i i Çmucadelebirligi.com/pdf/onsoz/3.pdfsevda aydin a Ç i k l a m a kýþ ‘06 4 kýþ ‘06...

113

Upload: others

Post on 05-Feb-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Kýþ sayýmýzla sizlere yeniden merhaba demeninsevincini yaþýyoruz... Gecikmiþ bir merhababizimkisi... 1 Aralýk’ta sizlere ulaþmasý gere-

    ken ÖNSÖZ, ancak yeni yýlla birlikte merhaba diye-biliyor. ÖNSÖZ olmasý gereken zamanda çýkabilseydieðer, sizleri çok farklý bir kapak, çok farklý bir merhabaile karþýlayacaktýk. Burasý Türkiye... Bizim buralardabir güne neler sýðmaz ki... Bir günde neler deðiþmezki...

    Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak yoðun bir tempoylasürdürürken çalýþmalarýmýzý, ÖNSÖZ’ü siz okurlarý-mýza ulaþtýrmak için didinirken, Ýkitelli Ekin SanatMerkezi emekçisi Sevdamýza yapýlan saldýrý ile hareke-te geçtik. Bir kadýn devrimcinin bedeninden hepimizekarþý yapýlan bu iðrenç saldýrý karþýsýnda, oluþan kin veöfkeyi örgütlemek acil görevlerimizden oldu. ÝHD’ deyaptýðýmýz basýn açýklamasýna gösterilen yoðun ilgi,devrimci dostlarýmýzýn sahipleniþi bizi daha da güçlen-dirdi. Kadýnlarýn, sanatçýlarýn ÝHD’ ye sýðmayan tepki-si Ýstiklal Caddesine taþtý. Arkadaþlarýmýzdan yaralanan-lar ve göz altýna alýnanlar oldu.

    Kamuoyuna tecavüz iþkencesini duyurduktan sonra,Ayýþýðý Sanat Merkezi dostlarýmýzýn yaptýðý ziyaretlerledoldu taþtý. Sevdamýza getirilen çiçeklerle her yan renk-lendi. Bizi yalnýz býrakmayan dostlarýmýza birkezde bu-radan teþekkür ediyoruz. Devrimci sanatýna, kavgasýnatutunarak tecavüz iþkencesinin yaralarýný sarmaya çalý-þan Sevdamýza verdiðiniz moral, destek içinde ayrýca te-þekkür etmek istiyoruz... Bu dayanýþmayý daha kolektifve örgütlü hale dönüþtürmek düþüyor bizlere...

    Kýþ sayýmýzla, dolu dolu bir ÖNSÖZ’le sizlere ve2006 yýlýna merhaba diyoruz... Kürt Dili Edebiyatý veSanatý üzerine hazýrladýðýmýz dosya hakkýndaki düþün-celerinizi bekliyoruz. 8 Mart’ýn yaratýcýsý NewYork’ludokuma iþçisi kadýnlardan Sevdalarýmýza kadar devameden kadýnýn özgürleþme mücadelesi Bahar sayýmýzýndosya konusu olarak belirlendi. Gönderilecek her biryazý daha güçlü ve dolu dolu bir ÖNSÖZ demek ola-cak. Ýlginiz için þimdiden teþekkür ediyoruz. 2006’nýnkavga dolu günlerle geçmesini diliyoruz.

    AAYYIIÞÞIIÐÐII

    ssaannaatt mmeerrkkeezzii(( KKÝÝTTAAPP DDÝÝZZÝÝSSÝÝ-33 ))

    Genel Yayýn YönetmeniSongül Yücel

    Yazý KuruluSongül YücelBurcu SavurÜlkü Þeyda

    Ofset Hazýrlýk Kapak tasarým

    Þahin YüceBaský: Ser MatbaasýMücellit: Ser Mücellit

    0212 565 17 74

    ÝstanbulÝstiklal Cad. Rumeli Han 88/11 Kat: 6 Tel: 0212 292 13 48 Ýzmir 1337. Sk.No:18Tel: 0232 446 35 14 Çankaya AntepAkyol Mah. Þaban Sk. No: 2/6 Tel 0342 230 38 74

    [email protected]

    [email protected]

    ÇÇII NN

    GGII

  • Ben yaklaþýk 1 yýldýr “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” diyen, Ýkitelli EKÝN SANAT MERKEZÝ ‘ndeçalýþma sürdürüyorum. Sanatýn deðiþtirici dönüþtürücü gücüne inan ben, insanlýðýn ileriye doðru yaptýðý yürüyüþtesanat cephesinde yer alýyorum. Benim þahsýmda hepimize yapýlan bu saldýrýnýn altýnda yatan neden bizleri iþçi veemekçi halklarýn özgürlük mücadelesinden uzaklaþtýrmaktýr. Çürütücü, yoz burjuva deðerlerin karþýsýna, onuru,erdemi, paylaþýmý yerleþtirmeye çalýþan bizlerin asýl hedefleri... Burjuva deðer yargýlarýna parçalayan çalýþ-malarýmýzdýr yok etmeye çalýþtýklarý...

    Neden bugün oldu bu saldýrý denilebilir... Nedeni, Þemdinli olaylarýna ve devletin Kürt –Türk halklarýný bir-birine düþürme çabalarýna karþý yapmýþ olduðumuz ‘ Emekçi Halklar Buluþuyor ‘gecesine dönük bir saldýrýydý. 10Aralýk Cumartesi akþamý Bayramtepe yapýlan gecenin tertip komitesi baþkaný ve sunucusu olarak benimseçilmemde tesadüf deðildi. Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi,Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, Ýkitelli Ekin Sanat Merkezleri9 kiþilik sivil polislerce basýldý. Bu baskýn sonucunda Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi çalýþaný bir arkadaþýmýz göz altýnaalýnmýþtýr.

    Ben de 12 aralýk günü yani geceden iki gün sonra kaçýrýlýp tecavüz iþkencesine uðradým. Olay günü, 7 KasýmdaYÖK protestosunda tutuklanan aðabeyimin duruþma gününü öðrenmek için, avukatý Eylem Erkaslan’la görüþm-eye Aksaray ‘da bulunan Dayanýþma Hukuk Bürosuna gitmiþtim. Daha sonra Ýkitelli’ye gitmek için Yusufpaþaduraðýnda otobüs beklerken yanýma yaklaþan biri, ‘Sevda sen misin ? bir bakar mýsýn?’ diye sordu ne olduðunuanlayabilmek için ona doðru yaklaþtým ve o esnada önümüzde duran beyaz renkli Renault tipi bir araca zorlabindirildim. Bindirilme esnasýnda bir kadýnýn ‘kýzý kaçýrýyorlar kýzý’ diye baðýrdýðýný duydum. Daha tam olarakbindirilmeden araba hýzla hareket etti. Arabanýn içinde yaklaþýk bir dakika arbede yaþandý. Kafama siyah çuval gibibir þey geçirdiler. En son bana seslenen kiþinin “ver þunu, ver” dediðini duydum. Daha sonra bayýlmýþým. Üzerimesu serpilerek uyandýrýldýðýmda; yerde 3-4 santimlik bir süngerin üzerinde çýrýlçýplaktým. Ellerimle kendimi yok-ladým. Bacak aralarýmda yapýþkan bir sývý vardý. Yüzüm hala kapalýydý. Kaçýrýlýrken bana seslenen kiþi konuþuyordusürekli. Bana seslenen kiþi devamlý hakaret ve tehdit yaðdýrýyordu. “hadi þimdi git yap Devrimci Sanatýný Ekinsanatta, hepinizi böyle yapacaðýz” diyerek cinsel içerikli küfürler yaðdýrýyordu. Daha sonra alaycý bir þekilde elimetek tek elbiselerimi verdiler. Yaklaþýk 20 dakika süren kaba dayaktan sonra arabaya bindirdiler. Arabanýn bulunduðuyer garaj veya buna benzer kapalý bir alandý. Beni tuttuklarý yer ise küçük dar bir bölme gibiydi. Araba hareket ettik-ten yaklaþýk yarým saat sonra arabadan tekme tokat dýþarý atýldým. Kendime geldiðimde kafamdaki “çuvalý” çýkarýpattým. Daha sonra nerede olduðumu anlamaya çalýþtým. Ýndirildiðim yer Yenibosna Çobançeþme duraðýnýn yakýn-larý idi. Saate baktýðýmda saat akþam 21. 30 civarýydý. Olayýn þokuyla Ýkitelli Ekin Sanat Merkezine kadar 3-4 saatyürüdüm.

    Ertesi günün akþamý (13 Aralýk) olayý arkadaþlarýma anlattým ve daha sonra avukatla görüþerek önce Þehreminipolis karakoluna baþvurduk. Onlar da bizi olayýn bittiði yer olan Yenibosna 75. Yýl karakoluna gönderdi. Bizim iþlem-lerimizi bilinçli olarak uzattýlar. Saat sabaha karþý 03’e kadar uðraþmamýza raðmen adli týp iþlemlerimizi geciktirdil-er. Olayýn aciliyetini ve zamanýn önemini bildiklerinden dolayý bizi geciktirdikçe geciktirdiler. Ancak daha sonrakigün aradan iki gün geçtikten sonra adli týpa gidebildik.

    Bu saldýrý benim þahsýmda tüm kadýnlarýn devrimci kiþiliðine yöneliktir. Amaçlarý ruhumuzu parçalamak vebizi özgürlük mücadelesinden uzaklaþtýrmak. Bilmiyorlar ki bizim için namus, onur, erdem iki bacak arasýnda deðil,ideallerimize sýký sýkýya baðlanmadadýr. Kurþunun vücuda deðmesi ne ise; düþman teninin vücuda deðmesi odur...Bu bir savaþ... Onur bizim beynimizdedir... Onu ise asla ele geçiremeyecekler...

    Benim þahsýmda tüm kadýnlara ve topluma yapýlan bu iðrenç saldýrýyý lanetliyor, devrimci sanatýmý sonunakadar yürüteceðime söz veriyorum.

    Sevda Sen misinEVET BEN SEVDAYIM

    3

    Sevda AYDIN

    AÇIKLAMA

    Kýþ ‘06

  • 4 Kýþ ‘06

    Ýnsanýn kiþiliðini, genel olarakta politik kimliðini ezmeyi, parçalamayý hedefleyen iþkence, tarih boyun-ca geliþmenin önünde engel olan sýnýflar tarafýndan uygulana gelmiþtir. Sýnýf savaþýmlarý tarihi, bir çok þe-yin yanýnda iþkencenin tarihini de sunar bize. Bir toplumsal sistemden baþka bir toplumsal sisteme geçer-ken iþkence ortadan kalkmamýþ, her egemen sýnýf kendi çýkarlarý doðrultusunda onu yeniden üretmiþtir.Tarihin ilerlemesi iþkenceyi kaba biçimlerden, daha ince yöntemlere dönüþtürmüþtür. Giyotinin yerini dara-ðaçlarý, elektrikli sandalyeler almýþtýr.

    Bugün, insanlýk çürüyen bir sistemin, çürüyen yöntemleriyle karþý karþýya... Dünyanýn her yanýndanyükselen insanlýðýn çýðlýðý çürümenin boyutlarýný gösteriyor bize. Yalnýzca Ebu Garip cezaevinden yansýyangörüntüler, çürüyen bir sistem olan kapitalizmin insaný yok eden yönüdür. BBuu yyüüzzüü bbiizz,, ddooððaarrkkeenn eettrraaffaa ssaaççttýýððýý kkaannddaann ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz,, ggaazz ooddaallaarrýýnnddaann,, oodduunnuu iinnssaann bbeeddeennii oollaann ffýýrrýýnnllaarrýýnnddaann ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz iiþþkkeenncceehhaanneelleerriinnddeenn,, ddaarraaððaaççllaarrýýnnddaann ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz yyaarraattttýýððýý aaççllýýkk vvee sseeffaalleetttteenn ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz bbuuggüünnüünn ttooppllaammaa kkaammppýý GGuuaannttaannaammoo’’ddaann ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz 1199 AArraallýýkk kkaattlliiaammýýnnddaann ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz MMaarraaþþ’’ttaann,, SSiivvaass’’ttaann,, ÇÇoorruumm’’ddaann,, GGaazzii’’ddeenn ttaannýýyyoorruuzz...... BBuu yyüüzzüü bbiizz SSeevvddaallaarrýýmmýýzzaa yyaappýýllaann tteeccaavvüüzz iiþþkkeenncceelleerriinnddeenn ttaannýýyyoorruuzz......

    Komünal dönemden özel mülkiyetin egemenliðine geçildiðinde, bundan en zararlý çýkan öncelikle ka-dýn oldu. Kadýnýn bu tarihsel yenilgisi onu ezilen, horlanan bir cins durumuna düþürdü. O günden bu günekadýnýn özgürleþme mücadelesi en sert yöntemlerle bastýrýldý. Yaþamdan uzaklaþtýrýlan kadýn eve, kocasý-nýn yataðýna hapsedildi. Bu tutsaklýða karþý çýkan kadýnlarýn mücadeleleriyle dolu tarih denilen þey... Aynýzamanda katliamlarýyla... Kimi zaman cadý denilerek ateþlere atýldýk, kimi zaman þeytan olduk... Namus a-dýna sokak ortalarýnda öldürülür olduk...

    Tarihin derinliklerinde farklý yüzyýllarda yaþamýþ kadýnlarý tanýmak, yaþadýklarýný, duygu ve düþünceleri-ni, kavgalarýný öðrenmek, onlarýn yaþamýnda kendini aramak, kendinde onlarý bulmak, bir kadýn olarak, odirengen, güçlü güzel kadýnlarýn yarým kalan, gerçekleþtiremedikleri yaþama, kavgaya dair özlemlerini de-vam ettirme sorumluluðunu hissetmek... Kendi yaþamlarýmýzla onlarýn yaþamlarýný, umutlarýný, özlemlerini,gelecek güzel düþlerini, aradýklarý masal aþklarýný bulmaya çalýþmak, kendin için ve onlar için yaþamak...Kendimizden önceki kuþakla gelecek için kurulan bu köprü, o kadar güçlü ki, kendimizi bir çok kadýnýn de-neyimi ve birikimiyle çoðalmýþ hissediyoruz...

    “Onlar sanýyorlar ki, bizim varlýðýmýz bedenlerimizden ibarettir... Bedenlerimizi hücreye atýyor, acýlarçektiriyor, iþkence ediyor, el uzatýyor, örseliyor... Bedenlerimizi örseleyerek onur ve erdemide örselediðinisanýyor... Bilmiyorlar ki bizim için onur ideallerinden, sosyalizm düþlerinden vazgeçmemektir... Aklýmýz kendi

    êdî beseartýk yeter

    Sýla ERCÝYES

    Gün

    dem

  • bedenimizin çektiði acýlarda deðil... Her üç saniyede bir dünyada ölen çocuktadýr, hergün aç-lýk iþkencesini çeken dört milyar insandadýr. Dört milyar parçaya bölmüþüz bedenimizi... Han-gi güç, hangi zorba, hangi aþaðýlýk saldýrý bu varoluþa zarar verebilir? Baþtan aþaðýya alevekesmiþ, kömürleþen bedenler gördük, sýkýlýydý yumruklarý, daraðacýna çekilen boyunlar vardý,sandalyesini kendisi tekmeleyen... Kýrýlan kollar gördük, Þili’de stadyumda düþmana inat gi-tarýný çalan... Sevdamýzý gördük kaçýrýlarak tecavüz iþkencesine uðrayan, ama dimdik ayaktasýkýlý yumruðuyla “devrimci sanatýmý yapmaya devam edeceðim” diyen.

    20 yýla yakýndýr “umudumuz kavgada kavgamýz sanatýmýzla” diyerek, Ekin Sanat alanýn-daki mücadelemizi sürdürüyoruz. Sevdamýzýn þahsýnda yapýlan saldýrý, 20 yýldýr Ekin Sanat a-lanýnda yürüttüðümüz inatçý çalýþmayadýr. Bu inatçý çalýþmayý omuzlayan biz kadýnlaradýr.

    Batmanlý kadýnlar “bizler çýðlýklarý evlerin duvarlarýnda kýrýlmýþ, adý intihara çýkmýþ þehringenç kadýnlarý ve yüreklerinden parçalar koparýlmýþ analarýz” diyerek, êdî bese diye haykýra-rak, Kürt ve Türk kadýnlar arasýnda olmasý gereken dayanýþmanýn en güzel örneði vermiþler-dir. Bu birlikteliðin daha örgütlü hala getirilmesi için yapacak daha çok þey var diyoruz.

    Bir Alman polisi ““ÖÖNNCCEE KKAADDIINNLLAARRII VVUURRUUNN”” demiþtir... Kendi devamlýlýðý için bunu zorunlugörmüþtür. Bizde diyoruz ki; kadýnýn yaþamý deðiþtiren dönüþtüren gücünü asla yok edeme-yeceksiniz…

    5Kýþ ‘06

  • BURJUVA SINIRLILIKBurjuva toplumu saðladýðý tüm ilerlemelere raðmen sýnýrlýlýk gösteren bir toplumdur.

    Burjuva sýnýrlýlýk damgasýný topluma vurur. Bu, burjuva toplumun tarihten gelen kýsýtlýlý-ðýdýr. Yapýsýndaki kýsýtlýlýða karþýn, yaþamýn her alanýnda büyük geliþmeler de bu toplumaltýnda gerçekleþmiþtir. Fakat, insanlýðýn geliþme düzeyi bu olamaz. Ýnsan çok daha ilerideolabilirdi. Bunun önündeki engel burjuva toplumdur, onun sýnýrlýlýk gösteren doðasýdýr.Bu nedenle, burjuva toplumdan kurtulan insanlýðýn daha ileri gideceði kesindir.

    Burjuvazi ile üretici güçlerin iliþkisini ele alalým. Burjuvazi doðuþuyla birlikte, toplu-mun baðrýndaki üretici güçleri uyandýrdý, burjuva önderliðinde onlarýn sonuna kadar ge-liþmelerinin yollarýný açtý. Feodalizmin zincirlerinden kurtulan üretici güçler, büyük bir i-lerleme saðladýlar; kendi geliþimleriyle birlikte toplumu da yeni temellerde ve daha üst birdüzeyde geliþmesinin yapý taþlarýný da döþediler. Burjuva üretim iliþkileriyle, üretici güçlerbaþlarda, sýnýrlý ve güdükte olsa birbirini karþýlýklý geliþtiriyordu. Bu iliþki süreç içinde birçatýþmaya yol açtý; bir çatýþmaya varmak zorundaydý. Çünkü üretici güçler ve toplumsal ü-retim hiçbir sýnýrlamaya baðlý olmaksýzýn geliþme eðilimi gösterir. Burjuvazi de ise geliþ-menin dürtüsü kardýr. Geliþme, kapitalistlerin kar oranýný düþürdükçe, geliþmelere yapaysýnýr koydular. Bundandýr, kapitalistlerin bilimsel geliþmelere, yeni buluþlara fren koyma-larý. Sýrf kar oranlarýný düþürüyor diye, pek çok bilimsel buluþun patent hakkýný satýn alýp,onlarý kasalarýnda kilit altýnda tuttuklarý çok iyi bilinen bir durumdur. Tüm bu bilimsel bu-luþlarýn, daha ileri teknik yöntemlerinin üretime uygulanmasýyla nasýl devasa bir üretim vegeliþmeyle karþý karþýya geldiðimizi bir düþünün: Ancak, kapitalizm insanlýk dýþý doðasý ge-reði, insanlýðýn geliþimini saðlayamaz. Ýnsanýn çok yönlü geliþmesi ancak insan toplumun-da mümkündür. Ýnsanlýk kapitalizmden kurtuluþu da daha ileri gidecektir derken tama-men nesnel gerçeklere dayanýyoruz.

    Kar burjuva toplumun itici gücüdür. Kar yapmayý düþünme ve burjuva çýkarlarý herþeyin önünde ve üstünde görme anlayýþý, ekonomi biliminde de gösterir. Baþlarda, kendialanýnda önemli geliþmeler gösteren ekonomi politik bilimi, kapitalist egemenlik gerçekle-þir gerçekleþmez, iþçi sýnýfýnýn mücadelesi kapitalistlerin çýkarlarýný tehdit eder etmez, artýkaz çok objektif bilimsel çalýþmalarýndan da geri durdu. Bu noktadan sonra Marks’ýn belirt-tiði gibi “Artýk bundan sonra bu ya da þu teoremin doðru olmamasý deðil, ama sermaye-ye yararlý mý yoksa zararlý mý, gerekli mi yoksa gereksiz mi, siyasal bakýmdan tehlikeli mitehlikesiz mi olduðu söz konusuydu.” Marks’ýn burada söylediklerini, burjuva ekonomi-politiðin bugüne kadar ki tüm geliþmesinde görürüz. Burjuvazinin hizmetindeki her ikti-satçýnýn, her ekonomi okulunun araþtýrmalarýný nasýl da, burjuva çýkarlara göre ayarladýk-larýný çok iyi biliyoruz. Burjuva ekonomi bilimi tüm yararlý yönlerini tüketmiþtir, o artýksadece insanlýðýn aleyhine çalýþýyor.

    Ekonomik alanda ki sýnýrlýlýk, politik alana yansýr. Ekonomi bilimi nasýl burjuva çý-karlarýna hizmet ediyorsa demokrasi üzerine (aslýnda burjuva demokrasisi) övgüler düzeniyi maaþlý ideologlar da ayný kapitalist güce hizmet ediyor. Burjuva demokrasisi, burjuva-zi için demokrasi, emekçi sýnýflar için ise diktatörlüktür. Burjuva demokrasisinin en uçnoktaya gidebilen biçimi olan demokratik cumhuriyet, burjuvazinin çýplak egemenliðidir.

    SANATüzerine notlar

    6

    Deniz DAÐLI

    Sanat

    Kýþ ‘06

  • Çok sayýda sanatçý 20. yüzyýlda yaþadý. Bunlarýn içlerinde bazýlarý gerçek anlam-da büyük sanatçýlardý. Onlarý pek çok çaðdaþý sanatçýdan ayýran nokta, halkýn sa-natçýlarý olmalarý, proletaryanýn sanatçýlarý olmalarýydý. Yapýtlarý çaðýn içeriðiniyansýttýðý gibi, nitelik yönünden de gerçek bir sanat eseri düzeyindeydi. Sonuçolarak 20. yüzyýlýn büyük sanatçýlarý, bir yüzyýl boyunca geniþ halk kitlelerinikuþaklar boyu etkilediler ve etkilemeye devam ediyorlar.

    Her çaðýn içeriðini dolduran geliþmeler; bu çaðýn içeriðine denk büyükinsanlar yaratýr. Geriye bunu yansýtan kimselerin hangileri olacaðý kalýr. Bu bü-yük kimselerin hangileri olacaðý büyük ölçüde rastlantýlarla belirlenir. Bilme-miz gereken, rastlantý denen þeylerin ardýnda bir zorunluluk sanal olarak, e-konomik bir zorunluluðun olduðudur. Çoðu kez bu büyük kimselerinyetiþmesinde yetiþme koþullarý dediðimiz koþullarýn büyük bir rol oyna-dýðýný da biliyoruz. Fakat bu yetiþmede belirleyici olan çaðýn toplum-sal çatýþmalarýdýr. Sýnýflý toplumlarda çaðýn içeriðini belirleyen o ça-ðýn toplumsal çatýþmalarýdýr. Büyük insanlar bu çatýþmalarý düþün-ce yoluyla, çeþitli bilinç biçimleriyle yansýtabi-lenlerdir. Kendi dönemlerini en i-leri düzeyde temsil eder bu bü-yük insanlar. Sonra bizler, sözkonusu dönemi incelemek için,

    Bu en ileri gidebilen demokratik cumhuriyet bile kýsýtlýdýr, güdüktür, tek yanlýdýr. Burjuvatoplumda, sýnýf mücadelesinin en rahat geliþebileceði demokratik cumhuriyet biçiminde–bu biçimi onun burjuva içeriði belirlediði için- proletarya kamu faaliyetine katýlýmýndandýþtalanmýþtýr. Emekçi sýnýflarýn savaþýmla elde ettiði demokratik haklar burada bile güdük-tür, sakatlanmýþtýr. Burjuva toplumun demokrasisi baþka türlü olamaz. Yapýsýndaki sýnýrlý-lýk, kötürümlülük ve tek yanlýlýk aþýlamaz.

    Toplumdaki sýnýf çatýþmasý sanat üzerinde etkide bulunur. Güçlü, nitelikli içeriðe sa-hip sanat bu çatýþmayý yansýtabilendir. Bunun içinde burjuva etkiden, burjuva bakýþ açýsýn-dan kurtulmak gerekiyor. Bu ise belli bir geliþme derecesini gerektirir. Tüm burjuva etki-ye ve burjuva sýnýrlýlýða karþýn, sanat alanýnda büyük eserler verildi. Hiç þüphesiz, burjuvasýnýrlýlýk olmasaydý, sanatta daha ileri gidilebilirdi. Sanatta sýnýrlýlýk dönemin koþullarýndanve egemen sýnýfýn bakýþ açýsýnýn sanatta da hakim bakýþ açýsý olmasýndan ileri geliyor. Bukoþullar kalkar kalkmaz, sanat yaratýmý gerçekten özgür sanat yaratýcýlýðýna kavuþur. Bununilk adýmýný gerçekçi yazarlar attý. Gerçekçi yazarlar, bakýþlarýndaki tüm burjuva sýnýrlamayaraðmen, içinde bulunduklarý koþullarý anlatan dev yapýtlar ortaya çýkardýlar. Toplumcu ger-çekçilik ise devrimci bir sýnýfýn, proletaryanýn bakýþ açýsýyla çok daha büyük eserler verdiler,veriyorlar.

    Burjuva sýnýrlýlýða raðmen büyük sanat eserleri verme, artýk çok gerilerde kaldý. Bur-juva sanatýn geldiði nokta çürümüþlüðün, kabalýðýn, karamsarlýðýn, yabancýlaþmanýn ve çö-küntünün yüceltilmesidir. Bu da, burjuva toplumun geldiði yere uygun düþer; çözülüp, da-ðýlma ve geri döndürülemez çöküþ. Bu toplum tüm geliþmesi boyunca kendi yýkýmýný ha-zýrlamýþtýr. Yeni toplum maddi koþullarýyla, devrimci kitleleriyle, sanatýyla, tüm görkemiy-le geliyor. Proletaryanýn dünya çapýndaki yükseliþi karþýsýnda yarýnsýzlýk korkusuna kapýlanburjuvazi gerici olan ne kadar görüþ, ideoloji vb. varsa, hepsini öne çýkardý. Böylece, yal-nýzca ekonomik alanda miadýný doldurmakla kalmadý, kültür ve sanatta da ayný durumdaolduðunu gösterdi.

    Burjuva sanat anlayýþý iflas ederken, baþka bir sanat anlayýþý, proletaryanýn yükseliþinebaðlý olarak, çoktan geliþmeye baþladý. Proleter sanat anlayýþý insanlýðýn geleceðe güvenlebakmasýný tüm özellikleriyle içinde taþýyor. Ve insanal özü için insanlara taþýyor. Ýnsan so-yu, güzelliðin yasalarýna göre, sanat yapmaya devam edecektir.

    7Kýþ ‘06

    20. YÜZYILIN BÜYÜK SANATÇILARI

  • o dönemi en ileri düzeyde temsil etmiþ kimselerin görüþlerine baþvururuz. Burada bir þeybizi yanýltmasýn: Bir tarihsel dönem hakkýnda saðlam bir görüþ sahibi olmak için, o dö-nem insanlarýnýn kendileri hakkýnda ne düþündüklerine deðil; adý geçen dönemin nesnelþartlarýna bakarýz. Ama zaten, o dönemin en ileri ve büyük insanlarý, kendi dönemlerininnesnel þartlarýný yansýttýklarý için büyüktürler. Tarih araþtýrmalarý çok yönlü yapýlýyor. Buçok yönlü araþtýrmalar, tarihin her dönemi için bize geniþ olanaklar sunuyor. Ve bizler buolanaklarý kullanarak toplumlarýn geliþmelerini nasýl olduðunu ortaya çýkarýyoruz. Böyleceo “büyük adamlar” denilen kimselerin, o düþüncelere nasýl vardýklarýný da anlamýþ oluyo-ruz. Bu büyük kimselerin görüþleri, örnek olarak Aristoteles bize yaþadýðý çaðý anlamamýz-da ýþýk tutar. Çünkü Aristoteles kendi çaðýný en ileri düzeyde temsil eder.

    Dýþýmýzdaki dünyayý çeþitli biçimlerde özümleriz; düþünce yoluyla (felsefi olarak), bi-limler yoluyla ve pratik-bilinç olan sanat yoluyla. Büyük sanatçýlar dýþýmýzdaki dünyanýnbu pratik bilinç yoluyla en iyi biçimde özümleyebilenlerdir. 20. yüzyýl bu durumda olançok sayýda büyük sanatçý çýkardý.

    Bu büyük sanatçýlar; Aynzeþtayn (Potemkin Zýrhlýsý), M. Gorki, Mayakovski, A. Þo-lohov, B. Brecht, Ý. Ehrenburg, P. Neruda, P. Picasso, Nazým Hikmet, L. Aragon, Lor-ca, Hemingway, J. London, Steinbeck, T. Kornoros, A. A. Bek S. Ostrovski gibi ustalarve daha pek çoklarý sayýlabilir. Tek tek alýndýklarýnda bu büyük sanatçýlarýn güçlü yönleri

    olduðu gibi, zayýf yönlerinin de olduðu görülecektir. Fakat sanatlarýyla, mücadelele-riyle bir yüzyýl içinde çok sayýda insaný etkilediler. Fakat bir sanatçý ne kadar büyük

    bir eser yaratsa da kendi dýþýndaki dünyayý bütün yönleriyle anlatamaz. Koskocatoplumsal çatýþmayý sanatçýlarýn duygularýna indirgemek, hiç þüphesiz büyük birdarlýk olurdu. Sýnýflar arasýndaki toplumsal çatýþma ancak karmaþýklýðý ve bütün-

    lüðü içinde kavranabilir. Sanat ancak, bunun bir yönünü verebilir. Bu büyüksanatçýlar çaðýn ana içeriðini - kapitalizmden komünizme geçiþ olan içeriði –kendi cephelerinde verebildikleri için, etkileri sonraki yüzyýllarda da sürecektir.

    Bu ve daha pek çok sanatçýyý çýkaran koþullar 20. yüzyýlýn proleter devrimler ça-ðýdýr. Bu temele baðlý olarak her toplumcu gerçekçi sanatçýyý etkileyen somut o-

    laylar vardýr. Örnek M. Gorki’yi çýkaran koþullar üç Rus devrimi ve bu devrimi ya-ratan çok yönlü çeliþkiyi barýndýran Rusya’nýn toplumsal yapýsýdýr, Rus devrimci

    proletaryasýnýn devrimci atýlganlýðýdýr. N. Hikmet’i ortaya çýkaran koþullar Türki-ye’deki toplumsal çatýþmalarýnýn yanýnda Ekim Sosyalist Devrimi’dir, onun dünyada-

    ki etkisidir. Daha sonralarý Ýspanya Ýç Savaþý pek çok sanatçýyý etkiledi. Picasso, Heming-way, Neruda ve daha baþkalarý Ýspanya Ýç Savaþý’ndan, derinden etkilendiler. Ýspanya hal-kýnýn ve gönüllülerin faþizme karþý gösterdikleri büyük kahramanlýk sesini birçok sanatçý-da buldu. Onlarýn bakýþ açýlarýný deðiþtirdi. Bunlardan biri olan Neruda, bu deðiþimi birþiirinde anlatýr: “Belki de ben o zaman deðiþtim” Neruda’nýn bu sözleri, büyük bir sanat-çýnýn görüþlerini etkileyen þeyin çaðýn devrimci içeriði olduðu, halkýn o büyük eylemi ol-duðu hakkýnda bize açýk bir fikir veriyor. Hiçbir kimse çaðýndan baðýmsýz deðildir.

    En çok üzerinde durulan konulardan birisi, neden bugün böyle büyük sanatçýlarýnçýkmadýðýdýr. Bunu deðiþen koþullarda ve deðiþen kitlelerde aramak gerekir. Bugünkü ko-þullar, 20. yüzyýlýn baþlarýnda ve ortalarýndakinden farklý. Uluslar arasý iliþkiler daha kar-maþýk hale geldi. Bu kadar karmaþýk durumu anlamak için, daha güçlü birikim, daha güç-lü teorik potansiyele ve pratik-bilince ihtiyaç var. Hiç þüphesiz günümüzün daha karma-þýk sorunlarýný yansýtacak büyük sanatçýlar olacaktýr. Fakat daha öne çýkan þey, kollektif

    çabalardýr. Ancak kollektif çalýþma günümüzün sorunlarýný doðru koyabilir ve çözüm-leyebilir. Bunun için gerekli olan güçlü birikim kitlelerde var. Zaten kitleler debu yönde uzun bir yol aldýlar, büyük bir deðiþim geçirdiler. Kapitalizm dahafazla insanýn sanatla uðraþmasýný engelliyor. Emekçilerin ekonomik yaþamlarýsanatla uðraþmalarý önündeki en büyük set. Fakat proletarya sanat alanýndakiiddiasýný ispatlamýþtýr. Gerçekçi sanatýn oluþmasýna daha geniþ olarak katýla-bilecek durumdadýr. Böylesine güçlü bir zeminde, çok zengin ve büyük sanateserleri çýkacaktýr.

    8 Kýþ ‘06

  • 9Kýþ ‘06

    Ýnsanlar öteden beri yalnýzlýk çekmiþlerdir. Fakat en yýpratýcýsý ve en yýkýcýsý burjuva top-lumda çekilen yalnýzlýktýr. Bu toplumun bireyleri “kalabalýk içinde yalnýzlýk” içindedir. Büyükyýldýz topluluðu içinde tek baþýna bir yýldýz. Kalabalýk topluluklar içindeki bu ýssýzlýk kiþiyi bü-yük ölçüde tahrip eder, onu kuþatýr. Kapitalist toplumun çýkarcý, bireyci anlayýþý o noktaya çý-kar ki, sistem tüm katýlýðý ve acýmasýzlýðýyla bireyi çepeçevre sarar ve toplumla birey arasýndaderin bir kopukluk ve büyük bir boþluk yaratýr. Birey toplum karþýsýnda kendisini yalnýz, dýþ-lanmýþ ve boþlukta hisseder. Burjuva toplumun çoraklaþmýþ, insansýzlaþmýþ, ýssýzlaþmýþ çölünehoþ geldiniz.

    Ýlk toplumlarda bireylerle toplum birlik içindedir. Hep birliktedir. Ýnsan doðayla da dahabir iç içedir. Doðayý kendisinden ayrý olarak görmez. Doðanýn bir ürünü olan insan, doðanýnkarþýsýna çýkar. Topluluklarýn, birliði daðýlýr, birey toplumla çatýþýr. Bu, insanlýðýn özel mülkiye-te giriþidir ayný zamanda. Bu, yabancýlaþma sürecidir. Yabancýlaþma derinleþtikçe bireyin çevreile bireyin bireyle çatýþmasý da o ölçüde þiddetlenir. Yabancýlaþma bireyin tüm düþünce vedavranýþ biçimini etkisini altýna alýr. Birey kendisini açmazda hisseder. Þairinsöylediði gibi bir durum çýkar ortaya:

    Daha ssoonrra baþkalarrýna ssoorrdum, kadýnlarra, eerrkeekleerree,nee yaptýklarrýný böylee birr açmazdavee nassýl öðrreendikleerrini yaþamayý:dooðrrussu yanýt veerrmeedileerr,danss eedeerreek yaþayýp gidiyoorrlarr.Her tarihsel dönem gibi; burjuva toplumun da yaþamýný kazanma bi-

    çimi var. Burjuva toplum emeðin özel toplumsal bir biçimi olan ücretli e-meðe dayanýr. Bu, emeðin özel kapitalist biçimi, meta fetiþizminin temelidir. Meta fetiþizmin-de, üretici güç bireylerin kendi toplumsal iliþkileri gibi görünmez, bu toplumsal iliþki dýþýndaonlara dýþ bir güç, yabancý bir güç olarak gelir. Emeðin toplumsal niteliði bireylere, ürünlerinkendilerinin nesnel niteliði olarak görünür. Marks ve Engels’in söylediði gibi:

    “Bu üretici güç, onlara, nereden gelip nereye gittiklerini bilmedikleri ve dýþlarýnda varolanyabancý bir güç olarak görünür; onlarýn denetleyemedikleri bir güçtür bu; insanoðlunun hemiradesinden, hem de eyleminden baðýmsýz olarak, çeþitli geliþme düzeylerinden geçer, bununlada kalmayarak, insanoðlu iradesine ve eylemine yön verir.”

    Emeðin ürünleri emeðe yabancýlaþýr, onun karþýsýna baðýmsýz, ona karþý bir güç olarak çý-kar. Bu güç gitgide öyle büyür ki, tüm aðýrlýðýyla, onu üretenin, emekçinin omuzlarýna çöker.

    Meta üretimine dayanan bir toplumda, meta fetiþizmi, yabancýlaþma kaçýnýlmazdýr. Ýnsa-nýn üretim sürecini denetleyeceðine, üretim sürecinin çalýþanlarý baský altýnda tuttuðu bir yerdetüm bunlar baþka türlü olmaz. Meta üretiminin kalktýðý, üretim araçlarýnýn ortak mülkiyetinde,emeðin bireylere eþit daðýtýldýðý bir toplumdadýr ki, emeðin toplumsal güçleri insanlara yaban-cý gelmez. Onlarýn öz toplumsal güçleri olarak onlara hizmet eder.

    Kapitalist toplumda tüm bireylerin istemleri birbiriyle çatýþýr. Ancak üretimin ortaklaþadüzenlendiði, belli bir plana göre yapýldýðý, özgür bireylerden oluþmuþ bir toplumda, yaþamýnher alaný ortaklaþa örgütlenir. Birey toplumla birlikte, toplum içinde özgür olur. Bireyle toplu-mun, toplumla doðanýn yeni bir iliþkisi kurulur; burada yalnýzlaþma, yabancýlaþma son bulur.

    Ýnsanlýðý burjuva çýkarcýlýktan, bireycilikten, yabancýlaþmadan, onun katýlýðýndan ve acýma-sýzlýðýndan kurtaracak olan kurtuluþ yolu, yine bu toplumun baðrýnda ortaya çýkar. Bu yol top-lumsal devrim yolunda, sosyalizm yolunda ortaklaþa yaþam yoludur. Bu yol, toplumun sonu-na dek tutarlý biricik devrimci sýnýfý olan proletarya tarafýndan açýlmýþtýr. Ýnsanlýk proletaryanýnönderliðinde, proletarya tarafýndan açýlmýþ olan bu yolu izleyerek o büyük amacýna, özgürlükçaðýna ulaþabilir. Ýnsan ilk defa, insanca yaþamanýn güzelliklerine varýr.

    YABANCILAÞMA VE YALNIZLAÞMA

  • Doðmak, yaþamak ve ölmek…Bir yýldýzýn göz kýrpmasý kadar kýsa hayatYüz binlerce yýllýk evrim çizgisinde bir nokta.Tarihe adý yazýlmýþ birkaç yüz insan…Oysa yüz milyarlarca insan ayaðý deðdi bu topraklaraYüz milyarlarca insan elinin iþleyip dokuduðu tarih…Kim ki ayaða kalktý gördü ufku…Kim ki dizlerinin, ellerinin üstüne çöktü, gördü topraðý.Nereye baksak, neye el atsak, arkasýnda bin yýllarýn emeði…Kim iþledi topraðý dalga dalga… insan!Kim ördü aðlarý oya oya… yine insan!Bakýrý kalayla buluþturan, tunçlaþtýran…insan!Otlarý merhem, taþý ateþ,Pamuðu kumaþ, yünü halý, deriyi tulum yapan,Yazýyý, barutu, takvimi, haritayý, pusulayý,Yýldýzlarýn, mikroplarýn adlarýný koyan?.. yine insan!Doðanýn zekayla donattýðý çocuðuBin yýllar boyu kah düþtü, kah doðrulduDepremler, volkanlar, seller, buzullar, kuraklýklardan geldi.Yaþadý… O halde

    1800’lerin baþlarý…Tüccar binyýllardýr biriktirdikleriyle üreticilerin sýrtýndanPalazlandý güçlendi…Her zamanýn gezgini, kaþifi, istilacýsý,Egemenin uzak diyarlara uzanan kolu idi… tüccar!..M.Ö 2000’ler...Fenikeliler, Asurlular ve diðerleri...Ticaret kolonilerine, konaklama yerleri; Þehirler kurdularMýsýrdan alýp resimi, Yunanistan da, yazýyý alfabeye döktüler.Mezopotamya’daki kalayý Anodoluda bakýrla buluþturdular.Pusulayý, yýldýz haritasýný kullandýlar.Girdikleri her koy, çýktýklarý her ada;yeni bir madenin, yeni bir buluþun yaðmalanmasý, taþýnmasý,çil çil altýna dönüþmesiydi.Ýlkel dönemlerde takasýn,kölecilikte paranýn,Fodalizmde tefeciliðin kurallarýný koydular.Üretimle Pazar arasýnda bir köprü,ezilenle ezen arasýnda ileri karakol,

    10

    Temade ÇINAR

    Anla

    Kýþ ‘06

    AAYYAAÐÐAA KKAALLKKTTII ÝÝNNSSAANN

    VE...

    Babil Kulesi

  • baðlaç, aracý, taþýyýcý… tücar!..18. yüzyýlýn baþlarý…Buharlý makineyi buldu insan…O, bu, þu ya da bilmem kim deðil!.. Ýnsan!..Ateþ bulunmasaydý,çakýcýlarý, kesicileri, vurucularý yontmasaydý,sabana koþmasaydý kendisi yerine öküzünü,nasýl bulunabilirdi ki buharlý makine!..Tüccar; büyük ticaret aðlarý için, daha fazla malýdayatmasaydý manüfaktürlere, loncalara,el emeði sýzarak kýrdan þehirlere,sunulmasaydý bütün bonkörlüðüyle pazara,makinenin hýzýna yetiþecek ellerürünü iþleyecek kadar geliþmeseydinasýl bulsun ki buharlý makine denen devi?..

    Bir bir yýkýldý feodalin kaleleriBurjuvazinin aðacý dikildi topraðaProletaryanýn elleriyle…Her þeyi yaratan bu eller,son düþmanýný da yarattý böylece…Ama tarihin akýþý bu!Yine geliþmiþti yeni, eskinin içinde,yine doðacak geleceði olan!..Burjuvazinin kökleri en derinlerine nüfus edecek feodalin.Tüm kayalarý parçalayacak, içine çekecek bütün özü...Hazýrlanacak proletarya savaþa,geliþecek, geliþtirecek olaný!..Böylece insan, ayaða kalkýþýnýn son dikiliþini de sunacak doðaya.Yýllarca sömürülmüþ, talan edilmiþ toprak, su, hava…Onun sevgisine ve özenine muhtaç.Elbet böyle bir görkemin bedelleri olacak.

    Gün geldi…Çürüyüp, yozlaþan, tarihin ayaklarýna dolanan feodalizm,sokaklarý dolduran ayak sesleriyle yýkýldý.Kanla yýkandý toprak, çýðlýklarla yoðruldu gök.Yine kavga, yine dikiliþ…Ve yine ayaða kalktý insan!...

    Tüccar üretimin önünü açmak,sýnýrsýzca uzanmak ister bütün pazarlara,Üretici ise özgürlük ve iþ!“Hürriyet, eþitlik, ve kardeþlik”tüccar bu vaatlerle,kendine özgü kývraklýðý ve uyanýklýðýylasýyrýldý savaþýn içinden, oturdu tahtýna.Buharýn, giyotinin ve dilin gücüyle;Kurdu devletlerini bir bir…

    11Kýþ ‘06

  • Gelecek umutlarý veözgürlük þarkýlarýylaÞehirlere akýn akýn göçtü emek, Yükselen fabrikalara iþçi, çarklara diþli olacaklar.Yeni pazarlar, yeni üretimler ister.Dünyanýn dört bucaðýndan getirilen hammadde iþlenmek ister.Ulaþmak insan ayaðýnýn deðdiði her yere,satmak ister ürününü sermaye.Daha çok üretmek, satmak ve servetine güç,gücüne servet katmak ister.Ýþçi daha az istesin kazandýðýndan,daha çok çalýþsýn ister sermaye…Ýþçi, daha az çalýþmak, daha çok kazanmak,Yarattýðý zenginliklerden yararlanmak ister. Tarihin iki karþýt gücü, en basit halleriyle ve de en karmaþýk…Emek ve sermaye!Geldiler böylece karþý karþýya.Sokaklardan kesilmedi ayak sesleri,boþalmadý zindanlar, giyotinin mesaisi azalmadý hiç!Sermaye tarihten biliyor bu ayak seslerini…Yýkýp yeni baþtan yaratan bu sesler,Hiç býrakmadý sermayenin kabuslarýný!...UzaklaþmadýÝþçiler iþ saatlerinin kýsaltýlmasý için savaþtýlar önceÝþ bulma þansýna sahipse eðer, 18 saat çalýþýrdý emekçi.Çalýþarak ölmek…Öylesine sýradan bir ölüm ki proletraya için.Yorgunluktan diþlilere sýkýþmak, kaptýrmak ayaðýný, saçlarýný makinelere,biraz ýsýnmak için geceleri, uyuyup kazanýn üstünde kavrulmak sabahaya da ulaþamadan soðuk barakadaki kirli yataðýnaDüþmek ve kapanmak yere…Yaþlandýðýnda yataðýnda deðil makineye sarýlarak ölmek!..

    “ya çalýþarak, ya da savaþarak ölmek!”Tarih baþka seçenek tanýmadý ona!Makinelerini kýrdý, barikatlar kurdu, sokak taþlarýný söktüHer ayaklanma, her dikiliþ yeni kazanýmlar yarattýHer geri düþüþle kaybetti elindekileriBurjuvazi…Ya da namý diðer Sermaye…

    Büyüdükçe azalan, daha büyük kesimleri karþýsýna alan,kendi çatýþkýlarýnda boðulan,

    baþrolde oynamak için can atan ama hep rolü emekçiye kaptýran,doymak bilmez yýkýcý…Savaþýrken rakipleriyle, bunalýmlarýna yeni pazarlar bulmalý!..Tekelleþme yolunda yutuyor,büyük balýk küçük balýðý…Birinci ve ikinci, dünya paylaþým savaþlarýyla,dünyayý kana buladý.Ýnsanlýða “esaret acý ve sefalet getirdi”

    12 Kýþ ‘06

  • “ilk barutunda yakmýþtý ilericiliðini”verecek hiçbir þeyi kalmadý gelecek adýna.sömürgeler, yeni sömürgelere, ilhaklara dönüþtü.Böylece sermayenin devleti,Tarihteki en yüksek, en karmaþýk sistemine ulaþtý.Adalet, eðitim, saðlýk, dil, din, kültür, tarih, bilim, sanat, spor, felsefe...Ne varsa insana, dair her þey kontrol altýndaVe hizmetinde olmalýydý sermayenin!..“Aslanýn tarihini yazýyor avcýlarý, yeni baþtan.”Karanlýk ve tekrar eden bir tarih bu!..Ýnandýrýlmalý geçmiþte de gelecekte de av olacaðýna;ve her daim egemen olacaðýna bu sisteminYeni pazarlara açýlmalý,Tüketmeli toplum onun için çýlgýnca.Kendisini, sevgisini, özlemine, geleceðini tüketmeli…Ýtaat etmeli itirazsýz, ona dayatýlan yaþama“Deðiþmeli ki bazý þeyler, kalsýn her þey olduðu gibi”Kýrýntýlarla yetinmeli insan!Afyonla, dinle, özentiyle, futbolla ya da ne varsa onunla.Uyuþturulmalý, çürütülmeli…Tüm bunlara raðmen ayaða kalkmaya kalkýþan,Yok edilmeli hemen!..Ýdeologlar, psikologlar, reklamcýlar, bilim adamlarý,askerler, polisler yetiþtirmeli sermayesine hizmet edecek,kendi sýnýfýna düþman!..Çünkü biliyor tarihten;ayaða her kalkýþýnda atar sýrtýndaki yükü,kurtulur ayaðýndaki prangadan insan!

    Tarih akýyor, hiçbir engeli tanýmadan...Geliþiyor üretim araçlarý,Geliþiyor eskinin içinde yeni,Geliþiyor doðacak olan!Büyümeye devam ediyor insanlýk!..Her buluþ, her ayaklanma, insaný bir öncekinden ileriye,daha büyük adýmlarla taþýmakta!..Ýnsanlýðýn birikimi zorluyor kaleleri yeniden.Bu akýþ tarihin akýþý...Yüz binlerce yýllýk hayatta kalkma, ayaða kakma savaþý,Onbinlerce yýllýk ilkel komünal toplumÜçbinyýlýk kölelik, binaltýyüz yýllýk feodalizmGiderek daralýyor zamanBurjuvazinin ömrü, bir nefes alýþ kadar kýsa.Nasýl ki sýçrayarak geliþiyor,geliþtiriyor insan,çöküþü de öyle olacak önündeki engelin.(DEVAM EDECEK)

    13Kýþ ‘06

  • Ay iyice uzaklaþtýBiletlerimiz kontrol ediliyorYine hasret kavuþturandayýz

    Hasretlerimizi yükledik vagonlaraBir kadýn gülüyor anlatýlanlara

    Ve öðrencilerVe hiç duyulmamýþ kasabalarda inecek insanlar

    Keþke müzik de olsa…Ve hasretlerimiz tatlý ezgilerle yol alsa

    Nasýl da tanýdýk bu çuf çuf sesiVe insanlar birbirine yabancý

    Ve hiç olmadýklarý kadar yakýn gidiyorlarVe hiç olmadýklarý kadar yakýn hayatlarý birbir-

    lerineVe birbirlerine su uzatmýyorlarVe erzaklarýný paylaþmýyorlar

    Yolun sonunda bitse de hasretlerHasret kavuþturanlar yola devam ediyor

    Yeni hasretlerle yüklüBelki de yýllar sonra bir vagonda

    Yine birileri düþünecek Ve kim bilir kimleri taþýdý

    Ayrýlýklar, yalnýzlýklarVe ben hep Bolþevikleri düþünüyorum bu yollar-

    daÝnsanlarýn ellerinde cep telefonlarý

    Kýsa mesaj atýyorlarAma hasret bitmiyor ki telefonlarla

    Bitmiyor ki acýlarýmýzKalýn bir kitap var elimde

    Ben 4. bölümdeyimSen kim bilir belki de…

    Taþýyoruz umudu, taþýyoruz acýlarý,Taþýyoruz sevdalarý ve çocuklarýmýzý

    Yeniyi taþýyoruz., umut, acý, sevda ve çocukiçinde

    Bir þehirden bir baþka þehreVe inenler, oturanlar

    Ve binenlerBir yol yapýyoruz her çuf sesinde.

    Bilmem kaç bin enerjiyleBilmem kaç hasreti kavuþturuyoruz.

    Bir kýz var önümdeBir diðeri sigara içiyor

    Küçük bir kýz çocuðu koridorda dolanýyorBu ahenkli sallantýda dengeyi saðlamak boþuna

    Oysa kolay deðil sarsýntýda yürüyebilmekOyun sanýyor yaþadýklarýný

    Küçük bir kýz çocuðuKimisi çekirdek çýtlatýyor

    Kiminin elinde kolaVe bir düþünürün dediði gibi

    “Bir kola þiþesi bir laleden tanýdýk geliyorsa”Evet daha tanýdýk

    Ve belki de hiç lale kokusu almadýkYaþam denilen bu uzun yolculukta

    Yazýyoruz yaþadýkçaVe yaþýyoruz bedenimizdeki

    Ve onun dýþýndaki savaþ sürdükçeBiriniz merak ediyorsunuz

    Yeni insanlar da hasret kavuþturana binecek miHasretler hiç bitmeyecek mi

    Yolculuklar belki kýsalýrYeni insan tarihi kýsaltabilir

    Ama yollar sürerSavaþlar bitebilir

    Çalýþýr insanlar insancaÝnsanlar çalýþýr insansýlarla

    Ýnsanlaþýr insansýlarYollar sürer

    Daha büyük hasretleri taþýrDaha büyük hasret kavuþturanlar

    Belki de yýldýzlar arasýndaMinik yýldýzlarda inenler de olur

    Büyük yýldýzlarda daVe sen yolcu

    Sakýn uykuya dalma yolculuklardaEn uzun yollarý kýsaltmak içindir uykular

    Oysa sabahlar uyumayanlarýndýrUykulaþtýrmayýn yolculuklarýnýzý

    Ýnsanlýða az kaldýÝnsanlýkta inecekler hazýrlansýn!

    Ve sevdalarý olanlarVe umut sahipleri

    Ne olduðunu bile anlamayan küçük kýzÝniyoruz insanlýkta

    Ve yeni yolcular binecekBir sonraki duraða, baþka canlýlarýn,

    Baþka yaþamlarýn olduðu uzaydanKosmosa kardeþlik duraðýndan

    Ve sonrakiVe sonraki

    Ve biletlerimizin,kontrol edilmeyeceði yeni yolculuklara

    çuf çuf çufBBaahhaarr DDEERRÝÝNN

    HASRET KAVUÞTURAN

  • Eylülün sýcak bir gününde kanýmýzý donduran görüntülere tanýk olduk. Taþlarla en-kaza dönmüþ bir otobüs, elleri yüzleri kan içinde ihtiyar ve etraflarýný çevirmiþ kuduz ka-labalýðýn ortasýnda çaresiz insanlar. Kudurmuþçasýna saldýran kalabalýk, içinde insanlarolan otobüsü yakmak için defalarca giriþimde bulunuyorlar. Meydaný dolduran daha ka-labalýk bir grup ise, olan biteni bir þiddet filmi tadýnda, adeta uyuþmuþçasýna izliyorlar.

    Maraþ’ý, Sivas’ý, Þýrnak ve Lice’yi hatýrlayanlar için, sýnýflar savaþýnýn son on beþ yýl-da izlediði sert rotayý bilenler için þaþýrtýcý bir manzara olmadý Bozüyük’te yaþananlar. Þa-þýrtýcý deðil belki, ama dehþet verici. Ýnsan onurunun zerresine bile sahip olanlarýn beyin-lerinde alarm zilleri çalmalý. Bu gördüðünüz, þovenizmin bir topluluðu nasýl insanlýktan çý-kardýðýnýn, zehirlediðinin, yaralý bir aç kurda dönüþtürdüðünün resmidir. Þimdi, büyük ne-on ýþýklarýyla yazmalý her yere: Hitler ölmedi! Bugünlerde duyarlý vatandaþ kimliðiyle, a-ramýzda dolaþýyor.

    ÞÞoovveenniizzmm nneeddiirr??Sýk sýk söylendiði gibi, þovenizmi ýrkçýlýkla özdeþleþtirmek doðru mu? Tek tek, kabile-

    lerin, uluslarýn dar sýnýrlarýný aþýp, tarihi bir insanlýk ve dünya tarihi haline getiren moder-nizmden bu yana; ýrka dayalý üstünlük savlarý, artýk sadece köleci zihniyetin ya da faþiz-min simgesi olarak anýlýr oldu. Irkçýlýk kapitalist egemenliðin vazgeçilmez parçasý olmayadevam etse de, burjuvazi bile onu açýktan savunamýyor. Bu nedenle, þovenizm karþýmýzasalt ýrkçý söylemlerle, kafatasçýlýkla çýkmýyor.

    Þovenizmi, bütün biçimleri için tanýyýp ayýrdedebilmemiz için, onun egemen sýnýflariçindeki tarihsel kökenlerine, hangi kültürel miras üzerinde þekillendiðini ve toplumun ge-ri kalan kýsmýný hangi araçlar ve söylemlerle etki altýna aldýðýný irdelemek gerekiyor.

    Hitler Almanya’sýnýn gerçeklerini, Kavgam kitabýnýn satýr aralarýnda a-ramaya alýþmýþ kimi tarihçilerin yaptýðý gibi, bugünün þovenizm gerçeðini,geçmiþin söyleminde, mirasýnda ve geleneðinde aramak yanlýþlýðýna düþ-memek için, Marks’ýn deðerli sözlerine hep birlikte kulak verelim:

    “Mülkiyetin deðiþik biçimleri üzerinde toplumsal varlýk koþullarý üzerinde, ö-zel olarak biçimlenmiþ izlenimlerden, duygulardan, hayallerden, düþünüþ tarzlarýn-dan ve felsefe anlayýþlarýndan oluþmuþ bütün bir üstyapý yükselir. Sýnýfýn tü-mü bunlarý yaratýr ve bu maddi koþullar ve bunlara tekabül edentoplumsal iliþkiler temeli üzerinde, bu üst yapý öðelerini biçimlendi-rir. Bunlarý gelenek yoluyla ya da eðitim yoluyla edinen birey, buüst yapý öðelerinin gerçek belirleyici nedenleri oluþturduklarýný vekendi eyleminin hareket noktasý olduklarýný sanabilir.

    Trabzon’da ve Bozüyük’te yaþananlarýn salt bir kýþkýrtma sonu-cu olduðunu düþünmek, Ermenilerle ilgili konferansa yumurta yað-dýranlarýn saplantýlý duyarlýlýklarýndan dolayý orada olduklarýný san-mak ya da Balat’taki bir kilisenin 500 yýldýr kilitli olan kapýsýný kýrmakiçin toplanan kalabalýðý görünce, “Nerden çýktý þimdi bu mesele?þaþkýnlýðýna uðramak, bilimsel düþüncenin kaderi deðil. Birbirindenbaðýmsýz gibi görünen bütün bu olaylar, egemen sýnýf burjuvazinin,doðuþundan bugüne kadar taþýyýp biriktirdiði korkularýný, hayalleriniözetliyor. Kuþkusuz, bütün bu korku ve hayaller, burjuvazinin toplum-sal varlýk koþullarý tarafýndan biçimlendirildi.

    HÝTLER ÖLMEDÝ! BUGÜNLERDE “DUYARLI VATANDAÞ” KÝMLÝGÝYLE ARAMIZDA DOLAÞIYOR

    15

    Setenay BERDAN

    Þov

    eniz

    m

    Kýþ ‘06

  • Günümüzde ýrkçýlýktan ulusalcýlýða, Metal Fýrtýna paranoyasýndan Çýlgýn Türk-ler masalýna kadar çeþitli biçim ve söylemlerde karþýmýza çýkan þovenizmin, bütünbu süslerini apoletlerini attýðýmýzda, geriye þu iki temel özelliði kalýr –ki onu biz, butemel özellikleri sayesinde, dünyanýn neresinde olsa tanýrýz-;

    11)) KKeennddii uulluussuunnuu öörrnneekk uulluuss ggöörrmmee22)) DDeevvlleett kkuurrmmaa aayyrrýýccaallýýððýý vvee tteekkeelliinnii yyaallnnýýzzccaa kkeennddii uulluussuunnddaa ggöörrmmeeBu iki temel özelliðin, 600 yýllýk bir imparatorluk mirasýný devralýp, bir ulusal

    devlet yaratan burjuvazinin üzerine, bir eldiven gibi uyduðunu düþünmemek eldedeðil. Engels’in, 1850’lere ait bir deðerlendirmesini hatýrlamakta yarar var. Nedenli yoksul olsa da bir Türk, diyordu Engels, en süslü giysileri içindeki zengin birYahudi’nin, kaldýrýmda kendisine yol verme zorunluluðunun ayrýcalýðýný yaþar. Buüstünlüðü onu hilafet sancaðýný taþýyan Devlet-i Alinin Türk niteliði verir sadece.Ancak, söz konusu dönemdeki bu ayrýcalýk, damarlardaki asil kandan çok, imandolu göðüsten ileri geliyordu. Osmanlý vergi ve toprak sistemi ve hukukuyla, Müs-lim, gayrý-müslim ayrýmýna dayanýyordu. En yoksuluna bile keyifli anlar yaþatan buzararsýz ayrýcalýðýn, zamanla, özgürlüklerini isteyen ve harekete geçerek kendileri-ni de hesaba katmaya zorlayan diðer uluslarýn uyanýþý karþýsýnda nasýl gericileþti-ðini, iman dolu göðsün damarlardaki asil kana karýþmak, Mehmet Akif’in þiirindenasýl buluþtuðunu kýsaca irdeleyelim.

    Uluslar, tarihin uzun dönemlerinde saðlanan geliþmenin sonucu ortaya çýkan,gelip-geçici deðil, istikrarlý topluluklardýr. Ulusun oluþumunda önemli etkisi olankültürel-ahlaksal, düþünsel deðerler, yüzyýllar içinde oluþur. Bu yüzyýllar içinde ger-çekleþen büyük olaylar, ulusal topluluðun psikolojisini, düþünce alýþkanlýklarýný vemizacýný da belirler. Ýktisadi bakýmdan henüz oturmamýþ, feodalizmin egemenliði-nin tüm aðýrlýðýyla hissedildiði bir dönemde, burjuvazi uluslaþma çabalarýný, büyüktarihi olaylar ve bu olaylara ideolojik biçim veren aydýnlar üzerinden yürüttü. Aynýtarihi olaylar, Þinasi ve N. Kemal’in coþkun düþlerinin, nasýl olur da Yakup Kad-ri’nin karamsarlýðýna, Nadir Nadi’nin paranoyaklýðýna dönüþtüðünü de açýklýyor.

    Osmanlý feodal egemenliði altýnda henüz ilkel birikim dönemini yaþamaktaolan Türk burjuvazisini en çok korkutan tarihsel travma, kitaplara 93 Harbi olarakgeçen, Rusya’yla giriþilen savaþtýr. Bu savaþ, Rus Çarlýðý’nýn üzerinde hak iddia et-tiði Güney Slavlarýný ve Ortodoks milliyetleri, Osmanlýnýn elinden çekti aldý. Bulga-ristan baðýmsýzlýðýný ilan etti. Dahasý, Çar’ýn ordularý, Ýstanbul’a 150 km kala, an-cak Ýngiltere ve Fransa’nýn diplomatik baskýlarýyla durduruldu. Yapýlan anlaþma u-yarýnca Çar, zaferinin simgesi olan Ayestefanos anýtýný, Ýstanbul’un sýnýrlarýna di-kiverdi. Ticaretin baþkenti Ýstanbul’la, fikirlerin baþkenti Selanik arasýnda mekikdokuyan genç burjuvazinin temsilcileri, Ayestefanos anýtýný her gördüklerinde, a-yaklarý altýndan kayýp giden topraðýn acýsýný ve tepeden aþaðýya yuvarlanmanýnkorkusunu yaþýyordu. Bir ulus yaratma çabalarýnýn tam orta yerine dikilen bu aný-tý ancak 1909’da Ýttihat ve Terakki altýnda örgütlenen burjuvazinin iktidara ortakdönemde, temeline yerleþtirilen bombalarla yerle bir edilecekti. Ýlk Türk sinemacý-sý olarak tarihe geçen Fuat Uzkýnay’ýn bu anýtýn yýkýlýþý sýrasýnda çektiði kýsa film,halen daha devlet arþivlerinde saklý tutuluyor.

    Balkanlarda yitirdiði topraklarda ortaya çýkan iki düþman ülkeyle; Yunanistanve Bulgaristan’la çevrilen imparatorluk, ticari bunalýmlarýn içine düþtü. Bundan ençok, henüz nicel birikim dönemini tamamlayamamýþ olan Türk burjuvazisi etkilen-di. Burjuvalar, ellerindeki yetersiz birikimle, manifaktür sanayine geçiþ yapamazdý,ama devlet üzerinde etkin olabilirler, zoru devreye sokabilirlerdi. Önlerindeki engelve en önemli rakipleri, manifaktür ve zanaatçýlýkta özel maharetleriyle iç pazarý el-de tutan Ermenilerdi. 93 Harbinin yaþattýðý eziklik, Osmanlý pazarlarýný Ruslar’laayný Ortodoks inanca sahip Ermenilerin üzerine kýþkýrtmakta yararlý oldu. 1890-95yýllarý arasýndaki ilk olaylarda, Osmanlý’nýn bütün Müslüman uyruklarý kullanýldý.Genç burjuvaziyi, bir sýnýf olarak tarih sahnesine çýkaran, iþte bu, baþka bir ulusu

    16 Kýþ ‘06

  • boðma hareketidir. Bu ilk hareket, sýnýfýn sonraki bütün adýmlarýný etkilemiþ, korku vehayallerini beslemiþ, gelenek ve düþünce alýþkanlýklarýný biçimlendirmiþtir.

    1912’de patlak veren Balkan savaþý, genç burjuvazi için bir yeterlilik sýnavýydý. Çö-ken imparatorluðu yeni fikirler, yeni iktisadi yapý ve güçlerle ayaða kaldýracaðý iddia-sýndaki ittihat ve Terakki Partisi, egemenliði paylaþmak zorunda kaldýðý monarþiye kar-þý rüþtünü ispat edemedi. Balkan savaþý, iktidardaki genç burjuvazinin ilk felaketi oldu;Avrupa’daki son topraklardan da çekilerek, Meriç nehrinin bu yanýna geriledi. Burju-vazi bu baþarýsýzlýðýnýn bahanesini, gayrý-Müslimlerde buldu. O dönem, Yunanistan’ýnvarlýðý nedeniyle Rumlar, Asyalýdan çok Avrupalý sayýlýyorlardý. Ama Ermeniler, tümüy-le Asyalý sayýlýrlardý. Kýrbaç bir kez daha Ermeni’lerin sýrtýnda þakladý. Katliam ve teh-cir hareketinde el koyulan servetler sayesinde burjuvazi, kendi ittifaklarýný da güçlendi-riyordu. Rusya’ya karþý Alman emperyalizminin yanýnda girilen I. Emperyalist PaylaþýmSavaþý, yeni bir Ermeni katliamý için tüm koþullarý olgunlaþtýrdý.

    Burjuvazi, korkularýna temel olan yenilgilerinin nedenlerini hep kendisinden olma-yanlarda aramýþtýr. Bu öteki, her zaman ulusu arkadan hançerleyen olmuþ, ayak oyun-larýnýn, türlü çeþit komplolarýn, büyük güçlerin maþasý olarak; temiz ve iyi yürekli ulu-su gafil avlamýþtýr. Þovenizm, bugün de etkisini metal fýrtýnalarda yaþatan söylencesi-nin temelini, iþte bu yýllarda atýyordu.

    Burjuvazinin gayrý-müslim korkusu, Sevr’le birlikte, ulusal bir travmaya dönüþtü.Ancak, daha o dönemde belli bir geliþme saðlayan kapitalizm, ulusu karþýt sýnýflarabölmüþtü. Bu nedenle, Sevr dönemini her sýnýf farklý duygularla yaþadý. Bugün de þo-venizmin temel malzemesi olan Sevr paranoyasýný anlayabilmek için, o yýllarýn sýnýf ta-výrlarýna bir göz atmakta yarar var.

    Dünya Savaþý’ndan yenilgiyle çýkan imparatorluk, 1918’de itilaf devletleri tarafýn-dan iþgal edildi. Bu iþgale karþý burjuvazinin tavrý çeliþkilerle doluydu. Bir yandan, iþga-le karþý geliþen halk tepkisini kontrol etmeye çalýþýyor, öbür yandan da, geliþen tepki-leri emperyalizmle aþaðýlýk bir pazarlýða malzeme yapýyordu. Ýstanbul’u iþgal eden Ýn-giliz askeriyesi ve diplomasiyle gayet uyumlu iliþkiler kuranlar, egemen burjuvazinin da-ha sonraki temsilcilerinden baþkalarý deðildi. Oysa ayný günlerde Ýstanbul proletarya-sý, iþgale karþý genel grev örgütlüyor, fabrika ve atölyelerde direniþe geçiyordu. Burju-vazinin anti-emperyalizm gibi bir sorunu ve niteliði yoktu. Ne de olsa, uzun yýllar Al-man ve Fransýz finans kapitaliyle uyumlu bir iþbirliði tarihine sahipti.

    Ýstanbul dýþýnda kalan yerlerde de durum farklý deðildi. Büyük ticaret ve manifak-tür kentlerinde burjuvazi (eþraf), iþgal birliklerini davul zurnayla karþýlýyordu. Bu cüm-büþ, bu orta malý eðlence ne zamana kadar sürdü? Sevr antlaþmasýnýgerekçe gösteren Yunanistan’ýn Ýzmir’e çýkartma yapmasýna dek. Buhareket burjuvazinin anti-emperyalist damarýný deðil ama, ilkel biriki-mini gayrý-müslimlerin servetini talan ederek saðladýðý kendi geçmiþininkorkularý kabardý; ellerindeki kan izleri daha henüz tazeliðini koruyordu.Öte yandan, ulus adýna devlet kurma ayrýcalýðýnýn elinin altýndan ka-yýp gittiðini de görüyordu. Burjuvazinin ilk harekete geçtiði yerleri, Ma-raþ, Antep, Hatay gibi, geçmiþte Ermeni nüfusun yoðun olduðu böl-geler olmasý, bu açýdan anlamlýdýr.

    Burjuvazinin iþgale karþý mücadeleye anti-emperyalist konumdangirdiðine dair yalanlarýn en güçlü kanýtý, Erzurum kongresinin saklý bel-gelerinde mevcuttur. Bu belgeleri iyi bir çok tarihçi tarafýndan sürüldü.Erzurum kongresinde, daha sonra resmi tarihte inkar edilen çok önemlibir geliþme yaþanmýþtý. Burjuva temsilciler Kongreye ABD mandasýna gir-me önerilerini kabul ettirdiler. Karar ABD Büyükelçiliðine bildirildi. Ancakbüyükelçi, Washington’a yazdýðý raporda, bölgenin sorunlarý, ekonomik ge-riliði, savaþýn altýndan kalkýlmaz tahribatý vs. olgularý sýralayarak; bu öneminABD çýkarlarýna uymadýðý, altýndan kalkmasý güç bir yük oluþturacaðý sonucu-na varýyordu. Ýþ baþa düþmüþtü. Burjuvazi, halkýn ulusal duygularýný uyandýrýpkendi yanýna çekebilmek için harekete geçti. TBMM’nin kuruluþu, bu ulusal uya-nýþý hýzlandýrdý.

    17Kýþ ‘06

  • Yalçýn Küçük’ün Türkiye Üzerine Tezlerinde üzerinde önemle durduðu, amapek az dikkat çeken bir olay var ki, dönemin panoramasýný anlamamýza yardýmcýoluyor. Küçük, TBMM’nin ilk toplantýsýndan çýkan ilk kanuna dikkat çekiyor: Bal-talýk kanunu. Bu kanuna göre, ormanlýk arazide tarým için ayrýlan alanlarýn mik-tarý iki katýna çýkarýlýyordu. Ýþgalin orta yerinde, iþgali sona erdirmek için, yeni birdevletin inþasý için toplanan bir meclisin, ilk çýkardýðý kanunun konusu, o andakidurumu özetliyor. Köylülüðün ezici çoðunluðu iþgale karþý ilgisizdir henüz. Ne Ýs-tanbul proletaryasýnýn baþýný çektiði anti-emperyalist kavgadan haberi var, ne deburjuvazinin korkularý onu ilgilendiriyor. Baltalýk kanunun amacý, iþte bu ilgiyi u-yandýrmak.

    Sevr döneminde belli baþlý sýnýflarýn tutum ve duygularý artýk açýktýr. Burjuva-zi, emperyalizmle pazarlýk peþinde ve servetine el koyduðu gayrý-Müslim halklarýnöfkesinden korkuyor. Proletarya, tamamen ulus adýna, anti-emperyalist bir müca-deleyi örmeye baþlamýþtýr ama bunu tek baþýna baþaracak güce sahip deðildir. Buiki ana sýnýf arasýnda kalan, nüfusun ezici çoðunluðunu oluþturan köylülük ise, he-nüz uykudadýr. Korkuyla yol alan burjuvazi, öfkeli proletaryanýn yükseliþini önleye-bilmek için, köylülüðü kendi yanýna çekmeye çalýþýyor. Burjuvazi ulus adýna hare-ket ederken bile, düþündüðü tek þey, yine kendi öz çýkarlarýndan baþkasý deðil.

    Burjuvazi açýsýndan Sevr paronayasý, anti-emperyalist öfke deðil, bir gayri-müslim korkusudur. Burjuvazinin bütün resmi kurumlarý, bu korkunun üzerine in-þa ediliyor. Bu kurumlarýn temel ilkelerinden biri kabul edilen laiklik, çoðu durum-da, bir etiketten ibarettir. Dilimize bir çok deðerli Marksist klasiði de kazandýrmýþolan Sevan Nizanyan, bir askerlik macerasýný anlatýyor, günlük gazetelerde yayým-lanmýþtý. S. Nizanyan, askerlik þubesine, görev yeri belgesi için gidiyor. Rütbesiz birasker belgeleri teslim alýyor. Bu sýrada orada bulunan subay, Sevan’la sohbetebaþlýyor. Asker adayýnýn iyi yabancý dil ve daktilo bildiðini öðrenince, karargahtasekreterlik gibi görevlerin uygun olacaðýndan söz ediyor. Ama, bu sýrada belgele-ri incelemekte olan er, subayýný ikaz etmeye çalýþmaktadýr: Komutaným, bir Gene-ral Motor durumu var Bu diyalogdan sonra Sevan, askerliðini piyade olarak yapý-yor. General Motor durumunun ne olduðu ise, sonradan açýða çýkýyor; Gayrý-Müs-limin kodlanmasýdýr.

    Buraya bir dipnot düþmek yararlý olacaktýr. Kimi sol devrimci hareketler, bu-gün de, halklarýn anti-emperyalist damarýný vurgulamak için, gavura alerji terimi-ni kullanmakta sakýnca görmüyorlar. Ama ayný alerjinin, 1940’lý yýllarda Varlýkvergisi vasýtasýyla, gayrý-müslimlerin servetinin Türk sermaye birikimine zorla katýl-masýnýn temeli olduðu anlaþýlmýyor. Bu ayný alerjinin, 6-7 Eylül olaylarýný baþlatan,son gayrý-müslimleri Ýstanbul’dan kovarak, kenti sanayi burjuvazisinin cennetinedöndürdüðü de anlaþýlamýyor. Denilecektir ki; Biz, ‘gavura alerjiyi, halklarýn em-peryalizme öfkesi biçiminde yorumluyoruz. Ne yazýk ki, sosyal olgulardan çýkartý-lan kavramlar, böylesine iyi niyetli ve sübjektif yaklaþýmlarla deðer bulmazlar, okavramlarýn içini dolduran, tarihi süreç ve sýnýflarýn gerçek varlýk koþullarýdýr. 60’lýyýllarýn sonunda Marksizmi öðrenen bir çok devrimci kadro ve gençlik, ölü geçmi-þin prangalarýný ayaklarýnda taþýyorlardý. Ama bunda hayýflanacak hiçbir þey yok,Marksýn dediði gibi: Ýþte böyle, yeni bir dili öðrenmeye baþlayan kiþi, onu hep ken-di anadiline çevirir durur, ama ancak kendi anadilini anýmsamadan bu yeni dilikullanmayý baþardýðý ve hatta kendi dilini tümden unutabildiði zaman o yeni dilinözünü, ruhunu özümleyebilir.

    Küçük-burjuva devrimciliði, Marksizmi kendi ana diline çevirmekte ýsrar ettik-çe, küçük-burjuva olarak kalmaya devam edecek, anlaþýlan.

    Devam edelim...Burjuvazinin, egemenliðinin ilk yýllarýndaki büyük tarihi olaylar tarafýndan þe-

    killenen izlenimleri, duygularý, düþünüþ tarzý, gelecek kuþaklara eðitim yoluyla ak-týrýldý. Emekçi çocuklarý da ayný eðitimden paylarýna düþeni aldýlar. Hepimize ilko-

    18 Kýþ ‘06

  • kuldan itibaren gayri-müslimlerin ihaneti öðretildi, ulusun tüm deðerlerin-den üstünlüðü, damarlarýndaki kanýn asaleti, içte ve dýþta ihanetçile-rin gölgesini sürekli takip etmemiz gerekliliði... Burjuvazinin paranoya-sý, korkularý ve kendi çýkarlarýna has izlenimleri, eðitim yoluyla tüm u-lusun malý oldu.

    Þovenizme iliþkin dikkat çekici bir nokta daha var. Eðitim ve ge-leneksel düþünce yoluyla geniþ yýðýnlara aktarýlan þovenizmin içinde,Kürt karþýtlýðý, pek az yer tutar. Çünkü onlar, zaten hiç yoktular resmitarihe göre. Þovenizm, ulusu yok oluþ noktasýna getiren, bu nedenleciddi bir travma olarak toplumsal psikolojiye giren Sevr’i, gayrý-müs-lim korkusuna alet edebiliyordu. Ama Kürtler, özbe öz Müslüman’dý.Burjuvazi, Kürtlere karþý savaþý nasýl yürütecekti?

    1925’te patlak veren Þeyh Sait isyanýna karþý, burjuva egemen-lerin aldýðý ilk tedbir, çok sýký bir sansürün devreye girmesi oldu. A-yaklanma ve bastýrma hareketi, özellikle halklarýn gözünden gizlen-di. Burjuva ideologlara göre Doðuda bazý aþiretler, Ýngiliz emperya-lizminin oyunlarýna alet olmuþlardý. Kürt halkýnýn bu ilk ayaklanma-larý, koyu sansür eþliðinde bastýrýldý. Ve resmi tarih, böyle bir halkýnvarlýðýný inkar etti.

    80’li yýllarla birlikte yeniden öne çýkan Kürt halkýnýn hareketi, ta-rihi köklere, geleneksel düþünce biçimine sahip þovenizmi gafil avla-dý. Ama þovenizm, bu harekete karþý, kendi geleneksel söylencesiniyarattý. Ayaklananlar Müslüman falan deðildi, ölü ele geçenlerinhepsinin sünnetsiz olduðu söyleniyordu. Zaten, ülkeyi bölmeye çalý-þan güçler (þovenizm, bu güçlerin kimler olduðunu asla söylemez),önce ASALA’yý çýkarmýþlardý; ama ASALA, her nasýlsa, çökertilince (?!),yerine PKK finanse edilmiþti. Hem, Apo da zaten Ermeni dölüydü!!

    Þovenizm halklarý böyle zehirliyor. Yüzyýllar içinde oluþan duygularý, izlenimle-ri, uluslara büyük travmalar yaþatan tarihi felaketleri kullanýyor.

    Þovenizm, emekçilerin bir kýsmýný burjuvazinin kuyruðuna takan, onla-rý aptallaþtýran, burnu büyük yapan, burjuvazinin en etkin araçlarýndan bi-ridir. Peki ama, þovenizmin peþine takýlanlar nasýl oluyor da bu kandýr-macaya, baþka bir sýnýfýn çýkarlarýna alet olabiliyorlar? Bu soruyu, bur-juvazinin güçlü propaganda araçlarýna sahip olmasý ve emekçilerinbilinçsizliði biçiminde cevaplamak, soruyu farklý biçimde ifade etmek-ten baþka bir þey deðildir. Karþýlýklý sýnýf savaþýmýnýn ortaya çýkardýðýkoþullar, bu koþullar içindeki sýnýflarýn tek tek konumlarý ve birbirleriy-le nesnel iliþkileri ortaya konmalý ki, bu kýsýr-döngüden kurtulabilelim.

    Ýç-savaþýn toplumu kutuplaþtýran siyasal temeli, tüm sýnýflarýn ü-zerine bir karabasan gibi çöker. Söz konusu sorun ve sorunlarýn, ka-pitalist egemenlikle doðrudan ya da dolaylý iliþkisini kendiliðinden kav-rayamayan geniþ yýðýnlar için, bu çeliþkinin bir yanýnda ya da öbüryanýnda olmak, siyasal yaþamýn temel rolü haline gelir. Ýç-savaþýn ya-rattýðý öfke ve karmaþa, kendi nesnel temelini bir süre için yadsýyankutuplaþmalara neden olur. Eðer iç-savaþý baþlatan burjuvaziyse, buözellikle böyledir. Mücadelenin nesnel temelini yerine oturtacak, e-mekçilerin yanýlgýlarýný ve hangi sýnýfýn kuyruðuna takýldýklarýný göste-recek olan, proleter iç-savaþtýr. 90’lý yýllarda baþlayan iç-savaþta, þovenizminhalen daha en geçerli burjuva politikasý olmasýnýn ardýnda, proletaryanýn iç-sa-vaþta kitlesel katýlýmýnýn olmamasý yatýyor.

    Günümüzde þovenizmin toplumsal temeline bir bakalým. Hangi sýnýflar a-rasýnda kendine yandaþ buluyor ve neden?

    Lümpen proletaryayý þimdilik bir kenara býrakalým. Çünkü, sýnýflar içinde

    19Kýþ ‘06

  • en güvenilmezi olan bu tabaka, en kolay satýn alýnabilen, en çabuk saf deðiþtire-bilen, hiçbir sosyal sorumluluk duygusu olmadan harekete geçebilen bir kesimdir.Bunun dýþýnda, þovenizmin en yaygýn kitlesini bulduðu kesimler, kýr küçük üretici-leriyle, kentlerin küçük ticaret erbabý, yani esnaflardýr.

    Nüfusun %35’i kýrsal alanlarda, ezici çoðunluðu küçük mülk sahibi üreticiler-dir. Güdük geliþen sanayinin fazla iþçiye ihtiyacý olmadýðýndan, burjuvazi, köylülü-ðün kentlere yýðýlmasýný önlemek için, toprak üzerinde, miras yoluyla bölünmeyiteþvik etmiþtir, bu sayede bir çok küçük mülk sahibi hane halký yaratýldý. Burjuva-zinin küçük üreticiliði desteklemesinin bir baþka nedeni, gýda mallarý ihtiyaçlarýnýen ucuza üretmenin, ancak küçük üreticilerle mümkün olmasýdýr. Böylece, sana-yide kullanýlan emek-gücünün deðeri daha da aþaðýlara düþebilmektedir. Sübvan-siyonlar, taban fiyat ayarlamalarý, toplu alýmlarla, küçük üretici köylülük ve burju-vazi arasýnda kurulan bu nesnel iliþki, küçük üreticileri hem yok olup gitmektenkurtarýyor, hem de onlarý sürekli bir sefaletin sýnýrýnda tutuyor. Kaderi böylesine e-gemen burjuvazinin iki dudaðý arasýnda olan kýrsal küçük üreticiler, burjuvazinin

    yargýlarýný koþulsuz kabule eðilimli oldu.Küçük üretici köylülük, eðer iþler yolundaysa, burju-

    vaziyi baþ tacý eder, ama iþler sarpa sarýnca, öfkesi bur-nunda solumaya baþlar: Baðlýlýðýmýzýn ödülü bu mu o-lacaktý? diye öfke saçar. Son yýllarda burjuvazi, sübvan-siyonlarýn musluðunu neredeyse tümüyle kesti. Bu iki sý-nýf arasýndaki nesnel baðlar zayýfladýkça, þovenizmin et-kisi de kýrýlmaya baþladý.

    Aþaðý yukarý ayný politik tavýr, kentlerin küçük dük-kancýlarý için de geçerlidir. Ýþbirlikçi tekelciliðin sermayebirikimi yeterli gelmeyince, üretilen mallarýn daðýtýmý,bayilikler aracýlýðýyla küçük dükkancýlara devredildi. Busayede küçük ticaret erbabý, sanayi üretimindeki artý-de-ðerin minik bir kýsmýna el koyuyor. Tekelcilik, üretimde-ki egemenliðini kendi elinde yoðunlaþtýrdýkça, küçük ti-caret erbabýnýn bu sýnýfa baðýmlýlýðý daha da çoðalýyor.Zanaatkarlar bir yana, küçük ticaret erbabý kadar türe-di bir sýnýf daha yoktur. O kendi saflarýný daha alt ve da-ha üst tabakalardan sürekli devþirir. Kendi kaderi kendielinde olmayan, geleceðe her zaman güvensiz bakan;büyük umutlarla iflas felaketinin býçak sýrtýnda gezinenbu küçük mülk sahibi, tehlikenin nereden geleceðinikestirecek yerleþik davranýþ ve düþünce kalýplarýndan dayoksundur. Bu durum onu, þovenizmin büyük güçlerinkomplosu söyleminin en kolay avý haline getirir.

    Þovenizmin yumuþak karný, onun toplumsal tabaný-dýr. Burjuva sýnýfý, emekçilerin bir kýsmýný kendi kuyruðu-na takmak için þovenizme ihtiyaç duyar. Þovenizm bur-juvaziye toplumsal dayanak saðlýyor, sýnýf savaþýmýný kö-reltiyor. Bu nedenle, þovenizme karþý mücadele etmek,proletaryanýn özel önem vermesi gereken görevlerindenbiridir.

    Þovenizmin toplumsal tabanýný oluþturan emekçiler, ideolojik bombardýma-nýn sersemletici etkisi, kiþisel izlenimlerini çarpýtan kültürel miras ve eðitim yoluylayaygýnlaþtýrýlan geleneksel düþüncenin sonucunda, bu zehri yutmaya hazýr halegeliyorlar. Onlar geleceklerini güvence altýnda göremedikleri için, geçmiþin büyüktravmalarýný hatýrlayýp, geçmiþin hayaletlerine sýðýnýyorlar. Onlara, þovenizminzehrini içmiþ emekçilere, geçmiþlerini deðil bugünlerini kavratarak, geleceðe nasýlgüvenle bakmalarý gerektiðini göstererek, bu görevi yerine getireceðiz. Kiþisel izle-nimlerinin önemsizliðini, bugünkü çatýþmanýn temelinde emek-sermaye çeliþkisi-nin bulunduðunu kavrattýðýmýz oranda, þovenizmin etkisi kýrýlacaktýr.

    20 Kýþ ‘06

  • Ezberimizde deðil belki ama içimizde ondanbir dize taþýmayan kaç kiþi var? Evet, dünyada kaçkiþi vardýr ki Nazým onun duygularýna, düþünce-lerine hitap eden þiirler yazmamýþ olsun; kaç kiþivardýr ki onun þiirlerinde kendini bulmasýn. “Yenibir dünya için” mücadele edenler, açlar, yoksullar,evsizler, sevdalýlar, ayrýlmýþ olanlar, kavuþmuþ o-lanlar, hasretin en hasýna düþmüþ olanlar, hapiste-kiler, özgürlüðüne daha yeni kavuþmuþ olanlar,“bütün halklarý dünyanýn”, köylüler, þehirliler, u-mutsuzlar, umudu tükenmeyenler, içi boþ bir ce-viz gibi fýrlatýlýp atýlmýþ olanlar, yüreði delinip ak-madan, cennetini kaybetmeden yaþayanlar, kor-kaklar, cesurlar, çocuklar, büyükler, türküler gibihilesiz olanlar, komünistler gibi ant içenler, dire-nenler, proleterler, memleketini satanlar, burjuva-lar, davaya ihanet edenler, bir gülüþün ateþiyle ö-lümün önünde cigarasýný yakanlar, yazarlar, þair-ler, Asya’lýlar, Afrika’lýlar, Hoca Nasreddin gibi að-layanlar,Bayburtlu Zihni gibi gülenler, akrep gibiolanlar, güneþin sofrasýnda sarhoþ olanlar, karan-lýkta yaðan karýn altýnda özgürlük nöbeti tutanlar,kurþuna dizilenler, çýplak elleriyle arpa yolanlar, a-karsu gibi iyimser olanlar, kötümserler... Ýnsanlýknehrinin içerisinde yýkanan herkes!

    “O mükemmel bir kafa mükemmel bir yürekyumruklarýyla erkek

    gözleriyle çocuktuhudutsuz ve Allahsýz bir baþtý o, yoldaþtý o”

    21

    Nazým AKARSU

    Ýnce

    lene

    Kýþ ‘06

    104 yaþýnda

  • Ve yalnýzca insanlar deðil, uçarken kýskanýlankuþlar ve bakýr, mensucat ve neredeyse doðuracak o-lan toprak ve ateþ ve demir, zaman, madde, en yalnýzdalganýn üzerinde boþ bir konserve kutusu, mumdangemilerle geçilen ateþten denizler, sularýn aynasý, ölüyýldýzlar, kýrk günlük yerde kýpýrdayan yaprak, gözler,eller, ayaklar, týrnakla sökülüp koparken zafer, toprakkokan bakýr sakallar, en þanlý elbisesi, iþçi tulumuyladolaþacak olan hürriyet, sosyalizm, kosmos, makina-lar, yýldýzlar, rüzgar, su, baþüstünde bir gemici koro-su, ipek halýlar, hep beraber sulardan çekilen að, oyagibi iþlenen demir, bahçesinde hanýmeli açanlar, en u-zak yýldýzla birlikte atan kalpler, kayalardan kayalarla

    kopan kartallar, atlýlar –atlýlar kýzýl atlýlar- atlarý rüz-gar kanatlýlar, harikulade yemiþler verecek olan aðaç-lar, boylu boyunca hayat...

    Yani yaþama dair olan her þey... Ve hepsi bir u-yum içinde, mükemmel bir orkestranýn mükemmelbir senfoniyi çalýþý gibi çaðýl çaðýl akar Nazým’ýn þiir-lerinde. “Gözleriyle çocuk- elleriyle genç olan bu ma-vi gözlü dev, adeta herþeyi yutarcasýna bal yoðuranbeynine kaydetmiþ ve bir arý gibi yahut bir nakkaþ gi-bi titizlikle çalýþarak insanlýðýn önüne ölümsüz eserlerolarak sermiþtir. Nazým o kadar büyük bir sanatçýdýrki, þiirleri yýllarca kendi dilinde yasaklanmýþ, en koyusansürle gizlenmeye çalýþýlmýþ olmasýna raðmen, gü-neþin karabulutlarýn arasýndan kendine doðacak boþ-luk bulup ortaya çýkmasý gibi, insanlýða gülümsemeyibilmiþtir. Onun sözlerindeki gücü, hiçbir baský yasasýengelleyememiþ, mýsralarýnýn insanlarýn yüreðine iþle-

    mesine hiçbir güç engel olamamýþtýr. O taze bir kay-nak suyu gibi, üzerine ölü topraðý serpilse, taþ da ka-patýlsa, gün yüzüne çýkmanýn bir yolunu bulmuþtur.Þiirinin gücü, söz söylemedeki ustalýðý, kendini herfýrsatta göstermeyi bilmiþtir. Nazým, en güzel þiirlerinihapishanede yazmýþ, ömrünün en güzel yýllarýný ha-pishanede geçirmesine, “kuyunun dibindeki taþ gibi”yalnýz býrakýlmasýna raðmen yýlmamýþ usanmamýþtürküsünü söylemeye devam etmiþtir. Nihayet sesibütün insanlýk tarafýndan duyulmuþtur.

    ““VVaattaann HHaaiinnii”” NNaazzýýmm UUssttaaUNESCO, 2002 yýlýný büyük þairin doðumunun

    100. Yýlý olmasý nedeniyle “Nazým Hikmet Yýlý” ilanetmiþ ve tüm dünyada þiirleriyle, düþünce ve duygula-rýyla bir bütünlük gösteren yaþamýnýn deðiþik yönle-riyle anýlmýþtýr. Bugün, hala iktidarda olanlar, ne ka-dar gizlemeye çalýþýrlarsa çalýþsýnlar Türkçe’nin enbüyük þairinin þiirleri karþýsýnda bir þey yapamaz hal-de, durumu kabullenmiþ konumdadýrlar. Þimdi yap-maya çalýþtýklarý, 15 Aðustos 1951’de Meclis kararýy-la vatandaþlýktan çýkardýklarý büyük þairi, içini boþal-tarak düþüncelerinden soyutlayýp sadece bir þair ola-rak kabul etmektir. Nazým’ý yaþam görüþünden ayrýele aldýklarýnda, sadece aþklarý vb. ile popüler bir isimhaline getirdiklerinde Nazým’dan geriye bir þey kal-mayacaðýný düþündükleri için, asýl þimdi büyük ko-münist þairi öldürmeye hazýrlanýyorlar. Burjuvazi yýl-larca koyu sansür ve yasaklamalarla karartamadýðýgüneþi þimdi balçýkla sývamaya çalýþýyor. Tüm yaþamýboyunca “Rüzgara karþý yürüyen adam”ý, þimdi sis-temle barýþtýrmanýn telaþýna düþmüþ olan egemen sý-nýfýn ideologlarý, birden bire Nazým’ýn “Kurtuluþ Sa-vaþý” þairi olduðunu keþfettiler; dillerinden Nazým’ýnKurtuluþ Savaþý Destanýný düþürmemeye, “Dört nalagelip uzak Asya’dan/Akdenize bir kýsrak baþý gibi u-zanan/ bu memleket bizim” dizelerini her fýrsatta yi-nelemeye baþladýlar. Ve biranda yýllarca “vatan haini”sayýlan, “moskof uþaðý” denilen büyük þair, el çabuk-luðuyla “milli þairler” arasýnda anýlmaya baþlandý. Ta-bii komünist dünya görüþü bir kenara koyularak...Burjuvazi yýllar sonra bükemediði eli öpüyordu; amanasýl bir sýrnaþýklýkla ve nasýl bir ikiyüzlülükle. Dahaönemlisi nasýl bir ayak oyunuyla! Burjuvazi, hala Na-zým’ý içi boþ bir siluet haline getirmek ve kelimeningerçek anlamýyla öldürmek istiyor, çünkü ondan halaçok korkuyor; çünkü onun sanatýyla, þiirleriyle insan-lar üzerinde yarattýðý büyük etkiyi görüyor. Büyükkomutan Che’nin adýný bir marka haline getirip onuebediyen öldürmek isteyen emperyalist burjuvazi, ay-

    22 Kýþ ‘06

    Nazým’dan kendisi

  • ný oyunu Nazým’a karþý oynuyor. Bazýlarý da bu oyu-na, Nazým’a “kartpostal þairi” diyerek alet oluyorlar.Ya da Nazým’ýn sadece sevdalarý ile ünlü bir þair ola-rak anýlmasýna niye karþý çýkýldýðýný anlamadýklarýný,sonuçta bunun Nazým’ýn tanýnmasýna hizmet ettiðinisöyleyenler, yine ayný þekilde burjuvazinin deðirmeni-ne su taþýyorlar. Biz bir kez daha Nazým’ýn herþeydenönce komünist düþünceleriyle Nazým olduðunu, onao güzel þiirleri yazdýranýn, ona o ilhamý verenin Na-zým’ýn yaþam görüþü olduðunu söyleyerek bu tartýþ-maya bir nokta koyalým. Ve deðiþik yönleriyle büyükkomünist þairimizin yaþamýnýn izlerini sürelim. “MaviGözlü Dev”in hazinelerle dolu yaþam öyküsüne gi-rerken, elimizde olmadan titreyen yüreðimizin heye-canýný sizlerle paylaþalým.

    YYaaþþaamm ÖÖyykküüssüüNazým, 20 Kasým 1901’de Selanik’te doðdu.

    Ancak kütüðe doðumu 15 Ocak 1902 olarak yazdý-rýldý. Ailesi, birkaç ay yüzünden büyük görünmesiniistemediði için kütüðe gerçek doðumunu yazdýrma-mýþtýr. Nazým’ýn babasý Hikmet Bey, Mektebi Sultani(sonradan Galatasaray Lisesi oluyor) mezunu, dýþiþ-leri kaleminde memurluk yapan birisiydi. Annesi Ce-lile Haným ise, Fransýzca konuþan, bir ressam denile-bilecek kadar iyi resim yapan ve piyano çalan bir ka-dýndý. Nazým’ýn baba tarafýndan dedesi Nazým Paþa,valilik yapmýþ, özgürlükçü düþüncelere sahip ayný za-manda þairliði olan, Mevlevi tarikatýna mensup bir ki-þiydi. Nazým’ýn þair olmasýnda dedesinin rolü büyükolmuþtur. Daha çocukluðunda evlerine gelip gidenYahya Kemal Beyatlý’yý tanýmýþtý. Sýk sýk dedesiyle o-nun sohbetlerine kulak misafiri oluyordu. Bir defasýn-da evin kedisi için yazdýðý bir þiiri Yahya Kemal’egöstermiþ, o da bunun üzerine evin kedisini görmekistemiþtir. Evin kedisini görünce, “eðer sen bu uyuzkediyi bu kadar güzel anlatabiliyorsan iyi bir þair ola-caksýn demektir” demiþtir. Ve Nazým böyle böyle þa-irliðe doðru adýmlar atýyor.

    Ýlk öðrenimini Ýstanbul Göztepe Taþ mektepteyapan Nazým, Ortaöðrenimi için önce Mektebi Sulta-niye, sonra ekonomik durumlarý elvermediði için Ni-þantaþý Mektebine gidiyor. Daha sonra da HeybeliadaBahriye Mektebine kaydoluyor. Bahriyeyi bitiren Na-zým, Hamidiye Kruvazöründe stajyer güverte subayýoluyor. Bu sýrada ciðerlerini üþütüyor ve 1920’de za-tülcenp (ciðerlerin su toplamasýyla oluþan bir hasta-lýk) teþhisiyle askerlikten çürüðe ayrýlýyor. Bu yýllardaKurtuluþ Savaþý baþladýðý için, o da Anadolu’da geli-þen bu harekete sempati duyuyor. Anadolu’ya geç-

    menin yollarýný araþtýrýyor. En sonunda arkadaþý ValaNurettin’le birlikte Ankara’ya çaðrýlýyor. Ve Bolu’yaöðretmen olarak atanýyorlar. Nazým, Bolu’ya gider-ken yolda karþýlaþtýðý Anadolu insanýndan, onlarýnyoksulluðundan çok etkileniyor. Vala Nureddin buyolculuk anýlarýný çok sonralarý “Bu Dünyadan Na-zým Geçti” adlý romanýnda ayrýntýlarýyla anlatacaktýr.Bu yýllarda Ýstanbul iþgal altýndadýr. Ve Nazým, yurt-

    sever duygularla “Kýrk Haramilerin Esiri”ni yazýyor.Nazým ve Va-Nu bu yolculuk sýrasýnda Anadolu’dafaaliyet yürüten Spartakislerle karþýlaþýyorlar. Sparta-kistler adlarýný Roma’da imparatorluða karþý baþkal-dýran, köleciliðin yýkýlmasýný saðlayacak ilk ayaklan-manýn baþlatýcýsý “cihanýn ilk gerillasý” Spartaküstenalýyorlar. Ayný yýllarda Almanya’da yenilgiyle sonuçla-nan ayaklanmada ölümsüzleþen Rosa Luxemburg veKarl Liebnecht’de kendilerine Spartakistler adýný veri-yorlardý. Nazým ve Va-Nü Spartakistlerden Sadýk Ahiadlý bir komünistten çok etkileniyorlar. Sadýk Ahi on-lara Rusya’da baþarýya ulaþan iþçi sýnýfý ve emekçihalklarý ezilmekten ve sömürülmekten kurtaran Bol-þevik Devrimi’nden bahsediyor ve mutlaka AnkaraHükümetinin ilk anlaþmayý yaptýðý Sovyetler Birli-ði’ne gitmelerini, devrimi yerinde görmelerini tavsiyeediyor.

    Anadolu’nun kurtuluþu ile ilgilenen genç öðret-menler, bunu daha önce baþarmýþ olan Sovyetlerigörmek için devrimin ülkesine gitmeye karar veriyor-lar. 1921 yýlý sonlarýnda, önce Trabzon’a oradan da

    Nazým’ýn Çizgileriyle Piraye

    23Kýþ ‘06

  • Batum’a geçiyorlar. Nazým bu yolculuðu ve o dönemkendi iç dünyasýnda yaþadýklarýný daha sonra yazdýðý“Yaþamak Güzel Þey Be Kardeþim”de ayrýntýlý anlatý-yor. Nazým’ýn kendisi olan romanýn kahramaný Ah-met, Batum’da hýnca hýnç bir iç hesaplaþmaya tutu-þuyor kendisiyle: “karar ver oðlum diyorum kendikendine, karar ver... Karar verildi. Ölmek var dön-mek yok. Dur acele etme oðlum. Koyalým sorularý daþu masanýn üstüne, Anadolu’nun yaný baþýna. Neyiniverebilirsin? Her þeyini, her þeyi... Hürriyetini? Evet!Hapishanelerde kaç yýl yatabilirsin bu uðurda? Gere-kirse ömrün boyunca... hapislerde gerekirse ömrümboyunca yatabilirim... Peki, asýlmak da var öldürül-mek de, Suphi’yle arkadaþlarý gibi boðulmakta var.(Tam o yýllarda, Nazým Sovyetlere gitmek için hare-kete geçtiðinde 28-29 Ocak 1921’de Mustafa Suphive on dört arkadaþý Anadolu’ya dönerken Karade-niz’de Kemalist iktidarýn emriyle Topal Osman ve a-damlarý tarafýndan boðularak öldürüldüler. Nazýmbunu daha sonra “kalbimde on beþ yara var” diye þi-irleþtirecektir) Komünist olursam diye sormadýn mýkendi kendine Batum’da? Sordum. “öldürülmektenkorkuyor musun?” Diye sordum. “Korkmuyorum”dedim. Birden, düþünmeden mi? Hayýr. Önce kork-tuðumu hissettim sonra korkmadýðýmý...” Bu hesap-laþmadan güçlü çýkýyor Nazým; artýk kendini bütü-nüyle kavgaya verecektir.

    Nazým, bu yýllardan önce de þiirler yazýyordu. Ýlkþiiri “Hala Serviliklerde Aðlýyorlar Mý”, 1918 yýlýndayayýnlanmýþtý; ama bu yýllardan sonra Nazým kavgasý-ný sanatýyla verecektir. Toplumsal içerikli þiirler yaza-cak, bu þiirlerde Anadolu insanýnýn durumunu, acýla-rýný, sevinçlerini, yaþam mücadelesini anlatacak. Ken-disiyle de ilgili þiirler yazacak, aþka dair, öfkeye, se-vince, kiþisel hislere dair þiirler yazacaktýr. Ama yýllarsonra ona “ ben bir insan\ ben, Türk þairi komünistNazým Hikmet ben\ tepeden týrnaða iman\ tepedentýrnaða kavga, hasret ve ümitten ibaret ben” diye yaz-dýracak olan sürecin baþlangýcý daha Gürcistan’da i-

    ken kendi kendisiyle yaptýðý bu hesaplaþmadýr. Nazým, Gürcistan’da bir süre kalýyor. Sonra

    Moskova’ya doðru trenle yola çýkýyor. Bu yýllar, Sov-yetler Birliði’nde iç-savaþ yýllarýdýr. Ýktidarý kaybedenkarþý-devrimci burjuvalar Sovyet iktidarýna karþý sa-vaþýyorlar; sabotaj düzenliyorlar. Zengin köylüler(kulaklar) ürünleri saklýyor, açlýk ve kýtlýða neden o-luyorlar. Nazým, yollarda aç, yaralý insanlara rastlýyor.“Açlarýn gözbebekleri” adlý þiirini yazýyor. Bu Na-zým’ýn serbest ölçüyle yazdýðý ilk þiiridir. Daha öncededesinden ve Yahya Kemal’den etkilenerek DivanEdebiyatýnýn Aruz Vezni ile yazýyor þiirlerini. Nazým,Moskova’ya gidiyor ve burada Doðu Emekçileri Ko-münist Üniversitesi’ne kayýt oluyor. O, artýk gençSovyet Cumhuriyeti’nin bir üniversite öðrencisidir.Burada ekonomi-politik ve felsefe dersleri alýyor.Marksizmi Leninizmi öðreniyor. Diyalektik ve tarih-sel materyalist anlayýþýný burada yerli yerine oturtu-yor. Mayakovski’nin þiirleri ve Meyerhold’un tiyatro-suyla ilk bu dönem tanýþýyor. Geçmiþi yadsýyan, herþeyi gelecekte arayan Fütürizm (gelecekçilik) akýmýn-dan etkileniyor. Bundan sonra Nazým bir akarsu gibigürül gürül akacaktýr. Orkestra adlý þiirinde bu akýþýnçaðýltýsý duyulacaktýr; “coþtu çalgýcý baþý\ esiyor or-kestram\ daðlarla dalgalarla\ dað gibi dalgalarla\ dal-ga gibi daðlarla” Yine bu dönem yazdýðý þiirlerindenbirinde artýk sanatsal çalýþmalarýmýn yönünü belirledi-ðini gösteriyor. 1923 tarihli þiirinde “þairim\ þiirdenanlarým\ en sevdiðim gazel\ Anti-Dühring’idir En-gels’in\ þairim\ bu yýl yaðan yaðmur kadar þiir yaz-dým\ Fakat asýl eserime\ baþlamak için\ Hafýz-ý Ka-pital olmayý bekliyorum” diyecektir. Yazdýðý þiirleri veincelemeleri Türkiye’ye gönderiyor ve o döneminTKP’ sinin yayýnlarý olan “Aydýnlýk”ta, “Yeni Ha-yat”da bu þiir ve incelemeleri yayýnlanýyor. Nazým1924 baþlarýnda yurt dýþýnda iliþkiye geçtiði partilileraracýlýðýyla TKP’li olmuþtur artýk. Tüm yaþamý bo-yunca partili mücadeleye inanmýþ bir sanatçý olarak o,o dönemde örgütlenebileceði tek komünist partisineüye olmuþtur. Ve bütün yaþamý boyunca da bununlagurur duymuþtur. Hatta bir defasýnda bütün yaþamýboyunca kendisine en çok gurur veren þeyin bu oldu-ðunu söylemiþtir. Bir þiirinde “Seni düþünüyorumTKP’em benim\ dünüm bugünüm, yarýným” demek-tedir.

    Nazým 1924 yýlýnda ölen ve bütün bir ilerici in-sanlýðý yasa boðan Lenin’in mozolesi baþýnda bir ko-münist üniversite öðrencisi olarak nöbet tutuyor.Tüm yaþamý boyunca bu yüksek onuru kýzýl bir bay-rak gibi göðsünün üzerinde taþýmýþtýr Nazým. Ve bir

    24 Kýþ ‘06

    kalaycý dükkaný 1940 Nazým

  • þiirinde “Lenin’le ayný türküden/ ayný ýrmaktan/ aynýyapý yerinden/ ayný siperden olmak”tan dolayý duy-duðu gururu yansýtmýþtýr. 1962 yýlýnda yazdýðý bir þii-rinde ise “yoldaþým/ ne güzel þey size yoldaþým diye-bilmek” demiþtir.

    Nazým 1924 Aralýðýnda mücadeleye katýlmak i-çin mücadele arkadaþý Laz Ýsmail ile birlikte yenidenTürkiye’ye dönüyor. Rusya’da sanat alanýnda öðren-diði yenilikleri Türkiye’ye de yaymak istiyor. Ýçindekendi yazýlarýnýn da olduðu Orak-Çekiç ve Aydýnlýkdergilerini Caðaloðlu yokuþu ve Galata Köprüsündebaðýra baðýra satýyor. Nazým, bu sýralarda TKP’ninörgütlü çalýþmalarý içersinde de yer alýyor. Þefik Hüs-nü’nün Beþiktaþ’taki evinde yapýlan bir parti toplantý-sýna katýlýyor. Bu toplantýdan sonra polis tarafýndansýký takibe alýnýyor. Þeyh Sait isyanýndan sonra 1925yýlýnda Takrir-i Sükun Kanunu çýkarýlýyor. Aydýnlýkgazetesinde yayýnlanan yazý ve þiirlerinden dolayýhakkýnda dava açýlýp 15 yýl hapsi istenince Nazým ye-niden Sovyetler Birliði’ne gidiyor. Nazým, gýyabýndaAnkara Ýstiklal mahkemesinde yargýlanýyor ve 15 yýlamahkum oluyor. Nazým, yurtdýþýnda partili faaliyetle-rini sürdürüyor ilk kez 1926 yýlýnda Viyana’daTKP’nin bir toplantýsýna katýlýyor. Bu sýrada Bakü’deilk þiir kitabý “Güneþi Ýçenlerin Türküsü”, Türkçe ya-yýnlanýyor. 1928’de Cumhuriyetin 5.yýlý nedeniyle afçýkýyor ve Nazým yeniden ülkesine dönebiliyor. Ancakbu dönüþü bile olaylý oluyor. Yurda dönerken Ho-pa’da yakalanýyor. Kýsa bir süre tutulduktan sonraserbest býrakýlýyor. Ýstanbul’da Zekeriya Sertel ve Sa-biha Sertel’in yayýnladýðý Resimli Ay dergisinde çalýþý-yor ve yazar kadrolarýndan biri oluyor. Resimli Ay’da“putlarý kýrýyoruz” baþlýklý bir kampanya baþlatýyor.Bu adla yazý dizisi olarak yayýnlanýyor dergide. Yurt i-çinde yayýnlanan ilk kitabý 835 Satýr 1929’da yayýnla-nýyor. Hem bu kitaptaki þiirleri, hem de “putlarý kýrý-yoruz” baþlýðý altýnda yayýnladýðý polemik yazýlarý ge-niþ yanký uyandýrýyor. Hem þiire getirdiði yeni biçimve içerik hem de edebiyat dinozorlarýyla girdiði pole-mik bir anda onun adýnýn en geniþ çevrelerce duyul-masýný saðlýyor. Eskiden ayný yolda yürüdükleri Peya-mi Safa’nýn saf deðiþtirmesi üzerine yazdýðý “Bir Pro-vokatör Ýçin Hiciv Denemeleri”, “milli þair” olaraktanýnan Mehmet Emin Yurdakul’un Kurtuluþ Sava-þýyla uzaktan yakýndan ilgisinin olmadýðýný üstelik þi-irlerinde de içerik ve biçim olarak kayda deðer bir þeyolmadýðýný söylemesi üzerine baþlayan tartýþmalara is-tinaden yazdýðý “Cevap No, 1,2,3” adlý þiirler, herke-sin aðzýnda dolaþmaya baþlýyor.

    Nazým edebiyat alanýnda yarattýðý bu canlanma-

    yý, kendi örgütlü yaþamýnda da yaratmayý düþünüyorama baþarýlý olamýyor. TKP yönetimi ile özellikle deÞefik Hüsnü ile arasýnda oluþan fikir ayrýlýklarý gide-rek derinleþiyor. 1929’da bir bütün olarak TKP mer-kezi ile arasý açýlýyor. 1929 ortalarýnda Pendik yakýn-larýndaki Pavli adasýnda aralarýnda sonradan TKP ge-nel sekreteri olacak Zeki Baþtýmar’ýn da olduðu 7 ki-þiyle bir toplantý yapýyor (Zeki Baþtýmar, sonradan buayrýlýktan TKP merkezinin tarafýný tutmasý üzerine,TKP’ye geri dönüyor). Komintern bu toplantýyý birhizip faaliyeti olarak deðerlendiriyor ve 7 kiþinin par-tiden atýlmasý için talimat veriyor. Bu yýldan Nazým’ýnSovyetler Birliði’ne gittiði yýla kadar, hatta ondansonra da Nazým’ýn TKP ile arasý hep açýk kalýyor.Buna raðmen o örgütsüzlüðün teorisini yapmýyor,her zaman bir sanatçýnýn partili olmasý gerektiðinisöylüyor. Nazým TKP içinde yaþadýðý sorunlara iliþ-kin olarak “Benerci Kendini Niye Öldürdü?” adlý u-zun þiirini yazýyor sonradan. “ihtilalci bir genç” olanve “yalnýz boþ gecelerini, hazým zamanlarýný deðil,boylu boyunca ömrünü ihtilale veren” Benerci Na-zým’ýn kendisidir. Ve arkadaþlarýný sattýðý için suçla-nýr; “en eski günlerin en yakýn arkadaþý” Somedevakucaklamak için ona kollarýný uzattýðý zaman bile te-reddütlüdür “kucaklamak için uzanan ellerin hasreti-ni bir Benerci görür/ birde kendi içinin içinden So-medeva”. Somedeva dahi Benerci’nin ihanet ettiðinidüþünür ve hatta ilk taþý o atar. Ve Benerci öyle biran gelir ki, artýk katarýn baþýnda gidemeyeceðini, bey-ninin esnekliðini kaybettiðini, dönemeçleri zamanýndaalamayacaðýný,doðru kararlar veremeyeceðini, tarihtebireyin rolünün belli olduðunu, ancak hareketi hýz-landýrabileceðini yada yavaþlatabileceðini, kendisininsinirlerinin harap olduðunu, býrakalým gerçekte, dü-þüncede bile hareketin hýzýný engellemeyi ihanetle eþ-deðer sayacaðýný söylüyor ve yaþamýna son veriyor.Nazým, onun için “giden o/ biten bir þarký deðildir/ obüyük bir ýþýk gibi dövüþtü/ kasketli bir güneþ halindedüþtü” diyor. Böylece kendisinin TKP içinde vermiþolduðu mücadeleyi kaybettiðini ama gelecek güzelgünler olan inancýný hiçbir zaman kaybetmediðinisöylüyor Nazým.

    1931 yýlýnda beþinci kitabý “Sesini Kaybeden Þe-hir” yayýnlanýyor. Nazým, bu þiiri Ýstanbul’da ayný yýlgreve çýkan Ulaþým Ýþçileri’nin grevini desteklemek i-çin yazýyor. Bu nedenle hakk�