermayesi”, yada “Anadolu Kaplanları” olarak tanımlanansermayenin ekonomik alanda hatırı sayılır birpalazlanma yaşadığı, devlet olanaklarındanyararlanarak başta basın ve medya olmak üzere birçokalanda hükümetin desteği ve korumasında önemlimevziler kazandığı bilinmektedir. Bu kazanılanmevzilerin korunması ve geleceğinin güvenceyealınmasının, ancak iktidar mevzileriningüçlendirilmesi ve kalıcılaştırılmasından geçtiğinibiliyorlar. Yine bu anlamda geleneksel iktidarodaklarının zayıflatılması ve etkisizleştirilmesiyle

birlikte anılan güvencenin sağlanabileceğini debilmektedirler… Yani ortada salt kuru ideolojik birmücadele değil, onun da bir parçası ve aracı olduğuçok yönlü bir iktidar çekişmesi vardır. Burada“sivilleşme ve demokrasi” tezlerinin süreklikullanılması da boşuna değildir. Yürütülen iktidarkavgasının “meşruiyeti” böyle bir söylemdengeçmektir…

Egemenler cephesindeki iktidar kavgası, hiçkuşkusuz, önemlidir. Çok iyi izlemek gerekiyor.Sadece izlemek değil, bir yandan özel savaşı ve bununTC’nin özü ve esaslarıyla olan doğrudan bağlantılarınıteşhir etmek, sorumlularının yargılanmasını istemekve halkın vicdanında mahkûm etmek; bir yandan daortaya çıkan boşluklardan halkın devrimci demokrasibilincini ve mücadelesini geliştirmede yararlanmakönemli olmaktadır.

Bunları yaparken, her fırsata dile getirdiğimiz gibi,anılan iktidar çekişmesinde şu veya bu egemencephenin yedeğine düşmemek, tersine taraflarıngerçek konumlarını, bu kavganın özünü, politikprogram ve çizgilerini, pratik uygulamalarını, Kürtsorunu ve demokrasi konularındaki bastırmacı vedespotik stratejilerini deşifre etmek, halkın bağımsızduruşunu geliştirmeye çalışmak çok önemli bir görevve sorumluluktur…

16 Haziran 2009

İktidar çekişmesi büyüyor…M. Can Yüce

220. kez biraraya gelen kayıp yakınları,kayıpların soruşturulmasını ve faillerinyargılanmasını istedi. “Failleri belli. Kayıplarnerede? / İHD Gözaltında Kayıplara KarşıKomisyon” pankartının ve kayıp resimlerinintaşındığı eylemde bu hafta, İğneada’da tatiliniyapmaktayken jandarma tarafından gözaltınaalınmasının ardından kaybedilen Tolga BaykalCeylan’ın dosyası gündeme getirildi.

Eylemde konuşan Tolga Baykal Ceylan’ın annesiKadriye Baykal Ceylan oğlunun kaybedilme sürecinive sonrasında verdikleri mücadeleyi anlattı.Ceylan’ın konuşmasının ardından basınaçıklamasını, İHD Gözaltında Kayıplara KarşıKomisyon adına Özgür Sevgi Göktaş gerçekleştirdi.

Göktaş yaptığı açıklamada, Tolga’nınkaybedilmesinde başta İğneada Beldesi JandarmaKomutanlığı’nda görev yapanlar olmak üzere,Kırıkkale ve Demirköy Jandarma Komutanlığı’nısorumlu tuttuklarını ifade etti.

Basın açıklamasının ardından, yazar YıldızRamazanoğlu, hazırladığı metni okudu. Eylem, 23Şubat 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen MuratYıldız’ın annesi Hanife Yıldız’ın, kaleme aldığı şiirikayıp yakınlarıyla paylaşmasının ardından sonbuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kayıp yakınları 220. kezGalatasaray’da!

Page 30: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Direnişler büyüyor...30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/23 H 19 Haziran 2009

İstanbul’da farklı iş yerlerinde direnişte olan işçilerbir süre önce, ATV Sabah direnişçilerinin Taksimeylemine destek vermek için bir araya gelmişlerdi.ATV Sabah direnişçilerinin her cumartesi Taksimtramvay durağından başlayarak, Galatasaray Lisesiönüne kadar yaptığı yürüyüş ve basın açıklamasına,DESA, Kurtiş, Entes, Sinter, IBM, Yıldız TeknikÜniversitesi (o dönemde Meha) direnişçileri dekatılmış, böylelikle eylemin kitleselliği ve gücüartmıştı.

23 Mayıs’ta ATV Sabah grevinin 100. gününde, binkişinin katılımı ile gerçekleştirilen eylemde coşku vekararlılık vardı. Direnişçi işçilerin, sınıf bilinçliişçilerin, devrimcilerin, emek örgütlerinin bir arayagelerek oluşturdukları bu güç elbette devleti rahatsızetti. 6 Haziran’da Taksim tramvay durağında bir arayagelen direnişçi işçilerin İstiklal Caddesi’nde her haftagerçekleştirdikleri yürüyüş bu kez polis barikatı ileengellendi. Direnişçi işçiler bu engellemeye oturmaeylemi ile karşılık verdiler. Oturma eylemi süresinceyapılan konuşmalarda mücadele kararlılığı ifade edildi,en önemlisi de, “Direnişteyiz Platformu’nun” kuruluşuilan edildi. Farklı iş yerlerinde direnişte olan işçiler,ortak bir platformda birleştiklerini, ortak taleplerçerçevesinde, ortak eylemlerle birleşik mücadeleyikararlılıkla sürdüreceklerini ifade ettiler.

Direnişteyiz Platformu, web sitesinde kendisinişöyle tanımlıyor:

“Biz Kimiz?Bizler krizin teğet geçmediği beyaz ve mavi

yakalılarız,Bizler küreselleşme ile oluşan tekelci kapitalizme

karşı emek mücadelesi yürütenleriz,Bizler kazanılmış haklardan ödün vermemek için

direnenleriz,Bizler sorumlusu olmadığımız krizin faturasını

ödemek istemeyenleriz,Bizler geleceğini ipotek altına aldırmak

istemeyenleriz,Bizler dayanışmanın gücüne inananlarız,Bizler örgüt (‘organization’), sendika (‘union’),

dayanışma (‘alliance, solidarity’), eylem (‘strike’) gibikelimeleri kullanmaktan çekinmeyenleriz.

Bizler mücadelenin omuz omuzayken daha güçlüolacağını bilerek birlikte yürüyebileceğimiz yoluaçmak isteyen ‘Direniş Platformu’ bireyleriyiz.”

ATV-Sabah direnişçileri, Sinter Metal direnişçileri,IBM direnişçileri, Kurtiş direnişçileri, Entesdirenişçisi, Tersane direnişçileri, E-Kart direnişçileri,Meha direnişçileri, DESA direnişçileri, Yörsandirenişçileri, YTÜ direnişçileri, 50D direnişçileri,haksızca işten çıkarılan tüm direnişçiler adına…

Direnişteyiz Platformu, geçtiğimiz iki haftaboyunca ortak eylem ve etkinlikler gerçekleştirdi. 14Haziran Pazar günü de, platformun düzenlediği “Krizve örgütlenme” konulu forum gerçekleştirildi. Forumakatılan, IBM, Sinter, Desa, Kurtiş, YTÜ, Entes, ATV-Sabah direnişlerinden temsilciler yaptıklarıkonuşmalarda direniş süreçlerini anlatarak, direnmekararlılıklarını ifade etmelerinin yanı sıra direniştekarşılaşılan sorun ve güçlüklerden de söz ettiler.

Gerçekleştirilen forumun en önemli yönü, mevzidirenişleri birleştirmenin somut bir adımı olması, sınıfmücadelesinde alınacak yolun birleşerek, böylecegüçlenerek alınmasına olanak sağlamasıdır. Forumdasöz alan işçiler, sınıf bilinci ve örgütlü sınıf

mücadelesinin zorunluluğunu, mevzi direnişlerinbirleşmesinin direnişleri büyüteceğini ve kazanımagötüreceğini ifade etti.

Forumun ikinci önemli yönü ise, sendikalörgütlenmenin sorunları üzerine ayrıntılı ve açıktartışmalar yapılmış olması, sendikal bürokrasinin sınıfmücadelesini engelleyen durumunun teşhir edilmesiolmuştur. Türk-İş’in tarihi boyunca, işçi sınıfınaihanetlerinin de örneklendirildiği konuşmalarda,sendika ihanetlerine izin verilmemesi ve sendikalbürokrasi engelinin aşılması için yapılması gerekenlerde tartışılmıştır. Bu konuda düşüncelerini ifade edenakademisyenler ve sendika temsilcileri, “sendikanınbürokratlara bırakılmaması, işçilerin sendikalarınasahip çıkması” gerekliliği üzerinde durdular. Bukonuda en önemli görevin direnişçi işçilere düştüğünüde ifade ettiler. Bu konuda yapılan çözüm önerilerinde“adam gibi direnmek gerek” vb. politik olmayanifadeler de kullanıldı.

Serbest kürsüde söz alan BDSP’li işçiler ise,işçilerin özörgütlülükleri olan sendikalara sahipçıkabilmek, sendikal bürokrasiye geçit vermemek için,fabrikalarda taban örgütlülükleri oluşturmanınönemine değindiler.

Direnişteyiz Platformu’nun gerçekleştirdiğiforumun başka bir önemli yönü de, ATV-Sabahdirenişçilerinin örgütlenme ve direniş sürecindeyaşadıkları sorunları tartışmaya açmaları ve platformkolektifini bu tartışmayı derinleştirerek sürdürmeyedavet etmeleri oldu. ATV-Sabah direnişçilerinindeğindiği sorun, medyada çalışan emekçilerin,örgütlenme ve direniş sürecinde gösterdiği duyarsızlık,kimi durumlarda duyarsızlığı da aşan, insani değerlerleuyuşmayan tutumlar oldu. ATV-Sabah direnişçileri,bazı mesai arkadaşlarının sendikal örgütlenmeyeduyarsız, bencil bir tutum sergilerken, kendileri iledayanışmayı da reddettiklerini, hatta mahkemedeşahitlik yapmayı bile kabul etmediklerini dilegetirdiler. Belli ki, bu durumun, direnişçiler üstündeyarattığı bir moral bozukluğu vardı. Emekçilerin insanideğerlerini kaybetmemesi, dürüstlük, duyarlılık,dayanışma gibi değerlerin emekçiler arasındageçerliliği olması, yaygınlaşması nasıl sağlanır,sorusunu samimiyetle ve hırsla soruyorlardı. Yalnız,duygu ve düşüncelerini samimiyetle ifade ederken,konu ile ilgili bir kafa karışıklığını da ifade ettiler.Öncelikle yaratılması gerekenin, insani değerlerolduğunu, sınıf bilincinin ise ancak arkadan geleceğinidüşünüyorlardı. Sınıf bilincine sahip olmak için, önceinsani değerlere sahip olmak gerekir vurgusu yaptılar.Oysa, emekçiler içinde sınıf bilinci ve bu bilinç ile

sınıf dayanışması yaratılamadıkça, sözü edilen insanideğerleri de yaratmak olanaklı değil. Çünkü, insanınbir “doğası” yoktur. Toplumda yaşayan insanlar, “iyi”ve “kötü” insanlar olarak sınıflandırılamaz. Bireylerinve kitlelerin paylaştıkları değerleri yaratan toplumsalüretim ilişkileri, sınıf aidiyeti ve sınıf bilincidir.Örneğin Marks, sermayenin sürekli genişlemeeğiliminde olduğu gibi, sermayedarın da aynı şekildesürekli genişleme eğiliminde olduğunu, sermayedarıntemel karakteristik özelliğinin sömürerek büyümeolduğunu vurgulamıştır.

Benzer şekilde, iki temel sınıf arasında konumlananküçük burjuvanın temel karakter özelliğinin de süreklikafa karışıklığı, kararsızlık ve çelişki olduğunusöylemiştir. Bugün, işçi sınıfının uzun sürelisessizliğinin ve sınıf mücadelesinin yılları bulandurgunluğunun ardından, işçi ve emekçiler arasındahüküm süren değerlerin de burjuvazinin değerleriolmasına şaşmamak gerekmektedir. Sınıf bilincini,sınıf dayanışmasını, sınıf mücadelesini engellemekiçin her yolu deneyen burjuvazi, ideolojik saldırıları ilegeniş emekçi kitleleri de etkilemiş, yardımlaşma,paylaşma, dayanışma, dürüstlük gibi değerlerinerezyonuna sebep olmuştur. Kapitalist sömürüdüzeninin insanlara dayattığı yaşam algısı, “gemisinikurtaran kaptan”, “büyük balık küçük balığı yutar”bakışıdır. Özellikle medya çalışanları arasında, kiburjuva medyası doğrudan düzene hizmet etmektedirve medya emekçileri ister istemez bu hizmetin birparçası olmaktadır, bencilliğin ve duyarsızlığınyaygınlaşmasına şaşırmamak, bu durum karşısındaumutsuzluğa düşmemek gerekir. Bu durum karşısındaumutsuzluk, yıpranmayı beraberinde getireceği için,direniş kararlılığını da yıpratma ve sonuçta,burjuvazinin istediği gibi, “bu adamlarla hiçbir şeyyapılmaz” yanılgısına düşme tehlikesini barındırır.

Emekçiler arasında insani değerleri yaratacak olanönce ve sadece, sınıf bilinci, sınıf mücadelesidir.Ancak bir sınıf olduğunu ve ortak çıkarlara sahipolduğunu farkeden emekçiler sınıf kardeşlerine karşıduyarlılık ve sınıf mücadelesinde dayanışmagösterebilirler. Yani, umutlu ve kararlı yolyürüyebilmek için, formülü düzeltmek gerekmektedir.Önce insani değerler yaratmak, daha sonra sınıf bilincioluşturmak için çalışmak değil, tam tersi, önce sınıfbilinci oluşturabilmek gerekiyor. Direnişçi işçilerinforumunda serbest kürsüde söz alan BDSP temsilcisibu konuya özellikle değinmiş, kapitalizmin dayattığıdeğersizlikten kurtulmanın tek yolunun sınıfmücadelesini güçlendirmek olduğunu vurgulamıştır.

B. Barış

Direnişteyiz Platformu Forumu’nda yapılantartışmalar üzerine düşünceler...

Page 31: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

GÖÇ-DER, Galatasaray Lisesi önünde 16Haziran günü gerçekleştirdiği basın açıklaması ile,zorunlu göçler sonrası yaşanan insan haklarıihlallerinin açığa çıkarılmasını ve faillerininyargılanmasını talep etti.

Basın açıklamasını okuyan GÖÇ-DER BaşkanıSami Özgen, ülkede yaşanan iç savaşın sonucuolarak 1987 yılından bugüne kadar süren zorunlugöçün, ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal, kültürelyapısını etkileyerek giderilmesi oldukça zortahribatlara yol açtığını belirterek, bu alt-üstoluşun insani maliyetini ölçmenin ise olanaksızolduğunu söyledi.

Özgen, zorunlu göç sorununun çözümü ve geridönüşlerin sağlanması için yapılması gerekenlerişöyle sıraladı:

“Artık herkesçe bilinen Kürt sorununun inkarve imha siyaseti yerine, demokratik diyalog

yöntemi ile çözümü,Halklarımız arasındaki birlikte yaşma

duygusunu yok eden operasyon ve çatışmalara sonverilmesi,

Başta çocuklar olmak üzere birçok insanınölmesine ya da sakatlanmasına neden olan mayınve savaş artığı malzemelerin temizlenmesi

Kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan vegeri dönüşün önünde engel olan Köy koruculuğu,Jitem vb. militarist güçlerin açığa çıkarılıplağvedilmesi

Mağdur edilen yuttaşların maddi manevimağduriyetlerinin karşılanması

Geri dönüşlerin sağlanabilmesi için köylerinalt yapısının, sağlık ve sosyal alanlarda çalışmayapılması ve bunun için bütçe ayrılmasıgerekmektedir.

Kızıl Bayrak / İstanbul

GÖÇ-DER: “Köye dönüş için yasal güvence istiyoruz”

İzmir İnsan Hakları Derneği, Oktay Konyar’aBugün gazetesi tarafından yapılan saldırıyıprotesto etmek amacıyla, 12 Haziran günü birbasın açıklaması gerçekleştirdi.

Oktay Konyar’ın çevreci kimliği ve Bergamaköylüleriyle özdeşleşen mücadelesininvurgulandığı basın açıklamasında, Bugün

gazetesindeki habere değinilerek haber ve haberinyayınlanış gerekçesi protesto edildi. Basınaçıklamasının sonunda, “Oktay Konyar yalnızdeğildir. Yalnız kalmayacaktır.” denildi. Basınaçıklaması, basın metninin okunmasıyla sonaerdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Gebze’ye bağlı Cumhuriyet ve Adem YavuzMahalleleri, Kentsel Dönüşüm kapsamınaalınarak yıkılma tehdidi altına girdi.

Haberin mahalle halkı tarafından duyulmasıüzerine Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Hacı AliAydın ve mahallenin ileri gelenleri ile birlikteyıkımlara karşı harekete geçilmesi kararı alındı.

Bu kapsamda 11 Haziran günü mahalle halkıGebze Cumhuriyet Meydanı’nda bir mitinggerçekleştirdi. Yaklaşık 1500 kişinin katıldığımitingle Cumhuriyet ve Adem YavuzMahallesi’nde oturan emekçiler evleriniyıktırtmayacaklarını ve bu uğurda ne yapılmasıgerekiyorsa yapacaklarını haykırdılar.

Mitingde konuşan Muhtar Ali Aydın “Gizlikapılar ardında evlerimizin nasıl başlarımızayıkılacağı planlanıyor. Öyleyse bizler deüzerimize ne düşüyorsa yapmaktankaçınmayacağız. Yıkımlara karşı mücadeleedebilmek için yakında bir de dernek kuracağız”dedi. Ardından konuşma yapan Sabahattin isimlibir mahalle sakini de “bugünkü birliğimizi bumücadelenin sonuna kadar sürdürmemiz lazım.Aşımızı işimizi ekmeğimizi elimizden aldılar,şimdi de evimizi başımıza yıkmaya çalışıyorlar.Damarlarımızdaki son kana kadar mücadeleedeceğiz” diye haykırdı.

Kızıl Bayrak / Gebze

12 Haziran Cuma günü işportacılar YükselCaddesi’nde oturma eylemi gerçekleştirdiler.

8 Haziran Pazartesi gününden başlamak üzereCHP’li bağlı Çankaya Belediyesi işportacılarıntezgâh açıp satış yapmalarını engellenmeyebaşladı. Geçim kaynaklarının ellerinden alındığınısöyleyen işportacılar ise her akşam 20.45’te,tezgâhlarının tekrar açılması için bir dizi eylemyapmaktalar.

Hazırladıkları dövizlerle CHP’ninmühürledikleri tezgâhların açılmasını talep edenişportacılar, 9 Haziran Salı gününden itibaren de‘İşportaya destek’ adı altında bir imza kampanyasıyürütmekteler. Bunun yanında eylemlerini her günbelli saatlerde oturma eylemi yaparak sürdürmeyedevam edecekler. İşportacıların eylemlerine atıkkâğıt işçileri de destek vermekte.

Kızıl Bayrak / Ankara

Ankara’da işportacılardan oturma eylemi

Oktay Konyar yalnız değildir!

15 Mayıs’ta Siirt’in Çırav Dağı’nda çatışmadayaşamını yitiren Ahmet Şerif Karakaya’nın babasıMehmet Karakaya, İHD İstanbul Şubesi’nde 16 Hazirangünü bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Karakaya yaptığı açıklamada, oğlunun Siirt’in Eruhİlçesi Çırav Dağı’nda çıkan çatışmada yaşamını yitireniki gerilladan biri olduğunu söyledi. Siirt’e gittikleriniancak cenazelerin operasyon alanında olduğu veçatışmaların sürdüğü gerekçesiyle kendilerineverilmediğini belirtti.

Oğlunun cenazesini almak için başvurduğu SiirtValiliği’nde ve Emniyette görevli insanlar tarafındaninsanlık dışı hakaretlere mağruz kaldığını söyleyenKarakaya’nın açıklaması şu sözlerle son buldu:

“Hangi suç ve sıfatı ne olursa olsun ölen herkesmazlumdur. Dünyanın hiçbir yerinde cenazeler,verilmemezlik yapılmıyor. Cenazemi istiyorum ve almakzorundayım. Bir şehit babası olarak, şehit rütbesineerdiği için oğlumla gurur duyuyorum”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Yeni Demokrat Gençlik ve İşçi-Köylü gazetesi,yaptığı yazılı açıklama ile Erzincan’da sabahın erkensaatlerinde Yeni Demokrat Gençlik ve İşçi-Köylüokurlarının evlerinin, Erzincan İşçi-Köylü bürosununbasıldığını ve baskınlar sonucunda, 15 kişinin gözaltınaalındığını bildirdi.

Açıklamada, devrimci, demokrat ve yurtseverkesime yönelik baskı, gözaltı ve tutuklama terörünün hızkesmeden devam ettiği belirtildi. Saldırının, içindengeçilen sürecin bir ürünü olduğunun vurgulandığıaçıklamada şunlar ifade edildi:

“Derinleşen ekonomik krizle birlikte oluşan tepkininbüyümesi ve muhalefetin yükselmesi, yıkımlara, zamlarave işten çıkartmalara yönelik kitle hareketininyoğunlaşması ve Kürt ulusal hareketinin silahlımücadeleyle elde ettiği başarılar karşısındaegemenlerin çıkmaza düşmüştür. Bu dönemde devletinilk elden devrimci, demokrat ve yurtsever kesimeyönelmesi bir tesadüf değildir.”

Ahmet Şerif Karakaya’nınailesinden açıklama...

Erzincan’dagözaltı terörü...

Gebze’de yıkımlara karşı miting

Page 32: Faşist teröre karşı tek yol birleşik militan direniş! fileSosyalizm İçin Sayı: 2009/23 19 Haziran 2009 1 TL Düzen içi dalaşma faşist baskı ve terörün hızını kesmedi…

Sınıfın, devrimin ve sosyalizmin sesi...

Kızıl Bayrak 15. yılında!