yürüyüş dergisi 347. sayı

54
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 347 13 Ocak 2013 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com "... Bugün müdür benimle görüştü. Başka bir hapishaneye göndermek istediğini ama basında hakkımda eylem yaptığıma ilişkin haberleri okumuş olan müdürlerin beni kabul etmek istemediklerini söyledi. Komik. Onun için ben de, ‘bırakın gideyim o halde’ dedim.” ŞADİ ÖZBOLAT'A ÖZGÜRLÜK! Şadi Özbolat Almanya Bochum Hapishanesi'nde Tek Tip Elbise’ye Karşı Başlattığı Açlık Grevinin 29. Gününde Zaferi Kazandı! Ne Alman Emperyalizmi Ne de Türkiye Faşizmi Özgür Tutsaklara Tek Tip Elbise Giydiremedi! Giydiremeyecek! “Geleceğimiz İçin Mücadele Eden Annelerimiz Serbest Bırakılsın!” “Ünzile Araz, Yurdagül Gümüş Serbest Bırakılsın! Dev-Genç’liler İstanbul Fatih’teki Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürlüğü Önünde Anneleri Ünzile Araz ve Yurdagül Gümüş’ün Özgürlüğü İçin Kendilerini Dev-Genç’liler ve TAYAD’lı Aileler Her Pazartesi Bakırköy Kapalı Kadın Hapishanesi önünde “Geleceğimiz İçin Mücadele Eden Annelerimiz”in özgürlüğü için eylemdeler!

Upload: adam-rivera

Post on 28-Apr-2015

170 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Yürüyüş dergisi 347. sayı tarih:13.01.2013

TRANSCRIPT

Page 1: Yürüyüş dergisi 347. sayı

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 34713 Ocak 2013

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

"... Bugün müdür benimle görüştü. Başka bir hapishaneyegöndermek istediğini ama basında hakkımda eylem yaptığıma ilişkin haberleri okumuş olan müdürlerin

beni kabul etmek istemediklerini söyledi. Komik. Onun için ben de, ‘bırakın gideyim o halde’ dedim.”

ŞADİ ÖZBOLAT'A ÖZGÜRLÜK!

Şadi Özbolat Almanya Bochum Hapishanesi'nde Tek Tip Elbise’ye Karşı Başlattığı Açlık Grevinin 29. Gününde Zaferi Kazandı!

Ne Alman Emperyalizmi Ne de Türkiye Faşizmi Özgür Tutsaklara Tek Tip Elbise Giydiremedi! Giydiremeyecek!

“Geleceğimiz İçin Mücadele EdenAnnelerimiz Serbest Bırakılsın!”

“Ünzile Araz, Yurdagül Gümüş Serbest Bırakılsın!

Dev-Genç’liler İstanbul Fatih’teki

Aile ve SosyalPolitikalar İstanbul

İl MüdürlüğüÖnünde Anneleri

Ünzile Araz veYurdagül

Gümüş’ünÖzgürlüğü İçin

Kendilerini

Dev-Genç’lilerve TAYAD’lı AilelerHer PazartesiBakırköy KapalıKadın Hapishanesiönünde“Geleceğimiz İçin Mücadele EdenAnnelerimiz”inözgürlüğü içineylemdeler!

Page 2: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mh. Cemal SahirSk. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com

Haftalık Süreli Yerel YayınSiyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

[email protected]

DÜŞÜNCELERİMİZİDÖKÜLEN KANIMIZLA ÖĞRENİYORUZ

VE ÖĞRETİYORUZ... ANLATIYORUZ.PEKİŞTİRİYORUZ.

HER DOĞRUMUZU KANLA ÖĞRENİYORUZ.BU KADAR DEĞERLİ

KAN CAN BEDELİ DOĞRULARIMIZINBİR ÇIRPIDA GÖZARDI EDİLMESİNE

İZİN VERMEYECEĞİZ!.. DEVRİM İÇİN SAVAŞMAKTAN KORKANLAR,

DÖKÜLEN KANIMIZI ŞEHİTLİKLERİMİZİSİLAHLI MÜCADELENİN SONU İLANETMEKTEN GERİ DURMUYORLAR;

BİZ KAZANACAĞIZ.

BİLİYORUZ; GERİSİ HAYATTIR!HAYAT DA KAVGADIR!

Page 3: Yürüyüş dergisi 347. sayı

İİ ç i n d e k i l e r34 Liseliyiz Biz: Her ele

elimizi uzatacağız!Liselerdeki yozlaşmaya izinvermeyeceğiz!

35 TAYAD’lı Aileler: Devrimcitutsakların cenezeye katılmahakkını gasp edenler,ülkemizdeki nazi artıklarıdır!

36 Sınııf Kini: Sınıf kinimizdevrimciliğimizin ölçütüdür

38 Halk düşmanı tekellerinuşağı Afrika’da

39 Kamu EmekçileriHaberler...

41 Emek Haber...

42 F Tipi Film’i duymayan

kalmayacak!

45 Halk Düşmanı AKP:AKP ülkeyi karış karış

satmaya doyamadı!

46 Tarihimizden Öğreniyoruz:Halkı harekete geçirmeninaracı halk komiteleridir.

48 Avrupa’da Yürüyüş: ÖzgürTutsaklar tarihine yeni birhalka ekledik

51 Avrupa’daki Biz:“Mecbur alacaksın, gençleryazmış bize getirmiş aksiyakışır mı?”

54 Devrimci Alevi Komitesi:“Oyun” değil yeni katliamhazırlığı

55 Öğretmenimiz...

5 Şadi Özbolat’tan mektup

6 Devrimci tutsak analarserbest bırakılsın!

7 Gençlik Haberler: Dev-Genç’liler kar altında tutsakyoldaşlarını sahipleniyor!

9 Şehitlerimizin hesabınısoracağız!

11 ”Muhbirlik yap ödülü kap”AKP devrimci tutsaklarıteslim alamayacak!

13 İmralı’da Öcalan MİTgörüşmesi başladı. Masada;Kürt sorunu yok! PKK’yesilah bıraktırmak var!

16 Adım adım tasfiye.Önce silahlar susacak!

19 Sanatçıyız Biz: Faşistlerin“ünlü düşünürü” Necip FazılKısakürek Menderes’tenpara dileniyor

20 Basından: Selçuk Candansayar;F Tipi Film

21 Devrimci Okul: İnanç23 Halk Gerçeğimiz:

Çocuklarımızın ayağıtoprağa basmalı

24 Halk Kahramanları:Gizemli Kadın Efe

26 Güvencesiz çalışmanınolduğu yerde “işsizlik yokçalışmayan var” demekbüyük yalandır!

27 Savaşan Kelimeler:Ben sana dönerim

28 Devrimci İşçi Hareketi:Kozlu’da sekiz işçikatledildi sorumlusupatronlar ve AKP’dir

30 Sağlıklı ve Güvenli BirYaşam Hakkımızdır:Hasta mahremiyetinesaldıran AKP’ninfişlemesine izinvermeyelim!

4 Ne Alman emperyalizmi ne deTürkiye faşizmi ÖzgürTusaklara tek tip elbisegiydiremedi!Giydiremeyecek!

ŞADİ ÖZBOLAT’A ÖZGÜRLÜK!

31 Özgür Tutsaklardan:Faşizmin makyaj ekibi:TBMM İnsan HaklarıKomisyonu

32 GençlikFederasyonu’ndan:Yeni yılımızda umudubüyüteceğiz!

33 Gençliğin Gündeminden:Öğrenim kredisine veburslara zam yaptığınısöyleyen AKP yalancıdır!İnanmayın!

33 Hücrelerden: TutsakDev-Genç’li HakanKarabey SerbestBırakılsın!

◆ f tipi film için ne dediler◆ televizyonda sahte sevgive evlilikler◆ sanata karşı saldırılar vene yapmalı◆ ya halkın sanatçısı ya dakralın soytarısı...

Ülkemizde Gençlik

Tavır DergisininOcak Sayısı ÇIKTI!

İş GüvencesiGeleceğimizdir!

İş Güvencemize SahipÇıkmak İçin 19 Ocak 2013

Cumartesi Günü Ankara’daMeclise Yürüyoruz!

Kamu Emekçileri Cephesi

Page 4: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Şadi Özbolat’ın Alman emperya-lizminin Tek Tip Elbise dayat-

masına karşı başlattığı açlık grevi 29.gününde zaferle sonuçlandı.

Alman emperyalizmi de Türkiye’liÖzgür Tutsakların teslim alına-

mayacağını gördü. Tek Tip Elbise da-yatması ile, onur kırıcı uygulamalarile Şadi Özbolat’ı “buranın kuralı böy-le” diyerek teslim almak istemişti.Oysa “kural” dedikleri, “yasa” de-dikleri onların kurallarıydı. Biz koy-madık o kuralları, bize sormadılar okuralları koyerken. Biz o kurallarla neyapılmak istendiğine bakarız. On yıl-lar önce 12 Eylül cuntasının hapis-hanelerinde onursuzlaştırmanın, tes-lim almanın aracı olarak dayatılmış-tı Tek Tip Elbise. Onursuzlaştırmanın,teslimiyetin sembolü olan TTE’yiasla giymeyeceğimizi bir kez söyle-dik. Şadi Özbolat bunu Alman em-peryalizmine de hatırlattı. Teslim al-mak istedikleri Özgür Tuksak Özbo-lat’ın direnişi karşısında teslim oldu.

Alman emperyalizmine geri adımattırılamayacağını düşünenler,

Alman hapishanelerinde direnileme-yeceğini düşünenler yanıldılar. Dün-yanın her tarafında direnenler kaza-nır. Şadi Özbolat bunu Alman em-peryalizminin hapishanelerinde di-renerek bir kez daha gösterdi.

Bu zafer, bu onur özgür tutsakla-rın ölen ama teslim olmayan, her

koşulda direnen bir tarihin, ideoloji-nin zaferidir. Baskının, terörün, fa-şizmin olduğu yerde kazanmanın tekyolu direnmektir.

Bu zafer, içerde-dışarda ortak birruhun, çoşkunun, tek bir yürek

olarak birimiz hepimiz, hepimiz bi-

rimiz için diyerek direnmenin sa-hiplenemin zaferidir.

Türkiye faşizmi, tutsakları teslimalmak için, ‘84’te, ‘96’da,

2000’de defalarca denedi. Yaktılar,kurşunladılar... Kimyasal gazlarladiri diri yaktılar. İşkencelerden ge-çirdiler, hızar makinasıyla başımızıkesmek istediler. Teslim alamadılar.Büyük direnişte 122 şehit verdik.

Alman emperyalizmi sandı ki,Şadi tek kişilik bir hücrede yal-

nız başınadır... Diğer tutsaklar gibi; tekkişilik hücrede direnemez diyerekirademizi sınamaya kalkıştı. Amayanıldılar; Direniş bizim geleneği-mizdir. Direniş bizim tarihimizdir. Hiçtereddütsüz, “Türkiye Faşizmi başa-ramadı, Alman Emperyalizmi de ba-şaramayacak, Tek Tip Elbise Giy-medik, Giymeyeceğiz” dedik. Çünkükazanacağımıza inancımız, direnişi nepahasına olursa olsun sonuna kadarsürdürecek cüretimiz, cesaretimiz,irademiz var. Alman emperyalizmi debunu çok iyi bilmektedir. Şadi Özbolatbunu bir kez daha gösterdi.

Direnmeyen çürür diyoruz. Di-renmeyenler çürümeye devam

ediyor. Dağlarda elde silah gerillala-rın teslim olduğuna tanık oluyoruz.Dünyanın dört bir yanında teslimiyetkol geziyor. 40-50 yıllık silahlı mü-cadele veren örgütler silah bırakma-yı, emperyalizmle ve işbirlikçi oli-garşilerle uzlaşmayı tartışırken biz heryerde direniyoruz. Şadi Özbolat’ın Al-man emperyalizmin hapishanelerin-deki direnişi ve zaferi bu yanıyla daönemli ve öğreticidir.

ŞADİ ÖZBOLAT VE TÜRKİYE-Lİ DEVRİMCİ TUTSAKLARA

ÖZGÜRLÜK! Alman emperyalizmiTürkiye faşist devleti ile olan çıkarilişkilerinin gereği kendi yasalarını dabir kenara bırakıp Türkiyeli devrim-cilerin en demokratik faliyetleriniyasaklıyor. Devrimcilere tecrit uy-guluyor. Devrimcileri gözaltına alıptutukluyor. Hapishanede koyu bir tec-ritle teslim almaya çalışıyor. Türkiyefaşizmi devrimcileri teslim almakiçin ne yapıyorsa Alman emperya-lizminin de aynı politikaları uygulu-yor. Türkiye faşizminin mahkemele-ri nasıl onlarca yılı bulan hapis ce-zaları veriyorsa Alman emperyaliz-minin mahkemeleri de onlarca yılı bu-lan hapis cezaları veriyor. Oysa Tür-kiyeli devrimcilerin Almanya’dakifaaliyetleri Alman yasalarına göretamamen yasal, demokratik faaliyet-lerdir. Alman emperyalizminin Tür-kiyeli devrimcilere karşı bu tutumu-nun nedeni Türkiye oligarşisiyle olançıkar ilişkilerinin sonucudur. Almanemperyalizmi Türkiye’den aldığı iha-lelerin karşılığı olarak Türkiye faşiz-minin isteklerini yerine getiriyor.

Şadi Özbolat ve Alman hapisha-nelerinde bulunan tüm Cephe

tutsakları suçsuzdur. Alman emper-yalizmi Şadi’nin direnişi karşısındageri adım atarak, Şadi’yi TTE uygu-laması olmayan başka bir hapishaneyenakletmeyi kabul ederek bu sorun çö-züldü. Ancak Şadi’nin başka bir ha-pishaneye nakledilmesi Türkiyelidevrimcilere yapılan hukuksuzluğu gi-dermez.

Şadi Özbolat’ın ve tüm devrimcitutsakların özgürlüklerini istiyo-

ruz. Türkiyeli devrimcilere karşı uy-gulanan hukuksuzluğa, adaletsizli-ğe son verilmesini istiyoruz.

Şadi Özbolat Almanya Bochum Hapishanesi’nde Tek Tip Elbise’ye Karşı

Başlattığı Açlık Grevinin 29. Gününde Zaferi Kazandı!Ne Alman Emperyalizmi Ne de Türkiye Faşizmi

Özgür Tutsaklara Tek Tip Elbise Giydiremedi!Giydiremeyecek!

ŞADİ ÖZBOLAT'A ÖZGÜRLÜK!

44

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 5: Yürüyüş dergisi 347. sayı

“Merhaba SevgiliMuharrem,

Sevgi, saygı ve selamlarımı ileti-yorum öncelikle.

29 Kasım 2012 tarihli 4 adet mek-tubunuzu aldım. Size en son8.11.2012, sanırım 16 ya da17.11.2012, 30.11.2012 ve ondanbirkaç gün önceye ait olmak üzere 4mektup gönderdim. Umarım elinizegeçmiştir.

Tek Tip Elbise dayatması sü-rüyor. Bu nedenle, 10.12.2012 tari-hinden itibaren süresiz açlık grevieylemine başladım.

Sorunu bu hapishane içinde yada başka bir hapishaneye (tek tip el-bise dayatması olmayan) sevkederekçözebilir, tabi çözmek isterlerse. Şuanda bu istek yok görünüyor, açlıkgrevi ve destekler kuşkusuz ki bunubaşaracaktır.

Bugün müdür benimle görüştü.Başka bir hapishaneye göndermekistediğini ama basından hakkımdaeylem yaptığıma ilişkin haberleriokumuş olan müdürlerin beni kabuletmek istemediklerini söyledi. Komik.Onun için ben de, "bırakın gideyimo halde" dedim. İlla da hapiste tutundiye yalvarmıyorum ki...

Ve tehdit; "sürdürürsen açlıkgrevini hastaneye kaldırıp zorla mü-dahale edilir" dedi. Zorla müdehaleile direnişin bitirilemeyeceğini, birinsanın sürekli zorla beslenemeye-ceğini söyledim. Ki, gerçek de bu-dur.

Sol Parti milletvekili Ulla Jelphe'denmektup aldım, sorunla ilgilendiğineilişkin. Ben de açlık grevi ile ilgili ve"zorla müdahale" tehditi anlatan birmektup yazdım kendisine.

Tutsakların onurunu kırmayayönelik bu uygulama kabul edile-mez, bu nedenle kabul etmeyece-ğim. Açlık grevi direnişine başlamam

birinci iyi haberim.Diğeri yeni kitaplar geldi,

aldım. Bizim Dayımız, SanaGeldik Ali, Büyük Dire-niş-122 şehit (2 cilt), Bü-yük Direniş ve AydınlarlaTartışmalar ( sadece 2.cilt), Çizgilerle AnadoluTarihi ve Yaşar Kemal'in"Bir Ada Hikayesi 4.cilt"

"Bizim Dayımız"ıhemen okudum. Dışarıda ala-madan tutuklanmıştım. Emeği ge-çenlerin eline sağlık. Elbette Dayımızıanlatmaya bir kitap da, kitaplar dayetmez. Hep analatacağız. Dayımızsayesindedir herşeyden önce; "sos-yalizmi savunan bir siz kaldınız"sözlerini duymamız. Ki, yargılandı-ğım davada, savcı iddianamesindede vardı. Sadece Türkiye'yi değil,tüm dünyayı kastediyordu. DünyanınTürkiye'sinde ML bayrağını eldendüşmemesini söyleyen büyük önde-rimizi hep analatacağız. Bu tarihselmisyonun hakkı gelecekte çok dahanet, çok daha büyük kitlelerle veri-lecek elbette.

"Sana Geldik Ali" kitabını hızlaokudum. Çok görkemli bir direnişve çok çok güzel bir anlatım olmuş.Halkımızı ve ailemizi çok güzel an-latmış..."Bu halk adam olmaz" di-yenlere halk gerçeğimizi anlatmış.Hüsnü Yıldız, Hasan Baba, anaları-mız, savcıları hayran bırakan genç-lerimiz... Bu halk ve ailemiz işte...

Halkın Hukuk Bürosu açıklama-sında geçiyor; "Hüsnü Yıldız'ın ça-dırına dokunamazsınız!... ÇünküDersim halkı çadıra dokunmanızaizin vermez"... Yine Hüseyin Aygün,üzerinden yoğun bir kitle baskısı ol-duğunu anlatıyor bir yerinde... Gö-rünürde koşturanların çok ötesindebir halk gücü olduğunu anlatıyor bucümleler...

Vebir saçma cümle; "Aç-lık grevini bir eylem biçimi olarakonaylamıyoruz"... Herhalde gerek-çesi, geçmişte çokça söylendiği gibi"İnsanın kendi vücuduna zarar ve-ren eylem..." Düşündüm, insanınkendi vücuduna zarar vermeyen enazından bu riski taşımayan hangi ey-lem var. Faşizmin olduğu bir ülkedebir basın açıklaması bile bir risktaşıyor. Emperyalizm ve oligarşibazı cümleleri öyle bir ezberletiyorki, ezber bozmayı çok sevenler buezberlerini bir türlü bozamıyor.

Bir Ada Hikayesi'nin 4. cildinide okudum. Diğer ciltlerdeki doluluğubulamadım. Sanki bir "mutlu son"kitabı olmuş sadece. Diğer gelenlerihenüz okumadım.

Lenin'in Seçme Eserlerinin ilk 7cildini bitirdim. Hiç değilse tutsaklıktabu eksikliğimi tamamlamış olacağımböylece. Bunlar bitince sadece Sta-lin'in kitapları kalıyor. Bir gönderenolursa, Fransa'da Sınıf Savaşımları,Doğanın Diyalektiği, Anti-Dühring,Felsefenin Sefaleti okumadığım ki-taplar. İstedim çevremden, sanırımgelir. Yani sizi bu konuda yormamagerek yok sanıyorum. Şimdilik biti-riyorum. Ben iyiyim. Kendinize iyibakmanız dileklerimle... Sevgi, saygıve selamlarla

Şadi Özbolat

“... Bugün müdür benimle görüştü. Başka birhapishaneye göndermek istediğini ama basındahakkımda eylem yaptığıma ilişkin haberleriokumuş olan müdürlerin beni kabul etmekistemediklerini söyledi. Komik. Onun içinben de, ‘bırakın gideyim o halde’ dedim.”

5

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 6: Yürüyüş dergisi 347. sayı

2 ve 5 Ocak tarihlerinde TAYAD’lıAileler ve Liseli Dev-Genç'liler "Tut-sak Annelere Özgürlük" kampanya-sıyla ilgili İstanbul Taksim’de imzamasası açtılar. Galatasaray Lisesiönünde açılan masada halka yönelikkonuşmalar yapıldı. KonuşmalardaÜnzile Araz ve Yurdagül Gümüş’ünneden tutsak düştüğü ve ülkenin ada-letsizliği anlatıldı. Halkın yoğun ilgigösterdiği masalarda 400 bildiri da-ğıtıldı ve 6 Yürüyüş dergisi halkaulaştırıldı.

Gençlik Federasyonu ve TA-YAD’lı Aileler, çocukları ile birliktedevrimcilik yaptıkları için tutuklanananneler için eylem yapmaya devamediyor. Her Pazartesi Bakırköy KapalıKadın Hapishanesi önünde yapılaneyleme 7 Ocak günü de devam edil-di.

Tutsak Ünzile Araz ve YurdagülGümüş’ün resimlerinin yer aldığı,Gençlik Federasyonu ve TAYAD’lıAileler imzalı “Geleceğimiz İçin Mü-cadele Eden Annelerimiz SahipsizDeğildir” pankartının açıldığı ey-lemde, “Yurdagül Gümüş SerbestBırakılsın”, “Ünzile Araz SerbestBırakılsın”, “Devrimci Anneler Onu-rumuzdur” sloganları atıldı.

Eylemde Yusuf Sinan Kul tara-fından bir açıklama yapıldı. YurdagülGümüş ve Ünzile Araz’ın iki devrimcianne olduğunu söyleyen Kul, anne-lerinin bu düzende çocuklarına güzel

bir gelecek sağlayamayacaklarını bil-dikleri için mücadeleyi seçtiklerinivurguladı.

“Annelerimiz sadece bizim gele-ceğimiz için değil, tüm çocuklarıngeleceği için mücadele ederken tu-tuklandılar” diyen Kul, oğulları, kız-ları ve yoldaşları olarak, onları zulmünelinden çekip alana kadar her haftaPazartesi günü orada olacaklarınısöyledi. Açıklamanın ardından ha-pishane önünde bir saat sloganlar vemarşlarla beklenildi.

7 Ocak günü Dev-Genç’liler “Ge-leceğimiz İçin Mücadele Eden An-nelerimiz Serbest Bırakılsın!” yazılıpankartı açarak; İstanbul, Fatih’tebulunan Aile ve Sosyal Politikalarİstanbul İl Müdürlüğü önünde zin-cirleme eylemi yaptılar.

“Ünzile Araz Serbest Bırakılsın","Yurdagül Gümüş Serbest Bırakılsın","Tutsak Annelerimiz Serbest Bıra-kılsın", "Devrimci Anneler Onuru-muzdur", "Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev-Genç’liler" sloganlarının atıl-dığı eylemde, annesi (Ünzile Araz)tutsak olan Liseli Dev-Genç’li Ma-hir Mete Kul yaptığı konuşmada“Bizler parasız eğitim istediğimiziçin baskı görüyor gözaltına alı-nıyor tutuklanıyoruz. Annelerimizde bize sömürünün zulmün olma-dığı onurlu bir gelecek bırakmakiçin mücadele ediyor ve bu nedenletutuklanıyorlar.” diyerek AKP ik-

tidarının tutuklama terörünü teşhiretti. Eylem sırasında oradan geçenbiri “Aferin çocuklara demokratikhaklarını kullanarak annelerini sa-hipleniyorlar” dedi

Eylem başladıktan 20 dakika son-ra, devrimci annelere sahip çıkan 2Dev-Genç'li Mahir Mete Kul ve CavitYılmaz, AKP’nin ahlaksız polislerininsaldırısına uğrayarak, işkenceyle göz-altına alındı. Gözaltına alınanlar aynıakşam serbest bırakıldı.

Liseli Dev-Genç’liler, 9 Ocakgünü Taksim Galatasaray Lisesi önün-de masa açtılar. 2 saat boyunca açıkolan masada yapılan konuşmalarda,devrimci annelerin neden tutuklan-dıkları anlatıldı. Dev-Genç’liler ma-salarında tutsak anneleri Ünzile Arazve Yurdagül Gümüş’ ün resimlerininolduğu pankart astılar ve yine anne-lerinin resimlerinin olduğu önlüklergiyip, masaya dövizlerini astılar. Top-lam 300 bildiri dağıtıldı, 30 imzatoplandı.

Geleceğimiz İçin Mücadele EdenAnnelerimiz Serbest Bırakılsın!

Ünzile Araz, Yurdagül Gümüş Serbest Bırakılsın!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ66

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 7: Yürüyüş dergisi 347. sayı

İstanbul-BeyazıtYeni yıla Dev-Genç’liler kavga ile

girdiler. Dev-Genç’liler tutsak arka-daşlarının serbest bırakılması içinher hafta İstanbul Üniversitesi önün-de yaptıkları oturma eylemlerini 8Ocak günü de gerçekleştirdiler. Yoğunkar yağışı altında yapılan eylemdeDev-Genç adına açıklamayı DilekKaya okudu.

Baskılara değinen Kaya, “Çadır di-renişi ve astığımız pankartlarla dışa-rıda Dev-Genç’lilerin sesi olduk.AKP yönetemiyor. Yönetemediğiyerde, faşizmle bastırıyor” dedi. Sonolarak ODTÜ’de yaşanan saldırılar-la bunu kanıtladıklarını belirten Kaya,saldırılar karşısında boyun eğmemegeleneğini Mahirler’den öğrendik-lerini vurguladı.

“Bizlere kimyasal gazlar kulan-sanız da, işkence yapsanız da, tutuk-lasanız da haklı mücadelemizdenasla vazgeçmeyeceğiz. Tutsakları-mızı, tutsaklık pahasına olsa da sa-hipleneceğiz.” sözleri ile açıklamasona erdi. 40 dakika süren eylemde,“Berk Ercan, Yakup Işıklı Serbest Bı-rakılsın”, “Komploları Boşa Çıkara-cağız”, “Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev-Genç’liler” sloganları atıldı.

İstanbul-Okmeydanı3 Aralık günü Liseli Dev-Genç’li-

ler Okmeydanı Anadolu Kahvesi gi-rişinde “Parasız Eğitim Sınavsız Ge-lecek İstiyoruz, Alacağız!” kampan-yası için masa açtılar. Masaya gele-rek parasız eğitim mücadelesine des-tek verenlere Yürüyüş dergisi deulaştırıldı. 1 saat açık kalan masada300 bildiri dağıtıldı ve 10 imza top-landı.

İstanbul-Gazi Liseli Dev-Genç’liler, 3 Ocak

günü Gazi Mahallesi’nde Şair AbayKonanbay Lisesi ve Gazi Dörtyol’daöğrencilerle birlikte bildiri dağıtıp,150 afiş astılar.

BursaBursa’da “Tutsak Dev-Genç’li-

ler Serbest Bırakılsın” kampanya ça-lışmaları kapsamında açılan 3 günlükçadır eyleminde yaptıkları gözaltılarve saldırılar işbirlikçi polise yetmedi.28 Aralık günü, Liseli Dev-Genç’liCeyda Çiloğlu’nun okulu M. KemalCoşkunöz Anadolu Teknik Lise-si’ndeki müdür Emine Kaya, polisleişbirliği yaparak, Çiloğlu’nun ailesi-ni çağırdı. Aileye, Bursa Emniyet Mü-

dürlüğü’nden gelen kamera kayıtla-rını ve yazılı metinleri gösteren Kaya,“Çocuklarımızı zararlı şeylerden ko-ruyalım. Okulumun bu şekilde adınınçıkmasını istemiyorum. Çocuğunuzuokuldan atarım” tehditlerini savurdu.

Bursa Gençlik Derneği Girişimi,konuyla ilgili bir açıklama yaparak,“Okul idaresi polis işbirliğine son. Bizkurtuluşun nerede olduğunu biliyoruz.Okul sizin özel mülkünüz değil, okul-lar halkın evlatlarının okullarıdır. Butehditler Dev-Genç’lileri yıldıramaz”dediler.

İzmirİzmir Bornova'da Suphi Koyun-

cuoğlu Lisesi önünde "Parasız EğitimSınavsız Gelecek İstiyoruz Alaca-ğız!" kampanyası için bildiri dağıtı-mı yaparken üç Dev-Genç'li 3 Ocakgünü işkenceyle gözaltına alındı.

Liseli Dev-Genç’lilerin her haftayaptığı bu çalışmaya faşist okul mü-dürü Beşir Sönmezoğlu’nun şikaye-ti üzerine polis azgınca saldırdı. Göz-altına alınan Binali Çelik, DidemTütenk ve Berkay Sarıpınar, Borno-va Polis Karakolu’ndan akşam saat-lerinde serbest bırakıldılar.

Ülkemizde Gençlik

Dev-Genç Tutsakları Bu Halkın Onurlu Evlatlarıdır!

İstanbul Kar Altında!Kar Altında Dev-Genç’liler Tutsaklarını

Sahiplenmeye Devam Ediyor!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 77

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 8: Yürüyüş dergisi 347. sayı

EdirneTrakya Üniversitesi’nde “Parasız

Eğitim İstemek Suç Değildir TutsakDev-Genç'liler Serbest Bırakılsın!”kampanyası için 2-4 Ocak tarihleriarasında çadır ve açlık grevi eylemi-ne başlanmıştı. Eylemin ikinci günükuşlama, afiş ve bildiri çalışmaları ya-pıldı. Atılan kuşlamalardan rahatsızolan rektör temizlik görevlisini kuş-ları kaldırması için çadırın yanınagönderdi. Dev-Genç'liler eyleminamacını anlatarak, kuşların süpürül-mesine izin vermedi.

Aynı akşam ateş başında toplu şe-kilde Yürüyüş dergisi okunup konu-lar üzerine sohbetler edildi. Dahasonra Dev-Genç'lileri ziyarete gelen

öğrenciler ile Dev-Genç tarihi üzeri-ne sohbetler edildi. Dev-Genç'lilerinneden tutsak edildikleri anlatıldı.Dev-Genç ve Haklıyız Kazanacağızmarşları söylendi. Gece yarısına ka-dar süren sohbete 35 öğrenci katıldı.

4 Ocak günü basın açıklamasıdüzenleyen Dev-Genç'liler 3 günlükaçlık grevi çadır direnişlerini bitir-diklerini, Edirne'den Kars’a tüm ülketopraklarında Tutsak Dev-Genç'lile-rin dışarıdaki sesi soluğu olacakları-nı ve AKP'nin kirli politikalarını teş-hir etmeye devam edeceklerini vur-guladılar.

Gençlik Federasyonu adına Hü-seyin Süngü’nün açıklama yaptığı ey-leme 18 kişi katıldı. Açıklamadan son-

ra iradi olarak eylem bitirilirdi, ça-dır toplandı ve alan temizlendi.

EskişehirEskişehir Anadolu Üniversite-

si'nde 3 Ocak tarihinde, “Tutsak Dev-Gençliler Serbest Bırakılsın” yazılıyüz adet afiş yapıldı. Ayrıca okul için-de “Parasız Eğitim İstemek Suç De-ğildir” yazılı kuşlama yapıldı.

Antalya4 Ocak günü Saime Salih Konca

Lisesi, Nevzat Saygan-Levent SayganAnadolu Lisesi, Karatay AnadoluLisesi ve Hızır Reis Ticaret MeslekLisesi önünde “Tutsak Dev-Genç’li-lere Özgürlük” kuşlamaları yapıldı.

Ateş Başı Dev-GençSohbetlerinde Buluşalım

Liseli Dev-Genç’liler Okmeydanı’da her perşembeyapılan ateş başı Dev-Genç sohbetinin bildirilerini da-ğıttılar. Halka çağrılarda “Gücümüz birliğimizdir, çün-kü bu düzen beyinlerimizi uyuşturuyor. Çevresinden bi-haber, vurdumduymaz gençlik yaratıyor. Tek alternatifDev-Genç’lilerdir. Halkımızın değerlerini ayaklar altı-na aldırmamanın onuru biziz” denildi.

Parasız Eğitim Almak Hakkımızdır,Sahip Çıkalım!

İstanbul5 Ocak günü Liseli Dev-Genç'liler Kartal Ankara Cad-

desi'nde “Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek İstiyoruz Ala-cağız” kampanyası için masası açtılar. Masada, 300 bildi-ri dağıtılırken 75 adet imza toplandı. Ayrıca 65 Yürüyüş der-gisi ile 1 adet "Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm İçin Genç-lik" kitabı da halka ulaştırıldı.

İzmir: Liseli Dev-Genç’liler 6 Ocak günü BornovaMetro’da kampanyalarını tanıtmak için masa açtılar. Açı-lan masada “Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek Hakkımız!İstiyoruz, Alacağız! Milyonları Örgütleyeceğiz!” kam-panyasının afişleri kullanıldı. Masada kampanya bildirisinden100 adet, F Tipi Film bildirisinden de 100 adet dağıtıldı. Ma-saya gelen liselilerle kampanya hakkında sohbet edildi.

FAŞİST SALDIRILAR BİZİYILDIRAMAZ

Erzincan Gençlik Derneği girişimine gidip gelen Barış,6 Ocak günü faşistler tarafından saldırıya uğradı. Barış, uğ-radığı saldırıda kesici ve delici aletlerle yaralandı.

Saldırıyla ilgili, Erzincan Gençlik Dernegi girişimi biraçıklama yaparak, “İnsanların örgütlenmesine engel ola-mayacaksınız, Baskılar Bizi Yıldıramaz!” dedi.

CHP, AKP'ye Karşı Mücadele İçindeYer Alamaz

Aralarında Erzincan Gençlik Derneği girişiminin debulunduğu devrimci demokratik kurumlar bir araya ge-lerek, AKP’nin uyguladığı zulmü teşhir etmek amacıylaeylemlilik süreci başlatma kararı aldı. Gerçekleşen ilk top-lantıda, katılımcılardan PSAKD ve Eğitim-Sen ErzincanŞube temsilcileri, bu toplantılarda CHP’nin de yer almasınıgündeme taşıdı. Ancak toplantıda bulunan devrimci de-mokratik kurumlar bu teklife karşı çıktılar.

CHP'nin ısrarla 2. toplantıya da çağrılması üzerine sü-ren tartışma sonucunda PSAKD ve Eğitim Sen ErzincanŞubesi temsilcileri toplantıyı terk ettiler.

Konuyla ilgili açıklama yapan Erzincan Gençlik Der-neği girişimi, CHP'nin halk düşmanı politikalarını sıra-layarak, "Bunun için düzenin bir parçası ve suçlarının or-tağı olan bir partinin eylemlerimizde, toplantılarımızda yeriyoktur" dedi.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ88

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Gazi Mah. İzmir Okmeydanı

Page 9: Yürüyüş dergisi 347. sayı

22 Aralık 2012 tarihinde,İstanbul Cebeci Mezarlığın-da, 19-22 Aralık şehitlerinianma programı gerçekleşti-rildi. Program mezarlık ba-şından itibaren yapılan yü-rüyüş ile başladı. Düzenlikortej oluşturularak başlayanyürüyüş, sloganlar eşliğinde devametti. Yürüyüş boyunca “Yaşasın 19-22 Aralık Direnişimiz”, “Katil DevletHesap Verecek”, “19-22 Aralık Kat-liamının Hesabını Sorduk, Soracağız”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”, “Ma-hir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa KadarSavaş” sloganları atıldı. Anma bo-yunca 19 Aralık katliamının sorum-luları olan Hikmet Sami Türk ve AliSuat Ertosun’un üzerinde kan olanfotoğrafları taşındı. Ayrıca, yürüyüşboyunca Büyük Direniş’te şehit düşen122 şehidin büyük pankartı ve “Mil-yonlar olup 19 Aralıkta katledilenEvlatlarımızın Hesabını Soraca-ğız!” yazılı pankart taşındı.

19-22 Aralık şehitlerinin mezar-larının başına gidildi. Katliamda şehitdüşen 28 devrimcinin nezdinde tümdevrim şehitleri için bir dakikalıksaygı duruşu ile anma programı baş-ladı. Ardından katliamı BayrampaşaHapishanesi’nde yaşamış TAYAD’lı

Mehmet GÜVEL saldırının Bay-rampaşa’da nasıl gerçekleştiğini vetutsakların saldırı karşısındaki dire-nişini anlatan Halk Cephesi’nin açık-lamasını okudu. Açıklamada; “SeyhanDoğanları diri diri yakanların, kur-şunlayanların peşini, adalet yerinibulana kadar bırakmayacağız. Ev-latlarımızın, yoldaşlarımızın kömür-leşmiş, parçalanmış bedenlerini biz-lere teslim edenlerin yaptıkları yan-larına kar kalma-yacak. Tarih ta-nıktır ki hiçbirhesabımız yarımk a l m a m ı ş t ı r.Eninde sonundamilyonlar olupbu katliamlarınhesabını soraca-ğız!” denilerekkatliamın hesabı-nın sorulacağı birkez daha vurgu-

landı.Ardından devrimci

tutsakların gönderdiklerimesajlar okundu. NazımHikmet’in “Yürümek”şiiri ve Devrimci TutsakÜmit İlter’in “Anka’yadair” şiiri 19 Aralık şe-

hitleri için okundu. Anma son olarakGrup Yorum’un kitleyle beraber söy-lediği marşlarla devam etti.

19-22 Aralık şehitlerinin mezar-larına kırmızı karanfiller bırakıldı.Sonrasında tekrar kortej oluşturarakkatliamın hesabının sorulacağına veşehitlere verilen devrim sözüne vurguyapılarak mezarlığın girişine doğruyapılan yürüyüşle anma programısona erdi. Anmaya 170 kişi katıldı.

Şehitlerimizin Hesabını Soracağız!

22 Aralık’ta Cebeci Mezarlığında Yoldaşlarımızın Baş Ucundaydık!Onlara Devrim Sözümüz Var! Sözümüzü Yerine Getireceğiz!

UNUTMAYACAĞIZ! VE ASLAAFFETMEYECEĞİZ! ARADAN KAÇ

SENE GEÇERSE GEÇSİN 19-22ARALIK’IN KATİLLERİNDEN,YOLDAŞLARIMIZI DİRİ DİRİ

YAKANLARDAN HESAP SORACAĞIZ!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 99

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 10: Yürüyüş dergisi 347. sayı

İstanbul Cebeci

Ankara

Ankara

Çanakkale

İst-Gazi

İst-Gazi

İzmir

Tekirdağİst-Okmeydanı

Page 11: Yürüyüş dergisi 347. sayı

AKP iktidarı “hapishane koşul-larının iyileştirilmesi” adına bazıdüzenlemeler getiriyor. Getirilecekdüzenleme henüz mecliste onaylan-madı, tasarı olarak bekliyor.

Bu düzenlemeler şöyle;

“İyi halli” mahkumlara “eşle gö-rüşme”, azami ziyaret süresi tanın-ması, tek kişilik hücrelere televizyonimkanı, takdir belgesi, hediye ve tav-siye mektubu verilebileceği, sosyal,kültürel, sportif etkinliklerden önce-likli yararlanma hakkı tanınacağı be-lirtilmiş. Eşle görüşme “ödül” olarakele alınıyor. Tasarıya göre evli hü-kümlüler “ödül” olarak üç ayda birkez, üç saatten yirmi dört saate kadareşleri ile yalnız görüşebilecek. Çocukhükümlüler iki ayda bir üç saattenyirmi dört saate kadar anne ve baba-larıyla bir araya gelebilecek. “Ödül-lendirmenin esasları”, suç türlerinegöre hazırlanacak yönetmelikle be-lirlenecek.

Hazırlanmakta olan “ödül yönet-meliğine” göre bu haklardan yarar-lanmak isteyenlerden istenenler ara-sında “kendisini, başkalarını veyakurum asayişini ya da kamu düze-nini tehlikeye düşüren hukuka aykırıbir eylemi veya bulundurulması ya-sak olan eşyayı kurum idaresinehaber vermek” yer alıyor. “Ödül yö-netmeliği”nde ödüllendirilecek diğertutum ve davranışlar şöyle sıralanıyor.

“ *Disiplin cezası almamış veyakaldırılmış olmak

*Tutum ve davranışlarıyla diğerhükümlü ve tutuklulara iyi örnekolmak

*İyileştirme faaliyetlerine geçerlimazeret dışında sürekli ve etkin ka-tılım göstermek

*İş, eğitim ve öğretim faaliyet-lerinde geçerli mazeret dışında sü-rekli katılım göstererek başarılı ol-mak

*Kurumdaki kişisel ve ortak kul-lanım alanlarıyla bu yerlerde bulu-nan eşyaların temizlik, düzen ve

korunmasına azami özen göstermek

*Sosyal, kültürel veya sportiffaaliyetlere etkin katılım göstermek

*Kurum işleyişini sürdürmekiçin gerekli işlerin yerine getirilme-sinde istekli olmak ve üstün gayretgöstermek

*Kurum düzeni ve asayişin sür-dürülmesinde kurum idaresine yar-dım etmek.” (19 Kasım 2012, Cum-huriyet)

“Ödül Yönetmeliği” adı altındayapılmak istenen yorum yapmayagerek kalmayacak şekilde bir “muh-birlik” yönetmeliğidir. Hapishanekoşullarının düzeltilmesine, tecritin,baskıların, hak gasplarının önlenme-sine ilişkin en ufak bir değişiklikgetirmeyen bu düzenleme tutsaklarayönelik yeni bir saldırı aracıdır. Ha-pishane idaresinin yaptırımlarına ko-şulsuz uyulması, canla başla treat-mana uyum gösterilmesi yetmemişüstüne muhbirlik yapmak şart ko-şulmuş.

Daha ilkokulda çocuklara arka-daşlarını “şikayet” etmek kınanacakbir davranış olarak öğretilirken, AKPtutsaklara açık açık namussuzluk,şerefsizlik, alçaklık, onursuzluk de-mek olan muhbirliği dayatıyor.

Muhbirlik dünyanın her yerindeböyle anılır. Muhbirliğin diğer adı“gammazlamak”tır. Eşini, dostunu,arkadaşanı, tanıdığını ihbar etmek,satmaktır. Yani alçaklıktır, onursuz-luktur, şerefsizliktir, namussuzluktur.

Muhbire hiç kimse güvenmez.Muhbirlik insanlığın dibe vurmuşhalidir. İşte AKP hapishanelerde butasarıyla tutsaklara bunu “ödül” diyedayatıyor.

Tam da AKP düzenine ahlakına,kültürene uygun bir tasarıdır. AncakAKP gibi bir parti böyle bir tasarıyıgündeme getirebilirdi.

Yok çünkü bunların namusu, ah-lakı, hayası yok!.. Dini, imanı, vatanı,namusu, her şeyi para olan bir anla-yıştan başkası böyle bir tasarıyı gün-

deme getiremezdi. Bu anlayışa göremuhbirlik yapmak ödüllendirilecekbir davranış...

Yuh, sizin ahlakınıza...

Yuh, sizin namusunuza, onuru-nuza, şerefinize, haysiyetinize...

Yuh, sizin inancınıza...

Yuh, sizin insanlığınıza...

Bu tür namussuzluklarla devrimcitutsakları teslim alamazsınız. Muh-birlik yapmak ancak sizin gibi anla-yışa sahip olanlar için ödüllendirilecekbir davranış olur. Bu yaptırımlarınhiç birini devrimci tutsaklara uygu-layamayacaksınız. Bırakın devrimcitutsakları Adli tutsaklara da kabulettiremeyeceksiniz.

Hapishaneler muhbirleştirme sal-dırılarının sürekli gündemde tutulduğuyerler olmuştur. 12 Eylül cuntası dö-neminde hapishanelerde en temel ih-tiyaçlara ulaşmanın, en temel hak-lardan faydalanmanın koşulu olarakmuhbirlik dayatılmıştır. Bu dayat-malara direnen tüm tutsaklar yoğunişkencelerden geçirililip, sakat bıra-kılmış, katledilmiştir. 12 Eylül’de enkaba haliyle uygulanan “tutsaklarımuhbirleştirme politikası” farklı bi-çimlerle sürekli gündemde olmuş,oligarşi muhbirleştirme çabalarındanvazgeçmemiştir.

F Tipi hücrelerle de tecrit-treat-manı tutsaklara dayatan faşizm, di-renişimiz karşısında istediği sonuçlarıelde edemedikçe yine muhbirleştir-meye sarılıyor. Devrimci tutsaklarınörgütlülüğünü dağıtamayan, nedametgetirtip, teslim olmalarını sağlaya-mayan, hücrelere F Tiplerinin fizikikoşullarına rağmen tutsaklar arasın-daki dayanışmanın, paylaşmanın önü-ne geçemeyen faşizm, treatmana uy-manın koşulu olarak getirdiği ödülleri

AKP, hapishanelerde muhbirliği ödüllendiriyor! Muhbirlik dünyanın hertarafında alçaklıktır, namussuzluktur, şerefsizliktir!

AKP TUTSAKLARI TESLİM ALAMAYACAK!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 11

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 12: Yürüyüş dergisi 347. sayı

çeşitlendirmiş, treatmana uyumlulu-ğunun kıstası olarak da muhbirliğitemel almayı hedeflemiştir.

Hapishane idaresinin tüm yaptı-rımlarına uyacaksınız ve üstüne soy-suzlaşıp, muhbirlik yapacaksınız.“Ödül”lerden yararlanmanın kar-şılığı muhbirlik olarak dayatılmak-tadır. Oysa muhbirlik yapmak sadecebizim kültürümüzde değil, dünyanınher yerinde namuzsuzluktur, alçak-lıktır, şerefsizliktir. Dünyadaki hiçbirhalk, kültür muhbirliği onurlandırmaz,yüceltmez. Bunu ancak AKP gibiemperyalist tekellerin çıkarlarına,emperyalist efendilerine hizmet et-meyi tüm değerlerin üstünde görenişbirlikçiler yapar. Emperyalist-ka-pitalist sistemin çıkarları için hertürlü yozlaşmanın, çürümenin, ah-laksızlığın zeminini hazırlayanAKP’nin asıl yüzü budur. Kendi çü-rümüşlüklerini, namussuzluklarını,yozluklarını halklarımıza bulaştırarakiktidarlarının ömrünü uzatmaya ça-

lışıyorlar.

Bu tür namussuzluklar ile halkı,devrimcileri teslim alamazlar. 12 Ey-lül’den bu yana başarılı olamadılar,teslim alamadılar, AKP de bu alçakçapolitikaları ile teslim alamaz.

Saldırıyı, bu politikaları boşa çı-kartmak sadece devrimci tutsaklarınsorunu değildir. Yasa ve tüzükler dü-zenleyip, muhbirlik karşılığı tutsaklaraonurlarını terk etmelerini dayatmak,bundan medet ummak AKP gibi gözüparadan başka bir şey görmeyen,halkının tüm değerlerine yabancı-laşmış iktidarların hayalidir. AKP’ninbu politikası onursuzlaştırma politi-kasıdır. Kendi namussuzluğunu, şe-refsizliğini tüm tutsaklara dayatıyor.Bu rüşvetlerle tüm tutsakları teslimalmaya çalışıyor.

AKP’nin bu politikalarının siyasitutsaklar üzerinde hiçbir etkisi ol-mayacaktır. Ancak bu saldırıların tekhedefi siyasi tutsaklar değildir. 120binin üzerindeki adli tutukluları bu

yaptırımlarla düzenin hapishane po-litikalarının bir aracı haline getirmektiramaç.

Hapishanelerdeki tüm adli tutuk-lulara sesleniyoruz.

İnsan namusu onuru için yaşar.Hapishanelerde binlerce adli tutuklunamusuna, onuruna halel getirmemekiçin cinayetler işlemiştir. Hapiste yat-mayı göze almıştır.

Hapishanelerde namussuzluk ya-panlar, tecavüzcüler, ırz düşmanlarıhiç kimse tarafından sevilmez. Mah-kumlar onlara kendi adaletini uygular.AKP bu tasarı ile size namussuzluğudayatıyır.

AKP’nin bu oyununa gelmeyin.AKP’yi kendi ahlaksızlıklarıyla, na-muzsuzluklarıyla başbaşa bırakın.İnsanlar nerede olursa olsun namusu,şerefi, haysiyeti, onuru için yaşar.Hangi “suç”tan içeride yatıyor olur-sanız olun, AKP’nin dayattığı onur-suzluğu kabul etmeyin. Onurunuzlayaşayın.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ112

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Devrimci Alevi Komitesi tara-fından, ilk olarak PSAKD SarıyerCemevi’nde düzenlenen kermeslerinikincisi de 4-6 Ocak tarihleri arasındaPir Sultan Abdal Kültür Derneği Sul-tanbeyli Cemevi’nde düzenlendi.

Dayanışmanın, birlik ve beraber-liğin güçlenmesi için kolektif birşekilde toplanan ürünlerin satıldığıkermes 3 gün açık kaldı. Kermesboyunca, halktan toplanan eşyalarınyanı sıra, kitap satışı yapıldı ve Dev-rimci Alevi Komitesi’yle F Tipi Filmbildirileri ve broşürleri dedağıtıldı.

Kermesin ikinci gü-nünde “Cemevi Hakkı-mızı İstiyoruz” konulupanel yapıldı. Panele ko-nuşmacı olarak araştırma-cı-yazar Esat Korkmaz,PSAKD Sultanbeyli Cem-evi Başkanı Cafer Bin,Cemevi Yönetim kuruluüyesi Sadegül Çavuş Çift-çi ve Devrimci Alevi Ko-mitesi adına Zeynep Yıl-

dırım katıldı.Önce Sadegül Çavuş Çiftçi söz

alarak cemevlerinin yapılış sürecinianlattı. Bu süreç boyunca birçokbaskı ile karşılaştıklarını, haklarındabirçok dava açıldığını ve cemevle-rinin yıkılmak istendiğini söyledi.Baskılara ise devrimcilerin sayesindedirenebildiklerini, onlar olmasaydışu an bu cemevinin olamayacağınıvurguladı.

Çiftçi’den sonra konuşan ZeynepYıldırım da Aleviliğin özünün dev-

rimci olduğunu, zalimin zulmünekarşı direnmenin hak olduğunu an-lattı. Egemenlerin tarih boyunca Al-evilere saldırdığını, yok saydığınıve asimile etmeye çalıştığını anlatanYıldırım, buna karşı cemevlerininibadethane olarak kabul edilmesigerektiğini belirtti. Cemevi hakkıiçin herkesin mücadele etmesi ge-rektiğini vurguladı.

Son olarak Esat Korkmaz sözaldı ve Aleviliğin okullu bir kültürolduğunu, mutlaka cemevlerinde

eğitimlerin verilmesi ge-rektiğini savundu. Ce-mevlerinin baraka halindeiken bile eğitim verildi-ğini ancak cemevleri binahaline getirildiği gündenitibaren eğitimin son bul-duğunu aktardı. Aleviliğinfelsefi boyutu ile ilgilibilgi veren Korkmaz’ınyaptığı sunumun ardındanpanel soru ve cevap otu-rumuyla bitirildi. Panele42 kişi katıldı.

Zulme Karşı Dayanışmayı Büyütelim!

Page 13: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Kürt sorunu oligarşinin açmazı-dır… Oligarşinin Kürt sorunundaçözümü yoktur, olmamıştır. Çünküsorunun kaynağı durumundadır. Ulu-sal baskının uygulayıcısı oligarşininkendisidir. On yıllardır Kürt halkınaimha, asimilasyon ve yok sayma po-litikalarını dayatmaktır. Ancak oligarşion yıllardır uyguladığı bu politikalarlaKürt halkını teslim alamadı, ulusalmücadeleyi engelleyemedi.

Oligarşinin tüm kararlı görünmeçabaları, kendi çözümünü Kürt ha-reketine dayatması ve bunlardan bellisonuçlar alması ise Kürt hareketininmilliyetçilik temelinde yükselen ideo-lojik güçsüzlüğünden kaynaklanmak-tadır. Oligarşinin politikaları hiçbirdönem değişmemiştir.

“Kürt açılımları” yaparken de,demokrasi nutukları atarken de bütünpolitikalarında ortak nokta ve hedefideğişmemiştir. Öyle ki bunu açıkçasöylemekten de geri durmamıştır.

Hatırlanır, 2009 yılı ortalarındaAKP tarafından meşhur “Kürt açı-lımı” gündeme getirildi. O sürecihatırlayanlar çok iyi bilir; Kürt so-rununun çözümünde sona gelindi de-niliyordu. Öylesine bir hava yaratıldıki Kürt milliyetçi çevreler “sorunçözüldü, çözülüyor” hayaline kapıl-dılar, büyük beklentilere girdiler.

Ancak işin özü daha başındanbelli olmasına rağmen, sahte, boşbeklentiler içinde olanların da işinaslını görmesi gecikmedi. Oligarşininaçılım dediği Kürt hareketinin tas-fiye edilmesiydi. Kürt hareketininzaten mücadelesiyle fiiliyatta kabulettirdiği kimi kazanımların “düzen-lenmesi”nden ibaret bir yaklaşımındışında açılım namına ortada hiçbirşey yoktu.

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gülve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın,

"Kürt sorununda açılımlar olacak"ve "Kürt sorunu için tarihi fırsat"sözlerinin arkasında Almanya mo-delinin olduğu ortaya çıktı.”(12.05.2009, Sabah gazetesi)

Ancak ortaya çıkanlar sadece bun-lardan ibaret değildi. Amacımız “si-lahlı terörü bitirmek, PKK’yi tasfiyeetmek” diyordu AKP.

Bu durum bugünde aynı netlikledile getiriliyor: “…Hedef şu, silahbırakmak. Bunun dışında görüşmeolmaz. Görüşme, çalışma olacaksabundan sonrası için, yine silah bı-rakma esastır. Örgüt silahı bırak-madıkça güvenlikle ilgili şeylerimizsürer.” (Beşir Atalay, Star gazetesi,3 Ekim 2012)

Yine oligarşinin sözcülerinin sonaçıklamaları da aynı doğrultudadır.

“Teröre karşı ilk kez tam koordinasyon”

“Terörle mücadelede iki kavramçok önemli ‘entegre strateji’ ve ‘tamkoordinasyon’… Entegre stratejitüm boyutları, içeride ve dışarıdatüm kurumları, ülkeleri ve ilgililerikapsıyor. Daha önce benim İçişleriBakanlığı dönemimde bile güçlü birkoordinasyonu yürütmekte zorlukla-rımız vardı. Şu anda tam anlamıylasağlandı. Başbakanımızın liderliğin-de; koordinatör bakan olarak ben,Adalet, İçişleri, Milli Savunma, Dış-işleri bakanları, Genelkurmay, MİT,Emniyet... Bütün birimler tam birkoordinasyon içinde bu ‘entegre stra-teji’yi yürütüyoruz.” (Beşir Atalay,17 Aralık 2012 Star gazete)

‘Entegre strateji’nin hedefi iseaçık: PKK’ye silah bıraktırmak.

Başbakan Erdoğan 30 Aralık’daUrfa'da yaptığı konuşmada PKK'yeve BDP'ye çağrı yaptı. Çağrıda şöylediyor: "Ben buradan hem bölge in-

sanına hem de terör örgütünün ye-değinde siyaset yapan partiye çağrıdabulunuyorum, artık şiddet sussun.Siyaset konuşsun, artık terör örgütüelini tetikten çeksin, silahları gömsün,eğer varsa kalbiyle yüreğiyle fikriylekonuşsun".

Aynı günlerde MİT’in İmralı’daAbdullah Öcalan ile “PKK’ye silahbıraktırmak” için görüştüğü açık-landı.

Bu görüşme ile ilgili Yeni Şafakgazetesi "Fidan 16 Aralık'ta bir arayageldiği Öcalan'a ‘Örgütün yurtiçin-deki tüm unsurlarının sınır dışınaçekilmesi için ezber bozacak bir gi-rişimde bulun’ dediği öğrenildi. Öca-lan, ‘çözüm için her türlü katkıyıvermeye hazır olduğunu’ söyledi”diyor. (Yeni Şafak 5 Ocak 2013)

AKP millitvekili ve Erdoğan'ınBaşdanışmanı Yalçın Akdoğan dabir televizyon kanalında yaptığı açık-lamada "Orada Kürt sorunu ile ilgilibir şey görüşülüyor değil, Kürt so-rununda muhatabımız Kürt kardaş-lerimizdir. Amaç silah bıraktırmak"dedi.

Masada tartışılan artık “Kürt so-runu” değil. Başbakan Erdoğan’ınbir çok kez açıkladığı gibi AKP’yegöre artık “Kürt sorunu yoktur.”Kürt sorunu çözülmüştür. Tek sorunterör sorunudur. Şimdi masada tartı-şılan da odur.

Kürt halkının ulusal mücadelesini“terör” olarak görmek oligarşininKürt sorunundan ne anladığının daözü özetidir. Nitekim geçmişten bu-güne Kürt halkı ve mücadelesi böylegörüldüğü içindir ki bu doğrultudapolitikalar uygulanmıştır.

Sorun “terör sorunu” olunca daİmralı’da görüşmeler sürerken PKKgerillalarının katledilmesi, KCK adıaltında operasyonların, gözaltı ve tu-

OLİGARŞİYE BU ZEMİNİ SAĞLAYAN KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKETİN

‘Barış’ ve ‘Uzlaşma’ Poli̇ti̇kalarıdır!

İmralı’da Öcalan MİT Görüşmeleri Başladı! Masada;“Kürt Sorunu Yok! PKK’ye Silah Bıraktırmak Var!”

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 113

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 14: Yürüyüş dergisi 347. sayı

tuklamaların olması doğaldır. Çünküonu da “terörü bitirmek için yapı-yorum” diyor AKP... İmralı’da Öcalan ile MİT arasında

yapılan görüşmelerin içeriği “PKK’yesilah bıraktırmak” olarak basına yan-sıdığı gün Bingöl kırsalında 10 PKKgerillası katledildi. Demokratik Top-lum Kongresi (DTP) Başkanı AhmetTürk ve BDP milletvekili Ayla AkatAta’nın Öcalan ile görüşmesindensonra ‘temkinli’ bir ‘umut’ pompa-lanırken Hakkari Çukurca’da 14 ge-rilla katledildi. KCK adı altındaKürdistan’da ve İstanbul’da yapılanoperasyonlarda onlarca kişi gözaltınaalındı. Gözaltılar, tutuklamalar hiçdurmuyor.

“PKK silah bırakacak, başka yoluyok: Terör örgütü silah bırakmadıkçagüvenlik birimlerimizin operasyonlarıaynı hızla devam edecek. Hiçbir te-reddüt yok. İçeride alan hakimiyeti,sınır ötesine operasyonlar devamedecek. Bizim amacımız terörü bi-tirmek, minimize etmek.” (Beşir Ata-lay, 17 Aralık 2012 Star gazete)

“PKK silah bırakacak, başka yoluyok” deniyor. Kürt ulusal hareketisilaha neden başvurdu? Ulusal hak-larını almak, ulusal baskıya son ver-mek için. O halde oligarşinin sözcü-lerinin “silah bırakacak, başka yoluyok” söyleminin anlamı da açıktır:“Ulusal haklarından, bunun mü-cadelesinden vazgeçeceksin. Seninlepazarlık yapmam” diyor.

Kürt Sorunun Çözümünde Belirleyici Olan HalklarınMücadelesidir!

Oligarşi tüm güçlü görünme ça-balarına, demagojilerine, tehdit veyaygaralarına rağmen belirleyici değiltali; hücumda değil, savunmada olan;haklı değil haksız; meşru değil gay-rımeşru; sorunu çözecek olan değil,sorunun kaynağı durumdadır.

Tüm bu niteliğiyle sorunun çö-zümünde belirleyici güç değildir.Onun yapabileceği tek şey halklarınçözümünü engellemek, taleplerinigörmezden gelmek, mücadelesinisaptırmaya, beklentiler içine sokupoyalamaya çalışmak ve hak kırıntı-

larıyla durumu kurtarmaktır.O halde belirleyici olan sorunu

yakıcı olarak yaşayanlar ve onlarınmücadelesidir. Yani Kürt halkı veonun haklı mücadelesidir.İşte oligarşinin politikaları esas

olarak tam da bu noktada devreyegirmektedir. Kürt halkını terör vezulüm politikalarıyla susturmak. Kürthalkının mücadelesini yürüten güçleribu mücadelenin dışına çıkarmak.Oligarşinin güç aldığı esas nokta bu-rasıdır.

Sorun Şudur:Kürt sorununun kaynağı olan oli-

garşi Kürt sorununu çözemez. Onunçözümden anladığı “benim vereceğimkırıntılarla yetin, yetinmezsen kat-lederim, imha ederim”dir.

Bu sorunda belirleyici bir tarafolan Kürt milliyetçi hareketi bu nok-tada ne yapacaktır? Ne yapmaktadır?Kürt milliyetçi hareketinin ağzındanyıllardır aynı sözleri duymaktayız:barış, uzlaşı, diyalog... UluslarınKendi Kaderini Tayın Hakkı teme-linde bir çözüm değil düzeniçi birçözüm. Sorunun ulusal ve sınıfsaltemelde kesin ve köklü çözümününifadesi olan antiemperyalist, anti-oligarşik devrim değil, reform çizgisi.

Kürt hareketinin silahlı eylem ya-parken de, parlamenter mücadeleyikullanırken de yöneldiği tek temelhedef bunlardır: Oligarşiyi masayaoturtmak ve düzeniçi bir çözümerazı etmek. Bunun için “BağımsızKürdistan” temelli başlattığı müca-delesini en geri noktaya çekmiş veher koşulda oligarşiyle uzlaşmayaendekslemiştir. İşte bu çözümsüzlüktür, açmazdır,

tıkanıklıktır. Kürt hareketinin “barış,barış, barış” dediği zeminde saldırıokları silahlı mücadeleye ve Kürthalkının haklı mücadelesine yönel-mektedir. Oligarşi tam da bu zemindemanevra alanı kazanıp gayrımeş-ruluğunu meşruluğa dönüştürmeyeçalışıyor. “Barış diyorsan o haldeneden silahı kullanıyorsun, bıraksilahı” diyor. BDP’lilere de çağrıyaparak bu sorunu çözmek istiyor-sanız, daha fazla rol üstlenin “terörörgütü ile aranıza mesafe koyun”diyor.

Çözümsüzlük, tıkanıklık, açmazKürt sorununun kendisinde değildir.Bunu böyle nitelemek Kürt halkınınhaklı davasını tartışmak, daha doğrusuKürt halkının haklı bir zeminde ol-madığını söylemek demektir. Hayır,çözümsüzlük Kürt milliyetçi hare-ketinin ideolojisinde ve mücadeleçizgisindedir.

Kürt hareketinin mücadelesi doğrudevrimci bir çizgiye yönelmediğitakdirde, bu durumun varacağı noktaaçıktır ki oligarşi ve emperyalizminKürt hareketini, silahlı mücadeleyitasfiye etme çizgisiyle buluşacaktır.

Kürt Halkının Yanında Olmak Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Savaşmaktır!

Kürt halkının mücadelesi nokta-sında sorumluluk üstlenmesi gereken,Kürt sorununun çözümü mücadelesinikendi mücadelesinin doğrudan parçasıolarak görmesi gereken oportünist,reformist sol ne yazık ki kendisinibu mücadelenin dışında, basit birdestekçi görmenin ötesine geçeme-miştir. Kürt halkının mücadelesiniKürt milliyetçi harekete terk etmiş-tir.

İşte AKP’nin “Enstrümanları!”◆ Düzenin bütün güçleri arasında en-tegrasyon; tam bir uyum ve ağız birliğiyakalamak. Çözümün adresi olarak daTBMM’yi işaret etmek.

◆ “Sivil Toplum Örgütleri”ni dahaetkin kullanmak. Onlara daha fazlarol vermek ve işlev kazandırmak.

◆ BDP başta olmak üzere Kürt halkınayönelik ideolojik, psikolojik, fiziki sal-dırılarla onlara kendi çözümünü da-yatmak.

◆ Uluslararası ilişkiler ve destek. (Bu-rada esas olarak PKK’ye dayanak nok-tası olabilecek Talabani, Barzani güç-lerini kendi yanına çekmek.)

Görüşmelerin, tüm bu enstrümanlarınyöneldiği tek hedef: Silahlı mücadeleninbitirilmesi, PKK’nin tasfiye edilmesi-dir.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ114

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 15: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Denilebilir ki oportünist, reformistsol Türkiye devrimci mücadelesininçok mu içindedir? Belirleyici du-rumda mıdır? Hayır. Sorun tam daburadadır. Oportünist, reformist solkendisini mücadeleden soyutlamıştır.İddiasını kaybetmiştir. Devrim diyebir hedefi de kalmamıştır. Kürt ulusalmücadelesi karşısındaki politikasızlığıda bunun sonucudur. Ve bu politika-sızlığın özü de Kürt milliyetçi hare-ketinin her politikasına tabi olmaktır.Bu tabi oluş “Kürt halkının yanındaolmak” adına savunulmaktadır.

Gerçek olan oportünist ve refor-mist solun Kürt sorunun çözümündedevrimci bir politikasının ve bunauygun bir mücadelesinin olmadığıdır.Kürt milliyetçi hareketinin politika-larına tabi olup onun yanlışlarınagöz yummasıdır. İdeolojik mücadeleyi

de tümüyle bir kenara bırakmasıdır.Bu haliyle bilerek ya da bilmeyerekobjektif olarak oligarşinin politika-larına güç verilmektedir. Oligarşinin“silahları bırakın” çağrısı karşısındaKürt milliyetçi hareketi “düzeniçindebir yer açın hemen bırakalım” ce-vabını bulurken, oportünist, reformistsolda da “Kürt sorununda barışçıl,demokratik çözüm, silahlı çözümyolu tıkanmıştır” söylemleri dahafazla ağırlık kazanıyor.

Bu politikaların Kürt halkının ya-nında olmakla hiçbir ilgisi yoktur.Kürt halkının yanında olmak onuntaleplerini karşılayacağı zemini ya-ratmaktır. Bu zemin hiç kuşkusuzdevrimdir.

Sonuç Olarak;1- “Kürt sorununun çözümü” için

başlayan bir süreç yoktur. Kürt so-

rununda Amerikan operasyonu sü-rüyor.

2- Oligarşi için artık “Kürt sorunu”yoktur. “Terör sorunu” vardır. Kürthalkının direnişinin bitirilmesi, silahlımücadelenin tasfiyesi vardır.

3- “Akan kanın durdurulması, te-rörün bitirilmesi” demagojisiyle ge-rillanın imhası ve Kürt halkı üzerin-deki terör meşrulaştırılmaktadır.

4- Oligarşiye bu zemini sağlayanKürt milliyetçilerinin “barış ve uzlaşı”politikalarıdır.

5- “Çözüm” adı altında yine sahteumutlar pompalanıyor.

6- Tüm gelişmeler bir kez dahagöstermektedir ki, Kürt sorununundüzen içinde çözümü yoktur. Çözümüntek yolu Kürt, Türk, Laz, Çerkez...ülkemizde yaşayan tüm halkların bir-likte mücadelesi ve devrimdir!

Nebiha Aracı’nın işkence görmesine karşı çıkmak ve sahiplenmekiçin tedavi gördüğü hastane önünde beklerken onlarca devrimcigözaltına alınıp, hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklanmıştı. Aynıgün hastaneye kontrol için giden böbrek hastası olan devrimciAysu Baykal da aynı hazımsızlık sonucu gözaltına alınmış ve tu-tuklanmıştı.

Yakın zamandan böbrek nakli olan ve sürekli kontrole gittiğibilinen Aysu Baykal gözaltınaalınırken ve gözaltı süresincede işkence gördü ve bacağıkırıldı.

Hastalığı bilinmesine rağ-men keyfi bir şekilde tutuk-lanan Aysu Baykal için HalkCepheliler İstanbul’da çadırkurup oturma eylemine baş-ladılar.

9 Ocak günü Şişli Cevahir Alışveriş Merkezi önünde yapılaneylemde, “Hasta Tutsak Aysu Baykal Serbest Bırakılsın! AysuBaykal Ölürse Sorumlusu AKP’dir” pankartı açıldı. “Hasta TutsaklarSerbest Bırakılsın”, “Aysu Baykal Serbest Bırakılsın” sloganlarıatılan eylemde, Davut Çelik tarafından bir açıklama yapıldı.

Çelik, tepkiler arttıkça AKP iktidarının zulmünün de arttığınıbelirtti. AKP’nin tutuklamalarının kendilerini engelleyemeyeceğiniifade eden Çelik, milyonları örgütleyeceklerini söyledi.

Açıklamanın ardından çadır kuruldu. Çadırın kurulmasının ar-dından Halk Cepheliler marşları ve sloganları ile üç gün sürecekçadır eylemini de başlatmış oldular.

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 115

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Aysu Baykal'ın Başına GelecekEn Ufak Şeyden AKP Sorumludur!

3 Ocak günü biraraya gelen Sanat Cephesiüyeleri Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinegiderek daha önce faşist müdahaleye maruzkalan Zengin Mutfağı isimli oyun için nöbettuttu. Oyun sonrasında oyuncuları “HalkınSanatçısı Yalnız Değildir” sloganı ile des-tekleyen Sanat Cephesi üyeleri oyuncularile teker teker tanışarak böyle bir oyun oy-nadıkları için teşekkür etti.

Önümüzdeki haftalarda başka sahnelerdegösterilecek olan oyun için yine nöbet tuta-caklarını bildiren Sanat Cephesi, fuayedebulunan seyircilere 20 adet Tavır ulaştırdı.

Sanat CephesiFaşizme Karşı Nöbette!

Adana’da, 9 Ocak günü Halk Cepheliler,Akkapı Mahallesi’nde yaptıkları çalışmaile 20 Ocak günü Gaziantep’te düzenlenecek“Suriye Halkının Yanındayız” mitingineçağrıda bulundular. Suriye’de yaşanan kat-liamı anlatan bildirileri 3 saat süresince da-ğıtan Cephelilere mahalle halkı “Mitingegeleceğiz, bugün Suriye’de insanları katle-diyorlar yarın da bizi katlederler” sözleriyledestek verdi.

Emperyalizme DirenenSuriye Halkının Yanındayız!

Page 16: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Kürt milliyetçi hareketin silahlımücadelesinin tasfiyesi için AKP’nin‘Entegre Stratejisi’ uygulanıyor. Hergün yeni bir ‘gelişme’yle karşı karşıyakalıyoruz. PKK’ye silah bıraktırmakiçin “Yol Haritası” hazırlanmış. Ma-sada Kürt sorunu yok, PKK’ye silahbıraktırma var. Amerikan operasyonusürüyor. Hedefte yine Kürt halkınınsilahlı direnişinin tasfiyesi var.

PKK’ye Silah Bıraktırmak İçin Tüm ‘Enstrüman’lar Devrede

PKK’ye silahların bıraktırılmasıiçin AKP’nin söylemiyle “Tüm ens-trümanlar” devrede. Sürecin “başak-tör”ü Abdullah Öcalan.

16 Aralık 2012’de İmralı Hapis-hanesi’nde Öcalan ile görüşme yapanMİT Müsteşarı Hakan Fidan Öcalan'a,‘Örgütün yurtiçindeki tüm unsur-larını sınır dışına çekilmesi için ‘ez-ber bozacak’ bir girişimde bulun’diyor.

Öcalan, “Çözüm için her türlükatkıyı vermeye hazır olduğunu”söylüyor. (Yeni Şafak 5 Ocak 2013)

İmralı’da MİT, Öcalan görüşme-sinden sonra 3 Ocak 2013’te de İm-ralı’da Demokratik Toplum Kon-gresi (DTP) Başkanı Ahmet Türkve BDP milletvekili Ayla Akat Atagörüşmesi yapıldı.

Yapılan görüşmenin içeriği genelhatları ile basına yansıdı.

AKP, “PKK’ye silah bıraktırmakiçin her türlü ‘enstrüman’ı kullana-cağız” diyordu.

Bu ‘enstrüman’lardan birisi de“Sivil Toplum Örgütleri”ni daha etkinkullanmak. Onlara daha fazla rol

vermek ve işlev kazandırmak.

Bir buçuk yıldır koyu bir tecritaltında tutularak kimseyle gör-üştürülmeyen Abdullah Öcalanile DTP Başkanı Ahmet Türkve BDP milletvekili Ayla AkatAta’nın görüşmesi bu kap-samda yapılan bir görüşmedir.

PKK’ye silah bıraktırmakiçin ‘Entegre Strateji’nin ‘enstrü-man’larından işbirlikçi tekeller dedevrede... AKP’nin “entegre strate-jisi”ne tam destek veriyor.

“Aman dilinize dikkat edin” di-yorlar. “Herkes barışın dilini konuş-sun”.

Doğan Medya’nın patronu AydınDoğan tüm çalışanlarını “diline dik-kat etmesi” için mektup yazarakuyarıyor.

“Akan kan dursun”, “Barışın dilinikonuşalım”, “Bu son şans”, “barışiçin herkes diline dikkta etsin” gibidemagojilerle halka sahte umutlarpompalanarak halk aldatılıyor, sus-turuluyor, silahlı mücadelenin tasfi-yesi meşrulaştırılıyor.

‘Başaktör’ Abdullah Öcalan’dır

Oligarşi yıllardır “bebek katili”dediği Öcalan’ı bugün PKK’ye silahbıraktıracak başaktör olarak görüyor.Ve bunu açık açık ifade etmektençekinmiyor.

Öcalan da “Çözüm için her türlükatkıyı vermeye hazırım” diyor.

Oligarşinin çözümünün ne oldu-ğunu burada uzun uzun anlatmaya-cağız.

Öcalan’ın rolü kademeli olarakPKK’ye silah bıraktırmak.

5 Ocak tarih-li Yeni Şafak gazetesinin habe-rine göre ‘yeni süreç’in yol haritasışöyle:

Önce Silah Bırakılacak!PKK'nin silah bırakması konu-

sunda yepyeni bir yol izleniyor. Os-lo'dan farklı olarak bu kez, 'merdi-

“Akan kan dursun” demagojisi ile silahlı mücadele tasfiye edilemez! Oligarşi ile uzlaşmacılık meşrulaştırılamaz!

Sahte ‘umut’lar pompalanarak halk aldatılamaz!Oligarşi inkara, kan akıtmaya, katletmeye devam ediyor!

Adım Adım TASFİYEÖNCE SİLAHLAR SUSACAK!

DÖRT BASAMAKTA PKK’YE SİLAH BIRAKTIRMA PLANI

Birinci Basamak: BDP he-yeti tekrar İmralı'ya gidecek.Öcalan çözüm iradesini belir-ten 4 mektup verecek ve ça-tışmasızlık ortamı yaratılacakİkinci Basamak: Gerillanın

sınır dışına çıkartılması. Ça-tışmasızlığın ilanıyla PKK 4bin civarında militanını Tür-kiye sınırının dışına çekecek

Üçüncü Basamak: PKK ilesilahların bırakılması için gö-rüşmeler başlayacak. Parti-lerle ortak adım atılacak.

Dördüncü Basamak: Öca-lan’ın talimatıyla PKK’ye silahbıraktırılacak.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ16

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 17: Yürüyüş dergisi 347. sayı

ven' yöntemi ile bir adım atılacak,karşılık bulursa; İkinci adıma geçi-lecek. Öcalan BDP heyeti aracılığıylaPKK'yi yeni bir Habur krizi veSilvan provokasyonu yaşanmamasıiçin uyaracak. (Bu uyarı 3 Ocak’tayapılan Ahmet Türk ve Ayla AkatAta görüşmesi ile yapıldı.)

Yol haritasına göre önce ‘çatış-masızlık ortamı’ yaratılacak. ‘Ça-tışmasızlık’ ortamı sağlanmadan di-ğer adımların atılmayacağı öncedendeklere edilecek.

‘Çatışmasızlık’ şartı kabul edil-diğinde PKK, silahlı güçlerini sınırdışına çekmeye başlayacak.

Öcalan, BDP, PKK, PKK’nin Av-rupa örgütlülüğü ve Kürt halkınabirer mektup yazarak ‘Güçlü bir çö-züm iradesine sahibim’ diyerek Kürtmilliyetçi hareketi silah bırakmayaikna edilecek.

PKK’ye silah bıraktırılmak içinher şey hazırlanmış, planlanmış, prog-ramlanmış. Adım adım ilerliyor. Öyleki Öcalan’ın yazacağı 4 mektuptaneler yazacağına kadar biliniyor.

Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nıngörüşmesinde Öcalan, "Sorunun çö-zümü için olumlu adımlar atılırsasilah bırakma takvime bağlanabilir"diyor.

Olumlu adımları atması gerekenlerkim? Oligarşi değil, BDP ve PKK’dir.Bir taraftan PKK gerillaları katledi-lirken, KCK adı altında gözaltı vetutuklamalar devam ederken “olumluadımlar”ı PKK’den atması isteniyor.

Öcalan devletten çok emin; "siya-setçiler ikna edilir ama önemli olansavaşçı yapıları ikna etmektir” diyor.

“Savaşçı yapılar”dan kastedilende gerillalardır. Geçmişte TSK içinde“şahinler”den bahsedilirdi, artık oda söz konusu değil. İkna edilecekolanlar PKK’nin ‘şahinler’i...

Öcalan, Türk ve Ata ile yaptığıgörüşmede, “1999 yılındaki gibi ol-maz. Yeter ki bir ikinci Silvan ya daHabur krizi yaşanmasın" diyor.

Peki ne olmuştu 1999’da? Ab-dullah Öcalan tutuklandıktan sonrakisüreçte Öcalan’ın isteği ile PKK sınırdışına çekilme kararı almış ve buçekilme sırasında oligarşi 500 gerillayıkatletmişti.

Bugün aynı şeyin olmayacağınısöylüyor Öcalan. 9 Ocak tarihli YeniŞafak gazetesinde 1999’daki sınır dı-şına çekilmede yaşananların yaşan-maması için bu kez sınır dışına çekil-menin oluşturulacak “gözlem gücü”nezaretinde yapılacağı yazıyor.

Bu konuda Öcalan’ın devlete gü-veni tam. "Devletle birbirimizi sı-namamıza da gerek yok, devlete gü-veniyorum" diyor.

Öcalan’ın Ahmet Türk ve AylaAkat Ata ile görüşmesinin ardındaMurat Karayılan da yaptığı değer-lendirmede silahlı güçlere silah bı-raktırmanın zorluğuna değinerek şöylededi: "BDP'lilerle görüşmüş olmasıelbette ki çok önemli. Bu, siyasi yapının‘iknası’ ve çalışması için gereklidir.

MİT-Öcalan ve Öcalan-AhmetTürk, Ayla Akat Ata arasında İmralıHapishanesi’nde yapılan görüşme-lerden basına yansıyanlardan aşağıdaaktaracağımız bölümler pompalanansahte umutları ve sürecin niteliğiniortaya koymaktadır.

***

MİT Müsteşarı Hakan Fidan Öca-lan'a, ‘Örgütün yurtiçindeki tümunsurlarını sınır dışına çekilmesiiçin ‘ezber bozacak’ bir girişimdebulun.’

ABDULLAH ÖCALAN: “Çö-züm için her türlü katkıyı vermeyehazır olduğunu”

ABDULLAH ÖCALAN: AhmetTürk ve Ayla Akat Ata ile İmralı’dayaptığı görşmede; "Seviyeli bir mü-

zakere yürütülmeli. Ben sürece pozitfkatkı sunmaya hazırım... Türkiye'yegüven telkin edersek geri çekilmesürcecinde operasyonlar olmaz.1999'daki gibi olmaz, bunlar ya-şanmaz... Süreci baltalamaya kim-senin hakkı olmamalı. Geçmiştenders çıkarılmalı... Benim İmralı'daolmam önemli değil. Devletle bir-birimizi sınamamıza da gerek yok,devlete güveniyorum...” diyor.

- KARAYILAN: Öcalan içinsöylüyor; “BDP'lilerle görüşmüş ol-ması elbette ki çok önemli. Bu, siyasiyapının ‘iknası’ ve çalışması içingereklidir. Ancak esas önemli olansilahlı güçlerdir. Bunun için bizimdirekt 'Önderlik'le diyalogda olmamızgerekiyor. Sadece yönetimle değil,geniş komutanlık kademesi savaşçı

yapısının ikna edilmesi sorunu var-dır."

- AHMET TÜRK: “İstenenlerher demokratik ülkede gerçekleşti-rilebilecek talepler. Devleti zorla-yacak talepler değil”

AYSEL TUĞLUK: “Öcalan iledevlet arasında yeniden başlayangörüşmeleri önemsiyor, isabetli biryaklaşım olarak görüyoruz. Başarıyaulaşması ve çözümle sonuçlanmasıarzu ediliyor."

ZÜBEYİR AYDAR: “Örgüt birbütündür ve önderliğin arkasındadır.Başkanımızla görüşme, diyalog vemüzakekerelerin yapılması yerindeve isabetli bir karardır."

BARZANİ: “Umutluyum, umut-lu ve iyimserim”

Doğan Holding Patronu Aydın Doğan’dan Medya Çalışanlarına

"Değerli arkadaşlarım...

Ülkemizde son günlerde terör so-runun çözümü ve Kürt sorunu ileilgili önemli bazı gelişmeler yaşanıyor.Sürecin seyrini objektif biçimde iz-letmek ve özgürce yorumlamak temelişlevimiz olmakla birlikte, ülkemizinmenfaatleri açısından yüksek derecedesorumlu bir yayıncılık çizgisi izlemekde görevimizdir.

Bu bakımdan bu süreç boyuncabarışın dilini korumaya, süreci olum-suz etkileyebilecek çatışmacı yakla-şımlardan kaçınmaya özen göster-meliyiz.

Söylemimizi, sözcüklerimizi se-çerken yaratacağı algıyı göz önünealarak hareket etmeliyiz. Hepinizingazetecilik ilkeleriyle birlikte yükseksorumluluk içinde hareket edeceğinizegüvenim tamdır...”

Aydın Doğan

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 117

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 18: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Ancak esas önemli olan silahlı güç-lerdir. Bunun için bizim direk 'Ön-derlik'le diyalogda olmamız gerekiyor.Sadece yönetimle değil, geniş komu-tanlık kademesi savaşçı yapısınınikna edilmesi sorunu vardır."

Evet, PKK’ye silah bıraktırmakiçin şu anda en önemli ‘sorun’ bu:“Komutanlık kademesi savaşçı ya-pısının ikna edilmesi.” Öcalan’a dü-şen temel görevlerden biri de bu.Bunun için Öcalan, “İmralı koşulla-rı”nda “ikna”nın mümkün olmaya-cağını söylüyor ve koşullarının dü-zenlenmesini istiyor. Yani İmralı Ha-pishanesindeki tecrit koşullarına sonverilmesi bile PKK’nin silah bırak-maya ikna edilmesine bağlanıyor.

PKK Neyin Karşılığında Silah Bırakmaya İkna Edilecek?

PKK, bağımsız Kürdistan hede-fiyle yola koyuldu. Sonra bu hede-finden vazgeçip federasyon dedi,

sonra “demokratik özerklik” dedi.Bugün gelinen noktada Öcalan tara-fından “özerklik” de denmiyor.

Öcalan İmralı’da MİT’le yaptığıgörüşmede AKP’nin yerel yönetimyasasında 4 ve 5'inci maddelerinekoyulan çekincenin kaldırılması, Ana-yasa'da vatandaşlık tanımının yapıl-ması ve “valilerin seçimle gelmesi”nisavunması "demokratik özerklik" ta-lebinin dayatılmasını anlamsızlaştır-dığını söylüyor.

Yani bugün İmralı’daki görüşmemasasında PKK’nin kuruluşundanbugüne değin savaşmasına neden olanstratejik hedeflerinden hiçbiri yok.

1- Bağımsız Kürdistan YOK!

2- Federasyon YOK!

3- Demokratik özerklik YOK!

Düzen içinde bir “çözüm” olmasıiçin bile öne sürülecek taleplerden;

1- Genel Af YOK!

2- Öcalan'a ev hapsi YOK!

Peki Ne Var?Kürt halkının değil, oligarşinin

talepleri var.

Tek talep: PKK’ye silah bıraktır-mak.

Bu da çizilen yol haritasına göre“merdiven” usulü dört basamaktagerçekleşecek.

Birinci basamak; Çatışmasızlıkortamının yaratılması,

İkinci basamak; PKK'nin silahlıgüçlerinin sınır dışına çıkarılması,

Üçüncü basamak; Silah bırakmagörüşmeleri,

Dördüncü basamak; Silahlarınbırakılması...

“Barış”, “Akan kan dursun” de-magojisi ile halka pompalanan “sahteumut”ların özeti budur.

Çizilen yol haritasında Kürt so-rununun çözümü bir yana sorununkendisi bile gündemde yoktur. Çizilenyol haritasında Kürt halkının silahlıdirenişinin tasfiyesi vardır.

Yürüyüş’ün 346. sayısına İstan-bul 2 No’lu Hakimlik tarafındantoplatma kararı verildi.

Yazdığımız her satırın her keli-menin bedelini ödüyoruz. Ve öde-diğimiz hiçbir bedel bizi gerçeklerihalkımıza ulaştırmaktan vazgeçire-meyecek. Toplatmalarınız da bu be-dellerin sadece bir parçasıdır. Neyaparsanız yapın her okurumuzun,her hafta Yürüyüş’ü eline ulaşacakve okuyacaktır. Bu hafta da Yürüyüşyine okurlarının elinden halka ulaş-maya devam etti.

İstanbul2 Ocak günü Halk Cepheliler,

Beyoğlu’nun Kaptanpaşa Mahalle-si’nde toplu dergi çalışması yaptılar.Halk Cephesi önlükleriyle mahalleninbirçok sokağında dolaşan kitle, ka-pıları tek tek çaldı. Ayrıca bir yıkımbölgesi olan Kaptanpaşa Mahalle-si’nde 26 Ocak günü yapılacak yıkımtoplantısının çağrısı da yapıldı. Ma-hallede bulunan üç kahvehaneye de

giden Halk Cepheliler, 66 Yürüyüşdergisini halka ulaştırdılar.

Dev-Genç’liler, 5 Ocak günü,Ömürtepe Mahallesi’nde 2,5 saatlikbir çalışma ile 30 dergiyi halka ulaş-tırdılar.

Bursa3 Ocak günü Bursa’nın Teleferik

Mahallesi’nde 7 yürüyüş okuru ta-rafından 2 saatlik çalışma ile 52dergi halka ulaştırıldı.

4 Ocak günü Ortabağlar Mahal-lesi’nde 4 Yürüyüş okuru tarafındanevlerin kapıları çalınarak yapılan 2saatlik dağıtımda 26 dergi dağıtıldı.

6 Ocak günü Ada Köy’de veKestel İlçesi’nin Elmalık ve Kalemahallelerinde 3 Yürüyüş okuru ta-rafından 5 saat süreyle dergi dağıtımıyapıldı.

İzmirDev-Genç'liler, 1 Ocak günü Li-

montepe Mahallesi'ne, 5 Ocak günüise Harmandalı Mahallesi'ne giderek

54 dergi dağıttılar.

Dersim1 Ocak tarihinde Dersim'de ya-

pılan kapı çalışması ile 50 Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı. Yeni Ma-halle’de, Eski Kışla’da ve kafelerdeyapılan çalışma ile Yürüyüş dergi-sinin yanı sıra F Tipi Film’in el ilan-ları dağıtıldı.

Kocaeli 5 Ocak günü Esentepe Mahalle-

si’nde Yürüyüş dergisinin tanıtımıyapıldı. Dergi dağıtımı 2 saat sürdüve 20 dergi halka ulaştırıldı.

Adana7 Kasım günü Akkapı Mahalle-

si’nde yapılan dergi dağıtımındaGrup Yorum’un sansürlenmeye ça-lışılan F Tipi Film’i anlatıldı. 22 der-ginin dağıtımını yapan Halk Cephe-liler aynı zamanda 20 Ocak’ta Suriyehalkı için Gaziantep’te düzenlenecekeylemin de çağrısını yaptılar.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ118

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

YÜRÜYÜŞ GERÇEKLERİ HALKA ULAŞTIRMAYA DEVAM EDECEK!

Page 19: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Geçtiğimiz hafta Habertürkte ülke-miz aydın profiline ayna tutan bir haberyayınlandı. Bu haberle dönemin aydınsanatçılarının mektup yazarak AdnanMenderes'ten para istediği ortaya çıktı.

Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa,Yahya Kemal, Hamdullah Suphi Tan-rıöver, Cemal Kutay, Orhan Seyfi Orhon,Yusuf Ziya Ortaç, Bedri Rahmi Eyü-boğlu, İbrahim Çallı gibi isimlerin adı-nın geçtiği haberle birlikte döneminyazarlarının ya borçlarını kapatmak yadergi kurmak için ya da çocukları içinmaddi yardım talebinde bulunduğu bel-gelenmiş oldu.

Kuşkusuz bu mektuplar içinde endikkat çekici olan alınacak para karşı-lığında iktidarın hizmetine girileceğine,muhalefete savaş açılacağına dair ve-rilen sözlerdi.

Necip Fazıl Kısakürek yalvar yakarolarak "Reklam ve sair ihtiyaçlarımiçin 10 bin lira lütfedilirse... Ayda 6bin lira tahsis olunursa... Akis, Kim,Form gibi mecmuacıklarla bütün mu-halefet matbuatını saf fikirle çürütücü,muazzam bir içtimai ve edebi, ideolojik,bina edici kafalara ve yüreklere nüfuzedici bir mecmua kuracağıma eminolunabilir. Bu da olmazsa tam altı aydırbir tek yardım görmeyen beni vazifegünüme kadar her ay muayyen ve mu-karrer bir mikyas altında kurmaktanve gözyaşları içinde yalnız ibadet vemücerret eserler kaleme almaya terketmekten başka iş kalmaz....” diyor.

Bu sözlerin de Menderes'i ikna etmeyeyeterli gelmeyeceğini düşünmüş olacakki, kendi ‘büyüklüğü’nü anlatmak için“Benim yaptığımı yapanlara hükümetlerve rejimler servetlerini ve nimetleriniyağdırır. Bütün bunlara karşı 15 binlira zarar çarpıtılmış ve daha nice kasıtve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olaraksürünmekteyim..." diye para dilenmeyedevam ediyor mektubuna.

Yine Orhan Seyfi Orhon, hem kendiadına hem Yusuf Ziya Ortaç adına sözvererek "Akbaba’yı 1954 seçimleri so-nuna kadar muhalefetin hiciv, istihza

ve tarizlerini aynı silahla hem çok dahaincelik ve zerâfet le karşılayan bir mizahdergisi olarak çıkarmayı kabul ediyoruz.Akbaba, iktidarı destekleyerek muha-lefete hücum edeceği için kazançlı biriş olmaz. Bu gazeteye konması karar-laştırılan parayı Akbaba’yı 1954 se-çimlerinin sonuna kadar çıkarmak içinkullanacağız. Şayet Akbaba, partice çı-karılırsa matbaa, kâğıt ve diğer mas-raflar temin edilirse biz kalemimizi buhizmette kullanmaya hazırız." diyor.

Ülkemiz "aydın"ları adına utanç ve-sikası olan bu mektuplar günümüze deayna tutarak bugün AKP'nin aydınları,yazarları hizaya çekme, kendine ye-dekleme cüretini nereden aldığını dagöstermektedir.

Yıldırım Türker, Tufan Türenç, Nu-ray Mert, Banu Güven, Uğur Dündar,Ruşen Çakır, Ece Temelkuran, BekirCoşkun... AKP iktidarıyla birlikte bur-juva medyada işine son verilen yazar-lardan ilk akla gelenlerdir. Koltuğundan,köşesinden olmama adına kalemini sa-tanların sayısı ise daha kabarık bir listeoluşturmaktadır.

Diğer taraftan geçmişte tanıdığımızdüşünceleriyle, kişilikleriyle hiç de AKPile uyuşmayan kendine aydın sanatçı,yazar diyen onlarca kişinin AKP yala-kalığı yaptığını görünce “ünlü, milliyetçi,büyük Türk düşünürü” faşist NecipFazıl Kısakürek’in mektubu anlamınıbuluyor.

Onlar aydın değil, iktidar dalkavuk-larıdır. İktidara kim gelirse gelsin onundalkavukluğunu yaparlar. Ve her zamanhalkın karşısındadırlar.

Aydın Sanatçı Halktan Yana Olmalıdır!

Kalemler parayla yazıyorsa oradaaydınlar halkın aydını, sanatçılar halkınsanatçısı olamaz. Tersinden maddi man-evi bir çıkar güderek yaşanan onca ada-letsizliğe, sömürüye sessiz kalmak daaynı kefeye çıkmaktadır.

Halkın değerlerine, devrimci değer-lere saldıran bir yazı kaleme alındığında,

bir eser ortaya çıktığında cevap alıncayakadar, halk kendi dostunu düşmanınıbilsin diye "kalemini kaça sattın" demeyedevam edeceğiz. Çünkü aklı olan birbeyin, temiz bir yürek sömürücülerinsafında olamaz.

Bugün de iktidarlarla yapılan gizliaçık pazarlıklar er ya da geç ortaya çıka-caktır. Devrimcilere kin kusan, sömürüyü,adaletsizliği meşrulaştıran belgeseller,haberler, filmler, kitaplar varken yaşa-nanlara halkın gözüyle bakanların işbir-likçiliğin, uşaklığın ispatı için delile, bel-geye de ihtiyacı yoktur.

Düşünün öyle bir noktadayız ki, kocakoca isimler iktidarı açıktan eleştireme-mekte, bir eleştiri sözünün peşindenon övgü, başarı sözü gelmektedir. Bur-juva medyada hala köşe sahibi olup daBaşbakan Erdoğan'ın "sevdiği ve sev-mediği" yanlarını, "başarısızlıkları yanındabaşarılarını", "sempati ve antipatilerini"anlatmayan yoktur.

Aydın sanatçılarımız kalemini satanbir düşkün, bir zavallı olmayı kendineyakıştırmamalıdır. Ortaya çıkan bir ese-rin, bir yazının kime hizmet ettiğinidüşünerek hareket etmeli, ne olursaolsun halkın değerlerine, halkın çıkarınaters düşen düşüncelerle savaşmalıdır.Tersinden ne şiş yansın ne kebap türüsuya sabuna dokunmayan güvenli li-manlarda iktidarın şiddetinden uzak ka-lem oynatmak, eser çıkarmak belki bu-gün için mümkündür ancak iktidarınartan baskıları aydın sanatçılara böylesialanlar bile bırakmayacaktır.

Aydınlar, yazarlar işbirlikçi iktidarlaarasına kalın bir çizgi çekmelidir. İştenatılma, köşesinden olma, maddi manevibir kıskaca alınma pahasına da olsa.Bu çizginin çekilmediği yerde aydın,yazarların gelgitli tavrı devam edecek,omurgasızlık baki kalacaktır. Ülkemizinonurlu bir sesi, yüz akı olmak içinNecip Fazılların, Orhan Seyfi Orhonlarınyolundan değil, Nazım Hikmetlerin,Yılmaz Güneylerin, Ruhi Suların yo-lundan gidilmelidir.

Faşistlerin “ünlü”, “büyük Türk düşünürü” Necip Fazıl Kısakürek

Muhalefet yapmak için Menderes’ten para dileniyor!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 19

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 20: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Selçuk Candansayar

31 Aralık 2012F Tipi Film

İnsanın onurunu kendi eylemleribelirler. Onur, kişiseldir; kendisindenbaşka kimse kıramaz. Peki insanlığın?Her insan kendi onurundan kendisisorumludur; peki kim kendi onuruylainsanlığın onurunu bir tutar? Sadecekendisinden değil, kim insanlıktanda kendini sorumlu hisseder?

Zulmün en ağırıyla onurunda birgedik bile açamadıkları Sırma’ya biran, sadece bir an çalabilmek için,koridorda koşturup demir kapıyı hı-şımla açıp elinden alıp parçalaya-caklarını bilmesine karşın, gecelerboyu saç telinden, tencere kapağındansaz yaptıran güç nedir?

Ve o birkaç nota nasıl da yenerzalimin zulmünü, insanlığı(mızı) kur-tarır!

Ve nasıl da zayıf, korkak ve as-lında yapayalnızdır o gardiyan devletkemençeyi parçalarken...

Çiğdem’in unutmamak elinde de-ğil, ama o her sabah yeni baştanyeni baştan hatırlamak zorunda olsada, her sabah ve her hatırladığındayine aynı Çiğdem olabilmek içingayret ediyor. Peki biz? Biz hatırlıyor

muyuz 19 Aralık 2000 tarihini?Muharrem milletvekilleriyle bir-

likte seyircilere de soruyor; insanneden ölmeyi seçer, bu dünyada neölmeye değerdir? Kendini öldürmeyiistediğini düşünenlere siz gerçektennasıl yaşamak istiyorsunuz diye ses-leniyor?

F Tipinin mağdur ettiklerinin gar-diyanlar da olduğunu gösteriyor Ra-mazan bize. F Tipinin, gardiyanlardançakma masa yaptırmaya çalışan son-radan görmeye, üç kuruşunu ‘bey-girlere yatıran’ marangozdan Hayriyeananın ardında bulanıklaşıp kimlik-sizleşen kadına kadar velhasıl top-lumun tümünü, hepimizi tutsak etti-ğini iliklerimizde hissediyoruz.

Yalnızlaştırma, tecrit, hücre, mut-lak sessizliğe gömüp aniden patlayanmetal çarpma sesleriyle insanın ru-hunu örseleme tekniğini geliştireninde insan olması gerçeğini yüzümüzeçarpıyor.

Kötülüğün nasıl bir teknoloji veuzmanlaşma alanı olabildiğini vemüdüründen doktoruna insanın nasılda sıradan ve banal bir kötülüklekaplanabildiğini görüyoruz.

Ne kadar yalıtıp, yalnızlaştırmayaçalışılsa da insanın ruhunun, bilincininbir limon içinde ya da topla duvarları,demir kapıları aşıp bütünleşebildiğini,çoğalabildiğine tanık oluyoruz. Bütünyolları kapattıklarını sananlara karşıtavanda bile yürünebileceğini ve gö-rünmez kılma gayretlerine ayak iz-

leriyle yanıt verilebileceğini...Türkiye’de devletin ne menem

bir zalim olduğunu Hayriye ananınuzaklara bakan ama ne bize ne ken-disini aşağılamaya çalışan gardiyanabakmayan gözlerinden okumaya ça-lışıyoruz. Hayriye ananın bir an içinbile olsa gözlerini bize dikeceği kay-gısıyla donakalıyoruz ama baksın daistiyoruz; bir an göz göze gelebilmekve onun onurundan beslenmek umu-duyla da yanıyoruz. Bakmıyor ama;ne soyunurken ne sonrasında otobüstegiderken.

Hiç bakmıyor bize, ama içten içebiliyoruz, utandığından değil, bizimutandığımızı görmemek için bakmı-yor.

F Tipi Film’de kahramanlık hi-kayeleri yok. Tam da tersine insanıninsan olmak ve insanlığını koruya-bilmek için ne denli olanaklar ba-rındırdığını anlatıyor.

Demem o ki bu kadar zulme in-sandan yana umudumuzu koruyabi-lelim diye direnildiğini, direnmeninmümkün olduğunu gösteriyor.

Yapabilirsin be arkadaşım diyesesleniyor. Yapabilirsin sen de! Sende kendi onurunla insanlığın onurunubir tutabilirsin. Yeter ki hatırla, hiçbir şey yapamasan da, unutma hiçdeğilse...

Yeni yılda gönlünüzce bir gelecekiçin umut ve cesarete ihtiyacınızvarsa F Tipi Film’e gidin, bulacak-sınız...

Basından

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ20

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 21: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Sevgili Devrimci Okul okurları,merhaba;

İnanç nedir?

Bu soruya cevap olarak, sözlüklerşu tanımı yapıyor:

“İnanç: Bir düşünceye gönüldenbağlı bulunma!” (TDK sözlüğü)

Bu yanıyla, devrim inancı da dev-rimci düşünceye gönülden bağlanma,kendini devrime adama anlamına gelir.Devrimci inanç da, devrimin kesinli-ğine, gerçekleşeceğine olan inançtır.

‘Gönülden bağlanma’dan kasıt,hiçbir zorluğun, zorbalığın bu bağlı-lığı ortadan kaldıramaması ve buuğurda her türden zorluğu göze ala-rak kendini devrime adamaktır.

Tarihimiz,İnancımızın Tarihidir!

İnanç, soyut bir olgu değildir.Pratikte somutlanır. Tercih ve ey-lemlerde kendini gösterir.

Dayı diyor ki, “Pratiğimiz; dü-şüncelerimiz de netliğimizin kanıtı-dır.”

Şu ya da bu örgütten tek tek kişi-lere varıncaya değin, herkesin dev-rimci düşüncelerinin ve bu düşünce-ye gönülden bağlı olma anlamındadevrim inancının yegane ölçüsü, pra-tiktir. Mücadeledir, zulme karşı di-renmektir.

Mahir, Hüseyin, Ulaşlar’dan Ha-san Selimler’e uzanan Parti-Cephe ta-rihi, ülkemizdeki devrim inancının ha-yatın içinde somutlanmasının, halkiçinde kök salmasının tarihidir. Kan-la yazılan bir tarihtir bu. Ölümün vezulümün karşısında düşüncelerinden,devrim inancından vazgeçmemenintarihidir sözkonusu olan. Böyle ol-duğu içindir ki, karşı – devrimciler,“Bir siz değişmediniz, hala aynışeyleri savunuyorsunuz” diyorlar.

Halk düşman-larının bu cümleyikurmak zorundakalması bizi ancakmutlu eder. Çün-kü, kastettikleri,“değişmedi” de-dikleri devriminancımızdır. Yıl-

larca, fiziki ve ideolojik olarak sal-dırdılar, katlettiler, diri diri yaktı-lar... Ama devrime gönülden bağlılı-ğımızın zerresini bile eksiltemediler.Bu yanıyla, Parti-Cephe tarihi, dev-rim inancının nasıl savunulup büyü-tüleceğinin tarihidir.

Devrim İnancı,Devrimcilerin EylemindeSomutlanır!

Büyük Direnişimiz’e başlarkenAhmet İbililer’in ifade ettiği şu söz-ler, devrim inancının 21. yüzyılınhemen başında dile gelmiş hali sayı-lır: “...Bir kefen giymek gerekirseeğer, bu asla düşmanın bize biçtiğikefenler olmayacaktır. Devrim eğercanlarımıza ihtiyaç duyuyorsa, kızılbantlarla, kızıl bayraklarla süslene-cek kefenleri giymekte tereddütümüzolmayacaktır.”

Cepheliler’in Büyük Direnişi-miz’de somutlanan yaklaşımı buiken, oportünizm kendi ifadeleriyle“kaymak tabakayı korumak” yanikendilerini korumanın derdindeydi.Reformizm ise devrime yönelik inanç-sızlığını en pespaye şekillerde teori-ze ederek, devrim inancının mani-festosu olan Büyük Direnişimiz’i ka-ralamaya çalışıyordu.

Büyük Direnişimiz’de somutlanandevrim inancımızın sağlamlığı kar-şısında, küçük burjuva, reformist,

oportünist kesimler devrim inancını“dinsel inanca”, direnenleri de “mü-rit”lere benzetmeye kalktılar.

Böylesi yaygaralar yeni değildir.Devrim inancının somutlandığı heryer ve zamanda, bu inanca sahip ol-mayan ama öyle geçinenlerce, dev-rimciler buna benzer şekilde kara-lanmışlardır.

Devrimci İnanç,Halkın ZaferininKesinliğine Olan İnançtır!

Lenin önderliğindeki Bolşevik-ler de böylesi karalamalarla karşı-laşmışlardır. Gyorgy Lukacs, Bolş-evikler’in karşılaştığı bu yaklaşımışöyle aktarır: “... Oportünistlerin li-derleri Bolşevizmin, devrimci Mark-sizmin köklerinde yattığı söylenen‘dinsel inanç’tan – tıpkı küçük bur-juva özgürlükçüleri gibi - alay eder-cesine söz ediyorlar. Bu suçlama-larda kendi iktidarsızlıklarının sus-kun itirafı yatıyor. İçlerini kemirenkuşku illeti serinkanlı ve nesnel ‘bi-

limselliğin’ kibar mantosuna boşyere sarınıp duruyor. Aralarındaki eniyilerinde bile her söz her tavır umar-sızlığı açığa vuruyor; kötülerden iseiçlerindeki boşluğu, yani proleterya-dan, onun yolundan ve çağrısındankopmuşluğu. İnanç dedikleri ve ‘din’diyerek aşağılamaya çabaladıkları şeyne fazla ne eksik ama kapitalizminçökmekte olduğuna dair kesinliktir;proleteryanın zaferi -eninde sonunda-kazanacağının kesinliği. Bu kesinli-ği belgeleyecek ‘maddesel’ hiçbirgaranti olamaz. Bunu ancak yöntem-diyalektik yöntem- garanti edebilir.Ve bu garantiyi deneyip sınayabile-cek olan da ancak eylemdir, devriminkendisi, devrim yolunda yaşamak vede ölmektir.” (Gyorgy Lukocs / Ta-rih ve Sınıf Bilinci / Sayfa:105 /Belge Yayınları)

Yüzyıl önce, devrim inancı Bolşe-viklerde nasıl somutlanıyorsa, bu-günün dünyasında Hasan Selimler’dede aynı şekilde somutlanıyor. Devrimyolunda yaşamak ve ölmek olarak so-mutlanır devrim inancı. Ki Hasan Se-lim’e “Mücadeleyi benliğinin parça-

Ders: İnanç

İnanç,Bilgi ve GerçeğinBirleşmesinden

Oluşur...

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 221

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 22: Yürüyüş dergisi 347. sayı

sı olarak görüyorum. O yok-sa ben de yokum. Mücadele-mizin her bir parçasını ken-dimin olarak görüyor, her ek-siğini de, her ihtiyacımıza, herhedefimize karşı kendimi so-rumlu hissediyorum” dedirtende devrime gönülden bağlılı-ğıdır. Devrim inancıdır.

Devrimci İnanç;Sorumluluk Bilinci,Coşku ve HınçOlarak Yansır!

Devrimci inanç, “devrim için so-rumluluk yüklenebilme”de gösterirkendisini.

“Yürüyen devrim arabasına ben deomuz vereyim, benim de payım olsunişte’ biçimindeki tutum tümü ile me-kanik bir tutumdur. Bu tutum kişiyiedilgenliğe iter. Zor anlarda ise dö-nekliğe götürür. Sorun arabanın itil-me eylemine katılma durumu değil,sorun tüm olanakların seferberliğive devrim için sorumluluk yüklene-bilme sorunudur. Bu da bir yerde dev-rimci coşkuyu, karşı devrimci güçle-re karşı zorluğu, hıncı gerektirir.Uzun devrim günlerinde bizi ayaktatutan yıkıcı gücün bu devrimci coş-ku ve hınç olduğunu bilelim...” (Ma-hir Çayan / Bütün Yazılar)

Mahir’in sözlerinde “devrim içinsorumluluk yüklenebilme”, dev-rimci coşku ve düşmana karşı hınçolarak vurgulanan devrimci özellik-ler, devrim inancının hayata yansı-masıdır.

Devrim inancı taşıyanlar, devrimiçin sorumluluk yüklenme cüretine sa-hip olarak bir adım öne çıkıp devrimiçin gereken her şeyi yaparlar. Dev-rim inancı, kendisini sorumluluk bi-linci, devrimci coşku-moral ve halkdüşmanlarına yönelik hınç, yani he-sap sorma arzusu olarak gösterir.

Devrim İnancı, SıraNeferliğinde Somutlanır!

Dayı, 2002 Yeni Yıl Mesajı’ndaBüyük Direnişimiz’i değerlendirirken“Bu bir davanın en yüksek düzeyde

yaşamasıdır” der.

Buradan hareketle, diyebiliriz ki,devrim inancı da devrim davasının enyüksek düzeyde yaşanması ve yaşa-tılması olarak somutlanır. Bu yanıy-la, devrim inancı düşmanla karşıla-şıldığında net bir tavizsizlik, uzlaşmazbir direngenlikte somutlanır. Sorun-lar karşısında sorun çözücü olmakla...Hedeflere ulaşmada sonuç alıcılıkta...kitle çalışmasında halkı örgütlemedekiyaratıcılıkta... Fedakarlıkta, emekçi-likte, cürette, kendini ve yoldaşlarınıeğitmede, düşmana vurmak için yol,yöntem bulmada... Kısaca, devriminancı, sıra neferliğinde en yüksek dü-zeyine ulaşır.

Hasan Selim’in “...Hareketimizekopmayacak biçimde bağladım ka-derimi” deyişi, işte bu düzeyin ifadesisayılır.

Kopmayacak, kopartılamayacakolan hareketle, devrimle, halkla ku-rulan gönülden bağdır. O bağı, bağ-lılığı yaratan da devrim inancıdır.

Hasan Selim’in vurguladığı bubağ ve bağlılık, bir sonuçtur. Bu so-nucu yaratanın ne olduğunu şöyle vur-

guluyor Hasan Selim: “... İn-sanları7mız aç, yoksul, evsiz,adaletsiz bırakılmış, vatanı-mızın her karış toprağı em-peryalizmin işgali altında.Parti-Cephemiz bu tabloyudeğiştirebilecek tek güç, aç-ların yoksulların kurtuluşumududur. Tepeden tırna-ğa adaletsiz bir düzende ada-letin temsilcisidir. Bu ne-denle hareketimize kopma-yacak biçimde bağladım ka-derimi. Çünkü bu tabloya

gözümü kapatarak yaşayamam ben.Parti-Cephemiz bana bu tabloyudeğiştirmek için doğru yolu gösterenkılavuzumdur.”

Hasan Selim, “bu tablo” diyerek ül-kemizin ve halkımızın gerçeğini özet-lemiştir. Bu tabloyu değiştirecek ola-nın kim, ne ve nasıl olduğunun bilgi-si de vardır Hasan Selim’in sözlerinde...Dolayısıyla, Hasan Selim’in bu ifade-si bilgi ve gerçeğin birleştiği bir duy-gu yoğunluğunun yansıması sayılır.

Dayı’nın “inanç” ile ilgili yaptığıtanım şudur; “İnanç, bilgi ve gerçeğinbirleştiği bir duygu yoğunluğudur.”Tam da bu nedenle, devrim inancı, bi-limsel bir olgudur. Çünkü, bilgi ve ger-çeğin birleşiminden oluşur. Böyle ol-duğu içindir ki, emperyalizm ve iş-birlikçilerinin fiziki ve ideolojik sal-dırıları devrimi, devrim inancını vedevrimci inancın vücuda gelmiş haliolan devrimciliği yok edememiştir.Edemezler de. ‘Bize Ölüm Yok’ de-yişimiz işte bu nedenledir…

Sevgili Yürüyüş okurları. Bu haf-taki dersimizi de burada bitiriyoruz.Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın.

DDevrim inancı taşıyanlar,devrim için sorumluluk

yüklenme cüretine sahipolarak bir adım öne çıkıp

devrim için gereken her şeyiyaparlar. Devrim inancı,

kendisini sorumluluk bilinci,devrimci coşku-moral ve halkdüşmanlarına yönelik hınç,yani hesap sorma arzusu

olarak gösterir.

İdil Kültür Merkezi Sanat Cephesi üy-eleri, 4 Ocak günü Harbiye Muhsin Er-tuğrul Sahnesi önünde 5 adet Tavır’ı tiy-atro izleyicisi ile buluşturdu. 5 Ocak Cu-martesi günü de Beyoğlu Sineması’nınönüne giden Sanat Cephesi üyeleri F TipiFilm’i izlemekten çıkan seyircilere top-lam 15 adet tavır ulaştırdı.

Kültür ve Sanatta Tavır Halktan Yana Olmaktır

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ23

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 23: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Halkın yaşamında her şey bir da-yanışma içerisinde şekillenmiştir.Bunun için halkın birbiriyle olanbağları çok güçlüdür. Egemenler hal-kın bu kültürüne düşmandır. Çünkühalk birlik beraberlik içindeyse kendidüzenini sürdüremez. Halka kendiyoz kültürünü dayatır. Halkın yaşa-mını kendisine göre şekillendirmeyeçalışır. Bu konuda etkilenmiştir de...Bu şekillendirmeyi çocukların oyun-larına kadar yapar. Böylelikle birey-sel-bencil yaşam biçimini daha kü-çüklükten yerleştirmeye çalışır.

Çocuklarımızın oynadığı oyunlarönemlidir. Çünkü bu oyunlar çevre-leriyle olan ilk ilişkileridir. Kullanılanaraçtan tutun da, oyunun şeklinekadar çocukların ilişkilerinde etkiliolur. Dayanışmayı, paylaşmayı, üret-meyi yaşadığı, öğrendiği alandır.

Halkın yaşamının değişmesi ilebirlikte, yani köyden kente göç sonrasıdeğişen yaşam ilişkileri, çocuklarınyaşamına da oyunlarına da yansı-mıştır. Değişen mekanla birlikte de-ğişen komşuluk ilişkileri çocuklarınbüyümesinden oyununa kadar herşeyini etkilemiştir...

Eskisi için çocukların ayaklarıtoprağa basıyordu diyebiliriz. Toprağıhem gerçek anlamıyla hem de halkıngelenekleri açısından söyleyebiliriz.Çocuklar her şeyi oyun, oyuncak ha-line getirebilirdi. Çünkü çocuklar dahalkın kendi gerçekliği içinde şekil-leniyor, büyüyordu. Bunun için eldekineyse onu oyuncak haline getiriyordu.Komşuluk ilişkilerinin iyi olması,dayanışmanın, beraberliğin olmasıçocuklara da yansıyordu. Bundandolayı çocuklar samimiyetle, dos-luk-arkadaşlık düşünceleriyle büyü-yordu.

Aynı zamanda oyun-caklar halkın kendi üre-timiydi. Pancar zamanıbabaların pancardan yap-tığı arabalarla oynarlardı.Çubuğu bazen at olurdu,köyün-mahallenin çocuk-

ları “dıgıdık” sesleriyle dörtnalagezerdi. Bazen silahı olur, iyiler-kötüler savaş oynardı.

Bunun yanında halk bilgeleri-miz, ninelerimiz vardı. Masallarıyla,hikayeleriyle çocuklara halk için ya-pılan kahramanlıkları, açlığı-yoksul-luğu, ağaların, paşaların zulümlerinianlatırdı. Gelenekleri-görenekleri an-latırdı. Böylelikle halkın çocukları,kendi gerçekliği içinde, ayakları yerebasarak büyürdü.

Halkın yan yana olmasından, kül-türünden rahatsız olan düzen, halkınbirliğine beraberliğine her zamansaldırmıştır. Bugün çocuklarımızadayatılan oyunlarda da bu saldırıyıgörürüz. Çocuklarımızı sokağa çı-kamaz hale getirdi; çünkü sokağıtehlikeli hale getirmişti ve kimseyegüvenmeyin diyordu. Ondan dolayıçocuklarımızın artık tek başına oy-namasına-büyümesine razı olduk.Bir kafes içinde gibi yığdık önünesepetler dolusu her modelden oyun-cağı, bilgisayarı ne varsa... Amamutlu olmadı! Çünkü kendi başınaoynuyor, kendi başına eğleniyordu.Hayatın gerçeklerini sanal alemdenöğreniyordu.

Çocuklarımız son model oyun-caklarla oynuyor ama bu oyunlardaçocuklar düzenin istediği kişiliklebüyüyor. Yalnız, çıkarcı, paylaşmayıbilmeyen, sadece kendini düşünen,asosyal, oyun dışında güvensiz...Hatta o kadar güçsüz ki sokağa çık-tığında vücudu dayanıksız olduğun-dan hemen hasta oluyor. Düzen, ço-cuklarımızın sanal bir alemde, ha-yattan kopuk, bilgisayara bağımlıolarak yaşamasını dayatıyor ve bunugüvenli oyun-oyuncaklar diye anla-tıyor, meşrulaştırıyor.

Dün öyle çizgi filmler izleteyorduki ne olduğu belirsiz, akıl karıştıranyaratıkları çocukların yaşamına so-karak, onlar gibi yaşamaya özendi-rerek hayal dünyasında yaşamayı da-yatıyordu. Gerçek ile hayal’i karış-tırıyor çocuklarımız.

Örneğin kendini pokemon denençizgi filmin hayali kahramanları gibisanan bir çocuk evinin 4. katındanatlıyor. Kendini pokemon sanıyorama hayatın oyun olmadığını canınıvererek anlıyor. Ya da sanal alemdebüyüyen çocuklar, sanal alemde ya-şadıkları heyecanı gerçek hayattauyguladıkları zaman onlarca insanıbir oyunun içindeymiş gibi öldüre-biliyor.

Çocuklarımızı düzenin dayattığıbu yaşama mahkum etmeyelim. Buçerçevede;

Mutlaka çocuklarımıza dönükprogramımız olmalı.

Mahallelerimizde çocuklarımızıngüvenle oynayacağı alanlar yarat-malıyız.

Çocuklarımızın hayatını bizlerdoldurmalı, düzene bırakmamalıyız.

Onlara dönük oyunlarımız-ma-sallarımız, hikayelerimiz ve dahabirçok şeyimiz olmalı.

Aileleri bu konuda bilinçlendir-meli-eğitmeliyiz...

Sonuçta bu konuda dönüp baka-cağımız yer yine halkın kendisi,kendi kültürü, kendi gelenekleri ola-caktır...

Çocuklarımızın AyağıToprağa Basmalı

Bu Halk, Bu Vatan Bi̇zi̇m! Kahrolsun Faşi̇zm, Kahrolsun Emperyali̇zm!

Dünden Bugüne Dünden Bugüne

Acısıyla, Sevi̇nci̇yle Gelenekleriyle

HALK HALK GERÇEĞİMİZGERÇEĞİMİZ

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 23

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 24: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Osmanlı Dönemi’nde Ege dağla-rını mesken tutmuş efeler Ege köy-lüsünün en büyük koruyucusu, zalimekarşı tek dayanağı olmuştur. Herhangibir nedenle, bir bölge efesiz kaldığızaman başta Osmanlı'nın yerel yö-neticileri, vergi tahsildarları, voyvo-dalar, ağalar, beyler, tefeciler oradafırsat bu fırsat diyerek halka kankustururlar. Çalıkakıcı denen soy-guncu çeteler halkın üzerine üşüşür.Halkın canına, malına, namusunakastedenler, özcesi efelerin yokluğuhalk için zulmün, ölümün ve de sö-mürünün çoğalması demektir.

Zulüm hep vardır, işte bu yüzdenEge'de "dağlar efesiz kalmaz" Efelik,halkın zulme karşı koyuşunun Ege'dealdığı biçimdir. Halk daima içerisin-den efeler çıkarmış, onları kollamış,onların yiğitliğine, baş eğmezliğinegüvenmiştir. Hatta öyle zamanlar ol-muştur ki bir bölge efesiz kaldığındahalk söylenceler yaratıp dağları efesizkoymamış, kendilerine zulüm edenlerikorkutmasını bilmiştir. Ki zaten, ha-yalinde yarattığı Efeyi bizzat bağrındayetiştiren de o dur...

Aydın - Nazilli'nin köylerine gidipköyün yaşlı kadınlarıyla sohbet etmefırsatı bulanlar mutlaka duyarlar. Gi-zemli Kadın Efe, Tülay adında güzelve yiğit bir Yörük kızıdır. Evlenmehayalleri kurarken sevdiği Osmanlıtarafından askere alınıp gidenin dön-mediği cephelerden birine gönderilir.Sevdiğinden geriye sadece öldüğühaberi gelir. Tülay genç yaşında Os-manlı'nın yaşattığı acılarla tanışmayabaşlar. Hem de sevda acısıyla. Vedevamı da gelir...

O dönem bölgenin Efesi olan Si-nanoğlu Efe Osmanlı tarafından ya-kalanmış ve Atça - İsabeyli arasındahalka gözdağı olsun diye ulu orta

idam edilmiştir.Efe'nin yokluğunu fır-sat bilen Ese Ağa adlıbir ağa Nazilli halkınıezmeye başlar. Köy-

lülerden mal alır, parasını ödemez,borç verir, zorla fazlasıyla geri alır.Tülay'ın babasının Ese Ağa'dan ala-cağı vardır. Ağanın varlığının yanındapul kadar değeri yoktur borcunun.Ama zaten ağalar halkın elindeki üçkuruşa el koyarak ağa olurlar. Bor-cunu ödemez Ese Ağa alacağını is-temeye konağına gelen Tülay'ın ba-basını adamlarından birine vurdu-rur.

Tülay kızın babasından başkakimsesi yoktur. Babasını vurup öl-dürenlerden hesap sorulması için ka-rakola koşar. Ne var ki karakol subayıEse Ağa'nın dostudur ve Tülay'ı azar-layıp karakoldan kovar. Tülay birdaha gider karakola. Babasının ka-tillerini tutuklamalarını ister. Sinir-lenen karakol komutanı Tülay'a ba-ğırır hakaretler eder ve eğer bir dahagelirse ırzına geçmekle tehdit ederonu. Tülay, adalet peşindedir, kork-maz. Komutanın suratına haykırır:Babasının katillerini de, onu koru-yanları da kendi eliyle cezalandıra-caktır... Karakol komutanından dahesap soracağına and içer. Tülay'ıncüreti karşısında şaşıran Arnavut Su-bay Tülay'ı dövdürür ve sokağa attırır.Şaşırdığı cüret halkın cüretidir ve ocüretle neler başarılacaktır, görecektir.

Tülay, zulmün bu derece perva-sızlaşmasının Sinanoğlu Efe'den sonrabölgede bir Efenin bulunmasındankaynaklandığını düşünür. Haklıdır.Yapılacak şey bellidir, dağlar Efesizbırakılmayacaktır. Tülay ortadan kay-bolduğunda herkes onun uzaktakiakrabalarının yanına gittiğini zanne-der. Bir kadının silah kuşanıp dağ-ların yolunu tutacağı kimsenin ak-lına gelmez. Ama hak ve adalet içinverilen kavgada işin kadını erkeğiyoktur. 16'sında Yörük kızı Tülay,

Efeliğin adalet özlemi ve cesaretdolu bir yüreğe sahip olmaktan geç-tiğini gösterir.

Bir gece Ese Ağa'nın verdiği zi-yafette zil zurna sarhoş olan Arnavutsubay herkesin içinde tek kurşunlayere yığılır. Tülay'ın ilk eylemidirbu ama kimse kurşunun nereden vekimden geldiğini bilemez. Ardındanbabasının katilini, Ese Ağa'nın ada-mını, Nazilli yolunda tek kurşunlaöldürür. Sıra Ese Ağa'ya da gelir,babasının vurulduğu yerde, tam dakonağın önünde bir kurşun da EseAğa'nın yağlı ensesine gelir.

Köylülerin aklına ilk olarak Tülaykız gelse de buna inanmak zordur.Gizemli bir Efe vardır ve yakındanamını açıklayacaktır diye düşünürler.Ki zaten önemli olan, "dağlar Efesizkalmamıştır."

Belli bir süre sonra ağaların halkazulmeden adamlarının tek kurşunlaimzalanmış cesetleri yol kenarındabulunur. Gizemli Efe kimdir açığaçıkmaz ama bu haliyle namı yayılır.Ağalar-beyler köylüyü dolandırantefeciler evlerinden çıkmaz olur. Tah-sildarlar iki susar bir konuşur, halkasesini yükseltemez hale gelmişlerdir.Çalıkakıcı çeteler ortadan kaybol-muştur.

Efelerde adettir, efeliğin yasasındavardır; kimlikleri açıklanır. Eylem-lerini yaparlar ve namlarını duyurupOsmanlı'ya meydan okurlar. GizemliEfe bu yanıyla özgündür. Halkın dik-katini çeken bu durum Tülay Efe'yeönemli avantaj sağlar. Bir süre sonrakim olduğu değil ama kadın olduğuortaya çıkar. Dereköy ve yöresindekiYörük kadınlar onun Tülay olduğunubilirler sadece. Genellikle yüzü kapalıgezer. Erkeklerle karşılaştığında si-lahını onlara doğrultur ve gözlerinikapattırır. Açan olursa basar kurşunu.Kadınların içinde rahatça örgütlenir,istihbaratı kadınlardan toplar.

Onlar arasında gizlenir, ihtiyacını

GizemliKadın Efe

Bu Halk, Bu Vatan Bi̇zi̇m! Kahrolsun Faşi̇zm Kahrolsun Emperyali̇zm!

DDünden Bugüne Anadolu'daDünden Bugüne Anadolu'daHALK İSYANLARIHALK İSYANLARI

HALK KAHRAMANLARIHALK KAHRAMANLARI

Zali̇mler Oldukça İsyan Edenler,Zulüm Sürdükçe İsyanlarda Sürecek!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ24

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 25: Yürüyüş dergisi 347. sayı

onlardan görür. Kadınlar aracılığıylazengin ağalara - beylere haber salar;köprülerin onarılmasını, yolların açıl-masını sağlar. Çeşmeler yaptırır.Gençleri evlendirir. Efelik ne gerek-tiriyorsa onları yapar Gizemli KadınEfe.

Osmanlı'nın takip subayları, Gi-zemli Kadın Efe'yi ele geçirmek içinköylü kadınlara kızlara baskı yapar.Sonuç, ellerinde koca bir hiç vardır.Bir de 90 yaşında bir yörük ninesinin"Gizemli benim" cevabı...

Tam on altı yıl Nazilli ve civarındaGizemli Kadın Efe'nin adı halka gü-ven, Osmanlı ve ağalara- beylerekorku olmuştur.

Aydın - Söke taraflarına SisamAdası'ndan kayıklarla gelip bölgedesoygunlar yaparak adaya dönen Rumçeteleri için, Aydın'a bir kara taburugönderir Osmanlı. Ancak Rum çete-leri karşısında hiçbir başarı elde ede-mez bu tabur. Aydın'da konuklar veyörenin ağaları tarafından ağırlanırlar.Rum çetelerine karşı başarı elde ede-meyen tabur komutanı hem eli boşdönmemek için, hem de ağalarınkendilerine gösterdiği ilgiye karşılıkvermek için Gizemli Kadın Efe'yiyakalamayı aklına koyar. Gizemli'ninpeşine düşer. Düşer düşmesine amahalktan kendilerine kılavuzluk edecekkimseyi bulamaz. Gizemli Kadın Efetaburun haberini almıştır ve Bozdağ'a

geçmek için hazırlanır. Fakat taburönceden geçit bölgelerini tutmuştur.Bir bölük Akyar Tepesi'nden diğerbölük ise Dereağzı yönünden TülayEfe'yi sıkıştırırlar.

Tülay Efe çatışarak Dargeçit'ekadar çekilir, iyice sıkışmıştır. Tekbaşınadır, onu özgün kılan bir özelliğide budur. Yanına hiç kızan almamışve çete oluşturmamıştır. Kuşatmabüyüktür ve tek başına yarabilmesiolanak dışıdır. Ayrıca taburdaki as-kerlerin çoğu, paralı zaptiye değil,zorla askere alınan yoksul köylü ço-cuklarıdır. Bu nedenle de çok fazlakurşun sıkmadığına dair yorumlarhalkın belleğinde yer edebilmiştir.Tülay Efe için iki yol kalmıştır. Yaşehitlik ya da tutsaklık...

O, nasıl ki dağlara çıkarak, hakve adalet için dövüşerek nasıl yapa-cağına kendisi karar vermiştir. Şimdide nasıl öleceğinekendi karar vere-cektir. Yaylımateşi devam eder-ken ele geçmekyerine halkın yü-reğinde yaşamayıtercih eder. Mev-zilendiği yerdekiçağlayandan aşa-ğıya bırakır ken-dini. Askerler bu-lunduğu yere gel-diklerinde kara

bir eşarp görürler sadece. Tüm ara-malara rağmen cenazesine ulaşamaz-lar. Ve egemenler için Efe'nin gizemisürmektedir hala. Gizemi kim oldu-ğuna dairdir hep, oysa dağlara çıkışnedeni bugün olduğu gibi alenidir.Zulüm, sömürü ve adaletsizliktir...

Analar kız çocuklarına, nenelerkız torunlarına anlatırlar Gizemli Ka-dın Efe'yi. Tam ölüm tarihi bilinmesede, net olan ölümsüzlüğüdür. Ki Kur-tuluş Savaşımızda Gördesli Makbuleolup, Çiftlikli Kübra olup savaşanda odur. Berdan'larla Ege dağlarındaumudu büyüten Yasemin Cancı daodur.

Halk içerisinde ışık olup göğeyükseldiğine de inanılır. Zorda kalanınyardımına koştuğu düşünülür. Nazillihalkı ve dahi tüm Ege, dağlarındayeni Tülay Efeleri ağırlamayı özlemlebeklemektedir.

GizemliKadın Efe

Cephelilerediyor ki: Biz kadınlar güçsüz değiliz. Bu düzen

bizi iki kere sömürüyor. Aşağılanıyoruz, yok sayı-lıyoruz. Ama biz adaletimize yaslanıp, silahımızı

kuşandık mı cümle ordular yenemez bizi… Bakınbenden sonra Sabolar, Sibeller, Cananlar, Zehra-lar, Yaseminler … ve ismini sayamadığımız nicele-ri aldı adalet silahını eline… Yani bu topraklardaadaletsizlik, zulüm oldukça ben sizinle daha çok

yaşayacağım, daha çok savaşacağım…

Tarihten Günümüze

İstanbul’un Güzeltepe Mahalle-si’nde, kamuya ait arazinin camiderneğine tahsil edilmesine karşı herhafta düzenlenen eylemlerin yedincisi6 Ocak günü yapıldı ve cami derne-ğinin inşaatının durdurulması istendi.Nurtepe Hacı Etem Okulu önündetoplanan Güzeltepe halkı, “CamiyeDeğil Ranta ve Asimilasyona Kar-şıyız” pankartı açarak; “GüzeltepeMaraş Olmayacak”, “Kahvede Otur-ma Mahallene Sahip Çık”, “MeydanHalkındır Halkın Kalacak”, “FaşizmeKarşı Omuz Omuza” ve “Kahrolsun

Faşizm Yaşasın Mücadelemiz” slo-ganları ile Güzeltepe meydanına yü-rüdü.

Meydanda yapılan açıklamada“Bizler camiye karşı değiliz. Yıkılancaminin yerine büyük cami projesininiptal edilmesini istiyoruz. Ve Gü-zeltepe Cami Derneği’ne peşkeş çe-kilmesine karşıyız. Arazinin tümhalkın kullanımına açılmasını isti-yoruz. Çocuk parkı ve sosyal faali-yetlerinin yapılmasını arazinin pro-jelendirilmesini istiyoruz.” denildi.

Ayrıca 7 Ocak günü belediye ile

görüşüleceği duyurularak, “İnşaatdurdurulana kadar eylemimiz devamedecek” bilgisiyle 280 kişinin katıl-dığı eylem sonlandırıldı.

Güzeltepe Halkındır Halkın Kalacak!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 25

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 26: Yürüyüş dergisi 347. sayı

AKP, demagoji ve yalanda usta-laştı. Halka düşmanlıkta ustalaştı.Emperyalizm uşaklığında ustalaştı.Halka saldırıda ustalaştı. Saldırı ya-salarını halkın, emekçilerin yararı-naymış gibi göstermekte ustalaştı.Halktan çaldığını halka lütufmuş gibivermekte ustalaştı... Örnekleri çok.

AKP’li Bilim, Sanayi ve TeknolojiBakanı Nihat Ergün geçtiğimiz gün-lerde hazırlattıkları bir raporu basınaaçıkladı. Rapor tam AKP’nin halkdüşmanı kafa yapısını gösteriyordu.

“Garsonluk yapacak çok sayıdainsan başvuruyor, pasta yapacak adambaşvurmuyor.” Hatta bazı bölgelerdenitelikli çalışanın yanı sıra, niteliksizçalışan bile bulamayan sanayi kuru-luşlarının bulunduğunu söyleyen Ni-hat Ergün devam ediyor:

“Bazı sosyal yardım kalemleriasgari ücretin iki katı kadar insanlarınsosyal yardım almasına imkan veriyor.Asgari ücretle çalışan bir insan ça-lıştığı için sosyal yardımlardan ya-rarlanamazken, çalışmayan bir in-sanın evine asgari ücretin iki katıkadar kaynak girebiliyor. Sosyal yar-dım, sosyal yardım olmanın dışınaçıkıyor ve insanların üzerinde biruyuşturucu etkisi yapmaya başlıyor.Halbuki sosyal yardımların tedaviedici olması gerekir. Sosyal yardımlaruyuşturucu etkisi yapmaya başladığızaman, onu gözden geçirmek gerekir.Biz de şimdi bunu gözden geçiriyoruz.Çalışma azmimizi ve irademizi za-yıflatan bir noktada mı sosyal yar-dımlar, böyle işaretler var çünkü.Bu araştırma işaretleri önümüze ko-yuyor.” (Hürriyet, 4 Ocak 2013)

Yalan ve demagojiye bakın: İşolanakları varmış ancak başvuranyokmuş. Sanayi kuruluşları bırakalımnitelikli işçiyi niteliksiz işçi dahi bu-lamıyormuş.

Neden? Nedenini de bir başkayalan ve demagojiyle açıklıyor AKP’libakan: Nasılsa sosyal yardımlar var.Öyle ki bu sosyal yardımlar asgariücretin de iki katına ulaşıyormuş.

Eh böyle olduktan sonra kim nedençalışsın ki diyor. Adeta işsizlik yok,çalışmayan var diyor. Yani halkımızıavantacılıkla, yattığı yerden kazan-makla suçluyor. Ve sosyal yardımlarıda kesmekle tehdit ediyor.

TÜİK (Türkiye İstatistik EntitüsüKurumu) araştırmalarına göre 2012yılı işsizlik oranı % 9,1’dir. Bu oranagöre 2.5 milyonun üzerinde insa-nımız işsiz.

DİSK-AR araştırmalarına göreise “Geniş tanımlı işsizlik % 15’inüzerinde. Yüksek öğrenim mezunukadınlarda işsizlik 2 puan artarak %18,3 ile resmi işsizlik verilerini ikiyekatladı. 15-19 yaş gençlerde kayıtdışı % 76.

AKP’nin Sosyal Yardım Yalanları

AKP, diyor ki “sosyal yardımuyuşturucu gibi, buna güvendikleriiçin çalışmıyorlar” bunu ortadankaldırmak gerekiyor.

Bir sosyal yardım olarak ifadeedilen İşsizlik Sigortası Fonu’nunişleyişine bakmak AKP’nin yalanla-rını ve emekçi düşmanı politikalarınıgörmek için yeterlidir. İşsizlik si-gortası fonu devlet, işveren ve işçidenyapılan prim kesintileriyle oluşturulanbir fondur. Fona işçi ve devlet işçioranlarının yüzde 1’i, işverenler iseyüzde 2’si oranında pirim ödemek-tedir. Fondan asıl yararlanması ge-reken işçilerdir. Ki, fonun temelolarak iki amacı vardır. Biri, iş kay-bından dolayı oluşan gider kaybınıengellemek ve çalışanları işsizliğinsonuçlarına karşı korumaktır. Birdiğer amacı ise, işsizlerin iş yaşamınauyumunu kolaylaştıracak meslekieğitim çalışmalarına katılmasını sağ-lamaktır.

Oysa uygulamada ciddi sorunlarbulunmaktadır. İşsize fondan ödemeyapılırken çalışırken aldığı ücretin%40’ı ödenmektedir. Yapılacak öde-me asgari ücretin %80’ini geçme-

mektedir. İş-size fondanasgari ücretin %80’inden fazla öden-mezken işçiden pirim olarak kesilen%1’lik oran ise 2500 TL ücret üze-rinden belirlenmektedir. Yani devlet,işçiden daha çok pirim kesip, işsizkaldığında çok daha düşük bir oranınıvermektedir işçiye.

İşssizlik sigortası fonu gelirininancak %6’lık bölümü işsizlere dağı-tılmaktadır. Geri kalan milyarlarcaliralık miktar devlete ve işverene ar-palık olarak sunulmaktadır. Ki İşsizlikSigortası Fonu’nda biriken yüksekmiktarlar işverenlerin iştahını ka-bartmaktadır. Ve son olarak da işsizliksigortası fonu ödeme süresi 6 ila 10ay arası bir süreyi kapsamaktadır.

Sonuç, işte AKP’nin sosyal yardımyalanı. Emekçilerden çaldığını sözdesosyal yardım diye emekçilere su-nuyor. Bunu da yukarıda rakamlarlaortaya koyduğumuz gibi olabildiğincekısarak, çalarak yapıyor.

AKP döneminde 633 Sayılı KHKile Aile ve Sosyal Politikalar Ba-kanlığı Kurularak ülkemizdeki tümsosyal yardım uygulamaları tek çatıaltında bu bakanlığın bünyesindetoplanmıştır.

Bu bakanlığın asıl görevi halkasosyal yardım dağıtmak, sosyal yar-dımın çevresini genişletmek değiltersine varolan sosyal yardımlarıdaha da kısmak, ortadan kaldırmaktır.AKP döneminde kurulan sosyal yar-dım kuruluşları ve yapılan kimi dü-zenlemeler ise tümüyle göz boya-madan ibarettir.

AKP emekçiler yararına olan heruygulama ve düzenlemeye göz dik-miştir. İşte bir örnek. İşten çıkartılanve işten çıkartıldıktan sonra 3 ay sü-reyle sağlık yardımından yararlananbir işçi 2010 yılındaki bir düzenle-meyle artık 3 ay değil 10 gün yarar-lanabilecek. Tepkilerle bu düzenle-meden vazgeçilmiş olsa da gerçeklerAKP’nin halk düşmanı yüzünü ortayasermektedir.

GÜVENCESİZ ÇALIŞMANIN OLDUĞUYERDE “İŞSİZLİK YOK ÇALIŞMAYAN VAR”

DEMEK BÜYÜK YALANDIR!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ26

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 27: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Avantacılık, Asalaklık,Çalışmadan KazanmakKapitalist Düzene veBurjuvaziye Özgüdür!

AKP’li bakan Nihat Ergün’ün yu-karıdaki sözleri işçileri, emekçileriasalaklıkla, yattığı yerden kazanmaklasuçlayan sözlerdir. Ki bu Nihat Er-gün’e has da değildir. Hatırlanır ka-zanılmış haklarını korumak için di-renen Tekel işçilerine Başbakan Tay-yip Erdoğan “biz artık yatarak parakazanma dönemini kapattık” diyereksesleniyordu. “Arzu edenler tazminatıalıyor, isteyenlere de istihdam kapısıaçıyoruz” diyerek de ekliyor. Bakınbu sözler şimdi Anadolu Şişe Cam’daişten atılan yüzlerce işçi için söyle-niyor. Tazminatınızı aldınız. İstiyor-sanız yeniden de çalışabilirsiniz. Pekinasıl? Asgari ücretle! İşte halk düş-manı AKP’nin ve patronların işçiyedayattığı gerçek.

Lenin, dünyanın, ezilen halklarınbaş belası emperyalizmi “asalak veçürüyen kapitalizm” sözleriyle ni-telemişti: “Emperyalizm, yalnızcatekelci kapitalizm değildir, aynı za-manda, asalak ve çürüyen kapita-lizmdir de. Emperyalizmin asalak ni-teliği, kapitalistlerin pek büyük ço-ğunluğunun üretimle hiçbir şekildeilişkilerinin bulunmaması olgusundagörülür. (...) Kapitalizmin çürümesi,

her şeyden önce, onun mevcut üreticigüçlerden yararlanmaya, işsizlere işsağlamaya, fabrikaları tam kapasiteile çalıştırmaya elverişsizliğinde gö-rülür. Kapitalist ülkelerin en zenginiolan Amerika Birleşik Devletleri’nde,işsizlik, kronik bir haldedir ve üretimindüşüklüğü özellikle önem taşır. (…)Tekelci kapitalizmin çürümesi ve asa-laklığı, burjuvazinin asalakça gerek-sinmelerini sağlayan, üretken olmayanalanlarda çalışan kimselerin sayısınınve emekçilere karşı yöneltilen zor vebaskı aygıtının büyümesi bakımındanda kendini gösterir. (...) Kapitalizminasalak niteliği, sermaye ihracında,militarizmin ilerlemesinde, savaş kış-kırtıcılığında da ifadesini bulur. Git-tikçe artan kaynaklar, maddi mallarınüretiminde değil, üretici güçlerin, herşeyden önce de toplumun başlıca üre-tici gücü olan insanın tahribinde kul-lanılır.” (Nikitin, Ekonomi Politik)

Evet ülkemizde milyonlarca işçi,emekçi mutluluk içinde ve isteyerekçalışmamaktadır. Çünkü kapitalistdüzende çalışmak bir zulümdür, da-hası köleliktir. Çalışanlar ürettikle-rinden yararlanamazlar. Üretimlerininsonucunu göremezler. Karın toklu-ğuna çalıştırılırlar. “Kar, daha çokkar” amacı taşıyan kapitalizmde iş-sizlik temel bir sorundur. Ve kapitalistsömürü sisteminin kaçınılmaz birsonucudur. Kapitalistler işsizliği de

kendileri için bir kazanca dönüştü-rürler. İşçiler arasında rekabet yara-tarak ucuz işgücü sağlarlar.

Asalak ve avantacı olan burjuva-zidir, AKP’nin düzenidir. Halkın sır-tından, emekçilerin emeklerini sö-mürerek geçinirler. Suçlu olduklarını,gayrı-meşru olduklarını bildiklerindendolayı da emekçileri suçlayarak soy-gun ve sömürülerini gizlemeye çalı-şırlar. Güvencesiz çalışmayı getiren,iş güvencesini ortadan kaldıran AKP,emekçileri çalışmamakla suçluyor.

Kapitalist sistemin tersine sosya-lizmde çalışmak en temel haktır. An-cak sosyalizmde çalışmak gerçeközüne kavuşur. Çalışanlar mutlulukduyarlar çalışmaktan. Çünkü kendileriiçin çalıştıklarını, tüm toplum içinçalıştıklarını bilirler. Çalışmalarınınürünlerine kavuşurlar. Sosyalizminözüdür çalışmak. Çalışmayana ekmekyoktur örneğin. Sosyalizmin ilkesi“herkesten yeteneğine göre herkeseemeği kadar”. Sosyalizm tüm insanemeğini değerlendirir. Yetenekleriniesas alır. Herkesi yeteneğine göretoplumsal üretime katarak bedensel,ruhsal, beyinsel gelişimini sağlar.

AKP düzenini, kapitalist düzeniyıkacağız. İşsizliğin olmadığı, emek-çilerin alınterinin karşılığını aldığı,çalışmanın mutluluk olduğu sosyalistdüzeni kuracağız.

Dilimiz emperyalist kültürün et-kisinde… Konuşma dilimiz her ge-çen gün daha fazla bozuluyor. Artıkdilimiz İngilizce’den uyarlanmış ke-limelerle dolu. İşin kötüsü, günlükyaşamımızda da çok fazla kullanırolduk fark etmeden bu kelimeleri…Bunlardan biri de “geri dönmek”…

Telefon görüşmelerimizde özel-likle çok sık kullanıyoruz. Karışı-mızdakine “sonra ararım, tekrar ara-rım” vb. demek yerine “Ben sanadönerim” cümlesini kullanmayı tercihediyoruz. Nereden çıktı “geri dön-

mek”? Anneleri-mizden, babaları-mızdan, büyükle-rimizden hiç duy-

duk mu bu cümleyi?Bizim ağzımızda nekadar da yabancı du-

ruyor aslında… Böyle durması doğal,çünkü yabancı bir sözcük grubu.Türkçeleştirmeye kalktığımızda daböylesine bize yabancı bir kavramortaya çıkıyor. Aslında bu da birçok kelime ya da anlatım gibi özel-likle son dönemlerdeki Amerikandizilerinden taklit edilen bir cüm-le… Orada kullanıyor genç insanlarbunları… Nasıl telefonu kapatırken“ ba bay” diyorsak artık, “sana geridöneceğim” demeye de başladık…“bay bay” bile değil… “ba bay” nedemekse?

Tabii aklımıza kullandığımız çoğuterimin yabancı olduğu gerçeği ge-lebilir. Fakat bu doğru bir bakışaçısı olmaz. Çünkü emperyalizmindili sömürge ülkelerde tabii ki yıl-lardan beri böyle bir tahribata yolaçmış. Bu yalnızca bizim dilimizinbir sorunu da değil. Fakat biz yinede dilimizi bunlardan kurtarıp, te-mizleyip halklaştırmalıyız.

Tabii halklaştıracağız derken degenel kitlenin kullandığı dilden dekopmamak gerekir. Bu yapmacık birdurum ortaya çıkarabilir. Çünkü geneloturmuş kavramlar vardır… Fakat“geri dönmek” böyle bir kavram de-ğildir… Biz, “geri dönerim” yerine,“tekrar arayacağım, tekrar görüşelim,ben seni daha sonra ararım…” vb.demeliyiz. Dilimizin yozlaşmasınaaçık kapı bırakmayalım…

SavaşanKelimeler

“Ben Sana Döneri̇m”

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 27

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 28: Yürüyüş dergisi 347. sayı

7 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak'ınKozlu ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) aitKozlu Müessesesi 1 Nolu ocağın eksi 630 kodunda galeriaçma işini üstlenen taşeron firma işçileri çalışma yapar-ken degaj patlaması yaşandı. Patlamada, Hüseyin HasanBozacı, Hüseyin Kürekçi, Muharrem Yapıcı, YükselKoca, Ahmet Şekerci, Köksal Kadıoğlu, Muhsin Ak-yüz, Satılmış Arslan isimli maden işçileri hayatlarını kay-bettiler. 5 işçi halen göçük altında kayıp. Böylece yeni yılayeni bir işçi katliamı ile girdik.

2012 yılında iş cinayetleri sonucunda en az 867 işçi kat-ledilirken bunların 80’i maden işçisiydi. Bu katliamla bir-likte AKP iktidarı 2013 yılında iş cinayetlerinde Dünya-da üçüncülüğü ve Avrupa’da birinciliğini kaptırmayaca-ğını göstermiş oldu.

Oysa AKP iktidarı 30 Haziran 2012 tarihinde çıkarı-lan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’yla birlikte artık iş ci-nayetlerini önleyeceğini ilan etmişti.

AKP iktidarı bir yandan iş cinayetlerinin temel nede-ni olan kuralsız çalışmayı, taşeron sistemini güçlendirir-ken diğer yandan tek bir patrona ceza vermeyen yargısıylaadeta patronlara cinayet işleme özgürlüğü tanımıştır. Çı-karttığı yasa bunların hiçbirini önlemezken sadece bu alan-da sermayeye yeni karlar sağlama amaçlanmıştır. AKP’ninyasayı yaparken ki amacı iş güvenliği ve iş sağlığı uz-manları eğitimini, seçimini meslek odalarından alarak şir-ketlere devretmekten ibarettir. O kadar ahlaksızlar ki bizölürken onlar nasıl patronlara para kazandırırız, yeni ya-tırım alanları açarız diye düşünmüşlerdir.

Kozlu Maden Ocağı’nda ölen 8 işçinin katili AKP ik-tidarıdır. Bu bir kaza değil, katliamdır. Ve göz göre göreyapılan bir katliamdır.

Çok değil, iki ay önce Sayıştay müfettişleri tarafındanyapılan teftiş sonucu tutulan raporda “Bir facia yaşan-mamış olması tamamen tesadüf” diyor. Hazırlanan ra-porda patlamanın olduğu ocağın kapatılması için 5 temelkusur bulunuyor. Ancak ocak kapatılacağı yerde para ce-zası ödeyerek faaliyetini sürdürmeye devam ediyor.

Kusurlardan birisi maden ocağında hiçbir güvenlik ön-leminin alınmamış olmasıydı. AKP iktidarı, ocak sahibinekestiği para cezasını alarak çalışmasına izin verdi. Üstelikbu kapatma cezası ilk kez verilen bir ceza da değildi.

Daha da vahim olanı maden ocağını çalıştıran Star Ma-dencilik Firması’nın maden ocağı çalıştıracak yeterliliğiyoktur. İnşaat işleri yapan müteahhit ihaleyi alıp madenişletmeye başlamıştır. Ve bütün bunların hiç birisi bilin-meyen süprizşeyler değildir.

Şimdi kim diyebilir bunun kaza olduğunu? AKP de-ğil de kim bunun sorumlusu? Denetimse denetlenmiş? Ku-surlar bulunmuş, şu ana kadar bir kaza olmaması tama-men tesadüftür denmiş. Ocağın kapatılması söylenmiş. Bü-

tün bunlara rağmen o ocak çalışmaya devam ediyorsa bu-nun sorumlusu AKP değilse kimdir?

AKP’nin Yaptığı Yasal Düzenlemeler Halka Ölüm Patronlara Kar Getirmek Dışında Bir İşleve Sahip Değildir

Yasalar ve hukuk her zaman egemenler açısından hal-ka karşı silah olarak kullanılmışken AKP iktidarının bukonuda oldukça usta olduğunu belirtmeliyiz. AKP iktidarıdöneminde yapılan yasal değişiklikler tüm cumhuriyet ta-rihinin en büyük oranını oluşturmaktadır. O denli fazla ya-sal değişiklik yapılmıştır ki Başbakan ve yakınındaki kur-mayı birkaç milletvekili dışında yasal değişikliklerden mec-liste iktidar partisine ve muhalefet partisine mensup ol-duklarına bakılmaksızın diğer milletvekillerinin haberi dahiolmamıştır. Kamuoyuyla paylaşılan, meclis komisyonla-rında kabul edilen düzenlemeler mecliste yasa çıkmasıanında korsan önergelerle değiştirilmiş, hatta meclisten ge-çen bir yasa daha Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadan

KOZLU’DA SEKİZ İŞÇİKATLEDİLDİ SORUMLUSUPATRONLAR VE AKP’DİR

Devrimci İşçiHareketi

* TTK Armutçuk, 7 Mart 1983 (Grizu) 103 ölü* TTK Kozlu 10 Nisan 1983 (Grizu) 10 ölü* TTK Kozlu 31 Ocak 1987 (Göçük) 89 ölü* TTK Amasra, 31 Ocak 1990 (Grizu) 5 Ölü* TTK Kozlu, 3 Mart 1992 (Grizu) 263 ölü* Yozgat-Sorgun-Maden, 26 Mart 1995 (Grizu) 37 ölü* Erzurum Aşkale, 8 Ağusos 2003 (Göçük) 8 ölü* Karaman Ermenek, 22 Kasım 2003 (Grizu) 10 ölü* Çokum Bayak, 9 Ağustos 2004 (Grizu) 3 ölü* Kastamonu Küre, 8 Eylül 2004 (Yanma) 19 ölü* Kütahya Gediz, 21 Nisan 2005, (Grizu) 18 ölü* Balıkesir Dursunbeyli, 2 Haziran 2006 (Grizu) 127 ölü*Bursa Mustafakemalpaşa, 10 Aralık 2009 (Grizu) 19 ölü* Kütahya Tavşanlı, 13 Mayıs 2010, 2 ölü* TTK Zonguldak Karadon, 2010, (Grizu) 30 ölü

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ28

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 29: Yürüyüş dergisi 347. sayı

bile değişikliğe uğrayabilmiştir.

AKP iktidarının bu oranda yasa yapmasını, yasa de-ğiştirmesine sebep olan gaye, sermayenin ve iktidarın çı-karlarını korumak olmuştur. Denilebilinir ki bu uzun ik-tidar döneminde halkın lehine tek bir yasa değişikliği ya-pılmamıştır. Tek bir yasa çıkarılmamıştır. Yapılan yasa-larla bir yandan halkın kazanılmış hakları gasp edilirken,diğer yandan sermaye karlarına yeni karlar katmış ikti-dar halka yönelik saldırısını güçlendirmiştir.

Şüphesiz bu noktada AKP’nin sadece halk düşman-lığında değil yalancılıkta ve demagojide de oldukça ustaolduğu vurgulanmalıdır. Yapılan yasaların tamamı halkdüşmanlığını içerirken, sanki halkın lehine değişiklikleryapıldığı propagandası AKP tarafından başarıyla uygu-lanmıştır.

Tüm halk kesimleri içinde işçi sınıfı bu noktada sal-dırıların temel hedefi olmuştur. Yüzyıllık mücadeleyle ka-zanılmış kıdem hakları dahi gasp edilmeye çalışılmış, hal-kın tepkisinden korktukları için yasayı çıkarmamışlardır.Örgütlenme hakları yeni çıkarılan sendikalar yasasıyla or-tadan kaldırılmıştır. Taşeronlaştırma tamamlanmış bir sal-dırıyken, kiralık işçi büroları, bölgesel asgari ücret bek-leyen yeni saldırıları oluşturmaktadır. Böylece işçilere ade-ta modern kölelik dayatılmıştır. İşçiler canlarıyla, kanlarıylave alın terleriyle bu sistemi yaşatmaya mahkum edilmek

istenmektedirler. AKP çıkarttığı yasalarla bunu sağlamayaçalışmaktadır.

Kozlu Maden Ocağında Katledilen8 İşçinin Katillerini İstiyoruz!

Suçlular açık. Katiller belli. Kimse “kaza, kader, ih-mal” vb. gerekçelerin arkasına sığınarak katliamın üze-rini örtmeye kalkışmasın. Kaza, ihmal vb. denemezbuna... Taammüden adam öldürmektir bu. Tutulan ra-porlardan ocağın her an bir faciaya neden olacağı söy-lenmesine rağmen açık tutulmasının başka nedeni yok-tur. O ocakta patlamanın olacağı açıktır. Onlarca işçininöleceği biline biline patronların karı için ocak açık tu-tulmuştur. Bir patlama sonucunda ölen işçilere ödeye-cekleri tazminat kazanacakları kardan daha ucuzdurçünkü. Üç-beş kuruş ailelere tazminat verirler maden ça-lışmaya devam eder...

Suçluların cezalandırılmasını istiyoruz. Suçlu göz göregöre maden ocağının çalışmasına izin veren AKP ikti-darıdır. Suçlu; işçilerin yaşamını hiçe sayan soygun ve sö-mürü düzenidir. Suçlu; karından başka hiçbir şey dü-şünmeyen Star Madecilik Firması’nın sahibidir....

Katillerin yargılanmasını istiyoruz... İşçiler, emekçi-ler katillerin peşini bırakmayalım... Kozlu Maden ocağındaöldürülen biziz. Katillerin yakasına yapışalım...

İş Bankası Kuruluşu olan Anadolu Cam Sanayi’nebağlı Şişecam Topkapı Fabrikası’nda çalışan 444’ü Kris-tal İş üyesi 572 işçi işten atıldı. Anadolu Cam Sanayiyönetim kurulu Topkapı’da bulunan fabrikanın “Kent-sel Dönüşüm” gerekçesiyle yıkılma kararı alınmasıüzerine fabrikayı kapatıp, Eskişehir’de üretime devametme kararı aldı. İşten çıkarılma kararının ardından direnişegeçen işçilerin direnişleri sürüyor. Kristal İş üyesi işçi-ler şimdi işsiz. Şirket, bu işten çıkarmalar ve Eskişehir’etaşınan fabrika ile, “18/29 Yaş Arası Erkek İle 18 Yaşın-dan Büyük Kadın Çalıştıran İşverenler İçin İstihdamTeşviki” ni düzenleyen yasaya göre 29 yaş altındaki işçi-lerin sigorta primlerinin işsizlik fonu yoluyla devlet eliy-le yağmalanmasından faydalanmayı amaçlıyor. Diğer yan-dan Topkapı’da arazisi kıymetlenen fabrika arsasından rantelde etmenin peşinde.

Şirket, Topkapı Şişecam Fabrikası’nda 15-18 yıldırçalışan işçilere ödemek zorunda olduğu ücretlerden ve si-gorta primlerinden kurtulacak. Eskişehir’de işe aldığı gençişçilere asgari ücrete yakın bir ücret ödeyerek üretime de-vam edecek. Hem kıdemli işçilere ödediği ücretten kur-tulacak hem de Topkapı’nın yeni oluşacak rantından fay-dalanacak.

AKP yeni düzenlemeler ile patronların devasa karlarınakar katmanın yollarını açıyor. 29 yaş indirimi, Anadolu’yayatırım yapılamasını teşvik… Bunun sonucu Anadolu Şişe-

cam’ın kapatılmasıdır. Şişecam’ın 2010 yılında, bir öncekiyıla göre yüzde 307 artışla 484 milyon TL olan net karı,2011’de 741 milyon TL. 2011’deki faiz, amortisman vevergi öncesi kar ise 1,3 milyar TL. Aynı yıl şirketin yaptığıyatırım toplamı 830 milyon TL’yi buluyor. AKP’nin “Eko-nomimiz büyüyor” diye kastettiği bu büyümedir. Kapitalisttekellerin karları katlanır, karları ve yatırımları önünde-ki tüm pürüzler ortadan kaldırılırken, işçilerin kazanılmışhakları gasp ediliyor, on yıllara varan emekleri bir gün-de yok sayılıyor, işsiz bırakılıyorlar.

AKP politikalarının açtığı bu yolda patronlar art ardaişçi kıyımları gerçekleştiriyor. Arçelik’in Çerkezköy’dekifabrikasından 150 emekçi işten atıldı. TOFAŞ Bur-sa’daki fabrikasından 1000 işçi çıkardı. Gölbaşı Havs-ak Devlet Hastanesi’nden rastgele seçilen 15 işçi atıldı. Ka-radeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hasta-nesi’nden 68 işçi işten çıkarıldı. İşçi kıyımı, pervasız de-vam ediyor, patronların kar hırsının doyurmanın yanında“zorunluluk” olarak dayatılmaya çalışılıyor. Sendikalı, eski-yeni, taşeron… İşçiler her sabah işten atılma korkusuylaişbaşı yapıyor. Bu korku direnişlerle, dayanışmayla kırı-lacak. AKP’nin getirdiği emekçinin, halkın haklarınıgasp etmeye yönelik düzenlemelere karşı direnmeliyiz. Budüzenlemelerin sonucu işsiz, aç bırakılmaya direnmeliy-iz. AKP’nin, patronların zulmünün önünü kesmenin,haklarımızı, işimizi korumanın tek yolu direniştir.

Topkapı Şişecam’ın Kapatılması, İşsiz Kalan İşçiler

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 29

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 30: Yürüyüş dergisi 347. sayı

2012'nin son iki ayında SağlıkBakanlığı tarafından İl ve İlçe SağlıkMüdürlüklerine “Sağlık Net 2 VeriGönderimi” başlıklı yazılar gönde-rildi. Yapılan bu bildirimle, 1 Ocak2013’ten itibaren özel sağlık kuru-luşları ve muayenehanelerde çalışantüm hekimlerin, hastalarına ait tıbbibilgileri Sağlık Bakanlığı’na bildir-mesi gerektiği ve bilgilerin merkezisistemde toplanacağı bildirildi.

Yani AKP, muayenehane doktor-larından hastalarını fişlemesini istiyor.Doktorlar, tüm hastaların özel bilgi-lerini, hastalıkların tanısını, yapılantedavileri günlük olarak bilgisayarortamından Sağlık Bakanlığı’na bil-dirmek zorunda. İnsanların belki de en yakınlarıyla

bile paylaşmak istemediği, doktorlarıylakendisi arasında gizli kalması gerekensağlık bilgileri Sağlık Bakanlığı tara-fından öğrenilecek ve bilgisayar sis-temine aktarılacak. Sisteme girebilenherkes hastaların tüm özel bilgilerinesahip olabilecek. Sağlık Bakanlığı’nınbu özel bilgilerin güvenliğini nasılsağlayacağı ise belli değil.

“Sağlık Net 2 Veri Gönderimi”uygulamasına göre;

* Bütün muayenehane-ler, özel sağlık kuruluşları,hastaların kişisel sağlık bil-gilerini merkezi sisteme he-men aktarmak durumunda.

* Hastanın bütün kimlikve iletişim bilgileri, sağlık geçmişi,özürlülük durumu, medeni hal, al-kol-madde-sigara kullanımı, iş, mes-lek, öğrenim durumu, gelir durumu,hastalık şikayetleri, bütün tetkik so-nuçları vb. Sağlık Bakanlığı merkezisistemine yüklenecek.

* 15-49 yaş arası kadınların, do-ğum, düşük türü ve sayıları, kadınsağlığı işlemleri, kullanılan aile plan-laması yöntemi, gebelik tespiti so-nuçları, babanın kan grubu, gebe ol-duğu tespit edilmiş olsun ya da ol-masın, doğum ya da düşükle sonuç-lanan tüm gebelikler, ağız ve dişsağlığı ile ilgili tüm koruyucu he-kimlik, teşhis ve tedavi işlemleri deinternete yüklenecek.

AKP, bu sistemi hasta yararınadeğil, kendi çıkarları gereğince kul-lanacaktır. Bir yandan halk fişlenecek,bir yandan da sağlık primini ödeye-meyenlerin, sigortası olmayanlarıntedavi şansları ellerinden tamamenalınacak. Bir diş çekimi bile devletindenetimi altında olacak. Kim ne te-davisi görüyor, ne hastalığı var tektek her şeyi bilecek.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, elek-tronik ortamda merkezileştirilen hasta

bilgilerinin “Ülke politikalarınınyönlendirilmesi amacıyla da kulla-nılabileceği”ni söyledi. Ülke poli-tikasıyla kastedilen, sigorta şirketle-rinin kasasının doldurulması ve tümhalkın, devletin resmi sağlık siste-minin içinde yer almasını sağlayarakdenetimi merkezileştirmesidir.

Özel sigorta şirketleri ve özelhastaneler arasında yapılan işbirliğiile halkın sağlık bilgileri halkın aley-hine kullanılacak, sigorta primlerininartırılabilmesinin yolu açılacak.

Ağır hastalıklara yakalanma riskiolan hastaların sigortalanması sıra-sında, bu bilgileri bilen sigorta şirketitarafından yüksek paralar istenebilecek.

Hasta ile doktoru arasında hastanınmahremiyetini korumaya dayalı birilişki olmak zorundadır. Hastanınmahremiyet hakkı, yeni düzenlemeylegasp edilmektedir. AKP her alanaolduğu gibi hasta haklarına da zor-balıkla saldırmaktadır.

Bilgilerimizin nerede ve nasıl kul-lanılacağı belirsizdir. Yapılanın adıhalkı fişlemektir. Halkın tüm sağlıkbilgilerini elinde bulunduran Devletin,bu bilgileri politikalarına alet etmesineve halka karşı kullanmasına izin ver-meyelim.

Başta doktorlar olmak üzere tümsağlık çalışanları AKP’nin sağlığımızıtehdit aracı olarak kullanmasına karşısesini çıkartmalıdır.

Hasta MahremiyetineSaldıran AKP’nin Fişlemesine

İzin Vermeyelim!

Sağlıklı veGüvenli Bi̇r

YaşamHakkımızdır

Düzenin değil,halkın doktoru ol-mayı seçen SinanMitil Antalya Öz-gürlükler Derne-ği’ne yönelikkomplo sonucuMaraş’ta gözaltınaalınarak tutuklan-mıştı. Halk İçin

Sağlık Cephesi, Dr. Sinan Mitil’in keyfi olarak tutuklanmasını

İstanbul Taksim’de yaptığı eylemle protesto etti.

5 Ocak’ta Taksim Tramvay Durağı’nda yapılan ey-lemde, “Komplo İle Tutuklanan Doktor Sinan MitilSerbest Bırakılsın” pankartı açıldı. Halk İçin SağlıkCephesi adına bir açıklama yapan Dr. Talat Koparan,Sinan Mitil’in halka daha iyi sağlık koşulları istediğiiçin tutuklandığını belirtti. Koparan, Sinan Mitil’in tu-tuklanmasına gerekçe gösterilen 1 Mayıs’a katılmak,Grup Yorum konserine katılmak ve türkülerini dinlemeninsuç olmadığını ifade etti. Eylem “Sinan Mitil’e Özgürlük”,“Sağlık Haktır Satılamaz” sloganları ile bitirildi.

Halkın Doktoru Si̇nan Mi̇ti̇l’e Özgürlük İsti̇yoruz!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ330

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 31: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Halkın üzerine bombaların yağdı-rıldığı, tüm dünyanın gözleri önündeen vahşi katliamların yapıldığı, iş-kencelerin hapishanelerden sokakla-ra taştığı ve bunların çokça söylendi-ği gibi "münferit" hadiseler değil dedüzenin temel karakteri olduğu bir ül-kede yaşıyoruz.

Katleden değil de katledilenlerinsuçlu sayıldığı bir düzen hüküm sü-rüyor. Faşist sistem, yasaması, yü-rütmesi, yargısıyla el birliği etmiş, ege-men sınıfların çıkarları uğruna halkıeziyor. Sömürüyor, zulümlerse sesiniçıkaramaz hale getirmeye çalışıyor.

Somut gerçeklik buyken, düzeniçinde demokrasicilik oyununun birparçası olarak sahneye sürülen "insanhakları" kurumları halkla alay eder-cesine raporlar hazırlamaya devamediyor.

Başbakanlık bünyesinde oluştu-rulan "insan hakları" kurumuna de-ğinmeye dahi gerek yok, nihayetindetamamen iktidarın inisiyatifinde oluş-turulmuş ve onun çıkarlarına hizmeteden bir kurum. Ancak, mecliste bu-lunan "muhalefet" partilerinin tem-silcilerinin katılımı ile oluşturulanTBMM İnsan Hakları Komisyonu'nundevleti aklama misyonuyla çalışma-sı, sözlerimizin ne kadar haklı oldu-ğunu kanıtlar niteliktedir.

Esasen burada şaşılacak bir şey deyoktur. Çoğunluğu yine AKP millet-vekillerinden oluşan komisyonda ik-tidar partisi dışında, ölüm oruçlarınadair "bırakın gebersinler" diyenMHP'liler, konu devrimciler olduğun-da sessizliğe bürünen CHP'liler vardır.Böylesi bir yapıda iyi niyetlerle çabagöstermek isteyenlerin ise komisyonayön verecek etki güçleri yoktur.

Böylece gerçek haksızlıklarıadaletsizlikleri, işkence ve katli-amları görmezden gelerek tatlı su-larda demokrasicilik oynayan vehalkın tepkileri yükseldiğinde birazöne çıkıp onları dizginlemeye so-yunan bir kuruma dönüşmüştür

Meclis İnsan Hakları Komisyonu.Bu komisyon, "yoğun şikayetler

gelmesi üzerine" bir "Cezaevleri AltKomisyonu" oluşturmuştur.

Bakın nasıl hak ihlalleri yaşa-nıyormuş hapishanelerde!

- Sigara içmek için özel bölüm ol-mamasından dolayı mahkumlar du-manaltı oluyorlarmış!

- Domatesler yemeklere bütünbütün atılıyormuş!

Bunlar hak ihlalleri olarak sayılırmı, sayılmaz mı bunlar ayrı bir tar-tışma olmakla birlikte asıl görülmesigereken bu raporlarda nelerin gör-mezden gelindiği, saklandığıdır. Dahaönce de birçok kez basına yansıyanhaberlerde kimi zaman "bisküvilerinbölünmez bütünlüğü" ya da "el yapı-mı turşu" öne çıkarılarak sanki ha-pishanelerde başka bir sorun yokmuşgibi kalem oynatılmıştır.

Bu açıklamaları dinleyen, haber-leri okuyan bir kişi eğer sorunların ger-çek boyutunu bilmiyorsa ne düşünür?Basitçe: hiçbir derdi yokmuş da do-matesin derdine düşmüş der. Hatta gü-ler geçer. Çünkü milyonlarca insan üçöğün yemek dahi yiyememekte, ço-cuklar açlıktan ölmektedir bu ülkede!!!

Hapishanelerde işkence sorunuvardır! Fiziki saldırılarla tutsaklarezilmeye, sindirilmeye çalışılmakta,çeşitli bahanelerle zemin yaratılaraktutsaklar darp edilmekte, yerlerde sü-rüklenerek işkence yapılmaktadır.

Hapishanelerde sevk-sürgün soru-nu vardır. Adalet Bakanlığı'nın plan-landığı merkezi bir politika dahilindebirçok hapishaneden tutsaklar zorla alı-narak memleketin ücra hapishaneleri-ne sürgün edilmekte, böylelikle yal-nızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Hapishanelerde tecrit politikasının

bir parçası olarak kimliksizleştirme-kişiliksizleştirme saldırısı vardır.

Hücrelerde beton tabutlara gö-mülmek istenen ağırlaştırılmış mü-ebbet hükümlüsü tutsakların en temelinsani haklarının gasp edilmesi soru-nu vardır.

- Sohbet Hakkının gereğince uy-gulanmaması sorunu vardır.

- Kış ayları boyunca devam edensoğuk işkencesi vardır.

- Ağır hasta olan tutsakların fiilenölüme mahkum edilmesi sorunu var-dır.

- Binlerce hasta tutsağın yaşadığıtedavisizlik sorunu vardır.

- Disiplin soruşturması terörü iletutsakların iletişim ve ziyaret hakla-rının tamamen ortadan kaldırılması so-runu vardır.

- Savunma haklarının engellen-mesi; avukatlarla iletişimin denet-lenmeye çalışılması sorunu vardır.

- İnfaz yakma politikası ile fazla-dan hapis yatırılan tutsaklar vardır ha-pishanelerde.

- Yazılan dilekçelerin-suç duyu-rularının imha edilmesi ile savunmave hak arama olanaklarının yok edil-mesi sorunu vardır.

- Uydurma gerekçelerle mektup-lara el konulması sorunu vardır. Dahasayalım mı?

Hapishaneleri cehenneme çevir-mişsiniz, sağ giren tabutla çıkar olmuş,hak-hukuk kalmamış, komisyon do-matesten, sigara dumanından bahse-diyor!

Dişlerinin arasında kan sızan bu fa-şizm canavarını iki allık, bir göz ka-lemiyle, makyaj yaparak kimseye şi-rin gösteremezsiniz. Bu oyunun ale-ti de suç ortağı da olmayın. Biraz in-sanlığınız kaldıysa, biraz utanmanızkaldıysa gerçekleri anlatın!

Hapishanelerin bağımsız, tutsakyakınlarının ve avukatlarının sağlık-hukuk ve kültürel alanda faaliyet yü-rüten demokratik kitle örgütü ve sen-dikaların denetimine kapalı tutulduğuher dönem böyle saçmalıkları duy-maya, görmeye devam edeceğiz...

Faşizmin Makyaj Ekibi:TBMM İnsan Hakları Komisyonu!

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 31

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 32: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Direniş, mücadele ve direnmekararlılığımızı gösterdiğimiz bir yı-lımızı daha geride bıraktık. Geride bı-raktığımız kavga yılımızda büyük ai-lemizin de desteği ile çok zorlukla-ra gögüs gerdik, acılarımızı, sevgi-lerimizi, öfkeyi, kini hep birlikteyaşadık.

2012 yılımızı büyük direnişleri-mizle gecirdik. Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz Alacağız!kampanyası ile ülkemizde akade-mik mücadeleyi yine göğüsleyenolduk ve anti-emperyalist yönümü-zü ve emperyalist ülkelerin ortadoğuhalkları üzerindeki kirli oyununadur dedik. Ve bu vatan üzerinde ya-şayan herkese Füze kalkanın ne içinkurulduğunu neye hizmet ettiğinianlattık. Bu kampanyaları Anadolu il-lerinde farklı farklı direnişler sergi-leyerek halkımıza ulaştırdık. Bizlersadece anti-emperyalist mücedeleninçıtasını bir derece daha yükselttik.

Bu kampanyalarımızın dahilindeKocaeli Gençlik Derneği’nden 2 ar-kadaşımızın “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz Alaca-ğız” yazılı pankart astığı için hu-kuksuzca tutuklandılar. Halkımızın veortadoğu halklarının katili olan ABDve diğer emperyalist ülkelere ülke-mizde gecit vermediğimiz için iş-kenceler gördük, gözaltına alındık, tu-tuklandık. Tutuklanan 2 arkadaşımıziçin yeni bir kampanya örgütledik.Gülşah ve Meral serbest bırakılsın!şiarı ile ülkemizin dört bir yanındatutsak arkadaşlarımızın sesi olduk. Vesesi olduğumuz arkadaşlarımızı 43yıllık tarihimizin de bize verdiği ka-rarlılıkla, direniş tarihi ile direnip zul-mün elinden aldık.

Bizim verdiğimiz mücadelemizparalelinde, ülkemizdeki çelişkileriaçığa çıkardığımız için oligarşinin yo-ğun baskılarına maruz kaldık. Bize"sesinizi kesin sadece öğrencilik ya-pın daha fazlasını yaparsanız göz-altına alırım, tutuklarım, işkenceyaparım" diyordu. Ama bizler bili-

yorduk ki ülkemizdeemekci halkımız eziliyorhakları gasp ediliyor. Ül-kemizde ki öğrenciler içinokumak sanki lüks halinegelmişti anayasada "eğitimhaktır" ibaresinin bulun-masına rağmen. Oligarşi-nin korkusu aslında bizimyaptığımız eylemlerin bü-yüklüğü ve isteyince alan-lara binleri dökebildiği-mizi görmesiydi. BağımsızTürkiye Konseri’nde 350 bin kişiyialanlara Bakırköy alanına getirdik,işçi bayramı olan 1 Mayıs alanına 36bin kişiyi kortejimizde yürüttük. Asılkorkusu bundandır. Biz bu bozuk dü-zene dur dediğimiz için Gençlik Fe-derasyonu’na bağlı dernekler bir birbasıldı ve çalışma yapan arkadaşla-rımız evlerinden işkence ile gözaltı-na alındı. Ülke genelinde bütün der-neklerimize baskınlar yapıldı 96 kişigözaltına alınıp 36 kişi tutuklu yar-gılanmak üzere F Tipi tecrit hücre-lerine konuldu. Bizler bu baskınlarkarşısında yılmadık daha fazla ça-lıştık. Bir kişi, iki kişinin işini ya-pacak dedik. Az laf çok iş dedik.

Hızlı bir sürec olacak dedik ve buhızlı süreci gögüslemek için kararlı-lığımızla düşmanın karşısında dur-duk. Erdal DALGIÇ ile Engin CE-BER'in katillerinden hesap sorduk vebunu yeni şehitler vererek yaptık. Ha-san Selim GÖNEN'in hesabının so-rulmasını bir vazife bir sorumlulukolarak hissettik ve İbrahim olup pat-ladık beyinlerinde katillerin. Bugü-ne kadar söylediğimiz her sözü yap-tık yaptığımız her şeyi de savunduk.

Verdiğimiz tutsaklarımızın dışa-rıdaki sesi olduk. Bir çok anadoluilinde ve istanbulda çadır direnişleriile astığımız pankartlarla, işgalettiğimiz kurumlarla Özgür Tut-saklarımızı bulundukları hücreleresığdırmayıp halkımıza taşıdık. Be-yazıtta çadır açtık. Düşman 19 Ara-lık'ta yaptığı gibi kimyasal gazlarla

saldırdı. Kimyasal gazlarla bizimirademizi teslim alacağını sandı amayanıldı. Bizler irademizi teslim et-memek için şehit düşmüş insanlarınyoldaşlarıyız. Beyazıtı mevzi saydıkve direndik. Atamadılar bizi oradanve pes ettiler. Çadırımızı açtık ve hal-kımıza bu yapılanları teşhir ettik. İz-mir'de de saldırdı. Teslim alacağınısanıyordu. "Siz bizim teslim oldu-ğumuzu nerde gördünüz" diyen Si-bel'in yoldaşlarıydık biz. İzmir'de deteslim alamadılar bizi çadırımızı aç-tık ve direndik.

Dün bir adım öne çıkmıştık. Sü-rec onu gerektiriyordu. Bugün Mil-yonları Örgütleyeceğiz diye iddamızvar. Ve Onun için bir iken iki ol di-yoruz herkese. Herkes eşini yara-tacak diyoruz. Ve yeni yılımızda di-yoruz ki herkes bu savaşın kurma-yı olacak. Herkes artık bu bozuk dü-zene dur diyecek. Onun için herkesörgütlenecek ve örgütleyecek.

Bizler Dev-Genç'lileriz. Genç'li-ğin akademik-demokratik mücade-lesini en yükseklere taşıyacağız. Vebizler önümüze hangi hedefleri koy-duk isek yaptık. Ve hedeflerimizinüzerine çıkacağımızı da biliyoruz. Buinanç ve kararlılıkla yeni kavga yı-lımıza hoş geldiniz diyoruz. Ve bü-tün halkımızı bu haklı savaşımızdayanımızda görmek istiyoruz.

Selam olsun direnenlere.

Selam olsun 43 yıllık Dev-Gençtarihine.

Yeni Yılımızda Umudumuzu Büyüteceğiz!Gençlik Federasyonu’ndan

Ülkemizde Gençlik

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ32

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 33: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Ülkemizde Gençlik

GençliğinGündeminden

Geçtiğimiz günlerde, 2013’teöğrenci öğrenim kredisine veburslara 20 TL’lik zam yaptığını açıklayan AKP, her günher kesimden halkımıza, hakkını talep eden öğrencilere,işçilere gaz bombalarıyla saldırmaktadır. Öğrenci gençliğeve halkımıza yalan söylemeye devam ediyorlar! Halk düş-manı AKP iktidarı yaptığı zamların üzerini, bizlere ade-ta “bahşettikleri” rakamlarla örtmeye çalışıyorlar! Öyle ki,ODTÜ’de taleplerini haykıran, AKP’yi üniversitelerindeistemedikleri için açıklama yapan öğrencilere gaz bom-balarıyla, özel araçlarıyla saldıran polisi koruyan, tebrikeden bir başbakan ve yalakaları, aynı zamanda öğrenci-leri düşündüklerini söyleyerek yalanlarını utanmadansıkılmadan söylemeye devam ediyorlar.

Öğrencileri düşündüğünü söyleyenler, öğrencileresaldırıyor, öğrencilerin fotoğraflarını çekerek daha son-ra evlerine sabaha karşı “baskın” yaparak gözaltına alı-yor, tehdit ediyorlar. Bu nasıl bir pervasızlıktır ki, öğren-cilere 20 TL’lik zam yaptığını söyleyen bir başbakan, ülke-mizin dört bir yanında tutsak olan arkadaşlarını sahip-lenmek için açlık grevi yapan, gece gündüz demeden açtık-ları çadırlarda kalarak arkadaşlarının sesini duyurmaya çalı-şan Dev-Genç’lilere, devlet; polisi, faşisti ile satırlarla, sopa-larla saldırıyor! Bu nasıl yalandır ki, parasız eğitim iste-yen öğrenciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. O halde bunasıl bir 20 TL’dir ki, öğrencilerin, halkımızın yoksullu-

ğuna çözüm olacaktır? Demokratik hak ve taleplerini hay-kıran halkımıza her türlü baskı, saldırı devam ederken,öğrencilerin öğrenim kredilerine, burslarına 20 TL eklen-mesi ile öğrencilere, halka destek olduklarını söyleyen-ler yalancıdır! “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”demiş halkımız. Yalan söyleyenler, bizleri bebekliği-mizden itibaren milyonlarca lira borca batıranlardır.Yalan söyleyenler, ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniver-sitede öğrenim görmek için bizleri dershanelere, özel kurs-lara gitmek zorunda bırakanlardır! Yalan söyleyenler, sene-ler boyunca öğrenim görürken bizlere barınma, ulaşım, bes-lenme hakkı tanımayanlardır! Bizlere yalan söyleyenler,anayasadaki “parasız eğitim” maddesini hiçe sayarak bin-lerce öğrenciyi okuldan ayrılıp iş bulmak zorunda bıra-kanlardır! Yalan söyleyenler, 20 TL’lik zamlarla yalan-larının üzerini örtenlerdir! Yemek, ulaşım, yurt ücretleri-ne her geçen sene misliyle zam yapanlardır yalan söyle-yenler! Yalancı AKP’nin bu yalanlarını öğrencilere, hal-kımıza gerçekleri anlatarak ortaya çıkarabiliriz! Birkeniki, iki iken on, on iken binler ve milyonlar olmalıyız!Milyonları örgütleyerek böyle binlerce yalanla bizleri uyu-tamayacaklardır. Öyleyse, yalanları boşa çıkarmakiçin milyonlar olacağız, milyonları örgütleyeceğiz!

Öğrenim Kredisine ve BurslaraZam Yaptığını Söyleyen AKP

Yalancıdır! İnanmayın!

Osmaniye Korkut Ata Üniver-sitesi Endüstri Elektronik bölümüöğrencisiyim. Fakat maddi ola-naksızlıklardan kaynaklı iki dönemüst üste kayıt yaptıramadığım içinkaydım silindi. Af çıkarılmıştı fakatyine aynı nedenden dolayı kaydımıyenileyemedim.

Katıldığım bazı demokratikeylemlerden dolayı 10 Mayıs 2011tarihinde İstanbul Gençlik Der-neği’nde gözaltında alındım.Çıkarıldığım mahkemede “Parasızeğitim istiyoruz alacağız” eylem-lerine katılmak, “Amerika defol buvatan bizim” eylemlerine katıl-mak, Kızıldere’ye gidip anma yap-

mak gibi yasal, demokratik eylem-ler soruldu. Bir de Nurtepe Mahal-lesi’nde yaşanan bir olaya katıldığımiddia edildi. Fakat olay gün vesaatinde orada olmamama rağmendosyaya eklenmiş asıl tutuklulukgerekçesi olarak da Nurtepe’dekiolay gösterilmekte. Dosyayı hazır-layan savcı ise“Olaya ilişkin her-hangi bir somut delil(fotoğraf, videokamera kaydı gibi)olmamasına ve varo-lan iki polis memu-runun beyanlarınınzaman zaman birbir-leriyle çelişmesinerağmen kararı mah-kemeye bırakıyoruz”

demiş. Açık net bir şekilde belli olan

bir olayla ilişkilendiriliyorum.

Evet örgüt üyeliğine “deliller” ve

gerekçeler (katıldığım eylemler)

bunlar. Dosya açık bir şekilde lehi-

mize olmasına rağmen 20 aydırhala tutukluyum.

Tutsak Dev-Genç'liler Serbest Bırakılsın!HAKAN KARABEY SERBEST BIRAKILSIN!

Bakan Dinçer’den ODTÜ Yorumu"Şiddetin ulusal bir düzeyde kınanmasını doğru

buluyorum. Oradaki olaylar şiddet içeriyordu.Öğrencilerin yaptığı demokratik bir protesto değil-di" dedi. Tabi ki Bakan Dinçer belirliyor demo-kratik eylemin sınırlarını. Polisin estirdiği teröre,gaz bombalarına, coplara, panzerlere, zırhlı araçla-ra tek bir kınıma yok. Onlar “şiddet” değil. Öğren-cilerin direnişi “şiddet”... Bakanından polislerinehepiniz işkencecisiniz...

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 33

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 34: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Bizi geleceğe hazırlama işleviniartık okullarımız tamamen yitirmiştir.Okulların bahçelerine, kantinine, kori-doruna baktığımızda çok kötü bir tab-lo çıkıyor karşımıza. Bir tarafta kavgaedenler, bir tarafta küfürlü hakaretlioyun oynayanlar, bir tarafta üzgün,sevgilisinden ayrılıp bunalımlı halegelen kızlar-erkekler, bir tarafta harıl ha-rıl ders çalışanlar, başını kaldırıp da çev-risini görmeyen veya görmek isteme-yenler, okuldan sonra eve ya da inter-net kafeye gidip saatlerce bilgisayarın,facebook'un başına oturup kalkma-yanlar... Diğer bir tarafta bir köşede sız-mış bali çekenler, esrar hap içerekgerçek sorunlardan, dünyadan uzakla-şanlar... Esrar, bali, hap gibi maddelerinsanları zehirleyip gerçek hayattan,dünyadan, sorunlardan uzaklaştırıyor.Eroin vb. gibi maddeler son yıllarda hız-la yayılmaya, yaygınlaşmaya başladı.Özellikle son yıllarda bunu daha rahatgörebiliyoruz. Lise çağlarında, küçükyaşlarda yaşanan sorunlar ve bu so-runların çözülmemesi gençliği çö-zümsüzlüğe sürüklüyor.

Okullarımızda sorunları paylaşa-cağımız ortamlar ya yok ya da bir ikikişiyle sınırlanmış durumda. Dizilerden,şuradan buradan duyduğumuz veyaizlediğimiz şeyleri bilinçsizce kendi ha-yatımıza uyarlamaya çalışıyoruz. So-runlar çözülmediğinden sorunlarımızınçözümünü başka yerlede arıyoruz. Şuan bu tabloyla karşı karşıyayız. Son bir-kaç yıl içinde lise çağında uyuşturucuyabaşlayan veya madde bağımlısı olan ço-cukların sayısı bir hayli arttı.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkla-rı Uçucu Madde Araştırma ve TedaviMerkezi’nde klinik sorumlu Doç. Dr.Kültigin Ögen koardinatörlüğünde ya-pılan araştırmaya göre “Türkiye ge-nelinde lise öğrencilerinin %23.3'üher gün sigara, %1.2'si de her gün al-kol kullanıyor. Esrar kullanma ora-nı ise %4, eroin kullanma oranı%2.5, extacy türü uyuşturucu hap

kullanma oranı %5.2 olarak belir-lenmiştir.” ( Cumhuriyet)

11.989 lise 2. sınıf ve 12.270 6. sınıföğrencisi olmak üzere toplam 24.250 öğ-renciyle yapılan araştırmaya göre;

- Sigara, alkol, hatta esrar gibi mad-deler 11 yaşında kullanılmaya başlanı-yor.

- Esrar kullanım oranının en yüksekolduğu illerin başında Eskişehir veKocaeli geliyor.

- Türkiye genelinde lise öğrencileriarasında ilk denenen maddeler arasındaçoğunlukla esrar ve sakinleştirici haplargeliyor.

- Türkiye'de en az bir kere esrar kul-lanma oranı kız öğrencilerde %0.9, er-kek öğrencilerde %3.9'dur.

- En az bir kez extacy kullananlarınoranı %2.5 iken sakinleştirici hap kul-lanma oranı%5.2'dir.

Rakamlar bize her şeyi gösteriyor.Gelecek, umut biziz diyoruz. Bu tablokarşısında susup izlemeyeceğiz. Sesi-mizin ulaştığı her yere bizi anlatacağız.Bizim ahlakımızı, namusumuzu taşıya-cağız okullarımıza. Ama dönüp baktı-ğımızda okullarımızda bile idareningözü önünde bu maddeler kullanılabi-liyor. Okulların önünde sabahtan akşa-ma kadar bekleyen polis otoları haber-sizmiş gibi davranıyor. Halbuki okulla-rın içine kadar bu bataklığın girmesinepolis aracılık etmiştir. Çünkü uyuşturu-cu satıcalarıyla büyük bir işbirliği yap-maktadır polis. Biz de şunu söylüyoruz:Geleceğimizin bu yozluk içerinsinde yokolup gitmesine izin vermeyeceğiz. Buyozlukların içerisinde bütün güzellikle-ri, onuru, erdemi biz temsil ediyoruz. Bizsizin ahlaksız, satılmış düzeninize tek birinsanımızı dahi bırakmama sözünü ver-dik. Herkesi değiştirecek ve dönüştüre-ceğiz. Okullarımızı birer mevzi halinegetirmek bizim elimizde. Küçük yaşı-mızla bu sorunun üstesinden gelecek, herele elimizi uzatacağız. Biliyoruz ki ge-lecek biziz umut biziz.

Liseliyiz Haklıyız Kazanacağız!

Her Ele Elimizi Uzatacağız!Liselerdeki Yozlaşmaya İzin Vermeyeceğiz!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ34

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 35: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Evlatlarımız F Tipi hapishaneler-de, tecrit hücrelerinde yaşadıkları iş-kencelerin yanında keyfi uygulama-larla karşılaşmaya devam ediyor.Hem de Nazileri hatırlatan keyfi uy-gulamalarla!

Son olarak, babaları vefat eden ev-latlarımızdan Emrah Yayla ve Öz-lem Taşdemir’in babalarının ce-nazelerine katılmaları engellendi.AKP kendi çıkardığı yasaları bilehiçe sayarak devrimci tutsakların“Vedalaşma Hakkı”nı engelledi.

Emrah Yayla, babasının akciğerkanseri olması ve son zamanlarını ya-şıyor olması nedeniyle daha önce-sinden başvurularını yapmış ve ba-basının cenazesine katılmak isteğiniKırıkkale F Tipi hapishane yönetiminebildirmişti. Ama, bu “hak” EmrahYayla’ya tanınmadı. Babasını sonbir kez görüp vedalaşamadı.

Soruyoruz: HangiUygulama, Hangi DüşünceBir İnsanın BabasınınCenazesine KatılmasınaEngel Olabilir?

Tecrit en saf haliyle işte buradakendini göstermektedir. Yasak, yasak,yasak…

Nasıl olsa gerekçe bir şekilde bu-lunur!

Aynı uygulama geçtiğimiz haftababası vefat eden Özlem Taşde-mir’e de yapıldı. Gebze Hapishaneyönetimi Özlem’in babasıyla veda-laşmasına, son bir kez sarılmasına izinvermedi. Emrah Yayla’ya “disiplincezaları” nedeniyle bu hakkı tanı-mayan devlet ve hapishane yönetimibu sefer “Güvenlik” gerekçesinigöstermişti. Halbuki babasının duru-munun ağır olması nedeniyle yaptığıbaşvurularda “olumlu” bir sonuç ola-cağı sezdirilmeye, yardımcı olundu-ğu görüntüsü çizilmeye çalışılmıştı.Yol harcı kendisinden istenmiş ve he-

sabında bulunması belirtilmişti.Özlem kendisinin yapması gere-kenleri yapmıştı. Ama babasınınvefat haberini aldığında, hapishaneyönetiminin ve AKP’nin keyfi-yetiyle karşılaştı.

AKP, Adalet Bakanlığı ve ha-pishane yönetimleri insanlıktançıktıklarını bir kez daha gösterdi-ler. AKP, kurumları ve yönetici-leriyle gerçek yüzünü bir kez de buşekilde göstermiş oldu. Nazi uy-gulamaları ile tecrit uygulaması-nı sürdürdüklerini göstermiş oldu.

Hatırlanacağı gibi, tutuklu ve hü-kümlülerin ana, baba, eş, kardeş veçocuk cenazesine katılmasına ilişkinmadde yeniden düzenlenmiş ve ce-naze törenlerine katılabilmesi imka-nı getirilmişti. Bu yasayla cenazeiçin yol süresi hariç 2 gün izin kulla-nabilmesi esası öngörülmüştü. Bunagöre; ana, baba, eş, kardeş veya ço-cuğunun ölümü halinde tutukluyasoruşturma evresinde soruşturmayıyapan Cumhuriyet Savcısı, kovuş-turma evresinde ise kovuşturmayıyürüten hakim veya mahkeme tara-fından izin verilecektir.

Yasa ve uygulama yeterince açıkolmasına rağmen devlet, tecrit saldı-rısı ile teslim alamadığı devrimci tu-tuklulardan bu uygulama ile intikamalmaya çalışıyor. Bu da devrimcile-re karşı nasıl çaresiz olduklarınıngöstergesidir.

Evlatlarımız hücrelerinde fizikiolarak yalnız olabilir. Ama bizler biran olsun evlatlarımızı yalnız bırak-madık, bırakmayacağız! Onlarla be-raber omuz omuza mücadele etmeye,her şeyde, hep beraber olmaya devamediyoruz. Saldırılarda, acılarda vesevinçlerde her zaman beraberiz.AKP’nin asıl bitiremediği işte budur.Bu dayanışma ruhunu ne tutsakları-mızdan ne de halkımızdan atamaya-caklar.

“AKP ve işkenceci hapishane

yönetimleri, savcıları kimlere ce-nazeye katılma izni verir?” soru-sunun cevabını bir örnekle görün; İs-tanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi,“Karagümrük Çetesi” davasının tu-tuklu sanığı “Cüppeli AhmetHoca”ya, annesi Rabia Ünlü’nüncenaze törenine katılabilmesi için 2gün izin vermişti.

AKP, Cüppelilerin, mafyacıların,katillerin, hırsızların iktidarıdır. “Hak”da onlar içindir AKP iktidarının ki-tabında. Devrimciler ise “ıslah edil-mesi” gereken kişilerdir. Bu uğurdaher şey – cenazeye katılmasını en-gellemek de dahil- yapılır. Bu konu-da maddi-manevi işkencenin sınırıyoktur! Nazilerden miras edilen uy-gulamalar hayata geçirilir.

Evlatlarımızın, yakınlarının ce-nazelerine katılmasını engelleyenle-ri her koşulda teşhir edeceğiz.AKP’nin gerçek yüzünü halkımızaanlatmaya devam edeceğiz. Ve unut-mayacağız. Evlatlarımızı katleden, iş-kence yapan, cenazelerine bile katıl-mayı engelleyenleri her zaman ha-tırlayacağız ki adalet bu ülke toprak-larına gelsin.

Unutursak, asıl o zaman evlatla-rımız manevi olarak yıkılmış olur. Bi-zim evlatlarımız her zaman -acıda vesevinçte- dik kaldı, onlarla beraber herzaman dik olacağız. İşkenceci Nazi ar-tıkları halkların, analarımızın öfke-sinde boğulacak!

TAYAD’lı Aileler

Devri̇mci̇ TutsaklarınCenazeye Katılma Hakkını Gasp Edenler,Ülkemi̇zdeki̇ Nazi̇ Artıklarıdır!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 35

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 36: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Devrimciliğin pekçok tanımınıyapmak mümkündür: İnsan olmak,dürüst-namuslu olmak, meydan oku-mak, adaletin savaşçısı olmak... Bu ta-nımlamalara, daha başka tanımlarda eklenebilir. Ancak, nasıl tanım-larsak tanımlayalım, halk sevgisi vesınıf kininin olmadığı yerde gerçek birdevrimcilikten söz edilemez.

"Sevgi" ve "kin" zıt gibi görünen,gerçekte ise birbirini karşılıklı bes-leyen iki duygudur. Devrimciler in-sana dair her duyguyu çok yönlüyaşar, yaşamalıdır da. Ancak, halksevgisi ve sınıf kini güçlü birer duy-gu olmanın ötesinde, sınıfsal bakışaçısına, ideolojik netliğe sahip olmakdemektir. İdeolojik netliğin olmadı-ğı yerde ise, eninde sonunda düşmanlauzlaşma gerçekleşir. Bu nedenle halksevgisi ve sınıf kini devrimciliğimi-zin turnusolu gibidir.

Emperyalizmin; tüm dünya halk-larına azgınca saldırdığı, ülkeleri yağ-ma ve talan ettiği, halkların kanını olukoluk akıttığı bir dünyada yaşıyoruz.Ülkemiz, emperyalizme göbekten ba-ğımlı olduğundan, adaletsizliklerin,yoksulluğun, hak gasplarının, baskı vesindirme politikalarının, katliamla-rın haddi hesabı yoktur. Anadoluhalkları, yüzyıllardır emperyalist sö-mürü altında inim inim inlemektedir.Sınıf kini, bu koşulları yaratanlara öfkeduymak, intikam duygusu taşımaktır.Ancak bunun için güçlü bir halk sev-gisi gereklidir. Çünkü halkını sev-meyen, halka karşı işlenen suçlara dakin besleyemez. Bu nedenle, sınıf ki-nimizin büyüklüğü, halk sevgimizinbüyüklüğü kadardır.

Sınıf kini unutmamaktır. Halkı-

mıza yaşatılanları,yoldaşlarımızınkatillerini unut-mamaktır. 19 Ara-lık'ta diri diri ya-kanları; bomba-larla, kurşunlarla,kimyasal silahlar-la katledenleriunutmamakt ır.Ferhat'ın gence-cik bedenine kur-şun sıkanı, sakat

bırakanları unutmamaktır. Yoldaşla-rımızı kaçırıp kaybettikten yıllarsonra ortaya çıkıp pervasızca, "El-lerimle gömdüm." diyen AyhanÇarkın gibi kontrgerilla artıklarını,"1000 operasyon"un sorumlusu Meh-met Ağar’ı ve daha nice halk düş-manını unutmamaktır.

Açlıktan ölümlerin sorumlularını,halkımızı sefalete sürükleyenleriunutmamaktır. Şehitlerimiz, bizimen büyük değerimizdir. Şehitlerimi-zin katillerini unutmak, değersizleş-me, sıradanlaşmadır. Yozlaşmadır.Bu nedenle sınıf kininin olmadığı yer-de, değerlerin yitimi, çürüme vardır.

Sınıf kini, intikam duygusunutaşımak, hesap sormaktır. Reformistçevrelerden sıkça duyduğumuz birsözdür: “İntikam peşinde değiliz."Devrimciler olarak sormalıyız: Ne-yin peşindesiniz o zaman? Burada-ki çarpıklık, temel olarak sınıfsal ba-kış açısının olmamasından kaynak-lıdır. Ancak, bu söylemi düşman dakullanmaktadır. Sözde, "intikam"duygusunun insana aykırı olduğununpropagandasını yaparken; devrimci-lerin de, "sevgiden yoksun, toplumakarşı kin ve nefret ile dolu insanlar"olduğu demagojisini yaymaktadır.

Bu çarpıtmalara karşı Che'nin şusözlerini hatırlatmak gerekir: "BirMarksistin, güdümlü füzeler gibi,dosdoğru belirli bir hedefe yönelenotomatik, fanatik bir makine olma-dığı unutulmamalıdır.” Fidel, ko-nuşmalarından birinde, bu sorunaşöyle değinmiştir: “Marksizm’in in-sanca duygulardan, arkadaşlıktan,yoldaşlara karşı duyulan sevgiden,saygıdan, takdirden vazgeçmek ol-

Sınıf Kinimiz Devrimciliğimizin Ölçütüdür

YENİDEN DOĞMASINIÖĞRENDİK

19 Aralık Şehitlerimizin Anısına Tarih bizimle yazıldı!

Ellerimizle işledik toprağı Ellerimizle yaktık ateşi

Demir'e, çeliğe biz can verdik hayata...

Ve yine bizlerdik satılan insan pazarlarında!..

Çaldılar soframızdan ekmeğimizi! Kopardılar topraklarımızdan

köklerimizi Biz, bize ait olmayalım diye

Prangalara vurdular Diri diri yaktılar zindanlarda

19 Aralıklar da!..

Yeniden doğmasını öğrendik herdefasında!

Spartaküsler dünkü kardeşlerimizdir. Mahirler'le Kızıldere'de

aydınlandı devrim yolumuz!..

Elde silah Niyaziler olduk umut umut!

Elde silah Sobolar olduk Bayrak bayrak!..

Vazgeçmedik biz olmaktan Vazgeçmedik inançlarımızdan Vatanımızdır baş koyduğumuz

halkımızdır sevdamız!..

Şehitlerimiz gibi ak... Şehitlerimiz gibi namuslu!

Başeğmez Onurludur kavgamız!..

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ36

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 37: Yürüyüş dergisi 347. sayı

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 337

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

duğu nerede yazılı? Marksizm’in ruhsuzlaş-mak, duygusuzlaşmak demek olduğu neredeyazılı? Oysa ki; Marksizmi doğuran, insan sev-gisinin ta kendisidir. Marksizm’in ortaya çık-ması mümkün olduğunda, proletaryanın çek-tiği acıya, sömürüye, adaletsizliğe ve yok-sulluğa karşı mücadele isteği, insan ve insanlıksevgisidir.’" (Politik Yazılar. syf:149)

Devrimciler, halklarını sevdikleri içindir ki;halka yaşatılanları unutmaz ve unutmamaklakalmayıp hesap sorar.

Bu nedenle, hesap sormanın olmadığı yer-de kabullenme vardır. Kabullenmek, “aynısı-nı bize de yapın" demektir. Çaresizlik, zaval-lılıktır, "kaderine boyun eğmek"tir.

Boyun eğmek ise; bir devrimciyi teslimi-yete, yani düşmanla uzlaşmaya götürür. Bu-gün, adaletsizliğe boyun eğen, yarın düş-manla uzlaşacaktır. Bu kaçınılmazdır. Çünküboyun eğmek, onur kırıcıdır. Kişinin kendisineolan saygısını yitirmesi ve güçsüzleşmesine ne-den olur. Gücünü yitiren bir devrimci ise, sa-vaşma azmini yitirmiş demektir. Savaşmaazmi yoksa, teslimiyet vardır. Düzene dönüşvardır.

Bir devrimci, bu "son"u yaşamamak için,düşmana olan öfkesini her gün, her saat bü-yütmelidir. Ne sorun yaşarsa yaşasın, yüzünüdaima düşmana çevirmelidir. Çünkü, birey ola-rak eksikliklerimizin, halk olarak yoksunluk-larımızın kaynağı da düşmandır. Hedefimizdüşmandır. Kabullenmeyeceğiz! Boyun eğ-meyeceğiz!

Sonuç olarak;

1- Sınıf kini, hedeften şaşmamak için sa-hip olduğumuz tek pusuladır.

2- Pusulamızı doğru kullandığımız takdirde,yaşanan tüm güçlüklere, engellere rağmen sa-vaşma azmimizi yitirmeyiz.

3- İnsanlığımızı yitirmemek için, bir ömürboyu devrimcilik için, sınıf kinimizi büyüt-meliyiz.

4- Halkımızı, şehitlerimizi adaletsiz bı-rakmamalıyız. Bugün örgütlülüğümüzü vareden tüm gelenekleri, kan ve can bedeli, şe-hitlerimizle kazandığımızı unutmamalıyız.

5- Onlar, tereddütsüzce ölüme giderken bizegüvendiler. Özlemlerini, hayallerini gerçek-leştirmek boynumuzun borcudur. Bunun içinsavaşımızı büyütmeli, hesap sormalıyız.

6- Savaşmak insanı diri tutar. Duygu ve dü-şüncelerini berraklaştırır. İnsani tüm değerle-rimizi büyütür. Bu nedenle, insan olmanınözünde sınıf kini vardır.

Ülkemizde her geçen gün yaşam şartları zorlaşmakta işçiler emek-çiler haklarını alamamaktadır. Asgari ücretin774 lira olduğu bu-nun karşısında açlık sınırının 1061 TL olduğu bir ülkede yaşıyo-ruz. Halkın büyük bir kısmı açlık sınırının altında bir ücretle ge-çinmeye çalışırken AKP iktidarı halkla, emekçilerle dalga geçiyorresmen.

Bunu emekli maaşlarını Avrupa ülkelerindekinden fazla bul-malarıyla, asgari ücrete yaptıkları zamlarla gösteriyorlar.

Son olarak da emeklilere verdikleri müjde(!) ile halka ne kadardeğer verdiğini göstermiş oldu AKP iktidarı. Onlara göre ülkemizdeaçlık, işsizlik, yoksulluk gibi sorunlar yok. Her şey insanca yaşamstandartlarında. Oysa gerçeklere gözünü kapamayan birisi tablonunhiç de öyle olmadığını çok rahat görecektir. İşsiz kalan işçiler de,açlıktan ölen çocuklar da, çöpten ekmek toplayan insanlar da, maaşkuyruğunda ölen emekliler de bizim ülkemizde. AKP kağıt üzerindeve ekranların karşısına geçip pembe tablolar çiziyor, ‘herşey yolunda’diyor.

En son 600 bin emekliye yeni yıl müjdesi dediler! Hep birliktebakalım AKP nin müjdesine,

“Zamanında ödenmeyen primlere gecikme zammı ve gecikmecezası uygulanması halinde bu durumda olan emeklilerimizin önem-li oranda mağduriyet yaşayacağı görülmektedir. Bu nedenle va-tandaşlarımızın lehine birçok düzenlemenin yer aldığı ve TBMMGenel Kurulunda görüşülecek yasa tasarısı paketi hazırlanarak budurumdaki emeklilerimizin borçlarını 36 aya kadar taksitlendirmeimkanı getirilmektedir. Ayrıca, bu durumdaki emeklilerin borçla-rına TÜFE/ÜFE dışında herhangi bir gecikme faizi de uygulan-mayacaktır. Emeklilerimiz kendilerine uygun bir şekilde borçları-nı 36 aya kadar istediği vadede taksitlendirebileceklerdir” diyorÇalışma Bakanı Faruk Çelik.

Yani diyorlar ki ölseniz de sizden ödeyemediğiniz prim paralarınıalacağız. Fakat burada şu soruyu sormamızı ve cevabını bulmamızıistemiyorlar. Neden emekliler primlerini ödeyemediler ve bu gün-den sonra 36 ay boyunca taksit ödemek zorunda kalıyorlar?

Yine bu soruların cevabı AKP iktidarının emekliye memura revagördüğü yaşamda saklıdır. Kendi zenginliklerine zenginlik katmakiçin işçinin emekçinin hakkından çalmaktadır AKP.

Ve bunun sonucunda yıllarca emeklileri borçlandırmasını, dü-şük faiz işlemesini iyilik olarak gösterip halkı kandırmaya çalış-maktadır. Hep yaptıkları gibi ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyeçalışmaktadırlar.

Ancak bunu kabul etmeyeceğiz. Emekçi halklar olarak AKP ik-tidarının aldatmacalarına kanmayacağız. Ve hakkımız olanı onlar-dan direne direne alacağız.

AKP YALANLARLABİZİ

KANDIRMAYAÇALIŞIYOR

Page 38: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Erdoğan efendilerinin talimatıyla6-12 Ocak tarihleri arasında Afrika’yasömürü turu düzenledi.

Afrika gezisine Türkiye İhracatçılarMeclisi, Türkiye İşadamları ve Sana-yiciler Konfederasyonu ve MüstakilSanayici ve İşadamları Derneği Or-ganizasyonu ve Metaller İhracatçı Bir-likleri tarafından gerçekleştirilen geziye300'e yakın işbirlikçi tekel katıldı.

"Afrika ülkeleri ikinci büyük pa-zarımız oldu" diyen TİM (Türkiyeİhracatçılar Meclisi) Başkanı MehmetBüyükekşi, 2001 yılında 4.4 milyardolar olan ihracatın 34.6 milyar do-lara çıktağını söyledi.

AKP iktidara geldiğinden beri iş-birlikçi tekel ordusunu yanına alarakAfrika’dan Latin Amerika’ya, Orta-doğu’dan Uzak Asya’ya kıtalar arasıtekeller için iş bağlantısı gezileri dü-zenliyor. 10 yıllık iktidarlarında datekellerden sonsuz desteği alıyor.Devletin tüm olanakları tekellerinhizmetinde.

Afrika ülkeleriyle olan ihracatoranı 4.4 milyardan 34.6 milyaraçıkmış. Elbette Sabancılar, Koçlarçıkıp Türkiye’nin büyüdüğünü söy-leyecek. Ülkede çok büyük değişik-likler olduğunu söyleyecek. Çünküiktidara geldiğinde beri BaşbakanErdoğan adeta tekellerin hizmetindeuşaklık yapıyor. Ya halka gelince?

Halka gelince: Açlık, yoksulluk,işsizlik, polis copu, işkence, katliam,gaz bombaları, sayısı 58 binden 132bine çıkan hapishanelerdeki tutukluve hükümlüler...

Erdoğan ilk gidilen Gabon’da,Türkiye-Gabon İş Forumu'na katılarakyaptığı konuşmada; “Türkiye ile Ga-bon arasında gelişecek işbirliğinin,gerek halklarımız gerek Afrika içinhayırlı sonuçlar doğuracağına inanı-yorum” demiş.

Afrika halkına yıllardır gelen tümsömürgeciler de aynı yalanı söylüyor.Söylüyor, ancak Afrika halkı yıllardıruğradıkları katliamlardan, bırakıl-dıkları açlıktan, dizginsiz sömürüdeniyi bilmektedir tekelleri.

Tayyip, senin bu yalanın ezilen,

sömürülen Afrika halkı için yenideğil, sömürü makyajı altındakiasıl gerçekleri anlat sen, nasıl kan-larını emmeye geldiğinizi anlatmesela.

Kaç Afrikalı’yı açlıktan, su-suzluktan, ilaçsızlıktan katlede-ceğinizi anlat.

Bizim halkımız ise zaten seninve beraberinde götürdüğün asa-lakların kim olduğunuzu, Maraş-lar’dan, Sivaslar’dan, Çorum-lar’dan biliyor. 19 Aralıklar’dan,diri diri yanan bedenlerimizden, gö-çük altında kalanlarımızdan, gece-kondumuzun yıkılmasından biliyoruz.Sen bırak bu yalanları Erdoğan, ya-nında gidenlerle senin sicillerinizhayli kabarık, onlardan bahset mesela.

Vatanı parsel parsel pazarladığınızıanlat. Suriye halkını emperyalist hay-dutlarla birlikte nasıl katlettiğinizianlat. Direnen halkalara nasıl düşman

olduğunu, halkı nasıl yoksullaştırıp1 paket makarnaya muhtaç bıraktı-ğınızı, sonra da dilencileştirerek oytopladığınızı anlat.

17 yaşındaki gençleri nasıl sır-tından kurşunlayarak felç bıraktığınıanlat. Maden ocaklarında işçilerincesetlerinin neden kaybolduğunu an-lat. Ama anlata anlata bitiremezsinki. Hangi birini anlatacaksın ki. Oyüzden sen anlatma! Çünkü biz iyibiliyoruz. Afrika halkı iyi biliyorsizin kim olduğunuzu ve ne için gel-diğinizi, ne yapacağınızı.

İktidara geldiğinizden bu yanahalktan çaldıklarınızı sürekli tekellerepeşkeş çektiniz. Karşılığında, oğul-larınıza yatlar aldınız. Şirketler, hol-dingler açtınız. Halkı yedi gün 24saat çalışmak zorunda bırakırkenkendiniz en lüks otelleri kapatarakzevk-ü sefa içinde tatiller yaptınız.

Siz paradan, kardan başka hiçbirşeye inanmazsınız. Paraya giden heryol sizin için mübahtır. Satmak da,satılmak da caizdir sizin için. Yalan-cılık, dolandırıcılık, karalama, işken-cecilik sanatınızdır. Sizin halka götü-rebileceğiniz hayırlı tek bir şey yoktur.

Siz kan emici asalaklar, halk düş-manı katiller. Sizin gelişiniz Afrikahalkı için açlık, yoksulluk, ölümdür.Kan ve gözyaşından başka hiçbirşey veremezsiniz o halklara. İşte buyüzden bırakın büyüme, ithalat-ih-racat, gelir düzeyi yalanlarını. Busömürü ve talanın hesabını nasıl ve-receğinizi düşünün. Çünkü biz ezilenhalklar, dökülen kanımızın çalınanekmeğimizin hesabını soracağımızgünü düşünerek yaşıyoruz!

Halkın Düşmanı Tekellerin Uşağı

Afrika’ya giden kan emici tekellerden bazıları

REMZİ Gür'ün de yer alacağı he-yette

- DOĞUŞ Holding Başkanı FeritŞahenk,

- RIXOS'un patronu Fettah Ta-mince

- TORUNLAR Gıda Başkanı AzizTorun,

- PEGASUS Havayolları BaşkanıAli Sabancı,

- DOĞAN Holding CEO'su YahyaÜzdiyen,

- HEDEF Alliance'ın sahibi EthemSancak,

- CENGİZ İnşaat'ın patronu EkremCengiz,

- LİMAK Holding Başkanı NihatÖzdemir

- AKFEN Holding Başkanı HamdiAkın

- VARYAP İnşaat Başkanı Süley-man Varlıbaş

- MNG Holding Başkanı MehmetNafiz Günal da yer alacak.

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ338

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 39: Yürüyüş dergisi 347. sayı

İstanbul: İşten atılmaların olmadığıgün kalmadı. Bunlara İŞKUR tara-fından atılan, Türkiye genelinde 4Bstatüsünde çalışan 817 personel deeklendi. Sağlık Bakanlığı tarafındanda 1. Basamak Sağlık Kuruluşları veHastanelerde ihtiyaç fazlası denilerekçalışanların yerleri değiştiriliyor.

Kamu Emekçileri Cephesi yaşa-nan bu hak gasplarını protesto etmekiçin İstanbul’da 5 Ocak günü, TaksimTramvay Durağı’nda oturma eylemiyaptı. “AKP İş Güvencemize Saldı-rıyor Grev Hakkımız ve İş Güven-cemiz İçin Direnelim” pankartınınaçıldığı eylemde, Yalçın Düzgün ta-rafından bir açıklama yapıldı.

“Gündemden gündeme atlayanlarel altından emekçileri işten atıyor”diyerek iktidarın gündeme getirdiğifarklı konularla halkı oyalarken hakgasplarının devam ettiğini söyleyenDüzgün, sağlığın performansa da-yatılarak emekçilerin paralı köle ha-line getirileceğini vurguladı. Eylemsloganlarla sona erdi.

Kamu Emekçileri Cephesi, İŞ-KUR’un Türkiye genelinde 4B sta-tüsünde çalıştırdığı 817 sözleşmelipersonelini işten atmasıyla ilgili olarak7 Ocak tarihli yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada, “150’si İstanbul’daçalışan 817 iş ve meslek danışmanınınbizzat İŞKUR Genel Müdürlüğü ta-rafından işsiz bırakılması sisteminişsizliği çözemeyeceğinin alenen ila-nıdır. İktidar bir komisyoncu gibi ça-

lıştırdığı personelini yine başka ko-misyoncuların insafına terk etmiştir.İŞKUR çalışanlarının yaşadığı budurum iş güvencemize yönelik sal-dırıların bir parçası, daha büyük sal-dırıların ayak sesidir” denildi.

Açıklama şu sözlerle bitirildi:“Kamu Emekçileri Cephesi olarak,esnek, güvencesiz, performansa dayalıçalışmayı kabul etmeyeceğiz, gele-ceğimiz için mücadele edeceğiz.”

Ankara: Kamu Emekçileri Cephesiiş güvenceleri için 5 Ocak günü Yük-sel Caddesi’nde eylemdeydi. Eyleme20 kamu emekçisi katılırken çevredekihalk da destek verdi. AKP’nin, kamuemekçilerinin iş güvencesinin elle-rinden alınması için hazırlamakta ol-duğu yasa tasarısının aynı zamandaemekçiler arasında rekabet yaratmaya,dayanışma duygusunu yok etmeyezemin hazırladığına vurgu yapılaneylemde, “Esnek çalıştırmaya, gü-vencesizliğe, rekabetçiliğe karşı kamuemekçileri dayanışmayı büyütmelidirve örgütlenmelidir.” denildi. Eylem“Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız”sloganıyla sona erdi.

Balıkesir-Burhaniye: Eğitim-Sen Burhaniye Temsilciliği’nde iş gü-vencesi paneli düzenlendi. Kamu ça-lışanlarının iş güvencesinin kaldırıl-masının yasal hale getirilmeye çalı-şıldığı şu günlerde, devletin kamuçalışanlarına bakışını, 657 sayılı Devlet

Memurları Kanunu’nu, esnek çalış-mayı, performans değerlendirmeyikonu alan panele KESK YürütmeKurulu Üyesi Akman Şimşek ve Eği-tim Sen Eğitim Uzmanı Erkan Aydo-ğanoğlu konuşmacı olarak katıldı.

Burhaniye Hüsnü Pazarbaşı KültürMerkezi’nde düzenlenen panelde, 23Mayıs grevinin etkisiyle hükümetinaskıya aldığı iş güvencesine yöneliksaldırının Eylül ayından beri gün-demde olduğu, buna karşı sendikalarınkapsamlı bir çalışma yürütmeleri ge-rektiği belirtildi.

Polis elinde kamerayla panelindüzenlendiği salona geldi. Panelinkameraya çekilmesini istemeyen sen-dika yöneticileriyle polis arasındatartışma yaşandı. Tartışma sonucundasavcılığın panel hakkında çekim ya-pılması yönünde karar çıkarttığı, bukararını da panele konuşmacı olarakkatılan Akman Şimşek hakkında ara-ma kararı olmamakla birlikte 4 il ve2 ilçede yaptığı konuşmalardan 27soruşturma açılmış olmasına dayan-dırdığı ortaya çıktı.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı pa-nelde Akman Şimşek konuşmasındaşimdiye kadar tüm söylediklerininarkasında olduğunu, düşüncelerinindeğişmediğini, kamera çekimlerininde değiştiremeyeceğini belirtti.

KESK, Burhaniye Kaymakamlığıve İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün keyfitavırlarıyla ilgili olarak 9 Ocak'tayazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada

Çal şma Hakk m z , İş GüvencemiziÇalanlardan Hakk m z Alacağ z!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 339

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Ankara Balıkesir

Page 40: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Direnen işçilerin her cumartesi günü İstanbul Tak-sim’de yaptıkları eylem devam ediyor. 5 Ocak günüTaksim Tramvay Durağı’nda “İşimizi, Ekmeğimizi,Haklarımızı İstiyoruz, Alacağız” pankartı arkasında biraraya gelen işçiler, Hey Tekstil ve Akçay Tekstil işçileripankartlarını açarak yürüyüşe geçtiler.

“İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “Direne Direne Ka-zanacağız” sloganlarıyla Galatasaray Lisesi önüne kadaryapılan yürüyüşün ardından Akçay işçilerinden İlknurKaluç hazırlanan ortak basın metnini okudu. Teknoparkişçilerinin de maaşlarının ödenmediğini belirten Kaluç,iktidarın işçileri birer köle olarak gördüğünü ifade etti.

Hey Tekstil işçisi Burak Kesgin de konuşma yaparak,haklarını almak için çıktıkları yoldan hiçbir şekilde geridönmeyeceklerini söyledi. “Bu Taksim çok direnişlerve kazananlar gördü” diyen Kesgin, kendi direnişlerinide zaferle sonuçlandıracaklarını vurguladı. İşçilerin ko-rosuyla beraber söylenen marşlarla eylem sona erdi.

“Haklarımızı Alana Kadar Vazgeçmeyeceğiz!”

Hey Tekstil işçileri haklarını almak için İstanbul Le-

vent’te yaptıkları eylemlerine 4 Ocak günü devam etti.Şair Ruhan Mavruk da işçilere destek vermek için ey-lemdeydi. İşçiler adına yapılan açıklamada, “TBMMüstün hizmet ödülünü Aynur Bektaş'a verdiyse bize deAynur Bektaş'ın gasp ettiği haklarımızı versin. CHP'ninseçim döneminde seçim masraflarını Süreyya Bektaşkarşılamıştır. O halde bizim paralarımızı da CHP versin.TOBB yönetimi Aynur Bektaş'ı korumaya devam edersehaklarımızı da TOBB yönetimi ödesin. Haklarımız öden-mediği müddetçe Aynur Bektaş'ın çocuklarının ve ken-disinin olduğu her yerde eylem yapmaya devam edeceğiz.”denildi.

İşiler, direnişlerinin 331. günü olan 7 Ocak’ta yineTOBB önündeydiler.

"Hey Tekstil İşçisi Yalnız Değildir" yazılı pankartlaDevrimci Mücadelede Emekliler de eyleme destek verdi.Basın açıklamasını da Devrimci Mücadelede Emeklilerüyesi Ali Bircan okudu.

Bircan, Hey Tekstil işçileri adına Aynur Bektaş'a,TOBB yönetimine ve AKP'ye seslenerek, "Gasp edilen

"Burhaniye’de yaşanan hukuksuzlukdevletin fişleme geleneğini sürdür-düğünü göstermektedir. İşlenmemişancak 'işlenme ihtimali bulunan' suçfantazisinden yola çıkarak emek vedemokrasi mücadelemizi engelleye-bileceklerini sananlar büyük bir ya-nılgı içerisindedir." denildi.

MalatyaKamu Emekçileri Cephesi üyeleri

“iş Güvencesi Geleceğimizdir! SahipÇıkacağız, Milyonları Örgütleyeceğiz!”kampanyası çerçevesinde 3 Ocak günüVergi Dairesi ile SGK önünde bildiridağıtımı yaptı. Akşam saatlerindemesai çıkışı dağıtılan bildiriler kamuemekçileri tarafından ilgiyle karşılandı.

4 Ocak günü ise Malatya Devlet Has-tanesi’nde odalar dolaşılarak bildiridağıtımı yapıldı ve imza toplandı. İkigünde kamu emekçilerine yaklaşık300 bildiri verildi.

5 Ocak günü ise Eğitim-Sen Ma-latya Şube salonunda iş güvencesiile ilgili bilgilendirme toplantısı ya-

pıldı. Eğitim-Sen Malatya Şube Eği-tim Sekreteri Engin Cengiz'in yö-nettiği toplantıda Kamu EmekçileriCephesi adına Erdoğan Canpolat,Eğitim-Sen Malatya Şube adına ŞubeMali Sekreteri Şerif Demirel sunumlaryaptılar. Sunumlardan sonra soru ce-vap bölümüne geçildi. 2 saat sürentoplantıya 50 kişi katıldı

“Taksim Yeni Direnişler ve Zaferler Görecek!”

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ440

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Kuzuderi İst/Levent

İST-Levent

Page 41: Yürüyüş dergisi 347. sayı

haklarımızı geri verin. Kar kış demeden, çocuklarımızıngeleceği için direnmeye, bizi aç yoksul bırakan, emeğimizüzerinden zenginleşen Aynur Bektaş gibi patronlarınyalanlarını anlatmaya devam edeceğiz." dedi.

İşçiler, 8 ve 9 Ocak günleri de eylemlerine devamettiler.

80 Maden İşçi̇si̇ni̇n Kati̇li̇ AKP’di̇rİşçi̇ Kati̇li̇ AKP’den Hesap Soralım!

Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde Türkiye TaşkömürüKurumu'na (TTK) ait Kozlu Müessesesi 1 Nolu ocağıneksi 630 kodunda galeri açma işini üstlenen taşeronfirma işçileri çalışma yaparken degaj patlaması yaşandı.Hüseyin Hasan Bozacı, Hüseyin Kürekçi, MuharremYapıcı, Yüksel Koca, Ahmet Şekerci, Köksal Kadıoğlu,Muhsin Akyüz, Satılmış Arslan isimli maden işçileribir iş cinayeti ile hayatlarını kaybettiler.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, iş ci-nayetiyle ilgili olarak 8 Ocak tarihli yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada, 2012 yılında iş cinayetleri sonucu80 maden işçisinin ve tüm iş dallarında da en az 867işçinin hayatını kaybettiği belirtilerek, “Bu cinayetlerinsorumluları; kar hırsıyla insan hayatını hiçe sayan pat-ronlar, taşeron sistemini şakşaklayan yetkililer, denetim

mekanizmasını iş-letmeyen kurumlarve yaşananları ‘ka-der’ olarak görensiyasi iktidardır.”denildi.

Devrimci İşçiHareketi (DİH) de,8 Ocak'ta "Ölen

Hep Biziz, Hesap Soracağız" başlıklı yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada, ölen işçilerin ailelerine baş sağlığıdilenerek, ölümler olmasın diye örgütlenme çağrısındabulunuldu. Ayrıca, "Bu kader değildir, bunun adı kat-liamdır" denildi.

Yunanistan Halk Cephesi de 9 Ocak'ta yazılı biraçıklama yaparak, "Bu madenciliğin kaderi değildir,devletin ve patronların katliamıdır" dedi.

TMMOB’A Yönelik Saldırı Yasasına KarşıDirenelim, Örgütlenme Hakkımıza SahipÇıkalım!

AKP İktidarının TMMOB’un merkezi ve örgütselyapısını parçalayarak, Mesleki Kitle Örgütü niteliğiniortadan kaldıran “Yapı Denetimi Hakkında Yapı De-

netimi Kanun Tasarısına” karşı Devrimci MücadeledeMühendis Mimarlar 1 Aralık 2012 tarihinde Ankara

ve İstanbul da eşzamanlı olarak başlattığı 2 haftada birAKP önünde basın açıklaması ve her hafta imza ma-

sası açıp bildiri dağıtma eylemine devam ediyor.

5 Ocak’ta İstanbul’da AKP Şişli Binası önündeeylem yapıldı. Açıklamanda, “TMMOB’un Tasfiyesineİzin Vermeyeceğiz”, “Mühendisiz Mimarız, HaklıyızKazanacağız”, “Direne Direne Kazanacağız” sloganlarıatıldı. Mehmet Göçebe tarafından yapılan açıklamada,Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar olarak emek-ten ve halktan yana bir TMMOB’un yaşatılacağı vur-gulandı.

Eylemin ardından Galatasaray Lisesi önünde “AKPÖrgütlü Gücümüzü Elimizden Alıyor! AKP'nin TM-MOB'a Yönelik Saldırı Yasasına Karşı Direnelim, Örgüt-lenme Hakkımıza Sahip Çıkalım!” pankartı asılarakaçılan imza masasında megafonla sesli olarak imzatoplama ve bildiri dağıtma eylemi yapıldı. Yapılan ey-lemde 1250 adet bildiri dağıtıldı ve 222 kişiden imzatoplandı.

Ankara'da da AKP il binası önünde yapılan açıkla-maya 15 kişi katıldı. Ankara'da yapılan eylemde polisinkorkusu 3 panzer ve yüzlerce çevik kuvvetle aldığıyoğun güvenlikten belli oluyordu.

Ankara’da, Yüksel Caddesi'nde de masa açılarak450 bildiri dağıtıldı, 150 adet imza toplandı.

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 441

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Ankara İstanbul

Page 42: Yürüyüş dergisi 347. sayı

F Tipi Filmi DuymayanKalmayacak

Devletin her türlü sansür çalış-malarına karşılık, F Tipi Film dev-rimciler tarafından halka anlatılıyor.Filmin sokak sokak tanıtımını yapanHalk Cepheliler, çalışmalar sırasındaF Tiplerinde uygulanan tecrit işken-cesini ve devrimci tutsakların dire-nişini anlatıyorlar.

İstanbul-Bakırköyİstanbul’da, 2 Ocak günü Yeşilköy

Pazar alanında Dev-Genç’liler F TipiFilm’in tanıtımını yaptılar. Tek tektezgahları dolaşıp bildiri dağıtan Dev-Genç’liler bu sırada pazarcılarla soh-bet etme fırsatı da buldular. Yapılankonuşmalarda filmin içeriği anlatıldıve herkesin filme giderken yanında5 kişi götürmesi istendi. 1 saat içeri-sinde 600 bildiri halka ulaştırıldı.

İstanbul-SarıgaziSarıgazi Demokrasi Caddesi’nde

F Tipi Film’in tanıtımı için masaaçıldı. F Tiplerinde yaşanan işken-cenin, özgür tutsakların hapishanedenasıl direndiklerinin, o yoğun baskıyarağmen hapishanelerde üretim yap-tıklarının anlatıldığı masa 3 saat açıkkaldı.

İstanbul-Kamu EmekçileriCephesi

Eğitim-Sen İstanbul 3 Nolu şube2 Ocak günü Osmanbey Gazi Sine-ması’nda F Tipi Film'i birlikte izledi.Film 236 Eğitim Sen'li tarafındanizlendi. Gösterimden sonra filminyönetmenlerinden Hüseyin Karabeyve oyunculardan Gizem Soysaldı ilesöyleşi yapıldı. F Tipi hapishanelerinniteliği ve oluşturulma nedeni Hü-seyin Karabey tarafından anlatıldı.

İstanbul-Altınşehir1 Ocak günü Altınşehir Meydan,

Tokat ve Filistin mahallelerinde FTipi Film afiş çalışması yapıldı. Afişçalışması yapan Halk Cephelileremahalleden gençler de yardım etmekistediklerini söyleyerek, yaklaşık 5saatten fazla 200 adet afiş astılar. FTipi Film’i sahiplenen Altınşehir es-nafı, filmin afişini dükkanlarınıncamlarına astılar.

Filistin Mahallesi gençleri filmegidemedikleri için Halk Cephelilerdenfilmin mahallede gösterilmesini istedi.Halk Cepheliler mahalle halkınınfilmi izleyebilmesi için bir gösterimörgütleyeceklerini duyurdular.

İstanbul-Gazi Mahallesi6 Ocak’ta Gazi Özgürlükler Der-

neği’nde F Tipi Film’le ilgili panel

yapıldı. Filmin yapım aşaması hak-kında bilgi verilerek, filme uygulananyasaklamalar ve sansür anlatıldı. İn-sanları neden filme götürmemiz ge-rektiği, F Tipinde yaşanan işkencelerve işkenceleri yaşayan yakınımız vearkadaşlarımızın olduğu ve onlar içinne kadar tanıtırsak F Tipini o kadarteşhir edeceğimiz söylendi.

35 kişinin katıldığı panel, filmindaha fazla sayıda insana izletilmesiyönünde alınan kararla bitirildi.

Dersim1 Ocak günü Dersim Merkez’de

açılan masada çalınan Grup Yorumşarkıları ile filmin el ilanları dağıtıldı.Akşam merkeze bağlı mahallelerdekievlere çıkılarak el ilanı dağıtıldı. Per-tek, Hozat, Ovacık’ta afişler asıldı,el ilanları dağıtıldı. Pertek ve Hozat’tabelediyeler merkezi anons sistemle-riyle filmin anonslarını yaptılar. Der-sim merkezde 3 Ocak günü anonsarabası gezdirilerek merkez ve tümmahalleler gezildi.

Tunceli Üniversitesi’nde 1 Ocakgünü açılan masada filmin el ilanlarıdağıtılarak üniversiteliler filme çağrıldı.Ayrıca sınıflarda da bildiri dağıtılıp,okula afişler asıldı. Filmden bir günönce liseliler de okullarında sınıflarıgezerek filme çağrı yaptılar. Çalışmalarboyunca halkın yoğun ilgisinin olduğu

F TİPİ FİLMİ DUYMAYANKALMAYACAK!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ442

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Dersim İzmir

Page 43: Yürüyüş dergisi 347. sayı

görüldü. Filme kalabalık gruplarlageleceklerini söyleyenler, uzun za-mandır gelmesini beklediklerini söy-leyenler oldukça fazlaydı.

Tunceli Üniversitesi yemekhane-sinde Dev-Genç’liler, 2 Ocak günü FTipi Film’in tanıtım masasını açtılar.Açılan masada 500 adet el ilanı dağı-tılarak, 4 Ocak’ta başlayacak olan fil-min gösterimine çağrıda bulunuldu.

Filmin gösterime girdiği 4 Ocak’tasinemaya ilgi oldukça yoğundu. İlkgün F Tipi Film’i izleyen seyircisayısı 270 oldu. İlk gün için filmdeyer bulamayan onlarca insan ertesigünlere yer ayırdı.

Filmin saat 6’daki seansına TA-YAD’lı Aileler ve filmde rol alanHayriye Ersoy’un da katılması ilgiyioldukça arttırdı. 100 kişilik sinema

salonunda 120 kişi filmi izledi. Filmbittikten sonra “Tecrite Son, DevrimciTutsaklar Onurumuzdur” sloganlarıatıldı. Sinemanın fuayesinde kurulanmasada “Tecriti Yenenler Anlatıyor”kitabı satışı yapılırken bir yandanda filmle ilgili duygu düşüncelerinalındığı defter açıldı. İzleyiciler filmleve tecritle ilgili düşüncelerini yazdılar.

HatayHatay Halk Cephesi, 5 Ocak ta-

rihinde Antakya Ulus ve Saray Cad-desi’nde F Tipi Film’in el ilanını da-ğıttılar. Bildiri dağıtımında F Tiple-rindeki zulüm, 7 yıllık direnişimizve 122 şehidimiz halka anlatıldı. FTipi Film hakkında da bilgilendirilenhalka, filmin 21 Aralık tarihinde An-takya ve İskenderun Prime Mall veAntakya Konak sinemasında göste-rimde olduğu, 4 Ocak tarihinde iseSamandağ’da sinemalarda gösterimegirdiği söylendi. 30 dakika içinde1000 el ilanı dağıtıldı.

İzmir1 Ocak günü merkez Konak ci-

varına F Tipi Film’in afişleri yapıldı.Otobüs güzergahı olan caddelere vereklam panolarına yapılan afişlerlebir kez daha F Tipi Film’i duymayankalmayacak denildi. 155 adet afişyapıldı. Afiş çalışmalarının yanı sıratoplu bildiri dağıtımıyla halka F TipiFilm anlatıldı.

2 Ocak günü Konak Kemeraltıgirişinde, 3 Ocak Alsancak KıbrısŞehitleri Caddesi’nde F Tipi Film’itanıtan el ilanlarının dağıtımı yapıldı.Dağıtım sırasında “19 Aralık 2000’dekatliamlarla açılan F Tipi hapisha-nelerini anlatan film sinemalarda,bu filmi izlemeyi bir sorumluluk bi-lelim, ülkemiz hapishanelerinde ya-şanan gerçekler bunlar, tecrit gerçe-ğini anlatan F Tipi Film sinemalarda”denilerek film anlatıldı. İki günde2000 adet el ilanı dağıtıldı.

Sinema salonlarının yakınlarındave merkezi yerlerde yapılan el ilanıdağıtımı 5 Ocak günü de KarşıyakaÇarşısı’nda yapıldı. 6 Ocak günüDev-Genç’liler tarafından BornovaMetro’ya 60, Küçükpark ve çevresineise 100 adet afiş asıldı.

Dev-Genç’liler 2 ve 3 Ocak gün-leri Ege Üniversitesi’nde “TutsakDev-Genç’lilere Özgürlük” kampan-yasının ve F Tipi Film’in çalışmasıiçin masa açtılar. Masada afiş asıldı,bildiri dağıtıldı. Öğrenci Çarşısı’ndaiki gün boyunca açılan masada top-lamda 600 kampanya, 250 F TipiFilm bildirisi dağıtıldı. Bildiri da-ğıtımı kampüsün içindeki çeşitli ka-felerde de yapıldı. Çalışmada 30kampanya afişi asıldı. 120 F TipiFilm afişi de Öğrenci Çarşısı’na, 1No’lu yemekhane ve çevresine, Ede-biyat Fakültesi’ne ve Yabancı DillerYüksekokulu’na yapıldı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Dokuz-çeşmeler Kampüsü’nde de TutsakDev-Genç’lilere Özgürlük kampan-yasının ve F Tipi Film’in tanıtımıamacıyla 3 Ocak günü masa açıldı.Yabancı Diller Yüksekokulu önündeaçılan masada 150 kampanya bildirisi150 de F Tipi Film bildirisi dağıtıldı.Ayrıca kampüsün çeşitli yerlerine veçevresine 30 kampanya afişi 30 daF Tipi Film afişi asıldı.

7 Ocak günü Dev-Genç’liler, Do-kuz Eylül Üniversitesi’nin EğitimFakültesi Kampüsü ile TınaztepeKampüsü’ne 120 F Tipi Film ile 30kampanya afişi astılar. 150 adet debildiri dağıtıldı.

8 Ocak'ta ise Ege Üniversitesi’ndekampüsün çeşitli yerlerine 200 afişasıldı, 150 bildiri dağıtıldı.

AntalyaAntalya’da 4 Ocak'ta Megapol

ve Plaza 2000 sinemalarında göste-rime giren F Tipi Film'e ilgi yoğundu.

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 443

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Antalya Hatay İzmir

Gazi

İzmir

KEC-Gazi Sineması

Page 44: Yürüyüş dergisi 347. sayı

İstanbul-1 Mayıs MahallesiAKP zulmüne karşı yürütülen “Milyonları Örgütleye-

ceğiz” kampanyası 5 Ocak günü 1 Mayıs Mahallesi’ndedevam etti. Alkışlarla, zılgıtlarla, ıslıklarla ve tencere tavaile bir kez daha emekçi halkın sokaklarında yenilmezliğihaykırıldı. Yürüyüşte, “Zam Zulüm İşkence İşte AKP”,“Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız”, “Hesap Soralım BirlikOlup Vuralım” sloganları atıldı. Yürüyüş sırasında HaklıyızKazanacağız marşı söylenerek tencere tavalar çalındı.

Yarım saat süren yürüyüş dernek önünde son buldu.

İstanbul-Nurtepe Mahallesiİstanbul Çayan Mahallesi’nde Halk Cephesi 5 Ocak

günü zamlara, yıkımlara karşı tencere tava eylemi yaptı.Eylem sırasında yapılankonuşmalarda “AKP’ninyıkımlarına, zamlarınakarşı sessiz kalmayalım,mahallemizde faşist çete-leşmeye izin vermeyelim,katil polisin girmesine izinvermeyelim, AKP halk

düşmanı işbirlikçidir, hiç-bir güç halkın örgütlügücü karşısında duramaz.Milyonlar olup bize zul-medenlerden hesap so-ralım ve vatanımıza sahipçıkalım” denildi. Eylemsloganlarla bitirildi.

Ankara30 Aralık günü Halk Cepheliler, Şirintepe Mahallesi’nde

tencere tavalarıyla eylem yaptılar. Eylemde yapılan açık-lamada AKP iktidarının halka düşmanlığı, Uludere’dekatlettiği 34 insan ve ODTÜ’de öğrencilerin üzerine polisisaldırtması örnekleriyle anlatıldı. Açıklamanın sonunda“Halk birleşerek AKP'ye karşı direnmedikçe bu zulümdevam edecek!” denildi. Şirintepe’de 6 Ocak günü de tencere tava eylemi yapıldı.

8 kişinin katıldığı eylemde yapılan açıklamada, “Halkımız,çalışan biziz, üreten biziz, açlığa mahkum edilen de biziz.Bu bizim kaderimiz değil! Açlık zulmüne boyun eğmeyin!Emeğimizi gasp edenlerden, bizi açlıkla ölüme mahkumedenlerden milyonlar olup hesap soralım!..” denildi.

Tepecik, Dostlar ve Tuzluçayır mahallelerinde de 25bin kuşlama yapıldı.

Grup Yorum’un üzerindekibaskılar ve elemanlarının tu-tuklanmasını protesto etmekiçin İstanbul Okmeydanı’da kiİdil Kültür Merkezi önünde ya-pılan eylemlere devam edildi.6 Ocak günü yapılan eylemde,“Grup Yorum Hapsedilemez”pankartı açıldı.

“Ev Hapsini Tanımıyoruz”, “Türküler Susmaz HalaylarSürer”, “Devrimcilerin Cenazesini Sahiplenmek Suç Değildir”dövizleri taşınan eylemde Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçekbir açıklama yaptı. Yaşadıkları baskılara karşı eylemlerinedevam edeceklerini belirten Gökçek, emperyalizmin dünyahalklarına saldırısı ve sanatçıların alması gereken tavır üzerinekonuştu. Orhan Pamuk’un Beşar Esat’ın Suriye’yi terk etmesiüzerine bir bildirinin altına imza attığını söyleyen Gökçek,“Bu ülkede AKP zulmüne ses çıkarmayanlar, emperyalizmekarış can bedeli direnenlere ‘Bırakın, vatanınızı terk edin’diyemez” dedi.

Eylem, Grup Yorum konseri eşliğinde çekilen halaylarladevam etti. Sloganların atıldığı eylemde, emperyalist Al-manya’da, Şadi Özbolat’ın düşüncelerinden dolaylı tutsakedilmesi ve tek tip elbise dayatmasına karşı direnişi anlatıldı.Şarkılarını Şadi Özbolat için de söylediklerini belirten GrupYorum, “Ne Türkiye, ne Almanya hapishaneleri devrimciiradeyi teslim alamaz” dedi. “Şadi Özbolat Onurumuzdur!”sloganları atılan eylem marşlarla sona erdi.

Zam, Zulüm, İşkence İşte AKP!

İstanbul2 Ocak’ta İstanbul’da Gençlik Federasyonu’nda

film gösterimi yapılarak, Brest Kalesi adlı film izlendi.Ardından değerlendirmesi yapılarak, filmdeki feda-karlıklar üzerinden konuşuldu. Alman Nazilerinin per-vasızca saldırıları tartışıldı. 17 kişiyle yapılan gösteriminbitiminde gösterimlerin devam edeceği bildirildi.

KocaeliKocaeli Gençlik Derneği’nde 3 Ocak günü, her

Perşembe yapılacak olan film günlerinin ikincisidüzenlendi. Yılmaz Güney’in Kozanoğlu filmininizlendiği programa 12 kişi katıldı.

AdanaHer Salı günü düzenlenecek “Yılmaz Güney

Film Günü”nün ilk gösterimi 8 Ocak’ta yapıldı.Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı “Sürü” filmiizlendi. Feodalizmin yavaş yavaş çöktüğü bir aşiretkavgasının anlatıldığı filmin gösterimine 12 kişikatıldı. Filmden sonra da değerlendirmesi yapıldı.Yıllar önce yaşanan baskıların günümüzde de törecinayetleri ile devam ettiği ve bu konuda devletinhiçbir çözüm üretmediği konuşuldu.

Seçtiklerimizi İzleyelim,İzletelim

Türküler Susmaz Halaylar Sürer!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ444

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

İdil Kültür Merkezi Önü

Ankara-Şirintepe

Çayan Mah.

Page 45: Yürüyüş dergisi 347. sayı

AKP, Tele-kom, Tüpraş, Er-

demir, Halkbank'tansonra en fazla gelirgetiren köprü ve

otoyollarını da sattı. Köprüler ile birlikte8 otoyolu ihale ile Koç-Ülker-UEM or-taklığına 25 yıllığına kiralandı.

Yapılan köprü ihalesi MustafaKoç, Murat Ülker, Ferit Şahenk,Hamdi Akın, Nurettin Çarmıklı ve İs-hak Alaton tarafından kapılmaya ça-lışıldı. Sonuç olarak en yüksek fiya-tı veren ihaleyi aldı.İhaleyi Erdoğan’a en çok övgüler

dizen kazandı. Rahmi Koç ihaledenönce elinden gelen bütün yalakalık-ları yaptı Erdoğan’a yaranmak için.

Rahmi Koç "Hükümet ekonomiyihareketlendirmek için elinden geleniyapıyor. Başbakan 3 dönemlik görevsüresince oldukça başarılıydı. Çokkarizmatik ve harika bir konuşmacı" di-yerek methiyeler düzüyor. Rahmi KoçErdoğan’ı öve öve bitiremiyor, Tür-kiye'yi kalkındırmak için elinden ge-leni yaptı diyor. Bu da en çok RahmiKoç gibilerine yaradı çünkü. Kalkın-ma neye göre ve kime göre.. RahmiKoç sermayesini daha çok artırıyorsabu yoksullar için bir kalkınma anlamınagelmiyor demektir. İhale, Karayolları Genel Müdür-

lüğü'nün sorumluluğunda olan, yapım,bakım, onarım ve işletimini üstlendiği,bağlantı yolları ile birlikte, Edirne-İs-tanbul-Ankara Otoyolu, Pozantı-Tar-sus-Mersin Otoyolu, Tarsus-Adana-Gaziantep Otoyolu, Toprakkale-İs-kenderun Otoyolu, Gaziantep-Şanlı-urfa Otoyolu, İzmir-Çeşme Otoyolu,İzmir-Aydın Otoyolu, İzmir ve AnkaraÇevre Otoyolu, Boğaziçi Köprüsü, Fa-tih Sultan Mehmet Köprüsü ve Çev-re Otoyolu...

Bunlar üzerindeki hizmet tesisle-ri, bakım ve işletme tesisleri, ücret top-lama merkezleri ve diğer mal ve hiz-met üretim birimleri ile varlıklarını(OTOYOL) kapsıyor.

4 kez ihalesi iptal edilen köprü veotoyol satışı çok hızlı bir şekilde ya-pıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdo-

ğan, otoyol ve köprü özelleştirmele-riyle ilgili "Gayet güzel bir özelleş-tirme sürecini otoyollarda yaşadık. 25yıldır yapılamaz denileni yaptık ve 5milyar 720 milyon dolarla özelleştir-me gerçekleşti" diye konuştu. Kimseyapamadı, ben yaptım iyi oldu man-tığıyla yaptığı işten gurur duyuyor.

Halkın tepkilerini üstlerinden çek-mek için bu sefer de “artık devletinelinde değil” diyecekler. Bundan son-ra halkı daha zor koşulların bekledi-ği bir gerçektir.

Neden halkın sürekli kullandığıulaşım araçları her geçen gün dahaağırlaşıyor, insanlara zulmediliyor.Evinin kapısından çıkıp bir yere git-mek neden bir ızdırap haline dönüşü-yor. Çünkü, halkın hiçbir kesimi, hiç-bir yerde önemsenmiyor. Halk birotobüsün içinde tıka basa doldurulu-yor. Hınca hınç bir şekilde yolculuk et-mek zorunda bırakılıyor. Halkın ula-şımı kolay bir şekilde sağlanamıyor-sa halktan çaldığınız bu paralar nere-ye gidiyor, nerelere aktarıyorsunuz,hangi açıklarınızı kapatıyorsunuz?

2012’nin 11 ayında köprü ve oto-yollarından 331 milyon 148 bin 23araç geçerken, araç geçişinden toplam740 milyon 595 bin 333 lira gelirelde edildi. Bu gelirlerin 195 milyon312 bin 128 lirası Boğaziçi ve FatihSultan Mehmet köprülerinden eldeedilirken, 545 milyon 283 bin 205 li-rası ise otoyollardan kazanıldı.

Günlük gelir yaklaşık 800 binTL. Bu kesintisiz hali.

Otoyollarda paralı geçiş yapanaraç sayısı 198 milyon. Toplam 609milyon TL gelir getirmiş. Günlük 1milyon 700 bin TL nakit giriş. İhale-yi alan firma işleteceği otoyol ve köp-rüler için yıllık 893 milyon TL gelir,yani vergisi düştüğünde 732 milyon liraelde edecek. 25 yıl sonra elde ede-cekleri gelir toplamını söyleyelim: 18milyar 300 milyon TL

Bu rakam bugünden hesaplananrakam, yıllar içerisinde arabalarınartacağını düşünürsek elde edecekle-ri para miktarı iki kat fazla olabilir.

Devlet köprülerin bakımını 2013

yılına kadar yapıp bitirdikten sonra,otoyolları satışını yaptığı yerlere dev-redecek.

Erdoğan'ın övüne övüne özelleş-tirdik dediği otoyollar ve köprüleringeliri özelleştirme şirketlerinin kasa-sını dolduracak. Gelirin büyük bir ço-ğunluğunu kendi kasalarına aktara-caklar. Satışla birlikte, otoyollarda ça-lışan personelin Karayolları GenelMüdürlüğü'nün diğer bölgelerine gön-derilmesinin düşünüldüğü de söy-lenmektedir. Yani 16 binden fazla ki-şinin çalıştığı bir yerden bahsediliyor.Çalışanların yaklaşık 9 bini taşeronşirketlerde çalıştırılıyor. Bu durumda5.700 çalışanın durumunun ne olacağıbelirsiz bırakılıyor. Yani 5.700 kişiyene haliniz varsa görün denecek.İhaleyi alan şirketlerin ilk yapacağı

icraatlardan biri zam olacaktır, yok-sa ödedikleri onca parayı nereden çı-kartacaklar. Halktan çalarak zengin-leşenler halkın boğazına biraz dahayapışıp giderlerini karşılamak için oto-yol geçişlerinde zam yapacaklar. Oto-yol kenarlarındaki tuvalet, otoparkgibi tüm hizmetlerinde artış olacakyeni sahipleriyle birlikte. Yol bakımıadı altında geçiş ücretleri artırılacak.

Sonuç olarak,1- Halktan alınan vergilerle yapı-

lan köprüler, otoyollar tekrar halkaparayla kullandırılıyor ve tekellerepeşkeş çekiliyor. Halkın emeğiyle,canı ve kanıyla yapılan köprülerin pa-rasız olması ve halkın ulaşımının en-gellenmemesi için mücadele edelim.

2- AKP'nin ve AKP destekçileri-nin kasalarını halktan çalarak dol-durmalarına izin vermeyelim.

DüşmanıHalk

AKP

AKP YİNE SATIŞA ÇIKTI...AKP, ülkeyi karış karış satmaya doyamadı

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 45

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 46: Yürüyüş dergisi 347. sayı

1990’lı yıllar, dünyada sosya-lizmin gerilediği, revizyonist iktidar-ların yıkıldığı ve emperyalizmin za-ferinin ilan edildiği yıllardır. Emper-yalizm, Sosyalist Blok’un dağılmasınıfırsat bilerek “Yeni Dünya Düzeni”adı altında, Ortadoğu halklarına karşıbir saldırının hazırlığına başlamıştı.Emperyalist savaş hazırlıklarının baş-ladığı süreçte Devrimci Sol, emper-yalist savaşa ve savaş zamlarına karşıçıkmak için politik ve pratik adımla-rını atarak “Emperyalist Savaşa veSavaş Zamlarına Hayır Kampan-yası”nı başlatır. Bu kam-panyanın motoru kurulankomitelerdir. Komiteleritüm ülkede yaygınlaştıraraksavaşa ve zamlara karşı tep-kileri açığa çıkartıp örgüt-ler.

“Emperyalist SavaşaHayır Komiteleri”, 8 Ekim1990 günü bir basın toplan-tısı düzenleyerek kendilerinien geniş kesimlere duyur-dular. Ertesi gün, birçok yerde bukomitelerin inisiyatifinde kitle top-lantıları düzenlendi. Bu kitlesel tar-tışma toplantılarında, komitelerin faa-liyetleri, işlevleri tartışıldı ve önerilereşliğinde yapılacaklar şekillendirildi.Komiteleri işlevli kılan, güçlendirenve yaygınlaşmasını sağlayan da bu,söz ve karar hakkını tanıyan işleyiş-ti.

Komite Örgütlenmesi, Gücünü Kitlesel Militan Protestolarla Gösterdi

Amerikan savaş gemisi Sarato-ga’nın 13 Ekim günü ülkemize gel-mesi, anti-emperyalist tepkilerin dahada yükselmesine, emperyalizme du-yulan öfkenin iyice kabarmasına ne-den oldu. Bunun üzerine mahallelerde,üniversitelerde, iş yerlerinde kitletoplantıları yapılırken; 500’ün üze-rinde insanın katıldığı protesto açlıkgrevi örgütlendi.

Eminönü işporta pazarında, pa-zarcıların kurduğu Emperyalist SavaşaHayır Komitesi, işportacıları emper-yalist savaş konusunda duyarlı halegetirmek için tüm tezgahları dolaş-tıktan sonra işportacılar da Saratoga’yakarşı yapılan protesto açlık grevinekatıldı.

İşçilerin kurdukları komiteler, 10iş yerinde “Emperyalist Savaşa veSaratoga’ya” karşı bildiriler okudularve protesto açlık grevlerine katıldılar.ABD bayraklarını yakarak, emper-yalizme karşı öfkelerini haykırdılar.

16 Ekim 1990 hareketli bir günoldu İstanbul’da. O gün, Amerikanaskerlerinin dolaştığı bölgelere gruplarhalinde çıkan, komitelerce örgütlenmişve harekete geçirilmiş güçler, yoğungüvenlik önlemlerine rağmen Sulta-

nahmet’te, Çemberlitaş’ta, Beyoğlu’dayakaladıkları yirmiye yakın Amerikanaskerini döverek cezalandırdılar.

Başlayan Savaş Karşısında Halkın Gücü Komitelerdi

Savaş hazırlıkları kısa sürede sa-vaşa dönüştü. Emperyalist savaşınbaşlamasıyla birlikte, Ortadoğu halk-larına saldırının tüm dünya halklarınave Türkiye halklarına saldırı ve teslimalma olduğunu bilen Devrimci Sol,oportünist-revizyonist sola çağrılarınıyapmaya devam ediyordu. Pek çokyayında Türkiye soluna anti-emper-yalist pratik görevleri hatırlatıyordu.Devrimci Sol, onlar gibi emperyalistsavaşı bir “it dalaşı” olarak görmedi,Irak’ın Kuveyt’i ilhakının haklılığıve haksızlığı tartışmalarına girereksürecin görev ve sorumluluklarınısavsaklamadı. “Ne Sam Ne Saddam”

diyerek objektif olarak emperyalizmigüçlendirmedi. Ve Ortadoğu halkla-rının katledilmesine seyirci kalmadı.Çünkü Devrimci Sol, Ortadoğu’dayaşananları, emperyalizmin özeldeIrak, genelde tüm dünya halklarınasaldırısı ve teslim alma hareketi olarakdeğerlendirdi. Bunun için de emper-yalist savaşa karşı çıkmayı, işbirlikçiÖzal iktidarına karşı mücadeleyleayrı ele almamıştı.

“Gücümüz yok. Halk örgütsüz.”vb. sözleri ciddiye almadı. Her zamanhalka güvendi. Halka gitti. Emper-yalizmin dünya halklarını teslim ala-mayacağını; belirleyici olanın tek-nolojik ve silah üstünlüğü değil, hak-lılık ve direniş olduğunu dosta vedüşmana gösterdi.

“Emperyalist Savaşa Hayır Ko-miteleri”ni savaşın başlamasıyla“Emperyalist Savaşa KarşıMücadele Komiteleri”ne dön-üştürerek, mücadeleyi silahlıeylemleriyle de boyutlandıraraksürdürdü. Savaş süresince em-peryalist hedefler vuruldu. Em-peryalizmin ajanları cezalan-dırıldı. Devrimci Sol Güçler,sadece İstanbul’da eylemleryapmıyordu. Örgütlü olduğu

tüm şehirlerde eylemler düzenliyor-lardı. Okullarda, iş yerlerinde “Em-peryalist Savaşa Karşı Mücadele Ko-miteleri”yle mücadele ediyorlardı.

Devrimci Sol’un bu süreçteki şiarı“Emperyalizm Ortadoğu’dan ve Tür-kiye’den Defol!” şiarıdır. Bu süreçtepaneller, yürüyüşler ve gösteriler yap-tılar. Dev-Gençliler, Liseli Gençlik,Mahalleliler, Devrimci İşçi Hareketive Devrimci Memur Hareketi em-peryalist savaşa karşı çıktılar. Bildiridağıtımları, yürüyüşler ve mitingleryaparak emperyalist işgale karşı mü-cadele ettiler.

Devrimci Sol Güçler, bu süreçte22 Ocak 1991 günü 23 bölgede aynıanda gösteriler yaparak düşmanı şaş-kına çevirdiler. Yoksul halkın yaşadığıgecekondu bölgelerinde özgürlükateşleri yakılarak Ortadoğu halklarıyladayanışma içinde, eylemlerini kitle-selleştirerek Emperyalist işgale karşıçıktılar.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

TARİHİMİZ DERKİ;HALKI HAREKETE

GEÇİRMENİN ARACIHALK

KOMİTELERİDİR

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ46

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 47: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Emperyalizm Değişmedi.MücadelemizdenTarihimizden Güç Alalım.

1990’lardan 2013’e geçen zamanzarfında emperyalizmin saldırganlı-ğında bir değişiklik olmadı. Olmasıda zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.Halkları katlederek, ülkeleri işgalederek, işbirlikçilerini iktidara geti-rerek sömürü ve zulümlerini sürdü-rüyorlar. Oportünizm ile reformizmintavırlarında da özünde değişen birşey yok. Dün Irak’ta, Balkanlar’da;bugün Ortadoğu’da yapılan yanlışdeğerlendirmeler ideolojik çarpıklık-tan ileri geliyor. Çağımızda baş çelişkiemperyalizm ve ezilen dünya halklarıarasındaki çelişkidir. Emperyalizmiancak halkların silahlı mücadelesi

alt edecektir. Çağımız proleter dev-rimler çağıdır. Emperyalizme karşıdirenen güçler ilericidir ve devrimcilerbu güçleri desteklemekle yükümlüdür.Bu güçlerin, böyle bir durumda, ni-telikleri talidir. Emperyalizme karşıdirendikleri sürece direniş cephesibüyütülebilir.

Geleneğimizi sürdürerek emper-yalist saldırılara karşı çıkıyor, em-peryalizme ve işbirlikçi iktidarlarakarşı savaşma görev ve sorumlulu-ğuyla hareket ediyoruz. Bugün güncelolarak Suriye’de emperyalist işgalekarşı çıkarak Suriye halklarıyla da-yanışma görevlerini yerine getirmeyeçalışıyoruz. Bu görev ve sorumlu-luklar hiçbir gerekçeyle ertelenmezve ertelenmemelidir.

Sonuç olarak:1. Tarihimizden güç almalıyız.2. Emperyalizme ve işbirlikçilerine

karşı mücadelede yanlış yapmamakiçin ideolojik olarak kendimizi güç-lendirmeliyiz.

3. Emperyalist işgallerin karşı-sındayız. Emperyalizme karşı direnengüçlerin, direnişlerini sürdürdüklerimüddetçe destekçisiyiz.

4. Mücadele güçle yürür. Güçhalkı örgütlemektir.

5. Halkı örgütlemenin ve hareketegeçirmenin birinci koşulu; her zamanve koşulda halka güvenmek ve onagitmektir. İkinci koşulu, ilkinin somutbir yansıması olarak, onun görüşlerinive önerilerini sunacağı, kendini ifadeedebileceği, söz ve karar hakkına sahipolabileceği komiteler örgütlemektir.

BursaBursa Kamu Emekçileri Cephesi tarafından 5 Ocak

günü Fomara Meydanı’nda “İş güvencesinin kaldırılmasıve grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı için” bildiridağıtımı yapıldı. Bir saat içinde 300 bildiri halkaulaştırıldı.

İzmirİzmir Kamu Emekçileri Cephesi, 5 Ocak günü, Ke-

meraltı girişinde bir saatlik oturma eylemi gerçekleştirdi.Sloganlarla başlayan eylemde; AKP’nin önümüzdekisüreçte Meclis’e getirerek çıkarmayı planladığı Perfor-mansa Dayalı Rejim Tasarısı’nın aslında burjuva medyadaanlatıldığı gibi memurun çalıştırılmasını sağlayacak yada yan gelip yatma devrinin bittiği yalanlarından ibaretolmadığı; iki buçuk milyon kamu emekçisinin esnek,kuralsız, en önemlisi iş güvencesiz çalıştırılmasınınönünün açılacağı; iş güvencesinin ellerinden alınmasınıngeleceklerini ve kazandıkları tüm hakların gasp edilmesidemek olduğu anlatıldı.

Sloganların atıldığı oturma eylemi sırasında GrupYorum’un “Haklıyız, Kaza-nacağız”, “Mitralyöz”marşlarısöylendi. Rıfat Ilgaz’ın “Aydınmısın” ve Ahmed Arif’in“Anadolu” şiirleri okundu. 16kişinin katıldığı eylemde halka,AKP’nin emekçi düşmanı uy-gulamaları anlatıldı.

Düzeltme:Yürürüyüş Dergisi'nin 23 Aralık tarihli 344. sa-

yısında "SAVAŞIMIZI FEDA RUHU İLE BÜYÜ-TECEĞİZ" başlıklı yazının içinde "Megafon Neza-hat" hakkında "MKP Davası Kadın tutsaklar tem-silcisi" diye yanlış yazılmıştır.

Doğrusu: "TKP/ML Davası Ümraniye Hapisha-nesi Kadın tutsaklar temsilcisi"dir. Düzeltir MKP'denve okurlarımızdan özür dileriz.

İzmir Özgürlükler Derneği’nin girişindeki duvara 3Ocak günü polis tarafından kırmızı sprey boyayla yazıyazıldı. Birisi geçtiğimiz hafta olmak üzere daha öncede iki kez dernek tabelasını kıran polis, devrimcilerikorkutup yıldırabileceğini düşünerek yapıyor bu saldırıları.

İzmir Özgürlükler Derneği, konuyla ilgili yaptığıaçıklamada, “Bun-lar, işkencehane-lerinde korkusuzolan alçaklardır.Böyle ucuz numa-ralar ancak katil,korkak, aciz poli-sin işidir. Çekinkirli ellerinizi der-neklerimizden!”dedi.

Çalışma Hakkımızı, İş GüvencemiziÇalanlardan Hakkımızı Alacağız!

Derneklerimiz MevzilerimizdirPolis Saldırılarına İzin Vermeyeceğiz!

İzmir

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 47

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 48: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Almanya’nın Bochum Hapisha-nesi’nde tutsak olan Şadi Özbolat'ıntek tip elbise dayatmasına karşı 4Ekim 2012’de başladığı direniş 7Ocak 2013 tarihinde zaferle sonuç-landı. 10 Aralık’ta başlattığı açlık gre-vi eyleminin 29. günündeki Özbo-lat’ın taleplerini kabul eden hapisha-ne idaresi, özgür tutsakların teslim alı-namayacağını bir kez daha gördü. Öz-bolat, aynı hapishanenin tek tip mec-buriyeti olmayan bölümüne sevkedildi.

Zafer, Eylemleriyle ŞadiÖzbolat’ı YalnızBırakmayan HerkesinZaferidir

* Almanya’nın Ratingen Hapis-hanesi’nde tutuklu bulunan bir başkaözgür tutsak Faruk Ereren de, Özbo-lat’ın direnişine destek vermek için 3Ocak tarihinde süresiz açlık grevinebaşlamıştı.

* Berlin Özgürlük Komitesi, 3Ocak günü günü Berlin'deki AdaletBakanlığı önünde eylem yaptı. “TekTip Elbise İşkencedir, Şadi Özbolat'aÖzgürlük” pankartının açıldığı eylem,yapılan açıklama ve atılan sloganla-rın ardından bitirildi.

* Bochum Hapishanesi’nin karşı-sında kurulan Şadi Özbolat'la daya-nışma çadırının önünde 4 Ocak günübasın açıklaması yapıldı ve iki kişi

daha çadırda destek açlık grevinebaşladı. Eylemde 200 bildiri dağıtıl-dı ve 20 imza toplandı.

5 Ocak’ta ise çadırda 250 bildiridağıtıldı, 25 imza toplandı.

* Fransa’nın Nancy şehrinde 4Ocak günü Maginot Meydanı’ndaŞadi Özbolat’a destek eylemi dü-zenledi. 18 kişinin katıldığı eylemdebir açıklama yapılarak, 250 bildiri da-ğıtıldı.

* Hollanda’nın Amsterdam şeh-rindeki Alman Konsolosluğu’na 6Ocak’ta Dev-Genç’liler tarafındantaşlı ve boyalı eylem düzenlendi.Konsolosluğun duvarına Almanca"Şadi Özbolat Üzerindeki Tecrit Kal-dırılsın" yazılaması yapıldı. Ardındanhazırlanan boya bombaları konso-losluğa atıldı ve camları taşlandı.Eylem haberi Hollanda basınında dayer aldı.

* Belçika'nın Liege şehrinde 18Aralık 2012'de şehrin merkezindebulunan Liege Adalet Sarayı'nın ya-nındaki üst geçide "Devrimci TutsakŞadi Özbolat Alman Hapishanesi'ndesüresiz açlık grevinde. DirenişiniDestekliyoruz! DHKP-C" yazılı pan-kart asıldı.

* Yunanistan Halk Cephesi, Öz-bolat’ın zaferinin ardından yaptığı

açıklamada “Direnenler kazanır, di-renmeyenler çürür” dedi.

Yunanistan’da 4 Ocak günü de Al-manya’nın Atina Konsolosluğu önün-de eylem yapıldı.

* İsviçre'nin Zürih şehrinde 5-6Ocak günleri 10 kişinin katılımıyla 2günlük açlık grevi eylemi yapıldı. Aç-lık grevinin 1. gününde Zürich’inişlek caddelerinden Bahnhofstrasse veStaufacher’da bildiri dağıtımı yapılıp,imza toplandı. Demokratik kurumlarziyaret edilerek destek çağrısı yapıl-dı. 1. günde 400 bildiri dağıtılıp on-larca imza toplandı.

2. gün topluca BahnhofstrasseCaddesi'nde 450 bildiri dağıtıldı,imza toplandı.

Sadece Direnenler Kazanır,Direndik ve Kazandık!

TAYAD’lı Aileler, Özbolat’ın di-renişinin kazanımla sonuçlanması-nın ardından 8 Ocak’ta yazılı biraçıklama yaptı. Kendileri de Özbo-lat’ın direnişine destek eylemleri ya-pan TAYAD’lı Aileler, “Evlatları-mızla omuz omuza direnmenin ve di-renişle zaferi kazanmanın mutlulu-ğundayız. Zafer direnenlerindir, zaferhepimizindir. Direnen tüm halkları-nındır” dediler.

* Almanya'nın Mannheim kentinde Anadolu Fede-rasyonu’nun çalışmasıyla, 29 Aralık günü 40 kişiyle F TipiFilm izlendi. Ardından Bochum'da kurulu olan destek ça-dırı ziyaret edildi. 30 Aralık’ta da 7 kişiyle destek çadı-rı ziyaret edildi.

31 Aralık günü Mannheim Halk Cepheliler yeni yılabirlikte girmek için bir araya geldiler. Yeni yıl kutlama-

sına 50’ye yakın insan katıldı.

* Belçika’nın Anvers şehrinde halen gösterimde olanF Tipi Film’in tanıtımı için afişleme yapıldı. 5 Ocak günüTürkiyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde 50’yi aşkın afiş asıl-dı. 2,5 saat süren çalışma esnasında Fransız emperya-lizminin Türkiyeli devrimcilere yağdırdığı cezalarla il-gili Belçika Anadolu Federasyonu’nun yayınladığı bildiride dağıtıldı. Ayrıca aynı gün Brüksel’de Türkiyeli es-nafların dükkanlarına afişler asıldı ve el ilanları bırakı-larak filmi izleme çağrısı yapıldı.

* Yunanistan’ın Başkenti Atina’da 1 Ocak günü, F TipiFilm izlendi. Yapılan film gösterimine 15 kişi katıldı.

Özgür Tutsak Direniş TarihineYeni Bir Halka Ekledik

Şadi Özbolat’ın Direnişi ZaferleSonuçlandı!

Av ru pa’da

F Tipi Film TutsaklarımızınSesidir! Ne Kadar Çok İnsanaUlaştırırsak Tecriti O Kadar

Yıkmış Olacağız!

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ48

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 49: Yürüyüş dergisi 347. sayı

24 Aralık 2012 - 2 Ocak 2013 tarihleri arasında Avrupa'nın de-ğişik ülkelerinden bir araya gelen gençlerle on gün boyunca birtatil kampı düzenlendi.

Kampın birinci akşamı birbirini tanımayanların tanışması veprogramın açıklanıp kolektif yaşamı örgütlemek için komitelerinkurulmasıyla başladı. Yılbaşı hazırlığı için ayrıca komite kuruldu.

25-30 Aralık arasında günlük program uygulandı. Sabah kahv-altısından sonra spor yapıldı. Sporun ardından tartışma gruplarıkuruldu. Günlük yaşamda karşılaşılan sorunlara ve bu sorunla-rın çözümlerine dair sohbetler yapıldı. Öğleden sonra pratik ça-lışma gruplarında çalışıldı. Akşam kültür grupları, şiir, halk oyun-ları ve tiyatro komiteleri oluşturuldu ve yeni yıla hazırlık prog-ramı çıkarıldı.

Kampa, TAYAD'lı Kezban Bektaş ve Ahmet Kulaksız da ziya-retçi olarak katıldı. Kezban Bektaş, devrim şehidi oğlu Mustafa Bek-taş'ın hayatını, tanıdığı şehit düşen devrimcileri ve TAYAD'ın mü-cadelesini anlattı.

Canan ve Zehra'nın babası Ahmet Kulaksız ise 2000-2007 ara-sındaki ölüm orucu sürecini, Canan ve Zehra'nın hayatlarını, Tür-kiye'deki gençliğin mücadelesini anlattı. Ahmet Kulaksız "Cananve Zehra'mı şehit verdim ama sizleri de onlar kadar seviyorum.Sizler hepiniz benim evladımsınız" dedi.

31 Aralık günü yılbaşı hazırlığı yapıldı. Öğle tutsaklara gön-dermek üzere topluca mektup ve yeni yıl kartları yazıldı. Yeni yılprogramı, Anadolu Gençlik temsilcisi tarafından yapılan açılış ko-nuşmasıyla başladı. Ardından yemekler yenildi, halaylar çekildi.Daha sonra türkü yarışması yapıldı. Program halkoyunları, halaylar,tiyatro ve oyunlarla devam etti.

1 Ocak'ta kamptan ayrılma hazırlıkları yapıldı. Bir sonrakikampları zenginleştirmek için öneriler alındı.

Belçika’nın Genk şehrinde, “zarar ediyoruz” ge-rekçesi ile kapatılmak istenen Ford fabrikasının işçi-lerinin, fabrikanın kapatılmaması için başlattığı eylemdevam ediyor. Fabrika önünde nöbet tutup, hakları içindirenen işçiler, 2013 yılına da çadırda girdiler. Ana-dolu Federasyonu üyeleri direnişin başından beriFord işçilerinin yanındaydı.

Belçika Anadolu Federasyonu üyeleri bu kez de 31Aralık günü Ford işçilerini ziyaret etti. Ford emekçi-lerine süren direnişlerinin yanında olduklarını belir-tip yeni yılda da mücadelelerine destek vereceklerinisöylediler. Bir süre direnişçi işçilerle kalarak sohbetedildi.

Ayrıca Türkiye’de hakları için direnen Hey Teks-til işçilerinden 31 Aralık günü çadırda karşılayan iş-çileri telefonla aranarak yeni mücadele yılları kutlandı.

Avusturya'nın Viyana şehrinde 5 Ocak günü Vi-yana Alevi Toplumu Derneği’nde dayanışma kahvaltısıdüzenlendi.

Kahvaltı salonunda devrimci tutsaklardan gelenkartlar ve mektuplardan oluşan bir köşe hazırlandı.Türkiye hapishanelerinde tutsak olan Raşit Dörtyol'unmektubu okundu. Kahvaltıya 34 kişi katıldı.

6 Ocak günü de Berndorf şehrindeki Pir Sultan Ab-dal Kültür Merkezi'nde dayanışma kahvaltısı yapıl-dı. Gelenlere kahvaltının önemi ve amacı anlatılarak,dost sofrasına oturuldu. Kahvaltıya 26 kişi katıldı.

8 Aralık 2012 tarihinde Yunanistan’ın Selanik kentinde,Türkiyeli devrimcilerin işlettiği bir lokantaya karşı faşist birsaldırı gerçekleştirilmiş, Türkiyeli devrimcilerin işlettiği lo-kantanın tabelaları kırılmış ve lokanta camlarına “gelece-ğiz!” yazılmıştı. Bu saldırı sonrası Selanik’teki Halk Cep-helilerin çağrısıyla Yunan soluyla ortak dayanışma eylem-leri gerçekleşirildi.

Günlük Avgi gazetesi ve Alfa televizyon kanallarında sal-dırı haberinin yayınlanmasından sonra, dükkanın bulundu-ğu bölgedeki Falıro-Agia Triadas-Evzonon Antifaşist BölgeKomitesi, Halk Cephelilerle birlikte 3 gün boyunca bölge hal-kını ve dükkanları dolaşarak bildiri dağıtımı yaptı. Mahallehalkıyla saldırıya ve nedenlerine ilişkin konuşmalar yapıldı.

21 Aralık günü, Selanik Irkçılığa ve Faşist Tehdide Kar-şı Birlik Hareketi’nin çağrısı ile Halk Cephelilerin de için-de olduğu bir yürüyüş yapıldı. Tüm bölgeyi yürünüp tek-rar dükkan önünde eylem tamamlandı. Yürüyüş boyunca bil-diriler dağıtıldı.

Radikal Sol Birlik, Değişim İçin Anti-Kapitalist Sol İş-birliği, Selanik Anti-Faşist Dayanışma Meclisi, Irkçılığa veFaşist Tehdide Karşı Birlik Hareketi başta olmak üzere bir-

çok kurumun internet sitesinde saldırıyı kınayan ve Türki-yeli devrimcilerle dayanışma içinde olduklarına ilişkin açık-lamalar yayınlandı.

Selanik Anti-Faşist Dayanışma Meclisi, olağan toplan-tısını saldırı sonrası, 13 Aralık 2012 Perşembe günü dev-rimcilerin işlettiği ve saldırının gerçekleştiği dükkanda dü-zenledi. Birçok kesimden yaklaşık 70 kişinin katıldığı top-lantıda ilk söz Halk Cephelilere verildi. Halk Cepheliler, Tür-kiyeli devrimcilere yapılan saldırının, Türkiye’de yürütü-len mücadeleye bir saldırı olduğu, ancak bunun Türkiyelidevrimcilerin mücadelesini engelleyemeyeceğini anlattılar.

Toplantıda yapılan konuşmalarda, Anti-Faşist Meclisin Tür-kiyeli devrimcilerle dayanışma içinde olacağı üzerine vurguyapılarak, son dönemde artan faşist saldıralara karşı Selanik’tenasıl bir çalışma yapılacağına ilişkin öneriler alındı.

Saldırıdan sonra Yunan Sol örgütlerden, Sosyalist İşçiPartisi, Yunanistan Komünist Partisi-Marksist-Leninist,kimi anarşist çevreler ve ayrıca bir siyasi örgütlülük için-de olmayan demokrat-ilerici gruplar ve halktan birçok kişidayanışma amaçlı dükkanı ziyaret etti.

Bir Dost Sofrasında Bir deHarman Dalında Diz Kırarız!

Direniş Birleştirir, Paylaşımı Artırır

Faşist Saldırılar Bizi Yıldıramadı, Yıldıramayacak!

Kamplarımız Kolektif YaşamınÖrneği, Düzenin Alternatifidir!

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 49

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 50: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Ankara29 Aralık günü Ankara Yüksel Caddesi'nde açılan ma-

sada komployla tutuklanan devrimcileri anlatan bildirilerdağıtıldı. Masada ayrıca “F Tipi Film” bildirileri de da-ğıtıldı. İki saat süren bildiri dağıtımının ardından yapılanaçıklamada, “Burjuva basının ‘suikast timi’ çığırtkanlığıile devrimcileri gösterdiği görüntülerin hala internet si-telerinde dolaştığı belirtildi. 27 kişinin katıldığı eylemde13 Mart’ta görülecek duruşmanın çağrısı yapıldı.

1 Ocak günü Ankara Adliyesi önünde bir araya gelenHalk Cepheliler “Bizler kurulan komplolar sonucu tu-tuklanan devrimciler serbest bırakılana kadar mücadele et-meye ve Türkiye'de adaletin olmadığını teşhir etmeye de-vam edeceğiz” dediler. Eylemde, “Kahrolsun Faşizm Ya-şasın Mücadelemiz”, “Komploları Boşa Çıkaracağız”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız” sloganları atıldı.

Aylardır hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan dev-rimcilerin serbest bırakılması için her hafta yapılan ey-lemlere 5 Ocak’ta da devam edildi. Yüksel Caddesi'ndeaçılan masada bildiri dağıtıldı. Ayrıca “F Tipi Film” bil-dirileri de dağıtıldı ve Yüksel Caddesi'ne 40 adet “F TipiFilm” afişi asıldı. İki saat açık kalan masada 100 adet“Komployla Tutuklananlar Serbest Bırakılsın” bildirile-ri dağıtılırken 150 adet “F Tipi Film” bildirisi dağıtıldı.

Aynı gün saat 18.00'de ise 33 kişinin katılımıyla eylemyapıldı. Açıklamada, 13 Mart'taki mahkemeye çağrı ya-pıldı. Eylem sloganlarla bitirildi.

HatayHalk Cepheliler, tutsak arkadaşları için 5 Ocak’ta An-

takya Ulus’ta eylem yaptılar. Eylemde Nazım Arslan ta-rafından yapılan açıklamada, “Arkadaşlarımız size, ya-şanılası bir dünya kurmak için bedel ödüyor, tecrit edili-yor, işkence ve her türlü baskıya maruz kalıyorlar” söz-leri ile tutsak devrimcilerin halkın yanında oldukları içintutuklandıkları belirtildi. Açıklamanın ardından yapılanoturma eylemi Çav Bella, Özgür Tutsak ve Haklıyız Ka-zanacağız marşlarıyla bitirildi.

Adana7 Ocak günü İnönü Parkı’na gelen Halk Cepheliler,

“Baskılar, Gözaltılar, Tutuklamalar Bizi Yıldıramaz”pankartını açarak eyleme başladılar. “Grup Yorum Kon-serine Katılmak Suç Değildir", "Kahvaltı Yapmak Suç De-ğildir", "Füze Kalkanına Katılmak Suç Değildir” döviz-lerinin açıldığı eyleme halk yoğun ilgi gösterdi.

Tahsin Sağaltıcı’nın okuduğu açıklamada ODTÜ’dekifaşist saldırılara ve bu saldırılara karşı direnen öğrencileredeğinildi. AKP’nin aslında tüm halka topyekun saldırdığıvurgulandı. Sağaltıcı “Bizler, bu ülkenin en soylu damarıolan devrimcilerin serbest bırakılması için, yaşanan hu-kuksuzluğa son vermek için her hafta yaptığımız oturma ey-lemlerine bu hafta da devam ediyoruz. Arkadaşlarımız ser-best bırakılana kadar eylemlerimize devam edeceğiz” söz-leriyle açıklamayı bitirdi. Açıklamanın ardından yapılan otur-ma eyleminde “Gündoğdu Marşı” söylendi.

Komployla Tutuklanan Devrimciler Serbest Bırakılsın

2 yıldır kanser hastalığıyla mücadele eden abimiz Meh-met İçpınar, 4 Ocak tarihinde hayatını kaybetti. Mehmetİçpınar için 7 Ocak günü Almanya’nın Duisburg şehrindecamide ve ardından Aile ve Gençlik Derneği’nde cena-ze töreni düzenlendi. Dernekteki masa karanfillerle ve re-simlerle süslendi. İçpınar’ın geçen sene Dayı’nın meza-rı başında çektirdiği resim de masadaki yerini aldı.

Törende yapılan konuşmada, “Laz bir emekçiydi. Ço-ğumuz gibi, eksiğiyle gediğiyle bizdi. Bazen övdük onu.bazen eleştirdik. Ama o her durumda bizim insanımızdı.Yarım asrı aşan hayatının 30 yılında devrimcilerle ilişki

içindeydi. 1978’deLiseli Dev-Genç’li-lerle tanıştı. O günbugündür hep dev-rimcilerle iç içe oldu.Son günlerinde başucunda resmi duranKenan Aydemir,onun ilk tanıştığı

devrimcilerden biriydi. Son aylarında tanık olanların gör-düğü gibi, ziyaretine gelenlere hep tanıdığı devrimcile-ri, katıldığı eylemleri anlattı. Çünkü onun hayatının an-lamı buydu. Onun hayatının en güzel yanları, en güzel gün-leri, devrim için yaşadığı, devrimcilerle birlikte yaşadı-ğı günlerdi. 12 Eylül cuntası yıllarında bir süre tutsak kal-dı. 1990’ların başında yurtdışına geldi. Burada da dev-rimci hareketle bağını sürdürdü. Devrimci harekette1992’de meydana gelen darbe ihaneti karşısında hareketitereddütsüz ve her şeyini seferber ederek sahiplenenler-den biri de Laz Memet’ti. Onun özellikle o dönemdekifedakarlıkları, koşturması, sahiplenişi unutulmayacaktır”denildi.

Mehmet İçpınar’ın, Duisburg Gençlik ve Aile Der-neği’nin yönetiminde de yer aldığı belirtilerek, “Bu mü-cadeleye katkıda bulunmuş, bu büyük aileye gönül ver-miş herkes gibi, Mehmet İçpınar da mücadelemizde ya-şamaya devam edecek” sözleriyle konuşma bitirildi.

Saygı duruşunun ardından “Bize Ölüm Yok” marşı söy-lendi. Törene 200 kişi katıldı.

Mehmet İçpınar Hayatını Kaybetti,Ailesine Başsağlığı Diliyoruz

NE ALMAN EMPERYALİZMİ NE DE TÜRKİYE FAŞİZMİ550

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347

Page 51: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Belçika Anadolu Gençlik olarak“Bizim Gençlik” gazetesinin satışınaçıktık. Her defasında olduğu gibi ga-zete geldiğinde ekiplerimizi kuruyorve kimin nerede dağıtım yapacağınıkonuşuyor, planlama yapıyorduk.

Bu kez de öyle oldu. Gençlikten4 arkadaş dağıtım için bir araya gel-dik önce. Çalışmamızı gerçekleştir-mek üzere gazetelerimizi çantaları-mıza yükleyerek yola çıktık. Aklı-mıza koyduğumuz bir yer vardı ki,kime adını söylesek, kimden böl-geyle ilgili bilgi almak istesek “O ka-dar yol yapmanıza değmez, birşey çıkmaz oralardan” karşılığını al-dık hep. Dağıtım yapacağımız bölgebu nedenle daha da çok merak edipheyecanlandığımız bir bölge olmuş-tu. Olumsuz anlatımlara rağmen, ka-rarlı bir şekilde bindik trene ve yol-culuk boyunca tahminler yürütüp nekadar kişiyle tanışabileceğimizi he-saplamaya çalıştık. Sonuç olarak da,çalışma alanımıza gelinceye kadar he-yecanımız daha da yükselmişti. Ya-bancısı olduğumuz bir yerde nelerlekarşılaşacağımızın ufak bir tedirgin-liği, aynı zamanda "Yeni bir alan keş-fetmenin" coşkusu içindeydik. Tümbunlar diğer ekipten daha fazla ga-zeteyi ulaştırabilme iddiası aklımız-dan çıkmayarak gerçekleşiyordu.

Mahalleye girer girmez, kendimiziTürkiye’deki emekçi bir mahallede-ki gibi hissettik. Karşımızda dar birsokak ve iki tarafında sıralı bakkallar,kahveler, elinde bastonuyla yaşlı am-calar, manava giden teyzeler, kapıla-rın önünde bir araya gelmiş gençlerve canlı bir kalabalık... Kapılardaveresiye olduğunu yazan esnaflar veyüksek sesle dinlenen Türkçe, Kürt-çe türkülerin ezgileri çarpıyordu ku-lağımıza.

İlk girdigimiz yer Alevi KültürMerkezi oldu. Yönetim kurulu top-lantısı vardı. Aşure hazırlıkları içintoplanmışlardı. Ve bizi görünce biz-

den çok onlar şaşırdı. Çok büyük birmisafirperverlikle bizleri davet ettiler.Biz sohbet içinde gazetemizi tanıtıp,kendimizi anlattık. Karşılığında biz-lere “Gelip gençlerimizle tanışın, on-lar mesafeli yaklaşıyorlar her şeye, an-latın, gösterin onlara da Avrupa’da gü-zel şeyler yapılabileceğini görsünler”dediler. Broşürlerimizi asıyorlar du-varlarına ve aşure günü görüşmeküzere sözleşiyoruz.

Ardından kahvelerin sıralı olduğubir sokak çıkıyor karşımıza. Kahve-lere giriyoruz. Bizlerle uzun uzunmemleket muhabbeti yapmaya çalı-şan yaşlı amcalar bir taraftan, sesimiziduyurmamıza yardımcı olmak içinherkesi bağırarak susturanlar diğer ta-raftan... Bir de elimizden gazetelerialıp, almak istemeyenlere “Mecburalacaksın, gençler yazmış, bize ge-tirmişler, aksi yakışır mı?” diyerekzorlayanların sahiplenmeleri çok ho-şumuza gitmişti.

Daha önce başka bir yerde karşı-laştığımız bir kişinin bizi hatırlayıp“sizden kurtuluş yok gençler, bariher ay getirin, zaten buluyorsunuzbeni” diyerek gülmesi, bunun gibiyine “Hemşeriyiz, gurur duydumgerçekten bizim oralardakiler birazfarklı olurlar da genelde.” diyerek,biraz mahçup durmasına karşın, ta-nışıyoruz. Çoşkuluyduk. Bir sürü in-sanın kendilerinden çok küçük olan-ları böylesine sahiplenip, sürekli ken-di hayatlarıyla gençlerdeki mesafeyiaşmanın ihtiyacını tekrarladıklarınıfark ediyoruz.

Üstüne bir de gündemimizi takipedenlerin ilgisi “Aygün kardeşlerincenazeleri ne oldu? Alabildinizmi gençler?” diyerek meşruluğu-muza inanmaları... Anadolu kültü-rüyle bağdaştırarak her şeyi yorum-ladıklarını görüyoruz.

Bir Pazar günü olduğu halde ne-den o kadar gencin kahvelerde ol-duğunu anlamak da çok zor olmuyor.O gün bir futbol maçı var herkes pürdikkat televizyonla bütünleşmişken;

"Zaten mafyanın oyunu bunlarda, ne paralar döndürüyorlar, biz-lere de izletiyorlar işte" yorumları-na dönüşlerindeki temizlik de hoşu-muza gidiyor.

"Bizim Gençlik" gazetesini alma-makta ısrar edenlerin diğerlerinin il-gisi karşısında fark ettirmeden geriadım atmaya çalışarak, gazeteyi açıpiçini inceleyip ardından da "Alayım daevde iyice inceleyeyim bari" demeleride anlamlı bir destekti bizim için.

O bölgeye gelmeden önce bize, birçok kişi nedense "Gittiğiniz o yer eskisolcu dolu", "Orası yoz bir yer","Oradan bir şey çıkmaz", "Boşuna git-meyin" demişlerdi. Peki oraya git-meyip, düzene mi bırakacaktık? Ora-nın, gençlerin, bizim insanlarımızınyozlaşmasına göz mü yumacaktık?

Biz gittik ve “Oradan bir şey çık-maz" diyenler bir yana biz oradatam 60 gazete sattık. Bizi sıcak bir şe-kilde bağrına bastı halk. Hatta, "Birsaat önce gelseydiniz burada daha çokinsan vardı. Onlar muharrem orucu-nu açmak için evlerine gitti." dediler.

Bir saat önce gitseydik, eminiz ki100 dergi dağıtacaktık. 100 eve bizimgazetemiz girecek, onlarca genç bizimgazetemizi görecek, başlıklarına ba-kacak, yazılarımızı okuyacaktı.

Dağıtımın başarılı geçmesi bizihem sevindirdi, hem de halka olaninancımızı pekiştirdi. Trenle dönerkencoşkumuza diyecek yoktu.

Anadolu Gençlik - Belçika

AVRUPA’dakiBİZ

O bölge ye gel mede nönc e bize , bir çok k işi

ned ense "G ittiği niz o yere ski s olc u dolu", "Ora sı

yoz bir yer", "Orad an birşe y ç ık maz ", "Boşunag itmeyin " de mişle rdi.Pe ki oraya gitm eyip,

düz ene mi bırak ac akt ık?

“Mecbur Alacaksın, Gençler Yazmış,Bize Getirmişler, Aksi Yakışır Mı?”

ÖZGÜR TUTSAKLARA TEK TİP ELBİSE GİYDİREMEDİ! 51

13 Ocak2013

Yürüyüş

Sayı: 347

Page 52: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Devrimci İşçi Hareketi’niniki neferiydiler. İstanbul’da Ba-sın-İş Grevi’nde, patronlarakarşı direniyorlardı. 19 Ocak1980’de grev nöbetini bitirdik-ten sonra kurulan bir pusuda fa-şistler tarafından katledildiler.

Devrim hamalı... Devrimin yükünü omuzlayan, herkoşulda yüreği ve beyni Parti için çalışan, büyük iş, kü-çük iş demeden her işe koşan yoldaşlarımızı anlatmayaçalışırken kullanırız bu kavramı. Ayşenur'u da anlatabi-lecek en iyi kavramlardan biridir bu.

'90'lı yılların Atılım’ında, Ankara'nın sarsılmaz denilenstatüleri kırılmaya başladı. Ayşenur bu süreçte AnkaraDEV-GENÇ'te Birtan'la, Berdan'la, Besat'la, Mustafa Ak-taş'la bu ruhu taşıyanlar içerisindedir. Aynı dönemde az-gınca saldırılar da başlar. O dönemde de Ayşenur gibi tekbaşına da olsa yükü omuzlamaktan çekinmeyenlerle, bağ-lılığını, kararlılığını kaybetmeyenlerle büyüdü kavga.

DEV-GENÇ’in yılmaz militanlarından biriydi. Son-ra aynı kararlılığını emekçilerin kavgasına taşıdı. "De-mokratlık"ın revaçta olduğu, düzen soluna sırtını daya-yıp sendikacılık yapıldığı günlerde Ayşenur devrimci birsendikal hareket yaratmanın çabası içerisindeydi. Bıkmadı,usanmadı neredeyse sıfırdan başlayıp Sağlık-Sen'in ya-ratılmasını omuzladı. Bir gün Ankara Hastanesi'nin

bahçesinde eylemde, bir gün DSG kampanyasında ya daAnkara Özgür-Der'de bir seminerde oldu. Yoldaşlarını sev-meyi, onlarla tüm güzellikleri paylaşmayı ama onların ek-sikliklerini, olumsuzluklarını düzeltmek için çaba har-camayı kendine görev edinenlerdendi. Bir yoldaşı mı has-talandı ya da şubeden yeni çıkan biri mi var? Fazla im-kanları olmasa da yoldaşlarının tedavisi için seferber olur-du. Yoldaşlarıyla ilişkide ne sekterliğe, ne liberalliğe düş-meden ilişkilerini olması gerektiği gibi yürütürdü. Yerigeldi mücadeleyi bırakan sorumlusunu yeniden kazan-mak için günlerce konuştu, yeri geldi birine tavır alınmasıgerektiğinde hiç tereddütsüz oldu. Her şey Ayşenur içintereddütsüz ve netti.

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ni bitirmişti.Düzende rahat bir şekilde yaşayabilirdi, ki, ailesi de onumücadeleden koparmak için birçok yönteme başvurdu.Ama Ayşenur tüm bunları elinin tersiyle itti. Çevresin-de birçok kişinin anasını-babasını "keşfettiği", “ailevi so-runlar”ı farkettiği koşullarda o gerçek ailesiyle daha dasıkı bütünleşti.

Ankara DEV-GENÇ'ten, Sivas-Tokat-Kayseri illeri-nin sorumluluğuna kadar uzanan 6 yıllık devrimcilik ha-yatına birçok şey sığdırdı. Öğrendi, öğretti. Mücadele, tekbaşına bir örgüt olan, tek başına bulunduğu yeri örgüt-leyen devrimciler istiyor. Biz de Ayşenurlar’dan öğre-neceğiz.

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

Yoldaşları Ayşenur Şimşek’iAnlatıyor:

O BİR DEVRİM HAMALI

Anıları Mirasımız

Devrimci Memur Hareketi’nin ön-der kadrolarından, Sağlık-Sen’in ku-rucularındandı. 1993-94’te DevrimciSol Güçler’in Ankara-İç Anadolu Ko-ordinasyonu’nda görev almıştı. 24Ocak 1995’te kontrgerilla tarafından ka-

çırıldı ve kaybedildi. Aylar sonra 13 Ni-san’da Kırıkkale’de işkence yapılarak katledilmiş ola-rak bulundu.

Aynur ŞİMŞEK

Gine-Bissau bağımsızlık mücadelesininönderi Cabral, Portekiz’in Lizbon şehrindeöğrenciyken Afrika’nın ulusal bağımsızlığıiçin mücadeleye katıldı. 1950’lerin ortasın-da Gine'nin Ulusal Kurtuluşu İçin Hareket’i(MING) kurdu. Fakat MING’nin yasallıkla

sınırlı mücadelesiyle sonuç alınamaması,yeni bir örgütlenme ve mücadele biçimini gündeme getir-di. 1956’da illegal olarak Gine ve Cabo Verde'nin Bağım-sızlığı İçin Afrika Partisi'nin (PAIGC) kuruluşuna önder-lik yaptı. 1962’de gerilla savaşına başlandı. Gerilla kısa sü-rede ülkenin büyük bölümünü ele geçirdi. Cabral, nihai za-fere çok yakınlaşıldığı bir zamanda, 23 Ocak 1973’te PİDE(Portekiz İstihbarat Örgütü) ajanları tarafından katledildi.Gine halkı aynı yılın Eylül’ünde bağımsızlığına kavuştu.

Amilcar CABRAL

Devrimci öğrenciler, o gün Cer-rahpaşa’da sağlık işçilerine ve ardın-dan Vatan Mühendislik Yüksek Oku-lu'nda gerçekleştirilen faşist saldırıla-ra karşı Fatih’e doğru yürürken faşistlerbir kez daha saldırarak Kerim Ya-

man’ı katlettiler. Kerim Yaman İYÖKDüyesi Cepheciler’in önderliğinde bir direnişe dön-üştürülen 50 bin kişinin katıldığı bir törenle Akhisar’auğurlandı.

Kerim YAMAN

19 Ocak - 25 Ocak

“Kendime düne göre daha fazla güveniyorum.Çünkü benim hareketim temiz ve ben de onun bir

parçasıyım” Ayşenur ŞİMŞEK

Bahri MUTLU Cemal KARAPINAR

Page 53: Yürüyüş dergisi 347. sayı

Önderliğiy-le, teorisyenli-ğiyle, Rus-ya’nın ve dün-yanın kaderinideğiştiren EkimDevr imi’n inyolunu aydın-

lattı. Dünyanınilk proletarya ik-

tidarının kurulmasında, ilk sosyalistinşanın gerçekleştirilmesinde Sovyetişçilerine, köylülerine, aydınlarına kı-lavuzluk yaptı.

1870 yılının Nisan'ında RusyaSimbirsk’te dünyaya geldi. Devrim-ci düşüncelerle ağabeyi aracılığıylatanıştı. Ağabeyi Rus Çarı’na karşısuikast düzenlemekten dolayı idamedildi. 18 yaşında ilk illegal grup için-de yer aldı. Lenin, ağabeyinin de üye-si olduğu Narodnikler’in mücadele-sinden çıkardığı derslerle, Mark-sizm’in ışığında yürümeye devametti. 1890'lı yılların ortasında Pe-tersburg'da İşçi Sınıfının Kurtuluşuİçin Mücadele Birliği adındaki ille-gal örgütlenmenin kuruluşuna ön-derlik etti. Ki bu örgütlenmeler, dev-rimci bir partinin de çekirdeğinioluşturacaklardı. Örgütleyiciliğiyle,teorik önderliğiyle giderek öne çık-tı. 1901'de RSDİP'in yayın organı Is-kra'da yazı kurulu üyesi oldu. Lenintakma adını ilk kez burada kullandı.

Sürgünler, ayaklanmalar, yenil-giler, oportünizme, sosyal şovenizmekarşı verilen mücadeleler içerisinde,ayrışmalar ve saflaşmalarla BolşevikParti’nin yaratılmasına önderlik etti.Önderi olduğu parti, 1917 EkimDevrimi’ni gerçekleştirdi. 1919’daonun önderliğinde Üçüncü Enter-nasyonal kuruldu. Dünya devrimcihareketi yeni bir ivme kazandı.

21 Ocak 1924’te aramızdan ay-rıldığında, dünya halklarına her daimyol gösterecek bir devrim tecrübesinive onun teorik ifadesi olan bir öğre-tiyi miras bıraktı.

Dünyanın tüm devrimcileri, onuntarihsel, siyasal, teorik mirasıylasosyalizm uğruna savaşmaya de-vam ediyorlar.

Vladimir İlyiçUlyanov LENİN

Devrimcilere Kalkan Elleri Kıracağız!İstanbul Küçükarmutlu'da 9 Ocak günü, sabah saatlerinde, mahallede çe-

telere ve yozlaşmaya karşı mücadele eden Halk Cepheli Çağrı Avcı, çetele-rin saldırısına uğradı. Avcı’ya düzenlenen bu saldırı Halk Cepheliler tarafındanaynı gün akşam yapılan yürüyüşle protesto edildi. Eylemde, “Hiç bir yol-daşımıza yapılan saldırı cezasız kalmayacak, çeteler bu yaptıklarının hesa-bını verecek” denildi.

“Çeteler Halka Hesap Verecek” pankartı açılan eylemde, “Halkımız Saf-lara Hesap Sormaya”, “Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş”,“Kurtuluş Kavgada Zafer Cephede” sloganları ile son durağa yüründü. Bu-rada yapılan açıklamada konuşan Hale Nur Elibüyük, Küçükarmutlu’nun sı-radan bir mahalle olmadığını, devrimcilerin kanıyla kurulan bir mahalle ol-duğunu söyledi. Eylemin ardından mahalle halkı çetelere karşı nöbet tuttu.Yürüyüşe 60 kişi katıldı.

CEPHE: ÇETELERLE İŞBİRLİĞİYAPANLARDAN HESAP SORMAYA

DEVAM EDECEĞİZ!Armutlu'da çetelerle işbirliği ve torbacılık yapan Vatan Büfe'ye Cephe-

liler tarafından 5 Ocak günü bomba ve molotoflarla eylem düzenlendi. Ya-pılan bombalı ve molotoflu eylemde Vatan Büfe'nin dış cephesi tamamen yan-dı, iç bölümleri ise tahrip oldu.

Cephe tarafından yapılan açıklamada: “Çetelerle işbirliği yapanlardan he-sap sormaya devam edeceğiz” denildi.

Armutlu'da çetelerin ve uyuşturucu satıcılarının halka ve devrimcilere yö-nelik saldırılarının polis desteğiyle, özellikle son 3 aydır daha da arttığı be-lirtilerek, “Son 3 ayda bir gece yarısı mahalle halkına sopalarla, satırlarla sal-dırılmıştır. İnsanların kafaları ve kolları yarılmış, yaralanmıştır. Genç kız-larımızın onuruna, namusuna göz dikip taciz etmişlerdir. Devrimcileri ka-çırmaya çalışıp öldürmek veya linç etmek istemişlerdir. Zehirlerini sokak baş-larında açıktan satmaya başlamışlardır.

Vatan Büfe de tüm bu suçlarla ortak olan, bu namussuzlukları yapan pis-liklerle birlikte esrar satan ve karargah haline gelen yerlerden biridir. Bu ne-denle hedefimizdir Vatan Büfe!

Bu yapılan eylem sadece bir uyarıdır. Eğer aynı suçları işlemeye devamederseniz misliyle hesabını sormaya devam edeceğiz. Bundan emin olabi-lirsiniz. Tarihimiz bunun kanıtıdır.

Armutlu Cepheliler’in, halkın kanlarıyla kurulan bir mahalledir. Armut-lu'nun tarihi çetelerle, mafyalarla, uyuşturucu satıcılarıyla mücadeleyle do-ludur. Ve bu mücadele mahallemizdeki pislik yuvalarını tamamen temizle-yinceye kadar bitmeyecektir. Devrimcilere ve halka yönelik yapılan her sal-dırının hesabını misliyle sormaya devam edeceğiz!” denildi.

Page 54: Yürüyüş dergisi 347. sayı

3 Ocak 2013 tarihli CumhuriyetGazetesi’nde yayınlanan habere göreAlevi kurum temsilcileri ve sanatçılar,son zamanlarda Alevi halkın yaşadığıevlerin işaretlenmesi ile ilgili açık-lamalarda bulundular. Sanatçı ArifSağ; ‘Alevileri korkutarak sindirmeyeçalışıyorlar, tedirginlik yaratıyorlar,rahatsızlık veriyorlar. Bu oyunlartehlikeli oyunlardır’ dedi. HubyarSultan Alevi Kültür Derneği ise; ‘BizAleviler ‘Maraş, Malatya ve Sivas’katliamını yaşayarak çok iyi öğrendikki devlet gerekli gördüğünde bir inan-cı, diğer inanca karşı düşmanlaştı-rabiliyor, şuursuzlaştırabiliyor, kat-liamlara zemin hazırlıyor. Bu oyun-lara gelmeyeceğiz’ dedi. İki açıkla-mada da ortak olan vurgu, Alevilereyönelik son zamanlarda artan saldı-rıların ‘oyun’ olduğu noktasında.

- Sivas’ta 33 canımız diri diri ya-kılıyor; OYUN OLUYOR…

- Çorum’da insanlarımız katledi-liyor; OYUN OLUYOR…

- Maraş’ta 111 canımız katledili-yor; OYUN OLUYOR…

- Gazi ve Ümraniye’de 18 canımızkatlediliyor; OYUN OLUYOR…

- Malatya’da Alevi bir Aile linçsaldırısına uğruyor; OYUN OLU-YOR…

- Onlarca bölgede evlerimiz işa-retleniyor; OYUN OLUYOR…

- Cemevlerimiz yakılmaya çalı-şılıyor; OYUN OLUYOR…

Hayır! Oyun moyun yok. Açıkbir şekilde Alevilere saldırı var. Yenikatliamlar için hazırlık var. Egemen-

ler, bir yandan Alevihalkı sindirmek, asi-mile etmek için yenisaldırılar örgütlüyor,diğer yandan da‘oyuna gelmeyin’diye propaganda ya-pıyor. ‘Oyuna gel-meyin’ sloganı kat-liamcıların sloganı-dır. Suçlarını örtbasetmek için kullandık-ları kılıftır. Egemen-ler tarafından her tür-lü saldırı örgütlenirama bunun karşısında Alevilerin ör-gütlü bir şekilde sesi çıktığı zaman‘aman oyuna gelmeyin’ denir. Se-simizi çıkartmamamız istenir. Susalımistenir. Katledilelim ama sesimizi çı-kartmayalım istenir. Katliamlara karşıdirenmeyelim istenir. Susalım, sinelimistenir... Konuşursak oyuna gelmişolacağız. Onun için katledilmeye de-vam etmemiz istenir.

Alevi halkımız gerçekleri görme-lidir. Her gün yeni bir saldırı ilekarşı karşıyayız. Her gün yeni bir evişaretlenmesi, yeni bir saldırıyla karşıkarşıya kalıyoruz. Aşağılanıyoruz,hakaretlere uğruyoruz. İnançlarımızyok sayılıyor.

Bize, ‘oyuna gelmeyin’ diye sözsöyleyenler, ‘oyun’un ne olduğunuşöyle bir düşünmelidirler. Hiçbir kat-liam hazırlığı ‘oyun’ denerek yu-muşatılamaz, muğlaklaştırılamazve içi boşaltılamaz. Saldırı da sal-dıran da açık ve net olarak ortadadurmaktadır. Alevi örgütlerine ve ay-dın-sanatçılara düşen görev, “sağ-duyu” çağrıları yapmak değil; Alevihalkın örgütlenmesi, güç olması, za-limin zulmüne karşı direniş için çağrıyapmaktır. Böyle olmadığı noktada,Aleviler’in bölünüp parçalanması,egemenlerin işine gelecektir.

Egemenler, Alevileri hayatın heralanında sindirmeye, baskı altına al-maya çalışıyor.

Alevilere karşı bir başka baskı

haberinde ise; Bayrampaşa ÇevikKuvvet Şube Müdürlüğü’nde ça-lışan Erol Uygun adındaki polis,‘Alevi olduğu gerekçesiyle’ gördüğübaskılar nedeniyle intihar etti. UygunAlevi inancına sahip bir polisti vebu nedenle ‘cemaat’ baskısı altın-daydı. Kendi söylemlerine göre ‘mes-leğini seviyordu.’ Mevcut sistemikorumak için var olan polis teşkila-tında görevli bile olsanız baskı al-tındasınız. Sistem sizi her yönüyleasimile etmek, yok saymak için baskıuyguluyor. Düşmanlık gösteriyor.

Defalarca çağrı yaptık ve yineyapıyoruz: Devletin faşist kurumla-rından alacağınız paraya onurunuzusatmayın. Bu kurumlarda yer alıphalka zulmetmeyin. Zıkkım olsunhalka zulmeden kurumlardan alaca-ğınız ekmek paraları. Böyle bir ek-meği kendinize layık görmeyin, istifaedin faşizmin kurumlarında çalış-maktansa aç kalın, gidin simit satın.

Sonuç olarak;1- Alevilere yönelik saldırılar

‘oyun’ değildir. Planlı saldırılardır.2- Bu saldırılara karşı örgütlenmeli

ve haklarımıza sahip çıkmalıyız.3- Tüm polislere sesleniyoruz.

Onursuzca kazandığınız para ‘ekmekparanız’ olamaz. Halk düşmanı ku-rumlardan kazanacağınız para yerinegidin onurunuzla çalışın, simit sa-tın.

“OYUN” DEĞİL, YENİ KATLİAM HAZIRLIĞI!

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

54

Yürüyüş

13 Ocak2013

Sayı: 347