hÜseyİn nİhal atsiz - Çanakkale'ye yÜrÜyÜŞ

30
ÇANAKKALE’YE YÜRÜYÜŞ Türk tarihini dolduran büyük zaferler arasında Dumlupınar da dahil oldu u halde, ğ hiç birisi Çanakkale zaferi kadar kat’i neticeli olmamı tır. Çanakkale müdafaası Sakarya ş müdafaasının ve Dumlupınar taarruzunun anasıdır. Çanakkale müdafaası olmasaydı cihan sava ı iki yılda bitecek ve Türkiye ortadan kalkacaktı. Türkiye ortadan kalktıktan sonra da ş artık bir Sakarya, bir Dumlupınar olmıyacaktı. Çanakkale müdafaası mânevi-ahlâki bakımdan da büyük bir eserdir. Bu müdafaa madde bollu unun, vesait zenginli in sava ta “her ey” demek olmadı ını ispat etmi ve ğ ğ ş ş ğ ş yine Türk milletinin bütün cihanda ba dö ü çü ve birinci asker oldu unu bir yol ş ğş ğ oldu unu ortaya koymu tur. ğ ş Dü manlarımızın en yaygaracısı olan Fransızların bile itiraf ettikleri bu Türk ş kahramanlı ı ve bu kahramanlı ın do urdu u Çanakkale destanı acaba unutuluyor mu?... ğ ğ ğ ğ Hayır, bu destan unutulamaz. Fakat öyleyse niçin bunu milletçe kutlamak hâlâ aklımıza gelmiyor? Sporcularımızım seyahatleriyle bütün matbuat ve memleket daima ve her zaman alâkadar oluyor. Moruk bir gazetecinin millî bir süs vererek kendi keyfi için seçtirdi i Türk ğ güzelini te yi için gençlik i ini gücünü bırakıp istasyona ko uyor. Fakat i , bizi bugün ş ş ş ş ya atan ölülere ihtiram bahsına gelince, kimsede bir hareket görülmüyor. En fazla yapılan ş ey Gülcemale binip cazbant dinleyerek ve rakı içerek Seddülbahir’e veya Arıburnu’na ş gitmek, uzaktan sava sahalarına bakmak ve vatanperverane nutuklar vermekten ibaret ş kalıyor. Halbuki Çanakkale böyle mi ziyaret olunmalıydı? Dünyanın en uzak yerlerinden, Avusturalya ve Yeni Zelant’tan kalkıp Gelibolu’ya ölülerini ziyarete gelen dü manlarımızla, ş bir adımlık yola ü enen bizler arasında ne büyük bir ayrılık var. Ey Türk gençli i! Sen Arap ş ğ Muhammed’in mezarını ngiliz altınları için Türk esirlerini bo azlıyan kahpe araplara İ ğ bıraktıktan sonra senin kâben Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar de il midir? Sen kâbene ğ rahat bir geminin içinde cazbant dinliyerek mi, yoksa yalçın yollarda, vaktiyle Çanakkale’de Türk vatanını korumaya ko anların çekti i sıkıntıyı çekerek, yayan mı gitmek istersin? ş ğ Görüyorsun ki eller kendi erefsizce yenilen ölülerine bile nasıl saygı gösteriyor, onların ş ba ına ne büyük ta lar dikiyor... Sana gelince: Senin ölüme göz kırpmadan bakan erefli ş ş ş

Upload: ibrahim-alpaslan-gavaz

Post on 10-Mar-2016

378 views

Category:

Documents


14 download

DESCRIPTION

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

TRANSCRIPT

Page 1: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

ÇANAKKALE’YE YÜRÜYÜŞ

Türk tarihini dolduran büyük zaferler arasında Dumlupınar da dahil oldu u halde,ğ

hiç birisi Çanakkale zaferi kadar kat’i neticeli olmamı tır. Çanakkale müdafaası Sakaryaş

müdafaasının ve Dumlupınar taarruzunun anasıdır. Çanakkale müdafaası olmasaydı cihan

sava ı iki yılda bitecek ve Türkiye ortadan kalkacaktı. Türkiye ortadan kalktıktan sonra daş

artık bir Sakarya, bir Dumlupınar olmıyacaktı.

Çanakkale müdafaası mânevi-ahlâki bakımdan da büyük bir eserdir. Bu müdafaa

madde bollu unun, vesait zenginli in sava ta “her ey” demek olmadı ını ispat etmi veğ ğ ş ş ğ ş

yine Türk milletinin bütün cihanda ba dö ü çü ve birinci asker oldu unu bir yolş ğ ş ğ

oldu unu ortaya koymu tur.ğ ş

Dü manlarımızın en yaygaracısı olan Fransızların bile itiraf ettikleri bu Türkş

kahramanlı ı ve bu kahramanlı ın do urdu u Çanakkale destanı acaba unutuluyor mu?...ğ ğ ğ ğ

Hayır, bu destan unutulamaz. Fakat öyleyse niçin bunu milletçe kutlamak hâlâ aklımıza

gelmiyor?

Sporcularımızım seyahatleriyle bütün matbuat ve memleket daima ve her zaman

alâkadar oluyor. Moruk bir gazetecinin millî bir süs vererek kendi keyfi için seçtirdi i Türkğ

güzelini te yi için gençlik i ini gücünü bırakıp istasyona ko uyor. Fakat i , bizi bugünş ş ş ş

ya atan ölülere ihtiram bahsına gelince, kimsede bir hareket görülmüyor. En fazla yapılanş

ey Gülcemale binip cazbant dinleyerek ve rakı içerek Seddülbahir’e veya Arıburnu’naş

gitmek, uzaktan sava sahalarına bakmak ve vatanperverane nutuklar vermekten ibaretş

kalıyor.

Halbuki Çanakkale böyle mi ziyaret olunmalıydı? Dünyanın en uzak yerlerinden,

Avusturalya ve Yeni Zelant’tan kalkıp Gelibolu’ya ölülerini ziyarete gelen dü manlarımızla,ş

bir adımlık yola ü enen bizler arasında ne büyük bir ayrılık var. Ey Türk gençli i! Sen Arapş ğ

Muhammed’in mezarını ngiliz altınları için Türk esirlerini bo azlıyan kahpe araplaraİ ğ

bıraktıktan sonra senin kâben Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar de il midir? Sen kâbeneğ

rahat bir geminin içinde cazbant dinliyerek mi, yoksa yalçın yollarda, vaktiyle Çanakkale’de

Türk vatanını korumaya ko anların çekti i sıkıntıyı çekerek, yayan mı gitmek istersin?ş ğ

Görüyorsun ki eller kendi erefsizce yenilen ölülerine bile nasıl saygı gösteriyor, onlarınş

ba ına ne büyük ta lar dikiyor... Sana gelince: Senin ölüme göz kırpmadan bakan erefliş ş ş

Page 2: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

ehitlerinin hâlâ âbidesi yok!... Ey Türk gençli i! Çanakkale senin vatanındır!... 18 yıl önceş ğ

orada korkunç ve nispetsiz bir bo u ma oldu. Bir tarafta her türlü vesaitle pusatlanmığ ş ş so uk kanlı ngilizler, çevik Avusturalyalılar, sporcu Yeni Zelantlılar, korkunç Senegalliler,ğ İ

vah i Hintliler, insanla maymun arasında deh etli bir mahlûk olan Maûrîler, Martiniklilerş ş

di er tarafta da sessiz ve gösteri siz Türkler vardı. Bu korkunç bo u mayı harikulâdeğ ş ğ ş

kahramanlıklarıyla senin kanından olan Türkler kazandı. Fakat ne korkunç tecellidir ki 18

yıl geçtikten sonra orada yenilen dü manların âbideleri yükseliyor... Senin vatanındaş

dü man âbideleri... Buna nasıl katlanıyorsun Türk genci? Diyelim ki paran olmadı ı içinş ğ

onlara lâyık bir taş dikemedin! Fakat yılda bir defa oraya gidecek kadar kendinde kuvvet

de bulamıyor musun?

Türk genci! Yurdunda mektepler açılmasını, yolların yapılmasını, fabrika

bacalarının tütmesini devletten bekliyebilirsin! Fakat büyük ölülerine hürmet merasimi

yapmak icap etti mi devlet senin gerinde kalmalıdır. Her yıl muntazaman bir kütle halinde

stanbul’da kalkıp yaya olarak Çanakkale’ye gitsen, kanlı bo u ma sahalarını gezsen veİ ğ ş

orada mertlik dersi alsan nasıl olur?

Geçen yıl Atsız Mecmuayı çıkarırken bizimkilerin yine Gülcemal vapuru ile savaş yerlerine uzaktan bakıp hasretli ahlar çekti ini, ngilizlerin de karaya çıkarak kendiğ İ

mezarlıklarını ziyaret ettiklerini üzüntü ile gazetelerde okumu , yanındakilere bu ziyaretinş

muhakkak karaya çıkarak yapılması icap etti ini söylemi tim. Arkada ım Tolunay yalnızğ ş ş

karaya çıkmanın yeti meyece ini, bu yürüyü ün yaya olarak stanbul’dan oraya kadarş ğ ş İ

yapılması gerekti ini ileri sürmü tü. Dü ünmü tüm: Dün Türklü ü can evinden vurmakğ ş ş ş ğ

için Çanakkale bo azına saldıran batılılar yarın da aynı istekle oraya saldırmazlar mı? Oğ

halde Türk gençli i Çanakkale’ye cebri askeri yürüyü yapma a alı sa bu bir vatanğ ş ğ ş

müdafaası hazırlı ı sayılamaz mı? Tolunay’ın dü üncesini be endim. Ba ka i itenler değ ş ğ ş ş

be endi. Bunu yapılması kabil oldu u kadar yapma a karar verdik.ğ ğ ğ

Biz Çanakkale yürüyü ünü bir askerlik dersi olarak, bir milli din bilerek,ş

ölülerimize kar ı kutlu bir borç tanıyarak yaptık. Sırtında 20 kiloluk yükü ta ırken “cepheyeş ş

cephane ta ıyormu um gibi geliyor” diyen Tolunay bence Türk kadınını temsil ediyordu.ş ş

Böyle bir yürüyü te bizimle gelen arkada ları büyük bir titizlikle seçtik. Türk kanınınş ş

yarattı ı bir mucize olan Çanakkale’yi saygılamak gerekti mi, saygılama a gelenler Türkğ ğ

kanı ta ıyan insanlar olmalıydı. Çanakkale zaferini kanunların ve içtimaiyat ilminin kansızş

taraftarlarının anlattı ı “Türk Milleti” (yani içinde kürdünden yahudisine kadar hepsiniğ

Page 3: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

ihtiva eden melez topluluk) de il, “TÜRK IRKI” kazanmı tı. Bunun için oraya yalnız Türklerğ ş

gelmeliydi... Ve öyle yaptık...

***

Çanakkale sava ına girmi ve iki defa yaralanmı olan mütekait bir yüzba ı ve 13ş ş ş ş

ya ındaki o lu, darülfünundan bir tarih, bir edebiyat ve bir co rafya talebesi, bir liseli, birş ğ ğ

mühendis, bir lise ve bir de ortamektep muallimi... Kafilemiz bu dokuz ki iden mürekkeptiş

ve yedisi asker çocu u idi.ğ

Sırtımızda çantalarımızla battaniyelerimiz, boynumuzda matara, dürbün ve

foto raf makinemiz oldu u halde 3 A ustos 1933 Per embe ak amı Sirkeciden kalkanğ ğ ğ ş ş

Selâmet vapurunun güvertesine yerle tik. Muallim olsun, talebe olsun, memur olsun hiçş

birimizin fazla vaktimiz olmadı ı için (ders yılı yakla ıyordu) bu yürüyü ü stanbul’danğ ş ş İ

tutturamamı tık. Asıl dile imiz tirenle Muratlı’ya kadar gitmek, oradan ötesini de askeriş ğ

yürüyü le yayan yürümekti. Bu yıl bunu yapamıyaca ımız için yolculuk pilanımızı öyleş ğ ş

kararla tırmı tık: stanbul’dan vapurla Çanakkale’ye gidilecek, Çanakkale’den motörleş ş İ

Kilidilbahir’e çıkacaktık. Oradan da yaya olarak Seddülbahir’e inecek ve cenuptan imaleş

do ru bütün sava yerlerini dola acaktık. En imale çıkınca oradan da Maydos’a inecek,ğ ş ş ş

Maydos’tan Kilidilbahir’e gelerek motörle yine Çanakkale’ye geçecek ve vapurla stanbul’aİ

dönecektik.

Çok a ır giden Selâmet vapurunun güvertesinde, ayın altında konu arak, liseliğ ş

arkada ımız, Kastamonu Lisesi son sınıfından Mengüç’ün a ızla çalınan küçük muzıkası ileş ğ

çaldı ı güzel parçaları, Harbiye mar ını, asker türkülerini dinleyerek ve sabahı ederekğ ş

Çanakkale’ye 4 A ustos sabahı, saat dokuz buçuk sularında çıktık.ğ

Ö leye kadar Çanakkale’yi gezdik. Türk tarihinde büyük bir dönümün, anlı birğ ş

müdafaanın, insanlı ın gücü üstündeki kahramanlıkların remzi olan bu ehir, ne yazık kiğ ş

tam bir Türk yüzü göstermiyor. ehirde ne kadar çok yahudi, ne kadar çok çingene, neŞ

kadar çok rum bozuntusu var!...

Buradaki yahudi de her yerde tanıdı ımız yahudidir. Sinsi, küstah, zelil, korkak,ğ

fakat fırsat dü künü yahudi; yahudi mahallesi her yerde oldu u gibi burada daş ğ

çı ırtkanlı ın, gürültünün ve levsin merkezi... Çar ıdaki dükkânların levhalarını okuyoruz.ğ ğ ş

Page 4: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Onda dokuzu bizi sinirlendiren nankör ve kahpe milletin isimlerini ta ıyor. Kuvvetliş

oldu umuz zaman kar ımızda köpekçe yaltaklanan, bozgun ça larımızla küstahla ıpğ ş ğ ş

dü manlarımızla birle en tarihin bu hain ve piç milletini artık aramızda yurtta olarakş ş ş

görmek istemiyoruz. Cihan sava ında dü manlarımıza casusluk eden ve bezirgânlıklarıylaş ş

kanımızı emen yahudi tarihin hep o iki yüzlü yahudisidir. Kurtulu sava ında Bursa’yaş ş

Yunanlılar girerken kocaman bir yunan bayra ıyla onları kar ılayan fakat Türkler Bursa’yığ ş

geri alırken aynı bayra ı ordumuzun ayakları altına seren yine bu vatansız yahudidir.ğ

stanbul’da tımarhanelik bir çılgın sevdi i bir yahudi kızını öldürdü ü zaman, kızın cenazeİ ğ ğ

merasimini Türklere dü manlık nümayi i ekline sokan ve hatta Türk ordusuna u aklıkş ş ş ş

eden ( çünkü yahudi hiçbir zaman asker olamaz) askeri üniformalıları da dahil oldu uğ

halde “Kahrolsun Türkler” diye ba ıaranğ aynı hain yahudilerdir. Türk’e dü manlık buş

yahudilerin irinden kanına o kadar i lemi tir ki vaktiyle katliâmlarla kovuldukları spanya’yış ş İ

ve zaman zaman kırgına u radıkları Rusya’yı kendilerine koruyucu bilecek kadar ileriğ

gitmi lerdir. Sanki Türkiye miskin spanya’dan veya salak Rusya’dan korkacak da yahudilerş İ

hakkında yaptı ı tazyiki gev etecekmi gibi...ğ ş ş

Evet, yahudi imdiye kadar hiçbir kötülük görmedi i Türk’e dü mandır. Çünküş ğ ş

onun mayası yahudilik, yani kahpeliktir. Türkeline “eroin”i dost (!) bir milletin erkânı

harbiyesi sokuyor, onun Türkiye’deki komisyonculu unu da ermeni ve bilhassa yahudiğ

vatanda lar yapmıyor mu? Büyük atalarımızın de erli savlarını unutmıyalım. Onlarş ğ

“yahudiden yumurta alan içinde sarısını bulamaz” demi lerdir. Bu, yahudininş

hilekârlı ını açı a vuran büyük bir hikmettir.ğ ğ

Türkçe konu an çingeneye gelince: O ne kadar Türk’e benzemek istese onun herş

halinde yine “ben çingeneyim” diyen bir eda var ki kendisini Türk’ten ayırır. Çok iyi

hatırlıyorum : Vaktiyle be inci alayda askerli imi yaparken küçük bir hadiseye ahitş ğ ş

olmu tum: Bir manevra talimi esnasında çingene bir nefer, sava ta insanın korkudan vatanş ş

falan dü ünemiyece ini, ancak canının kaygusuna dü ece ini söylemi , Karadenizş ğ ş ğ ş

Ere lisinden Türk o lu Türk Rasim onba ı da: “Sus, Allah belanı versin! Ne biçimğ ğ ş

insansın?” diye ona hakaret etmi ti.ş

Çingene de bizim aramızda de ilmesi gerek olan bir yaradır. Çingeneleriş

Türkle tirmek, aramıza katmak ve Türk kanının saflı ını bozmak cinayettir. Ço almakş ğ ğ

istiyorsak ilk ba vuraca ımız yol çingeneleri iskan ederek bize karı tırmak de ildir. Türkş ğ ş ğ

olarak kalmalıdır. Çingenenin çingene kalaca ı gibi... Çanakkale’de bir hayli halk da rumcağ

konu uyor. Bunlar Girit müslümanları imi ler. Türkçe’yi pek iyi bildikleri halde rumcaş ş

Page 5: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

konu an bu insanlar Türk de ildir. Zaten tarih de bunların kılıç gücüyle ihtida ettirilmiş ğ ş rumlar oldu unu göstermiyor mu?ğ

***

Çanakkale’nin melez çehresine baktık. Yüksündük. Kanaatımız iman ekline geldiş

ki: Türk milletinin esası dil de il ırk ve kan olmalıdır. Zarar yok az olalım, azalalım. Fakatğ

temiz ve öz kalalım. Azlık ve özlükleriyle de il midir ki Türkler bütün cihanığ

dolsurmu lardır? Biz kovayı doldurmak istiyoruz diye onun içine buldu umuz her mayiiş ğ

katarsak onun adı “su” mu olacaktır?... Türk’ün kanına yabancı kan ekleme de tarihin ona

verdi i fizyolojik büyüklükleri sulandırmak ve azaltmak demektir. Maddî ve mânevi verasetğ

ilmin kabul etti i bir hakikattır de il mi? O halde milletin terbiye mahsulü oldu unu iddiağ ğ ğ

etmek ahmaklık de il midir?... Afrikanın ortasından kapkara bir zenciyi al, üç ya ındağ ş

Türkiye’ye getir, Türkçe’yi mükemmelen ö rensin... Ba ka dil bilmesin ve ben Türk’ümğ ş

desin... Bu Türk müdür?... Ah!... Buna Türk demek için insanın pek budala olması veya

kendi melezli ini örtmek isteyen bir sahtekâr olması lâzımdır.ğ

***

Motör bizi ö leyin Kilitbahir’e (Kilidibahir halk dilinde bu ekli almı ) çıkardı.ğ ş ş

Kasabanın batısında tek mesiresi olan havuzlara kadar gidip ö le yeme imizi yedik. Aynığ ğ

günde Çanakkale muallimleri de oraya e lentiye gelmi lerdi. Bizi yolcu kılı ı ile görünceğ ş ğ

alâkadar oldular. kram ve yardımda bulundular. Saat 14’te havuzlardan kalktık.İ

Seddilbahir yolunu tuttuk. Önümüzde Mengüç muzıkasını çalıyor, arkadakiler söylüyordu.

Önce Samih Rifat’ın:

Yaslı gittim en geldimşAç koynunu ben geldim,

Bana bir yudum su ver,

Çok uzaklardan geldim.

Türküsüyle ba lamı lardı. Adalar denizinden yüzümüze çarpan serin rüzgârş ş

alnımızı serinlettikten ve ırkımızın kahramanlık sahasına yakla tıkça damarlarımızın daş

temizlik ve kahramanlıkla yıkandı ını duyuyorduk. Türklü ümüz nabzımızda daha kuvvetleğ ğ

Page 6: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

vuruyor, atalarımızın askerli i ve fütuhatçılı ı bizi teshir ediyordu. Tarih talebesi Tolunay’lağ ğ

Edebiyat talebesi Nejdet, Kızıl Elma ülküsünü haykıran dörtlükleri birer saz airi gibiş

yürürken düzüyorlar ve Mengüç’ün muzıkasına uydurarak söylüyorlardı:

Asya Boz Kurt dolacak,

Rus’un benzi solacak,

Olukça kan akarak

lk yurt bizim olacakİ

***

Kurarak kuraltayı

Alaca ız Altay’ı.ğJapon, Çin, Rus demeden

Çekece iz bir yayı.ğ

***

Asya Boz Kurt dolacak,

Çin’in yüzü solacak,

Dört yan kana boyanıp

Öz yurt bizim olacak.

Turancılık ülküsü... Bizi kurtaracak ve yükseltecek biricik yol... radesi zayıfİ

olanların, damarlarındaki kan öz Türk olmıyanların korktu u uzun yol.... Hangi ülküğ

emeksiz, kansız, barutsuz ve demirsiz elde edilmi tir? Anadolu sevgili yurttur. Fakatş

Anadoluculuk ülkü olamaz. Ülkü asırlara bakan, hayal âlemine benziyen, korkunç yollardan

sonra varılabilecek bir KIZIL ELMA’dır. Bütün insanları birle tirmek gibi saçma bir rüyanınş

ardında ko anlar, yahut para ö endiresiyle dürtü lenip ko turulanlar, tarihte birkaç defaş ğ ş ş

birle mi olan Türklerin yeniden birle mesi dü üncesine güledursunlar. Bu gülü ünş ş ş ş ş

ardında kendi melezli inin yahut gayrıtürklü ünün korkusunu duymak vardır. Dünyadağ ğ

Türk olan bir insan için bütün Türkleri bir görmekten tabiî ne olabilir?... Bütün Türkleri bir

görmek istemiyen Türk olmıyanlardır.

Zaten air olan ve “Atsız Yolda ” imzasıyla iirler yazan Mengüç de irticalenş ş ş

dörtlükler düzüyor bunlar da hep birlikte okunuyor:

Page 7: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Boz Kurtsan ko Boz Kurda,şKo do du un ilk yurda...ş ğ ğSen O uzun o lusunğ ğYaslanma durup burda.

***

Çok kaldı kılıç kında,

Çekece iz yakında.ğlk yurda ko aca ız,İ ş ğTa ma var Kurt ırkında...ş

Kınında çok duran kılıç paslanır... Türk kılıcı paslanmamalıdır. Zaten Türk tarihi

bize en uzun barı devremizin ancak 23 yıl sürdü ünü gösteriyor. Lozandanberi 10 yılş ğ

geçti. Demek ki yeni sava lar yakla ıyor. E er tarih bir tekerrürse ve tarihin kanunları,ş ş ğ

kaideleri varsa biz en çok 13 yıla kadar yeni bir sava a girece iz demektir.ş ğ

Türk sava sız durur mu? Türk durmak istese bile onu bırakırlar mı?... Hayattaş

esas kavga ve dö ü de il midir? Lozan barı ını 1923’te imzaladık. O zamandan beri 10ğ ş ğ ş

yılda iki defa kürt isyanı oldu, iki defa kürtleri tepeledik. Bunları da dahilî sava sayamazş

mıyız?

Ak am saat 20 sularında Seddülbahir’e vardık. Burası birkaç evden ibaret bir köy... Köyş

muhtarı bize camii verdi. Orada sabahladık. Ertesi 5 a ustos cumartesi günü sabahleyinğ

etrafı gezdik. Burada imparatorluk Türkiye’sinin harap tabyaları var. Sahilde Türk- talyanİ

sava ına at küçük bir abide yükseliyor. Bir metre murabba ta tan bir kaide üzerinde yineş ş

ta tan ve bir metre yüksekli inde bir sütun... Daha üzerinde de a a ı yukarı 28’lik veyaş ğ ş ğ

30.5’luk bir gülle... Ta ın üzerinde unlar yazılı:ş ş

Do uya bakan yüzünde :ğ talyan bombardımanı hatırası...İ

Cenuba bakan yüzünde : 4 Nisan 1328 Per embe...ş

Batıya bakan yüzünde : talyan mermisinin nokta-i sukutu...İ

Page 8: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

imale bakan yüzünde : 1 Cemaziyülevveel 1330...Ş

Fakat bu âbide bakımsızlıktan az çok harap. Hey gidi koca Çanakkale hey!

talyanlar da kancıkça Trablusgarba saldırdıkları zaman yine seni zorlamı lardı.fakatİ ş

senden zorla geçmenin imkanı var mı?... i te onların daha kabadayıları da sana saldırdılarş

ve onlar da aynı dersi aldılar... Yarın da belki daha kabadayıları gelecek... Onlara da biz

aynı dersi verece iz... Çanakkale, sen yabancılara tarihin ebedi bir ihtarı halindeğ

kalacaksın... Onlar senin ufuklarında daima Tekin de ildirğ levhasını görecekler...

***

Seddülbahir’den ancak 11’de ayrılabildik. Yol alırken Seddülbahir’den sonra ilk

yükselen tepe üzerinde ilk büyük ngiliz âbidesini gördük. 15 metre yüksekli inde olan buİ ğ

âbide kâmilen ngiliz atlarıyla doluydu. Batan gemisinden ölen neferine kadar sava a aitİ ş

her türlü teferruat kaydeden bu âbide hakikaten bir sanat eseri idi. Fakat bu, sanatın öyle

hazin bir cepheden tecellisi idi ki burada bir eref remzi olarak de il, en kanlı bir bozgunş ğ

timsali olarak yükseliyordu. TÜRK ezelden beri kendisine iar edindi i prensipleş ğ

saldırdıktan sonra dönmemi ti...ş

KAHRAMANLIK

Kahramanlık ne yalnız bir yükseli demektir,ş

Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.

Ölmezli i dü ünmek bo una bir emektir;ğ ş ş

Kahramanlık: Saldırıp bir daha dönmemektir.

Sızlasa da gönüller dü enlerin yasındanş

Ko aradım gitmeli onların arkasından.ş

Kahramanlık: çerek acı ölüm tasındanİ

leriye atılmak ve sonra dönmemektir.İ

Yırtıcılar az ya ar... Uzun sürmek do anlık...ş ğ

Her ı ı ın ardında gizlidir bir karanlık;ş ğ

Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;

Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

Page 9: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Kahramanlık ne yalnız bir yükseli demektir,ş

Ne de güne ler gibi parlayıp sönmemektir.ş

Bunun için ölüme bir atılı gerektir.ş

Atıldıktan sonra da bir daha dönmemektir...

Fakat bu Türk’ün düsturu idi. Ni bolu’da, Akkâ’da yumru umuzu yiyen Fransızlar,ğ ğ

her kara günümüzde yurdumuza sarkıntılık eden, fakat pay olarak ancak bir yı ın kanlığ

vatanda la dönen ngilizler bunu haykırsalar da muhakkak ki sonunda Türk gücüneş İ

yenileceklerdi.

Sinirlerimizi geren bu âbideden çabuk ayrıldık. Bundan sonraki ilk kona ımızğ

dü manın ihraç noktalarından biri olan Teke Koyu’na hâkim tepe oldu. Biz burada da çokş

durmadık. Kirte’ye do ru yol aldık. Yollarda mermi kırıntıları okadar bol ki... Sarp yerlerdenğ

geçiyor ve çok yol alamıyoruz. Artık çevremiz hep sava meydanı...ş

Bir saat kadar sonra bir harmana rasladık. ki ya ız yüzlü köylü, kadınları,İ ğ

çocukları çevremizi sardılar. Bize kavun, karpuz ikram ettiler. Kim derdi ki bu mütevazi

yüzlü, gösteri siz köylüler Çanakkale Sava ı’nı yaratan, bu sava ta kur un yiyen erlerdenş ş ş ş

olsun... Bizi en büyük dileklerine kavu mu insanların sevinciyle kar ıladılar. Yurdun bu enş ş ş

kutlu kö esinin Türk ziyaretçilerden mahrum oldu unu, bizi kıracakları korkusuyla,ş ğ

çekinerek söylediler. Aynı yarayı bizimde kanıyan gönlümüzde gördükleri zaman

gözlerindeki mânâ daha derinle ti. Temiz yürekli olan, temize ba lanmayı vazife bilenş ğ

köylümüz bunda da kötü duygular olmadı ına inanmak istiyor. O da kendi kanı pahasınağ

kazanılan bu topraklarda yükselen dü man âbidelerine di biliyor.ş ş

Birisi 57’nci piyade alayından, birisi de topçu çavu u olan bu iki eski askereş

sorduk:

- “Dayı! Bu gavur âbidelerini niçin yıkmıyorsunuz?”

birdenbire yüzleri aynı mânâ ile gölgelendi. Zorla gülümsediler: “Hükümetimiz

kuvvetlensin in allah o da olur edendi!”... Bu cevap gönüllerimizi, zaferde duyulan birş

sevinçle, sevindirdi...

***

Page 10: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

ki köylü dayıdan birisinden, 57’nci alaydan olan Mandacı o lu Hüseyin’den Kirteİ ğ

yolunu salık aldık. Bizimle birlikte 20 dakika kadar gelerek yol gösterdi. Sonra Zı ınğ

Deresi’ni tarif ederek ayrıldı. Bu dereyi oldukça güçlükle geçtik. Naci en önde, elinde

baltasıyla yürüyor ve bazen yol açıyordu. Hüseyin A a bize domuz tehlikesindenğ

bahsetmi , bunların sürüyle gezdiklerini ve yaman vuru lar yaptıklarını anlatmı tı.ş ş ş

Kafilemizde silah olarak bir balta, iki bıçak, iki de sopadan ba ka bir eyş ş yoktu. Hep

tetikte yürüdük. Fakat domuzun izinden gayrısına raslamadık. Hüseyin A a bize bundanğ

bahsederken: “Bu domuz da giden domuzdan yadigar kaldı; buralara onlar ürettiler”

demi ti. Dü mandan kalan, onun izi olan bu mahlûku hayli merak etmi , görmekş ş ş

istemi tik. ş

Zı ın Deresi’ni tabiat çok oymu . Sa ve solda arazi 20-25 metre kadarğ ş ğ

yükseliyor. Bu dereyi de tamamen geçmedik. Hüseyin A a’nın tarif etti i gibi gözümüzeğ ğ

yol hissini veren bir bayırdan yukarıya çıktık. Biraz sonra da Kirte’nin harabeleri göründü.

Eskiden Kirte bir rum köyü imi . imdi bo ve harap. Yalnız dut ve badem a açları bol.ş Ş ş ğ

Hükümet bunları her yıl müzayede ile satarmı . Mü terisi de ekseriyetle çingeneler.ş ş

Burada ana, baba, o ul ve bir de küçük çocuktan mürekkep bir çingene ailesi vardı. Yolğ

kenarında bir kuyu ba ında konakladık. 10-15 metre ilerimizde bir mezar vardı. Bu 3-4 yılş

önce patlıyan bir mermi ile ölen bir köylüye aitmi . Kirte’de kaldı ımız gece ayın onbe iş ğ ş

idi. Sava yerlerine kadar bütün etrafı aydınlatan harıkulâde güzel bir mehtap seyrettik.ş

Kirte’den saat 10’da yola çıktık. Çingenenin o lu bize yol gösterdi. Yürüdü ümüzğ ğ

arazi sava tan payını almamı tı. Fakat az bir zaman sonra yolun tümsek bir noktasındaş ş

acele ile yapılmı ve imdi çok harap olmu bir Türk âbidesine rasladık. Dü mana 11.000ş ş ş ş

mermi atan bu kahraman bataryanın âbidesi rasgele ta ların yı ılmasıyla elde edilmi .ş ğ ş

nsanın kendini avundurmak için tevazua atfetmek, Türk erlerinin gösteri sizli ineİ ş ğ

yakla tırmak istedi i bu yı ınlar çok acı olarak ş ğ ğ “biz kayıtsızlıktan do duk”ğ diye

haykırıyorlardı. Gönlümüzdeki derin sızı büyüyor, kızıl alevleriyle uzaklarda yılan gibi

ba kaldıran dü man âbidelerini sarmak istiyordu. Ve dumanlı gözlerimizle yıkılmak üzreş ş

olan yazısını okuyoruz:

1330 – 1331

Mukaddes emeller u runda fevkalâde ecaat ve fedakârlıkla muharebe ederek........ğ ş

etmi olan müstakil 10.5’luk Alay 56 seri ate li sahra obüs bataryasının hâtıra-ış ş

zaferidir.

Page 11: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Attı ı mermi 11.000ğ

Naci, yıpranmı olan yerleri gücü yetti i kadar ta larla yamadı. Böylelikleş ğ ş

âbidenin ömrü bir iki hafta daha uzatılmı oldu. Sonra hiçbir ey söylemeden acımızış ş

sindire sindire yürüdük. Çingene hâlâ kılavuzluk ediyordu. Sa tarafımızda yükselen birğ

tepe üzerinde Türk ölülerini toplu olarak gösteren ilk mezar var. Hafif meyli tırmandık. Eski

bir parmaklık içinde bir Türk zabitinin, Mustafa Beyin mezarı... Sonra, sürülmü birş

tarladan hiç farkı olmıyan mezarlı a dünyanın en büyük a kınlı ı ve kini ile baktık.ğ ş ş ğ

Çingene kılavuzumuz fütursuzca az ileride bulunan Behramköy (eski bir rum köyü)

çingelerinin di toplamak için burayı böyle karı tırdıklarını, esasen bu çingenelerin bütünş ş

sava sahasını gezerek ölü soygunculu unu yaptıklarını anlattı. Çingene sözünün ta ıdı ış ğ ş ğ

mânâya bir yol daha hak verdik. Üzerinde ya adıkları topra ı kanı, canı kar ılı ı olarakş ğ ş ğ

kazanan ünlü Türk neferinin ölüsünü bile saygılamayı bilmeyen, dünyada hiçbir eydenş

nasibini almamı bu kansız milleti, daha do rusu bir sözle bu çakal sürüsünü içimizdeş ğ

tuttu umuz, ona anayurtta yer verdi imiz için kendi kendimizden yüksündük, devletğ ğ

adamlarımıza kızdık. Ve imanla bir kere daha dü ündük ki: Türk topraklarında ya amakş ş

hakkı yalnız Türk’ün olmalıdır. Türk topra ında, köyde Türk köylüsünün malını ya mağ ğ

eden, ehirde karmanyolacılık yapan ve nihayet mezarında da Türk ehitlerini (hem de enş ş

anlı bir sava ın en ünlü ehitlerini) soyan ve türlü türlü millet adları ta ıyan bu soysuzlarış ş ş ş

artık aramızda istemiyoruz. Türk bünyesini mikroptan temizleyecek en güzel tedavi usulü:

Katliâm!...

***

Yine yola girdik. Suyumuz bitmi ti. Bu biti bizi hayli yıprandırdı. Fakat ikayetş ş ş

yoktu. En zayıfımız olan, daima yorulacak sandı ımız Mehpare bile duraklarda kendisineğ

verdi imiz bir iki yudum ılık ve tozlu suya kanarak bir Türk askeri gibi yürüyordu. Saatğ

birde Davut Bey çiftli ine vardık. Çiftlik haraptı. Arnavut olan sahipleri Maydos’a inmi lerğ ş

ve burasını – tabiî – bir arnavut olan bekçiye bırakmı lardı. te yine kanımızı donduranş İş

bir tesadüf... Balkan sava ında ordumuzu kancıkça arkadan vuran bir i renç unsura bizş ğ

yurdun ıssız bucaklarında da raslıyacak mı idik?

Buradan Arıburnu’na kadar köye tesadüf etmiyece imiz için ekmek bulmak lâzımdı.ğ

Çiftlikte ise o gün için hazır ekmek yoktu. Arkada ımız Musavver bu i i üzerine aldı. Kafileş ş

ilerde konaklıyaca ımız yeri bulmak için hareket etti. Ben Musavverle çiftlikte kaldım.ğ

Musavver becerikli elleriyle ekmek i ini ba arırken bugünkü Türk kadınını dü ünüyordum:ş ş ş

Bugünkü Türk kadını dünü tamamen silkip atmı de ildir. Bugünün Türk kadını “dün yok,ş ğ

Page 12: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

yarın var” diye haykıran cılız varlık de ildir. Türk kadını kalemini, kafasını kullanmayı bildi iğ ğ

gibi sırasında da sırtında cepane ta ımayı, kahpe kur un yaralarını onarmayı ve yi it Türkş ş ğ

çocuklarını yeti meyi bilen yüksek bir yaratılı tır. Bugünün Türk kadınını “be ikteki Türkş ş ş

çocuklarını sulh ninnileri söyliyerek büyütece iz” diyen Aliye Esat Hanımğ gibiler temsil

etmez. Aliye Esat Hanım nihayet zavallı bir varlıktır, yoklukla müsavi bir varlık... Çünkü biz

artık insaniyet ve barı de il, milliyetçilik ve sava istiyoruz. nsaniyetperverlik köpekliktir.ş ğ ş İ

nsaniyet milliyetçilikle asla uyu amaz. nsaniperverlik yüksek gurur ve haysiyetİ ş İ

duygularına zıttır. nsaniyetperverlik domuz katolik papazının ve sinsi protestanİ

misyonerinin kendi alçakça maksatlarına âlet edindikleri bir tuzaktır. Hayır! Biz barı ta daş

de iliz. Biz sava çıyız. Barı çılı ı ilân eden milletler sahiden mi barı çıdırlar? Onun için miğ ş ş ğ ş

hâlâ bo adaları i gal ediyor ve harıl harıl silâhlanıyorlar? Hey gidi insaniyetperveklikş ş

hey!... Senin u runa Hindistan inliyor. Senin u runa imalî Afrikadağ ğ Ş katliâm var... Senin

için Amerikada zenciler yakılıyor... Ve, hey!... Senin için, kızıl cennete varmak için

Tüskistanda, Azerbaycanda, Kırımda, Ural civarında Türkler açlıktan kırdırılıyor de il mi?ğ

Hayır! Aliye Esat Hanımın ninnisi Türk çocuklarına hiçbir zaman söylenmiyecek... Çünkü

“Kadınlar birli i”ni kuran kadınlar Türk Kadınını temsil edemezler. Onlar dedikodularındağ

devam ededursunlar... Türk çocu una ancak sava çılık telkin eden ninniler söylenebilir.ğ ş

Burada aklıma arkada ım Tolunay’ın Talebe Birli inin çıkardı ı “Birlik” adlı aylık gazeteninş ğ ğ

ilk sayısında çıkan iiri geldi:ş

YARININ TÜRK ÇOCU UNAĞ

Do u giydiyse karağYasla dolmamalısın;

Hayatınca yarınki

Bir sava ın malısın.ş

Bu yurt için can verdi

Senin babanla a an.ğSana hız vermelidir

lteri Kutlu Ka an.İ ş ğ ğ

Atilâ’dan, Çengizden

Yıldırım var kanında

Page 13: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Kül Tigin’in kılıcı

Fazla kalmaz kınında.

Sakarya, Dumlupınar

Hâlâ kızıl akıyor,

Bu akı dünü de ilş ğYarını da yakıyor.

Yurdunu kemiriyor

Bin bir düzenbaz ya ığSenin için tuzaktır

Bil ki bu “barı ” a ı.ş ğ

Budunun türesi

Sava mamak de ildir.ş ğBil ki bu gidi senişYükseltmez... E iltir!...ğ

Senin soyun ba lanırğO luna yüce gö ün;ğ ğHem Türk, hem sava çısın!şYalnız bununla ö ün!...ğ

Musavver ekmekleri bitirdi i zaman güne batmı tı. Yataca ımız yeri seçip çadırğ ş ş ğ

kurmak üzere önden giden kafileyi bulmak için vakit kaybetmeden yola çıktık. Yolda

arkada larımızın, gittikleri yolları bize anlatmak için koydukları i aretleri bulduk. Ortalıkş ş

karardıktan sonra da uzaktan onların seslerini i ittik: Bulundukları tarafı bize anlatmak içinş

hep bir a ızdan ba rıyorlardı. Yürüdük. Kafile bizden önce bir harmanda konaklamı veğ ğ ş

bizi bulmak için üç ki iyi geriye gözcü yollamı tı. Uzaktan Mehparenin parlayıp sönenş ş

elektrik fenerini görünce kona ımıza yakla tı ımızı anladık. Bize Ali Dayı’nın harmanundağ ş ğ

konaklandı ını söylediler. Davut Bey çiftli indeki arnavut bekçi gidece imiz yerde bizeğ ğ ğ

bazı arnavutları salık vermi ti. Naci, Ali Dayıyı onlardan biri sanarak salık aldı ımız isimleriş ğ

sordu u zaman Ali Dayı da bizimkileri arnavut sanarak atlatmaya çalı mı . Fakat sonrağ ş ş

Türk oldu umuzu anlayınca hemen a ırlamı . Tabiî... Çünkü kan kanı çeker. Arnavutğ ğ ş

sandı ı zaman kafilemizi buz gibi bir so uklukla kar ılayan Ali Dayı imdi bize candanğ ğ ş ş

ikram ediyordu. Ay ı ı ının altında konu uyorduk. Ali A anın yüzü tam bir Türk yüzüydü.ş ğ ş ğ

Page 14: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Vaktiyle stanbul’da bir Türkistanlı bir Türk, hakiki bir Özbek görmü tüm. Ben O uzca, oİ ş ğ

Özbekçe konu mu , anla mı tık. Yarı göçebe olan o Özbek Türküyle Ali A a’nınş ş ş ş ğ yüzleri

birbirine okadar benziyordu ki... Türk ırkı, Türk kanı Orta Asya’da da, Trakya’da da

kendisini gösteriyordu. Bu, tek de olsa, Türk ırkının dayanıklı, sarsılmaz varlı ına en büyükğ

tanıktı. Konu tuk... Ve birbirimize ısındık.ş

Çadırımız ancak be ki i alıyordu. Bu gece çok so uk geçti. Sarılmı oldu umuzş ş ğ ş ğ

battaniyelerimizin altında titredik. So u a hepimizden çok dayanıklı olan ve örtünecekğ ğ

battaniye bulamadı ı için yalnız ceketiyle yatan Tolunay bile çok ü ümü tü. Geceleyinğ ş ş

korkudan ate de yakamamı tık. Bu korkumuz “büyü” denilen bir nevi büyükş ş

örümceklerden geliyordu. Bütün bu havalide pek bol bulunan bu örümce in sokarğ

sokmaz öldürdü ü bile söyleniyordu. Kirte’de Mehpare bunlardan bir tanesini öldürmüğ ş ve hayvanın manzarası bile bizi tiksindirmi , hem de ürkütmü tü. Ali Dayı bunların insanış ş

öldürmedi ini ama çok acı çektirdi ini, ate bulunan yere geldiklerini söylemi ti.ğ ğ ş ş

Yanımızda amonyaktan ba ka ilaç olmadı ı için ihtiyatlı hareket etmi ve bunun için ateş ğ ş ş yakmamı tık.ş

Sabah erken kaktık ve yola erken çıktık. 300 metre kadar ileride mataralarımızı

doldurduk, sonra Çınav ovasını bırakarak “Kabatepe”ye do ru yol aldık. Burada hâlâğ

bozulmamı cepaneliklere, birbirine karı mı irtibat yollarına ve tel örgütlere rasladık.ş ş ş

“Kabatepe”nin denize inen etekleri o kadar güzel bir kumsalla ba lanıyor ki... Sahildeğ

yemek yedik, denize girdik ve dinlendik. Sonra en kanlı sava lara sahne olan, dü manş ş

siperlerinin 10 metre yakınımıza kadar sokuldu u Kanlı Sırta tırmandık. Sava tarihininğ ş

vurdu u bu damga bu sırta okadar yerinde verilmi ki... Yer yer aranmı , bütün kemiklerğ ş ş

toplanmı olmasına ra men yine siperlerdeş ğ kafa taslarına ve kalın kemiklere raslıyoruz.

Bunlar muhakkak ki Türk kemikleri... Vakıa bu siperler müteaddit defalar dü manaş

geçmi ti.ş Fakat onlat siperleri bir bir tarıyarak kendi ölülerini toplamı lar, bir türlüş

anlıyamadı ım duygularla yaptıkları âbidelerine gömmü lerdi. Naci sava a girmi olmasığ ş ş ş

itibariyle bu erlik meydanını daha iyi tanıyor, siperlerin yakla tıkları yerleri gösteriyor,ş

dü manın tutundu u yerler hakkında izahat veriyordu. Yalnız Kanlı Sırtta iki saat kadarş ğ

oyalandık. Küçük bir tümsekte ngilizlerin mavzerle atı için kullandıkları çelik kalkanlaraİ ş

rasladık. Bu kalkan topra a altında uzanan iki sivri aya ıyla saplanıyor ve ortasına gelenğ ğ

kapaklı bir delikle i e yarıyordu. çlerinden bir tanesini seçtik. Bu biraz güç olmasınaş İ

ra men bir sopaya geçirince iki ki i tarafından ta ınabiliyordu. Bunu stanbul’a kadarğ ş ş İ

getirmek ve içinde bir ba kası bulunmadı ını hatırladı ımız askeri müzeye arma an etmekş ğ ğ ğ

istiyorduk. Naci de bize: bunların bir kısmını ngiliz siperlerine girdi imizde talan ederekİ ğ

kendi hatlarımıza getirdi imizi ve dü mana kar ı kullandı ımızı anlattı. Yarım saat dahağ ş ş ğ

tırmanarak “Lonpe” adlı (tek çam manasındaymı ) bir âbideye geldik. Bunun iki bekçisiş

Page 15: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

vardı. Birisi Türk, di eri çerkes...ğ Türk bekçisinin adı Kadri çavu tu ve Kilitbahirli birş

askerdi. Gece konu u oldu umuzda bize güzel sava hikayeleri anlattı. Di eri çerkesti. Veğ ğ ş ğ

biz o gün bir kere de çerkes sözüne kandık. Elimizdeki kalkanı bırakmamızı, Mehmet

Çavu ta bunlardan bir ço una raslıyaca ımızı, yok yere yorulmamamızı söyledi. Riyasız,ş ğ ğ

yalansız, her türlü kötü histen uzak oldu umuz bir dakikadaydık. Kabul ettik. Mehmetğ

Çavu a vardı ımız zamansa bunlardan çok aradıksa da bulamadık. Bir kere de bir çerkeseş ğ

kandık. “Lonpe” âbidesinin yüksekli i ancak 8-10 metre kadardı. Fakat mezarlı ı çokğ ğ

büyüktü. Ve muntazam bir parka malikti.

Burada di er âbideler de görülmiyen bir ba kalık daha vardı. Üzeri haç i aretliğ ş ş

geni sütunun içi bo ve lo tu. Buraya da kiliselerin müteaffın, riyakar havası sinmi ti.ş ş ş ş

Bilmem kaçıncı defa olarak yine kinle dolduk ve ta mamak için buradan çabuk ayrıldık.ş

Saat üç buçuktu ve biz Mehmet Çavu a dördü yirmi geçe vardık.ş

Türk topraklarının öz o lu, kahramanlı ın ta kendisi olan Mehmet Çavu gösteri sizğ ğ ş ş

ve bozuk bir ta ın önündeki mütevazı topra ın altında yatıyor. Kendi topraklarımızınş ğ

üzerinde yendi imiz dü manın gö e ba kaldırmı âbideleri yükselirken kahramanğ ş ğ ş ş

Mehmetçiklerden biri olan Mehmet Çavu dünyadaki mütevazı hayatına çok benziyenş

imdiki yerinde sonsuz uykusunu uyuyor. Mehmet Çavu un türbesini görünce ve buş ş

bakımsızlık ve gösteri sizli in kar ısında irkildim. Arkada larımdan, karımdan,ş ğ ş ş

karde lerimden ve en yürekten yolda ımdan gizlemek istedi im göz ya larımış ş ğ ş

saklıyabilmek için arkamı döndüm ve yüzümü rüzgara verdim. Bu kahramanlık topra ındağ

yürekler bütün safiyetiyle temizlenir ve birbirine açılırken, ben göz ya larımış

arkada larımdan saklamak istiyordum. Dü ündüm ki dünyada kahramanlıkla hiçbirş ş

yakınlı ı, hiçbir münasebeti olmıyan dü manlar için böyle âbideler yapılırsa Mehmetğ ş

Çavu için ne dikilmeliydi?... Beynimin içinde dev gibi dü ünceler birbirine takıldı. Mehmetş ş

Çavuş kahramanlı ını bildi imiz erlerden biriydi. Ya kahramanlı ını bilemediklerimiz? Yağ ğ ğ

hiçbir iz bırakmadan ehit dü en milyonlarca atsız kahraman için neler yapmalıydık?...ş ş

Mehmet Çavu !... Bozkırların kanını ta ıyan asil er!... Senin için gö e yükselmi mermerş ş ğ ş

ta lar dikilip üzeri altınla yazılsa yine senin büyük hatıran saygılanmı olmaz... Sen zatenş ş

atsız kalmaya mahkumdun... Senin hiçbir kar ılık beklemeden vazife için ölüme atılmanş

damarlarındaki kanın temiz cevherindendi. Senin her yerde bol bol akmaya alı mı olanş ş

arık kanın, Türk kanıyla bol bol sulanmı olan bu topraklarda vazife için hatta vazifendenş

daha yüksek bir ey u runda,ş ğ yabancılarının kanına karı arak son damlasına kadar zatenş

akacaktı. Sen bunu yaparken köyünden uzakta sessiz ve unutulmu kalaca ını biliyor veş ğ

bunun için yüksünmüyordun. Mehmet Çavu sana âbide mi gerek?... Senin büyük adınş

sana yazılmı en güzel destan ve kahramanlar yurdu olan yine Türk’ün kanıyla yo rulmuş ğ ş Türkeli de senin için en büyük ulu âbide de il mi? Türk çocu unun seni her yürekten anı ığ ğ ş

Page 16: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

ba ına dikilecek beyaz ta la kazılı kitabelerden daha özlü de il mi?... Sen Türksün ve buş ş ğ

topra ın malısın. Sen esasen ebedisin, sana ta tan abide gerekmez.ğ ş

Gözlerimiz doldu, ba larımız önümüzde uzakla ıyoruz.ş ş

Ey Mehmet Çavu , Mehmet Çavu lar, ey adsız ölüler siz de büyük adlı GAZ kadarş ş İ

ölmiyeceksiniz.

Oturduk ve içlendik. Mehpare, kim bilir, belki de kendisini avundurmak için, bu

abidedeki tevazuu çok be endi ini söyledi. Kim bilir, belki de kendisini kandırmakğ ğ

istemi ti. 25-30 metre ileride yine küçük bir ngiliz abidesi... Yine üzerinde u satırlarş İ ş

sırıtıyor: “ebedi” olanlar... Türk topraklarında ne gülünç bir temenni... Derhal “seferberlik

ilan edilsin, onlardan teki kalmaz evlat” diye kükreyen mert köylüyü hatırlıyoruz. Artık

yolumuz hep yoku . Dar bo azlardan, tozlu sırtlardan Arıburnuna iniyoruz. Burada 5 - 10ş ğ

evli bir balıkçı köyü var... Bu köyün sakinleri hep abide bekçileri... Ba larında bir beyaz rusş

varmı ... Burada bekçilerden toplu olarak abideler hakkında izahat istedik. Tam 31 taneş

saydılar. Yedikleri tokadı unutmamak için 31 abide çoktu fakat aldıkları kahramanlık

dersini hatırlatmak için biz bunları az bulduk. Arıburnu ihraç iskelelerinde daha hurda

halinde demir enkaz var. Bunlara gülerek baktık. Bugünün iktisat kongresini toplıyan

ngilteresi 18 yıl sonrasını dü ünse idi dün muhakkak ki bu garabette bulunmazdı... Oİ ş

gece ikinci olarak kapalı yerde yattık. Misafir sever Türk bekçilerinden ikisi bize kendi

barakalarını verdiler. Ve bu defa dı arda onlar ayazladılarş

Page 17: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

8 A ustos sabahı erkenden hazırlandık. Dü manın ihraç iskelelerini bir kere daha gözdenğ ş

geçirdik ve sonra yeniden Mehmet Çavu abidesine do ru tepeye tırmanmayaş ğ

ba ladık. Tabiat buradaki araziyi korkunç denecek gibi oymu tu. Abidelerinş ş

bekçileri dün gece bize sa da yükselen bir uçurumun hikayesini anlatmı lardı.ğ ş

Askerlerimiz tarafından denize do ru sürülen 300 ngiliz bahriyelisi bu yalçın yarı,ğ İ

Türkten daha az tehlikeli bularak kendilerini buradan a a ı atmı ve tabii hepsiş ğ ş

ölmü lerdi. 300 ki inin bir çocuk budalalı ı ile kendilerini koruyamıyarak bo lu aş ş ğ ş ğ

salıvermeleri hazin bir kahramanlık (!) hikayesiydi ve bizi güldürdü. Yarları

tırmanırken oldukça güçlük çekiyorduk. Dü man buralarda tutunabilmek için kimş

bilir ne kadar kırılmı tır. 40 – 45 dakika yükseldikten sonra Mehmet Çavu u ikinciş ş

olarak ziyaret ettik. Burada mermi ve gülleden daha fazla misket ve kur unaş

raslıyorduk. Mehmet Çavu ta çok kalmadık ve yolumuza ilerledik. Saat 11’deş

Conk Bayırının en hakim yerine gelmi tik. Bu nokta yarımadanın sa ve solş ğ

cenahını kamilen görüyordu. Her iki taraftan da denize bakabilen bu yerde de bir

dü man abidesi yükseliyordu. Takriben 16 metre yüksekli inde Yeni Zelantş ğ

abidesi... Ve imal yüzünde unlar kazılmı tı:ş ş ş

IN HONOUR OF

THE SOLDIERS

OF THE

NEW ZELLAND

EXPEDITIONARY

FORCE

8 TH AUGUST

1915

***

“ FROM THE UTTER MOST ENDS OF THE EARTH”

Page 18: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Türkçesi : Yeni Zelant sefer kuvvetli askerlerinin erefine, 8 A ustos 1915. dünyanınş ğ

sonsuz uçlarından.

Bu yabancılara niçin abide dikiliyordu? Uzak yerlerden geldikleri için mi? Bunlar bir

zafer mi kazanmaı lardı? Her yerde gördü ümüz irili ufaklı ngiliz mezarlarının üzerindeş ğ İ

onların “ebedi hatırası”ndan bahsolunuyordu. Halbuki onlar buna layık mı idi?

Çok acı eyler söylememek için haydi öyle diyeyim: Ey dünya... Sen çok kansız veş ş

çok nankörsün...

Buraya bakan bekçiyi dün gece a a ıda görmü tük. Tekrar konu tuk ve bize yakındaş ğ ş ş

buraya bir Türk neferinin geldi ini, yaralandı ını yerleri gezdi ini, buradan toprak alarakğ ğ ğ

döndü ünü söyledi. Bu asker sava ta kolundan yaralandı ı için kol kemi ini çıkarmı lar,ğ ş ğ ğ ş

imdi kolu dönüyormu . Birbirimize bakı tık ve kendisinin kanını, silah arkada larınınş ş ş ş

canını verdi i toprakları kutlıyan bu adsız askeri gözlerimizle selamladık. Conk Bayırında 2ğ

saatten fazla kaldık ve bu dü man abidesinin kenarına onların sa ır kulaklarına bir dahaş ğ

duyurmaya çalı arak Çanakkale sava ını okuduk. Yeniden yola çıktı ımız vakit gökş ş ğ

bulutluydu ve güne yoktu. Conk Bayırı ile Anafarta arasını birle tiren yol tepeler veş ş

vadilerle dolu... Her tümse i döndükçe sırıtan anzak abidesini bundan sonra ta vapurlağ

Nara Burnunu dönünceye kadar kaybetmedik. Bayırdan yarım saat kadar uzakla mı tık kiş ş

Kurt Geçidi göründü. Buraya bilmiyoruz niçin Kurt Geçidi demi ler... Otuz metre kadarş

uzanan ancak yan yana iki ki inin geçebilece i bu geçit de batıdan Anafarta ovasınaş ğ

hakim... Do udan da Kanlı Sırtı oldukça iyi görebiliyor. Geçidin manzarası çok korkunç...ğ

Havanın kapalı olması da solda uzanan ovayı daha esrarlı gösteriyor. Kurt Geçidini

dolanınca uzaktan büyük Anafarta köyünün eski de irmenleri göründü. Bu tepeyle köyünğ

arasında ince bir yol uzanıyor, hepimiz susuyoruz, yalnız Mengüç elindeki muzıka ile

mırıldanıyor:

Açıldı kale yolu,

Göründü Gelibolu.

Bırak deniz gideyim,

Orası yasla dolu.

Birden yolun bir meydana açıldı ı göründü. Sellerin büyük oyukla kazdı ı buğ ğ

meydanın solunda daha ancak bir yılın yıprantısına dayanabilecek bir eski mezar vardı. riİ

ta larla tutturulmu olan bu mezarın altını su tamamen oymu ... Dikkatle okuyoruz. Bu daş ş ş

kanını yurdu ya atmak için seve seve dökmü bir Türk o lu... Bu da tarihin kaydetmedi i,ş ş ğ ğ

Page 19: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

fakat ba lı ba ına bir tarih olan erlerden biri... Hayati Efendi... Mezar ta ının üzerindeş ş ş

unlar okunuyor: ş

27 Temmuz 331’de ngilizlerin fâik kuvvetleri kar ısında bir avuç bölü üyle müdafaaİ ş ğ

ve kahramane ehadetiyle ibka-yi nâm eden kal’e istihkâm taburu bölük 4 kumandanış

Yahya Hayati Efendisinin mezarıdır.

Yarım saat kadar daha yürüdük. Artık birer birer kahramanları arkada bırakıyoruz.

Dudaklarımızdan yine aynı türkü dökülüyor:

Yürü yürü al bayrak: Kan ve ölüm saçarak

Seslerimize tiz bir çocuk a laması karı ıyor, bir di eri de ana, ana diye haykırarakğ ş ğ

alabildi ine kaçıyor. A lıyan küçük oldu u için kaçamamı tı. Onun acı acı a lamasığ ğ ğ ş ğ

harmanda çalı an kadınları ko turdu. Çocu un anası o luna sarılırken bize de kimş ş ğ ğ

oldu umuzu sordu. Kısaca anlattık. O zaman gözleri dolarak küçü e baktı: Babası da, dedi,ğ ğ

iki yıl önce kazayla patlıyan bir mermiyle ehit oldu. Etrafımızdaki halka yava yavaş ş ş büyüdü ve konu arak köye do ru yürüdük.ş ğ

Büyük Anafarta köyü birçok kasabaları geride bırakabilecek kadar dolu. Köyün tek

kahvesinde bizi kar ılayan köy mualliminin, çıplak bacaklı, açık kollu, kesik saçlı kızş

arkada larımızı yardırgamıyan köy imamının ve köye tamamen hakim bulunan muhtarınş

elinde i lenen bu yurt kö esi okadar kutlu ki... Biz az dinlendikten sonra muallimden bizeş ş

mektebi gezdirmesini istedik. Sevinerek kabul etti. Küçük bir tepede yükselen mektebe

girdi imiz zaman hiçbir ey söylemeden, fakat aynı eyi duyarak birbirimize baktık. Ve enğ ş ş

büyük inkılabın hakikaten köylerde ba kaldırdı ına bir kere daha inandık. Koridorunş ğ

kar ısında Gazinin büyük bir resmi var. Büyük Anafartalar köyündeki bu resmin gücüş

burada anlatılamaz. Köylüler onun Çamtekedeki kona ını, geçip gitti i yolları büyük birğ ğ

saygıyla anıyorlardı. Mektep tek sınıflıydı. Bol ı ıklı ve mıntazam bir sınıf... Mektebin iş ş odası da çok güzeldi. Bir kö ede yerle tirilmi Bomba ve Mermi koleksiyonu insanış ş ş

heyecana getiriyordu. Muallimden bunları nasıl buldu unu sordu umuz zaman dürüst veğ ğ

a ır: Bazı günler çocuklarla küçük gezintiler yaptıklarını, bu gezintilerde hem bu savağ ş artıklarını topladıklarını ve hem de onlara izahat verdi ini anlattı. Buradan dönü te yineğ ş

köy kahvesinde otururken içimizden birisi köyün en ya lısının kaç yıllık oldu unu sordu.ş ğ

Bunun bir kadın oldu unu ve 120 ya larında kadar bulundu unu söylediler; görmekğ ş ğ

istedik. Köyün koca ninesi yakında oturuyordu. Evi, yanında bulunan di er bir evle beraberğ

dü man güllelerinden arta kalan iki ev olarak anılıyordu. Koca Anafarta köyünde sa lamş ğ

kalan iki ev... Nine bizi sadece stanbullu ve misafir oldu umuz için güler yüzle kar ıladı.İ ğ ş

Fakat oralarda niçin bulundu umuzu ö renince a lamaya “beni de götürün evlatlar” diyeğ ğ ğ

Page 20: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

sızlanmaya ba ladı. Bize iki, üç yıl önce arabaya binerek Mehmet Çavu a kadar gitti ini,ş ş ğ

orada mevlût okuttu unu anlattı. Nice yavuz ki ilerin kanını içen, topraklar bir defa dağ ş

ihtiyar ninenin göz ya larıyla sulanmı tı. Ona dönmekte oldu umuzu, Mehmet Çavu uş ş ğ ş

geçti imizi söyleyince üzüldü. En candan sözlerle seneye bizimle gelece ini, kendisiniğ ğ

unutmamamızı tenbih etti.

Ey Türk genci! Bu asırlık insan bakıyesinin a zından dökülen sözler bize ne kadarğ

gecikti imizi çok acı olarak anlattı, seni de daha bu i e ba lamadı ın için utandırmayacakğ ş ş ğ

mı?...

***

Gece ay ı ı ında konu urken köylülerden sava a girmi olanları zorluyor, onlaraş ğ ş ş ş

erlik hikayeleri anlattırıyorduk. Yetmi ya ını geçti ini söyliyen “Emin Dayı” okadarş ş ğ

heveslenmi ti ki anlatırken yerinde duramıyor, heyecanlanıyordu. Emin Dayı ya lı oldu uş ş ğ

için askere hükümet tarafından alınmamı , gönüllü gitmi ti. Bir gece yine ya lı birş ş ş

arkada ıyla dü man siperlerine kadar sokulmu , oradan yüklenebildi i kadar cepane veş ş ş ğ

tüfek almı sonra kan içinde geriye dönmü tü. Köyden daha ba ka gönüllüler de olupş ş ş

olmadı ını sorduk. Hepsi birden cevap verdiler:ğ Avcı Hüseyin.. Bu da çok ya lı birş

adammı . O gece harmanda oldu undan biz göremedik, fakat anlattılar. Avcı Hüseyin birş ğ

gece silahıyla ilerlemi . Bir su ba ında silahsız yedi ngiliz neferinin su aldıklarını görmü .ş ş İ ş

Yedisini de önüne katarak esir almı ve geriye getirmi . Avcı Hüseyin’in lafı geçerkenş ş

küçükler birbirine sokuluyor, delikanlılar heyecanla do ruluyor ve anlatan sesiniğ

yükseltiyordu. Avcı Hüseyin köyün kahramanlık ilahı gibi bir eydi. Ve köy ondan öyleş

güzel bir kahramanlık dersi almı tı ki... Zaten köy halkının ço u sava mı insanlardı veş ğ ş ş

ço u da 27 veya 57’nci alaydandılar. Küçük erkek çocuklarına soruyorduk: o lumğ ğ

büyüyünce ne olacaksın? Bunların en tabiî bir ekilde yan gözle bakarak ve çantalarımızı,ş

mataralarımızı süzerek “Asker” demeleri okadar ho tu ki... Muallime talebelerinden neş

derece memnun oldu unu sorduk. Hepsi iyi çocuklar dedi. Hakikaten hepsi iyi çocuklardı;ğ

küçük ya tan asker olaca ız diye haykıran iyi Türk çocukları... Derhal “ne olacaksın?”ş ğ

denildi i zaman sinema artisi diyen, kafasına zehir akıtılmı bazı zavallı ehir çocuklarınığ ş ş

hatırladık.

Askerlik aleyhtarlı ının henüz köylere kollarını uzatmadı ını sevinçle duyduk. Ve birğ ğ

kere daha vazifesini bir bütün olarak duyan ve yapan köy muallimini kutladık. Diledik ki

bütün muallimlerimiz böyle olsun. Türk çocu una yalnız ve her eyden evvel iyi bir askerğ ş

Page 21: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

olabilece ini a ılasın. Fakat ne yazık ki bu muallim haksız olarak bu yıl da terfi hakkındanğ ş

mahrum bırakılmı ve azı olarak vazifesine inkisar karı tırılmı .ş ş ş

Gece bize köyün misafirhanesinde yemek hazırlamı lardı. Ba ta muhtar ve imamş ş

oldu u halde bütün köylü misafirseverli in birer örne i idiler. Yemekten sonra köyünğ ğ ğ

nüfus ve hasılat defterini gördük. Büyük Anafarta köyünde 104 ev ve 504 ki i vardı.ş

Bunlardan üçü yahudi idi. Bunu haber veren muhtarın yüzünde okadar derin bir yas

görünüyordu ki... Yahudinin ne i gördü ünü sorduk: Bakkal dedi. Hepimiz acıyla irkildik.ş ğ

Hâlâ mı sen bezirgan? Hâlâ mı Türk’ü maddi olarak kemirme e yeltenmektesin. Ama iyiğ

bil ki bu senin son kımıldanı ındır. Artık ne Türk ehirlisi ve de ne Türk köylüsü dahaş ş

do rusu damarında temiz Türk kanı ta ıyanlar senin elinde oyuncak olmıyacaklardır. teğ ş İş

senin köyündeki fazlalı ından, mikroplu undan kederle bahseden köylü... Sanır mısın ki buğ ğ

seni daha uzun zaman topraklarında barındıracaktır.

Defterleri gözden geçirdikten sonra bize bayra ımızı da gösterdiler. Bu tam birğ

Türk bayra ıydı; gönlümüzün diledi i gibi, ehirlerin ba tan savma bayraklarına hiçğ ğ ş ş

benzemiyen bir bayrak... Anafarta köyü bu noktadan da çok üstün...

***

o gece yola çıktı ımızdan beri ilk olarak temiz ve rahat yataklarda yattık.ğ

***

Sabah sekizde uyandık. Bize büyük bir çömlek sıcak süt getirmi lerdi. Kahvaltıdanş

sonra küçük Anafartaya ve Kireçtepeye kadar çıkıp çıkmamayı görü tük. Fakat vapurş

günümüze az vardı. Vaktimiz hesaplı oldu undan ikinci vapura da kalmak istemiyorduk.ğ

Kireçtepeye çıkmamaya gönlümüz razı olmadı ı halde mecburen gelecek yıla bıraktık. Veğ

koca nineyle helalla tık. Sonra yüklerimizi sırtımıza aldık. Köylülerin kalabalı ı arasındaş ğ

yola koyulduk. Onlardan uzakla ırken imamdanş ö rendi imiz bir arkıyı söylüyor,ğ ğ ş

ellerimizle son selamı gönderiyorduk. O gün ö leye kadar yolumuz düz ve hadisesiz geçti.ğ

Ö le yeme ini bir su ba ında yedik. Ve saat 3’te Kurucadere köyüne vardık. Bu köy 5-6ğ ğ ş

evli ve 15 nüfuslu idi. Sulak bir harmanda mola verdik. Harmanın sahibi smail adlı birİ

köylüydü.. ilk sözümüz hangi cephede bulundu unu sormak oldu. Ondan sonra da ihracınğ

ilk gününde ve sabahtan yaralandı ını esir olarak Mısır’a götürüldü ünü, dört sene oradağ ğ

kaldı ını anlattı. Kolundaki kur un yaralarını gösterdi. Ona tahmini olarak kaç kur unğ ş ş

attı ını ve bu kur unların isabetli olup olmadı ını sorduk. öyle böyle 50-60 tane attı ınığ ş ğ Ş ğ

ve kar ıda kum gibi kaynıyan dü mandan muhakkak ki birço unu devirebildi ini söyledi.ş ş ğ ğ

Page 22: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Ona alayında çok kahraman askerler var mıydı? Diye sorduk. Gülerek duda ını büktü,ğ

galiba biraz da kasıtla yarasıyla oynıyarak “en kötüsü bendim” dedi, “hepsi benden yavuz

ki ilerdi”... Gözlerimiz parlıyarak köylü dayıya baktık. Yaptı ı erlikle ö ünmiyen, yurt içinş ğ ğ

ölümü vazife bilen bu Türk o lu Türk’ü gönülden ulu ladık. Kurucadere köyü ileğ ğ

Maydosun arasında tarlalar içinde uzıyan ince bir yol var. Bu yolda da iki kolu olmıyan

kara sakallı bir yi ite daha rasladık. Merhaba dayı... Merhaba evlatlar... Kaçıncı alaydaydın?ğ

27... Yine ilerliyoruz. Artık Maydos görünüyor. Burada yangından yeni kurtulmu birş

derbederlik var. Deniz kenarında biraz dinlenmek istedik. Yanımıza yakla an i manca birş ş ş

zat (ki sonradan belediye reisi oldu unu anladık) bizi belediye dairesine davet etti. Kabulğ

ettik. Burada da aynı güler yüzü gördük. Belediye Reisi Bey bize Mehmet Çavuş abidesinden ve yılın bazı günlerinde kamyonla yahut otomobille ziyarete gelenlerden

bahsetti. Burada da çok az kaldık ve bir saatlik yürüyü ten sonra Kilitbahire döndük. Bizş

geceyi burada geçirmek istiyorduk. Çünkü motorumuz bizi ancak Cuma günü sabahleyin

Kilitbahirden alacak ve saat birde kalkacak olan vapurumuza yeti tirecekti. Kendimize yerş

temini için jandarma kumandanını görmek üzere iskeleye indik fakat kumandan

Çanakkale’ye geçmi ti ve geç dönecekti. Bu sırada kumandanın ailesini getiren beylikş

motor geldi. Ve bizi kar ıya geçirmeyi teklif etti. Motorla Kilitbahirden ayrılırkenş

haykırıyoruz:

Korkma açıl en yurdum,şDa larda ordu kurdum,ğAçık denizlerine

Süngümle kilit vurdum.

Kurarak Kurultayı

Alaca ız Altay’ı.ğJapon, Çin, Rus demeden

Çekece iz biz yayı.ğ

Arkada larımın içlerinden gelen hız kuvvetleniyordu. Tolunay’ın u parçasını sankiş ş

kar ılarındaki Gazi’ye hitap edermi gibi söylüyorlardı:ş ş

Asırlar bize ya tır,şKemal ülküye ba tır,şBize yol göster Kemal,

Page 23: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Anayurda ula tır.ş

Kar ımızda Çanakkale uzanıyor. imal yüzünü örten tepede beyaz ta la ş Ş ş 18 Mart

1915 tarihi yazılı... Cenup yoluna bakarken bu sırttaki tarih buraya gemisiyle giren her

ngiliz ve Fransız kaptanına daima unu söyliyecek : “Siz buradan ya dost olarak, yahut daİ ş

kalle çe geçebilirsiniz... Gücünüzle, asla!...”ş

18 Mart 1915, Türk kanının yarattı ı bir gün... Ne pahasına olursa olsun saldıranğ

dü manın çelik yürekler, yalçın dayanı lar kar ısında eridi i, kırıldı ı gün... Türk’ü bir kereş ş ş ğ ğ

daha tanıtan, onu tarihte bir kere daha kudretle ya atan bir gün: ş 18 Mart 1915... Kar ış

sırtlarda yalnız Türk’ün olan, son Türk dünyada ya arken Türk adını ta ıyacak olan kar ış ş ş

sırtlarda kırmızı tu layla kızıl bayra ımız gözüküyor... ğ ğ 18 Mart 1915 ve bayra ımız... ğ Bu iki

sırt arasında geçerken yükselen abidelerine ra man e ilen, kızaran dü man ba ları...ğ ğ ş ş

Bunları görür gibi oluyoruz ve yine haykırıyoruz:

Yürü, yürü al Bayrak

Kan ve ate saçarak!şÜnümüzü yayıyor

Kancık dü man kaçarak....ş

Bu defa Çanakkale’nin imaline çıkıyoruz. Ve ehri ba tan ba a geçerek iskeledekiş ş ş ş

bir kahvede dinleniyoruz. Batan güne kar ı sahili kızıla boyuyor... Uzakta Conk Bayırındaş ş

içi kara dı ı beyaz anzak abidesi silüet halinde gözüküyor... Conk Bayırında bir dü manş ş

abidesi... Batan güne kar ı sahilleri kana boyarken, yükselen dü man abidesi de Türkş ş ş

gönüllerini kızılla tırıyor.ş

***

O geceyi Çınarlı denilen küçük bir çınar ormanında geçirdik. Ertesi gün ve geceyi

de Çanakkale’de mecburiyetinde oldu umuzdan kendimize daha iyi bir yer aradık. 10’danğ

itibaren Hamidiye tabyalarındayız. Birer kahramanlık kayna ı olan Hamidiye tabyaları...ğ

Burada sıralanan topların ta ıdı ı karga alık tâ mütareke senelerinin dü manın erlik gücüş ğ ş ş

yetmedi i zaman türlü düzene ba vurarak kullandı ı silahla yine kendi alnına vurdu uğ ş ğ ğ

kara damga... Türk’ün çelik yüre ini paralıyamadı ı güllesiyle asırlık topların manlılarınığ ğ

Page 24: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

paralaması... Bu tabyalara bakan Türk genci yine haykırıyor:

Batıya varaca ız,ğalon’u alaca ız,Ş ğ

Atilâ’nın gücünü

Biz de tanıtaca ız.ğ

10 A ustosu sabahtan ak ama kadar Hamidiye tabyalarında geçirdik. Bugünğ ş

gönlümüzde cephe gerisinde sıra bekliyen askerin heyecanı vardı ve mırıldanıyorduk:

Durma sava AltayımşYakında oradayım,

Bir elimde bayra ım, ğBir elimde de yayım.

Vapurumuz 11 A ustos Cuma günü saat 13’te kalkaca ı halde bizi 18’e kadarğ ğ

bekletti. Çanakkale’den ayrılırken hepimizin gönlünde vazifesini yapmı insanların huzuruş

vardı. 12 A ustos cumartesi günü yine vapur bizi Sirkeci’ye çıkardı. Seyahatımız iyi ve iyiğ

oldu u kadar da içimizi sızlatan duygularla bitmi ti.ğ ş

Anadolunun, Pa aelinin güzelli ini gözle gördükçe, erli ini o günleri ya ıyanlardanş ğ ğ ş

dinledikçe kanımızdaki sava ate i daha kuvvetle alevleniyordu. Koca ninenin göz ya larış ş ş

Mehmet Çavu ların topraklarını sularken ş “Kür ad”Ş ların, “Apu Han”ların eridi i yurtğ

parçaları neden bu göz ya larından pay almasın?ş

Bu toprak, kendi sessiz ba rında kaç bin Mehmet Çavu u saklıyor? Biz topra ığ ş ğ

bunun için seviyoruz. Orada bizim atalarımız, kanımız, mazimiz, her eyimiz duruyor.ş

Toprak!... Bizim tora ımız!... Bizim topra ımız nedir?... Edirne’den Sarıkamı ’a kadar uzananğ ğ ş

yer mi?... Hayır... Türk sesinin geldi i, Türk yüre inin çarptı ı her yer bizim topramızdır...ğ ğ ğ

Bütün Orta Asya bizimdir. Yalnız co kun ırmaklar de il, dünyanın en kahraman ordularınış ğ

da ta ıran, adsız yi itler yeti tiren Tanrı Da ının kaynakları bizden ba ka kimin olabilir? ş ğ ş ğ ş“Alp Er Tunga”nın hayal olmu vücudu oradadır... Kahraman kadın ş “Tomiris” de orada

yatıyor... Orada “Mete”nin toprak olmu vücudu yok mu? anlı ş Ş “Tolun”, büyük “Bumın” ve

“ stemi”İ , dâhi “Tonyukuk” orada gömülü de il mi?... Türk birli i için yırtınan ve bu u urdağ ğ ğ

ölen “Kül Tigin” Orta Asya’da yatmıyor mu?... “Moyunçur” bu toprakta yeti en erlerdenş

bir tanesi de il mi?... ğ “Çingiz”in gizli mezarı, “Temür”ün ulu türbesi de aynı toprakta

Page 25: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

bulunmuyor mu?... “Tu rul”ğ ve “Alp Arslan” o topra ın birer kimsesiz o lundan ba ka birğ ğ ş

ey midir?...ş

Bütün bunlar, bütün bu anlı eyler, bu kavgalar, sava lar yani mazi... Mazi... Bizş ş ş

bütün gönlümüzle sana ba lıyız... Çünkü sen yalnız geçmi zaman de il , gelecek zamanığ ş ğ

da gösteriyor, gelecek günler için bize hız ve iman veriyorsun... Ey anlı mazi!... Ey büyükş

atalarımızın tarihe yazdı ı zafer destanı! Burada sana sö en soysuz köpekler de yeti miyorğ ğ ş

de il... Fakat onlar bu ırkın, bu topra ın malı olmayan sefillerdir... Onlar ğ ğ “dün yok, bugün

var” derler... Çünkü piçlerin dünü olmaz. Çünkü onların dünü karadır... Tarihimizi

Lozan’dan ba latmak isteyen sefiller de çıkar, Lozan’dan öncesini Osmanlılık diye tanır.ş

Halbuki Lozan nedir?... Büyük Türk tarihinin herhangi bir yapra ı!...ğ

Ey hukukçu efendiler!... Ey hukuk profesörleri, ey hukuk talebesi!... Lozan bizim

tarihimizin en anlı sayfası de ildir... E er tarihimizi bilmiyorsanız cehaletinizden utanın...ş ğ ğ

E er bildi iniz halde kasıtla de i tiriyorsanız dalkavuklu unuzdan yüzünüz kızarsın... Sizğ ğ ğ ş ğ

her yıl Lozan barı ının imzalandı ı günde toplanır, ba ınızda yahudi dönmesi bir müderrisş ğ ş

oldu u halde bugünü kutlar, sulhunun Avrupalılarla müsavi artta imzalanan ilk muahedeğ ş

oldu unu haykırırsınız... Siz yalan söylüyorsunuz! Lozan Avrupalılarla müsavi arttağ ş

imzalanan ilk muahede de ildir! Avrupalılardan toprak alarak, kırallarını haraca ba lıyarak,ğ ğ

kumandanlarını önümüzde diz çöktürerek imzaladı ımız muahedeleri ne çabukğ

unuttunuz?... Lozan ancak “Sevr”le kıyas edildi i zaman büyük bir kıymet alır... Yoksağ

Lozan ba lı ba ına alındı ı zamanş ş ğ hiçbir vakit bir zafer de ildir... Evet!... Daha düne kadarğ

”Süfera-i saltanat-ı seniyyeden” diye imza atan hocanız için cumhuriyet devrinde Lozanı

ba ka türlü anlatmaya imkan yoktu. Çünkü o saltanatın kölesi oldu u gibi cumhuriyetinş ğ

de kölesi olmak mecburiyetindeydi?... Fakat ya siz?... Ya siz gençler?...

E er siz Lozan’ın ne demek oldu unu anlamak istiyorsanız ve gözleriniz Lozanğ ğ

muahedesiyle tanıdı ımız ecnebi mekteplerini görmüyorsa Çanakkale sava ının oldu uğ ş ğ

yerlere gidin... Abidelerini ve abidelerimizi görün. Türk yurdunun en kutlu parçasını

ngiltere haline sokan manzaraya bakın.İ O mukaddes topraklarda insanın içinde riya

kalmıyor. O riyasız dakikada hükmünüzü verin!

“Lozan avrupalılarla müsavi artta imzaladı ımız ilk muahededir” demek imdiyeş ğ ş

kadar esir hayatı ya amı oldu umuzu kabul etmek demektir.ş ş ğ Yalandır efendiler!... Ya

bilgisizsiniz, ya da dalkavuksunuz! Biz Lozan muahedesiyle topraklarımızın büyük bir

kısmını kaybettik. Bo azları herkese açtık. Buraları tahkim etmemeyi kabul ettik. çimizdeğ İ

propaganda yapan alçak papazların mekteplerine müsaade verdik. Ve... Vatanımızda

dü man abidelerinin yükselmesine razı olduk.ş

Page 26: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Sizin kutluladı ınız Lozan bu mudur? Milli hayatta, milli dü üncede kanaatkarlı ağ ş ğ

miskinlik derler. Bu kadarını ebedi bir zafer gibi kabul etmekle miskinle ti inizin farkındaş ğ

mısınız?

Türk gençli i! Seni ça ırıyoruz: Her yıl askeri yürüyü le oraya git! Mertlik dersi al veğ ğ ş

öç duygusu besle... Her eyden önce asker oldu unuş ğ unutma! Madem ki Türk’sün,

askersin! Medeni hayattan bahseden züphelere, barı tan bahseden kansızlara, maziyiş

inkar eden namussuzlara inanma! Millet, kan demektir. Damarlarındaki asil kanda Türklük

varsa zaten sava çılı ı duyacak ve isteyeceksin! Çünkü: ş ğ Sava ı ve barı ı veren neş ş

hükümdarlar, ne devlet adamları, ne millet meclisleri, ne muahedeler ve de ittifaklardır.

Sava ı ve barı ı veren, onlardan daha yüksek kuvvetlerdir. Yani: milletlerin olma veş ş

ölmesinin ezeli kanunlarıdır. Bunun için her eye ve her eye ra men milletler sava aş ş ğ ş

hazırlanıyor. Unutma ki dünyada en iyi müdafaa taarruzdur. Kat’i netice taarruzla alınır.

Dün ordularına ilk hedef olarak Akdeniz’i gösteren GAZ elbette pek yakında ikinci hedefiİ

de gösterecektir. lk hedef Batıda idi. kinci hedef Do uda olabilir, Sen bu sava ta kanınıİ İ ğ ş

akıtmak ve ölmekle mükellefsin. Unutma ki: En büyük kahramanlık göz kırpmadan

saldırıp bir daha dönmemektir... Seni topra ın, seni mazin ça ırıyor.ğ ğ

***

TOPRAK – MAZİ

Gel arkada , gel seninle az dertle elim:ş şOkuyarak hayat denen koca kitabı

Gönüldeki yaraları biraz de elim.ş

Gömdüm kara topraklara melekten iyi,

Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi.

Derin derin sızlıyor gönlümde yaram,

Bana artık her saadet olmu tur haram.ş

Beni sardı kefen gibi mazinin tülü,

Yere batsın bu toprakla bu korkunç mazi!

Orda çünkü sevgilimle sevgim gömülü…

Hey arkada sözünü bil, hem kendine gel,şBahtiyarlıklara olmaz ölümler engel.

Page 27: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Bir sevgili kızı senden aldıysa toprak

Bun a katlan, toprak için çünkü bu bir hak!

Hem yaratan, hem büyüten topraktır bizi,

Üzerinde i itiriz ilk ninnimizi;şFı kırttı ı serin sular bize can verir;ş ğOrmanları gönlümüze heyecan verir.

Hey arkada sende insaf duygusu yok mu?şSana her ey veren, seni büyüten toprakşSenden bir tek kız aldıysa acaba çok mu?

Do up ölmek… Millet için bunlar bir hızdır,ğToprak bizim be i imiz, mezarımızdır.ş ğToprak bizim anamızdır… nsan yasınaİKapılarak nasıl söver öz anasına?

Hakikat ne u göklerin derinli inde,ş ğNe suların airane serinli inde…ş ğAristonun mantı ında zerresi yoktur,ğFisagorda, Eflâtunda nebzesi yoktur.

Mefkûreler âleminde olunca kıtlık

Kafaların içerisinde ba lar çıfıtlık:şBir budala “zulüm yeter!” diye haykırır,

Bir it çıkar “proleter” diye haykırır!

Bir hayvanda hâkim olur cinsî heyecan,

Froyt denen yahudiye gider verir can…

Kimi kördür… Kendisine büyük gelir pek

Lenin denen o maskara vatansız köpek…

O ne felsefe ne de “din”in “hiç”inde,

O, topra ın asırlardan beri içinde…ğHakikati bulmak için onu e meli,şYükselmekten bir ey çıkmaz, derinle meli…ş şGö e do ru yükselenler bir gün yorulur,ğ ğ

Page 28: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Derinle en hakikati toprakta bulur.şu ne ba ı, ne de sonu olmıyan toprakŞ ş

Gömdü ümüz vücutlardan gıda alarakğBize hayat verir, bize tarih, mazi yaratır.

Mazi köhne kitap de il, anlı bir satır…ğ ş

Mazi ırkın yarattı ı çoksun bir seldir,ğMazi bizim alnımızı gö e yükseltir,ğGeçmi lerin gecesinden ı ık alırız…ş ş

Bir dü ünsen mazideki olan i leriş şHâdisatın büyüklü ü seni a ırtır.ğ ş şstersen gel yadedelim o geçmi leri…İ ş

Kaynar elbet damarında halis Türk kanın,

Damarında çünkü kanı var “Atilâ”nın,

Avrupanın her ırkından toplanan ordu

Onu Galya ovasında zorla durdurdu.

radesi yenilmeden sinirle eteİVatan için karısını bırakan “Mete”

Yasa için karde ini öldüren “Çingiz”ş

Yeryüzünde bırakmadan küçücük bir iz

Geçip giden milyonlarca adsız kahraman,

Ki her biri bugün bize vermektedir an,şBu erlerin cisimleri toprakta kaldı,

Hangisini hangisinden üstün tutmalı?

Her birisi bu topra ın, bu ırkın malı…ğ“Tonyukuk”un gizlenmi tir dehâ kanında,şBismark onun at u a ı olmaz yanında…ş ğ

“Alp Arslan”la “Kılıç Arslan” anlı bir fasılşAvrupayı rezil eden “Yıldırım”… Nasıl?

Dü ünsene ne biçim bir kahraman erdirş

Page 29: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

Ankarada Yıldırımı eriten “Demir”…

Bu kadar mı? Bu saydı ım ancak bir kaçı!ğ“Katerin”le neler yaptı acaba “Baltacı”?

Anafarta cephesinde kim durdu en son?

lk daya ı kimden yedi kuduz Napolyon?İ ğ

Sevdi in kız u topra a e er girdiyse,ğ ş ğ ğSen topra ı eskisinden fazla benimse.ğBil ki toprak ebediyen senin olmu tur.ş

Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz

Filhakika gayet do ru, hem de çok temizğBir gayedir… Fakat bunun hududu dardır…

Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır.

Biz kız solar, yahut senin tükenir a kın,şnsan kalmaz uzun zaman ne eli, ta kın…İ ş şYa mefkûre? Ebediyet onunla birdir,

Ki io lu müebbeden ona esirdir.ş ğ

En mukaddes iki “Var”a böyle söversen,

Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,

leriye bakamazsın, gözün kama ır.İ şstikbali kuca ında bu mazi ta ır…İ ğ şArkasında olmasaydı anlı bir mazişBu milletten çıkar mıydı bir büyük“GAZ ”?İKara toprak yine bizden gıda almasa

Kalır mıydı aramızda türe yasa?

Mazi bizim atamızdır, toprak anamı,

Biri bizi yeti tirir, biri verir hız.şBu topra a nasıl dersin kara bir ölüğKi ba rında bütün anlı ecdat gömülü.ğ ş

Yabancılar bir gün yine akın ederse,

Ve zaferi kendisine yakın ederse,

Sevgilimi aldı diye bu kara toprak

Tarihin ün meydanında uzun kalarak

Page 30: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - ÇANAKKALE'YE YÜRÜYÜŞ

O topra ın u runa sen can vermez misin?ğ ğ

Bu maziyle bu topra a küfürden sakın,ğKendine gel, iradeni üstüne takıl!

Sava ları, türeleri, yasalarıylaşZaferleri, bozgunları, tasalarıyla

Mazi ırkın yarattı ı bir ahesedir…ğ ş

Hey arkada , sapıtmı ın, do ru yola gir;ş ş ğHakkı neyse ver maziyle kara topra ın…ğOnlar de il efsaneyle cansız bir yı ın!ğ ğ

Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır…

Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır…

- Son -